DÖNEM: 23 CİLT: 12 YASAMA YILI: 2 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ 49’uncu
Birleşim 15 Ocak 2008 Salı İ Ç İ N D E K İ L
E R I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II.- GELEN KÂĞITLAR III.-
YOKLAMA IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI 1.- Balıkesir
Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, Kıbrıs sorununa ve
çözümü için yapılması gerekenlere ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı 2.- Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal’ın, Hrant
Dink cinayetine ilişkin gündem dışı konuşması ve
İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 3.- Ankara
Milletvekili Haluk Özdalga’nın, muharrem ayına
ilişkin gündem dışı konuşması V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A)
TEZKERELER 1.- Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisi Başkanı René van
der Linden ve beraberindeki heyetin, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının konuğu olarak ülkemizi ziyaret etmesinin uygun
bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/266) 2.- Macaristan
Ulusal Meclisi Başkanı Katalin Szılı
ve beraberindeki parlamento heyetinin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun
bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/265) B)
ÖNERGELER 1.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın (6/296) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/13) 2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/256) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına
ilişkin önergesi (4/14) 3.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Üreticilerin T.C. Ziraat
Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi Kooperatiflerine Olan ve Yeniden Yapılandırılan Borçlarının
Faizsiz Ödenmesine İlişkin Kanun Teklifi’nin (2/2) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine
göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/12) C)
MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 25 milletvekilinin,
pamuk üretimindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/92) 2.- Edirne
Milletvekili Necdet Budak ve 45 milletvekilinin, balıkçılık sektörünün
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/93) 3.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman ve 32 milletvekilinin,
millî eğitimdeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/94) VI.-
ÖNERİLER A)
DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ 1.- Gündemdeki
sıralama ve çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesi ile Genel Kurulun 16/1/2008 Çarşamba günkü birleşiminde sözlü soruların
görüşülmemesine, 15/1/2008 Salı günkü birleşiminde ise bir saat sözlü soruların
görüşülmesinden sonra diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve
tekliflerinin görüşülmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi VII.-
SORULAR VE CEVAPLAR A)
SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, personel atamaları ile tadilat ve tamirat işlerine
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından sözlü soru önergesi (6/141) ve
TBMM Başkanı Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı 2.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, Akseki’deki çok
programlı liseye ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/148) ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 3.- Mersin
Milletvekili İsa Gök’ün, bir okuldaki öğrencilere oruç tutmaya yönelik baskı
uygulandığı iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/151) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 4.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, bir müsteşar yardımcısına tahsis edilen odaya
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/160) ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 5.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Dumlupınar Üniversitesi
bünyesinde Tıp Fakültesi kurulmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/174) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 6.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, bir konuşmasında kullandığı ifadeye ilişkin
Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/175) ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik’in cevabı 7.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, öğrencilerin belli faaliyetlere katılımının
yasaklanmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/189) ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 8.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun tamirat
ve lojman ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/194) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 9.- İstanbul
Milletvekili Necla Arat’ın, İstanbul’da yabancı bir
üniversitenin yerleşke açtığı haberlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü
soru önergesi (6/200) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 10.- İstanbul
Milletvekili Necla Arat’ın, Camiler Haftası nedeniyle
yayınlandığı iddia edilen genelgeye ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/202) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 11.- İstanbul Milletvekili
Necla Arat’ın, bir kongrede açıklanan görüşe tepki
verilip verilmediğine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/203) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 12.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köy okullarının sorunlarına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/206) ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 13.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köy okullarının
sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/207) ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 14.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köy okullarının
sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/208) ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 15.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köy okullarının
sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/209) ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 16.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köy okullarının
sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/210) ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 17.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köy okullarının
sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/211) ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 18.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köy okullarının
sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/212) ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 19.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köy okullarının
sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/213) ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 20.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köy okullarının
sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/214) ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 21.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun lojman
ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/215) ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 22.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köy okullarının
sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/216) ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 23.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köy okullarının
sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/217) ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 24.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun
sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/218) ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 25.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun
sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/219) ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 26.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun
sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/220) ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 27.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun bakım ve
onarımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/221) ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 28.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun bakım ve
onarımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/222) ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 29.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun
sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/223) ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 30.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun öğretmen
ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/224) ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 31.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulu lojmanının
onarımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/225) ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 32.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun öğretmen
ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/226) ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 33.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun
sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/227) ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı B)
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin,
Yimpaş Holding Yönetim Kurulu Başkanının cezasının
infazının ertelenmesine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in
cevabı (7/879) 2.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Adalet Bakanının
kaçırılan askerlerle ilgili açıklamasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet
Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/923) 3.- İzmir Milletvekili
Ahmet Ersin’in, bir öğretmen ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1085) 4.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, ABD Ankara Büyükelçisinin bazı
milletvekillerine yönelik toplantısına ilişkin Başbakandan sorusu ve Dışişleri
Bakanı Ali Babacan’ın cevabı (7/1089) 5.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, Giresun Kalesine yönelik proje ve çalışmalara
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın
cevabı (7/1100) 6.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, Giresun Adasının turizme kazandırılmasına ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın
cevabı (7/1107) 7.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, SSK’daki bir daire başkanının bir komisyonda
görevlendirilmesine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk
Çelik’in cevabı (7/1128) 8.- Adana
Milletvekili Mustafa Vural’ın, gübre piyasasına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/1135) 9.- Isparta Milletvekili
Mevlüt Coşkuner’in, bir
öğretmen hakkındaki soruşturmaya ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik’in cevabı (7/1152) 10.- İstanbul
Milletvekili Hüseyin Mert’in, okul kantinlerinde satılan yiyecek ve içeceklere
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1153) 11.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, istihbarat
hizmetleriyle ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/1180) 12.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, Kerkük’te yapılması
planlanan referanduma ve Türkmenlerin haklarına ilişkin sorusu ve Dışişleri
Bakanı Ali Babacan’ın cevabı (7/1189) 13.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Ufuk Uras’ın, bir yargı kararının uygulanmasına ilişkin
sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/1193) 14.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana turizmiyle ilgili
bazı konulara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/1199) 15.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, turistlerin ülkemize
yeniden gelmesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/1201) 16.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana kültür merkezi
inşaatına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/1204) 17.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Millî Piyango
İdaresi Mensupları Yardımlaşma Vakfı ile ilgili iddialara ilişkin sorusu ve
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/1206) 18.- Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın, Türk Futbol Millî Takımının forma rengine
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun
cevabı (7/1226) 19.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Adana’da TOKİ’nin yaptığı bir sitenin yönetimi ile ilgili iddialara
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçek’in cevabı (7/1243) 20.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un
vergi gelirlerindeki hedef sapmasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/1267) 21.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un,
pamuk primlerine ve beyaz sinekle mücadeleye ilişkin
sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/1284) 22.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Sanayi Tezleri
Programına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın
cevabı (7/1323) 23.- Mersin
Milletvekili Vahap Seçer’in,
personel maaşlarının yatırıldığı bankanın promosyonlarına
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı (7/1338) VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A)
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ 1.- Temel Ceza
Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (Temel Ceza Kanunlarına Uyum
Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı) ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/335) (S. Sayısı: 56) I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu
saat 14.03’te açılarak dört oturum yaptı. Eskişehir
Milletvekili Emin Nedim Öztürk, 10 Ocak Dünya Çalışan
Gazeteciler Günü’ne, Erzurum
Milletvekili Zeki Ertugay, Erzurum ilinin ekonomik
sorunlarına, Yalova
Milletvekili Muharrem İnce, öğretmen açığına, İlişkin gündem
dışı; Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okay, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal, 10 Ocak Dünya
Çalışan Gazeteciler Günü nedeniyle; Birer konuşma
yaptılar. Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy ve 23
milletvekilinin, başta Afşin Elbistan olmak üzere termik santrallerin çevreye
etkilerinin (10/89), Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur
ve 20 milletvekilinin, çocuk suçluluğu sorununun (10/90), Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmak ve 25 milletvekilinin,
Türk spor sektörü ve alanındaki sorunların (10/91), Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki
yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı. Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının: 1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kararlaştırılmış olan Temel Ceza
Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın (Temel Ceza Kanunlarına Uyum
Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı) (1/335)
(S. Sayısı: 56) görüşmelerine devam edilerek 338’inci maddesine kadar kabul
edildi. Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Tunceli Milletvekili
Kamer Genç’in, Tunceli
Milletvekili Kamer Genç, Kilis Milletvekili Hasan Kara’nın, Konuşmalarında
şahıslarına sataştıkları iddiasıyla birer konuşma yaptılar. 15 Ocak 2008 Salı
günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 21.01’de son verildi.
No.: 68 II.-
GELEN KAĞITLAR 14
Ocak 2008 Pazartesi Rapor 1.- Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/478) (S. Sayısı: 93)
(Dağıtma tarihi: 14.1.2008) (GÜNDEME) Sözlü
Soru Önergeleri 1.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, SHÇEK’in
bazı arsalarına ve Sevgi Evleri projesine ilişkin Devlet Bakanından (Nimet
Çubukçu) sözlü soru önergesi (6/329) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/12/2007) 2.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, muhtarların özlük
haklarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi
(6/330) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/12/2007) 3.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, Kaş İlköğretim Okulu
inşaatına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/331)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/12/2007) 4.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, iş dünyasının rekabet
gücünün artırılmasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi
(6/332) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/12/2007) 5.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, tarihi Türk
kahramanlarının tanıtımına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru
önergesi (6/333) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007) 6.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, yüksek lisans ve
doktora yapan öğretmenlere ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/334) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007) 7.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz’ün, organik tarımın
desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/335) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007) 8.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, sanayide kullanılan
elektriğe yapılan zammın iş dünyasına etkilerine ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından sözlü soru önergesi (6/336) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007) 9.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, elektrik zammına ilişkin
Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/337) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007) 10.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, kent aydınlatmasına ve
elektrik enerjisi tasarrufuna ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/338) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007) 11.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, bazı gazete yazarlarına ve televizyon programı
yapımcılarına ödenen ücretlere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/339)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007) 12.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, uyuşturucu kaçakçılığı kapsamında dağıtılan
ikramiyeye ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/340) (Başkanlığa
geliş tarihi: 31/12/2007) 13.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, petrol kaçakçılığı kapsamında dağıtılan ikramiyeye
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü
soru önergesi (6/341) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007) 14.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, gazilere uygulanan elektrik bedeli indirimine
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü
soru önergesi (6/342) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007) 15.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, Diyanet İşleri Başkanlığından geçiş yapan
personele ve personel eksikliğine ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Said Yazıcıoğlu) sözlü soru
önergesi (6/343) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007) 16.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, öğrenci yurtlarına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/344) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007) 17.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, belediyelere yapılan acil ödenek yardımlarına
ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/345) (Başkanlığa geliş tarihi:
31/12/2007) 18.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, memurların tedavi yolluklarının ödenmesine
ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/346) (Başkanlığa geliş tarihi:
31/12/2007) 19.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, sera gazları salımına ve Kyoto Protokolünün imzalanmasına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/347) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007) 20.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, sanayide kullanılan
elektriğe yapılan zamma ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru
önergesi (6/348) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007) 21.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, İlköğretim Kurumları
Yönetmeliğinde yapılan bir değişikliğe ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü
soru önergesi (6/349) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007) 22.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, arıcıların
desteklenmesine ve bal tüketicilerinin korunmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/350)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007) 23.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, yurt dışı gezilerinin harcırahına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/351) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007) 24.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, Konut Edindirme
Yardımlarının ödenmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/352)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007) 25.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Güzelce Barajı inşaatına ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından sözlü soru önergesi (6/353) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007) 26.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat Havaalanının uçuşlara engel bir risk
taşıyıp taşımadığına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/354)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008) 27.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Niksar Belediyesinin arsa ihalelerine yönelik
iddialara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/355) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2/1/2008) 28.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, okullardaki
temizlik ve güvenlik görevlilerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/356) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008) 29.- İzmir
Milletvekili Şenol Bal’ın, AB fonundan yararlanacak çiftçilere ve Türk
çiftçisinin rekabet gücünün artırılmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/357) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2008) 30.- İzmir
Milletvekili Şenol Bal’ın, İzmir’de depremde yıkılma riski taşıyan okullara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/358) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3/1/2008) 31.- İzmir
Milletvekili Şenol Bal’ın, İzmir’deki ziraat mühendislerine ve yeterli teknik
personel sayısına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/359) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2008) Yazılı
Soru Önergeleri 1.- Mersin
Milletvekili Vahap Seçer’in,
personel maaşlarının yatırıldığı bankanın promosyonlarına ilişkin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/1338) (Başkanlığa geliş
tarihi: 6/12/2007) 2.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, TBMM Genel Sekreteri
hakkındaki bir iddiaya ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı
soru önergesi (7/1339) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2007) 3.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, Suudi Arabistan Kralının hediye verip vermediğine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1340) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/12/2007) 4.- İstanbul
Milletvekili Birgen Keleş’in, ithalat taahhüt hesaplarının takibinden
vazgeçilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1341) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26/12/2007) 5.- İzmir Milletvekili
Canan Arıtman’ın, Suudi Arabistan Kralının hediye
verip vermediğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1342) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26/12/2007) 6.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici’nin, yatırımların ve
istihdamın teşvikine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1343)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/12/2007) 7.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, elektriğin fiyatlandırılmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1344) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/12/2007) 8.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Başbakanlıkta görev yapmış bir şahıs hakkındaki
iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1345) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/12/2007) 9.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, bir vergi kaçağı iddiasına ve Yasin El-Kadı
soruşturmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1346) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26/12/2007) 10.- Eskişehir
Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, enerji
verimliliğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1347) (Başkanlığa
geliş tarihi: 27/12/2007) 11.- Eskişehir
Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, yardım olarak
dağıtılan kömürün kalitesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1348)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2007) 12.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, kadın istihdamında
bakım hizmetlerinin yerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1349)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007) 13.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Ceyhan,
Yumurtalık ve İskenderun Körfezlerindeki gemi kaynaklı kirliliğe ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1350) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007) 14.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, YÖK Başkanına
söylediği iddia edilen bir sözüne ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1351) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007) 15.- Kahramanmaraş
Milletvekili Durdu Özbolat’ın, bir Alman televizyon
kanalında yayınlanan bir diziye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1352) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007) 16.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, kömür yardımlarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/1353) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007) 17.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, TÜBİTAK ve Aselsan’ın bazı elemanlarının ölüm olaylarına ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1354) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/12/2007) 18.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, askeri yargıdaki bazı
davalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1355) (Başkanlığa
geliş tarihi: 27/12/2007) 19.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Binaların Yangından Korunması Yönetmeliğinde
yapılan değişikliklere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1356) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/12/2007) 20.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’da depreme
yönelik çalışmalara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1357) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2007) 21.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, bazı hizmet binalarındaki yangın alarmı
zorunluluğuna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1358) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2007) 22.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, SSK prim borcu bulunan işverenlere ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1359) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/12/2007) 23.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, BAĞ-KUR sigortalılarına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1360) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/12/2007) 24.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki çocuk
işçiliğine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1361) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/12/2007) 25.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul’daki su havzalarının korunmasına ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1362) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/12/2007) 26.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvel’in, Aşağı Seyhan Ovası IV. Merhale
Projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1363)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2007) 27.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Silopi Termik Santraline ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1364) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2007) 28.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, erezyona yönelik çalışmalara ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1365) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007) 29.- Manisa
Milletvekili Şahin Mengü’nün, Manisa’daki hava
kirliliğine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1366)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007) 30.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Çukurova lagünlerine
yönelik çalışmalara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1367) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007) 31.- Tekirdağ
Milletvekili Faik Öztrak’ın, tüketici fiyat
endekslerinin kapsamına giren mallara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi
(7/1368) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007) 32.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, terör örgütlerinin finansman kaynaklarının
kesilmesine yönelik girişimlere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi
(7/1369) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007) 33.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, Diyanet İşleri Başkanlığına tahsis edilen
konuta ve hacı adaylarından alınan ihtiyat parasına ilişkin Devlet Bakanından
(Mustafa Said Yazıcıoğlu)
yazılı soru önergesi (7/1370) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007) 34.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, bir
Alman televizyon kanalında yayınlanan bir diziye ilişkin Devlet Bakanından
(Mustafa Said Yazıcıoğlu)
yazılı soru önergesi (7/1371) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007) 35.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, özürlü aylıklarının
yeterliliğine ilişkin Devlet Bakanından (Nimet Çubukçu) yazılı soru önergesi
(7/1372) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007) 36.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’da özürlülere
yönelik mesleki rehabilitasyon ve yetenek geliştirme
hizmetlerine ilişkin Devlet Bakanından (Nimet Çubukçu) yazılı soru önergesi
(7/1373) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007) 37.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Bağdat’da düşen Türk işçilerini taşıyan uçağa ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1374) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/12/2007) 38.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Kardak
Kayalıklarında yaşanan karasuları sorununa ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1375) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2007) 39.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, bir
Alman televizyon kanalında yayınlanan bir diziye ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1376) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007) 40.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Çukurova bölgesine
yapılacak enerji yatırımlarına ve ÇEAŞ’a ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1377) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2007) 41.- Samsun
Milletvekili Suat Binici’nin, Samsun’da yapılması
planlanan termik santrallere ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1378) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007) 42.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Frankfurt Kitap Fuarında Mevlana Standının boş
kalmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1379) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26/12/2007) 43.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, kaçak oyuncaklara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1380) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/12/2007) 44.- Bursa
Milletvekili Onur Öymen’in, İstanbul’daki bir futbol
karşılaşmasında iki kameramana şiddet uygulanmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1381) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2007) 45.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, İstanbul Emniyet Müdürü hakkındaki iddialara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1382) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/12/2007) 46.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Balıkesir’de faydalanılamadığı iddia edilen bir
gölete ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1383) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007) 47.- Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir
Akcan’ın, üç yaş ve üzeri bazı taşıtların sayılarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1384) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007) 48.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, zorunlu
eğitimdeki bir öğrencinin okuldan alınması ile ilgili iddialara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1385) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007) 49.- Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış’ın, İstanbul Büyükşehir Belediyesine ihale yolu ile
sanatçı alınacağı iddiasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1386) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2007) 50.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, özürlülerin kültürel
ihtiyaçlarını karşılayacak materyallere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1387) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007) 51.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadol’un, TEKEL’in Hanımeli
markasının tescilini yapmamasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1388) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/12/2007) 52.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, iki medya kuruluşuna yönelik incelemelere ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1389) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/12/2007) 53.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, çocuklarının bazı ticari işlerine ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1390) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007) 54.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, İzmir’de
depremde yıkılma tehlikesi taşıyan okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1391) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/12/2007) 55.- Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış’ın, müfredat dışı ders anlatımına ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1392) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2007) 56.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, öğretmenlerin ek ders ücretlerine ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1393) (Başkanlığa geliş tarihi:
28/12/2007) 57.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, özürlülerin eğitim
materyallerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1394)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007) 58.- Çanakkale
Milletvekili Ahmet Küçük’ün, Çanakkale’deki derslik
ve öğretmen ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1395) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007) 59.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, mesleki ve teknik eğitimin yaygınlaştırılması
çalışmalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1396)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007) 60.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, özel tıp merkezleri ve
hastanelerin denetimlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1397) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/12/2007) 61.- Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış’ın, üniversite hastanelerinin bazı sorunlarına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1398) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/12/2007) 62.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, kuraklıktan
etkilenen Bursa’lı üreticilerin desteklenmesine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1399) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007) 63.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, muz üretiminin desteklenmesine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1400)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/12/2007) 64.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Sapanca Gölünü
besleyen doğal su kaynaklarından su çekilmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1401)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007) 65.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, bazı tahıl
ürünlerindeki gümrük vergisi oranının düşürülmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1402)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007) 66.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa’da kuraklıktan etkilenen zeytin
üreticilerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1403) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007) 67.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, pamuk üretiminin
artırılmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1404) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007) 68.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Çukurova’nın büyük ova
koruma alanı kapsamına alınmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1405) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007) 69.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Bingöl’e havaalanı yapımına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1406) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2007) 70.- Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış’ın, PTT personeline kıyafet alımı ihalesine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1407) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007) 71.- Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış’ın, THY personeline kıyafet alımı ihalesine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1408) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007) 72.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, lisanslı depoculuğa
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/1409) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26/12/2007) 73.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, elektrik
zammına, kaçak elektrik kullanımına ve elektrik borçlarına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1410) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007) 74.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadol’un, Suudi Arabistan
Kralının hediye verip vermediğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1411) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007) 75.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, bir arsanın plan tadilatı ile rant
elde edildiği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1412) (Başkanlığa
geliş tarihi: 31/12/2007) 76.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, yılbaşı gecesi Beyoğlu ve Taksim’de olan taciz
olaylarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1413) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/1/2008) 77.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, ilaç sektörüyle ilgili bazı yolsuzluk iddialarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1414) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2008) 78.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, Antalya-Denizli karayolunun bölünmüş yol
olmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1415) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3/1/2008) 79.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Kırklareli’ndeki bazı köylerin tarım alanları
sulamasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1416)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007) 80.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Çayırdere Barajı ve
Sulama Projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1417) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007) 81.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, Yeşilırmak’ın kirletilmesine ve ıslahına ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1418) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3/1/2008) 82.- Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış’ın, TRT’nin yılbaşı programı için ödenen ücretlere ve
reklam gelirlerine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru
önergesi (7/1419) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008) 83.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, terör ve bölücülükle mücadele kapsamında
televizyon ve radyoların denetimine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın)
yazılı soru önergesi (7/1420) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2008) 84.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir Alman televizyonunda
yayınlanan bir diziye ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1421) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008) 85.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, bir Alman televizyon kanalında yayınlanan bir
diziye ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1422) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2/1/2008) 86.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Almanya’da Türkleri
hedef gösteren seçim propagandalarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1423) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2008) 87.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, taşocağı ruhsatlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1424)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007) 88.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Ufuk Uras’ın, elektrik birim fiyatlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1425)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008) 89.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, Emniyet Teşkilatı personeli gazilerin elektrik
indiriminden yararlanabilmesine ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1426) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008) 90.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, alternatif kaynaklardan
enerji üretimine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1427) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008) 91.- Muğla
Milletvekili Ali Arslan’ın, bir sosyal tesisteki içki
yasağına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1428) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008) 92.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuş’un, teröristlere destek verdiği iddia edilen
belediyelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1429)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007) 93.- Kırklareli Milletvekli Tansel Barış’ın, kurban kesimlerine ve deri
bağışına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1430) (Başkanlığa
geliş tarihi: 31/12/2007) 94.- Ankara
Milletvekili Nesrin Baytok’un, su ve doğalgazın satış
fiyatı ile Ankara’daki trafik düzenine ve bazı işlerin yapımında ASKİ
bütçesinden kaynak aktarımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1431) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008) 95.- Aydın
Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun, yılbaşı gecesi Taksim’de
olan taciz olayına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1432)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2008) 96.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Konya Millî Fuar alanının ve adliye eski binasının
değerlendirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1433)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2008) 97.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, Sultanahmet’te tarihi kalıntılar üzerine
yapıldığı iddia edilen otel inşaatına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1434) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007) 98.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1435) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/1/2008) 99.- Aydın
Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun, yılbaşı gecesi
Taksim’de olan taciz olayına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1436) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2008) 100.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, Muğla’da işitme
engellilere okul açılıp açılmayacağına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1437) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2008) 101.- Sinop
Milletvekili Engin Altay’ın, Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğünün sınav ve
matbaacılık hizmetlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1438) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2008) 102.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, SSPE hastalığıyla ilgili
çalışmalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1439) (Başkanlığa
geliş tarihi: 31/12/2007) 103.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, Muğla’daki bir aşılama
programı sonucu ortaya çıkan vakalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1440) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007) 104.- Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış’ın, Kırklareli İl Sağlık Müdürlüğü personelinin görev
yerlerinin değiştirilmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1441) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008) 105.- Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış’ın, sigara tüketiminin azaltılmasına yönelik
çalışmalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1442) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2/1/2008) 106.- Ankara
Milletvekili Tekin Bingöl’ün, Çamlıdere Devlet Hastanesine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1443) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2008) 107.- Manisa
Milletvekili Şahin Mengü’nün, kapatılan sağlık
birimlerine ve Turgutlu Devlet Hastanesi acil servisine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1444) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2008) 108.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, Giresun’da kuraklıktan kaynaklanan zararların
telafisine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1445) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008) 109.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, fındık dikim alanlarıyla ilgili kanunun
uygulanmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1446) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008) 110.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, balıkçılığa ve balık unu üretimine kota
konulmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1447) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008) 111.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, çiftçilere çeşitli adlar altında yapılan ödemelere
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1448) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2008) 112.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, süt teşviki ödemelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1449)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2008) 113.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, PTT Bank
uygulamasına ve meydana gelen soygun ve gasp olaylarına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1450) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007) 114.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, Şebinkarahisar yoluna ve Eğribel
geçidine tünel yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1451) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008) 115.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, Giresun sahil yolu geçişine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1452) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008) 116.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, Görele-Çanakçı karayoluna ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1453) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008) 117.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, Görele ve Bulancak limanlarının temizlenmesine
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1454) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/1/2008) 118.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, Muğla’daki bir kavşağın
düzenlenmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1455)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008) 119.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, Milas Devlet Hastanesi
girişindeki yolun trafik güvenliğine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1456) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008) 120.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, Afyonkarahisar
çıkışındaki bir virajdaki trafik güvenliğine ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1457) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008) 121.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, Burdur’da karayolunun köy güzergahları
dışından geçirilmesi projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1458) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2008) 122.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Dereköy sınır kapısının
tır trafiğine açılmasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/1459) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007) 123.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Başbakanın
açtığı ve Başbakana karşı açılan tazminat davalarına ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1460) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/12/2007) 124.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, biyodizelin
vergi araçlarıyla teşvikine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1461) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2008) 125.- Aydın
Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun, kadınların
çalışmamasına yönelik bir vaaza ilişkin Devlet Bakanından (Nimet Çubukçu)
yazılı soru önergesi (7/1462) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2008) Süresi
İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri 1.- Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, Bozüyük toprak karo
seramik fabrikasının kapatılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1084) 2.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, İçişleri Bakanlığının İngilizce yayınlanan
internet sitesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1087) 3.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Finansbank’ın
tarım arazileri ipoteğiyle verdiği kredilere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/1088) 4.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Isparta’da düşen uçağın ilişkili olduğu
şirketlerin denetimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1090) 5.- Samsun
Milletvekili Haluk Koç’un, Isparta’da düşen uçakla ilgili bazı iddialara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1091) 6.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, bazı öğrencilerin
yaşadıkları olaylarla ilgilenilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1092) 7.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, konut ve araç kredisi kullanımına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1093) 8.- Çanakkale
Milletvekili Ahmet Küçük’ün, Gelibolu’da yoğun
yağışların oluşturduğu zararların telafisine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/1096) 9.- Erzincan
Milletvekili Erol Tınaztepe’nin, altın madeni işletmeciliğinde bulunan
şirketlere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1104) 10.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, Giresun’un eğitimde başarı düzeyinin
yükseltilmesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1112) 11.- Mersin
Milletvekili İsa Gök’ün, bal ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1115) 12.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, gıda güvenliği
denetim sistemine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1116) 13.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, gıda denetimi hizmetlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1117) 14.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’daki tütün üretimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1118) 15.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, Isparta’da düşen uçağa ve havalimanlarının teknik
donanımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1119) 16.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Isparta’da düşen uçağa ve
havalimanlarındaki ILS sistemlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1120) 17.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, havaalanlarındaki uçuş
güvenliğine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1121) 18.- Balıkesir
Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, havalimanlarındaki
ILS sistemine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1122) 19.- Sivas
Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun, D-100 karayolunda
meydana gelen kazalara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1123) 20.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara’da gece yarısından sonraki toplu taşıma
hizmetine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1124) 21.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Aspendos’ta
devamlı bir ambulans ve sağlık ekibinin bulunmamasına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1125) No.: 69 15
Ocak 2008 Salı Meclis
Araştırması Önergeleri 1.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 25 Milletvekilinin,
pamuk üretimindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/92) (Başkanlığa
geliş tarihi: 02/01/2008) 2.- Edirne
Milletvekili Necdet Budak ve 45 Milletvekilinin, balıkçılık sektörünün
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/93) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/01/2008) 3.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman ve 32 Milletvekilinin,
milli eğitimdeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/94) (Başkanlığa
geliş tarihi: 04/01/2008) 15
Ocak 2008 Salı BİRİNCİ
OTURUM Açılma
Saati: 15.03 BAŞKAN:
Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR KÂTİP
ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Yaşar TÜZÜN (Bilecik) BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49’uncu Birleşimini
açıyorum. III - Y O K L A M A BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız. Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim. Gündem dışı ilk söz, Kıbrıs hakkında söz isteyen Balıkesir
Milletvekili Sayın Hüseyin Pazarcı’ya aittir. Buyurun Sayın Pazarcı. (DSP sıralarından alkışlar) Süreniz beş dakikadır. IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALARI 1.- Balıkesir Milletvekili Hüseyin
Pazarcı’nın, Kıbrıs sorununa ve çözümü için yapılması
gerekenlere ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı HÜSEYİN PAZARCI (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Demokratik Sol Parti ve şahsım adına, bugün Kıbrıs konusunda
gündem dışı söz almış bulunuyorum. Aslında, Kıbrıs konusu artık, gündem dışı
değil. Hepinizin bildiği gibi, 17 Şubat 2008’de Güney Kıbrıs’ta başkanlık
seçimi var. Bunun ardından, başta Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere gibi
etkili devletlerin, Kıbrıs sorununun çözümü için Birleşmiş Milletler bünyesinde
yeni bir süreç başlatmayı düşündüklerini görüyoruz. Türkiye ve KKTC de böyle
bir sürecin başlatılmasını istiyor. Avrupa Birliği de, genel bir biçimde böyle bir
girişimi destekler görünüyor. Bu durumda, Mart-Nisan 2008’den başlamak üzere,
Birleşmiş Milletler bünyesinde Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik girişimleri
beklememiz ve onlara göre hazırlanmamız gerekmektedir. Hâlihazırda Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin olarak var olan
siyasal ve hukuksal veriler değerlendirildiğinde, bunlar, KKTC ve Türkiye’nin
lehine görünmemektedir. Avrupa Birliği çerçevesinde Kıbrıs sorununun durumuna
baktığımızda, 2004 Katılma Antlaşması’yla GKRY bütün Kıbrıs Adası adına “Kıbrıs
Cumhuriyeti” adı altında AB’nin tam üyesi kabul edilmiş; bu durum, AB
müktesebatının bir parçasını oluşturmaktadır. Bunun sonucudur ki, Avrupa
Birliği, Türkiye’yi ek protokol, GKRY ile ilişkilerin normalleştirilmesi gibi
konularda sıkıştırmakta ve Türkiye ile görüşmeleri de aksatmaktadır. Birleşmiş Milletler çerçevesinde Kıbrıs sorununun durumuna
baktığımızda ise Güvenlik Konseyinin 1964 yılında kabul ettiği 186 sayılı
Karar’dan bu yana, Birleşmiş Milletler, GKRY’nin
temsil ettiği tek bir Kıbrıs devletini tanımakta ve iki taraf arasındaki
görüşmelerin de adanın birleşmesine yönelik olmasını öngörmektedir. Birleşmiş
Milletler bakımından Kıbrıs Türklerinin statüsü, hakları önemli bir noktayı
maalesef oluşturmamaktadır. Bu durum, son olarak Birleşmiş Milletler Genel
Sekreteri Ban Ki-Moon’un Kıbrıs’taki Birleşmiş
Milletler Barış Gücü’nün faaliyetlerini değerlendiren 3 Aralık 2007 tarihli
raporunda da teyit edilmiştir. Raporun 47’nci paragrafında, Genel Sekreter,
hedefin adanın birleşmesi olduğunu ve Türk tarafını tanımanın ya da ayrılmaya
yardımın Güvenlik Konseyi kararlarına aykırı düşeceğini bildirmektedir. Görüleceği gibi, Kıbrıs sorununa ilişkin hâlihazır veriler Kıbrıs
Türkleri için olumlu yönde bazı değişikliklere uğratılamazsa, parametreleri bu
konuda sorunun değiştirilemezse, yeniden başlaması beklenen bu yeni sürecin de
KKTC ve Türkiye bakımından olumlu sonuçlanması olasılığı pek bulunmamaktadır.
Bu nedenle, Türkiye’nin ve KKTC’nin, Kosova sorununda görülen uluslararası
anlayış ve yaklaşımın Kıbrıs sorununda da ortaya çıkmasının sağlanmasına çaba
göstermesi çok önemlidir, ancak, uluslararası düzeyde böyle bir yaklaşımın
gerçekleşmesi için Türkiye’nin ve KKTC’nin, hedeflerini çok iyi belirlemesi ve
bu konudaki kararlılıklarını özellikle göstermesi kesin gereklidir.
Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül ile KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Mehmet Ali
Talat’ın 3 Ocak 2008’de Ankara’daki görüşmelerinde KKTC’ye karşı izolasyonların kalkmasını istemeleri yanında… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Pazarcı, lütfen tamamlar mısınız konuşmanızı. HÜSEYİN PAZARCI (Devamla) – …özellikle Kıbrıs’taki çözümün eşit
iki halk, iki demokrasi ve iki devlete dayalı olması gereğini vurgulaması, bu
yönde olumlu bir veriyi oluşturmaktadır, ancak, bunun Türkiye Büyük Millet
Meclisinin alacağı bir kararla da desteklenmesi, Türkiye’nin ve KKTC’nin
kararlılığını daha iyi gösterecektir. Dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde temsil edilen tüm siyasi parti gruplarının ortak önergelerinin
sonucu 15 Temmuz 1999’da kabul edilen ve hâlen geçerliliğini koruyan Türkiye
Büyük Millet Meclisi kararının Meclisimiz tarafından teyidi çok uygundur ve
gereklidir diye düşünüyorum. Yüce Meclisimizin bu düşüncelerimizi gereği gibi
değerlendireceğini ümit ederek hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (DSP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Pazarcı. Sayın Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek Bey. Buyurun Sayın Bakan. Süreniz yirmi dakika. DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)- Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Sayın Pazarcı’ya da bu önemli konuyu gündeme
getirdiği için ayrıca teşekkür ediyorum. Değerli milletvekilleri, Kıbrıs meselesi inanıyorum ki hepimiz
için millî bir davadır. Hem bizim Hükûmetimizin hem
de bizden önceki cumhuriyet hükûmetlerinin en
öncelikli dış politika meseleleri arasında yer almıştır, bugün de bu yerini ve
önemini korumaktadır. Bundan dolayıdır ki bugüne kadar yaptığımız dış politika
temaslarında Kıbrıs konusunun geçmediği, Kıbrıs’la ilgili düşüncelerimizi
muhataplarımıza söylemediğimiz hemen hemen hiçbir
temas, hiçbir toplantı da söz konusu değildir. Esasen Türkiye olarak Kıbrıs meselesine ne denli önem verdiğimizin
de birçok göstergesi vardır. Bugünkü Cumhurbaşkanımız seçildikten sonraki ilk
yurt dışı seyahatini ve ziyaretini Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yapmıştır.
Bugünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız yine aynı hassasiyetle, aynı
duyarlılıkla ilk yurt dışı gezisini Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yapmıştır.
Dolayısıyla gündemde açık olarak yer alsa da almasa da Kıbrıs konusu bizim için
önemlidir ve hayatidir. Her fırsattan istifadeyle de adada adil ve kalıcı bir
çözümün, kapsamlı bir çözümün bulunabilmesi noktasında her seviyede temaslar,
arayışlar ve gayretler de sürdürülmektedir. Türkiye Cumhuriyeti devleti ve hükûmetleri
olarak bugüne kadar Kıbrıs konusuna iki türlü yaklaşım olmuştur: Bunlardan bir
tanesi, adadaki gerçeklerden yola çıkarak kapsamlı ve adil bir çözümün, kalıcı
bir çözümün gerçekleşmesi noktasında çaba sarf etmektir. Bizden evvel bu
çabalar sürdürüldü, biz de duraksamadan bu çabaları sonuna kadar sürdürüyoruz
ve sürdürmeye de kararlıyız. İkincisi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ekonomik ve sosyal
yönden kalkınması için Türkiye Cumhuriyeti hükûmetleri
olarak bugüne kadar elimizden gelen desteği gösterdik, bundan sonra da
göstermeye devam edeceğiz. Bir rakam ve misal vermek gerekirse, 1974-1996
yılları arasında yıllık olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yapılan
yardımların tutarı yıllık 80 milyon dolardır, ortalama. 1997’den 2002’ye kadar
olan süre içerisinde yıllık ortalama yardım tutarı 210 milyon dolardır,
2002’den bu tarafa da en az 360 milyon dolardır, bugünlerde ise 400 milyon
dolar civarında. Biz, söylediğim maksadın temini için, ekonomik ve sosyal
yönden kalkınmış bir Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin inşasına Türkiye
Cumhuriyeti olarak bu türlü yardımları yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz. Değerli milletvekilleri, biraz evvel de ifade edildiği gibi, 17
Şubat 2008 tarihinde güney Kıbrıs Rum kesiminde bir Cumhurbaşkanlığı seçimi
yapılacaktır. Biz de, ifade edildiği gibi, bu seçimden sonra Kıbrıs konusunda
uluslararası bir hareketliliğin yaşanacağını biliyoruz ve buna göre de
hazırlıklarımızı yaptık, yapmaya da devam ediyoruz. Bu konuyla ilgili olarak
çok kapsamlı, her seviyede, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere, konuyla
ilgili taraflara ve kuruluşlara Türkiye’nin görüşleri anlatılmıştır,
anlatılmaya da devam ediyor. Tabiatıyla, bir çözüm bulunacaksa adadaki
gerçeklerden yola çıkılarak bu çözümün bulunması gerekmektedir. Her ne pahasına
olursa olsun bir çözüm değil, adil, kalıcı ve kapsamlı bir çözümün
gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bunun asgari şu üç konuda gerçeğin kabulüne
bağlı olarak bu çözüm bulunabilir: Adada iki ayrı toplum vardır, adada iki ayrı
devlet vardır, adada iki ayrı demokrasi vardır. Bunlardan vazgeçmek mümkün
değildir. Bulunacak çözüm bunların gerisine götürülemez. Dolayısıyla, bunu da,
hem Sayın Cumhurbaşkanımız hem Sayın Başbakan hem de ben, son katıldığım
Kıbrıs’taki kutlama törenlerinde Hükûmetimiz adına bu
gerçekleri bütün dünyaya ifade etme imkânını bulduk. Bir taraftan bu gerçeğin kabulü noktasında Hükûmet
olarak çaba sarf ederken, öbür taraftan da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne
yönelik tecridin ortadan kaldırılmasını teminen de
önemli çabalar sarf ediyoruz. Bugüne kadar da küçümsenmeyecek bazı başarılar
elde edilmiştir. Bu çerçevede, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti temsilciliklerinin
sayısı 15’e ulaşmıştır. Ankara, İstanbul, İzmir, Mersin’in dışında Londra,
Brüksel, New York, Washington, İslamabad, Abu Dabi,
Bakü, Bişkek, Doha, Strasbourg, Roma; önümüzdeki
günlerde 3 yeni temsilcilik için hazırlıklar son aşamaya gelmiştir. Bunlar:
Kuveyt, İsrail, Oman. Ayrıca 4 temsilcilik konusunda
da temaslar sürmektedir: Polonya, Bahreyn, Amman ve Malezya. Ayrıca Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde de şu an 7 tane temsilcilik bulunmaktadır: Türkiye
Cumhuriyeti Büyükelçiliği, ABD, Almanya, Avustralya, İngiltere Temsilcilikleri,
Fransız Kültür Merkezi, Avrupa Birliği Destek Ofisi. Yine, bu süre içerisinde yaptığımız çabaların, gayretlerin sonucu
olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti pasaportları 14 ülkede kabul görmektedir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Talat, son
olarak, Pakistan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanlarının davetlisi olarak bu ülkelere
resmî ziyaretler gerçekleştirmiştir. ABD, Almanya, İngiltere, Hollanda,
Belçika, Finlandiya ve İsveç Dışişleri Bakanlarının davetlisi olarak da bu
ülkelere ziyaretler yapmıştır. Yine, son zamanlarda bir önemli gelişme: Gazimagosa
Limanı’yla Suriye’nin Lazkiye Limanı arasında düzenli
feribot seferleri başlamıştır. Avrupa Birliği Komisyonu söz konusu seferler hakkında
verdiği görüşte, Kıbrıs’ın kuzeyinde bulunan deniz limanlarına giriş ve çıkışın
genel uluslararası hukuka göre yasak olmadığını, ne Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi ne de Avrupa Birliğinin hiçbir dönemde ilgili bölgelere
ticaret ambargosu getirmediğini, hatta komisyonun 2004 yılında KKTC’yle
doğrudan ticaretin sağlanmasını teminen doğrudan
ticaret tüzüğü önerisinde bulunduğunu açıkça belirtmiştir. Bu da çok önemli bir gelişmedir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kıbrıs sorununun çözümü
için, biraz evvel ifade etmeye çalıştığım gibi, en üst seviyede temaslar
sürdürülmektedir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Talat, 5
Eylül 2007 tarihinde, Rum lideriyle yaptığı görüşmede, 2008 yılında kapsamlı
çözüme ulaşılması yönünde bir öneride bulunmuştur. Fakat bu öneri
reddedilmiştir. Sayın Talat, 16 Ekim 2007 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel
Sekreteriyle yaptığı görüşmede, adadaki iki taraf arasında güven ortamının
yaratılması ve kapsamlı çözüm çalışmalarına elverişli bir ortamın
oluşturulabilmesi için genişletilmiş güven artırıcı önlemler paketini
sunmuştur. Bu olumlu karşılanmıştır. Yine Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin Kıbrıs’taki Birleşmiş
Milletler Barış Gücü’nün faaliyetlerine ilişkin Haziran-Aralık 2007 dönemini
kapsayan son raporu, 3 Aralık 2007 tarihinde yayınlanmıştır. Bu raporun 47’nci
paragrafında, Kıbrıs Türkleri üzerindeki tecridin kaldırılması gereğine atıf
yapılmaktadır. Raporda ayrıca, adada varılacak çözümün, iki kesimli ve iki
toplumlu federasyon ile siyasi eşitlik ilkelerine dayanacağı vurgulanmakta ve
çözümün ana hatlarının bilindiği ve çözümün unsurlarının geçtiğimiz on yıllarda
oluşmuş müktesebat ve anlaşmalara dayanacağı ifade edilmektedir. Burada
zikredilen hususlar, esas itibarıyla Türkiye’nin görüşlerine de paralellik arz
etmektedir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Talat,
son olarak 3-4 Ocak 2008 tarihlerinde ülkemize resmî olarak ziyaret
gerçekleştirmiştir ve bu ziyaret çerçevesinde, 17 Şubat 2008 Güney Kıbrıs Rum
bölümündeki seçimlerden evvel Kıbrıs konusunun ayrıntılı bir şekilde yeniden
ele alınması ve 2008’deki meydana gelebilecek hareketlilik de dikkate alınmak
suretiyle bundan sonra sürdürülecek çabalar bir defa daha ayrıntılı bir şekilde
gözden geçirilmiştir. İçinde bulunduğumuz dönemdeki önemli bir konu da Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesindeki davalardır. Bu davalar konusunda Türkiye ve Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti önemli bir çaba sarf etmiş ve iyi bir noktaya da gelindiği
kanaatini taşıyoruz. Daha evvel bu tip davalar, Loizidou’da
olduğu gibi, doğrudan İnsan Hakları Mahkemesine gitmekte idi ve Türkiye
aleyhine de oradan bir karar çıkmıştı. Yaptığımız çalışmaların sonucunda bir iç
hukuk yolu olarak, Taşınmaz Mal Komisyonu kurulmuş ve bugüne kadar da buraya
300 kadar Kıbrıslı Rum başvuruda bulunmuştur. Bu başvurulardan 32’si de
sonuçlanmıştır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ekonomisindeki gelişmeler ise,
bu süre zarfında, gerçekten memnuniyet vericidir. Fazla vaktinizi almak
istemem. Aradan geçen bu dört beş yıllık süre içerisinde ekonomisi devamlı
büyümüş, özellikle eğitim sektöründe önemli bir merhaleye gelinmiştir. Dört
sene kadar evvel 21 bin civarındaki öğrenci sayısı bugün 40 bini aşmıştır.
Mevcut üniversitelere ilaveten Orta Doğu Teknik Üniversitesinin Kuzey Kıbrıs kampüsü Güzelyurt’ta hizmete girmiştir. Cumartesi günü bir
toplantı yapacağız İstanbul’da, İstanbul Teknik Üniversitesinin de Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti’nde bir kampüs kurması için
çalışmalar son aşamaya gelmiştir. Turizm sektöründe önemli bir sıçrama var. Yatak sayısında giderek
bir artış var. Millî gelir rakamları geçmişle kıyaslanmayacak derecede önemlidir,
12 bin dolar civarındadır. Dolayısıyla hem Türkiye’nin desteği hem de orada
yapılmasını arzu ettiğimiz bir kısım yapısal reformlar sebebiyle, Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti her geçen gün biraz daha iyi bir noktaya gitmektedir. Burada
hem Türkiye’nin katkısı önemlidir hem de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
yöneticilerinin bu yöndeki çabaları işi daha iyi bir noktaya getirecek
demektir. Bunlarla kısaca, değerli milletvekilleri, şunu ifade etmek
istiyorum: 17 Şubat tarihinden sonra bir hareketliliğin meydana geleceği
kesindir, uluslararası kamuoyunun bir beklentisi var. Biz çalışmalarımızı bu
hareketlilik başladıktan sonra değil, daha bugünlerden itibaren her iki yönde
de çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Son değerlendirmeyi bu yılın başında yaptık.
Bundan sonra da bu çalışmalar ayrıntılı bir şekilde sürdürülecek. Zamanı
geldiğinde, ihtiyaç hasıl olduğunda da gerek Genel
Kurulunuza gerekse başka bir vesileyle kamuoyuna bu türlü bilgileri hiç
şüphesiz vereceğiz. Bu duygularla hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakanım. Gündem dışı ikinci söz, Hrant Dink cinayeti hakkında söz isteyen Diyarbakır Milletvekili
Akın Birdal’a aittir. Buyurun Sayın Birdal. (DTP sıralarından
alkışlar) Süreniz beş dakika Sayın Birdal. 2.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, Hrant Dink cinayetine ilişkin gündem dışı konuşması ve İçişleri
Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Teşekkürler Sayın Başkan. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 19 Ocak 2007 günü
İstanbul’da çalıştığı gazete binasının önünde silahlı saldırıya uğrayarak
yaşamını yitiren Hrant Dink’in
anısına DTP Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Hrant, öldürülmeden
iki gün önce Agos gazetesindeki yazısında şöyle
diyordu: “Evet, kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde hissedebilirim,
ama biliyorum ki, bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz, güvercinler kentin taa içlerinde insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını
sürdürürler. Evet, biraz ürkekçe, ama bir o kadar da özgürce…” diye bitiriyordu
yazısını, ama ne yazık ki, Hrant yanıldı ve güvercin
ürkekliğinde katledildi. Sevgili Hrant’ın öldürülmesinin
üzerinden bir yıl geçti. Bir yıl önce bu ülke çok değerli bir insanını yitirdi.
Bu coğrafyada yaşayan yüz binler onu son yolculuğuna uğurlamak için bir araya
geldiğinde, başka biri olmayı, empati yapmayı ve
“Hepimiz Hrant’ız” diyerek birlikte ve bir arada
kardeşçe yaşamayı ortaya koydu. Yüz binler İstanbul sokaklarında yürürken, çok
kıymetli bir değeri, bir arada durmayı, kardeşçe yaşamayı gösterdiler bize. Değerli milletvekilleri, siz hiç güvercin tedirginliğini duydunuz
mu? Siz hiç empati kurup Ermeni, Rum, Yahudi, Çerkez,
Laz, Kürt, Roman ya da ötekilerden oldunuz mu? Hrant Dink Ermeni idi. O, bir insan hakları ve barış savunucusu
idi. O, Türkiyeli idi. O, farklılıklarımızla bir arada barış içinde yaşamayı
savunurdu. O, bir sevgi ve kardeşlik adamı idi. Geçtiğimiz yıl 13-14 Ocak
günleri, Ankara’da toplanan, Kürt sorununun demokratik barışçıl çözümünü
kendisine sorun edinmiş ve Türkiye’nin demokratikleşmesi için olmazsa olmaz
olan barış konusunu gündeme getirmiş ve Türkiye Barışını Arıyor Konferansı’nı
düzenlemişti. Hrant Dink bu
konferansın çağrıcılarındandı. 13-14 Ocak günleri Ankara’da
yapılan konferansın gerek çağrıcıları gerek katılımcıları gerekse konuşmacıları
çok önemli mesajlar vermiş ve Türkiye’nin konferans sonrası gündemini
belirlemişlerdi, ama ne yazık ki, bu sorunun demokratik çözümü tartışılırken,
beş gün sonra, Hrant Dink
kafasına sıkılan iki kurşun ve ensesine sıkılan da bir kurşunla gazetenin
önünde katledildi. Biliyorsunuz sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde
hep böyle pusu kurarak siyasi suikastların çok örnekleri var, ama ne yazık ki,
Türkiye kendi tarihiyle yüzleşip bu suikastları açığa çıkaramadığı için, bu
suikastlar tarihine Hrant Dink
de eklenmiş oldu. Şimdi, Hrant Dink
cinayeti göstere göstere işlenen ve önlenemeyen bir
cinayettir. Davanın aydınlatılması, sağlıklı bir yargılamanın yapılması,
azmettiricilerin bulunması çabaları binbir türlü
engelle karşılaşmıştır. Daha dün yine çıkan haberlerde, hemen Hrant Dink’in öldürülmesinin
ardından sabit telefonla jandarmayı arayan bir kişi, cinayeti O.S.’nin işlediğini ihbar edip babasının adını ve işyerini
bildiriyor. Ancak, bu konuşmanın tutanağında dokuz gün sonrasının tarihi yer
alıyor. İhbarcıyı da ne yazık ki, ne soran ne de arayan oluyor. 19/1/2007 tarihinde
çalıştığı gazete binasının önünde silahlı saldırıya uğrayarak hayatını yitiren Hrant Dink’in katillerinin
yargılandığı davada hâlen 8’i tutuklu, 11’i tutuksuz olmak üzere toplam 19 kişi
yargılanmaktadır. Davanın ilk duruşması 2/7/2007
tarihinde ve ikinci duruşması ise 01/10/2007 tarihinde yapılmıştır. Üçüncü
duruşması ise 11 Şubat 2008 tarihinde yapılacaktır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Birdal, konuşmanızı
tamamlar mısınız lütfen efendim. AKIN BİRDAL (Devamla)- Peki. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında bu davanın,
sabıkalı olan 301’inci maddesine de değinecektim. Ne yazık ki, iktidar adına
sayın sözcü 301’in kimsenin derdinde olmadığını söylüyor, umurunda olmadığını
söylüyor. 301’inci madde bizim umurumuzda. (DTP sıralarından alkışlar) Çünkü, 301’inci madde ırkçı bir maddedir, ayrımcı bir
maddedir ve Türkiye’de barış içinde bir arada yaşamayı sürekli provoke eden bir
maddedir. Uluslararası hukuka aykırıdır, düşünce ve ifade özgürlüğüne
aykırıdır. Şimdi, sayın milletvekilleri, Hrant’ın
arkadaşlarının bir çağrısı var. Bu çağrıyı, yarım dakika geçebilirse, Sayın
Başkanın da toleransına, hoşgörüsüne sığınarak size ve de Türkiye kamuoyuna
duyurmak istiyorum: “Dostumuz, canımız, hakikat anlatıcımız Sevgili Hrant’ımızdan ayrılalı tam bir yıl oldu. Koca bir yıl Hrant’ın gidişiyle hayatımızdan eksilen renklerin yasını
tutmakla geçti. Bizler, bu ülkenin yurttaşları olarak, güvercin
tedirginliğinde, gerçek failleri bulunmamış suikastlarla bir arada yaşamaya
alışmak istemiyoruz. Bu akıl almaz cinayetten nefret üretmeyen onurlu
kalabalıklar olarak, bebeklerden katil yaratan karanlığa ışık düşürmek için…”
diyerek ayın 19’unda saat 15.00’te Agos gazetesinin
önüne çağrılıyor halkımız. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Birdal. AKIN BİRDAL (Devamla) - Orada buluşmak dileğiyle, belki Hrant için de bir özür ümidiyle… Hepinize saygılar sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Birdal. Sayın İçişleri Bakanı Beşir Atalay Bey cevap verecekler. Buyurun Sayın Bakanım. Süreniz yirmi dakika Sayın Bakan. İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Diyarbakır Milletvekili Sayın Akın Birdal’ın,
Hrant Dink cinayetiyle
ilgili konuşması üzerine söz almış bulunuyorum, bu vesileyle kısa bir açıklama
yapacağım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gazeteci Yazar Hrant Dink, yaklaşık bir yıl
önce, 19 Ocak 2007 günü, İstanbul’da menfur bir saldırı sonucu hayatını
kaybetmiştir. Bu olay, gerçekleştirildiği günden beri, millet olarak hepimizi
derinden üzmüş, kamuoyunda da üzerinde en çok konuşulan konulardan biri
olmuştur. Hem hepimiz ve Hükûmet olarak biz hem
kamuoyumuz zaten gerekli tepkiyi de göstermiştir, büyük bir tepki göstermiştir.
