DÖNEM: 23 YASAMA
YILI: 2 TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ CİLT : 12 48’inci Birleşim 10 Ocak 2008 Perşembe İ Ç İ N D E K İ L E R I.— GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ II.— GELEN KÂĞITLAR III.— YOKLAMA IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları 1.- Eskişehir
Milletvekili Emin Nedim Öztürk’ün, 10 Ocak Dünya
Çalışan Gazeteciler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması ve Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, Ankara Milletvekili Hakkı Suha
Okay, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın
aynı konuda konuşmaları 2.- Erzurum
Milletvekili Zeki Ertugay’ın, Erzurum ilinin ekonomik
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması 3.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, öğretmen açığına ilişkin gündem dışı konuşması V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy ve 23
milletvekilinin, başta Afşin Elbistan olmak üzere termik santrallerin çevreye
etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/89) 2.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur
ve 20 milletvekilinin, çocuk suçluluğu sorununun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/90) 3.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmak ve 25 milletvekilinin,
Türk spor sektörü ve alanındaki sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/91) VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER A) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- Temel Ceza
Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ( Temel Ceza Kanunlarına Uyum
Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı) ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/335) (S. Sayısı: 56) VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR 1.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Tunceli Milletvekili
Kamer Genç’in konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması 2.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, Kilis Milletvekili Hasan Kara’nın konuşmasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması 3.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, Adalet Bakanı Mehmet Ali
Şahin’in konuşmasında partisine sataşması nedeniyle konuşması VIII.- SORULAR VE CEVAPLAR A) Yazılı Sorular ve Cevapları 1.- Erzincan
Milletvekili Erol Tınastepe’nin, bazı medya ve sivil
toplum kuruluşlarına yönelik denetimlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/1086) 2.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı olmayan
ibadethaneler ve Kur’an kursları ile yardım
toplanmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Said
Yazıcıoğlu’nun cevabı (7/1095) 3.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, Marmaris’teki bazı
derelerin ıslahına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/1097) 4.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, Fethiye Eşen Çayı yan dereleri işi ihalesine, Fethiye Körfezi yan dereleri taşkın ve rusubat kontrolü ihalesine, İlişkin soruları
ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı
(7/1098, 1099) 5.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in, Karacabey’de kurulacak kireç ocağı için ÇED
raporu aranmamasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/1102) 6.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, özel yurtlara yönelik bazı iddialara ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1113) 7.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, bir köyde yapılacak
taşkın ve rusubat kontrolü işine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/1139) 8.- Edirne
Milletvekili Rasim Çakır’ın, Edirne’de su taşkınlarını önlemeye yönelik
çalışmalara ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun
cevabı (7/1140) 9.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Ergene Nehrindeki
taşkın ve kirliliği önlemeye yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/1141) 10.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, fındık ithalatına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Kürşad Tüzmen’in cevabı (7/1142) 11.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul’un nüfusuna ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’in cevabı (7/1181) 12.- Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın, RTÜK’teki
personel istihdamına, Eurovision şarkı yarışmasında ülkemizi temsil
edecek gruba, RTÜK’ün
televizyon ve radyolara verdiği cezalara, İlişkin soruları
ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/1186, 1187, 1188) I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu
saat 14.04’te açılarak üç oturum yaptı. Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal, Türkiye Taşkömürü İşletmesine
işçi alınması ve üretimin
artırılmasına, Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy, zirai öğretimin
162’nci yıl dönümü nedeniyle Türk tarımının içinde bulunduğu duruma, Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse, GAP ve sorunlarına, İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar. Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisi Türk Grubunda Çankırı Milletvekili Suat Kınıklıoğlu’nun
istifasıyla boşalan yedek üyeliğe, AK Parti Grubunca aday gösterilen Eskişehir
Milletvekili Hasan Murat Mercan’ın üyeliğine ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel
Kurulun bilgisine sunuldu. Rize Milletvekili Lütfi Çırakoğlu,
Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl, Denizli
Milletvekili Selma Aliye Kavaf, Muş Milletvekili Medeni Yılmaz, Erzurum
Milletvekili Muzaffer Gülyurt ve İstanbul
Milletvekili Lokman Ayva’nın, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi’ni (2/82) geri aldıklarına ilişkin müşterek önergeleri okundu;
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda bulunan kanun teklifinin
geri verildiği bildirildi. Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 20 milletvekilinin, Güneydoğu Anadolu Projesi’nin
durumunun araştırılarak tamamlanması için (10/86), Van Milletvekili
Kayhan Türkmenoğlu ve 19 milletvekilinin, Van Gölü’ndeki çevre sorunlarının ve
gölün potansiyelinin araştırılarak korunması ve değerlendirilmesi için (10/87), İzmir
Milletvekili Oktay Vural ve 28 milletvekilinin, bazı TÜBİTAK ve ASELSAN
çalışanlarının şüphe uyandıran ölüm olaylarının araştırılarak (10/88), Alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı. Irak Ulusal
Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu Başkanının, TBMM Dışişleri Komisyonu heyetini,
Irak’a Komşu Ülkeler Meclis Dış İlişkiler Komisyonları Toplantısı’na katılmak
üzere, Irak’a davetine icabet edilmesine ilişkin
Başkanlık, Hindistan’a resmî
ziyarette bulunan Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız
Özak’a refakat eden heyete katılması uygun görülen
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık, Tezkereleri kabul
edildi. Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının: 1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kararlaştırılmış olan Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda
ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın (Temel
Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı) (1/335) (S. Sayısı: 56) görüşmelerine devam edilerek dokuzuncu
bölümüne kadar kabul edildi. Adalet Bakanı
Mehmet Ali Şahin, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in Konuşmasında Türkiye
Cumhuriyeti Devleti’ni küçük düşürücü beyanlarda bulunduğu iddiasıyla bir
açıklamada bulundu. 10 Ocak 2008
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşime
23.04’te son verildi.
No.: 67 II.- GELEN KÂĞITLAR 10 Ocak 2008 Perşembe Raporlar 1.- Türk Vatandaşlığı
Kanunu Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/458) (S. Sayısı: 90) (Dağıtma
tarihi: 10.1.2008) (GÜNDEME) 2.- Uzman
Jandarma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri
Komisyonu Raporu (1/451) (S. Sayısı: 91) (Dağıtma tarihi: 10.1.2008) (GÜNDEME) 3.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu
ve 20 Milletvekilinin; Muhtar Ödeneklerinin Arttırılmasına ve Sosyal
Güvenliklerine İlişkin Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci
Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/42) (S.Sayısı: 92) (Dağıtma
tarihi: 10.1.2008) (GÜNDEME) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy ve 23
Milletvekilinin, başta Afşin-Elbistan olmak üzere termik santrallerin çevreye
etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/89) 2.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur ve 20
Milletvekilinin, çocuk suçluluğu sorunun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/90) 3.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmak ve 25 Milletvekilinin,
Türk spor sektörü ve alanındaki sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/91) 10 Ocak 2008 Perşembe BİRİNCİ
OTURUM Açılma
Saati: 14.03 BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU KÂTİP
ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48’inci Birleşimini açıyorum. III.- Y O K L A M A BAŞKAN - Elektronik
cihazla yoklama yapacağız. Yoklama için beş
dakika süre vereceğim. (Elektronik
cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim. Gündem dışı ilk
söz, Dünya Çalışan Gazeteciler Günü münasebetiyle söz isteyen Eskişehir
Milletvekili Emin Nedim Öztürk’e aittir. Buyurunuz Sayın Öztürk. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz beş
dakikadır. IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) Milletvekillerinin Gündem Dışı KonuşmalarI 1.-
Eskişehir Milletvekili Emin Nedim Öztürk’ün, 10 Ocak
Dünya Çalışan Gazeteciler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması ve Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, Ankara Milletvekili Hakkı Suha
Okay, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın
aynı konuda konuşmaları EMİN NEDİM ÖZTÜRK
(Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 10 Ocak Dünya Çalışan
Gazeteciler Günü hakkında gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle,
Meclisimizin değerli temsilcilerini saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, bilindiği gibi, bilgi ve haber alma hepimizin en doğal
hakkıdır. Nitekim, bu durum insanlık tarihinin eski
zamanlarından itibaren yazılı olarak da onaylanmış bir olgudur. Özellikle
demokratik sistemin hâkim olduğu toplumlarda kitlelerin doğru ve tarafsız
bilgiye ulaşması son derece önemlidir. Günümüz toplumlarında, bilgi ve haberin
aktarılmasında, kitlelerin genellikle ilk başvuru kaynağı olarak kitle iletişim
araçlarını kullandıklarını görmekteyiz. Bu sebeple, gazetecilik mesleği ve
gazetecilik sektörü demokratik toplumlarda anayasanın öngördüğü yasama, yürütme
ve yargı fonksiyonları yanında dördüncü denetleyici güç olarak anılır. Tanınmış bir
Fransız gazeteci “gazeteci” kavramını şöyle ifade eder: “Gazeteci, elinde
feneri, yaşamdan gelip geçen ve her yerde her zaman hakikati arayan kimsedir.”
Bu bağlamda, herhangi bir menfaat grubuna bağlanmadan, açık fikirli, dürüst,
önyargılardan uzak ve kişilik haklarına saygılı olmak gazeteciliğin olmazsa olmaz
koşullarındandır. Değerli
milletvekilleri, hepinizin bildiği gibi, bazı meslekler vardır ki, yer, mekân
ve saat sınırı tanımadan özverili ve yürekli bir şekilde çalışmak ister.
Gazetecilik mesleği de bu mesleklerden birisidir. Bu meslekle uğraşanların en
önemli özelliği ise mesleğe gönül vermiş olmalarıdır. Bu sebeple, gazetecilik,
köşe yazarlığı mesleğini yapanlar her dönemde ahlaki açıdan yüksek değerlere
sahip olmadıkça halkın refah ve huzura kavuşması ve geleceğe güvenle bakması
hiçbir zaman imkân dâhilinde olmayacaktır. Dünyadaki en zor mesleklerden olan
gazetecilik aynı zamanda da oldukça onurlu bir meslek olarak karşımıza
çıkmaktadır. Değerli
milletvekilleri, günümüz yazılı basınının sorunlarından belki de en önemlisi
yerel basınımızın içinde bulunduğu olumsuz şartlardır. Yerel basın,
tekelleşmenin sonucu ulusal gazetelerin gün geçtikçe daha fazla etkinlik
kazanması sebebiyle eski önemini yitirmiş durumdadır. Hâlbuki,
yerel basının önemi küçümsenmeyecek bir mahiyettedir. Basının haber verme, bilgilendirme
işlevlerinin yanı sıra eğitme işlevi de göz önünde tutulduğunda, yerel basın
kuruluşları, yöre halkının eğitimine ve bilgilenmesine, çevresinde olup
bitenlerden haberdar olmasına katkıda bulunacaktır. Ülke ve dünya sorunlarının
bilinciyle sorumluluk sahibi vatandaşlar kazanımında da faydalı olacaktır. Hiç
şüphesiz, çocuklarımızın ve gençlerin eğitiminde basınımızın rolü büyüktür.
Geleceğin sağlıklı toplumlarının oluşmasında bu gücü doğru ve yerinde kullanmak
gerekir. Değerli
milletvekilleri, basın her anlamda özgür olmalıdır. Basının özgür hareket
edemediği bir ülkede gerçek ve sağlıklı bir demokrasiden söz etmek mümkün
değildir. Ancak, belirtmek isterim ki, 2004 yılında kabul
ettiğimiz 5187 sayılı Basın Kanunu’muzda da
tanımlandığı gibi, basın özgürlüğünün kullanılması ancak demokratik bir
toplumun gereklerine uygun olarak, başkalarının şöhret ve haklarının, toplum
sağlığının ve ahlakının, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak
bütünlüğünün korunması, devlet sırlarının açıklanmasının veya suç işlenmesinin
önlenmesi, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla
sınırlandırılabilmektedir. Değerli
milletvekilleri, her meslek dalında olduğu gibi, gazetecilerin de büyük
sorunları vardır. Gazeteciler bugün emeklerinin karşılığını tam olarak
alamamaktadırlar. Aynı zamanda meslek içinde büyük ekonomik uçurumlar da
yaşanmaktadır. Tam anlamıyla hakları korunan, çalışma koşulları iyileştirilen
basın çalışanlarının var olmasıyla, özlenen ve tarafsız basına kavuşmak daha
kolay olacaktır. Basınımızın bağımsız olması ve düşünce özgürlüğü, demokrasi
kültürümüzün yerleşmesine de büyük katkı sağlayacaktır. Değerli
milletvekilleri, çalışan gazetecilerin şahsında, mesleği uğruna hayatını
kaybetmiş gazetecileri rahmetle anıyor, kamuoyunu doğru bilinçlendirme ve
çarpıklıkların düzeltilmesi konusunda önemli bir görev üstlenen gazeteci
arkadaşlarımın bu gününü gerçek bir bayram olması dileğiyle kutluyorum ve bu
anlamlı günde, heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Öztürk. Sayın
milletvekilleri, Dünya Çalışan Gazeteciler Günü münasebetiyle, bu konuda çok
kısa bir kutlamayı da Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına yapmak istemektedir. Buyurun Sayın
Şandır. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak biz de basın çalışanlarımızın Çalışan Gazeteciler Gününü
yürekten kutluyoruz. Bu vesileyle, gazetecilerin, basının Türk demokrasisi için
değerli olduğunu, emeklerine saygı gösterilmesi gerektiğini, gerekirse pozitif
ayrımcılık yapılması gerektiğini, özellikle son çıkartılmaya çalışılan Sosyal
Güvenlik Yasası’nda, yıpranma tazminatı konusunda gazetecilere özel bir
ayrıcalık gösterilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Tekrar, Çalışan
Gazeteciler Gününü kutluyor, mesleğe emeğe geçen tüm basın mensuplarına
saygılar sunuyoruz. Geçmişe intikal edenlere de rahmetler diliyoruz. Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan. BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Şandır. Bu konu üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Okay
konuşmak istiyor. Buyurunuz Sayın Okay. HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. 10 Ocak Dünya
Çalışan Gazeteciler Günü’nde, demokratik toplumlarda demokrasilerin dördüncü
gücü olan basının emekçileri gazetecilerin bu gününü kutluyorum. Değerli
gazetecilerin düzenli bir mesaisi, bayramı, tatili olmadan, halkı bilgilendirme
ve haber verme uğruna vermiş olduğu mücadele her zaman, her türlü takdirin
üzerindedir. Ancak, böylesine emekçi, çalışan bir kesimin 5187 sayılı Yasa’yla
haklarının elinden alınmasını da içimize sindirmemiz mümkün değildir. Dilerim
bugün, Çalışan Gazeteciler Günü’nü kutladığımız bugün, bundan sonraki süreçte
çalışan gazeteciler için yapılacak yasal düzenlemede gazeteci arkadaşların
yıpranma payı ellerinden alınmaz ve bundan sonraki 10 Ocaklarda emeğinin
karşılığını alan gazeteciler olarak birlikte bu günlerini kutlarlar diyoruz. Saygılar
sunuyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Okay. Sayın Elitaş, buyurunuz efendim. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. 10 Ocak Dünya
Gazeteciler Günü’nü AK Parti Grubu adına ben de kutlamak istiyorum. Gerçekten
milletvekili olduğumuzdan bu tarafa Parlamentoda bu görevini, Parlamento
muhabiri olarak görevini yapan arkadaşlarımızın verdikleri emek, performans ve
bizimle beraber gündemi sıkı bir şekilde takip etmeye çalışmaları,
gazetecilerin ne zor şartlar altında ve ne tür imkânlar çerçevesinde
çalıştıklarını biraz daha yakından tanıma imkânını elde etmiş olduk. Alın
terleriyle, emekleriyle ürettikleri haberlerin muhakkak ki ülkemizde insanların
bilgi sahibi olmasında çok büyük katkıları var. Ben de Çalışan Gazeteciler
Günü’nü, tüm gazetecileri AK Parti Grubu adına tebrik ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Elitaş. Sayın Akın Birdal bu konuda görüşmek istiyordu. Buyurunuz
efendim. AKIN BİRDAL
(Diyarbakır) – Teşekkürler Sayın Başkan. Değerli
milletvekilleri, ben de Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Dünya Gazeteciler
Günü’nü kutluyorum. Türkiye’nin demokratikleşmesi, toplumun demokratikleşmesi,
toplumun bilgi edinme ve haber alma hakkıyla doğrudan ilişkilidir. Bu hakkın
kullanılabilirliği, basın özgürlüğüne ve düşünce özgürlüğüne bağlıdır. Ne yazık
ki, birilerinin istediği gibi bilgi edinme ve haber alma hakkı yerine toplumun
gereksinmelerini ve gerçeği öğrenme yolunda bu hakkın kullanılabilmesi
önemlidir. O nedenle, muhalif basın üzerindeki baskı ve yasakların
kaldırılmasını diliyoruz. Aynı zamanda,
basın emekçilerinin grevli, toplu sözleşmeli sendikal haklarının tanınması ve
yıpranma payının da kaldırılmaması yolunda, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu
doğrultuda rolünü yerine getireceğini umuyoruz ve yeniden kutluyorum. Aynı zamanda,
ocak ve şubat ayı da, çok ilginçtir, tarihimizde basın emekçilerinin çok sayıda
basın şehidi verildiği aylara rastlar. Onları da saygıyla ve rahmetle anıyorum.
Tekrar basın emekçilerinin gününü kutluyorum. Teşekkür ederim
efendim. BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Birdal. Gündem dışı
ikinci söz, Erzurum ilinin ekonomik sıkıntıları hakkında söz isteyen Erzurum
Milletvekili Zeki Ertugay’a aittir. Buyurunuz Sayın Ertugay. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz beş
dakika. 2.-
Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın, Erzurum ilinin
ekonomik sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ZEKİ ERTUGAY
(Erzurum) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlayarak sözlerime
başlıyorum. Erzurum, tarihî,
siyasi, askerî, ticari ve jeopolitik önemi olan, Millî Mücadele’mizin
başlatıldığı, cumhuriyetin temellerinin atıldığı, Büyük Atatürk’ü son Osmanlı
Meclisine Erzurum Mebusu olarak gönderen tarihimizin önder illerinden biridir. Değerli
milletvekilleri, bölgesel olarak merkezî konumda olan bu tarihî ilimiz,
maalesef, son yılların en ağır ekonomik sorunlarıyla karşı karşıya
bulunmaktadır. Erzurum, bugün, uygulanan teslimiyetçi mahiyette aşırı liberal,
aşırı küreselci, sosyal devlet ilkesinin neredeyse unutulduğu, yanlış ekonomik
politikaların ve kötü ekonomik gidişatın ortaya çıkardığı yüksek faturayı en
ağır olarak ödeyen illerimizin başında gelmektedir. Şüphesiz ki, 2
bin metrede kurulmuş, uzun kış ve ağır iklim şartları, zor coğrafyası ve
sınırlı üretim imkânları Erzurum ve Erzurumlunun ekonomik ve sosyal hayatını
daha da zorlaştırmaktadır. Birkaç tespit yapmak gerekirse: Gayrisafi yurt içi hasıladan aldığı pay itibarıyla 1975’te 24’üncü sırada olan
Erzurum, bugün, 81 il içerisinde 64’üncü sıradadır. Ortalama 1.064, kırsalda
yaklaşık 600 dolar olan kişi başına düşen millî geliri Türkiye ortalamasının
çok altındadır, neredeyse beşte 1’idir. İşsizlik had safhadadır. İşsizlik
oranındaki artış Türkiye ortalamasının oldukça üzerindedir. Tarım ve
hayvancılık can çekişmektedir. Çiftçi borç ve haciz batağındadır. Kurban
Bayramı’nı dört gözle bekleyen besici -o da şayet satabildiyse- satabildiği
kurbanlık parasıyla yedirdiği samanın bedelini karşılayabilmişse kendini kârlı
saymıştır. Et ve Balık Kurumu neredeyse devre dışıdır. Çiftçi ve besici yüksek
maliyet-düşük fiyat kıskacında ezilmiştir. Değerli
milletvekilleri, bir diğer konu, seçim yılı olmasına rağmen 2007 yılı Erzurumlu
esnaf, iş adamı ve sanayici açısından, maalesef, en kötü yıl olmuştur. Başka
göstergeye gerek yok. Erzurum’da patlayan icra, iflas ve haciz taleplerini
karşılayabilmek için son bir yılda icra müdürlüğü sayısı 3’ten 5’e çıkmıştır,
6’ncısı yoldadır. Erzurum Ticaret
Odası verilerine göre, 2007 yılında yaklaşık 30 bin icra takibi yapılmıştır.
2007 yılında ticari alanda protestolu senet oranı yüzde 65’tir ve ticaret
siciline kayıtlı olup da faaliyetine son veren, yani kapanan iş yeri sayısı
1.128’dir. Diğer taraftan, çıkarılan teşvik yasaları hiçbir cazibe
oluşturmamış, daha doğrusu derde deva olmamıştır. Zira her yere verilen teşvik,
teşvik değildir. Doğu Anadolu Bölgesi için de, Erzurum için de yeni, kapsamlı,
havza ve sektör bazında teşvikleri öngören ve hatta sadece yatırımcıyı değil,
bölgede bulunan işçi, memur, esnaf ve her kesimi kapsayan bir teşvik yasasına
ve gerçekten ciddi bir sürdürülebilir teşvik politikasına acilen ihtiyaç
bulunmaktadır. Değerli
milletvekilleri, hiç şüphesiz ki bugün bu ülkenin en temel problemi gelir
dağılımının bozukluğu ve maalesef giderek daha da bozuluyor olmasıdır. Elbette
ki gönlümüz, bu ülkenin her yöresinin aynı kalkınmışlık düzeyinde olmasını ve
gelir adaletinin herkes için sağlanmasını arzu etmektedir. Ancak takdir
edilmelidir ki bölgenin ağır şartları, kalkınmada ve kaynak aktarımında
öncelikli olarak ele alınmasını zorunlu kılmaktadır. Şayet siz Erzurum’a da
Düzce’ye de aynı teşviki verirseniz Düzce dururken Erzurum’a yatırımcının
gelmesini beklemek sadece hayal olur. Değerli
milletvekilleri, son olarak bir uygulamayı sayın Hükûmetin dikkatine sunarak sözlerimi bitirmek istiyorum.
Maliye Bakanlığı, yeni bir uygulama başlatarak Türkiye genelinde ve Erzurum’da
da yaklaşık 3 bin vergi mükellefinden 2007’ye ait envanterlerini,
yevmiyesini, alış ve satış faturalarının çıkarılmasını istemiş ve bu
kontrollerin 9-31 Ocak arası yapılacağını tebliğ etmiştir. Değerli
milletvekilleri, elbette ki devlet vergi alacak, mükellefini kontrol de
edecektir. Buna hiç kimsenin itirazı olamaz. Ancak bu tip uygulamalar, zaten
çok zor durumda olan, büyük mağazalar zincirinin dayanılmaz rekabeti karşısında
ezilen, muhasebesi, kayıtları dört dörtlük olmayan küçük esnafı canından
bezdirmektedir. Bu uygulama, resmen küçük esnafa gözdağı vermektir, esas alması
gerekenden vergi alamayan Hükûmetin acısını küçük
esnaftan çıkarmasıdır. Bu işin adı, düpedüz “gücü yeten yetene”dir.
Bu da devlete yakışmaz. Bakın, Erzurum’un
2006 yılı kurumlar ve gelir vergisi olarak tahakkuk eden vergisi 17 milyon YTL’dir. Bu da, yani bir yılda Erzurum’dan aldığınız vergi
de, sizin rantiyeye ödediğiniz bir günlük değil,
sadece üç saatlik faizin karşılığıdır. Bu miktarı alsanız ne yazar, almasanız ne
fark eder! Bu tablo,
gerçekten, Türk ekonomisi adına da, millî onurumuz adına da hicap duyulacak bir
durumdur. Hükûmete tavsiyemiz, bu tip uygulamalarla
Erzurum esnafının peşine düşeceğine, öncelikle büyük kayıt dışının peşine
düşmesidir, büyük vergi kaçaklarını önlemesidir. Bu duygularla
hepinizi saygılarımla selamlıyorum. Sağ olun. (MHP ve
CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Ertugay. Gündem dışı
üçüncü söz, öğretmen açığıyla ilgili söz isteyen Yalova Milletvekili Muharrem
İnce’ye aittir. Buyurunuz Sayın
İnce. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz beş
dakikadır. 3.-
Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, öğretmen açığına ilişkin gündem dışı
konuşması MUHARREM İNCE
(Yalova) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlarken,
ben de gazeteci arkadaşlarımızın Dünya Çalışan Gazeteciler Günü’nü kutluyorum. Tabii, bu gündem
dışı sözler ne için verilir? Önemli görülen bir konuyu üç sayın milletvekili
burada gündeme getirir, hükûmet de cevap verir. Hükûmet ha var ha yok! MEVLÜT COŞKUNER
(Isparta) – Yok, yok! MUHARREM İNCE
(Devamla) – Yok. Bir tane bakan
yok. Böyle bir şey olamaz. Ben geçen dönemde böyle bir olayı, böyle bir
görüntüyü dördüncü yılda görmüştüm, sonra dört buçuk yılda da seçim oldu zaten.
Şimdi beşinci ayda böyle bir görüntü görüyoruz. Çok eminim ki, bu Parlamento
dört sene gitmez. Bundan çok eminim. Şimdi, değerli
arkadaşlarım, eğitim işinin temeli öğretmen. Nitelikli eğitim nitelikli
öğretmenle olur. Bugün ülkemizde öğrenciler öğretmen bekliyor, öğretmen adayları
iş bekliyor. Biz böyle bir ortamda, on binlerce eğitim fakültesi mezunu
gencimizin işsiz olduğu bir ortamda öğretmen açığını beş dakika burada
konuşacağız, Sayın Bakanın yirmi dakika konuşma hakkı olmasına rağmen burada
yok. Fakat, nezaket göstermiş, bana haber göndermiş
bir toplantıda olacağı için. Ama, hatırlarsanız, 2008 bütçesini burada görüşürken ben Sayın Bakana
şunu söylemiştim: “Sizinle, istediğiniz bir televizyon kanalında, istediğiniz
bir saatte bu öğretmen açığını tartışalım.” O günden bu yana bir cesaret
gösterip karşıma çıkmadı. Bugün işi olabilir, önemli değil. Şimdi ben
tekrarlıyorum: Kendisiyle herhangi bir kanalda öğretmen açığı konusunu
tartışmak istiyorum Sayın Bakanla. NECAT BİRİNCİ
(İstanbul) – Şöhret istiyorsun. MUHARREM İNCE (Devamla)
– Benim yeterli şöhretim var Sayın Birinci. Siz arıyorsunuz şöhreti. Şimdi, bu konuyu,
öğretmen açığı konusunu Sayın Bakanın kendi rakamlarıyla açıklamak istiyorum.
Bakın, diyelim ki bir branş, matematik branşı.
Rakamlar kolay olsun diye söylüyorum, bu ülkede bir öğretmen on sekiz saat maaş
karşılığı, altı saat de ücretli ders, yirmi dört saat… Türkiye’de, yirmi dört
bin ders saati olsa -A branşında- yirmi dört bini
yirmi dörde böldüğünüzde bin öğretmen lazım. Yani, bu ülkedeki matematik
dersinin, fizik dersinin, fen bilgisi dersinin, coğrafya dersinin o ülke
genelindeki toplam ders saatini yirmi dörde böldüğünüzde, öğretmen sayısıyla
kıyasladığınızda açık ortaya çıkar. CHP milletvekili
bir arkadaşımız bir soru önergesi verdi. Ders ders
sordu “Türkiye genelinde ne kadar ders saati vardır?” diye. Bakanlıktan soru
önergesine verilen cevap: “Elimizde böyle bir bilgi yoktur.” diyor. Elinizde
böyle bir bilgi yoksa, öğretmen açığı konusunda
vereceğiniz hiçbir şey sağlıklı demek değildir. Şimdi, değerli arkadaşlarım,
2005 yılında, 28/11/2005’te, Sayın Bakan, Sayın
Hüseyin Çelik öğretmen açığının 165.826 olduğunu söylüyor. 2007’nin on birinci
ayında ise, “ Bakın, yine
söyleyeyim: 2001 yılında Millî Eğitim Bakanlığından emekli olan öğretmen sayısı
8.936’dır, 2005 yılında bu rakam 17.173’tür. Neden AKP döneminde öğretmenlerin
emekli olma oranı 2 katına çıktı biliyor musunuz? Hukuksuz atamalar, hukuksuz
görevden almalar, siyasi baskılar, huzurun bozulması, iş barışının bozulması,
yeteneksiz insanların yönetici yapılması insanları canından bezdirdi. 8 bin
dolayında insan emekli olurken AKP döneminde 17 bin dolayında öğretmenimiz
emekli olmuştur. Yine, bu dönemde 21 çeşit öğretmen olmuştur: Vekil, usta
öğretici, sözleşmeli, kadrolu… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız. MUHARREM İNCE
(Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bakın, birkaç örnek vermek istiyorum:
Adana’nın Yüreğir ilçesinde lise mezunu vekil öğretmenler var,
arıcılık-kooperatifçilik mezunu 300-400 YTL’ye görev
yapan öğretmenler var. Bir örnek:
Kütahya Seyitömer İlköğretim Okulu, 17 öğretmeni var,
3’ü kadrolu, 3’ü sözleşmeli, 3’ü vekil, 7 ücretli, 1 kadrosuz usta öğretici.
Sayın Aksoy, sizin seçim bölgenizden bu. Bitlis’ten örnek
vermek istiyorum: 100. Yıl Meslek Yüksekokulu mezunu İngilizceye giriyor. Ziraat fakültesi mezunu sınıf öğretmeni. Sütçü İmam orman
mühendisliğinden mezun kişi sınıf öğretmenliği yapıyor. Değerli
arkadaşlarım, bakın, 2000-2001 yılları kriz yıllarıdır. O yılların, 2000, 2001,
2002’nin o dönemki hükûmetin atadığı kadrolu öğretmen
ortalaması, üç yılın ortalaması 35 bindir, AKP’nin beş yıllık ortalaması 23
bindir. Değerli
arkadaşlarım bir şeyi okumama izin veriniz, Sayın Başkanım lütfen… Gaziantep’ten ücretli bir öğretmenin mektubu bu. Bana yazmış.
Sizlere de geldi, biliyorum. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
çok kısa bir şekilde… Lütfen… MUHARREM İNCE
(Devamla) – Çok teşekkür ederim. “Haftada on dokuz
saat derse giriyorum, aldığım ücret 405 YTL. SSK’ya tabiyim. 3 çocuğum var, ama
sağlık karnesi alamıyorum. Bu çalışmayla on ay sonra alabileceğim. Aileme bunu
söyleyemiyorum, maaşımı utancımdan söyleyemiyorum. Bu milletin temsilcileri
olarak lütfen beni bu utançtan kurtarınız.” Bir de son
günlerde Fazıl Say ile Sayın Bakan arasında mahkemeye verdi, vermedi olayı
oldu. Bakın niye veremedi Bakan, biliyor musunuz? Söyleyeyim niye veremediğini:
Bugün ilköğretimde 1 müzik öğretmenine düşen öğrenci sayısı 2.025’tir.
Ortaöğretimde 1 müzik öğretmenine düşen öğrenci sayısı 1.883’tür. Rakamlar
ortadayken nasıl vereceksin Fazıl Say’ı mahkemeye?
Ver de görelim hadi! Verirsen haksız çıkarsın. 3 bin öğrenciye 1 müzik
öğretmeni düşüyor, sonra Fazıl Say’a diyorsun ki:
“Hakaret etti bize.” Doğruları söylüyor. Yüreğin varsa mahkemeye ver, yüreğin
varsa televizyon kanalına çık, tartışalım. Bunları beş dakikada değil… Benim
beş dakika, Sayın Bakanın yirmi dakika hakkı varken gelmiyor. Bir televizyon
kanalında onun yirmi olacaksa benim de yirmi olacak, hiç gelmeyecektir diye
düşünüyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın İnce. Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz. Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır. Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır. Önergeleri
okutuyorum: V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Meclis Araştırması Önergeleri 1.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy ve 23
milletvekilinin, başta Afşin Elbistan olmak üzere termik santrallerin çevreye
etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/89) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Başta
Afşin-Elbistan Termik Santrali olmak üzere ülkemizde halen faaliyet göstermekte
olan tüm termik santrallerin çevreye verdiği zararların ve alınması gereken
önlemlerin tespiti amacıyla Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri
gereğince Melis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz. 27/12/2007 1) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş) 2) Behiç Çelik (Mersin) 3) Alim Işık (Kütahya) 4) İsmet Büyükataman (Bursa) 5) Kamil Erdal
Sipahi (İzmir) 6) Metin
Çobanoğlu (Kırşehir) 7) Ahmet Deniz
Bölükbaşı (Ankara) 8) Kürşat Atılgan (Adana) 9) Hakan Coşkun (Osmaniye) 10) Durmuşali Torlak (İstanbul) 11) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar) 12) Yılmaz Tankut (Adana) 13) Osman
Ertuğrul (Aksaray) 14) Emin Haluk
Ayhan (Denizli) 15) Hüseyin
Yıldız (Antalya) 16) Recep Taner (Aydın) 17) Beytullah Asil (Eskişehir) 18) Hasan Özdemir (Gaziantep) 19) Mustafa Enöz (Manisa) 20) Osman Durmuş (Kırıkkale) 21) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri) 22) Şenol Bal (İzmir) 23) Mustafa Kemal
Cengiz (Çanakkale) 24) Erkan Akçay (Manisa) Gerekçe: Son yıllarda
gelişme yolundaki ülkeler hızlı bir ekonomik büyüme göstermişler ve enerji
tüketimlerini yaklaşık iki katına çıkarmışlardır. Ülkeler, artan enerji
ihtiyaçlarını karşılamak için kaynaklarının elverdiği ölçüde değişik üretim
tekniklerine başvurmaktadırlar. Dünya enerji
ihtiyacını büyük bir kısmını fosil yakıt kaynaklarından, hidrolik enerji,
nükleer santraller, güneş ve rüzgar enerjisi tesisleri
ile gidermektedir. 1970'li yıllar
artan enerji ihtiyacının giderek hızlandığı yıllar olup; Türkiye'de bu yıllarda
çabuk yapılabilirliği, ucuza mal edilmesi ve dış kredi kaynaklarının kolay
bulunabilirliği nedeniyle termik santrallere yönelmiştir. O yıllarda termik
santrallerin yapabileceği çevre sorunları konusunda Türkiye'de ve dünyada
yeterli bilgi birikiminin ve dolayısıyla kamuoyunun bu konuda hassas olmaması
nedeniyle çevre sorunları akla gelmeden ve önemsenmeden hızla termik santraller
inşa edilmeye başlanmıştır. Yapımları sırasında projelerinde hiç gözükmeyen
birçok çevre sorunu termik santraller ile Türkiye gündemine girmiştir. Yüksek kullanım
payına sahip fosil yakıtlı termik santrallerin hava kirliliği ekolojik dengenin bozulmasına olumsuz etkilerde
bulunmaktadır. Kömüre dayalı termik santrallerin külleri atık olarak sorun
olmakla birlikte, toprak üzerinde depolanması sonucunda, kül içindeki zararlı
bileşenlerin yağmur suları ile toprağa sızması sonucu yer
altı suları ile de geniş bir alanda zararlı etkisini sürdürme özelliği
bulunmaktadır. Termik santraller için gerekli madencilik ve taşıma faaliyetleri
de yaratılan diğer çevre sorunları da olmaktadır. Bütün bu olumsuz etkilerine
rağmen kömür hala enerji üretiminde tercih edilen bir kaynak olmayı
sürdürmektedir. Bu gerçeği dikkate alarak mevcut termik santrallerin kontrollü
ve çevresi ile dost bir şekilde işletilmesine olanak sağlayacak yeni
teknolojiler monte ettirilmelidir. Afşin-Elbistan
Termik Santralı da Türkiye'nin büyük santrallerinden biri olup, önemli ölçüde
çevre kirliliği yaratmakta ve bu çevre sorunları karşısında yalnız yöre halkı
değil, yerel, resmi ve özel kuruluşlar da sağlıklı olmayan tespitlerde
bulunmuşlardır. Afşin-Elbistan
civarında düşük kaliteli linyit rezervini değerlendirmek amacı ile çevreye
vereceği zararlar hiç düşünülmeden kurulmuş olan termik santral baca gazı emisyonlarının ve santralden sorumsuzca çevreye bırakılan
uçucu küllerin santral çevresindeki insan, toprak, su, hava ve bitkilere etkisi
önemli safhalara ulaşmıştır. Gazi Üniversitesi
tarafından hazırlanan raporda santralden her yıl Çernobil kazasının yaklaşık
2,5 katı kadar radyoaktif madde yayıldığı, Çukurova
Üniversitesi'nden gelen üç kişilik profesörler heyetinin verdiği raporda ise; "Bu kül ve
duman havaya böyle savrulması devam ettiği takdirde bölgede toplu ölümler
olabilir" denilmektedir. Ancak ulusal
kaynaklarımızı değerlendirmek zorunda oluşumuz ve diğer enerji kaynaklarına
göre kömürün elimizde bulunan en fazla potansiyele sahip enerji kaynağı olması
nedeniyle, özellikle linyitlerin çevreyi en az kirletecek şekilde kullanımı
için yanma öncesi, yanma sırasında ve yanma sonrasındaki teknolojilerin
incelenmesi, geliştirilmesi ve ülke koşullarına uyarlanması gerekmektedir. Yanlış
alan ve yanlış teknoloji yüzünden, kurulduğundan bugüne değin çevresindeki tüm
varlıklara (insan, toprak, su, hava ve bitki) sürekli zarar vermekte olan
Afşin-Elbistan Termik Santralinin zararlarının en aza indirgenmesi zorunludur. Anayasanın 98.
İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince başta Afşin-Elbistan Termik Santrali
olmak üzere Türkiye'deki tüm termik santrallerin çevreye verdiği zararların
araştırılması ve alınması gereken tedbirlerin tespiti için bir Meclis Araştırma
Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz. 2.-
Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur
ve 20 milletvekilinin, çocuk suçluluğu sorununun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/90) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Ülkemizde son
yıllarda kırsal-kentsel göçün de etkisiyle kanunla ihtilafa düşen çocuk sayısı
katlanarak artmaktadır. Kanunla ihtilafa düşen çocuk sayısı özellikle büyük
şehirlerimizde olmakla birlikte göç almakta olan küçük illerimizde de mevcuttur.
Devlet istatistik
Enstitüsünün yapmış olduğu araştırma sonucunda 2002-2003 döneminde çocuk
suçluluğu 2 kat artmıştır. Türkiye'nin gerek
taraf olduğu uluslararası sözleşmeler gerekse iç hukukumuzdaki düzenlemeler
uyarınca daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, on sekiz yaşına kadar her
insan çocuk sayılmaktadır. Toplumda en çok özel güvence ve korumaya ihtiyaç
duyan kesim olan çocukların suç işlemede araç olarak kullanılması her ne kadar
zaman zaman cezai yaptırımlardan tamamen muaf
tutulma, sadece çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanması ya da cezai
yaptırımdan indirim uygulamalarına bağlanıyor olsa da, bu yerinde bir
nitelendirme değildir. Çocuk suçluluğu
olgusu toplumsal huzuru ve barışı tehdit eden önemli bir sosyal sorun haline
gelmiştir ve acil olarak çözüme kavuşturulması gerekmektedir. Türkiye'de Çocuk
Suçluluğu Olgusunun Araştırılması, Çocukların Suça Yönelmelerinde Etkin Olan
Faktörlerin Belirlenmesi ve Çocuk Suçluluğu’nun Önlenmesi İçin Gerekli Olan
Düzenlemelerin Belirlenmesi Amacıyla Anayasa’nın 98. ve İçtüzüğün 104. ve 105.
