DÖNEM: 23 CİLT: 11 YASAMA YILI: 2 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ 45’inci
Birleşim 3 Ocak 2008 Perşembe İ Ç İ N D E K İ L
E R I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ II.- GELEN KÂĞITLAR III.- YOKLAMA IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI 1.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Adana’nın düşman
işgalinden kurtuluşunun 86’ncı yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması 2.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’nın düşman
işgalinden kurtuluşunun 86’ncı yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması 3.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Benazir
Butto’nun bir suikast sonucu ölümüne ilişkin gündem
dışı konuşması V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR 1.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın, Niğde’de tarımsal sulamada kullanılan elektrik
borçlarını ödeyemeyen çiftçilerin durumuna ilişkin açıklaması 2.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, Alman televizyonunda Alevi inançlı vatandaşlarımızı
aşağılatan yayın yapılmasına ilişkin açıklaması 3.- İstanbul
Milletvekili Bayram Ali Meral’in, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in
konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması 4.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat Milletvekili Zeyid
Aslan’ın, konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) ÖNERGELER 1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/236) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına
ilişkin önergesi (4/10) B) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu
ve 21 milletvekilinin, spor kulüplerinin mali sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/80) 2.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy ve 26
milletvekilinin, tekstil sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/81) 3.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Ufuk Uras ve 19 milletvekilinin, altın madenciliğinin bütün
yönleriyle araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/82) C) TEZKERELER 1.- 25-27 Kasım
2007 tarihlerinde Fransa’ya giden Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e refakat eden
heyete katılması uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi
(3/259) D) ÇEŞİTLİ İŞLER 1.- Genel Kurulu
ziyaret eden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’a
Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denilmesi VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ 1.- Trabzon
Milletvekili Cevdet Erdöl’ün; Tütün Mamullerinin
Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/9) (S. Sayısı: 55) 2.- Ses ve Gaz
Fişeği Atabilen Silahlar Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu
(1/437) (S. Sayısı: 54) 3.- Temel Ceza
Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/335) (S. Sayısı: 56) VIII.- OYLAMALAR 1.- Tütün
Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi’nin oylaması IX.- SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, öğretmenlerin
özlük haklarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı
(7/1010) 2.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, öğretmenlerin özlük haklarının
iyileştirilmesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı
(7/1012) 3.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, Amasya’daki bir lisede bazı öğrencilere baskı
uygulandığı iddialarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in
cevabı (7/1015) 4.- Muğla Milletvekili
Metin Ergun’un, öğretmenlerin özlük haklarının
iyileştirilmesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı
(7/1028) 5.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, atama kararnamelerine ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/1031) 6.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, Cumhurbaşkanlığı Köşkündeki tadilat ve tefrişata
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçek’in cevabı (7/1040) 7.- Mersin Milletvekili
İsa Gök’ün, Isparta’da görev yapan bir öğretmen hakkındaki soruşturmaya ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1065) 8.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik sınavlarına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1066) 9.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, İzmir’deki bir
okulda dağıtıldığı iddia edilen malzemelere ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1067) 10.- Tokat
Milletvekili Orhan Ziya Diren’in, Tokat Sigara Fabrikasının özelleştirilmesine
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın
cevabı (7/1110) 11.- Aydın
Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun, Nazilli Halk Eğitim
Merkeziyle ilgili bir iddiaya ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik’in cevabı (7/1111) 12.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, 100 Temel Eser dizisindeki bir kitaba ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1114) 13.- Edirne
Milletvekili Rasim Çakır’ın, üniversite öğrenci yurtlarına ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1151) 14.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Erzurum Sosyal
Hizmetler İl Müdürü olarak atanan şahsa ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/1170) 15.- İstanbul
Milletvekili Hüseyin Mert’in, okullarda ulusal yazılım ve iletişim sistemi
kullanılmasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı
(7/1172) I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu
saat 15.03’te açılarak üç oturum yaptı. İstanbul Milletvekili
Atila Kaya, Sarıkamış Harekâtı’nın 93’üncü yıl dönümüne, Samsun Milletvekili
Osman Çakır, Samsun Çarşamba Belediyesinde çalışan işçilerin işten çıkarılmasına, Sivas Milletvekili
Muhsin Yazıcıoğlu, Tekelin satılmasına, satılmasından
sonra çalışanların durumuna ve 4/C statüsünde çalışanların sorunlarına, İlişkin gündem dışı
birer konuşma yaptılar. Mersin Milletvekili
Kadir Ural, Mersin’in düşman işgalinden kurtuluşunun 86’ncı yıl dönümüne ilişkin
bir konuşma yaptı. İran İslami Danışma
Meclisi Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu Başkanının davetine istinaden,
İran’a resmî ziyarette bulunacak olan TBMM Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan
heyeti belirlemek üzere, siyasi parti gruplarınca bildirilen isimlere ilişkin
Başkanlık Tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu. İzmir Milletvekili
Bülent Baratalı ve 32 milletvekilinin, Rahip Santora
ve Hrant Dink cinayetleri
ile Malatya’daki bir yayınevinde gerçekleştirilen cinayetlerin araştırılması (10/77), İstanbul Milletvekili
Çetin Soysal ve 21 milletvekilinin, İstanbul’daki imar uygulamaları ve plan tadilatlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/78), Giresun Milletvekili
Murat Özkan ve 20 milletvekilinin, fındık tarımı ve piyasasındaki sorunların
araştırılarak ürünün verimli değerlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi (10/79), Amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin
gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı
açıklandı. Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 31 ve 37’nci
sıralarında yer alan 68 ve 77 sıra sayılı Kanun Tasarılarının, bu kısmın 4 ve
5’inci sıralarına alınmasına ve diğer kanun tasarı ve tekliflerinin sırasının
buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 2/1/2008
ve 9/1/2008 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine;
8/1/2008 Salı günkü birleşimde ise bir saat sözlü sorulardan sonra diğer denetim
konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine; Genel
Kurulun 2/1/2008 Çarşamba günkü birleşiminde 15.00-20.00, 3/1/2008 Perşembe günkü
birleşiminde 14.00-20.00, 8/1/2008 Salı günkü birleşiminde 15.00-23.00,
9/1/2008 Çarşamba günkü birleşiminde 14.00-23.00 ve 10/1/2008 Perşembe günkü
birleşiminde ise 14.00-21.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildi. Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı
Mehmet Hilmi Güler, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in konuşmasında Hükûmete sataştığı iddiasıyla bir konuşma yaptı. Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının: 1’inci sırasında
bulunan, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl’ün, Tütün
Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi’nin (2/9) (S. Sayısı: 55) görüşmelerine devam edilerek 6’ncı maddesine
kadar kabul edildi. 3 Ocak 2008 Perşembe
günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşime 19.56’da
son verildi.
No.: 62 II.- GELEN KÂĞITLAR 3 Ocak 2008 Perşembe Tasarı 1.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal
Araştırmalar ve Eğitim Merkezi (SESRTCIC) Arasında Ankara/Oran Diplomatik
Sitede Arsa Tahsisine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı (1/489) (Dışişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
24.12.2007) Teklifler 1.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu
ve 24 Milletvekilinin; 5411 Sayılı Bankacılık Kanununun Geçici 7 nci Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi
(2/109) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.12.2007) 2.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı ve 9 Milletvekilinin; Büyükşehir Belediyesi
Kanununa Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/110) (İçişleri;
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27.12.2007) 3.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 17 Milletvekilinin; 01.07.1976 Tarihli 2022
Sayılı Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/111) (Plan
ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.12.2007) Rapor 1.- Denizde Seyir
Güvenliğine Karşı Yasadışı Eylemlerin Önlenmesine Dair Sözleşmeye Ait 2005
Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/379) (S. Sayısı: 87)
(Dağıtma tarihi: 3.1.2008) (GÜNDEME) Sözlü Soru Önergeleri 1.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Antalya-Yamansaz
bölgesindeki yapılaşmaya ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru
önergesi (6/313) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007) 2.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Serik Tapu Müdürlüğüne ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/314) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007) 3.- Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in,
Ordu’ya havaalanı, liman ve çevre yolları yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından
sözlü soru önergesi (6/315) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007) 4.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Ulusal Bor Araştırma Enstitüsüne ve Eti Bor
Genel Müdürlüğüne ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru
önergesi (6/316) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007) 5.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, karayollarındaki bakım ve onarım çalışmalarına
ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/317) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/12/2007) 6.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, işsizlik oranına ve işsizlikle mücadeleye ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren)
sözlü soru önergesi (6/318) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007) 7.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, yurtiçi uçuşlardaki genel bilgi toplama
uygulamasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/319)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007) 8.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, gıda ürünlerinde üretimden tüketime kadar oluşan
fiyata ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/320) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007) 9.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, hayvancılık politikasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/321)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007) 10.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın,
AB’nin Katılım Öncesi Mali Aracının kullanılacağı illere ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/322) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/12/2007) 11.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın,
banka kredilerini ödeyemeyenlerin mağduriyetine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Nazım Ekren) sözlü soru önergesi
(6/323) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007) 12.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın,
kayıp ve kaçak elektriğe ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/324)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007) 13.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın,
satın alma gücüne ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) sözlü soru önergesi (6/325) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/12/2007) 14.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Antalya-Yamansaz bölgesinin
korunmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/326)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/12/2007) 15.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, THY’nin
Elazığ uçuşlarındaki bir uygulamaya ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/327) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/12/2007) 16.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın,
SSK ve Emekli Sandığı mensubu hastaların işitme cihazlarının karşılanmamasına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/328)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/12/2007) Yazılı Soru Önergeleri 1.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, bir
şirkete yaptırılan araştırmaya ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından
yazılı soru önergesi (7/1287) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/12/2007) 2.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, Yasama
dokunulmazlığının kaldırılması talep edilen milletvekillerine ilişkin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/1288) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30/11/2007) 3.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın,
kamu kurum ve kuruluşlarındaki yolsuzluk iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/1289) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007) 4.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, gaziler ve şehit yakınlarının kurdukları
derneklerin protokol sırasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1290)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007) 5.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, YÖK
Başkanına söylediği iddia edilen bir sözüne ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/1291) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007) 6.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in,
Mersin Limanı güvenlik otomasyon işini alan firmaya ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/1292) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007) 7.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Suudi Arabistan Kralının hediye verip
vermediğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1293) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/12/2007) 8.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in,
Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla yaptığı görüşmelere ve adıyla yayınlanan
kitaplara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1294) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17/12/2007) 9.- Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, sınav kaybeden idari hakim
adaylarının yeniden mülakata çağrılmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1295) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007) 10.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, İzmir
kıyılarındaki balık çiftliklerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1296) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007) 11.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un,
Bodrum-İçmeler mevkiindeki arıtma tesisine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1297) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007) 12.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un,
Girma Barajı Projesine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1298) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007) 13.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un,
Karamuğla Deresi Taşkın ve Rusubat
Kontrolü işine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1299)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007) 14.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un,
Fethiye-Eşen Beldesi Sulama İkmali işine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1300) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007) 15.- Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun,
RTÜK’ün bir kanala verdiği gelir getirici yayın yasağına ilişkin Devlet
Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi (7/1301) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/12/2007) 16.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in, TRT’nin yılbaşı gecesi için anlaştığı sanatçıya
ve ödenecek ücrete ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru
önergesi (7/1302) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007) 17.- Adana Milletvekili Tacidar
Seyhan’ın, bir üretim tesisine usulsüz ruhsat verildiği iddiasına ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1303) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17/12/2007) 18.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Ulusal Bor Araştırma Enstitüsünün
faaliyetlerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1304) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007) 19.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, bir cinayet dosyasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1305) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007) 20.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Emniyet mensuplarının psikolojik rehabilitasyonuna
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1306) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/12/2007) 21.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Karşıyaka
Mezarlığındaki anıt mezarlara yapılan saldırılara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1307) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/12/2007) 22.- Trabzon Milletvekli M.Akif Hamzaçebi’nin, basında
çıkan bazı polis memurları hakkındaki soruşturmaya ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1308) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/12/2007) 23.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, bir silahlı saldırı olayının aydınlatılmasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1309) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/12/2007) 24.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, bir şirket
arazisine verilen imar izni ile ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1310) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/12/2007) 25.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, bir
arazideki imar değişikliğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1311) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/12/2007) 26.- Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun,
kurban bedeli bağışı toplayan hayır kurumlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1312) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/12/2007) 27.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un,
Milas-Fesleğen kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgesine ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1313) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007) 28.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un,
Milas halılarının değerlendirilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1314) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007) 29.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın,
kültürel değerlerin etkinleştirilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1315) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/12/2007) 30.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, turizm
beldelerindeki konutlarını kiraya veren yabancıların vergilendirilmesine
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1316) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/12/2007) 31.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un,
Bodrum Yarımadasındaki elektrik kesintilerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1317) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007) 32.- Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in,
Çamaş İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü idari kadrosunda yapılan değişikliklere
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1318) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/12/2007) 33.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, satın
alınan okul arsalarına ve arsası başka kurum ve kişilere ait okullara ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1319) (Başkanlığa geliş tarihi:
17/12/2007) 34.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Mesleki
Eğitim ve Öğretim Sisteminin Güçlendirilmesi Projesine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1320) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007) 35.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in,
İstanbul’daki bir kolejle ilgili bazı iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1321) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007) 36.- Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun,
okullardaki resim ve müzik eğitimine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1322) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/12/2007) 37.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın,
Sanayi Tezleri Programına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1323) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007) 38.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kloroflorokarbonlu soğutuculara ilişkin Sanayi
ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/1324) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007) 39.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, Dünya
Ticaret Örgütüyle yapılan Tarım Anlaşması müzakerelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1325)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007) 40.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un,
Muğla’da süt inekçiliği ve buzağı teşvik primleri ödemelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1326)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007) 41.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un,
Muğla’da süt teşvik primleri ödemelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1327) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007) 42.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un,
zeytinyağı üretiminin
desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1328) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007) 43.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, Dünya
Ticaret Örgütüyle yapılan Tarım Anlaşması müzakerelerine ilişkin Devlet
Bakanından (Kürşad Tüzmen) yazılı soru önergesi
(7/1329) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007) 44.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın,
TOKİ ile SHÇEK arasında yapılan protokole ve Atatürk Çocuk Yuvasına ilişkin
Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/1330) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17/12/2007) 45.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, yabancı
gerçek kişilerin ve tüzel kişiliğe sahip ticaret şirketlerinin taşınmaz
edinimlerine ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1331) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007) 46.- Ankara Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, hastanelerde kullanılan kloroflorokarbonlu
soğutuculara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1332)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007) 47.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, işçi emeklilerinin özlük haklarına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1333) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17/12/2007) 48.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un,
turistlerin karavanlarını ülkemizde bırakabilmelerine imkan verilmesine ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi
(7/1334) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007) 49.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un,
bir gazetenin logo değişikliği ile ilgili iddialara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren)
yazılı soru önergesi (7/1335) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/12/2007) 50.- Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun,
Suudi Arabistan Kralının hediye verip vermediğine ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1336) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/12/2007) 51.- Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun,
Türk Telekomun internet sitesindeki bilinmeyen numara
sorgulama linkine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1337)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/12/2007) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu
ve 21 Milletvekilinin, spor klüplerinin mali
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/80) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/12/2007) 2.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy ve 26
Milletvekilinin, tekstil sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/81)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/12/2007) 3.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Ufuk Uras ve 19 Milletvekilinin, altın madenciliğinin bütün
yönleriyle araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/82)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2007) 3 Ocak 2008 Perşembe BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 14.03 BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Fatma SALMAN KOTAN
(Ağrı) BAŞKAN – Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 45’inci Birleşimini açıyorum. III.- YOKLAMA BAŞKAN -
Elektronik cihazla yoklama yapacağız. Yoklama için beş
dakika süre vereceğim. Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını
görevli personel aracılığıyla, beş dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum. Yoklama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik
cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır. Gündeme geçmeden
önce, üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim. Gündem dışı ilk
söz, Adana’nın kurtuluş yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Adana Milletvekili
Sayın Yılmaz Tankut’a aittir. Buyurun Sayın Tankut. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz beş
dakika. IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI 1.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un,
Adana’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 86’ncı yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması YILMAZ TANKUT
(Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. 22 Temmuz
seçimlerinde güvenlerine mazhar olmakla kendimi bahtiyar hissettiğim Adanalı
kardeşlerimin ve hemşehrilerimin yaşadığı sorunları
ve Adana’nın geldiği sıkıntılı konumu bugün huzurlarınızda sizlerle paylaşmak
istiyorum. Ama, daha önce, Adana’mızın düşman
işgalinden kurtuluşunu, kurtuluş bayramını hatırlatmak istiyorum. Adana’mız, iki
gün sonra, inşallah, diğer milletvekillerimizle bizim de katılacağımız 5 Ocak
Cumartesi günü düşman işgalinden kurtuluşunun 86’ncı yıl dönümünü
kutlayacaktır. Ben de buradan değerli hemşehrilerimin
kurtuluş bayramını kutluyor, Cenabı Allah bir daha Adana’mızı ve bütün ülkemizi
kurtuluş destanları yazmaya mecbur bırakmasın diyorum ve bugün dahi eserleriyle
yaşayan Çukurova’nın Türkleşmesine önderlik eden Ramazanoğullarına,
ay yıldızlı bayrağımız altında, binbir yokluğa rağmen
işgalci, sömürgeci güçlere boyun eğmeyerek canı pahasına, canıyla, malıyla
savaşıp Adana’mızı zilletten kurtaran Sinan Tekelioğlu,
Şeyh Cemil Nardalı, Karaisalılı İbo
Osman, Mehmet Ağa, Yüzbaşı Selahattin, Süleyman Cerdun,
Hasan Akıncı, Niyazi Ramazanoğlu, Yusuf Çavuş ve daha
nice isimlerini sayamadığımız kahramanlarımıza, dağlarda, vagon içinde Yeni
Adana gazetesini basıp katırlarla dağıtarak millî mücadelede ayrı bir yer
edinen Ahmet Remzi Yüreğir’e, Adana’nın kurtuluş mücadelesini Bayrak şiirine
esin kaynağı yapan Bayrak şairimiz merhum Arif Nihat Asya’ya ve elbette Büyük
Kumandan, Büyük Devlet Adamı Mustafa Kemal Atatürk’e Yüce Allah’tan sonsuz
rahmetler diliyor, ruhları şad olsun diyorum. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tarihte birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan ve
ebet müddet Türk şehri olarak kalacağından asla şüphemiz bulunmayan Adana, millî
mücadelemizde ve cumhuriyete geçiş sürecinde çok önemli bir yere sahiptir. Büyük Önder
Mustafa Kemal Atatürk, bu önemi, “Bende bu vakayiin
ilk hissi teşebbüsü bu memlekette, bu güzel Adana’da vücut bulmuştur.”
sözleriyle bizzat ifade etmiştir. Bu bakımdan, Türk millî mücadele fikrinin ilk
doğduğu yer olarak bilinen Adana’da Atatürk, bugün de güncelliğini yitirmeyen
başka mesajlar da vermiştir. İşte onlardan bazıları şunlardır: “Bu memleketin
efendisi, çiftçi ve köylülerdir.” “Sebep ne olursa
olsun, vatandaşın derdine çare bulmak, ona yardım etmek, cumhuriyet hükûmetinin üstleneceği bir görevdir.” “Devlet iradesi
felce uğrarsa, fertlerin hürriyetini koruyacak hiçbir kuvvet ve vasıta kalmaz.
Bu bakımdan, hürriyeti yalnız tek taraflı değil, iki taraflı düşünmek
lazımdır.” Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’nin doğu ile
batısını, kuzeyi ile güneyini birbirine bağlayan, Ortadoğu’ya köprü vazifesi
gören, Türk sanayisine beşiklik eden, toprağından bolluk ve bereket fışkıran
toprakları ile “güneyin incisi” olarak nüfusumuzun doyurulmasına katkı sağlayan
Adana’mızın parlak günleri ne yazık ki geride kalmış ve bugün, dünü aratır bir
hâle gelmiştir. Sporda, sanatta,
kültürde, sanayide, hemen her alanda ülkemize nice marka isimler yetiştiren,
birçok sanatçıya, yazara ilham kaynağı olan, cumhuriyetimizin kuruluşuna temel
olan “Türk milliyetçiliği” felsefesini siyasi organizasyona dönüştüren,
Milliyetçi Hareketin kuruluşuna tanıklık eden Adana’nın ağalık, zenginlik ve
bolluk günleri, maalesef, sadece siyah beyazlı filmlerde kalmıştır. Dün, Türk
İstiklal Savaşı’na meşale yakarak bugünün bazı mandacı zihniyetlerinin örnek
alması gereken Adana, ne yazık ki hızla yoksullaşmakta ve gerilemektedir.
Bugün, kişi başı millî gelirin 5.950 dolar olduğu ifade edilmektedir. Ancak
Adana’da kişi başına gelir ortalama 2 bin dolar civarındadır. Niteliksiz göçün
de etkisiyle Adana her geçen gün daha da fakirleşmektedir. Uygulanan teşvik
politikalarında ise, ne acıdır ki Adana göz ardı edilmiş ve başta tekstil olmak
üzere sanayisinin olumsuz etkilenmesine, son beş yıldır, AKP İktidarı
tarafından âdeta göz yumulmuştur. Teşvikten mahrum edilen bir kent olarak artık
Adana yatırımcıların cazibe merkezi olmaktan çıkmış bulunmaktadır. Mevcut
yatırımcı ve sanayiciler ise başka yerlere taşınma ve yatırım yapma arayışı
içerisine girmişlerdir. Esnafımız ise
ülkemizin pek çok bölgesinde olduğu gibi siftahsız kepenk kapatmaktadır.
Türkiye İstatistik Kurumunun geçen ay açıkladığı rakamlara göre, Adana’mız
işsizlikte yüzde 16,2 ile rekor kırmak suretiyle Türkiye’de birinci sırayı
almıştır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum Sayın Tankut, lütfen
tamamlayın. YILMAZ TANKUT
(Devamla) – Bu oran, haklı olarak hiç hizmet ve yatırım alamadıklarından
şikâyetçi olan Iğdır ve Ardahan illerimizden bile 3 kat daha fazladır. DPT verilerine
göre kamu yatırımlarında Adana, 2000 yılında 3’üncü sırada iken ne yazık ki bu
sıralama AKP ile birlikte hızla gerilemiş ve geçtiğimiz yıl 15’inci sıraya
düşmüştür. Bu durumun sorumlusu elbette ki siyasi iktidardır. Bu vesileyle, AKP
İktidarına buradan bir çağrıda bulunmak istiyorum: Çukurova’nın kalbi,
Türkiye’nin en önemli tarım ve enerji bölgesi olan Adana’yı artık, daha fazla
ihmal etmeyiniz. Teşvik politikalarınızı yeniden gözden geçiriniz ve lütfen
adil olunuz. Aldığı niteliksiz iç göçün olumsuz etkilerini unutmadan, Adana’nın
kamu yatırımlarından daha fazla pay almasını sağlayınız. Narenciyeden,
pamuktan, buğdaydan kaçışı önleyiniz. Hasat zamanlarında çiftçimizi yok edecek
ve kendi yakınlarınızı zengin edecek tarımsal ürünleri ithal etmekten de artık
vazgeçiniz. Sözlerimi
tamamlarken, bugün üçüncü gününe girdiğimiz 2008 yılının bütün insanlığa, aziz
milletimize ve hepimize barış, huzur ve refah getirmesini diliyor, hepinize
saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Tankut. Gündem dışı
ikinci söz, yine aynı konuda söz isteyen Adana Milletvekili Sayın Hulusi Güvel’e aittir. Buyurun Sayın Güvel. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz beş
dakikadır. 2.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in,
Adana’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 86’ncı yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması HULUSİ GÜVEL
(Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adana’mızın kurtuluşu olan 5
Ocak gününün 86’ncı yılı nedeniyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Şahsım ve
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 5 Ocak 1922, Adana ve Adanalı için olduğu kadar
Türkiye Cumhuriyeti için de çok önemli bir gündür. Bu gün, yalnızca Adana’nın
düşman işgalinden kurtuluşu değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin
atıldığı bir gün olarak tarihin şanlı sayfalarındaki yerini almıştır. Bilindiği üzere,
siyasi ve ekonomik üstünlük için birbirleriyle mücadeleye girişen Avrupa
devletleri arasında Avrupa’da çıkan ve çok büyük kayıplara sebep olan Birinci
Dünya Savaşı kısa zamanda bütün kıtalara yayılmış ve Osmanlı İmparatorluğu da
bu savaşın içine sürüklenmiştir. Sonunda imparatorluk çökmüş, toprakları
parçalanmış, ana yurdumuz bile düşman istilası altında kalmıştır. Beş cephede
birden pek çok devlete karşı savaşmak zorunda bırakılan Osmanlı devleti, Mondros
Ateşkes Anlaşması ile imparatorluk topraklarının pek çoğunu düşmana bırakarak
çekilmiştir. İşte bu dönemde
Suriye cephesinde kalan
Türk birliği ve
o cephede Yıldırım
Orduları Komutanlığı görevinde bulunan Mustafa Kemal Paşa, idaresindeki
kendi kuvvetlerini yok olmaktan Halep’e çekilerek kurtarmıştır. Zamanın
Sadrazamı İzzet Paşa, o sırada grup komutanı olan Liman Von
Sanders’ten elindeki tüm grup komuta ve koordinasyon
yetkisini Mustafa Kemal Paşa’ya devretmesini bildirmiş ve bu devir-teslim
işlemlerini gerçekleştirmek üzere, Mustafa Kemal Paşa 31 Ekim 1918 tarihinde
Adana’ya gelmiş ve on bir gün kalmıştır. Liman Von Sanders Paşa’nın “Paşam, yenildik, bizim için her şey
bitmiştir.” sözüne karşılık, yetkiyi teslim alan Mustafa Kemal Paşa “Savaş
müttefikler için bitmiş olabilir ama bizi ilgilendiren savaş, kendi
istiklalimizin savaşı, ancak şimdi başlıyor.” karşılığını vermiştir. On bir gün
kaldığı Adana’da, İskenderun’a asker çıkarmaya hazırlanan İngiliz ve
Fransızlara ateş açılacağını zamanın hükûmetine ve
başbakanına bildiren Mustafa Kemal Paşa, aynı emri kendi komutasındaki
askerlere de bildirerek İskenderun’a asker çıkarmaya hazırlanan İngilizlere ve
Fransızlara ateş açma emrini vermiştir. Tarihî açıdan
bakılacak olursa, Adana’dan verilen bu ilk emir, Türk Kurtuluş Savaşı’nın ilk
emridir. Nitekim, 15 Mart 1923’te tekrar Adana’ya
gelen Mustafa Kemal Paşa, bu durumu şu sözleriyle toplum ve tarih önünde
kanıtlamıştır: “Bende bu vakayiin ilk hissi teşebbüsü
bu memlekette, bu güzel Adana’da vücut bulmuştur.” Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Adanalılar, İstanbul hükûmetinin
23 Kasım 1918 tarihinde Adana ve dolaylarının boşaltılmasını zorunlu kılan
kararını büyük bir tepkiyle karşılamışlardır. Durumu protesto eden böyle bir
harekâtın yaratacağı vahim hadiseleri vurgulayan bir telgrafı dönemin İçişleri
Bakanına yollamışlardır. Bu işgal sırasında Türklere ait bütün sembol, arma,
işaret ve levhalar yok edilmiş ve sistemli bir şekilde Türk halkının soykırımı
yoluna gidilmiş; kendi birlikleri içinde, Fransızlar Suriye’den getirdikleri 70
bin Ermeniyi Adana’ya, 12 binini Dörtyol’a, 8 binini
Saimbeyli’ye, Antep ve Maraş bölgesine de 50 bin tanesini yerleştirmişlerdir. Adana 1918 ve
1919 yılları arasında tam bir terör ve cinayet dönemi yaşamıştır. Bunlar
arasında Abdi Ağa Çiftliği olayları, şehir içi cinayetleri, Taşköprü’de
Türklerin çarmıha gerilişi, kırbaçlanarak öldürülen insanlar, toplum şuurundan
ve hatırasından çıkmayacak olayların başında gelmektedir. 10 Temmuz 1920’de
Fransız ve Ermeniler tarafından Türklere karşı büyük bir şiddet ve soykırım
harekâtına girişilmiş… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen,
bir dakikada tamamlayınız. HULUSİ GÜVEL
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkanım. ...ve bu harekât
sonrasında on binlerce Türk, Toroslar’a doğru
kaçmışlardır. Dört gün süren bu harekât, tarihte “Kaç-Kaç Olayı” olarak
isimlendirilmiştir. 5 Ağustos 1920’de
Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Çakmak ve milletvekilleriyle Pozantı’ya gelmiş ve
orayı il hâline getirerek Pozantı Kongresini yapmıştır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; daha büyük direnişe geçen Türkler büyük kayıplar
vermişler, buna rağmen, Kasım 1920 sonlarında Fransızları ağır yenilgiye
uğratmışlardır. Sonuç olarak, Fransızlar, Türkiye Büyük Millet Meclisini resmen
tanıyarak barış yolunu seçmişlerdir. Bu anlaşma, 20
Ekim 1921 tarihinde Ankara’da hazırlanmıştır. Bu anlaşma gereği, Fransızlar 5
Ocak 1922 tarihinde Çukurova’dan tamamen çekilmişlerdir. 5 Ocakta 86’ncı
kurtuluş gününü kutlayacak olan Adanalı hemşehrilerime
buradan sevgi ve saygılarımı sunarak, vatanı uğruna canını hiçe sayan Büyük
Önder Atatürk’ü saygıyla anıyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Güvel. Gündem dışı
üçüncü söz, Benazir Butto’nun
ölümü hakkında söz isteyen Muş Milletvekili Sayın Sırrı Sakık’a
aittir. Buyurun Sayın Sakık. (DTP sıralarından alkışlar) Süreniz beş
dakika. 3.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın,
Benazir Butto’nun bir
suikast sonucu ölümüne ilişkin gündem dışı konuşması SIRRI SAKIK (Muş)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 27 Aralık 2007’de Pakistan’da silahlı
saldırıya maruz kalarak yaşamını yitiren Benazir Butto’yla ilgili gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce kurulu saygıyla selamlıyorum. Yeni yılımızın
ülkemize, dünyaya barış getirmesini diliyor ve umut ediyorum. Ülkemizin
üzerinden eksik olmayan savaş bulutlarının bir an önce barış meltemlerine
dönüşmesini diliyorum. Değerli
arkadaşlar, bu konuya girmeden önce, dün Grup Başkanımızla ve milletvekillerimizle
ilgili, seçildiğimiz günden bugüne kadar antidemokratik uygulamaları sizlerle
paylaşmak istiyorum. Bir davete DTP
dâhil edilmediği için Grup Başkanımız bir durum tespiti yapmıştı. Daveti
yapanlar DTP’yi dışlayan bir davranış içerisinde
oldukları için Grup Başkanımız, bu davranışın demokrasiye uymadığını, itici
olduğunu, bölücü olduğunu söylemişti ve bundan dolayı yargıçların bir kısmı
durumdan vazife çıkararak dün 301’inci maddeden Grup Başkanımız hakkında bir
fezleke hazırlanıp Adalet Bakanlığına intikal ettiğini… Seçildiğimiz günden
bugüne kadar, milletvekili arkadaşlarımızın seçim öncesi devam eden yargılama
sürecinin, halkın iradesi hiçe sayılarak, Parlamentonun iradesi hiçe sayılarak
ve bazı yargıçlar Parlamentoyu dışlayarak, durumdan vazife çıkararak yargılama
süreci devam etmektedir. Arkadaşlar, bugün
DTP’ye, yarın size. Eğer dokunulmazlık varsa
Parlamentonun bir bütününü kapsamalıdır. Kişiden kişiye, partiden partiye
dokunulmazlık eğer uygulanacaksa, o zaman yürek varsa, buyurun, kürsü masuniyetinin
dışında dokunulmazlıkları birlikte kaldıralım. Ama,
onu yapamıyorsanız, seyirci kalıyorsanız, bize oy veren milyonlarca insanın eli
hepimizin yakasında olacaktır. Buna, Parlamentonun seyirci kalmaması
gerektiğini düşünüyorum. Değerli arkadaşlar,
Benazir Butto, hepimizin
bildiği, yakinen tanıdığı ve Avrasya’da, bu coğrafyada önemli bir şahsiyetti.
Ailesi de ve kendisi de demokrasi ve özgürlük için çok ağır bedeller ödeyen bir
aile ve bir şahsiyet. Babası idam edildikten sonra siyasete atıldı. Siyasete
atıldığı zaman, babasının başına gelenlerin onun başına da gelebileceğini
düşündü ama korkmadı, yılmadı. Diktatörler, nasıl ki 1960’ta ihtilal yaptılar,
ilk işleri rahmetli Adnan Menderes ve arkadaşlarını astılarsa, Pakistan’da da
ilk ihtilal olduğunda Ali Butto asıldı. Yani,
Türkiye’yle o kadar benzeşen yönleri var ki! Ama o aile yılmadı, o aile sürekli
bedel ödedi. Benazir Butto ülkesine sekiz yıl sonra geri döndüğünde kendisine
gazeteciler sordular: “Korkmuyor musunuz? Hayatınız tehlikede değil mi?” “Evet,
korkuyorum, hayatım da tehlikede ama bir şey var, benim ülkem ve halkım daha
çok tehlikede. Ben, halkımı ve ülkemi birinci planda tutuyorum, benim hayatım
ve çocuklarım, ülkeme, halkıma feda olsun.” dedi. Şimdi, bu ülkede de
istiyoruz, siyasetçiler yüreklerini ortaya koyabilmelidirler. Siyasetçiler,
sorunları çözmek için halktan oy alırlar. Siyasetten korkanlar, sorunların
adını koyamayanlar siyaset yapmamalıdırlar ve Benazir
Butto’yu örnek almalıdırlar. Benazir Butto’nun ölümünde, başta Amerika Birleşik Devletleri,
Müşerref ve onun taşeronu olan El Kaide’nin payı büyüktür. Biz, bu cinayet
aydınlanmadan o coğrafyada özgürlüklerin gelişeceğine inanmıyoruz ama şunu da
biliyoruz: Bu coğrafyada yaşıyoruz, o cinayeti işletenler ile soruşturanlar aynı
ise cinayet aydınlanmaz çünkü bu coğrafyada da öyle cinayetler işlendi. Hâlen
Uğur Mumcuların, Ape Musaların katilleri bulunmadı.
Türkiye ile Pakistan arasındaki benzerlik de budur. Değerli
arkadaşlar… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum Sayın Sakık, lütfen
tamamlayın. SIRRI SAKIK
(Devamla) – Teşekkür ediyorum. Bu coğrafyada ve
Pakistan’da o kadar çok askerî ihtilaller oldu ki, o kadar çok hukuksuzluklar
oldu ki, çünkü ihtilali yapanlar ilk önce siyasetçilere yöneldiler. İlk önce,
1960’da Adnan Menderes’i ipe, sonra Ali Butto’yu ve
sonra 12 Eylül oldu, bu Parlamento kapatıldı, aktörlerin hepsi birer birer Zincirbozan’a gittiler ve
sonra ne oldu? Pakistan’daki ihtilali yapan Ziya Ül
Hak’la, buradaki ihtilali yapan Kenan Evren kan kardeş oldular. Beslendikleri
tek şey vardı, kandı. Onun için diktatörlerin benzerliği Pakistan’da da burada
da aynıdır. Ben, bu noktada,
demokrasi ve özgürlük mücadelesinde onurlu bir duruş sergileyen, bir Pakistanlı
babanın ve Kürt annenin kızı olan Benazir Butto’nun anısı önünde saygıyla eğiliyorum ve kendisine
rahmet diliyorum. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Sakık. İç Tüzük’ün
60’ıncı maddesine göre, pek kısa söz talebi vardır. Sayın İnan,
buyurun. V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR 1.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, Niğde’de tarımsal
sulamada kullanılan elektrik borçlarını ödeyemeyen çiftçilerin durumuna ilişkin
açıklaması MÜMİN İNAN
(Niğde) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekillerim; hepinize iyi seneler diliyorum. Niğde’mizde
çiftçilerimizin tarımsal sulama, elektrik borçlarından dolayı çok ciddi anlamda
icra takipleri başlatılmıştır. Niğde’de yaklaşık 8.600 üyenin tamamı borçludur
ve bunların yarısından çoğu şu andan itibaren icra takibindedir. Borçların
ödenememe sebepleri, ana paraya uygulanan faiz
oranlarının yıllık yüzde 30’lar civarında olmasıdır. Çiftçilerimizin bu
şartlarda borcunu ödemeleri mümkün görünmemektedir. Çiftçilerimiz,
anapara ile makul hesap edilecek faiz oranlarıyla bir ödeme planı
istemektedirler. Haciz işlemleri bu şekilde uygulanır ise Türkiye’miz gelecekte
patatesi ithal eder durumda kalacaktır. Çünkü,
Türkiye’nin patatesinin yüzde 25’ini Niğde çiftçisi üretmektedir. Kısa süre
içerisinde icra takiplerinin durdurulması gerekmektedir. Çünkü,
Niğde… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Aynı
maddeye göre Sayın Genç’in pek kısa söz talebi vardır. Buyurun Sayın
Genç. 2.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Alman
televizyonunda Alevi inançlı vatandaşlarımızı aşağılatan yayın yapılmasına
ilişkin açıklaması KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan,
geçenlerde, Alman televizyonunda Alevi inançlı vatandaşlarımızı aşağılatan
onursuz ve soysuz bir yayın yapılmıştır. Tarih boyunca,
Aleviliğe, Alevi inançlı insanlara bu onursuz ve soysuz iftiralar atılmıştır. Ama, Aleviler, özünde insan onurunun gerektirdiği en büyük
haysiyete, onura, şerefe, ahlaka, edebe sahip olan bir kitledir. Bu onursuz ve
aşağılık saldırı karşısında, ülkemizde bu kadar Alevi inançlı insanların
yaşadığı bir sırada, Hükûmetten herhangi bir tepki
gelmemesini kınıyorum. Ayrıca da, bu
yayını yapan Alman televizyonu Alman Hükûmeti
tarafından kınanmadığı takdirde, ben bir milletvekili olarak, Ankara
Büyükelçiliği önüne getirip bir siyah çelenk bırakacağımı da belirtiyorum. Aleviliğin ne
olduğunu öğrenmeden bu aşağılık ve onursuzca saldırıda bulunan insanların
Aleviliğin özündeki dürüstlüğü Hacı Bektaş’tan, Sarı Saltuk’tan, Ahmed Yesevi’den öğrenmelerini istiyorum. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Genç. Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır. Sözlü soru
önergesinin geri alınmasına dair bir tezkere vardır; okutuyorum: VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) ÖNERGELER 1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/236) esas
numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/10) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Gündemin sözlü
sorular kısmının 64 üncü sırasında yer alan (6/236) esas numaralı sözlü soru
önergemi geri alıyorum. Gereğini
saygılarımla arz ederim Reşat
Doğru Tokat BAŞKAN – Sözlü
soru önergesi geri verilmiştir. Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır. Önergeleri
sırasıyla okutuyorum: B) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve 21 milletvekilinin, spor kulüplerinin
mali sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/80) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Ülkemizde
barışın, sevginin, toplumsal duyarlılığının, sağlıklı yaşamın oluşmasındaki en
önemli faktörlerden birisi olan Türk Sporu’nun sorunlarını irdelemek ve
ülkemizin uluslararası karşılaşmalarda daha başarılı olması açısından tüm
faktörlerin en ince noktasına kadar tartışılması gerekmektedir. Ülkemizde tüm
spor branşlarında amatör ve profesyonel olarak yapılan
aktiviteler spor kulüplerimiz tarafından ilgili dalda oluşturulan Federasyonlar
kanalıyla yürütülmektedir. Ayrıca, özürlü
vatandaşlarımızın yaşama bağlanması açısından spor en önemli bir unsurdur.
