DÖNEM: 23                                                                YASAMA YILI: 2

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

CİLT : 11

43’üncü Birleşim

27 Aralık 2007 Perşembe

İ Ç İ N D E K İ L E R

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in, Ankara Balâ’da meydana gelen deprem; Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin yıl dönümü; İstiklal Marşı’mızın şairi Mehmet Âkif Ersoy’un ölüm yıl dönümü ve yaklaşmakta olan 2008 yılı nedeniyle konuşması

 

V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Samsun Milletvekili Ahmet Yeni’nin, Mehmet Âkif Ersoy’un ölümünün 71’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Mersin Milletvekili Kadir Ural’ın , Millî Eğitim Bakanlığının yönetici atamalarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, üniversitelerin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR

1.- Ankara Milletvekili Mehmet Emrehan Halıcı’nın, Ankara Balâ’da meydana gelen depreme ilişkin açıklaması

2.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, mahkeme başkanlığı ve cumhuriyet başsavcılıklarınca gönderilen ve Başkanlıkça bilgiye sunulan belgelerin, Genel Kurula sunulmadan öncelikle Anayasa ve Adalet Karma Komisyonuna gönderilmesi gerektiğine; yapılan uygulamanın doğru olmadığına ilişkin açıklaması

 

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) DUYURULAR

1.- Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk ile İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel haklarında İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığının, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının bildirmiş olduğu dosyaların Anayasa’nın 83’üncü maddesinin ikinci fıkrası gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunulmasına ilişkin duyuru

B) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 22 milletvekilinin, polislerin mesleki ve sosyal sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/74)

2.- Muğla Milletvekili Metin Ergun ve 29 milletvekilinin, mermercilik sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/75)

3.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 26 milletvekilinin, Nemrut Dağı Millî Parkı’ndaki sorunların araştırılarak tarihî eserlerin korunması ve turizmde etkin değerlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/76)

C) ÖNERGELER

1.- AK Parti, CHP, MHP, DTP Grubu başkan vekilleri ile İzmir Milletvekili Recai Birgün’ün; dost ve kardeş Pakistan’da düzenlenen menfur bir terör saldırısı sonucu, çok sayıda Pakistan vatandaşıyla birlikte, eski başbakanlardan Benazir Butto’nun da hayatını kaybetmesi nedeniyle kardeş Pakistan’ın birlik ve bütünlüğünü, demokrasi ve istikrarını hedef alan bu menfur saldırıyı ve bütün terör saldırılarını şiddetle lanetlediklerine; Pakistan halkının huzur, barış ve ülke istikrarını bozmak isteyenlere fırsat vermeyeceğine, bütün sorunlarını demokrasi ve hukukun içinde kalarak çözeceğine olan inançlarını bir kez daha vurgulamak istediklerine ve başta Benazir Butto olmak üzere hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına ve Pakistan halkına başsağlığı dilediklerine ilişkin müşterek bildirileri

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ

1.- Tanık Koruma Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/346) (S. Sayısı: 34)

2.- Ses ve Gaz Fişeği Atabilen Silahlar Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/437) (S. Sayısı: 54)

3.- Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/335) (S. Sayısı: 56)

4.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve Adana Milletvekili Necdet Ünüvar’ın; Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/65) (S. Sayısı: 72)

5.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl’ün; Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/9) (S. Sayısı: 55)

 

IX.- TEŞEKKÜR, TEBRİK, TEMENNİ VE TAZİYELER

1.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İzmir Milletvekili Oktay Vural, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Van Milletvekili Fatma Kurtulan, İzmir Milletvekili Recai Birgün ve Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Pakistan’da bir suikast sonucu vefat eden Benazir Butto’ya Allah’tan rahmet, Pakistan halkına başsağlığı dileyen konuşmaları

 

X.- OYLAMALAR

1.- Tanık Koruma Kanunu Tasarısı’nın oylaması

 

XI.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, Ceyhan ilçesinin adliye binası ihtiyacına ilişkin Başbakandan sorusu ve  Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/416)

2.- İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in, Şemdinli olaylarıyla ilgili iddianameye ilişkin Başbakandan sorusu ve  Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/491)

3.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Torbalı ilçesinin adliye binası ihtiyacına ilişkin sorusu ve  Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/575)

4.- Edirne Milletvekili Rasim Çakır’ın, emeklilerin sendikalaşmasına yönelik düzenleme çalışmasına ilişkin sorusu ve  Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/576)

5.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Bursa Senfoni Orkestrasına müzik aleti alım ihalesindeki usulsüzlük iddiasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/822)

6.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, turizm sektörünün çeşitli yönlerden desteklenmesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/915)

7.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Uras’ın, Allianoi antik sağlık merkezine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/952)

8.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya’nın turizm master planına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/953)

9.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, özel tiyatrolara verilen devlet desteğine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/1002)

10.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Antalya’da turizmin yaygınlaştırılmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/1003)

11.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, panelvan tipi araç sahiplerine verilen geriye dönük vergi cezasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/1006)

12.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, Tekelin alkollü içkiler bölümünün satışına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/1008)

13.- Ankara Milletvekili Nesrin Baytok’un, hediye tabancalara ve ilgili soru önergesine ilişkin sorusu ve  Millî Savunma Bakanı M. Vecdi Gönül’ün cevabı (7/1027)

14.- Aydın Milletvekili Mehmet Fatih Atay’ın, özürlü istihdamına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/1129)

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.04’te açılarak beş oturum yaptı.

İstanbul Milletvekili Mustafa Şükrü Elekdağ’ın, Hristiyan rahiplere yönelik saldırılara ilişkin gündem dışı konuşmasına, Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu cevap verdi.

Ankara Milletvekili Yıldırım Tuğrul Türkeş, Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 88’inci yıl dönümüne,

Malatya Milletvekili Mahmut Mücahit Fındıklı, Malatya ve çevresindeki kara yollarının yapımına ve bakanlıkların faaliyetlerine,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu ve 23 milletvekilinin, Artvin Cerattepe’deki madencilik faaliyetlerinin çevreye etkilerinin (10/71),

Aydın Milletvekili Mehmet Fatih Atay ve 21 milletvekilinin, eğitim kurumlarında tarikat örgütlenmesi iddialarının (10/72),

Bursa Milletvekili Necati Özensoy ve 28 milletvekilinin, baz istasyonlarının yer seçimindeki sorunların ve halk sağlığına etkilerinin (10/73),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

24-26 Ekim 2007 tarihlerinde Romanya’ya,

14-17 Kasım 2007 tarihlerinde Çek Cumhuriyeti ve Azerbaycan’a,

6-8 Kasım 2007 tarihlerinde İtalya’ya,

Resmî ziyarette bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a refakat eden heyetlere katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkereleri kabul edildi.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kararlaştırılmış olan Tanık Koruma Kanunu Tasarısı’nın (1/346) (S. Sayısı: 34) görüşmelerine devam edilerek ikinci bölümü üzerinde bir süre görüşüldü; birleşime verilen aradan sonra ilgili Komisyon ve Hükûmet yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından ertelendi.

27 Aralık Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşime 19.54’te son verildi.

Nevzat PAKDİL

 

 

Başkan Vekili

 

 

 

Fatoş GÜRKAN

Canan CANDEMİR ÇELİK

 

Adana

Bursa

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

Harun TÜFEKCİ

 

 

Konya

 

 

Kâtip Üye

 

 

 

                                                                                                                                                 No.:  58

II.- GELEN KÂĞITLAR

27 Aralık 2007 Perşembe

Teklifler

1.- Mersin Milletvekili İsa Gök ve 21 Milletvekilinin; Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/105) (İçişleri  ile Adalet  Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2007)

2.- İzmir Milletvekili Harun Öztürk ve 11 Milletvekilinin; 25.8.1999 Tarihli ve 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/106) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2007)

Rapor

1.- Malatya Milletvekili Mahmut Mücahit Fındıklı ve 7 Milletvekilinin; Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası Kanunu ve Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; 24.06.2006 Tarih ve 5522 Sayılı Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası Kanunu ve Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (2/103, 2/104) (S. Sayısı: 86) (Dağıtma tarihi: 27.12.2007) (GÜNDEME)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 22 Milletvekilinin, polislerin mesleki ve sosyal sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi  (10/74) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/12/2007)

2.- Muğla Milletvekili Metin Ergun ve 29 Milletvekilinin, mermercilik sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/75) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/12/2007)

3.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 26 Milletvekilinin, Nemrut Dağı Milli Parkındaki sorunların araştırılarak tarihi eserlerin korunması ve turizmde etkin değerlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi  (10/76) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/12/2007)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.-    İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürek’in, AİHM’ne bildirilen Türk yargıç adaylarının reddedilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/265)

2.-    Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Türk Tarih Kurumu Başkanının bazı açıklamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/865)

3.-    Aydın Milletvekili Mehmet Fatih Atay’ın, ABD Başkanı ile yaptığı görüşmeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/868)

4.-    İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, doğalgaz dağıtım şirketleriyle ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/869)

5.-    Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın, doğalgaz dağıtım şirketiyle ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/870)

6.-    Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün, Suudi Arabistan Kralına Devlet Şeref Madalyası verilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/871)

7.-    İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, İncirlik Üssünün kullanımıyla ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/872)

8.-    Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, afetlere karşı alınan önlemlere ve afet mağdurlarının zararlarının giderilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/873)

9.-    İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, THY’nin bir sempozyuma sponsor olmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/876)

10.-  Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın, Başbakanın bir yakınının evinin bulunduğu sokakta polis ekiplerine nöbet tutturulduğu iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/891)

11.-  Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun, bireysel silahlanmaya ve kamu personelinin silah taşımasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/892)

12.-  Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Adana’nın aldığı göçe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/893)

13.-  Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in,  Ankara’da otobüs duraklarının yenilenmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/894)

14.-  İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, tüzel kişiliği sona erecek olan belediyelere, mahalli idarelerin gelir kaynaklarına ve Bulgaristan göçmenlerinin vatandaşlık başvurularına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/895)

15.-  Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, okulların depreme karşı güçlendirilmesi için ayrılan ödeneğe ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/897)

16.-  Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, diyabet hastası çocukların sorunlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/903)

17.-  İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, hastanelerde alınması gereken güvenlik önlemlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/904)

18.-  Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, geçici ve sözleşmeli sağlık personeli alımına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/905)

19.-  İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, İzmir’deki hastane ve sağlık ocaklarının depreme karşı güçlendirilmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/906)

20.-  Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki telefon santrallerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/910)

21.-  Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Pozantı-Ankara otoyolu projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/911)

22.-  Kocaeli Milletvekili Hikmet Erenkaya’nın, Körfez-Gebze arasındaki karayolu çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/912)

23.-  İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil’in, izinsiz halka arz gerçekleştiren şirketlere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/914)

24.-  Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, mermer sektörünün sorunlarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/917)

25.-  İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, İstanbul ve Tekirdağ’da yaşanan sel baskınlarına ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/918)

27 Aralık 2007 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Fatoş GÜRKAN (Adana)

 

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşimini açıyorum.

III. -YOKLAMA

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağım.

Yoklama için dört dakika süre vereceğim.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, yoklama süresi bitti. Niye hâlâ yoklama pusulalarını arkadaşlara veriyorsunuz!

BAŞKAN – Sayın Genç, hitap tarzlarımızda Genel Kurul içerisinde dikkatli olalım. Başkanlık Divanı gereğini yapacaktır, lütfen…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkanlık Divanı, yoklama süresi içerisinde sonucu panoya aktaracaksınız, biz de göreceğiz!

BAŞKAN – Evet, Meclis Başkanlık…

KAMER GENÇ (Tunceli) – O panoya aktarın!

BAŞKAN – Lütfen, yüksek sesle konuşmayınız, yerinize oturunuz ve Başkanlık Divanının neticesini dinleyiniz!

KAMER GENÇ (Tunceli) – O panoya aktarın bakalım, aktarın panoya!

BAŞKAN – Başkanlık Divanının ne yapacağını İç Tüzük belirliyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bilmiyor Başkanlık Divanı.

BAŞKAN - Oturunuz yerinize lütfen! Oturunuz!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Panoya aktarın bakalım!

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 14.09

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.20

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Fatoş GÜRKAN (Adana)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN – Açılışta yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı, şimdi yoklama işlemini tekrar edeceğim.

Yoklama için dört dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, toplantı yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in, Ankara Balâ’da meydana gelen deprem; Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin yıl dönümü; İstiklal Marşı’mızın şairi Mehmet Âkif Ersoy’un ölüm yıl dönümü ve yaklaşmakta olan 2008 yılı nedeniyle konuşması

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, bugün, 2007 yılının son yasama çalışmasını yapacağız ve nasip olursa, önümüzdeki hafta da yeni yıla girmiş olacağız. Bu vesileyle, 2008 yılının Türk milleti için, İslam âlemi için ve bütün insanlık âlemi için hayırlar getirmesini diliyorum, sizlere de hayırlı yıllar diliyorum.

Ayrıca, bugün sabah Balâ’da bir deprem yaşadık. Bütün milletimize ve özelde Balâlılara geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Ayrıca, bugün, Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin yıl dönümüdür. Bu vesileyle, Mustafa Kemal Atatürk’ü ve silah arkadaşlarını da bir kez daha rahmetle, minnetle anıyorum.

Ayrıca, İstiklal Marşı’mızın şairi büyük insan Mehmet Âkif Ersoy’un da ölüm yıl dönümüdür. Bu vesileyle, Mehmet Âkif Ersoy’a ve Birinci Büyük Millet Meclisinde bulunan bütün milletvekillerine Allah’tan rahmet, minnet ve şükran duygularımızı da ifade ediyorum.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Mehmet Âkif Ersoy’un ölüm yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Samsun Milletvekili Ahmet Yeni’ye aittir.

Sayın Yeni, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Samsun Milletvekili Ahmet Yeni’nin, Mehmet Âkif Ersoy’un ölümünün 71’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 27 Aralık Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 88’inci yılı münasebetiyle Ankara’da birçok kutlama programları yapılmaktadır. Bu çok önemli günü ben de kutlayarak sözlerime başlamak istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hayatı boyunca milleti ve ülkesi için göstermiş olduğu millî mücadelede şahsiyeti ve maneviyatını özüyle ve sözüyle de ortaya koyan İstiklal Marşı’mızın şairi millî şairimiz Mehmet Âkif Ersoy’u vefatının 71’inci yıl dönümünde anmak, bu nadide değerlerimizin şahsiyetini, bırakmış olduğu birçok eseriyle birlikte gelecek nesillerimize anlatmak ve aktarmak maksadıyla vefatının yıl dönümü olan bugün gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesile ile yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; birlik ve beraberliğimizi ortaya koyduğumuz, aynı zamanda tarihi şanlı zaferlerle dolu aziz milletimizin, vatanımız ve bağımsızlık mücadelemizin kazanılmasını her zaman dosta düşmana göğsünü gere gere haykırdığı İstiklal Marşı’mızın şairi Mehmet Âkif Ersoy’u anma vazifemizi yerine getirmede gösterilen hassasiyet ve bu ilgi dolayısıyla da sayın Başkanlığa ve yüce Meclisimize şükranlarımı arz ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; millî şairimiz Mehmet Âkif Ersoy müstesna bir şahsiyet olarak yaşatmamız ve yâd etmemiz gereken millî değerlerimizdendir. Kalabalıkları millet yapan en önemli unsur millî şuurdur. Milletler kendilerine vücut veren değerlere sahip çıktıkça kimliklerini ve devlet olarak bağımsızlıklarını korurlar. Tarih sahnesinde manevi önderleri, millî kahramanları ve kültür şahsiyetlerine sahip çıkan milletlerin yaşama hakkı vardır.

Mehmet Âkif Ersoy ömrü boyunca milletimizin yararına olanı dile getirmiştir. Bir eylem adamı olarak söylediğini bizzat kendi özünde de yaşamıştır. Toplumun çözüm bekleyen yığınla meselesi karşısında hareket ve heyecan adamı olarak ortaya çıkmış, gücünü halktan almış ve bunu bir hayat tarzı hâline getirmiştir. Millete inanmış ve güvenmiştir.

Mehmet Âkif Ersoy her yönüyle mükemmel, dört başı mamur bir insandı. Üstün şahsiyetine örnek oluşturan davranışları, dostlarıyla münasebetleri ve ideali için yaptığı fedakârlıklar, Kurtuluş Savaşı’ndaki eşsiz gayretleri, gurbet hayatı, sanatı, sanatının özellikleri, şiirimize getirdiği yeni yaklaşımlarıyla hayatı birçok bakımdan örnektir. Kendisinden alacağımız dersler ve öğreneceğimiz birçok hususlar mevcuttur. Ahlakı, karakteri, meşrebi, kişiliği, mizacı, yani seciyesi yüksek bir insandı.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mehmet Âkif Ersoy’un şahsı manevisini ve göstermiş olduğu mütevazı kişiliğin ortaya koyduğu örnek bir olayı, hafızalarınızı tazelemek için arz etmek istiyorum:

Mehmet Âkif Ersoy İstiklal Harbi’mizi sevk ve idare eden siyasi tarihimizin yüz akı Birinci Meclisimizde Burdur Milletvekilimizdir. Yazmış olduğu İstiklal Marşı’mız büyük bir coşkuyla kabul edilmiştir ve 724 şairin katıldığı bu müsabaka için konulan mükâfat 500 liradır. Mehmet Âkif Ersoy mükâfat almak istemediği için evvela iştirak etmemiştir. Maarif Nazırı Hamdullah Suphi Tanrıöver Bey’in “Mükâfatı almazsınız, fakat iştirak ediniz.” ricası üzerine buna katılmıştır. Âkif, bu 500 liralık mükâfatı Şarkışla Hastanesindeki yaralı gazilere hibe etmiştir. İşte, kendisini vatanına, milletine adamış olan önder bir şahsiyet.

Mehmet Âkif Ersoy için tek mukaddes olan dinin yanında dil de çok mühimdir. Din, bütün kutsi duyguları, düşünceleri insana telkin eder. Bu duygu ve düşüncelerin tebliği ise dil vasıtasıyla olur. Mehmet Âkif Ersoy, ömrünü yüksek bir ideal peşinde, inanç ve cihat ruhu içerisinde geçirmiştir. Üstadın “Asım” daki şu beyitleri bize ne güzel istikametler göstermektedir:

"Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;

Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.

Biri ecdadıma saldırdı mı, hatta, boğarım...

- Boğamazsın ki!

- Hiç olmazsa yanımdan kovarım!

Üçbuçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam;

Hele, hak namına haksızlığa, ölsem tapamam.

Doğduğumdan beridir aşığım istiklale,

Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale.

Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum.

Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boynum.

Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,

Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim.

Adam, aldırma da geç git diyemem, aldırırım.

Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım.

Zalimin hasmıyım amma, severim mazlumu..."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yeni, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

AHMET YENİ (Devamla) – Sayın Başkan, müsaadenizle bir kıta da İstiklal Marşı’ndan okumak istiyorum:

“Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!

Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.

Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal.

Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;

Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklal."

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; nitelikli insanımız en büyük hazinemizdir. Tarihî şahsiyetlerimize sahip çıkar, onları yaşatırsak ve onların yaşayışıyla yaşarsak, hem borcumuzu ödemiş hem de geleceğimizi teminat altına almış oluruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET YENİ (Devamla) – Vatandaşlarımızın geçmiş Kurban Bayramı’nı tebrik ediyorum. Tekrar, 2008 yılının barış, huzur ve başarılarla dolu bir yıl olması dileklerimle hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yeni.

Gündem dışı ikinci söz, Millî Eğitim Bakanlığı yönetici atamaları hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Kadir Ural’a aittir.

Sayın Ural, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

2.- Mersin Milletvekili Kadir Ural’ın, Millî Eğitim Bakanlığının yönetici atamalarına ilişkin gündem dışı konuşması

KADİR URAL (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Danıştay 2. Dairesi tarafından iptal edilen Millî Eğitim Bakanlığı eğitim kurumları yöneticilerinin atama yönetmelikleri ve bu konudaki sıkıntılarını Meclis kürsüsünden dile getirmek üzere gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi, ekranları başından bizleri izleyen bütün vatandaşlarımızı ve özellikle bir öğretmen olarak içlerinde yetişmekle gurur duyduğum, geleceğimizi emanet ettiğimiz eğitim camiamızı saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, 27 Aralık Tarsus ilçemizin ve 3 Ocak güzel Mersin’imizin düşman işgalinden kurtuluş günlerini kutluyor, bütün hemşehrilerime bu gurur dolu günlerinde selam ve saygılarımı iletiyorum. Bu vesileyle, kutsal vatan topraklarımızda gözleri olan bütün düşmanlarımıza ve içerideki iş birlikçilerine Türk milletinin şanlı tarihini yeniden okumalarını tavsiye ediyor, yeni bir Kurtuluş Savaşı yapılması gerekiyorsa da, Türk milletinin onurlu tarihinden ve damarlarındaki asil kandan aldığı güç ve kudretle bunu başarıyla yapacağı inancımızı da buradan bütün dünyaya duyuruyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle, İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Âkif Ersoy’u saygıyla anıyor, marşımızın on bir kıtasındaki bütün duygu ve düşüncelerine katılıyor, bugün bu duygu ve düşüncelere daha fazla ihtiyaç duyduğumuzu da belirtmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son yıllarda Millî Eğitim Bakanlığımız, sanki hiçbir hükûmetin ya da Millî Eğitim Bakanlığının aklına gelmemiş gibi yönetici, okul müdürü ve müdür yardımcısı atama yönetmeliğindeki, kısaca beş yılını dolduran okul müdürlerinin yerlerini değiştirme maddesini keyfî uygulamalarla yapmaya başladı. Bütün tepkilere ve bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti Yargı ve Danıştayından bu uygulamaların döneceğini bile bile, okul müdürlerinin yerleri, hukuk tanımaz bir aymazlıkla, vurdumduymazlıkla ve inatla değiştirildi. Tabii, adaletsiz olan bu uygulamalar bir iki defa Türk yüksek yargısından geriye döndü, yürütmeyi durdurma kararları alındı, işlemler iptal edildi.

Millî Eğitim Bakanlığımız, sanki eğitimcilerimizden ve yöneticilerimizden intikam alır gibi 4/3/2006 tarih ve 26.098 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren hizmet puanı, sözlü sınav ve komisyonların takdir puanlarını göz önüne alarak tercih yapma sistemli bir yönetmelik daha çıkardı. Bu yönetmeliğe göre, yine okul müdür ve yardımcılarının yerleri bir kez daha değiştirildi. Örnek vermek gerekirse, Mersin ili Tarsus ilçesinde görev yapan bir okul müdürü bu yönetmeliğe göre 200 kilometre ilerideki Mersin ili Anamur ilçesindeki bir okula müdür olarak tayin edildi. Eş durumundan, eşi de bir okula öğretmen olarak geldi. Çocuklarını da getirdi, Anamur’daki okullara kaydettirdi. Anamur’a gelince “Zaten emekliliğime üç, dört yıl kaldı.” diyerek, Tarsus’taki evini, arabasını sattı, biraz da kredi çekti, Anamur’dan bir de ev aldı.

Buraya kadar her şey güzel, fakat bu yönetmelik, Bakanlığın kadrolaşma isteğine uygun olarak hazırlanmış ve hiçbir objektif kritere yer vermeyen bir yönetmelik olduğundan, bir eğitim sendikası, yönetmeliğe yönelik yürütmeyi durdurma talepli Danıştaya dava açtı. Sonuç ne? Danıştay 2. Dairesi 2007/2002 sayılı kararıyla bu yönetmeliği iptal etti. Bu yönetmeliğe göre yapılan bütün atamalarda yürütmeyi durdurma kararı aldı ve bunu Millî Eğitim Bakanlığına bildirdi. Bakanlık da 2007/84 sayılı genelgeyle bu kararı valiliklere gönderdi ve bütün idarecilerinin eski görev yerlerine gönderilmesini istedi.

Şimdi Tarsus’tan Anamur’a gelen müdür ne olacak? Mecburen geriye dönecek. Yani o kadar şeylerini bırakacak, tekrar geriye dönecek. Bunun gibi 5 bin tane eğitimci arkadaşımızın maalesef bu konuda sıkıntıları var. Bu yaptığınız şimdi hak mı, adalet mi, Allah’tan reva mıdır Sayın Bakan? Yıllarını eğitim ve öğretime adamış bu insanlara yapılan zulüm değil midir? Bu insanların eşlerinin ve çocuklarının vebalini nasıl çekeceksiniz?