Maddeleri uyarınca Meclis Araştırması açılması için gereğini saygılarımla arz
ederim. 1) Nevingaye Erbatur (Adana) 2) Sacid Yıldız (İstanbul) 3) Tekin Bingöl (Ankara) 4) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak) 5) Vahap Seçer (Mersin) 6) İsa Gök (Mersin) 7) Tansel Barış (Kırklareli) 8) Turgut Dibek (Kırklareli) 9) Ahmet Ersin (İzmir) 10) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul) 11) Şevket Köse (Adıyaman) 12) Hulusi Güvel (Adana) 13) Ensar Öğüt (Ardahan) 14) Abdurrezzak Erten (İzmir) 15) Ramazan Kerim Özkan (Burdur) 16) Yaşar Tüzün (Bilecik) 17) Yılmaz Ateş (Ankara) 18) Ahmet Küçük (Çanakkale) 19) Mevlüt Coşkuner (Isparta) 20) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş) 21) Atila Emek (Antalya) Gerekçe: Türkiye'de son
yıllarda çocuklar tarafından işlenen veya çocukların dahil
olduğu suçların sayısı dramatik bir şekilde artmaktadır. Suça yönelen çocuklar
olgusu hemen her gün yazılı ve görsel basın aracılığıyla karşımıza
çıkabilmektedir. Özellikle metropol kentlerde
çocukların dahil olduğu suçlara tanık olma ihtimali her geçen gün artmaktadır.
Çocuklar arasında hızla yükselen suça yönelme eğilimi toplumsal barışı ve
geleceği tehdit etmektedir. Mevcut
araştırmalar çocuk suçluluğunun çok faktörlü bir olgu olduğunu vurgulamaktadır.
Bilimsel araştırmalar ışığında çocuk suçluIuğu
olgusunu ortaya çıkaran etmenler şu şekilde özetlenebilir: Çocuk ve ailenin psiko-sosyal ve ekonomik karakteristikleri, okul çevresi ve
akran grubunun etkileri, erken yaşta çalışma yaşamına girmek, boş zaman
olanaklarının yetersizliği, ülkenin sosyal ve ekonomik politikalarının
yetersizliği, toplumun değişen toplumsal ve kültürel yapısı, iç göç olgusu ve
göç deneyimine bağlı yoksulluk, eksik kentleşme, kentle bütünleşememe ve medya
organlarının şiddet içeren yayınlarının olumsuz etkisi. Ülkemizdeki
mevcut istatistikler suça yönelen çocukların sayısındaki büyük artışı gözler
önüne sermektedir. Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine göre, 1955 ve 1960
yıllarında çeşitli suçlardan hüküm giyerek ıslahevlerine yerleştirilen çocukların
sayısı yalnızca üç yüz otuz altı (336) iken bu sayı 2002 ve 2003'te yedi yüz
seksen altıya (786) ulaşmıştır. Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel
Komutanlığı'nın verilerine göre: 2002 yılında Türkiye genelinde suça karıştığı
şüphesi altında bulunan çocuk sayısı 57.837, suç mağduru çocuk sayısı ise
48.686'dır. Bu oran ülkemizin nüfusuna oranla az gözükse de her yıl katlanarak
arttığı göz önüne alınırsa durumun ciddiyeti daha iyi anlaşılacaktır. Ankara Ticaret
Odası tarafından 2005 yılında yayınlanan rapora göre, çocuklar tarafından mala
karşı işlenen suçların başında hırsızlığın geldiği, hırsızlıkla suçlanan her
100 kişiden 34'ünün çocuk olduğu bildirilmektedir. Resmi Kurum ve Kuruluşlardan
yapılan tüm hırsızlıkların yüzde 48'inde, yankesiciliğin yüzde 42'sinde,
kapkaççılığın yüzde 40'ında, otodan hırsızlığın yüzde 34'ünde, işyerinden
hırsızlığın yüzde 33'ünde, evden hırsızlığın yüzde 30'unda, oto hırsızlığının
yüzde 27'sinde çocuklar şüpheli. Tüm gasp şüphelilerinin tüm “mala zarar
vermek”, “suç eşyası satın almak, satmak ve saklamak” suçu şüphelilerinin yüzde
14'ü, tüm “bilişim” suçu şüphelilerinin yüzde 13'ü çocuklardan oluşuyor.
Emniyet Genel Müdürlüğü'nün 2005 Yılı Değerlendirme Raporu rakamlarına göre de
2005 yılının ilk 6 ayında şüpheli sayısının 204.038 olduğu, bunların 29.968'ini
çocukların oluşturduğu açıklanmıştır. Dahası suça
yönelen çocukların içinde kız çocukları da önemli bir yer tutmaktadır. Kız
çocuklarının özellikle yankesicilik benzeri suçlara yöneldiği anlaşılmaktadır. Emniyet Genel
Müdürlüğü de yayınlarında çocuk suçluluğunun artan etkisine dikkat çekmektedir.
Emniyet güçlerinin yayınlarına göre ülkemizde işlenen suçlara katılımın büyük
çoğunluğunu gençler oluşturmaktadır. Dahası suç işleme konusunda ilk oluşumun
küçük yaşlarda başladığı bir gerçektir. Kolluk kuvvetleri tarafından hazırlanan
raporda dikkati çeken diğer bir nokta ise çocukların organize suç örgütleri
tarafından kullanılıyor olmasıdır. Çocuk suçluluğu
olgusu toplumsal huzuru ve barışı tehdit eden önemli bir sosyal sorun haline
gelmiştir. Artan suç
oranları ve şiddetin toplumsal barışı tehdit eder hale gelmesi acil önlemlerin
alınmasını gerekli kılmaktadır. Çocuk suçluluğunu önleyici politikaların ve
hizmetlerin geliştirilmesi son derece önemlidir. Türkiye'de hızla yükselen
çocuk suçluluğu olgusunun nedenlerinin etraflıca araştırılması ve konunun
taraflarının bir araya gelerek hizmet/politika üretmelerinin sağlanması
gerekmektedir. 3.-
Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak ve 25
milletvekilinin, Türk spor sektörü ve alanındaki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/91) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Türk spor sektör
ve alanında tarafların problem ve çözüm yollarını tespit etmek, çağdaş vizyon ve misyon çerçevesinde Türk sporunun yapılandırılması
ve rekabet gücünün artırılması için konunun etki ve yetki aktörlerine rehberlik
edecek yol haritasını belirlemek amacıyla Anayasanın 98 inci İç Tüzüğün 104 ve
105 inci maddeleri gereğince ekte sunulan gerekçe çerçevesinde Meclis
Araştırması açılmasını arz ederiz. 1) Ali Uzunırmak (Aydın) 2) Oktay Vural (İzmir) 3) Beytullah Asil (Eskişehir) 4) Ahmet Duran
Bulut (Balıkesir) 5) Akif Akkuş (Mersin) 6) Mustafa Enöz (Manisa) 7) Süleyman Latif
Yunusoğlu (Trabzon) 8) Süleyman
Nevzat Korkmaz (Isparta) 9) Hüseyin Yıldız (Antalya) 10) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir) 11) Münir Kutluata (Sakarya) 12) Erkan Akçay (Manisa) 13) Ertuğrul Kumcuoğlu (Aydın) 14) Gündüz Suphi
Aktan (İstanbul) 15) Murat Özkan (Giresun) 16) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş) 17) Ahmet Orhan (Manisa) 18) Şenol Bal (İzmir) 19) Ahmet Bukan (Çankırı) 20) Osman
Ertuğrul (Aksaray) 21) Ümit Şafak (İstanbul) 22) Emin Haluk
Ayhan (Denizli) 23) Ahmet Deniz
Bölükbaşı (Ankara) 24) Mehmet Günal (Antalya) 25) Reşat Doğru (Tokat) 26) Metin Ergun (Muğla) Gerekçe: Spor bireylerin
ruhsal, bedensel ve zihinsel olarak dengeli ve sağlıklı olabilmelerini temin
eden en önemli aktivitedir. Eğer sağlıklı bir toplum olarak varlığımızı
sürdürmek, Milletler cemiyetinin bu alandaki dikkate alınır bir üyesi olmak
istiyorsak, devlet olarak imkân ve kabiliyetlerimizi planlı, doğru, verimli,
etkin ve sürdürülebilir bir yapılanmayla organize etmemiz gerekmektedir. Sporun amaçları
uygulama ve yapılış biçimleri olarak analiz ettiğimizde şu kategorilere ayırmak
mümkündür: Amatör ve
profesyonel yarışmacı zirve sporları dalları olduğu gibi, kendi içlerinde de
bireysel ve takım oyunları olarak sınıflandırmak mümkündür. Amatör branşlarda halka ve kitlelere faydalı olabilecek ve en geniş
halk kitlelerine ulaşabilecek ayrıca profesyonel yarışmacı zirve sporlarına
kaynak temin edecek bir hedef yapılanması en faydalısı olmalıdır. Bir yandan en
başta saydığımız bireysel gelişmeleri en geniş halk kitlelerinde temin etmeli,
böyle bir Türk toplumunu oluşturmak hedefimiz olmalı. Diğer yandan profesyonel
yarışmacı zirve sporlarındaki artık dünyada gelinen noktada ekonomik ve tanıtım
alanındaki sporun tesirlerinden de azami faydalanabilir olmayı ülke olarak
hedeflemeliyiz. Ekonomik olarak
bakıldığında sektörün direkt ve dolaylı etkileriyle kendisini 4. büyük sektör
konumuna taşıdığı bilinmektedir. Tanıtım açısından
din, dil, ırk, dünya görüşü ayrımı yapmadan ulaşabildiği sempatizan
kitleleri apaçık ortadadır. Bilhassa uluslararası başarılar ülkemiz için
vazgeçilmez olmalıdır. Bunları temin
etmenin birincil şartı, yukarıda belirttiğimiz gibi, imkân ve kabiliyetlerimizi
doğru bilgiye dayalı, verimli, etkin ve sürdürülebilir planda yapılanma ve
işlevlerle organize etmektir. Oysa bu gün ülkemizde bu alanda faaliyet gösteren
gönüllü ve profesyonel birçok kişi ve kuruluşlarımız çok zor şartlarda bazen
iyi niyetli yetersiz, bazen imkânsızlık, bazen koordinesizlik içerisindedir.
Çok basit çabalarla ortadan kaldırılabilecek küçük engeller, büyük başarılar
doğurabilecek olmasına rağmen sahipsizlikten ortada kalmaktadır. Bu sektörde ve
alanda tarafların problem ve çözüm yollarını aynı zamanda çağdaş vizyon ve misyonda Türk sporunu yapılandırabilme yollarını,
konunun etkin ve yetkin aktörlerine rehberlik edecek yol haritasını belirlemek
için Meclis Araştırması gerekmektedir. BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur. Önergeler
gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır. Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz. 1’inci sırada yer
alan, Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz. VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.-
Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ( Temel Ceza Kanunlarına
Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı) ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/335) (S. Sayısı: 56) (x) BAŞKAN – Komisyon
ve Hükûmet yerlerinde. Şimdi dokuzuncu
bölümün görüşmelerine başlıyoruz. Dokuzuncu bölüm,
241’inci madde ila 270’inci maddeleri kapsamaktadır. Dokuzuncu bölüm
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz söz istemiştir. Buyurun Sayın Ağyüz. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz on
dakikadır. CHP GRUBU ADINA
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Temel Ceza
Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın dokuzuncu bölümünde görüşlerimi açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (x) 56 S. Sayılı Basmayazı 3.1.2008 tarihli 45’inci Birleşim Tutanağı’na
eklidir. Tüm gazeteci
dostlarımızın, arkadaşlarımızın 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü içtenlikle
kutluyorum. 2008 yılının aydınlık, üretken ve tüm halkımızın kararan yüzünün
gülmeye başladığı, terörün bittiği, hiç kimsenin ülkesini terk etmek zorunda
hissetmediği ve her şeyin paralı olmaya çalışılmadığı bir yıl olmasını
diliyorum. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; uyum amacıyla getirilen bu kanun tasarısının dokuzuncu
bölümü de diğer bölümler gibi, yeni suç ve cezalar ihdas eden, bazı cezaları
düşüren, sorun çözmeyen, yasa yapma tekniğine uygun olmayan bir tasarı. Yüz
yetmiş yasanın altı yüz kırk sekiz civarında muhtelif maddelerine ve binlerce
fıkralarına değişiklik getiriyor bu tasarı. Bu tasarı, bizim Gaziantep’imizin
tabiriyle, her bağdan bir kesek alınarak yaratılan kırkambar yasasıdır ve tam
bir arabaşıdır. İç Tüzük’ün 77’nci maddesine
dayanarak getirilen bu tasarı, Adalet Komisyonunda da yeterli inceleme
yapılmadan, muhalefet sözcülerinin eleştirileri dikkate alınmadan Türkiye Büyük
Millet Meclisine sunulmuştur. Şimdi de önergelerle düzeltilmeye çalışılmaktadır.
Üzerinde söz
aldığım dokuzuncu bölümde, 6968 sayılı Zirai Mücadele, Sivil Savunma, Tebligat
Kanunu ve Müşterek Bahisler ile Afetler Yasası yer alıyor. Bakın, kurallara
uymayan tohum satıcılarına, çırçır fabrikası kuranlara değişik cezalar
getiriliyor. 2 bin ile 5 bin lira arasında olan cezalar 400 ile 500 milyona
çıkarılıyor. Değerli
arkadaşlarım, yıllardır uygulanan yanlış ekonomik politikalar sonucu, tarımı
yok eden, çiftçiyi yoksullaştıran ve köyünden terk ettiren ekonomik politikalar
sonucu eken biçen kalmadı ki tohumluk alan satan kalsın, pamuk üreticisi
kalmadı ki yaptığınız elektrik zammı üzerine çırçır fabrikası kuran olsun,
çiftçi kalmayacak ki zirai mücadeleyle uğraşan esnaf olsun. Eken biçen olmadığı
için tohum satan da olmayacak değerli arkadaşlarım. Onun için, bu
düzenlemeler, gerekli olsa da pratikte geçerli olmayan düzenlemelerdir. Çiftçi
ekemez duruma gelmiş, sanayici üretemez duruma gelmiş, rant
ekonomisi almış başını gitmiş; esnaf, memur, işçi, çiftçi, emekli borç-faiz
sarmalı içerisinde ve Hükûmetin gündeminde ekonomi
yok, işsizlik yok, teşvik yok ve en önemlisi, bu dönemde ekonomik vizyon yok
değerli arkadaşlarım. Bu dokuzuncu
bölümde önemli yasalardan, değişikliklerden bir tanesi de Sivil Savunma ve Afet
Yasası'dır. Çok önemli bir yasadır. Bu değişiklikler de elbette ki önemlidir
ama hepinizin bildiği gibi Türkiye çok etkin bir deprem kuşağı üzerinde
yaşamaktadır. Son yıllarda karşılaştığımız büyük depremlerin dışında en son
Balâ depremiyle de yeniden deprem tartışmalarıyla karşı karşıya geldik. Bu iki
yasanın yenilenmesi, çağdaş boyutlar kazandırılması ve kaynak yaratılması çok
önemliyken, bazı görevleri ihmal veya yerine getirilmeyişine verilecek para ve
idari cezalarla uğraşarak ülkemizde yaşanan doğal afetlere kayıtsız kalmaktayız.
Deprem ve sel
felaketleri sonrası afet bölgeleri kalabalık heyetlerle ziyaret edilmekte,
"Üzülmeyin devlet yanınızdadır, yaralarınız da kısa sürede
sarılacaktır." denilerek maalesef bir sonraki doğa olayına kadar, afete
dönüşmesine kadar hiçbir çalışma ve yasal düzenleme yapılmamaktadır. O nedenle,
bu kanunda yapılan değişikliklerden dolayı sivil savunma çok önemlidir. Çok
sınırlı ekip ve donanımıyla sivil savunma kurtarma birlikleri afet sonrası
yeterli kalmamaktadır, kurtarma çalışmalarına bilgisiz ve deneyimsiz olan
gönüllüleri yönlendirememektedir. 7126 sayılı Sivil Savunma Kanunu ve Afetler
Yasası yeniden düzenlenmek zorundadır. Modern donanımlı, iyi eğitimli,
profesyonel sivil savunma birlikleri tüm ülke sathına yayılmalı, gerekli araç
ve gereç stokları yapılmalıdır. Elbette ki
siyasal iktidarlar, her konuda ve özellikle doğal afetlerde sorumluluğunun
gereğini yerine getirmek zorundadırlar. Doğa olaylarının afete dönüşmesi doğal
olarak kabul edilemez, kadercilik olarak da asla kabul edilemez. 17 Ağustos
1999 depreminden bugüne sekiz yıl geçti ama alınan maalesef hiçbir tedbir yok
ve maalesef kurulan deprem şûrası da 2007 yılında yine AKP Hükûmeti
tarafından feshedildi, iptal edildi değerli arkadaşlarım. Doğa olaylarının
felakete dönüşmesinin nedenlerini hepimiz biliyoruz: Arsa ve arazi rantı, bunun için yapılan imar planları, imara açılan su
havzaları, dere yataklarına yapılan binalar, altyapı yetersizliği. Bunlar ortadayken, bunların sebeplerini sonuçlarını izale etmek
için yeni yasalar düzenlememiz gerekirken, çağdaş bir imar kanununa ihtiyacımız
var iken, Yapı Denetim Yasası'nın yeniden gözden geçirilmesi gerekirken, Sivil
Savunma ve Afet Yasası’nın yeniden düzenlenmesi gerekirken, planlamayı
disipline eden Belediye Yasası’nın çıkması gerekirken, İhale Yasası’nın yeniden
düzenlenmesi gerekirken ve en önemlisi de bizim Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyeleri olarak halkımızın bizden beklentisi olan dokunulmazlıkları kaldıran
yasal düzenlemeyi yapmamız gerekirken, bugüne dek bu işlerin üzerine 2006 yılından
kalan yüklü bir yasayı görüşmemizi de ben biraz abesle iştigal olarak kabul
ediyorum değerli arkadaşlarım. 2006 yılından
kalan bu yasa, bakın, 10/4/2006 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına hükûmetce
sunuluyor. 28/8/2006 tarihinde de 22’nci Dönem Adalet
Komisyonu Raporu’yla Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderiliyor ama görüşmeler
yapılamıyor. Yenilenerek, komisyonca, 14/1/2007 günü
Meclis gündemine sunuluyor. Bu kalabalık bir yasa değerli arkadaşlarım ve
üzerinden bir yıl geçmiş. Bunları üst üste
koyduğumuz zaman da, yaşanan olumsuz ekonomik koşulları göz önüne getirdiğimiz
zaman da bazı sivil toplum örgütlerinin ve özellikle bir Sayın Bakanın da son
günlerde söylediği “2007 yılı maalesef kayıp yılı olmuştur. 2007 yılı maalesef
geçim değil, seçim yılıdır.” sözünün kafamda doğru olduğunu belirtiyor değerli
arkadaşlarım. Gerçekten, bir buçuk sene bekleyen bu yasanın ve Sigara
Kanunu’nun, 2004’ten bugüne kadar bekleyen Sigara Kanunu’nun alelacele
getirilmesini, 2007 yılında bu Parlamentonun çalıştırılmadığı izlenimini
edindiğimi açık yüreklilikle söylemek istiyorum değerli arkadaşlarım. Bu yasalar niye
çıkarılmaz, niye İmar Kanunu yapılmaz, niye kalıcı bir kentsel dönüşüm yasası
çıkarılmaz? Çünkü belediyelerinizin rant paylaşımına
dayalı imar planları süreci daha tamamlanmadı. Önümüzdeki günlerde bir Pendik
kentsel dönüşüm yasası gelecek. Yanlıştır. Orada da konuşacağız. Ama siz
bunları çıkarmaya çabalamak yerine -elbette ki gereklidir- bu tür sorunları
Parlamento gündemine getirerek altı aydır vakit israfından başka bir şey
yapmıyorsunuz değerli arkadaşlarım. Çözüm üretmek
diye bir derdi yok bu İktidarın. Ancak Sayın Başbakan, kapalı, partili üyelerin
olduğu toplantılarda muhalefete sataşmakla siyaset yapıyor. Teşvik kanununu
söz verdiniz. Teşvik kanunu nerede? Bölgesel ve sektörel
bazda teşvik kanunu vardı. 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu nerede değerli arkadaşlarım? Gazetelerden
görüyoruz ki gelecek yasalardan bir tanesi medyada yüzde 50 yabancı ortaklığını
yasal hâle getiren yasa. Niye bugüne kadar getirmediniz? Damadın şirketi ATV’yi aldıktan sonra mı aklınıza geldi? Gözünüz aydın,
bugün de Rekabet Kurulu onayladı onu. Değerli
arkadaşlarım, kalıcı sorunlara çözüm bulmak hükûmetlerin
görevidir, iktidarların görevidir. Ekonomik sorunları beklemeye almak ihmale
gelecek değildir değerli arkadaşlar. Bakınız, kapalı
toplantılarda Sayın Başbakan ne diyor: “Sadece karanlığa tükürüyorlar,
karanlığa taş atıyorlar. Türkiye’nin kalkınmasını istemeyenler var.” Peki,
Türkiye’nin kalkınmasını istemeyenler var diye mi büyüme hızını düşürdünüz?
Türkiye’nin kalkınmasını istemeyenler var diye mi asgari ücreti çok az
artırdınız? Türkiye’de ve bu
Parlamentoda hiçbir milletvekili Türkiye’nin karanlığa sürüklenmesini
istemiyor, ama Türkiye’yi karanlığa sürüklemek isteyen bir iktidarla karşı
karşıya olduğumuzu aydın da biliyor, esnaf da biliyor, tüccar da biliyor, iş
adamı da biliyor değerli arkadaşlarım. O bakımdan, bu yanlış yolda olanların
bize söz söyleme hakları yoktur değerli arkadaşlarım. Sadece kurumları
ele geçirmekle uğraşanlar, her şeyi özelleştirerek, her şeyi paralı hâle
getirerek çiftçiyi, esnafı, işçiyi mağdur edenlerin gündeme getirecekleri ana
konular varken bu tür konularla uğraşmalarını ben bir milletvekili olarak kabul
etmiyorum değerli arkadaşlarım. Sayısız
özelleştirmeyle karşı karşıya kalan kurumlardan diğer kurumlara gönderdiğiniz
21 bin aile var. Bu 21 bin aile on ay çalışıyor, iki ay çıkıyor. Bugün
muhtarlarımız Sosyal Güvenlik Yasası kapsamı içerisinde değil. Daha sayacağım
değişik ekonomik boyutlu yasalar var iken sizin bu yasalarla Meclis gündemini
işgal etmeniz belki gereklidir ama yeterli zaman ayrıldığı için ben biraz bu
konuya şüpheli bakıyorum değerli arkadaşlarım. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız. YAŞAR AĞYÜZ
(Devamla) – Ayrıca da değerli arkadaşlarım, bu görüşlerimin sonucunda
görüştüğümüz yasa tasarısına kuşkuyla bakıyorum. Çünkü,
bazı yasalarda naylon faturacılar affedildi, hayali ihracatçılar affedildi,
kambiyo affıyla bazıları affedildi ve ummak ve dilemek istemiyorum, bunun
vebalini AKP komisyonuna ve AKP’li milletvekillerine atmak istiyorum. Acaba, bugün de
“Çocuklarımın ödediği vergilerle maaşlarınızı alıyorsunuz.” diyen Kemal Unakıtan’ı affetme kısmı var mıdır bu yasada? Hepinize saygılar
sunuyorum değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Ağyüz. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Erkan Akçay. Buyurunuz Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz on
dakika. MHP GRUBU ADINA
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Temel Ceza
Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın dokuzuncu bölümü hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Şahsım ve grubum adına muhterem heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Hukuk, üzerinde
genel bir mutabakata varılmış, toplumsal hayatın ilke ve usullerini belirleyen,
herkes için bağlayıcı bir nitelik taşıyan, toplumsal ilişkilerde adaleti,
düzeni, barışı ve hürriyeti birlikte tesis etmeyi hedefleyen kurallar
bütünüdür. Bütün toplumlarda
ceza hukuku, hukuk düzeninin temel bir parçasıdır. Suçun olduğu yerde mutlaka
ceza da vardır. Suçun ve cezanın olmadığı toplum düzeni maalesef bir ütopya
hâlindedir. Gelişmiş uygar toplumlarda insanlığın temel hak ve hürriyetlerinin
sağlanıp korunması en yüksek değer hâlindedir. Bu durumda uygar bir toplumun
ceza hukuku da insan haklarının bir kusuru değil, teminatı olmak durumundadır. Hukuk, ifadesini
bir toplumun ister kanununda isterse örf ve âdetinde bulsun, daima toplumun
iradesini ifade etmektedir. Ceza hukuku da bu iradeyi ifade ve temsil etmek
durumundadır. Bu da göstermektedir ki suç ve ceza, önce toplumun vicdanında yer
bulmak durumundadır. Ceza kanunlarının amacı, vatandaşın ve toplumun varlığının
ilerleyip gelişmesinin sürekliliğinin teminat altına alınmasına yönelik
olmalıdır. Kanun yaparken amacımız suç ve cezayı artırmak değil, azaltmak
olmalıdır. Bir toplumda
suçun işlenmesini önleyen en önemli faktörler, kanunlarda yer alan yasak ve
cezalardan ziyade, toplumun ve bireylerin eğitimi, bilinci, duyarlılığı,
devletin adalet üzerine inşa ettiği yönetim iradesi ve toplumdaki etik değerler
için bireylerin gösterdiği otokontrol davranışlardır. Önemli bir toplumsal
ihtiyaçtan doğan ceza kanunlarının etkili bir şekilde uygulanabilir olması da
ayrı bir önem arz etmektedir. Kanunun etkili ve uygulanabilir olmasının bazı
şartları vardır. Kanun yapılırken hukuka uygun davranılmalı, temel hak ve özgürlüklere
dokunulmamalıdır. Kanun önemli bir ihtiyaçtan doğmalı, getirilen cezalar
gerekli, orantılı ve uygulanabilir olmalıdır. Hukuk devleti, hukuka uygun
yasalar yapan ve yaptığı yasaya uyan ve uyduran devlettir. Bir hukuk kuralına
geçerliliğini veren, uygulanması ve etkinliğidir. Kanunlar uygulanmak için
çıkarılırlar. Uygulanmayan veya uygulanamayan kanunlar toplumda adalet
duygusunu zayıflatmakta, devlete duyulan güveni azaltmakta ve kamu otoritesini
zaafa düşürmektedir. Kanun çıktıktan sonra, toplumda veya en azından ilgili
kişilerde, getirilen kurallara uyma konusunda bir bilinç oluşturulabilmelidir.
Yani, kanunların ruhu toplum vicdanında ifadesini bulmalı, adalet duygusunu
yerleştirmeli, kanun çıkarana ve uygulayana güveni ve saygıyı artırmalıdır. Getirilen
kurallarla ilgili gerekli bilincin oluşması için hayatın her alanında eğitime
ve etik değerlerin güçlendirilmesine ayrıca önem verilmelidir. Vatandaşı suçlu
konuma düşürecek fiilleri çoğaltarak, cezayı uygulayacak yetkili ile
vatandaşlar arasında sürtüşmeleri artırarak istenen amaca ulaşılamaz. Bundan
devlet-vatandaş münasebetleri zarar görür ve görmektedir. Bu nedenle, yargının
iş yükünü artıran sebeplerin başında devlet-vatandaş münasebetlerindeki
ihtilaflar gelmektedir. Değerli
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz tasarı vesilesiyle, Sayın Adalet Bakanına
bu kürsüden önemli bir soru yöneltmek istiyorum: Sayın Adalet Bakanı, ülkemizde
yargının iş yükünü artıran sebeplerin başında, idarenin hukuka aykırı işlem ve
davranışları nedeniyle devlet ile vatandaşlar arasında doğan davalar olduğu
bilinmektedir. İhtilafları ve davaları azaltmak, idarenin eylem ve işlemlerinde
hukuka uygun davranmasını sağlamak için herhangi bir çalışmanız var mıdır? Bu
konuda bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz? Değerli milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, kanunlara uymayan vatandaşları
cezalandıracak tedbirlerin dışında, bilhassa devlet ile vatandaş arasında
ihtilaf doğmasını önleyecek tedbirleri dikkatimize ve gündemimize almamız
gerekmektedir. Devlet-vatandaş münasebetlerinin düzenli, uyumlu, saygın, sıcak
ve müşfik bir hâle getirilmesi, ihtilafların en aza indirilmesi için tedbirler
almamız, dikkatimizi bu yöne yoğunlaştırmamız gerekmektedir. Değerli
milletvekilleri, kanunlarla getirilen yasak ve para cezalarının salınması
kadar, bu para cezalarının tahsil edilebilmesi de önem arz etmektedir. Bir para
cezasının etkinliğini, ceza tutarının azlığı veya çokluğundan ziyade, vatandaş
tarafından paranın ödenmesi ve idare tarafından tahsil edilmesi sağlar. Devlet bakımından
bir alacağın tahakkuk ettirilmesinin, para cezası salınmasının, tahsil
edilmesinin ayrı ayrı zorlukları olduğu gibi,
vatandaş tarafından da bu borçların ödeme zorlukları vardır. Borcun ödenmesi
vatandaş tarafından ilave bir eziyete dönüşmemelidir. Tahsilat
ve ödeme faaliyetlerinin, devlet-vatandaş münasebetinin uyumu çerçevesinde,
rahat, kolay ve çağdaş bir şekilde yürütülmesi gerekmektedir. Bir para
cezasının ödenmesinde ve tahsilatında etkili olan
faktörleri şu şekilde ifade edebiliriz: Salınan para cezaları, vatandaşın ödeme
gücüne uygun, hak ve insaf ölçüleri içinde olmalıdır. Para cezasını ödeyecek
kişide ödeme duyarlılığı ve bilinci olmalıdır. Tahsil imkânının güçlüğü, sık sık getirilen aflar, çok düşük veya yüksek tutardaki
cezalar, ödeme duyarlılığını azaltmaktadır. Geçmişten gelen olumsuz örnekler de
dikkate alınarak, af beklentisi de ödeme duyarlılığını azaltmaktadır. Devletin
para cezalarını takip ve tahsil etme imkânları da, para cezası tahsilatını etkileyen en önemli faktörlerden birisidir. Değerli
milletvekilleri, tahakkuk eden para cezalarının tahsilat
miktarları da çeşitli idari, teknik ve mesai sorunları nedeniyle çok düşük
oranda kalmaktadır. 2007 yılı Ekim
ayı itibarıyla para cezalarının tahakkuk tutarı 12,3 milyar YTL’dir,
tahsilat tutarı ise 3 milyar YTL’dir.
Bu durumda tahsilat nispeti yüzde 24’tür, yani Ekim
ayı sonuna kadar salınan bütün para cezalarının sadece yüzde 24’ü tahsil
edilebilmiştir. 2008 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu’nda 3,5 milyar YTL idari para cezası geliri
öngörülmektedir. Hükûmet, beyana dayalı vergi
toplamaktan neredeyse vazgeçmiş görünmektedir, çünkü aynı Bütçe Kanunu’nda
beyana dayanan gelir ve kurumlar vergisi tahsilatı 3,2
milyar YTL olarak görünmektedir, geçici vergiler hariç. Kayıt dışılıkla mücadele
etme kararlılığı olmayan, ancak idari para cezalarından gelir ve medet uman bir
manzarayla karşı karşıyayız. Temel ceza
kanunlarına uyum gerekçesiyle ve para cezası tutarlarını günümüz şartlarına
uyguluyoruz diyerek getirilen bu kanun tasarısıyla, vatandaşa uygulanan para
cezalarından AKP Hükûmetinin ciddi bir gelir
beklediği de anlaşılmaktadır. Değerli
milletvekilleri, son söz olarak ifade etmek isteriz ki, yasaların
bağışlayıcılığı ve cezaların insaflısı idarenin dirayetini gösterir. Adalet ve merhamet, işte bütün mesele bu. Değerli
milletvekilleri, bu vesileyle 10 Ocak İdareciler Günü’nü, ülke genelinde
fedakârca hizmet veren, başta mülki amirler ve tüm yöneticileri tebrik ediyor,
aileleriyle birlikte mutlu ve huzurlu bir yaşam temenni ediyorum. Yine, bugün
Çalışan Gazeteciler Günü vesilesiyle de tüm olumsuz şartlar içerisinde
milletimizi doğru, tarafsız ve zamanında bilgilendirme görevlerini başarıyla
yerine getiren tüm gazetecilerimizi de yürekten kutluyorum. Sözlerime son
verirken muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Akçay. Dokuzuncu bölüm
üzerine şahsı adına Isparta Milletvekili Haydar Kemal Kurt söz istemiştir. Sayın Kurt… Yok. Şahsı adına
İstanbul Milletvekili Güldal Akşit
söz istemiştir. Buyurunuz Sayın Akşit. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz beş
dakikadır. GÜLDAL AKŞİT
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Temel Ceza Kanunlarının
Uyumu Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
dokuzuncu bölümüyle ilgili söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Öncelikle, Dünya
Çalışan Gazeteciler Günü nedeniyle tüm gazetecilerin bu gününü de kutlayarak
sözlerime başlamak istiyorum. Bilindiği gibi,
ceza sistemimizi oluşturan “temel ceza kanunları” olarak bilinen Türk Ceza
Kanunu, Kabahatler Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu ve Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun, Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul
edilerek 1 Haziran 2005 tarihi itibarıyla yürürlüğe girmiştir. Ceza kanunlarında
yapılan bu köklü değişiklik ceza hükmü içeren kanunlarda düzenlemeler
yapılmasını zorunlu kılmış ve üzerinde konuştuğumuz bu tasarı ile ceza hükmü
içeren kanunlarda da gerekli bu düzenleme yapılmıştır. Gelişen sosyal,
siyasal ve ekonomik şartlar karşısında suç politikalarında da bir değişimin
yaşanması kaçınılmaz bir gerçektir. Tasarıyla bu değişim ve ilkeler göz önünde
tutularak, haksızlık oluşturan fiilin niceliği ve bunun toplumsal ve siyasal
yaşamdaki etkileri göz önünde tutularak bazı fiillerin yaptırımı idari yaptırım
olarak değiştirilmiş bulunmaktadır. Tasarının
dokuzuncu bölümünde de sekizinci bölümde olduğu gibi, özellikle 6968 sayılı
Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanunu’nda değişiklikler yapılmıştır. Tasarının 241’inci
maddesiyle 6968 sayılı Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanunu’nun 56’ncı
maddesi değiştirilmiştir. Yapılan değişiklikle, Kanun’da yer alan hapis cezası
madde metninden çıkartılmış. Yine, maddede yer alan adli para cezası idari para
cezasına dönüştürülmüştür. Maddede yer alan “icrayı sanattan men” hükmü de
maddeden çıkarılmış bulunmaktadır. Yine, Tasarının
242, 243, 244, 245, 246 ve 247’nci maddelerinde de 6968 sayılı Zirai Mücadele
ve Zirai Karantina Kanunu’yla ilgili değişiklikler yapılmıştır. Genel olarak bu
değişikliklerin hepsinde temel ceza kanunlarına uygun olarak cezaların
mahiyetinde değişiklikler gerçekleştirilmiş bulunmaktadır. Bazı ceza
oranlarında da değişiklikler yapılmıştır. 6968 sayılı Zirai
Mücadele ve Zirai Karantina Kanunu’ndan başka dokuzuncu bölümde, 7126 sayılı
Sivil Savunma Kanunu’nda, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nda, 7258 sayılı Futbol
ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi Hakkında
Kanun’da, 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak
Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun’da, 7397 sayılı Sigorta Murakabe
Kanunu’nda da değişiklikler yapılmış bulunmaktadır. Genel olarak bu
değişikliklerin hepsinde de temel ceza kanunlarına uygun olarak cezaların
mahiyetinde ve ceza oranlarında değişiklikler gerçekleştirilmiştir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime burada son verirken, tasarının ülkemize
hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Akşit. Dokuzuncu bölüm
üzerinde, şahsı adına söz isteyen Tunceli Milletvekili Kamer Genç. Buyurunuz Sayın
Genç. Süreniz beş
dakikadır. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan,
tabii, dün burada benimle ilgili çok ağır ithamlarda bulunuldu ve burada,
hiçbir sebep yokken… Biliyorsunuz İç Tüzük'e göre Hükûmet
ya madde üzerinde konuşur veyahut da işte, Hükûmet
adına çıkar, konuşur. Fakat, burada dün benim önergem
oylandıktan sonra, Hükûmeti temsil eden kişi çıktı,
hiçbir sebep yokken benimle ilgili çok ağır ithamlarda bulundu. “Biraz önce
konuşan Sayın Sözcü -beni kastediyor- Türkiye Cumhuriyeti devletini küçük
düşürücü beyanlarda bulunmuştur.” diyor. Şimdi, değerli
milletvekilleri, birilerinin birtakım kavramları anlamaları lazım. Devlet başka, hükûmet başka, başbakan
başka, bakan başka. Devlet: Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Bu hepimizin
devletidir. Türkiye Cumhuriyeti devletini korumak da hepimizin onuru ve
şerefidir. Ama benim karşı
çıktığım zihniyet şu zihniyettir arkadaşlar şu: Yani, sen Türkiye
Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanlığı makamına oturacaksın, Başbakanlığı makamına
oturacaksın, Türkiye Cumhuriyeti devleti hududu içinde, bir Suudi Arabistan
Kralı gelecek ve fotoğrafını başına asacak, sen Türkiye’nin… Türkiye'yi
küçülten bu davranış içinde bulunanları benim tasvip etmem mümkün değil. Ben,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin yücelmesini ve onurunun korunmasını isteyen bir
insanım. Şimdi, buna karşı
verilen cevapta denildi ki: “Efendim, Suudi Arabistan’ın büyük parası var,
Türkiye’yi…” Arkadaşlar, yani, bir devlet çok zengin olabilir, ama, devletlerarası ilişkilerde, devletin haysiyeti ve onuru
çok önemlidir. Yani, para çok olabilir. Siz, devletimizin şeref ve haysiyetini,
onun parası var diye ayak altına alamazsınız ki! Kaldı
ki bu kişi, 1991 yılında, Körfez Savaşı sırasında, o zamanki rahmetli Özal’a,
“İşte, Türk askeri de Suudi Arabistan’a gidilmesi…” denildiği anda, “Efendim,
Suudi Arabistan’da altı yüz sene Osmanlı ordusu kaldı, biz Türk ordusunu kabul
etmiyoruz.” diyen kişiler bunlar. Ayrıca da orada, Kâbe’yi korumak için yapılan
kaleyi yıkan… Osmanlı kalesini yıkıyor, Osmanlının her türlü eserlerini yok
ediyor, ondan sonra da siz bunlara bu kadar değer veriyorsunuz. İşte ben, Türkiye
Cumhuriyeti devletinin itibarını korumayan, her makamda, her ne makamda olursa
olsun onlara saygı duymuyorum arkadaşlar. Onlara saygı duymamak demek, Türkiye
Cumhuriyeti devletini küçültmek demek değil ki. Bunu devletin… Yani, burada, bakanlık makamında oturan kişilerin bazı kavramları
öğrenmesi lazım. Arkasından bana
deniyor ki: “Efendim, böyle bir düşünceye sahip olan kişinin bu Parlamento
çatısı altında bulunmaması gerekir.” Sayın milletvekilleri, benim bu çatı
altına nasıl geldiğimi herkes bilir. Ben, gidip de kömür dağıtmadım, altın
dağıtmadım, para dağıtmadım, iktidar gücünü kullanmadım. Arkamda valiler,
kaymakamlar, köy hizmetleri şeyi yoktu. Alnımın bileğiyle…(Gülüşmeler) Aklımla
halkın karşısına gittim ve o halka bu kürsülerde yaptığım konuşmaları da halkın
değerlendirmesi sonucunda geldim. Şimdi, diyor ki
Bay Mehmet Ali Şahin: “Herkes kendine çekidüzen vermeli, sabrediyoruz. Sabrın
da bir sonu var.” diyor. Sabretmesen ne olacak ya? Sen sabretmesen ne olacak?
Hadi, yoksa, hadi göster bakalım, ne sabretmesen…
Ondan sonra bazı… BAŞKAN – Sayın Genç… KAMER GENÇ
(Devamla) – Efendim, Sayın Başkan… BAŞKAN – Lütfen
konuya geliniz. KAMER GENÇ
(Devamla) – Ama bakın, siz bana, dün burada benim… MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, konuşmacı hakaret ediyor. KAMER GENÇ
(Devamla) – Şimdi senin konuşma hakkın yok, sen çıkıp da burada hep Tüzük dışı
konuşuyorsun. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sen herkese laf atma! BAŞKAN – Sayın
Genç, lütfen konuya geliniz. KAMER GENÇ
(Devamla) – Sana istediğim gibi bakarım, rahatsız oluyorsan çık dışarı git!