Ülkemizdeki spor kulüpleri, Dernekler Kanununda belirtilen esaslara tabidir. Futbol Dünya’da
ve Ülkemizde en yaygın spor aktivitelerinin başında gelmektedir. Ülkemizin tüm
illerinde olduğu gibi ilçelerimize ve köylerimize kadar yayılmıştır. Amatör
futbol kulüplerimiz saha, malzeme, taşıma ve diğer ihtiyaçlar için büyük
sorunlarla karşı karşıyadır. Bugüne kadar çok güç koşullarda büyük mücadele
vermektedirler. Ancak, her türlü destekten yoksun bırakılmaktadır. Amatör tüm
spor branşlarına her yıl malzeme, araç ve gereç
ihtiyaçları sistemli bir şekilde karşılanmalıdır. Profesyonel
kulüplerimiz ise 4 ayrı kategoride yarıştırılmaktadır. Futboldaki başarıları
kulüplerimizi ekonomik yapıları ile çok yakın ilişkisinin bulunduğunu açıkça
belirtmemiz gerekir. Aynı kategoride yarışan kulüplerimizin içinde bulunduğu
farklı ekonomik koşullar mücadelenin eşit koşullarda yapılmamasının en önemli
faktörüdür. Kulüplerimizin
farklı il ve ilçelerde kaynak temini açısından eşit koşullarda olmadığı da ayrı
bir gerçektir. Ayrıca, Türkiye Futbol Federasyonun kaynaklarının en önemli
kısmının sadece Türkiye süper ligine yönlendirilmekte geri kalan 3 kategori
takımları çok güç koşullarda mücadele vermektedirler. Mali olanaksızlıklar
nedeniyle dünün süper ligi takımlarının amatör kümelere dahi düştüğünü açıkça
görmekteyiz. Ayrıca, süper lig dışında kalan kulüplerimiz edimlerini
karşılayamamakta, pek çok futbol takımımız icra takibi uygulamalarının
çemberinden çıkamamaktadır. Hatta Federasyonu karşı ödenmesi gereken bazı
bedelleri ödeyememektedirler. Gelir İdaresi ve SSK’nın haciz kıskacında yok olacaklardır.
Birçok kulübümüz lisans bedellerini yatıramadığı için karşılaşmalara 9 kişi ile
çıkmak zorunda kalmaktadır. Bu şekilde rekabet olur mu, bu şekilde spor
yapılabilir mi. Türkiye Futbol liglerindeki kulüplerimizin vergi ve sigorta
borçları ödenemez boyuta ulaşmış, özellikle 1. 2. ve 3. liglerdeki kulüplerimiz
kayyum’a teslim edilmektedir. Türkiye Futbol liglerinin sorunları ve
çözümleriyle ilgili Anayasa’nın 98. Maddesi ile İç Tüzüğün 104. ve 105.
Maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması açılmasını arz ederim. Saygılarımla. 1) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) 2) Ramazan Kerim Özkan (Burdur) 3) Mevlüt Coşkuner (Isparta) 4) Esfender Korkmaz (İstanbul) 5) Yaşar Ağyüz (Gaziantep) 6) Akif Ekici (Gaziantep) 7) Hüseyin Ünsal (Amasya) 8) Sacid Yıldız (İstanbul) 9) Abdullah Özer (Bursa) 10) Ergün Aydoğan (Balıkesir) 11) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın) 12) Ahmet Küçük (Çanakkale) 13) Şahin Mengü (Manisa) 14) Mustafa Özyürek (İstanbul) 15) Nesrin Baytok (Ankara) 16) Rahmi Güner (Ordu) 17) Enis Tütüncü (Tekirdağ) 18) Hulusi Güvel (Adana) 19) Rasim Çakır (Edirne) 20) Ali Rıza Öztürk (Mersin) 21) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul) 22) Ahmet Ersin (İzmir) 2.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy ve 26 milletvekilinin, tekstil sektörünün
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/81) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Gerekçesini ekte sunduğumuz tekstil sektörü; gelişmiş yapısı,
ihtisaslaşması, ihracata ve istihdama katkısı bakımından stratejik öneme sahip
olup, sorunları ve çözüm önerilerinin araştırılması ve bunun için yapılacak
yasal düzenlemeler dâhil olmak üzere alınacak önlemlerin tespiti için
Anayasanın 98. Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü’nün 104. ve 105.
maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz. 1) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş) 2) Recep Taner (Aydın) 3) Oktay Vural (İzmir) 4) Hasan Özdemir (Gaziantep) 5) Alim Işık (Kütahya) 6) Akif Akkuş (Mersin) 7) Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu) 8) Beytullah Asil (Eskişehir) 9) Kürşat Atılgan (Adana) 10) Nevzat Korkmaz (Isparta) 11) Hüseyin Yıldız (Antalya) 12) Gündüz Suphi Aktan (İstanbul) 13) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir) 14) Ali Uzunırmak (Aydın) 15) Necati Özensoy (Bursa) 16) İzzettin Yılmaz (Hatay) 17) Atila Kaya (İstanbul) 18) Şenol Bal (İzmir) 19) İsmet Büyükataman (Bursa) 20) Kamil Erdal Sipahi (İzmir) 21) Hamza Hamit Homriş (Bursa) 22) Yılmaz Tankut (Adana) 23) Mithat Melen (İstanbul) 24) Emin Haluk Ayhan (Denizli) 25) Mehmet Ekici (Yozgat) 26) Muharrem Varlı (Adana) 27) Ahmet Bukan (Çankırı) Gerekçe: Dünyanın 7. büyük
pamuk üreticisi olan Türkiye, 1.475 bin ton iplik üretimi ile dünya iplik
üretiminde ilk beş ülke içerisinde yer almaktadır. Sektörde en büyük beş iplik
üreticisi, aynı zamanda en büyük pamuk üreticisi olan Çin, Hindistan, Pakistan,
ABD ve Türkiye’dir. Ayrıca, Türkiye’nin yıllık pamuklu dokuma üretimi 580 bin
ton, pamuklu örme üretimi 708 bin tondur. Dünya tekstil ticaretinde Türkiye,
dokuzuncu büyük tekstil ihracatçısıdır. Dünya hazır giyim ihracatında Türkiye
dördüncü büyük ülkedir. Türkiye'nin en
önemli pazarı yüzde 76,1'lik pay ile AB ülkeleridir. Tekstil ithalatı
ise yüzde 6 artışla 2006 yılında 6,3 milyar dolara ulaşmıştır. Türkiye'nin
tekstil genel ithalatı 2002 yılından itibaren ihracatın üzerinde
gerçekleşmektedir. Konfeksiyon ithalatı ise 2006 yılı sonu itibariyle 1 milyar
doları geçmiş bulunmaktadır. Bugün Türkiye'de
40 bin firmanın tekstil ve konfeksiyon sektöründe
faaliyette bulunduğu bilinmektedir. Bu işletmelerin yüzde 90'ından fazlasını KOBİ'ler oluşturmaktadır. Bu firmalar fason üretimde
bulunmaktadır. Konfeksiyon sektöründeki işletmelerin tamamına yakınını KOBİ'ler oluştururken tekstil sektörü ağırlıklı olarak
büyük ölçekli firmaların elinde bulunmaktadır. Faaliyette bulunan 40 bin
firmanın yüzde 25'i aktif ihracatçı konumundadır. Türkiye
ekonomisinin bel kemiği tekstil sektörü, gelişmiş yapısı, ihtisaslaşması,
ihracata ve istihdama katkısı bakımından stratejik olarak öneme sahiptir. Ancak
sektörün kan kaybından kurtulması ve gelişmesi, katma değeri yüksek ürünler
kategorisinde daha fazla hasıla üretmesi, istihdam
yaratmaya devam etmesi bakımından karşı karşıya olduğu sorun ve tehditlerden
kurtulması gerekmektedir. Bu sorunlar kısa vadede çözüme kavuşturulamazsa,
önümüzdeki dönemde sektör kan kaybetmeye devam edecek sosyal huzursuzluk
boyutunda sıkıntılar ortaya çıkacaktır. Şimdiden, başlıca sorunların devam
etmesiyle sektörün rekabet gücü hızla kaybolmaktadır. Sektör teknolojik
dönüşümünü yapamadığından yeni yatırımlar ertelenmekte ve daha avantajlı
koşulları sağlayan yabancı ülkelere kaymaktadır. Polyester iplik ve kumaş
ithalatı için ve Uzakdoğu ülkelerinden her geçen gün artmaktadır. Türkiye'de
iplik üretimi ve dokuma sanayi bitmek üzeredir. Bugün tekstilde
makineler, fabrikalar yok pahasına elden çıkarılmaktadır. Firmalar çaresizlik
içerisinde üretim tesislerini devretmekte veya birçoğu da kapanma aşamasında
bulunmaktadır. Dolayısıyla işsizlik başlamıştır. Bugün 2,5 milyon
kişiyi istihdam eden, 20 milyar dolar ihracat yapan, 10 milyar dolara yakın iç
pazar büyüklüğüne sahip muazzam bir sanayi yanlış politikaların kurbanı
olmaktadır. Türkiye'nin
henüz, tekstil sektörünü ikame edecek, bu derecede büyük, ihracatın ve
istihdamın lideri başka bir sektörü bulunmamaktadır. Ülkenin toplam
ihracatı 2006'da yüzde 16,4 artarken ihracatımızın yüzde 23'ünü gerçekleştiren
tekstil ve hazır giyim sektörüdür. Cari açık, gerek istihdam açısından son
derece endişe vericidir. Özellikle, tarımdaki daralma ve milyonlarca insanın
tarımda işsiz kalması nedeniyle sektörden boşalmaya devam edecek vasıfsız
işgücüne önemli bir istihdam kapısı oluşturan tekstil sektörü hayati öneme
sahiptir. Kentlerde kayıtlı
genç işsizliğinin yüzde 23'leri aştığı ve sosyal patlama sinyallerinin giderek
arttığı bir ortamda Türkiye'de toplam imalat sanayi istihdamının yaklaşık yüzde
40'ını yaratan sektördeki üretim kaybının yaratacağı ekonomik ve sosyal
tahribat ortadadır. Yukarıda sunulan
ve araştırma sırasında belirlenecek nedenlerle Anayasanın 98. ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi İç Tüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri uyarınca "Tekstil
Sektörünün içinde bulunduğu sorunlar ve çözüm önerilerinin araştırılması ve
gerekli önlemlerin alınması" için Meclis araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz. 3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Uras ve 19
milletvekilinin, altın madenciliğinin bütün yönleriyle araştırılması amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/82) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına İzmir-Ovacık-Bergama
ile başlayan, Balıkesir-Havran, Artvin-Carettepe,
Uşak-Eşme-Kışladağ, Tunceli-Ovacık, Erzincan-İliç ve
İzmir-Efemçukuru ile devam eden çalışmalar
Çanakkale-Balıkesir-Kazdağları'nda yaşanan ekolojik kriz ile altın madenciliğinin ülkemize
kazandırdıkları ve kaybettirdiklerinin neler olduğu konusunda bir muhasebe
yapılmasını zorunlu hale getirmiştir. (Ayrıca Maden İşleri Genel Müdürlüğü,
Balıkesir, Çanakkale, Gümüşhane ve Kırşehir illerindeki rezerv alanları da bu
ay ihaleye çıkarmıştır.) Altın madeni
işletmeciliğinde, günümüzde ekonomik bazda tek geçerli
yöntem, siyanür liçi yöntemidir. Siyanür liçi yöntemiyle yapılan maden ve kimya işletmesinde, doğada
zararsız halde bulunan ağır metallerin aktive olduğu, havaya, suya, toprağa
karışarak çevre sağlığı ve canlı yaşamı için büyük risk oluşturduğu
bilinmektedir. Bu tür işletmelerde büyük ekolojik
yıkımlara yol açan kazalar meydana gelmektedir. Örneğin, Papua
Yeni Gine'de 1984 yılında 2100 metrelik dağın tıraşlanması sonucunda yoğun
yağmurlar sonucu akan siyanürlü toprağın yüzünden bölge halkı göçmüş;
Romanya'da Esmeralda altın madenindeki atık havuzunun
yıkılması sonucu 100 bin metreküp siyanürlü atık Tuna Nehri'ne karışmış,
Macaristan, Sırbistan, Ukrayna ve Bulgaristan'daki doğal hayatı zarara uğratan
felaketler yaşanmıştır. Siyanürlü altın madenciliği bugün ABD'nin Montana Eyaleti'nde yasaklanmış, Colorado Eyaleti'nde
yasaklanması için yasal işlemler başlatılmıştır. Bu arada
26.5.2004 tarihli 5177 Sayılı "Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun" ile birlikte onbir
yasada önemli değişiklikler yapılmıştır. Değişiklikle; orman alanları, millî parkIar, özel koruma bölgeleri, ağaçlandırma alanları,
tabiat alanları, özel koruma bölgeleri, doğal ve kültürel sit alanları, tarım
alanları, meralar, sulak alanlar, kıyılar, karasuları, kentlerin imar alanları,
turizm bölgeleri, su havzaları madencilik faaliyetine açılmıştır. Faaliyetlerin ÇED
ve gayrı sıhhi müessese izin süreçlerinin Bakanlar Kurulu’nun çıkartacağı
yönetmelikle düzenlenmesi öngörülmüştür. Maden arama faaliyetleri ÇED kapsamı
dışına çıkarılmış, arama ruhsatları ile toplam rezervin % 10'unun işletilmesine
ve satışına izin verilebilmesinin önü açılmıştır. Altın
madencilerinden, "ruhsat sahibi tarafından beyan edilen" ocak başı
satış fiyatı tutarının yalnızca %2'sinin devlet hakkı olarak alınacağı
düzenlenmiştir. Yasa değişikliğine dayanılarak Bakanlar Kurulu tarafından
çıkartılan Madencilik Faaliyetleri İzin Yönetmeliği ile doğal ve kültürel
varlıkların yasal güvenceleri ortadan kaldırılmıştır. Bunun dışında
Katma Değer Vergisi Yasası'nda yapılan değişiklikle "Altın, gümüş ve
platin ile ilgili arama, işletme, zenginleştirme ve rafinaj faaliyetlerine
ilişkin olmak üzere, bu faaliyetleri yürütenlere yapılan teslim ve
hizmetler" KDV'den muaf tutulmuştur. Bu durumda adı
geçen bölgelerde altın madenciliğinin yapılması durumunda iddia edildiği üzere
oluşacak ekonomik büyüme ile yaşanacak ekolojik,
sosyolojik ve hukuksal yıkım sonucunda oluşacak zararın karşılaştırılması
araştırılmalıdır. 1. Ülkemizde
yapılmakta olan altın madenciliğinin milli gelire katkısı, 2. Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından altın aramasına izin verilen şirketlerin
çıkarttıkları altın miktarları ve bu miktarın Hazine'ye kalan kısmının araştırılması,
3. Altın
madenciliğinin aranması, sondajı ve üretimi işlemleri esnasında toplam ne kadar
kişiye istihdam sağlandığının tespit edilmesi, 4. Altın
madenciliğinin aranması, sondajı ve üretimi sonucunda zarar görecek sektörlerin
ve bunun neden olacağı insan göçü gibi sonuçların oluşturacağı toplumsal
maliyetin hesaplanması, 5. Siyanürle
altın aramanın yaratacağı ekolojik tahribatın tespit
edilmesi, 6. Altın madenciliğinin zarar vereceği
sektörlerden oluşacak işsizlik oranı ve yaracağı ekonomik küçülmenin
sorunlarının araştırılması amacı ile, Anayasamızın 98,
İçtüzüğümüzün 104 ve 105. maddeleri gereğince Araştırma Komisyonu kurularak
araştırılmasını saygılarımızla arz ederiz. 23/11/2007 1) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
2) Mümin İnan (Niğde)
3) Şerafettin Halis (Tunceli)
4) Selçuk Ayhan (İzmir)
5) Ensar Öğüt (Ardahan) 6) Hüseyin Pazarcı (Balıkesir)
7) Oğuz Oyan (İzmir)
8) Muharrem İnce (Yalova)
9) Necla Arat (İstanbul)
10)Mustafa Vural (Adana)
1) Recai Birgün (İzmir) 12) Hasan Macit (İstanbul)
13. Hüseyin Mert (İstanbul)
14) Ayşe Jale Ağırbaş (İstanbul) 15) Süleyman Yağız (İstanbul)
16) Harun Öztürk (İzmir) 17) Hasan Erçelebi (Denizli) 18) Emrehan Halıcı (Ankara) 19) Kamer Genç (Tunceli)
20) Tacidar Seyhan (Adana) BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur. Önergeler
gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması hususundaki ön
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır. Başbakanlığın,
Anayasa’nın 82’nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım. C) TEZKERELER 1.- 25-27 Kasım 2007 tarihlerinde Fransa’ya giden
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e refakat eden heyete katılması uygun görülen
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/259) 27.12.2007 Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına 26-27 Kasım 2007 tarihlerinde Paris’te yapılan Uluslararası
Sergiler Bürosu’nun 142. Genel Kurul Toplantısı’na katılmak üzere, 25-27 Kasım
2007 tarihleri arasında Fransa’ya giden Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’e refakat
eden heyete, ekli listede adları yazılı Milletvekillerinin de iştirak etmesi
uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte
gönderilmiştir. Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim. Recep
Tayyip Erdoğan Başbakan Liste Mehmet Tekelioğlu İzmir
Milletvekili Cevdet Erdöl Trabzon
Milletvekili BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz. 1’inci sırada yer
alan Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl’ün; Tütün
Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi Ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz. VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ 1.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl’ün;
Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/9) (S. Sayısı: 55) (x) BAŞKAN –
Komisyon? Burada. Hükûmet? Burada. Geçen birleşimde
5’inci madde kabul edilmişti. Şimdi 6’ncı
maddeyi okutuyorum: MADDE 6 - 4207
sayılı Kanunun 5 inci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir. "Ceza
hükümleri MADDE 5 (1) Bu
Kanunun 2 nci maddesinin birinci ve dördüncü
fıkralarında belirtilen alanlarda tütün ürünleri tüketenler ile 3 üncü maddenin
ikinci fıkrasına aykırı hareket edenler, 30/03/2005 tarihli ve 5326 sayılı
Kabahatler Kanununun 39 uncu maddesi hükümlerine göre; 3 üncü maddenin onikinci fıkrasına aykırı hareket edenler Kabahatler
Kanununun 41 inci maddesi hükümlerine göre cezalandırılır. (x)
55 S. Sayılı Basmayazı 27/12/2007
tarihli 43’üncü Birleşim Tutanağına eklidir. (2) 2 nci maddenin birinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci
fıkralarında belirtilen, yasakların uygulanması ve tedbirlerin alınması ile
ilgili yükümlülüklerini yerine getirmeyen işletme sorumluları, işletme iznini
veren kurum yetkilileri tarafından önce yazılı olarak uyarılır. Bu uyarı
yazısı, ilgili işletme sorumlusuna tebliğ edilir. Bu uyarıya rağmen, verilen
sürede yükümlülüklerini yerine getirmeyenler, belediye sınırları içinde
belediye encümeni, belediye sınırları dışında mahalli mülki amir tarafından beşyüz Türk Lirasından beşbin
Türk Lirasına kadar idarî para cezası ile cezalandırılır. (3) 3 üncü
maddenin birinci, üçüncü, dördüncü, beşinci ve onbirinci
fıkralarındaki yasakların her birine aykırı hareket edenler, ellibin Türk Lirasından ikiyüzelli
bin Türk Lirasına kadar idarî para cezası ile cezalandırılır. Bu cezaya karar
vermeye Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurulu
yetkilidir. (4) 3 üncü
maddenin altıncı fıkrasındaki yasağın görsel yayın yoluyla ihlal edilmesi
halinde; yerel yayın yapan kuruluşlar, bin Türk Lirasından beşbin
Türk Lirasına kadar, bölgesel yayın yapan kuruluşlar, beşbin
Türk Lirasından onbin Türk Lirasına kadar, ulusal
yayın yapan kuruluşlar, ellibin Türk Lirasından yüzbin Türk Lirasına kadar idarî para cezası ile cezalandırılır.
Bu cezaya karar vermeye Radyo ve Televizyon Üst Kurulu yetkilidir. (5) 3 üncü
maddenin yedinci fıkrasındaki yasağa aykırı hareket edenler, belediye sınırları
içinde belediye encümeni, belediye sınırları dışında genel kolluk tarafından
bin Türk Lirası idarî para cezası ile cezalandırılır. (6) 3 üncü
maddenin sekizinci fıkrasındaki yasaklara aykırı hareket edenler, 26/09/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun
"Sağlık için tehlikeli madde temini" başlıklı 194 üncü maddesi hükmüne
göre cezalandırılır. (7) 3 üncü
maddenin dokuzuncu fıkrasındaki yasağa aykırı hareket edenler, mahalli mülki
amir tarafından her bir kişiyle ilgili olarak bin Türk Lirası idarî para cezası
ile cezalandırılır. (8) 3 üncü
maddenin onuncu fıkrasındaki yasağa aykırı hareket edenler, belediye zabıtası
tarafından ikiyüzelli Türk Lirası idarî para cezası
ile cezalandırılır. Belediye sınırları dışında bu yetki genel kolluk tarafından
kullanılır. (9) 3 üncü
maddenin onüçüncü fıkrasındaki yasaklara aykırı
hareket edenler, mahalli mülki amir tarafından bin Türk Lirasından onbin Türk Lirasına kadar idarî para cezası ile
cezalandırılır. Tütün ürünlerinin satış belgesiz olarak satışının yapıldığı
veya satışa hazır tutulduğu yerlerdeki tütün ürünlerine el konulur ve nereden
temin edildiğine dair belge ibraz edilememesi halinde, mahallî mülkî amir
tarafından bunların mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilir. (10) 3 üncü
maddenin ondördüncü fıkrasındaki ürünleri üretenler,
belediye sınırları içinde belediye encümeni, belediye sınırları dışında mahalli
mülki amir tarafından yirmibin Türk Lirasından yüzbin Türk Lirasına kadar idarî para cezası ile
cezalandırılır. (11) 4 üncü
maddenin birinci ve ikinci fıkralarındaki yükümlülüklerin her birine aykırı
hareket edenler, mahallî mülkî amir tarafından bin Türk Lirası idarî para
cezası ile cezalandırılır. (12) 4 üncü
maddenin üçüncü ve dördüncü
fıkralarındaki yükümlülüklerin her birine aykırı hareket eden
üretici firmalar, Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme
Kurulu tarafından bu yükümlülüklere aykırı olarak piyasaya sürülen malların
piyasa değeri kadar idarî para cezası ile cezalandırılır. Ancak, verilecek
idarî para cezasının miktarı ikiyüzellibin Türk
Lirasından az olamaz. (13) 4 üncü
maddenin altıncı fıkrasındaki yükümlülüğe aykırı hareket eden firmalar Tütün,
Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurulu tarafından ellibin Türk Lirasından yüzbin
Türk Lirasına kadar idarî para cezası ile cezalandırılır. (14) 4 üncü
maddenin yedinci fıkrasındaki yükümlülüklere aykırı hareket edilmesi halinde;
yerel yayın yapan televizyon kuruluşları bin Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar, bölgesel yayın yapan televizyon
kuruluşları beşbin Türk Lirasından onbin Türk Lirasına kadar, ulusal yayın yapan televizyon
kuruluşları ellibin Türk Lirasından ikiyüzellibin Türk Lirasına kadar idarî para cezası ile cezalandırılır.
Bu cezalar, radyo yayını yapan kuruluşlar hakkında ondabir
oranında uygulanır. Bu cezaya karar vermeye Radyo ve Televizyon Üst Kurulu
yetkilidir. (15) Bu Kanunla
kendilerine yüklenen görevleri yerine getirmeyen memurlar ve diğer kamu
görevlileri hakkında, ceza hukuku sorumluluğu saklı kalmak kaydıyla, tâbi
oldukları mevzuatta yer alan disiplin hükümleri uygulanır." BAŞKAN – Madde
üzerinde gruplar adına söz talebi vardır. İlk söz,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay’da. Buyurun Sayın Akçay. Süreniz on
dakika. MHP GRUBU ADINA
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tütün
Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Günümüzde
sigaranın insanlara, sağlık, sosyal ve ekonomik bakımdan verdiği zararlar
devletlerin kayıtsız kalamayacağı boyutlara ulaşmıştır. Sigara insanlığın ortak
sorunu olan bir illet hâline gelmiştir. Bu illetle insanlığın topyekûn mücadele
etmesi bir mecburiyet hâline gelmiş durumdadır. Bu konuda en büyük görev, yine
en üst kamu otoritesi olan devletlere düşmektedir. 20’nci yüzyılda tütünü ve
sigarayı üreten, işleyen, satan ve tütün tüketimini doğrudan veya dolaylı
olarak teşvik eden ülkeler, artık 21’inci yüzyıl başında, tütün mamullerinin
verdiği zararlara karşı ciddi bir şekilde mücadele etmeye başlamıştır, çünkü
tütün kullanımı, ülkeler bakımından astarı yüzünden pahalı hâle gelmiştir.
Tütün, sadece parasal yönden ele alındığında dahi getirdiğinden fazlasını
götürmektedir. Kaldı ki, insan sağlığının ve insani değerlerin söz konusu
olduğu yerde, konunun parasal boyutunun bir önemi olmamalıdır. Değerli
milletvekilleri, bir ihtiyaçtan doğan kanunların yapımında dikkat edilmesi
gereken en önemli husus, kanunun uygulanabilir nitelikte olması ve
uygulanmasıdır. Bu açıdan baktığımızda, 7 Kasım 1996 tarihinde kabul edilen ve
hâlen yürürlükte olan 4207 sayılı Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair
Kanun’un amacına ulaşamadığı hepimizin malumudur. On bir yıldır yürürlükte
bulunan 4207 sayılı Kanun’un, bırakın cezai yaptırım uygulamasını, bazı basit
uygulamalar dahi bu Kanun çerçevesinde yerine getirilememiştir. Örnek verecek
olursak, bu Kanun’un 2’nci maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen “Kapalı
mahallerde tütün içilebilmesi için ayrı yerler tahsis edilir.” hükmü, başta
Türkiye Büyük Millet Meclisi olmak üzere, kurumların pek çoğu tarafından
uygulanmamış, sigara içimi için özel mahaller tahsis edilmemiştir. Yine, 4’üncü
maddenin son fıkrasındaki, TRT ve özel televizyon kurumları tarafından, ayda en
az doksan dakika, tütün alışkanlığının zararları konusunda uyarıcı ve eğitici
mahiyette yayınlar yapmak mecburiyetine uyulmamaktadır. Değerli milletvekilleri,
şimdi huzura getirilen bu kanun teklifiyle, yüce Meclisin mensubu olan değerli
milletvekillerimiz önemli bir sınavla karşı karşıyadır. Bu sınav, Türkiye Büyük
Millet Meclisi tarafından çıkarılan bir kanuna başta Türkiye Büyük Millet
Meclisinin kendisinin uyup uymayacağı, bu konuda topluma örnek olup olmayacağı
hususudur. Çıkacak bu kanuna, önce milletvekilleri ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi uymak ve uygulamak zorundadır. Getirilen bu kuralların adil ve doğru
bir şekilde uygulanmaması hâlinde bir zafiyet doğacaktır. Önemli bir
kamusal ihtiyaçtan doğan bu kanun, etkili ve uygulanabilir olmalıdır. İhtiyaç
olduğu hâlde etkili olamayan ve uygulanamayan kanunlar, faydasız bir kanun
hâline gelir. Faydasız kanunlar zorunlu kanunları zayıf düşüreceği gibi, yasama
gücünü de zayıflatır. Yüce Meclis, bu kanunun uygulamalarını özenle takip etmek
durumundadır. Değerli
milletvekilleri, bir kanunun etkili ve uygulanabilir olmasının bazı şartları
vardır. Kanun yapılırken hukuka uygun davranılmalı, temel hak ve özgürlüklerin
özüne dokunulmamalıdır. Kanun, şahıs veya toplumla ilgili önemli bir ihtiyaçtan
doğmalıdır. Kanun, kamu vicdanında yerini bulmalıdır. Kanun vesilesiyle
getirilen kuralların, zaman içinde örf ve âdete dönüşmesi de mümkündür.
Örneğin, Türk örf ve âdetinde yer alan birbirine sigara ikram etme
alışkanlığından vazgeçilip, sigara ikramının ayıplandığı bir anlayış
yerleşebilmelidir. Ayrıca, yasa yapmanın genel ilkeleri olan kanunilik,
açıklık, zarurilik, zarar ve kusur ilkesiyle gerekli orantılı ve uygulanabilir
ceza ilkelerine uyulmalıdır. Hukuk devleti,
hukuka uygun yasalar yapan ve yaptığı yasaya uyan ve uyduran devlettir. Tütün
içimini engellemek için kişilerin ve toplumun eğitimine ve bilinçlendirilmesine
yönelik çalışmalara, bu kanunda maalesef yer verilmemektedir. Bu kanun
teklifinin en önemli noksanlığı buradadır. Kanun teklifi yasakçı bir zihniyet
taşımaktadır. Yasakçı zihniyetin, sigara ve tütün zararlarıyla etkin bir
şekilde mücadele etme imkânı zayıftır. Tarihimizdeki IV.Murat
örneği ile başka ülkelerin yasakçı uygulamaları başarısız örneklerdir. En
etkili çözüm, tütün ve tütün mamullerinin zararları konusunda kişilerin ve
toplumun eğitilmesi, bilinçlendirilmesi ve kanunların tam, zamanında, tarafsız ve yaygın
biçimde uygulanmasıdır. Kanun teklifinde
cezayı uygulayacak merci ve yetki karmaşası bulunmaktadır. Ayrıca, teklif,
sağlıktan ziyade ceza üzerine inşa edilen, devletin vatandaşını suçlu durumuna
düşürdüğü bir düzenleme görüntüsü vermektedir. Sigara kötüdür. Bu doğrudur.
Peki, sigara içen vatandaş suçludur denilebilir mi? Cezanın ödenebilir olup
olmadığı araştırılmış mıdır? Düzenleyici etki analizi sonuçları nelerdir? 4207
sayılı Kanun kadük ise, işlerliği cezaların
artırılması yoluyla mı sağlanacaktır? En önemlisi, vatandaşı suçlu konumuna
düşürecek eylemleri çoğaltarak ve cezayı uygulayacak yetkiliyle vatandaş
arasında sürtüşmeleri artırarak etkili bir uygulama yapılamaz. Genel kabul
gören yasaklar dışında alınacak bu tedbirlerin gerekçede belirtilen amaçları
sağlayıp sağlamayacağı ayrı bir sorudur. Hepimizin bildiği
gibi, bu kanun teklifinin hazırlanması esnasında ilgili komisyon üyeleri örnek
uygulamaları izlemek amacıyla yurt dışına gitmişlerdir. Bu seyahatin yanı sıra,
ülkemizde 4207 sayılı yürürlükteki Kanun’un uygulandığı yerlerin ziyaret edilmesi
de uygun olurdu. Değerli
milletvekilleri, sigara kullanımının zararlarını önlemeye yönelik çalışmalara
ve yasaların uygulanmasına yönelik faaliyetlere örnek olması ve fikir vermesi
bakımından, daha önce görev yaptığımız Manisa ve Balıkesir Defterdarlıklarında
sigara içiminin önlenmesine ilişkin yaptığımız çalışmaları bir tecrübe örneği
olarak çok kısaca bilginize sunmak istiyorum. 1999 yılında
Manisa, 2004 yılında Balıkesir Defterdarlığında, 4207 sayılı Kanun hiç kimseye
ceza uygulamadan, yasakçı ve cezacı olmayan bir anlayışla harfiyen
uygulamıştır. Önce, konunun uzmanı hekimler tarafından konferans ve seminerler
verilmiş, personel eğitim yoluyla bilinçlendirilmiş ve ikna edilmiş, ısrarlı ve
tutarlı yöntemlerle ve idari bir iradeyle etkin bir uygulama yapılmıştır. Demek
ki, 4207 sayılı Kanun istenebilirse uygulanıyormuş. Kişilerin tütün kullanımına
başlamalarını engelleyecek, kullananları vazgeçirecek veya kullanımı en aza
indirecek eğitim çalışmalarına ilişkin hususlara bu kanunda yer verilmesi
gerekirdi. Sadece yasaklara
yer veren, eğitimi ve bilinçlendirmeyi noksan bırakan 4207 sayılı Yasa’nın
hazin durumunu göstermesi bakımından bir ilimizin bir kamu kurumunda 2004
yılında bir gazeteci, foto muhabiri tarafından çekilen ilginç bir fotoğrafı,
değerli milletvekilleri, dikkatinize ve takdirlerinize sunmak istiyorum. Bu
fotoğraf 2004 yılında bir ilimizdeki bir kamu kurumu koridorlarında çekilmiştir
ve sigara yasağını ilan eden, duyuran “Burada sigara içilmez. Cezası
462.400.000 Türk lirasıdır” olarak ilan eden afişi vatandaşımız ağzındaki
sigarayla hiç yasağa uymadan ve tınmadan -deyim yerindeyse- okumaktadır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, lütfen tamamlayınız. ERKAN AKÇAY
(Devamla) – Görüldüğü üzere, 2004 yılında çekilen bu fotoğraf da kamu
kurumundaki afişli uyarının ve Kanun’un uygulanabilirliğinin ne duruma
geldiğini bize yeterince bildirmektedir. Değerli
milletvekilleri, konuşmama burada son verirken, çıkacak olan bu yasanın
ülkemize hayırlı ve uğurlu olmasını diler, muhterem heyetinize saygılar
sunarım. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Akçay. Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Bayram Meral. Buyurun Sayın
Meral. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz on
dakika. CHP GRUBU ADINA
BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; tütün
mamullerinin zararlarının önlenmesiyle ilgili 55 sıra sayılı yasanın 6’ncı
maddesiyle ilgili, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Değerli
arkadaşlarım, elbette ki Cumhuriyet Halk Partisi olarak insan sağlığına zararlı
her şeyin karşısındayız. Bunun, bir defa, bilinmesinde yarar var. Bu sigaranın iki
önemli ağır boyutu vardır: Bunun birisi insan sağılığına verdiği zarar,
ikincisi ekonomiye getirdiği zarar. Değerli
arkadaşlarım, insan sağlına yalnızca sigara zarar vermez. İnsan yaşamında,
düşük kalorili besinden yararlanan, gerekli besini alamayan dar gelirli
vatandaşların da ciddi sorunu, sıkıntısı vardır. Ya duyuyorsunuz işitmek
istemiyorsunuz, ya işitiyorsunuz söylemek istemiyorsunuz saygıdeğer AK Partili
milletvekilleri. Bakınız, burada,
geçmişte bütün gücümüzle, detaylarıyla ortaya koyduk, dedik ki… Bu 657 sayılı
Devlet Memurları Yasası’na 4/C maddesi eklediniz, özelleştirmeden mütevellit
insanları bu madde kapsamına aldınız, bunların şimdi, bugün, bu karda kışta
çıkışlarını verdiniz değerli arkadaşlarım ve bir bölümünün ne zaman işe
başlayacakları da meçhul. Peki, bunların gelirleri yoksa -işte, birçok,
gecekonduda yaşayan, hatta seyrettiğimiz zaman birçoğumuzun yüreğinde sızı
yaratan o dar gelirli vatandaşlar gibi- bunlar evine herhangi yiyecek, içecek
veya yakıt sorunlarını temin edemezse, bu da insan sağlığı için zararlı değil
midir değerli arkadaşlarım? Niye bunları hiç görmezlikten geliyoruz? Helal
olsun size, akaryakıta zam yaptınız -açıkları kapatacaksınız ya- doğal gaza zam
yaptınız! Bir ülkede akaryakıta zam gelmesi demek, A’dan
Z’ye her şeye zam gelmesi demektir. Elektriğe zam
yaptınız, doğal gaza zam yaptınız, şimdi sıra dumana geldi, sigaranın dumanına,
ona da zam yapıyorsunuz. Sizi tebrik ediyorum! MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sigaraları söndürüyoruz. BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) – Değerli arkadaşlarım, sigara öyle sönmez. Birçoğunuz Avrupa ülkesine
gitmişsiniz. Avrupa ülkeleri tedbir almış, okuldan başlatmış onu, okuldan.
Sigaranın zararlarını, okuldan başlatmış… Şimdi biz, bırakın sigarayı önlemeyi,
okulların önünde hangi rezilliklerle karşılaştığımızı televizyonlarda izliyoruz
değerli arkadaşlarım. Bunun bir defa tedbirini alın. Sigaradan önce alınması
gereken tedbirler var; onu da alın, onu da alın. Görüyoruz, yaşıyoruz bunları.
İşte, sizin millî eğitiminizin okulları getirdiği nokta o. Sen esrarı
önleyemeyeceksin, sigarayı, okullarda ders vereceksin, vatandaşı
yetiştireceksin. Bir defa, değerli arkadaşlarım, bu aradaki çelişkileri
kaldırmak zorundasınız ve Avrupa ülkelerinde okuldan başlıyor. Bir konu daha
var. Gidin devlet dairelerine değerli arkadaşlarım, bir odayı boşaltmıştır,
orada gerekli tedbiri almıştır, belirli saatlerde sigara içmek isteyen vatandaş
varsa gider orada sigarasını içer. Var mı şimdi Türkiye’de, bunun tedbirini
aldınız mı? Yok. Ne olacak? Bir yerden duman çıktı -aynen itfaiye gibi- zabıta
memuru koşacak “Burada kim sigara içti?” Getirdiğiniz bu değerli arkadaşlarım,
getirdiğiniz yasa bu. Bunun bir tedbirini alın. Yapılanlardan
şikâyetçi değiliz. Elbette ki sigaranın zararını hepimiz biliyoruz. Parayı
yakıyorsun en azından parayı, sağlığınla birlikte parayı yakıyorsun. Bunu
biliyoruz, ama, bunun bir başlangıcı vardır değerli
arkadaşlarım. Sırf, bugün, bunun suçlusu siz olduğunuzdan söylemiyorum. Ama, beş yıldır, değerli arkadaşlarım, yaptığımız tek şey… KEREM ALTUN (Van)
– Sigarayı terk ettiremedik değil mi? BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) – Vallahi, inşallah edilsin değerli arkadaşlarım. Yani, bir şey
söyledin… İnsan sağlığına zararlı her şeyin karşısındayız. Bakınız, yaşamını
sürdüremeyen, asgari ücretle geçinemeyen, iş bulamayan insanların sorunu
sigaradan daha önemlidir. Evine ekmek götüremiyor, yaşamını sürdüremiyor,
kalori alamıyor, besinini temin edemiyor, onlar da sorun değil mi? Onlara da
eğilmek lazım değerli arkadaşlarım. Hani “Haksızlıkla, yolsuzlukla, açlıkla
mücadele edeceğiz.” diyordunuz ya, onu hatırlatıyorum size, başka bir şey yok. Değerli
arkadaşlarım, burada, önemli bir konu daha var. Muhterem arkadaşlarım,
geçmişte, Tekel, Sümerbank -birçoğunuz bilirsiniz, eski arkadaşlarım daha çok
iyi bilir- bunlar çok güçlü kuruluşlardı. Bunların büyük birikimleri vardı.
