DÖNEM: 23                            CİLT: 11                    YASAMA YILI: 2

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

45’inci Birleşim

3 Ocak 2008 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMA

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Adana’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 86’ncı yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 86’ncı yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Benazir Butto’nun bir suikast sonucu ölümüne ilişkin gündem dışı konuşması

 

 

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR

1.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, Niğde’de tarımsal sulamada kullanılan elektrik borçlarını ödeyemeyen çiftçilerin durumuna ilişkin açıklaması

2.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Alman televizyonunda Alevi inançlı vatandaşlarımızı aşağılatan yayın yapılmasına ilişkin açıklaması

3.- İstanbul Milletvekili Bayram Ali Meral’in, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

4.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat Milletvekili Zeyid Aslan’ın, konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) ÖNERGELER

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/236) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/10)

B) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 21 milletvekilinin, spor kulüplerinin mali sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/80)

2.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy ve 26 milletvekilinin, tekstil sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/81)

3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Uras ve 19 milletvekilinin, altın madenciliğinin bütün yönleriyle araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/82)

C) TEZKERELER

1.- 25-27 Kasım 2007 tarihlerinde Fransa’ya giden Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e refakat eden heyete katılması uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/259)

D) ÇEŞİTLİ İŞLER

1.- Genel Kurulu ziyaret eden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’a Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denilmesi

 

 

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ

 

1.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl’ün; Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/9) (S. Sayısı: 55)

 

2.- Ses ve Gaz Fişeği Atabilen Silahlar Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/437) (S. Sayısı: 54)

3.- Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/335) (S. Sayısı: 56)

 

VIII.- OYLAMALAR

1.- Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin oylaması

 

IX.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, öğretmenlerin özlük haklarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1010)

2.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, öğretmenlerin özlük haklarının iyileştirilmesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1012)

3.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Amasya’daki bir lisede bazı öğrencilere baskı uygulandığı iddialarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1015)

4.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, öğretmenlerin özlük haklarının iyileştirilmesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1028)

5.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, atama kararnamelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı  Cemil Çiçek’in cevabı (7/1031)

6.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Cumhurbaşkanlığı Köşkündeki tadilat ve tefrişata ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/1040)

7.- Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, Isparta’da görev yapan bir öğretmen hakkındaki soruşturmaya ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1065)

8.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik sınavlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1066)

9.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, İzmir’deki bir okulda dağıtıldığı iddia edilen malzemelere ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1067)

10.- Tokat Milletvekili Orhan Ziya Diren’in, Tokat Sigara Fabrikasının özelleştirilmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/1110)

11.- Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun, Nazilli Halk Eğitim Merkeziyle ilgili bir iddiaya ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1111)

12.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, 100 Temel Eser dizisindeki bir kitaba ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1114)

13.- Edirne Milletvekili Rasim Çakır’ın, üniversite öğrenci yurtlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1151)

14.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Erzurum Sosyal Hizmetler İl Müdürü olarak atanan şahsa ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/1170)

15.- İstanbul Milletvekili Hüseyin Mert’in, okullarda ulusal yazılım ve iletişim sistemi kullanılmasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1172)

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.03’te açılarak üç oturum yaptı.

İstanbul Milletvekili Atila Kaya, Sarıkamış Harekâtı’nın 93’üncü yıl dönümüne,

Samsun Milletvekili Osman Çakır, Samsun Çarşamba Belediyesinde çalışan işçilerin işten çıkarılmasına,

Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu, Tekelin satılmasına, satılmasından sonra çalışanların durumuna ve 4/C statüsünde çalışanların sorunlarına,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

Mersin Milletvekili Kadir Ural, Mersin’in düşman işgalinden kurtuluşunun 86’ncı yıl dönümüne ilişkin bir konuşma yaptı.

İran İslami Danışma Meclisi Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu Başkanının davetine istinaden, İran’a resmî ziyarette bulunacak olan TBMM Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan heyeti belirlemek üzere, siyasi parti gruplarınca bildirilen isimlere ilişkin Başkanlık Tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

İzmir Milletvekili Bülent Baratalı ve 32 milletvekilinin, Rahip Santora ve Hrant Dink cinayetleri ile Malatya’daki bir yayınevinde gerçekleştirilen cinayetlerin araştırılması (10/77),

İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 21 milletvekilinin, İstanbul’daki imar uygulamaları ve plan tadilatlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/78),

Giresun Milletvekili Murat Özkan ve 20 milletvekilinin, fındık tarımı ve piyasasındaki sorunların araştırılarak ürünün verimli değerlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/79),

Amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 31 ve 37’nci sıralarında yer alan 68 ve 77 sıra sayılı Kanun Tasarılarının, bu kısmın 4 ve 5’inci sıralarına alınmasına ve diğer kanun tasarı ve tekliflerinin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 2/1/2008 ve 9/1/2008 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine; 8/1/2008 Salı günkü birleşimde ise bir saat sözlü sorulardan sonra diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine; Genel Kurulun 2/1/2008 Çarşamba günkü birleşiminde 15.00-20.00, 3/1/2008 Perşembe günkü birleşiminde 14.00-20.00, 8/1/2008 Salı günkü birleşiminde 15.00-23.00, 9/1/2008 Çarşamba günkü birleşiminde 14.00-23.00 ve 10/1/2008 Perşembe günkü birleşiminde ise 14.00-21.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildi.

Enerji ve Tabiî  Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in konuşmasında Hükûmete sataştığı iddiasıyla bir konuşma yaptı.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl’ün, Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/9) (S. Sayısı: 55) görüşmelerine devam edilerek 6’ncı maddesine kadar kabul edildi.

3 Ocak 2008 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşime 19.56’da son verildi.

Meral AKŞENER

 

 

Başkan Vekili

 

 

 

Fatoş GÜRKAN

Fatma SALMAN KOTAN

 

Adana

Ağrı

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

Harun TÜFEKCİ

 

 

Konya

 

 

Kâtip Üye

 

 

                                                                                                                                        No.: 62

II.- GELEN KÂĞITLAR

3 Ocak 2008 Perşembe

Tasarı

1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar ve Eğitim Merkezi (SESRTCIC) Arasında Ankara/Oran Diplomatik Sitede Arsa Tahsisine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/489) (Dışişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.12.2007)

Teklifler

1.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 24 Milletvekilinin; 5411 Sayılı Bankacılık Kanununun Geçici 7 nci Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/109) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.12.2007)

2.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı ve 9 Milletvekilinin; Büyükşehir Belediyesi Kanununa Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/110) (İçişleri; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.12.2007)

3.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 17 Milletvekilinin; 01.07.1976 Tarihli 2022 Sayılı Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/111) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.12.2007)

Rapor

1.- Denizde Seyir Güvenliğine Karşı Yasadışı Eylemlerin Önlenmesine Dair Sözleşmeye Ait 2005 Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/379) (S. Sayısı: 87)  (Dağıtma tarihi: 3.1.2008) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1.-    Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Antalya-Yamansaz bölgesindeki yapılaşmaya ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/313) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

2.-    Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Serik Tapu Müdürlüğüne ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/314) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

3.-    Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in, Ordu’ya havaalanı, liman ve çevre yolları yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/315) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

4.-    Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Ulusal Bor Araştırma Enstitüsüne ve Eti Bor Genel Müdürlüğüne ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/316) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

5.-    Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, karayollarındaki bakım ve onarım çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/317) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

6.-    Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, işsizlik oranına ve işsizlikle mücadeleye ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) sözlü soru önergesi (6/318) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

7.-    Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, yurtiçi uçuşlardaki genel bilgi toplama uygulamasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/319) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

8.-    Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, gıda ürünlerinde üretimden tüketime kadar oluşan fiyata ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/320) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

9.-    Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, hayvancılık politikasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/321) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

10.-  Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, AB’nin Katılım Öncesi Mali Aracının kullanılacağı illere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/322) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

11.-  Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, banka kredilerini ödeyemeyenlerin mağduriyetine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) sözlü soru önergesi (6/323) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

12.-  Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, kayıp ve kaçak elektriğe ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/324) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

13.-  Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, satın alma gücüne ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) sözlü soru önergesi (6/325) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

14.-  Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Antalya-Yamansaz bölgesinin korunmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/326) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/12/2007)

15.-  Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, THY’nin Elazığ uçuşlarındaki bir uygulamaya ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/327) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/12/2007)

16.-  Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, SSK ve Emekli Sandığı mensubu hastaların işitme cihazlarının karşılanmamasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/328) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/12/2007)

Yazılı Soru Önergeleri

1.-    Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, bir şirkete yaptırılan araştırmaya ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/1287) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/12/2007)

2.-    Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, Yasama dokunulmazlığının kaldırılması talep edilen milletvekillerine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/1288) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/11/2007)

3.-    İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, kamu kurum ve kuruluşlarındaki yolsuzluk iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1289) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

4.-    İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, gaziler ve şehit yakınlarının kurdukları derneklerin protokol sırasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1290) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

5.-    İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, YÖK Başkanına söylediği iddia edilen bir sözüne ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1291) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

6.-    Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Mersin Limanı güvenlik otomasyon işini alan firmaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1292) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

7.-    Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Suudi Arabistan Kralının hediye verip vermediğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1293) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/12/2007)

8.-    Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla yaptığı görüşmelere ve adıyla yayınlanan kitaplara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1294) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

9.-    Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, sınav kaybeden idari hakim adaylarının yeniden mülakata çağrılmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1295) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

10.-  İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, İzmir kıyılarındaki balık çiftliklerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1296) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

11.-  Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Bodrum-İçmeler mevkiindeki arıtma tesisine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1297) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

12.-  Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Girma Barajı Projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1298) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

13.-  Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Karamuğla Deresi Taşkın ve Rusubat Kontrolü işine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1299) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

14.-  Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Fethiye-Eşen Beldesi Sulama İkmali işine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1300) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

15.-  Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun, RTÜK’ün bir kanala verdiği gelir getirici yayın yasağına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi (7/1301) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/12/2007)

16.-  İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in, TRT’nin yılbaşı gecesi için anlaştığı sanatçıya ve ödenecek ücrete ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi (7/1302) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

17.-  Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’ın, bir üretim tesisine usulsüz ruhsat verildiği iddiasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1303) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

18.-  Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Ulusal Bor Araştırma Enstitüsünün faaliyetlerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1304) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

19.-  Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, bir cinayet dosyasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1305) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

20.-  Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Emniyet mensuplarının psikolojik rehabilitasyonuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1306) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

21.-  Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Karşıyaka Mezarlığındaki anıt mezarlara yapılan saldırılara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1307) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/12/2007)

22.-  Trabzon Milletvekli M.Akif Hamzaçebi’nin, basında çıkan bazı polis memurları hakkındaki soruşturmaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1308) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/12/2007)

23.-  Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, bir silahlı saldırı olayının aydınlatılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1309) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/12/2007)

24.-  İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, bir şirket arazisine verilen imar izni ile ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1310) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/12/2007)

25.-  İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, bir arazideki imar değişikliğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1311) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/12/2007)

26.-  Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun, kurban bedeli bağışı toplayan hayır kurumlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1312) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/12/2007)

27.-  Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Milas-Fesleğen kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1313) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

28.-  Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Milas halılarının değerlendirilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1314) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

29.-  İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, kültürel değerlerin etkinleştirilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1315) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/12/2007)

30.-  Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, turizm beldelerindeki konutlarını kiraya veren yabancıların vergilendirilmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1316) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

31.-  Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Bodrum Yarımadasındaki elektrik kesintilerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1317) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

32.-  Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in, Çamaş İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü idari kadrosunda yapılan değişikliklere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1318) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

33.-  Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, satın alınan okul arsalarına ve arsası başka kurum ve kişilere ait okullara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1319) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

34.-  Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Mesleki Eğitim ve Öğretim Sisteminin Güçlendirilmesi Projesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1320) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

35.-  İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, İstanbul’daki bir kolejle ilgili bazı iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1321) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

36.-  Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun, okullardaki resim ve müzik eğitimine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1322) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/12/2007)

37.-  İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Sanayi Tezleri Programına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/1323) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

38.-  Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kloroflorokarbonlu soğutuculara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/1324) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

39.-  İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, Dünya Ticaret Örgütüyle yapılan Tarım Anlaşması müzakerelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1325) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

40.-  Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Muğla’da süt inekçiliği ve buzağı teşvik primleri ödemelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1326) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

41.-  Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Muğla’da süt teşvik primleri ödemelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1327) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

42.-  Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, zeytinyağı  üretiminin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1328) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

43.-  İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, Dünya Ticaret Örgütüyle yapılan Tarım Anlaşması müzakerelerine ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad Tüzmen) yazılı soru önergesi (7/1329) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

44.-  İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, TOKİ ile SHÇEK arasında yapılan protokole ve Atatürk Çocuk Yuvasına ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/1330) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

45.-  Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, yabancı gerçek kişilerin ve tüzel kişiliğe sahip ticaret şirketlerinin taşınmaz edinimlerine ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/1331) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

46.-  Ankara Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, hastanelerde kullanılan kloroflorokarbonlu soğutuculara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1332) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

47.-  Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, işçi emeklilerinin özlük haklarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1333) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

48.-  Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, turistlerin karavanlarını ülkemizde bırakabilmelerine imkan verilmesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/1334) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2007)

49.-  İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, bir gazetenin logo değişikliği ile ilgili iddialara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/1335) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/12/2007)

50.-  Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun, Suudi Arabistan Kralının hediye verip vermediğine ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1336) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/12/2007)

51.-  Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun, Türk Telekomun internet sitesindeki bilinmeyen numara sorgulama linkine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1337) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/12/2007)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 21 Milletvekilinin, spor klüplerinin mali sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/80) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/12/2007)

2.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy ve 26 Milletvekilinin, tekstil sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/81) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/12/2007)

3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Uras ve 19 Milletvekilinin, altın madenciliğinin bütün yönleriyle araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/82) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2007)

 

3 Ocak 2008 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 45’inci Birleşimini açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için beş dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla, beş dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündem dışı  söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Adana’nın kurtuluş yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Adana Milletvekili Sayın Yılmaz Tankut’a aittir.

Buyurun Sayın Tankut. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Adana’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 86’ncı yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

22 Temmuz seçimlerinde güvenlerine mazhar olmakla kendimi bahtiyar hissettiğim Adanalı kardeşlerimin ve hemşehrilerimin yaşadığı sorunları ve Adana’nın geldiği sıkıntılı konumu bugün huzurlarınızda sizlerle paylaşmak istiyorum. Ama, daha önce, Adana’mızın düşman işgalinden kurtuluşunu, kurtuluş bayramını hatırlatmak istiyorum.

Adana’mız, iki gün sonra, inşallah, diğer milletvekillerimizle bizim de katılacağımız 5 Ocak Cumartesi günü düşman işgalinden kurtuluşunun 86’ncı yıl dönümünü kutlayacaktır. Ben de buradan değerli hemşehrilerimin kurtuluş bayramını kutluyor, Cenabı Allah bir daha Adana’mızı ve bütün ülkemizi kurtuluş destanları yazmaya mecbur bırakmasın diyorum ve bugün dahi eserleriyle yaşayan Çukurova’nın Türkleşmesine önderlik eden Ramazanoğullarına, ay yıldızlı bayrağımız altında, binbir yokluğa rağmen işgalci, sömürgeci güçlere boyun eğmeyerek canı pahasına, canıyla, malıyla savaşıp Adana’mızı zilletten kurtaran Sinan Tekelioğlu, Şeyh Cemil Nardalı, Karaisalılı İbo Osman, Mehmet Ağa, Yüzbaşı Selahattin, Süleyman Cerdun, Hasan Akıncı, Niyazi Ramazanoğlu, Yusuf Çavuş ve daha nice isimlerini sayamadığımız kahramanlarımıza, dağlarda, vagon içinde Yeni Adana gazetesini basıp katırlarla dağıtarak millî mücadelede ayrı bir yer edinen Ahmet Remzi Yüreğir’e, Adana’nın kurtuluş mücadelesini Bayrak şiirine esin kaynağı yapan Bayrak şairimiz merhum Arif Nihat Asya’ya ve elbette Büyük Kumandan, Büyük Devlet Adamı Mustafa Kemal Atatürk’e Yüce Allah’tan sonsuz rahmetler diliyor, ruhları şad olsun diyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarihte birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan ve ebet müddet Türk şehri olarak kalacağından asla şüphemiz bulunmayan Adana, millî mücadelemizde ve cumhuriyete geçiş sürecinde çok önemli bir yere sahiptir.

Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, bu önemi, “Bende bu vakayiin ilk hissi teşebbüsü bu memlekette, bu güzel Adana’da vücut bulmuştur.” sözleriyle bizzat ifade etmiştir. Bu bakımdan, Türk millî mücadele fikrinin ilk doğduğu yer olarak bilinen Adana’da Atatürk, bugün de güncelliğini yitirmeyen başka mesajlar da vermiştir. İşte onlardan bazıları şunlardır:

“Bu memleketin efendisi, çiftçi ve köylülerdir.”

“Sebep ne olursa olsun, vatandaşın derdine çare bulmak, ona yardım etmek, cumhuriyet hükûmetinin üstleneceği bir görevdir.”

“Devlet iradesi felce uğrarsa, fertlerin hürriyetini koruyacak hiçbir kuvvet ve vasıta kalmaz. Bu bakımdan, hürriyeti yalnız tek taraflı değil, iki taraflı düşünmek lazımdır.”

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’nin doğu ile batısını, kuzeyi ile güneyini birbirine bağlayan, Ortadoğu’ya köprü vazifesi gören, Türk sanayisine beşiklik eden, toprağından bolluk ve bereket fışkıran toprakları ile “güneyin incisi” olarak nüfusumuzun doyurulmasına katkı sağlayan Adana’mızın parlak günleri ne yazık ki geride kalmış ve bugün, dünü aratır bir hâle gelmiştir.

Sporda, sanatta, kültürde, sanayide, hemen her alanda ülkemize nice marka isimler yetiştiren, birçok sanatçıya, yazara ilham kaynağı olan, cumhuriyetimizin kuruluşuna temel olan “Türk milliyetçiliği” felsefesini siyasi organizasyona dönüştüren, Milliyetçi Hareketin kuruluşuna tanıklık eden Adana’nın ağalık, zenginlik ve bolluk günleri, maalesef, sadece siyah beyazlı filmlerde kalmıştır.

Dün, Türk İstiklal Savaşı’na meşale yakarak bugünün bazı mandacı zihniyetlerinin örnek alması gereken Adana, ne yazık ki hızla yoksullaşmakta ve gerilemektedir. Bugün, kişi başı millî gelirin 5.950 dolar olduğu ifade edilmektedir. Ancak Adana’da kişi başına gelir ortalama 2 bin dolar civarındadır. Niteliksiz göçün de etkisiyle Adana her geçen gün daha da fakirleşmektedir.

Uygulanan teşvik politikalarında ise, ne acıdır ki Adana göz ardı edilmiş ve başta tekstil olmak üzere sanayisinin olumsuz etkilenmesine, son beş yıldır, AKP İktidarı tarafından âdeta göz yumulmuştur. Teşvikten mahrum edilen bir kent olarak artık Adana yatırımcıların cazibe merkezi olmaktan çıkmış bulunmaktadır. Mevcut yatırımcı ve sanayiciler ise başka yerlere taşınma ve yatırım yapma arayışı içerisine girmişlerdir.

Esnafımız ise ülkemizin pek çok bölgesinde olduğu gibi siftahsız kepenk kapatmaktadır. Türkiye İstatistik Kurumunun geçen ay açıkladığı rakamlara göre, Adana’mız işsizlikte yüzde 16,2 ile rekor kırmak suretiyle Türkiye’de birinci sırayı almıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum Sayın Tankut, lütfen tamamlayın.

YILMAZ TANKUT (Devamla) – Bu oran, haklı olarak hiç hizmet ve yatırım alamadıklarından şikâyetçi olan Iğdır ve Ardahan illerimizden bile 3 kat daha fazladır.

DPT verilerine göre kamu yatırımlarında Adana, 2000 yılında 3’üncü sırada iken ne yazık ki bu sıralama AKP ile birlikte hızla gerilemiş ve geçtiğimiz yıl 15’inci sıraya düşmüştür. Bu durumun sorumlusu elbette ki siyasi iktidardır.

Bu vesileyle, AKP İktidarına buradan bir çağrıda bulunmak istiyorum: Çukurova’nın kalbi, Türkiye’nin en önemli tarım ve enerji bölgesi olan Adana’yı artık, daha fazla ihmal etmeyiniz. Teşvik politikalarınızı yeniden gözden geçiriniz ve lütfen adil olunuz. Aldığı niteliksiz iç göçün olumsuz etkilerini unutmadan, Adana’nın kamu yatırımlarından daha fazla pay almasını sağlayınız. Narenciyeden, pamuktan, buğdaydan kaçışı önleyiniz. Hasat zamanlarında çiftçimizi yok edecek ve kendi yakınlarınızı zengin edecek tarımsal ürünleri ithal etmekten de artık vazgeçiniz.

Sözlerimi tamamlarken, bugün üçüncü gününe girdiğimiz 2008 yılının bütün insanlığa, aziz milletimize ve hepimize barış, huzur ve refah getirmesini diliyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tankut.

Gündem dışı ikinci söz, yine aynı konuda söz isteyen Adana Milletvekili Sayın Hulusi Güvel’e aittir.

Buyurun Sayın Güvel. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

2.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 86’ncı yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

HULUSİ GÜVEL (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adana’mızın kurtuluşu olan 5 Ocak gününün 86’ncı yılı nedeniyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5 Ocak 1922, Adana ve Adanalı için olduğu kadar Türkiye Cumhuriyeti için de çok önemli bir gündür. Bu gün, yalnızca Adana’nın düşman işgalinden kurtuluşu değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı bir gün olarak tarihin şanlı sayfalarındaki yerini almıştır.

Bilindiği üzere, siyasi ve ekonomik üstünlük için birbirleriyle mücadeleye girişen Avrupa devletleri arasında Avrupa’da çıkan ve çok büyük kayıplara sebep olan Birinci Dünya Savaşı kısa zamanda bütün kıtalara yayılmış ve Osmanlı İmparatorluğu da bu savaşın içine sürüklenmiştir. Sonunda imparatorluk çökmüş, toprakları parçalanmış, ana yurdumuz bile düşman istilası altında kalmıştır.

Beş cephede birden pek çok devlete karşı savaşmak zorunda bırakılan Osmanlı devleti, Mondros Ateşkes Anlaşması ile imparatorluk topraklarının pek çoğunu düşmana bırakarak çekilmiştir. İşte bu dönemde  Suriye  cephesinde  kalan  Türk  birliği  ve  o  cephede  Yıldırım  Orduları Komutanlığı görevinde bulunan Mustafa Kemal Paşa, idaresindeki kendi kuvvetlerini yok olmaktan Halep’e çekilerek kurtarmıştır. Zamanın Sadrazamı İzzet Paşa, o sırada grup komutanı olan Liman Von Sanders’ten elindeki tüm grup komuta ve koordinasyon yetkisini Mustafa Kemal Paşa’ya devretmesini bildirmiş ve bu devir-teslim işlemlerini gerçekleştirmek üzere, Mustafa Kemal Paşa 31 Ekim 1918 tarihinde Adana’ya gelmiş ve on bir gün kalmıştır. Liman Von Sanders Paşa’nın “Paşam, yenildik, bizim için her şey bitmiştir.” sözüne karşılık, yetkiyi teslim alan Mustafa Kemal Paşa “Savaş müttefikler için bitmiş olabilir ama bizi ilgilendiren savaş, kendi istiklalimizin savaşı, ancak şimdi başlıyor.” karşılığını vermiştir. On bir gün kaldığı Adana’da, İskenderun’a asker çıkarmaya hazırlanan İngiliz ve Fransızlara ateş açılacağını zamanın hükûmetine ve başbakanına bildiren Mustafa Kemal Paşa, aynı emri kendi komutasındaki askerlere de bildirerek İskenderun’a asker çıkarmaya hazırlanan İngilizlere ve Fransızlara ateş açma emrini vermiştir.

Tarihî açıdan bakılacak olursa, Adana’dan verilen bu ilk emir, Türk Kurtuluş Savaşı’nın ilk emridir. Nitekim, 15 Mart 1923’te tekrar Adana’ya gelen Mustafa Kemal Paşa, bu durumu şu sözleriyle toplum ve tarih önünde kanıtlamıştır: “Bende bu vakayiin ilk hissi teşebbüsü bu memlekette, bu güzel Adana’da vücut bulmuştur.”

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Adanalılar, İstanbul hükûmetinin 23 Kasım 1918 tarihinde Adana ve dolaylarının boşaltılmasını zorunlu kılan kararını büyük bir tepkiyle karşılamışlardır. Durumu protesto eden böyle bir harekâtın yaratacağı vahim hadiseleri vurgulayan bir telgrafı dönemin İçişleri Bakanına yollamışlardır. Bu işgal sırasında Türklere ait bütün sembol, arma, işaret ve levhalar yok edilmiş ve sistemli bir şekilde Türk halkının soykırımı yoluna gidilmiş; kendi birlikleri içinde, Fransızlar Suriye’den getirdikleri 70 bin Ermeniyi Adana’ya, 12 binini Dörtyol’a, 8 binini Saimbeyli’ye, Antep ve Maraş bölgesine de 50 bin tanesini yerleştirmişlerdir.

Adana 1918 ve 1919 yılları arasında tam bir terör ve cinayet dönemi yaşamıştır. Bunlar arasında Abdi Ağa Çiftliği olayları, şehir içi cinayetleri, Taşköprü’de Türklerin çarmıha gerilişi, kırbaçlanarak öldürülen insanlar, toplum şuurundan ve hatırasından çıkmayacak olayların başında gelmektedir. 10 Temmuz 1920’de Fransız ve Ermeniler tarafından Türklere karşı büyük bir şiddet ve soykırım harekâtına girişilmiş…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, bir dakikada tamamlayınız.

HULUSİ GÜVEL (Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

...ve bu harekât sonrasında on binlerce Türk, Toroslar’a doğru kaçmışlardır. Dört gün süren bu harekât, tarihte “Kaç-Kaç Olayı” olarak isimlendirilmiştir.

5 Ağustos 1920’de Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Çakmak ve milletvekilleriyle Pozantı’ya gelmiş ve orayı il hâline getirerek Pozantı Kongresini yapmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; daha büyük direnişe geçen Türkler büyük kayıplar vermişler, buna rağmen, Kasım 1920 sonlarında Fransızları ağır yenilgiye uğratmışlardır. Sonuç olarak, Fransızlar, Türkiye Büyük Millet Meclisini resmen tanıyarak barış yolunu seçmişlerdir.

Bu anlaşma, 20 Ekim 1921 tarihinde Ankara’da hazırlanmıştır. Bu anlaşma gereği, Fransızlar 5 Ocak 1922 tarihinde Çukurova’dan tamamen çekilmişlerdir.

5 Ocakta 86’ncı kurtuluş gününü kutlayacak olan Adanalı hemşehrilerime buradan sevgi ve saygılarımı sunarak, vatanı uğruna canını hiçe sayan Büyük Önder Atatürk’ü saygıyla anıyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Güvel.

Gündem dışı üçüncü söz, Benazir Butto’nun ölümü hakkında söz isteyen Muş Milletvekili Sayın Sırrı Sakık’a aittir.

Buyurun Sayın Sakık. (DTP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

3.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Benazir Butto’nun bir suikast sonucu ölümüne ilişkin gündem dışı konuşması

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 27 Aralık 2007’de Pakistan’da silahlı saldırıya maruz kalarak yaşamını yitiren Benazir Butto’yla ilgili gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce kurulu saygıyla selamlıyorum.

Yeni yılımızın ülkemize, dünyaya barış getirmesini diliyor ve umut ediyorum. Ülkemizin üzerinden eksik olmayan savaş bulutlarının bir an önce barış meltemlerine dönüşmesini diliyorum.

Değerli arkadaşlar, bu konuya girmeden önce, dün Grup Başkanımızla ve milletvekillerimizle ilgili, seçildiğimiz günden bugüne kadar antidemokratik uygulamaları sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bir davete DTP dâhil edilmediği için Grup Başkanımız bir durum tespiti yapmıştı. Daveti yapanlar DTP’yi dışlayan bir davranış içerisinde oldukları için Grup Başkanımız, bu davranışın demokrasiye uymadığını, itici olduğunu, bölücü olduğunu söylemişti ve bundan dolayı yargıçların bir kısmı durumdan vazife çıkararak dün 301’inci maddeden Grup Başkanımız hakkında bir fezleke hazırlanıp Adalet Bakanlığına intikal ettiğini… Seçildiğimiz günden bugüne kadar, milletvekili arkadaşlarımızın seçim öncesi devam eden yargılama sürecinin, halkın iradesi hiçe sayılarak, Parlamentonun iradesi hiçe sayılarak ve bazı yargıçlar Parlamentoyu dışlayarak, durumdan vazife çıkararak yargılama süreci devam etmektedir.

Arkadaşlar, bugün DTP’ye, yarın size. Eğer dokunulmazlık varsa Parlamentonun bir bütününü kapsamalıdır. Kişiden kişiye, partiden partiye dokunulmazlık eğer uygulanacaksa, o zaman yürek varsa, buyurun, kürsü masuniyetinin dışında dokunulmazlıkları birlikte kaldıralım. Ama, onu yapamıyorsanız, seyirci kalıyorsanız, bize oy veren milyonlarca insanın eli hepimizin yakasında olacaktır. Buna, Parlamentonun seyirci kalmaması gerektiğini düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, Benazir Butto, hepimizin bildiği, yakinen tanıdığı ve Avrasya’da, bu coğrafyada önemli bir şahsiyetti. Ailesi de ve kendisi de demokrasi ve özgürlük için çok ağır bedeller ödeyen bir aile ve bir şahsiyet. Babası idam edildikten sonra siyasete atıldı. Siyasete atıldığı zaman, babasının başına gelenlerin onun başına da gelebileceğini düşündü ama korkmadı, yılmadı. Diktatörler, nasıl ki 1960’ta ihtilal yaptılar, ilk işleri rahmetli Adnan Menderes ve arkadaşlarını astılarsa, Pakistan’da da ilk ihtilal olduğunda Ali Butto asıldı. Yani, Türkiye’yle o kadar benzeşen yönleri var ki! Ama o aile yılmadı, o aile sürekli bedel ödedi.

Benazir Butto ülkesine sekiz yıl sonra geri döndüğünde kendisine gazeteciler sordular: “Korkmuyor musunuz? Hayatınız tehlikede değil mi?” “Evet, korkuyorum, hayatım da tehlikede ama bir şey var, benim ülkem ve halkım daha çok tehlikede. Ben, halkımı ve ülkemi birinci planda tutuyorum, benim hayatım ve çocuklarım, ülkeme, halkıma feda olsun.” dedi. Şimdi, bu ülkede de istiyoruz, siyasetçiler yüreklerini ortaya koyabilmelidirler. Siyasetçiler, sorunları çözmek için halktan oy alırlar. Siyasetten korkanlar, sorunların adını koyamayanlar siyaset yapmamalıdırlar ve Benazir Butto’yu örnek almalıdırlar.

Benazir Butto’nun ölümünde, başta Amerika Birleşik Devletleri, Müşerref ve onun taşeronu olan El Kaide’nin payı büyüktür. Biz, bu cinayet aydınlanmadan o coğrafyada özgürlüklerin gelişeceğine inanmıyoruz ama şunu da biliyoruz: Bu coğrafyada yaşıyoruz, o cinayeti işletenler ile soruşturanlar aynı ise cinayet aydınlanmaz çünkü bu coğrafyada da öyle cinayetler işlendi. Hâlen Uğur Mumcuların, Ape Musaların katilleri bulunmadı. Türkiye ile Pakistan arasındaki benzerlik de budur.

Değerli arkadaşlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum Sayın Sakık, lütfen tamamlayın.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Bu coğrafyada ve Pakistan’da o kadar çok askerî ihtilaller oldu ki, o kadar çok hukuksuzluklar oldu ki, çünkü ihtilali yapanlar ilk önce siyasetçilere yöneldiler. İlk önce, 1960’da Adnan Menderes’i ipe, sonra Ali Butto’yu ve sonra 12 Eylül oldu, bu Parlamento kapatıldı, aktörlerin hepsi birer birer Zincirbozan’a gittiler ve sonra ne oldu? Pakistan’daki ihtilali yapan Ziya Ül Hak’la, buradaki ihtilali yapan Kenan Evren kan kardeş oldular. Beslendikleri tek şey vardı, kandı. Onun için diktatörlerin benzerliği Pakistan’da da burada da aynıdır.

Ben, bu noktada, demokrasi ve özgürlük mücadelesinde onurlu bir duruş sergileyen, bir Pakistanlı babanın ve Kürt annenin kızı olan Benazir Butto’nun anısı önünde saygıyla eğiliyorum ve kendisine rahmet diliyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sakık.

İç Tüzük’ün 60’ıncı maddesine göre, pek kısa söz talebi vardır.

Sayın İnan, buyurun.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR

1.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, Niğde’de tarımsal sulamada kullanılan elektrik borçlarını ödeyemeyen çiftçilerin durumuna ilişkin açıklaması

MÜMİN İNAN (Niğde) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekillerim; hepinize iyi seneler diliyorum.

Niğde’mizde çiftçilerimizin tarımsal sulama, elektrik borçlarından dolayı çok ciddi anlamda icra takipleri başlatılmıştır. Niğde’de yaklaşık 8.600 üyenin tamamı borçludur ve bunların yarısından çoğu şu andan itibaren icra takibindedir. Borçların ödenememe sebepleri, ana paraya uygulanan faiz oranlarının yıllık yüzde 30’lar civarında olmasıdır. Çiftçilerimizin bu şartlarda borcunu ödemeleri mümkün görünmemektedir.

Çiftçilerimiz, anapara ile makul hesap edilecek faiz oranlarıyla bir ödeme planı istemektedirler. Haciz işlemleri bu şekilde uygulanır ise Türkiye’miz gelecekte patatesi ithal eder durumda kalacaktır. Çünkü, Türkiye’nin patatesinin yüzde 25’ini Niğde çiftçisi üretmektedir.

Kısa süre içerisinde icra takiplerinin durdurulması gerekmektedir. Çünkü, Niğde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Aynı maddeye göre Sayın Genç’in pek kısa söz talebi vardır.

Buyurun Sayın Genç.

2.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Alman televizyonunda Alevi inançlı vatandaşlarımızı aşağılatan yayın yapılmasına ilişkin açıklaması

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, geçenlerde, Alman televizyonunda Alevi inançlı vatandaşlarımızı aşağılatan onursuz ve soysuz bir yayın yapılmıştır.

Tarih boyunca, Aleviliğe, Alevi inançlı insanlara bu onursuz ve soysuz iftiralar atılmıştır. Ama, Aleviler, özünde insan onurunun gerektirdiği en büyük haysiyete, onura, şerefe, ahlaka, edebe sahip olan bir kitledir. Bu onursuz ve aşağılık saldırı karşısında, ülkemizde bu kadar Alevi inançlı insanların yaşadığı bir sırada, Hükûmetten herhangi bir tepki gelmemesini kınıyorum.

Ayrıca da, bu yayını yapan Alman televizyonu Alman Hükûmeti tarafından kınanmadığı takdirde, ben bir milletvekili olarak, Ankara Büyükelçiliği önüne getirip bir siyah çelenk bırakacağımı da belirtiyorum.

Aleviliğin ne olduğunu öğrenmeden bu aşağılık ve onursuzca saldırıda bulunan insanların Aleviliğin özündeki dürüstlüğü Hacı Bektaş’tan, Sarı Saltuk’tan, Ahmed Yesevi’den öğrenmelerini istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir tezkere vardır; okutuyorum:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) ÖNERGELER

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/236) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/10)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin sözlü sorular kısmının 64 üncü sırasında yer alan (6/236) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim

                                                                                                            Reşat Doğru

                                                                                                                  Tokat

BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır.

Önergeleri sırasıyla okutuyorum:

B) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 21 milletvekilinin, spor kulüplerinin mali sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/80)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizde barışın, sevginin, toplumsal duyarlılığının, sağlıklı yaşamın oluşmasındaki en önemli faktörlerden birisi olan Türk Sporu’nun sorunlarını irdelemek ve ülkemizin uluslararası karşılaşmalarda daha başarılı olması açısından tüm faktörlerin en ince noktasına kadar tartışılması gerekmektedir.

Ülkemizde tüm spor branşlarında amatör ve profesyonel olarak yapılan aktiviteler spor kulüplerimiz tarafından ilgili dalda oluşturulan Federasyonlar kanalıyla yürütülmektedir.

Ayrıca, özürlü vatandaşlarımızın yaşama bağlanması açısından spor en önemli bir unsurdur. Ülkemizdeki spor kulüpleri, Dernekler Kanununda belirtilen esaslara tabidir.

Futbol Dünya’da ve Ülkemizde en yaygın spor aktivitelerinin başında gelmektedir. Ülkemizin tüm illerinde olduğu gibi ilçelerimize ve köylerimize kadar yayılmıştır. Amatör futbol kulüplerimiz saha, malzeme, taşıma ve diğer ihtiyaçlar için büyük sorunlarla karşı karşıyadır. Bugüne kadar çok güç koşullarda büyük mücadele vermektedirler. Ancak, her türlü destekten yoksun bırakılmaktadır. Amatör tüm spor branşlarına her yıl malzeme, araç ve gereç ihtiyaçları sistemli bir şekilde karşılanmalıdır.