Tamam mı? Ha, onun için… MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Bakmana bir şey demiyorum nereye bakarsan bak! BAŞKAN – Lütfen
saygılı konuşunuz Sayın Genç. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, buradaki konuşmacı buradan gelip bir milletvekiline
hakaret ediyor, Cumhurbaşkanına hakaret ediyor. DURDU MEHMET
KASTAL (Osmaniye) - Sen önce konuşmayı öğren! KAMER GENÇ
(Devamla) – Ben milletvekiliyim. Ben burada milletvekiliyim. Siz, bir
milletvekiline nasıl davranılması gerektiğini, saygıyı göstermesini
bileceksiniz. BAŞKAN – Sayın
Genç, lütfen konuya geliniz. KAMER GENÇ
(Devamla) – Ondan sonra efendim, burada birileri… DURDU MEHMET
KASTAL (Osmaniye) – Yaşından başından utanmıyorsun! Tecrübe mi? Ne tecrübesi? AHMET AYDOĞMUŞ
(Çorum) – Meclis başkanı var, burada Meclis Başkanlığına soyunmaya hakkı
yoktur. Konuşmacı konuşmasını yapmaya çıksın! KAMER GENÇ
(Devamla) – Efendim, konuşmamı yapıyorum zaten. AHMET AYDOĞMUŞ
(Çorum) – Yapmıyorsun sen! KAMER GENÇ
(Devamla) – Şimdi, bakın Sayın Başkanım, müdahale ettirmeyin de burada
konuşmamı yapayım. BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri… Sayın Genç lütfen konuya geliniz. KAMER GENÇ
(Devamla) – Efendim, madde üzerinde işte. Bunlar zaten… BAŞKAN – Madde
üzerine geliniz lütfen. KAMER GENÇ
(Devamla) – Efendim, o kadar çok kanun var ki, hangisini arasanız bu kanun
içinde bu maddeyle ilgili hükümler var. Yani, şimdi, devletin itibarını
zedeleyen kişilereceza verilmiyor mu? İşte, bizi
devletin itibarına… Evvela, bana kızacağınıza kendi bakanlık makamına
oturttuğunuz insanların burada bakanlık şan ve şerefine uygun bir davranış
içinde bulunmasını öğretin de ondan sonra buraya, Parlamentoya gelin. Yani
burada çıkıp da milletvekiline “Sen bu Parlamento…” (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız ve konu içinde kalınız. DURDU MEHMET
KASTAL (Osmaniye) - Zaten boş konuşuyor, konuşsun, ne konuştuğunu bilmiyor! KAMER GENÇ
(Devamla) – Boş mu dolu mu konuştuğumu millet biliyor. Yiğitliğiniz varsa,
buyurun, milletin karşısına çıkalım. Ondan sonra bu millet size mi değer
veriyor, bana mı değer veriyor. Şimdi, değerli
milletvekilleri, burada ben kişisel menfaatimi düşünsem, devlete karşı çıksam
cebimi doldurmaya çalışırım, tek başına muhalefet yapmam, siyasi iktidar
yanında bulunurum. Çünkü, orada rantlar sağlamak çok
kolay. Onun için ben diyorum ki burada doğru olan şeyleri yaparım. Şimdi, bir
bakanınız çıkıyor… DSP’li milletvekili arkadaşımız dün burada kendisine soru
sordu, dedi ki: “Orman Kanunu’nun şu maddelerindeki hapis cezasını
kaldırıyorsunuz, para cezasını veriyorsunuz.” Bakan cevap veremiyor. Bu kürsüde
bakanlık makamında oturan insanlar bize yanlış bilgi verirse… Ben soru da
sormuyorum, artık bakıyorum ki zaten konudan haberi yok. Böyle konudan haberi
olmayan, milletvekilinin de sorduğu sorulara doğru dürüst cevap vermeyen bakana
ne soru soracağım, ne soru soracağım arkadaşlar? Devamlı burada oturuyorum. Ama, DSP’li milletvekili Sayın Öztürk’ün
sorduğu sorulara da bilgi verdi, sonra da baktık ki, Orman Kanunu’nda hapis
cezasını kaldırıyor yerine para cezası getiriyor. Hükûmet,
ciddiyeti bilmelidir. Bu Hükûmet, bu Meclise ciddi hükûmet etmesini bilmelidir. Aksi takdirde başına ne iş
geleceğini onlar bilir. Saygılar
sunuyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Genç. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan… Sayın Başkan… DURDU MEHMET
KASTAL (Osmaniye) – Buna cevap vermeye gerek yok Başkan. BAŞKAN – Şimdi,
bölümler… MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, biraz önce konuşan zat, bir milletvekilini, Grup
Başkan Vekilini “Çık dışarı!” diye kovdu. HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Sen de dışarı çıkmadın Elitaş, sen de
lafını dinlemedin! MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Lütfen, kısa bir açıklama yapmak istiyorum, şahsıma hitap ederek
konuşma yaptı, siz de dinlediniz. BAŞKAN –
Yerinizden lütfen yapınız. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Ben kürsüden açıklama yapayım. BAŞKAN –
Buyurunuz, buyurunuz. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Hayır efendim, “Dışarı çık.” demek sataşma değil ki! Ben konuşmamda
“Çıkın dışarıda dinlenin.” dedim. BAŞKAN –
Buyurunuz, bir dakika süre veriyorum. VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR 1.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılarımı
sunuyorum. Dört ay süreyle
gerçekten büyük bir sabır örneği gösteriyoruz, metanet örneği gösteriyoruz. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Allah Allah! OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Ne yapacaksın? MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Burada Türkiye Büyük Millet Meclisinin oylarıyla seçilmiş bir Cumhurbaşkanına
hakaret eden bir şahsın… OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Ne ayıp ya! Dövecek misin, ne yapacaksın? MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – …gerçekten, söylediği sözlerle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
oylarıyla seçilmiş bir Cumhurbaşkanına hakaret eden bir şahsın… YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Hakaret etmedi Kamer Bey, doğruları söyledi. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Burada nerede hakaret var? MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – …bir şahsın burada muhalefet milletvekilleri tarafından da tasvip
görmesini inanın taaccüple karşılıyorum. Biz, bu milletin seçmeninin hepsine
saygı duyuyoruz. Kamer Genç’i sevmeyebiliriz, ama onu seven, onu seçen Tunceli
halkına karşı saygımız, sevgimiz, muhabbetimiz sonsuzdur; çünkü,
orada yaşayan insanlar da bizim vatandaşımızdır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen,
şahsınıza yönelik olan bölümüne cevap veriniz. MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Burada konuşurken, lütfen, seçmenlerimize duyduğumuz saygıyı hep
beraber bütün seçmenlere göstermemiz gerekir. AK Partiye oy vermiş 16 milyon
insana saygı duymamız gerekir, Cumhuriyet Halk Partisine oy vermiş insanlara
saygı duymamız gerekir, diğer siyasi partilere oy vermiş insanlara saygı
duymamız gerekir. Burada hep beraber birbirimize saygı duyarak, Türkiye Büyük
Millet Meclisi çatısı altında, seçildiğimiz insanlara hizmet etmek bizim esas
görevimizdir. Kürsü imkânlarını
kullanarak, seçilmiş milletvekilleri, seçilmiş Parlamento ve onların temsilcisi
olan Hükûmete ve bu Parlamentonun seçtiği
Cumhurbaşkanına hakaret etmeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Biz Tuncelili
vatandaşlarımızı seviyoruz; seçmen olduğu için seviyoruz, bu ülkenin her biri
de vatandaşı olduğu için seviyoruz. Onun için, 70 milyon vatandaşı sevmek
mecburiyetindeyiz. Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Elitaş. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, ben Cumhurbaşkanına hakaret etmedim. Bunlar, kendi
kendilerine hakaret diyorlarsa… BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen, kürsüye geldiğiniz zaman ya da yerinizde, sözcüklerinizi
uygun tarzda seçiniz. Burası milletin kürsüsüdür, hakaret sözlerini kullanmadan
eleştirinizi yapınız, lütfen. (Alkışlar) VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam) A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam) 1.-
Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ( Temel Ceza Kanunlarına
Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı) ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/335) (S. Sayısı: 56) (Devam) BAŞKAN – Şimdi,
dokuzuncu bölüm üzerine soru-cevap işlemine geçiyoruz. Süremiz on beş
dakikadır. On beş dakika için, 8 kişi söz istemiştir, sırayla söz vereceğim.
Lütfen, sorularınızı çok kısa sorarsanız herkese söz verme hakkımız doğabilir. Sayın Enöz, buyurunuz efendim. MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Aracılığınızla
Sayın Bakanıma soruyorum: Bilindiği gibi ülkemizin çok büyük bir kısmı birinci
derecede deprem kuşağı üzerindedir. Ancak, ne yazık ki göz göre gelen bu doğal
felaket karşısında bugüne kadar hiçbir tedbir alınamamıştır. Altıncı yılına
giren iktidarınızda, konuyla ilgili bundan sonra ne gibi çalışmalar yapmayı
düşünüyorsunuz? İkinci sorum:
Sivil savunma arama kurtarma ekipleri ve Kızılayın
personel, araç, gereç ve malzeme yönüyle yeterli donanımı var mıdır? Son Balâ
depreminde depremzedelerin ihtiyaçlarının yeterince karşılanmamasını neye
bağlıyorsunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Enöz. Sayın Çalış… HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Aracılığınızla,
Sayın Bakanıma 7399 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu’yla ilgili sorum olacak. Sayın Bakanım,
memur ve işçi maaşlarındaki artış yıllık yüzde 4 iken, trafik sigortası ve
diğer sigorta ücretlerindeki artış ve cezalardaki artış yüzde 7’nin üzerinde
olmuştur. Hükûmetinizin işçi, memur, garip gurebaya karşı bu tutumunuzu nasıl değerlendiriyorsunuz? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Çalış. Sayın Akkuş… AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakanım; 17 Ağustos depremi sonucu İstanbul’da
125 bin civarında binanın oturulamayacak derecede zarar görmüş ve bunların en
kısa zamanda kuvvetlendirme projelerinin yapılmasına dair birçok proje yapılmış
ve bunlar bilimsel olarak da ortaya konmuştur. Bu konuda, kaç binada
kuvvetlendirme yapılarak tamirat işlemleri sonuçlandırıldı ve oturulacak hâle
getirildi? BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Akkuş. Sayın Tankut… YILMAZ TANKUT
(Adana) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanımıza
sormak istiyorum: Şu an görüşmekte olduğumuz uyum maddelerinde yer almasa bile
sık sık gündeme gelen ve Hükûmetiniz
tarafından da üzerinde düzenleme yapılacağı ifade edilen, ancak, aynı zamanda
aziz milletimizin de çok hassas olduğu 301’inci maddeyle ilgili olarak bu
zamana kadar kaç dava açılmış ve derdest edilmiştir? Açılan ve kapanan bu
davalar neticesinde şu ana kadar kaç kişi ceza almış ve mahkûm edilmiştir? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Tankut. Sayın Işık… ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Hükûmetimiz adına Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Özellikle son dönemde,
pamuk üretimi giderek artan Güneydoğu Anadolu Projesi bölgesinde çırçır
fabrikalarının da artışı dikkat çekmektedir. Son beş yılda GAP bölgesinde yeni
açılan ve değişik nedenlerle faaliyeti durdurulan ya da para cezasıyla
cezalandırılan çırçır fabrikalarının sayısı ne kadardır? İkinci sorum:
Ülkemizde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı hükümlerine
aykırı davranmaları nedeniyle para cezasıyla cezalandırılan zirai mücadele,
ilaç ve aletleri satışı yapan firmaların sayısı nedir? Bunlar içerisinde en az
iki ve daha fazla üst üste ceza almış olan firmaların oranı nedir? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Işık. Sayın Varlı… MUHARREM VARLI
(Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakanım,
2007 yılında kapanan şirket sayısının 30 bin, kepenk kapatan esnaf sayısının da
130 bin dolayında olduğu belirtilmektedir. Bu şirket ve esnaflar içerisinde
ceza alarak kapanmışları var mıdır? Bir de,
bölgemizde 1998 yılında bir deprem afeti oldu. Yine 99 ve 2000 yıllarında
Marmara’da gerçekleşen depremlerde de büyük mal ve can kaybı oldu. Daha sonra
Marmara Bölgesi’ndeki güçlendirme faaliyetleriyle ilgili borçlandırma talepleri
affedildi, yalnız bölgemizdeki deprem sonucunda güçlendirme yapılan binaların
borçları affedilmedi. Şu anda birçok insanın da banka hesaplarına veya
tapularına haciz konuldu. Bu konuyla ilgili Hükûmetimizin
bir çalışması var mıdır? Teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Varlı. Sayın Vural… OKTAY VURAL
(İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakanıma
bir sualim var. Salı günkü suallerden Eskişehir Milletvekilimiz Sayın Beytullah Asil Bey’in suali vardı, 301’inci maddeyle
ilgili. Bu 301’inci maddeyle ilgili sizlerin Adalet Bakanlığı olarak bir metin
hazırladığınızı ifade ediyorsunuz, Bakanlar Kurulunda görüşüldüğünü de ifade
ediyorsunuz ama kanun tasarı olarak gelmeyecek… İç Tüzük’ümüze göre Bakanlar
Kurulunda görüşülen, eğer Bakanlar Kurulunun ittifakı varsa bir kanun tasarısı
hâlinde gelmesi lazım. Sizin hazırladığınız bir tasarıyı milletvekillerimize
imzalatmanızın gerekçesi nedir? Acaba Bakanlar Kurulu içerisinde 301’inci
maddeyle ilgili değişiklik hakkında mutabakat sağlanmadığından dolayı mı böyle
bir yöntemi seçtiniz? Sizce doğru bir tarz mıdır? Bir kanun tasarısının kanun
teklifi olarak gündeme getirilmesi doğru mudur? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Vural. Sayın Akçay… ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakan, 6968
sayılı Zirai Mücadele ve Karantina Kanunu uyarınca 2007 yılı içinde kaç kişiye
idari yaptırım uygulanmıştır? Ayrıca, Hükûmetinizin tarımsal ürün kaçakçılığının önlenmesi için
bir çalışması var mıdır? Bilgi verebilir misiniz? Teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Akçay. Sorular sona
ermiştir. Buyurunuz Sayın
Bakan. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim. Ben de önce Sayın
Enöz’ün sorusundan başlıyorum. Evet, gerçekten
ülkemiz deprem kuşağı üzerinde yer almaktadır. Resmî rakamlara göre
topraklarımızın aşağı yukarı yüzde 98’i deprem riski altındadır. Kuşkusuz,
depreme hazırlık bakımından çok ciddi tedbirlerin daha uzun süre önceden
başlayarak alınması gerekiyordu. Türkiye’de bir tabii afet meydana geldiğinde
bu tabii afetle ilgili görevli kurumlarımız var, Başbakanlığa bağlı Acil Durum
Yönetimi Genel Müdürlüğü, İçişleri Bakanlığında sivil savunmayla ilgili
birimler, Bayındırlık Bakanlığında Afet İşleri Genel Müdürlüğü gibi. Şimdi, Hükûmet olarak, bütün bu birimleri bir çatı altında
toplayacak bir yasal düzenleme talebiyle önümüzdeki günlerde Türkiye Büyük
Millet Meclisinin önüne geleceğiz. Ancak, şunu hemen ifade edeyim ki:
Binalarımızın önemli bir bölümü, özellikle deprem kuşağı üzerinde yer alan
yerleşim yerlerinde binalarımızın önemli bir bölümü maalesef depremlere dayanıklı
değildir. Bunun için, yapılması gereken işlerden biri, eğer güçlendirmek
suretiyle depreme dayanıklı hâle getirmek mümkünse bu güçlendirme işlemini
yapmaktır. Eğer değilse, tabii ki, buraları yıkarak burada oturan
vatandaşlarımızın farklı yerlerde iskanını
sağlamaktır. Özellikle
İstanbul’un, Marmara’nın bir depremin beklendiği bölge olduğunu hepimiz
biliyoruz. Uzun süredir İstanbul Valiliği ve İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığı bu konularla ilgili projeleri geliştirmiş ve özellikle resmî
binalarla ilgili güçlendirme çalışmaları bundan üç yıl kadar önce başlamıştır.
Bununla ilgili, yanlış hatırlamıyorsam, 450 milyon dolar gibi Dünya Bankasından
da bir kredi alınmak suretiyle, kendi kaynaklarımızla da birlikte, başta
okullarımız olmak üzere güçlendirme faaliyetleri büyük bir hızla devam
etmektedir. Yine, İstanbul
Valiliği ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının, birlikte güçlendirmek
için, pilot bölge seçtiği Zeytinburnu ve Bakırköy’de de bu konudaki çalışmalar
büyük bir hızla devam etmektedir. Ancak, bu konuda, ilgili arkadaşlarımızın
karşısına çıkan en önemli sorunlardan biri vatandaşlarımızın bu projelerin
gerçekleşmesine kâfi miktarda destek vermemesi veya verememesidir. Bir afet
başımıza gelince hemencecik tedbir alma yoluna gidiyoruz. Aslında afet başımıza
gelmeden önce birtakım fedakârlıkları göğüsleyerek tedbirler almak
durumundayız. Daha sonra yine
bununla ilgili soru soran arkadaşlarımız oldu.“Kaç tane bina güçlendirildi?”
diye sordu, sanıyorum Sayın Akkuş sordu. Tabii, bu
konudaki veriler şu anda elimde değil. Bu tür sorularla karşılaşacağımı
bilseydim bu verilerle huzurunuza gelir ve bu sorulara daha açık bir şekilde
cevap verebilirdim. Sayın Çalış, kamu
görevlilerine yapılan maaş artış oranlarıyla, sanıyorum, sigortayla ilgili…
Neyle ilgiliydi Sayın Çalış? HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Trafik sigortası ve cezalarıyla ilgili. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Trafik sigortası ve diğer konularla ilgili artış
oranlarının birbirinden farklı olduğunu, kamu görevlilerine daha az oranda artış
yapıldığını ifade ettiniz. Bilindiği gibi,
her yıl, öngörülen yıllık enflasyon oranının üzerinde kamu görevlilerine
artışlar yapılmaktadır. Bu, kamu çalışanlarının enflasyon karşısında alım
güçlerini kaybetmemeleri amacıyladır. Son beş yıl değerlendirildiğinde,
enflasyondaki düşüş dikkate alınarak bir hesap yapıldığında, çalışanlarımızın
alım güçlerini kaybetmedikleri gerçeğiyle karşılaşacaksınız. O bakımdan, bu
oranlar enflasyon oranı göz önünde bulundurularak yapılmakta, daha doğrusu, bu
artışlar enflasyon oranı paralelinde gerçekleştirilmektedir. O nedenle,
çalışanların mağdur edilmesi gibi bir husus söz konusu değildir. Sayın Tankut, Türk Ceza Kanunu’nun 301’inci maddesiyle ilgili ve
Sayın Vural da yine bu maddeyle ilgili bir soru yönelttiler. İfade özgürlüğü
açısından Türkiye’de zaman zaman sorun yaşanan
301’inci maddeyle ilgili yeni bir düzenleme yapılması hususu uzun süredir
Türkiye’nin gündemindeydi, Adalet Bakanlığının da gündemindeydi, bu konuda bir
çalışma yaptık. Sayın Vural dediler ki: “Neden bunu bir tasarı olarak Meclise
sevk etmiyorsunuz?” Bir tasarının
Meclise sevk edilebilmesi için bir bakanlığın Başbakanlığa sevk etmesi
gerekiyor ve ayrıca, Başbakanlığın, diğer kamu kurum ve kuruluşlarının
görüşlerini istemesi gerekiyor. Bu görüşler geldikten sonra Başbakanlık
Kanunlar Genel Müdürlüğünce yeniden bir değerlendirme yapılarak Bakanlar
Kuruluna sevki gerekiyor. Bu, zamanı çok alacak olan iş nedeniyle, bunun bir
teklif olarak verilmesi benimsenmiştir, yoksa,
Bakanlar Kurulumuzdaki -biraz önce Sayın Vural’ın ifade ettiği gibi- bir sorun
veya bir mutabakatsızlık nedeniyle değildir. Sayın Işık’ın,
yine, pamuk üreticileri, çırçır fabrikaları, bunlarla ilgili, cezalarla ilgili
birtakım istatistiki soruları oldu. Yine, Sayın
Akcan’ın… Bu da birtakım rakamsal verileri gerektiriyor, cevaplandırabilmem
için. O bakımdan, bu
sorulara, diğer arkadaşlarımızın sorularına, Sayın Başkanım, izin verirseniz,
yazılı olarak cevap vereceğim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Bakan. Dokuzuncu bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi, dokuzuncu
bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım: 241’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 242’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 243’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 244’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 245’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 246’ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 247’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 248’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 249’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 250’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 251’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 252’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 253’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 254’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 255’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 256’ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 257’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 258’inci madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 258 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Mustafa Elitaş Hakkı
Suha Okay Mehmet Şandır Kayseri Ankara Mersin Selahattin Demirtaş Abdulkerim Aydemir Diyarbakır Ağrı “Madde 258- 7201
sayılı Kanunun 53 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. Madde 53- Bu
Kanun mucibince tebligat yapılması gereken hallerde bir kimse kendisine veya
başkasına ait isim veya adresi yanlış olarak bildirir ise fail hakkında altı
aydan iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.” BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN –
Önergenin gerekçesini okutuyorum: Gerekçe: Tasarının 258
inci maddesiyle 7201 sayılı Tebligat Kanununun 53 üncü maddesi
değiştirilmektedir. Maddeyle yaptırım altına alınan fiilin önemi ile ihlalin
niteliğine göre yaptırımın artırılması amacıyla iş bu önerge verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Kabul edilen bu
önerge doğrultusunda 258’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 259’uncu madde
üzerinde de bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 259 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Madde 259- 7201
sayılı Kanunun 54 üncü maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir. Muhatap namına
kendilerine tebligat yapılan kimseler tebliğ evrakını muhataplarına en kısa
zamanda vermedikleri ve bundan gecikme veya zarar vukua geldiği takdirde bir
yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.” BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Tasarının 259
uncu maddesiyle 7201 sayılı Tebligat Kanununun 54 üncü maddesinin birinci fıkrası
değiştirilmektedir. Fıkrayla yaptırım altına alınan fiilin önemi ile ihlalin
niteliğine göre yaptırımın artırılması amacıyla iş bu önerge verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Kabul edilen bu
önerge doğrultusunda 259’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 260’ıncı madde
üzerinde de bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 260 ıncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Madde 260- 7201
sayılı Kanunun 55 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir. Daha ağır bir
cezayı gerektirmediği takdirde; a) Kendisi
hakkında tebliğ memuruna yalan beyanda bulunan muhatap, b) Muhatap namına
kendisine tebligat yapılabilecek olup da, bu Kanunun tatbiki dolayısıyla tebliğ
memuruna muhatap hakkında yalan beyanda bulunan kişi, c) Muhatap
olmadığı veya muhatap namına tebellüğ etmeye yetkisi bulunmadığı halde tebliğ
memuruna hüviyet ve sıfatı hakkında yalan beyanda bulunarak tebliğ evrakını
alan kimse, her bir bentte tanımlanan fiil dolayısıyla bir yıla kadar hapis
cezası ile cezalandırılır.” BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Tasarının 260 ıncı maddesiyle 7201 sayılı Tebligat Kanununun 55 inci
maddesinin birinci fıkrası değiştirilmektedir. Fıkrayla yaptırım altına alınan
fiilin önemi ile ihlalin niteliğine göre yaptırımın artırılması amacıyla iş bu
önerge verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Kabul edilen bu
önerge doğrultusunda 260’ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 261’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 262’nci madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 262 nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Madde 262- 29/4/1959 tarihli ve 7258 sayılı Futbol ve Diğer Spor
Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 5 inci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. Madde 5- Kanunun
verdiği yetkiye dayalı olmaksızın, spor müsabakaları ile ilişkili olarak sabit
ihtimalli veya müşterek bahis oynatanlar, oynanmasına yer veya imkân
sağlayanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve onbin
güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Yurt dışında
oynatılan her çeşit bahis veya şans oyunlarının internet yoluyla vesair suretle erişim sağlayarak Türkiyeden
oynanmasına imkân sağlayan kişiler, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır. Her türlü bahis
veya şans oyunlarıyla bağlantılı olarak para nakline aracılık eden kişiler, bir
yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli
para cezası ile cezalandırılır. Kişileri, reklam vermek vesair surette, her
türlü bahis veya şans oyunlarını oynamaya teşvik edenler, altı aydan iki yıla
kadar hapis ve üçbin güne kadar adli para cezası ile
cezalandırılır. Bu maddede
tanımlanan suçlarla bağlantılı olarak, her türlü bahis veya şans oyunlarının
oynanmasına tahsis edilen veya oynanmasında kullanılan ya da suçun konusunu
oluşturan eşya ile bu oyunların oynanması için ortaya konulan veya oynanması
suretiyle elde edilen her türlü malvarlığı değeri, 26/9/2004
tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun eşya ve kazanç müsaderesine ilişkin
hükümlerine göre müsadere edilir. Bu maddede
tanımlanan suçlardan dolayı, tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik
tedbirlerine hükmolunur. Bu maddede
tanımlanan suçlarla ilgili olarak, 4/5/2007 tarihli ve
5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar
Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunun erişimin
engellenmesine ilişkin hükümleri uygulanır. BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Tasarının 262 nci maddesiyle, 7258 sayılı Futbol ve Diğer Spor
Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 5 inci
maddesi değiştirilmektedir. Maddede tanımlanan suçun, ceza kanunlarının güvence
fonksiyonlarından birini oluşturan belirlilik ilkesine uygun olarak yeniden
tanımlanması amacıyla iş bu değişiklik önergesi verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. 262’nci maddeyi
kabul edilen bu önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 263’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 264’üncü madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 264 üncü maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve
teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN -
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 7397 sayılı
Sigorta Murakabe Kanunu, 03/06/2007 tarihli ve 5684
sayılı Sigortacılık Kanununun 45 inci maddesiyle tamamen yürürlükten
kaldırıldığından iş bu önerge verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiş ve
264’üncü madde çıkartılmıştır. 265’inci madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 265 inci maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve
teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN -
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 7397 sayılı
Sigorta Murakabe Kanunu, 03/06/2007 tarihli ve 5684
sayılı Sigortacılık Kanununun 45 inci maddesiyle tamamen yürürlükten
kaldırıldığından iş bu önerge verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiş ve
265’inci madde metinden çıkartılmıştır. 266’ncı madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 266 ncı maddesinin
Tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 7397 sayılı
Sigorta Murakabe Kanunu, 03/06/2007 tarihli ve 5684
sayılı Sigortacılık Kanununun 45 inci maddesiyle tamamen yürürlükten
kaldırıldığından iş bu önerge verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiş ve
266’ncı madde çıkartılmıştır. 267’nci madde
üzerinde de bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 267 nci maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer
maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 7397 sayılı
Sigorta Murakabe Kanunu, 03/06/2007 tarihli ve 5684
sayılı Sigortacılık Kanununun 45 inci maddesiyle tamamen yürürlükten
kaldırıldığından iş bu önerge verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiş ve
267’nci madde çıkartılmıştır. 268’inci madde
üzerinde de bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 268 inci maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve
teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 7397 sayılı
Sigorta Murakabe Kanunu, 03/06/2007 tarihli ve 5684
sayılı Sigortacılık Kanununun 45 inci maddesiyle tamamen yürürlükten
kaldırıldığından iş bu önerge verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir
ve 268’inci madde çıkartılmıştır. 269’uncu madde
üzerinde de bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 269 uncu maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve
teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 7397 sayılı
Sigorta Murakabe Kanunu, 03/06/2007 tarihli ve 5684
sayılı Sigortacılık Kanununun 45 inci maddesiyle tamamen yürürlükten
kaldırıldığından iş bu önerge verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir
ve 269’uncu madde çıkartılmıştır. 270’inci madde
üzerinde de bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 270 inci maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve
teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 7397 sayılı
Sigorta Murakabe Kanunu, 03/06/2007 tarihli ve 5684
sayılı Sigortacılık Kanununun 45 inci maddesiyle tamamen yürürlükten kaldırıldığından
iş bu önerge verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir ve
270’inci madde çıkartılmıştır metinden. Sayın
milletvekilleri, dokuzuncu bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır. Onuncu bölüme
geçmeden önce, on dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 15.57 İKİNCİ OTURUM Açılma
Saati: 16.10 BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU KÂTİP
ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48’inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum. 56 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. Şimdi onuncu
bölümün görüşmelerine başlıyoruz. Onuncu bölüm
271’inci madde ila 300’üncü maddeleri kapsamaktadır. Onuncu bölüm
üzerine gruplar adına söz sırası şöyledir: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Ankara Milletvekili Nesrin Baytok. Buyurunuz Sayın Baytok. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz on dakikadır. CHP GRUBU ADINA
NESRİN BAYTOK (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; temel ceza kanunlarına uyum amacıyla hazırlanmış kanun
tasarısının 271 ile 300’üncü maddeleri arasındaki maddeler hakkında, Cumhuriyet
Halk Partisinin görüşlerini ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Sayın
milletvekilleri, temel kanun olarak ele aldığımız bu çalışmada otuzar maddeyi
bir arada konuşuyoruz. İlk soru şu tabii ki: Bu kanunun neresi temel kanun? Aslında adı üzerinde, bir uyum çalışması. Yani daha önce
çıkarılmış kanunları eski kanunların ilgili maddelerine uydurmaya çalışıyoruz.
Bu arada uyumunu sağlamadığımız bazı kanunlar da uyum sağlayamadan ortadan
kalkmış, şimdi ortada yok. Olmayan bir kanun için uyum sağlayıp boşa kürek
çekmenin de ötesinde zaman harcıyoruz. Sayın
milletvekilleri, iktidar partisinin Meclisi çalıştırma yöntemi bu kürsüde
sıklıkla eleştirilmiştir. Bir iki noktaya ben de değineceğim. Bir kanun
hazırlanırken, o kanunun ilgili olduğu bütün diğer kanunları da dikkate alarak
hazırlamak gerekmez mi? Temel ceza kanunları hazırlanırken dikkate alınmamış
bir çalışma bugün Türkiye Büyük Millet Meclisini günlerce meşgul edecek zaman
israfına yol açıyor. Bir işi ele alırken etraflıca bir çalışmayı
gerçekleştiremiyor olmak üzüntü verici. Enine boyuna
sağlıklı bir hazırlıktan sonra o konuyu ele almak, bir işi dört başı mamur
şekilde gerçekleştirebilmek insanın yetenekleri arasındadır. Ancak, bu
yetenekleri iktidar partisinin uygulamalarında göremiyoruz. Biz, ana muhalefet
partisi olarak, geçen dönemde de yaşadığımız, bu dönem de aynen devam eden bu
uygulamaları uygun bulmuyoruz. Bir kanun yapılırken ilgili bütün kuruluşlar,
sivil toplum, konunun uzmanları hep birlikte o yasayla ilgili sorumluluk
alabilmelidir. İktidar partisi yasa tekliflerini kapalı devre çalışma
yöntemleriyle, “yaptım oldu” tarzındaki yaklaşımlarla, önceden haber vermeden
son dakika uygulamalarıyla Parlamento gündemine getirerek Parlamento
çalışmalarını sembolik hâle dönüştürmektedir. Oysa, el
birliğiyle ortak bir çalışmayı vatandaşların yararına olacak şekilde
gerçekleştirebilmemiz gerekir. Ki, ana muhalefet partisi olarak bu konuda son
derece yapıcı yaklaşımlar sergilediğimiz ortadadır. İktidar partisine “Acele
işe şeytan karışır.” sözünü hatırlatmak isterim. Bu örnekte de zaten öyle
olmuş. Bir uygulama
olarak şunu da görüyoruz: Muhalefete söz hakkı bırakmamak için, iktidar partisi
milletvekilleri Parlamentodaki milletvekilinin kişisel söz hakkını da kendileri
kullanıyor. Bir bakıyorsunuz, söz almış olan iktidar partisi milletvekili
bakana ve hükûmete yönelik övgü dolu sözlerle
kürsüden iniyor. Amaç grubu bulunmayan bağımsız milletvekillerinin
çalışmalarını engellemek mi, onları konuşturmamak mı? Sağduyulu bir
iktidar muhalefeti özellikle konuşturup dinlemek ister. Yararlanabileceği bakış
açılarını yakalayabilir. Ancak, Sayın Başbakanın en son bugün muhalefete dönük
olarak sarf ettiği sözlere bakacak olursak, bu sözleri boşuna söylüyoruz. Sayın Başbakan
şöyle söylüyor:” Şu anda siyaset yapanlar, bunların içinde Türkiye’nin
kalkınmasını istemeyenler var. Dikkat edin, çözüm üretmek diye bir derdi
olmayanlar var. Sadece karanlığa tükürüyorlar, karanlığa taş atıyorlar. Bunu
böyle bilelim. Onun için de onlara cevap yetiştirmeye çok fazla zaman
harcamayalım.” Zamanı nereye
harcıyorsunuz, bu tarz iki kere çalışmak zorunda kalınan, hazırlığı tam
yapılmamış yasa tekliflerine. Muhalefeti dinlemeyip, alelacele külüstür
kanunlar hazırlamak yerine, ciddi çalışmalar yapılabilir. Şu anda öyle bir
kanun görüşüyoruz ki, şimdiye kadar bu Parlamentoda yapılmamış bir garip
çalışma olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi tarihinde yerini alacak. Sayın
milletvekilleri, bakın, şu anda görüştüğümüz bölümde değişiklik içeren kanun
maddeleri içinde neler yok ki: Sıtmanın İmhası Hakkında Kanun’da bazı
değişiklikler, Ziraat Yüksek Mühendisliği Hakkında Kanun’da bazı değişiklikler,
Köy İçme Suları Hakkında Kanun’da bazı değişiklikler, Belediye Kanunu’nda bazı
değişiklikler, Harita ve Planlara Ait İşaretlerin Korunması Hakkında Kanun’da
bazı değişiklikler, Yeraltı Suları Hakkında Kanun’da bazı değişiklikler ve son
olarak Vergi Usul Kanunu’nda bazı değişiklikler... Seç, beğen, al! Biz, Vergi Usul Kanunu’nu seçtik. Bakalım neyi
değiştiriyoruz? 87’nci maddede, takdir,
tadilat gibi il komisyonlarında görev yapacak kişilerde bazı nitelikler
arıyoruz. Diyoruz ki, iyi ahlak sahibi olmak ve ikamet ettiği veya iş gördüğü
muhitin emniyet ve itimadını kazanmış bulunmak. Ayrıca, casusluk, zimmet,
irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma,
hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin iflasına fesat karıştırma,
suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama, kaçakçılık ve vergi
kaçakçılığı suçlarından mahkûm olmamak. Bu nitelikleri
takdir komisyonunda arıyoruz, aramamız da gerekir. Ancak, insanın aklına ister
istemez, kendi kendisine af üzerine af çıkarmış Maliye Bakanı geliyor. TÜPRAŞ’ın yüzde 14.75’lik hissesini Ofer
ile birlikte nasıl satıp, devleti zarara uğrattığı geliyor. Kuşadası Limanı’nın
nasıl da Ofer-Kutman
ortaklığına devredilebildiği ve bu işin yasal kılıfı için nasıl da bir gecede
torba kanun yöntemi içinde kanun çıkarılıverildiği
geliyor. Çocuklarının, “Unakıtan yumurtaları”nı
satmalarına yardımcı olmak için Maliye Bakanının gittiği yerlerde nasılda,
hangi yumurtayı kullandıklarını sorduğu geliyor. Eleştiri dozunu
artıran vergi mükelleflerine, iş adamlarına, belli medya kuruluşlarına yönelik
denetim yetkisini nasıl da tehdit ve şantaj aracı olarak kullandığı geliyor. Bu
yüzden medyada hakkındaki hiçbir iddianın nasıl da yer alamadığı geliyor. Şu
garip duruma bakın: Maliye Bakanı, kendisine af üzerine af çıkarmamış olsaydı
ve Anayasa’da milletvekili dokunulmazlığı bulunmasaydı, açılan davalarda
sıradan bir sanık olacaktı. Evrakta sahtekârlık, teşekkül hâlinde kaçakçılık
suçlarına muhatap olmuş bir Maliye Bakanından bahsediyoruz. Takdir Komisyonu
üyesi için aradığımız nitelikleri hatırlamadan edemiyor insan. Hani şu vergi
kaçakçılığı, sahtecilik gibi suçları işlememiş olmak niteliklerini. Sayın
milletvekilleri, ceza yasaları hakkında konuşurken bunları hatırlamamız çok
doğal. Yine, ayrıca milletvekili dokunulmazlığının sınırlandırılmasının ne
kadar önemli olduğunu hatırlamadan edemiyor insan ve Başbakan, bakan
çocuklarını hatırlamadan edemiyor. Suudi Arabistan Kralı’nın, Başbakanın eşine
çok değerli mücevherleri hediye edip etmediğini sormadan edemiyor. Ekvador Devlet Başkanı Rafael Correa’nın, aynı kral tarafından eşine hediye edilmiş yüz
binlerce dolar değerindeki mücevherin Ekvador halkına
ait olduğunu düşündüğü için satıp halkına harcama kararını hatırlamadan
edemiyor. Bu düşüncelerle,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Baytok. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Cemaleddin
Uslu. (MHP sıralarından alkışlar) Buyurunuz Sayın
Uslu. Süreniz on
dakikadır. MHP GRUBU ADINA
CEMALEDDİN USLU (Edirne) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime 10 Ocak Dünya Çalışan Gazeteciler ve ayrıca,
İdareciler Günü’nü en iyi dileklerimle kutlayarak başlamak istiyorum. Temel Ceza
Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun onuncu bölümü üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu ve şahsım adına görüşlerimi sizlerle paylaşmaya
çalışacağım. Bu vesileyle sizleri saygılarımla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, söz konusu tasarının onuncu bölümünü oluşturan 271 ila
300’üncü maddelerinde 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu, 7402 sayılı Sıtmanın
İmhası Hakkında Kanun, 7472 sayılı Ziraat Yüksek Mühendisliği Hakkında Kanun,
7478 sayılı Köy İçme Suları Hakkında Kanun, 1580 sayılı Belediye Kanunu, 155
sayılı Harita ve Planlara Ait İşaretlerin Korunması Hakkında Kanun, 167 sayılı
Yeraltı Suları Hakkında Kanun ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nda değişiklik
öngörülmektedir. Tasarının
böylesine uzun, kapsamlı ve pek çok kanunda değişiklik öngörmesi nedeniyle
onuncu bölümün içerdiği konuları hatırlatmakta fayda gördüm. Türk Ceza Kanunu
ve diğer temel ceza kanunları 1 Haziran 2005 tarihi itibarıyla yürürlüğe
girmiştir. Bu değişiklikle asli-ferî ceza ayrımı
kaldırılmış, cezalar ve güvenlik tedbirleri şeklinde yaptırımlar düzenlenmiş,
hapis cezaları, ağırlaştırılmış müebbet, müebbet ve süreli hapis cezaları
şeklinde belirlenmiştir. Bunun yanı sıra, özel hukuk tüzel kişileri hakkında
güvenlik tedbirleri öngörülmüştür. Kabahatler Türk Ceza Kanunu kapsamından
çıkarılmış, ayrı bir kanunla düzenlenmiştir. Ekonomik çıkar amaçlı suçlarda
hapis cezasının yanı sıra, adli para cezası da getirilmiştir. Özetlediğim bütün
bu hususlar tasarının gerekçesinde ifade edilmektedir. Bu kanunlarda
izlenen suç ve ceza siyaseti ve yeniden şekillenen adli, idari cezalar
doğrultusunda Ceza Kanunu ile özel suç tanımlığına yer veren diğer kanunlar
arasındaki ilişkinin yeniden düzenlenme ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bu doğrultuda
önümüze bu tasarı gelmiş bulunmaktadır. Biraz önce saydığım kanunlardan 7397
sayılı Sigorta Murakabe Kanunu’nun 3/6/2007 tarihli ve
5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 45’inci maddesiyle yürürlükten kaldırıldığı
dikkate alındığında, tasarının bu kanunla ilgili maddelerinin metinden
çıkarılma gereği ortadadır. Nitekim, bir önergenin
kabulüyle bu sorun oylarınızla çözülecektir. Diğer kanunlarda
öngörülen cezalar, tazminat hukukunun genel prensipleri, suç ve cezalar için
öngörülen yeni düzenlemeler doğrultusunda gözden geçirilmektedir. 7478 sayılı
Köy İçme Suları Hakkında Kanun’un 16’ncı maddesindeki değişiklik “tazminat
hukukunun sorumluluk kurallarına uygun düşmediğinden, ayrıca uygulanma
kabiliyeti olmadığından” şeklinde ifade edilmektedir. Yine, 1580 sayılı
Belediye Kanunu’nun ilgili maddesi, Kabahatler Kanunu’nda bu tasarıyla
yapılması öngörülen değişikliğe uyum sağlamak amacıyla düzenlendiği
anlaşılmaktadır. Yine, 167 sayılı
Yeraltı Suları Hakkında Kanun’un 18’inci maddesindeki değişikliğin, 5018 sayılı
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu hükümlerine uyum sağlaması amacıyla
yapıldığı belirtilmektedir. Bu hususta,
özellikle yer altı sularının tarımsal sulamada
kullanılabilmesi amacıyla birkaç düşüncemi ifade etmek istiyorum: Biliyorsunuz,
sulama, tarımsal üretimi ve tarımsal üretimdeki verimliliği artırmaktadır. Bu
hususta, yine, Türkiye’de sulanabilir arazilerin, maalesef beşte 1’i
seviyesinde sulanabildiğini biliyoruz. Yer üstü sulama imkânları, baraj ve
göletler, bugün, planlama ölçüsünde yapılmaktadır, ancak yer altı sulama
imkânları son derece kısıtlıdır, ama imkânı olan bölgelerde tarımsal sahada
sulama imkanı sağlayabilmesi açısından, Sayın Bakan da
burada Hükûmet adına, bu anlamda, üreticilere,
tarımsal sulamada, tarımsal üretim artırmada bir destek verebilmesi açısından
kredi desteği sağlanabilir mi, yer altı sulamalarından istifade edilebilir mi?
