DÖNEM: 23                                                                YASAMA YILI: 2

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

CİLT : 12

48’inci Birleşim

10 Ocak 2008 Perşembe

İ Ç İ N D E K İ L E R

 I.— GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II.— GELEN KÂĞITLAR

III.— YOKLAMA

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Eskişehir Milletvekili Emin Nedim Öztürk’ün, 10 Ocak Dünya Çalışan Gazeteciler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Diyarbakır  Milletvekili Akın Birdal’ın aynı konuda konuşmaları

2.- Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın, Erzurum ilinin ekonomik sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, öğretmen açığına ilişkin gündem dışı konuşması

 

 

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy ve 23 milletvekilinin, başta Afşin Elbistan olmak üzere termik santrallerin çevreye etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/89)

2.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur ve 20 milletvekilinin, çocuk suçluluğu sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/90)

3.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak ve 25 milletvekilinin, Türk spor sektörü ve alanındaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/91)

 

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ( Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı) ve Adalet Komisyonu Raporu (1/335) (S. Sayısı: 56)

 

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR

1.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Kilis Milletvekili Hasan Kara’nın konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

3.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in konuşmasında partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

VIII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) Yazılı Sorular ve Cevapları

1.- Erzincan Milletvekili Erol Tınastepe’nin, bazı medya ve sivil toplum kuruluşlarına yönelik denetimlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/1086)

2.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı olmayan ibadethaneler ve Kur’an kursları ile yardım toplanmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı  Mustafa Said Yazıcıoğlu’nun cevabı (7/1095)

3.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Marmaris’teki bazı derelerin ıslahına ilişkin sorusu ve  Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/1097)

4.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un,  Fethiye Eşen Çayı yan dereleri işi ihalesine,

 Fethiye Körfezi yan dereleri taşkın ve rusubat kontrolü ihalesine,

İlişkin soruları ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/1098, 1099)

5.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, Karacabey’de kurulacak kireç ocağı için ÇED raporu aranmamasına ilişkin sorusu ve  Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/1102)

6.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, özel yurtlara yönelik bazı iddialara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1113)

7.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, bir köyde yapılacak taşkın ve rusubat kontrolü işine ilişkin sorusu ve  Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/1139)

8.- Edirne Milletvekili Rasim Çakır’ın, Edirne’de su taşkınlarını önlemeye yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve  Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/1140)

9.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Ergene Nehrindeki taşkın ve kirliliği önlemeye yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve  Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/1141)

10.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, fındık ithalatına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’in cevabı (7/1142)

11.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul’un nüfusuna ilişkin Başbakandan sorusu  ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’in  cevabı (7/1181)

12.- Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın,  RTÜK’teki personel istihdamına,

 Eurovision şarkı yarışmasında ülkemizi temsil edecek gruba,

RTÜK’ün televizyon ve radyolara verdiği cezalara,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/1186, 1187, 1188)

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.04’te açılarak üç oturum yaptı.

Zonguldak Milletvekili Ali Koçal, Türkiye Taşkömürü İşletmesine işçi alınması ve üretimin    artırılmasına,

Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy, zirai öğretimin 162’nci yıl dönümü nedeniyle Türk tarımının içinde bulunduğu duruma,

Adıyaman Milletvekili Şevket Köse, GAP ve sorunlarına,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Türk Grubunda Çankırı Milletvekili Suat Kınıklıoğlu’nun istifasıyla boşalan yedek üyeliğe, AK Parti Grubunca aday gösterilen Eskişehir Milletvekili Hasan Murat Mercan’ın üyeliğine ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Rize Milletvekili Lütfi Çırakoğlu, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl, Denizli Milletvekili Selma Aliye Kavaf, Muş Milletvekili Medeni Yılmaz, Erzurum Milletvekili Muzaffer Gülyurt ve İstanbul Milletvekili Lokman Ayva’nın, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’ni (2/82) geri aldıklarına ilişkin müşterek önergeleri okundu; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda bulunan kanun teklifinin geri verildiği bildirildi.

Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 20 milletvekilinin, Güneydoğu Anadolu Projesi’nin durumunun araştırılarak tamamlanması için (10/86),

Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu ve 19 milletvekilinin, Van Gölü’ndeki çevre sorunlarının ve gölün potansiyelinin araştırılarak korunması ve değerlendirilmesi için (10/87),

İzmir Milletvekili Oktay Vural ve 28 milletvekilinin, bazı TÜBİTAK ve ASELSAN çalışanlarının şüphe uyandıran ölüm olaylarının araştırılarak (10/88),

Alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Irak Ulusal Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu Başkanının, TBMM Dışişleri Komisyonu heyetini, Irak’a Komşu Ülkeler Meclis Dış İlişkiler Komisyonları Toplantısı’na katılmak üzere, Irak’a      davetine icabet edilmesine ilişkin Başkanlık,

Hindistan’a resmî ziyarette bulunan Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak’a refakat eden heyete katılması uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık,

Tezkereleri kabul edildi.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kararlaştırılmış olan Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın (Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı) (1/335) (S. Sayısı: 56) görüşmelerine devam edilerek dokuzuncu bölümüne kadar kabul edildi.

Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in Konuşmasında Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni küçük düşürücü beyanlarda bulunduğu iddiasıyla bir açıklamada bulundu.

10 Ocak 2008 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşime 23.04’te son verildi.

                                                                   

Şükran Güldal MUMCU

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

 

 

 

Canan CANDEMİR ÇELİK

Yusuf COŞKUN

 

Bursa

Bingöl

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

                                                                                                                        No.: 67

II.- GELEN KÂĞITLAR

10 Ocak 2008 Perşembe

Raporlar

1.- Türk Vatandaşlığı Kanunu Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/458) (S. Sayısı: 90) (Dağıtma tarihi: 10.1.2008) (GÜNDEME)

2.- Uzman Jandarma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/451) (S. Sayısı: 91) (Dağıtma tarihi: 10.1.2008) (GÜNDEME)

3.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 20 Milletvekilinin; Muhtar Ödeneklerinin Arttırılmasına ve Sosyal Güvenliklerine İlişkin Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/42) (S.Sayısı: 92) (Dağıtma tarihi: 10.1.2008) (GÜNDEME)

  Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy ve 23 Milletvekilinin, başta Afşin-Elbistan olmak üzere termik santrallerin çevreye etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/89)

2.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur ve 20 Milletvekilinin, çocuk suçluluğu sorunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/90)

3.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak ve 25 Milletvekilinin, Türk spor sektörü ve alanındaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/91)

 

 

10 Ocak 2008 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48’inci Birleşimini açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için beş dakika süre vereceğim.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Dünya Çalışan Gazeteciler Günü münasebetiyle söz isteyen Eskişehir Milletvekili Emin Nedim Öztürk’e aittir.

Buyurunuz Sayın Öztürk. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı KonuşmalarI

1.- Eskişehir Milletvekili Emin Nedim Öztürk’ün, 10 Ocak Dünya Çalışan Gazeteciler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Diyarbakır  Milletvekili Akın Birdal’ın aynı konuda konuşmaları

EMİN NEDİM ÖZTÜRK (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 10 Ocak Dünya Çalışan Gazeteciler Günü hakkında gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, Meclisimizin değerli temsilcilerini saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi, bilgi ve haber alma hepimizin en doğal hakkıdır. Nitekim, bu durum insanlık tarihinin eski zamanlarından itibaren yazılı olarak da onaylanmış bir olgudur. Özellikle demokratik sistemin hâkim olduğu toplumlarda kitlelerin doğru ve tarafsız bilgiye ulaşması son derece önemlidir. Günümüz toplumlarında, bilgi ve haberin aktarılmasında, kitlelerin genellikle ilk başvuru kaynağı olarak kitle iletişim araçlarını kullandıklarını görmekteyiz. Bu sebeple, gazetecilik mesleği ve gazetecilik sektörü demokratik toplumlarda anayasanın öngördüğü yasama, yürütme ve yargı fonksiyonları yanında dördüncü denetleyici güç olarak anılır.

Tanınmış bir Fransız gazeteci “gazeteci” kavramını şöyle ifade eder: “Gazeteci, elinde feneri, yaşamdan gelip geçen ve her yerde her zaman hakikati arayan kimsedir.” Bu bağlamda, herhangi bir menfaat grubuna bağlanmadan, açık fikirli, dürüst, önyargılardan uzak ve kişilik haklarına saygılı olmak gazeteciliğin olmazsa olmaz koşullarındandır.

Değerli milletvekilleri, hepinizin bildiği gibi, bazı meslekler vardır ki, yer, mekân ve saat sınırı tanımadan özverili ve yürekli bir şekilde çalışmak ister. Gazetecilik mesleği de bu mesleklerden birisidir. Bu meslekle uğraşanların en önemli özelliği ise mesleğe gönül vermiş olmalarıdır. Bu sebeple, gazetecilik, köşe yazarlığı mesleğini yapanlar her dönemde ahlaki açıdan yüksek değerlere sahip olmadıkça halkın refah ve huzura kavuşması ve geleceğe güvenle bakması hiçbir zaman imkân dâhilinde olmayacaktır. Dünyadaki en zor mesleklerden olan gazetecilik aynı zamanda da oldukça onurlu bir meslek olarak karşımıza çıkmaktadır.

Değerli milletvekilleri, günümüz yazılı basınının sorunlarından belki de en önemlisi yerel basınımızın içinde bulunduğu olumsuz şartlardır. Yerel basın, tekelleşmenin sonucu ulusal gazetelerin gün geçtikçe daha fazla etkinlik kazanması sebebiyle eski önemini yitirmiş durumdadır. Hâlbuki, yerel basının önemi küçümsenmeyecek bir mahiyettedir. Basının haber verme, bilgilendirme işlevlerinin yanı sıra eğitme işlevi de göz önünde tutulduğunda, yerel basın kuruluşları, yöre halkının eğitimine ve bilgilenmesine, çevresinde olup bitenlerden haberdar olmasına katkıda bulunacaktır. Ülke ve dünya sorunlarının bilinciyle sorumluluk sahibi vatandaşlar kazanımında da faydalı olacaktır. Hiç şüphesiz, çocuklarımızın ve gençlerin eğitiminde basınımızın rolü büyüktür. Geleceğin sağlıklı toplumlarının oluşmasında bu gücü doğru ve yerinde kullanmak gerekir.

Değerli milletvekilleri, basın her anlamda özgür olmalıdır. Basının özgür hareket edemediği bir ülkede gerçek ve sağlıklı bir demokrasiden söz etmek mümkün değildir. Ancak, belirtmek isterim ki, 2004 yılında kabul ettiğimiz 5187 sayılı Basın Kanunu’muzda da tanımlandığı gibi, basın özgürlüğünün kullanılması ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak, başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve ahlakının, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması, devlet sırlarının açıklanmasının veya suç işlenmesinin önlenmesi, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla sınırlandırılabilmektedir.

Değerli milletvekilleri, her meslek dalında olduğu gibi, gazetecilerin de büyük sorunları vardır. Gazeteciler bugün emeklerinin karşılığını tam olarak alamamaktadırlar. Aynı zamanda meslek içinde büyük ekonomik uçurumlar da yaşanmaktadır. Tam anlamıyla hakları korunan, çalışma koşulları iyileştirilen basın çalışanlarının var olmasıyla, özlenen ve tarafsız basına kavuşmak daha kolay olacaktır. Basınımızın bağımsız olması ve düşünce özgürlüğü, demokrasi kültürümüzün yerleşmesine de büyük katkı sağlayacaktır.

Değerli milletvekilleri, çalışan gazetecilerin şahsında, mesleği uğruna hayatını kaybetmiş gazetecileri rahmetle anıyor, kamuoyunu doğru bilinçlendirme ve çarpıklıkların düzeltilmesi konusunda önemli bir görev üstlenen gazeteci arkadaşlarımın bu gününü gerçek bir bayram olması dileğiyle kutluyorum ve bu anlamlı günde, heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.

Sayın milletvekilleri, Dünya Çalışan Gazeteciler Günü münasebetiyle, bu konuda çok kısa bir kutlamayı da Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına yapmak istemektedir.

Buyurun Sayın Şandır.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz de basın çalışanlarımızın Çalışan Gazeteciler Gününü yürekten kutluyoruz. Bu vesileyle, gazetecilerin, basının Türk demokrasisi için değerli olduğunu, emeklerine saygı gösterilmesi gerektiğini, gerekirse pozitif ayrımcılık yapılması gerektiğini, özellikle son çıkartılmaya çalışılan Sosyal Güvenlik Yasası’nda, yıpranma tazminatı konusunda gazetecilere özel bir ayrıcalık gösterilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Tekrar, Çalışan Gazeteciler Gününü kutluyor, mesleğe emeğe geçen tüm basın mensuplarına saygılar sunuyoruz. Geçmişe intikal edenlere de rahmetler diliyoruz.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Şandır.

Bu konu üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Okay konuşmak istiyor.

Buyurunuz Sayın Okay.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

10 Ocak Dünya Çalışan Gazeteciler Günü’nde, demokratik toplumlarda demokrasilerin dördüncü gücü olan basının emekçileri gazetecilerin bu gününü kutluyorum. Değerli gazetecilerin düzenli bir mesaisi, bayramı, tatili olmadan, halkı bilgilendirme ve haber verme uğruna vermiş olduğu mücadele her zaman, her türlü takdirin üzerindedir. Ancak, böylesine emekçi, çalışan bir kesimin 5187 sayılı Yasa’yla haklarının elinden alınmasını da içimize sindirmemiz mümkün değildir. Dilerim bugün, Çalışan Gazeteciler Günü’nü kutladığımız bugün, bundan sonraki süreçte çalışan gazeteciler için yapılacak yasal düzenlemede gazeteci arkadaşların yıpranma payı ellerinden alınmaz ve bundan sonraki 10 Ocaklarda emeğinin karşılığını alan gazeteciler olarak birlikte bu günlerini kutlarlar diyoruz.

Saygılar sunuyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Okay.

Sayın Elitaş, buyurunuz efendim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

10 Ocak Dünya Gazeteciler Günü’nü AK Parti Grubu adına ben de kutlamak istiyorum. Gerçekten milletvekili olduğumuzdan bu tarafa Parlamentoda bu görevini, Parlamento muhabiri olarak görevini yapan arkadaşlarımızın verdikleri emek, performans ve bizimle beraber gündemi sıkı bir şekilde takip etmeye çalışmaları, gazetecilerin ne zor şartlar altında ve ne tür imkânlar çerçevesinde çalıştıklarını biraz daha yakından tanıma imkânını elde etmiş olduk. Alın terleriyle, emekleriyle ürettikleri haberlerin muhakkak ki ülkemizde insanların bilgi sahibi olmasında çok büyük katkıları var. Ben de Çalışan Gazeteciler Günü’nü, tüm gazetecileri AK Parti Grubu adına tebrik ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Elitaş.

Sayın Akın Birdal bu konuda görüşmek istiyordu.

Buyurunuz efendim.

AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, ben de Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Dünya Gazeteciler Günü’nü kutluyorum. Türkiye’nin demokratikleşmesi, toplumun demokratikleşmesi, toplumun bilgi edinme ve haber alma hakkıyla doğrudan ilişkilidir. Bu hakkın kullanılabilirliği, basın özgürlüğüne ve düşünce özgürlüğüne bağlıdır. Ne yazık ki, birilerinin istediği gibi bilgi edinme ve haber alma hakkı yerine toplumun gereksinmelerini ve gerçeği öğrenme yolunda bu hakkın kullanılabilmesi önemlidir. O nedenle, muhalif basın üzerindeki baskı ve yasakların kaldırılmasını diliyoruz.

Aynı zamanda, basın emekçilerinin grevli, toplu sözleşmeli sendikal haklarının tanınması ve yıpranma payının da kaldırılmaması yolunda, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu doğrultuda rolünü yerine getireceğini umuyoruz ve yeniden kutluyorum.

Aynı zamanda, ocak ve şubat ayı da, çok ilginçtir, tarihimizde basın emekçilerinin çok sayıda basın şehidi verildiği aylara rastlar. Onları da saygıyla ve rahmetle anıyorum. Tekrar basın emekçilerinin gününü kutluyorum.

Teşekkür ederim efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Birdal.

Gündem dışı ikinci söz, Erzurum ilinin ekonomik sıkıntıları hakkında söz isteyen Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’a aittir.

Buyurunuz Sayın Ertugay. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

2.- Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın, Erzurum ilinin ekonomik sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlayarak sözlerime başlıyorum.

Erzurum, tarihî, siyasi, askerî, ticari ve jeopolitik önemi olan, Millî Mücadele’mizin başlatıldığı, cumhuriyetin temellerinin atıldığı, Büyük Atatürk’ü son Osmanlı Meclisine Erzurum Mebusu olarak gönderen tarihimizin önder illerinden biridir.

Değerli milletvekilleri, bölgesel olarak merkezî konumda olan bu tarihî ilimiz, maalesef, son yılların en ağır ekonomik sorunlarıyla karşı karşıya bulunmaktadır. Erzurum, bugün, uygulanan teslimiyetçi mahiyette aşırı liberal, aşırı küreselci, sosyal devlet ilkesinin neredeyse unutulduğu, yanlış ekonomik politikaların ve kötü ekonomik gidişatın ortaya çıkardığı yüksek faturayı en ağır olarak ödeyen illerimizin başında gelmektedir.

Şüphesiz ki, 2 bin metrede kurulmuş, uzun kış ve ağır iklim şartları, zor coğrafyası ve sınırlı üretim imkânları Erzurum ve Erzurumlunun ekonomik ve sosyal hayatını daha da zorlaştırmaktadır. Birkaç tespit yapmak gerekirse: Gayrisafi yurt içi hasıladan aldığı pay itibarıyla 1975’te 24’üncü sırada olan Erzurum, bugün, 81 il içerisinde 64’üncü sıradadır. Ortalama 1.064, kırsalda yaklaşık 600 dolar olan kişi başına düşen millî geliri Türkiye ortalamasının çok altındadır, neredeyse beşte 1’idir. İşsizlik had safhadadır. İşsizlik oranındaki artış Türkiye ortalamasının oldukça üzerindedir.

Tarım ve hayvancılık can çekişmektedir. Çiftçi borç ve haciz batağındadır. Kurban Bayramı’nı dört gözle bekleyen besici -o da şayet satabildiyse- satabildiği kurbanlık parasıyla yedirdiği samanın bedelini karşılayabilmişse kendini kârlı saymıştır. Et ve Balık Kurumu neredeyse devre dışıdır. Çiftçi ve besici yüksek maliyet-düşük fiyat kıskacında ezilmiştir.

Değerli milletvekilleri, bir diğer konu, seçim yılı olmasına rağmen 2007 yılı Erzurumlu esnaf, iş adamı ve sanayici açısından, maalesef, en kötü yıl olmuştur. Başka göstergeye gerek yok. Erzurum’da patlayan icra, iflas ve haciz taleplerini karşılayabilmek için son bir yılda icra müdürlüğü sayısı 3’ten 5’e çıkmıştır, 6’ncısı yoldadır.

Erzurum Ticaret Odası verilerine göre, 2007 yılında yaklaşık 30 bin icra takibi yapılmıştır. 2007 yılında ticari alanda protestolu senet oranı yüzde 65’tir ve ticaret siciline kayıtlı olup da faaliyetine son veren, yani kapanan iş yeri sayısı 1.128’dir. Diğer taraftan, çıkarılan teşvik yasaları hiçbir cazibe oluşturmamış, daha doğrusu derde deva olmamıştır. Zira her yere verilen teşvik, teşvik değildir. Doğu Anadolu Bölgesi için de, Erzurum için de yeni, kapsamlı, havza ve sektör bazında teşvikleri öngören ve hatta sadece yatırımcıyı değil, bölgede bulunan işçi, memur, esnaf ve her kesimi kapsayan bir teşvik yasasına ve gerçekten ciddi bir sürdürülebilir teşvik politikasına acilen ihtiyaç bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, hiç şüphesiz ki bugün bu ülkenin en temel problemi gelir dağılımının bozukluğu ve maalesef giderek daha da bozuluyor olmasıdır. Elbette ki gönlümüz, bu ülkenin her yöresinin aynı kalkınmışlık düzeyinde olmasını ve gelir adaletinin herkes için sağlanmasını arzu etmektedir. Ancak takdir edilmelidir ki bölgenin ağır şartları, kalkınmada ve kaynak aktarımında öncelikli olarak ele alınmasını zorunlu kılmaktadır. Şayet siz Erzurum’a da Düzce’ye de aynı teşviki verirseniz Düzce dururken Erzurum’a yatırımcının gelmesini beklemek sadece hayal olur.

Değerli milletvekilleri, son olarak bir uygulamayı sayın Hükûmetin dikkatine sunarak sözlerimi bitirmek istiyorum. Maliye Bakanlığı, yeni bir uygulama başlatarak Türkiye genelinde ve Erzurum’da da yaklaşık 3 bin vergi mükellefinden 2007’ye ait envanterlerini, yevmiyesini, alış ve satış faturalarının çıkarılmasını istemiş ve bu kontrollerin 9-31 Ocak arası yapılacağını tebliğ etmiştir.

Değerli milletvekilleri, elbette ki devlet vergi alacak, mükellefini kontrol de edecektir. Buna hiç kimsenin itirazı olamaz. Ancak bu tip uygulamalar, zaten çok zor durumda olan, büyük mağazalar zincirinin dayanılmaz rekabeti karşısında ezilen, muhasebesi, kayıtları dört dörtlük olmayan küçük esnafı canından bezdirmektedir. Bu uygulama, resmen küçük esnafa gözdağı vermektir, esas alması gerekenden vergi alamayan Hükûmetin acısını küçük esnaftan çıkarmasıdır. Bu işin adı, düpedüz “gücü yeten yetene”dir. Bu da devlete yakışmaz.

Bakın, Erzurum’un 2006 yılı kurumlar ve gelir vergisi olarak tahakkuk eden vergisi 17 milyon YTL’dir. Bu da, yani bir yılda Erzurum’dan aldığınız vergi de, sizin rantiyeye ödediğiniz bir günlük değil, sadece üç saatlik faizin karşılığıdır. Bu miktarı alsanız ne yazar, almasanız ne fark eder!

Bu tablo, gerçekten, Türk ekonomisi adına da, millî onurumuz adına da hicap duyulacak bir durumdur. Hükûmete tavsiyemiz, bu tip uygulamalarla Erzurum esnafının peşine düşeceğine, öncelikle büyük kayıt dışının peşine düşmesidir, büyük vergi kaçaklarını önlemesidir.

Bu duygularla hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sağ olun. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ertugay.

Gündem dışı üçüncü söz, öğretmen açığıyla ilgili söz isteyen Yalova Milletvekili Muharrem İnce’ye aittir.

Buyurunuz Sayın İnce. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

3.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, öğretmen açığına ilişkin gündem dışı konuşması

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlarken, ben de gazeteci arkadaşlarımızın Dünya Çalışan Gazeteciler Günü’nü kutluyorum.

Tabii, bu gündem dışı sözler ne için verilir? Önemli görülen bir konuyu üç sayın milletvekili burada gündeme getirir, hükûmet de cevap verir. Hükûmet ha var ha yok!

MEVLÜT COŞKUNER (Isparta) – Yok, yok!

MUHARREM İNCE (Devamla) – Yok. Bir tane bakan yok. Böyle bir şey olamaz. Ben geçen dönemde böyle bir olayı, böyle bir görüntüyü dördüncü yılda görmüştüm, sonra dört buçuk yılda da seçim oldu zaten. Şimdi beşinci ayda böyle bir görüntü görüyoruz. Çok eminim ki, bu Parlamento dört sene gitmez. Bundan çok eminim.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, eğitim işinin temeli öğretmen. Nitelikli eğitim nitelikli öğretmenle olur. Bugün ülkemizde öğrenciler öğretmen bekliyor, öğretmen adayları iş bekliyor. Biz böyle bir ortamda, on binlerce eğitim fakültesi mezunu gencimizin işsiz olduğu bir ortamda öğretmen açığını beş dakika burada konuşacağız, Sayın Bakanın yirmi dakika konuşma hakkı olmasına rağmen burada yok. Fakat, nezaket göstermiş, bana haber göndermiş bir toplantıda olacağı için.

Ama, hatırlarsanız, 2008 bütçesini burada görüşürken ben Sayın Bakana şunu söylemiştim: “Sizinle, istediğiniz bir televizyon kanalında, istediğiniz bir saatte bu öğretmen açığını tartışalım.” O günden bu yana bir cesaret gösterip karşıma çıkmadı. Bugün işi olabilir, önemli değil. Şimdi ben tekrarlıyorum: Kendisiyle herhangi bir kanalda öğretmen açığı konusunu tartışmak istiyorum Sayın Bakanla.

NECAT BİRİNCİ (İstanbul) – Şöhret istiyorsun.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Benim yeterli şöhretim var Sayın Birinci. Siz arıyorsunuz şöhreti.

Şimdi, bu konuyu, öğretmen açığı konusunu Sayın Bakanın kendi rakamlarıyla açıklamak istiyorum. Bakın, diyelim ki bir branş, matematik branşı. Rakamlar kolay olsun diye söylüyorum, bu ülkede bir öğretmen on sekiz saat maaş karşılığı, altı saat de ücretli ders, yirmi dört saat… Türkiye’de, yirmi dört bin ders saati olsa -A branşında- yirmi dört bini yirmi dörde böldüğünüzde bin öğretmen lazım. Yani, bu ülkedeki matematik dersinin, fizik dersinin, fen bilgisi dersinin, coğrafya dersinin o ülke genelindeki toplam ders saatini yirmi dörde böldüğünüzde, öğretmen sayısıyla kıyasladığınızda açık ortaya çıkar.

CHP milletvekili bir arkadaşımız bir soru önergesi verdi. Ders ders sordu “Türkiye genelinde ne kadar ders saati vardır?” diye. Bakanlıktan soru önergesine verilen cevap: “Elimizde böyle bir bilgi yoktur.” diyor. Elinizde böyle bir bilgi yoksa, öğretmen açığı konusunda vereceğiniz hiçbir şey sağlıklı demek değildir.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, 2005 yılında, 28/11/2005’te, Sayın Bakan, Sayın Hüseyin Çelik öğretmen açığının 165.826 olduğunu söylüyor. 2007’nin on birinci ayında ise, “12.805” diyor. Personel Genel Müdürü 10 Aralık 2007’de “3 bin” diyor. Sayın Bakan 30 Aralık 2007’de “bin-2 bin civarında açığımız var.” diyor. Herhâlde bizi matematik bilmiyor zannediyor, halbuki biz hayatımızı matematik anlatarak kazandık. Aynı Bakan, 16/11/2007’de “114 bin kadrolu, 30 bin sözleşmeli atadık.” diyor. 10 bin de aralık’ta atandı, yani toplam atama 154 bin. 13 bini mükerrer. Nasıl mükerrer? Sözleşmeliden kadroluya geçmiş, çıkardım, 141 bin. 2003-2007 arasında emekli olanlara baktım, 76 bin emekli var. Demek ki siz 65 bin açığı kapatmışsınız. 2005’te 165 bin diyorsunuz, emekli olanları düştüğünüzde… Yani öğretmen açığı 100 bin. En az 100 bin! Ben iddia ediyorum, bu, 140 bin de olabilir. Şimdi, ne yazık ki halka yanlışlar anlatılıyor.

Bakın, yine söyleyeyim: 2001 yılında Millî Eğitim Bakanlığından emekli olan öğretmen sayısı 8.936’dır, 2005 yılında bu rakam 17.173’tür. Neden AKP döneminde öğretmenlerin emekli olma oranı 2 katına çıktı biliyor musunuz? Hukuksuz atamalar, hukuksuz görevden almalar, siyasi baskılar, huzurun bozulması, iş barışının bozulması, yeteneksiz insanların yönetici yapılması insanları canından bezdirdi. 8 bin dolayında insan emekli olurken AKP döneminde 17 bin dolayında öğretmenimiz emekli olmuştur. Yine, bu dönemde 21 çeşit öğretmen olmuştur: Vekil, usta öğretici, sözleşmeli, kadrolu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bakın, birkaç örnek vermek istiyorum: Adana’nın Yüreğir ilçesinde lise mezunu vekil öğretmenler var, arıcılık-kooperatifçilik mezunu 300-400 YTL’ye görev yapan öğretmenler var.

Bir örnek: Kütahya Seyitömer İlköğretim Okulu, 17 öğretmeni var, 3’ü kadrolu, 3’ü sözleşmeli, 3’ü vekil, 7 ücretli, 1 kadrosuz usta öğretici. Sayın Aksoy, sizin seçim bölgenizden bu.

Bitlis’ten örnek vermek istiyorum: 100. Yıl Meslek Yüksekokulu mezunu İngilizceye giriyor. Ziraat fakültesi mezunu sınıf öğretmeni. Sütçü İmam orman mühendisliğinden mezun kişi sınıf öğretmenliği yapıyor.

Değerli arkadaşlarım, bakın, 2000-2001 yılları kriz yıllarıdır. O yılların, 2000, 2001, 2002’nin o dönemki hükûmetin atadığı kadrolu öğretmen ortalaması, üç yılın ortalaması 35 bindir, AKP’nin beş yıllık ortalaması 23 bindir.

Değerli arkadaşlarım bir şeyi okumama izin veriniz, Sayın Başkanım lütfen… Gaziantep’ten ücretli bir öğretmenin mektubu bu. Bana yazmış. Sizlere de geldi, biliyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen çok kısa bir şekilde… Lütfen…

MUHARREM İNCE (Devamla) – Çok teşekkür ederim.

“Haftada on dokuz saat derse giriyorum, aldığım ücret 405 YTL. SSK’ya tabiyim. 3 çocuğum var, ama sağlık karnesi alamıyorum. Bu çalışmayla on ay sonra alabileceğim. Aileme bunu söyleyemiyorum, maaşımı utancımdan söyleyemiyorum. Bu milletin temsilcileri olarak lütfen beni bu utançtan kurtarınız.”

Bir de son günlerde Fazıl Say ile Sayın Bakan arasında mahkemeye verdi, vermedi olayı oldu. Bakın niye veremedi Bakan, biliyor musunuz? Söyleyeyim niye veremediğini: Bugün ilköğretimde 1 müzik öğretmenine düşen öğrenci sayısı 2.025’tir. Ortaöğretimde 1 müzik öğretmenine düşen öğrenci sayısı 1.883’tür. Rakamlar ortadayken nasıl vereceksin Fazıl Say’ı mahkemeye? Ver de görelim hadi! Verirsen haksız çıkarsın. 3 bin öğrenciye 1 müzik öğretmeni düşüyor, sonra Fazıl Say’a diyorsun ki: “Hakaret etti bize.” Doğruları söylüyor. Yüreğin varsa mahkemeye ver, yüreğin varsa televizyon kanalına çık, tartışalım. Bunları beş dakikada değil… Benim beş dakika, Sayın Bakanın yirmi dakika hakkı varken gelmiyor. Bir televizyon kanalında onun yirmi olacaksa benim de yirmi olacak, hiç gelmeyecektir diye düşünüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın İnce.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır.

Önergeleri okutuyorum:

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy ve 23 milletvekilinin, başta Afşin Elbistan olmak üzere termik santrallerin çevreye etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/89)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başta Afşin-Elbistan Termik Santrali olmak üzere ülkemizde halen faaliyet göstermekte olan tüm termik santrallerin çevreye verdiği zararların ve alınması gereken önlemlerin tespiti amacıyla Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Melis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz. 27/12/2007

1) Mehmet Akif Paksoy           (Kahramanmaraş)

2) Behiç Çelik                          (Mersin)

3) Alim Işık                              (Kütahya)

4) İsmet Büyükataman             (Bursa)

5) Kamil Erdal Sipahi               (İzmir)

6) Metin Çobanoğlu                 (Kırşehir)

7) Ahmet Deniz Bölükbaşı       (Ankara)

8) Kürşat Atılgan                     (Adana)

9) Hakan Coşkun                     (Osmaniye)

10) Durmuşali Torlak               (İstanbul)

11) Abdülkadir Akcan             (Afyonkarahisar)

12) Yılmaz Tankut                   (Adana)

13) Osman Ertuğrul                 (Aksaray)

14) Emin Haluk Ayhan            (Denizli)

15) Hüseyin Yıldız                   (Antalya)

16) Recep Taner                       (Aydın)

17) Beytullah Asil                    (Eskişehir)

18) Hasan Özdemir                  (Gaziantep)

19) Mustafa Enöz                     (Manisa)

20) Osman Durmuş                 (Kırıkkale)

21) Sabahattin Çakmakoğlu     (Kayseri)

22) Şenol Bal                           (İzmir)

23) Mustafa Kemal Cengiz      (Çanakkale)

24) Erkan Akçay                      (Manisa)

Gerekçe:

Son yıllarda gelişme yolundaki ülkeler hızlı bir ekonomik büyüme göstermişler ve enerji tüketimlerini yaklaşık iki katına çıkarmışlardır. Ülkeler, artan enerji ihtiyaçlarını karşılamak için kaynaklarının elverdiği ölçüde değişik üretim tekniklerine başvurmaktadırlar.

Dünya enerji ihtiyacını büyük bir kısmını fosil yakıt kaynaklarından, hidrolik enerji, nükleer santraller, güneş ve rüzgar enerjisi tesisleri ile gidermektedir.

1970'li yıllar artan enerji ihtiyacının giderek hızlandığı yıllar olup; Türkiye'de bu yıllarda çabuk yapılabilirliği, ucuza mal edilmesi ve dış kredi kaynaklarının kolay bulunabilirliği nedeniyle termik santrallere yönelmiştir. O yıllarda termik santrallerin yapabileceği çevre sorunları konusunda Türkiye'de ve dünyada yeterli bilgi birikiminin ve dolayısıyla kamuoyunun bu konuda hassas olmaması nedeniyle çevre sorunları akla gelmeden ve önemsenmeden hızla termik santraller inşa edilmeye başlanmıştır. Yapımları sırasında projelerinde hiç gözükmeyen birçok çevre sorunu termik santraller ile Türkiye gündemine girmiştir.

Yüksek kullanım payına sahip fosil yakıtlı termik santrallerin hava kirliliği ekolojik dengenin bozulmasına olumsuz etkilerde bulunmaktadır. Kömüre dayalı termik santrallerin külleri atık olarak sorun olmakla birlikte, toprak üzerinde depolanması sonucunda, kül içindeki zararlı bileşenlerin yağmur suları ile toprağa sızması sonucu yer altı suları ile de geniş bir alanda zararlı etkisini sürdürme özelliği bulunmaktadır. Termik santraller için gerekli madencilik ve taşıma faaliyetleri de yaratılan diğer çevre sorunları da olmaktadır. Bütün bu olumsuz etkilerine rağmen kömür hala enerji üretiminde tercih edilen bir kaynak olmayı sürdürmektedir. Bu gerçeği dikkate alarak mevcut termik santrallerin kontrollü ve çevresi ile dost bir şekilde işletilmesine olanak sağlayacak yeni teknolojiler monte ettirilmelidir.

Afşin-Elbistan Termik Santralı da Türkiye'nin büyük santrallerinden biri olup, önemli ölçüde çevre kirliliği yaratmakta ve bu çevre sorunları karşısında yalnız yöre halkı değil, yerel, resmi ve özel kuruluşlar da sağlıklı olmayan tespitlerde bulunmuşlardır.

Afşin-Elbistan civarında düşük kaliteli linyit rezervini değerlendirmek amacı ile çevreye vereceği zararlar hiç düşünülmeden kurulmuş olan termik santral baca gazı emisyonlarının ve santralden sorumsuzca çevreye bırakılan uçucu küllerin santral çevresindeki insan, toprak, su, hava ve bitkilere etkisi önemli safhalara ulaşmıştır.

Gazi Üniversitesi tarafından hazırlanan raporda santralden her yıl Çernobil kazasının yaklaşık 2,5 katı kadar radyoaktif madde yayıldığı,

Çukurova Üniversitesi'nden gelen üç kişilik profesörler heyetinin verdiği raporda ise;

"Bu kül ve duman havaya böyle savrulması devam ettiği takdirde bölgede toplu ölümler olabilir" denilmektedir.

Ancak ulusal kaynaklarımızı değerlendirmek zorunda oluşumuz ve diğer enerji kaynaklarına göre kömürün elimizde bulunan en fazla potansiyele sahip enerji kaynağı olması nedeniyle, özellikle linyitlerin çevreyi en az kirletecek şekilde kullanımı için yanma öncesi, yanma sırasında ve yanma sonrasındaki teknolojilerin incelenmesi, geliştirilmesi ve ülke koşullarına uyarlanması gerekmektedir. Yanlış alan ve yanlış teknoloji yüzünden, kurulduğundan bugüne değin çevresindeki tüm varlıklara (insan, toprak, su, hava ve bitki) sürekli zarar vermekte olan Afşin-Elbistan Termik Santralinin zararlarının en aza indirgenmesi zorunludur.

Anayasanın 98. İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince başta Afşin-Elbistan Termik Santrali olmak üzere Türkiye'deki tüm termik santrallerin çevreye verdiği zararların araştırılması ve alınması gereken tedbirlerin tespiti için bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz.

2.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur ve 20 milletvekilinin, çocuk suçluluğu sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/90)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizde son yıllarda kırsal-kentsel göçün de etkisiyle kanunla ihtilafa düşen çocuk sayısı katlanarak artmaktadır. Kanunla ihtilafa düşen çocuk sayısı özellikle büyük şehirlerimizde olmakla birlikte göç almakta olan küçük illerimizde de mevcuttur.

Devlet istatistik Enstitüsünün yapmış olduğu araştırma sonucunda 2002-2003 döneminde çocuk suçluluğu 2 kat artmıştır.

Türkiye'nin gerek taraf olduğu uluslararası sözleşmeler gerekse iç hukukumuzdaki düzenlemeler uyarınca daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, on sekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılmaktadır. Toplumda en çok özel güvence ve korumaya ihtiyaç duyan kesim olan çocukların suç işlemede araç olarak kullanılması her ne kadar zaman zaman cezai yaptırımlardan tamamen muaf tutulma, sadece çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanması ya da cezai yaptırımdan indirim uygulamalarına bağlanıyor olsa da, bu yerinde bir nitelendirme değildir.

Çocuk suçluluğu olgusu toplumsal huzuru ve barışı tehdit eden önemli bir sosyal sorun haline gelmiştir ve acil olarak çözüme kavuşturulması gerekmektedir.

Türkiye'de Çocuk Suçluluğu Olgusunun Araştırılması, Çocukların Suça Yönelmelerinde Etkin Olan Faktörlerin Belirlenmesi ve Çocuk Suçluluğu’nun Önlenmesi İçin Gerekli Olan Düzenlemelerin Belirlenmesi Amacıyla Anayasa’nın 98. ve İçtüzüğün 104. ve 105. Maddeleri uyarınca Meclis Araştırması açılması için gereğini saygılarımla arz ederim.