Bu saldırının, ülkemizin huzur ve istikrarını hedef alan hain bir saldırı
olduğunda kuşku yoktur. Bu saldırı, hiçbir şekilde kabul edilemez ve mazur
görülemez. Bu saldırı, ülkemizin sürekli iyiye giden imajını da olumsuz yönde,
uluslararası alanda etkilemiştir. Bu saldırıyı yapanlar ya da yaptıranlar,
ülkemizin, başta Avrupa Birliği olmak üzere, dünyaya yaptığı açılımdan rahatsız
olan, bunu engellemeye çalışan, toplumsal barışı bozmak isteyen hastalıklı
kafalardır. Bizim için bundan daha önemlisi ve üzücü tarafı, bir vatandaşımızın
yaşam hakkının elinden alınması, onu, ailesinden ve sevdiklerinden ayırmış
olmasıdır. Dini, dili, siyasi görüşü, felsefi anlayışı ne olursa olsun, bir
vatandaşımızın, hatta ülkemizde bulunan herhangi bir kişinin burnunun kanaması
bile, bizi, uykularımızı kaçıracak kadar rahatsız eder ve etmektedir. Bizim
sorumluluk anlayışımız, insan odaklı, kavrayıcı, kapsayıcı ve kucaklayıcı bir
temele dayanmaktadır. Millet olarak çok renklilik, çok seslilik bizim her zaman
artı değerimiz olmuştur. Biz, asırlardan beri, bütün düşüncelerin rahatlıkla
ifade edildiği, yaşam bulduğu, hiç kimsenin inancından dolayı zarar görmediği, aksine,
farklılıkların zenginlik olarak kabul edildiği ve yaşatıldığı bir medeniyetin
içinden geliyoruz. Biz, dünyada aynı dinin mensuplarının bile birbirini
boğazladığı, ırkçılık anlayışı nedeniyle insanların topluca yok edilmek
istendiği dönemlerde mağdura, mazluma kucak açmış bir milletin çocuklarıyız.
Bize bırakılan bu mirası da sonuna kadar muhafaza etme konusunda sarsılmaz bir
inanca sahibiz. Bunun için gereken çabayı sonuna kadar gösterdik, gösteriyoruz
ve göstereceğiz. Geçmişten devraldığımız bu güzel miras, günümüzde tüm
demokratik dünyada, demokrasi, insan hak ve özgürlükleri çerçevesinde ele
alınan evrensel bir değer olarak kabul görmektedir. Biz, evrensel hukuk ve özgürlük anlayışıyla, yeniden düzenlenen
yaşama ve mülkiyet hakkı, düşünce, ifade, inanç, teşebbüs ve örgütlenme hakkını
tam olarak hayata geçirme çabamızı sürdürmeye devam ediyoruz, devam edeceğiz.
Din, mezhep, cinsiyet, etnik ayrımcılık konularındaki tartışmalı uygulamaların
temelinde, hak ve özgürlükler konusundaki yanlış anlayışlar yattığına
inanıyoruz. Demokrasimizi evrensel düzene taşıyacak, insan haklarına dayanan
devlet anlayışının yerleşmesiyle yaşadığımız sıkıntıların giderileceğine
inanıyoruz. Bizim yönetim politikamızın temel unsuru, insanımızın korkusuz
yaşadığı, canından ve malından emin olduğu, inancını, hak ve özgürlüklerini
hiçbir endişeye kapılmadan yaşayabildiği bir ortamın oluşturulmasına
dayanmaktadır. Bu yolda çok önemli mesafeler aldık ve gayretlerimizi devam
ettiriyoruz. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu ülke, geçmiş dönemlerde
de Dink cinayeti benzeri cinayetler yaşamıştır. Çok
değerli gazeteciler, yazarlar, akademisyenler sırf fikirleri uğruna hayatlarını
kaybetmişlerdir. Aslında, bu tür hain saldırılarla bir yere varılmasının, bir
amaca ulaşılmasının mümkün olmadığını hepimiz biliyoruz ve her platformda
bunları ifade ediyoruz. Bu gibi elim hadiselerin bir daha meydana gelmemesini
temenni etmenin yanında, biz, Hükûmet olarak, bu ve
benzeri konuları tüm boyutlarıyla ele alıyor, tahlil ediyor, gerekli tedbirleri
geliştiriyor ve hayata geçiriyoruz. Yılmadan, usanmadan, bu tür olayların
hepsinin üzerine gidiyoruz, en ince detayına kadar analiz ediyoruz ve yine,
gitmeye devam edeceğiz. Merhum Hrant Dink’e
yapılan saldırı sonrasında, gerek Hükûmet olarak ve
gerekse İçişleri ve Adalet Bakanlıkları olarak, hukuk devletine yaraşır tüm iş
ve işlemler yapılmaya çalışılmış ve yapılmaya devam edilmektedir. Güvenlik
güçlerimizce yapılan ciddi çalışmalar sonucu, failin kimliği yirmi dört saat
gibi kısa bir süre içerisinde tespit edilmiş, olaydan otuz iki saat sonra da
olayda kullandığı silah ile birlikte yakalanarak ilgili adli mercilere sevk
edilmiştir. Olayın gerçekleştiği tarihten bugüne kadar, konuyla ilgili olarak
gündeme getirilen, adli mercilerce talep edilen tüm hususlar güvenlik
güçlerince ivedi olarak çözümlenmiş ve yargılama sürecine her türlü katkı
sağlanmıştır ve sağlanmaya devam edilmektedir. Şu ana kadar, konunun yargıya
intikal etmemiş hiçbir boyutu kalmamıştır. Adli mercilere intikal etmediğine
ilişkin endişe duyulan herhangi bir konu varsa, lütfen, bilen söylesin,
gereğini yapmak boynumuzun borcudur ve yaparız. Konunun bütün ayrıntılarını çalıştık, çalışıyoruz. Ben, kendim,
İçişleri Bakanı olarak, bu konuyla ilgili çok özel araştırmalar yaptırdım.
Gazetelerde yer alan veya birilerinin yazdığı, konuştuğu, bu konuyla ilgili ne
varsa incelettim, inceletiyorum. Olayın bütün boyutlarını mümkün olabildiğince
ortaya çıkarıp bunların yargıya intikalini de sağladık ve sağlıyoruz ve buna
devam ediyoruz ancak bilindiği üzere, soruşturma evresinin gizliliği, ceza
adaletinin doğruluk, dürüstlük, gerçeğe ulaşma ilkelerine uyulması için bir
zorunluluktur. Ceza hukukunun bu genel prensibi, bizim, hem Anayasa’mızda hem
Ceza Muhakemesi Kanunu’muzda açık şekilde yer
almaktadır. Tüm bu nedenlerle, adli süreç hâlen devam etmekte
olduğundan, bu aşamada daha fazla bilgi verilmesinin uygun olmayacağını takdir
edersiniz ama Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konunun yargı boyutu,
süreci tüm boyutlarıyla devam ederken, İçişleri Bakanlığı olarak biz, olayın
akabinde konunun idari boyutlarıyla ele alınması, sorumluluğu ve kusuru bulunan
kamu görevlileri varsa haklarında işlem yapılması, medyada dile getirilen ve
kamuoyuna da yansıyan tüm iddiaların araştırılması için, mülkiye ve polis
başmüfettişleri ile jandarma müfettişi görevlendirdik. Bütün idari
soruşturmalar büyük bir titizlik içerisinde yürütülmüş, müfettiş raporlarının
bir kısmı ilgili yargı mercilerine sevk edilmiş, bir kısmı için de gerekli
disiplin işlemi yapılmak üzere ilgili idari birimlere gönderilmiştir. Bu
çerçevede, bazı kamu görevlileri hakkında görevden alma, görev yeri
değişikliği, disiplin cezası gibi idari işlemler tesis edilmiş, ilgili yargı
mercilerine sevk edilen kamu görevlileri de olmuştur. Sözü edilen, ismi geçen
bütün kamu görevlileri yargı dosyasına dâhil edilmiştir. Hiçbir karanlık nokta
kalmayacak şekilde, önemli ya da önemsiz ayrımı yapılmaksızın ortaya atılan tüm
iddialar için müfettiş görevlendirmesi yapılmıştır. Konuyla ilgili yeni
ipuçlarının bulunması hâlinde derhâl üzerine gidileceğinden, gerçeğin ortaya
çıkarılması konusunda kararlılıkla çaba gösterileceğinden emin olabilirsiniz.
Polis ve jandarma teşkilatımız, gerek olayın aydınlatılması ve gerekse süreç
içerisinde olaylarda adı geçen personeli hakkında gerekli işlemlerin yapılması
konusunda üzerine düşeni yapmıştır ve yapmaya devam etmektedir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin sonunda, bir kez
daha açık yüreklilikle sizlere ifade etmek istiyorum: Kamu idarelerinin
şeffaflık, açıklık, hesap verebilirlik prensiplerine uygun olarak çalışmasını
sağlamak bizim önceliklerimiz arasındadır. Hükûmet
olarak –bu, üçüncü hükûmetimiz- ilk kurulduğumuz
günden beri, kamu yönetimindeki şeffaflığa özel bir önem verdiğimiz
bilinmektedir. Kamuda ne olup bittiğinin vatandaşlarımız tarafından tam olarak
bilinmesi bizim önceliğimizdir. Bu konuda birçok yasal düzenleme yapılmış, pek
çok değişiklik yapılmış, Bilgi Edinme Hakkı Kanunu’na kadar pek çok yeni
uygulama getirilmiştir ve bizim bu önceliğimiz olmaya devam etmektedir. Hiçbir
konunun karanlıkta kalmasına asla izin vermiyoruz ve vermeyeceğiz. Bu konuyla
ilgili de şunu burada açıkça huzurunuzda ifade ediyorum: Tabii, Sayın Dink’in, rahmetli Dink’in ölüm
yıl dönümü 19 Ocak, bugünlerde, yine yorumlar yapılıyor, yazılar yazılıyor,
düşünceler ifade ediliyor, haberler çıkıyor, çıkacak da. Burada da teşekkür
ederiz, Sayın Milletvekilimiz, bu açıklama fırsatını verdi bize, gündem dışı
konuşma yaptılar. Bu konuda yazanlar, düşünenler, endişelerini ifade edenler,
soru yöneltenler şunu bilsinler: En az kendileri kadar hassasiyet duyuyoruz,
ben de İçişleri Bakanı olarak o hassasiyetlerin hepsini duyuyorum ve bu konuda
ne yapılacaksa yapmaya çalışıyorum. Bu konuda karanlık hiçbir nokta kalmaması
için çalışıyoruz ve kalmayacak. Zaten, şu anda yargı bu konuda sağlıklı
yürüyor. Başta da ifade ettiğim gibi, bu konuda hangi husus dile getiriliyorsa
-geçmişle ilgili, mevcut durumla ilgili- hepsinin yargıya yansıyan boyutu
vardır. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan herkes bizim için
birinci sınıf insandır. Can ve mal güvenliğinin sağlanması her şeyden
önemlidir, bizim namusumuzdur. Türkiye, herkesin huzur içerisinde, güvenli yaşayabileceği bir
ülkedir ve böyle olmaya da devam edecektir. Alınan tüm tedbirlere rağmen
meydana gelen üzücü olayların üzerine Hükûmet olarak
kararlılıkla gitmekteyiz ve olayları tüm yönleriyle kısa sürede
aydınlatmaktayız. Bunların birçok örneğini de kamuoyumuz görüyor, sizler
görüyorsunuz. Faillerin suç unsurlarıyla birlikte en kısa sürede yakalanarak
adli mercilere sevk edilmesi Hükûmetimizin
kararlılığının bir göstergesidir. Ben, bu vesileyle, menfur saldırıda hayatını kaybeden değerli
gazeteci Hrant Dink’i
tekrar saygıyla anıyorum, yakınlarına sabır ve metanet diliyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan. Gündem dışı üçüncü söz, muharrem ayıyla ilgili söz isteyen Ankara
Milletvekili Nazmi Haluk Özdalga’ya
aittir. Buyurun Sayın Özdalga. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Süreniz beş dakikadır. 3.- Ankara Milletvekili Haluk Özdalga’nın, muharrem ayına ilişkin gündem dışı konuşması HALUK ÖZDALGA (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi en samimi duygularımla selamlıyorum. İçinde bulunduğumuz muharrem
ayının hayırlı olmasını, Alevi yurttaşlarımızın muharrem orucu, matem orucu
ibadetlerini gönül hoşluğu ve huzur içinde idrak etmelerini diliyorum. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ne kadar seviyormuşsunuz ya! HALUK ÖZDALGA (Devamla) – Geçtiğimiz cuma akşamı Başbakanımız
Sayın Tayyip Erdoğan’ın muharrem orucunun açılması vesilesiyle davet edildiği
bir akşam yemeğine katılması kamuoyunun yoğun ilgisini çekti. Bu yoğun ilginin
nedeni, öyle sanıyorum ki, söz konusu akşam yemeğinin önemli bir sürecin
başlangıcına işaret eden sembolik bir önem taşımasıydı. Her şeyden önce, bu sürecin ne olduğu konusunda, bu sürecin nihai
olarak varmak istediği hedefin ne olduğu konusunda hepimizin azami ölçüde bir
vukuf içinde, açık seçik bir anlayış içinde olmasının büyük önem taşıdığını
düşünüyorum. Bu sürecin nihai amacı Alevilik ve Sünnilik arasında ilahiyat,
itikat veya ibadet açısından bir benzeşme sağlayarak özdeşlik anlamında bir
kaynaşma yaratmak olmamalıdır. Kısaca, aynı hâle gelme temelinde bir birleşme
sağlamak olmamalıdır. Hiç kimse yersiz endişeler duymamalıdır. Diğer taraftan,
hiç kimse tarihsel ve toplumsal gerçeklerle bağdaşmayan hedefler de
gütmemelidir. Bu sürecin nihai amacı, Alevi ve Sünni yurttaşlarımız arasında
daha yüksek düzeyde karşılıklı bir güven duygusu tesis etmektir. Çok güçlü
ortak değerlerimizin yanında farklılıklarımızın da bilinmesini ve kabul
edilmesini sağlamak olmalıdır ve nihayet, özgürlük, hoşgörü ve birbirinin
hukukuna saygı çerçevesinde beraber yaşamanın temellerini güçlendirmek
olmalıdır. Esasen, daha iyi ve kabul edilebilir bir başka seçeneğimiz de
yoktur. Bu sürecin hedefleri konusunda dikkatli olmalıyız çünkü eğer hedefler
doğru seçilmezse, daha büyük hayal kırıklıkları, daha çok güvensizlik ve daha
şiddetli gerginliklerle karşı karşıya kalabiliriz. Önümüzde uzun bir süreç bulunmaktadır. Bu süreç zaman alacaktır.
Aşmamız gereken sorunlar çok, yol almamız gereken mesafe uzundur. On yıllar
boyunca birikmiş, kökleri yüzyıllar ötesine uzanan sorunların ve yapılmış
yanlışların bugünden yarına ortadan kalkmayacağını bilmeliyiz ama iyi niyet ve
kararlılık içinde doğru hedeflere odaklanarak bütün sıkıntıları tek tek aşabileceğimize inanmalıyız. O nedenle sabırlı
olmalıyız. Son olarak, bu süreç boyunca dikkat etmemiz gereken birkaç hususa
da işaret etmek istiyorum. Dinlerin ve mezheplerin içinde ilahiyat açısından
farklı yorumlar veya farklı ibadet biçimleri bulunabilir. Teolojik ve tarihsel
çalışmalar yürüten araştırmacılar veya konuyla ilgilenmek isteyen herkes bu
farklılıkları tartışabilir, eleştirel bir yaklaşım içinde değerlendirme, tahlil
veya yargılama yapabilir ama ülkeyi yönetenler, kamu yöneticileri, yurttaşların
kimliğini oluşturan konularda, o arada inanç sistemleri içindeki farklı
yorumlar karşısında ayırt edici ve yargılayıcı bir tutum içinde olmamalıdır.
Esasen böyle bir ihtiyaç da bulunmamaktadır. Diğer taraftan devletin, tüm
yurttaşlarına inanç ve ibadetleriyle ilgili hizmeti eşitlik ve hakkaniyet
ilkeleri içinde temin etmesi gerekir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Onun için cemevlerine
10 trilyon yardımı reddettiniz! BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlar mısınız Sayın Özdalga.
HALUK ÖZDALGA (Devamla) – Teşekkür ederim. Bu ilkeler, hizmetin her zaman aynı biçim ve yapılar içinde
sunulması anlamına da gelmez. Önemli olan, hizmetten yararlanmak isteyen her
kesime adalet ve hakkaniyet duygularını zedelemeyecek bir şekilde hizmetin
temin edilmesidir. Bir başka önemli husus, ortak tarihimizin açık yüreklilikle
konuşulması ve tartışılmasıdır. Geçmişin, konumuz itibarıyla özellikle 16’ncı
yüzyıldan itibaren yaşadığımız ortak tarihin ön yargısız ve sağduyulu bir
şekilde konuşulup olabildiğince açığa kavuşturulması, önümüzde duran sorunları
aşmamızda, öyle inanıyorum ki, büyük katkı sağlayacaktır. Sözlerimin sonunda, Başbakanımız Sayın Erdoğan’ın katıldığı
muharrem orucunu açma yemeğinin toplumsal dayanışmayı, hoşgörüyü ve demokrasiyi
daha güçlü kılacak bir sürecin başlangıcı ve o doğrultuda atılan bir ilk adım
olarak görülmesi gerektiğini vurgulamak istiyorum. Hepinize saygılarımı sunuyorum, teşekkürler ediyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özdalga. Değerli milletvekilleri, gündeme geçiyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının iki tezkeresi vardır,
ayrı ayrı okutup bilgilerinize sunacağım: V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI A) TEZKERELER 1.- Avrupa Konseyi Parlamenter
Meclisi Başkanı René van
der Linden ve beraberindeki heye-tin,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının konuğu olarak ülkemizi ziyaret etmesinin
uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/266) 10
Ocak 2008 Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı’nın 03 Ocak 2008
tarih ve 13 sayılı Kararı ile, Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisi Başkanı René van
der Linden ve beraberindeki heyetin 13-16 Ocak 2008
tarihleri arasında Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’nın konuğu olarak
ülkemizi ziyaret etmesi uygun bulunmuştur. Söz konusu heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 7’nci
maddesi gereğince Genel Kurul’un bilgilerine sunulur. Şükran
Güldal Mumcu Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
Vekili 2.- Macaristan Ulusal Meclisi
Başkanı Katalin Szılı ve
beraberindeki parlamento heyetinin ülkemize ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna
ilişkin Başkanlık teskeresi (3/265) 10
Ocak 2008 Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı’nın 03 Ocak 2008
tarih ve 13 sayılı Kararı ile Macaristan Ulusal Meclisi Başkanı Katalin Szılı ve beraberindeki
parlamento heyetinin ülkemizi ziyaret etmesi uygun bulunmuştur. Söz konusu heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 7.
Maddesi gereğince Genel Kurul’un bilgilerine sunulur. Şükran
Güldal Mumcu Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
Vekili BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair tezkereler vardır,
okutuyorum: B) ÖNERGELER 1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın (6/296) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi (4/13) 11.01.2008 Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Gündemin sözlü sorular kısmının 111 inci sırasında yer alan
(6/296) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum. Gereğini saygılarımla arz ederim. Alim Işık Kütahya BAŞKAN – Diğer tezkereyi okutuyorum: 2.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun (6/256) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi
(4/14) Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Gündemin “Sözlü Sorular” kısmının 77. sırasındaki (6/256) esas
numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum. Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim. Reşat
Doğru Tokat BAŞKAN – Sözlü soru önergeleri geri verilmiştir. Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, önergeleri
okutuyorum: C) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 25 milletvekilinin, pamuk üretimindeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/92) Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Başta dokuma ve hazır giyim olmak üzere, birçok sanayi kolunun
hammaddesi olarak stratejik önemi olan, nihai sanayi ürünü olarak ihracatımızda,
hammadde olarak ithalatımızda büyük yer tutan pamuğun üretim ve pazarlama
sürecinde ciddi sorunlar yaşanmaktadır. İç talebimizi karşılamakta yetersiz kalan pamuk üretimi ve buna
bağlı olarak pamuk üretim alanları ve verimliliğinin artırılması gerekliliğiyle
karşı karşıya olan ülkemizde tutarlı ve uzun vadeli bir ulusal politika ve
planlama ihtiyacı vardır. Bu nedenle, pamuk üretimi ile ilgili sorunların ve alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci İç Tüzüğün 104 ve
105 inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz. 02/01/2008 1) Hulusi Güvel (Adana) 2) Tekin Bingöl (Ankara) 3) Bayram Ali Meral (İstanbul) 4) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş) 5) Engin Altay (Sinop) 6) Abdülaziz Yazar (Hatay) 7) Erol Tınastepe (Erzincan) 8) Ahmet Ersin (İzmir) 9) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul) 10) Tacidar Seyhan (Adana) 11) Orhan Ziya Diren (Tokat) 12) Faruk Öztrak (Tekirdağ) 13) Şevket Köse (Adıyaman) 14) Mevlüt Coşkuner (Isparta) 15) Vahap Seçer (Mersin) 16) İsa Gök (Mersin) 17) Şahin Mengü (Manisa) 18) Sacid Yıldız (İstanbul) 19) Muharrem İnce (Yalova) 20) Ali Rıza Ertemür (Denizli) 21) Turgut Dibek (Kırklareli) 22) Tansel Barış (Kırklareli) 23) Derviş Günday (Çorum) 24) Atilla Kart (Konya) 25) Fatma Nur Serter (İstanbul) 26) Necla Arat (İstanbul) Gerekçe: Ülkemiz Dünya pamuk üretiminde 7, tüketiminde 4 ve ithalatında da
2’nci sırada yer almaktadır. Bu sıralamalar dünya pamuk sektöründe Türkiye’nin
önemli bir aktör olduğunun altını çizmektedir. Türkiye’de pamuk üretim politikaları çoklukla Dünya Ticaret Örgütü
Tarım Antlaşması ile AB Ortak Tarım Politikaları yükümlülükleri çerçevesinde
şekillenmektedir. Bu iki anlaşma ile pazar fiyatı destekleri, yani ihracat
teşvikleri ve koruma duvarlarının kapsamı daraltılmıştır. Söz konusu anlaşmalar
ile girdi destekleri ve ayrıcalıklı kredi uygulaması sistemi ortadan
kaldırılmıştır. Girdi desteklerinin sona erdirilmesi, primlerin yetersiz
kalması, üretimde verimliliğin sağlanamaması ve alternatif tarım ürünlerinin
daha cazip olması üreticiyi pamuk ekiminden uzaklaştırmıştır. Avrupa Birliği ile yapılmış olan Gümrük Birliği Anlaşması
kapsamında sanayi ürünü olarak işlem gören pamuk, AB ile Türkiye arasında
serbest dolaşıma sahiptir. Ancak, Türk üreticisi AB’nin uyguladığı
sübvansiyonlardan yararlanamamaktadır. Bu durum Türkiye aleyhine haksız rekabet
ortamı yaratmaktadır. Türkiye pamuk üretiminin ve dolayısıyla tekstil
sektörünün rekabet gücünü olumsuz etkileyen bu durum, tekstil başta olmak
üzere, yem ve bitkisel yağ sektörünü de dışa bağımlı hale getirmektedir. 1987 yılına kadar pamuk ihraç eden ülke konumunda olan ülkemiz
günümüzde milyar dolarlar ödeyerek yılda 800.000 ton pamuk ithal etmek zorunda
kalmaktadır. Ülkemizin pamuk ithalatında dünyada ikinci sırada yer aldığı ve
yüksek miktarda döviz harcadığı dikkate alınırsa, ihracatımızda lokomotif bir
rol oynayan tekstil ve hazır giyim sektörünün yeniden küresel pazarlarla
rekabet gücüne kavuşması için pamuk üretim alanlarının artırılması ve mevcut
alanlarda üretimin artırılması kaçınılmaz hale gelmiştir. Pamuk üretim sürecinde gübreleme ve sulama konusunda bilinçsiz ve
yanlış uygulamalar nedeniyle toprağın fiziksel ve kimyasal dengesi
bozulmaktadır. Dengeli ve sağlıklı bir gübreleme ve sulamanın yapılabilmesi
için toprak analizlerinin yapılması gerekmektedir. Bu analizlerin yapılabilmesi
için gerekli laboratuvarlar bölgelerde sayı ve
nitelik olarak yeterli hale getirilmelidir. Bu bilgilerin üreticilerimize
ulaştırılması için yaygın bir eğitim ve yayın çalışması yapılması
gerekmektedir. Sertifikalı tohumlukların üretim ve dağıtımı konusunda da ciddi
sorunlar bulunmaktadır. Geçtiğimiz yıl kuraklık ve küresel ısınma nedeniyle birim alandan
elde edilen düşük verimin yanında üretim maliyetlerinin de artması pamuk
üreticilerimizi zor durumda bırakmıştır. Üreticilerimiz hasat ettiği pamuğu
üretim maliyetinin altında satmak zorunda kalmıştır. 2007 yılı ekim ayında İzmir’de gerçekleştirilen Uluslararası Pamuk
İstişare Konseyi (ICAC) 66. Genel Kurul Toplantısı’nda ICAC Sekretaryası’nın
açıkladığı “Pamukta Üretim ve Tüketim Tahminleri Raporu”na göre 2007-2008
sezonunda dünya pamuk üretimi yüzde 2 azalacak, tüketimi ise yüzde 3
artacaktır. Rapor Türkiye’de de üretimin azalacağını öngörmektedir. Bu
öngörünün gerçekleşmesi durumunda, pamuk fiyatları dolayısıyla ödediğimiz döviz
miktarı yükselecek ve dışa bağımlılığımızı artacaktır. Pamuk sektörünün sağladığı katma değer, istihdam ve benzeri
özellikleri nedeniyle vazgeçilmez bir sektör olduğu gerçeğinden yola çıkılırsa,
savunma sanayi dahil elli çeşit sanayi kolunun
hammaddesi olan pamuk üretimi konusunda ulusal bir strateji izlenmesinin
kaçınılmaz olduğu gözler önüne serilir. Yukarıda belirtilen gerekçelerle, ülkemiz için stratejik öneme
sahip pamuk üretimi ile ilgili sorunların ve alınacak tedbirlerin Yüce
Meclisimizce tespiti amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasının yerinde
olacağı kanısını taşımaktayız. 2.- Edirne Milletvekili Necdet
Budak ve 45 milletvekilinin, balıkçılık sektörünün sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/93) Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemiz bir deniz ülkesidir. Ülkemiz Dünyada Japonya ve Amerika başta olmak üzere İngiltere, İsveç,
Norveç, Danimarka, Almanya ve İtalya balıkçılığa çok önem vermekte, kurdukları
modern filolarla bol miktarda balık avlamakta ve ekonomilerine önemli girdiler
sağlamaktadırlar. Ülkemizde ise amatör ve kıyı balıkçılığı yapılmaktadır.
Sadece kıyı balıkçılığının yapılıp açık deniz balıkçılığının yapılmaması
ülkemizin açık denizlere uzak olmasından kaynaklanmaktadır. Su ürünleri üretim alanları neredeyse tarım alanlarına yakın
olmasına karşın su ürünleri sektörünün GSYİH’dan
aldığı pay binde 43 olurken tarım sektöründen aldığı pay yüzde 2.34’tür. Bu
dengesizliğin gerisinde, ülkemizin ulusal bir balıkçılık politikası ve
planlamasından yoksun olması sonucu bilinçsiz avcılık, kirlenme ve geçmiş
hükümetlerin ekolojik değişimi algılamakta gecikmesi
gibi sebepler yatmaktadır. Türkiye’nin Avrupa Birliği müzakere sürecinde AB balıkçılık
mevzuatına uyum konusundaki yükümlülükleri 2003 yılında açıklanan Katılım
Ortaklığı Belgesi ile ortaya konmuştur. Bu bağlamda, kısa vadede balıkçılık
yönetimi, kontrol, pazarlama ve yapısal uyuma ilişkin Türkiye mevzuatının, AB
mevzuatına uyumlaştırılması öncelik olarak ele alınmıştır. Orta vadede ise
balıkçılık yönetiminin kurumsal kapasitesinin yeniden organize edilmesi ve
güçlendirilmesi; balıkçılık yönetimi, kontrol, pazarlama ve yapısal uyum
çalışmalarının AB mevzuatına uyumlaştırılması; AB mevzuatı ile uyumlu bir
bilgisayarlı balıkçı tekne kayıt sistemi hedeflenmiştir. Söz konusu proje kapsamında, yasal ve yapısal politikalar, koruma,
kontrol ve kaynak yönetimi, pazar organizasyonu ve su ürünleri bilgi sistemi konularında
gerekli düzenlemeler yapılacaktır. Bu projenin işlerlik kazanması açısından
Tarım ve Köy İşleri Bakanlığımız bünyesinde Su Ürünleri Genel Müdürlüğü’nün
veya benzeri müstakil bir yapının kurulması ve bu sayede ülkemizdeki
balıkçılığın daha kurumsal bir kimliğe kavuşması sağlanacaktır. Öte yandan balık yetiştiriciliği diğer havyan türleri
yetiştiriciliğinde elde edilen ürün açısından mukayese edildiğinde oldukça
kârlı bir işletme şeklidir. Örneğin İnsan için ihtiva ettiği proteinler, endüstriye hammadde
sağlamasının yanı sıra yaklaşık 250.000 aile, geçimini balıkçılık
faaliyetlerinden sağlamaktadır. Ayrıca, bu rakamlara, su ürünleri sektörünün
yan sanayi ve pazarlama kanallarında çalışan nüfus dahil
edildiğinde, balıkçılık sektörünün sorunları çözümlendiğinde kıyı illerimiz ve
dolayısıyla ülkemiz için önemli bir istihdam yaratma potansiyeli ortaya
çıkacaktır. Tüm bu gelişmeler göz önünde bulundurulduğunda, ülkemiz
balıkçılığının sorunları ve çözüm yollarının belirlenmesi için Anayasanın 98.
maddesi ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri gereğince meclis araştırması
açılmasını arz ederim. 1) Necdet Budak (Edirne) 2) Mehmet Daniş (Çanakkale) 3) Müjdat Kuşku (Çanakkale) 4) İbrahim Yiğit (İstanbul) 5) A. Edip Uğur (Balıkesir) 6) Azize Sibel Gönül (Kocaeli) 7) Recep Koral (İstanbul) 8) Ömer İnan (Mersin) 9) Necip Taylan (Tekirdağ) 10) Safiye Seymenoğlu (Trabzon) 11) Abdurrahman Arıcı (Antalya) 12) Abdurrahman Dodurgalı (Sinop) 13) Mehmet Cemal Öztaylan (Balıkesir) 14) Fatih Öztürk (Samsun) 15) Ahmet Yeni (Samsun) 16) Ayhan Sefer Üstün (Sakarya)
17) Orhan Karasayar (Hatay) 18) Tuğrul Yemişci (İzmir) 19) Taha Aksoy (İzmir) 20) Enver Yılmaz (Ordu)
21) Mehmet Tekelioğlu (İzmir) 22) Tevfik Ziyaeddin Akbulut (Tekirdağ) 23) Asım Aykan (Trabzon) 24) Kemalettin Göktaş (Trabzon) 25) Abdullah Çetinkaya (Konya) 26) Orhan Erdem (Konya) 27) Muzaffer Gülyurt (Erzurum) 28) Rıtvan Köybaşı
(Nevşehir) 29) Ahmet Erdal Feralan (Nevşehir) 30) Hasan Angı (Konya) 31) Halide İncekara (İstanbul) 32) Osman Gazi Yağmurdereli (İstanbul) 33) Celal Erbay (Düzce) 34) Mehmet Sarı (Gaziantep) 35) Halil Mazıcıoğlu (Gaziantep) 36) Mehmet Erdoğan (Gaziantep) 37) Mehmet Çerçi (Manisa) 38) Metin Kaşıkoğlu (Düzce) 39) Harun Tüfekci (Konya) 40) Ahmet İnal (Batman)
41) Ayşe Nur Bahçekapılı (İstanbul)
42) Zeynep Dağı (Ankara)
43) Fatma Salman Kotan (Ağrı)
44) Hamza Yerlikaya (Sivas) 45) Kemalettin Aydın (Gümüşhane) 46) Ertekin Çolak (Artvin) 3.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman ve 32 milletvekilinin, millî eğitimdeki
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/94) Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Gerekçesini ekte sunduğumuz, ülkemiz Millî Eğitiminde görev yapan
öğretmenlerimizin ekonomik ve sosyal sorunlarının iyileştirilmesi,
okullarımızın fiziki sorunlarının çözülmesi, yaşanan güvenlik sorunlarının
tespit edilerek, yapılacak yasal düzenlemeler dahil
olmak üzere, alınacak önlemlerin belirlenmesi için Anayasanın 98’inci İç
Tüzüğün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz. 1) İsmet Büyükataman (Bursa) 2) Atila Kaya (İstanbul) 3) Mümin İnan (Niğde)
4) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
5) Osman Çakır (Samsun)
6) Kürşat Atılgan (Adana)
7) Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu) 8) Cumali Durmuş (Kocaeli) 9) Yılmaz Tankut (Adana) 10) Cemaleddin Uslu (Edirne) 11) Alim Işık (Kütahya) 12) Necati Özensoy (Bursa) 13) Hasan Çalış (Karaman)
14) Recep Taner (Aydın)
15) Yıldırım Tuğrul Türkeş (Ankara)
16) Hasan Özdemir (Gaziantep)
17) Münir Kutluata (Sakarya) 18) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir) 19) Nevzat Korkmaz (Isparta)
20) Hüseyin Yıldız (Antalya)
21) Süleyman Latif Yunusoğlu (Trabzon) 22) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
23) Akif Akkuş (Mersin)
24) Mustafa Enöz (Manisa) 25) Beytullah Asil (Eskişehir) 26) Kemalettin Nalcı (Tekirdağ) 27) Metin Çobanoğlu (Kırşehir)
28) Osman Ertuğrul (Aksaray)
29) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş) 30) Ahmet Bukan (Çankırı) 31) Hamza Hamit Homriş (Bursa) 32) Kadir Ural (Mersin)
33) Ümit Şafak (İstanbul)
Gerekçe: Sağlıklı bir toplum; bedensel, ruhsal, sosyal yönden sağlıklı
bireylerden oluşur. Bireylerin tüm yönleriyle sağlıklı olabilmesi ise,
çocukların çok yönlü gelişimine ve eğitimine önem vermekle mümkündür.
Yatırımların en etkilisi çocuklar için yapılan yatırımdır. Çünkü her yönden sağlıklı yetişmiş bir çocuk, gelecekte çalışkan,
üretici, çok yönlü düşünebilen, bilimsel problem çözme gücü yüksek, etkili
iletişim kurabilen, kendisi ve çevresiyle barış içinde yaşayabilen, kendisini
yetiştirmiş, hak ve sorumluluklarını bilen nitelikli bir vatandaş olacaktır. Sağlıklı yetişmiş bir çocuk değer yaratmaya adaydır. Toplumun
gelişebilmesi, sağlıklı bireylerden oluşması ile mümkündür. Sağlıksız ve
nitelikli eğitimden yoksun çocuk ise, toplumun mutsuzluk kaynağıdır ve
toplumların gelişmesini önleyecek en önemli faktördür. Ülkemizde uzun vadeli eğitim politikaları bulunmamaktadır. Bu
yüzden eğitim sistemimiz belli bir düzeye oturtulamamakta eğitimde ciddi
sorunlar devam etmektedir. Öğretmenlerimizin ekonomik ve sosyal sıkıntıları yanında
okullarımızdaki fiziki şartların yetersizliği eğitim sistemimizi olumsuz yönde
etkilemektedir. İlköğretim okullarının yüzde 70’i, normal liselerin yüzde 68’i
ikili öğretim yapmaktadır. Okullarımızın yüzde 74’ü ödenek sıkıntısı içerisinde
olup, velilerden toplanan harçlar ve katkı payları ile hizmet vermeye
çalışmaktadırlar. Okullarımızın çoğunda öğretmen açığı bulunmasına rağmen, çok
sayıda öğretmen adayımızın da işsiz olduğu bilinmektedir. Bu durum atama
bekleyen öğretmenlerimiz arasında son derece huzursuzluk yaratmakta öğretmenlik
mesleğinin geleceği açısından ciddi sorunlar meydana getirmektedir. Öğretmenlerimizin kadrolu, sözleşmeli ayrımına tabi tutulmaları,
aynı göreve farklı ücret ödenmesi eğitimde verimliliği ve çalışma barışını
olumsuz etkilemektedir. Milli Eğitim Politikamız AKP iktidarları döneminde sistem
değişikliği bahanesi ile sürekli değiştirilmiş, istikrarlı bir eğitim
politikası izlenememiştir. Yine AKP iktidarları döneminde Milli Eğitim
Bakanlığında siyasi hırsla kadrolaşmaya gidilmiştir. AB’ye girmeye çalıştığımız bu günlerde gelişen ve değişen günümüz
dünyasının şartlarına uygun, sağlıklı ve nitelikli nesillerin yetiştirilmesi
için eğitim sistemimizde bulunan eksikliklerin mutlaka giderilmesi
gerekmektedir. Yukarıda açıklanan sorunların tespit edilerek bu sorunların çözümü
için alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılması
gerekmektedir. BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki ön görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır. Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza
sunacağım. VI.- ÖNERİLER A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ 1.- Gündemdeki sıralama ve çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenemesi ile Genel Kurulun 16/1/2008 Çarşamba günkü birleşiminde sözlü soruların
görüşülmemesine, 15/1/2008 Salı günkü birleşiminde ise bir saat sözlü soruların
görüşülmesinden sonra diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve
tekliflerinin görüşülmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi Danışma Kurulu Önerisi No: 21 Tarihi:
15.1.2008 Danışma Kurulunun 15.1.2008 Salı günü (bugün) yaptığı toplantıda:
gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmının 35 inci sırasında yer alan 74 sıra sayılı Beşinci Dünya Su Forumu
Organizasyonu İçin Çerçeve Anlaşma ile Beşinci Dünya Su Forumu Anlaşma
Mektubunun Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının bu kısmın 6 ncı sırasına alınması ve diğer kanun tasarı ve
tekliflerinin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi, Genel Kurulun;
16.1.2008 Çarşamba günkü Birleşiminde sözlü soruların görüşülmemesi, 15.1.2008
Salı günkü Birleşiminde ise bir saat sözlü soruların görüşülmesinden sonra
diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşülmesi, Genel Kurulun; 15.1.2008 Salı günkü (bugün) Birleşimde 15:00 – 23:00, 16.1.2008 Çarşamba günkü Birleşimde 14:00 –
23:00 ve 17.1.2008 Perşembe günkü Birleşimde ise 14:00 – 20:00 saatleri
arasında çalışmalarını sürdürmesinin, Genel Kurulun onayına sunulması uygun
görülmüştür. Nevzat
Pakdil Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı V. Nihat Ergün Kemal
Anadol Adalet ve Kalkınma Partisi
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu Başkanvekili Grubu
Başkanvekili Mehmet Şandır Fatma
Kurtulan Milliyetçi Hareket
Partisi Demokratik
Toplum Partisi Grubu Başkanvekili Grubu
Başkanvekili KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, söz istiyorum efendim,
Danışma Kurulu önerisi üzerinde. BAŞKAN – Buyurun. Aleyhte mi, lehte mi? KAMER GENÇ (Tunceli) – Aleyhte. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Lehte! KAMER GENÇ (Tunceli) – Hangi lehte konuşacağım kardeşim! ASIM AYKAN (Trabzon) – Bir şey bulamadın mı lehte konuşacak bu
kadar, Mecliste? BAŞKAN – Süreniz on dakika Sayın Genç. KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her hafta Danışma Kurulu bir
öneri getiriyor, çalışma süresini uzatıyor. İç Tüzük’ümüzün 98’inci maddesinde der ki: Her haftada iki
birleşim ve her birleşimde de bir saatten aşağı olmamak üzere soru sorulur.
Bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevlerinin başında denetim görevi
gelir. Denetim görevi: Bir, soruyla yerine getirilebilir. İki, Meclis
araştırması, Meclis soruşturması ve genel görüşmeyle dile getirilebilir. Ama
maalesef, burada, Parlamentoda, bu denetim konuları, AKP grubunun 340
milletvekili olması nedeniyle, böyle büyük bir çoğunluk karşısında denetim
konuları dile gelmiyor ve birçok sorumuza burada yeteri kadar cevap verilmiyor.
Bu sorularımız, burada -birçok suistimaller, keyfî
işlemler- kamuoyunun dikkatinden çekiliyor. Şimdi, Türkiye çok ciddi sıkıntılarla karşı karşıya. Daha önce de ben bu kürsüde ifade ettim. Sayın milletvekilleri,
bakın, şimdi, AKP Grubu, ciddi bir, Anayasa’yı yeniden değiştirme -yeniden
yapıyor yani- Anayasa’yı yeniden yapıyor. Bakın, eğer Türkiye’de bir hukuk
devleti varsa, bu hukuk devletinin hukuk çerçevesi içinde hareket etmesi lazım.
Hukuk devletinde de Parlamentonun da... Şimdi siz, İç Tüzük’ü değiştiriyorsunuz fiilen. Ben, muhalefetteki
grup başkan vekillerine de yani, bu konuda gerçekten soruyorum. Peki, sizin
göreviniz, iktidarın her şeyini desteklemek mi? İç Tüzük’ü değiştirmek mi?
Kardeşim, İç Tüzük’te açık hüküm var. Her hafta iki birleşim ve birleşimin
başında, birer saat soru sorma zorunluluğu var. Değiştirin o zaman İç Tüzük’ü.
Niye bunu şey ediyorsunuz? Şimdi, Anayasa’yı getiriyorsunuz. Yeniden Anayasa yapma yetkiniz
yoktur. Yeniden Anayasa yaptığınız zaman Anayasa’yı ihlal edersiniz.
Anayasa’nın 175’inci maddesinde, Parlamentoların Anayasa’yı yeniden yapma
yetkisi yoktur. İkincisi, Anayasa’yı yapmayı getirdiğiniz zaman ne olacak biliyor
musunuz sayın milletvekilleri? Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünü tartışmaya
açacaksınız. Ne olacak? Türkiye’de kaç tane etnisite
var? Her birisinin de şeyler… Kaç tane dil konuşulacak? Anayasa’nın neresine
koyalım? Bunlar, devamlı Anayasa’da tartışılacak. Bir iktidar bu kadar ateşle
oynamaz. Diğer taraftan, Türkiye’nin laik sistemini kaldıracaksınız. Şimdi,
Endülüs yolunda Tayyip Erdoğan diyor ki: “Efendim, yani, dinî simge.” diyor.
“Yani türban dinî simgeyse, ben dinî simgeyi de getiririm.” Peki, saygıdeğer
milletvekilleri, Türkiye’de bir hukuk sistemi var mı? Anayasa’nın 138’inci
maddesi var mı? 138’inci madde ne diyor? Kimse mahkeme kararlarını
değiştiremez, mahkeme kararları yasama, yürütme, herkesi de bağlar. E, peki,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararı var. Danıştayın
kararı var ve Anayasa Mahkemesinin kararı var, diyor ki: “Bu simge, dinî
işaretleri siz kamusal alanda kullanamazsınız.” E, peki, sizin için bu kararlar
eğer gerçek ifade etmiyorsa, bir değeri yoksa o zaman Parlamentonun da bir
değeri yok! Yani, biz, hepimiz Parlamento, Anayasa Mahkemesi yargı yetkimizi,
gücümüzü nereden alıyoruz? Anayasa’dan alıyoruz. Anayasa’nın başka kurumlara
verdiği yetkiyi tanımıyorsunuz. Ondan sonra, getiriyorsunuz “Ben kralım.”
diyorsunuz. Siz, kral olamazsınız. Parlamentoda olsanız, Parlamentoda
çoğunluğunuz da olsa siz bağlı bir yetki içindesiniz. Bağlı yetki nedir?
Anayasa’da gösterilen sınırlardır. Anayasa’da gösterilen sınırları yok sayarak
siz “Ben istediğim işlemi yaparım.” diyemezsiniz. “Yargının aldığı kararları
ben tanımam.” diyemezsiniz. Sayın milletvekilleri, bakın, bunlar çok önemli meseleler. Bu
söylem, laik Türkiye Cumhuriyeti devletinin ortadan kaldırılması konusunda en
büyük girişim ve başarıdır. Ben size bunu buradan da söylüyorum. Bu, Türkiye’ye
hayır getirmeyecektir. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Su iç de şu krallığı biraz
anlat bize. KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi, bu memleketin bir cumhuriyet
başsavcısı var. Bakın, bir yerde, bir gazeteci “Feto’yla
Apo” dediği için hemen savcı gidiyor. “Vay, sen Fethullah Efendi’ye nasıl Feto
dersin!” diye hakkında soruşturma açıyor. Ama, öte
tarafta, bu memlekette bu devletin kurucusu olan Atatürk’le ilgili yapılan
bunca hakaretler hakkında bir şey söylenmiyor. Hiçbir savcı da harekete… Yani,
belki geçen varsa bizim haberimiz yok. Peki, bakın, Türkiye bir hukuk devleti
ise eğer bir siyasi partinin Genel Başkanı çıkıyorsa “Ben bu Anayasa’yı yok
sayacağım, bu Anayasa’nın temellerini kaldıracağım.” diyorsa, ey sayın
başsavcı, siz hangi görevi yapıyorsunuz? Bu Anayasa, Anayasa’nın kurumları,
Türkiye Cumhuriyeti’nin kazanımları, bu memleketi kuran Yüce Atatürk’ün
getirdiği temel ilkeler ortadan kaldırıldığı zaman sen başsavcı olarak orada
oturacak mısın? KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Atma, atma! KAMER GENÇ (Devamla) – Neden acaba sayın başsavcı, sen, AKP’nin
kapatılması konusunda dava açmıyorsun? Yani Partinin Genel Başkanı “Ben
laikliği tanımam.” diyor, “Dinî simge de olsa ben bunu getiririm.” diyor. KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Sayın Başkan, ne diyor? Atıyor,
atıyor… KAMER GENÇ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti devleti Anayasası’nda nitelikleri belirtilmiştir. Siz hangi kişi
olursanız olun, hangi sıfatta olursanız olun, bu sıfatınız ne olursa olsun,
gücünüz ne olursa olsun bu ilkeleri ortadan kaldıramazsınız. Kaldırmaya
teşebbüs ettiğiniz an burada hukuk işleyecektir. Ha bugün çoğunluğunuz var, bu
çoğunluğunuza güvenerek birtakım teşebbüslerde de bulunsanız, bu, size de bir
hayır getirmeyecektir. Bakın, memlekette bir sürü işsiz var, aç insan var.
Bakın, bir insan çıkıyor 6 tane evladını öldürüyor. Efendiler, 6 tane evladını
öldürüyor! Bu Türkiye ne duruma geldi? İnsanlarımız aç, çöp topluyorlar.
Efendim, açlıktan ölen insanlarımız var kış günü. Gittiniz, bakın, geçmişte şey
yaptınız İran’la, 96’da -hani İran sizin çok dostunuzdu ya- sizin o zamanki bir
Genel Başkanınız da Enerji Bakanıydı, gitti Türkiye Cumhuriyeti devletinin
menfaati yerine İran’ın menfaatini gözetti ve doğal gaz anlaşmasını yaptı. Ee, hani bu doğal gaz? Haydi kesti… Şimdi, neden kesti?