Bunu hatırlatmakta fayda gördüm. 213 sayılı Vergi
Usul Kanunu’nda özellikle sahte belge tanımlanmış. Bu belgeleri düzenleyen veya
kullananlar için hapis cezası öngörülmüştür. Getirilen
düzenlemeler oldukça tekniktir. Özellikle yeni Ceza Kanunu’nda, kabahatlerin,
Ceza Kanunu’nun sistematiğinden çıkarılması, ayrı bir kanunla düzenlemesinden
dolayı getirilen bazı değişiklikler söz konusudur. Tasarının
gerekçesinde oldukça haklı ifadeler yer almakta, ceza kanunları arasında uyum
sağlanması amacına yönelik düzenlemeler bulunmaktadır ancak tasarının önümüze
geldiği ana kadarki sürecini iyi bilmek gerektiğini düşünüyorum. Geçtiğimiz
dönemde tasarı, yeni Ceza Kanunu ile özel kanunlar arasındaki uyumu sağlamak
amacıyla ve 4 madde olarak Adalet Komisyonunun önüne gelmiş, ancak Komisyon,
aldığı redaksiyon yetkisiyle 651 maddelik bir tasarı hâline getirmiştir.
Sonuçta, uyum amacını aşan ilgili kanunların içeriğinde de değişiklik öngören
bir çerçeve önümüze çıkmıştır. Özellikle, Anayasa Mahkemesinin iptali sonucu
doğan boşlukların giderilmesine yönelik düzenlemeler, uygulamada karşılaşılan
sıkıntıları giderme amacını taşıdığını ifade eden düzenlemeler tasarıyı
amacından uzaklaştırmıştır. Kısacası, amacı aşan, son derece ilgisiz konuları,
farklı uzmanlık alanlarını düzenleyen bir çalışmayla karşı karşıyayız.
Özellikle bu bölümlerin tespiti, incelenmesi son derece önemlidir. Tasarının
hazırlanmasının, Komisyonda görüşülmesinin üzerinden epey zaman geçmiş
bulunuyor. Bu arada farklı yasalarda yapılan değişiklikler de söz konusu, tıpkı
Sigorta Murakabe Kanunu’nda olduğu gibi. Bu hususların dikkatlice gözden
geçirilmesi zorunlu, ancak Komisyon, İç Tüzük 77’nci madde doğrultusunda
görüşüp, tasarıyı Genel Kurul gündemine getirmiştir. İç Tüzük’ün 77’nci
maddesiyle komisyonlara tanınan imkân kuşkusuz önemli ve yerinde
kullanıldığında faydalı bir imkândır, ancak bu imkânın kullanılması önemli
tasarıların komisyonlarda yeterince incelenmesinin önüne geçmemelidir.
Neticede, bu tasarıyla ilgili olarak Komisyonda böyle bir çalışma yapılmasına
imkân kalmamıştır. Tasarı, Komisyonda yeterince incelenmeden, eksiklikleri
giderilmeden önümüze gelmiş bulunmaktadır. Temennimiz, bu aksaklıkların azami
ölçüde Genel Kurul görüşmeleri sırasında giderilmesidir. Bir de ayrıca ifade
etmek istiyorum: Kanunlar geriye yürütülmemelidir. Sözlerimin
sonunda hepinizi tekrar saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Uslu. Onuncu bölüm
üzerinde şahsı adına konuşmak isteyen İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı. Buyurunuz Sayın
Bahçekapılı. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz beş
dakikadır. AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şahsım adına söz
aldım ve 56 sıra sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın onuncu bölümüyle ilgili
görüşlerimi açıklayacağım. Sözlerime
başlamadan önce, ben de terörü reddettiğimi, nereden, nasıl ve ne gerekçeyle
gelirse gelsin terörü kınadığımı, aydınlık bir Türkiye’de kardeşçe yaşama
dileklerimi bilgilerinize sunuyorum, gazeteci arkadaşlarımın günlerimi
kutluyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. Benden önce söz
alan arkadaşlarım tasarının amacı hakkında bilgilendirme yaptılar. Sizleri
fazla yormak istemiyorum, ama konuyu da özetlemem gerektiğine inanıyorum. Kısaca özetlemek
gerekirse: Tasarının adında bulunan temel ceza kanunlarını Türk Ceza Kanunu,
Kabahatler Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun oluşturmaktadır. Bu temel yasalar değiştirilmiş ve Haziran
2005’te yürürlüğe girmiştir. Ancak, mevzuatımızda ceza hükümleri içeren pek çok
özel kanun da bulunmaktadır. İşte, bu tasarıda, özel kanunlarda bulunan “cezai
hükümlerin” uygulamada birliği sağlamak için, temel ceza kanunlarına uyumu ve
güncelleştirilmesi amaçlanmaktadır. Şunu belirtmek
isterim ki: Yasama çalışmalarında, önce gerekiyorsa temel yasa değiştirilir,
sonra diğer özel yasaların bu temel yasaya uyumu sağlanır. Bunu bilmek ve ona
göre değerlendirme yapmak gerekiyor, şu anda da biz bunu yapıyoruz. Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; onuncu bölümde, Sigorta Murakabe Kanunu ki, bu Kanun
5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’yla yürürlükten kaldırılmıştır, dolayısıyla bu
Kanun’un bazı maddeleri biraz önce bir önergeyle tasarıdan çıkarıldı. Bu
nedenle, tasarıda bulunan aynı Kanun’un 271 ve 280 arasındaki maddelerinin de
yürürlükten kaldırılması gerekiyor. Tasarının
281’inci ile 287’nci maddeleri arasında Sıtmanın İmhası Hakkında Kanun’un
14’üncü ve 20’nci maddeleri arasındaki hükümleri, Tasarının 288’inci
ve 289’uncu maddeleri ile Ziraat Yüksek Mühendisliği Hakkında Kanun’un 4’üncü
ve 5’inci maddelerinin (b) bendi, Tasarının
291’inci maddesi ile Belediye Kanununun 15 inci Maddesinin 58’inci Bendine
Tevfikan Belediyelerde Kurulan Toptancı Hallerinin Sureti İdaresi Hakkındaki
Kanun’un 4’üncü maddesi, Tasarının 292’nci
maddesi ile Harita ve Planlara Ait İşaretlerin Korunması Hakkındaki Kanun’un
1’inci maddesi, Tasarının
239’üncü maddesi ile Yeraltı Suları Hakkında Kanun’un 18’inci maddesinin (a) ve
(b) bentleri, Yine tasarının
294’üncü ile 300’üncü maddeleri arasındaki Vergi Usul Kanunu’nun 2, 5, 87, 246,
344, 359 ve 360’ıncı maddeleri, Değiştirilerek
temel ceza yasaları ile uyumu sağlanması öngörülmektedir. 10’uncu bölümde
bulunan bu kanunlarda, uyum amacıyla yapılan değişiklikleri de şöyle
özetleyebilirim: Değişiklik ile
10’uncu bölümde bulunan özel kanunlar ile temel ceza yasalarında kavram ve
terim aynılaştırılması yapılmıştır. Örneğin, temel ceza yasalarında, evvelce,
para cezaları, hafif ve ağır olarak nitelendirilmişti. Ceza Kanunu’nda yapılan
değişiklik ile bu ayrım giderilmiş, ceza hukuku yaptırımı olarak para
cezalarının tümü “adli para cezası” adı altında toplanmıştır. Tasarıda da yer
alan kanunlarda hafif ve ağır para cezaları terimleri kaldırılmış yerine “adli
para cezası” kavramı kullanılmıştır. Bu bölümdeki
kanunlarda yargı yükünü azaltmak için bazı fiillerin yaptırımı idari yaptırım
olarak değiştirilmiş, bu çeşit yaptırımlar ise “idari para cezası” adı altında
toplanmıştır. Tasarıdaki idari para cezaları, günün koşullarına ve kullanılan
para birimine de uygun hâle getirilmiştir. Bir başka
değişiklik yine 10’uncu bölümde, ceza hükmü içeren çeşitli yasalardaki amaç ile
Türk Ceza Kanunu ilkeleri arasındaki çelişen hükümler ayıklanmıştır. Türk Ceza
Kanunu’nda madde numaraları değiştirildiğinden bu bölümde bulunan kanunlarda da
aynı değişikliğe uyum sağlanmıştır. Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; tasarının bu bölümünün maddeleri tek tek
görüşülürken daha ayırıcı bir açıklama, detaylandırma yapılabilir ancak süre
açısından özet bir açıklama yapmak durumunda kaldım. Bu arada şunu da
belirtmek isterim: Tasarı görüşülürken bazı milletvekili arkadaşlarım, bu
bölümlerde bulunan bazı yasalardaki dili eleştirdiler. Evet, dilin sadeleşmesi
gerekiyor ancak dille ilgili problemin, bu tasarının amacı ve içeriğiyle hiçbir
ilgisi yoktur. Bunu özellikle vurgulamak isterim. Yine, bazı
milletvekili arkadaşlar ise tasarının aceleye getirildiğini söylediler. Ben
aksini düşünüyorum çünkü bu tasarıda yüz yetmiş tane kanun var ve
arkadaşlarımız, bu yüz yetmiş tane kanunu, tek tek,
en ince noktasına kadar elden geçirmişlerdir. Bu nedenle, tasarıya emeği geçen
arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Ayrıca, yine
burada, Türk ceza kanunlarındaki değişiklik ile yargı pratiğinde kaos yaratıldığını ileri süren milletvekili arkadaşlarım
oldu. Evet, eğer varsa, tasarı iddia edilen bu kaotik uygulamaya da son
vereceği için, katkı veren arkadaşlarıma da takdirlerimi sunuyorum. Son bir notum
var. Konuşma yapan arkadaşlarım, tasarının içeriğiyle ilgili konuşurken başka
konulara gönderme yapmaktadırlar. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen,
sözünüzü bitiriniz. AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (Devamla) – Tasarının içeriğiyle ilgili konuşma yapılırsa daha
verimli çalışma yapılacağını düşünüyorum. Hepinize
saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Bahçekapılı. Şahsı adına
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak. Buyurunuz Sayın
Kaynak. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz beş dakikadır. VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
tasarının onuncu bölümü hakkında söz almış bulunmaktayım. Sözlerime
başlamadan önce, hepinizi saygıyla selamlıyor; ayrıca, 10 Ocak Dünya Çalışan
Gazeteciler Günü dolayısıyla, çalışan gazetecilerin bu gününü kutluyorum. Saygıdeğer
milletvekilleri, üzerinde söz aldığım onuncu bölüm, tasarının 271 ila 300’üncü
maddelerini kapsamaktadır. Bu tasarının temel amacı, 1
Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren Türk Ceza Kanunu, Kabahatler Kanunu,
Ceza Muhakemesi Kanunu ve Ceza Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunlar
ile temel ceza kanunlarında yapılan değişiklikler ve getirilen yeni sisteme
başkaca cezai hükümler içeren kanunların uyumunu sağlamaktır ve bu yönüyle de
zorunlu bir yasa tasarısı hakkında görüşme yapıyoruz. Bu tasarıyla,
temel ceza kanunlarında benimsenen genel kurallara aykırı uygulamaların
önlenmesi, hukuk uygulamasında birliği ve hukuk güvenliğini sağlamak mümkün
olacaktır. Sayın
milletvekilleri, gelişen sosyal, siyasal ve ekonomik koşullar karşısında suç
politikasında da bir değişimin kaçınılmaz bir gerçek olduğundan hareketle,
tasarıyla bu değişimin gerçekleştirilmeye çalışıldığını görmekteyiz. Bu
tasarıyla, haksızlık oluşturan hareketin niceliği ve bunun toplumsal ve siyasal
yaşamdaki etkileri göz önünde tutularak, bazı fiillerin karşılığı idari
yaptırıma dönüştürülmüş, bazı fiiller de kabahat nevinden çıkarılarak suç
karşılığı bir ceza yaptırımına dönüştürülmüştür. Tasarıda, idari yaptırıma dönüşen
fiiller bakımından, idari yaptırım kararı verecek merciler de açıkça
gösterilmiştir. Ayrıca, ceza hükmü içeren kanunlarda, bir mahkûmiyet sonucu
olarak belirtilen hak yoksunlukları bakımından, yasak hakların geri verilmesine
yönelik olarak yeni hükümlere de yer verilmiştir. Değerli
milletvekilleri, tasarının onuncu bölümünde yer alan 271 ila 280’inci maddeler
Sigorta Murakabe Kanunu’nun, 281 ila 280’inci maddeleri Sıtmanın İmhası
Hakkında Kanun’un, 287 ve 288’inci maddeleri Ziraat Yüksek Mühendisliği Hakkında
Kanun’un, 290’ıncı maddesi Köy İçme Suları Kanunu’nun, 291’inci maddesi
Toptancı Hallerinin Sureti İdaresi Hakkında Kanun’un, 292’nci maddesi 155
sayılı Harita ve Planlara Ait İşaretlerin Korunması Hakkında Kanun’un, 294 ila
301’inci maddeleri de Vergi Usul Kanunu’nun çeşitli ceza hükümlerini içeren
maddelerini yeniden düzenlemektedir. Görüştüğümüz bu
tasarının genelini düşündüğümüzde, bu tasarıyla, temel ceza kanunlarındaki
büyük değişikliğin bir neticesi olarak diğer ceza hükmü içeren kanunların bu
değişikliğe uyumlanması, özellikle Kabahatler
Kanunu’nun kabulüyle idari yaptırımları gerektiren fiiller bakımından uygulama
esaslarının bir sistematik çerçevesinde düzenlenmesi amaçlanmaktadır. Sözlerimi
tamamlarken, bu tasarının milletimize, ülkemize ve uygulayıcılara hayırlı
olmasını diliyor, emeği geçenlere teşekkür ediyor ve yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Kaynak. Şimdi, onuncu
bölüm üzerinde soru-cevap işlemine geçiyoruz. 6 kişi soru
sormak istemiştir, sırayla söz vereceğim. Sayın Enöz, buyurunuz. MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) – Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanıma soruyorum: Yer altı sularımızın küresel ısınma ve kuraklık nedeniyle
toprak yüzeyinden daha derinlere çekildiği ve miktarlarının azaldığı
bilinmektedir. Var olan sularımızın daha etkin ve verimli kullanımını sağlamak
amacıyla tarımsal sulamada yağmurlama ve damlama sulama sistemlerine geçilmesi
zorunludur. Bu konuda çiftçilerimize yapılan desteklemeleri artırmayı düşünüyor
musunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Enöz. Sayın Çalış… HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Aracılığınızla
Sayın Bakanıma soruyorum: Sayın Bakanım, kaç gündür burada oturuyorsunuz,
yorgunsunuz. Bunları saygıyla karşılıyoruz ancak sorularıma bazen cevap
alamıyorum, onun için tekrarlama ihtiyacı duyuyorum, kusura bakmayınız. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Onlara yazılı cevap vereceğim. HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Şimdi, efendim, sorum şuydu: Memur ve işçi ücretlerindeki artışlar
yüzde 2+2, yüzde 4 iken, sigorta ücretlerinde, zamlarda, yani memurun, işçinin
diğer insanların kullandığı her türlü tüketim malzemesindeki, üründeki artışlar
ve zamlar yüzde 7 ile yüzde 20 arasındaydı. Bu konudaki, hükûmetimizin
tutumu, değerlendirmesi ne? Bunu sormuştum, buna cevap alamadım. Bir diğer sorum
da efendim yer altı kuyularıyla ilgili, sulama
kooperatiflerinin birikmiş borçları nedeniyle yer altı kuyularımız kullanılamaz
durumdadır. Bu borçlarla ilgili bir yapılandırma düşünüyor musunuz? Bir de sulama
birlikleri, çiftçinin alım gücünün ve ödeme gücünün düşmesinden dolayı
paralarını çiftçiden tahsil edememekte, devlete olan borçlarını da
ödeyememektedir. Bu borçlarla ilgili bir yapılandırma programı var mıdır? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Çalış. Sayın Varlı… MUHARREM VARLI
(Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Köy tüzel
kişiliklerinin içme suyu borçlarıyla ilgili Hükûmetinizin
bir yapılandırması veya bir af söz konusu mudur? Yine, küresel ısınmayla
ilgili -az önce, Mustafa Bey de bahsetti- yer altı
suları çok derinlere inmiştir. Yer üstündeki akarsularımızdan faydalanmak
gayesiyle, -özellikle, kendi bölgem Adana'dan örnek vermek istiyorum- Kozan'dan
başlayıp İmamoğlu ve Ceyhan'ın da bir kısmını içerisine alan 750 bin dönüm
araziyi sulayabilecek Yedigöze Barajı'yla ilgili
çalışmalar ne aşamadadır? Teşekkür ederim
efendim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Varlı. Sayın Ağyüz… YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Teşekkür ederim. Sayın Bakanım,
muhtarlar, demokrasimizin temel taşlarındandır. Muhtarlarımız çok güç
koşullarda görev yapıyorlar. Onuncu bölümün 297'nci maddesinde, yine onlara,
"Görevi kötüye kullanma suçuna ilişkin hükümlerine göre
cezalandırılır." değişikliğini getirdik. Muhtarlara bu kadar ağır görev
verirken, onlara sadece cüzi bir maaş veriyoruz, Bağ-Kur primlerini kendileri
yatırıyor ve bazen de primlerini yatırmadıkları için hapse düşüyorlar. Bunların
sosyal güvenliklerinin devlet tarafından karşılanması için bir şey
düşünülebiliyor mu? Bunların görevlerini rahat yapmaları için böyle bir
düzenlemeye ihtiyaç vardır. Buna katılıyor musunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Ağyüz. Sayın Yalçın… RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Sayın Bakanım,
malumunuz, 301, Türklük değerleri, hükûmet ve orduya
hakareti suç sayan, bu arada eleştiri niteliğinde olan sözleri de suç saymayan
bir madde. Sayın Oktay Vural’ın biraz önce sorduğu soruya cevap olarak, diğer
bakanlık ve kurumların görüşlerini zaman kazanmak için yani zamanı uzatmamak
için almadığınızı ifade etmiştiniz. Türkiye’nin bu kadar meselesi varken bu
acelenizin nedeni ne Sayın Bakanım? Kime, neye yetiştirmeye çalışıyoruz biz bu
değişikliği? Türklük değerlerine hakaret etmek için sabırsızlanan birileri mi
var ki böyle bir acelecilik yapılıyor? Bir diğer sualim
de efendim: Sayın Cumhurbaşkanımız, ABD’de “Dışarıdan gelen teröre siyasi çözüm
olmaz.” diye bir cümle kullandı. Buradan, “İçeriden gelen teröre siyasi çözüm
olur.” sonucunu mu çıkarmalıyız? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Yalçın. Sayın Taner… RECEP TANER
(Aydın) – Sayın Bakanım, küresel ısınma ve kuraklık tehlikesi devam etmekte. Bu
devam ettiği bir süreçte, ovalarımızda sulama amaçlı açılan kuyularda mazotlu
motorlarla su çıkarılmakta. Hükûmet olarak, sulama
amaçlı kuyular için elektrik tesisi getirmeyi düşünüyor musunuz? Bir. İkincisi: Hükûmetin geçtiğimiz dönemde uyguladığı KÖYDES projeleri
vardı. Şu anda da su Türkiye için önemli olduğuna göre, SUDES projesi gibi bir
proje aklınızda mı? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Taner. Sorular
bitmiştir. Buyurunuz Sayın
Bakan. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, 6 arkadaşımızın yöneltmiş olduğu
soruların bir bölümüne şimdi, elimden geldiği kadar cevap vereceğim ancak ek
bir çalışmayı gerektirerek cevap verilebilecek sorular var, bunları da daha
önce ifade ettiğim gibi, yazılı olarak cevaplandırmaya çalışacağım. Yer altı sularının miktarının azalması nedeniyle yağmurlama ve damlama
desteği açısından çiftçilerimize Hükûmetimizin ne
yaptığına dair Sayın Enöz’ün bir sorusu oldu. Bizim
özellikle seracılıkla da meşgul olan ve tarımda ihracata da dönük faaliyetler
içerisinde bulunan çiftçilerimizin ürünlerini daha kaliteli hâle getirmek ve
ürün miktarını artırmak için Ziraat Bankasının geçtiğimiz yıl başlayan bir
destek kredisi uygulaması oldu. Verilen krediyle bir yıl hiç faiz almadan, geri
kalanının da beş yıllık çok uygun ödemelerle ödenmesini amaçlayan böyle bir
uygulamayla, inanıyorum ki, çiftçilerimiz gerek yağmurlama gerek damlama
yöntemiyle tarım arazilerini çok rahatlıkla sulama imkânına sahip olacaklar. Bu
konuda imkânlarımız arttıkça Türkiye’de tarımın daha da gelişmesine Hükûmet olarak desteğimize devam edeceğiz. Sayın Çalış,
memurlarımıza geçtiğimiz yıl 2+2; 4 gibi bir oranda zam verildiğini ifade etti.
Ben de cevaben bir önceki bölümde demiştim ki, biz hiçbir zaman enflasyonun
altında artış vermedik ve bu oranları verirken, eğer enflasyon bunun üzerinde
çıkarsa aradaki farkı da ödeyeceğimizi taahhüt ettik. Nitekim 2007 yılında, hem
ilk altı ayda hem de şimdi, 2007’nin ikinci ayındaki enflasyon farkı, işte Ocak
ayının 15’inde memurlarımıza ödenecek. Bu ne demektir? Enflasyon ne olmuşsa
2007’de, mutlaka bunun üzerinde oranda zam veriyoruz. Şimdi, siz “yüzde
7 nokta arttı…” dediniz bu sigorta işleriyle ilgili. Memurlarımıza verilen
aslında bunun üstündedir. Eğer enflasyon farkını da üstüne koyarsanız, bunun
üstünde bir artış sağladığımızı göreceksiniz. HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Yüzde 20’yi bulan zamlar var ama. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Şimdi, yer altı sularıyla
ilgili çiftçilerimizin elektrik borçlarıyla alakalı olarak bir af gündeminizde
mi dediniz. Elektrik borçlarıyla ilgili, yanılmıyorsam biz, 2 kez “yeniden
yapılanma” adı altında bu kesimdeki vatandaşlarımıza bir kolaylık sağlamıştık.
Ama bunun sürekli olarak, periyodik aralıklarla, birkaç yılda bir yapılmış
olması vatandaşlarımızın borçlarını ödememe gibi bir alışkanlığına yol açıyor.
Bunun da devlet politikası açısından doğrusu pek isabetli olmadığı
kanaatindeyim. Şu anda, benim bildiğim, bu konuda yeni bir elektrik borcu affı
söz konusu değil. Sayın Varlı da
sanıyorum buna benzer bir soru sordu. Sayın Ağyüz, muhtarlarla ilgili bir soru yönelttiler.
Yanılmıyorsam, muhtarlarımızın maaşı 240’tı, geçtiğimiz yıl yüzde 100 bir artış
yapmıştık, şu anda enflasyonla 260’ı falan bulmuş olabilir, bir para alıyorlar.
Vergisi falan kesildikten sonra ellerine geçen nedir, tam bilemiyorum. Ancak
muhtarlarımızın bu muhtarlık görevini bir meslek olarak görmediklerini ifade
etmek isterim. Muhtarlık yapan -mahalle muhtarlığı, köy muhtarlığı yapan-
arkadaşlarımızın çok büyük bir çoğunluğu başka işlerle de meşgul olan, belki
bir kısmı emekli olan insanlardır. Bakın, şimdi
mahallî seçimler geliyor. Eğer, muhtarlar için ödenecek bu para çok az bir
paraysa, bu parayla muhtarlık yapılamayacaksa, yani muhtar adaylarımızın çok az
olması lazım. Ama göreceksiniz ki mahalle ve köylerde 10’u, 15’i aşan muhtar
adayı ortaya çıkacaktır. Dolayısıyla muhtarlarımızın, sanki,
sadece muhtarlara ödenen bu paralarla geçindiğini ileri sürerek, onların bu
sosyal ve ekonomik durumunda bir iyileştirme isteğini diğer kamu görevlileri
gibi görmemek gerekir. Benim
Bakanlığımın muhtarların sosyal ve özlük haklarıyla ilgili yapmış olduğu bir
çalışma yok. Bu konudaki bir çalışmayı İçişleri Bakanlığımızın, gerek görürse,
yapması gerekir. Böyle bir çalışma da Bakanlar Kurulumuzun önüne şu ana kadar
gelmedi. Sayın Yalçın,
301’le ilgili bir soru sordunuz. Sanıyorum, önümüzdeki günlerde bu teklif
Parlamentoya gelecek, Komisyonda görüşülecek, Genel Kurulda görüşülecek. Bu
konuyla ilgili düşüncelerinizi, eleştirilerinizi, bu teklif geldiğinde ortaya
koyarsınız. Şu anda görüşmekte olduğumuz teklif içerisinde Türk Ceza Kanunu’nun
301’inci maddesiyle ilgili bir değişiklik öngörülmemektedir. Zamanı gelince bu
konudaki düşüncelerinizi almayı memnuniyetle bekleriz. Bunun dışındaki
sorulara, Sayın Başkanım, izin verirseniz, yazılı cevap vereceğim. BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Şahin. Sayın milletvekilleri,
onuncu bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi, onuncu
bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım. 271’inci madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 271 inci maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve
teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 7397 sayılı
Sigorta Murakabe Kanunu, 03/06/2007 tarihli ve 5684
sayılı Sigortacılık Kanununun 45 inci maddesiyle tamamen yürürlükten
kaldırıldığından iş bu önerge verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiş ve
271’inci madde çıkarılmıştır. 272’nci madde
üzerinde de bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 272 nci maddesinin
Tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz katılıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 7397 sayılı
Sigorta Murakabe Kanunu, 03/06/2007 tarihli ve 5684
sayılı Sigortacılık Kanununun 45 inci maddesiyle tamamen yürürlükten
kaldırıldığından iş bu önerge verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiş ve
272’nci madde çıkartılmıştır. 273’üncü madde
üzerinde de bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 273 üncü maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını
ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 7397 sayılı
Sigorta Murakabe Kanunu, 03/06/2007 tarihli ve 5684
sayılı Sigortacılık Kanununun 45 inci maddesiyle tamamen yürürlükten
kaldırıldığından iş bu önerge verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiş,
273’üncü madde çıkartılmıştır. 274’üncü madde
üzerinde de bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 274 üncü maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve
teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 7397 sayılı
Sigorta Murakabe Kanunu, 03/06/2007 tarihli ve 5684
sayılı Sigortacılık Kanununun 45 inci maddesiyle tamamen yürürlükten kaldırıldığından
iş bu önerge verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiş,
274’üncü madde çıkartılmıştır. 275’inci madde
üzerinde de bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 275 inci maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve
teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz katılıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 7397 sayılı
Sigorta Murakabe Kanunu, 03/06/2007 tarihli ve 5684
sayılı Sigortacılık Kanununun 45 inci maddesiyle tamamen yürürlükten
kaldırıldığından iş bu önerge verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
275’inci madde çıkartılmıştır. 276’ncı madde
üzerinde de bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 276 ncı maddesinin
Tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 7397 sayılı
Sigorta Murakabe Kanunu, 03/06/2007 tarihli ve 5684
sayılı Sigortacılık Kanununun 45 inci maddesiyle tamamen yürürlükten
kaldırıldığından iş bu önerge verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiş,
276’ncı madde çıkartılmıştır. 277’nci madde
üzerinde de bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 277 nci maddesinin
Tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 7397 sayılı
Sigorta Murakabe Kanunu, 03/06/2007 tarihli ve 5684
sayılı Sigortacılık Kanununun 45 inci maddesiyle tamamen yürürlükten
kaldırıldığından iş bu önerge verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiş ve
277’nci madde çıkartılmıştır. 278’inci madde
üzerinde de bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 278 inci maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve
teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 7397 sayılı
Sigorta Murakabe Kanunu, 03/06/2007 tarihli ve 5684
sayılı Sigortacılık Kanununun 45 inci maddesiyle tamamen yürürlükten
kaldırıldığından iş bu önerge verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiş ve
278’inci madde çıkartılmıştır. 279’uncu madde
üzerinde de bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 279 uncu maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve
teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 7397 sayılı
Sigorta Murakabe Kanunu, 03/06/2007 tarihli ve 5684
sayılı Sigortacılık Kanununun 45 inci maddesiyle tamamen yürürlükten
kaldırıldığından iş bu önerge verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiş ve
279’uncu madde çıkartılmıştır. 280’inci madde
üzerinde de bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 280 inci maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını
ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 7397 sayılı
Sigorta Murakabe Kanunu, 03/06/2007 tarihli ve 5684
sayılı Sigortacılık Kanununun 45 inci maddesiyle tamamen yürürlükten
kaldırıldığından iş bu önerge verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiş ve
280’inci madde çıkartılmıştır. 281’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 282’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 283’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 284’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 285’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 286’ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 287’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 288’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 289’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 290’ıncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 291’inci madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 sıra sayılı yasa tasarısının 291. maddesinin son fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını saygılarımla arz ederim. Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılamıyoruz efendim. BAŞKAN – Kamer
Genç… Yok. Gerekçeyi
okutuyorum: Gerekçe: İş yerinin
elinden alınması çok ağır bir cezadır. Birinci fıkradaki para cezası
yeterlidir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. 291’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 292’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 293’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 294’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 295’inci madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 sıra sayılı yasa tasarısının 295. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını
saygılarımla arz ederim. Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Kamer
Genç... Yok. Gerekçeyi
okutuyorum: Gerekçe: Maddenin bu hali
istismara çok açık olduğu için metinden çıkarılması düşünülmüştür. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. 295’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 296’ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 297’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 298’inci madde
üzerinde bir önerge vardır. Okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 sıra sayılı yasa tasarısının 298. maddesinde geçen (bir katı) ibaresinin
(iki katı) olarak değiştirilmesini saygılarımla arz ederim. Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın
Genç… Yok. Gerekçeyi
okutuyorum: Gerekçe: Vergi ziyaında bir kat çok azdır. İki katı olması daha adildir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Sayın Başkanım, bir küçük düzeltme … BAŞKAN –
Komisyonun bir düzeltmesi vardır. ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Sayın Başkanım, 298’inci maddenin son
satırında geçen “ziya” kelimesi “ziyaa” olacak. Bir
küçük “a” daha ilave edilecek. O şekilde düzeltiyoruz efendim. BAŞKAN – Notumuzu
aldık. 298’inci maddeyi
düzeltmeyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. 299’uncu madde
üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 sıra sayılı yasa tasarısının 299. maddesinin ikinci fıkrasının ikinci
cümlesindeki (olduğu halde) ibaresinden sonra “haklı bir neden gösterilmeden”
ifadesinin eklenmesini saygılarımla arz ederim. Kamer
Genç Tunceli Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 299 uncu maddesinin (b) fıkrasında yer
alan “iki yıldan beş yıla” ibaresinin “üç yıldan beş yıla” olarak, (c)
fıkrasında yer alan “onsekiz aydan üç yıla”
ibaresinin ise “iki yıldan beş yıla” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Kanun tarafından
korunan hukuki yarar ile fiilin ağırlığı dikkate alınarak verilmesi öngörülen
yaptırımların alt ve üst oranlarında işbu önerge ile değişiklik yapılmıştır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 sıra sayılı yasa tasarısının 299. maddesinin ikinci fıkrasının ikinci
cümlesindeki (olduğu halde) ibaresinden sonra “haklı bir neden gösterilmeden”
ifadesinin eklenmesini saygılarımla arz ederim. Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın
Genç… Yok. Gerekçeyi
okutuyorum: Gerekçe: Bu cümle ile
haklı bir gerekçe gösterilmediği takdirde ceza kesilmemesi öngörülmüştür. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Daha önce kabul
ettiğiniz önerge doğrultusunda 299’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 300’üncü madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 Sıra Sayılı yasa tasarısının 300. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını
saygılarımla arz ederim. Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Kamer
Genç… Yok. Gerekçeyi
okutuyorum: Gerekçe: Böyle bir ceza
indirimine gerek bulunmadığından metinden çıkarılması öngörülmüştür. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. 300’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Onuncu bölümde
yer alan maddelerin oylanması tamamlanmıştır. Sayın
milletvekilleri, şimdi, on birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz. On birinci bölüm
301’inci madde ila 330’uncu maddeleri kapsamaktadır. On birinci bölüm
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Aksaray Milletvekili Osman
Ertuğrul söz istemiştir. Buyurunuz Sayın
Ertuğrul. OKTAY VURAL
(İzmir) – Biraz sonra efendim. BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk. Buyurunuz Sayın
Köktürk. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz on
dakikadır. CHP GRUBA ADINA
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 56 sıra
sayılı kanunun on birinci bölümünün kapsadığı 301’den 330’a kadar olan maddeler
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuzun görüşlerini ifade etmek üzere söz
almış buluyorum. Öncelikle yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, ayrıca, bugün 10 Ocak Gazeteciler Günü. Bildiğimiz gibi, 1961
yılında gazetecilerin çalışma haklarında önemli iyileştirmeler getiren 212
sayılı Yasa’nın yürürlüğe girmesi üzerine, 9 gazete sahibi Yasa’yı protesto
etmek için üç gün boyunca gazeteleri yayınlamama kararı aldılar. Bu gelişme
karşısında gazeteciler 10 Ocak 1961 günü haklarına ve basın özgürlüğüne sahip
çıkmak amacıyla sendika binası önünde toplanarak valilik makamına kadar bir
yürüyüş yaptılar. Patronların boykot kararı karşısında ise sendikanın
öncülüğünde 11, 12, 13 Ocak 1961 tarihlerinde “Basın” adıyla kendi gazetelerini
yayınladılar. O tarihten sonra 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Bayramı olarak
kutlandı. 1971 yılındaki 12 Mart müdahalesinden sonra ise çalışanların hakları
ve basın özgürlüğüne getirilen kısıtlamalara tepki olarak 10 Ocak tarihi bayram
olmaktan çıkartıldı ve Çalışan Gazeteciler Günü olarak anılmaya başlandı. Değerli
milletvekilleri, geride bıraktığımız süreçte çalışan basın emekçilerimize
yönelen tehditlere ve baskılara rağmen, halkımıza doğru ve gerçek haberi
ulaştırmaya çalışan, onurundan ve gazetecilik ilkelerinden ödün vermeyen pek
çok basın emekçimizin bu uğurda yaşamlarını yitirdiğine tanık olduk. Yakın
süreçte de gazetecilerimizin ve onlara sahip çıkan gazetelerin saldırılara
uğradıklarını ve yine pek çok gazetecinin iş akitlerinin feshedildiğini
üzüntüyle izledik. Ancak, her türlü baskılara karşın, basın
emekçilerimizin, halkımızı doğru ve gerçek haberle donatma görevlerinden ödün
vermeyeceklerine yürekten inanıyor, bu duygu ve düşüncelerle 10 Ocak Çalışan
Gazeteciler Günü’nde, bugün hayatta olan ve olmayan tüm basın emekçilerimizi
sevgi ve saygıyla anıyor, yıpranma tazminatlarını kaldırmaya çalışan siyasal
iktidarı bir kez daha düşünmeye davet ediyoruz. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün görüşmekte olduğumuz yasa tasarısı, maalesef, İç
Tüzük’ün 77’nci maddesi uyarınca Adalet Komisyonunda maddeler hâlinde
görüşülemedi. “Torba kanun” mantığıyla hazırlanan, içerisinde birbirleriyle hiç
bağlantısı olmayan pek çok düzenlemeyi içeren, “uyum” adı altında, kanun yapma
tekniğinin dışına çıkılarak pek çok yasa maddesini değiştiren ve hatta, Adalet Komisyonuna ve Genel Kurula geldiğinde
içerisinde daha önceki dönemde yasalaşan 74 maddeyi ihtiva eden bu tasarı,
genel anlamıyla hatalı, son derece karmaşık ve bu hâliyle de anlaşılması son
derece güç bir düzenlemedir. Dolayısıyla, aslen bu hâliyle desteklenmesi son
derece zor bir tasarıyla karşı karşıya bulunmamıza rağmen, adliyelerimizde ve Yargıtayımızda ivedilikle bekleyen pek çok dosya ve hatta
zaman aşımına uğrayabilecek bazı suçlar nedeniyle, mümkün olduğunca az hatayla
çıkabilmesi için Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak tasarının düzeltilmesine
elden geldiğince destek olmaya çalıştık. Bu anlamda, bir hafta gibi çok kısa bir
süre içerisinde Meclisteki parti grupları adına yapmış oldukları çalışmalarla
tasarıdaki hataları en aza indirme çabası içerisine giren değerli
milletvekillerimiz Sayın İsa Gök’e, Sayın Hakkı Köylü’ye,
Sayın Rıdvan Yalçın’a ve Sayın Hasip Kaplan’a öncelikle
teşekkürü bir borç biliyoruz. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; parti grubumuzun görüşlerini ifade edeceğim on birinci
bölümde yer alan maddelere geçtiğimizde, bu maddelerden birisi 5/11/1961 tarihli ve 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim
Kanunu’nun 56’ncı maddesinin değiştirilmesine yöneliktir. Bu madde uyarınca
“Muhtarlıkça veya mülkî amirce yapılan tebliğe rağmen çocuğunu okula
göndermeyen veli veya vasiye okul idaresince tespit edilen her gün için on Türk
Lirası para cezası verilir. Bu para cezasına rağmen çocuğunu okula göndermeyen
veli veya vasiye üçyüz Türk Lirası idarî para cezası
verilir.” şeklinde değişiklik önerilmektedir. Tabii ki keyfî
olarak veya kabul edilemeyecek ayrımcı düşüncelerle çocuklarını okula
göndermeyenlerin belli bir yaptırıma tabi kılınmasından daha doğal bir şey
olamaz. Ancak hepimizin bildiği gibi, eğitim ve öğretimde yaşanan sorunlar
bununla sınırlanamayacak kadar büyüktür. Kalkınmanın temelinin eğitim olduğu
gerçeğinden yola çıkıldığında, bu sorunu çözmenin sosyal devletin öncelikli
görevi olduğunun hepimizce kabul edilmesi gerekir. Fakat,
gerçekte durum böyle midir? Üzgünüz ki bu konudaki gerçekler arzu edilen istatistiki bilgileri karşımıza çıkartmıyor. Google arama motoruna “yine okula gidemiyorlar” başlığıyla
girdiğimizde karşımıza değişik tarihlere ilişkin binlerce olumsuz örneksemeler
çıkıyor. Bu konuda, Tunceli’nin Mazgirt ilçesine bağlı Göktepe köyünde bulunan ilköğretim okulu öğrencilerinin
kaloriferler yanmadığı için, Şanlıurfa’da yüzlerce küçük çocuğun, kilosu -eski
parayla- 100 bin liradan pamuk topladıkları için okula gidemediğinden tutun,
Şanlıurfa’da okulu olmayan bir mezrada çocuklara köy çobanının eğitim
verdiğine, Erzurum’un Hınıs ilçesinde bulunan Cumhuriyet İlköğretim Okulunda
tadilat çalışmalarına eğitim ve öğretim yılının ilk günü başlanmasından tutun,
okullarda yasaya aykırı olarak toplanan parayı ödeyemediği için onuru kırılan
öğrencilere ve ailelere kadar, kız çocuklarına karşı uygulanan negatif
ayrımcılıktan tutun memleketim olan Zonguldak’ın Çaycuma ilçesinde bulunan
Anadolu lisesi binası gibi, İzmit ve Düzce depremleri nedeniyle zarar gören ve
üzerinden dokuz yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen yapılamayan ve
güçlendirilemeyen yüzlerce okula kadar olan örneksemelerden yola çıkılarak
bakıldığında, sorunun, sadece velilerce çözülmesi mümkün olmayan bir sorun
olduğu tüm çıplaklığıyla karşımıza çıkmaktadır. İlköğretim çağı
nüfusunda olup okula gidemeyen 667 bin kız, 444 bin erkek çocuğun sorununu,
ailelere sorumluluk yükleyen ve sorumluluğunu yerine getiremediğinde
cezalandıran bir anlayışla çözmenin mümkün bulunmadığı da açık bir şekilde
görülmektedir. Bu nedenle, Hükûmet
Programı’nda, gelir yetersizliği ve cinsiyet ayrımcılığı gibi nedenlerle
eğitimden uzak kalan bireylerin burs, taşımalı eğitim, şartlı nakit transferi
gibi mekanizmalarla eğitime erişimin artırılacağı şeklindeki vaatler hızlı bir
şekilde yaşama geçirilmeli, gelir dağılımı arasındaki uçurumları ortadan
kaldıracak tedbirler alınmalı, ailelerimiz, yoksulluk sınırının altındaki yaşam
biçiminden insanoğluna yaraşır bir yaşam biçimine yükseltilmeli ve eğitim
sistemimiz bütçeden hak ettiği payı almalıdır. Bütün bunların
yapılması gerekirken, tam tersine bizzat Cumhurbaşkanı makamının onay ve
teveccühlerini alan YÖK gibi en üst düzeydeki öğretim kurulu başkanının
“üniversiteler paralı olmalı” gibi açıklamaları, bu ülkenin gerçeklerinin hâlâ
daha doğru olarak algılanamadığını göstermektedir. Makamlarca dile getirilen,
“eğitim paralı olmalı” şeklindeki söylemler, Hükûmetin
yönetim kadrolarında var olan anlayışı da açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
Ancak, böyle bir anlayışın toplum vicdanında yer bulması ve kabul edilmesi
mümkün değildir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yine görüşmekte olduğumuz yasanın 308’inci maddesiyle,
1961 tarihli, 237 sayılı Taşıt Kanunu’nun 16’ncı maddesi değiştirilmektedir. Bu
madde, Taşıt Kanunu’nun kapsamına giren durumlarda tahsis edilen araçları
tahsis amacı dışında ve şahsi işlerinde kullananların cezalandırılmasına
yönelik bir madde olup yeni düzenlemede de tekerrürüne yönelik fıkra
kaldırılmıştır. Değerli
milletvekilleri, her ne kadar bu konuda değiştirilmesi önerilen düzenleme daha
önceden de var olmasına karşın, Yasa’nın işletildiğine ne yazık ki tanık
olamıyoruz. İçinden geçtiğimiz süreçte basınımızda bu maddenin ihlal edildiğine
dair pek çok haber yer almasına ve plakaları örtülen makam araçlarının siyasal
erk sahiplerinin… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız. ALİ İHSAN KÖKTÜRK
(Devamla) - …şahsi işlerinde kullanıldığına dair görüntülerin yayınlanmasına
rağmen, bu durumun yargı konusu yapıldığı konusunda da bilgi sahibi değiliz. Değerli
milletvekilleri, yine, seçimlerle ilgili 309 ve devam eden maddelere yönelik
aynı şeyleri söylemek, aynı eleştirileri getirmek mümkün. Görüştüğümüz yasa
tasarısının 301’den 304’e kadar olan maddelerinde vergi suçlarına yönelik
düzenlemeler yer almaktadır. Hatta öyle ki, 303’üncü madde 213 sayılı Kanun’un
359’uncu maddesine atıf yapmaktadır, 359’uncu madde ise, naylon fatura
düzenlenmesini ve kullanılmasını içeren bir maddedir. Bu madde
kapsamında, mevcut duruma bakarak bazı soruları sormak ve yanıt aramak
gerekiyor: Bu bağlamda, 213 sayılı Kanun’un 359’uncu maddesiyle ilgili cezai
hükümler sadece normal vatandaşlarımıza mı uygulanacaktır? Aynı suç kapsamında
yargılanması gereken, Mecliste dokunulmazlık zırhına bürünmüş
milletvekillerimiz var mıdır? Sayın Maliye Bakanımıza isnat edilen yasaya
aykırı eylem 359’uncu madde kapsamında değil midir? Dolayısıyla, bu madde kapsamında
olan suçlamayla ilgili Sayın Bakan hakkında yargılama yapılabilmiş midir? Değerli
milletvekilleri, yasa yapmaktan amaç, bu yasaların tüm Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarına eşit bir şekilde uygulanmasını sağlamak olmalıdır. Kanun
karşısında eşitlik ilkesi sağlanamadığı takdirde, çıkarılan yasalar arzu edilen
amaçlara ulaşamadığı gibi, devlete karşı olan güven duygusunu da
zedeleyecektir. Sözlerime son
verirken, herkese uygulanabilecek adil yasaların her zaman yanında olduğumuzu
bir kez daha vurgulayarak, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Köktürk. Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Siirt Milletvekili Osman Özçelik. Buyurunuz Sayın Özçelik. (DTP sıralarından alkışlar) Süreniz on dakikadır. DTP GRUBU ADINA
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan 56 sıra sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın on birinci bölümü üzerinde
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına söz almış bulunuyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Kanun tasarısının
309’dan 339’a kadar olan maddeleri 26/04/1961 tarihli
298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’un
kimi maddelerinde değişiklik önerilmektedir. Yapılması düşünülen
değişikliklerle ilgili görüşlerimizi sunmadan önce “seçimlerin demokrasideki
yeri ve demokratikleşmedeki rolü” üzerinde durmak istiyorum. Osmanlı döneminde
ilk temsilî rejim 1876 yılında Talimatı Muvakkate ile
vatandaşlara çok sınırlı olmak üzere oy kullanma hakkı tanınmış ve böylece
Osmanlı Meclisi Mebusanı seçilmiştir. 1908 yılında
İntihabı Mebusan Kanunu Muvakkatı
ile Meclisi Mebusanın nasıl seçileceğine dair
kurallar belirlenmiştir. 1923 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinin
kurulmasıyla birlikte 1923 ile 1946 yılları arasında yerel seçimler ve genel
seçimler yapılmakla birlikte, bu seçimlerde tek parti sistemi ve tek şef, millî
şef söz konusudur. Seçimler yapılsa da demokratik bir seçimden o dönem için söz
etmek mümkün değildir, olası değildir. Yapılan seçimler göstermeliktir.