1) Nevingaye Erbatur                (Adana)

2) Sacid Yıldız                           (İstanbul)

3) Tekin Bingöl                         (Ankara)

4) Ali İhsan Köktürk                 (Zonguldak)

5) Vahap Seçer                          (Mersin)

6) İsa Gök                                 (Mersin)

7) Tansel Barış                          (Kırklareli)

8) Turgut Dibek                         (Kırklareli)

9) Ahmet Ersin                          (İzmir)

10) Mehmet Ali Özpolat            (İstanbul)

11) Şevket Köse                        (Adıyaman)

12) Hulusi Güvel                       (Adana)

13) Ensar Öğüt                          (Ardahan)

14) Abdurrezzak Erten              (İzmir)

15) Ramazan Kerim Özkan       (Burdur)

16) Yaşar Tüzün                        (Bilecik)

17) Yılmaz Ateş                        (Ankara)

18) Ahmet Küçük                      (Çanakkale)

19) Mevlüt Coşkuner                (Isparta)

20) Durdu Özbolat                    (Kahramanmaraş)

21) Atila Emek                          (Antalya)

Gerekçe:

Türkiye'de son yıllarda çocuklar tarafından işlenen veya çocukların dahil olduğu suçların sayısı dramatik bir şekilde artmaktadır. Suça yönelen çocuklar olgusu hemen her gün yazılı ve görsel basın aracılığıyla karşımıza çıkabilmektedir. Özellikle metropol kentlerde çocukların dahil olduğu suçlara tanık olma ihtimali her geçen gün artmaktadır. Çocuklar arasında hızla yükselen suça yönelme eğilimi toplumsal barışı ve geleceği tehdit etmektedir.

Mevcut araştırmalar çocuk suçluluğunun çok faktörlü bir olgu olduğunu vurgulamaktadır. Bilimsel araştırmalar ışığında çocuk suçluIuğu olgusunu ortaya çıkaran etmenler şu şekilde özetlenebilir: Çocuk ve ailenin psiko-sosyal ve ekonomik karakteristikleri, okul çevresi ve akran grubunun etkileri, erken yaşta çalışma yaşamına girmek, boş zaman olanaklarının yetersizliği, ülkenin sosyal ve ekonomik politikalarının yetersizliği, toplumun değişen toplumsal ve kültürel yapısı, iç göç olgusu ve göç deneyimine bağlı yoksulluk, eksik kentleşme, kentle bütünleşememe ve medya organlarının şiddet içeren yayınlarının olumsuz etkisi.

Ülkemizdeki mevcut istatistikler suça yönelen çocukların sayısındaki büyük artışı gözler önüne sermektedir. Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine göre, 1955 ve 1960 yıllarında çeşitli suçlardan hüküm giyerek ıslahevlerine yerleştirilen çocukların sayısı yalnızca üç yüz otuz altı (336) iken bu sayı 2002 ve 2003'te yedi yüz seksen altıya (786) ulaşmıştır. Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı'nın verilerine göre: 2002 yılında Türkiye genelinde suça karıştığı şüphesi altında bulunan çocuk sayısı 57.837, suç mağduru çocuk sayısı ise 48.686'dır. Bu oran ülkemizin nüfusuna oranla az gözükse de her yıl katlanarak arttığı göz önüne alınırsa durumun ciddiyeti daha iyi anlaşılacaktır.

Ankara Ticaret Odası tarafından 2005 yılında yayınlanan rapora göre, çocuklar tarafından mala karşı işlenen suçların başında hırsızlığın geldiği, hırsızlıkla suçlanan her 100 kişiden 34'ünün çocuk olduğu bildirilmektedir. Resmi Kurum ve Kuruluşlardan yapılan tüm hırsızlıkların yüzde 48'inde, yankesiciliğin yüzde 42'sinde, kapkaççılığın yüzde 40'ında, otodan hırsızlığın yüzde 34'ünde, işyerinden hırsızlığın yüzde 33'ünde, evden hırsızlığın yüzde 30'unda, oto hırsızlığının yüzde 27'sinde çocuklar şüpheli. Tüm gasp şüphelilerinin tüm “mala zarar vermek”, “suç eşyası satın almak, satmak ve saklamak” suçu şüphelilerinin yüzde 14'ü, tüm “bilişim” suçu şüphelilerinin yüzde 13'ü çocuklardan oluşuyor. Emniyet Genel Müdürlüğü'nün 2005 Yılı Değerlendirme Raporu rakamlarına göre de 2005 yılının ilk 6 ayında şüpheli sayısının 204.038 olduğu, bunların 29.968'ini çocukların oluşturduğu açıklanmıştır.

Dahası suça yönelen çocukların içinde kız çocukları da önemli bir yer tutmaktadır. Kız çocuklarının özellikle yankesicilik benzeri suçlara yöneldiği anlaşılmaktadır.

Emniyet Genel Müdürlüğü de yayınlarında çocuk suçluluğunun artan etkisine dikkat çekmektedir. Emniyet güçlerinin yayınlarına göre ülkemizde işlenen suçlara katılımın büyük çoğunluğunu gençler oluşturmaktadır. Dahası suç işleme konusunda ilk oluşumun küçük yaşlarda başladığı bir gerçektir. Kolluk kuvvetleri tarafından hazırlanan raporda dikkati çeken diğer bir nokta ise çocukların organize suç örgütleri tarafından kullanılıyor olmasıdır.

Çocuk suçluluğu olgusu toplumsal huzuru ve barışı tehdit eden önemli bir sosyal sorun haline gelmiştir.

Artan suç oranları ve şiddetin toplumsal barışı tehdit eder hale gelmesi acil önlemlerin alınmasını gerekli kılmaktadır. Çocuk suçluluğunu önleyici politikaların ve hizmetlerin geliştirilmesi son derece önemlidir. Türkiye'de hızla yükselen çocuk suçluluğu olgusunun nedenlerinin etraflıca araştırılması ve konunun taraflarının bir araya gelerek hizmet/politika üretmelerinin sağlanması gerekmektedir.

3.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak ve 25 milletvekilinin, Türk spor sektörü ve alanındaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/91)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türk spor sektör ve alanında tarafların problem ve çözüm yollarını tespit etmek, çağdaş vizyon ve misyon çerçevesinde Türk sporunun yapılandırılması ve rekabet gücünün artırılması için konunun etki ve yetki aktörlerine rehberlik edecek yol haritasını belirlemek amacıyla Anayasanın 98 inci İç Tüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince ekte sunulan gerekçe çerçevesinde Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.

1) Ali Uzunırmak                           (Aydın)

2) Oktay Vural                               (İzmir)

3) Beytullah Asil                            (Eskişehir)

4) Ahmet Duran Bulut                    (Balıkesir)

5) Akif Akkuş                                (Mersin)

6) Mustafa Enöz                             (Manisa)

7) Süleyman Latif Yunusoğlu        (Trabzon)

8) Süleyman Nevzat Korkmaz        (Isparta)

9) Hüseyin Yıldız                           (Antalya)

10) Ahmet Kenan Tanrıkulu           (İzmir)

11) Münir Kutluata                         (Sakarya)

12) Erkan Akçay                            (Manisa)

13) Ertuğrul Kumcuoğlu                (Aydın)

14) Gündüz Suphi Aktan               (İstanbul)

15) Murat Özkan                            (Giresun)

16) Mehmet Akif Paksoy               (Kahramanmaraş)

17) Ahmet Orhan                           (Manisa)

18) Şenol Bal                                  (İzmir)

19) Ahmet Bukan                           (Çankırı)

20) Osman Ertuğrul                        (Aksaray)

21) Ümit Şafak                               (İstanbul)

22) Emin Haluk Ayhan                  (Denizli)

23) Ahmet Deniz Bölükbaşı           (Ankara)

24) Mehmet Günal                         (Antalya)

25) Reşat Doğru                             (Tokat)

26) Metin Ergun                             (Muğla)

Gerekçe:

Spor bireylerin ruhsal, bedensel ve zihinsel olarak dengeli ve sağlıklı olabilmelerini temin eden en önemli aktivitedir. Eğer sağlıklı bir toplum olarak varlığımızı sürdürmek, Milletler cemiyetinin bu alandaki dikkate alınır bir üyesi olmak istiyorsak, devlet olarak imkân ve kabiliyetlerimizi planlı, doğru, verimli, etkin ve sürdürülebilir bir yapılanmayla organize etmemiz gerekmektedir.

Sporun amaçları uygulama ve yapılış biçimleri olarak analiz ettiğimizde şu kategorilere ayırmak mümkündür:

Amatör ve profesyonel yarışmacı zirve sporları dalları olduğu gibi, kendi içlerinde de bireysel ve takım oyunları olarak sınıflandırmak mümkündür. Amatör branşlarda halka ve kitlelere faydalı olabilecek ve en geniş halk kitlelerine ulaşabilecek ayrıca profesyonel yarışmacı zirve sporlarına kaynak temin edecek bir hedef yapılanması en faydalısı olmalıdır.

Bir yandan en başta saydığımız bireysel gelişmeleri en geniş halk kitlelerinde temin etmeli, böyle bir Türk toplumunu oluşturmak hedefimiz olmalı. Diğer yandan profesyonel yarışmacı zirve sporlarındaki artık dünyada gelinen noktada ekonomik ve tanıtım alanındaki sporun tesirlerinden de azami faydalanabilir olmayı ülke olarak hedeflemeliyiz.

Ekonomik olarak bakıldığında sektörün direkt ve dolaylı etkileriyle kendisini 4. büyük sektör konumuna taşıdığı bilinmektedir.

Tanıtım açısından din, dil, ırk, dünya görüşü ayrımı yapmadan ulaşabildiği sempatizan kitleleri apaçık ortadadır. Bilhassa uluslararası başarılar ülkemiz için vazgeçilmez olmalıdır.

Bunları temin etmenin birincil şartı, yukarıda belirttiğimiz gibi, imkân ve kabiliyetlerimizi doğru bilgiye dayalı, verimli, etkin ve sürdürülebilir planda yapılanma ve işlevlerle organize etmektir. Oysa bu gün ülkemizde bu alanda faaliyet gösteren gönüllü ve profesyonel birçok kişi ve kuruluşlarımız çok zor şartlarda bazen iyi niyetli yetersiz, bazen imkânsızlık, bazen koordinesizlik içerisindedir. Çok basit çabalarla ortadan kaldırılabilecek küçük engeller, büyük başarılar doğurabilecek olmasına rağmen sahipsizlikten ortada kalmaktadır.

Bu sektörde ve alanda tarafların problem ve çözüm yollarını aynı zamanda çağdaş vizyon ve misyonda Türk sporunu yapılandırabilme yollarını, konunun etkin ve yetkin aktörlerine rehberlik edecek yol haritasını belirlemek için Meclis Araştırması gerekmektedir.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ( Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı) ve Adalet Komisyonu Raporu (1/335) (S. Sayısı: 56) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerlerinde.

Şimdi dokuzuncu bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Dokuzuncu bölüm, 241’inci madde ila 270’inci maddeleri kapsamaktadır.

Dokuzuncu bölüm üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz söz istemiştir.

Buyurun Sayın Ağyüz. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

CHP GRUBU ADINA YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın dokuzuncu bölümünde görüşlerimi açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

                             

(x) 56 S. Sayılı Basmayazı 3.1.2008 tarihli 45’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

Tüm gazeteci dostlarımızın, arkadaşlarımızın 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü içtenlikle kutluyorum. 2008 yılının aydınlık, üretken ve tüm halkımızın kararan yüzünün gülmeye başladığı, terörün bittiği, hiç kimsenin ülkesini terk etmek zorunda hissetmediği ve her şeyin paralı olmaya çalışılmadığı bir yıl olmasını diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uyum amacıyla getirilen bu kanun tasarısının dokuzuncu bölümü de diğer bölümler gibi, yeni suç ve cezalar ihdas eden, bazı cezaları düşüren, sorun çözmeyen, yasa yapma tekniğine uygun olmayan bir tasarı. Yüz yetmiş yasanın altı yüz kırk sekiz civarında muhtelif maddelerine ve binlerce fıkralarına değişiklik getiriyor bu tasarı. Bu tasarı, bizim Gaziantep’imizin tabiriyle, her bağdan bir kesek alınarak yaratılan kırkambar yasasıdır ve tam bir arabaşıdır. İç Tüzük’ün 77’nci maddesine dayanarak getirilen bu tasarı, Adalet Komisyonunda da yeterli inceleme yapılmadan, muhalefet sözcülerinin eleştirileri dikkate alınmadan Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuştur. Şimdi de önergelerle düzeltilmeye çalışılmaktadır.

Üzerinde söz aldığım dokuzuncu bölümde, 6968 sayılı Zirai Mücadele, Sivil Savunma, Tebligat Kanunu ve Müşterek Bahisler ile Afetler Yasası yer alıyor. Bakın, kurallara uymayan tohum satıcılarına, çırçır fabrikası kuranlara değişik cezalar getiriliyor. 2 bin ile 5 bin lira arasında olan cezalar 400 ile 500 milyona çıkarılıyor.

Değerli arkadaşlarım, yıllardır uygulanan yanlış ekonomik politikalar sonucu, tarımı yok eden, çiftçiyi yoksullaştıran ve köyünden terk ettiren ekonomik politikalar sonucu eken biçen kalmadı ki tohumluk alan satan kalsın, pamuk üreticisi kalmadı ki yaptığınız elektrik zammı üzerine çırçır fabrikası kuran olsun, çiftçi kalmayacak ki zirai mücadeleyle uğraşan esnaf olsun. Eken biçen olmadığı için tohum satan da olmayacak değerli arkadaşlarım.

Onun için, bu düzenlemeler, gerekli olsa da pratikte geçerli olmayan düzenlemelerdir. Çiftçi ekemez duruma gelmiş, sanayici üretemez duruma gelmiş, rant ekonomisi almış başını gitmiş; esnaf, memur, işçi, çiftçi, emekli borç-faiz sarmalı içerisinde ve Hükûmetin gündeminde ekonomi yok, işsizlik yok, teşvik yok ve en önemlisi, bu dönemde ekonomik vizyon yok değerli arkadaşlarım.

Bu dokuzuncu bölümde önemli yasalardan, değişikliklerden bir tanesi de Sivil Savunma ve Afet Yasası'dır. Çok önemli bir yasadır. Bu değişiklikler de elbette ki önemlidir ama hepinizin bildiği gibi Türkiye çok etkin bir deprem kuşağı üzerinde yaşamaktadır. Son yıllarda karşılaştığımız büyük depremlerin dışında en son Balâ depremiyle de yeniden deprem tartışmalarıyla karşı karşıya geldik. Bu iki yasanın yenilenmesi, çağdaş boyutlar kazandırılması ve kaynak yaratılması çok önemliyken, bazı görevleri ihmal veya yerine getirilmeyişine verilecek para ve idari cezalarla uğraşarak ülkemizde yaşanan doğal afetlere kayıtsız kalmaktayız.

Deprem ve sel felaketleri sonrası afet bölgeleri kalabalık heyetlerle ziyaret edilmekte, "Üzülmeyin devlet yanınızdadır, yaralarınız da kısa sürede sarılacaktır." denilerek maalesef bir sonraki doğa olayına kadar, afete dönüşmesine kadar hiçbir çalışma ve yasal düzenleme yapılmamaktadır. O nedenle, bu kanunda yapılan değişikliklerden dolayı sivil savunma çok önemlidir. Çok sınırlı ekip ve donanımıyla sivil savunma kurtarma birlikleri afet sonrası yeterli kalmamaktadır, kurtarma çalışmalarına bilgisiz ve deneyimsiz olan gönüllüleri yönlendirememektedir. 7126 sayılı Sivil Savunma Kanunu ve Afetler Yasası yeniden düzenlenmek zorundadır. Modern donanımlı, iyi eğitimli, profesyonel sivil savunma birlikleri tüm ülke sathına yayılmalı, gerekli araç ve gereç stokları yapılmalıdır.

Elbette ki siyasal iktidarlar, her konuda ve özellikle doğal afetlerde sorumluluğunun gereğini yerine getirmek zorundadırlar. Doğa olaylarının afete dönüşmesi doğal olarak kabul edilemez, kadercilik olarak da asla kabul edilemez. 17 Ağustos 1999 depreminden bugüne sekiz yıl geçti ama alınan maalesef hiçbir tedbir yok ve maalesef kurulan deprem şûrası da 2007 yılında yine AKP Hükûmeti tarafından feshedildi, iptal edildi değerli arkadaşlarım.

Doğa olaylarının felakete dönüşmesinin nedenlerini hepimiz biliyoruz: Arsa ve arazi rantı, bunun için yapılan imar planları, imara açılan su havzaları, dere yataklarına yapılan binalar, altyapı yetersizliği. Bunlar ortadayken, bunların sebeplerini sonuçlarını izale etmek için yeni yasalar düzenlememiz gerekirken, çağdaş bir imar kanununa ihtiyacımız var iken, Yapı Denetim Yasası'nın yeniden gözden geçirilmesi gerekirken, Sivil Savunma ve Afet Yasası’nın yeniden düzenlenmesi gerekirken, planlamayı disipline eden Belediye Yasası’nın çıkması gerekirken, İhale Yasası’nın yeniden düzenlenmesi gerekirken ve en önemlisi de bizim Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri olarak halkımızın bizden beklentisi olan dokunulmazlıkları kaldıran yasal düzenlemeyi yapmamız gerekirken, bugüne dek bu işlerin üzerine 2006 yılından kalan yüklü bir yasayı görüşmemizi de ben biraz abesle iştigal olarak kabul ediyorum değerli arkadaşlarım.

2006 yılından kalan bu yasa, bakın, 10/4/2006 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına hükûmetce sunuluyor. 28/8/2006 tarihinde de 22’nci Dönem Adalet Komisyonu Raporu’yla Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderiliyor ama görüşmeler yapılamıyor. Yenilenerek, komisyonca, 14/1/2007 günü Meclis gündemine sunuluyor. Bu kalabalık bir yasa değerli arkadaşlarım ve üzerinden bir yıl geçmiş.

Bunları üst üste koyduğumuz zaman da, yaşanan olumsuz ekonomik koşulları göz önüne getirdiğimiz zaman da bazı sivil toplum örgütlerinin ve özellikle bir Sayın Bakanın da son günlerde söylediği “2007 yılı maalesef kayıp yılı olmuştur. 2007 yılı maalesef geçim değil, seçim yılıdır.” sözünün kafamda doğru olduğunu belirtiyor değerli arkadaşlarım. Gerçekten, bir buçuk sene bekleyen bu yasanın ve Sigara Kanunu’nun, 2004’ten bugüne kadar bekleyen Sigara Kanunu’nun alelacele getirilmesini, 2007 yılında bu Parlamentonun çalıştırılmadığı izlenimini edindiğimi açık yüreklilikle söylemek istiyorum değerli arkadaşlarım.

Bu yasalar niye çıkarılmaz, niye İmar Kanunu yapılmaz, niye kalıcı bir kentsel dönüşüm yasası çıkarılmaz? Çünkü belediyelerinizin rant paylaşımına dayalı imar planları süreci daha tamamlanmadı. Önümüzdeki günlerde bir Pendik kentsel dönüşüm yasası gelecek. Yanlıştır. Orada da konuşacağız. Ama siz bunları çıkarmaya çabalamak yerine -elbette ki gereklidir- bu tür sorunları Parlamento gündemine getirerek altı aydır vakit israfından başka bir şey yapmıyorsunuz değerli arkadaşlarım.

Çözüm üretmek diye bir derdi yok bu İktidarın. Ancak Sayın Başbakan, kapalı, partili üyelerin olduğu toplantılarda muhalefete sataşmakla siyaset yapıyor.

Teşvik kanununu söz verdiniz. Teşvik kanunu nerede? Bölgesel ve sektörel bazda teşvik kanunu vardı. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu nerede değerli arkadaşlarım?

Gazetelerden görüyoruz ki gelecek yasalardan bir tanesi medyada yüzde 50 yabancı ortaklığını yasal hâle getiren yasa. Niye bugüne kadar getirmediniz? Damadın şirketi ATV’yi aldıktan sonra mı aklınıza geldi? Gözünüz aydın, bugün de Rekabet Kurulu onayladı onu.

Değerli arkadaşlarım, kalıcı sorunlara çözüm bulmak hükûmetlerin görevidir, iktidarların görevidir. Ekonomik sorunları beklemeye almak ihmale gelecek değildir değerli arkadaşlar.

Bakınız, kapalı toplantılarda Sayın Başbakan ne diyor: “Sadece karanlığa tükürüyorlar, karanlığa taş atıyorlar. Türkiye’nin kalkınmasını istemeyenler var.” Peki, Türkiye’nin kalkınmasını istemeyenler var diye mi büyüme hızını düşürdünüz? Türkiye’nin kalkınmasını istemeyenler var diye mi asgari ücreti çok az artırdınız?

Türkiye’de ve bu Parlamentoda hiçbir milletvekili Türkiye’nin karanlığa sürüklenmesini istemiyor, ama Türkiye’yi karanlığa sürüklemek isteyen bir iktidarla karşı karşıya olduğumuzu aydın da biliyor, esnaf da biliyor, tüccar da biliyor, iş adamı da biliyor değerli arkadaşlarım. O bakımdan, bu yanlış yolda olanların bize söz söyleme hakları yoktur değerli arkadaşlarım.

Sadece kurumları ele geçirmekle uğraşanlar, her şeyi özelleştirerek, her şeyi paralı hâle getirerek çiftçiyi, esnafı, işçiyi mağdur edenlerin gündeme getirecekleri ana konular varken bu tür konularla uğraşmalarını ben bir milletvekili olarak kabul etmiyorum değerli arkadaşlarım.

Sayısız özelleştirmeyle karşı karşıya kalan kurumlardan diğer kurumlara gönderdiğiniz 21 bin aile var. Bu 21 bin aile on ay çalışıyor, iki ay çıkıyor. Bugün muhtarlarımız Sosyal Güvenlik Yasası kapsamı içerisinde değil. Daha sayacağım değişik ekonomik boyutlu yasalar var iken sizin bu yasalarla Meclis gündemini işgal etmeniz belki gereklidir ama yeterli zaman ayrıldığı için ben biraz bu konuya şüpheli bakıyorum değerli arkadaşlarım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – Ayrıca da değerli arkadaşlarım, bu görüşlerimin sonucunda görüştüğümüz yasa tasarısına kuşkuyla bakıyorum. Çünkü, bazı yasalarda naylon faturacılar affedildi, hayali ihracatçılar affedildi, kambiyo affıyla bazıları affedildi ve ummak ve dilemek istemiyorum, bunun vebalini AKP komisyonuna ve AKP’li milletvekillerine atmak istiyorum.

Acaba, bugün de “Çocuklarımın ödediği vergilerle maaşlarınızı alıyorsunuz.” diyen Kemal Unakıtan’ı affetme kısmı var mıdır bu yasada?

Hepinize saygılar sunuyorum değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ağyüz.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Erkan Akçay.

Buyurunuz Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın dokuzuncu bölümü hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Şahsım ve grubum adına muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Hukuk, üzerinde genel bir mutabakata varılmış, toplumsal hayatın ilke ve usullerini belirleyen, herkes için bağlayıcı bir nitelik taşıyan, toplumsal ilişkilerde adaleti, düzeni, barışı ve hürriyeti birlikte tesis etmeyi hedefleyen kurallar bütünüdür.

Bütün toplumlarda ceza hukuku, hukuk düzeninin temel bir parçasıdır. Suçun olduğu yerde mutlaka ceza da vardır. Suçun ve cezanın olmadığı toplum düzeni maalesef bir ütopya hâlindedir. Gelişmiş uygar toplumlarda insanlığın temel hak ve hürriyetlerinin sağlanıp korunması en yüksek değer hâlindedir. Bu durumda uygar bir toplumun ceza hukuku da insan haklarının bir kusuru değil, teminatı olmak durumundadır.

Hukuk, ifadesini bir toplumun ister kanununda isterse örf ve âdetinde bulsun, daima toplumun iradesini ifade etmektedir. Ceza hukuku da bu iradeyi ifade ve temsil etmek durumundadır. Bu da göstermektedir ki suç ve ceza, önce toplumun vicdanında yer bulmak durumundadır. Ceza kanunlarının amacı, vatandaşın ve toplumun varlığının ilerleyip gelişmesinin sürekliliğinin teminat altına alınmasına yönelik olmalıdır. Kanun yaparken amacımız suç ve cezayı artırmak değil, azaltmak olmalıdır.

Bir toplumda suçun işlenmesini önleyen en önemli faktörler, kanunlarda yer alan yasak ve cezalardan ziyade, toplumun ve bireylerin eğitimi, bilinci, duyarlılığı, devletin adalet üzerine inşa ettiği yönetim iradesi ve toplumdaki etik değerler için bireylerin gösterdiği otokontrol davranışlardır. Önemli bir toplumsal ihtiyaçtan doğan ceza kanunlarının etkili bir şekilde uygulanabilir olması da ayrı bir önem arz etmektedir. Kanunun etkili ve uygulanabilir olmasının bazı şartları vardır. Kanun yapılırken hukuka uygun davranılmalı, temel hak ve özgürlüklere dokunulmamalıdır. Kanun önemli bir ihtiyaçtan doğmalı, getirilen cezalar gerekli, orantılı ve uygulanabilir olmalıdır. Hukuk devleti, hukuka uygun yasalar yapan ve yaptığı yasaya uyan ve uyduran devlettir. Bir hukuk kuralına geçerliliğini veren, uygulanması ve etkinliğidir. Kanunlar uygulanmak için çıkarılırlar. Uygulanmayan veya uygulanamayan kanunlar toplumda adalet duygusunu zayıflatmakta, devlete duyulan güveni azaltmakta ve kamu otoritesini zaafa düşürmektedir. Kanun çıktıktan sonra, toplumda veya en azından ilgili kişilerde, getirilen kurallara uyma konusunda bir bilinç oluşturulabilmelidir. Yani, kanunların ruhu toplum vicdanında ifadesini bulmalı, adalet duygusunu yerleştirmeli, kanun çıkarana ve uygulayana güveni ve saygıyı artırmalıdır. Getirilen kurallarla ilgili gerekli bilincin oluşması için hayatın her alanında eğitime ve etik değerlerin güçlendirilmesine ayrıca önem verilmelidir. Vatandaşı suçlu konuma düşürecek fiilleri çoğaltarak, cezayı uygulayacak yetkili ile vatandaşlar arasında sürtüşmeleri artırarak istenen amaca ulaşılamaz. Bundan devlet-vatandaş münasebetleri zarar görür ve görmektedir. Bu nedenle, yargının iş yükünü artıran sebeplerin başında devlet-vatandaş münasebetlerindeki ihtilaflar gelmektedir.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz tasarı vesilesiyle, Sayın Adalet Bakanına bu kürsüden önemli bir soru yöneltmek istiyorum: Sayın Adalet Bakanı, ülkemizde yargının iş yükünü artıran sebeplerin başında, idarenin hukuka aykırı işlem ve davranışları nedeniyle devlet ile vatandaşlar arasında doğan davalar olduğu bilinmektedir. İhtilafları ve davaları azaltmak, idarenin eylem ve işlemlerinde hukuka uygun davranmasını sağlamak için herhangi bir çalışmanız var mıdır? Bu konuda bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, kanunlara uymayan vatandaşları cezalandıracak tedbirlerin dışında, bilhassa devlet ile vatandaş arasında ihtilaf doğmasını önleyecek tedbirleri dikkatimize ve gündemimize almamız gerekmektedir. Devlet-vatandaş münasebetlerinin düzenli, uyumlu, saygın, sıcak ve müşfik bir hâle getirilmesi, ihtilafların en aza indirilmesi için tedbirler almamız, dikkatimizi bu yöne yoğunlaştırmamız gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, kanunlarla getirilen yasak ve para cezalarının salınması kadar, bu para cezalarının tahsil edilebilmesi de önem arz etmektedir. Bir para cezasının etkinliğini, ceza tutarının azlığı veya çokluğundan ziyade, vatandaş tarafından paranın ödenmesi ve idare tarafından tahsil edilmesi sağlar. Devlet bakımından bir alacağın tahakkuk ettirilmesinin, para cezası salınmasının, tahsil edilmesinin ayrı ayrı zorlukları olduğu gibi, vatandaş tarafından da bu borçların ödeme zorlukları vardır. Borcun ödenmesi vatandaş tarafından ilave bir eziyete dönüşmemelidir. Tahsilat ve ödeme faaliyetlerinin, devlet-vatandaş münasebetinin uyumu çerçevesinde, rahat, kolay ve çağdaş bir şekilde yürütülmesi gerekmektedir.

Bir para cezasının ödenmesinde ve tahsilatında etkili olan faktörleri şu şekilde ifade edebiliriz: Salınan para cezaları, vatandaşın ödeme gücüne uygun, hak ve insaf ölçüleri içinde olmalıdır. Para cezasını ödeyecek kişide ödeme duyarlılığı ve bilinci olmalıdır. Tahsil imkânının güçlüğü, sık sık getirilen aflar, çok düşük veya yüksek tutardaki cezalar, ödeme duyarlılığını azaltmaktadır. Geçmişten gelen olumsuz örnekler de dikkate alınarak, af beklentisi de ödeme duyarlılığını azaltmaktadır. Devletin para cezalarını takip ve tahsil etme imkânları da, para cezası tahsilatını etkileyen en önemli faktörlerden birisidir.

Değerli milletvekilleri, tahakkuk eden para cezalarının tahsilat miktarları da çeşitli idari, teknik ve mesai sorunları nedeniyle çok düşük oranda kalmaktadır.

2007 yılı Ekim ayı itibarıyla para cezalarının tahakkuk tutarı 12,3 milyar YTL’dir, tahsilat tutarı ise 3 milyar YTL’dir. Bu durumda tahsilat nispeti yüzde 24’tür, yani Ekim ayı sonuna kadar salınan bütün para cezalarının sadece yüzde 24’ü tahsil edilebilmiştir.

2008 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu’nda 3,5 milyar YTL idari para cezası geliri öngörülmektedir. Hükûmet, beyana dayalı vergi toplamaktan neredeyse vazgeçmiş görünmektedir, çünkü aynı Bütçe Kanunu’nda beyana dayanan gelir ve kurumlar vergisi tahsilatı 3,2 milyar YTL olarak görünmektedir, geçici vergiler hariç. Kayıt dışılıkla mücadele etme kararlılığı olmayan, ancak idari para cezalarından gelir ve medet uman bir manzarayla karşı karşıyayız.

Temel ceza kanunlarına uyum gerekçesiyle ve para cezası tutarlarını günümüz şartlarına uyguluyoruz diyerek getirilen bu kanun tasarısıyla, vatandaşa uygulanan para cezalarından AKP Hükûmetinin ciddi bir gelir beklediği de anlaşılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, son söz olarak ifade etmek isteriz ki, yasaların bağışlayıcılığı ve cezaların insaflısı idarenin dirayetini gösterir. Adalet ve merhamet, işte bütün mesele bu.

Değerli milletvekilleri, bu vesileyle 10 Ocak İdareciler Günü’nü, ülke genelinde fedakârca hizmet veren, başta mülki amirler ve tüm yöneticileri tebrik ediyor, aileleriyle birlikte mutlu ve huzurlu bir yaşam temenni ediyorum.

Yine, bugün Çalışan Gazeteciler Günü vesilesiyle de tüm olumsuz şartlar içerisinde milletimizi doğru, tarafsız ve zamanında bilgilendirme görevlerini başarıyla yerine getiren tüm gazetecilerimizi de yürekten kutluyorum.

Sözlerime son verirken muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Akçay.

Dokuzuncu bölüm üzerine şahsı adına Isparta Milletvekili Haydar Kemal Kurt söz istemiştir.

Sayın Kurt… Yok.

Şahsı adına İstanbul Milletvekili Güldal Akşit söz istemiştir.

Buyurunuz Sayın Akşit. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

GÜLDAL AKŞİT (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Temel Ceza Kanunlarının Uyumu Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının dokuzuncu bölümüyle ilgili söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Dünya Çalışan Gazeteciler Günü nedeniyle tüm gazetecilerin bu gününü de kutlayarak sözlerime başlamak istiyorum.

Bilindiği gibi, ceza sistemimizi oluşturan “temel ceza kanunları” olarak bilinen Türk Ceza Kanunu, Kabahatler Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu ve Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun, Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul edilerek 1 Haziran 2005 tarihi itibarıyla yürürlüğe girmiştir.

Ceza kanunlarında yapılan bu köklü değişiklik ceza hükmü içeren kanunlarda düzenlemeler yapılmasını zorunlu kılmış ve üzerinde konuştuğumuz bu tasarı ile ceza hükmü içeren kanunlarda da gerekli bu düzenleme yapılmıştır.

Gelişen sosyal, siyasal ve ekonomik şartlar karşısında suç politikalarında da bir değişimin yaşanması kaçınılmaz bir gerçektir. Tasarıyla bu değişim ve ilkeler göz önünde tutularak, haksızlık oluşturan fiilin niceliği ve bunun toplumsal ve siyasal yaşamdaki etkileri göz önünde tutularak bazı fiillerin yaptırımı idari yaptırım olarak değiştirilmiş bulunmaktadır.

Tasarının dokuzuncu bölümünde de sekizinci bölümde olduğu gibi, özellikle 6968 sayılı Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanunu’nda değişiklikler yapılmıştır.

Tasarının 241’inci maddesiyle 6968 sayılı Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanunu’nun 56’ncı maddesi değiştirilmiştir. Yapılan değişiklikle, Kanun’da yer alan hapis cezası madde metninden çıkartılmış. Yine, maddede yer alan adli para cezası idari para cezasına dönüştürülmüştür. Maddede yer alan “icrayı sanattan men” hükmü de maddeden çıkarılmış bulunmaktadır.

Yine, Tasarının 242, 243, 244, 245, 246 ve 247’nci maddelerinde de 6968 sayılı Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanunu’yla ilgili değişiklikler yapılmıştır.

Genel olarak bu değişikliklerin hepsinde temel ceza kanunlarına uygun olarak cezaların mahiyetinde değişiklikler gerçekleştirilmiş bulunmaktadır. Bazı ceza oranlarında da değişiklikler yapılmıştır.

6968 sayılı Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanunu’ndan başka dokuzuncu bölümde, 7126 sayılı Sivil Savunma Kanunu’nda, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nda, 7258 sayılı Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi Hakkında Kanun’da, 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun’da, 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu’nda da değişiklikler yapılmış bulunmaktadır.

Genel olarak bu değişikliklerin hepsinde de temel ceza kanunlarına uygun olarak cezaların mahiyetinde ve ceza oranlarında değişiklikler gerçekleştirilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime burada son verirken, tasarının ülkemize hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Akşit.

Dokuzuncu bölüm üzerinde, şahsı adına söz isteyen Tunceli Milletvekili Kamer Genç.

Buyurunuz Sayın Genç.

Süreniz beş dakikadır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, tabii, dün burada benimle ilgili çok ağır ithamlarda bulunuldu ve burada, hiçbir sebep yokken… Biliyorsunuz İç Tüzük'e göre Hükûmet ya madde üzerinde konuşur veyahut da işte, Hükûmet adına çıkar, konuşur. Fakat, burada dün benim önergem oylandıktan sonra, Hükûmeti temsil eden kişi çıktı, hiçbir sebep yokken benimle ilgili çok ağır ithamlarda bulundu. “Biraz önce konuşan Sayın Sözcü -beni kastediyor- Türkiye Cumhuriyeti devletini küçük düşürücü beyanlarda bulunmuştur.” diyor.

Şimdi, değerli milletvekilleri, birilerinin birtakım kavramları anlamaları lazım. Devlet başka, hükûmet başka, başbakan başka, bakan başka. Devlet: Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Bu hepimizin devletidir. Türkiye Cumhuriyeti devletini korumak da hepimizin onuru ve şerefidir.

Ama benim karşı çıktığım zihniyet şu zihniyettir arkadaşlar şu: Yani, sen Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanlığı makamına oturacaksın, Başbakanlığı makamına oturacaksın, Türkiye Cumhuriyeti devleti hududu içinde, bir Suudi Arabistan Kralı gelecek ve fotoğrafını başına asacak, sen Türkiye’nin… Türkiye'yi küçülten bu davranış içinde bulunanları benim tasvip etmem mümkün değil. Ben, Türkiye Cumhuriyeti devletinin yücelmesini ve onurunun korunmasını isteyen bir insanım.

Şimdi, buna karşı verilen cevapta denildi ki: “Efendim, Suudi Arabistan’ın büyük parası var, Türkiye’yi…” Arkadaşlar, yani, bir devlet çok zengin olabilir, ama, devletlerarası ilişkilerde, devletin haysiyeti ve onuru çok önemlidir. Yani, para çok olabilir. Siz, devletimizin şeref ve haysiyetini, onun parası var diye ayak altına alamazsınız ki! Kaldı ki bu kişi, 1991 yılında, Körfez Savaşı sırasında, o zamanki rahmetli Özal’a, “İşte, Türk askeri de Suudi Arabistan’a gidilmesi…” denildiği anda, “Efendim, Suudi Arabistan’da altı yüz sene Osmanlı ordusu kaldı, biz Türk ordusunu kabul etmiyoruz.” diyen kişiler bunlar. Ayrıca da orada, Kâbe’yi korumak için yapılan kaleyi yıkan… Osmanlı kalesini yıkıyor, Osmanlının her türlü eserlerini yok ediyor, ondan sonra da siz bunlara bu kadar değer veriyorsunuz.

İşte ben, Türkiye Cumhuriyeti devletinin itibarını korumayan, her makamda, her ne makamda olursa olsun onlara saygı duymuyorum arkadaşlar. Onlara saygı duymamak demek, Türkiye Cumhuriyeti devletini küçültmek demek değil ki. Bunu devletin… Yani, burada, bakanlık makamında oturan kişilerin bazı kavramları öğrenmesi lazım.

Arkasından bana deniyor ki: “Efendim, böyle bir düşünceye sahip olan kişinin bu Parlamento çatısı altında bulunmaması gerekir.” Sayın milletvekilleri, benim bu çatı altına nasıl geldiğimi herkes bilir. Ben, gidip de kömür dağıtmadım, altın dağıtmadım, para dağıtmadım, iktidar gücünü kullanmadım. Arkamda valiler, kaymakamlar, köy hizmetleri şeyi yoktu. Alnımın bileğiyle…(Gülüşmeler) Aklımla halkın karşısına gittim ve o halka bu kürsülerde yaptığım konuşmaları da halkın değerlendirmesi sonucunda geldim.