Şimdi, sormak gerekiyor: Sizin Bakanlığınızda hukuk danışmanlarınız, bürokratlarınız ne iş yapar? Bu yönetmelikleri hazırlayanlar ya Bakanlığınızı yan gelip yatma yeri olarak görüyorlar ve uygulamaların yargı kararlarına rağmen yapılamayacağını size söylemiyorlar ya da bunların yanlış olduğunu size iletiyorlar, fakat siz, buna rağmen “Ben, bildiğimi yaparım. Dediğim dedik, çaldığım flüt” diyerek yargıdan bu kararların döneceğini bile bile eğitimi katletme uğruna bunları yapıyorsunuz.

Kaldı ki, şu anda Ankara’daki bir okula kadrolu bir yönetici atayacak bir yönetmeliğiniz dahi yok, çünkü Danıştay, bu keyfî uygulamalı yönetmeliklerin maddelerinin hepsini iptal etti. Bunlardan daha vahimi ne olacak şimdi? Aldığımız bilgi ve duyumlara göre, AKP’nin bazı il, ilçe ve belde teşkilatları işin kolayını bulmuşlar, durumdan vazife çıkartarak yönetici arkadaşlara, yandaşınız olduğu söylenen sendikaya geçerlerse, bağlı oldukları sendikadan istifa ederlerse, vekâleten atama yaptıracaklarını söyleyerek, yandaşınız olduğu söylenilen sendikaya kaymalar sağlanıyormuş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ural konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

KADİR URAL (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve Sayın Bakanımız; burada olsaydınız, bunları da dinlemenizi isterdim.

Eğitimcilerimizi ne hâle getirdiniz. Ailesinden, yuvasından, zar zor sağladığı yaşam koşullarından koparttınız. Kutsal mesleklerinden soğuttunuz. Dönem ortasında okul idarecilerini değiştirerek, idarecilerimizin, öğretmenlerimizin, öğrencilerimizin, velilerimizin psikolojilerini bozdunuz. Eğitime destek olacağınıza sekte vurdunuz. Oysa, eğitimcilerimizin işi, Türk millî eğitiminin temel ilkelerinde belirtildiği gibi, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı, Türk örf, âdet ve gelenek ve göreneklerine göre Türk milliyetçiliği ruhuyla yetişmiş nesiller mi yetiştirmek olmalıydı, sizin partizanca tavır ve yönetmeliklerinizle uğraşmak mı olmalıydı?

Şimdi, şapkayı önünüze koyup düşünmeniz gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığına yakışır bir yönetmelik çıkartarak bu sorunları çözmenizi istiyoruz. Bugün geldiğimiz noktaya bakacak olursak, zaten bu sorunlar bir bakanı rahatlıkla koltuğundan edebilecek durumdayken, Sayın Bakanın hâlâ o koltukta oturmasını da doğrusu anlayabilmiş değilim. Millî Eğitim Bakanı, eğer Kadir Ural olarak ben olsaydım, zaten şimdiye kadar çoktan istifa ederdim.

Sözlerime son verirken, millî eğitim camiası içinde görev yapan bütün idareci, öğretmen ve yönetici arkadaşlarıma selam ve saygılarımı iletiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ural.

Gündem dışı üçüncü söz, üniversitelerin sorunlarıyla ilgili söz isteyen Tunceli Milletvekili Kamer Genç’e aittir.

Buyurun Sayın Genç.

3.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, üniversitelerin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün Balâ’da meydana gelen deprem nedeniyle Balâlı hemşehrilerimize geçmiş olsun diyoruz, gerçi deprem Ankara’da da hissedildi.

Ayrıca, İstiklal Marşı’mızın yazarı Sayın Mehmet Âkif Ersoy’u şükran ve minnetle anıyorum.

Değerli milletvekilleri, benim gündem dışı konuşmamın konusu üniversiteler. Üniversite gençliği bir ülkenin şah damarıdır, can damarıdır. Bu gençliğin en iyi şekilde en iyi öğretim kurumlarında okuması, orada devletin bütün olanaklarının bunlara kanalize edilmesi, teknoloji ve bilimin en büyük imkânlarından bunların faydalanması için gerekli olanakların hazırlanması hâlinde, bu gençlerin en iyi şekilde eğitim göreceği şüphesizdir.

Daha önce de ben burada konuştum. Tunceli ilinde bir tek meslek yüksekokulu var ve bir tek yurt yok dedim. Tabii, bu kürsüye eğer bu Hükûmet saygı duyuyorsa, bu kürsüde dile getirilen konularda bu Hükûmetin eğer kulağı sağır değilse, bununla ilgilenmesi lazım, ama, maalesef, hâlâ Tunceli’de, 510 tane yükseköğretim öğrencisinin okuduğu bir yerde, bu insanların kalacağı bir yurt yok, bundan sonra da böyle anlamaz bir Hükûmete bu konuda bir laf  söylemek de istemiyorum, kendileri bilirler.

Değerli milletvekilleri, tabii, bu Hükûmet ve bu arada Çankaya’ya seçilen zat bir YÖK Başkanını atadı…

BAŞKAN – Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, bir dakika…

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Sözlerine dikkat et Sayın Genç!

AHMET YENİ (Samsun) – Düzgün konuş!

BAŞKAN – Lütfen… Sayın Cumhurbaşkanımız “zat” değildir efendim, Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanıdır, böyle bir ifade olmaz. Lütfen…

KAMER GENÇ (Devamla) – Anladım canım, Allah Allah! Siz öyle zannedersiniz.

…YÖK Başkanını atadı. Bakın, YÖK Başkanını atadı. YÖK Başkanı, önce dedi ki, geldi Türkiye Büyük Millet Meclisinde… Yani, bakın, bir üniversite gençliğinin sağlıklı bir eğitim görebilmesi için o eğitimin başında bulunan insanların sağlıklı insan olması lazım. Yani, bilimi, teknolojiyi, aklı, izanı kavramaları lazım. Yani, aklı, bilimi diğer her şeyin önünde tutması lazım.

Şimdi, ne diyor Meclisin Sayın Başkanıyla konuşurken? Diyor ki: “Efendim, Tayyip Erdoğan ile Abdullah Gül dediler ki, sakın bunları dışarıda açıklama, ipimizi çekerler.” Şimdi, bunu kime söylüyor? Meclisin Başkanına söylüyor. Meclis Başkanı da kendi makamına televizyoncuları almıyor, Meclisin televizyoncularını oraya getiriyor -yani, bir kapışma olmasın diye- ve bu alınan görüntüler öteki televizyonlara servis yapılıyor. Şimdi, burada sanki bu hizmeti yapan insanlar suç işlemiş gibi Meclis Başkanının bunlar hakkında soruşturma açmasını bir defa kınıyorum. Bir an önce o soruşturmayı da geri almasını diliyorum.

Şimdi, YÖK Başkanlığına getirilen kişi diyor ki: “Efendim, Anayasa Mahkemesinin kararları üniversite dışında konmuş yasaklardır.” Bunun verdiği beyanatı.

Sayın milletvekilleri, Anayasa’nın 134’üncü maddesine göre, mahkeme kararlarına yargı, yasama ve tüm kurumlar uymak zorundadır.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – 138.

KAMER GENÇ (Devamla) – 138, neyse, biraz sizin gibi azalttık sayıları.

Ondan sonra, bu diyor ki: “Efendim, rektörler uymasınlar buna.” “Rektörler uymasınlar. Rektörler uymadığı takdirde, bu rektörler soruşturmaya tabi tutmadıkları taktirde, burada bu yasaklar artık kendi hâlinde kalkacaktır.” diyor.

Şimdi, eğer bir memlekette mahkeme kararları uygulanmayacaksa, o zaman mahkemeleri de kaldıralım. Sizin gücünüz yetiyor. Buyurun kaldırın.  

Şimdi, ben, evvelsi gün burada bir konuşma yaptım. 5 tane üniversite rektörü… Otuz küsur gündür, Hacettepe, Galatasaray, Selçuk, Bilecik -bir iki yer daha vardı, şu anda hatırlayamadım- rektörleri bir aydan fazla bekliyor orada. Orada Bilecik’e atanan kişinin size tarifini yapayım: Bu kişinin “İslam dininde reform olmaz” diye bir yazısı var, başka bir şeyi yok. Yani bir ilahiyat fakültesi kökenli.

Şimdi, bakın, siz devletin hele üniversitelerini hem din odaklı hem dini düşünceler odaklı bir yapılandırmaya götürürseniz, bu üniversitelere çok kötülük yapmış olursunuz. Bilim yönünden, teknoloji yönünden, insanlığa hizmet etmiş nice nice bilim adamlarımız var. YÖK Başkanlığı, 105 tane üniversitenin rektörünün başına getiriyorsunuz. Ee, şimdi, bu adam diyor “Mahkeme kararlarına riayet etmeyin.” Bilecik Rektörlüğüne gelen kişi de diyor ki “İslam dininde reform olmaz.” Böyle bir şey olur mu?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Peki, böyle bir insanı bu üniversitelerin başına getirirseniz, bu üniversitelerden ne bekliyorsunuz siz? Siz, tamamen dini bir yapılanmayı yükseköğretimde öne getiriyorsunuz. İstanbul Üniversitesinde, bugün gazetelerde yazıyor. Efendim, işte, bir tarikat liderine karşı yazı yazan öğrenciler dövülüyor, otuza yakın öğrenci gözetim altına alınıyor, üçü yaralı. Ee, şimdi, üniversitelerde böyle tarikatlar hâkim olursa, böyle bir üniversitede bilim, teknoloji, eğitim olur mu? Olmaz. Yani, onun için, sayın milletvekilleri, tabii, bundan sonra da düşüncelerimizi dile getireceğiz, zamanımız da çok az. Bana göre çok büyük yanlışlıklar yapılıyor. Birileri, Abdullah Gül ve bazıları, bu memlekette, olabilir, yani din odaklı bir devlet yönetimi isteyebilirler. Suudi Arabistan Kralı’nı getirip de onun dizlerinin önünde oturup, onun fotoğrafının önünde oturabilirler. Ama bu Türkiye Cumhuriyeti devleti bu zihniyetle yönetilemez. Yönetildiği takdirde, bunun en büyük sıkıntısını bu yöneticiler göreceklerdir.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Başın göğe erdi!..

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Saygıdeğer arkadaşlarım, konuşan bütün milletvekili arkadaşlarımızın kürsü masuniyeti vardır, doğrudur. Hiçbirisine saygısızlık yapmak kimsenin haddi değildir. Fakat, millet iradesiyle seçilmiş bir Millet Meclisinin seçmiş olduğu bir Cumhurbaşkanına hitap tarzı, doğrusu, çok yadırgayıcı olmaktadır; yani yanıltıcı olmaktır. Böyle bir ifade olamaz.

ASIM AYKAN (Trabzon) – Meclise yakışmıyor, Meclise…

BAŞKAN – Filan kişiler beğendi, filan beğenmedi; ayrı bir şey yani, millet iradesi böyle tecelli etmiştir. Başka zaman başka şekilde tecelli eder, ama bugün Sayın Abdullah Gül bizim Cumhurbaşkanımızdır, Recep Tayyip Erdoğan da bizim Başbakanımızdır. (AK Parti sıralarından alkışlar) Birileri sevmedi, beğenmedi vesaire diye böyle bir ifade olmaz arkadaşlar. Türkiye Cumhuriyeti’ni korumak…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, nerede ve ne zaman  konuşacağımı iyi bilen bir insanım…

DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) – Hadi oradan!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, tarafsız olarak görev yapılırsa saygı duyarım, yoksa duymam efendim.

BAŞKAN – Sayın Genç…

ASIM AYKAN (Trabzon) – Sayın Başkan, yetkinizi kullanın yetkinizi…

BAŞKAN – Hayır, burada biz, Türkiye Cumhuriyeti’nin tarafı olduğumuzu belirtmişizdir. Bu makamlarda, Türkiye Cumhuriyeti’ni Başkomutan olarak da temsil eden bir zatı muhterem hakkında böyle ifadeler de kullanamazsınız.

Takdiri milletimize ve Meclisimize arz ediyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yarın, millete gittiğimiz zaman bana mı değer verir onlara mı değer verir. İşte, Anayasa’ya göre Cumhurbaşkanını halkın seçmesi lazım; seçtirelim Cumhurbaşkanını halka, buyurun, Anayasa’nın hükmüdür.

BAŞKAN – Millete ne zaman gidileceğini Meclis belirliyor zaten. Meclis belirlerse tekrar millete gidilir.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Muhatap almayın Sayın Başkan.

BAŞKAN – Evet, Balâ depremiyle ilgili olarak Sayın Emrehan Halıcı’nın bir söz talebi vardır.

Sayın Halıcı, buyurun.

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR

1.- Ankara Milletvekili Mehmet Emrehan Halıcı’nın, Ankara Balâ’da meydana gelen depreme ilişkin açıklaması

MEHMET EMREHAN HALICI (Ankara) – Sayın Başkanım, söz verdiğiniz için çok teşekkür ediyorum.

Hepinizin bildiği gibi bayramın ilk günü Ankara Balâ’da bir deprem yaşadık. Depremin hemen sonrasında biz Balâ’ya gittik ve vatandaşlarımızla görüştük. Onların isteklerini, beklentilerini ilgililere, yetkililere ilettik.

Ancak, maalesef dün akşam saat ikide bir deprem daha oldu ve gece saat üçten dokuza kadar biz deprem yerindeydik Sayın Genel Başkanımızla birlikte. Orada maalesef üzülerek gördük ki, vatandaşlarımızın kuşkuları, korkuları devam ediyor. Herhangi bir can kaybı olmaması son derece sevindiricidir, ama bildiğiniz gibi depremlerin sadece fiziksel etkileri değil, ondan belki daha da önemli olan psikolojik etkileri ve psikolojik hasarları vardır. Depremle iç içe olan ülkemizde, deprem riskini her zaman yaşadığımız ülkemizde, başkentimizde, bir deprem sonrasında vatandaşlarımızın isteklerine, beklentilerine hep birlikte daha hızlı ve daha verimli bir çözüm getirmek zorundayız. Sabaha kadar orada o şoku, onlarla beraber yaşadık ve onların istedikleri, Ankara’da, milletvekillerimizin, yetkililerimizin bu konuya daha özenli, daha ilgili bir biçimde davranmasıdır. Maalesef, çadır sayısı yeterli değildir, ısınma problemleri vardır.

Ben, söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum. Burada, bütün milletvekillerimizi, bir kez daha, bu konuya duyarlı olmaya davet ediyorum. Herkes tabii ki çok üzüntülü ve üzüntülerini dile getiriyorlar, ama ben vatandaşlarıma söz verdim, bu meseleyi burada dile getireceğim diye.

Bir daha bu tür felaketlerin olmamasını tabii ki temenni ediyorum ve 2008 yılının da sağlıklı, mutlu bir yıl olmasını dileyerek, hepinize teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Evet, depremi biz de hissettik. Gece programlarında ben de takip ettim. Sayın Ankara Valisiyle, kaymakam beyle temaslar kuruldu. Ümit ediyoruz, ilgili Afet İşleri Genel Müdürlüğü ve benzeri kuruluşlar en kısa zamanda gereken tedbirleri alacaklar. Ben de duyarlılığınız için sizlere teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) DUYURULAR

1.- Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk ile İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel haklarında İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığının, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının bildirmiş olduğu dosyaların Anayasa’nın 83’üncü maddesinin ikinci fıkrası gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunulmasına ilişkin duyuru

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekilleri, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığınca;

Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk hakkında, 3713 Sayılı Kanun’un 7/2’nci maddesi gereğince açılan iki dava ile 3713 Sayılı Kanun’un 6/1’inci maddesi gereğince açılan bir davanın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel hakkında, Türk Ceza Kanunu’nun 314/2 ve 3713 sayılı Kanun’un 5’inci maddeleri gereğince açılan bir davanın hâlen derdest bulunduğu,

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca, Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk hakkında Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesinde Türk Ceza Kanunu’nun 220/3 ve 53’üncü maddeleri gereğince açılan bir davanın hâlen derdest bulunduğu,

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca, Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk hakkında, 3713 sayılı Kanun’un 7/2’nci maddesinde yazılı suç nedeniyle soruşturma yapılmakta olduğu,

Anayasa’nın 83’üncü maddesinin ikinci fıkrası gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisine bildirilmiştir.

Bilgilerinize sunulur.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Efendim.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Bu sunuşlarla ilgili, usule ilişkin bir söz almak istiyorum. Meclis Başkanlığının bu sunuşlarıyla ilgili, usule göre, İç Tüzük’ün, 63’üncü maddesine göre söz almak istiyorum efendim.

BAŞKAN – Ben şu önergeyi okutayım, sonra değerlendireyim.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, önergeleri okutuyorum…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Efendim, Meclis Başkanlığının demin okunan sunuşlarına ilişkin söz almak istiyorum.

BAŞKAN – Anladım, ben değerlendireceğim

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Geçmeden önce efendim, şimdi.

BAŞKAN –Yok, değerlendireceğim, oturum devam ediyor…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Bütün milletvekilleriyle ilgili fezlekeler geliyor; yolsuzluktan geliyor, ihaleye fesat karıştırmaktan geliyor, her çeşit yolsuzluk önergeleri geliyor. Niye bu Mecliste okunmuyor da, sadece, özellikle seçilmiş olarak DTP milletvekilleriyle ilgili geliyor?

Lütfen, bu konuda söz almak istiyorum.

AHMET YENİ (Samsun) – Hepsi okunuyor.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Bu Mecliste bütün üyelere karşı eşit uygulama yapılması lazım. Komisyona gelen her fezleke dosyasının, hırsızlık, gasp, suça karışma, kalkışma, çete suçlarına karışma, ne varsa bu Mecliste, bütün halkın bunu bilme hakkı var.

DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) – Böyle bir şey var mı? Allah, Allah, böyle bir şey yok!

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, lütfen… Söz almak istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Kaplan… Efendim, oturur musunuz lütfen. Bakın, ben sözünüzü…

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Anayasa’nın 83’üncü maddesine göre söz almak istiyorum, İç Tüzük çok açık efendim.

BAŞKAN – Efendim, bir dakika. 83’üncü maddeyi okuyacağım, bir dakika, bir dakika…

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Böyle sunuş olmaz; yapılacaksa, eşit yapılır. Ama, lütfen söz istedim ben, öyle şey olur mu?

BAŞKAN – Sayın Kaplan, bir dakika.

Sayın milletvekilleri, yasama dokunulmazlığıyla ilgili 83’üncü maddeyi okuyorum…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Efendim, bugüne kadar altmış tane fezleke gelmiş Meclis Başkanlığına, niye altmış tanesi okunmuyor?

BAŞKAN – Sayın Kaplan, lütfen efendim siz… Tamam, efendim.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Bu, usule aykırı.

BAŞKAN - Sayın Kaplan, böyle bir usul yok efendim, oturun siz.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – 63’üncü madde, İç Tüzük açıktır; bununla ilgili söz istiyorum efendim.

BAŞKAN – Efendim, bakınız…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Altmış tane fezleke geldi. Diğer milletvekilleri neyle suçlanıyor, 73 milyon insanın bilme hakkı vardır.

BAŞKAN – Sayın Kaplan, oturur musunuz lütfen.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Ama, bununla ilgili söz istiyorum efendim.

DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) - Tamam, istiyorsan iste, Allah Allah.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, madde 83 Anayasa’nın maddesi, ikinci fıkrası: “Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Ağır cezayı gerektiren suçüstü hâli ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasa’nın 14’üncü maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır. Ancak…”

HASİP KAPLAN (Şırnak) – 14’üncü madde hükmünde bir açıklama yok ki. Düşünce açıklamaları bugün buraya getiriliyor efendim, düşünce açıklamaları. Hiçbirisi 14’üncü madde kapsamında değil. Meclis Başkanı bunu takdir yeri değil efendim. Usule göre söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Kaplan, siz…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – 63’e göre istiyorum efendim.

BAŞKAN – Efendim, siz avukatsınız; hâkimler, savcılar konuştuğu zaman veya karşı avukatı hiç dinlemiyor musunuz onları? Lütfen efendim, ben bir okuyayım.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Ama efendim, bana 83’üncü maddenin…

BAŞKAN – Efendim…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – 14’üncü maddede takdir yetkisi Meclis Başkanlık Divanında değil.

BAŞKAN – Sayın Kaplan, lütfen efendim…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Gider ilgili komisyonlara, bugüne kadar dokunulmazlıklarla ilgili uygulama…

BAŞKAN – Sayın Kaplan, lütfen oturur musunuz.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Hayır efendim! Mehmet Ağar Susurluk çetesinden burada iki dönem yargılanamadı… (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Kaplan, lütfen.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Şov yapma, şov! Otur yerine!

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Sen kabadayı mısın?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – …hırsızlıklara karışanlar yargılanamadı, cinayet işleyenler yargılanamadı…

BAŞKAN – “…Ancak, bu hâlde yetkili makam, durumu hemen ve doğrudan doğruya Türkiye Büyük Millet Meclisine bildirmek zorundadır.”

HASİP KAPLAN (Şırnak) – …orada cinayet işlediği mahkeme kararıyla sabit olanlar işlenemedi. Ya bu hüküm eşit uygulanacak ya da eşit uygulanacak! Anayasa bunu gerektiriyor. Yok öyle şey!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri ) – Anayasa maddesini oku!

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Düşüncesini açıkladığı zaman bir ipi çekemezsiniz. Hayır!

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Otur yerine, otur!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, usule aykırı bir durum yoktur.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, 63 çok açık; 63’e göre söz istiyorum.

BAŞKAN – Meclis araştırması açılmasına ait önergeleri okutuyorum.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Burada sadece DTP milletvekillerinin fezlekesini okuyamazsınız; eşit olacak, bütün üyeler için eşit. (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

B) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 22 milletvekilinin, polislerin mesleki ve sosyal sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/74)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kent merkezlerinde, vatandaşın can ve mal güvenliğinden sorumlu olan Emniyet Teşkilatı mensubu polislerin, görev sırasındaki tutum ve davranışları kamuoyunda tartışılmaktadır.

Asıl olarak, yasaları ihlal edenleri etkisiz duruma getirerek, yargıya teslim etmekle görevli olmalarına karşın görev aşamasında orantısız güç kullandıkları ve hatta kolaylıkla silaha başvurduklarının örnekleri son zamanlarda artmıştır. Polisin, yasaları uygulayarak değil, korku salarak güvenliği sağlaması kabul edilemez. Ayrıca, bazı emniyet mensuplarının organize suç örgütleri ile bağlantılı oldukları iddiaları da zaman zaman gündeme gelmektedir. Emniyet Teşkilatına duyulan güveni önemli ölçüde erozyona uğratan bu olumsuz gelişmeler, ortada ciddi bazı sorunların olduğunu göstermektedir.

Bu sorunların, polislerin eğitimlerinin yetersiz ve yanlış olmasından ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyetleri Yasasından kaynaklandığını ileri sürenler olduğu gibi, çalışma koşullarının ağır olduğu ve bunun sonucu aile hayatlarının düzenli olmadığı ve geçim sıkıntısı yaşadıkları nedeniyle aşırı stres ve gerginliklerinden kaynaklandığı iddiaları da vardır. Gerçekten de polisler asli görevleri dışında, kamu ve özel binaların ve kişilerin korunmasında, bir sandviç karşılığı maçlarda, konserlerde ve bazı düğünlerde de görevlendirilmekte ve çoğu zaman postacı olarak da görev yapmaktadırlar. Yani zihinsel ve fiziksel yorgunlukları gözardı edilemez.

Nitekim, Emniyet Teşkilatında 2006 yılı sonu itibariyle, son 5 yılda 328 polis istifa etmiş, işledikleri suçlar nedeniyle 1306 polis Devlet Memurluğundan ve meslekten çıkarılmış, 869'u psikolojik tedavi görmüş ve 122 personel intihar etmiştir. Bu arada 40 personel şehit olmuştur. Kaç polisin aile bütünlüğünün bozulduğunun sayısı belli değildir.

Dolayısıyla, sorunun eğitimden ve 2559 sayılı yasadaki yetkilerin ölçüsüz kullanılması dışında, psikolojik ve sosyal yanının da olduğu görülmektedir. Elbette, son yıllarda hızla artan siyasi ve cemaat kadrolaşması, teşkilattaki sorunların ve huzursuzluğun üzerine tuz-biber ekmiştir. Ve giderek Emniyet Teşkilatında çürümeye yol açabilecek bu tehlikeli gidiş, böyle devam edemez.

