DÖNEM: 23                            CİLT: 12                    YASAMA YILI: 2

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

49’uncu Birleşim

15 Ocak 2008 Salı

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

   I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMA

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, Kıbrıs sorununa ve çözümü için yapılması gerekenlere ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı

2.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, Hrant Dink cinayetine ilişkin gündem dışı konuşması ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı

3.- Ankara Milletvekili Haluk Özdalga’nın, muharrem ayına ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) TEZKERELER

1.- Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı René van der Linden ve beraberindeki heyetin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının konuğu olarak ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/266)

2.- Macaristan Ulusal Meclisi Başkanı Katalin Szılı ve beraberindeki parlamento heyetinin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/265)

B) ÖNERGELER

1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın (6/296) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/13)

2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/256) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/14)

3.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Üreticilerin T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi Kooperatiflerine Olan ve Yeniden Yapılandırılan Borçlarının Faizsiz Ödenmesine İlişkin Kanun Teklifi’nin (2/2) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/12)

C) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 25 milletvekilinin, pamuk üretimindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/92)

2.- Edirne Milletvekili Necdet Budak ve 45 milletvekilinin, balıkçılık sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/93)

3.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman ve 32 milletvekilinin, millî eğitimdeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/94)

 

VI.- ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.- Gündemdeki sıralama ve çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesi ile Genel Kurulun 16/1/2008 Çarşamba günkü birleşiminde sözlü soruların görüşülmemesine, 15/1/2008 Salı günkü birleşiminde ise bir saat sözlü soruların görüşülmesinden sonra diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

 

VII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, personel atamaları ile tadilat ve tamirat işlerine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından sözlü soru önergesi (6/141) ve TBMM Başkanı Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı

2.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Akseki’deki çok programlı liseye ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/148) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

3.- Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, bir okuldaki öğrencilere oruç tutmaya yönelik baskı uygulandığı iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/151) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

4.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, bir müsteşar yardımcısına tahsis edilen odaya ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/160) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

5.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Dumlupınar Üniversitesi bünyesinde Tıp Fakültesi kurulmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/174) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

6.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, bir konuşmasında kullandığı ifadeye ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/175) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

7.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, öğrencilerin belli faaliyetlere katılımının yasaklanmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/189) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

8.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun tamirat ve lojman ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/194) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

9.- İstanbul Milletvekili Necla Arat’ın, İstanbul’da yabancı bir üniversitenin yerleşke açtığı haberlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/200) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

10.- İstanbul Milletvekili Necla Arat’ın, Camiler Haftası nedeniyle yayınlandığı iddia edilen genelgeye ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/202) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

11.- İstanbul Milletvekili Necla Arat’ın, bir kongrede açıklanan görüşe tepki verilip verilmediğine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/203) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

12.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köy okullarının sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/206) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

13.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köy okullarının sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/207) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

14.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köy okullarının sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/208) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

15.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köy okullarının sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/209) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

16.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köy okullarının sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/210) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

17.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köy okullarının sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/211) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

18.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köy okullarının sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/212) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

19.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köy okullarının sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/213) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

20.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köy okullarının sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/214) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

21.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun lojman ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/215) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

22.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köy okullarının sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/216) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

23.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köy okullarının sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/217) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

24.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/218) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

25.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/219) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

26.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/220) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

27.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun bakım ve onarımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/221) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

28.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun bakım ve onarımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/222) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

29.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/223) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

30.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun öğretmen ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/224) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

31.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulu lojmanının onarımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/225) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

32.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun öğretmen ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/226) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

33.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/227) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, Yimpaş Holding Yönetim Kurulu Başkanının cezasının infazının ertelenmesine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/879)

2.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Adalet Bakanının kaçırılan askerlerle ilgili açıklamasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/923)

3.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, bir öğretmen ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1085)

4.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, ABD Ankara Büyükelçisinin bazı milletvekillerine yönelik toplantısına ilişkin Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın cevabı (7/1089)

5.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Giresun Kalesine yönelik proje ve çalışmalara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/1100)

6.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Giresun Adasının turizme kazandırılmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/1107)

7.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, SSK’daki bir daire başkanının bir komisyonda görevlendirilmesine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/1128)

8.- Adana Milletvekili Mustafa Vural’ın, gübre piyasasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/1135)

9.- Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in, bir öğretmen hakkındaki soruşturmaya ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1152)

10.- İstanbul Milletvekili Hüseyin Mert’in, okul kantinlerinde satılan yiyecek ve içeceklere ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1153)

11.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, istihbarat hizmetleriyle ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/1180)

12.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Kerkük’te yapılması planlanan referanduma ve Türkmenlerin haklarına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın cevabı (7/1189)

13.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Uras’ın, bir yargı kararının uygulanmasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/1193)

14.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana turizmiyle ilgili bazı konulara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/1199)

15.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, turistlerin ülkemize yeniden gelmesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/1201)

16.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana kültür merkezi inşaatına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/1204)

17.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Millî Piyango İdaresi Mensupları Yardımlaşma Vakfı ile ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/1206)

18.- Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın, Türk Futbol Millî Takımının forma rengine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı (7/1226)

19.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Adana’da TOKİ’nin yaptığı bir sitenin yönetimi ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/1243)

20.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un vergi gelirlerindeki hedef sapmasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/1267)

21.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, pamuk primlerine ve beyaz sinekle mücadeleye ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/1284)

22.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Sanayi Tezleri Programına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/1323)

23.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in, personel maaşlarının yatırıldığı bankanın promosyonlarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı (7/1338)

 

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ

1.- Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı) ve Adalet Komisyonu Raporu (1/335) (S. Sayısı: 56)

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.03’te açılarak dört oturum yaptı.

Eskişehir Milletvekili Emin Nedim Öztürk, 10 Ocak Dünya Çalışan Gazeteciler Günü’ne,

Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay, Erzurum ilinin ekonomik sorunlarına,

Yalova Milletvekili Muharrem İnce, öğretmen açığına,

İlişkin gündem dışı;

Mersin Milletvekili Mehmet Şandır,

Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay,

Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,

Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal,

10 Ocak Dünya Çalışan Gazeteciler Günü nedeniyle;

Birer konuşma yaptılar.

Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy ve 23 milletvekilinin, başta Afşin Elbistan olmak üzere termik santrallerin çevreye etkilerinin (10/89),

Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur ve 20 milletvekilinin, çocuk suçluluğu sorununun (10/90),

Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak ve 25 milletvekilinin, Türk spor sektörü ve alanındaki sorunların (10/91),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kararlaştırılmış olan Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın (Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı) (1/335) (S. Sayısı: 56) görüşmelerine devam edilerek 338’inci maddesine kadar kabul edildi.

Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in,

Tunceli Milletvekili Kamer Genç, Kilis Milletvekili Hasan Kara’nın,

Konuşmalarında şahıslarına sataştıkları iddiasıyla birer konuşma yaptılar.

15 Ocak 2008 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 21.01’de son verildi.

 

 

 

Şükran Güldal MUMCU

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

Yusuf COŞKUN

 

Canan CANDEMİR ÇELİK

 

Bingöl

 

Bursa

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

Fatoş GÜRKAN

 

 

 

Adana

 

 

 

Kâtip Üye

 

 

No.: 68

II.- GELEN KAĞITLAR

14 Ocak 2008 Pazartesi

Rapor

1.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/478) (S. Sayısı: 93) (Dağıtma tarihi: 14.1.2008) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, SHÇEK’in bazı arsalarına ve Sevgi Evleri projesine ilişkin Devlet Bakanından (Nimet Çubukçu) sözlü soru önergesi (6/329) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/12/2007)

2.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, muhtarların özlük haklarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/330) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/12/2007)

3.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Kaş İlköğretim Okulu inşaatına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/331) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/12/2007)

4.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, iş dünyasının rekabet gücünün artırılmasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/332) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/12/2007)

5.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, tarihi Türk kahramanlarının tanıtımına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/333) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007)

6.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, yüksek lisans ve doktora yapan öğretmenlere ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/334) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007)

7.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, organik tarımın desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/335) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007)

8.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, sanayide kullanılan elektriğe yapılan zammın iş dünyasına etkilerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/336) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007)

9.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, elektrik zammına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/337) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007)

10.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, kent aydınlatmasına ve elektrik enerjisi tasarrufuna ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/338) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007)

11.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, bazı gazete yazarlarına ve televizyon programı yapımcılarına ödenen ücretlere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/339) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007)

12.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, uyuşturucu kaçakçılığı kapsamında dağıtılan ikramiyeye ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/340) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007)

13.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, petrol kaçakçılığı kapsamında dağıtılan ikramiyeye ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/341) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007)

14.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, gazilere uygulanan elektrik bedeli indirimine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/342) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007)

15.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, Diyanet İşleri Başkanlığından geçiş yapan personele ve personel eksikliğine ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Said Yazıcıoğlu) sözlü soru önergesi (6/343) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007)

16.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, öğrenci yurtlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/344) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007)

17.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, belediyelere yapılan acil ödenek yardımlarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/345) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007)

18.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, memurların tedavi yolluklarının ödenmesine ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/346) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007)

19.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, sera gazları salımına ve Kyoto Protokolünün imzalanmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/347) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007)

20.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, sanayide kullanılan elektriğe yapılan zamma ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/348) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007)

21.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinde yapılan bir değişikliğe ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/349) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007)

22.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, arıcıların desteklenmesine ve bal tüketicilerinin korunmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/350) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007)

23.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, yurt dışı gezilerinin harcırahına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/351) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007)

24.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, Konut Edindirme Yardımlarının ödenmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/352) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007)

25.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Güzelce Barajı inşaatına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/353) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007)

26.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat Havaalanının uçuşlara engel bir risk taşıyıp taşımadığına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/354) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008)

27.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Niksar Belediyesinin arsa ihalelerine yönelik iddialara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/355) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008)

28.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, okullardaki temizlik ve güvenlik görevlilerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/356) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008)

29.- İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın, AB fonundan yararlanacak çiftçilere ve Türk çiftçisinin rekabet gücünün artırılmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/357) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2008)

30.- İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın, İzmir’de depremde yıkılma riski taşıyan okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/358) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2008)

31.- İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın, İzmir’deki ziraat mühendislerine ve yeterli teknik personel sayısına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/359) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2008)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in, personel maaşlarının yatırıldığı bankanın promosyonlarına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/1338) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/12/2007)

2.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, TBMM Genel Sekreteri hakkındaki bir iddiaya ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/1339) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2007)

3.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Suudi Arabistan Kralının hediye verip vermediğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1340) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/12/2007)

4.- İstanbul Milletvekili Birgen Keleş’in, ithalat taahhüt hesaplarının takibinden vazgeçilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1341) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/12/2007)

5.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, Suudi Arabistan Kralının hediye verip vermediğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1342) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/12/2007)

6.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, yatırımların ve istihdamın teşvikine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1343) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/12/2007)

7.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, elektriğin fiyatlandırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1344) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/12/2007)

8.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Başbakanlıkta görev yapmış bir şahıs hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1345) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/12/2007)

9.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, bir vergi kaçağı iddiasına ve Yasin El-Kadı soruşturmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1346) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/12/2007)

10.- Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, enerji verimliliğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1347) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2007)

11.- Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, yardım olarak dağıtılan kömürün kalitesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1348) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2007)

12.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, kadın istihdamında bakım hizmetlerinin yerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1349) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007)

13.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Ceyhan, Yumurtalık ve İskenderun Körfezlerindeki gemi kaynaklı kirliliğe ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1350) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007)

14.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, YÖK Başkanına söylediği iddia edilen bir sözüne ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1351) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007)

15.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, bir Alman televizyon kanalında yayınlanan bir diziye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1352) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007)

16.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, kömür yardımlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1353) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007)

17.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, TÜBİTAK ve Aselsan’ın bazı elemanlarının ölüm olaylarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1354) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/12/2007)

18.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, askeri yargıdaki bazı davalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1355) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2007)

19.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Binaların Yangından Korunması Yönetmeliğinde yapılan değişikliklere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/1356) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/12/2007)

20.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’da depreme yönelik çalışmalara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/1357) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2007)

21.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, bazı hizmet binalarındaki yangın alarmı zorunluluğuna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/1358) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2007)

22.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, SSK prim borcu bulunan işverenlere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1359) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/12/2007)

23.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, BAĞ-KUR sigortalılarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1360) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/12/2007)

24.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki çocuk işçiliğine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1361) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/12/2007)

25.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul’daki su havzalarının korunmasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1362) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/12/2007)

26.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Aşağı Seyhan Ovası IV. Merhale Projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1363) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2007)

27.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Silopi Termik Santraline ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1364) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2007)

28.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, erezyona yönelik çalışmalara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1365) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007)

29.- Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün, Manisa’daki hava kirliliğine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1366) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007)

30.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Çukurova lagünlerine yönelik çalışmalara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1367) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007)

31.- Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak’ın, tüketici fiyat endekslerinin kapsamına giren mallara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/1368) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007)

32.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, terör örgütlerinin finansman kaynaklarının kesilmesine yönelik girişimlere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/1369) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007)

33.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, Diyanet İşleri Başkanlığına tahsis edilen konuta ve hacı adaylarından alınan ihtiyat parasına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Said Yazıcıoğlu) yazılı soru önergesi (7/1370) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007)

34.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, bir Alman televizyon kanalında yayınlanan bir diziye ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Said Yazıcıoğlu) yazılı soru önergesi (7/1371) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007)

35.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, özürlü aylıklarının yeterliliğine ilişkin Devlet Bakanından (Nimet Çubukçu) yazılı soru önergesi (7/1372) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007)

36.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’da özürlülere yönelik mesleki rehabilitasyon ve yetenek geliştirme hizmetlerine ilişkin Devlet Bakanından (Nimet Çubukçu) yazılı soru önergesi (7/1373) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007)

37.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Bağdat’da düşen Türk işçilerini taşıyan uçağa ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1374) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/12/2007)

38.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Kardak Kayalıklarında yaşanan karasuları sorununa ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1375) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2007)

39.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, bir Alman televizyon kanalında yayınlanan bir diziye ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1376) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007)

40.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Çukurova bölgesine yapılacak enerji yatırımlarına ve ÇEAŞ’a ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1377) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2007)

41.- Samsun Milletvekili Suat Binici’nin, Samsun’da yapılması planlanan termik santrallere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1378) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007)

42.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Frankfurt Kitap Fuarında Mevlana Standının boş kalmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1379) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/12/2007)

43.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, kaçak oyuncaklara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1380) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/12/2007)

44.- Bursa Milletvekili Onur Öymen’in, İstanbul’daki bir futbol karşılaşmasında iki kameramana şiddet uygulanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1381) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2007)

45.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, İstanbul Emniyet Müdürü hakkındaki iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1382) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2007)

46.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Balıkesir’de faydalanılamadığı iddia edilen bir gölete ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1383) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007)

47.- Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcan’ın, üç yaş ve üzeri bazı taşıtların sayılarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1384) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007)

48.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, zorunlu eğitimdeki bir öğrencinin okuldan alınması ile ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1385) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007)

49.- Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın, İstanbul Büyükşehir Belediyesine ihale yolu ile sanatçı alınacağı iddiasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1386) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2007)

50.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, özürlülerin kültürel ihtiyaçlarını karşılayacak materyallere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1387) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007)

51.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, TEKEL’in Hanımeli markasının tescilini yapmamasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1388) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/12/2007)

52.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, iki medya kuruluşuna yönelik incelemelere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1389) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/12/2007)

53.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, çocuklarının bazı ticari işlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1390) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007)

54.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, İzmir’de depremde yıkılma tehlikesi taşıyan okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1391) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/12/2007)

55.- Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın, müfredat dışı ders anlatımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1392) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2007)

56.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, öğretmenlerin ek ders ücretlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1393) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007)

57.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, özürlülerin eğitim materyallerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1394) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007)

58.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük’ün, Çanakkale’deki derslik ve öğretmen ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1395) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007)

59.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, mesleki ve teknik eğitimin yaygınlaştırılması çalışmalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1396) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007)

60.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, özel tıp merkezleri ve hastanelerin denetimlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1397) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/12/2007)

61.- Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın, üniversite hastanelerinin bazı sorunlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1398) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2007)

62.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, kuraklıktan etkilenen Bursa’lı üreticilerin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1399) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007)

63.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, muz üretiminin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1400) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/12/2007)

64.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Sapanca Gölünü besleyen doğal su kaynaklarından su çekilmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1401) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007)

65.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, bazı tahıl ürünlerindeki gümrük vergisi oranının düşürülmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1402) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007)

66.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa’da kuraklıktan etkilenen zeytin üreticilerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1403) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007)

67.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, pamuk üretiminin artırılmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1404) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007)

68.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Çukurova’nın büyük ova koruma alanı kapsamına alınmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1405) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007)

69.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bingöl’e havaalanı yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1406) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2007)

70.- Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın, PTT personeline kıyafet alımı ihalesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1407) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007)

71.- Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın, THY personeline kıyafet alımı ihalesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1408) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007)

72.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, lisanslı depoculuğa ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/1409) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/12/2007)

73.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, elektrik zammına, kaçak elektrik kullanımına ve elektrik borçlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1410) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007)

74.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, Suudi Arabistan Kralının hediye verip vermediğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1411) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007)

75.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, bir arsanın plan tadilatı ile rant elde edildiği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1412) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007)

76.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, yılbaşı gecesi Beyoğlu ve Taksim’de olan taciz olaylarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1413) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008)

77.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, ilaç sektörüyle ilgili bazı yolsuzluk iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1414) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2008)

78.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, Antalya-Denizli karayolunun bölünmüş yol olmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1415) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2008)

79.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Kırklareli’ndeki bazı köylerin tarım alanları sulamasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1416) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007)

80.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Çayırdere Barajı ve Sulama Projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1417) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007)

81.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, Yeşilırmak’ın kirletilmesine ve ıslahına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1418) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2008)

82.- Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın, TRT’nin yılbaşı programı için ödenen ücretlere ve reklam gelirlerine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi (7/1419) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008)

83.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, terör ve bölücülükle mücadele kapsamında televizyon ve radyoların denetimine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi (7/1420) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2008)

84.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir Alman televizyonunda yayınlanan bir diziye ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1421) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008)

85.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, bir Alman televizyon kanalında yayınlanan bir diziye ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1422) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008)

86.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Almanya’da Türkleri hedef gösteren seçim propagandalarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1423) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2008)

87.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, taşocağı ruhsatlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1424) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007)

88.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Uras’ın, elektrik birim fiyatlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1425) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008)

89.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Emniyet Teşkilatı personeli gazilerin elektrik indiriminden yararlanabilmesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1426) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008)

90.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, alternatif kaynaklardan enerji üretimine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1427) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008)

91.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, bir sosyal tesisteki içki yasağına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1428) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008)

92.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, teröristlere destek verdiği iddia edilen belediyelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1429) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007)

93.- Kırklareli Milletvekli Tansel Barış’ın, kurban kesimlerine ve deri bağışına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1430) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007)

94.- Ankara Milletvekili Nesrin Baytok’un, su ve doğalgazın satış fiyatı ile Ankara’daki trafik düzenine ve bazı işlerin yapımında ASKİ bütçesinden kaynak aktarımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1431) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008)

95.- Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun, yılbaşı gecesi Taksim’de olan taciz olayına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1432) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2008)

96.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Konya Millî Fuar alanının ve adliye eski binasının değerlendirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1433) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2008)

97.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Sultanahmet’te tarihi kalıntılar üzerine yapıldığı iddia edilen otel inşaatına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1434) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007)

98.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1435) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008)

99.- Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun, yılbaşı gecesi Taksim’de olan taciz olayına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1436) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2008)

100.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Muğla’da işitme engellilere okul açılıp açılmayacağına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1437) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2008)

101.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğünün sınav ve matbaacılık hizmetlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1438) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2008)

102.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, SSPE hastalığıyla ilgili çalışmalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1439) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007)

103.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Muğla’daki bir aşılama programı sonucu ortaya çıkan vakalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1440) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007)

104.- Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın, Kırklareli İl Sağlık Müdürlüğü personelinin görev yerlerinin değiştirilmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1441) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008)

105.- Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın, sigara tüketiminin azaltılmasına yönelik çalışmalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1442) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008)

106.- Ankara Milletvekili Tekin Bingöl’ün, Çamlıdere Devlet Hastanesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1443) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2008)

107.- Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün, kapatılan sağlık birimlerine ve Turgutlu Devlet Hastanesi acil servisine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1444) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2008)

108.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Giresun’da kuraklıktan kaynaklanan zararların telafisine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1445) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008)

109.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, fındık dikim alanlarıyla ilgili kanunun uygulanmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1446) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008)

110.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, balıkçılığa ve balık unu üretimine kota konulmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1447) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008)

111.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, çiftçilere çeşitli adlar altında yapılan ödemelere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1448) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2008)

112.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, süt teşviki ödemelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1449) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2008)

113.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, PTT Bank uygulamasına ve meydana gelen soygun ve gasp olaylarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1450) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007)

114.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Şebinkarahisar yoluna ve Eğribel geçidine tünel yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1451) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008)

115.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Giresun sahil yolu geçişine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1452) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008)

116.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Görele-Çanakçı karayoluna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1453) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008)

117.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Görele ve Bulancak limanlarının temizlenmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1454) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008)

118.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Muğla’daki bir kavşağın düzenlenmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1455) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008)

119.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Milas Devlet Hastanesi girişindeki yolun trafik güvenliğine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1456) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008)

120.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Afyonkarahisar çıkışındaki bir virajdaki trafik güvenliğine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1457) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008)

121.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, Burdur’da karayolunun köy güzergahları dışından geçirilmesi projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1458) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2008)

122.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Dereköy sınır kapısının tır trafiğine açılmasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/1459) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007)

123.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Başbakanın açtığı ve Başbakana karşı açılan tazminat davalarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1460) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007)

124.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, biyodizelin vergi araçlarıyla teşvikine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1461) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008)

125.- Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun, kadınların çalışmamasına yönelik bir vaaza ilişkin Devlet Bakanından (Nimet Çubukçu) yazılı soru önergesi (7/1462) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2008)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, Bozüyük toprak karo seramik fabrikasının kapatılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1084)

2.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, İçişleri Bakanlığının İngilizce yayınlanan internet sitesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1087)

3.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Finansbank’ın tarım arazileri ipoteğiyle verdiği kredilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1088)

4.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Isparta’da düşen uçağın ilişkili olduğu şirketlerin denetimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1090)

5.- Samsun Milletvekili Haluk Koç’un, Isparta’da düşen uçakla ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1091)

6.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, bazı öğrencilerin yaşadıkları olaylarla ilgilenilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1092)

7.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, konut ve araç kredisi kullanımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1093)

8.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük’ün, Gelibolu’da yoğun yağışların oluşturduğu zararların telafisine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1096)

9.- Erzincan Milletvekili Erol Tınaztepe’nin, altın madeni işletmeciliğinde bulunan şirketlere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1104)

10.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Giresun’un eğitimde başarı düzeyinin yükseltilmesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1112)

11.- Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, bal ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1115)

12.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, gıda güvenliği denetim sistemine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1116)

13.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, gıda denetimi hizmetlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1117)

14.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’daki tütün üretimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1118)

15.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Isparta’da düşen uçağa ve havalimanlarının teknik donanımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1119)

16.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Isparta’da düşen uçağa ve havalimanlarındaki ILS sistemlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1120)

17.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, havaalanlarındaki uçuş güvenliğine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1121)

18.- Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, havalimanlarındaki ILS sistemine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1122)

19.- Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun, D-100 karayolunda meydana gelen kazalara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1123)

20.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara’da gece yarısından sonraki toplu taşıma hizmetine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1124)

21.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Aspendos’ta devamlı bir ambulans ve sağlık ekibinin bulunmamasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1125)

 

 

 

 

 

No.: 69

15 Ocak 2008 Salı

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 25 Milletvekilinin, pamuk üretimindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/92) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/01/2008)

2.- Edirne Milletvekili Necdet Budak ve 45 Milletvekilinin, balıkçılık sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/93) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/01/2008)

3.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman ve 32 Milletvekilinin, milli eğitimdeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/94) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/01/2008)

15 Ocak 2008 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR

KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49’uncu Birleşimini açıyorum.

III - Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Kıbrıs hakkında söz isteyen Balıkesir Milletvekili Sayın Hüseyin Pazarcı’ya aittir.

Buyurun Sayın Pazarcı. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, Kıbrıs sorununa ve çözümü için yapılması gerekenlere ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı

HÜSEYİN PAZARCI (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Demokratik Sol Parti ve şahsım adına, bugün Kıbrıs konusunda gündem dışı söz almış bulunuyorum. Aslında, Kıbrıs konusu artık, gündem dışı değil.

Hepinizin bildiği gibi, 17 Şubat 2008’de Güney Kıbrıs’ta başkanlık seçimi var. Bunun ardından, başta Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere gibi etkili devletlerin, Kıbrıs sorununun çözümü için Birleşmiş Milletler bünyesinde yeni bir süreç başlatmayı düşündüklerini görüyoruz. Türkiye ve KKTC de böyle bir sürecin başlatılmasını istiyor. Avrupa Birliği de, genel bir biçimde böyle bir girişimi destekler görünüyor. Bu durumda, Mart-Nisan 2008’den başlamak üzere, Birleşmiş Milletler bünyesinde Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik girişimleri beklememiz ve onlara göre hazırlanmamız gerekmektedir.

Hâlihazırda Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin olarak var olan siyasal ve hukuksal veriler değerlendirildiğinde, bunlar, KKTC ve Türkiye’nin lehine görünmemektedir. Avrupa Birliği çerçevesinde Kıbrıs sorununun durumuna baktığımızda, 2004 Katılma Antlaşması’yla GKRY bütün Kıbrıs Adası adına “Kıbrıs Cumhuriyeti” adı altında AB’nin tam üyesi kabul edilmiş; bu durum, AB müktesebatının bir parçasını oluşturmaktadır. Bunun sonucudur ki, Avrupa Birliği, Türkiye’yi ek protokol, GKRY ile ilişkilerin normalleştirilmesi gibi konularda sıkıştırmakta ve Türkiye ile görüşmeleri de aksatmaktadır.

Birleşmiş Milletler çerçevesinde Kıbrıs sorununun durumuna baktığımızda ise Güvenlik Konseyinin 1964 yılında kabul ettiği 186 sayılı Karar’dan bu yana, Birleşmiş Milletler, GKRY’nin temsil ettiği tek bir Kıbrıs devletini tanımakta ve iki taraf arasındaki görüşmelerin de adanın birleşmesine yönelik olmasını öngörmektedir. Birleşmiş Milletler bakımından Kıbrıs Türklerinin statüsü, hakları önemli bir noktayı maalesef oluşturmamaktadır. Bu durum, son olarak Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-Moon’un Kıbrıs’taki Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün faaliyetlerini değerlendiren 3 Aralık 2007 tarihli raporunda da teyit edilmiştir. Raporun 47’nci paragrafında, Genel Sekreter, hedefin adanın birleşmesi olduğunu ve Türk tarafını tanımanın ya da ayrılmaya yardımın Güvenlik Konseyi kararlarına aykırı düşeceğini bildirmektedir.

Görüleceği gibi, Kıbrıs sorununa ilişkin hâlihazır veriler Kıbrıs Türkleri için olumlu yönde bazı değişikliklere uğratılamazsa, parametreleri bu konuda sorunun değiştirilemezse, yeniden başlaması beklenen bu yeni sürecin de KKTC ve Türkiye bakımından olumlu sonuçlanması olasılığı pek bulunmamaktadır. Bu nedenle, Türkiye’nin ve KKTC’nin, Kosova sorununda görülen uluslararası anlayış ve yaklaşımın Kıbrıs sorununda da ortaya çıkmasının sağlanmasına çaba göstermesi çok önemlidir, ancak, uluslararası düzeyde böyle bir yaklaşımın gerçekleşmesi için Türkiye’nin ve KKTC’nin, hedeflerini çok iyi belirlemesi ve bu konudaki kararlılıklarını özellikle göstermesi kesin gereklidir. Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül ile KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Mehmet Ali Talat’ın 3 Ocak 2008’de Ankara’daki görüşmelerinde KKTC’ye karşı izolasyonların kalkmasını istemeleri yanında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Pazarcı, lütfen tamamlar mısınız konuşmanızı.

HÜSEYİN PAZARCI (Devamla) – …özellikle Kıbrıs’taki çözümün eşit iki halk, iki demokrasi ve iki devlete dayalı olması gereğini vurgulaması, bu yönde olumlu bir veriyi oluşturmaktadır, ancak, bunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin alacağı bir kararla da desteklenmesi, Türkiye’nin ve KKTC’nin kararlılığını daha iyi gösterecektir. Dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilen tüm siyasi parti gruplarının ortak önergelerinin sonucu 15 Temmuz 1999’da kabul edilen ve hâlen geçerliliğini koruyan Türkiye Büyük Millet Meclisi kararının Meclisimiz tarafından teyidi çok uygundur ve gereklidir diye düşünüyorum.

Yüce Meclisimizin bu düşüncelerimizi gereği gibi değerlendireceğini ümit ederek hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Pazarcı.

Sayın Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek Bey.

Buyurun Sayın Bakan.

Süreniz yirmi dakika.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)- Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Sayın Pazarcı’ya da bu önemli konuyu gündeme getirdiği için ayrıca teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, Kıbrıs meselesi inanıyorum ki hepimiz için millî bir davadır. Hem bizim Hükûmetimizin hem de bizden önceki cumhuriyet hükûmetlerinin en öncelikli dış politika meseleleri arasında yer almıştır, bugün de bu yerini ve önemini korumaktadır. Bundan dolayıdır ki bugüne kadar yaptığımız dış politika temaslarında Kıbrıs konusunun geçmediği, Kıbrıs’la ilgili düşüncelerimizi muhataplarımıza söylemediğimiz hemen hemen hiçbir temas, hiçbir toplantı da söz konusu değildir.

Esasen Türkiye olarak Kıbrıs meselesine ne denli önem verdiğimizin de birçok göstergesi vardır. Bugünkü Cumhurbaşkanımız seçildikten sonraki ilk yurt dışı seyahatini ve ziyaretini Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yapmıştır. Bugünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız yine aynı hassasiyetle, aynı duyarlılıkla ilk yurt dışı gezisini Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yapmıştır. Dolayısıyla gündemde açık olarak yer alsa da almasa da Kıbrıs konusu bizim için önemlidir ve hayatidir. Her fırsattan istifadeyle de adada adil ve kalıcı bir çözümün, kapsamlı bir çözümün bulunabilmesi noktasında her seviyede temaslar, arayışlar ve gayretler de sürdürülmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti devleti ve hükûmetleri olarak bugüne kadar Kıbrıs konusuna iki türlü yaklaşım olmuştur: Bunlardan bir tanesi, adadaki gerçeklerden yola çıkarak kapsamlı ve adil bir çözümün, kalıcı bir çözümün gerçekleşmesi noktasında çaba sarf etmektir. Bizden evvel bu çabalar sürdürüldü, biz de duraksamadan bu çabaları sonuna kadar sürdürüyoruz ve sürdürmeye de kararlıyız.

İkincisi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ekonomik ve sosyal yönden kalkınması için Türkiye Cumhuriyeti hükûmetleri olarak bugüne kadar elimizden gelen desteği gösterdik, bundan sonra da göstermeye devam edeceğiz. Bir rakam ve misal vermek gerekirse, 1974-1996 yılları arasında yıllık olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yapılan yardımların tutarı yıllık 80 milyon dolardır, ortalama. 1997’den 2002’ye kadar olan süre içerisinde yıllık ortalama yardım tutarı 210 milyon dolardır, 2002’den bu tarafa da en az 360 milyon dolardır, bugünlerde ise 400 milyon dolar civarında. Biz, söylediğim maksadın temini için, ekonomik ve sosyal yönden kalkınmış bir Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin inşasına Türkiye Cumhuriyeti olarak bu türlü yardımları yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz.

Değerli milletvekilleri, biraz evvel de ifade edildiği gibi, 17 Şubat 2008 tarihinde güney Kıbrıs Rum kesiminde bir Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacaktır. Biz de, ifade edildiği gibi, bu seçimden sonra Kıbrıs konusunda uluslararası bir hareketliliğin yaşanacağını biliyoruz ve buna göre de hazırlıklarımızı yaptık, yapmaya da devam ediyoruz. Bu konuyla ilgili olarak çok kapsamlı, her seviyede, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere, konuyla ilgili taraflara ve kuruluşlara Türkiye’nin görüşleri anlatılmıştır, anlatılmaya da devam ediyor. Tabiatıyla, bir çözüm bulunacaksa adadaki gerçeklerden yola çıkılarak bu çözümün bulunması gerekmektedir. Her ne pahasına olursa olsun bir çözüm değil, adil, kalıcı ve kapsamlı bir çözümün gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bunun asgari şu üç konuda gerçeğin kabulüne bağlı olarak bu çözüm bulunabilir: Adada iki ayrı toplum vardır, adada iki ayrı devlet vardır, adada iki ayrı demokrasi vardır. Bunlardan vazgeçmek mümkün değildir. Bulunacak çözüm bunların gerisine götürülemez. Dolayısıyla, bunu da, hem Sayın Cumhurbaşkanımız hem Sayın Başbakan hem de ben, son katıldığım Kıbrıs’taki kutlama törenlerinde Hükûmetimiz adına bu gerçekleri bütün dünyaya ifade etme imkânını bulduk.

Bir taraftan bu gerçeğin kabulü noktasında Hükûmet olarak çaba sarf ederken, öbür taraftan da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yönelik tecridin ortadan kaldırılmasını teminen de önemli çabalar sarf ediyoruz. Bugüne kadar da küçümsenmeyecek bazı başarılar elde edilmiştir. Bu çerçevede, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti temsilciliklerinin sayısı 15’e ulaşmıştır. Ankara, İstanbul, İzmir, Mersin’in dışında Londra, Brüksel, New York, Washington, İslamabad, Abu Dabi, Bakü, Bişkek, Doha, Strasbourg, Roma; önümüzdeki günlerde 3 yeni temsilcilik için hazırlıklar son aşamaya gelmiştir. Bunlar: Kuveyt, İsrail, Oman. Ayrıca 4 temsilcilik konusunda da temaslar sürmektedir: Polonya, Bahreyn, Amman ve Malezya. Ayrıca Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde de şu an 7 tane temsilcilik bulunmaktadır: Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği, ABD, Almanya, Avustralya, İngiltere Temsilcilikleri, Fransız Kültür Merkezi, Avrupa Birliği Destek Ofisi.

Yine, bu süre içerisinde yaptığımız çabaların, gayretlerin sonucu olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti pasaportları 14 ülkede kabul görmektedir.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Talat, son olarak, Pakistan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanlarının davetlisi olarak bu ülkelere resmî ziyaretler gerçekleştirmiştir. ABD, Almanya, İngiltere, Hollanda, Belçika, Finlandiya ve İsveç Dışişleri Bakanlarının davetlisi olarak da bu ülkelere ziyaretler yapmıştır.

Yine, son zamanlarda bir önemli gelişme: Gazimagosa Limanı’yla Suriye’nin Lazkiye Limanı arasında düzenli feribot seferleri başlamıştır.

Avrupa Birliği Komisyonu söz konusu seferler hakkında verdiği görüşte, Kıbrıs’ın kuzeyinde bulunan deniz limanlarına giriş ve çıkışın genel uluslararası hukuka göre yasak olmadığını, ne Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ne de Avrupa Birliğinin hiçbir dönemde ilgili bölgelere ticaret ambargosu getirmediğini, hatta komisyonun 2004 yılında KKTC’yle doğrudan ticaretin sağlanmasını teminen doğrudan ticaret tüzüğü önerisinde bulunduğunu açıkça belirtmiştir. Bu da çok önemli bir gelişmedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kıbrıs sorununun çözümü için, biraz evvel ifade etmeye çalıştığım gibi, en üst seviyede temaslar sürdürülmektedir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Talat, 5 Eylül 2007 tarihinde, Rum lideriyle yaptığı görüşmede, 2008 yılında kapsamlı çözüme ulaşılması yönünde bir öneride bulunmuştur. Fakat bu öneri reddedilmiştir.

Sayın Talat, 16 Ekim 2007 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteriyle yaptığı görüşmede, adadaki iki taraf arasında güven ortamının yaratılması ve kapsamlı çözüm çalışmalarına elverişli bir ortamın oluşturulabilmesi için genişletilmiş güven artırıcı önlemler paketini sunmuştur. Bu olumlu karşılanmıştır.

Yine Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin Kıbrıs’taki Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün faaliyetlerine ilişkin Haziran-Aralık 2007 dönemini kapsayan son raporu, 3 Aralık 2007 tarihinde yayınlanmıştır. Bu raporun 47’nci paragrafında, Kıbrıs Türkleri üzerindeki tecridin kaldırılması gereğine atıf yapılmaktadır. Raporda ayrıca, adada varılacak çözümün, iki kesimli ve iki toplumlu federasyon ile siyasi eşitlik ilkelerine dayanacağı vurgulanmakta ve çözümün ana hatlarının bilindiği ve çözümün unsurlarının geçtiğimiz on yıllarda oluşmuş müktesebat ve anlaşmalara dayanacağı ifade edilmektedir. Burada zikredilen hususlar, esas itibarıyla Türkiye’nin görüşlerine de paralellik arz etmektedir.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Talat, son olarak 3-4 Ocak 2008 tarihlerinde ülkemize resmî olarak ziyaret gerçekleştirmiştir ve bu ziyaret çerçevesinde, 17 Şubat 2008 Güney Kıbrıs Rum bölümündeki seçimlerden evvel Kıbrıs konusunun ayrıntılı bir şekilde yeniden ele alınması ve 2008’deki meydana gelebilecek hareketlilik de dikkate alınmak suretiyle bundan sonra sürdürülecek çabalar bir defa daha ayrıntılı bir şekilde gözden geçirilmiştir.

İçinde bulunduğumuz dönemdeki önemli bir konu da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindeki davalardır. Bu davalar konusunda Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti önemli bir çaba sarf etmiş ve iyi bir noktaya da gelindiği kanaatini taşıyoruz. Daha evvel bu tip davalar, Loizidou’da olduğu gibi, doğrudan İnsan Hakları Mahkemesine gitmekte idi ve Türkiye aleyhine de oradan bir karar çıkmıştı. Yaptığımız çalışmaların sonucunda bir iç hukuk yolu olarak, Taşınmaz Mal Komisyonu kurulmuş ve bugüne kadar da buraya 300 kadar Kıbrıslı Rum başvuruda bulunmuştur. Bu başvurulardan 32’si de sonuçlanmıştır.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ekonomisindeki gelişmeler ise, bu süre zarfında, gerçekten memnuniyet vericidir. Fazla vaktinizi almak istemem. Aradan geçen bu dört beş yıllık süre içerisinde ekonomisi devamlı büyümüş, özellikle eğitim sektöründe önemli bir merhaleye gelinmiştir. Dört sene kadar evvel 21 bin civarındaki öğrenci sayısı bugün 40 bini aşmıştır. Mevcut üniversitelere ilaveten Orta Doğu Teknik Üniversitesinin Kuzey Kıbrıs kampüsü Güzelyurt’ta hizmete girmiştir. Cumartesi günü bir toplantı yapacağız İstanbul’da, İstanbul Teknik Üniversitesinin de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde bir kampüs kurması için çalışmalar son aşamaya gelmiştir.

Turizm sektöründe önemli bir sıçrama var. Yatak sayısında giderek bir artış var.

Millî gelir rakamları geçmişle kıyaslanmayacak derecede önemlidir, 12 bin dolar civarındadır. Dolayısıyla hem Türkiye’nin desteği hem de orada yapılmasını arzu ettiğimiz bir kısım yapısal reformlar sebebiyle, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti her geçen gün biraz daha iyi bir noktaya gitmektedir. Burada hem Türkiye’nin katkısı önemlidir hem de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yöneticilerinin bu yöndeki çabaları işi daha iyi bir noktaya getirecek demektir.

Bunlarla kısaca, değerli milletvekilleri, şunu ifade etmek istiyorum: 17 Şubat tarihinden sonra bir hareketliliğin meydana geleceği kesindir, uluslararası kamuoyunun bir beklentisi var. Biz çalışmalarımızı bu hareketlilik başladıktan sonra değil, daha bugünlerden itibaren her iki yönde de çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Son değerlendirmeyi bu yılın başında yaptık. Bundan sonra da bu çalışmalar ayrıntılı bir şekilde sürdürülecek. Zamanı geldiğinde, ihtiyaç hasıl olduğunda da gerek Genel Kurulunuza gerekse başka bir vesileyle kamuoyuna bu türlü bilgileri hiç şüphesiz vereceğiz.

Bu duygularla hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakanım.

Gündem dışı ikinci söz, Hrant Dink cinayeti hakkında söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’a aittir.

Buyurun Sayın Birdal. (DTP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Birdal.

2.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, Hrant Dink cinayetine ilişkin gündem dışı konuşması ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı

AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 19 Ocak 2007 günü İstanbul’da çalıştığı gazete binasının önünde silahlı saldırıya uğrayarak yaşamını yitiren Hrant Dink’in anısına DTP Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hrant, öldürülmeden iki gün önce Agos gazetesindeki yazısında şöyle diyordu: “Evet, kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde hissedebilirim, ama biliyorum ki, bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz, güvercinler kentin taa içlerinde insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler. Evet, biraz ürkekçe, ama bir o kadar da özgürce…” diye bitiriyordu yazısını, ama ne yazık ki, Hrant yanıldı ve güvercin ürkekliğinde katledildi.

Sevgili Hrant’ın öldürülmesinin üzerinden bir yıl geçti. Bir yıl önce bu ülke çok değerli bir insanını yitirdi. Bu coğrafyada yaşayan yüz binler onu son yolculuğuna uğurlamak için bir araya geldiğinde, başka biri olmayı, empati yapmayı ve “Hepimiz Hrant’ız” diyerek birlikte ve bir arada kardeşçe yaşamayı ortaya koydu. Yüz binler İstanbul sokaklarında yürürken, çok kıymetli bir değeri, bir arada durmayı, kardeşçe yaşamayı gösterdiler bize.

Değerli milletvekilleri, siz hiç güvercin tedirginliğini duydunuz mu? Siz hiç empati kurup Ermeni, Rum, Yahudi, Çerkez, Laz, Kürt, Roman ya da ötekilerden oldunuz mu? Hrant Dink Ermeni idi. O, bir insan hakları ve barış savunucusu idi. O, Türkiyeli idi. O, farklılıklarımızla bir arada barış içinde yaşamayı savunurdu. O, bir sevgi ve kardeşlik adamı idi. Geçtiğimiz yıl 13-14 Ocak günleri, Ankara’da toplanan, Kürt sorununun demokratik barışçıl çözümünü kendisine sorun edinmiş ve Türkiye’nin demokratikleşmesi için olmazsa olmaz olan barış konusunu gündeme getirmiş ve Türkiye Barışını Arıyor Konferansı’nı düzenlemişti. Hrant Dink bu konferansın çağrıcılarındandı. 13-14 Ocak günleri Ankara’da yapılan konferansın gerek çağrıcıları gerek katılımcıları gerekse konuşmacıları çok önemli mesajlar vermiş ve Türkiye’nin konferans sonrası gündemini belirlemişlerdi, ama ne yazık ki, bu sorunun demokratik çözümü tartışılırken, beş gün sonra, Hrant Dink kafasına sıkılan iki kurşun ve ensesine sıkılan da bir kurşunla gazetenin önünde katledildi.

Biliyorsunuz sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hep böyle pusu kurarak siyasi suikastların çok örnekleri var, ama ne yazık ki, Türkiye kendi tarihiyle yüzleşip bu suikastları açığa çıkaramadığı için, bu suikastlar tarihine Hrant Dink de eklenmiş oldu.

Şimdi, Hrant Dink cinayeti göstere göstere işlenen ve önlenemeyen bir cinayettir. Davanın aydınlatılması, sağlıklı bir yargılamanın yapılması, azmettiricilerin bulunması çabaları binbir türlü engelle karşılaşmıştır. Daha dün yine çıkan haberlerde, hemen Hrant Dink’in öldürülmesinin ardından sabit telefonla jandarmayı arayan bir kişi, cinayeti O.S.’nin işlediğini ihbar edip babasının adını ve işyerini bildiriyor. Ancak, bu konuşmanın tutanağında dokuz gün sonrasının tarihi yer alıyor. İhbarcıyı da ne yazık ki, ne soran ne de arayan oluyor.

19/1/2007 tarihinde çalıştığı gazete binasının önünde silahlı saldırıya uğrayarak hayatını yitiren Hrant Dink’in katillerinin yargılandığı davada hâlen 8’i tutuklu, 11’i tutuksuz olmak üzere toplam 19 kişi yargılanmaktadır. Davanın ilk duruşması 2/7/2007 tarihinde ve ikinci duruşması ise 01/10/2007 tarihinde yapılmıştır. Üçüncü duruşması ise 11 Şubat 2008 tarihinde yapılacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Birdal, konuşmanızı tamamlar mısınız lütfen efendim.

AKIN BİRDAL (Devamla)- Peki.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında bu davanın, sabıkalı olan 301’inci maddesine de değinecektim. Ne yazık ki, iktidar adına sayın sözcü 301’in kimsenin derdinde olmadığını söylüyor, umurunda olmadığını söylüyor. 301’inci madde bizim umurumuzda. (DTP sıralarından alkışlar) Çünkü, 301’inci madde ırkçı bir maddedir, ayrımcı bir maddedir ve Türkiye’de barış içinde bir arada yaşamayı sürekli provoke eden bir maddedir. Uluslararası hukuka aykırıdır, düşünce ve ifade özgürlüğüne aykırıdır.

Şimdi, sayın milletvekilleri, Hrant’ın arkadaşlarının bir çağrısı var. Bu çağrıyı, yarım dakika geçebilirse, Sayın Başkanın da toleransına, hoşgörüsüne sığınarak size ve de Türkiye kamuoyuna duyurmak istiyorum:

“Dostumuz, canımız, hakikat anlatıcımız Sevgili Hrant’ımızdan ayrılalı tam bir yıl oldu. Koca bir yıl Hrant’ın gidişiyle hayatımızdan eksilen renklerin yasını tutmakla geçti. Bizler, bu ülkenin yurttaşları olarak, güvercin tedirginliğinde, gerçek failleri bulunmamış suikastlarla bir arada yaşamaya alışmak istemiyoruz. Bu akıl almaz cinayetten nefret üretmeyen onurlu kalabalıklar olarak, bebeklerden katil yaratan karanlığa ışık düşürmek için…” diyerek ayın 19’unda saat 15.00’te Agos gazetesinin önüne çağrılıyor halkımız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Birdal.

AKIN BİRDAL (Devamla) - Orada buluşmak dileğiyle, belki Hrant için de bir özür ümidiyle…

Hepinize saygılar sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Birdal.

Sayın İçişleri Bakanı Beşir Atalay Bey cevap verecekler.

Buyurun Sayın Bakanım.

Süreniz yirmi dakika Sayın Bakan.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Diyarbakır Milletvekili Sayın Akın Birdal’ın, Hrant Dink cinayetiyle ilgili konuşması üzerine söz almış bulunuyorum, bu vesileyle kısa bir açıklama yapacağım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gazeteci Yazar Hrant Dink, yaklaşık bir yıl önce, 19 Ocak 2007 günü, İstanbul’da menfur bir saldırı sonucu hayatını kaybetmiştir. Bu olay, gerçekleştirildiği günden beri, millet olarak hepimizi derinden üzmüş, kamuoyunda da üzerinde en çok konuşulan konulardan biri olmuştur. Hem hepimiz ve Hükûmet olarak biz hem kamuoyumuz zaten gerekli tepkiyi de göstermiştir, büyük bir tepki göstermiştir. Bu saldırının, ülkemizin huzur ve istikrarını hedef alan hain bir saldırı olduğunda kuşku yoktur. Bu saldırı, hiçbir şekilde kabul edilemez ve mazur görülemez. Bu saldırı, ülkemizin sürekli iyiye giden imajını da olumsuz yönde, uluslararası alanda etkilemiştir. Bu saldırıyı yapanlar ya da yaptıranlar, ülkemizin, başta Avrupa Birliği olmak üzere, dünyaya yaptığı açılımdan rahatsız olan, bunu engellemeye çalışan, toplumsal barışı bozmak isteyen hastalıklı kafalardır. Bizim için bundan daha önemlisi ve üzücü tarafı, bir vatandaşımızın yaşam hakkının elinden alınması, onu, ailesinden ve sevdiklerinden ayırmış olmasıdır. Dini, dili, siyasi görüşü, felsefi anlayışı ne olursa olsun, bir vatandaşımızın, hatta ülkemizde bulunan herhangi bir kişinin burnunun kanaması bile, bizi, uykularımızı kaçıracak kadar rahatsız eder ve etmektedir. Bizim sorumluluk anlayışımız, insan odaklı, kavrayıcı, kapsayıcı ve kucaklayıcı bir temele dayanmaktadır. Millet olarak çok renklilik, çok seslilik bizim her zaman artı değerimiz olmuştur. Biz, asırlardan beri, bütün düşüncelerin rahatlıkla ifade edildiği, yaşam bulduğu, hiç kimsenin inancından dolayı zarar görmediği, aksine, farklılıkların zenginlik olarak kabul edildiği ve yaşatıldığı bir medeniyetin içinden geliyoruz. Biz, dünyada aynı dinin mensuplarının bile birbirini boğazladığı, ırkçılık anlayışı nedeniyle insanların topluca yok edilmek istendiği dönemlerde mağdura, mazluma kucak açmış bir milletin çocuklarıyız. Bize bırakılan bu mirası da sonuna kadar muhafaza etme konusunda sarsılmaz bir inanca sahibiz. Bunun için gereken çabayı sonuna kadar gösterdik, gösteriyoruz ve göstereceğiz. Geçmişten devraldığımız bu güzel miras, günümüzde tüm demokratik dünyada, demokrasi, insan hak ve özgürlükleri çerçevesinde ele alınan evrensel bir değer olarak kabul görmektedir.