Şimdi, diyor ki Bay Mehmet Ali Şahin: “Herkes kendine çekidüzen vermeli, sabrediyoruz. Sabrın da bir sonu var.” diyor. Sabretmesen ne olacak ya? Sen sabretmesen ne olacak? Hadi, yoksa, hadi göster bakalım, ne sabretmesen… Ondan sonra bazı…

BAŞKAN – Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, Sayın Başkan…

BAŞKAN – Lütfen konuya geliniz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ama bakın, siz bana, dün burada benim…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, konuşmacı hakaret ediyor.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi senin konuşma hakkın yok, sen çıkıp da burada hep Tüzük dışı konuşuyorsun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sen herkese laf atma!

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen konuya geliniz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Sana istediğim gibi bakarım, rahatsız oluyorsan çık dışarı git! Tamam mı? Ha, onun için…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bakmana bir şey demiyorum nereye bakarsan bak!

BAŞKAN – Lütfen saygılı konuşunuz Sayın Genç.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, buradaki konuşmacı buradan gelip bir milletvekiline hakaret ediyor, Cumhurbaşkanına hakaret ediyor.

DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) - Sen önce konuşmayı öğren!

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben milletvekiliyim. Ben burada milletvekiliyim. Siz, bir milletvekiline nasıl davranılması gerektiğini, saygıyı göstermesini bileceksiniz.

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen konuya geliniz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ondan sonra efendim, burada birileri…

DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) – Yaşından başından utanmıyorsun! Tecrübe mi? Ne tecrübesi?

AHMET AYDOĞMUŞ (Çorum) – Meclis başkanı var, burada Meclis Başkanlığına soyunmaya hakkı yoktur. Konuşmacı konuşmasını yapmaya çıksın!

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, konuşmamı yapıyorum zaten.

AHMET AYDOĞMUŞ (Çorum) – Yapmıyorsun sen!

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bakın Sayın Başkanım, müdahale ettirmeyin de burada konuşmamı yapayım.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Sayın Genç lütfen konuya geliniz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, madde üzerinde işte. Bunlar zaten…

BAŞKAN – Madde üzerine geliniz lütfen.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, o kadar çok kanun var ki, hangisini arasanız bu kanun içinde bu maddeyle ilgili hükümler var. Yani, şimdi, devletin itibarını zedeleyen kişilereceza verilmiyor mu? İşte, bizi devletin itibarına… Evvela, bana kızacağınıza kendi bakanlık makamına oturttuğunuz insanların burada bakanlık şan ve şerefine uygun bir davranış içinde bulunmasını öğretin de ondan sonra buraya, Parlamentoya gelin. Yani burada çıkıp da milletvekiline “Sen bu Parlamento…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız ve konu içinde kalınız.

DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) - Zaten boş konuşuyor, konuşsun, ne konuştuğunu bilmiyor!

KAMER GENÇ (Devamla) – Boş mu dolu mu konuştuğumu millet biliyor. Yiğitliğiniz varsa, buyurun, milletin karşısına çıkalım. Ondan sonra bu millet size mi değer veriyor, bana mı değer veriyor.

Şimdi, değerli milletvekilleri, burada ben kişisel menfaatimi düşünsem, devlete karşı çıksam cebimi doldurmaya çalışırım, tek başına muhalefet yapmam, siyasi iktidar yanında bulunurum. Çünkü, orada rantlar sağlamak çok kolay. Onun için ben diyorum ki burada doğru olan şeyleri yaparım.

Şimdi, bir bakanınız çıkıyor… DSP’li milletvekili arkadaşımız dün burada kendisine soru sordu, dedi ki: “Orman Kanunu’nun şu maddelerindeki hapis cezasını kaldırıyorsunuz, para cezasını veriyorsunuz.” Bakan cevap veremiyor. Bu kürsüde bakanlık makamında oturan insanlar bize yanlış bilgi verirse… Ben soru da sormuyorum, artık bakıyorum ki zaten konudan haberi yok. Böyle konudan haberi olmayan, milletvekilinin de sorduğu sorulara doğru dürüst cevap vermeyen bakana ne soru soracağım, ne soru soracağım arkadaşlar? Devamlı burada oturuyorum. Ama, DSP’li milletvekili Sayın Öztürk’ün sorduğu sorulara da bilgi verdi, sonra da baktık ki, Orman Kanunu’nda hapis cezasını kaldırıyor yerine para cezası getiriyor. Hükûmet, ciddiyeti bilmelidir. Bu Hükûmet, bu Meclise ciddi hükûmet etmesini bilmelidir. Aksi takdirde başına ne iş geleceğini onlar bilir.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…

DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) – Buna cevap vermeye gerek yok Başkan.

BAŞKAN – Şimdi, bölümler…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, biraz önce konuşan zat, bir milletvekilini, Grup Başkan Vekilini “Çık dışarı!” diye kovdu.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sen de dışarı çıkmadın Elitaş, sen de lafını dinlemedin!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Lütfen, kısa bir açıklama yapmak istiyorum, şahsıma hitap ederek konuşma yaptı, siz de dinlediniz.

BAŞKAN – Yerinizden lütfen yapınız.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ben kürsüden açıklama yapayım.

BAŞKAN – Buyurunuz, buyurunuz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır efendim, “Dışarı çık.” demek sataşma değil ki! Ben konuşmamda “Çıkın dışarıda dinlenin.” dedim.

BAŞKAN – Buyurunuz, bir dakika süre veriyorum.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR

1.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılarımı sunuyorum.

Dört ay süreyle gerçekten büyük bir sabır örneği gösteriyoruz, metanet örneği gösteriyoruz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Allah Allah!

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Ne yapacaksın?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Burada Türkiye Büyük Millet Meclisinin oylarıyla seçilmiş bir Cumhurbaşkanına hakaret eden bir şahsın…

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Ne ayıp ya! Dövecek misin, ne yapacaksın?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – …gerçekten, söylediği sözlerle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin oylarıyla seçilmiş bir Cumhurbaşkanına hakaret eden bir şahsın…

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Hakaret etmedi Kamer Bey, doğruları söyledi.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Burada nerede hakaret var?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – …bir şahsın burada muhalefet milletvekilleri tarafından da tasvip görmesini inanın taaccüple karşılıyorum. Biz, bu milletin seçmeninin hepsine saygı duyuyoruz. Kamer Genç’i sevmeyebiliriz, ama onu seven, onu seçen Tunceli halkına karşı saygımız, sevgimiz, muhabbetimiz sonsuzdur; çünkü, orada yaşayan insanlar da bizim vatandaşımızdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, şahsınıza yönelik olan bölümüne cevap veriniz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Burada konuşurken, lütfen, seçmenlerimize duyduğumuz saygıyı hep beraber bütün seçmenlere göstermemiz gerekir. AK Partiye oy vermiş 16 milyon insana saygı duymamız gerekir, Cumhuriyet Halk Partisine oy vermiş insanlara saygı duymamız gerekir, diğer siyasi partilere oy vermiş insanlara saygı duymamız gerekir. Burada hep beraber birbirimize saygı duyarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında, seçildiğimiz insanlara hizmet etmek bizim esas görevimizdir.

Kürsü imkânlarını kullanarak, seçilmiş milletvekilleri, seçilmiş Parlamento ve onların temsilcisi olan Hükûmete ve bu Parlamentonun seçtiği Cumhurbaşkanına hakaret etmeye hiç kimsenin hakkı yoktur.

Biz Tuncelili vatandaşlarımızı seviyoruz; seçmen olduğu için seviyoruz, bu ülkenin her biri de vatandaşı olduğu için seviyoruz. Onun için, 70 milyon vatandaşı sevmek mecburiyetindeyiz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Elitaş.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, ben Cumhurbaşkanına hakaret etmedim. Bunlar, kendi kendilerine hakaret diyorlarsa…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen, kürsüye geldiğiniz zaman ya da yerinizde, sözcüklerinizi uygun tarzda seçiniz. Burası milletin kürsüsüdür, hakaret sözlerini kullanmadan eleştirinizi yapınız, lütfen. (Alkışlar)

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ( Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı) ve Adalet Komisyonu Raporu (1/335) (S. Sayısı: 56) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi, dokuzuncu bölüm üzerine soru-cevap işlemine geçiyoruz.

Süremiz on beş dakikadır. On beş dakika için, 8 kişi söz istemiştir, sırayla söz vereceğim. Lütfen, sorularınızı çok kısa sorarsanız herkese söz verme hakkımız doğabilir.

Sayın Enöz, buyurunuz efendim.

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Aracılığınızla Sayın Bakanıma soruyorum: Bilindiği gibi ülkemizin çok büyük bir kısmı birinci derecede deprem kuşağı üzerindedir. Ancak, ne yazık ki göz göre gelen bu doğal felaket karşısında bugüne kadar hiçbir tedbir alınamamıştır. Altıncı yılına giren iktidarınızda, konuyla ilgili bundan sonra ne gibi çalışmalar yapmayı düşünüyorsunuz?

İkinci sorum: Sivil savunma arama kurtarma ekipleri ve Kızılayın personel, araç, gereç ve malzeme yönüyle yeterli donanımı var mıdır? Son Balâ depreminde depremzedelerin ihtiyaçlarının yeterince karşılanmamasını neye bağlıyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Enöz.

Sayın Çalış…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Aracılığınızla, Sayın Bakanıma 7399 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu’yla ilgili sorum olacak.

Sayın Bakanım, memur ve işçi maaşlarındaki artış yıllık yüzde 4 iken, trafik sigortası ve diğer sigorta ücretlerindeki artış ve cezalardaki artış yüzde 7’nin üzerinde olmuştur. Hükûmetinizin işçi, memur, garip gurebaya karşı bu tutumunuzu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çalış.

Sayın Akkuş…

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakanım; 17 Ağustos depremi sonucu İstanbul’da 125 bin civarında binanın oturulamayacak derecede zarar görmüş ve bunların en kısa zamanda kuvvetlendirme projelerinin yapılmasına dair birçok proje yapılmış ve bunlar bilimsel olarak da ortaya konmuştur. Bu konuda, kaç binada kuvvetlendirme yapılarak tamirat işlemleri sonuçlandırıldı ve oturulacak hâle getirildi?

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akkuş.

Sayın Tankut

YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanımıza sormak istiyorum: Şu an görüşmekte olduğumuz uyum maddelerinde yer almasa bile sık sık gündeme gelen ve Hükûmetiniz tarafından da üzerinde düzenleme yapılacağı ifade edilen, ancak, aynı zamanda aziz milletimizin de çok hassas olduğu 301’inci maddeyle ilgili olarak bu zamana kadar kaç dava açılmış ve derdest edilmiştir? Açılan ve kapanan bu davalar neticesinde şu ana kadar kaç kişi ceza almış ve mahkûm edilmiştir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Tankut.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Hükûmetimiz adına Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Özellikle son dönemde, pamuk üretimi giderek artan Güneydoğu Anadolu Projesi bölgesinde çırçır fabrikalarının da artışı dikkat çekmektedir. Son beş yılda GAP bölgesinde yeni açılan ve değişik nedenlerle faaliyeti durdurulan ya da para cezasıyla cezalandırılan çırçır fabrikalarının sayısı ne kadardır?

İkinci sorum: Ülkemizde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı hükümlerine aykırı davranmaları nedeniyle para cezasıyla cezalandırılan zirai mücadele, ilaç ve aletleri satışı yapan firmaların sayısı nedir? Bunlar içerisinde en az iki ve daha fazla üst üste ceza almış olan firmaların oranı nedir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Işık.

Sayın Varlı…

MUHARREM VARLI (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, 2007 yılında kapanan şirket sayısının 30 bin, kepenk kapatan esnaf sayısının da 130 bin dolayında olduğu belirtilmektedir. Bu şirket ve esnaflar içerisinde ceza alarak kapanmışları var mıdır?

Bir de, bölgemizde 1998 yılında bir deprem afeti oldu. Yine 99 ve 2000 yıllarında Marmara’da gerçekleşen depremlerde de büyük mal ve can kaybı oldu. Daha sonra Marmara Bölgesi’ndeki güçlendirme faaliyetleriyle ilgili borçlandırma talepleri affedildi, yalnız bölgemizdeki deprem sonucunda güçlendirme yapılan binaların borçları affedilmedi. Şu anda birçok insanın da banka hesaplarına veya tapularına haciz konuldu. Bu konuyla ilgili Hükûmetimizin bir çalışması var mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Varlı.

Sayın Vural…

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanıma bir sualim var. Salı günkü suallerden Eskişehir Milletvekilimiz Sayın Beytullah Asil Bey’in suali vardı, 301’inci maddeyle ilgili. Bu 301’inci maddeyle ilgili sizlerin Adalet Bakanlığı olarak bir metin hazırladığınızı ifade ediyorsunuz, Bakanlar Kurulunda görüşüldüğünü de ifade ediyorsunuz ama kanun tasarı olarak gelmeyecek… İç Tüzük’ümüze göre Bakanlar Kurulunda görüşülen, eğer Bakanlar Kurulunun ittifakı varsa bir kanun tasarısı hâlinde gelmesi lazım. Sizin hazırladığınız bir tasarıyı milletvekillerimize imzalatmanızın gerekçesi nedir? Acaba Bakanlar Kurulu içerisinde 301’inci maddeyle ilgili değişiklik hakkında mutabakat sağlanmadığından dolayı mı böyle bir yöntemi seçtiniz? Sizce doğru bir tarz mıdır? Bir kanun tasarısının kanun teklifi olarak gündeme getirilmesi doğru mudur?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Vural.

Sayın Akçay

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, 6968 sayılı Zirai Mücadele ve Karantina Kanunu uyarınca 2007 yılı içinde kaç kişiye idari yaptırım uygulanmıştır?

Ayrıca, Hükûmetinizin tarımsal ürün kaçakçılığının önlenmesi için bir çalışması var mıdır? Bilgi verebilir misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akçay.

Sorular sona ermiştir.

Buyurunuz Sayın Bakan.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Ben de önce Sayın Enöz’ün sorusundan başlıyorum. Evet, gerçekten ülkemiz deprem kuşağı üzerinde yer almaktadır. Resmî rakamlara göre topraklarımızın aşağı yukarı yüzde 98’i deprem riski altındadır. Kuşkusuz, depreme hazırlık bakımından çok ciddi tedbirlerin daha uzun süre önceden başlayarak alınması gerekiyordu. Türkiye’de bir tabii afet meydana geldiğinde bu tabii afetle ilgili görevli kurumlarımız var, Başbakanlığa bağlı Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü, İçişleri Bakanlığında sivil savunmayla ilgili birimler, Bayındırlık Bakanlığında Afet İşleri Genel Müdürlüğü gibi. Şimdi, Hükûmet olarak, bütün bu birimleri bir çatı altında toplayacak bir yasal düzenleme talebiyle önümüzdeki günlerde Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne geleceğiz. Ancak, şunu hemen ifade edeyim ki: Binalarımızın önemli bir bölümü, özellikle deprem kuşağı üzerinde yer alan yerleşim yerlerinde binalarımızın önemli bir bölümü maalesef depremlere dayanıklı değildir. Bunun için, yapılması gereken işlerden biri, eğer güçlendirmek suretiyle depreme dayanıklı hâle getirmek mümkünse bu güçlendirme işlemini yapmaktır. Eğer değilse, tabii ki, buraları yıkarak burada oturan vatandaşlarımızın farklı yerlerde iskanını sağlamaktır.

Özellikle İstanbul’un, Marmara’nın bir depremin beklendiği bölge olduğunu hepimiz biliyoruz. Uzun süredir İstanbul Valiliği ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı bu konularla ilgili projeleri geliştirmiş ve özellikle resmî binalarla ilgili güçlendirme çalışmaları bundan üç yıl kadar önce başlamıştır. Bununla ilgili, yanlış hatırlamıyorsam, 450 milyon dolar gibi Dünya Bankasından da bir kredi alınmak suretiyle, kendi kaynaklarımızla da birlikte, başta okullarımız olmak üzere güçlendirme faaliyetleri büyük bir hızla devam etmektedir.

Yine, İstanbul Valiliği ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının, birlikte güçlendirmek için, pilot bölge seçtiği Zeytinburnu ve Bakırköy’de de bu konudaki çalışmalar büyük bir hızla devam etmektedir. Ancak, bu konuda, ilgili arkadaşlarımızın karşısına çıkan en önemli sorunlardan biri vatandaşlarımızın bu projelerin gerçekleşmesine kâfi miktarda destek vermemesi veya verememesidir. Bir afet başımıza gelince hemencecik tedbir alma yoluna gidiyoruz. Aslında afet başımıza gelmeden önce birtakım fedakârlıkları göğüsleyerek tedbirler almak durumundayız.

Daha sonra yine bununla ilgili soru soran arkadaşlarımız oldu.“Kaç tane bina güçlendirildi?” diye sordu, sanıyorum Sayın Akkuş sordu.

Tabii, bu konudaki veriler şu anda elimde değil. Bu tür sorularla karşılaşacağımı bilseydim bu verilerle huzurunuza gelir ve bu sorulara daha açık bir şekilde cevap verebilirdim.

Sayın Çalış, kamu görevlilerine yapılan maaş artış oranlarıyla, sanıyorum, sigortayla ilgili… Neyle ilgiliydi Sayın Çalış?

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Trafik sigortası ve cezalarıyla ilgili.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Trafik sigortası ve diğer konularla ilgili artış oranlarının birbirinden farklı olduğunu, kamu görevlilerine daha az oranda artış yapıldığını ifade ettiniz.

Bilindiği gibi, her yıl, öngörülen yıllık enflasyon oranının üzerinde kamu görevlilerine artışlar yapılmaktadır. Bu, kamu çalışanlarının enflasyon karşısında alım güçlerini kaybetmemeleri amacıyladır. Son beş yıl değerlendirildiğinde, enflasyondaki düşüş dikkate alınarak bir hesap yapıldığında, çalışanlarımızın alım güçlerini kaybetmedikleri gerçeğiyle karşılaşacaksınız. O bakımdan, bu oranlar enflasyon oranı göz önünde bulundurularak yapılmakta, daha doğrusu, bu artışlar enflasyon oranı paralelinde gerçekleştirilmektedir. O nedenle, çalışanların mağdur edilmesi gibi bir husus söz konusu değildir.

Sayın Tankut, Türk Ceza Kanunu’nun 301’inci maddesiyle ilgili ve Sayın Vural da yine bu maddeyle ilgili bir soru yönelttiler. İfade özgürlüğü açısından Türkiye’de zaman zaman sorun yaşanan 301’inci maddeyle ilgili yeni bir düzenleme yapılması hususu uzun süredir Türkiye’nin gündemindeydi, Adalet Bakanlığının da gündemindeydi, bu konuda bir çalışma yaptık. Sayın Vural dediler ki: “Neden bunu bir tasarı olarak Meclise sevk etmiyorsunuz?”

Bir tasarının Meclise sevk edilebilmesi için bir bakanlığın Başbakanlığa sevk etmesi gerekiyor ve ayrıca, Başbakanlığın, diğer kamu kurum ve kuruluşlarının görüşlerini istemesi gerekiyor. Bu görüşler geldikten sonra Başbakanlık Kanunlar Genel Müdürlüğünce yeniden bir değerlendirme yapılarak Bakanlar Kuruluna sevki gerekiyor. Bu, zamanı çok alacak olan iş nedeniyle, bunun bir teklif olarak verilmesi benimsenmiştir, yoksa, Bakanlar Kurulumuzdaki -biraz önce Sayın Vural’ın ifade ettiği gibi- bir sorun veya bir mutabakatsızlık nedeniyle değildir.

Sayın Işık’ın, yine, pamuk üreticileri, çırçır fabrikaları, bunlarla ilgili, cezalarla ilgili birtakım istatistiki soruları oldu.

Yine, Sayın Akcan’ın… Bu da birtakım rakamsal verileri gerektiriyor, cevaplandırabilmem için.

O bakımdan, bu sorulara, diğer arkadaşlarımızın sorularına, Sayın Başkanım, izin verirseniz, yazılı olarak cevap vereceğim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

Dokuzuncu bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, dokuzuncu bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım:

241’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

242’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

243’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

244’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

245’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

246’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

247’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

248’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

249’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

250’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

251’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

252’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

253’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

254’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

255’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

256’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

257’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

258’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 258 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Mustafa Elitaş                       Hakkı Suha Okay                      Mehmet Şandır

                  Kayseri                                    Ankara                                    Mersin

        Selahattin Demirtaş                                                                Abdulkerim Aydemir

               Diyarbakır                                                                                    Ağrı

“Madde 258- 7201 sayılı Kanunun 53 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Madde 53- Bu Kanun mucibince tebligat yapılması gereken hallerde bir kimse kendisine veya başkasına ait isim veya adresi yanlış olarak bildirir ise fail hakkında altı aydan iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının 258 inci maddesiyle 7201 sayılı Tebligat Kanununun 53 üncü maddesi değiştirilmektedir. Maddeyle yaptırım altına alınan fiilin önemi ile ihlalin niteliğine göre yaptırımın artırılması amacıyla iş bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen bu önerge doğrultusunda 258’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

259’uncu madde üzerinde de bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 259 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Mustafa Elitaş

Hakkı Suha Okay

Mehmet Şandır

 

 

Kayseri

Ankara

Mersin

 

Selahattin Demirtaş

 

Abdulkerim Aydemir

 

Diyarbakır

 

Ağrı

“Madde 259- 7201 sayılı Kanunun 54 üncü maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Muhatap namına kendilerine tebligat yapılan kimseler tebliğ evrakını muhataplarına en kısa zamanda vermedikleri ve bundan gecikme veya zarar vukua geldiği takdirde bir yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının 259 uncu maddesiyle 7201 sayılı Tebligat Kanununun 54 üncü maddesinin birinci fıkrası değiştirilmektedir. Fıkrayla yaptırım altına alınan fiilin önemi ile ihlalin niteliğine göre yaptırımın artırılması amacıyla iş bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen bu önerge doğrultusunda 259’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

260’ıncı madde üzerinde de bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 260 ıncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Mustafa Elitaş

Hakkı Suha Okay

Mehmet Şandır

 

 

Kayseri

Ankara

Mersin

 

Selahattin Demirtaş

 

Abdülkerim Aydemir

 

Diyarbakır

 

Ağrı

“Madde 260- 7201 sayılı Kanunun 55 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Daha ağır bir cezayı gerektirmediği takdirde;

a) Kendisi hakkında tebliğ memuruna yalan beyanda bulunan muhatap,

b) Muhatap namına kendisine tebligat yapılabilecek olup da, bu Kanunun tatbiki dolayısıyla tebliğ memuruna muhatap hakkında yalan beyanda bulunan kişi,

c) Muhatap olmadığı veya muhatap namına tebellüğ etmeye yetkisi bulunmadığı halde tebliğ memuruna hüviyet ve sıfatı hakkında yalan beyanda bulunarak tebliğ evrakını alan kimse,

her bir bentte tanımlanan fiil dolayısıyla bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının 260 ıncı maddesiyle 7201 sayılı Tebligat Kanununun 55 inci maddesinin birinci fıkrası değiştirilmektedir. Fıkrayla yaptırım altına alınan fiilin önemi ile ihlalin niteliğine göre yaptırımın artırılması amacıyla iş bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen bu önerge doğrultusunda 260’ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

261’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

262’nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 262 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Hakkı Suha Okay

Oktay Vural

 

Kayseri

Ankara

İzmir

 

Hasip Kaplan

 

Abdulkerim Aydemir

 

Şırnak

 

Ağrı

“Madde 262- 29/4/1959 tarihli ve 7258 sayılı Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 5 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Madde 5- Kanunun verdiği yetkiye dayalı olmaksızın, spor müsabakaları ile ilişkili olarak sabit ihtimalli veya müşterek bahis oynatanlar, oynanmasına yer veya imkân sağlayanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.

Yurt dışında oynatılan her çeşit bahis veya şans oyunlarının internet yoluyla vesair suretle erişim sağlayarak Türkiyeden oynanmasına imkân sağlayan kişiler, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Her türlü bahis veya şans oyunlarıyla bağlantılı olarak para nakline aracılık eden kişiler, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.

Kişileri, reklam vermek vesair surette, her türlü bahis veya şans oyunlarını oynamaya teşvik edenler, altı aydan iki yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.

Bu maddede tanımlanan suçlarla bağlantılı olarak, her türlü bahis veya şans oyunlarının oynanmasına tahsis edilen veya oynanmasında kullanılan ya da suçun konusunu oluşturan eşya ile bu oyunların oynanması için ortaya konulan veya oynanması suretiyle elde edilen her türlü malvarlığı değeri, 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun eşya ve kazanç müsaderesine ilişkin hükümlerine göre müsadere edilir.

Bu maddede tanımlanan suçlardan dolayı, tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.

Bu maddede tanımlanan suçlarla ilgili olarak, 4/5/2007 tarihli ve 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunun erişimin engellenmesine ilişkin hükümleri uygulanır.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının 262 nci maddesiyle, 7258 sayılı Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 5 inci maddesi değiştirilmektedir. Maddede tanımlanan suçun, ceza kanunlarının güvence fonksiyonlarından birini oluşturan belirlilik ilkesine uygun olarak yeniden tanımlanması amacıyla iş bu değişiklik önergesi verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

262’nci maddeyi kabul edilen bu önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

263’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

264’üncü madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 264 üncü maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Mustafa Elitaş

Hakkı Suha Okay

Oktay Vural

 

 

Kayseri

Ankara

İzmir

 

Hasip Kaplan

 

Abdulkerim Aydemir

 

Şırnak

 

Ağrı

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu, 03/06/2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 45 inci maddesiyle tamamen yürürlükten kaldırıldığından iş bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiş ve 264’üncü madde çıkartılmıştır.

265’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 265 inci maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Mustafa Elitaş

Hakkı Suha Okay

Oktay Vural

 

 

Kayseri

Ankara

İzmir

 

Hasip Kaplan

 

Abdulkerim Aydemir

 

Şırnak

 

Ağrı

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu, 03/06/2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 45 inci maddesiyle tamamen yürürlükten kaldırıldığından iş bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiş ve 265’inci madde metinden çıkartılmıştır.

266’ncı madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 266 ncı maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Mustafa Elitaş

Hakkı Suha Okay

Oktay Vural

 

 

Kayseri

Ankara

İzmir

 

Hasip Kaplan

 

Abdulkerim Aydemir

 

Şırnak

 

Ağrı

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu, 03/06/2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 45 inci maddesiyle tamamen yürürlükten kaldırıldığından iş bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiş ve 266’ncı madde çıkartılmıştır.

267’nci madde üzerinde de bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 267 nci maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Mustafa Elitaş

Hakkı Suha Okay

Oktay Vural

 

 

Kayseri

Ankara

İzmir

 

Hasip Kaplan

 

Abdulkerim Aydemir

 

Şırnak

 

Ağrı

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu, 03/06/2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 45 inci maddesiyle tamamen yürürlükten kaldırıldığından iş bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiş ve 267’nci madde çıkartılmıştır.

268’inci madde üzerinde de bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 268 inci maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Mustafa Elitaş

Hakkı Suha Okay

Oktay Vural

 

 

Kayseri

Ankara

İzmir

 

Hasip Kaplan

 

Abdulkerim Aydemir

 

Şırnak

 

Ağrı

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu, 03/06/2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 45 inci maddesiyle tamamen yürürlükten kaldırıldığından iş bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir ve 268’inci madde çıkartılmıştır.

269’uncu madde üzerinde de bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 269 uncu maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Mustafa Elitaş

Hakkı Suha Okay

Hasip Kaplan

 

 

Kayseri

Ankara

Şırnak

 

Oktay Vural

 

Abdulkerim Aydemir

 

İzmir

 

Ağrı

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu, 03/06/2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 45 inci maddesiyle tamamen yürürlükten kaldırıldığından iş bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir ve 269’uncu madde çıkartılmıştır.

270’inci madde üzerinde de bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 270 inci maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Mustafa Elitaş

Hakkı Suha Okay

Hasip Kaplan

 

 

Kayseri

Ankara

Şırnak

 

Oktay Vural

 

Abdulkerim Aydemir

 

İzmir

 

Ağrı

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu, 03/06/2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 45 inci maddesiyle tamamen yürürlükten kaldırıldığından iş bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir ve 270’inci madde çıkartılmıştır metinden.

Sayın milletvekilleri, dokuzuncu bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Onuncu bölüme geçmeden önce, on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.57

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.10

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

56 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi onuncu bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Onuncu bölüm 271’inci madde ila 300’üncü maddeleri kapsamaktadır.

Onuncu bölüm üzerine gruplar adına söz sırası şöyledir: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Nesrin Baytok.

Buyurunuz Sayın Baytok. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

CHP GRUBU ADINA NESRİN BAYTOK (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; temel ceza kanunlarına uyum amacıyla hazırlanmış kanun tasarısının 271 ile 300’üncü maddeleri arasındaki maddeler hakkında, Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, temel kanun olarak ele aldığımız bu çalışmada otuzar maddeyi bir arada konuşuyoruz. İlk soru şu tabii ki: Bu kanunun neresi temel kanun? Aslında adı üzerinde, bir uyum çalışması. Yani daha önce çıkarılmış kanunları eski kanunların ilgili maddelerine uydurmaya çalışıyoruz. Bu arada uyumunu sağlamadığımız bazı kanunlar da uyum sağlayamadan ortadan kalkmış, şimdi ortada yok. Olmayan bir kanun için uyum sağlayıp boşa kürek çekmenin de ötesinde zaman harcıyoruz.

Sayın milletvekilleri, iktidar partisinin Meclisi çalıştırma yöntemi bu kürsüde sıklıkla eleştirilmiştir. Bir iki noktaya ben de değineceğim. Bir kanun hazırlanırken, o kanunun ilgili olduğu bütün diğer kanunları da dikkate alarak hazırlamak gerekmez mi? Temel ceza kanunları hazırlanırken dikkate alınmamış bir çalışma bugün Türkiye Büyük Millet Meclisini günlerce meşgul edecek zaman israfına yol açıyor. Bir işi ele alırken etraflıca bir çalışmayı gerçekleştiremiyor olmak üzüntü verici.

Enine boyuna sağlıklı bir hazırlıktan sonra o konuyu ele almak, bir işi dört başı mamur şekilde gerçekleştirebilmek insanın yetenekleri arasındadır. Ancak, bu yetenekleri iktidar partisinin uygulamalarında göremiyoruz. Biz, ana muhalefet partisi olarak, geçen dönemde de yaşadığımız, bu dönem de aynen devam eden bu uygulamaları uygun bulmuyoruz. Bir kanun yapılırken ilgili bütün kuruluşlar, sivil toplum, konunun uzmanları hep birlikte o yasayla ilgili sorumluluk alabilmelidir. İktidar partisi yasa tekliflerini kapalı devre çalışma yöntemleriyle, “yaptım oldu” tarzındaki yaklaşımlarla, önceden haber vermeden son dakika uygulamalarıyla Parlamento gündemine getirerek Parlamento çalışmalarını sembolik hâle dönüştürmektedir. Oysa, el birliğiyle ortak bir çalışmayı vatandaşların yararına olacak şekilde gerçekleştirebilmemiz gerekir. Ki, ana muhalefet partisi olarak bu konuda son derece yapıcı yaklaşımlar sergilediğimiz ortadadır. İktidar partisine “Acele işe şeytan karışır.” sözünü hatırlatmak isterim. Bu örnekte de zaten öyle olmuş.

Bir uygulama olarak şunu da görüyoruz: Muhalefete söz hakkı bırakmamak için, iktidar partisi milletvekilleri Parlamentodaki milletvekilinin kişisel söz hakkını da kendileri kullanıyor. Bir bakıyorsunuz, söz almış olan iktidar partisi milletvekili bakana ve hükûmete yönelik övgü dolu sözlerle kürsüden iniyor. Amaç grubu bulunmayan bağımsız milletvekillerinin çalışmalarını engellemek mi, onları konuşturmamak mı?

Sağduyulu bir iktidar muhalefeti özellikle konuşturup dinlemek ister. Yararlanabileceği bakış açılarını yakalayabilir. Ancak, Sayın Başbakanın en son bugün muhalefete dönük olarak sarf ettiği sözlere bakacak olursak, bu sözleri boşuna söylüyoruz.

Sayın Başbakan şöyle söylüyor:” Şu anda siyaset yapanlar, bunların içinde Türkiye’nin kalkınmasını istemeyenler var. Dikkat edin, çözüm üretmek diye bir derdi olmayanlar var. Sadece karanlığa tükürüyorlar, karanlığa taş atıyorlar. Bunu böyle bilelim. Onun için de onlara cevap yetiştirmeye çok fazla zaman harcamayalım.”

Zamanı nereye harcıyorsunuz, bu tarz iki kere çalışmak zorunda kalınan, hazırlığı tam yapılmamış yasa tekliflerine. Muhalefeti dinlemeyip, alelacele külüstür kanunlar hazırlamak yerine, ciddi çalışmalar yapılabilir. Şu anda öyle bir kanun görüşüyoruz ki, şimdiye kadar bu Parlamentoda yapılmamış bir garip çalışma olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi tarihinde yerini alacak.

Sayın milletvekilleri, bakın, şu anda görüştüğümüz bölümde değişiklik içeren kanun maddeleri içinde neler yok ki: Sıtmanın İmhası Hakkında Kanun’da bazı değişiklikler, Ziraat Yüksek Mühendisliği Hakkında Kanun’da bazı değişiklikler, Köy İçme Suları Hakkında Kanun’da bazı değişiklikler, Belediye Kanunu’nda bazı değişiklikler, Harita ve Planlara Ait İşaretlerin Korunması Hakkında Kanun’da bazı değişiklikler, Yeraltı Suları Hakkında Kanun’da bazı değişiklikler ve son olarak Vergi Usul Kanunu’nda bazı değişiklikler... Seç, beğen, al! Biz, Vergi Usul Kanunu’nu seçtik. Bakalım neyi değiştiriyoruz?

87’nci maddede, takdir, tadilat gibi il komisyonlarında görev yapacak kişilerde bazı nitelikler arıyoruz. Diyoruz ki, iyi ahlak sahibi olmak ve ikamet ettiği veya iş gördüğü muhitin emniyet ve itimadını kazanmış bulunmak. Ayrıca, casusluk, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin iflasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama, kaçakçılık ve vergi kaçakçılığı suçlarından mahkûm olmamak.

Bu nitelikleri takdir komisyonunda arıyoruz, aramamız da gerekir. Ancak, insanın aklına ister istemez, kendi kendisine af üzerine af çıkarmış Maliye Bakanı geliyor. TÜPRAŞ’ın yüzde 14.75’lik hissesini Ofer ile birlikte nasıl satıp, devleti zarara uğrattığı geliyor. Kuşadası Limanı’nın nasıl da Ofer-Kutman ortaklığına devredilebildiği ve bu işin yasal kılıfı için nasıl da bir gecede torba kanun yöntemi içinde kanun çıkarılıverildiği geliyor. Çocuklarının, “Unakıtan yumurtaları”nı satmalarına yardımcı olmak için Maliye Bakanının gittiği yerlerde nasılda, hangi yumurtayı kullandıklarını sorduğu geliyor.

Eleştiri dozunu artıran vergi mükelleflerine, iş adamlarına, belli medya kuruluşlarına yönelik denetim yetkisini nasıl da tehdit ve şantaj aracı olarak kullandığı geliyor. Bu yüzden medyada hakkındaki hiçbir iddianın nasıl da yer alamadığı geliyor. Şu garip duruma bakın: Maliye Bakanı, kendisine af üzerine af çıkarmamış olsaydı ve Anayasa’da milletvekili dokunulmazlığı bulunmasaydı, açılan davalarda sıradan bir sanık olacaktı. Evrakta sahtekârlık, teşekkül hâlinde kaçakçılık suçlarına muhatap olmuş bir Maliye Bakanından bahsediyoruz. Takdir Komisyonu üyesi için aradığımız nitelikleri hatırlamadan edemiyor insan. Hani şu vergi kaçakçılığı, sahtecilik gibi suçları işlememiş olmak niteliklerini.

Sayın milletvekilleri, ceza yasaları hakkında konuşurken bunları hatırlamamız çok doğal. Yine, ayrıca milletvekili dokunulmazlığının sınırlandırılmasının ne kadar önemli olduğunu hatırlamadan edemiyor insan ve Başbakan, bakan çocuklarını hatırlamadan edemiyor. Suudi Arabistan Kralı’nın, Başbakanın eşine çok değerli mücevherleri hediye edip etmediğini sormadan edemiyor. Ekvador Devlet Başkanı Rafael Correa’nın, aynı kral tarafından eşine hediye edilmiş yüz binlerce dolar değerindeki mücevherin Ekvador halkına ait olduğunu düşündüğü için satıp halkına harcama kararını hatırlamadan edemiyor.

Bu düşüncelerle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Baytok.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Uslu.

Süreniz on dakikadır.

MHP GRUBU ADINA CEMALEDDİN USLU (Edirne) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime 10 Ocak Dünya Çalışan Gazeteciler ve ayrıca, İdareciler Günü’nü en iyi dileklerimle kutlayarak başlamak istiyorum.

Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun onuncu bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu ve şahsım adına görüşlerimi sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Bu vesileyle sizleri saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, söz konusu tasarının onuncu bölümünü oluşturan 271 ila 300’üncü maddelerinde 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu, 7402 sayılı Sıtmanın İmhası Hakkında Kanun, 7472 sayılı Ziraat Yüksek Mühendisliği Hakkında Kanun, 7478 sayılı Köy İçme Suları Hakkında Kanun, 1580 sayılı Belediye Kanunu, 155 sayılı Harita ve Planlara Ait İşaretlerin Korunması Hakkında Kanun, 167 sayılı Yeraltı Suları Hakkında Kanun ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nda değişiklik öngörülmektedir. Tasarının böylesine uzun, kapsamlı ve pek çok kanunda değişiklik öngörmesi nedeniyle onuncu bölümün içerdiği konuları hatırlatmakta fayda gördüm.

Türk Ceza Kanunu ve diğer temel ceza kanunları 1 Haziran 2005 tarihi itibarıyla yürürlüğe girmiştir. Bu değişiklikle asli-ferî ceza ayrımı kaldırılmış, cezalar ve güvenlik tedbirleri şeklinde yaptırımlar düzenlenmiş, hapis cezaları, ağırlaştırılmış müebbet, müebbet ve süreli hapis cezaları şeklinde belirlenmiştir. Bunun yanı sıra, özel hukuk tüzel kişileri hakkında güvenlik tedbirleri öngörülmüştür. Kabahatler Türk Ceza Kanunu kapsamından çıkarılmış, ayrı bir kanunla düzenlenmiştir. Ekonomik çıkar amaçlı suçlarda hapis cezasının yanı sıra, adli para cezası da getirilmiştir. Özetlediğim bütün bu hususlar tasarının gerekçesinde ifade edilmektedir.