Profesyonel kulüplerimiz ise 4 ayrı kategoride yarıştırılmaktadır. Futboldaki başarıları kulüplerimizi ekonomik yapıları ile çok yakın ilişkisinin bulunduğunu açıkça belirtmemiz gerekir. Aynı kategoride yarışan kulüplerimizin içinde bulunduğu farklı ekonomik koşullar mücadelenin eşit koşullarda yapılmamasının en önemli faktörüdür.

Kulüplerimizin farklı il ve ilçelerde kaynak temini açısından eşit koşullarda olmadığı da ayrı bir gerçektir. Ayrıca, Türkiye Futbol Federasyonun kaynaklarının en önemli kısmının sadece Türkiye süper ligine yönlendirilmekte geri kalan 3 kategori takımları çok güç koşullarda mücadele vermektedirler. Mali olanaksızlıklar nedeniyle dünün süper ligi takımlarının amatör kümelere dahi düştüğünü açıkça görmekteyiz. Ayrıca, süper lig dışında kalan kulüplerimiz edimlerini karşılayamamakta, pek çok futbol takımımız icra takibi uygulamalarının çemberinden çıkamamaktadır. Hatta Federasyonu karşı ödenmesi gereken bazı bedelleri ödeyememektedirler. Gelir İdaresi ve SSK’nın haciz kıskacında yok olacaklardır. Birçok kulübümüz lisans bedellerini yatıramadığı için karşılaşmalara 9 kişi ile çıkmak zorunda kalmaktadır. Bu şekilde rekabet olur mu, bu şekilde spor yapılabilir mi. Türkiye Futbol liglerindeki kulüplerimizin vergi ve sigorta borçları ödenemez boyuta ulaşmış, özellikle 1. 2. ve 3. liglerdeki kulüplerimiz kayyum’a teslim edilmektedir. Türkiye Futbol liglerinin sorunları ve çözümleriyle ilgili Anayasa’nın 98. Maddesi ile İç Tüzüğün 104. ve 105. Maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması açılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

1) Ferit Mevlüt Aslanoğlu                        (Malatya)

2) Ramazan Kerim Özkan                        (Burdur)

3) Mevlüt Coşkuner                                 (Isparta)

4) Esfender Korkmaz                               (İstanbul)

5) Yaşar Ağyüz                                        (Gaziantep)

6) Akif Ekici                                             (Gaziantep)

7) Hüseyin Ünsal                                     (Amasya)

8) Sacid Yıldız                                          (İstanbul)

9) Abdullah Özer                                      (Bursa)

10) Ergün Aydoğan                                  (Balıkesir)

11) Muhammet Rıza Yalçınkaya              (Bartın)

12) Ahmet Küçük                                     (Çanakkale)

13) Şahin Mengü                                      (Manisa)

14) Mustafa Özyürek                               (İstanbul)

15) Nesrin Baytok                                    (Ankara)

16) Rahmi Güner                                      (Ordu)

17) Enis Tütüncü                                      (Tekirdağ)

18) Hulusi Güvel                                      (Adana)

19) Rasim Çakır                                       (Edirne)

20) Ali Rıza Öztürk                                  (Mersin)

21) Mehmet Ali Özpolat                           (İstanbul)

22) Ahmet Ersin                                       (İzmir)

2.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy ve 26 milletvekilinin, tekstil sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/81)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gerekçesini ekte sunduğumuz tekstil sektörü; gelişmiş yapısı, ihtisaslaşması, ihracata ve istihdama katkısı bakımından stratejik öneme sahip olup, sorunları ve çözüm önerilerinin araştırılması ve bunun için yapılacak yasal düzenlemeler dâhil olmak üzere alınacak önlemlerin tespiti için Anayasanın 98. Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü’nün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.

1) Mehmet Akif Paksoy                    (Kahramanmaraş)

2) Recep Taner                                   (Aydın)

3) Oktay Vural                                   (İzmir)

4) Hasan Özdemir                              (Gaziantep)

5) Alim Işık                                       (Kütahya)

6) Akif Akkuş                                   (Mersin)

7) Mehmet Serdaroğlu                       (Kastamonu)

8) Beytullah Asil                                (Eskişehir)

9) Kürşat Atılgan                               (Adana)

10) Nevzat Korkmaz                          (Isparta)

11) Hüseyin Yıldız                            (Antalya)

12) Gündüz Suphi Aktan                   (İstanbul)

13) Ahmet Kenan Tanrıkulu              (İzmir)

14) Ali Uzunırmak                             (Aydın)

15) Necati Özensoy                           (Bursa)

16) İzzettin Yılmaz                             (Hatay)

17) Atila Kaya                                   (İstanbul)

18) Şenol Bal                                     (İzmir)

19) İsmet Büyükataman                     (Bursa)

20) Kamil Erdal Sipahi                      (İzmir)

21) Hamza Hamit Homriş                  (Bursa)

22) Yılmaz Tankut                             (Adana)

23) Mithat Melen                               (İstanbul)

24) Emin Haluk Ayhan                      (Denizli)

25) Mehmet Ekici                              (Yozgat)

26) Muharrem Varlı                           (Adana)

27) Ahmet Bukan                              (Çankırı)

Gerekçe:

Dünyanın 7. büyük pamuk üreticisi olan Türkiye, 1.475 bin ton iplik üretimi ile dünya iplik üretiminde ilk beş ülke içerisinde yer almaktadır. Sektörde en büyük beş iplik üreticisi, aynı zamanda en büyük pamuk üreticisi olan Çin, Hindistan, Pakistan, ABD ve Türkiye’dir. Ayrıca, Türkiye’nin yıllık pamuklu dokuma üretimi 580 bin ton, pamuklu örme üretimi 708 bin tondur. Dünya tekstil ticaretinde Türkiye, dokuzuncu büyük tekstil ihracatçısıdır. Dünya hazır giyim ihracatında Türkiye dördüncü büyük ülkedir.

Türkiye'nin en önemli pazarı yüzde 76,1'lik pay ile AB ülkeleridir.

Tekstil ithalatı ise yüzde 6 artışla 2006 yılında 6,3 milyar dolara ulaşmıştır. Türkiye'nin tekstil genel ithalatı 2002 yılından itibaren ihracatın üzerinde gerçekleşmektedir. Konfeksiyon ithalatı ise 2006 yılı sonu itibariyle 1 milyar doları geçmiş bulunmaktadır.

Bugün Türkiye'de 40 bin firmanın tekstil ve konfeksiyon sektöründe faaliyette bulunduğu bilinmektedir. Bu işletmelerin yüzde 90'ından fazlasını KOBİ'ler oluşturmaktadır. Bu firmalar fason üretimde bulunmaktadır. Konfeksiyon sektöründeki işletmelerin tamamına yakınını KOBİ'ler oluştururken tekstil sektörü ağırlıklı olarak büyük ölçekli firmaların elinde bulunmaktadır. Faaliyette bulunan 40 bin firmanın yüzde 25'i aktif ihracatçı konumundadır.

Türkiye ekonomisinin bel kemiği tekstil sektörü, gelişmiş yapısı, ihtisaslaşması, ihracata ve istihdama katkısı bakımından stratejik olarak öneme sahiptir. Ancak sektörün kan kaybından kurtulması ve gelişmesi, katma değeri yüksek ürünler kategorisinde daha fazla hasıla üretmesi, istihdam yaratmaya devam etmesi bakımından karşı karşıya olduğu sorun ve tehditlerden kurtulması gerekmektedir. Bu sorunlar kısa vadede çözüme kavuşturulamazsa, önümüzdeki dönemde sektör kan kaybetmeye devam edecek sosyal huzursuzluk boyutunda sıkıntılar ortaya çıkacaktır. Şimdiden, başlıca sorunların devam etmesiyle sektörün rekabet gücü hızla kaybolmaktadır. Sektör teknolojik dönüşümünü yapamadığından yeni yatırımlar ertelenmekte ve daha avantajlı koşulları sağlayan yabancı ülkelere kaymaktadır. Polyester iplik ve kumaş ithalatı için ve Uzakdoğu ülkelerinden her geçen gün artmaktadır. Türkiye'de iplik üretimi ve dokuma sanayi bitmek üzeredir.

Bugün tekstilde makineler, fabrikalar yok pahasına elden çıkarılmaktadır. Firmalar çaresizlik içerisinde üretim tesislerini devretmekte veya birçoğu da kapanma aşamasında bulunmaktadır. Dolayısıyla işsizlik başlamıştır.

Bugün 2,5 milyon kişiyi istihdam eden, 20 milyar dolar ihracat yapan, 10 milyar dolara yakın iç pazar büyüklüğüne sahip muazzam bir sanayi yanlış politikaların kurbanı olmaktadır.

Türkiye'nin henüz, tekstil sektörünü ikame edecek, bu derecede büyük, ihracatın ve istihdamın lideri başka bir sektörü bulunmamaktadır.

Ülkenin toplam ihracatı 2006'da yüzde 16,4 artarken ihracatımızın yüzde 23'ünü gerçekleştiren tekstil ve hazır giyim sektörüdür. Cari açık, gerek istihdam açısından son derece endişe vericidir. Özellikle, tarımdaki daralma ve milyonlarca insanın tarımda işsiz kalması nedeniyle sektörden boşalmaya devam edecek vasıfsız işgücüne önemli bir istihdam kapısı oluşturan tekstil sektörü hayati öneme sahiptir.

Kentlerde kayıtlı genç işsizliğinin yüzde 23'leri aştığı ve sosyal patlama sinyallerinin giderek arttığı bir ortamda Türkiye'de toplam imalat sanayi istihdamının yaklaşık yüzde 40'ını yaratan sektördeki üretim kaybının yaratacağı ekonomik ve sosyal tahribat ortadadır.

Yukarıda sunulan ve araştırma sırasında belirlenecek nedenlerle Anayasanın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri uyarınca "Tekstil Sektörünün içinde bulunduğu sorunlar ve çözüm önerilerinin araştırılması ve gerekli önlemlerin alınması" için Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Uras ve 19 milletvekilinin, altın madenciliğinin bütün yönleriyle araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/82)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İzmir-Ovacık-Bergama ile başlayan, Balıkesir-Havran, Artvin-Carettepe, Uşak-Eşme-Kışladağ, Tunceli-Ovacık, Erzincan-İliç ve İzmir-Efemçukuru ile devam eden çalışmalar Çanakkale-Balıkesir-Kazdağları'nda yaşanan ekolojik kriz ile altın madenciliğinin ülkemize kazandırdıkları ve kaybettirdiklerinin neler olduğu konusunda bir muhasebe yapılmasını zorunlu hale getirmiştir. (Ayrıca Maden İşleri Genel Müdürlüğü, Balıkesir, Çanakkale, Gümüşhane ve Kırşehir illerindeki rezerv alanları da bu ay ihaleye çıkarmıştır.)

Altın madeni işletmeciliğinde, günümüzde ekonomik bazda tek geçerli yöntem, siyanür liçi yöntemidir. Siyanür liçi yöntemiyle yapılan maden ve kimya işletmesinde, doğada zararsız halde bulunan ağır metallerin aktive olduğu, havaya, suya, toprağa karışarak çevre sağlığı ve canlı yaşamı için büyük risk oluşturduğu bilinmektedir. Bu tür işletmelerde büyük ekolojik yıkımlara yol açan kazalar meydana gelmektedir. Örneğin, Papua Yeni Gine'de 1984 yılında 2100 metrelik dağın tıraşlanması sonucunda yoğun yağmurlar sonucu akan siyanürlü toprağın yüzünden bölge halkı göçmüş; Romanya'da Esmeralda altın madenindeki atık havuzunun yıkılması sonucu 100 bin metreküp siyanürlü atık Tuna Nehri'ne karışmış, Macaristan, Sırbistan, Ukrayna ve Bulgaristan'daki doğal hayatı zarara uğratan felaketler yaşanmıştır. Siyanürlü altın madenciliği bugün ABD'nin Montana Eyaleti'nde yasaklanmış, Colorado Eyaleti'nde yasaklanması için yasal işlemler başlatılmıştır.

Bu arada 26.5.2004 tarihli 5177 Sayılı "Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun" ile birlikte onbir yasada önemli değişiklikler yapılmıştır. Değişiklikle; orman alanları, millî parkIar, özel koruma bölgeleri, ağaçlandırma alanları, tabiat alanları, özel koruma bölgeleri, doğal ve kültürel sit alanları, tarım alanları, meralar, sulak alanlar, kıyılar, karasuları, kentlerin imar alanları, turizm bölgeleri, su havzaları madencilik faaliyetine açılmıştır.

Faaliyetlerin ÇED ve gayrı sıhhi müessese izin süreçlerinin Bakanlar Kurulu’nun çıkartacağı yönetmelikle düzenlenmesi öngörülmüştür. Maden arama faaliyetleri ÇED kapsamı dışına çıkarılmış, arama ruhsatları ile toplam rezervin % 10'unun işletilmesine ve satışına izin verilebilmesinin önü açılmıştır.

Altın madencilerinden, "ruhsat sahibi tarafından beyan edilen" ocak başı satış fiyatı tutarının yalnızca %2'sinin devlet hakkı olarak alınacağı düzenlenmiştir. Yasa değişikliğine dayanılarak Bakanlar Kurulu tarafından çıkartılan Madencilik Faaliyetleri İzin Yönetmeliği ile doğal ve kültürel varlıkların yasal güvenceleri ortadan kaldırılmıştır.

Bunun dışında Katma Değer Vergisi Yasası'nda yapılan değişiklikle "Altın, gümüş ve platin ile ilgili arama, işletme, zenginleştirme ve rafinaj faaliyetlerine ilişkin olmak üzere, bu faaliyetleri yürütenlere yapılan teslim ve hizmetler" KDV'den muaf tutulmuştur.

Bu durumda adı geçen bölgelerde altın madenciliğinin yapılması durumunda iddia edildiği üzere oluşacak ekonomik büyüme ile yaşanacak ekolojik, sosyolojik ve hukuksal yıkım sonucunda oluşacak zararın karşılaştırılması araştırılmalıdır.

1. Ülkemizde yapılmakta olan altın madenciliğinin milli gelire katkısı,

2. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından altın aramasına izin verilen şirketlerin çıkarttıkları altın miktarları ve bu miktarın Hazine'ye kalan kısmının araştırılması,

3. Altın madenciliğinin aranması, sondajı ve üretimi işlemleri esnasında toplam ne kadar kişiye istihdam sağlandığının tespit edilmesi,

4. Altın madenciliğinin aranması, sondajı ve üretimi sonucunda zarar görecek sektörlerin ve bunun neden olacağı insan göçü gibi sonuçların oluşturacağı toplumsal maliyetin hesaplanması,

5. Siyanürle altın aramanın yaratacağı ekolojik tahribatın tespit edilmesi,

6.  Altın madenciliğinin zarar vereceği sektörlerden oluşacak işsizlik oranı ve yaracağı ekonomik küçülmenin sorunlarının araştırılması amacı ile,

Anayasamızın 98, İçtüzüğümüzün 104 ve 105. maddeleri gereğince Araştırma Komisyonu kurularak araştırılmasını saygılarımızla arz ederiz.                                            23/11/2007

1)  Mehmet Ufuk Uras             (İstanbul)

2) Mümin İnan                         (Niğde)

3) Şerafettin Halis                    (Tunceli)

4) Selçuk Ayhan                      (İzmir)

5) Ensar Öğüt                           (Ardahan)

6) Hüseyin Pazarcı                   (Balıkesir)

7) Oğuz Oyan                          (İzmir)

8) Muharrem İnce                    (Yalova)

9) Necla Arat                            (İstanbul)

10)Mustafa Vural                     (Adana)

1) Recai Birgün                        (İzmir)

12) Hasan Macit                       (İstanbul)

13. Hüseyin Mert                     (İstanbul)

14) Ayşe Jale Ağırbaş              (İstanbul)

15) Süleyman Yağız                 (İstanbul)

16) Harun Öztürk                     (İzmir)

17) Hasan Erçelebi                   (Denizli)

18) Emrehan Halıcı                  (Ankara)

19) Kamer Genç                       (Tunceli)

20) Tacidar Seyhan                  (Adana)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması hususundaki ön görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Başbakanlığın, Anayasa’nın 82’nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

C) TEZKERELER

1.- 25-27 Kasım 2007 tarihlerinde Fransa’ya giden Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e refakat eden heyete katılması uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/259)

                                                                                                                        27.12.2007

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

26-27 Kasım 2007 tarihlerinde Paris’te yapılan Uluslararası Sergiler Bürosu’nun 142. Genel Kurul Toplantısı’na katılmak üzere, 25-27 Kasım 2007 tarihleri arasında Fransa’ya giden Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’e refakat eden heyete, ekli listede adları yazılı Milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                                                                                                    Recep Tayyip Erdoğan

                                                                                                              Başbakan

Liste

Mehmet Tekelioğlu          İzmir Milletvekili

Cevdet Erdöl                    Trabzon Milletvekili

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl’ün; Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi Ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ

1.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl’ün; Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/9) (S. Sayısı: 55) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Geçen birleşimde 5’inci madde kabul edilmişti.

Şimdi 6’ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 6 - 4207 sayılı Kanunun 5 inci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Ceza hükümleri

MADDE 5 (1) Bu Kanunun 2 nci maddesinin birinci ve dördüncü fıkralarında belirtilen alanlarda tütün ürünleri tüketenler ile 3 üncü maddenin ikinci fıkrasına aykırı hareket edenler, 30/03/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 39 uncu maddesi hükümlerine göre; 3 üncü maddenin onikinci fıkrasına aykırı hareket edenler Kabahatler Kanununun 41 inci maddesi hükümlerine göre  cezalandırılır.

                          

(x) 55 S. Sayılı Basmayazı 27/12/2007 tarihli 43’üncü Birleşim Tutanağına eklidir.

(2) 2 nci maddenin birinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkralarında belirtilen, yasakların uygulanması ve tedbirlerin alınması ile ilgili yükümlülüklerini yerine getirmeyen işletme sorumluları, işletme iznini veren kurum yetkilileri tarafından önce yazılı olarak uyarılır. Bu uyarı yazısı, ilgili işletme sorumlusuna tebliğ edilir. Bu uyarıya rağmen, verilen sürede yükümlülüklerini yerine getirmeyenler, belediye sınırları içinde belediye encümeni, belediye sınırları dışında mahalli mülki amir tarafından beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar idarî para cezası ile cezalandırılır.

(3) 3 üncü maddenin birinci, üçüncü, dördüncü, beşinci ve onbirinci fıkralarındaki yasakların her birine aykırı hareket edenler, ellibin Türk Lirasından ikiyüzelli bin Türk Lirasına kadar idarî para cezası ile cezalandırılır. Bu cezaya karar vermeye Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurulu yetkilidir.

(4) 3 üncü maddenin altıncı fıkrasındaki yasağın görsel yayın yoluyla ihlal edilmesi halinde; yerel yayın yapan kuruluşlar, bin Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar, bölgesel yayın yapan kuruluşlar, beşbin Türk Lirasından onbin Türk Lirasına kadar, ulusal yayın yapan kuruluşlar, ellibin Türk Lirasından yüzbin Türk Lirasına kadar  idarî para cezası ile cezalandırılır. Bu cezaya karar vermeye Radyo ve Televizyon Üst Kurulu yetkilidir.

(5) 3 üncü maddenin yedinci fıkrasındaki yasağa aykırı hareket edenler, belediye sınırları içinde belediye encümeni, belediye sınırları dışında genel kolluk tarafından bin Türk Lirası idarî para cezası ile cezalandırılır.

(6) 3 üncü maddenin sekizinci fıkrasındaki yasaklara aykırı hareket edenler, 26/09/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun "Sağlık için tehlikeli madde temini" başlıklı 194 üncü maddesi hükmüne göre cezalandırılır.

(7) 3 üncü maddenin dokuzuncu fıkrasındaki yasağa aykırı hareket edenler, mahalli mülki amir tarafından her bir kişiyle ilgili olarak bin Türk Lirası idarî para cezası ile cezalandırılır.

(8) 3 üncü maddenin onuncu fıkrasındaki yasağa aykırı hareket edenler, belediye zabıtası tarafından ikiyüzelli Türk Lirası idarî para cezası ile cezalandırılır. Belediye sınırları dışında bu yetki genel kolluk tarafından kullanılır.

(9) 3 üncü maddenin onüçüncü fıkrasındaki yasaklara aykırı hareket edenler, mahalli mülki amir tarafından bin Türk Lirasından onbin Türk Lirasına kadar idarî para cezası ile cezalandırılır. Tütün ürünlerinin satış belgesiz olarak satışının yapıldığı veya satışa hazır tutulduğu yerlerdeki tütün ürünlerine el konulur ve nereden temin edildiğine dair belge ibraz edilememesi halinde, mahallî mülkî amir tarafından bunların mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilir.

(10) 3 üncü maddenin ondördüncü fıkrasındaki ürünleri üretenler, belediye sınırları içinde belediye encümeni, belediye sınırları dışında mahalli mülki amir tarafından yirmibin Türk Lirasından yüzbin Türk Lirasına kadar idarî para cezası ile cezalandırılır.

(11) 4 üncü maddenin birinci ve ikinci fıkralarındaki yükümlülüklerin her birine aykırı hareket edenler, mahallî mülkî amir tarafından bin Türk Lirası idarî para cezası ile cezalandırılır.

(12) 4 üncü maddenin üçüncü ve dördüncü  fıkralarındaki yükümlülüklerin her birine aykırı hareket eden üretici firmalar, Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurulu tarafından bu yükümlülüklere aykırı olarak piyasaya sürülen malların piyasa değeri kadar idarî para cezası ile cezalandırılır. Ancak, verilecek idarî para cezasının miktarı ikiyüzellibin Türk Lirasından az olamaz.

(13) 4 üncü maddenin altıncı fıkrasındaki yükümlülüğe aykırı hareket eden firmalar Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurulu tarafından ellibin Türk Lirasından yüzbin Türk Lirasına kadar idarî para cezası ile cezalandırılır.

(14) 4 üncü maddenin yedinci fıkrasındaki yükümlülüklere aykırı hareket edilmesi halinde; yerel yayın yapan televizyon kuruluşları bin Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar, bölgesel yayın yapan televizyon kuruluşları beşbin Türk Lirasından onbin Türk Lirasına kadar, ulusal yayın yapan televizyon kuruluşları ellibin Türk Lirasından ikiyüzellibin Türk Lirasına kadar  idarî para cezası ile cezalandırılır. Bu cezalar, radyo yayını yapan kuruluşlar hakkında ondabir oranında uygulanır. Bu cezaya karar vermeye Radyo ve Televizyon Üst Kurulu yetkilidir.

(15) Bu Kanunla kendilerine yüklenen görevleri yerine getirmeyen memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında, ceza hukuku sorumluluğu saklı kalmak kaydıyla, tâbi oldukları mevzuatta yer alan disiplin hükümleri uygulanır."

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi vardır.

İlk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay’da.

Buyurun Sayın Akçay.

Süreniz on dakika.

MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Günümüzde sigaranın insanlara, sağlık, sosyal ve ekonomik bakımdan verdiği zararlar devletlerin kayıtsız kalamayacağı boyutlara ulaşmıştır. Sigara insanlığın ortak sorunu olan bir illet hâline gelmiştir. Bu illetle insanlığın topyekûn mücadele etmesi bir mecburiyet hâline gelmiş durumdadır. Bu konuda en büyük görev, yine en üst kamu otoritesi olan devletlere düşmektedir. 20’nci yüzyılda tütünü ve sigarayı üreten, işleyen, satan ve tütün tüketimini doğrudan veya dolaylı olarak teşvik eden ülkeler, artık 21’inci yüzyıl başında, tütün mamullerinin verdiği zararlara karşı ciddi bir şekilde mücadele etmeye başlamıştır, çünkü tütün kullanımı, ülkeler bakımından astarı yüzünden pahalı hâle gelmiştir. Tütün, sadece parasal yönden ele alındığında dahi getirdiğinden fazlasını götürmektedir. Kaldı ki, insan sağlığının ve insani değerlerin söz konusu olduğu yerde, konunun parasal boyutunun bir önemi olmamalıdır.

Değerli milletvekilleri, bir ihtiyaçtan doğan kanunların yapımında dikkat edilmesi gereken en önemli husus, kanunun uygulanabilir nitelikte olması ve uygulanmasıdır. Bu açıdan baktığımızda, 7 Kasım 1996 tarihinde kabul edilen ve hâlen yürürlükte olan 4207 sayılı Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun’un amacına ulaşamadığı hepimizin malumudur. On bir yıldır yürürlükte bulunan 4207 sayılı Kanun’un, bırakın cezai yaptırım uygulamasını, bazı basit uygulamalar dahi bu Kanun çerçevesinde yerine getirilememiştir.

Örnek verecek olursak, bu Kanun’un 2’nci maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen “Kapalı mahallerde tütün içilebilmesi için ayrı yerler tahsis edilir.” hükmü, başta Türkiye Büyük Millet Meclisi olmak üzere, kurumların pek çoğu tarafından uygulanmamış, sigara içimi için özel mahaller tahsis edilmemiştir. Yine, 4’üncü maddenin son fıkrasındaki, TRT ve özel televizyon kurumları tarafından, ayda en az doksan dakika, tütün alışkanlığının zararları konusunda uyarıcı ve eğitici mahiyette yayınlar yapmak mecburiyetine uyulmamaktadır.

Değerli milletvekilleri, şimdi huzura getirilen bu kanun teklifiyle, yüce Meclisin mensubu olan değerli milletvekillerimiz önemli bir sınavla karşı karşıyadır. Bu sınav, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından çıkarılan bir kanuna başta Türkiye Büyük Millet Meclisinin kendisinin uyup uymayacağı, bu konuda topluma örnek olup olmayacağı hususudur. Çıkacak bu kanuna, önce milletvekilleri ve Türkiye Büyük Millet Meclisi uymak ve uygulamak zorundadır. Getirilen bu kuralların adil ve doğru bir şekilde uygulanmaması hâlinde bir zafiyet doğacaktır.

Önemli bir kamusal ihtiyaçtan doğan bu kanun, etkili ve uygulanabilir olmalıdır. İhtiyaç olduğu hâlde etkili olamayan ve uygulanamayan kanunlar, faydasız bir kanun hâline gelir. Faydasız kanunlar zorunlu kanunları zayıf düşüreceği gibi, yasama gücünü de zayıflatır. Yüce Meclis, bu kanunun uygulamalarını özenle takip etmek durumundadır.

Değerli milletvekilleri, bir kanunun etkili ve uygulanabilir olmasının bazı şartları vardır. Kanun yapılırken hukuka uygun davranılmalı, temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunulmamalıdır. Kanun, şahıs veya toplumla ilgili önemli bir ihtiyaçtan doğmalıdır. Kanun, kamu vicdanında yerini bulmalıdır. Kanun vesilesiyle getirilen kuralların, zaman içinde örf ve âdete dönüşmesi de mümkündür. Örneğin, Türk örf ve âdetinde yer alan birbirine sigara ikram etme alışkanlığından vazgeçilip, sigara ikramının ayıplandığı bir anlayış yerleşebilmelidir. Ayrıca, yasa yapmanın genel ilkeleri olan kanunilik, açıklık, zarurilik, zarar ve kusur ilkesiyle gerekli orantılı ve uygulanabilir ceza ilkelerine uyulmalıdır.

Hukuk devleti, hukuka uygun yasalar yapan ve yaptığı yasaya uyan ve uyduran devlettir. Tütün içimini engellemek için kişilerin ve toplumun eğitimine ve bilinçlendirilmesine yönelik çalışmalara, bu kanunda maalesef yer verilmemektedir. Bu kanun teklifinin en önemli noksanlığı buradadır. Kanun teklifi yasakçı bir zihniyet taşımaktadır. Yasakçı zihniyetin, sigara ve tütün zararlarıyla etkin bir şekilde mücadele etme imkânı zayıftır. Tarihimizdeki IV.Murat örneği ile başka ülkelerin yasakçı uygulamaları başarısız örneklerdir. En etkili çözüm, tütün ve tütün mamullerinin zararları konusunda kişilerin ve toplumun eğitilmesi, bilinçlendirilmesi ve kanunların tam, zamanında, tarafsız  ve yaygın biçimde uygulanmasıdır.

Kanun teklifinde cezayı uygulayacak merci ve yetki karmaşası bulunmaktadır. Ayrıca, teklif, sağlıktan ziyade ceza üzerine inşa edilen, devletin vatandaşını suçlu durumuna düşürdüğü bir düzenleme görüntüsü vermektedir. Sigara kötüdür. Bu doğrudur. Peki, sigara içen vatandaş suçludur denilebilir mi? Cezanın ödenebilir olup olmadığı araştırılmış mıdır? Düzenleyici etki analizi sonuçları nelerdir? 4207 sayılı Kanun kadük ise, işlerliği cezaların artırılması yoluyla mı sağlanacaktır? En önemlisi, vatandaşı suçlu konumuna düşürecek eylemleri çoğaltarak ve cezayı uygulayacak yetkiliyle vatandaş arasında sürtüşmeleri artırarak etkili bir uygulama yapılamaz. Genel kabul gören yasaklar dışında alınacak bu tedbirlerin gerekçede belirtilen amaçları sağlayıp sağlamayacağı ayrı bir sorudur.

Hepimizin bildiği gibi, bu kanun teklifinin hazırlanması esnasında ilgili komisyon üyeleri örnek uygulamaları izlemek amacıyla yurt dışına gitmişlerdir. Bu seyahatin yanı sıra, ülkemizde 4207 sayılı yürürlükteki Kanun’un uygulandığı yerlerin ziyaret edilmesi de uygun olurdu.

Değerli milletvekilleri, sigara kullanımının zararlarını önlemeye yönelik çalışmalara ve yasaların uygulanmasına yönelik faaliyetlere örnek olması ve fikir vermesi bakımından, daha önce görev yaptığımız Manisa ve Balıkesir Defterdarlıklarında sigara içiminin önlenmesine ilişkin yaptığımız çalışmaları bir tecrübe örneği olarak çok kısaca bilginize sunmak istiyorum.

1999 yılında Manisa, 2004 yılında Balıkesir Defterdarlığında, 4207 sayılı Kanun hiç kimseye ceza uygulamadan, yasakçı ve cezacı olmayan bir anlayışla harfiyen uygulamıştır. Önce, konunun uzmanı hekimler tarafından konferans ve seminerler verilmiş, personel eğitim yoluyla bilinçlendirilmiş ve ikna edilmiş, ısrarlı ve tutarlı yöntemlerle ve idari bir iradeyle etkin bir uygulama yapılmıştır. Demek ki, 4207 sayılı Kanun istenebilirse uygulanıyormuş. Kişilerin tütün kullanımına başlamalarını engelleyecek, kullananları vazgeçirecek veya kullanımı en aza indirecek eğitim çalışmalarına ilişkin hususlara bu kanunda yer verilmesi gerekirdi.

Sadece yasaklara yer veren, eğitimi ve bilinçlendirmeyi noksan bırakan 4207 sayılı Yasa’nın hazin durumunu göstermesi bakımından bir ilimizin bir kamu kurumunda 2004 yılında bir gazeteci, foto muhabiri tarafından çekilen ilginç bir fotoğrafı, değerli milletvekilleri, dikkatinize ve takdirlerinize sunmak istiyorum. Bu fotoğraf 2004 yılında bir ilimizdeki bir kamu kurumu koridorlarında çekilmiştir ve sigara yasağını ilan eden, duyuran “Burada sigara içilmez. Cezası 462.400.000 Türk lirasıdır” olarak ilan eden afişi vatandaşımız ağzındaki sigarayla hiç yasağa uymadan ve tınmadan -deyim yerindeyse- okumaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, lütfen tamamlayınız.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Görüldüğü üzere, 2004 yılında çekilen bu fotoğraf da kamu kurumundaki afişli uyarının ve Kanun’un uygulanabilirliğinin ne duruma geldiğini bize yeterince bildirmektedir.

Değerli milletvekilleri, konuşmama burada son verirken, çıkacak olan bu yasanın ülkemize hayırlı ve uğurlu olmasını diler, muhterem heyetinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Bayram Meral.

Buyurun Sayın Meral. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

CHP GRUBU ADINA BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; tütün mamullerinin zararlarının önlenmesiyle ilgili 55 sıra sayılı yasanın 6’ncı maddesiyle ilgili, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, elbette ki Cumhuriyet Halk Partisi olarak insan sağlığına zararlı her şeyin karşısındayız. Bunun, bir defa, bilinmesinde yarar var.

Bu sigaranın iki önemli ağır boyutu vardır: Bunun birisi insan sağılığına verdiği zarar, ikincisi ekonomiye getirdiği zarar.

Değerli arkadaşlarım, insan sağlına yalnızca sigara zarar vermez. İnsan yaşamında, düşük kalorili besinden yararlanan, gerekli besini alamayan dar gelirli vatandaşların da ciddi sorunu, sıkıntısı vardır. Ya duyuyorsunuz işitmek istemiyorsunuz, ya işitiyorsunuz söylemek istemiyorsunuz saygıdeğer AK Partili milletvekilleri.

Bakınız, burada, geçmişte bütün gücümüzle, detaylarıyla ortaya koyduk, dedik ki… Bu 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’na 4/C maddesi eklediniz, özelleştirmeden mütevellit insanları bu madde kapsamına aldınız, bunların şimdi, bugün, bu karda kışta çıkışlarını verdiniz değerli arkadaşlarım ve bir bölümünün ne zaman işe başlayacakları da meçhul. Peki, bunların gelirleri yoksa -işte, birçok, gecekonduda yaşayan, hatta seyrettiğimiz zaman birçoğumuzun yüreğinde sızı yaratan o dar gelirli vatandaşlar gibi- bunlar evine herhangi yiyecek, içecek veya yakıt sorunlarını temin edemezse, bu da insan sağlığı için zararlı değil midir değerli arkadaşlarım? Niye bunları hiç görmezlikten geliyoruz? Helal olsun size, akaryakıta zam yaptınız -açıkları kapatacaksınız ya- doğal gaza zam yaptınız! Bir ülkede akaryakıta zam gelmesi demek, A’dan Z’ye her şeye zam gelmesi demektir. Elektriğe zam yaptınız, doğal gaza zam yaptınız, şimdi sıra dumana geldi, sigaranın dumanına, ona da zam yapıyorsunuz. Sizi tebrik ediyorum!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sigaraları söndürüyoruz.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, sigara öyle sönmez. Birçoğunuz Avrupa ülkesine gitmişsiniz. Avrupa ülkeleri tedbir almış, okuldan başlatmış onu, okuldan. Sigaranın zararlarını, okuldan başlatmış… Şimdi biz, bırakın sigarayı önlemeyi, okulların önünde hangi rezilliklerle karşılaştığımızı televizyonlarda izliyoruz değerli arkadaşlarım. Bunun bir defa tedbirini alın. Sigaradan önce alınması gereken tedbirler var; onu da alın, onu da alın. Görüyoruz, yaşıyoruz bunları. İşte, sizin millî eğitiminizin okulları getirdiği nokta o. Sen esrarı önleyemeyeceksin, sigarayı, okullarda ders vereceksin, vatandaşı yetiştireceksin. Bir defa, değerli arkadaşlarım, bu aradaki çelişkileri kaldırmak zorundasınız ve Avrupa ülkelerinde okuldan başlıyor.

Bir konu daha var. Gidin devlet dairelerine değerli arkadaşlarım, bir odayı boşaltmıştır, orada gerekli tedbiri almıştır, belirli saatlerde sigara içmek isteyen vatandaş varsa gider orada sigarasını içer. Var mı şimdi Türkiye’de, bunun tedbirini aldınız mı? Yok. Ne olacak? Bir yerden duman çıktı -aynen itfaiye gibi- zabıta memuru koşacak “Burada kim sigara içti?” Getirdiğiniz bu değerli arkadaşlarım, getirdiğiniz yasa bu. Bunun bir tedbirini alın.

Yapılanlardan şikâyetçi değiliz. Elbette ki sigaranın zararını hepimiz biliyoruz. Parayı yakıyorsun en azından parayı, sağlığınla birlikte parayı yakıyorsun. Bunu biliyoruz, ama, bunun bir başlangıcı vardır değerli arkadaşlarım. Sırf, bugün, bunun suçlusu siz olduğunuzdan söylemiyorum. Ama, beş yıldır, değerli arkadaşlarım, yaptığımız tek şey…

KEREM ALTUN (Van) – Sigarayı terk ettiremedik değil mi?

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Vallahi, inşallah edilsin değerli arkadaşlarım. Yani, bir şey söyledin… İnsan sağlığına zararlı her şeyin karşısındayız. Bakınız, yaşamını sürdüremeyen, asgari ücretle geçinemeyen, iş bulamayan insanların sorunu sigaradan daha önemlidir. Evine ekmek götüremiyor, yaşamını sürdüremiyor, kalori alamıyor, besinini temin edemiyor, onlar da sorun değil mi? Onlara da eğilmek lazım değerli arkadaşlarım. Hani “Haksızlıkla, yolsuzlukla, açlıkla mücadele edeceğiz.” diyordunuz ya, onu hatırlatıyorum size, başka bir şey yok.