Sunulan nedenlerle, vatandaşın can ve mal güvenliğinden sorumlu olan Emniyet Teşkilatındaki kadrolaşma sorunları ile polislerin orantısız güç ve silah kullanmalarının yanlış veya yetersiz eğitimden mi, 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyetleri Yasasından mı, çalışma koşulları ve ücret dengesizliğinden kaynaklanan psikolojik ve sosyal nedenlerden mi yoksa hepsinden mi kaynaklandığının tespiti ve alınması gereken önlemler hakkında, Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 104. maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını talep ederim.

1) Ahmet Ersin                                      (İzmir)

2) Çetin Soysal                                      (İstanbul)

3) Malik Ecder Özdemir                        (Sivas)

4) Ali Rıza Ertemur                               (Denizli)

5) Mehmet Ali Özpolat                         (İstanbul)

6) Şevket Köse                                      (Adıyaman)

7) Hulusi Güvel                                    (Adana)

8) Faik Öztrak                                       (Tekirdağ)

9) Enis Tütüncü                                     (Tekirdağ)

10) Muharrem İnce                               (Yalova)

11) Eşref Karaibrahim                           (Giresun)

12) Zekeriya Akıncı                              (Ankara)

13) Nesrin Baytok                                 (Ankara)

14) Halil Ünlütepe                                 (Afyonkarahisar)

15) Akif Ekici                                       (Gaziantep)

16) Turgut Dibek                                  (Kırklareli)

17) Ali Koçal                                        (Zonguldak)

18) Muhammet Rıza Yalçınkaya           (Bartın)

19) Ali İhsan Köktürk                           (Zonguldak)

20) Fatma Nur Serter                            (İstanbul)

21) Şahin Mengü                                  (Manisa)

22) Esfender Korkmaz                          (İstanbul)

23) Mustafa Özyürek                            (İstanbul)

2.- Muğla Milletvekili Metin Ergun ve 29 milletvekilinin, mermercilik sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/75)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemiz mermercilik sektörünün gelişmesi, dünyadaki hak ettiği yere gelebilmesi ve ihracatın artmasıyla Ülke ekonomisine önemli katkı sağlaması bakımından, mermercilik sektöründe yaşanan sorunların çözüm yolları için, Anayasa'nın 98. Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü'nün 104 ve 105. Maddeleri gereği Meclis Araştırması açılmasını arz ederim. 06.12.2007

1) Metin Ergun                                      (Muğla)

2) Mustafa Enöz                                    (Manisa)

3) Abdülkadir Akcan                            (Afyonkarahisar)

4) Meral Akşener                                  (İstanbul)

5) Murat Özkan                                     (Giresun)

6) Ali Torlak                                         (İstanbul)

7) Osman Durmuş                                (Kırıkkale)

8) Hamza Hamit Homriş                       (Bursa)

9) Bekir Aksoy                                     (Ankara)

10) Metin Çobanoğlu                            (Kırşehir)

11) Rıdvan Yalçın                                 (Ordu)

12) Mustafa Kalaycı                              (Konya)

13) Mümin İnan                                    (Niğde)

14) Emin Haluk Ayhan                         (Denizli)

15) Mehmet Şandır                               (Mersin)

16) Ertuğrul Kumcuoğlu                       (Aydın)

17) Alim Işık                                         (Kütahya)

18) Gündüz Suphi Aktan                      (İstanbul)

19) Behiç Çelik                                     (Mersin)

20) Ahmet Duran Bulut                        (Balıkesir)

21) Necati Özensoy                               (Bursa)

22) Beytullah Asil                                 (Eskişehir)

23) Hakan Coşkun                                (Osmaniye)

24) Hüseyin Yıldız                                (Antalya)

25) Hasan Özdemir                               (Gaziantep)

26) Recep Taner                                    (Aydın)

27) Yılmaz Tankut                                (Adana)

28) Süleyman Turan Çirkin                   (Hatay)

29) Mehmet Günal                                (Antalya)

30) Sabahattin Çakmakoğlu                  (Kayseri)

Gerekçe

Gelişmiş ülkelerin bugünkü mevcut ekonomik güçlerine sahip olmalarında doğal kaynaklarını en etkin şekilde kullanmaları büyük rol oynamıştır.

Ülkemizde mermer sektörünün 1985 yılından bu yana 22 yıllık bir geçmişi bulunmaktadır. Ülkemizde faaliyet gösteren 1000 ocak, 1500 fabrika ve 7500’ün üzerinde atölyelerde toplam 250 bin kişi çalışmaktadır. Ülke ekonomisine 900 bin doları ihracat olmak üzere toplam 1 milyar 500 milyon dolarlık bir katma değer sağlamaktadır.

Mermer sektörü %100’e yakın yerli girdi ile çalışmakta ve çok fazla istihdam sağlamaktadır.

Ülkemiz zengin maden ve mermer yataklarına sahip olmasına karşın uluslararası piyasada istediği yere gelememiş ve yeteri kadar ihracata yönelememiştir. Doğaltaş ihracatı, maden ihracatı grubundan miktar olarak %17, değer olarak %37‘lik bir paya sahiptir. Rezerv bakımından ise ülkemiz dünyada 5 milyar metreküple birinci sıradadır. Ancak mermer rezervlerinin bugüne kadar %12 ile %15’lik bir bölümü işletilmektedir.

Dünya rezervlerinin %35’lik bölümüne tek başına sahip olan ülkemiz, 2010 yılında 2,5 milyar dolar, 2015 yılında yine 5 milyar dolar mermer ve doğaltaş ihracatına ulaşabilecektir.

Rezerv %12 ile %15’lik bir bölümü işlenerek bu hedeflere ulaşıldığına göre ve ülkemiz ekonomisine turizm ve otomotivden sonra en fazla döviz girdisi sağlayan bu sektöre yeteri kadar destek ve ilgi gösterilmemiştir.

Mermer rezervleri bakımından son derece önemli bir potansiyele sahip olan mermercilik ve doğaltaş sektörü uygulanan yanlış politikalar ve yoğun bürokrasi nedeniyle yeteri kadar gelişmemiştir. Bu sektörün gelişmesi için mevcut sorunlarının bir an evvel çözülmesi gerekmektedir.

Öncelikli olarak yatırıma başlamadan önce ÇED Raporunu almak pek çok bürokratik engellerle karşılaşılması firmaları yatırım yapmaktan vazgeçirmekte ve bu yüzden pek çok ocak atıl durumda beklemektedir. Bu Ocakları faal duruma getirmek için çaba harcanmalıdır.

Ülkemiz mermerlerine rakip olarak ortaya çıkan Çin' den ithal edilen granit miktarı her geçen gün artmaktadır. Mermerciliğimizin gelişimini engelleyen bu ithalatın kısıtlanması mermer sektörünü rahatlatacağı gibi, Ülke ekonomisi açısından da önemli bir kazanç sağlanmış olacaktır.

Halen uygulanmakta olan Bölgesel Teşvik mermer sektörünü sıkıntıya sokmaktadır. Bugün 55 ilde teşvik uygulanırken, bu İllerin yalnızca 5 tanesinde doğaltaş ve mermer üretilmektedir. "Bölgesel Teşvik” yerine "Sektörel Teşvik" uygulanması gerekmektedir.

Sektörde motorin ve enerji ciddi girdi maliyetlerini oluşturmaktadır. Dolaylı vergiler toplam maliyetin içerisinde %63 'lük bir paya ulaşmaktadır. Bu oranla diğer ülkelerle rekabet edilmesi mümkün değildir. Enerji ve motorin girdi fiyatlarındaki ÖTV oranlarının düşürülmesi sektörü oldukça rahatlatacaktır.

Avrupa'da özellikle İtalya'da Mermer Fakülteleri bulunmaktadır. Pisa Üniversitesi'nde Mermer Jeologları yetiştiriliyor. Ülkemizde ise yeteri kadar Meslek Okulları dahi bulunmamaktadır.

Sektörü uluslararası pazarda tanıtmak için fuar, sergi, panel, sempozyum gibi etkinlikler arttırılmalı ve bu etkinlikler devlet tarafından desteklenmelidir.

3.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 26 milletvekilinin, Nemrut Dağı Millî Parkı’ndaki sorunların araştırılarak tarihî eserlerin korunması ve turizmde etkin değerlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/76)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İnsanlık, Uygarlık ve Türkiye Tarihi’nin önemli bir istisnası olarak Nemrut Dağı Millî Parkı öne çıkmaktadır. Bu harika emanete ulaşım hiç de kolay olmamaktadır.

Adıyaman ili Kâhta ilçesi sınırları içerisinde yer alan; İnsanlık, Uygarlık ve Türkiye Tarihi’nin en önemli kalıntılarından Dünya’nın Sekizinci Harikası diyebileceğimiz; Nemrut Dağı ve Kommagene Kralı Antiochos’a ait Tümülüs ve Kutsal Alanlar, Nemrut Dağı Millî Parkı’nın ana özelliğini teşkil etmektedir. Bu tarihî turistik ve çok önemli yere Millî Park özelliği kazandırılmasına karşın, gelecek nesillerin bu eşsiz ve benzersiz emanetlerine sahiplikte yetersiz kalınmaktadır. İvmelenmiş olan yok oluşunu tabiat şartları da hızlandırmaktadır.

İnsanlık, Uygarlık ve Türkiye’nin bu kıymetli hazinesinin layık olduğu değere taşınabilmesi, korunabilmesi, gelecek nesillere tahripsiz ulaşabilmesi, var olan sorunlarının giderilmesi ve gereken önlemlerin acilen alınması maksadıyla; Anayasa’nın 98 inci ve İçtüzüğün 104 ve 105 inci Maddelerince Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) Mehmet Erdoğan                          (Gaziantep)

2) Fehmi Hüsrev Kutlu                     (Adıyaman)

3) Halil Mazıcıoğlu                           (Gaziantep)

4) Fatma Şahin                                  (Gaziantep)

5) Özlem Müftüoğlu                         (Gaziantep)

6) Mahmut Durdu                             (Gaziantep)

7) Mehmet Sarı                                 (Gaziantep)

8) Mehmet Erdoğan                          (Adıyaman)

9) Gülşen Orhan                               (Van)

10) Şevket Gürsoy                            (Adıyaman)

11) Abdullah Çalışkan                      (Kırşehir)

12) Çağla Aktemur Özyavuz             (Şanlıurfa)

13) Öznur Çalık                                (Malatya)

14) Hasan Kara                                 (Kilis)

15) Hüseyin Devecioğlu                   (Kilis)

16) Fevzi Şanverdi                            (Hatay)

17) Ali Küçükaydın                          (Adana)

18) Mehmet Emin Ekmen                 (Batman)

19) Hasan Ali Çelik                          (Sakarya)

20) Hacı Hasan Sönmez                    (Giresun)

21) Orhan Karasayar                         (Hatay)

22) İhsan Koca                                  (Malatya)

23) Mehmet Şahin                             (Malatya)

24) Mücahit Fındıklı                         (Malatya)

25) Canan Kalsın                              (İstanbul)

26) Mahmut Dede                             (Nevşehir)

27) Hasan Fehmi Kinay                    (Kütahya)

Gerekçe

Güneydoğu Anadolu Bölgemizde hemen hemen tüm dünyaca bilinen, Yazılı Tarihin kayıtlarında ilk kez MÖ. 850 yıllarında karşılaştığımız, yaklaşık 3000 yıllık, farklı kültürleri, gelenekleri ve dilleri kaynaştıran; İnsanlık, Uygarlık ve Türkiye Tarihi için son derece önemli, ayrıca tarihi ve turistik değeri de asla göz ardı edilemeyecek, Nemrut Milli Parkı, Dünya’nın Sekizinci Harikası olarak çok büyük bir öneme sahiptir.

Bu Tarihi Tapınak 2206 metre yükseklikte yer almaktadır. Dağ, sadece yaz aylarında ulaşıma açıktır. Yılın geri kalan süresi boyunca kar ve buzla kaplıdır.

Karl Sester tarafından 19. yy. da keşfedilmiş, Osman Hamdi Bey Dağdaki ilk kazıyı keşiften sonra başlatmıştır.

Dağda; Doğu, Batı ve Kuzey olarak üç Teras vardır. Nemrut Dağı’nın tepesindeki Tümülüs 50 metre yüksekliğinde ve 150 metre çapındadır. Heykel boyları 8-10 metre civarındadır. Heykellerin başları kopmuş, gövdelerinin önüne bırakılmıştır. Bakımsızlıktan, donuklaşmış, yıpranmış ve dökülmeye başlamıştır. Doğu Terasta Ateş Altarı geçmişte restore edilmiştir. Doğu ve Batı Terasları 85 metre uzunluğundaki steller dizisi ile birbirine bağlıdır. Batı Terası ziyaretçilere Mezopotamya ovasını seyretme şansı verir. Girişinde üç başlı dev bir aslan heykeli vardı. Bugün bu heykel toprağa gömülü vaziyettedir.

Üç Kral Mezarında, mezar odası Tümülüs içinde kalan masif kayanın içine oyulmuştur.

Bu önemli eserin; beklenenin tersine, büyük tehlikeleri savarak, ümitsiz durumunun üstesinden gelinmesini ve uzun yıllar boyunca gelecek nesillere tanıtılması, zamanın ve doğanın tahribine dirençli hale getirilmesi gerekmektedir.

Bu düzenlemelerin daimi olması için aklıselim kişilerin konuyu sahiplenmeleri elzemdir. Burası, bizlerin onuruna yaraşır biçimde, buraya gelen ve gelecek olan yerli ve yabancı ziyaretçilere büyük bir ihtimam ve eski ihtişamıyla karşılayacak hale acilen getirilmelidir.

Bundan maada, gelecek nesillerin hakkını korumak ve bu eseri layık olduğu seviyeye (ulaşım, koruma, ziyaretçilerin eserlere temasını engelleme, ziyaret, konaklama vs. gibi) taşımak, en kısa zamanda etkili ve muteber önlemler alınarak gereklerinin acilen uygulanması için Meclis Araştırmasını önermekteyiz.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.08

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 15.23

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Fatoş GÜRKAN (Adana)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan’ın, 60’ıncı maddeye göre, yerinden, çok kısa bir söz talebi, açıklama talebi vardır.

Mikrofonunuzu açtırdım, buyurun Sayın Kaplan.

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, mahkeme başkanlığı ve cumhuriyet başsavcılıklarınca gönderilen ve Başkanlıkça bilgiye sunulan belgelerin, Genel Kurula sunulmadan öncelikle Anayasa ve Adalet Karma Komisyonuna gönderilmesi gerektiğine; yapılan uygulamanın doğru olmadığına ilişkin açıklaması

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Biraz önce Meclis Başkanlık sunuşlarında Parlamento üyesi arkadaşlarımızla ilgili sunum yapılmıştı. Aslında benim tepkim, Anayasa ve İç Tüzük gereği, yasama Meclisinin üyeleri ve iç işleyişi ve hukukuyla ilgili bir konuda İç Tüzük hükümlerinin işletilmesi, Anayasa ve Adalet Karma Komisyonunda görüşmeler yapılması, bu görüşmeler sonrası çıkacak kararların usulüne uygun bir şekilde Meclise sunulması gerektiği yönündeydi. Bugüne kadar olan uygulamada sürekli olarak “güçler ayrılığı” ilkesi, yargı, yasama, yürütme arasında böyle işlemiştir. Böylesi bir durumda Karma Komisyonun ve Anayasa Komisyonunun kendi iç kurullarında halledeceği bir konuyu tartışmadan Meclis Kuruluna sunmanın doğru olmadığını ve diğer üyelerle ilgili de çokça bu tür gelen öneri ve yazılar olduğu dikkate alındığında, Anayasa 83’üncü maddesindeki “Meclise bildirilir” sözünün bilgilenme olduğunu, Meclis Kuruluna sunulma anlamına gelmeyeceğini… Bu nedenle Başkanlık Divanına burada bir çağrıda bulunuyorum ve diğer tüm parti gruplarına, bu konuda, üye ve dokunulmazlıklar konusunda iç işleyişimize, iç hukukumuza sahip çıkalım. Bu konuyu Başkanlık Divanında çözmeye davet ediyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Sayın milletvekilleri, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Tanık Koruma Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ

1.- Tanık Koruma Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/346) (S. Sayısı: 34) (x)

                                     

(x) 34 S. Sayılı Basmayazı 27/11/2007 tarihli 25’inci Birleşim Tutanağına eklidir.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

İkinci bölüm üzerindeki görüşmelerde söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsı adına Zonguldak Milletvekili Sayın Ali İhsan Köktürk’e aittir.

Sayın Köktürk buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on beş dakika.

CHP GRUBU ADINA ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tanık Koruma Yasa Tasarısı’nın ikinci bölümünün kapsadığı 17’den 27’e kadar olan maddeler üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuzun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Öncelikle, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. Ayrıca, ulusal bağımsızlığımızın ay yıldızlı bayrağımızla birlikte simgesi olan İstiklal Marşımızın şairi Mehmet Âkif Ersoy’un ölüm yıldönümü nedeniyle kendisini saygı ve şükranla anıyorum. Ankara’da yaşadığımız depremler nedeniyle de tüm Ankara halkına geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. Bugünkü oturumumuzun da geride bıraktığımız yılın son oturumu olması nedeniyle tüm milletvekillerimizin yeni yılını kutluyor, gelecek yılın aydınlık günler getirmesini diliyorum.

Tanık Koruma Yasa Tasarısı hakkında benden önce konuşan tüm milletvekillerimizin belirttiği üzere, çağdaş ceza yargılamasında tanıklık ve dolayısıyla tanık beyanı vazgeçilmez bir delil olma özelliğini korumaktadır. Yargılamanın kesin hükümle sonuçlanmasına kadar her aşamada tanık delili gerçeğin yakalanmasında çok önemli bir işleve sahiptir. Yine hepimizce bilindiği üzere, tanıklık da karşılıksız olarak yerine getirilmesi gereken zorunlu bir kamu görevidir. Buna karşılık, verdiği bilgilerden dolayı tanığın zarara uğramasına karşı gerekli önlemleri almak da devletin görev ve sorumluluğundadır. Dolayısıyla, suç ve suçlulukla mücadelede önemli koşullardan birisi de tanıkların ve yakınlarının güvence altına alınmasını sağlamaktan geçmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün de tasarının kapsamı konusunda burada, milletvekillerimizce, siyasi parti gruplarımızca tartışmalar yaşandı. Yasanın kapsamıyla ilgili öncelikle bir yargıya varabilmemiz için, Tanık Koruma Yasa Tasarısı’nın ilk çıktığı ülkelerdeki çıkış nedenlerine ve uygulama biçimlerine de kısaca bakmamız gerektiğini düşünüyorum.

Bugün görüştüğümüz Tanık Koruma Yasa Tasarısı, ilk kez Amerika Birleşik Devletleri’nde mafyayla mücadele için geliştirildi. 1967 yılında mafya çatışmalarının bütün ülkeyi kasıp kavurduğu bir süreçte Amerika Birleşik Devletleri çözümü, mafya içerisindeki kişilerin, daha doğrusu muhbirlerin konuşturulmasında buldu. Ancak, mafyadan olup da konuşmak da o kadar kolay değildi. Çünkü, mafyaya egemen olan “suskunluk yasası” kuralını bozanlar, bu kuralın dışına çıkanlar mafya tarafından öldürülüyordu. Dolayısıyla tek çare, muhbirlerin ve ailelerinin kimliklerinin değiştirilmesi, estetik ameliyatla tanınmayacak hâle getirilerek korunmaya alınmasıydı. ABD Hükûmeti Federal Tanık Koruma Programı’nı işte bu nedenle yaptı. Bugün de Amerikan Ceza Usul Kanunu’na göre Tanık Koruma Programı son derece ciddi ve organize suçlarda uygulanmaktadır. Yine, mukayeseli hukuka baktığımızda, Alman Tanık Koruma Uyum Kanunu’nda da tanık koruma hükümlerinin organize ve ciddi suçlarda uygulanması hüküm altına alınmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sonuç olarak, kapsamını tartıştığımız yasanın, günümüzde de dünyada terör örgütlerinin ve suç işlemek amacıyla kurulmuş diğer örgütlerin her geçen gün artan ve gelişen etki alanları, sahip oldukları güç ve kullandıkları yöntemler karşısında mevcut yasalar ve klasik ceza yöntemlerinin yeterli olmadığı konusunda, sanıyorum, tüm siyasi parti grupları olarak müttefikiz. Ülkemizde de, cumhuriyet değerlerini koruma mücadelesi veren pek çok aydınımız örgütlü cinayetler sonucunda yaşamını yitirmiş, ancak failler çoğu zaman bilinmesine rağmen olaylar aydınlatılamamıştır.

Başta Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı, Necip Hablemitoğlu olmak üzere, cumhuriyet değerleri için yaşamını yitiren bu önemli kişiliklerimizi ve kanlı, bölücü terör örgütünün saldırıları sonucu yaşamlarını yitiren gencecik evlatlarımızı bu vesileyle bir kez daha sevgi ve saygıyla anıyorum.

Ayrıca, bölücü terörün içinden geçtiğimiz süreçte de devam ettiğine üzüntüyle tanık oluyoruz.

Yine, olayın bir başka penceresinden baktığımızda, tüm devletimizi sarmalayan Susurluk gibi organize çete vakaları da bugünkü belleğimizde ta ilk günkü tazeliğini korumaktadır.

Bütün bunlara paralel olarak ve uluslararası sözleşmelerde de yer aldığı üzere, örgütlü suçlarda tanık koruma tedbirlerinin alınması ve buna yönelik düzenlemelerin gerçekleştirilmesi bizce de gereklidir. Ancak, zorunlu ve gerekli olan düzenlemelerin ihtiyaçlarla paralel olarak gerçekleştirilmesi ve ceza yargılamasının temel prensiplerinin de mümkün olduğunca korunması gerekirken, bunu ilk uygulayan ülkelerdeki düzenlemelerin kapsamını bile çok fazla aşacak bir şekilde Tanık Koruma Yasası Tasarısı’nın kapsamı genişletilerek, yerinde olmayan birtakım gerekçelerle, örgütlü olmayan suçların da tanık koruma yasası kapsamına alınması, pek çok adi ve alt sınırı düşük olan suç yargılamasının bu tasarıya dâhil edilmesi, bu şekilde tanığın dinlenmesindeki “açıklık”, “silahların eşitliği” ve “yüz yüzelik” ilkelerinin önemli ölçüde bertaraf edilmesi, savunma hakkını büyük ölçüde sınırlandırdığı gibi, ceza muhakemesi hukukumuzu da önemli ölçüde otoriter hâle getirmektedir.

Ayrıca, korunacak kişilerin kapsamının da oldukça geniş tutulması, uygulamada zorluklara neden olabilecek ve keyfîliği de beraberinde getirebilecek bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bunlara yönelik eleştirilerimiz ve parti görüşümüz, yasa tasarısının geneli ve birinci bölümü hakkında konuşan arkadaşlarımızca kapsamlı olarak ifade edilmiştir.

İkinci bölümde de tartışmaya açık veya en azından Genel Kurulda değerlendirilmesi gereken düzenlemeler yer almaktadır. Genel bir bakış açısıyla, tanığın korunması kapsamında alınması gereken tedbirlerin uygulanma biçiminin büyük ölçüde yönetmeliklere bırakılması, harcamaların örtülü ödenekten yapılması, Kamu İhale Yasası’nın uygulanmaması gibi unsurlar, bunlara yönelik geçmiş uygulamalara ve yaşanan birtakım olumsuzluklara bakıldığında bazı kuşkuları beraberinde getirmektedir.