Şimdi, bunları teker teker budadık. Bu kürsüden
birkaç defa konuştum -eski milletvekili arkadaşlar bunu biliyor- tedbir
alınmasını istedik. Ne istiyoruz? Sümerbankı
bitirdiniz, arsaları bitirdiniz. Kimlere gittiğini biliyorsunuz, inşallah,
hayrını görmez, başka bir şey yapamıyoruz. Hayrını görmez, yetimin malını
yiyorlar. Şimdi, bir
taraftan, değerli arkadaşlarım, bir taraftan bizim bölgemizle Bitlis’i
bitirdiniz, Çukurova’yı bitirdiniz, Ege tütününü bitirdiniz, Tokat vesaireyi bitirdiniz. Ama, bir
yerden tütün geliyor değerli arkadaşlarım. Yunanistan’dan tütün geliyor ve bu,
değerli arkadaşlarım, sanayi maddesi göründüğü için gümrük bile ödenmiyor. Bu
ne? Sayın AK Partililer, bu ne yani? Bir şey daha var, doğranmış tütün geliyor.
Peki, Torbalı’da sigara fabrikası var, onun tütünü nereden geliyor saygıdeğer
milletvekilleri? Hani önlüyorsunuz ya bir taraftan! Sen tut, kendi
fabrikalarını yok et! Nereyi yok ettin? Malatya bekliyor sırada, yanında, Sümerbankın büyük arazileri vardı, o gitti, hemen
bitişiğinde -Malatya milletvekilleri varsa bilir- Tekelin büyük sigara
fabrikası var, arazisi var, şimdi sıra ona geldi. Yani, bunları kapatıp da
onları da devredeceksiniz, bekliyor zaten. İşçi orada boş oturuyor, boş; üretim
yaptırmıyorsunuz. Nerede üretim oluyor? Yabancı firmaların, değerli
arkadaşlarım, işletmek istediği fabrikalarda. Tütünü nereden geliyor? Yurt
dışından, Yunanistan’a kadar vesair… Muhterem
arkadaşlarım, bunları bilmiyor musunuz? Bir şey söyledim, dedim ki: Ya
biliyorsunuz ya görüyorsunuz görmemezlikten geliyorsunuz, ya duyuyorsunuz duymamazlıktan geliyorsunuz. Bunlar, Türkiye’nin sorunları.
Kendi müesseselerini yok ediyorsun. İşler hâle getirin, bir şey demiyorum,
üretimi artırın, istihdamı artırın, bunlara hiçbir şey dediğim yok, ama ne
yapıyorsunuz biliyor musunuz? Hükûmetleriniz
döneminde özelleştirmeden 40 milyar dolar para kazanmışsınız, onunla
övünüyorsunuz. Peki, üretimden gelen bir şey var mı? Yok, çivi çakmıyorsun ki
üretim olsun. O da yok. Değerli
arkadaşlarım, bunlar ülkenin ciddi sorunları. Yani, Torbalı’da hangi memleketin
tütünleri işleniyorsa, bunlardan ne alınıyorsa bunları siz benden daha iyi
biliyorsunuz. Doğrudur, sigara zararlı; içki de zararlı, kumar da zararlı.
Bunlarla mücadele etmek güzel bir şey, ama mücadele edilmesi gereken önemli
konular var. Tokat işçileri yürüyordu, izlediniz bunu. Yok
mu Tokat milletvekilleri? Tokat işçisi niye yürüyor? Ekmek kapısı
kapatıyorsunuz. Bir taraftan 4/C maddesini ekliyorsunuz, geçici işçi;
müktesebatlarını ortadan kaldırıyorsunuz, sendika yok, kıdem tazminatı yok,
yıllık izni yok. Ondan sonra, Torbalı’daki yabancı şirketlerin işlettiği
sigaraya her türlü imkân var. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre verdim, lütfen tamamlayın. BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Değerli
arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, sigara zararlıdır, içki
zararlıdır, kumar zararlıdır… Bunlar,
kime sorarsanız bilinen bir şeydir. Bunları önlemenin yolları vardır. “Duman
çıktı, zabıta memuruna, git orada ceza yaz”la bunlar önlenmez değerli
arkadaşlarım. Bir başka türlü cezayla da bunlar önlenmez. Nasıl önleyeceksin?
Bakınız, laf lafı açıyor, bir gün uçakta bir başka yere gidiyoruz. Sigara
yasak. Bir hostes geldi, bir feryat kopardı, dedi ki: “Aman” dedi, sigara
içmiş, affederseniz, tuvalete atmış vatandaşın birisi. Şimdi, bakınız değerli
arkadaşlarım, bu o kadar önemli bir şey ki, intihar, havada intihar. Niye bunu
yapmış? Onun orada, söner mi sönmez mi, ne zarar getirdiğini bilmediği için
vatandaş onu oraya atmış. Nasıl önlenecek bu? Temelden başlayacaksınız, eğitim
vereceksiniz, eğitim, eğitim. Sizin anladığınız eğitim değil, sizin anladığınız
eğitim değil. Teşekkür ederim,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Meral. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkan, madde üzerinde söz istiyorum. BAŞKAN – Hükûmet adına, Adalet Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin cevap
verecek. Buyurun Sayın
Bakan. Süreniz on
dakika. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinize saygılar sunuyorum. Görüşülmekte olan 55 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın ilgili maddesi vesilesiyle söz aldım. Biraz önce
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına kendisini dinlediğimiz Sayın Bayram Meral,
özelleştirmelerle ilgili uygulamaları eleştirirken, bizim, Hükûmet
olarak 4/C diye, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda bir madde
çıkarttığımızı ve böylece yıl sonu itibarıyla da
geçici personel olarak kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen bu
kişilerin işlerine son verdiğimizi ve bunların ne zaman işe alınacağının da
belli olmadığını ifade etti. Değerli
arkadaşlarım, 4/C maddesiyle ilgili, özelleştirme nedeniyle işsiz kalan
vatandaşlarımızın kamu kurum ve kuruluşlarında istihdamı konusu, benim daha
önceki Bakanlığım dönemimde uygulamaya girdi. O zaman Devlet Personel
Başkanlığından da sorumluydum. Sayın Meral’in de
uzun süre Genel Başkanlığını yaptığı Türk-İş Genel Başkanı Sayın Kılıç bana bir
gün gelerek dedi ki: “Sayın Bakanım, 1992 yılından beri Türkiye’de özelleştirme
uygulamaları var. Ancak bu özelleştirmeler nedeniyle emekliliğini hak edemediği
için ve iş de bulamadığı için çok mağdur duruma düşmüş insanlar var.” Bir gün
Türk-İş’i ziyarete gittiğimde bu insanlar önüme çıktılar, dediler ki: “Sayın
Bakanım, emekliliğimizi hak edene kadar bize sigortalı olabilecek bir iş
verebilirseniz -kimimizin dört yılı, kimimizin beş yılı, kimimizin üç yılı
kalmış- bize bir yardımcı olursanız çok seviniriz.” Türk-İş’te Sayın Kılıç’la,
nasıl bir çözüm bulabiliriz, 1992 yılından beri özelleştirme nedeniyle işsiz
kalmış insanların sorununa nasıl bir çare bulabiliriz diye oturduk ve
-Türk-İş’le birlikte- Devlet Memurları Kanunu’nun 4/C maddesinin
uygulanabileceğine karar verdik, geçici personel ve bu konuda bu Parlamentodan
bir yasa çıkardık. Sayın Meral hatırlayacaktır, Türk-İş Genel Başkanı bulunduğu
sırada o da, 2 bin civarındaki kişiye böyle bir imkân sağlamaya çalışmıştı o
zamanki hükûmet tarafından, ama sadece 2 bin kişiydi.
O da, kendi başında bulunduğu sendikada çalışan işçilere yönelikti. Ancak biz,
kanunun çıktığı ana kadar özelleştirme nedeniyle mağdur olmuş herkesi
kapsayacak ve bundan sonra da bu duruma düşecek herkesi içine alacak bir
düzenleme yaptık. Bu insanlar
sigortalıdır, bu insanlar… Devlet Memurları Kanunu’nun 4/C maddesi aynen
şöyledir: Bir yıldan daha az süreli çalışmalar içindir. Yani, bir yıl
çalışamıyor, 4/C öyle düzenlenmiş. Ta 1965 yılında Devlet Memurları Kanunu
çıktığı an yürürlüğe girmiş olan bir düzenleme ve tabii, Özelleştirme İdaresi
bu durumdaki insanlarla sözleşme yaptı. Bir yıldan az süreli, emeklilik hakkını
elde edinceye kadar çalışma koşuluyla ve ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite
mezunları için ayrı ayrı ücretler tayin edilmek
suretiyle bir uygulama başlattık. Tabii, bu, yıl sonu
itibarıyla, bir yıldan az süreli olduğu için onların işine bir süre son
veriliyor ve sonra tekrar bunlar sözleşmeleri yenilenerek işlerine devam imkânı
buluyorlar. Bu konudan dolayı
eleştirilmeyi değil takdir edilmeyi bekleriz. Çünkü,
bu insanlar özelleştirilen kuruluştan tazminatlarını almışlar, tekrar çalışma
ihtiyacını duymamışlar özelleştirilen kuruluşta bu işçi arkadaşlarımız.
Tazminatlarını almışlar kuruşuna kadar. Sekiz ay da çalışmadan maaş almışlar,
ödenmiş kendilerine ve daha sonra iş bulamamışlar. Biz bu insanlara emekli
oluncaya kadar yardımcı olmak için bu düzenlemeyi ihdas ettik ve bu düzenlemeden
yararlanan, bu uygulamadan yararlanan birçok vatandaşımız bize teşekkür
ediyorlar. Sayın Meral’in de, eski bir sendikacı olarak, Türk-İş’le birlikte
oluşturduğumuz bu düzenleme sebebiyle bizi eleştirmesini değil, takdir etmesini
ve tebrik etmesini beklerdik. Sadece siz
değerli milletvekili arkadaşlarımı ve kamuoyunu bu konuyla ilgili doğru
bilgilendirme adına söz aldım ve Devlet Personelden sorumlu eski bir Bakan
arkadaşınız olarak ve işin altında imzası bulunan bir arkadaşınız olarak bu
açıklamayı yapma ihtiyacı duydum. Sayın Başkana da
böyle bir açıklama yapma imkânı sağladığı için teşekkür ediyorum ve hepinize
saygılar sunuyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAYRAM ALİ MERAL
(İstanbul) – Sayın Başkanım… BAŞKAN – Buyurun
Sayın Meral. BAYRAM ALİ MERAL
(İstanbul) – Sayın Başkanım, Sayın Bakan ifadelerinde, benim, kendi sendikamın
sorununu çözdüğüm ve diğerlerine bakmadığım gibi bir ifade kullandı. Lütfen,
Tüzük’ün 69’uncu maddesi gereğince söz istiyorum. Daha doğrusu, konuyu
düzeltmek istiyorum. BAŞKAN –
Meramınızı anlattınız Sayın Meral. Şimdi tutanakları getirtirim…. BAYRAM ALİ MERAL
(İstanbul) – Efendim, getirtmeye gerek yok, siz de duydunuz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Bakın
söylüyorum: Şimdi, sataşmayla ilgili veya yanlış anlaşılmayla ilgili bir mevzu
varsa, sizin o anda başında bulunduğunuz sendikaya yönelik olmadığını,
Türk-İş’in bütününe yönelik bir problemin düzeltilmesi için müracaat ettiğinizi
söylemiş oldunuz, meramınız anlaşıldı. Teşekkür ederim. BAYRAM ALİ MERAL
(İstanbul) – Anlaşılmadı Sayın Başkanım. BAŞKAN – Şahıslar
adına söz talepleri… BAYRAM ALİ MERAL
(İstanbul) – Sayın Başkanım… BAŞKAN – Efendim… BAYRAM ALİ MERAL
(İstanbul) – Efendim, beni suçladı, lütfen, rica ediyorum… Yanlış söylüyor
Sayın Bakan. O zaman kadroya geçecek… BAŞKAN – Peki,
iki dakika söz veriyorum. Tekrar bir
sataşmaya mahal vermeden, iki dakikada anlatın. Buyurun. V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR (Devam) 3.- İstanbul Milletvekili Bayram Ali Meral’in, Adalet
Bakanı Mehmet Ali Şahin’in konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması BAYRAM ALİ MERAL
(İstanbul) – Teşekkür ederim. Değerli
arkadaşlarım, Sayın Bakanın açıklamasında bir tezat var. Devlet
Su İşlerinde, Enerjide, Ormanda, Tarımda, Köy Hizmetlerinde çalışan geçici
işçilerin kadroya geçmesi ayrı bir konu. Allah nur içinde yatırsın,
Ecevit döneminde oldu. (DSP sıralarından alkışlar) Bu ayrı bir konu,
özelleştirmeden mütevellit iş yerlerine dağıtılması ayrı bir konu. Benim
dönemimde özelleştirmeden mütevellit hiçbir işçi dışarıda kalmadı, 657 sayılı
Yasa’ya göre değil, gittikleri kurumdaki toplu sözleşme hükümlerine göre
intibakları yapıldı ve bunlar çalışıyor. Burada bir yanlış anlaşılma olmadı. MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) – Bir sürü adam dışarıdaydı senin döneminde. BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen… BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) – Beyefendi, özür dilerim, hiçbir şey bilmiyorsanız, şu Tarımda
çalışanları, Ormanda çalışanları, senin Köy Hizmetlerinde çalışanları, senin
Bayındırlık müdürlüklerinde çalışanları… MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) – Onlar özelleştirilmedi ki özelleştirilmeden bahsediyorsun. BAŞKAN – Sayın
milletvekili, lütfen… BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) – Ama Sayın Bakan öyle söylüyor. ORÜS’te
çalışanlar, Bolu’da çalışanlar… Yok mu Bolu
milletvekili burada? BAŞKAN – Sayın
Meral, söz aldığınız konu üzerinde açıklamanızı yapın. BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) – Efendim, teşekkür ederim. Ama yanlış bilgi vermesin Sayın Başkanım,
öyle değil. BAŞKAN - İşte şimdi
düzeltiyorsunuz. BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler. VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam) 1.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl’ün;
Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/9) (S. Sayısı: 55) (Devam) BAŞKAN – Madde
üzerinde şahısları adına söz talepleri vardır: İzmir Miletvekili
Sayın İbrahim Hasgür, Antalya Milletvekili Sayın Abdurrahman Arıcı, İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Macit. İlk söz İzmir
Milletvekili Sayın İbrahim Hasgür. Buyurun Sayın Hasgür. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz beş
dakika. İBRAHİM HASGÜR
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 55 sıra sayılı Tütün
Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesiyle ilgili olarak söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle, hepinize saygılarımı sunuyorum. Bu kanunla ilgili
olarak, şu ana kadar, genelde, kanunun sağlık boyutu ve sigara içmenin insan
bedenine vermiş olduğu zararlar konuşuldu. Ben ise, konunun farklı bir boyutunu
ele almak ve kısa süre içerisinde olayımızın hukuki boyutuna temas ederek,
sigara içme özgürlüğünün sınırlandırılması konusuna girmek istiyorum. Bilindiği üzere,
belirli yer ve şartlarda başkalarına zarar verir bir şekilde sigara içilmesi,
sadece bir sağlık sorunu, bir ahlak sorunu olmaktan çıkarak, bir hukuk sorunu
hâline gelmiş ve birtakım hukuki düzenlemelere ihtiyaç göstermiştir. Bizimle
birlikte pek çok ülkede sigara içme özgürlüğünün sınırlandırılmasının anayasal
temelleri tartışılmış ve bu konuda gerekli yasal düzenlemeler hazırlanarak
yürürlüğe konulmuştur. Bilindiği gibi,
özgürlük, çok çeşitli şekillerde tarif edilmiş ve anlaşılmış bir kavramdır.
Kısa bir tarifini vermek gerekirse, özgürlük, belli bir konuda serbest hareket
etme gücü olarak ifade edilebilir, bu anlamda, bir sigara içme özgürlüğünden de
bahsedilebilir. Bu özgürlük, sigara içme konusunda insanların serbest hareket
etme gücüne sahip oluşları şeklinde tanımlanabilir. Her ne kadar, bu özgürlüğü,
Anayasa’mızda düzenlenen özgürlükler kapsamına sokmak ilk elden zor olsa da,
Anayasa’nın 17’nci maddesinin birinci fıkrasında düzenlenmiş “Maddi ve manevi
varlığı geliştirme hakkı” bir kapsayıcı özgürlük olarak yorumlanarak, sigara
içme özgürlüğü bu özgürlüğün kapsamına dâhil edilebilir. Keza, Anayasa’mızın
12’nci maddesinin birinci fıkrası tabii hukuk anlayışından esinlenerek,
herkesin her çeşit özgürlüğe sahip olduğunu kabul etmiştir. Anayasa’nın 12’nci
maddesinin birinci fıkrasıyla kabul ettiği özgürlüklerden birisinin de pekâlâ
sigara içme özgürlüğü olduğu söylenebilir. Sigara içme özgürlüğü, ister 17’nci
maddenin birinci fıkrasının isterse 12’nci maddenin birinci fıkrasının
kapsamında düşünülsün, Anayasa’nın 13’üncü maddesinde öngörülen sınırlama
sistemine göre sınırlanabilir. Sigara içme
özgürlüğü, belirli yer ve koşullarda birçok özgürlüklerle çatışmaktadır. Söz
gelimi, sigara içme özgürlüğü, eğitim özgürlüğüyle, seyahat etme özgürlüğüyle,
çalışma özgürlükleriyle çatıştığı pekâlâ söylenebilir. Bu özgürlüklerde bir
çatışma söz konusuysa, hiyerarşi ilkesi, müdahalenin durdurulması ilkesi ve
pratik uyuşum ilkelerine göre çözümlenmeler hukukta karşılaşılan yöntemlerdir,
ama en uygunu pratik uyuşum ilkesidir. Bu ilkeye göre, çatışan özgürlükler,
varlık ve etkilerini optimal düzeyde sürdürebilecek
şekilde sınırlandırılmalıdır. Söz gelimi, sigara içme özgürlüğü seyahat etme
özgürlüğüyle çatıştığı zaman, bu ilkeye göre seyahat edenlerin hem haklarını
korumak hem de sigara içenlerin özgürlüğünü korumak için, mesela, trenlerde
farklı kompartımanlarda sigara içenlere ayrı, sigara içmeyenlere ayrı
kompartımanların tahsis edilmesi şeklinde bir çözüm düşünülebilir. Sigara içme
özgürlüğü, diğer yandan bir ödevle, bir zorunlulukla da çatışabilmektedir.
Mesela, askerlik bir ödevdir, askerlikte sigara içenlerle içmeyenlerin durumu
ne olacaktır? Aynı şekilde, hapishaneye düşmüş bir insanın durumu nazara
alındığında, orada sigara içen mahkûmlarla içmeyen mahkûmların durumu ne
olacaktır? Bunlarda sigara içme özgürlüğünün bir ödev veya zorunlulukla
çatışması hâlinde de hiyerarşi nedeniyle sigara içme özgürlüğünün
sınırlandırılması yoluna gidilebilmektedir. Ancak, pratik uyuşum ilkesinin
uygulanma imkânı olduğu durumlarda bu ilkeye göre çözüm aranması hiçbir zaman
ihmal edilmemelidir. Sigara içme
özgürlüğü, Anayasa’nın 12’nci maddesinin ikinci fıkrasındaki sınırlandırmayla
yüklü olarak doğmuştur. Diğer bir anlatımla, sigara içme özgürlüğü, daha
doğarken kişilerin, topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve
sorumlulukla sınırlı bir şekilde doğmuştur. Bu alanda yasa koyucunun sigara
içme özgürlüğünün sınırlarını belirtmesi bu özgürlüğün sınırlandırılması
anlamına gelmez. Bu sınır belirtme işlemi kurucu değil, bildirici niteliktedir.
Zira, burada sınırlılık temel hakkın dışından değil,
bizzat kendisinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, burada Anayasa’da belirtilen
genel ya da özel sebeplere uygunluk da aranmaz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Hasgür, bir dakika süre verdim, lütfen tamamlayın. İBRAHİM HASGÜR
(Devamla) - Sigara içme özgürlüğünün sınırlandırılması Anayasa’nın 13’üncü
maddesinde öngörülen sisteme göre olur. Buna göre sigara içme özgürlüğünün
sınırlandırılmasının şartları şunlardır: Öncelikle, sınırlandırma yasama organı
tarafından yapılmalıdır. İkinci olarak, sınırlandırma Anayasa’da belirtilen
genel sağlık sebeplerine göre yapılmalıdır. Üçüncü olarak, sınırlandırma
Anayasa’nın sözüne ve ruhuna uygun olmalıdır. Dördüncü olarak, sınırlandırmada
ölçülülük ilkesine uyulmalıdır. Sigara içme
özgürlüğünü sınırlandıran bir yasada, inancıma göre, başkalarının sağlığını
korumak olduğu vurgulanmalı ve bu yasanın kapsamı şu ölçülerle belirtilmelidir:
Bir kere, yasak ancak birden fazla kişinin bulunduğu yerlerde söz konusu
olmalıdır. İkinci olarak, bu birden fazla kişinin bir temel hak ve özgürlüğünün
kullanımına, bir ödeve, bir görevine ya da bir zorunluluğuna dayanmalıdır. Mevcut hazırlanan
bu yasa teklifinin burada ifade etmiş olduğumuz bu hassasiyetleri ve
incelikleri titizlikle yerine getirmiş olduğunu görüyor, yasa teklifini hazırlayanlara
teşekkür ediyor ve hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Hasgür. Şahısları adına
ikinci söz, Antalya Milletvekili Sayın Abdurrahman Arıcı’nın. Buyurun Sayın
Arıcı. Süreniz beş
dakika. ABDURRAHMAN ARICI
(Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tütün Mamullerinin
Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Sayın
milletvekilleri, hiç kimse bağımlı olarak dünyaya gelmez, bağımlı kalmayı da
istemez. Onu yanlışlıklara iten çevrenin olumsuz etkileridir. Bunlardan birisi
de sigara alışkanlığı kazanmasıdır. Sigara içen bir kişi, ortamda bulunan ve
sigara içmeyen kişilerin de sigara dumanı solumasına neden olur. “Pasif
içicilik” adı verilen bu durum, doğrudan sigara içmeye göre daha fazla
tehlikelidir. Kendi sağlığını bozmakla kalmayıp çevresindeki kişilerin de
sağlığını bozmaya hakkı yoktur. Kendiliğinden
duyarlı davranmayan içicileri de uyarmak bir görevdir diyerek, 2008 yılının tüm
halkımıza barış, mutluluk, iyilikler getirmesi dileğimle saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Şimdi,
madde üzerinde soru-cevap işlemi yapılacaktır. Sayın Doğru… REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Sayın Başkanım, aracılığınızla sormak istiyorum: Aşırı sigara
kullanımı vücutta A, C ve E vitaminlerinin yetersizliğine sebep olmaktadır.
Bunun sonucunda da özellikle ciltte büyük bozukluklar olmakta ve beraberinde de
kırışıklıklar oluşmaktadır. Son yapılan araştırmalarda, kız çocuklarının ve
bayanların sigara kullanımıyla ilgili olarak yoğun bir şekilde talepte olduğu
görülmektedir. Bununla ilgili -yani kırışıklıklara sebep olması dolayısıyla
görünümü de bozulacağı için- bir çalışma yapılmakta mıdır yapılmamakta mıdır?
Bunu sormak istiyorum. İkinci sorum da:
Sigarayla ilgili, çeşitli televizyon kanallarında yayınlar yapılmaktadır. Bu
yayınların etkili olup olmadığı konusunda veyahut da ne kadar izlendiği
konusunda bir çalışma yapılmış mıdır? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Sayın Enöz… MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Aracılığınızla
Sayın Bakanımıza soruyorum: Tekel sigara fabrikalarının özelleştirilmesiyle kaç
Tekel işçisi doğrudan etkilenecektir? İkinci sorum:
Kanunun çıkmasından sonra uygulamada gerekli denetimlerin yapılabilmesini teminen ne kadar personele ihtiyaç duyulmaktadır? Üçüncü sorum ise…
Sigara paketlerinin renk, desen ve şekil bakımından sigaraya ilk başlamada
çekici ve cazibe merkezi olduğunu düşünüyorum. Bu konu da araştırılıp itici bir
ambalajlama düşünülür mü? Teşekkür ederim. Sayın Asil… BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakanım,
toplumumuzu sigaranın zararları etkilerinden korumanın birinci yolu olan sigara
yasağını, inşallah, bugün yasalaştıracağız. İkinci yolu olan sigaraya başlamayı
önleyici, başlayanları da bıraktırmaya yönlendirici eğitim çalışmalarını yasal
bir düzenlemeyle, bütçeden önemli de bir pay ayırarak yapmayı düşünür müsünüz? Yoksa, sağlık harcamalarına şimdiki gibi pay ayırmaya devam
mı edeceğiz? Teşekkür ederim
Sayın Bakan. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Bakan. SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değerli Başkanım, teşekkür ediyorum. Sigaranın
zararlarıyla ilgili olarak Sayın Milletvekilimiz, özellikle bayanlarda cilde
verdiği zararlardan ve bunların araştırılmasının düşünülüp düşünülmediğinden
bahsettiler ve böyle bir soru sordular. Yani, özel olarak bunun için bir
araştırma planlamış değiliz, ama genel anlamda şunu ifade etmeliyim: Bu kanun,
şu anda birlikte görüşmelerini yaptığımız bu kanun, aslında ülke olarak
imzaladığımız bir uluslararası sözleşmenin ve bunun akabinde de Hükûmet olarak ortaya koyduğumuz bir eylem planının parçası
olarak ortaya çıkmış durumdadır. Soruyla ilgisi şu söylediğimin: Sayın
Milletvekilimizin söylediği zararlar ve daha birçok zararlar dâhil olmak üzere,
toplumdaki etkilerinin daha yoğun araştırılması, birçok sektörün, birçok
bakanlığın, sivil toplumun, üniversitelerimizin katkılarıyla toplumsal bir
mücadelenin başlatılması hususunda bu eylem planıyla adımlarımızı atmış
durumdayız. Bu eylem planını titizlikle devam ettireceğiz. Şu anda
televizyonlarda sigarayla ilgili olarak yapılan yayınların çok etkili olduğu
kanaatinde değilim. Hem hazırlanış biçimleri itibarıyla birçoğu güncelliğini kaybetmiş
yayınlar hem de saat itibarıyla uygun olmayan saatlerde yayınlanıyorlar. İşte,
bugün yapacağımız kanunla, bazı önergelerin de verilmiş olmasıyla, şu noktaya
geldik: Gün boyu yayınlar yapılacak. Üstelik, akşam saatlerinde, televizyonun
en ziyade seyredildiği, izlendiği saatlerde de yine yoğun bir yayın imkânına
sahip olmuş oluyoruz.Her bir televizyon için bir ayda
doksan dakikalık böyle bir yayın imkânına bu kanunu yapmakla sahip olduk.
Sağlık Bakanlığının öngördüğü biçimde modern iletişim teknikleri kullanarak bu
yayınları önümüzdeki günlerde yapabilmiş olacağız. Tekel sigara
fabrikasının özelleştirilmesiyle ne kadar işçinin işsiz kalacağıyla ilgili şu
anda benim bir bilgim yok. Biraz önce Değerli Adalet Bakanımızın ifade ettiği
gibi, özelleştirmeler sırasında buralarda çalışan işçilerin hukuklarını korumak
hususunda bugüne kadar ne yapmışsak, bundan sonra da buna hassasiyetle devam
edeceğiz. “Bu kanundan
sonra denetim için ne kadar personel gerekli?” sorusuna şu cevabı verebilirim:
Aslında, mahallinde denetlemeler yapılacağı için, belediyelerimiz, il özel
idarelerimiz bu denetlemeleri yapacağı için, mevcut personelleriyle bu
denetlemeleri elbette yapabilecekler, ama belli eğitim çalışmaları yapmamız
gerekeceği de açık. Sigara paketleri
üzerinde, daha doğrusu sigara paketlerinin özellikle gençleri veya diğer
insanları cezbetmeyecek biçimde olması elbette çok
önemlidir. Bildiğiniz gibi, bu paketlerin üzerinde şu anda çok ciddi yazılı
uyarılar var, paketin büyük bir kısmını kaplayacak biçimde, kapsayacak biçimde.
Şimdi, yaptığımız kanunla bu yazılara ilaveten resimlerle de veya başka
birtakım tedbirlerle de bu paketleri ve sigarayı cazip olmaktan çıkarabilecek
duruma geliyoruz. Aslında, Hükûmetimiz -Sayın Asil’in sorusuna cevaben ifade ediyorum-
koruyucu sağlık hizmetlerine geçmiş dönemlere kıyasla çok daha büyük paralar
harcayabilmektedir. Sigarayla mücadele konusunda da gerekli ödeneklerin
konacağından ve bu mücadelenin gereği gibi yapılacağından Sayın Milletvekilimiz
emin olmalıdır. Teşekkür ediyorum
Değerli Başkan. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakan. Madde üzerinde üç
önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık
sırasına göre işleme alacağım. İlk önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
55 sıra nolu, Tütün Mamullerinin Önlenmesine dair
Kanunda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısının 6 ncı
maddesinin 5 nci fıkrasının sonuna cezalandırılır
kelimesinden sonra gelmek üzere “…verilecek cezalara karşı 7 gün içinde Sulh
Ceza mahkemesine itiraz edilebilir...” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz. Hasip Kaplan M.
Nezir Karabaş Sevahir Bayındır Şırnak Bitlis Şırnak Nuri
Yaman Şerafettin
Halis Osman Özçelik Muş Tunceli Siirt Aysel
Tuğluk Diyarbakır BAŞKAN – Diğer
önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
55 sıra nolu, Tütün Mamullerinin Önlenmesine dair
Kanunda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısının 6 ncı
maddesinin 4 üncü fıkrasının “…görsel yayın yoluyla ihlal edilmesi halinde;…” kelimesinden sonra gelmek üzere “söz konusu televizyonun
ihlal eden programının yayını durdurulur…” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
BAŞKAN – Şimdi
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 55 sıra sayılı “Tütün Mamullerinin Zararlarının
Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”nin çerçeve
6 ncı maddesi ile değiştirilen 4207 sayılı Kanunun 5
inci maddesinin; ikinci fıkrasında yer alan “2 nci
maddenin birinci,” ibaresinin “2 nci maddenin (a)
bendi hariç birinci,” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Nurettin Canikli Bekir
Bozdağ Vahit
Kiler Giresun Yozgat Bitlis Turan
Kıratlı Bayram Özçelik Nuri
Uslu Kırıkkale Burdur Uşak Musa Sıvacıoğlu Abdurrahman Arıcı Aşkın
Asan Kastamonu Antalya Ankara BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Heyetin takdirine bırakıyorum efendim. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılıyoruz değerli Başkanım. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Uygulamada ortaya
çıkması muhtemel sorunların giderilmesi amacıyla değişiklik önergesi
verilmiştir. BAŞKAN –
Komisyonun takdire bıraktığı, Hükûmetin katıldığı
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Oyları sayalım Sayın Başkan. Oyları sayalım ve aynen tutanağa
geçelim retleri ve evetleri. BAŞKAN - Kabul
edilmiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
55 sıra nolu, Tütün Mamullerinin Önlenmesine dair
Kanunda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısının 6 ncı
maddesinin 4 ncü fıkrasının “…görsel yayın yoluyla
ihlal edilmesi halinde;…” kelimesinden sonra gelmek
üzere “söz konusu televizyonun ihlal eden programının yayını durdurulur…”
cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz. Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz Değerli Başkanım. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Kaplan. HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 6’ncı maddesinin
dördüncü fıkrasını… Değişiklik önergemizin nedeni, RTÜK’ün sansür
uygulamalarıyla ilgilidir. Genelde, uygulamada, Radyo Televizyon Üst Kurulu,
örneğin bir şarkı söylendiği için veya bir programda aykırılık bulunduğu için
televizyonlarla ilgili kapatma kararları veriyordu ve cezaların şahsiliği
prensibine aykırı olarak, kolektif bir uygulama olarak bu hep geçerdi. Şimdi, burada da örneğin, bir ulusal veya yerel yayın yapan,
görsel yayın yapan bir televizyonun yasaya aykırı davranması durumunda,
yerellerde 1.000 Türk lirası, bölgesel yayın yapıyorsa 5 bin, ulusal yayın
yapıyorsa da 5 bin Türk lirasından 10 bin Türk lirasına kadar, ulusal yayın
yapan kuruluşlar hakkında bir para cezası verileceği ve bunu da RTÜK üst kurul
olarak yetkili… Bu yanlış bir
uygulama olur hukukta, sansür durumunu genişletebilir. Bunun alternatifi şudur:
O televizyon programı, diyelim yirmi dört saat yayın yapan bir televizyonsa
ulusal kanal, o kanalda bunu ihlal eden programın yapımcısı veya sorumlusundan
bu müeyyide uygulanabilir, ceza uygulanabilir. Bunun da cezası, sadece para
cezası olarak düşünülmesi doğru değildir. Uyarma bir cezadır, kapatma bir
cezadır, sonradan para cezası da uygulanabilinir. Böylesi caydırıcı imkânı olan
bir uygulama yerine, direkt, sadece para cezasının uygulanması, özellikle yerel
radyo ve televizyonlar ile bölgesel yayın yapan televizyonların ciddi cezai
müeyyidelerle karşı karşıya olması durumunu doğuracaktır. Biz bunu dikkate
alarak, bu madde hükmünün, söz konusu televizyonun ihlal eden programının
yayını durdurulur… En etkili yöntem budur. En etkili yöntemle en caydırıcı
yöntem bu olunca kişi ve sorumlu kendi fiilinden sorumlu olur. Çağdaş ceza
yargılamasında da böyledir. Bu nedenle, kişinin eylemi veya kuruluşun eylemi
yerine televizyonları ve umumi olarak sahiplerini cezalandırmak -ki genellikle
şirketlerdir- ceza yargılama mantığına aykırıdır. Uluslararası televizyon
yayınlarının kurallarıyla ilgili ilkeler de dikkate alındığında, böylesi bir
yasa maddesi ileride uluslararası hukuka konu olabilecek birçok davanın
doğmasına da neden olabilir. Bu yanıyla hem yasanın amacıyla örtüşmemektedir
hem de etkili olması mümkün değildir. Bunlar dikkate
alınarak önergemiz lehinde oy kullanılmasını diliyorum, teşekkür ediyorum. (DTP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Kaplan. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir. Diğer önergeyi
okutup işleme alacağım: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
55 sıra nolu, Tütün Mamullerinin Önlenmesine dair
Kanunda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısının 6 ncı
maddesinin 5 nci fıkrasının sonuna cezalandırılır
kelimesinden sonra gelmek üzere “…verilecek cezalara karşı 7 gün içinde Sulh
Ceza mahkemesine itiraz edilebilir…” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz. Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN - Sayın Kaplan, gerekçeyi mi okutayım? HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Kanun kapsamı
itibariyle, aykırılık fiili “kabahatlar” nevinden
ceza kapsamı dahilinde olup, ceza verme yetkisinin
sadece “belediye encümeni” veya “genel kolluk” tarafından verilmesi, itiraza
tabi olmaması, yargı yolunun kapalı olması, denetimsizlik keyfi ve yasal
olmayan uygulamalara yol açacağından, bunun önlenmesi açısından verilecek
cezaların yargı denetimine tabi olması gerekmektedir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir. Şimdi, maddeyi
kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir. On dakika ara
veriyorum. Kapanma Saati: 15.49 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 16.00 BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Fatma SALMAN KOTAN
(Ağrı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 45’inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum. 55 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon? Burada. Hükûmet? Burada. Teklifin 7’nci
maddesini okutuyorum: MADDE 7- 4207
sayılı Kanunun 6 ncı maddesi başlığı ile birlikte
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Tahsil
edilen idarî para cezalarından pay alınması MADDE 6 (1) Bu
Kanun hükümlerine göre verilen idarî para cezalarından tahsil edilen miktarın
yüzde elli oranındaki kısmı, para cezasına karar veren kurumun harcamalarında
kullanılmak üzere kurum veya ilgili bakanlık bütçesine; yüzde onu Sağlık
Bakanlığı, yüzde onu Millî Eğitim Bakanlığı bütçelerine aktarılır. Sağlık Bakanlığı
ve Millî Eğitim Bakanlığı bütçelerine aktarılan para, bu Kanunun kendilerine
yüklediği yükümlülüklerin yerine getirilmesine ilişkin harcamalarda
kullanılır." BAŞKAN – Madde
üzerinde gruplar adına söz talebi vardır. Birinci söz,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru’ya
aittir. Buyurun Sayın
Doğru. Süreniz on
dakika. MHP GRUBU ADINA
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri… BAŞKAN – Sayın
Doğru, bir dakika… VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam) D) ÇEŞİTLİ İŞLER 1.- Genel Kurulu ziyaret eden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’a Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denilmesi BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül’ün davetlisi olarak
ülkemizi ziyaret etmekte olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın
Mehmet Ali Talat ve beraberindeki heyet Meclis Başkanımız Sayın Köksal Toptan
ile birlikte şu anda Meclisimizi teşrif etmiş bulunuyorlar, kendilerine yüce
Meclisimiz adına hoş geldiniz diyorum. (Alkışlar) Buyurun Sayın
Doğru. VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam) 1.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl’ün;
Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/9) (S. Sayısı: 55) (Devam) REŞAT DOĞRU
(Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 55 sıra sayılı Tütün
Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı’nın 7’nci maddesi
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Türk milletini ve yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. Bu kanun,
içerisinde nikotin ve fare zehri gibi 4 bine yakın zehirli ve toksit madde bulunan sigaranın kullanılmayarak çocuklarımız
ve gençlerimizin korunması için çıkarılan çok önemli kanunlardan bir tanesidir.