Biz, evrensel hukuk ve özgürlük anlayışıyla, yeniden düzenlenen yaşama ve mülkiyet hakkı, düşünce, ifade, inanç, teşebbüs ve örgütlenme hakkını tam olarak hayata geçirme çabamızı sürdürmeye devam ediyoruz, devam edeceğiz. Din, mezhep, cinsiyet, etnik ayrımcılık konularındaki tartışmalı uygulamaların temelinde, hak ve özgürlükler konusundaki yanlış anlayışlar yattığına inanıyoruz. Demokrasimizi evrensel düzene taşıyacak, insan haklarına dayanan devlet anlayışının yerleşmesiyle yaşadığımız sıkıntıların giderileceğine inanıyoruz. Bizim yönetim politikamızın temel unsuru, insanımızın korkusuz yaşadığı, canından ve malından emin olduğu, inancını, hak ve özgürlüklerini hiçbir endişeye kapılmadan yaşayabildiği bir ortamın oluşturulmasına dayanmaktadır. Bu yolda çok önemli mesafeler aldık ve gayretlerimizi devam ettiriyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu ülke, geçmiş dönemlerde de Dink cinayeti benzeri cinayetler yaşamıştır. Çok değerli gazeteciler, yazarlar, akademisyenler sırf fikirleri uğruna hayatlarını kaybetmişlerdir. Aslında, bu tür hain saldırılarla bir yere varılmasının, bir amaca ulaşılmasının mümkün olmadığını hepimiz biliyoruz ve her platformda bunları ifade ediyoruz. Bu gibi elim hadiselerin bir daha meydana gelmemesini temenni etmenin yanında, biz, Hükûmet olarak, bu ve benzeri konuları tüm boyutlarıyla ele alıyor, tahlil ediyor, gerekli tedbirleri geliştiriyor ve hayata geçiriyoruz. Yılmadan, usanmadan, bu tür olayların hepsinin üzerine gidiyoruz, en ince detayına kadar analiz ediyoruz ve yine, gitmeye devam edeceğiz.

Merhum Hrant Dink’e yapılan saldırı sonrasında, gerek Hükûmet olarak ve gerekse İçişleri ve Adalet Bakanlıkları olarak, hukuk devletine yaraşır tüm iş ve işlemler yapılmaya çalışılmış ve yapılmaya devam edilmektedir. Güvenlik güçlerimizce yapılan ciddi çalışmalar sonucu, failin kimliği yirmi dört saat gibi kısa bir süre içerisinde tespit edilmiş, olaydan otuz iki saat sonra da olayda kullandığı silah ile birlikte yakalanarak ilgili adli mercilere sevk edilmiştir.

Olayın gerçekleştiği tarihten bugüne kadar, konuyla ilgili olarak gündeme getirilen, adli mercilerce talep edilen tüm hususlar güvenlik güçlerince ivedi olarak çözümlenmiş ve yargılama sürecine her türlü katkı sağlanmıştır ve sağlanmaya devam edilmektedir. Şu ana kadar, konunun yargıya intikal etmemiş hiçbir boyutu kalmamıştır. Adli mercilere intikal etmediğine ilişkin endişe duyulan herhangi bir konu varsa, lütfen, bilen söylesin, gereğini yapmak boynumuzun borcudur ve yaparız.

Konunun bütün ayrıntılarını çalıştık, çalışıyoruz. Ben, kendim, İçişleri Bakanı olarak, bu konuyla ilgili çok özel araştırmalar yaptırdım. Gazetelerde yer alan veya birilerinin yazdığı, konuştuğu, bu konuyla ilgili ne varsa incelettim, inceletiyorum. Olayın bütün boyutlarını mümkün olabildiğince ortaya çıkarıp bunların yargıya intikalini de sağladık ve sağlıyoruz ve buna devam ediyoruz ancak bilindiği üzere, soruşturma evresinin gizliliği, ceza adaletinin doğruluk, dürüstlük, gerçeğe ulaşma ilkelerine uyulması için bir zorunluluktur. Ceza hukukunun bu genel prensibi, bizim, hem Anayasa’mızda hem Ceza Muhakemesi Kanunu’muzda açık şekilde yer almaktadır. Tüm bu nedenlerle, adli süreç hâlen devam etmekte olduğundan, bu aşamada daha fazla bilgi verilmesinin uygun olmayacağını takdir edersiniz ama Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konunun yargı boyutu, süreci tüm boyutlarıyla devam ederken, İçişleri Bakanlığı olarak biz, olayın akabinde konunun idari boyutlarıyla ele alınması, sorumluluğu ve kusuru bulunan kamu görevlileri varsa haklarında işlem yapılması, medyada dile getirilen ve kamuoyuna da yansıyan tüm iddiaların araştırılması için, mülkiye ve polis başmüfettişleri ile jandarma müfettişi görevlendirdik. Bütün idari soruşturmalar büyük bir titizlik içerisinde yürütülmüş, müfettiş raporlarının bir kısmı ilgili yargı mercilerine sevk edilmiş, bir kısmı için de gerekli disiplin işlemi yapılmak üzere ilgili idari birimlere gönderilmiştir. Bu çerçevede, bazı kamu görevlileri hakkında görevden alma, görev yeri değişikliği, disiplin cezası gibi idari işlemler tesis edilmiş, ilgili yargı mercilerine sevk edilen kamu görevlileri de olmuştur. Sözü edilen, ismi geçen bütün kamu görevlileri yargı dosyasına dâhil edilmiştir. Hiçbir karanlık nokta kalmayacak şekilde, önemli ya da önemsiz ayrımı yapılmaksızın ortaya atılan tüm iddialar için müfettiş görevlendirmesi yapılmıştır. Konuyla ilgili yeni ipuçlarının bulunması hâlinde derhâl üzerine gidileceğinden, gerçeğin ortaya çıkarılması konusunda kararlılıkla çaba gösterileceğinden emin olabilirsiniz. Polis ve jandarma teşkilatımız, gerek olayın aydınlatılması ve gerekse süreç içerisinde olaylarda adı geçen personeli hakkında gerekli işlemlerin yapılması konusunda üzerine düşeni yapmıştır ve yapmaya devam etmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin sonunda, bir kez daha açık yüreklilikle sizlere ifade etmek istiyorum: Kamu idarelerinin şeffaflık, açıklık, hesap verebilirlik prensiplerine uygun olarak çalışmasını sağlamak bizim önceliklerimiz arasındadır. Hükûmet olarak –bu, üçüncü hükûmetimiz- ilk kurulduğumuz günden beri, kamu yönetimindeki şeffaflığa özel bir önem verdiğimiz bilinmektedir. Kamuda ne olup bittiğinin vatandaşlarımız tarafından tam olarak bilinmesi bizim önceliğimizdir. Bu konuda birçok yasal düzenleme yapılmış, pek çok değişiklik yapılmış, Bilgi Edinme Hakkı Kanunu’na kadar pek çok yeni uygulama getirilmiştir ve bizim bu önceliğimiz olmaya devam etmektedir. Hiçbir konunun karanlıkta kalmasına asla izin vermiyoruz ve vermeyeceğiz. Bu konuyla ilgili de şunu burada açıkça huzurunuzda ifade ediyorum: Tabii, Sayın Dink’in, rahmetli Dink’in ölüm yıl dönümü 19 Ocak, bugünlerde, yine yorumlar yapılıyor, yazılar yazılıyor, düşünceler ifade ediliyor, haberler çıkıyor, çıkacak da. Burada da teşekkür ederiz, Sayın Milletvekilimiz, bu açıklama fırsatını verdi bize, gündem dışı konuşma yaptılar. Bu konuda yazanlar, düşünenler, endişelerini ifade edenler, soru yöneltenler şunu bilsinler: En az kendileri kadar hassasiyet duyuyoruz, ben de İçişleri Bakanı olarak o hassasiyetlerin hepsini duyuyorum ve bu konuda ne yapılacaksa yapmaya çalışıyorum. Bu konuda karanlık hiçbir nokta kalmaması için çalışıyoruz ve kalmayacak. Zaten, şu anda yargı bu konuda sağlıklı yürüyor. Başta da ifade ettiğim gibi, bu konuda hangi husus dile getiriliyorsa -geçmişle ilgili, mevcut durumla ilgili- hepsinin yargıya yansıyan boyutu vardır. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan herkes bizim için birinci sınıf insandır. Can ve mal güvenliğinin sağlanması her şeyden önemlidir, bizim namusumuzdur.

Türkiye, herkesin huzur içerisinde, güvenli yaşayabileceği bir ülkedir ve böyle olmaya da devam edecektir. Alınan tüm tedbirlere rağmen meydana gelen üzücü olayların üzerine Hükûmet olarak kararlılıkla gitmekteyiz ve olayları tüm yönleriyle kısa sürede aydınlatmaktayız. Bunların birçok örneğini de kamuoyumuz görüyor, sizler görüyorsunuz. Faillerin suç unsurlarıyla birlikte en kısa sürede yakalanarak adli mercilere sevk edilmesi Hükûmetimizin kararlılığının bir göstergesidir.

Ben, bu vesileyle, menfur saldırıda hayatını kaybeden değerli gazeteci Hrant Dink’i tekrar saygıyla anıyorum, yakınlarına sabır ve metanet diliyorum.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.

Gündem dışı üçüncü söz, muharrem ayıyla ilgili söz isteyen Ankara Milletvekili Nazmi Haluk Özdalga’ya aittir.

Buyurun Sayın Özdalga. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

3.- Ankara Milletvekili Haluk Özdalga’nın, muharrem ayına ilişkin gündem dışı konuşması

HALUK ÖZDALGA (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi en samimi duygularımla selamlıyorum. İçinde bulunduğumuz muharrem ayının hayırlı olmasını, Alevi yurttaşlarımızın muharrem orucu, matem orucu ibadetlerini gönül hoşluğu ve huzur içinde idrak etmelerini diliyorum.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ne kadar seviyormuşsunuz ya!

HALUK ÖZDALGA (Devamla) – Geçtiğimiz cuma akşamı Başbakanımız Sayın Tayyip Erdoğan’ın muharrem orucunun açılması vesilesiyle davet edildiği bir akşam yemeğine katılması kamuoyunun yoğun ilgisini çekti. Bu yoğun ilginin nedeni, öyle sanıyorum ki, söz konusu akşam yemeğinin önemli bir sürecin başlangıcına işaret eden sembolik bir önem taşımasıydı.

Her şeyden önce, bu sürecin ne olduğu konusunda, bu sürecin nihai olarak varmak istediği hedefin ne olduğu konusunda hepimizin azami ölçüde bir vukuf içinde, açık seçik bir anlayış içinde olmasının büyük önem taşıdığını düşünüyorum. Bu sürecin nihai amacı Alevilik ve Sünnilik arasında ilahiyat, itikat veya ibadet açısından bir benzeşme sağlayarak özdeşlik anlamında bir kaynaşma yaratmak olmamalıdır. Kısaca, aynı hâle gelme temelinde bir birleşme sağlamak olmamalıdır. Hiç kimse yersiz endişeler duymamalıdır. Diğer taraftan, hiç kimse tarihsel ve toplumsal gerçeklerle bağdaşmayan hedefler de gütmemelidir. Bu sürecin nihai amacı, Alevi ve Sünni yurttaşlarımız arasında daha yüksek düzeyde karşılıklı bir güven duygusu tesis etmektir. Çok güçlü ortak değerlerimizin yanında farklılıklarımızın da bilinmesini ve kabul edilmesini sağlamak olmalıdır ve nihayet, özgürlük, hoşgörü ve birbirinin hukukuna saygı çerçevesinde beraber yaşamanın temellerini güçlendirmek olmalıdır. Esasen, daha iyi ve kabul edilebilir bir başka seçeneğimiz de yoktur. Bu sürecin hedefleri konusunda dikkatli olmalıyız çünkü eğer hedefler doğru seçilmezse, daha büyük hayal kırıklıkları, daha çok güvensizlik ve daha şiddetli gerginliklerle karşı karşıya kalabiliriz.

Önümüzde uzun bir süreç bulunmaktadır. Bu süreç zaman alacaktır. Aşmamız gereken sorunlar çok, yol almamız gereken mesafe uzundur. On yıllar boyunca birikmiş, kökleri yüzyıllar ötesine uzanan sorunların ve yapılmış yanlışların bugünden yarına ortadan kalkmayacağını bilmeliyiz ama iyi niyet ve kararlılık içinde doğru hedeflere odaklanarak bütün sıkıntıları tek tek aşabileceğimize inanmalıyız. O nedenle sabırlı olmalıyız.

Son olarak, bu süreç boyunca dikkat etmemiz gereken birkaç hususa da işaret etmek istiyorum. Dinlerin ve mezheplerin içinde ilahiyat açısından farklı yorumlar veya farklı ibadet biçimleri bulunabilir. Teolojik ve tarihsel çalışmalar yürüten araştırmacılar veya konuyla ilgilenmek isteyen herkes bu farklılıkları tartışabilir, eleştirel bir yaklaşım içinde değerlendirme, tahlil veya yargılama yapabilir ama ülkeyi yönetenler, kamu yöneticileri, yurttaşların kimliğini oluşturan konularda, o arada inanç sistemleri içindeki farklı yorumlar karşısında ayırt edici ve yargılayıcı bir tutum içinde olmamalıdır. Esasen böyle bir ihtiyaç da bulunmamaktadır. Diğer taraftan devletin, tüm yurttaşlarına inanç ve ibadetleriyle ilgili hizmeti eşitlik ve hakkaniyet ilkeleri içinde temin etmesi gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Onun için cemevlerine 10 trilyon yardımı reddettiniz!

BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlar mısınız Sayın Özdalga.

HALUK ÖZDALGA (Devamla) – Teşekkür ederim.

Bu ilkeler, hizmetin her zaman aynı biçim ve yapılar içinde sunulması anlamına da gelmez. Önemli olan, hizmetten yararlanmak isteyen her kesime adalet ve hakkaniyet duygularını zedelemeyecek bir şekilde hizmetin temin edilmesidir.

Bir başka önemli husus, ortak tarihimizin açık yüreklilikle konuşulması ve tartışılmasıdır. Geçmişin, konumuz itibarıyla özellikle 16’ncı yüzyıldan itibaren yaşadığımız ortak tarihin ön yargısız ve sağduyulu bir şekilde konuşulup olabildiğince açığa kavuşturulması, önümüzde duran sorunları aşmamızda, öyle inanıyorum ki, büyük katkı sağlayacaktır.

Sözlerimin sonunda, Başbakanımız Sayın Erdoğan’ın katıldığı muharrem orucunu açma yemeğinin toplumsal dayanışmayı, hoşgörüyü ve demokrasiyi daha güçlü kılacak bir sürecin başlangıcı ve o doğrultuda atılan bir ilk adım olarak görülmesi gerektiğini vurgulamak istiyorum.

Hepinize saygılarımı sunuyorum, teşekkürler ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özdalga.

Değerli milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının iki tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup bilgilerinize sunacağım:

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) TEZKERELER

1.- Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı René van der Linden ve beraberindeki heye-tin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının konuğu olarak ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/266)

                                                                                                             10 Ocak 2008

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı’nın 03 Ocak 2008 tarih ve 13 sayılı Kararı ile, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı René van der Linden ve beraberindeki heyetin 13-16 Ocak 2008 tarihleri arasında Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’nın konuğu olarak ülkemizi ziyaret etmesi uygun bulunmuştur.

Söz konusu heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 7’nci maddesi gereğince Genel Kurul’un bilgilerine sunulur.

                                                                                                      Şükran Güldal Mumcu

                                                                                                Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                            Başkanı Vekili

2.- Macaristan Ulusal Meclisi Başkanı Katalin Szılı ve beraberindeki parlamento heyetinin ülkemize ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık teskeresi (3/265)

                                                                                                             10 Ocak 2008

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı’nın 03 Ocak 2008 tarih ve 13 sayılı Kararı ile Macaristan Ulusal Meclisi Başkanı Katalin Szılı ve beraberindeki parlamento heyetinin ülkemizi ziyaret etmesi uygun bulunmuştur.

Söz konusu heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 7. Maddesi gereğince Genel Kurul’un bilgilerine sunulur.

                                                                                                      Şükran Güldal Mumcu

                                                                                                Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                            Başkanı Vekili

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair tezkereler vardır, okutuyorum:

B) ÖNERGELER

1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın (6/296) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/13)

                                                                                                               11.01.2008

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Gündemin sözlü sorular kısmının 111 inci sırasında yer alan (6/296) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                Alim Işık

                                                                                                                 Kütahya

BAŞKAN – Diğer tezkereyi okutuyorum:

2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/256) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/14)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Gündemin “Sözlü Sorular” kısmının 77. sırasındaki (6/256) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

                                                                                                              Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

BAŞKAN – Sözlü soru önergeleri geri verilmiştir.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

C) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 25 milletvekilinin, pamuk üretimindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/92)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Başta dokuma ve hazır giyim olmak üzere, birçok sanayi kolunun hammaddesi olarak stratejik önemi olan, nihai sanayi ürünü olarak ihracatımızda, hammadde olarak ithalatımızda büyük yer tutan pamuğun üretim ve pazarlama sürecinde ciddi sorunlar yaşanmaktadır.

İç talebimizi karşılamakta yetersiz kalan pamuk üretimi ve buna bağlı olarak pamuk üretim alanları ve verimliliğinin artırılması gerekliliğiyle karşı karşıya olan ülkemizde tutarlı ve uzun vadeli bir ulusal politika ve planlama ihtiyacı vardır.

Bu nedenle, pamuk üretimi ile ilgili sorunların ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci İç Tüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz. 02/01/2008

1) Hulusi Güvel                              (Adana)

2) Tekin Bingöl                              (Ankara)

3) Bayram Ali Meral                      (İstanbul)

4) Durdu Özbolat                           (Kahramanmaraş)

5) Engin Altay                                (Sinop)

6) Abdülaziz Yazar                         (Hatay)

7) Erol Tınastepe                            (Erzincan)

8) Ahmet Ersin                               (İzmir)

9) Mehmet Ali Özpolat                   (İstanbul)

10) Tacidar Seyhan                         (Adana)

11) Orhan Ziya Diren                     (Tokat)

12) Faruk Öztrak                            (Tekirdağ)

13) Şevket Köse                             (Adıyaman)

14) Mevlüt Coşkuner                     (Isparta)

15) Vahap Seçer                             (Mersin)

16) İsa Gök                                    (Mersin)

17) Şahin Mengü                            (Manisa)

18) Sacid Yıldız                              (İstanbul)

19) Muharrem İnce                         (Yalova)

20) Ali Rıza Ertemür                      (Denizli)

21) Turgut Dibek                            (Kırklareli)

22) Tansel Barış                             (Kırklareli)

23) Derviş Günday                         (Çorum)

24) Atilla Kart                                (Konya)

25) Fatma Nur Serter                      (İstanbul)

26) Necla Arat                                         (İstanbul)

Gerekçe:

Ülkemiz Dünya pamuk üretiminde 7, tüketiminde 4 ve ithalatında da 2’nci sırada yer almaktadır. Bu sıralamalar dünya pamuk sektöründe Türkiye’nin önemli bir aktör olduğunun altını çizmektedir.

Türkiye’de pamuk üretim politikaları çoklukla Dünya Ticaret Örgütü Tarım Antlaşması ile AB Ortak Tarım Politikaları yükümlülükleri çerçevesinde şekillenmektedir. Bu iki anlaşma ile pazar fiyatı destekleri, yani ihracat teşvikleri ve koruma duvarlarının kapsamı daraltılmıştır. Söz konusu anlaşmalar ile girdi destekleri ve ayrıcalıklı kredi uygulaması sistemi ortadan kaldırılmıştır. Girdi desteklerinin sona erdirilmesi, primlerin yetersiz kalması, üretimde verimliliğin sağlanamaması ve alternatif tarım ürünlerinin daha cazip olması üreticiyi pamuk ekiminden uzaklaştırmıştır.

Avrupa Birliği ile yapılmış olan Gümrük Birliği Anlaşması kapsamında sanayi ürünü olarak işlem gören pamuk, AB ile Türkiye arasında serbest dolaşıma sahiptir. Ancak, Türk üreticisi AB’nin uyguladığı sübvansiyonlardan yararlanamamaktadır. Bu durum Türkiye aleyhine haksız rekabet ortamı yaratmaktadır. Türkiye pamuk üretiminin ve dolayısıyla tekstil sektörünün rekabet gücünü olumsuz etkileyen bu durum, tekstil başta olmak üzere, yem ve bitkisel yağ sektörünü de dışa bağımlı hale getirmektedir.

1987 yılına kadar pamuk ihraç eden ülke konumunda olan ülkemiz günümüzde milyar dolarlar ödeyerek yılda 800.000 ton pamuk ithal etmek zorunda kalmaktadır. Ülkemizin pamuk ithalatında dünyada ikinci sırada yer aldığı ve yüksek miktarda döviz harcadığı dikkate alınırsa, ihracatımızda lokomotif bir rol oynayan tekstil ve hazır giyim sektörünün yeniden küresel pazarlarla rekabet gücüne kavuşması için pamuk üretim alanlarının artırılması ve mevcut alanlarda üretimin artırılması kaçınılmaz hale gelmiştir.

Pamuk üretim sürecinde gübreleme ve sulama konusunda bilinçsiz ve yanlış uygulamalar nedeniyle toprağın fiziksel ve kimyasal dengesi bozulmaktadır. Dengeli ve sağlıklı bir gübreleme ve sulamanın yapılabilmesi için toprak analizlerinin yapılması gerekmektedir. Bu analizlerin yapılabilmesi için gerekli laboratuvarlar bölgelerde sayı ve nitelik olarak yeterli hale getirilmelidir. Bu bilgilerin üreticilerimize ulaştırılması için yaygın bir eğitim ve yayın çalışması yapılması gerekmektedir. Sertifikalı tohumlukların üretim ve dağıtımı konusunda da ciddi sorunlar bulunmaktadır.

Geçtiğimiz yıl kuraklık ve küresel ısınma nedeniyle birim alandan elde edilen düşük verimin yanında üretim maliyetlerinin de artması pamuk üreticilerimizi zor durumda bırakmıştır. Üreticilerimiz hasat ettiği pamuğu üretim maliyetinin altında satmak zorunda kalmıştır.

2007 yılı ekim ayında İzmir’de gerçekleştirilen Uluslararası Pamuk İstişare Konseyi (ICAC) 66. Genel Kurul Toplantısı’nda ICAC Sekretaryası’nın açıkladığı “Pamukta Üretim ve Tüketim Tahminleri Raporu”na göre 2007-2008 sezonunda dünya pamuk üretimi yüzde 2 azalacak, tüketimi ise yüzde 3 artacaktır. Rapor Türkiye’de de üretimin azalacağını öngörmektedir. Bu öngörünün gerçekleşmesi durumunda, pamuk fiyatları dolayısıyla ödediğimiz döviz miktarı yükselecek ve dışa bağımlılığımızı artacaktır.

Pamuk sektörünün sağladığı katma değer, istihdam ve benzeri özellikleri nedeniyle vazgeçilmez bir sektör olduğu gerçeğinden yola çıkılırsa, savunma sanayi dahil elli çeşit sanayi kolunun hammaddesi olan pamuk üretimi konusunda ulusal bir strateji izlenmesinin kaçınılmaz olduğu gözler önüne serilir.

Yukarıda belirtilen gerekçelerle, ülkemiz için stratejik öneme sahip pamuk üretimi ile ilgili sorunların ve alınacak tedbirlerin Yüce Meclisimizce tespiti amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasının yerinde olacağı kanısını taşımaktayız.

2.- Edirne Milletvekili Necdet Budak ve 45 milletvekilinin, balıkçılık sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/93)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemiz bir deniz ülkesidir. Ülkemiz 8.333 km kıyı şeridine sahip, 177.714 km akarsu, irili ufaklı 200 doğal göl, 243 adet baraj gölü, 750 adet sulama göleti olmak üzere toplam 1193 adet su kaynağı ve 8 bin balık türü ile su ürünleri yetiştiriciliği için son derece uygun koşullara sahip olmasına rağmen dünya su ürünleri üretimi yapan ülkeler sıralamasında gerilerde kalmaktadır. 26 milyon hektar alanda su ürünleri üretim alanına sahip olan ülkemizde avcılık ve yetiştiricilik dahil toplam balık üretimimiz 650 bin ton/yıldır.

Dünyada Japonya ve Amerika başta olmak üzere İngiltere, İsveç, Norveç, Danimarka, Almanya ve İtalya balıkçılığa çok önem vermekte, kurdukları modern filolarla bol miktarda balık avlamakta ve ekonomilerine önemli girdiler sağlamaktadırlar. Ülkemizde ise amatör ve kıyı balıkçılığı yapılmaktadır. Sadece kıyı balıkçılığının yapılıp açık deniz balıkçılığının yapılmaması ülkemizin açık denizlere uzak olmasından kaynaklanmaktadır.

Su ürünleri üretim alanları neredeyse tarım alanlarına yakın olmasına karşın su ürünleri sektörünün GSYİH’dan aldığı pay binde 43 olurken tarım sektöründen aldığı pay yüzde 2.34’tür. Bu dengesizliğin gerisinde, ülkemizin ulusal bir balıkçılık politikası ve planlamasından yoksun olması sonucu bilinçsiz avcılık, kirlenme ve geçmiş hükümetlerin ekolojik değişimi algılamakta gecikmesi gibi sebepler yatmaktadır.

Türkiye’nin Avrupa Birliği müzakere sürecinde AB balıkçılık mevzuatına uyum konusundaki yükümlülükleri 2003 yılında açıklanan Katılım Ortaklığı Belgesi ile ortaya konmuştur. Bu bağlamda, kısa vadede balıkçılık yönetimi, kontrol, pazarlama ve yapısal uyuma ilişkin Türkiye mevzuatının, AB mevzuatına uyumlaştırılması öncelik olarak ele alınmıştır. Orta vadede ise balıkçılık yönetiminin kurumsal kapasitesinin yeniden organize edilmesi ve güçlendirilmesi; balıkçılık yönetimi, kontrol, pazarlama ve yapısal uyum çalışmalarının AB mevzuatına uyumlaştırılması; AB mevzuatı ile uyumlu bir bilgisayarlı balıkçı tekne kayıt sistemi hedeflenmiştir.

Söz konusu proje kapsamında, yasal ve yapısal politikalar, koruma, kontrol ve kaynak yönetimi, pazar organizasyonu ve su ürünleri bilgi sistemi konularında gerekli düzenlemeler yapılacaktır. Bu projenin işlerlik kazanması açısından Tarım ve Köy İşleri Bakanlığımız bünyesinde Su Ürünleri Genel Müdürlüğü’nün veya benzeri müstakil bir yapının kurulması ve bu sayede ülkemizdeki balıkçılığın daha kurumsal bir kimliğe kavuşması sağlanacaktır.

Öte yandan balık yetiştiriciliği diğer havyan türleri yetiştiriciliğinde elde edilen ürün açısından mukayese edildiğinde oldukça kârlı bir işletme şeklidir. Örneğin 7 kg yemden 1 kg sığır eti, 2 kg yemden 1 kg tavuk eti elde edilebildiği halde 1,7 kg yemden 1 kg balık eti elde edilebildiği düşünüldüğünde ve de yetiştirme alanı açısından beher metrekarede barındırılabilecek hayvan sayısı göz önünde tutulduğunda işletme kârlılığı da ortaya çıkacaktır. Buna karşın ülkemizde ucuz olmasına rağmen kişi başına balık tüketimi 7-8 kg iken Japonya’da yaklaşık 50 kg’dır. AB ülkelerinde tüketim 30 kg/yıldır. Diğer taraftan hayvansal ürün anlamında Avrupa Birliğine ihracat yapabildiğimiz tek üründür ve bu toplam kültür balıkçılık ile elde edilen üretimin % 35’ini oluşturmaktadır.

İnsan için ihtiva ettiği proteinler, endüstriye hammadde sağlamasının yanı sıra yaklaşık 250.000 aile, geçimini balıkçılık faaliyetlerinden sağlamaktadır. Ayrıca, bu rakamlara, su ürünleri sektörünün yan sanayi ve pazarlama kanallarında çalışan nüfus dahil edildiğinde, balıkçılık sektörünün sorunları çözümlendiğinde kıyı illerimiz ve dolayısıyla ülkemiz için önemli bir istihdam yaratma potansiyeli ortaya çıkacaktır. Tüm bu gelişmeler göz önünde bulundurulduğunda, ülkemiz balıkçılığının sorunları ve çözüm yollarının belirlenmesi için Anayasanın 98. maddesi ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri gereğince meclis araştırması açılmasını arz ederim.

1) Necdet Budak                             (Edirne)

2) Mehmet Daniş                            (Çanakkale)

3) Müjdat Kuşku                            (Çanakkale)

4) İbrahim Yiğit                              (İstanbul)

5) A. Edip Uğur                             (Balıkesir)

6) Azize Sibel Gönül                      (Kocaeli)

7) Recep Koral                               (İstanbul)

8) Ömer İnan                                  (Mersin)

9) Necip Taylan                              (Tekirdağ)

10) Safiye Seymenoğlu                  (Trabzon)

11) Abdurrahman Arıcı                  (Antalya)

12) Abdurrahman Dodurgalı          (Sinop)

13) Mehmet Cemal Öztaylan          (Balıkesir)

14) Fatih Öztürk                             (Samsun)

15) Ahmet Yeni                              (Samsun)

16) Ayhan Sefer Üstün                  (Sakarya)

17) Orhan Karasayar                      (Hatay)

18) Tuğrul Yemişci                        (İzmir)

19) Taha Aksoy                              (İzmir)

20) Enver Yılmaz                           (Ordu)

21) Mehmet Tekelioğlu                  (İzmir)

22) Tevfik Ziyaeddin Akbulut        (Tekirdağ)

23) Asım Aykan                             (Trabzon)

24) Kemalettin Göktaş                    (Trabzon)

25) Abdullah Çetinkaya                  (Konya)

26) Orhan Erdem                            (Konya)

27) Muzaffer Gülyurt                     (Erzurum)

28) Rıtvan Köybaşı                        (Nevşehir)

29) Ahmet Erdal Feralan                (Nevşehir)

30) Hasan Angı                              (Konya)

31) Halide İncekara                        (İstanbul)

32) Osman Gazi Yağmurdereli       (İstanbul)

33) Celal Erbay                               (Düzce)

34) Mehmet Sarı                             (Gaziantep)

35) Halil Mazıcıoğlu                       (Gaziantep)

36) Mehmet Erdoğan                      (Gaziantep)

37) Mehmet Çerçi                           (Manisa)

38) Metin Kaşıkoğlu                      (Düzce)

39) Harun Tüfekci                          (Konya)

40) Ahmet İnal                               (Batman)

41) Ayşe Nur Bahçekapılı              (İstanbul)

42) Zeynep Dağı                             (Ankara)

43) Fatma Salman Kotan                (Ağrı)

44) Hamza Yerlikaya                      (Sivas)

45) Kemalettin Aydın                     (Gümüşhane)

46) Ertekin Çolak                           (Artvin)

3.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman ve 32 milletvekilinin, millî eğitimdeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/94)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Gerekçesini ekte sunduğumuz, ülkemiz Millî Eğitiminde görev yapan öğretmenlerimizin ekonomik ve sosyal sorunlarının iyileştirilmesi, okullarımızın fiziki sorunlarının çözülmesi, yaşanan güvenlik sorunlarının tespit edilerek, yapılacak yasal düzenlemeler dahil olmak üzere, alınacak önlemlerin belirlenmesi için Anayasanın 98’inci İç Tüzüğün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1) İsmet Büyükataman                    (Bursa)

2) Atila Kaya                                  (İstanbul)

3) Mümin İnan                               (Niğde)

4) Kamil Erdal Sipahi                     (İzmir)

5) Osman Çakır                              (Samsun)

6) Kürşat Atılgan                            (Adana)

7) Mehmet Serdaroğlu                    (Kastamonu)

8) Cumali Durmuş                          (Kocaeli)

9) Yılmaz Tankut                            (Adana)

10) Cemaleddin Uslu                      (Edirne)

11) Alim Işık                                  (Kütahya)

12) Necati Özensoy                        (Bursa)

13) Hasan Çalış                              (Karaman)

14) Recep Taner                             (Aydın)

15) Yıldırım Tuğrul Türkeş            (Ankara)

16) Hasan Özdemir                        (Gaziantep)

17) Münir Kutluata                         (Sakarya)

18) Ahmet Kenan Tanrıkulu           (İzmir)

19) Nevzat Korkmaz                      (Isparta)

20) Hüseyin Yıldız                         (Antalya)

21) Süleyman Latif Yunusoğlu      (Trabzon)

22) Ahmet Duran Bulut                  (Balıkesir)

23) Akif Akkuş                              (Mersin)

24) Mustafa Enöz                           (Manisa)

25) Beytullah Asil                          (Eskişehir)

26) Kemalettin Nalcı                       (Tekirdağ)

27) Metin Çobanoğlu                     (Kırşehir)

28) Osman Ertuğrul                        (Aksaray)

29) Mehmet Akif Paksoy               (Kahramanmaraş)

30) Ahmet Bukan                           (Çankırı)

31) Hamza Hamit Homriş              (Bursa)

32) Kadir Ural                                         (Mersin)

33) Ümit Şafak                               (İstanbul)

Gerekçe:

Sağlıklı bir toplum; bedensel, ruhsal, sosyal yönden sağlıklı bireylerden oluşur. Bireylerin tüm yönleriyle sağlıklı olabilmesi ise, çocukların çok yönlü gelişimine ve eğitimine önem vermekle mümkündür. Yatırımların en etkilisi çocuklar için yapılan yatırımdır.

Çünkü her yönden sağlıklı yetişmiş bir çocuk, gelecekte çalışkan, üretici, çok yönlü düşünebilen, bilimsel problem çözme gücü yüksek, etkili iletişim kurabilen, kendisi ve çevresiyle barış içinde yaşayabilen, kendisini yetiştirmiş, hak ve sorumluluklarını bilen nitelikli bir vatandaş olacaktır.

Sağlıklı yetişmiş bir çocuk değer yaratmaya adaydır. Toplumun gelişebilmesi, sağlıklı bireylerden oluşması ile mümkündür. Sağlıksız ve nitelikli eğitimden yoksun çocuk ise, toplumun mutsuzluk kaynağıdır ve toplumların gelişmesini önleyecek en önemli faktördür.

Ülkemizde uzun vadeli eğitim politikaları bulunmamaktadır. Bu yüzden eğitim sistemimiz belli bir düzeye oturtulamamakta eğitimde ciddi sorunlar devam etmektedir.

Öğretmenlerimizin ekonomik ve sosyal sıkıntıları yanında okullarımızdaki fiziki şartların yetersizliği eğitim sistemimizi olumsuz yönde etkilemektedir.

İlköğretim okullarının yüzde 70’i, normal liselerin yüzde 68’i ikili öğretim yapmaktadır. Okullarımızın yüzde 74’ü ödenek sıkıntısı içerisinde olup, velilerden toplanan harçlar ve katkı payları ile hizmet vermeye çalışmaktadırlar.

Okullarımızın çoğunda öğretmen açığı bulunmasına rağmen, çok sayıda öğretmen adayımızın da işsiz olduğu bilinmektedir. Bu durum atama bekleyen öğretmenlerimiz arasında son derece huzursuzluk yaratmakta öğretmenlik mesleğinin geleceği açısından ciddi sorunlar meydana getirmektedir.

Öğretmenlerimizin kadrolu, sözleşmeli ayrımına tabi tutulmaları, aynı göreve farklı ücret ödenmesi eğitimde verimliliği ve çalışma barışını olumsuz etkilemektedir.

Milli Eğitim Politikamız AKP iktidarları döneminde sistem değişikliği bahanesi ile sürekli değiştirilmiş, istikrarlı bir eğitim politikası izlenememiştir. Yine AKP iktidarları döneminde Milli Eğitim Bakanlığında siyasi hırsla kadrolaşmaya gidilmiştir.

AB’ye girmeye çalıştığımız bu günlerde gelişen ve değişen günümüz dünyasının şartlarına uygun, sağlıklı ve nitelikli nesillerin yetiştirilmesi için eğitim sistemimizde bulunan eksikliklerin mutlaka giderilmesi gerekmektedir.

Yukarıda açıklanan sorunların tespit edilerek bu sorunların çözümü için alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılması gerekmektedir.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

VI.- ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.- Gündemdeki sıralama ve çalışma saatlerinin yeniden düzenlenemesi ile Genel Kurulun 16/1/2008 Çarşamba günkü birleşiminde sözlü soruların görüşülmemesine, 15/1/2008 Salı günkü birleşiminde ise bir saat sözlü soruların görüşülmesinden sonra diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No: 21                                                                                               Tarihi: 15.1.2008

Danışma Kurulunun 15.1.2008 Salı günü (bugün) yaptığı toplantıda: gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 35 inci sırasında yer alan 74 sıra sayılı Beşinci Dünya Su Forumu Organizasyonu İçin Çerçeve Anlaşma ile Beşinci Dünya Su Forumu Anlaşma Mektubunun Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının bu kısmın 6 ncı sırasına alınması ve diğer kanun tasarı ve tekliflerinin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi, Genel Kurulun; 16.1.2008 Çarşamba günkü Birleşiminde sözlü soruların görüşülmemesi, 15.1.2008 Salı günkü Birleşiminde ise bir saat sözlü soruların görüşülmesinden sonra diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi, Genel Kurulun; 15.1.2008 Salı günkü (bugün) Birleşimde 15:00 – 23:00, 16.1.2008 Çarşamba günkü Birleşimde 14:00 – 23:00 ve 17.1.2008 Perşembe günkü Birleşimde ise 14:00 – 20:00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesinin, Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

                                                                                                             Nevzat Pakdil

                                                                                       Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı V.

              Nihat Ergün                                                                           Kemal Anadol

   Adalet ve Kalkınma Partisi                                                        Cumhuriyet Halk Partisi

        Grubu Başkanvekili                                                                Grubu Başkanvekili

            Mehmet Şandır                                                                       Fatma Kurtulan

    Milliyetçi Hareket Partisi                                                       Demokratik Toplum Partisi

        Grubu Başkanvekili                                                                Grubu Başkanvekili

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, söz istiyorum efendim, Danışma Kurulu önerisi üzerinde.

BAŞKAN – Buyurun.

Aleyhte mi, lehte mi?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Aleyhte.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Lehte!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hangi lehte konuşacağım kardeşim!

ASIM AYKAN (Trabzon) – Bir şey bulamadın mı lehte konuşacak bu kadar, Mecliste?

BAŞKAN – Süreniz on dakika Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her hafta Danışma Kurulu bir öneri getiriyor, çalışma süresini uzatıyor.

İç Tüzük’ümüzün 98’inci maddesinde der ki: Her haftada iki birleşim ve her birleşimde de bir saatten aşağı olmamak üzere soru sorulur. Bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevlerinin başında denetim görevi gelir. Denetim görevi: Bir, soruyla yerine getirilebilir. İki, Meclis araştırması, Meclis soruşturması ve genel görüşmeyle dile getirilebilir. Ama maalesef, burada, Parlamentoda, bu denetim konuları, AKP grubunun 340 milletvekili olması nedeniyle, böyle büyük bir çoğunluk karşısında denetim konuları dile gelmiyor ve birçok sorumuza burada yeteri kadar cevap verilmiyor. Bu sorularımız, burada -birçok suistimaller, keyfî işlemler- kamuoyunun dikkatinden çekiliyor.

Şimdi, Türkiye çok ciddi sıkıntılarla karşı karşıya. Daha önce de ben bu kürsüde ifade ettim. Sayın milletvekilleri, bakın, şimdi, AKP Grubu, ciddi bir, Anayasa’yı yeniden değiştirme -yeniden yapıyor yani- Anayasa’yı yeniden yapıyor. Bakın, eğer Türkiye’de bir hukuk devleti varsa, bu hukuk devletinin hukuk çerçevesi içinde hareket etmesi lazım. Hukuk devletinde de Parlamentonun da...

Şimdi siz, İç Tüzük’ü değiştiriyorsunuz fiilen. Ben, muhalefetteki grup başkan vekillerine de yani, bu konuda gerçekten soruyorum. Peki, sizin göreviniz, iktidarın her şeyini desteklemek mi? İç Tüzük’ü değiştirmek mi? Kardeşim, İç Tüzük’te açık hüküm var. Her hafta iki birleşim ve birleşimin başında, birer saat soru sorma zorunluluğu var. Değiştirin o zaman İç Tüzük’ü. Niye bunu şey ediyorsunuz?

Şimdi, Anayasa’yı getiriyorsunuz. Yeniden Anayasa yapma yetkiniz yoktur. Yeniden Anayasa yaptığınız zaman Anayasa’yı ihlal edersiniz. Anayasa’nın 175’inci maddesinde, Parlamentoların Anayasa’yı yeniden yapma yetkisi yoktur.

İkincisi, Anayasa’yı yapmayı getirdiğiniz zaman ne olacak biliyor musunuz sayın milletvekilleri? Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünü tartışmaya açacaksınız. Ne olacak? Türkiye’de kaç tane etnisite var? Her birisinin de şeyler… Kaç tane dil konuşulacak? Anayasa’nın neresine koyalım? Bunlar, devamlı Anayasa’da tartışılacak. Bir iktidar bu kadar ateşle oynamaz.

Diğer taraftan, Türkiye’nin laik sistemini kaldıracaksınız. Şimdi, Endülüs yolunda Tayyip Erdoğan diyor ki: “Efendim, yani, dinî simge.” diyor. “Yani türban dinî simgeyse, ben dinî simgeyi de getiririm.” Peki, saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye’de bir hukuk sistemi var mı? Anayasa’nın 138’inci maddesi var mı? 138’inci madde ne diyor? Kimse mahkeme kararlarını değiştiremez, mahkeme kararları yasama, yürütme, herkesi de bağlar. E, peki, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararı var. Danıştayın kararı var ve Anayasa Mahkemesinin kararı var, diyor ki: “Bu simge, dinî işaretleri siz kamusal alanda kullanamazsınız.” E, peki, sizin için bu kararlar eğer gerçek ifade etmiyorsa, bir değeri yoksa o zaman Parlamentonun da bir değeri yok! Yani, biz, hepimiz Parlamento, Anayasa Mahkemesi yargı yetkimizi, gücümüzü nereden alıyoruz? Anayasa’dan alıyoruz. Anayasa’nın başka kurumlara verdiği yetkiyi tanımıyorsunuz. Ondan sonra, getiriyorsunuz “Ben kralım.” diyorsunuz. Siz, kral olamazsınız. Parlamentoda olsanız, Parlamentoda çoğunluğunuz da olsa siz bağlı bir yetki içindesiniz. Bağlı yetki nedir? Anayasa’da gösterilen sınırlardır. Anayasa’da gösterilen sınırları yok sayarak siz “Ben istediğim işlemi yaparım.” diyemezsiniz. “Yargının aldığı kararları ben tanımam.” diyemezsiniz.

Sayın milletvekilleri, bakın, bunlar çok önemli meseleler. Bu söylem, laik Türkiye Cumhuriyeti devletinin ortadan kaldırılması konusunda en büyük girişim ve başarıdır. Ben size bunu buradan da söylüyorum. Bu, Türkiye’ye hayır getirmeyecektir.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Su iç de şu krallığı biraz anlat bize.

KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi, bu memleketin bir cumhuriyet başsavcısı var. Bakın, bir yerde, bir gazeteci “Feto’yla Apo” dediği için hemen savcı gidiyor. “Vay, sen Fethullah Efendi’ye nasıl Feto dersin!” diye hakkında soruşturma açıyor. Ama, öte tarafta, bu memlekette bu devletin kurucusu olan Atatürk’le ilgili yapılan bunca hakaretler hakkında bir şey söylenmiyor. Hiçbir savcı da harekete… Yani, belki geçen varsa bizim haberimiz yok. Peki, bakın, Türkiye bir hukuk devleti ise eğer bir siyasi partinin Genel Başkanı çıkıyorsa “Ben bu Anayasa’yı yok sayacağım, bu Anayasa’nın temellerini kaldıracağım.” diyorsa, ey sayın başsavcı, siz hangi görevi yapıyorsunuz? Bu Anayasa, Anayasa’nın kurumları, Türkiye Cumhuriyeti’nin kazanımları, bu memleketi kuran Yüce Atatürk’ün getirdiği temel ilkeler ortadan kaldırıldığı zaman sen başsavcı olarak orada oturacak mısın?

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Atma, atma!

KAMER GENÇ (Devamla) – Neden acaba sayın başsavcı, sen, AKP’nin kapatılması konusunda dava açmıyorsun? Yani Partinin Genel Başkanı “Ben laikliği tanımam.” diyor, “Dinî simge de olsa ben bunu getiririm.” diyor.

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Sayın Başkan, ne diyor? Atıyor, atıyor…

KAMER GENÇ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti devleti Anayasası’nda nitelikleri belirtilmiştir. Siz hangi kişi olursanız olun, hangi sıfatta olursanız olun, bu sıfatınız ne olursa olsun, gücünüz ne olursa olsun bu ilkeleri ortadan kaldıramazsınız. Kaldırmaya teşebbüs ettiğiniz an burada hukuk işleyecektir. Ha bugün çoğunluğunuz var, bu çoğunluğunuza güvenerek birtakım teşebbüslerde de bulunsanız, bu, size de bir hayır getirmeyecektir. Bakın, memlekette bir sürü işsiz var, aç insan var. Bakın, bir insan çıkıyor 6 tane evladını öldürüyor. Efendiler, 6 tane evladını öldürüyor! Bu Türkiye ne duruma geldi? İnsanlarımız aç, çöp topluyorlar. Efendim, açlıktan ölen insanlarımız var kış günü. Gittiniz, bakın, geçmişte şey yaptınız İran’la, 96’da -hani İran sizin çok dostunuzdu ya- sizin o zamanki bir Genel Başkanınız da Enerji Bakanıydı, gitti Türkiye Cumhuriyeti devletinin menfaati yerine İran’ın menfaatini gözetti ve doğal gaz anlaşmasını yaptı. Ee, hani bu doğal gaz? Haydi kesti… Şimdi, neden kesti? Sonra, doğal gazın metreküpünü kaça alıyorsunuz? Bunlar ortada yok. Ondan sonra biz zannediyorduk ki, Türkiye’de İslamcı bir zihniyeti güden insanların iktidarda bulunduğu bir zamanda, bu İslam ülkeleri de hiç olmazsa Türkiye’ye biraz müsamaha gösterirler. Bilakis…

MUSTAFA CUMUR (Trabzon) – Sayın Başkan, ne diyor?

KAMER GENÇ (Devamla) – Bilakis, Türkiye Cumhuriyeti devletinin gücünü kendi lehine kullanmaya çalışan insanlar var.

MUSTAFA CUMUR (Trabzon) – Meclisin çalışmasıyla ne alakası var?

KAMER GENÇ (Devamla) – Bunlar Meclisin çalışmasıyla ilgili beyefendi. Niye rahatsız oluyorsun? Burada rahatsız şeyler mi söylüyorum?

MUSTAFA CUMUR (Trabzon) – Hangisi Meclisin çalışmasıyla ilgili?

KAMER GENÇ (Devamla) – Doğal gazda sen İran’dan neyi getirdin kardeşim? Bugün en soğuk günde, eksi 15’lerde, 16’larda Türkiye’de insanları doğal gazsız nasıl bırakacaksın? Sen Hükûmetsin, anlaşma yapmışsın, “Bu anlaşmanın gereğini, Türkiye Cumhuriyeti devletini gözet.” dediğim zaman niye sizi rahatsız ediyor?