Değerli arkadaşlarım, burada, önemli bir konu daha var. Muhterem arkadaşlarım, geçmişte, Tekel, Sümerbank -birçoğunuz bilirsiniz, eski arkadaşlarım daha çok iyi bilir- bunlar çok güçlü kuruluşlardı. Bunların büyük birikimleri vardı. Şimdi, bunları teker teker budadık. Bu kürsüden birkaç defa konuştum -eski milletvekili arkadaşlar bunu biliyor- tedbir alınmasını istedik. Ne istiyoruz? Sümerbankı bitirdiniz, arsaları bitirdiniz. Kimlere gittiğini biliyorsunuz, inşallah, hayrını görmez, başka bir şey yapamıyoruz. Hayrını görmez, yetimin malını yiyorlar.

Şimdi, bir taraftan, değerli arkadaşlarım, bir taraftan bizim bölgemizle Bitlis’i bitirdiniz, Çukurova’yı bitirdiniz, Ege tütününü bitirdiniz, Tokat vesaireyi bitirdiniz. Ama, bir yerden tütün geliyor değerli arkadaşlarım. Yunanistan’dan tütün geliyor ve bu, değerli arkadaşlarım, sanayi maddesi göründüğü için gümrük bile ödenmiyor. Bu ne? Sayın AK Partililer, bu ne yani? Bir şey daha var, doğranmış tütün geliyor. Peki, Torbalı’da sigara fabrikası var, onun tütünü nereden geliyor saygıdeğer milletvekilleri? Hani önlüyorsunuz ya bir taraftan! Sen tut, kendi fabrikalarını yok et! Nereyi yok ettin? Malatya bekliyor sırada, yanında, Sümerbankın büyük arazileri vardı, o gitti, hemen bitişiğinde -Malatya milletvekilleri varsa bilir- Tekelin büyük sigara fabrikası var, arazisi var, şimdi sıra ona geldi. Yani, bunları kapatıp da onları da devredeceksiniz, bekliyor zaten. İşçi orada boş oturuyor, boş; üretim yaptırmıyorsunuz. Nerede üretim oluyor? Yabancı firmaların, değerli arkadaşlarım, işletmek istediği fabrikalarda. Tütünü nereden geliyor? Yurt dışından, Yunanistan’a kadar vesair

Muhterem arkadaşlarım, bunları bilmiyor musunuz? Bir şey söyledim, dedim ki: Ya biliyorsunuz ya görüyorsunuz görmemezlikten geliyorsunuz, ya duyuyorsunuz duymamazlıktan geliyorsunuz. Bunlar, Türkiye’nin sorunları. Kendi müesseselerini yok ediyorsun. İşler hâle getirin, bir şey demiyorum, üretimi artırın, istihdamı artırın, bunlara hiçbir şey dediğim yok, ama ne yapıyorsunuz biliyor musunuz? Hükûmetleriniz döneminde özelleştirmeden 40 milyar dolar para kazanmışsınız, onunla övünüyorsunuz. Peki, üretimden gelen bir şey var mı? Yok, çivi çakmıyorsun ki üretim olsun. O da yok.

Değerli arkadaşlarım, bunlar ülkenin ciddi sorunları. Yani, Torbalı’da hangi memleketin tütünleri işleniyorsa, bunlardan ne alınıyorsa bunları siz benden daha iyi biliyorsunuz. Doğrudur, sigara zararlı; içki de zararlı, kumar da zararlı. Bunlarla mücadele etmek güzel bir şey, ama mücadele edilmesi gereken önemli konular var. Tokat işçileri yürüyordu, izlediniz bunu. Yok mu Tokat milletvekilleri? Tokat işçisi niye yürüyor? Ekmek kapısı kapatıyorsunuz. Bir taraftan 4/C maddesini ekliyorsunuz, geçici işçi; müktesebatlarını ortadan kaldırıyorsunuz, sendika yok, kıdem tazminatı yok, yıllık izni yok. Ondan sonra, Torbalı’daki yabancı şirketlerin işlettiği sigaraya her türlü imkân var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre verdim, lütfen tamamlayın.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, sigara zararlıdır, içki zararlıdır, kumar zararlıdır…  Bunlar, kime sorarsanız bilinen bir şeydir. Bunları önlemenin yolları vardır. “Duman çıktı, zabıta memuruna, git orada ceza yaz”la bunlar önlenmez değerli arkadaşlarım. Bir başka türlü cezayla da bunlar önlenmez. Nasıl önleyeceksin? Bakınız, laf lafı açıyor, bir gün uçakta bir başka yere gidiyoruz. Sigara yasak. Bir hostes geldi, bir feryat kopardı, dedi ki: “Aman” dedi, sigara içmiş, affederseniz, tuvalete atmış vatandaşın birisi. Şimdi, bakınız değerli arkadaşlarım, bu o kadar önemli bir şey ki, intihar, havada intihar. Niye bunu yapmış? Onun orada, söner mi sönmez mi, ne zarar getirdiğini bilmediği için vatandaş onu oraya atmış. Nasıl önlenecek bu? Temelden başlayacaksınız, eğitim vereceksiniz, eğitim, eğitim. Sizin anladığınız eğitim değil, sizin anladığınız eğitim değil.

Teşekkür ederim, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Meral.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkan, madde üzerinde söz istiyorum.

BAŞKAN – Hükûmet adına, Adalet Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin cevap verecek.

Buyurun Sayın Bakan.

Süreniz on dakika.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinize saygılar sunuyorum. Görüşülmekte olan 55 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ilgili maddesi vesilesiyle söz aldım.

Biraz önce Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına kendisini dinlediğimiz Sayın Bayram Meral, özelleştirmelerle ilgili uygulamaları eleştirirken, bizim, Hükûmet olarak 4/C diye, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda bir madde çıkarttığımızı ve böylece yıl sonu itibarıyla da geçici personel olarak kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen bu kişilerin işlerine son verdiğimizi ve bunların ne zaman işe alınacağının da belli olmadığını ifade etti.

Değerli arkadaşlarım, 4/C maddesiyle ilgili, özelleştirme nedeniyle işsiz kalan vatandaşlarımızın kamu kurum ve kuruluşlarında istihdamı konusu, benim daha önceki Bakanlığım dönemimde uygulamaya girdi. O zaman Devlet Personel Başkanlığından da sorumluydum.

Sayın Meral’in de uzun süre Genel Başkanlığını yaptığı Türk-İş Genel Başkanı Sayın Kılıç bana bir gün gelerek dedi ki: “Sayın Bakanım, 1992 yılından beri Türkiye’de özelleştirme uygulamaları var. Ancak bu özelleştirmeler nedeniyle emekliliğini hak edemediği için ve iş de bulamadığı için çok mağdur duruma düşmüş insanlar var.” Bir gün Türk-İş’i ziyarete gittiğimde bu insanlar önüme çıktılar, dediler ki: “Sayın Bakanım, emekliliğimizi hak edene kadar bize sigortalı olabilecek bir iş verebilirseniz -kimimizin dört yılı, kimimizin beş yılı, kimimizin üç yılı kalmış- bize bir yardımcı olursanız çok seviniriz.” Türk-İş’te Sayın Kılıç’la, nasıl bir çözüm bulabiliriz, 1992 yılından beri özelleştirme nedeniyle işsiz kalmış insanların sorununa nasıl bir çare bulabiliriz diye oturduk ve -Türk-İş’le birlikte- Devlet Memurları Kanunu’nun 4/C maddesinin uygulanabileceğine karar verdik, geçici personel ve bu konuda bu Parlamentodan bir yasa çıkardık. Sayın Meral hatırlayacaktır, Türk-İş Genel Başkanı bulunduğu sırada o da, 2 bin civarındaki kişiye böyle bir imkân sağlamaya çalışmıştı o zamanki hükûmet tarafından, ama sadece 2 bin kişiydi. O da, kendi başında bulunduğu sendikada çalışan işçilere yönelikti. Ancak biz, kanunun çıktığı ana kadar özelleştirme nedeniyle mağdur olmuş herkesi kapsayacak ve bundan sonra da bu duruma düşecek herkesi içine alacak bir düzenleme yaptık.

Bu insanlar sigortalıdır, bu insanlar… Devlet Memurları Kanunu’nun 4/C maddesi aynen şöyledir: Bir yıldan daha az süreli çalışmalar içindir. Yani, bir yıl çalışamıyor, 4/C öyle düzenlenmiş. Ta 1965 yılında Devlet Memurları Kanunu çıktığı an yürürlüğe girmiş olan bir düzenleme ve tabii, Özelleştirme İdaresi bu durumdaki insanlarla sözleşme yaptı. Bir yıldan az süreli, emeklilik hakkını elde edinceye kadar çalışma koşuluyla ve ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite mezunları için ayrı ayrı ücretler tayin edilmek suretiyle bir uygulama başlattık. Tabii, bu, yıl sonu itibarıyla, bir yıldan az süreli olduğu için onların işine bir süre son veriliyor ve sonra tekrar bunlar sözleşmeleri yenilenerek işlerine devam imkânı buluyorlar.

Bu konudan dolayı eleştirilmeyi değil takdir edilmeyi bekleriz. Çünkü, bu insanlar özelleştirilen kuruluştan tazminatlarını almışlar, tekrar çalışma ihtiyacını duymamışlar özelleştirilen kuruluşta bu işçi arkadaşlarımız. Tazminatlarını almışlar kuruşuna kadar. Sekiz ay da çalışmadan maaş almışlar, ödenmiş kendilerine ve daha sonra iş bulamamışlar. Biz bu insanlara emekli oluncaya kadar yardımcı olmak için bu düzenlemeyi ihdas ettik ve bu düzenlemeden yararlanan, bu uygulamadan yararlanan birçok vatandaşımız bize teşekkür ediyorlar. Sayın Meral’in de, eski bir sendikacı olarak, Türk-İş’le birlikte oluşturduğumuz bu düzenleme sebebiyle bizi eleştirmesini değil, takdir etmesini ve tebrik etmesini beklerdik.

Sadece siz değerli milletvekili arkadaşlarımı ve kamuoyunu bu konuyla ilgili doğru bilgilendirme adına söz aldım ve Devlet Personelden sorumlu eski bir Bakan arkadaşınız olarak ve işin altında imzası bulunan bir arkadaşınız olarak bu açıklamayı yapma ihtiyacı duydum.

Sayın Başkana da böyle bir açıklama yapma imkânı sağladığı için teşekkür ediyorum ve hepinize saygılar sunuyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Meral.

BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, Sayın Bakan ifadelerinde, benim, kendi sendikamın sorununu çözdüğüm ve diğerlerine bakmadığım gibi bir ifade kullandı. Lütfen, Tüzük’ün 69’uncu maddesi gereğince söz istiyorum. Daha doğrusu, konuyu düzeltmek istiyorum.

BAŞKAN – Meramınızı anlattınız Sayın Meral. Şimdi tutanakları getirtirim….

BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) – Efendim, getirtmeye gerek yok, siz de duydunuz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Bakın söylüyorum: Şimdi, sataşmayla ilgili veya yanlış anlaşılmayla ilgili bir mevzu varsa, sizin o anda başında bulunduğunuz sendikaya yönelik olmadığını, Türk-İş’in bütününe yönelik bir problemin düzeltilmesi için müracaat ettiğinizi söylemiş oldunuz, meramınız anlaşıldı. Teşekkür ederim.

BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) – Anlaşılmadı Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Şahıslar adına söz talepleri…

BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Efendim…

BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) – Efendim, beni suçladı, lütfen, rica ediyorum… Yanlış söylüyor Sayın Bakan. O zaman kadroya geçecek…

BAŞKAN – Peki, iki dakika söz veriyorum.

Tekrar bir sataşmaya mahal vermeden, iki dakikada anlatın.

Buyurun.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR (Devam)

3.- İstanbul Milletvekili Bayram Ali Meral’in, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakanın açıklamasında bir tezat var. Devlet Su İşlerinde, Enerjide, Ormanda, Tarımda, Köy Hizmetlerinde çalışan geçici işçilerin kadroya geçmesi ayrı bir konu. Allah nur içinde yatırsın, Ecevit döneminde oldu. (DSP sıralarından alkışlar) Bu ayrı bir konu, özelleştirmeden mütevellit iş yerlerine dağıtılması ayrı bir konu. Benim dönemimde özelleştirmeden mütevellit hiçbir işçi dışarıda kalmadı, 657 sayılı Yasa’ya göre değil, gittikleri kurumdaki toplu sözleşme hükümlerine göre intibakları yapıldı ve bunlar çalışıyor. Burada bir yanlış anlaşılma olmadı.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Bir sürü adam dışarıdaydı senin döneminde.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Beyefendi, özür dilerim, hiçbir şey bilmiyorsanız, şu Tarımda çalışanları, Ormanda çalışanları, senin Köy Hizmetlerinde çalışanları, senin Bayındırlık müdürlüklerinde çalışanları…

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Onlar özelleştirilmedi ki özelleştirilmeden bahsediyorsun.

BAŞKAN – Sayın milletvekili, lütfen…

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Ama Sayın Bakan öyle söylüyor. ORÜS’te çalışanlar, Bolu’da çalışanlar… Yok mu Bolu milletvekili burada?

BAŞKAN – Sayın Meral, söz aldığınız konu üzerinde açıklamanızı yapın.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Efendim, teşekkür ederim. Ama yanlış bilgi vermesin Sayın Başkanım, öyle değil.

BAŞKAN - İşte şimdi düzeltiyorsunuz.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)

1.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl’ün; Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/9) (S. Sayısı: 55) (Devam)

BAŞKAN – Madde üzerinde şahısları adına söz talepleri vardır: İzmir Miletvekili Sayın İbrahim Hasgür, Antalya Milletvekili Sayın Abdurrahman Arıcı, İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Macit.

İlk söz İzmir Milletvekili Sayın İbrahim Hasgür.

Buyurun Sayın Hasgür. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

İBRAHİM HASGÜR (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 55 sıra sayılı Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesiyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, hepinize saygılarımı sunuyorum.

Bu kanunla ilgili olarak, şu ana kadar, genelde, kanunun sağlık boyutu ve sigara içmenin insan bedenine vermiş olduğu zararlar konuşuldu. Ben ise, konunun farklı bir boyutunu ele almak ve kısa süre içerisinde olayımızın hukuki boyutuna temas ederek, sigara içme özgürlüğünün sınırlandırılması konusuna girmek istiyorum.

Bilindiği üzere, belirli yer ve şartlarda başkalarına zarar verir bir şekilde sigara içilmesi, sadece bir sağlık sorunu, bir ahlak sorunu olmaktan çıkarak, bir hukuk sorunu hâline gelmiş ve birtakım hukuki düzenlemelere ihtiyaç göstermiştir. Bizimle birlikte pek çok ülkede sigara içme özgürlüğünün sınırlandırılmasının anayasal temelleri tartışılmış ve bu konuda gerekli yasal düzenlemeler hazırlanarak yürürlüğe konulmuştur.

Bilindiği gibi, özgürlük, çok çeşitli şekillerde tarif edilmiş ve anlaşılmış bir kavramdır. Kısa bir tarifini vermek gerekirse, özgürlük, belli bir konuda serbest hareket etme gücü olarak ifade edilebilir, bu anlamda, bir sigara içme özgürlüğünden de bahsedilebilir. Bu özgürlük, sigara içme konusunda insanların serbest hareket etme gücüne sahip oluşları şeklinde tanımlanabilir. Her ne kadar, bu özgürlüğü, Anayasa’mızda düzenlenen özgürlükler kapsamına sokmak ilk elden zor olsa da, Anayasa’nın 17’nci maddesinin birinci fıkrasında düzenlenmiş “Maddi ve manevi varlığı geliştirme hakkı” bir kapsayıcı özgürlük olarak yorumlanarak, sigara içme özgürlüğü bu özgürlüğün kapsamına dâhil edilebilir. Keza, Anayasa’mızın 12’nci maddesinin birinci fıkrası tabii hukuk anlayışından esinlenerek, herkesin her çeşit özgürlüğe sahip olduğunu kabul etmiştir. Anayasa’nın 12’nci maddesinin birinci fıkrasıyla kabul ettiği özgürlüklerden birisinin de pekâlâ sigara içme özgürlüğü olduğu söylenebilir. Sigara içme özgürlüğü, ister 17’nci maddenin birinci fıkrasının isterse 12’nci maddenin birinci fıkrasının kapsamında düşünülsün, Anayasa’nın 13’üncü maddesinde öngörülen sınırlama sistemine göre sınırlanabilir.

Sigara içme özgürlüğü, belirli yer ve koşullarda birçok özgürlüklerle çatışmaktadır. Söz gelimi, sigara içme özgürlüğü, eğitim özgürlüğüyle, seyahat etme özgürlüğüyle, çalışma özgürlükleriyle çatıştığı pekâlâ söylenebilir. Bu özgürlüklerde bir çatışma söz konusuysa, hiyerarşi ilkesi, müdahalenin durdurulması ilkesi ve pratik uyuşum ilkelerine göre çözümlenmeler hukukta karşılaşılan yöntemlerdir, ama en uygunu pratik uyuşum ilkesidir. Bu ilkeye göre, çatışan özgürlükler, varlık ve etkilerini optimal düzeyde sürdürebilecek şekilde sınırlandırılmalıdır. Söz gelimi, sigara içme özgürlüğü seyahat etme özgürlüğüyle çatıştığı zaman, bu ilkeye göre seyahat edenlerin hem haklarını korumak hem de sigara içenlerin özgürlüğünü korumak için, mesela, trenlerde farklı kompartımanlarda sigara içenlere ayrı, sigara içmeyenlere ayrı kompartımanların tahsis edilmesi şeklinde bir çözüm düşünülebilir.

Sigara içme özgürlüğü, diğer yandan bir ödevle, bir zorunlulukla da çatışabilmektedir. Mesela, askerlik bir ödevdir, askerlikte sigara içenlerle içmeyenlerin durumu ne olacaktır? Aynı şekilde, hapishaneye düşmüş bir insanın durumu nazara alındığında, orada sigara içen mahkûmlarla içmeyen mahkûmların durumu ne olacaktır? Bunlarda sigara içme özgürlüğünün bir ödev veya zorunlulukla çatışması hâlinde de hiyerarşi nedeniyle sigara içme özgürlüğünün sınırlandırılması yoluna gidilebilmektedir. Ancak, pratik uyuşum ilkesinin uygulanma imkânı olduğu durumlarda bu ilkeye göre çözüm aranması hiçbir zaman ihmal edilmemelidir.

Sigara içme özgürlüğü, Anayasa’nın 12’nci maddesinin ikinci fıkrasındaki sınırlandırmayla yüklü olarak doğmuştur. Diğer bir anlatımla, sigara içme özgürlüğü, daha doğarken kişilerin, topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumlulukla sınırlı bir şekilde doğmuştur. Bu alanda yasa koyucunun sigara içme özgürlüğünün sınırlarını belirtmesi bu özgürlüğün sınırlandırılması anlamına gelmez. Bu sınır belirtme işlemi kurucu değil, bildirici niteliktedir. Zira, burada sınırlılık temel hakkın dışından değil, bizzat kendisinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, burada Anayasa’da belirtilen genel ya da özel sebeplere uygunluk da aranmaz.

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Hasgür, bir dakika süre verdim, lütfen tamamlayın.

İBRAHİM HASGÜR (Devamla) - Sigara içme özgürlüğünün sınırlandırılması Anayasa’nın 13’üncü maddesinde öngörülen sisteme göre olur. Buna göre sigara içme özgürlüğünün sınırlandırılmasının şartları şunlardır: Öncelikle, sınırlandırma yasama organı tarafından yapılmalıdır. İkinci olarak, sınırlandırma Anayasa’da belirtilen genel sağlık sebeplerine göre yapılmalıdır. Üçüncü olarak, sınırlandırma Anayasa’nın sözüne ve ruhuna uygun olmalıdır. Dördüncü olarak, sınırlandırmada ölçülülük ilkesine uyulmalıdır.

Sigara içme özgürlüğünü sınırlandıran bir yasada, inancıma göre, başkalarının sağlığını korumak olduğu vurgulanmalı ve bu yasanın kapsamı şu ölçülerle belirtilmelidir: Bir kere, yasak ancak birden fazla kişinin bulunduğu yerlerde söz konusu olmalıdır. İkinci olarak, bu birden fazla kişinin bir temel hak ve özgürlüğünün kullanımına, bir ödeve, bir görevine ya da bir zorunluluğuna dayanmalıdır.

Mevcut hazırlanan bu yasa teklifinin burada ifade etmiş olduğumuz bu hassasiyetleri ve incelikleri titizlikle yerine getirmiş olduğunu görüyor, yasa teklifini hazırlayanlara teşekkür ediyor ve hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hasgür.

Şahısları adına ikinci söz, Antalya Milletvekili Sayın Abdurrahman Arıcı’nın.

Buyurun Sayın Arıcı.

Süreniz beş dakika.

ABDURRAHMAN ARICI (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, hiç kimse bağımlı olarak dünyaya gelmez, bağımlı kalmayı da istemez. Onu yanlışlıklara iten çevrenin olumsuz etkileridir. Bunlardan birisi de sigara alışkanlığı kazanmasıdır. Sigara içen bir kişi, ortamda bulunan ve sigara içmeyen kişilerin de sigara dumanı solumasına neden olur. “Pasif içicilik” adı verilen bu durum, doğrudan sigara içmeye göre daha fazla tehlikelidir. Kendi sağlığını bozmakla kalmayıp çevresindeki kişilerin de sağlığını bozmaya hakkı yoktur.

Kendiliğinden duyarlı davranmayan içicileri de uyarmak bir görevdir diyerek, 2008 yılının tüm halkımıza barış, mutluluk, iyilikler getirmesi dileğimle saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi, madde üzerinde soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Doğru…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkanım, aracılığınızla sormak istiyorum: Aşırı sigara kullanımı vücutta A, C ve E vitaminlerinin yetersizliğine sebep olmaktadır. Bunun sonucunda da özellikle ciltte büyük bozukluklar olmakta ve beraberinde de kırışıklıklar oluşmaktadır. Son yapılan araştırmalarda, kız çocuklarının ve bayanların sigara kullanımıyla ilgili olarak yoğun bir şekilde talepte olduğu görülmektedir. Bununla ilgili -yani kırışıklıklara sebep olması dolayısıyla görünümü de bozulacağı için- bir çalışma yapılmakta mıdır yapılmamakta mıdır? Bunu sormak istiyorum.

İkinci sorum da: Sigarayla ilgili, çeşitli televizyon kanallarında yayınlar yapılmaktadır. Bu yayınların etkili olup olmadığı konusunda veyahut da ne kadar izlendiği konusunda bir çalışma yapılmış mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Enöz

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Aracılığınızla Sayın Bakanımıza soruyorum: Tekel sigara fabrikalarının özelleştirilmesiyle kaç Tekel işçisi doğrudan etkilenecektir?

İkinci sorum: Kanunun çıkmasından sonra uygulamada gerekli denetimlerin yapılabilmesini teminen ne kadar personele ihtiyaç duyulmaktadır?

Üçüncü sorum ise… Sigara paketlerinin renk, desen ve şekil bakımından sigaraya ilk başlamada çekici ve cazibe merkezi olduğunu düşünüyorum. Bu konu da araştırılıp itici bir ambalajlama düşünülür mü?

Teşekkür ederim.

Sayın Asil…

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, toplumumuzu sigaranın zararları etkilerinden korumanın birinci yolu olan sigara yasağını, inşallah, bugün yasalaştıracağız. İkinci yolu olan sigaraya başlamayı önleyici, başlayanları da bıraktırmaya yönlendirici eğitim çalışmalarını yasal bir düzenlemeyle, bütçeden önemli de bir pay ayırarak yapmayı düşünür müsünüz? Yoksa, sağlık harcamalarına şimdiki gibi pay ayırmaya devam mı edeceğiz?

Teşekkür ederim Sayın Bakan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değerli Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sigaranın zararlarıyla ilgili olarak Sayın Milletvekilimiz, özellikle bayanlarda cilde verdiği zararlardan ve bunların araştırılmasının düşünülüp düşünülmediğinden bahsettiler ve böyle bir soru sordular. Yani, özel olarak bunun için bir araştırma planlamış değiliz, ama genel anlamda şunu ifade etmeliyim: Bu kanun, şu anda birlikte görüşmelerini yaptığımız bu kanun, aslında ülke olarak imzaladığımız bir uluslararası sözleşmenin ve bunun akabinde de Hükûmet olarak ortaya koyduğumuz bir eylem planının parçası olarak ortaya çıkmış durumdadır. Soruyla ilgisi şu söylediğimin: Sayın Milletvekilimizin söylediği zararlar ve daha birçok zararlar dâhil olmak üzere, toplumdaki etkilerinin daha yoğun araştırılması, birçok sektörün, birçok bakanlığın, sivil toplumun, üniversitelerimizin katkılarıyla toplumsal bir mücadelenin başlatılması hususunda bu eylem planıyla adımlarımızı atmış durumdayız. Bu eylem planını titizlikle devam ettireceğiz. Şu anda televizyonlarda sigarayla ilgili olarak yapılan yayınların çok etkili olduğu kanaatinde değilim. Hem hazırlanış biçimleri itibarıyla  birçoğu güncelliğini kaybetmiş yayınlar hem de saat itibarıyla uygun olmayan saatlerde yayınlanıyorlar. İşte, bugün yapacağımız kanunla, bazı önergelerin de verilmiş olmasıyla, şu noktaya geldik: Gün boyu yayınlar yapılacak. Üstelik, akşam saatlerinde, televizyonun en ziyade seyredildiği, izlendiği saatlerde de yine yoğun bir yayın imkânına sahip olmuş oluyoruz.Her bir televizyon için bir ayda doksan dakikalık böyle bir yayın imkânına bu kanunu yapmakla sahip olduk. Sağlık Bakanlığının öngördüğü biçimde modern iletişim teknikleri kullanarak bu yayınları önümüzdeki günlerde yapabilmiş olacağız.

Tekel sigara fabrikasının özelleştirilmesiyle ne kadar işçinin işsiz kalacağıyla ilgili şu anda benim bir bilgim yok. Biraz önce Değerli Adalet Bakanımızın ifade ettiği gibi, özelleştirmeler sırasında buralarda çalışan işçilerin hukuklarını korumak hususunda bugüne kadar ne yapmışsak, bundan sonra da buna hassasiyetle devam edeceğiz.

“Bu kanundan sonra denetim için ne kadar personel gerekli?” sorusuna şu cevabı verebilirim: Aslında, mahallinde denetlemeler yapılacağı için, belediyelerimiz, il özel idarelerimiz bu denetlemeleri yapacağı için, mevcut personelleriyle bu denetlemeleri elbette yapabilecekler, ama belli eğitim çalışmaları yapmamız gerekeceği de açık.

Sigara paketleri üzerinde, daha doğrusu sigara paketlerinin özellikle gençleri veya diğer insanları cezbetmeyecek biçimde olması elbette çok önemlidir. Bildiğiniz gibi, bu paketlerin üzerinde şu anda çok ciddi yazılı uyarılar var, paketin büyük bir kısmını kaplayacak biçimde, kapsayacak biçimde. Şimdi, yaptığımız kanunla bu yazılara ilaveten resimlerle de veya başka birtakım tedbirlerle de bu paketleri ve sigarayı cazip olmaktan çıkarabilecek duruma geliyoruz.

Aslında, Hükûmetimiz -Sayın Asil’in sorusuna cevaben ifade ediyorum- koruyucu sağlık hizmetlerine geçmiş dönemlere kıyasla çok daha büyük paralar harcayabilmektedir. Sigarayla mücadele konusunda da gerekli ödeneklerin konacağından ve bu mücadelenin gereği gibi yapılacağından Sayın Milletvekilimiz emin olmalıdır.

Teşekkür ediyorum Değerli Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Madde üzerinde üç önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 55 sıra nolu, Tütün Mamullerinin Önlenmesine dair Kanunda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısının 6 ncı maddesinin 5 nci fıkrasının sonuna cezalandırılır kelimesinden sonra gelmek üzere “…verilecek cezalara karşı 7 gün içinde Sulh Ceza mahkemesine itiraz edilebilir...” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                       Hasip Kaplan                    M. Nezir Karabaş                Sevahir Bayındır

                            Şırnak                                    Bitlis                                  Şırnak

                        Nuri Yaman                       Şerafettin Halis                   Osman Özçelik

                              Muş                                    Tunceli                                  Siirt

                                                                    Aysel Tuğluk

                                                                      Diyarbakır

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 55 sıra nolu, Tütün Mamullerinin Önlenmesine dair Kanunda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısının 6 ncı maddesinin 4 üncü fıkrasının “…görsel yayın yoluyla ihlal edilmesi halinde;…” kelimesinden sonra gelmek üzere “söz konusu televizyonun ihlal eden programının yayını durdurulur…” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                

Hasip Kaplan

M. Nezir Karabaş

Sevahir Bayındır

 

 

Şırnak

Bitlis

Şırnak

 

Nuri Yaman

Şerafettin Halis

Osman Özçelik

 

Muş

Tunceli

Siirt

 

 

Aysel Tuğluk

 

 

 

Diyarbakır

 

BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 55 sıra sayılı “Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”nin çerçeve 6 ncı maddesi ile değiştirilen 4207 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin; ikinci fıkrasında yer alan “2 nci maddenin birinci,” ibaresinin “2 nci maddenin (a) bendi hariç birinci,” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                Nurettin Canikli                      Bekir Bozdağ                              Vahit Kiler

                       Giresun                                 Yozgat                                        Bitlis

                   Turan Kıratlı                      Bayram Özçelik                             Nuri Uslu

                      Kırıkkale                                Burdur                                        Uşak

                Musa Sıvacıoğlu                 Abdurrahman Arıcı                        Aşkın Asan

                    Kastamonu                              Antalya                                     Ankara

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Heyetin takdirine bırakıyorum efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılıyoruz değerli Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Uygulamada ortaya çıkması muhtemel sorunların giderilmesi amacıyla değişiklik önergesi verilmiştir.

BAŞKAN – Komisyonun takdire bıraktığı, Hükûmetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Oyları sayalım Sayın Başkan. Oyları sayalım ve aynen tutanağa geçelim retleri ve evetleri.

BAŞKAN - Kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 55 sıra nolu, Tütün Mamullerinin Önlenmesine dair Kanunda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısının 6 ncı maddesinin 4 ncü fıkrasının “…görsel yayın yoluyla ihlal edilmesi halinde;…” kelimesinden sonra gelmek üzere “söz konusu televizyonun ihlal eden programının yayını durdurulur…” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz Değerli Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 6’ncı maddesinin dördüncü fıkrasını… Değişiklik önergemizin nedeni, RTÜK’ün sansür uygulamalarıyla ilgilidir. Genelde, uygulamada, Radyo Televizyon Üst Kurulu, örneğin bir şarkı söylendiği için veya bir programda aykırılık bulunduğu için televizyonlarla ilgili kapatma kararları veriyordu ve cezaların şahsiliği prensibine aykırı olarak, kolektif bir uygulama olarak bu hep geçerdi.

Şimdi, burada da örneğin, bir ulusal veya yerel yayın yapan, görsel yayın yapan bir televizyonun yasaya aykırı davranması durumunda, yerellerde 1.000 Türk lirası, bölgesel yayın yapıyorsa 5 bin, ulusal yayın yapıyorsa da 5 bin Türk lirasından 10 bin Türk lirasına kadar, ulusal yayın yapan kuruluşlar hakkında bir para cezası verileceği ve bunu da RTÜK üst kurul olarak yetkili… Bu yanlış bir uygulama olur hukukta, sansür durumunu genişletebilir. Bunun alternatifi şudur: O televizyon programı, diyelim yirmi dört saat yayın yapan bir televizyonsa ulusal kanal, o kanalda bunu ihlal eden programın yapımcısı veya sorumlusundan bu müeyyide uygulanabilir, ceza uygulanabilir. Bunun da cezası, sadece para cezası olarak düşünülmesi doğru değildir. Uyarma bir cezadır, kapatma bir cezadır, sonradan para cezası da uygulanabilinir. Böylesi caydırıcı imkânı olan bir uygulama yerine, direkt, sadece para cezasının uygulanması, özellikle yerel radyo ve televizyonlar ile bölgesel yayın yapan televizyonların ciddi cezai müeyyidelerle karşı karşıya olması durumunu doğuracaktır. Biz bunu dikkate alarak, bu madde hükmünün, söz konusu televizyonun ihlal eden programının yayını durdurulur… En etkili yöntem budur. En etkili yöntemle en caydırıcı yöntem bu olunca kişi ve sorumlu kendi fiilinden sorumlu olur. Çağdaş ceza yargılamasında da böyledir. Bu nedenle, kişinin eylemi veya kuruluşun eylemi yerine televizyonları ve umumi olarak sahiplerini cezalandırmak -ki genellikle şirketlerdir- ceza yargılama mantığına aykırıdır. Uluslararası televizyon yayınlarının kurallarıyla ilgili ilkeler de dikkate alındığında, böylesi bir yasa maddesi ileride uluslararası hukuka konu olabilecek birçok davanın doğmasına da neden olabilir. Bu yanıyla hem yasanın amacıyla örtüşmemektedir hem de etkili olması mümkün değildir.

Bunlar dikkate alınarak önergemiz lehinde oy kullanılmasını diliyorum, teşekkür ediyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 55 sıra nolu, Tütün Mamullerinin Önlenmesine dair Kanunda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısının 6 ncı maddesinin 5 nci fıkrasının sonuna cezalandırılır kelimesinden sonra gelmek üzere “…verilecek cezalara karşı 7 gün içinde Sulh Ceza mahkemesine itiraz edilebilir…” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                  Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN -  Sayın Kaplan, gerekçeyi mi okutayım?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanun kapsamı itibariyle, aykırılık fiili “kabahatlar” nevinden ceza kapsamı dahilinde olup, ceza verme yetkisinin sadece “belediye encümeni” veya “genel kolluk” tarafından verilmesi, itiraza tabi olmaması, yargı yolunun kapalı olması, denetimsizlik keyfi ve yasal olmayan uygulamalara yol açacağından, bunun önlenmesi açısından verilecek cezaların yargı denetimine tabi olması gerekmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Şimdi, maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

On dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.49

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 45’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

55 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Teklifin 7’nci maddesini okutuyorum:

MADDE 7- 4207 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Tahsil edilen idarî para cezalarından pay alınması

MADDE 6 (1) Bu Kanun hükümlerine göre verilen idarî para cezalarından tahsil edilen miktarın yüzde elli oranındaki kısmı, para cezasına karar veren kurumun harcamalarında kullanılmak üzere kurum veya ilgili bakanlık bütçesine; yüzde onu Sağlık Bakanlığı, yüzde onu Millî Eğitim Bakanlığı bütçelerine aktarılır. Sağlık Bakanlığı ve Millî Eğitim Bakanlığı bütçelerine aktarılan para, bu Kanunun kendilerine yüklediği yükümlülüklerin yerine getirilmesine ilişkin harcamalarda kullanılır."

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi vardır.

Birinci söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru’ya aittir.

Buyurun Sayın Doğru.

Süreniz on dakika.

MHP GRUBU ADINA REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri…

BAŞKAN – Sayın Doğru, bir dakika…

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

D) ÇEŞİTLİ İŞLER

1.- Genel Kurulu ziyaret eden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’a Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denilmesi

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül’ün davetlisi olarak ülkemizi ziyaret etmekte olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Mehmet Ali Talat ve beraberindeki heyet Meclis Başkanımız Sayın Köksal Toptan ile birlikte şu anda Meclisimizi teşrif etmiş bulunuyorlar, kendilerine yüce Meclisimiz adına hoş geldiniz diyorum. (Alkışlar)

Buyurun Sayın Doğru.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)

1.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl’ün; Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/9) (S. Sayısı: 55) (Devam)

REŞAT DOĞRU (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 55 sıra sayılı Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı’nın 7’nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Türk milletini ve yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Bu kanun, içerisinde nikotin ve fare zehri gibi 4 bine yakın zehirli ve toksit madde bulunan sigaranın kullanılmayarak çocuklarımız ve gençlerimizin korunması için çıkarılan çok önemli kanunlardan bir tanesidir. Bu kanunun buraya getirilmesini ve kanunlaşmasını sağlayan siz değerli milletvekillerine ve emektarlarına teşekkürlerimi sunmak istiyorum.

Sigaranın, kanser başta olmak üzere kalp damar hastalıkları, Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı dediğimiz KOAH gibi solunum sistemi ve sindirim sistemi hastalıklarını yapmakta olduğu herkes tarafından bilinmesi gereken ve bilinen gerçeklerdir. Sigaranın, artık akciğer kanseri, beyin tümörleri, gırtlak kanseri oluşmasında en büyük etken olduğu da herkes tarafından kabul edilmektedir. Ayrıca, sigaranın, insan vücudunda etkilerinin neler olduğu her geçen gün daha iyi anlaşılmakta ve yeni yeni zararları da ortaya çıkartılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, kanunun 6’ncı maddesinde uygulanacak cezalar anlatılmaktadır. 7’nci maddesinde de 6’ncı maddeye atfen, cezalar sonucu toplanacak olan paraların nasıl kullanılacağı anlatılmaktadır. Ancak, alınan cezaların kullanımında, bence, Millî Eğitim Bakanlığı bütçesine daha fazla pay ayrılmalıdır. Çünkü, kanunun amacı, gençleri ve çocukları, bu yüzyılın en kötü alışkanlıklarından olan sigara kullanımından korumak ve kurtarmaktır. Sigara, gençler arasında çabuk ulaşılabilir olması nedeniyle kolayca ele geçirilebilmekte ve de kullanılmaktadır. Sigaraya gençlik döneminde alışmayan birisinin ileriki yaşlarda tiryaki olması çok zordur. Çünkü, sigara içenlerin yüzde 95’i sigaraya yirmi bir yaşına kadar başlamış olmaktadır. İlk ve ortaokul çağlarında koruyucu hekimlik konusunda insanımıza, çocuklarımıza, sorumluluğumuz arasında, eğitim dâhil çok şeyler yapmak mecburiyetindeyiz.