Sonra, doğal gazın metreküpünü kaça alıyorsunuz? Bunlar ortada yok. Ondan sonra
biz zannediyorduk ki, Türkiye’de İslamcı bir zihniyeti güden insanların
iktidarda bulunduğu bir zamanda, bu İslam ülkeleri de hiç olmazsa Türkiye’ye
biraz müsamaha gösterirler. Bilakis… MUSTAFA CUMUR (Trabzon) – Sayın Başkan, ne diyor? KAMER GENÇ (Devamla) – Bilakis, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
gücünü kendi lehine kullanmaya çalışan insanlar var. MUSTAFA CUMUR (Trabzon) – Meclisin çalışmasıyla ne alakası var? KAMER GENÇ (Devamla) – Bunlar Meclisin çalışmasıyla ilgili
beyefendi. Niye rahatsız oluyorsun? Burada rahatsız şeyler mi söylüyorum? MUSTAFA CUMUR (Trabzon) – Hangisi Meclisin çalışmasıyla ilgili? KAMER GENÇ (Devamla) – Doğal gazda sen İran’dan neyi getirdin
kardeşim? Bugün en soğuk günde, eksi 15’lerde, 16’larda Türkiye’de insanları
doğal gazsız nasıl bırakacaksın? Sen Hükûmetsin,
anlaşma yapmışsın, “Bu anlaşmanın gereğini, Türkiye Cumhuriyeti devletini
gözet.” dediğim zaman niye sizi rahatsız ediyor? MUSTAFA CUMUR (Trabzon) – Ne alakası var? KAMER GENÇ (Devamla) – Hani İran Cumhurbaşkanı sizin dostunuzdu? BAŞKAN – Sayın Genç… Sayın Genç… KAMER GENÇ (Devamla) – Evet, buyurun. BAŞKAN – Lütfen, bakın yine aynı işi yapıyorsunuz. KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim? BAŞKAN – Yani, aldığınız sözle şimdi konuştuğunuz şey bir mi? KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, çok birbirine uyuyor. BAŞKAN – Danışma Kurulu önerisi üzerinde söz aldınız. KAMER GENÇ (Devamla) – Hayır, bakın… Sayın Başkan, Danışma Kurulu Meclisin
çalışmasını düzenliyor. BAŞKAN – Tamam da doğal gazla ne alakası var şimdi bunun? KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, alakası var, çünkü bütün bu
sahaları kapsıyor. BAŞKAN – Devam edin, lütfen devam edin. KAMER GENÇ (Devamla) – Ben diyorum ki: Yani, işsizliği eğer
kapsamıyorsa, Anayasa’yı kapsamıyorsa o sizin takdiriniz. Onun için, sayın
milletvekilleri, Meclisin burada denetim hakkını kaldırdıktan sonra bu Meclisin
bir fonksiyonu da kalmaz. Görüyorsunuz, Bakanlar Kurulunuz gelmiyor. Bakın, şimdi, yurt dışına bu kadar seyahatler yapılıyor. Abdullah
Gül Cumhurbaşkanı seçildiğinden bugüne kadar kaç defa yurt dışına gitmiştir? MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Her zaman bunu yapıyorsun. Şimdi bakın,
4 tane bakanımız var. KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, 4 tane bakan var ne olmuş? 24 tane
bakan… Şimdi araştırsanız, bakanlarınızın çoğu yurt dışında. KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Kıskanma! Kıskanma! KAMER GENÇ (Devamla) - Bakın sayın milletvekilleri, yurt dışında…
Bu memleket 436 milyar dolar iç ve dış borcu olan bir devlet. Bu devletin
bakanları gidip de her gün dışarılarda gezemez. Cumhurbaşkanları, başbakanları
keyfine estiği zaman uçaklara yandaşları, gazetecileri toplayıp da gidip
gezemez. Bu memlekette çok ciddi sıkıntılar var. Bir zamanlar bu memleket 70 sente
muhtaçtı. Şimdi, o 70 sentin altına da muhtaç durumda. Yani, şimdi, siz, eğer
yabancı devletler paralarını Türkiye'den çekseler, o zaman neyle, hangi parayla
ödeyeceksiniz? Gelip de en kıymetli varlıklarınıza el koyacaklar. Devletin en
kıymetli varlıklarını sattınız, yok pahasına sattınız. Ondan sonra onları, o
kıymetli varlıkları şimdi geri almanız mümkün mü? (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlar mısınız Sayın Genç. KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, değerli milletvekilleri, Meclisin
çalışması 23.00’e kadar çok uzun bir dönem. Bakın, burada yasa yapıyoruz.
Getirilen yasalarda, bakanlar sırasında oturan bakanlarınız, komisyon sırasında
oturan komisyon başkanlarınız, milletvekillerinin sorduğu sorulara cevap
veremiyorlar, kanunları doğru dürüst incelemiyorlar, bu kanunların Türkiye
Cumhuriyetine, vatandaşlarına ne getirip ne götürdüğünü bilmiyorlar. İşiniz
gücünüz devleti zayıflatan müesseseler yaratmak. Naylon faturaya ağır ceza
diyoruz, naylon faturanın cezasını kısıyorsunuz, vergi kaçakçılığında ağır
cezaları getirip indiriyorsunuz, hangi zihniyete ve kime hizmet ediyorsunuz? Bir devlet, eğer vergi almazsa, sayın milletvekilleri, bu devlet
hangi kaynaklarla beslenecek? Vergi kaçakçılığını 3 katından 1 katına indirdiniz,
bunu gerektiren ne acaba? Yani bunu bir katına indirmeyi gerektiren nedir? Bu Danışma Kurulu kararının aleyhindeyim. Lütfen, muhalefet
partilerine de sesleniyorum, bir daha da böyle milletvekillerinin denetim
haklarını elinden almayın. Saygılar sunuyorum efendim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç. HASAN MACİT (İstanbul) – Sayın Başkan, Danışma Kurulu önerisi
üzerinde söz istiyorum. BAŞKAN – Aleyhte mi konuşacaksınız? HASAN MACİT (İstanbul) – Evet, aleyhinde konuşacağım. BAŞKAN – Buyurun. Sayın Macit, süreniz on dakikadır. HASAN MACİT (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Demokratik Sol Parti ve şahsım adına yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Meclisin rutin bir çalışmasına ne yazık ki
seçimlerden bu tarafa geçmedik. Her hafta bir Danışma Kurulu önerisiyle,
mutlaka, çalışma süreleri yeniden şekillendiriliyor ve daha önceden programı
olan arkadaşlarımız burada bulunamıyorlar. Geçen hafta normal çalışma süresinin
dışına taşan saatlerde, burada, iktidar partisinden 20-30 milletvekili
arkadaşımızın Meclisi takip ettiğini… Ama biz muhalefet olarak karar yeter
sayısı istemedik. Niçin istemedik? Yasanın çıkmasını istiyorduk. Biz karar
yeter sayısı istediğimiz zaman, yasaları engelliyor bir konuma giriyoruz. Değerli arkadaşlar, böyle öneri getiriyorsanız, burada çoğunluğu
sağlayın. Meclisi çalıştırmada birinci görev iktidar partisine düşer. İktidar
partisi burada 25-30 kişiyle oturacak, muhalefet partileri de destek olacak ve
yasalar geçecek, karar yeter sayısı, toplantı yeter sayısı istenmeyecek! O
zaman, ne güzel! Bundan sonra bu süreler uzatıldığı zaman, biz karar yeter
sayısı istediğimiz zaman eğer Meclis kapanırsa bunun sorumluluğu iktidar
partisine aittir. Değerli arkadaşlar, biz, muhalefet olarak sorumluluğumuz gereği
böyle bir yola başvurmuyoruz. Ama bizim iyi niyetimizi de iktidar partisi suistimal etmesin ve burada yeterli çoğunluğu bulundursun.
Madem çalışma sürelerini uzatıyorsunuz, o zaman Mecliste de gerekli çoğunluğu
yaratın, gerekli çoğunluğu bulundurun. Değerli arkadaşlar, Türkiye’nin gündeminde çok acil ve Türkiye’nin
gündeminde çözülmesi gereken başka konular da var. Lütfen, bu konulara
yeterince Mecliste çalışma olanağı sağlayalım, zaman sağlayalım ve bunların
üzerinde tartışalım. Biz Türkiye’nin, Türk halkının gündeminin dışındaki
konularla… Mutlaka bu getirilen yasalar Türkiye’nin gündemini ilgilendirir ama
esas önemli konular, önemli gündem konuları atlanıyor. Değerli arkadaşlar, terörle mücadele sürdürülüyor. Peki,
yürütmenin lütfedip de burada muhalefet milletvekillerine terörle mücadele
konusunda bilgi verdiği var mı? Mecliste terörle ilgili bir gündem alarak
burada terörü tartıştık mı? Değerli arkadaşlar, terör sadece güvenlik birimlerinin
mücadelesiyle yok edilemez. Yürütmenin de terörle mücadelede güvenlik
birimlerine, silahlı kuvvetlerine destek olması gerekir. Geçen gün bir soru önergesi verdik. Ne yazık ki sayın bakanlarımız
muhalefetten gelen soru önergelerine doğru yanıt vermiyorlar. Değerli arkadaşlar, benim mesleğim öğretmenlik. İnanın, böyle bir
soruya, şimdi sizlerle paylaşacağım bir soruya verilen cevaba ben zayıf not
veririm. Ben geçenlerde Enerji Bakanımıza bir soru sordum. Dedim ki: “2005’te,
bu Mecliste -başkanı AKP’ye mensup olan- bir komisyon akaryakıt kaçakçılığıyla
ilgili bir rapor hazırladı ve o raporun bir bölümünde deniliyor ki: “PKK terör
örgütü, yılda 250 ila 300 trilyon lira akaryakıt kaçakçılığından gelir elde
ediyor.” Bu, Meclisin komisyon raporudur, 2005 yılında yayınlanıyor. Bununla
ilgili, hükûmetimizin aldığı bir önlem, yani terör
örgütünün maddi kaynaklarını kısmakla ilgili aldığı bir önlem var mıdır diye
bir soru sorduk ve sorumuz da şuydu: Değerli arkadaşlar, o rapor yayınlandığında Türkiye sınırları
içerisinde trafikte olan araç sayısı 10 milyon 500 bin. 2006, 2007 yılında bu
rakam 12 milyona çıkıyor, 12 milyonu geçiyor. Şu anda, 12,5 milyon trafikte
araç. 2004 yılında akaryakıt tüketimi 32 milyon ton, 2006 yılının sonunda 28,5
milyon ton; 3,5 milyon ton azalmış. Araç sayısı fazlalaşmış ama akaryakıt
tüketimi azalmış. Dolayısıyla, kaçakçılıktan daha fazla akaryakıt mı girdi
Türkiye’ye dedim; Sayın Bakanın bana verdiği yanıt, diyor ki: “Teknoloji
ilerledi, araçlar akaryakıt tüketiminde daha iktisatlı, daha teknolojik olarak
az tüketiyor ve bu nedenle, fiyatlar da yükseldiği için halk da tasarrufa
gidiyor, gerileme bu nedenle.” Değerli arkadaşlar, lütfen, böyle bir yanıt olamaz. Yoksa bu,
acaba, sorulan soruyu ve gerçekleri, rakamları çarpıtmak için mi söyleniyor. Değerli arkadaşlar, lütfen, denetim konularına daha fazla ağırlık
verelim. Denetim konularına, iktidar, yürütme, muhalefet milletvekillerine
gerçek şekilde yanıt versinler, doğruyu söylesinler, doğruyu yazsınlar ve biz,
o zaman doğru bilgilenelim diye düşünüyorum. Değerli arkadaşlar, bir diğer konu: Gerçekten halkımız çok büyük
sıkıntıda. İşçi emeklisine 2008 yılında yapılan zam, ayda 10,44 YTL. Peki, bu
işçi emeklisi bu artışla nasıl bir yılını geçirecek? Yaşadık. Daha 1 Ocakta dolmuş ücretlerine 30 kuruş burada zam
yapıldı. Yani bir işçi emeklisi, yapılan günlük zammı bir defa dolmuşa bindiği
zaman bitiriyor. Gıda maddelerine yüzde 20 zam, elektriğe yüzde 20 zam, doğal
gaza yüzde 8 zam ama hükûmetin emeklisine ve
çalışanlarına uygun gördüğü zam yüzde 2 artı yüzde 2. Değerli arkadaşlar, lütfen… Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak,
burada milletvekili arkadaşlar olarak biz, çalışanların hakkı konusunda,
emeklilerimizin hakkı konusunda gündemi tartışmayacağız da acaba neyin
gündemini tartışacağız? Acaba burada geçen hafta, biraz önceki sözlerimde arz
ettiğim gibi, “Yasalar çıksın, süre uzatılsın…” Biz de süre uzatılmasına varız,
daha fazla çalışsın Meclis ama Türkiye’nin, Türk halkının gündemini tartışsın,
Türk halkının gündemiyle ilgili sorunlara çözüm getiren tartışmalar yapılsın. Değerli arkadaşlar, Sayın Başbakan “Eylem Planı” adı altında
Merkez Bankasıyla ilgili bir şey söyledi ve İstanbul’a taşınacağını söyledi.
Dünkü haberlerde muhtemel yerlerdeki arsa ve bina fiyatlarının katlandığını
görüyoruz. Sayın Başbakanın bu söylemiyle orada haksız kazanç elde edenler
acaba kimlerdir? Acaba haksız kazanç elde edilmesiyle ilgili birilerinin bu
kazancı elde etmesiyle ilgili mi açıklama yapıldı? Değerli arkadaşlar, Sayın Başbakan buradaki bütün
milletvekillerinin hakkına ipotek koymuştur. “Kanunsa, kanun çıkarırız...” Değerli arkadaşlar, Sayın Başbakanın iki dudağı arasından mı kanun
çıkıyor burada? Kanun getirilir buraya, burada iktidarıyla muhalefetiyle
tartışılır, görüşülür, uygunsa çıkarılır? Uygun değilse Sayın Başbakan söyledi
diye mi çıkaracağız bu kanunları? Sayın Başbakan bunu istedi, mesai yapalım ve
bu kanunları yetiştirelim, birileri de İstanbul’da rant
elde etsin ve bina fiyatları ikiye üçe katlansın! Değerli arkadaşlar, Başbakanlık, bakanlık koltuklarında bulunan
arkadaşlarımızın daha dikkatli olmaları gerekir diye düşünüyorum. Devlet adamı
ciddiyetiyle, söylediği sözlerin bir sonraki günlerde ne getireceğini, ne
götüreceğini, kimin zararlı çıkacağını, kimin kârlı çıkacağını düşünerek,
ölçerek, biçerek konuşması gerekir. Yoksa yıllar önce, aylar önce veya günler
önceden böyle bir haber ortaya atarak, İstanbul’da birilerinin haksız kazanç
elde etmesinin yolunu açıyorsa Sayın Başbakan, kusura bakmasın, burada yanlış
yapmıştır, yanlış yapmaktadır. Terörle ilgili biraz önce de söylediğim sözler… Terörle ilgili
mücadeleyi, dış ülke devlet başkanları biliyor, Bush biliyor, Kuzey Irak’taki
klan reisleri biliyor ama Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yapan
milletvekilleri bilmiyor. Değerli arkadaşlar, böyle bir yönetim, böyle bir
anlayış olamaz. Ben, buradan tekrar çağrı yapıyorum: Gelin, terörü enine boyuna
tartışalım. Terörün kaynaklarını kurutma adına neler yapılır, onları
tartışalım. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Macit, lütfen konuşmanızı tamamlar mısınız. HASAN MACİT (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Terörün mücadelesini sadece Silahlı Kuvvetlerimize havale
etmeyelim ve onun yan unsurlarını, yürütmenin neler yapması gerektiğini, neler
yapılması gerektiğini tartışalım ve burada gerçek mücadeleyi yaratalım diyorum.
Bu önergenin aleyhindeyim. Hepinize saygılar sunuyorum. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Macit. Lehinde, Kocaeli Milletvekili Sayın Nihat Ergün. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Buyurun Sayın Ergün. Süreniz on dakika. NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Danışma Kurulu önerisinin lehinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlarım. Kıymetli arkadaşlar, Parlamento her zaman Danışma Kurulu önerisi
getirerek çalışamıyor. Geçen dönem de gördük, çoğu zaman anlaşmazlıklar ortaya
çıkıyor ve grup önerileriyle çalışıyoruz. Ama bu dönemde, başından beri siyasi
parti gruplarımız, mümkün olduğu kadar anlaşarak -gündemin oluşmasında, çalışma
saatlerinde- Danışma Kurulu önerisi getiriyor. Kim getiriyor Danışma Kurulu
önerisini? 340 kişilik AK Parti Grubu, yaklaşık 100 kişilik Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu, 70 kişilik Milliyetçi Hareket Partisi Grubu, 20 kişilik
Demokratik Toplum Partisi Grubu, 530 kişi arkadaşlar. 530 kişiyi temsilen grup
başkan vekili arkadaşlarımızın imzası var, Meclis Başkanımızın imzası var ve
530 kişilik büyük bir kitle uzlaşma sağlamış ve şimdi arkadaşlarımız bu 530
kişilik büyük kitlenin uzlaşması karşısında başka bir performans sergiliyorlar.
Ee, ayıp oluyor! Hiç olmazsa 530 kişilik büyük
uzlaşmaya saygı gösterilmesi lazım, böyle olması lazım. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Bu, kolay olmuyor ki, 530 kişilik grubun bir uzlaşma içerisinde
olması kolay mı oluyor zannediyorsunuz. Değerli arkadaşlar, gruplar esasına göre çalışıyor Parlamento, hükûmet ve gruplar. Elbette bireysel olarak bağımsız
milletvekillerinin, grubu bulunmayan parti milletvekillerinin de önemi var, ama
hakkın suistimaliyle karşı karşıya kaldık şimdi. KAMER GENÇ (Tunceli) –Niye hakkın suistimali? NİHAT ERGÜN (Devamla) – Yani, Danışma Kurulu önerisinin aleyhinde
olmak -bir cümleyle aleyhinde olunabilirdi, on dakikayla değil- hakkın suistimali. Başka başka konulara
girelim. Girelim tabii, bunun için çok fırsatlar var. Sayın Genç’in
Parlamentoda konuşması için hiçbir engel yok; çok maddeli kanunların her
birinde, önergelerle, şahsı adına konuşuyor. Hatta zaman zaman
kendimiz teklif ediyoruz, gene de teklif ederim: Sayın Genç, konuşmak
istediğiniz bir madde varsa şahsınız adına -parti grubumuzdan bazı
arkadaşlarımız sözlerini geri çekebilirler-, siz konuşabilirsiniz ya da
Demokratik Sol Parti Grubundan arkadaşlarımız söz alabilirler. Bu imkânı
tanıyalım. Hakkın suistimal edilmesine hiç lüzum yok
arkadaşlar, bunlara imkân var ve bu burada konuştuğumuz zaman da bilgiden
istifade edilebilmesi için üslup, usul çok önemli arkadaşlar. Ben, burada, tecrübeli milletvekili arkadaşlarımızdan, başta Sayın
Genç olmak üzere tecrübeli milletvekili arkadaşlarımızın görüşlerinden,
düşüncelerinden, bazen çok doğru tespitlerinden yararlanmak istiyorum. Ama usul
ve üslup öyle bir noktaya gidiyor ki yararlanılamaz hale geliyor.
Yararlanabilir halde kalması lazım. Burada usulün, burada üslubun önemi yok mu?
Doğruyu söylemek lazım ama doğruyu da doğru bir şekilde
söylemek lazım. Doğruyu doğru bir şekilde söylemezsen doğru doğruluğunu
kaybediyor. Kaldı ki, istifade edilir bilginin; bir, kendisinin doğru olması
lazım. Burada konuşulanların birçoğu doğru değil, doğru bilgi değil bir defa.
İkincisi, bilginin tam olması lazım yararlanılabilmesi için. Üçüncüsü, bilginin
temiz olması lazım. Öyle bilgilerle konuşuyorsunuz ki bazen burada arkadaşlar,
rica ederim, bilginin içerisinde virüs dolu virüs. Allah muhafaza, birisinin
bilgisayarına bulaşsa çökertecek. Çok şükür, şimdi virüsle mücadele
programları, virüs engelleme programları çok gelişti de bu virüslü bilgilerle
insanların beyni karışmıyor. O açıdan değerli arkadaşlar, temiz bilgiyle, tam bilgiyle ve doğru
bilgiyle konuşalım lütfen. Burada, İran hakkında, gaz hakkında doğru olmayan
bilgilerle konuşuyorsun ya da eksik olan bilgilerle ya da içinde virüs taşıyan
bilgilerle ya da başka türlü bilgilerle… KAMER GENÇ (Tunceli) – Hangisi doğru değil? NİHAT ERGÜN (Devamla) – Rica ederim, Parlamentoda, hiç olmazsa
Danışma Kurulu önerileri geldiği zaman, 530 kişilik büyük bir uzlaşma varsa bu
uzlaşmaya saygı gösterin ve biz de sizin tecrübelerinizden yararlanalım,
yararlanmak için kapı açalım, imkân açalım. Ama siz de usulünüze ve üslubunuza
lütfen dikkat ediniz. Bu usul ve üslup yararlanmaya müsait değil, sizden
istifade edemiyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar) İstifade edelim. Usulünüz
ve üslubunuz istifade etmeye müsait olsun. Bu kadar incitici
olmak zorunda mısınız. Bu kadar kaba, bu kadar yaralayıcı olmak mecburiyetinde
misiniz. Böyle bir göreviniz yok ki. Daha usulüne uygun bir şekilde
davransanız biz de hepimiz sizin bu yaklaşımlarınızdan, bilginizden,
tecrübenizden istifade ederiz, istifade etmeye çalışırız. Bunlara açığız üstelik, kapalı da değiliz bunlara. Onun için de değerli arkadaşlar, zaman zaman
elbette grup önerisi de gelecektir, Danışma Kurulu önerisi de. Biz grup başkan
vekillerimizle konuştuk, “Önümüzdeki haftanın özellikle salı gününü tam gün
olarak denetime ayıralım.” dedik. Çünkü şu Ceza Kanunlarına Uyum Yasası altı
yüz küsur maddelik bir yasa arkadaşlar, kolay geçmiyor. Görüyorsunuz, yirmi iki
bölüm hâlinde konuşuluyor, üçüncü haftadır bu yasayla meşgul oluyoruz. Bu
nedenle, çalışma sürelerinin kısa tutulmasıyla bu kanunların bitmeyeceğini,
grup başkan vekili arkadaşlarımız da, değerli grup yöneticilerimiz de takdir
ediyorlar ve süreleri uzatıyoruz. Bir uzlaşma olduğu için uzuyor. Yoksa uzlaşma
olmasa, burada, Danışma Kurulu önerileri uzun uzun
tartışılmış olacak. O zaman belki siz de bu söylediğiniz konularda çok daha
haklı olabilirsiniz. Onun için, sizden rica ediyorum -hem Sayın Genç’ten hem bağımsız
diğer milletvekillerinden ya da grubu bulunmayan diğer parti
milletvekillerinden- lütfen, Danışma Kurulu önerilerine, hiç olmazsa, gereken
saygıyı gösterelim diyorum. Hepinize saygılar sevgiler sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ergün. Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş
bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım: V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam) B) ÖNERGELER (Devam) 3.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Üreticilerin T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve
Tarım Kredi Kooperatiflerine Olan ve Yeniden Yapılandırılan Borçlarının Faizsiz
Ödenmesine İlişkin Kanun Teklifi’nin (2/2) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/12) Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna 2/2 Esas Numaralı Kanun Teklifim 45 gün içinde Komisyonda
görüşülmediğinden İç Tüzüğün 37. Maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması
konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 28.11.2007 Ensar Öğüt Ardahan BAŞKAN – Sayın Öğüt, konuşacaksınız herhâlde. ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Evet. BAŞKAN - Buyurun. Süreniz beş dakika Sayın Öğüt. ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
çiftçilerin Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarının
faizlerinin silinip ana parasının beş yıla
yayılmasıyla ilgili vermiş olduğum kanun teklifim hakkında konuşma sözü aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, 6 Haziran 2003 yılında bu Meclis çiftçi
borçlarını iyileştirmeyle ilgili bir kanun çıkarttı ama o kanun… Biz burada
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak çiftçilerin ödeyemeyeceğini, TEFE-TÜFE
ortalaması faizin yüksek olduğunu, gelen dip faizlerin bunları çok yüksek bir
oranda yansıtacağı için çiftçilerin ödeyemeyeceğini defalarca anlattık. Ama
olmadı. Bugün geldiğimiz noktada, Türkiye’nin her tarafından bana gelen
faksları okuyacağım. Çiftçiler icraya verilmiş, evleri haczoluyor.
Bir yandan evleri haczoluyor bir yandan mal beyanında
bulunmayan çiftçilerimiz hapse giriyor. Şimdi, Erzurum 5. İcra Dairesinden gelmiş icra emri burada, Sayın
Grup Başkan Vekiline vereceğim. Ardahan-Hanak İcra Müdürlüğüne -ismini de
vereceğim- Yavuz Aydemir, Karakale köyünden, icra
kâğıdını göndermiş, “ödeyemiyorum” diyor. Konya 5. İcra Dairesinden: 63 milyar lira ana
para, bakın, 250 milyar lira olmuş. 177 milyar lira faiz arkadaşlar.
Arkadaşlar, 250 milyar lirayı bu milletvekillerinin içerisinde kaç kişi
ödeyebilir? Çiftçi neyiyle ödeyecek? Evini mi satacak? Evi mi, tarlası mı para
ediyor? Bakın, haciz tutanağı, burada, görün. Bu nereden gelmiş?
Nevşehir-Ürgüp’ten, Ürgüp İcra Müdürlüğünden geliyor. Bu da perişan bir durumda
ve haciz tutanağı tutmuş “ismimi de verebilirsiniz” dedi, Mehmet Kaya. Bir başka haciz tutanağı: Bu da Konya-Karatay’dan gelmiş
arkadaşlar. 27 milyar lira 139 milyar olmuş. Bu da değerli arkadaşlar, Beypazarı’ndan gelmiş. Bu belgeleri niye sundum biliyor musunuz? Çünkü çiftçi borçları
çok önem taşıyor. Köylüler bu ülkenin yüzde 33’ünü temsil ediyor, yani 25
milyon insan. Bu 25 milyon insanın Ziraat Bankasına, tarım kredi
kooperatiflerine büyük borcu var. Bu borçlarını ödeyemiyorlar. Bunlara bir
kolaylık getirelim, faizleri silelim. Zaten, AK Parti olarak, başından beri
“Biz faize karşıyız.” diyordunuz. Hadi gelin şimdi, faizleri silelim, anaparayı
da beşe yayalım, bu 25 milyon insan da rahat etsin. Şimdi, biraz sonra bu kanun
oylanacak, oylandığı zaman, hepsini, “ak”ı da “kara”yı da göreceğiz. Bir de değerli arkadaşlar, Ardahan merkezde -benim bölgem-
Ardahan’ın tamamının yüzde 98’i icralık tarım kredi kooperatifine, arkadaşlar,
bu belgedir, yüzde 98’i. Yani 460 kişinin borcu var, 3,5 trilyon lira. Bu
rakam, belgedir. Çıldır’da 270 milyar lira borç var icraya verilmek üzere.
Hanak’ta, Posof’ta, Ortakent’te 1.150 kişi var,
seksen köy, bunlar da borcunu ödeyemiyor. Borcunu ödemediği gibi, tarım kredi
kooperatifinden kredi istiyorlar. 1 tane memur var, 1.150 kişiyi 1 memur temsil
ediyor arkadaşlar. 1 memur olabilir mi? 1 memur 1.150 kişiyle baş edebilir mi?
Şimdi, bilançosunu düzenleyip kredi alamıyorlar. Bunun dışında değerli arkadaşlar, Göle’de 400 ortak var, 1 trilyon
100 milyar lira borcu var, ödeyemiyorlar. Çayırbaşı’nda
-yine Göle’ye bağlı bir köyümüz- 116 ortak var. Şimdi, 116 ortak da 350 milyar
lira borcunu ödeyemiyor. Bunlar belgedir değerli arkadaşlar. Bu nedenle, ben istirham ediyorum Hükûmetten
ve ilgili bakanlardan, çiftçilerin faizlerini silip anaparasını beş yıla
yayarsak, çiftçilere, köylümüze, 25 milyon insanımıza kolaylık tanırız. Bir de önemli olan, değerli arkadaşlar, Ziraat Bankası 2 memur
kefil almadan kredi vermiyor. Yani bir il merkezinde 2 bin tane memur var, 160
bin nüfusu var, 160 bin nüfusun neresine 2 bin memur kefil olacak da Ziraat
Bankasından köylü kredi kullanacak Allah aşkına? Lütfen şunu da düzeltelim. En önemlisini söylüyorum: Değerli arkadaşlar, şu anda kara kış
yaşıyoruz, eksi 47 derece, 38 derece, 35 derece, dışarı çıkılması mümkün değil.
On gün önce ben de Ardahan’daydım, hakikaten korkunç derecede bir soğuk vardı. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Öğüt, konuşmanızı tamamlar mısınız lütfen. ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım. Arkadaşlar, bu soğukta göller donmuş, nehirler donmuş, insanlar
hayvanını dışarı çıkaramıyor, hayvanını satamıyor, hayvanını pazara
götüremiyor, perişan bir durumda. Şimdi rica ediyorum, Hükûmet derhâl yem
bitkilerinin parasını ödesin. Bu yem bitkilerinin parasının mutlak surette
ödenmesi lazım, yoksa millet perişan. Niye perişan biliyor musunuz? 280 liraydı
samanın kilosu, bugün konuştum, 320 olmuş. Eğer bu bir ay daha uzarsa samanın
kilosu 400 bin lira olacak. Zaten köylünün fazla bir mal varlığı da yok. Dananın birini samana verdiği zaman köylü daha da perişan durumda. Arkadaşlar, bölgemiz göç verdi; doğu, güneydoğu göç verdi. Perişan
toplum. Niye insanlar silahı eline alıp da dağa çıkıyor? Ekonomik sıkıntılar
yüzünden. Göç veriyor, büyük şehirlere geliyor, çarpık şehirleşme oluyor. Bu nedenle, bu kanun teklifimin kabul edilerek, Ziraat Bankası ve
tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarının silinerek anaparanın beş yıla
yayılacağını umuyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öğüt. Öneri üzerinde 1 milletvekiline söz vereceğim. Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu, buyurun. Süreniz beş dakika. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekillerim; hepinize saygılar sunuyorum. Değerli arkadaşlarım, ülkemizin önemli bir kısmı köylü. Bu
insanlara bir söz verirse devlet, sözünü yerine getirmelidir. Çok açık seçik
söylüyorum, 2007 yılına ait doğrudan gelir desteği, 2007 yılına ait yem
bitkileri veya hayvancılıkla ilgili desteklerden bir kuruş ödenmemiştir. Arkadaşlar, insanlara söz veriyorsunuz. İnsanlar buna göre gidip
birilerinden yem alıyor, buna göre gidip birilerinden mazot alıyor, ilaç
alıyor, üretim yapacağım diye ve sonuçta, bu insanları tefeciye düşürüyorsunuz.
Bugün, birkaç örnek vereceğim size, açık seçik örnekler. Bu
insanların bırakın -biraz sonra geleceğim- Ziraat Bankası borcunu, bırakın
banka borcunu, insanların hepsi tefecinin elindedir, çaresizdir. Çünkü niye:
Söz vermişiz, meçhul bir söz. İşte, “iki ay sonra alırım, bir ay sonra alırım.”
diye gitmiş, ihtiyacı oranında, nedir, üretim için alacaklarını almış, ama ayda
uygulanan vade farkıyla o borçları 2,5–3 katına çıkmıştır arkadaşlar. Bir kere,
devlet sözünü yerine getirsin. Tabii, 2007 yılında, arkadaşlar… Şu anda bir
sürü insan tefecilerin elindedir veya mal satan ilaç bayisini, mazot bayisini
de ben kınamıyorum. Onlar da üç ay sonra ödeyecek diye belli bir vade farkı
koyuyorlar. Ama bu, bir yıl ödenmezse… O insanları da güç durumda bırakıyoruz.
Bugün bir sürü akaryakıt bayi köylüden alacağını alamadığı için çok güç durumda
kalmaktadır. Bir kere, olayın birinci perdesi bu arkadaşlar. İkinci perdesi, tabii, sulama birlikleri ve sulama ve elektrik
bedelleri arkadaşlar. Arkadaşlar, dekar başına 50 lira, 60 liraya elektrik
maliyeti geliyor. Eğer bir köylü, cazibeli bir su değilse, elektrikle sulama
yapıyorsa bunun altından kalkmasına imkân ve ihtimal yok. Tabii, sayın
milletvekilimin verdiği önergede Ziraat Bankası –Ardahan milletvekilimin- ama
esas bir de TEDAŞ borçları… Yine burada konuştuk. 2003 yılında… Gerek elektrik
borçları gerek bankalarla ilgili borçlarda çiftçi bunu yapamaz, bunun altından
kalkamaz çünkü siz, önce, söz verdiğiniz borcunuzu ödeyin. Ödemiyorsun. Ne
zaman doğrudan gelir desteği primi ödendiği zaman, hemen Ziraat Bankası el
koyuyor, gerek kendi alacağı için gerek Tarım Kredi Kooperatifi alacakları
için. Çiftinin eline bir kuruş para geçmiyor arkadaşlar ve o tarihte anlaşıp
bir sözleşme imzalayıp ondan sonra taksitleri ödeyemediği için bu borçlar
tekrar muaccel borç oldu ve o eskiden gelen faiz indirimleri de ortadan kalktı
ve ödenemeyecek -demin arkadaşım bahsetti- 4 milyarlık borç 40 milyara çıktı
arkadaşlar. Bu para da alınmaz arkadaşlar. Her gün bir haciz.
Bir çiftçinin bir buzdolabı varsa artık, buzdolabına 10 kişi haciz
yapmış arkadaşlar. Alamazsınız. Gelin, önce şu doğrudan gelir desteğini veya
yem bitkileri bedellerini ödeyelim arkadaşlar ya. On üç ay geçmiş, on üç ay!
Söz verdiysen yapacaksın, arkadaşlar. On üç ayda devlet alacağını ödemiyorsa,
bu çiftçi neyle ödeyecek arkadaşlar? Tabii, on üç ay sonra gelecek para… 3 kat,
4 kat tefeci faizinin altından kalkamazsın arkadaşlar. Bunu çok açık, net
söylüyorum, çiftçi tefeciye düşmüştür. Küspe bedeli arkadaşlar… Bak, açık söylüyorum, şeker fabrikaları
13 liraya, pancar üreticisinin alacağına mahsuben 13 liraya küspe fişi veriyor.
Yani 13 lira sayıyor ama bu küspe bedelleri arkadaş, kaç para biliyor musun
piyasada? 85 liraya… Çiftçiler parayı alamadığı için gidiyor, 20 liraya, 22
liraya o bedelleri birileri topluyor, küspeyi aynı üreticiye -hayvanı var,
küspe alacak diye- 85 liraya satıyor arkadaşlar. Bak, aynen söylüyorum:
Gidecek, ineğine küspe alacak… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlar mısınız. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Küspe bedelinin belgesini
sattığı için, bir ineğine küspe alacak arkadaşlar, 13 lira bedelle satın aldığı
şeker fabrikalarından küspe bedeli için birtakım tefeciler, birtakım aracılardan
85 liraya küspe alıyor arkadaşlar. Böyle bir köylü var olabilir mi arkadaşlar? Arkadaşlar, önce Ziraat Bankasına olan… Aynen arkadaşım söyledi,
Sayın Ensar Öğüt, artık Ziraat Bankası köylüye kredi
vermiyor. Diyor ki: “Şehirde ipotek ver veya memur kefil getir.” Arkadaşlar, biz üretimden yana bir toplumsak, ülkedeki ulusal
sanayiciyi, ulusal üreticiyi, ulusal üretimi eğer destekleyeceksek, bu
finansman modeliyle bu çiftçiyi biz koruyamayız, kollayamayız arkadaşlar. Ben, bir kez daha… Bu hepimizin köylüsü,
hepimizin çiftçisi. Gelin, yasayı burada beraber yapalım. Bizim teklif
ettiğimiz yasada eğer bir hata, bir şekil eksik görüyorsanız sizler destek
verin. Ama önemli olan sorunu çözelim. Yüce Meclis karar versin, yasayı buraya
indirelim, hep beraber yasayı yeniden yapalım. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aslanoğlu. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Aferin… Helal olsun… BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, gündemin “Sözlü Sorular” kısmına
geçiyoruz. BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Sayın Başkan, kabul gördü mü, kabul
görmedi mi? BAŞKAN – Efendim? BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Kabul edildi mi edilmedi mi anlayamadık. BAŞKAN – Edilmedi. Söyledim, tutanakta var, okursunuz. Duymadınız herhâlde değil mi? Duymadınız onu. BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Kabul edildi mi, kabul edilmedi mi
anlayamadık efendim? BAŞKAN – Edilmedi diyorum. Tutanakta var efendim. ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Neye
istinaden Sayın Başkan? FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Yaşar Bey, 80 kişi burada var
75 kişi orada var. BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik gündemin sözlü sorular kısmının 2, 4, 6, 10, 11, 22, 26, 29, 31, 32, 35,
36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55,
56, 61, 65, 81, 101, 116, 118, 121 ve 123’üncü sıralarındaki soruları birlikte
cevaplandırmak istemiştir. Sayın Bakan’ın bu
istemini sırası geldiğinde yerine getireceğim. VII.- SORULAR VE CEVAPLAR A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in, personel atamaları ile tadilat ve tamirat işlerine ilişkin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanından sözlü soru önergesi (6/141) ve TBMM Başkanı
Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı BAŞKAN – Soruyu cevaplandırılacak Sayın Başkanlık temsilcisi?
Burada. Soruyu okutuyorum efendim: Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Aşağıdaki sorularımın Başkanlığınızca sözlü olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 28.09.2007 Kamer
Genç Tunceli
2002 Seçimlerinden sonra oluşturulan Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının % 80’e yakını İktidar Partisi ve gerisi de muhalefet
partilerinden oluşmaktaydı. Ancak bu dönemde Başkan ve Başkanlık Divanının
aldığı kararlar ile yaptığı işler hep kamuoyunun bilgisi dışında kalmakla
beraber, Meclisin ve bağlı kurumlarında tamirat ve tadilat görmemiş bir yer
kalmamış ve aynı zamanda yeni büyük inşaatlar da yapılmış ve personelde büyük
değişiklik olmuştur. 1- Kasım 2002 ile 22 Temmuz 2007 tarihleri arasında T.B.M. Meclisi
kadrolarına kaç kişi alınmıştır? Bunların kaçı imtihanla kaç kişi ise
imtihansız alınmıştır? Alınan bu kişilerden, kaçı o sırada Meclis Başkanlık
Divanında yer alan Üyelerle (dördüncü dereceye kadar) yakınlık durumları
vardır? 2- Bu tarihler arasında T.B.M. Meclisi Bütçesinde Meclisin veya
Bağlı Birimlerinin nerelerinde tamirat ve tadilat veya yeni inşaat yapılmıştır?
Bu tadilat ve tamiratlar hangi müteahhitlere ve hangi
ihale usulleri ile verilmiştir? Yapılan ihalelerin muhammen bedelleri kaç
liradır? İhale alanlar arasında Manisa, Rize veya Siirtli var mıdır? BAŞKAN – Bu önergeye Meclis Başkan Vekili Sayın Nevzat Pakdil cevap verecektir. Buyurun Sayın Pakdil. Süreniz beş dakikadır. TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN VEKİLİ NEVZAT PAKDİL
(Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Tunceli Milletvekili
Sayın Genç’in personel atamaları ile tadilat ve tamirat işlerine ilişkin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına yönelttiği sözlü soru önergesini
cevaplandırmak üzere huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla, muhabbetle
selamlıyorum. Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, bildiğiniz gibi, kurumlar,
insanlarla yönetilir ve bu insanların barındıkları, işlerini gördükleri binalar
vardır. Kurumlarda çalışan insanlar zaman içerisinde işlerinden ayrılırlar.
Emekli olurlar, vefat edenler olur veya istifa edenler olur. Bu görevleri
mutlaka birilerinin yerine getirmesi gerekir. Bütün kamu kurum, kuruluşlarında
olduğu gibi, bu hizmeti yapacak olan kişiler, ya açıktan yahut da naklen atama
yoluyla görevlendirilirler. Bu bütün kurumlar için geçerlidir. 22’nci Dönem içerisinde, aynı şekilde, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı, temsil ettiği Türkiye Büyük Millet Meclisindeki işleri görmek
üzere zaman içerisinde açıktan sınav yoluyla, imtihanlarla elemanlar aldığı
gibi, naklen de elemanlar almıştır. Bundan daha doğal hiçbir şey yoktur. Çünkü
Türkiye Büyük Millet Meclisinin işleri görülmek durumundadır, burada olan
vazifeler yapılmak durumundadır ve bu vazifeleri yapacak insanlar vardır. Eğer
bu hususta eksiklikler varsa, bu eksikliklerin giderilmesi Sayın Başkanın
görevleri arasındadır. İşte, bu dönem içerisinde uzman yardımcısı kadrolarına, stenograf
kadrolarına ve diğer bir kısım kadrolara elemanlar alınmıştır. Bu elemanlar,
KPSS sınavından geçen elemanlar arasından belirli bir puan yüzdesine göre
alınmış, sonra mülakatları yapılmış ve atamaları gerçekleşmiştir. Bu dönem içerisinde yapılan bütün atamaların -ister açıktan
atamalar ister naklen atamalar olsun- hepsi mevzuata ve yasal prosedüre uygun olarak yapılmıştır. Kısaca bazı örnekler vermek gerekirse: Türkiye Büyük Millet
Meclisi, ister Millî Saraylar ister Genel Sekreterlik olarak Meclisin bünyesine
o dönemde 235 kadrolu, 74 sözleşmeli ve 306 geçici personel alınmıştır.
Uzmanlık Yönetmeliği gereğince bunların 54 tanesi uzman yardımcısı, Tutanak
Müdürlüğü ve Stenografi Kursu Yönetmeliği gereğince 10 tane stenograf,
memurluğa atanacaklar için özel sınav yönetmeliği gereğince
Kütüphane-Dokümantasyon ve Tercüme Müdürlüğüne 10 memur, Bilgi İşlem
Müdürlüğüne 4 programcı, Millî Saraylar Daire Başkanlığına 15 rehber alınmıştır
ve atamaları gerçekleşmiştir. Bu, bugüne kadar olan bütün başkanların döneminde veya Türkiye
Büyük Millet Meclisindeki çalışma dönemlerinde gerçekleştirilen hususlardır.
Burada hiçbir şekilde bir kayırma veya kollama olmamış, Başkanlık prosedüre uygun olarak atamaları gerçekleştirmiştir. Aynı şekilde, personelin ayrılmasıyla boşalan kadrolar olduğu gibi
Türkiye Büyük Millet Meclisinin mevcut binalarının zaman içerisinde eskimesi,
tesisatlarının eskimesi söz konusudur ve bunların yenilenmesi gerektiği zamanda
bunlarla ilgili olarak, ihale mevzuatına uygun olarak ihaleler yapılmış ve bu
husustaki yenilenmeler gerçekleştirilmiştir. Eğer bu yenilenmeler, bu ihaleler
yapılmasaydı, mesela başta Isı Merkezi olmak üzere Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bütün binalarının ısıtılmasında ve diğer hususlarda sorunlar ortaya
çıkacaktı. İşte Başkanlık, bu dönem içerisinde, yani Sayın Arınç’ın
Başkanlık yaptığı dönem içerisinde zaman zaman, ondan
sonra, bu atamaları gerçekleştirmiştir ve bu atamaların hepsi de mevzuatına
uygun olarak gerçekleşmiştir. Burada herhangi bir art niyet aramak söz konusu
olmamalıdır diye düşünüyorum. Bu konuyla ilgili olarak pek çok arkadaşımız
sözlü soru önergesiyle Başkanlığa müracaatta bulunmuştur ve bu sözlü soru
önergeleri, arkadaşlarımıza cevaplandırılarak gönderilmiştir. Sadece, burada
söz konusu olan Sayın Genç’in soru önergesi değil, diğer önergeler de aynı
şekilde cevaplandırılarak arkadaşlarımıza ulaştırılmıştır. Bu hususlar Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Plan ve Bütçe Komisyonundaki bütçesinin görüşmeleri
sırasında da aynı şekilde gündeme getirilmiş ve daha sonra bunların bir kısmını
Sayın Başkan orada cevaplandırmış. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Pakdil, konuşacak
mısınız? Ek süre... TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN VEKİLİ NEVZAT PAKDİL (Devamla)
– Bir dakikalık süre içerisinde konuşmamı tamamlayacağım Sayın Başkanım. BAŞKAN – Buyurun efendim. TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN VEKİLİ NEVZAT PAKDİL (Devamla)
– Ayrıca, cevaplandıramadığı hususlar da yine ilgili arkadaşlarımıza,
kendilerine yazılı olarak ulaştırılmıştır. Yapılan işlem bundan ibarettir ve 22’nci Dönem içerisinde de
Başkanlık Divanı üyesi olarak görev yaptım. Bu yapılan işlemlerin hepsi
mevzuata, yasal prosedüre uygun olarak
gerçekleştirilmiştir. Bilgilerinize sunar, saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Pakdil. Sayın Genç, kısa bir açıklama yapacaksınız herhâlde. KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet, kısa bir açıklama yapacağım. BAŞKAN – Buyurun Sayın Genç. KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Efendim, tabii ki yani kamu kurumlarında personel de alınır, ihale
de yapılır. Önemli olan bunların usulüne göre yapılıp yapılmadığı meselesidir.
Mesela, Bülent Arınç bir basın toplantısında “Bu
Meclisin kadrolarında çalışan, soyadı ‘Arınç’ olan
bir yakınım yok. Birinci derece değil, üçüncü derece değil, on sekizinci
derecede bir yakınım yok.” demiştir. Ama, arkasından,
en yakın bir akrabasını veya iki akrabasını Meclise aldığı gerçeği çıkmıştır
ortaya. Kamuoyu karşısına çıkıp da bu kadar gerçek dışı konuşan insanların
burada verdikleri bilgilerin de işte bu seviyede verilmesi hâlinde çok
tehlikelidir. Şimdi, geçmiş Başkanın iletişim danışmanı olarak Meclise aldığı
Kemal Öztürk isminde birisi var. Bu, birçok İslami
dergilerde cumhuriyet aleyhtarı yazı yazıyor. Diyor ki: “Rahmetli bir garip
oğlanın hikâyesi.” Bu rahmetli garip oğlan, kastettiği belli… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, kısa konuşacağım, bir dakika
verin bana efendim yani! BAŞKAN – Kısa ama, çok kısa dedik. Bir
dakika işte… KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama nasıl kısa yani! Mikrofon… BAŞKAN – Silindi ama şeyiniz, giremem, açamam tekrar. KAMER GENÇ (Tunceli) – Niye? Açın canım, zahmet mi edersiniz yani! BAŞKAN – Tamam, konuşun. KAMER GENÇ (Tunceli) – Peki. Şimdi, Sayın Başkanım, soru çok önemli bir sorudur. Bakın, bize
verilen bir şeyde deniliyor ki: “22 trilyon lira Meclise harcama yapılmıştır.”
Bu, devletin parasıdır, milletin parasıdır. Bu Mecliste bazı başkanları biliyoruz, sırf kendi yakınlarına
ihale açmak için, iş vermek için çok keyfî uygulamalar var. Bu sorularımızın
amacı, hakikaten usulüne göre ihale yapılmış mıdır? Yapılmamıştır. Bunları
öğrenmek istiyoruz. Ama, yöneticiler bunlardan çok
rahatsız oluyorlarsa yöneticilik yapmasınlar. Ama,
tabii, siz de çok fazla da konuşmamı istemediğiniz için… Zaten başka önergede
de konuşacağım. Saygılar sunuyorum efendim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç. Sayın Pakdil? Yoklar herhâlde, açıklama
yapılmıyor. Sayın milletvekilleri, şimdi gündemin “Sözlü Sorular” kısmında
Sayın Millî Eğitim Bakanın cevaplandıracağı soruları okutuyorum: 2.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Akseki’deki çok programlı liseye ilişkin Millî
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/148) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik’in cevabı 3.- Mersin Milletvekili İsa
Gök’ün, bir okuldaki öğrencilere oruç tutmaya yönelik baskı uygulandığı
iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/151) ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 4.- Yalova Milletvekili Muharrem
İnce’nin, bir müsteşar yardımcısına tahsis edilen odaya ilişkin Millî Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/160) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in
cevabı 5.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Dumlupınar Üniversitesi bünyesinde Tıp
Fakültesi kurulmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/174) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 6.- Yalova Milletvekili Muharrem
İnce’nin, bir konuşmasında kullandığı ifadeye ilişkin Millî Eğitim Bakanından
sözlü soru önergesi (6/175) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 7.- Ordu Milletvekili Rıdvan
Yalçın’ın, öğrencilerin belli faaliyetlere katılımının yasaklanmasına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/189) ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik’in cevabı 8.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun tamirat ve lojman
ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/194) ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 9.- İstanbul Milletvekili Necla Arat’ın, İstanbul’da yabancı bir üniversitenin yerleşke
açtığı haberlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/200)
ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 10.- İstanbul Milletvekili Necla Arat’ın, Camiler Haftası nedeniyle yayınlandığı iddia
edilen genelgeye ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/202) ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 11.- İstanbul Milletvekili Necla Arat’ın, bir kongrede açıklanan görüşe tepki verilip
verilmediğine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/203) ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 12.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köy okullarının sorunlarına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/206) ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik’in cevabı 13.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köy okullarının sorunlarına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/207) ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik’in cevabı 14.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köy okullarının sorunlarına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/208) ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik’in cevabı 15.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köy okullarının sorunlarına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/209) ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik’in cevabı 16.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köy okullarının sorunlarına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/210) ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik’in cevabı 17.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köy okullarının sorunlarına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/211) ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik’in cevabı 18.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köy okullarının sorunlarına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/212) ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik’in cevabı 19.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köy okullarının sorunlarına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/213) ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik’in cevabı 20.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köy okullarının sorunlarına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/214) ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik’in cevabı 21.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun lojman ihtiyacına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/215) ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik’in cevabı 22.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köy okullarının sorunlarına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/216) ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik’in cevabı 23.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köy okullarının sorunlarına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/217) ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik’in cevabı 24.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun sorunlarına ilişkin Millî
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/218) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik’in cevabı 25.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun sorunlarına ilişkin Millî
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/219) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik’in cevabı 26.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun sorunlarına ilişkin Millî
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/220) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik’in cevabı 27.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun bakım ve onarımına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/221) ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik’in cevabı 28.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun bakım ve onarımına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/222) ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik’in cevabı 29.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun sorunlarına ilişkin Millî
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/223) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik’in cevabı 30.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun öğretmen ihtiyacına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/224) ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik’in cevabı 31.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulu lojmanının onarımına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/225) ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik’in cevabı 32.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun öğretmen ihtiyacına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/226) ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik’in cevabı 33.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun sorunlarına ilişkin Millî
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/227) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik’in cevabı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz
ederim. Tayfur
Süner Antalya Antalya’nın Akseki İlçesi’nde 2000 yılından önce Şahinler Lisesi,
İmam Hatip Lisesi, Kız Meslek Lisesi ve Endüstri Meslek Lisesi olmak üzere dört
lise eğitim-öğretim hizmeti vermekteydi. Ancak 2000 yılı başı itibariyle
okullar birleştirilerek, “Akseki Çok Programlı Lise” adı altında toplanmıştır.