MUSTAFA CUMUR (Trabzon) – Ne alakası var?

KAMER GENÇ (Devamla) – Hani İran Cumhurbaşkanı sizin dostunuzdu?

BAŞKAN – Sayın Genç… Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Devamla) – Evet, buyurun.

BAŞKAN – Lütfen, bakın yine aynı işi yapıyorsunuz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim?

BAŞKAN – Yani, aldığınız sözle şimdi konuştuğunuz şey bir mi?

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, çok birbirine uyuyor.

BAŞKAN – Danışma Kurulu önerisi üzerinde söz aldınız.

KAMER GENÇ (Devamla) – Hayır, bakın… Sayın Başkan, Danışma Kurulu Meclisin çalışmasını düzenliyor.

BAŞKAN – Tamam da doğal gazla ne alakası var şimdi bunun?

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, alakası var, çünkü bütün bu sahaları kapsıyor.

BAŞKAN – Devam edin, lütfen devam edin.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben diyorum ki: Yani, işsizliği eğer kapsamıyorsa, Anayasa’yı kapsamıyorsa o sizin takdiriniz. Onun için, sayın milletvekilleri, Meclisin burada denetim hakkını kaldırdıktan sonra bu Meclisin bir fonksiyonu da kalmaz. Görüyorsunuz, Bakanlar Kurulunuz gelmiyor.

Bakın, şimdi, yurt dışına bu kadar seyahatler yapılıyor. Abdullah Gül Cumhurbaşkanı seçildiğinden bugüne kadar kaç defa yurt dışına gitmiştir?

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Her zaman bunu yapıyorsun. Şimdi bakın, 4 tane bakanımız var.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, 4 tane bakan var ne olmuş? 24 tane bakan… Şimdi araştırsanız, bakanlarınızın çoğu yurt dışında.

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Kıskanma! Kıskanma!

KAMER GENÇ (Devamla) - Bakın sayın milletvekilleri, yurt dışında… Bu memleket 436 milyar dolar iç ve dış borcu olan bir devlet. Bu devletin bakanları gidip de her gün dışarılarda gezemez. Cumhurbaşkanları, başbakanları keyfine estiği zaman uçaklara yandaşları, gazetecileri toplayıp da gidip gezemez. Bu memlekette çok ciddi sıkıntılar var. Bir zamanlar bu memleket 70 sente muhtaçtı. Şimdi, o 70 sentin altına da muhtaç durumda. Yani, şimdi, siz, eğer yabancı devletler paralarını Türkiye'den çekseler, o zaman neyle, hangi parayla ödeyeceksiniz? Gelip de en kıymetli varlıklarınıza el koyacaklar. Devletin en kıymetli varlıklarını sattınız, yok pahasına sattınız. Ondan sonra onları, o kıymetli varlıkları şimdi geri almanız mümkün mü?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlar mısınız Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, değerli milletvekilleri, Meclisin çalışması 23.00’e kadar çok uzun bir dönem. Bakın, burada yasa yapıyoruz. Getirilen yasalarda, bakanlar sırasında oturan bakanlarınız, komisyon sırasında oturan komisyon başkanlarınız, milletvekillerinin sorduğu sorulara cevap veremiyorlar, kanunları doğru dürüst incelemiyorlar, bu kanunların Türkiye Cumhuriyetine, vatandaşlarına ne getirip ne götürdüğünü bilmiyorlar. İşiniz gücünüz devleti zayıflatan müesseseler yaratmak. Naylon faturaya ağır ceza diyoruz, naylon faturanın cezasını kısıyorsunuz, vergi kaçakçılığında ağır cezaları getirip indiriyorsunuz, hangi zihniyete ve kime hizmet ediyorsunuz?

Bir devlet, eğer vergi almazsa, sayın milletvekilleri, bu devlet hangi kaynaklarla beslenecek? Vergi kaçakçılığını 3 katından 1 katına indirdiniz, bunu gerektiren ne acaba? Yani bunu bir katına indirmeyi gerektiren nedir?

Bu Danışma Kurulu kararının aleyhindeyim. Lütfen, muhalefet partilerine de sesleniyorum, bir daha da böyle milletvekillerinin denetim haklarını elinden almayın.

Saygılar sunuyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç.

HASAN MACİT (İstanbul) – Sayın Başkan, Danışma Kurulu önerisi üzerinde söz istiyorum.

BAŞKAN – Aleyhte mi konuşacaksınız?

HASAN MACİT (İstanbul) – Evet, aleyhinde konuşacağım.

BAŞKAN – Buyurun.

Sayın Macit, süreniz on dakikadır.

HASAN MACİT (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Demokratik Sol Parti ve şahsım adına yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Meclisin rutin bir çalışmasına ne yazık ki seçimlerden bu tarafa geçmedik. Her hafta bir Danışma Kurulu önerisiyle, mutlaka, çalışma süreleri yeniden şekillendiriliyor ve daha önceden programı olan arkadaşlarımız burada bulunamıyorlar. Geçen hafta normal çalışma süresinin dışına taşan saatlerde, burada, iktidar partisinden 20-30 milletvekili arkadaşımızın Meclisi takip ettiğini… Ama biz muhalefet olarak karar yeter sayısı istemedik. Niçin istemedik? Yasanın çıkmasını istiyorduk. Biz karar yeter sayısı istediğimiz zaman, yasaları engelliyor bir konuma giriyoruz.

Değerli arkadaşlar, böyle öneri getiriyorsanız, burada çoğunluğu sağlayın. Meclisi çalıştırmada birinci görev iktidar partisine düşer. İktidar partisi burada 25-30 kişiyle oturacak, muhalefet partileri de destek olacak ve yasalar geçecek, karar yeter sayısı, toplantı yeter sayısı istenmeyecek! O zaman, ne güzel! Bundan sonra bu süreler uzatıldığı zaman, biz karar yeter sayısı istediğimiz zaman eğer Meclis kapanırsa bunun sorumluluğu iktidar partisine aittir.

Değerli arkadaşlar, biz, muhalefet olarak sorumluluğumuz gereği böyle bir yola başvurmuyoruz. Ama bizim iyi niyetimizi de iktidar partisi suistimal etmesin ve burada yeterli çoğunluğu bulundursun. Madem çalışma sürelerini uzatıyorsunuz, o zaman Mecliste de gerekli çoğunluğu yaratın, gerekli çoğunluğu bulundurun.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’nin gündeminde çok acil ve Türkiye’nin gündeminde çözülmesi gereken başka konular da var. Lütfen, bu konulara yeterince Mecliste çalışma olanağı sağlayalım, zaman sağlayalım ve bunların üzerinde tartışalım. Biz Türkiye’nin, Türk halkının gündeminin dışındaki konularla… Mutlaka bu getirilen yasalar Türkiye’nin gündemini ilgilendirir ama esas önemli konular, önemli gündem konuları atlanıyor.

Değerli arkadaşlar, terörle mücadele sürdürülüyor. Peki, yürütmenin lütfedip de burada muhalefet milletvekillerine terörle mücadele konusunda bilgi verdiği var mı? Mecliste terörle ilgili bir gündem alarak burada terörü tartıştık mı?

Değerli arkadaşlar, terör sadece güvenlik birimlerinin mücadelesiyle yok edilemez. Yürütmenin de terörle mücadelede güvenlik birimlerine, silahlı kuvvetlerine destek olması gerekir.

Geçen gün bir soru önergesi verdik. Ne yazık ki sayın bakanlarımız muhalefetten gelen soru önergelerine doğru yanıt vermiyorlar.

Değerli arkadaşlar, benim mesleğim öğretmenlik. İnanın, böyle bir soruya, şimdi sizlerle paylaşacağım bir soruya verilen cevaba ben zayıf not veririm. Ben geçenlerde Enerji Bakanımıza bir soru sordum. Dedim ki: “2005’te, bu Mecliste -başkanı AKP’ye mensup olan- bir komisyon akaryakıt kaçakçılığıyla ilgili bir rapor hazırladı ve o raporun bir bölümünde deniliyor ki: “PKK terör örgütü, yılda 250 ila 300 trilyon lira akaryakıt kaçakçılığından gelir elde ediyor.” Bu, Meclisin komisyon raporudur, 2005 yılında yayınlanıyor. Bununla ilgili, hükûmetimizin aldığı bir önlem, yani terör örgütünün maddi kaynaklarını kısmakla ilgili aldığı bir önlem var mıdır diye bir soru sorduk ve sorumuz da şuydu:

Değerli arkadaşlar, o rapor yayınlandığında Türkiye sınırları içerisinde trafikte olan araç sayısı 10 milyon 500 bin. 2006, 2007 yılında bu rakam 12 milyona çıkıyor, 12 milyonu geçiyor. Şu anda, 12,5 milyon trafikte araç. 2004 yılında akaryakıt tüketimi 32 milyon ton, 2006 yılının sonunda 28,5 milyon ton; 3,5 milyon ton azalmış. Araç sayısı fazlalaşmış ama akaryakıt tüketimi azalmış. Dolayısıyla, kaçakçılıktan daha fazla akaryakıt mı girdi Türkiye’ye dedim; Sayın Bakanın bana verdiği yanıt, diyor ki: “Teknoloji ilerledi, araçlar akaryakıt tüketiminde daha iktisatlı, daha teknolojik olarak az tüketiyor ve bu nedenle, fiyatlar da yükseldiği için halk da tasarrufa gidiyor, gerileme bu nedenle.”

Değerli arkadaşlar, lütfen, böyle bir yanıt olamaz. Yoksa bu, acaba, sorulan soruyu ve gerçekleri, rakamları çarpıtmak için mi söyleniyor.

Değerli arkadaşlar, lütfen, denetim konularına daha fazla ağırlık verelim. Denetim konularına, iktidar, yürütme, muhalefet milletvekillerine gerçek şekilde yanıt versinler, doğruyu söylesinler, doğruyu yazsınlar ve biz, o zaman doğru bilgilenelim diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, bir diğer konu: Gerçekten halkımız çok büyük sıkıntıda. İşçi emeklisine 2008 yılında yapılan zam, ayda 10,44 YTL. Peki, bu işçi emeklisi bu artışla nasıl bir yılını geçirecek?

Yaşadık. Daha 1 Ocakta dolmuş ücretlerine 30 kuruş burada zam yapıldı. Yani bir işçi emeklisi, yapılan günlük zammı bir defa dolmuşa bindiği zaman bitiriyor. Gıda maddelerine yüzde 20 zam, elektriğe yüzde 20 zam, doğal gaza yüzde 8 zam ama hükûmetin emeklisine ve çalışanlarına uygun gördüğü zam yüzde 2 artı yüzde 2.

Değerli arkadaşlar, lütfen… Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, burada milletvekili arkadaşlar olarak biz, çalışanların hakkı konusunda, emeklilerimizin hakkı konusunda gündemi tartışmayacağız da acaba neyin gündemini tartışacağız? Acaba burada geçen hafta, biraz önceki sözlerimde arz ettiğim gibi, “Yasalar çıksın, süre uzatılsın…” Biz de süre uzatılmasına varız, daha fazla çalışsın Meclis ama Türkiye’nin, Türk halkının gündemini tartışsın, Türk halkının gündemiyle ilgili sorunlara çözüm getiren tartışmalar yapılsın.

Değerli arkadaşlar, Sayın Başbakan “Eylem Planı” adı altında Merkez Bankasıyla ilgili bir şey söyledi ve İstanbul’a taşınacağını söyledi. Dünkü haberlerde muhtemel yerlerdeki arsa ve bina fiyatlarının katlandığını görüyoruz. Sayın Başbakanın bu söylemiyle orada haksız kazanç elde edenler acaba kimlerdir? Acaba haksız kazanç elde edilmesiyle ilgili birilerinin bu kazancı elde etmesiyle ilgili mi açıklama yapıldı?

Değerli arkadaşlar, Sayın Başbakan buradaki bütün milletvekillerinin hakkına ipotek koymuştur. “Kanunsa, kanun çıkarırız...”

Değerli arkadaşlar, Sayın Başbakanın iki dudağı arasından mı kanun çıkıyor burada? Kanun getirilir buraya, burada iktidarıyla muhalefetiyle tartışılır, görüşülür, uygunsa çıkarılır? Uygun değilse Sayın Başbakan söyledi diye mi çıkaracağız bu kanunları? Sayın Başbakan bunu istedi, mesai yapalım ve bu kanunları yetiştirelim, birileri de İstanbul’da rant elde etsin ve bina fiyatları ikiye üçe katlansın!

Değerli arkadaşlar, Başbakanlık, bakanlık koltuklarında bulunan arkadaşlarımızın daha dikkatli olmaları gerekir diye düşünüyorum. Devlet adamı ciddiyetiyle, söylediği sözlerin bir sonraki günlerde ne getireceğini, ne götüreceğini, kimin zararlı çıkacağını, kimin kârlı çıkacağını düşünerek, ölçerek, biçerek konuşması gerekir. Yoksa yıllar önce, aylar önce veya günler önceden böyle bir haber ortaya atarak, İstanbul’da birilerinin haksız kazanç elde etmesinin yolunu açıyorsa Sayın Başbakan, kusura bakmasın, burada yanlış yapmıştır, yanlış yapmaktadır.

Terörle ilgili biraz önce de söylediğim sözler… Terörle ilgili mücadeleyi, dış ülke devlet başkanları biliyor, Bush biliyor, Kuzey Irak’taki klan reisleri biliyor ama Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yapan milletvekilleri bilmiyor. Değerli arkadaşlar, böyle bir yönetim, böyle bir anlayış olamaz.

Ben, buradan tekrar çağrı yapıyorum: Gelin, terörü enine boyuna tartışalım. Terörün kaynaklarını kurutma adına neler yapılır, onları tartışalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Macit, lütfen konuşmanızı tamamlar mısınız.

HASAN MACİT (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Terörün mücadelesini sadece Silahlı Kuvvetlerimize havale etmeyelim ve onun yan unsurlarını, yürütmenin neler yapması gerektiğini, neler yapılması gerektiğini tartışalım ve burada gerçek mücadeleyi yaratalım diyorum.

Bu önergenin aleyhindeyim.

Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Macit.

Lehinde, Kocaeli Milletvekili Sayın Nihat Ergün. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Ergün.

Süreniz on dakika.

NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Danışma Kurulu önerisinin lehinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Kıymetli arkadaşlar, Parlamento her zaman Danışma Kurulu önerisi getirerek çalışamıyor. Geçen dönem de gördük, çoğu zaman anlaşmazlıklar ortaya çıkıyor ve grup önerileriyle çalışıyoruz. Ama bu dönemde, başından beri siyasi parti gruplarımız, mümkün olduğu kadar anlaşarak -gündemin oluşmasında, çalışma saatlerinde- Danışma Kurulu önerisi getiriyor. Kim getiriyor Danışma Kurulu önerisini? 340 kişilik AK Parti Grubu, yaklaşık 100 kişilik Cumhuriyet Halk Partisi Grubu, 70 kişilik Milliyetçi Hareket Partisi Grubu, 20 kişilik Demokratik Toplum Partisi Grubu, 530 kişi arkadaşlar. 530 kişiyi temsilen grup başkan vekili arkadaşlarımızın imzası var, Meclis Başkanımızın imzası var ve 530 kişilik büyük bir kitle uzlaşma sağlamış ve şimdi arkadaşlarımız bu 530 kişilik büyük kitlenin uzlaşması karşısında başka bir performans sergiliyorlar. Ee, ayıp oluyor! Hiç olmazsa 530 kişilik büyük uzlaşmaya saygı gösterilmesi lazım, böyle olması lazım. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bu, kolay olmuyor ki, 530 kişilik grubun bir uzlaşma içerisinde olması kolay mı oluyor zannediyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, gruplar esasına göre çalışıyor Parlamento, hükûmet ve gruplar. Elbette bireysel olarak bağımsız milletvekillerinin, grubu bulunmayan parti milletvekillerinin de önemi var, ama hakkın suistimaliyle karşı karşıya kaldık şimdi.

KAMER GENÇ (Tunceli) –Niye hakkın suistimali?

NİHAT ERGÜN (Devamla) – Yani, Danışma Kurulu önerisinin aleyhinde olmak -bir cümleyle aleyhinde olunabilirdi, on dakikayla değil- hakkın suistimali. Başka başka konulara girelim. Girelim tabii, bunun için çok fırsatlar var. Sayın Genç’in Parlamentoda konuşması için hiçbir engel yok; çok maddeli kanunların her birinde, önergelerle, şahsı adına konuşuyor. Hatta zaman zaman kendimiz teklif ediyoruz, gene de teklif ederim: Sayın Genç, konuşmak istediğiniz bir madde varsa şahsınız adına -parti grubumuzdan bazı arkadaşlarımız sözlerini geri çekebilirler-, siz konuşabilirsiniz ya da Demokratik Sol Parti Grubundan arkadaşlarımız söz alabilirler. Bu imkânı tanıyalım. Hakkın suistimal edilmesine hiç lüzum yok arkadaşlar, bunlara imkân var ve bu burada konuştuğumuz zaman da bilgiden istifade edilebilmesi için üslup, usul çok önemli arkadaşlar.

Ben, burada, tecrübeli milletvekili arkadaşlarımızdan, başta Sayın Genç olmak üzere tecrübeli milletvekili arkadaşlarımızın görüşlerinden, düşüncelerinden, bazen çok doğru tespitlerinden yararlanmak istiyorum. Ama usul ve üslup öyle bir noktaya gidiyor ki yararlanılamaz hale geliyor. Yararlanabilir halde kalması lazım. Burada usulün, burada üslubun önemi yok mu? Doğruyu söylemek lazım ama doğruyu da doğru bir şekilde söylemek lazım. Doğruyu doğru bir şekilde söylemezsen doğru doğruluğunu kaybediyor. Kaldı ki, istifade edilir bilginin; bir, kendisinin doğru olması lazım. Burada konuşulanların birçoğu doğru değil, doğru bilgi değil bir defa. İkincisi, bilginin tam olması lazım yararlanılabilmesi için. Üçüncüsü, bilginin temiz olması lazım. Öyle bilgilerle konuşuyorsunuz ki bazen burada arkadaşlar, rica ederim, bilginin içerisinde virüs dolu virüs. Allah muhafaza, birisinin bilgisayarına bulaşsa çökertecek. Çok şükür, şimdi virüsle mücadele programları, virüs engelleme programları çok gelişti de bu virüslü bilgilerle insanların beyni karışmıyor.

O açıdan değerli arkadaşlar, temiz bilgiyle, tam bilgiyle ve doğru bilgiyle konuşalım lütfen. Burada, İran hakkında, gaz hakkında doğru olmayan bilgilerle konuşuyorsun ya da eksik olan bilgilerle ya da içinde virüs taşıyan bilgilerle ya da başka türlü bilgilerle…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hangisi doğru değil?

NİHAT ERGÜN (Devamla) – Rica ederim, Parlamentoda, hiç olmazsa Danışma Kurulu önerileri geldiği zaman, 530 kişilik büyük bir uzlaşma varsa bu uzlaşmaya saygı gösterin ve biz de sizin tecrübelerinizden yararlanalım, yararlanmak için kapı açalım, imkân açalım. Ama siz de usulünüze ve üslubunuza lütfen dikkat ediniz. Bu usul ve üslup yararlanmaya müsait değil, sizden istifade edemiyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar) İstifade edelim. Usulünüz ve üslubunuz istifade etmeye müsait olsun. Bu kadar incitici olmak zorunda mısınız. Bu kadar kaba, bu kadar yaralayıcı olmak mecburiyetinde misiniz. Böyle bir göreviniz yok ki. Daha usulüne uygun bir şekilde davransanız biz de hepimiz sizin bu yaklaşımlarınızdan, bilginizden, tecrübenizden istifade ederiz, istifade etmeye çalışırız. Bunlara açığız üstelik, kapalı da değiliz bunlara.

Onun için de değerli arkadaşlar, zaman zaman elbette grup önerisi de gelecektir, Danışma Kurulu önerisi de. Biz grup başkan vekillerimizle konuştuk, “Önümüzdeki haftanın özellikle salı gününü tam gün olarak denetime ayıralım.” dedik. Çünkü şu Ceza Kanunlarına Uyum Yasası altı yüz küsur maddelik bir yasa arkadaşlar, kolay geçmiyor. Görüyorsunuz, yirmi iki bölüm hâlinde konuşuluyor, üçüncü haftadır bu yasayla meşgul oluyoruz. Bu nedenle, çalışma sürelerinin kısa tutulmasıyla bu kanunların bitmeyeceğini, grup başkan vekili arkadaşlarımız da, değerli grup yöneticilerimiz de takdir ediyorlar ve süreleri uzatıyoruz. Bir uzlaşma olduğu için uzuyor. Yoksa uzlaşma olmasa, burada, Danışma Kurulu önerileri uzun uzun tartışılmış olacak. O zaman belki siz de bu söylediğiniz konularda çok daha haklı olabilirsiniz.

Onun için, sizden rica ediyorum -hem Sayın Genç’ten hem bağımsız diğer milletvekillerinden ya da grubu bulunmayan diğer parti milletvekillerinden- lütfen, Danışma Kurulu önerilerine, hiç olmazsa, gereken saygıyı gösterelim diyorum.

Hepinize saygılar sevgiler sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ergün.

Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) ÖNERGELER (Devam)

3.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Üreticilerin T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi Kooperatiflerine Olan ve Yeniden Yapılandırılan Borçlarının Faizsiz Ödenmesine İlişkin Kanun Teklifi’nin (2/2) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/12)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

2/2 Esas Numaralı Kanun Teklifim 45 gün içinde Komisyonda görüşülmediğinden İç Tüzüğün 37. Maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 28.11.2007

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

BAŞKAN – Sayın Öğüt, konuşacaksınız herhâlde.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Evet.

BAŞKAN - Buyurun.

Süreniz beş dakika Sayın Öğüt.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çiftçilerin Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarının faizlerinin silinip ana parasının beş yıla yayılmasıyla ilgili vermiş olduğum kanun teklifim hakkında konuşma sözü aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 6 Haziran 2003 yılında bu Meclis çiftçi borçlarını iyileştirmeyle ilgili bir kanun çıkarttı ama o kanun… Biz burada Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak çiftçilerin ödeyemeyeceğini, TEFE-TÜFE ortalaması faizin yüksek olduğunu, gelen dip faizlerin bunları çok yüksek bir oranda yansıtacağı için çiftçilerin ödeyemeyeceğini defalarca anlattık. Ama olmadı. Bugün geldiğimiz noktada, Türkiye’nin her tarafından bana gelen faksları okuyacağım. Çiftçiler icraya verilmiş, evleri haczoluyor. Bir yandan evleri haczoluyor bir yandan mal beyanında bulunmayan çiftçilerimiz hapse giriyor.

Şimdi, Erzurum 5. İcra Dairesinden gelmiş icra emri burada, Sayın Grup Başkan Vekiline vereceğim. Ardahan-Hanak İcra Müdürlüğüne -ismini de vereceğim- Yavuz Aydemir, Karakale köyünden, icra kâğıdını göndermiş, “ödeyemiyorum” diyor.

Konya 5. İcra Dairesinden: 63 milyar lira ana para, bakın, 250 milyar lira olmuş. 177 milyar lira faiz arkadaşlar. Arkadaşlar, 250 milyar lirayı bu milletvekillerinin içerisinde kaç kişi ödeyebilir? Çiftçi neyiyle ödeyecek? Evini mi satacak? Evi mi, tarlası mı para ediyor?

Bakın, haciz tutanağı, burada, görün. Bu nereden gelmiş? Nevşehir-Ürgüp’ten, Ürgüp İcra Müdürlüğünden geliyor. Bu da perişan bir durumda ve haciz tutanağı tutmuş “ismimi de verebilirsiniz” dedi, Mehmet Kaya.

Bir başka haciz tutanağı: Bu da Konya-Karatay’dan gelmiş arkadaşlar. 27 milyar lira 139 milyar olmuş.

Bu da değerli arkadaşlar, Beypazarı’ndan gelmiş.

Bu belgeleri niye sundum biliyor musunuz? Çünkü çiftçi borçları çok önem taşıyor. Köylüler bu ülkenin yüzde 33’ünü temsil ediyor, yani 25 milyon insan. Bu 25 milyon insanın Ziraat Bankasına, tarım kredi kooperatiflerine büyük borcu var. Bu borçlarını ödeyemiyorlar. Bunlara bir kolaylık getirelim, faizleri silelim. Zaten, AK Parti olarak, başından beri “Biz faize karşıyız.” diyordunuz. Hadi gelin şimdi, faizleri silelim, anaparayı da beşe yayalım, bu 25 milyon insan da rahat etsin. Şimdi, biraz sonra bu kanun oylanacak, oylandığı zaman, hepsini, “ak”ı da “kara”yı da göreceğiz.

Bir de değerli arkadaşlar, Ardahan merkezde -benim bölgem- Ardahan’ın tamamının yüzde 98’i icralık tarım kredi kooperatifine, arkadaşlar, bu belgedir, yüzde 98’i. Yani 460 kişinin borcu var, 3,5 trilyon lira. Bu rakam, belgedir. Çıldır’da 270 milyar lira borç var icraya verilmek üzere. Hanak’ta, Posof’ta, Ortakent’te 1.150 kişi var, seksen köy, bunlar da borcunu ödeyemiyor. Borcunu ödemediği gibi, tarım kredi kooperatifinden kredi istiyorlar. 1 tane memur var, 1.150 kişiyi 1 memur temsil ediyor arkadaşlar. 1 memur olabilir mi? 1 memur 1.150 kişiyle baş edebilir mi? Şimdi, bilançosunu düzenleyip kredi alamıyorlar.

Bunun dışında değerli arkadaşlar, Göle’de 400 ortak var, 1 trilyon 100 milyar lira borcu var, ödeyemiyorlar. Çayırbaşı’nda -yine Göle’ye bağlı bir köyümüz- 116 ortak var. Şimdi, 116 ortak da 350 milyar lira borcunu ödeyemiyor. Bunlar belgedir değerli arkadaşlar.

Bu nedenle, ben istirham ediyorum Hükûmetten ve ilgili bakanlardan, çiftçilerin faizlerini silip anaparasını beş yıla yayarsak, çiftçilere, köylümüze, 25 milyon insanımıza kolaylık tanırız.

Bir de önemli olan, değerli arkadaşlar, Ziraat Bankası 2 memur kefil almadan kredi vermiyor. Yani bir il merkezinde 2 bin tane memur var, 160 bin nüfusu var, 160 bin nüfusun neresine 2 bin memur kefil olacak da Ziraat Bankasından köylü kredi kullanacak Allah aşkına? Lütfen şunu da düzeltelim.

En önemlisini söylüyorum: Değerli arkadaşlar, şu anda kara kış yaşıyoruz, eksi 47 derece, 38 derece, 35 derece, dışarı çıkılması mümkün değil. On gün önce ben de Ardahan’daydım, hakikaten korkunç derecede bir soğuk vardı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Öğüt, konuşmanızı tamamlar mısınız lütfen.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

Arkadaşlar, bu soğukta göller donmuş, nehirler donmuş, insanlar hayvanını dışarı çıkaramıyor, hayvanını satamıyor, hayvanını pazara götüremiyor, perişan bir durumda.

Şimdi rica ediyorum, Hükûmet derhâl yem bitkilerinin parasını ödesin. Bu yem bitkilerinin parasının mutlak surette ödenmesi lazım, yoksa millet perişan. Niye perişan biliyor musunuz? 280 liraydı samanın kilosu, bugün konuştum, 320 olmuş. Eğer bu bir ay daha uzarsa samanın kilosu 400 bin lira olacak. Zaten köylünün fazla bir mal varlığı da yok. Dananın birini samana verdiği zaman köylü daha da perişan durumda.

Arkadaşlar, bölgemiz göç verdi; doğu, güneydoğu göç verdi. Perişan toplum. Niye insanlar silahı eline alıp da dağa çıkıyor? Ekonomik sıkıntılar yüzünden. Göç veriyor, büyük şehirlere geliyor, çarpık şehirleşme oluyor.

Bu nedenle, bu kanun teklifimin kabul edilerek, Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarının silinerek anaparanın beş yıla yayılacağını umuyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öğüt.

Öneri üzerinde 1 milletvekiline söz vereceğim.

Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu, buyurun.

Süreniz beş dakika.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekillerim; hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, ülkemizin önemli bir kısmı köylü. Bu insanlara bir söz verirse devlet, sözünü yerine getirmelidir. Çok açık seçik söylüyorum, 2007 yılına ait doğrudan gelir desteği, 2007 yılına ait yem bitkileri veya hayvancılıkla ilgili desteklerden bir kuruş ödenmemiştir.

Arkadaşlar, insanlara söz veriyorsunuz. İnsanlar buna göre gidip birilerinden yem alıyor, buna göre gidip birilerinden mazot alıyor, ilaç alıyor, üretim yapacağım diye ve sonuçta, bu insanları tefeciye düşürüyorsunuz.

Bugün, birkaç örnek vereceğim size, açık seçik örnekler. Bu insanların bırakın -biraz sonra geleceğim- Ziraat Bankası borcunu, bırakın banka borcunu, insanların hepsi tefecinin elindedir, çaresizdir. Çünkü niye: Söz vermişiz, meçhul bir söz. İşte, “iki ay sonra alırım, bir ay sonra alırım.” diye gitmiş, ihtiyacı oranında, nedir, üretim için alacaklarını almış, ama ayda uygulanan vade farkıyla o borçları 2,5–3 katına çıkmıştır arkadaşlar. Bir kere, devlet sözünü yerine getirsin. Tabii, 2007 yılında, arkadaşlar… Şu anda bir sürü insan tefecilerin elindedir veya mal satan ilaç bayisini, mazot bayisini de ben kınamıyorum. Onlar da üç ay sonra ödeyecek diye belli bir vade farkı koyuyorlar. Ama bu, bir yıl ödenmezse… O insanları da güç durumda bırakıyoruz. Bugün bir sürü akaryakıt bayi köylüden alacağını alamadığı için çok güç durumda kalmaktadır. Bir kere, olayın birinci perdesi bu arkadaşlar.

İkinci perdesi, tabii, sulama birlikleri ve sulama ve elektrik bedelleri arkadaşlar. Arkadaşlar, dekar başına 50 lira, 60 liraya elektrik maliyeti geliyor. Eğer bir köylü, cazibeli bir su değilse, elektrikle sulama yapıyorsa bunun altından kalkmasına imkân ve ihtimal yok. Tabii, sayın milletvekilimin verdiği önergede Ziraat Bankası –Ardahan milletvekilimin- ama esas bir de TEDAŞ borçları… Yine burada konuştuk. 2003 yılında… Gerek elektrik borçları gerek bankalarla ilgili borçlarda çiftçi bunu yapamaz, bunun altından kalkamaz çünkü siz, önce, söz verdiğiniz borcunuzu ödeyin. Ödemiyorsun. Ne zaman doğrudan gelir desteği primi ödendiği zaman, hemen Ziraat Bankası el koyuyor, gerek kendi alacağı için gerek Tarım Kredi Kooperatifi alacakları için. Çiftinin eline bir kuruş para geçmiyor arkadaşlar ve o tarihte anlaşıp bir sözleşme imzalayıp ondan sonra taksitleri ödeyemediği için bu borçlar tekrar muaccel borç oldu ve o eskiden gelen faiz indirimleri de ortadan kalktı ve ödenemeyecek -demin arkadaşım bahsetti- 4 milyarlık borç 40 milyara çıktı arkadaşlar. Bu para da alınmaz arkadaşlar. Her gün bir haciz. Bir çiftçinin bir buzdolabı varsa artık, buzdolabına 10 kişi haciz yapmış arkadaşlar. Alamazsınız. Gelin, önce şu doğrudan gelir desteğini veya yem bitkileri bedellerini ödeyelim arkadaşlar ya. On üç ay geçmiş, on üç ay! Söz verdiysen yapacaksın, arkadaşlar. On üç ayda devlet alacağını ödemiyorsa, bu çiftçi neyle ödeyecek arkadaşlar? Tabii, on üç ay sonra gelecek para… 3 kat, 4 kat tefeci faizinin altından kalkamazsın arkadaşlar. Bunu çok açık, net söylüyorum, çiftçi tefeciye düşmüştür.

Küspe bedeli arkadaşlar… Bak, açık söylüyorum, şeker fabrikaları 13 liraya, pancar üreticisinin alacağına mahsuben 13 liraya küspe fişi veriyor. Yani 13 lira sayıyor ama bu küspe bedelleri arkadaş, kaç para biliyor musun piyasada? 85 liraya… Çiftçiler parayı alamadığı için gidiyor, 20 liraya, 22 liraya o bedelleri birileri topluyor, küspeyi aynı üreticiye -hayvanı var, küspe alacak diye- 85 liraya satıyor arkadaşlar. Bak, aynen söylüyorum: Gidecek, ineğine küspe alacak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlar mısınız.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Küspe bedelinin belgesini sattığı için, bir ineğine küspe alacak arkadaşlar, 13 lira bedelle satın aldığı şeker fabrikalarından küspe bedeli için birtakım tefeciler, birtakım aracılardan 85 liraya küspe alıyor arkadaşlar. Böyle bir köylü var olabilir mi arkadaşlar?

Arkadaşlar, önce Ziraat Bankasına olan… Aynen arkadaşım söyledi, Sayın Ensar Öğüt, artık Ziraat Bankası köylüye kredi vermiyor. Diyor ki: “Şehirde ipotek ver veya memur kefil getir.”

Arkadaşlar, biz üretimden yana bir toplumsak, ülkedeki ulusal sanayiciyi, ulusal üreticiyi, ulusal üretimi eğer destekleyeceksek, bu finansman modeliyle bu çiftçiyi biz koruyamayız, kollayamayız arkadaşlar.

Ben, bir kez daha… Bu hepimizin köylüsü, hepimizin çiftçisi. Gelin, yasayı burada beraber yapalım. Bizim teklif ettiğimiz yasada eğer bir hata, bir şekil eksik görüyorsanız sizler destek verin. Ama önemli olan sorunu çözelim. Yüce Meclis karar versin, yasayı buraya indirelim, hep beraber yasayı yeniden yapalım.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aslanoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Aferin… Helal olsun…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, gündemin “Sözlü Sorular” kısmına geçiyoruz.

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Sayın Başkan, kabul gördü mü, kabul görmedi mi?

BAŞKAN – Efendim?

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Kabul edildi mi edilmedi mi anlayamadık.

BAŞKAN – Edilmedi. Söyledim, tutanakta var, okursunuz.

Duymadınız herhâlde değil mi? Duymadınız onu.

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Kabul edildi mi, kabul edilmedi mi anlayamadık efendim?

BAŞKAN – Edilmedi diyorum. Tutanakta var efendim.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Neye istinaden Sayın Başkan?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Yaşar Bey, 80 kişi burada var 75 kişi orada var.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik gündemin sözlü sorular kısmının 2, 4, 6, 10, 11, 22, 26, 29, 31, 32, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 61, 65, 81, 101, 116, 118, 121 ve 123’üncü sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemiştir. Sayın Bakan’ın bu istemini sırası geldiğinde yerine getireceğim.

VII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, personel atamaları ile tadilat ve tamirat işlerine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından sözlü soru önergesi (6/141) ve TBMM Başkanı Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı

BAŞKAN – Soruyu cevaplandırılacak Sayın Başkanlık temsilcisi? Burada.

Soruyu okutuyorum efendim:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Aşağıdaki sorularımın Başkanlığınızca sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                               28.09.2007

                                                                                                              Kamer Genç

                                                                                                                  Tunceli

2002 Seçimlerinden sonra oluşturulan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının % 80’e yakını İktidar Partisi ve gerisi de muhalefet partilerinden oluşmaktaydı. Ancak bu dönemde Başkan ve Başkanlık Divanının aldığı kararlar ile yaptığı işler hep kamuoyunun bilgisi dışında kalmakla beraber, Meclisin ve bağlı kurumlarında tamirat ve tadilat görmemiş bir yer kalmamış ve aynı zamanda yeni büyük inşaatlar da yapılmış ve personelde büyük değişiklik olmuştur.

1- Kasım 2002 ile 22 Temmuz 2007 tarihleri arasında T.B.M. Meclisi kadrolarına kaç kişi alınmıştır? Bunların kaçı imtihanla kaç kişi ise imtihansız alınmıştır? Alınan bu kişilerden, kaçı o sırada Meclis Başkanlık Divanında yer alan Üyelerle (dördüncü dereceye kadar) yakınlık durumları vardır?

2- Bu tarihler arasında T.B.M. Meclisi Bütçesinde Meclisin veya Bağlı Birimlerinin nerelerinde tamirat ve tadilat veya yeni inşaat yapılmıştır? Bu tadilat ve tamiratlar hangi müteahhitlere ve hangi ihale usulleri ile verilmiştir? Yapılan ihalelerin muhammen bedelleri kaç liradır? İhale alanlar arasında Manisa, Rize veya Siirtli var mıdır?

BAŞKAN – Bu önergeye Meclis Başkan Vekili Sayın Nevzat Pakdil cevap verecektir.

Buyurun Sayın Pakdil.

Süreniz beş dakikadır.

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN VEKİLİ NEVZAT PAKDİL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Tunceli Milletvekili Sayın Genç’in personel atamaları ile tadilat ve tamirat işlerine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına yönelttiği sözlü soru önergesini cevaplandırmak üzere huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, bildiğiniz gibi, kurumlar, insanlarla yönetilir ve bu insanların barındıkları, işlerini gördükleri binalar vardır. Kurumlarda çalışan insanlar zaman içerisinde işlerinden ayrılırlar. Emekli olurlar, vefat edenler olur veya istifa edenler olur. Bu görevleri mutlaka birilerinin yerine getirmesi gerekir. Bütün kamu kurum, kuruluşlarında olduğu gibi, bu hizmeti yapacak olan kişiler, ya açıktan yahut da naklen atama yoluyla görevlendirilirler. Bu bütün kurumlar için geçerlidir.

22’nci Dönem içerisinde, aynı şekilde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, temsil ettiği Türkiye Büyük Millet Meclisindeki işleri görmek üzere zaman içerisinde açıktan sınav yoluyla, imtihanlarla elemanlar aldığı gibi, naklen de elemanlar almıştır. Bundan daha doğal hiçbir şey yoktur. Çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisinin işleri görülmek durumundadır, burada olan vazifeler yapılmak durumundadır ve bu vazifeleri yapacak insanlar vardır. Eğer bu hususta eksiklikler varsa, bu eksikliklerin giderilmesi Sayın Başkanın görevleri arasındadır.

İşte, bu dönem içerisinde uzman yardımcısı kadrolarına, stenograf kadrolarına ve diğer bir kısım kadrolara elemanlar alınmıştır. Bu elemanlar, KPSS sınavından geçen elemanlar arasından belirli bir puan yüzdesine göre alınmış, sonra mülakatları yapılmış ve atamaları gerçekleşmiştir.

Bu dönem içerisinde yapılan bütün atamaların -ister açıktan atamalar ister naklen atamalar olsun- hepsi mevzuata ve yasal prosedüre uygun olarak yapılmıştır.

Kısaca bazı örnekler vermek gerekirse: Türkiye Büyük Millet Meclisi, ister Millî Saraylar ister Genel Sekreterlik olarak Meclisin bünyesine o dönemde 235 kadrolu, 74 sözleşmeli ve 306 geçici personel alınmıştır. Uzmanlık Yönetmeliği gereğince bunların 54 tanesi uzman yardımcısı, Tutanak Müdürlüğü ve Stenografi Kursu Yönetmeliği gereğince 10 tane stenograf, memurluğa atanacaklar için özel sınav yönetmeliği gereğince Kütüphane-Dokümantasyon ve Tercüme Müdürlüğüne 10 memur, Bilgi İşlem Müdürlüğüne 4 programcı, Millî Saraylar Daire Başkanlığına 15 rehber alınmıştır ve atamaları gerçekleşmiştir.

Bu, bugüne kadar olan bütün başkanların döneminde veya Türkiye Büyük Millet Meclisindeki çalışma dönemlerinde gerçekleştirilen hususlardır. Burada hiçbir şekilde bir kayırma veya kollama olmamış, Başkanlık prosedüre uygun olarak atamaları gerçekleştirmiştir.

Aynı şekilde, personelin ayrılmasıyla boşalan kadrolar olduğu gibi Türkiye Büyük Millet Meclisinin mevcut binalarının zaman içerisinde eskimesi, tesisatlarının eskimesi söz konusudur ve bunların yenilenmesi gerektiği zamanda bunlarla ilgili olarak, ihale mevzuatına uygun olarak ihaleler yapılmış ve bu husustaki yenilenmeler gerçekleştirilmiştir. Eğer bu yenilenmeler, bu ihaleler yapılmasaydı, mesela başta Isı Merkezi olmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütün binalarının ısıtılmasında ve diğer hususlarda sorunlar ortaya çıkacaktı. İşte Başkanlık, bu dönem içerisinde, yani Sayın Arınç’ın Başkanlık yaptığı dönem içerisinde zaman zaman, ondan sonra, bu atamaları gerçekleştirmiştir ve bu atamaların hepsi de mevzuatına uygun olarak gerçekleşmiştir. Burada herhangi bir art niyet aramak söz konusu olmamalıdır diye düşünüyorum. Bu konuyla ilgili olarak pek çok arkadaşımız sözlü soru önergesiyle Başkanlığa müracaatta bulunmuştur ve bu sözlü soru önergeleri, arkadaşlarımıza cevaplandırılarak gönderilmiştir. Sadece, burada söz konusu olan Sayın Genç’in soru önergesi değil, diğer önergeler de aynı şekilde cevaplandırılarak arkadaşlarımıza ulaştırılmıştır. Bu hususlar Türkiye Büyük Millet Meclisinin Plan ve Bütçe Komisyonundaki bütçesinin görüşmeleri sırasında da aynı şekilde gündeme getirilmiş ve daha sonra bunların bir kısmını Sayın Başkan orada cevaplandırmış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Pakdil, konuşacak mısınız? Ek süre...

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN VEKİLİ NEVZAT PAKDİL (Devamla) – Bir dakikalık süre içerisinde konuşmamı tamamlayacağım Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN VEKİLİ NEVZAT PAKDİL (Devamla) – Ayrıca, cevaplandıramadığı hususlar da yine ilgili arkadaşlarımıza, kendilerine yazılı olarak ulaştırılmıştır.

Yapılan işlem bundan ibarettir ve 22’nci Dönem içerisinde de Başkanlık Divanı üyesi olarak görev yaptım. Bu yapılan işlemlerin hepsi mevzuata, yasal prosedüre uygun olarak gerçekleştirilmiştir.

Bilgilerinize sunar, saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Pakdil.

Sayın Genç, kısa bir açıklama yapacaksınız herhâlde.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet, kısa bir açıklama yapacağım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Efendim, tabii ki yani kamu kurumlarında personel de alınır, ihale de yapılır. Önemli olan bunların usulüne göre yapılıp yapılmadığı meselesidir. Mesela, Bülent Arınç bir basın toplantısında “Bu Meclisin kadrolarında çalışan, soyadı ‘Arınç’ olan bir yakınım yok. Birinci derece değil, üçüncü derece değil, on sekizinci derecede bir yakınım yok.” demiştir. Ama, arkasından, en yakın bir akrabasını veya iki akrabasını Meclise aldığı gerçeği çıkmıştır ortaya. Kamuoyu karşısına çıkıp da bu kadar gerçek dışı konuşan insanların burada verdikleri bilgilerin de işte bu seviyede verilmesi hâlinde çok tehlikelidir.

Şimdi, geçmiş Başkanın iletişim danışmanı olarak Meclise aldığı Kemal Öztürk isminde birisi var. Bu, birçok İslami dergilerde cumhuriyet aleyhtarı yazı yazıyor. Diyor ki: “Rahmetli bir garip oğlanın hikâyesi.” Bu rahmetli garip oğlan, kastettiği belli…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, kısa konuşacağım, bir dakika verin bana efendim yani!

BAŞKAN – Kısa ama, çok kısa dedik. Bir dakika işte…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama nasıl kısa yani! Mikrofon…

BAŞKAN – Silindi ama şeyiniz, giremem, açamam tekrar.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Niye? Açın canım, zahmet mi edersiniz yani!

BAŞKAN – Tamam, konuşun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Peki.

Şimdi, Sayın Başkanım, soru çok önemli bir sorudur. Bakın, bize verilen bir şeyde deniliyor ki: “22 trilyon lira Meclise harcama yapılmıştır.” Bu, devletin parasıdır, milletin parasıdır.

Bu Mecliste bazı başkanları biliyoruz, sırf kendi yakınlarına ihale açmak için, iş vermek için çok keyfî uygulamalar var. Bu sorularımızın amacı, hakikaten usulüne göre ihale yapılmış mıdır? Yapılmamıştır. Bunları öğrenmek istiyoruz. Ama, yöneticiler bunlardan çok rahatsız oluyorlarsa yöneticilik yapmasınlar. Ama, tabii, siz de çok fazla da konuşmamı istemediğiniz için… Zaten başka önergede de konuşacağım.

Saygılar sunuyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç.

Sayın Pakdil? Yoklar herhâlde, açıklama yapılmıyor.

Sayın milletvekilleri, şimdi gündemin “Sözlü Sorular” kısmında Sayın Millî Eğitim Bakanın cevaplandıracağı soruları okutuyorum:

2.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Akseki’deki çok programlı liseye ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/148) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

3.- Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, bir okuldaki öğrencilere oruç tutmaya yönelik baskı uygulandığı iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/151) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

4.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, bir müsteşar yardımcısına tahsis edilen odaya ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/160) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

5.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Dumlupınar Üniversitesi bünyesinde Tıp Fakültesi kurulmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/174) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

6.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, bir konuşmasında kullandığı ifadeye ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/175) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

7.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, öğrencilerin belli faaliyetlere katılımının yasaklanmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/189) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

8.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun tamirat ve lojman ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/194) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

9.- İstanbul Milletvekili Necla Arat’ın, İstanbul’da yabancı bir üniversitenin yerleşke açtığı haberlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/200) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

10.- İstanbul Milletvekili Necla Arat’ın, Camiler Haftası nedeniyle yayınlandığı iddia edilen genelgeye ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/202) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

11.- İstanbul Milletvekili Necla Arat’ın, bir kongrede açıklanan görüşe tepki verilip verilmediğine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/203) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

12.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köy okullarının sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/206) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

13.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köy okullarının sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/207) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

14.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köy okullarının sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/208) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

15.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köy okullarının sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/209) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

16.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köy okullarının sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/210) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

17.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köy okullarının sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/211) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

18.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köy okullarının sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/212) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

19.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köy okullarının sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/213) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

20.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köy okullarının sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/214) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

21.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun lojman ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/215) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

22.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köy okullarının sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/216) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

23.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köy okullarının sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/217) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

24.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/218) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

25.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/219) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

26.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/220) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

27.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun bakım ve onarımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/221) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

28.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun bakım ve onarımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/222) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

29.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/223) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

30.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun öğretmen ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/224) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

31.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulu lojmanının onarımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/225) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

32.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun öğretmen ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/226) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

33.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/227) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                             Tayfur Süner

                                                                                                                  Antalya

Antalya’nın Akseki İlçesi’nde 2000 yılından önce Şahinler Lisesi, İmam Hatip Lisesi, Kız Meslek Lisesi ve Endüstri Meslek Lisesi olmak üzere dört lise eğitim-öğretim hizmeti vermekteydi. Ancak 2000 yılı başı itibariyle okullar birleştirilerek, “Akseki Çok Programlı Lise” adı altında toplanmıştır. Genel Lise’nin Meslek Liseleriyle bir arada yer alması, ilçemizdeki eğitimi son derece olumsuz yönde etkilemektedir. Genel lisenin, meslek liselerinden ayrılarak eğitim-öğretim vermesinin daha uygun olacağı açıktır. İlçemizde genel lisenin yapılabilmesi için yeterli fiziki yapı da mevcuttur.

Soru 1: Akseki İlçemizde genel lisenin bağımsız, meslek liselerinin tek çatı altında birleştirilmesi için bakanlığınızca bir çalışma yapılmakta mıdır? Eğer yapılan bir çalışma varsa, hangi safhadadır?

Soru 2: Genel lise ile meslek liselerinin birleştirilmesi olayı, ülkemizde kaç yerde uygulanmaktadır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Aşağıda yer alan sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                              Av. İsa Gök

                                                                                                                  Mersin

27 Eylül 2007 Perşembe günü basında, “Mersin’de bir İlköğretim Okulu’nda öğrencilere oruç tutmaları yönünde telkinde bulunulduğu”na dair haberler yer almıştır. Bu haberlere göre Mersin’in Güneykent Mahallesi’nde bulunan Kanuni İlköğretim Okulu’nda çocukları eğitim gören bir grup veli tarafından öğrencilere oruç tutmaları yönünde telkin ve baskıda bulunulduğu ileri sürülmektedir.