Bu kanunlarda izlenen suç ve ceza siyaseti ve yeniden şekillenen adli, idari cezalar doğrultusunda Ceza Kanunu ile özel suç tanımlığına yer veren diğer kanunlar arasındaki ilişkinin yeniden düzenlenme ihtiyacı ortaya çıkmıştır.

Bu doğrultuda önümüze bu tasarı gelmiş bulunmaktadır. Biraz önce saydığım kanunlardan 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu’nun 3/6/2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 45’inci maddesiyle yürürlükten kaldırıldığı dikkate alındığında, tasarının bu kanunla ilgili maddelerinin metinden çıkarılma gereği ortadadır. Nitekim, bir önergenin kabulüyle bu sorun oylarınızla çözülecektir.

Diğer kanunlarda öngörülen cezalar, tazminat hukukunun genel prensipleri, suç ve cezalar için öngörülen yeni düzenlemeler doğrultusunda gözden geçirilmektedir. 7478 sayılı Köy İçme Suları Hakkında Kanun’un 16’ncı maddesindeki değişiklik “tazminat hukukunun sorumluluk kurallarına uygun düşmediğinden, ayrıca uygulanma kabiliyeti olmadığından” şeklinde ifade edilmektedir.

Yine, 1580 sayılı Belediye Kanunu’nun ilgili maddesi, Kabahatler Kanunu’nda bu tasarıyla yapılması öngörülen değişikliğe uyum sağlamak amacıyla düzenlendiği anlaşılmaktadır.

Yine, 167 sayılı Yeraltı Suları Hakkında Kanun’un 18’inci maddesindeki değişikliğin, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu hükümlerine uyum sağlaması amacıyla yapıldığı belirtilmektedir.

Bu hususta, özellikle yer altı sularının tarımsal sulamada kullanılabilmesi amacıyla birkaç düşüncemi ifade etmek istiyorum: Biliyorsunuz, sulama, tarımsal üretimi ve tarımsal üretimdeki verimliliği artırmaktadır. Bu hususta, yine, Türkiye’de sulanabilir arazilerin, maalesef beşte 1’i seviyesinde sulanabildiğini biliyoruz. Yer üstü sulama imkânları, baraj ve göletler, bugün, planlama ölçüsünde yapılmaktadır, ancak yer altı sulama imkânları son derece kısıtlıdır, ama imkânı olan bölgelerde tarımsal sahada sulama imkanı sağlayabilmesi açısından, Sayın Bakan da burada Hükûmet adına, bu anlamda, üreticilere, tarımsal sulamada, tarımsal üretim artırmada bir destek verebilmesi açısından kredi desteği sağlanabilir mi, yer altı sulamalarından istifade edilebilir mi? Bunu hatırlatmakta fayda gördüm.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nda özellikle sahte belge tanımlanmış. Bu belgeleri düzenleyen veya kullananlar için hapis cezası öngörülmüştür.

Getirilen düzenlemeler oldukça tekniktir. Özellikle yeni Ceza Kanunu’nda, kabahatlerin, Ceza Kanunu’nun sistematiğinden çıkarılması, ayrı bir kanunla düzenlemesinden dolayı getirilen bazı değişiklikler söz konusudur.

Tasarının gerekçesinde oldukça haklı ifadeler yer almakta, ceza kanunları arasında uyum sağlanması amacına yönelik düzenlemeler bulunmaktadır ancak tasarının önümüze geldiği ana kadarki sürecini iyi bilmek gerektiğini düşünüyorum. Geçtiğimiz dönemde tasarı, yeni Ceza Kanunu ile özel kanunlar arasındaki uyumu sağlamak amacıyla ve 4 madde olarak Adalet Komisyonunun önüne gelmiş, ancak Komisyon, aldığı redaksiyon yetkisiyle 651 maddelik bir tasarı hâline getirmiştir. Sonuçta, uyum amacını aşan ilgili kanunların içeriğinde de değişiklik öngören bir çerçeve önümüze çıkmıştır. Özellikle, Anayasa Mahkemesinin iptali sonucu doğan boşlukların giderilmesine yönelik düzenlemeler, uygulamada karşılaşılan sıkıntıları giderme amacını taşıdığını ifade eden düzenlemeler tasarıyı amacından uzaklaştırmıştır. Kısacası, amacı aşan, son derece ilgisiz konuları, farklı uzmanlık alanlarını düzenleyen bir çalışmayla karşı karşıyayız. Özellikle bu bölümlerin tespiti, incelenmesi son derece önemlidir.

Tasarının hazırlanmasının, Komisyonda görüşülmesinin üzerinden epey zaman geçmiş bulunuyor. Bu arada farklı yasalarda yapılan değişiklikler de söz konusu, tıpkı Sigorta Murakabe Kanunu’nda olduğu gibi. Bu hususların dikkatlice gözden geçirilmesi zorunlu, ancak Komisyon, İç Tüzük 77’nci madde doğrultusunda görüşüp, tasarıyı Genel Kurul gündemine getirmiştir. İç Tüzük’ün 77’nci maddesiyle komisyonlara tanınan imkân kuşkusuz önemli ve yerinde kullanıldığında faydalı bir imkândır, ancak bu imkânın kullanılması önemli tasarıların komisyonlarda yeterince incelenmesinin önüne geçmemelidir. Neticede, bu tasarıyla ilgili olarak Komisyonda böyle bir çalışma yapılmasına imkân kalmamıştır. Tasarı, Komisyonda yeterince incelenmeden, eksiklikleri giderilmeden önümüze gelmiş bulunmaktadır. Temennimiz, bu aksaklıkların azami ölçüde Genel Kurul görüşmeleri sırasında giderilmesidir. Bir de ayrıca ifade etmek istiyorum: Kanunlar geriye yürütülmemelidir.

Sözlerimin sonunda hepinizi tekrar saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Uslu.

Onuncu bölüm üzerinde şahsı adına konuşmak isteyen İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı.

Buyurunuz Sayın Bahçekapılı. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şahsım adına söz aldım ve 56 sıra sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın onuncu bölümüyle ilgili görüşlerimi açıklayacağım.

Sözlerime başlamadan önce, ben de terörü reddettiğimi, nereden, nasıl ve ne gerekçeyle gelirse gelsin terörü kınadığımı, aydınlık bir Türkiye’de kardeşçe yaşama dileklerimi bilgilerinize sunuyorum, gazeteci arkadaşlarımın günlerimi kutluyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Benden önce söz alan arkadaşlarım tasarının amacı hakkında bilgilendirme yaptılar. Sizleri fazla yormak istemiyorum, ama konuyu da özetlemem gerektiğine inanıyorum.

Kısaca özetlemek gerekirse: Tasarının adında bulunan temel ceza kanunlarını Türk Ceza Kanunu, Kabahatler Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun oluşturmaktadır. Bu temel yasalar değiştirilmiş ve Haziran 2005’te yürürlüğe girmiştir. Ancak, mevzuatımızda ceza hükümleri içeren pek çok özel kanun da bulunmaktadır. İşte, bu tasarıda, özel kanunlarda bulunan “cezai hükümlerin” uygulamada birliği sağlamak için, temel ceza kanunlarına uyumu ve güncelleştirilmesi amaçlanmaktadır.

Şunu belirtmek isterim ki: Yasama çalışmalarında, önce gerekiyorsa temel yasa değiştirilir, sonra diğer özel yasaların bu temel yasaya uyumu sağlanır. Bunu bilmek ve ona göre değerlendirme yapmak gerekiyor, şu anda da biz bunu yapıyoruz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; onuncu bölümde, Sigorta Murakabe Kanunu ki, bu Kanun 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’yla yürürlükten kaldırılmıştır, dolayısıyla bu Kanun’un bazı maddeleri biraz önce bir önergeyle tasarıdan çıkarıldı. Bu nedenle, tasarıda bulunan aynı Kanun’un 271 ve 280 arasındaki maddelerinin de yürürlükten kaldırılması gerekiyor.

Tasarının 281’inci ile 287’nci maddeleri arasında Sıtmanın İmhası Hakkında Kanun’un 14’üncü ve 20’nci maddeleri arasındaki hükümleri,

Tasarının 288’inci ve 289’uncu maddeleri ile Ziraat Yüksek Mühendisliği Hakkında Kanun’un 4’üncü ve 5’inci maddelerinin (b) bendi,

Tasarının 291’inci maddesi ile Belediye Kanununun 15 inci Maddesinin 58’inci Bendine Tevfikan Belediyelerde Kurulan Toptancı Hallerinin Sureti İdaresi Hakkındaki Kanun’un 4’üncü maddesi,

Tasarının 292’nci maddesi ile Harita ve Planlara Ait İşaretlerin Korunması Hakkındaki Kanun’un 1’inci maddesi,

Tasarının 239’üncü maddesi ile Yeraltı Suları Hakkında Kanun’un 18’inci maddesinin (a) ve (b) bentleri,

Yine tasarının 294’üncü ile 300’üncü maddeleri arasındaki Vergi Usul Kanunu’nun 2, 5, 87, 246, 344, 359 ve 360’ıncı maddeleri,

Değiştirilerek temel ceza yasaları ile uyumu sağlanması öngörülmektedir.

10’uncu bölümde bulunan bu kanunlarda, uyum amacıyla yapılan değişiklikleri de şöyle özetleyebilirim:

Değişiklik ile 10’uncu bölümde bulunan özel kanunlar ile temel ceza yasalarında kavram ve terim aynılaştırılması yapılmıştır. Örneğin, temel ceza yasalarında, evvelce, para cezaları, hafif ve ağır olarak nitelendirilmişti. Ceza Kanunu’nda yapılan değişiklik ile bu ayrım giderilmiş, ceza hukuku yaptırımı olarak para cezalarının tümü “adli para cezası” adı altında toplanmıştır. Tasarıda da yer alan kanunlarda hafif ve ağır para cezaları terimleri kaldırılmış yerine “adli para cezası” kavramı kullanılmıştır.

Bu bölümdeki kanunlarda yargı yükünü azaltmak için bazı fiillerin yaptırımı idari yaptırım olarak değiştirilmiş, bu çeşit yaptırımlar ise “idari para cezası” adı altında toplanmıştır. Tasarıdaki idari para cezaları, günün koşullarına ve kullanılan para birimine de uygun hâle getirilmiştir.

Bir başka değişiklik yine 10’uncu bölümde, ceza hükmü içeren çeşitli yasalardaki amaç ile Türk Ceza Kanunu ilkeleri arasındaki çelişen hükümler ayıklanmıştır. Türk Ceza Kanunu’nda madde numaraları değiştirildiğinden bu bölümde bulunan kanunlarda da aynı değişikliğe uyum sağlanmıştır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tasarının bu bölümünün maddeleri tek tek görüşülürken daha ayırıcı bir açıklama, detaylandırma yapılabilir ancak süre açısından özet bir açıklama yapmak durumunda kaldım.

Bu arada şunu da belirtmek isterim: Tasarı görüşülürken bazı milletvekili arkadaşlarım, bu bölümlerde bulunan bazı yasalardaki dili eleştirdiler. Evet, dilin sadeleşmesi gerekiyor ancak dille ilgili problemin, bu tasarının amacı ve içeriğiyle hiçbir ilgisi yoktur. Bunu özellikle vurgulamak isterim.

Yine, bazı milletvekili arkadaşlar ise tasarının aceleye getirildiğini söylediler. Ben aksini düşünüyorum çünkü bu tasarıda yüz yetmiş tane kanun var ve arkadaşlarımız, bu yüz yetmiş tane kanunu, tek tek, en ince noktasına kadar elden geçirmişlerdir. Bu nedenle, tasarıya emeği geçen arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

Ayrıca, yine burada, Türk ceza kanunlarındaki değişiklik ile yargı pratiğinde kaos yaratıldığını ileri süren milletvekili arkadaşlarım oldu. Evet, eğer varsa, tasarı iddia edilen bu kaotik uygulamaya da son vereceği için, katkı veren arkadaşlarıma da takdirlerimi sunuyorum.

Son bir notum var. Konuşma yapan arkadaşlarım, tasarının içeriğiyle ilgili konuşurken başka konulara gönderme yapmaktadırlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, sözünüzü bitiriniz.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) – Tasarının içeriğiyle ilgili konuşma yapılırsa daha verimli çalışma yapılacağını düşünüyorum.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bahçekapılı.

Şahsı adına Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak.

Buyurunuz Sayın Kaynak. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının onuncu bölümü hakkında söz almış bulunmaktayım.

Sözlerime başlamadan önce, hepinizi saygıyla selamlıyor; ayrıca, 10 Ocak Dünya Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla, çalışan gazetecilerin bu gününü kutluyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, üzerinde söz aldığım onuncu bölüm, tasarının 271 ila 300’üncü maddelerini kapsamaktadır. Bu tasarının temel amacı, 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren Türk Ceza Kanunu, Kabahatler Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu ve Ceza Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunlar ile temel ceza kanunlarında yapılan değişiklikler ve getirilen yeni sisteme başkaca cezai hükümler içeren kanunların uyumunu sağlamaktır ve bu yönüyle de zorunlu bir yasa tasarısı hakkında görüşme yapıyoruz. Bu tasarıyla, temel ceza kanunlarında benimsenen genel kurallara aykırı uygulamaların önlenmesi, hukuk uygulamasında birliği ve hukuk güvenliğini sağlamak mümkün olacaktır.

Sayın milletvekilleri, gelişen sosyal, siyasal ve ekonomik koşullar karşısında suç politikasında da bir değişimin kaçınılmaz bir gerçek olduğundan hareketle, tasarıyla bu değişimin gerçekleştirilmeye çalışıldığını görmekteyiz. Bu tasarıyla, haksızlık oluşturan hareketin niceliği ve bunun toplumsal ve siyasal yaşamdaki etkileri göz önünde tutularak, bazı fiillerin karşılığı idari yaptırıma dönüştürülmüş, bazı fiiller de kabahat nevinden çıkarılarak suç karşılığı bir ceza yaptırımına dönüştürülmüştür. Tasarıda, idari yaptırıma dönüşen fiiller bakımından, idari yaptırım kararı verecek merciler de açıkça gösterilmiştir. Ayrıca, ceza hükmü içeren kanunlarda, bir mahkûmiyet sonucu olarak belirtilen hak yoksunlukları bakımından, yasak hakların geri verilmesine yönelik olarak yeni hükümlere de yer verilmiştir.

Değerli milletvekilleri, tasarının onuncu bölümünde yer alan 271 ila 280’inci maddeler Sigorta Murakabe Kanunu’nun, 281 ila 280’inci maddeleri Sıtmanın İmhası Hakkında Kanun’un, 287 ve 288’inci maddeleri Ziraat Yüksek Mühendisliği Hakkında Kanun’un, 290’ıncı maddesi Köy İçme Suları Kanunu’nun, 291’inci maddesi Toptancı Hallerinin Sureti İdaresi Hakkında Kanun’un, 292’nci maddesi 155 sayılı Harita ve Planlara Ait İşaretlerin Korunması Hakkında Kanun’un, 294 ila 301’inci maddeleri de Vergi Usul Kanunu’nun çeşitli ceza hükümlerini içeren maddelerini yeniden düzenlemektedir.

Görüştüğümüz bu tasarının genelini düşündüğümüzde, bu tasarıyla, temel ceza kanunlarındaki büyük değişikliğin bir neticesi olarak diğer ceza hükmü içeren kanunların bu değişikliğe uyumlanması, özellikle Kabahatler Kanunu’nun kabulüyle idari yaptırımları gerektiren fiiller bakımından uygulama esaslarının bir sistematik çerçevesinde düzenlenmesi amaçlanmaktadır.

Sözlerimi tamamlarken, bu tasarının milletimize, ülkemize ve uygulayıcılara hayırlı olmasını diliyor, emeği geçenlere teşekkür ediyor ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kaynak.

Şimdi, onuncu bölüm üzerinde soru-cevap işlemine geçiyoruz.

6 kişi soru sormak istemiştir, sırayla söz vereceğim.

Sayın Enöz, buyurunuz.

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanıma soruyorum: Yer altı sularımızın küresel ısınma ve kuraklık nedeniyle toprak yüzeyinden daha derinlere çekildiği ve miktarlarının azaldığı bilinmektedir. Var olan sularımızın daha etkin ve verimli kullanımını sağlamak amacıyla tarımsal sulamada yağmurlama ve damlama sulama sistemlerine geçilmesi zorunludur. Bu konuda çiftçilerimize yapılan desteklemeleri artırmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Enöz.

Sayın Çalış…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Aracılığınızla Sayın Bakanıma soruyorum: Sayın Bakanım, kaç gündür burada oturuyorsunuz, yorgunsunuz. Bunları saygıyla karşılıyoruz ancak sorularıma bazen cevap alamıyorum, onun için tekrarlama ihtiyacı duyuyorum, kusura bakmayınız.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Onlara yazılı cevap vereceğim.

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Şimdi, efendim, sorum şuydu: Memur ve işçi ücretlerindeki artışlar yüzde 2+2, yüzde 4 iken, sigorta ücretlerinde, zamlarda, yani memurun, işçinin diğer insanların kullandığı her türlü tüketim malzemesindeki, üründeki artışlar ve zamlar yüzde 7 ile yüzde 20 arasındaydı. Bu konudaki, hükûmetimizin tutumu, değerlendirmesi ne? Bunu sormuştum, buna cevap alamadım.

Bir diğer sorum da efendim yer altı kuyularıyla ilgili, sulama kooperatiflerinin birikmiş borçları nedeniyle yer altı kuyularımız kullanılamaz durumdadır. Bu borçlarla ilgili bir yapılandırma düşünüyor musunuz?

Bir de sulama birlikleri, çiftçinin alım gücünün ve ödeme gücünün düşmesinden dolayı paralarını çiftçiden tahsil edememekte, devlete olan borçlarını da ödeyememektedir. Bu borçlarla ilgili bir yapılandırma programı var mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çalış.

Sayın Varlı…

MUHARREM VARLI (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Köy tüzel kişiliklerinin içme suyu borçlarıyla ilgili Hükûmetinizin bir yapılandırması veya bir af söz konusu mudur?

Yine, küresel ısınmayla ilgili -az önce, Mustafa Bey de bahsetti- yer altı suları çok derinlere inmiştir. Yer üstündeki akarsularımızdan faydalanmak gayesiyle, -özellikle, kendi bölgem Adana'dan örnek vermek istiyorum- Kozan'dan başlayıp İmamoğlu ve Ceyhan'ın da bir kısmını içerisine alan 750 bin dönüm araziyi sulayabilecek Yedigöze Barajı'yla ilgili çalışmalar ne aşamadadır?

Teşekkür ederim efendim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Varlı.

Sayın Ağyüz

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, muhtarlar, demokrasimizin temel taşlarındandır. Muhtarlarımız çok güç koşullarda görev yapıyorlar. Onuncu bölümün 297'nci maddesinde, yine onlara, "Görevi kötüye kullanma suçuna ilişkin hükümlerine göre cezalandırılır." değişikliğini getirdik. Muhtarlara bu kadar ağır görev verirken, onlara sadece cüzi bir maaş veriyoruz, Bağ-Kur primlerini kendileri yatırıyor ve bazen de primlerini yatırmadıkları için hapse düşüyorlar. Bunların sosyal güvenliklerinin devlet tarafından karşılanması için bir şey düşünülebiliyor mu? Bunların görevlerini rahat yapmaları için böyle bir düzenlemeye ihtiyaç vardır. Buna katılıyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ağyüz.

Sayın Yalçın…

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, malumunuz, 301, Türklük değerleri, hükûmet ve orduya hakareti suç sayan, bu arada eleştiri niteliğinde olan sözleri de suç saymayan bir madde. Sayın Oktay Vural’ın biraz önce sorduğu soruya cevap olarak, diğer bakanlık ve kurumların görüşlerini zaman kazanmak için yani zamanı uzatmamak için almadığınızı ifade etmiştiniz. Türkiye’nin bu kadar meselesi varken bu acelenizin nedeni ne Sayın Bakanım? Kime, neye yetiştirmeye çalışıyoruz biz bu değişikliği? Türklük değerlerine hakaret etmek için sabırsızlanan birileri mi var ki böyle bir acelecilik yapılıyor?

Bir diğer sualim de efendim: Sayın Cumhurbaşkanımız, ABD’de “Dışarıdan gelen teröre siyasi çözüm olmaz.” diye bir cümle kullandı. Buradan, “İçeriden gelen teröre siyasi çözüm olur.” sonucunu mu çıkarmalıyız?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yalçın.

Sayın Taner…

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakanım, küresel ısınma ve kuraklık tehlikesi devam etmekte. Bu devam ettiği bir süreçte, ovalarımızda sulama amaçlı açılan kuyularda mazotlu motorlarla su çıkarılmakta. Hükûmet olarak, sulama amaçlı kuyular için elektrik tesisi getirmeyi düşünüyor musunuz? Bir.

İkincisi: Hükûmetin geçtiğimiz dönemde uyguladığı KÖYDES projeleri vardı. Şu anda da su Türkiye için önemli olduğuna göre, SUDES projesi gibi bir proje aklınızda mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Taner.

Sorular bitmiştir.

Buyurunuz Sayın Bakan.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, 6 arkadaşımızın yöneltmiş olduğu soruların bir bölümüne şimdi, elimden geldiği kadar cevap vereceğim ancak ek bir çalışmayı gerektirerek cevap verilebilecek sorular var, bunları da daha önce ifade ettiğim gibi, yazılı olarak cevaplandırmaya çalışacağım.

Yer altı sularının miktarının azalması nedeniyle yağmurlama ve damlama desteği açısından çiftçilerimize Hükûmetimizin ne yaptığına dair Sayın Enöz’ün bir sorusu oldu. Bizim özellikle seracılıkla da meşgul olan ve tarımda ihracata da dönük faaliyetler içerisinde bulunan çiftçilerimizin ürünlerini daha kaliteli hâle getirmek ve ürün miktarını artırmak için Ziraat Bankasının geçtiğimiz yıl başlayan bir destek kredisi uygulaması oldu. Verilen krediyle bir yıl hiç faiz almadan, geri kalanının da beş yıllık çok uygun ödemelerle ödenmesini amaçlayan böyle bir uygulamayla, inanıyorum ki, çiftçilerimiz gerek yağmurlama gerek damlama yöntemiyle tarım arazilerini çok rahatlıkla sulama imkânına sahip olacaklar. Bu konuda imkânlarımız arttıkça Türkiye’de tarımın daha da gelişmesine Hükûmet olarak desteğimize devam edeceğiz.

Sayın Çalış, memurlarımıza geçtiğimiz yıl 2+2; 4 gibi bir oranda zam verildiğini ifade etti. Ben de cevaben bir önceki bölümde demiştim ki, biz hiçbir zaman enflasyonun altında artış vermedik ve bu oranları verirken, eğer enflasyon bunun üzerinde çıkarsa aradaki farkı da ödeyeceğimizi taahhüt ettik. Nitekim 2007 yılında, hem ilk altı ayda hem de şimdi, 2007’nin ikinci ayındaki enflasyon farkı, işte Ocak ayının 15’inde memurlarımıza ödenecek. Bu ne demektir? Enflasyon ne olmuşsa 2007’de, mutlaka bunun üzerinde oranda zam veriyoruz.

Şimdi, siz “yüzde 7 nokta arttı…” dediniz bu sigorta işleriyle ilgili. Memurlarımıza verilen aslında bunun üstündedir. Eğer enflasyon farkını da üstüne koyarsanız, bunun üstünde bir artış sağladığımızı göreceksiniz.

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Yüzde 20’yi bulan zamlar var ama.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Şimdi, yer altı sularıyla ilgili çiftçilerimizin elektrik borçlarıyla alakalı olarak bir af gündeminizde mi dediniz. Elektrik borçlarıyla ilgili, yanılmıyorsam biz, 2 kez “yeniden yapılanma” adı altında bu kesimdeki vatandaşlarımıza bir kolaylık sağlamıştık. Ama bunun sürekli olarak, periyodik aralıklarla, birkaç yılda bir yapılmış olması vatandaşlarımızın borçlarını ödememe gibi bir alışkanlığına yol açıyor. Bunun da devlet politikası açısından doğrusu pek isabetli olmadığı kanaatindeyim. Şu anda, benim bildiğim, bu konuda yeni bir elektrik borcu affı söz konusu değil.

Sayın Varlı da sanıyorum buna benzer bir soru sordu.

Sayın Ağyüz, muhtarlarla ilgili bir soru yönelttiler. Yanılmıyorsam, muhtarlarımızın maaşı 240’tı, geçtiğimiz yıl yüzde 100 bir artış yapmıştık, şu anda enflasyonla 260’ı falan bulmuş olabilir, bir para alıyorlar. Vergisi falan kesildikten sonra ellerine geçen nedir, tam bilemiyorum. Ancak muhtarlarımızın bu muhtarlık görevini bir meslek olarak görmediklerini ifade etmek isterim. Muhtarlık yapan -mahalle muhtarlığı, köy muhtarlığı yapan- arkadaşlarımızın çok büyük bir çoğunluğu başka işlerle de meşgul olan, belki bir kısmı emekli olan insanlardır.

Bakın, şimdi mahallî seçimler geliyor. Eğer, muhtarlar için ödenecek bu para çok az bir paraysa, bu parayla muhtarlık yapılamayacaksa, yani muhtar adaylarımızın çok az olması lazım. Ama göreceksiniz ki mahalle ve köylerde 10’u, 15’i aşan muhtar adayı ortaya çıkacaktır. Dolayısıyla muhtarlarımızın, sanki, sadece muhtarlara ödenen bu paralarla geçindiğini ileri sürerek, onların bu sosyal ve ekonomik durumunda bir iyileştirme isteğini diğer kamu görevlileri gibi görmemek gerekir.

Benim Bakanlığımın muhtarların sosyal ve özlük haklarıyla ilgili yapmış olduğu bir çalışma yok. Bu konudaki bir çalışmayı İçişleri Bakanlığımızın, gerek görürse, yapması gerekir. Böyle bir çalışma da Bakanlar Kurulumuzun önüne şu ana kadar gelmedi.

Sayın Yalçın, 301’le ilgili bir soru sordunuz. Sanıyorum, önümüzdeki günlerde bu teklif Parlamentoya gelecek, Komisyonda görüşülecek, Genel Kurulda görüşülecek. Bu konuyla ilgili düşüncelerinizi, eleştirilerinizi, bu teklif geldiğinde ortaya koyarsınız. Şu anda görüşmekte olduğumuz teklif içerisinde Türk Ceza Kanunu’nun 301’inci maddesiyle ilgili bir değişiklik öngörülmemektedir. Zamanı gelince bu konudaki düşüncelerinizi almayı memnuniyetle bekleriz.

Bunun dışındaki sorulara, Sayın Başkanım, izin verirseniz, yazılı cevap vereceğim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Şahin.

Sayın milletvekilleri, onuncu bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, onuncu bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

271’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 271 inci maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Mustafa Elitaş

Hakkı Suha Okay

Hasip Kaplan

 

 

Kayseri

Ankara

Şırnak

 

Oktay Vural

 

Abdulkerim Aydemir

 

İzmir

 

Ağrı

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu, 03/06/2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 45 inci maddesiyle tamamen yürürlükten kaldırıldığından iş bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiş ve 271’inci madde çıkarılmıştır.

272’nci madde üzerinde de bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 272 nci maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Hakkı Suha Okay

Hasip Kaplan

 

Kayseri

Ankara

Şırnak

 

Oktay Vural

 

Abdulkerim Aydemir

 

İzmir

 

Ağrı

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu, 03/06/2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 45 inci maddesiyle tamamen yürürlükten kaldırıldığından iş bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiş ve 272’nci madde çıkartılmıştır.

273’üncü madde üzerinde de bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 273 üncü maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Hakkı Suha Okay

Hasip Kaplan

 

Kayseri

Ankara

Şırnak

 

Oktay Vural

 

Abdulkerim Aydemir

 

İzmir

 

Ağrı

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu, 03/06/2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 45 inci maddesiyle tamamen yürürlükten kaldırıldığından iş bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiş, 273’üncü madde çıkartılmıştır.

274’üncü madde üzerinde de bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 274 üncü maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Hakkı Suha Okay

Hasip Kaplan

 

Kayseri

Ankara

Şırnak

 

Oktay Vural

 

Abdulkerim Aydemir

 

İzmir

 

Ağrı

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu, 03/06/2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 45 inci maddesiyle tamamen yürürlükten kaldırıldığından iş bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiş, 274’üncü madde çıkartılmıştır.

275’inci madde üzerinde de bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 275 inci maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Hakkı Suha Okay

Hasip Kaplan

 

Kayseri

Ankara

Şırnak

 

Oktay Vural

 

Abdulkerim Aydemir

 

İzmir

 

Ağrı

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu, 03/06/2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 45 inci maddesiyle tamamen yürürlükten kaldırıldığından iş bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 275’inci madde çıkartılmıştır.

276’ncı madde üzerinde de bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 276 ncı maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Hakkı Suha Okay

Hasip Kaplan

 

Kayseri

Ankara

Şırnak

 

Oktay Vural

 

Abdulkerim Aydemir

 

İzmir

 

Ağrı

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu, 03/06/2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 45 inci maddesiyle tamamen yürürlükten kaldırıldığından iş bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiş, 276’ncı madde çıkartılmıştır.

277’nci madde üzerinde de bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 277 nci maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Mustafa Elitaş

Hakkı Suha Okay

Hasip Kaplan

 

 

Kayseri

Ankara

Şırnak

 

Oktay Vural

 

Abdulkerim Aydemir

 

İzmir

 

Ağrı

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu, 03/06/2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 45 inci maddesiyle tamamen yürürlükten kaldırıldığından iş bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiş ve 277’nci madde çıkartılmıştır.

278’inci madde üzerinde de bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 278 inci maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Hakkı Suha Okay

Hasip Kaplan

 

Kayseri

Ankara

Şırnak

 

Oktay Vural

 

Abdulkerim Aydemir

 

İzmir

 

Ağrı

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu, 03/06/2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 45 inci maddesiyle tamamen yürürlükten kaldırıldığından iş bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiş ve 278’inci madde çıkartılmıştır.

279’uncu madde üzerinde de bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 279 uncu maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Hakkı Suha Okay

Hasip Kaplan

 

Kayseri

Ankara

Şırnak

 

Oktay Vural

 

Abdulkerim Aydemir

 

İzmir

 

Ağrı

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu, 03/06/2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 45 inci maddesiyle tamamen yürürlükten kaldırıldığından iş bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiş ve 279’uncu madde çıkartılmıştır.

280’inci madde üzerinde de bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 280 inci maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Hakkı Suha Okay

Hasip Kaplan

 

Kayseri

Ankara

Şırnak

 

Oktay Vural

 

Abdulkerim Aydemir

 

İzmir

 

Ağrı

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu, 03/06/2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 45 inci maddesiyle tamamen yürürlükten kaldırıldığından iş bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiş ve 280’inci madde çıkartılmıştır.

281’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

282’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

283’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

284’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

285’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

286’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

287’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

288’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

289’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

290’ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

291’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı yasa tasarısının 291. maddesinin son fıkrasının madde metninden çıkarılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                   Kamer Genç

                                                                                                                       Tunceli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Kamer Genç… Yok.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

İş yerinin elinden alınması çok ağır bir cezadır. Birinci fıkradaki para cezası yeterlidir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

291’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

292’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

293’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

294’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

295’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı yasa tasarısının 295. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                   Kamer Genç

                                                                                                                       Tunceli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Kamer Genç... Yok.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Maddenin bu hali istismara çok açık olduğu için metinden çıkarılması düşünülmüştür.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

295’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

296’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

297’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

298’inci madde üzerinde bir önerge vardır. Okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı yasa tasarısının 298. maddesinde geçen (bir katı) ibaresinin (iki katı) olarak değiştirilmesini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                   Kamer Genç

                                                                                                                       Tunceli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Genç… Yok.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Vergi ziyaında bir kat çok azdır. İki katı olması daha adildir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Sayın Başkanım, bir küçük düzeltme …

BAŞKAN – Komisyonun bir düzeltmesi vardır.

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Sayın Başkanım, 298’inci maddenin son satırında geçen “ziya” kelimesi “ziyaa” olacak. Bir küçük “a” daha ilave edilecek. O şekilde düzeltiyoruz efendim.

BAŞKAN – Notumuzu aldık.

298’inci maddeyi düzeltmeyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

299’uncu madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı yasa tasarısının 299. maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesindeki (olduğu halde) ibaresinden sonra “haklı bir neden gösterilmeden” ifadesinin eklenmesini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                   Kamer Genç

                                                                                                                       Tunceli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 299 uncu maddesinin (b) fıkrasında yer alan “iki yıldan beş yıla” ibaresinin “üç yıldan beş yıla” olarak, (c) fıkrasında yer alan “onsekiz aydan üç yıla” ibaresinin ise “iki yıldan beş yıla” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Hakkı Suha Okay

Oktay Vural

 

Kayseri

Ankara

İzmir

 

Erkan Akçay

 

Nevzat Korkmaz

 

Manisa

 

Isparta

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanun tarafından korunan hukuki yarar ile fiilin ağırlığı dikkate alınarak verilmesi öngörülen yaptırımların alt ve üst oranlarında işbu önerge ile değişiklik yapılmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı yasa tasarısının 299. maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesindeki (olduğu halde) ibaresinden sonra “haklı bir neden gösterilmeden” ifadesinin eklenmesini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                   Kamer Genç

                                                                                                                       Tunceli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Genç… Yok.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu cümle ile haklı bir gerekçe gösterilmediği takdirde ceza kesilmemesi öngörülmüştür.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Daha önce kabul ettiğiniz önerge doğrultusunda 299’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

300’üncü madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı yasa tasarısının 300. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                   Kamer Genç

                                                                                                                       Tunceli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Kamer Genç… Yok.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Böyle bir ceza indirimine gerek bulunmadığından metinden çıkarılması öngörülmüştür.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

300’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Onuncu bölümde yer alan maddelerin oylanması tamamlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, şimdi, on birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

On birinci bölüm 301’inci madde ila 330’uncu maddeleri kapsamaktadır.

On birinci bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Aksaray Milletvekili Osman Ertuğrul söz istemiştir.

Buyurunuz Sayın Ertuğrul.

OKTAY VURAL (İzmir) – Biraz sonra efendim.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk.

Buyurunuz Sayın Köktürk. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

CHP GRUBA ADINA ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 56 sıra sayılı kanunun on birinci bölümünün kapsadığı 301’den 330’a kadar olan maddeler üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuzun görüşlerini ifade etmek üzere söz almış buluyorum. Öncelikle yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ayrıca, bugün 10 Ocak Gazeteciler Günü. Bildiğimiz gibi, 1961 yılında gazetecilerin çalışma haklarında önemli iyileştirmeler getiren 212 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girmesi üzerine, 9 gazete sahibi Yasa’yı protesto etmek için üç gün boyunca gazeteleri yayınlamama kararı aldılar. Bu gelişme karşısında gazeteciler 10 Ocak 1961 günü haklarına ve basın özgürlüğüne sahip çıkmak amacıyla sendika binası önünde toplanarak valilik makamına kadar bir yürüyüş yaptılar. Patronların boykot kararı karşısında ise sendikanın öncülüğünde 11, 12, 13 Ocak 1961 tarihlerinde “Basın” adıyla kendi gazetelerini yayınladılar. O tarihten sonra 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Bayramı olarak kutlandı. 1971 yılındaki 12 Mart müdahalesinden sonra ise çalışanların hakları ve basın özgürlüğüne getirilen kısıtlamalara tepki olarak 10 Ocak tarihi bayram olmaktan çıkartıldı ve Çalışan Gazeteciler Günü olarak anılmaya başlandı.

Değerli milletvekilleri, geride bıraktığımız süreçte çalışan basın emekçilerimize yönelen tehditlere ve baskılara rağmen, halkımıza doğru ve gerçek haberi ulaştırmaya çalışan, onurundan ve gazetecilik ilkelerinden ödün vermeyen pek çok basın emekçimizin bu uğurda yaşamlarını yitirdiğine tanık olduk. Yakın süreçte de gazetecilerimizin ve onlara sahip çıkan gazetelerin saldırılara uğradıklarını ve yine pek çok gazetecinin iş akitlerinin feshedildiğini üzüntüyle izledik. Ancak, her türlü baskılara karşın, basın emekçilerimizin, halkımızı doğru ve gerçek haberle donatma görevlerinden ödün vermeyeceklerine yürekten inanıyor, bu duygu ve düşüncelerle 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde, bugün hayatta olan ve olmayan tüm basın emekçilerimizi sevgi ve saygıyla anıyor, yıpranma tazminatlarını kaldırmaya çalışan siyasal iktidarı bir kez daha düşünmeye davet ediyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün görüşmekte olduğumuz yasa tasarısı, maalesef, İç Tüzük’ün 77’nci maddesi uyarınca Adalet Komisyonunda maddeler hâlinde görüşülemedi. “Torba kanun” mantığıyla hazırlanan, içerisinde birbirleriyle hiç bağlantısı olmayan pek çok düzenlemeyi içeren, “uyum” adı altında, kanun yapma tekniğinin dışına çıkılarak pek çok yasa maddesini değiştiren ve hatta, Adalet Komisyonuna ve Genel Kurula geldiğinde içerisinde daha önceki dönemde yasalaşan 74 maddeyi ihtiva eden bu tasarı, genel anlamıyla hatalı, son derece karmaşık ve bu hâliyle de anlaşılması son derece güç bir düzenlemedir. Dolayısıyla, aslen bu hâliyle desteklenmesi son derece zor bir tasarıyla karşı karşıya bulunmamıza rağmen, adliyelerimizde ve Yargıtayımızda ivedilikle bekleyen pek çok dosya ve hatta zaman aşımına uğrayabilecek bazı suçlar nedeniyle, mümkün olduğunca az hatayla çıkabilmesi için Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak tasarının düzeltilmesine elden geldiğince destek olmaya çalıştık. Bu anlamda, bir hafta gibi çok kısa bir süre içerisinde Meclisteki parti grupları adına yapmış oldukları çalışmalarla tasarıdaki hataları en aza indirme çabası içerisine giren değerli milletvekillerimiz Sayın İsa Gök’e, Sayın Hakkı Köylü’ye, Sayın Rıdvan Yalçın’a ve Sayın Hasip Kaplan’a öncelikle teşekkürü bir borç biliyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; parti grubumuzun görüşlerini ifade edeceğim on birinci bölümde yer alan maddelere geçtiğimizde, bu maddelerden birisi 5/11/1961 tarihli ve 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu’nun 56’ncı maddesinin değiştirilmesine yöneliktir. Bu madde uyarınca “Muhtarlıkça veya mülkî amirce yapılan tebliğe rağmen çocuğunu okula göndermeyen veli veya vasiye okul idaresince tespit edilen her gün için on Türk Lirası para cezası verilir. Bu para cezasına rağmen çocuğunu okula göndermeyen veli veya vasiye üçyüz Türk Lirası idarî para cezası verilir.” şeklinde değişiklik önerilmektedir.