Yasa tasarısının 19’uncu maddesinde, bu kanun uyarınca alınacak koruma tedbirlerinin yerine getirilmesine ilişkin giderlerinin İçişleri Bakanlığı bütçesine konulacak ödenekten 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 24’üncü maddesinde belirtilen esaslar doğrultusunda karşılanacağı belirtilmiştir. Bu madde örtülü ödeneğe yönelik olup, 24’üncü maddeye göre örtülü ödenek, “Kapalı istihbarat ve kapalı savunma hizmetleri, Devletin millî güvenliği ve yüksek menfaatleri ile Devlet itibarının gerekleri, siyasi, sosyal ve kültürel amaçlar ve olağanüstü hizmetlerle ilgili Hükûmet icapları için kullanılmak üzere Başbakanlık bütçesine konulan ödenektir. …Örtülü ödenek, bu amaçlar dışında ve Başbakanın ve ailesinin kişisel harcamaları ile siyasi partilerin idare, propaganda ve seçim ihtiyaçlarında kullanılamaz.” Bugün görüştüğümüz Tanık Koruma Yasa Tasarısı’nda da tüm giderlerin İçişleri Bakanlığı bütçesine konulacak örtülü ödenekten karşılanması öngörülmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; örtülü ödeneğin kullanılması, 24’üncü madde uyarınca birtakım sınırlamalara ve koşullara tabi kılınmışsa da uygulamada bu böyle olmamış, örtülü ödeneğin denetiminin olmaması, ülkemizde yıllardır hiç bitmeyen tartışmalara ve yasaya aykırı kullanımlara neden olmuştur. Bu durum, devletimizin çoğu zaman ciddi zararlar görmesine yol açtığı gibi, bazen de yöneticilerin ağır suçlamalarla karşı karşıya kalması sonucunu doğurmuştur. Türkiye tarihinde ilk örtülü ödenek harcamalarıyla ilgili dava 27 Mayıs ihtilalinden sonra açılmıştır. 1995 yılında ise emekli Orgeneral Necdet Öztorun’un sesinin taklit edilmesi suretiyle, dönemin Başbakanının, Selçuk Parsadan tarafından aranarak 5,5 milyar lira verilmesinin istendiğini hepimiz biliyoruz ve anımsıyoruz. Bu para, yine hepimizin bildiği üzere, Parsadan’a Sayın Başbakan tarafından verilmiştir. Daha açıkçası, Parsadan’ın, sözde, Öztorun adına istediği bu para örtülü ödenekten, Örtülü Ödenek Yasası’na aykırı olarak verilmiştir. Olayın ortaya çıkması üzerine yapılan yargılama sonucu Selçuk Parsadan’ın mahkûmiyetini onaylayan Yargıtay 6. Ceza Dairesi örtülü ödeneğin 5,5 milyar lira dolandırıldığını da tescil etmiştir. Sayın Başbakanın sorumluluğu ise mahkeme safahatında dile getirilmiş, ancak bu fasıldan yapılan harcamalarla ilgili olarak başbakanlara suç yüklenemeyeceği için daha ileri bir soruşturmaya ve yargılamaya gidilememiştir.

Yine, aynı Başbakanımızın Başbakanlık görevini bıraktığı günlerde de çok büyük miktarda bir örtülü ödeme yaptığı, bir siyasi parti genel başkanı tarafından dile getirilmiş “Ödemenin kime yapıldığını açıkla.” “Hayır, açıklayamam. Açıklarsam devlet zor durumda kalır.” tartışmaları uzun yıllar, uzun günler ülke gündemini meşgul etmiş ve kamu vicdanını yaralamıştır.

Değerli milletvekilleri, geçmişte yaşanan olumsuzlukları bugün Meclis Genel Kurulunda dile getirmek bizi de mutlu kılmıyor. Ancak, görüştüğümüz yasa tasarısının en uygun biçimiyle Meclisten çıkması için, aynı konuya ilişkin geçmiş uygulamalardan ders almamız ve tasarının sakıncalarından arınmamız gerekiyor. Bugün baktığımızda ise, devletin en önemli ve gizli bazı işleri için harcanan Başbakanlık örtülü ödeneğinin başında, sahte belge tanzim etmekten yargılanan, Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından iki yıl hapis cezasına mahkûm edilen ve bu nedenle görevden el çektirilmesi gereken bir kişinin bulunuyor olması da bu konuda hâlen daha süregelen keyfîliği de açık bir şekilde göstermektedir. Oysaki, örtülü ödeneğin devletin en gizli ve ciddi faaliyetleri için düzenlenmiş olmasına karşın bu keyfîliğin var olması, bundan sonraki örtülü ödenek uygulamaları için olumlu düşüncelerimizi ve beklentilerimizi engellemektedir.

Ayrıca, her ne kadar bu konuda tanık koruma prosedürünün gizliliğinden yola çıkılarak düzenleme yapılmışsa da, Başbakanlık örtülü ödeneğinde geçmişten günümüze yaşanan, daha doğrusu bütün bu olumsuzluklar yaşanırken bu yasa tasarısıyla İçişleri Bakanlığı bütçesine konularak yeni bir örtülü ödenek yaratılıyor olmasının dikkatli ve hassas bir şekilde değerlendirilmesi gerektiği kanısındayız.

Ayrıca, ülkemizde 20 milyonun üzerindeki insanımızın yoksulluk sınırının altında yaşadığı, 1 milyonun üzerindeki insanımızın her gece yatağa aç girdiği, emeklilerimizin yoksulluk sınırının altında maaş aldığı ve keza işsizliğin resmî rakamlara göre yüzde 9’lara, ancak gayriresmî rakamlara göre yüzde 15’lere ulaştığı, tarım emekçilerimizin tükendiği bir süreçten geçerken, yasa tasarısının kapsamının ve kapsamına aldığı suç tiplerinin oldukça genişletilerek ve örtülü ödenek kapsamına alınarak devlet kaynaklarının da gerekli olmayan bir şekilde kullanılmasını da vicdanen kabul etmemiz mümkün bulunmamaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son olarak değinmek istediğim konu bu kanun tasarısında Kamu İhale Yasası’nın uygulanmamasıdır. Kanun tasarısının 23’üncü maddesiyle 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 3’üncü maddesinin birinci fıkrasına “tanıkların korunmasına ilişkin mevzuat hükümlerine göre alınacak koruma tedbirlerinin uygulanması için gerekli olan mal ve hizmet alımları” cümlesi eklenmiştir. 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 3’üncü maddesine baktığımızda, birtakım alım ve yapım işlerinin Devlet İhale Yasası’na tabi olmadığını düzenlediğini görmekteyiz. Dolayısıyla, yapılan eklemeyle de tanık koruma yasası kapsamında yapılacak harcamalar Kamu İhale Yasası kapsamı dışına çıkartılmıştır.

Tanık koruma yasasının kapsamına aldığı suçların genişliği, korunacak tanıkların, görevlilerin ve hatta müştekinin yakınlarının ve ilişki içerisinde oldukları kişilerin oldukça çokluğu ve dolayısıyla, yapılacak masrafların çok büyük miktarlara ulaşması göz önünde bulundurulduğunda, harcamaların, Kamu İhale Yasası dışında tutularak örtülü ödenek yaratılarak yapılıyor olması, geçmişteki uygulamalar göz önünde bulundurulduğunda kuşkularımızı ciddi bir şekilde artırmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sonuç olarak, az önce ifade ettiğimiz gibi, çoğu yönleriyle bu Tanık Koruma Yasa Tasarısı’nda aşırılığa kaçılması belirttiğimiz sakıncaları doğurmakta, hukuk devleti normlarını zorlamakta ve bu normların dışına çıkmaktadır. Bu yönleriyle, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak yasaya itiraz ediyoruz.

Bu duygu ve düşüncelerle, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köktürk.

Şahsı adına Bursa Milletvekili Mehmet Tunçak. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MEHMET TUNÇAK (Bursa) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Tanık Koruma Kanunu Tasarısı ikinci bölümü hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlarım.

Tanık, ceza ve hukuk yargılaması sırasında olayla ilgili bilgileri olan ve bu bilgiler hakkında beyanda bulunan üçüncü kişiler. Dolayısıyla, adil yargılama ve neticeten adaletin tecelli etmesi anlamında tanığın yargılamanın ne kadar önemli bir unsuru olduğu açık. Özellikle tanıkların, tanık beyanlarının sarih ve doğru şekilde alınabilmesi için ve bu beyanlara karşı herhangi bir durdurma eylemine girişilmemesi için, devletlerin geldiği düzeyde, çağdaş ceza yargılaması düzeyinde belli tedbirler alınmış.

Ülkemizde de bu alınan tedbirlerin bazı örnekleri var, bazı kanunlarımızda tanık korumayla alakalı bazı düzenlemelere gidilmiş. Tanık koruma yasamızla bugüne kadar yapılmış olan düzenlemeler belli bir çerçeveye alınmış ve az önce ifade etmeye çalıştığımız gibi, çağdaş yargılama esaslarına uygun düzenlemeler içermekte.

Tasarının düzenlediği alanlar neler? Özellikle 3’üncü maddesiyle “26/9/2004 tarihli Türk Ceza Kanununda… ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve alt sınırı on yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar,

Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen alt sınırı iki yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar ile terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar.”

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerek kanun metninde ifade bulan “örgüt” ibaresi, gerekse bu kanunun görüşülmesi sırasında bazı sözcüler tarafından ifade edilen “örgüt” kelimesi siyasal bir örgütlenmeyi değil ya da bir siyasi partinin teşkilat ya da örgütünü değil, örnek olarak, eli kanlı, bölücü PKK terör örgütünü, bu şekliyle örgütleri ifade etmektedir. Bunu da buradan ayrıca belirtmekte yarar olduğu kanaatindeyim.

Tasarı hangi ihtiyaçlar nedeniyle düzenlenmiş? Tanıklar, sunduğu ya da sunacağı bilgiler nedeniyle suç örgütleri tarafından sıklıkla tehditlere ve saldırılara maruz kalmaktadır. Öncelikle, bu tehdit ve saldırılara karşı tanık beyanlarını korumak asıldır, devletin asli görevidir. Düzenlemenin esas amaçlarından biri budur.

Bununla birlikte, ülkemiz değişik milletlerarası sözleşmelere ve protokollere taraf olmuştur. Milletlerarası sözleşmeler ve protokoller gereği bu kanunun düzenlenmesine ayrıca ihtiyaç vardı.

Ayrıca, 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu 23/3/2005 tarihli ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 18’inci maddesiyle yürürlükten kaldırıldığından, bu kanun kapsamında korunanlar bakımından hukuki boşluk meydana gelmiştir. Bu boşluğun doldurulması için de ayrıca bu kanuna ihtiyaç vardı.

Tasarıyla, maruz kalınan tehditler veya duyulan korku nedeniyle tanıklıktan çekinen vatandaşlarımızın mahkemede tanıklık yapmasının sağlanabileceği, yapmış oldukları tanıklık nedeniyle hayatı veya mal güvenliği tehlike altına giren tanık ve yakınlarının devlet tarafından etkin bir şekilde korunmasının sağlanması, vatandaşların endişelerinin bertaraf edilerek tanıklık yapmalarının sağlanması ve neticeten özellikle terör suçları ve örgütlü suçların aydınlatılması ve bu suçlarla mücadele ve örgütlerin çökertilmesinde büyük katkılar sağlanacağı öngörülmektedir.

Şu ana kadar tanık koruma kanunu ile ilgili bazı eleştiriler, bazı katkılar oldu. Tüm eleştirilere ve katkılara da bu şekliyle teşekkür ediyoruz. Bazı hususları burada değerlendirmek isterim. Özellikle, tanık koruma kanunu ile ilgili sanığın yokluğunda tanıkların ifadesinin alınmasının, savunma hakkını zedeleyip zedelemeyeceği konusu tartışma konusu olarak ortaya kondu.

Takdir edersiniz, hâlihazır 5271 sayılı Ceza Kanunu’nun 58’inci madde, 3’üncü fıkrasında, belli şartlar dâhilinde hâkim hazır bulunma hakkına sahip bulunanlar olmadan da tanığı dinleyebilir, diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tunçak, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

MEHMET TUNÇAK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına göre, kimliği açıklanmayan tanıklar tarafından yapılan beyanlar, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/3-D maddesine aykırı görülmemektedir. Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 20 Kasım 1989 tarihli Kosowsky Kararı’nda ve yine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 27 Mart 1996 tarihli Doorson Kararı’nda, belli şartlar altında bu savunmanın ihlal edilmeyeceğine, zedelenmeyeceğine ilişkin kararlar düzenlemiştir. Dolayısıyla, silahların eşitliğine yönelik yapılan eleştirilerin geçersiz olduğunu ve ayrıca gizliliğe yönelik eleştirilerin de yeterli olmadığını, dolayısıyla tanık koruma kanununa taraf olan bir kişinin, gizliliği bertaraf etmeye yönelik her türlü hususu desteklemesi gerektiğini buradan ifade etmek gerekiyor. Tanık koruma mantığının asli unsuru gizliliktir.

Bu şekliyle kanunun ülkemizin yargı sistemine hayırlı olması temennisiyle yüce heyeti saygıyla selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tunçak.

Sayın milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

17’nci maddenin başlığını okutuyorum:

ALTINCI BÖLÜM

Çeşitli ve Son Hükümler

Yabancı tanıkların korunmasında uluslararası işbirliği ve yardımlaşma

MADDE 17 -

BAŞKAN – Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

TBMM   Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tanık Koruma Kanunu Tasarısının 17 nci maddesinin 1. fıkrasının birinci cümlesindeki “bir yabancı tanığın” ibaresinden önceki kısmın metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Hasip Kaplan

Sevahir Bayındır

Ayla Akat Ata

 

Şırnak

Şırnak

Batman

 

Şerafettin Halis

Fatma Kurtulan

 

 

Tunceli

Van

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

AYLA AKAT ATA (Batman) – Gerekçeyi okuyalım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Ceza yargılamasında ayrımcılık yapılamaz. Adil yargılama için kişinin tabiiyeti önemli değildir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

18’inci maddenin başlığını okutuyorum:

Gizlilik Kuralı

MADDE 18.-

BAŞKAN – Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum.

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tanık Koruma Kanunu Tasarısının 18 inci maddesinde 1. fıkranın ikinci cümlesinin “Gizlilik, tedbir sona erdikten 10 yıl sonra son bulur.” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Hasip Kaplan

Sevahir Bayındır

Şerafettin Halis

 

Şırnak

Şırnak

Tunceli

 

Ayla Akat Ata

Fatma Kurtulan

 

 

Batman

Van

 

BAŞKAN – Komisyon, önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Gizlilik sınırsız olmaz, mutlaka sınır konmalı.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

19’uncu maddenin başlığını okutuyorum:

Tanık koruma giderlerinin karşılanması ve tazminat

MADDE 19-

BAŞKAN – Madde üzerinde dört önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tanık Koruma Kanun tasarısının 19 uncu maddesindeki (İçişleri Bakanlığı bütçesine konulacak ödenekten) ibaresindeki “İçişleri Bakanlığı” ibaresinin “Adalet Bakanlığı” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Hasip Kaplan

Şerafettin Halis

Sevahir Bayındır

 

Şırnak

Tunceli

Şırnak

 

Fatma Kurtulan

Ayla Akat Ata

 

 

Van

Batman

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurul gündeminde görüşülmekte olan Tanık Koruma Kanunu Tasarısının 19 uncu maddesinin ikinci fıkrasındaki “İçişleri Bakanlığınca” ibaresinin “…İçişleri Bakanlığı ile…”, “Gümrük Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Devlet Bakanlığınca” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

 

Kemal Kılıçdaroğlu

İsa Gök

Şevket Köse

 

İstanbul

Mersin

Adıyaman

 

Turgut Dibek

Hulusi Güvel

Ali İhsan Köktürk

 

Kırklareli

Adana

Zonguldak

 

 

Sacid Yıldız

 

 

 

İstanbul

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 34 sıra sayılı Tanık Koruma Kanunu’nun 19. maddesinin 1. fıkrasında bulunan “konulacak” kelimesi dahil olmak üzere geriye kalan ibarenin metinden çıkarılarak yerine “konulur.” ibaresinin eklenmesini; aynı fıkraya “Bu kanunla uygulanan tedbirler ile yapılan harcama kalemleri hakkında bir rapor gizlilik esasını ortadan kaldırmadan ilgili bakanlıkça TBMM genel kuruluna sunulmak üzere TBMM başkanlığına her yıl ocak ayında sunulur” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Rıdvan Yalçın

Behiç Çelik

 

Konya

Ordu

Mersin

 

Oktay Vural

Recep Taner

Akif Akkuş

 

İzmir

Aydın

Mersin

 

 

Beytullah Asil

 

 

 

Eskişehir

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

34 Sıra Sayı ile görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 19 uncu maddesinin kenar başlığında yeralan “tazminat” ibaresi, “tazminatlar” şeklinde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki üçüncü fıkra eklenmiştir.

 

Nurettin Canikli

Bekir Bozdağ

Turan Kıratlı

 

Giresun

Yozgat

Kırıkkale

 

A. Sibel Gönül

Metin Kaşıkoğlu

Orhan Karasayar

 

Kocaeli

Düzce

Hatay

“(3) Bu Kanun hükümlerine göre korunanın, koruma konusu tehlike sebebiyle ölümü, sakatlanması veya malvarlığını kısmen yahut tamamen yitirmesi hallerinde oluşan zararlar, genel hükümlere göre devlet tarafından tazmin olunur.”

BAŞKAN – Komisyon önerge katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Takdire bırakıyoruz efendim nisap olmadığı için.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Bozdağ, gerekçeyi mi okutayım?

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçe efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Aslolan, koruma altına alınan kişilerin can ve malvarlıklarının zarar görmemesidir. Ancak korumaya gerekçe oluşturan risk, korumaya rağmen veya önlemlerin gerektiği gibi alınamaması yahut benzeri sebeplerle gerçekleşmiş ve -söz gelimi- korunan; yaşamını veya vücut bütünlüğünü yahut malvarlığını yitirmiş ise, gerçek bir koruma kanunu, bu zararların tazminini düzenlemezlik edemez. Sorun, hizmet kusuru veya sosyal risk kuramının içtihadi belirsizliğine terk olunamaz. Duruma göre destekten yoksun kalma, iş göremezlik, malvarlığı giderimleri ve manevi zararlar; bu hüküm yoluyla hukuk devletinin somut güvencesine kavuşturulmuş olmaktadır. Hükmün, yasanın 22/1 maddesindeki koruma öznelerini de kapsadığı açıktır. “Genel hükümler” referansı, BK. 41 ve devamı maddelerdeki sorumluluk hukuku standartlarını anlatır.

Düzenleme alanında öngörülen tazminat modelinin delil elde etme kapasitesini artırıcı; güvenlik duygusunu ve toplumsal huzuru besleyici özelliği gözardı edilemez. Esasen düzenleme özelinde tazminat, yaşama ve mülkiyet gibi iki temel hakkın ve sosyal devlet ilkesinin de kaçınılmaz sonucudur.(Any. Md. 17, 35, 2)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 34 sıra sayılı Tanık Koruma Kanunu’nun 19. maddesinin 1. fıkrasında bulunan “Konulacak” kelimesi dahil olmak üzere geriye kalan ibarenin metinden çıkarılarak yerine “Konulur.” ibaresinin eklenmesini;

aynı fıkraya “Bu Kanunla uygulanan tedbirler ile yapılacak harcama kalemleri hakkında bir rapor gizlilik esasını ortadan kaldırmadan ilgili bakanlıkça TBMM genel kuruluna sunulmak üzere TBMM başkanlığına her yıl ocak ayında sunulur” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                         Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Şandır…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Önerge ile bir yandan tanığın korunmasına ilişkin gizlilik keyfiyeti muhafaza edilmekte, diğer yandan idarenin hesap verme ve meclisin denetim yetkisi hayata geçirilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurul gündeminde görüşülmekte olan Tanık Koruma Kanunu Tasarısının 19 uncu maddesinin ikinci fıkrasındaki “İçişleri Bakanlığınca” ibaresinin “…İçişleri Bakanlığı ile…”, “Gümrük Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Devlet Bakanlığınca” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                             Kemal Kılıçdaroğlu (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Tasarının 11 inci maddesine göre, Gümrük Müsteşarlığı Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğü bünyesinde de Tanık Koruma Birimi oluşturulması nedeniyle, diğer tanık koruma birimi oluşturulan kurumlarda görev alan personele benzer şekilde, Gümrük Müsteşarlığı Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğü tanık koruma biriminde fiilen görev alan personele de, yapmış oldukları görev ve hizmetin hal ve şartları dikkate alınarak tazminat ödenmesi gerekmektedir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tanık Koruma Kanun tasarısının 19 uncu maddesindeki (İçişleri Bakanlığı bütçesine konulacak ödenekten) ibaresindeki “İçişleri Bakanlığı” ibaresinin “Adalet Bakanlığı“ olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                         Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli üyeler; bugün, biraz önce, dost ve kardeş Pakistan halkının, Pakistan devletinde elim bir saldırı sonucu yaşamını yitiren Benazir Butto ve partili arkadaşları nedeniyle, bu acı nedeniyle Pakistan halkına başsağlığı diliyor, Pakistan’ın, bu dost ve tarihî kardeşliğimiz olan ülkenin bir an önce bu acı olaylardan sıyrılıp demokratik bir hukuk devletine evrilmesini diliyoruz. Bu duygularımı ifade etmek istedim.

Sayın Başkan, burada, 19’uncu maddeyle ilgili, gerçekten, kafaları karıştıran bir durum var. Yani, İçişleri Bakanlığı bütçesine, tanık koruma nedeniyle para ayıracaksak, bu bütçe konusunda İçişleri Bakanlığı bu görevi üstlenecekse, o zaman, bugün bu yasayı burada tartışırken de komisyonda İçişleri Komisyonunun, bakan olarak da İçişleri Bakanının olması gerekirdi. Yani, bu tanık koruma konusu güvenlik konusu değil, adalet konusudur.

Tanıklık, adalete yardımcı olmak üzere ceza usulünde yer alan bir uygulamadır. Böyle olunca, akçeli işlerde, Adalet Bakanlığımızın, bütçenin harcanması konusundaki denetimi ve yapılan işlerin de aynı şekilde vazifelerin de yasaya uygun yapılıp yapılmadığı konusunda Adalet Bakanlığını güçlendirecek bir duruma gelir bütçenin Adalet Bakanlığına ayrılması. Neden diyeceksiniz. Bu çok açık. Adalet reformunda, hepimiz biliyoruz, çok ciddi bir konu var, adli kolluğu oluşturacağız. Bu adli kolluğun içinde polis de var, jandarma da var. Avrupa Birliğinin İlerleme Raporu’nda, son İlerleme Raporu’nda ve daha önceki, 2005, 2003 İlerleme Raporu’nda da adli hizmetlerin hızlı ve sağlıklı görülmesinde, özellikle polis ve jandarma kolluk etiği yasasının çıkarılması, kolluk etiği yasasıyla beraber modernizasyonunun sağlanması hedeflenmiş. Eğer böyle bir düzenleme gündemimizdeyse -ki gündemimizdedir, yakın zamanda da bunun geçeceğini düşünüyorum- o zaman, Adalet Bakanlığı, kendi adli kolluğu içinde çok sağlıklı bir tanık koruma uygulaması yapabilir. Çünkü tanık koruma uygulamasını yapacak kişilerin, hâkim sınıfından gelmesi, savcılık mesleğinden gelmesi, hukukçu olması, adalet duygusu, tecrübeleri, o konudaki daha adil karar verme sürecini hazırlayacaktır.

Bu yönüyle Adalet Bakanlığımızı güçlendirmediğimiz zaman, eğer tanık koruma programında görev alacak olan adli kolluğun da terfi ve düzenlemesinde liyakat durumuna göre denetlenmesi sağlanmadığı zaman, bu yasanın amacına uygun işlemesi de mümkün değildir. Kaldı ki ikinci fıkrada, tazminat ödenmesini, yani tanık korumada görev alacak olan elemanlarla, personelle ilgili ayrıca bir tazminat ödenmesini anlamış değilim. Niye tazminat ödüyoruz? Farklı bir görev mi, farklı bir risk mi üstleniliyor? Farklı bir risk üstleniliyorsa anlaşılır bir şeydir ama eğer normal görev icra ediliyorsa bu normal göreve, derecelerine göre devlet memurlarının aldığı hak ve istihkaklardan görevlilerin yararlanması da doğru olandır. Bunu böyle yaparsak, bu tanık koruma birimini torpilli, ayrıcalıklı, fazla ücret alan, fazla tazminat alan, fazla para alan, herkesin torpille girmeye çalıştığı bir kurul hâline getiririz ki, bu kurulu başında işlemez duruma getiririz.

Bu kaygılar nedeniyle böyle bir önerge verdik, bunun dikkate alınmasını diliyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kaplan, ek sürenizi kullanmadınız.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Bir önerge kabul edilmişti, kabul edilen önerge doğrultusunda 19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

20’nci maddenin başlığını okutuyorum:

Suç, yaptırım ve soruşturma usulü

MADDE 20-

BAŞKAN – Madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 34 sıra sayılı yasa tasarısının 20. maddesinin (2) nolu bendinde geçen “müsteşarlar, valiler ve kaymakamlar hariç olmak üzere” ifadesinin bent metninden çıkarılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                          Kamer Genç

                                                                                                              Tunceli

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 20. maddesine,

(2) bu kanun kapsamında olup da, Türk Ceza Kanununun 257 nci ve 272 nci maddelerinde belirtilen fiilleri işleyenler hakkında cezalar, yarı oranında artırılarak hükmolunur.