Ancak, sayın milletvekilleri, sigarayla ilgili bu cezaları ve yapılması gerekenleri tartışırken başka bazı konuları da düşünmek zorundayız. Cezaları uygularken ayrıca sigara fabrikası çalışanlarını ve tütün üreticilerini de beraberinde cezalandırmaktayız. Bugün tarımda çalışan çiftçilerimizin birçok sorunu vardır. Gübre, mazot fiyatları, işçilik ücretleri almış başını gitmektedir. Bugün çiftçi çok zor durumda olup geçinemez, üretemez duruma gelmiştir. Seçim öncesi çıkarılmış olan 5661 sayılı Yasa da yetersiz kalmıştır. Çiftçilerimize daha fazla yardımcı olunması gerekmektedir.

Örneğin, Tokat ili Erbaa ilçesi Çalkara köyündeki çiftçilerimiz tarım kredi kooperatifine borçlarını ödeyemedikleri için hapse girmekte, icra takibiyle karşı karşıya kalmakta ve jandarma takibatına uğramaktadırlar. Tarım ve Maliye Bakanlıkları, Hükûmet bu mahzun insanların sesini duymamaktadır. Bu insanlar yardım ve çözüm bekliyorlar.

Ayrıca, sigara fabrikaları da özelleştirme adı altında satılmaya, peşkeş çekilmeye doğru gitmektedir. Tokat Sigara Fabrikası işçileri bu konudaki mağdurların başında gelmektedir. Sigara içmekle ilgili cezaları uygulamaya çalışırken, kaderleri gereği sigara fabrikasında çalışan insanlar da Hükûmet tarafından verilen cezalarla karşı karşıya kalmaktadır. Tokat Sigara Fabrikasına ve işçilerine de sahip çıkmak mecburiyetindeyiz.

Değerli milletvekilleri, fabrika işçilerine zulüm yapılıyor. Özelleştirme adı altında, fabrikaya, bayramın birinci günü sabah erkenden fabrika alıcıları getirilip gezdiriliyor. Fabrikasına sahip çıkan işçileri de polis copluyor ve biber gazı sıkıyor. Bu insanlar bunu hak etmiyorlar. Sağlıklarını kaybederek ülke ekonomisi için yıllardır çalıştılar ve hâlâ da çalışıyorlar. Fabrikalarına sahip çıkmak için de, 1 Ocak tarihinde, Tokat’ta, bütün işçiler, Tekgıda-İş Sendikasının önderliğinde, çoluk çocuğuyla, yaşlısıyla, eşleriyle beraber, vatandaşların da katılımıyla beraber büyük bir yürüyüş yapmışlar ve özelleştirmeyi de protesto etmişlerdir.

Tokatlı, aylık olarak 4,5-5 trilyonu bölgeye getiren bu fabrikasına artık sahip çıkıyor. Yıllık 50 trilyonun Tokat’tan gitmesinden kimlerin zararlı çıkacağının artık farkına varmış durumdadır. Tokatlılar özelleştirmeye karşı çıkıyorlar, fabrikanın kendilerine verilmesini de bekliyorlar. Özelleştirmenin küresel tröstlere değil, sermayenin tabana yayılması ve halka açılması amacıyla çalışanlara ve küçük hisseler hâlinde vatandaşlarımıza verilmesi doğru olacaktır. Geçmişte Karabük Demir Çelik örneği vardır. Sayın Bakan Cemil Çiçek’in önderliğinde o zaman Karabük Demir Çelik Fabrikası, 1 YTL’ye -sembolik miktarlarla beraber- oradaki çalışanlara ve sendikalara verilmiştir. Aynı durum Tokat Sigara Fabrikası için veyahut da birçok sigara fabrikasıyla beraber özelleştirmeye girecek olan fabrikalara da uygulanabilir. Bunu da tüm insanlarımız ve Tokatlılar, özellikle, Tokat Sigara Fabrikası ve Turhal Şeker Fabrikası için bekliyorlar. Bu yönde de Hükûmetten önemli bir oranda da destek beklenmekte olduğunu da ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, tabii, çıkartılan bu kanun çok önemli bir kanundur. Sigara insanlığın son zamanlarda karşılaşmış olduğu en önemli sorunların başında gelmektedir. İçerisinde dört binin üzerinde çok kötü maddeler vardır. Zaman zaman içerisindeki maddelerin neler yaptığı konusunda araştırmalar da yapılmaktadır. Biraz önce sorularım içerisinde de vardı, özellikle A vitaminoz dediğimiz C vitamini, D vitamini ve E vitamininin özellikle çok fazla sigara kullanan insanların üzerinde azalmasıyla beraber çok büyük etkiler yaptığı da görülmektedir. Bu mealde de, sigaranın insanlar tarafından kullanılması, özellikle gençlerimiz tarafından kullanılmasının engellenmesi gerekmektedir.

Son zamanlarda yapmış olduğumuz araştırmalar ve çalışmalarda, sigaranın, özellikle gençlerde, kız çocuklarımızda ve bayanlarda kullanımı artmış durumdadır. Bu manada da işte mesela bir C vitamini eksikliğinden dolayı cilt kırışıklıkları ve beraberinde de işte o görünüm bozukluklarının anlatılmasıyla beraber sigara kullanımının ben daha fazla azalacağını düşünüyorum. Bu mealde de eğitim dâhil çok şeyler yapılması gerekir. İnanıyorum ki, sigara fabrikasının üretimiyle beraber -üretimi tabii bazı yerler tarafından destekleniyor ama- oralardan alınan veyahut da verilen cezalarla beraber, ayrılan paralarla beraber işte basın-yayın organlarında, özellikle okullarımızda yapılacak çalışmalarla sigara kullanımının önlenebileceğini düşünüyorum.

Yine de çıkarılan kanun çok önemli bir kanundur. Çıkarılan kanunu kendimiz destekliyoruz. Ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını temenni ediyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğru.

Madde üzerinde şahıslar adına söz talepleri vardır: Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Emin Tutan, Kayseri Milletvekili Sayın Ahmet Öksüzkaya, İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Macit.

İlk söz, Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Emin Tutan’da.

Buyurun Sayın Tutan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Söz süreniz beş dakika.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 55 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, merhum Nasrettin Hoca’ya atfedilen bir fıkra vardır: Nasrettin Hoca, merhum, merkebin üzerinde giderken yere düşmüş, millet başına toplanmış, “Hocam, ne oldu? “ diye. “Gidin, gidin” demiş, “merkepten düşen gelsin.” Evet, sigarayla ilgili bir yasa üzerinde konuşuyoruz. Ben de otuz küsur yıllık bir sigara içicisi olarak konuşuyorum. Ya da yine Anadolu’da bir deyim var, bekâra hanım boşamak kolaydır derler, ben bekâr değilim.

Değerli arkadaşlar, konuşmacılar genellikle bence aynı hatayı yapıyorlar. Konuşurken “sigara yasağı” ya da “sigara içme yasağı” deniyor. Oysa madde metnini okursak, “Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması”nı konuşuyoruz. Yani, biz burada, değerli arkadaşlarımız, sigara yasağı getirmiyoruz, sigara içme yasağı da getirmiyoruz. Sadece bizim yaptığımız, bu yasayla, bu teklifle yaptığımız şudur: Sigara içilen alanları daraltıyoruz. Böylece, sigara içenler sigara içmek için birçok zahmete katlanmak zorunda kalacaklar ve böylece bu kötü alışkanlığı bırakmaya zorlanacaklar. Bence bu yasanın çıkması, her şeyden önce çocuklarımız için önemlidir. Biz sigara içsek dahi -ki, ben de eski bir içici olarak söylüyorum- çocuklarımın sigara içmesini asla istemem. Bu açıdan, görüşmekte olduğumuz bu teklifi, en fazla, sigara içen milletvekillerimizin desteklemesi gerektiğini düşünüyorum. Elbette, yasayı çıkaran parlamenterler olarak öncelikle biz örnek olmak zorundayız ve değerli arkadaşlar, daha bugünden kulislerde ve lokantalarda sigara içmeyi bizler bırakmalıyız.

Yine, özellikle toplum önderlerimiz, yani sanatçılarımız, spor adamlarımız, toplumun önünde bulunan diğer önemli zevat da -bu yasa inşallah bugün yasalaşacak- hepsi, hep beraber, bizler de milletvekilleri, parlamenterler olarak, siyasiler olarak, hatta varsa parti genel başkanları olarak sigarayı bıraktığımızı açıklamalıyız. Eğer bunu yapamıyorsak, en azından bundan böyle sigara içerken asla medyaya görüntü vermemeliyiz diye düşünüyorum.

Bu yasanın hayırlı, uğurlu olması dileğiyle hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şimdi ikinci söz, Kayseri Milletvekili Sayın Ahmet Öksüzkaya’da.

Buyurun Sayın Öksüzkaya. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesi hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Ayrıca, bu kanun teklifini veren değerli milletvekili arkadaşıma da teşekkür ediyorum.

Dünya Sağlık Teşkilatı dünyada 1 milyar 300 milyon kişinin sigara içtiğini ve otuz yıl sigara içenin bu sayının yarısının ölümüne sebep olacağını belirtmektedir. Dünya Sağlık Teşkilatından alınan son bilgilere göre, sigara, dünyada her gün 11 bin kişinin, yılda ise 5 milyon kişinin ölümüne sebep olmaktadır. Türkiye’de sigara ve zararlarıyla mücadele eden önemli kuruluşlarımızdan olan Yeşilay ise, maalesef, sigaranın yaygın olarak kullanıldığı ülkemizde 5 ölümden 1’inin sigaraya bağlı olduğunu ve saatte 12 kişinin sigaradan öldüğünü belirtmektedir.

Sigara içen sayısının 25 milyon olduğu Türkiye’de, sigara içenlerin yüzde 11,7’sini yedi-on bir yaş grubu çocuklar, ilkokul çocukları, ilkokul öğrencileri oluşturmaktadır.

Sigara faturasının tutarı ise 9 milyar dolar iken, sigaraya bağlı hastalıklar sebebiyle ülkenin yıllık zararı 2,7 milyar doları bulmaktadır.

Türkiye’de, maalesef, her 2 erkekten ve her 5 kadından 1’i sigara içmektedir, ancak son yıllarda kadınlarda sigara içme oranındaki artış da dikkatten kaçmamaktadır. Bu durum da en çok, bir anne olarak örnek oldukları için çocuklarına olumsuz örnek olmaktadır.

Türkiye’de geçen yıl sigaraya 9 milyar dolar harcandı. Parasını tütüne yatıran 25 milyon tiryaki, karşılığında ölüm ve hastalık satın aldı. Sigara şirketleri de kârlarına kâr katarken, her yıl 100 binden fazla insan, sigaranın yol açtığı hastalıklar sebebiyle hayatını kaybetti, yüz binlercesi de astım, kronik bronşit ve kalp-damar rahatsızlıklarına yakalandı. Türkiye’nin yıllık ilaç harcaması yaklaşık 8 milyar dolar olarak gerçekleşirken sigaraya 9 milyar dolar ödenmesi dikkat çekiyor.

Araştırmalara göre, Türkiye’de, yetişkin nüfusun yüzde 44’ü sigara bağımlısı, ancak bu oran, yirmi beş-otuz beş yaş arasına geldiğinde yüzde 60’a çıkmaktadır.

İlginç bir sonuç da kadınlar arasında gözleniyor. On yıl öncesine kadar her 11 erkeğe karşılık 1 kadın sigara içerken, bu rakam şimdilerde yedide 1’e kadar çıkmıştır.

Yeşilay Derneğinin 2006 yılı madde bağımlılığı raporuna göre, ülkede sigaraya başlama yaşı 10’a düşmüştür.

Araştırmalara göre, her yıl 100 bin kişi sigaradan hayatını kaybediyor. Çocuklarımızın yüzde 75’i ise pasif içici konumundadır. Pasif içiciler de aktif içiciler gibi dumandan aynı oranda etkilenmektedir. Dünyada her yıl 200 bin kişi pasif içici olarak ölmektedir. Bu da göstermektedir ki, sigara, içen ve içmeyenler için tedricî bir intihar aracıdır. Türkiye’de çocukların yüzde 70’i pasif içici konumundadır. Pasif içiciler, sigara içenlerin yakalandıkları hastalıkların tümüne göre aynı hastalıklara yakalanabilmektedir. Pasif içicilerde sigara içmeyenlere göre kalp damar hastalıklarına yakalanma riski oranı yüzde 30 artmaktadır.

Sigaranın sebep olduğu daha pek çok rahatsızlıklar vardır. Bu rahatsızlıkların yanı sıra, sebep olduğu ailevi, iktisadi ve içtimai birçok problemleri de peşinden getirmektedir. Sigaraya verilen para tamamen israf olduğu gibi, içilen sigara, içen ve içmeyen herkesin sağlığını da tehdit etmektedir. Bu durumda, sayısını tahmin edemediğimiz binlerce gencecik insan, bir hiç uğruna sigaradan dolayı telef olup gitmektedir.

Bu gerçekler göz önüne alındığında, tütün mamullerinin zararlarının önlenmesine dair yapılan bu sınırlama ve cezaların ne kadar gerekli olduğunu, özellikle özendirme ve yeni başlamaların engellenmesi adına ne kadar ihtiyaç olduğunu vurgulamak istiyorum.

Kanunun milletimize hayırlı olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öksüzkaya.

Şimdi, madde üzerinde soru-cevap işlemine geçiyoruz.

Buyurun Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Efendim, ben biraz uygulamayı bilen biri olarak özellikle bu maddede soru sormak istiyorum. Şimdi, bu tahsil edilen idari para cezalarının vadesi ne zaman gelecek? Yani evvela şunu söyleyeyim: Bir defa belediye encümeni bu cezayı kesiyor, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurulu kesiyor, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu kesiyor, mülki idare amirleri kesiyor. Bu kadar geniş bir ceza kesme yetkisine sahip olan kişilerin kestikleri cezaya karşı, idare mahkemesine dava açılması  lazım. Bence bu cezaları bir yerde toplamak lazım. İdare mahkemesine dava açıldığı zaman da bunların savunmalarının Maliye tarafından yapılması lazım ve bu konuda kesilen cezalar kesinleşinceye kadar da tahsilata gitmemesi lazım. Çünkü, bazı vergi dairelerine idari para cezaları gider gitmez hemen ilgilisine ödeme emri tebliği ediyorlar, bankadaki mal ve mülklerine el koyuyorlar, sonra idare mahkemesi iptal veriyor. Yani, bence, bunları çok ciddi bir kurala bağlamak lazım. Komisyon veya Hükûmet bu konuda açık, kesin bir şey verirse, yani bir belirleme yaparsa, uygulayıcılar bakımından çok sağlıklı bir sonuca varılır. Yani, idari para cezası olduğuna göre idare mahkemesine gidecek, tahsilatında da, idare mahkemesinin hiç olmazsa yürütmenin durdurulması konusunda verdiği kararın sonucunu beklemek lazım. Yani, ondan önce tahsilat yapılmaması lazım. Bu konuda Hükûmet veya Komisyon ne düşünüyorsa, onu açıklarlarsa memnun olurum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.

Sayın Komisyon…

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Değerli Başkanım, Sayın Genç’in ortaya koyduğu mülahazalar kanunumuz bakımından varit değil, çünkü Kabahatler Kanunu’na genel atıf yapıyor. Kabahatler Kanunu’nda hangi idari para cezalarında sulh ceza yargısına, hangi idari para cezalarında idari yargıya başvurulacağı hususu düzenlenmiş, yeni gelecek uyum kanununda da ayrıca tanzim edilecektir. Bu konuda bir kapalılık yok. Diğer maddelerde zaten Kabahatler Kanunu’na atıf var.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Madde üzerinde bir önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 55 sıra sayılı “Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi” nin çerçeve 7 nci maddesinin metinden çıkarılmasını ve madde numaralarının teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Sadullah Ergin

Reha Denemeç

İsmail Göksel

 

      Hatay

Ankara

Niğde

 

Nurettin Canikli

Kemalettin Aydın

Ertekin Çolak

   

Giresun

Gümüşhane

Artvin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yüksek heyetin takdirlerine tevdi ediyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılıyoruz Değerli Başkanım.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçe, efendim…

BAŞKAN – Evet, gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun Bütçe İlkeleri başlığını taşıyan 13’üncü maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde yer alan ilkeye göre “belirli gelirlerin belirli giderlere tahsis edilmemesi esastır.” Bu hükümden hareketle Teklif metninde yer alan hükmün bu ilkeye aykırı olması, ayrıca Devletin tek bir gelir bütçesi olduğu, bakanlıkların kendilerine ait gelir bütçeleri olamadığı göz önüne alındığında anılan bakanlık bütçelerine gelir aktarımı yapmanın mümkün olamayacağı, ayrıca 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 17’nci maddesinin (3) numaralı fıkrasında, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (I), (II) ve (III) sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri tarafından verilen idarî para cezalarının ilgili kanunlarında 1/6/2005 tarihinden sonra belirlenen oranın dışındaki kısmı ile Cumhuriyet başsavcılıkları ve mahkemeler tarafından verilen idarî para cezalarının genel bütçeye gelir kaydedilmesi, sosyal güvenlik kurumları ile mahalli idareler tarafından verilen idarî para cezalarının kendi bütçelerine gelir kaydedilmesi, diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından verilen idarî para cezalarının ise, ilgili kanunlardaki hükümler saklı kalmak kaydıyla genel bütçeye gelir kaydedilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu durumda çerçeve madde ile yapılması öngörülen değişiklikle 5326 sayılı Kanunun ilgili hükmü arasında çelişki meydana gelmektedir. Önerge ile, bütçe tekniğine uygun olmayan ve uygulamada tereddüt yaratacak maddenin metinden çıkarılması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önergenin çerçevesi içinde, 7’nci madde kanun metninden çıkarılmıştır.

Şimdi, 8’inci maddeyi, 7’nci madde olarak okutuyorum:

MADDE 7 4207 sayılı Kanunun 7 nci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Mülkiyetin  kamuya geçirilmesi

MADDE 7 (1) Bu Kanunun 3 üncü maddesinin ikinci, dördüncü ve ondördüncü fıkralarındaki yasakların konusunu oluşturan her türlü eşya ile 4 üncü maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarının konusunu oluşturan tütün ürünlerinin mülkiyetinin kamuya geçirilmesine mahallî mülkî amir tarafından karar verilir."

BAŞKAN – Madde üzerinde, gruplar adına söz talepleri vardır.

İlk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın İsa Gök’te.

Buyurun Sayın Gök. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

CHP GRUBU ADINA İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, eğer izin verirseniz bugün, güzel Mersin’in, 3 Ocak günü itibarıyla kurtuluş yıl dönümü, 86’ncı yılı kurtuluşun ama gariptir ki bu kurtuluşunda Mersin’in, o güzel Mersin’in, turizmi konuşulurken, geliştirmek konuşulurken, Akkuyu gibi en güzel yerinde yeni bir işgale izin vereceğiz. Nükleer santral yapılması kararını biliyoruz Mersin’in Akkuyu’sunda Gülnar ilçemize bağlı. Bu, Mersin’in ikinci bir işgali olacak, umarım, bundan da kurtulmayı başarırız.

Bir hususa dikkat çekmek istiyorum. Konuşan arkadaşlarımız, mütemadiyen, bu kanunda da geçtiği için “ulusal medya” kelimesini kullanıyorlar, bu, bir hatadır arkadaşlar. Ulusallık farklı bir şeydir. Buna, lütfen, yaygın medya diyelim. Ulusal olmak, ayrı bir onurdur, siyasi literatürde tanımı farklıdır. Yerel medya, yaygın medyayı anlarım, doğrusu budur, ama lütfen, ulusal demeyelim. Bir anda, hiç de ulusallığı hak etmeyen, ulusla alakası olmayan kuruluşlara veya sektöre böyle bir paye vermek çok doğru gelmiyor bana, onu arz etmek istiyorum.

Söz konusu yasaya gelince arkadaşlar, 4207 sayılı Yasa, o on maddelik küçücük Yasa, hep dediğim şey, bir devrim yaşadı, bir devrim yaptı. O, 96 tarihinin Yasa’sı, Türkiye’de olmazları başardı. 4207 sayılı Yasa’da yapılmak istenen bu değişikliklerle, esasen, Yasa’yı daha uygulanabilir hâle getirmek istiyoruz, daha çalışmasını temine dönük çalışmalar yapmaya çalışıyoruz, ama hatalar yapılıyor. Bir önerge verildi daha önce, önerge kabul edilmedi. Arkadaşlar, ben, çerçeve 4, kod 3’üncü madde geçmesine rağmen, oradaki hataya yine dikkatinizi çekmek istiyorum. Bakınız, kod 3’üncü maddede açıkça şu deniyor: “Televizyonda yayınlanan filmlerde tütün ürünleri kullanılamaz, görüntülerine yer verilemez.” Henüz tam geçmemişken, eski tarihli ve belgesel nitelikli filmlere bu yasağın konulmamasına ilişkin mutlaka bir madde konması lazım. Türkiye’de yayınlanan tüm filmlerde, 40’lı, 50’li yılların klasik filmleri var, her şeyi geçelim arkadaşlar, belgeseller var. Yani siz Winston Churchill’in belgesellerinin üzerine buzlama mı yapacaksınız? Mustafa Kemal Atatürk’ün eli sigaralı filmlerine buzlama mı yapacaksınız? Zaten, çok komiktir. Büyük Önder’in güzel fotoğrafı vardır: Bir çiftlikte -bir halk adamıydı Atatürk- takım elbisesiyle oturmuş, bağdaş kurmuş, önünde rakı kadehi var ve türkü söylüyor. Halk müziğini ve sanat musikisini sevdiğini çok iyi biliriz, bu müzikleri çok da iyi söyleyen bir insanmış. Türkü söylerkenki o fotoğrafının, arkadaşlar, ne hikmetse son zamanlarda rakı kadehi kısmı yok edildi fotoğraflarda. Yani, şimdi bunları mı yapacağız? Yapmayalım bunları, bunlara gerek yok. Bu çerçeve 4, kod 3’üncü maddenin 6’ncı fıkrasının uygulanmasına ilişkin mutlaka ayrı bir maddeyle belgesellere ve eski tarihli filmlere mutlaka bir çözüm getirmek zorundasınız. O önerge mantıklı bir önergeydi, ama önerge öyle bir hâle geldi ki, herkes… Zaten, önergeleri reddetme konusunda hakikaten AKP Grubunun potansiyelini ve başarısını tebrik ediyorum ben, harika önerge, reddediyorsunuz. Ama o önerge doğru bir önergeydi, lütfen onu tekrar değerlendirin.

Arkadaşlar, 8’inci madde konumuz. 8’inci madde, şimdi 7 oldu sanıyorum Sayın Başkan, çerçeve 7 oldu: Mülkiyetin kamuya geçirilmesi… Aslında bunun diğer adı müsaderedir. “Mülkiyetin kamuya geçirilmesinde bir zaman sorunu vardır, ondan böyle.” deniyor ama müsadere konusu… Bu kanun ifratları içeriyor arkadaşlar, çok aşırılıkları var. Her ne kadar Komisyon bunun savunusunu Kabahatler Kanunu’na bağlı kılarak “idari para cezasından” diye izah ediyorsa da… Bakınız, sigara işinde paket vardır, kutular vardır, kartonlar vardır, box derler, box vardır ve bunlar konteynerlerle binlerce adet olur. Ekonomik boyutu çok fazladır. Siz yalnızca mülki amir emriyle bunları kalkıp da bir depoya kaldırdığınızda, koyduğunuzda… Bunlar çok büyük ekonomik değerler. Çok büyük, çünkü bunlar bir anda milyon dolarlarla ölçülüyor. Düşünün ki -o yüzde 30, yüzde 60 oranı var ya, o yazılardaki punto oranı var- punto oranlarında ihtilaf çıktı, mülki amir talimatıyla bunlara el konuldu, yani depolara kaldırıldı, konuldu. Ha, Kabahatler Kanunu diyecek şimdi Komisyon, Sayın Bakan, ama, bakınız, Kabahatler Kanunu’na göre, itiraz edeceksiniz, itiraz üzerine dosya yargıya gidecek falan...

Bizim önerimiz neydi bu konuda? Neydi? Gayet makul bir öneri. Cumhuriyet savcısının talebi üzerine sulh ceza mahkemesini yetkili kılmak. Yani, adliyede bir dosya yaptırmak. Bu sistem aslında yabancı bir sistem değil, yine önceki hükûmetin çıkardığı… Hatta, bu konuda üç kanun çıkardılar. En son 5607 sayılı Kanun var, Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu. Bu Kanun’da da aynı sistemi uyguluyoruz. Çok da düzgün gidiyor bu sistem. Kabahatler Kanunu’na topu atıp da niye böylesine büyük bir zararı göz önüne alıyorsunuz? Bunu değerlendirmek zorundasınız.

Bu sebeple, “mülkiyetin kamuya geçirilmesine” deyin veya demeyin,  box’larla ölçülen, konteynerlerle ölçülen, yurt dışından gelebilen -Türkiye’de üretilebilen- gemiyle gelen o kadar büyük mal üzerinde bir yargı denetimi çok da kötü değildir. Ha, siz yargı denetimini… Önce mülki amir gereğini yapsın diyorsunuz. Kimdir mülki amir? Bakın, orada bir mülkiyeli bana bakıyor. Vali, kaymakam, bucak müdürü. Ya, yapmayın şimdi. İlçede olabilir, bilinmeyebilir, ama buraya siz savcı ve hâkimi koyun, bundan bir zarar gelmez, yargı denetiminden zarar gelmez. Her ne hikmetse zaten, diğer kanunlarda da oldu, idare olağanüstü kuvvetlendiriliyor. Ben bunu hukukçu olarak anlayamıyorum. Her şey idarenin eline veriliyor. Bu yanlıştır, bu mantık yanlıştır. Yargıdan çekinmemek lazım ve yargıya, itiraz hâlinde gitmek gibi ikincil bir görev vermemek lazım. Yargıyı işin içine katın. Burada bir müsadere var.

O sebeple, ben bu madde konusunda, arkadaşlar, dikkat arz etmeye çalışıyorum. Bakın, mülki amir diyorsunuz. Mülki amir valiler. Danıştayımızın kararları var: Mülki amirler siyasi iktidara bağlı ajanlardır. Hukuki bir tabir gerçi ama. 4. Dairemizin kararları var bu konuda. Ne diyor Danıştay 4. Dairesi: "Valiler dahi hükûmetin, idarenin bağlı ajanlarıdır." Yani bir yerde, o eskiden olan devletin valiliğini; ki, şimdi de kömür falan dağıttıracaksınız, artık devletin valiliği kalkıyor, iktidara bağlı siyasi valilik geliyor.

Şimdi, bakın…

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Yanlış…

İSA GÖK (Devamla) – Hayır, bu konuda yargı kararları da var, ben bir şey demiyorum. Danıştayımızın düşünceleri de bu yönde, Danıştay da bu konuda böyle düşünüyor. Şimdi, böyle bir şey varken, müsadere gibi bir konuda niye siyasileşen bir  mülki makamı bu konuda yetkili kılıyorsunuz, anlamak mümkün değil. Bunu lütfen yargıya aktarın. Birtakım spekülasyonlara sebebiyet vermeyin.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gök.

Gruplar adına ikinci söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Sayın Ertuğrul Kumcuoğlu'nda.

Buyurun Sayın Kumcuoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

MHP GRUBU ADINA ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün burada sağlık açısından ve bu arada  tabii ekonomi açısından son derece önemli bir kanunu konuşuyoruz. Bu işin sosyal ve ekonomik boyutunu bütünüyle göz ardı ettik. Bakalım tütün üreten illerdeki milletvekili arkadaşlarımız, oralardan gelen milletvekili arkadaşlarımız, oralardan gelen milletvekili arkadaşlarımız bu konuda nasıl seçmene hesap verecekler, onu bir tarafa bırakıyorum.

Şimdi, evvela, müsaade ederseniz, bugünkü müzakerede dikkatimi çeken bir hususa işaret etmek istiyorum. Sayın Adalet Bakanı bu kürsüden yaptığı bir konuşmada, Sayın Bayram’a cevap olarak verdiği konuşmada özelleştirme dolayısıyla işsiz kalan kimselerden bahsederken “1992 tarihinden itibaren” ifadesini kullandı.

Şimdi, özelleştirmenin sizce ne kadar müspet tarafı varsa bunlar Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından yapılmıştır, ne kadar menfi ve kamuoyunu rahatsız eden tarafları varsa bizden önce yapılmıştır niyetini içeren bir ifade bu.

2007 senesinde Türkiye’de büyüme hızı yüzde 4’ün altına indi Allah’ın izniyle. Partinizin adındaki kalkınma meselesini gündemden düşürdünüz ama lütfen “adalet” kelimesine sahip çıkın ve bu kürsüden yaptığınız konuşmalarda biraz adil olmaya gayret edin. Herhangi bir şekilde özelleştirme dolayısıyla Türkiye’de bir işsizlik sorunu çıkmışsa ve bundan mağdur olan kimseler varsa, bu mağduriyetin büyük bir mesuliyeti, sorumluluğu sizin partinize aittir. Bunu lütfen göz ardı etmeyelim.

Burada benim ikinci dikkatimi çeken husus, bu kanunun geçtiği komisyon. Şu kanunu dikkatlice inceleyen herhangi bir kimse, asgari hukuk bilgisiyle mücehhez bir kimse, bu kanunun Adalet Komisyonunu yakından uzaktan ilgilendirmediğini görür. Eğer herhangi bir şekilde bu kanun Sağlık Komisyonunda konuşulmayacaksa, belki de muhtevası itibarıyla İçişleri Komisyonunda konuşulabilir idi.

Bununla şunu söylemek istiyorum: Sayın Başkan, şahsınıza değil ama makamınıza bir tarizde bulunmak istiyorum. Bizim hukukumuzda, Parlamento hukukunda Bütçe Plan Komisyonunun özel konumu hariç komisyonların birbirine üstünlüğü yoktur ve bu arada, hangi komisyon başkanı daha çok işimize geliyorsa kanunlar o komisyona havale edilmez. Bu yanlış bir uygulamadır, bunun düzeltilmesinde yarar görüyorum.

Şimdi, bu kanunun yanlış bir şekilde Adalet Komisyonunda konuşulduğunda şöyle bir ifadeye rastlıyoruz: “22’nci Yasama Dönemi Adalet Komisyonu rapor ve kanun metninde bazı aksaklıklar ve eksiklikler görülse de bunların Genel Kurul aşamasında telafi edilebileceği…” diye giden bir ifade var.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada iki yanlış var. Bunlardan birincisi, “Bu işin aciliyetine binaen biz paldır küldür Genel Kurula indirdik.” ifadesi doğru değil. Çünkü bu konu 22’nci Mecliste, Yasama Döneminde 2006 yılı Şubat ayında bu Komisyonda konuşulmuş. On yedi ay bekliyorsunuz herhangi bir aciliyeti olmuyor konunun, birdenbire son bir ay içinde veya son on beş günde aciliyet kesbediyor. Buna ayrıca temas edeceğim, çünkü o konuda bizim rahatsızlığımız var.

Şimdi, ayrıca, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu komisyonların emrinde değildir. Sayın Başkan, Komisyon Başkanı Sayın İyimaya, bu Genel Kurul sizin emrinizde değildir, siz bu Kurulun emrindesiniz.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Tabii.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Evet, o zaman, bize görev veremezsiniz. “Ben hata yaptım, ne yaptığımı bilmiyorum, Genel Kurulda düzeltilsin...” Bu ifadeleri böyle lütfen kullanmayın. Başka bir tedbir düşünün veyahut da Komisyon olarak lütfen görevlerinizi dört başı mamur yerine getirin.

Komisyonların hatalarını düzeltme, komisyonların tembelliklerini telafi etme, komisyonların görevlerini sağlıklı algılayamamasının telafisini yapma yeri değildir Genel Kurul. Genel Kurula dört başı mamur kanun getirmek durumundasınız Hükûmet olarak da komisyon olarak da. Biz gece sabah geç vakitlere kadar burada çalışıyoruz. Hoş, bu kanat çalışmıyor ama bu kanat çalışıyor. Lütfen biraz saygı duyun. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, değerli arkadaşlar, ben bu Hükûmete… Şimdi, bir de diyor ki: “Aciliyetine binaen getirdik.” On yedi ay acil olmayan bir şey, son on beş günde niye acil oldu? Şimdi, ben, mevcut idarenin tavrını, efendim, lastik botta rafting yapan bir gruba benzetiyorum. Siz, nereye gideceğinizi, hedefinizin ne olduğunu maalesef kendiniz kararlaştıramıyorsunuz. Su sizi nereye götürürse oraya doğru gidiyorsunuz. Yolda giderken sığ bir tarafa geldiğinizde elinize birisi bir reçete veriyor, köşeye kadar bunu halledin diyor.

Ne oldu? Bazı Avrupa ülkelerinde, 2007 senesinde, bu tür kanunların 2008 yılbaşından itibaren yürürlüğe girmesi konusunda genel bir eğilim belirdi, siz de o genel eğilime uyuyorsunuz. Bu, iyi niyetli yorumdur.

Peki, tam Tekel özelleştirmenin eşiğindeyken, Türkiye’de tütün üretiminde önemli düşüşlere sebep olacak böyle bir kanunu paldır küldür buraya getirmenin mantığı nedir? Bundan kim kârlı çıkacaktır? Kime hizmet edilmektedir? Kime, ne mesaj verilmek istenmektedir? Onun için, efendim, yani buraya bu tür kanunları getirirken, böyle, birisi istedi, affedersiniz “saldım çayıra, Mevla’m kayıra” anlayışıyla kanun çıkaramayız. Biz, Türk ekonomisine bu kanunun vereceği fayda ve zararları, hem tütün ekicisi ve üretici bazında hem sigara ve sigara mamulleri üreticisi bazında nazarı itibara almak durumundayız. Bu kanun Tekelin fiyatını bütünüyle etkilemeyecek diyebilir miyiz artık bu noktadan sonra? Çünkü, Türkiye’de tekele sahip olan firmalar, burada ürettikleri tütünü Afrika ülkelerine, Uzak Doğu ülkelerine mi satacaklar? Genellikle Türk pazarı için geliyorlar ve siz bu kanunu çıkarıyorsunuz, doğru veya yanlış. Ya bunu -tamamını- aylar önce, yıllar önce çıkaracaktınız, herkes hesabını ona göre yapacaktı veyahut da bırakacaktınız, bir süre sonra çıkaracaktınız diye düşünüyorum.

Bu konuda bir de şu hususa dikkat çekmek istiyorum: Bu Avrupa ülkeleri üzerinde… Biz, Avrupa Birliğine tam üyelik mücadelesi veriyoruz ama, Avrupa ülkeleri içinde tütün üreten, galiba Yunanistan’ın yanı sıra biraz da Bulgaristan var. Dolayısıyla, ben Sayın Bakana soruyorum: Yunanistan’daki kanun bizimki kadar sert midir, değil midir? Eğer, bunu bilebiliyorsak burada cevaplandıralım, bilemiyorsak biz bunu tabii araştıracağız.

Şimdi, değerli milletvekilleri, Sayın Başkan, lütfen bundan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne kanun getirirken bunun, bir, Türk milleti açısından -biz burada Türk milletinin yüksek menfaatleri için varız- bu kanunun uzun vadede-kısa vadede ne getirip götüreceği konusunda çok iyi hazırlanmış ve hesaplamış olmamız gerekir diye düşünüyorum. İkincisi de, lütfen, bundan böyle komisyonlardan bu yüce Meclisin huzuruna gelecek metinlerin mümkün olduğu kadar sağlıklı getirilmesi konusunda da itina gösterilmesi gerektiğine inanıyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum ve ayrıca, yüce heyetin ve Türk milletinin 2008 yılını yürekten kutluyorum ve bu yılın herkes için hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kumcuoğlu.

Sayın İyimaya, söz talebiniz var, ama isterseniz diğer grup da tamamlasın, ondan sonra size söz vereyim.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Peki.

BAŞKAN – Gruplar adına şimdi söz sırası, Demokratik Toplum Partisi Grubu adına, Diyarbakır Milletvekili Sayın Selahattin Demirtaş’ta.

Buyurun Sayın Demirtaş.

Süreniz on dakika.

DTP GRUBU ADINA SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Teklifteki hâliyle 8’inci madde, son hâliyle 7’nci madde üzerine DTP Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

Bu maddedeki düzenlemenin bazı sakıncalı kısımlarıyla ilgili düşüncelerimi belirtmek üzere söz aldım. Gerçi Sayın İsa Gök benzer kaygıları ifade etti. Çok önemli bir temel hak, özgürlük, mülkiyet hakkıyla ilgili bir düzenleme bu. Bu hâliyle, mülkiyet hakkı gibi, gerek Anayasa tarafından gerekse uluslararası sözleşmeler tarafından çok sıkı bir şekilde korunmuş bir hakkın ihlal edilme olasılığı mülki amirler tarafından gerçekleştirilebilir bu maddeye göre.