Soru 1: Bakanlığınıza bu konuda herhangi bir şikayet iletilmiş midir? İletildiyse Bakanlığınız tarafından konuya ilişkin olarak ne gibi bir işlem gerçekleştirilmiştir?

Soru 2: Bakanlığınız tarafından Anayasamızın laiklik ilkesi ve vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine ilişkin hükümlerinin tüm eğitim kurumlarında uygulanmasını sağlamak, özellikle gelişme çağındaki çocuklarımıza yönelik suistimalleri önlemek amacıyla uygulanan somut tedbir ve kararlar bulunmakta mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim. 08.10.2007

                                                                                                            Muharrem İnce

                                                                                                                  Yalova

1- Bakanlığınız Hizmetiçi Eğitim Dairesi Başkanı iken Makam Onayı ile Müsteşar Yardımcısı olarak görevlendirilen Sadettin Sabaz’ın görevini, Milli Müdafaa Caddesi No:6 Kat:6’da bulunan “Ticaret ve Turizm Öğretimi Genel Müdürlüğü makam odasında yürütmesine yönelik bir yazıya “olur” verdiğiniz doğru mudur?

2- Bu yazı Bakanlığınızda sizin olurunuzla “makam odası” işgal edildiğinin bir bir göstergesi midir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Aşağıda belirtilen soruların Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.                   

                                                                                                         Prof. Dr. Alim Işık

                                                                                                                 Kütahya

Kütahya ili, hasta potansiyelinin fazlalığı ve temel sağlık göstergeleri açısından Tıp Fakültesine ihtiyaç duyulan bir il durumundadır. YÖK Başkanlığı da bu verileri dikkate alarak Dumlupınar Üniversitesi bünyesinde Tıp Fakültesinin açılması yönünde karar almış durumdadır. Bu konuyla ilgili olarak;

1. Dumlupınar Üniversitesi bünyesinde Tıp Fakültesi açılmasına ilişkin çalışmalar ne zaman tamamlanabilecektir?

2. Söz konusu Fakültenin kısa sürede eğitim ve öğretime başlayabilmesi için akademik kadro planlaması nasıldır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.24.10.2007

                                                                                                            Muharrem İnce

                                                                                                                  Yalova

Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yaptığınız bir konuşmada “beş yıllık uygulamaya gelince, arkadaşlar, beş yılını dolduranların yerinin değiştirilmesi kesinlikle ideolojik mülahazalarla, siyasi mülahazalarla alınmış olan bir karar asla değildir. Bunu samimiyetle ifade etmek isterim. Olay şudur: Arkadaşlar ‘işletme körlüğü’ diye bir şey vardır.” ifadelerini kullanmış ve bir okulda 5 yıldan fazla görev yapan okul müdürlerinin rotasyona uğramalarını savunmuştunuz.

1 – “İşletme körlüğü” ifadesinde kastınız nedir?

2 – Okul Müdürlerinin 5 yıldan fazla bir okulda görev yapmalarının sakıncaları nedir?

3 – Bakanlığınız merkez teşkilatı bürokratları 5 yıldan fazla aynı birimde ve görevde çalışmaları durumunda “işletme körlüğü” yaşamakta mıdır?

4 – Bu bağlamda 5. yılına yaklaşan görev süreniz göz önüne alındığında sizin de ”işletme körlüğü” yaşamanız söz konusu mudur?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Aşağıdaki soruların Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim. 06.11.2007

                                                                                                         Av. Rıdvan Yalçın

                                                                                                                    Ordu

Soru:

Öğrencilerimizin şehit cenazelerine katılmalarını engellemek için getirdiğiniz yasağı mensubu bulunduğunuz partinizin kongrelerinde de kullanmayı düşünmekte misiniz? Açıklamanızı arz ederim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.                       06.11.2007

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

Ardahan ili Hanak ilçesi Yamçılı köyünde bulunan 5 yıllık ilköğretim Okulumuzun 3 yıldır çatısının akması nedeniyle, çatı çökme noktasına gelmiştir. Okulun çatısının durumu köy muhtarı tarafından Valiliğe bildirilmesine rağmen halen yapılmamıştır. Ayrıca lojmanın oturulamayacak durumda olması nedeniyle öğretmenlerimiz çok büyük sıkıntı yaşamaktadırlar.

1- Ardahan ilimizde kış mevsiminin başlaması nedeniyle öğrencilerimizin güvenliği ve sağlığı açısından çatının bir an önce yapılması için girişimde bulunacak mısınız?

2- Öğretmenlerimizin barınma ihtiyacının giderilmesi için okul lojmanının tamir edilip yenilenmesi yönünde herhangi bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Aşağıda yer alan sorularıma Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik’in sözlü olarak yanıt vermesini saygılarımla arz ederim. 07.11.2007

                                                                                                               Necla Arat

                                                                                                                 İstanbul

1- New York Alfred Üniversitesi İstanbul Yerleşkesi’nin açıldığını basından öğrenmiş bulunuyoruz. Bu yerleşkede Anayasa Mahkemesi’nin Danıştay ve AİHM’nin “Türban” kararlarına rağmen türbanlı, peçeli, çarşaflı öğrencilerin öğrenim gördükleri, kadın öğretim üyelerinin de başları kapalı olarak ders verdikleri basında yer almıştır. Bakanlığınız ile bu Üniversite arasında yapılmış bir protokol var mıdır?

2- Alfred Üniversitesi İstanbul Yerleşkesi Rektör Yardımcısı açış konuşmasında “Farklı etnik kökenlere sahip öğrencilerin aynı sınıf içinde eğitim alabilmelerini görmekten mutluluk duyduğunu” dile getirmiştir. Ülkemizde etnik köken ve dinsel inanca dayalı eğitim kurumları oluşturma girişimi mi başlatılmaktadır?

3- Öğretim birliği (Tevhid-i Tedrisat) yasamıza ve laiklik ilkesine aykırı bu durum karşısında bakanlığınızca alınmış önlemler var mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Aşağıda yer alan sorulara Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik’in sözlü olarak yanıt vermesini saygılarımla arz ederim. 07.11.2007

                                                                                                               Necla Arat

                                                                                                                 İstanbul

1- Ekim ayı içinde kutlanan “Camiler Haftası” için Bakanlığınız herhangi bir ders müfredatında bulunmamasına rağmen, ilköğretim okulları ile lise ve dengi okullarda derslerde bu hafta ile ilgili anlatımlar yapılması; seminerler, münazaralar düzenlenmesi; ödevler verilmesi; imkânlar dahilinde camilere gezi programları düzenlemesine ilişkin bir genelge yayınlamış mıdır?

2- Bu genelge, Bakanlığınızın yürürlükte bulunan “Herhangi bir eğitim Kurumu ya da eğitim elemanı, her ne amaçla olursa olsun, bakanlığımızca yayınlanmış ve onaylanmış ders müfredatı dışında bir uygulamada bulunamaz” şeklindeki Yönetmeliğine aykırı değil midir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Aşağıda yer alan soruma Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik’in sözlü olarak yanıt vermesini saygılarımla arz ederim. 07.11.2007

                                                                                                               Necla Arat

                                                                                                                 İstanbul

1- Ankara Gazi Üniversitesi “1. Ulusal Sınıf Öğretmenliği Kongresi’nde bir Eğitim Fakültesi Dekanı, “İlk öğretimin beş yılında tek öğretmenin 1. sınıftan 5. sınıfa kadar öğrencilerle birlikte olmasının cinsiyet sorunu nedeniyle uygun olmadığını; ülkemizde uygulanan karma eğitim modelinde kadın öğretmenlerin erkeklere iyi örnek olamayacaklarını” dile getirmiştir.

Anayasamızın eşitlik ilkesi ile Türkiye Cumhuriyeti’nin imzalamış bulunduğu “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi”ne (CEDAW’a) aykırı ve kadınları aşağılayan bu cinsiyetçi-ayrımcı tutum konusunda bakanlığınız herhangi bir tepki göstermiş ya da bir girişimde bulunmuş mudur?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.          08/11/2007

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

Ardahan ili Göle ilçemizde köy okullarında yaşanan gerek öğretmen, gerekse okul binalarımıza ilişkin istinat duvarı ve tuvaletlerin olmaması, çatılarının akması, pencerelerinin sağlıksız olması gibi sorunlar hızla büyümektedir. Okullarımızın öğretmen açığı genellikle vekil öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen öğretmenlerimiz, lojmanların hiç olmaması ya da olanların bakımsızlığı gibi çok önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar.

1- Ardahan’da kış mevsiminin başlaması da göz önünde bulundurularak Göle ilçesi Uğurtaşı, Yanatlı, Yavuzlar ve Yeleçli köy okullarımızın bakım ve onarımının bir an önce yapılması konusunda ne gibi bir çalışmanız var?

2- Öğretmenlerimizin barınma ihtiyacını karşılayacak lojmanın tadilat ve tamiratının yapılması için bir girişimde bulunacak mısınız?

3- Okullarımızda yaşanan öğretmen açığımızın giderilmesi için gerekli atamalar yönünde bir çalışmanız var mı?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.                       08.11.2007

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

Ardahan ili Göle ilçemizdeki köy okullarında yaşanan gerek öğretmen, gerekse okul binalarımıza ilişkin istinat duvarı ve tuvaletlerin olmaması, çatılarının akması, pencerelerinin sağlıksız olması gibi sorunlar hızla büyümektedir. Okullarımızın öğretmen açığı genellikle vekil öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen öğretmenlerimiz, lojmanların hiç olmaması ya da olanların bakımsızlığı gibi çok önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar.

1- Ardahan’da kış mevsiminin başlaması da göz önünde bulundurularak Göle ilçesi Çobanköy, Çullu, Budaklı ve Bellitepe köy okullarımızın bakım ve onarımının bir an önce yapılması konusunda ne gibi bir çalışmanız var?

2- Öğretmenlerimizin barınma ihtiyacını karşılayacak lojmanın tadilat ve tamiratının yapılması için bir girişimde bulunacak mısınız?

3- Okullarımızda yaşanan öğretmen açığımızın giderilmesi için gerekli atamalar yönünde bir çalışmanız var mı?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.                       08.11.2007

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

Ardahan ili Göle ilçemizdeki köy okullarında yaşanan gerek öğretmen, gerekse okul binalarımıza ilişkin istinat duvarı ve tuvaletlerin olmaması, çatılarının akması, pencerelerinin sağlıksız olması gibi sorunlar hızla büyümektedir. Okullarımızın öğretmen açığı genellikle vekil öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen öğretmenlerimiz, lojmanların hiç olmaması ya da olanların bakımsızlığı gibi çok önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar.

1- Ardahan’da kış mevsiminin başlaması da göz önünde bulundurularak Göle ilçesi Damlasu, Dölekçayır, Samandöken ve Sürügüden köy okullarımızın bakım ve onarımının bir an önce yapılması konusunda ne gibi bir çalışmanız var?

2- Öğretmenlerimizin barınma ihtiyacını karşılayacak lojmanın tadilat ve tamiratının yapılması için bir girişimde bulunacak mısınız?

3- Okullarımızda yaşanan öğretmen açığımızın giderilmesi için gerekli atamalar yönünde bir çalışmanız var mı?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.                       08.11.2007

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

Ardahan ili Göle ilçemizdeki köy okullarında yaşanan gerek öğretmen, gerekse okul binalarımıza ilişkin istinat duvarı ve tuvaletlerin olmaması, çatıların akması, pencerelerinin sağlıksız olması gibi sorunlar hızla büyümektedir. Okullarımızın öğretmen açığı genellikle vekil öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen öğretmenlerimiz, lojmanların hiç olmaması ya da olanların bakımsızlığı gibi çok önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar.

1- Ardahan’da kış mevsiminin başlaması da göz önünde bulundurularak Göle ilçesi…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkanım, ilgili Bakan yok! Niye okuyoruz bunları?

BAŞKAN – Onları cevaplandıracağını zaten baştan söyledik.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – İlgili Bakan yok Sayın Başkanım! Niye okuyoruz bunu?

SAFFET KAYA (Ardahan) – Geliyor, geliyor… Başkanım, geliyor… Tuvalette…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – O zaman, on dakika ara verelim Başkan. Öyle, gayriciddi

SAFFET KAYA (Ardahan) – Yüce Parlamentoyu…

BAŞKAN – Lütfen, devam eder misiniz.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Soru sahibi yok!

SAFFET KAYA (Ardahan ) – Sorunun sahibi de yok burada!

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Soru sahibi yoksa, düşer.

BAŞKAN – Devam eder misiniz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – İç Tüzük öyle yazmış, yoksa düşer o.

BAŞKAN – Sayın Anadol, lütfen.

Devam edin.

Hoştülbent, Karlıyazı, Gedik, Dedekılıç ve Dedeşen köy okullarımızın bakım ve onarımının bir an önce yapılması konusunda ne gibi bir çalışmanız var?

2- Öğretmenlerimizin barınma ihtiyacını karşılayacak lojmanın tadilat ve tamiratının yapılması için bir girişimde bulunacak mısınız?

3- Okullarımızda yaşanan öğretmen açığımızın giderilmesi için gerekli atamalar yönünde bir çalışmanız var mı?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.                       08.11.2007

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

Ardahan ili Göle ilçemizdeki köy okullarında yaşanan gerek öğretmen, gerekse okul binalarımıza ilişkin istinat duvarı ve tuvaletlerin olmaması, çatılarının akması, pencerelerinin sağlıksız olması gibi sorunlar hızla büyümektedir. Okullarımızın öğretmen açığı genellikle vekil öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen öğretmenlerimiz, lojmanların hiç olmaması ya da olanların bakımsızlığı gibi çok önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar.

1- Ardahan’da kış mevsiminin başlaması da göz önünde bulundurularak Göle ilçesi Çayırbaşı ve Köprülü köy okullarımızın bakım ve onarımının bir an önce yapılması konusunda ne gibi bir çalışmanız var?

2- Öğretmenlerimizin barınma ihtiyacını karşılayacak lojmanın tadilat ve tamiratının yapılması için bir girişimde bulunacak mısınız?

3- Okullarımızda yaşanan öğretmen açığımızın giderilmesi için gerekli atamalar yönünde bir çalışmanız var mı?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.                       08.11.2007

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

Ardahan ili Göle ilçemizdeki köy Okullarında yaşanan gerek öğretmen, gerekse okul binalarımıza ilişkin istinat duvarı ve tuvaletlerin olmaması, çatılarının akması, pencerelerinin sağlıksız olması gibi sorunlar hızla büyümektedir. Okullarımızın öğretmen açığı genellikle vekil öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen öğretmenlerimiz, lojmanların hiç olmaması ya da olanların bakımsızlığı gibi çok önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar.

1- Ardahan’da kış mevsiminin başlaması da göz önünde bulundurularak Göle ilçesi Dengeli, Dereyolu, Çakıldere ve Çardaklı köy okullarımızın bakım ve onarımının bir an önce yapılması konusunda ne gibi bir çalışmanız var?

2- Öğretmenlerimizin barınma ihtiyacını karşılayacak lojmanın tadilat ve tamiratının yapılması için bir girişimde bulunacak mısınız?

3- Okullarımızda yaşanan öğretmen açığımızın giderilmesi için gerekli atamalar yönünde bir çalışmanız var mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.                       08.11.2007

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

Ardahan ili Göle ilçemizdeki köy okullarında yaşanan gerek öğretmen, gerekse okul binalarımıza ilişkin istinat duvarı ve tuvaletlerin olmaması, çatılarının akması, pencerelerinin sağlıksız olması gibi sorunlar hızla büyümektedir. Okullarımızın öğretmen açığı genellikle vekil öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen öğretmenlerimiz, lojmanların hiç olmaması ya da olanların bakımsızlığı gibi çok önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar.

1- Ardahan’da kış mevsiminin başlaması da göz önünde bulundurularak Göle ilçesi Mollahasan, Gülistan, Kalecik ve Kayaaltı köy okullarımızın bakım ve onarımının bir an önce yapılması konusunda ne gibi bir çalışmanız var?

2- Okullarımızda yaşanan öğretmen açığımızın giderilmesi için gerekli atamalar yönünde bir çalışmanız var mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.                       08.11.2007

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

Ardahan ili Göle ilçemizdeki köy okullarında yaşanan gerek öğretmen, gerekse okul binalarımıza ilişkin istinat duvarı ve tuvaletlerin olmaması, çatılarının akması, pencerelerinin sağlıksız olması gibi sorunlar hızla büyümektedir. Okullarımızın öğretmen açığı genellikle vekil öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen öğretmenlerimiz, lojmanların hiç olmaması ya da olanların bakımsızlığı gibi çok önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar.

1- Ardahan’da kış mevsiminin başlaması da göz önünde bulundurularak Göle İlçesi Durançam, Durucasu, Eskidemirkapı, Çalıdere ve Filizli köy okullarımızın bakım ve onarımının bir an önce yapılması konusunda ne gibi bir çalışmanız var?

2- Okullarımızda yaşanan öğretmen açığımızın giderilmesi için gerekli atamalar yönünde bir çalışmanız var mı?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.          08.11.2007

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

Ardahan ili Göle ilçemizdeki köy okullarında yaşanan gerek öğretmen, gerekse okul binalarımıza ilişkin istinat duvarı ve tuvaletlerin olmaması, çatıların akması, pencerelerin sağlıksız olması gibi sorunlar hızla büyümektedir. Okullarımızın öğretmen açığı genellikle vekil öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen öğretmenlerimiz, lojmanların hiç olmaması ya da olanların bakımsızlığı gibi çok önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar.

1- Ardahan’da kış mevsiminin başlaması da göz önünde bulundurularak Göle ilçesi Toptaş, Kuytuca, Meşedibi, Okçu ve Günorta köy okullarımızın bakım ve onarımının bir an önce yapılması konusunda ne gibi bir çalışmanız var?

2- Öğretmenlerimizin barınma ihtiyacını karşılayacak lojmanın tadilat ve tamiratının yapılması için bir girişimde bulunacak mısınız?

3- Okullarımızda yaşanan öğretmen açığımızın giderilmesi için gerekli atamalar yönünde bir çalışmanız var mı?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.                       08.11.2007

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

Ardahan ili Göle ilçesi Küçükaltunbulak köyünde bulunan 8 yıllık İlköğretim okulumuzun yaklaşık 200 öğrencisi ve 9 öğretmeni bulunmaktadır. Lojmanların yetersiz olması nedeniyle de öğretmenlerimiz büyük sıkıntı yaşamaktadır.

1- Küçükaltunbulak Köy Okulunda hizmet veren öğretmenlerimizin barınma ihtiyacını karşılamak amacıyla toplam 2 adet olan ve öğretmenlerimiz için yetersiz olan lojman sayısının artırılması konusunda herhangi bir çalışmanız var mı?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.                       08.11.2007

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

Ardahan ili Göle ilçemizdeki köy okullarında yaşanan gerek öğretmen, gerekse okul binalarımıza ilişkin istinat duvarı ve tuvaletlerin olmaması, çatılarının akması, pencerelerinin sağlıksız olması gibi sorunlar hızla büyümektedir. Okullarımızdaki öğretmen açığı genellikle vekil öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen öğretmenlerimiz, lojmanların hiç olmaması ya da olanların bakımsızlığı gibi çok önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar.

1- Ardahan’da kış mevsiminin başlaması da göz önünde bulundurularak Göle İlçesi Balçeşme ve Ağılyolu köy okullarımızın bakım ve onarımının bir an önce yapılması konusunda ne gibi bir çalışmanız var?

2- İklim şartlarının ağırlığı nedeniyle okullarımızın çok acil ihtiyacı olan kalorifer yapılması, öğretmenlerimizin barınma ihtiyacını karşılayacak lojman yapılması ve kadrolu hizmetli gönderilmesi için bir girişimde bulunacak mısınız?

3- Okullarımızda yaşanan öğretmen açığının giderilmesi için gerekli atamalar yönünde bir çalışmanız var mı?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.                       08.11.2007

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

Ardahan ili Göle ilçemizdeki köy okullarında yaşanan gerek öğretmen, gerekse okul binalarımıza ilişkin istinat duvarı ve tuvaletlerin olmaması, çatılarının akması, pencerelerinin sağlıksız olması gibi sorunlar hızla büyümektedir. Okullarımızın öğretmen açığı genellikle vekil öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen öğretmenlerimiz, lojmanların hiç olmaması ya da olanların bakımsızlığı gibi çok önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar.

1- Ardahan'da kış mevsiminin başlaması da göz önünde bulundurularak Göle İlçesi Tahtakıran, Tellioğlu, Yağmuroğlu ve Yenidemirkapı köy okullarımızın bakım ve onarımının bir an önce yapılması konusunda ne gibi bir çalışmanız vardır?

2 - Okullarımızda yaşanan öğretmen açığımızın giderilmesi için gerekli atamalar yönünde bir çalışmanız var mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.                       08.11.2007

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

Ardahan ili Göle ilçesi Senemoğlu köyünde bulunan 8 yıllık İlköğretim Okulumuzda yaşanan gerek öğretmen, gerekse okul binamıza ilişkin istinat duvarı ve tuvaletin olmaması, çatının akması, pencerelerin sağlıksız olması gibi sorunlar hızla büyümektedir. Okulumuzun öğretmen açığı genellikle vekil öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen öğretmenlerimiz, lojmanların hiç olmaması ya da olanların bakımsızlığı gibi çok önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar.

1- Ardahan'da kış mevsiminin başlaması da göz önünde bulundurularak Senemoğlu köy okulumuzun kalorifer sisteminin ve okulun bakım ve onarımının bir an önce yapılması konusunda ne gibi bir çalışmanız var?

2- Öğretmenlerimizin barınma ihtiyacını karşılayacak lojmanın kullanılamaz halde olması nedeniyle tamiratının yapılması için bir girişimde bulunacak mısınız?

3 - Okulumuzda yaşanan öğretmen açığımızın giderilmesi için gerekli atamalar yönünde bir çalışmanız var mı?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 08.11.2007

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

Ardahan ili Göle ilçesi Yiğitkonağı köyünde bulunan 5 yıllık İlköğretim Okulumuzda yaşanan gerek öğretmen, gerekse okul binamıza ilişkin istinat duvarının olmaması, yeni yapılan çatının sağlıksız yapılması nedeniyle çökme tehlikesi ile karşı karşıya kalması gibi sorunlar hızla büyümektedir. Okulumuzun öğretmen açığı genellikle vekil öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen öğretmenlerimiz, lojmanların hiç olmaması ya da olanların bakımsızlığı gibi çok önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar.

1- Ardahan'da kış mevsiminin başlaması da göz önünde bulundurularak Yiğitkonağı köy okulumuzun çökmek üzere olan çatısının ve bakım ve onarımının bir an önce yapılması konusunda ne gibi bir çalışmanız var?

2- Öğretmenlerimizin barınma ihtiyacını karşılayacak lojmanın yapılması için bir girişimde bulunacak mısınız?

3 - Okulumuzda yaşanan öğretmen açığımızın giderilmesi için gerekli atamalar yönünde bir çalışmanız var mı?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.                       08.11.2007

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

Ardahan ili Göle ilçesi Esenboğaz köyünde bulunan 5 yıllık İlköğretim Okulumuzda yaşanan gerek öğretmen, gerekse okul binamıza ilişkin istinat duvarı ve tuvaletin olmaması, çatının akması, pencerelerin sağlıksız olması gibi sorunlar hızla büyümektedir. Yaklaşık 80 öğrenci bulunan okulumuzun öğretmen açığı genellikle vekil öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen öğretmenlerimiz, lojmanların hiç olmaması ya da olanların bakımsızlığı gibi çok önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar.

1- Esenboğaz Köy Okulumuzda lojmanın olmaması nedeniyle öğretmenlerimizin yaşadığı mağduriyeti bir an önce giderebilmek için okulumuza lojman yapmayı düşünüyor musunuz?

2- Okulumuzun 2 derslik olması ve öğrenci sayısının fazla olması nedeniyle ek bir derslik yapmak için bir çalışmanız var mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 08.11.2007

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

Ardahan ili Göle ilçesi Çakırüzüm köyünde bulunan 5 yıllık İlköğretim Okulumuzda yaşanan gerek öğretmen, gerekse okul binamıza ilişkin istinat duvarı ve tuvaletin olmaması, çatının akması, pencerelerin sağlıksız olması gibi sorunlar hızla büyümektedir. Okulumuzun öğretmen açığı genellikle vekil öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen öğretmenlerimiz, lojmanların hiç olmaması ya da olanların bakımsızlığı gibi çok önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar.

1– Ardahan’da kış mevsiminin başlaması da göz önünde bulundurularak Çakırüzüm köy okulumuzun bakım ve onarımının bir an önce yapılması konusunda ne gibi bir çalışmanız var?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.                       08.11.2007

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

Ardahan ili Göle ilçesi Büyükaltunbulak köyünde bulunan 5 yıllık İlköğretim Okulumuzda yaşanan gerek öğretmen, gerekse okul binamıza ilişkin istinat duvarı ve tuvaletin olmaması, çatının akması, pencerelerin sağlıksız olması gibi sorunlar hızla büyümektedir. Okulumuzun öğretmen açığı genellikle vekil öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen öğretmenlerimiz, lojmanların hiç olmaması ya da olanların bakımsızlığı gibi çok önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar.

1– Ardahan’da kış mevsiminin başlaması da göz önünde bulundurularak Büyükaltunbulak köy okulumuzun bakım ve onarımının bir an önce yapılması konusunda ne gibi bir çalışmanız var?

2– Öğretmenlerimizin barınma ihtiyacını karşılayacak lojmanın tadilat ve tamiratının yapılması için bir girişimde bulunacak mısınız?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 08.11.2007

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

Ardahan ili Göle ilçesi Karatavuk köyünde bulunan 5 yıllık İlköğretim Okulumuzda yaşanan gerek öğretmen, gerekse okul binamıza ilişkin istinat duvarı ve tuvaletin olmaması, çatının akması, pencerelerin sağlıksız olması gibi sorunlar hızla büyümektedir. Okulumuzun öğretmen açığı genellikle vekil öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen öğretmenlerimiz, lojmanların hiç olmaması ya da olanların bakımsızlığı gibi çok önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar.

1– Karatavuk Köyü İlkokulunun 8 yıllık olması için herhangi bir girişimde bulunmayı düşünüyor musunuz?

2- Okulumuzda yaşanan öğretmen açığımızın giderilmesi için gerekli atamalar yönünde bir çalışmanız var mı?

3- Okulumuza ek derslik yapılması için müracaat edilmiş olup; ek dersliğin bir an önce yapılması için bir çalışmanız var mı?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.                       08.11.2007

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

Ardahan ili Göle ilçesi Kuzupınarı köyünde bulunan 5 yıllık İlköğretim Okulumuzda yaşanan gerek öğretmen, gerekse okul binamıza ilişkin istinat duvarı ve tuvaletin olmaması, çatının akması, pencerelerin sağlıksız olması gibi sorunlar hızla büyümektedir. Okulumuzun öğretmen açığı genellikle vekil öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen öğretmenlerimiz, lojmanların hiç olmaması ya da olanların bakımsızlığı gibi çok önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar.

1- Okulumuzda yaşanan öğretmen açığımızın giderilmesi için gerekli atamalar yönünde bir çalışmanız var mı?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.                       08.11.2007

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

Ardahan ili Göle ilçesi Koyunlu köyünde bulunan 8 yıllık İlköğretim Okulumuzda yaşanan gerek öğretmen, gerekse okul binamıza ilişkin istinat duvarı ve tuvaletin olmaması, çatının akması, pencerelerin sağlıksız olması gibi sorunlar hızla büyümektedir. Yaklaşık 120 öğrencisi bulunan okulumuzun öğretmen açığı genellikle vekil öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen öğretmenlerimiz, lojmanların hiç olmaması ya da olanların bakımsızlığı gibi çok önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar.

1- Koyunlu Köy Okulumuzda görev yapan öğretmenlerimizin barınma ihtiyacını karşılamak amacıyla çok eski olan lojmanlarının tamirat ve tadilatının yapılması konusunda herhangi bir girişimde bulunacak mısınız?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.                       08.11.2007

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

Ardahan ili Göle ilçesi Serinçayır köyünde bulunan 5 yıllık İlköğretim Okulumuzda yaşanan gerek öğretmen, gerekse okul binamıza ilişkin istinat duvarı ve tuvaletin olmaması, çatının akması, pencerelerin sağlıksız olması gibi sorunlar hızla büyümektedir. Okulumuzun öğretmen açığı genellikle vekil öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen öğretmenlerimiz, lojmanların hiç olmaması ya da olanların bakımsızlığı gibi çok önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar.

1- Okulumuzda yaşanan öğretmen açığımızın giderilmesi için gerekli atamalar yönünde bir çalışmanız var mı?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.                       08.11.2007

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

Ardahan ili Göle ilçesi Yeniköy köyünde bulunan 8 yıllık İlköğretim Okul binamızın istinat duvarının olmaması ve kış mevsiminin başlaması nedeniyle okulumuzda kalorifer olmaması nedeniyle problem yaşanmaktadır.

1- Ardahan ilimizde kış mevsiminin başlaması da göz önünde bulundurularak Yeniköy Köy Okulumuzun istinat duvarının, çevre düzenlemesinin ve kaloriferinin bir an önce yapılması konusunda ne gibi bir çalışmanız var?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, daha evvel Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından cevaplandırılacağı bildirilen 61, 65, 81, 101, 116, 118, 121 ve 123’üncü sıradaki soruları süre kalmayacağı için okutmuyorum. Bu sorular cevaplandırılmayacaktır. Bilgilerinize sunulur.

Şimdi, cevap sırası Sayın Bakanda.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; milletvekili arkadaşlarımızın sormuş oldukları sözlü soru önergelerine daha önce bildirildiği üzere, Meclis Başkanlığına yazılı olarak müracaatım üzerine bildirildiği üzere cevap vermeye çalışacağım.

Değerli milletvekilleri, Sayın Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in Antalya’nın Akseki ilçesinde bir çok programlı lise oluşturulması üzerine bir sorusu var. Genel lise ve bazı meslek liselerinin birleştirilerek çok programlı lise hâline getirildiği, bunların ayrı ayrı olmasının faydalı olacağı yönünde bir sorusu var.

Bu ilk defa Akseki ilçemizde uygulanmış olan bir uygulama değildir. Türkiye’de toplam dört yüz yetmiş üç çok programlı lisemiz var. Bu aslında kaynakların israf edilmeden kullanılmasına yönelik doğru bir yaklaşımdır. Bir ilçemizde kız meslek lisesi programlarına devam eden 30 öğrenci, genel liseye devam eden 50 öğrenci, Erkek Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü bünyesindeki bir programa, bakıyorsunuz 25 öğrenci, Ticaret ve Turizm Öğretimi Genel Müdürlüğüne bağlı 50 öğrenci şeklinde bölünmeler oluyor. Bunların hepsini ayrı ayrı bir okulda, ticaret lisesinde, kız meslek lisesinde, endüstri meslek lisesi veya genel lisede toplamak aslında öğretmen açısından, fiziki mekânların kullanılması açısından bir kaynak israfı doğuruyor. Dolayısıyla, bunların birleştirilerek çok programlı lise adı altında toplanması doğru bir yaklaşımdır. Bundan sonra da bunlar bu şekilde devam edecektir. Zaten, ortaöğretimimizi yeniden yapılandırırken aslında lise çeşitliliğinden ziyade program çeşitliliğini esas alan bir yeni yapılanmaya da gideceğiz. Bunu hem Değerli Milletvekilimizle hem de değerli Meclis üyelerimizle paylaşmak istiyorum.

Sayın İsa Gök Bey’in Mersin’de bir ilköğretim okulunda öğrencilere oruç tutmaları yönünde baskı yapıldığına dair bir sorusu var. Ancak Mersin Valiliğinden alınan cevapta söz konusu ilköğretim okuluna ilişkin iddiayla ilgili olarak İl Millî Eğitim Müdürlüğüne de herhangi bir şikâyetin intikal etmediği, gazete haberinde belirtilen hususların okul yönetimi tarafından yalanlandığı, görevlendirilen ilköğretim müfettişlerince başlatılan inceleme sonucunda düzenlenen 31/10/2007 tarihli 41023 sayılı Rapor’dan da söz konusu iddianın sübuta ermediği ve yapılacak herhangi bir işleme gerek olmadığı sonucuna varıldığı anlaşılmaktadır.

Değerli milletvekili arkadaşlarımız gazete haberlerinden yola çıkarak çoğu zaman sözlü soru önergeleri hazırlıyorlar. Biz aslında bu gazete haberlerini tekzip ediyoruz, ama gazetelerin bu tekzipleri yayınlaması ya uzun bir süre alıyor veyahut da yayınlamıyorlar. Dolayısıyla, bir gazetede bir haberi görür görmez, sözlü soru sorayım diye, önce ben sorayım diye bir insan acele ederse genellikle doğru bir soru sormamış olur. Bildiğiniz gibi doğru cevap almanın ilk şartı soruyu doğru ve yerinde sorabilmektir. Arkadaşlarımın bu konularda hassas olmalarını özellikle istirham ediyorum.

Sayın Muharrem İnce’nin, Sayın, bürokratlarımızdan, Sadettin Sabaz’ın odasıyla ilgili bir sorusu vardır. Ticaret ve Turizm Öğretimi Genel Müdürlüğüne atanmış olan bu arkadaşımız eski müdürün mahkeme kararıyla geri dönmesi sonucu eski odada devam ettiği, gitmediği şeklinde bir sorusu vardır. Zaten Danıştay tarafından Sadettin Sabaz haklı bulunmuştur. Ticaret ve Turizm Öğretimi Genel Müdürlüğüne devam etmektedir. Dolayısıyla eski odasında oturmaya devam etmektedir. Sorunun sorulması da cevabı da aslında anlamsız hâle gelmiştir.

Sayın Kütahya Milletvekili Alim Işık tarafından, Dumlupınar Üniversitesi bünyesinde bir tıp fakültesinin ne zaman kurulacağı sorusu sorulmuştur. Dumlupınar Üniversitesi bünyesinde bir tıp fakültesi Bakanlar Kurulu kararıyla… 5/12/2007 26721 sayılı Resmî Gazete’de Bakanlar Kurulu kararı çıkmış, Resmî Gazete’de yayınlanmış ve bu yürürlüğe girmiştir. Böylelikle Dumlupınar Üniversitesine bağlı olarak bir tıp fakültesi şu anda kurulmuş bulunmaktadır ve Yükseköğretim Kurulu ile Bakanlığımız arasında bir yazışma yapılmıştır. Bu tespitler yapıldıktan sonra kadroyla ilgili gerekli işlemler de yapılacaktır.

Sayın Muharrem İnce’nin, benim Plan Bütçe Komisyonunda kullandığım “Uzun süre aynı okulda, aynı pozisyonda görev yapan yöneticiler işletme körlüğü denen bir sıkıntıya düşmektedirler.” ifadesinden yola çıkarak sormuş olduğu bir soru vardır.

Değerli arkadaşlarım, “işletme körlüğü” ifadesi ilk defa benim tarafımdan icat edilmiş olan bir tabir, bir terim değildir, modern yönetim biliminde kullanılan bir ifadedir. Rutin olarak uzun yıllar aynı işi yaparsanız işletme körlüğüne düşersiniz. Buradan hareketle, farklı farklı arkadaşımız sorular sormaktadır. Yalnız, sorunun sahibi olan arkadaşımız özellikle siyasi temsil makamı ile rutin bürokratik işlemlerin yapıldığı makamları birbirine karıştırmıştır. Eğer “uzun yıllar siyasi bir pozisyonda bulunan kişiler oradan gitsinler” şeklinde bir iddiası olursa önce kendi mensup bulunduğu partinin yöneticilerinden birçok kimsenin oradan ayrılması lazım. Bu tutarlı bir soru değildir.

Değerli arkadaşlarım, Ordu Milletvekili Sayın Rıdvan Yalçın tarafından bizim 24/10/2007 tarihinde 2007/78 numarayla yayınladığımız bir genelge söz konusu edilmektedir. Biz -bu genelgede- özellikle öğrencilerimizin eğitim öğretim faaliyetleri devam ederken şehit cenazelerine katılma veya terörü protesto etme adı altında izin alınmadan sokağa dökülmemesi, döktürülmemesi gerektiğiyle ilgili bir genelge yayınlamışız. Bu, kamu nizamını sağlama adına yapılmıştır, eğitim öğretimi aksatmama adına yapılmıştır. Şüphesiz ki terör karşısında hepimizin infiali müşterektir. Şüphesiz ki insanlar hafta sonlarında, akşam, mesaide olmadıkları saatlerde bu tür etkinliklere katılabilirler, izin alındığı zaman başka türlü katılabilirler. Ancak, eğitim öğretim devam ederken ilkokul çocuklarını, öğretmenleri, belli sivil toplum örgütlerinin özellikle yönlendirmesiyle sokağa dökerlerse bunun adı kaostur. Dolayısıyla, bu kaosun önüne geçilmesi gerekiyor. Duygu planı en yoğun olan meselelerimizde bile biz aklımızı bir tarafa bırakmamalıyız ve duygularını aklının önüne çıkaran insanlar tarih boyunca hep kaybetmişlerdir. Dolayısıyla, aklımızı hiçbir zaman bir tarafa itmeyeceğiz, millî duyarlılığımızı da muhafaza edeceğiz.

Sayın Ensar Öğüt’ün yine, Ardahan ili, Hanak ilçesi, Yamçılı köyünde bulunan bir okulla ilgili sorusu vardır. Sayın Öğüt, bu köyün, özellikle bu okulun çatısının kesinlikle çökmek üzere olduğu, okul binasının ve lojmanın harap olduğu, lojman olmadığı için öğretmen gitmediği şeklinde soruları vardır. Şimdi, değerli milletvekilleri, biraz sonra Sayın Öğüt’ün yirmi iki sorusuna da toplu olarak cevap vereceğim.

Ben, daha önce de burada Sayın Öğüt’ün sorularına cevap verirken bir hususu belirtmiştim, demiştim ki: “Sözlü sorular ve yazılı sorular Türkiye Büyük Millet Meclisindeki değerli milletvekillerinin özellikle icra üzerindeki denetim gücünü kullanması açısından son derece önemli ve saygıdeğer müesseselerdir ve uygulamalardır.” Ancak, bunu, kesinlikle istismar etmemek gerekiyor. Basmakalıp bir soru formatı hazırlayarak ve sanki hepsi tornadan çıkmış gibi soru sormanın özellikle milletvekili mesleğiyle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin mehabetiyle uygun düşmediğini ve yakışmadığını ifade etmek istiyorum.

Bakın, Sayın Öğüt sorduğu bütün sorularda, özellikle Göle ilçesindeki köylerle ilgili sorduğu bütün sorularda, Göle ilçemizdeki sanki bütün köy okulları, anlaşmış gibi, buralarda öğretmen yoktur, istinat duvarı yoktur, tuvalet yoktur, lojman ya yoktur veyahut da bakımsızdır, çatılar akmaktadır, pencereler sağlıksızdır ve vekil öğretmen barındırmaktadır. Göle’deki bu sorulara konu olan bütün köylerdeki problemlerin aynı olması söz konusu olabilir mi değerli milletvekili arkadaşlarım?

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Var.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Tarih dersinde bir öğrenci demiş ki: “Ben öğretmene öyle bir soru soracağım ki, öğretmen bana cevap veremez.” Demiş ki: “Hocam, hangi padişahın kızının Kerbelâ’da köpekler tarafından yendiği iddia edildi?” Hoca da demiş ki: “Evladım, padişah değil peygamberdi, Kerbelâ değil Kenan’dı, kızı değil oğluydu, köpek değil kurt idi. Senin sorunun her tarafı yanlış, hangi bir tarafını düzelteyim.” (AK Parti sıralarından alkışlar)

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın, bu Yamçılı köyündeki ilköğretim okulunun çatısının onarıma ihtiyaç duyduğu doğrudur. 2008 yılı programına alınmış.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Demin “yanlış” dediniz Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Burada, zaten öğretmenler barınmamaktadır… 14 öğrencisi olan bir okul bu köy okulu. 14 öğrencisi vardır.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Onlar insan değil mi, o 14 kişi?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Burada, öğretmenimiz vardır, öğretmen bu köyden birisi olduğu için de kendi evinde kalmaktadır, lojmana da ihtiyaç yoktur Sayın Öğüt.

Sayın Necla Arat Hanımefendi’nin, İstanbul Milletvekilimiz Sayın Necla Arat’ın, New York Alfred Üniversitesiyle ilgili bir sorusu vardır.

Değerli arkadaşlarım, New York Alfred Üniversitesi ile Millî Eğitim Bakanlığı arasında herhangi bir sözleşme yapılmamıştır. Bir vakıf üniversitesinin veya bir devlet üniversitesinin nasıl kurulacağı Anayasa’mızda ve yasalarımızda belirtilmiştir. Bu yönüyle, bu konuda yapılmış herhangi bir yasal düzenleme de söz konusu değildir, ama birileri eğer yasalara aykırı bir faaliyette bulunursa -bu kurs olabilir, okul adı altında olabilir, başka isimler altında olabilir- Türkiye bir hukuk devletidir, hukuk çerçevesinde gereği yapılır.

Sayın Necla Arat, İstanbul Milletvekilimiz Sayın Necla Arat, Millî Eğitim Bakanlığının, Camiler Haftası dolayısıyla bir genelge göndererek, bu haftanın kutlanmasını talep edip etmediğini sormaktadır.

Millî Eğitim Bakanlığında, bildiğiniz gibi hangi günlerin ve hangi haftaların kutlanacağıyla ilgili bir çerçeve belirlenmiştir. Bunlar arasında Camiler Haftası yoktur, Millî Eğitim Bakanlığının illere gönderdiği böyle bir genelge de yoktur ve bahse konu isimde, kapsamda bir haftanın kutlanmasıyla ilgili Bakanlığımız tarafından en ufak bir yazışma da yapılmamıştır Sayın Arat. Gazete haberlerine dayanılarak sorulmuş olan bir sorudur. Kaldı ki, o gazetenin haberinin de -altını çizerek söylüyorum- okkalı bir yalan olduğu tarafımızdan beyan edilmiştir.

Yine, Gazi Üniversitesinde, I. Ulusal Sınıf Öğretmenliği Kongresi’nde, bir eğitim fakültesi dekanı bir beyanda bulunmuş ve ilköğretimin beş yılında tek öğretmenin birinci sınıftan beşinci sınıfa kadar öğrencilerle birlikte olmasının cinsiyet sorunu nedeniyle uygun olmadığını ifade etmiş. Ülkemizde uygulanan karma eğitim modelinde, kadın öğretmenlerin erkeklere iyi örnek olamayacaklarını bir dekanın ifade ettiğini söylemektedir Sayın Arat. Bizim Millî Eğitim Bakanlığı olarak buna ne tepki gösterdiğimizi, ne yaptığımızı ifade etmektedir.

Değerli arkadaşlarım, ben, zamanım dar olduğu için, süremde bitirmek zorundayım. Millî Eğitim Bakanlığı, cinsiyet ayrımına yönelik olarak, gerek uluslararası anlaşmalarda altına imza attığımız anlaşmalar gereği gerekse iç hukukumuz gereği cinsiyet ayrımcılığına karşı mücadele etmektedir. Bu konuda gereği neyse yapılmaktadır Millî Eğitim Bakanlığı tarafından.

Şimdi, burada bir öğretim üyesi, kendi görüşünü ortaya koymuştur. Bildiğiniz gibi, bir insanın söylediği fikirler…

NECLA ARAT (İstanbul) – Sayın Bakan…

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Müsaade edin Sayın Arat.

Bir insanın söylediği fikirler rahatsız edici olabilir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10’uncu maddesinde der ki: “Sarsıcı, altüst edici, rahatsız edici bile olabilir, bu, fikir özgürlüğü kapsamındadır.” Üniversitenin de olmazsa olmaz olan şeyi akademik özgürlüktür. Bir üniversite öğretim üyesi bizim hoşumuza gitmeyen, kesinlikle bizim tasvip etmeyeceğimiz, edemeyeceğimiz şeyler de söyleyebilir, eğer buna mani olursanız, sadece bir ideolojinin çerçevesi ve kalıpları içerisinde konuşmasına müsaade ederseniz, orada üniversiteden söz edemezsiniz. Dolayısıyla, bizim bu öğretim üyesine karşı bir şey yapmamız, onunla ilgili bir işlem başlatmamız söz konusu değildir. Eğer yasalara ve Anayasa’ya aykırı bir şey varsa, cumhuriyet savcıları vardır, onlar devreye girer. Millî Eğitim Bakanlığı savcılık yapmamaktadır.

Değerli arkadaşlarım, bundan sonra, Sayın Ensar Öğüt’e ait olan yirmi iki adet soru bulunmaktadır. Ben, bunlara, Sayın Öğüt’ün de müsaadesiyle toplu cevap vereceğim. Çünkü, soruların hepsi aynı mahiyette olduğu için aynı mahiyette bir cevap gerektirir.

Önce, şunun altını çizmek istiyorum değerli milletvekili arkadaşlarım: Biz, Millî Eğitim Bakanlığı olarak gerek 59’uncu Hükûmet döneminde gerekse 60’ıncı Hükûmet döneminde kendimizi Ankara’ya hapsetmedik. Bir müsteşar yardımcımızın başkanlığında yirmi iki genel müdürüm, genel müdürlerimiz veya müstakil daire başkanlarımız kırk sekiz saat önce, ilin problemlerinin karmaşık ve daha büyük olmasına göre veya ilin büyüklüğüne göre, yerine göre yetmiş iki saat önce bir ile gönderilmektedir. Her genel müdürümüz, müstakil birim amirimiz kendi sorumluluk alanıyla ilgili orada net bir fotoğraf çekmektedir, oradaki kendi muhataplarıyla toplantılar yapmaktadır. Bütün ilçeler dolaşılmaktadır. Okullar yerinde ziyaret edilmektedir. Fiziki altyapı, teknolojik altyapı, müfredat uygulamaları, insan kaynakları, rehberlik sistemleri, taşımalı eğitim, aklınıza ne gelirse eğitim adına, yurtlar, öğretmenevleri, hepsi teker teker incelenmektedir. Sonra, ben Bakan olarak ile intikal ediyorum. İlin valisi, milletvekilleri, o ildeki bütün kaymakamlar, belediye başkanları, il genel meclisinin ilgili komisyonu davet edilmektedir ve uzun uzadıya bu çekilen fotoğraf üzerinde bir değerlendirme yapılmaktadır, o ilin eğitim adına bütün meseleleri masaya yatırılmaktadır ve tespit edilen şey şudur: Eksiklik, aksaklık nerededir, fazlalık nerededir; neler yapılması gerekiyor, neler yapılmaması gerekiyor? Mahallî imkân ve potansiyeli harekete geçirerek bunların hangisini mahallinde çözebiliriz? Hangilerini Ankara’ya taşıyarak makul bir sürece yayıp çözmemiz gerekiyor, buna karar veriyoruz ve aynı program Ardahan ili için de, değerli milletvekili arkadaşlarım, gerçekleştirilmiştir.

SAFFET KAYA (Ardahan) – Bu ilk olarak gerçekleştirildi Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Bakın, burada hemen şunu söyleyeyim: 28-30 Kasım 2007 tarihleri arasında bu program bir müsteşar yardımcımızın koordinasyonunda Ardahan ilinde gerçekleştirilmiştir. Sayın Öğüt’ün soruları sadece Göle ilçesiyle sınırlıdır. Fakat, biz Göle’yi de, Çıldır’ı da, Damal’ı da, efendim Hanak’ı da, Posof’u da teker teker gezmişiz, problemlerini masaya yatırmışız ve ortaya çıkan manzara şudur değerli arkadaşlarım, bir örnek olması açısından söylüyorum: 2003 yılına kadar okul öncesi eğitimdeki okullaşma oranı, değerli milletvekilleri, 7,2’dir. Fakat 2008’in başında Ardahan ilimizdeki, okul öncesi eğitimdeki okullaşma oranı yüzde 38,4’tür. Yüzde 7, yüzde 38… Nitekim, bu toplantıda sağ tarafımda Sayın Ardahan Milletvekili Saffet Kaya Bey, sol tarafımda da Sayın Ensar Öğüt oturmuştur. Kendisi de davet edilmiştir. Dört buçuk saat süren toplantı esnasında kendisi bütün yapılanlara müteşekkir olmuştur, tek bir söz söylememiştir ve herhangi bir problemi de burada dile getirmemiştir.