Genel Lise’nin Meslek Liseleriyle bir arada yer alması, ilçemizdeki eğitimi son
derece olumsuz yönde etkilemektedir. Genel lisenin, meslek liselerinden
ayrılarak eğitim-öğretim vermesinin daha uygun olacağı açıktır. İlçemizde genel
lisenin yapılabilmesi için yeterli fiziki yapı da mevcuttur. Soru 1: Akseki İlçemizde genel lisenin bağımsız, meslek
liselerinin tek çatı altında birleştirilmesi için bakanlığınızca bir çalışma
yapılmakta mıdır? Eğer yapılan bir çalışma varsa, hangi safhadadır? Soru 2: Genel lise ile meslek liselerinin birleştirilmesi olayı,
ülkemizde kaç yerde uygulanmaktadır? Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Aşağıda yer alan sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin
Çelik tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim. Av.
İsa Gök Mersin 27 Eylül 2007 Perşembe günü basında, “Mersin’de bir İlköğretim
Okulu’nda öğrencilere oruç tutmaları yönünde telkinde bulunulduğu”na
dair haberler yer almıştır. Bu haberlere göre Mersin’in Güneykent
Mahallesi’nde bulunan Kanuni İlköğretim Okulu’nda çocukları eğitim gören bir
grup veli tarafından öğrencilere oruç tutmaları yönünde telkin ve baskıda
bulunulduğu ileri sürülmektedir. Soru 1: Bakanlığınıza bu konuda herhangi bir şikayet
iletilmiş midir? İletildiyse Bakanlığınız tarafından konuya ilişkin olarak ne
gibi bir işlem gerçekleştirilmiştir? Soru 2: Bakanlığınız tarafından Anayasamızın laiklik ilkesi ve
vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine ilişkin hükümlerinin tüm eğitim
kurumlarında uygulanmasını sağlamak, özellikle gelişme çağındaki çocuklarımıza
yönelik suistimalleri önlemek amacıyla uygulanan
somut tedbir ve kararlar bulunmakta mıdır? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim. 08.10.2007 Muharrem
İnce Yalova 1- Bakanlığınız Hizmetiçi Eğitim Dairesi
Başkanı iken Makam Onayı ile Müsteşar Yardımcısı olarak görevlendirilen
Sadettin Sabaz’ın görevini, Milli Müdafaa Caddesi
No:6 Kat:6’da bulunan “Ticaret ve Turizm Öğretimi Genel Müdürlüğü makam
odasında yürütmesine yönelik bir yazıya “olur” verdiğiniz doğru mudur? 2- Bu yazı Bakanlığınızda sizin olurunuzla “makam odası” işgal
edildiğinin bir bir göstergesi midir? Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Aşağıda belirtilen soruların Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr.
Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini
saygılarımla arz ederim. Prof.
Dr. Alim Işık Kütahya Kütahya ili, hasta potansiyelinin fazlalığı ve temel sağlık
göstergeleri açısından Tıp Fakültesine ihtiyaç duyulan bir il durumundadır. YÖK
Başkanlığı da bu verileri dikkate alarak Dumlupınar Üniversitesi bünyesinde Tıp
Fakültesinin açılması yönünde karar almış durumdadır. Bu konuyla ilgili olarak; 1. Dumlupınar Üniversitesi bünyesinde Tıp Fakültesi açılmasına
ilişkin çalışmalar ne zaman tamamlanabilecektir? 2. Söz konusu Fakültenin kısa sürede eğitim ve öğretime
başlayabilmesi için akademik kadro planlaması nasıldır? Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.24.10.2007 Muharrem
İnce Yalova Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yaptığınız bir konuşmada “beş yıllık
uygulamaya gelince, arkadaşlar, beş yılını dolduranların yerinin değiştirilmesi
kesinlikle ideolojik mülahazalarla, siyasi mülahazalarla alınmış olan bir karar
asla değildir. Bunu samimiyetle ifade etmek isterim. Olay şudur: Arkadaşlar
‘işletme körlüğü’ diye bir şey vardır.” ifadelerini kullanmış ve bir okulda 5
yıldan fazla görev yapan okul müdürlerinin rotasyona uğramalarını
savunmuştunuz. 1 – “İşletme körlüğü” ifadesinde kastınız nedir? 2 – Okul Müdürlerinin 5 yıldan fazla bir okulda görev yapmalarının
sakıncaları nedir? 3 – Bakanlığınız merkez teşkilatı bürokratları 5 yıldan fazla aynı
birimde ve görevde çalışmaları durumunda “işletme körlüğü” yaşamakta mıdır? 4 – Bu bağlamda 5. yılına yaklaşan görev süreniz göz önüne
alındığında sizin de ”işletme körlüğü” yaşamanız söz konusu mudur? Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Aşağıdaki soruların Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.
06.11.2007 Av.
Rıdvan Yalçın Ordu Soru: Öğrencilerimizin şehit cenazelerine katılmalarını engellemek için
getirdiğiniz yasağı mensubu bulunduğunuz partinizin kongrelerinde de kullanmayı
düşünmekte misiniz? Açıklamanızı arz ederim. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin
Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 06.11.2007 Ensar Öğüt Ardahan Ardahan ili Hanak ilçesi Yamçılı köyünde bulunan 5 yıllık
ilköğretim Okulumuzun 3 yıldır çatısının akması nedeniyle, çatı çökme noktasına
gelmiştir. Okulun çatısının durumu köy muhtarı tarafından Valiliğe
bildirilmesine rağmen halen yapılmamıştır. Ayrıca lojmanın oturulamayacak
durumda olması nedeniyle öğretmenlerimiz çok büyük sıkıntı yaşamaktadırlar. 1- Ardahan ilimizde kış mevsiminin başlaması nedeniyle
öğrencilerimizin güvenliği ve sağlığı açısından çatının bir an önce yapılması
için girişimde bulunacak mısınız? 2- Öğretmenlerimizin barınma ihtiyacının giderilmesi için okul
lojmanının tamir edilip yenilenmesi yönünde herhangi bir çalışma yapmayı
düşünüyor musunuz? Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Aşağıda yer alan sorularıma Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin
Çelik’in sözlü olarak yanıt vermesini saygılarımla arz ederim. 07.11.2007 Necla
Arat İstanbul 1- New York Alfred Üniversitesi İstanbul
Yerleşkesi’nin açıldığını basından öğrenmiş bulunuyoruz. Bu yerleşkede Anayasa
Mahkemesi’nin Danıştay ve AİHM’nin “Türban”
kararlarına rağmen türbanlı, peçeli, çarşaflı öğrencilerin öğrenim gördükleri,
kadın öğretim üyelerinin de başları kapalı olarak ders verdikleri basında yer
almıştır. Bakanlığınız ile bu Üniversite arasında yapılmış bir protokol var
mıdır? 2- Alfred Üniversitesi İstanbul
Yerleşkesi Rektör Yardımcısı açış konuşmasında “Farklı etnik kökenlere sahip
öğrencilerin aynı sınıf içinde eğitim alabilmelerini görmekten mutluluk
duyduğunu” dile getirmiştir. Ülkemizde etnik köken ve dinsel inanca dayalı
eğitim kurumları oluşturma girişimi mi başlatılmaktadır? 3- Öğretim birliği (Tevhid-i Tedrisat)
yasamıza ve laiklik ilkesine aykırı bu durum karşısında bakanlığınızca alınmış
önlemler var mıdır? Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Aşağıda yer alan sorulara Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin
Çelik’in sözlü olarak yanıt vermesini saygılarımla arz ederim. 07.11.2007 Necla
Arat İstanbul 1- Ekim ayı içinde kutlanan “Camiler Haftası” için Bakanlığınız
herhangi bir ders müfredatında bulunmamasına rağmen, ilköğretim okulları ile
lise ve dengi okullarda derslerde bu hafta ile ilgili anlatımlar yapılması;
seminerler, münazaralar düzenlenmesi; ödevler verilmesi; imkânlar dahilinde camilere gezi programları düzenlemesine ilişkin
bir genelge yayınlamış mıdır? 2- Bu genelge, Bakanlığınızın yürürlükte bulunan “Herhangi bir
eğitim Kurumu ya da eğitim elemanı, her ne amaçla olursa olsun, bakanlığımızca
yayınlanmış ve onaylanmış ders müfredatı dışında bir uygulamada bulunamaz”
şeklindeki Yönetmeliğine aykırı değil midir? Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Aşağıda yer alan soruma Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik’in
sözlü olarak yanıt vermesini saygılarımla arz ederim. 07.11.2007 Necla
Arat İstanbul 1- Ankara Gazi Üniversitesi “1. Ulusal Sınıf Öğretmenliği
Kongresi’nde bir Eğitim Fakültesi Dekanı, “İlk öğretimin
beş yılında tek öğretmenin 1. sınıftan 5. sınıfa kadar öğrencilerle birlikte
olmasının cinsiyet sorunu nedeniyle uygun olmadığını; ülkemizde uygulanan karma
eğitim modelinde kadın öğretmenlerin erkeklere iyi örnek olamayacaklarını” dile
getirmiştir. Anayasamızın eşitlik ilkesi ile Türkiye Cumhuriyeti’nin imzalamış
bulunduğu “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası
Sözleşmesi”ne (CEDAW’a) aykırı ve kadınları
aşağılayan bu cinsiyetçi-ayrımcı tutum konusunda bakanlığınız herhangi bir
tepki göstermiş ya da bir girişimde bulunmuş mudur? Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin
Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 08/11/2007 Ensar Öğüt Ardahan Ardahan ili Göle ilçemizde köy okullarında yaşanan gerek öğretmen,
gerekse okul binalarımıza ilişkin istinat duvarı ve tuvaletlerin olmaması,
çatılarının akması, pencerelerinin sağlıksız olması gibi sorunlar hızla
büyümektedir. Okullarımızın öğretmen açığı genellikle vekil öğretmenlerle
karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl
değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen
öğretmenlerimiz, lojmanların hiç olmaması ya da olanların bakımsızlığı gibi çok
önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını
aramaktadırlar. 1- Ardahan’da kış mevsiminin başlaması da göz önünde bulundurularak
Göle ilçesi Uğurtaşı, Yanatlı,
Yavuzlar ve Yeleçli köy okullarımızın bakım ve onarımının bir an önce yapılması
konusunda ne gibi bir çalışmanız var? 2- Öğretmenlerimizin barınma ihtiyacını karşılayacak lojmanın
tadilat ve tamiratının yapılması için bir girişimde bulunacak mısınız? 3- Okullarımızda yaşanan öğretmen açığımızın giderilmesi için
gerekli atamalar yönünde bir çalışmanız var mı? Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin
Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 08.11.2007 Ensar Öğüt Ardahan Ardahan ili Göle ilçemizdeki köy okullarında yaşanan gerek
öğretmen, gerekse okul binalarımıza ilişkin istinat duvarı ve tuvaletlerin
olmaması, çatılarının akması, pencerelerinin sağlıksız olması gibi sorunlar
hızla büyümektedir. Okullarımızın öğretmen açığı genellikle vekil öğretmenlerle
karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl
değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen
öğretmenlerimiz, lojmanların hiç olmaması ya da olanların bakımsızlığı gibi çok
önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını
aramaktadırlar. 1- Ardahan’da kış mevsiminin başlaması da göz önünde
bulundurularak Göle ilçesi Çobanköy, Çullu, Budaklı
ve Bellitepe köy okullarımızın bakım ve onarımının
bir an önce yapılması konusunda ne gibi bir çalışmanız var? 2- Öğretmenlerimizin barınma ihtiyacını karşılayacak lojmanın
tadilat ve tamiratının yapılması için bir girişimde bulunacak mısınız? 3- Okullarımızda yaşanan öğretmen açığımızın giderilmesi için
gerekli atamalar yönünde bir çalışmanız var mı? Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin
Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 08.11.2007 Ensar Öğüt Ardahan Ardahan ili Göle ilçemizdeki köy okullarında yaşanan gerek
öğretmen, gerekse okul binalarımıza ilişkin istinat duvarı ve tuvaletlerin
olmaması, çatılarının akması, pencerelerinin sağlıksız olması gibi sorunlar
hızla büyümektedir. Okullarımızın öğretmen açığı genellikle vekil öğretmenlerle
karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl
değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen
öğretmenlerimiz, lojmanların hiç olmaması ya da olanların bakımsızlığı gibi çok
önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını
aramaktadırlar. 1- Ardahan’da kış mevsiminin başlaması da göz önünde
bulundurularak Göle ilçesi Damlasu, Dölekçayır, Samandöken ve Sürügüden köy okullarımızın bakım ve onarımının bir an önce
yapılması konusunda ne gibi bir çalışmanız var? 2- Öğretmenlerimizin barınma ihtiyacını karşılayacak lojmanın tadilat
ve tamiratının yapılması için bir girişimde bulunacak mısınız? 3- Okullarımızda yaşanan öğretmen açığımızın giderilmesi için
gerekli atamalar yönünde bir çalışmanız var mı? Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin
Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 08.11.2007 Ensar Öğüt Ardahan
Ardahan ili Göle ilçemizdeki köy okullarında yaşanan gerek
öğretmen, gerekse okul binalarımıza ilişkin istinat duvarı ve tuvaletlerin
olmaması, çatıların akması, pencerelerinin sağlıksız olması gibi sorunlar hızla
büyümektedir. Okullarımızın öğretmen açığı genellikle vekil öğretmenlerle
karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi
nedeniyle öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen
öğretmenlerimiz, lojmanların hiç olmaması ya da olanların bakımsızlığı gibi çok
önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını
aramaktadırlar. 1- Ardahan’da kış mevsiminin başlaması da göz önünde
bulundurularak Göle ilçesi… K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkanım, ilgili Bakan yok! Niye
okuyoruz bunları? BAŞKAN – Onları cevaplandıracağını zaten baştan söyledik. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – İlgili Bakan yok Sayın Başkanım! Niye
okuyoruz bunu? SAFFET KAYA (Ardahan) – Geliyor, geliyor… Başkanım, geliyor…
Tuvalette… K. KEMAL ANADOL (İzmir) – O zaman, on dakika ara verelim Başkan.
Öyle, gayriciddi… SAFFET KAYA (Ardahan) – Yüce Parlamentoyu… BAŞKAN – Lütfen, devam eder misiniz. HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Soru
sahibi yok! SAFFET KAYA (Ardahan ) – Sorunun sahibi de yok burada! K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Soru sahibi yoksa,
düşer. BAŞKAN – Devam eder misiniz. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – İç Tüzük öyle yazmış, yoksa düşer o. BAŞKAN – Sayın Anadol, lütfen. Devam edin. …Hoştülbent, Karlıyazı,
Gedik, Dedekılıç ve Dedeşen
köy okullarımızın bakım ve onarımının bir an önce yapılması konusunda ne gibi
bir çalışmanız var? 2- Öğretmenlerimizin barınma ihtiyacını karşılayacak lojmanın
tadilat ve tamiratının yapılması için bir girişimde bulunacak mısınız? 3- Okullarımızda yaşanan öğretmen açığımızın giderilmesi için
gerekli atamalar yönünde bir çalışmanız var mı? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin
Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 08.11.2007 Ensar Öğüt Ardahan Ardahan ili Göle ilçemizdeki köy okullarında yaşanan gerek
öğretmen, gerekse okul binalarımıza ilişkin istinat duvarı ve tuvaletlerin
olmaması, çatılarının akması, pencerelerinin sağlıksız olması gibi sorunlar
hızla büyümektedir. Okullarımızın öğretmen açığı genellikle vekil öğretmenlerle
karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl
değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen
öğretmenlerimiz, lojmanların hiç olmaması ya da olanların bakımsızlığı gibi çok
önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını
aramaktadırlar. 1- Ardahan’da kış mevsiminin başlaması da göz önünde
bulundurularak Göle ilçesi Çayırbaşı ve Köprülü köy
okullarımızın bakım ve onarımının bir an önce yapılması konusunda ne gibi bir
çalışmanız var? 2- Öğretmenlerimizin barınma ihtiyacını karşılayacak lojmanın
tadilat ve tamiratının yapılması için bir girişimde bulunacak mısınız? 3- Okullarımızda yaşanan öğretmen açığımızın giderilmesi için
gerekli atamalar yönünde bir çalışmanız var mı? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin
Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 08.11.2007 Ensar Öğüt Ardahan Ardahan ili Göle ilçemizdeki köy Okullarında yaşanan gerek
öğretmen, gerekse okul binalarımıza ilişkin istinat duvarı ve tuvaletlerin
olmaması, çatılarının akması, pencerelerinin sağlıksız olması gibi sorunlar
hızla büyümektedir. Okullarımızın öğretmen açığı genellikle vekil öğretmenlerle
karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl
değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen
öğretmenlerimiz, lojmanların hiç olmaması ya da olanların bakımsızlığı gibi çok
önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını
aramaktadırlar. 1- Ardahan’da kış mevsiminin başlaması da göz önünde
bulundurularak Göle ilçesi Dengeli, Dereyolu, Çakıldere ve Çardaklı köy okullarımızın bakım ve onarımının
bir an önce yapılması konusunda ne gibi bir çalışmanız var? 2- Öğretmenlerimizin barınma ihtiyacını karşılayacak lojmanın
tadilat ve tamiratının yapılması için bir girişimde bulunacak mısınız? 3- Okullarımızda yaşanan öğretmen açığımızın giderilmesi için
gerekli atamalar yönünde bir çalışmanız var mıdır? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin
Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 08.11.2007 Ensar Öğüt Ardahan Ardahan ili Göle ilçemizdeki köy okullarında yaşanan gerek
öğretmen, gerekse okul binalarımıza ilişkin istinat duvarı ve tuvaletlerin
olmaması, çatılarının akması, pencerelerinin sağlıksız olması gibi sorunlar
hızla büyümektedir. Okullarımızın öğretmen açığı genellikle vekil öğretmenlerle
karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl
değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen
öğretmenlerimiz, lojmanların hiç olmaması ya da olanların bakımsızlığı gibi çok
önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar. 1- Ardahan’da kış mevsiminin başlaması da göz önünde
bulundurularak Göle ilçesi Mollahasan, Gülistan,
Kalecik ve Kayaaltı köy okullarımızın bakım ve
onarımının bir an önce yapılması konusunda ne gibi bir çalışmanız var? 2- Okullarımızda yaşanan öğretmen açığımızın giderilmesi için
gerekli atamalar yönünde bir çalışmanız var mıdır? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin
Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 08.11.2007 Ensar Öğüt Ardahan Ardahan ili Göle ilçemizdeki köy okullarında yaşanan gerek
öğretmen, gerekse okul binalarımıza ilişkin istinat duvarı ve tuvaletlerin
olmaması, çatılarının akması, pencerelerinin sağlıksız olması gibi sorunlar
hızla büyümektedir. Okullarımızın öğretmen açığı genellikle vekil öğretmenlerle
karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl
değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen
öğretmenlerimiz, lojmanların hiç olmaması ya da olanların bakımsızlığı gibi çok
önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını
aramaktadırlar. 1- Ardahan’da kış mevsiminin başlaması da göz önünde
bulundurularak Göle İlçesi Durançam, Durucasu, Eskidemirkapı, Çalıdere ve Filizli köy okullarımızın bakım ve onarımının
bir an önce yapılması konusunda ne gibi bir çalışmanız var? 2- Okullarımızda yaşanan öğretmen açığımızın giderilmesi için
gerekli atamalar yönünde bir çalışmanız var mı? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin
Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 08.11.2007 Ensar Öğüt Ardahan
Ardahan ili Göle ilçemizdeki köy okullarında yaşanan gerek
öğretmen, gerekse okul binalarımıza ilişkin istinat duvarı ve tuvaletlerin
olmaması, çatıların akması, pencerelerin sağlıksız olması gibi sorunlar hızla
büyümektedir. Okullarımızın öğretmen açığı genellikle vekil öğretmenlerle
karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl
değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen
öğretmenlerimiz, lojmanların hiç olmaması ya da olanların bakımsızlığı gibi çok
önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını
aramaktadırlar. 1- Ardahan’da kış mevsiminin başlaması da göz önünde
bulundurularak Göle ilçesi Toptaş, Kuytuca, Meşedibi, Okçu ve Günorta köy
okullarımızın bakım ve onarımının bir an önce yapılması konusunda ne gibi bir
çalışmanız var? 2- Öğretmenlerimizin barınma ihtiyacını karşılayacak lojmanın
tadilat ve tamiratının yapılması için bir girişimde bulunacak mısınız? 3- Okullarımızda yaşanan öğretmen açığımızın giderilmesi için
gerekli atamalar yönünde bir çalışmanız var mı? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin
Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 08.11.2007 Ensar Öğüt Ardahan Ardahan ili Göle ilçesi Küçükaltunbulak
köyünde bulunan 8 yıllık İlköğretim okulumuzun yaklaşık 200 öğrencisi ve 9
öğretmeni bulunmaktadır. Lojmanların yetersiz olması nedeniyle de
öğretmenlerimiz büyük sıkıntı yaşamaktadır. 1- Küçükaltunbulak Köy Okulunda hizmet
veren öğretmenlerimizin barınma ihtiyacını karşılamak amacıyla toplam 2 adet
olan ve öğretmenlerimiz için yetersiz olan lojman sayısının artırılması
konusunda herhangi bir çalışmanız var mı? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin
Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 08.11.2007 Ensar Öğüt Ardahan Ardahan ili Göle ilçemizdeki köy okullarında yaşanan gerek
öğretmen, gerekse okul binalarımıza ilişkin istinat duvarı ve tuvaletlerin olmaması,
çatılarının akması, pencerelerinin sağlıksız olması gibi sorunlar hızla
büyümektedir. Okullarımızdaki öğretmen açığı genellikle vekil öğretmenlerle
karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl
değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen
öğretmenlerimiz, lojmanların hiç olmaması ya da olanların bakımsızlığı gibi çok
önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını
aramaktadırlar. 1- Ardahan’da kış mevsiminin başlaması da göz önünde
bulundurularak Göle İlçesi Balçeşme ve Ağılyolu köy okullarımızın bakım ve onarımının bir an önce
yapılması konusunda ne gibi bir çalışmanız var? 2- İklim şartlarının ağırlığı nedeniyle okullarımızın çok acil
ihtiyacı olan kalorifer yapılması, öğretmenlerimizin barınma ihtiyacını
karşılayacak lojman yapılması ve kadrolu hizmetli gönderilmesi için bir
girişimde bulunacak mısınız? 3- Okullarımızda yaşanan öğretmen açığının giderilmesi için
gerekli atamalar yönünde bir çalışmanız var mı? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin
Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 08.11.2007 Ensar Öğüt Ardahan Ardahan ili Göle ilçemizdeki köy okullarında yaşanan gerek
öğretmen, gerekse okul binalarımıza ilişkin istinat duvarı ve tuvaletlerin
olmaması, çatılarının akması, pencerelerinin sağlıksız olması gibi sorunlar
hızla büyümektedir. Okullarımızın öğretmen açığı genellikle vekil öğretmenlerle
karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl
değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen
öğretmenlerimiz, lojmanların hiç olmaması ya da olanların bakımsızlığı gibi çok
önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını
aramaktadırlar. 1- Ardahan'da kış mevsiminin başlaması da göz önünde
bulundurularak Göle İlçesi Tahtakıran, Tellioğlu, Yağmuroğlu ve Yenidemirkapı köy okullarımızın bakım ve onarımının bir an
önce yapılması konusunda ne gibi bir çalışmanız vardır? 2 - Okullarımızda yaşanan öğretmen açığımızın giderilmesi için
gerekli atamalar yönünde bir çalışmanız var mıdır? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin
Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 08.11.2007 Ensar Öğüt Ardahan
Ardahan ili Göle ilçesi Senemoğlu
köyünde bulunan 8 yıllık İlköğretim Okulumuzda yaşanan gerek öğretmen, gerekse
okul binamıza ilişkin istinat duvarı ve tuvaletin olmaması, çatının akması,
pencerelerin sağlıksız olması gibi sorunlar hızla büyümektedir. Okulumuzun
öğretmen açığı genellikle vekil öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmakta,
görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi nedeniyle
öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen öğretmenlerimiz,
lojmanların hiç olmaması ya da olanların bakımsızlığı gibi çok önemli bir
sorunla karşı karşıya kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını
aramaktadırlar. 1- Ardahan'da kış mevsiminin başlaması da göz önünde
bulundurularak Senemoğlu köy okulumuzun kalorifer
sisteminin ve okulun bakım ve onarımının bir an önce yapılması konusunda ne
gibi bir çalışmanız var? 2- Öğretmenlerimizin barınma ihtiyacını karşılayacak lojmanın
kullanılamaz halde olması nedeniyle tamiratının yapılması için bir girişimde
bulunacak mısınız? 3 - Okulumuzda yaşanan öğretmen açığımızın giderilmesi için
gerekli atamalar yönünde bir çalışmanız var mı? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin
Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
08.11.2007 Ensar Öğüt Ardahan
Ardahan ili Göle ilçesi Yiğitkonağı
köyünde bulunan 5 yıllık İlköğretim Okulumuzda yaşanan gerek öğretmen, gerekse
okul binamıza ilişkin istinat duvarının olmaması, yeni yapılan çatının
sağlıksız yapılması nedeniyle çökme tehlikesi ile karşı karşıya kalması gibi
sorunlar hızla büyümektedir. Okulumuzun öğretmen açığı genellikle vekil
öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten vekil
öğretmenlerimizin her yıl değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz başarısız
olmaktadırlar. Asaleten gelen öğretmenlerimiz, lojmanların hiç olmaması ya da
olanların bakımsızlığı gibi çok önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından
bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar. 1- Ardahan'da kış mevsiminin başlaması da göz önünde
bulundurularak Yiğitkonağı köy okulumuzun çökmek
üzere olan çatısının ve bakım ve onarımının bir an önce yapılması konusunda ne
gibi bir çalışmanız var? 2- Öğretmenlerimizin barınma ihtiyacını karşılayacak lojmanın
yapılması için bir girişimde bulunacak mısınız? 3 - Okulumuzda yaşanan öğretmen açığımızın giderilmesi için
gerekli atamalar yönünde bir çalışmanız var mı? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin
Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 08.11.2007 Ensar Öğüt Ardahan Ardahan ili Göle ilçesi Esenboğaz
köyünde bulunan 5 yıllık İlköğretim Okulumuzda yaşanan gerek öğretmen, gerekse
okul binamıza ilişkin istinat duvarı ve tuvaletin olmaması, çatının akması,
pencerelerin sağlıksız olması gibi sorunlar hızla büyümektedir. Yaklaşık 80
öğrenci bulunan okulumuzun öğretmen açığı genellikle vekil öğretmenlerle
karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl
değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen
öğretmenlerimiz, lojmanların hiç olmaması ya da olanların bakımsızlığı gibi çok
önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını
aramaktadırlar. 1- Esenboğaz Köy Okulumuzda lojmanın
olmaması nedeniyle öğretmenlerimizin yaşadığı mağduriyeti bir an önce
giderebilmek için okulumuza lojman yapmayı düşünüyor musunuz? 2- Okulumuzun 2 derslik olması ve öğrenci sayısının fazla olması
nedeniyle ek bir derslik yapmak için bir çalışmanız var mıdır? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin
Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
08.11.2007 Ensar Öğüt Ardahan Ardahan ili Göle ilçesi Çakırüzüm
köyünde bulunan 5 yıllık İlköğretim Okulumuzda yaşanan gerek öğretmen, gerekse
okul binamıza ilişkin istinat duvarı ve tuvaletin olmaması, çatının akması,
pencerelerin sağlıksız olması gibi sorunlar hızla büyümektedir. Okulumuzun
öğretmen açığı genellikle vekil öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmakta,
görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi nedeniyle
öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen öğretmenlerimiz,
lojmanların hiç olmaması ya da olanların bakımsızlığı gibi çok önemli bir
sorunla karşı karşıya kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını
aramaktadırlar. 1– Ardahan’da kış mevsiminin başlaması da göz önünde
bulundurularak Çakırüzüm köy okulumuzun bakım ve
onarımının bir an önce yapılması konusunda ne gibi bir çalışmanız var? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin
Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 08.11.2007 Ensar Öğüt Ardahan Ardahan ili Göle ilçesi Büyükaltunbulak
köyünde bulunan 5 yıllık İlköğretim Okulumuzda yaşanan gerek öğretmen, gerekse
okul binamıza ilişkin istinat duvarı ve tuvaletin olmaması, çatının akması,
pencerelerin sağlıksız olması gibi sorunlar hızla büyümektedir. Okulumuzun
öğretmen açığı genellikle vekil öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmakta,
görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz
başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen öğretmenlerimiz, lojmanların hiç
olmaması ya da olanların bakımsızlığı gibi çok önemli bir sorunla karşı karşıya
kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar. 1– Ardahan’da kış mevsiminin başlaması da göz önünde
bulundurularak Büyükaltunbulak köy okulumuzun bakım
ve onarımının bir an önce yapılması konusunda ne gibi bir çalışmanız var? 2– Öğretmenlerimizin barınma ihtiyacını karşılayacak lojmanın
tadilat ve tamiratının yapılması için bir girişimde bulunacak mısınız? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin
Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
08.11.2007 Ensar Öğüt Ardahan Ardahan ili Göle ilçesi Karatavuk köyünde bulunan 5 yıllık
İlköğretim Okulumuzda yaşanan gerek öğretmen, gerekse okul binamıza ilişkin
istinat duvarı ve tuvaletin olmaması, çatının akması, pencerelerin sağlıksız
olması gibi sorunlar hızla büyümektedir. Okulumuzun öğretmen açığı genellikle
vekil öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten vekil
öğretmenlerimizin her yıl değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz başarısız
olmaktadırlar. Asaleten gelen öğretmenlerimiz, lojmanların hiç olmaması ya da
olanların bakımsızlığı gibi çok önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından
bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar. 1– Karatavuk Köyü İlkokulunun 8 yıllık olması için herhangi bir
girişimde bulunmayı düşünüyor musunuz? 2- Okulumuzda yaşanan öğretmen açığımızın giderilmesi için gerekli
atamalar yönünde bir çalışmanız var mı? 3- Okulumuza ek derslik yapılması için müracaat edilmiş olup; ek
dersliğin bir an önce yapılması için bir çalışmanız var mı? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin
Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 08.11.2007 Ensar Öğüt Ardahan Ardahan ili Göle ilçesi Kuzupınarı
köyünde bulunan 5 yıllık İlköğretim Okulumuzda yaşanan gerek öğretmen, gerekse
okul binamıza ilişkin istinat duvarı ve tuvaletin olmaması, çatının akması,
pencerelerin sağlıksız olması gibi sorunlar hızla büyümektedir. Okulumuzun
öğretmen açığı genellikle vekil öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmakta,
görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi nedeniyle
öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen öğretmenlerimiz,
lojmanların hiç olmaması ya da olanların bakımsızlığı gibi çok önemli bir
sorunla karşı karşıya kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar. 1- Okulumuzda yaşanan öğretmen açığımızın giderilmesi için gerekli
atamalar yönünde bir çalışmanız var mı? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin
Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 08.11.2007 Ensar Öğüt Ardahan Ardahan ili Göle ilçesi Koyunlu köyünde bulunan 8 yıllık
İlköğretim Okulumuzda yaşanan gerek öğretmen, gerekse okul binamıza ilişkin
istinat duvarı ve tuvaletin olmaması, çatının akması, pencerelerin sağlıksız
olması gibi sorunlar hızla büyümektedir. Yaklaşık 120 öğrencisi bulunan
okulumuzun öğretmen açığı genellikle vekil öğretmenlerle karşılanmaya
çalışılmakta, görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi nedeniyle
öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen öğretmenlerimiz,
lojmanların hiç olmaması ya da olanların bakımsızlığı gibi çok önemli bir
sorunla karşı karşıya kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını
aramaktadırlar. 1- Koyunlu Köy Okulumuzda görev yapan öğretmenlerimizin barınma
ihtiyacını karşılamak amacıyla çok eski olan lojmanlarının tamirat ve
tadilatının yapılması konusunda herhangi bir girişimde bulunacak mısınız? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin
Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 08.11.2007 Ensar Öğüt Ardahan Ardahan ili Göle ilçesi Serinçayır
köyünde bulunan 5 yıllık İlköğretim Okulumuzda yaşanan gerek öğretmen, gerekse
okul binamıza ilişkin istinat duvarı ve tuvaletin olmaması, çatının akması,
pencerelerin sağlıksız olması gibi sorunlar hızla büyümektedir. Okulumuzun
öğretmen açığı genellikle vekil öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmakta,
görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi nedeniyle
öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen öğretmenlerimiz,
lojmanların hiç olmaması ya da olanların bakımsızlığı gibi çok önemli bir
sorunla karşı karşıya kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar. 1- Okulumuzda yaşanan öğretmen açığımızın giderilmesi için gerekli
atamalar yönünde bir çalışmanız var mı? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin
Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 08.11.2007 Ensar Öğüt Ardahan Ardahan ili Göle ilçesi Yeniköy köyünde bulunan 8 yıllık
İlköğretim Okul binamızın istinat duvarının olmaması ve kış mevsiminin
başlaması nedeniyle okulumuzda kalorifer olmaması nedeniyle problem
yaşanmaktadır. 1- Ardahan ilimizde kış mevsiminin başlaması da göz önünde
bulundurularak Yeniköy Köy Okulumuzun istinat duvarının, çevre düzenlemesinin
ve kaloriferinin bir an önce yapılması konusunda ne gibi bir çalışmanız var? BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, daha evvel Millî Eğitim Bakanı
Sayın Hüseyin Çelik tarafından cevaplandırılacağı bildirilen 61, 65, 81, 101,
116, 118, 121 ve 123’üncü sıradaki soruları süre kalmayacağı için okutmuyorum.
Bu sorular cevaplandırılmayacaktır. Bilgilerinize sunulur. Şimdi, cevap sırası Sayın Bakanda. Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar) MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; milletvekili arkadaşlarımızın sormuş oldukları sözlü soru
önergelerine daha önce bildirildiği üzere, Meclis Başkanlığına yazılı olarak
müracaatım üzerine bildirildiği üzere cevap vermeye çalışacağım. Değerli milletvekilleri, Sayın Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in Antalya’nın Akseki ilçesinde bir
çok programlı lise oluşturulması üzerine bir sorusu var. Genel lise ve
bazı meslek liselerinin birleştirilerek çok programlı lise hâline getirildiği,
bunların ayrı ayrı olmasının faydalı olacağı yönünde
bir sorusu var. Bu ilk defa Akseki ilçemizde uygulanmış olan bir uygulama
değildir. Türkiye’de toplam dört yüz yetmiş üç çok programlı lisemiz var. Bu
aslında kaynakların israf edilmeden kullanılmasına yönelik doğru bir
yaklaşımdır. Bir ilçemizde kız meslek lisesi programlarına devam eden 30
öğrenci, genel liseye devam eden 50 öğrenci, Erkek Teknik Öğretim Genel
Müdürlüğü bünyesindeki bir programa, bakıyorsunuz 25 öğrenci, Ticaret ve Turizm
Öğretimi Genel Müdürlüğüne bağlı 50 öğrenci şeklinde bölünmeler oluyor.
Bunların hepsini ayrı ayrı bir okulda, ticaret
lisesinde, kız meslek lisesinde, endüstri meslek lisesi veya genel lisede
toplamak aslında öğretmen açısından, fiziki mekânların kullanılması açısından
bir kaynak israfı doğuruyor. Dolayısıyla, bunların birleştirilerek çok
programlı lise adı altında toplanması doğru bir yaklaşımdır. Bundan sonra da
bunlar bu şekilde devam edecektir. Zaten, ortaöğretimimizi yeniden
yapılandırırken aslında lise çeşitliliğinden ziyade program çeşitliliğini esas
alan bir yeni yapılanmaya da gideceğiz. Bunu hem Değerli Milletvekilimizle hem
de değerli Meclis üyelerimizle paylaşmak istiyorum. Sayın İsa Gök Bey’in Mersin’de bir ilköğretim okulunda öğrencilere
oruç tutmaları yönünde baskı yapıldığına dair bir sorusu var. Ancak Mersin
Valiliğinden alınan cevapta söz konusu ilköğretim okuluna ilişkin iddiayla
ilgili olarak İl Millî Eğitim Müdürlüğüne de herhangi bir şikâyetin intikal
etmediği, gazete haberinde belirtilen hususların okul yönetimi tarafından
yalanlandığı, görevlendirilen ilköğretim müfettişlerince başlatılan inceleme
sonucunda düzenlenen 31/10/2007 tarihli 41023 sayılı
Rapor’dan da söz konusu iddianın sübuta ermediği ve yapılacak herhangi bir
işleme gerek olmadığı sonucuna varıldığı anlaşılmaktadır. Değerli milletvekili arkadaşlarımız gazete haberlerinden yola
çıkarak çoğu zaman sözlü soru önergeleri hazırlıyorlar. Biz aslında bu gazete
haberlerini tekzip ediyoruz, ama gazetelerin bu tekzipleri yayınlaması ya uzun
bir süre alıyor veyahut da yayınlamıyorlar. Dolayısıyla, bir gazetede bir
haberi görür görmez, sözlü soru sorayım diye, önce ben sorayım diye bir insan
acele ederse genellikle doğru bir soru sormamış olur. Bildiğiniz gibi doğru
cevap almanın ilk şartı soruyu doğru ve yerinde sorabilmektir. Arkadaşlarımın
bu konularda hassas olmalarını özellikle istirham ediyorum. Sayın Muharrem İnce’nin, Sayın, bürokratlarımızdan, Sadettin Sabaz’ın odasıyla ilgili bir sorusu vardır. Ticaret ve
Turizm Öğretimi Genel Müdürlüğüne atanmış olan bu arkadaşımız eski müdürün
mahkeme kararıyla geri dönmesi sonucu eski odada devam ettiği, gitmediği
şeklinde bir sorusu vardır. Zaten Danıştay tarafından Sadettin
Sabaz haklı bulunmuştur. Ticaret ve Turizm Öğretimi
Genel Müdürlüğüne devam etmektedir. Dolayısıyla eski odasında oturmaya devam
etmektedir. Sorunun sorulması da cevabı da aslında anlamsız hâle gelmiştir. Sayın Kütahya Milletvekili Alim Işık
tarafından, Dumlupınar Üniversitesi bünyesinde bir tıp fakültesinin ne zaman
kurulacağı sorusu sorulmuştur. Dumlupınar Üniversitesi bünyesinde bir tıp
fakültesi Bakanlar Kurulu kararıyla… 5/12/2007 26721
sayılı Resmî Gazete’de Bakanlar Kurulu kararı çıkmış, Resmî Gazete’de
yayınlanmış ve bu yürürlüğe girmiştir. Böylelikle Dumlupınar Üniversitesine
bağlı olarak bir tıp fakültesi şu anda kurulmuş bulunmaktadır ve Yükseköğretim
Kurulu ile Bakanlığımız arasında bir yazışma yapılmıştır. Bu tespitler
yapıldıktan sonra kadroyla ilgili gerekli işlemler de yapılacaktır. Sayın Muharrem İnce’nin, benim Plan Bütçe Komisyonunda kullandığım
“Uzun süre aynı okulda, aynı pozisyonda görev yapan yöneticiler işletme körlüğü
denen bir sıkıntıya düşmektedirler.” ifadesinden yola çıkarak sormuş olduğu bir
soru vardır. Değerli arkadaşlarım, “işletme körlüğü” ifadesi ilk defa benim
tarafımdan icat edilmiş olan bir tabir, bir terim değildir, modern yönetim
biliminde kullanılan bir ifadedir. Rutin olarak uzun yıllar aynı işi yaparsanız
işletme körlüğüne düşersiniz. Buradan hareketle, farklı farklı
arkadaşımız sorular sormaktadır. Yalnız, sorunun sahibi olan arkadaşımız
özellikle siyasi temsil makamı ile rutin bürokratik işlemlerin yapıldığı makamları
birbirine karıştırmıştır. Eğer “uzun yıllar siyasi bir pozisyonda bulunan
kişiler oradan gitsinler” şeklinde bir iddiası olursa önce kendi mensup
bulunduğu partinin yöneticilerinden birçok kimsenin oradan ayrılması lazım. Bu
tutarlı bir soru değildir. Değerli arkadaşlarım, Ordu Milletvekili Sayın Rıdvan Yalçın
tarafından bizim 24/10/2007 tarihinde 2007/78
numarayla yayınladığımız bir genelge söz konusu edilmektedir. Biz -bu
genelgede- özellikle öğrencilerimizin eğitim öğretim faaliyetleri devam ederken
şehit cenazelerine katılma veya terörü protesto etme adı altında izin alınmadan
sokağa dökülmemesi, döktürülmemesi gerektiğiyle ilgili bir genelge
yayınlamışız. Bu, kamu nizamını sağlama adına yapılmıştır, eğitim öğretimi
aksatmama adına yapılmıştır. Şüphesiz ki terör karşısında hepimizin infiali
müşterektir. Şüphesiz ki insanlar hafta sonlarında, akşam, mesaide olmadıkları
saatlerde bu tür etkinliklere katılabilirler, izin alındığı zaman başka türlü
katılabilirler. Ancak, eğitim öğretim devam ederken ilkokul çocuklarını, öğretmenleri,
belli sivil toplum örgütlerinin özellikle yönlendirmesiyle sokağa dökerlerse
bunun adı kaostur. Dolayısıyla, bu kaosun
önüne geçilmesi gerekiyor. Duygu planı en yoğun olan meselelerimizde bile biz
aklımızı bir tarafa bırakmamalıyız ve duygularını aklının önüne çıkaran
insanlar tarih boyunca hep kaybetmişlerdir. Dolayısıyla, aklımızı hiçbir zaman
bir tarafa itmeyeceğiz, millî duyarlılığımızı da muhafaza edeceğiz. Sayın Ensar Öğüt’ün yine, Ardahan ili,
Hanak ilçesi, Yamçılı köyünde bulunan bir okulla ilgili sorusu vardır. Sayın
Öğüt, bu köyün, özellikle bu okulun çatısının kesinlikle çökmek üzere olduğu,
okul binasının ve lojmanın harap olduğu, lojman olmadığı için öğretmen
gitmediği şeklinde soruları vardır. Şimdi, değerli milletvekilleri, biraz sonra
Sayın Öğüt’ün yirmi iki sorusuna da toplu olarak cevap vereceğim. Ben, daha önce de burada Sayın Öğüt’ün sorularına cevap verirken
bir hususu belirtmiştim, demiştim ki: “Sözlü sorular ve yazılı sorular Türkiye
Büyük Millet Meclisindeki değerli milletvekillerinin özellikle icra üzerindeki
denetim gücünü kullanması açısından son derece önemli ve saygıdeğer
müesseselerdir ve uygulamalardır.” Ancak, bunu, kesinlikle istismar etmemek
gerekiyor. Basmakalıp bir soru formatı hazırlayarak ve sanki hepsi tornadan
çıkmış gibi soru sormanın özellikle milletvekili mesleğiyle, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin mehabetiyle uygun düşmediğini ve yakışmadığını ifade etmek
istiyorum. Bakın, Sayın Öğüt sorduğu bütün sorularda, özellikle Göle
ilçesindeki köylerle ilgili sorduğu bütün sorularda, Göle ilçemizdeki sanki
bütün köy okulları, anlaşmış gibi, buralarda öğretmen yoktur, istinat duvarı
yoktur, tuvalet yoktur, lojman ya yoktur veyahut da bakımsızdır, çatılar
akmaktadır, pencereler sağlıksızdır ve vekil öğretmen barındırmaktadır.
Göle’deki bu sorulara konu olan bütün köylerdeki problemlerin aynı olması söz
konusu olabilir mi değerli milletvekili arkadaşlarım? ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Var. MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Tarih dersinde bir
öğrenci demiş ki: “Ben öğretmene öyle bir soru soracağım ki, öğretmen bana
cevap veremez.” Demiş ki: “Hocam, hangi padişahın kızının Kerbelâ’da
köpekler tarafından yendiği iddia edildi?” Hoca da demiş ki: “Evladım, padişah
değil peygamberdi, Kerbelâ değil Kenan’dı, kızı değil
oğluydu, köpek değil kurt idi. Senin sorunun her tarafı yanlış, hangi bir
tarafını düzelteyim.” (AK Parti sıralarından alkışlar) Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın, bu Yamçılı köyündeki
ilköğretim okulunun çatısının onarıma ihtiyaç duyduğu doğrudur. 2008 yılı
programına alınmış. ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Demin “yanlış” dediniz Sayın Bakan. MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Burada, zaten
öğretmenler barınmamaktadır… 14 öğrencisi olan bir okul bu köy okulu. 14
öğrencisi vardır. ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Onlar insan değil mi, o 14 kişi? MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Burada, öğretmenimiz
vardır, öğretmen bu köyden birisi olduğu için de kendi evinde kalmaktadır,
lojmana da ihtiyaç yoktur Sayın Öğüt. Sayın Necla Arat Hanımefendi’nin, İstanbul Milletvekilimiz Sayın
Necla Arat’ın, New York Alfred
Üniversitesiyle ilgili bir sorusu vardır. Değerli arkadaşlarım, New York Alfred
Üniversitesi ile Millî Eğitim Bakanlığı arasında herhangi bir sözleşme
yapılmamıştır. Bir vakıf üniversitesinin veya bir devlet üniversitesinin nasıl
kurulacağı Anayasa’mızda ve yasalarımızda belirtilmiştir. Bu yönüyle, bu konuda
yapılmış herhangi bir yasal düzenleme de söz konusu değildir, ama birileri eğer
yasalara aykırı bir faaliyette bulunursa -bu kurs olabilir, okul adı altında
olabilir, başka isimler altında olabilir- Türkiye bir hukuk devletidir, hukuk
çerçevesinde gereği yapılır. Sayın Necla Arat, İstanbul Milletvekilimiz Sayın Necla Arat, Millî
Eğitim Bakanlığının, Camiler Haftası dolayısıyla bir genelge göndererek, bu
haftanın kutlanmasını talep edip etmediğini sormaktadır. Millî Eğitim Bakanlığında, bildiğiniz gibi hangi günlerin ve hangi
haftaların kutlanacağıyla ilgili bir çerçeve belirlenmiştir. Bunlar arasında
Camiler Haftası yoktur, Millî Eğitim Bakanlığının illere gönderdiği böyle bir
genelge de yoktur ve bahse konu isimde, kapsamda bir haftanın kutlanmasıyla
ilgili Bakanlığımız tarafından en ufak bir yazışma da yapılmamıştır Sayın Arat.
Gazete haberlerine dayanılarak sorulmuş olan bir sorudur. Kaldı ki, o gazetenin
haberinin de -altını çizerek söylüyorum- okkalı bir yalan olduğu tarafımızdan
beyan edilmiştir. Yine, Gazi Üniversitesinde, I. Ulusal Sınıf Öğretmenliği
Kongresi’nde, bir eğitim fakültesi dekanı bir beyanda bulunmuş ve ilköğretimin
beş yılında tek öğretmenin birinci sınıftan beşinci sınıfa kadar öğrencilerle
birlikte olmasının cinsiyet sorunu nedeniyle uygun olmadığını ifade etmiş.
Ülkemizde uygulanan karma eğitim modelinde, kadın öğretmenlerin erkeklere iyi
örnek olamayacaklarını bir dekanın ifade ettiğini söylemektedir Sayın Arat.
Bizim Millî Eğitim Bakanlığı olarak buna ne tepki gösterdiğimizi, ne
yaptığımızı ifade etmektedir. Değerli arkadaşlarım, ben, zamanım dar olduğu için, süremde
bitirmek zorundayım. Millî Eğitim Bakanlığı, cinsiyet ayrımına yönelik olarak,
gerek uluslararası anlaşmalarda altına imza attığımız anlaşmalar gereği gerekse
iç hukukumuz gereği cinsiyet ayrımcılığına karşı mücadele etmektedir. Bu konuda
gereği neyse yapılmaktadır Millî Eğitim Bakanlığı tarafından. Şimdi, burada bir öğretim üyesi, kendi görüşünü ortaya koymuştur.
Bildiğiniz gibi, bir insanın söylediği fikirler… NECLA ARAT (İstanbul) – Sayın Bakan… MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Müsaade edin Sayın
Arat. Bir insanın söylediği fikirler rahatsız edici olabilir. Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10’uncu maddesinde der ki: “Sarsıcı, altüst edici,
rahatsız edici bile olabilir, bu, fikir özgürlüğü kapsamındadır.” Üniversitenin
de olmazsa olmaz olan şeyi akademik özgürlüktür. Bir üniversite öğretim üyesi
bizim hoşumuza gitmeyen, kesinlikle bizim tasvip etmeyeceğimiz, edemeyeceğimiz
şeyler de söyleyebilir, eğer buna mani olursanız, sadece bir ideolojinin
çerçevesi ve kalıpları içerisinde konuşmasına müsaade ederseniz, orada
üniversiteden söz edemezsiniz. Dolayısıyla, bizim bu öğretim üyesine karşı bir
şey yapmamız, onunla ilgili bir işlem başlatmamız söz konusu değildir. Eğer
yasalara ve Anayasa’ya aykırı bir şey varsa, cumhuriyet savcıları vardır, onlar
devreye girer. Millî Eğitim Bakanlığı savcılık yapmamaktadır. Değerli arkadaşlarım, bundan sonra, Sayın Ensar
Öğüt’e ait olan yirmi iki adet soru bulunmaktadır. Ben, bunlara, Sayın Öğüt’ün
de müsaadesiyle toplu cevap vereceğim. Çünkü,
soruların hepsi aynı mahiyette olduğu için aynı mahiyette bir cevap gerektirir.
Önce, şunun altını çizmek istiyorum değerli milletvekili
arkadaşlarım: Biz, Millî Eğitim Bakanlığı olarak gerek 59’uncu Hükûmet döneminde gerekse 60’ıncı Hükûmet
döneminde kendimizi Ankara’ya hapsetmedik. Bir müsteşar yardımcımızın
başkanlığında yirmi iki genel müdürüm, genel müdürlerimiz veya müstakil daire
başkanlarımız kırk sekiz saat önce, ilin problemlerinin karmaşık ve daha büyük
olmasına göre veya ilin büyüklüğüne göre, yerine göre yetmiş iki saat önce bir
ile gönderilmektedir. Her genel müdürümüz, müstakil birim amirimiz kendi
sorumluluk alanıyla ilgili orada net bir fotoğraf çekmektedir, oradaki kendi
muhataplarıyla toplantılar yapmaktadır. Bütün ilçeler dolaşılmaktadır. Okullar
yerinde ziyaret edilmektedir. Fiziki altyapı, teknolojik altyapı, müfredat
uygulamaları, insan kaynakları, rehberlik sistemleri, taşımalı eğitim, aklınıza
ne gelirse eğitim adına, yurtlar, öğretmenevleri, hepsi teker teker incelenmektedir. Sonra, ben Bakan olarak ile intikal
ediyorum. İlin valisi, milletvekilleri, o ildeki bütün
kaymakamlar, belediye başkanları, il genel meclisinin ilgili komisyonu davet
edilmektedir ve uzun uzadıya bu çekilen fotoğraf üzerinde bir değerlendirme
yapılmaktadır, o ilin eğitim adına bütün meseleleri masaya yatırılmaktadır ve
tespit edilen şey şudur: Eksiklik, aksaklık nerededir, fazlalık nerededir;
neler yapılması gerekiyor, neler yapılmaması gerekiyor? Mahallî imkân ve
potansiyeli harekete geçirerek bunların hangisini mahallinde çözebiliriz?