Tabii ki keyfî olarak veya kabul edilemeyecek ayrımcı düşüncelerle çocuklarını okula göndermeyenlerin belli bir yaptırıma tabi kılınmasından daha doğal bir şey olamaz. Ancak hepimizin bildiği gibi, eğitim ve öğretimde yaşanan sorunlar bununla sınırlanamayacak kadar büyüktür. Kalkınmanın temelinin eğitim olduğu gerçeğinden yola çıkıldığında, bu sorunu çözmenin sosyal devletin öncelikli görevi olduğunun hepimizce kabul edilmesi gerekir. Fakat, gerçekte durum böyle midir? Üzgünüz ki bu konudaki gerçekler arzu edilen istatistiki bilgileri karşımıza çıkartmıyor. Google arama motoruna “yine okula gidemiyorlar” başlığıyla girdiğimizde karşımıza değişik tarihlere ilişkin binlerce olumsuz örneksemeler çıkıyor. Bu konuda, Tunceli’nin Mazgirt ilçesine bağlı Göktepe köyünde bulunan ilköğretim okulu öğrencilerinin kaloriferler yanmadığı için, Şanlıurfa’da yüzlerce küçük çocuğun, kilosu -eski parayla- 100 bin liradan pamuk topladıkları için okula gidemediğinden tutun, Şanlıurfa’da okulu olmayan bir mezrada çocuklara köy çobanının eğitim verdiğine, Erzurum’un Hınıs ilçesinde bulunan Cumhuriyet İlköğretim Okulunda tadilat çalışmalarına eğitim ve öğretim yılının ilk günü başlanmasından tutun, okullarda yasaya aykırı olarak toplanan parayı ödeyemediği için onuru kırılan öğrencilere ve ailelere kadar, kız çocuklarına karşı uygulanan negatif ayrımcılıktan tutun memleketim olan Zonguldak’ın Çaycuma ilçesinde bulunan Anadolu lisesi binası gibi, İzmit ve Düzce depremleri nedeniyle zarar gören ve üzerinden dokuz yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen yapılamayan ve güçlendirilemeyen yüzlerce okula kadar olan örneksemelerden yola çıkılarak bakıldığında, sorunun, sadece velilerce çözülmesi mümkün olmayan bir sorun olduğu tüm çıplaklığıyla karşımıza çıkmaktadır.

İlköğretim çağı nüfusunda olup okula gidemeyen 667 bin kız, 444 bin erkek çocuğun sorununu, ailelere sorumluluk yükleyen ve sorumluluğunu yerine getiremediğinde cezalandıran bir anlayışla çözmenin mümkün bulunmadığı da açık bir şekilde görülmektedir. Bu nedenle, Hükûmet Programı’nda, gelir yetersizliği ve cinsiyet ayrımcılığı gibi nedenlerle eğitimden uzak kalan bireylerin burs, taşımalı eğitim, şartlı nakit transferi gibi mekanizmalarla eğitime erişimin artırılacağı şeklindeki vaatler hızlı bir şekilde yaşama geçirilmeli, gelir dağılımı arasındaki uçurumları ortadan kaldıracak tedbirler alınmalı, ailelerimiz, yoksulluk sınırının altındaki yaşam biçiminden insanoğluna yaraşır bir yaşam biçimine yükseltilmeli ve eğitim sistemimiz bütçeden hak ettiği payı almalıdır.

Bütün bunların yapılması gerekirken, tam tersine bizzat Cumhurbaşkanı makamının onay ve teveccühlerini alan YÖK gibi en üst düzeydeki öğretim kurulu başkanının “üniversiteler paralı olmalı” gibi açıklamaları, bu ülkenin gerçeklerinin hâlâ daha doğru olarak algılanamadığını göstermektedir. Makamlarca dile getirilen, “eğitim paralı olmalı” şeklindeki söylemler, Hükûmetin yönetim kadrolarında var olan anlayışı da açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Ancak, böyle bir anlayışın toplum vicdanında yer bulması ve kabul edilmesi mümkün değildir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine görüşmekte olduğumuz yasanın 308’inci maddesiyle, 1961 tarihli, 237 sayılı Taşıt Kanunu’nun 16’ncı maddesi değiştirilmektedir. Bu madde, Taşıt Kanunu’nun kapsamına giren durumlarda tahsis edilen araçları tahsis amacı dışında ve şahsi işlerinde kullananların cezalandırılmasına yönelik bir madde olup yeni düzenlemede de tekerrürüne yönelik fıkra kaldırılmıştır.

Değerli milletvekilleri, her ne kadar bu konuda değiştirilmesi önerilen düzenleme daha önceden de var olmasına karşın, Yasa’nın işletildiğine ne yazık ki tanık olamıyoruz. İçinden geçtiğimiz süreçte basınımızda bu maddenin ihlal edildiğine dair pek çok haber yer almasına ve plakaları örtülen makam araçlarının siyasal erk sahiplerinin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) - …şahsi işlerinde kullanıldığına dair görüntülerin yayınlanmasına rağmen, bu durumun yargı konusu yapıldığı konusunda da bilgi sahibi değiliz.

Değerli milletvekilleri, yine, seçimlerle ilgili 309 ve devam eden maddelere yönelik aynı şeyleri söylemek, aynı eleştirileri getirmek mümkün. Görüştüğümüz yasa tasarısının 301’den 304’e kadar olan maddelerinde vergi suçlarına yönelik düzenlemeler yer almaktadır. Hatta öyle ki, 303’üncü madde 213 sayılı Kanun’un 359’uncu maddesine atıf yapmaktadır, 359’uncu madde ise, naylon fatura düzenlenmesini ve kullanılmasını içeren bir maddedir.

Bu madde kapsamında, mevcut duruma bakarak bazı soruları sormak ve yanıt aramak gerekiyor: Bu bağlamda, 213 sayılı Kanun’un 359’uncu maddesiyle ilgili cezai hükümler sadece normal vatandaşlarımıza mı uygulanacaktır? Aynı suç kapsamında yargılanması gereken, Mecliste dokunulmazlık zırhına bürünmüş milletvekillerimiz var mıdır? Sayın Maliye Bakanımıza isnat edilen yasaya aykırı eylem 359’uncu madde kapsamında değil midir? Dolayısıyla, bu madde kapsamında olan suçlamayla ilgili Sayın Bakan hakkında yargılama yapılabilmiş midir?

Değerli milletvekilleri, yasa yapmaktan amaç, bu yasaların tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına eşit bir şekilde uygulanmasını sağlamak olmalıdır. Kanun karşısında eşitlik ilkesi sağlanamadığı takdirde, çıkarılan yasalar arzu edilen amaçlara ulaşamadığı gibi, devlete karşı olan güven duygusunu da zedeleyecektir.

Sözlerime son verirken, herkese uygulanabilecek adil yasaların her zaman yanında olduğumuzu bir kez daha vurgulayarak, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Köktürk.

Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Siirt Milletvekili Osman Özçelik.

Buyurunuz Sayın Özçelik. (DTP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

DTP GRUBU ADINA OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 56 sıra sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın on birinci bölümü üzerinde Demokratik Toplum Partisi Grubu adına söz almış bulunuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kanun tasarısının 309’dan 339’a kadar olan maddeleri 26/04/1961 tarihli 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’un kimi maddelerinde değişiklik önerilmektedir. Yapılması düşünülen değişikliklerle ilgili görüşlerimizi sunmadan önce “seçimlerin demokrasideki yeri ve demokratikleşmedeki rolü” üzerinde durmak istiyorum.

Osmanlı döneminde ilk temsilî rejim 1876 yılında Talimatı Muvakkate ile vatandaşlara çok sınırlı olmak üzere oy kullanma hakkı tanınmış ve böylece Osmanlı Meclisi Mebusanı seçilmiştir. 1908 yılında İntihabı Mebusan Kanunu Muvakkatı ile Meclisi Mebusanın nasıl seçileceğine dair kurallar belirlenmiştir. 1923 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinin kurulmasıyla birlikte 1923 ile 1946 yılları arasında yerel seçimler ve genel seçimler yapılmakla birlikte, bu seçimlerde tek parti sistemi ve tek şef, millî şef söz konusudur. Seçimler yapılsa da demokratik bir seçimden o dönem için söz etmek mümkün değildir, olası değildir. Yapılan seçimler göstermeliktir. Mebuslar millî şef tarafından ya atanıyor ya da seçilmesi istenen mebusun seçimler yoluyla seçilmesi sağlanmaktadır. 1946 yılında çok partili rejime geçildikten sonra tek dereceli seçim sistemi kabul edilmiştir. 1948 yılında gizli oy açık tasnif esası kabul edilmiş ve bunun yaşama geçirilmesine çalışılmıştır.

1957 yılında, gerek Seçim Yasası’nda yapılan değişiklikler gerekse iktidar yanlısı kamu görevlilerinin taraflı tutumu nedeniyle 1957 yılı seçimlerinin meşruiyeti tartışılır hâle gelmiştir. Öyle ki, 1960 askerî darbesi için gösterilen gerekçeler arasında, 1957 yılında yapılan seçimlerde uygulanan yöntemler ortaya konmuştur. Bu, askerî darbe yapma gerekçeleri arasında sayılmıştır.

1961 Anayasası temel hak ve özgürlükler konusunda azımsanmayacak haklar ve yenilikler getirmiş, demokratik seçimler bakımından kimi standartlar da güvence altına alınmıştır. Şu anda görüşmekte olduğumuz, kimi maddelerini görüşmekte olduğumuz 298 sayılı Yasa da bu dönemin bir ürünüdür.

1980 askerî darbecilerin hazırlatıp kamuoyuna baskı uygulayarak onaylattıkları 1982 Anayasası ve onun antidemokratik zihniyetiyle hazırlanan Siyasi Partiler Kanunu ve Milletvekili Seçimi Kanunu ile Mahallî İdareler Kanunu, seçim mevzuatını oluşturmaktadır.

Siyasi partiler, demokratik siyasi yaşamın vazgeçilmez unsurlarıdır. Siyasi Partiler Kanunu, siyasi partileri şöyle tanımlamaktadır: “Siyasî partiler, Anayasa ve kanunlara uygun olarak; milletvekili ve mahalli idareler seçimleri yoluyla, tüzük ve programlarında belirlenen görüşleri doğrultusunda çalışmaları ve açık propagandaları ile milli iradenin oluşmasını sağlayarak demokratik bir Devlet ve toplum düzeni içinde ülkenin çağdaş medeniyet seviyesine ulaşması amacını güden ve ülke çapında faaliyet göstermek üzere teşkilatlanan tüzelkişiliğe sahip kuruluşlardır.” demektedir.

Demokratik ülkelerde her türlü siyasi düşüncenin açıklanması ve örgütlenmesine olanak sağlanır. Siyasi düşüncenin en üst düzeyde örgütlenme biçimi siyasi parti örgütlenmesidir.

Temel hukuk kuralları çerçevesinde kalmak ve şiddet unsuruna yer vermemek üzere siyasi partiler bir etnik yapıya, bir inanç grubuna, bir toplumsal kategoriye, bir felsefi görüşe dayalı olarak ve ideolojik amaçlı kurulabileceği gibi, ilgili ülkenin ekonomik, sosyolojik ve tarihsel süreç içindeki konumuna bağlı olarak farklı tarzlarda parti örgütlenmelerine olanak sağlanır ve gerçekleştirebilecekleri uygulamalarda görülmektedir.

Demokratik ülkelerde neyi ve kimi temsil ediyorsa etsin, tüm siyasi partilerin ülkenin gelişimine büyük faydalar sağladığı, insan hak ve özgürlüklerinin gelişimine katkıda bulunduğu, demokrasi bilinci yüksek bir toplum yaratmak konusunda önemli bir rol oynadığı düşünüldüğünden, devletin olanakları kullanılarak siyasi parti faaliyetleri kolaylaştırılır, siyasi parti yöneticilerinin de bir kamu hizmeti gördüğü düşüncesiyle, onların da yaşam standartlarının yükseltilmesine çalışılır.

Gerek ekonomik açıdan gerek demokrasi, kültür ve bunun gerektirdiği demokratik yaşam tarzı bakımından ve geliştirilen demokratik kurumlar açısından geri kalmış olan ülkelerde başta etnik sorunlar olmak üzere, inanç sorunu, sınıflar arası çelişki sorunu, bölgeler arası ekonomik dengesizlikler, gelir dağılımındaki haksız paylaşım gibi önemli sorunların yanı sıra, vatandaşların eğitim, sağlık, konut, iş güvencesi gibi temel sorunları çözümsüz kalmakta, toplumsal barış ve huzur büyük bir istikrarsızlık göstermektedir. Toplumsal refah ve kalkınma, ülkenin doğal kaynakları yer altı ve yer üstü zenginlikleriyle değil, demokratikleşmeyle doğru orantılı olduğu gerçeği dikkat çekicidir. Yani, kalkınmanın temel dinamiği demokratikleşmedir. Demokratikleşme ve ekonomik kalkınma yönünden geri kalmış ülkelerde ya diktatöryal rejimler ya da oligarşik rejimler vardır. Antidemokratik yönetimlerde, düşünce zenginliği ve düşüncenin örgütlenmesi zararlı akımlar olarak görülür ve bu düşünceyle düşünceler yasaklanır veya engellenir. Özgürce örgütlenemeyen ve ifade olanağı bulamayan düşünce yer altına iner, böylece yasadışı faaliyetler için kapı aralanmış olur.

Demokratikleşmede tek belirleyici olmamakla birlikte seçimlerin yapılması büyük bir öneme sahiptir. Seçimlerin adil ve demokratik olması zorunludur. Adil, demokratik bir seçimin temel koşulu toplumun tüm kesimlerinin kendini özgürce ifade edebileceği ve ülke yönetimine doğrudan veya temsilî yolla eşit koşullarda katılabileceği demokratik bir ortam ve seçimlere katılan siyasi partilere eşit koşullar hazırlanması demokrasinin gereğidir. Temsilde adaletin sağlanmasına engel yasal düzenlemeler, partilerin eşitsiz koşullarda katıldığı seçimler, seçmen iradesinin şu veya bu şekilde çarpıtıldığı, engellendiği seçimler demokratik ilkelerle bağdaşmaz. Böylesi seçimler sonucu oluşan yönetimlerin meşruiyeti tarih karşısında sorgulanır.

298 sayılı Yasa’da yapılması düşünülen değişikliklerin tamamını inceledik. Seçim sisteminin demokratikleşmesine dair düzenlemeler olmadığı, Yasa’daki cezai şartların güncelleştirilmesiyle ilgili olduğu bilinciyle 311’inci maddede gösterilen değişiklik dışındaki değişiklikleri olumlu bulduğumuzu belirtmek istiyoruz. Özellikle 298 sayılı Yasa’nın 311’inci maddesi, seçimlerin adil ve demokratik yapılması, düzenli yürütülmesini engelleyen fiillere karşı öngörülen cezaları tespit etmektedir. Yasa’nın eski hâlinde, şu anda uygulamada olan Yasa’da şu anda öngörülen cezalardan daha ağır müeyyideler var. Yani, genel olarak, bu yasa tasarısında kanuna aykırı fiiller daha ağır cezalarla cezalandırılırken bu maddede kanuna aykırı fiillere verilecek cezalar hafifletiliyor.

Maddenin son bölümünü okumak istiyorum: “Yukarıda yazılı fiiller görevli kimseler tarafından işlendiği ve fiilleri daha ağır cezayı gerektiren suç oluşturmadığı takdirde birinci veya ikinci fıkraya göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.”

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) – Tamamlıyorum efendim.

Şu anda mevcut Yasa’da, eğer kamu görevlisi, yasanın öngördüğü koşulların yerine getirilmesinde engelleyici bir rol oynamışsa verilecek cezanın dışında kamu hizmetlerinden mahrumiyeti söz konusu edilmektedir. Yeni tasarıda bu “kamu hizmetlerinden mahrumiyet” ortadan kaldırılmıştır.

Özellikle doğu ve güneydoğuda kimi güvenlik görevlilerinin seçmenin iradesinin doğru yansımasını engellemek üzere -burada belki hepsini açıklamak zor- birtakım girişimlerde bulundukları açıktır. Bu nedenle 311’inci maddedeki “kamu görevlilerinin yasayı ihlal etmesi hâlinde kamu hizmetlerinden mahrumiyetinin” Yasa’da olduğu gibi kalmasını önermekteyiz.

Demokratik, katılımcı ve temsilde adalet için Yasa’da yapılması gereken değişiklikleri kısaca şöyle sayabiliriz: Seçimlerde baraj sistemi kaldırılmalıdır veya Avrupa Birliği ülkelerinin normlarına, standartlarına getirilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi bitiriniz.

OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) – Peki.

Seçimlere katılmaya hak kazanmış siyasi partilere aldıklar oy oranında hazine yardımı yapılmalıdır. Yurt dışındaki seçmenlerin oy kullanma hakkı olmalıdır. Yurt içinde de kayıtlı bulunduğu seçim bölgesi dışında, seçim günü bulunan insanların, mektupla oy kullanma hakkı sağlanmalıdır diye düşünüyorum.

Saygılar sunuyorum efendim. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özçelik.

On birinci bölüm üzerine şahsı adına söz isteyen Kayseri Milletvekili Ahmet Öksüzkaya.

Buyurunuz Sayın Öksüzkaya. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

56 sıra sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın on birinci bölümüyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında, Gazeteciler Cemiyetinin kuruluşu ve 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nün 47’nci yıl dönümü münasebetiyle, değerli basın mensuplarının bu gününü tebrik ediyorum. İfa ettikleri bu önemli görevde tüm basın mensuplarına, basın camiasına kolaylıklar ve başarılar diliyorum.

Sürekli değişen ve gelişen dünya şartları karşısında insanlığın saadeti için konulan kanunlar da çağın gereklerine ve yeniden oluşan millî ve insanlığın ortak değerlerine uyumlu, insan haklarına ve toplumsal güveni korumayı hedefleyen bir gelişme sürecinde olmalıdır.

Ceza kanunlarının uygulanmasında kişiler arasında ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, siyasal görüş veya fikir yahut düşünceleri, felsefi inanç, millî veya sosyal köken, doğum, ekonomik ve diğer toplumsal konumları yönünden ayırım yapılamaz ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınamaz.

Bu zaviyeden bakıldığında, ceza kanunları bir toplumun genel düzeni, huzur ve asayişinin sağlanması ve korunması açısından oldukça önem arz etmektedir.

Ceza Kanunu’nun amacı, kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini, hukuk devletini, kamu sağlığını ve çevreyi, toplum barışını korumak ve suç işlenmesini önlemektir.

Türk Ceza Kanunu’nun belirtilen amaçlar, suçta ve cezada kanunilik ilkesi, adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi, kanunun bağlayıcılığı, uygulaması, yaptırım gücü ve caydırıcılık özelliği ve de toplum içinde sağlayacağı huzur ve güven ortamı bu kanunun vazgeçilmez başlıca unsurları olmuştur.

Bu sebeple, Türk Ceza Kanunu’nda suç tanımları ve cezalar Anayasa’mızda güvence altına alınan hukuk devleti, adalet, eşitlik ve insan hakları ilkelerine uygun olarak belirlenmiştir.

Bu bağlamda, kanun önünde suçu sabit olana kadar her vatandaşımız eşit muamele görmeli ve yargılanmamalıdır. Vazedilen cezalar, kişinin işlediği suçtan dolayı pişmanlık duymasını, yeniden topluma kazandırılmasını ve toplumda işlenen suçun asgari düzeye indirilmesini hedeflemelidir. Bu bakımdan, benimsenen yaptırım sisteminde belli bir suçu işlemekten dolayı cezaya mahkûmiyetin sonucu olarak cezasını çekmiş olan kişinin ömür boyu devam edecek olan bir hak mahrumiyeti de söz konusu olmamalıdır.

Anayasa’da belirtildiği gibi, hangi fiillerin suç oluşturduğunun kanunda açık bir şekilde belirlenmesi şarttır. Bundan dolayı, ancak bir kanuni tanımda belirlenen açık fiiller ceza yaptırımını gerekli kılabilir. Bu bakımdan, konulan kanunlarda adaletin sağlanması, uygulamada görülebilecek sakıncaların önüne geçilebilmesi, hukuk uygulamasında birliğin ve hukuk güvenliğinin temini, suç sayılacak fiillerin açıkça tanımlanmasıyla mümkün olacaktır.

Yeni tasarıyla, çeşitli kanunlarda yer verilen belli bir suçtan mahkûmiyete bağlı hak mahrumiyetlerini gerektiren hükümlerin önüne geçilerek yeni bir rejim getirilmiştir. Ceza hükmü içeren kanunlarda, bir mahkûmiyet hükmünün sonucu olarak belirtilen hak mahrumiyetleri bakımından yasak hakların geri verilmesine yönelik olarak yeni hükümlere yer verilmiştir. Ceza hükmü içeren kanunlarda yer alan yaptırımlarda, üst sınır gösterilmeyen hapis cezaları bakımından üst sınır gösterilmek suretiyle 5235 sayılı Kanun hükümleriyle uyum sağlanmıştır. Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu ve Kabahatler Kanunu hükümleri dikkate alınmak suretiyle, ceza hükmü içeren kanunlarda yer alan hükümlerin bu kanunlarla uyumlu hâle getirilmesi, ayrıca bazı suçların unsurlarında 5237 sayılı Kanun’a uyum sağlanması amaçlanmıştır.

Değerli milletvekilleri, görüldüğü gibi temel ceza kanunlarına uyum amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı Türk milletinin hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini ve toplum barışını korumak adına değişik şartlara göre düzenlemeleri ihtiva etmektedir. Hiç şüphesiz ki huzurlu ve güvenli bir toplum, yerinde ve zamanında gerçekleşen adaletle olabilir. Bunu sağlamak da başta kanun yapıcı olarak bu yüce Meclisimizin görevidir. Bu konuda atılan adımlar, yapılan düzenlemeler, her konuda seviye kateden ve gelişen halkımız için son derece önemlidir.

Bu duygu ve düşüncelerle konuşmama son verirken, yapılan değişikliklerin milletimizin huzuru ve güvenliği adına hayırlar getirmesini temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öksüzkaya.

Şahsı adına ikinci söz, Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün’e ait.

Buyurunuz Sayın Akgün. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

MEVLÜT AKGÜN (Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın on birinci bölümü üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, en genel anlamda suç, yasaklanan ve cezalandırılan davranışlara denir. Suç, bu anlamda, toplumdaki düzeni bozan ve bu nedenle cezalandırılan, ahlaka ve toplumsal kurallara aykırı bir fiil, ağır bir hatadır.

Bir devletin suçluları cezalandırmak görevi yanında ve ondan daha da önemli bir diğer görevi daha vardır, bu da suçları önlemektir. İşte, suçları önlemek için devletin yerine getirmesi gereken faaliyetler ceza hukukunda “suç siyaseti” olarak adlandırılmaktadır. Suç siyaseti, suça karşı savaşta kullanılan araçların toplamıdır.

Toplumun suç ve suçlulara karşı koyma yöntemleri temel olarak iki ana noktada özetlenebilir: Birincisi, suç öncesi önleyici tedbirler; ikincisi, suç sonrası cezalandırma tedbirleri.

Suç öncesi önleyici tedbirler, tıp biliminde önemli yer tutan koruyucu hekimliğe benzemektedir. Tıpta koruyucu hekimlik ne kadar önemliyse, ceza hukukunda suç öncesi önleyici tedbirler o kadar önemlidir. Bunun yanında, suç işlendikten sonra suçluyu cezalandırmanın, toplum düzenini sağlama, mağduru teskin etme, kamu vicdanını rahatlatma, suçluyu ıslah etme ve benzer suçları işlemekten alıkoyma gibi caydırıcı özelliği vardır.

Barış esasına dayalı toplum düzeninin devamı için, hukuka aykırı fiillerin hangilerinin suç olarak tanımlanması gerektiğinin belirlenmesinde izlenen yolu suç siyaseti göstermektedir. Hangi fiilin suç teşkil edeceği, haksızlık oluşturan bir fiilin suç veya kabahat olarak nasıl tanımlanacağı izlenen suç politikasıyla ilgilidir.

Suç siyasetiyle güdülen amaca ulaşabilmek için uyulması gereken kurallar şunlardır:

a) Kusur ilkesi,

b) Hukuk devleti ilkesi,

c) Hümanizm ilkesi.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarı, çeşitli kanunlarda düzenlenen suçların ve cezaların temel ceza kanunlarına uyumu amacıyla düzenlemeler getirmektedir. Çünkü, temel ceza kanunlarında yapılan düzenlemeyle asli ceza-ferî ceza ayrımı kaldırılmış, yaptırımlar “cezalar” ve “güvenlik tedbirleri” olmak üzere iki ana tasnife tabi tutulmuştur. Diğer yandan, suçlar arasındaki cürüm ve kabahat ayrımı da terk edildiği için, hürriyeti bağlayıcı ceza açısından kabul edilen hapis ve hafif hapis ayrımı da kaldırılmıştır. Böylece, temel ceza olarak sadece hapis cezası benimsenmiştir.

Cürüm ve kabahat ayrımının diğer bir sonucu da, mahkeme tarafından hükmedilen “adli para cezası” ile idari yaptırım olarak uygulanan “para cezası” kavramları da ayrılmıştır.

Temel ceza kanunlarında bu ve buna benzer yapılan değişiklikler nedeniyle, özel kanunlarda düzenlenmiş suç ve cezalara ilişkin hükümlerin aynen muhafaza edilmesi çelişen hükümlere sebep olabilecektir. Örneğin, teşebbüs, iştirak ve içtima gibi konularda Türk Ceza Kanunu’nda belirlenen ilkeler ile özel kanunlardaki ilkeler arasında çelişkiler ortaya çıkmıştır. Tüm bu sakıncaların önüne geçebilmek amacıyla, ayrıca hukuk uygulamasında birliği ve hukuk güvenliğini sağlamak için, diğer kanunlarda sadece özel suç ve tanımlamalara yer verilmesi veya bu suçlarla ilgili yaptırımların belirlenmesiyle yetinilmelidir. Buna karşılık, suç ve yaptırımlarla ilgili olarak, Türk Ceza Kanunu’nda belirlenen ilkelerin özel kanunlarda tanımlanan suçlar açısından da uygulamasının temin edilmesi gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz tasarının 301’inci maddesi ile 330’uncu maddesi arasındaki maddeleri içeren bu bölümde 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 362, 363, 367 ve 371’inci maddeleri değiştirilmektedir. Diğer yandan, 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu’nun 56, 57 ve 59’uncu maddeleri de değişikliğe uğramaktadır. Maddelerdeki asıl değişiklik ise 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’da yapılan değişiklikle ilgilidir. Kısaca, Seçim Kanunu’nun yirmi iki adet maddesi değişikliğe uğramaktadır.

Yapılan değişikliklerin hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Akgün.

On birinci bölüm üzerine soru-cevap işlemine geçiyoruz.

Sayın Enöz, buyurunuz.

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, ne yazık ki ülkemizde hâlâ ebeveynleri tarafından birtakım sebeplerle okula gönderilmeyen çocuklarımız bulunmaktadır. Coğrafi bölgelerimize göre, kız ya da erkek, okula başlayamamış çocuklarımızın oranı ile ilgili istatistiki bir bilgi var mıdır? Bu konuda cezai tedbirler anne ve babalara etkili olabilmekte midir ve bugüne kadarki cezai işlem yapılmış kaç aile bulunmaktadır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Enöz.

Sayın Ağyüz

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Bakanım, 298 sayılı Yasa’nın bazı maddeleri düzenleniyor. Seçmen kütükleri özellikle Türk toplumunda çok tartışılan bir konu. 22 Temmuz seçimleri öncesi de çok tartışıldı. Teknolojinin bu kadar geliştiği bir ortamda bunun çok sağlıklı bir yönteme kavuşturulmasında büyük yarar var. Cezaların artırılması güzel bir şey. Bu sefer birinci askıda bulunmayanların yazılmasına rağmen, ikinci askıda yazılanlar kendi isimlerini bulamadılar. Ayrıca, seçim mahallinde maalesef bilgisayara başvurarak, İnternet vasıtasıyla isimlerini bulmaya çalışanlar, bilgisayar, İnternet kafelere akın ettiler, isimlerini uzun sürede bulamadıkları için oy kullanamadılar. Bunlar sistemin büyük çelişkileri, büyük yanlışlıkları. Ayrıca da (A) mahallesinde yazılan (B) mahallesinde veya (B) köyünde kendisini buluyor. Bu yanlışlıklar hepimizin somut olarak gördüğü şeyler. Bunların düzeltilmesinde, teknolojik yenilenmede büyük ihtiyaç vardır. Bunun için gerekli çalışmayı yapmayı düşünüyor musunuz?

Ayrıca, oy kullanılan mekânlarda bu seçimde, bir siyasi partinin temsilcilerinin bilgisayarla gelmesini bir rastlantıya mı bağlıyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Ağyüz.

Sayın Bulut…

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Bakanım, 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu’na göre, çocuklarını okula göndermeyen velilere cezai hükümler verilmiştir, ancak bu uygulama da yeterince uygulanamamıştır. Bugün 1 milyonu aşkın çocuğumuz okula gidememektedir. Acaba, cezai işlemlerin dışında, bu çocukların sisteme kazandırılması için bir başka çalışmanız var mıdır, düşünülmekte midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bulut.

Sayın Akkuş…

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum: İlköğretimde devamı sağlamak için kız çocuklara 45, erkek çocuklar için de özellikle analarına bir ödeme yapılmakta, 29 lira erkek çocuklar için. Bunu takdir ediyoruz. Ancak okul bulunan köydeki çocuklar için böyle bir ödeme yok. Yani o çocuklar taşımalı eğitimle köye geliyorlarsa bunlar için ödeme yapılıyor, ama diğer çocuklara, aynı okulda okuyan çocuklara bu yapılmıyor. Bu çocuklar için de ödeme yapılması gerekiyor kanaatindeyim. Bu konuda bir çalışmanız var mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Akkuş.

Sayın Kaplan…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Bakan, muhtemelen yarın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairesi, Türkiye’nin yüzde 10 seçim barajıyla ilgili bir karar verecek. Tabii, biz, yüzde 10 seçim barajı gibi yüksek bir barajın halkın iradesinin temsili önündeki en büyük engellerden biri olarak görmemiz bir yana, Avrupa Birliği sürecinde Avrupa ülkelerinde en yüksek oran Almanya’da 5, diğer ülkelerde 3 ve 2 oranlarındadır. Bunun kaldırılması yönünde Hükûmetin bir çabası var mı?

İkincisi: Bütün reformlarımızda Avrupa Birliği Kopenhag Kriterleri’ni dikkate alırken en önemli siyasi kriter olan demokrasilerde temsilin önünü açacak Siyasi Partiler Yasası, seçim yasaları konusunda Hükûmetin bir yeni tasarı hazırlık çalışmaları vardı, ne aşamadadır? Ne zaman, bu, Meclise getirilecek? 23’üncü Dönem milletvekillerine bu konuda yeni bir yasa yapma şansı verecek mi Hükûmet?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.

Sayın Özdemir…

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Bakanım, Taşıt Kanunu’yla alakalı olduğu için sormak istiyorum. İl emniyet müdürlerimizin, Ankara, İstanbul, İzmir İl Emniyet Müdürlerinin araçları makam aracı, diğer il emniyet müdürlerinin araçları makam aracı değil gibi gözükmektedir Taşıt Kanunu’na göre. Hâlbuki, il emniyet müdürlerinin hepsinin statüsü aynı ve araçlarında forsları vardır. Diğer il emniyet müdürlerinin araçlarının da Taşıt Kanunu’na göre makam aracı olmasını düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özdemir.

Sorular bitmiştir.

Buyurunuz Sayın Bakanım.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, soru yönelten arkadaşlarıma teşekkür ederim.

Önce, bu bölümde soru soran arkadaşlarımıza ayrıca teşekkür ediyorum. Çünkü, bu bölümde otuz maddenin yirmi iki maddesi seçmen kütükleriyle ilgiliydi, seçimlerin temel hükümleri hakkındaydı. Bir kısmı İlköğretim ve Eğitim Yasası’yla ilgiliydi, biri de Taşıt Yasası’yla ilgiliydi. Aşağı yukarı bana yöneltilen soruların tamamı bu bölümde yer alan kanunlarla ilgili olduğu için özellikle teşekkür ediyorum.

Önce, hâlâ ülkemizde zorunlu ilköğretim çağına geldiği hâlde ilköğretime gidemeyen çocuklarımızın varlığından bahsedildi. Evet, hâlâ tüm çocuklarımıza zorunlu ilköğretimi veremediğimiz, tamamına veremediğimiz bir gerçek. Ancak, biraz sonra sorusuna cevap vereceğim değerli milletvekili arkadaşımızın da ifade ettiği gibi, hükûmetlerimizin döneminde bu konuda çok ciddi mesafeler alındı. Özellikle “Haydi Kızlar Okula” Kampanyası bu bakımdan son derece verimli oldu ve ayrıca, ekonomik nedenlerle çocuklarını okula gönderemeyen ailelere ekonomik yardım yapılması da çok teşvik edici oldu.

Sayın milletvekili arkadaşımın da, soru soran milletvekili arkadaşımızın da belirttiği gibi, çocuklarımızın annelerinin bankada açılan bir hesabına kız çocukları için ve erkek çocukları için ayrı ayrı… Daha önce 39 ve 28’di, şu anda bu rakam arttı mı tam bilemiyorum. Bir arkadaşımız 45 YTL’lik bir rakam telaffuz etti. Eğer artmış ve buraya gelmişse o kadar meblağ çocuklarımızın annelerinin hesabına yatırılmakta ve böylece, ekonomik nedenlerle çocuklarını okula gönderemeyen aileler çocuklarını okula gönderme imkânı bulmaktadırlar. Bununla ilgili rakam şu anda elimde değil. Millî Eğitim Bakanımız Sayın Çelik burada olsaydı, sanıyorum, hemen bize bu konuda yardımcı olurdu. O bakımdan, bu sorunu çözme konusunda Hükûmetimiz, daha önceki hükümetler, yine Adalet ve Kalkınma Partisinin hükûmetleri önemli mesafe aldı, ama daha bu konuda yapacağımız işler olduğunu, atmamız gereken adımlar olduğunu biliyorum.

Şöyle bir soru sordu Sayın Akkuş: Acaba biz bu yardımı, demin söylediğim yardımı tüm çocuklarımız için kullanamaz mıyız? Ama bu konuyla ilgili düzenleme, ekonomik durumu elvermediği hâlde çocuğunu okula gönderemeyen aileler için bir yardımdır, ekonomik durumu yerinde olanlar için böyle bir yardım söz konusu değildir takdir edersiniz ki.

Evet, Sayın Ağyüz “Seçmen kütüklerinin sağlıklı olması gerekir.” dediler ki doğrudur. Bilindiği gibi, Türkiye’de seçimler, seçmen kütüklerinin düzenlenmesi yargı gözetim ve denetimi altında yapılmaktadır. Bu konuyla ilgili Yüksek Seçim Kurulu görevlidir ve yetkilidir. Hükûmetler olarak Yüksek Seçim Kurulunun bu konuyla ilgili ihtiyaçlarını biz karşılıyoruz. Özellikle bütçeleri elektronik sistemle, bilgisayar ortamında seçmen kütüklerinin tanzimi bakımından bir desteğe ihtiyaç duyuyorlar. Bu desteği şu ana kadar verdik, ihtiyaç olduğunda da her zaman Yüksek Seçim Kurulumuza bu konuda destek vermeye devam ediyoruz.

Zannediyorum önümüzdeki mahallî seçimler veya milletvekili seçimlerinde Yüksek Seçim Kurulumuz, tüm seçmenlerin bilgisayara artık girdiği, bu konuda herhangi bir sorunun yaşanmadığı bir noktaya gelecektir. Ciddi bir çalışma yapıldığını biliyorum. Yüksek Seçim Kurulumuz Sayın Başkanı ve üyeleri kendilerini bu konuya odakladılar. Biz de Hükûmet olarak kendilerine yardımcı oluyoruz.

Sayın Başkanım, izin verirseniz, diğer sorulara yazılı cevap vereyim.

AKİF AKKUŞ (Mersin) - Sayın Başkan, bir şey belirtebilir miyim?

BAŞKAN – Buyurun.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Şimdi, ben tabii şunu demek istemiştim: Üç tane, dört tane köyden bir köye taşımalı eğitimle çocuklar getiriliyor ve bunlara öğlen yemeği veriliyor en azından. Ancak o köyde olup da fakir olan -zaten köy evlerinde de öğle yemeği genellikle yapılmaz yahut da çok nadir yapılır- bu çocuklar da bu yemekten en azından istifade etmek istiyorlar. Ben onu belirtmek istemiştim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Akkuş.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Teşekkür ederiz. Efendim onu da not aldık. Millî Eğitim Bakanlığıyla görüşürüz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

On birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi on birinci bölümde yer alan maddeleri ve varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

301’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

302’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

303’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

304’üncü madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı yasa tasarısının 304. maddesinin son fıkrasının madde metninden çıkarılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                   Kamer Genç

                                                                                                                       Tunceli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Genç… Yok.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Emlak vergi mükelleflerinin istisna tutulması hakkaniyet kurallarına aykırıdır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınızı sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

304’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

305’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 305 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Oktay Vural

Hakkı Suha Okay

 

Kayseri

İzmir

Ankara

 

Cüneyt Yüksel

Nükhet Hotar Göksel

Hasip Kaplan

 

Mardin

İzmir

Şırnak

“Madde 305- 5/1/1961 tarihli ve 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun 56 ncı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Madde 56- Muhtarlıkça veya mülkî amirce yapılan tebliğe rağmen çocuğunu okula göndermeyen veli veya vasiye okul idaresince tespit edilen çocuğun okula devam etmediği beher gün için onbeş Türk Lirası idarî para cezası verilir. Bu para cezasına rağmen çocuğunu okula göndermeyen veya göndermeme sebeplerini okul idaresine bildirmeyen çocuğun veli veya vasisine beşyüz Türk Lirası idarî para cezası verilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının 305 inci maddesiyle 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun 56 ncı maddesi değiştirilmektedir. Maddeyle yaptırım altına alınan fiilin önemi ile ihlalin niteliğine göre yaptırımın artırılması amacıyla iş bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 305’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

306’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

307’nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 307 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Oktay Vural

Hakkı Suha Okay

 

Kayseri

İzmir

Ankara

 

Cüneyt Yüksel

Nükhet Hotar Göksel

Hasip Kaplan

 

Mardin

İzmir

Şırnak

“Madde 307- 222 sayılı Kanunun 59 uncu maddesinin dördüncü ve altıncı fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Yukarıdaki hükümlere aykırı davrananlara dörtyüz Türk Lirasından bin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir.