62 köy okulumuz taşımalı eğitimden dolayı Ardahan’da kapalıdır, bu tespit edilmiştir ve 62 okulun da onarılarak, eğer öğrenci yoksa, ilköğretim öğrencisi yoksa bunların ana sınıflarına dönüştürülmesi, ana sınıfına gidecek öğrenci de yoksa yaygın eğitim hizmetlerinde kullanılması, oradaki, köydeki genç kızlarımızın biçki dikiş kursları ihtiyacından tutun da okuma yazma öğrenmek amacıyla açılacak kurslara tahsis edilmesi, bunlara da ihtiyaç yoksa köy odası olarak tahsis edilmesi için karar alınmıştır ve bunun için gerekli olan para da biz Ankara’ya döner dönmez, il özel idaresine gönderilmiştir, 750 milyar Türk lirası gönderilmiştir.

Değerli arkadaşlar, tepeden tırnağa, dediğim gibi, Göle, Çıldır, Hanak, Damal ve Posof ilçeleri ve merkez dâhil olmak üzere, böyle bir tarama çalışması yapılmıştır. Burada bir rapor vardır, Sayın Ensar Öğüt’e de bu gönderilmiştir. Dolayısıyla şimdi her köyün teker teker ismini zikrederek bunun bir “seçmene selam” mahiyetine dönüştürülmüş olmasını doğru bulmuyorum, bir hakkın suistimali olarak değerlendiriyorum, bunu özellikle huzurlarınızda ifade etmek istiyorum.

Şüphesiz ki Ardahan vilayeti, bizim için diğer tüm vilayetler gibi son derece önemlidir, son derece önem verdiğimiz bir vilayettir. Bakın, şubat ayının üçüncü haftasında da aynı ziyareti Kars’a yapacağız. “Efendim, eksi 30 derece var, eksi 25 derece var, biz gitmeyelim.” demiyoruz. Benim vatandaşım orada o şartlarda yaşıyorsa bizim bürokratlarımız, biz bizatihi gideriz, o vatandaşın ayağına gideriz. Onları Ankara’ya getirerek afra tafrayla, genelgeyle, talimatla memleketi idare etme iddiasında da asla bulunmayız değerli arkadaşlar.

Ha, şüphesiz ki “Ardahan’da, bütün Türkiye'de her şey sütlimandır, her şey gül gülistandır, hiçbir problem yoktur.” gibi bir iddiamız bugüne kadar olmadı, bunu söylemem doğruyu da yansıtmaz. Şüphesiz ki her alanda olduğu gibi biz kalkınmakta olan bir ülkeyiz. Biz henüz kalkınmış olan ülkelerin standartlarına ulaşabilmiş bir ülke değiliz. Elbette birçok yapmamız gereken şey daha var, daha atılması gereken birçok adım var. Fiziki altyapıda, teknolojik altyapıda, insan kaynaklarında yapılması gereken birçok şey var, ama meseleyi bu derece trajik, böyle sanki her taraf dökülüyor, her taraf harap hâldedir şeklinde takdim ettiğiniz zaman da gerçeği yansıtmamış olursunuz.

Sayın Öğüt, bütün sorularında şunu söylüyor: Öğretmenler genellikle vekil öğretmen olarak gönderildiğinden… Bakın, ben size Ardahan vilayetinin öğretmen sayısını söyleyeyim değerli arkadaşlar: Bakın, kasım ayı itibarıyla, Kasım 2000 itibarıyla Ardahan ilinde, 954’ü kadrolu, 167’si sözleşmeli olmak üzere, 60’ı da askerlik hizmetini orada yaptığı için Millî Eğitim Bakanlığının emrine tahsis edilen asker öğretmen olmak üzere, 1.181 öğretmen görev yapıyor. Bunlardan 169’u kadrolu, 64 sözleşmeli olmak üzere, toplam 233 öğretmen ise Göle ilçesinde çalışmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, bakın, öte yandan, biz son olarak, bildiğiniz gibi, 1.040 sözleşmeli öğretmen ataması yaptık, 18/12/2007 tarihinde. Bu çerçevede de yine ilave olarak, bu 1.181’e ilave olarak Ardahan vilayetine 139 öğretmen daha gönderilmiştir.

Vekil öğretmen uygulaması çok istisnai bir uygulamadır. Diyelim ki bir köyümüzde öğretmen nokta atamayla gönderildiği hâlde yerine gitmemişse, istifa etmişse, ulaşmamışsa, zaruretten dolayı vekil öğretmen ataması yapılabilir. Kaldı ki vekil öğretmen uygulaması Türkiye’de ilk defa karşılaştığımız, ilk defa duyduğumuz bir şey de değil. Bakın, eskiden çoğunlukla Doğu ve Güneydoğu’da, özellikle geri kalmış olan yörelerimizde, Orta Anadolu’nun bazı geri kalmış ilçelerinde vekil öğretmen uygulaması genel bir uygulamaydı, istisna, kadrolu öğretmen atamasıydı, fakat şu anda çok az sayıda vekil öğretmen uygulaması bulunmaktadır.

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Sayın Başkan, birkaç dakika istirham ediyorum.

BAŞKAN – Vereceğim Sayın Bakan, buyurun.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Değerli milletvekilleri, ilk defa Hükûmetimiz zamanında bir şey daha yapılmıştır, o da atamada öncelikli yöre kavramı il bazından ilçe bazına indirgenmiştir. Kastamonu’nun öyle ilçeleri vardır ki, bakın, Bursa’nın öyle ilçeleri, Balıkesir’in öyle ilçeleri vardır ki, Doğu ve Güneydoğu’yla aynı şartları paylaşıyorlar. Ankara’nın Haymana ilçesi veya Evren ilçesi Doğu ve Güneydoğu’daki ilçelerden çok farklı değil aslında. Buralara atama yapılırken, bu ilçeler atamada öncelikli olarak ilan edilmiş ve Türkiye’de özellikle Devlet İstatistik Enstitüsünün, yani Devlet İstatistik Kurumunun göstergelerine göre, o ilçelerdeki kalkınmışlık endekslerine göre, oralar mahrumiyet bölgesi kabul edilerek öncelikli öğretmen ataması yapılmaktadır ve bu uygulamayla birlikte Türkiye'nin birçok yerinde eskiden hiç olmayan branşlardaki öğretmenler oraya gitmişlerdir ve öğretmen yığılmaları önlenmiştir, “depo öğretmen” kavramı ortadan kaldırılmıştır. Bu, sadece Ardahan’a mahsus olmayıp bütün Türkiye’de gerçekleştirdiğimiz, başardığımız bir olaydır.

Değerli milletvekilleri, bu konuda, dediğim gibi, söylenecek daha çok söz var. Ben bu Ardahan’la ilgili raporu, Sayın Öğüt’e gönderdiğim gibi, aslında talep eden birçok milletvekili arkadaşıma gönderebilirim. Diğer vilayetlerle ilgili raporlar var. Ne kadar ciddi bir çalışma yapıldığını göstermesi açısından da son derece önemlidir ve bundan sonra da değerli milletvekili arkadaşlarımız soru soracakları zaman, bakın, İç Tüzük’ün 97’nci maddesi der ki: Diğer kaynaklardan rahatlıkla cevabı alınabilecek olan sorular sorulmaz. Şimdi, 222 sayılı Kanun ortada. İlköğretim yatırımları valiliklerce, il özel idarelerince belirlenir ve planlaması orada yapılır. Bir valilikten, bir kaymakamlıktan rahatlıkla öğrenebileceğiniz bir ilköğretim okulunun tuvaletiyle ilgili soruyu, eğer çok daha ciddi meselelerle uğraşması gereken Türkiye Büyük Millet Meclisine taşırsanız, bu halk nezdinde de çok ciddiye alınacak bir olay olmaz. Arkadaşlarımın bu konuda dikkatini çekmek istiyorum.

Değerli Başkan, müsamahanız için teşekkür ediyorum. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Işık, söz istemişsiniz açıklama yapmak üzere.

Buyurun Sayın Işık.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Öncelikle 17/10/2007 tarihli soru önergemi takiben yaklaşık bir buçuk aylık bir süre sonunda Dumlupınar Üniversitesi bünyesinde bir tıp fakültesinin kurulmuş olması açısından bu fakültenin kurulmasında başta üniversitemiz rektörü ve çalışanları olmak üzere, Bakanlar Kuruluna da emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Ancak, soru önergesini takiben yaklaşık üç ay sonra cevabının verilmesinde gerek Bakanımızın gerekse Meclisimiz yüce üyelerinin takdirine sunuyorum. Fakat, fakültemizin hakikaten kadro kanununun bir an önce çıkarılarak öğrenci alınması ve orada hasta tedavisine başlanabilmesi son derece önem arz ediyor. Bu konuyu da bu vesileyle Sayın Bakanımızın takdirlerine sunuyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.

Sayın Yalçın, buyurun efendim.

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Sayın Bakanın şehit cenazeleriyle ilgili genelgesine çok üzülmüştüm, şimdi cevabını duyunca daha da üzüldüm. Öğrencilerin şehit cenazesine gitmesini bir kaos diye, akılcılığa aykırı bir eylem diye tanımlamak hakikaten çok da şık düşmedi. Keşke Sayın Bakanımız da kendi yöresinden şehit olmuş bir insanın cenazesine genç yaşlarına rağmen katılma arzusu duyan, milletimizin yasını paylaşan ve teröre karşı ortak tepkide birleşen bu çocuklarımızla gurur duymayı ifade edebilseydi burada.

Sorumun ikinci kısmı cevaplandırılmadı. Bu çocuklarımızın şehit cenazelerine gitmesinden bu kadar rahatsızlık duyan bir irade, bu çocukların okul üniformalarıyla mensup olduğu partinin kongrelerine ve faaliyetlerine katılmasından neden rahatsızlık duymuyor?

Teşekkür ediyorum bu fırsatı verdiğiniz için.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yalçın.

Buyurun Sayın Öğüt.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Sayın Bakanım benim soru önergelerimin basmakalıp olduğunu ve sadece Göle ilçesiyle ilgili verdiğimi söylediler. Öyle değil, ben Ardahan’ın tüm köyleriyle ilgili verdim. Bizim bir halk ozanımız var Sayın Bakanım: Âşık Şenlik. Der ki: “Benim derdimin hicran yükünü ne gergedan çeker ne de fil taşır.” Geldiniz, gördünüz. Eksi 47 derecede, 30 derecede yaşayan, tuvaleti dışarıda olan okulun çocuğu okuldan tuvalete gidip gelememektedir ve bunu Savaş Ay -değerli yapımcı- tespit etti. Millî Eğitim Bakanlığı yapmadı bu tuvaleti, Türk Silahlı Kuvvetleri yaptı. Ve ben bütün köyleri gezdim. Ağustos ayında vermiş olduğum soru önergelerimin bir kısmı tamamlanmış olabilir, ama bir kısım eksik var. Zatıaliniz -teşekkür ederim- geldiniz Ardahan’a ekibinizle beraber. Orada da en son brifingde şunu söylediniz: “Arkadaşlar, her şey güllük gülistanlık…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öğüt.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Bir dakika Başkan… Yani, Sayın Bakan…

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Ama olur mu? Ben zaten bir dakika konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Bakan yirmi üç tane soruya yirmi dakikada cevap verdi. Beş dakikadan çarpın bakalım ne kadar oluyor?

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Efendim müsaade edin, ben otuz saniyede kapatayım, teşekkür edeyim.

BAŞKAN – Ben usulü bozamam efendim.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Sayın Başkan, taraf tutuyorsunuz, ayıptır bu ya!

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Sayın Başkan, bakın, müsaade eder misiniz?

BAŞKAN - Sayın Arat, buyurun efendim.

NECLA ARAT (İstanbul) – Sayın Bakana çok teşekkür ediyorum verdiği yanıtlar için. Ancak, tabii, basından öğrenilen haberlere istinaden verilen soru önergelerinin pek de geçerlilik ve değer taşımadığını ima eder bir konuşma yaptılar. Basından aldığımız haberleri, hiç kuşku yok ki biz milletvekilleri olarak derinlemesine de inceliyoruz. Örneğin, bu Alfred Üniversitesi yerleşkesiyle ilgili haberler orada çok ilginç bir şeylerin döndüğünü gösteriyordu. Nitekim, aradan geçen bu iki ay bir haftalık süre -cevap verilmesi konusunda- içerisinde YÖK’ün bu konuya itiraz etmesi, üniversite levhasının indirilmesi… Üniversite olarak kuruldu, 500’e yakın öğrenci kaydı yaptı ve bir rektör yardımcısı Amerika’dan açılış yapmak için geldi. Şimdi son durumda anlıyoruz ki bu sefer millî eğitim müdürlüğüne İngilizce dil kursu açmak üzere başvuruda bulunulmuş. Siz dediniz ki: “Bize hiçbir başvuru olmadı, hiçbir protokol yapmadık.” Ben, onu öğrenmek istiyorum: Dil kursu olarak devam ediyor mu?

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Arat.

Sayın Bakan, cevap verecek misiniz soruya?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Ordu Milletvekilimiz Sayın Rıdvan Yalçın, benim burada sarf ettiğim bir cümleyi farklı bir noktaya çekti. Bence, sözlerimi çarpıttı.

Ben, öğrencilerin şehit cenazelerine katılmalarını, terörü protesto etmelerini bir kaos olarak değerlendirmedim. Dedim ki: Eğitim öğretim devam ederken hiçbir resmî otoriteden izin almadan, bir sivil toplum örgütünün sadece arzusu ve yönlendirmesi sonucu siz eğer ilkokul çocuklarını sokağa dökerseniz bunun adı kaostur ve özellikle terör karşısında, şehit cenazeleri karşısında millî reaksiyonun ve millî hissiyatın aynı olduğunu, hepimizin bu meseleye aynı şekilde tepki gösterdiğimizi ifade ettim. Siyasi iradenin bu meseleler konusunda zatıalinizin hassasiyeti ne kadarsa, en az sizinki kadardır. Sizden daha fazla hassas olduğumuzu falan iddia etmiyoruz ama en az sizinki kadardır.

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Keşke “katılın” diye genelge gönderseydiniz Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bir başka şey: Haklısınız, sorunuzun ikinci bölümünü cevaplandırmadım, şimdi cevaplandırayım. Bizim parti kongrelerimize veyahut da parti toplantılarımıza gelen öğrencilerle ilgili de aynı şeyi düşünüyor musunuz? Evet, onunla ilgili de genelge gönderdim. Kesinlikle öğrencilerin parti kongrelerine, parti toplantılarına üniformalarıyla gitmelerinin doğru olmadığını, ilk ve ortaöğretimdeki öğrencilerin katılmaması gerektiğini ifade ettim. Artı, bu konuda eğer bir aykırılık varsa da oralarda soruşturmalar açtım arkadaşlar. Bizim, yani AK Partinin düzenlediği etkinliklere zaten yeteri kadar insan geliyor, salonlarımız doluyor taşıyor ve insanlar salonlara sığmıyor. Öğrencileri çağırıp buralara doldurmaya bizim ihtiyacımız yok. Biz bindirilmiş kıtalarla iş yapmıyoruz.

Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, sözlü soru önergelerinin cevaplandırılması bitmiştir.

Birleşime bir saat ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 18.17

 

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.20

BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR

KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49’uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince diğer denetim konuları görüşülmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ

1.- Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı) ve Adalet Komisyonu Raporu (1/335) (S. Sayısı: 56) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Şimdi, on ikinci bölümde yer alan oylanmamış maddelerin oylamasına devam edeceğiz.

Geçen birleşimde 337’nci madde kabul edilmişti. Bölümün kalan maddelerini, varsa o madde üzerindeki önerge işlemini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

338’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

339’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

340’ıncı maddede önerge var, okutup oylarınıza sunacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 340 ıncı maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Oktay Vural

Hakkı Suha Okay

 

 

Kayseri

İzmir

Ankara

 

 

Nükhet Hotar Göksel

Hasip Kaplan

Cüneyt Yüksel

 

 

İzmir

Şırnak

Mardin

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu efendim?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutacağız?

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçe okunsun efendim.

                            

(x) 56 S. Sayılı Basmayazı 3/1/2008 tarihli 45’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

308 sayılı Tohumlukların Tescil Kontrol ve Sertifikasyonu Hakkında Kanun, 31/10/2006 tarihli ve 5553 sayılı Tohumculuk Kanununun 41 inci maddesiyle tamamen yürürlükten kaldırıldığından iş bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Madde metinden çıkarılmıştır, gereği yapılacaktır.

341’inci madde üzerinde bir önerge var, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 341 inci maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Oktay Vural

Hakkı Suha Okay

 

Kayseri

İzmir

Ankara

 

Nükhet Hotar Göksel

Hasip Kaplan

Cüneyt Yüksel

 

İzmir

Şırnak

Mardin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutuyoruz?

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: 308 sayılı Tohumlukların Tescil Kontrol ve Sertifikasyonu Hakkında Kanun, 31/10/2006 tarihli ve 5553 sayılı Tohumculuk Kanununun 41 inci maddesiyle tamamen yürürlükten kaldırıldığından iş bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Böylece, madde metinden çıkarılmıştır.

342’nci madde üzerinde iki önerge var, okutuyorum:

T B M M Başkanlığına

Görüşülmekte olan (56 sıra sayılı) Yasa Tasarısının; 342. maddesinin (3) numaralı bendinin madde metninden çıkarılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                              Kamer Genç

                                                                                                                  Tunceli

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 342 nci maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Oktay Vural

Hakkı Suha Okay

 

Kayseri

İzmir

Ankara

 

Nükhet Hotar Göksel

Cüneyt Yüksel

Hasip Kaplan

 

İzmir

Mardin

Şırnak

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, sadece 342’nci maddenin üçüncü bendinin madde metninden çıkarılması…

BAŞKAN – Öbür önerge…

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Hangi önergeyi oyluyorsunuz efendim? Mustafa Elitaş ve arkadaşlarının önergesi mi?

BAŞKAN – Evet.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Ona katılıyoruz efendim.

Diğeri de çıkarılması şeklinde, ama bir bent eksik. Onun için beyanımı farklı ifade edecektim. Daha ona geçmedik, değil mi?

BAŞKAN – Evet.

Gerekçe…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben şunu anlamadım Sayın Başkan. Neyi oyluyorsunuz? “Bent var” dedi Sayın Hükûmet. Hangi bentleri çıkarıyorsunuz?

BAŞKAN – En aykırı önergeden başladık Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – En aykırı önerge de, Hükûmet maddeyi şaşırıyor.

BAŞKAN – Madde aynı madde, 342.

KAMER GENÇ (Tunceli) – 342’nci madde.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu, 8/2/2007 tarihli ve 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun 14 üncü maddesiyle tamamen yürürlükten kaldırıldığından, iş bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, madde metinden çıkarılmıştır, ikinci önergeyi işleme koyamıyoruz.

343’üncü madde üzerinde bir önerge var, önergeyi okutuyoruz:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı Kanun Tasarısının 343 üncü maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Oktay Vural

Hakkı Suha Okay

 

Kayseri

İzmir

Ankara

 

Nükhet Hotar Göksel

Cüneyt Yüksel

Hasip Kaplan

 

İzmir

Mardin

Şırnak

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu efendim?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Karar yeter sayısı.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyoruz:

625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu, 8/2/2007 tarihli ve 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun 14 üncü maddesiyle tamamen yürürlükten kaldırıldığından, iş bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde, metinden çıkarılmıştır.

344’üncü madde üzerinde bir önerge var, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 344 üncü maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Oktay Vural

Hakkı Suha Okay

 

Kayseri

İzmir

Ankara

 

Nükhet Hotar Göksel

Cüneyt Yüksel

Hasip Kaplan

 

İzmir

Mardin

Şırnak

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu, 8/2/2007 tarihli ve 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun 14 üncü maddesiyle tamamen yürürlükten kaldırıldığından, iş bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağız.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Karar yeter sayısı yoktur.

Beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 19.28

 

 

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.38

BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR

KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49’uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

56 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

344’üncü madde üzerinde verilen, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir, karar yetersayısı vardır ve madde metinden çıkartılmıştır.

345’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

346’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

347’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

348’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

349’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

350’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

351’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

352’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

353’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

354’üncü madde üzerinde iki adet önerge var. Geliş sırasına göre okutup, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 354 üncü maddesinde yer alan 1136 sayılı yasanın 5a bendinde “millî savunmaya karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk” ibaresinin tasarı metninden çıkarılmasını saygılarımızla arz ve teklif ederiz.

 

Hakkı Suha Okay

Ali İhsan Köktürk

Ali Koçal

 

Ankara

Zonguldak

Zonguldak

 

Şevket Köse

 

Fehmi Murat Sönmez

 

Adıyaman

 

Eskişehir

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı kanun tasarısının 354 üncü maddesinde yer alan “53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile;” ile “millî savunmaya karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk” ibarelerinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Hasip Kaplan

Osman Özçelik

Nuri Yaman

 

Şırnak

Siirt

Muş

 

Özdal Üçer

Şerafettin Halis

Hamit Geylani

 

Van

Tunceli

Hakkâri

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Sayın Başkanım, müsaade ederseniz kısa bir açıklama yapmak istiyorum bu konuda: 27, 31 ve 345’inci maddelerde ve ileride birkaç maddede daha, değişik meslek gruplarının mesleğe kabulleriyle ilgili yapılan bu düzenlemelerde tamamen bir benzerlik vardır. Ancak, iki önergede de görüldüğü şekilde, bunların bir kısmının madde metninden çıkarılması ve değiştirilmesi gerekmektedir. Bu konuda gruplar arasında da anlaşma vardır. Ancak, bunu kanunun tümü oylanmadan önce bir tekriri müzakereyle düzeltmeyi düşünüyoruz. O bakımdan, hepsinin, benzer bir düzenleme yapılması bakımından sona bırakmanın daha uygun olduğu düşüncesiyle şimdilik önergeye katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılamıyoruz efendim.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, önergeyi geri çekiyoruz.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Biz de geri çekiyoruz efendim.

BAŞKAN – Önergeler geri çekildi.

354’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

355’inci madde üzerinde iki önerge var, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (56 sıra sayılı) Yasa Tasarısının; 355. maddesinde geçen (iki yıl süre) (beş yıl süre) olarak değiştirilmesini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                              Kamer Genç

                                                                                                                  Tunceli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı Kanun Tasarısının 355 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nihat Ergün

Bekir Bozdağ

Mustafa Cumur

 

Kocaeli

Yozgat

Trabzon

 

Oktay Vural

Hakkı Suha Okay

İsa Gök

 

İzmir

Ankara

Mersin

 

 

Hasip Kaplan

 

 

 

Şırnak

 

Madde 355- 1136 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen birinci fıkrası aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.

“Emeklilik ve istifa gibi sebeplerle görevlerinden ayrılan adli, idari ve askeri yargı hakim ve savcıların son beş yıl içinde hizmet gördükleri mahkeme veya dairelerin yargı çevresinde görevden ayrılma tarihinden itibaren iki yıl süre ile avukatlık yapmaları yasaktır. Yüksek yargı ve bölge mahkemeleri hakim ve savcıları ile raportörlerinin son beş yıl içinde münhasıran hizmet gördükleri mahkeme veya dairelerde, buralardan ayrılma tarihinden itibaren iki yıl süre ile avukatlık yapmaları yasaktır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Düzenleme ile, 1136 sayılı Avukatlık Kanununda, 2001 yılında 4667 sayılı yasa ile yapılan değişiklikten sonra 14/1 inci maddesi hakkında Anayasa Mahkemesinin 15/10/2002 günlü, 2001/309 Esas 2002/91 karar sayılı ilamı ile iptal edilen fıkranın Anayasa Mahkemesi kararına uygun hale getirilmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Böylece, madde metinden çıkarılmıştır.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Hayır, hayır…

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutmuyorum, madde metinden…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, madde metinden çıkarılmadı Sayın Başkan.

BAŞKAN – Pardon, anlayamadım Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Önerge aslında yanlış. Burada, 1136 sayılı Kanun’un 14’üncü maddesinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen birinci fıkrası getiriliyor. Orada, birinci fıkra dışında diğer maddeler de getirildi. Komisyon sırasında çoğunluk olmadığı için, bu maddeyi o şekilde düzeltemeyiz efendim, çünkü burada getirilen maddeyle orada düzenlenen madde birbirine aykırı. Ben, önergemle beş yıl diyorum. Benim önergem en aykırı önerge, lütfen, benim önergemi işleme koyun.

BAŞKAN – Sayın Genç, şimdi, demin oylanan önergeyi kabul ettik, onun için sizin önergenizi tekrar işleme koyma imkânımız yok yani, maddenin tamamı değişti.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Doğru.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

356’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

357’nci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 357 nci maddesi ile değiştirilen 1136 sayılı Kanunun 35 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “asgarî ücretin bir aylık brüt tutarı” ibaresinin “asgarî ücretin iki aylık brüt tutarı” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Oktay Vural

Hakkı Suha Okay

 

Kayseri

İzmir

Ankara

 

Nükhet Hotar Göksel

Hasip Kaplan

Cüneyt Yüksel

 

İzmir

Şırnak

Mardin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (56 sıra sayılı) Yasa Tasarının 357. maddesinin ikinci cümlesinden itibaren başlayan (ancak) ibaresinden sonrasındaki kısmın madde metninden çıkarılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                              Kamer Genç

                                                                                                                  Tunceli

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım, konuşma mı yapılacak?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında o kadar büyük hatalar yapıyoruz ki, İç Tüzük’ü bir tarafa bırakıyoruz. Getirilen kanunun içeriğiyle, başlığıyla ilgisi olmayan maddeler…

Şimdi, efendim, burada, tabii, Avukatlık Kanunu’yla ilgili bir değişiklik getirilmiş. Biraz önce bizim 355’inci maddede verdiğimiz önergede diyoruz ki “Danıştaydan, Yargıtaydan, herhangi bir mahkeme çevresinden, görevinden ayrılanlar beş yıl geçmedikçe burada avukatlık yapmasınlar.” Ama grupların anlaşarak verdiği önerge aslında İç Tüzük’e aykırı. Bu İç Tüzük’e göre o önergenin oylanabilmesi için komisyon sırasında komisyonun çoğunluğu olması lazım ve buna katılması lazım. Bunu yapmadınız, ama zaten maşallah bizim Türkiye Büyük Millet Meclisinde ne İç Tüzük geçerli ne Anayasa geçerli. Vallahi böyle çelik çomak oynar gibi şeyleri oynuyoruz.

Şimdi, değerli milletvekilleri, benim önergem… Diyoruz ki: “Dava açmaya yeteneği olan herkes kendi davasına ait evrakları düzenleyebilir, davasını bizzat açabilir ve işini takip edebilir.” Tabii, avukatlık bir inhisar hâline getirilmiş. Yani, aslında mesela dava açma yeteneğine sahip olan kişi kendisine, karısına, çocuklarına ait davayı açsın, takip etsin ama maalesef bunu şey edemedik. Yani, daha doğrusu, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu benim eski milletvekilliğim dönemimde buraya geldiği zaman, bu Avukatlık Kanunu’yla komisyonda tam sekiz hafta tek başıma mücadele ettim ve bu Avukatlık Kanunu’nu çok düzelttirdim. Nasıldı? O zaman, işte efendim, notere giderseniz avukat tutacaksınız, tapuya gidecekseniz avukat tutacaksanız. Tabii o zaman bu salonda olan arkadaşlarımızın bir kısmı da bilir, ben o zaman Doğru Yoldaydım.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Şimdi yanlış yolda mısın!

KAMER GENÇ (Devamla) – Gitmişler, o zaman, Genel Başkan Tansu Çiller’e “Efendim, bunu bu komisyondan geri al.” demişler. Tabii, sağ olsun, Tansu Hanım da “Vallahi ben onunla çatışmam.” demiş, almamış beni. Neyse, o oradaki şey.

Değerli milletvekilleri, bakın, bu Parlamentoda çok ciddi bir emeğim var, çalışmalarım var. Biraz önce, AKP’li Grup Başkan Vekili dedi ki: “Doğruyu doğru söylemek lazım. Kaba ve yaralayıcı olmamak zorundasınız. Kirli bilgi veriyorsunuz, virüslü bilgi veriyorsunuz.” Bakın, bir grup başkan vekiline bu laflar yakışmaz. Bir grup başkanının, bir grup başkanının ağırlığı içinde konuşması lazım. Benim burada verdiğim bilgilerin kirli mi olduğunu, doğru mu olduğunu zaten kamuoyu biliyor. Ben, burada kaba ve yaralayıcı laf mı söylüyorum…

Değerli milletvekilleri, bu Meclisin kürsüsüne ilk geldiğimiz zaman yemin ettik, laik Türkiye Cumhuriyeti devletini, ülkenin birlik ve bütünlüğünü koruyacağımıza namusumuz, şerefimiz üzerine yemin ettik. Ha, şimdi, birileri çıkıyor, diyor ki: “Ben bu laikliği kaldıracağım kardeşim!” Ya laik olacaksınız ya… (AK Parti sıralarından gürültüler)

AHMET YENİ (Samsun) – Kim diyor?

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Kim diyor?

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, sizin Genel Başkanınız söylüyor.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Yalan söylüyorsun, yalan…

KAMER GENÇ (Devamla) – Diyor işte…

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Size yakışıyor mu!

KAMER GENÇ (Devamla) - “Ya laik olacaksınız ya Müslüman olacaksınız. Laiklik ve Müslümanlık bir arada gitmez.” diyor.

AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Delillerle konuş, delillerle…

KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, İspanya’da söylediği lafın da anlamı o.

ABDURRAHMAN DODURGALI (Sinop) – Yakışıyor mu bu şimdi sana!

KAMER GENÇ (Devamla) - “Mahkeme kararlarını tanımayacaksınız.” diyor. Efendim “Dinî kisve varsa, dinî kisveyi de olsa, ben getireceğim bu kanunları.” diyor. Anayasa’nın 24’üncü maddesi var; 24’üncü maddede, din ve dince kutsal sayılan şeyler siyasete alet edilemez… Siz, şimdi, siyasete din karıştırıyorsunuz. Siyasette bunları ayırsanız… Yani, şimdi, sizden rica ediyorum. Siz, özel hayatınızda istediğiniz giyim ve kuşamda olabilirsiniz, ama, devletin…

BAŞKAN – Sayın Genç, illa ikaz mı etmem lazım sizi?

KAMER GENÇ (Devamla) – Tamam, önergeme geliyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Yani, ne kadar alışkanlık hâline getirdiniz bunu! Lütfen…

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, önergeme geliyorum. Laf attılar da onun için... Önergeye geliyorum…

BAŞKAN – Lütfen yani…

KAMER GENÇ (Devamla) – Diyorum ki, devletin belli bir kademesinde iseniz, seksen yıllık, seksen beş yıllık devletin geleneklerine uymak zorundasınız. Türkiye Cumhuriyeti devletinin kadın kıyafeti ne Abdullah Gül’ün hanımının giydiği kıyafettir ne de Tayyip Erdoğan’ın hanımının giydiği kadın kıyafetidir.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Sana ne!

AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Sana ne elin hanımının kıyafetinden! Utanmıyor musun!

ABDURRAHMAN DODURGALI (Sinop) – Hanımlara dil uzatma!

BAŞKAN – Lütfen, laf atmayınız. Lütfen…

KAMER GENÇ (Devamla) – Dolayısıyla, bunlar Türkiye Cumhuriyeti devletine yakışmıyor. Benim de kanıma dokunuyor.

AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Ayıp bir şey ya!

KAMER GENÇ (Devamla) - Onu da size söyleyeyim.

AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Tam senin üslubun! Yakışıyor mu bu sana!

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – İç Tüzük’e niye uymuyorsun?

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, benim önergem…

MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) – İhtisasın olmayan alanlardan konuşma!

KAMER GENÇ (Devamla) - Bakın…

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – İç Tüzük’e niye uymuyorsun?

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bunları size söylemek zorundayım. Bu kürsü milletin kürsüsüdür, bu millet… Bu kürsüde yemin yapan insanların bu yeminine sadakat göstermesi lazım. Eğer yemine sadakat göstermezseniz, zaten bizim sizinle konuşacağımız bir şey yok.

Benim önergem bu son fıkranın çıkarılmasıdır. Daha başka önergem de var, onda da konuşacağım.

Saygılar sunuyorum efendim.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – İç Tüzük’e uyuyor musun, İç Tüzük’e?

AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Müfterisin müfteri!

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum… Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 357 nci maddesi ile değiştirilen 1136 sayılı Kanunun 35 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “asgarî ücretin bir aylık brüt tutarı” ibaresinin “asgarî ücretin iki aylık brüt tutarı” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                         Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının 357 nci maddesi ile 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 35 inci maddesinin üçüncü fıkrası değiştirilmekte ve Türk Ticaret Kanununun 272 nci maddesinde ön görülen esas sermaye miktarının beş katı veya daha fazla esas sermayesi bulunan anonim şirketler ile üye sayısı yüz veya daha fazla olan yapı kooperatiflerinin sözleşmeli bir avukat bulundurma zorunluluğuna aykırı davranmaları hâlinde Cumhuriyet savcısı tarafından sözleşmeli avukat tayin etmedikleri her ay için, sanayi sektöründe çalışan onaltı yaşından büyük işçiler için suç tarihinde yürürlükte bulunan, asgarî ücretin bir aylık brüt tutarı kadar idarî para cezası verilmesi öngörülmektedir. Fıkrayla yaptırım altına alınan fiilin önemi ile ihlalin niteliğine göre yaptırımın artırılması amacıyla iş bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 357’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

358’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

359 ‘uncu madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (56 sıra sayılı) Yasa Tasarısının; 359. maddesindeki (ve baro temsilcisinin katılımı ile aranabilir) ibaresinin metinden çıkarılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                              Kamer Genç

                                                                                                                  Tunceli

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) –Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Komisyon Başkanı avukat, Bakan avukat, grup başkan vekilleri avukat, tabii, bu kadar avukatın yer aldığı bir Mecliste, tabii ki avukatlık mesleğini koruyan, imtiyazlı hâle getiren önergeler kabul ediyoruz. Var mı aksini şey etmeyen?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Kamer Bey, mahkemelerde hâkim, avukat…

KAMER GENÇ (Devamla) – Bir dakika kardeşim, bir sus ya! Bir sus, sen de sus şimdi!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – İyi yaa, bir şey söylüyoruz, iyilik yapıyoruz sana! İyiliğin de kıymetini bilmiyor!

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, değerli milletvekilleri, bakın, biraz önce… Yani şimdi mesela özellikle işte Hasip Kaplan arkadaşımız, sırası geldi mi çok yiğitlikler yapıyor da, şimdi, yiğitlik olan, burada, mesleğinize uygun bir önerge geldiği zaman reddedin, yani burada meslek mensuplarının hepsinin lehine hareket ediyorsunuz, başkaları da çıkıp da bilmem demokrasiden bahsediyorsunuz. Peki, hangi meslek grubunda bu imtiyazlar veriliyor, bir söyleyebilir misiniz?

Biraz önce, efendim, benim şirketim var, arkadaşım, avukat tutmak istemiyorum, sana ne yahu! Ben, bir kooperatif üyesiyim, yani ev yapmak için kooperatif kurmuşuz.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Peki, hâkim, savcının üstü aranmıyor.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, imzanız var.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Avukatın da aranmasın üstü, onların aranıyor.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ee, imzanız da var, imzanız da var.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Eşittir yani.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani, bu gibi şeylere, mesleklerinizin menfaati söz konusu olduğu zaman hak ve adaleti bir yere itiyorsunuz, ondan sonra demokrasi fatihi kesiliyorsunuz, ben bunları tasvip etmiyorum.

Şimdi, ev yapmak için insanlar kooperatif kurmuş. Niye avukat tutsun arkadaşlar? Yani herkesin orada belli bir aklıselimi yerinde. Yok efendim, 250 milyar liralık sermayesi olan kişiler avukat tutacak. Niye tutsun? İsterse tutar. Efendim, avukat tutmadığı takdirde de siz asgari ücretinin 2 misli için her ay onlara ceza vereceksiniz. Böyle bir şey olmaz sevgili milletvekilleri. Ha, her meslek grubu eğer burada kendi meslek grubuna birtakım imtiyazlar tanırsa, peki vatandaş ne olacak? Vatandaşın canı yansın! İşte sizin zihniyetiniz bu! Vatandaşın canı yansın, ama ben bir meslek grubu olarak cebimi doldurayım, kendimize imtiyazlar alalım, ondan sonra vatandaşın da canı çıksın. İşte bu zihniyetle Türkiye Cumhuriyeti devleti yönetilemez.

Şimdi, burada, benim önergemde de diyoruz ki, efendim, “Baro temsilcisinin katılımıyla aranabilir.” Yani, herkesin evini gidip arayabilirsiniz, ama bir avukatın evini arayamazsınız. Avukatın evini -yani bir suç işleyen avukatın tabii- aramak için baro temsilcisini bulundurmak zorundasınız. E, niye bu imtiyaz? Daha önce, duruşmalarda, efendim, bir vatandaş, hâkim, zaten davalı veya davacı tarafa uygun bir ihtar yapar diyor. “Eğer ihtara uymazsa dört gün tutuklanır.” Dedik ki, yahu insanların dört gün tutuklanması… Onurlu insanlar, hakikaten onuruna düşkün… Avukat hariç ama, avukatlar hariç. Ama vatandaş için, canı yansın. Dedik ki, bu mahkeme düzenini her insan doğru dürüst bozmaz, yani aklı başında olan bozmaz. Ama bir bakarsınız, karşınızda bir avukat, saldırdıkça saldırıyor size, rencide ediyor izzetinefsinizi, e, buna karşı bu insanın onurunu koruması için… Hâkim de eğer biraz o tarafa yatkınsa hemen sizi dört gün içeriye tıkar. Yani, böyle bir şey olur mu sevgili milletvekilleri?

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Hâkimler tarafsız olur, tarafsız!

KAMER GENÇ (Devamla) – İşte, siz kabul ettiniz kardeşim. Biraz önce senin grup başkan vekilin diyor ki, işte, “Kaba ve yaralayıcı söz söylüyorsun.” Burada kaba ve yaralayıcı söz demiyorum. Ben insan haysiyetinin kutsal olduğunu, insan haysiyetinin her yerde korunması gerektiğini söylüyorum ve insan haysiyetinin korunmasının belli kişilerin merhametine bağlanmasını istemiyorum.

Böyle bir durumda ne yapacağız? Burada hakka, adalete, insanlığa uygun bir kanun çıkarmamız lazım. Bunları söylüyoruz. Doğruysa, vicdanınızın sesine uyarak bunlara oy verin değerli milletvekilleri. Ben vallahi vicdanen çok rahatım. Burada çıkıp…

Yani siz her ne kadar iktidar nimetlerinden yararlanıyorsanız, ben de muhalefet nimetlerinden yararlanıyorum. Muhalefetin de en güzel nimeti, bildiğin doğruları söylüyorsun. Ve burada doğruları söylerken parti genel başkanı da benim, grup sözcüsü de benim, milletvekili de benim. Bu, benim için çok büyük bir avantaj ama şuna inanmanızı istiyorum ki, bu avantajı kullanırken tek hedef aldığım dürüstlüktür, doğru şeyler söylemektir. Ha, belirli konularda yanılabilirim. Yani, tabii, ben de bir insanım. Beşerdir, şaşar. Ama, tabii ki, bilgi akışı yanlış olursa, eksik olursa, elbette ki insanlar yanılabilir. Onun için…

Değerli milletvekilleri, bakın, tabii, benim burada önerge hazırlama imkânım yok. Niye? Tek bağımsız milletvekiliyim. Zaman zaman, sağ olsunlar, Demokratik Sol Partideki milletvekillerine rica ediyorum, onlar da bazen imza atıyorlar önergeme. Bazen de CHP’li arkadaşlara… Ama, şimdi, esas, kanun burada müzakere edilirken eksiklikleri ortaya çıkıyor, buradaki konuşmalarda çıkıyor. Onun için, bazı önergelerimizde hata olabilir ama bu kanunu daha müzakere etmeden ben böyle çalakalem inceledim, bu eksiklikleri gördüm. Ama, rica ediyorum ya, baro temsilcisinin, yani avukatın ne imtiyazlı durumu var? Avukattır da, gitsinler… İşte, zaten savcının nezaretinde arama yapılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlar mısınız Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) – Polis gidip de zaten tek başına arama yapmıyor. Dolayısıyla, savcı gitsin yeter. Bazen baro temsilcisini bulma imkânı da olmuyor.

Onun için, ben bunu çıkaralım diyorum. Ama, takdir sizin. Tabii, sizin peşin hükmünüz var, Kamer Genç’in önergelerini kabul etmiyorum diyorsunuz. Canınız sağ olsun.

Saygılar sunuyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

359’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

360’ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, on ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

On üçüncü bölüme geçiyoruz.

Şimdi, on üçüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

On üçüncü bölüm 361’inci madde ile 390’ıncı maddeleri kapsamaktadır.

On üçüncü bölüm üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Selçuk Ayhan.

Buyurun Sayın Ayhan. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

CHP GRUBU ADINA SELÇUK AYHAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Tasarı'nın on üçüncü bölümü hakkında Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini açıklamak için söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlarım, her yönüyle tezatlarla dolu bir ülkeyiz. Bir yandan demokrasinin bir uzlaşma rejimi olduğunu, başkalarının da hak ve sorumluluklarının olabileceğini, onların da doğru yaklaşımlar sergileyebileceğini görmezden gelerek demokrasiyi sayısal çoğunluğun parmak sayısı üstünlüğü olarak algılayıp, ekonomiden dış politikaya, yargıdan eğitime değin bir gecede karar oluşturup, ertesi gün yüce Mecliste bazen içeriğini bile bilmediğimiz kararların altına imza atabiliyoruz. Bazen yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkesine sığınıyor, bazen yargıyı taraflı olmakla suçluyor, bazen yargının görevlerini ulemaya havale ediyor, bazen de bir gecede yargıda nasıl kadrolaşma yaparız, yargıyı nasıl siyasi iktidar güdümüne sokarız düşüncesiyle yasalar çıkarıyoruz.

Demokrasiyi ve demokratikleşmeyi dilimizden düşürmüyor ancak zaman zaman çok eleştirdiğiniz askerî yönetim dönemlerinden daha antidemokratik kararları yüce Meclisten geçirebiliyoruz. Bazıları için de sadece Bakanlar Kurulu kararları bile yetebiliyor. En son 2007'ye 12974 karar sayısıyla Resmî Gazete'nin 3 Ocak 2008 tarihli 26745 sayısında yayınlanan karar gibi. Bakanlar Kurulumuzun bu kararnamesiyle İzmir'in Efemçukuru 101 ada ve 68-477 parsel arası taşınmazların kamulaştırılmasına karar verildi. Bu karar, taşınmazların maliklerinin Eldorado Gold Madencilik Firmasının Türkiye kuruluşu Tüprag Metal Madencilik Anonim Şirketine maden arama ve işletme haklarını kendi rızalarıyla satmayı reddettikleri için alındı. Bu karar, İzmir ili Tahtalı Barajı Havzası koruma sınırları içinde bulunan bu alanın milyonlarca insanın içme suyunun maden atıklarıyla kirletilmesi pahasına alındı ve bu alanın yetiştirdiği üzümün dünyanın en kaliteli üzümü olduğu, pazara bile inmeden satıldığı, üzümden, ortalama bir ailenin gelirinin 30 bin YTL’nin altına düşmediği  -yıllık söylüyorum- hâlde, buradaki üzümün kendisinin altın olduğu bilindiği hâlde alındı. Üstelik bu bölgede projesi Devlet Su İşleri tarafından yapılan ve İzmir Büyükşehir Belediyesinin yapımına karar verdiği Çamlı Barajı Projesi var. En son ÇED raporu için Bakanlığa yapılan müracaat önce kabul edildi, daha sonra DSİ her nedense daha önce hazırladığı ve olur verdiği projeyi reddettiği için barajın yapılması engellendi. Sanırım, bu, altın madeni arayacak firmalara gereken ortam hazırlanmak için yapıldı.

Değerli arkadaşlarım, kuraklığın tüm dünyada ciddi bir boyuta ulaştığı bu süreçte, böylesine dünya güzeli bir bölgede ve bir baraj yapılması söz konusu iken altın aramanın ne anlamı var anlayamıyorum. Yaşamı katlediyoruz. Bugün belki Mars’ta da Ay’da da altın bulabiliriz aradığımız zaman ama orada yaşam yok. Yaşamın olmadığı yerde hiçbir metalin, hiçbir madenin, hiçbir mücevherin, hiçbir paranın hiçbir değeri yok.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işte böylesi koşullarda Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde görüşüyoruz. Benim hakkında konuşma yapmakta olduğum bölüm, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, ticari işletme rehinleri, esnaf ve sanatkârlarla ilgili düzenlemeleri, noterliği, seyahat acentelerini, kooperatifleri kapsayan bir dizi düzenlemeyi içeriyor. Düzenlemelerin geneline katılıyoruz, uygulamada görülebilecek eksik ve yanlışların da zaman içinde ileriki aşamada düzeltileceğine, değiştirileceğine inanıyoruz.

Ancak, iki konuyu özellikle belirtmek istiyorum. Örneğin, Merkez Bankasıyla ilgili 14 Ocak 1970 tarihli ve 1211 sayılı Kanun’un 68’inci maddesinde, Merkez Bankasıyla bankaların tüzel kişilikleri ya da banka mensupları arasındaki ilişkilerin cezai hükümleri yeniden düzenlenmiştir. Mutlaka, görülen gereksinim üzerine bu düzenlemeler yapılmıştır. Ancak, diğer yandan da hiç gereği yokken ve dünyada başkent dışında merkez bankası örneği sadece iki tane federal cumhuriyette varken ve sadece bir ülkede askerî rejim nedeniyle, merkez bankasının, başkenti taşıma arzusundan kaynaklanan bir yer taşıma söz konusuyken, Türkiye’de Merkez Bankasının İstanbul’a taşınması gündeme getirildi.

Sayın Başbakan, yaptığı açıklamada “Biz karar aldık, Merkez Bankası İstanbul’a gidecek.” diyor. Merkez Bankasının başkentte olacağına dair kanun varken bunu söylüyor değerli arkadaşlarım. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının başkentte olmasına dönük kanun varken Sayın Başbakanın bunu söylemesi bir yasaya karşı gelmek değil midir? “Orada yerini bile aldık.” diyor Sayın Başbakan. Peki, acaba o yeri almanın gereği neydi? Acaba o yerin alınmasından bazı menfaatler mi oluştu? Bunlar ister istemez insanın kulağına, beynine, düşüncesine giriyor.

Değerli arkadaşlarım, Merkez Bankasının İstanbul’a gitmesinin sadece Ankara’ya yıllık 100 milyon dolar üzerinde bir zararı var. Ankara’da yaşayan insanlar, Merkez Bankası personelinin buradaki edindiği kazanımlar, kârlılık, geçim standardı ile Ankara esnafının bundan yararlandığını göz ardı edemeyiz, sadece ekonomik olarak baksak bile. Acaba diye düşünüyor insan payitaht özlemi mi duyuyoruz, yani başkenti mi İstanbul’a taşımak istiyoruz? Böyle bir düşüncemiz varsa, bunu açık ifade edelim. Saraylarımız orada, Dolmabahçe, Topkapı, Çırağan… Başbakanımıza, Cumhurbaşkanımıza, bakanlarımıza tahsis edelim. Ama bunları bilelim. Bunları açık görelim.

Taslağın 364’üncü maddesinde 1136 sayılı Yasa’nın 180’inci maddesine ilişkin bir düzenleme öngörülmüştür. Önceki 180’inci maddede adli yardım ödeneği olarak aktarılacak paraların dağıtımı, harcanması ve bu hizmet için çalıştırılacak personele ilişkin hususların Maliye Bakanlığının görüşü alınmak suretiyle Adalet Bakanlığı ve Türkiye Barolar Birliği tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği belirtilmişken, taslakla getirilen düzenlemeyle, söz konusu yönetmeliğin Türkiye Barolar Birliğinin görüşü alınarak Adalet ve Maliye Bakanlıklarınca müştereken çıkarılacak yönetmelikle belirleneceği söylenmektedir. Burada Komisyonun dikkatinden kaçtığını düşünüyorum.

Görünüyor ki, her aşamada yargıyı tahakküm altına alma ve savunmayı sistemin dışına itmek isteyen düşünce ortaya çıkmaktadır. Baroların kendi iç işleyişlerine ilişkin konularda dahi düzenleme yetkisi önce baroların elinden alınmış, bu düzenlemeyle Türkiye Barolar Birliği sistemde belirleyici rol almaktan uzaklaştırılmıştır. Savunmanın yargının temel unsurlarından biri olduğu, yani yargılama sacayağının esaslı unsurunu oluşturduğu bir kez daha göz ardı edilmiştir. Yeni yapılan düzenlemelerle avukat ücretinin ödenmesi cumhuriyet savcısının kararına bağlı kılınmış, savunmayla yargının diğer unsurları arasında işveren ile iş gören ilişkisine benzer bir ilişki kurulmuştur.