Hangilerini Ankara’ya taşıyarak makul bir sürece yayıp çözmemiz gerekiyor, buna
karar veriyoruz ve aynı program Ardahan ili için de, değerli milletvekili
arkadaşlarım, gerçekleştirilmiştir. SAFFET KAYA (Ardahan) – Bu ilk olarak gerçekleştirildi Sayın
Bakan. MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Bakın, burada hemen
şunu söyleyeyim: 28-30 Kasım 2007 tarihleri arasında bu program bir müsteşar
yardımcımızın koordinasyonunda Ardahan ilinde gerçekleştirilmiştir. Sayın
Öğüt’ün soruları sadece Göle ilçesiyle sınırlıdır. Fakat,
biz Göle’yi de, Çıldır’ı da, Damal’ı da, efendim Hanak’ı da, Posof’u da teker teker gezmişiz, problemlerini masaya yatırmışız ve ortaya
çıkan manzara şudur değerli arkadaşlarım, bir örnek olması açısından
söylüyorum: 2003 yılına kadar okul öncesi eğitimdeki okullaşma oranı, değerli
milletvekilleri, 7,2’dir. Fakat 2008’in başında Ardahan ilimizdeki, okul öncesi
eğitimdeki okullaşma oranı yüzde 38,4’tür. Yüzde 7, yüzde 38… Nitekim, bu toplantıda sağ tarafımda Sayın Ardahan
Milletvekili Saffet Kaya Bey, sol tarafımda da Sayın Ensar
Öğüt oturmuştur. Kendisi de davet edilmiştir. Dört buçuk saat süren toplantı
esnasında kendisi bütün yapılanlara müteşekkir olmuştur, tek bir söz
söylememiştir ve herhangi bir problemi de burada dile getirmemiştir. 62 köy okulumuz taşımalı eğitimden dolayı Ardahan’da kapalıdır, bu
tespit edilmiştir ve 62 okulun da onarılarak, eğer öğrenci yoksa,
ilköğretim öğrencisi yoksa bunların ana sınıflarına dönüştürülmesi, ana
sınıfına gidecek öğrenci de yoksa yaygın eğitim hizmetlerinde kullanılması,
oradaki, köydeki genç kızlarımızın biçki dikiş kursları ihtiyacından tutun da
okuma yazma öğrenmek amacıyla açılacak kurslara tahsis edilmesi, bunlara da
ihtiyaç yoksa köy odası olarak tahsis edilmesi için karar alınmıştır ve bunun
için gerekli olan para da biz Ankara’ya döner dönmez, il özel idaresine
gönderilmiştir, 750 milyar Türk lirası gönderilmiştir. Değerli arkadaşlar, tepeden tırnağa, dediğim gibi, Göle, Çıldır,
Hanak, Damal ve Posof ilçeleri ve merkez dâhil olmak üzere, böyle bir tarama
çalışması yapılmıştır. Burada bir rapor vardır, Sayın Ensar
Öğüt’e de bu gönderilmiştir. Dolayısıyla şimdi her köyün teker teker ismini zikrederek bunun bir “seçmene selam”
mahiyetine dönüştürülmüş olmasını doğru bulmuyorum, bir hakkın suistimali olarak değerlendiriyorum, bunu özellikle
huzurlarınızda ifade etmek istiyorum. Şüphesiz ki Ardahan vilayeti, bizim için diğer tüm vilayetler gibi
son derece önemlidir, son derece önem verdiğimiz bir vilayettir. Bakın, şubat
ayının üçüncü haftasında da aynı ziyareti Kars’a yapacağız. “Efendim, eksi 30
derece var, eksi 25 derece var, biz gitmeyelim.” demiyoruz. Benim vatandaşım
orada o şartlarda yaşıyorsa bizim bürokratlarımız, biz bizatihi gideriz, o
vatandaşın ayağına gideriz. Onları Ankara’ya getirerek afra tafrayla,
genelgeyle, talimatla memleketi idare etme iddiasında da asla bulunmayız
değerli arkadaşlar. Ha, şüphesiz ki “Ardahan’da, bütün Türkiye'de her şey sütlimandır,
her şey gül gülistandır, hiçbir problem yoktur.” gibi bir iddiamız bugüne kadar
olmadı, bunu söylemem doğruyu da yansıtmaz. Şüphesiz ki her alanda olduğu gibi
biz kalkınmakta olan bir ülkeyiz. Biz henüz kalkınmış olan ülkelerin
standartlarına ulaşabilmiş bir ülke değiliz. Elbette birçok yapmamız gereken
şey daha var, daha atılması gereken birçok adım var. Fiziki altyapıda,
teknolojik altyapıda, insan kaynaklarında yapılması gereken birçok şey var, ama
meseleyi bu derece trajik, böyle sanki her taraf dökülüyor, her taraf harap
hâldedir şeklinde takdim ettiğiniz zaman da gerçeği yansıtmamış olursunuz. Sayın Öğüt, bütün sorularında şunu söylüyor: Öğretmenler
genellikle vekil öğretmen olarak gönderildiğinden… Bakın, ben size Ardahan
vilayetinin öğretmen sayısını söyleyeyim değerli arkadaşlar: Bakın, kasım ayı
itibarıyla, Kasım 2000 itibarıyla Ardahan ilinde, 954’ü kadrolu, 167’si
sözleşmeli olmak üzere, 60’ı da askerlik hizmetini orada yaptığı için Millî
Eğitim Bakanlığının emrine tahsis edilen asker öğretmen olmak üzere, 1.181
öğretmen görev yapıyor. Bunlardan 169’u kadrolu, 64 sözleşmeli olmak üzere,
toplam 233 öğretmen ise Göle ilçesinde çalışmaktadır. Değerli arkadaşlarım, bakın, öte yandan, biz son olarak,
bildiğiniz gibi, 1.040 sözleşmeli öğretmen ataması yaptık, 18/12/2007
tarihinde. Bu çerçevede de yine ilave olarak, bu 1.181’e ilave olarak Ardahan
vilayetine 139 öğretmen daha gönderilmiştir. Vekil öğretmen uygulaması çok istisnai bir uygulamadır. Diyelim ki
bir köyümüzde öğretmen nokta atamayla gönderildiği hâlde yerine gitmemişse,
istifa etmişse, ulaşmamışsa, zaruretten dolayı vekil öğretmen ataması
yapılabilir. Kaldı ki vekil öğretmen uygulaması Türkiye’de ilk defa
karşılaştığımız, ilk defa duyduğumuz bir şey de değil. Bakın, eskiden
çoğunlukla Doğu ve Güneydoğu’da, özellikle geri kalmış olan yörelerimizde, Orta
Anadolu’nun bazı geri kalmış ilçelerinde vekil öğretmen uygulaması genel bir
uygulamaydı, istisna, kadrolu öğretmen atamasıydı, fakat şu anda çok az sayıda
vekil öğretmen uygulaması bulunmaktadır. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Sayın Başkan, birkaç
dakika istirham ediyorum. BAŞKAN – Vereceğim Sayın Bakan, buyurun. MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Değerli
milletvekilleri, ilk defa Hükûmetimiz zamanında bir
şey daha yapılmıştır, o da atamada öncelikli yöre kavramı il bazından ilçe
bazına indirgenmiştir. Kastamonu’nun öyle ilçeleri vardır ki, bakın, Bursa’nın
öyle ilçeleri, Balıkesir’in öyle ilçeleri vardır ki, Doğu ve Güneydoğu’yla aynı
şartları paylaşıyorlar. Ankara’nın Haymana ilçesi veya Evren ilçesi Doğu ve
Güneydoğu’daki ilçelerden çok farklı değil aslında. Buralara atama yapılırken,
bu ilçeler atamada öncelikli olarak ilan edilmiş ve Türkiye’de özellikle Devlet
İstatistik Enstitüsünün, yani Devlet İstatistik Kurumunun göstergelerine göre,
o ilçelerdeki kalkınmışlık endekslerine göre, oralar mahrumiyet bölgesi kabul
edilerek öncelikli öğretmen ataması yapılmaktadır ve bu uygulamayla birlikte
Türkiye'nin birçok yerinde eskiden hiç olmayan branşlardaki
öğretmenler oraya gitmişlerdir ve öğretmen yığılmaları önlenmiştir, “depo
öğretmen” kavramı ortadan kaldırılmıştır. Bu, sadece Ardahan’a mahsus olmayıp
bütün Türkiye’de gerçekleştirdiğimiz, başardığımız bir olaydır. Değerli milletvekilleri, bu konuda, dediğim gibi, söylenecek daha
çok söz var. Ben bu Ardahan’la ilgili raporu, Sayın Öğüt’e gönderdiğim gibi,
aslında talep eden birçok milletvekili arkadaşıma gönderebilirim. Diğer
vilayetlerle ilgili raporlar var. Ne kadar ciddi bir çalışma yapıldığını
göstermesi açısından da son derece önemlidir ve bundan sonra da değerli
milletvekili arkadaşlarımız soru soracakları zaman, bakın, İç Tüzük’ün 97’nci
maddesi der ki: Diğer kaynaklardan rahatlıkla cevabı alınabilecek olan sorular
sorulmaz. Şimdi, 222 sayılı Kanun ortada. İlköğretim yatırımları valiliklerce,
il özel idarelerince belirlenir ve planlaması orada yapılır. Bir valilikten,
bir kaymakamlıktan rahatlıkla öğrenebileceğiniz bir ilköğretim okulunun
tuvaletiyle ilgili soruyu, eğer çok daha ciddi meselelerle uğraşması gereken
Türkiye Büyük Millet Meclisine taşırsanız, bu halk nezdinde de çok ciddiye
alınacak bir olay olmaz. Arkadaşlarımın bu konuda dikkatini çekmek istiyorum. Değerli Başkan, müsamahanız için teşekkür ediyorum. Yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan. Sayın Işık, söz istemişsiniz açıklama yapmak üzere. Buyurun Sayın Işık. ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Öncelikle 17/10/2007 tarihli soru
önergemi takiben yaklaşık bir buçuk aylık bir süre sonunda Dumlupınar
Üniversitesi bünyesinde bir tıp fakültesinin kurulmuş olması açısından bu
fakültenin kurulmasında başta üniversitemiz rektörü ve çalışanları olmak üzere,
Bakanlar Kuruluna da emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Ancak, soru
önergesini takiben yaklaşık üç ay sonra cevabının verilmesinde gerek
Bakanımızın gerekse Meclisimiz yüce üyelerinin takdirine sunuyorum. Fakat, fakültemizin hakikaten kadro kanununun bir an önce
çıkarılarak öğrenci alınması ve orada hasta tedavisine başlanabilmesi son
derece önem arz ediyor. Bu konuyu da bu vesileyle Sayın Bakanımızın
takdirlerine sunuyorum. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık. Sayın Yalçın, buyurun efendim. RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Sayın Başkan, teşekkür ederim. Sayın Bakanın şehit cenazeleriyle ilgili genelgesine çok
üzülmüştüm, şimdi cevabını duyunca daha da üzüldüm. Öğrencilerin şehit
cenazesine gitmesini bir kaos diye, akılcılığa aykırı
bir eylem diye tanımlamak hakikaten çok da şık düşmedi. Keşke Sayın Bakanımız
da kendi yöresinden şehit olmuş bir insanın cenazesine genç yaşlarına rağmen
katılma arzusu duyan, milletimizin yasını paylaşan ve teröre karşı ortak
tepkide birleşen bu çocuklarımızla gurur duymayı ifade edebilseydi burada. Sorumun ikinci kısmı cevaplandırılmadı. Bu çocuklarımızın şehit
cenazelerine gitmesinden bu kadar rahatsızlık duyan bir irade, bu çocukların
okul üniformalarıyla mensup olduğu partinin kongrelerine ve faaliyetlerine
katılmasından neden rahatsızlık duymuyor? Teşekkür ediyorum bu fırsatı verdiğiniz için. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yalçın. Buyurun Sayın Öğüt. ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Sayın Başkan, teşekkür ederim. Sayın Bakanım benim soru önergelerimin basmakalıp olduğunu ve
sadece Göle ilçesiyle ilgili verdiğimi söylediler. Öyle değil, ben Ardahan’ın
tüm köyleriyle ilgili verdim. Bizim bir halk ozanımız var Sayın Bakanım: Âşık
Şenlik. Der ki: “Benim derdimin hicran yükünü ne gergedan çeker ne de fil
taşır.” Geldiniz, gördünüz. Eksi 47 derecede, 30 derecede yaşayan, tuvaleti
dışarıda olan okulun çocuğu okuldan tuvalete gidip gelememektedir ve bunu Savaş
Ay -değerli yapımcı- tespit etti. Millî Eğitim Bakanlığı yapmadı bu tuvaleti,
Türk Silahlı Kuvvetleri yaptı. Ve ben bütün köyleri gezdim. Ağustos ayında
vermiş olduğum soru önergelerimin bir kısmı tamamlanmış olabilir, ama bir kısım
eksik var. Zatıaliniz -teşekkür ederim- geldiniz
Ardahan’a ekibinizle beraber. Orada da en son brifingde
şunu söylediniz: “Arkadaşlar, her şey güllük gülistanlık…” (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öğüt. ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Bir dakika Başkan… Yani, Sayın Bakan… BAŞKAN – Teşekkür ederiz. ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Ama olur mu? Ben zaten bir dakika
konuşacağım Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın Bakan yirmi üç tane soruya yirmi dakikada cevap
verdi. Beş dakikadan çarpın bakalım ne kadar oluyor? ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Efendim müsaade edin, ben otuz saniyede
kapatayım, teşekkür edeyim. BAŞKAN – Ben usulü bozamam efendim. ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Sayın Başkan, taraf tutuyorsunuz, ayıptır
bu ya! BAŞKAN – Teşekkür ederim. ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Sayın Başkan, bakın, müsaade eder misiniz? BAŞKAN - Sayın Arat, buyurun efendim. NECLA ARAT (İstanbul) – Sayın Bakana çok teşekkür ediyorum verdiği
yanıtlar için. Ancak, tabii, basından öğrenilen haberlere istinaden verilen
soru önergelerinin pek de geçerlilik ve değer taşımadığını ima eder bir konuşma
yaptılar. Basından aldığımız haberleri, hiç kuşku yok ki biz milletvekilleri
olarak derinlemesine de inceliyoruz. Örneğin, bu Alfred
Üniversitesi yerleşkesiyle ilgili haberler orada çok ilginç bir şeylerin
döndüğünü gösteriyordu. Nitekim, aradan geçen bu iki
ay bir haftalık süre -cevap verilmesi konusunda- içerisinde YÖK’ün bu konuya
itiraz etmesi, üniversite levhasının indirilmesi… Üniversite olarak kuruldu,
500’e yakın öğrenci kaydı yaptı ve bir rektör yardımcısı Amerika’dan açılış
yapmak için geldi. Şimdi son durumda anlıyoruz ki bu sefer millî eğitim
müdürlüğüne İngilizce dil kursu açmak üzere başvuruda bulunulmuş. Siz dediniz
ki: “Bize hiçbir başvuru olmadı, hiçbir protokol yapmadık.” Ben, onu öğrenmek
istiyorum: Dil kursu olarak devam ediyor mu? BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Arat. Sayın Bakan, cevap verecek misiniz soruya? MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Evet. BAŞKAN – Buyurun. MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle Ordu Milletvekilimiz Sayın Rıdvan Yalçın, benim
burada sarf ettiğim bir cümleyi farklı bir noktaya çekti. Bence, sözlerimi
çarpıttı. Ben, öğrencilerin şehit cenazelerine katılmalarını, terörü
protesto etmelerini bir kaos olarak değerlendirmedim.
Dedim ki: Eğitim öğretim devam ederken hiçbir resmî otoriteden izin almadan,
bir sivil toplum örgütünün sadece arzusu ve yönlendirmesi sonucu siz eğer
ilkokul çocuklarını sokağa dökerseniz bunun adı kaostur
ve özellikle terör karşısında, şehit cenazeleri karşısında millî reaksiyonun ve
millî hissiyatın aynı olduğunu, hepimizin bu meseleye aynı şekilde tepki
gösterdiğimizi ifade ettim. Siyasi iradenin bu meseleler konusunda zatıalinizin hassasiyeti ne kadarsa, en az sizinki kadardır.
Sizden daha fazla hassas olduğumuzu falan iddia etmiyoruz ama en az sizinki
kadardır. RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Keşke “katılın” diye genelge gönderseydiniz
Sayın Bakan. MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bir başka şey:
Haklısınız, sorunuzun ikinci bölümünü cevaplandırmadım, şimdi cevaplandırayım.
Bizim parti kongrelerimize veyahut da parti toplantılarımıza gelen öğrencilerle
ilgili de aynı şeyi düşünüyor musunuz? Evet, onunla ilgili de genelge
gönderdim. Kesinlikle öğrencilerin parti kongrelerine, parti toplantılarına
üniformalarıyla gitmelerinin doğru olmadığını, ilk ve ortaöğretimdeki
öğrencilerin katılmaması gerektiğini ifade ettim. Artı, bu konuda eğer bir
aykırılık varsa da oralarda soruşturmalar açtım arkadaşlar. Bizim, yani AK
Partinin düzenlediği etkinliklere zaten yeteri kadar insan geliyor,
salonlarımız doluyor taşıyor ve insanlar salonlara sığmıyor. Öğrencileri
çağırıp buralara doldurmaya bizim ihtiyacımız yok. Biz bindirilmiş kıtalarla iş
yapmıyoruz. Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan. Sayın milletvekilleri, sözlü soru önergelerinin cevaplandırılması
bitmiştir. Birleşime bir saat ara veriyorum. Kapanma Saati: 18.17 İKİNCİ
OTURUM Açılma
Saati: 19.20 BAŞKAN:
Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR KÂTİP
ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Yaşar TÜZÜN (Bilecik) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49’uncu Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum. Alınan karar
gereğince diğer denetim konuları görüşülmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz. 1’inci sırada yer
alan, Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz. VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ 1.- Temel Ceza Kanunlarına Uyum
Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı (Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı) ve Adalet Komisyonu Raporu (1/335)
(S. Sayısı: 56) (x) BAŞKAN – Komisyon? Burada. Hükûmet? Burada. Şimdi, on ikinci bölümde yer alan oylanmamış maddelerin oylamasına
devam edeceğiz. Geçen birleşimde 337’nci madde kabul edilmişti. Bölümün kalan
maddelerini, varsa o madde üzerindeki önerge işlemini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım. 338’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir. 339’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 340’ıncı maddede önerge var, okutup oylarınıza sunacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 340 ıncı maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer
maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu efendim? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutacağız? BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçe okunsun efendim.
(x) 56 S. Sayılı Basmayazı 3/1/2008 tarihli 45’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir. BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 308 sayılı Tohumlukların Tescil Kontrol ve Sertifikasyonu Hakkında
Kanun, 31/10/2006 tarihli ve 5553 sayılı Tohumculuk
Kanununun 41 inci maddesiyle tamamen yürürlükten kaldırıldığından iş bu önerge
verilmiştir. BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Madde metinden çıkarılmıştır, gereği yapılacaktır. 341’inci madde üzerinde bir önerge var, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 341 inci
maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire
bırakıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutuyoruz? BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçe okunsun. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 308 sayılı Tohumlukların Tescil Kontrol ve Sertifikasyonu
Hakkında Kanun, 31/10/2006 tarihli ve 5553 sayılı
Tohumculuk Kanununun 41 inci maddesiyle tamamen yürürlükten kaldırıldığından iş
bu önerge verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Böylece, madde metinden çıkarılmıştır. 342’nci madde üzerinde iki önerge var, okutuyorum: T B M M Başkanlığına Görüşülmekte olan (56 sıra sayılı) Yasa Tasarısının; 342.
maddesinin (3) numaralı bendinin madde metninden çıkarılmasını saygılarımla arz
ederim. Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 342 nci maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer
maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire
bırakıyoruz Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, sadece
342’nci maddenin üçüncü bendinin madde metninden çıkarılması… BAŞKAN – Öbür önerge… ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Hangi önergeyi
oyluyorsunuz efendim? Mustafa Elitaş ve
arkadaşlarının önergesi mi? BAŞKAN – Evet. ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Ona katılıyoruz
efendim. Diğeri de çıkarılması şeklinde, ama bir bent eksik. Onun için
beyanımı farklı ifade edecektim. Daha ona geçmedik, değil mi? BAŞKAN – Evet. Gerekçe… KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben şunu anlamadım Sayın Başkan. Neyi
oyluyorsunuz? “Bent var” dedi Sayın Hükûmet. Hangi
bentleri çıkarıyorsunuz? BAŞKAN – En aykırı önergeden başladık Sayın Genç. KAMER GENÇ (Tunceli) – En aykırı önerge de, Hükûmet
maddeyi şaşırıyor. BAŞKAN – Madde aynı madde, 342. KAMER GENÇ (Tunceli) – 342’nci madde. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu, 8/2/2007
tarihli ve 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun 14 üncü maddesiyle
tamamen yürürlükten kaldırıldığından, iş bu önerge verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, madde metinden çıkarılmıştır, ikinci
önergeyi işleme koyamıyoruz. 343’üncü madde üzerinde bir önerge var, önergeyi okutuyoruz: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı Kanun Tasarısının 343 üncü
maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire
bırakıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu efendim? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Karar yeter sayısı. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyoruz: 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu, 8/2/2007
tarihli ve 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun 14 üncü maddesiyle
tamamen yürürlükten kaldırıldığından, iş bu önerge verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. Madde, metinden çıkarılmıştır. 344’üncü madde üzerinde bir önerge var, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 344 üncü
maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire
bırakıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz. BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçe… BAŞKAN – Gerekçesini okutuyorum: Gerekçe: 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu, 8/2/2007
tarihli ve 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun 14 üncü maddesiyle
tamamen yürürlükten kaldırıldığından, iş bu önerge verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum… HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Karar yeter sayısı… BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağız. Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Karar
yeter sayısı yoktur. Beş dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 19.28 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 19.38 BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR KÂTİP ÜYELER: Fatoş
GÜRKAN (Adana), Yaşar TÜZÜN (Bilecik) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
49’uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum. 56 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. 344’üncü madde üzerinde verilen, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar
yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını
arayacağım. Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir,
karar yetersayısı vardır ve madde metinden çıkartılmıştır. 345’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 346’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 347’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 348’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 349’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 350’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 351’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 352’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 353’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 354’üncü madde üzerinde iki adet önerge var. Geliş sırasına göre
okutup, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım. İlk önergeyi okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 354
üncü maddesinde yer alan 1136 sayılı yasanın 5a bendinde “millî savunmaya karşı
suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk” ibaresinin tasarı metninden
çıkarılmasını saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı kanun tasarısının 354 üncü
maddesinde yer alan “53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile;” ile “millî savunmaya karşı suçlar, devlet sırlarına
karşı suçlar ve casusluk” ibarelerinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Sayın
Başkanım, müsaade ederseniz kısa bir açıklama yapmak istiyorum bu konuda: 27,
31 ve 345’inci maddelerde ve ileride birkaç maddede daha, değişik meslek
gruplarının mesleğe kabulleriyle ilgili yapılan bu düzenlemelerde tamamen bir
benzerlik vardır. Ancak, iki önergede de görüldüğü şekilde, bunların bir
kısmının madde metninden çıkarılması ve değiştirilmesi gerekmektedir. Bu konuda
gruplar arasında da anlaşma vardır. Ancak, bunu kanunun tümü oylanmadan önce
bir tekriri müzakereyle düzeltmeyi düşünüyoruz. O bakımdan, hepsinin, benzer
bir düzenleme yapılması bakımından sona bırakmanın daha uygun olduğu
düşüncesiyle şimdilik önergeye katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılamıyoruz
efendim. HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, önergeyi geri çekiyoruz. HASİP KAPLAN (Şırnak) – Biz de geri çekiyoruz efendim. BAŞKAN – Önergeler geri çekildi. 354’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir. 355’inci madde üzerinde iki önerge var, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan (56 sıra sayılı) Yasa Tasarısının; 355.
maddesinde geçen (iki yıl süre) (beş yıl süre) olarak değiştirilmesini
saygılarımla arz ederim. Kamer
Genç Tunceli Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı Kanun Tasarısının 355 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 355- 1136 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin Anayasa
Mahkemesi tarafından iptal edilen birinci fıkrası aşağıdaki şekilde yeniden
düzenlenmiştir. “Emeklilik ve istifa gibi sebeplerle görevlerinden ayrılan adli,
idari ve askeri yargı hakim ve savcıların son beş yıl
içinde hizmet gördükleri mahkeme veya dairelerin yargı çevresinde görevden
ayrılma tarihinden itibaren iki yıl süre ile avukatlık yapmaları yasaktır.
Yüksek yargı ve bölge mahkemeleri hakim ve savcıları
ile raportörlerinin son beş yıl içinde münhasıran hizmet gördükleri mahkeme
veya dairelerde, buralardan ayrılma tarihinden itibaren iki yıl süre ile avukatlık
yapmaları yasaktır.” BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Düzenleme ile, 1136 sayılı
Avukatlık Kanununda, 2001 yılında 4667 sayılı yasa ile yapılan değişiklikten
sonra 14/1 inci maddesi hakkında Anayasa Mahkemesinin 15/10/2002 günlü,
2001/309 Esas 2002/91 karar sayılı ilamı ile iptal edilen fıkranın Anayasa
Mahkemesi kararına uygun hale getirilmesi amaçlanmaktadır. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Böylece, madde metinden çıkarılmıştır. HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Hayır, hayır… BAŞKAN – Diğer önergeyi okutmuyorum, madde metinden… KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, madde metinden çıkarılmadı Sayın
Başkan. BAŞKAN – Pardon, anlayamadım Sayın Genç… KAMER GENÇ (Tunceli) – Önerge aslında yanlış. Burada, 1136 sayılı Kanun’un 14’üncü maddesinin Anayasa Mahkemesi
tarafından iptal edilen birinci fıkrası getiriliyor. Orada, birinci fıkra
dışında diğer maddeler de getirildi. Komisyon sırasında çoğunluk olmadığı için,
bu maddeyi o şekilde düzeltemeyiz efendim, çünkü burada getirilen maddeyle
orada düzenlenen madde birbirine aykırı. Ben, önergemle beş yıl diyorum. Benim
önergem en aykırı önerge, lütfen, benim önergemi işleme koyun. BAŞKAN – Sayın Genç, şimdi, demin oylanan önergeyi kabul ettik,
onun için sizin önergenizi tekrar işleme koyma imkânımız yok yani, maddenin
tamamı değişti. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Doğru. BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir. 356’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. 357’nci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 357 nci maddesi ile değiştirilen 1136 sayılı Kanunun 35 inci
maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “asgarî ücretin bir aylık brüt tutarı”
ibaresinin “asgarî ücretin iki aylık brüt tutarı” şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan (56 sıra sayılı) Yasa Tasarının 357. maddesinin
ikinci cümlesinden itibaren başlayan (ancak) ibaresinden sonrasındaki kısmın
madde metninden çıkarılmasını saygılarımla arz ederim. Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım, konuşma mı yapılacak? KAMER GENÇ (Tunceli) – Konuşacağım Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
aslında o kadar büyük hatalar yapıyoruz ki, İç Tüzük’ü bir tarafa bırakıyoruz.
Getirilen kanunun içeriğiyle, başlığıyla ilgisi olmayan maddeler… Şimdi, efendim, burada, tabii, Avukatlık Kanunu’yla ilgili bir
değişiklik getirilmiş. Biraz önce bizim 355’inci maddede verdiğimiz önergede
diyoruz ki “Danıştaydan, Yargıtaydan,
herhangi bir mahkeme çevresinden, görevinden ayrılanlar beş yıl geçmedikçe
burada avukatlık yapmasınlar.” Ama grupların anlaşarak verdiği önerge aslında
İç Tüzük’e aykırı. Bu İç Tüzük’e göre o önergenin oylanabilmesi için komisyon sırasında
komisyonun çoğunluğu olması lazım ve buna katılması lazım. Bunu yapmadınız, ama
zaten maşallah bizim Türkiye Büyük Millet Meclisinde ne İç Tüzük geçerli ne
Anayasa geçerli. Vallahi böyle çelik çomak oynar gibi şeyleri oynuyoruz. Şimdi, değerli milletvekilleri, benim önergem… Diyoruz ki: “Dava
açmaya yeteneği olan herkes kendi davasına ait evrakları düzenleyebilir,
davasını bizzat açabilir ve işini takip edebilir.” Tabii, avukatlık bir inhisar
hâline getirilmiş. Yani, aslında mesela dava açma yeteneğine sahip olan kişi
kendisine, karısına, çocuklarına ait davayı açsın, takip etsin ama maalesef
bunu şey edemedik. Yani, daha doğrusu, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu benim eski
milletvekilliğim dönemimde buraya geldiği zaman, bu Avukatlık Kanunu’yla komisyonda
tam sekiz hafta tek başıma mücadele ettim ve bu Avukatlık Kanunu’nu çok
düzelttirdim. Nasıldı? O zaman, işte efendim, notere giderseniz avukat
tutacaksınız, tapuya gidecekseniz avukat tutacaksanız. Tabii o zaman bu salonda
olan arkadaşlarımızın bir kısmı da bilir, ben o zaman Doğru Yoldaydım. HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) –
Şimdi yanlış yolda mısın! KAMER GENÇ (Devamla) – Gitmişler, o zaman, Genel Başkan Tansu
Çiller’e “Efendim, bunu bu komisyondan geri al.” demişler. Tabii, sağ olsun,
Tansu Hanım da “Vallahi ben onunla çatışmam.” demiş, almamış beni. Neyse, o
oradaki şey. Değerli milletvekilleri, bakın, bu Parlamentoda çok ciddi bir
emeğim var, çalışmalarım var. Biraz önce, AKP’li Grup Başkan Vekili dedi ki:
“Doğruyu doğru söylemek lazım. Kaba ve yaralayıcı olmamak zorundasınız. Kirli
bilgi veriyorsunuz, virüslü bilgi veriyorsunuz.” Bakın, bir grup başkan
vekiline bu laflar yakışmaz. Bir grup başkanının, bir grup
başkanının ağırlığı içinde konuşması lazım. Benim burada verdiğim
bilgilerin kirli mi olduğunu, doğru mu olduğunu zaten kamuoyu biliyor. Ben,
burada kaba ve yaralayıcı laf mı söylüyorum… Değerli milletvekilleri, bu Meclisin kürsüsüne ilk geldiğimiz
zaman yemin ettik, laik Türkiye Cumhuriyeti devletini, ülkenin birlik ve
bütünlüğünü koruyacağımıza namusumuz, şerefimiz üzerine yemin ettik. Ha, şimdi,
birileri çıkıyor, diyor ki: “Ben bu laikliği kaldıracağım kardeşim!” Ya laik
olacaksınız ya… (AK Parti sıralarından gürültüler) AHMET YENİ (Samsun) – Kim diyor? HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Kim diyor? KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, sizin Genel Başkanınız söylüyor. HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Yalan
söylüyorsun, yalan… KAMER GENÇ (Devamla) – Diyor işte… HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) –
Size yakışıyor mu! KAMER GENÇ (Devamla) - “Ya laik olacaksınız ya Müslüman
olacaksınız. Laiklik ve Müslümanlık bir arada gitmez.” diyor. AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Delillerle konuş, delillerle… KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, İspanya’da söylediği lafın da
anlamı o. ABDURRAHMAN DODURGALI (Sinop) – Yakışıyor mu bu şimdi sana! KAMER GENÇ (Devamla) - “Mahkeme kararlarını tanımayacaksınız.”
diyor. Efendim “Dinî kisve varsa, dinî kisveyi de olsa, ben getireceğim bu
kanunları.” diyor. Anayasa’nın 24’üncü maddesi var; 24’üncü maddede, din ve
dince kutsal sayılan şeyler siyasete alet edilemez… Siz, şimdi, siyasete din
karıştırıyorsunuz. Siyasette bunları ayırsanız… Yani, şimdi, sizden rica
ediyorum. Siz, özel hayatınızda istediğiniz giyim ve kuşamda olabilirsiniz, ama, devletin… BAŞKAN – Sayın Genç, illa ikaz mı etmem lazım sizi? KAMER GENÇ (Devamla) – Tamam, önergeme geliyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Yani, ne kadar alışkanlık hâline getirdiniz bunu! Lütfen… KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, önergeme geliyorum. Laf attılar da
onun için... Önergeye geliyorum… BAŞKAN – Lütfen yani… KAMER GENÇ (Devamla) – Diyorum ki, devletin belli bir kademesinde
iseniz, seksen yıllık, seksen beş yıllık devletin geleneklerine uymak
zorundasınız. Türkiye Cumhuriyeti devletinin kadın kıyafeti ne Abdullah Gül’ün
hanımının giydiği kıyafettir ne de Tayyip Erdoğan’ın hanımının giydiği kadın
kıyafetidir. BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Sana ne! AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Sana ne elin hanımının kıyafetinden! Utanmıyor musun! ABDURRAHMAN DODURGALI (Sinop) – Hanımlara dil uzatma! BAŞKAN – Lütfen, laf atmayınız. Lütfen… KAMER GENÇ (Devamla) – Dolayısıyla, bunlar Türkiye Cumhuriyeti
devletine yakışmıyor. Benim de kanıma dokunuyor. AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Ayıp bir şey ya! KAMER GENÇ (Devamla) - Onu da size söyleyeyim. AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Tam senin üslubun! Yakışıyor mu bu sana! HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – İç
Tüzük’e niye uymuyorsun? KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, benim önergem… MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) – İhtisasın olmayan alanlardan konuşma! KAMER GENÇ (Devamla) - Bakın… HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – İç Tüzük’e
niye uymuyorsun? KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bunları size söylemek zorundayım. Bu
kürsü milletin kürsüsüdür, bu millet… Bu kürsüde yemin yapan
insanların bu yeminine sadakat göstermesi lazım. Eğer yemine sadakat
göstermezseniz, zaten bizim sizinle konuşacağımız bir şey yok. Benim önergem bu son fıkranın çıkarılmasıdır. Daha başka önergem
de var, onda da konuşacağım. Saygılar sunuyorum efendim. HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – İç
Tüzük’e uyuyor musun, İç Tüzük’e? AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Müfterisin müfteri! BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç. Önergeyi oylarınıza sunuyorum… Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 357 nci maddesi ile değiştirilen 1136 sayılı Kanunun 35 inci
maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “asgarî ücretin bir aylık brüt tutarı”
ibaresinin “asgarî ücretin iki aylık brüt tutarı” şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz. Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire
bırakıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın Hükûmet katılıyor mu? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Tasarının 357 nci maddesi ile
1136 sayılı Avukatlık Kanununun 35 inci maddesinin üçüncü fıkrası
değiştirilmekte ve Türk Ticaret Kanununun 272 nci
maddesinde ön görülen esas sermaye miktarının beş katı veya daha fazla esas
sermayesi bulunan anonim şirketler ile üye sayısı yüz veya daha fazla olan yapı
kooperatiflerinin sözleşmeli bir avukat bulundurma zorunluluğuna aykırı
davranmaları hâlinde Cumhuriyet savcısı tarafından sözleşmeli avukat tayin
etmedikleri her ay için, sanayi sektöründe çalışan onaltı
yaşından büyük işçiler için suç tarihinde yürürlükte bulunan, asgarî ücretin
bir aylık brüt tutarı kadar idarî para cezası verilmesi öngörülmektedir. Fıkrayla yaptırım altına alınan fiilin önemi ile ihlalin
niteliğine göre yaptırımın artırılması amacıyla iş bu önerge verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Kabul edilen önerge doğrultusunda 357’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 358’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 359 ‘uncu madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan (56 sıra sayılı) Yasa Tasarısının; 359.
maddesindeki (ve baro temsilcisinin katılımı ile aranabilir) ibaresinin
metinden çıkarılmasını saygılarımla arz ederim. Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
–Katılmıyoruz. BAŞKAN – Sayın Hükûmet katılıyor mu? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz
efendim. BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun. KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Komisyon Başkanı avukat,
Bakan avukat, grup başkan vekilleri avukat, tabii, bu kadar avukatın yer aldığı
bir Mecliste, tabii ki avukatlık mesleğini koruyan, imtiyazlı hâle getiren
önergeler kabul ediyoruz. Var mı aksini şey etmeyen? FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Kamer Bey, mahkemelerde hâkim,
avukat… KAMER GENÇ (Devamla) – Bir dakika kardeşim, bir sus ya! Bir sus,
sen de sus şimdi! FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – İyi yaa,
bir şey söylüyoruz, iyilik yapıyoruz sana! İyiliğin de kıymetini bilmiyor! KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, değerli milletvekilleri, bakın,
biraz önce… Yani şimdi mesela özellikle işte Hasip
Kaplan arkadaşımız, sırası geldi mi çok yiğitlikler yapıyor da, şimdi, yiğitlik
olan, burada, mesleğinize uygun bir önerge geldiği zaman reddedin, yani burada
meslek mensuplarının hepsinin lehine hareket ediyorsunuz, başkaları da çıkıp da
bilmem demokrasiden bahsediyorsunuz. Peki, hangi meslek grubunda bu imtiyazlar
veriliyor, bir söyleyebilir misiniz? Biraz önce, efendim, benim şirketim var, arkadaşım, avukat tutmak
istemiyorum, sana ne yahu! Ben, bir kooperatif üyesiyim, yani ev yapmak için
kooperatif kurmuşuz. HASİP KAPLAN (Şırnak) – Peki, hâkim, savcının üstü aranmıyor. KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, imzanız var. HASİP KAPLAN (Şırnak) – Avukatın da aranmasın üstü, onların aranıyor.
KAMER GENÇ (Devamla) – Ee, imzanız da
var, imzanız da var. HASİP KAPLAN (Şırnak) – Eşittir yani. KAMER GENÇ (Devamla) – Yani, bu gibi şeylere, mesleklerinizin
menfaati söz konusu olduğu zaman hak ve adaleti bir yere itiyorsunuz, ondan
sonra demokrasi fatihi kesiliyorsunuz, ben bunları tasvip etmiyorum. Şimdi, ev yapmak için insanlar kooperatif kurmuş. Niye avukat
tutsun arkadaşlar? Yani herkesin orada belli bir aklıselimi
yerinde. Yok efendim, 250 milyar liralık sermayesi olan kişiler avukat
tutacak. Niye tutsun? İsterse tutar. Efendim, avukat tutmadığı takdirde de siz
asgari ücretinin 2 misli için her ay onlara ceza vereceksiniz. Böyle bir şey
olmaz sevgili milletvekilleri. Ha, her meslek grubu eğer burada kendi meslek
grubuna birtakım imtiyazlar tanırsa, peki vatandaş ne olacak? Vatandaşın canı
yansın! İşte sizin zihniyetiniz bu! Vatandaşın canı yansın, ama ben bir meslek
grubu olarak cebimi doldurayım, kendimize imtiyazlar alalım, ondan sonra
vatandaşın da canı çıksın. İşte bu zihniyetle Türkiye Cumhuriyeti devleti
yönetilemez. Şimdi, burada, benim önergemde de diyoruz ki, efendim, “Baro
temsilcisinin katılımıyla aranabilir.” Yani, herkesin evini gidip
arayabilirsiniz, ama bir avukatın evini arayamazsınız. Avukatın evini -yani bir
suç işleyen avukatın tabii- aramak için baro temsilcisini bulundurmak
zorundasınız. E, niye bu imtiyaz? Daha önce, duruşmalarda, efendim, bir
vatandaş, hâkim, zaten davalı veya davacı tarafa uygun bir ihtar yapar diyor.
“Eğer ihtara uymazsa dört gün tutuklanır.” Dedik ki, yahu insanların dört gün
tutuklanması… Onurlu insanlar, hakikaten onuruna düşkün… Avukat hariç ama, avukatlar hariç. Ama vatandaş için, canı yansın. Dedik
ki, bu mahkeme düzenini her insan doğru dürüst bozmaz, yani aklı başında olan
bozmaz. Ama bir bakarsınız, karşınızda bir avukat, saldırdıkça saldırıyor size,
rencide ediyor izzetinefsinizi, e, buna karşı bu insanın onurunu koruması için…
Hâkim de eğer biraz o tarafa yatkınsa hemen sizi dört gün içeriye tıkar. Yani,
böyle bir şey olur mu sevgili milletvekilleri? VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Hâkimler tarafsız olur, tarafsız! KAMER GENÇ (Devamla) – İşte, siz kabul ettiniz kardeşim. Biraz
önce senin grup başkan vekilin diyor ki, işte, “Kaba ve yaralayıcı söz
söylüyorsun.” Burada kaba ve yaralayıcı söz demiyorum. Ben insan haysiyetinin
kutsal olduğunu, insan haysiyetinin her yerde korunması gerektiğini söylüyorum
ve insan haysiyetinin korunmasının belli kişilerin merhametine bağlanmasını
istemiyorum. Böyle bir durumda ne yapacağız? Burada hakka, adalete, insanlığa
uygun bir kanun çıkarmamız lazım. Bunları söylüyoruz. Doğruysa, vicdanınızın
sesine uyarak bunlara oy verin değerli milletvekilleri. Ben vallahi vicdanen
çok rahatım. Burada çıkıp… Yani siz her ne kadar iktidar nimetlerinden yararlanıyorsanız, ben
de muhalefet nimetlerinden yararlanıyorum. Muhalefetin de en güzel nimeti,
bildiğin doğruları söylüyorsun. Ve burada doğruları söylerken parti genel
başkanı da benim, grup sözcüsü de benim, milletvekili de benim. Bu, benim için
çok büyük bir avantaj ama şuna inanmanızı istiyorum ki, bu avantajı kullanırken
tek hedef aldığım dürüstlüktür, doğru şeyler söylemektir. Ha, belirli konularda
yanılabilirim. Yani, tabii, ben de bir insanım. Beşerdir, şaşar. Ama, tabii ki, bilgi akışı yanlış olursa, eksik olursa,
elbette ki insanlar yanılabilir. Onun için… Değerli milletvekilleri, bakın, tabii, benim burada önerge
hazırlama imkânım yok. Niye? Tek bağımsız milletvekiliyim. Zaman zaman, sağ olsunlar, Demokratik Sol Partideki
milletvekillerine rica ediyorum, onlar da bazen imza atıyorlar önergeme. Bazen
de CHP’li arkadaşlara… Ama, şimdi, esas, kanun burada
müzakere edilirken eksiklikleri ortaya çıkıyor, buradaki konuşmalarda çıkıyor.
Onun için, bazı önergelerimizde hata olabilir ama bu kanunu daha müzakere
etmeden ben böyle çalakalem inceledim, bu eksiklikleri gördüm. Ama, rica ediyorum ya, baro temsilcisinin, yani avukatın ne
imtiyazlı durumu var? Avukattır da, gitsinler… İşte, zaten savcının nezaretinde
arama yapılıyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlar mısınız Sayın Genç. KAMER GENÇ (Devamla) – Polis gidip de zaten tek başına arama
yapmıyor. Dolayısıyla, savcı gitsin yeter. Bazen baro temsilcisini bulma imkânı
da olmuyor. Onun için, ben bunu çıkaralım diyorum. Ama,
takdir sizin. Tabii, sizin peşin hükmünüz var, Kamer Genç’in önergelerini kabul
etmiyorum diyorsunuz. Canınız sağ olsun. Saygılar sunuyorum efendim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. 359’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 360’ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, on ikinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır. On üçüncü bölüme geçiyoruz. Şimdi, on üçüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz. On üçüncü bölüm 361’inci madde ile 390’ıncı maddeleri
kapsamaktadır. On üçüncü bölüm üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İzmir Milletvekili Sayın Selçuk Ayhan. Buyurun Sayın Ayhan. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz on dakika. CHP GRUBU ADINA SELÇUK AYHAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Tasarı'nın on üçüncü bölümü hakkında
Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini açıklamak için söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlarım. Değerli arkadaşlarım, her yönüyle tezatlarla dolu bir ülkeyiz. Bir yandan demokrasinin bir uzlaşma rejimi olduğunu, başkalarının
da hak ve sorumluluklarının olabileceğini, onların da doğru yaklaşımlar
sergileyebileceğini görmezden gelerek demokrasiyi sayısal çoğunluğun parmak
sayısı üstünlüğü olarak algılayıp, ekonomiden dış politikaya, yargıdan eğitime
değin bir gecede karar oluşturup, ertesi gün yüce Mecliste bazen içeriğini bile
bilmediğimiz kararların altına imza atabiliyoruz. Bazen yargının
bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkesine sığınıyor, bazen yargıyı taraflı olmakla
suçluyor, bazen yargının görevlerini ulemaya havale ediyor, bazen de bir gecede
yargıda nasıl kadrolaşma yaparız, yargıyı nasıl siyasi iktidar güdümüne sokarız
düşüncesiyle yasalar çıkarıyoruz. Demokrasiyi ve demokratikleşmeyi dilimizden düşürmüyor ancak zaman
zaman çok eleştirdiğiniz askerî yönetim dönemlerinden
daha antidemokratik kararları yüce Meclisten geçirebiliyoruz. Bazıları için de
sadece Bakanlar Kurulu kararları bile yetebiliyor. En son 2007'ye 12974 karar
sayısıyla Resmî Gazete'nin 3 Ocak 2008 tarihli 26745 sayısında yayınlanan karar
gibi. Bakanlar Kurulumuzun bu kararnamesiyle İzmir'in Efemçukuru
101 ada ve 68-477 parsel arası taşınmazların kamulaştırılmasına karar verildi.
Bu karar, taşınmazların maliklerinin Eldorado Gold Madencilik Firmasının Türkiye kuruluşu Tüprag Metal Madencilik Anonim Şirketine maden arama ve
işletme haklarını kendi rızalarıyla satmayı reddettikleri için alındı. Bu karar, İzmir ili Tahtalı Barajı Havzası koruma sınırları içinde
bulunan bu alanın milyonlarca insanın içme suyunun maden atıklarıyla
kirletilmesi pahasına alındı ve bu alanın yetiştirdiği üzümün dünyanın en
kaliteli üzümü olduğu, pazara bile inmeden satıldığı, üzümden, ortalama bir
ailenin gelirinin 30 bin YTL’nin altına düşmediği -yıllık söylüyorum- hâlde, buradaki üzümün
kendisinin altın olduğu bilindiği hâlde alındı. Üstelik bu bölgede
projesi Devlet Su İşleri tarafından yapılan ve İzmir Büyükşehir Belediyesinin
yapımına karar verdiği Çamlı Barajı Projesi var. En son ÇED raporu için
Bakanlığa yapılan müracaat önce kabul edildi, daha sonra DSİ her nedense daha
önce hazırladığı ve olur verdiği projeyi reddettiği için barajın yapılması
engellendi. Sanırım, bu, altın madeni arayacak firmalara gereken ortam
hazırlanmak için yapıldı. Değerli arkadaşlarım, kuraklığın tüm dünyada ciddi bir boyuta
ulaştığı bu süreçte, böylesine dünya güzeli bir bölgede ve bir baraj yapılması
söz konusu iken altın aramanın ne anlamı var anlayamıyorum. Yaşamı
katlediyoruz. Bugün belki Mars’ta da Ay’da da altın bulabiliriz aradığımız
zaman ama orada yaşam yok. Yaşamın olmadığı yerde hiçbir metalin, hiçbir
madenin, hiçbir mücevherin, hiçbir paranın hiçbir değeri yok. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işte böylesi koşullarda
Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı üzerinde görüşüyoruz. Benim hakkında konuşma yapmakta
olduğum bölüm, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, ticari işletme rehinleri,
esnaf ve sanatkârlarla ilgili düzenlemeleri, noterliği, seyahat acentelerini,
kooperatifleri kapsayan bir dizi düzenlemeyi içeriyor. Düzenlemelerin geneline
katılıyoruz, uygulamada görülebilecek eksik ve yanlışların da zaman içinde
ileriki aşamada düzeltileceğine, değiştirileceğine inanıyoruz. Ancak, iki konuyu özellikle belirtmek istiyorum. Örneğin, Merkez
Bankasıyla ilgili 14 Ocak 1970 tarihli ve 1211 sayılı Kanun’un 68’inci
maddesinde, Merkez Bankasıyla bankaların tüzel kişilikleri ya da banka
mensupları arasındaki ilişkilerin cezai hükümleri yeniden düzenlenmiştir.
Mutlaka, görülen gereksinim üzerine bu düzenlemeler yapılmıştır. Ancak, diğer
yandan da hiç gereği yokken ve dünyada başkent dışında merkez bankası örneği
sadece iki tane federal cumhuriyette varken ve sadece bir ülkede askerî rejim
nedeniyle, merkez bankasının, başkenti taşıma arzusundan kaynaklanan bir yer
taşıma söz konusuyken, Türkiye’de Merkez Bankasının İstanbul’a taşınması
gündeme getirildi. Sayın Başbakan, yaptığı açıklamada “Biz karar aldık, Merkez
Bankası İstanbul’a gidecek.” diyor. Merkez Bankasının başkentte olacağına dair
kanun varken bunu söylüyor değerli arkadaşlarım. Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankasının başkentte olmasına dönük kanun varken Sayın Başbakanın bunu
söylemesi bir yasaya karşı gelmek değil midir? “Orada yerini bile aldık.” diyor
Sayın Başbakan. Peki, acaba o yeri almanın gereği neydi? Acaba o yerin
alınmasından bazı menfaatler mi oluştu? Bunlar ister istemez insanın kulağına,
beynine, düşüncesine giriyor. Değerli arkadaşlarım, Merkez Bankasının İstanbul’a gitmesinin
sadece Ankara’ya yıllık 100 milyon dolar üzerinde bir zararı var. Ankara’da
yaşayan insanlar, Merkez Bankası personelinin buradaki edindiği kazanımlar,
kârlılık, geçim standardı ile Ankara esnafının bundan yararlandığını göz ardı
edemeyiz, sadece ekonomik olarak baksak bile. Acaba diye düşünüyor insan
payitaht özlemi mi duyuyoruz, yani başkenti mi İstanbul’a taşımak istiyoruz?