Bu Kanunda yazılı olan idarî para cezaları mahallî mülkî amir tarafından verilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının 307 nci maddesiyle 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun 59 uncu maddesi değiştirilmektedir. Maddeyle yaptırım altına alınan fiilin önemi ile ihlalin niteliğine göre yaptırımın artırılması amacıyla işbu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilmiş bu önergeyle birlikte 307’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

308’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı yasa tasarısının 308’inci maddesinde geçen (bir seneye) ibaresinin (üç seneye) biçiminde değiştirilmesini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                   Kamer Genç

                                                                                                                       Tunceli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Genç… Yok.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Resmî taşıtları hileli biçimde kullanan kişilerin cezalarının artırılması uygun görülmüştür.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

308’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

309’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

310’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

311’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 311. maddesiyle değiştirilen 298 sayılı 134. maddesinin son fıkrasının sonuna gelmek üzere “… ve bunlara muadil kamu hizmetlerinden memnuiyet cezası da hükmolunur.” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif olunur.

 

Osman Özçelik

Şerafettin Halis

Hamit Geylani

 

Siirt

Tunceli

Hakkâri

 

İbrahim Binici

 

M. Nuri Yaman

 

Şanlıurfa

 

Muş

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Sayın Başkanım, izninizle kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz.

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Türk Ceza Kanunu’nun 53’üncü maddesi hak yoksunluklarını düzenlemiştir. Orada mahkûmiyete bağlı hak yoksunlukları vardır ve cezanın infazına kadar zaten devam etmektedir. Bu sistem içerisinde böyle bir düzenlemeye ayrıca ihtiyaç yoktur. Bu nedenle katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Konuşacak mısınız, gerekçeyi okutayım mı?

OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Açıklama yeterlidir Sayın Başkan.

BAŞKAN – Yeterli. Peki.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Seçim işlerinin düzenli yürütülmesini, alınan karar ve tedbirlerin uygulanmasını zorlaştıran bir kamu görevlisi ise; yasada belirtilen cezalara ilave olarak, hâlen yürürlükte olan yasada belirtildiği gibi kamu hizmetlerinden men edilmesi gerekir. Bu hükmün yasadan çıkarılması, görevlilerin, kanun ihlaline davet edilmesini sağlar.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

311’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

312’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

313’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

314’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

315’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

316’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

317’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

318’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

319’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

320’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

321’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

322’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

323’üncü madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı yasa tasarısının 323. maddesinin birinci fıkrasının son cümlesindeki “şayialar çıkaranlar” ibaresinden sonra “ile seçmene maddi menfaat sağlayanlar ve vaatte bulunanlar” ibaresinin eklenmesini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                   Kamer Genç

                                                                                                                       Tunceli

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Genç… Yok.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Seçim sırasında vaat olunan para ve menfaatle oy alanların da cezalandırılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

323’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

324’üncü madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı yasa tasarısının 324. maddesinin ikinci fıkrasından sonra aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ederim.

                                                                                                                   Kamer Genç

                                                                                                                       Tunceli

“Herhangi bir seçim çevresinde seçmene oy almak amacıyla seçim kararının alındığı tarihten itibaren gıda, para ve sair menfaat dağıtan siyasi parti ve bağımsız adayın o seçim bölgesinde seçime girmesi il seçim kurulunca yasaklanır.”

BAŞKAN – Komisyon?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Konuşacak mısınız efendim?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

Süreniz beş dakikadır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce 32. Gün programı için çok ısrar üzerine gitmiştim. Kusura bakmayın, birkaç tane önergem de buradan geçti. Ben aslında burayı daha önemsiyordum. Ama, çok rica edildiği için ona katılıp… Tabii, çok önemli önergelerim de gitti. Ama, yine de çok önemsediğim bir önergeye de kavuştuğum için çok memnunum.

Bu önergemizle… Şimdi bakın sayın milletvekilleri, Türkiye’de sağlıklı bir seçimin yapılması lazım, bu sıralara gelen milletvekillerinin sağlıklı bir seçimden geçmesi lazım. Sağlıklı bir seçimle gelen milletvekili burada milletin ve memleketin menfaatlerini korur. Tabii, aslında Siyasi Partiler Kanunu’ndaki yasaklar niye bu kanuna alınmadı, onu bilmiyorum, Seçim Kanunu’ndakiler geldi de.

Şimdi, benim bu önergemde… Bakın, 22 Temmuz seçimlerinde, herkesin hemfikir olduğu veyahut da ortaya attığı birtakım iddialar var. Seçimde para dağıtılıyor, kömür dağıtılıyor, altın dağıtılıyor, ee bu doğru. Birtakım yerlerde de siyasi partilerin adayları millete açıkça para dağıtıyor. Kömür verdiğinizi sizin bakanlarınız söylüyor, diyor ki: “Biz 8 milyon aileye kömür dağıttık.” 8 milyon aile, 5 kişiden olsa, 40 milyon insan eder, bunun yarısı seçmen olsa, 20 milyon eder. Demek ki, sizin aldığınız 16 milyon oyun büyük bir kesimi, bu dağıttığınız kömürden gelmiştir. Bir de yemin ettiriyorsunuz insanlara. Diyoruz ki, eğer doğruysanız, hakikaten, vatandaşın oyunu parayla, menfaatle almak istemiyorsanız, buyurun, hodri meydan. O seçim bölgesinde, para veya herhangi bir siyasi menfaat dağıtarak insanlardan oy alanları, o seçim çevresindeki adaylarını, seçim çevresinde seçime sokmayalım. Bundan daha adil bir şey var mı? Bence çok adil bir şey yani. Zaten rüşvet verilerek alınan makamlarda da hayır yok, mevkilerde de hayır yok. O makam ve mevkilerin ne millete hayrı var ne haram şekilde elde edilen bu makam ve mevkilerin o aileye faydası var. Onun için, gerçekten, bu mesele, Türkiye’de çok ciddi bir mesele. Birçok insan parayla oy topluyor. Yani yurt dışındaki kişinin, yurt içine gelmeden, para dağıtarak oy aldığı zaten geçmişte de bilinen olaylardı. Bunlar çok açık ve seçik ortadadır.

Bence, vatandaşın oyu, haysiyeti ve şerefidir. Haysiyet ve şeref sahibi olan her vatandaş, her seçmen, her aday ve her partinin, vatandaşın haysiyeti ve şerefiyle oynamaması lazım. Vatandaşın şerefiyle, haysiyetiyle oynamamak için de para verip de oy almaya çalışan insanın birtakım mağduriyetlere duçar olması lazım. Yani bilmeli ki o adam, eğer ben burada para dağıttığım zaman.. Tabii ki bunun kanıtlanması için de ciddi mahkeme kararı… Zaten o bölgedeki il seçim kurulu kararıyla diyorum, yani buradaki aday, o partinin, o seçime sokulmaması lazım. Dolayısıyla, bu, bence seçimin sağlıklı yapılması için getirilen bir yoldur, bunu bence reddetmemek gerekir, ama tabii ki, parayla oy almayı kendisine ilke edinen kişiler var, partiler var. Çünkü, halkın bu suretle parasıyla oy alanlar geldi.

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Vatandaş oyunu parayla satmaz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Hatta, Tayyip Erdoğan geçen yaptığı konuşmada ne dedi? Dedi ki…

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – “Sayın Tayyip Erdoğan” de!

KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, dediniz ki… (AK Parti sıralarından gürültüler) Yaa, bakın arkadaşlar, ben size burada bir resim gösterdim. Neyse… Burada bir konuşma yaptı, dedi ki “Seçimden önce, siz, Ali Dibolar, Ali Dibolar, Ali Dibolar dediniz. “

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) – Sizin ağzınızdan çıkanı kulağınız duyuyor mu?

KAMER GENÇ (Devamla) – “Ee, Ali Dibolar dediniz ama…”

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) – Bu Meclisin çatısı altında…

KAMER GENÇ (Devamla) – “Ali Dibolar şeyde belli.” dedi. Yani, “Ali Dibo diye söylediğiniz yerlerde…”

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) – Hayır… Bu Meclisin çatısı altında hakarette bulunmaya hakkınız yok.

KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkanım, susturacak mısınız? Sizin İdare Amiriniz gelmiş, müdahale ediyor.

BAŞKAN – Lütfen, sayın milletvekilleri, konuşmacıyı biraz sakin dinleyiniz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani İdare Amirinin burada düzeni sağlaması lazım. Dedi ki: “Ali Dibolar dediniz, dediniz… Ali Dibo diye isnatta bulunduğunuz insanlar gitti, 2 misli, 3 misli oy aldı.” Yani bunun anlamı nedir? “Ey vatandaşlar, ey benim teşkilatlarım, ey milletvekillerim, ey bakanlarım, ey işte parti teşkilatlarım, siz yine Ali Diboluğa devam edin.” Hani, Özal’ın “Benim memurum işini bilir” felsefesinin bir devamı olarak. “Siz yine Ali Diboluğa devam edin. Nasıl olsa, bu millet bu Ali Dibolara oy veriyor.” dedi.

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) – Çarpıtıyorsun.

KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi, bu mantığı bence kabul etmek mümkün mü sayın milletvekilleri? Buyurun, önergem, yiğit olan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözünüzü tamamlayınız.

MEHMET DANİŞ (Çanakkale) – Yiğitlik sana kaldıysa, o yiğitlik kalsın!

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, mesele şu: Dürüstlükten yanaysanız, buyurun! Vatandaşın oyunu parayla almaktan yana değilseniz, işte, önergeyi kabul edin.

MEHMET DANİŞ (Çanakkale) – Sana mı kaldı yiğitlik!

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) – Senin önergenle bunun ne alakası var?

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, benim önergemi sen nerede dinledin ki? Benim önergem… Diyorum ki, seçim bölgesinde parayla…

MEHMET DANİŞ (Çanakkale) – Şerefsizdir!

KAMER GENÇ (Devamla) – Ve ondan sonra…

MEHMET DANİŞ (Çanakkale) – Parayla seçim yapan şerefsizdir.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, tabii ki işte şerefsizse, o da bir şerefsizliğe katlansın işte orada. Yani, orada parayla oy alan insanların, orada gidip de milletvekili seçilmemesi lazım, belediye başkanı seçilmemesi lazım. Siz diyorsunuz ki… Bakın, ben konuşmalarımı bir bütün içinde yapıyorum, diyorum ki: Oy, vatandaşın şerefi ve namusudur. Vatandaşın şerefi ve namusunu parayla, menfaatle satın alan insanlar da şerefsiz oğlu şerefsizdir.

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) – Meclisin bu yüce çatısı altında böyle konuşamazsın!

KAMER GENÇ (Devamla) - Onun için, namussuz oğlu namussuzdur diyorum.

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) – Sen ne dediğinin farkında değilsin Kamer Bey.

KAMER GENÇ (Devamla) - Bunu eğer uyguluyorsanız, memlekette ciddi, adil bir seçim yapılmasını istiyorsanız, buyurun, benim önergemi kabul edin. Herhangi bir seçim bölgesinde para dağıtarak, herhangi bir menfaat dağıtarak vatandaşın oyunu almaya çalışanların adaylıklarını iptal edelim.

Teşekkür ederim. Sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir… [CHP, MHP ve DTP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar (!)]

324’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

325’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

326’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

327’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

328’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (56 sıra sayılı) Yasa Tasarısının; 328’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                   Kamer Genç

                                                                                                                       Tunceli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Konuşacağım.

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) - Kamer Bey, ben, seni protesto ediyorum ve çıkıyorum. Seni, senin saçmalıklarınla baş başa bırakıyorum.

FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – O, bu işlerden anlamaz!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Herhâlde eğlenceli bir yere gidiyorsun, bahane arıyorsun.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

Süreniz beş dakikadır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın milletvekilleri, benim, maddeden çıkarılmasını talep ettiğim 328’inci madde, bu 298 sayılı Kanun’un 159’uncu maddesinin değişikliğini getiriyor “Oyunu kullandıktan sonra ihtara rağmen sandık başından ayrılmayan ve herhangi bir müdahale, telkin veya tavsiyede bulunan veya bunlara teşebbüs eden kimse üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” diyor.

Şimdi, bu kanun vesilesiyle, bizim, Türkiye’de siyasetin başına çok büyük belalar açan hem Siyasi Partiler Kanunu’nda hem Seçim Kanunu’nda çok ciddi bir düzenleme yapmamız lazım. Yani şu Türkiye’de seçimin sağlıklı yapılmamasının tek nedeni, doğru dürüst bir seçim hukukunun düzenlenmemesidir veya seçim hukukunun gerektirdiği hassasiyeti, itinayı göstermeyen sandık yetkililerine, vatandaşlara, adaylara, gerekli, yeteri kadar ceza getirilmediği için bu seçimler usulüne göre yapılmıyor.

Şimdi, değerli milletvekilleri, dün burada Bakan diyor ki “Efendim, bu kürsüden, bu Parlamentodan ayrılması lazım.” Bakın, bana diyen Adalet Bakanı, kendisi, genel merkezin talimatıyla gidiyor, Antalya’dan liste başı oluyor.

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Halk istiyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ee, bu eğer… Efendim, halkın kimi… Bakın, seçimde gücün varsa, bileğin güçlüyse, yetiyorsa yüreğin, git halkın karşısına…

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Gitti.

KAMER GENÇ (Tunceli) – …oy al gel ama şimdi genel merkezin, yani şimdi tabii, parti genel başkanının koltuğuna girersen, ondan sonra, zaten Türkiye’de genel başkanlar tek seçici. Bu, dünyanın hiçbir yerinde yok. Siyasi partiler, bir tek kişinin emrine bakıyor, bir tek kişinin ağzına bakıyor. O kişi yani siyasi, eğer lider sizi aday gösterirse milletvekili olursunuz, aday göstermezse milletvekili olmazsınız. Ee, şimdi, buraya gelen milletvekilleri, bir daha seçime girmek için, milletvekili seçilmek için, ister istemez, vicdanlarını aşağı yukarı zincire vurarak, doğruları görmeyerek, ondan sonra, genel başkanın iki dudağı arasındaki olaya bakarlar.

Şimdi, ben, bakın, Tunceli gibi, politikanın en ileri olduğu bir yerde, okuma yazmanın en üstte olduğu bir yerde ve altı tane bağımsız, hatta, bağımsızın birisini de sizin Meclis Başkanı tarafından, Meclisin bütçesinden 120 milyar lira da bağışta bulunmak suretiyle… Ondan sonra, bir yerde, örgütler var, siyasi partiler var, sizin partiniz iktidar partisi var, bunların karşısında, tek bir arabayla gitmişim ve yüzde 18’e yakın oy almışım. (AK Parti sıralarından gürültüler) Şimdi, bu nedir? Bu, bilek gücüdür; bakın, bu, o halka karşı gösterilen sevgiden, o halka karşı yapılan hizmetten kaynaklanan bir şeydir.

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Kamer, sen Tuncelilileri sömürüyorsun! Bir tek Tunceliliye bir şey vermedin ki bugüne kadar!

KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi, burada olay şu: Bakın, yani, bir bakıyorsunuz, şimdi, Antalya’da yani seçilecek adam yok mu kardeşim? Niye yani şimdi herkes kendi ilinden seçime girsin. Niye yani o Antalya’daki insanlarda yani seçecek adam yok mu, siz, İstanbul’daki, Kayseri’deki bir adamı getirip de başka yerde aday yapıyorsunuz. Bunları düzenlememiz lazım. Türkiye’de, sağlıklı bir seçimin altyapısını oluşturmamız lazım. Bunu yapmadığımız zaman, bu Türkiye Büyük Millet Meclisinde, halk yararına, ülke yararına, insanlık yararına ne bir düzenleme yapılır ne bir kanun yapılır. Bunları yapmamız lazım, Türkiye’nin birinci sorunu bu. Eğer bu sorunu hâlledersek Türkiye adil yönetilir, Türkiye’de kimsenin kimseyle hesaplaşması olmaz. Siyasi parti liderleri, diktatörler gibi, krallar gibi, istediğini söylüyor, istediğini yapıyor, istemediğini yapmıyor. Hâlbuki, parlamenter yani demokratik bir ülkede, herkesin bir hukuka bağlı olması lazım, hukuk içinde kalması lazım, eylem ve işlemlerinden dolayı bir vicdan süzgecinden geçmesi lazım. Yani, siz “Efendim, benim arkamda şu kadar grup var.” veya “Ben parti genel başkanıyım, ben istediğimi yaparım, ben istediğimi milletvekili yaparım, istediğimi yapmam…” E, şimdi, böyle olunca, milletvekilliği müessesesi, kölelik müessesesi hâline dönüyor sevgili milletvekilleri. Hâlbuki milletvekilliği çok onurlu, çok soylu bir makamdır. Ülke adına, ülkenin kaderini belirleyen, ülkedeki yasaları getiren, ülkenin rejimini tayin eden, en sağlıklı kararları veren, parlamentolardır. Parlamentoları da oluşturan, milletvekilleridir. Milletvekillerinin de sağlıklı olarak seçilmesi, dürüst olmaları, işte, seçim sisteminin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözünüzü bitiriniz.

ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Yirmi yıldır niye yapmadın?

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, ben bugün… Biz devamlı bunları söyledik, biz bunları devamlı söyledik.

Bakın, 340 milletvekiliniz var. Anayasa’yı değiştirmeye teşebbüs edeceğinize, Siyasi Partiler Kanunu ile …

ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Senin aklına ihtiyacımız yok.

KAMER GENÇ (Devamla) – …Seçim Kanunu’nu değiştirmeye çalışın. Bakın, Anayasa’yı değiştirmeye getirirseniz Türkiye’de çok tehlikeli işler yaparsınız.

CAFER TATLIBAL (Kahramanmaraş) – Ne yaparmışız?

KAMER GENÇ (Devamla) – Siz, şimdi, Türkiye’yi… Bakın, ben size söyleyeyim de aklınız ersin. Türkiye’de Anayasa değişikliğini yapmaya kalkarsanız, Türkiye’nin birlik ve bütünlüğünü tartışmaya açarsınız, Türkiye’nin cumhuriyet rejimini tartışmaya açarsınız. Ben bunları…

ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Boş boş konuşuyorsun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Açacaksınız mecburi. Yarın Anayasa’yı yapmaya getirdiğiniz zaman devletin bütün yapısı buralarda günlerce, haftalarca tartışılır. Ülkenin birlik ve bütünlüğü günlerce tartışılır.

BAŞKAN – Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Devamla) – Atatürk’ün getirdiği laik rejimin kurumları burada devamlı olarak tartışılır. Benim size tavsiyem, bunlara teşebbüs etmeyin. Bu Türkiye’de durup dururken de…

BAŞKAN – Sayın Genç, önergeniz üstüne konuşun lütfen.

KAMER GENÇ (Devamla) – …bu Türkiye’yi bu olaylardan dolayı zarar görecek bir ortama sürüklemeyin.

Benim önergemi kabul ederseniz, saygılar sunarım.

İyi günler.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Genç.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

328’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

329’uncu madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (56 sıra sayılı) Yasa Tasarısının; 329. maddesinde geçen (iki yıldan beş yıla) kadar ifadesinin (bir yıldan üç yıla) kadar olarak değiştirilmesini arz ederim.

                                                                                                                   Kamer Genç

                                                                                                                       Tunceli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Konuşacak mısınız?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu ceza çok ağır, biraz daha hafifletilmesi gerekir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

329’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

330’uncu madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (56 sıra sayılı) Yasa Tasarısının; 330. maddesinde geçen (üç yıldan beş yıla) ifadesinin (beş yıldan sekiz yıla) biçiminde değiştirilmesini arz ederim.

                                                                                                                   Kamer Genç

                                                                                                                       Tunceli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Genç, konuşacak mısınız?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurunuz...

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Otur Kamer, seni dinlemekten usandık ya!

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Bir şey de konuşsan!

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Kamer, yeter! Baklava olsan bezdirirsin!

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Bir şey de konuşsan!

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

Süreniz beş dakika.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi, orada yaşlı ninelerin dedikodusunu yapacağınıza gelin bu kürsüde gerçekleri konuşun. Ben şimdi size ne diyeyim?

Şimdi, sevgili milletvekilleri, bu maddede “Usulüne aykırı olarak veya yetkisi olmadığı halde her ne sebep ve maksatla olursa olsun oy sandığının yerini değiştirenler, yerinden kaldıranlar, oy sandığını açan, çalan veya tahrip eden veya içindeki veya içinden çıkan oy zarflarını alan, çalan veya değiştiren kimse üç yıldan beş yıla kadar…” Ben, beş yıldan sekiz yıla kadar ceza verilmesini talep ediyorum.

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – İdam edelim.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, idamlık ceza zaten. Bakın, yani, seçime hile karıştıranlarla idamlık suç işleyenler arasında bir fark yok. Çünkü, seçim bir memleketin temel direğidir. Sağlıklı bir seçim olursa, sonuçta memleketin yönetimi sağlıklı olur. Memleketin yönetimi sağlıklı olursa, parlamento sağlıklı olursa, o parlamento memleketi sağlıklı yönetir.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Yani, şimdi sağlıksız mı?

KAMER GENÇ (Devamla) – O memleketi sağlıklı yönetirse, vatandaşların huzuru ve güveni yerinde olur, o memlekette soygun olmaz, hırsızlık olmaz, yalan dolan olmaz, bir o kadar usulüne göre atanır. Her gün keyfî olarak bir bürokrat alınıp bir başka yere verilmez. Mahkeme kararlarına insanlar saygı duyar, çünkü yönetim sağlıklı oluşunca devletin işleyen çarkı birbirine bağlantılı olarak çarklar ahenkli işler. Dolayısıyla böyle bir suçu, yani sağlıklı bir yönetimin oluşmaması konusunda her türlü hile, desise yaparak, sandık çalarak seçime etki yapan insanlar da, bunlar da tabii bu işleri bedava yapmıyorlar herhâlde yani, bir menfaat karşılığı yapıyorlar, ya bir siyasi partinin adayıdır veyahut da bir siyasi partinin yandaşıdır veyahut da belli bir para alarak bu gibi şeyleri yapabilirler. Dolayısıyla bunların, bu eylemi yapan insanların, ağır cezayla cezalandırılması lazım ki bir daha böyle bir teşebbüste bulunmaması lazım. Ayrıca da ağır ceza caydırıcı da olur.

Yani, şimdi işte görüyoruz, sandık başlarına gidiyoruz, birileri geliyor vatandaşı orada alıyor -mesela, ben çok görüyorum bizim oradaki yerlerde- geliyor giriyor vatandaşın, yaşlı insanların koltuğuna genç genç çocuklar, belli bir siyasi partinin militanı "Efendim, bu benim anamdır." diyor. O diyor "Benim babamdır." Ondan sonra getiriyor sandık başındaki adam da… Zaten sandıklar doğru dürüst eğer hakikaten kontrol edilse bu olmaz ve getiriyor oy attırıyor. Yani, bu yolla ben çok oy kaybettim yani inanmanızı istiyorum.

Yahu diyorum ki sandık başkanına, kardeşim bunun babasının bu olup olmadığına nüfus cüzdanını çıkar bak, bir hüviyetine bak. Yok yani… Bunlar çok olan şeyler.

Yani, sevgili milletvekilleri, bakın, ben altı dönem milletvekilliğine girdim. Altı dönem az dönem değil.

CAFER TATLIBAL (Kahramanmaraş) – Vay ülkenin hâline!

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Boş… Boş… Boşa geçmiş!

KAMER GENÇ (Devamla) – Ve dolayısıyla altı dönem milletvekilliğine giren bir insanın seçim konusunda çok ciddi tecrübeleri var.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Boşuna geçirmişsin!

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben tabii bir siyasi… Yani, iktidar partisinde girmedim ki gidip evimde oturup da seçimi kazanayım. Ben her sandığın başında, her köye giderek, her vatandaşın ayağına giderek öyle oy aldım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bir Ecevit seni kabul etmedi, herkese yanaştın sen!

KAMER GENÇ (Devamla) – Ne?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Herkese yanaştın, bir Ecevit seni kabul etmedi!

KAMER GENÇ (Devamla) – Tabii, şimdi, aklı ermeyenler… Bakın, aklı ermeyenlerin benimle konuşmaya da akılları ermez.

Şimdi, yerinizde bağırıp çağırıyorsunuz. Bu Parlamentoda, bu Parlamentonun usulü böyle değil.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Seni bir Ecevit kabul etmedi, bir AK Parti kabul etmedi.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bak, hem de bir Grup Başkan Vekilisin, bir Grup Başkan Vekilinin taşıması gereken ağırlık ve olgunlukta ol; olmazsan, ben sana hak ettiğinin çok ağırını cevap veririm. Ondan sonra…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ver bakalım nasıl veriyorsun!

KAMER GENÇ (Devamla) – Veririm ben sana. Vereceğim… Veririm, veririm.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ver, ver…

KAMER GENÇ (Devamla) – Vereceğim, daha sırası değil.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Ver bakalım!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, Sayın Başkan, bu kişi…

AHMET AYDOĞMUŞ (Çorum) – Konuya gel, konuya!

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Veremezsin…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, bırakıyor musunuz ki konuya getireyim. Senin Grup Başkan Vekilin ne oradan konuşuyor kardeşim? Bana müdahale edeceğine ona müdahale etsene!

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Veremezsin…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Devamla) – Ya, şimdi, bu söylediğim konular niye sizi rahatsız ediyor?

AHMET AYDOĞMUŞ (Çorum) – Rahatsız olmuyoruz, anlat!

KAMER GENÇ (Devamla) – Dürüstlük, insanlık… Yani dürüst bir rejimin kurulmasını siz niye istemiyorsunuz?

Bakın, burada, geçen gün Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nda mülakat sistemini getirdik.

AHMET YENİ (Samsun) – Vardı o zaten…

KAMER GENÇ (Devamla) – Bir gün uçakta geliyorum, bir arkadaşınız, bakın bir arkadaşınız diyor ki: “Yahu, biz, orada yazılıyı yüzde 70, sözlüyü yüzde 30 kabul ettik.” Yahu dedim, arkadaşım, sen orada değil miydin? “He, oradaydım.” diyor. Peki, sen nasıl bu kanunu böyle anladın? Dedim ki, bak, biz orada… Dedi ki: “Defalarca sorduk.” Adam yazılıda 100 alsa, sözlüde 69 alsa kazanamaz. “Yok” diyor efendim.

CAFER TATLIBAL (Kahramanmaraş) – Sizden kaldı, sizden!

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani, görüyorsunuz ki, siz burada boş dedikodu yapıyorsunuz. Kulaklarınız… Kürsüye ben çıktığım zaman yalnız bana müdahale ediyorsunuz ama kanunu okumuyorsunuz, neye el kaldırdığınızı okumuyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen...

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Lüzumsuz konuşuyorsun!

CAFER TATLIBAL (Kahramanmaraş) – Senin arka bahçen öyle!

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, benim konuşmalarıma itiraz edeceğinize, şu kitapçığı açın, içinde ne var; Türk halkına ne getiriyor ne götürüyor, kime ne ceza getiriyor?

Şimdi, aslında, vergi kanunlarını ben kaçırdım. Mesela, o televizyon programına…

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen önergeniz üzerinde…

KAMER GENÇ (Devamla) – Tamam efendim, gündeme geliyorum.

Orada mesela kaçakçılığı üçte 1’den 1 katına indirdiniz. Kimin lehine karar verdiniz? Kaçakçıların lehine karar verdiniz. Ben onun kaldırılması için önerge vermiştim ama tabii burada olmadığım için gerekçede de vardı ama… İsteseydiniz kabul edebilirdiniz.

Önergemin kabulünü rica ediyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

330’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

On birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

On beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.30

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.48

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

56 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi on ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

On ikinci bölüm 331’inci madde ila 360’ıncı maddeleri kapsamaktadır.

Bu bölümde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay görüşecektir.

Buyurunuz efendim.

Süreniz on dakikadır.

CHP GRUBU ADINA HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu bölümde söz alışımın temel nedeni, Parlamentonun çalışmasına ilişkin kimi düşünce ve değerlendirmelerimi sizlerle paylaşmaktır.

Evet, önemli bir yasayı görüşüyoruz, aslında, önemli birçok yasayı görüşüyoruz. Tabii, bu yasaları görüşürken de daha önceki hatip arkadaşlarımın bir kısmı “torba” dedi, bir kısmı “çuval” dedi, ama adı ne olursa olsun, bu Parlamentonun yapmakla yükümlü olduğu bir yasayı ve bir an önce yapmakla yükümlü olduğu bir yasayı geçirmek istiyoruz. Bu konuda, Parlamentoda grubu bulunan dört siyasi partinin de ortak kararlılığı bu yönde ve tabii, bu yasaya ilişkin kimi değerlendirmeler var ama baktığımda şunu görüyorum: 10 Nisan 2006’da Başbakanlıktan Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmiş. 22’nci Dönem Parlamentosunda hemen ele alınmış. Fakat 22’nci Dönem Parlamentosunun çalışma sürecinde bu temel yasa görüşülmeden, kimi bu yasa içerisinde yer alan bazı yasalar yeniden çıkmış. Örneğin, Sigorta Murakabe Kanunu, Sigortacılık Kanunu çıkmış veya denetimli serbestlik ve koruma kurullarıyla ilgili kanun çıkmış. Çok doğal ki, çıkmış olan yasalar nedeniyle, bu yasada yeniden bunların düzenlenmesine de gerek kalmamış.

Ancak, bugüne değin 23’üncü Dönem Parlamento çalışmalarında şunu görüyoruz: Kimi yasalar aciliyet nedeniyle önümüze geliyor, yoğun bir Parlamento çalışmasını birlikte gerçekleştiriyoruz, fakat nedense bu yasalar ya eksik geliyor ya hatalı geliyor ve Parlamento çalışması içerisinde bunu düzeltiyoruz veyahut da yasa acil diye görüşüyoruz, uygulamasını bir buçuk sene sonraya erteliyoruz. Örneğin, Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nda bir değişiklik getirdik. Bu değişikliğe baktığımızda, sunum, bir an evvel 99 idari hâkim adayının idari yargıdaki yürütmeyi durdurma kararından kaynaklanan nedenle mesleğe başlangıcını sürdürebilmesi içindi, fakat yasanın içerisinde böyle bir şey yoktu. Geçici bir maddeyle o eksiklik giderildi. Biz buna “bir gece yarısı operasyonu” dedik.

Daha sonraki kimi kanunlarda da bu oldu. Hepsini tek tek adlandırmayacağım. Yani, referandumla ilgili geçici maddeyi kaldırırken de bunu yaşadık. En son Tütün Yasası… Tütün Yasası geldi, bu Parlamentoda görüşürken, Tütün Yasası’nda, bu Yasa’yla kimi yerlerde sigara içimi yasaklanırken, onlara geçici bir süre sigara içilebilen bir alanın tahsis edilebileceğine ilişkin bir düzenleme vardı. Bunları kaldırdık. Sanki Yasa bir an evvel uygulamaya geçecek gibi düşündük. Sonra bir anda işte otel, restoran, kahvehane, kıraathane, buralarda bu düzenlemeleri kaldırmamıza rağmen uygulamasını bir buçuk sene sonraya erteledik.

Şimdi, tabii bu yasayı da görüşürken dört grup bir araya geldi. İç Tüzük’ün 77’nci maddesinin bir biçimde arkasından dolanarak, her siyasi partiden birer arkadaşımız, bir milletvekili arkadaşımız katkı verdi ve bu yasayla ilgili bir özel komisyon olarak çalıştılar ve bu yasayı olabildiğince ve özellikle yargının ihtiyacı nedeniyle çıkartmaya çalışıyoruz. Tabii, çıkartırken kimi zaman bazı şeyleri de gözden kaçırıyoruz. Örneğin, birinci bölümde görüştüğümüz bir 27’nci madde var. Buna tekrar dönmek için söylemiyorum, ama Parlamentoda neye dikkat etmemiz gerektiğini bilgilerinize sunmak istiyorum. Bu 27’nci çerçeve maddenin içerisinde, hekimlerle ilgili, millî savunmaya karşı suçları veyahut da kamu sağlığına karşı suçları işleyen hekim mesleğini bırakıyor. Peki, bu suçlar ne? Bu suçlar ne diye baktığımızda, bir anda karşımıza ceza süresi iki aylık olan suçlar da çıkıyor. Örneğin, bulaşıcı hastalıklara ilişkin tedbirlere aykırı davranma. Doktor aykırı davrandı, iki aydan bir yıla kadar hapis cezası var. Herhangi bir şekilde cezalandırıldığı takdirde doktorluk yapamayacak, bizim kabul ettiğimiz bölümle veyahut da usulsüz ölü gömülmesi, altı aya kadar hapis, asgari süresi bir ay, doktorluk yapamayacak. Burada sorun ne? Sorun, bölümlerin alınması. Bölüm olarak alıyorsanız, kamu sağlığı bölümüne karşı işlenen suçlar diyorsanız veyahut da millî savunmaya karşı işlenen suçlar diyorsunuz, oradan iki ay ceza aldı, bu sefer doktorluk yapamayacak.

Şimdi, devam ediyorum, seferberlikle ilgili görevin ihmali, millî savunmaya karşı işlenen suç. Cezası altı aydan üç yıla veyahut da askerlikten halkı soğutma, millî savunmaya karşı işlenen suç, o bölümde yer alıyor, altı aydan başlıyor. Doğrudur, yanlıştır. Belki doktor vicdani retçi. Ama şimdi bir anda mesleğini elinden alıyoruz. Bu uygulama, yeterli derecede inceleme imkânımız olmamasından kaynaklanıyor.

Şimdi geliyorum görüştüğümüz bölüme. Görüştüğümüz bölümde bir çerçeve 332 var, çerçeve 332’de diyor ki: “Seçmenler sahte imza atarak, mühür koymak, parmak basmak suretiyle hileli yolla oy kullanırsa ceza süresi üç yıldan beş yıla…” Şimdi, 164’üncü maddenin beşinci fıkrasındaysa, ikinci defa oy kullanan için verilen ceza altı aydan iki yıla… Ne farkı var? Öyle veya böyle ikinci defa oy kullanan parmağındaki boyayı sildi ve şimdi, parmağındaki boyayı silen, ikinci kez oy kullanan altı aydan yargılanacak, buna karşın, sahte, bir başkasının yerine oy kullandı diye birinci fıkrada üç yıldan yargılanacak. Keza, çerçeve 334’üncü maddeyle değiştirilen 166’ncı maddede bir vesileyle seçim sonuçlarına itiraz etmenin cezası bin yeni Türk lirasından başlıyor 5 bin yeni Türk lirasına kadar… Yani, o zaman, Anayasa’nın 36’ncı maddesindeki hak arama özgürlüğü ne oluyor? Vatandaş nasıl seçim sonuçlarına, seçim tutanaklarına itiraz etsin?

Değerli arkadaşlarım, sonuç itibarıyla, şunu söylemek istiyorum: Yasa bu biçimde geldiğinde, tesadüfen yakaladığınız kimi maddeleri düzeltmeye çalışıyorsunuz. Ama tesadüfen yakalanan kimi maddeleri düzeltirken Parlamentonun saygınlığını zedeliyoruz.

Bir başka hususa daha temas edeceğim. Bu bölümde Avukatlık Yasası da söz konusu. Bir değerli hatip, Sayın Genç salı günkü konuşmasında beni de işaret ederek “Kimi meslek gruplarına imtiyaz getiriliyor.” dedi. Özellikle bu konuda -tarafı da olduğum için- Avukatlık Yasası’ndaki değişikliklere baktığımda, “ağır ceza” lafları vardı, ama yeni Ceza Kanunu’nda “ağır” yok, “hafif hapis” lafları vardı, yeni Ceza Kanunu’nda da “hafif” yok, bunlar kaldırıldı. Ama, bir husus daha var ki, örneğin, yine çerçeve 354’üncü maddede millî savunmaya karşı işlenen suçlardan herhangi birisinden avukat mahkûm olursa avukatlık faaliyetini yapamayacak. Yani, biraz evvel doktorlarla ilgili bölümde söylemiş olduğum gibi ve Ceza Kanunu’ndaki kimi terminoloji değiştiği için Avukatlık Yasası’ndaki terminoloji değişti. Bu yasa avukatlara bir imtiyaz getiren yasa değil, bunu, bu meslek örgütünün Başkent Baro Başkanı olmam hasebiyle, bir biçimde meslektaşlarıma veya mesleğime karşı bir haksızlık yapılmaması için ifade etmek ihtiyacını hissettim ve değerli arkadaşlarım, bu yasaların yapılma biçim ve yöntemi sağlıklı değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

HAKKI SUHA OKAY (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Parlamentoyu böylesine çalıştırarak hem bizleri yormak hem de Parlamentonun saygınlığına gölge düşürmemek için bu yasalar komisyonlarda çok daha ciddi biçimde ele alınsın. Kendi içerisinde çelişkileri olan maddelerin sağlıklı bir şekilde ayıklanarak buraya getirilmesinin doğru olacağını düşünüyorum ve sizlere teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Okay.

Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan söz istiyor.

Buyurun Sayın Kaplan.

Süreniz on dakika.

DTP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dört parti grubu bu yasalar üzerinde çalışmıştı, onlardan birisi de benim. Gerçekten, demin CHP grubu adına söz alan arkadaşımız sıkıntıları ifade etti. Şimdi, biz, bu uyum yasalarına, temel ceza kanunlarına uyumu sağlamak için bir çalışma yapıyoruz, yoğun bir çalışma. Bu bölümde, bakıyorum, üç önemli bölüm var. Birisi seçimle ilgili yasalar, diğeri Deniz İş Kanunu, gemi adamlarının haklarıyla ilgili ve Avukatlık Kanunu’yla ilgili.

Şimdi, seçim yasalarıyla ilgili burada çıkardığımız birkaç yasa, uyum yasası, cezaların artırılması, Türkiye’de gerçekten demokratik seçimlerle ilgili sorunları çözüyor mu? Ona baktığımız zaman, hayır. Seçimlerin temel hükümleriyle ilgili, kütüklerle ilgili, oy verme işlemleriyle ilgili birkaç düzenlemede cezaları artırıyoruz. Peki, bunları niçin yapıyoruz? Bunu adil, eşit, özgür seçimler olsun diye yapıyorsak, neden o zaman halkın iradesinin Meclise özgürce yansımasını sağlayacak temel yasalar üzerinde reforma gitmiyoruz? Asıl problem burada.