Bu kanunun buraya getirilmesini ve kanunlaşmasını sağlayan siz değerli
milletvekillerine ve emektarlarına teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Sigaranın, kanser
başta olmak üzere kalp damar hastalıkları, Kronik Obstrüktif
Akciğer Hastalığı dediğimiz KOAH gibi solunum sistemi ve sindirim sistemi
hastalıklarını yapmakta olduğu herkes tarafından bilinmesi gereken ve bilinen
gerçeklerdir. Sigaranın, artık akciğer kanseri, beyin tümörleri, gırtlak
kanseri oluşmasında en büyük etken olduğu da herkes tarafından kabul
edilmektedir. Ayrıca, sigaranın, insan vücudunda etkilerinin neler olduğu her
geçen gün daha iyi anlaşılmakta ve yeni yeni
zararları da ortaya çıkartılmaktadır. Değerli
milletvekilleri, kanunun 6’ncı maddesinde uygulanacak cezalar anlatılmaktadır.
7’nci maddesinde de 6’ncı maddeye atfen, cezalar sonucu toplanacak olan
paraların nasıl kullanılacağı anlatılmaktadır. Ancak, alınan cezaların
kullanımında, bence, Millî Eğitim Bakanlığı bütçesine daha fazla pay
ayrılmalıdır. Çünkü, kanunun amacı, gençleri ve
çocukları, bu yüzyılın en kötü alışkanlıklarından olan sigara kullanımından
korumak ve kurtarmaktır. Sigara, gençler arasında çabuk ulaşılabilir olması
nedeniyle kolayca ele geçirilebilmekte ve de kullanılmaktadır. Sigaraya gençlik
döneminde alışmayan birisinin ileriki yaşlarda tiryaki olması çok zordur. Çünkü, sigara içenlerin yüzde 95’i sigaraya yirmi bir yaşına
kadar başlamış olmaktadır. İlk ve ortaokul çağlarında koruyucu hekimlik
konusunda insanımıza, çocuklarımıza, sorumluluğumuz arasında, eğitim dâhil çok
şeyler yapmak mecburiyetindeyiz. Ancak, sayın
milletvekilleri, sigarayla ilgili bu cezaları ve yapılması gerekenleri
tartışırken başka bazı konuları da düşünmek zorundayız. Cezaları uygularken
ayrıca sigara fabrikası çalışanlarını ve tütün üreticilerini de beraberinde
cezalandırmaktayız. Bugün tarımda çalışan çiftçilerimizin birçok sorunu vardır.
Gübre, mazot fiyatları, işçilik ücretleri almış başını gitmektedir. Bugün
çiftçi çok zor durumda olup geçinemez, üretemez duruma gelmiştir. Seçim öncesi
çıkarılmış olan 5661 sayılı Yasa da yetersiz kalmıştır. Çiftçilerimize daha
fazla yardımcı olunması gerekmektedir. Örneğin, Tokat
ili Erbaa ilçesi Çalkara köyündeki çiftçilerimiz tarım kredi kooperatifine
borçlarını ödeyemedikleri için hapse girmekte, icra takibiyle karşı karşıya kalmakta
ve jandarma takibatına uğramaktadırlar. Tarım ve Maliye Bakanlıkları, Hükûmet bu mahzun insanların sesini duymamaktadır. Bu
insanlar yardım ve çözüm bekliyorlar. Ayrıca, sigara
fabrikaları da özelleştirme adı altında satılmaya, peşkeş çekilmeye doğru
gitmektedir. Tokat Sigara Fabrikası işçileri bu konudaki mağdurların başında
gelmektedir. Sigara içmekle ilgili cezaları uygulamaya çalışırken, kaderleri
gereği sigara fabrikasında çalışan insanlar da Hükûmet
tarafından verilen cezalarla karşı karşıya kalmaktadır. Tokat Sigara
Fabrikasına ve işçilerine de sahip çıkmak mecburiyetindeyiz. Değerli
milletvekilleri, fabrika işçilerine zulüm yapılıyor. Özelleştirme adı altında,
fabrikaya, bayramın birinci günü sabah erkenden fabrika alıcıları getirilip
gezdiriliyor. Fabrikasına sahip çıkan işçileri de polis copluyor ve biber gazı
sıkıyor. Bu insanlar bunu hak etmiyorlar. Sağlıklarını kaybederek ülke
ekonomisi için yıllardır çalıştılar ve hâlâ da çalışıyorlar. Fabrikalarına
sahip çıkmak için de, 1 Ocak tarihinde, Tokat’ta, bütün işçiler, Tekgıda-İş Sendikasının önderliğinde, çoluk çocuğuyla,
yaşlısıyla, eşleriyle beraber, vatandaşların da katılımıyla beraber büyük bir
yürüyüş yapmışlar ve özelleştirmeyi de protesto etmişlerdir. Tokatlı, aylık
olarak 4,5-5 trilyonu bölgeye getiren bu fabrikasına artık sahip çıkıyor.
Yıllık 50 trilyonun Tokat’tan gitmesinden kimlerin zararlı çıkacağının artık
farkına varmış durumdadır. Tokatlılar özelleştirmeye karşı çıkıyorlar,
fabrikanın kendilerine verilmesini de bekliyorlar. Özelleştirmenin küresel
tröstlere değil, sermayenin tabana yayılması ve halka açılması amacıyla
çalışanlara ve küçük hisseler hâlinde vatandaşlarımıza verilmesi doğru
olacaktır. Geçmişte Karabük Demir Çelik örneği vardır. Sayın Bakan Cemil
Çiçek’in önderliğinde o zaman Karabük Demir Çelik Fabrikası, 1 YTL’ye -sembolik miktarlarla beraber- oradaki çalışanlara
ve sendikalara verilmiştir. Aynı durum Tokat Sigara Fabrikası için veyahut da
birçok sigara fabrikasıyla beraber özelleştirmeye girecek olan fabrikalara da
uygulanabilir. Bunu da tüm insanlarımız ve Tokatlılar, özellikle, Tokat Sigara
Fabrikası ve Turhal Şeker Fabrikası için bekliyorlar. Bu yönde de Hükûmetten önemli bir oranda da destek beklenmekte olduğunu
da ifade etmek istiyorum. Değerli
milletvekilleri, tabii, çıkartılan bu kanun çok önemli bir kanundur. Sigara
insanlığın son zamanlarda karşılaşmış olduğu en önemli sorunların başında
gelmektedir. İçerisinde dört binin üzerinde çok kötü maddeler vardır. Zaman zaman içerisindeki maddelerin neler yaptığı konusunda
araştırmalar da yapılmaktadır. Biraz önce sorularım içerisinde de vardı,
özellikle A vitaminoz dediğimiz C vitamini, D
vitamini ve E vitamininin özellikle çok fazla sigara kullanan insanların
üzerinde azalmasıyla beraber çok büyük etkiler yaptığı da görülmektedir. Bu
mealde de, sigaranın insanlar tarafından kullanılması, özellikle gençlerimiz
tarafından kullanılmasının engellenmesi gerekmektedir. Son zamanlarda
yapmış olduğumuz araştırmalar ve çalışmalarda, sigaranın, özellikle gençlerde,
kız çocuklarımızda ve bayanlarda kullanımı artmış durumdadır. Bu manada da işte
mesela bir C vitamini eksikliğinden dolayı cilt kırışıklıkları ve beraberinde
de işte o görünüm bozukluklarının anlatılmasıyla beraber sigara kullanımının
ben daha fazla azalacağını düşünüyorum. Bu mealde de eğitim dâhil çok şeyler
yapılması gerekir. İnanıyorum ki, sigara fabrikasının üretimiyle beraber
-üretimi tabii bazı yerler tarafından destekleniyor ama- oralardan alınan
veyahut da verilen cezalarla beraber, ayrılan paralarla beraber işte
basın-yayın organlarında, özellikle okullarımızda yapılacak çalışmalarla sigara
kullanımının önlenebileceğini düşünüyorum. Yine de çıkarılan
kanun çok önemli bir kanundur. Çıkarılan kanunu kendimiz destekliyoruz.
Ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını temenni ediyor, Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Doğru. Madde üzerinde
şahıslar adına söz talepleri vardır: Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Emin
Tutan, Kayseri Milletvekili Sayın Ahmet Öksüzkaya,
İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Macit. İlk söz, Bursa
Milletvekili Sayın Mehmet Emin Tutan’da. Buyurun Sayın
Tutan. (AK Parti sıralarından alkışlar) Söz süreniz beş
dakika. MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 55 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli
arkadaşlar, merhum Nasrettin Hoca’ya atfedilen bir fıkra vardır: Nasrettin
Hoca, merhum, merkebin üzerinde giderken yere düşmüş, millet başına toplanmış,
“Hocam, ne oldu? “ diye. “Gidin, gidin” demiş, “merkepten düşen gelsin.” Evet,
sigarayla ilgili bir yasa üzerinde konuşuyoruz. Ben de otuz küsur yıllık bir
sigara içicisi olarak konuşuyorum. Ya da yine Anadolu’da bir deyim var, bekâra
hanım boşamak kolaydır derler, ben bekâr değilim. Değerli
arkadaşlar, konuşmacılar genellikle bence aynı hatayı yapıyorlar. Konuşurken
“sigara yasağı” ya da “sigara içme yasağı” deniyor. Oysa madde metnini okursak,
“Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik
Yapılması”nı konuşuyoruz. Yani, biz burada, değerli arkadaşlarımız, sigara
yasağı getirmiyoruz, sigara içme yasağı da getirmiyoruz. Sadece bizim
yaptığımız, bu yasayla, bu teklifle yaptığımız şudur: Sigara içilen alanları
daraltıyoruz. Böylece, sigara içenler sigara içmek için birçok zahmete
katlanmak zorunda kalacaklar ve böylece bu kötü alışkanlığı bırakmaya
zorlanacaklar. Bence bu yasanın çıkması, her şeyden önce çocuklarımız için
önemlidir. Biz sigara içsek dahi -ki, ben de eski bir içici olarak söylüyorum-
çocuklarımın sigara içmesini asla istemem. Bu açıdan, görüşmekte olduğumuz bu
teklifi, en fazla, sigara içen milletvekillerimizin desteklemesi gerektiğini
düşünüyorum. Elbette, yasayı çıkaran parlamenterler olarak öncelikle biz örnek
olmak zorundayız ve değerli arkadaşlar, daha bugünden kulislerde ve
lokantalarda sigara içmeyi bizler bırakmalıyız. Yine, özellikle
toplum önderlerimiz, yani sanatçılarımız, spor adamlarımız, toplumun önünde
bulunan diğer önemli zevat da -bu yasa inşallah bugün yasalaşacak- hepsi, hep
beraber, bizler de milletvekilleri, parlamenterler olarak, siyasiler olarak,
hatta varsa parti genel başkanları olarak sigarayı bıraktığımızı açıklamalıyız.
Eğer bunu yapamıyorsak, en azından bundan böyle sigara içerken asla medyaya
görüntü vermemeliyiz diye düşünüyorum. Bu yasanın
hayırlı, uğurlu olması dileğiyle hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Şimdi ikinci söz,
Kayseri Milletvekili Sayın Ahmet Öksüzkaya’da. Buyurun Sayın Öksüzkaya. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz beş
dakika. AHMET ÖKSÜZKAYA
(Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tütün Mamullerinin
Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesi hakkında şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Ayrıca, bu
kanun teklifini veren değerli milletvekili arkadaşıma da teşekkür ediyorum. Dünya Sağlık
Teşkilatı dünyada 1 milyar 300 milyon kişinin sigara içtiğini ve otuz yıl
sigara içenin bu sayının yarısının ölümüne sebep olacağını belirtmektedir.
Dünya Sağlık Teşkilatından alınan son bilgilere göre, sigara, dünyada her gün
11 bin kişinin, yılda ise 5 milyon kişinin ölümüne sebep olmaktadır. Türkiye’de
sigara ve zararlarıyla mücadele eden önemli kuruluşlarımızdan olan Yeşilay ise,
maalesef, sigaranın yaygın olarak kullanıldığı ülkemizde 5 ölümden 1’inin
sigaraya bağlı olduğunu ve saatte 12 kişinin sigaradan öldüğünü belirtmektedir.
Sigara içen
sayısının 25 milyon olduğu Türkiye’de, sigara içenlerin yüzde 11,7’sini yedi-on
bir yaş grubu çocuklar, ilkokul çocukları, ilkokul öğrencileri oluşturmaktadır.
Sigara
faturasının tutarı ise 9 milyar dolar iken, sigaraya bağlı hastalıklar
sebebiyle ülkenin yıllık zararı 2,7 milyar doları bulmaktadır. Türkiye’de,
maalesef, her 2 erkekten ve her 5 kadından 1’i sigara içmektedir, ancak son
yıllarda kadınlarda sigara içme oranındaki artış da dikkatten kaçmamaktadır. Bu
durum da en çok, bir anne olarak örnek oldukları için çocuklarına olumsuz örnek
olmaktadır. Türkiye’de geçen
yıl sigaraya 9 milyar dolar harcandı. Parasını tütüne yatıran 25 milyon
tiryaki, karşılığında ölüm ve hastalık satın aldı. Sigara şirketleri de
kârlarına kâr katarken, her yıl 100 binden fazla insan, sigaranın yol açtığı
hastalıklar sebebiyle hayatını kaybetti, yüz binlercesi de astım, kronik
bronşit ve kalp-damar rahatsızlıklarına yakalandı. Türkiye’nin yıllık ilaç
harcaması yaklaşık 8 milyar dolar olarak gerçekleşirken sigaraya 9 milyar dolar
ödenmesi dikkat çekiyor. Araştırmalara
göre, Türkiye’de, yetişkin nüfusun yüzde 44’ü sigara bağımlısı, ancak bu oran,
yirmi beş-otuz beş yaş arasına geldiğinde yüzde 60’a çıkmaktadır. İlginç bir sonuç
da kadınlar arasında gözleniyor. On yıl öncesine kadar her 11 erkeğe karşılık 1
kadın sigara içerken, bu rakam şimdilerde yedide 1’e kadar çıkmıştır. Yeşilay
Derneğinin 2006 yılı madde bağımlılığı raporuna göre, ülkede sigaraya başlama
yaşı 10’a düşmüştür. Araştırmalara
göre, her yıl 100 bin kişi sigaradan hayatını kaybediyor. Çocuklarımızın yüzde
75’i ise pasif içici konumundadır. Pasif içiciler de aktif içiciler gibi
dumandan aynı oranda etkilenmektedir. Dünyada her yıl 200 bin kişi pasif içici
olarak ölmektedir. Bu da göstermektedir ki, sigara, içen ve içmeyenler için
tedricî bir intihar aracıdır. Türkiye’de çocukların yüzde 70’i pasif içici
konumundadır. Pasif içiciler, sigara içenlerin yakalandıkları hastalıkların
tümüne göre aynı hastalıklara yakalanabilmektedir. Pasif içicilerde sigara
içmeyenlere göre kalp damar hastalıklarına yakalanma riski oranı yüzde 30
artmaktadır. Sigaranın sebep
olduğu daha pek çok rahatsızlıklar vardır. Bu rahatsızlıkların yanı sıra, sebep
olduğu ailevi, iktisadi ve içtimai birçok problemleri de peşinden
getirmektedir. Sigaraya verilen para tamamen israf olduğu gibi, içilen sigara,
içen ve içmeyen herkesin sağlığını da tehdit etmektedir. Bu durumda, sayısını
tahmin edemediğimiz binlerce gencecik insan, bir hiç uğruna sigaradan dolayı
telef olup gitmektedir. Bu gerçekler göz
önüne alındığında, tütün mamullerinin zararlarının önlenmesine dair yapılan bu
sınırlama ve cezaların ne kadar gerekli olduğunu, özellikle özendirme ve yeni
başlamaların engellenmesi adına ne kadar ihtiyaç olduğunu vurgulamak istiyorum.
Kanunun
milletimize hayırlı olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Öksüzkaya. Şimdi, madde
üzerinde soru-cevap işlemine geçiyoruz. Buyurun Sayın
Genç. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Efendim, ben
biraz uygulamayı bilen biri olarak özellikle bu maddede soru sormak istiyorum.
Şimdi, bu tahsil edilen idari para cezalarının vadesi ne zaman gelecek? Yani
evvela şunu söyleyeyim: Bir defa belediye encümeni bu cezayı kesiyor, Tütün
Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurulu kesiyor, Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu kesiyor, mülki idare amirleri kesiyor. Bu kadar geniş bir
ceza kesme yetkisine sahip olan kişilerin kestikleri cezaya karşı, idare
mahkemesine dava açılması
lazım. Bence bu cezaları bir yerde toplamak
lazım. İdare mahkemesine dava açıldığı zaman da bunların savunmalarının
Maliye tarafından yapılması lazım ve bu konuda kesilen cezalar kesinleşinceye
kadar da tahsilata gitmemesi lazım. Çünkü,
bazı vergi dairelerine idari para cezaları gider gitmez hemen ilgilisine ödeme
emri tebliği ediyorlar, bankadaki mal ve mülklerine el koyuyorlar, sonra idare
mahkemesi iptal veriyor. Yani, bence, bunları çok ciddi bir
kurala bağlamak lazım. Komisyon veya Hükûmet
bu konuda açık, kesin bir şey verirse, yani bir belirleme yaparsa,
uygulayıcılar bakımından çok sağlıklı bir sonuca varılır. Yani, idari para
cezası olduğuna göre idare mahkemesine gidecek, tahsilatında
da, idare mahkemesinin hiç olmazsa yürütmenin durdurulması konusunda verdiği
kararın sonucunu beklemek lazım. Yani, ondan önce tahsilat
yapılmaması lazım. Bu konuda Hükûmet veya Komisyon ne
düşünüyorsa, onu açıklarlarsa memnun olurum efendim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Genç. Sayın Komisyon… ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Değerli Başkanım, Sayın Genç’in ortaya koyduğu
mülahazalar kanunumuz bakımından varit değil, çünkü Kabahatler Kanunu’na genel
atıf yapıyor. Kabahatler Kanunu’nda hangi idari para cezalarında sulh ceza
yargısına, hangi idari para cezalarında idari yargıya başvurulacağı hususu
düzenlenmiş, yeni gelecek uyum kanununda da ayrıca tanzim edilecektir. Bu
konuda bir kapalılık yok. Diğer maddelerde zaten Kabahatler Kanunu’na atıf var.
Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Madde üzerinde
bir önerge vardır; okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
55 sıra sayılı “Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi” nin
çerçeve 7 nci maddesinin metinden çıkarılmasını ve
madde numaralarının teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yüksek heyetin takdirlerine tevdi ediyoruz. BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu? SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılıyoruz Değerli Başkanım. BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Gerekçe, efendim… BAŞKAN – Evet,
gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 10/12/2003 tarihli ve 5018
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun Bütçe İlkeleri başlığını taşıyan
13’üncü maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde yer alan ilkeye göre
“belirli gelirlerin belirli giderlere tahsis edilmemesi esastır.” Bu hükümden
hareketle Teklif metninde yer alan hükmün bu ilkeye aykırı olması, ayrıca
Devletin tek bir gelir bütçesi olduğu, bakanlıkların kendilerine ait gelir
bütçeleri olamadığı göz önüne alındığında anılan bakanlık bütçelerine gelir
aktarımı yapmanın mümkün olamayacağı, ayrıca 30/3/2005
tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 17’nci maddesinin (3) numaralı
fıkrasında, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (I), (II)
ve (III) sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri tarafından verilen idarî para
cezalarının ilgili kanunlarında 1/6/2005 tarihinden sonra belirlenen oranın
dışındaki kısmı ile Cumhuriyet başsavcılıkları ve mahkemeler tarafından verilen
idarî para cezalarının genel bütçeye gelir kaydedilmesi, sosyal güvenlik
kurumları ile mahalli idareler tarafından verilen idarî para cezalarının kendi
bütçelerine gelir kaydedilmesi, diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından
verilen idarî para cezalarının ise, ilgili kanunlardaki hükümler saklı kalmak
kaydıyla genel bütçeye gelir kaydedilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu durumda
çerçeve madde ile yapılması öngörülen değişiklikle 5326 sayılı Kanunun ilgili
hükmü arasında çelişki meydana gelmektedir. Önerge ile,
bütçe tekniğine uygun olmayan ve uygulamada tereddüt yaratacak maddenin
metinden çıkarılması amaçlanmaktadır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Kabul edilen
önergenin çerçevesi içinde, 7’nci madde kanun metninden çıkarılmıştır. Şimdi, 8’inci
maddeyi, 7’nci madde olarak okutuyorum: MADDE 7 4207
sayılı Kanunun 7 nci maddesi başlığı ile birlikte
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Mülkiyetin kamuya
geçirilmesi MADDE 7 (1) Bu
Kanunun 3 üncü maddesinin ikinci, dördüncü ve ondördüncü
fıkralarındaki yasakların konusunu oluşturan her türlü eşya ile 4 üncü
maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarının konusunu oluşturan tütün ürünlerinin
mülkiyetinin kamuya geçirilmesine mahallî mülkî amir tarafından karar
verilir." BAŞKAN – Madde
üzerinde, gruplar adına söz talepleri vardır. İlk söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın İsa Gök’te. Buyurun Sayın
Gök. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz on
dakika. CHP GRUBU ADINA
İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. Öncelikle, eğer
izin verirseniz bugün, güzel Mersin’in, 3 Ocak günü itibarıyla kurtuluş yıl
dönümü, 86’ncı yılı kurtuluşun ama gariptir ki bu kurtuluşunda Mersin’in, o
güzel Mersin’in, turizmi konuşulurken, geliştirmek konuşulurken, Akkuyu gibi en güzel yerinde yeni bir işgale izin
vereceğiz. Nükleer santral yapılması kararını biliyoruz Mersin’in Akkuyu’sunda Gülnar ilçemize bağlı. Bu, Mersin’in ikinci
bir işgali olacak, umarım, bundan da kurtulmayı başarırız. Bir hususa dikkat
çekmek istiyorum. Konuşan arkadaşlarımız, mütemadiyen, bu kanunda da geçtiği
için “ulusal medya” kelimesini kullanıyorlar, bu, bir hatadır arkadaşlar.
Ulusallık farklı bir şeydir. Buna, lütfen, yaygın medya diyelim. Ulusal olmak,
ayrı bir onurdur, siyasi literatürde tanımı farklıdır.
Yerel medya, yaygın medyayı anlarım, doğrusu budur, ama lütfen, ulusal
demeyelim. Bir anda, hiç de ulusallığı hak etmeyen, ulusla alakası olmayan
kuruluşlara veya sektöre böyle bir paye vermek çok doğru gelmiyor bana, onu arz
etmek istiyorum. Söz konusu yasaya
gelince arkadaşlar, 4207 sayılı Yasa, o on maddelik küçücük Yasa, hep dediğim
şey, bir devrim yaşadı, bir devrim yaptı. O, 96 tarihinin Yasa’sı, Türkiye’de
olmazları başardı. 4207 sayılı Yasa’da yapılmak istenen bu değişikliklerle,
esasen, Yasa’yı daha uygulanabilir hâle getirmek istiyoruz, daha çalışmasını
temine dönük çalışmalar yapmaya çalışıyoruz, ama hatalar yapılıyor. Bir önerge
verildi daha önce, önerge kabul edilmedi. Arkadaşlar, ben, çerçeve 4, kod
3’üncü madde geçmesine rağmen, oradaki hataya yine dikkatinizi çekmek
istiyorum. Bakınız, kod 3’üncü maddede açıkça şu deniyor: “Televizyonda
yayınlanan filmlerde tütün ürünleri kullanılamaz, görüntülerine yer verilemez.”
Henüz tam geçmemişken, eski tarihli ve belgesel nitelikli filmlere bu yasağın
konulmamasına ilişkin mutlaka bir madde konması lazım. Türkiye’de yayınlanan
tüm filmlerde, 40’lı, 50’li yılların klasik filmleri var, her şeyi geçelim
arkadaşlar, belgeseller var. Yani siz Winston Churchill’in belgesellerinin
üzerine buzlama mı yapacaksınız? Mustafa Kemal Atatürk’ün eli sigaralı
filmlerine buzlama mı yapacaksınız? Zaten, çok komiktir. Büyük Önder’in güzel
fotoğrafı vardır: Bir çiftlikte -bir halk adamıydı Atatürk- takım elbisesiyle
oturmuş, bağdaş kurmuş, önünde rakı kadehi var ve türkü söylüyor. Halk müziğini
ve sanat musikisini sevdiğini çok iyi biliriz, bu müzikleri çok da iyi söyleyen
bir insanmış. Türkü söylerkenki o fotoğrafının, arkadaşlar, ne hikmetse son
zamanlarda rakı kadehi kısmı yok edildi fotoğraflarda. Yani, şimdi bunları mı
yapacağız? Yapmayalım bunları, bunlara gerek yok. Bu çerçeve 4, kod 3’üncü
maddenin 6’ncı fıkrasının uygulanmasına ilişkin mutlaka ayrı bir maddeyle
belgesellere ve eski tarihli filmlere mutlaka bir çözüm getirmek zorundasınız.
O önerge mantıklı bir önergeydi, ama önerge öyle bir hâle geldi ki, herkes…
Zaten, önergeleri reddetme konusunda hakikaten AKP Grubunun potansiyelini ve
başarısını tebrik ediyorum ben, harika önerge, reddediyorsunuz. Ama o önerge
doğru bir önergeydi, lütfen onu tekrar değerlendirin. Arkadaşlar,
8’inci madde konumuz. 8’inci madde, şimdi 7 oldu sanıyorum Sayın Başkan,
çerçeve 7 oldu: Mülkiyetin kamuya geçirilmesi… Aslında bunun diğer adı
müsaderedir. “Mülkiyetin kamuya geçirilmesinde bir zaman sorunu vardır, ondan
böyle.” deniyor ama müsadere konusu… Bu kanun ifratları içeriyor arkadaşlar,
çok aşırılıkları var. Her ne kadar Komisyon bunun savunusunu Kabahatler
Kanunu’na bağlı kılarak “idari para cezasından” diye izah ediyorsa da… Bakınız,
sigara işinde paket vardır, kutular vardır, kartonlar vardır, box derler, box vardır ve bunlar konteynerlerle binlerce adet olur. Ekonomik boyutu çok
fazladır. Siz yalnızca mülki amir emriyle bunları kalkıp da bir depoya
kaldırdığınızda, koyduğunuzda… Bunlar çok büyük ekonomik değerler. Çok büyük,
çünkü bunlar bir anda milyon dolarlarla ölçülüyor. Düşünün ki -o yüzde 30,
yüzde 60 oranı var ya, o yazılardaki punto oranı var- punto oranlarında ihtilaf
çıktı, mülki amir talimatıyla bunlara el konuldu, yani depolara kaldırıldı,
konuldu. Ha, Kabahatler Kanunu diyecek şimdi Komisyon, Sayın Bakan, ama, bakınız, Kabahatler Kanunu’na göre, itiraz edeceksiniz,
itiraz üzerine dosya yargıya gidecek falan... Bizim önerimiz
neydi bu konuda? Neydi? Gayet makul bir öneri. Cumhuriyet
savcısının talebi üzerine sulh ceza mahkemesini yetkili kılmak. Yani, adliyede
bir dosya yaptırmak. Bu sistem aslında yabancı bir sistem değil, yine
önceki hükûmetin çıkardığı… Hatta,
bu konuda üç kanun çıkardılar. En son 5607 sayılı Kanun var, Kaçakçılıkla
Mücadele Kanunu. Bu Kanun’da da aynı sistemi uyguluyoruz. Çok da düzgün gidiyor
bu sistem. Kabahatler Kanunu’na topu atıp da niye böylesine büyük bir zararı
göz önüne alıyorsunuz? Bunu değerlendirmek zorundasınız. Bu sebeple,
“mülkiyetin kamuya geçirilmesine” deyin veya demeyin, box’larla ölçülen, konteynerlerle ölçülen, yurt dışından gelebilen -Türkiye’de
üretilebilen- gemiyle gelen o kadar büyük mal üzerinde bir yargı denetimi çok
da kötü değildir. Ha, siz yargı denetimini… Önce mülki amir gereğini yapsın
diyorsunuz. Kimdir mülki amir? Bakın, orada bir mülkiyeli bana bakıyor. Vali, kaymakam, bucak müdürü. Ya, yapmayın şimdi. İlçede
olabilir, bilinmeyebilir, ama buraya siz savcı ve hâkimi koyun, bundan bir
zarar gelmez, yargı denetiminden zarar gelmez. Her ne hikmetse zaten, diğer
kanunlarda da oldu, idare olağanüstü kuvvetlendiriliyor. Ben bunu hukukçu
olarak anlayamıyorum. Her şey idarenin eline veriliyor. Bu yanlıştır, bu mantık
yanlıştır. Yargıdan çekinmemek lazım ve yargıya, itiraz
hâlinde gitmek gibi ikincil bir görev vermemek lazım. Yargıyı işin içine
katın. Burada bir müsadere var. O sebeple, ben bu
madde konusunda, arkadaşlar, dikkat arz etmeye çalışıyorum. Bakın, mülki amir
diyorsunuz. Mülki amir valiler. Danıştayımızın
kararları var: Mülki amirler siyasi iktidara bağlı ajanlardır. Hukuki bir tabir gerçi ama. 4. Dairemizin kararları var bu
konuda. Ne diyor Danıştay 4. Dairesi: "Valiler dahi hükûmetin,
idarenin bağlı ajanlarıdır." Yani bir yerde, o eskiden olan devletin valiliğini; ki, şimdi de kömür falan dağıttıracaksınız,
artık devletin valiliği kalkıyor, iktidara bağlı siyasi valilik geliyor. Şimdi, bakın… BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Yanlış… İSA GÖK (Devamla)
– Hayır, bu konuda yargı kararları da var, ben bir şey demiyorum. Danıştayımızın düşünceleri de bu yönde, Danıştay da bu
konuda böyle düşünüyor. Şimdi, böyle bir şey varken, müsadere gibi bir konuda
niye siyasileşen bir
mülki makamı bu konuda yetkili kılıyorsunuz, anlamak mümkün
değil. Bunu lütfen yargıya aktarın. Birtakım spekülasyonlara
sebebiyet vermeyin. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Gök. Gruplar adına
ikinci söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Sayın
Ertuğrul Kumcuoğlu'nda. Buyurun Sayın Kumcuoğlu. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz on
dakika. MHP GRUBU ADINA
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün
burada sağlık açısından ve bu arada tabii ekonomi açısından son derece
önemli bir kanunu konuşuyoruz. Bu işin sosyal ve ekonomik boyutunu bütünüyle
göz ardı ettik. Bakalım tütün üreten illerdeki milletvekili arkadaşlarımız,
oralardan gelen milletvekili arkadaşlarımız, oralardan gelen milletvekili
arkadaşlarımız bu konuda nasıl seçmene hesap verecekler, onu bir tarafa
bırakıyorum. Şimdi, evvela,
müsaade ederseniz, bugünkü müzakerede dikkatimi çeken bir hususa işaret etmek
istiyorum. Sayın Adalet Bakanı bu kürsüden yaptığı bir konuşmada, Sayın
Bayram’a cevap olarak verdiği konuşmada özelleştirme dolayısıyla işsiz kalan
kimselerden bahsederken “1992 tarihinden itibaren” ifadesini kullandı. Şimdi,
özelleştirmenin sizce ne kadar müspet tarafı varsa bunlar Adalet ve Kalkınma
Partisi tarafından yapılmıştır, ne kadar menfi ve kamuoyunu rahatsız eden
tarafları varsa bizden önce yapılmıştır niyetini içeren bir ifade bu. 2007 senesinde
Türkiye’de büyüme hızı yüzde 4’ün altına indi Allah’ın izniyle. Partinizin
adındaki kalkınma meselesini gündemden düşürdünüz ama lütfen “adalet”
kelimesine sahip çıkın ve bu kürsüden yaptığınız konuşmalarda biraz adil olmaya
gayret edin. Herhangi bir şekilde özelleştirme dolayısıyla Türkiye’de bir
işsizlik sorunu çıkmışsa ve bundan mağdur olan kimseler varsa, bu mağduriyetin
büyük bir mesuliyeti, sorumluluğu sizin partinize aittir. Bunu lütfen göz ardı
etmeyelim. Burada benim
ikinci dikkatimi çeken husus, bu kanunun geçtiği komisyon. Şu kanunu dikkatlice
inceleyen herhangi bir kimse, asgari hukuk bilgisiyle mücehhez bir kimse, bu
kanunun Adalet Komisyonunu yakından uzaktan ilgilendirmediğini görür. Eğer
herhangi bir şekilde bu kanun Sağlık Komisyonunda konuşulmayacaksa, belki de
muhtevası itibarıyla İçişleri Komisyonunda konuşulabilir idi. Bununla şunu
söylemek istiyorum: Sayın Başkan, şahsınıza değil ama makamınıza bir tarizde
bulunmak istiyorum. Bizim hukukumuzda, Parlamento hukukunda Bütçe Plan
Komisyonunun özel konumu hariç komisyonların birbirine üstünlüğü yoktur ve bu
arada, hangi komisyon başkanı daha çok işimize geliyorsa kanunlar o komisyona
havale edilmez. Bu yanlış bir uygulamadır, bunun düzeltilmesinde yarar
görüyorum. Şimdi, bu kanunun
yanlış bir şekilde Adalet Komisyonunda konuşulduğunda şöyle bir ifadeye
rastlıyoruz: “22’nci Yasama Dönemi Adalet Komisyonu rapor ve kanun metninde
bazı aksaklıklar ve eksiklikler görülse de bunların Genel Kurul aşamasında
telafi edilebileceği…” diye giden bir ifade var. Şimdi, değerli
arkadaşlarım, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada iki yanlış var.
Bunlardan birincisi, “Bu işin aciliyetine binaen biz
paldır küldür Genel Kurula indirdik.” ifadesi doğru değil. Çünkü bu konu 22’nci
Mecliste, Yasama Döneminde 2006 yılı Şubat ayında bu Komisyonda konuşulmuş. On
yedi ay bekliyorsunuz herhangi bir aciliyeti olmuyor
konunun, birdenbire son bir ay içinde veya son on beş günde aciliyet
kesbediyor. Buna ayrıca temas edeceğim, çünkü o
konuda bizim rahatsızlığımız var. Şimdi, ayrıca,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu komisyonların emrinde değildir. Sayın
Başkan, Komisyon Başkanı Sayın İyimaya, bu Genel
Kurul sizin emrinizde değildir, siz bu Kurulun emrindesiniz. ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Tabii. ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) – Evet, o zaman, bize görev veremezsiniz. “Ben hata yaptım,
ne yaptığımı bilmiyorum, Genel Kurulda düzeltilsin...” Bu ifadeleri böyle
lütfen kullanmayın. Başka bir tedbir düşünün veyahut da Komisyon olarak lütfen
görevlerinizi dört başı mamur yerine getirin. Komisyonların
hatalarını düzeltme, komisyonların tembelliklerini telafi etme, komisyonların
görevlerini sağlıklı algılayamamasının telafisini yapma yeri değildir Genel Kurul.
Genel Kurula dört başı mamur kanun getirmek durumundasınız Hükûmet
olarak da komisyon olarak da. Biz gece sabah geç vakitlere kadar burada
çalışıyoruz. Hoş, bu kanat çalışmıyor ama bu kanat çalışıyor. Lütfen biraz
saygı duyun. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar) Şimdi, değerli
arkadaşlar, ben bu Hükûmete… Şimdi, bir de diyor ki:
“Aciliyetine binaen getirdik.” On yedi ay acil
olmayan bir şey, son on beş günde niye acil oldu? Şimdi, ben, mevcut idarenin
tavrını, efendim, lastik botta rafting yapan bir gruba
benzetiyorum. Siz, nereye gideceğinizi, hedefinizin ne olduğunu maalesef
kendiniz kararlaştıramıyorsunuz. Su sizi nereye götürürse oraya doğru
gidiyorsunuz. Yolda giderken sığ bir tarafa geldiğinizde elinize birisi bir
reçete veriyor, köşeye kadar bunu halledin diyor. Ne oldu? Bazı
Avrupa ülkelerinde, 2007 senesinde, bu tür kanunların 2008 yılbaşından itibaren
yürürlüğe girmesi konusunda genel bir eğilim belirdi, siz de o genel eğilime
uyuyorsunuz. Bu, iyi niyetli yorumdur. Peki, tam Tekel
özelleştirmenin eşiğindeyken, Türkiye’de tütün üretiminde önemli düşüşlere
sebep olacak böyle bir kanunu paldır küldür buraya getirmenin mantığı nedir?
Bundan kim kârlı çıkacaktır? Kime hizmet edilmektedir? Kime, ne mesaj verilmek
istenmektedir? Onun için, efendim, yani buraya bu tür kanunları getirirken,
böyle, birisi istedi, affedersiniz “saldım çayıra, Mevla’m kayıra” anlayışıyla
kanun çıkaramayız. Biz, Türk ekonomisine bu kanunun vereceği fayda ve
zararları, hem tütün ekicisi ve üretici bazında hem sigara ve sigara mamulleri
üreticisi bazında nazarı itibara almak durumundayız. Bu kanun Tekelin fiyatını
bütünüyle etkilemeyecek diyebilir miyiz artık bu noktadan sonra? Çünkü, Türkiye’de tekele sahip olan firmalar, burada
ürettikleri tütünü Afrika ülkelerine, Uzak Doğu ülkelerine mi satacaklar?