Şimdi, uygulamadan hepimiz biliyoruz ki, mülki amirler bu tür yetkilerini en uçtaki kolluk görevlileri aracılığıyla kullanırlar. Kırsalda jandarma kullanır bunu, şehir merkezlerinde polis, eğer belediyenin denetim alanı ise zabıta görevlileri tarafından kullanılır bu yetki.

Şimdi, müsadere dediğimiz, yani mülkiyetin kamuya geçirilmesi meselesi çok hassas bir konudur. Burada en nihayetinde zararlı bir maddeden, sigaradan söz ettiğimiz için, işte, bunun el konulma işleminin hızlı bir şekilde gerçekleşmesi, mülki amirlerin bu yetkiye sahip olması ve zararlı bir maddenin hızla ortadan kaldırılması gibi bir sıcak düşünce gibi geliyorsa da, yine Sayın İsa Gök’ün de ifade ettiği gibi, çok büyük maddi değerdeki tütün mamullerinin de bu şekilde tartışma konusu olabileceği muhakkaktır.

Şimdi, bu maddede düzenlenen, değerli arkadaşlar, 3’üncü maddenin ikinci, dördüncü ve on dördüncü fıkralarındaki, kıyafet, takı, aksesuar, eşantiyon, promosyon; yine, her türlü sakız, şeker, çerez, oyuncak, kıyafet, takı, aksesuar… Devam etmiş, saymış burada. 4’üncü maddedeki, işte, bir yüzün toplam alanının yüzde 40’ından vesaire uymayan ithal ürünler, yine 4’üncü maddenin dördüncü fıkrasındaki tütün ürünlerinin paketlerinde ve etiketlerinde bu ürünlerin özellikleri, sağlığa etkileri falan yazılmamış olan ürünler şeklindeki tanımlanmış bütün mamullere kolluk aracılığıyla el konulup, mülkiyetin kamuya geçirilmesine karar verilebilecek. Şimdi, burada, evet şu savunulabilir, Kabahatler Kanunu’na göre vatandaşın itiraz hakkı vardır. Fakat hak ve özgürlüklerin kullanımında temel ölçü özgürlüklerin lehine bir düzenleme yapmak olmalıdır. Bu itiraz külfeti vatandaşın boynuna bırakılacağına, burada yapacağımız ek bir düzenlemeyle, şu el koyma işleminden sonra, mülki amirin el koyma işleminden sonra kırk sekiz saat içerisinde yetkili sulh ceza hâkimine el koyma işlemi onaylatılabilir, daha sonraki aşamalarda, itiraz süresi dolduktan veya itiraz kesinleştikten sonra eğer suçlu bulunmuşsa veya yasaya aykırı bulunmuşsa, yine mülkiyetin kamuya geçirilmesine itiraz prosedürü tamamlandıktan sonra yargı tarafından karar verilebilir. Burada direkt olarak el koyma işlemi değil, mülkiyetin kamuya geçirilmesi işlemi, yani müsadere işlemi, örneğin bir belediye zabıtası tarafından rahatlıkla yapılabilecek. Belki trilyonlar değerindeki bir ithal ürün, limanda, havaalanında ve benzeri yerlerde, gümrüklerde, bir kolluk görevlisi tarafından “yasaya aykırıdır” denilerek derhâl mülkiyetin kamuya geçirilmesine mülki amirin onayıyla karar verilmiş olacak. Bundan sonrası, artık, vatandaşın itiraz prosedürünü kendisinin işletmesi, hukuk yollarını kendisinin tüketmesi, eğer haklı çıkarsa, el koyma işleminin, kamuya geçirme işleminin iptaline karar verilmesi gibi bir sonuçla ancak karşılaşabilecek. Dolayısıyla, eğer vatandaş haklıysa, bu prosedürle, bu itiraz prosedürüyle karşı karşıya bırakılmış olması vatandaş açısından büyük bir haksızlık doğuracaktır.

Bunun dışında, ayrıca, eğer bu şekilde, mülkiyetin kamuya geçirilmesi işlemi bu şekilde mülki amirler tarafından yapılırsa, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne de aykırı olacağı için, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye aleyhine açılacak davalarda mülkiyet hakkının ihlaline karar verilme olasılığı çok yüksek olacaktır. Madde bu hâliyle de Anayasa’nın mülkiyet hakkını koruyan ilkesine aykırıdır diye düşünüyoruz.

Şimdi bu konuda bir değişiklik önergesi vereceğiz ama “muhalefetten geldi” diye geçme şansı yok. Dolayısıyla, buradan ricamız, komisyondan, AKP grup başkan vekillerinden ricamız, bu konuda bir değişiklik önerisi hazırlansın veya hazırlanmışsa Genel Kurula sunulsun. Bu hâliyle geçmesinin çok sakıncalı olduğu düşüncesindeyiz. İyi bir şey yapalım derken temel haklardan birini de ihlal edecek şekilde bir uygulamaya imza atmış olmayalım, kaş yapalım derken bu şekilde göz çıkarmayalım diye öneriyoruz.

Hepinizi bu duygu ve düşüncelerle saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Demirtaş.

Komisyon adına Sayın İyimaya.

Buyurun Sayın İyimaya.

Süreniz on dakika.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Değerli Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanunun görüşülmekte olan maddesi üzerinde, Komisyon adına söz almış bulunuyorum. Sözlerimin başında yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Türk Parlamentosu, yüce Meclisimiz, çalışma usulleri bakımından, itiraf edeyim ki, uzun süre dayanılamayacak bir krizin içindedir. Aslında, Türk Parlamentosunun mukayeseli parlamento hukukundan ve kendi birikiminden yararlanarak büyük bir reform girişiminde bulunması lazımdır, bu, zarurettir. Meseleyi makro genel yapısı içerisinde değerlendirip ele almak yerine, kısmi bazı düzeltimlerden kaynaklanan sorunların A veya B kişisi bir isnat kaynağı kılınarak bu kürsüye taşınmasının doğru olmadığını düşünüyorum. Yüce Parlamento milletin emrindedir ve milletin memurudur. Yüce kurum, Komisyonun hiçbir zaman emrinde olamaz. Komisyon bir mikro kozmostur ve ana iradeye tabi, onun çizdiği usule göre çalışır.

Değerli arkadaşlar, sorun, bundan önceki dönemde İç Tüzük’ümüzün 77’nci maddesinde gerçekleştirilen ve samimi kanaatime göre rasyonelleştirme yolunda bir reform olan hükmün konuluş amacının ötesinde yorumlanmasıdır. Bundan önceki Parlamento koyduğu İç Tüzük kuralıyla dedi ki: “Önceki dönemlere ait işler yönünden yenilenen tasarı veya teklifin tümü üzerindeki görüşmelerden sonra, önceki dönemlere ait rapor ve metinler, açıkça belirtilmek kaydıyla komisyonca benimsenebilir.”

Kuralın ilk konuluşu, ilk uygulanışı itibarıyla sorunsuz olduğunu düşünmüyorum. Bütün yeni kanunlaştırmalarda ve yeni kurallarda, daima sorunlar, yorumlardan ve sorunun doğasından kaynaklanan şekilde yaşanır. Burada sorun ne değerli arkadaşlarım?

Bir, bu reformun birinci mantığı kurumsal birikime saygı. Bundan önceki Parlamento milletin Parlamentosuydu. Bundan önceki komisyon Türkiye Büyük Millet Meclisinin komisyonuydu. Önceki yapılan, tamamlanan çalışmalar, uygun görülüyorsa sonraki dönemlerde benimsenebilir. Temel kanunlar bakımından bu zorunludur arkadaşlar. Bir ticaret kanunu, yarın bir borçlar kanunu gelecek, yarın bir usul kanunu gelecek, önceki dönemde görüşülmüş. Aynı usulü yeniden başladığınız zaman, yasamada usul ekonomisini, yasama verimini elde edemezsiniz, yasama organı kendisini tekrarlar ve büyük reformları gerçekleştiremez. Sorunu yok mu? Var. Bilhassa önceki Parlamentonun kompozisyonu veya unsurları ile sonraki Parlamentonun kompozisyonu ve unsurlarının değişimi hâlinde, demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan bir siyasal partinin görüşünü o süreçte, komisyon sürecinde, madde müzakereleri, teklif, önergeler yoluyla dönüştürme gibi bir işlevi elinden alıyorsunuz. Bu nispi çözüm, esasen bizim hâlen mevcut Tüzük’ümüzde de var. Aynı Parlamento dönemi iki kısma ayrılıyor. Birinci kısımdaki çalışmalar ikinci komisyonca belli sürede benimsenmiyor yönünde bir rezerv konmadıkça, kendiliğinden benimsenebiliyor. Haa, işlem temeli çökmüş, bir temel kanun görüşülmüş, konsept değişmiş, ekonomik anlayışlar değişmiş, sosyal anlayışlar değişmiş; o zaman, mecburen o kanunu temelden görüşeceksiniz. Fakat, bir Ticaret Kanunu, bir falanca kanun, görüşülmesi tamamlanmış, aynen benimsenebilir. Benim kişisel olarak mesela, Komisyon Başkanı olarak -bütün üye arkadaşlarım, muhalefetten, iktidardan arkadaşlarım biliyor- benim görüşüm, Tütün Kanunu’nun, bu görüşmekte olduğumuz kanunun esasına girilmesi gerektiği yönündeydi -Komisyon zabıtları müzakere edilirse görülecektir- ve dil ve hukuk kurgusu bakımından katılmadığımı da hem Komisyonda, burada ifade ettim hem yukarıdaki müzakerelerde ifade ettim. Ama, bu, bir imkândır, bu imkân verilmiştir. Bu imkânın Komisyonda şu veya bu yönde kullanılması, dayanakları bakımından, argümanları bakımından eleştirilebilir, ama, böyle bir yolun seçilmiş olması, herhâlde Komisyonun tasarrufunu İyimaya’nın tasarrufu hâline dönüştürmez. Böyle bir yolun seçilmiş olması, çok saygı duyduğu o demokrasinin mabedi olan Meclise “İyimaya’nın memuru” gibi hitap etmek, “sizin emrinizde olmak” gibi hitap etmek üslubunu derpiş edecek bir hitabeti veya söylevi meşru kılmaz diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, Adalet Komisyonu, aynen diğer komisyonlarda olduğu gibi, kendisine tevdi edilen görevi noksansız şekilde yerine getiriyor demiyorum, yerine getirme gayreti içerisindedir. Niyet olarak gayreti içerisindedir, mesaisini verimli olarak kullanmak suretiyle gayreti içerisindedir ve sizlerin düşünceleriyle Komisyonun düşüncesi arasında sonuçlar itibarıyla farklılık olsa bile, niyetler itibarıyla herhangi bir farkı yoktur.

Somut olarak bu maddeye gelince: Benim de görüşüm öyleydi. Çünkü, mülkiyet hakkı, yaşama ve sağlık hakkından sonra insanın var oluşunun, ontolojisinin en temel hakkıdır. Mülkiyet hakkına ilişkin gerek özel tasarruflar -adli yargıda öyledir; 444 zannediyorum, Usul Kanunu- gerek kamu tasarrufları kesinleşmedikçe mülkiyetin benden öbürüne, devlete, kamuya geçmemesi lazım, görüşüm öyle. Komisyonun görüşü aksine tecelli etti. Benim iç hukukum gereği Komisyonun görüşüne saygı duyuyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Niye muhalefet şerhi koymadınız o zaman?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Devamla) – Ayrıca, tabii, burada mülkiyet konusunda Kabahatler Kanunu’nun 3’üncü maddesi yoluyla, burada özel hüküm olmasa bile, değerli arkadaşlar, bu el koyma veya kamusal alana özel mülkiyetin geçmesiyle ilgili itiraz hukuku aynen caridir. 3’üncü maddenin, Kabahatler Kanunu’nun 3’üncü maddesinin zannediyorum (a) ve (b) bentleri açık şekilde düzenlenmiştir.

Ben bu düşüncelerle yüce heyeti, değerli arkadaşlarımızı ve ismimi zikreden Değerli Milletvekilimi saygıyla selamlıyorum, hürmetlerimi sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İyimaya.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) - Sayın Başkan, bir tavzihte bulunabilir miyim?

BAŞKAN – Bulunduğunuz yerden, buyurun.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Ben Sayın İyimaya’nın ismini kendisinin anladığı biçimde ifade etmedim. Konuşuyordum, beni dinlemesini arzu ettiğim için “Sayın İyimaya, lütfen beni dinler misiniz.” dedim. Yoksa, öbür tarafta “Genel Kurul komisyonların üstündedir” diye hükmi şahsiyetlerden veyahut da hükmi koşullardan bahsettim; tavzih ediyorum.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Madde üzerinde şahısları adına söz talepleri vardır: İlk söz Tokat Milletvekili Sayın Zeyid Aslan, ikinci söz Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut Durdu, üçüncü söz talebi İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Macit’e aittir.

İlk söz, Tokat Milletvekili Sayın Zeyid Aslan’a aittir.

Buyurun Sayın Aslan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ZEYİD ASLAN (Tokat) – Sayın Başkan, değerli  milletvekilleri; Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesi üzerinde kişisel düşüncelerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, özellikle toplumu, gelecek nesilleri ve bunların sağlığını korumak devletin asli vazifelerinden, asli görevlerinden biridir. Bu anlamda, bugün burada görüşmekte olduğumuz ve görüşmeleri devam eden bu yasanın içerisinde yer alan bazı hükümler, yirmi yılı aşkın bir zamandan beridir sigara kullanan biri olarak, çok içime sinmese de bu yasanın ülkemiz açısından, ülkemizin geleceği ve toplumun sağlığı açısından yararlı olduğuna inanıyorum.

Özellikle, açık alanlara ilişkin kişisel şerhlerim var, ama bunları burada belirtmeyeceğim. Önergelerle, Sayın Komisyon Başkanı bunların değiştirileceğini belirtmişti. İnşallah önümüzdeki maddelerde… Ve özellikle de yürürlük maddesinin bir buçuk yıl sonraya atılması uygulama açısından birtakım faydalar getirecektir.

Ben sigara tüketimine, tütün mamullerinin kullanılmasının önlenmesine yönelik bu kanunu faydalı bulduğumu belirtirken, bir önceki maddede, 7’nci maddede söz alan Değerli Tokat Milletvekilimiz Sayın Doğru’nun özellikle maddenin ötesinde tamamıyla Tokat’a, Tokat Sigara Fabrikasına, Erbaa’daki tütün üreticilerine ve tarım kredi kooperatifi borçlarına yönelik olarak söylediği sözlerle ilgili bazı açıklamalarda bulunmak istiyorum. Tabii, gündem tütün üretimi olunca, doğal olarak, Tekelin özelleştirilmesi sürekli olarak gündeme geliyor. Bizim de yöremizi ilgilendirmesi açısından Tokat Sigara Fabrikasının bu özelleştirmeyle beraber gündemde olması ve özellikle sigara fabrikasında çalışan değerli işçilerimizin ve Tokat esnafının bu konudaki duyarlılığının Meclise taşınması doğru bir gerekçe, ama, bir şeyin de altını çizmekte fayda görüyorum: Bizler, siyasi sorumluluk üstlenmiş insanlar olarak, konuşurken, özellikle bizleri dinleyen insanların psikolojilerini olumsuz anlamda etkileyecek sözler sarf etmekten uzak durmalıyız diye düşünüyorum. Bugün “Tekelin özelleştirilmesiyle birlikte Tokat Sigara Fabrikası kapanacak, oradaki işçiler işsiz kalacak, sokaklarda kalacaklar.” şeklindeki bir cümlenin, doğru bir cümle olmadığı gibi, bir siyasi tarafından söylenmesinin uygun olmadığını düşünüyorum. Çünkü, özelleştirmenin bir devlet politikası olduğunu, yıllardan beridir, yirmi yılı aşkın bir zamandan beridir Türkiye’de uygulandığını hepimiz biliyoruz ve biliyoruz ki, bugün, bütün siyasi partilerin -bazı marjinal partileri kenara bırakırsak- bütün programlarında özelleştirmenin var olduğunu ve özelleştirmeden yana olduklarını da hepimiz, programlarında, seçim beyannamelerinde okuyoruz ve vatandaşlarımız da bunları dinliyor.

Tekelin özelleştirilmesi konusuna gelince, hepimiz biliyoruz ki, Tekelin özelleştirilmesi bugünün konusu değildir. Biraz önceki maddede söz alan Sayın Doğru’nun da bakanlık yaptığı bir 57’nci Hükûmet döneminde, 2001 yılının şubat ayında Tekelin özelleştirilmesi kararı alınıp, Özelleştirme İdaresine Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından devredilmiştir. Şimdi, bir hükûmette hem bakanlık yapacaksınız hem de sizin bakanlık yaptığınız hükûmet Tekelin özelleştirilmesi için özelleştirme kararı alacak ve Özelleştirme İdaresi Kuruluna bunu devredecek, siz o zaman hiç ses çıkarmayacaksınız, o zaman Tekelin satışı peşkeş çekmek olmayacak, vatanın satılması olmayacak, ama şimdi, muhalefete düşünce, kalkıp, orada yaşayan insanların psikolojilerini bozmak için, kendi gerçeklerinizle ters yüz birtakım söylemlerde bulunacaksınız; bu, siyasi tutarsızlıktır. Ben, bunu, burada ifade etmek istiyorum.

Yine, tabii, Sayın Doğru’yla, biz, aynı yörenin milletvekilleriyiz, aynı ilçeden milletvekilleriyiz, aynı köyden milletvekilleriyiz. Kendisi de, biz de, tütün tarlalarının içerisinde büyümüş, tütün üretiminin yoğun olarak yapıldığı bir bölgenin milletvekilleriyiz. Ama, bu bölgede, yine 57’nci Hükûmet döneminde, özellikle Erbaa’da -ikimizin de ilçesi olan Erbaa’da- Tekel işletmesi kapatılarak oradaki binlerce insanın mağduriyetine ses çıkarmamış Sayın Bakanın, bugün kalkıp Erbaa’daki tütün üreticilerinin mağduriyetinden bahsetmesini gerçekten yadırgıyorum. Bu anlamda, özellikle, Tokat, Erbaa, Çalkara köyündeki tarım kredi kooperatifi borçlularından da bahsetti…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre verdim, lütfen tamamlayın efendim.

ZEYİD ASLAN (Devamla) – Şimdi, geçtiğimiz dönem, burada, Mecliste olan arkadaşlarımız hatırlayacaklardır. 2007 yılının ilk aylarında tarım kredi kooperatiflerinden ve Ziraat Bankalarından kredi almış çiftçilerimizin bu borçlarına yönelik bir düzenleme yaptık. Bunu, özellikle kefil olanlar için… Çünkü, 2002 yılından önce Ziraat Bankasında, 2004 yılından önce de tarım kredi kooperatiflerinde birbirlerinden habersiz, insanlar, yirmişerli gruplar hâlinde kefil yapılmıştı. Bundan mağduriyetleri gördük ve bu mağduriyeti de en fazla- biraz önce Sayın Doğru’nun belirttiği- Çalkara köyünde gördük ve buraya gelip, bir kanun teklifi hazırladık. Tarım Komisyonu Başkanımızla birlikte bir düzenleme yaptık ve düzenlemeden Türkiye'nin her yerinde yaklaşık 580 bin insanımız yararlandı ve biz, bu düzenlemeye giderken Tokat’ın Erbaa ilçesinde tarım kredi kooperatifi borcundan dolayı, sadece 48 kişi mağdurdu, bunun 45 tanesi de biraz önce belirttiğimiz köydeki vatandaşlarımızdı. 2007 yılının sonuna kadar süre verildi bunlarla ilgili, düzenlemeyle ilgili. Ama, hâlâ, gerçekten, bu arkadaşlarımız bu düzenlemelerden faydalanmamışsa, burada, Meclisin yapabileceği bir şey yoktur diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslan.

İkinci söz, Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut Durdu.

Buyurun Sayın Durdu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

MAHMUT DURDU (Gaziantep) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; hepinize, ama hepinize saygılarımı sunuyorum, hürmetlerimi sunuyorum.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sigara içen, içmeyen!

MAHMUT DURDU (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bu tasarı şu Kurula geldiğinden bu yana hatiplerimizi dinliyorum, hepsi sigara aleyhine konuştu.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Siz lehinde mi konuşacaksınız?

MAHMUT DURDU (Devamla) – Çok kötü bir şey söylediler, “Çok kötüdür.” dediler. Ben demiyorum, Ahmet Arif diyor; her yerde heykeli yapılan, sokaklara ismi verilen, adına parklar yapılan Ahmet Arif: “Tütün ‘kız saçı’ demiş zeybekler, her pınarda su içmez, naz eder, üşür.” Halk şeyinde eskiden Şam’dan “varaka Şam” dedikleri bir sigara kâğıdı gelirdi, arkasında mâniler olurdu. “Al tabaka sar sigara/ Bak nasıldır bu tütün/ Kıymeti yok ister isen al bütün/ İnce sar nazik ola/ Olmaya dolma gibi/ Pek de yoğun sarma/ Yağmada bulma gibi.”

Bakınız, grupta Sayın Başbakanımızın bulunduğu bir yerde, yine sizin gibi hatip arkadaşlarımız bunun aleyhine konuşurken “Sayın Başbakanım bu kadar da külli min ayıp bir şey değildir.” dedim. Biz sigara tasarısına taraftarız ve şu Mecliste bulunan arkadaşlarımızın hepsi taraftar, ama bunu kötü nitelemenin bir anlamı yok. Hürriyetlerin uç noktasına müdahale ederek yasak getirmenin anlamı yok. Hastanenin bahçesinde niye yasak olsun? Gelen ilk metinde her yerde yasaktı bu; özel araçlarda, otomobillerde yasaktı. Bir caminin bahçesinde niye yasak olsun? Bir geminin güvertesinde niye yasak olsun? Gerçek değil mi Türkiye’de yüzde 33 nüfusumuz, büyük bir çoğunluk, yanlış doğru, bunun tiryakisi olmuştur? Gelin, şu sigaraya yaklaşımımız tanrısal boyutta bir yaklaşıma benzesin. Bakınız, Kur’an-ı Kerim’de ne diyor: içki, kumar, fal oklarında (yani şans oyunları) fayda vardır, zarar vardır, ama ikincisi, birincisine galiptir, der. Yaklaşıma bakınız!

Halkımızın yüzde 33’ü eğer tiryaki ise hürriyetlerin uç noktasına müdahale ederek, kötüleyerek bir yere varılmaz. Ama şu tasarı, bizim gibi bazı arkadaşlarımızın gayretleriyle, parti genel başkanlarımızın kabulüyle, çok şükür, bir noktaya geldi. Nedir o? Önergelerle düzeltildi. Sordum… Ondan dolayı, bu sigara tasarısına hepimiz taraftarız. Ben, Adalet Komisyonunda da bunu hep söyledim, fakat medya bir türlü bunu kabullenmedi. Hâlâ her gün diyor ki: Sigara tasarısına en büyük muhalif Mahmut Durdu, falan. Öyle bir şey yok. Benim söylediğim, sigara tasarısını kabul edelim, yarının çocuklarını kurtaralım, amma, şu gerçeği de görelim: Türkiye'de halkımızın büyük çoğunluğu bunu içiyor. Siz siyaset yapıyorsunuz, kahvehanelere gireceksiniz, barlara gireceksiniz, mekânlara gireceksiniz. Sanki, vatandaşlarımız çok külli min ayıp  bir şey yapıyor gibi bir yaklaşım doğru değil. Benim söylediğim bu.

MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) – Zararlı, zararlı, çok zararlı Mahmut Bey, gözünü seveyim…

MAHMUT DURDU (Devamla) – Ben, “kötüdür” demeyin diyorum, “zararlıdır” deyin, “zararlıdır” deyin. Ben de söylüyorum. Ben, mücadele veriyorum arkadaşlar. Ben, bundan daha bir ay önce Amerika’dan getirttiğim bir ilaçla, Dengir Mir Mehmet Fırat dokuzuncu günde bıraktı, Öznur Hanım beşinci günde bıraktı, ben yirmi sekiz gün içtim, bırakamadım. Prospektüsünü bir profesöre okutturdum, diyor ki: Gözü kör eder, mideyi kanatır, boğaz sistemini bozar. Geçin onları, abuk sabuk rüyalar görür diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre verdim, tamamlayın lütfen.

MAHMUT DURDU (Devamla) – Bakınız, abuk sabuk rüyalardan bir tane söyleyeyim size. Sayın Genel Başkanımızın sigaraya ne kadar karşı olduğunu biliyorsunuz.  Bir bakıyorum ki, benim baş ucumda belirdi. Rüya, ismi üstünde, rüya. Davidoff sigarasından -bunun genişi Türk iç piyasasında bulunmuyor, iç piyasada bunun büyükleri yok- koca bir karton getirmiş, ikram ediyor. CHP’lileri de tebessüm ettireyim, Cumhuriyet Halk Partisi seçimin galibi gelmiş! Öyle rüya. Rüyama kızmayın. (Gülüşmeler)

Değerli arkadaşlarım, tiryaki olmak başkadır -ben, bunu bilhassa Türk gençlerine söylüyorum, gençlerimize söylüyorum- tiryakiliği bırakmak daha başkadır. Ben, bunu nefsimde yaşadım. Gençlerimiz buna alışmasınlar, şu yasaya uysunlar. Bu yasanın uygulamasında benim gördüğüm tek özellik, kontrol mekanizmasının getirilmesidir. Bu kontrol mekanizmasının uygulanmasıyla, inşallah, biz, hepimiz sigarasız bir topluma ulaşırız.

Hepinize saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Durdu.

Bu konuşmanızdan sonra tiryakiler de size teşekkür ediyordur eminim.

Madde üzerinde soru-cevap işlemine geçiyoruz.

Buyurun Sayın Kumcuoğlu.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Sayın Başkan, şimdi, bu kanunun… 8’inci maddeden hareket ediyorum, şimdi 7 oldu. Orada “eşyaya el konulması” tabiri var.

Birincisi: Buradaki “eşya” tabiri “mal ve malzeme” olarak değiştirilebilir mi, onu soruyorum, çünkü bu “eşya” tabiri biraz ters oldu.

İkincisi: Şimdi buradan 5’inci maddeye gidiyorum. Orada, genel ilke olarak belediye hudutları içinde belediye meclisi encümeni, belediye hudutları dışında mülki idare amiri yetkilendirilirken, birdenbire 6’ncı maddede –ki kanunun esas 5’inci maddesi- “genel kolluk” ibaresi kullanılıyor. Şimdi, belediye hudutları dışındaki genel kolluk jandarmadır. Şimdi, burada genel kolluktan, oradaki şeyi uygulayacak olan, kahvehaneye giden jandarma eri midir, tim başkanı mıdır, ilçe jandarma komutanı mıdır, il jandarma komutanı mıdır, yoksa, jandarma Genel Komutanı mıdır? Bu bir. Yani, genel kolluk tarafından uygulanır, ama kim tarafından? Bu, bir sıkıntı yaratacak gibi görünüyor.

İkincisi: Bu görev Türk jandarmasına verilirken Jandarma Genel Komutanlığının mutabakatı aranmış mıdır? “Bu görevi yerine getirebilecek durumdayız biz…” Yani, bu bir müsaade anlamında değil. “Evet, biz bu görevi yapabiliriz; kadrolarımız, imkânlarımız, zamanımız buna müsaittir.” diyebiliyorlar mı? Bunu soruyorum.

BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Az önce Adalet ve Kalkınma Partisi Grubundan konuşan Sayın Zeyid Aslan özelleştirmenin bir devlet politikası olduğunu söyledi. Ben bunu ilk kez duyuyorum ve Sayın Bakana soruyorum: Özelleştirme bir devlet politikası mı, yoksa bir hükûmet politikası mı? Bu konuda açıklama yaparsa sevinirim.

Teşekkür ederim.

Sayın Bakan…

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değerli Başkanım, teşekkür ediyorum.

Genel kolluk kuvvetlerinin il özel idarelerinin kırsaldaki, belediye sınırları dışındaki alanlarda görevlendirilmesiyle ilgili olarak konu İçişleri Bakanlığımızla kanunun yapılması aşamasında görüşülmüş durumdadır ve onların olurları alınmış durumdadır. Ayrıca, uygulamayla ilgili olarak da, yapılacak yönetmeliklerle, kuşkusuz, bunların detayları ortaya konacaktır.

Özelleştirme, şüphesiz ki, bir hükûmet politikasıdır. Birçok hükûmetin de ortak politikası olarak bugüne kadar kabul edilegelmiştir.

Teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.

BAŞKAN – Sayın İyimaya, buyurun.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Değerli Başkanım, yasadaki “eşya” bizim hukukumuzda yerleşmiş, ceza hukukunda olsun, eşya hukukunda olsun. Latince karşılığı “Res.” Doğrudur, mal da yanlış değil, ama “eşya” doğru.

Bilhassa jandarma ve diğer kolluk kuvvetlerinin yetkisi yasada tanzim edilmiş. Anayasa’mızın 7’nci maddesindeki asal yetki çerçevesinde yasama organı kendi bürokrasisine bir görev üretebilir, fakat hangi üniteler, onların hangi birimleri bu görevleri yerine getirecekler meselesi yasanın anlamına bağlı çıkarılacak yönetmeliklerde tasrih edilecektir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İyimaya.

Şimdi, sataşma nedeniyle İç Tüzük’ün 69’uncu maddesine göre Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru’ya iki dakikalık bir söz hakkı tanıyorum.

Başka bir sataşmaya mahal vermeden, lütfen, iki dakikada toparlayın.

ZEYİD ASLAN (Tokat) – Sataşma nerede Başkanım? Hayır, sataşma cümlesini söyleseydiniz şundan dolayı sataşma var diye.

BAŞKAN – Sayın Aslan… Sayın Aslan…

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR (Devam)

4.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat Milletvekili Zeyid Aslan’ın, konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum bana söz vermiş olduğunuz için.

Şimdi, sigara fabrikasına sahip çıkılmasından yana olduğumu ifade etmeye çalıştım. Özelleştirme blok olarak yapılmaya çalışılmaktadır ve zamanı da değildir. Şu anda sigara fabrikasının fiyatı düşürülmeye çalışılıyor. Birincisi, burasıdır. Özellikle de içki fabrikaları özelleştirilmiş ve şu anda da kapatılmıştır. Tokat Sigara Fabrikasında işçiler ve vatandaşlar sigara fabrikasına sahip çıkılmasını istiyorlar. Ben de dedim ki özelleştirme değil özerkleştirme yapalım, buradaki çalışanlara verelim, Tokatlılara verelim, daha doğrusu kapatılmamasını…

ZEYİD ASLAN (Tokat) – Özelleştirme kararını siz aldınız mı almadınız mı?

REŞAT DOĞRU (Devamla) – Özelleştirme kararı…

BAŞKAN – Sayın Aslan, lütfen…

REŞAT DOĞRU (Devamla) – Tabii ki, tabii ki özelleştirme kararını…

ZEYİD ASLAN (Tokat) – Özelleştirme kararını siz aldınız mı almadınız mı?

BAŞKAN – Sayın Aslan… Sayın Aslan…

REŞAT DOĞRU (Devamla) – O konuda bir şey demiyorum.

Özerkleştirilsin ve sahip çıkılsın diyorum. Demek ki Tokat Sigara Fabrikasına milletvekilleri sahip çıkmıyor diye öyle düşünüyorum. Onun için bu şekilde tepki gösteriyorlar.

İkincisi, Tokat’ın Erbaa ilçesi Çalkara ilçesinde.

Değerli milletvekilleri, Çalkara ilçesine bayram münasebetiyle gittim. Elimdeki listenin hepsi oradaki insanların hapis kararlarıdır. Yani tarım kredi kooperatiflerine borç ödeyemedikleri için, işte…

ZEYİD ASLAN (Tokat) – Sizin döneminizin hepsi.

REŞAT DOĞRU (Devamla) – Hayır, borçlandırma yapılmış, beş yıl geçti bizim dönemimiz biteli.

BAŞKAN – Sayın Doğru, Genel Kurula hitap edin.

ZEYİD ASLAN (Tokat) – Sizin döneminizin hepsi.

OKTAY VURAL (İzmir) – Siz, kendi döneminize bakın!

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Önce, dinlemesini öğrenin!

BAŞKAN – Sayın Aslan…

REŞAT DOĞRU (Devamla) – Yani beş yıl geçen bir süredir ama şu anda insanlar jandarma takibatına uğramaktadır.

Beyler buyurun…

Sayın vekiller, bunları herkese gösterebilirim.

Şu anda tarım kredi kooperatiflerindeki borçları insanlar ödeyemedikleri için çiftçilerin perişan hâlinden dolayı insanlar jandarma takibatına uğramaktadır. Ben bunu… Başka bir şey söylemedik.

Ve Çalkara köylüsü, Karayaka köylüsü tütüncülüğün çok zor bir zanaat olduğunu biliyor. O insanların hepsine en iyi şekilde sahip çıkılır. Sahip çıkılmazsa, bunun hesabını da herhâlde, tahmin ederim bize de sorarlar, size de sorarlar. Bu manada bir şeyler ifade etmeye çalıştım.

Saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ZEYİD ASLAN (Tokat) – Sayın Başkanım, benim söylediğim şeylerle hiç alakası yok.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Olmak zorunda mı?

OKTAY VURAL (İzmir) – Sizinki de zaten alakasız bir konuşmaydı.

BAŞKAN – Sayın Aslan, bana işimi öğretmeyin lütfen!

ZEYİD ASLAN (Tokat) – Sayın Başkan, benim söylediğim cümleyle hiç alakası yok.

BAŞKAN – Olabilir Sayın Aslan.

ZEYİD ASLAN (Tokat) – Hiç alakası yok.

BAŞKAN – Lütfen bana işimi öğretmeyin!

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)

1.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl’ün; Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/9) (S. Sayısı: 55) (Devam)

BAŞKAN - Madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (55) sıra sayılı yasa teklifinin 7. maddesinin sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini saygılarımızla arz ederiz.

                                

Kamer Genç

Turgut Dibek

Hasan Macit

 

 

Tunceli

Kırklareli

İstanbul

 

Harun Öztürk

 

Hüseyin Mert

 

İzmir

 

İstanbul

- Bu suretle kamuya mal edilen mamuller usulüne uygun olarak imha edilir.

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Genç.

Süreniz beş dakika.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının eski 8, yeni 7’nci maddesiyle ilgili bir önerge verdim. Tabii, burada tek bağımsız olmanın çok büyük sıkıntıları var. Aslında, AKP, bütün kanunlarda söz alıyor, kişisel sözleri alıyor, bize söz bırakmıyor, konuşamıyoruz. Tabii tek milletvekili de olunca, önerge verme yetkimiz        -tasarı burada müzakere edilince- mümkün değil. Bu önergeme katkıda bulunan Demokratik Sol Partili arkadaşlarımıza ve bir CHP’li arkadaşıma teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, biraz önce Komisyon Başkanını burada dinlediniz, bir şey anladınız mı Allah’ınızı severseniz? Hiçbir şey anlamadım ki. Ya böyle bir şey olur mu? “Efendim, ben, bu maddedeki şeye karşıyım” diyor. Tabii karşı olacaksın, yani hukuka inanan bir insan… Yani vali gidecek, adamın eşyasına el koyacak. Var mı böyle bir hukuk düzeni? Var mı böyle bir şey? Bir memlekette, yargı yetkisini, siz, getirip de idareye verebilir misiniz? Mülki amire yetki veriyorsunuz, tırlarca eşyaya el koyacak. Yurt dışından geldi büyük bir tırla tekel maddesi. “Efendim, bunun üzerindeki bu reklam küçük olmuş, ben buna el koydum.” Ne olacak bu? El koyduktan sonra nereye gidecek bu? Bunu nerede harcayacak? Burada katrilyonlar oynayacak beyler. Yani şimdi, böyle ezbere kanun yaparak buraya getirirseniz… Siz uygulamayı da bilmiyorsunuz. Burada, uygulamanın içinden gelen insanlar olarak, haklı olarak ikaz ediyoruz, diyoruz ki: Kardeşim, senin bu getirdiğin kanun, kanun değil. İncelememişsiniz. Komisyon Başkanı diyor ki: “Efendim, biz, orada incelemedik.” İncelemediysen… Bu Parlamento değişmiş. Sen bu Parlamentoda, sana sorulan, incelemeden buraya getirdiğin kanun tasarısını… İşte, bu hafta, yine 651 maddelik kanunu görüşeceksiniz. Bu kanunun muhtevasını komisyon dahi bilmezse, burada, milletvekilleri sorulan sorularına nasıl cevap alacaklar?

Değerli arkadaşlarım, hakikaten, Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarı son derece sarsılıyor. Burada çıkıp da hamasi nutuklar çekerek, kimsenin anlamadığı felsefi ifadeler kullanarak parlamenterlik yapılmaz. Önemli olan, halkın anladığı seviyede ve nitelikte bir konuşma yapmak lazım.