Adalet tarihi, savunmayı vesayet altına almaya çalışan, yargının unsurları arasında denge ve eşitlik sağlama yerine dengeleri bozanların hep totaliter rejimler olduğunu göstermektedir. Yüce Meclisin çatısı altındaki siz değerli arkadaşlarımın, bırakın genelini, hukukçu kimliği taşıyan arkadaşlarımın bu konuyu bir kez daha gözden geçirmeleri gerektiğine inanıyorum.

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlar mısınız Sayın Ayhan.

SELÇUK AYHAN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hukukun her zaman, herkese lazım olacağını lütfen unutmayalım. Tarihin çöplüğü nice güçlü, totaliter rejimlerin ve diktatörlerin hazin yıkılışlarıyla doludur.

Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ayhan.

Söz sırası Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın.

Buyurun Sayın Hasip Kaplan. (DTP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika Sayın Kaplan.

DTP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 13’üncü bölümde Avukatlık Yasası’nda bazı hükümlerin değiştirilmesi, müteakip maddelerde de Noterlik ve Merkez Bankası Kanunu’yla ilgili hükümler var.

Ancak şunu ifade etmek gerekiyor ki, ülkemizde hukuk devletinin temeli, insan haklarının ve demokrasinin korunmasında temel, en önemli etken bağımsız yargıdır. Bağımsız yargıyı, üçlü sacayağı olan iddia, savunma ve yargılamayı eşit surette güçlü kılamadığımız takdirde, bağımsız yargının adaleti tesis etmesi de mümkün değildir.

Ünlü ceza müellifi Duverger’in şu veciz sözünü hep öğrencilikte ve meslek hayatımızda kullandık: “Adaletin olmadığı yerde herkes suçlu duruma düşebilir.” Şimdi, yargılamanın üçlü sacayağıyla ilgili Avrupa Birliği reformları çerçevesinde gördüğünüz Başbakanlığın kitapçığında, 2001 yılında adil yargılanma hakkının getirildiğini hepimiz biliyoruz. Adil yargılanma hakkıyla beraber, devlet güvenlik mahkemelerinin kaldırılmasından tutun da Avukatlık Yasası’na kadar birçok hükümde, özellikle silahların eşitliğinin sağlanması konusunda, iddia ve savunmanın eşitliğinin sağlanması konusunda ciddi reformlara gidilmiştir. Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemeleri Kanunu’yla da bu yasalaşmıştır.

Şimdi bu uyum yasalarıyla ilgili bazı düzenlemelere giderken, zaman zaman, yüce Meclisin kürsüsünde de, yanlış bir şekilde, avukatların, örneğin, üst araması konusunda ayrıcalıklı olduğu gibi, gerçekle bağdaşmayan iddiaları da duyuyoruz. Avukatlar ayrıcalıklı değil üstleri, evleri, büroları arandığı zaman. Avukatların hiçbirisi bir hâkim ve savcı kadar güvenceye sahip değil. Oysa ki, avukatlar da yargıç teminatına bağlı, Avukatlık Yasası’yla bu teminattan yararlanan bir meslek grubudur. Üstelik de kutsal olan savunma hakkının temsilcileridirler. Kutsal olan savunma hakkının temsilcisi olan avukatlar hâlâ bugün cezaevlerine girdikleri zaman, X-ray cihazlarından tutun da ayakkabılarının çıkarılmasına kadar zorlu bir süreçten geçiyorlar. Eğer biz bu konudaki hükümleri, yönetmelikle getirilen, üçlü kararnameyle getirilen bu tür aramaları da yok sayarsak, avukatların F tipi cezaevlerinde çektiği üst aramalarının sıkıntılarını saymakla burada bitiremeyiz. Oysa, bir hâkimin evini bir güvenlik görevlisi rahatlıkla, elini kolunu sallayarak arayabilir mi? Bir savcının evini bir güvenlik görevlisi “Bir soruşturma” deyip gidip evini, ofisini, makamını istediği gibi arayabilir mi? Arayamıyorsa, avukatın da bürosunu, evini, üstünü arayamayacak demektir, ancak ve ancak istisnası, yasalarda olduğu gibi, önemli, ağır cezalık suçüstü hâlleri hariç olmak üzere. Çünkü, bu ülkede iddia ile savunmanın eşitliğini sağlamadığınız takdirde, daha dün İzmir’de yaşadığımız bir olayda gördüğümüz gibi, -Baran olayında- yeni çıkarılan yasalarla, Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu’yla, bir kurşunda alnından vurulan bir delikanlının yargılanmasında, hazırlık soruşturması aşamasında savunmanın diskalifiye edilmesiyle, delillere ulaşılamamasıyla yargılamanın nasıl bir seyir izlediğini hepimiz görebiliyoruz. Böylesi durumlarda adaletin tecelli etmesi için kutsal olan savunma hakkının mümkün olduğu kadar güçlendirilmesi de gerekir.

Sayın Genç’e burada da ifade ediyorum, kendisi de eski bir Danıştay yargıcıdır. Avukatlar ve yargıçlar aynı güvence altında olduğu zaman, savcılarla da aynı güvence altında oldukları zaman ancak adaleti tesis edebilirler. Bugün, 59’uncu Hükûmet döneminden alın 60’ıncı Hükûmet dönemine kadar kaç tane çete yargılaması yapılmıştır? Bunların hepsini teker teker almak lazım. Bu çete yargılamalarının soruşturmalarından merhum Hrant Dink’in olayına kadar, Malatya olayından tutun İzmir’deki olaya kadar benzer olaylarda savunma hakkı güçlü olarak kullanılabilseydi, soruşturmanın başlamasıyla beraber savunma etkin olarak soruşturmalara katılabilseydi, bugün, bu tür acı olayların daha çok yaşanmamış olması sağlanacaktı.

Şimdi, burada baktığımız zaman bu hükümle getirilen düzenlemelere, iki önemli nokta var aslında bugün konuşulması gereken. Bir tanesi, hazırlık aşamasında müdafi yardımı, CMUK döneminde, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu döneminde avukatların adli yardım sağlama süreciydi. Bu adli yardım sağlama sürecini, yine de avukatların vekâletnamelerine, kullandıkları evraklara bastıkları pullarla, yine de vatandaşın cebinden çıkan paralardan yapılan kesintilerle, Barolar Birliğine ödenen paralarla, üstelik de çok asgari ücretlerde, bir taksi parasını karşılamayan paralarla savunma avukatları emniyet nezarethanelerine gidiyor, savcılıklara gidiyor, adliyelere gidiyor, 90 liraya adalet hizmeti vermeye çalışıyorlar.

Oysaki gelişmiş Batılı ülkelere baktığımız zaman durumun çok daha farklı olduğunu görüyoruz. Bırakın tanığın duruşmaya gelirken onun ücretini, yol parasını ödemek -bizzat kendim müşahit oldum- tutuksuz sanık dahi mahkemeye geldiği zaman, o tutuksuz sanığın yol ve konaklama harcırahı ödeniyor.

Oysaki ülkemizde zorunlu avukatlığı artık tartışmanın zamanıdır. Bir kişi için yirmi sene ağır hapis cezası isteyeceksiniz, müebbet ağır hapis cezası isteyeceksiniz, ekonomik durumu da elvermediği için savunma hakkından yararlanamayacak. Çağdaş, gelişmiş hukuk devletlerinde, işte, yaşı küçük olanların, korunmadan yoksun olanların, ekonomik durumu iyi olmayanların, durumu, yakını, dostu, adamı, arkası olmayanların bir kişi yanında olması gerekiyor ki adaletten eşit olarak yararlanabilsin.

İşte, bu nedenle, bugün, burada sevinerek müşahede etmek istiyorum ki, 364’üncü madde kısmi de olsa, bu avukat ödenekleri, CMUK ödeneklerindeki çoğu cüzi rakamları dahi koruma altına almak için bugün Mecliste bulunan dört grubun ortaklaşa olarak bu konuda uzlaşmış olması ve 364’üncü maddedeki hatadan ortak bir önergeyle dönmesi sevindiricidir.

Umuyorum ki, ileride, tıpkı İngiltere’deki gibi nasıl barrister avukatlar varsa, solicitor avukatlar varsa, nasıl ki İngiltere’de sir avukatlar varsa, nasıl ki Fransa’da on beş yıl hizmet yapmadan ağır ceza davalarına giremeyen avukatlar varsa, nasıl ki İspanya’da baroların talimatıyla ancak yabancı avukatlar cezaevinde görüşme yapabiliyorsa, ülkemizde de hukuk gelişecektir, savunma hakkı gelişecektir, kutsal olan savunma hakkı gelişecektir.

Hiç kimse, hiçbir ülkede avukatlık kimliğini hukuk camiasında iddia ve savunma karşısında, yargı karşısında ikinci sırada, öteki durumunda, karşı durumunda, ezilecek durumda, hor görecek durumda görme hak ve hukukuna sahip değildir.

Bir ülkede kutsal olan savunma hakkını kısmak demek çetelere yol açmak demektir. Avukatların, savunmanın sesini kısmak demek yolsuzluğa, kara paraya, namus cinayetlerine, fuhşa, her türlü dolandırıcılığa, ihaleye fesat karıştırmaya; her alanda devleti, toplumu derinden yaralayacak cürümlere, suçlara kapı aralamak demektir. Türkiye de, umuyorum, inanıyorum, yakın zamanda, bu konuda daha da gelişmesini sağlayacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlar mısınız Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bugün, savunma hakkı, kutsal olan avukatlık mesleği, aynı iddiayla silahların eşitliği mertebesine ulaşacak. Bu ülkede iddiayla beraber savunmanın da başladığı günleri, inşallah, beraber yakında göreceğiz. Biz, bu umutla, bu inançla, bu yasaların üzerindeki düzenlemeleri yaparken her bir yandan… Savunmayı savunmak, adaleti savunmaktır. Savunmayı savunmak, hakkı savunmaktır; savunmayı savunmak, yurttaşı savunmaktır, toplumu savunmaktır, devleti savunmaktır. Biz, bu inançla, bu anlayışla, dört parti grubu olan dört grup da bu anlayışla birtakım düzenlemelere birlikte imza atabiliyorsak bu Mecliste, bu sevindiricidir.

Bir daha, hiçbir konuşmacının bu kürsüden kalkıp bir mesleği aşağılamaya, tahkir etmeye hakkı olmadığını burada ifade etmek istiyorum. Böylelerinin de bir gün avukata ihtiyacı olacağını bir hukuk devletinde hatırlatmak istiyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP, AK Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaplan.

Şahısları adına ilk söz, Adıyaman Milletvekili Sayın Ahmet Aydın’a aittir.

Buyurun Sayın Aydın. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Aydın.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli üyeler; 56 sıra sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın on üçüncü bölümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, iki haftadır tartıştığımız, müzakere ettiğimiz bir kanun tasarısı. Bu, sadece bu hafta için ya da bir önceki hafta için geçerli olan bir tartışma değil. Daha önceki dönemde, 22’nci Dönem’de de gerek Adalet Komisyonunda gerekse de alt komisyonlarda defalarca tartışılmış, ilgili kamu kurum ve kuruluşları temsilcilerinin beyanları alınmış, sivil toplum kuruluşları bu beyanlara iştirak etmiş ve dolayısıyla tasarı hakikaten olgun bir hâlde, 23’üncü Dönem’de hazır hâlde önümüze gelmiş ve yine tasarı, şöyle görüyoruz ki, bu dönemde de çok olgun bir şekilde yine, sadece iktidar “İktidar gücüyle ben bunu yaparım” demiyor, muhalefetin de desteğini alarak, ortak önergelerle olgunlaşan bu tasarıyı daha da güçlendirerek, olgunlaştırarak çıkartmaya çalışıyor. Bu da hakikaten Meclisimiz için son derece umut verici bir olay.

Görüşülmekte olan tasarının bu on üçüncü bölümü ise çok geniş bir şekilde yer alan tasarının 361’inci maddesiyle 390’ıncı maddeleri arasındaki bölümü kapsamaktadır. Böylece de bu bölümde de yapılan değişikliklerle, ceza hükmü içeren diğer bir çok kanunda yer alan hükümlerin Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu ve Kabahatler Kanunu’na uyumlu hâle getirilmesi amaçlanmıştır.

Sayın Başkan, değerli üyeler; tarihsel süreç içerisinde gelişen olağanüstü zamanlar ve olaylar neticesinde her ülke, doğal bir sonuç olarak kendi hukuki, ekonomik ve sosyal reflekslerini de geliştirmiştir. Ancak insanoğlu, yaşadığı bu olağanüstü dönemleri geride bırakıyor, standart, istikrarlı ve yarın için kuvvetli kanaatler geliştirmeye başlamıştır. Geride bıraktığı zamanın şartlarında yer alan kimi tamamlayıcı hükümlerin de artık o günkü şartları çerçevesinde yetersiz kaldığını ve böylece çağdaşlaşan yasa hükümleri çerçevesinde uyum içerisinde yer alması gerektiğini görüyoruz.

Tasarının ele aldığımız bu bölümünde yer alan maddeler bu bağlam içerisinde uyumlu, etkili ve hızlı kararlar verilmesi adına gerekli hükümlere bağlanmıştır.

Daha önce de ifade ettiğim gibi, daha modern, çağdaş ve gelişen hukuk kurallarına göre ceza normlarının geliştirilmesi için tasarının kanunlaşacağına olan inancımla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aydın.

Şahsı adına ikinci söz sırası Van Milletvekili Sayın Gülşen Orhan’a ait.

Buyurun Sayın Orhan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Orhan.

GÜLŞEN ORHAN (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın on üçüncü bölümüyle ilgili söz almış bulunuyorum.

Ceza sistemimizin temelini oluşturan ve “temel ceza kanunları” olarak adlandırılan Türk Ceza Kanunu, Kabahatler Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun, herkesçe bilindiği üzere Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul edilerek 1 Haziran 2005 tarihi itibarıyla yürürlüğe girmiştir. Ceza kanunlarımızda yapılan kapsamlı değişiklikler, cezayla ilgili hükümler içeren kanunlarda da düzenlemeler yapılmasını zorunlu kılmıştır. Üzerinde konuştuğumuz tasarıyla da bu düzenleme yapılmaktadır.

Üzerinde konuştuğumuz on üçüncü bölümle ilgili konuşmadan önce, tasarının geneli hakkında birkaç şey söylemek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarıyla, yaptırım teorisinin verilerine aykırı olarak çeşitli kanunlarda yer verilen belli bir suçtan mahkûmiyete bağlı hak yoksunluklarını gerektiren hükümlerin önüne geçilerek yeni bir rejim getirilmiştir. Ceza hükmü içeren kanunlarda bir mahkûmiyet hükmünün sonucu olarak belirtilen hak yoksunlukları bakımından yasak hakların geri verilmesine yönelik olarak yeni hükümlere yer verilmiştir. Ceza hükmü içeren kanunlarda yer alan yaptırımlardan üst sınır gösterilmeyen hapis cezaları bakımından üst sınır gösterilmek suretiyle 5235 sayılı Kanun hükümleriyle uyum sağlanmıştır.

Üzerinde konuştuğumuz tasarının on üçüncü bölümünde, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nda, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nda, 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu’nda, 1264 sayılı Madeni Ufaklık ve Hatıra Para Bastırılması Hakkında Kanun’da, 1447 sayılı Ticari İşletme Rehni Kanunu’nda, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu’nda, 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nda, 1593 sayılı Erişme Kontrollü Karayolları Kanunu’nda, 1618 sayılı Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanunu’nda ve 1734 sayılı Yem Kanunu’nda değişiklikler yapılmıştır. Bu değişikliklerin hepsi temel ceza kanunlarına uygun olarak cezaların mahiyetinde değişiklikler gerçekleştirilmiştir ve bazı ceza oranlarında da değişikliklere gidilmiştir.

Bu tasarının kanunlaşarak milletimize hayırlar getirmesini diler, hepinize saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Orhan.

Sayın milletvekilleri, on üçüncü bölüm üzerinde konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, soru-cevap bölümüne geçiyoruz.

Toplam süre on beş dakikadır.

Sayın Öztürk, buyurun efendim, ilk soru sizin.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başbakan, Merkez Bankasını, İstanbul’un finans merkezi olduğunu ileri sürerek, bu ile taşıyacaklarını söylemiştir. Gerek bu tartışma gerekse türban konusunun yeniden gündeme getirilmesi, ekonomide kötüye gidişi perdeleme ve gündemi değiştirme amacı taşımaktadır.

Şimdi, aracılığınızla soruyorum: Merkez Bankasının, Hazineden sorumlu Bakanlıkla ve Maliye Bakanlığı başta olmak üzere daha birçok bakanlıkla çok yakından ilgisi olduğu bilinmektedir. Bu ilişkileri dolayısıyla, Merkez Bankasının ardından Hazinenin bağlı olduğu Bakanlığı ve Maliye Bakanlığını da İstanbul’a taşımayı düşünüyorlar mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öztürk.

Buyurun Sayın Işık.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, bilindiği gibi, birçok vatandaşımız çaresizlik nedeniyle bir yakınının ya da tanıdığının sağlık karnesini kullanarak sağlık hizmeti ve ilaç almaya mecbur kalmaktadır. Son beş yıllık dönemde bu şekilde hizmet alanların sayısında ne kadarlık bir artış olmuştur? Bu durumdan karnesi iptal edilen ya da cezalandırılan vatandaşlarımızın sayısı ne kadardır? Bu uygulamayı sosyal devlet anlayışı açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bir diğer sorum da: 22’nci Dönemde belirli bir süre de birikmiş prim borçlarını yatırarak emekli olma hakkı tanınan Bağ-Kur’lu esnafımızdan bazıları, bu dönemde imkân bulamadıkları için emeklilik hakkını kazanamamışlardır. Bu durumda olan çok sayıda esnafımızın mağduriyetlerinin giderilmesi konusunda herhangi bir çözüm arayışınız var mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.

Buyurun Sayın Korkmaz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, ben de aracılığınızla Sayın Bakana şu soruları yöneltmek istiyorum: Son durum itibarıyla ülkemizdeki avukat sayısı nedir? Her yıl baroya kayıt yaptıran yeni avukat sayısı nedir? Ülkemizde avukat başına düşen kişi sayısı nedir? Ayrıca, yasalardaki son değişiklikler ve çağdaş hukuki gelişmeleri aktarmak ve böylece müvekkillerin, avukatların mesleki formasyonundan kaynaklanan mağduriyetlerini önlemek için tüm mesleklerde uygulanan hizmet içi eğitim konusunu avukatlık mesleği için de getirmeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Korkmaz.

Buyurun Sayın Çalış.

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, sorum 373’le ilgili. Emekli olabilmek için gerekli olan gün sayısını tamamlamış ama emeklilik yaşını dolduramamış olan mükellefler bu aradaki dönemde sağlık hizmetlerinden yararlanamamaktadırlar. Bu durumdaki mükellefler “Prim borcumu yatırdığım hâlde niçin sağlık hizmetlerinden yararlanamıyorum?” diye sormaktadırlar. Bu mağduriyeti giderecek Hükûmetimizin herhangi bir çalışması var mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çalış.

Buyurun Sayın Paksoy.

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Bakanım, Merkez Bankası ve diğer kamu bankalarının İstanbul’a taşınma konusunu Sayın Başbakan bir emrivaki ile açıkladı. Bu teknolojik çağda, Merkez Bankası ve diğer bankaların İstanbul’a taşınmasından ne gibi fayda bekliyorsunuz? Buradan hareketle, Merkez Bankasının İstanbul’a taşınmasının maliyeti konusunda bir fizibilite raporu hazırlanmış mıdır?

İki: Merkez Bankasının taşınması durumunda İstanbul’a gidemeyecek veyahut emekli olacak kalifiye elemanların yerini nasıl dolduracaksınız? Bu konuda hazırlanmış bir tasarı var mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Paksoy.

Buyurun Sayın Aslanoğlu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım, bütçe görüşmeleri sırasında, Bütçe Komisyonunda, Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre baroların gönderdiği avukatların ücretlerinin ödenmediği… Aynen ifadeniz şuydu: “Hangi baronun kaç kuruş alacağı varsa göndersinler, derhâl ödeyeceğiz, para var.” Sayın Bakanım, maalesef, barolar göndermesine rağmen, bu paralar ödenmedi -bir daha altını çiziyorum, ödenmedi- bilginiz olsun. Acaba, bu paraları Adalet Bakanlığı barolara ödeyecek mi?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aslanoğlu.

Sayın Bakanım söz sırası sizde, buyurun efendim.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.

İzin verirseniz, önce üçüncü haftasına girdiğimiz bu kanun tasarısıyla aslında Parlamento olarak ne yapmak istiyoruz, bunu bir kez daha tekrar etmek istiyorum. Altı yüz elli bir maddelik bu kanun tasarısıyla, temel ceza kanunları olan Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ve Kabahatler Kanunu’nda yapılan değişiklikleri, ceza hükmü içeren tamamlayıcı kanunlara aktarıyoruz. Yani, yüz yetmiş bir tane ceza hükmü içeren kanunda, sadece oradaki cezayla ilgili yansımaları yapıyoruz. Bu kanunların içeriğiyle ilgili bu tasarıda herhangi bir değişiklik söz konusu değildir.

Mesela, biraz önce çıkıldı burada dendi ki: “İşte, grup başkan vekilleri avukat, Komisyon Başkan Vekili avukat, Sayın Bakan da avukat. Efendim, avukatlara yeni imtiyazlar tanınan birtakım değişiklikler yapılıyor.” Arkadaşlar, yok böyle bir şey.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yok mu?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Bunu söyleyen arkadaşımız, önce, yürürlükte bulunan Avukatlık Kanunu’nun ilgili maddesini bir okumalı buraya çıkarken, ne getiriyor yeni düzenleme, bununla bir mukayese etmeli, ondan sonra buraya çıkarak hem Parlamentoyu hem kamuoyunu doğru bilgilendirmeli.

Şimdi, burada getirilen sadece şu: Yani bu, avukatların mahkeme kararıyla aranacağı, yanında barodan bir temsilci bulunacağı Avukatlık Kanunu’nda zaten var. Bunu değiştirmiyoruz. Bu zaten var. Bu kanun tasarısının amacı bunları değiştirmek değil.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Niye getirdiniz o zaman?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) - Ceza kanunlarında hafif para cezası, ağır para cezası var. Mevcut temel kanunlarda bunlar değişti. O değişiklikleri buraya yansıtıyoruz. Olay bunlardan ibaret.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Olur mu ya? Hayır öyle değil.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – O nedenle, söz alan arkadaşlarımız -tabii ki hepsine saygı duyuyoruz- lütfen, kürsüye çıkarlarken biraz hazırlıklı çıksınlar, yani dört başı mamur bilgilerle çıksınlar. Hem televizyonları başında bizleri izleyen vatandaşlarımızı hem de muhterem Parlamentoyu doğru bilgilendirsinler.

Bu açıklamayı yapma ihtiyacını duyuyorum. Çünkü burada, sadece, cezalarla ilgili yeni getirilen kriterler tamamlayıcı kanunlara yansıtılmaktadır.

Şimdi, bu açıklamayı yaptıktan sonra, değerli milletvekili arkadaşlarımızın sorularına izin verirseniz geçmek istiyorum.

Merkez Bankasının taşınmasıyla ilgili tartışmalara değinen 2 değerli arkadaşımız oldu. Tabii ki Türkiye'de kamuoyunu şöyle veya böyle meşgul eden, kamuoyunun gündeminde olan her konuyu milletvekili arkadaşlarımızın Parlamento gündemine taşıması, bunu bir soru şeklinde sorması son derece saygıdeğer bir davranıştır. Bunu eleştirmek için söylemiyorum.

Değerli arkadaşlar, önce Merkez Bankası nedir, nasıl bir bankadır? Önce, ne iş yapar, nereye tabidir? İşte, elimde Merkez Bankası Kanunu: “Türkiye'de banknot ihracı imtiyazına münhasıran sahip ve bu Kanunda yazılı görev ve yetkileri haiz olmak üzere ‘Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’ unvanı altında anonim şirket olarak bir banka kurulmuştur. Banka, bu Kanunda sarahat bulunmayan hallerde özel hukuk hükümlerine tabidir.” Yani Merkez Bankası kendi kanununa tabi. Bunun dışında da Türk Ticaret Kanunu’na tabi. Tıpkı diğer bankalar gibi faaliyette bulunan bir bankadır. Bankanın merkezi Ankara’dadır. Şimdi, Vakıflar Bankasının Kanunu’nda da “merkezi Ankara’dadır” yazar, Halk Bankasının Kanunu’nda da “merkezi Ankara” yazar, Ziraat Bankasının Kanunu’na bakın, orada da aynı şey yazar.

Şimdi, yapılmak istenen nedir? Vakıflar Kanunu’yla ilgili değişiklik de gelecek önümüzdeki günlerde, belki Halk Bankasıyla ilgili de gelecek. Çünkü onlar da, o bankalar da kamu bankalarıdır. İstanbul’a taşınmak istiyorlar. Çünkü, İstanbul bir finans merkezi hâline geldi. Tabii, bunun kararını kim verecek? Sayın Başbakan iktidar partisinin Genel Başkanı ve Başbakan olarak bu konuda yapmayı düşündüğü bir icraatı ifade etti. Sayın Başbakan karar vermez buna, Türkiye Büyük Millet Meclisi karar verir. Bu konuda bir teklif veya tasarı hazırlanır, Türkiye Büyük Millet Meclisine gelir, burada tartışılır. Eğer şu muhterem Genel Kurul böyle bir karar verirse taşıma o zaman meydana gelir.

Tabii ki herkes fikrini söyleyecektir. “Acaba İstanbul’u başkent mi yapmak istiyorsunuz?” Değerlendirmeler yapılacaktır. Şimdi, bir kamu bankası olan Vakıfbank’ın da böyle bir teşebbüsü var, Halk Bankasının da var, Ziraat Bankasının da var. Niye o bankalarla ilgili bunları söylemiyorsunuz da, o bankalarda çalışan personelin ne olacağını sormuyorsunuz da, Merkez Bankası personelini soruyorsunuz?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – O, Merkez Bankası.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Yani diğer bankalarda çalışan personel, personel değil mi? Dolayısıyla, değerli arkadaşlar…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – O, Merkez Bankası, para basıyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – Halk Bankası özelleştirildi, Merkez Bankasını da mı özelleştireceksiniz?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen… Yerinizden soru sormayınız lütfen.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – “Merkez Bankasının temel amacı fiyat istikrarını sağlamaktır. Banka, fiyat istikrarını sağlamak amacıyla çelişmemek kaydıyla hükûmetin büyüme ve istihdam politikalarını destekler.” Bir şey daha okuyorum, 41’inci madde: “Banka, hükûmetin mali ve ekonomik istişare organıdır. Banka, hükûmetin haznedarıdır.”

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Ekonomi yönetiminin en önemli organıdır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yani Demirbank gibi bir banka öyle mi?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Şimdi, bunun kararını Türkiye Büyük Millet Meclisi verecektir. Eğer böyle bir kanun tasarısı veya teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine gelirse değerli arkadaşlarımız fikirlerini, düşüncelerini söylerler.

Şimdi görüşmekte olduğumuz kanun tasarısıyla bunun sadece ilgisi, Merkez Bankasıyla ilgili bir değişiklik de var uyum amaçlı. O münasebetle arkadaşlarımızın bunu gündeme getirdiklerini düşünüyorum. Tabii ki haklıdırlar ama bu konu bir tasarı veya teklif olarak Genel Kurul gündemine geldiğinde bu tartışmaları o zaman yapalım diye düşünüyorum.

Şimdi, Sayın Işık, çok sayıda yakınının sağlık karnesini kullanan vatandaşımız var, bu sayı ne kadardır diye bir soru sordu. Tabii, Adalet Bakanı olarak benim yanımda bu tür bilgiler yok. Ancak şimdi, bakın, sosyal güvenlikle ilgili kanun tasarısı buradan çıktı, bazı maddeleri Anayasa Mahkemesince iptal edildi, şimdi üzerinde yeniden çalışılıyor, buraya tekrar gelecek. Eğer o kanun yürürlüğe girmiş olsaydı, on sekiz yaşını bitirene kadar bu ülkede herkes sosyal güvenlik şemsiyesi altında olacaktı. Hiç kimseden, sağlık kurumlarında, on sekiz yaşına kadar hiçbir yavrumuzdan sağlık karnesi sorulmayacaktı. Şimdi onun düzenlemesini yeniden yapıyoruz. Önümüzdeki günlerde buraya gelecek.

Hükûmet olarak hedefimiz, herkesin sosyal güvenlik hakkı olsun, herkes başkasının karnesine ihtiyaç hissetmeden sağlık hizmeti alabilsin ve kaldı ki, bakın, eğer gerçekten bir sağlık güvencesine sahip değilse vatandaşımız, bir sosyal güvenlik kurumunun mensubu değilse ve geçinme zorluğu içerisindeyse bunlara yeşil kart da verilmekte ve yeşil kart da bizim Hükûmetimiz döneminde aşağı yukarı birçok hastaneden sağlık hizmeti alır hâle gelmiştir. O bakımdan bu alanda yapılan iyileştirmeleri, atılan faydalı adımları ben, siz milletvekili arkadaşlarımıza bir kez daha hatırlatmak istiyorum.

Ancak bir sayısal veri sordu Sayın Işık bana. Bu sayısal veri şu anda yanımda yok. Bunu da Sağlık Bakanlığıyla istişare etmek suretiyle size yazılı olarak verebileceğimi ifade etmek istiyorum.

Yine avukat sayılarıyla ilgili bir soru yöneltildi bana. Şu anda ilgili arkadaşlarımın bana verdiği bilgiye göre avukat sayımız, Türkiye genelinde 60 bin civarındadır. Burada baro başkanlığı yapmış olan değerli milletvekili arkadaşlarımız da var, onlar sanıyorum bunu teyit edeceklerdir.

İSA GÖK (Mersin) – Daha fazla...

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Her 800 kişiye -öyle mi- bir avukat düşmektedir. Bu rakam doğru mu?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Bakanım, sosyal güvenlikle ilgili verileri bilmemenizi anlıyorum da avukat olarak, Adalet Bakanı olarak bilmemenizi yadırgıyorum.

ALİ İHSAN MERDANOĞLU (Diyarbakır) – Bilse ne olacak?

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Ne faydası var?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Şimdi, ben baro başkanı değilim. Bunu Türkiye Barolar Birliği Başkanımız çok daha iyi bilir. Bunları, bu rakamları hafızamda tutamam. İzin verin. Yani Türkiye’de kaç tane avukat var?

Yani hafızam bu kadar rakamı, birçok konuyla ilgili, barındırmaya müsait değil. 60 bin civarında avukatımız var.

Siz beni denemek için mi sordunuz bunu, acaba biliyor mu diye?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Efendim?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Beni denemek için mi sordunuz, yoksa gerçekten bilmiyordunuz, öğrenmek için mi sordunuz? Erkekçe, Allah aşkına! Beni denemek için mi sordunuz, yoksa bilmiyor muydunuz?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Hayır efendim.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, süremiz tamamlandı.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Bakanım, süre geçiyor, öbür fıkrayı cevaplayın.

BAŞKAN – Süre doldu Sayın Bakanım.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Peki.

Diğer sorulara yazılı cevap vereceğim efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım, paralar yine gitti!

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Onu biraz sonra cevaplandıracağım.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, on üçüncü bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, on üçüncü bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemleri yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Sayın Başkan, bir düzeltme yapabilir miyim?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Komisyon.

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Sayın Başkanım, 361’inci maddede oylanmadan önce küçük bir düzeltme yapmamız gerekiyor. Maddenin üçüncü satırında “Türk Ceza Kanunun” yazılmış, “Türk Ceza Kanununun” olacak. Oraya bir “un” ilavesi yapılacaktır efendim. O şekilde düzeltiyoruz.

BAŞKAN – Komisyonun yaptığı düzeltme doğrultusunda 361’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

362’nci madde üzerinde iki adet önergemiz vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (56 sıra sayılı) Yasa Tasarısının; 362 nci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ederim.

Fıkra: Avukatlar müvekkilleri adına kazandıkları davalar ile ücreti vekaletlerini en geç iki ay içinde icraya koymak zorundadırlar. Bu süre içinde takibe geçmedikleri takdirde doğacak gecikme zamları faizlerinden dolayı kendileri sorumlu oldukları gibi, karşı taraftan da faiz ve sair talepte bulunamazlar.

                                                                                                              Kamer Genç

                                                                                                                  Tunceli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 362 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Oktay Vural

Hakkı Suha Okay

 

Kayseri

İzmir

Ankara

 

Nükhet Hotar

Cüneyt Yüksel

Hasip Kaplan

 

İzmir

Mardin

Şırnak

“Madde 362- 1136 sayılı Kanunun 63 üncü maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Birinci fıkra hükmüne aykırı eylemde bulunanlara Cumhuriyet savcısı tarafından beşyüz Türk Lirasından ikibin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir.

Avukatlık yapmak yetkisini taşımadıkları halde muvazaalı yoldan alacak devralarak ve kanunların tanıdığı başka hakları kötüye kullanarak avukatlara ait yetkileri kullananlar iki yıldan beş yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılırlar.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyorlar mı efendim?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, şimdi, sahte diş hekimleriyle ilgili cezayı üç yılla beş yıl yaptık, doktorlarla ilgili üç yılla beş yıl yaptık. Niye avukatlarla ilgili iki yılla beş yıl yapıyoruz? Yani bu konuda çifte standart olmamalı doğrusu. Eğer buna da, sahte diş hekimleriyle ilgili ne yapmışsak, diğerleri için ne yapmışsak, avukatlık mesleğini icra edenler için de onun yapılması koşuluyla katılırım. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

İSA GÖK (Mersin) – Katılıyorum Sayın Bakanım.

BAŞKAN – Katılmıyor musunuz?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Bu şekliyle katılmıyorum efendim.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, önerge ile ilgili söz talebim var.

BAŞKAN – Buyurun.

Süreniz beş dakika.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan bu yasayla ilgili olarak, on ikinci bölümde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almıştım ve yasanın temel amacını da anlatmaya çalışmıştım. Şu ana kadar kimi meslek gruplarıyla ilgili bölümleri görüştük, doktorlar ve diş hekimleriyle ilgili. Ancak, avukatlarla ilgili bölümü görüşünce, değerli bir hatip, her nedense 2000 yılından kalan anılarıyla birlikte, yine onulmaz bir avukatlık karşıtlığı içerisinde, Sayın Bakanı, Sayın Komisyon Başkanını ve grubu bulunan siyasi partilerin grup başkan vekillerini işaret ederek, sanki bir mesleki dayanışma içerisinde avukatlara özel bir düzenleme çabasındaymışız anlamında, kamuoyunu yanıltacak bir şekilde ve kamuoyunun da hiçbir şekilde bunları hangi maddelerle ilgili tartışma yapıldığının bilinmediği bir bölümde, buraya geliyor, düşüncelerini ifade ediyor. Biraz evvel 359’uncu maddede, “Baro temsilcisinin ne işi var?” dedi, sanki yeni bir madde ihdas ediliyormuş gibi. Geçmişten bu yana gelen bir hüküm bu, ama orada yaptığımız -359’da- bir şey var: Madde metninin sonunda iki tane “hafif para cezası, hafif hapis cezası” vardı. Malumunuz Ceza Kanunu değişikliğiyle “hafif” lafı kalktı. 359’uncu maddede iki tane “hafif” terimini çıkardık. Şimdi, ola ki bizleri izleyen benim meslektaşlarım vardır, niye sessiz kalınıyor derler; ola ki halkımız vardır, Parlamento işini gücünü bırakmış, bir meslek grubuna imtiyazla ilgili yasal düzenleme çabası içerisindeymiş anlamı çıkabilir.

AHMET YENİ (Samsun) – O arkadaşın ismini söyleyin, kim?

HAKKI SUHA OKAY (Devamla) – Onu söyleyeni hepimiz biliyoruz.

AHMET YENİ (Samsun) – Kamuoyu bilmiyor.

HAKKI SUHA OKAY (Devamla) – Şimdi, 361’inci madde, kabul ettik, orada ne diyoruz, eski Ceza Kanunu’ndaki 230, 240’ın yerini yeni Ceza Kanunu 257 almış. 230, 240’ı kaldırıyoruz, 257 rakamını koyuyoruz.

 Gelelim şimdi görüşülmekte olan maddeye. Bu önergemizle biz “100 liradan 1 milyon liraya kadar” terimi yerine yasa metninde “500 liradan 2 bin Türk lirasına”, keza alttaki “ağır para cezası” yerine, onu da çıkarıyoruz. Ancak Sayın Bakan, biraz evvel ifade etti, dedi ki: “Sahte diş hekimleri için hapis cezası süresini üç yıldan beş yıla çıkardık, avukatlar için niçin iki yıldan beş yıla çıkarılması için değişiklik önergesi verildi?” Sayın Bakanım, bu önerge, avukatlar için değil, avukat olmadığı hâlde avukatlık yapmak isteyenler için.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Ben de aynı şeyi söylüyorum.

HAKKI SUHA OKAY (Devamla) – Şimdi, biz, sahte, yani bir vesileyle, avukat olmadığı hâlde avukatlık yapanlar için. Bir, biz avukatlık imtiyazı veya avukatlığa ilişkin bir düzenleme değil, aksine burada sahte avukatların ceza süresini komisyonda kabul edilen biçimiyle bir yıldan üç yılaydı bunu iki yıldan beş yıla çıkardık…

 MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Hayır, üç ile beş…

HAKKI SUHA OKAY (Devamla) – …ama Sayın Bakan, bunu üç yıldan beş yıla çıkarmak istiyorsa, getirsin sahte avukatları da üç yıldan beş yıla çıkartalım. Böylece, meslek üzerinde, mesleğe ilişkin kim sahtecilik yapıyorsa, kim sahtekârlık yapıyorsa, bütün mesleklerde yapılan sahtekârların da cezasını eşitleyelim.

Nitekim buna gelinecek nokta şudur: Biraz evvel Sayın Komisyon Başkanı kimi mesleklere kabullerle ilgili düzenlemede bir tekriri müzakere sürecinin olacağını ve bütün bölümler görüşüldükten sonra bunların yeniden ele alınacağını söyledi. Bu da tekriri müzakereyle ikiden üçe de çıkarılabilir. Ama bir sahteciliğin cezasına “katılmıyorum” deyip niye üç yıl yapmadınız? O zaman, katılmıyorum, bir yılda kalsın. Bunun da kabul edilebilir bir yanı yok. Gelin şimdi, önce ikiye çıkaralım, tekriri müzakereyi üçe çıkaralım veyahut da deyin ki: “Tekriri müzakerede ikiye çıkaralım.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)- Hepsini ikiye indirelim.

BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlar mısınız Sayın Okay.

HAKKI SUHA OKAY (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan, tamamladım.

Saygılar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Okay.

Sayın milletvekilleri, önergede imzası bulunan arkadaşlar, imza sahipleri, önergede “iki yıldan beş yıla kadar” olan ibareyi “üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası” diye değiştirmişlerdir.

Önergeyi bu şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Sayın Başkan, önergede “üç” olunca bizim bir açıklama yapma ihtiyacımız doğdu. (CHP sıralarından “Oylamaya geçti” sesleri)

BAŞKAN – Oylamaya geçtim ama.

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Hayır efendim, ben işaret ettim, Sayın Kâtibe de işaret ettim, siz duymadınız.

BAŞKAN – Peki, buyurun.

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Sayın Başkanım, şimdi doktorlarla ilgili olarak, sahte doktorluk yapana, doktorluk yetkisi olmadığı hâlde doktorluk yapan kişiye iki yıldan beş yıla kadar bir ceza öngörüldü. Diş doktoru olmadığı hâlde diş doktoruna ait görevleri yapan kişiye, bu Mecliste, tasarı iki yıldan beş yıla kadar iken üç yıldan beş yıla çıkması şeklinde bir önerge verilerek kabul edildi. Burada da aynı şekilde, avukat olmadığı hâlde avukata ait görevleri ifa eden kişiye iki yıldan beş yıla kadar önce verildi bir önerge.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya)- Avukata değil, sahte avukata.

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) - Daha sonra üç yıldan beş yıla kadar önerge verildi. Haddizatında buradaki sahte avukat değil, avukat olduğunu iddia eden bir kişi de değil; avukat olduğunu iddia etmiyor ancak avukatın yaptığı görevleri dolaylı yoldan, muvazaalı yoldan yapmaya çalışıyor.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – O sahtekâr değil midir?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – O başka türlü bir şey, o sahtekârlık değil.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Ne oluyor o?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Diş doktoru olmadığı hâlde, diş doktorunun yaptığı görevi yapanlara verilen ceza da fahiş bir cezadır, buradaki üç yıl da fahiş bir cezadır. Cezaları verirken eylemle orantılı olduğunu düşünmemiz gerekir. Ceza sistemini, biz, Türk Ceza Kanunu’ndan başlayarak bütün kanunlarda bu şekilde kurduk, orantılı bir ceza olmalıdır. Eğer ceza, eylemin karşılığı değil daha yüksekse, bu, ceza değil zulümdür.

Bu bakımdan, biz bu önergenin bu şekilde değiştirilmesine karşı çıkıyoruz.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Anlaşıldı efendim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sonuçta ne oldu?

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Diş hekimleri büyük ceza alacak, avukatlar almayacak.

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (56 sıra sayılı) Yasa Tasarısının; 362 nci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ederim.

Fıkra: Avukatlar müvekkilleri adına kazandıkları davalar ile ücreti vekaletlerini en geç iki ay içinde icraya koymak zorundadırlar. Bu süre içinde takibe geçmedikleri takdirde doğacak gecikme zamları faizlerinden dolayı kendileri sorumlu oldukları gibi, karşı taraftan da faiz ve sair talepte bulunamazlar.

                                                                                                              Kamer Genç

                                                                                                                 (Tunceli)

BAŞKAN – Sayın Komisyon?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)- Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet katılıyorlar mı?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Genç, konuşacaksınız…

Buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 362’nci maddenin sonuna bir fıkra eklenmesini istedim. Bunu neden istedim? Şimdi, benim başından geçen bir olay, bir siyasi parti lideri benimle ilgili 1,5 milyar liralık dava açtı. Davayı tabii, bir süre sonra ben takip etmedim. Tam dört sene sonra icraya koydu ve benden 6 milyar olarak tahsil etti. Şimdi, yani, eğer zamanında icraya konulsa, avukatlar… Nasıl olsa eskiden faiz sistemi de çok büyük rakamlara baliğ oluyordu, yüzde 70, yüzde 80 faizlere baliğ oluyordu. Bekletiyor, nasıl olsa icraya koymayınca karşı tarafın da haberi olmuyor veyahut da bazı davalar da gıyapta görüşülüyor. Dolayısıyla, bu haksız bir kazanç oluyor. Yani, burada bir şey getiriyoruz, bir disiplin getiriyoruz. Mademki bir davayı kazandınız, iki ay içinde avukata “Getir, alacağını icraya koy, avukatlık ücretini al.” diyoruz. Yani, burada en adil bir şey.

Şimdi, biraz önce burada konuşuldu. Tabii, biraz önceki önergede yaptığım konuşmada, Malatya Milletvekilimiz Sayın Mevlüt Aslanoğlu, bana AKP’den müdahale eden arkadaşlara müdahale etmiş, ama ben kendime zannettim; kendisinden özür diliyorum. Sayın Aslanoğlu çok nitelikli, çok çalışkan bir milletvekilimizdir, Meclis çalışmalarına da büyük katkı sağlıyor. Tekrar kendisinden özür diliyorum.

Şimdi, değerli milletvekilleri, biraz önce, yine hep tabii ben söz konusu oluyorum. Bakan benimle ilgili şeyler söylüyor, grup sözcüleri benimle ilgili bir şeyler söylüyor. Diyorlar ki: “Efendim, Avukatlık Kanunu’nda hafif hapis ve ağır hapsi kaldırdık, onun için maddeleri getirdik.” Bunun bir kolayı var: Eğer, siz Avukatlık Kanunu’nda, yalnız hafif hapis ile ağır hapsi, hapis cezasına çevirme nedeniyle bu maddeleri getirdinizse bunun bir yolu var: Ceza Kanunu’na bir hüküm koyarsınız, dersiniz ki: “Muhtelif kanunlarda geçen ‘hafif hapis’ ve ‘ağır hapis’ ibareleri ‘hapis’ olarak değiştirilmiştir.” Bunu her madde de ayrı ayrı konuşmaya da gerek yok. Burada getirilen… Göreceğiz biraz sonra, nerede ne getirildiğini de göreceğiz değerli milletvekilleri.

Biraz önce Hükûmet adına konuşan kişi diyor ki: “Efendim incelenmiyor.” Yaa, nasıl incelenmiyor. Bizim burada sorduğumuz sorulara sen cevap vermiyorsun. Burada verdiğimiz sorulara cevap vermiyorsunuz, yanlış sorulara cevap veriyorsunuz. Tabii, istiyorsanız, buyurun, televizyon kanallarına çıkalım, bakalım, her kanalda tartışalım. Varsa yiğitliğiniz, çıkalım, tartışalım. Yoksa, ondan sonra, önünüzdeki mikrofonu kullanarak, o üstünlüğü kullanarak, bizi kamuoyu karşısında, sanki hiç çalışmadan buraya gelen ve kamuoyunu yanıltan bir şey…

Değerli milletvekilleri, göreceksiniz, yani, biraz önceki, 357’nci maddede -yani, buraya gelmiş bir madde- baro temsilcisi olmadan pekâlâ arama yapsın diyorum. Tabii, burada, benim bir meslek grubuna karşı bir tepkim de yok, bir şeyim de yok. Kanun önünde eşitlik ilkesi varsa, kanun önündeki eşitlik ilkesi gereği, bir meslek grubuna çok büyük imtiyazlar getirirseniz, biz de bu devletin bir vatandaşı olarak, bu halkın içinden gelen insanlar olarak, bu eşitlik ilkesinin sağlanması konusunda, buraya getirilen bir kanun vesilesiyle konuşacağız tabii. Yani, ondan sonra, siz, avukatların ücretlerini garanti altına almak için, birilerinin avukat tutması için ağır cezalar getirirseniz, bunun adına ne derler? Yani, siz, avukat tutmayan bir kooperatif şirketine asgari ücretin 2 misli –eskiden 1 misliydi de- cezalar getirirseniz, bunun adına ne derler sayın milletvekilleri? Yani, bunun adına, herhâlde… “Biz değişiklik getirmedik.” denilir mi burada!

Değerli milletvekilleri, bakın, tabii, burada çok şey söylüyoruz. Mesela, dün benim odama özelleştirilen kurumlardan birtakım işçiler geldi. Bunlar, 4/C’ye göre özelleştirme nedeniyle açıkta kalan 13.800 kişi. Bunlar on ay çalıştırılıyorlar, her birisine 500 milyon para ödeniyor. Şimdi, bu insanların da hakkı var. Bunların hakkını korumayacak mıyız? Burada, Hükûmet getirmiş sayın milletvekilleri. Bu kanun öyle acayip bir kanun ki! Şimdi, ceza hükümlerini buraya getirdik. Peki, meslekten ihraçlarını gerektiren veya mesleğe kabul şartlarını belirleyen maddeleri burada düzenlemenin bir anlamı var mıdır? Yok. Böyle gayriciddi Komisyon ve gayriciddi Hükûmet olur mu arkadaşlar? Siz, 651 maddeyi buraya getiriyorsunuz, 90 küsur maddeyi –aklımda değil de- veya şu kadar maddeyi buradan çıkarıyorsunuz! Böyle bir şey olur mu sayın milletvekilleri? Böyle gayri ciddiyet olur mu? Bu, Meclisle alay etmek demektir. Doğru dürüst Hükûmetsen, buraya doğru dürüst kanun tasarısını getir; değilsen, çıkıp da burada yiğitlik yapma.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı lütfen tamamlayın.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bitireyim Sayın Başkan.