Böyle bir düşüncemiz varsa, bunu açık ifade edelim. Saraylarımız orada,
Dolmabahçe, Topkapı, Çırağan… Başbakanımıza, Cumhurbaşkanımıza, bakanlarımıza
tahsis edelim. Ama bunları bilelim. Bunları açık görelim. Taslağın 364’üncü maddesinde 1136 sayılı Yasa’nın 180’inci
maddesine ilişkin bir düzenleme öngörülmüştür. Önceki
180’inci maddede adli yardım ödeneği olarak aktarılacak paraların dağıtımı,
harcanması ve bu hizmet için çalıştırılacak personele ilişkin hususların Maliye
Bakanlığının görüşü alınmak suretiyle Adalet Bakanlığı ve Türkiye Barolar
Birliği tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği belirtilmişken,
taslakla getirilen düzenlemeyle, söz konusu yönetmeliğin Türkiye Barolar Birliğinin
görüşü alınarak Adalet ve Maliye Bakanlıklarınca müştereken çıkarılacak
yönetmelikle belirleneceği söylenmektedir. Burada Komisyonun dikkatinden
kaçtığını düşünüyorum. Görünüyor ki, her aşamada yargıyı tahakküm altına alma ve
savunmayı sistemin dışına itmek isteyen düşünce ortaya çıkmaktadır. Baroların
kendi iç işleyişlerine ilişkin konularda dahi düzenleme yetkisi önce baroların
elinden alınmış, bu düzenlemeyle Türkiye Barolar Birliği sistemde belirleyici
rol almaktan uzaklaştırılmıştır. Savunmanın yargının temel unsurlarından biri
olduğu, yani yargılama sacayağının esaslı unsurunu oluşturduğu bir kez daha göz
ardı edilmiştir. Yeni yapılan düzenlemelerle avukat ücretinin ödenmesi
cumhuriyet savcısının kararına bağlı kılınmış, savunmayla yargının diğer
unsurları arasında işveren ile iş gören ilişkisine benzer bir ilişki
kurulmuştur. Adalet tarihi, savunmayı vesayet altına almaya çalışan, yargının
unsurları arasında denge ve eşitlik sağlama yerine dengeleri bozanların hep
totaliter rejimler olduğunu göstermektedir. Yüce Meclisin çatısı altındaki siz
değerli arkadaşlarımın, bırakın genelini, hukukçu kimliği taşıyan
arkadaşlarımın bu konuyu bir kez daha gözden geçirmeleri gerektiğine
inanıyorum. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlar mısınız Sayın Ayhan. SELÇUK AYHAN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
hukukun her zaman, herkese lazım olacağını lütfen unutmayalım. Tarihin çöplüğü
nice güçlü, totaliter rejimlerin ve diktatörlerin hazin yıkılışlarıyla doludur. Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ayhan. Söz sırası Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın. Buyurun Sayın Hasip Kaplan. (DTP
sıralarından alkışlar) Süreniz on dakika Sayın Kaplan. DTP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 13’üncü bölümde Avukatlık Yasası’nda bazı hükümlerin
değiştirilmesi, müteakip maddelerde de Noterlik ve Merkez Bankası Kanunu’yla
ilgili hükümler var. Ancak şunu ifade etmek gerekiyor ki, ülkemizde hukuk devletinin
temeli, insan haklarının ve demokrasinin korunmasında temel, en önemli etken
bağımsız yargıdır. Bağımsız yargıyı, üçlü sacayağı olan iddia, savunma ve yargılamayı
eşit surette güçlü kılamadığımız takdirde, bağımsız yargının adaleti tesis
etmesi de mümkün değildir. Ünlü ceza müellifi Duverger’in şu veciz
sözünü hep öğrencilikte ve meslek hayatımızda kullandık: “Adaletin olmadığı
yerde herkes suçlu duruma düşebilir.” Şimdi, yargılamanın üçlü sacayağıyla
ilgili Avrupa Birliği reformları çerçevesinde gördüğünüz Başbakanlığın
kitapçığında, 2001 yılında adil yargılanma hakkının getirildiğini hepimiz
biliyoruz. Adil yargılanma hakkıyla beraber, devlet güvenlik mahkemelerinin
kaldırılmasından tutun da Avukatlık Yasası’na kadar birçok hükümde, özellikle
silahların eşitliğinin sağlanması konusunda, iddia ve savunmanın eşitliğinin
sağlanması konusunda ciddi reformlara gidilmiştir. Türk Ceza Kanunu ve Ceza
Muhakemeleri Kanunu’yla da bu yasalaşmıştır. Şimdi bu uyum yasalarıyla ilgili bazı düzenlemelere giderken,
zaman zaman, yüce Meclisin kürsüsünde de, yanlış bir
şekilde, avukatların, örneğin, üst araması konusunda ayrıcalıklı olduğu gibi,
gerçekle bağdaşmayan iddiaları da duyuyoruz. Avukatlar ayrıcalıklı değil
üstleri, evleri, büroları arandığı zaman. Avukatların hiçbirisi bir hâkim ve
savcı kadar güvenceye sahip değil. Oysa ki, avukatlar
da yargıç teminatına bağlı, Avukatlık Yasası’yla bu teminattan yararlanan bir
meslek grubudur. Üstelik de kutsal olan savunma hakkının temsilcileridirler.
Kutsal olan savunma hakkının temsilcisi olan avukatlar hâlâ bugün cezaevlerine
girdikleri zaman, X-ray cihazlarından tutun da ayakkabılarının çıkarılmasına
kadar zorlu bir süreçten geçiyorlar. Eğer biz bu konudaki hükümleri,
yönetmelikle getirilen, üçlü kararnameyle getirilen bu tür aramaları da yok
sayarsak, avukatların F tipi cezaevlerinde çektiği üst aramalarının
sıkıntılarını saymakla burada bitiremeyiz. Oysa, bir
hâkimin evini bir güvenlik görevlisi rahatlıkla, elini kolunu sallayarak
arayabilir mi? Bir savcının evini bir güvenlik görevlisi “Bir soruşturma” deyip
gidip evini, ofisini, makamını istediği gibi arayabilir mi? Arayamıyorsa,
avukatın da bürosunu, evini, üstünü arayamayacak demektir, ancak ve ancak
istisnası, yasalarda olduğu gibi, önemli, ağır cezalık suçüstü hâlleri hariç
olmak üzere. Çünkü, bu ülkede iddia ile savunmanın
eşitliğini sağlamadığınız takdirde, daha dün İzmir’de yaşadığımız bir olayda
gördüğümüz gibi, -Baran olayında- yeni çıkarılan yasalarla, Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu’yla, bir kurşunda alnından vurulan bir
delikanlının yargılanmasında, hazırlık soruşturması aşamasında savunmanın
diskalifiye edilmesiyle, delillere ulaşılamamasıyla yargılamanın nasıl bir
seyir izlediğini hepimiz görebiliyoruz. Böylesi durumlarda adaletin tecelli
etmesi için kutsal olan savunma hakkının mümkün olduğu kadar güçlendirilmesi de
gerekir. Sayın Genç’e burada da ifade ediyorum, kendisi de eski bir
Danıştay yargıcıdır. Avukatlar ve yargıçlar aynı güvence altında olduğu zaman,
savcılarla da aynı güvence altında oldukları zaman ancak adaleti tesis
edebilirler. Bugün, 59’uncu Hükûmet döneminden alın
60’ıncı Hükûmet dönemine kadar kaç tane çete
yargılaması yapılmıştır? Bunların hepsini teker teker almak lazım. Bu çete yargılamalarının
soruşturmalarından merhum Hrant Dink’in
olayına kadar, Malatya olayından tutun İzmir’deki olaya kadar benzer olaylarda
savunma hakkı güçlü olarak kullanılabilseydi, soruşturmanın başlamasıyla
beraber savunma etkin olarak soruşturmalara katılabilseydi, bugün, bu tür acı
olayların daha çok yaşanmamış olması sağlanacaktı. Şimdi, burada baktığımız zaman bu hükümle getirilen düzenlemelere,
iki önemli nokta var aslında bugün konuşulması gereken. Bir tanesi, hazırlık
aşamasında müdafi yardımı, CMUK döneminde, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu
döneminde avukatların adli yardım sağlama süreciydi. Bu adli
yardım sağlama sürecini, yine de avukatların vekâletnamelerine, kullandıkları
evraklara bastıkları pullarla, yine de vatandaşın cebinden çıkan paralardan
yapılan kesintilerle, Barolar Birliğine ödenen paralarla, üstelik de çok asgari
ücretlerde, bir taksi parasını karşılamayan paralarla savunma avukatları
emniyet nezarethanelerine gidiyor, savcılıklara gidiyor, adliyelere gidiyor, 90
liraya adalet hizmeti vermeye çalışıyorlar. Oysaki gelişmiş Batılı ülkelere baktığımız zaman durumun çok daha
farklı olduğunu görüyoruz. Bırakın tanığın duruşmaya gelirken onun ücretini,
yol parasını ödemek -bizzat kendim müşahit oldum- tutuksuz sanık dahi mahkemeye
geldiği zaman, o tutuksuz sanığın yol ve konaklama harcırahı ödeniyor. Oysaki ülkemizde zorunlu avukatlığı artık tartışmanın zamanıdır.
Bir kişi için yirmi sene ağır hapis cezası isteyeceksiniz, müebbet ağır hapis
cezası isteyeceksiniz, ekonomik durumu da elvermediği için savunma hakkından
yararlanamayacak. Çağdaş, gelişmiş hukuk devletlerinde, işte, yaşı küçük
olanların, korunmadan yoksun olanların, ekonomik durumu iyi olmayanların,
durumu, yakını, dostu, adamı, arkası olmayanların bir kişi yanında olması
gerekiyor ki adaletten eşit olarak yararlanabilsin. İşte, bu nedenle, bugün, burada sevinerek müşahede etmek istiyorum
ki, 364’üncü madde kısmi de olsa, bu avukat ödenekleri, CMUK ödeneklerindeki
çoğu cüzi rakamları dahi koruma altına almak için bugün Mecliste bulunan dört
grubun ortaklaşa olarak bu konuda uzlaşmış olması ve 364’üncü maddedeki hatadan
ortak bir önergeyle dönmesi sevindiricidir. Umuyorum ki, ileride, tıpkı İngiltere’deki gibi nasıl barrister avukatlar varsa, solicitor
avukatlar varsa, nasıl ki İngiltere’de sir avukatlar
varsa, nasıl ki Fransa’da on beş yıl hizmet yapmadan ağır ceza davalarına
giremeyen avukatlar varsa, nasıl ki İspanya’da baroların talimatıyla ancak
yabancı avukatlar cezaevinde görüşme yapabiliyorsa, ülkemizde de hukuk
gelişecektir, savunma hakkı gelişecektir, kutsal olan savunma hakkı
gelişecektir. Hiç kimse, hiçbir ülkede avukatlık kimliğini hukuk camiasında
iddia ve savunma karşısında, yargı karşısında ikinci sırada, öteki durumunda,
karşı durumunda, ezilecek durumda, hor görecek durumda görme hak ve hukukuna
sahip değildir. Bir ülkede kutsal olan savunma hakkını kısmak demek çetelere yol
açmak demektir. Avukatların, savunmanın sesini kısmak demek yolsuzluğa, kara
paraya, namus cinayetlerine, fuhşa, her türlü dolandırıcılığa, ihaleye fesat
karıştırmaya; her alanda devleti, toplumu derinden yaralayacak cürümlere,
suçlara kapı aralamak demektir. Türkiye de, umuyorum, inanıyorum, yakın
zamanda, bu konuda daha da gelişmesini sağlayacaktır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlar mısınız Sayın Kaplan. HASİP KAPLAN (Devamla) – Bugün, savunma hakkı, kutsal olan
avukatlık mesleği, aynı iddiayla silahların eşitliği mertebesine ulaşacak. Bu
ülkede iddiayla beraber savunmanın da başladığı günleri, inşallah, beraber
yakında göreceğiz. Biz, bu umutla, bu inançla, bu yasaların üzerindeki
düzenlemeleri yaparken her bir yandan… Savunmayı savunmak, adaleti savunmaktır.
Savunmayı savunmak, hakkı savunmaktır; savunmayı savunmak, yurttaşı
savunmaktır, toplumu savunmaktır, devleti savunmaktır. Biz, bu inançla, bu
anlayışla, dört parti grubu olan dört grup da bu anlayışla birtakım
düzenlemelere birlikte imza atabiliyorsak bu Mecliste, bu sevindiricidir. Bir daha, hiçbir konuşmacının bu kürsüden kalkıp bir mesleği
aşağılamaya, tahkir etmeye hakkı olmadığını burada ifade etmek istiyorum.
Böylelerinin de bir gün avukata ihtiyacı olacağını bir hukuk devletinde
hatırlatmak istiyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP, AK Parti ve CHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaplan. Şahısları adına ilk söz, Adıyaman Milletvekili Sayın Ahmet Aydın’a
aittir. Buyurun Sayın Aydın. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz beş dakika Sayın Aydın. AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli üyeler; 56 sıra
sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın on üçüncü bölümü üzerinde şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, iki haftadır tartıştığımız, müzakere
ettiğimiz bir kanun tasarısı. Bu, sadece bu hafta için ya da bir önceki hafta
için geçerli olan bir tartışma değil. Daha önceki dönemde,
22’nci Dönem’de de gerek Adalet Komisyonunda gerekse de alt komisyonlarda
defalarca tartışılmış, ilgili kamu kurum ve kuruluşları temsilcilerinin
beyanları alınmış, sivil toplum kuruluşları bu beyanlara iştirak etmiş ve
dolayısıyla tasarı hakikaten olgun bir hâlde, 23’üncü Dönem’de hazır hâlde
önümüze gelmiş ve yine tasarı, şöyle görüyoruz ki, bu dönemde de çok olgun bir
şekilde yine, sadece iktidar “İktidar gücüyle ben bunu yaparım” demiyor,
muhalefetin de desteğini alarak, ortak önergelerle olgunlaşan bu tasarıyı daha
da güçlendirerek, olgunlaştırarak çıkartmaya çalışıyor. Bu da hakikaten
Meclisimiz için son derece umut verici bir olay. Görüşülmekte olan tasarının bu on üçüncü bölümü ise çok geniş bir
şekilde yer alan tasarının 361’inci maddesiyle 390’ıncı maddeleri arasındaki
bölümü kapsamaktadır. Böylece de bu bölümde de yapılan değişikliklerle, ceza
hükmü içeren diğer bir çok kanunda yer alan hükümlerin
Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu ve Kabahatler Kanunu’na uyumlu hâle
getirilmesi amaçlanmıştır. Sayın Başkan, değerli üyeler; tarihsel süreç içerisinde gelişen olağanüstü
zamanlar ve olaylar neticesinde her ülke, doğal bir sonuç olarak kendi hukuki,
ekonomik ve sosyal reflekslerini de geliştirmiştir. Ancak insanoğlu, yaşadığı
bu olağanüstü dönemleri geride bırakıyor, standart, istikrarlı ve yarın için
kuvvetli kanaatler geliştirmeye başlamıştır. Geride bıraktığı zamanın
şartlarında yer alan kimi tamamlayıcı hükümlerin de artık o günkü şartları
çerçevesinde yetersiz kaldığını ve böylece çağdaşlaşan yasa hükümleri
çerçevesinde uyum içerisinde yer alması gerektiğini görüyoruz. Tasarının ele aldığımız bu bölümünde yer alan maddeler bu bağlam
içerisinde uyumlu, etkili ve hızlı kararlar verilmesi adına gerekli hükümlere
bağlanmıştır. Daha önce de ifade ettiğim gibi, daha modern, çağdaş ve gelişen
hukuk kurallarına göre ceza normlarının geliştirilmesi için tasarının
kanunlaşacağına olan inancımla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aydın. Şahsı adına ikinci söz sırası Van Milletvekili Sayın Gülşen
Orhan’a ait. Buyurun Sayın Orhan. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz beş dakika Sayın Orhan. GÜLŞEN ORHAN (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın on üçüncü bölümüyle
ilgili söz almış bulunuyorum. Ceza sistemimizin temelini oluşturan ve “temel ceza kanunları”
olarak adlandırılan Türk Ceza Kanunu, Kabahatler Kanunu, Ceza Muhakemesi
Kanunu, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun, herkesçe
bilindiği üzere Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul edilerek 1 Haziran 2005
tarihi itibarıyla yürürlüğe girmiştir. Ceza kanunlarımızda yapılan kapsamlı
değişiklikler, cezayla ilgili hükümler içeren kanunlarda da düzenlemeler yapılmasını
zorunlu kılmıştır. Üzerinde konuştuğumuz tasarıyla da bu düzenleme
yapılmaktadır. Üzerinde konuştuğumuz on üçüncü bölümle ilgili konuşmadan önce,
tasarının geneli hakkında birkaç şey söylemek istiyorum. Değerli milletvekilleri, tasarıyla, yaptırım teorisinin verilerine
aykırı olarak çeşitli kanunlarda yer verilen belli bir suçtan mahkûmiyete bağlı
hak yoksunluklarını gerektiren hükümlerin önüne geçilerek yeni bir rejim
getirilmiştir. Ceza hükmü içeren kanunlarda bir mahkûmiyet hükmünün sonucu
olarak belirtilen hak yoksunlukları bakımından yasak hakların geri verilmesine
yönelik olarak yeni hükümlere yer verilmiştir. Ceza hükmü içeren kanunlarda yer
alan yaptırımlardan üst sınır gösterilmeyen hapis cezaları bakımından üst sınır
gösterilmek suretiyle 5235 sayılı Kanun hükümleriyle uyum sağlanmıştır. Üzerinde konuştuğumuz tasarının on üçüncü bölümünde, 1136
sayılı Avukatlık Kanunu’nda, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nda, 1211 sayılı
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu’nda, 1264 sayılı Madeni Ufaklık ve
Hatıra Para Bastırılması Hakkında Kanun’da, 1447 sayılı Ticari İşletme Rehni Kanunu’nda, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer
Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu’nda, 1512 sayılı Noterlik
Kanunu’nda, 1593 sayılı Erişme Kontrollü Karayolları Kanunu’nda, 1618 sayılı
Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları
Birliği Kanunu’nda ve 1734 sayılı Yem Kanunu’nda değişiklikler yapılmıştır. Bu değişikliklerin hepsi temel ceza kanunlarına uygun olarak
cezaların mahiyetinde değişiklikler gerçekleştirilmiştir ve bazı ceza
oranlarında da değişikliklere gidilmiştir. Bu tasarının kanunlaşarak milletimize hayırlar getirmesini diler,
hepinize saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Orhan. Sayın milletvekilleri, on üçüncü bölüm üzerinde konuşmalar
tamamlanmıştır. Şimdi, soru-cevap bölümüne geçiyoruz. Toplam süre on beş dakikadır. Sayın Öztürk, buyurun efendim, ilk soru
sizin. HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Başbakan, Merkez Bankasını, İstanbul’un finans merkezi
olduğunu ileri sürerek, bu ile taşıyacaklarını söylemiştir. Gerek bu tartışma
gerekse türban konusunun yeniden gündeme getirilmesi, ekonomide kötüye gidişi
perdeleme ve gündemi değiştirme amacı taşımaktadır. Şimdi, aracılığınızla soruyorum: Merkez Bankasının, Hazineden
sorumlu Bakanlıkla ve Maliye Bakanlığı başta olmak üzere daha birçok bakanlıkla
çok yakından ilgisi olduğu bilinmektedir. Bu ilişkileri dolayısıyla, Merkez
Bankasının ardından Hazinenin bağlı olduğu Bakanlığı ve Maliye Bakanlığını da
İstanbul’a taşımayı düşünüyorlar mı? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öztürk. Buyurun Sayın Işık. ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakanım, bilindiği gibi, birçok vatandaşımız çaresizlik
nedeniyle bir yakınının ya da tanıdığının sağlık karnesini kullanarak sağlık
hizmeti ve ilaç almaya mecbur kalmaktadır. Son beş yıllık dönemde bu şekilde
hizmet alanların sayısında ne kadarlık bir artış
olmuştur? Bu durumdan karnesi iptal edilen ya da cezalandırılan vatandaşlarımızın
sayısı ne kadardır? Bu uygulamayı sosyal devlet anlayışı açısından nasıl
değerlendiriyorsunuz? Bir diğer sorum da: 22’nci Dönemde belirli bir süre de birikmiş
prim borçlarını yatırarak emekli olma hakkı tanınan Bağ-Kur’lu esnafımızdan bazıları,
bu dönemde imkân bulamadıkları için emeklilik hakkını kazanamamışlardır. Bu
durumda olan çok sayıda esnafımızın mağduriyetlerinin giderilmesi konusunda
herhangi bir çözüm arayışınız var mıdır? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık. Buyurun Sayın Korkmaz. S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, ben de aracılığınızla
Sayın Bakana şu soruları yöneltmek istiyorum: Son durum itibarıyla ülkemizdeki
avukat sayısı nedir? Her yıl baroya kayıt yaptıran yeni avukat sayısı nedir?
Ülkemizde avukat başına düşen kişi sayısı nedir? Ayrıca, yasalardaki son
değişiklikler ve çağdaş hukuki gelişmeleri aktarmak ve böylece müvekkillerin,
avukatların mesleki formasyonundan kaynaklanan
mağduriyetlerini önlemek için tüm mesleklerde uygulanan hizmet içi eğitim
konusunu avukatlık mesleği için de getirmeyi düşünüyor musunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Korkmaz. Buyurun Sayın Çalış. HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanım, sorum 373’le ilgili. Emekli olabilmek için gerekli
olan gün sayısını tamamlamış ama emeklilik yaşını dolduramamış olan mükellefler
bu aradaki dönemde sağlık hizmetlerinden yararlanamamaktadırlar. Bu durumdaki
mükellefler “Prim borcumu yatırdığım hâlde niçin sağlık hizmetlerinden
yararlanamıyorum?” diye sormaktadırlar. Bu mağduriyeti giderecek Hükûmetimizin herhangi bir çalışması var mıdır? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çalış. Buyurun Sayın Paksoy. MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Bakanım, Merkez Bankası
ve diğer kamu bankalarının İstanbul’a taşınma konusunu Sayın Başbakan bir
emrivaki ile açıkladı. Bu teknolojik çağda, Merkez Bankası ve diğer bankaların
İstanbul’a taşınmasından ne gibi fayda bekliyorsunuz? Buradan hareketle, Merkez
Bankasının İstanbul’a taşınmasının maliyeti konusunda bir fizibilite raporu
hazırlanmış mıdır? İki: Merkez Bankasının taşınması durumunda İstanbul’a gidemeyecek
veyahut emekli olacak kalifiye elemanların yerini nasıl dolduracaksınız? Bu
konuda hazırlanmış bir tasarı var mıdır? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Paksoy. Buyurun Sayın Aslanoğlu. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım, bütçe
görüşmeleri sırasında, Bütçe Komisyonunda, Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre
baroların gönderdiği avukatların ücretlerinin ödenmediği… Aynen ifadeniz şuydu:
“Hangi baronun kaç kuruş alacağı varsa göndersinler, derhâl ödeyeceğiz, para
var.” Sayın Bakanım, maalesef, barolar göndermesine rağmen, bu paralar ödenmedi
-bir daha altını çiziyorum, ödenmedi- bilginiz olsun. Acaba, bu paraları Adalet
Bakanlığı barolara ödeyecek mi? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aslanoğlu. Sayın Bakanım söz sırası sizde, buyurun efendim. ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, çok
teşekkür ederim. İzin verirseniz, önce üçüncü haftasına girdiğimiz bu kanun
tasarısıyla aslında Parlamento olarak ne yapmak istiyoruz, bunu bir kez daha
tekrar etmek istiyorum. Altı yüz elli bir maddelik bu kanun tasarısıyla, temel
ceza kanunları olan Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ve Kabahatler Kanunu’nda yapılan
değişiklikleri, ceza hükmü içeren tamamlayıcı kanunlara aktarıyoruz. Yani, yüz
yetmiş bir tane ceza hükmü içeren kanunda, sadece oradaki cezayla ilgili
yansımaları yapıyoruz. Bu kanunların içeriğiyle ilgili bu tasarıda herhangi bir
değişiklik söz konusu değildir. Mesela, biraz önce çıkıldı burada dendi ki: “İşte, grup başkan
vekilleri avukat, Komisyon Başkan Vekili avukat, Sayın Bakan da avukat.
Efendim, avukatlara yeni imtiyazlar tanınan birtakım değişiklikler yapılıyor.”
Arkadaşlar, yok böyle bir şey. KAMER GENÇ (Tunceli) – Yok mu? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Bunu söyleyen
arkadaşımız, önce, yürürlükte bulunan Avukatlık Kanunu’nun ilgili maddesini bir
okumalı buraya çıkarken, ne getiriyor yeni düzenleme, bununla bir mukayese
etmeli, ondan sonra buraya çıkarak hem Parlamentoyu hem kamuoyunu doğru
bilgilendirmeli. Şimdi, burada getirilen sadece şu: Yani bu, avukatların mahkeme
kararıyla aranacağı, yanında barodan bir temsilci bulunacağı Avukatlık
Kanunu’nda zaten var. Bunu değiştirmiyoruz. Bu zaten var. Bu kanun tasarısının
amacı bunları değiştirmek değil. KAMER GENÇ (Tunceli) – Niye getirdiniz o zaman? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) - Ceza kanunlarında hafif
para cezası, ağır para cezası var. Mevcut temel kanunlarda bunlar değişti. O
değişiklikleri buraya yansıtıyoruz. Olay bunlardan ibaret. KAMER GENÇ (Tunceli) – Olur mu ya? Hayır
öyle değil. ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – O nedenle, söz alan
arkadaşlarımız -tabii ki hepsine saygı duyuyoruz- lütfen, kürsüye çıkarlarken
biraz hazırlıklı çıksınlar, yani dört başı mamur bilgilerle çıksınlar. Hem
televizyonları başında bizleri izleyen vatandaşlarımızı hem de muhterem
Parlamentoyu doğru bilgilendirsinler. Bu açıklamayı yapma ihtiyacını duyuyorum. Çünkü burada, sadece,
cezalarla ilgili yeni getirilen kriterler tamamlayıcı
kanunlara yansıtılmaktadır. Şimdi, bu açıklamayı yaptıktan sonra, değerli milletvekili
arkadaşlarımızın sorularına izin verirseniz geçmek istiyorum. Merkez Bankasının taşınmasıyla ilgili tartışmalara değinen 2
değerli arkadaşımız oldu. Tabii ki Türkiye'de kamuoyunu şöyle veya böyle meşgul
eden, kamuoyunun gündeminde olan her konuyu milletvekili arkadaşlarımızın
Parlamento gündemine taşıması, bunu bir soru şeklinde sorması son derece
saygıdeğer bir davranıştır. Bunu eleştirmek için söylemiyorum. Değerli arkadaşlar, önce Merkez Bankası nedir, nasıl bir bankadır?
Önce, ne iş yapar, nereye tabidir? İşte, elimde Merkez Bankası Kanunu:
“Türkiye'de banknot ihracı imtiyazına münhasıran sahip ve bu Kanunda yazılı
görev ve yetkileri haiz olmak üzere ‘Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’ unvanı
altında anonim şirket olarak bir banka kurulmuştur. Banka, bu Kanunda sarahat
bulunmayan hallerde özel hukuk hükümlerine tabidir.” Yani
Merkez Bankası kendi kanununa tabi. Bunun dışında da Türk Ticaret
Kanunu’na tabi. Tıpkı diğer bankalar gibi faaliyette bulunan bir bankadır.
Bankanın merkezi Ankara’dadır. Şimdi, Vakıflar Bankasının Kanunu’nda da
“merkezi Ankara’dadır” yazar, Halk Bankasının Kanunu’nda da “merkezi Ankara”
yazar, Ziraat Bankasının Kanunu’na bakın, orada da aynı şey yazar. Şimdi, yapılmak istenen nedir? Vakıflar Kanunu’yla ilgili
değişiklik de gelecek önümüzdeki günlerde, belki Halk Bankasıyla ilgili de
gelecek. Çünkü onlar da, o bankalar da kamu bankalarıdır. İstanbul’a taşınmak
istiyorlar. Çünkü, İstanbul bir finans merkezi hâline
geldi. Tabii, bunun kararını kim verecek? Sayın Başbakan iktidar partisinin
Genel Başkanı ve Başbakan olarak bu konuda yapmayı düşündüğü bir icraatı ifade
etti. Sayın Başbakan karar vermez buna, Türkiye Büyük Millet Meclisi karar
verir. Bu konuda bir teklif veya tasarı hazırlanır, Türkiye Büyük Millet
Meclisine gelir, burada tartışılır. Eğer şu muhterem Genel Kurul böyle bir karar
verirse taşıma o zaman meydana gelir. Tabii ki herkes fikrini söyleyecektir. “Acaba İstanbul’u başkent
mi yapmak istiyorsunuz?” Değerlendirmeler yapılacaktır. Şimdi, bir kamu bankası
olan Vakıfbank’ın da böyle bir teşebbüsü var, Halk Bankasının da var, Ziraat
Bankasının da var. Niye o bankalarla ilgili bunları söylemiyorsunuz da, o
bankalarda çalışan personelin ne olacağını sormuyorsunuz da, Merkez Bankası
personelini soruyorsunuz? K. KEMAL ANADOL (İzmir) – O, Merkez Bankası. ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Yani diğer bankalarda
çalışan personel, personel değil mi? Dolayısıyla, değerli arkadaşlar… K. KEMAL ANADOL (İzmir) – O, Merkez Bankası, para basıyor. OKTAY VURAL (İzmir) – Halk Bankası özelleştirildi, Merkez
Bankasını da mı özelleştireceksiniz? BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen… Yerinizden soru sormayınız
lütfen. ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – “Merkez Bankasının
temel amacı fiyat istikrarını sağlamaktır. Banka, fiyat istikrarını sağlamak
amacıyla çelişmemek kaydıyla hükûmetin büyüme ve
istihdam politikalarını destekler.” Bir şey daha okuyorum, 41’inci madde:
“Banka, hükûmetin mali ve ekonomik istişare
organıdır. Banka, hükûmetin haznedarıdır.” S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Ekonomi yönetiminin en önemli
organıdır. OKTAY VURAL (İzmir) – Yani Demirbank gibi bir banka öyle mi? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Şimdi, bunun kararını
Türkiye Büyük Millet Meclisi verecektir. Eğer böyle bir kanun tasarısı veya
teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine gelirse değerli
arkadaşlarımız fikirlerini, düşüncelerini söylerler. Şimdi görüşmekte olduğumuz kanun tasarısıyla bunun sadece ilgisi,
Merkez Bankasıyla ilgili bir değişiklik de var uyum amaçlı. O münasebetle
arkadaşlarımızın bunu gündeme getirdiklerini düşünüyorum. Tabii ki haklıdırlar
ama bu konu bir tasarı veya teklif olarak Genel Kurul gündemine geldiğinde bu
tartışmaları o zaman yapalım diye düşünüyorum. Şimdi, Sayın Işık, çok sayıda yakınının sağlık karnesini kullanan
vatandaşımız var, bu sayı ne kadardır diye bir soru sordu. Tabii, Adalet Bakanı
olarak benim yanımda bu tür bilgiler yok. Ancak şimdi, bakın, sosyal güvenlikle
ilgili kanun tasarısı buradan çıktı, bazı maddeleri Anayasa Mahkemesince iptal
edildi, şimdi üzerinde yeniden çalışılıyor, buraya tekrar gelecek. Eğer o kanun
yürürlüğe girmiş olsaydı, on sekiz yaşını bitirene kadar bu ülkede herkes
sosyal güvenlik şemsiyesi altında olacaktı. Hiç kimseden, sağlık kurumlarında,
on sekiz yaşına kadar hiçbir yavrumuzdan sağlık karnesi sorulmayacaktı. Şimdi
onun düzenlemesini yeniden yapıyoruz. Önümüzdeki günlerde buraya gelecek. Hükûmet olarak hedefimiz, herkesin sosyal güvenlik hakkı olsun,
herkes başkasının karnesine ihtiyaç hissetmeden sağlık hizmeti alabilsin ve
kaldı ki, bakın, eğer gerçekten bir sağlık güvencesine sahip değilse
vatandaşımız, bir sosyal güvenlik kurumunun mensubu değilse ve geçinme zorluğu
içerisindeyse bunlara yeşil kart da verilmekte ve yeşil kart da bizim Hükûmetimiz döneminde aşağı yukarı birçok hastaneden sağlık
hizmeti alır hâle gelmiştir. O bakımdan bu
alanda yapılan iyileştirmeleri, atılan faydalı adımları ben, siz milletvekili
arkadaşlarımıza bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Ancak bir sayısal veri sordu Sayın Işık bana. Bu sayısal veri şu
anda yanımda yok. Bunu da Sağlık Bakanlığıyla istişare etmek suretiyle size
yazılı olarak verebileceğimi ifade etmek istiyorum. Yine avukat sayılarıyla ilgili bir soru yöneltildi bana. Şu anda
ilgili arkadaşlarımın bana verdiği bilgiye göre avukat sayımız, Türkiye
genelinde 60 bin civarındadır. Burada baro başkanlığı yapmış olan değerli
milletvekili arkadaşlarımız da var, onlar sanıyorum bunu teyit edeceklerdir. İSA GÖK (Mersin) – Daha fazla... ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Her 800 kişiye -öyle
mi- bir avukat düşmektedir. Bu rakam doğru mu? S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Bakanım, sosyal güvenlikle
ilgili verileri bilmemenizi anlıyorum da avukat olarak, Adalet Bakanı olarak
bilmemenizi yadırgıyorum. ALİ İHSAN MERDANOĞLU (Diyarbakır) – Bilse ne olacak? HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Ne
faydası var? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Şimdi, ben baro başkanı
değilim. Bunu Türkiye Barolar Birliği Başkanımız çok daha iyi bilir. Bunları,
bu rakamları hafızamda tutamam. İzin verin. Yani Türkiye’de kaç tane avukat
var? Yani hafızam bu kadar rakamı, birçok konuyla ilgili, barındırmaya
müsait değil. 60 bin civarında avukatımız var. Siz beni denemek için mi sordunuz bunu, acaba biliyor mu diye? S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Efendim? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Beni denemek için mi
sordunuz, yoksa gerçekten bilmiyordunuz, öğrenmek için mi sordunuz? Erkekçe,
Allah aşkına! Beni denemek için mi sordunuz, yoksa bilmiyor muydunuz? S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Hayır efendim. BAŞKAN – Sayın Bakanım, süremiz tamamlandı. S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Bakanım, süre geçiyor, öbür
fıkrayı cevaplayın. BAŞKAN – Süre doldu Sayın Bakanım. ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Peki. Diğer sorulara yazılı cevap vereceğim efendim. BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım, paralar yine
gitti! ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Onu biraz sonra
cevaplandıracağım. BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, on üçüncü bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi, on üçüncü bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde
üzerindeki önerge işlemleri yaptıktan sonra ayrı ayrı
oylarınıza sunacağım. ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Sayın
Başkan, bir düzeltme yapabilir miyim? BAŞKAN – Buyurun Sayın Komisyon. ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Sayın
Başkanım, 361’inci maddede oylanmadan önce küçük bir düzeltme yapmamız
gerekiyor. Maddenin üçüncü satırında “Türk Ceza Kanunun” yazılmış, “Türk Ceza
Kanununun” olacak. Oraya bir “un” ilavesi yapılacaktır efendim. O şekilde
düzeltiyoruz. BAŞKAN – Komisyonun yaptığı düzeltme doğrultusunda 361’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. 362’nci madde üzerinde iki adet önergemiz vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan (56 sıra sayılı) Yasa Tasarısının; 362 nci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ederim. Fıkra: Avukatlar müvekkilleri adına kazandıkları davalar ile
ücreti vekaletlerini en geç iki ay içinde icraya
koymak zorundadırlar. Bu süre içinde takibe geçmedikleri takdirde doğacak
gecikme zamları faizlerinden dolayı kendileri sorumlu oldukları gibi, karşı
taraftan da faiz ve sair talepte bulunamazlar. Kamer
Genç Tunceli Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 362 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
“Madde 362- 1136 sayılı Kanunun 63 üncü maddesinin ikinci ve
üçüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. Birinci fıkra hükmüne aykırı eylemde bulunanlara Cumhuriyet
savcısı tarafından beşyüz Türk Lirasından ikibin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir. Avukatlık yapmak yetkisini taşımadıkları halde muvazaalı yoldan
alacak devralarak ve kanunların tanıdığı başka hakları kötüye kullanarak
avukatlara ait yetkileri kullananlar iki yıldan beş yıla kadar hapis ve bin
güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılırlar.” BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet katılıyorlar mı
efendim? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, şimdi,
sahte diş hekimleriyle ilgili cezayı üç yılla beş yıl yaptık, doktorlarla
ilgili üç yılla beş yıl yaptık. Niye avukatlarla ilgili iki yılla beş yıl
yapıyoruz? Yani bu konuda çifte standart olmamalı doğrusu. Eğer buna da, sahte
diş hekimleriyle ilgili ne yapmışsak, diğerleri için ne yapmışsak, avukatlık
mesleğini icra edenler için de onun yapılması koşuluyla katılırım. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar) İSA GÖK (Mersin) – Katılıyorum Sayın Bakanım. BAŞKAN – Katılmıyor musunuz? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Bu şekliyle
katılmıyorum efendim. HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, önerge ile ilgili söz
talebim var. BAŞKAN – Buyurun. Süreniz beş dakika. HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan bu yasayla ilgili olarak, on ikinci bölümde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almıştım ve yasanın temel amacını da anlatmaya
çalışmıştım. Şu ana kadar kimi meslek gruplarıyla ilgili bölümleri görüştük,
doktorlar ve diş hekimleriyle ilgili. Ancak, avukatlarla
ilgili bölümü görüşünce, değerli bir hatip, her nedense 2000 yılından kalan
anılarıyla birlikte, yine onulmaz bir avukatlık karşıtlığı içerisinde, Sayın
Bakanı, Sayın Komisyon Başkanını ve grubu bulunan siyasi partilerin grup başkan
vekillerini işaret ederek, sanki bir mesleki dayanışma içerisinde avukatlara
özel bir düzenleme çabasındaymışız anlamında, kamuoyunu yanıltacak bir şekilde
ve kamuoyunun da hiçbir şekilde bunları hangi maddelerle ilgili tartışma
yapıldığının bilinmediği bir bölümde, buraya geliyor, düşüncelerini ifade
ediyor. Biraz evvel 359’uncu maddede, “Baro temsilcisinin ne işi var?”
dedi, sanki yeni bir madde ihdas ediliyormuş gibi. Geçmişten bu yana gelen bir
hüküm bu, ama orada yaptığımız -359’da- bir şey var: Madde metninin sonunda iki
tane “hafif para cezası, hafif hapis cezası” vardı. Malumunuz Ceza Kanunu
değişikliğiyle “hafif” lafı kalktı. 359’uncu maddede iki tane “hafif” terimini
çıkardık. Şimdi, ola ki bizleri izleyen benim meslektaşlarım vardır, niye
sessiz kalınıyor derler; ola ki halkımız vardır, Parlamento işini gücünü
bırakmış, bir meslek grubuna imtiyazla ilgili yasal düzenleme çabası
içerisindeymiş anlamı çıkabilir. AHMET YENİ (Samsun) – O arkadaşın ismini söyleyin, kim? HAKKI SUHA OKAY (Devamla) – Onu söyleyeni hepimiz biliyoruz. AHMET YENİ (Samsun) – Kamuoyu bilmiyor. HAKKI SUHA OKAY (Devamla) – Şimdi, 361’inci madde, kabul ettik,
orada ne diyoruz, eski Ceza Kanunu’ndaki 230, 240’ın yerini yeni Ceza Kanunu
257 almış. 230, 240’ı kaldırıyoruz, 257 rakamını koyuyoruz. Gelelim şimdi görüşülmekte
olan maddeye. Bu önergemizle biz “100 liradan 1 milyon liraya kadar” terimi
yerine yasa metninde “500 liradan 2 bin Türk lirasına”, keza alttaki “ağır para
cezası” yerine, onu da çıkarıyoruz. Ancak Sayın Bakan, biraz evvel ifade etti,
dedi ki: “Sahte diş hekimleri için hapis cezası süresini üç yıldan beş yıla
çıkardık, avukatlar için niçin iki yıldan beş yıla çıkarılması için değişiklik
önergesi verildi?” Sayın Bakanım, bu önerge, avukatlar için değil, avukat
olmadığı hâlde avukatlık yapmak isteyenler için. ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Ben de aynı şeyi
söylüyorum. HAKKI SUHA OKAY (Devamla) – Şimdi, biz, sahte, yani bir vesileyle,
avukat olmadığı hâlde avukatlık yapanlar için. Bir, biz avukatlık imtiyazı veya
avukatlığa ilişkin bir düzenleme değil, aksine burada sahte avukatların ceza
süresini komisyonda kabul edilen biçimiyle bir yıldan üç yılaydı bunu iki
yıldan beş yıla çıkardık… MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya)
– Hayır, üç ile beş… HAKKI SUHA OKAY (Devamla) – …ama Sayın Bakan, bunu üç yıldan beş
yıla çıkarmak istiyorsa, getirsin sahte avukatları da üç yıldan beş yıla
çıkartalım. Böylece, meslek üzerinde, mesleğe ilişkin kim sahtecilik yapıyorsa,
kim sahtekârlık yapıyorsa, bütün mesleklerde yapılan sahtekârların da cezasını
eşitleyelim. Nitekim buna gelinecek nokta şudur: Biraz evvel Sayın Komisyon
Başkanı kimi mesleklere kabullerle ilgili düzenlemede bir tekriri müzakere
sürecinin olacağını ve bütün bölümler görüşüldükten sonra bunların yeniden ele
alınacağını söyledi. Bu da tekriri müzakereyle ikiden üçe de çıkarılabilir. Ama
bir sahteciliğin cezasına “katılmıyorum” deyip niye üç yıl yapmadınız? O zaman,
katılmıyorum, bir yılda kalsın. Bunun da kabul edilebilir bir yanı yok. Gelin
şimdi, önce ikiye çıkaralım, tekriri müzakereyi üçe çıkaralım veyahut da deyin
ki: “Tekriri müzakerede ikiye çıkaralım.” (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)- Hepsini ikiye indirelim. BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlar mısınız Sayın Okay.
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan,
tamamladım. Saygılar. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Okay. Sayın milletvekilleri, önergede imzası bulunan arkadaşlar, imza
sahipleri, önergede “iki yıldan beş yıla kadar” olan ibareyi “üç yıldan beş
yıla kadar hapis cezası” diye değiştirmişlerdir. Önergeyi bu şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Sayın
Başkan, önergede “üç” olunca bizim bir açıklama yapma ihtiyacımız doğdu. (CHP
sıralarından “Oylamaya geçti” sesleri) BAŞKAN – Oylamaya geçtim ama. ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Hayır
efendim, ben işaret ettim, Sayın Kâtibe de işaret ettim, siz duymadınız. BAŞKAN – Peki, buyurun. ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Sayın
Başkanım, şimdi doktorlarla ilgili olarak, sahte doktorluk yapana, doktorluk
yetkisi olmadığı hâlde doktorluk yapan kişiye iki yıldan beş yıla kadar bir
ceza öngörüldü. Diş doktoru olmadığı hâlde diş doktoruna ait görevleri yapan
kişiye, bu Mecliste, tasarı iki yıldan beş yıla kadar iken üç yıldan beş yıla
çıkması şeklinde bir önerge verilerek kabul edildi. Burada da aynı şekilde,
avukat olmadığı hâlde avukata ait görevleri ifa eden kişiye iki yıldan beş yıla
kadar önce verildi bir önerge. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya)- Avukata değil, sahte avukata. ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) - Daha
sonra üç yıldan beş yıla kadar önerge verildi. Haddizatında buradaki sahte
avukat değil, avukat olduğunu iddia eden bir kişi de değil; avukat olduğunu
iddia etmiyor ancak avukatın yaptığı görevleri dolaylı yoldan, muvazaalı yoldan
yapmaya çalışıyor. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – O sahtekâr değil midir? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – O başka
türlü bir şey, o sahtekârlık değil. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Ne oluyor o? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Diş
doktoru olmadığı hâlde, diş doktorunun yaptığı görevi yapanlara verilen ceza da
fahiş bir cezadır, buradaki üç yıl da fahiş bir cezadır. Cezaları verirken
eylemle orantılı olduğunu düşünmemiz gerekir. Ceza sistemini, biz, Türk Ceza
Kanunu’ndan başlayarak bütün kanunlarda bu şekilde kurduk, orantılı bir ceza
olmalıdır. Eğer ceza, eylemin karşılığı değil daha yüksekse, bu, ceza değil
zulümdür. Bu bakımdan, biz bu önergenin bu şekilde değiştirilmesine karşı
çıkıyoruz. Saygılar sunuyorum. BAŞKAN – Anlaşıldı efendim. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sonuçta ne oldu? BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Diş hekimleri büyük ceza
alacak, avukatlar almayacak. BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan (56 sıra sayılı) Yasa Tasarısının; 362 nci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ederim. Fıkra: Avukatlar müvekkilleri adına kazandıkları davalar ile
ücreti vekaletlerini en geç iki ay içinde icraya
koymak zorundadırlar. Bu süre içinde takibe geçmedikleri takdirde doğacak
gecikme zamları faizlerinden dolayı kendileri sorumlu oldukları gibi, karşı
taraftan da faiz ve sair talepte bulunamazlar. Kamer
Genç (Tunceli) BAŞKAN – Sayın Komisyon? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)-
Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Sayın Hükûmet katılıyorlar mı? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın Genç, konuşacaksınız… Buyurun. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
362’nci maddenin sonuna bir fıkra eklenmesini istedim. Bunu neden istedim?
Şimdi, benim başından geçen bir olay, bir siyasi parti lideri benimle ilgili
1,5 milyar liralık dava açtı. Davayı tabii, bir süre sonra ben takip etmedim.
Tam dört sene sonra icraya koydu ve benden 6 milyar olarak tahsil etti. Şimdi,
yani, eğer zamanında icraya konulsa, avukatlar… Nasıl olsa eskiden faiz sistemi
de çok büyük rakamlara baliğ oluyordu, yüzde 70, yüzde 80 faizlere baliğ
oluyordu. Bekletiyor, nasıl olsa icraya koymayınca karşı tarafın da haberi
olmuyor veyahut da bazı davalar da gıyapta görüşülüyor. Dolayısıyla, bu haksız
bir kazanç oluyor. Yani, burada bir şey getiriyoruz, bir disiplin getiriyoruz.
Mademki bir davayı kazandınız, iki ay içinde avukata “Getir, alacağını icraya
koy, avukatlık ücretini al.” diyoruz. Yani, burada en adil
bir şey. Şimdi, biraz önce burada konuşuldu. Tabii, biraz önceki önergede
yaptığım konuşmada, Malatya Milletvekilimiz Sayın Mevlüt
Aslanoğlu, bana AKP’den müdahale eden arkadaşlara
müdahale etmiş, ama ben kendime zannettim; kendisinden özür diliyorum. Sayın Aslanoğlu çok nitelikli, çok çalışkan bir
milletvekilimizdir, Meclis çalışmalarına da büyük katkı sağlıyor. Tekrar
kendisinden özür diliyorum. Şimdi, değerli milletvekilleri, biraz önce, yine hep tabii ben söz
konusu oluyorum. Bakan benimle ilgili şeyler söylüyor, grup sözcüleri benimle
ilgili bir şeyler söylüyor. Diyorlar ki: “Efendim, Avukatlık Kanunu’nda hafif
hapis ve ağır hapsi kaldırdık, onun için maddeleri getirdik.” Bunun bir kolayı
var: Eğer, siz Avukatlık Kanunu’nda, yalnız hafif hapis ile ağır hapsi, hapis
cezasına çevirme nedeniyle bu maddeleri getirdinizse bunun bir yolu var: Ceza
Kanunu’na bir hüküm koyarsınız, dersiniz ki: “Muhtelif kanunlarda geçen ‘hafif
hapis’ ve ‘ağır hapis’ ibareleri ‘hapis’ olarak değiştirilmiştir.” Bunu her
madde de ayrı ayrı konuşmaya da gerek yok. Burada
getirilen… Göreceğiz biraz sonra, nerede ne getirildiğini de göreceğiz değerli
milletvekilleri. Biraz önce Hükûmet adına konuşan kişi
diyor ki: “Efendim incelenmiyor.” Yaa, nasıl incelenmiyor.
Bizim burada sorduğumuz sorulara sen cevap vermiyorsun. Burada verdiğimiz
sorulara cevap vermiyorsunuz, yanlış sorulara cevap veriyorsunuz. Tabii,
istiyorsanız, buyurun, televizyon kanallarına çıkalım, bakalım, her kanalda
tartışalım. Varsa yiğitliğiniz, çıkalım, tartışalım. Yoksa,
ondan sonra, önünüzdeki mikrofonu kullanarak, o üstünlüğü kullanarak, bizi
kamuoyu karşısında, sanki hiç çalışmadan buraya gelen ve kamuoyunu yanıltan bir
şey… Değerli milletvekilleri, göreceksiniz, yani, biraz önceki, 357’nci
maddede -yani, buraya gelmiş bir madde- baro temsilcisi olmadan pekâlâ arama
yapsın diyorum. Tabii, burada, benim bir meslek grubuna karşı bir tepkim de
yok, bir şeyim de yok. Kanun önünde eşitlik ilkesi varsa, kanun önündeki
eşitlik ilkesi gereği, bir meslek grubuna çok büyük imtiyazlar getirirseniz,
biz de bu devletin bir vatandaşı olarak, bu halkın içinden gelen insanlar
olarak, bu eşitlik ilkesinin sağlanması konusunda, buraya getirilen bir kanun
vesilesiyle konuşacağız tabii. Yani, ondan sonra, siz, avukatların ücretlerini
garanti altına almak için, birilerinin avukat tutması için ağır cezalar
getirirseniz, bunun adına ne derler? Yani, siz, avukat tutmayan bir kooperatif
şirketine asgari ücretin 2 misli –eskiden 1 misliydi de- cezalar getirirseniz,
bunun adına ne derler sayın milletvekilleri? Yani, bunun adına, herhâlde… “Biz
değişiklik getirmedik.” denilir mi burada! Değerli milletvekilleri, bakın, tabii, burada çok şey söylüyoruz.
Mesela, dün benim odama özelleştirilen kurumlardan birtakım işçiler geldi.
Bunlar, 4/C’ye göre özelleştirme nedeniyle açıkta
kalan 13.800 kişi. Bunlar on ay çalıştırılıyorlar, her birisine 500 milyon para
ödeniyor. Şimdi, bu insanların da hakkı var. Bunların hakkını korumayacak
mıyız? Burada, Hükûmet getirmiş sayın milletvekilleri.
Bu kanun öyle acayip bir kanun ki! Şimdi, ceza hükümlerini buraya getirdik.