Genellikle Türk pazarı için geliyorlar ve siz bu kanunu çıkarıyorsunuz, doğru
veya yanlış. Ya bunu -tamamını- aylar önce, yıllar önce çıkaracaktınız, herkes
hesabını ona göre yapacaktı veyahut da bırakacaktınız, bir süre sonra
çıkaracaktınız diye düşünüyorum. Bu konuda bir de
şu hususa dikkat çekmek istiyorum: Bu Avrupa ülkeleri üzerinde… Biz, Avrupa
Birliğine tam üyelik mücadelesi veriyoruz ama, Avrupa
ülkeleri içinde tütün üreten, galiba Yunanistan’ın yanı sıra biraz da
Bulgaristan var. Dolayısıyla, ben Sayın Bakana soruyorum: Yunanistan’daki kanun
bizimki kadar sert midir, değil midir? Eğer, bunu bilebiliyorsak burada
cevaplandıralım, bilemiyorsak biz bunu tabii araştıracağız. Şimdi, değerli
milletvekilleri, Sayın Başkan, lütfen bundan sonra Türkiye Büyük Millet
Meclisinin önüne kanun getirirken bunun, bir, Türk milleti açısından -biz
burada Türk milletinin yüksek menfaatleri için varız- bu kanunun uzun
vadede-kısa vadede ne getirip götüreceği konusunda çok iyi hazırlanmış ve
hesaplamış olmamız gerekir diye düşünüyorum. İkincisi de, lütfen, bundan böyle
komisyonlardan bu yüce Meclisin huzuruna gelecek metinlerin mümkün olduğu kadar
sağlıklı getirilmesi konusunda da itina gösterilmesi gerektiğine inanıyorum. Bu duygu ve
düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum ve ayrıca, yüce heyetin ve Türk
milletinin 2008 yılını yürekten kutluyorum ve bu yılın herkes için hayırlara
vesile olmasını diliyorum. Saygılar
sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kumcuoğlu. Sayın İyimaya, söz talebiniz var, ama isterseniz diğer grup da
tamamlasın, ondan sonra size söz vereyim. ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Peki. BAŞKAN – Gruplar
adına şimdi söz sırası, Demokratik Toplum Partisi Grubu adına, Diyarbakır
Milletvekili Sayın Selahattin Demirtaş’ta. Buyurun Sayın Demirtaş. Süreniz on
dakika. DTP GRUBU ADINA
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Teşekkürler Sayın Başkan. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Teklifteki
hâliyle 8’inci madde, son hâliyle 7’nci madde üzerine DTP Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu maddedeki
düzenlemenin bazı sakıncalı kısımlarıyla ilgili düşüncelerimi belirtmek üzere
söz aldım. Gerçi Sayın İsa Gök benzer kaygıları ifade etti. Çok önemli bir
temel hak, özgürlük, mülkiyet hakkıyla ilgili bir düzenleme bu. Bu hâliyle,
mülkiyet hakkı gibi, gerek Anayasa tarafından gerekse uluslararası sözleşmeler
tarafından çok sıkı bir şekilde korunmuş bir hakkın ihlal edilme olasılığı
mülki amirler tarafından gerçekleştirilebilir bu maddeye göre. Şimdi,
uygulamadan hepimiz biliyoruz ki, mülki amirler bu tür yetkilerini en uçtaki
kolluk görevlileri aracılığıyla kullanırlar. Kırsalda jandarma kullanır bunu,
şehir merkezlerinde polis, eğer belediyenin denetim alanı ise zabıta
görevlileri tarafından kullanılır bu yetki. Şimdi, müsadere
dediğimiz, yani mülkiyetin kamuya geçirilmesi meselesi çok hassas bir konudur. Burada en nihayetinde zararlı bir maddeden, sigaradan söz ettiğimiz
için, işte, bunun el konulma işleminin hızlı bir şekilde gerçekleşmesi, mülki
amirlerin bu yetkiye sahip olması ve zararlı bir maddenin hızla ortadan
kaldırılması gibi bir sıcak düşünce gibi geliyorsa da, yine Sayın İsa Gök’ün de
ifade ettiği gibi, çok büyük maddi değerdeki tütün mamullerinin de bu şekilde
tartışma konusu olabileceği muhakkaktır. Şimdi, bu maddede
düzenlenen, değerli arkadaşlar, 3’üncü maddenin ikinci, dördüncü ve on dördüncü
fıkralarındaki, kıyafet, takı, aksesuar, eşantiyon, promosyon;
yine, her türlü sakız, şeker, çerez, oyuncak, kıyafet, takı, aksesuar… Devam
etmiş, saymış burada. 4’üncü maddedeki, işte, bir yüzün toplam alanının yüzde
40’ından vesaire uymayan ithal ürünler, yine 4’üncü maddenin dördüncü
fıkrasındaki tütün ürünlerinin paketlerinde ve etiketlerinde bu ürünlerin
özellikleri, sağlığa etkileri falan yazılmamış olan ürünler şeklindeki
tanımlanmış bütün mamullere kolluk aracılığıyla el konulup, mülkiyetin kamuya
geçirilmesine karar verilebilecek. Şimdi, burada, evet şu savunulabilir,
Kabahatler Kanunu’na göre vatandaşın itiraz hakkı vardır. Fakat hak ve
özgürlüklerin kullanımında temel ölçü özgürlüklerin lehine bir düzenleme yapmak
olmalıdır. Bu itiraz külfeti vatandaşın boynuna bırakılacağına, burada
yapacağımız ek bir düzenlemeyle, şu el koyma işleminden sonra, mülki amirin el
koyma işleminden sonra kırk sekiz saat içerisinde yetkili sulh ceza hâkimine el
koyma işlemi onaylatılabilir, daha sonraki aşamalarda, itiraz süresi dolduktan
veya itiraz kesinleştikten sonra eğer suçlu bulunmuşsa veya yasaya aykırı
bulunmuşsa, yine mülkiyetin kamuya geçirilmesine itiraz prosedürü
tamamlandıktan sonra yargı tarafından karar verilebilir. Burada direkt olarak
el koyma işlemi değil, mülkiyetin kamuya geçirilmesi işlemi, yani müsadere
işlemi, örneğin bir belediye zabıtası tarafından rahatlıkla yapılabilecek.
Belki trilyonlar değerindeki bir ithal ürün, limanda, havaalanında ve benzeri
yerlerde, gümrüklerde, bir kolluk görevlisi tarafından “yasaya aykırıdır”
denilerek derhâl mülkiyetin kamuya geçirilmesine mülki amirin onayıyla karar
verilmiş olacak. Bundan sonrası, artık, vatandaşın itiraz prosedürünü
kendisinin işletmesi, hukuk yollarını kendisinin tüketmesi, eğer haklı çıkarsa,
el koyma işleminin, kamuya geçirme işleminin iptaline karar verilmesi gibi bir
sonuçla ancak karşılaşabilecek. Dolayısıyla, eğer vatandaş haklıysa, bu prosedürle, bu itiraz prosedürüyle karşı karşıya bırakılmış
olması vatandaş açısından büyük bir haksızlık doğuracaktır. Bunun dışında,
ayrıca, eğer bu şekilde, mülkiyetin kamuya geçirilmesi işlemi bu şekilde mülki
amirler tarafından yapılırsa, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne de aykırı
olacağı için, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye aleyhine açılacak
davalarda mülkiyet hakkının ihlaline karar verilme olasılığı çok yüksek
olacaktır. Madde bu hâliyle de Anayasa’nın mülkiyet hakkını koruyan ilkesine
aykırıdır diye düşünüyoruz. Şimdi bu konuda
bir değişiklik önergesi vereceğiz ama “muhalefetten geldi” diye geçme şansı
yok. Dolayısıyla, buradan ricamız, komisyondan, AKP grup başkan vekillerinden
ricamız, bu konuda bir değişiklik önerisi hazırlansın veya hazırlanmışsa Genel
Kurula sunulsun. Bu hâliyle geçmesinin çok sakıncalı olduğu düşüncesindeyiz.
İyi bir şey yapalım derken temel haklardan birini de ihlal edecek şekilde bir
uygulamaya imza atmış olmayalım, kaş yapalım derken bu şekilde göz çıkarmayalım
diye öneriyoruz. Hepinizi bu duygu
ve düşüncelerle saygıyla selamlıyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Demirtaş. Komisyon adına
Sayın İyimaya. Buyurun Sayın İyimaya. Süreniz on
dakika. ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Değerli Başkan, çok değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanunun görüşülmekte olan maddesi üzerinde, Komisyon adına
söz almış bulunuyorum. Sözlerimin başında yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. Değerli
arkadaşlarım, Türk Parlamentosu, yüce Meclisimiz, çalışma usulleri bakımından,
itiraf edeyim ki, uzun süre dayanılamayacak bir krizin içindedir. Aslında, Türk
Parlamentosunun mukayeseli parlamento hukukundan ve kendi birikiminden
yararlanarak büyük bir reform girişiminde bulunması lazımdır, bu, zarurettir.
Meseleyi makro genel yapısı içerisinde değerlendirip ele almak yerine, kısmi
bazı düzeltimlerden kaynaklanan sorunların A veya B
kişisi bir isnat kaynağı kılınarak bu kürsüye taşınmasının doğru olmadığını
düşünüyorum. Yüce Parlamento milletin emrindedir ve milletin memurudur. Yüce
kurum, Komisyonun hiçbir zaman emrinde olamaz. Komisyon bir mikro kozmostur ve
ana iradeye tabi, onun çizdiği usule göre çalışır. Değerli
arkadaşlar, sorun, bundan önceki dönemde İç Tüzük’ümüzün 77’nci maddesinde
gerçekleştirilen ve samimi kanaatime göre rasyonelleştirme yolunda bir reform
olan hükmün konuluş amacının ötesinde yorumlanmasıdır. Bundan önceki Parlamento
koyduğu İç Tüzük kuralıyla dedi ki: “Önceki dönemlere ait işler yönünden
yenilenen tasarı veya teklifin tümü üzerindeki görüşmelerden sonra, önceki
dönemlere ait rapor ve metinler, açıkça belirtilmek kaydıyla komisyonca
benimsenebilir.” Kuralın ilk
konuluşu, ilk uygulanışı itibarıyla sorunsuz olduğunu düşünmüyorum. Bütün yeni
kanunlaştırmalarda ve yeni kurallarda, daima sorunlar, yorumlardan ve sorunun
doğasından kaynaklanan şekilde yaşanır. Burada sorun ne değerli arkadaşlarım? Bir, bu reformun birinci mantığı kurumsal birikime saygı. Bundan önceki Parlamento milletin Parlamentosuydu.
Bundan önceki komisyon Türkiye Büyük Millet Meclisinin komisyonuydu. Önceki
yapılan, tamamlanan çalışmalar, uygun görülüyorsa sonraki dönemlerde
benimsenebilir. Temel kanunlar bakımından bu zorunludur arkadaşlar. Bir ticaret
kanunu, yarın bir borçlar kanunu gelecek, yarın bir usul kanunu gelecek, önceki
dönemde görüşülmüş. Aynı usulü yeniden başladığınız zaman, yasamada usul
ekonomisini, yasama verimini elde edemezsiniz, yasama organı kendisini
tekrarlar ve büyük reformları gerçekleştiremez. Sorunu yok mu? Var. Bilhassa
önceki Parlamentonun kompozisyonu veya unsurları ile sonraki Parlamentonun
kompozisyonu ve unsurlarının değişimi hâlinde, demokrasinin vazgeçilmez unsuru
olan bir siyasal partinin görüşünü o süreçte, komisyon sürecinde, madde
müzakereleri, teklif, önergeler yoluyla dönüştürme gibi bir işlevi elinden
alıyorsunuz. Bu nispi çözüm, esasen bizim hâlen mevcut Tüzük’ümüzde de var.
Aynı Parlamento dönemi iki kısma ayrılıyor. Birinci kısımdaki çalışmalar ikinci
komisyonca belli sürede benimsenmiyor yönünde bir rezerv konmadıkça,
kendiliğinden benimsenebiliyor. Haa, işlem temeli
çökmüş, bir temel kanun görüşülmüş, konsept değişmiş,
ekonomik anlayışlar değişmiş, sosyal anlayışlar değişmiş; o zaman, mecburen o
kanunu temelden görüşeceksiniz. Fakat, bir Ticaret
Kanunu, bir falanca kanun, görüşülmesi tamamlanmış, aynen benimsenebilir. Benim
kişisel olarak mesela, Komisyon Başkanı olarak -bütün üye arkadaşlarım,
muhalefetten, iktidardan arkadaşlarım biliyor- benim görüşüm, Tütün Kanunu’nun,
bu görüşmekte olduğumuz kanunun esasına girilmesi gerektiği yönündeydi
-Komisyon zabıtları müzakere edilirse görülecektir- ve dil ve hukuk kurgusu
bakımından katılmadığımı da hem Komisyonda, burada ifade ettim hem yukarıdaki
müzakerelerde ifade ettim. Ama, bu, bir imkândır, bu
imkân verilmiştir. Bu imkânın Komisyonda şu veya bu yönde kullanılması,
dayanakları bakımından, argümanları bakımından eleştirilebilir, ama, böyle bir yolun seçilmiş olması, herhâlde Komisyonun
tasarrufunu İyimaya’nın tasarrufu hâline dönüştürmez.
Böyle bir yolun seçilmiş olması, çok saygı duyduğu o demokrasinin mabedi olan
Meclise “İyimaya’nın memuru” gibi hitap etmek, “sizin
emrinizde olmak” gibi hitap etmek üslubunu derpiş edecek bir hitabeti veya
söylevi meşru kılmaz diye düşünüyorum. Değerli
arkadaşlar, Adalet Komisyonu, aynen diğer komisyonlarda olduğu gibi, kendisine
tevdi edilen görevi noksansız şekilde yerine getiriyor demiyorum, yerine
getirme gayreti içerisindedir. Niyet olarak gayreti içerisindedir, mesaisini
verimli olarak kullanmak suretiyle gayreti içerisindedir ve sizlerin
düşünceleriyle Komisyonun düşüncesi arasında sonuçlar itibarıyla farklılık olsa
bile, niyetler itibarıyla herhangi bir farkı yoktur. Somut olarak bu
maddeye gelince: Benim de görüşüm öyleydi. Çünkü,
mülkiyet hakkı, yaşama ve sağlık hakkından sonra insanın var oluşunun,
ontolojisinin en temel hakkıdır. Mülkiyet hakkına ilişkin gerek özel
tasarruflar -adli yargıda öyledir; 444 zannediyorum, Usul Kanunu- gerek kamu
tasarrufları kesinleşmedikçe mülkiyetin benden öbürüne, devlete, kamuya
geçmemesi lazım, görüşüm öyle. Komisyonun görüşü aksine tecelli etti. Benim iç
hukukum gereği Komisyonun görüşüne saygı duyuyorum. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Niye muhalefet şerhi koymadınız o zaman? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Devamla) – Ayrıca, tabii, burada mülkiyet konusunda
Kabahatler Kanunu’nun 3’üncü maddesi yoluyla, burada özel hüküm olmasa bile,
değerli arkadaşlar, bu el koyma veya kamusal alana özel mülkiyetin geçmesiyle
ilgili itiraz hukuku aynen caridir. 3’üncü maddenin, Kabahatler Kanunu’nun
3’üncü maddesinin zannediyorum (a) ve (b) bentleri açık şekilde düzenlenmiştir. Ben bu
düşüncelerle yüce heyeti, değerli arkadaşlarımızı ve ismimi zikreden Değerli
Milletvekilimi saygıyla selamlıyorum, hürmetlerimi sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın İyimaya. ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) - Sayın Başkan, bir tavzihte bulunabilir miyim? BAŞKAN –
Bulunduğunuz yerden, buyurun. ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) – Ben Sayın İyimaya’nın ismini
kendisinin anladığı biçimde ifade etmedim. Konuşuyordum, beni dinlemesini arzu
ettiğim için “Sayın İyimaya, lütfen beni dinler
misiniz.” dedim. Yoksa, öbür tarafta “Genel Kurul
komisyonların üstündedir” diye hükmi şahsiyetlerden veyahut da hükmi koşullardan
bahsettim; tavzih ediyorum. Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. BAŞKAN – Madde
üzerinde şahısları adına söz talepleri vardır: İlk söz Tokat Milletvekili Sayın
Zeyid Aslan, ikinci söz Gaziantep Milletvekili Sayın
Mahmut Durdu, üçüncü söz talebi İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Macit’e
aittir. İlk söz, Tokat
Milletvekili Sayın Zeyid Aslan’a aittir. Buyurun Sayın
Aslan. (AK Parti sıralarından alkışlar) ZEYİD ASLAN
(Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tütün Mamullerinin
Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesi üzerinde kişisel
düşüncelerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, özellikle toplumu, gelecek nesilleri ve bunların sağlığını
korumak devletin asli vazifelerinden, asli görevlerinden biridir. Bu anlamda,
bugün burada görüşmekte olduğumuz ve görüşmeleri devam eden bu yasanın
içerisinde yer alan bazı hükümler, yirmi yılı aşkın bir zamandan beridir sigara
kullanan biri olarak, çok içime sinmese de bu yasanın ülkemiz açısından,
ülkemizin geleceği ve toplumun sağlığı açısından yararlı olduğuna inanıyorum. Özellikle, açık
alanlara ilişkin kişisel şerhlerim var, ama bunları burada belirtmeyeceğim.
Önergelerle, Sayın Komisyon Başkanı bunların değiştirileceğini belirtmişti.
İnşallah önümüzdeki maddelerde… Ve özellikle de yürürlük maddesinin bir buçuk
yıl sonraya atılması uygulama açısından birtakım faydalar getirecektir. Ben sigara tüketimine, tütün mamullerinin kullanılmasının
önlenmesine yönelik bu kanunu faydalı bulduğumu belirtirken, bir önceki
maddede, 7’nci maddede söz alan Değerli Tokat Milletvekilimiz Sayın Doğru’nun
özellikle maddenin ötesinde tamamıyla Tokat’a, Tokat Sigara Fabrikasına,
Erbaa’daki tütün üreticilerine ve tarım kredi kooperatifi borçlarına yönelik
olarak söylediği sözlerle ilgili bazı açıklamalarda bulunmak istiyorum. Tabii, gündem tütün üretimi olunca, doğal olarak, Tekelin
özelleştirilmesi sürekli olarak gündeme geliyor. Bizim de yöremizi
ilgilendirmesi açısından Tokat Sigara Fabrikasının bu özelleştirmeyle beraber
gündemde olması ve özellikle sigara fabrikasında çalışan değerli işçilerimizin
ve Tokat esnafının bu konudaki duyarlılığının Meclise taşınması doğru bir
gerekçe, ama, bir şeyin de altını çizmekte fayda
görüyorum: Bizler, siyasi sorumluluk üstlenmiş insanlar olarak, konuşurken,
özellikle bizleri dinleyen insanların psikolojilerini olumsuz anlamda
etkileyecek sözler sarf etmekten uzak durmalıyız diye düşünüyorum. Bugün
“Tekelin özelleştirilmesiyle birlikte Tokat Sigara Fabrikası kapanacak, oradaki
işçiler işsiz kalacak, sokaklarda kalacaklar.” şeklindeki bir cümlenin, doğru
bir cümle olmadığı gibi, bir siyasi tarafından söylenmesinin uygun olmadığını
düşünüyorum. Çünkü, özelleştirmenin bir devlet politikası olduğunu, yıllardan
beridir, yirmi yılı aşkın bir zamandan beridir Türkiye’de uygulandığını hepimiz
biliyoruz ve biliyoruz ki, bugün, bütün siyasi partilerin -bazı marjinal partileri kenara bırakırsak- bütün programlarında
özelleştirmenin var olduğunu ve özelleştirmeden yana olduklarını da hepimiz,
programlarında, seçim beyannamelerinde okuyoruz ve vatandaşlarımız da bunları
dinliyor. Tekelin
özelleştirilmesi konusuna gelince, hepimiz biliyoruz ki, Tekelin
özelleştirilmesi bugünün konusu değildir. Biraz önceki maddede söz alan Sayın
Doğru’nun da bakanlık yaptığı bir 57’nci Hükûmet
döneminde, 2001 yılının şubat ayında Tekelin özelleştirilmesi kararı alınıp,
Özelleştirme İdaresine Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından devredilmiştir. Şimdi, bir hükûmette hem bakanlık
yapacaksınız hem de sizin bakanlık yaptığınız hükûmet
Tekelin özelleştirilmesi için özelleştirme kararı alacak ve Özelleştirme
İdaresi Kuruluna bunu devredecek, siz o zaman hiç ses çıkarmayacaksınız, o
zaman Tekelin satışı peşkeş çekmek olmayacak, vatanın satılması olmayacak, ama
şimdi, muhalefete düşünce, kalkıp, orada yaşayan insanların psikolojilerini
bozmak için, kendi gerçeklerinizle ters yüz birtakım söylemlerde
bulunacaksınız; bu, siyasi tutarsızlıktır. Ben, bunu, burada ifade etmek
istiyorum. Yine, tabii,
Sayın Doğru’yla, biz, aynı yörenin milletvekilleriyiz, aynı ilçeden
milletvekilleriyiz, aynı köyden milletvekilleriyiz. Kendisi de, biz de, tütün
tarlalarının içerisinde büyümüş, tütün üretiminin yoğun olarak yapıldığı bir
bölgenin milletvekilleriyiz. Ama, bu bölgede, yine
57’nci Hükûmet döneminde, özellikle Erbaa’da
-ikimizin de ilçesi olan Erbaa’da- Tekel işletmesi kapatılarak oradaki binlerce
insanın mağduriyetine ses çıkarmamış Sayın Bakanın, bugün kalkıp Erbaa’daki
tütün üreticilerinin mağduriyetinden bahsetmesini gerçekten yadırgıyorum. Bu
anlamda, özellikle, Tokat, Erbaa, Çalkara köyündeki tarım kredi kooperatifi
borçlularından da bahsetti… (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre verdim, lütfen tamamlayın efendim. ZEYİD ASLAN
(Devamla) – Şimdi, geçtiğimiz dönem, burada, Mecliste olan arkadaşlarımız
hatırlayacaklardır. 2007 yılının ilk aylarında tarım kredi kooperatiflerinden
ve Ziraat Bankalarından kredi almış çiftçilerimizin bu borçlarına yönelik bir
düzenleme yaptık. Bunu, özellikle kefil olanlar için… Çünkü,
2002 yılından önce Ziraat Bankasında, 2004 yılından önce de tarım kredi
kooperatiflerinde birbirlerinden habersiz, insanlar, yirmişerli gruplar hâlinde
kefil yapılmıştı. Bundan mağduriyetleri gördük ve bu mağduriyeti de en fazla-
biraz önce Sayın Doğru’nun belirttiği- Çalkara köyünde gördük ve buraya gelip,
bir kanun teklifi hazırladık. Tarım Komisyonu Başkanımızla birlikte bir
düzenleme yaptık ve düzenlemeden Türkiye'nin her yerinde yaklaşık 580 bin
insanımız yararlandı ve biz, bu düzenlemeye giderken Tokat’ın Erbaa ilçesinde
tarım kredi kooperatifi borcundan dolayı, sadece 48 kişi mağdurdu, bunun 45
tanesi de biraz önce belirttiğimiz köydeki vatandaşlarımızdı. 2007 yılının
sonuna kadar süre verildi bunlarla ilgili, düzenlemeyle ilgili. Ama, hâlâ, gerçekten, bu arkadaşlarımız bu düzenlemelerden
faydalanmamışsa, burada, Meclisin yapabileceği bir şey yoktur diyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Aslan. İkinci söz,
Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut Durdu. Buyurun Sayın
Durdu. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz beş
dakika. MAHMUT DURDU
(Gaziantep) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; hepinize, ama
hepinize saygılarımı sunuyorum, hürmetlerimi sunuyorum. ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Sigara içen, içmeyen! MAHMUT DURDU
(Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bu tasarı şu Kurula geldiğinden bu yana hatiplerimizi
dinliyorum, hepsi sigara aleyhine konuştu. KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Siz lehinde mi konuşacaksınız? MAHMUT DURDU
(Devamla) – Çok kötü bir şey söylediler, “Çok kötüdür.” dediler. Ben demiyorum,
Ahmet Arif diyor; her yerde heykeli yapılan, sokaklara ismi verilen, adına
parklar yapılan Ahmet Arif: “Tütün ‘kız saçı’ demiş zeybekler, her pınarda su
içmez, naz eder, üşür.” Halk şeyinde eskiden Şam’dan “varaka Şam” dedikleri bir
sigara kâğıdı gelirdi, arkasında mâniler olurdu. “Al tabaka sar sigara/ Bak
nasıldır bu tütün/ Kıymeti yok ister isen al bütün/ İnce sar nazik ola/ Olmaya
dolma gibi/ Pek de yoğun sarma/ Yağmada bulma gibi.” Bakınız, grupta
Sayın Başbakanımızın bulunduğu bir yerde, yine sizin gibi hatip arkadaşlarımız
bunun aleyhine konuşurken “Sayın Başbakanım bu kadar da külli min ayıp bir şey değildir.” dedim. Biz sigara tasarısına
taraftarız ve şu Mecliste bulunan arkadaşlarımızın hepsi taraftar, ama bunu
kötü nitelemenin bir anlamı yok. Hürriyetlerin uç noktasına müdahale ederek
yasak getirmenin anlamı yok. Hastanenin bahçesinde niye yasak olsun? Gelen ilk
metinde her yerde yasaktı bu; özel araçlarda, otomobillerde yasaktı. Bir
caminin bahçesinde niye yasak olsun? Bir geminin güvertesinde niye yasak olsun?
Gerçek değil mi Türkiye’de yüzde 33 nüfusumuz, büyük bir çoğunluk, yanlış
doğru, bunun tiryakisi olmuştur? Gelin, şu sigaraya yaklaşımımız tanrısal
boyutta bir yaklaşıma benzesin. Bakınız, Kur’an-ı
Kerim’de ne diyor: içki, kumar, fal oklarında (yani şans oyunları) fayda
vardır, zarar vardır, ama ikincisi, birincisine galiptir, der. Yaklaşıma
bakınız! Halkımızın yüzde
33’ü eğer tiryaki ise hürriyetlerin uç noktasına müdahale ederek, kötüleyerek
bir yere varılmaz. Ama şu tasarı, bizim gibi bazı arkadaşlarımızın
gayretleriyle, parti genel başkanlarımızın kabulüyle, çok şükür, bir noktaya
geldi. Nedir o? Önergelerle düzeltildi. Sordum… Ondan dolayı, bu sigara
tasarısına hepimiz taraftarız. Ben, Adalet Komisyonunda da bunu hep söyledim,
fakat medya bir türlü bunu kabullenmedi. Hâlâ her gün diyor ki: Sigara
tasarısına en büyük muhalif Mahmut Durdu, falan. Öyle bir şey yok. Benim
söylediğim, sigara tasarısını kabul edelim, yarının çocuklarını kurtaralım,
amma, şu gerçeği de görelim: Türkiye'de halkımızın büyük çoğunluğu bunu içiyor.
Siz siyaset yapıyorsunuz, kahvehanelere gireceksiniz, barlara gireceksiniz,
mekânlara gireceksiniz. Sanki, vatandaşlarımız çok külli min
ayıp bir şey
yapıyor gibi bir yaklaşım doğru değil. Benim söylediğim bu. MUSA SIVACIOĞLU
(Kastamonu) – Zararlı, zararlı, çok zararlı Mahmut Bey, gözünü seveyim… MAHMUT DURDU
(Devamla) – Ben, “kötüdür” demeyin diyorum, “zararlıdır” deyin, “zararlıdır”
deyin. Ben de söylüyorum. Ben, mücadele veriyorum arkadaşlar. Ben, bundan daha
bir ay önce Amerika’dan getirttiğim bir ilaçla, Dengir
Mir Mehmet Fırat dokuzuncu günde bıraktı, Öznur Hanım
beşinci günde bıraktı, ben yirmi sekiz gün içtim, bırakamadım. Prospektüsünü
bir profesöre okutturdum, diyor ki: Gözü kör eder, mideyi kanatır, boğaz
sistemini bozar. Geçin onları, abuk sabuk rüyalar görür diyor. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre verdim, tamamlayın lütfen. MAHMUT DURDU
(Devamla) – Bakınız, abuk sabuk rüyalardan bir tane söyleyeyim size. Sayın
Genel Başkanımızın sigaraya ne kadar karşı olduğunu biliyorsunuz. Bir bakıyorum ki, benim baş
ucumda belirdi. Rüya, ismi üstünde, rüya. Davidoff sigarasından -bunun genişi Türk iç piyasasında
bulunmuyor, iç piyasada bunun büyükleri yok- koca bir karton getirmiş, ikram
ediyor. CHP’lileri de tebessüm ettireyim, Cumhuriyet Halk Partisi seçimin
galibi gelmiş! Öyle rüya. Rüyama kızmayın. (Gülüşmeler) Değerli
arkadaşlarım, tiryaki olmak başkadır -ben, bunu bilhassa Türk gençlerine
söylüyorum, gençlerimize söylüyorum- tiryakiliği bırakmak daha başkadır. Ben,
bunu nefsimde yaşadım. Gençlerimiz buna alışmasınlar, şu yasaya uysunlar. Bu
yasanın uygulamasında benim gördüğüm tek özellik, kontrol mekanizmasının
getirilmesidir. Bu kontrol mekanizmasının uygulanmasıyla, inşallah, biz,
hepimiz sigarasız bir topluma ulaşırız. Hepinize saygılar
sunarım. (Alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Durdu. Bu konuşmanızdan
sonra tiryakiler de size teşekkür ediyordur eminim. Madde üzerinde
soru-cevap işlemine geçiyoruz. Buyurun Sayın Kumcuoğlu. ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) – Sayın Başkan, şimdi, bu kanunun… 8’inci maddeden hareket
ediyorum, şimdi 7 oldu. Orada “eşyaya el konulması” tabiri var. Birincisi:
Buradaki “eşya” tabiri “mal ve malzeme” olarak değiştirilebilir mi, onu
soruyorum, çünkü bu “eşya” tabiri biraz ters oldu. İkincisi: Şimdi
buradan 5’inci maddeye gidiyorum. Orada, genel ilke olarak belediye hudutları
içinde belediye meclisi encümeni, belediye hudutları dışında mülki idare amiri
yetkilendirilirken, birdenbire 6’ncı maddede –ki kanunun esas 5’inci maddesi-
“genel kolluk” ibaresi kullanılıyor. Şimdi, belediye hudutları dışındaki genel
kolluk jandarmadır. Şimdi, burada genel kolluktan, oradaki şeyi uygulayacak
olan, kahvehaneye giden jandarma eri midir, tim başkanı mıdır, ilçe jandarma
komutanı mıdır, il jandarma komutanı mıdır, yoksa,
jandarma Genel Komutanı mıdır? Bu bir. Yani, genel kolluk tarafından uygulanır,
ama kim tarafından? Bu, bir sıkıntı yaratacak gibi görünüyor. İkincisi: Bu
görev Türk jandarmasına verilirken Jandarma Genel Komutanlığının mutabakatı
aranmış mıdır? “Bu görevi yerine getirebilecek durumdayız biz…” Yani, bu bir
müsaade anlamında değil. “Evet, biz bu görevi yapabiliriz; kadrolarımız,
imkânlarımız, zamanımız buna müsaittir.” diyebiliyorlar mı? Bunu soruyorum. BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu. KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan. Az önce Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubundan konuşan Sayın Zeyid Aslan
özelleştirmenin bir devlet politikası olduğunu söyledi. Ben bunu ilk kez
duyuyorum ve Sayın Bakana soruyorum: Özelleştirme bir devlet politikası mı,
yoksa bir hükûmet politikası mı? Bu konuda açıklama
yaparsa sevinirim. Teşekkür ederim. Sayın Bakan… SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değerli Başkanım, teşekkür ediyorum. Genel kolluk
kuvvetlerinin il özel idarelerinin kırsaldaki, belediye sınırları dışındaki
alanlarda görevlendirilmesiyle ilgili olarak konu İçişleri Bakanlığımızla
kanunun yapılması aşamasında görüşülmüş durumdadır ve onların olurları alınmış
durumdadır. Ayrıca, uygulamayla ilgili olarak da, yapılacak yönetmeliklerle,
kuşkusuz, bunların detayları ortaya konacaktır. Özelleştirme,
şüphesiz ki, bir hükûmet politikasıdır. Birçok hükûmetin de ortak politikası olarak bugüne kadar kabul edilegelmiştir. Teşekkür ediyorum
Değerli Başkanım. BAŞKAN – Sayın İyimaya, buyurun. ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Değerli Başkanım, yasadaki “eşya” bizim hukukumuzda
yerleşmiş, ceza hukukunda olsun, eşya hukukunda olsun. Latince karşılığı “Res.” Doğrudur, mal da yanlış değil, ama “eşya” doğru. Bilhassa jandarma
ve diğer kolluk kuvvetlerinin yetkisi yasada tanzim edilmiş. Anayasa’mızın
7’nci maddesindeki asal yetki çerçevesinde yasama organı kendi bürokrasisine
bir görev üretebilir, fakat hangi üniteler, onların hangi birimleri bu
görevleri yerine getirecekler meselesi yasanın anlamına bağlı çıkarılacak
yönetmeliklerde tasrih edilecektir. Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın İyimaya. Şimdi, sataşma
nedeniyle İç Tüzük’ün 69’uncu maddesine göre Tokat Milletvekili Sayın Reşat
Doğru’ya iki dakikalık bir söz hakkı tanıyorum. Başka bir
sataşmaya mahal vermeden, lütfen, iki dakikada toparlayın. ZEYİD ASLAN
(Tokat) – Sataşma nerede Başkanım? Hayır, sataşma cümlesini söyleseydiniz
şundan dolayı sataşma var diye. BAŞKAN – Sayın
Aslan… Sayın Aslan… V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR (Devam) 4.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat Milletvekili Zeyid Aslan’ın, konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum bana söz vermiş olduğunuz için. Şimdi, sigara
fabrikasına sahip çıkılmasından yana olduğumu ifade etmeye çalıştım.
Özelleştirme blok olarak yapılmaya çalışılmaktadır ve zamanı da değildir. Şu
anda sigara fabrikasının fiyatı düşürülmeye çalışılıyor. Birincisi, burasıdır.
Özellikle de içki fabrikaları özelleştirilmiş ve şu anda da kapatılmıştır.
Tokat Sigara Fabrikasında işçiler ve vatandaşlar sigara fabrikasına sahip
çıkılmasını istiyorlar. Ben de dedim ki özelleştirme değil özerkleştirme
yapalım, buradaki çalışanlara verelim, Tokatlılara verelim, daha doğrusu
kapatılmamasını… ZEYİD ASLAN
(Tokat) – Özelleştirme kararını siz aldınız mı almadınız mı? REŞAT DOĞRU
(Devamla) – Özelleştirme kararı… BAŞKAN – Sayın
Aslan, lütfen… REŞAT DOĞRU
(Devamla) – Tabii ki, tabii ki özelleştirme kararını… ZEYİD ASLAN
(Tokat) – Özelleştirme kararını siz aldınız mı almadınız mı? BAŞKAN – Sayın
Aslan… Sayın Aslan… REŞAT DOĞRU
(Devamla) – O konuda bir şey demiyorum. Özerkleştirilsin
ve sahip çıkılsın diyorum. Demek ki Tokat Sigara Fabrikasına milletvekilleri
sahip çıkmıyor diye öyle düşünüyorum. Onun için bu şekilde tepki gösteriyorlar.
İkincisi, Tokat’ın Erbaa ilçesi Çalkara ilçesinde. Değerli
milletvekilleri, Çalkara ilçesine bayram münasebetiyle gittim. Elimdeki
listenin hepsi oradaki insanların hapis kararlarıdır. Yani tarım kredi
kooperatiflerine borç ödeyemedikleri için, işte… ZEYİD ASLAN
(Tokat) – Sizin döneminizin hepsi. REŞAT DOĞRU
(Devamla) – Hayır, borçlandırma yapılmış, beş yıl geçti bizim dönemimiz biteli.
BAŞKAN – Sayın
Doğru, Genel Kurula hitap edin. ZEYİD ASLAN
(Tokat) – Sizin döneminizin hepsi. OKTAY VURAL
(İzmir) – Siz, kendi döneminize bakın! ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Önce, dinlemesini öğrenin! BAŞKAN – Sayın
Aslan… REŞAT DOĞRU
(Devamla) – Yani beş yıl geçen bir süredir ama şu anda insanlar jandarma
takibatına uğramaktadır. Beyler buyurun… Sayın vekiller,
bunları herkese gösterebilirim. Şu anda tarım
kredi kooperatiflerindeki borçları insanlar ödeyemedikleri için çiftçilerin
perişan hâlinden dolayı insanlar jandarma takibatına uğramaktadır. Ben bunu…
Başka bir şey söylemedik. Ve Çalkara
köylüsü, Karayaka köylüsü tütüncülüğün çok zor bir zanaat olduğunu biliyor. O
insanların hepsine en iyi şekilde sahip çıkılır. Sahip çıkılmazsa, bunun hesabını
da herhâlde, tahmin ederim bize de sorarlar, size de sorarlar. Bu manada bir
şeyler ifade etmeye çalıştım. Saygılar sunarım.
(MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. ZEYİD ASLAN
(Tokat) – Sayın Başkanım, benim söylediğim şeylerle hiç alakası yok. MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Olmak zorunda mı? OKTAY VURAL
(İzmir) – Sizinki de zaten alakasız bir konuşmaydı. BAŞKAN – Sayın
Aslan, bana işimi öğretmeyin lütfen! ZEYİD ASLAN
(Tokat) – Sayın Başkan, benim söylediğim cümleyle hiç alakası yok. BAŞKAN – Olabilir
Sayın Aslan. ZEYİD ASLAN
(Tokat) – Hiç alakası yok. BAŞKAN – Lütfen
bana işimi öğretmeyin! VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam) 1.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl’ün;
Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/9) (S. Sayısı: 55) (Devam) BAŞKAN - Madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
(55) sıra sayılı yasa teklifinin 7. maddesinin sonuna aşağıdaki cümlenin
eklenmesini saygılarımızla arz ederiz.
- Bu suretle
kamuya mal edilen mamuller usulüne uygun olarak imha edilir. BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Genç. Süreniz beş
dakika. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının eski 8, yeni 7’nci
maddesiyle ilgili bir önerge verdim. Tabii, burada tek bağımsız olmanın çok
büyük sıkıntıları var. Aslında, AKP, bütün kanunlarda söz alıyor, kişisel
sözleri alıyor, bize söz bırakmıyor, konuşamıyoruz. Tabii tek milletvekili de
olunca, önerge verme yetkimiz
-tasarı burada müzakere edilince- mümkün değil. Bu önergeme katkıda
bulunan Demokratik Sol Partili arkadaşlarımıza ve bir CHP’li arkadaşıma
teşekkür ediyorum. Değerli
arkadaşlar, biraz önce Komisyon Başkanını burada dinlediniz, bir şey anladınız
mı Allah’ınızı severseniz? Hiçbir şey anlamadım ki. Ya böyle bir şey olur mu?