Şimdi, yani, burada çıkıp da sanki biz şey etmiyoruz, kanunları… Kanunları enine boyuna tartışacağız. Elbette ki milletvekilleri…

Sayın Milletvekilleri, ben, tabii, çok sorunlu olan bir ilin milletvekiliyim. Sabahtan akşama kadar böyle gidip de keyfime bakan insan yok. Birçok insan geliyor, Türkiye’nin her tarafından insanlar geliyor. Dün vatandaş bana Mardin’den telefon ediyor “Sayın Milletvekilim, sen bizim sorunlarımızı kürsüde dile getiriyorsun. 2007’de Ziraat, bize verilmesi gereken buğdayda -tonda galiba- 55 milyonu, arpada 45 milyonu vermedi daha Hükûmet. İşte, 2006’da aldık, daha 2007’de almadık, söyle de versinler.” diyor. Ee, şimdi bana Türkiye’nin her tarafından insanlar geliyor. Tabii ki, bu kanunları enine boyuna tartışmamız lazım ama zamanımız da yetmiyor, Hükûmet de doğru dürüst zaten bize bu konularda bilgi vermiyor. Burada sorduğumuz sorulara yanlış cevap veriliyor, ondan sonra da “Çıkıp da buraya geldi ezbere konuşuyor.” deniliyor. Yani, kimin yiğitliği varsa, yüreği tutuyorsa istedikleri her televizyon kanalında, her şartlarda kendileriyle karşılaşırım. Benim taşıdığım bilginin, onlar zekâtını taşımazlar.

Saygılar sunuyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

362’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

363’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (56 sıra sayılı) Yasa Tasarısının; 363. maddesinin ikinci fıkrasının (Çağrılıp da) sözcüğünden sonra (Haklı bir mazeretle) ifadesinin eklenmesini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                              Kamer Genç

                                                                                                                  Tunceli

BAŞKAN – Sayın Komisyon katılıyorlar mı?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) - Sayın Başkan, bu önerge aslında haklı olarak verilmiş bir önerge, fakat yanlış yazılmış bir önerge. Şimdi, önergenin, burada gelmeyen tanığa, sonunda, para cezası, daha doğrusu sebep olduğu masraflar ödetiliyor ve zorla getiriliyor, böyle bir müeyyidesi var ama eğer, buraya denilse idi ki “Haklı bir mazereti olmaksızın” şeklinde bir ibare kullanılsa idi o zaman doğru olurdu. Düzeltilebilir mi onu bilmiyorum, ama bu şekliyle geçecekse, bu şekliyle biz önergeye katılmıyoruz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, Sayın Başkan, zaten, haklı neden, haklı mazerettir bu anlamda. Yani, haklı mazeret de deseydi…

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Haklı nedenle, bakın…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bir mazeret nedeniyle gelmiyor.

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Yanlış, cümle yanlış. Haklı nedenle gelmeyene ceza veriyoruz, doğru mudur?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır hayır, haklı nedenle gelmediği takdirde ceza vermiyoruz.

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Madde sonunda, ceza verileceğini öngörüyor. Haklı mazereti olmaksızın…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Gelmiyorsa ceza vermiyoruz. Mesela, o adamın haklı mazereti varsa, gelmiyorsa ceza vermeyelim diyorum.

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Söylediğiniz doğru ama yazdığınız yanlış. “Haklı bir mazereti olmaksızın” diye eğer düzeltilebilirse önerge, o zaman doğrudur diyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Önergeyi o yönde düzeltelim.

BAŞKAN – Sayın Genç, Komisyonun ifadesine göre düzeltiyor musunuz?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Tabii tabii, ben de o anlayışla verdim zaten.

BAŞKAN – Tutanaklara o şekilde geçireceğiz.

Sayın Komisyon, kabul ediyor musunuz?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Biz, bu düzeltilmiş şekliyle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Düzeltilmiş şekliyle, biz de Hükûmet olarak katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutalım, konuşacak mısınız efendim?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Tamam, gerekçeyi okutun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Çağrılan kişinin haklı bir nedenle gelmemesi hâlinde cezalandırılmaması gerekir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda, 363’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

364’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (56 sıra sayılı) Yasa Tasarısının; 364. maddesinin (a) bendinde geçen (yüzde üç) ibaresinin (yüzde iki) olarak değiştirilmesini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                              Kamer Genç

                                                                                                                  Tunceli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 364 üncü maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Oktay Vural

Hakkı Suha Okay

 

Kayseri

İzmir

Ankara

 

Nükhet Hotar Göksel

Cüneyt Yüksel

Hasip Kaplan

 

İzmir

Mardin

Şırnak

BAŞKAN – Sayın Komisyon katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Peki, gerekçeyi okutuyorum o zaman.

Gerekçe:

Tasarının 364 inci maddesiyle Avukatlık Kanununun 180 inci maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Ancak, bu değişiklikle amaçlanan husus 28/03/2007 tarihli ve 5615 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 26 ncı maddesiyle 180 inci maddede değişiklik yapılmak suretiyle gerçekleştirilmiş olduğundan, iş bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir ve 364’üncü madde metinden çıkarılmıştır.

Diğer önergeyi okutamıyorum, bu önerge kabul edildiği için.

365’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

T.B.M.M. Başkanlığına

Görüşülmekte olan (56 sıra sayılı) Yasa Tasarısının; 365. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                              Kamer Genç

                                                                                                                  Tunceli

BAŞKAN – Komisyon?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Genç, konuşacak mısınız?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1136 sayılı Kanunun ek 3 üncü maddesinin ondördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

 “Seçimler sırasında sandık kurulu başkanı ve üyelerine karşı görevleriyle bağlantılı olarak işlenen suçlar kamu görevlilerine karşı işlenmiş gibi cezalandırılır.”

Şimdi, bu maddenin burada ne ilgisi var? Burada, Ceza Kanunu’na böyle bir maddenin getirilmesinde bir anlam yok. Yani, biraz önce konuşulduğu gibi, “Çeşitli ceza kanunlarında tayin edilen cezaları Ceza Kanunu’na getiriyoruz” dediler. E, burada ceza yok. Yani, bunun, bu kanunun çıkarılış amacıyla ilgisi yok.

Bunun gibi daha başka şeyler de var. Mesela, kamu personelliğine kabul şartlarında değişiklik getiren maddeleri getirip bunlara ilave ediyoruz. Dolayısıyla, burada ilgisiz olan bir madde bana göre. Ama tabii, burada kanunlar enine boyuna tartışılmadığı için, maddeler üzerinde konuşulmadığı için… Olabilir yani, benim de her maddeyi çok ayrıntılı inceleme olanağım olmadı. Ama bana göre, esas bu kanunun başında Türk Ceza Kanunu’na uyum sağlamak amacıyla böyle bir madde getirilmişse burada bu maddeye gerek yok.

Bunu belirtmek için geldim.

Saygılar sunuyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

365’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

366’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

367’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

368’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

369’uncu madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

T.B.M.M. Başkanlığına

Görüşülmekte olan (56 sıra sayılı) Yasa Tasarısının; 369. maddesine aşağıdaki (4) nolu bendin ve cümlelerin eklenmesini arz ederim.

“(4) Belediye Başkan, meclis üyeleri ile encümen ve yetkili memurları yapı kooperatiflerinin yönetiminde ve denetiminde görev alamazlar. Yapı kooperatifi yönetiminde görev alan yöneticileri genel kurulda alınan kararların gereğini yapmadıklarında müteakip yönetimde görev alamazlar. Aksi halde iki yıl ile beş yıl arasında hapis cezası ile cezalandırılırlar. Bir kimse hiçbir surette yapı kooperatifinde 8 yıldan fazla yönetim ve denetim kurulu başkan ve üyeliğini yapamaz. Aksi takdirde iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Yönetiminde bulunduğu kooperatiften menfaat sağlandığı kanıtlandığında cezası bir kat artırılır.”

                                                                                                              Kamer Genç

                                                                                                                  Tunceli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin en büyük sorunlarından birisi de kooperatifçilik. Birçok insan, kooperatif yönetim kurullarını, orayı bir defa kaptıktan sonra o üyeleri uzun zaman sömürerek büyük bir menfaat sağlıyorlar, yani 300-500 üyelik kooperatiflerde ve büyük de burada menfaat sağlanıyor. İşte, bazılarının makam arabaları var, çeşitli harcamaları var, işte sekreteri var, telefonu var ve o kooperatifin uzun zaman yönetiminde, denetiminde görev alıyorlar. Hatta zaman zaman bazen de belediyede, belediye başkanları, belediye başkan yardımcıları veyahut da belediye meclis üyeleri… İşte, tabii kooperatiflerle bunların da yakın bir ilişkileri var. Yani, tabii kooperatifin imar planıyla ilgili işleri var, inşaat ruhsatlarıyla ilişkileri var, kullanma izniyle ilgili ilişkileri var. İmar planının değiştirilmesi için tabii ki belediyelere gitmek lazım, orada bazı sıkıntılar olabilir. Bu hâlde piyasada gerçekten çok büyük suistimallere sebebiyet verecek birtakım olgular görülmektedir.

Bir kanun değiştiriyoruz, getiriyoruz buraya. Buraya getirilen kanunlarda ülkenin temel sorunlarına ciddi çare bulmamız lazım, çözüm getirmemiz lazım. Yani, hayatın içinden hepimiz geliyoruz. Sokakta, çarşıda, işte mahallede vatandaşların arasında geziyoruz. Buraya kanun getirirken, bu ülkede yaşayan insanlarımızın çeşitli sıkıntılar yaratan sorunlarına sağlıklı bir çözüm getirmemiz lazım. İşte, bu çözüm de, işte bu kanunları getirirken onlara uygun olması lazım. Bilmiyorum, içinizde kooperatiflerle ilişkisi olanlar çoktur muhakkak. İşte, uzun zaman orada kooperatif yönetim kurulu başkanı olup, yönetim kurulu üyeleri olup…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Var mıdır?

KAMER GENÇ (Devamla) - …orada uzun zaman o kooperatifin yönetiminde kalıp da çok çeşitli suistimaller -tabii hepsi için söz konusu olamaz ama- yapan çok insan var. Bunlara bir çekidüzen vermemiz lazım.

Ayrıca, Kat Mülkiyeti Kanunu’nda geçenlerde bir düzenleme getirdik. İşte, yüzde 80’i temsil etmeyen toplantının, yani ancak bir şeyin değiştirilebilmesi için yüzde 80 nispetinde ortakların, kat maliklerinin o toplantıda bulunması lazım. Düşünün, 1.000 kişilik bir kooperatif üyesinin olduğu bir yerde 800 kişiyi bir araya getirmek çok zor. Ben o zaman orada bir önerge vermiştim, hiç olmazsa yüzde 50 olsun demiştim ama kabul edilmedi.

Bence, bu maddede verdiğimiz önergede bu suretle, yani kooperatif yönetim kurulu üyeliğinde, başkanlığında yani iki dönemden fazla bir kişi yönetim ve denetim kurulunda bulunmasın. Bulunduğu zaman… Çünkü bunları bırakmak istemiyorlar. Buralarda büyük rantlar var. Bu rantların önünü kesmek için ve… Ayrıca da, böyle süresiz bir yönetim ve denetim kurulu üyeliğinde bulundukları zaman, kooperatif yönetim ve denetim kurulu üyeleri, o kooperatiflerde zaman içinde yapmaları gereken görevleri de yapmıyorlar. Mesela, adam iskân raporunu alacak, almıyor; tapusunu alacak, kooperatif üyelerine tapuyu dağıtacak, alıp vermiyor. Niye? Nasıl olsa çünkü orada bir rant sağlıyor, orada çeşitli menfaatleri sağlıyor. İşte, bunları kanunla bir düzene, bir disipline sokarsak, yurttaşlarımıza, vatandaşlarımıza ciddi bir katkıda bulunacağımıza inanıyorum.

Önergemin kabulünü diliyor, saygılar sunuyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

369’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

370’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum.

T.B.M. Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı yasa tasarısının 370. maddesinde geçen “ikiyüz günden dörtyüz güne” ifadesinin “beşyüz günden bin güne” biçiminde değiştirilmesini arz ederiz.

 

Kamer Genç

Hasan Macit

Hasan Erçelebi

 

Tunceli

İstanbul

Denizli

 

Mustafa Vural

 

Hüseyin Mert

 

Adana

 

İstanbul

BAŞKAN – Sayın Komisyon katılıyorlar mı?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Katılmıyorsunuz.

Buyurun Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında bu maddede gerekçeyi okutacaktım da, ama biraz önce Bakanın açıklaması gerçekten beni rahatsız etti.

Şimdi, değerli milletvekilleri, burada, tabii Merkez Bankasıyla ilgili orada, şurada verilen cezanın miktarını artırıyorum.

Şimdi, Merkez Bankası Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir simgesidir. Bir ülkenin parası tabii ki onun çok büyük bir simgesidir, işte, bana göre bayrağı kadar, toprağı kadar değerli bir varlığıdır.

Şimdi, Merkez Bankasının İstanbul’a taşınması meselesi nedense birilerinin aklından çıktı. Biz bunu şöyle yorumladık, yani dedik ki: Bu AKP İktidarının, bu, Atatürk’ün eserlerine karşı ciddi bir alerjileri var. (AK Parti sıralarından gürültüler)

AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Bırak şunu!

KAMER GENÇ (Devamla) – Neyse yaa, bir beni dinleyin de ben nereye getireceğim.

Şimdi, durup dururken bu Merkez Bankasını niye İstanbul’a taşıyorsunuz?

AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, konu bu mu?

BAŞKAN – İzah edecek, bakalım ne diyecek şimdi, bekliyoruz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, efendim, biraz önce denildi ki: “Niye Halk Bankası ile Ziraat Bankasına karşı çıkmıyorsunuz?” Arkadaşlar, ona da karşı çıkıyoruz, Halk Bankasının da İstanbul’a taşınmasına karşıyız, Merkez Bankasının da.

Şimdi, Türkiye’de, maalesef, şimdi Merkez Bankasının yeri eğer orada belirlenmişse, birileri gitmişler, aralarında arsanın yerini de pazarlamışlar, çevresinde de arsaları da almışlar, çok güzel rantlar da sağlamışlar. İstanbul Belediye Başkanı da diyor ki: “Biz burayı belirledik.” Böyle şeyler olmaz ki değerli milletvekilleri. Bakın, Merkez Bankası bir defa, para basma, o parayı muhafaza, büyük depolar, büyük emniyet tedbirleri alınması gereken bir yer. Yani, acaba bir Merkez Bankasının Ankara’dan İstanbul’a taşınmasının Türkiye’ye maliyeti ne olur? Neden yani? Siz illa Osmanlı’nın başkenti İstanbul’a mı taşımak istiyorsunuz?

Biraz önce DSP’li arkadaşım sordu: Merkez Bankası ile Hazine iç içe, Merkez Bankası ile Maliye Bakanlığı iç içe. Şimdi, önce Merkez Bankasını taşıyacaksınız, ondan sonra Maliye Bakanlığı ile Hazineden sorumlu Devlet Bakanlığını da mı oraya taşıyacaksınız?

Bunların hepsi peyderpey bu cumhuriyete, bu laik cumhuriyete ve Türkiye Cumhuriyeti’ne, yani Atatürk’ün kurduğu eserlere yönelik bir tepkinin uygulamalarıdır. Biz diyoruz ki: Bunları yapmayın.

Bakın, gelmişsiniz iktidara, bu memlekete bir şeyler yapın. Yedi ay geçmiş, daha yeni bir plan hazırlıyorsunuz. İşte ne planıysa… Ben de o…

MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) – Hazırlandı, hazırlandı…

KAMER GENÇ (Devamla) – Hazırlandı… Yok, işte yeni açıkladınız. Hiçbir şeye de benzemiyor. Ne getirdiniz, ben anlamadım.

Onun için, yani sırf, ille böyle spekülasyon, birilerini zengin etmek, birilerine kazanç sağlamak için işlemler yapma zihniyetiyle kafanızı ve iktidarınızı meşgul ettirmeyin. Evvela memleketin ciddi sıkıntıları var. Siz 436 milyar dolarlık iç ve dış borcu nasıl ödeyeceksiniz, evvela bunu hesaplayın. Yani, bu parayı ödemek için… (AK Parti sıralarından gürültüler)

Bakın, cezaları indiriyorsunuz, ikide bir af getiriyorsunuz, ondan sonra muazzam bir israf var. İşte, geçen gün New York’a gitmişler de, sizin çok beğendiğiniz kişinin hanımı gitmiş lokantada yemek yemiş, 500 dolar artı yüzde 20 komisyonla, efendime söyleyeyim, Türkiye Cumhuriyeti Elçiliği ödesin! Böyle bir şey olur mu yani? Gazeteler yazıyor. Bu sizin çok hoşunuza gidiyor herhâlde değil mi? Çok hoşunuza gidiyor. (AK Parti sıralarından gürültüler)

Böyle bir şey olur mu? Yani, böyle bir şey olur mu? Hem harcırah alırsınız hem yandaşlarınız gazetecileri toplarsınız uçaklara doldurup getirirsiniz.

Değerli milletvekilleri, devlet bu şekilde yönetilemez. Devlet yönetmek ciddi bir iş ister, ciddi bir sorumluluk ister, ciddi bir dürüstlük ister.

ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Esasa gel.

KAMER GENÇ (Devamla) – Oraya geliyorum.

Merkez Bankasının para politikası yahu, para politikası… Borçlar meselesi önemli. Yani, sen Merkez Bankasını İstanbul’a taşırken, diyoruz ki: Evvela, geçmişte bu memleket 70 sente muhtaçtı, şimdi 70 senti de arayacak. Yani, siz Merkez Bankasını oraya taşımakla kime hizmet ediyorsunuz? Onu bir söyleyin bakalım da, ondan sonra çıkıp bunun da hesabını verin.

Ayrıca da, bakın sayın milletvekilleri, bütün bakanlarınız yurt dışında, Başbakanınız yurt dışında geziyor. Yahu, gelsin şu Meclisin huzurunda dış gezilerde ne sağlandı, onu bir bilelim biz.

Yani, bugün bir Kıbrıs meselesinde Türkiye ne durumda? Bir Güneydoğu meselesinde Türkiye ne durumda? Yani, gittiniz Amerika’da Bush’la gizli kapaklı, perde arkasında ne konuştunuz? Gidiyorsunuz, ondan sonra…

Devletin bir Dışişleri teşkilatı var. Devletin Dışişleri teşkilatı, bütün ciddi yönetimlerde bir dış temas kurduğu zaman oradaki görüşmeler tutanaklara geçilir, o tutanaklar Dışişleri Bakanlığının kayıtlarına geçer ve yarın öbür gün, sizden, ondan sonra gelen insanlar, yahu, şu tarihte…

BAŞKAN – Sayın Genç, konuşmanızı tamamlar mısınız.

KAMER GENÇ (Devamla) – Tamam, tamamlıyorum Sayın Başkan.

Yani, bu para politikasıyla da çok yakın olduğu için onu belirtmek istiyorum Sayın Başkan.

Onun için, yani onların bilinmesi lazım. Bunlar devletin itibarı meselesi. Devletin kurumları devletin itibarının bir göstergesidir.

Dolayısıyla, bu Merkez Bankasını taşımanızın bir anlamı var. Diyorsunuz ki: “Kardeşim biz bu şeyde, Ankara’daki başkenti de kurumlarını dağıtacağız.” Ben de Ankaralılara…

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) – Tamam efendim.

BAŞKAN – Teşekkürler.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, önergemin son cümlesini açıklayayım.

Ben de Ankaralılara diyorum ki: Bakın, Ankaralılar, kendi başkentinize sahip çıkın. Ankara’nın taşına bak, gözümün yaşına bak… Gerisini siz, işte, getirirsiniz. İşte, buna sahip çıkın diyorum Ankaralılar, çıkmazsanız… Eğer siz Ankaralılara karşı bu işleme devam ederseniz Ankaralılar sizi buna hakkın gereğince…

Hepinize saygılar sunuyorum.

ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Türkiye, Türkiye…

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

370’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

371’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

372’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

373’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

374’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

375’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

376’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

377’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

378’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

379’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

380’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

381’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

382’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

383’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

384’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

385’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

386’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

387’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

388’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

389’uncu madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 389 uncu maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Oktay Vural

Hakkı Suha Okay

 

Kayseri

İzmir

Ankara

 

Nükhet Hotar Göksel

Cüneyt Yüksel

Hasip Kaplan

 

İzmir

Mardin

Şırnak

 

 

 

 

BAŞKAN – Sayın Komisyon?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının 389 uncu maddesiyle, 1618 sayılı Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanununun 30 uncu maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Ancak, söz konusu madde, daha sonra yürürlüğe giren 28/12/2006 tarihli ve 5571 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu, Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanunu ile Turizm Teşvik Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 9 uncu maddesiyle değiştirilmiş olduğundan, iş bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir ve madde metinden çıkarılmıştır.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, yalnız, grup başkan vekillerini okumuyor arkadaşlarımız, rica ederim.

BAŞKAN – 390’ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, on üçüncü bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi on dördüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

On dördüncü bölüm 391’inci madde ile 420’nci maddeleri kapsamaktadır.

On dördüncü bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu.

Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, yüce Meclisin çok değerli üyeleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, burada, bu bölümde, 2090 sayılı Yasa, yani Tabii Afet Yasası, bir de Sermaye Piyasası Yasası’yla ilgili konular var.

Şimdi, tabii, 2090 sayılı Yasa’yı ben size hatırlatmak istiyorum. 2090 sayılı Yasa, herhangi bir tabii afette tüm mal varlığının -dikkatinizi çekiyorum- yüzde 40’ını kaybederse yasadan yararlanıyorsun. Bir örnek verirsem, örneğin, tüm kayısısını, tüm hasılatını kaybederse, o sezon fındığının tümünü kaybederse, bakıyorlar, eğer kaybettiği fındık veya kayısı mal varlığının yüzde 40’ının üstündeyse “Sen Tabii Afet’ten yararlanıyorsun.” diyorlar, eğer değilse “Hayır, yararlanamıyorsun…” Bir kere, bu Kanun’u değiştirmek lazım arkadaşlar. Bir kere, bu Kanun hiçbir tabii afette uygulanılır bir kanun değil. Size örnekler vereceğim.

Bir kişinin 10 dönüm bir kayısı bahçesi varsa, bu kayısı bahçesindeki kayısının toplam geliri o sezon için 5 bin lira ise, eğer o kişinin bir ineği, bir ahırı varsa, onlar da 2’şer bin liradan 4 bin lira ediyorsa, diyorlar ki: “Sen, mal varlığının yüzde 40’ını kaybetmemişsin kardeşim.”

Şimdi, onun için, bir kere bu 2090 sayılı Yasa’yı değiştirmek lazım arkadaşlar. Tabii, ülkemizde Yüce Tanrı kimseye felaket vermesin, ama eğer bir felaket olduysa, bu sel olur, deprem olur, başka, en çok, yani tarım kesiminin, biliyorsunuz, ülkemizde kuraklık ve diğer hâllerde veya selle, doluyla o sezonki ürününü kaybediyorsa, bu insanların sosyal devlet olarak yanında olmamız lazım, kaybettiği ürününe yardım etmemiz lazım, yani o sene ekmek yemesi için yardımcı olmamız lazım arkadaşlar. Bir kere bu Yasa’yı değiştirmek lazım.

Şimdi, bu yasa ne getiriyor biliyor musunuz? Diyorlar ki bu bölümde: “Siz, eğer, 2090 sayılı Yasa’ya göre bir şekilde gübre yardımı, tohumluk yardımı, makine, ilaç yardımı, bunları alır -canlı ve cansız üretim aracı- bunları iki yılda satarsan ceza alırsın.”

Arkadaşlar, verilen gübre kalır mı? Verilen tohumluk kalır mı? Hakikaten bu köylüye bir şekilde ıstırap bir yasa. Zaten perişan olmuş bu insan, zaten yok olmuş, çaresiz insan böyle bir şey yapabilir mi arkadaşlar? Neyini satacak? Satacak bir şeyi yok ki arkadaşlar. Bu, Türkiye'nin her tarafında böyle, Sivas’ında da böyle, Kars’ında da böyle, her tarafında böyle arkadaşlar.

Onun için, bunun buradan çıkması lazım arkadaşlar. Bir tohumluk veriyorsun. Arkadaşlar, basit, yani felakete uğrayan bir insana bir tohumluk veriyorsunuz. Ben, bir kez daha dikkatlerinize sunuyorum.

Tabii, şimdi gelelim sermaye piyasasına arkadaşlar.

Değerli arkadaşlarım, yaklaşık, sermaye piyasası, Türkiye'de… Türkiye için, özellikle kurumsallaşma, şirketleşme açısından, büyüme açısından ve Türkiye’de ulusal sermaye ve ulusal sanayici açısından önemli bir yasa tabii Sermaye Piyasası Yasası. Küçük tasarrufların birleştirilerek bir tasarruf yaratmasına bir araçtır bu. Fakat, yıllar yılı, bu Yasa’yı bir şekilde ulusal sanayiye ve ulusal sanayiciye hep birileri kullandı arkadaşlar. Bu Yasa’nın hep arkasından dolaştılar. Nasıl birilerini kandırırım? Nasıl ben buradan bir çıkar sağlarım? Nasıl toplumu yanıltırım? Nasıl toplumdaki birtakım küçük tasarrufçuya aldatırım? Bu ilk kurulduğu süreçten bugüne kadar hep birileri -bu yurt içinde de var, yurt dışında da var arkadaşlar- bu Yasa’nın arkasından dolaşarak kendi gruplarına, kendi şirketlerine… Bu işi artık Türkiye’de meslek hâline getiren sahtekârlar var arkadaşlar. Bunun adı bu, bunlar bu. Adamın mesleği… Ben Sermaye Piyasası Yasası’nın etrafından dolaşarak, buradan, yani, borsa dediğimiz olgudan, bir şekilde, spekülasyonlarla nasıl bir kâr yaratırım diyen, Türkiye’de, gruplar var, kişiler var, yurt dışında bunun bağlantıları var.

Değerli arkadaşlarım, üzülerek söylüyorum: Dönüp baktığımız zaman, Sermaye Piyasası Yasası’na aykırı davranan, Türkiye’de ceza almış bana kaç kişi gösterebilirsiniz? Şimdi, önce, Yasa’yı… O görevi yapan Sermaye Piyasası Kurumu ve Türkiye’deki aracı kurumlar, bir kere, ulusal sermayeyi ve sanayiciyi koruma görevi üstlenmelidir. Birtakım sahtekârlara, birtakım spekülatif insanlara prim vermemelidir. Ama maalesef, Türkiye’de borsa, geçmişten bugüne kadar halkın tam inanacağı, halkın küçük tasarrufunu yatırıp, bir şekilde hep gelecekten, Türkiye’deki sanayileşmeden bir umut bekleyen bir umut olmadı arkadaşlar. Hep birileri günlük, dakikalık, saatlik hep birileri bunu kullandı. Umut olamadı. Oysaki, Türk sanayisinin, ulusal sanayicinin en kolay uzun vadeli finansman sağlayacağı bir model arkadaşlar. Çok gerekli, her ülkeye gerekli. Ama bugüne kadar, maalesef bunu söylüyorum, borsada işlem gören çok düzgün, dürüst şirketlerimiz var ama, onların sırtından bile birileri kâr sağlamak istiyor. Bu yasanın önemi… Keşke buradaki cezaları daha artırsak. Bu açıdan çok önemli. Gerçek bir sermaye piyasasının oluşmasında çok önemli bir madde bu madde.

Bu açıdan, bu yasada gerek tabii afetlerle ilgili gerek sermaye piyasasıyla ilgili maddeler önemli bir madde. Ama yine söylüyorum: Tabii afetle ilgili maddede, önce 2090 sayılı Yasa’yı, arkadaşlar, biz değiştirmezsek, Allah korusun oluşacak bir tabii afette hangi il olursa olsun bu yasa uygulanamıyor. Ancak Hükûmet bir karar alırsa, ben şuradaki tabii afete… Bir Bakanlar Kurulu kararıyla, 2090 sayılı Yasa’yla değil, Bakanlar Kurulu kararıyla yardım edebiliyor.

Ben bilgilerinize sunuyorum. 2090 sayılı Yasa’nın değişmesi yönünde bir kez daha sizlerin dikkatinize sunuyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aslanoğlu.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Mustafa Enöz.

Buyurun Sayın Enöz. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 56 sıra sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın on dördüncü bölümü üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesile ile yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu tasarıda, yüz yetmiş kanunda, uyum adı altında değişiklik yapılmakta olup, benim söz almış olduğum bu bölümde on bir ayrı kanunda düzenlemelere gidilmektedir. Gerçekten, kanun yapma tekniği ve yasama organının görevini tam anlamıyla yerine getirmesi bakımından burada sakıncalar bulunmaktadır. Yani, kanunların uygulanabilirliğini sağlamak için önce kanun koyucular olarak bizlerin her madde hakkında tam bir bilgi sahibi olmamızın gerekli olduğunu düşünüyorum.

Sayın milletvekilleri, düzenlemesi yapılan ceza maddeleri sonunda verilecek para cezalarının miktarları belirtilerek, şu miktardan şu miktara kadar para cezası verilir denilmektedir. Bu rakamlar, kanun yapılırken geçerli olan değerlere göre tespit edildiğinden, sürekli aynı miktar olarak kalmakta, aradan uzun yılların geçmesiyle para cezalarını artıran kanunlarda güncelleme sağlanmaktadır. Para cezasını düzenleyen maddelerde, müşterek bir madde ile para cezası suçun ağırlığına göre derecelendirilip güncellenebilecek bir ölçü esas alınarak miktarlar tespit edilebilir. Böylece kanunda sadelik ve kolaylık sağlanmış olacaktır.

“Kanunlarda değişiklik yaptık.” denilmek için yapılan bazı ayrıntılı değişikliklerin de uygulamada çoğu zaman bir anlam ifade etmediği bilinmektedir, yani yapılan küçük değişiklikler çoğu zaman uygulamayı değiştirmemektedir.

Sayın milletvekilleri, konuşmamın başında da belirttiğim üzere, bu bölümde on bir değişik kanunda düzenlemelere gidilmektedir. Tabii ki, değişiklik yapılan bu kanunların üzerinde tek tek değerlendirme yaparak görüşlerimizi bildirmek bu zaman dilimi içerisinde mümkün değildir. Ancak, sürem yettiği kadar görüşlerimi açıklamaya çalışacağım.

Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz tasarının 391’inci maddesi 1734 sayılı Yem Kanunu’nun 13’üncü maddesinde değişiklik öngörmektedir. Yem Kanunu’nun 13’üncü maddesi, bu Kanun’un 6, 7, 8 ve 10’uncu maddelerinde yazılı mecburiyetlere uymayanlara uygulanan para cezasının artırılması ile ilgilidir. Yine, bu kanunda 392’inci madde olarak yer alan düzenleme, 1734 sayılı Kanun’un 15’inci maddesinde belirtilen cezai müeyyidenin nasıl uygulanacağını yeniden düzenlemektedir. Önceden, gıda ve yem işletmecisi gerekli kurallara uymadığı ve cezayı gerektiren durum tespit edildiği hâlde ancak mahkemeye dava açılabilirken, yapılan değişiklikle, bu cezanın mahallî mülki amir tarafından verileceği hükmü getirilmektedir. Cezaların günün şartlarına göre artırılması doğrudur. Maalesef ülkemizde cezaların yaptırımı yeterli değildir ve caydırıcılığı da fazlaca yoktur.

Sayın milletvekilleri, gelişmiş ülkeler tarım ve hayvancılıkta istikrarı sağlamakta ve ihracatçı konumda yerlerini almaktadırlar. Ülkemizde akılcı politikalar uygulanarak, hayvancılıktaki potansiyel harekete geçirilmelidir. Hayvancılık kırsal kalkınmayı, kırsal kalkınma da ülkenin gelişim düzeyini artıracaktır. Gıda ve yem işletmecisi, ithal ettiği, ürettiği, işlediği, imal ettiği veya dağıtımını yaptığı bir ürünün gıda ve yem güvenliği şartlarına uymasını mutlaka temin etmelidir. İşletmeci, ürünün geri toplanması gerektiğinde, geri toplanma nedeni hakkında tüketiciyi doğru ve etkin olarak bilgilendirmelidir. Gerekli hâllerde, tüketiciye ürünün iadesi için çağrıda bulunmalı ve son tüketiciye gelebilecek riskleri önlemek amacıyla yapılacak uygulamaları ilgili birimlere bildirmelidir. Gıda ve yem işletmecileri, üretim, işleme ve dağıtımın tüm aşamalarında, gıda ve yemin, gıda amaçlı yetiştirilen hayvanın, gıda ve yeme ilave edilecek her türlü maddenin izlenebilirliğini sağlamalıdır.

Sayın milletvekilleri, bu arada hayvancılığın en önemli temel girdisi olan yem fiyatlarının son beş yılda yüzde 400 oranında arttığını ifade etmeliyim. Buna karşı, üreticinin kestirdiği hayvanın kilogram karşılığı maalesef değişmemiştir. Bu da ülkemizdeki hayvancılığın bitme noktasına geldiğinin en güzel örneğidir. Bu konuda Hükûmetin gerekli tedbirleri almasını bekliyoruz.

Sayın milletvekilleri, devletin temel amacı insanların huzur ve esenliğini temin etmektir. Toplumda huzur ve esenliği ihlal eden kişi veya kişilerin tespit edilmesi gerekmektedir. Bu ihtiyaç toplumu oluşturan her kişinin her an bulunabilmesini sağlayıcı önlemlerin alınması ile mümkün olabilecektir. Ülkemizde bu tedbirin alınması öncelikle Kimlik Bildirme Kanunu’nun tam ve eksiksiz olarak uygulanması ile mümkün olabilecektir. Bu Kanun’da yer alan kurallara herkesin uyması son derece önemlidir. Vatandaşlarımızın, özellikle şehirlerde ve metropol kentlerimizdeki yerleşimlerinin daha disiplinli hâle getirilmesi gerekmektedir. Anayasa’mız gerek yerleşme ve gerekse seyahat hürriyetini temel hak olarak hükme bağlamıştır. Ancak, bu hakların toplumun huzur ve sükûnu bakımından gerektiği takdirde kanunla kısıtlanabilirliğini de açıklıkla ortaya koymaktadır.

Sayın milletvekilleri, bu tasarıda 393’üncü madde olarak yer alan değişiklik 1774 sayılı Kimlik Bildirme Kanunu’nun 15’inci maddesini düzenlemektedir. Bu madde, Kimlik Bildirme Kanunu’nda yer alan hükümlere uymayanlara uygulanacak cezalar ile ilgilidir.

Kimlik bildirme mecburiyetinde olanlar Kanun’un 2, 3 ve 4’üncü maddelerinde açık olarak belirtilmiştir. Bu maddelerde özetle, otel, motel, han, pansiyon, bekâr odaları, kamp, kamping, tatil köyü ve benzeri her türlü, özel veya resmî konaklama yerleri ile özel sağlık müesseseleri, dinlenme ve huzurevleri, dinî ve hayır kurumlarının sosyal tesislerinin sorumlu işleticileri, bu yerlerde ücretli veya ücretsiz, gündüz veya gece, yatacak yer gösterdikleri yerli veya yabancı herkesin kimlik ve geliş-ayrılış kayıtlarını, örneğine ve usulüne uygun şekilde günü gününe tutmasını, genel kolluk kuvvetlerinin her an incelemelerine hazır bulundurmasını, Devlet İstatistik Enstitüsüne talebi hâlinde vermesini, tesislerin sorumlu işleticileri müesseselerinde sürekli veya geçici olarak çalıştırdıkları kimseleri ve bunların ayrılışları ile ilgili kolluk kuvvetlerine kimlik bildirme mecburiyeti ile ilgili durumları düzenler. Değişiklikle, bu kurallara uymayanlarla ilgili uygulanan para cezası 3 milyon liradan 250 Türk lirasına çıkarılmaktadır. Bu kurallara uymayanlar için öngörülmüş olan 250 Türk liralık ceza da azdır, çünkü ülkemiz, jeopolitik konumu gereği bir geçiş yolu üzerinde bulunmaktadır. Çeşitli yasa dışı örgütlerin ve özellikle terör örgütlerinin ülkemiz üzerinden insan kaçakçılığı ve diğer her türlü kaçak eylemi gerçekleştirdiğini biliyoruz. Kimlik Bildirme Kanunu’nda belirtilen hususları herkes tam ve eksiksiz olarak yerine getirdiğinde emniyet ve asayişle mücadelede daha da etkili olunabilecektir.

Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu tasarının 410, 411, 412 ve 413’üncü maddeleri, 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu’nun bazı maddelerinde değişiklikler yapmaktadır. Bu vesileyle, konu hakkında sektörün bugünkü durumuna kısaca değinmek istiyorum. Turizm, değişik alanları ilgilendirmektedir. Turizmin konuları arasında kültür, çevre, sağlık, bölgesel kalkınma, tüketici hakları, istihdam, serbest dolaşım, vergilendirme, eğitim, araştırma gibi birçok konu yer almaktadır. Turizmin ekonomiye katkısı son derece önemlidir. İstihdam yaratılmasında ve bölgesel kalkınmada önemli bir rolü vardır. Turizmde en büyük eksiğimiz ve dezavantajımız, ülkemizdeki turizm kaynaklarımızın yeterince tanıtılmamasıdır. Turizm sektörünün çok yönlü karakteri hizmet yaygınlığını da beraberinde getirmekte, alt sektörün sayısını artırmaktadır. Tüm alt sektörlerin randımanlı olarak devrede bulunmaması ve birbirine destek vermemesi hâlinde, verilen hizmet eksik kalabilmektedir. Bu nedenle, her sektör için gerekli olan hedefler, stratejiler, organizasyon olarak uyumlu çalışma ortamları turizmde daha da önemlidir. Bugüne kadar, her türlü vesile ile turizmin önemi, faydaları ve hassasiyeti her düzeyde gündeme getirilmiş, ancak sektörün ihtiyaç duyduğu kararlılık ve süreklilik bir türlü yerine oturtulamamıştır. Burada yapılması gereken kamunun hedeflerini oluşturarak çizeceği bir turizm devlet politikası çerçevesinde ilgili bütün alt sektörlerin harekete geçirilmesidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Enöz, konuşmanızı tamamlayın lütfen.

MUSTAFA ENÖZ (Devamla) – Yani, kamu ve özel kesimin ortak ülke çıkarlarında ve asgari müştereklerde ortak hareket etmesidir.

Ülkemizde turizmi geliştirmek için turizmde uzun vadeli ve istikrarlı devlet politikası izlenmelidir. Ülkemiz bütün dünyaya iyi anlatılmalı, iyi tanıtılmalı ve dünyada güzel imaj oluşturulmalıdır. Pazarlama ve taşıma alt sektörünün sorunları çözülmelidir. Genel turizm bilinci ve kamuoyu oluşturulmalıdır. Yerel yönetimlerin turizm sektörüne aktif desteği sağlanmalıdır. Turistik yöredeki belediyelerimizin sorunlarına kalıcı çözümler getirilmelidir. Uluslararası pazarlardaki gelişmeler izlenerek politikalar üretilmelidir. Sektörün finansal sorunlarına destek sağlanmalıdır. Turizmin on iki aya yayılması için yaygın tedbirler alınmalıdır diyor ve bu duygu ve düşüncelerle kanunun hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Enöz.

Şahısları adına ilk söz, Isparta Milletvekili Sayın Haydar Kemal Kurt’a aittir.

Buyurun Sayın Kurt. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 56 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın on dördüncü bölümünün 390 ila 420’nci maddelerini kapsayan kısmı üzerine görüşlerimi ifade etmek üzere şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarıyla, temel ceza kanunlarındaki suç karşılığı uygulanacak yaptırımların mantığına uygun değişiklikler gerçekleştirilmiştir. Tasarının bu bölümünde 1734 sayılı Yem Kanunu’nun cezai hükümlerini gösteren dördüncü bölümdeki 12, 13, 14, 15’inci madde hükümleri değiştirilmiştir. 390’ıncı maddeyle önceki düzenlemede 12’nci maddede tarif edildiği şekilde bozuk yemleri satışa arz edenlere cezai hükümler getirilirken yeni düzenlemeyle bilerek üretenler ve satanlar da kapsam içine alınarak hapis cezası ile idari para cezası verileceği hükmü getirilmiştir.

Yine tasarının 392’nci maddesiyle Kanun’un 15’inci maddesi değiştirilerek “Bu Kanunda yazılı olan idarî para cezaları mahallî mülkî amir tarafından verilir.” denilerek önceki düzenlemedeki sulh hukuk mahkemesinin bu kanundan doğan ihtilaflara bakacağına ilişkin hüküm değiştirilmiştir.

Görüleceği üzere yapılan değişiklikle 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren Türk Ceza Kanunu, Kabahatlar Kanunu, Ceza Muhakemeleri Kanunu ve Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile getirilen suç siyaseti ve bu siyasetle hedeflenen maksada ulaşabilmek için uyulması istenen ana ilkeler ışığında hareket edilerek bu değişiklikler düzenlenmiştir. Bu ana ilkeler çerçevesinde ceza kanunlarındaki cezalar ve güvenlik tedbirleri olarak iki ana tasnife tabi tutulan yaptırımlar ile suçlar arasındaki terk edilen cürüm ve kabahat ayrımı nedeniyle hapis ve hafif hapis ayrımı ile ağır ve hafif para cezası ayrımı da terk edilmiş, “ağır ve hafif” yerine sadece “hapis cezası” ya da “para cezası” lafızları benimsenmiştir.

Yine, aynı şekilde, idari yaptırım olarak uygulanan para cezası ile suç karşılığı öngörülen ve mahkeme tarafından hükmedilen para cezası arasındaki kavram karışıklığını önlemek amacıyla ceza hukukunun yaptırım olarak öngörülen para cezasına adli para cezası denilmiştir.

Diğer yandan, idari nitelikteki cezaların uygulama makamı değiştirilerek toplum düzeninin devamı için tecziyesi gerekli görülen hukuka aykırı fiiller ile idari nitelikte olup da bir taraftan uyarı fonksiyonu, diğer taraftan kamu açısından oluşmuş olan zararın giderilmesi amacına hizmet eden cezaların uygulanmasına ilişkin oluşan yeni mantık bu bölümde de yapılan değişikliklerde yerini bulmuştur.

Yine 393, 394, 395, 396’ncı maddeler ile 1774 sayılı Kimlik Bildirme Kanunu’nun 15, 17’nci maddelerindeki para cezaları ise idari para cezası olarak değiştirilmiş ve 18’inci maddede bu cezaların mahallî mülki amiri tarafından verileceği belirtilmiştir.

Tasarının 397’nci maddesiyle 2090 sayılı Tabii Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Yardım Hakkındaki Kanun’un 9’uncu maddesindeki ağır para cezasına ilişkin hüküm idari para cezası olarak değiştirilmiş ve sözü edilen suçlara ilişkin davalar sulh ceza mahkemesinde görülür hükmü kaldırılmıştır.

Tasarının 398, 399, 400, 401, 402, 403, 404’üncü maddeleriyle, 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 25, 33, 36, 46/A, 47, 47/A ve 49’uncu maddesi hükümlerinde değişikliğe gidilmiştir.

Tasarının 405, 406 ve 407’nci maddeleriyle de, 2521 sayılı Avda ve Sporda Kullanılan Tüfekler, Nişan Tabancaları ve Av Bıçaklarının Yapımı, Alımı, Satımı ve Bulundurulmasına Dair Kanun’un beşinci bölümünde yer alan suçlar ve cezaları düzenleyen 11, 12, 13’üncü maddelerindeki cezai hükümler değiştirilerek genel ceza yasalarındaki düzenlemelere aykırı hususlar giderilmiş ve uyumluluk sağlanmak istenmiştir.

Tasarının 408’inci maddesiyle, 2531 sayılı Kamu Görevlilerinden Ayrılanların Yapamayacakları İşler Hakkında Kanun’un ceza başlıklı 4’üncü maddesindeki ağır para cezası hükmü kaldırılmıştır.

Tasarının 409’uncu maddesiyle, 2548 sayılı Gemi Sağlık Resmi Kanunu’nun yasaklar ve ceza alt başlığını oluşturan 6’ncı maddesindeki cezaların niteliği değiştirilerek idari para cezasına dönüştürülmüş ve bu cezayı, Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü görevlilerinin vermeye yetkili olduğu hükmü getirilmiştir.

Tasarının 410, 411, 412, 413’üncü maddeleriyle, 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu’nun beşinci bölümünde düzenlenen cezalara ilişkin 31, 32, 33 ve 36’ncı madde hükümlerinde değişikliğe gidilmiştir.

Yine, tasarının 414’üncü maddesiyle, 2699 sayılı Umumi Mağazalar Kanunu’nun üçüncü bölümünde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kurt, lütfen tamamlar mısınız konuşmanızı.

HAYDAR KEMAL KURT (Devamla) - …ceza işleri alt başlığında ceza hükümlerini düzenleyen 13’üncü maddedeki cezalar değiştirilmiş, ağır para cezaları genel ceza kanunundaki yeni düzenlemeye uygun olarak gün hesabı üzerinden adli para cezası olarak yeniden tanımlanmıştır. Ağır hapis cezaları ise, hapis cezaları olarak tanımlanarak yeniden düzenlenmiştir.

Tasarının 418, 419 ve 420’nci maddeleriyle, 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu’nun 56, 69, 70’nci maddelerinde değişikliğe gidilmiştir.

Yapılan tüm bu düzenlemeler ile temel ceza yasasında çağın gereklerine ve yeniden oluşan millî ve insanlığın ortak değerlerini önceleyen, toplumsal barışı ve insan haklarını muhafaza etmek ve geliştirmek maksadıyla yapılan düzenlemelere esas prensipler ışığında 56 sıra sayılı kanun ile çeşitli kanunlardaki ceza hükümlerini içeren maddelerde değişiklik yapılmasına ilişkin tasarının gerekli ve faydalı olacağı inancıyla hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kurt.

İkinci söz sırası Artvin Milletvekili Sayın Ertekin Çolak’a aittir.

Buyurun Sayın Çolak. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 56 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın on dördüncü bölümüyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi ve yüce milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Bu bölümde yer alan 2090 sayılı Kanun’un çeşitli afetler nedeniyle zarar gören çiftçilerimize yapılacak olan devlet yardımını düzenlemektedir.

Değerli arkadaşlarım, tarım ve hayvancılıkla uğraşmak gerçekten zor, meşakkatli, pahalı ve riskli bir uğraştır. Çiftçilerimiz toprağı sürer, tohumu atar, gübresini atar ve onun sulamasını yapar ve mevsim boyunca hep ona ümit bağlar ve yıl boyunca onun geliri odur. Böyle bir durumda, bir gece bakar ki yağan bir yağmur nedeniyle bütün ürünleri zarar görmüş ve bir yıllık umudu boşuna gitmiştir. Böyle bir durumda, tabii olarak vatandaşımız, çiftçimiz, devlet babadan elbette ki destek ve yardım bekler. İşte bu Kanun, bu yardımları düzenlemektedir. Böyle durumlarda bu tür afetlerde kurulacak olan komisyonlar aracılığıyla hasar tespitleri yapılır ve gelirlerinin yüzde 40’ından fazlası zarar görmüş olan çiftçilerimize, karşılıksız olarak veya kredi şeklinde devlet yardımı yapılmaktadır. Böyle durumlarda yapılan bu yardımlar, kullanan çiftçiler tarafından belirlenen kriterlerdeki usul ve esaslara bazen uymaz. İşte buradaki değişiklikle çiftçilerimizin lehine bir düzenleme getirilmiştir. Bu nedenle emeği geçenlere teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, burada bir konuyu dile getirmek istiyorum. Burada bugün görüşmesini yapmış olduğumuz kanunlarla ilgili konuşma yapan Ardahan Milletvekilimiz Sayın Ensar Öğüt konuşmasında, ekonomik sıkıntılardan dolayı bazı vatandaşların eline silah alarak dağa çıkmak zorunda olduğunu söyledi. Bunu, bir milletvekili olarak kesinlikle kabul etmemiz mümkün değildir.

Şimdi, milletin kürsüsünden böyle bir şeyi bir milletvekilinin ifade etmesini ben talihsiz bir konuşma olarak görüyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Değiştirme, öyle demedi.

ERTEKİN ÇOLAK (Devamla) – Benim ilim Artvin’de, özellikle Çoruh Vadisi boyunca vatandaşımızın ekonomik sıkıntısı oldukça fazladır. Arazi o kadar zor bir arazidir, o kadar sert bir arazidir ki o bölgedeki, özellikle Yusufeli bölgesindeki vatandaşımız Çoruh Nehri’nin kenarından sırtıyla taş taşır, yamaçta duvar yapar, onun üzerine yine sırtıyla, sepetiyle toprak taşır, orada sebze üretir, meyve üretir ve oradan geçimini temin etmeye çalışır, ama hiçbir zaman devletine isyan etmemiştir, hiçbir zaman hâlinden şikâyetçi olmamıştır. Vatanına, milletine en bağlı insanlar o bölgede yaşamaktadır ve yetişmektedir. Bu nedenle, böyle talihsiz bir konuşma yapan bu sayın milletvekilimizi buradan kınıyorum.

Yüce Meclisi ve yüce milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çolak.