Şimdi, mülki idare amirlerine, işte, bu Tütün Kanunu’na göre el koyma yetkisini veriyorsunuz. Verdiğiniz şeyler, işte, sakız, bilmem hediye veyahut da tütün maddeleri üzerine konulan reklamlardaki zararlı maddeyle ilgili boyutlar, 30 ve 40 santimetrelik boyutlar tutmazsa el koyacaksınız. Bu itibarla, yani, bu kanunlar uygulamada çok insanların canını acıtacak. Hele, sizin gibi, valilere ve kaymakamlara “Gidin şoför mahalline oturun, kömür dağıtın.” diyen zihniyetin valisi ve kaymakamı olunca, tabii ki, orada, kendilerinin hoşuna gitmeyen, kendilerinden olmayan insanlara gidecekler, haksız birtakım tasarruflarda da bulunacaklar.

Ben bu kanunun getirilmesine de karşı değilim, çok da lehindeyim. Çünkü, inanınız ki, her gittiğimiz yerde, en ufak bir sigara dumanı müthiş beni rahatsız ediyor ve bunu arkadaşlarımıza da söylüyorum. Bu çok da isabetli bir kanun olmuş. Ama bu isabetli kanunu getirirken, çok büyük sıkıntılar da doğuracak. Yani, şimdi, bence, bu sıkıntılarda, güçlü olan istediğini yapacak, işte, muhalif olanlar, oradaki kişilere karşı olanlar, dolayısıyla bunlar da çok büyük sıkıntı görecekler. Onun için, kanunları daha enine boyuna tartışırsak, iyi anlarsak, ülkenin gerçeklerine uygun bir düzenleme yaparsak daha iyi olur.

Şimdi, bir Kabahatler Kanunu, tabii, bu iktidar zamanında çıktı. Biraz önce, gerçi bu 7’nci madde çıkarıldı, ama uygulamada o kadar çok keyfî işlemler oluyor ki, vergi dairelerinin birisinin yaptığı uygulama ötekisini tutmuyor, bir belediyenin yaptığı uygulama ötekisini tutmuyor, bir devlet dairesinin yaptığı uygulama ötekisini tutmuyor, bir valinin yaptığı uygulama ötekisini tutmuyor. Böyle bir devlette yaşıyoruz, çünkü istikrarlı bir uygulamayı sağlayacak bir yasama düzenlemesini yapmıyoruz. Ne yapıyoruz? İşte, burada hamasi nutuklarla… Komisyonlarda incelemiyoruz. Efendim, Komisyon Başkanı diyor ki: “Esas, hakikaten hukuk devletinde mülki idare amirinin eşyaya el koyması mümkün değil, ancak bunu bir yargı kararıyla getirebilirsiniz, yargı buna karar verebilir.” Peki, burada, işte bu eşyalar ne olacak? “Kamuya mal edilir.” Nasıl kamuya mal edilir? Jandarmanın dağın tepesinde el koyduğu eşyayı kim getirecek, nereye verecek? Yani, bunların hepsinin düzenlenmesi lazım. Efendim “Yönetmelikle düzenlenecek.” diyor. Var mı burada “Yönetmelikle düzenlenir.” diye uygulama, yani bir kanun maddesine koymuş musunuz? Burada açık bir hüküm de yok, yani “Şu şu hususlar yönetmelikle düzenlenir.” dememişsiniz, bir iki yerde geçmiş. Yani, sonra, böyle bir şey koysaydınız, yani, o ileride…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Anayasa/124 var efendim.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, Anayasa, manayasayı

BAŞKAN – Bir dakika ekliyorum.

KAMER GENÇ (Devamla) – 5,24 dakika var.

BAŞKAN –  Yok.

KAMER GENÇ (Devamla) – Öyle mi!

BAŞKAN - Yani, bana da onu yaparsanız çok ayıp olur Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) – Neyse.

Değerli milletvekilleri, hakikaten, ben, bu Parlamentoda uzun zaman çalışan bir insan olarak bu AKP’nin bu Parlamentoya koyduğu ambargoya cidden şiddetle karşısındayım. İşte, bakın, Hükûmetiniz sizi ciddiye almıyor. Donmuş, uyuşmuş bir Hükûmet; milletin karşısına bir hedef koymuyor, devletin bütçesi iflas etmiş, iç ve dış borçlarınız gayrisafi millî hasılayı geçmiş; işsizlik almış yürümüş, insanlar sokakta aç; efendim, vali ve kaymakamlara “Git kömür dağıt.” diyorsunuz. O kömürleri de kimlerden alıyorsunuz? Size yandaş kömür ocaklarını işleten insanlara gidip yasa dışı yollarla, hiç ihale yapmadan, belli bir şey etmeden alıyorsunuz.

MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) – Yapmayın!

KAMER GENÇ (Devamla) - Onları da, ne kadar suistimaller yapılacağını siz yarın iktidardan düştükten sonra onları meydana çıkaracağız. Yani, o kömürleri ihaleyle almıyorsunuz, kendi yandaşlarınızdan alıyorsunuz ve yanmayan kömürleri vatandaşlara veriyorsunuz.

Önergemin kabulünü rica ediyorum, saygılar sunuyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Saydıracağım şimdi.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Neden?

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Reddedilmiştir.

ZEYİD ASLAN (Tokat) – Saysaydınız.

BAŞKAN – Birbirimizi kırmazsak iyi olur.

ZEYİD ASLAN (Tokat) – Saysaydınız.

BAŞKAN – Saydık efendim, emrinizi yerine getirdik.

ZEYİD ASLAN (Tokat) – Estağfurullah.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

9’uncu maddeyi 8’inci madde  olarak okutuyorum:

MADDE 8- 4207 sayılı Kanunun  8 inci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi yoktur.

Şahısları adına söz talepleri vardır.

Birinci söz talebi, Kastamonu Milletvekili Sayın Hakkı köylü, ikinci söz talebi, İstanbul Milletvekili Sayın Nursuna Memecan, Üçüncü söz talebi, İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Macit.

İlk sözü, Kastamonu Milletvekili Sayın Hakkı Köylü’ye veriyorum.

Buyurun Sayın Köylü. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.

Esasında ben söz almayacaktım ama, şu “mülkiyetin kamuya geçirilmesi” meselesi çok tartışıldı ve bu konuda “itham” denilebilecek şekilde sözler söylendi yani bir noktada, biz, çok büyük hata yapmışız gibi geldi.

Şimdi, mülkiyetin kamuya geçirilmesiyle müsadere arasında hiçbir benzerlik yoktur. Kabahatlerde mülkiyetin kamuya geçirilmesi, suçlarda müsadere kararı verilir. Mülkiyetin kamuya geçirilmesine, Sigara Kanunu’nda mahallî mülki amir karar vermektedir. Ancak mülkiyetin kamuya geçirilmesinden önce yapılması gereken bazı hususlar vardır. Kabahatler Kanunu’nun 18’inci maddesi açıkça şöyle diyor: “Mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin karar, eşyanın;

a) Kullanılamaz hale getirilmesi,

b) Niteliğinin değiştirilmesi,

c) Ancak belli bir surette kullanılması,

Koşullarından herhangi birisinin yerine getirilmesi şartına bağlanabilir.”

Sigara şeklinde şeker. Bunun şekli değiştirilebilir mi başka bir şekle dönüştürülebilir mi? Elbette ki dönüştürülebilir. “Sigara şeklinden başka bir şekle dönüştürürseniz, al götür mallarını…”

Bir bez, üzerinde sigaranın reklamı, ilanı olan yazılar var, tonlarca bez belki de. Bunu ele aldığı zaman, bu kişi “Ben bu yazıları derhâl sileceğim.” der ve bunu anında suya atıp temizleyebilir, başka türlü de temizleyebilir. Bu takdirde, bu mallar elinden alınmaz. Bunun gibi, niteliğinin değiştirilmesi hâlinde veya başka türlü kullanma imkânı varsa o şekilde kendisine bir imkân tanınmaktadır. Bu kendisine tanınan imkâna rağmen, eğer bu gerekliliği yerine getirmiyorsa, bu takdirde, mülkiyetin kamuya geçirilmesine karar verilir. Mülkiyetin kamuya geçirilmesine karar verilirken, öncelikle mala el konur, bu mal bir yerde muhafaza altına alınır, hatta mal kendi sahibine de teslim edilebilir, bu imkân vardır. Muhafaza altına alındıktan sonra ilgili kişiye tebligatı yapılır, gider kendisi mahkemeye itiraz eder, mahkeme itirazını reddeder ve kesinleşirse karar –burası çok önemli- karar kesinleştikten sonra ancak mülkiyet kamuya geçer. Kesinleşmeden önce yapılan işlemler sadece o malı muhafaza altına almaktan ibarettir.

Soruyorum şimdi size: Böyle bir imkân varken binlerce box sigaraya nasıl el koyarız? Sigaranın üzerinde eğer resim eksikse, derse ki: “Ben o yazıyı veya resmi düzelttireceğim.” O takdirde “buyur, al, bunun gereğini yerine getir” diyebiliriz. Mala, doğrudan doğruya, gasp eder gibi el koyma diye bir şey yok değerli arkadaşlarım. Kanun açık, Kabahatler Kanunu kendisine bu imkânları tanımıştır. Bundan dolayı hiçbir sorun yoktur. Ne Anayasa’ya aykırıdır ne de diğer kanunlara aykırıdır.

Hepinize saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köylü.

İkinci söz, İstanbul Milletvekili Sayın Nursuna Memecan’da.

Buyurun Sayın Memecan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

NURSUNA MEMECAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanunu desteklediğimi bir kere daha söylemek istiyorum. Bu kanunu uygulamada çok dikkatli olmamız gerektiğini düşünüyorum. Hepimizin desteğine ihtiyacı var kanunun uygulanmasının.

Öncelikle, bu kanunu buraya getiren -komisyonlarda- ve bu süre içerisinde bu kanuna çeşitli öneriler ve eleştiriler getiren bütün milletvekili arkadaşlarıma, çalışmalarından, katkılarından dolayı bir kere daha teşekkür etmek istiyorum.

Bu kanunun benzerleri bütün dünyada yapıldı. İrlandalılar, İngilizler, Fransızlar, Taylandlılar bunu çok güzel, başarıyla uygulayabildiler. Onlar yapabiliyorlarsa biz de çok güzel uygulayabiliriz. Aslında, biz de çok güzel uygulamaya başladık. Bizim uzun yol otobüs yolculuklarında, hiçbir yolcu sigarasını yakayım diye düşünmüyor artık. Uzun yol otobüs yolcuları yapabiliyorsa, restoranda, barda ve hatta buradaki kulislerimizde, Meclisteki odalarımızda, diğer kapalı alanların hiçbir yerinde sigara içmeden demek ki olunabiliyor. Uzun yol otobüs yolcuları yapabildiyse hepimiz yapabiliriz diyorum.

Uygulamanın takipçisi olmalıyız. Öncelikle, sigara içenler sigaralarını bu kanun kapsamı içerisine giren yerlerde yakmasınlar, yakmamakla işe başlayalım; yakarken bir kere daha düşünsünler, etrafa kötü örnek olduklarını düşünsünler ve yasayı ihlal ettiklerini düşünsünler, başkalarını da uyarsınlar bu konuda.

Öncelikle, tekrar, Mecliste dikkat etmemiz gerektiğini bir kere daha söylemek istiyorum. Kulislerde, yemekhanelerde, ofislerde bir kere daha düşünelim sigaramızı yakarken diyorum. Bana çok sinirleneceğinizi de biliyorum ama öncelikle buradan başlamalı diyorum.

Sonra, okullarda özellikle müdürlerin, öğretmenlerin, çocuklara rol model olan kişilerin çok çok dikkatli olmalarını ve okul çevrelerinde sigaralarını yakmamalarını rica ediyorum.

Yasayı uygulayacak olan yetkililerin sıfır toleransla yasayı uygulamalarını diliyorum ve onlardan, hem kendilerinin yasaya uymalarını hem de uyması gereken kişileri gerekli şekilde uyarmalarını istiyorum.

İş yeri sahiplerinin, iş yeri yetkililerinin ve özellikle taksicilerin bu yasadan güç alarak, iş yerlerinde, lokantalarında, barlarında sigara içimine izin vermemelerini istiyoruz.

Bu konuda, bir de medyaya çok teşekkür etmek istiyorum. Dünkü Sabah gazetesinin manşetinde bu konuyla ilgili haber vardı, dünkü Hürriyet’te Mehmet Yılmaz’ın köşe yazısı bu konudaydı; bugün, Milliyet’in sürmanşeti bu konuda, Radikal’de de Murat Yetkin’in yazısı bu konuda. Bu konudaki bilgilendirme, bilinçlendirme çabalarına tamamen medyanın büyük katkısı olacağını düşünüyorum. Bu katkılarına sadece bugün değil, sürekli olarak devam etmelerini diliyorum. Bu kanunun uygulamasıyla ilgili, eğitimle ilgili, bilinçlenmeyle ilgili medyaya her türlü desteği verebileceğimizi, onların da bu konuda katkılarının sürmesini diliyorum.

Hepinize sigarasız, dumansız, temiz günler diliyorum.

Çok teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Memecan.

Madde üzerinde soru yok.

Önerge yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

10’uncu maddeyi 9’uncu madde olarak okutuyorum:

MADDE 9- 4207 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 3- (1)  Bu  Kanunun 2 nci maddesinin beşinci fıkrasındaki işletme sahipleri, söz konusu tertibat ve düzenlemeleri altı ay içinde yapmakla yükümlüdürler.

(2) Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları gereğince yapılması gereken işler, Kanunun yayımı tarihinden itibaren iki ay içinde yerine getirilir.

(3) Bu Kanunda öngörülen yönetmelik, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde çıkarılır."

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi yoktur.

Şahısları adına, Samsun Milletvekili Sayın Suat Kılıç, Rize Milletvekili Sayın Bayram Ali Bayramoğlu, İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Macit söz istemişlerdir.

İlk söz Samsun Milletvekili Sayın Suat Kılıç’ta.

Buyurun Sayın Kılıç…

SADULLAH ERGİN (Hatay) – Yok efendim.

BAŞKAN – Yok.

Rize Milletvekili Sayın Bayram Ali Bayramoğlu, buyurun…

SADULLAH ERGİN (Hatay) – Yok.

BAŞKAN – Yok.

İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Macit, buyurun.

Süreniz beş dakika.

HASAN MACİT (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi şahsım ve Demokratik Sol Parti adına saygılarımla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, iki gündür -daha öncesi de var- bu yasanın görüşülmesi bir hayli tartışmalarla devam ediyor ve bütün grupların, Meclisin tamamının desteklediği bir yasa konumunda. Gerçekten, hiçbir yasaya böyle bir destek kısmet olmamıştır. Bu yasanın öncelikle bu anlamda da bir özelliği olduğunu düşünüyorum. Bu yasanın -biraz sonra kabul edilecek- ülkemize, Türk toplumuna hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum ve sağlıklı nesiller yetiştirilmesinde bu yasanın da katkısı olacağını düşünüyorum.

İki gündür görüşmeler sırasında üçüncü olarak söz hakkı aldık ve devamlı orada bir söz bize acaba kısmet olur mu diye bekliyoruz. Ama ne hikmetse, daha önceki gündemde, daha önceki Meclis çalışmalarındaki olduğumuz ve karşılaştığımız manzara, gene bu yasada da, destek olduğumuz yasada da karşımıza çıktı. AKP Grubu adına konuşmayarak şahısları adına söz alan arkadaşlarımız ısrarla bu söz haklarını kullanmakta sürdürdüler. Haklarıdır, kullanacaklardır, mutlaka söz almışlarsa konuşacaklardır, ama daha önceki yasalarda Kanunlar Kararlara gittiğimizde söz almak için, ne hikmetse -burada sadece AKP Grubu yok, birçok başka partilerin grupları da var- hep AKP Grubundan iki arkadaşımızın yasalar üzerine şahısları adına söz almasını açıkçası garipsiyorum. Neden biz daha önce gidip söz alamıyoruz diye de kendi kendime hayıflanıyorum.

Burada bir sıkıntı var diye düşünüyorum değerli arkadaşlar ve yetkili arkadaşların, görevlilerin bize söyledikleri, matbaadan gelen kanun tasarısının daha önceden haber alınıp söz alındığı yönünde. Değerli arkadaşlar, yapmayın, yani burada grubu olan partilerimiz kendi düşüncelerini yasa üzerinde ifade edebiliyorlar ama grupları olmayan ve bağımsız milletvekillerinin düşüncelerini ifade etme şanslarını, ne yazık ki ortadan kaldırıyorsunuz. Biz, her maddede yedişer tane önerge vererek yasanın görüşülmelerini tıkayarak mı böyle bir söz alma hakkına gidelim? Böyle bir yolu açıkçası doğru bulmadığımız için, şu ana kadar böyle bir yol, yöntem denemedik. Ama bundan sonra istiyorsanız ki böyle bir yöntem de uygularız ve bir madde üzerinde yedi önerge veririz, otuz beş dakika konuşuruz. Bu daha fazla bizim işimize gelir. Bu da şık olmaz, doğru olmaz.

Doğru olduğuna kanaat getirdiğimiz ve doğruluğuna inandığımız bazı önergelerimiz de, ne yazık ki, iktidar partisi milletvekillerince reddedildiğini görüyoruz ve yaşıyoruz. Dün verdiğimiz bir önergeyle ilgili bütün muhalefet partilerinin milletvekilleri tarafından destek görmüş olmamıza rağmen, ne hikmetse, iktidar partisi milletvekillerinin oybirliğiyle reddetmesi bizim için bir anlamlı çünkü o önergenin gerçekten Türkiye’nin hayrına ve yararına olduğunu düşünüyorum ve o önergeyle, yurt dışına transfer edilecek paraların hiç olmazsa binde 1 oranında Türkiye’de kalarak eğitim camiasına bir katkı olacağını düşünerek, inanarak verdiğimiz bir önergenin de reddedilmiş olmasını açıkçası yadırgadık diye düşünüyorum.

Çünkü, değerli arkadaşlar -Türkiye dışına- özellikle sigara sektöründe faaliyet gösteren firmalar, küresel sermaye, uluslararası sermayenin firmaları ve aldıkları, edindikleri kârları yurt dışına transfer ediyorlar. Biraz sonra, bu madde üzerinde önergemiz var, önergemizde de konuşacağım ve dosyamda metinleri de belgeleri de var, onları sunacağım. Böyle bir kâr transferinin bir miktarının Türkiye’de kalmış olması ve Türkiye’de de yararlı bir işte kullanılması amacıyla vermiş olduğumuz önergenin sizin oylarınızla reddedilmiş olması… Açıkçası, benim o önergenin mahiyetini sizlere tam olarak anlatamadığımı düşünüyorum. Anlatabilmiş olsaydım, o önergenin yararını anlatabilmiş olsaydım, yurt dışına gidecek, transfer edilecek paraların, başka uluslararası şirketlerin kasasına girecek paraların binde 1’inin Türkiye’de millî eğitim adına harcanacağını anlatabilmiş olsaydım, bunu ifade edebilmiş olsaydım, siz de o önergeyi desteklerdiniz diye düşünüyorum. Bu kusurun, anlatamama kusurunun kendimden kaynaklandığını düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, lütfen tamamlayın.

HASAN MACİT (Devamla) – Çünkü o önergede, dünkü okunan şekliyle, gerçekten Türkiye’nin yararına, millî eğitimin yararına, çocuklarımızın yararına ifadeler ve para akışı sağlanacaktı ama o önergenin reddedilmiş olmasıyla, milyar dolarların transferiyle birlikte, o binde 1 oranın da dışarıya gittiğini, gideceğini oylarınızla kanıtlamış oldunuz. Bu benim kusurum diye düşünüyorum çünkü anlatamadığımı ifade ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Macit.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.45

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.04

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 45’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

55 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Teklifin 9’uncu maddesi üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştı.

Madde üzerinde soru-cevap işlemi yapacağız.

Soru için giriş yapmış bulunan Sayın İnan, buyurun.

ÖMER İNAN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkanım, delaletinizle Sayın Bakana bir soru tevcih etmek istiyorum. İktidar-muhalefet el ele verdi, bu kanun çıkacak gibi gözüküyor. Hayırlı olsun.

Tütün ve mamullerinden elde edilen özel tüketim ve diğer vergilerin bu yıl için takribî 10-11 katrilyon olacağı tahmin ediliyor. Eğer, bu kanun çıktığı takdirde, Türkiye’de yaşayan insanlar, sigara içenler sigarayı bıraktığı zaman, bu 11 katrilyonu nasıl telafi edecek Sayın Bakanım? Onu merak ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Başka, soru için giren?

Buyurun Sayın Gürkan.

FATOŞ GÜRKAN (Adana) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben soru sormak için sisteme girdim ama, ben, 5 Ocak Adana’mızın kurtuluş yıl dönümü, 86’ncı kurtuluş yıl dönümü, onun için, kurtuluşu kutlamak için söz aldım.

Ben, özellikle, Adanalı hemşehrilerimizi ve tüm Türkiye’yi -çünkü Adana, Kuvayımilliyeyi ilk önce başlatan illerimizden biri olmuştur- bu Kurtuluş Savaşı’nda verdiği mücadeleden dolayı kutluyorum. Adana’da, Kurtuluş Savaşı’nda bizleri bugünlere getiren Tayyar Rahmiye annemizi, bunun yanında, Kılavuz Hatice anamızı rahmetle ve şükranla anıyorum. Bunun yanında, kahramanca mücadele eden tüm vatandaşlarımıza, emniyet teşkilatımıza ve ordumuza buradan şükran ve minnetlerimi sunuyorum ve tüm Adanalı hemşehrilerimizin kurtuluş yıl dönümünü kutluyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakan…

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değerli Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın İnan’ın gayet veciz biçimde ifade ettiği gibi, iktidarımız, muhalefetimiz el ele yüce Meclisimizde çok güzel bir kanun yapıyoruz ülkemizin geleceğini ilgilendiren.

Tütün ve ürünlerinden alınan vergiler, kuşkusuz alınmaya devam edecek. Zaten bir kanunla, hatta bir eylem planıyla tütün tüketimini çok kısa süre içerisinde geriletemeyeceğimizi biliyoruz, ama bir sürece girmiş olacağız. Hem çocuklarımız ve gençlerimiz tütün alışkanlığına maruz kalmayacaklar, öyle ümit ediyoruz, bunun için çalışıyoruz, çalışacağız hem de tütün tüketenler sağlıklarını korumak açısından, tütün tüketenlerin en azından bir kısmı bu alışkanlıklarından vazgeçecekler. Zaten insan sağlığı söz konusu olduğunda elbette diğer hususlar hep ikinci planda gelecektir. Meseleyi böyle görmek, böyle değerlendirmek lazım. Kaldı ki, sigara, yalnızca tüketilirken bir harcama malzemesi olmuyor, aynı zamanda sigara sebebiyle ortaya çıkan hastalıklar dolayısıyla da kamunun çok büyük harcamaları olduğunu biliyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Madde üzerinde üç önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 55 sıra sayılı Yasa Teklifinin çerçeve 9. maddesinde düzenlenen 4207 sayılı Yasaya eklenen Geçici 3. maddenin (1) numaralı fıkrasına aşağıdaki hükmün eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                  

Nesrin Baytok

Kemal Kılıçdaroğlu

Hulusi Güvel

 

 

Ankara

İstanbul

Adana

 

Atilla Kart

 

Şevket Köse

                             Konya                                                                           Adıyaman

“Bağımlılık yaratmamak koşulu ile kimyasal katkı maddesi kullanan tütün mamulleri üreticileri, kullandıkları katkı maddeleri için 6 ay önceden Sağlık Bakanlığı ve TAPDK (Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu) izin almak zorundadır.”

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

55. Sıra Sayılı Kanun teklifinin 9. maddesindeki 2. fıkrası kanun teklifinden çıkarılmasını arz ve talep ederiz.

                    Hasan Macit                     Recai Birgün                    Harun Öztürk

                        İstanbul                               İzmir                                İzmir

                Ayşe Jale Ağırbaş                                                       Süleyman Yağız

                        İstanbul                                                                      İstanbul

BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 55 sıra sayılı “Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi”nin 9 uncu maddesine bağlı geçici maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Geçici Madde 3.- (1) Bu Kanunda öngörülen yönetmelikler, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içinde çıkarılır.”

                             

Bekir Bozdağ

Cevdet Erdöl

Zeyid Aslan

 

 

Yozgat

Trabzon

Tokat

 

Ayhan Sefer Üstün

 

Ali Öztürk

 

Sakarya

 

Konya

BAŞKAN – Komisyon?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yüce heyetin takdirine bırakıyorum.

BAŞKAN – Hükûmet?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılıyoruz Değerli Başkanım.

SADULLAH ERGİN (Hatay) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe: Önerge ile Teklifte yapılan değişiklikler doğrultusunda teknik düzenleme yapılmıştır. Ayrıca Sağlık Bakanlığı tarafından yönetmelik çıkarılabilmesi ve bu yönetmeliklerin bir ay içerisinde çıkarılması öngörülmüştür.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, biraz önce kabul edilen en aykırı önergeyle geçici 3’üncü madde tümüyle değiştirildiğinden, İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Macit ve arkadaşlarının ve İstanbul Milletvekili Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarının önergelerini işlemden kaldırıyorum.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

11’inci maddeyi 10’uncu madde yerine okutuyorum:

MADDE 10- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi vardır.

İlk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vural’da.

Buyurun Sayın Vural. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

MHP GRUBU ADINA OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu kanunla ilgili görüşlerimi ifade etmeden önce, öncelikle Diyarbakır’da vaki bir terör saldırısı sonucunda, orada bir askerî araca yönelik terör saldırısı sonucunda… Muhtemelen şehitler de var, umarım yoktur, ama bu terör saldırısını kınıyorum, teröre himaye gösterenleri, destekleyenleri kınıyorum.

Bir insanlık düşmanı olan bu terörle toplumsal mücadeleyi kazanmaya da azmettik. İnşallah, Meclisten başlayan irade, bütün milletimiz tarafından da bu terör örgütünün hem siyasal amaçlarını hem de bu amaçlar için kullandığı yöntemleri reddedecektir. Burada, bu Meclisimizin kararlılığına ortak olmak amacıyla, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bunu ifade etmek istiyorum. Biraz önce arkadaşımız belirtti, 4 ölümüz olduğu ifade ediliyor. Allah’tan rahmet diliyorum, bütün yakınlarına başsağlığı diliyorum, yaralılara da acil şifalar diliyorum.

Bir kanun tasarısını geçiriyoruz. Böyle, tabii son derece üzüntü duyduğumuz bu vahim hadiselerden sonra sözler bazen kâfi gelmiyor açıkçası, ama bir tasarıyı geçiriyoruz, eleştirilerimizi ilettik, sorularımızı sorduk. Gerçekten, Türkiye’nin bu toplumsal ve sosyal maliyetini oluşturan bu sigarayla mücadelede de, açıkçası toplumsal mücadeleyi kazanmamız gerekiyor.

Kanun çıkartmamız kâfi değil, ama bütün kurumlarımız ve birey olarak da bu yüksek sosyal maliyetli zararın etkilerini asgariye indirmek konusunda da elimizden geleni yapmamız gerekiyor. Fakat, bu kanun vesilesiyle yine gündeme gelen birtakım eleştirilerimizi iletmek durumundayız.

Değerli kardeşlerim, 77’nci madde böyle bir kanun tasarısı için bile uygulanması bence gereksiz bir İç Tüzük hükmüdür. Biraz önce Komisyon Başkanımız da söyledi. Şimdi, “Aciliyetine binaen” diye bir ifadeyle getiriliyor. Bu niye acilmiş? Bu aciliyeti konusunda bir tane gerekçe iletildi mi? İletilmedi. Dolayısıyla, “Aciliyetine binaen” diye bir ifadeyle bir iş acil olmaz. Muhakkak bu konularda 77’nci maddenin temel kanunlar itibarıyla uygulanması gerekmektedir. Böyle sekiz on tane maddelik teklifler için İç Tüzük’ün bu hükmünün uygulanması doğru değildir.

Değerli milletvekilleri, hepimizin yöresindeki tütün üreticilerini ya da sigara üreticilerini ya da tütünün ve sigaranın kullanıldığı yerleri etkileyecek bir kanun karşımıza gelmektedir, ama ne yazıktır ki bu kanunun, tütün üreticilerini ya da sigara kullanılan yerleri ne şekilde etkileyeceğine dair Meclisimize bir bilgi verilmiyor. Yani, böyle kanun çıkararak, doğrusu, milletvekillerimiz bunun muhtemel faydaları ve zararları konusunda yeterince bilgilendirilmemiş olmaktadır. Bu bakımdan, düzenleyici etki analizlerinin hazırlanarak, bunlarla ilgili hangi kesimi nasıl etkileyecektir, nasıl bir sosyal fayda oluşturacaktır ve bu zararları ortadan kaldırmak için hangi tedbirler alınmaktadır; milletvekillerimize yeterince bilgi verilmesi gerekmektedir. Bir kanunu çıkarırken, bu kanunun kimleri etkileyeceğini bilmesi, bu milletvekillerinin hakkıdır. Bu bakımdan, bir sigaranın doğurduğu zararın maliyetini bile bilmiyoruz. Böyle kanun çıkarmak… Ya da kahvehaneleri nasıl etkileyecektir, tütün üreticilerini nasıl etkileyecektir, tütün pazarını nasıl etkileyecektir?  Bir kanun çıkardığımız zaman bu etkileri bilmemiz gerekmektedir.

Aciliyetine binaen” çıkarıyoruz bu kanunu, bugün bakıyoruz ki, 21’inde Tekel özelleştirilecek! Piyasayı etkileyecek böyle bir kanunun bu özelleştirmeden önce getirilmiş olmasının bu ihaleyi nasıl etkileyeceğini de tartmamız gerekiyor. Neyi, nasıl, ne zaman yaptığımızı bilmemiz gerekiyor değerli kardeşlerim. O bakımdan, bu kanunlar hazırlanırken muhakkak surette, zamanlama itibarıyla ya da etki itibarıyla, faydaları ve zararları konusunda milletvekillerimize gerekçelerde yeterince bilgi verilmelidir. Haklı olarak milletvekillerimizin, tütün üreticilerinin sorunlarını sormaya hakkı vardır. O yörede tütün üretilmektedir. Bunların menfaatleri gözetiliyor mu, gözetilmiyor mu; bütün bu hususların dikkate alınması gerekmektedir. O bakımdan, bunlarla ilgili çalışmaları yaparken, milletvekillerimizin bu sorularının hepsi kendi yöresinde seçmenlerine gittiği zaman bir soruyla karşılaştığı zaman çıkarılan kanunla ilgili cevapları vermesi için aslında gerekli olan sorulardır.

O bakımdan, bu kanunlarda muhakkak surette, biliyorsunuz, Başbakanlığın hazırladığı Mevzuat Hazırlama Yönetmeliği var, düzenleyici etki analizlerinin yapılması gerekmektedir, ama bugün karşımıza çıkan kanunlarda düzenleyici etki analizlerini burada göremiyoruz. Komisyonlarımızda bu etki analizlerinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Bunlara göre kanunları çıkartmamız gerekiyor. O bakımdan, buradaki soruların hepsi, aslında bir etki analizinde cevabı verilmesi gereken suallerdir. Bu gibi suallerle milletvekillerimiz aydınlanmak ihtiyacı duyuyorsa, bu kanunun, bu teklifin gerekçesinde de, bunun zararı nedir, bu kahvehane sektörünü nasıl etkileyecektir; bunların adaptasyonu için, kahvehanelerin bu kanuna uygun hâle getirilmesi için yapacakları masraflarla ilgili kredi alma imkânı var mıdır yok mudur; bütün bunları sosyal boyutlarıyla düşünmemiz gerekiyor. O bakımdan, gerçekten, Başbakanlığın hazırladığı bu yönetmelik çerçevesinde o düzenleyici etki analizleri bence kanun ekinde gelirse ya da teklif olduğu zaman da bunlarla ilgili, Bakanlığın bu teklifle ilgili bir düzenleyici etki analizi yapması temin edilirse, zannederim iyi bir yol haritası benimsemiş oluruz.

Kimin lehindedir, kimin aleyhindedir? Zamanlama itibarıyla neden acildir? Bir neden acil olduğu hususuna bile cevap veremiyorsak… Değerli kardeşlerim, 21’inde ihale olacakmış. Neden acil, kim istedi, aciliyetini Bakanlık mı istedi, istemedi mi? Bunu da bilmiyoruz. Yani, Bakanlığın bu konuda, bizim bu sözleşmelere uyum konusunda “Acilen geçirmemiz gerekmektedir.” diye bir teklifi olabilir. Elbette bu konuda Meclis gerekeni yapabilir. O bakımdan, bu kanunları çıkartırken gerçekten bu zamanlamalara da çok dikkat etmemiz gerekiyor.

Tabii, sözlerimi tamamlarken, aslında belki de inşallah bu kanunla birlikte, belki bu kanuna münhasır olmak üzere “Son söz milletvekilinindir.” demek yerine belki “Son söz tiryakinindir.” diyerek, umarım bu kanun vasıtasıyla gerçekten tütün mamullerinin zararlarını asgariye indirebilecek bir yolu gösteririz. Ama, milletimizin bunu sahiplenmesi gerekmektedir, bireysel olarak sahiplenmemiz gerekmektedir. Unutmayalım ki, bu sigara, hem bireysel maliyet olarak sağlığımıza hem de sosyal maliyet olarak topluma zararlı olmaktadır; aynı zamanda, ödediğimiz vergilerin de yanlış yerlere gitmesini sağlamaktadır. Bu bakımdan, bence bu kanun hayırlı olmuştur. İnşallah, bu kanunun uygulanmasında görülecek zorluklarla ilgili çıkartılacak yönetmeliklerle bu kanun daha etkili bir şekilde uygulanmış olur.

Bu vesileyle, bu kanuna gerek sorularıyla gerek önergeleriyle katkıda bulunan bütün değerli arkadaşlarıma ben teşekkür ediyorum, hepinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural.

Gruplar adına ikinci söz talebi, Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan’a aittir.

Buyurun Sayın Kaplan.

Süreniz on dakika.

DTP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de sözlerimin başında, biraz önce Diyarbakır’da meydana gelen acı olay nedeniyle yaşamını yitiren yurttaşlarımıza rahmet, yaralılara acil şifalar dilerken şu gerçeğin altını çizmek istiyorum: Hiçbir zaman, hiçbir yerde, şiddet, nereden gelirse gelsin, bu ülkede hiçbir sorunun çözüm adresi olmayacaktır. Bu sorunların, bütün sorunların -kime yönelirse yönelsin- çözüm adresinin bu yüce Meclis olduğu dikkate alınarak, bu yüce Mecliste, bizler doğrular etrafında kenetlendiğimiz takdirde, birlik olduğumuz takdirde, birlikte tavır koyduğumuz takdirde, birlikte yürüdüğümüz takdirde, hep beraber bu sorunların üstesinden gelebiliriz. Olayları şu veya bu yana çekmeden, bu acı olaylara aynı gözle bakarak, birlikte durarak, birlikte üzerine giderek ancak bu ülkede, bu Meclis, en asli görevini, birinci görevini yerine getirebilir. Daha büyük acıları yaşamamak için bu tür olaylardan büyük dersler çıkarıp, artık, birlikte diyaloğa, uzlaşmaya, kenetlenmeye doğru gecikmeden yol almamız gerektiğinin altını çizmek istiyorum. Bu tarihî sorumluluğu, bu tarihî görevi, 23’üncü Dönem milletvekillerinin, halkın en büyük temsilini sağlayan bu yüce Meclisin yerine getireceğine inanıyorum. Bugün, burada, bu acı olay nedeniyle bunları söylerken -henüz ne olduğu, nereden olduğu, kime olduğu hiç önemli değil, hepsi insanlarımız- insanlarımıza yönelen eylemler karşısında birbirimizi daha iyi anlamaya, birbirimizi daha iyi dinlemeye, birlikte olmaya daha çok ihtiyacımız olduğu günleri yaşıyoruz ve bu Meclisin artık buna gerçekten kararlı bir tavır koyması gerekiyor. Liderlerimiz, gruplarımız, hepsi bu konularda, mutlaka birlikte, artık daha etkili nasıl olabilirizin, nasıl yapabilirizin formülünü bulmak zorundadır diye düşünüyorum.