Peki, meslekten ihraçlarını gerektiren veya mesleğe kabul şartlarını belirleyen
maddeleri burada düzenlemenin bir anlamı var mıdır? Yok. Böyle gayriciddi Komisyon ve gayriciddi Hükûmet
olur mu arkadaşlar? Siz, 651 maddeyi buraya getiriyorsunuz, 90 küsur maddeyi
–aklımda değil de- veya şu kadar maddeyi buradan çıkarıyorsunuz! Böyle bir şey
olur mu sayın milletvekilleri? Böyle gayri ciddiyet olur mu? Bu, Meclisle alay
etmek demektir. Doğru dürüst Hükûmetsen, buraya doğru
dürüst kanun tasarısını getir; değilsen, çıkıp da burada yiğitlik yapma. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Konuşmanızı lütfen tamamlayın. KAMER GENÇ (Devamla) – Bitireyim Sayın Başkan. Şimdi, yani, burada çıkıp da sanki biz şey etmiyoruz, kanunları…
Kanunları enine boyuna tartışacağız. Elbette ki milletvekilleri… Sayın Milletvekilleri, ben, tabii, çok sorunlu olan bir ilin
milletvekiliyim. Sabahtan akşama kadar böyle gidip de keyfime bakan insan yok.
Birçok insan geliyor, Türkiye’nin her tarafından insanlar geliyor. Dün vatandaş
bana Mardin’den telefon ediyor “Sayın Milletvekilim, sen bizim sorunlarımızı
kürsüde dile getiriyorsun. 2007’de Ziraat, bize verilmesi gereken buğdayda -tonda
galiba- 55 milyonu, arpada 45 milyonu vermedi daha Hükûmet.
İşte, 2006’da aldık, daha 2007’de almadık, söyle de versinler.” diyor. Ee, şimdi bana Türkiye’nin her tarafından insanlar geliyor.
Tabii ki, bu kanunları enine boyuna tartışmamız lazım ama zamanımız da
yetmiyor, Hükûmet de doğru dürüst zaten bize bu
konularda bilgi vermiyor. Burada sorduğumuz sorulara yanlış cevap veriliyor,
ondan sonra da “Çıkıp da buraya geldi ezbere konuşuyor.” deniliyor. Yani, kimin
yiğitliği varsa, yüreği tutuyorsa istedikleri her televizyon kanalında, her
şartlarda kendileriyle karşılaşırım. Benim taşıdığım bilginin, onlar zekâtını
taşımazlar. Saygılar sunuyorum efendim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. 362’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 363’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan (56 sıra sayılı) Yasa Tasarısının; 363.
maddesinin ikinci fıkrasının (Çağrılıp da) sözcüğünden sonra (Haklı bir
mazeretle) ifadesinin eklenmesini saygılarımla arz ederim. Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN – Sayın Komisyon katılıyorlar mı? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) - Sayın
Başkan, bu önerge aslında haklı olarak verilmiş bir önerge, fakat yanlış
yazılmış bir önerge. Şimdi, önergenin, burada gelmeyen tanığa, sonunda, para
cezası, daha doğrusu sebep olduğu masraflar ödetiliyor ve zorla getiriliyor,
böyle bir müeyyidesi var ama eğer, buraya denilse idi ki “Haklı bir mazereti
olmaksızın” şeklinde bir ibare kullanılsa idi o zaman doğru olurdu.
Düzeltilebilir mi onu bilmiyorum, ama bu şekliyle geçecekse, bu şekliyle biz
önergeye katılmıyoruz. KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, Sayın Başkan, zaten, haklı neden,
haklı mazerettir bu anlamda. Yani, haklı mazeret de deseydi… ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Haklı
nedenle, bakın… KAMER GENÇ (Tunceli) – Bir mazeret nedeniyle gelmiyor. ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) –
Yanlış, cümle yanlış. Haklı nedenle
gelmeyene ceza veriyoruz, doğru mudur? KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır hayır,
haklı nedenle gelmediği takdirde ceza vermiyoruz. ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Madde
sonunda, ceza verileceğini öngörüyor. Haklı mazereti olmaksızın… KAMER GENÇ (Tunceli) – Gelmiyorsa ceza vermiyoruz. Mesela, o
adamın haklı mazereti varsa, gelmiyorsa ceza vermeyelim diyorum. ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Söylediğiniz
doğru ama yazdığınız yanlış. “Haklı bir mazereti olmaksızın” diye eğer
düzeltilebilirse önerge, o zaman doğrudur diyorum. KAMER GENÇ (Tunceli) – Önergeyi o yönde düzeltelim. BAŞKAN – Sayın Genç, Komisyonun ifadesine göre düzeltiyor musunuz?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Tabii tabii, ben
de o anlayışla verdim zaten. BAŞKAN – Tutanaklara o şekilde geçireceğiz. Sayın Komisyon, kabul ediyor musunuz? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Biz, bu
düzeltilmiş şekliyle takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Sayın Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Düzeltilmiş şekliyle,
biz de Hükûmet olarak katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutalım, konuşacak mısınız efendim? KAMER GENÇ (Tunceli) – Tamam, gerekçeyi okutun. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Çağrılan kişinin haklı bir nedenle gelmemesi hâlinde
cezalandırılmaması gerekir. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Kabul edilen önerge doğrultusunda, 363’üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 364’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan (56 sıra sayılı) Yasa Tasarısının; 364.
maddesinin (a) bendinde geçen (yüzde üç) ibaresinin (yüzde iki) olarak
değiştirilmesini saygılarımla arz ederim. Kamer
Genç Tunceli Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 364 üncü
maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Sayın Komisyon katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire
bırakıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Peki, gerekçeyi okutuyorum o zaman. Gerekçe: Tasarının 364 inci maddesiyle Avukatlık Kanununun 180 inci
maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Ancak, bu değişiklikle amaçlanan husus 28/03/2007 tarihli ve 5615 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 26 ncı
maddesiyle 180 inci maddede değişiklik yapılmak suretiyle gerçekleştirilmiş
olduğundan, iş bu önerge verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir ve 364’üncü madde metinden çıkarılmıştır. Diğer önergeyi okutamıyorum, bu önerge kabul edildiği için. 365’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum: T.B.M.M. Başkanlığına Görüşülmekte olan (56 sıra sayılı) Yasa Tasarısının; 365.
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını saygılarımla arz ederim. Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN – Komisyon? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz
efendim. BAŞKAN – Sayın Genç, konuşacak mısınız? KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet. BAŞKAN – Buyurun Sayın Genç. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1136
sayılı Kanunun ek 3 üncü maddesinin ondördüncü
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “Seçimler sırasında sandık
kurulu başkanı ve üyelerine karşı görevleriyle bağlantılı olarak işlenen suçlar
kamu görevlilerine karşı işlenmiş gibi cezalandırılır.” Şimdi, bu maddenin burada ne ilgisi var? Burada, Ceza Kanunu’na
böyle bir maddenin getirilmesinde bir anlam yok. Yani, biraz önce konuşulduğu
gibi, “Çeşitli ceza kanunlarında tayin edilen cezaları Ceza Kanunu’na
getiriyoruz” dediler. E, burada ceza yok. Yani, bunun, bu kanunun çıkarılış
amacıyla ilgisi yok. Bunun gibi daha başka şeyler de var. Mesela, kamu personelliğine
kabul şartlarında değişiklik getiren maddeleri getirip bunlara ilave ediyoruz.
Dolayısıyla, burada ilgisiz olan bir madde bana göre. Ama tabii, burada
kanunlar enine boyuna tartışılmadığı için, maddeler üzerinde konuşulmadığı
için… Olabilir yani, benim de her maddeyi çok ayrıntılı inceleme olanağım
olmadı. Ama bana göre, esas bu kanunun başında Türk Ceza Kanunu’na uyum
sağlamak amacıyla böyle bir madde getirilmişse burada bu maddeye gerek yok. Bunu belirtmek için geldim. Saygılar sunuyorum efendim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. 365’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 366’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 367’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 368’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 369’uncu madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum: T.B.M.M. Başkanlığına Görüşülmekte olan (56 sıra sayılı) Yasa Tasarısının; 369.
maddesine aşağıdaki (4) nolu bendin ve cümlelerin
eklenmesini arz ederim. “(4) Belediye Başkan, meclis üyeleri ile encümen ve yetkili
memurları yapı kooperatiflerinin yönetiminde ve denetiminde görev alamazlar.
Yapı kooperatifi yönetiminde görev alan yöneticileri genel kurulda alınan
kararların gereğini yapmadıklarında müteakip yönetimde görev alamazlar. Aksi
halde iki yıl ile beş yıl arasında hapis cezası ile cezalandırılırlar. Bir
kimse hiçbir surette yapı kooperatifinde 8 yıldan fazla yönetim ve denetim
kurulu başkan ve üyeliğini yapamaz. Aksi takdirde iki yıldan beş yıla kadar
hapis cezası ile cezalandırılır. Yönetiminde bulunduğu kooperatiften menfaat
sağlandığı kanıtlandığında cezası bir kat artırılır.” Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz
efendim. BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemizin en büyük sorunlarından birisi de kooperatifçilik. Birçok insan,
kooperatif yönetim kurullarını, orayı bir defa kaptıktan sonra o üyeleri uzun
zaman sömürerek büyük bir menfaat sağlıyorlar, yani 300-500 üyelik
kooperatiflerde ve büyük de burada menfaat sağlanıyor. İşte, bazılarının makam
arabaları var, çeşitli harcamaları var, işte sekreteri var, telefonu var ve o
kooperatifin uzun zaman yönetiminde, denetiminde görev alıyorlar. Hatta zaman zaman bazen de belediyede, belediye başkanları, belediye
başkan yardımcıları veyahut da belediye meclis üyeleri… İşte, tabii
kooperatiflerle bunların da yakın bir ilişkileri var. Yani, tabii kooperatifin
imar planıyla ilgili işleri var, inşaat ruhsatlarıyla ilişkileri var, kullanma
izniyle ilgili ilişkileri var. İmar planının değiştirilmesi için tabii ki
belediyelere gitmek lazım, orada bazı sıkıntılar olabilir. Bu hâlde piyasada
gerçekten çok büyük suistimallere sebebiyet verecek
birtakım olgular görülmektedir. Bir kanun değiştiriyoruz, getiriyoruz buraya. Buraya getirilen
kanunlarda ülkenin temel sorunlarına ciddi çare bulmamız lazım, çözüm
getirmemiz lazım. Yani, hayatın içinden hepimiz geliyoruz. Sokakta, çarşıda,
işte mahallede vatandaşların arasında geziyoruz. Buraya kanun getirirken, bu
ülkede yaşayan insanlarımızın çeşitli sıkıntılar yaratan sorunlarına sağlıklı
bir çözüm getirmemiz lazım. İşte, bu çözüm de, işte bu kanunları getirirken
onlara uygun olması lazım. Bilmiyorum, içinizde kooperatiflerle ilişkisi
olanlar çoktur muhakkak. İşte, uzun zaman orada kooperatif yönetim kurulu
başkanı olup, yönetim kurulu üyeleri olup… FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Var mıdır? KAMER GENÇ (Devamla) - …orada uzun zaman o kooperatifin
yönetiminde kalıp da çok çeşitli suistimaller -tabii
hepsi için söz konusu olamaz ama- yapan çok insan var. Bunlara bir çekidüzen
vermemiz lazım. Ayrıca, Kat Mülkiyeti Kanunu’nda geçenlerde bir düzenleme
getirdik. İşte, yüzde 80’i temsil etmeyen toplantının, yani ancak bir şeyin
değiştirilebilmesi için yüzde 80 nispetinde ortakların, kat maliklerinin o
toplantıda bulunması lazım. Düşünün, 1.000 kişilik bir kooperatif üyesinin
olduğu bir yerde 800 kişiyi bir araya getirmek çok zor. Ben o zaman orada bir
önerge vermiştim, hiç olmazsa yüzde 50 olsun demiştim ama kabul edilmedi. Bence, bu maddede verdiğimiz önergede bu suretle, yani kooperatif
yönetim kurulu üyeliğinde, başkanlığında yani iki dönemden fazla bir kişi
yönetim ve denetim kurulunda bulunmasın. Bulunduğu zaman… Çünkü bunları
bırakmak istemiyorlar. Buralarda büyük rantlar var. Bu
rantların önünü kesmek için ve… Ayrıca da, böyle
süresiz bir yönetim ve denetim kurulu üyeliğinde bulundukları zaman, kooperatif
yönetim ve denetim kurulu üyeleri, o kooperatiflerde zaman içinde yapmaları
gereken görevleri de yapmıyorlar. Mesela, adam iskân raporunu alacak, almıyor;
tapusunu alacak, kooperatif üyelerine tapuyu dağıtacak, alıp vermiyor. Niye?
Nasıl olsa çünkü orada bir rant sağlıyor, orada
çeşitli menfaatleri sağlıyor. İşte, bunları kanunla bir düzene, bir disipline
sokarsak, yurttaşlarımıza, vatandaşlarımıza ciddi bir katkıda bulunacağımıza
inanıyorum. Önergemin kabulünü diliyor, saygılar sunuyorum efendim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. 369’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 370’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum. T.B.M. Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı yasa tasarısının 370. maddesinde
geçen “ikiyüz günden dörtyüz
güne” ifadesinin “beşyüz günden bin güne” biçiminde
değiştirilmesini arz ederiz.
BAŞKAN – Sayın Komisyon katılıyorlar mı? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) –
Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz
efendim. BAŞKAN – Katılmıyorsunuz. Buyurun Sayın Genç. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
aslında bu maddede gerekçeyi okutacaktım da, ama biraz önce Bakanın açıklaması
gerçekten beni rahatsız etti. Şimdi, değerli milletvekilleri, burada, tabii Merkez Bankasıyla
ilgili orada, şurada verilen cezanın miktarını artırıyorum. Şimdi, Merkez Bankası Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir
simgesidir. Bir ülkenin parası tabii ki onun çok büyük bir simgesidir, işte,
bana göre bayrağı kadar, toprağı kadar değerli bir varlığıdır. Şimdi, Merkez Bankasının İstanbul’a taşınması meselesi nedense
birilerinin aklından çıktı. Biz bunu şöyle yorumladık, yani dedik ki: Bu AKP
İktidarının, bu, Atatürk’ün eserlerine karşı ciddi bir alerjileri var. (AK
Parti sıralarından gürültüler) AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Bırak şunu! KAMER GENÇ (Devamla) – Neyse yaa, bir
beni dinleyin de ben nereye getireceğim. Şimdi, durup dururken bu Merkez Bankasını niye İstanbul’a
taşıyorsunuz? AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, konu bu mu? BAŞKAN – İzah edecek, bakalım ne diyecek şimdi, bekliyoruz. KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, efendim, biraz önce denildi ki:
“Niye Halk Bankası ile Ziraat Bankasına karşı çıkmıyorsunuz?” Arkadaşlar, ona
da karşı çıkıyoruz, Halk Bankasının da İstanbul’a taşınmasına karşıyız, Merkez
Bankasının da. Şimdi, Türkiye’de, maalesef, şimdi Merkez Bankasının yeri eğer
orada belirlenmişse, birileri gitmişler, aralarında arsanın yerini de
pazarlamışlar, çevresinde de arsaları da almışlar, çok güzel rantlar
da sağlamışlar. İstanbul Belediye Başkanı da diyor ki: “Biz burayı belirledik.”
Böyle şeyler olmaz ki değerli milletvekilleri. Bakın, Merkez Bankası bir defa,
para basma, o parayı muhafaza, büyük depolar, büyük emniyet tedbirleri alınması
gereken bir yer. Yani, acaba bir Merkez Bankasının Ankara’dan İstanbul’a
taşınmasının Türkiye’ye maliyeti ne olur? Neden yani? Siz illa Osmanlı’nın
başkenti İstanbul’a mı taşımak istiyorsunuz? Biraz önce DSP’li arkadaşım sordu: Merkez Bankası ile Hazine iç
içe, Merkez Bankası ile Maliye Bakanlığı iç içe. Şimdi, önce Merkez Bankasını
taşıyacaksınız, ondan sonra Maliye Bakanlığı ile Hazineden sorumlu Devlet
Bakanlığını da mı oraya taşıyacaksınız? Bunların hepsi peyderpey bu cumhuriyete, bu laik cumhuriyete ve
Türkiye Cumhuriyeti’ne, yani Atatürk’ün kurduğu eserlere yönelik bir tepkinin
uygulamalarıdır. Biz diyoruz ki: Bunları yapmayın. Bakın, gelmişsiniz iktidara, bu memlekete bir şeyler yapın. Yedi
ay geçmiş, daha yeni bir plan hazırlıyorsunuz. İşte ne planıysa… Ben de o… MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) – Hazırlandı, hazırlandı… KAMER GENÇ (Devamla) – Hazırlandı… Yok, işte yeni açıkladınız.
Hiçbir şeye de benzemiyor. Ne getirdiniz, ben anlamadım. Onun için, yani sırf, ille böyle spekülasyon,
birilerini zengin etmek, birilerine kazanç sağlamak için işlemler yapma
zihniyetiyle kafanızı ve iktidarınızı meşgul ettirmeyin. Evvela memleketin
ciddi sıkıntıları var. Siz 436 milyar dolarlık iç ve dış borcu nasıl
ödeyeceksiniz, evvela bunu hesaplayın. Yani, bu parayı ödemek için… (AK Parti
sıralarından gürültüler) Bakın, cezaları indiriyorsunuz, ikide bir af getiriyorsunuz, ondan
sonra muazzam bir israf var. İşte, geçen gün New York’a gitmişler de, sizin çok
beğendiğiniz kişinin hanımı gitmiş lokantada yemek yemiş, 500 dolar artı yüzde 20
komisyonla, efendime söyleyeyim, Türkiye Cumhuriyeti Elçiliği ödesin! Böyle bir
şey olur mu yani? Gazeteler yazıyor. Bu sizin çok hoşunuza gidiyor herhâlde
değil mi? Çok hoşunuza gidiyor. (AK Parti sıralarından gürültüler) Böyle bir şey olur mu? Yani, böyle bir şey olur mu? Hem harcırah
alırsınız hem yandaşlarınız gazetecileri toplarsınız uçaklara doldurup
getirirsiniz. Değerli milletvekilleri, devlet bu şekilde yönetilemez. Devlet
yönetmek ciddi bir iş ister, ciddi bir sorumluluk ister, ciddi bir dürüstlük
ister. ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Esasa gel. KAMER GENÇ (Devamla) – Oraya geliyorum. Merkez Bankasının para politikası yahu, para politikası… Borçlar
meselesi önemli. Yani, sen Merkez Bankasını İstanbul’a taşırken, diyoruz ki:
Evvela, geçmişte bu memleket 70 sente muhtaçtı, şimdi 70 senti de arayacak.
Yani, siz Merkez Bankasını oraya taşımakla kime hizmet ediyorsunuz? Onu bir
söyleyin bakalım da, ondan sonra çıkıp bunun da hesabını verin. Ayrıca da, bakın sayın milletvekilleri, bütün bakanlarınız yurt
dışında, Başbakanınız yurt dışında geziyor. Yahu, gelsin şu Meclisin huzurunda
dış gezilerde ne sağlandı, onu bir bilelim biz. Yani, bugün bir Kıbrıs meselesinde Türkiye ne durumda? Bir
Güneydoğu meselesinde Türkiye ne durumda? Yani, gittiniz Amerika’da Bush’la
gizli kapaklı, perde arkasında ne konuştunuz? Gidiyorsunuz, ondan sonra… Devletin bir Dışişleri teşkilatı var. Devletin Dışişleri
teşkilatı, bütün ciddi yönetimlerde bir dış temas kurduğu zaman oradaki
görüşmeler tutanaklara geçilir, o tutanaklar Dışişleri Bakanlığının kayıtlarına
geçer ve yarın öbür gün, sizden, ondan sonra gelen insanlar, yahu, şu tarihte… BAŞKAN – Sayın Genç, konuşmanızı tamamlar mısınız. KAMER GENÇ (Devamla) – Tamam, tamamlıyorum Sayın Başkan. Yani, bu para politikasıyla da çok yakın olduğu için onu belirtmek
istiyorum Sayın Başkan. Onun için, yani onların bilinmesi lazım. Bunlar devletin itibarı
meselesi. Devletin kurumları devletin itibarının bir göstergesidir. Dolayısıyla, bu Merkez Bankasını taşımanızın bir anlamı var. Diyorsunuz
ki: “Kardeşim biz bu şeyde, Ankara’daki başkenti de kurumlarını dağıtacağız.”
Ben de Ankaralılara… BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç. KAMER GENÇ (Devamla) – Tamam efendim. BAŞKAN – Teşekkürler. KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, önergemin son cümlesini
açıklayayım. Ben de Ankaralılara diyorum ki: Bakın, Ankaralılar, kendi
başkentinize sahip çıkın. Ankara’nın taşına bak, gözümün yaşına bak… Gerisini
siz, işte, getirirsiniz. İşte, buna sahip çıkın diyorum Ankaralılar,
çıkmazsanız… Eğer siz Ankaralılara karşı bu işleme devam ederseniz Ankaralılar
sizi buna hakkın gereğince… Hepinize saygılar sunuyorum. ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Türkiye,
Türkiye… BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir. 370’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 371’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 372’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 373’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 374’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 375’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 376’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 377’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 378’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 379’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 380’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 381’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 382’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 383’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 384’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 385’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 386’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 387’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 388’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 389’uncu madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 389 uncu
maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Sayın Komisyon? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire
bırakıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Tasarının 389 uncu maddesiyle, 1618 sayılı Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları
Birliği Kanununun 30 uncu maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Ancak, söz konusu
madde, daha sonra yürürlüğe giren 28/12/2006 tarihli
ve 5571 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu, Seyahat Acentaları
ve Seyahat Acentaları Birliği Kanunu ile Turizm
Teşvik Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 9 uncu
maddesiyle değiştirilmiş olduğundan, iş bu önerge verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir ve madde metinden çıkarılmıştır. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, yalnız, grup
başkan vekillerini okumuyor arkadaşlarımız, rica ederim. BAŞKAN – 390’ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, on üçüncü bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır. Şimdi on dördüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz. On dördüncü bölüm 391’inci madde ile 420’nci maddeleri
kapsamaktadır. On dördüncü bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
isteyen Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu. Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar) Süreniz on dakika. CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan,
yüce Meclisin çok değerli üyeleri; hepinize saygılar sunuyorum. Değerli milletvekilleri, burada, bu bölümde, 2090 sayılı Yasa,
yani Tabii Afet Yasası, bir de Sermaye Piyasası Yasası’yla ilgili konular var. Şimdi, tabii, 2090 sayılı Yasa’yı ben size hatırlatmak istiyorum.
2090 sayılı Yasa, herhangi bir tabii afette tüm mal varlığının -dikkatinizi
çekiyorum- yüzde 40’ını kaybederse yasadan yararlanıyorsun. Bir örnek verirsem,
örneğin, tüm kayısısını, tüm hasılatını kaybederse, o
sezon fındığının tümünü kaybederse, bakıyorlar, eğer kaybettiği fındık veya
kayısı mal varlığının yüzde 40’ının üstündeyse “Sen Tabii Afet’ten
yararlanıyorsun.” diyorlar, eğer değilse “Hayır, yararlanamıyorsun…” Bir kere,
bu Kanun’u değiştirmek lazım arkadaşlar. Bir kere, bu Kanun hiçbir tabii afette
uygulanılır bir kanun değil. Size örnekler vereceğim. Bir kişinin 10 dönüm bir kayısı bahçesi varsa, bu kayısı
bahçesindeki kayısının toplam geliri o sezon için 5 bin lira ise, eğer o
kişinin bir ineği, bir ahırı varsa, onlar da 2’şer bin liradan 4 bin lira
ediyorsa, diyorlar ki: “Sen, mal varlığının yüzde 40’ını kaybetmemişsin
kardeşim.” Şimdi, onun için, bir kere bu 2090 sayılı Yasa’yı değiştirmek
lazım arkadaşlar. Tabii, ülkemizde Yüce Tanrı kimseye felaket
vermesin, ama eğer bir felaket olduysa, bu sel olur, deprem olur, başka, en
çok, yani tarım kesiminin, biliyorsunuz, ülkemizde kuraklık ve diğer hâllerde
veya selle, doluyla o sezonki ürününü kaybediyorsa, bu insanların sosyal devlet
olarak yanında olmamız lazım, kaybettiği ürününe yardım etmemiz lazım, yani o
sene ekmek yemesi için yardımcı olmamız lazım arkadaşlar. Bir kere bu Yasa’yı
değiştirmek lazım. Şimdi, bu yasa ne getiriyor biliyor musunuz? Diyorlar ki bu
bölümde: “Siz, eğer, 2090 sayılı Yasa’ya göre bir şekilde gübre yardımı,
tohumluk yardımı, makine, ilaç yardımı, bunları alır -canlı ve cansız üretim
aracı- bunları iki yılda satarsan ceza alırsın.” Arkadaşlar, verilen gübre kalır mı? Verilen tohumluk kalır mı?
Hakikaten bu köylüye bir şekilde ıstırap bir yasa. Zaten perişan olmuş bu
insan, zaten yok olmuş, çaresiz insan böyle bir şey yapabilir mi arkadaşlar?
Neyini satacak? Satacak bir şeyi yok ki arkadaşlar. Bu, Türkiye'nin her
tarafında böyle, Sivas’ında da böyle, Kars’ında da böyle, her tarafında böyle
arkadaşlar. Onun için, bunun buradan çıkması lazım arkadaşlar. Bir tohumluk
veriyorsun. Arkadaşlar, basit, yani felakete uğrayan bir insana bir tohumluk
veriyorsunuz. Ben, bir kez daha dikkatlerinize sunuyorum. Tabii, şimdi gelelim sermaye piyasasına arkadaşlar. Değerli arkadaşlarım, yaklaşık, sermaye piyasası, Türkiye'de…
Türkiye için, özellikle kurumsallaşma, şirketleşme açısından, büyüme açısından
ve Türkiye’de ulusal sermaye ve ulusal sanayici açısından önemli bir yasa tabii
Sermaye Piyasası Yasası. Küçük tasarrufların birleştirilerek bir tasarruf
yaratmasına bir araçtır bu. Fakat, yıllar yılı, bu
Yasa’yı bir şekilde ulusal sanayiye ve ulusal sanayiciye hep birileri kullandı
arkadaşlar. Bu Yasa’nın hep arkasından dolaştılar. Nasıl birilerini kandırırım?
Nasıl ben buradan bir çıkar sağlarım? Nasıl toplumu yanıltırım? Nasıl
toplumdaki birtakım küçük tasarrufçuya aldatırım? Bu ilk kurulduğu süreçten
bugüne kadar hep birileri -bu yurt içinde de var, yurt dışında da var
arkadaşlar- bu Yasa’nın arkasından dolaşarak kendi gruplarına, kendi
şirketlerine… Bu işi artık Türkiye’de meslek hâline getiren sahtekârlar var
arkadaşlar. Bunun adı bu, bunlar bu. Adamın mesleği… Ben Sermaye Piyasası
Yasası’nın etrafından dolaşarak, buradan, yani, borsa dediğimiz olgudan, bir
şekilde, spekülasyonlarla nasıl bir kâr yaratırım
diyen, Türkiye’de, gruplar var, kişiler var, yurt dışında bunun bağlantıları
var. Değerli arkadaşlarım, üzülerek söylüyorum: Dönüp baktığımız zaman,
Sermaye Piyasası Yasası’na aykırı davranan, Türkiye’de ceza almış bana kaç kişi
gösterebilirsiniz? Şimdi, önce, Yasa’yı… O görevi yapan Sermaye Piyasası Kurumu
ve Türkiye’deki aracı kurumlar, bir kere, ulusal sermayeyi ve sanayiciyi koruma
görevi üstlenmelidir. Birtakım sahtekârlara, birtakım spekülatif
insanlara prim vermemelidir. Ama maalesef, Türkiye’de borsa, geçmişten bugüne
kadar halkın tam inanacağı, halkın küçük tasarrufunu yatırıp, bir şekilde hep
gelecekten, Türkiye’deki sanayileşmeden bir umut bekleyen bir umut olmadı
arkadaşlar. Hep birileri günlük, dakikalık, saatlik hep birileri bunu kullandı.
Umut olamadı. Oysaki, Türk sanayisinin, ulusal
sanayicinin en kolay uzun vadeli finansman sağlayacağı bir model arkadaşlar. Çok gerekli, her ülkeye gerekli. Ama bugüne kadar, maalesef
bunu söylüyorum, borsada işlem gören çok düzgün, dürüst şirketlerimiz var ama, onların sırtından bile birileri kâr sağlamak istiyor.
Bu yasanın önemi… Keşke buradaki cezaları daha artırsak. Bu
açıdan çok önemli. Gerçek bir sermaye piyasasının oluşmasında çok önemli bir
madde bu madde. Bu açıdan, bu yasada gerek tabii afetlerle ilgili gerek sermaye
piyasasıyla ilgili maddeler önemli bir madde. Ama yine söylüyorum: Tabii afetle
ilgili maddede, önce 2090 sayılı Yasa’yı, arkadaşlar, biz değiştirmezsek, Allah
korusun oluşacak bir tabii afette hangi il olursa olsun bu yasa uygulanamıyor.
Ancak Hükûmet bir karar alırsa, ben şuradaki tabii
afete… Bir Bakanlar Kurulu kararıyla, 2090 sayılı Yasa’yla değil, Bakanlar
Kurulu kararıyla yardım edebiliyor. Ben bilgilerinize sunuyorum. 2090 sayılı Yasa’nın değişmesi
yönünde bir kez daha sizlerin dikkatinize sunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aslanoğlu. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın
Mustafa Enöz. Buyurun Sayın Enöz. (MHP sıralarından
alkışlar) MHP GRUBU ADINA MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 56 sıra sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın on dördüncü bölümü
üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesile ile yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu tasarıda, yüz
yetmiş kanunda, uyum adı altında değişiklik yapılmakta olup, benim söz almış
olduğum bu bölümde on bir ayrı kanunda düzenlemelere gidilmektedir. Gerçekten,
kanun yapma tekniği ve yasama organının görevini tam anlamıyla yerine getirmesi
bakımından burada sakıncalar bulunmaktadır. Yani, kanunların
uygulanabilirliğini sağlamak için önce kanun koyucular olarak bizlerin her
madde hakkında tam bir bilgi sahibi olmamızın gerekli olduğunu düşünüyorum. Sayın milletvekilleri, düzenlemesi yapılan ceza maddeleri sonunda
verilecek para cezalarının miktarları belirtilerek, şu miktardan şu miktara
kadar para cezası verilir denilmektedir. Bu rakamlar, kanun yapılırken geçerli
olan değerlere göre tespit edildiğinden, sürekli aynı miktar olarak kalmakta, aradan
uzun yılların geçmesiyle para cezalarını artıran kanunlarda güncelleme
sağlanmaktadır. Para cezasını düzenleyen maddelerde, müşterek bir madde ile
para cezası suçun ağırlığına göre derecelendirilip güncellenebilecek bir ölçü
esas alınarak miktarlar tespit edilebilir. Böylece kanunda sadelik ve kolaylık
sağlanmış olacaktır. “Kanunlarda değişiklik yaptık.” denilmek için yapılan bazı
ayrıntılı değişikliklerin de uygulamada çoğu zaman bir anlam ifade etmediği
bilinmektedir, yani yapılan küçük değişiklikler çoğu zaman uygulamayı
değiştirmemektedir. Sayın milletvekilleri, konuşmamın başında da belirttiğim üzere, bu
bölümde on bir değişik kanunda düzenlemelere gidilmektedir. Tabii ki,
değişiklik yapılan bu kanunların üzerinde tek tek
değerlendirme yaparak görüşlerimizi bildirmek bu zaman dilimi içerisinde mümkün
değildir. Ancak, sürem yettiği kadar görüşlerimi açıklamaya çalışacağım. Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz tasarının 391’inci
maddesi 1734 sayılı Yem Kanunu’nun 13’üncü maddesinde değişiklik öngörmektedir.
Yem Kanunu’nun 13’üncü maddesi, bu Kanun’un 6, 7, 8 ve 10’uncu maddelerinde
yazılı mecburiyetlere uymayanlara uygulanan para cezasının artırılması ile
ilgilidir. Yine, bu kanunda 392’inci madde olarak yer alan düzenleme, 1734
sayılı Kanun’un 15’inci maddesinde belirtilen cezai müeyyidenin nasıl
uygulanacağını yeniden düzenlemektedir. Önceden, gıda ve yem işletmecisi
gerekli kurallara uymadığı ve cezayı gerektiren durum tespit edildiği hâlde
ancak mahkemeye dava açılabilirken, yapılan değişiklikle, bu cezanın mahallî
mülki amir tarafından verileceği hükmü getirilmektedir. Cezaların günün
şartlarına göre artırılması doğrudur. Maalesef ülkemizde cezaların yaptırımı
yeterli değildir ve caydırıcılığı da fazlaca yoktur. Sayın milletvekilleri, gelişmiş ülkeler tarım ve hayvancılıkta
istikrarı sağlamakta ve ihracatçı konumda yerlerini almaktadırlar. Ülkemizde
akılcı politikalar uygulanarak, hayvancılıktaki potansiyel harekete
geçirilmelidir. Hayvancılık kırsal kalkınmayı, kırsal kalkınma da ülkenin gelişim
düzeyini artıracaktır. Gıda ve yem işletmecisi, ithal ettiği, ürettiği,
işlediği, imal ettiği veya dağıtımını yaptığı bir ürünün gıda ve yem güvenliği
şartlarına uymasını mutlaka temin etmelidir. İşletmeci, ürünün geri toplanması
gerektiğinde, geri toplanma nedeni hakkında tüketiciyi doğru ve etkin olarak
bilgilendirmelidir. Gerekli hâllerde, tüketiciye ürünün iadesi için çağrıda
bulunmalı ve son tüketiciye gelebilecek riskleri önlemek amacıyla yapılacak
uygulamaları ilgili birimlere bildirmelidir. Gıda ve yem işletmecileri, üretim,
işleme ve dağıtımın tüm aşamalarında, gıda ve yemin, gıda amaçlı yetiştirilen
hayvanın, gıda ve yeme ilave edilecek her türlü maddenin izlenebilirliğini
sağlamalıdır. Sayın milletvekilleri, bu arada hayvancılığın en önemli temel
girdisi olan yem fiyatlarının son beş yılda yüzde 400 oranında arttığını ifade
etmeliyim. Buna karşı, üreticinin kestirdiği hayvanın kilogram karşılığı
maalesef değişmemiştir. Bu da ülkemizdeki hayvancılığın bitme noktasına
geldiğinin en güzel örneğidir. Bu konuda Hükûmetin
gerekli tedbirleri almasını bekliyoruz. Sayın milletvekilleri, devletin temel amacı insanların huzur ve
esenliğini temin etmektir. Toplumda huzur ve esenliği ihlal eden kişi veya
kişilerin tespit edilmesi gerekmektedir. Bu ihtiyaç toplumu oluşturan her
kişinin her an bulunabilmesini sağlayıcı önlemlerin alınması ile mümkün
olabilecektir. Ülkemizde bu tedbirin alınması öncelikle Kimlik Bildirme
Kanunu’nun tam ve eksiksiz olarak uygulanması ile mümkün olabilecektir. Bu
Kanun’da yer alan kurallara herkesin uyması son derece önemlidir.
Vatandaşlarımızın, özellikle şehirlerde ve metropol
kentlerimizdeki yerleşimlerinin daha disiplinli hâle getirilmesi gerekmektedir.
Anayasa’mız gerek yerleşme ve gerekse seyahat hürriyetini temel hak olarak
hükme bağlamıştır. Ancak, bu hakların toplumun huzur ve sükûnu bakımından
gerektiği takdirde kanunla kısıtlanabilirliğini de açıklıkla ortaya
koymaktadır. Sayın milletvekilleri, bu tasarıda 393’üncü madde olarak yer alan
değişiklik 1774 sayılı Kimlik Bildirme Kanunu’nun 15’inci maddesini
düzenlemektedir. Bu madde, Kimlik Bildirme Kanunu’nda yer alan hükümlere
uymayanlara uygulanacak cezalar ile ilgilidir. Kimlik bildirme mecburiyetinde olanlar Kanun’un 2, 3 ve 4’üncü
maddelerinde açık olarak belirtilmiştir. Bu maddelerde
özetle, otel, motel, han, pansiyon, bekâr odaları, kamp, kamping, tatil köyü ve
benzeri her türlü, özel veya resmî konaklama yerleri ile özel sağlık
müesseseleri, dinlenme ve huzurevleri, dinî ve hayır kurumlarının sosyal
tesislerinin sorumlu işleticileri, bu yerlerde ücretli veya ücretsiz, gündüz
veya gece, yatacak yer gösterdikleri yerli veya yabancı herkesin kimlik ve
geliş-ayrılış kayıtlarını, örneğine ve usulüne uygun şekilde günü gününe
tutmasını, genel kolluk kuvvetlerinin her an incelemelerine hazır
bulundurmasını, Devlet İstatistik Enstitüsüne talebi hâlinde vermesini,
tesislerin sorumlu işleticileri müesseselerinde sürekli veya geçici olarak
çalıştırdıkları kimseleri ve bunların ayrılışları ile ilgili kolluk
kuvvetlerine kimlik bildirme mecburiyeti ile ilgili durumları düzenler. Değişiklikle,
bu kurallara uymayanlarla ilgili uygulanan para cezası 3 milyon liradan 250
Türk lirasına çıkarılmaktadır. Bu kurallara uymayanlar için öngörülmüş olan 250
Türk liralık ceza da azdır, çünkü ülkemiz, jeopolitik konumu gereği bir geçiş
yolu üzerinde bulunmaktadır. Çeşitli yasa dışı örgütlerin ve özellikle terör
örgütlerinin ülkemiz üzerinden insan kaçakçılığı ve diğer her türlü kaçak
eylemi gerçekleştirdiğini biliyoruz. Kimlik Bildirme Kanunu’nda belirtilen
hususları herkes tam ve eksiksiz olarak yerine getirdiğinde emniyet ve asayişle
mücadelede daha da etkili olunabilecektir. Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu tasarının 410, 411,
412 ve 413’üncü maddeleri, 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu’nun bazı
maddelerinde değişiklikler yapmaktadır. Bu vesileyle, konu hakkında sektörün
bugünkü durumuna kısaca değinmek istiyorum. Turizm, değişik alanları
ilgilendirmektedir. Turizmin konuları arasında kültür, çevre, sağlık, bölgesel
kalkınma, tüketici hakları, istihdam, serbest dolaşım, vergilendirme, eğitim,
araştırma gibi birçok konu yer almaktadır. Turizmin ekonomiye katkısı son
derece önemlidir. İstihdam yaratılmasında ve bölgesel kalkınmada önemli bir
rolü vardır. Turizmde en büyük eksiğimiz ve dezavantajımız, ülkemizdeki turizm
kaynaklarımızın yeterince tanıtılmamasıdır. Turizm sektörünün çok yönlü
karakteri hizmet yaygınlığını da beraberinde getirmekte, alt sektörün sayısını
artırmaktadır. Tüm alt sektörlerin randımanlı olarak devrede bulunmaması ve
birbirine destek vermemesi hâlinde, verilen hizmet eksik kalabilmektedir. Bu
nedenle, her sektör için gerekli olan hedefler, stratejiler, organizasyon
olarak uyumlu çalışma ortamları turizmde daha da önemlidir. Bugüne kadar, her
türlü vesile ile turizmin önemi, faydaları ve hassasiyeti her düzeyde gündeme
getirilmiş, ancak sektörün ihtiyaç duyduğu kararlılık ve süreklilik bir türlü
yerine oturtulamamıştır. Burada yapılması gereken kamunun hedeflerini
oluşturarak çizeceği bir turizm devlet politikası çerçevesinde ilgili bütün alt
sektörlerin harekete geçirilmesidir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Enöz, konuşmanızı
tamamlayın lütfen. MUSTAFA ENÖZ (Devamla) – Yani, kamu ve özel kesimin ortak ülke
çıkarlarında ve asgari müştereklerde ortak hareket etmesidir. Ülkemizde turizmi geliştirmek için turizmde uzun vadeli ve
istikrarlı devlet politikası izlenmelidir. Ülkemiz bütün dünyaya iyi
anlatılmalı, iyi tanıtılmalı ve dünyada güzel imaj oluşturulmalıdır. Pazarlama
ve taşıma alt sektörünün sorunları çözülmelidir. Genel turizm bilinci ve
kamuoyu oluşturulmalıdır. Yerel yönetimlerin turizm sektörüne aktif desteği
sağlanmalıdır. Turistik yöredeki belediyelerimizin sorunlarına kalıcı çözümler
getirilmelidir. Uluslararası pazarlardaki gelişmeler izlenerek politikalar
üretilmelidir. Sektörün finansal sorunlarına destek sağlanmalıdır. Turizmin on
iki aya yayılması için yaygın tedbirler alınmalıdır diyor ve bu duygu ve
düşüncelerle kanunun hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Enöz. Şahısları adına ilk söz, Isparta Milletvekili Sayın Haydar Kemal
Kurt’a aittir. Buyurun Sayın Kurt. (AK Parti sıralarından alkışlar) HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair 56 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın on dördüncü
bölümünün 390 ila 420’nci maddelerini kapsayan kısmı üzerine görüşlerimi ifade
etmek üzere şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarıyla, temel ceza
kanunlarındaki suç karşılığı uygulanacak yaptırımların mantığına uygun
değişiklikler gerçekleştirilmiştir. Tasarının bu bölümünde 1734 sayılı Yem
Kanunu’nun cezai hükümlerini gösteren dördüncü bölümdeki 12, 13, 14, 15’inci
madde hükümleri değiştirilmiştir. 390’ıncı maddeyle önceki düzenlemede 12’nci
maddede tarif edildiği şekilde bozuk yemleri satışa arz edenlere cezai hükümler
getirilirken yeni düzenlemeyle bilerek üretenler ve satanlar da kapsam içine
alınarak hapis cezası ile idari para cezası verileceği hükmü getirilmiştir. Yine tasarının 392’nci maddesiyle Kanun’un 15’inci maddesi
değiştirilerek “Bu Kanunda yazılı olan idarî para cezaları mahallî mülkî amir
tarafından verilir.” denilerek önceki düzenlemedeki sulh hukuk mahkemesinin bu
kanundan doğan ihtilaflara bakacağına ilişkin hüküm değiştirilmiştir. Görüleceği üzere yapılan değişiklikle 1 Haziran 2005 tarihinde
yürürlüğe giren Türk Ceza Kanunu, Kabahatlar Kanunu,
Ceza Muhakemeleri Kanunu ve Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile getirilen suç siyaseti ve bu siyasetle hedeflenen maksada ulaşabilmek
için uyulması istenen ana ilkeler ışığında hareket edilerek bu değişiklikler
düzenlenmiştir. Bu ana ilkeler çerçevesinde ceza
kanunlarındaki cezalar ve güvenlik tedbirleri olarak iki ana tasnife tabi
tutulan yaptırımlar ile suçlar arasındaki terk edilen cürüm ve kabahat ayrımı
nedeniyle hapis ve hafif hapis ayrımı ile ağır ve hafif para cezası ayrımı da
terk edilmiş, “ağır ve hafif” yerine sadece “hapis cezası” ya da “para cezası”
lafızları benimsenmiştir. Yine, aynı şekilde, idari yaptırım olarak uygulanan para cezası
ile suç karşılığı öngörülen ve mahkeme tarafından hükmedilen para cezası
arasındaki kavram karışıklığını önlemek amacıyla ceza hukukunun yaptırım olarak
öngörülen para cezasına adli para cezası denilmiştir. Diğer yandan, idari nitelikteki cezaların uygulama makamı
değiştirilerek toplum düzeninin devamı için tecziyesi gerekli görülen hukuka
aykırı fiiller ile idari nitelikte olup da bir taraftan uyarı fonksiyonu, diğer
taraftan kamu açısından oluşmuş olan zararın giderilmesi amacına hizmet eden
cezaların uygulanmasına ilişkin oluşan yeni mantık bu bölümde de yapılan
değişikliklerde yerini bulmuştur. Yine 393, 394, 395, 396’ncı maddeler ile 1774 sayılı Kimlik
Bildirme Kanunu’nun 15, 17’nci maddelerindeki para cezaları ise idari para
cezası olarak değiştirilmiş ve 18’inci maddede bu cezaların mahallî mülki amiri
tarafından verileceği belirtilmiştir. Tasarının 397’nci maddesiyle 2090 sayılı Tabii Afetlerden Zarar
Gören Çiftçilere Yapılacak Yardım Hakkındaki Kanun’un 9’uncu maddesindeki ağır
para cezasına ilişkin hüküm idari para cezası olarak değiştirilmiş ve sözü
edilen suçlara ilişkin davalar sulh ceza mahkemesinde görülür hükmü
kaldırılmıştır. Tasarının 398, 399, 400, 401, 402, 403, 404’üncü maddeleriyle,
2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 25, 33, 36, 46/A, 47, 47/A ve 49’uncu
maddesi hükümlerinde değişikliğe gidilmiştir. Tasarının 405, 406 ve 407’nci maddeleriyle de, 2521 sayılı
Avda ve Sporda Kullanılan Tüfekler, Nişan Tabancaları ve Av Bıçaklarının
Yapımı, Alımı, Satımı ve Bulundurulmasına Dair Kanun’un beşinci bölümünde yer
alan suçlar ve cezaları düzenleyen 11, 12, 13’üncü maddelerindeki cezai
hükümler değiştirilerek genel ceza yasalarındaki düzenlemelere aykırı hususlar
giderilmiş ve uyumluluk sağlanmak istenmiştir. Tasarının 408’inci maddesiyle, 2531 sayılı Kamu Görevlilerinden Ayrılanların
Yapamayacakları İşler Hakkında Kanun’un ceza başlıklı 4’üncü maddesindeki ağır
para cezası hükmü kaldırılmıştır. Tasarının 409’uncu maddesiyle, 2548 sayılı Gemi Sağlık Resmi
Kanunu’nun yasaklar ve ceza alt başlığını oluşturan 6’ncı maddesindeki
cezaların niteliği değiştirilerek idari para cezasına dönüştürülmüş ve bu
cezayı, Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü görevlilerinin vermeye yetkili
olduğu hükmü getirilmiştir. Tasarının 410, 411, 412, 413’üncü maddeleriyle, 2634 sayılı
Turizmi Teşvik Kanunu’nun beşinci bölümünde düzenlenen cezalara ilişkin 31, 32,
33 ve 36’ncı madde hükümlerinde değişikliğe gidilmiştir. Yine, tasarının 414’üncü maddesiyle, 2699 sayılı Umumi Mağazalar
Kanunu’nun üçüncü bölümünde… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Kurt, lütfen tamamlar mısınız konuşmanızı. HAYDAR KEMAL KURT (Devamla) - …ceza işleri alt başlığında ceza
hükümlerini düzenleyen 13’üncü maddedeki cezalar değiştirilmiş, ağır para
cezaları genel ceza kanunundaki yeni düzenlemeye uygun olarak gün hesabı
üzerinden adli para cezası olarak yeniden tanımlanmıştır. Ağır hapis cezaları
ise, hapis cezaları olarak tanımlanarak yeniden düzenlenmiştir. Tasarının 418, 419 ve 420’nci maddeleriyle, 2822 sayılı Toplu İş
Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu’nun 56, 69, 70’nci maddelerinde değişikliğe
gidilmiştir. Yapılan tüm bu düzenlemeler ile temel ceza yasasında çağın
gereklerine ve yeniden oluşan millî ve insanlığın ortak değerlerini önceleyen,
toplumsal barışı ve insan haklarını muhafaza etmek ve geliştirmek maksadıyla
yapılan düzenlemelere esas prensipler ışığında 56 sıra sayılı kanun ile çeşitli
kanunlardaki ceza hükümlerini içeren maddelerde değişiklik yapılmasına ilişkin
tasarının gerekli ve faydalı olacağı inancıyla hayırlı olmasını diliyor,
saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kurt. İkinci söz sırası Artvin Milletvekili Sayın Ertekin
Çolak’a aittir. Buyurun Sayın Çolak. (AK Parti sıralarından alkışlar) ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan 56 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın on dördüncü bölümüyle
ilgili söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi ve yüce milletimizi
saygıyla selamlıyorum. Bu bölümde yer alan 2090 sayılı Kanun’un çeşitli afetler nedeniyle
zarar gören çiftçilerimize yapılacak olan devlet yardımını düzenlemektedir. Değerli arkadaşlarım, tarım ve hayvancılıkla uğraşmak gerçekten
zor, meşakkatli, pahalı ve riskli bir uğraştır. Çiftçilerimiz toprağı sürer,
tohumu atar, gübresini atar ve onun sulamasını yapar ve mevsim boyunca hep ona
ümit bağlar ve yıl boyunca onun geliri odur. Böyle bir durumda, bir gece bakar
ki yağan bir yağmur nedeniyle bütün ürünleri zarar görmüş ve bir yıllık umudu
boşuna gitmiştir. Böyle bir durumda, tabii olarak vatandaşımız, çiftçimiz,
devlet babadan elbette ki destek ve yardım bekler. İşte bu Kanun, bu yardımları
düzenlemektedir. Böyle durumlarda bu tür afetlerde kurulacak olan komisyonlar
aracılığıyla hasar tespitleri yapılır ve gelirlerinin yüzde 40’ından fazlası zarar
görmüş olan çiftçilerimize, karşılıksız olarak veya kredi şeklinde devlet
yardımı yapılmaktadır. Böyle durumlarda yapılan bu yardımlar, kullanan
çiftçiler tarafından belirlenen kriterlerdeki usul ve
esaslara bazen uymaz. İşte buradaki değişiklikle çiftçilerimizin lehine bir
düzenleme getirilmiştir. Bu nedenle emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Değerli arkadaşlarım, burada bir konuyu dile getirmek istiyorum.