“Efendim, ben, bu maddedeki şeye karşıyım” diyor. Tabii karşı olacaksın, yani
hukuka inanan bir insan… Yani vali gidecek, adamın eşyasına el koyacak. Var mı
böyle bir hukuk düzeni? Var mı böyle bir şey? Bir memlekette, yargı yetkisini,
siz, getirip de idareye verebilir misiniz? Mülki amire yetki veriyorsunuz, tırlarca eşyaya el koyacak. Yurt dışından geldi büyük bir tırla tekel maddesi. “Efendim, bunun üzerindeki bu reklam küçük olmuş, ben buna el koydum.” Ne olacak bu? El
koyduktan sonra nereye gidecek bu? Bunu nerede harcayacak? Burada katrilyonlar
oynayacak beyler. Yani şimdi, böyle ezbere kanun yaparak buraya getirirseniz…
Siz uygulamayı da bilmiyorsunuz. Burada, uygulamanın içinden gelen insanlar
olarak, haklı olarak ikaz ediyoruz, diyoruz ki: Kardeşim, senin bu getirdiğin
kanun, kanun değil. İncelememişsiniz. Komisyon Başkanı diyor ki: “Efendim, biz,
orada incelemedik.” İncelemediysen… Bu Parlamento değişmiş. Sen bu
Parlamentoda, sana sorulan, incelemeden buraya getirdiğin kanun tasarısını…
İşte, bu hafta, yine 651 maddelik kanunu görüşeceksiniz. Bu kanunun muhtevasını
komisyon dahi bilmezse, burada, milletvekilleri sorulan sorularına nasıl cevap
alacaklar? Değerli
arkadaşlarım, hakikaten, Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarı son derece
sarsılıyor. Burada çıkıp da hamasi nutuklar çekerek, kimsenin anlamadığı
felsefi ifadeler kullanarak parlamenterlik yapılmaz. Önemli olan, halkın
anladığı seviyede ve nitelikte bir konuşma yapmak lazım. Şimdi, mülki
idare amirlerine, işte, bu Tütün Kanunu’na göre el koyma yetkisini
veriyorsunuz. Verdiğiniz şeyler, işte, sakız, bilmem hediye veyahut da tütün
maddeleri üzerine konulan reklamlardaki zararlı
maddeyle ilgili boyutlar, 30 ve 40 santimetrelik boyutlar tutmazsa el
koyacaksınız. Bu itibarla, yani, bu kanunlar uygulamada çok insanların canını
acıtacak. Hele, sizin gibi, valilere ve kaymakamlara “Gidin şoför mahalline
oturun, kömür dağıtın.” diyen zihniyetin valisi ve kaymakamı olunca, tabii ki,
orada, kendilerinin hoşuna gitmeyen, kendilerinden olmayan insanlara
gidecekler, haksız birtakım tasarruflarda da bulunacaklar. Ben bu kanunun
getirilmesine de karşı değilim, çok da lehindeyim. Çünkü,
inanınız ki, her gittiğimiz yerde, en ufak bir sigara dumanı müthiş beni
rahatsız ediyor ve bunu arkadaşlarımıza da söylüyorum. Bu çok da isabetli bir
kanun olmuş. Ama bu isabetli kanunu getirirken, çok büyük sıkıntılar da
doğuracak. Yani, şimdi, bence, bu sıkıntılarda, güçlü olan istediğini yapacak,
işte, muhalif olanlar, oradaki kişilere karşı olanlar, dolayısıyla bunlar da
çok büyük sıkıntı görecekler. Onun için, kanunları daha enine boyuna
tartışırsak, iyi anlarsak, ülkenin gerçeklerine uygun bir düzenleme yaparsak
daha iyi olur. Şimdi, bir
Kabahatler Kanunu, tabii, bu iktidar zamanında çıktı. Biraz önce, gerçi bu
7’nci madde çıkarıldı, ama uygulamada o kadar çok keyfî işlemler oluyor ki,
vergi dairelerinin birisinin yaptığı uygulama ötekisini tutmuyor, bir
belediyenin yaptığı uygulama ötekisini tutmuyor, bir devlet dairesinin yaptığı
uygulama ötekisini tutmuyor, bir valinin yaptığı uygulama ötekisini tutmuyor.
Böyle bir devlette yaşıyoruz, çünkü istikrarlı bir uygulamayı sağlayacak bir
yasama düzenlemesini yapmıyoruz. Ne yapıyoruz? İşte, burada hamasi nutuklarla…
Komisyonlarda incelemiyoruz. Efendim, Komisyon Başkanı diyor ki: “Esas,
hakikaten hukuk devletinde mülki idare amirinin eşyaya el koyması mümkün değil,
ancak bunu bir yargı kararıyla getirebilirsiniz, yargı buna karar verebilir.”
Peki, burada, işte bu eşyalar ne olacak? “Kamuya mal edilir.” Nasıl kamuya mal
edilir? Jandarmanın dağın tepesinde el koyduğu eşyayı kim getirecek, nereye
verecek? Yani, bunların hepsinin düzenlenmesi lazım. Efendim
“Yönetmelikle düzenlenecek.” diyor. Var mı burada “Yönetmelikle düzenlenir.”
diye uygulama, yani bir kanun maddesine koymuş musunuz? Burada açık bir hüküm
de yok, yani “Şu şu hususlar yönetmelikle
düzenlenir.” dememişsiniz, bir iki yerde geçmiş. Yani, sonra, böyle bir şey
koysaydınız, yani, o ileride… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Anayasa/124 var efendim. KAMER GENÇ
(Devamla) – Efendim, Anayasa, manayasayı… BAŞKAN – Bir
dakika ekliyorum. KAMER GENÇ
(Devamla) – 5,24 dakika var. BAŞKAN – Yok. KAMER GENÇ (Devamla) – Öyle mi! BAŞKAN - Yani,
bana da onu yaparsanız çok ayıp olur Sayın Genç. KAMER GENÇ (Devamla) – Neyse. Değerli
milletvekilleri, hakikaten, ben, bu Parlamentoda uzun zaman çalışan bir insan
olarak bu AKP’nin bu Parlamentoya koyduğu ambargoya cidden şiddetle
karşısındayım. İşte, bakın, Hükûmetiniz sizi ciddiye
almıyor. Donmuş, uyuşmuş bir Hükûmet; milletin
karşısına bir hedef koymuyor, devletin bütçesi iflas etmiş, iç ve dış
borçlarınız gayrisafi millî hasılayı geçmiş; işsizlik
almış yürümüş, insanlar sokakta aç; efendim, vali ve kaymakamlara “Git kömür
dağıt.” diyorsunuz. O kömürleri de kimlerden alıyorsunuz? Size yandaş kömür
ocaklarını işleten insanlara gidip yasa dışı yollarla, hiç ihale yapmadan,
belli bir şey etmeden alıyorsunuz. MUSA SIVACIOĞLU
(Kastamonu) – Yapmayın! KAMER GENÇ
(Devamla) - Onları da, ne kadar suistimaller
yapılacağını siz yarın iktidardan düştükten sonra onları meydana çıkaracağız.
Yani, o kömürleri ihaleyle almıyorsunuz, kendi yandaşlarınızdan alıyorsunuz ve
yanmayan kömürleri vatandaşlara veriyorsunuz. Önergemin
kabulünü rica ediyorum, saygılar sunuyorum efendim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Genç. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Saydıracağım
şimdi. BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Neden? BAŞKAN - Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Reddedilmiştir. ZEYİD ASLAN
(Tokat) – Saysaydınız. BAŞKAN –
Birbirimizi kırmazsak iyi olur. ZEYİD ASLAN
(Tokat) – Saysaydınız. BAŞKAN – Saydık
efendim, emrinizi yerine getirdik. ZEYİD ASLAN
(Tokat) – Estağfurullah. BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir. 9’uncu maddeyi
8’inci madde olarak
okutuyorum: MADDE 8- 4207
sayılı Kanunun 8
inci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır. BAŞKAN – Madde
üzerinde gruplar adına söz talebi yoktur. Şahısları adına
söz talepleri vardır. Birinci söz
talebi, Kastamonu Milletvekili Sayın Hakkı köylü, ikinci söz talebi, İstanbul
Milletvekili Sayın Nursuna Memecan, Üçüncü söz
talebi, İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Macit. İlk sözü,
Kastamonu Milletvekili Sayın Hakkı Köylü’ye veriyorum. Buyurun Sayın
Köylü. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz beş
dakika. HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla
selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum. Esasında ben söz
almayacaktım ama, şu “mülkiyetin kamuya geçirilmesi”
meselesi çok tartışıldı ve bu konuda “itham” denilebilecek şekilde sözler
söylendi yani bir noktada, biz, çok büyük hata yapmışız gibi geldi. Şimdi, mülkiyetin
kamuya geçirilmesiyle müsadere arasında hiçbir benzerlik yoktur. Kabahatlerde
mülkiyetin kamuya geçirilmesi, suçlarda müsadere kararı verilir. Mülkiyetin
kamuya geçirilmesine, Sigara Kanunu’nda mahallî mülki amir karar vermektedir.
Ancak mülkiyetin kamuya geçirilmesinden önce yapılması gereken bazı hususlar
vardır. Kabahatler Kanunu’nun 18’inci maddesi açıkça şöyle diyor: “Mülkiyetin
kamuya geçirilmesine ilişkin karar, eşyanın; a) Kullanılamaz
hale getirilmesi, b) Niteliğinin
değiştirilmesi, c) Ancak belli
bir surette kullanılması, Koşullarından
herhangi birisinin yerine getirilmesi şartına bağlanabilir.” Sigara şeklinde şeker. Bunun şekli
değiştirilebilir mi başka bir şekle dönüştürülebilir mi? Elbette ki
dönüştürülebilir. “Sigara şeklinden başka bir şekle dönüştürürseniz, al götür
mallarını…” Bir bez, üzerinde
sigaranın reklamı, ilanı olan yazılar var, tonlarca
bez belki de. Bunu ele aldığı zaman, bu kişi “Ben bu yazıları derhâl
sileceğim.” der ve bunu anında suya atıp temizleyebilir, başka türlü de
temizleyebilir. Bu takdirde, bu mallar elinden alınmaz. Bunun gibi, niteliğinin
değiştirilmesi hâlinde veya başka türlü kullanma imkânı varsa o şekilde
kendisine bir imkân tanınmaktadır. Bu kendisine tanınan imkâna rağmen, eğer bu
gerekliliği yerine getirmiyorsa, bu takdirde, mülkiyetin kamuya geçirilmesine
karar verilir. Mülkiyetin kamuya geçirilmesine karar verilirken, öncelikle mala
el konur, bu mal bir yerde muhafaza altına alınır, hatta mal kendi sahibine de
teslim edilebilir, bu imkân vardır. Muhafaza altına alındıktan sonra ilgili
kişiye tebligatı yapılır, gider kendisi mahkemeye itiraz eder, mahkeme
itirazını reddeder ve kesinleşirse karar –burası çok önemli- karar
kesinleştikten sonra ancak mülkiyet kamuya geçer. Kesinleşmeden önce yapılan
işlemler sadece o malı muhafaza altına almaktan ibarettir. Soruyorum şimdi
size: Böyle bir imkân varken binlerce box sigaraya
nasıl el koyarız? Sigaranın üzerinde eğer resim eksikse, derse ki: “Ben o
yazıyı veya resmi düzelttireceğim.” O takdirde “buyur, al, bunun gereğini
yerine getir” diyebiliriz. Mala, doğrudan doğruya, gasp eder gibi el koyma diye
bir şey yok değerli arkadaşlarım. Kanun açık, Kabahatler Kanunu kendisine bu
imkânları tanımıştır. Bundan dolayı hiçbir sorun yoktur. Ne Anayasa’ya
aykırıdır ne de diğer kanunlara aykırıdır. Hepinize saygılar
sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Köylü. İkinci söz,
İstanbul Milletvekili Sayın Nursuna Memecan’da. Buyurun Sayın Memecan. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz beş
dakika. NURSUNA MEMECAN
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanunu desteklediğimi
bir kere daha söylemek istiyorum. Bu kanunu uygulamada çok dikkatli olmamız
gerektiğini düşünüyorum. Hepimizin desteğine ihtiyacı var kanunun
uygulanmasının. Öncelikle, bu
kanunu buraya getiren -komisyonlarda- ve bu süre içerisinde bu kanuna çeşitli
öneriler ve eleştiriler getiren bütün milletvekili arkadaşlarıma,
çalışmalarından, katkılarından dolayı bir kere daha teşekkür etmek istiyorum. Bu kanunun
benzerleri bütün dünyada yapıldı. İrlandalılar, İngilizler, Fransızlar,
Taylandlılar bunu çok güzel, başarıyla uygulayabildiler. Onlar yapabiliyorlarsa
biz de çok güzel uygulayabiliriz. Aslında, biz de çok güzel uygulamaya
başladık. Bizim uzun yol otobüs yolculuklarında, hiçbir yolcu sigarasını
yakayım diye düşünmüyor artık. Uzun yol otobüs yolcuları yapabiliyorsa,
restoranda, barda ve hatta buradaki kulislerimizde, Meclisteki odalarımızda,
diğer kapalı alanların hiçbir yerinde sigara içmeden demek ki olunabiliyor.
Uzun yol otobüs yolcuları yapabildiyse hepimiz yapabiliriz diyorum. Uygulamanın
takipçisi olmalıyız. Öncelikle, sigara içenler sigaralarını bu kanun kapsamı
içerisine giren yerlerde yakmasınlar, yakmamakla işe başlayalım; yakarken bir
kere daha düşünsünler, etrafa kötü örnek olduklarını düşünsünler ve yasayı
ihlal ettiklerini düşünsünler, başkalarını da uyarsınlar bu konuda. Öncelikle,
tekrar, Mecliste dikkat etmemiz gerektiğini bir kere daha söylemek istiyorum.
Kulislerde, yemekhanelerde, ofislerde bir kere daha düşünelim sigaramızı
yakarken diyorum. Bana çok sinirleneceğinizi de biliyorum ama öncelikle buradan
başlamalı diyorum. Sonra, okullarda
özellikle müdürlerin, öğretmenlerin, çocuklara rol model olan kişilerin çok çok dikkatli olmalarını ve okul çevrelerinde sigaralarını
yakmamalarını rica ediyorum. Yasayı
uygulayacak olan yetkililerin sıfır toleransla yasayı uygulamalarını diliyorum
ve onlardan, hem kendilerinin yasaya uymalarını hem de uyması gereken kişileri
gerekli şekilde uyarmalarını istiyorum. İş yeri
sahiplerinin, iş yeri yetkililerinin ve özellikle taksicilerin bu yasadan güç
alarak, iş yerlerinde, lokantalarında, barlarında sigara içimine izin
vermemelerini istiyoruz. Bu konuda, bir de
medyaya çok teşekkür etmek istiyorum. Dünkü Sabah gazetesinin manşetinde bu
konuyla ilgili haber vardı, dünkü Hürriyet’te Mehmet Yılmaz’ın köşe yazısı bu
konudaydı; bugün, Milliyet’in sürmanşeti bu konuda, Radikal’de de Murat
Yetkin’in yazısı bu konuda. Bu konudaki bilgilendirme, bilinçlendirme
çabalarına tamamen medyanın büyük katkısı olacağını düşünüyorum. Bu katkılarına
sadece bugün değil, sürekli olarak devam etmelerini diliyorum. Bu kanunun
uygulamasıyla ilgili, eğitimle ilgili, bilinçlenmeyle ilgili medyaya her türlü
desteği verebileceğimizi, onların da bu konuda katkılarının sürmesini
diliyorum. Hepinize
sigarasız, dumansız, temiz günler diliyorum. Çok teşekkür
ediyorum. (Alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Memecan. Madde üzerinde
soru yok. Önerge yok. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir. 10’uncu maddeyi
9’uncu madde olarak okutuyorum: MADDE 9- 4207
sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir. "GEÇİCİ
MADDE 3- (1) Bu Kanunun 2 nci
maddesinin beşinci fıkrasındaki işletme sahipleri, söz konusu tertibat ve
düzenlemeleri altı ay içinde yapmakla yükümlüdürler. (2) Bu Kanunun 4
üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları gereğince yapılması gereken işler,
Kanunun yayımı tarihinden itibaren iki ay içinde yerine getirilir. (3) Bu Kanunda
öngörülen yönetmelik, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay
içinde çıkarılır." BAŞKAN – Madde
üzerinde gruplar adına söz talebi yoktur. Şahısları adına,
Samsun Milletvekili Sayın Suat Kılıç, Rize Milletvekili Sayın Bayram Ali Bayramoğlu, İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Macit söz
istemişlerdir. İlk söz Samsun
Milletvekili Sayın Suat Kılıç’ta. Buyurun Sayın
Kılıç… SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Yok efendim. BAŞKAN – Yok. Rize Milletvekili
Sayın Bayram Ali Bayramoğlu, buyurun… SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Yok. BAŞKAN – Yok. İstanbul
Milletvekili Sayın Hasan Macit, buyurun. Süreniz beş
dakika. HASAN MACİT
(İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi şahsım ve Demokratik
Sol Parti adına saygılarımla selamlıyorum. Sayın
milletvekilleri, iki gündür -daha öncesi de var- bu yasanın görüşülmesi bir
hayli tartışmalarla devam ediyor ve bütün grupların, Meclisin tamamının
desteklediği bir yasa konumunda. Gerçekten, hiçbir yasaya böyle bir destek
kısmet olmamıştır. Bu yasanın öncelikle bu anlamda da bir özelliği olduğunu
düşünüyorum. Bu yasanın -biraz sonra kabul edilecek- ülkemize, Türk toplumuna
hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum ve sağlıklı nesiller yetiştirilmesinde bu
yasanın da katkısı olacağını düşünüyorum. İki gündür
görüşmeler sırasında üçüncü olarak söz hakkı aldık ve devamlı orada bir söz
bize acaba kısmet olur mu diye bekliyoruz. Ama ne hikmetse, daha önceki
gündemde, daha önceki Meclis çalışmalarındaki olduğumuz ve karşılaştığımız
manzara, gene bu yasada da, destek olduğumuz yasada da karşımıza çıktı. AKP
Grubu adına konuşmayarak şahısları adına söz alan arkadaşlarımız ısrarla bu söz
haklarını kullanmakta sürdürdüler. Haklarıdır, kullanacaklardır, mutlaka söz
almışlarsa konuşacaklardır, ama daha önceki yasalarda Kanunlar Kararlara
gittiğimizde söz almak için, ne hikmetse -burada sadece AKP Grubu yok, birçok
başka partilerin grupları da var- hep AKP Grubundan iki arkadaşımızın yasalar
üzerine şahısları adına söz almasını açıkçası garipsiyorum. Neden biz daha önce
gidip söz alamıyoruz diye de kendi kendime hayıflanıyorum. Burada bir
sıkıntı var diye düşünüyorum değerli arkadaşlar ve yetkili arkadaşların,
görevlilerin bize söyledikleri, matbaadan gelen kanun tasarısının daha önceden
haber alınıp söz alındığı yönünde. Değerli arkadaşlar, yapmayın, yani burada
grubu olan partilerimiz kendi düşüncelerini yasa üzerinde ifade edebiliyorlar
ama grupları olmayan ve bağımsız milletvekillerinin düşüncelerini ifade etme
şanslarını, ne yazık ki ortadan kaldırıyorsunuz. Biz, her maddede yedişer tane
önerge vererek yasanın görüşülmelerini tıkayarak mı böyle bir söz alma hakkına
gidelim? Böyle bir yolu açıkçası doğru bulmadığımız için, şu ana kadar böyle
bir yol, yöntem denemedik. Ama bundan sonra istiyorsanız ki böyle bir yöntem de
uygularız ve bir madde üzerinde yedi önerge veririz, otuz beş dakika konuşuruz.
Bu daha fazla bizim işimize gelir. Bu da şık olmaz, doğru olmaz. Doğru olduğuna
kanaat getirdiğimiz ve doğruluğuna inandığımız bazı önergelerimiz de, ne yazık
ki, iktidar partisi milletvekillerince reddedildiğini görüyoruz ve yaşıyoruz. Dün verdiğimiz bir önergeyle ilgili bütün muhalefet partilerinin
milletvekilleri tarafından destek görmüş olmamıza rağmen, ne hikmetse, iktidar
partisi milletvekillerinin oybirliğiyle reddetmesi bizim için bir anlamlı çünkü
o önergenin gerçekten Türkiye’nin hayrına ve yararına olduğunu düşünüyorum ve o
önergeyle, yurt dışına transfer edilecek paraların hiç olmazsa binde 1 oranında
Türkiye’de kalarak eğitim camiasına bir katkı olacağını düşünerek, inanarak
verdiğimiz bir önergenin de reddedilmiş olmasını açıkçası yadırgadık diye
düşünüyorum. Çünkü, değerli
arkadaşlar -Türkiye dışına- özellikle sigara sektöründe faaliyet gösteren
firmalar, küresel sermaye, uluslararası sermayenin firmaları ve aldıkları,
edindikleri kârları yurt dışına transfer ediyorlar. Biraz sonra, bu madde
üzerinde önergemiz var, önergemizde de konuşacağım ve dosyamda metinleri de
belgeleri de var, onları sunacağım. Böyle bir kâr transferinin bir miktarının
Türkiye’de kalmış olması ve Türkiye’de de yararlı bir işte kullanılması
amacıyla vermiş olduğumuz önergenin sizin oylarınızla reddedilmiş olması…
Açıkçası, benim o önergenin mahiyetini sizlere tam olarak anlatamadığımı
düşünüyorum. Anlatabilmiş olsaydım, o önergenin yararını anlatabilmiş olsaydım,
yurt dışına gidecek, transfer edilecek paraların, başka uluslararası
şirketlerin kasasına girecek paraların binde 1’inin Türkiye’de millî eğitim
adına harcanacağını anlatabilmiş olsaydım, bunu ifade edebilmiş olsaydım, siz
de o önergeyi desteklerdiniz diye düşünüyorum. Bu kusurun, anlatamama kusurunun
kendimden kaynaklandığını düşünüyorum. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, lütfen tamamlayın. HASAN MACİT
(Devamla) – Çünkü o önergede, dünkü okunan şekliyle, gerçekten Türkiye’nin
yararına, millî eğitimin yararına, çocuklarımızın yararına ifadeler ve para
akışı sağlanacaktı ama o önergenin reddedilmiş olmasıyla, milyar dolarların
transferiyle birlikte, o binde 1 oranın da dışarıya gittiğini, gideceğini
oylarınızla kanıtlamış oldunuz. Bu benim kusurum diye düşünüyorum çünkü
anlatamadığımı ifade ediyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Macit. Birleşime on
dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 17.45 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 18.04 BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Fatma SALMAN KOTAN
(Ağrı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 45’inci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum. 55 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon? Burada. Hükûmet? Burada. Teklifin 9’uncu
maddesi üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştı. Madde üzerinde
soru-cevap işlemi yapacağız. Soru için giriş
yapmış bulunan Sayın İnan, buyurun. ÖMER İNAN
(Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkanım,
delaletinizle Sayın Bakana bir soru tevcih etmek istiyorum. İktidar-muhalefet
el ele verdi, bu kanun çıkacak gibi gözüküyor. Hayırlı olsun. Tütün ve
mamullerinden elde edilen özel tüketim ve diğer vergilerin bu yıl için takribî
10-11 katrilyon olacağı tahmin ediliyor. Eğer, bu kanun çıktığı takdirde,
Türkiye’de yaşayan insanlar, sigara içenler sigarayı bıraktığı zaman, bu 11
katrilyonu nasıl telafi edecek Sayın Bakanım? Onu merak ediyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Başka,
soru için giren? Buyurun Sayın
Gürkan. FATOŞ GÜRKAN
(Adana) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben soru sormak
için sisteme girdim ama, ben, 5 Ocak Adana’mızın
kurtuluş yıl dönümü, 86’ncı kurtuluş yıl dönümü, onun için, kurtuluşu kutlamak
için söz aldım. Ben, özellikle,
Adanalı hemşehrilerimizi ve tüm Türkiye’yi -çünkü
Adana, Kuvayımilliyeyi ilk önce başlatan illerimizden
biri olmuştur- bu Kurtuluş Savaşı’nda verdiği mücadeleden dolayı kutluyorum.
Adana’da, Kurtuluş Savaşı’nda bizleri bugünlere getiren Tayyar Rahmiye annemizi, bunun yanında, Kılavuz Hatice anamızı
rahmetle ve şükranla anıyorum. Bunun yanında, kahramanca mücadele eden tüm
vatandaşlarımıza, emniyet teşkilatımıza ve ordumuza buradan şükran ve
minnetlerimi sunuyorum ve tüm Adanalı hemşehrilerimizin
kurtuluş yıl dönümünü kutluyor, saygılar sunuyorum. BAŞKAN – Sayın
Bakan… SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değerli Başkanım, teşekkür ediyorum. Sayın İnan’ın
gayet veciz biçimde ifade ettiği gibi, iktidarımız, muhalefetimiz el ele yüce
Meclisimizde çok güzel bir kanun yapıyoruz ülkemizin geleceğini ilgilendiren. Tütün ve
ürünlerinden alınan vergiler, kuşkusuz alınmaya devam edecek. Zaten bir
kanunla, hatta bir eylem planıyla tütün tüketimini çok kısa süre içerisinde
geriletemeyeceğimizi biliyoruz, ama bir sürece girmiş olacağız. Hem çocuklarımız
ve gençlerimiz tütün alışkanlığına maruz kalmayacaklar, öyle ümit ediyoruz,
bunun için çalışıyoruz, çalışacağız hem de tütün tüketenler sağlıklarını
korumak açısından, tütün tüketenlerin en azından bir kısmı bu
alışkanlıklarından vazgeçecekler. Zaten insan sağlığı söz konusu olduğunda
elbette diğer hususlar hep ikinci planda gelecektir. Meseleyi
böyle görmek, böyle değerlendirmek lazım. Kaldı ki, sigara, yalnızca
tüketilirken bir harcama malzemesi olmuyor, aynı zamanda sigara sebebiyle
ortaya çıkan hastalıklar dolayısıyla da kamunun çok büyük harcamaları olduğunu
biliyoruz. Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Madde üzerinde üç
önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık
sırasına göre işleme alacağım. İlk önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
55 sıra sayılı Yasa Teklifinin çerçeve 9. maddesinde düzenlenen 4207 sayılı
Yasaya eklenen Geçici 3. maddenin (1) numaralı fıkrasına aşağıdaki hükmün
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Konya
Adıyaman “Bağımlılık
yaratmamak koşulu ile kimyasal katkı maddesi kullanan tütün mamulleri
üreticileri, kullandıkları katkı maddeleri için 6 ay önceden Sağlık Bakanlığı
ve TAPDK (Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu)
izin almak zorundadır.” BAŞKAN – Diğer
önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına 55. Sıra Sayılı
Kanun teklifinin 9. maddesindeki 2. fıkrası kanun teklifinden çıkarılmasını arz
ve talep ederiz. Hasan
Macit Recai Birgün Harun
Öztürk İstanbul
İzmir İzmir Ayşe Jale Ağırbaş Süleyman
Yağız İstanbul
İstanbul BAŞKAN – Şimdi
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
55 sıra sayılı “Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi”nin 9 uncu maddesine bağlı geçici
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. “Geçici Madde 3.-
(1) Bu Kanunda öngörülen yönetmelikler, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren bir ay içinde çıkarılır.”
BAŞKAN –
Komisyon? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yüce heyetin takdirine bırakıyorum. BAŞKAN – Hükûmet? SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılıyoruz Değerli Başkanım. SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Gerekçe… BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum. Gerekçe: Önerge
ile Teklifte yapılan değişiklikler doğrultusunda teknik düzenleme yapılmıştır.
Ayrıca Sağlık Bakanlığı tarafından yönetmelik çıkarılabilmesi ve bu
yönetmeliklerin bir ay içerisinde çıkarılması öngörülmüştür. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Sayın
milletvekilleri, biraz önce kabul edilen en aykırı önergeyle geçici 3’üncü
madde tümüyle değiştirildiğinden, İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Macit ve
arkadaşlarının ve İstanbul Milletvekili Sayın Kemal Kılıçdaroğlu
ve arkadaşlarının önergelerini işlemden kaldırıyorum. Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir. 11’inci maddeyi
10’uncu madde yerine okutuyorum: MADDE 10- Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN – Madde
üzerinde gruplar adına söz talebi vardır. İlk söz,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vural’da. Buyurun Sayın
Vural. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz on
dakika. MHP GRUBU ADINA
OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Değerli
milletvekili arkadaşlarım, bu kanunla ilgili görüşlerimi ifade etmeden önce,
öncelikle Diyarbakır’da vaki bir terör saldırısı sonucunda, orada bir askerî
araca yönelik terör saldırısı sonucunda… Muhtemelen şehitler de var, umarım
yoktur, ama bu terör saldırısını kınıyorum, teröre himaye gösterenleri,
destekleyenleri kınıyorum. Bir insanlık
düşmanı olan bu terörle toplumsal mücadeleyi kazanmaya da azmettik. İnşallah,
Meclisten başlayan irade, bütün milletimiz tarafından da bu terör örgütünün hem
siyasal amaçlarını hem de bu amaçlar için kullandığı yöntemleri reddedecektir.
Burada, bu Meclisimizin kararlılığına ortak olmak amacıyla, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, bunu ifade etmek istiyorum. Biraz önce arkadaşımız belirtti, 4
ölümüz olduğu ifade ediliyor. Allah’tan rahmet diliyorum, bütün yakınlarına
başsağlığı diliyorum, yaralılara da acil şifalar diliyorum. Bir kanun
tasarısını geçiriyoruz. Böyle, tabii son derece üzüntü duyduğumuz bu vahim
hadiselerden sonra sözler bazen kâfi gelmiyor açıkçası, ama bir tasarıyı
geçiriyoruz, eleştirilerimizi ilettik, sorularımızı sorduk. Gerçekten,
Türkiye’nin bu toplumsal ve sosyal maliyetini oluşturan bu sigarayla mücadelede
de, açıkçası toplumsal mücadeleyi kazanmamız gerekiyor. Kanun çıkartmamız
kâfi değil, ama bütün kurumlarımız ve birey olarak da bu yüksek sosyal
maliyetli zararın etkilerini asgariye indirmek konusunda da elimizden geleni
yapmamız gerekiyor. Fakat, bu kanun vesilesiyle yine gündeme
gelen birtakım eleştirilerimizi iletmek durumundayız. Değerli
kardeşlerim, 77’nci madde böyle bir kanun tasarısı için bile uygulanması bence
gereksiz bir İç Tüzük hükmüdür. Biraz önce Komisyon Başkanımız da söyledi.
Şimdi, “Aciliyetine binaen” diye bir ifadeyle
getiriliyor. Bu niye acilmiş? Bu aciliyeti konusunda
bir tane gerekçe iletildi mi? İletilmedi. Dolayısıyla, “Aciliyetine
binaen” diye bir ifadeyle bir iş acil olmaz. Muhakkak bu konularda 77’nci
maddenin temel kanunlar itibarıyla uygulanması gerekmektedir. Böyle sekiz on
tane maddelik teklifler için İç Tüzük’ün bu hükmünün uygulanması doğru
değildir. Değerli
milletvekilleri, hepimizin yöresindeki tütün üreticilerini ya da sigara
üreticilerini ya da tütünün ve sigaranın kullanıldığı yerleri etkileyecek bir
kanun karşımıza gelmektedir, ama ne yazıktır ki bu kanunun, tütün üreticilerini
ya da sigara kullanılan yerleri ne şekilde etkileyeceğine dair Meclisimize bir
bilgi verilmiyor. Yani, böyle kanun çıkararak, doğrusu, milletvekillerimiz
bunun muhtemel faydaları ve zararları konusunda yeterince bilgilendirilmemiş
olmaktadır. Bu bakımdan, düzenleyici etki analizlerinin hazırlanarak, bunlarla
ilgili hangi kesimi nasıl etkileyecektir, nasıl bir sosyal fayda oluşturacaktır
ve bu zararları ortadan kaldırmak için hangi tedbirler alınmaktadır;
milletvekillerimize yeterince bilgi verilmesi gerekmektedir. Bir kanunu
çıkarırken, bu kanunun kimleri etkileyeceğini bilmesi, bu milletvekillerinin
hakkıdır. Bu bakımdan, bir sigaranın doğurduğu zararın maliyetini bile
bilmiyoruz. Böyle kanun çıkarmak… Ya da kahvehaneleri nasıl etkileyecektir,
tütün üreticilerini nasıl etkileyecektir, tütün pazarını nasıl
etkileyecektir? Bir kanun çıkardığımız
zaman bu etkileri bilmemiz gerekmektedir. “Aciliyetine binaen” çıkarıyoruz bu kanunu, bugün bakıyoruz
ki, 21’inde Tekel özelleştirilecek! Piyasayı etkileyecek böyle bir kanunun bu
özelleştirmeden önce getirilmiş olmasının bu ihaleyi nasıl etkileyeceğini de
tartmamız gerekiyor. Neyi, nasıl, ne zaman yaptığımızı bilmemiz gerekiyor
değerli kardeşlerim. O bakımdan, bu kanunlar hazırlanırken muhakkak surette,
zamanlama itibarıyla ya da etki itibarıyla, faydaları ve zararları konusunda
milletvekillerimize gerekçelerde yeterince bilgi verilmelidir. Haklı olarak
milletvekillerimizin, tütün üreticilerinin sorunlarını sormaya hakkı vardır. O
yörede tütün üretilmektedir. Bunların menfaatleri gözetiliyor mu, gözetilmiyor
mu; bütün bu hususların dikkate alınması gerekmektedir. O bakımdan, bunlarla
ilgili çalışmaları yaparken, milletvekillerimizin bu sorularının hepsi kendi
yöresinde seçmenlerine gittiği zaman bir soruyla karşılaştığı zaman çıkarılan
kanunla ilgili cevapları vermesi için aslında gerekli olan sorulardır. O bakımdan, bu
kanunlarda muhakkak surette, biliyorsunuz, Başbakanlığın hazırladığı Mevzuat
Hazırlama Yönetmeliği var, düzenleyici etki analizlerinin yapılması
gerekmektedir, ama bugün karşımıza çıkan kanunlarda düzenleyici etki
analizlerini burada göremiyoruz. Komisyonlarımızda bu etki analizlerinin
değerlendirilmesi gerekmektedir. Bunlara göre kanunları çıkartmamız gerekiyor.
O bakımdan, buradaki soruların hepsi, aslında bir etki analizinde cevabı
verilmesi gereken suallerdir. Bu gibi suallerle milletvekillerimiz aydınlanmak
ihtiyacı duyuyorsa, bu kanunun, bu teklifin gerekçesinde de, bunun zararı
nedir, bu kahvehane sektörünü nasıl etkileyecektir; bunların adaptasyonu için,
kahvehanelerin bu kanuna uygun hâle getirilmesi için yapacakları masraflarla
ilgili kredi alma imkânı var mıdır yok mudur; bütün bunları sosyal boyutlarıyla
düşünmemiz gerekiyor. O bakımdan, gerçekten, Başbakanlığın hazırladığı bu
yönetmelik çerçevesinde o düzenleyici etki analizleri bence kanun ekinde
gelirse ya da teklif olduğu zaman da bunlarla ilgili, Bakanlığın bu teklifle
ilgili bir düzenleyici etki analizi yapması temin edilirse, zannederim iyi bir
yol haritası benimsemiş oluruz. Kimin lehindedir,
kimin aleyhindedir? Zamanlama itibarıyla neden acildir? Bir neden acil olduğu
hususuna bile cevap veremiyorsak… Değerli kardeşlerim, 21’inde ihale olacakmış.
Neden acil, kim istedi, aciliyetini Bakanlık mı
istedi, istemedi mi? Bunu da bilmiyoruz. Yani, Bakanlığın bu konuda, bizim bu
sözleşmelere uyum konusunda “Acilen geçirmemiz gerekmektedir.” diye bir teklifi
olabilir. Elbette bu konuda Meclis gerekeni yapabilir. O bakımdan, bu kanunları
çıkartırken gerçekten bu zamanlamalara da çok dikkat etmemiz gerekiyor. Tabii, sözlerimi
tamamlarken, aslında belki de inşallah bu kanunla birlikte, belki bu kanuna
münhasır olmak üzere “Son söz milletvekilinindir.” demek yerine belki “Son söz
tiryakinindir.” diyerek, umarım bu kanun vasıtasıyla gerçekten tütün
mamullerinin zararlarını asgariye indirebilecek bir yolu gösteririz. Ama, milletimizin bunu sahiplenmesi gerekmektedir, bireysel
olarak sahiplenmemiz gerekmektedir. Unutmayalım ki, bu sigara, hem bireysel
maliyet olarak sağlığımıza hem de sosyal maliyet olarak topluma zararlı
olmaktadır; aynı zamanda, ödediğimiz vergilerin de yanlış yerlere gitmesini
sağlamaktadır. Bu bakımdan, bence bu kanun hayırlı olmuştur. İnşallah, bu
kanunun uygulanmasında görülecek zorluklarla ilgili çıkartılacak
yönetmeliklerle bu kanun daha etkili bir şekilde uygulanmış olur. Bu vesileyle, bu
kanuna gerek sorularıyla gerek önergeleriyle katkıda bulunan bütün değerli
arkadaşlarıma ben teşekkür ediyorum, hepinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Vural. Gruplar adına
ikinci söz talebi, Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili
Sayın Hasip Kaplan’a aittir. Buyurun Sayın
Kaplan. Süreniz on
dakika. DTP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de sözlerimin başında, biraz önce Diyarbakır’da meydana
gelen acı olay nedeniyle yaşamını yitiren yurttaşlarımıza rahmet, yaralılara
acil şifalar dilerken şu gerçeğin altını çizmek istiyorum: Hiçbir zaman, hiçbir
yerde, şiddet, nereden gelirse gelsin, bu ülkede hiçbir sorunun çözüm adresi
olmayacaktır. Bu sorunların, bütün sorunların
-kime yönelirse yönelsin- çözüm adresinin bu yüce Meclis olduğu dikkate
alınarak, bu yüce Mecliste, bizler doğrular etrafında kenetlendiğimiz takdirde,
birlik olduğumuz takdirde, birlikte tavır koyduğumuz takdirde, birlikte
yürüdüğümüz takdirde, hep beraber bu sorunların üstesinden gelebiliriz.