Nasıl ki, zaman zaman Meclise gelen yasa tasarılarında, parti programlarımız farklı olsa da, görüşlerimiz farklı olsa da, bu ülkede doğrular birdir. Zararlı olan bir mamulle ilgili bir yasa tasarısını görüşürken elbette ki bütün maddeleri bütünüyle içimize sinmedi. Belki uygulamada yarın bunun aksaklıkları görülür, yine birlikte bu konuları konuşur, yanlış varsa düzeltiriz. Evet, kaygılar var. AK Parti Hükûmeti bu tasarıyı getirse de 11’inci maddenin yürürlük zamanı konusunda kafada tereddütler var. Farz edelim ki bu yasa bugün çıkıyor zaten Meclisten ve iki gün sonra, Cumhurbaşkanından onaylanmış olarak geldiği zaman, köy kahvelerinde, mezralarda, en küçük birimlerdeki yerlerde, birçok yerde bunun uygulama sorunları toplumda bir karmaşa yaratacaktır. Bu karmaşanın önlenmesinin, elbette ki, TRT’ye yükümlenen o altmış dakika, tütün mamulleri ve zararlarıyla ilgili mücadelenin eğitim programları, eğitim seminerleri, eğitim görüşleriyle ilgili Sağlık Bakanlığının, İçişleri Bakanlığının, ilgili bakanlıkların, bu mamulleri üretenlerin hepsinin ve toplumun tamamının bireyin ve toplumun sağlığını düşünerek, bütün bu görüşler doğrultusunda, belli bir zamana ihtiyacı olduğunu, belli bir eğitime ihtiyacı olduğunu, belli bir yönlendirmeye ihtiyacı olduğunu da gösteriyor. Yani, neden bu ihtiyaç gösterimi? Çünkü, yasada, gelen tasarıyla yasalaşan biçimi arasında yasak alanları kapsamında bir genişleme oldu. Her ne kadar, e-sigara bu kapsam içine dâhil edilmemişse ki, bu bir eksikliktir, inanıyorum ki, bu yakın zamanda fark edilecek, bu e-sigaranın zararlarının tütünden daha fazla olduğu kamuoyunda anlaşılacaktır ve bunun da önlemi alınacaktır, bu da kapsama dâhil edilecektir. Ama, kaygımız şurada: Bunu şüphesiz bütün gruplar, AK Parti Grubu da mutlaka önergeleriyle ki, gelen önergelerden de anlaşılıyor… Bazı yerlerde yürürlük alanları konusunda bir zamana ihtiyaç var zorunlu olarak. Nedir bu zaman? Diyorsunuz ki, bilmem, şu şu lokantalarda veya şu şu iş yerlerinde sigara içme özel birimleri yapılır. İşte, akıl hastaneleri, yaşlılık evleri denildi, bilmem farklı yerler bu yasada geçen. Tabii ki, yarın bu yasayı yürürlüğe koyarsanız, o iş yeri sahiplerine de zaman tanımamış olursunuz. Nasıl yapacak bu ayrı bölmeyi, özel bir bölmeyi? Bir restoranda, bir otelde ayrı, özel bir bölmenin eklenmesi, öyle iki dakikalık, iki saatlik bir iş değil, bir mühendislik olayıdır, bir yapılabilirlik, bir zaman olayıdır elbette ki. Tabii ki bu açıdan 11’inci madde, yayımlandığı tarihte yürürlüğe girer, şeklinde gelse de aslında, bu tasarının içindeki maddelerin değişikliği ile bir zaman ihtiyacının doğduğunu gösteriyor bu tür yerler için. Bunu da makul bir şekilde aşmak gerekir diye düşünüyoruz.

Gerçekten, yönetmelikler konusu da bir zaman konusudur. Bir kanunu çıkardığımız zaman, bunun ince detaylarının uygulanması yönetmeliklerden geçer. Bu yönetmeliklerin hazırlanması, yine, yasanın uygulama ve uygulama sorunlarıyla ilgilidir. Uygulama sorunlarını iyi gözetmeden, bu çıkarılacak yönetmelikleri sadece kolluk güçlerine havale etmek veya bunu belediyelerde zabıtaya havale etmek veya bulunulan iş yerlerine havale etmenin de tek başına yeterli olmadığını, bunun da belli bir düzen içinde hazırlanması için bir zaman ihtiyacı olduğu görülebilir.

Bu baptan olarak, bazı maddelerle ilgili yürürlük zamanı için bir zaman tanınabilir, ama bu yasa, mademki bu Mecliste, Meclisimizde bütün grupların tamamının onayını bulmuştur, kabul görmüştür, bu yasa, kanımca, yayınlandığı tarihte, o özellikli olan yerler ayrık tutularak, onlarla ilgili belli bir zaman dilimi tanınarak anında yürürlüğe girmelidir. Anında yürürlüğe girmelidir ki bu yasanın çıktığı fark edilsin, zamana yayılan bir durumda bunun da etkisiz kalması söz konusu olabilir diye düşünüyoruz.

Burada, temel sıkıntı olarak grubumuzun sunduğu önergelerde sık sık dikkatini çektiği bir konu var. Birincisi, bu, televizyon, görsel yayın konusunda, filmler, müzikler, diziler konusunda, bu konuda gerçekten hassas bir uygulama, bir kontrol sistemi getirmediğimiz zaman, sanatta ve kültürde özgürlükler alanına müdahale eder gibi bir yaklaşım içine girilmesi de bir sıkıntı yaratacaktır. Bu sıkıntıyı aşmanın da bir yönü, icranın, Hükûmetin, uygulamadaki göstereceği, bizim itiraz ve önerilerimizi dikkate alarak uygulamada bu mahzurları giderecek bir yaklaşım tarzı içine girmesinde yarar vardır.

Yine, özellikle öngörülmeyen birtakım sıkıntılar var, bunu, bu zaman dilimi içinde hepsini anlatmak mümkün değil. El koyma, müsadere konusunda, arkadaşlarımız dile getirdiler, grubumuz adına da bunu ifade ettik, bunun para yönü büyüktür. Örneğin, trophy’ler düzenleniyor, spor turnuvaları düzenleniyor, birtakım logolar, tütün mamulleri üreten firmaların farklı farklı alanlarda logolarını görürsünüz, yani bunların, bir kaymakamlığın, bir belediyenin bunları müsadere etmesi, bu büyük paralar, büyük transport, uluslararası şirketlerin hukukuyla aykırı uygulamalara gidildiği zaman, bir taraftan bu, kaş yapayım derken göz çıkartılır uygulamasına da dönüşebilir. Bu konuda da uygulama konusunda bir hassasiyetin geliştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz, çünkü büyük paralar, haksız rekabetlerin odağı olan durumlarda, haklı yasalar, haksız bir şekilde de kötüye kullanılabilir diye düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ekledim Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Ve burada, bu yasanın ülkemize hayırlı olmasını diliyor ve yine, sözlerime son verirken, Diyarbakır’da yaşanan acı olayla ilgili olarak buradan son kez bir çağrıda bulunuyorum: Başbakan Sayın Erdoğan’ın, Mecliste grubu bulunan ve bulunmayan tüm siyasi partilerin lider ve grup başkanlarını, derhâl bu acı olaylarla ilgili bir toplantıya çağırmasını, artık, birlikte bu olayları konuşma sürecinin başlatılmasını ve Mecliste kararlı bir şekilde, anlayışla, birbirimizi anlayarak, uzlaşarak, diyaloğu geliştirerek, bu ülkemizin insanları olarak, doğusu batısıyla, kuzey güneyli, artık, el ele vermenin zamanının geldiğini ifade etmek istiyorum.

Bu duygularla, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Gruplar adına söz talepleri burada sona ermiştir.

Şimdi, şahıslar adına, birinci söz talebi, Kütahya Milletvekili Sayın Soner Aksoy; ikinci söz talebi, Malatya Milletvekili Sayın Öznur Çalık; üçüncü söz talebi, İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Macit.

İlk söz, Kütahya Milletvekili Sayın Soner Aksoy’un.

Buyurun Sayın Aksoy. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

SONER AKSOY (Kütahya) – Muhterem Başkan, kıymetli milletvekili kardeşlerim; konuşmakta olduğumuz 55 sıra sayılı yasa hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Aslında, konuşmaktaki maksadım, sigara için, sigara içen arkadaşlarıma yıllardır yapmış olduğum çeşitli ikazların artık bundan sonra sona ereceğini düşünerek, onun mutluluğu ve huzuru içerisinde bu sözü almış bulunuyorum. İnşallah bundan sonra, sigara içmeyenlerin sağlığına zarar veren o dumandan, sigara içmeyenler inşallah kendilerini kurtarmış olacaklar ve böylece biz de bu duman altında kalan insanlar olarak sağlığımızı koruma ve kollama özgürlüğümüzü kullanmış olacağız. Bugüne kadar bu özgürlüğümüz baskı altında idi, sigara içenlerin özgürlüğü hâkimdi, ama şimdi dengeli bir hâkimiyet olacak. İsteyen sigarasını yine içecek, ama hiç olmazsa başkalarını düşünerek içecek ve başkalarına zarar vermeyecek. Ben bu yönüyle bu yasanın çok önemli olduğuna inanıyorum.

Milletimizin bu yasaya sahip çıkmasından bahsetti biraz önceki konuşmacı arkadaşlarımızdan bazıları. Milletimiz konuya sahip çıkmıştır. Buradaki bütün gruplar bu yasaya “evet” demiştir ve aleyhine konuşmamaktadırlar. Dolayısıyla, milletimizin temsilcilerinin sahip çıktığı bir meseleye milletimizin de sahip çıkacağına inanıyorum. Bugüne kadar milletimiz doğru olan, güzel olan her şeye sahip çıkmıştır. Uygulamada herhangi bir karmaşa asla olmayacaktır. Bugüne kadar sağlığını koruma özgürlüğü olmayan insanların bir karmaşa yaratmadığı ortadadır. Bizler bu sıkıntıyı çekerken bir karmaşa yaratmadık, şimdi sigarayı biraz daha başka bir yerde içmek arzusunda olan insanların da bir karmaşa yaratmayacağına inanıyorum. O bakımdan, bu uygulamanın suhuletli bir şekilde, ülkemizde rahat bir şekilde uygulanacağına inanıyorum. Okullarımızda zaten bunlarla ilgili eğitimler de başlamıştır. Başarılı sonuçlar alınacağına inanıyorum.

Yasanın hayırlı olmasını diler, hepinize saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aksoy.

İkinci söz, Malatya Milletvekili Sayın Öznur Çalık’ta.

Buyurun Sayın Çalık. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesi hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım.

Öncelikle, kanun teklifi üzerinde görüşlerimi belirtmeden evvel, Diyarbakır’da yaşanılan silahlı saldırıyı nefretle kınadığımızı ve Hükûmetimizin terör örgütü PKK’yla yapmış olduğu mücadeleyi sonuna kadar devam ettireceğini sizlerle bir kez daha paylaşmak istiyorum ve oradaki menfur olayı da bir kez daha kınıyorum.

Bugün, en az terör kadar tehlikeli olan bir ürünü, sigarayı ve tütün mamullerini burada konuşuyoruz. Sigara içen bir insan olarak, her sigara içenin bir sigaraya başlama hikâyesinin var olduğunu düşünüyorum. Üniversite yıllarında, gençlik yıllarında ya da arkadaşlarımızın tavsiyesi üzerine sigaraya başlayan arkadaşlarımızın mutlaka yüzde 90’ının da aynı olan bir hikâyesinin var olduğunu düşünüyorum. Ama, bu başlangıç hikâyelerimiz hepimizin aynı olmasına rağmen sigarayı bırakma hikâyelerinin hepimizce farklı olduğunu düşünüyorum ve bu konuda da, sigarayı bırakabilmeyi göze alacak arkadaşlarımın var olduğunu düşünüyorum. Bizler…

KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) – Bırak, bırak…

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) – Ben sigarayı bıraktım.

Yaklaşık yirmi gün evvel sigarayla ilgili, tütün mamulleriyle ilgili yapmış olduğumuz bir toplantıda… Konunun sağlığımızı ne kadar etkilediğini, çocuklarımızı ne kadar etkilediğini, yakınlarımızı ne kadar etkilediğini hepimiz biliyoruz, görüyoruz, duyuyoruz. Buna rağmen bu zararlı ürünü kullanmaya devam ediyoruz ve bunu, sigarayı kullanmanın ne kadar sıkıntılı olduğunu bilmemize rağmen bu kötü alışkanlıktan kurtulmak için hepimiz farklı mücadeleler verdik. Ama şunu görüyorum ki arkadaşlar, sigara içmek evet güzeldi ama içmemek çok daha güzel, çünkü ben çevremi seviyorum, ailemi seviyorum, çocuklarımı seviyorum ve ülkemi seviyorum. Dolayısıyla tüm sigara içen arkadaşlarımın bu konuda kendisini de sevdiklerini düşünerek sigarayı bırakmaları gerektiğini düşünüyorum. 2008 ve bundan sonrasının da sigara bırakma yılı olması gerektiğini düşünüyorum ve Değerli Milletvekilimiz Sayın Necdet Ünüvar Hocamızın söylemiş olduğu bir söz vardır, diyor ki: "Eşiniz için, çocuklarınız için, anneniz için, yakınlarınız için ve ülkeniz için lütfen sigara içmeyin."

Biz sigara içmeyen bir Meclis olmak istiyoruz toplumun önde gelen ve toplumun seçmiş olduğu bireyler olarak, özellikle hanımlar olarak, ki toplumda hanımların sigara içim oranının giderek arttığını düşünüyoruz ve bunu da istatistikler çok net bir şekilde tespit etmiş vaziyette. Dolayısıyla, sigaranın bizi bırakmadan bizim onu bırakabileceğimizi tüm topluma ve Türkiye'ye göstermemiz gerektiği kanaatindeyim. Akciğer kanseri olmadan, karaciğer kanseri olmadan, mide kanseri olmadan, gırtlak kanseri olmadan, mide ülseri olmadan, astım hastası olmadan sigarayı bırakabileceğimizi hem kendimize hem de içinde yaşadığımız topluma göstermemiz gerektiği kanaatindeyim. Bu mücadelede bize çok büyük destek olan, öncelikle bu yasanın bu Meclise gelmesine vesile olan Sağlık Komisyonu Başkanımız Sayın Cevdet Erdöl'e ve tabii ki bu teklifin sahiplerinden Sayın Sağlık Bakanıma ve hepimizi cesaretlendiren Sayın Başbakanımıza ben teşekkürü borç biliyorum. Gerçekten, dumansız bir ülkeye ihtiyacımız var. Yeteri derecede zaten sisli bir dünyada yaşıyoruz, bir de biz sigarayla dünyamızı kirletmeyelim, ülkemizi kirletmeyelim diye düşünüyorum.

Yaklaşık geçen haftadan beri sigara ve tütün mamulleriyle ilgili zararlarını istatistiksel bilgilerle çok net bir şekilde konuşmuş vaziyetteyiz. Yani bütçemizin yüzde kaçını biz sigaraya veriyoruz ve hastalıklarla mücadeleye veriyoruz? Bunları düşünecek olursak, bir günde 1 paket sigara içen bir insan, günlük 5 milyon lira sigara parası veriyor. Eğer, bir ayda, 5’le çarpacak olursak 150 milyon lira eder.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum Sayın Çalık.

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) – Sayın Başkanım, bu esnada bu Meclisten, bu kürsüden, sigara içen tüm arkadaşlarımızı sigara bırakmaya davet ediyorum. Size de bakıyorum, sigarasız bir toplum diyorum ve aylık 150 milyonluk paramızı da biz öğrenci okutmaya, burs vermeye, çok daha faydalı işlere harcamaya yöneltebiliriz. Mecliste sigara bırakan arkadaşlarımızın sayısının da her geçen gün arttığını biliyorum. Bu yasayla birlikte sigarayı bırakacak olan arkadaşlarımız da… Biraz sonra konuşmasını yapacak olan Kemalettin Bey de sigarayı herhâlde bu yasayla birlikte bırakacak. Sayın Mücahit Fındıklı aramızdaysa, o da sigarayı bıraktığını bir kez daha bu yasayla birlikte ilan etti. Her geçen gün yasamızın da getirisiyle birlikte sigara bırakan arkadaşlarımızın sayısı artıyor.

Diğer partiden arkadaşlarımızın da bırakacağını düşünüyorum ve yasanın ülkemize, şahsımıza, ailemize, hepimize hayırlı olmasını temenni ediyorum ve saygılar sunuyorum.

Sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çalık.

Evet, bu mücadelede bütün milletvekillerine başarılar diliyorum. Tabii, tiryakilerin adına hiç konuşan olmadı.

Evet, şimdi, madde üzerinde soru-cevap işlemine geçiyoruz.

Buyurun Sayın Ağyüz.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkanım, Sayın Bakanım; çok güzel bir yasa. Eksikleri, yanlışları uygulamada inşallah giderilir. Yalnız, halkımız bunu sigara içmeyi disipline etmek olarak algılamıyor, sigarayı yasaklama yasası olarak algılıyor, bunun üzerinde durmak lazım.

Ayrıca da Tekel sigara fabrikası özelleştirilirken, ocak ayı içerisinde teklifler alınırken bu yasanın böyle alelaceleye getirilmesi, özelleştirmeyle çakışması acaba bir tesadüf müdür? Çünkü, enerjide gördük, enerji dağıtım ve üretim tesisleri özelleştirilirken Hükûmetiniz zam yaptı ve periyodik zam yaptı. Bu çok dikkat çekici bir olaydır. Bu yolla, özelleştirmenin değerini düşürmeyi sağlamak gibi bir sonuç doğmaz mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değerli Milletvekilimize önce bu kanunun bir sigarayı yasaklama kanunu değil de disiplin altına alma, daha doğrusu sigaradan geleceğimizi koruma kanunu olduğu hususundaki değerlendirmesi için teşekkür ediyorum. Bunu hepimiz aslında vurgulamalıyız.

Birçok arkadaşım, değerli milletvekilimiz, yasanın getirilmesiyle Tekelin özelleştirilmesinin birbirine yakın zamanlarda olması noktasını dile getirdiler. Aslında, değerli arkadaşlarım, konu çok açık, net. Bakınız, biz bir Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesi imzaladık ve 2004 yılında yüce Meclis bu çerçeve sözleşmeyi burada kanunlaştırdı. Daha sonra, 2005 yılında da bu, uluslararası bir sözleşme hâline geldi ve Birleşmiş Milletlerde çok kısa süre içerisinde büyük sayıda ülkenin katıldığı bir sözleşme olarak da tarihe geçti. Dolayısıyla, biz zaten hukukumuz açısından, bu çerçeve kontrol sözleşmesiyle, bugün bu yasayla burada yaptığımız işleri ve Tütün Kontrolü Eylem Planı’mızda yapmayı planladığımız işleri taahhüt etmiş durumdaydık. Dolayısıyla, iç hukukumuzda bu kanunla somutlaştırmamız gereken bazı hususların, daha doğrusu, hususlardan bir kısmını somutlaştırmış oluyoruz. Anılan sözleşmenin -tekrar ifade ediyorum- 25/11/2004 tarihinde 5261 sayılı Kanun’la onaylandığını, ben yüce Meclisimize bir kere daha hatırlatmak istiyorum.

Bu kanun Tekelin özelleştirilmesi sırasında gündeme getirilmiş bir kanun değildir. Biz, ülke olarak anılan sözleşmeyi 2004 yılında imzalamış olduğumuz için, taraflar o tarihten itibaren pozisyonlarını buna göre yapmaktadırlar. Yani, Tekelin özelleştirilmesi ihalesine girecek herkes, Türkiye Cumhuriyeti’nin böyle bir sözleşmeye taraf olduğunu ve Meclisin de bunu onayladığını bilmektedir. Dolayısıyla, kanaatimce, bu tür spekülasyonlarla meseleyi tartışmak, aslında yaptığımız güzel işe gölge düşürmek anlamına gelebilir ki, ben bunun yapılmamasının yüce Meclisimizce tercih edilmesi gerektiğine inanıyorum. Güzel bir iş yaptık, güzel bir iş yapıyoruz birlikte. O zaman, gereksiz spekülasyonlarla buna gölge düşmesine de müsaade etmemeliyiz diye düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Baytok

NESRİN BAYTOK (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Benim Sayın Bakana üç tane sorum olacak:

1) Türkiye’de ele geçen kaçak sigara markaları ve oranlarıyla ilgili bir bilgi sahibi miyiz?

2) Irak’a ve İran’a giden ihraç veya transit sigara markalarının miktarı ve markaları belli mi?

3) Sigara bağımlılığını artırıcı etken olan kimyasal katkı maddelerinin laboratuvarda, Hıfzıssıhhada kontrolü yapılmış mıdır? Bununla ilgili madde bağımlılığı sorgulaması yapılmış mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan…

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Sayın Milletvekilimizin sorusuna yazılı olarak cevap vermemiz gerekecek. Çünkü, sigara markaları ve miktarlarıyla ilgili bir soru sordu. Takdir edersiniz ki bunların bilgisine ben şu anda detaylı olarak sahip değilim.

Sigara bağımlılığı yapabilecek maddelerle ilgili olarak, bugün veya yarın ülkemize sokulabilecek maddelerle ilgili olarak Hıfzıssıhhamızda gerekli tetkikleri yapabilecek durumdayız. Gerekli durumlarda üniversitelerimizle de bu hususta irtibat kuruyoruz.

Eğer, söz konusu sorunuzun sebebi bu son günlerde ortaya çıkan elektronik sigarayla ilgiliyse, dünkü oturumda da buna bir nebze temas etme imkânını bulmuştum bir soru dolayısıyla, bu hususta gerçekten sadece elektronik sigarayla ilgili olarak değil, gümrük birliği mevzuatıyla ilgili olarak piyasa denetlemesi konusunda mevzuatımızı geliştirmek gerektiğine inanıyorum ben. Dolayısıyla, önümüzdeki günlerde ilgili bakanlıklarla birlikte bu mevzuatı geliştireceğiz. Bakanlıklarımızla irtibat kurduk ve ön çalışmalara başladık.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 55 sıra sayılı Kanun Teklifinin 10 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

                              

Bekir Bozdağ

Nursuna Memecan

Ayşe Türkmenoğlu

 

 

Yozgat

İstanbul

Konya

 

Cevdet Erdöl

 

Ünal Kacır

 

Trabzon

 

İstanbul

Madde 10 – Bu Kanunun; 3 üncü maddesi ile değiştirilen 4207 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi hükmü yayımı tarihinden 18 ay, diğer hükümleri ise yayımı tarihinden 4 ay sonra yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yüksek heyetin takdirlerine bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılıyoruz Değerli Başkanım.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Özel hukuk kişilerine ait olan lokantalar ile kahvehane, kafeterya, birahane gibi eğlence hizmeti verilen işletmelere geçiş süresi öngörülmüştür.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

11’inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 11 - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Gruplar adına  söz talebi yok.

Şahıslar adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Abdurrahman Kurt, Kocaeli Milletvekili Sayın Azize Sibel Gönül, İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Macit.

Diyarbakır Milletvekili Sayın Abdurrahman Kurt, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

ABDURRAHMAN KURT (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime, bugün akşam saatlerinde Diyarbakır’da yaşanan vahşi terör saldırısında hayatını yitirenlerin acılı ailelerine başsağlığı ve yaralılarımıza da acil şifalar dileyerek başlamak istiyorum.

Maalesef, aldığımız son bilgiler ışığında, şehrimiz Diyarbakır’da 4 ölü, 68 yaralımız bulunmaktadır. Belki, bugün, aslında bu Meclis ve bu Meclisten yansıyan ışık, şiddet ve terörün ülkemizde yaşanan hiçbir sorunun çözümüne katkı sunmayacağı, sunamayacağı bilincini kökleştirmek üzere bir algı birliğine gitmesi gereken bir zaman dilimini yaşamakta. Bu yüzden, halkımızın neredeyse bütün katmanlarını temsil eden bu Meclis, ülkemizde yaşanan hiçbir soruna karşı şiddetin ve terörün çözüm geliştiremeyeceğini hep birlikte algılamak ve topluma yaymak durumundadır.

Bugün Diyarbakır’da, yarın başka  bir yerde, öbür gün başka bir yerde yaşanacak hiçbir şiddet, hiçbir terör eylemi, hiçbir vahşi saldırı bu ülkenin insanının kardeşliğine katkı sunmayacağı gibi buna düşmanlıktan başka bir şey de üretmeyecektir.

Bu anlamda bizler, belki bu yaşanan vahşi terör olayından şunu, önce, kendimiz çıkarmalıyız: Bu Meclis -ki bugün ülkemiz vatandaşlarının neredeyse bütün katmanlarını temsil ediyor, ki bu bütün demokratik talep ve algı sahipleri tarafından bir şans olarak nitelendiriliyor- artık, bugünden başlayarak toplumda bir anlayışın başka bir anlayışa egemen olarak ülkeyi ele geçirmek yerine, herkese özgürlük, herkese adalet, herkese kardeşlik duygusunu yaşatacak bir anlayışla hareket etmeli...

OKTAY VURAL (İzmir) – Zaten kardeşiz. Düşmanlık mı var?

ABDURRAHMAN KURT (Devamla) – …ve herkesin Türkiye’sini yaratmak için, herkesin özgür olduğu, herkesin vatandaşlık gururu ve onurunu rahat taşıyabildiği bir bilinci yaratmak için ve şiddet ve terör pazarlamacılarının önünde bir kale gibi, bir set gibi durabilmek için bir araya gelmek, kenetlenmek durumundadır.

Bu duygularla, ben, bugün yaşanan olayın ülkemizde son vahşi terör eylemi olmasını umut ediyorum ve hepimizi, bu olaylar üzerinden siyaset yapmaksızın bir araya gelerek, bütün insanlarımızı, bütün vatandaşlarımızı, başta yaşam hakları olmak üzere bütün temel hak ve hürriyetlerini kutsayarak, el ele, omuz omuza, yeniden herkesin Türkiye’sini yaratmaya ve oluşturmaya çalışacağımız bir düzlemde siyaset yapmanın bilincini ve dileğini taşıyarak, hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum ve tekrar, hayatlarını yitiren insanlarımızın ailelerine başsağlığı ve yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kurt.

Kocaeli Milletvekili Sayın Azize Sibel Gönül…

Buyurun Sayın Gönül. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

AZİZE SİBEL GÖNÜL (Kocaeli) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Diyarbakır’da yaşanan menfur saldırıyı şiddetle kınıyorum ve 2008 yılında aynı üzüntülerin yaşanmaması dileğiyle, 2008 yılının başta ülkemiz olmak üzere dünyada huzur ve barış getirmesini temenni ederek, hepinize saygılar sunuyorum.

Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 11’nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Geçen perşembe günü başladığımız kanun teklifinin bugün sonuna geliyoruz. Bu konuda konuşan tüm değerli milletvekili arkadaşlarım, tütün mamullerinin, sigaranın sağlığa, çevreye, bütçeye verdiği zararlardan bahsettiler. Evet, bu bir etkileşim olayı arkadaşlar. Dolayısıyla, sigarayı kullananların da kullanmayanların da zararından korunması amacı, bu kanunu çok önemli kılmaktadır. Bu kanunun hazırlanmasında emeği geçen arkadaşlara canıgönülden teşekkür ediyorum. Kanunun hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ederek, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gönül.

Madde üzerinde soru-cevap işlemine geçiyorum.

Sayın Akcan…

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Efendim, Sayın Bakanımın affına sığınarak sormak durumundayım.

Şimdi, 2004 yılında imzalanan bir sözleşme vardı, ondan bahsedildi. O zaman bu sözleşme vardı da 2007’ye kadar neden bu konu bir hükûmet tasarısı olarak değil de bir milletvekilimizin teklifi olarak buraya getirildi? Bunu sorma ihtiyacı hissettim gerçekten, o nedenle soruyorum.

İkincisi de, eğer bu konu bu kadar acilse, o zaman neden bir önceki maddede verilen bir önergeye, on sekiz aylık ve dört aylık erteleme önergesine Hükûmet olarak katılıyorsunuz? Bunu da gerçekten merak ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Yıldız…

SACİD YILDIZ (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Bakan; teşekkür ederim.

Şimdi, biz, geçen perşembeden beri bu yasa çıksın diye burada uğraştık. Bütün gruplar hemfikir içinde, itiraz eden de olmadı, ama bugün baktım ki, bu kanunun uygulanması on sekiz ay ertelendi. Bu, alelacele ettiğimiz bir şeyde, bazı şeyler niye bu kadar, on sekiz ay erteleniyor, onu anlamadım. Hatta “Biz geç kaldık.” dedik burada, kürsüye çıkan hemen her arkadaşımız “Kırsal kesimde uygulamalar başladı, biz niye geç kaldık?” dedik. On sekiz ay uzun bir süre bu hazırlık için, daha evvel böyle konuşmalarımızda, sanki altı ay, sekiz ay makul gibi dendi. Bunu öğrenmek istiyorum.

Bir sorum daha var: Tütün Kurumu denetim yapıyor mu? Kaç ilde bayi denetimi yapıyor? Bunu öğrenmek istiyorum. Sigara lobisinin de bu geciktirmede etkisi oldu mu diye düşünmeden edemiyoruz açıkçası.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan…

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Şimdi, aslında, tabii, mantık yürütürsek, çok farklı mantıklar yürütebiliriz değerli arkadaşlar. Bu kadar güzel bir işi birlikte yaptıktan sonra, bence işin olumlu tarafına bakmamız lazım.

Birincisi, biz bu kontrol sözleşmesini imzaya gittiğimizde, bunun görüşmelerine gittiğimizde, Sayın Cevdet Erdöl ve arkadaşları, bu kanun teklifini Meclisimize getirmişlerdi. Hani “Niçin teklifle geldi, tasarıyla gelmedi?” dediniz.

Ayrıca, biz Değerli Komisyon Başkanımız ve teklifi veren milletvekili arkadaşlarımız ve Komisyonumuzla birlikte, uzun süre, Bakanlık olarak, takdir edersiniz ki bu teklifin üzerinde de birlikte çalıştık. Yani, teklif olarak verilmiş, tasarı olarak verilmiş, bence bunların önemi yok. Önemli olan iradedir, burada halkın iradesini hep birlikte nasıl yansıttığımızdır, nasıl yansıtmayı amaçladığımızdır, yani maksat hasıl olmuştur.

“Kanunun çıkarılması acilse neden dört ay ertelediniz, on sekiz ay uygulamayı geciktirdiniz?” soruları var. Benzeri soruyu diğer milletvekili arkadaşımız da sordu. Aslında, on sekiz aylık süre, yalnızca kahvehaneler ve benzeri mekânlarla ilgili olarak verilen bir süredir. Dünya Sağlık Örgütünün ilgili metinleri incelendiğinde görülecektir ki, Dünya Sağlık Örgütü de bu geçiş süreci açısından bu kabil yerlerde, yani kahvehaneler, barlar, birahaneler, lokantalar, kafeteryalar, benzeri yerlerde bir buçuk ile iki senelik bir geçiş süreci öngörmektedir.

Biz, bu kanunu yüce Meclisimize getirdiğimizde, daha önce de, bu süreçte de Dünya Sağlık Örgütüyle sürekli olarak birlikte çalışıyoruz, çalıştık ve bu önerilerin işimizi kolaylaştıracağını düşündüğümüz için getirilen bu önergeyi destekledik.

Dört aylık süre de aslında çok kısa bir süredir. Bakın, diyelim ki televizyonlarımız ayda doksan dakika yayın yapacaklar. Böyle bir kural getirdik ve bu yayınların hazırlanması gerekecek. Bu yayınların hem de çağdaş iletişim mantığıyla, sosyal psikoloji mantığıyla hazırlanması gerekecek. Bunlar için, gerçekten, biraz zamana ihtiyaç var. Onun için, burada iyi niyetten hiç kimse şüphe etmemelidir. Bütün mesele, kanunun uygulamasını doğru biçimde yapabilmektir.

Tütünle ilgili kurulun bu husustaki takipleriyle ilgili olarak, müsaade ederseniz, yazılı olarak cevap verelim.

Tabiidir ki, bu kadar yüksek iradeyi gösteren bir Hükûmet, bir Meclis komisyonu veya komisyonları ve Türkiye Büyük Millet Meclisi, sigara lobilerinin çabalarından veya bu husustaki çalışmalarından etkilenmemiştir. Bugün yaptığımız kanun, hep birlikte yaptığımız, milletin iradesini ortaya koyduğumuz bu kanun, kanaatimce bu soruya en güzel cevaptır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir. Fakat oylamaya geçmeden, İç Tüzük’ün 86’ncı maddesine göre, kanun teklifinin sahibi Sayın Cevdet Erdöl’ün hem oyunun rengini belli etmek üzere hem de lehinde, kanun hakkında konuşmak üzere kendisine söz veriyorum.

Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Söz süreniz beş dakika.

CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Saygıdeğer Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi en kalbî duygularımla selamlıyorum.

Mutlu bir gündeyiz ama maalesef mutluluğumuzu gölgeleyen terör olayını lanetleyerek sözlerime başlamak istiyorum, çünkü çok üzücü bir haber aldık. Gerçekten, üzülen ailelere… Ölenlere Allah’tan rahmet diliyorum, ailelerine baş sağlığı diliyorum. Keşke, daha mutlu bir haberle başlayabilsek.

Biraz önce değerli arkadaşlarımla konuşurken, konuşmalar sırasında -kayıtlara geçmesi bakımından- çerçeve 4’üncü maddede “Diğer koruyucu önlemler Madde 3” başlığı altında 6’ncı fıkrada “Televizyonda yayınlanan programlarda, filmlerde, dizilerde, müzik kliplerinde, reklam ve tanıtım filmlerinde tütün ürünleri kullanılamaz, görüntülerine yer verilemez.” ibaresinden maksat, burada asla belgeseller ve dokümanter filmler değildir. Bunlarla ilgili tutanaklara geçmesi bakımından arz ediyorum ki belgeseller ve dokümanter filmler gerekli yönetmelikler çerçevesinde televizyonlarda yayınlanabileceklerdir. Bunu ifade ediyorum.

İnsan sağlığına verdiğimiz değeri gösteren en önemli yasayı, değerli arkadaşlarım, hep birlikte, sigarayı içeni içmeyeni, iktidarı muhalefeti hep birlikte, el ele vererek yasalaştırmak üzereyiz. Hepinize katkılarınızdan dolayı teşekkür ediyorum. Tabii ki değerli grup başkan vekillerimize ve siz değerli milletvekillerine olduğu gibi, aynı zamanda emeği geçen diğer tüm bürokrat ve diğer arkadaşlarımıza da teşekkür ediyorum. Adalet Komisyonu Başkanımıza ve tüm üyelerine -Başkanlık Divanımıza geçen konuşmamda teşekkür etmemiştim, henüz işlem bitmemişti- değerli Meclis Başkanımıza, Başkanlık Divanımızdaki Başkan Vekilimize ve diğer Divan üyelerine, Sağlık Bakanımıza özellikle teşekkür ediyorum.

Bundan sonra artık kanun hepimizin kanunu oldu. Teklif olarak bizlerin, ama bundan sonra iktidar-muhalefet hepimizin kanunu. Toplumumuzun buna sahip çıkması gerekiyor. Bunda da yazılı ve görsel medyaya çok görev düşüyor. Ben yazılı ve görsel medya mensuplarına hassaten teşekkür ediyorum ki bu süreç içerisinde bizleri cesaretlendirdiler, desteklediler. Desteklerinin devamını ben bekliyorum.

Burada, asla, tabii “yasak” kavramının kullanılmamasını ben özellikle talep ediyorum. Çünkü, bu özgürlüklerin paylaşımıdır. Yani, sigara içenlerle içmeyenlerin özgürlüklerinin paylaşımıyla ilgili bir kanundur. Yani “yasak” tabirine de ben katılmıyorum. Onun için, bu “yasak” kelimesini de çok kullanmanın uygun olmadığını düşünüyorum.

Emeği geçen herkese, katkı veren herkese çok teşekkür ediyorum ve en kalbî duygularımla sizleri selamlarken, yasanın milletimize, memleketimize hayırlı olmasını diliyor, tekrar terör belasından milletimizi, memleketimizi Allah kurtarsın diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim. Sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdöl.

Şimdi, teklif hakkında aleyhte söz talebi var.

İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Macit.

Buyurun Sayın Macit.

Süreniz beş dakika.

HASAN MACİT (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti adına hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Son söz olarak oyumuzun rengini belirtmek üzere aleyhte söz aldık. Aleyhte almamızın nedeni ve zorlaması sayın AKP Grubuna aittir. Aslında biz bu yasanın lehindeyiz, bu yasanın çıkmasını istiyoruz. Ama daha önce bu düşüncelerimizi çok fazla ifade edemediğimiz için bu fırsatı değerlendirmek istedim, o nedenle aleyhte aldım, ama yasa hayırlı, uğurlu olsun, olumlu yönde oy kullanacağız.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Bir hakkı kötüye kullanıyorsun yani.

BAŞKAN – Hileişeriye yaptınız.

HASAN MACİT (Devamla) – Benim… Eğer bu hakkı kötüye kullanmaysa, sayın AKP yetkililerinin de kötüye kullandığının bir gerçeğidir.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Yapmayın! Ne demek yani?

HASAN MACİT (Devamla) – Değerli arkadaşlar, yasanın ismi “Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair…” Biz, tütün mamullerini kullanan insanlarımızın nerede tütün mamullerini içeceği veya içmeyeceğiyle ilgili düzenleme yaptık, ama tütün mamullerini kullanan insanların açık havada içerken hijyenik ortamda hazırlanmamış bir tütün mamulünü kullandığı zaman o insana normalinde sigaranın vereceği zarardan daha fazla zarar vereceğini de biliyoruz. Ama bununla ilgili bu yasada bir düzenleme ne yazık ki yok.