Fıkrasının eklenmesini ve fıkra numaralarının teselsül ettirilmesini arz ederiz.

 

Faruk Bal

Prof. Dr. Alim Işık

Hasan Çalış

 

Konya

Kütahya

Karaman

 

Abdülkadir Akcan

Mümin İnan

Şenol Bal

 

Afyonkarahisar

Niğde

İzmir

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tanık Koruma Kanunu Tasarısının 20 nci maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Hasip Kaplan

Şerafettin Halis

Nuri Yaman

 

Şırnak

Tunceli

Muş

 

İbrahim Binici

Aysel Tuğluk

 

 

Şanlıurfa

Diyarbakır

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Suç, yaptırım ve soruşturmasında ayrımcılık yapılamaz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 20. maddesine,

(2) bu kanun kapsamında olup da, Türk Ceza Kanununun 257 nci ve 272 nci maddelerinde belirtilen fiilleri işleyenler hakkında cezalar, yarı oranında artırılarak hükmolunur.

Fıkrasının eklenmesini ve fıkra numaralarının teselsül ettirilmesini arz ederiz.

                                                                                           Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının hedef aldığı suç ortamı ile mücadelede başarının sağlanabilmesi için, kamu görevlilerinin de aynı hassasiyetle hareket etmesi gerekmektedir. Bu kanun kapsamına giren suçları işleyenlere verilecek cezanın 1/2 oranında artırılması suretiyle caydırıcılığın artırılması amacı ile bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 34 sıra sayılı yasa tasarısının 20. maddesinin (2) nolu bendinde geçen “müsteşarlar, valiler ve kaymakamlar hariç olmak üzere” ifadesinin bent metninden çıkarılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                             Kamer Genç

                                                                                                                 Tunceli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Adı geçen bürokratlara böyle bir ayrıcalık tanınması hukuka aykırıdır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

21’inci maddenin başlığını okutuyorum:

Tanığa rücu edilmesi

MADDE 21-

BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 34 sıra sayılı yasa tasarısının 21. maddesinde geçen (b ve ç) ifadesinin (b, c ve ç) olarak değiştirilmesini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                   Kamer Genç

                                                                                                                        Tunceli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tanık Koruma Kanunu Tasarısının 21 inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Hasip Kaplan

Şerafettin Halis

Nuri Yaman

 

Şırnak

Tunceli

Muş

 

İbrahim Binici

Aysel Tuğluk

 

 

Şanlıurfa

Diyarbakır

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN  (Antalya) –  Biz de katılmıyoruz efendim.

AYLA AKAT ATA (Batman) – Gerekçeyi okutun efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Gerçeğe aykırı tanıklık yapanlar ile ilgili hükümler TCK'da yer aldığından yeniden düzenleme yapılması gereksizdir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 34 sıra sayılı yasa tasarısının 21. maddesinde geçen (b ve ç) ifadesinin (b, c ve  ç) olarak değiştirilmesini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                   Kamer Genç

                                                                                                                        Tunceli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN  (Antalya) –  Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

İfadeye 8'inci maddenin (c) bendi de ilave edilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

21'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

22'nci maddenin başlığını okutuyorum:

Tanık koruma biriminde görev yapanlar, diğer görevliler, suçun aydınlatılmasında yardımcı olanlar ve yakınlarının korunması

MADDE 22-

BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 22 nci maddesinin birinci fıkrasında geçen "bu Kanun kapsamına giren suçlara ait istihbaratta veya soruşturmada" ibaresinin "bu Kanun kapsamına giren suçlara ait istihbaratta, soruşturmada veya kovuşturmada" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nurettin Canikli

Bekir Bozdağ

Turan Kıratlı

 

Giresun

Yozgat

Kırıkkale

 

A. Sibel Gönül

Metin Kaşıkoğlu

Orhan Karasayar

 

Kocaeli

Düzce

Hatay

Türkiye  Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tanık Koruma Kanunu Tasarısının 22'nci maddesinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Hasip Kaplan

Fatma Kurtulan

M. Nezir Karabaş

 

Şırnak

Van

Bitlis

 

Nuri Yaman

Ayla Akat Ata

Şerafettin Halis

 

Muş

Batman

Tunceli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Görev gereği olan korumanın, koruması olmaz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 22 nci maddesinin birinci fıkrasında geçen “bu Kanun kapsamına giren suçlara ait istihbaratta veya soruşturmada” ibaresinin “bu Kanun kapsamına giren suçlara ait istihbaratta, soruşturmada veya kovuşturmada” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                 Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Takdire sunuyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının 22’nci madde düzenlemesinde; Tasarı kapsamına, tanık koruma biriminde görev yapan personel, Tasarı kapsamına giren suçlara ait istihbaratta veya soruşturmada görev alan kolluk amir ve memurları ile diğer kamu görevlileri, bu suçlarda kullanılan gizli soruşturmacı, bu suçların ortaya çıkartılmasında yardımcı olan muhbirler ile bunların yakınları da dahil edilmektedir. Ancak bu tedbirlere kovuşturma aşamasında da hükmedilebileceği dikkate alındığında, bu evrede görev yapan personelin de söz konusu koruma tedbirlerinden yararlandırılmasında fayda görüldüğünden işbu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde 22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

23’üncü maddenin başlığını okutuyorum:

Askeri ceza muhakemesinde uygulama

MADDE 23-

BAŞKAN – Madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tanık Koruma Kanunu Tasarısı’nın 23 üncü maddesinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Hasip Kaplan

Fatma Kurtulan

Nuri Yaman

 

Şırnak

Van

Muş

 

Sevahir Bayındır

Şerafettin Halis

Nezir Karabaş

 

Şırnak

Tunceli

Bitlis

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yargı birliğini zedeleyen bir hükümdür.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

23’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

24’üncü maddenin başlığını okutuyorum:

Değiştirilen hükümler

MADDE 24-

BAŞKAN – Madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurul gündeminde görüşülmekte olan Tanık Koruma Kanunu Tasarısının 24 üncü maddesinin b fıkrasındaki “… İçişleri Bakanlıklarınca” ibaresinin “İçişleri Bakanlıkları ile Gümrük Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Devlet Bakanlığınca” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Kemal Kılıçdaroğlu

İsa Gök

Şevket Köse

 

İstanbul

Mersin

Adıyaman

 

Sacid Yıldız

Turgut Dibek

Hulusi Güvel

 

İstanbul

Kırklareli

Adana

 

 

Ali İhsan Köktürk

 

 

 

Zonguldak

 

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tanık Koruma Kanunu Tasarısının 24.ncü maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Hasip Kaplan

Şerafettin Halis

Nuri Yaman

 

Şırnak

Tunceli

Muş

 

İbrahim Binici

Aysel Tuğluk

 

 

Şanlıurfa

Diyarbakır

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Tanıkların korunması için ayrıca ihale yasa ve yönetmeliği çıkarılmasına gerek yoktur.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurul gündeminde görüşülmekte olan Tanık Koruma Kanunu Tasarısının 24 üncü maddesinin b fıkrasındaki “… İçişleri Bakanlıklarınca” ibaresinin “İçişleri Bakanlıkları ile Gümrük Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Devlet Bakanlığınca” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                              Kemal Kılıçdaroğlu (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Tasarının 13 üncü madde metnine bakıldığında Tanık Koruma Kurulunu oluşturan birimler arasında Gümrük Müsteşarlığı Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğünün de bulunması, ayrıca tanık koruma tedbirinin uygulanması için gerekli olan mal ve hizmet alımlarının Gümrük Müsteşarlığı Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğü tarafından da gerçekleştirilecek olması hususları göz önüne alındığında, konuyla ilgili yönetmeliğin hazırlanmasında Gümrük Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Devlet Bakanlığının da yer alması gerekmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Komisyonun bir tashih talebi var, düzeltme.

Buyurun.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – “24” rakamını izleyen işaretten sonra “(1)” adıyla fıkra numarası eklenecek, bir de (k) bendi (l) olacak.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Komisyonun düzeltme talebi doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

25’inci maddenin başlığını okutuyorum:

Yönetmelik

MADDE 25-

BAŞKAN – Madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 34 sıra sayılı yasa tasarısının 25 inci maddesinde geçen “altı ay” ibaresinin “dört ay” olarak değiştirilmesini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                   Kamer Genç

                                                                                                                       Tunceli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurul gündeminde görüşülmekte olan Tanık Koruma Kanunu Tasarısının 25 inci maddesinde “…İçişleri Bakanlıkları ile…” ibaresinden sonra gelmek üzere “,Gümrük Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Bakanlıkça” ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederim.

 

Kemal Kılıçdaroğlu

İsa Gök

Ali İhsan Köktürk

 

İstanbul

Mersin

Zonguldak

 

Şevket Köse

Hulusi Güvel

Turgut Dibek

 

Adıyaman

Adana

Kırklareli

 

 

Sacid Yıldız

 

 

 

İstanbul

 

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tanık Koruma Kanunu Tasarısının 25 inci maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Hasip Kaplan

Şerafettin Halis

Nuri Yaman

 

Şırnak

Tunceli

Muş

 

İbrahim Binici

Aysel Tuğluk

 

 

Şanlıurfa

Diyarbakır

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanunla düzenlenen bir konuda, yönetmelikle düzenleme yapılamaz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurul gündeminde görüşülmekte olan Tanık Koruma Kanunu Tasarısının 25 inci maddesinde “… İçişleri Bakanlıkları ile…” ibaresinden sonra gelmek üzere “,Gümrük Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Bakanlıkça” ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederim.

                                                                          Kemal Kılıçdaroğlu (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının 13 üncü madde metnine bakıldığında Tanık Koruma Kurulunu oluşturan birimler arasında Gümrük Müsteşarlığı Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğünün de bulunduğu, ayrıca Kanunla birlikte Gümrük Müsteşarlığı Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğü’nde tanık koruma birimi oluşturulması ve bu kapsamda tanık koruma tedbirlerini uygulayacak olması hususları göz önüne alındığında, Kanun hükümlerine göre çıkarılması gereken yönetmeliklerin hazırlanmasında Gümrük Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Bakanlığın da görev alması gerekmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 34 sıra sayılı yasa tasarısının 25 inci maddesinde geçen “altı ay” ibaresinin “dört ay” olarak değiştirilmesini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                 Kamer Genç

                                                                                                                     Tunceli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Genç?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Konuşacağım.

BAŞKAN – Buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında tabii çok önemli, temel hak ve özgürlüklerle ilgili bir kanun görüşüyoruz. Ben dün İstanbul’da bir televizyon programına katılmam dolayısıyla bu kanunun müzakerelerine pek katılmadım. Birkaç tane önergem de vardı, onlarda da konuşma imkânını bulamadım.

Aslında, bir Tunceli milletvekili olarak bu pişmanlık yasasının ve özellikle bu surette beyan… İnsanlar aleyhine, o kişilerle ilgili ifade veren insanların, zaman zaman ne kadar masum insanları zan altında bıraktıkları ve belli bir aşamadan sonra, aleyhine ifade verdikleri kişilerden yüklü miktarda para almak, talepte bulunmak suretiyle ifadelerini, yani, bir kısım ifadelerini değiştirmek için de para istediklerini, birçok olayı bilen bir insanım.

Şimdi, bu tanık koruma kanunuyla acaba insanlara iyilik mi ediyoruz, kötülük mü yapıyoruz, o da çok müphem bir konu. Yani, Türkiye’de hakikaten gerçekleri ortaya koymak için, sağduyunun hâkim olacağı, doğruların söyleneceği bir sistem oluşturulmasını isteyen bir insanım, ama öyle bir olgu var ki Türkiye’de, işte, adamın hoşuna gitmedi mi gidiyor iftira atıyor. Bu iftira sonucunda o masum insanların da büyük ceza görme durumu ortaya çıkıyor. Bu, bir memlekette temel hak ve özgürlüklere, bana göre, vurulabilecek en büyük darbedir. Bu enine boyuna tabii, tartışılmadı. Bence, bu kanunu hemen de yürürlüğe de koymamak gerekir, bana göre, belli bir süre beklemek lazım.

Ben, tabii altı ay yerine dört ay istedim. Sebebi de şu: Mademki bu kadar insan… Temel hak ve özgürlüklerle ilgili bir kanun yapıyoruz. Hükûmetin zaten bu konuda yeterli hazırlığı yapması lazım. Bu kanun uygulamaya girerken bununla ilgili yönetmeliklerin de uzun zaman gecikmeden çıkarılması lazım. Ama, tabii Hükûmet ve özellikle Komisyonumuz öyle bir sistem geliştirdi ki, yeni bir Meclis seçilmiş, yeni bir Parlamento gelmiş, “Efendim, ben daha önceki komisyonun aldığı kararı uygularım, ondan sonra da Parlamentoda yasama tasarrufuna riayet ederim. Efendim, yanlışlıklar varsa Parlamentoda düzelsin.” diyor. Bilmiyorum burada kaç tane yanlışlık düzeltildi, ben yok olduğum için…

Bunların hepsi bu ülkeye, bana göre, yapılacak önemli zararlardır. Yani, kelimeleri ifade ederken de birilerini de, tabii acıtmak da istemiyorum. Ama, yani zamanında böyle temel hak ve özgürlükleri çok yakından ilgilendiren konularda kanun çıkarırken bence Parlamento üyelerinin çok hassas olması lazım. Bu hassasiyeti nasıl göstereceksiniz? Bu hassasiyeti, kendi kafanızda belirli kanunları uygulayacaksınız… Mesela, şimdi birisi beğenmediği birisine iftira atabilir. Sonra, yani, işte, geçen gün birisi bana telefon ediyor, diyor ki: “Efendim, beni güya koruyacaklar diye atmışlar, kaç gündür içerideyim. Kimse benim hâl hatırımı sormuyor.” Yani bu tanık koruma kanununun uygulamasının kime ne getireceği, ne götüreceği de çok açık ve belli değildir. Uygulayıcılara bağlıdır. Uygulayıcılar da eğer hakikaten masum insanlar aleyhine tanıklık yapan insanların tanıklık yapması hâlinde o masum insanların cezalandırılmasına sebep verirse onun günahı kimin olur? İşte bu kanunu çıkaranların olur. Bence bu konular çok enine boyuna tartışılmadı, böyle bir kanun çıkarıldı. Birilerinin, işte, telkiniyle böyle kanunlar çıkarıyoruz ama bu kanunların memlekete çok fayda getirdiğine de inanmıyorum. Özellikle Yargıtay 9. Dairesi bu terör olayları nedeniyle hakikaten çok ağır kararlar vermektedir o  yardım, yataklıktan dolayı. Yani, o kadar masum insanlar mahkûm oldu ki… Yolda gidiyor, yolda önünü kesiyor, arabasının aküsünü alıyor dağdaki terörist -almış adam, aküyü aldığı kesin, gidiyor kendisi de haber veriyor- ama buna rağmen, işte, orada, yardım ve yataklıktan üç sene dokuz ay hapis cezası veriliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bu kanunda -işte, bu terörle mücadele konusunda belki sağlıklı bir sonuç doğurabilir mi bilinmez ama onu uygulamayla göreceğiz- şöyle düşünülebilir: Evet, bir süre bu kanunu uygulayalım, eğer hakikaten uygulamada çok kötü sonuçlar alınırsa o zaman da değiştirilme imkânları olabilir. Ama bence bu kanun hakikaten birçok insana da sıkıntı yaratabilecek bir kanundur. Yani, böyle, masa başında birtakım sağlıklı tedbirler aldığımız konusunda ben çok emin değilim.

Dilerim, temenni ederim, bu kanunla, Türkiye’de terörün önlenmesi konusunda ciddi adımlar atılsın, ama bu ciddi adımlar atılırken de masum insanlar haksız yere zarar görmesin.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, geçici madde eklenmesine dair bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısına aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nurettin Canikli

Bekir Bozdağ

Turan Kıratlı

 

Giresun

Yozgat

Kırıkkale

 

A. Sibel Gönül

Metin Kaşıkoğlu

Orhan Karasayar

 

Kocaeli

Düzce

Hatay

“Kurulun oluşturulması

Geçici Madde 1- (1) Bu Kanunun 13’üncü maddesiyle kurulan Tanık Koruma Kurulunda üye olarak görev alacak temsilciler, maddede belirtilen kurumlar tarafından Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içinde belirlenerek İçişleri Bakanlığına bildirilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının 13’üncü maddeyle kurulması öngörülen Tanık Koruma Kurulu üyelerinin bir an evvel belirlenmesi ve atama işlemlerinin sürüncemede bırakılmaması amacı ile iş bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

26’ncı maddenin başlığını okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 26-

BAŞKAN – Madde üzerinde bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 34 sıra sayılı kanun tasarısının 26’ncı maddesinin “altı ay” ibaresinin “üç ay” olarak düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Şandır

Hasan Çalış

Cemaleddin Uslu

 

Mersin

Karaman

Edirne

 

Cumali Durmuş

Mustafa Enöz

 

 

Kocaeli

Manisa

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Şandır, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz için gerçekten önemine yürekten inandığımız bir kanun tasarısının görüşülmesinin sonuna yaklaşmış bulunuyoruz. Bu sebeple, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Önerge vererek konuşma fırsatı, imkânı olduğu için de böyle bir önerge verdim. Bu vesileyle, bu sebeple muhterem heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Tabii, önergemizde ifade ettiğimiz hususun gerekçesi, bu kanunun getiriliş sebebiyle bire bir örtüşmektedir. Türkiye'nin suç ve suçluyla mücadele etmek kararlılığını ifade eden, bunun teknik altyapısı açısından önem teşkil eden tanık koruma kanunu, suçun ve suçlunun açığa çıkartılması için çok önemli bir imkân olan tanıkların korunması için birlikte çıkarttığımız bu kanunun bir an önce yürürlüğe girmesi, bir an önce uygulamaya geçmesi, gerçekten bu kanunun esas gerekçesi.

Türkiye'de sebepleri tartışılabilir, ama asayişsizlik konusunda, bölücülük konusunda, örgütlü suç konusunda istatistiğin rakamlarına baktığınızda, gerçekten Türkiye'ye, Türk toplumuna yakışmaz rakamlarla karşılaşırız, çok ciddi miktarda artışlar var. Dolayısıyla, bununla mücadele etmek için bir kararlılık göstergesi olan bu kanun, Hükûmetin bu noktadaki siyasi tavrını ifade eden bu kanun bir an önce yürürlüğe girmelidir, önergemizin gerekçesi bu, ama, biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu kanunun birçok konuda yeterli olmadığını, suçtan suçluya doğru bir yöneliş getirdiğini, bunun hukuk mantığına, suçla mücadele mantığına, pratiğine uygun düşmediğini… Bize göre suç tanımları yapılmalı, bu suç tanımları için tanık korumanın imkânları ve şartları bu kanunla oluşturulmalıydı. Hâlbuki cezaya göre tanımlar geliştirilmiş. Aslında, ceza ve ceza kanunları bir siyasi tavır olması gerekir. Siyaseten hangi suça karşı kararlı bir mücadele tavrınız varsa, ona karşı cezayı belirlersiniz, o cezaların gerekçesini oluşturursunuz. O suçların ve suçluların ortaya çıkartılmasında katkı vermesi için tanıkları korumaya çalışırsınız. Dolayısıyla, bir siyasi tavır olarak, bence eksik olan, bizce Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak eksik gördüğümüz ve önergelerimizle tamamlamaya çalıştığımız husus, siyaseten Türk toplumu için, ülkemiz, milletimiz için gerçekten önemsediğimiz bazı suçları tanımlayarak, o suçlarla ilgili suçluları tanımak, yargıda cezalandırmak için ona tanıklık yapacak insanların korunmasının bu kanunla sağlanmasını çok önemsedik, bu yönde önergeler verdik.

Mesela, bu insan kaçakçılığıyla ilgili, bu çocukların suça teşvik edilmesi, fuhuşta kullanılmasıyla ilgili suçları eğer siyaseten önemsiyorsak -olumlu yönüyle bakalım- onunla ilgili cezaları biz bu tanık korumaya almalıydık. Ama, ceza baremlerine göre tanık korumayı tanımlarsanız… Sonuçta, bazı hususlar istemeden bu kanunun kapsamı dışında kaldı. Belki böyle bir arzunuz yoktu, ama yapılan kanun bu yönüyle eksik olmuştur. Buna rağmen yürürlülüğünün erkene alınmasını teklif ediyoruz. Ama ne yazık ki Hükûmetimiz, Komisyonumuz “katılıyorum” diyemiyor her defasında. Hâlbuki doğru doğrudur. Bu memleket, bu toplum hepimizin. Bu toplumun faydasına olan bir teklife bir siyasi asabiyetle “katılmıyorum” demeyi, kişilik olarak Sayın Komisyon Başkanına, Sayın Bakanımıza biz doğrusu yakıştıramıyoruz. Ama, bu, AKP Grubunun da maalesef veya Hükûmetimizin de böyle bir kararı mıdır? Bunu da endişeyle izliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Şandır, konuşmanızı tamamlayınız.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Bugün burada üst üste koyarsak muhtemel 50’den fazla önerge verildi. En fazla önerge alan kanunlardan biri bu. Ama, bu önergelerden bir tanesi dahi…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bir tanesi geçti.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Bir tanesi mi geçti? Hele şükür.

Yani, muhalefetten katkıya bu kadar kapalı bir iktidar uygulaması, zannediyorum bu döneme has bir hadise. Sonra töhmet altında kalırsınız. Derler ki “Bu kanun sizin değil başkalarının, virgülüne bile dokunamıyorsunuz” diye sizi suçlarlar; sizi uyarıyorum.

Sizin getirdiğiniz kanunun gerekçesine uygun bir önerge veriyoruz, üç ay sonra yürürlüğe konulsun diye. Bu anlayışla bu önergeyi verdik. Kabulünü istirham ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

27’nci maddenin başlığını okutuyorum:

Yürütme

MADDE 27 -

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, oyumun rengini belirtmek üzere aleyhte söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır.

Evet, ikinci bölümde yer alan maddelerin de oylamalarını tamamlamış bulunuyoruz.

Şimdi, oyunun rengini belirtmek üzere, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç.

Sayın Genç, buyurun.

Aleyhte değil mi Sayın Genç?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Aleyhte.

BAŞKAN – Buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tanık Koruma Kanunu Tasarısı’nın son oylaması yapılmadan önce, bu kanuna karşı oy kullanacağım için oyumun rengini belirtmek üzere söz almış bulunuyorum.

Biraz önce de belirttiğim üzere, bu kanun temel hak ve özgürlükleri çok yakından ilgilendiren ve birçok masum insanın mahkûmiyetini yalan ve yalan beyanlarla, yalan şahitliklerle sağlayabilecek bir kanun olduğu için ve çok da iyi incelenmeden burada geçtiği için ben bu kanuna karşıyım.

Bir defa, bu “Tanık koruma tedbiri alınması gereken suçlar” konusu çok muğlak. Yani burada bence, hangi suçların tanık koruma kapsamı içine alındığının bu maddede ayrı ayrı belirtilmesi gerekirdi. İki fıkradan biri, (b) fıkrasında: “Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen alt sınırı iki yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar ile terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar.”

Şimdi, mesela bireysel suçlar da var, yani örgütsel kullanmadığı… Mesela birisi kara parayı aklıyor, ama… Kara parayı aklıyor, eroin, afyon kaçakçılığı, kaçakçılık yapıyor. Bunlar da… İcabında örgütsel olarak, örgüt içinde yapılmayan, ama ülkeye çok büyük zarar veren suçlar da var. Bunlar niye bunların kapsamı içine alınmadı?

Yani, Türkiye'de kanunları çok muğlak yazdığınız takdirde uygulayıcılar bu konuda çok büyük sıkıntı çekiyorlar. Özellikle yargı yerlerinde de bu kanunlar, çok değişik değişik kararlar çıkarıyorlar. İşte, bir bakıyorsunuz, bir dairede başka bir karar çıkıyor, aynı suçla ilgili olarak başka bir dairede başka bir karar çıkıyor; birisi beraat ediyor, ötekisi ceza alıyor. Bu nedendir? Kanunların çok sağlıklı bir şekilde, çıkışı sırasında incelenmemesindendir, sağlıklı gerekçelerinin olmamasındandır, sağlıklı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde müzakere edilmemesinden kaynaklanmaktadır.