Olayları şu veya bu yana çekmeden, bu acı olaylara aynı gözle bakarak, birlikte
durarak, birlikte üzerine giderek ancak bu ülkede, bu Meclis, en asli görevini,
birinci görevini yerine getirebilir. Daha büyük acıları yaşamamak için bu tür
olaylardan büyük dersler çıkarıp, artık, birlikte diyaloğa,
uzlaşmaya, kenetlenmeye doğru gecikmeden yol almamız gerektiğinin altını çizmek
istiyorum. Bu tarihî sorumluluğu, bu tarihî görevi, 23’üncü Dönem
milletvekillerinin, halkın en büyük temsilini sağlayan bu yüce Meclisin yerine
getireceğine inanıyorum. Bugün, burada, bu acı olay nedeniyle
bunları söylerken -henüz ne olduğu, nereden olduğu, kime olduğu hiç önemli
değil, hepsi insanlarımız- insanlarımıza yönelen eylemler karşısında
birbirimizi daha iyi anlamaya, birbirimizi daha iyi dinlemeye, birlikte olmaya
daha çok ihtiyacımız olduğu günleri yaşıyoruz ve bu Meclisin artık buna
gerçekten kararlı bir tavır koyması gerekiyor. Liderlerimiz,
gruplarımız, hepsi bu konularda, mutlaka birlikte, artık daha etkili nasıl olabilirizin, nasıl yapabilirizin
formülünü bulmak zorundadır diye düşünüyorum. Nasıl ki, zaman zaman Meclise gelen yasa tasarılarında, parti
programlarımız farklı olsa da, görüşlerimiz farklı olsa da, bu ülkede doğrular
birdir. Zararlı olan bir mamulle ilgili bir yasa tasarısını görüşürken elbette
ki bütün maddeleri bütünüyle içimize sinmedi. Belki uygulamada yarın bunun
aksaklıkları görülür, yine birlikte bu konuları konuşur, yanlış varsa
düzeltiriz. Evet, kaygılar var. AK Parti Hükûmeti bu
tasarıyı getirse de 11’inci maddenin yürürlük zamanı konusunda kafada tereddütler
var. Farz edelim ki bu yasa bugün çıkıyor zaten Meclisten ve iki gün sonra,
Cumhurbaşkanından onaylanmış olarak geldiği zaman, köy kahvelerinde,
mezralarda, en küçük birimlerdeki yerlerde, birçok yerde bunun uygulama
sorunları toplumda bir karmaşa yaratacaktır. Bu karmaşanın
önlenmesinin, elbette ki, TRT’ye yükümlenen o altmış dakika, tütün mamulleri ve
zararlarıyla ilgili mücadelenin eğitim programları, eğitim seminerleri, eğitim
görüşleriyle ilgili Sağlık Bakanlığının, İçişleri Bakanlığının, ilgili
bakanlıkların, bu mamulleri üretenlerin hepsinin ve toplumun tamamının bireyin
ve toplumun sağlığını düşünerek, bütün bu görüşler doğrultusunda, belli bir
zamana ihtiyacı olduğunu, belli bir eğitime ihtiyacı olduğunu, belli bir
yönlendirmeye ihtiyacı olduğunu da gösteriyor. Yani, neden bu ihtiyaç
gösterimi? Çünkü, yasada, gelen tasarıyla yasalaşan
biçimi arasında yasak alanları kapsamında bir genişleme oldu. Her ne kadar,
e-sigara bu kapsam içine dâhil edilmemişse ki, bu bir eksikliktir, inanıyorum
ki, bu yakın zamanda fark edilecek, bu e-sigaranın zararlarının tütünden daha
fazla olduğu kamuoyunda anlaşılacaktır ve bunun da önlemi alınacaktır, bu da
kapsama dâhil edilecektir. Ama, kaygımız şurada: Bunu
şüphesiz bütün gruplar, AK Parti Grubu da mutlaka önergeleriyle ki, gelen
önergelerden de anlaşılıyor… Bazı yerlerde yürürlük alanları konusunda bir
zamana ihtiyaç var zorunlu olarak. Nedir bu zaman? Diyorsunuz ki, bilmem, şu şu lokantalarda veya şu şu iş
yerlerinde sigara içme özel birimleri yapılır. İşte, akıl hastaneleri, yaşlılık
evleri denildi, bilmem farklı yerler bu yasada geçen. Tabii ki, yarın bu yasayı
yürürlüğe koyarsanız, o iş yeri sahiplerine de zaman tanımamış olursunuz. Nasıl
yapacak bu ayrı bölmeyi, özel bir bölmeyi? Bir restoranda, bir otelde ayrı,
özel bir bölmenin eklenmesi, öyle iki dakikalık, iki saatlik bir iş değil, bir
mühendislik olayıdır, bir yapılabilirlik, bir zaman olayıdır elbette ki. Tabii
ki bu açıdan 11’inci madde, yayımlandığı tarihte yürürlüğe girer, şeklinde
gelse de aslında, bu tasarının içindeki maddelerin değişikliği ile bir zaman
ihtiyacının doğduğunu gösteriyor bu tür yerler için. Bunu da makul bir şekilde
aşmak gerekir diye düşünüyoruz. Gerçekten,
yönetmelikler konusu da bir zaman konusudur. Bir kanunu çıkardığımız zaman,
bunun ince detaylarının uygulanması yönetmeliklerden geçer. Bu yönetmeliklerin
hazırlanması, yine, yasanın uygulama ve uygulama sorunlarıyla ilgilidir.
Uygulama sorunlarını iyi gözetmeden, bu çıkarılacak yönetmelikleri sadece
kolluk güçlerine havale etmek veya bunu belediyelerde zabıtaya havale etmek
veya bulunulan iş yerlerine havale etmenin de tek başına yeterli olmadığını,
bunun da belli bir düzen içinde hazırlanması için bir zaman ihtiyacı olduğu
görülebilir. Bu baptan olarak,
bazı maddelerle ilgili yürürlük zamanı için bir zaman tanınabilir, ama bu yasa,
mademki bu Mecliste, Meclisimizde bütün grupların tamamının onayını bulmuştur,
kabul görmüştür, bu yasa, kanımca, yayınlandığı tarihte, o özellikli olan
yerler ayrık tutularak, onlarla ilgili belli bir zaman dilimi tanınarak anında
yürürlüğe girmelidir. Anında yürürlüğe girmelidir ki bu yasanın çıktığı fark
edilsin, zamana yayılan bir durumda bunun da etkisiz kalması söz konusu
olabilir diye düşünüyoruz. Burada, temel
sıkıntı olarak grubumuzun sunduğu önergelerde sık sık
dikkatini çektiği bir konu var. Birincisi, bu, televizyon, görsel yayın
konusunda, filmler, müzikler, diziler konusunda, bu konuda gerçekten hassas bir
uygulama, bir kontrol sistemi getirmediğimiz zaman, sanatta ve kültürde
özgürlükler alanına müdahale eder gibi bir yaklaşım içine girilmesi de bir
sıkıntı yaratacaktır. Bu sıkıntıyı aşmanın da bir yönü, icranın, Hükûmetin, uygulamadaki göstereceği, bizim itiraz ve
önerilerimizi dikkate alarak uygulamada bu mahzurları giderecek bir yaklaşım
tarzı içine girmesinde yarar vardır. Yine, özellikle
öngörülmeyen birtakım sıkıntılar var, bunu, bu zaman dilimi içinde hepsini
anlatmak mümkün değil. El koyma, müsadere konusunda, arkadaşlarımız dile
getirdiler, grubumuz adına da bunu ifade ettik, bunun para yönü büyüktür.
Örneğin, trophy’ler düzenleniyor, spor turnuvaları
düzenleniyor, birtakım logolar, tütün mamulleri üreten
firmaların farklı farklı alanlarda logolarını
görürsünüz, yani bunların, bir kaymakamlığın, bir belediyenin bunları müsadere
etmesi, bu büyük paralar, büyük transport, uluslararası şirketlerin hukukuyla
aykırı uygulamalara gidildiği zaman, bir taraftan bu, kaş yapayım derken göz
çıkartılır uygulamasına da dönüşebilir. Bu konuda da uygulama konusunda bir
hassasiyetin geliştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz, çünkü büyük paralar,
haksız rekabetlerin odağı olan durumlarda, haklı yasalar, haksız bir şekilde de
kötüye kullanılabilir diye düşünüyorum. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ekledim Sayın Kaplan. HASİP KAPLAN (Devamla) – Ve burada, bu yasanın ülkemize hayırlı
olmasını diliyor ve yine, sözlerime son verirken, Diyarbakır’da yaşanan acı
olayla ilgili olarak buradan son kez bir çağrıda bulunuyorum: Başbakan Sayın
Erdoğan’ın, Mecliste grubu bulunan ve bulunmayan tüm siyasi partilerin lider ve
grup başkanlarını, derhâl bu acı olaylarla ilgili bir toplantıya çağırmasını,
artık, birlikte bu olayları konuşma sürecinin başlatılmasını ve Mecliste
kararlı bir şekilde, anlayışla, birbirimizi anlayarak, uzlaşarak, diyaloğu geliştirerek, bu ülkemizin insanları olarak,
doğusu batısıyla, kuzey güneyli, artık, el ele vermenin zamanının geldiğini
ifade etmek istiyorum. Bu duygularla,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kaplan. Gruplar adına söz
talepleri burada sona ermiştir. Şimdi, şahıslar
adına, birinci söz talebi, Kütahya Milletvekili Sayın Soner Aksoy; ikinci söz
talebi, Malatya Milletvekili Sayın Öznur Çalık;
üçüncü söz talebi, İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Macit. İlk söz, Kütahya
Milletvekili Sayın Soner Aksoy’un. Buyurun Sayın
Aksoy. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz beş
dakika. SONER AKSOY
(Kütahya) – Muhterem Başkan, kıymetli milletvekili kardeşlerim; konuşmakta
olduğumuz 55 sıra sayılı yasa hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Aslında,
konuşmaktaki maksadım, sigara için, sigara içen arkadaşlarıma yıllardır yapmış
olduğum çeşitli ikazların artık bundan sonra sona ereceğini düşünerek, onun
mutluluğu ve huzuru içerisinde bu sözü almış bulunuyorum. İnşallah bundan
sonra, sigara içmeyenlerin sağlığına zarar veren o dumandan, sigara içmeyenler
inşallah kendilerini kurtarmış olacaklar ve böylece biz de bu duman altında
kalan insanlar olarak sağlığımızı koruma ve kollama özgürlüğümüzü kullanmış
olacağız. Bugüne kadar bu özgürlüğümüz baskı altında idi, sigara içenlerin
özgürlüğü hâkimdi, ama şimdi dengeli bir hâkimiyet olacak. İsteyen sigarasını
yine içecek, ama hiç olmazsa başkalarını düşünerek içecek ve başkalarına zarar
vermeyecek. Ben bu yönüyle bu yasanın çok önemli olduğuna inanıyorum. Milletimizin bu
yasaya sahip çıkmasından bahsetti biraz önceki konuşmacı arkadaşlarımızdan
bazıları. Milletimiz konuya sahip çıkmıştır. Buradaki bütün gruplar bu yasaya
“evet” demiştir ve aleyhine konuşmamaktadırlar. Dolayısıyla, milletimizin
temsilcilerinin sahip çıktığı bir meseleye milletimizin de sahip çıkacağına
inanıyorum. Bugüne kadar milletimiz doğru olan, güzel olan her şeye sahip
çıkmıştır. Uygulamada herhangi bir karmaşa asla olmayacaktır. Bugüne kadar
sağlığını koruma özgürlüğü olmayan insanların bir karmaşa yaratmadığı
ortadadır. Bizler bu sıkıntıyı çekerken bir karmaşa yaratmadık, şimdi sigarayı
biraz daha başka bir yerde içmek arzusunda olan insanların da bir karmaşa
yaratmayacağına inanıyorum. O bakımdan, bu uygulamanın suhuletli bir şekilde,
ülkemizde rahat bir şekilde uygulanacağına inanıyorum. Okullarımızda zaten
bunlarla ilgili eğitimler de başlamıştır. Başarılı sonuçlar alınacağına
inanıyorum. Yasanın hayırlı
olmasını diler, hepinize saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Aksoy. İkinci söz,
Malatya Milletvekili Sayın Öznur Çalık’ta. Buyurun Sayın
Çalık. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz beş
dakika. ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Tütün Mamullerinin Zararlarının
Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin
11’inci maddesi hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Öncelikle, kanun
teklifi üzerinde görüşlerimi belirtmeden evvel, Diyarbakır’da yaşanılan silahlı
saldırıyı nefretle kınadığımızı ve Hükûmetimizin
terör örgütü PKK’yla yapmış olduğu mücadeleyi sonuna kadar devam ettireceğini
sizlerle bir kez daha paylaşmak istiyorum ve oradaki menfur olayı da bir kez
daha kınıyorum. Bugün, en az
terör kadar tehlikeli olan bir ürünü, sigarayı ve tütün mamullerini burada
konuşuyoruz. Sigara içen bir insan olarak, her sigara içenin bir sigaraya
başlama hikâyesinin var olduğunu düşünüyorum. Üniversite yıllarında, gençlik
yıllarında ya da arkadaşlarımızın tavsiyesi üzerine sigaraya başlayan arkadaşlarımızın
mutlaka yüzde 90’ının da aynı olan bir hikâyesinin var olduğunu düşünüyorum. Ama, bu başlangıç hikâyelerimiz hepimizin aynı olmasına
rağmen sigarayı bırakma hikâyelerinin hepimizce farklı olduğunu düşünüyorum ve
bu konuda da, sigarayı bırakabilmeyi göze alacak arkadaşlarımın var olduğunu
düşünüyorum. Bizler… KEMALETTİN AYDIN
(Gümüşhane) – Bırak, bırak… ÖZNUR ÇALIK
(Devamla) – Ben sigarayı bıraktım. Yaklaşık yirmi
gün evvel sigarayla ilgili, tütün mamulleriyle ilgili yapmış olduğumuz bir toplantıda…
Konunun sağlığımızı ne kadar etkilediğini, çocuklarımızı ne kadar etkilediğini,
yakınlarımızı ne kadar etkilediğini hepimiz biliyoruz, görüyoruz, duyuyoruz.
Buna rağmen bu zararlı ürünü kullanmaya devam ediyoruz ve bunu, sigarayı
kullanmanın ne kadar sıkıntılı olduğunu bilmemize rağmen bu kötü alışkanlıktan
kurtulmak için hepimiz farklı mücadeleler verdik. Ama şunu görüyorum ki
arkadaşlar, sigara içmek evet güzeldi ama içmemek çok daha güzel, çünkü ben
çevremi seviyorum, ailemi seviyorum, çocuklarımı seviyorum ve ülkemi seviyorum.
Dolayısıyla tüm sigara içen arkadaşlarımın bu konuda kendisini de sevdiklerini
düşünerek sigarayı bırakmaları gerektiğini düşünüyorum. 2008 ve bundan
sonrasının da sigara bırakma yılı olması gerektiğini düşünüyorum ve Değerli
Milletvekilimiz Sayın Necdet Ünüvar Hocamızın
söylemiş olduğu bir söz vardır, diyor ki: "Eşiniz için, çocuklarınız için,
anneniz için, yakınlarınız için ve ülkeniz için lütfen sigara içmeyin." Biz sigara
içmeyen bir Meclis olmak istiyoruz toplumun önde gelen ve toplumun seçmiş
olduğu bireyler olarak, özellikle hanımlar olarak, ki
toplumda hanımların sigara içim oranının giderek arttığını düşünüyoruz ve bunu
da istatistikler çok net bir şekilde tespit etmiş vaziyette. Dolayısıyla,
sigaranın bizi bırakmadan bizim onu bırakabileceğimizi tüm topluma ve
Türkiye'ye göstermemiz gerektiği kanaatindeyim. Akciğer kanseri olmadan,
karaciğer kanseri olmadan, mide kanseri olmadan, gırtlak kanseri olmadan, mide
ülseri olmadan, astım hastası olmadan sigarayı bırakabileceğimizi hem kendimize
hem de içinde yaşadığımız topluma göstermemiz gerektiği kanaatindeyim. Bu
mücadelede bize çok büyük destek olan, öncelikle bu yasanın bu Meclise
gelmesine vesile olan Sağlık Komisyonu Başkanımız Sayın Cevdet Erdöl'e ve tabii ki bu teklifin sahiplerinden Sayın Sağlık
Bakanıma ve hepimizi cesaretlendiren Sayın Başbakanımıza ben teşekkürü borç
biliyorum. Gerçekten, dumansız bir ülkeye ihtiyacımız var. Yeteri derecede
zaten sisli bir dünyada yaşıyoruz, bir de biz sigarayla dünyamızı
kirletmeyelim, ülkemizi kirletmeyelim diye düşünüyorum. Yaklaşık geçen
haftadan beri sigara ve tütün mamulleriyle ilgili zararlarını istatistiksel
bilgilerle çok net bir şekilde konuşmuş vaziyetteyiz. Yani bütçemizin yüzde
kaçını biz sigaraya veriyoruz ve hastalıklarla mücadeleye veriyoruz? Bunları
düşünecek olursak, bir günde 1 paket sigara içen bir insan, günlük 5 milyon
lira sigara parası veriyor. Eğer, bir ayda, 5’le çarpacak olursak 150 milyon lira
eder. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum Sayın Çalık. ÖZNUR ÇALIK
(Devamla) – Sayın Başkanım, bu esnada bu Meclisten, bu kürsüden, sigara içen
tüm arkadaşlarımızı sigara bırakmaya davet ediyorum. Size de bakıyorum,
sigarasız bir toplum diyorum ve aylık 150 milyonluk paramızı da biz öğrenci
okutmaya, burs vermeye, çok daha faydalı işlere harcamaya yöneltebiliriz.
Mecliste sigara bırakan arkadaşlarımızın sayısının da her geçen gün arttığını
biliyorum. Bu yasayla birlikte sigarayı bırakacak olan arkadaşlarımız da… Biraz
sonra konuşmasını yapacak olan Kemalettin Bey de
sigarayı herhâlde bu yasayla birlikte bırakacak. Sayın Mücahit Fındıklı
aramızdaysa, o da sigarayı bıraktığını bir kez daha bu yasayla birlikte ilan
etti. Her geçen gün yasamızın da getirisiyle birlikte sigara bırakan
arkadaşlarımızın sayısı artıyor. Diğer partiden
arkadaşlarımızın da bırakacağını düşünüyorum ve yasanın ülkemize, şahsımıza,
ailemize, hepimize hayırlı olmasını temenni ediyorum ve saygılar sunuyorum. Sağ olun. (AK
Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Çalık. Evet, bu
mücadelede bütün milletvekillerine başarılar diliyorum. Tabii, tiryakilerin
adına hiç konuşan olmadı. Evet, şimdi,
madde üzerinde soru-cevap işlemine geçiyoruz. Buyurun Sayın Ağyüz. YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Sayın Başkanım, Sayın Bakanım; çok güzel bir yasa. Eksikleri,
yanlışları uygulamada inşallah giderilir. Yalnız, halkımız bunu sigara içmeyi
disipline etmek olarak algılamıyor, sigarayı yasaklama yasası olarak algılıyor,
bunun üzerinde durmak lazım. Ayrıca da Tekel
sigara fabrikası özelleştirilirken, ocak ayı içerisinde teklifler alınırken bu
yasanın böyle alelaceleye getirilmesi,
özelleştirmeyle çakışması acaba bir tesadüf müdür? Çünkü,
enerjide gördük, enerji dağıtım ve üretim tesisleri özelleştirilirken Hükûmetiniz zam yaptı ve periyodik zam yaptı. Bu çok dikkat
çekici bir olaydır. Bu yolla, özelleştirmenin değerini düşürmeyi sağlamak gibi
bir sonuç doğmaz mı? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın
Bakan, buyurun. SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değerli Milletvekilimize önce bu kanunun bir sigarayı
yasaklama kanunu değil de disiplin altına alma, daha doğrusu sigaradan
geleceğimizi koruma kanunu olduğu hususundaki değerlendirmesi için teşekkür
ediyorum. Bunu hepimiz aslında vurgulamalıyız. Birçok arkadaşım,
değerli milletvekilimiz, yasanın getirilmesiyle Tekelin özelleştirilmesinin
birbirine yakın zamanlarda olması noktasını dile getirdiler. Aslında, değerli
arkadaşlarım, konu çok açık, net. Bakınız, biz bir Tütün Kontrolü Çerçeve
Sözleşmesi imzaladık ve 2004 yılında yüce Meclis bu çerçeve sözleşmeyi burada
kanunlaştırdı. Daha sonra, 2005 yılında da bu, uluslararası bir sözleşme hâline
geldi ve Birleşmiş Milletlerde çok kısa süre içerisinde büyük sayıda ülkenin
katıldığı bir sözleşme olarak da tarihe geçti. Dolayısıyla, biz zaten hukukumuz
açısından, bu çerçeve kontrol sözleşmesiyle, bugün bu yasayla burada yaptığımız
işleri ve Tütün Kontrolü Eylem Planı’mızda yapmayı
planladığımız işleri taahhüt etmiş durumdaydık. Dolayısıyla, iç hukukumuzda bu
kanunla somutlaştırmamız gereken bazı hususların, daha doğrusu, hususlardan bir
kısmını somutlaştırmış oluyoruz. Anılan sözleşmenin -tekrar ifade ediyorum- 25/11/2004 tarihinde 5261 sayılı Kanun’la onaylandığını, ben
yüce Meclisimize bir kere daha hatırlatmak istiyorum. Bu kanun Tekelin
özelleştirilmesi sırasında gündeme getirilmiş bir kanun değildir. Biz, ülke
olarak anılan sözleşmeyi 2004 yılında imzalamış olduğumuz için, taraflar o
tarihten itibaren pozisyonlarını buna göre yapmaktadırlar. Yani, Tekelin
özelleştirilmesi ihalesine girecek herkes, Türkiye Cumhuriyeti’nin böyle bir
sözleşmeye taraf olduğunu ve Meclisin de bunu onayladığını bilmektedir.
Dolayısıyla, kanaatimce, bu tür spekülasyonlarla
meseleyi tartışmak, aslında yaptığımız güzel işe gölge düşürmek anlamına
gelebilir ki, ben bunun yapılmamasının yüce Meclisimizce tercih edilmesi
gerektiğine inanıyorum. Güzel bir iş yaptık, güzel bir iş yapıyoruz birlikte. O
zaman, gereksiz spekülasyonlarla buna gölge düşmesine
de müsaade etmemeliyiz diye düşünüyorum. Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Sayın Baytok… NESRİN BAYTOK
(Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Benim Sayın
Bakana üç tane sorum olacak: 1) Türkiye’de ele
geçen kaçak sigara markaları ve oranlarıyla ilgili bir bilgi sahibi miyiz? 2) Irak’a ve
İran’a giden ihraç veya transit sigara markalarının miktarı ve markaları belli
mi? 3) Sigara
bağımlılığını artırıcı etken olan kimyasal katkı maddelerinin laboratuvarda, Hıfzıssıhhada kontrolü yapılmış mıdır?
Bununla ilgili madde bağımlılığı sorgulaması yapılmış mıdır? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın
Bakan… SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Sayın Milletvekilimizin sorusuna yazılı olarak cevap
vermemiz gerekecek. Çünkü, sigara markaları ve
miktarlarıyla ilgili bir soru sordu. Takdir edersiniz ki bunların bilgisine ben
şu anda detaylı olarak sahip değilim. Sigara
bağımlılığı yapabilecek maddelerle ilgili olarak, bugün veya yarın ülkemize
sokulabilecek maddelerle ilgili olarak Hıfzıssıhhamızda gerekli tetkikleri
yapabilecek durumdayız. Gerekli durumlarda üniversitelerimizle de bu hususta
irtibat kuruyoruz. Eğer, söz konusu
sorunuzun sebebi bu son günlerde ortaya çıkan elektronik sigarayla ilgiliyse,
dünkü oturumda da buna bir nebze temas etme imkânını bulmuştum bir soru
dolayısıyla, bu hususta gerçekten sadece elektronik sigarayla ilgili olarak
değil, gümrük birliği mevzuatıyla ilgili olarak piyasa denetlemesi konusunda
mevzuatımızı geliştirmek gerektiğine inanıyorum ben. Dolayısıyla, önümüzdeki
günlerde ilgili bakanlıklarla birlikte bu mevzuatı geliştireceğiz.
Bakanlıklarımızla irtibat kurduk ve ön çalışmalara başladık. Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
55 sıra sayılı Kanun Teklifinin 10 uncu maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Madde 10 – Bu
Kanunun; 3 üncü maddesi ile değiştirilen 4207 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi hükmü yayımı
tarihinden 18 ay, diğer hükümleri ise yayımı tarihinden 4 ay sonra yürürlüğe girer. BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yüksek heyetin takdirlerine bırakıyoruz
efendim. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılıyoruz Değerli Başkanım. BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Gerekçe okunsun. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Özel
hukuk kişilerine ait olan lokantalar ile kahvehane, kafeterya, birahane gibi
eğlence hizmeti verilen işletmelere geçiş süresi öngörülmüştür. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir. 11’inci maddeyi
okutuyorum: MADDE 11 - Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN – Gruplar adına söz talebi yok. Şahıslar adına
Diyarbakır Milletvekili Sayın Abdurrahman Kurt,
Kocaeli Milletvekili Sayın Azize Sibel Gönül, İstanbul Milletvekili Sayın Hasan
Macit. Diyarbakır
Milletvekili Sayın Abdurrahman Kurt, buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar) Süreniz beş
dakika. ABDURRAHMAN KURT
(Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime, bugün akşam
saatlerinde Diyarbakır’da yaşanan vahşi terör saldırısında hayatını
yitirenlerin acılı ailelerine başsağlığı ve yaralılarımıza da acil şifalar
dileyerek başlamak istiyorum. Maalesef,
aldığımız son bilgiler ışığında, şehrimiz Diyarbakır’da 4 ölü, 68 yaralımız
bulunmaktadır. Belki, bugün, aslında bu Meclis ve bu
Meclisten yansıyan ışık, şiddet ve terörün ülkemizde yaşanan hiçbir sorunun
çözümüne katkı sunmayacağı, sunamayacağı bilincini kökleştirmek üzere bir algı
birliğine gitmesi gereken bir zaman dilimini yaşamakta. Bu yüzden,
halkımızın neredeyse bütün katmanlarını temsil eden bu Meclis, ülkemizde
yaşanan hiçbir soruna karşı şiddetin ve terörün çözüm geliştiremeyeceğini hep birlikte
algılamak ve topluma yaymak durumundadır. Bugün
Diyarbakır’da, yarın başka
bir yerde, öbür gün başka bir yerde yaşanacak hiçbir şiddet,
hiçbir terör eylemi, hiçbir vahşi saldırı bu ülkenin insanının kardeşliğine
katkı sunmayacağı gibi buna düşmanlıktan başka bir şey de üretmeyecektir. Bu anlamda
bizler, belki bu yaşanan vahşi terör olayından şunu, önce, kendimiz
çıkarmalıyız: Bu Meclis -ki bugün ülkemiz vatandaşlarının neredeyse bütün
katmanlarını temsil ediyor, ki bu bütün demokratik
talep ve algı sahipleri tarafından bir şans olarak nitelendiriliyor- artık,
bugünden başlayarak toplumda bir anlayışın başka bir anlayışa egemen olarak
ülkeyi ele geçirmek yerine, herkese özgürlük, herkese adalet, herkese kardeşlik
duygusunu yaşatacak bir anlayışla hareket etmeli... OKTAY VURAL
(İzmir) – Zaten kardeşiz. Düşmanlık mı var? ABDURRAHMAN KURT
(Devamla) – …ve herkesin Türkiye’sini yaratmak için, herkesin özgür olduğu,
herkesin vatandaşlık gururu ve onurunu rahat taşıyabildiği bir bilinci yaratmak
için ve şiddet ve terör pazarlamacılarının önünde bir kale gibi, bir set gibi
durabilmek için bir araya gelmek, kenetlenmek durumundadır. Bu duygularla, ben, bugün yaşanan olayın ülkemizde son vahşi terör
eylemi olmasını umut ediyorum ve hepimizi, bu olaylar üzerinden siyaset
yapmaksızın bir araya gelerek, bütün insanlarımızı, bütün vatandaşlarımızı,
başta yaşam hakları olmak üzere bütün temel hak ve hürriyetlerini kutsayarak,
el ele, omuz omuza, yeniden herkesin Türkiye’sini yaratmaya ve oluşturmaya
çalışacağımız bir düzlemde siyaset yapmanın bilincini ve dileğini taşıyarak,
hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum ve tekrar, hayatlarını yitiren
insanlarımızın ailelerine başsağlığı ve yaralılarımıza da acil şifalar
diliyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kurt. Kocaeli
Milletvekili Sayın Azize Sibel Gönül… Buyurun Sayın
Gönül. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz beş
dakika. AZİZE SİBEL GÖNÜL
(Kocaeli) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Diyarbakır’da yaşanan
menfur saldırıyı şiddetle kınıyorum ve 2008 yılında aynı üzüntülerin
yaşanmaması dileğiyle, 2008 yılının başta ülkemiz olmak üzere dünyada huzur ve
barış getirmesini temenni ederek, hepinize saygılar sunuyorum. Tütün Mamullerinin
Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi’nin 11’nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Geçen perşembe günü
başladığımız kanun teklifinin bugün sonuna geliyoruz. Bu konuda konuşan tüm
değerli milletvekili arkadaşlarım, tütün mamullerinin, sigaranın sağlığa,
çevreye, bütçeye verdiği zararlardan bahsettiler. Evet, bu bir etkileşim olayı
arkadaşlar. Dolayısıyla, sigarayı kullananların da kullanmayanların da
zararından korunması amacı, bu kanunu çok önemli kılmaktadır. Bu kanunun
hazırlanmasında emeği geçen arkadaşlara canıgönülden
teşekkür ediyorum. Kanunun hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ederek, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Gönül. Madde üzerinde soru-cevap
işlemine geçiyorum. Sayın Akcan… ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Efendim, Sayın Bakanımın affına
sığınarak sormak durumundayım. Şimdi, 2004
yılında imzalanan bir sözleşme vardı, ondan bahsedildi. O zaman bu sözleşme
vardı da 2007’ye kadar neden bu konu bir hükûmet
tasarısı olarak değil de bir milletvekilimizin teklifi olarak buraya getirildi?
Bunu sorma ihtiyacı hissettim gerçekten, o nedenle soruyorum. İkincisi de, eğer
bu konu bu kadar acilse, o zaman neden bir önceki maddede verilen bir önergeye,
on sekiz aylık ve dört aylık erteleme önergesine Hükûmet
olarak katılıyorsunuz? Bunu da gerçekten merak ediyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın
Yıldız… SACİD YILDIZ
(İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Bakan; teşekkür ederim. Şimdi, biz, geçen
perşembeden beri bu yasa çıksın diye burada uğraştık. Bütün gruplar hemfikir
içinde, itiraz eden de olmadı, ama bugün baktım ki, bu kanunun uygulanması on
sekiz ay ertelendi. Bu, alelacele ettiğimiz bir şeyde, bazı şeyler niye bu
kadar, on sekiz ay erteleniyor, onu anlamadım. Hatta “Biz geç kaldık.” dedik
burada, kürsüye çıkan hemen her arkadaşımız “Kırsal kesimde uygulamalar
başladı, biz niye geç kaldık?” dedik. On sekiz ay uzun bir süre bu hazırlık
için, daha evvel böyle konuşmalarımızda, sanki altı ay, sekiz ay makul gibi
dendi. Bunu öğrenmek istiyorum. Bir sorum daha
var: Tütün Kurumu denetim yapıyor mu? Kaç ilde bayi denetimi yapıyor? Bunu
öğrenmek istiyorum. Sigara lobisinin de bu geciktirmede etkisi oldu mu diye
düşünmeden edemiyoruz açıkçası. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın
Bakan… SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Şimdi, aslında, tabii, mantık yürütürsek, çok farklı
mantıklar yürütebiliriz değerli arkadaşlar. Bu kadar güzel bir işi birlikte
yaptıktan sonra, bence işin olumlu tarafına bakmamız lazım. Birincisi, biz bu
kontrol sözleşmesini imzaya gittiğimizde, bunun görüşmelerine gittiğimizde,
Sayın Cevdet Erdöl ve arkadaşları, bu kanun teklifini
Meclisimize getirmişlerdi. Hani “Niçin teklifle geldi, tasarıyla gelmedi?”
dediniz. Ayrıca, biz
Değerli Komisyon Başkanımız ve teklifi veren milletvekili arkadaşlarımız ve
Komisyonumuzla birlikte, uzun süre, Bakanlık olarak, takdir edersiniz ki bu
teklifin üzerinde de birlikte çalıştık. Yani, teklif olarak verilmiş, tasarı
olarak verilmiş, bence bunların önemi yok. Önemli olan iradedir, burada halkın
iradesini hep birlikte nasıl yansıttığımızdır, nasıl yansıtmayı
amaçladığımızdır, yani maksat hasıl olmuştur. “Kanunun çıkarılması
acilse neden dört ay ertelediniz, on sekiz ay uygulamayı geciktirdiniz?”
soruları var. Benzeri soruyu diğer milletvekili arkadaşımız da sordu. Aslında,
on sekiz aylık süre, yalnızca kahvehaneler ve benzeri mekânlarla ilgili olarak
verilen bir süredir. Dünya Sağlık Örgütünün ilgili metinleri incelendiğinde
görülecektir ki, Dünya Sağlık Örgütü de bu geçiş süreci açısından bu kabil
yerlerde, yani kahvehaneler, barlar, birahaneler, lokantalar, kafeteryalar,
benzeri yerlerde bir buçuk ile iki senelik bir geçiş süreci öngörmektedir. Biz, bu kanunu
yüce Meclisimize getirdiğimizde, daha önce de, bu süreçte de Dünya Sağlık
Örgütüyle sürekli olarak birlikte çalışıyoruz, çalıştık ve bu önerilerin
işimizi kolaylaştıracağını düşündüğümüz için getirilen bu önergeyi destekledik.
Dört aylık süre
de aslında çok kısa bir süredir. Bakın, diyelim ki televizyonlarımız ayda
doksan dakika yayın yapacaklar. Böyle bir kural getirdik ve bu yayınların
hazırlanması gerekecek. Bu yayınların hem de çağdaş iletişim mantığıyla, sosyal
psikoloji mantığıyla hazırlanması gerekecek. Bunlar için, gerçekten, biraz
zamana ihtiyaç var. Onun için, burada iyi niyetten hiç kimse şüphe etmemelidir.
Bütün mesele, kanunun uygulamasını doğru biçimde yapabilmektir. Tütünle ilgili
kurulun bu husustaki takipleriyle ilgili olarak, müsaade ederseniz, yazılı
olarak cevap verelim. Tabiidir ki, bu
kadar yüksek iradeyi gösteren bir Hükûmet, bir Meclis
komisyonu veya komisyonları ve Türkiye Büyük Millet Meclisi, sigara lobilerinin
çabalarından veya bu husustaki çalışmalarından etkilenmemiştir. Bugün
yaptığımız kanun, hep birlikte yaptığımız, milletin iradesini ortaya koyduğumuz
bu kanun, kanaatimce bu soruya en güzel cevaptır. Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakan. Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir. Teklifin tümü
açık oylamaya tabidir. Fakat oylamaya geçmeden, İç Tüzük’ün 86’ncı maddesine
göre, kanun teklifinin sahibi Sayın Cevdet Erdöl’ün
hem oyunun rengini belli etmek üzere hem de lehinde, kanun hakkında konuşmak
üzere kendisine söz veriyorum. Buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar) Söz süreniz beş
dakika. CEVDET ERDÖL
(Trabzon) – Saygıdeğer Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi en
kalbî duygularımla selamlıyorum. Mutlu bir
gündeyiz ama maalesef mutluluğumuzu gölgeleyen terör olayını lanetleyerek
sözlerime başlamak istiyorum, çünkü çok üzücü bir haber aldık. Gerçekten,
üzülen ailelere… Ölenlere Allah’tan rahmet diliyorum, ailelerine baş sağlığı
diliyorum. Keşke, daha mutlu bir haberle başlayabilsek. Biraz önce
değerli arkadaşlarımla konuşurken, konuşmalar sırasında -kayıtlara geçmesi
bakımından- çerçeve 4’üncü maddede “Diğer koruyucu önlemler Madde İnsan sağlığına
verdiğimiz değeri gösteren en önemli yasayı, değerli arkadaşlarım, hep
birlikte, sigarayı içeni içmeyeni, iktidarı muhalefeti hep birlikte, el ele
vererek yasalaştırmak üzereyiz. Hepinize katkılarınızdan dolayı teşekkür
ediyorum. Tabii ki değerli grup başkan vekillerimize ve siz değerli
milletvekillerine olduğu gibi, aynı zamanda emeği geçen diğer tüm bürokrat ve
diğer arkadaşlarımıza da teşekkür ediyorum. Adalet Komisyonu Başkanımıza ve tüm
üyelerine -Başkanlık Divanımıza geçen konuşmamda teşekkür etmemiştim, henüz
işlem bitmemişti- değerli Meclis Başkanımıza, Başkanlık Divanımızdaki Başkan Vekilimize
ve diğer Divan üyelerine, Sağlık Bakanımıza özellikle teşekkür ediyorum. Bundan sonra
artık kanun hepimizin kanunu oldu. Teklif olarak bizlerin,
ama bundan sonra iktidar-muhalefet hepimizin kanunu. Toplumumuzun buna
sahip çıkması gerekiyor. Bunda da yazılı ve görsel medyaya çok görev düşüyor.
Ben yazılı ve görsel medya mensuplarına hassaten teşekkür ediyorum ki bu süreç
içerisinde bizleri cesaretlendirdiler, desteklediler. Desteklerinin devamını
ben bekliyorum. Burada, asla,
tabii “yasak” kavramının kullanılmamasını ben özellikle talep ediyorum. Çünkü, bu özgürlüklerin paylaşımıdır. Yani, sigara içenlerle
içmeyenlerin özgürlüklerinin paylaşımıyla ilgili bir kanundur. Yani “yasak”
tabirine de ben katılmıyorum. Onun için, bu “yasak” kelimesini de çok
kullanmanın uygun olmadığını düşünüyorum. Emeği geçen
herkese, katkı veren herkese çok teşekkür ediyorum ve en kalbî duygularımla
sizleri selamlarken, yasanın milletimize, memleketimize hayırlı olmasını
diliyor, tekrar terör belasından milletimizi, memleketimizi Allah kurtarsın
diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim. Sağ olun. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Erdöl. Şimdi, teklif
hakkında aleyhte söz talebi var. İstanbul Milletvekili
Sayın Hasan Macit. Buyurun Sayın
Macit. Süreniz beş
dakika. HASAN MACİT
(İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol
Parti adına hepinizi saygılarımla selamlıyorum. Son söz olarak
oyumuzun rengini belirtmek üzere aleyhte söz aldık. Aleyhte almamızın nedeni ve
zorlaması sayın AKP Grubuna aittir. Aslında biz bu
yasanın lehindeyiz, bu yasanın çıkmasını istiyoruz. Ama daha önce bu
düşüncelerimizi çok fazla ifade edemediğimiz için bu fırsatı değerlendirmek
istedim, o nedenle aleyhte aldım, ama yasa hayırlı, uğurlu olsun, olumlu yönde
oy kullanacağız. MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) – Bir hakkı kötüye kullanıyorsun yani. BAŞKAN – Hileişeriye yaptınız. HASAN MACİT
(Devamla) – Benim… Eğer bu hakkı kötüye kullanmaysa, sayın
AKP yetkililerinin de kötüye kullandığının bir gerçeğidir. MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) – Yapmayın! Ne demek yani? HASAN MACİT
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, yasanın ismi “Tütün Mamullerinin Zararlarının
Önlenmesine Dair…” Biz, tütün mamullerini kullanan insanlarımızın nerede tütün
mamullerini içeceği veya içmeyeceğiyle ilgili düzenleme yaptık, ama tütün
mamullerini kullanan insanların açık havada içerken hijyenik
ortamda hazırlanmamış bir tütün mamulünü kullandığı zaman o insana normalinde
sigaranın vereceği zarardan daha fazla zarar vereceğini de biliyoruz. Ama
bununla ilgili bu yasada bir düzenleme ne yazık ki yok. Efendim, nereden
çıktı hijyenik ortamda hazırlanmayan tütün mamulleri?