Şimdi, Türkiye’de Avrupa Birliği süreciyle beraber 2001’de Anayasa değişikliklerine başlandı 52’nci Hükûmet döneminde. Bugüne kadar seksen bir tane maddesi değiştirildi Anayasa’nın. Bu değiştirilen maddeler, Avrupa Birliği siyasi belgesi Kopenhag Kriterleri çerçevesinde düşünce, ifade hürriyetinden partilerle ilgili hükümlere kadar bir dizi değişikliği kapsıyor. İşte bu değişiklikler karşısında kadük kalan bir Siyasi Partiler Yasası var. Yani, bunun en az otuz tane maddesinin artık Anayasa’ya aykırı duruma düştüğü bir durumla karşı karşıyayız. Şimdi, biz, bu Siyasi Partiler Yasası’nı değiştirmezsek, buna uygun seçim kanunlarını çıkartmazsak, Türkiye’de adil temsilin önündeki engelleri kaldırmazsak, yüzde 10 barajını kaldırmazsak, düşünce, örgütlenme özgürlüğünü sağlayamazsak ve en önemlisi… Ki, Mecliste, bugün, her ne kadar yüzde 80’lerin üzerinde temsil oranıyla 23’üncü Dönem görev yapıyorsa da, hâlâ lider sultasına zemin veren Siyasi Partiler Yasası var, hâlâ parti içi hukuku yok sayan bir Siyasi Partiler Yasası var. Böylesi antidemokratik hükümleri olan bir Seçim Yasası sonucudur ki, 2002 seçimlerinde Diyarbakır ilinde yüzde 60’ın üzerinde oy alan DEHAP’ın 8 milletvekili çıkarması gerekirken, takıldığı baraj sonucu 8 milletvekilini AK Parti çıkarmıştır, yani orada 2 bin oyla, bin oyla milletvekili çıkarılmıştır bu sakat seçim sisteminden. Bu sakat seçim sisteminden gelinen Meclis çoğunluğuyla Türkiye’nin demokratikleşmesinin önü açılamaz. Bir kere, burada hepimizin samimi olarak… Avrupa Mahkemesine baraj sorunu bırakmadan –ki, dava konusu- dokunulmazlıkları Avrupa Mahkemesine bırakmadan ki, bununla ilgili bir karar açıklanacak olumlu veya olumsuz…

Bu Meclisin önünde en önemli görev, seçmenin özgürce oy kullanması kadar, özgürce milletvekilini seçmesini sağlamaktır, asıl önümüzdeki görev budur. Bu da, siyasi partiler reformuyla olur, seçim yasalarının değiştirilmesiyle olur. Bunu değiştirmediğiniz zaman elli sene, kırk sene aynı liderler parti başında gelirler buraya.

Şimdi, seçim yasalarıyla ilgili bu konuları konuşurken, Türkiye’de Siyasi Partiler Yasası’nın işlemez olan hükümlerine göre, bugüne kadar, 12 Eylül’den sonra Anayasa Mahkemesinin kapattığı otuz tane siyasi parti var. Burada iktidar olan partiler de kapatıldı. Başbakanlar da bu siyasi parti kapatmalarından etkilendiler. Siyasi partiler mezarlığına dönen bir Türkiye’yi düşünün… Avrupa’da son elli beş yılda sadece ve sadece dört tane siyasi parti kapatılmış, o da soğuk savaş döneminde, birisi komünist, birisi faşist, birisi de nazi partileri.

Şimdi, bu temel hükümler, bu temel çalışmalar dururken, parmaktaki oyunu, boyayı değiştirmiş, böyle kullanmış veya mükerrer oy kullanmış.

TÜİK’in yaptığı araştırmalar ve nüfus kayıtlarının bilgisayara geçmesinden sonra İstanbul’daki seçmen sayısı pat diye 1,5-2 milyon düştü. Ne oldu bu seçmene? Demek ki hem Anadolu yakasında oy kullanıyordu hem Avrupa yakasında oy kullanıyordu! 1,5 milyon seçmen İstanbul’da azaldı. Asıl hile budur, asıl seçim hatası budur, asıl halkın iradesinin hırsızlığı da budur. Halkın iradesine, özgür iradesine göz dikmek etik açıdan da sorgulanması gereken bir durumdur artık. Biz, şimdi, bunun üzerinde durabiliyor muyuz?

Gerçekten mevcut süre içinde Avukatlık Kanunu’yla ilgili düzenlemelere de değinmek istiyorum, ama bir madde var karşılaştırmak istiyorum burada. 337’nci maddede valilerin nasıl yargılanacağı konusu var. Başsavcılık, ceza dairesi karar veriyor; ama, biraz aşağısındaki bir maddeye bakıyorsunuz, Adalet Bakanlığı avukatlarla ilgili izin veriyor ve oranın savcıları soruşturma açabiliyor. Dikkat ettim, avukat olduğum dönemde, Genelkurmay Başkanının ihbarıyla Adalet Bakanlığına gelen bütün suç duyurularına Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü Bakanlık adına izin vermiş ve bütün bu konularda avukatlar hakkında dava açılmış. Şimdi, bu ülkede, bürokratlarının dokunulmazlığının milletvekilleri dokunulmazlığının üzerinde olduğu bir ülkede bizim burada yasadaki bir maddedeki cezayı artırarak kökten bir çözümü sağlamamız mümkün değildir. Bu çok önemli. Türkiye’de üst bürokrasinin, Meclis üyelerinin dokunulmazlığından çok daha dokunulmazlığı var ve gerçekten sivil, askerî ve hangi alanda olursa olsun üst düzey görevlilerin yargılanmasının tek emsali darbeler dönemidir, bir tek darbeler döneminde görürsünüz.

Tabii ki avukatlıkla ilgili düzenlemelerde Adalet Bakanının izninin vesayet konusu mudur değil midir felsefesini de yapmak gerekiyor ancak Barolar Birliğinin ve baroların örgütlenmesinden tutun da Adalet Bakanlığının vesayetinin de, artık, çok ciddi bir şekilde sorgulanmasının zamanı gelmiştir. Bu sorgulanmadığı zaman, kutsal olan savunma hakkının, bağımsız yargının üçlü sacayağından birisi olan savunmanın, avukatlığın özgürce görev yapması, adil yargılanmada iddiayla savunmanın silahlarının eşitliğinin sağlanması da mümkün değildir.

Bizler bu tür durumlarda yasa yapmak durumunda olan yasama Meclisi üyeleri olarak gerçekten bu dönem, önümüzdeki dört yıl, temel olarak bu yasalarda esaslı reformlara geçmediğimiz sürece, çıkardığımız bu paket, torba, altı yüz elli bir adet madde hiçbir sorunu çözmeyecek. Yarın yine getireceğimiz yasalarla ne yazık ki, nasıl anlatayım, torba yasalarında torbayı yamamakla zaman geçireceğiz!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Tabii ki torbayı yamamakla zamanı geçirmemek için, daha köklü değişikliklere gidilmesi için, gerçekten, bu temel yasa reformlarının bir an önce Meclisin gündemine gelmesi gerekiyor.

Önümüzde de yerel seçimler var. Yerel seçimlerde, halkın, kendi belediye başkanını, il encümenini, belediye encümenini demokratik bir şekilde, ön seçimlerle, merkezden atanmayarak, halkın özgür iradesini yansıtacak bir şekilde seçimin sağlanması için, hiç olmazsa önümüzdeki seçime kadar seçimlerin demokratikleştirilmesi, Siyasi Partiler Yasası’nın değiştirilmesi -ki, yerel seçimlerde baraj sorunu olmamakla beraber- baraj sorununun Türkiye gündeminden çıkarılması, önümüzde tarihî bir görev olarak duruyor. Eğer halkın özgür iradesini sağlamak gerekiyorsa, ancak bu yoldan sağlayabiliriz diyoruz.

Teşekkür ediyorum, saygılarımla. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak.

Buyurunuz Sayın Torlak. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

MHP GRUBU ADINA D. ALİ TORLAK (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; temel ceza kanunlarında ve diğer bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısının on ikinci bölümünü kapsayan maddeleri hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini bildirmek üzere huzurlarınızdayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

10 Ocak Basın Çalışanları Günü nedeniyle basın mensuplarının gününü kutluyor ve başarılar diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz bu kanun tasarısı, 24 Haziran 2006 tarihinde -yüz yetmiş adet kanunda değişiklik yapılmasıyla ve altmış iki adet kanunun yürürlükten kaldırılmasıyla ilgili- sadece dört madde hâlinde Türkiye Büyük Millet Meclisine Bakanlar Kurulu tasarısı olarak sunulmuştur.

Yasanın görüşmeleri esnasında milletvekili arkadaşlarımın da ifade ettiği gibi, bazı kanunların dilini anlayabilmek gerçekten çok zor. Bu durumda, bu kadar kısa sürede hem bunları araştıracak, inceleyecek ve daha da önemlisi, anlayacak zamanı bularak değerlendirme yapmak gerçekten çok zor. Bu derecede yoğun bir işi, bu kadar dar bir zaman içerisinde halletmek mümkün değildir. Kanun dediğimiz konu, basit bir roman, makale veya yazı değildir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, millî yargı reformu ile küreselleşmenin ülkemiz üzerinde olumsuz etkilerini asgariye indirmek, üniter yapısını ve millî bütünlüğünü koruyarak, toplumsal mutabakatla lider ülke Türkiye hâline gelmek hedeflenmiştir.

Milliyetçi Hareket Partisi, bu hedef kapsamında, hakkı ihlal edilen veya suç isnadı altında bulunan herkesin her türlü şüpheden arınmış olarak adil yargılanma hakkının varlığına inanmaktadır. Bu nedenle, Ceza Kanunu, hakların tartıldığı hassas bir terazi olarak görülmelidir. Ancak yüce çatı altındaki bu yasa görüşmeleri kısa bir süreye sıkıştırılarak, kısa bir oldubitti, tüm ceza yasalarında değişiklik yapılmasına çalışılıyor. Bu aceleyle bazı önemli konuların dikkatten kaçacağı yönünde ciddi endişelerim bulunmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üzerinde görüşmeler yaptığımız tasarının 347 ve 351’inci maddeleri, 854 sayılı Deniz İş Kanunu’nun 50 ve 53’üncü maddelerindeki ceza miktarlarını yeniden düzenlemektedir. Söz konusu kanun maddelerinin bazıları, gemilerde çalışan gemi adamlarını ve bunların işverenlerini kapsamaktadır. Kanunla, gemi adamlarının hizmet usul ve esaslarıyla beraber işverenlerinin yükümlülüklerini de açıklamaktadır. Görüştüğümüz konu her ne kadar Ceza Yasası ise de bu cezaların konusu olan gemi adamlarının temini ve eğitimi de en az bu yasa kadar önemlidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; denizcilik, uluslararası bir faaliyet olduğundan, ticari bakımdan olduğu kadar eğitim standardı yönüyle de uluslararası kurallara bağlıdır. Uluslararası sözleşmelerin bazıları gemi adamlarının eğitimiyle ilgili hükümleri taşımaktadır. Bu sözleşmelere taraf olan ülkeler, sözleşmede yer alan gerekleri yerine getirmeye mecburdurlar, çalışmaktadırlar.

Gemi adamlarının eğitimi, belgelendirilmesi ve vardiya tutma esasları hakkında uluslararası sözleşme olan STCW Sözleşmesi, 1978 yılında Londra’da yetmiş üç ülkenin de katılımıyla düzenlenen uluslararası konferansla kabul edilmiştir ve 24 Nisan 1984 tarihinde de yürürlüğe girmiştir. Bu Sözleşmenin ilk amacı, dünyadaki bütün denizcilerin uygun standartlarda eğitimlerini sağlamak, ikinci amacı ise gemi adamlarına verilen eğitim ve yeterlilikleri standart hâle getirmektir.

Türkiye, bu Sözleşmeyi 28 Ekim 1992 tarihinde kabul ederek uygulamaya başlamıştır. Ülkemizdeki denizcilik eğitimleri ve standartlara uygunluğu, Denizcilik Müsteşarlığı bünyesinde kurulan bağımsız denetleme kurulu tarafından denetlenmekte ve uluslararası kurallara uygun olması sağlanmaktadır.

Günümüzde deniz ticaret filomuz özellikle zabitan konusunda çok ciddi sıkıntılar çekmektedir. Sıkıntı sadece zabitan konusunda değil, tayfa temini konusunda da yaşanmaktadır. Hâlen ülkemizde uzak yol kaptanı olarak 2.340, uzak yol zabiti olarak 4.920 gemi adamı vardır. Uzak yol başmühendisi olarak 1.395, uzak yol vardiya zabiti olarak da 1.948 gemi adamımız bulunmaktadır. Ancak, bu sayıların yüzde 10 ve 15’inin yaş ve diğer durumlar nedeniyle çalışmadığı da bilinmelidir.

Aslında, filomuzun ihtiyaç duyduğu zabitan sınıfındaki gemi adamı eksiği bugün ortaya çıkmış bir sorun değildir. Geçmiş yıllara dayanan bu sorunun o dönemde kabul edilebilir ve anlaşılabilir nedenleri vardı. Ülkemizin nüfusu, iş gücü potansiyeli, eğitim kurumları ve kapasiteleri sınırlıydı ve babadan oğula geçen bir meslek olarak görülüyordu. Oysa, şimdi durum çok farklı, ülkemiz önemli sayıda eğitilmiş iş gücü potansiyeline sahip. Her düzeyde gemi adamı yetiştiren resmî ve özel pek çok kurum ve okul var. Bunca okula rağmen bu eksiklik ve ihtiyaç acaba nereden kaynaklanıyor? Bunun sebebi olarak zabit yetiştiren üniversitelerimiz mezunlarının denizde çalışmak yerine karada iş yapmayı tercih ediyor olması. İlave olarak, denizcilik eğitimi, özellikle de uzak yol eğitimlerinde, maalesef, belirli bir kesimin tekel yaratma sevdasında olmasıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işsizliğin en büyük sorun olduğu ülkemizde daha fazla gemi adamı yetiştirmek ve iş sahibi yapmak temel hedefimiz olmalı diye düşünüyorum. Yoksa, belli okul mezunları daha fazla para kazanacak diye yürütülen gemi adamı yetiştirme politikasıyla işsizliğin kısmen de olsa çözümüne engel olunmaktadır.

Ülkemizde uzak yol vardiya zabiti sayısı sadece beş üniversitenin denizcilik fakültelerinde yetiştirilen yıllık 250-300 kişi ile sınırlıdır. Örneğin, 2006-2007 öğretim dönemi içerisinde uzak yol düzeyinde eğitim veren beş üniversiteye, 229 güverte bölümü, 76 makine bölümü öğrencisi alınmıştır. Bu okul mezunları, elde ettikleri akademik kariyerler ve karadaki denizci kökenli kadrolarla çalışmayı tercih etmeleri nedeniyle üç beş yıl sonra denizde çalışmaktan vazgeçmektedirler.

Denizci kökenli personel çalıştırma ihtiyacı sonucunda Denizcilik Müsteşarlığı kadrolarındaki denizci personel sayısının artırılması “port state” adı verilen, liman devleti kontrollerinde denetleyici olarak zabitlerin çalışması, kıyı emniyeti birimlerinde çok sayıda zabitan görevlendirilmesi, üniversitelerimizin denizcilik fakültelerinden mezun olan sınırlı sayıdaki zabitanlarımızı denizden kopartır hâle gelmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gelişen ve büyüyen dünya deniz ticaret filosundaki eğitilmiş eleman sıkıntısını iyi değerlendiren Çin, yılda 5 bin uzak yol vardiya zabiti yeterliliğindeki, bizdeki karşılığı üç veya dördüncü kaptan yetiştirerek dünya pazarında devamını sürdürmektedir. Filipinler ise, özellikle “tayfa” dediğimiz personeli çok kısa sürede eğiterek dünya piyasasına sürmektedir. Yabancı ülkelerde çalışan Filipinli ve Çinli personelin ülkelerine ekonomik getirisinin yılda 6’şar milyar dolar olduğunu da belirtmek isterim. Bizim bu fırsatı iyi değerlendirmemiz gerekir diye düşünüyorum. Giderek gelişen dünya deniz taşımacılığında gemi adamı ihraç ederek ülkemize döviz kazandırabiliriz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk armatörü, gemisinde çalıştıracak Türk gemi adamı bulamayınca, yabancı bayrağı seçmekte ve yabancı gemi adamı çalıştırarak kendi çözümünü üretmektedir. Ancak, bu durum, Türk bayraklı ve millî sicile kayıtlı gemi sayımızı olumsuz etkilemekte ve uluslararası onurumuz zedelenmektedir. Denizcilikte söz sahibi olmuş gelişmiş Batılı ülkelerde olduğu gibi, bu eğitimin sadece dört yıllık üniversite eğitimi değil STCW Sözleşmesi’nde belirtilen ve uzak yol zabitan eğitimleri için aynı konu ve içerikleri kapsayan özel eğitim kurumları tarafından da yapılmasına imkân sağlayan yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

Günümüzde gemi adamı istihdamı konusunda en büyük sıkıntının yaşandığı uzak yol makine zabitliği sorununu aşmak için Gemi Adamları Donatım Yönergesi’nde yapılacak bir değişiklikle “10 bin dwt üzerindeki gemilerde bulunması zorunlu 2 uzak yol makine zabiti kadrosundan birinin gerektiğinde sınırlı makinist olabileceği” notu eklenebilir. Böylelikle, hem bu vasıflara uygun denizcilik meslek lisesi mezunu binlerce insanımıza iş imkânı sağlanır hem de armatörlerimizin makineci eleman eksikliği gerekçesiyle yabancı bayrağa kaçması önlenerek Türk deniz ticaret filosu kapasite olarak güçlenir.

Sayın Başkan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

D. ALİ TORLAK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin en önemli sektörlerinden biri olan denizciliğimizi güçlendirmek için, Ulu Önder Atatürk’ün gösterdiği yolda denizciliğimizi Türk’ün millî ülküsü olarak benimsemeliyiz. Bunu yaparken, devlet olarak, sivil toplum örgütleri olarak, üniversitelerimiz olarak, ülke çıkarlarımızı her şeyin üstünde tutarak daha büyük Türk deniz ticaret filosuyla dünya denizlerinde dolaşmayı hedef almalıyız.

Bu kanun tasarısının, Türk milletine, denizcilik camiasına ve gemi adamlarına hayırlı olması dileğiyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Torlak.

On ikinci bölüm üzerine, şahısları adına söz isteyen Kilis Milletvekili Hasan Kara. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Kara.

Süreniz beş dakikadır.

HASAN KARA (Kilis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın on ikinci bölümüyle ilgili şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği gibi, ceza sistemimizi oluşturan temel ceza kanunları olarak bilinen Türk Ceza Kanunu, Kabahatler Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu ve Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul edilerek 1 Haziran 2005 tarihi itibarıyla yürürlüğe girmiştir.

Ceza kanunlarında yapılan bu köklü değişiklikler, ceza hükmü içeren kanunlarda düzenlemeler yapılmasını mecbur hâle getirmiştir. Üzerinde konuştuğumuz tasarıyla da ceza hükmü içeren kanunlarda gerekli bu düzenleme yapılmaktadır.

Gelişen sosyal, siyasal ve ekonomik şartlar karşısında suç politikalarında bir değişimin yaşanması kaçınılmaz bir gerçektir. Tasarıyla bu değişim ve ilkeler göz önünde tutularak haksızlık oluşturan fiilin niceliği ve bunun toplumsal ve siyasal yaşamdaki etkileri göz önünde tutularak bazı fiillerin yaptırımı idari yaptırım olarak düzenlenmiştir.

Bu bölümde değişen hususlarla ilgili birkaç hususa değinmek istiyorum. 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun; yine burada, 298 sayılı Kanun’un bir maddesinde, 174’üncü maddesinde valiler hakkındaki kovuşturma usullerine başsavcı vekili eklenmiş, yine, Yargıtay üyesi yerine Yargıtay ilgili ceza dairesi getirilmiş, yine kaymakamlarla ilgili bitişik il yerine, kendi ilindeki cumhuriyet savcılarının kovuşturma yapması getirilmiş; 175’inci madde tamamen değiştirilerek idari para cezası hâline dönüştürülmüş; yine, devlet memurluğuna girme şartlarıyla ilgili kısım Ceza Kanunu’ndaki kısımla uyumlu hâle getirilerek değiştirilmiş; Gecekondu Kanunu’yla ilgili ve Avukatlık Kanunu’yla ilgili düzenlemeler yürürlüğe giren ilgili yasayla uyumlu hâle getirilmiştir.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Bir avukat olarak görüşlerini söylesene.

HASAN KARA (Devamla) – Az önce Malatya Milletvekili Sayın Aslanoğlu “Avukat mı olarak konuşuyorsun, milletvekili olarak konuşuyorsun.” deyince, ben bu kısmı avukat olarak konuştum, ama milletvekili olarak da birkaç hususu belirtmek istiyorum.

Özellikle Sayın Genç, buraya gelip de maddeler üzerinde öyle şeyler konuşuyor ki, bu konuştuğu şeylere cevap vermeyi kendi adıma zül addediyorum, ama bir hususa cevap vermeden de geçemeyeceğim.

Sayın Genç geliyor, burada ha bire aynı şeyi tekrar eder şekilde “Siz vatandaşlara şunu dağıttınız, bunu dağıttınız, bunun karşısında oy aldınız.” diyor. Herkes kendi yaptığını söyler. Biz ne yaptığımızı, vatandaştan nasıl oy aldığımızı çok iyi biliyoruz. Kendisi ne yapıyor, onu da en iyi kendisi bilir. Ama, bir hususun hiç kabul edilmesi mümkün değil. Evet, oy, vatandaşın şerefi ve namusudur. Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan hiçbir vatandaş şeref ve namusunu para karşılığı satmaz. Bunu burada iddia etmek de, o millete en ağır şekilde hakarettir. (AK Parti sıralarından alkışlar) Onun için de ben buradan Sayın Genç’in millete karşı vekilliğinin… (AK Parti sıralarından “’Sayın’ı geri al.” sesleri)

Biz bize yakışanı yaparız. “Sayın” kelimesini ben kullanırım, kendisi, ağzına yakışmıyorsa o kelimeyi kullanmayabilir, o kendisinin bileceği iş. (AK Parti sıralarından alkışlar) Ama, burada Sayın Genç’in en azından şunu yapması lazım: Bir milletvekili olarak çıkıp bu milletten özür dilemesi lazım.

Geçmiş zamanda bunlar yapılıyordu, oylar bir gecede satın alınıyordu. Ama, AK Parti gelirken “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.” dedi ve bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi değil.

Sayın Genç, sen herhâlde çalışmalarda hiç bulunmadın. Bu millet sana eski yaptıklarının karşılığında oy veriyor.

Ben, şunu ifade ederek sözlerimi bitirmek istiyorum: Gece on ikide köye gittiğim zaman insanlar oturuyor, tartışıyorlardı. Öyle şeyler konuşuyor ki o köydeki insanlar, ben ertesi gün seçim çalışmalarında o insanların konuştuğu şeyi kullanıyordum. Artık, insanlarımız eskisi gibi, hiçbir şekilde, sizin istediğiniz şekilde yönlendirilecek insanlar değil. Artık, köydeki çoban bile saat altıdan itibaren, yediden itibaren başlıyor, gece on ikiye kadar haberleri izliyor ve haberler sonucunda da kime oy verip vermeyeceğini, kimi iktidara getirip getirmeyeceğini net bir şekilde gösteriyor ve ben size bir şey daha söyleyeyim, 3 Kasımla 22 Temmuz seçimleri arasındaki en büyük fark nedir biliyor musunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

HASAN KARA (Devamla) – 3 Kasımdan sonra bazı insanlar “Niye AK Partiye oy verdim?” diye düşünüyorlardı, ama, 22 Temmuzdan sonra hiçbir AK Partiye oy veren insan “Ben niye AK Partiye oy verdim?” diye düşünmüyor. Tam tersi, AK Partiye oy vermeyenler ne diyor biliyor musunuz? “Biz niye AK Partiye oy vermedik.” diye kendi kendilerine sitem ediyorlar ve inşallah bu sitemin sonucunda da en yakın gelecek olan seçimde AK Partinin oyları yüzde 47 değil, en az yüzde 55 ve yüzde 60 civarında olacak diyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kara.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, Sayın Başkan, biraz önce arkadaş bana sataştı. Sataşmadan dolayı söz istiyorum.

BAŞKAN - Şahsı adına Kırklareli Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam.

Buyurunuz Sayın Sarıçam. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AHMET GÖKHAN SARIÇAM (Kırklareli) – Sayın Başkan, değerli milletvekili; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın on ikinci bölümüyle ilgili söz almış bulunuyorum.

Gelişen sosyal, siyasal ve ekonomik şartlar karşısında suç politikalarında da bir değişimin yaşanması kaçınılmaz bir gerçektir. Tasarıyla, bu değişim ve ilkeler göz önünde tutularak haksızlık oluşturan fiilin niceliği ve bunun toplumsal ve siyasal yaşamdaki etkileri, bazı fiillerin cezai yaptırımı, idari yaptırım olarak dikkate alınarak değiştirilmiştir. Bazılarında da fiillerde kabahat nevinden olan yaptırım çeşidinden çıkartılarak suç karşılığı bir ceza yaptırımına dönüştürülmüştür. 2005 yılında ceza kanunlarında yapılan köklü değişim, kanunların sistematiğinin ve numaralandırılmasının da değiştirilmesine neden olmuştur. Temel ceza kanunlarına atıfta bulunan, ceza hükmü içeren kanunlarda yer alan maddeler temel ceza kanunlarının değişimden önceki durumlarına göre yapılmıştır. Bu durumda da değişikliklere uygun olarak tekrar ele alınması gerekliliği doğmuş, bu tasarıyla da bu yerine getirilmiştir. Üzerinde konuştuğumuz tasarının on ikinci bölümünde yapılan değişiklikleri sürem yettiğince sizlerle paylaşmak istiyorum.

Tasarının on ikinci bölümünün, on birinci bölümde olduğu gibi, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’da değişiklikler yapılmıştır. Tasarının 331’inci maddesiyle, 298 sayılı Kanun’un 163’üncü maddesinin birinci fıkrası değiştirilmiştir. Yapılan değişiklikle, kanunda yer alan adli para cezası hükümden çıkarılmıştır.

Yine tasarının 332’nci maddesi dahil, 339’uncu maddesine kadar olan maddelerde de 298 sayılı Kanun’la ilgili değişiklikler yapılmıştır. Genel olarak bu değişikliklerin hepsinde, temel ceza kanunlarına uygun olarak cezaların mahiyetinde değişiklikler gerçekleştirilmiştir. Bazı ceza oranlarında da değişiklikler yapılmıştır.

298 sayılı Kanun’dan başka, on ikinci bölümde, 308 sayılı Tohumlukların Tescil, Kontrol ve Sertifikasyonu Hakkında Kanun’da, 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nda, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda, 775 sayılı Gecekondu Kanunu’nda, 854 sayılı Deniz İş Kanunu’nda, 1072 sayılı Rulet, Tilt, Langırt ve Benzeri Oyun Alet ve Makineleri Hakkında Kanun’da ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nda değişiklikler yapılmıştır. Genel olarak bu değişikliklerin hepsinde de temel ceza kanunlarına uygun olarak cezaların mahiyetinde ve ceza oranlarında değişiklikler gerçekleştirilmiştir.

Değerli milletvekilleri, tasarının genel olarak amacını da özetleyecek olursak, tasarıyla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra idari yaptırım kararı gerektiren fiiller ve suç açısından uygulama birliği sağlanması, ceza hükmü içeren kanunların uygulanmasından kaynaklanan tereddütlerin giderilmesi, Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu ve Kabahatler Kanunu hükümleri dikkate alınmak suretiyle ceza hükmü içeren kanunlarda yer alan hükümlerin bu kanunlarla uyumlu hâle getirilmesi, ayrıca bazı suçların unsurlarında 5237 sayılı Kanun’a uyum sağlanması amaçlanmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime burada son verirken tasarının ülkemize hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Sarıçam.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkanım, ben biraz önce konuşan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Genç.

Üç dakika süre veriyorum.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Hangi sözle sataşılmış Sayın Başkanım? Hangi söz sataşmaya neden olmuş söyler misiniz?

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Kilis Milletvekili Hasan Kara’nın konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, çok teşekkür ederim söz verdiğiniz için.

Değerli milletvekilleri, biraz önce burada konuşan dedi ki: “Kamer Genç’in konuşmalarına cevap vermekten zül addediyorum. Milletten özür dilesin.” dedi. Şimdi, ben tabii ki, millete büyük saygım var ama diyor ki, yani kendi sözcüleri çıkıyor, diyor ki: “Biz 8 milyon aileye kömür dağıttık.” Bu kömürü nasıl dağıtıyorsunuz? Temmuz ayında kömür dağıtılır mı? Ayrıca, gittiniz kömürleri dağıttınız insanlara…

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Ocakta mı dağıtacağız?

KAMER GENÇ (Devamla) – Peki, niye herkes… Belli ailelere, bakın belirli ailelere hâlâ da, devamlı yiyecek paketleri, kömür gönderiyorsunuz. (AK Parti sıralarından “Doğru” sesleri) Bunu isterseniz… Ama bu, milleti… Bakın… (AK Parti sıralarından gürültüler) Bu, milleti sadakaya alıştırmak; bu, millete yapılan en büyük kötülük. Bu millete yatırım sahasını açın, iş sahasını açın. Ama, şimdi, bu olur mu sayın milletvekilleri? Bu tamamen, doğrudan doğruya milleti dilenciliğe alıştırmak demektir. Bu doğru bir olay değil. Ben, tabii ki, Türkiye’de herkesin oyunu parayla sattığını, malla, mülkle sattığını iddia etmiyorum. Ama, bunu yapanlar var ve siz buna aracılık yapıyorsunuz diyorum. Yani AKP, seçimde buna aracılık yapıyor.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Sen nasıl oy aldın Tunceli’de?

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, Sözcü aynı zamanda diyor ki: “Çobanlar bile…” Ya çobanın senden ne farkı var? Senin çobandan farkın var mı kardeşim, ha? Yani, çobana niye hakaret ediyorsun? O da bir insan. Yani, efendim “Çobanlar bile...” Çobanlar niye… Çobanlık… Yani, o da insan.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Söz aldın, ne dedi sana? Sataştı diye söz aldın…

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Sataşmaya cevap ver.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim?

Sen, şimdi, başkasının avukatlığını yapma.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Ne dedi sana?

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, ben, hiçbir zaman…

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Sataşma hakkında söz aldın.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, sayın milletvekilleri, siz kahvehanede oturmuyorsunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisi sırasında oturuyorsunuz ve kürsüde konuşulanları dinlemek zorundasınız.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - Bu hâle sen getirdin.

KAMER GENÇ (Devamla) – Rahatsızsanız buyurun dışarı çıkın kardeşim, rahatsızsanız dışarı çıkın. Daha benim her maddede önergelerim var, gelip konuşacağım. Yani siz, beni hep baskı altında mı tutacaksınız?

Burada senin arkadaşın çıkıyor, diyor ki: “Milletten özür dilemesi lazım.” Milletten özür dilemesi gereken sizsiniz. Bu milletin, yani millî değerlerini tahrip ettiniz arkadaşlar.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Hakaret ediyorsun, hakaret…

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben sizi kastetmedim ki! Yarası olan gocunur. Ben diyorum ki, rüşvet vererek oy almak haysiyetsizliktir. Sen “Haysiyetlilik” mi diyorsun? Ben diyorum ki, oy, milletin şerefi ve haysiyetidir insanın. Sen “Haysiyetsizliği” mi diyorsun, onu söyle. Bu laflarda ne yanlışlık var?

HASAN KARA (Kilis) – Bak çeviriyorsun şu anda. Lafı doğru dürüst konuş. Oyu biz aldık. Bu millet kime oy verip vermeyeceğini çok iyi biliyor.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben diyorum ki, şerefli ve namuslu olan bir insan, haysiyetli ve şerefli bir insan milletin şerefini ve oyunu satın almaz diyorum. Ee, ne var bunda?

HASAN KARA (Kilis) – Herkes biliyor seni.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bunda ne hata var, ne hata var? Benim konuşmalarımı alın, tutanaktan okuyun, bu konuşmalarda ne dediğimi anlarsınız. Ben, sonra, aynı şeyleri söylemiyorum. Ben, sizin yaşınız kadar politika hayatım var. Onun için, ben bu kürsülere alışkınım. Ama benim konuşmamdan siz huzursuz olduğunuz için ve konuşmamda her an…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) – Neyse, zaten önergelerde de konuşacağım.

Saygılar sunuyorum.

ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Siz olmasanız vakit geçmiyor Kamer Bey!

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ( Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı) ve Adalet Komisyonu Raporu (1/335) (S. Sayısı: 56) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, on beş dakika, soru-cevap işlemine geçiyoruz.

Sayın Vural, buyurunuz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, teşekkür ederim.

Sayın Bakanıma bir sorum var, gerçi kanunla ilgili değil ama. Özellikle Almanya’daki seçimlerde birtakım ırkçı afişler kullanılmaktadır. Son olarak da bir videoda yine bir Türk vatandaşının resmi kullanılmıştır. Daha önce de belli konuda bir seçim afişi yapılmıştı. Acaba, bu konuda, Almanya nezdinde bir girişimde bulundu mu? Orada bulunan Türk vatandaşları, Türklere karşı hakaret olan ve basında da yer alan bu konuyla ilgili bir girişimde bulundunuz mu?

Bir de, biraz önce Kilis Milletvekilimiz, açıkçası, “milletimizin para karşılığı oyunu sattı” ifadesinin, doğrusu, milletimizin haysiyetine karşı bir hakaret olduğunu kabul etti ve “Özür dilenmesi gerekir.” dedi. Doğrudur fakat Sayın Milletvekili, “Bizden önce satın alınıyordu.” diyerek, milletimize bühtan yapmıştır. Dolayısıyla, aynı özrü kendisinin de Türk milletinden dilemesi gerekmektedir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Vural.

Sayın Şandır…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanımızdan öğrenmek istiyorum. Türkiye Cumhuriyeti devleti, kurucuların ortaya koyduğu ilkelerle tanımı yapılmış bir hukuk devleti, parlamenter demokratik sistemle yönetiliyor. Sistem bütünlüğü içerisinde Anayasa’yı değiştirmeyi düşünürken, seçim kanunlarını ve Siyasi Partiler Kanunu’nu da bu kapsamda değiştirmeyi düşünüyor musunuz? Böyle bir hazırlığınız bulunmakta mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Şandır.

Sayın Öztürk

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, aracılığınızla sormak istiyorum. Görüşülmekte olan tasarının çerçeve 357’nci maddesiyle 1136 sayılı Kanun’un 35’inci maddesinin üçüncü fıkrası değiştirilmekte ve bu fıkrada öngörülen fiiller için, “Sanayi sektöründe çalışan on altı yaşından büyük işçiler için, suç tarihinde yürürlükte bulunan asgari ücretin bir aylık brüt tutarı kadar idari para cezası verilir.” denilmektedir.

Bildiğim kadarıyla, Sayın Bakan da mutlaka takip etmiştir, bu fiillerle ilgili olarak öngörülen para cezalarının asgari ücrete bağlanmaması konusunda sosyal tarafların, yani işçi ve işveren kesiminin karşı eleştirileri vardı ve son 2003 yılında düzenlenen İş Yasası’nda bu asgari ücretten arındırıldı diye biliyorum ben. Hâlen 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nda da asgari ücrete bağlanması duruyor. Şimdi -bu eleştiriler- asgari ücretin tespitinde çeşitli kanunlarda cezaların asgari ücrete bağlanmış olması bir etkin unsur olarak değerlendirilebiliyor. Bu düzenleme sırasında, bu atfın, asgari ücret yerine bugünkü caydırıcılığı karşılayan bir para miktarına çevirmeyi düşünmediniz mi?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.

Sayın Kaplan…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Bakana sormak istiyorum. Başbakan açıkladılar: “Diyarbakır, Batman, Şırnak il belediyelerini de istiyorum.” Ancak bu Diyarbakır Sur Belediyesinde çok dilli belediyecilik hizmetleri nedeniyle görevden alındı Belediye Başkanı ve Belediye Meclisi üyesi, hepsi. Seçimlere de daha on altı ay var. Fakat cumartesi günü Yüksek Seçim Kurulu bir iç genelge gönderdi il seçim kurullarına ve bütün illerde yerel seçimleri ertelediler. Diyarbakır’ı madem istiyor iktidar partisi, şu Sur Belediyesinde bir ön rövanş yapmayı düşünürler mi? Yani yasal olarak da bunun, bir seneden fazla zaman kaldığı için, Diyarbakır Sur Belediyesinin seçimlerinin yapılması gerekiyordu. Hükûmet seçimleri süresi içinde yapmayı düşünür mü?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.

Sorular bitmiştir.

Buyurunuz Sayın Bakan.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Sayın Vural, Almanya’daki seçimler münasebetiyle yapılan propaganda çalışmalarında, Türk insanının, ırkçı birtakım yaklaşımlarla, seçim malzemesi yapılmak suretiyle olumsuz bir şekilde gösterilmekte olduğunu ifade ettiniz. Yanlış anlamadım, değil mi?

OKTAY VURAL (İzmir) – Doğru.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – “Bu konuyla ilgili Hükûmet olarak ne yapıyorsunuz?” dediniz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yapılacak bir şey var mı?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Dışişleri Bakanlığımızın bu konuyla ilgili bir çalışma yaptığını biliyorum. Çünkü Bakanlar Kuruluna da bu konu bir vesileyle gelmiş idi. Ama bu çalışma hangi aşamadadır, ne gibi sonuçlar almıştır, şu anda bu konuda bilgi verebilecek durumda değilim. Dışişleri Bakanımızdan bilgi aldıktan sonra gerekirse size yazılı olarak da cevap verebilirim.

Sayın Şandır, “Anayasa’yı değiştirecek bir çalışma yapıyorsunuz. Acaba seçim yasalarında da bir değişiklik düşünüyor musunuz?” dediniz.

Tabii, Anayasa’nın siyasi haklar ve ödevler ve dolayısıyla seçimleri ilgilendiren hükümlerinde bir değişiklik yapıldığı takdirde, zaten bunun bir uyum değişikliği tarzında ilgili yasalara da yansıtılması gerekir. Anayasa değişikliği çalışmalarının Parlamentonun gündemine gelmesi ve bu konuda sonuç alınmasından sonra, zorunlu olarak bu söylediğiniz değişiklikler de zaten gündeme gelecektir.