Mebuslar millî şef tarafından ya atanıyor ya da seçilmesi istenen mebusun
seçimler yoluyla seçilmesi sağlanmaktadır. 1946 yılında çok partili rejime
geçildikten sonra tek dereceli seçim sistemi kabul edilmiştir. 1948 yılında
gizli oy açık tasnif esası kabul edilmiş ve bunun yaşama geçirilmesine
çalışılmıştır. 1957 yılında,
gerek Seçim Yasası’nda yapılan değişiklikler gerekse iktidar yanlısı kamu
görevlilerinin taraflı tutumu nedeniyle 1957 yılı seçimlerinin meşruiyeti
tartışılır hâle gelmiştir. Öyle ki, 1960 askerî darbesi için gösterilen
gerekçeler arasında, 1957 yılında yapılan seçimlerde uygulanan yöntemler ortaya
konmuştur. Bu, askerî darbe yapma gerekçeleri arasında sayılmıştır. 1961 Anayasası
temel hak ve özgürlükler konusunda azımsanmayacak haklar ve yenilikler
getirmiş, demokratik seçimler bakımından kimi standartlar da güvence altına
alınmıştır. Şu anda görüşmekte olduğumuz, kimi maddelerini görüşmekte olduğumuz
298 sayılı Yasa da bu dönemin bir ürünüdür. 1980 askerî
darbecilerin hazırlatıp kamuoyuna baskı uygulayarak onaylattıkları 1982
Anayasası ve onun antidemokratik zihniyetiyle hazırlanan Siyasi Partiler Kanunu
ve Milletvekili Seçimi Kanunu ile Mahallî İdareler Kanunu, seçim mevzuatını
oluşturmaktadır. Siyasi partiler,
demokratik siyasi yaşamın vazgeçilmez unsurlarıdır. Siyasi
Partiler Kanunu, siyasi partileri şöyle tanımlamaktadır: “Siyasî partiler,
Anayasa ve kanunlara uygun olarak; milletvekili ve mahalli idareler seçimleri
yoluyla, tüzük ve programlarında belirlenen görüşleri doğrultusunda çalışmaları
ve açık propagandaları ile milli iradenin oluşmasını sağlayarak demokratik bir
Devlet ve toplum düzeni içinde ülkenin çağdaş medeniyet seviyesine ulaşması
amacını güden ve ülke çapında faaliyet göstermek üzere teşkilatlanan
tüzelkişiliğe sahip kuruluşlardır.” demektedir. Demokratik
ülkelerde her türlü siyasi düşüncenin açıklanması ve örgütlenmesine olanak
sağlanır. Siyasi düşüncenin en üst düzeyde örgütlenme biçimi siyasi parti
örgütlenmesidir. Temel hukuk
kuralları çerçevesinde kalmak ve şiddet unsuruna yer vermemek üzere siyasi
partiler bir etnik yapıya, bir inanç grubuna, bir toplumsal kategoriye, bir
felsefi görüşe dayalı olarak ve ideolojik amaçlı kurulabileceği gibi, ilgili
ülkenin ekonomik, sosyolojik ve tarihsel süreç içindeki konumuna bağlı olarak
farklı tarzlarda parti örgütlenmelerine olanak sağlanır ve
gerçekleştirebilecekleri uygulamalarda görülmektedir. Demokratik
ülkelerde neyi ve kimi temsil ediyorsa etsin, tüm siyasi partilerin ülkenin
gelişimine büyük faydalar sağladığı, insan hak ve özgürlüklerinin gelişimine
katkıda bulunduğu, demokrasi bilinci yüksek bir toplum yaratmak konusunda
önemli bir rol oynadığı düşünüldüğünden, devletin olanakları kullanılarak siyasi
parti faaliyetleri kolaylaştırılır, siyasi parti yöneticilerinin de bir kamu
hizmeti gördüğü düşüncesiyle, onların da yaşam standartlarının yükseltilmesine
çalışılır. Gerek ekonomik
açıdan gerek demokrasi, kültür ve bunun gerektirdiği demokratik yaşam tarzı
bakımından ve geliştirilen demokratik kurumlar açısından geri kalmış olan
ülkelerde başta etnik sorunlar olmak üzere, inanç sorunu, sınıflar arası
çelişki sorunu, bölgeler arası ekonomik dengesizlikler, gelir dağılımındaki
haksız paylaşım gibi önemli sorunların yanı sıra, vatandaşların eğitim, sağlık,
konut, iş güvencesi gibi temel sorunları çözümsüz kalmakta, toplumsal barış ve
huzur büyük bir istikrarsızlık göstermektedir. Toplumsal refah ve kalkınma, ülkenin doğal kaynakları yer altı ve yer üstü zenginlikleriyle değil,
demokratikleşmeyle doğru orantılı olduğu gerçeği dikkat çekicidir. Yani,
kalkınmanın temel dinamiği demokratikleşmedir. Demokratikleşme ve ekonomik
kalkınma yönünden geri kalmış ülkelerde ya diktatöryal
rejimler ya da oligarşik rejimler vardır.
Antidemokratik yönetimlerde, düşünce zenginliği ve düşüncenin örgütlenmesi
zararlı akımlar olarak görülür ve bu düşünceyle düşünceler yasaklanır veya
engellenir. Özgürce örgütlenemeyen ve ifade olanağı bulamayan düşünce yer altına iner, böylece yasadışı faaliyetler için kapı
aralanmış olur. Demokratikleşmede
tek belirleyici olmamakla birlikte seçimlerin yapılması büyük bir öneme
sahiptir. Seçimlerin adil ve demokratik olması zorunludur. Adil, demokratik bir
seçimin temel koşulu toplumun tüm kesimlerinin kendini özgürce ifade
edebileceği ve ülke yönetimine doğrudan veya temsilî
yolla eşit koşullarda katılabileceği demokratik bir ortam ve seçimlere katılan
siyasi partilere eşit koşullar hazırlanması demokrasinin gereğidir. Temsilde
adaletin sağlanmasına engel yasal düzenlemeler, partilerin eşitsiz koşullarda
katıldığı seçimler, seçmen iradesinin şu veya bu şekilde çarpıtıldığı,
engellendiği seçimler demokratik ilkelerle bağdaşmaz. Böylesi seçimler sonucu
oluşan yönetimlerin meşruiyeti tarih karşısında sorgulanır. 298 sayılı
Yasa’da yapılması düşünülen değişikliklerin tamamını inceledik. Seçim
sisteminin demokratikleşmesine dair düzenlemeler olmadığı, Yasa’daki cezai
şartların güncelleştirilmesiyle ilgili olduğu bilinciyle 311’inci maddede
gösterilen değişiklik dışındaki değişiklikleri olumlu bulduğumuzu belirtmek
istiyoruz. Özellikle 298 sayılı Yasa’nın 311’inci maddesi, seçimlerin adil ve
demokratik yapılması, düzenli yürütülmesini engelleyen fiillere karşı öngörülen
cezaları tespit etmektedir. Yasa’nın eski hâlinde, şu anda uygulamada olan
Yasa’da şu anda öngörülen cezalardan daha ağır müeyyideler var. Yani, genel
olarak, bu yasa tasarısında kanuna aykırı fiiller daha ağır cezalarla
cezalandırılırken bu maddede kanuna aykırı fiillere verilecek cezalar hafifletiliyor. Maddenin son
bölümünü okumak istiyorum: “Yukarıda yazılı fiiller görevli kimseler tarafından
işlendiği ve fiilleri daha ağır cezayı gerektiren suç oluşturmadığı takdirde
birinci veya ikinci fıkraya göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.” (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız. OSMAN ÖZÇELİK
(Devamla) – Tamamlıyorum efendim. Şu anda mevcut
Yasa’da, eğer kamu görevlisi, yasanın öngördüğü koşulların yerine
getirilmesinde engelleyici bir rol oynamışsa verilecek cezanın dışında kamu
hizmetlerinden mahrumiyeti söz konusu edilmektedir. Yeni tasarıda bu “kamu
hizmetlerinden mahrumiyet” ortadan kaldırılmıştır. Özellikle doğu ve
güneydoğuda kimi güvenlik görevlilerinin seçmenin iradesinin doğru yansımasını
engellemek üzere -burada belki hepsini açıklamak zor- birtakım girişimlerde
bulundukları açıktır. Bu nedenle 311’inci maddedeki “kamu görevlilerinin yasayı
ihlal etmesi hâlinde kamu hizmetlerinden mahrumiyetinin” Yasa’da olduğu gibi
kalmasını önermekteyiz. Demokratik,
katılımcı ve temsilde adalet için Yasa’da yapılması gereken değişiklikleri
kısaca şöyle sayabiliriz: Seçimlerde baraj sistemi kaldırılmalıdır veya Avrupa
Birliği ülkelerinin normlarına, standartlarına getirilmelidir. (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi bitiriniz. OSMAN ÖZÇELİK
(Devamla) – Peki. Seçimlere
katılmaya hak kazanmış siyasi partilere aldıklar oy oranında hazine yardımı
yapılmalıdır. Yurt dışındaki seçmenlerin oy kullanma hakkı olmalıdır. Yurt
içinde de kayıtlı bulunduğu seçim bölgesi dışında, seçim günü bulunan
insanların, mektupla oy kullanma hakkı sağlanmalıdır diye düşünüyorum. Saygılar
sunuyorum efendim. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Özçelik. On birinci bölüm
üzerine şahsı adına söz isteyen Kayseri Milletvekili Ahmet Öksüzkaya. Buyurunuz Sayın Öksüzkaya. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz beş
dakikadır. AHMET ÖKSÜZKAYA
(Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. 56 sıra sayılı
Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı’nın on birinci bölümüyle ilgili olarak söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Sözlerimin
başında, Gazeteciler Cemiyetinin kuruluşu ve 10 Ocak Çalışan Gazeteciler
Günü’nün 47’nci yıl dönümü münasebetiyle, değerli basın mensuplarının bu gününü
tebrik ediyorum. İfa ettikleri bu önemli görevde tüm basın mensuplarına, basın
camiasına kolaylıklar ve başarılar diliyorum. Sürekli değişen
ve gelişen dünya şartları karşısında insanlığın saadeti için konulan kanunlar
da çağın gereklerine ve yeniden oluşan millî ve insanlığın ortak değerlerine
uyumlu, insan haklarına ve toplumsal güveni korumayı hedefleyen bir gelişme
sürecinde olmalıdır. Ceza kanunlarının
uygulanmasında kişiler arasında ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk,
cinsiyet, siyasal görüş veya fikir yahut düşünceleri, felsefi inanç, millî veya
sosyal köken, doğum, ekonomik ve diğer toplumsal konumları yönünden ayırım
yapılamaz ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınamaz. Bu zaviyeden
bakıldığında, ceza kanunları bir toplumun genel düzeni, huzur ve asayişinin
sağlanması ve korunması açısından oldukça önem arz etmektedir. Ceza Kanunu’nun
amacı, kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini, hukuk devletini,
kamu sağlığını ve çevreyi, toplum barışını korumak ve suç işlenmesini
önlemektir. Türk Ceza
Kanunu’nun belirtilen amaçlar, suçta ve cezada kanunilik ilkesi, adalet ve
kanun önünde eşitlik ilkesi, kanunun bağlayıcılığı, uygulaması, yaptırım gücü
ve caydırıcılık özelliği ve de toplum içinde sağlayacağı huzur ve güven ortamı
bu kanunun vazgeçilmez başlıca unsurları olmuştur. Bu sebeple, Türk
Ceza Kanunu’nda suç tanımları ve cezalar Anayasa’mızda güvence altına alınan
hukuk devleti, adalet, eşitlik ve insan hakları ilkelerine uygun olarak
belirlenmiştir. Bu bağlamda,
kanun önünde suçu sabit olana kadar her vatandaşımız eşit muamele görmeli ve
yargılanmamalıdır. Vazedilen cezalar, kişinin işlediği suçtan dolayı pişmanlık
duymasını, yeniden topluma kazandırılmasını ve toplumda işlenen suçun asgari
düzeye indirilmesini hedeflemelidir. Bu bakımdan, benimsenen yaptırım
sisteminde belli bir suçu işlemekten dolayı cezaya mahkûmiyetin sonucu olarak
cezasını çekmiş olan kişinin ömür boyu devam edecek olan bir hak mahrumiyeti de
söz konusu olmamalıdır. Anayasa’da
belirtildiği gibi, hangi fiillerin suç oluşturduğunun kanunda açık bir şekilde
belirlenmesi şarttır. Bundan dolayı, ancak bir kanuni tanımda belirlenen açık
fiiller ceza yaptırımını gerekli kılabilir. Bu bakımdan, konulan kanunlarda
adaletin sağlanması, uygulamada görülebilecek sakıncaların önüne geçilebilmesi,
hukuk uygulamasında birliğin ve hukuk güvenliğinin temini, suç sayılacak
fiillerin açıkça tanımlanmasıyla mümkün olacaktır. Yeni tasarıyla,
çeşitli kanunlarda yer verilen belli bir suçtan mahkûmiyete bağlı hak
mahrumiyetlerini gerektiren hükümlerin önüne geçilerek yeni bir rejim
getirilmiştir. Ceza hükmü içeren kanunlarda, bir mahkûmiyet hükmünün sonucu
olarak belirtilen hak mahrumiyetleri bakımından yasak hakların geri verilmesine
yönelik olarak yeni hükümlere yer verilmiştir. Ceza hükmü içeren kanunlarda yer
alan yaptırımlarda, üst sınır gösterilmeyen hapis cezaları bakımından üst sınır
gösterilmek suretiyle 5235 sayılı Kanun hükümleriyle uyum sağlanmıştır. Türk
Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu ve Kabahatler Kanunu hükümleri dikkate
alınmak suretiyle, ceza hükmü içeren kanunlarda yer alan hükümlerin bu
kanunlarla uyumlu hâle getirilmesi, ayrıca bazı suçların unsurlarında 5237
sayılı Kanun’a uyum sağlanması amaçlanmıştır. Değerli
milletvekilleri, görüldüğü gibi temel ceza kanunlarına uyum amacıyla Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı Türk milletinin hak ve
özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini ve toplum barışını korumak adına
değişik şartlara göre düzenlemeleri ihtiva etmektedir. Hiç şüphesiz ki huzurlu
ve güvenli bir toplum, yerinde ve zamanında gerçekleşen adaletle olabilir. Bunu
sağlamak da başta kanun yapıcı olarak bu yüce Meclisimizin görevidir. Bu konuda
atılan adımlar, yapılan düzenlemeler, her konuda seviye kateden
ve gelişen halkımız için son derece önemlidir. Bu duygu ve
düşüncelerle konuşmama son verirken, yapılan değişikliklerin milletimizin
huzuru ve güvenliği adına hayırlar getirmesini temenni ediyor, saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Öksüzkaya. Şahsı adına
ikinci söz, Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün’e ait. Buyurunuz Sayın
Akgün. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz beş
dakikadır. MEVLÜT AKGÜN
(Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Temel Ceza Kanunlarına Uyum
Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın on
birinci bölümü üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım,
en genel anlamda suç, yasaklanan ve cezalandırılan davranışlara denir. Suç, bu
anlamda, toplumdaki düzeni bozan ve bu nedenle cezalandırılan, ahlaka ve
toplumsal kurallara aykırı bir fiil, ağır bir hatadır. Bir devletin
suçluları cezalandırmak görevi yanında ve ondan daha da önemli bir diğer görevi
daha vardır, bu da suçları önlemektir. İşte, suçları önlemek için devletin
yerine getirmesi gereken faaliyetler ceza hukukunda “suç siyaseti” olarak
adlandırılmaktadır. Suç siyaseti, suça karşı savaşta kullanılan araçların
toplamıdır. Toplumun suç ve
suçlulara karşı koyma yöntemleri temel olarak iki ana noktada özetlenebilir:
Birincisi, suç öncesi önleyici tedbirler; ikincisi, suç sonrası cezalandırma
tedbirleri. Suç öncesi
önleyici tedbirler, tıp biliminde önemli yer tutan koruyucu hekimliğe
benzemektedir. Tıpta koruyucu hekimlik ne kadar önemliyse, ceza hukukunda suç
öncesi önleyici tedbirler o kadar önemlidir. Bunun yanında, suç işlendikten
sonra suçluyu cezalandırmanın, toplum düzenini sağlama, mağduru teskin etme,
kamu vicdanını rahatlatma, suçluyu ıslah etme ve benzer suçları işlemekten
alıkoyma gibi caydırıcı özelliği vardır. Barış esasına
dayalı toplum düzeninin devamı için, hukuka aykırı fiillerin hangilerinin suç
olarak tanımlanması gerektiğinin belirlenmesinde izlenen yolu suç siyaseti
göstermektedir. Hangi fiilin suç teşkil edeceği, haksızlık oluşturan bir fiilin
suç veya kabahat olarak nasıl tanımlanacağı izlenen suç politikasıyla
ilgilidir. Suç siyasetiyle
güdülen amaca ulaşabilmek için uyulması gereken kurallar şunlardır: a) Kusur ilkesi, b) Hukuk devleti
ilkesi, c) Hümanizm
ilkesi. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarı, çeşitli kanunlarda
düzenlenen suçların ve cezaların temel ceza kanunlarına uyumu amacıyla düzenlemeler
getirmektedir. Çünkü, temel ceza kanunlarında yapılan
düzenlemeyle asli ceza-ferî ceza ayrımı kaldırılmış, yaptırımlar “cezalar” ve
“güvenlik tedbirleri” olmak üzere iki ana tasnife tabi tutulmuştur. Diğer
yandan, suçlar arasındaki cürüm ve kabahat ayrımı da terk edildiği için,
hürriyeti bağlayıcı ceza açısından kabul edilen hapis ve hafif hapis ayrımı da
kaldırılmıştır. Böylece, temel ceza olarak sadece hapis cezası benimsenmiştir. Cürüm ve kabahat
ayrımının diğer bir sonucu da, mahkeme tarafından hükmedilen “adli para cezası”
ile idari yaptırım olarak uygulanan “para cezası” kavramları da ayrılmıştır. Temel ceza
kanunlarında bu ve buna benzer yapılan değişiklikler nedeniyle, özel kanunlarda
düzenlenmiş suç ve cezalara ilişkin hükümlerin aynen muhafaza edilmesi çelişen
hükümlere sebep olabilecektir. Örneğin, teşebbüs, iştirak ve içtima gibi
konularda Türk Ceza Kanunu’nda belirlenen ilkeler ile özel kanunlardaki ilkeler
arasında çelişkiler ortaya çıkmıştır. Tüm bu sakıncaların önüne geçebilmek amacıyla,
ayrıca hukuk uygulamasında birliği ve hukuk güvenliğini sağlamak için, diğer
kanunlarda sadece özel suç ve tanımlamalara yer verilmesi veya bu suçlarla
ilgili yaptırımların belirlenmesiyle yetinilmelidir. Buna karşılık, suç ve
yaptırımlarla ilgili olarak, Türk Ceza Kanunu’nda belirlenen ilkelerin özel
kanunlarda tanımlanan suçlar açısından da uygulamasının temin edilmesi
gerekmektedir. Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz tasarının 301’inci
maddesi ile 330’uncu maddesi arasındaki maddeleri içeren bu bölümde 213 sayılı
Vergi Usul Kanunu’nun 362, 363, 367 ve 371’inci maddeleri değiştirilmektedir.
Diğer yandan, 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu’nun 56, 57 ve 59’uncu
maddeleri de değişikliğe uğramaktadır. Maddelerdeki asıl değişiklik ise 298
sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’da yapılan
değişiklikle ilgilidir. Kısaca, Seçim Kanunu’nun yirmi iki adet maddesi
değişikliğe uğramaktadır. Yapılan
değişikliklerin hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinize saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Akgün. On birinci bölüm
üzerine soru-cevap işlemine geçiyoruz. Sayın Enöz, buyurunuz. MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakanım, ne
yazık ki ülkemizde hâlâ ebeveynleri tarafından birtakım sebeplerle okula
gönderilmeyen çocuklarımız bulunmaktadır. Coğrafi bölgelerimize göre, kız ya da
erkek, okula başlayamamış çocuklarımızın oranı ile ilgili istatistiki
bir bilgi var mıdır? Bu konuda cezai tedbirler anne ve babalara etkili
olabilmekte midir ve bugüne kadarki cezai işlem yapılmış kaç aile
bulunmaktadır? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Enöz. Sayın Ağyüz… YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Sayın Bakanım, 298 sayılı Yasa’nın bazı maddeleri düzenleniyor. Seçmen kütükleri özellikle Türk toplumunda çok tartışılan bir konu.
22 Temmuz seçimleri öncesi de çok tartışıldı. Teknolojinin bu kadar
geliştiği bir ortamda bunun çok sağlıklı bir yönteme kavuşturulmasında büyük
yarar var. Cezaların artırılması güzel bir şey. Bu
sefer birinci askıda bulunmayanların yazılmasına rağmen, ikinci askıda
yazılanlar kendi isimlerini bulamadılar. Ayrıca, seçim mahallinde maalesef
bilgisayara başvurarak, İnternet vasıtasıyla isimlerini bulmaya çalışanlar, bilgisayar,
İnternet kafelere akın ettiler, isimlerini uzun
sürede bulamadıkları için oy kullanamadılar. Bunlar sistemin büyük çelişkileri,
büyük yanlışlıkları. Ayrıca da (A) mahallesinde yazılan (B) mahallesinde veya
(B) köyünde kendisini buluyor. Bu yanlışlıklar hepimizin somut olarak gördüğü
şeyler. Bunların düzeltilmesinde, teknolojik yenilenmede büyük ihtiyaç vardır.
Bunun için gerekli çalışmayı yapmayı düşünüyor musunuz? Ayrıca, oy
kullanılan mekânlarda bu seçimde, bir siyasi partinin temsilcilerinin bilgisayarla
gelmesini bir rastlantıya mı bağlıyorsunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Ağyüz. Sayın Bulut… AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) – Sayın Bakanım, 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu’na göre,
çocuklarını okula göndermeyen velilere cezai hükümler verilmiştir, ancak bu
uygulama da yeterince uygulanamamıştır. Bugün 1 milyonu aşkın çocuğumuz okula
gidememektedir. Acaba, cezai işlemlerin dışında, bu çocukların sisteme
kazandırılması için bir başka çalışmanız var mıdır, düşünülmekte midir? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Bulut. Sayın Akkuş… AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum:
İlköğretimde devamı sağlamak için kız çocuklara 45, erkek çocuklar için de
özellikle analarına bir ödeme yapılmakta, 29 lira erkek çocuklar için. Bunu
takdir ediyoruz. Ancak okul bulunan köydeki çocuklar için böyle bir ödeme yok.
Yani o çocuklar taşımalı eğitimle köye geliyorlarsa bunlar için ödeme
yapılıyor, ama diğer çocuklara, aynı okulda okuyan çocuklara bu yapılmıyor. Bu
çocuklar için de ödeme yapılması gerekiyor kanaatindeyim. Bu konuda bir
çalışmanız var mı? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Akkuş. Sayın Kaplan… HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Bakan, muhtemelen yarın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük
Dairesi, Türkiye’nin yüzde 10 seçim barajıyla ilgili bir karar verecek. Tabii,
biz, yüzde 10 seçim barajı gibi yüksek bir barajın halkın iradesinin temsili
önündeki en büyük engellerden biri olarak görmemiz bir yana, Avrupa Birliği sürecinde
Avrupa ülkelerinde en yüksek oran Almanya’da 5, diğer ülkelerde 3 ve 2
oranlarındadır. Bunun kaldırılması yönünde Hükûmetin
bir çabası var mı? İkincisi: Bütün
reformlarımızda Avrupa Birliği Kopenhag Kriterleri’ni dikkate alırken en önemli
siyasi kriter olan demokrasilerde temsilin önünü
açacak Siyasi Partiler Yasası, seçim yasaları konusunda Hükûmetin
bir yeni tasarı hazırlık çalışmaları vardı, ne aşamadadır? Ne zaman, bu,
Meclise getirilecek? 23’üncü Dönem milletvekillerine bu konuda yeni bir yasa yapma
şansı verecek mi Hükûmet? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Kaplan. Sayın Özdemir… HASAN ÖZDEMİR
(Gaziantep) – Sayın Bakanım, Taşıt Kanunu’yla alakalı olduğu için sormak
istiyorum. İl emniyet müdürlerimizin, Ankara, İstanbul, İzmir İl Emniyet
Müdürlerinin araçları makam aracı, diğer il emniyet müdürlerinin araçları makam
aracı değil gibi gözükmektedir Taşıt Kanunu’na göre. Hâlbuki,
il emniyet müdürlerinin hepsinin statüsü aynı ve araçlarında forsları vardır.
Diğer il emniyet müdürlerinin araçlarının da Taşıt Kanunu’na göre makam aracı
olmasını düşünüyor musunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Özdemir. Sorular
bitmiştir. Buyurunuz Sayın
Bakanım. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, soru yönelten arkadaşlarıma
teşekkür ederim. Önce, bu bölümde
soru soran arkadaşlarımıza ayrıca teşekkür ediyorum. Çünkü,
bu bölümde otuz maddenin yirmi iki maddesi seçmen kütükleriyle ilgiliydi,
seçimlerin temel hükümleri hakkındaydı. Bir kısmı İlköğretim ve Eğitim Yasası’yla
ilgiliydi, biri de Taşıt Yasası’yla ilgiliydi. Aşağı yukarı bana yöneltilen
soruların tamamı bu bölümde yer alan kanunlarla ilgili olduğu için özellikle
teşekkür ediyorum. Önce, hâlâ
ülkemizde zorunlu ilköğretim çağına geldiği hâlde ilköğretime gidemeyen
çocuklarımızın varlığından bahsedildi. Evet, hâlâ tüm çocuklarımıza zorunlu
ilköğretimi veremediğimiz, tamamına veremediğimiz bir gerçek. Ancak, biraz
sonra sorusuna cevap vereceğim değerli milletvekili arkadaşımızın da ifade
ettiği gibi, hükûmetlerimizin döneminde bu konuda çok
ciddi mesafeler alındı. Özellikle “Haydi Kızlar Okula” Kampanyası bu bakımdan
son derece verimli oldu ve ayrıca, ekonomik nedenlerle çocuklarını okula
gönderemeyen ailelere ekonomik yardım yapılması da çok teşvik edici oldu. Sayın
milletvekili arkadaşımın da, soru soran milletvekili arkadaşımızın da
belirttiği gibi, çocuklarımızın annelerinin bankada açılan bir hesabına kız
çocukları için ve erkek çocukları için ayrı ayrı…
Daha önce 39 ve 28’di, şu anda bu rakam arttı mı tam bilemiyorum. Bir
arkadaşımız 45 YTL’lik bir rakam telaffuz etti. Eğer
artmış ve buraya gelmişse o kadar meblağ çocuklarımızın annelerinin hesabına
yatırılmakta ve böylece, ekonomik nedenlerle çocuklarını okula gönderemeyen
aileler çocuklarını okula gönderme imkânı bulmaktadırlar. Bununla ilgili rakam
şu anda elimde değil. Millî Eğitim Bakanımız Sayın Çelik burada olsaydı,
sanıyorum, hemen bize bu konuda yardımcı olurdu. O bakımdan, bu sorunu çözme
konusunda Hükûmetimiz, daha önceki hükümetler, yine
Adalet ve Kalkınma Partisinin hükûmetleri önemli
mesafe aldı, ama daha bu konuda yapacağımız işler olduğunu, atmamız gereken
adımlar olduğunu biliyorum. Şöyle bir soru
sordu Sayın Akkuş: Acaba biz bu yardımı, demin söylediğim yardımı tüm
çocuklarımız için kullanamaz mıyız? Ama bu konuyla ilgili düzenleme, ekonomik
durumu elvermediği hâlde çocuğunu okula gönderemeyen aileler için bir
yardımdır, ekonomik durumu yerinde olanlar için böyle bir yardım söz konusu
değildir takdir edersiniz ki. Evet, Sayın Ağyüz “Seçmen kütüklerinin sağlıklı olması gerekir.”
dediler ki doğrudur. Bilindiği gibi, Türkiye’de seçimler, seçmen kütüklerinin
düzenlenmesi yargı gözetim ve denetimi altında yapılmaktadır. Bu konuyla ilgili
Yüksek Seçim Kurulu görevlidir ve yetkilidir. Hükûmetler
olarak Yüksek Seçim Kurulunun bu konuyla ilgili ihtiyaçlarını biz karşılıyoruz.
Özellikle bütçeleri elektronik sistemle, bilgisayar ortamında seçmen
kütüklerinin tanzimi bakımından bir desteğe ihtiyaç duyuyorlar. Bu desteği şu
ana kadar verdik, ihtiyaç olduğunda da her zaman Yüksek Seçim Kurulumuza bu
konuda destek vermeye devam ediyoruz. Zannediyorum
önümüzdeki mahallî seçimler veya milletvekili seçimlerinde Yüksek Seçim
Kurulumuz, tüm seçmenlerin bilgisayara artık girdiği, bu konuda herhangi bir
sorunun yaşanmadığı bir noktaya gelecektir. Ciddi bir çalışma yapıldığını
biliyorum. Yüksek Seçim Kurulumuz Sayın Başkanı ve üyeleri kendilerini bu
konuya odakladılar. Biz de Hükûmet olarak kendilerine
yardımcı oluyoruz. Sayın Başkanım,
izin verirseniz, diğer sorulara yazılı cevap vereyim. AKİF AKKUŞ
(Mersin) - Sayın Başkan, bir şey belirtebilir miyim? BAŞKAN – Buyurun. AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Şimdi, ben tabii şunu demek istemiştim: Üç tane, dört tane köyden
bir köye taşımalı eğitimle çocuklar getiriliyor ve bunlara öğlen yemeği
veriliyor en azından. Ancak o köyde olup da fakir olan -zaten köy evlerinde de
öğle yemeği genellikle yapılmaz yahut da çok nadir yapılır- bu çocuklar da bu
yemekten en azından istifade etmek istiyorlar. Ben onu belirtmek istemiştim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Akkuş. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Teşekkür ederiz. Efendim onu da not aldık. Millî
Eğitim Bakanlığıyla görüşürüz. BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Bakan. On birinci bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi on birinci bölümde yer alan
maddeleri ve varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım. 301’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 302’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 303’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 304’üncü madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 sıra sayılı yasa tasarısının 304. maddesinin son fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını saygılarımla arz ederim. Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın
Genç… Yok. Gerekçeyi
okutuyorum: Gerekçe: Emlak vergi
mükelleflerinin istisna tutulması hakkaniyet kurallarına aykırıdır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınızı sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. 304’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 305’inci madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 305 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Madde 305- 5/1/1961 tarihli ve 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim
Kanununun 56 ncı maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir. Madde 56-
Muhtarlıkça veya mülkî amirce yapılan tebliğe rağmen çocuğunu okula göndermeyen
veli veya vasiye okul idaresince tespit edilen çocuğun okula devam etmediği
beher gün için onbeş Türk Lirası idarî para cezası
verilir. Bu para cezasına rağmen çocuğunu okula göndermeyen veya göndermeme
sebeplerini okul idaresine bildirmeyen çocuğun veli veya vasisine beşyüz Türk Lirası idarî para cezası verilir.” BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz katılıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Tasarının 305
inci maddesiyle 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun 56 ncı maddesi değiştirilmektedir. Maddeyle yaptırım altına
alınan fiilin önemi ile ihlalin niteliğine göre yaptırımın artırılması amacıyla
iş bu önerge verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Kabul edilen
önerge doğrultusunda 305’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 306’ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 307’nci madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 307 nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Madde 307- 222
sayılı Kanunun 59 uncu maddesinin dördüncü ve altıncı fıkraları aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir. Yukarıdaki
hükümlere aykırı davrananlara dörtyüz Türk Lirasından
bin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir. Bu Kanunda yazılı
olan idarî para cezaları mahallî mülkî amir tarafından verilir.” BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Tasarının 307 nci maddesiyle 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun 59
uncu maddesi değiştirilmektedir. Maddeyle yaptırım altına alınan fiilin önemi
ile ihlalin niteliğine göre yaptırımın artırılması amacıyla işbu önerge
verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Kabul edilmiş bu
önergeyle birlikte 307’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 308’inci madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 sıra sayılı yasa tasarısının 308’inci maddesinde geçen (bir seneye)
ibaresinin (üç seneye) biçiminde değiştirilmesini saygılarımla arz ederim. Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükümet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın
Genç… Yok. Gerekçeyi
okutuyorum: Gerekçe: Resmî
taşıtları hileli biçimde kullanan kişilerin cezalarının artırılması uygun
görülmüştür. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. 308’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 309’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 310’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 311’inci madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Temel Ceza
Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın 311. maddesiyle değiştirilen 298 sayılı 134. maddesinin son
fıkrasının sonuna gelmek üzere “… ve bunlara muadil
kamu hizmetlerinden memnuiyet cezası da hükmolunur.” cümlesinin eklenmesini arz
ve teklif olunur.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Sayın Başkanım, izninizle kısa bir
açıklama yapmak istiyorum. BAŞKAN –
Buyurunuz. ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Türk Ceza Kanunu’nun 53’üncü maddesi
hak yoksunluklarını düzenlemiştir. Orada mahkûmiyete bağlı hak yoksunlukları
vardır ve cezanın infazına kadar zaten devam etmektedir. Bu sistem içerisinde
böyle bir düzenlemeye ayrıca ihtiyaç yoktur. Bu nedenle katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükümet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim. BAŞKAN –
Konuşacak mısınız, gerekçeyi okutayım mı? OSMAN ÖZÇELİK
(Siirt) – Açıklama yeterlidir Sayın Başkan. BAŞKAN – Yeterli.