Efendim, nereden çıktı hijyenik ortamda hazırlanmayan tütün mamulleri? Elimde 2003 ve 2006 yılları arasında gümrük ve tekel müfettişlerinin hazırladıkları raporlar var. Bu raporlara göre, Tekelden ucuz tütün alarak bir şekilde bu tütünlerin yurt dışına çıkarıldığı ve yurt dışında Türk Tekel sigaralarına dönüştürülerek kaçak olarak yurda girdiği ve Türkiye sınırları içerisinde kullanımının arttığı yazılıyor. Bu nedenle ülke kaynaklarının katrilyonlarca lira eski tabirle, milyarlarca YTL’nin kayıp olduğu, vergi olarak kayıp olduğu görülüyor ve yazılıyor burada. Ne yazık ki bu 2003 ve 2006 yılları arasında doğu ve güneydoğu illerimizde yüzde 98 oranında pazar kaybı olduğu, yani Tekelin veyahut da yasal olarak sigara satan firmaların pazar kaybının kaçak sigaraya terk edildiği tespit edilmiş. Bu bağlamda, yani kaçak sigaranın yüzde 98 oranında orada tüketildiği görülüyor.

Değerli arkadaşlar, bu, küçümsenecek bir rakam değildir, hem de AKP’nin beş yıllık süresi içerisinde, 2003 ile 2006 arasındaki yüzde 98’lik oranı. Aynı süre içerisinde Tekelde nasıl ucuz tütün satıldığı ve bu ucuz tütün satılmayla ilgili oradaki görevlilerin yaptığı suistimali belgeleyen Tekel müfettişlerinin raporları var. Şimdi, o kurumun Genel Müdürü -dünkü konuşmamda söyledim- bir üst makama terfi ettirildi.

Ne yazık ki -biraz önce tüm arkadaşlarımızın lanetlediği terör saldırısını ben de kınıyorum, ölenlerimize, şehit olanlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum- bu kaçak tütünden ve kaçak sigara mamullerinden terör örgütünün pay aldığı Tekel müfettişleri tarafından tespit edilmiş. Niçin bunların üzerine gitmiyoruz, niçin? Niçin -akaryakıt kaçakçılığında olduğu gibi, tütün mamullerinin ve hele hele resmî kurumlarımızı bu işe alet eden bir şekilde- müfettiş raporlarının gereği yerine getirilmiyor?

Değerli arkadaşlar, buradan kaçak olarak gelen sigaraların, ben, hijyenik ortamlarda üretildiğini ve insan sağlığına zararlı olduğunu, zaten sigara zararlı ama normal sigaradan daha tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Bununla ilgili bu yasada bir maddenin olması gerekmez miydi? Elbette olması gerekirdi. Madem bu yasanın ismi tütün mamullerinin zararlarının önlenmesidir, bundan daha zararlı, daha tehlikeli bir olay olabilir mi? Hem bu yolla terör örgütüne para aktarılacak hem bu yolla devletin kaynakları gidecek hem bu yolla üretilen mamullerin içicileri, kullanıcıları tarafından daha fazla sağlığı tehdit edilecek… Bu yasada unutulmuş veya atlanmış, bilerek veya bilmeyerek konulmayan maddeler var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum. Lütfen tamamlayın.

HASAN MACİT (Devamla) – Bunların da bu yasada bulunması gerekirdi diye düşünüyorum, bulunmadığı için bir eksikliktir diye düşünüyorum ve sayın AKP Hükûmetini, yürütmeyi, özellikle kaçakçılık olaylarının üzerine gitmesi ve etkin önlemler alması konusunda uyarıyorum. Çünkü, kaçakçılık raporunda, akaryakıt kaçakçılığıyla ilgili raporda, Komisyon Başkanı AKP Milletvekili bir arkadaşın 2005’te yazdığı raporda terör örgütünün yılda akaryakıt kaçakçılığından 300 milyon dolar civarında bir gelir elde ettiği yazılıyor. Bugünkü baktığımız rakamlarda ne yazık ki trafikteki araç sayısı arttığı hâlde petrol tüketiminde azalma var. Demek ki bu kaynak daha da büyüdü, daha da çoğaldı. Bu nedenle etkin tedbir alınmasını talep ediyorum, istiyorum bir milletvekili, bir yurttaş olarak.

Kanunun hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum. Türk toplumuna yararlar getirmesini, sağlıklı günler getirmesini diliyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Macit.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını yine oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin açık oylama sonucunu açıklıyorum:

Kabul      : 240

Ret           :    2

Çekimser :     6 (x)

Böylece, teklif kanunlaşmıştır, hayırlı olsun.

Sayın Bakanın teşekkür…

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Yapmayacağım.

BAŞKAN – Yapmayacak mısınız? Peki, ben sizin adınıza söyleyeyim.

Sağlık Bakanı ve Komisyon Başkanı, bütün milletvekillerine teşekkür ediyorlar.

2’nci sırada yer alan, Ses ve Gaz Fişeği Atabilen Silahlar Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

2.- Ses ve Gaz Fişeği Atabilen Silahlar Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/437) (S. Sayısı: 54)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Hükûmet? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

3.- Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/335) (S. Sayısı: 56) (xx)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 56 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

                     

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 56 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince bu tasarı İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında görüşülecektir. Bu nedenle tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın İsa Gök.

Buyurun Sayın Gök. (CHP sıralarından alkışlar)

Söz süreniz yirmi dakika.

CHP GRUBU ADINA İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan, süre başladı ama salon henüz hazır değil, bir uyarıdan sonra isterseniz başlayayım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sigara içmeye gittiler.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, sükûnet içerisinde Sayın Hatibi dinlersek faydalı olacak.

Buyurun Sayın Gök.

İSA GÖK (Devamla) – Ama süre benden geçti değil mi Sayın Başkan, sürem alındı?

BAŞKAN – Yirmi iki saniyeniz geçti, üstüne eklerim.

Buyurun siz.

İSA GÖK (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, 56 sıra sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Tasarı hakkında grup adına konuşacağım.

Tabii bu kanun çok orijinal bir kanun. Herhalde, Meclis tarihinde böyle bir kanun bir daha gelmez. O yüzden çok şanslı vekillersiniz. Bunu iyi idrak etmek lazım. Şöyle ki: Sanıyorum -ki araştırdık, artık eminiz de- 230 civarı kanunda “uyum” adı altında değişiklik yapılan 651 maddelik başka bir kanun, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Meclise gelmedi. Bundan sonra da gelmez herhâlde, umarız gelmez. Çünkü, bu “torba kanun” mantığı Türkiye’ye çok ciddi zararlar veriyor. Uygulama aşamasında biz uygulayıcılar olarak çok zararını gördük. Kanunun adı “a” içinde var “b” maddesi. Kürsüdekiler, vatandaş, uygulayıcılar “Bu kanun neyi anlatıyor?” diye başlığına bakmak yerine hep altını karıştırıyorduk. O mantığın devamı bir kanun. Çok tehlikeli bir kanun o anlamda.

Tabii, bu kanunu, biz grubumuz olarak, grup kararımızla “kürsünün” dediğimiz adliyelerin, Kabahatler Kanunu’nu uygulayacak olan mülki amirlerin, savcıların, hâkimlerin ve Yargıtayın ihtiyacına binaen, bir sürü sakatlığı olmasına rağmen -huzurumuza getiriliş şeklinin sakatlığından başlamak üzere- Türkiye’nin çıkarı için, yargı teşkilatının çıkarı için, bazı suçlular zaman aşımından kurtaramasınlar kendilerini diye destekliyoruz. O yüzden bu kanuna karşı muhalefet değil, desteğimizi vereceğiz ama uygulama ve önümüze getirilme yanlışlıklarını da arz etmek lazım.

Bu kanunun zaten başına gelmeyen kalmamış. Biraz tarihe bakarsak, geçmiş dönem Parlamentomuzda ve Adalet Komisyonumuzda… Şu anki Komisyonumuza laf söylemiyorum Sayın Başkanım Hakkı Bey, asla laf söylemiyorum, çünkü iyi çalışıldı, ama hatalar yine var. Geçen dönem Adalet Komisyonunda, arkadaşlar, 651 madde yokken bu 230’u aşkın kanunda yer alan değişiklik tam dört maddede geliyor. 1’inci madde 170 tane kanunda değişiklik içeriyor, 2’nci madde 60’ı aşan kanunda değişiklik içeriyor, 3’üncü madde ve 4’üncü madde yürürlük ve uygulama. İkinci bir örneği var mı? Varsa bildirsin. Yok. Bu kanunu hazırlayanı tebrik etmek lazım.

Tabii kanunun başına gelen bununla da kalmamış. Komisyona geliyor dört madde. Komisyonda inceleniyor bu kanun, ama tabii madde olarak inceleniyor. İşte, alt komisyonlar oluşmuş galiba belli bir süre için, çalışmalar olmuş, ama yine Komisyondan dört madde olarak geçiyor. Şimdiki Komisyona o yüzden laf söylemiyorum. Yine o Komisyon, önceki Komisyon “redaksiyon yetkisi” adı altında dört maddelik kanunu alıyor, yeniden yazıyor, 651 maddeye baliğ bir hâle getiriyor. E bu başarı yani, bunu tebrik etmek lazım. Eğer ki dört maddelik kanun redaksiyon yetkisiyle 651 maddeye çıkarılabiliyorsa alkışlamak lazım. Tebrik ediyorum önceki Komisyonu. Dört madde oylanarak geçiyor bu kanun. Derken bizim Komisyonumuza geldi ve malum o büyük Haziran 2007 değişikliği, İç Tüzük/77. İç Tüzük/77’ye göre görüşüldü –Komisyon üyesi arkadaşlarım da bana bakıyorlar- derhâl Genel Kurula indi. Hatalarıyla, iyisiyle, kötüsüyle Genel Kurula indi. Yine, kanunun garabetlikleri diyeceğim -bozulmasınlar sayın Komisyon üyelerim- ama yine devam ediyor. Şimdi İç Tüzük’ün -başka bir bela maddesi olarak anmak istiyorum- 91’inci maddesi gereği temel kanun olarak yüce Meclisin huzuruna geldi. Temel kanun olunca ne oldu? Topu topu kanunu -sanıyorum, evet- 22 bölümde görüşeceğiz ve geçilecek. Malum, madde başlıkları okunacak, maddeler okunmayacak, temele inmeyeceğiz, yirmi iki bölümü oylayacağız yalnızca. Bu da ayrı bir sakınca.

Temel kanun dedik, buraya kadar geldi.

Ha sonra tabii kabul etmek lazım, dört gruptan birer arkadaş -Sayın Hakkı Köylü, Rıdvan Bey MHP’den ve DTP’den Hasip Bey, grubum da bana görev verdi- bir çalışma yaptık. Yoğun çalıştık. Elimizden geldiğince, yargı teşkilatının aciliyetine, zaman aşımına birilerinin sığınmamasına ve kürsünün ihtiyacına, uygulamanın ihtiyacına binaen yoğun çalışıldı. Doksan altı tane önergeyle, bu kanunu uygulanabilir, hataları düzeltilmeye çalışılan bir hâle getirdik.

Tabii, önerge doksan altı ama arkadaşlar, bu önergelerin bir tanesinde -ilk önerge olacak zaten- bu tasarının adı dahi değiştiriliyor. Çünkü, komisyonun kabul ettiği rapordaki tasarının tam adı, Türk Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda, Temel Ceza Kanunlarında ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı. Bu, komisyonun kabul ettiği metin, önceki komisyonun. Bizde 77’ye göre geçti. Bu dahi değişiyor, bu dahi. Adı... “Temel Ceza Kanunları”nı çıkaracağız. Yine birçoğunuzun malumu, ama yine arz etmekte fayda var: Bu tasarı içerisinde 651 maddenin 74 tanesi zaten daha önce yasalaştı, bu Meclisten önceki dönemde geçti, şu anda uygulamada. Önünüze gelen, sıra sayısı dağıtılmış, 56 sıra sayılı bu koca kitabın içerisindeki yetmiş dört madde, yine önergeler verilerek -onlar da hazırlandı hep beraber- bu tasarıdan çıkarılacaktır. Bu da ayrı bir garabet, ama yaşadık. Net olarak söylüyorum: Bu garabetin, bu hukuk garabetinin sorumlusu CHP değil. Geçen dönem bu Mecliste Adalet ve Kalkınma Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi vardı, Cumhuriyet Halk Partisinin bu gelişmelere dahli yok. Etken olan grup belli, hazırlayanlar belli, komisyona getirenler belli, komisyon çoğunluğu da belli. Eğer ki bu kanun 2005 yılında değişen “temel ceza kanunları” dediğimiz o kanunlar sonrası çıkamadıysa sorumlusu Cumhuriyet Halk Partisi değildir, yargıyı bekleten CHP değildir -net konuşalım- beceremeyenlerdir. Kimler? O dönemde kimler hazırladıysa. O dönem için lafımı söylüyorum.

Neydi bu kanunlar, 2005 Haziran değişiklikleri -o da ayrı bir sorun ya- daha önce çıktı, aralıkta çıktı, nisan uygulaması becerilemedi, hazirana atlatıldı, daha uygulanamadan kanunlar değişti. Türk Ceza Kanunu, Türk Ceza Kanunu’nun uygulama kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun uygulama kanunu, Kabahatler Kanunu, Çocuk Koruma Kanunu, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun, Denetimde Serbestlik Kanunu, Yardım Merkezleri Kanunu; bunların tümü o tarihte değişti. O kanunlara bağlı olarak bu değişiklik gerekiyordu. Doğru, mantık doğru. Ama o değişiklik yapılabildi mi? Yapılamadı. Yapılamadığı yetmiyormuş gibi, bir kanun yapma tekniğinin dışına çıkılarak her kanun kendi içerisinde kendine ilişkin maddelerin değiştirilmesi tüm dünyanın kabul ettiği bir sistemken “torba kanun” denen bu kanunla “uyum kanunu” adı altında bu saydığım temel ceza kanunlarına uyumu sağlamak için, ceza hükümlerine uyumu sağlamak için kanun hazırlamaya başlandı. Başlandı da içine neler girdi? İçine uyum harici birçok şey girdi. Üstelik de bu tasarıda “temel ceza kanunu” dediğimiz o kanunlarda da değişiklik yeniden geldi. O değişiklikler de tekrar daha önce çıktı. Yani bizden önce o değişiklikler tekrar Meclisten geçti 5560 sayılı Yasa’yla ve diğer yasalarla, onlar yürürlükte ama önümüzdeki tasarıda bu maddeler yine var.

Şimdi, işin neresinden tutarsanız tutun, kanun yapma tekniği açısından, yasama organının görevini layıkıyla yapması açısından burada ciddi bir bu faaliyeti hafife almak var, geçen dönemin kabahati. Yasama faaliyeti hafife alınmıştır. Yargının beklediği önemli kanun değişiklikleri, en hafif deyimiyle hafife alınmıştır. Bugüne kadar bu bekletilmiştir, geciktirilmiştir.

Tabii, bu tasarı içerisinde hiç alakalı olmayan şeyler de var. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun on maddesi değişiyor ki arkadaşlar, bu Kanun ciddi olarak esaslı bir tadilata giriyor. Giren maddelerin cezayla alakası yok. İşte, o yüzden, Hükûmetin ilk teklifindeki -tasarı olarak gelen- “salt uyum” kelimesi daha sonra değiştiriliyor, “bazı kanunlarda değişiklik” deniyor. Ne alakası var? Sermaye Piyasası Kanunu değiştiriliyor, Avukatlık Kanunu değiştiriliyor. Örnekler çok fazla, vaktinizi almayacağım. Her şey kanunun içerisinde değiştiriliyor.

Bu dönem Komisyon üyeleri olarak oturduk, ne yapacağız? Hakikaten, iyi niyetle, her gruptan birer arkadaş, toparlamaya çalıştık, düzeltmeye çalıştık iyi niyetle ama önümüze yine temel kanun adıyla geldi. Bu temel kanun; grubumuz yargı ihtiyacına binaen, temel kanun olmamasına rağmen, diğer gruplar da aynı şekilde, kabullendiler. Niye kabullendiler? Geçen dönemin -uygun deyim olmayabilir ama- bir anlamda beceriksizliğinin suçlulara yaramaması, yargıyı kötü durumda bırakmaması, Kabahatler Kanunu’nun uygulanamaz hâle gelmesini engellemek için bu gruplar bu konuda özveri gösterdiler, kabullendiler. Bu, temel kanun mu? Hayır. 91’inci maddeye uygun bir kanun mu? Hayır. Zaten, temel kanun uygulaması -bu konuda belki aykırı düşünebiliriz ama- ters bir uygulamadır. Burada hep 77’nci madde tartışılıyor -İç Tüzük- ama bakın, ben size iki tane kısa paragraf okumak istiyorum arkadaşlar:

“Güç ve parmaklar istediğinde her öneri özel yöntemle -madde 91- görüşülebilecek ve yasama baypas edilebilecektir. Yılda birkaç Danışma Kurulu toplantısıyla toplantı öncesi komisyonlardan jet hızı ile geçen tasarı veya teklifleri toptan ve torba yöntemle –kelimelere dikkatinizi çekiyorum “torba yöntemle”- bir günde, bir haftada kanunlaştırmak mümkün olabilecektir. İmalathaneye dönüştürülecek yasama organı yasama kalitesizliğinin ağır yükü altında ezilecek ve güvenilirliğini tamamen yitirebilecektir.” Bu çok güzel bir paragraf.

 Bir ufak paragraf daha okumak istiyorum: “Sonuç olarak, 91’inci maddedeki özel yasama yöntemi anayasal düzenimizle çatışmakta, dengeleri bozmakta ve hukuk, gücün elinde oyuncak olmaktadır. –Hukuk, gücün elinde oyuncak olmaktadır- Muhalefetin mutlak dışlandığı böyle bir yöntemin çoğulcu demokratik yasamada bir saat dahi yaşamaya hakkı yoktur. Anayasal düzen Meclis iç hukukuna süratle avdet etmelidir.”

İki tane çok güzel paragraf. Temel kanun diye, 91’inci maddedeki şeklin ne denli tehlikeli olduğunu anlatan iki güzel doktriner paragraf. Bu paragrafların altına imza atmaktan onur duyarım, aynen imzalarım. Bu paragraftaki imzalar, naçizane benden önce, iki tane kıymetli hukukçunun: Birisi Adalet Bakanımız Sayın Mehmet Ali Şahin’in, diğeri de Adalet Komisyonu Başkanımız -çok saygı duyduğum üstadımız- Sayın Ahmet İyimaya’nın. Görüşlerinize aynen katılıyorum. Son derece yerinde, çok güzel görüşler. Temel kanun budur.

Bu kanun 22 bölüm olarak önümüze geliyor. Hiç kimse içini okuyamayacak, içini bilemeyecek. Herhâlde bilenler birkaç arkadaş olacağız. Bu, yasama faaliyeti değildir. Bilmeden el kaldıracaksınız, bilmeden. Naçizane ben, yüce Meclisin üyelerine karşı bunu saygısızlık olarak alırım. Bilmeden el kaldırmak… Olmaması gerekir, ama bu olacak, ne yazık ki bu olacak.

Şimdi, bu 651 maddelik tasarı, bir defa, az önce arz ettiğim gibi, cumhuriyet tarihinde benzeri bir daha olamamasını temenni ediyoruz ama, geçtiğimiz dönem itibarıyla, cumhuriyet tarihinin geçmiş dönem itibarıyla ikinci bir örneği olmayan bir yasa çalışması, huzurunuza geliyor. Bu yasada en azından bizim Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak düşüncemiz, yargıya yetiştirmek. Mecburiyetimiz bu. Ama, yasa uyumu taşımıyor, uyum değil.

Önergelerle 74 tane maddeyi çıkaracağız. Alakasız kanunlar var. O kanunlara herkes bölümler içerisinde onay verecek, geçerlilik kazandıracak. Bu, yasama faaliyetinin hafife alınmasının son olmasını temenni ediyorum. Çünkü, son derece tehlikeli… Son derece tehlikeli… Demokrasinin kilitlendiği bir nokta o.

Arkadaşlar, bu kanun, önünüze gelecek olan tasarı, 56 sıra sayıyla, başlık dâhil, kanunun adı dâhil birçok şey değişecek. Dört grubu temsil eden arkadaşlarımızla iyi niyetle, özveriyle bir çalışma yapmaya çalıştık, düzeltmeleri yapmaya çalıştık. Ama, ana sistematiğini bozma imkânımız yok, madde ihdası imkânımız yok, yapıyı değiştirme imkânımız yok. Yapmaya çalıştığımız şey, önceki dönemden… Bu şeyi -hukukta bir anlamı vardır şeyin, “bu şey” diyorum o anlamda- mecburiyetten uygulanabilir kılmaya çalıştık. Bu anlamda, grubumuz, tasarının bu hâle kadar gelme yöntemini asla tasvip etmemekte, kanun yapma tekniği itibarıyla yapılan çalışma stratejisini asla uygun bulmamakta, ama bu arz ettiğim zaruretten dolayı kanuna “evet” demekte, bir an önce geçmesi için gereken desteği vermekte, -tekrar temennide bulunuyorum- 91’i, hele hele torba kanun mantığının bir kenara bırakılması gerektiği konusundaki arzımı son kez belirtmekteyim.

Saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gök.

Gruplar adına ikinci söz, Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan’a aittir.

Buyurun Sayın Kaplan.

Süreniz yirmi dakika.

DTP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten, Sayın Gök’e burada teşekkür etmek istiyorum, yani sıkıntılarımı dile getirdi, partimizin, grubumuzun da yasamayla ilgili. Bu torba yasa olarak adlandırılan 651 tane yasa, hayatımızın her alanına, cumhuriyetin kuruluşundan bu yana, bakın, cumhuriyetin kuruluşundan bu yana…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Hatta Osmanlıdan…

HASİP KAPLAN (Devamla) - …hatta bazı yasalar cumhuriyetin kuruluşundan önce, şimdi, biz bunu uyumlaştıracağız yeni TCK’ya, yeni yasalarımıza -dikkat edin- ve dört parti grubundan hukukçu arkadaşlar bir araya geldik, tabii, önce, kafamız karıştı bizim, hepimizin, neyi, nasıl düzelteceğiz diye, yani gerçekten nereden düzeltemeye başlayalım diye bir kere bir tereddüt geçirdik. Sağ olsun, üç dört senedir bu konuda çalışan uzmanlar, komisyondaki arkadaşlarımız bizi bazı konularda aydınlattılar, ama bu o kadar kolay değil. Hayatın her alanına, yaşamın her alanına etki yapacak bir yasa tasarısı paket olarak gündeme alınıyor ve görüşülecek.

Bunu biraz daha iyi anlayabilmeniz için bir iki örnekle başlamak istiyorum ki daha sonra bu yasanın neleri kapsadığını ve Meclisin, yasama organının neden çok dikkatli davranması gerektiğini ifade etmek açısından.

1’inci maddeye bakıyoruz. Hemen karşı maddesini buluyorum. Şimdi, yasanın öncesi, uyumlaştıracağımız yasa, 1 Şubat 1329, 18 Rebiülevvel 1332 tarihli Ameliyatı İskaiye İşletme Kanunu Muvakkatı. İsim bu. Şimdi, biz birkaç maddeden oluşan bu yasayı yeni Türk Ceza Kanunu’na göre uyumlu duruma getireceğiz ve getiriyoruz. Bir maddeyle ilgili bir değişiklik 1’inci maddede. Deniliyor ki, anlayabilirseniz tabii, önce yasama meclisi anlayacak ki sonra halk anlasın, halk da uysun yasaya. Yasayı bilmemek mazeret değil, ama anlamamak da mazeret olur mu, olmaz mı? Onun üzerinde durmak lazım. Okuyorum aynen: “Mecra dahilinde her ne suretle olursa olsun balık sayhgahı tesis edenler ef’ali mezkûreden tahaddüs edecek zarar ve ziyanı tazminden maada mahallî mülkî amir tarafından ikiyüzelli Türk Lirası idarî para cezasıyla cezalandırılır.” Bunun içinde bir tek uyum var: “İki yüz Türk Lirası para cezası.” Gerisini anladınız mı? Şimdi, eğer uyumsa, Türk Ceza Kanunu’na uyum hâline getireceksek, bu uyumu dilde de getirmemiz gerekmiyor mu? Yani, vatandaşımız Osmanlının sonu, Cumhuriyetin başı döneminde değil ki. Seksen dört yıllık cumhuriyet tarihini yaşıyoruz. Bir taraftan Türk Ceza Kanunu’nun dilini sadeleştirdik, yenileştirdik. Ama uyum yasasını da aynen getiriyoruz. Onun için, yasama görevi yaparken işimiz kolay değil. Vatandaşın bunu anlaması hiç kolay değil. Bu söylediğimiz şeyler maalesef yasa ve uygulanacak.

Şimdi, bu yasaların kapsadığı alanları aldığımız zaman, sahte meslek ve sanatların icrasından ilaçlara, yiyeceklere, birtakım ürünlere, sahte katkılara, sahte katkılardan Avukatlık Yasası’na, vergilere, vergilerden Ateşli Silahlar Yasası’na… Ve böylesine birbirini takip eden bir dizi yasa.

Şimdi, merak ediyorum, gerçekten, biraz önce, Başkanlık Divanımız, 54 sıra sayılı Ses ve Gaz Fişeği Atabilen Silahlar Hakkında Kanun Tasarısı’yla ilgili komisyon olmadığı için, bakanlık olmadığı için bir erteleme kararı çıktı. Şimdi, o yasayla ilgili, yani kurusıkı tabancalarla ilgili, bu ertelediğimiz yasayla ilgili burada da benzer bir hüküm var.

Şimdi, bu sistematiğe baktığımızda da burada ister istemez zorlanıyoruz. Yani, bir yasayı erteliyoruz. Örneğin: Bu yasada getirilen örnekten yola çıkarak “Kurusıkı tabir edilen ses ve gaz fişeği ya da benzerlerini atabilen tabancayı teknik özelliklerinde değişiklik yaparak öldürmeye elverişli silah hâline dönüştüren kişi bu maddenin birinci fıkrası hükümlerine göre cezalandırılır.” Burada ceza bir yıldan üç yıla kadar. Ondan önceki tasarıyı görüşmüş olsaydık oradaki ceza müeyyidesi bir yıldan iki yıla kadardı.

Şimdi, burada kafamız karışıyor. Bu, neyin uyumu? Yani, aynı konuda kanun sistematiği, tekniği açısından da son derece sakat bir durumla karşı karşıyayız. Yani, 6136 sayılı Yasa dururken, uyum yasalarında ayrı, 6136 sayılı Yasa’yla ilgili dört beş madde düzenlemesi var, silah kaçakçılığı, büyük silahlar, küçük silahlarla ilgili cezalar var, 6136 sayılı Yasa’da ayrıca var. Ayrıca, gaz ve ses silahları, kurusıkı silahlarla ilgili ayrı bir yasa tasarısı var. Onu da erteledik. Şimdi, üç parça -ayrı- aynı konuda. Bu, bir uyum değil aslında. Bu, aslında bir uyumsuzluktur. Yani, iki madde söz konusu olduğunda, hâkim ne yapacaktır: Evrensel kuraldır, ceza kuralıdır, lehe olan hükmü uygulayacaktır. Bir yıldan üç yıla kadar olan cezayı değil, bir yıldan iki yıla kadar olan cezayı uygulayacaktır ve onu da, indirim uygulayıp, erteleyecektir.

Sadece eksiklikler ve hatalar bu torba kanununda bununla sınırlı kalsa çok iyi. Hemen daha başında ilginç şeylerle karşılaşıyoruz. Çünkü, yani Türk Ceza Kanunu’na uyumu sağlayalım derken, bir de bir uyumsuzluğu daha yaşıyoruz beraberinde.

Avrupa Birliği konusunda birtakım reformlar yaptık. Şimdi, bir taraftan Türk Ceza Kanunu temel yasa olarak Avrupa Birliği reformlarının çerçevesinde değişime uğradı. Ama, şimdi bu yasaları Türk Ceza Kanunu’na uyduruyoruz. Peki, Türk Ceza Kanunu’na uydurduğumuz bu yasalar, Avrupa Birliğinin Kopenhag Kriterleri’ne, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne, Avrupa Konvansiyonu’na, tarafı olduğumuz, imzaladığımız onlarca uluslararası sözleşmeye ve Anayasa’nın 90’ıncı maddesi uyarınca iç hukukta kanun hükmünde olan bu sözleşmelere uygun mu?

Daha başında, birinci grup, otuz madde olarak gidiyor, hemen beşinci maddede hemen bir uyumsuzluk yakalayabiliyoruz. Ne deniyor: “805 sayılı İktisadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkındaki Kanun şu şekilde değiştirilmiştir.” Cezalandırma… 1926… Şimdi, kamu iktisadi teşebbüslerini bırakın, Adalet Bakanlığının Uluslararası Hukuk İşleri Genel Müdürlüğündeki hâkimleri bile dil öğrensin diye dışarı gönderiyoruz. Avrupa Konseyinin -İngilizce, Fransızca- resmî dillerini öğrensin, ticaret dünyasında, ekonomi dünyasında, kurslara gönderiyoruz, şirketlerimizin çoğu uluslararası şirketler hâline gelmiş, çoğu ortak sermayeli ve bunların başında İngilizce, Fransızca konuşan direktörler var. Yani, şimdi Türkçe dışındaki dillere yasak getirirseniz, ben Kürtçe demiyorum, yani Arapça demiyorum veya işte başka bir dil demiyorum, ama bu iktisadi teşebbüslerde dünya ticaret dili olarak gelişen bu dilleri nasıl yasaklayıp, nasıl cezalandıracağız? Bunu uyumlulaştırdık, hangi yargıç bunun cezasını verecek? Uyumlulaştırdık, pakete elimizi kaldırdık, ertesi gün de rahat yasama, 30 madde geçti, bu, ilk 30’un içinde sadece.

Şimdi bunca sakatlıklar var, ama şunu açık yüreklilikle ifade edeyim ki, bu düzen, bu sistematik… Bunu düzenleyen Adalet Komisyonundaki ve Bakanlıktaki uzmanlar olsun, komisyon başkanlarımız olsun, iki üç sene çok büyük bir gayret göstermişler kanun sistematiğini oturturken. Yani, öyle bir şey ki, bir fıkrayı çıkardığınız zaman, bir yapının temel taşını nasıl çıkarıyorsunuz, ondan sonra duvar üst üste geliyor, aynen öyle bir şey bu temel yasalar da. Yani zorlamaya çalıştık, birini çıkaramıyoruz, çıkardığınız zaman farklı bir durumla karşı karşıya kalıyorsunuz. Ama, AK Parti olsun, CHP olsun, MHP olsun, DTP olsun, grupları adına biz hukukçular, Adalet Komisyonunda gerçekten iyi niyetle, samimi olarak, nelerde ortaklaşabiliriz, yani neleri yapabiliriz, neleri birlikte götürebiliriz, yani bu ülke için, nelerde hizmet edebiliriz, bunun üzerinde yoğunlaştık ve bu yoğunlaşma sonucu, biraz önce arkadaşımız Sayın Gök’ün de açıkladığı gibi, bazı konularda ortak önergelerimiz oldu. Zaten oldukça çok sayıda yasa bu arada değişmiş, gelirken iki üç sene içinde. Bu yasaları biz mecburen ortak önergelerle bir ayıklayacağız, bir de, vicdanen, gerçekten bazı yasalarda… Özellikle bu Yargıtaydaki isyanın, zaman aşımına uğrayan davaların, bu zaman aşımına uğrayan suçların, zaman aşımından kurtulan suçlar grubunun, her gün hayatımızın her alanına; gıdadan ilaca, ilaçtan giyime, giyimden her türlü tüketim maddesine sahte katkı sunanları mı dersiniz, zararlı katkı sunanları mı dersiniz, işin erbabı, ustası olmayıp da bir mesleği icra edenleri mi dersiniz, üstüne cübbe giyip avukatlık yapanları mı, yoksa “Ben doktorum.” deyip ameliyat yapanları mı, çantasını alıp “Ben dişçiyim.” diye gezenleri mi… Bu yasa, gerçekten, bu paket yasa, bu 651 yasa, aspirin gibi bir torba yasa, her şey var içinde. Her şey var içinde. Öyle bir gariplik ki, biz ne yapalım ne edelim derken, şunu, toplumun sağlığını hem bireyin sağlığını düşünerek ceza adaletini ve güvenliğini düşünerek bazı suçlarda, özellikle özellikli suçlarda bazı artırımlar…

Örneğin, silah yasası gündeme geldiği zaman silah kaçakçılığı konusunda, silah kaçaklığıyla beraber büyük silahlar -yani, bu büyük silah olarak tabir edilen otomatik kalaşnikof, M16 vesair gibi silahlar veya onun kaçakçılığı veya diğer silahlar- bunların kullanımı ve ruhsatlandırılması konusu gibi konularda cezaların artırılmasının önemli olduğunu düşündük. Çünkü, toplumda suç ve suçlulukla mücadele bu kadar basit bir olay değil. Bir taraftan binlerce ruhsat almalar var, ama, bir taraftan da, toplumda suç ve ceza konusu var. Yani toplumu koruyacaksınız. İşte bunu düşündüğümüz zaman, ruhsat koşullarından yine vergi yasalarına kadar -ki en çok sıkıntı- vergi aflarıyla gelen vergi yasalarındaki hassasiyetlere dikkat çektik. Bu bahsettiğimiz sadece birkaç konu.

Gerçekten, yasama organı olarak otuz maddelik paketler alındığı zaman, her milletvekilinin üşenmeden bir kez o yasaları okumasını öneriyoruz. Eğer herkes, grubunda bir sıkıntı olursa… Yani buradan anlamayabilirsiniz yasaları, çünkü burada dikkat ederseniz, işte 1329 Rebiülevvel diye, bir yasadan bahsediliyor, onu uyduracağız günümüze. Bunu anlamayabilirsiniz, ama bize sorarsanız veya Komisyondaki arkadaşlar size yardım edecektir, biz de bunun anlaşılmasını sağlayacağız, çünkü şöyle bir ön çalışması var. Yani, o küçük kitapçık hâline gelene kadar böyle bir çalışmadan geçti bu uzun bir emek sonucu ve tabii ki… Su sarfiyetin tezyid ve tenkisinden yola çıkarak gelen, bu mecra dahilindeki balıkların sayhgahına -şimdiki alabalık tesisleri, tabii teknoloji, ürünler çok gelişti- bu yasayı, bunu uyduracağız. Bu konuda, bilgilendirme konusunda sanıyorum gruptaki arkadaşlarımız yardımcı olabilirler. Ancak, burada, sanıyorum yirmi bir gün yasama Meclisinde bu temel kanun görüşülecek. Bu yirmi bir günde, her gün otuz madde paket olarak gelecek. Otuz maddede, biz hukukçular olarak, Adalet Komisyonunda bir kısmını düzelttik, sizler de birazını düzeltirseniz, daha az hatayla bu temel yasaları çıkarmış veya hatalı yanlarını değiştirmiş oluruz diyorum, çünkü burada kafamızı karıştıran bir konu daha var. Onu da açık yüreklilikle ifade etmekte yarar var. Bir tarafta vergi yasalarını bir şekle sokarken burada -Plan ve Bütçe Komisyonunda çalışmıştım- vergi yasası reformunun gündemde olduğunu biliyorum. Ona ilişkin birtakım cezalar var. Türk Ticaret Kanunu gündeme geliyor yakın zamanda, bilginiz var. Ona bağlı Borçlar Kanunu gündemde, yani birçok temel yasayla bağlantılı yasalar da bunun içinde yer alıyor, ki bunların içinde bu temel yasalarla beraber çok önemle üzerinde durulması gereken bir iki bölüm var. Bu bölüm, fikrî ve sınai haklarla ilgili düzenlemelerdir. Bu fikrî ve sınai haklarla ilgili düzenlemeler konusunda, korsan yayıncılık konusunda, kitapların kaldırımdan satılmamasından tutun da pullara kadar çok farklı içerikleri olan bu torba yasasında, biraz gayret edersek birkaç maddenin daha düzelmesini sağlayabiliriz diye düşünüyorum. Bunu nasıl yapacağız? Mademki birlikte iyi niyetle yola çıktık, her parti grubunun temsilcilerinin ortaklaştığı noktalar var, diğer noktalarda da eğer kanun önergeleri, değişiklikleri gelirse, yani şunu yasama Meclisinde gerçekten dikkatle izlemekte yarar var: Yani muhalefet getirdi ben reddedeyim, iktidar getirdi o zaman elimi kaldırayım!.. Yani bu anlayışı artık terk etmemiz gerekiyor, eğer 73 milyon insanımıza hizmet sunmak istiyorsak, nasıl ki biz bu grup çalışmalarında da ortaklaşmaya çalışıyorsak, birlikte bir şeyler yapmaya çalışıyorsak, bu yirmi bir gün içinde de eğer temel aksaklıkları olan yasalar konusunda farklı önergeler gelirse, bunun biraz üzerinde durabilirsek, birçok yanlışı düzeltebiliriz. Tümünü zaten düzeltmek mümkün değil. Deveye “Neden boynun eğri?” diye sormuşlar “Nerem düzgün ki!” demiş. 651 yasa bir pakette, bir torbada gelirse, hiç mümkün değil, hepiniz hukukçu olsanız, hepiniz uzman olsanız, dil uzmanı olsanız, ne olursa olsun, yüzde 100’lük bir düzeltme yapma şansımız yok. Hiç olmazsa, bunu yüzde 70’lere kadar, olumlu bir şekilde, beraber, hep beraber, bir ortaklaşa çalışma örneği vererek, bir çalışma yapalım diyorum.

Şimdiden, hepinize kolay gelsin diyorum. Bu duygularla hepinizi selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Alınan karar gereğince, sözlü soru önergeleri ile kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 8 Ocak 2008 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 19.58

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.