Burada bugün görüşmesini yapmış olduğumuz kanunlarla ilgili konuşma yapan
Ardahan Milletvekilimiz Sayın Ensar Öğüt
konuşmasında, ekonomik sıkıntılardan dolayı bazı vatandaşların eline silah
alarak dağa çıkmak zorunda olduğunu söyledi. Bunu, bir milletvekili olarak
kesinlikle kabul etmemiz mümkün değildir. Şimdi, milletin kürsüsünden böyle bir şeyi bir milletvekilinin
ifade etmesini ben talihsiz bir konuşma olarak görüyorum. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Değiştirme, öyle demedi. ERTEKİN ÇOLAK (Devamla) – Benim ilim Artvin’de, özellikle Çoruh
Vadisi boyunca vatandaşımızın ekonomik sıkıntısı oldukça fazladır. Arazi o kadar zor bir arazidir, o kadar sert bir arazidir ki o
bölgedeki, özellikle Yusufeli bölgesindeki vatandaşımız Çoruh Nehri’nin
kenarından sırtıyla taş taşır, yamaçta duvar yapar, onun üzerine yine sırtıyla,
sepetiyle toprak taşır, orada sebze üretir, meyve üretir ve oradan geçimini
temin etmeye çalışır, ama hiçbir zaman devletine isyan etmemiştir, hiçbir zaman
hâlinden şikâyetçi olmamıştır. Vatanına, milletine en bağlı insanlar o
bölgede yaşamaktadır ve yetişmektedir. Bu nedenle, böyle talihsiz bir konuşma
yapan bu sayın milletvekilimizi buradan kınıyorum. Yüce Meclisi ve yüce milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çolak. Sayın milletvekilleri, on dördüncü bölüm üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştır. Şimdi soru-cevap işlemine başlıyoruz. Toplam süre on beş
dakikadır. Buyurun Sayın Baytok. NESRİN BAYTOK (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakan, bir önceki bölümde, soru-cevap kısmında bir ifadeniz
olmuştu. Bir sayın milletvekilinin sorusunu yanıtlarken erkekçe cevap vermekten
bahsetmiştiniz. Ben bu kelimeyle ne kastettiğinizi sormak istiyorum. Erkekçe
cevap nasıl oluyor acaba, kadınca cevap nasıl oluyor? Bu, kadınları aşağılayan
bir tavır değil midir? Bu ifade dolayısıyla kadınlardan bir özür dilemeniz
gerekmez mi? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Baytok. Buyurun Sayın Tankut. YILMAZ TANKUT (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakanımıza sormak istiyorum: 2090 sayılı Kanun’da yapılacak
düzenlemeler çerçevesinde, tabii afetlerden ziyan gören çiftçilere yapılacak
yardımlarla ilgili olarak özellikle şu anda gübre spekülatörlerinin ve
ithalatçılarının el ele vermek suretiyle son aylarda ve bugün de dahil olmak üzere, özellikle son bir haftada, fahiş bir
şekilde ve hiçbir kontrole tabi olmadan gübre fiyatlarını artırmalarına veya
gübre fiyatlarının kabul edilemez şekilde artışına bir tedbir almayı düşünüyor
musunuz? Yani, bu artışlar karşısında Adana ve bütün ülke genelinde feryat eden
çiftçimizin sesini duyup sıkıntılarını giderebilecek misiniz? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tankut. Buyurun Sayın Varlı. MUHARREM VARLI (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakan, bu görüşülmekte olan maddeler içerisinde tabii
afetlerle ilgili bölümde… Tabii afetler denilince akla global
ısınma… Bu global ısınma çerçevesinde de ülkemiz de
payına düşeni almıştır. Neticede çiftçilerimiz bu kuraklıktan etkilenmiş ve
mağdur olmuşlardır. Şimdi, bu mağduriyetten dolayı birçok ilimiz kuraklık yardımına
tabi tutuldu. Adana ili Çukurova bölgesinde her ne kadar barajlar ve akarsular
nedeniyle su sıkıntısı yaşanmasa da kuraklıktan çok, müthiş bir etkilenme oldu.
Pamuk üretiminde yaklaşık yüzde 30’lara varan düşüş, efendim, buğday üretiminde
yine yüzde 30’lara varan düşüş, mısır üretiminde de yüzde 40’lara, yüzde
50’lere varan bir düşüş yaşandı. Bir de üstüne üstlük çiftçinin girdilerinin
artmasından dolayı aşırı derecede bir mağduriyet yaşanıyor. Kuraklıktan
etkilenen iller içerisine Çukurova bölgesinin veya Adana ilinin de alınması Hükûmetimiz tarafından düşünülüyor mu? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Varlı. Buyurun Sayın Akcan. ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) –
Sayın Başkanım, teşekkür ederim, aracılığınızla Sayın Bakana şu soruyu
yöneltmek istiyorum: Sayın Bakanım, bilindiği gibi, TÜPRAŞ’ın
yüzde 14,78’i bir gece yarısı operasyonuyla Ofer’e
satılarak kamunun 100 milyonlarca dolar zarara uğratıldığı kamuoyuna
yansımıştı. Bu kanun tasarısında SPK’yla ilgili
hükümler ve cezai hususlar da olduğu için bu soruyu yöneltiyorum. Bu satışla
ilgili olarak SPK’dan görüş alınmadığını ve SPK’nın bilgisinin olmadığı da bilinen bir gerçek. Bu
satışla ilgili olarak herhangi bir dava açılmış mıdır? Açılmışsa hangi
safhadadır? Bunu öğrenmek istiyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akcan. Buyurun Sayın Çelik. BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, ben de Sayın Tankut ve Sayın Varlı ile benzer bir soru sormak istiyorum.
Özellikle, 7269 sayılı Tabii Afet Yasası’nın günümüz itibarıyla uygulanması
noktasında ciddi dublikasyonlar olduğunu düşünüyorum.
Bazen de aynı konuda yasal düzenlemelerin olmadığı ve mağduriyete düçar olan vatandaşlarımızın bu konuda çok büyük sıkıntı
çektiklerini müşahede ediyorum. Bu konuda özellikle kasım ayı içerisinde
Mersin-Anamur-Bozyazı yöresinde meydana gelen dolu afetinde de Hükûmeti müteaddit kez uyarmamıza rağmen oradaki
vatandaşlarımıza en ufak bir yardım yapılmadı ve onlar dinlenmedi dahi. Bu
sebeple, şu anda yine sürekli olarak kuraklık ve diğer tabii afetler
dolayısıyla 7269 hükümleri çalıştırılamıyor ve burada ilgili maddeyle ilgili
verilen malzemelerin, ayni ve nakdî yardımların geriye alınması konusunda bir
düzenleme içermekle birlikte bu hüküm, bu konuda hiçbir şey verilmiyor ki geri
alınsın. Şu anda bir boşluk var. TARSİM sigorta uygulamasının mutlaka gözden
geçirilmesi gerekiyor. Fiiliyatta TARSİM asla uygulanmıyor. Onu belirtmek
istiyorum. Bu konuda Hükûmet tedbir almak istiyor mu? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çelik. Buyurun Sayın Işık. ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkürler Sayın Başkanım. Sayın Bakanım, henüz kamuya açıklanmamış bilgileri kullanarak
sermaye piyasasını etkileyen, örneğin İMKB Ulusal 100 Endeksi rakamını hafta
başında ilan eden bir kamu görevlisi veya herhangi bir kişi, piyasanın
dalgalanması ya da belirtilen endeks rakamına ulaşılamaması nedeniyle zarara
uğrattığı yatırımcılarca dava edilmesi hâlinde herhangi bir cezaya çarpılmakta
mıdır? Bu konudaki görüşünüzü alabilir miyim? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Işık. Buyurun Sayın Taner. RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakanım, sorum 398’inci maddeyle
ilgili, Sermaye Piyasası Kanunu’yla ilgili. Biraz önce Merkez Bankasının İstanbul’a taşınacağından bahsettiniz
ve doğruluğundan bahsettiniz. Merkez Bankasıyla birlikte ilgili kuruluşlar olan
Hazineyi, Devlet Planlama Teşkilatını, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurulunu, Sermaye Piyasası Kurulunu da İstanbul’a taşımayı düşünüyor musunuz
veya Aydın Kuşadası ve Didim turizm merkezi, Kültür ve Turizm Bakanlığını
Aydın’a taşımayı düşünüyor musunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Taner. Buyurun Sayın Günal. MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan. Ben de bu soruyu sormayacaktım ama az önce Sayın Bakan cevap
verirken “Merkez Bankasından sonra niye Halk Bankasını sormuyorsunuz, niye
personelini sormuyorsunuz?” dedi. Ben, Adalet Bakanı olarak kendisine sormak
istiyorum: Sayın Başbakan bu ihtiyacı söylerken “Bir kanun çıkarırız gerekirse,
yaparız, geçer gideriz, kimseye sormaya niyetimiz yok.” dedi. Sizin bu kanun
tasarısını getirirken Adalet Bakanlığının bürokratlarıyla, ilgili
akademisyenlerle görüştüğünüzü biliyorum. Merkez Bankasında böyle bir ihtiyaç
olmadan açıklanması hukuk anlayışı açısından doğru mudur? İkincisi: Halk Bankasının personeli de, Ziraat Bankasının
personeli de önemli, ama sizin Hükûmet Programınızda
ve seçim beyannamelerinizde, Halk Bankasının özelleştirileceği, Ziraat
Bankasının özelleştirileceği yazıyor, hatta geçen yıl özelleştirilecekti Halk
Bankası, yetişmedi. Peki, madem özelleştirilecek, niye alelacele bu kurumları
oraya taşıma ihtiyacı hissediyorsunuz? Bırakın, belki Halk Bankasını alacak
olan firma gidip Kayseri’ye kurmak isteyebilir, KOBİ’lerle ilgili bir banka
Denizli’ye kurmak isteyebilir. Neden aceleyle hem özelleştirmek isterken hem de
bunların hepsini İstanbul’a taşımak istersiniz? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkürler. Son soru Sayın Özkan’da. Buyurun Sayın Özkan. RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakan, biliyorsunuz “Devlet alacağına şahin, vereceğine
kargadır.” diye bir atasözümüz var. Çiftçilerimizin 2007 teşvik primleri
ödenmedi, bir yıllık bir gecikme söz konusu. Biz, alacaklarımıza hep devlet
olarak ceza uyguluyoruz, ancak çiftçilerin alacaklarını -bu teşviklerin 2008
yılı içerisinde ödeneceği söyleniyor, ayı, günü belirtilmiyor ama- bu
teşvikleri öderken gecikme zammı uygulamayı düşünüyor musunuz? Çiftçilerimiz
dört gözle bu gecikmedeki paraları beklemektedir, süt teşviklerini, suni
tohumlama teşviklerini, kulak küpesi paralarını, ekim, dikim, yem bitkilerini
beklemektedir. Bu konuda bir faiz ödemeyi düşünüyor musunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özkan. Buyurun Sayın Bakanım. ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, çok
teşekkür ederim Önce, daha önceki bölümde sorularına cevap veremediğim bir iki
arkadaşım kalmıştı. Özellikle Sayın Aslanoğlu -burada
mı- sorusuna cevap alamadığını ifade etmişti, ben de bir sonraki turda
sorularına cevap vereceğimi ifade etmiştim. “Zorunlu müdafilikle ilgili Bakanlığımızın herhangi bir borcu var
mı, bu konuda bir sorun var mı? Biz bu paraların bir bölümünün ödenmediğini
duymuştuk veya böyle bir bilgiye sahiptik.” dedi. Sorusuna şöyle cevap vermek
istiyorum: Zorunlu müdafilikle ilgili olarak, 2007 yılı itibarıyla
Bakanlığımızın herhangi bir borcu bulunmamaktadır ve hatta bu konudaki
ödeneğimizden de 1 milyon 250 bin YTL tenkis olmuştur, yani harcanamamıştır.
2008 yılıyla ilgili de henüz Bakanlığımıza bir ödeme talebi ulaşmamıştır. Şu
anda, biliyorsunuz, henüz ocak ayı içerisindeyiz. Dolayısıyla, bizim zorunlu
müdafilikle ilgili barolarımıza ve dolayısıyla avukatlarımıza şu an itibarıyla
herhangi bir borcumuz bulunmamaktadır. Hem daha önceki turda değişik vesilelerle hem de şimdi yeniden
gündeme geldi. İzin verirseniz, tekrar bu Merkez Bankasının taşınmasıyla ilgili
kısa bir değerlendirme yapmak istiyorum: Değerli arkadaşlar, bu tür konulara
ekonomik yaklaşmak gerektiğini düşünüyorum. Yani, siyasi ve ideolojik değil,
ekonominin gerekleri böyle bir taşımayı, nakli gerekli kılıyor mu, kılmıyor mu?
Bu bazda bir tartışmanın daha yararlı olacağı
düşüncesindeyim. Ayrıca, Merkez Bankasının İstanbul’a taşınması konusu ilk kez
Türkiye’nin gündemine gelmiyor, daha önce de gelmişti. 1987 ile 1993 yılları
arasında Merkez Bankası Başkanlığı yapan Sayın Saracoğlu,
Merkez Bankasını İstanbul’a taşımayı düşünmüş ve bu nedenle de İstanbul’da
Levent’te 13.500 metrekarelik bir arazi almıştı. Şu anda o arazi hâlâ boş
olarak durmaktadır. Yani, bu konu Türkiye’nin gündemine, daha doğrusu Merkez
Bankasının gündemine ilk defa Sayın Başbakanın bu açıklamasıyla gelmiş bir konu
değildir. Daha önce de gelmiş, ama böyle bir taşıma, nakil o zaman
gerçekleşmemiş. Şimdi de yeniden tartışılıyor. Dolayısıyla, bu konuda “Mutlaka
taşınmalıdır, elzemdir.” demenin de yüzde yüz doğru olduğunu söyleyemeyiz, ama
“Asla taşınmamalıdır. Böyle bir şey olur mu!” demenin de tam doğru olmadığı
kanaatindeyim. Bunun bir tartışılması gerekir, ama tartışırken hiç ideolojik ve
siyasi yaklaşmamanın, ekonominin gerekleri eğer bunu icap ettiriyorsa ona göre
hareket etmenin daha doğru olacağı kanaatindeyim. Sık sık
sorulduğu için, bu benim son yaptığım açıklama biraz da kişisel bir
değerlendirmemdir. Sayın Baytok, demin “erkekçe” tabiri
çıktı. Bu, biraz da alışkanlık sebebiyle ağzımdan çıktı. Tabii, bu, asla hanımlarımızı
aşağılamak anlamına lütfen alınmasın. Biraz da bizim lisanımıza yerleşmiş, gayriihtiyari kullanabiliyoruz. Tabii, eğer, burada bulunan
özellikle hanım milletvekillerimiz, onun şahsında hanımlarımız, benim bu
beyanımdan alınmışlarsa tabii ki özür dilerim. Onda asla kuşku yok. Bundan
sonra, bu tür tabirleri kullanmamaya özen göstereceğimi ifade etmek istiyorum.
Tabii, önce kendime söylüyorum bunu, sonra diğer arkadaşlarımıza. Ama, hemen itiraf edeyim, bazı hanımlar da kullanıyor bunu. Şimdi, tabii, arkadaşlarımızdan iki üç tanesi aynı mahiyette
sorular sordular, tabii afetlerde zarar gören çiftçilere yapılacak yardımlar
hakkındaki kanun kapsamına giren, kendi illeriyle ilgili birtakım sorular
yönelttiler. Değerli arkadaşlarım, tabii, değişik afetlerden zarar gören
çiftçilerimizin bu zararlarının devletçe karşılanmasını öngören, yürürlükte
olan bir yasa vardır. Ülkemizin herhangi bir noktasında tarımla uğraşan
çiftçilerimizin bu zararıyla ilgili bu yasal çerçevede hareket edilmektedir.
Bunun kriterleri vardır. Bu zararın oransal durumları
söz konusudur. Bütün bunlar, buraya gönderilecek uzmanlar tarafından tespit
edilir. Gerçekten bu yasaya tabi bir zarar söz konusuysa bu yine bu kanun
çerçevesi içerisinde, ilgili bakanlık ve kurum tarafından, bütçede bunun
ödeneği vardır, her yıl mutlaka buna bir ödenek konur, bu çerçevede
çiftçilerimizin zararları karşılanır. Ama demin yer belirttiler, il
belirttiler, ilçe belirttiler, bunlarla ilgili, şu tarım alanıyla ilgili ne
gibi yardımlar yapıldı veya ne zaman yapılacak diye bana sorular soruldu.
Tabii, bunu, Tarım Bakanımızla veya Tarım Bakanlığının ilgili genel
müdürlükleriyle görüşerek oradan bilgi almadan size şimdi cevap vermem takdir
edersiniz ki mümkün değil. Bu konuda soru soran arkadaşlarımızın bütün bu
soruları zabıtlara geçiyor. Ben bütün bunları Bakanlığımda ilgili arkadaşlara
mutlaka takip etmelerini ve bu soruları araştırarak ilgili arkadaşlarıma cevap
vermelerini istiyorum. Nitekim, daha önceki
turlarlarla ilgili de soru soran ve cevap veremediğim arkadaşlarımın bu
sorularına da cevaplar geliyordur. Hatta bugün birkaç tanesini imzaladım, daha
önce de imzalamıştım. Bu konuda ne söz söylemişsem mutlaka gereğini yerine
getiririm. BAŞKAN – Sayın Bakan, süreniz doldu. ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, sürem
de doldu, diğerlerine de yazılı cevap vereyim. Çok teşekkür ederim, sağ olun. BAŞKAN – Teşekkür ederim, sağ olun. Sayın milletvekilleri, 14’üncü bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır. Şimdi, 14’üncü bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde
üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı
oylarınıza sunacağım. 391’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 392’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. 393’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 394’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 395’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 396’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 397’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 398’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, karar yeter sayısı istiyorum Sayın
Başkan. BAŞKAN - 399’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Ama okunmadan şey yaptınız siz hemen. Geç kaldınız, ne
yapayım KAMER GENÇ (Tunceli) – Bu maddede istiyorum. BAŞKAN – Daha okumadım ki maddeyi, bir dakika, okuyayım ondan
sonra, aceleniz ne ya! Arayacağım tabii ki. 399’uncu madde kabul edilmiştir. 400’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum… KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum. BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım. Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul
edilmiştir. 401’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 401
inci maddesinde geçen “beşinci fıkrasının” ibaresinin “altıncı fıkrasının”
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Sayın Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Gerekçe okunsun. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum efendim. Gerekçe: Tasarının 401 inci maddesiyle, 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun
46/A maddesinin beşinci fıkrasının (b) bendi değiştirilmektedir. Ancak daha
sonra yürürlüğe giren 21/02/2007 tarihli ve 5582
sayılı Konut Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunun 16 ncı maddesiyle, maddeye
yeni ikinci fıkra eklenmiştir. Bu nedenle çerçeve 401 inci maddede yer alan
“beşinci fıkrasının” ibaresinin “altıncı fıkrasının” şeklinde düzeltilmesi
gerektiğinden, işbu önerge verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmiştir. Kabul edilen önerge doğrultusunda, 401’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 402’nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 402 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
“MADDE 402- 2499 sayılı Kanunun 47 nci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. MADDE 47- Diğer kanunlara göre daha ağır bir cezayı gerektiren bir
suç oluşturmadığı takdirde: A) 1. Sermaye piyasası araçlarının değerini etkileyebilecek, henüz
kamuya açıklanmamış bilgileri kendisine veya üçüncü kişilere menfaat sağlamak
amacıyla kullanarak sermaye piyasasında işlem yapanlar arasındaki fırsat
eşitliğini bozacak şekilde mameleki yarar sağlamak veya bir zararı bertaraf
etmek, içerden öğrenenlerin ticaretidir. Bu fiili işleyen 11
inci madde kapsamındaki ihraçcılarla, sermaye
piyasası kurumlarının veya bunlara bağlı veya bunlara hâkim işletmelerin
yönetim kurulu başkan ve üyeleri, yöneticileri, denetçileri, diğer personeli ve
bunların dışında meslekleri veya görevlerini ifa etmeleri sırasında bilgi
sahibi olabilecek durumda olanlarla, bunlarla temasları nedeniyle doğrudan veya
dolaylı olarak bilgi sahibi olabilecek durumdaki kişiler. 2. Yapay olarak, sermaye piyasası araçlarının, arz ve talebini
etkilemek, aktif bir piyasanın varlığı izlenimini uyandırmak, fiyatlarını aynı
seviyede tutmak, arttırmak veya azaltmak amacıyla alım ve satımını yapan gerçek
kişilerle, tüzel kişilerin yetkilileri ve bunlarla birlikte hareket edenler, 3. Sermaye piyasası araçlarının değerini etkileyebilecek, yalan,
yanlış, yanıltıcı, mesnetsiz bilgi veren, haber yayan, yorum yapan ya da
açıklamakla yükümlü oldukları bilgileri açıklamayan gerçek kişilerle, tüzel
kişilerin yetkilileri ve bunlarla birlikte hareket edenler, 4. 4 üncü maddenin birinci ve üçüncü fıkralarına aykırı
hareket edenlerle, sermaye piyasasında izinsiz olarak faaliyette bulunan veya
yetki belgeleri iptal olunduğu veya faaliyetleri geçici olarak durdurulduğu
halde ticaret unvanlarında, ilan veya reklamlarında sermaye piyasasında
faaliyette bulundukları intibaını yaratacak kelime veya ibare kullanan veya
faaliyetlerine devam eden gerçek kişilerle, tüzel kişilerin yetkilileri, 5. Sermaye piyasası kurumlarına, bu Kanunun 13/A ve 13/B maddeleri
kapsamındaki teminat sorumlularına ve 38/B ve 38/C maddeleri kapsamındaki fon
kuruluna; sermaye piyasası faaliyetleri sebebiyle veya emanetçi sıfatıyla veya
idare etmek için veya teminat olarak veyahut her ne nam altında olursa olsun, kayden veya fiziken tevdi veya
teslim edilen sermaye piyasası araçları, nakit ve diğer her türlü kıymeti
kendisinin veya başkasının menfaatine satan veya rehneden
veya her ne şekilde olursa olsun kullanan, gizleyen yahut inkâr eyleyen veyahut
bu amaca ulaşmak ya da bu fiillerini gizlemek için bilgisayar ortamında
tutulanlar dahil kayıtları tahvil ve tağyir eden
ilgili gerçek kişilerle tüzel kişilerin yetkilileri, 6. Bu Kanunun 15 inci maddesinin son fıkrasında belirtilen
işlemlerde bulunarak kârı veya mal varlığı azaltılan tüzel kişilerin yetkilileri
ve bunların fiillerine iştirak edenler, 7. Karşılıksız olarak sermaye piyasası araçlarının geri alım
taahhüdü ile satımını yapan ilgili gerçek kişilerle, tüzel kişilerin
yetkilileri, her bir alt bent
kapsamına giren fiillerden dolayı iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin günden onbin güne kadar
adlî para cezası ile cezalandırılır. B) 1. Bu Kanuna göre Kurul veya Kurul tarafından görevlendirilenIere istenecek bilgileri vermeyen veya eksik
veya gerçeğe aykırı olarak verenlerle; defter ve belgeleri bu görevlilere ibraz
etmeyen, saklayan, yok eden veya bunların görevlerini yapmalarını
engelleyenler, 2. Defter ve kayıt tutmayanlar, her bir alt bent
kapsamına giren fiillerden dolayı bir yıldan üç yıla kadar hapis ve ikibin günden beşbin güne kadar adlî
para cezası ile cezalandırılırlar. Gerçeğe aykırı defter ve kayıt tutan, hesap
açan veya bunlarda her türlü muhasebe hilesi yapan ya da gerçeğe aykırı
bağımsız denetleme raporu düzenleyenler ile düzenlenmesini sağlayanlar, Türk
Ceza Kanununun belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümlerine göre
cezalandırılır. C) Bu Kanunun 6 ncı maddesinin
ikinci fıkrasına, 7, 9, 10, 10/A, 11, 12 nci
maddelerine, 13 üncü maddesinin beşinci fıkrasına, 13/A maddesinin ikinci,
üçüncü, dördüncü, beşinci, altıncı, sekizinci, dokuzuncu, onuncu, onbirinci, onikinci, onüçüncü, ondördüncü ve onbeşinci fıkralarına, 13/B maddesinin üçüncü, dördüncü ve
beşinci fıkralarına, 14 üncü maddesinin üçüncü fıkrasına, 15 inci maddesinin
birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkralarına, 16, 16/ A
maddelerine, 25 inci maddesinin (a) bendine, 28 inci maddesinin (b) bendine, 34
üncü maddesine, 38 inci maddesine, 38/A maddesine, 38/B maddesinin üçüncü,
dördüncü, yedinci, dokuzuncu, onuncu ve onikinci
fıkralarına, 38/C maddesi kapsamında 38/B maddesinin üçüncü, dördüncü, yedinci,
dokuzuncu, onuncu ve onikinci fıkralarına, 39/ A
maddesine, 40/B ve 40/D maddelerine, 45 inci maddesine, 46 ncı
maddesinin ikinci ve beşinci fıkralarına, 46/A, 46/B ve 46/C maddelerine aykırı
hareket edenler binikiyüzelli gün adlî para cezası
ile cezalandırılırlar. Birinci fıkranın (A), (B) ve (C) bentleri uyarınca verilecek para
cezaları üst sınırla bağlı olmaksızın suçun işlenmesi suretiyle temin edilen
menfaatin üç katından az olamaz." BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Tasarının 402 nci maddesiyle, 2499
sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 47 nci maddesi
değiştirilmektedir. Ancak, daha sonra yürürlüğe giren 21/02/2007
tarihli 5582 sayılı Konut Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 18 inci maddesiyle bu maddenin birinci
fıkrasının (A) bendinin (5) numaralı alt bendi ile (C) bendi değiştirilmiştir.
Maddede yapılan değişikliklerin Tasarıya yansıtılması amacıyla işbu önerge
verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Kabul edilen önerge doğrultusunda 402'nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 403'üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı Kanun Tasarısının 403 üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Madde 403- 2499 sayılı Kanunun 47/A maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir. Madde 47/A- Bu Kanuna dayanılarak yapılan düzenlemelere,
belirlenen standart ve formlara ve Kurulca alınan genel ve özel nitelikteki
kararlara aykırı hareket ettiği tespit edilen gerçek kişiler ve tüzel kişilere,
gerekçesi belirtilmek suretiyle Kurul tarafından onbeşbin
Türk Lirasından yüzbin Türk Lirasına kadar idarî para
cezası verilir. Kanunun 40/C maddesinin beşinci fıkrasındaki yükümlülüğe uymayan
üyelere Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliği Yönetim Kurulunca beşbin Türk Lirasından yirmibeşbin
Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir. Kanunun 40/D maddesinin beşinci fıkrasındaki yükümlülüğe uymayan
üyelere, Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği Yönetim Kurulunca bin Türk
Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar idarî para
cezası verilir. Birlik, verdiği cezaları ilgiliye tebliğ eder ve tahsil ve
gelir kaydı için Yatırımcıları Koruma Fonuna bildirir. İdari para cezalarının verilmesini gerektiren fiillerin tekrarı
halinde, verilen para cezası iki katı, ikinci ve müteakip tekrarlarda üç katı
artırılarak uygulanır. Bu cezaların verildiği tarihten itibaren iki yıl içinde
idari para cezası verilmesini gerektiren aynı fiil işlenmediği takdirde önceki
cezalar tekrarda esas alınmaz." BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Tasarının 403 üncü maddesiyle, 2499 sayılı Sermaye Piyasası
Kanununun 47/A maddesi değiştirilmektedir. Ancak, daha sonra yürürlüğe giren 21/02/2007 tarihli 5582 sayılı Konut Finansmanı Sistemine
İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 19 uncu
maddesiyle bu maddeye yeni beşinci fıkra eklenmiştir. Maddede yapılan bu
düzenlemenin Tasarıya yansıtılması amacıyla iş bu önerge verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Kabul edilen önerge doğrultusunda 403’üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 404’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 405’inci maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. 406’ncı maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 407’nci maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 408’inci maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. 409’uncu maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. 410’uncu maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. 411’inci maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. 412’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 412 nci maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer
maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Sayın Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Tasarının 412 nci maddesiyle, 2634
sayılı Turizmi Teşvik Kanununun 33 üncü maddesinde değişiklik yapılmaktadır.
Ancak, söz konusu madde daha sonra yürürlüğe giren 28/12/2006
tarihli ve 5571 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu, Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları
Birliği Kanunu İle Turizm Teşvik Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunun 19 uncu maddesiyle değiştirilmiş olduğundan, iş bu
önerge verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmiştir ve böylece 412’nci madde metinden çıkarılmıştır. 413’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 414’üncü maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. 415’inci maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. 416’ncı madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 416 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
“MADDE 416- 2821 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin onüçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. Seçimler sırasında sandık kurulu başkanı ve üyelerine karşı
işlenen suçlar, kamu görevlilerine karşı işlenmiş gibi cezalandırılır.” BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Sayın Hükûmet katılıyorlar mı? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum. Gerekçe: Tasarının 416 ncı maddesiyle, 2821 sayılı
Sendikalar Kanununun 14 üncü maddesinin onüç ve ondördüncü fıkraları değiştirilmektedir. Ancak, daha sonra
yürürlüğe giren 26/05/2007 tarihli ve 5672 sayılı
Sendikalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 1 inci maddesiyle ondördüncü fıkra değiştirildiğinden, Tasarının bu
maddesiyle öngörülen değişikliğin yalnızca onüçüncü
fıkraya hasredilmesi amacıyla, iş bu önerge verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kabul edilen önerge doğrultusunda 416’ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 417’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 418’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 419’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 420’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, on dördüncü bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır. Şimdi, on beşinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz. On beşinci bölüm 421’inci maddeyle 450’nci maddeleri
kapsamaktadır. On beşinci bölüm üzerinde grupları adına söz isteyen, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, Bartın Milletvekili Sayın Rıza Yalçınkaya. Buyurun Yalçınkaya. (CHP sıralarından
alkışlar) Süreniz on dakika. CHP GRUBU ADINA MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) – Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; 56 sıra sayılı Temel Ceza Kanunlarına
Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın
on beşinci bölümüyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, on beşinci bölüm, madde 421’den başlamakta ve
madde 450’de bitmektedir. Bu bölümde yer alan 2822 sayılı
Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu; 2827 sayılı Nüfus Planlaması
Hakkında Kanun, 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu, 2841 sayılı Zorunlu
İlköğretim Çağı Dışında Kalmış Okuma-Yazma Bilmeyen Vatandaşların Okur-Yazar
Duruma Getirilmesi veya Bunlara İlkokul Düzeyinde Eğitim-Öğretim Yaptırılması
Hakkında Kanun, 2844 sayılı Fındık Üretiminin Planlanması ve Dikim Alanlarının
Belirlenmesi Hakkında Kanun, 2860 sayılı Yardım Toplama Kanunu ve 2863 sayılı
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun bazı maddelerinde değişiklikler
yapılmıştır. Yukarıda bahsi geçen kanunların değişen maddelerinde para cezaları
ve hapis cezalarının güncelleştirilmesi, temel ceza kanunlarına uyumlu hâle
getirilmesinin hedeflenmesine karşın, yasanın gerek hazırlanış tekniği gerekse
içeriğinde bulunan hatalar nedeniyle arzu edilen amaçlara ulaşılamamıştır. On beşinci bölümün kapsadığı maddelerin içeriğine baktığımızda bu
durum daha somut bir şekilde karşımıza çıkmaktadır. Öncelikle 2822 sayılı Toplu
İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu’na baktığımızda, bu Kanunla amaçlananın,
çalışma barışını sağlamak, işçi ile işveren ilişkilerini düzeltmek, güçlü
sendikacılık ilkesine uygun olarak işçi haklarını güvence altına almak, buna
karşılık hakkın kötüye kullanılmasını engellemek olması gerekir. Bu nedenle,
grev yasaklarının tamamen kalktığı, Avrupa Birliği standardına, Uluslararası
Çalışma Örgütü ILO standardına uygun grev ve lokavt kanununun çıkması için
gerekli olan çalışmaların desteklenmesi gerekmektedir. Ülkemizdeki sendikal
mevzuat, çalışanları, yapay olarak, kamu çalışanı, memur ve işçi diye ayırmış
olup bu iki çalışan grubu ayrı sendika yasalarına ve prosedüre
tabi tutmuştur. Kamu çalışanlarının gerçek anlamda toplu iş sözleşmesi yapma,
uyuşmazlık çıkması hâlinde grev uygulaması hakkı bulunmamaktadır. Çalışanların
ortak örgütlenmesini ve mücadelesini engelleyen, aralarında yapay ayrılıklar
yaratan mevzuatlar da değiştirilmelidir. 2841 sayılı Zorunlu İlköğretim Çağı Dışında Kalmış
Okuma-Yazma Bilmeyen Vatandaşların Okur-Yazar Duruma Getirilmesine veya Bunlara
İlkokul Düzeyinde Eğitim-Öğretim Yaptırılması Hakkında Kanun’un genel amacı,
zorunlu ilköğretim çağı dışında kalmış, okuma ve yazmayı bilmeyen veya çok az
bilen bütün vatandaşların Türk millî eğitiminin amaçlarına ve temel ilkelerine
uygun olarak devletin gözetim ve denetimi altında okuma ve yazma öğrenmelerini
veya ilkokul düzeyinde öğrenim yapmalarını sağlamaktır. Ülkemizin önünde temel iki büyük problem bulunmaktadır. Bunlardan
bir tanesi yoksulluk, diğeri de eğitimsizliktir. Yoksulluk ve eğitimsizliğin
birleştiği yerde ülke problemlerinin çözümü zorlaşmaktadır. Ülkemizde
ilköğretim çağında 667 bin kız, 444 bin erkek çocuk çeşitli nedenlerle okula
gidememektedir. Eğitimin temel bir hak olduğundan yola çıkıldığında, yaklaşık 1
milyonu aşkın insanımızın kendi temel hak ve özgürlüklerinden habersiz
yaşamlarını sürdürmekte olduğu açıkça görülmektedir. Millî Eğitim Bakanlığınca
asıl yapılması gereken, okuma-yazma bilmeyen gerçek nüfusu tespit ederek onlara
gerekli eğitim imkânını sunmak ve ülkemizin okuryazarlık düzeyini yükseltmek
olmalıdır. Her okula bilgisayar ve İnternet bağlandığını her
yerde ifade eden Sayın Millî Eğitim Bakanına, özellikle Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgesi’nde yaşayan insanlarımızın eğitim problemlerini çözmek için,
töreler karşısında ezilen, ikinci sınıf insan muamelesi gören, okuma yazma
bilmeyen kız çocuklarımız için ne yaptığını ve ne kadar da başarılı olduğunu
sormak gerekir. Türkiye genelinde okuryazarlık oranı yüzde 85 iken, bu oran, bu
bölgede yüzde 68’e düşmüştür. Ülke genelinde yüzde 9,8 olan okul öncesi eğitim
oranı, bölgede yüzde 2’ler seviyesindedir. Hükûmetin
herkes için okuryazarlığı yaygınlaştırması, yetişkinlerin ve ailelerin
katılımını teşvik etmesi için gerekli tüm adımları atması gerekmektedir. 2844 sayılı Fındık Üretiminin Planlanması ve Dikim Alanlarının
Belirlenmesi Hakkında Kanun’la da fındık üretiminin en uygun alanlarda
yapılmasının ve üretiminin talepteki gelişmelere göre yönlendirilmesinin
amaçlandığı ifade edilmektedir. Türkiye’de, yirmi iki ilde, yaklaşık 400 bin
çiftçi ailesi, toplam yaklaşık 625 bin dekar arazide fındık üretimi
yapmaktadır. Bu tarımsal faaliyet, yaklaşık 3 milyon insanın geçim kaynağını
oluşturmaktadır. Yıllık ortalama üretilen 500 bin ton kabuklu fındığın yüzde
6’sı yurt içerisinde tüketilmekte, yüzde 94’ü ise ihraç edilebilmektedir. Dünya
fındık üretiminin yaklaşık yüzde 75’ini sağlayan Türkiye, fındık üretiminde
gerçek bir tekel konumundadır. Son üç yıldır, FİSKOBİRLİK’in AKP İktidarından özellikle bağımsız
davranarak üreticiyi tatmin edecek düzeyde alım fiyatı belirlemiş olması, bazı
ihracatçıları, aracıları ve bu çıkar çevrelerinin etkisinde kalan siyasal
iktidarı rahatsız etmiştir. Bu uygulama sonucu ihraç fiyatları artmış, cari
işlemler açığının daha da büyümemesine katkı sağlamıştır. Ancak 2002 yılından
itibaren destekleme fiyatlarının kaldırılmasıyla, kırk yıldır fındık alımını
gerçekleştiren FİSKOBİRLİK, Hükûmet tarafından
cezalandırılarak alımlarda yalnız bırakılmıştır. Kaynak yetersizliği sebebiyle
FİSKOBİRLİK piyasada regülatör görevini
yapamadığından, üretici fındığını değer fiyatlardan satma imkânı bulamamıştır. Hükûmet tarafından
Toprak Mahsulleri Ofisinin devreye sokulmasıyla, Ofis yetmiş noktada 67.610 ton
fındık alımını üreticiden maliyet fiyatlarının çok çok
altında almayı becermiştir. Bu durumda kazanan yine fındığı ucuz kapatanlar,
kaybedenler ise her zaman olduğu gibi üreticiler olmuştur. 2860 sayılı Yardım Toplama Kanunu’nun amacı, yardım toplamaya
yetkili kişi ve kuruluşları ve bunların hangi amaçla yardım
toplayabileceklerini belirlemek, yardımın toplanmasına, kullanılmasına ve
denetlenmesine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. Bu Kanunun 28’inci,
yardımın devlet malı sayılması maddesi ve 29’uncu “Cezalar” maddesi
değiştirilerek, cezalar artırılmıştır. Kamu yararına uygun olarak amaçlarını gerçekleştirmek, muhtaç
kişilere yardım sağlamak ve kamu hizmetlerinden bir veya birkaçını
gerçekleştirmek veya destek olmak üzere, gerçek kişiler, dernekler, kurumlar,
vakıflar, spor kulüpleri, gazete ve dergiler yardım toplayabilmektedir. Bu toplanan yardımların denetimlerinin Hükûmet
tarafından sıkı bir şekilde yerine getirilmesi gerekmektedir. Ülkemizde
herkesin insani duygularla bağışlarda bulunduğu Deniz Feneri Derneğine ilişkin
basında yer alan haberleri örnek olarak vermek isterim. Avrupa ülkelerinde
yaşayan vatandaşlarımızdan, yardım amacıyla, 2002-2006 yılları arasında, Deniz
Feneri Derneği tarafından toplam 14 milyon euro
toplandığı, bu paranın 8 milyon eurosunun başka bir
özel TV kanalı olmak üzere çeşitli firmalara aktarıldığına yönelik basına
yansıyan haberleri hepimiz izledik ve gazetelerde okuduk. Bu örnek,
denetimlerin ne kadar önemli olduğunu ortaya koyması açısından oldukça önemlidir.
Bunun dışında, makbuzsuz, nereye ne topladığı belli olmayan
şahıslara, gruplara da tolerans tanınmamalı, kanunun maddeleri uygulanmalıdır. 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun amacı,
korunması gerekli taşınır ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarıyla ilgili
tanımları belirlemek… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Yalçınkaya, lütfen
konuşmanızı tamamlayınız. MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Devamla)- … yapılacak
işlem ve faaliyetleri düzenlemek, bu konuda gerekli ilke ve uygulama
kararlarını alacak kuruluş ve görevlerini tespit etmektir. Bu Kanun’un 65, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 73, 74 ve 75’inci
maddelerinde yapılan değişikliklerle hapis cezaları ve idari cezalar
güncelleştirilmiştir. Kültür ve Turizm Bakanlığının temel görevlerinden birisi,
insanlığın ortak mirası olan antik kentlerin ve tarihsel alanların çevresi ile
birlikte korunması ve gelecek kuşaklara aktarılmasıdır. Açık hava müzesi görünümünde olan ülkemiz turistler kadar tarihî
eser kaçakçılarının da ilgi odağıdır. Türkiye’de sadece son üç yılda 888 tarihi
eser kaçakçılığı ortaya çıkarılmıştır. Bu olaylarla ilgili 2.249 kişi
yakalanmıştır. Kaçırılan tarihî eserler İnternet müzayedesinde ve
kaçırıldıkları ülkede sergilenmektedir. Yurt dışına çıkarılan eserler
uluslararası anlaşmalara rağmen iade edilmemektedir. Kültür varlıklarının
korunması için 1970 UNESCO Sözleşmesi, Avrupa Arkeolojik Mirasın Korunması
Sözleşmesi gibi uluslararası anlaşmalara rağmen birçok ülke tarihî eserlerimizi
iade etmemektedir. Hepinize teşekkürlerimi, saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yalçınkaya. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Sayın Nevzat Korkmaz,
Isparta Milletvekili. Buyurun Sayın Korkmaz. MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan Temel Ceza
Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın on beşinci bölümünde Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini
sizlere arz etmek üzere huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Öncelikle tasarının geneli hakkında tespit ettiğimiz noksanlıklara
değinmek istiyorum. Mevcut kanunlarda para cezalarının alt ve üst sınırları açıkça
belirtildiği hâlde, tasarıda çoğunlukla adli para cezalarının sadece alt
sınırının gösterildiği, bu tutumun uygulamada yalnızca alt sınırdan ceza tayin
etme gibi bir yaklaşıma ya da suçun cezasının metinde gösterilen alt sınır
rakamı olduğu kanaatine sebep olabileceği dikkate alınmalıdır. Her maddenin
kendi hükmü içerisinde alt ve üst sınırlarının belirtilmesinin daha uygun
olacağını düşünmekteyiz. Yürürlükteki hükümlerde örneğin, 2828 sayılı Kanun’un 70’inci
maddesinde mevcut olan “Üç aydan altı aya kadar hapis ve 50 bin liradan 100 bin
liraya kadar para cezasıyla cezalandırılır.” hükmü “Üç aydan altı aya kadar
hapis cezasıyla cezalandırılır” şeklinde değiştirilmekte, tanımda herhangi bir
değişiklik olmadığı hâlde para cezası metinden çıkarılmaktadır. Kaşla göz arasında
para cezalarında bir af mı getirilmek isteniyor, doğrusu merak konusu. Dikkatinizi çekmek istediğim bir husus da tasarıda kanun yapım
tekniği açısından zaman ve emek kaybına yol açan bir metot izlenmiş olmasıdır.
Tasarıdaki pek çok değişiklik maddesinde yalnızca cezalarda uyumlaştırma
yapıldığı hâlde madde metinleri tekrar tekrar ve
olduğu gibi yazılmıştır. Bunun yerine, değiştirilen ceza ibareleriyle sınırlı
bir kanun değişikliği yaklaşımı pek çok yönden daha yararlı ve ekonomik
olabilirdi. Böylece, tasarının 649’uncu maddesine de gerek kalmaz ve hangi
madde yürürlükten kalktı, hangisi yürürlüktedir şeklinde bir tereddüde de neden
olunmazdı. Tasarının geçici 1’inci maddesinde “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten önce kesin hükümle sonuçlanmış olan davalarda lehe hükmün belirlenmesi
ve uygulanması amacıyla yapılan yargılama bakımından dava zaman aşımı hükümleri
uygulanmaz” denildiği hâlde geçici 2’nci maddesinde zaman aşımı hükümlerinin
uygulanmayacağının düzenlenmemiş olması hukuk devletiyle bağdaşmayan bir
eksikliktir ve eksiklik mutlaka giderilmelidir. Tasarının 433’üncü ve 434’üncü maddelerine baktığımızda ilginç bir
durumla karşılaşıyoruz. Değişiklik diye önümüze getirilen ve tüm
milletvekillerinin bilgisine sunulan maddelerin hiçbir kelime ve noktalama
işareti farkı olmaksızın 12/02/2006’da yine
kendilerince, zaten değiştirilmiş olduğunu görmekteyiz. Bu ve buna benzer
onlarca hüküm daha önceden değiştirilmiş, sanki yeni değiştiriliyor gibi
muamele görmektedir. Şimdi bunların önergelerle geri çekiliyor olduğuna şahit
olmaktayız. Sayın Adalet Bakanlığımıza, milletin Meclisinin zamanının son
derece kıymetli olduğunu ve kulağı tersten göstermek gibi özel bir çaba
içerisinde olmamaları gerektiğini hatırlatmak istiyorum. Daha önce
değiştirilmiş bir kanunda, aynı içerikte 2’nci kez değişiklik yapılması işlemi,
Sayın Bakan hem sizi hem de bu tasarıyı sanıyorum yasamadaki gariplikler olarak
tarihe geçirecektir. Tasarının söz aldığım bölümünde rastladığım, yine bazı gariplikler
vardır ki, sizlerle paylaşmadan geçemeyeceğim. Hâlâ daha Tarım ve Köyişleri Bakanlığını “Tarım ve Orman Bakanlığı” Sağlık
Bakanlığını “Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı” olarak zikretmektesiniz. Adalet
Bakanlığımıza hepinizin huzurunda “Günaydın!” demek istiyorum. Bu isimlerle
anılan bakanlıklar yok. Onları hâlâ daha eski isimleriyle anmak, eğer bir nostalji değilse çok büyük bir özensizliktir, çok büyük bir
bilgisizliktir diye düşünüyorum ve yol yakınken de bu düzeltmeleri yapmalarını
tavsiye ediyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarı kapsamındaki bazı
değişiklikleri de dikkatinize arz etmek istiyorum. Tasarının 418’inci maddesi
ile Toplu Görüşme Grev ve Lokavt Kanunu’nun 56’ncı maddesi yeniden
düzenlenmektedir. Buna göre “ihtilas suçu gibi yüz kızartıcı bir fiilden dolayı
hapis cezasından hükümlü bulunmamak” ifadesi de kanun metninden çıkarılmakta,
tasarıda “kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle
hapis cezası” ifadesi getirilmektedir. Tasarının kanunlaşmasından önceki
tarihte bir yıla kadar olan ağır hapis cezasına mahkûm olanlar da madde kapsamı
dışında bırakılmakta, böylece önceden bir yıla kadar ağır para cezasına mahkûm
edilmiş olanların Yüksek Hakem Kuruluna katılımı imkânı getirilmektedir. Aynı,
yürürlükteki 70’inci maddenin birinci fıkrasında “bir aydan üç aya kadar hapis
cezası” şeklinde düzenleme “üç aya kadar hapis cezası” şeklinde
değiştirilmektedir. Her ne kadar, Türk Ceza Kanunu’nun
49’uncu maddesinde yer alan “Süreli hapis cezası, kanunda aksi belirtilmeyen
hâllerde bir aydan az, yirmi yıldan fazla olamaz.” hükmü uyarınca hapis
cezasının alt sınırının bir ay olduğu anlaşılıyor ise de uygulamada çoğu zaman
bu genel hüküm gözden kaçırılabilecek ve böylece, muhtemelen kararlar, Yargıtayın ya da gelecekte vücut bulacak istinaf
mahkemelerinin kanun yolu incelemesine konu olacak ve herhangi bir ihtiyaçtan
doğmayan bir değişiklik yargıda işlerin uzamasına sebep olabilecektir. Aynı
eleştiriler, 71, 73, 74 ve 75’inci maddeler için de geçerlidir. 2841 sayılı Kanun’un 10’uncu, 11’inci ve 12’nci maddelerinde
değişiklikler getiren tasarı konuşulur iken, kız çocuklarının
okullaştırılmasıyla ilgili hususta görüşlerimi beyan etmek istiyorum. Arzu
ederdim ki, en önemli vazifesi ve yükümlülüğü bulunan, cehaletle savaş
konusunda en önemli sorumluluğu bulunan Millî Eğitim Bakanımız da bu
konuşmaları dinliyor olsaydı; eminim, kabine arkadaşları, sayın bakanlar bu
hususları kendilerine ileteceklerdir. Ülkemizde belki de en önemli husus
cehalettir. Güzel yurdumuzun neresine giderseniz gidin bu sorunla karşılaşırsınız
ve bundan dolayı da bütün yöneticilerin en önemli gündem maddesi cehalet ile
savaştır. Mevcut Hükûmetin de Millî Eğitim
Bakanlığının öncelikli gündeminde yine bu hususun olduğunu biliyoruz. Bu konuda
uluslararası bir kuruluş olan UNICEF ile birlikte yürüttükleri “Haydi Kızlar
Okula” kampanyalarını da yakından bilen biri olarak, bir şeyler yapmaya
çalıştıklarını da görüyoruz. Bu çalışmaları desteklemekle beraber, bazı
noksanlıklarını da vurgulamak durumundayız ki, müspet katkı yapmış olalım. Nedir bu eksiklikler: Kampanyanın sadece kız çocuklarını değil tüm
çocukları içine alabilecek şekilde yeniden çerçevesinin çizilmesi
gerekmektedir. Bu çalışmalara, kampanya formatından çıkarıp ve erkekçe
yaklaşım, erkekçe bakış açısından uzaklaşıp, süreklilik kazandırılmalıdır.
Kaldı ki, altı yıl süren bir kampanya olamaz. Belediyeler, muhtarlar ve sivil
toplum kuruluşları bu çalışmaların dışında bırakılmamalıdır. Aktif olarak
sorumluluk almaları sağlanmalıdır. Bazı il ve ilçelerde sınıf ya da sıra başına
düşen öğrenci sayısını çağdaş normlara kavuşturmak için Bakanlık fiziki
yetersizlikleri gidermek adına yatırımları bir an önce yapmalıdır. Bu hususta
tüm yetkililere icrai sorumluluk yerine ikmali
sorumluluk getirilmeli, yöneticilerin döneminde yerine getiremediği vazifelerinden
dolayı da sorumluluğu kabul edilmelidir. Millî Eğitim Bakanlığının
sorumluluğunda yürütülen bir projenin iyi niyetine rağmen, sonuçlarının
izlenemediği, hatta kamuoyuna bildirilen rakamların afaki
ve mesnetsiz olduğu gerçeğini de sizlerle paylaşmak istiyorum. Merkezde
işlevsel bir merkezî izleme birimi oluşturularak, okullaştırılamamış çocuklar
Bakanlıkça il il, ilçe ilçe
izlenmeli ve rakamlar kamu ile paylaşılarak yöneticilerin bu konudaki
performansları açıklanmalıdır. 2841 sayılı Zorunlu İlköğretim Çağı Dışında
Kalanların Okur-Yazar Yapılması Hakkındaki Kanun’da getirilen değişiklik,
sadece cezai müeyyidelerin güncelleştirilmesiyle sınırlıdır. Türkiye'nin
kanayan yarası cehalet ile mücadelede getirdiği yaptırımlar açısından hemen hemen hiçbir somut öneri getirilmemiştir. Tasarıdaki diğer kanun değişiklikleriyle ilgili görüşlerimizi
iletmeye devam edersek, 440’ıncı maddede Yardım Toplama Kanunu’nun 28’inci
maddesinin son fıkrası “Yukarıdaki fıkralara aykırı davranış sonucu izinsiz
toplanan mal ve paralara el konularak mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar
verilir.” şekline dönüştürülmektedir. Böylece, maliki tarafından bu amaca
yönlendirilen mal onun iradesi dışında mülkiyeti kamuya geçirilmektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Korkmaz, konuşmanızı lütfen tamamlar
mısınız. S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Teşekkür ederim. Böylece, Maliki tarafından bir amaca yönlendirilen mal onun
iradesi dışında mülkiyeti kamuya geçirilmektedir. Bu durumda tespit
edilebilenlerin ilgililerine iadesinin daha uygun olacağını düşünmekteyiz, ta
ki yardım ülke ve millet aleyhine toplanıyor olmasın. Değerli milletvekilleri, gecenin bu saatinde beni sabırla
dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor, sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Korkmaz. Sayın milletvekilleri, çalışma süremiz tamamlanmıştır. Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için 16 Ocak 2008 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum. Kapanma Saati: 23.01 |
|