Peki. Gerekçeyi
okutuyorum: Gerekçe: Seçim işlerinin
düzenli yürütülmesini, alınan karar ve tedbirlerin uygulanmasını zorlaştıran
bir kamu görevlisi ise; yasada belirtilen cezalara ilave olarak, hâlen
yürürlükte olan yasada belirtildiği gibi kamu hizmetlerinden men edilmesi
gerekir. Bu hükmün yasadan çıkarılması, görevlilerin, kanun ihlaline davet
edilmesini sağlar. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. 311’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 312’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 313’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 314’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 315’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 316’ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 317’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 318’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 319’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 320’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 321’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 322’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 323’üncü madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 sıra sayılı yasa tasarısının 323. maddesinin birinci fıkrasının son
cümlesindeki “şayialar çıkaranlar” ibaresinden sonra “ile seçmene maddi menfaat
sağlayanlar ve vaatte bulunanlar” ibaresinin eklenmesini saygılarımla arz
ederim. Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın
Genç… Yok. Gerekçeyi
okutuyorum: Gerekçe: Seçim sırasında
vaat olunan para ve menfaatle oy alanların da cezalandırılması önerilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. 323’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 324’üncü madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 sıra sayılı yasa tasarısının 324. maddesinin ikinci fıkrasından sonra aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ederim. Kamer
Genç Tunceli “Herhangi bir
seçim çevresinde seçmene oy almak amacıyla seçim kararının alındığı tarihten
itibaren gıda, para ve sair menfaat dağıtan siyasi parti ve bağımsız adayın o
seçim bölgesinde seçime girmesi il seçim kurulunca yasaklanır.” BAŞKAN –
Komisyon? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılamıyoruz efendim. BAŞKAN –
Konuşacak mısınız efendim? KAMER GENÇ
(Tunceli) – Evet Sayın Başkan. BAŞKAN –
Buyurunuz efendim. Süreniz beş
dakikadır. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce 32. Gün programı
için çok ısrar üzerine gitmiştim. Kusura bakmayın, birkaç tane önergem de
buradan geçti. Ben aslında burayı daha önemsiyordum. Ama,
çok rica edildiği için ona katılıp… Tabii, çok önemli önergelerim de gitti. Ama, yine de çok önemsediğim bir önergeye de kavuştuğum için
çok memnunum. Bu önergemizle…
Şimdi bakın sayın milletvekilleri, Türkiye’de sağlıklı bir seçimin yapılması
lazım, bu sıralara gelen milletvekillerinin sağlıklı bir seçimden geçmesi
lazım. Sağlıklı bir seçimle gelen milletvekili burada milletin ve memleketin
menfaatlerini korur. Tabii, aslında Siyasi Partiler Kanunu’ndaki yasaklar niye
bu kanuna alınmadı, onu bilmiyorum, Seçim Kanunu’ndakiler geldi de. Şimdi, benim bu
önergemde… Bakın, 22 Temmuz seçimlerinde, herkesin hemfikir olduğu veyahut da
ortaya attığı birtakım iddialar var. Seçimde para dağıtılıyor, kömür
dağıtılıyor, altın dağıtılıyor, ee bu doğru. Birtakım
yerlerde de siyasi partilerin adayları millete açıkça para dağıtıyor. Kömür
verdiğinizi sizin bakanlarınız söylüyor, diyor ki: “Biz 8 milyon aileye kömür
dağıttık.” 8 milyon aile, 5 kişiden olsa, 40 milyon insan eder, bunun yarısı
seçmen olsa, 20 milyon eder. Demek ki, sizin aldığınız 16 milyon oyun büyük bir
kesimi, bu dağıttığınız kömürden gelmiştir. Bir de yemin ettiriyorsunuz
insanlara. Diyoruz ki, eğer doğruysanız, hakikaten, vatandaşın oyunu parayla,
menfaatle almak istemiyorsanız, buyurun, hodri meydan. O seçim bölgesinde, para
veya herhangi bir siyasi menfaat dağıtarak insanlardan oy alanları, o seçim
çevresindeki adaylarını, seçim çevresinde seçime sokmayalım. Bundan daha adil bir
şey var mı? Bence çok adil bir şey yani. Zaten rüşvet
verilerek alınan makamlarda da hayır yok, mevkilerde de hayır yok. O makam ve
mevkilerin ne millete hayrı var ne haram şekilde elde edilen bu makam ve
mevkilerin o aileye faydası var. Onun için, gerçekten, bu mesele, Türkiye’de
çok ciddi bir mesele. Birçok insan parayla oy topluyor. Yani yurt dışındaki
kişinin, yurt içine gelmeden, para dağıtarak oy aldığı zaten geçmişte de
bilinen olaylardı. Bunlar çok açık ve seçik ortadadır. Bence, vatandaşın
oyu, haysiyeti ve şerefidir. Haysiyet ve şeref sahibi olan
her vatandaş, her seçmen, her aday ve her partinin, vatandaşın haysiyeti ve
şerefiyle oynamaması lazım. Vatandaşın şerefiyle, haysiyetiyle oynamamak
için de para verip de oy almaya çalışan insanın birtakım mağduriyetlere duçar
olması lazım. Yani bilmeli ki o adam, eğer ben burada para dağıttığım zaman.. Tabii ki bunun kanıtlanması için de ciddi mahkeme kararı…
Zaten o bölgedeki il seçim kurulu kararıyla diyorum, yani buradaki aday, o
partinin, o seçime sokulmaması lazım. Dolayısıyla, bu, bence seçimin sağlıklı
yapılması için getirilen bir yoldur, bunu bence reddetmemek gerekir, ama tabii
ki, parayla oy almayı kendisine ilke edinen kişiler var, partiler var. Çünkü, halkın bu suretle parasıyla oy alanlar geldi. M. MÜCAHİT
FINDIKLI (Malatya) – Vatandaş oyunu parayla satmaz. KAMER GENÇ
(Devamla) – Hatta, Tayyip
Erdoğan geçen yaptığı konuşmada ne dedi? Dedi ki… KEMALETTİN GÖKTAŞ
(Trabzon) – “Sayın Tayyip Erdoğan” de! KAMER GENÇ
(Devamla) – Bakın, dediniz ki… (AK Parti sıralarından gürültüler) Yaa, bakın arkadaşlar, ben size burada bir resim gösterdim.
Neyse… Burada bir konuşma yaptı, dedi ki “Seçimden önce, siz, Ali Dibolar, Ali Dibolar, Ali Dibolar dediniz. “ FEHMİ HÜSREV
KUTLU (Adıyaman) – Sizin ağzınızdan çıkanı kulağınız duyuyor mu? KAMER GENÇ
(Devamla) – “Ee, Ali Dibolar
dediniz ama…” FEHMİ HÜSREV
KUTLU (Adıyaman) – Bu Meclisin çatısı altında… KAMER GENÇ
(Devamla) – “Ali Dibolar şeyde belli.” dedi. Yani,
“Ali Dibo diye söylediğiniz yerlerde…” FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Adıyaman) – Hayır… Bu Meclisin çatısı altında hakarette bulunmaya hakkınız
yok. KAMER GENÇ
(Devamla) – Sayın Başkanım, susturacak mısınız? Sizin İdare Amiriniz gelmiş,
müdahale ediyor. BAŞKAN – Lütfen,
sayın milletvekilleri, konuşmacıyı biraz sakin dinleyiniz. KAMER GENÇ
(Devamla) – Yani İdare Amirinin burada düzeni sağlaması lazım. Dedi ki: “Ali Dibolar dediniz, dediniz…
Ali Dibo diye isnatta bulunduğunuz insanlar gitti, 2
misli, 3 misli oy aldı.” Yani bunun anlamı nedir? “Ey vatandaşlar, ey benim
teşkilatlarım, ey milletvekillerim, ey bakanlarım, ey işte parti teşkilatlarım,
siz yine Ali Diboluğa devam edin.” Hani, Özal’ın
“Benim memurum işini bilir” felsefesinin bir devamı olarak. “Siz yine Ali Diboluğa devam edin. Nasıl olsa, bu millet bu Ali Dibolara oy veriyor.” dedi. FEHMİ HÜSREV
KUTLU (Adıyaman) – Çarpıtıyorsun. KAMER GENÇ
(Devamla) - Şimdi, bu mantığı bence kabul etmek mümkün mü sayın
milletvekilleri? Buyurun, önergem, yiğit olan… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
sözünüzü tamamlayınız. MEHMET DANİŞ
(Çanakkale) – Yiğitlik sana kaldıysa, o yiğitlik kalsın! KAMER GENÇ
(Devamla) – Efendim, mesele şu: Dürüstlükten yanaysanız, buyurun! Vatandaşın
oyunu parayla almaktan yana değilseniz, işte, önergeyi kabul edin. MEHMET DANİŞ
(Çanakkale) – Sana mı kaldı yiğitlik! FEHMİ HÜSREV
KUTLU (Adıyaman) – Senin önergenle bunun ne alakası var? KAMER GENÇ
(Devamla) – Şimdi, benim önergemi sen nerede dinledin ki? Benim önergem…
Diyorum ki, seçim bölgesinde parayla… MEHMET DANİŞ
(Çanakkale) – Şerefsizdir! KAMER GENÇ
(Devamla) – Ve ondan sonra… MEHMET DANİŞ
(Çanakkale) – Parayla seçim yapan şerefsizdir. KAMER GENÇ
(Devamla) – Efendim, tabii ki işte şerefsizse, o da bir şerefsizliğe katlansın
işte orada. Yani, orada parayla oy alan insanların, orada gidip de milletvekili
seçilmemesi lazım, belediye başkanı seçilmemesi lazım. Siz diyorsunuz ki…
Bakın, ben konuşmalarımı bir bütün içinde yapıyorum, diyorum ki: Oy, vatandaşın
şerefi ve namusudur. Vatandaşın şerefi ve namusunu parayla, menfaatle satın
alan insanlar da şerefsiz oğlu şerefsizdir. FEHMİ HÜSREV
KUTLU (Adıyaman) – Meclisin bu yüce çatısı altında böyle konuşamazsın! KAMER GENÇ
(Devamla) - Onun için, namussuz oğlu namussuzdur diyorum. FEHMİ HÜSREV
KUTLU (Adıyaman) – Sen ne dediğinin farkında değilsin Kamer Bey. KAMER GENÇ
(Devamla) - Bunu eğer uyguluyorsanız, memlekette ciddi, adil bir seçim
yapılmasını istiyorsanız, buyurun, benim önergemi kabul edin. Herhangi bir
seçim bölgesinde para dağıtarak, herhangi bir menfaat dağıtarak vatandaşın
oyunu almaya çalışanların adaylıklarını iptal edelim. Teşekkür ederim.
Sağ olun. BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Genç. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir…
[CHP, MHP ve DTP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar (!)] 324’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 325’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 326’ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 327’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 328’inci madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
(56 sıra sayılı) Yasa Tasarısının; 328’inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını saygılarımla arz ederim. Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim. BAŞKAN –
Konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım? KAMER GENÇ
(Tunceli) – Konuşacağım. FEHMİ HÜSREV
KUTLU (Adıyaman) - Kamer Bey, ben, seni protesto ediyorum ve çıkıyorum. Seni,
senin saçmalıklarınla baş başa bırakıyorum. FEVZİ ŞANVERDİ
(Hatay) – O, bu işlerden anlamaz! KAMER GENÇ
(Tunceli) – Herhâlde eğlenceli bir yere gidiyorsun, bahane arıyorsun. BAŞKAN –
Buyurunuz efendim. Süreniz beş
dakikadır. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın milletvekilleri, benim, maddeden çıkarılmasını talep ettiğim
328’inci madde, bu 298 sayılı Kanun’un 159’uncu maddesinin değişikliğini
getiriyor “Oyunu kullandıktan sonra ihtara rağmen sandık başından ayrılmayan ve
herhangi bir müdahale, telkin veya tavsiyede bulunan veya bunlara teşebbüs eden
kimse üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” diyor. Şimdi, bu kanun
vesilesiyle, bizim, Türkiye’de siyasetin başına çok büyük belalar açan hem
Siyasi Partiler Kanunu’nda hem Seçim Kanunu’nda çok ciddi bir düzenleme
yapmamız lazım. Yani şu Türkiye’de seçimin sağlıklı yapılmamasının tek nedeni,
doğru dürüst bir seçim hukukunun düzenlenmemesidir veya seçim hukukunun
gerektirdiği hassasiyeti, itinayı göstermeyen sandık yetkililerine,
vatandaşlara, adaylara, gerekli, yeteri kadar ceza getirilmediği için bu
seçimler usulüne göre yapılmıyor. Şimdi, değerli
milletvekilleri, dün burada Bakan diyor ki “Efendim, bu kürsüden, bu
Parlamentodan ayrılması lazım.” Bakın, bana diyen Adalet Bakanı, kendisi, genel
merkezin talimatıyla gidiyor, Antalya’dan liste başı oluyor. KEMALETTİN GÖKTAŞ
(Trabzon) – Halk istiyor. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Ee, bu eğer… Efendim, halkın kimi… Bakın,
seçimde gücün varsa, bileğin güçlüyse, yetiyorsa yüreğin, git halkın karşısına… KEMALETTİN GÖKTAŞ
(Trabzon) – Gitti. KAMER GENÇ
(Tunceli) – …oy al gel ama şimdi genel merkezin, yani şimdi tabii, parti genel
başkanının koltuğuna girersen, ondan sonra, zaten Türkiye’de genel başkanlar
tek seçici. Bu, dünyanın hiçbir yerinde yok. Siyasi partiler, bir tek kişinin
emrine bakıyor, bir tek kişinin ağzına bakıyor. O kişi yani siyasi, eğer lider
sizi aday gösterirse milletvekili olursunuz, aday göstermezse milletvekili
olmazsınız. Ee, şimdi, buraya gelen milletvekilleri,
bir daha seçime girmek için, milletvekili seçilmek için, ister istemez,
vicdanlarını aşağı yukarı zincire vurarak, doğruları görmeyerek, ondan sonra,
genel başkanın iki dudağı arasındaki olaya bakarlar. Şimdi, ben,
bakın, Tunceli gibi, politikanın en ileri olduğu bir yerde, okuma yazmanın en
üstte olduğu bir yerde ve altı tane bağımsız, hatta,
bağımsızın birisini de sizin Meclis Başkanı tarafından, Meclisin bütçesinden
120 milyar lira da bağışta bulunmak suretiyle… Ondan sonra, bir yerde, örgütler
var, siyasi partiler var, sizin partiniz iktidar partisi var, bunların
karşısında, tek bir arabayla gitmişim ve yüzde 18’e yakın oy almışım. (AK Parti
sıralarından gürültüler) Şimdi, bu nedir? Bu, bilek gücüdür; bakın, bu, o halka
karşı gösterilen sevgiden, o halka karşı yapılan hizmetten kaynaklanan bir
şeydir. KEMALETTİN GÖKTAŞ
(Trabzon) – Kamer, sen Tuncelilileri sömürüyorsun! Bir tek Tunceliliye bir şey
vermedin ki bugüne kadar! KAMER GENÇ
(Devamla) - Şimdi, burada olay şu: Bakın, yani, bir bakıyorsunuz, şimdi,
Antalya’da yani seçilecek adam yok mu kardeşim? Niye yani şimdi herkes kendi
ilinden seçime girsin. Niye yani o Antalya’daki insanlarda yani seçecek adam
yok mu, siz, İstanbul’daki, Kayseri’deki bir adamı getirip de başka yerde aday
yapıyorsunuz. Bunları düzenlememiz lazım. Türkiye’de, sağlıklı bir seçimin
altyapısını oluşturmamız lazım. Bunu yapmadığımız zaman, bu Türkiye Büyük
Millet Meclisinde, halk yararına, ülke yararına, insanlık yararına ne bir
düzenleme yapılır ne bir kanun yapılır. Bunları yapmamız lazım, Türkiye’nin
birinci sorunu bu. Eğer bu sorunu hâlledersek Türkiye
adil yönetilir, Türkiye’de kimsenin kimseyle hesaplaşması olmaz. Siyasi parti
liderleri, diktatörler gibi, krallar gibi, istediğini söylüyor, istediğini
yapıyor, istemediğini yapmıyor. Hâlbuki, parlamenter
yani demokratik bir ülkede, herkesin bir hukuka bağlı olması lazım, hukuk
içinde kalması lazım, eylem ve işlemlerinden dolayı bir vicdan süzgecinden
geçmesi lazım. Yani, siz “Efendim, benim arkamda şu kadar grup var.” veya “Ben
parti genel başkanıyım, ben istediğimi yaparım, ben istediğimi milletvekili
yaparım, istediğimi yapmam…” E, şimdi, böyle olunca, milletvekilliği
müessesesi, kölelik müessesesi hâline dönüyor sevgili milletvekilleri. Hâlbuki
milletvekilliği çok onurlu, çok soylu bir makamdır. Ülke adına, ülkenin kaderini
belirleyen, ülkedeki yasaları getiren, ülkenin rejimini tayin eden, en sağlıklı
kararları veren, parlamentolardır. Parlamentoları da oluşturan,
milletvekilleridir. Milletvekillerinin de sağlıklı olarak seçilmesi, dürüst
olmaları, işte, seçim sisteminin… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
sözünüzü bitiriniz. ERTEKİN ÇOLAK
(Artvin) – Yirmi yıldır niye yapmadın? KAMER GENÇ
(Devamla) – Efendim, ben bugün… Biz devamlı bunları söyledik, biz bunları
devamlı söyledik. Bakın, 340 milletvekiliniz
var. Anayasa’yı değiştirmeye teşebbüs edeceğinize, Siyasi Partiler Kanunu ile … ORHAN KARASAYAR
(Hatay) – Senin aklına ihtiyacımız yok. KAMER GENÇ
(Devamla) – …Seçim Kanunu’nu değiştirmeye çalışın. Bakın, Anayasa’yı
değiştirmeye getirirseniz Türkiye’de çok tehlikeli işler yaparsınız. CAFER TATLIBAL
(Kahramanmaraş) – Ne yaparmışız? KAMER GENÇ
(Devamla) – Siz, şimdi, Türkiye’yi… Bakın, ben size söyleyeyim de aklınız
ersin. Türkiye’de Anayasa değişikliğini yapmaya kalkarsanız, Türkiye’nin birlik
ve bütünlüğünü tartışmaya açarsınız, Türkiye’nin cumhuriyet rejimini tartışmaya
açarsınız. Ben bunları… ERTEKİN ÇOLAK
(Artvin) – Boş boş konuşuyorsun. KAMER GENÇ
(Devamla) – Açacaksınız mecburi. Yarın Anayasa’yı yapmaya getirdiğiniz zaman
devletin bütün yapısı buralarda günlerce, haftalarca tartışılır. Ülkenin birlik
ve bütünlüğü günlerce tartışılır. BAŞKAN – Sayın
Genç… KAMER GENÇ
(Devamla) – Atatürk’ün getirdiği laik rejimin kurumları burada devamlı olarak
tartışılır. Benim size tavsiyem, bunlara teşebbüs etmeyin. Bu Türkiye’de durup
dururken de… BAŞKAN – Sayın
Genç, önergeniz üstüne konuşun lütfen. KAMER GENÇ
(Devamla) – …bu Türkiye’yi bu olaylardan dolayı zarar görecek bir ortama
sürüklemeyin. Benim önergemi
kabul ederseniz, saygılar sunarım. İyi günler. BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Genç. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. 328’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 329’uncu madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
(56 sıra sayılı) Yasa Tasarısının; 329. maddesinde geçen (iki yıldan beş yıla)
kadar ifadesinin (bir yıldan üç yıla) kadar olarak değiştirilmesini arz ederim. Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN –
Konuşacak mısınız? KAMER GENÇ (Tunceli)
– Gerekçeyi okutun Sayın Başkan. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Bu ceza çok ağır,
biraz daha hafifletilmesi gerekir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir. 329’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 330’uncu madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
(56 sıra sayılı) Yasa Tasarısının; 330. maddesinde geçen (üç yıldan beş yıla)
ifadesinin (beş yıldan sekiz yıla) biçiminde değiştirilmesini arz ederim. Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın
Genç, konuşacak mısınız? KAMER GENÇ
(Tunceli) – Konuşacağım Sayın Başkan. BAŞKAN –
Buyurunuz... KEMALETTİN GÖKTAŞ
(Trabzon) – Otur Kamer, seni dinlemekten usandık ya! HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Bir şey de konuşsan! KEMALETTİN GÖKTAŞ
(Trabzon) – Kamer, yeter! Baklava olsan bezdirirsin! HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Bir şey de konuşsan! BAŞKAN –
Buyurunuz efendim. Süreniz beş
dakika. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Şimdi, orada yaşlı ninelerin dedikodusunu yapacağınıza gelin bu
kürsüde gerçekleri konuşun. Ben şimdi size ne diyeyim? Şimdi, sevgili
milletvekilleri, bu maddede “Usulüne aykırı olarak veya yetkisi olmadığı halde
her ne sebep ve maksatla olursa olsun oy sandığının yerini değiştirenler,
yerinden kaldıranlar, oy sandığını açan, çalan veya tahrip eden veya içindeki
veya içinden çıkan oy zarflarını alan, çalan veya değiştiren kimse üç yıldan
beş yıla kadar…” Ben, beş yıldan sekiz yıla kadar ceza verilmesini talep
ediyorum. KEMALETTİN GÖKTAŞ
(Trabzon) – İdam edelim. KAMER GENÇ
(Devamla) – Efendim, idamlık ceza zaten. Bakın, yani, seçime hile
karıştıranlarla idamlık suç işleyenler arasında bir fark yok. Çünkü, seçim bir memleketin temel direğidir. Sağlıklı bir
seçim olursa, sonuçta memleketin yönetimi sağlıklı olur. Memleketin yönetimi
sağlıklı olursa, parlamento sağlıklı olursa, o parlamento memleketi sağlıklı
yönetir. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Yani, şimdi sağlıksız mı? KAMER GENÇ
(Devamla) – O memleketi sağlıklı yönetirse, vatandaşların huzuru ve güveni
yerinde olur, o memlekette soygun olmaz, hırsızlık olmaz, yalan dolan olmaz,
bir o kadar usulüne göre atanır. Her gün keyfî olarak bir bürokrat alınıp bir
başka yere verilmez. Mahkeme kararlarına insanlar saygı duyar, çünkü yönetim
sağlıklı oluşunca devletin işleyen çarkı birbirine bağlantılı olarak çarklar
ahenkli işler. Dolayısıyla böyle bir suçu, yani sağlıklı bir
yönetimin oluşmaması konusunda her türlü hile, desise yaparak, sandık çalarak
seçime etki yapan insanlar da, bunlar da tabii bu işleri bedava yapmıyorlar
herhâlde yani, bir menfaat karşılığı yapıyorlar, ya bir siyasi partinin
adayıdır veyahut da bir siyasi partinin yandaşıdır veyahut da belli bir para
alarak bu gibi şeyleri yapabilirler. Dolayısıyla bunların, bu eylemi yapan
insanların, ağır cezayla cezalandırılması lazım ki bir daha böyle bir
teşebbüste bulunmaması lazım. Ayrıca da ağır ceza caydırıcı da olur. Yani, şimdi işte
görüyoruz, sandık başlarına gidiyoruz, birileri geliyor vatandaşı orada alıyor
-mesela, ben çok görüyorum bizim oradaki yerlerde- geliyor giriyor vatandaşın,
yaşlı insanların koltuğuna genç genç çocuklar, belli
bir siyasi partinin militanı "Efendim, bu benim anamdır." diyor. O
diyor "Benim babamdır." Ondan sonra getiriyor sandık başındaki adam
da… Zaten sandıklar doğru dürüst eğer hakikaten kontrol edilse bu olmaz ve
getiriyor oy attırıyor. Yani, bu yolla ben çok oy kaybettim yani inanmanızı
istiyorum. Yahu diyorum ki
sandık başkanına, kardeşim bunun babasının bu olup olmadığına nüfus cüzdanını
çıkar bak, bir hüviyetine bak. Yok yani… Bunlar çok olan şeyler. Yani, sevgili
milletvekilleri, bakın, ben altı dönem milletvekilliğine girdim. Altı dönem az
dönem değil. CAFER TATLIBAL
(Kahramanmaraş) – Vay ülkenin hâline! HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Boş… Boş… Boşa geçmiş! KAMER GENÇ
(Devamla) – Ve dolayısıyla altı dönem milletvekilliğine giren bir insanın seçim
konusunda çok ciddi tecrübeleri var. HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Boşuna geçirmişsin! KAMER GENÇ
(Devamla) – Ben tabii bir siyasi… Yani, iktidar partisinde girmedim ki gidip
evimde oturup da seçimi kazanayım. Ben her sandığın başında, her köye giderek,
her vatandaşın ayağına giderek öyle oy aldım. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Bir Ecevit seni kabul etmedi, herkese yanaştın sen! KAMER GENÇ
(Devamla) – Ne? MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Herkese yanaştın, bir Ecevit seni kabul etmedi! KAMER GENÇ
(Devamla) – Tabii, şimdi, aklı ermeyenler… Bakın, aklı ermeyenlerin benimle
konuşmaya da akılları ermez. Şimdi, yerinizde
bağırıp çağırıyorsunuz. Bu Parlamentoda, bu Parlamentonun usulü böyle değil. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Seni bir Ecevit kabul etmedi, bir AK Parti kabul etmedi. KAMER GENÇ
(Devamla) – Bak, hem de bir Grup Başkan Vekilisin, bir Grup Başkan Vekilinin
taşıması gereken ağırlık ve olgunlukta ol; olmazsan, ben sana hak ettiğinin çok
ağırını cevap veririm. Ondan sonra… MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Ver bakalım nasıl veriyorsun! KAMER GENÇ
(Devamla) – Veririm ben sana. Vereceğim… Veririm, veririm. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Ver, ver… KAMER GENÇ
(Devamla) – Vereceğim, daha sırası değil. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) - Ver bakalım! BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen… KAMER GENÇ
(Devamla) – Şimdi, Sayın Başkan, bu kişi… AHMET AYDOĞMUŞ
(Çorum) – Konuya gel, konuya! HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Veremezsin… BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen… KAMER GENÇ
(Devamla) – Yahu, bırakıyor musunuz ki konuya getireyim. Senin Grup Başkan
Vekilin ne oradan konuşuyor kardeşim? Bana müdahale edeceğine ona müdahale
etsene! HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Veremezsin… BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen… Sayın Genç… KAMER GENÇ
(Devamla) – Ya, şimdi, bu söylediğim konular niye sizi rahatsız ediyor? AHMET AYDOĞMUŞ
(Çorum) – Rahatsız olmuyoruz, anlat! KAMER GENÇ
(Devamla) – Dürüstlük, insanlık… Yani dürüst bir rejimin kurulmasını siz niye
istemiyorsunuz? Bakın, burada,
geçen gün Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nda mülakat sistemini getirdik. AHMET YENİ
(Samsun) – Vardı o zaten… KAMER GENÇ
(Devamla) – Bir gün uçakta geliyorum, bir arkadaşınız, bakın bir arkadaşınız
diyor ki: “Yahu, biz, orada yazılıyı yüzde 70, sözlüyü yüzde 30 kabul ettik.”
Yahu dedim, arkadaşım, sen orada değil miydin? “He, oradaydım.” diyor. Peki,
sen nasıl bu kanunu böyle anladın? Dedim ki, bak, biz orada… Dedi ki:
“Defalarca sorduk.” Adam yazılıda 100 alsa, sözlüde 69 alsa kazanamaz. “Yok”
diyor efendim. CAFER TATLIBAL
(Kahramanmaraş) – Sizden kaldı, sizden! KAMER GENÇ
(Devamla) – Yani, görüyorsunuz ki, siz burada boş dedikodu yapıyorsunuz.
Kulaklarınız… Kürsüye ben çıktığım zaman yalnız bana müdahale ediyorsunuz ama
kanunu okumuyorsunuz, neye el kaldırdığınızı okumuyorsunuz. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Genç, lütfen... HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Lüzumsuz konuşuyorsun! CAFER TATLIBAL
(Kahramanmaraş) – Senin arka bahçen öyle! KAMER GENÇ
(Devamla) – Efendim, benim konuşmalarıma itiraz edeceğinize, şu kitapçığı açın,
içinde ne var; Türk halkına ne getiriyor ne götürüyor, kime ne ceza getiriyor? Şimdi, aslında,
vergi kanunlarını ben kaçırdım. Mesela, o televizyon programına… BAŞKAN – Sayın
Genç, lütfen önergeniz üzerinde… KAMER GENÇ
(Devamla) – Tamam efendim, gündeme geliyorum. Orada mesela
kaçakçılığı üçte 1’den 1 katına indirdiniz. Kimin lehine karar verdiniz?
Kaçakçıların lehine karar verdiniz. Ben onun kaldırılması için önerge vermiştim
ama tabii burada olmadığım için gerekçede de vardı ama… İsteseydiniz kabul
edebilirdiniz. Önergemin
kabulünü rica ediyorum. Saygılar
sunuyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Genç. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir. 330’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. On birinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır. On beş dakika ara
veriyorum. Kapanma Saati: 18.30 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma
Saati: 18.48 BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU KÂTİP
ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Yusuf COŞKUN (Bingöl) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48’inci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum. 56 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. Şimdi on ikinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz. On ikinci bölüm
331’inci madde ila 360’ıncı maddeleri kapsamaktadır. Bu bölümde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay görüşecektir. Buyurunuz
efendim. Süreniz on
dakikadır. CHP GRUBU ADINA
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu bölümde söz alışımın temel nedeni, Parlamentonun
çalışmasına ilişkin kimi düşünce ve değerlendirmelerimi sizlerle paylaşmaktır. Evet, önemli bir
yasayı görüşüyoruz, aslında, önemli birçok yasayı görüşüyoruz. Tabii, bu
yasaları görüşürken de daha önceki hatip arkadaşlarımın bir kısmı “torba” dedi,
bir kısmı “çuval” dedi, ama adı ne olursa olsun, bu Parlamentonun yapmakla
yükümlü olduğu bir yasayı ve bir an önce yapmakla yükümlü olduğu bir yasayı
geçirmek istiyoruz. Bu konuda, Parlamentoda grubu bulunan dört siyasi partinin
de ortak kararlılığı bu yönde ve tabii, bu yasaya ilişkin kimi değerlendirmeler
var ama baktığımda şunu görüyorum: 10 Nisan 2006’da Başbakanlıktan Türkiye
Büyük Millet Meclisine gönderilmiş. 22’nci Dönem Parlamentosunda hemen ele
alınmış. Fakat 22’nci Dönem Parlamentosunun çalışma sürecinde bu temel yasa
görüşülmeden, kimi bu yasa içerisinde yer alan bazı yasalar yeniden çıkmış.
Örneğin, Sigorta Murakabe Kanunu, Sigortacılık Kanunu çıkmış veya denetimli
serbestlik ve koruma kurullarıyla ilgili kanun çıkmış. Çok doğal ki, çıkmış
olan yasalar nedeniyle, bu yasada yeniden bunların düzenlenmesine de gerek
kalmamış. Ancak, bugüne
değin 23’üncü Dönem Parlamento çalışmalarında şunu görüyoruz: Kimi yasalar aciliyet nedeniyle önümüze geliyor, yoğun bir Parlamento
çalışmasını birlikte gerçekleştiriyoruz, fakat nedense bu yasalar ya eksik
geliyor ya hatalı geliyor ve Parlamento çalışması içerisinde bunu düzeltiyoruz
veyahut da yasa acil diye görüşüyoruz, uygulamasını bir buçuk sene sonraya
erteliyoruz. Örneğin, Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nda bir değişiklik getirdik.
Bu değişikliğe baktığımızda, sunum, bir an evvel 99 idari hâkim adayının idari
yargıdaki yürütmeyi durdurma kararından kaynaklanan nedenle mesleğe
başlangıcını sürdürebilmesi içindi, fakat yasanın içerisinde böyle bir şey
yoktu. Geçici bir maddeyle o eksiklik giderildi. Biz buna “bir gece yarısı
operasyonu” dedik. Daha sonraki kimi
kanunlarda da bu oldu. Hepsini tek tek
adlandırmayacağım. Yani, referandumla ilgili geçici maddeyi kaldırırken de bunu
yaşadık. En son Tütün Yasası… Tütün Yasası geldi, bu Parlamentoda görüşürken,
Tütün Yasası’nda, bu Yasa’yla kimi yerlerde sigara içimi yasaklanırken, onlara
geçici bir süre sigara içilebilen bir alanın tahsis edilebileceğine ilişkin bir
düzenleme vardı. Bunları kaldırdık. Sanki Yasa bir an evvel uygulamaya geçecek
gibi düşündük. Sonra bir anda işte otel, restoran, kahvehane, kıraathane,
buralarda bu düzenlemeleri kaldırmamıza rağmen uygulamasını bir buçuk sene
sonraya erteledik. Şimdi, tabii bu
yasayı da görüşürken dört grup bir araya geldi. İç Tüzük’ün 77’nci maddesinin
bir biçimde arkasından dolanarak, her siyasi partiden birer arkadaşımız, bir
milletvekili arkadaşımız katkı verdi ve bu yasayla ilgili bir özel komisyon
olarak çalıştılar ve bu yasayı olabildiğince ve özellikle yargının ihtiyacı
nedeniyle çıkartmaya çalışıyoruz. Tabii, çıkartırken kimi zaman bazı şeyleri de
gözden kaçırıyoruz. Örneğin, birinci bölümde görüştüğümüz bir 27’nci madde var.
Buna tekrar dönmek için söylemiyorum, ama Parlamentoda neye dikkat etmemiz
gerektiğini bilgilerinize sunmak istiyorum. Bu 27’nci çerçeve maddenin
içerisinde, hekimlerle ilgili, millî savunmaya karşı suçları veyahut da kamu
sağlığına karşı suçları işleyen hekim mesleğini bırakıyor. Peki, bu suçlar ne?
Bu suçlar ne diye baktığımızda, bir anda karşımıza ceza süresi iki aylık olan
suçlar da çıkıyor. Örneğin, bulaşıcı hastalıklara ilişkin tedbirlere aykırı
davranma. Doktor aykırı davrandı, iki aydan bir yıla kadar hapis cezası var.
Herhangi bir şekilde cezalandırıldığı takdirde doktorluk yapamayacak, bizim
kabul ettiğimiz bölümle veyahut da usulsüz ölü gömülmesi, altı aya kadar hapis,
asgari süresi bir ay, doktorluk yapamayacak. Burada sorun ne? Sorun, bölümlerin
alınması. Bölüm olarak alıyorsanız, kamu sağlığı bölümüne karşı işlenen suçlar
diyorsanız veyahut da millî savunmaya karşı işlenen suçlar diyorsunuz, oradan
iki ay ceza aldı, bu sefer doktorluk yapamayacak. Şimdi, devam
ediyorum, seferberlikle ilgili görevin ihmali, millî savunmaya karşı işlenen
suç. Cezası altı aydan üç yıla veyahut da askerlikten halkı soğutma, millî
savunmaya karşı işlenen suç, o bölümde yer alıyor, altı aydan başlıyor.
Doğrudur, yanlıştır. Belki doktor vicdani retçi. Ama
şimdi bir anda mesleğini elinden alıyoruz. Bu uygulama, yeterli derecede
inceleme imkânımız olmamasından kaynaklanıyor. Şimdi geliyorum
görüştüğümüz bölüme. Görüştüğümüz bölümde bir çerçeve 332 var, çerçeve 332’de
diyor ki: “Seçmenler sahte imza atarak, mühür koymak, parmak basmak suretiyle
hileli yolla oy kullanırsa ceza süresi üç yıldan beş yıla…” Şimdi, 164’üncü
maddenin beşinci fıkrasındaysa, ikinci defa oy kullanan için verilen ceza altı
aydan iki yıla… Ne farkı var? Öyle veya böyle ikinci defa oy kullanan
parmağındaki boyayı sildi ve şimdi, parmağındaki boyayı silen, ikinci kez oy
kullanan altı aydan yargılanacak, buna karşın, sahte, bir başkasının yerine oy
kullandı diye birinci fıkrada üç yıldan yargılanacak. Keza, çerçeve 334’üncü
maddeyle değiştirilen 166’ncı maddede bir vesileyle seçim sonuçlarına itiraz
etmenin cezası bin yeni Türk lirasından başlıyor 5 bin yeni Türk lirasına
kadar… Yani, o zaman, Anayasa’nın 36’ncı maddesindeki hak arama özgürlüğü ne
oluyor? Vatandaş nasıl seçim sonuçlarına, seçim tutanaklarına itiraz etsin? Değerli
arkadaşlarım, sonuç itibarıyla, şunu söylemek istiyorum: Yasa bu biçimde
geldiğinde, tesadüfen yakaladığınız kimi maddeleri düzeltmeye çalışıyorsunuz.
Ama tesadüfen yakalanan kimi maddeleri düzeltirken Parlamentonun saygınlığını
zedeliyoruz. Bir başka hususa
daha temas edeceğim. Bu bölümde Avukatlık Yasası da söz
konusu. Bir değerli hatip, Sayın Genç salı günkü konuşmasında beni de
işaret ederek “Kimi meslek gruplarına imtiyaz getiriliyor.” dedi. Özellikle bu
konuda -tarafı da olduğum için- Avukatlık Yasası’ndaki değişikliklere baktığımda,
“ağır ceza” lafları vardı, ama yeni Ceza Kanunu’nda “ağır” yok, “hafif hapis”
lafları vardı, yeni Ceza Kanunu’nda da “hafif” yok, bunlar kaldırıldı. Ama, bir husus daha var ki, örneğin, yine çerçeve 354’üncü
maddede millî savunmaya karşı işlenen suçlardan herhangi birisinden avukat
mahkûm olursa avukatlık faaliyetini yapamayacak. Yani, biraz evvel doktorlarla
ilgili bölümde söylemiş olduğum gibi ve Ceza Kanunu’ndaki kimi terminoloji
değiştiği için Avukatlık Yasası’ndaki terminoloji değişti. Bu yasa avukatlara
bir imtiyaz getiren yasa değil, bunu, bu meslek örgütünün Başkent Baro Başkanı
olmam hasebiyle, bir biçimde meslektaşlarıma veya mesleğime karşı bir haksızlık
yapılmaması için ifade etmek ihtiyacını hissettim ve değerli arkadaşlarım, bu
yasaların yapılma biçim ve yöntemi sağlıklı değil. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız. Buyurunuz. HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Parlamentoyu
böylesine çalıştırarak hem bizleri yormak hem de Parlamentonun saygınlığına
gölge düşürmemek için bu yasalar komisyonlarda çok daha ciddi biçimde ele
alınsın. Kendi içerisinde çelişkileri olan maddelerin sağlıklı bir şekilde
ayıklanarak buraya getirilmesinin doğru olacağını düşünüyorum ve sizlere
teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Okay. Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan
söz istiyor. Buyurun Sayın
Kaplan. Süreniz on
dakika. DTP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dört parti grubu
bu yasalar üzerinde çalışmıştı, onlardan birisi de benim. Gerçekten, demin CHP
grubu adına söz alan arkadaşımız sıkıntıları ifade etti. Şimdi, biz, bu uyum
yasalarına, temel ceza kanunlarına uyumu sağlamak için bir çalışma yapıyoruz,
yoğun bir çalışma. Bu bölümde, bakıyorum, üç önemli bölüm var. Birisi seçimle
ilgili yasalar, diğeri Deniz İş Kanunu, gemi adamlarının haklarıyla ilgili ve
Avukatlık Kanunu’yla ilgili. Şimdi, seçim yasalarıyla
ilgili burada çıkardığımız birkaç yasa, uyum yasası, cezaların artırılması,
Türkiye’de gerçekten demokratik seçimlerle ilgili sorunları çözüyor mu? Ona
baktığımız zaman, hayır. Seçimlerin temel hükümleriyle ilgili, kütüklerle
ilgili, oy verme işlemleriyle ilgili birkaç düzenlemede cezaları artırıyoruz.