Elimde 2003 ve 2006 yılları arasında gümrük ve tekel müfettişlerinin
hazırladıkları raporlar var. Bu raporlara göre, Tekelden ucuz tütün alarak bir
şekilde bu tütünlerin yurt dışına çıkarıldığı ve yurt dışında Türk Tekel
sigaralarına dönüştürülerek kaçak olarak yurda girdiği ve Türkiye sınırları
içerisinde kullanımının arttığı yazılıyor. Bu nedenle ülke kaynaklarının
katrilyonlarca lira eski tabirle, milyarlarca YTL’nin
kayıp olduğu, vergi olarak kayıp olduğu görülüyor ve yazılıyor burada. Ne yazık
ki bu 2003 ve 2006 yılları arasında doğu ve güneydoğu illerimizde yüzde 98
oranında pazar kaybı olduğu, yani Tekelin veyahut da yasal olarak sigara satan
firmaların pazar kaybının kaçak sigaraya terk edildiği tespit edilmiş. Bu
bağlamda, yani kaçak sigaranın yüzde 98 oranında orada tüketildiği görülüyor. Değerli
arkadaşlar, bu, küçümsenecek bir rakam değildir, hem de AKP’nin beş yıllık
süresi içerisinde, 2003 ile 2006 arasındaki yüzde 98’lik oranı. Aynı süre
içerisinde Tekelde nasıl ucuz tütün satıldığı ve bu ucuz tütün satılmayla
ilgili oradaki görevlilerin yaptığı suistimali
belgeleyen Tekel müfettişlerinin raporları var. Şimdi, o kurumun Genel Müdürü
-dünkü konuşmamda söyledim- bir üst makama terfi ettirildi. Ne yazık ki
-biraz önce tüm arkadaşlarımızın lanetlediği terör saldırısını ben de
kınıyorum, ölenlerimize, şehit olanlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına
başsağlığı diliyorum- bu kaçak tütünden ve kaçak sigara mamullerinden terör
örgütünün pay aldığı Tekel müfettişleri tarafından tespit edilmiş. Niçin
bunların üzerine gitmiyoruz, niçin? Niçin -akaryakıt kaçakçılığında olduğu
gibi, tütün mamullerinin ve hele hele resmî
kurumlarımızı bu işe alet eden bir şekilde- müfettiş raporlarının gereği yerine
getirilmiyor? Değerli
arkadaşlar, buradan kaçak olarak gelen sigaraların, ben, hijyenik
ortamlarda üretildiğini ve insan sağlığına zararlı olduğunu, zaten sigara
zararlı ama normal sigaradan daha tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Bununla
ilgili bu yasada bir maddenin olması gerekmez miydi? Elbette olması gerekirdi.
Madem bu yasanın ismi tütün mamullerinin zararlarının önlenmesidir, bundan daha
zararlı, daha tehlikeli bir olay olabilir mi? Hem bu yolla terör örgütüne para
aktarılacak hem bu yolla devletin kaynakları gidecek hem bu yolla üretilen
mamullerin içicileri, kullanıcıları tarafından daha fazla sağlığı tehdit
edilecek… Bu yasada unutulmuş veya atlanmış, bilerek veya bilmeyerek konulmayan
maddeler var. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum. Lütfen tamamlayın. HASAN MACİT
(Devamla) – Bunların da bu yasada bulunması gerekirdi diye düşünüyorum,
bulunmadığı için bir eksikliktir diye düşünüyorum ve sayın
AKP Hükûmetini, yürütmeyi, özellikle kaçakçılık
olaylarının üzerine gitmesi ve etkin önlemler alması konusunda uyarıyorum. Çünkü, kaçakçılık raporunda, akaryakıt kaçakçılığıyla ilgili
raporda, Komisyon Başkanı AKP Milletvekili bir arkadaşın 2005’te yazdığı
raporda terör örgütünün yılda akaryakıt kaçakçılığından 300 milyon dolar
civarında bir gelir elde ettiği yazılıyor. Bugünkü baktığımız rakamlarda ne
yazık ki trafikteki araç sayısı arttığı hâlde petrol tüketiminde azalma var.
Demek ki bu kaynak daha da büyüdü, daha da çoğaldı. Bu nedenle etkin tedbir
alınmasını talep ediyorum, istiyorum bir milletvekili, bir yurttaş olarak. Kanunun hayırlı,
uğurlu olmasını diliyorum. Türk toplumuna yararlar getirmesini, sağlıklı günler
getirmesini diliyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Macit. Teklifin tümü
açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Oylama için 3
dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik
personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen
üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum. Ayrıca, vekâleten
oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını
yine oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum. Oylama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik
cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN – Tütün
Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi’nin açık oylama sonucunu açıklıyorum: Kabul : 240 Ret
: 2 Çekimser : 6 (x) Böylece, teklif
kanunlaşmıştır, hayırlı olsun. Sayın Bakanın
teşekkür… SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Yapmayacağım. BAŞKAN –
Yapmayacak mısınız? Peki, ben sizin adınıza söyleyeyim. Sağlık Bakanı ve
Komisyon Başkanı, bütün milletvekillerine teşekkür ediyorlar. 2’nci sırada yer
alan, Ses ve Gaz Fişeği Atabilen Silahlar Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız. 2.- Ses ve Gaz Fişeği Atabilen Silahlar Hakkında Kanun
Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/437) (S. Sayısı: 54) BAŞKAN –
Komisyon? Yok. Hükûmet? Yok. Ertelenmiştir. 3’üncü sırada yer
alan, Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlıyoruz. 3.- Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/335)
(S. Sayısı: 56) (xx) BAŞKAN –
Komisyon? Burada. Hükûmet? Burada. Komisyon raporu
56 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır. (x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir. (xx) 56 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir. Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince bu tasarı İç Tüzük’ün 91’inci maddesi
kapsamında görüşülecektir. Bu nedenle tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde
görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı
oylanacaktır. Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili
Sayın İsa Gök. Buyurun Sayın
Gök. (CHP sıralarından alkışlar) Söz süreniz yirmi
dakika. CHP GRUBU ADINA
İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan, süre başladı ama salon henüz hazır değil, bir
uyarıdan sonra isterseniz başlayayım. OKTAY VURAL
(İzmir) – Sigara içmeye gittiler. BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, sükûnet içerisinde Sayın Hatibi dinlersek faydalı olacak. Buyurun Sayın
Gök. İSA GÖK (Devamla)
– Ama süre benden geçti değil mi Sayın Başkan, sürem alındı? BAŞKAN – Yirmi
iki saniyeniz geçti, üstüne eklerim. Buyurun siz. İSA GÖK (Devamla)
– Teşekkür ediyorum. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, 56 sıra sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla
Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Tasarı
hakkında grup adına konuşacağım. Tabii bu kanun çok orijinal bir kanun. Herhalde, Meclis tarihinde böyle bir kanun bir daha gelmez. O
yüzden çok şanslı vekillersiniz. Bunu iyi idrak etmek lazım. Şöyle
ki: Sanıyorum -ki araştırdık, artık eminiz de- 230 civarı kanunda “uyum” adı
altında değişiklik yapılan 651 maddelik başka bir kanun, Türkiye Cumhuriyeti
tarihinde Meclise gelmedi. Bundan sonra da gelmez herhâlde, umarız gelmez. Çünkü, bu “torba kanun” mantığı Türkiye’ye çok ciddi zararlar
veriyor. Uygulama aşamasında biz uygulayıcılar olarak çok zararını gördük.
Kanunun adı “a” içinde var “b” maddesi. Kürsüdekiler, vatandaş, uygulayıcılar
“Bu kanun neyi anlatıyor?” diye başlığına bakmak yerine hep altını
karıştırıyorduk. O mantığın devamı bir kanun. Çok tehlikeli bir kanun o
anlamda. Tabii, bu kanunu,
biz grubumuz olarak, grup kararımızla “kürsünün” dediğimiz adliyelerin,
Kabahatler Kanunu’nu uygulayacak olan mülki amirlerin, savcıların, hâkimlerin
ve Yargıtayın ihtiyacına binaen, bir sürü sakatlığı
olmasına rağmen -huzurumuza getiriliş şeklinin sakatlığından başlamak üzere-
Türkiye’nin çıkarı için, yargı teşkilatının çıkarı için, bazı suçlular zaman
aşımından kurtaramasınlar kendilerini diye destekliyoruz. O yüzden bu kanuna
karşı muhalefet değil, desteğimizi vereceğiz ama uygulama ve önümüze getirilme
yanlışlıklarını da arz etmek lazım. Bu kanunun zaten
başına gelmeyen kalmamış. Biraz tarihe bakarsak, geçmiş dönem Parlamentomuzda
ve Adalet Komisyonumuzda… Şu anki Komisyonumuza laf söylemiyorum Sayın Başkanım
Hakkı Bey, asla laf söylemiyorum, çünkü iyi çalışıldı, ama hatalar yine var.
Geçen dönem Adalet Komisyonunda, arkadaşlar, 651 madde yokken bu 230’u aşkın
kanunda yer alan değişiklik tam dört maddede geliyor. 1’inci madde 170 tane
kanunda değişiklik içeriyor, 2’nci madde 60’ı aşan kanunda değişiklik içeriyor,
3’üncü madde ve 4’üncü madde yürürlük ve uygulama. İkinci bir örneği var mı?
Varsa bildirsin. Yok. Bu kanunu hazırlayanı tebrik etmek
lazım. Tabii kanunun
başına gelen bununla da kalmamış. Komisyona geliyor dört madde. Komisyonda
inceleniyor bu kanun, ama tabii madde olarak inceleniyor. İşte, alt komisyonlar
oluşmuş galiba belli bir süre için, çalışmalar olmuş, ama yine Komisyondan dört
madde olarak geçiyor. Şimdiki Komisyona o yüzden laf söylemiyorum. Yine o
Komisyon, önceki Komisyon “redaksiyon yetkisi” adı altında dört maddelik kanunu
alıyor, yeniden yazıyor, 651 maddeye baliğ bir hâle getiriyor. E bu başarı
yani, bunu tebrik etmek lazım. Eğer ki dört maddelik kanun redaksiyon
yetkisiyle 651 maddeye çıkarılabiliyorsa alkışlamak lazım. Tebrik ediyorum
önceki Komisyonu. Dört madde oylanarak geçiyor bu kanun. Derken bizim
Komisyonumuza geldi ve malum o büyük Haziran 2007 değişikliği, İç Tüzük/77. İç
Tüzük/77’ye göre görüşüldü –Komisyon üyesi arkadaşlarım da bana bakıyorlar-
derhâl Genel Kurula indi. Hatalarıyla, iyisiyle, kötüsüyle Genel Kurula indi.
Yine, kanunun garabetlikleri diyeceğim -bozulmasınlar sayın
Komisyon üyelerim- ama yine devam ediyor. Şimdi İç Tüzük’ün -başka bir bela
maddesi olarak anmak istiyorum- 91’inci maddesi gereği temel kanun olarak yüce
Meclisin huzuruna geldi. Temel kanun olunca ne oldu? Topu topu
kanunu -sanıyorum, evet- 22 bölümde görüşeceğiz ve geçilecek. Malum, madde
başlıkları okunacak, maddeler okunmayacak, temele inmeyeceğiz, yirmi iki bölümü
oylayacağız yalnızca. Bu da ayrı bir sakınca. Temel kanun
dedik, buraya kadar geldi. Ha sonra tabii
kabul etmek lazım, dört gruptan birer arkadaş -Sayın Hakkı Köylü, Rıdvan Bey
MHP’den ve DTP’den Hasip
Bey, grubum da bana görev verdi- bir çalışma yaptık. Yoğun çalıştık. Elimizden
geldiğince, yargı teşkilatının aciliyetine, zaman
aşımına birilerinin sığınmamasına ve kürsünün ihtiyacına, uygulamanın
ihtiyacına binaen yoğun çalışıldı. Doksan altı tane önergeyle, bu kanunu
uygulanabilir, hataları düzeltilmeye çalışılan bir hâle getirdik. Tabii, önerge
doksan altı ama arkadaşlar, bu önergelerin bir tanesinde -ilk önerge olacak
zaten- bu tasarının adı dahi değiştiriliyor. Çünkü,
komisyonun kabul ettiği rapordaki tasarının tam adı, Türk Ceza Kanunlarına Uyum
Amacıyla Çeşitli Kanunlarda, Temel Ceza Kanunlarında ve Diğer Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı. Bu, komisyonun
kabul ettiği metin, önceki komisyonun. Bizde 77’ye göre geçti. Bu dahi
değişiyor, bu dahi. Adı... “Temel Ceza Kanunları”nı çıkaracağız. Yine
birçoğunuzun malumu, ama yine arz etmekte fayda var: Bu tasarı içerisinde 651
maddenin 74 tanesi zaten daha önce yasalaştı, bu Meclisten önceki dönemde
geçti, şu anda uygulamada. Önünüze gelen, sıra sayısı dağıtılmış, 56 sıra
sayılı bu koca kitabın içerisindeki yetmiş dört madde, yine önergeler verilerek
-onlar da hazırlandı hep beraber- bu tasarıdan çıkarılacaktır. Bu da ayrı bir
garabet, ama yaşadık. Net olarak söylüyorum: Bu garabetin, bu hukuk garabetinin
sorumlusu CHP değil. Geçen dönem bu Mecliste Adalet ve Kalkınma Partisi ve
Cumhuriyet Halk Partisi vardı, Cumhuriyet Halk Partisinin bu gelişmelere dahli yok. Etken olan grup belli, hazırlayanlar belli,
komisyona getirenler belli, komisyon çoğunluğu da belli. Eğer ki bu kanun 2005
yılında değişen “temel ceza kanunları” dediğimiz o kanunlar sonrası çıkamadıysa
sorumlusu Cumhuriyet Halk Partisi değildir, yargıyı bekleten CHP değildir -net
konuşalım- beceremeyenlerdir. Kimler? O dönemde kimler hazırladıysa. O dönem
için lafımı söylüyorum. Neydi bu
kanunlar, 2005 Haziran değişiklikleri -o da ayrı bir sorun ya- daha önce çıktı,
aralıkta çıktı, nisan uygulaması becerilemedi, hazirana atlatıldı, daha
uygulanamadan kanunlar değişti. Türk Ceza Kanunu, Türk Ceza Kanunu’nun uygulama
kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun uygulama kanunu,
Kabahatler Kanunu, Çocuk Koruma Kanunu, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanun, Denetimde Serbestlik Kanunu, Yardım Merkezleri Kanunu; bunların
tümü o tarihte değişti. O kanunlara bağlı olarak bu değişiklik gerekiyordu. Doğru, mantık doğru. Ama o değişiklik yapılabildi mi?
Yapılamadı. Yapılamadığı yetmiyormuş gibi, bir kanun yapma tekniğinin dışına
çıkılarak her kanun kendi içerisinde kendine ilişkin maddelerin değiştirilmesi
tüm dünyanın kabul ettiği bir sistemken “torba kanun” denen bu kanunla “uyum
kanunu” adı altında bu saydığım temel ceza kanunlarına uyumu sağlamak için,
ceza hükümlerine uyumu sağlamak için kanun hazırlamaya başlandı. Başlandı da
içine neler girdi? İçine uyum harici birçok şey girdi. Üstelik de bu tasarıda
“temel ceza kanunu” dediğimiz o kanunlarda da değişiklik yeniden geldi. O
değişiklikler de tekrar daha önce çıktı. Yani bizden önce o değişiklikler
tekrar Meclisten geçti 5560 sayılı Yasa’yla ve diğer yasalarla, onlar
yürürlükte ama önümüzdeki tasarıda bu maddeler yine var. Şimdi, işin
neresinden tutarsanız tutun, kanun yapma tekniği açısından, yasama organının
görevini layıkıyla yapması açısından burada ciddi bir bu faaliyeti hafife almak
var, geçen dönemin kabahati. Yasama faaliyeti hafife alınmıştır. Yargının
beklediği önemli kanun değişiklikleri, en hafif deyimiyle hafife alınmıştır.
Bugüne kadar bu bekletilmiştir, geciktirilmiştir. Tabii, bu tasarı
içerisinde hiç alakalı olmayan şeyler de var. Fikir ve Sanat Eserleri
Kanunu’nun on maddesi değişiyor ki arkadaşlar, bu Kanun ciddi olarak esaslı bir
tadilata giriyor. Giren maddelerin cezayla alakası yok. İşte, o yüzden, Hükûmetin ilk teklifindeki -tasarı olarak gelen- “salt
uyum” kelimesi daha sonra değiştiriliyor, “bazı kanunlarda değişiklik” deniyor.
Ne alakası var? Sermaye Piyasası Kanunu değiştiriliyor, Avukatlık Kanunu
değiştiriliyor. Örnekler çok fazla, vaktinizi almayacağım. Her şey kanunun
içerisinde değiştiriliyor. Bu dönem Komisyon
üyeleri olarak oturduk, ne yapacağız? Hakikaten, iyi niyetle, her gruptan birer
arkadaş, toparlamaya çalıştık, düzeltmeye çalıştık iyi niyetle ama önümüze yine
temel kanun adıyla geldi. Bu temel kanun; grubumuz yargı ihtiyacına binaen,
temel kanun olmamasına rağmen, diğer gruplar da aynı şekilde, kabullendiler.
Niye kabullendiler? Geçen dönemin -uygun deyim olmayabilir ama- bir anlamda
beceriksizliğinin suçlulara yaramaması, yargıyı kötü durumda bırakmaması,
Kabahatler Kanunu’nun uygulanamaz hâle gelmesini engellemek için bu gruplar bu
konuda özveri gösterdiler, kabullendiler. Bu, temel kanun mu? Hayır. 91’inci
maddeye uygun bir kanun mu? Hayır. Zaten, temel kanun uygulaması -bu konuda
belki aykırı düşünebiliriz ama- ters bir uygulamadır. Burada hep 77’nci madde
tartışılıyor -İç Tüzük- ama bakın, ben size iki tane kısa paragraf okumak istiyorum
arkadaşlar: “Güç ve parmaklar
istediğinde her öneri özel yöntemle -madde 91- görüşülebilecek ve yasama baypas
edilebilecektir. Yılda birkaç Danışma Kurulu toplantısıyla toplantı öncesi
komisyonlardan jet hızı ile geçen tasarı veya teklifleri toptan ve torba
yöntemle –kelimelere dikkatinizi çekiyorum “torba yöntemle”- bir günde, bir
haftada kanunlaştırmak mümkün olabilecektir. İmalathaneye dönüştürülecek yasama
organı yasama kalitesizliğinin ağır yükü altında ezilecek ve güvenilirliğini
tamamen yitirebilecektir.” Bu çok güzel bir paragraf. Bir ufak paragraf daha okumak istiyorum:
“Sonuç olarak, 91’inci maddedeki özel yasama yöntemi anayasal düzenimizle
çatışmakta, dengeleri bozmakta ve hukuk, gücün elinde oyuncak olmaktadır.
–Hukuk, gücün elinde oyuncak olmaktadır- Muhalefetin mutlak dışlandığı böyle
bir yöntemin çoğulcu demokratik yasamada bir saat dahi yaşamaya hakkı yoktur.
Anayasal düzen Meclis iç hukukuna süratle avdet etmelidir.” İki tane çok güzel paragraf. Temel kanun diye, 91’inci maddedeki şeklin ne denli tehlikeli
olduğunu anlatan iki güzel doktriner paragraf. Bu
paragrafların altına imza atmaktan onur duyarım, aynen imzalarım. Bu
paragraftaki imzalar, naçizane benden önce, iki tane kıymetli hukukçunun:
Birisi Adalet Bakanımız Sayın Mehmet Ali Şahin’in, diğeri de Adalet Komisyonu Başkanımız
-çok saygı duyduğum üstadımız- Sayın Ahmet İyimaya’nın.
Görüşlerinize aynen katılıyorum. Son derece yerinde, çok güzel görüşler. Temel
kanun budur. Bu kanun 22 bölüm
olarak önümüze geliyor. Hiç kimse içini okuyamayacak, içini bilemeyecek.
Herhâlde bilenler birkaç arkadaş olacağız. Bu, yasama faaliyeti değildir.
Bilmeden el kaldıracaksınız, bilmeden. Naçizane ben, yüce Meclisin üyelerine
karşı bunu saygısızlık olarak alırım. Bilmeden el kaldırmak… Olmaması gerekir,
ama bu olacak, ne yazık ki bu olacak. Şimdi, bu 651
maddelik tasarı, bir defa, az önce arz ettiğim gibi, cumhuriyet tarihinde
benzeri bir daha olamamasını temenni ediyoruz ama,
geçtiğimiz dönem itibarıyla, cumhuriyet tarihinin geçmiş dönem itibarıyla
ikinci bir örneği olmayan bir yasa çalışması, huzurunuza geliyor. Bu yasada en
azından bizim Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak düşüncemiz, yargıya
yetiştirmek. Mecburiyetimiz bu. Ama, yasa uyumu
taşımıyor, uyum değil. Önergelerle 74
tane maddeyi çıkaracağız. Alakasız kanunlar var. O kanunlara herkes bölümler
içerisinde onay verecek, geçerlilik kazandıracak. Bu, yasama faaliyetinin
hafife alınmasının son olmasını temenni ediyorum. Çünkü,
son derece tehlikeli… Son derece tehlikeli… Demokrasinin kilitlendiği bir nokta
o. Arkadaşlar, bu
kanun, önünüze gelecek olan tasarı, 56 sıra sayıyla, başlık dâhil, kanunun adı
dâhil birçok şey değişecek. Dört grubu temsil eden arkadaşlarımızla iyi
niyetle, özveriyle bir çalışma yapmaya çalıştık, düzeltmeleri yapmaya çalıştık.
Ama, ana sistematiğini bozma imkânımız yok, madde
ihdası imkânımız yok, yapıyı değiştirme imkânımız yok. Yapmaya çalıştığımız
şey, önceki dönemden… Bu şeyi -hukukta bir anlamı vardır şeyin, “bu şey”
diyorum o anlamda- mecburiyetten uygulanabilir kılmaya çalıştık. Bu anlamda, grubumuz, tasarının bu hâle kadar gelme yöntemini asla
tasvip etmemekte, kanun yapma tekniği itibarıyla yapılan çalışma stratejisini
asla uygun bulmamakta, ama bu arz ettiğim zaruretten dolayı kanuna “evet”
demekte, bir an önce geçmesi için gereken desteği vermekte, -tekrar temennide
bulunuyorum- 91’i, hele hele torba kanun mantığının
bir kenara bırakılması gerektiği konusundaki arzımı son kez belirtmekteyim. Saygılar sunuyorum.
(CHP ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Gök. Gruplar adına
ikinci söz, Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan’a aittir. Buyurun Sayın
Kaplan. Süreniz yirmi
dakika. DTP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten, Sayın
Gök’e burada teşekkür etmek istiyorum, yani sıkıntılarımı dile getirdi,
partimizin, grubumuzun da yasamayla ilgili. Bu torba yasa olarak adlandırılan
651 tane yasa, hayatımızın her alanına, cumhuriyetin kuruluşundan bu yana,
bakın, cumhuriyetin kuruluşundan bu yana… KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Hatta Osmanlıdan… HASİP KAPLAN
(Devamla) - …hatta bazı yasalar cumhuriyetin kuruluşundan önce, şimdi, biz bunu
uyumlaştıracağız yeni TCK’ya, yeni yasalarımıza
-dikkat edin- ve dört parti grubundan hukukçu arkadaşlar bir araya geldik,
tabii, önce, kafamız karıştı bizim, hepimizin, neyi, nasıl düzelteceğiz diye,
yani gerçekten nereden düzeltemeye başlayalım diye bir kere bir tereddüt
geçirdik. Sağ olsun, üç dört senedir bu konuda çalışan uzmanlar, komisyondaki
arkadaşlarımız bizi bazı konularda aydınlattılar, ama bu o kadar kolay değil.
Hayatın her alanına, yaşamın her alanına etki yapacak bir yasa tasarısı paket
olarak gündeme alınıyor ve görüşülecek. Bunu biraz daha
iyi anlayabilmeniz için bir iki örnekle başlamak istiyorum ki daha sonra bu
yasanın neleri kapsadığını ve Meclisin, yasama organının neden çok dikkatli
davranması gerektiğini ifade etmek açısından. 1’inci maddeye
bakıyoruz. Hemen karşı maddesini buluyorum. Şimdi, yasanın öncesi,
uyumlaştıracağımız yasa, 1 Şubat 1329, 18 Rebiülevvel
1332 tarihli Ameliyatı İskaiye İşletme Kanunu Muvakkatı. İsim bu. Şimdi, biz birkaç maddeden oluşan bu
yasayı yeni Türk Ceza Kanunu’na göre uyumlu duruma getireceğiz ve getiriyoruz. Bir maddeyle ilgili bir değişiklik 1’inci maddede. Deniliyor
ki, anlayabilirseniz tabii, önce yasama meclisi anlayacak ki sonra halk
anlasın, halk da uysun yasaya. Yasayı bilmemek mazeret değil, ama anlamamak da
mazeret olur mu, olmaz mı? Onun üzerinde durmak lazım. Okuyorum aynen: “Mecra dahilinde her ne suretle olursa olsun balık sayhgahı tesis edenler ef’ali mezkûreden tahaddüs edecek zarar
ve ziyanı tazminden maada mahallî mülkî amir tarafından ikiyüzelli
Türk Lirası idarî para cezasıyla cezalandırılır.” Bunun içinde bir tek uyum
var: “İki yüz Türk Lirası para cezası.” Gerisini anladınız mı? Şimdi, eğer
uyumsa, Türk Ceza Kanunu’na uyum hâline getireceksek, bu uyumu dilde de
getirmemiz gerekmiyor mu? Yani, vatandaşımız Osmanlının sonu, Cumhuriyetin başı
döneminde değil ki. Seksen dört yıllık cumhuriyet tarihini yaşıyoruz. Bir
taraftan Türk Ceza Kanunu’nun dilini sadeleştirdik, yenileştirdik. Ama uyum
yasasını da aynen getiriyoruz. Onun için, yasama görevi yaparken işimiz kolay
değil. Vatandaşın bunu anlaması hiç kolay değil. Bu söylediğimiz şeyler
maalesef yasa ve uygulanacak. Şimdi, bu
yasaların kapsadığı alanları aldığımız zaman, sahte meslek ve sanatların
icrasından ilaçlara, yiyeceklere, birtakım ürünlere, sahte katkılara, sahte
katkılardan Avukatlık Yasası’na, vergilere, vergilerden Ateşli Silahlar
Yasası’na… Ve böylesine birbirini takip eden bir dizi yasa. Şimdi, merak
ediyorum, gerçekten, biraz önce, Başkanlık Divanımız, 54 sıra sayılı Ses ve Gaz
Fişeği Atabilen Silahlar Hakkında Kanun Tasarısı’yla ilgili komisyon olmadığı
için, bakanlık olmadığı için bir erteleme kararı çıktı. Şimdi, o yasayla
ilgili, yani kurusıkı tabancalarla ilgili, bu ertelediğimiz yasayla ilgili
burada da benzer bir hüküm var. Şimdi, bu
sistematiğe baktığımızda da burada ister istemez zorlanıyoruz. Yani, bir yasayı
erteliyoruz. Örneğin: Bu yasada getirilen örnekten yola çıkarak “Kurusıkı tabir
edilen ses ve gaz fişeği ya da benzerlerini atabilen tabancayı teknik
özelliklerinde değişiklik yaparak öldürmeye elverişli silah hâline dönüştüren
kişi bu maddenin birinci fıkrası hükümlerine göre cezalandırılır.” Burada ceza
bir yıldan üç yıla kadar. Ondan önceki tasarıyı görüşmüş olsaydık oradaki ceza
müeyyidesi bir yıldan iki yıla kadardı. Şimdi, burada
kafamız karışıyor. Bu, neyin uyumu? Yani, aynı konuda kanun sistematiği,
tekniği açısından da son derece sakat bir durumla karşı karşıyayız. Yani, 6136
sayılı Yasa dururken, uyum yasalarında ayrı, 6136 sayılı Yasa’yla ilgili dört
beş madde düzenlemesi var, silah kaçakçılığı, büyük silahlar, küçük silahlarla
ilgili cezalar var, 6136 sayılı Yasa’da ayrıca var. Ayrıca, gaz ve ses
silahları, kurusıkı silahlarla ilgili ayrı bir yasa tasarısı var. Onu da
erteledik. Şimdi, üç parça -ayrı- aynı konuda. Bu, bir
uyum değil aslında. Bu, aslında bir uyumsuzluktur. Yani, iki madde söz konusu
olduğunda, hâkim ne yapacaktır: Evrensel kuraldır, ceza kuralıdır, lehe olan
hükmü uygulayacaktır. Bir yıldan üç yıla kadar olan cezayı değil, bir yıldan
iki yıla kadar olan cezayı uygulayacaktır ve onu da, indirim uygulayıp,
erteleyecektir. Sadece
eksiklikler ve hatalar bu torba kanununda bununla sınırlı kalsa çok iyi. Hemen
daha başında ilginç şeylerle karşılaşıyoruz. Çünkü,
yani Türk Ceza Kanunu’na uyumu sağlayalım derken, bir de bir uyumsuzluğu daha
yaşıyoruz beraberinde. Avrupa Birliği
konusunda birtakım reformlar yaptık. Şimdi, bir taraftan Türk Ceza Kanunu temel
yasa olarak Avrupa Birliği reformlarının çerçevesinde değişime uğradı. Ama, şimdi bu yasaları Türk Ceza Kanunu’na uyduruyoruz.
Peki, Türk Ceza Kanunu’na uydurduğumuz bu yasalar, Avrupa Birliğinin Kopenhag
Kriterleri’ne, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne, Avrupa Konvansiyonu’na,
tarafı olduğumuz, imzaladığımız onlarca uluslararası sözleşmeye ve Anayasa’nın
90’ıncı maddesi uyarınca iç hukukta kanun hükmünde olan bu sözleşmelere uygun
mu? Daha başında,
birinci grup, otuz madde olarak gidiyor, hemen beşinci maddede hemen bir
uyumsuzluk yakalayabiliyoruz. Ne deniyor: “805 sayılı İktisadi Müesseselerde
Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkındaki Kanun şu şekilde değiştirilmiştir.”
Cezalandırma… 1926… Şimdi, kamu iktisadi teşebbüslerini bırakın, Adalet
Bakanlığının Uluslararası Hukuk İşleri Genel Müdürlüğündeki hâkimleri bile dil
öğrensin diye dışarı gönderiyoruz. Avrupa Konseyinin -İngilizce, Fransızca-
resmî dillerini öğrensin, ticaret dünyasında, ekonomi dünyasında, kurslara
gönderiyoruz, şirketlerimizin çoğu uluslararası şirketler hâline gelmiş, çoğu
ortak sermayeli ve bunların başında İngilizce, Fransızca konuşan direktörler
var. Yani, şimdi Türkçe dışındaki dillere yasak getirirseniz, ben Kürtçe
demiyorum, yani Arapça demiyorum veya işte başka bir dil demiyorum, ama bu
iktisadi teşebbüslerde dünya ticaret dili olarak gelişen bu dilleri nasıl
yasaklayıp, nasıl cezalandıracağız? Bunu uyumlulaştırdık, hangi yargıç bunun
cezasını verecek? Uyumlulaştırdık, pakete elimizi kaldırdık, ertesi gün de
rahat yasama, 30 madde geçti, bu, ilk 30’un içinde sadece. Şimdi bunca
sakatlıklar var, ama şunu açık yüreklilikle ifade edeyim ki, bu düzen, bu
sistematik… Bunu düzenleyen Adalet Komisyonundaki ve Bakanlıktaki uzmanlar
olsun, komisyon başkanlarımız olsun, iki üç sene çok büyük bir gayret
göstermişler kanun sistematiğini oturturken. Yani, öyle bir şey ki, bir fıkrayı
çıkardığınız zaman, bir yapının temel taşını nasıl çıkarıyorsunuz, ondan sonra
duvar üst üste geliyor, aynen öyle bir şey bu temel yasalar da. Yani zorlamaya
çalıştık, birini çıkaramıyoruz, çıkardığınız zaman farklı bir durumla karşı
karşıya kalıyorsunuz. Ama, AK Parti olsun, CHP olsun,
MHP olsun, DTP olsun, grupları adına biz hukukçular, Adalet Komisyonunda
gerçekten iyi niyetle, samimi olarak, nelerde ortaklaşabiliriz, yani neleri
yapabiliriz, neleri birlikte götürebiliriz, yani bu ülke için, nelerde hizmet
edebiliriz, bunun üzerinde yoğunlaştık ve bu yoğunlaşma sonucu, biraz önce
arkadaşımız Sayın Gök’ün de açıkladığı gibi, bazı konularda ortak önergelerimiz
oldu. Zaten oldukça çok sayıda yasa bu arada değişmiş, gelirken iki üç sene
içinde. Bu yasaları biz mecburen ortak önergelerle bir ayıklayacağız, bir de,
vicdanen, gerçekten bazı yasalarda… Özellikle bu Yargıtaydaki isyanın, zaman aşımına uğrayan davaların, bu
zaman aşımına uğrayan suçların, zaman aşımından kurtulan suçlar grubunun, her
gün hayatımızın her alanına; gıdadan ilaca, ilaçtan giyime, giyimden her türlü
tüketim maddesine sahte katkı sunanları mı dersiniz, zararlı katkı sunanları mı
dersiniz, işin erbabı, ustası olmayıp da bir mesleği icra edenleri mi dersiniz,
üstüne cübbe giyip avukatlık yapanları mı, yoksa “Ben doktorum.” deyip ameliyat
yapanları mı, çantasını alıp “Ben dişçiyim.” diye gezenleri mi… Bu yasa,
gerçekten, bu paket yasa, bu 651 yasa, aspirin gibi bir torba yasa, her şey var
içinde. Her şey var içinde. Öyle bir gariplik ki, biz ne yapalım ne
edelim derken, şunu, toplumun sağlığını hem bireyin sağlığını düşünerek ceza
adaletini ve güvenliğini düşünerek bazı suçlarda, özellikle özellikli suçlarda
bazı artırımlar… Örneğin, silah
yasası gündeme geldiği zaman silah kaçakçılığı konusunda, silah kaçaklığıyla
beraber büyük silahlar -yani, bu büyük silah olarak tabir edilen otomatik kalaşnikof, M16 vesair gibi
silahlar veya onun kaçakçılığı veya diğer silahlar- bunların kullanımı ve
ruhsatlandırılması konusu gibi konularda cezaların artırılmasının önemli
olduğunu düşündük. Çünkü, toplumda suç ve suçlulukla
mücadele bu kadar basit bir olay değil. Bir taraftan binlerce ruhsat almalar
var, ama, bir taraftan da, toplumda suç ve ceza konusu
var. Yani toplumu koruyacaksınız. İşte bunu düşündüğümüz zaman, ruhsat
koşullarından yine vergi yasalarına kadar -ki en çok sıkıntı- vergi aflarıyla
gelen vergi yasalarındaki hassasiyetlere dikkat çektik. Bu bahsettiğimiz sadece
birkaç konu. Gerçekten, yasama
organı olarak otuz maddelik paketler alındığı zaman, her milletvekilinin
üşenmeden bir kez o yasaları okumasını öneriyoruz. Eğer herkes, grubunda bir
sıkıntı olursa… Yani buradan anlamayabilirsiniz yasaları, çünkü burada dikkat
ederseniz, işte 1329 Rebiülevvel diye, bir yasadan
bahsediliyor, onu uyduracağız günümüze. Bunu anlamayabilirsiniz, ama bize
sorarsanız veya Komisyondaki arkadaşlar size yardım edecektir, biz de bunun
anlaşılmasını sağlayacağız, çünkü şöyle bir ön çalışması var. Yani, o küçük
kitapçık hâline gelene kadar böyle bir çalışmadan geçti bu uzun bir emek sonucu
ve tabii ki… Su sarfiyetin tezyid
ve tenkisinden yola çıkarak gelen, bu mecra dahilindeki
balıkların sayhgahına -şimdiki alabalık tesisleri,
tabii teknoloji, ürünler çok gelişti- bu yasayı, bunu uyduracağız. Bu konuda,
bilgilendirme konusunda sanıyorum gruptaki arkadaşlarımız yardımcı olabilirler.
Ancak, burada, sanıyorum yirmi bir gün yasama Meclisinde bu temel kanun
görüşülecek. Bu yirmi bir günde, her gün otuz madde paket olarak gelecek. Otuz
maddede, biz hukukçular olarak, Adalet Komisyonunda bir kısmını düzelttik,
sizler de birazını düzeltirseniz, daha az hatayla bu temel yasaları çıkarmış
veya hatalı yanlarını değiştirmiş oluruz diyorum, çünkü burada kafamızı karıştıran
bir konu daha var. Onu da açık yüreklilikle ifade etmekte yarar var. Bir
tarafta vergi yasalarını bir şekle sokarken burada -Plan ve Bütçe Komisyonunda
çalışmıştım- vergi yasası reformunun gündemde olduğunu biliyorum. Ona ilişkin
birtakım cezalar var. Türk Ticaret Kanunu gündeme geliyor yakın zamanda,
bilginiz var. Ona bağlı Borçlar Kanunu gündemde, yani birçok temel yasayla
bağlantılı yasalar da bunun içinde yer alıyor, ki
bunların içinde bu temel yasalarla beraber çok önemle üzerinde durulması gereken
bir iki bölüm var. Bu bölüm, fikrî ve sınai haklarla
ilgili düzenlemelerdir. Bu fikrî ve sınai haklarla
ilgili düzenlemeler konusunda, korsan yayıncılık konusunda, kitapların
kaldırımdan satılmamasından tutun da pullara kadar çok farklı içerikleri olan
bu torba yasasında, biraz gayret edersek birkaç maddenin daha düzelmesini
sağlayabiliriz diye düşünüyorum. Bunu nasıl yapacağız? Mademki birlikte iyi
niyetle yola çıktık, her parti grubunun temsilcilerinin ortaklaştığı noktalar
var, diğer noktalarda da eğer kanun önergeleri, değişiklikleri gelirse, yani
şunu yasama Meclisinde gerçekten dikkatle izlemekte yarar var: Yani muhalefet
getirdi ben reddedeyim, iktidar getirdi o zaman elimi kaldırayım!.. Yani bu anlayışı artık terk etmemiz
gerekiyor, eğer 73 milyon insanımıza hizmet sunmak istiyorsak, nasıl ki biz bu
grup çalışmalarında da ortaklaşmaya çalışıyorsak, birlikte bir şeyler yapmaya
çalışıyorsak, bu yirmi bir gün içinde de eğer temel aksaklıkları olan yasalar
konusunda farklı önergeler gelirse, bunun biraz üzerinde durabilirsek, birçok
yanlışı düzeltebiliriz. Tümünü zaten düzeltmek mümkün değil. Deveye
“Neden boynun eğri?” diye sormuşlar “Nerem düzgün ki!” demiş. 651 yasa bir
pakette, bir torbada gelirse, hiç mümkün değil, hepiniz hukukçu olsanız, hepiniz
uzman olsanız, dil uzmanı olsanız, ne olursa olsun, yüzde 100’lük bir düzeltme
yapma şansımız yok. Hiç olmazsa, bunu yüzde 70’lere kadar, olumlu bir şekilde,
beraber, hep beraber, bir ortaklaşa çalışma örneği vererek, bir çalışma yapalım
diyorum. Şimdiden,
hepinize kolay gelsin diyorum. Bu duygularla hepinizi selamlıyorum. (DTP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kaplan. Alınan karar
gereğince, sözlü soru önergeleri ile kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için, 8 Ocak 2008 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşimi
kapatıyorum. Kapanma Saati: 19.58 |
|