Dolayısıyla, tabii AKP Hükûmetinin ve İktidarının bir hastalığı var: Kanunlar buraya gelince hemen bunların müzakeresini istemiyorlar, temel kanun kapsamına alıyorlar. Hâlbuki bu kanunun temel kanunla ilgisi yok sevgili milletvekilleri. Yani, burada insanların hak ve özgürlükleriyle çok yakından ilgisi olan bir kanunun, siz otuz maddesini bir madde hâlinde görüşür ve onların üzerinde tartışma açmazsanız orada, bu memlekete sağlıklı bir hizmet etmiş olmazsınız. Yani, insanın hayatıyla, geleceğiyle, özgürlüğüyle, istikbaliyle en yakın olan bir kanunu getiriyorsunuz, ama bu kanunun ne olduğunu burada tartışmıyorsunuz. Bu, bana göre, bu memlekete faydadan ziyade zarar getiren bir taktiktir. O, işte, iki bölüm hâlinde yaptığınız bu temel kanunun, onun da kişisel sözlerini de kapatıyorsunuz, ondan sonra da -yani, işte, benim bu kanunun burada müzakeresine katılmamamın tek nedenlerinden birisi de bu- bakıyoruz, orada oturuyoruz, söz sırası gelmiyor, bir şey de gelmiyor, dolayısıyla burada oturmanın da bir anlamı yok. Onun için, bundan sonra, bunun başka bir taktiğini bulacağız, sizin taktiklerinize karşı taktik geliştireceğiz, sizin bu taktiklerinizi bozmaya çalışacağız.

Ben, inşallah, diliyorum ki bu kanunu çıkaranlar bu kanunla getirilen tuzaklara kendileri düşmezler. Yani, düşerseniz, o zaman “Kendi düşen ağlamaz.” diyorlar ve birisi de çıkıp da, yani sizin işlemediğiniz bir suçtan dolayı sizin aleyhinize bir ifade verir… Çünkü, o kadar bir sistem getirilmiş ki yani, tanıklık yapan adamın, kişinin mahkeme huzurunda ifadesi alınmayacak. Şimdi, mahkeme huzurunda ifade alınırken o kişinin mesela fiziki yapısına bakarsınız, bilmem, duruşuna bakarsınız, ciddi mi o ifade… Yani, bir insanın fizik yapısını, karşı taraf bunu kontrol ettiği zaman, hakikaten doğru mu ifade veriyor, yanlış mı ifade veriyor, iftira mı atıyor, bunu ifade sırasında anlayabilirsiniz. İki tarafı karşı karşıya, avukatlar veyahut da suçluyu karşı karşıya oturtacaksınız, onlar birbirine… Yani, orada bir cümleyi sarf edecek, o cümlenin karşıtını, insanlar, karşı taraf, yani aleyhine ifade verilen kişiye…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlayınız Sayın Genç.

Buyurun.

KAMER GENÇ (Devamla) – …ona karşı savunma hakkı verilmeden alınan böyle bir ifade bence adalete sağlıklı bir hizmet etmez, adalete, bilakis, sağlıklı bir adaletin tecellisine engel olan bir davranış biçimidir.

Ben bu kanunla, gerçekten, bir tane masum insan da mahkûm olsa, getirilen bu kanunla bir tane masum insan da mahkûm olsa onun masumiyeti nedeniyle mahkûm edilmesine karşıyım. Bu nedenle kanuna karşıyım.

Saygılar sunuyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için dört dakika süre vereceğim ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Tanık Koruma Kanunu Tasarısı’nın açık oylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı

:

270

Kabul

:

230

Ret

:

  39

Çekimser

:

    1 (x)

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Yargı camiasına ve milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyorum.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkan, kısa bir teşekkür konuşması yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakanın kısa bir teşekkür konuşması olacak.

Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; iki nedenle huzurunuzdayım. Biri, bir hükûmet tasarısının yasalaşmasına vermiş olduğunuz destek nedeniyle iktidar-muhalefet tüm partilerimize ve bu partilerimize mensup milletvekili arkadaşlarımıza şükranlarımı sunmak. İkincisi de büyük bir üzüntüyü sizlerle paylaşmak. Sanıyorum, bugün insanlık tarihi açısından çok acı bir gün. Dost ve kardeş Pakistan’da terör çirkin yüzünü bir kez daha göstermiştir. Pakistan’ın eski Başbakanlarından Sayın Butto, bugün, bir miting esnasında bir terör saldırısına muhatap olmuş, kendisi ve -almış olduğumuz ilk bilgilere göre- 120’yi aşkın Pakistanlı bu terör saldırısı sonucu hayatını kaybetmiştir. 

Kuşkusuz, Türk milleti olarak, daima dost ve kardeş olarak gördüğümüz Pakistan halkının bu acısını yürekten paylaşıyoruz. Hayatını kaybeden Sayın Benazir Butto ve 120’yi aşkın Pakistanlı kardeşimize Cenabıhak’tan rahmetler diliyoruz. Yaralılar da vardır kuşkusuz, onlara da acil şifalar temenni ediyoruz.

Tabii bir temennimiz de Pakistan’ın bir an önce normal bir demokratik düzene geçmesini temenni etmektir. Pakistan, uzun süredir bunun sancılarını yaşamaktadır. Aslında oradan çıkarılacak sonuçlar da vardır. Bunlardan bir tanesi de oturmuş, işleyen bir demokratik düzene sahip olmanın ne büyük bir nimet olduğu gerçeğini de görüyoruz. O bakımdan, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir vatandaşı olmaktan gurur duymalıyız ve demokrasimizi daha da geliştirmek için hep birlikte elimizden gelen gayreti göstermeliyiz.

Biraz önce de ifade etmiştim. Gerçekten, uzun süredir yasalarımızda uygulanmakta olan tanık korumayla ilgili bir düzenlemeyi, şimdi müstakil bir yasayla düzenler hâle getirdik biraz önceki oylarınızla. Hem Terörle Mücadele Yasası’nın 20’nci maddesinde hem de Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 58’inci maddesinde aslında tanık korumayla ilgili düzenlemeler vardı. Hatta, 58’inci maddesinin son fıkrasında, bu konuda özel bir kanunun çıkarılmasına da işaret edilmiştir. İşte, şu anda yapmış olduğumuz, iki sene önce yürürlüğe girmiş olan bir yasadaki bir işareti, daha doğrusu bir temenniyi yerine getirdik ve tabii ki altına imza koymuş olduğumuz uluslararası anlaşmaların da ülkemize, Türkiye’ye yüklemiş olduğu bir vecibeyi yerine getirmiş olduk.

Bazı arkadaşlarımız endişeler ifade ettiler. Biraz önce konuşan milletvekili arkadaşımız da “Bu istismar edilebilir, birtakım masum insanlar yalan beyanlarla ve şahitliklerle mağdur edilebilir.” ifadesini kullandılar. Aslında bu yasa tasarısı içerisinde bunların önlemleri de var. O nedenle, yasayı bir bütün olarak değerlendirdiğimizde, bütün bu ihtimallerle ilgili düzenlemelerin yasa içerisinde var olduğunu da göreceksiniz.

Kıymetli vakitlerinizi fazla almayacağım. Çünkü, bir kanun teklifi var, sanıyorum hemen görüşmeleri başlayacak. Ben, değerli milletvekili arkadaşlarıma, sizlere, vermiş olduğunuz destekten dolayı, hoşgörünüzden dolayı yeniden teşekkür ediyorum ve Pakistan halkına hem şahsım adına hem Hükûmetim adına hem Türkiye Büyük Millet Meclisi adına yeniden başsağlığı diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 16.52

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.17

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

2’nci sıradaki Ses ve Gaz Fişeği Atabilen Silahlar Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

2.- Ses ve Gaz Fişeği Atabilen Silahlar Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/437) (S. Sayısı: 54)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sıradaki Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

3.- Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/335) (S. Sayısı: 56)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

4’üncü sırada bulunan, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve Adana Milletvekili Necdet Ünüvar’ın; Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

4.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve Adana Milletvekili Necdet Ünüvar’ın; Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/65) (S. Sayısı: 72)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

5’inci sırada bulunan, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl’ün; Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

5.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl’ün; Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/9) (S. Sayısı: 55) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Komisyon raporu 55 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde, AK Parti Grubu adına Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl.

Sayın Erdöl, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

                                            

(x) 55 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

AK PARTİ GRUBU ADINA CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Geçmiş Kurban Bayramı’nızı tebrik ediyorum. Yeni yılınızı kutlarken, 2008 yılının tüm ülkemize, insanlığa huzur, barış, bereket ve sağlık getirmesini temenni ediyorum.

Bugün, Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 88’inci yılı ve aynı zamanda İstiklal Marşı Şairimiz Mehmet Âkif Ersoy’un da ölüm yıl dönümü.

Bu anlamlı günlerin yanı sıra, bugün çok üzücü bir olayla da karşılaştık. Maalesef, dost ve kardeş Pakistan’da, Sayın Butto menfur bir cinayete, suikasta kurban gitti ve yanında pek çok kişi de maalesef yaşamlarını yitirdiler. Ben, dost, kardeş Pakistan halkına başsağlığı diliyorum, yaralılara da acil şifalar diliyorum.

Bugün, çok önemli iki kanunun birisini komisyonumuzda görüştük, birisini de şimdi Genel Kurulda görüşmeye başlıyoruz. Değerli arkadaşlar, bu önemli kanunlardan birisi, halk arasında tinerciler olarak bilinen… Tiner ve diğer yapıştırıcıların ilköğretimde, ortaöğretimde ağırlıklı olmak üzere kullanımına tahdit getiren bir kanunu komisyonumuz kabul etti, yakında, inşallah yüce Meclisimize gelecektir, onda da, desteklerinizi şimdiden beklediğimizi belirtirim.

Çok önemli, gerçekten koruyucu halk sağlığı tedbirleri bakımından yapılması gereken en önemli kanun olduğunu düşündüğümüz tütünle ilgili kanun hakkında grubumuz adına görüşlerimizi belirtmek isterim.

Bizler, tabii, bu kanuna neden ihtiyaç duyduğumuzu düşünürken, nereden başladığımızı da mutlaka hatırlamamız gerekiyor. Bizler, hastanede yatan hastalara doktorların lüzum ettiği kadarıyla sigara reçete edebileceği bir anlayıştan, bugün, insanlara çok zararlı olduğu ve birçok alanda kısıtlama getirilmesinin gerekli olduğu bir anlayışa geldik. Yani, 1934’teki çıkan kanunu, biz, hastalara sigara reçete edilebileceğine dair kanunu bu kasım ayında hep birlikte kaldırdık. Dolayısıyla, bu kanunda da bazı şeyler çok irdelemeyince belki aklımıza yatmıyor gibi gelebilir ama bunun mantığını ve neden buna ihtiyaç duyulduğunu biraz sonra Genel Kurula arz edeceğim efendim.

Kanun değişikliğinin bir sağlıkla ilgili önemli yükümlülükleri var, getirileri var, bir de uluslararası sorumluluğumuz bakımından, uluslararası anlaşmalarla bizi bağlayan, yapmamız gereken hükümler ve yükümlülükler var. Sağlık olarak bir hekimin görevi insanların sağlığını korumaktır. Şöyle baktığımız zaman, şu anda ve önümüzdeki yirmi yıl içerisinde insanları en çok öldürecek olan hastalıklar kalp, damar hastalıkları. İkincisi kanserler. Peki, bunları engelleyelim, önleyelim mi? Önleyelim. Nasıl önleyeceğiz? Engellenebilir, önlenebilir sebeplerin birincisi sigara, bütün bilim adamlarının söylediği bu. O zaman demek ki bundan başlamak gerekiyor. Bizim yapmak istediğimiz de zaten bu. Sadece kalp, damar hastalıkları, felçler vesair değil, aynı zamanda uyuşturucuyla da direkt bağlantısı var sigaranın. Yani, dünyada uyuşturucu kullanan bütün herkes, yüzde 99,9’u öncesinde içiciliğe sigarayla başlıyorlar. Dolayısıyla, uyuşturucu bataklığının asıl membaı da sigara. Sigarayı önlemedikten sonra uyuşturucuyla mücadele etmek, bataklık yerine sivrisinekle mücadele etmek gibidir. Onun için… Sadece bu mu? Yangınlar mesela, ev yangınlarının da orman yangınlarının da yüzde 50’si sigaraya bağlı. Bu, bilimsel bir gerçek, ama ekonomik yangın daha fazla, insanlar ceplerinden bir sürü parayı -ki, ülkemizde yaklaşık 20 milyar doları- havayı kirletmek için kullanıyoruz. Bu çok ciddi bir problemdir değerli arkadaşlar.

Sigaraya bir başka hastalık gözüyle baktığımız zaman, görsel yolla, özentiyle bulaşan bir bulaşıcı hastalık olarak da bunu görebiliriz. Mesela, bir çocuk, önce anne, babasını görüyor sigaraya bulaşıyor, daha sonra okulda öğretmenini görüyor, hastanede doktorunu görüyor, siyasetçiyi görüyor, sporcuyu, sanatçıyı görüyor, televizyonda görüyor, İnternet’te görüyor, gördükçe bulaşıyor. İşte, bu, elektronik yolla da bulaşabilen bulaşıcı bir hastalık, bununla da sebebini hissederek ve bilerek buna göre mücadele etmemiz lazım.

Uluslararası yükümlülüklerine baktığımız zaman, 2003 yılında, Dünya Sağlık Örgütü, Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesi’ni imzaya açtı. 2004 yılında Sayın Profesör Recep Akdağ, Sağlık Bakanımız, New York’ta bunu Türkiye adına imzaladı ve bu, Türkiye için bir dönüm noktası oldu. Daha sonra, 2004 Aralıkta biz bunu Meclisimizden -bu uluslararası anlaşmayı- kanunlaştırarak geçirdik ve 2006 yılının ocağından itibaren, imzalayan bütün ülkelerde yürürlüğe giren bir uluslararası anlaşma oldu.

Yine, uluslararası anlaşmalar ve uluslararası deklarasyon, yeni bin yılda doğan her çocuğun kalp, damar hastalıklarına yakalanmadan altmış beş yaşına kadar yaşamasının sağlanmasını emrediyor amir bir hükmü olarak. Yani, bunu kabul ediyoruz. Bunun için de gerekli tedbirleri almamız lazım diyoruz. Bunun için, 2006 yılında Sayın Başbakanımızın imzasıyla, tütün mamullerinin nasıl önlenebileceğine, çocukların nasıl korunabileceğine dair bir genelge yayınlandı ve yine 2007 yılında Ulusal Tütün Kontrol Programı’nı 12 Aralıkta Sayın Başbakanımız, Sayın Sağlık Bakanımız ilan ettiler. Gerçekten Türkiye için dönüm noktası bunlar.

Yine, biz, Türk Kardiyoloji Derneğinin öncülüğünde, Sayın Sağlık Bakanımızın verdiği direktifler doğrultusunda, ulusal kalp sağlığı politikasını çalıştık ve burada da gördük ki, bütün bilim adamlarının söylediği, kalp, damar hastalıklarını engellemek için birinci sebep olarak bilinen sigarayla mücadele etmek gerekiyor. Yine, bunu, 25 Aralık 2007’de Avrupa Kalp Sağlığı Deklarasyonu’na imza koyan değerli bilim derneklerimiz de bunu Sağlık Bakanlığımızla birlikte açıkladılar.

Bu kanunu çıkarmak için niye bunu amaçladık, niye uğraştık? Dünya Sağlık Örgütü Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesi henüz yayınlanmamışken, özellikle mahalle aralarında gençlerimize ve çocuklarımıza tek tek satılan sigaraları acaba engellersek nasıl olur diye. Çünkü, çoğu insan, çoğu çocuk, çoğu genç okuldan gelirken veya giderken bir sigara alıyor bakkaldan, ona belki daha fazla para veriyor, ama bakkalın da işine geliyor bu, çocuğun da işine geliyor. Annesine, babasına yakalanmıyor, okulda öğretmenine yakalanmıyor ve oradan bir bulaşıyor. Bulaştıktan sonra alışıyor, alıştıktan sonra alışkanlık ve nihayet onu o tatmin etmemeye, başka alışkanlıklara, kötü alışkanlıklara sürüklemeye başlıyor. İşte bunu engellememiz lazım. Bunu düşündük ve televizyon yayınlarında şu gün ayda doksan dakika, çocukları, insanları sigaranın zararlarından, tütünün zararlarından korumaya yönelik yayın yapmak gerekiyor. Fakat, bakıyoruz ki, gece üçte, dörtte, iki buçukta yapıyorlar bu yayınları. Bunu nasıl engelleriz diye çalışmaya başladık. Pek çok bürokrat arkadaşım, pek çok Sağlık Bakanlığının bürokratı, Adalet Bakanlığının bürokratı çalıştık, derken, işte, bahsettiğim biraz  önceki süreci Sağlık Bakanımız başlattı ve amaçlarımız baktık ki örtüşüyor, her şey birbirine denk ve bundan sonra, bu kanun teklifini uzun uğraşlardan sonra huzurlarınıza getirmiş olduk.

Gördüğüm şudur ki -ben yaklaşık yirmi altı yıllık hekimim, beş yıldır da Meclisteyiz milletvekili olarak- yapmış olduğumuz sağlıkla ilgili -koruyucu hekimlik bakımından- bütün düzenlemelerden bu tütünle ilgili yapacağımız bu kanun daha değerli, daha halkın sağlığını koruyucu daha fazla özelliklere sahip.

Yani burada yaptığımız en önemli iş, demek ki, bir kere, bulaşmasını önlemek -tütünün bu içicilik bulaşıcılığını engellemek- teminini güçleştirmek ve başlayan insanların bırakmasını teşvik etmek, kolaylaştırmak. Yaptığımız aslında budur, bütün dünyanın da yapmış olduğu budur, Dünya Sağlık Örgütünün önerdiği de budur.

Bunun için, tabii, sadece ceza vermek yeterli değil, mantık da ceza verme üzerine kurulu değil zaten. Esas itibarıyla, eğitim yapmamız gerekiyor, insanları eğitmemiz, buna inandırmamız gerekiyor, bunun zararlı bir şey olduğuna inandırmamız gerekiyor. Yoksa bu, sadece “yasak” kavramıyla geçiştirilecek bir kanun değil. Onun için, bizim, kesilen cezaların bir kısmının Sağlık Bakanlığına bir kısmının Millî Eğitim Bakanlığına bırakılmasını istememizin gayesi de, bu eğitim faaliyetini bu iki bakanlığımız el ele vererek yapabilsin diye. Yani yoksa, biz “yasak” kelimesine karşıyız bu kanunda, bu, “özgürlüklerin paylaşımı” demek lazım. Ben hep öyle söylüyorum: Özgürlük, sigara içmek de bir özgürlüktür, ama temiz hava solumak da bir özgürlüktür. Hiçbir kimsenin, kendi çocuğu bile olsa, onu kanser ve kalp, damar hastalığı riski ile karşı karşıya bırakmaya hakkı yok, velev ki doğmamış bir bebek olsun, anne karnında bir bebek olsun. Onun için, buna bu yönüyle bakmak lazım.

Türkiye’nin peki ödediği bedel nedir? Yani yaklaşık 20 milyar dolar yıllık bedelden bahsetmiyorum. Günde 300 kişi beklenenden erken ölüyor. Peki, 100 bin kişi ediyor yıllık, 100 bin! 10-15 bin pasif içici beklenenden erken ölüyor, 5-6 bin de çocuk, masum yavrular ölüyor, sakat kalıyor, özürlü kalıyor.

Peki, ben size şunu sorarım: Her gün 300 kişi herhangi bir stadyumda kavga etse, bırakın Allah korusun ölmesini, burnu kanasa, ikinci gün yine 300 kişi kavga etse  burnu kanasa, üçüncü gün yine öyle olsa, dördüncü gün hangimiz o statta maç oynanmasına müsaade edebiliriz, ederiz, etmemiz mi gerekir veya? Dolayısıyla, buna bu gözle bakmak lazım. Türkiye’ye olan bedeli çok ağır. Bir paket sigaranın ekonomiye bedeli 7,2 dolardır, uluslararası hesaplamaları budur.

Bir başka şey söyleyeyim: Mesela, elinizde bir parfüm, böyle sıka sıka geziyorsunuz. Çocuklar var. Ama, biliniyor ki bu parfüm kanser yapıyor. Öyle bir parfüm olsa, hanginiz çocuğunuzun yanında bu güzel kokulu parfümü sıktırmak ister? Hiç kimse. E, peki, böyle çok da güzel kokmayan -kötü kokar demeyeyim de, sigara içenleri üzmeyelim- bir şeye niye o zaman  -kanser yapıyor aynı zamanda- biz zevk diye bakıyoruz, zevkim var diye başkalarını riske ediyoruz, başkalarının hayatını riske ediyoruz? Bu hakkı nereden buluyoruz kendimizde? “Pasif içici” dediğimiz, içenin değil de yanında içilen kişinin zarar görmesidir. Demek ki, çok ciddi bir sıkıntıyla karşı karşıyayız. Sırf zevkle bunu izah edemeyiz. Çünkü, biz, görüyoruz, hep misal veriyoruz, sırf zevk alıyor diye okulların yanından giden insanlara “bu zevk alıyor, bu süratli gitsin” diyor muyuz? Onlara tahdit koyuyoruz, “okul var burada, çocuklar var” diyoruz, “yavaş gitmeniz gerekir” diyoruz. Dolayısıyla, bu zevki de bir anlamamız lazım. Ama, hiçbir zevk insan sağlığından değerli değil.

Değerli milletvekilleri, tekrar altını çizerek söylüyorum, hiçbir zevk insan sağlığından değerli değil. Bir hekim olarak bana böyle geliyor ve ayrıca, hele çocuklar için… Bir çocuğun değeri asla tartışılamaz. (AK Parti sıralarından alkışlar) Hiçbir zevk, bir çocuğun, bir masum yavrunun gülümsemesi kadar zevkli değildir. Onun için, buna bu gözle bak…  “Efendim, ben gördüm, benim Mehmet Amcam seksen yaşında, ama hâlâ fosur fosur sigara içiyor, ama hiçbir şey olmuyor.” Olabilir. Yani, yaklaşık 20 kişi Boğaz Köprüsü’nden atlamış ve şimdiye kadar sağ kalmış, hangi yakınınıza siz “Boğaz Köprüsü’nden atlayın da, sağ kalma ihtimaliniz vardır.” dersiniz? Bunun mantığı yok. İlme kılıç çekilmez arkadaşlar. İlim böyle diyor. “Bu, kapalı yerlerde yasaklanmalıdır.” diyor.

Değerli arkadaşlar, peki, en çok sıkıntımız şu olacak, söylenen: Cezalar uygulanabilir mi? Cezalar uygulanabilir, ama farklı farklı. İçene ceza farklı, içirene farklı, üreten firmalara farklı, bir de bu yayıncılara farklı farklı. Bunların cezaları kanunda açık açık yazılmıştır. Bunların neler olduğu belli. Ama, kapalı yerler yanında, açık olan yerlerde bir yere istisna getiriyoruz, ki açık alanlarında da yasak diyoruz: İlköğretim ve ortaöğretim kurumları. Çocuklarımıza ne kadar değer verdiğimizi buradan anlayabilirsiniz, hedefimizin ne olduğunu buradan anlayabilirsiniz. Diyoruz ki: Öğretmen öğrencisine kötü örnek olmasın. Doktor hastanede hastasına kötü örnek olmasın. “Ben içiyorum, ama sen içme.” Hiç kimse inanmaz buna, bir hekim olarak önce ben bunu söylüyorum. Bir hekim olarak benim demem lazım ki: “Ben sigara içmiyorum, siz de içmeyin.”

Dolayısıyla, burada bir diğer konu da: Efendim, şimdiye kadar uygulanmadı, kamu görevlileri filan, bu uygulanmasa ne olur, ne yapılır? Getirdiğimiz kanunda, eğer kamu görevlisi cezayı uygulamıyor ise ona ait de cezai tedbirler ve disiplin hükümleri uygulanıyor. Dolayısıyla, cezayı uygulamayana da ceza uygulanacak. Bu işi biz sıkı tutuyoruz bu sefer.