Peki, bunları niçin yapıyoruz? Bunu adil, eşit, özgür seçimler olsun diye
yapıyorsak, neden o zaman halkın iradesinin Meclise özgürce yansımasını
sağlayacak temel yasalar üzerinde reforma gitmiyoruz? Asıl problem burada. Şimdi, Türkiye’de
Avrupa Birliği süreciyle beraber 2001’de Anayasa değişikliklerine başlandı
52’nci Hükûmet döneminde. Bugüne kadar seksen bir
tane maddesi değiştirildi Anayasa’nın. Bu değiştirilen maddeler, Avrupa Birliği
siyasi belgesi Kopenhag Kriterleri çerçevesinde düşünce, ifade hürriyetinden
partilerle ilgili hükümlere kadar bir dizi değişikliği kapsıyor. İşte bu
değişiklikler karşısında kadük kalan bir Siyasi
Partiler Yasası var. Yani, bunun en az otuz tane maddesinin artık Anayasa’ya
aykırı duruma düştüğü bir durumla karşı karşıyayız. Şimdi, biz, bu Siyasi
Partiler Yasası’nı değiştirmezsek, buna uygun seçim kanunlarını çıkartmazsak,
Türkiye’de adil temsilin önündeki engelleri kaldırmazsak, yüzde 10 barajını
kaldırmazsak, düşünce, örgütlenme özgürlüğünü sağlayamazsak ve en önemlisi… Ki,
Mecliste, bugün, her ne kadar yüzde 80’lerin üzerinde temsil oranıyla 23’üncü
Dönem görev yapıyorsa da, hâlâ lider sultasına zemin veren Siyasi Partiler
Yasası var, hâlâ parti içi hukuku yok sayan bir Siyasi Partiler Yasası var.
Böylesi antidemokratik hükümleri olan bir Seçim Yasası sonucudur ki, 2002
seçimlerinde Diyarbakır ilinde yüzde 60’ın üzerinde oy alan DEHAP’ın
8 milletvekili çıkarması gerekirken, takıldığı baraj sonucu 8 milletvekilini AK
Parti çıkarmıştır, yani orada 2 bin oyla, bin oyla milletvekili çıkarılmıştır
bu sakat seçim sisteminden. Bu sakat seçim sisteminden gelinen Meclis
çoğunluğuyla Türkiye’nin demokratikleşmesinin önü açılamaz. Bir kere, burada
hepimizin samimi olarak… Avrupa Mahkemesine baraj sorunu bırakmadan –ki, dava
konusu- dokunulmazlıkları Avrupa Mahkemesine bırakmadan ki, bununla ilgili bir
karar açıklanacak olumlu veya olumsuz… Bu Meclisin
önünde en önemli görev, seçmenin özgürce oy kullanması kadar, özgürce milletvekilini
seçmesini sağlamaktır, asıl önümüzdeki görev budur. Bu da, siyasi partiler
reformuyla olur, seçim yasalarının değiştirilmesiyle olur. Bunu
değiştirmediğiniz zaman elli sene, kırk sene aynı liderler parti başında
gelirler buraya. Şimdi, seçim
yasalarıyla ilgili bu konuları konuşurken, Türkiye’de Siyasi Partiler
Yasası’nın işlemez olan hükümlerine göre, bugüne kadar, 12 Eylül’den sonra
Anayasa Mahkemesinin kapattığı otuz tane siyasi parti var. Burada iktidar olan
partiler de kapatıldı. Başbakanlar da bu siyasi parti kapatmalarından
etkilendiler. Siyasi partiler mezarlığına dönen bir Türkiye’yi düşünün…
Avrupa’da son elli beş yılda sadece ve sadece dört tane siyasi parti
kapatılmış, o da soğuk savaş döneminde, birisi komünist, birisi faşist, birisi
de nazi partileri. Şimdi, bu temel
hükümler, bu temel çalışmalar dururken, parmaktaki oyunu, boyayı değiştirmiş,
böyle kullanmış veya mükerrer oy kullanmış. TÜİK’in yaptığı araştırmalar ve nüfus kayıtlarının bilgisayara
geçmesinden sonra İstanbul’daki seçmen sayısı pat diye 1,5-2 milyon düştü. Ne
oldu bu seçmene? Demek ki hem Anadolu yakasında oy kullanıyordu hem Avrupa
yakasında oy kullanıyordu! 1,5 milyon seçmen İstanbul’da azaldı. Asıl hile
budur, asıl seçim hatası budur, asıl halkın iradesinin hırsızlığı da budur.
Halkın iradesine, özgür iradesine göz dikmek etik açıdan da sorgulanması
gereken bir durumdur artık. Biz, şimdi, bunun üzerinde durabiliyor muyuz? Gerçekten mevcut
süre içinde Avukatlık Kanunu’yla ilgili düzenlemelere de değinmek istiyorum,
ama bir madde var karşılaştırmak istiyorum burada. 337’nci maddede valilerin
nasıl yargılanacağı konusu var. Başsavcılık, ceza dairesi karar veriyor; ama, biraz aşağısındaki bir maddeye bakıyorsunuz, Adalet
Bakanlığı avukatlarla ilgili izin veriyor ve oranın savcıları soruşturma
açabiliyor. Dikkat ettim, avukat olduğum dönemde, Genelkurmay Başkanının
ihbarıyla Adalet Bakanlığına gelen bütün suç duyurularına Adalet Bakanlığı Ceza
İşleri Genel Müdürlüğü Bakanlık adına izin vermiş ve bütün bu konularda
avukatlar hakkında dava açılmış. Şimdi, bu ülkede, bürokratlarının
dokunulmazlığının milletvekilleri dokunulmazlığının üzerinde olduğu bir ülkede
bizim burada yasadaki bir maddedeki cezayı artırarak kökten bir çözümü
sağlamamız mümkün değildir. Bu çok önemli. Türkiye’de
üst bürokrasinin, Meclis üyelerinin dokunulmazlığından çok daha dokunulmazlığı
var ve gerçekten sivil, askerî ve hangi alanda olursa olsun üst düzey
görevlilerin yargılanmasının tek emsali darbeler dönemidir, bir tek darbeler
döneminde görürsünüz. Tabii ki
avukatlıkla ilgili düzenlemelerde Adalet Bakanının izninin vesayet konusu mudur
değil midir felsefesini de yapmak gerekiyor ancak Barolar Birliğinin ve
baroların örgütlenmesinden tutun da Adalet Bakanlığının vesayetinin de, artık,
çok ciddi bir şekilde sorgulanmasının zamanı gelmiştir. Bu sorgulanmadığı
zaman, kutsal olan savunma hakkının, bağımsız yargının üçlü sacayağından birisi
olan savunmanın, avukatlığın özgürce görev yapması, adil yargılanmada iddiayla
savunmanın silahlarının eşitliğinin sağlanması da mümkün değildir. Bizler bu tür
durumlarda yasa yapmak durumunda olan yasama Meclisi üyeleri olarak gerçekten
bu dönem, önümüzdeki dört yıl, temel olarak bu yasalarda esaslı reformlara
geçmediğimiz sürece, çıkardığımız bu paket, torba, altı yüz elli bir adet madde
hiçbir sorunu çözmeyecek. Yarın yine getireceğimiz yasalarla ne yazık ki, nasıl
anlatayım, torba yasalarında torbayı yamamakla zaman geçireceğiz! (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız. HASİP KAPLAN
(Devamla) – Tabii ki torbayı yamamakla zamanı geçirmemek için, daha köklü
değişikliklere gidilmesi için, gerçekten, bu temel yasa reformlarının bir an
önce Meclisin gündemine gelmesi gerekiyor. Önümüzde de yerel
seçimler var. Yerel seçimlerde, halkın, kendi belediye
başkanını, il encümenini, belediye encümenini demokratik bir şekilde, ön
seçimlerle, merkezden atanmayarak, halkın özgür iradesini yansıtacak bir
şekilde seçimin sağlanması için, hiç olmazsa önümüzdeki seçime kadar seçimlerin
demokratikleştirilmesi, Siyasi Partiler Yasası’nın değiştirilmesi -ki, yerel
seçimlerde baraj sorunu olmamakla beraber- baraj sorununun Türkiye gündeminden
çıkarılması, önümüzde tarihî bir görev olarak duruyor. Eğer halkın özgür
iradesini sağlamak gerekiyorsa, ancak bu yoldan sağlayabiliriz diyoruz. Teşekkür
ediyorum, saygılarımla. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Kaplan. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Durmuşali
Torlak. Buyurunuz Sayın
Torlak. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz on
dakikadır. MHP GRUBU ADINA
D. ALİ TORLAK (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; temel ceza kanunlarında ve diğer bazı kanunlarda
değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısının on ikinci bölümünü kapsayan
maddeleri hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini bildirmek
üzere huzurlarınızdayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. 10 Ocak Basın
Çalışanları Günü nedeniyle basın mensuplarının gününü kutluyor ve başarılar
diliyorum. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz bu kanun tasarısı, 24 Haziran
2006 tarihinde -yüz yetmiş adet kanunda değişiklik yapılmasıyla ve altmış iki
adet kanunun yürürlükten kaldırılmasıyla ilgili- sadece dört madde hâlinde
Türkiye Büyük Millet Meclisine Bakanlar Kurulu tasarısı olarak sunulmuştur. Yasanın
görüşmeleri esnasında milletvekili arkadaşlarımın da ifade ettiği gibi, bazı
kanunların dilini anlayabilmek gerçekten çok zor. Bu durumda, bu kadar kısa sürede hem bunları araştıracak,
inceleyecek ve daha da önemlisi, anlayacak zamanı bularak değerlendirme yapmak
gerçekten çok zor. Bu derecede yoğun bir işi, bu kadar dar bir zaman içerisinde
halletmek mümkün değildir. Kanun dediğimiz konu, basit bir roman, makale veya
yazı değildir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, millî yargı reformu ile
küreselleşmenin ülkemiz üzerinde olumsuz etkilerini asgariye indirmek, üniter yapısını ve millî bütünlüğünü koruyarak, toplumsal
mutabakatla lider ülke Türkiye hâline gelmek hedeflenmiştir. Milliyetçi
Hareket Partisi, bu hedef kapsamında, hakkı ihlal edilen veya suç isnadı
altında bulunan herkesin her türlü şüpheden arınmış olarak adil yargılanma
hakkının varlığına inanmaktadır. Bu nedenle, Ceza Kanunu, hakların tartıldığı
hassas bir terazi olarak görülmelidir. Ancak yüce çatı altındaki bu yasa
görüşmeleri kısa bir süreye sıkıştırılarak, kısa bir oldubitti, tüm ceza
yasalarında değişiklik yapılmasına çalışılıyor. Bu aceleyle bazı önemli
konuların dikkatten kaçacağı yönünde ciddi endişelerim bulunmaktadır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; üzerinde görüşmeler yaptığımız tasarının 347 ve
351’inci maddeleri, 854 sayılı Deniz İş Kanunu’nun 50 ve 53’üncü maddelerindeki
ceza miktarlarını yeniden düzenlemektedir. Söz konusu kanun maddelerinin
bazıları, gemilerde çalışan gemi adamlarını ve bunların işverenlerini
kapsamaktadır. Kanunla, gemi adamlarının hizmet usul ve esaslarıyla beraber
işverenlerinin yükümlülüklerini de açıklamaktadır. Görüştüğümüz konu her ne
kadar Ceza Yasası ise de bu cezaların konusu olan gemi adamlarının temini ve
eğitimi de en az bu yasa kadar önemlidir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; denizcilik, uluslararası bir faaliyet olduğundan,
ticari bakımdan olduğu kadar eğitim standardı yönüyle de uluslararası kurallara
bağlıdır. Uluslararası sözleşmelerin bazıları gemi adamlarının eğitimiyle
ilgili hükümleri taşımaktadır. Bu sözleşmelere taraf olan ülkeler, sözleşmede
yer alan gerekleri yerine getirmeye mecburdurlar, çalışmaktadırlar. Gemi adamlarının
eğitimi, belgelendirilmesi ve vardiya tutma esasları hakkında uluslararası
sözleşme olan STCW Sözleşmesi, 1978 yılında Londra’da yetmiş üç ülkenin de
katılımıyla düzenlenen uluslararası konferansla kabul edilmiştir ve 24 Nisan
1984 tarihinde de yürürlüğe girmiştir. Bu Sözleşmenin ilk amacı, dünyadaki
bütün denizcilerin uygun standartlarda eğitimlerini sağlamak, ikinci amacı ise
gemi adamlarına verilen eğitim ve yeterlilikleri standart hâle getirmektir. Türkiye, bu
Sözleşmeyi 28 Ekim 1992 tarihinde kabul ederek uygulamaya başlamıştır.
Ülkemizdeki denizcilik eğitimleri ve standartlara uygunluğu, Denizcilik
Müsteşarlığı bünyesinde kurulan bağımsız denetleme kurulu tarafından
denetlenmekte ve uluslararası kurallara uygun olması sağlanmaktadır. Günümüzde deniz
ticaret filomuz özellikle zabitan konusunda çok ciddi sıkıntılar çekmektedir.
Sıkıntı sadece zabitan konusunda değil, tayfa temini konusunda da
yaşanmaktadır. Hâlen ülkemizde uzak yol kaptanı olarak 2.340, uzak yol zabiti
olarak 4.920 gemi adamı vardır. Uzak yol başmühendisi olarak 1.395, uzak yol
vardiya zabiti olarak da 1.948 gemi adamımız bulunmaktadır. Ancak, bu sayıların
yüzde 10 ve 15’inin yaş ve diğer durumlar nedeniyle çalışmadığı da
bilinmelidir. Aslında,
filomuzun ihtiyaç duyduğu zabitan sınıfındaki gemi adamı eksiği bugün ortaya
çıkmış bir sorun değildir. Geçmiş yıllara dayanan bu sorunun o dönemde kabul
edilebilir ve anlaşılabilir nedenleri vardı. Ülkemizin nüfusu, iş gücü
potansiyeli, eğitim kurumları ve kapasiteleri sınırlıydı ve babadan oğula geçen bir meslek olarak görülüyordu. Oysa, şimdi durum çok farklı, ülkemiz önemli sayıda
eğitilmiş iş gücü potansiyeline sahip. Her düzeyde gemi adamı yetiştiren resmî
ve özel pek çok kurum ve okul var. Bunca okula rağmen bu eksiklik ve ihtiyaç
acaba nereden kaynaklanıyor? Bunun sebebi olarak zabit yetiştiren
üniversitelerimiz mezunlarının denizde çalışmak yerine karada iş yapmayı tercih
ediyor olması. İlave olarak, denizcilik eğitimi, özellikle de uzak yol
eğitimlerinde, maalesef, belirli bir kesimin tekel yaratma sevdasında
olmasıdır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; işsizliğin en büyük sorun olduğu ülkemizde daha fazla
gemi adamı yetiştirmek ve iş sahibi yapmak temel hedefimiz olmalı diye
düşünüyorum. Yoksa, belli okul mezunları daha fazla
para kazanacak diye yürütülen gemi adamı yetiştirme politikasıyla işsizliğin
kısmen de olsa çözümüne engel olunmaktadır. Ülkemizde uzak
yol vardiya zabiti sayısı sadece beş üniversitenin denizcilik fakültelerinde
yetiştirilen yıllık 250-300 kişi ile sınırlıdır. Örneğin, 2006-2007 öğretim
dönemi içerisinde uzak yol düzeyinde eğitim veren beş üniversiteye, 229 güverte
bölümü, 76 makine bölümü öğrencisi alınmıştır. Bu okul mezunları, elde
ettikleri akademik kariyerler ve karadaki denizci kökenli kadrolarla çalışmayı
tercih etmeleri nedeniyle üç beş yıl sonra denizde çalışmaktan
vazgeçmektedirler. Denizci kökenli
personel çalıştırma ihtiyacı sonucunda Denizcilik Müsteşarlığı kadrolarındaki
denizci personel sayısının artırılması “port state” adı verilen, liman devleti kontrollerinde denetleyici
olarak zabitlerin çalışması, kıyı emniyeti birimlerinde çok sayıda zabitan
görevlendirilmesi, üniversitelerimizin denizcilik fakültelerinden mezun olan
sınırlı sayıdaki zabitanlarımızı denizden kopartır hâle gelmiştir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gelişen ve büyüyen dünya deniz ticaret filosundaki
eğitilmiş eleman sıkıntısını iyi değerlendiren Çin, yılda 5 bin uzak yol
vardiya zabiti yeterliliğindeki, bizdeki karşılığı üç veya dördüncü kaptan
yetiştirerek dünya pazarında devamını sürdürmektedir. Filipinler ise, özellikle
“tayfa” dediğimiz personeli çok kısa sürede eğiterek dünya piyasasına
sürmektedir. Yabancı ülkelerde çalışan Filipinli ve Çinli personelin ülkelerine
ekonomik getirisinin yılda 6’şar milyar dolar olduğunu da belirtmek isterim.
Bizim bu fırsatı iyi değerlendirmemiz gerekir diye düşünüyorum. Giderek gelişen
dünya deniz taşımacılığında gemi adamı ihraç ederek ülkemize döviz
kazandırabiliriz. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türk armatörü, gemisinde çalıştıracak Türk gemi adamı
bulamayınca, yabancı bayrağı seçmekte ve yabancı gemi adamı çalıştırarak kendi
çözümünü üretmektedir. Ancak, bu durum, Türk bayraklı ve millî sicile kayıtlı
gemi sayımızı olumsuz etkilemekte ve uluslararası onurumuz zedelenmektedir.
Denizcilikte söz sahibi olmuş gelişmiş Batılı ülkelerde olduğu gibi, bu
eğitimin sadece dört yıllık üniversite eğitimi değil STCW Sözleşmesi’nde
belirtilen ve uzak yol zabitan eğitimleri için aynı konu ve içerikleri kapsayan
özel eğitim kurumları tarafından da yapılmasına imkân sağlayan yasal
düzenlemeler yapılmalıdır. Günümüzde gemi
adamı istihdamı konusunda en büyük sıkıntının yaşandığı uzak yol makine
zabitliği sorununu aşmak için Gemi Adamları Donatım Yönergesi’nde yapılacak bir
değişiklikle “10 bin dwt üzerindeki gemilerde
bulunması zorunlu 2 uzak yol makine zabiti kadrosundan birinin gerektiğinde
sınırlı makinist olabileceği” notu eklenebilir. Böylelikle, hem bu vasıflara
uygun denizcilik meslek lisesi mezunu binlerce insanımıza iş imkânı sağlanır
hem de armatörlerimizin makineci eleman eksikliği gerekçesiyle yabancı bayrağa
kaçması önlenerek Türk deniz ticaret filosu kapasite olarak güçlenir. Sayın Başkan… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız. D. ALİ TORLAK (Devamla)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemizin en önemli sektörlerinden biri olan
denizciliğimizi güçlendirmek için, Ulu Önder Atatürk’ün gösterdiği yolda
denizciliğimizi Türk’ün millî ülküsü olarak benimsemeliyiz. Bunu yaparken,
devlet olarak, sivil toplum örgütleri olarak, üniversitelerimiz olarak, ülke
çıkarlarımızı her şeyin üstünde tutarak daha büyük Türk deniz ticaret filosuyla
dünya denizlerinde dolaşmayı hedef almalıyız. Bu kanun
tasarısının, Türk milletine, denizcilik camiasına ve gemi adamlarına hayırlı
olması dileğiyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Torlak. On ikinci bölüm
üzerine, şahısları adına söz isteyen Kilis Milletvekili Hasan Kara. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Buyurunuz Sayın
Kara. Süreniz beş
dakikadır. HASAN KARA
(Kilis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Temel Ceza Kanunlarına Uyum
Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın on
ikinci bölümüyle ilgili şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Bilindiği gibi,
ceza sistemimizi oluşturan temel ceza kanunları olarak bilinen Türk Ceza
Kanunu, Kabahatler Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu ve Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul edilerek 1 Haziran
2005 tarihi itibarıyla yürürlüğe girmiştir. Ceza kanunlarında
yapılan bu köklü değişiklikler, ceza hükmü içeren kanunlarda düzenlemeler
yapılmasını mecbur hâle getirmiştir. Üzerinde konuştuğumuz tasarıyla da ceza
hükmü içeren kanunlarda gerekli bu düzenleme yapılmaktadır. Gelişen sosyal,
siyasal ve ekonomik şartlar karşısında suç politikalarında bir değişimin
yaşanması kaçınılmaz bir gerçektir. Tasarıyla bu değişim ve ilkeler göz önünde
tutularak haksızlık oluşturan fiilin niceliği ve bunun toplumsal ve siyasal
yaşamdaki etkileri göz önünde tutularak bazı fiillerin yaptırımı idari yaptırım
olarak düzenlenmiştir. Bu bölümde
değişen hususlarla ilgili birkaç hususa değinmek istiyorum. 298
sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun; yine
burada, 298 sayılı Kanun’un bir maddesinde, 174’üncü maddesinde valiler
hakkındaki kovuşturma usullerine başsavcı vekili eklenmiş, yine, Yargıtay üyesi
yerine Yargıtay ilgili ceza dairesi getirilmiş, yine kaymakamlarla ilgili
bitişik il yerine, kendi ilindeki cumhuriyet savcılarının kovuşturma yapması
getirilmiş; 175’inci madde tamamen değiştirilerek idari para cezası hâline
dönüştürülmüş; yine, devlet memurluğuna girme şartlarıyla ilgili kısım Ceza
Kanunu’ndaki kısımla uyumlu hâle getirilerek değiştirilmiş; Gecekondu
Kanunu’yla ilgili ve Avukatlık Kanunu’yla ilgili düzenlemeler yürürlüğe giren
ilgili yasayla uyumlu hâle getirilmiştir. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Bir avukat olarak görüşlerini söylesene. HASAN KARA
(Devamla) – Az önce Malatya Milletvekili Sayın Aslanoğlu
“Avukat mı olarak konuşuyorsun, milletvekili olarak konuşuyorsun.” deyince, ben
bu kısmı avukat olarak konuştum, ama milletvekili olarak da birkaç hususu
belirtmek istiyorum. Özellikle Sayın
Genç, buraya gelip de maddeler üzerinde öyle şeyler konuşuyor ki, bu konuştuğu
şeylere cevap vermeyi kendi adıma zül addediyorum, ama bir hususa cevap
vermeden de geçemeyeceğim. Sayın Genç
geliyor, burada ha bire aynı şeyi tekrar eder şekilde “Siz vatandaşlara şunu
dağıttınız, bunu dağıttınız, bunun karşısında oy aldınız.” diyor. Herkes kendi
yaptığını söyler. Biz ne yaptığımızı, vatandaştan nasıl oy aldığımızı çok iyi
biliyoruz. Kendisi ne yapıyor, onu da en iyi kendisi bilir. Ama,
bir hususun hiç kabul edilmesi mümkün değil. Evet, oy, vatandaşın şerefi ve
namusudur. Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan hiçbir vatandaş şeref ve namusunu
para karşılığı satmaz. Bunu burada iddia etmek de, o millete en ağır şekilde
hakarettir. (AK Parti sıralarından alkışlar) Onun için de ben buradan Sayın
Genç’in millete karşı vekilliğinin… (AK Parti sıralarından “’Sayın’ı geri al.”
sesleri) Biz bize yakışanı
yaparız. “Sayın” kelimesini ben kullanırım, kendisi, ağzına yakışmıyorsa o
kelimeyi kullanmayabilir, o kendisinin bileceği iş. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Ama, burada Sayın Genç’in en azından şunu
yapması lazım: Bir milletvekili olarak çıkıp bu milletten özür dilemesi lazım. Geçmiş zamanda
bunlar yapılıyordu, oylar bir gecede satın alınıyordu. Ama,
AK Parti gelirken “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.” dedi ve bundan sonra
hiçbir şey eskisi gibi değil. Sayın Genç, sen
herhâlde çalışmalarda hiç bulunmadın. Bu millet sana eski yaptıklarının
karşılığında oy veriyor. Ben, şunu ifade
ederek sözlerimi bitirmek istiyorum: Gece on ikide köye gittiğim zaman insanlar
oturuyor, tartışıyorlardı. Öyle şeyler konuşuyor ki o köydeki insanlar, ben
ertesi gün seçim çalışmalarında o insanların konuştuğu şeyi kullanıyordum.
Artık, insanlarımız eskisi gibi, hiçbir şekilde, sizin istediğiniz şekilde
yönlendirilecek insanlar değil. Artık, köydeki çoban bile
saat altıdan itibaren, yediden itibaren başlıyor, gece on ikiye kadar haberleri
izliyor ve haberler sonucunda da kime oy verip vermeyeceğini, kimi iktidara
getirip getirmeyeceğini net bir şekilde gösteriyor ve ben size bir şey daha
söyleyeyim, 3 Kasımla 22 Temmuz seçimleri arasındaki en büyük fark nedir
biliyor musunuz? (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız. HASAN KARA
(Devamla) – 3 Kasımdan sonra bazı insanlar “Niye AK Partiye oy verdim?” diye
düşünüyorlardı, ama, 22 Temmuzdan sonra hiçbir AK
Partiye oy veren insan “Ben niye AK Partiye oy verdim?” diye düşünmüyor. Tam
tersi, AK Partiye oy vermeyenler ne diyor biliyor musunuz? “Biz niye AK Partiye
oy vermedik.” diye kendi kendilerine sitem ediyorlar ve inşallah bu sitemin
sonucunda da en yakın gelecek olan seçimde AK Partinin oyları yüzde 47 değil,
en az yüzde 55 ve yüzde 60 civarında olacak diyorum, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Kara. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, Sayın Başkan, biraz önce arkadaş bana sataştı. Sataşmadan
dolayı söz istiyorum. BAŞKAN - Şahsı
adına Kırklareli Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam. Buyurunuz Sayın
Sarıçam. (AK Parti sıralarından alkışlar) AHMET GÖKHAN
SARIÇAM (Kırklareli) – Sayın Başkan, değerli milletvekili; öncelikle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın on ikinci bölümüyle ilgili söz
almış bulunuyorum. Gelişen sosyal,
siyasal ve ekonomik şartlar karşısında suç politikalarında da bir değişimin
yaşanması kaçınılmaz bir gerçektir. Tasarıyla, bu değişim ve ilkeler göz önünde
tutularak haksızlık oluşturan fiilin niceliği ve bunun toplumsal ve siyasal
yaşamdaki etkileri, bazı fiillerin cezai yaptırımı, idari yaptırım olarak
dikkate alınarak değiştirilmiştir. Bazılarında da fiillerde kabahat nevinden olan
yaptırım çeşidinden çıkartılarak suç karşılığı bir ceza yaptırımına
dönüştürülmüştür. 2005 yılında ceza kanunlarında yapılan köklü değişim,
kanunların sistematiğinin ve numaralandırılmasının da değiştirilmesine neden
olmuştur. Temel ceza kanunlarına atıfta bulunan, ceza hükmü içeren kanunlarda
yer alan maddeler temel ceza kanunlarının değişimden önceki durumlarına göre
yapılmıştır. Bu durumda da değişikliklere uygun olarak tekrar ele alınması
gerekliliği doğmuş, bu tasarıyla da bu yerine getirilmiştir. Üzerinde
konuştuğumuz tasarının on ikinci bölümünde yapılan değişiklikleri sürem
yettiğince sizlerle paylaşmak istiyorum. Tasarının on
ikinci bölümünün, on birinci bölümde olduğu gibi, 298 sayılı Seçimlerin Temel
Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’da değişiklikler yapılmıştır.
Tasarının 331’inci maddesiyle, 298 sayılı Kanun’un 163’üncü maddesinin birinci
fıkrası değiştirilmiştir. Yapılan değişiklikle, kanunda yer alan adli para
cezası hükümden çıkarılmıştır. Yine tasarının
332’nci maddesi dahil, 339’uncu maddesine kadar olan
maddelerde de 298 sayılı Kanun’la ilgili değişiklikler yapılmıştır. Genel
olarak bu değişikliklerin hepsinde, temel ceza kanunlarına uygun olarak
cezaların mahiyetinde değişiklikler gerçekleştirilmiştir. Bazı ceza oranlarında
da değişiklikler yapılmıştır. 298 sayılı
Kanun’dan başka, on ikinci bölümde, 308 sayılı Tohumlukların Tescil, Kontrol ve
Sertifikasyonu Hakkında Kanun’da, 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nda,
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda, 775 sayılı Gecekondu Kanunu’nda, 854
sayılı Deniz İş Kanunu’nda, 1072 sayılı Rulet, Tilt,
Langırt ve Benzeri Oyun Alet ve Makineleri Hakkında Kanun’da ve 1136 sayılı
Avukatlık Kanunu’nda değişiklikler yapılmıştır. Genel olarak bu değişikliklerin hepsinde de temel ceza kanunlarına
uygun olarak cezaların mahiyetinde ve ceza oranlarında değişiklikler
gerçekleştirilmiştir. Değerli
milletvekilleri, tasarının genel olarak amacını da özetleyecek olursak,
tasarıyla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun
yürürlüğe girmesinden sonra idari yaptırım kararı gerektiren fiiller ve suç
açısından uygulama birliği sağlanması, ceza hükmü içeren kanunların
uygulanmasından kaynaklanan tereddütlerin giderilmesi, Türk Ceza Kanunu, Ceza
Muhakemesi Kanunu ve Kabahatler Kanunu hükümleri dikkate alınmak suretiyle ceza
hükmü içeren kanunlarda yer alan hükümlerin bu kanunlarla uyumlu hâle
getirilmesi, ayrıca bazı suçların unsurlarında 5237 sayılı Kanun’a uyum
sağlanması amaçlanmıştır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime burada son verirken tasarının ülkemize
hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Sarıçam. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkanım, ben biraz önce konuşan… BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Genç. Üç dakika süre
veriyorum. ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Hangi sözle sataşılmış Sayın Başkanım? Hangi söz sataşmaya neden
olmuş söyler misiniz? VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR (Devam) 2.-
Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Kilis Milletvekili Hasan Kara’nın
konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, çok teşekkür ederim söz verdiğiniz için. Değerli
milletvekilleri, biraz önce burada konuşan dedi ki: “Kamer Genç’in konuşmalarına
cevap vermekten zül addediyorum. Milletten özür dilesin.” dedi. Şimdi, ben
tabii ki, millete büyük saygım var ama diyor ki, yani kendi sözcüleri çıkıyor,
diyor ki: “Biz 8 milyon aileye kömür dağıttık.” Bu kömürü nasıl dağıtıyorsunuz?
Temmuz ayında kömür dağıtılır mı? Ayrıca, gittiniz kömürleri dağıttınız
insanlara… MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) – Ocakta mı dağıtacağız? KAMER GENÇ
(Devamla) – Peki, niye herkes… Belli ailelere, bakın belirli ailelere hâlâ da,
devamlı yiyecek paketleri, kömür gönderiyorsunuz. (AK Parti sıralarından
“Doğru” sesleri) Bunu isterseniz… Ama bu, milleti… Bakın… (AK Parti
sıralarından gürültüler) Bu, milleti sadakaya alıştırmak; bu, millete yapılan
en büyük kötülük. Bu millete yatırım sahasını açın, iş sahasını açın. Ama, şimdi, bu olur mu sayın milletvekilleri? Bu tamamen,
doğrudan doğruya milleti dilenciliğe alıştırmak demektir. Bu doğru bir olay
değil. Ben, tabii ki, Türkiye’de herkesin oyunu parayla sattığını, malla,
mülkle sattığını iddia etmiyorum. Ama, bunu yapanlar
var ve siz buna aracılık yapıyorsunuz diyorum. Yani AKP, seçimde buna aracılık
yapıyor. MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) – Sen nasıl oy aldın Tunceli’de? KAMER GENÇ
(Devamla) – Şimdi, Sözcü aynı zamanda diyor ki: “Çobanlar bile…” Ya çobanın
senden ne farkı var? Senin çobandan farkın var mı kardeşim, ha? Yani, çobana
niye hakaret ediyorsun? O da bir insan. Yani, efendim “Çobanlar bile...”
Çobanlar niye… Çobanlık… Yani, o da insan. MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) – Söz aldın, ne dedi sana? Sataştı diye söz aldın… VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) – Sataşmaya cevap ver. KAMER GENÇ
(Devamla) – Efendim? Sen, şimdi,
başkasının avukatlığını yapma. MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) – Ne dedi sana? KAMER GENÇ
(Devamla) – Şimdi, ben, hiçbir zaman… MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) – Sataşma hakkında söz aldın. KAMER GENÇ
(Devamla) – Yahu, sayın milletvekilleri, siz kahvehanede oturmuyorsunuz,
Türkiye Büyük Millet Meclisi sırasında oturuyorsunuz ve kürsüde konuşulanları
dinlemek zorundasınız. VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) - Bu hâle sen getirdin. KAMER GENÇ
(Devamla) – Rahatsızsanız buyurun dışarı çıkın kardeşim, rahatsızsanız dışarı
çıkın. Daha benim her maddede önergelerim var, gelip konuşacağım. Yani siz,
beni hep baskı altında mı tutacaksınız? Burada senin
arkadaşın çıkıyor, diyor ki: “Milletten özür dilemesi lazım.” Milletten özür
dilemesi gereken sizsiniz. Bu milletin, yani millî değerlerini tahrip ettiniz
arkadaşlar. MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) – Hakaret ediyorsun, hakaret… KAMER GENÇ
(Devamla) – Ben sizi kastetmedim ki! Yarası olan gocunur. Ben diyorum ki,
rüşvet vererek oy almak haysiyetsizliktir. Sen “Haysiyetlilik” mi diyorsun? Ben
diyorum ki, oy, milletin şerefi ve haysiyetidir insanın. Sen “Haysiyetsizliği”
mi diyorsun, onu söyle. Bu laflarda ne yanlışlık var? HASAN KARA
(Kilis) – Bak çeviriyorsun şu anda. Lafı doğru dürüst konuş. Oyu biz aldık. Bu
millet kime oy verip vermeyeceğini çok iyi biliyor. KAMER GENÇ
(Devamla) – Ben diyorum ki, şerefli ve namuslu olan bir insan, haysiyetli ve
şerefli bir insan milletin şerefini ve oyunu satın almaz diyorum. Ee, ne var bunda? HASAN KARA
(Kilis) – Herkes biliyor seni. KAMER GENÇ
(Devamla) – Bunda ne hata var, ne hata var? Benim konuşmalarımı alın,
tutanaktan okuyun, bu konuşmalarda ne dediğimi anlarsınız. Ben, sonra, aynı
şeyleri söylemiyorum. Ben, sizin yaşınız kadar politika hayatım var. Onun için,
ben bu kürsülere alışkınım. Ama benim konuşmamdan siz huzursuz olduğunuz için
ve konuşmamda her an… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Genç. KAMER GENÇ
(Devamla) – Neyse, zaten önergelerde de konuşacağım. Saygılar
sunuyorum. ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Siz olmasanız vakit geçmiyor Kamer Bey! VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam) A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam) 1.-
Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ( Temel Ceza Kanunlarına
Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı) ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/335) (S. Sayısı: 56) (Devam) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, on beş dakika, soru-cevap işlemine geçiyoruz. Sayın Vural,
buyurunuz. OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim, teşekkür ederim. Sayın Bakanıma
bir sorum var, gerçi kanunla ilgili değil ama. Özellikle Almanya’daki
seçimlerde birtakım ırkçı afişler kullanılmaktadır. Son olarak da bir videoda
yine bir Türk vatandaşının resmi kullanılmıştır. Daha önce de belli konuda bir
seçim afişi yapılmıştı. Acaba, bu konuda, Almanya nezdinde bir girişimde
bulundu mu? Orada bulunan Türk vatandaşları, Türklere karşı hakaret olan ve
basında da yer alan bu konuyla ilgili bir girişimde bulundunuz mu? Bir de, biraz
önce Kilis Milletvekilimiz, açıkçası, “milletimizin para karşılığı oyunu sattı”
ifadesinin, doğrusu, milletimizin haysiyetine karşı bir hakaret olduğunu kabul
etti ve “Özür dilenmesi gerekir.” dedi. Doğrudur fakat Sayın Milletvekili,
“Bizden önce satın alınıyordu.” diyerek, milletimize bühtan yapmıştır.
Dolayısıyla, aynı özrü kendisinin de Türk milletinden dilemesi gerekmektedir. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Vural. Sayın Şandır… MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Sayın
Bakanımızdan öğrenmek istiyorum. Türkiye Cumhuriyeti devleti, kurucuların
ortaya koyduğu ilkelerle tanımı yapılmış bir hukuk devleti, parlamenter
demokratik sistemle yönetiliyor. Sistem bütünlüğü içerisinde Anayasa’yı
değiştirmeyi düşünürken, seçim kanunlarını ve Siyasi Partiler Kanunu’nu da bu
kapsamda değiştirmeyi düşünüyor musunuz? Böyle bir hazırlığınız bulunmakta mıdır? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Şandır. Sayın Öztürk… HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Teşekkür ediyorum. Sayın Başkan,
aracılığınızla sormak istiyorum. Görüşülmekte olan tasarının çerçeve 357’nci
maddesiyle 1136 sayılı Kanun’un 35’inci maddesinin üçüncü fıkrası
değiştirilmekte ve bu fıkrada öngörülen fiiller için, “Sanayi sektöründe
çalışan on altı yaşından büyük işçiler için, suç tarihinde yürürlükte bulunan
asgari ücretin bir aylık brüt tutarı kadar idari para cezası verilir.”
denilmektedir. Bildiğim
kadarıyla, Sayın Bakan da mutlaka takip etmiştir, bu fiillerle ilgili olarak
öngörülen para cezalarının asgari ücrete bağlanmaması konusunda sosyal
tarafların, yani işçi ve işveren kesiminin karşı eleştirileri vardı ve son 2003
yılında düzenlenen İş Yasası’nda bu asgari ücretten arındırıldı diye biliyorum
ben. Hâlen 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nda da asgari ücrete bağlanması
duruyor. Şimdi -bu eleştiriler- asgari ücretin tespitinde çeşitli kanunlarda
cezaların asgari ücrete bağlanmış olması bir etkin unsur olarak
değerlendirilebiliyor. Bu düzenleme sırasında, bu atfın, asgari ücret yerine
bugünkü caydırıcılığı karşılayan bir para miktarına çevirmeyi düşünmediniz mi? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Öztürk. Sayın Kaplan… HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Bakana sormak istiyorum. Başbakan açıkladılar: “Diyarbakır,
Batman, Şırnak il belediyelerini de istiyorum.” Ancak bu Diyarbakır Sur
Belediyesinde çok dilli belediyecilik hizmetleri nedeniyle görevden alındı
Belediye Başkanı ve Belediye Meclisi üyesi, hepsi. Seçimlere de daha on altı ay
var. Fakat cumartesi günü Yüksek Seçim Kurulu bir iç genelge gönderdi il seçim
kurullarına ve bütün illerde yerel seçimleri ertelediler. Diyarbakır’ı madem
istiyor iktidar partisi, şu Sur Belediyesinde bir ön rövanş yapmayı düşünürler
mi? Yani yasal olarak da bunun, bir seneden fazla zaman kaldığı için,
Diyarbakır Sur Belediyesinin seçimlerinin yapılması gerekiyordu. Hükûmet seçimleri süresi içinde yapmayı düşünür mü? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Kaplan. Sorular
bitmiştir. Buyurunuz Sayın
Bakan. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim. Sayın Vural,
Almanya’daki seçimler münasebetiyle yapılan propaganda çalışmalarında, Türk
insanının, ırkçı birtakım yaklaşımlarla, seçim malzemesi yapılmak suretiyle
olumsuz bir şekilde gösterilmekte olduğunu ifade ettiniz. Yanlış anlamadım,
değil mi? OKTAY VURAL
(İzmir) – Doğru. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – “Bu konuyla ilgili Hükûmet
olarak ne yapıyorsunuz?” dediniz. OKTAY VURAL
(İzmir) – Yapılacak bir şey var mı? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Dışişleri Bakanlığımızın bu konuyla ilgili bir
çalışma yaptığını biliyorum. Çünkü Bakanlar Kuruluna da bu konu bir vesileyle
gelmiş idi. Ama bu çalışma hangi aşamadadır, ne gibi sonuçlar almıştır, şu anda
bu konuda bilgi verebilecek durumda değilim. Dışişleri Bakanımızdan bilgi
aldıktan sonra gerekirse size yazılı olarak da cevap verebilirim. Sayın Şandır,
“Anayasa’yı değiştirecek bir çalışma yapıyorsunuz. Acaba seçim yasalarında da
bir değişiklik düşünüyor musunuz?” dediniz. Tabii,
Anayasa’nın siyasi haklar ve ödevler ve dolayısıyla seçimleri ilgilendiren
hükümlerinde bir değişiklik yapıldığı takdirde, zaten bunun bir uyum
değişikliği tarzında ilgili yasalara da yansıtılması gerekir. Anayasa
değişikliği çalışmalarının Parlamentonun gündemine gelmesi ve bu konuda sonuç
alınmasından sonra, zorunlu olarak bu söylediğiniz değişiklikler de zaten
gündeme gelecektir. Bir değerli
milletvekili arkadaşım -bir önceki milletvekili arkadaşın notunu yazarken
ismini not etmeyi sağlayamadım, o nedenle kusura bakmasınlar- 357’nci maddedeki
“…asgari ücretin bir aylık brüt tutarı kadar idari para cezası verilir.”
hükmünü biraz daha artıralım diye bir değerlendirmede bulundular. Şu anda bir
önerge var, gruplarımız birlikte hazırlamışlar; değerli milletvekili
arkadaşımızın arzusuna uygun şekilde iki katına çıkıyor. Sanıyorum sizin
arzunuzu da karşılar. HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Hayır, “artıralım” demedim Sayın Bakanım. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Siz “artıralım” demediniz mi? HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – “Asgari ücretten kurtarıp parayla ifade edelim.” dedim. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Caydırıcı olsun dediniz de, işte caydırıcı olsun
diye de önerge hazırlanmış. Yani gerekçeleriniz paralel. Sayın Kaplan
“Diyarbakır Sur Belediye Başkanının ve Meclis üyelerinin görevden alındığını”
ifade etti. Biliyorsunuz, bu görevden alma işlemini yüksek yargı organı olan
Danıştay bir kararı ile verdi. Çünkü, Danıştayın vermiş olduğu karar bir hükûmet
kararı değildir ama bu dosyanın hazırlanmasında kuşkusuz ki, yasalar çerçevesi
içerisinde İçişleri Bakanlığının da tabii ki bir görevi olmuştur. “Seçimlere daha
on altı ay var, acaba seçimleri yapamaz mısınız?” Türkiye’de boş olan yerlerle
ilgili seçimleri yapacak olan Hükûmet değildir,
Yüksek Seçim Kuruludur. Yüksek Seçim Kurulu da kuşkusuz ki, bu konuda tamamen
yetkilidir. Eğer “yapalım” derse, Hükûmet olarak biz
gerekli tedbirleri alırız… HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Genelge yayımlandı, on altı ay var, ama ertelendi seçimler. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) - Genelge yayımladığını ifade ettiniz ama Yüksek
Seçim Kurulu bizim talebimiz üzerine böyle bir genelge yayımlamadı. Yüksek
Seçim Kurulu yargıçlardan oluşan bir kuruldur ve kendi kararlarını kendi
bağımsız iradeleriyle alırlar, böyle bir genelge yayımlamışlar ise, tabii ki
idarenin de görevi bu genelge paralelinde hareket etmektir. Sayın Başkanım
teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Bakan. Sayın milletvekilleri,
on ikinci bölüm üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır. Maddelere
geçmeden önce, birleşime yarım saat ara veriyorum. Kapanma Saati: 19.46 DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma
Saati: 20.20 BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU KÂTİP
ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Fatoş GÜRKAN
(Adana) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48’inci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum. 56 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. Tasarının on
ikinci bölümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı. Şimdi on ikinci bölümde yer
alan maddeleri, varsa, o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra
ayrı ayrı oylarınıza sunacağım. 331’inci madde
üzerinde şimdi bir önerge gelmiştir. Gruplara bunu dağıtamadık, okutuyoruz: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 sıra sayılı kanun tasarısının 331 inci maddesine, paragraf başına gelecek
“Yüksek Seçim Kurulu üyeleri ile” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Söz
istiyor musunuz? HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Evet. BAŞKAN – Buyurun.