Sayın milletvekilleri, on dördüncü bölüm üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi soru-cevap işlemine başlıyoruz. Toplam süre on beş dakikadır.

Buyurun Sayın Baytok.

NESRİN BAYTOK (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bir önceki bölümde, soru-cevap kısmında bir ifadeniz olmuştu. Bir sayın milletvekilinin sorusunu yanıtlarken erkekçe cevap vermekten bahsetmiştiniz. Ben bu kelimeyle ne kastettiğinizi sormak istiyorum. Erkekçe cevap nasıl oluyor acaba, kadınca cevap nasıl oluyor? Bu, kadınları aşağılayan bir tavır değil midir? Bu ifade dolayısıyla kadınlardan bir özür dilemeniz gerekmez mi?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Baytok.

Buyurun Sayın Tankut.

YILMAZ TANKUT (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanımıza sormak istiyorum: 2090 sayılı Kanun’da yapılacak düzenlemeler çerçevesinde, tabii afetlerden ziyan gören çiftçilere yapılacak yardımlarla ilgili olarak özellikle şu anda gübre spekülatörlerinin ve ithalatçılarının el ele vermek suretiyle son aylarda ve bugün de dahil olmak üzere, özellikle son bir haftada, fahiş bir şekilde ve hiçbir kontrole tabi olmadan gübre fiyatlarını artırmalarına veya gübre fiyatlarının kabul edilemez şekilde artışına bir tedbir almayı düşünüyor musunuz? Yani, bu artışlar karşısında Adana ve bütün ülke genelinde feryat eden çiftçimizin sesini duyup sıkıntılarını giderebilecek misiniz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tankut.

Buyurun Sayın Varlı.

MUHARREM VARLI (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bu görüşülmekte olan maddeler içerisinde tabii afetlerle ilgili bölümde… Tabii afetler denilince akla global ısınma… Bu global ısınma çerçevesinde de ülkemiz de payına düşeni almıştır. Neticede çiftçilerimiz bu kuraklıktan etkilenmiş ve mağdur olmuşlardır.

Şimdi, bu mağduriyetten dolayı birçok ilimiz kuraklık yardımına tabi tutuldu. Adana ili Çukurova bölgesinde her ne kadar barajlar ve akarsular nedeniyle su sıkıntısı yaşanmasa da kuraklıktan çok, müthiş bir etkilenme oldu. Pamuk üretiminde yaklaşık yüzde 30’lara varan düşüş, efendim, buğday üretiminde yine yüzde 30’lara varan düşüş, mısır üretiminde de yüzde 40’lara, yüzde 50’lere varan bir düşüş yaşandı. Bir de üstüne üstlük çiftçinin girdilerinin artmasından dolayı aşırı derecede bir mağduriyet yaşanıyor. Kuraklıktan etkilenen iller içerisine Çukurova bölgesinin veya Adana ilinin de alınması Hükûmetimiz tarafından düşünülüyor mu?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Varlı.

Buyurun Sayın Akcan.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim, aracılığınızla Sayın Bakana şu soruyu yöneltmek istiyorum: Sayın Bakanım, bilindiği gibi, TÜPRAŞ’ın yüzde 14,78’i bir gece yarısı operasyonuyla Ofer’e satılarak kamunun 100 milyonlarca dolar zarara uğratıldığı kamuoyuna yansımıştı. Bu kanun tasarısında SPK’yla ilgili hükümler ve cezai hususlar da olduğu için bu soruyu yöneltiyorum. Bu satışla ilgili olarak SPK’dan görüş alınmadığını ve SPK’nın bilgisinin olmadığı da bilinen bir gerçek. Bu satışla ilgili olarak herhangi bir dava açılmış mıdır? Açılmışsa hangi safhadadır? Bunu öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akcan.

Buyurun Sayın Çelik.

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, ben de Sayın Tankut ve Sayın Varlı ile benzer bir soru sormak istiyorum. Özellikle, 7269 sayılı Tabii Afet Yasası’nın günümüz itibarıyla uygulanması noktasında ciddi dublikasyonlar olduğunu düşünüyorum. Bazen de aynı konuda yasal düzenlemelerin olmadığı ve mağduriyete düçar olan vatandaşlarımızın bu konuda çok büyük sıkıntı çektiklerini müşahede ediyorum. Bu konuda özellikle kasım ayı içerisinde Mersin-Anamur-Bozyazı yöresinde meydana gelen dolu afetinde de Hükûmeti müteaddit kez uyarmamıza rağmen oradaki vatandaşlarımıza en ufak bir yardım yapılmadı ve onlar dinlenmedi dahi. Bu sebeple, şu anda yine sürekli olarak kuraklık ve diğer tabii afetler dolayısıyla 7269 hükümleri çalıştırılamıyor ve burada ilgili maddeyle ilgili verilen malzemelerin, ayni ve nakdî yardımların geriye alınması konusunda bir düzenleme içermekle birlikte bu hüküm, bu konuda hiçbir şey verilmiyor ki geri alınsın. Şu anda bir boşluk var. TARSİM sigorta uygulamasının mutlaka gözden geçirilmesi gerekiyor. Fiiliyatta TARSİM asla uygulanmıyor. Onu belirtmek istiyorum. Bu konuda Hükûmet tedbir almak istiyor mu?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çelik.

Buyurun Sayın Işık.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, henüz kamuya açıklanmamış bilgileri kullanarak sermaye piyasasını etkileyen, örneğin İMKB Ulusal 100 Endeksi rakamını hafta başında ilan eden bir kamu görevlisi veya herhangi bir kişi, piyasanın dalgalanması ya da belirtilen endeks rakamına ulaşılamaması nedeniyle zarara uğrattığı yatırımcılarca dava edilmesi hâlinde herhangi bir cezaya çarpılmakta mıdır? Bu konudaki görüşünüzü alabilir miyim?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Işık.

Buyurun Sayın Taner.

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakanım, sorum 398’inci maddeyle ilgili, Sermaye Piyasası Kanunu’yla ilgili.

Biraz önce Merkez Bankasının İstanbul’a taşınacağından bahsettiniz ve doğruluğundan bahsettiniz. Merkez Bankasıyla birlikte ilgili kuruluşlar olan Hazineyi, Devlet Planlama Teşkilatını, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunu, Sermaye Piyasası Kurulunu da İstanbul’a taşımayı düşünüyor musunuz veya Aydın Kuşadası ve Didim turizm merkezi, Kültür ve Turizm Bakanlığını Aydın’a taşımayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Taner.

Buyurun Sayın Günal.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ben de bu soruyu sormayacaktım ama az önce Sayın Bakan cevap verirken “Merkez Bankasından sonra niye Halk Bankasını sormuyorsunuz, niye personelini sormuyorsunuz?” dedi. Ben, Adalet Bakanı olarak kendisine sormak istiyorum: Sayın Başbakan bu ihtiyacı söylerken “Bir kanun çıkarırız gerekirse, yaparız, geçer gideriz, kimseye sormaya niyetimiz yok.” dedi. Sizin bu kanun tasarısını getirirken Adalet Bakanlığının bürokratlarıyla, ilgili akademisyenlerle görüştüğünüzü biliyorum. Merkez Bankasında böyle bir ihtiyaç olmadan açıklanması hukuk anlayışı açısından doğru mudur?

İkincisi: Halk Bankasının personeli de, Ziraat Bankasının personeli de önemli, ama sizin Hükûmet Programınızda ve seçim beyannamelerinizde, Halk Bankasının özelleştirileceği, Ziraat Bankasının özelleştirileceği yazıyor, hatta geçen yıl özelleştirilecekti Halk Bankası, yetişmedi. Peki, madem özelleştirilecek, niye alelacele bu kurumları oraya taşıma ihtiyacı hissediyorsunuz? Bırakın, belki Halk Bankasını alacak olan firma gidip Kayseri’ye kurmak isteyebilir, KOBİ’lerle ilgili bir banka Denizli’ye kurmak isteyebilir. Neden aceleyle hem özelleştirmek isterken hem de bunların hepsini İstanbul’a taşımak istersiniz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Son soru Sayın Özkan’da.

Buyurun Sayın Özkan.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, biliyorsunuz “Devlet alacağına şahin, vereceğine kargadır.” diye bir atasözümüz var. Çiftçilerimizin 2007 teşvik primleri ödenmedi, bir yıllık bir gecikme söz konusu. Biz, alacaklarımıza hep devlet olarak ceza uyguluyoruz, ancak çiftçilerin alacaklarını -bu teşviklerin 2008 yılı içerisinde ödeneceği söyleniyor, ayı, günü belirtilmiyor ama- bu teşvikleri öderken gecikme zammı uygulamayı düşünüyor musunuz? Çiftçilerimiz dört gözle bu gecikmedeki paraları beklemektedir, süt teşviklerini, suni tohumlama teşviklerini, kulak küpesi paralarını, ekim, dikim, yem bitkilerini beklemektedir. Bu konuda bir faiz ödemeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özkan.

Buyurun Sayın Bakanım.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim

Önce, daha önceki bölümde sorularına cevap veremediğim bir iki arkadaşım kalmıştı. Özellikle Sayın Aslanoğlu -burada mı- sorusuna cevap alamadığını ifade etmişti, ben de bir sonraki turda sorularına cevap vereceğimi ifade etmiştim.

“Zorunlu müdafilikle ilgili Bakanlığımızın herhangi bir borcu var mı, bu konuda bir sorun var mı? Biz bu paraların bir bölümünün ödenmediğini duymuştuk veya böyle bir bilgiye sahiptik.” dedi. Sorusuna şöyle cevap vermek istiyorum: Zorunlu müdafilikle ilgili olarak, 2007 yılı itibarıyla Bakanlığımızın herhangi bir borcu bulunmamaktadır ve hatta bu konudaki ödeneğimizden de 1 milyon 250 bin YTL tenkis olmuştur, yani harcanamamıştır. 2008 yılıyla ilgili de henüz Bakanlığımıza bir ödeme talebi ulaşmamıştır. Şu anda, biliyorsunuz, henüz ocak ayı içerisindeyiz. Dolayısıyla, bizim zorunlu müdafilikle ilgili barolarımıza ve dolayısıyla avukatlarımıza şu an itibarıyla herhangi bir borcumuz bulunmamaktadır.

Hem daha önceki turda değişik vesilelerle hem de şimdi yeniden gündeme geldi. İzin verirseniz, tekrar bu Merkez Bankasının taşınmasıyla ilgili kısa bir değerlendirme yapmak istiyorum: Değerli arkadaşlar, bu tür konulara ekonomik yaklaşmak gerektiğini düşünüyorum. Yani, siyasi ve ideolojik değil, ekonominin gerekleri böyle bir taşımayı, nakli gerekli kılıyor mu, kılmıyor mu? Bu bazda bir tartışmanın daha yararlı olacağı düşüncesindeyim. Ayrıca, Merkez Bankasının İstanbul’a taşınması konusu ilk kez Türkiye’nin gündemine gelmiyor, daha önce de gelmişti. 1987 ile 1993 yılları arasında Merkez Bankası Başkanlığı yapan Sayın Saracoğlu, Merkez Bankasını İstanbul’a taşımayı düşünmüş ve bu nedenle de İstanbul’da Levent’te 13.500 metrekarelik bir arazi almıştı. Şu anda o arazi hâlâ boş olarak durmaktadır. Yani, bu konu Türkiye’nin gündemine, daha doğrusu Merkez Bankasının gündemine ilk defa Sayın Başbakanın bu açıklamasıyla gelmiş bir konu değildir. Daha önce de gelmiş, ama böyle bir taşıma, nakil o zaman gerçekleşmemiş. Şimdi de yeniden tartışılıyor. Dolayısıyla, bu konuda “Mutlaka taşınmalıdır, elzemdir.” demenin de yüzde yüz doğru olduğunu söyleyemeyiz, ama “Asla taşınmamalıdır. Böyle bir şey olur mu!” demenin de tam doğru olmadığı kanaatindeyim. Bunun bir tartışılması gerekir, ama tartışırken hiç ideolojik ve siyasi yaklaşmamanın, ekonominin gerekleri eğer bunu icap ettiriyorsa ona göre hareket etmenin daha doğru olacağı kanaatindeyim. Sık sık sorulduğu için, bu benim son yaptığım açıklama biraz da kişisel bir değerlendirmemdir.

Sayın Baytok, demin “erkekçe” tabiri çıktı. Bu, biraz da alışkanlık sebebiyle ağzımdan çıktı. Tabii, bu, asla hanımlarımızı aşağılamak anlamına lütfen alınmasın. Biraz da bizim lisanımıza yerleşmiş, gayriihtiyari kullanabiliyoruz. Tabii, eğer, burada bulunan özellikle hanım milletvekillerimiz, onun şahsında hanımlarımız, benim bu beyanımdan alınmışlarsa tabii ki özür dilerim. Onda asla kuşku yok. Bundan sonra, bu tür tabirleri kullanmamaya özen göstereceğimi ifade etmek istiyorum. Tabii, önce kendime söylüyorum bunu, sonra diğer arkadaşlarımıza. Ama, hemen itiraf edeyim, bazı hanımlar da kullanıyor bunu.

Şimdi, tabii, arkadaşlarımızdan iki üç tanesi aynı mahiyette sorular sordular, tabii afetlerde zarar gören çiftçilere yapılacak yardımlar hakkındaki kanun kapsamına giren, kendi illeriyle ilgili birtakım sorular yönelttiler.

Değerli arkadaşlarım, tabii, değişik afetlerden zarar gören çiftçilerimizin bu zararlarının devletçe karşılanmasını öngören, yürürlükte olan bir yasa vardır. Ülkemizin herhangi bir noktasında tarımla uğraşan çiftçilerimizin bu zararıyla ilgili bu yasal çerçevede hareket edilmektedir. Bunun kriterleri vardır. Bu zararın oransal durumları söz konusudur. Bütün bunlar, buraya gönderilecek uzmanlar tarafından tespit edilir. Gerçekten bu yasaya tabi bir zarar söz konusuysa bu yine bu kanun çerçevesi içerisinde, ilgili bakanlık ve kurum tarafından, bütçede bunun ödeneği vardır, her yıl mutlaka buna bir ödenek konur, bu çerçevede çiftçilerimizin zararları karşılanır. Ama demin yer belirttiler, il belirttiler, ilçe belirttiler, bunlarla ilgili, şu tarım alanıyla ilgili ne gibi yardımlar yapıldı veya ne zaman yapılacak diye bana sorular soruldu. Tabii, bunu, Tarım Bakanımızla veya Tarım Bakanlığının ilgili genel müdürlükleriyle görüşerek oradan bilgi almadan size şimdi cevap vermem takdir edersiniz ki mümkün değil. Bu konuda soru soran arkadaşlarımızın bütün bu soruları zabıtlara geçiyor. Ben bütün bunları Bakanlığımda ilgili arkadaşlara mutlaka takip etmelerini ve bu soruları araştırarak ilgili arkadaşlarıma cevap vermelerini istiyorum. Nitekim, daha önceki turlarlarla ilgili de soru soran ve cevap veremediğim arkadaşlarımın bu sorularına da cevaplar geliyordur. Hatta bugün birkaç tanesini imzaladım, daha önce de imzalamıştım. Bu konuda ne söz söylemişsem mutlaka gereğini yerine getiririm.

BAŞKAN – Sayın Bakan, süreniz doldu.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, sürem de doldu, diğerlerine de yazılı cevap vereyim.

Çok teşekkür ederim, sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkür ederim, sağ olun.

Sayın milletvekilleri, 14’üncü bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, 14’üncü bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

391’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

392’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

393’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

394’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

395’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

396’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

397’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

398’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - 399’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Ama okunmadan şey yaptınız siz hemen. Geç kaldınız, ne yapayım

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bu maddede istiyorum.

BAŞKAN – Daha okumadım ki maddeyi, bir dakika, okuyayım ondan sonra, aceleniz ne ya! Arayacağım tabii ki.

399’uncu madde kabul edilmiştir.

400’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmiştir.

401’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 401 inci maddesinde geçen “beşinci fıkrasının” ibaresinin “altıncı fıkrasının” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Oktay Vural

Hakkı Suha Okay

 

Kayseri

İzmir

Ankara

 

Hasip Kaplan

Cüneyt Yüksel

Nükhet Hotar Göksel

 

Şırnak

Mardin

İzmir

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum efendim.

Gerekçe:

Tasarının 401 inci maddesiyle, 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 46/A maddesinin beşinci fıkrasının (b) bendi değiştirilmektedir. Ancak daha sonra yürürlüğe giren 21/02/2007 tarihli ve 5582 sayılı Konut Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 16 ncı maddesiyle, maddeye yeni ikinci fıkra eklenmiştir. Bu nedenle çerçeve 401 inci maddede yer alan “beşinci fıkrasının” ibaresinin “altıncı fıkrasının” şeklinde düzeltilmesi gerektiğinden, işbu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda, 401’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

402’nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 402 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Oktay Vural

Hakkı Suha Okay

 

Kayseri

İzmir

Ankara

 

Cüneyt Yüksel

Hasip Kaplan

Nükhet Hotar Göksel

 

Mardin

Şırnak

İzmir

“MADDE 402- 2499 sayılı Kanunun 47 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

MADDE 47- Diğer kanunlara göre daha ağır bir cezayı gerektiren bir suç oluşturmadığı takdirde:

A) 1. Sermaye piyasası araçlarının değerini etkileyebilecek, henüz kamuya açıklanmamış bilgileri kendisine veya üçüncü kişilere menfaat sağlamak amacıyla kullanarak sermaye piyasasında işlem yapanlar arasındaki fırsat eşitliğini bozacak şekilde mameleki yarar sağlamak veya bir zararı bertaraf etmek, içerden öğrenenlerin ticaretidir. Bu fiili işleyen 11 inci madde kapsamındaki ihraçcılarla, sermaye piyasası kurumlarının veya bunlara bağlı veya bunlara hâkim işletmelerin yönetim kurulu başkan ve üyeleri, yöneticileri, denetçileri, diğer personeli ve bunların dışında meslekleri veya görevlerini ifa etmeleri sırasında bilgi sahibi olabilecek durumda olanlarla, bunlarla temasları nedeniyle doğrudan veya dolaylı olarak bilgi sahibi olabilecek durumdaki kişiler.

2. Yapay olarak, sermaye piyasası araçlarının, arz ve talebini etkilemek, aktif bir piyasanın varlığı izlenimini uyandırmak, fiyatlarını aynı seviyede tutmak, arttırmak veya azaltmak amacıyla alım ve satımını yapan gerçek kişilerle, tüzel kişilerin yetkilileri ve bunlarla birlikte hareket edenler,

3. Sermaye piyasası araçlarının değerini etkileyebilecek, yalan, yanlış, yanıltıcı, mesnetsiz bilgi veren, haber yayan, yorum yapan ya da açıklamakla yükümlü oldukları bilgileri açıklamayan gerçek kişilerle, tüzel kişilerin yetkilileri ve bunlarla birlikte hareket edenler,

4. 4 üncü maddenin birinci ve üçüncü fıkralarına aykırı hareket edenlerle, sermaye piyasasında izinsiz olarak faaliyette bulunan veya yetki belgeleri iptal olunduğu veya faaliyetleri geçici olarak durdurulduğu halde ticaret unvanlarında, ilan veya reklamlarında sermaye piyasasında faaliyette bulundukları intibaını yaratacak kelime veya ibare kullanan veya faaliyetlerine devam eden gerçek kişilerle, tüzel kişilerin yetkilileri,

5. Sermaye piyasası kurumlarına, bu Kanunun 13/A ve 13/B maddeleri kapsamındaki teminat sorumlularına ve 38/B ve 38/C maddeleri kapsamındaki fon kuruluna; sermaye piyasası faaliyetleri sebebiyle veya emanetçi sıfatıyla veya idare etmek için veya teminat olarak veyahut her ne nam altında olursa olsun, kayden veya fiziken tevdi veya teslim edilen sermaye piyasası araçları, nakit ve diğer her türlü kıymeti kendisinin veya başkasının menfaatine satan veya rehneden veya her ne şekilde olursa olsun kullanan, gizleyen yahut inkâr eyleyen veyahut bu amaca ulaşmak ya da bu fiillerini gizlemek için bilgisayar ortamında tutulanlar dahil kayıtları tahvil ve tağyir eden ilgili gerçek kişilerle tüzel kişilerin yetkilileri,

6. Bu Kanunun 15 inci maddesinin son fıkrasında belirtilen işlemlerde bulunarak kârı veya mal varlığı azaltılan tüzel kişilerin yetkilileri ve bunların fiillerine iştirak edenler,

7. Karşılıksız olarak sermaye piyasası araçlarının geri alım taahhüdü ile satımını yapan ilgili gerçek kişilerle, tüzel kişilerin yetkilileri,

her bir alt bent kapsamına giren fiillerden dolayı iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin günden onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

B) 1. Bu Kanuna göre Kurul veya Kurul tarafından görevlendirilenIere istenecek bilgileri vermeyen veya eksik veya gerçeğe aykırı olarak verenlerle; defter ve belgeleri bu görevlilere ibraz etmeyen, saklayan, yok eden veya bunların görevlerini yapmalarını engelleyenler,

2. Defter ve kayıt tutmayanlar,

her bir alt bent kapsamına giren fiillerden dolayı bir yıldan üç yıla kadar hapis ve ikibin günden beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılırlar. Gerçeğe aykırı defter ve kayıt tutan, hesap açan veya bunlarda her türlü muhasebe hilesi yapan ya da gerçeğe aykırı bağımsız denetleme raporu düzenleyenler ile düzenlenmesini sağlayanlar, Türk Ceza Kanununun belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümlerine göre cezalandırılır.

C) Bu Kanunun 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasına, 7, 9, 10, 10/A, 11, 12 nci maddelerine, 13 üncü maddesinin beşinci fıkrasına, 13/A maddesinin ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci, altıncı, sekizinci, dokuzuncu, onuncu, onbirinci, onikinci, onüçüncü, ondördüncü ve onbeşinci fıkralarına, 13/B maddesinin üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkralarına, 14 üncü maddesinin üçüncü fıkrasına, 15 inci maddesinin birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkralarına, 16, 16/ A maddelerine, 25 inci maddesinin (a) bendine, 28 inci maddesinin (b) bendine, 34 üncü maddesine, 38 inci maddesine, 38/A maddesine, 38/B maddesinin üçüncü, dördüncü, yedinci, dokuzuncu, onuncu ve onikinci fıkralarına, 38/C maddesi kapsamında 38/B maddesinin üçüncü, dördüncü, yedinci, dokuzuncu, onuncu ve onikinci fıkralarına, 39/ A maddesine, 40/B ve 40/D maddelerine, 45 inci maddesine, 46 ncı maddesinin ikinci ve beşinci fıkralarına, 46/A, 46/B ve 46/C maddelerine aykırı hareket edenler binikiyüzelli gün adlî para cezası ile cezalandırılırlar.

Birinci fıkranın (A), (B) ve (C) bentleri uyarınca verilecek para cezaları üst sınırla bağlı olmaksızın suçun işlenmesi suretiyle temin edilen menfaatin üç katından az olamaz."

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının 402 nci maddesiyle, 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 47 nci maddesi değiştirilmektedir. Ancak, daha sonra yürürlüğe giren 21/02/2007 tarihli 5582 sayılı Konut Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 18 inci maddesiyle bu maddenin birinci fıkrasının (A) bendinin (5) numaralı alt bendi ile (C) bendi değiştirilmiştir. Maddede yapılan değişikliklerin Tasarıya yansıtılması amacıyla işbu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 402'nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

403'üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı Kanun Tasarısının 403 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Oktay Vural

Hakkı Suha Okay

 

Kayseri

İzmir

Ankara

 

Nükhet Hotar Göksel

Cüneyt Yüksel

Hasip Kaplan

 

İzmir

Mardin

Şırnak

"Madde 403- 2499 sayılı Kanunun 47/A maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Madde 47/A- Bu Kanuna dayanılarak yapılan düzenlemelere, belirlenen standart ve formlara ve Kurulca alınan genel ve özel nitelikteki kararlara aykırı hareket ettiği tespit edilen gerçek kişiler ve tüzel kişilere, gerekçesi belirtilmek suretiyle Kurul tarafından onbeşbin Türk Lirasından yüzbin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir.

Kanunun 40/C maddesinin beşinci fıkrasındaki yükümlülüğe uymayan üyelere Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliği Yönetim Kurulunca beşbin Türk Lirasından yirmibeşbin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir.

Kanunun 40/D maddesinin beşinci fıkrasındaki yükümlülüğe uymayan üyelere, Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği Yönetim Kurulunca bin Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir. Birlik, verdiği cezaları ilgiliye tebliğ eder ve tahsil ve gelir kaydı için Yatırımcıları Koruma Fonuna bildirir.

İdari para cezalarının verilmesini gerektiren fiillerin tekrarı halinde, verilen para cezası iki katı, ikinci ve müteakip tekrarlarda üç katı artırılarak uygulanır. Bu cezaların verildiği tarihten itibaren iki yıl içinde idari para cezası verilmesini gerektiren aynı fiil işlenmediği takdirde önceki cezalar tekrarda esas alınmaz."

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının 403 üncü maddesiyle, 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 47/A maddesi değiştirilmektedir. Ancak, daha sonra yürürlüğe giren 21/02/2007 tarihli 5582 sayılı Konut Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 19 uncu maddesiyle bu maddeye yeni beşinci fıkra eklenmiştir. Maddede yapılan bu düzenlemenin Tasarıya yansıtılması amacıyla iş bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 403’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

404’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

405’inci maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

406’ncı maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

407’nci maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

408’inci maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

409’uncu maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

410’uncu maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

411’inci maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

412’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 412 nci maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Hasip Kaplan

Hakkı Suha Okay

 

Kayseri

Şırnak

Ankara

 

Rıdvan Yalçın

 

Ali Koyuncu

 

Ordu

 

Bursa

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının 412 nci maddesiyle, 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanununun 33 üncü maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Ancak, söz konusu madde daha sonra yürürlüğe giren 28/12/2006 tarihli ve 5571 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu, Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanunu İle Turizm Teşvik Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 19 uncu maddesiyle değiştirilmiş olduğundan, iş bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir ve böylece 412’nci madde metinden çıkarılmıştır.

413’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

414’üncü maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

415’inci maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

416’ncı madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 416 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Hasip Kaplan

Hakkı Suha Okay

 

Kayseri

Şırnak

Ankara

 

Rıdvan Yalçın

 

Ali Koyuncu

 

Ordu

 

Bursa

“MADDE 416- 2821 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin onüçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Seçimler sırasında sandık kurulu başkanı ve üyelerine karşı işlenen suçlar, kamu görevlilerine karşı işlenmiş gibi cezalandırılır.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet katılıyorlar mı?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Tasarının 416 ncı maddesiyle, 2821 sayılı Sendikalar Kanununun 14 üncü maddesinin onüç ve ondördüncü fıkraları değiştirilmektedir. Ancak, daha sonra yürürlüğe giren 26/05/2007 tarihli ve 5672 sayılı Sendikalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 1 inci maddesiyle ondördüncü fıkra değiştirildiğinden, Tasarının bu maddesiyle öngörülen değişikliğin yalnızca onüçüncü fıkraya hasredilmesi amacıyla, iş bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 416’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

417’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

418’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

419’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

420’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, on dördüncü bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi, on beşinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

On beşinci bölüm 421’inci maddeyle 450’nci maddeleri kapsamaktadır.

On beşinci bölüm üzerinde grupları adına söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Bartın Milletvekili Sayın Rıza Yalçınkaya.

Buyurun Yalçınkaya. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

CHP GRUBU ADINA MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; 56 sıra sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın on beşinci bölümüyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, on beşinci bölüm, madde 421’den başlamakta ve madde 450’de bitmektedir. Bu bölümde yer alan 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu; 2827 sayılı Nüfus Planlaması Hakkında Kanun, 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu, 2841 sayılı Zorunlu İlköğretim Çağı Dışında Kalmış Okuma-Yazma Bilmeyen Vatandaşların Okur-Yazar Duruma Getirilmesi veya Bunlara İlkokul Düzeyinde Eğitim-Öğretim Yaptırılması Hakkında Kanun, 2844 sayılı Fındık Üretiminin Planlanması ve Dikim Alanlarının Belirlenmesi Hakkında Kanun, 2860 sayılı Yardım Toplama Kanunu ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun bazı maddelerinde değişiklikler yapılmıştır.

Yukarıda bahsi geçen kanunların değişen maddelerinde para cezaları ve hapis cezalarının güncelleştirilmesi, temel ceza kanunlarına uyumlu hâle getirilmesinin hedeflenmesine karşın, yasanın gerek hazırlanış tekniği gerekse içeriğinde bulunan hatalar nedeniyle arzu edilen amaçlara ulaşılamamıştır.

On beşinci bölümün kapsadığı maddelerin içeriğine baktığımızda bu durum daha somut bir şekilde karşımıza çıkmaktadır. Öncelikle 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu’na baktığımızda, bu Kanunla amaçlananın, çalışma barışını sağlamak, işçi ile işveren ilişkilerini düzeltmek, güçlü sendikacılık ilkesine uygun olarak işçi haklarını güvence altına almak, buna karşılık hakkın kötüye kullanılmasını engellemek olması gerekir. Bu nedenle, grev yasaklarının tamamen kalktığı, Avrupa Birliği standardına, Uluslararası Çalışma Örgütü ILO standardına uygun grev ve lokavt kanununun çıkması için gerekli olan çalışmaların desteklenmesi gerekmektedir. Ülkemizdeki sendikal mevzuat, çalışanları, yapay olarak, kamu çalışanı, memur ve işçi diye ayırmış olup bu iki çalışan grubu ayrı sendika yasalarına ve prosedüre tabi tutmuştur. Kamu çalışanlarının gerçek anlamda toplu iş sözleşmesi yapma, uyuşmazlık çıkması hâlinde grev uygulaması hakkı bulunmamaktadır. Çalışanların ortak örgütlenmesini ve mücadelesini engelleyen, aralarında yapay ayrılıklar yaratan mevzuatlar da değiştirilmelidir.

2841 sayılı Zorunlu İlköğretim Çağı Dışında Kalmış Okuma-Yazma Bilmeyen Vatandaşların Okur-Yazar Duruma Getirilmesine veya Bunlara İlkokul Düzeyinde Eğitim-Öğretim Yaptırılması Hakkında Kanun’un genel amacı, zorunlu ilköğretim çağı dışında kalmış, okuma ve yazmayı bilmeyen veya çok az bilen bütün vatandaşların Türk millî eğitiminin amaçlarına ve temel ilkelerine uygun olarak devletin gözetim ve denetimi altında okuma ve yazma öğrenmelerini veya ilkokul düzeyinde öğrenim yapmalarını sağlamaktır. Ülkemizin önünde temel iki büyük problem bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi yoksulluk, diğeri de eğitimsizliktir. Yoksulluk ve eğitimsizliğin birleştiği yerde ülke problemlerinin çözümü zorlaşmaktadır. Ülkemizde ilköğretim çağında 667 bin kız, 444 bin erkek çocuk çeşitli nedenlerle okula gidememektedir. Eğitimin temel bir hak olduğundan yola çıkıldığında, yaklaşık 1 milyonu aşkın insanımızın kendi temel hak ve özgürlüklerinden habersiz yaşamlarını sürdürmekte olduğu açıkça görülmektedir. Millî Eğitim Bakanlığınca asıl yapılması gereken, okuma-yazma bilmeyen gerçek nüfusu tespit ederek onlara gerekli eğitim imkânını sunmak ve ülkemizin okuryazarlık düzeyini yükseltmek olmalıdır. Her okula bilgisayar ve İnternet bağlandığını her yerde ifade eden Sayın Millî Eğitim Bakanına, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşayan insanlarımızın eğitim problemlerini çözmek için, töreler karşısında ezilen, ikinci sınıf insan muamelesi gören, okuma yazma bilmeyen kız çocuklarımız için ne yaptığını ve ne kadar da başarılı olduğunu sormak gerekir.

Türkiye genelinde okuryazarlık oranı yüzde 85 iken, bu oran, bu bölgede yüzde 68’e düşmüştür. Ülke genelinde yüzde 9,8 olan okul öncesi eğitim oranı, bölgede yüzde 2’ler seviyesindedir. Hükûmetin herkes için okuryazarlığı yaygınlaştırması, yetişkinlerin ve ailelerin katılımını teşvik etmesi için gerekli tüm adımları atması gerekmektedir.

2844 sayılı Fındık Üretiminin Planlanması ve Dikim Alanlarının Belirlenmesi Hakkında Kanun’la da fındık üretiminin en uygun alanlarda yapılmasının ve üretiminin talepteki gelişmelere göre yönlendirilmesinin amaçlandığı ifade edilmektedir. Türkiye’de, yirmi iki ilde, yaklaşık 400 bin çiftçi ailesi, toplam yaklaşık 625 bin dekar arazide fındık üretimi yapmaktadır. Bu tarımsal faaliyet, yaklaşık 3 milyon insanın geçim kaynağını oluşturmaktadır. Yıllık ortalama üretilen 500 bin ton kabuklu fındığın yüzde 6’sı yurt içerisinde tüketilmekte, yüzde 94’ü ise ihraç edilebilmektedir. Dünya fındık üretiminin yaklaşık yüzde 75’ini sağlayan Türkiye, fındık üretiminde gerçek bir tekel konumundadır.

Son üç yıldır, FİSKOBİRLİK’in AKP İktidarından özellikle bağımsız davranarak üreticiyi tatmin edecek düzeyde alım fiyatı belirlemiş olması, bazı ihracatçıları, aracıları ve bu çıkar çevrelerinin etkisinde kalan siyasal iktidarı rahatsız etmiştir. Bu uygulama sonucu ihraç fiyatları artmış, cari işlemler açığının daha da büyümemesine katkı sağlamıştır. Ancak 2002 yılından itibaren destekleme fiyatlarının kaldırılmasıyla, kırk yıldır fındık alımını gerçekleştiren FİSKOBİRLİK, Hükûmet tarafından cezalandırılarak alımlarda yalnız bırakılmıştır. Kaynak yetersizliği sebebiyle FİSKOBİRLİK piyasada regülatör görevini yapamadığından, üretici fındığını değer fiyatlardan satma imkânı bulamamıştır.

Hükûmet tarafından Toprak Mahsulleri Ofisinin devreye sokulmasıyla, Ofis yetmiş noktada 67.610 ton fındık alımını üreticiden maliyet fiyatlarının çok çok altında almayı becermiştir. Bu durumda kazanan yine fındığı ucuz kapatanlar, kaybedenler ise her zaman olduğu gibi üreticiler olmuştur.

2860 sayılı Yardım Toplama Kanunu’nun amacı, yardım toplamaya yetkili kişi ve kuruluşları ve bunların hangi amaçla yardım toplayabileceklerini belirlemek, yardımın toplanmasına, kullanılmasına ve denetlenmesine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. Bu Kanunun 28’inci, yardımın devlet malı sayılması maddesi ve 29’uncu “Cezalar” maddesi değiştirilerek, cezalar artırılmıştır.

Kamu yararına uygun olarak amaçlarını gerçekleştirmek, muhtaç kişilere yardım sağlamak ve kamu hizmetlerinden bir veya birkaçını gerçekleştirmek veya destek olmak üzere, gerçek kişiler, dernekler, kurumlar, vakıflar, spor kulüpleri, gazete ve dergiler yardım toplayabilmektedir.

Bu toplanan yardımların denetimlerinin Hükûmet tarafından sıkı bir şekilde yerine getirilmesi gerekmektedir. Ülkemizde herkesin insani duygularla bağışlarda bulunduğu Deniz Feneri Derneğine ilişkin basında yer alan haberleri örnek olarak vermek isterim. Avrupa ülkelerinde yaşayan vatandaşlarımızdan, yardım amacıyla, 2002-2006 yılları arasında, Deniz Feneri Derneği tarafından toplam 14 milyon euro toplandığı, bu paranın 8 milyon eurosunun başka bir özel TV kanalı olmak üzere çeşitli firmalara aktarıldığına yönelik basına yansıyan haberleri hepimiz izledik ve gazetelerde okuduk. Bu örnek, denetimlerin ne kadar önemli olduğunu ortaya koyması açısından oldukça önemlidir.

Bunun dışında, makbuzsuz, nereye ne topladığı belli olmayan şahıslara, gruplara da tolerans tanınmamalı, kanunun maddeleri uygulanmalıdır.

2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun amacı, korunması gerekli taşınır ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarıyla ilgili tanımları belirlemek…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yalçınkaya, lütfen konuşmanızı tamamlayınız.

MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Devamla)- … yapılacak işlem ve faaliyetleri düzenlemek, bu konuda gerekli ilke ve uygulama kararlarını alacak kuruluş ve görevlerini tespit etmektir.

Bu Kanun’un 65, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 73, 74 ve 75’inci maddelerinde yapılan değişikliklerle hapis cezaları ve idari cezalar güncelleştirilmiştir.

Kültür ve Turizm Bakanlığının temel görevlerinden birisi, insanlığın ortak mirası olan antik kentlerin ve tarihsel alanların çevresi ile birlikte korunması ve gelecek kuşaklara aktarılmasıdır.

Açık hava müzesi görünümünde olan ülkemiz turistler kadar tarihî eser kaçakçılarının da ilgi odağıdır. Türkiye’de sadece son üç yılda 888 tarihi eser kaçakçılığı ortaya çıkarılmıştır. Bu olaylarla ilgili 2.249 kişi yakalanmıştır. Kaçırılan tarihî eserler İnternet müzayedesinde ve kaçırıldıkları ülkede sergilenmektedir. Yurt dışına çıkarılan eserler uluslararası anlaşmalara rağmen iade edilmemektedir. Kültür varlıklarının korunması için 1970 UNESCO Sözleşmesi, Avrupa Arkeolojik Mirasın Korunması Sözleşmesi gibi uluslararası anlaşmalara rağmen birçok ülke tarihî eserlerimizi iade etmemektedir.

Hepinize teşekkürlerimi, saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yalçınkaya.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Sayın Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili.

Buyurun Sayın Korkmaz.

MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın on beşinci bölümünde Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini sizlere arz etmek üzere huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle tasarının geneli hakkında tespit ettiğimiz noksanlıklara değinmek istiyorum.

Mevcut kanunlarda para cezalarının alt ve üst sınırları açıkça belirtildiği hâlde, tasarıda çoğunlukla adli para cezalarının sadece alt sınırının gösterildiği, bu tutumun uygulamada yalnızca alt sınırdan ceza tayin etme gibi bir yaklaşıma ya da suçun cezasının metinde gösterilen alt sınır rakamı olduğu kanaatine sebep olabileceği dikkate alınmalıdır. Her maddenin kendi hükmü içerisinde alt ve üst sınırlarının belirtilmesinin daha uygun olacağını düşünmekteyiz.

Yürürlükteki hükümlerde örneğin, 2828 sayılı Kanun’un 70’inci maddesinde mevcut olan “Üç aydan altı aya kadar hapis ve 50 bin liradan 100 bin liraya kadar para cezasıyla cezalandırılır.” hükmü “Üç aydan altı aya kadar hapis cezasıyla cezalandırılır” şeklinde değiştirilmekte, tanımda herhangi bir değişiklik olmadığı hâlde para cezası metinden çıkarılmaktadır. Kaşla göz arasında para cezalarında bir af mı getirilmek isteniyor, doğrusu merak konusu.

Dikkatinizi çekmek istediğim bir husus da tasarıda kanun yapım tekniği açısından zaman ve emek kaybına yol açan bir metot izlenmiş olmasıdır. Tasarıdaki pek çok değişiklik maddesinde yalnızca cezalarda uyumlaştırma yapıldığı hâlde madde metinleri tekrar tekrar ve olduğu gibi yazılmıştır. Bunun yerine, değiştirilen ceza ibareleriyle sınırlı bir kanun değişikliği yaklaşımı pek çok yönden daha yararlı ve ekonomik olabilirdi. Böylece, tasarının 649’uncu maddesine de gerek kalmaz ve hangi madde yürürlükten kalktı, hangisi yürürlüktedir şeklinde bir tereddüde de neden olunmazdı.

Tasarının geçici 1’inci maddesinde “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce kesin hükümle sonuçlanmış olan davalarda lehe hükmün belirlenmesi ve uygulanması amacıyla yapılan yargılama bakımından dava zaman aşımı hükümleri uygulanmaz” denildiği hâlde geçici 2’nci maddesinde zaman aşımı hükümlerinin uygulanmayacağının düzenlenmemiş olması hukuk devletiyle bağdaşmayan bir eksikliktir ve eksiklik mutlaka giderilmelidir.

Tasarının 433’üncü ve 434’üncü maddelerine baktığımızda ilginç bir durumla karşılaşıyoruz. Değişiklik diye önümüze getirilen ve tüm milletvekillerinin bilgisine sunulan maddelerin hiçbir kelime ve noktalama işareti farkı olmaksızın 12/02/2006’da yine kendilerince, zaten değiştirilmiş olduğunu görmekteyiz. Bu ve buna benzer onlarca hüküm daha önceden değiştirilmiş, sanki yeni değiştiriliyor gibi muamele görmektedir. Şimdi bunların önergelerle geri çekiliyor olduğuna şahit olmaktayız. Sayın Adalet Bakanlığımıza, milletin Meclisinin zamanının son derece kıymetli olduğunu ve kulağı tersten göstermek gibi özel bir çaba içerisinde olmamaları gerektiğini hatırlatmak istiyorum. Daha önce değiştirilmiş bir kanunda, aynı içerikte 2’nci kez değişiklik yapılması işlemi, Sayın Bakan hem sizi hem de bu tasarıyı sanıyorum yasamadaki gariplikler olarak tarihe geçirecektir.

Tasarının söz aldığım bölümünde rastladığım, yine bazı gariplikler vardır ki, sizlerle paylaşmadan geçemeyeceğim. Hâlâ daha Tarım ve Köyişleri Bakanlığını “Tarım ve Orman Bakanlığı” Sağlık Bakanlığını “Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı” olarak zikretmektesiniz. Adalet Bakanlığımıza hepinizin huzurunda “Günaydın!” demek istiyorum. Bu isimlerle anılan bakanlıklar yok. Onları hâlâ daha eski isimleriyle anmak, eğer bir nostalji değilse çok büyük bir özensizliktir, çok büyük bir bilgisizliktir diye düşünüyorum ve yol yakınken de bu düzeltmeleri yapmalarını tavsiye ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarı kapsamındaki bazı değişiklikleri de dikkatinize arz etmek istiyorum. Tasarının 418’inci maddesi ile Toplu Görüşme Grev ve Lokavt Kanunu’nun 56’ncı maddesi yeniden düzenlenmektedir. Buna göre “ihtilas suçu gibi yüz kızartıcı bir fiilden dolayı hapis cezasından hükümlü bulunmamak” ifadesi de kanun metninden çıkarılmakta, tasarıda “kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezası” ifadesi getirilmektedir. Tasarının kanunlaşmasından önceki tarihte bir yıla kadar olan ağır hapis cezasına mahkûm olanlar da madde kapsamı dışında bırakılmakta, böylece önceden bir yıla kadar ağır para cezasına mahkûm edilmiş olanların Yüksek Hakem Kuruluna katılımı imkânı getirilmektedir. Aynı, yürürlükteki 70’inci maddenin birinci fıkrasında “bir aydan üç aya kadar hapis cezası” şeklinde düzenleme “üç aya kadar hapis cezası” şeklinde değiştirilmektedir. Her ne kadar, Türk Ceza Kanunu’nun 49’uncu maddesinde yer alan “Süreli hapis cezası, kanunda aksi belirtilmeyen hâllerde bir aydan az, yirmi yıldan fazla olamaz.” hükmü uyarınca hapis cezasının alt sınırının bir ay olduğu anlaşılıyor ise de uygulamada çoğu zaman bu genel hüküm gözden kaçırılabilecek ve böylece, muhtemelen kararlar, Yargıtayın ya da gelecekte vücut bulacak istinaf mahkemelerinin kanun yolu incelemesine konu olacak ve herhangi bir ihtiyaçtan doğmayan bir değişiklik yargıda işlerin uzamasına sebep olabilecektir. Aynı eleştiriler, 71, 73, 74 ve 75’inci maddeler için de geçerlidir.

2841 sayılı Kanun’un 10’uncu, 11’inci ve 12’nci maddelerinde değişiklikler getiren tasarı konuşulur iken, kız çocuklarının okullaştırılmasıyla ilgili hususta görüşlerimi beyan etmek istiyorum. Arzu ederdim ki, en önemli vazifesi ve yükümlülüğü bulunan, cehaletle savaş konusunda en önemli sorumluluğu bulunan Millî Eğitim Bakanımız da bu konuşmaları dinliyor olsaydı; eminim, kabine arkadaşları, sayın bakanlar bu hususları kendilerine ileteceklerdir. Ülkemizde belki de en önemli husus cehalettir. Güzel yurdumuzun neresine giderseniz gidin bu sorunla karşılaşırsınız ve bundan dolayı da bütün yöneticilerin en önemli gündem maddesi cehalet ile savaştır. Mevcut Hükûmetin de Millî Eğitim Bakanlığının öncelikli gündeminde yine bu hususun olduğunu biliyoruz. Bu konuda uluslararası bir kuruluş olan UNICEF ile birlikte yürüttükleri “Haydi Kızlar Okula” kampanyalarını da yakından bilen biri olarak, bir şeyler yapmaya çalıştıklarını da görüyoruz. Bu çalışmaları desteklemekle beraber, bazı noksanlıklarını da vurgulamak durumundayız ki, müspet katkı yapmış olalım.

Nedir bu eksiklikler: Kampanyanın sadece kız çocuklarını değil tüm çocukları içine alabilecek şekilde yeniden çerçevesinin çizilmesi gerekmektedir. Bu çalışmalara, kampanya formatından çıkarıp ve erkekçe yaklaşım, erkekçe bakış açısından uzaklaşıp, süreklilik kazandırılmalıdır. Kaldı ki, altı yıl süren bir kampanya olamaz. Belediyeler, muhtarlar ve sivil toplum kuruluşları bu çalışmaların dışında bırakılmamalıdır. Aktif olarak sorumluluk almaları sağlanmalıdır. Bazı il ve ilçelerde sınıf ya da sıra başına düşen öğrenci sayısını çağdaş normlara kavuşturmak için Bakanlık fiziki yetersizlikleri gidermek adına yatırımları bir an önce yapmalıdır. Bu hususta tüm yetkililere icrai sorumluluk yerine ikmali sorumluluk getirilmeli, yöneticilerin döneminde yerine getiremediği vazifelerinden dolayı da sorumluluğu kabul edilmelidir. Millî Eğitim Bakanlığının sorumluluğunda yürütülen bir projenin iyi niyetine rağmen, sonuçlarının izlenemediği, hatta kamuoyuna bildirilen rakamların afaki ve mesnetsiz olduğu gerçeğini de sizlerle paylaşmak istiyorum. Merkezde işlevsel bir merkezî izleme birimi oluşturularak, okullaştırılamamış çocuklar Bakanlıkça il il, ilçe ilçe izlenmeli ve rakamlar kamu ile paylaşılarak yöneticilerin bu konudaki performansları açıklanmalıdır. 2841 sayılı Zorunlu İlköğretim Çağı Dışında Kalanların Okur-Yazar Yapılması Hakkındaki Kanun’da getirilen değişiklik, sadece cezai müeyyidelerin güncelleştirilmesiyle sınırlıdır. Türkiye'nin kanayan yarası cehalet ile mücadelede getirdiği yaptırımlar açısından hemen hemen hiçbir somut öneri getirilmemiştir.

Tasarıdaki diğer kanun değişiklikleriyle ilgili görüşlerimizi iletmeye devam edersek, 440’ıncı maddede Yardım Toplama Kanunu’nun 28’inci maddesinin son fıkrası “Yukarıdaki fıkralara aykırı davranış sonucu izinsiz toplanan mal ve paralara el konularak mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilir.” şekline dönüştürülmektedir. Böylece, maliki tarafından bu amaca yönlendirilen mal onun iradesi dışında mülkiyeti kamuya geçirilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, konuşmanızı lütfen tamamlar mısınız.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Teşekkür ederim.

Böylece, Maliki tarafından bir amaca yönlendirilen mal onun iradesi dışında mülkiyeti kamuya geçirilmektedir. Bu durumda tespit edilebilenlerin ilgililerine iadesinin daha uygun olacağını düşünmekteyiz, ta ki yardım ülke ve millet aleyhine toplanıyor olmasın.

Değerli milletvekilleri, gecenin bu saatinde beni sabırla dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor, sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Korkmaz.

Sayın milletvekilleri, çalışma süremiz tamamlanmıştır.

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 16 Ocak 2008 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 23.01

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.