Bir değerli milletvekili arkadaşım -bir önceki milletvekili arkadaşın notunu yazarken ismini not etmeyi sağlayamadım, o nedenle kusura bakmasınlar- 357’nci maddedeki “…asgari ücretin bir aylık brüt tutarı kadar idari para cezası verilir.” hükmünü biraz daha artıralım diye bir değerlendirmede bulundular.

Şu anda bir önerge var, gruplarımız birlikte hazırlamışlar; değerli milletvekili arkadaşımızın arzusuna uygun şekilde iki katına çıkıyor. Sanıyorum sizin arzunuzu da karşılar.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Hayır, “artıralım” demedim Sayın Bakanım.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Siz “artıralım” demediniz mi?

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – “Asgari ücretten kurtarıp parayla ifade edelim.” dedim.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Caydırıcı olsun dediniz de, işte caydırıcı olsun diye de önerge hazırlanmış. Yani gerekçeleriniz paralel.

Sayın Kaplan “Diyarbakır Sur Belediye Başkanının ve Meclis üyelerinin görevden alındığını” ifade etti. Biliyorsunuz, bu görevden alma işlemini yüksek yargı organı olan Danıştay bir kararı ile verdi. Çünkü, Danıştayın vermiş olduğu karar bir hükûmet kararı değildir ama bu dosyanın hazırlanmasında kuşkusuz ki, yasalar çerçevesi içerisinde İçişleri Bakanlığının da tabii ki bir görevi olmuştur.

“Seçimlere daha on altı ay var, acaba seçimleri yapamaz mısınız?” Türkiye’de boş olan yerlerle ilgili seçimleri yapacak olan Hükûmet değildir, Yüksek Seçim Kuruludur. Yüksek Seçim Kurulu da kuşkusuz ki, bu konuda tamamen yetkilidir. Eğer “yapalım” derse, Hükûmet olarak biz gerekli tedbirleri alırız…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Genelge yayımlandı, on altı ay var, ama ertelendi seçimler.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) - Genelge yayımladığını ifade ettiniz ama Yüksek Seçim Kurulu bizim talebimiz üzerine böyle bir genelge yayımlamadı. Yüksek Seçim Kurulu yargıçlardan oluşan bir kuruldur ve kendi kararlarını kendi bağımsız iradeleriyle alırlar, böyle bir genelge yayımlamışlar ise, tabii ki idarenin de görevi bu genelge paralelinde hareket etmektir.

Sayın Başkanım teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, on ikinci bölüm üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelere geçmeden önce, birleşime yarım saat ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.46

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.20

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Fatoş GÜRKAN (Adana)

 BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

56 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Tasarının on ikinci bölümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı. Şimdi on ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa, o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

331’inci madde üzerinde şimdi bir önerge gelmiştir. Gruplara bunu dağıtamadık, okutuyoruz:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı kanun tasarısının 331 inci maddesine, paragraf başına gelecek “Yüksek Seçim Kurulu üyeleri ile” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Hasip Kaplan

Şerafettin Halis

Osman Özçelik

 

Şırnak

Tunceli

Siirt

 

Hamit Geylani

 

Özdal Üçer

 

Hakkâri

 

Van

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Söz istiyor musunuz?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun.

Süreniz beş dakikadır.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’de merkezî devlet yapısının örgütlenmesinden olsa gerek, yüksek kurulların nedense hem kararları kesindir hem dokunulmazlıkları vardır hem sorumlu oldukları fiillerden dolayı yargı önüne çıkarılması önünde birçok engel vardır ve bu nedenle de yüksek kurul üyelerinin yargılanmasında, milletvekillerinden daha fazla dokunulmazlıkları olduğunu söyleyebilirim. Örneğin, YAŞ kararları verilir; Yüksek Seçim Kurulu kararları veriliyor, bunların hepsi, iç hukukta kesin kararlar, bunlara karşı yargı yolu yok. Peki, bu kurulun üyeleri yasalara aykırı davranırsa, seçim kurulları başkan ve üyeleri gibi seçimin butlanına neden olursa, seçimin yapılmamasına neden olursa, yanlış karar verirse, görevi kötüye kullanırsa ne olacak? Eğer biz bu alanda bir yargı yolunu açmazsak… Biz biliyoruz, 3 Kasım seçimlerinde Siirt seçimlerinin nasıl iptal edildiğini; arkasından da yüzde 10 baraj olayının, ertelenen, iptal edilen bir seçimde nasıl tekrar getirildiğini; CHP’li üye düştükten sonra, Sayın Başbakanın da aday olmadığı hâlde Siirt’ten nasıl aday olduğunu ve Yüksek Seçim Kurulunun da nasıl karar verdiğini, verdiği kararla, bugün Türkiye’nin siyasi tarihinde farklı bir mecranın açıldığını da çok iyi biliyoruz.

Şimdi, bunun ötesinde, Sur Belediyesi, Diyarbakır’da çok dilli belediyecilik hizmetleri vermeye başladı, ubuntu denilen bir program ve bunu turistik illerimizin değerli milletvekilleri bilir. Kemer’de, Alanya’da, Marmaris’te, Bodrum’da gelen turistlere hitaben broşürler yayımlanır İngilizce, Arapça, Antalya’da Rusça, Kemer’de Fransızca, Alanya’da Almanca. Yani, şimdi, Sur Belediyesi bu konuda bir karar veriyor ve bu kararını uyguladığı için, AK Parti Hükûmeti İçişleri Bakanı suç duyurusunda bulunuyor Danıştaya. Danıştay da kısa sürede hem Başkanı görevden düşürüyor hem Belediye Meclisini feshediyor ve seçimlere de on altı ay var. On altı ay seçimlere varken, yasa gereği böyle bir düşme karşısında ne yapılması gerekiyor? Hemen, altmış gün içinde seçime gidilmesi gerekiyor.

Şimdi, şu gördüğünüz açıklama, Diyarbakır Vali Yardımcısının, diyor ki: “Yüksek Seçim Kurulu, Sur Belediyesinin seçimlerini iptal etti.” Hani Çankaya’yı istiyordunuz? Hani İzmir’i istiyorsunuz? Hani Tunceli’yi istiyorsunuz? Hani Diyarbakır’ı istiyorsunuz? Batman’ı da, Şırnak’ı da istiyorsunuz. Buyurun, Sur Belediyesi işte! Bir buçuk sene, daha, var seçimlere, yerel seçimlere.

FATİH METİN (Bolu) – Hepsini alacağız.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Bunu iptal etmeden, süresi içinde, bu seçimlerin yapılması yasa gereğidir. Yasa gereğidir ve yasa gereği olmayan bir şekilde… Bugün Yüksek Seçim Kurulunu aradım, Yüksek Seçim Kurulu bir iç genelge göndermiş. İç genelgede ne diyor? “Yerel seçimlere bir yıldan az zaman kaldığı için, yerel seçimleri erteliyoruz.” Sadece Sur Belediyesi değil, daha birçok belediyede boşalma olmuş, vefat nedeniyle veya görev nedeniyle veya seçilme yeterliliğini yitiren birçok belediye biliyoruz. O hâlde şunu sormak gerekiyor: AK Parti Hükûmeti erken bir baskın yerel seçim mi düşünüyor baharda, yoksa sonbaharda, yoksa öbür baharda mı? Öbür bahara kadar dört mevsim geçecek aradan.

Buyurun, bu rövanş için Sur Belediyesi iyi bir örnekti. Aldınız görevden, çok dilli belediyecilik… Kürtçe dili, yirmi milyon yurttaşımızın konuştuğu dil yasak, Rusça serbest! Kürtçe yasak, Arapça serbest! Kürtçe yasak, İngilizce serbest! Kürtçe yasak, Fransızca serbest! Nasıl bir ülkede yaşıyoruz ki, 75 tane Kürt milletvekilim var diyorsunuz, ama Kürtçe hizmet veren belediyeleri yasaklıyorsunuz. (DTP sıralarından alkışlar) Bu kafayla Diyarbakır’ı değil, aldığınız yerleri de kaybedersiniz. Halkın bir onuru vardır, bir dili vardır, bir kültürü vardır, bir tarihi vardır. Onu yok etmeye hiçbir siyasi partinin ve düşüncenin gücü yetmeyecektir. Onun için…

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Anayasa… Anayasa…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız ve önergeniz üzerinde konuşunuz.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Anayasa… Anayasa…

HASİP KAPLAN (Devamla) – Sayın Başkan, onun için, buradan açıkça söylüyorum, açıkça ifade ediyorum: Bu iç genelge -on altı ay kalmış seçimlere- Sur Belediyesinin seçimlerinin yapılmasını erteleyemez, ertelememelidir, yasaya aykırıdır, Seçim Yasası’na da aykırıdır. Hodri meydan! İşte Hükûmet! Buyurun, yasa çıkarın.

Sur Belediyesi boş, bir memur orayı yönetiyor. Bütün Belediye Meclisi feshedilmiş, üstelik AKP’li üyeleri de düşürülmüş. Yani, Kürtçe dil kullanımının aleyhinde oy kullanan Meclis üyesinin üyeliği bile düşürülmüş orada, Belediye Başkanı düşürülmüş ve bir memur belediyeyi orada on altı ay yönetecek. Bu sakatlıkları gidermek için bu önergeyi verdik. Artık, karar yüce Meclisindir. Saygılarımla. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, izin verirseniz, Sayın Hatibin konuşmasıyla ilgili kısa bir açıklama yapmak mecburiyetindeyim.

BAŞKAN – Buyurunuz.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, hepimiz, burada bulunan milletvekili arkadaşlarımız şu Anayasa’nın üzerine yemin ederek görevlerimize başladık. Bu Anayasa’nın 3’üncü maddesi “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.” der. Tüm resmî işlemlerde kullanılacak olan dil Türkçedir. Bu hüküm burada kaldığı sürece ve bir sonraki maddede değiştirilemez hükümler arasında bu madde kaldığı sürece, Türkiye’de resmî dairelerde –belediyeler de dâhil- Türkçenin dışında bir dille işlem yapamazsınız. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Rusça resmî dil değil ki! Rusça, Arapça resmî dil değil ki! Rusça, Arapça… Protesto ediyoruz… Hayır…

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Kaplan, siz, şu Anayasa’nın üzerine yemin ettiniz. Yemin ettiniz…

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Rusça resmî dil değildir.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Ama, Rusça kullanılmıyor ki!

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Arapça…

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – O nedenle, Türkçenin dışında…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Kemer Belediyesinin kararları var, Alanya Belediyesi Almanca yayın yapıyor, Almanca resmî dil değil. Marmaris, Bodrum Fransızca yapıyor, bunlar resmî dil değil. Ayrımcılık yapılamaz.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Kaplan, zaten sizin sorununuz burada.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Ayrımcılık yapmayalım. Eşit olalım.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sizin sorununuz burada…

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Ama, yani, Sayın Bakan öyle bir şey söylüyor ki…

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Siz, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nı ve bu Anayasa’yla şekillenen devlet düzenini bir türlü benimseyemediniz, sorununuz burada.

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Anayasa’yı…

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Önce bu Anayasa’yla ve Türkiye Cumhuriyeti devletiyle bir barışın, kabul edin.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Peki farklılıklar nedir?

BAŞKAN – Lütfen…

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sayın Başkan…

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Ondan sonra gelin, burada, böylece avazınız çıktığı kadar bağırın.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Hayır ama biz önerge verdik, bu şekilde cevap veremezsiniz.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Lütfen… Şu Anayasa’ya yemin ettiniz. Bir belediyede Türkçenin dışında başka bir dille yazışma yapılamaz, işlem yapılamaz. Önce bunu kabul edeceksiniz bu Anayasa yürürlükte kaldığı sürece.

Sayın Başkan, teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ederiz.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sayın Başkan “benimseyemediniz” diye çoğul dil kullanıp partimizi itham etmekte Sayın Bakan. Bu konuda söz hakkı istiyorum.

BAŞKAN – Yerinizden…

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Evet.

BAŞKAN – Siz, şahsınız adına mı görüş bildireceksiniz?

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Şahsım adına.

BAŞKAN – Buyurunuz, yerinizden.

Lütfen, çok kısa olmak üzere.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR (Devam)

3.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in konuşmasında partisine sataşması nedeniyle konuşması

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Evet, Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan “Yasaları benimseyemediniz, bu ülkenin bütünlüğünü benimseyemediniz” diye itham edici bir söylemde bulunuyor. Biz, bu ülkenin bütün demokratik değerlerini benimsedik, bütünlüğünü de benimsemiş durumdayız. Bu ülkenin çağdaş, demokratik uygarlıklar düzeyine çıkabilmesi için demokratik zeminde görüşlerimizi belirtiyoruz ve görüşlerimizi belirtme noktasında Bakanlık değil, hiçbir mercinin bize “Siz, bunu söyleyebilirsiniz, bunu söyleyemezsiniz.” şeklinde bir dayatımda bulunma hakkı yoktur.

Evet, biz, gerekirse demokratikleşme adına Anayasa’nın bile değiştirilmesini talep ediyoruz. Bu, bizim vatandaşı bulunduğumuz ülkede ve vatandaşlarını temsil ettiğimiz ülkede, bunu ifade etmek bizim için demokratik bir haktır.

Teşekkür ediyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Üçer.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri(Devam)

1.- Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ( Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı) ve Adalet Komisyonu Raporu (1/335) (S. Sayısı: 56) (Devam)

BAŞKAN - 331’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 331’inci madde kabul edilmiştir.

332’nci madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (56 sıra sayılı) Yasa Tasarısının; 332. maddesinin birinci bendinde geçen (üç yıldan beş yıla) ifadesinin (iki yıldan üç yıla) biçiminde değiştirilmesini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                    Kamer Genç

                                                                                                                        Tunceli

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı yasanın 332. maddesinin 5. fıkrasında belirtilen cezaların aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Fehmi Murat Sönmez

Muhammet Rıza Yalçınkaya

 

Malatya

Eskişehir

Bartın

 

Turgut Dibek

 

Hüseyin Ünsal

 

Kırklareli

 

Amasya

Madde 332 5. fıkra: “üç yıldan, 5 yıla kadar hapis”

BAŞKAN– Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 332 nci maddesi ile değiştirilen 298 sayılı Kanunun 164 üncü maddesi (3) ve (4) numaralı fıkralarında yer alan “ağır” ibaresinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Oktay Vural

Nükhet Hotar Göksel

 

Kayseri

İzmir

İzmir

 

Cüneyt Yüksel

 

Hasip Kaplan

 

Mardin

 

Şırnak

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Önergeyi takdire bırakıyoruz.

Yalnız, bir düzeltmemiz var bu maddede, onu belirtmek istiyorum. Üçüncü fıkrada “tahrik” ibaresi var, bu “tahrif” olacak efendim.

BAŞKAN – Not aldık efendim.

Hükûmet önergeye katılıyor mu?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim.

Hangisiydi efendim?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, hangi önergeyi oyladınız?

BAŞKAN – Önergeyi tekrar okuyunuz lütfen.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 332 nci maddesi ile değiştirilen 298 sayılı Kanunun 164 üncü maddesi (3) ve (4) numaralı fıkralarında yer alan “ağır” ibaresinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Oktay Vural

Nükhet Hotar Göksel

 

Kayseri

İzmir

İzmir

 

Cüneyt Yüksel

 

Hasip Kaplan

 

Mardin

 

Şırnak

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun yaptırım sisteminde “ağır hapis” cezasına yer verilmediğinden bu ibarenin madde metninden çıkartılması amacıyla işbu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı yasanın 332. maddesinin 5. fıkrasında belirtilen cezaların aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Madde 332 5. fıkra: “üç yıldan, 5 yıla kadar hapis”

                                                             Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Konuşmak mı istiyorsunuz Sayın Aslanoğlu?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Evet efendim.

BAŞKAN – Buyurunuz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, 330’uncu maddede şunu kabul etmişiz: Oy sandığını değiştiren, yerinden kaldıran, oy sandığını açan, zarfları -oy zarflarını- alan veya çalan… Üç yıldan beş yıla ceza diyoruz. Yine, ilgili maddede, sahte imza atmak, mühür koymak, parmak basmak gibi hareketlere, sandığa oy atan ve attıranlar yine üç yıldan beş yıla ceza alır diyoruz. Ama beşinci fıkrada ise, her kim oyunu kullandıktan sonra sandık başında kendisine sürülen özel boyayı silerek ve yok ederek tekrar oy kullanırsa bunun cezası çok hafif.

Arkadaş, sahtekâr sahtekârdır. O da sahtekâr, o da sahtekâr ya! Sahtekârlığın tarifi mi olur arkadaşlar? Biri, o da mükerrer oy atıyor, bir başkasının adına atıyor, bir de parmağındaki boyayı siliyor, bir daha atıyor. Bunun ne farkı var? Arkadaşlar, ne farkı var? Gelin, bu maddedeki, aynı, uygulama birliği olsun diye daha düşük olan…

SELAMİ UZUN (Sivas) – Baklava çalanla diğerlerini bir tutuyor muyuz?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Yani, arkadaşlar, hırsız hırsızdır.

SELAMİ UZUN (Sivas) – Açlıktan baklava çalanla bir mi?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Tabii, arkadaşlar, şuraya geleceğim buradan: Arkadaşlar, bu ülkede “Çağdaş bir ülkeyiz.” ve “Çağ atladık.” diyoruz. Hâlâ biz bu ülkede seçmen kütüklerini bugünkü, bu çağın gereği yapamıyorsak kendi hâlimize üzülelim.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Yaptık, yaptık.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Hayır arkadaşlar, hiç yapılmadı. Hepiniz çok iyi biliyorsunuz. Malatya’daki bir adam Adıyaman’da çıktı, Osmaniye’de çıktı. Randevu aldınız, seçmen kütüğü yazıldı. Türkiye İstatistik Kurumu, arkadaşlar -lütfen bunu kabul edin- son derece kötü bir sınav vermiştir, son derece… Bu ülkede insanları yazamamıştır, bu ülkede seçmen kütüklerini altüst etmiştir ve bu ülkede son seçimdeki seçmen kütükleri sağlıksız seçmen kütükleridir ve binlerce insan oy kullanamadı. Lütfen arkadaşlar, bu gerçekleri görelim. Çok mu zor? Herkesin bir vatandaşlık numarası var arkadaşlar.

Bunu kim istemiyor, kim yapmıyor? Siyaset bezirgânları yaptırmıyor bunu. İster yerelde ister genel arkadaşlar. Yerelde, şimdi, öyle bir şey ki, sahtekârlık yapıyor. İhbar ediyorsun jandarmaya, diyor ki: “Arkadaş, ben içeri giremem.” Niye? “Ancak kavga olursa ben girerim.” diyor. Ya, kardeşim, sahtekârlık yapıyor. “Hayır arkadaş, olay olursa ben müdahale ederim.” Ya, burada sahtekârlık yapıyor işte. Adam gelmiş, şakır şakır basıp başkasının yerine oy kullanıyor. İhbar ediyorsun, kaymakama söylüyorsun, ilçenin mülki amiri.

Hayır arkadaşlar. Eğer bunlar düzelmezse, bu ülkede sağlıklı bir seçim sistemi ve sağlıklı bir seçim kütüğü oluşmazsa siyaset bezirgânları her zaman kazanır arkadaşlar.

Ben bir kez daha dikkatlerinizi çekiyorum. Onun için, cezayı düşürmek yerine lütfen daha da ağırlaştırın. Bunlara prim vermeyin arkadaşlar.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Aslanoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (56 sıra sayılı) Yasa tasarısının; 332. maddesinin birinci bendinde geçen (üç yıldan beş yıla) ifadesinin (iki yıldan üç yıla) biçiminde değiştirilmesini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                    Kamer Genç

                                                                                                                        Tunceli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önergeniz hakkında konuşacak mısınız?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Konuşacağım efendim.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 332'nci maddesi üzerinde verdiğim önergede birinci fıkrada: "Her kim, sandık başında seçmenlerin imzalarını koydukları sandık seçmen listesine gelmeyenler adına sahte imza atmak, mühür koymak veya parmak basmak gibi hileli bir hareket ile sandığa oy atar veya attırır ise üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile bin günden beş bin güne kadar da adli para cezasıyla cezalandırılır." Tabii bu aslında çok da ağır bir ceza çünkü beşinci fıkrada da: Her kim sandıkta oy kullandıktan sonra parmağındaki boyayı siler yeniden oy atarsa altı aydan iki yıla kadar…

Şimdi, öyle bir kanun getiriyoruz ki bakın, bir madde içinde ikinci defa oy kullanma işleminin birisine daha az ceza veriyoruz, ötekisine daha çok veriyoruz. Biraz önce 331'inci maddeyle ilgili Hükûmete soruldu: Önergeye katılıyor musunuz? Önce "katılıyorum" dedi, sonradan önerge tekrar okundu, bu defa "katılmıyorum" denildi. İşte, böyle gayriciddi bir ortam içinde bu ülkede böyle ciddi, bir vatandaşın temel hak ve özgürlüklerini yakından ilgilendiren kanunları getiriyoruz ve bu kanunları çalakalem, burada esaslı incelemeden çıkarıyoruz. Biraz sonra göreceğiz, bu dört partili arkadaşımız, bu kanunu yönlendiren dört partinin temsilcileri var, grup başkan vekilleri, herhâlde dördü de avukattı, öyle zannediyorum Sayın Başkan, ben öyle zannediyorum. Tabii, ben “Avukatlar lehine hükümler getirmişsiniz.” dedim. Sayın Başkan çıktı, dedi ki: “Efendim, ağır para cezaları ile hafif para cezalarını kaldırıyoruz.” Onu kaldıracağınıza belli maddelerde koyarsınız Ceza Kanunu’na bir hüküm, dersiniz ki: Çeşitli, muhtelif kanunlarda geçen “ağır para” ve “hafif para cezaları”, “cezalar” olarak değiştirilmiştir. Ama, siz, şimdi, biraz önce burada sorulan bir soruya verilen cevapta avukatlara çok iyi avantajlar getiriyorsunuz. Tabii, Türkiye’de kimin gücü kime yeterse. Güç odakları bütün güçleri ele alır, ama vatandaşın canı çıksın canım, ne olacak işte, vatandaş…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Avukatlar güç odağı değildir Sayın Kamer Genç Bey.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi göreceğiz canım. Neyse, bakacağız şimdi.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hayır, avukatlık mesleğine hakaret edemezsiniz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bakalım, önergeyi kabul edecek misiniz etmeyecek misiniz. Ben o önergeyi şimdi özellikle gözetleyeceğim. Eğer kabul etmezseniz…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Avukatlık mesleğine hakaret ediyorsunuz ama. Geri alın bu sözünüzü.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi bakın, meslek grupları kendi meslekleriyle ilgili yasama düzenlemesini yaparken biraz ölçüyü kaçırmamaları lazım, biraz vatandaşı da düşünmeleri lazım. Eğer siz ben güç elde ettim, efendim, kendi meslek grubuma en iyi imkânları sağlarım, vatandaşın canı çıksın derseniz, bu olmaz.

Tekrar maddeye geleyim, önergeye geleyim. Bana göre, komisyon eğer hakikaten sağlıklı bir görev yapmak istiyorsa sayın milletvekilleri, şu maddeyi geri alsın, şu fıkralar arasındaki ceza farklılıklarını gidersin. Hakikaten yakışmıyor. Dikkatli okuyun. Birinci fıkrada üç yılla beş yıl, beşinci fıkrada altı ayla iki yıl… Yani, ikisi de sahte oy kullanmayla ilgili. Yani, bir şey olsun, Meclisten çıkan bir kanunda bir insicam olsun. Dışarıda okuyan insanlar desin ki: Yahu, bu kanunu çıkaranlar kardeşim, nasıl oluyor yani, aynı ikinci oyu kullanan insana birinde üç yılla beş yıl, ötekisinde de altı ayla iki yıl. Bu, hukuk sistemine uymaz, hukuka uymaz. Ama, tabii, biz ne kadar doğru da söylesek, siz diyorsunuz ki: “Sizin söylediğiniz doğru değildir.” Biz de diyoruz ki: Bizim söylediğimiz doğru, kamuoyunda ve halk nazarında doğrudur. Ama, sizin doğru kabul edip etmemenizin hiç önemi yok. Bizim için önemli olan bu tutanaklardır. Bu tutanaklar, bu kanunlar yarın mahkemelerde incelenecek. Bir ceza verirken hâkimler bakacaklar, “Ya bu kanun Türkiye Büyük Millet Meclisinde tartışılırken bakalım kim ne demiş.” diyecekler. İşte, orada görülecek. Burada kim ne demiş, kim ne dememiş. Hakikaten, bu adaletsiz ve hukuka aykırı yasalar kimler tarafından çıkarıldı, o zaman görülecektir.

Önergemden önce önerim şudur: Lütfen, komisyon bunu alsın, yeniden bir düzenlesin. İç Tüzük buna müsaittir. Ne olacak, işte, kısa zamanda düzenleyip getirecek.

Saygılar sunuyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Daha önce kabul edilmiş olan önergeyle birlikte 332’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

333’üncü madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (56 sıra sayılı) Yasa Tasarısının; 333. maddesindeki (ve üyeleri) ibaresinin metinden çıkarılmasını ve (başkan) ibaresinin (başkanı) olarak değiştirilmesini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                    Kamer Genç

                                                                                                                        Tunceli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım, konuşacak mısınız Sayın Genç?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; değiştirilmesini istediğim bu maddede, “Bu Kanunla kendilerine şikâyet ve itiraz yetkisi tanınanların bu yoldaki müracaatlarını tutanağa geçirmeye mecbur oldukları ahvalde tutanağa geçirmeyi reddeden kurul başkan ve üyeleri bir yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.”

Burada aslında kurul başkanı hâkimi de kastetmek lazım, buraya ilave etmek lazım. Yani, gidiyorsunuz, sandık kurulu başkanına kurul üyelerini -şey etmiyor- şikâyet ediyorsunuz. Bunlar seçimin temel kurallarıdır. Bu temel kurallar eğer sandıkta da uygulanmaz ve bu uygulamazlığı seçim kurulunda da göz ardı ederseniz… Yani, herkese bir yükümlülük getireceksiniz ki o seçim dürüstlük kuralları içinde yürüsün. Eğer siz hâkime de bu konuda bir mecburiyet, bir zorunluluk getirmezseniz o zaman çok defa bu şikâyetler boşa gidiyor. Bu, seçimin temel niteliklerindendir.

Özellikle zaten seçim işlemleri sandık başı muameleleriyle itiraz edildiği zaman… Biliyorsunuz Yüksek Seçim Kurulunun içtihatları var. Yani, ne kadar haklı olursanız olun, eğer bir itirazı sandık kuruluna, sandıktaki kurula yapmamışsanız, oradaki müşahidiniz veyahut da ilgili kişi yapmamışsa, siz onu sonradan getirip de şikâyet ettiğiniz zaman o şikâyet dikkate alınmıyor. Bence burada getirilen ceza da az. Çünkü, orada kurul başkan ve üyelerinin yapılan seçimleri anında tutanağa geçirmesi lazım. Yani, hepiniz biliyorsunuz, gidiyorsunuz, kurul başkan ve üyeleri şikâyet ettiğiniz hâlde bunları tutanağa geçirmiyorlar. Dolayısıyla, seçime hile karışıyor.

Ayrıca, ilerdeki maddelerde de yine, işte, getirdiğiniz adaylar eğer bir seçimde itiraz eder de itirazı haklı görülmezse o zaman da ona yüklü miktarda para cezasını getiriyorsunuz. Yüksek Seçim Kurulunun ve il seçim kurullarının içtihatları var. Eğer siz herhangi bir seçimin sonucunu etkileyecek itirazı sandık başkanına yapmamışsanız, sandık kuruluna yapmamışsanız o geçerli değil. Dolayısıyla, orada vatandaşın yaptığı şikâyeti sandıkta tutanağa anında geçirmeyen insana artık yapacağı da bir şey yok. Bir de haklı itirazını nazara almadığı takdirde cezayla karşı karşıya kalacak. Böyle bu ikilemlerden kurtarmak için bence buraya hâkimi de dâhil etmek lazım. Hatta gerekirse tabii şeyi de artırmak lazım.

Tabii sayın milletvekilleri, bu kadar yüksek, çok maddeli bir kanunu bizim enine boyuna incelememiz mümkün değil. Zaten bizim önerge verme hakkımız… Biliyorsunuz, kanun Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmeden önce tek imzayla verilebiliyor, dolayısıyla burada incelesek de önerge verme hakkımız doğmuyor. Ama öte tarafta da zaten sizlerde peşin bir hüküm var, ne gelirse aynısını kabul edeceğiz diyorsunuz, hiç incelemeyeceğiz.

Tabii burada işte grup başkan vekilleri anlaşırlarsa, biraz da kendi meslek menfaatleriyle ilgili bir şey olursa, o konuda maşallah hiç ihtilaf yok aranızda. Ee ne yapalım, böyle bir çıkmazla, böyle bir fiilî durumla karşı karşıya olduğumuz zaman bu gibi şeyleri, artık burada bize düşen tek bunları burada dile getirmektir. Dile getireceğiz. Zaten halkımız dinliyor. Yoksa ben de şimdi giderim, işte Bakanlar Kurulu üyeleri gibi ben de bir yerde eğlenirim. Ne olacak yani?

RITVAN KÖYBAŞI (Nevşehir) – Nereden biliyorsun eğlendiklerini?

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bakın, ben bunu söylüyorum size, ama siz kabul etmiyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, bakın, şurada Bakanlar Kurulunda tek kişi yok. Bir tane Hükûmet temsilcisi burada Bakanlar Kurulu sırasında oturuyor. Buradaki arkadaş rahatsız oldu, ne olacak peki? Yahu böyle bir sorumsuz hükûmet olur mu değerli milletvekilleri?

Bakın, inanınız ki cumhuriyet tarihinde böyle bir hükûmet görülmemiştir. Yani Meclisi âdeta protesto ediyorlar. Yani gelmiyorlar ki. Yani böyle bir şey olur mu arkadaşlar! Sizin bakanlarınızdan bugüne kadar Meclise gelmeyenler var yahu! Başbakanınız şimdiye kadar kaç defa uğramıştır Meclise? Bir söyleyebilir misiniz?

RITVAN KÖYBAŞI (Nevşehir) – Her zaman… Her zaman…

KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu bugün bu Meclise gösterilen saygı, saygı beyler, bu Meclise gösterilen saygı... Biz bu saatlerde nasıl burada çalışıyorsak, bu kanunlarla uğraşıyorsak, biz de maaş alıyoruz, onlar da maaş alıyor, gelsin bu maaşı helal etsinler kendilerine. Eğer gelmiyorlarsa o maaş haram olur insanlara. Bunu bilesiniz yani. Bir de Meclisi ciddiye almak var. Yani siz daha altı ay olmamış bu Mecliste gerekli…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) – Cümlemi tamamlayayım Sayın Başkan.

Bunlar çok önemli. Bu Meclise saygı duyulmadığı takdirde, yani kendi Hükûmetiniz, size, Meclise saygı duymazsa, dışarıdaki insan hiç saygı duymaz. Bence, bunu siz kendi aranızda hâlledin. Bakın, samimi söylüyorum ve bu bakanları zorlayın buraya… Gruptan gruba geliyorlar, ondan sonra getiriyorsunuz, “Şu işlerimizi yap.” diyorsunuz, basın mensupları yukarıdan da kameraya alıyorlar, ondan sonra yine siz zor duruma düşüyorsunuz. Hâlbuki buraya gelseler, işte hem burada kanun çıkarmaya yardım edersiniz hem de vatandaşın işlerini aksettirirsiniz, ayrıca orada sizi de devamlı kameraya almazlar.

Saygılar sunuyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

333’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

334’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

335’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

336’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

337’nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (56 sıra sayılı) Yasa Tasarısının; 337. maddesine aşağıdaki ikinci fıkra eklenmesini arz ederim.

                                                                                                                    Kamer Genç

                                                                                                                        Tunceli

“Seçimlerde herhangi bir parti veya bağımsız aday lehine çalışan kamu görevlileri sıfat ve mevkileri ne olursa olsun kamu görevlerinden ihraç edilirler.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Konuşacak mısınız?

KAMER GENÇ (Tunceli)- Konuşacağım efendim.

BAŞKAN – Buyurunuz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; benim bu önergem gerçekten çok önemli bir önergedir.

MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) – Diğerleri önemsiz miydi?

KAMER GENÇ (Devamla) - Yani, eğer, kavranırsa tabii.

Şimdi, bakın, 2002 seçimlerinde bir vali bütün gücüyle bir siyasi partiye çalıştı Tunceli’de. Dedim ki: Bak kardeşim, yiğitliğin varsa valilikten istifa et, gel karşımda çalış. Şimdi, arkadaşlar, bakın, seçimler geldiği zaman, valiler, kaymakamlar, belli daire amirleri, ondan sonra, açık ve seçik kamu kaynaklarını kullanarak, kamunun imkânlarını kullanarak belli bir kişiye ve belli bir partiye destek veriyorlar. Peki, bunlara bir ceza getirelim. Yani, seçimin dürüstlüğünden bahsediyorsunuz, seçimin hakça yapılmasını istiyorsunuz, hakça kuralların uygulanmasını istiyorsunuz, bunu düzenlemek… Bunu istemek ayrı bir şey. İstiyor musunuz ya da istemiyor musunuz? Herhâlde bir anket yapılsa “Evet, biz de, seçimin dürüst, tarafsız bir şekilde yapılmasını isteriz.” dersiniz ama bu lafla olmuyor. Bunun yapılabilmesi için, bunun da aksine hareket edenlere cezai müeyyideler getirmek lazım.

Yani, sizler de biliyorsunuz, özellikle birçok yerlerde valiler, birçok yerlerde kaymakamlar daha ziyade siyasi iktidarın adaylarını destekliyorlar; devletin arabasını ona tahsis ediyorlar, yerlerini ona tahsis ediyorlar. İşte, ben zaman zaman gittiğimde, gidiyor partinin adayı “Efendim, sayın valimiz -hiç köye gitmeyen vali- şu gün gelecek, istekleriniz neyse ona söyleyin.” diyor. Tabii, sayın vali, sayın kaymakam veya veteriner veyahut da Köy Hizmetleri müdürü… Hele o Köy Hizmetleri bir facia. Şimdi, yıllarca makine köy yoluna gitmemiş… “Kardeşim, benim köyüme şu dozeri kim getirirse –tabii, bizim oralarda bunlar çok geçerli- oylar onun.” diyor.

AHMET YENİ (Samsun) – Eskiden böyleydi, eskiden, şimdi değiştirdik.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, şimdi de böyle. Arkadaşlar, ben size bazı gerçekleri söylüyorum. Benim dediğim gerçekleri anlayan anlar. Eskiden meskiden değil. Gel, gidelim, Tunceli’de kaç tane köye daha yol gitmiyor ben sana göstereyim arkadaş ya… Şimdi şunu söyleyeyim: Siz çok övünüyorsunuz, şu anda Tunceli Köy Hizmetlerinin -yani, özel idareye geçti- makinelerini çalıştıracak akaryakıt yok. Açın telefonu sorun kardeşim. Kar yağmış, köy yolları kardan kapalı. Yani, ben size söylüyorum işte, bakanlarınız gelmiyor ki bunlardan haberi olsun. Bunları biz niye konuşuyoruz? İşte vatandaşlar burada bakanları dinlesinler diye. Dolayısıyla, özellikle yani kamunun işte hayvancılık kredisini kesiyor, o zaman veriyor. Köy yollarına… Diyor ki “Kardeşim, benim şu yolumu kim yaparsa, kim buraya bir greyder gönderirse oyu ona vereceğim.” diyor.

Sayın milletvekilleri, bana göre bu önergemin tartışmasız kabul edilmesi lazım. Yani siz, kamuda çalışan personelin, kamu personelinin siyasi partilerin veya bağımsız adayların kölesi mi olmasını istiyorsunuz, yoksa ki devletin memuru mu olmasını istiyorsunuz? Eğer devletin memuru olmasını istiyorsanız, lütfen bunların tarafsızlığını koruması için gerekli müeyyideleri de getirelim. Getirmediğiniz zaman, o zaman adam “Nasıl olsa herhangi bir cezai sorumluluk yok.” diyor ve tutuyor ondan sonra iktidara yakın siyasi partiyi destekliyor, iktidara yakın… Sonra mesela, seçimlerde bir bakıyorsun bakanlar geliyor. Hemen valiler gidiyor, bunun koltuğuna giriyor. Senin ne hakkın var yahu! Sen devletin valisisin kardeşim, sen devletin kaymakamısın! Yok, ondan sonra daire müdürleri gidip bunların koltuğuna giriyor ve orada seçimin dürüstlüğünden bahsedilemez, seçimin tarafsızlığından bahsedilemez sayın milletvekilleri. Onun için, yani, tabii sizin için dürüstlük eğer hakikaten bir değer ifade ediyorsa, dürüst bir seçim yapılmasının Türkiye için bir değer ifade edeceğine inanıyorsanız böyle bir kayıtlar koyalım.

Şimdi, getirilmiş kanunlar, yani her şeyi de söylüyoruz, komisyonun kanundan haberi yok, Hükûmetin kanundan haberi yok, istedikleri gibi… Yani burada biraz önce arkadaşımız soruyor Hükûmete, diyor ki: Bizim kabul ettiğimiz bir kanuna göre, işte “asgari ücretin bir misli ceza verilir” ibaresi son çıkardığımız kanunlarda artık asgari ücretin katları ile bir kimseye ceza getirme ilkesini kaldırdık. Bu kanun, Türkiye Cumhuriyeti devletinin… Yani siz çok övünüyorsunuz ya, biz bu kanunu kabul ettik. Sizin burada oturan Bakanınızın bu kanundan haberi yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi bitiriniz Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) – Arkadaşlar cevap veriyor: “Ya tamam, asgari ücretin 1 katı az ama biz onu 2 katına çıkaracağız.” Bakın, işte, verilen soruyla alınan cevaba bakın arkadaşlar. Yani, böyle olmaz sayın milletvekilleri. Burada hükûmet sırasında oturan kişiyle komisyon sırasında oturan kişi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin karşısına getirilecek kanun tasarı ve tekliflerinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde müzakeresi sırasında sorulan soruları doğru, net cevaplandırması lazım, getirilen kanunlar hakkında da bilgisi olması lazım. Eğer bu olmazsa, böyle getirilen bu kanunlar memlekete rahatlık değil memlekete sıkıntılar getirir.

Ben, bu nedenle önergemin kabul edilmesini istiyorum, saygılar sunuyorum. Ama önergem çok önemli. Bakın, vicdanınıza danışarak oy kullanın.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

337’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince çalışma süremiz bitmiştir.

Sözlü soru önergeleriyle diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için 15 Ocak 2008 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 21.01

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.