Burada, cezalar Kabahatler Kanunu’na göre verilecek. Belediye encümenine, belediye zabıtasına, mahallî mülki amire, Tütün-Alkol Piyasası Denetleme Kuruluna verilen yetkiler var, RTÜK’e verilen yetkiler var, genel kolluğa verilen yetkiler var vesair. Yani, cezaların nasıl verileceği tadat edilmiş. Bu, 4207 sayılı, bir önceki, mevcut, değiştirmeyi düşündüğümüz Kanun’la karıştırılıyor. O Kanun’daki mantık ceza vermeyi değil, caydırmayı öngören bir kanun mantığıydı. Yani, kişiye, sigara içene gelecek, diyeceksiniz ki: “Burada sigara içme.” Bir daha söyleyeceksiniz, bir daha söyleyeceksiniz. Olmadı, polisi çağıracaksınız, o onu oradan uzaklaştıracak. Olmadı, valiye haber vereceksiniz, vali ceza kesecek. Yani, bu, ceza kesmekten ziyade caydırıcılık mantığıyla kurgulanmıştı. Ama görevini yaptı mı? Yaptı. Bugün otobüslerde sigara içilmiyorsa, bugün uçaklarda sigara içilmiyorsa bu Kanun’a borçluyuz. O zaman, biz bu borcumuzu bir eda edelim, diyelim ki: Bu Kanun’u hazırlayanlara biz müteşekkiriz toplum olarak. Bunlar: Değerli dostumuz, bir hekim olan, eski milletvekilimiz Doktor Ahmet Feyzi İnceöz’ü burada hatırlamadan geçemeyeceğiz. Eski Sağlık Bakanlarımızdan Sayın Bülent Akarcalı’yı anmadan geçemeyeceğiz. Aynı şekilde, o dönemin Adalet Komisyonu Başkanı, çok değerli milletvekilimiz, şimdi partimizin Genel Başkan Yardımcısı Necati Çetinkaya’yı anmamız gerekiyor. Kanun’u imzalayan, Cumhurbaşkanı olarak imzalayan Sayın Süleyman Demirel’i de anmamız gerekiyor. Çünkü, marifet iltifata tabi. Bizim, arkadaşlarımızın bu iyiliklerini ve değerli büyüklerimizin yaptıklarını anlatmamız gerekiyor.

Peki, bu kanun buraya gelirken nasıl hazırlandı, onun için de bir iki kelam yapmam gerekiyor. Bu kanunu biz hazırlarken arkadaşlarımızla birlikte hazırladık, ben hepsinin emeğine teşekkür ediyorum. Çok bürokrat arkadaşımız yardım etti, tek tek saymak, belki unuttuğum olursa olmaz, onun için hiçbirini saymayayım diyorum, hepsine teşekkür edeyim. Yalnız, Sedat Pekel ve arkadaşları vardı, Cumhuriyet Halk Partisinin Balıkesir Milletvekili. Şimdi bunu anmasak olmaz. O arkadaşımız da geçen dönem kanun teklifi verdi ve biz komisyonda bunları birleştirecektik. Bir de Adana Milletvekili Atilla Başoğlu arkadaşımızın verdiği teklif vardı. Bunları birleştirecektik, fakat Sedat Pekel Bey, kanunun, kırk beş gün içinde komisyonda görüşülmediği gerekçesiyle, komisyondan Genel Kurula inmesi için önerge verdi, Meclis Başkanlığımıza dilekçe verdi ve biz komisyonda bunu ayırmak durumunda kaldık. Ama, gene de bizim bunu, bu kadirşinaslığı göstermemiz lazım, anmamız lazım.

Değerli arkadaşlarım, 22’nci Dönemde, biz, Sağlık Komisyonuna gelen bu kanunda alt komisyon kurduk. Kocaeli Milletvekilimiz Nevzat Doğan arkadaşımız burada çok çalıştı, bunu ve diğer arkadaşlarımızı hatırlamamız gerekiyor. Adalet Komisyonunda alt komisyonu yöneten Recep Özel arkadaşımızı, Isparta Milletvekilimizi anmamız gerekiyor ve Komisyon Başkan Vekilimiz ve şu anda burada oturan Hakkı Köylü arkadaşımızı anmamak olmaz. Ama, her şeyden önce, Adalet Komisyonundan bunun bir bütün olarak, delinmeden ve iyi bir şekilde çıkmasını sağlayan şu andaki Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız -o zaman Adalet Komisyonu Başkanıydı- Sayın Köksal Toptan’ı burada ismen zikretmek isterim. Her şeyden önce, o dönemdeki Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekillerini ve gruptaki tüm üyelerini, Anavatan Partisi Grubunu, Grup Başkan Vekillerini ve üyelerini burada bir kadirşinaslık olarak anmak istiyorum, çünkü hepsi desteklediler; açık ve net söylüyorum. Cumhuriyet Halk Partisi ve Anavatan Partisi Grup Başkan Vekilleri çok istekli olarak bu kanunun çıkmasını arzu ettiler, ama, geçtiğimiz dönem, 22’nci Dönemde bunu başaramadık. Şimdi, eminim ki, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve Grup Başkan Vekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu ve Grup Başkan Vekilleri ve Demokratik Toplum Partisi Grubu ve Grup Başkan Vekilleri ve elbette ki AK Parti Grubu ve Grup Başkan Vekilleri…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Erdöl, ben de merak ettim, acaba süreyi yanlış mı verdim diye. Sonra buraya baktım, doğru vermişim. Tarihçe çok hızlı geçti. Neyse, bir dakika vereceğim sana.

Buyurun.

CEVDET ERDÖL (Devamla) – Ben, vereceğiniz desteğe şimdiden teşekkür ediyorum, ama, Komisyon Başkanlığını yürüten Sayın Ahmet İyimaya büyüğümüze de buradan katkılarından dolayı teşekkür ediyorum. Bütün milletvekili arkadaşlarıma bu kanunun çıkması sırasında verecekleri desteklerden dolayı teşekkür ediyorum. Yalnız, ben, iki ayrı teşekkürü, lütfen bağışlayın, bunu kompliman olarak algılamayın ama, Sayın Profesör Recep Akdağ’a, Sağlık Bakanımıza, bu kanunun çıkmasındaki en büyük emek onundur, ona teşekkür ediyorum. Ama, Sayın Başbakanımız, gerçekten, siyasi iradeyi temsilen bu kanunu desteklemeseydi bu kanunun çıkması mümkün olmazdı.

Ben, değerli arkadaşlarım, bir Trabzon Milletvekili olarak, Trabzon’da doğan bir büyük padişahın sözüyle sözlerimi aslında sonlandırmak istiyorum. Kanunî Sultan Süleyman, Muhibbî olarak divanı olan Kanuni Sultan Süleyman:

“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi,

Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.”

Demiş ve en güzel ifadeyi bizce…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CEVDET ERDÖL (Devamla) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Neyse. Kanunî Sultan Süleyman’ın sözünü söyledin bari. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Teşekkür ederim Sayın Erdöl.

CEVDET ERDÖL (Devamla) – Ve nihayet, Kemal Atatürk “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir.” demiştir.

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Cumhurbaşkanına teşekkür etmedin bak, darılacak Cumhurbaşkanı, ona göre.

CEVDET ERDÖL (Devamla) - Biz de milletin temsilcileri olarak sizlerden destek bekliyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum, yeni yılınızı şimdiden kutluyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teklifin tümü üzerinde, Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan.

Sayın Kaplan, buyurun.

DTP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün görüşülmekte olan Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun değişikliği konusunda Demokratik Toplum Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım.

Doğrusu, bu yasa tasarısının kısmen yetersizlikleri ve ceza uygulamasındaki belirsizlikleri dışındaki kaygılarımızla beraber, böylesi bir yasanın çıkarılmasının ihtiyaç olduğunu düşünüyor, biz de Demokratik Toplum Partisi olarak bu yasanın lehinde oy kullanacağımızı ifade etmek istiyoruz.

Dünya Sağlık Örgütünün ve Tütün Mamullerinin Kontrolüyle İlgili Çerçeve Sözleşmesi’nin gerekleriyle ilgili açıklamalar bir yana, son olarak, özellikle ABD’de, Kuzey Avrupa ülkelerinde ve yakın zamanda Akdeniz ülkelerinde, özellikle İtalya’da, tütün mamullerinin kontrolü, önlenmesi, koruyucu sağlık hizmetleri konusunda ciddi önlemlerin alındığını hepimiz biliyoruz.

Geçen 2005 Aralık ayında Stockholm’a gittiğim gün İsveç’te bütün alanlarda; iş yerleri, okul, hastane ve buna bağlı olarak evin içinde dahi sigaranın içilmesinin yasaklandığı bir günde ben Stockholm’a gitmiştim. Gerçekten bunun kontrolünün ve yasağının şüphesiz koruyucu sağlık hizmetlerinde sağlıklı birey, sağlıklı toplum açısından önemi vurgulanırken, ülkemizin de biraz gerçeklerine dikkat çekmekte yarar vardır. Şayet yasaklar etkili olmuş olsaydı; ki, daha önce 4207 sayılı Yasa çıkarılmıştı ve bütün resmî dairelerin duvarlarında sigara içmenin yasak olduğu ve sigara içilmeyen alanlarda sigara içenlere ceza kesileceği yasa hükmü vardı; ancak, takdir edersiniz ki, bu Yasa hükmü Türkiye’de bugüne kadar sağlıklı olarak uygulanmadığı gibi, eğer, Adalet Bakanlığı bir istatistik çıkarırsa, 100 rakamını geçmeyecek kadar ceza ve tedbirin uygulandığı görülür. Ancak, bu tür zararlı alışkanlıklarla mücadelede, sağlık ve tıbbi olarak bir önceki konuşmacının belirttiği kaygılar bir yana, özellikle bu tür zararlı alışkanlıkların geliştirilmesinde sigara firmalarının, tütün mamullerini üretenlerin, sponsorluk, reklam ve özellikle yarışmalar, konserler gibi benzeri teşvik edici aktivitelerine karşı önlemler alındığı zaman bu teşvik isteğinin kırılacağı deneyimlerle ortaya çıkmıştı. Bir gerçek daha var ki, sadece Orta Doğu’da, Avrupa’yla Asya arasında yer alan ülkemizde, doğuya doğru gidildiği sürece bu tür sigara alışkanlığı gibi zararlı alışkanlıkların da yaygınlık kazandığı dikkate alındığında, bu yasa tasarısında kısmen içme alanlarının düzenlenmesi suretiyle ülkemiz gerçekleri dikkate alınmışsa da, bir gerçeklik var ki, özellikle televizyon ve radyo, yazılı ve görsel yayınlarda getirilen yükümlülüğün -ki, ayda altmış dakika olarak konulandan öte getirilen yükümlülüğün- gerçekten etkili olabilmesinin tek koşulu yine 7’nci maddede getirilen RTÜK’ün ulusal ve bölgesel yerel yayın yapan bütün televizyonlarda ve radyolarda bu sürenin artırılması dışında bu programların da bilimsel olarak hazırlanması, yani bu programları hazırlayan kurum ve kuruluşların uzmanların denetiminden geçen programların yayınlanmasında büyük yarar bulunmaktadır. Özellikle, sakız, şeker, çerez, oyuncak, kıyafet, takı, aksesuar gibi konuların dışında, bunlar, bu tür reklamların dışında safariler düzenlenmesi ve  bazı tütün   mamulü üreten  firmaların,   örneğin -isimlendirmek belki doğru değil ama- bazı firmaların logolarının –tütün mamulü olarak yer almadan- özellikle bazı aktivitelerde, spor müsabakalarında kullanıldığı gerçeğinin altını çiziyor bilim insanları. Eğer, böyle bir tehlike, logoyla bu tür bir teşvik durumu varsa, yasanın caydırıcılığında uygulayıcıların bu konuda çok dikkatli olması gerektiği şüphesizdir. Ancak uygulamada şöyle sıkıntılar da var: Bilindiği gibi, ülkemizde, eğer tütün yasağıyla ilgili konuşulacak olursa, Avrupa ülkelerinden önce IV. Murat zamanında ilk tütün yasağı çıktığında, henüz ne Amerika vardı ne de Avrupa’daki Habsburg imparatorluğu ne de Rusya imparatorluğu, Slav imparatorluğunda bu alışkanlıklarla ilgili henüz müeyyideler konuşulmamıştı.

Ancak bu uygulamada, bu, bir yönetmelik konusu ile de çözümlenebilir. Kolluk, belediye ve mülki amirler bu yasağı ve cezaları uyguladıkları zaman, bir hukuk devletinde, özellikle keyfîliği önleyici bir şekilde bir düzenleme yapma zorunluluğu ortaya çıkıyor, çünkü ülkemizde yaygın olan bu alışkanlık konusunda sadece Sağlık Bakanlığının değil, Adalet Bakanlığının yanı sıra Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunun çok düzenli bir çalışmayla eğitim çalışmalarına ağırlık verilmesi gerekiyor.

Yapılan istatistikler gösteriyor ki, alışkanlık çağının ortaöğrenimde başladığı gözüküyor. Ne yazık ki, ortaöğrenimde sigarayla birlikte, son zamanlarda, bu zararlı alışkanlık tütünle beraber uyuşturucu hap ve diğer alışkanlıklar kadar o yelpazede bir artma oranının ortaya çıktığı görülüyor. Bu da ortaöğretimde, aynı zamanda bu zararlı alışkanlıklar yanında şiddeti de özendirici, biraz da filmlere özendirici zararlı sonuçlara yöneltmektedir.

Yasak anlayışı yerine eğitim anlayışını, tüketimde reklam yasağı yerine denetim alışkanlığını… Çünkü, bilinen bir gerçek var ki, tütün üreten firmaların kullandıkları çok farklı faktörlü kimyasal maddelerle zehir atığına kadar çok yönlü alaşımları kullandıkları bilinmektedir.

Bir gerçeğe daha dikkat çekmek gerekiyor. Bu zararlı alışkanlık konusunda mücadele ederken, tütün mamullerine karşı vergi politikamızın ne kadar sağlıklı olduğu konusu da ayrıca üzerinde durulması gereken bir konu. Çünkü, tütün, bir devlet gelirler politikasının içinde önemli bir dilim tutuyor ve tütün mamullerine konulan vergilerle birlikte, bu gelir kaynağı dilimiyle beraber, âdeta devletin maliye politikasında da bu kaynağın da kurutulmaması gibi bir anlayış hâkim. Eğer bir yerden gelir elde ediyorsanız onun üretim ve yaygınlaştırılması için de bir taraftan ruhsat veriyorsunuz. Bu oranı, bu denklemi kurmak da icra organlarının, hükûmetlerin görevidir. Sadece yasa tasarısı getirmek, yasa yapmakla bu önlemler etkili sonuç doğurmuyor.

Sağlıklı bir toplumda sağlık konusu tabii ki sadece cezalandırıcı, önleyici önlemlerle yeterli olmuyor. O hâlde, bunun karşısında farklı özendirici aktivitelerin teşvik edilmesi konusunda da bir çabanın gösterilmesi gerekiyor. Bu konuda, bu yasa hükmünde böyle bir çaba yok. Ancak, bu, yine Hükûmetin ilgili bakanlıklarının zaman zaman birtakım çalışmalar yapmalarını önleyici bir durum yaratmıyor.

Özellikle Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurulu oluşturulduktan sonra ülkemizde, bunun sadece aritmetik yanıyla, gelir-gider hesabı yanıyla ilgilenen bir kurul, denetim ve düzenleme olmaması gerektiği de diğer bir gerçektir. Buna da dikkat çekmek istiyoruz.

Bu yönüyle, getirilen yasanın toplumun sağlığına, bireyin sağlığına katkı sunacağı inancımızla, grubumuz lehe oy kullanacaktır.

Saygılarımızla. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız.

Sayın Yıldız, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA SACİD YILDIZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 55 sıra sayılı Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşünü açıklamak üzere huzurunuzdayım. Yüce heyetinizi grubum ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlarken, bugün, Büyük Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 88’inci yıl dönümü, bunu anıyorum. Ve aynı zamanda Mehmet Âkif Ersoy’un da ölüm yıl dönümü. Birisi büyük ulusal kahramanımız, bir diğeri de ulusal marşımızın yazarı, ozan.

Ayrıca, Pakistan’daki olayları -diğer arkadaşlarımız da söyledi- ben de bu telin saldırıyı kınıyorum, Pakistan halkına başsağlığı diliyorum. Başta Benazir Butto olmak üzere ölenlere rahmet diliyorum, yaralılara da acil şifalar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, sigara tiryakiliği en öldürücü toplumsal zehirlenme olayıdır. Dünyada yılda 5 milyon kişi sigaranın zararları nedeniyle ölmektedir. Eğer önlem alınmazsa yakında bu 10 milyona çıkacaktır.

Ölüm, sigara yüzünden oluşan hastalıklar sonucu gelişir. Her sigarada vücut için zehirli, tahriş edici, kanser yapıcı ya da kanserin ortaya çıkmasını kolaylaştırıcı 4 binden fazla kimyasal madde bulunmaktadır. Bunlardan 50 tanesinin doğrudan kansere neden olduğu ispatlanmıştır. Ama, Sayın Cevdet Bey’in de dediği gibi, işte, “yıllardır sigara içiyorum, hiçbir şey olmuyor…” Bunlar, yanlış inanışlardır, doğru değildir, bilimsel olarak doğruluğu kanıtlanmamıştır.

İnsanları sigaraya bağımlı hâle getiren madde nikotindir. Nikotin, ayrıca kalp atışlarını hızlandırır, tansiyonu yükseltir, kanın pıhtılaşma riskini artırır, tütündeki nikotin ciddi bağımlılık yapma özelliğine sahiptir. Nikotin, çok güçlü, psikoaktif, yani psikolojik uyarıcı bir ajandır. Bağımlılık ortaya çıkarma özelliği açısından eroin, kokain ve alkolden hiçbir farkı yoktur. Sigarayı ilk kez deneyen üç kişiden biri, bir sigara ile bağımlı hâle gelmektedir. Diğer uyuşturucuların önü de yine sigarayla başlamaktadır, diğer uyuşturuculara bağımlı olanlar da önceden sigara içmişlerdir. Dumandaki karbonmonoksit gazı kanın oksijen taşıma kapasitesini azaltır. Dokular yeterince oksijen alamadığından egzersizde çabuk yorulma ortaya çıkar.

Erkeklerde tüm kansere bağlı ölümlerin yüzde 35’i, kadınlarda ise kansere bağlı ölümlerin yüzde 15’inin nedeni sigaradır. Akciğer kanserine bağlı ölümlerin yüzde 90’ının nedeni sigaradır. Sigara içmeyen, ancak dumanına maruz kalanlarda akciğer kanseri riski üç kat artmıştır. Bunları yüce heyetiniz ve herkes bunları biliyor, malumumuz. Burada getirilen şey sigara yasağı değildir, sigara içmeyeni dumandan korumaktır, sigara içmeyeni maruz olduğu dumandan korumaktır. Onun için, bu kamuoyunda sigara yasağı gibi algılanıyor. Bir yasak yok, isteyen kendisi içebilecek, ama içmeyenin sağlığını korumak esastır. Çünkü, pasif içicilerde de önemli sağlık sorunlarının ortaya çıktığı gösterilmiştir.

Sigara içenlerde akciğer kanseri dışında ağız, dil, dudak, gırtlak, yemek borusu, pankreas, mesane, böbrek, rahim ağzı kanseri riski de artmıştır. Ben üroloji hekimiyim. Bunlardan mesane ve böbrek kanserleri hakikaten benim pratik hayatımda da çok görülür. Bizim mesane kanseri gördüğümüz hasta eğer sigara içmeye devam ederse bu nükseder. Sigara içmediği takdirde bu mesane kanserlerinin önemli bir kısmı nüksetmez. Çünkü, biz bu hastalara mutlaka sigarayı bırakmasını öneririz. Pratik hayatımızda da bunu gördüm.

Aynı zamanda sigara, kronik bronşit, amfizem gibi nefes darlığı yapan akciğer hastalıklarının en önde gelen sebebidir. Sigara içiminin ve içilen sigara dumanına maruz kalmanın önlenmesiyle, toplumun yüzde 77’si nefes borusu ve akciğer kanserinden, yüzde 52’si akciğer hastalıklarından korunmuş olacaktır. Bu hastalıklarda ölüm riski, içmeyenlerden 40 kat fazladır. Sigara içenlerde kalp krizi geçirme riski 3 kat artmaktadır. Kan dolaşımı ve damar üzerine etkileri nedeniyle beyin damar hastalıkları ve felç riski artar, bacak kangrenine neden olur, bu nedenle bacak kesilmeleri, ayak kesilmeleri nedeniyle sakatlıklar, engellilikler ortaya çıkar. Bu da toplum için yükü ağır olan bir fatura getirir.

Kadınlarda düşük yapma, erken doğum, normal zamanında olsa bile düşük doğum ağırlıklı bebek doğurma, kısırlık, doğum kontrol hapı kullananlarda kalp krizi geçirme riski yüksektir.

Erkeklerde kısırlık ve iktidarsızlığa neden olur. Gene bu da –benim- ürolojinin konularından biri. Bu konularda, işte, paketlerde yazıyorlar, “iktidarsızlık yapar veya öldürür” diye, herkes bilir, belli fıkra var, onu söylemek istemiyorum, ama artık şimdi sadece yazıyla değil, yurt dışında -Belçika’da bunu resimlemişler; yani, sigara içen bir karı koca, işte yatakta birbirlerine ters şekilde bakıyorlar, bu, resimlenmiş-  görüntülerle de halka ulaşmaya çalışıyorlar.

Ülkemizde de 18 yaş üstündekilerin yüzde 33’ü sigara kullanmaktadır. Bu 18 yaş üstünde yüzde 33 sigara kullanımı, çok büyük bir orandır. Ülkemizde her yıl yaklaşık 100 bin kişi sigara ve tütüne bağlı hastalıklar yüzünden ölmektedir. 10 bin kişi de pasif içicilikten dolayı ölmektedir. Hiçbir günahı olmadan, sadece sigara içenlerin yanında olduğu için ölmektedir. Trafik kazalarında ölenlerin 10-15 katıdır bu oran. Tütün dumanında bulunan binlerce kimyasal maddenin, kendisi içmeyen, ama içenlerin dumanını soluyan insanlara da büyük zararlar verdiğini araştırmalar kanıtlamıştır.

Başta hamilelerin ve çocukların olmak üzere, tüm insanların sağlık ve hayat haklarını korumak ve kollamak devletimizin, Hükûmetimizin ve hepimizin görevidir. Sigara içmeyen kişilerin, çocukların, hamile kadınların, herkese açık alanlarda başkasının içtiği sigara ve tütün dumanından korunması gerekmektedir ve bu alanlarda sigara içilmesi tamamen yasaklanmalıdır. Bu yasaklar, Avrupa ülkelerinin çoğunda -İngiltere’de, İrlanda’da, Belçika’da vardır- başlamıştır. ABD’nin bir sürü eyaletinde, birçok eyaletinde katı şekilde uygulanmaktadır. İsveç’te iki yılını tamamlamıştır sigara yasakları ve iki yıl sonunda, araştırmalar göstermiştir ki, sigaraya bağlı hastalıklar önemli oranda, istatistiki oranda azalmıştır ve bundan yakınanlar olarak da işverenlerin sadece yüzde 6’sı memnun değildir. İsveç’te işverenlerin yüzde 94’ü sigara yasağına karşı çıkmamıştır. Bizde büyük bir karşı çıkma var. Sanki işte, açık alanda bilmem falanca takım gol attığı zaman gel de sigara içmesin diye. Bunlara taviz vermemek lazım, alanlarının ayrılması lazım. Açık alanda veya kültürel alanlarda gene ayrılması lazım. Çünkü, “Açık havada sigara içiyoruz.” diyor, sizin yanınıza, önünüze geldiği zaman duman doğrudan sizin önünüze geliyor. Bunlara da dikkat etmek lazım.

Fransa’da gene 1 Ocakta bütün kapalı alanlarda sigara yasağı getirilmekte ve Fransa’da sigara içenlerin de rehabilitasyonu, sigarayı bırakmaları için devlet desteği getirilmekte. Belki önerimiz, bundan sonraki adım, sigara içenlere de bu şekilde bir devlet desteği getirilebilir sigara bırakma konusunda.

Gene, sigara içilen kapalı alanlarda duyuru için özel telefon hattı, yangın hattı gibi veya işte diğer sağlık hattı gibi özel telefon hattı getirilmekte Fransa’da.