Süreniz beş
dakikadır. HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’de merkezî devlet
yapısının örgütlenmesinden olsa gerek, yüksek kurulların nedense hem kararları
kesindir hem dokunulmazlıkları vardır hem sorumlu oldukları fiillerden dolayı
yargı önüne çıkarılması önünde birçok engel vardır ve bu nedenle de yüksek
kurul üyelerinin yargılanmasında, milletvekillerinden daha fazla
dokunulmazlıkları olduğunu söyleyebilirim. Örneğin, YAŞ kararları verilir;
Yüksek Seçim Kurulu kararları veriliyor, bunların hepsi, iç hukukta kesin
kararlar, bunlara karşı yargı yolu yok. Peki, bu kurulun üyeleri yasalara
aykırı davranırsa, seçim kurulları başkan ve üyeleri gibi seçimin butlanına
neden olursa, seçimin yapılmamasına neden olursa, yanlış karar verirse, görevi
kötüye kullanırsa ne olacak? Eğer biz bu alanda bir yargı yolunu açmazsak… Biz biliyoruz, 3 Kasım seçimlerinde Siirt seçimlerinin nasıl iptal
edildiğini; arkasından da yüzde 10 baraj olayının, ertelenen, iptal edilen bir
seçimde nasıl tekrar getirildiğini; CHP’li üye düştükten sonra, Sayın
Başbakanın da aday olmadığı hâlde Siirt’ten nasıl aday olduğunu ve Yüksek Seçim
Kurulunun da nasıl karar verdiğini, verdiği kararla, bugün Türkiye’nin siyasi
tarihinde farklı bir mecranın açıldığını da çok iyi biliyoruz. Şimdi, bunun
ötesinde, Sur Belediyesi, Diyarbakır’da çok dilli belediyecilik hizmetleri
vermeye başladı, ubuntu denilen bir program ve bunu
turistik illerimizin değerli milletvekilleri bilir. Kemer’de, Alanya’da,
Marmaris’te, Bodrum’da gelen turistlere hitaben broşürler yayımlanır İngilizce,
Arapça, Antalya’da Rusça, Kemer’de Fransızca, Alanya’da Almanca. Yani, şimdi,
Sur Belediyesi bu konuda bir karar veriyor ve bu kararını uyguladığı için, AK
Parti Hükûmeti İçişleri Bakanı suç duyurusunda
bulunuyor Danıştaya. Danıştay da kısa sürede hem
Başkanı görevden düşürüyor hem Belediye Meclisini feshediyor ve seçimlere de on
altı ay var. On altı ay seçimlere varken, yasa gereği böyle bir düşme
karşısında ne yapılması gerekiyor? Hemen, altmış gün içinde seçime gidilmesi
gerekiyor. Şimdi, şu
gördüğünüz açıklama, Diyarbakır Vali Yardımcısının, diyor ki: “Yüksek Seçim
Kurulu, Sur Belediyesinin seçimlerini iptal etti.” Hani Çankaya’yı
istiyordunuz? Hani İzmir’i istiyorsunuz? Hani Tunceli’yi istiyorsunuz? Hani
Diyarbakır’ı istiyorsunuz? Batman’ı da, Şırnak’ı da istiyorsunuz. Buyurun, Sur
Belediyesi işte! Bir buçuk sene, daha, var seçimlere, yerel seçimlere. FATİH METİN
(Bolu) – Hepsini alacağız. HASİP KAPLAN
(Devamla) - Bunu iptal etmeden, süresi içinde, bu seçimlerin yapılması yasa
gereğidir. Yasa gereğidir ve yasa gereği olmayan bir şekilde… Bugün Yüksek
Seçim Kurulunu aradım, Yüksek Seçim Kurulu bir iç genelge göndermiş. İç
genelgede ne diyor? “Yerel seçimlere bir yıldan az zaman kaldığı için, yerel
seçimleri erteliyoruz.” Sadece Sur Belediyesi değil, daha birçok belediyede
boşalma olmuş, vefat nedeniyle veya görev nedeniyle veya seçilme yeterliliğini
yitiren birçok belediye biliyoruz. O hâlde şunu sormak gerekiyor: AK Parti Hükûmeti erken bir baskın yerel seçim mi düşünüyor baharda,
yoksa sonbaharda, yoksa öbür baharda mı? Öbür bahara kadar dört mevsim geçecek
aradan. Buyurun, bu
rövanş için Sur Belediyesi iyi bir örnekti. Aldınız görevden, çok dilli
belediyecilik… Kürtçe dili, yirmi milyon yurttaşımızın konuştuğu dil yasak,
Rusça serbest! Kürtçe yasak, Arapça serbest! Kürtçe yasak, İngilizce serbest!
Kürtçe yasak, Fransızca serbest! Nasıl bir ülkede yaşıyoruz ki, 75 tane Kürt
milletvekilim var diyorsunuz, ama Kürtçe hizmet veren belediyeleri
yasaklıyorsunuz. (DTP sıralarından alkışlar) Bu kafayla Diyarbakır’ı değil,
aldığınız yerleri de kaybedersiniz. Halkın bir onuru vardır, bir dili vardır,
bir kültürü vardır, bir tarihi vardır. Onu yok etmeye hiçbir siyasi partinin ve
düşüncenin gücü yetmeyecektir. Onun için… HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Anayasa… Anayasa… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen,
sözlerinizi tamamlayınız ve önergeniz üzerinde konuşunuz. HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) –
Anayasa… Anayasa… HASİP KAPLAN
(Devamla) – Sayın Başkan, onun için, buradan açıkça söylüyorum, açıkça ifade
ediyorum: Bu iç genelge -on altı ay kalmış seçimlere- Sur Belediyesinin
seçimlerinin yapılmasını erteleyemez, ertelememelidir, yasaya aykırıdır, Seçim
Yasası’na da aykırıdır. Hodri meydan! İşte Hükûmet!
Buyurun, yasa çıkarın. Sur Belediyesi
boş, bir memur orayı yönetiyor. Bütün Belediye Meclisi feshedilmiş, üstelik
AKP’li üyeleri de düşürülmüş. Yani, Kürtçe dil kullanımının aleyhinde oy
kullanan Meclis üyesinin üyeliği bile düşürülmüş orada, Belediye Başkanı
düşürülmüş ve bir memur belediyeyi orada on altı ay yönetecek. Bu sakatlıkları
gidermek için bu önergeyi verdik. Artık, karar yüce Meclisindir. Saygılarımla.
(DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Kaplan. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, izin verirseniz, Sayın Hatibin
konuşmasıyla ilgili kısa bir açıklama yapmak mecburiyetindeyim. BAŞKAN –
Buyurunuz. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, hepimiz, burada bulunan milletvekili
arkadaşlarımız şu Anayasa’nın üzerine yemin ederek görevlerimize başladık. Bu
Anayasa’nın 3’üncü maddesi “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir
bütündür. Dili Türkçedir.” der. Tüm resmî işlemlerde kullanılacak olan dil
Türkçedir. Bu hüküm burada kaldığı sürece ve bir sonraki maddede değiştirilemez
hükümler arasında bu madde kaldığı sürece, Türkiye’de resmî dairelerde
–belediyeler de dâhil- Türkçenin dışında bir dille işlem yapamazsınız. (AK
Parti sıralarından alkışlar) HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Rusça resmî dil değil ki! Rusça, Arapça resmî dil değil ki! Rusça,
Arapça… Protesto ediyoruz… Hayır… ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Kaplan, siz, şu Anayasa’nın üzerine yemin
ettiniz. Yemin ettiniz… HASİP KAPLAN
(Şırnak) - Rusça resmî dil değildir. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Ama, Rusça kullanılmıyor ki! HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Arapça… ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – O nedenle, Türkçenin dışında… HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Kemer Belediyesinin kararları var, Alanya Belediyesi Almanca yayın
yapıyor, Almanca resmî dil değil. Marmaris, Bodrum Fransızca yapıyor, bunlar
resmî dil değil. Ayrımcılık yapılamaz. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Kaplan, zaten sizin sorununuz burada. HASİP KAPLAN
(Şırnak) - Ayrımcılık yapmayalım. Eşit olalım. ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sizin sorununuz burada… HASİP KAPLAN
(Şırnak) - Ama, yani, Sayın Bakan öyle bir şey
söylüyor ki… ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Siz, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nı ve bu
Anayasa’yla şekillenen devlet düzenini bir türlü benimseyemediniz, sorununuz
burada. İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Anayasa’yı… ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Önce bu Anayasa’yla ve Türkiye Cumhuriyeti
devletiyle bir barışın, kabul edin. HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Peki farklılıklar nedir? BAŞKAN – Lütfen… ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Sayın Başkan… ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Ondan sonra gelin, burada, böylece avazınız
çıktığı kadar bağırın. HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Hayır ama biz önerge verdik, bu şekilde cevap veremezsiniz. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Lütfen… Şu Anayasa’ya yemin ettiniz. Bir
belediyede Türkçenin dışında başka bir dille yazışma yapılamaz, işlem
yapılamaz. Önce bunu kabul edeceksiniz bu Anayasa yürürlükte kaldığı sürece. Sayın Başkan,
teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın
Bakan, teşekkür ederiz. ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Sayın Başkan “benimseyemediniz” diye çoğul dil kullanıp partimizi itham
etmekte Sayın Bakan. Bu konuda söz hakkı istiyorum. BAŞKAN –
Yerinizden… ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Evet. BAŞKAN – Siz,
şahsınız adına mı görüş bildireceksiniz? ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Şahsım adına. BAŞKAN –
Buyurunuz, yerinizden. Lütfen, çok kısa
olmak üzere. VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR (Devam) 3.- Van Milletvekili Özdal
Üçer’in, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in konuşmasında partisine sataşması
nedeniyle konuşması ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Evet, Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Bakan
“Yasaları benimseyemediniz, bu ülkenin bütünlüğünü benimseyemediniz” diye itham
edici bir söylemde bulunuyor. Biz, bu ülkenin bütün demokratik değerlerini
benimsedik, bütünlüğünü de benimsemiş durumdayız. Bu ülkenin çağdaş, demokratik
uygarlıklar düzeyine çıkabilmesi için demokratik zeminde görüşlerimizi
belirtiyoruz ve görüşlerimizi belirtme noktasında Bakanlık değil, hiçbir mercinin bize “Siz, bunu söyleyebilirsiniz, bunu
söyleyemezsiniz.” şeklinde bir dayatımda bulunma
hakkı yoktur. Evet, biz,
gerekirse demokratikleşme adına Anayasa’nın bile değiştirilmesini talep
ediyoruz. Bu, bizim vatandaşı bulunduğumuz ülkede ve vatandaşlarını temsil
ettiğimiz ülkede, bunu ifade etmek bizim için demokratik bir haktır. Teşekkür
ediyoruz. BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Üçer. VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) A) Kanun Tasarı ve Teklifleri(Devam) 1.- Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda
ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ( Temel
Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı) ve Adalet Komisyonu Raporu (1/335) (S. Sayısı: 56) (Devam) BAŞKAN - 331’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 331’inci madde
kabul edilmiştir. 332’nci madde
üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
(56 sıra sayılı) Yasa Tasarısının; 332. maddesinin birinci bendinde geçen (üç
yıldan beş yıla) ifadesinin (iki yıldan üç yıla) biçiminde değiştirilmesini
saygılarımla arz ederim. Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN – Diğer
önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 sıra sayılı yasanın 332. maddesinin 5. fıkrasında belirtilen cezaların
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz. Saygılarımızla.
Madde 332 5.
fıkra: “üç yıldan, 5 yıla kadar hapis” BAŞKAN– Diğer
önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 332 nci maddesi ile
değiştirilen 298 sayılı Kanunun 164 üncü maddesi (3) ve (4) numaralı
fıkralarında yer alan “ağır” ibaresinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Önergeyi takdire bırakıyoruz. Yalnız, bir
düzeltmemiz var bu maddede, onu belirtmek istiyorum. Üçüncü fıkrada “tahrik”
ibaresi var, bu “tahrif” olacak efendim. BAŞKAN – Not
aldık efendim. Hükûmet önergeye
katılıyor mu? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim. Hangisiydi
efendim? MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, hangi önergeyi oyladınız? BAŞKAN – Önergeyi
tekrar okuyunuz lütfen. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 332 nci maddesi ile
değiştirilen 298 sayılı Kanunun 164 üncü maddesi (3) ve (4) numaralı
fıkralarında yer alan “ağır” ibaresinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 01/06/2005 tarihinde
yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun yaptırım sisteminde “ağır
hapis” cezasına yer verilmediğinden bu ibarenin madde metninden çıkartılması
amacıyla işbu önerge verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 sıra sayılı yasanın 332. maddesinin 5. fıkrasında belirtilen cezaların
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz. Saygılarımızla. Madde 332 5.
fıkra: “üç yıldan, 5 yıla kadar hapis” Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Konuşmak
mı istiyorsunuz Sayın Aslanoğlu? FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Evet efendim. BAŞKAN –
Buyurunuz. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılar
sunuyorum. Değerli
arkadaşlar, 330’uncu maddede şunu kabul etmişiz: Oy sandığını değiştiren,
yerinden kaldıran, oy sandığını açan, zarfları -oy zarflarını- alan veya çalan…
Üç yıldan beş yıla ceza diyoruz. Yine, ilgili maddede, sahte imza atmak, mühür
koymak, parmak basmak gibi hareketlere, sandığa oy atan ve attıranlar yine üç
yıldan beş yıla ceza alır diyoruz. Ama beşinci fıkrada ise, her kim oyunu
kullandıktan sonra sandık başında kendisine sürülen özel boyayı silerek ve yok
ederek tekrar oy kullanırsa bunun cezası çok hafif. Arkadaş, sahtekâr
sahtekârdır. O da sahtekâr, o da sahtekâr ya! Sahtekârlığın tarifi mi olur
arkadaşlar? Biri, o da mükerrer oy atıyor, bir başkasının adına atıyor, bir de
parmağındaki boyayı siliyor, bir daha atıyor. Bunun ne farkı var? Arkadaşlar,
ne farkı var? Gelin, bu maddedeki, aynı, uygulama birliği olsun diye daha düşük
olan… SELAMİ UZUN
(Sivas) – Baklava çalanla diğerlerini bir tutuyor muyuz? FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Yani, arkadaşlar, hırsız hırsızdır. SELAMİ UZUN
(Sivas) – Açlıktan baklava çalanla bir mi? FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Tabii, arkadaşlar, şuraya geleceğim buradan: Arkadaşlar,
bu ülkede “Çağdaş bir ülkeyiz.” ve “Çağ atladık.” diyoruz. Hâlâ biz bu ülkede
seçmen kütüklerini bugünkü, bu çağın gereği yapamıyorsak kendi hâlimize üzülelim.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Yaptık, yaptık. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Hayır arkadaşlar, hiç yapılmadı. Hepiniz çok iyi
biliyorsunuz. Malatya’daki bir adam Adıyaman’da çıktı, Osmaniye’de çıktı.
Randevu aldınız, seçmen kütüğü yazıldı. Türkiye İstatistik Kurumu, arkadaşlar
-lütfen bunu kabul edin- son derece kötü bir sınav vermiştir, son derece… Bu
ülkede insanları yazamamıştır, bu ülkede seçmen kütüklerini altüst etmiştir ve
bu ülkede son seçimdeki seçmen kütükleri sağlıksız seçmen kütükleridir ve
binlerce insan oy kullanamadı. Lütfen arkadaşlar, bu gerçekleri görelim. Çok mu
zor? Herkesin bir vatandaşlık numarası var arkadaşlar. Bunu kim
istemiyor, kim yapmıyor? Siyaset bezirgânları yaptırmıyor bunu. İster yerelde
ister genel arkadaşlar. Yerelde, şimdi, öyle bir şey ki, sahtekârlık yapıyor.
İhbar ediyorsun jandarmaya, diyor ki: “Arkadaş, ben içeri giremem.” Niye?
“Ancak kavga olursa ben girerim.” diyor. Ya, kardeşim, sahtekârlık yapıyor. “Hayır arkadaş, olay olursa ben müdahale ederim.” Ya, burada
sahtekârlık yapıyor işte. Adam gelmiş, şakır şakır
basıp başkasının yerine oy kullanıyor. İhbar ediyorsun, kaymakama söylüyorsun,
ilçenin mülki amiri. Hayır arkadaşlar.
Eğer bunlar düzelmezse, bu ülkede sağlıklı bir seçim sistemi ve sağlıklı bir
seçim kütüğü oluşmazsa siyaset bezirgânları her zaman kazanır arkadaşlar. Ben bir kez daha
dikkatlerinizi çekiyorum. Onun için, cezayı düşürmek yerine lütfen daha da
ağırlaştırın. Bunlara prim vermeyin arkadaşlar. Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Aslanoğlu. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
(56 sıra sayılı) Yasa tasarısının; 332. maddesinin birinci bendinde geçen (üç
yıldan beş yıla) ifadesinin (iki yıldan üç yıla) biçiminde değiştirilmesini
saygılarımla arz ederim. Kamer
Genç Tunceli
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN –
Önergeniz hakkında konuşacak mısınız? KAMER GENÇ
(Tunceli) – Konuşacağım efendim. BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Genç. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan tasarının 332'nci maddesi üzerinde verdiğim önergede birinci
fıkrada: "Her kim, sandık başında seçmenlerin imzalarını koydukları sandık
seçmen listesine gelmeyenler adına sahte imza atmak, mühür koymak veya parmak
basmak gibi hileli bir hareket ile sandığa oy atar veya attırır ise üç yıldan
beş yıla kadar hapis cezası ile bin günden beş bin güne kadar da adli para
cezasıyla cezalandırılır." Tabii bu aslında
çok da ağır bir ceza çünkü beşinci fıkrada da: Her kim sandıkta oy kullandıktan
sonra parmağındaki boyayı siler yeniden oy atarsa altı aydan iki yıla kadar… Şimdi, öyle bir
kanun getiriyoruz ki bakın, bir madde içinde ikinci defa oy kullanma işleminin
birisine daha az ceza veriyoruz, ötekisine daha çok veriyoruz. Biraz önce
331'inci maddeyle ilgili Hükûmete soruldu: Önergeye
katılıyor musunuz? Önce "katılıyorum" dedi, sonradan önerge tekrar
okundu, bu defa "katılmıyorum" denildi. İşte, böyle gayriciddi bir ortam içinde bu ülkede böyle ciddi, bir
vatandaşın temel hak ve özgürlüklerini yakından ilgilendiren kanunları
getiriyoruz ve bu kanunları çalakalem, burada esaslı incelemeden çıkarıyoruz.
Biraz sonra göreceğiz, bu dört partili arkadaşımız, bu kanunu yönlendiren dört
partinin temsilcileri var, grup başkan vekilleri, herhâlde dördü de avukattı,
öyle zannediyorum Sayın Başkan, ben öyle zannediyorum. Tabii, ben “Avukatlar
lehine hükümler getirmişsiniz.” dedim. Sayın Başkan çıktı, dedi ki: “Efendim,
ağır para cezaları ile hafif para cezalarını kaldırıyoruz.” Onu kaldıracağınıza
belli maddelerde koyarsınız Ceza Kanunu’na bir hüküm, dersiniz ki: Çeşitli,
muhtelif kanunlarda geçen “ağır para” ve “hafif para cezaları”, “cezalar”
olarak değiştirilmiştir. Ama, siz, şimdi, biraz önce
burada sorulan bir soruya verilen cevapta avukatlara çok iyi avantajlar
getiriyorsunuz. Tabii, Türkiye’de kimin gücü kime yeterse. Güç
odakları bütün güçleri ele alır, ama vatandaşın canı çıksın canım, ne olacak
işte, vatandaş… FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Avukatlar güç odağı değildir Sayın Kamer Genç Bey. KAMER GENÇ
(Devamla) – Şimdi göreceğiz canım. Neyse, bakacağız şimdi. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Hayır, avukatlık mesleğine hakaret edemezsiniz. KAMER GENÇ (Devamla) – Bakalım, önergeyi kabul edecek misiniz
etmeyecek misiniz. Ben o önergeyi
şimdi özellikle gözetleyeceğim. Eğer kabul etmezseniz… FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Avukatlık mesleğine hakaret ediyorsunuz ama. Geri alın bu
sözünüzü. KAMER GENÇ
(Devamla) – Şimdi bakın, meslek grupları kendi meslekleriyle ilgili yasama
düzenlemesini yaparken biraz ölçüyü kaçırmamaları lazım, biraz vatandaşı da
düşünmeleri lazım. Eğer siz ben güç elde ettim, efendim, kendi meslek grubuma
en iyi imkânları sağlarım, vatandaşın canı çıksın derseniz, bu olmaz. Tekrar maddeye
geleyim, önergeye geleyim. Bana göre, komisyon eğer hakikaten sağlıklı bir
görev yapmak istiyorsa sayın milletvekilleri, şu maddeyi geri alsın, şu
fıkralar arasındaki ceza farklılıklarını gidersin. Hakikaten yakışmıyor.
Dikkatli okuyun. Birinci fıkrada üç yılla beş yıl, beşinci fıkrada altı ayla
iki yıl… Yani, ikisi de sahte oy kullanmayla ilgili. Yani, bir şey olsun,
Meclisten çıkan bir kanunda bir insicam olsun. Dışarıda okuyan insanlar desin
ki: Yahu, bu kanunu çıkaranlar kardeşim, nasıl oluyor yani, aynı ikinci oyu
kullanan insana birinde üç yılla beş yıl, ötekisinde de altı ayla iki yıl. Bu,
hukuk sistemine uymaz, hukuka uymaz. Ama, tabii, biz
ne kadar doğru da söylesek, siz diyorsunuz ki: “Sizin söylediğiniz doğru
değildir.” Biz de diyoruz ki: Bizim söylediğimiz doğru, kamuoyunda ve halk
nazarında doğrudur. Ama, sizin doğru kabul edip
etmemenizin hiç önemi yok. Bizim için önemli olan bu tutanaklardır. Bu
tutanaklar, bu kanunlar yarın mahkemelerde incelenecek. Bir ceza verirken hâkimler
bakacaklar, “Ya bu kanun Türkiye Büyük Millet Meclisinde tartışılırken bakalım
kim ne demiş.” diyecekler. İşte, orada görülecek. Burada kim ne demiş, kim ne
dememiş. Hakikaten, bu adaletsiz ve hukuka aykırı yasalar kimler tarafından
çıkarıldı, o zaman görülecektir. Önergemden önce
önerim şudur: Lütfen, komisyon bunu alsın, yeniden bir düzenlesin. İç Tüzük
buna müsaittir. Ne olacak, işte, kısa zamanda düzenleyip getirecek. Saygılar
sunuyorum efendim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Genç. Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Daha önce kabul
edilmiş olan önergeyle birlikte 332’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 333’üncü madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
(56 sıra sayılı) Yasa Tasarısının; 333. maddesindeki (ve üyeleri) ibaresinin
metinden çıkarılmasını ve (başkan) ibaresinin (başkanı) olarak değiştirilmesini
saygılarımla arz ederim. Kamer
Genç Tunceli
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Gerekçeyi
mi okutayım, konuşacak mısınız Sayın Genç? KAMER GENÇ
(Tunceli) – Söz istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Genç. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; değiştirilmesini istediğim
bu maddede, “Bu Kanunla kendilerine şikâyet ve itiraz yetkisi tanınanların bu
yoldaki müracaatlarını tutanağa geçirmeye mecbur oldukları ahvalde tutanağa
geçirmeyi reddeden kurul başkan ve üyeleri bir yıla kadar hapis cezasıyla
cezalandırılır.” Burada aslında
kurul başkanı hâkimi de kastetmek lazım, buraya ilave etmek lazım. Yani,
gidiyorsunuz, sandık kurulu başkanına kurul üyelerini -şey etmiyor- şikâyet
ediyorsunuz. Bunlar seçimin temel kurallarıdır. Bu temel kurallar eğer sandıkta
da uygulanmaz ve bu uygulamazlığı seçim kurulunda da göz ardı ederseniz… Yani,
herkese bir yükümlülük getireceksiniz ki o seçim dürüstlük kuralları içinde
yürüsün. Eğer siz hâkime de bu konuda bir mecburiyet, bir zorunluluk
getirmezseniz o zaman çok defa bu şikâyetler boşa gidiyor. Bu, seçimin temel
niteliklerindendir. Özellikle zaten
seçim işlemleri sandık başı muameleleriyle itiraz edildiği zaman… Biliyorsunuz
Yüksek Seçim Kurulunun içtihatları var. Yani, ne kadar haklı olursanız olun,
eğer bir itirazı sandık kuruluna, sandıktaki kurula yapmamışsanız, oradaki müşahidiniz
veyahut da ilgili kişi yapmamışsa, siz onu sonradan getirip de şikâyet
ettiğiniz zaman o şikâyet dikkate alınmıyor. Bence burada getirilen ceza da az.
Çünkü, orada kurul başkan ve üyelerinin yapılan
seçimleri anında tutanağa geçirmesi lazım. Yani, hepiniz biliyorsunuz,
gidiyorsunuz, kurul başkan ve üyeleri şikâyet ettiğiniz hâlde bunları tutanağa
geçirmiyorlar. Dolayısıyla, seçime hile karışıyor. Ayrıca, ilerdeki
maddelerde de yine, işte, getirdiğiniz adaylar eğer bir seçimde itiraz eder de
itirazı haklı görülmezse o zaman da ona yüklü miktarda para cezasını
getiriyorsunuz. Yüksek Seçim Kurulunun ve il seçim kurullarının içtihatları
var. Eğer siz herhangi bir seçimin sonucunu etkileyecek itirazı sandık
başkanına yapmamışsanız, sandık kuruluna yapmamışsanız o geçerli değil.
Dolayısıyla, orada vatandaşın yaptığı şikâyeti sandıkta tutanağa anında
geçirmeyen insana artık yapacağı da bir şey yok. Bir de haklı itirazını nazara
almadığı takdirde cezayla karşı karşıya kalacak. Böyle bu ikilemlerden kurtarmak
için bence buraya hâkimi de dâhil etmek lazım. Hatta gerekirse tabii şeyi de
artırmak lazım. Tabii sayın
milletvekilleri, bu kadar yüksek, çok maddeli bir kanunu bizim enine boyuna
incelememiz mümkün değil. Zaten bizim önerge verme hakkımız… Biliyorsunuz,
kanun Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmeden önce tek imzayla
verilebiliyor, dolayısıyla burada incelesek de önerge verme hakkımız doğmuyor.
Ama öte tarafta da zaten sizlerde peşin bir hüküm var, ne gelirse aynısını
kabul edeceğiz diyorsunuz, hiç incelemeyeceğiz. Tabii burada işte
grup başkan vekilleri anlaşırlarsa, biraz da kendi meslek menfaatleriyle ilgili
bir şey olursa, o konuda maşallah hiç ihtilaf yok aranızda. Ee
ne yapalım, böyle bir çıkmazla, böyle bir fiilî durumla karşı karşıya olduğumuz
zaman bu gibi şeyleri, artık burada bize düşen tek bunları burada dile
getirmektir. Dile getireceğiz. Zaten halkımız dinliyor. Yoksa ben de şimdi
giderim, işte Bakanlar Kurulu üyeleri gibi ben de bir yerde eğlenirim. Ne
olacak yani? RITVAN KÖYBAŞI
(Nevşehir) – Nereden biliyorsun eğlendiklerini? KAMER GENÇ
(Devamla) – Şimdi, bakın, ben bunu söylüyorum size, ama siz kabul etmiyorsunuz. Değerli
milletvekilleri, bakın, şurada Bakanlar Kurulunda tek kişi yok. Bir tane Hükûmet temsilcisi burada Bakanlar Kurulu sırasında
oturuyor. Buradaki arkadaş rahatsız oldu, ne olacak peki? Yahu böyle bir
sorumsuz hükûmet olur mu değerli milletvekilleri? Bakın, inanınız
ki cumhuriyet tarihinde böyle bir hükûmet
görülmemiştir. Yani Meclisi âdeta protesto ediyorlar. Yani gelmiyorlar ki. Yani
böyle bir şey olur mu arkadaşlar! Sizin bakanlarınızdan bugüne kadar Meclise
gelmeyenler var yahu! Başbakanınız şimdiye kadar kaç defa uğramıştır Meclise?
Bir söyleyebilir misiniz? RITVAN KÖYBAŞI (Nevşehir) – Her zaman… Her zaman… KAMER GENÇ
(Devamla) – Yahu bugün bu Meclise gösterilen saygı, saygı beyler, bu Meclise
gösterilen saygı... Biz bu saatlerde nasıl burada çalışıyorsak, bu kanunlarla
uğraşıyorsak, biz de maaş alıyoruz, onlar da maaş alıyor, gelsin bu maaşı helal
etsinler kendilerine. Eğer gelmiyorlarsa o maaş haram olur insanlara. Bunu
bilesiniz yani. Bir de Meclisi ciddiye almak var. Yani siz daha altı ay olmamış
bu Mecliste gerekli… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Genç. KAMER GENÇ (Devamla)
– Cümlemi tamamlayayım Sayın Başkan. Bunlar çok
önemli. Bu Meclise saygı duyulmadığı takdirde, yani kendi Hükûmetiniz,
size, Meclise saygı duymazsa, dışarıdaki insan hiç saygı duymaz. Bence, bunu
siz kendi aranızda hâlledin. Bakın, samimi söylüyorum
ve bu bakanları zorlayın buraya… Gruptan gruba geliyorlar, ondan sonra
getiriyorsunuz, “Şu işlerimizi yap.” diyorsunuz, basın mensupları yukarıdan da
kameraya alıyorlar, ondan sonra yine siz zor duruma düşüyorsunuz. Hâlbuki
buraya gelseler, işte hem burada kanun çıkarmaya yardım edersiniz hem de
vatandaşın işlerini aksettirirsiniz, ayrıca orada sizi de devamlı kameraya
almazlar. Saygılar
sunuyorum efendim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Genç. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir. 333’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 334’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 335’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 336’ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 337’nci madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
(56 sıra sayılı) Yasa Tasarısının; 337. maddesine aşağıdaki ikinci fıkra
eklenmesini arz ederim. Kamer
Genç Tunceli “Seçimlerde
herhangi bir parti veya bağımsız aday lehine çalışan kamu görevlileri sıfat ve
mevkileri ne olursa olsun kamu görevlerinden ihraç edilirler.” BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim. BAŞKAN –
Konuşacak mısınız? KAMER GENÇ (Tunceli)-
Konuşacağım efendim. BAŞKAN –
Buyurunuz. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; benim bu önergem gerçekten çok
önemli bir önergedir. MUSA SIVACIOĞLU
(Kastamonu) – Diğerleri önemsiz miydi? KAMER GENÇ
(Devamla) - Yani, eğer, kavranırsa tabii. Şimdi, bakın,
2002 seçimlerinde bir vali bütün gücüyle bir siyasi partiye çalıştı Tunceli’de.
Dedim ki: Bak kardeşim, yiğitliğin varsa valilikten istifa et, gel karşımda
çalış. Şimdi, arkadaşlar, bakın, seçimler geldiği zaman, valiler, kaymakamlar,
belli daire amirleri, ondan sonra, açık ve seçik kamu kaynaklarını kullanarak,
kamunun imkânlarını kullanarak belli bir kişiye ve belli bir partiye destek
veriyorlar. Peki, bunlara bir ceza getirelim. Yani, seçimin dürüstlüğünden
bahsediyorsunuz, seçimin hakça yapılmasını istiyorsunuz, hakça kuralların
uygulanmasını istiyorsunuz, bunu düzenlemek… Bunu istemek
ayrı bir şey. İstiyor musunuz ya da istemiyor musunuz? Herhâlde bir
anket yapılsa “Evet, biz de, seçimin dürüst, tarafsız bir şekilde yapılmasını
isteriz.” dersiniz ama bu lafla olmuyor. Bunun yapılabilmesi için, bunun da
aksine hareket edenlere cezai müeyyideler getirmek lazım. Yani, sizler de
biliyorsunuz, özellikle birçok yerlerde valiler, birçok yerlerde kaymakamlar
daha ziyade siyasi iktidarın adaylarını destekliyorlar; devletin arabasını ona
tahsis ediyorlar, yerlerini ona tahsis ediyorlar. İşte, ben zaman zaman gittiğimde, gidiyor partinin adayı “Efendim, sayın
valimiz -hiç köye gitmeyen vali- şu gün gelecek, istekleriniz neyse ona söyleyin.”
diyor. Tabii, sayın vali, sayın kaymakam veya veteriner veyahut da Köy
Hizmetleri müdürü… Hele o Köy Hizmetleri bir facia. Şimdi, yıllarca makine köy
yoluna gitmemiş… “Kardeşim, benim köyüme şu dozeri kim getirirse –tabii, bizim
oralarda bunlar çok geçerli- oylar onun.” diyor. AHMET YENİ
(Samsun) – Eskiden böyleydi, eskiden, şimdi değiştirdik. KAMER GENÇ
(Devamla) – Efendim, şimdi de böyle. Arkadaşlar, ben size bazı gerçekleri
söylüyorum. Benim dediğim gerçekleri anlayan anlar. Eskiden meskiden
değil. Gel, gidelim, Tunceli’de kaç tane köye daha yol gitmiyor ben sana
göstereyim arkadaş ya… Şimdi şunu söyleyeyim: Siz çok övünüyorsunuz, şu anda
Tunceli Köy Hizmetlerinin -yani, özel idareye geçti- makinelerini çalıştıracak
akaryakıt yok. Açın telefonu sorun kardeşim. Kar yağmış, köy yolları kardan
kapalı. Yani, ben size söylüyorum işte, bakanlarınız gelmiyor ki bunlardan
haberi olsun. Bunları biz niye konuşuyoruz? İşte vatandaşlar burada bakanları
dinlesinler diye. Dolayısıyla, özellikle yani kamunun işte hayvancılık
kredisini kesiyor, o zaman veriyor. Köy yollarına… Diyor ki “Kardeşim, benim şu
yolumu kim yaparsa, kim buraya bir greyder gönderirse oyu ona vereceğim.”
diyor. Sayın
milletvekilleri, bana göre bu önergemin tartışmasız kabul edilmesi lazım. Yani
siz, kamuda çalışan personelin, kamu personelinin siyasi partilerin veya
bağımsız adayların kölesi mi olmasını istiyorsunuz, yoksa ki devletin memuru mu
olmasını istiyorsunuz? Eğer devletin memuru olmasını istiyorsanız, lütfen
bunların tarafsızlığını koruması için gerekli müeyyideleri de getirelim.
Getirmediğiniz zaman, o zaman adam “Nasıl olsa herhangi bir cezai sorumluluk
yok.” diyor ve tutuyor ondan sonra iktidara yakın siyasi partiyi destekliyor,
iktidara yakın… Sonra mesela, seçimlerde bir bakıyorsun bakanlar geliyor. Hemen
valiler gidiyor, bunun koltuğuna giriyor. Senin ne hakkın var yahu! Sen
devletin valisisin kardeşim, sen devletin kaymakamısın! Yok, ondan sonra daire
müdürleri gidip bunların koltuğuna giriyor ve orada seçimin dürüstlüğünden bahsedilemez,
seçimin tarafsızlığından bahsedilemez sayın milletvekilleri. Onun için, yani,
tabii sizin için dürüstlük eğer hakikaten bir değer ifade ediyorsa, dürüst bir
seçim yapılmasının Türkiye için bir değer ifade edeceğine inanıyorsanız böyle
bir kayıtlar koyalım. Şimdi, getirilmiş
kanunlar, yani her şeyi de söylüyoruz, komisyonun kanundan haberi yok, Hükûmetin kanundan haberi yok, istedikleri gibi… Yani
burada biraz önce arkadaşımız soruyor Hükûmete, diyor
ki: Bizim kabul ettiğimiz bir kanuna göre, işte “asgari ücretin bir misli ceza
verilir” ibaresi son çıkardığımız kanunlarda artık asgari ücretin katları ile
bir kimseye ceza getirme ilkesini kaldırdık. Bu kanun, Türkiye Cumhuriyeti
devletinin… Yani siz çok övünüyorsunuz ya, biz bu kanunu kabul ettik. Sizin
burada oturan Bakanınızın bu kanundan haberi yok. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen,
sözlerinizi bitiriniz Sayın Genç. KAMER GENÇ
(Devamla) – Arkadaşlar cevap veriyor: “Ya tamam, asgari ücretin 1 katı az ama
biz onu 2 katına çıkaracağız.” Bakın, işte, verilen soruyla alınan cevaba bakın
arkadaşlar. Yani, böyle olmaz sayın milletvekilleri. Burada hükûmet
sırasında oturan kişiyle komisyon sırasında oturan kişi, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin karşısına getirilecek kanun tasarı ve tekliflerinin Türkiye Büyük
Millet Meclisinde müzakeresi sırasında sorulan soruları doğru, net
cevaplandırması lazım, getirilen kanunlar hakkında da bilgisi olması lazım.
Eğer bu olmazsa, böyle getirilen bu kanunlar memlekete rahatlık değil memlekete
sıkıntılar getirir. Ben, bu nedenle
önergemin kabul edilmesini istiyorum, saygılar sunuyorum. Ama
önergem çok önemli. Bakın, vicdanınıza danışarak oy kullanın. BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir. 337’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince çalışma süremiz bitmiştir. Sözlü soru
önergeleriyle diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için 15 Ocak 2008
Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum. Kapanma Saati: 21.01 |
|