Amerika Birleşik Devletleri’nde, gene, sigara yasağı getirilmiş, fakat karşı çıkan kuruluşlar altı ay sonra bu yasağı kaldırmışlar. Fakat, araştırılmıştır ki, bu sigara yasağının uygulandığı altı ay içinde kalp-damar hastalıklarında önemli oranda azalma görülmüş. Bilimsel olarak gösterilmiş bu da.

Ülkemizde de -biz Mecliste yeni tartışıyoruz- daha yeni, yakın günlerde Aydın ili Koçarlı ilçesi Çakırbeyli köyünde yapılan halk oylamasına katılanların yüzde 98’i kahvehanelerde sigara yasağını onayladı ve beş kahvede sigara içilmesi yasaklandı. Bundan evvel -ben biliyorum, iki yıldır devam ediyor bu- ayrıca Afyonkarahisar ilinin Sandıklı ilçesi Sorkun beldesinde ve Sultandağı ilçesi Yeşilçiftlik beldesinde sigara yasakları kahvelerde getirilmiş ve iki yıldır başarıyla uygulanmaktadır buralarda da. Biz, belki de geç kaldık bu açıdan; beldelerimiz, kırsal alanlarımız daha hızlı davrandı.

Kanunlar ve kanıtlanmış yöntemlerle halkın sağlığının sigara ve tütünden korunması için herkesi göreve çağırıyorum kendim ve partimiz adına.

Mevcut yasa, kapalı alanların yüzde yüz dumansız hâle getirilmesi konusunda ülkemizin de imza koyduğu Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesi’nin 5’inci ve 8’inci maddelerini tam olarak karşılamamaktadır. Yani 4207 sayılı Yasa, bizim imza koyduğumuz tütün çerçeve sözleşmesini tam olarak karşılamamaktadır, onun için de -zaten imza koymuşuz uluslararası anlaşmaya- bunu getirmemiz gerekir. Bu, mesela, 8’inci maddeyi bir okuyayım. Sigara içmeyenleri tütün dumanının zararlarından korumak, tütün dumanından korunmak için yüzde yüz sigarasız alan gerekiyor. Pasif sigara dumanını solumak kanser dâhil birçok solunum hastalıklarından sorumludur. Kapalı alanlarda bölüm ayırmanın hiçbir faydası olmadığı gösterilmiş. Yani, kapalı alanda bir bölüm ayrılıyor, bunun sigara dumanına maruz kalmaya karşı bir faydası yok, bu gösterilmiş. Sigara dumanının güvenli bir dozu da yoktur. Tütün dumanı maruziyetini azaltan tedbirler geçersizdir. Havalandırma, filtre, sigara içilen ve içilmeyen bölüm ayrımı yararsız yöntemler olarak gösterilmiştir. Yasa tekliflerinin, yüzde yüz dumansız kapalı alanlar hedefine uygun olarak, restoranlar ve kahvehaneleri içine alacak şekilde geliştirilebilmesi, var olan 4207 sayılı Yasa’nın gerisine düşülmemesi gerektiğini, bilgilenme ve bu sürece müdahale etme gerekliliğini ve bu amaçla hepimizin çok etkin olarak her düzeyde çalışmamız gerektiğini ifade ediyorum. Gene, yazılı ve görsel basında da bunların dile getirilmesi -zaten var- gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz on yıllık dönemde, ülkemizde tütün kontrolü bakımından olumlu gelişmeler gözlenmekle birlikte, bu alanda daha fazla çaba gösterilmesi gerekmektedir. Bu teklifin de ana amacı budur. Özellikle, uluslararası tütün endüstrisinin ülkemize yönelik etkinliklerinin kontrol edilmesi büyük önem taşımaktadır. Gene hepinizin malumudur, uluslararası tütün endüstrisi, gelişmiş ülkelerde değil, gelişmekte olan ülkelerde pazar payını genişletme ve yeni pazar alanları oluşturmaktadır, ülkemiz de bu açıdan önemli bir pazar alanıdır onlar için.

Ülkemizde tütün kullanımının yaygınlığı dikkate alındığında, tütün kontrolü çalışmalarının ülkemiz açısından taşıdığı önem açıktır. Öte yandan, Türkiye’de sigara içen 20 milyon dolayındaki kişinin yalnızca sigara satın almak için harcadığı paranın yıllık tutarı Sağlık Bakanlığı bütçesinin çok üzerindedir. Sigaradan alınan vergilerin artırılmasıyla sigara içenlerin oranının azaldığı, buna karşılık vergi kaybının da meydana gelmediği, bilinen bir husustur. Kaldı ki, sigaranın ülkemize getirdiği yıllık 20 milyar dolarlık yük önemli ölçüde azaldığında birçok sektöre olumlu etki de ortaya çıkacaktır. Sigaraya harcanan paralar ile her gün 6 kilometre, yılda 2.500 kilometre otoyol yapılabilir ülkemiz için. Her gün üç-beş yeni hastane inşa edilebilir ya da bir uçak alınabilir. Sigaraya harcanan para Millî Savunma Bakanlığı bütçesinin 4 katına, Çevre Bakanlığı bütçesinin ise 20 katına denktir. Tüm kamu sağlık harcamalarının ise 2/3’üne eşittir. Ülkemizde sigaraya bir günde harcanan para ile 7.500 asgari ücretlinin bir yıllık maaşı karşılanabilmektedir.

Bu nedenle Sağlık Bakanlığımızın sekreteryasında Dünya Sağlık Örgütünün desteğiyle yürütülen Ulusal Tütün Kontrol Programı çalışmaları ve kanun çıkması, ülkemiz insanlarının bu tehditten korunmasına ve ülkemizde yürütülen sigarayla mücadele çalışmalarına önemli katkı sağlayacaktır. Buna ek olarak, yani sigaranın doğrudan ekonomiye getirdiği yük dışında buna ek olarak, sigara kullanımının neden olduğu sağlık sorunları, bu sağlık sorunlarının tanı ve tedavisinin yol açtığı ekonomik yük ve bu nedenlerle olan yaşam kayıplarının neden olduğu acılar, sakatlıklar dikkate alındığında sigara kullanımının kontrol edilmesi çok önem arz etmektedir. İş gücü kayıpları, sakatlıklar, erken ölümler... Hepimiz yakın kişilerimizi biliyoruz, sigara nedeniyle ölenler çok ünlü kimseler, politikacılar. Bunları hepimiz biliyoruz, bunların da örnek olmaması gerekiyor. Sırf Amerika Birleşik Devletleri’nde sigara nedeniyle olan sağlık harcamaları yılda 75 milyar dolar ve gene orada bazı sigorta şirketleri -bizim ülkemizde de muhtemelen bu gelecektir- sigaraya bağlı hastalıklara karşı sigorta etmemektedir, eğer kişi sigara içiyorsa, akciğer kanserine karşı örneğin veya kalp damar hastalığına karşı sağlık sigortası yapmamaktadır sigara içen bir kimseyi.

Ayrıca daha evvel Cevdet Bey de bahsetti. Birçok orman yangınının nedeni de sigaradan kaynaklanmaktadır. Sadece İstanbul’daki yangınların yaklaşık yüzde 40’ı sigara nedeniyledir.

Türkiye, Avrupa ülkeleri arasında sigara tüketiminde üçüncü sırada, dünya ülkeleri arasında yedinci sıradadır. 2003 yılında, Sağlık Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen Küresel Gençlik Tütün Araştırması’nda 13-15 yaş grubundaki çocukların yüzde 10’unun her gün sigara içtiği ve sigara içen çocukların yüzde 33’ünün 10 yaşından önce sigaraya başladığı tespit edilmiştir. Bu, korkunç bir şeydir değerli arkadaşlar.

Günümüzde, kapalı mekânlarda sigara dumanını temizleyecek yeterlilikte bir havalandırma sistemi bulunmamaktadır.

Sigarayı bırakmak, kişinin sağlığında belirgin iyileşmeler sağlamaktadır. Sigarayı bıraktıktan sonra beş yıl içinde kalp krizi riski yarı yarıya azalırken, on yıl sonra hiç içmemiş bir kişinin riskiyle aynı orana düşmekte, akciğer kanseri riski yüzde 50 oranında azalmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünya genelinde sigara tüketiminin yüzde 50 oranında azaltılması hâlinde, 2050 yılına kadar, en az 200 milyon kişinin sigaradan ölümü engellenebilecektir. Diğer taraftan, tütün salgını uluslararası bir sorundur ve özellikle gelişmekte olan ülkelerde çok daha önemlidir, bunu söylemiştim.

Avrupa ve Kuzey Amerika’da sigara karşıtı düzenlemelerin artışı, sigara içmenin sağlık üzerindeki olumsuz etkileri konusundaki bilinçlenme ve sigara satışlarının azalması, sigara üreten çok uluslu şirketlerin ve küresel tütün endüstrisinin faaliyetlerini, yeni pazarlar bulmak amacıyla, bizim gibi ülkelere yöneltmiştir.

Ülkemiz, en son olarak 30 Haziran-6 Temmuz 2007 tarihleri arasında Bangkok’ta düzenlenen İkinci Taraflar Toplantısında Tütün Kontrolü Çevre Sözleşmesi Avrupa Bölgesi Koordinatörlüğüne seçilmiştir. Bu da bizim için önemli bir şeydir, önemsiyorum.

Tütün kullanımıyla mücadelede uluslararası harekete, ulusal politikalara ve programlara ihtiyaç duyulmaktadır. Bu amaçla, ülkeler, tütün tüketimini, nikotin bağımlılığını ve tütün dumanına maruz kalmayı önlemeye yönelik uygun politikalar ve ulusal eylem planları hazırlamaya başlamışlardır. Bu ne gurur verici bir şey! Parlamentoda bütün gruplar da bunu benimsemiştir. Bu da onur verici, gurur verici bir şey.

Yasanın hedefi, sigara içmeyenleri tütün dumanının zararlarından korumaktır, öncelikle sigara içmeyenleri. Mesela, bir düşünün, lokantada çalışıyor, bar sahibi veya başka, restoran sahibi; gelen sigara içiyor; o çalışanı korumak çok önemli, bunun için bu önemli. Neden böyle bir yasa? Temiz hava, temiz su gibi insanlık hakkıdır; kimsenin, başkasının havasını kirletmeye hakkı yoktur değerli milletvekilleri.

Restoran, bar ve kafe çalışanları, eğlence yerleri, aynı zamanda burada çalışanların iş yeridir, iş güvenliği ve iş sağlığı yasalarının geçerli olduğu alanlardır. Asbest ile çalışan işçinin korunması gibi bu bireylerin de korunması gerekmektedir.

Yasaya karşı çıkmak anlamsızdır çünkü yasaya karşı çıkmak, sağlığın korunmasına karşı çıkmak demektir, kanser yapıcı bir maddeye insanları maruz bırakmak demektir. Nasıl, çocukların aşı yapılmasına karşı çıkılmıyorsa temiz hava soluma hakkına da karşı çıkılamaz; nasıl, başka birinin suyunu kirletemiyorsanız, havasını da kirletmeye hakkınız yoktur.

2004 yılında yürürlüğe giren ve Türkiye’nin taraf olarak imza koyduğu Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesi’ne zaten imza attık dediğim gibi, onun için bu yasanın da çıkması önemlidir. Fakat bu yasanın çıkmasıyla yetmiyor tabii, bu yasanın uygulanmasında, yetkililerin, hükûmetin, karar organlarının tutarlı olması lazım, kararlı olması lazım. Tütün ve tütün mamulleriyle mücadelede kararlılık çok önemlidir, bu, yurt dışında da gösterilmiştir. Başbakanlar, bakanlar kararlı olduklarında bu yasak işlemiştir ama biz, işte, yasağı görmezden gelelim, sigarayı görmezden gelelim dersek işlemiyor, bu şekilde bu yasak işlemez, insan sağlığına zararlı ve önemli halk sağlığı sorunu olduğunu vurgulamak gerekir bütün yazılı ve sözlü basında.

Bu mücadelede her kurumun üzerine düşen görevi yerine getirmesi gerekir. Sigara fiyatlarına, ek fon ve vergilerle yapılacak artışların sigarayla mücadelede önemli bir unsur olduğu da malumunuzdur. Sigara dumanına pasif maruziyetin, bizzat sigara içmek kadar tehlikeli olduğu ve bu nedenle, kahvehaneler ve restoranlar dâhil olmak üzere kapalı alanlarda sigara içilmemesinin gerekliliği sık sık vurgulanmalıdır, yani bunun sık sık söylenmesi gerekir. Aslolan, hiç sigaraya başlamamaktır; ancak, içenlerin, geçen süre ne kadar olursa olsun sigarayı bırakmaları için hâlâ çok nedenleri bulunmaktadır; kendi sağlıkları, yakınlarının ve sevdiklerinin sağlıkları, ülke yararı için bu önemlidir. Bu nedenle, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak teklifi destekliyoruz.

Yüce Meclis üyelerinin yeni yılını kutluyorum, saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Yıldız, teşekkür ederim.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN LATİF YUNUSOĞLU (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Yaklaşmakta olan 2008 yılının ülkemiz ve milletimiz için hayırlar getirmesini temenni ediyor, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Ayrıca, menfur bir saldırı sonucu hayatını kaybeden Pakistan eski Başbakanı Benazir Butto’ya Allah’tan rahmet, bu menfur saldırı sonucunda yaralananlara acil şifalar, Pakistan halkına da başsağlığı temenni ediyor; dost ve kardeş Pakistan halkını kendi emelleri uğruna, kendi çıkarları doğrultusunda kontrol etmek isteyen emperyalistlere karşı Pakistan halkının birlik ve beraberliğini tesis etmesini de arzu ettiğimizi ifade etmek istiyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünya sigara üretimi 5 trilyon 771 milyar adet olup Türkiye, yaklaşık 110 milyar adetlik üretim ve tüketim miktarları ile yedinci sırada yer almaktadır. 110 milyar adet, 5,5 milyar pakete tekabül etmektedir. Tütün mamulleri tüketimi, özellikle sigara tüketimi, çok yaygın bir bağımlılık çeşidi olmasının yanı sıra, dumanında bulunan maddelerin insan sağlığı üzerine yaptığı olumsuz etkiler sebebiyle dünyanın ve Türkiye’nin en önemli sağlık sorunlarından biridir.

Kanun teklifinin genel gerekçesinde de ifade edildiği gibi, her yıl, Amerika Birleşik Devletleri’nde 440 bin, Almanya’da 140 bin, İngiltere’de 120 bin, ülkemizde 160 bin, dünya genelindeyse 13 milyon kişi sigara sebebiyle ölmektedir. 1 sigara, insan hayatından 5,5 dakika götürmektedir. Türkiye’de 1984 sonrası dönemde sigara tüketimi yüzde 80 oranında artmıştır. Oysa, aynı dönemde Amerika Birleşik Devletleri’nde sigara tüketimi yüzde 30 oranında azalmıştır. Bugün dünyada, 800 milyonu gelişmekte olan ülkelerde olmak üzere, toplam 1 milyar 100 milyon kişi sigara içmektedir. Dünya Sağlık Örgütünün kabul ettiği hesaplamayla, yaklaşık olarak her 1 milyar adetlik sigara tüketimi bin kişinin vakitsiz ölümüne yol açmaktadır. Sağlık Bakanlığının raporlarına göre, tütün mamulleri tüketimi Türkiye’de yılda -sağlık, iş gücü ve bunun gibi- yaklaşık 3 milyar dolarlık ekonomik kayba ve yaklaşık olarak 160 bin kişinin zamansız ve erken ölmesine sebep olmaktadır. Bu sayı, Türkiye’de bir yılda ölen anne, bebek ve çocuk sayısının yaklaşık 3 katıdır. Trafik kazalarında oluşan can kaybını yıllık 3 bin kişi olarak kabul ettiğimizde, bu rakamın da yaklaşık 53 katıdır. Raporlarda, sigaraya başlama yaşının 12’ye kadar indiği ve sigara içmeyen akciğer kanserli hastaların yüzde 33’ünün sigara içen bir kişiyle birlikte yaşadığı ifade edilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sigaranın sağlık ile birlikte aile bütçesine de büyük zarar verdiğini ifade etmek gerekiyor. Ebeveynlerimiz sigarayı bırakarak, hem çocuklarının ileride sigara içmesini önlemekle kalmayıp aile bütçesine de önemli ölçüde katkıda bulunmuş olacaklardır. Günde en az 1 paket sigara içen bir aile reisinin aylık sigara masrafı ortalama 100 YTL’yi geçmektedir. Bu rakam, ev hanımının ve de yetişkin çocukların da sigara içmesiyle birlikte 2-3 katına çıkabiliyor. Sayısız zararlarıyla birlikte aile bütçesine böyle bir yükün de gelmesi, sigaranın ne kadar büyük bir düşman olduğunu ortaya koyuyor. Aile büyüklerinin bu illeti bırakarak, hem çocuklarını bu zararlı alışkanlıktan koruması hem de aile bütçesinin rahat bir nefes alması sağlıklı bir toplum için gereklidir.

Sigarayı bırakma konusunda ailelere büyük görev düşmekte. Çocukların sigaraya başlamasını önleme konusunda Yeşilay ne kadar okullarda eğitimler verip afiş ve broşürler dağıtmakta ise de, ebeveynlerin bu konudaki desteği büyük önem taşımaktadır. Çocuk okulda aldığı bu bilgiler ışığında bilinçleniyor ama eve gelip anne babasının sigara içtiğini gördüğünde kafasındaki bilgiler bulanıyor. Başta devlet sorumlularımız olmak üzere, eğitimcilerimize, halkımıza, yazılı ve görüntülü medyamıza bu ölümcül alışkanlıkla mücadele konusunda büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir.

Değerli milletvekilleri, başkalarının içtiği tütün mamullerinden dolayı kişinin tütün içeriğine maruz kalması “pasif içicilik” olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca, annenin aktif veya pasif içici olmasına bağlı olarak çocuğun tütün içeriğine maruz kalması da pasif içiciliktir. Ülkemizde halka açık alanlarda pasif içicilik yaygındır ve kontrol problemleri vardır. Kamu kurum ve kuruluşları, eğitim kurumları, özel ve tüzel iş yerleri, toplu taşıma araçları, lokanta, bar, pastane, kafe, kıraathane, alışveriş merkezleri ile oteller ve diğer konaklama tesisleri, sinemalar, tiyatrolar, konser salon ve alanları, terminaller, spor alanlarında sigara içilmekte ve sigara içmeyen yurttaşlarımız da bu yerlerde pasif içici durumuna düşmektedirler.

Avrupa Birliği Komisyonu kamuya açık yerlerde sigara yasağı uygulayan ülkeleri desteklemekte ve diğer üye ülkelerin de bu tür uygulamaya yönelmesini teşvik etmektedir. Ürettiği ve ihraç ettiği purolar önemli gelir kaynağı olan Küba’da bile kamuya açık yerlerde tütün mamullerinin tüketilmesi 7 Şubat 2005’ten itibaren yasaklanmıştır. Dünya Sağlık Örgütünün 21 Mayıs 2003 tarihinde yapılan 56’ncı Dünya Sağlık Asamblesi Toplantısı’nda kabul edilen ve Türkiye adına 28 Nisan 2004 tarihinde New York'ta imzalanan Dünya Sağlık Örgütü Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesi, 30/11/2004 tarihindeki Resmî Gazete'de yayınlanıp yürürlüğe giren 5261 sayılı Kanun'la da onaylanmıştır.

Dünya Sağlık Örgütü Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesi, tütün ve tütün mamullerinin vergilendirilmesi ve fiyatlandırılması, sigara ve diğer tütün mamullerinin kullanımının önlenmesi ve tedavisi, tütün ve tütün mamullerinin yasa dışı ticaretinin önlenmesi, reklam, sponsorluk ve promosyonlar ile paket ve etiketlemeyi de içerecek şekilde ürün düzenlenmesine ilişkin hükümler içermektedir. Yine, sigarayla mücadele konusunda 2005 yılında yürürlüğe giren Kabahatler Kanunu'nun 39'uncu maddesi de önemli bir adım olmuştur. 

Değerli milletvekilleri, tütün mamulleri, insan sağlığına zarar veren maddelerin başında gelmektedir. Gelişmiş toplumlar bunun farkındadır. Sağlığını düşünen her insan tütün mamullerinden uzak durmalıdır. İnsan vücudu da toplum da artık sigarayı reddetmektedir. İnsan sağlığı ve hayat kalitesi çok önemlidir. Tütün mamulleri tüketimi, bireylerin kendi kendilerine verdiği zararın ötesinde, toplum sağlığını ve toplumun geleceğini doğrudan ilgilendirmektedir.

Tütün ve tütün mamullerinde arsenik, benzen, kadmiyum, amonyak, propilen glikol gibi 4 bin civarında kanserojen ve toksik madde olduğu bilinmektedir.  Tütün mamullerinin, insan vücudunda zararının dokunmadığı organ yok gibidir. Özellikle hamileler, çocuklar ve hastalar tütün mamullerini kendileri tüketmeseler de yanlarında içildiği takdirde pasif olarak etkilenmektedirler. Tütün mamullerinin kullanımı, gençler için diğer uyuşturuculara bir basamak teşkil etmektedir. Başta akciğer kanseri ve çeşitli hastalıkların sebepleri arasında tütün mamullerinin hatırı sayılır bir yeri vardır.

Tütün mamulleri, ülkemizin sağlığa ilişkin zararlarının yanı sıra ülkemizde ciddi boyutta yangın ve çevre kirliliğine de sebep olduğu bilinmektedir. Mesela, İstanbul’da 2005 yılında çıkan yangınların yüzde 38’i sigara kaynaklıdır ve 2005 yılında ülkemizde sigaranın sebep olduğu 90 orman yangınında toplam 1.964 hektar orman yanmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sigara üreticisi firmalar, sigara ile soğukkanlılık, kararlılık, incelik, güç ve öfkenin kontrol altına alınması arasında ilişki olduğuna insanları inandırmak için milyonlarca dolarlık reklam yapmakta, filmlerde önemli karakterlerin kendi sigaralarını içmeleri için yüz binlerce dolar ödemektedirler. Amerika gibi ülkelerde sigara içmek kontrol altına alındığından sigaralarını gelişmekte olan ülkelerde pazarlamakta ve insanların genç yaşta sigaraya başlayıp devam etmeleri için her yolu denemektedirler. Sigaraya alıştırdıkları kişinin bütçesinden her ay düzenli bir bölüme de el koymaktadırlar.

Sigara kullanımı ölümle sonuçlanabilir. Ayrıca diş ve diş eti hastalıkları; kulak, burun, boğaz hastalıkları; kalp ve damar hastalıkları; yüksek kan basıncı, damar tıkanıklıkları, beyin hücrelerinde tahribat, solunum rahatsızlıkları, mide rahatsızlıkları gibi rahatsızlıkların kaynağı da yine sigaradır.

Bir araştırmaya göre, akciğer kanserinin yüzde 85’i, kronik bronşitin yüzde 75’i, kalp hastalıklarının yüzde 25’i sigaradan kaynaklanmaktadır. Uzmanlar, hiç sigara içmeyenlerin kansere yakalanma oranının yüzde 3-4, günde 1 paket sigara içenlerde yüzde 61, 1-2 paket içenlerde yüzde 143, günde 2 paket ya da daha fazla içenlerde yüzde 217 olduğuna dikkat çekmektedirler.

Sayın milletvekilleri, bu kanun teklifiyle, insan sağlığı üzerinde büyük ölçüde olumsuz etkilerde bulunan tütün ve tütün mamullerinin kullanımı sınırlandırılmakta, tanıtımı ve reklamı önlenmektedir. Sigara içmemeyi özendirmek, sigara içmeyenlerin tütün dumanına maruz kalmalarını önlemek için yasa çıkarmak halk sağlığı için gereklidir.

Sigara yalancı mutluluk sağlar, geçici huzur verir. Yoksunluk etkileri nedeniyle çok hızlı olarak sigaraya geri dönülebileceğinden, kişinin her zaman yeniden başlamak için zayıf anını kollar. Başlatmak için bir yöntem bulacağı da göz ardı edilmemeli. Bir nefes çekmek bile tedavinin sıfırdan yeniden başlamasına yol açar. Stres faktörü olduğunda kişiler eskisinden daha yoğun kullanma alışkanlığına başlıyor. Çok hassas bir dönemde olduklarına inananlar ise uzmana gittiklerinde yeniden başlamadan bu dönemi atlatabilirler.

Sigara bırakılınca kilo alınıyor, aslında yanlış da değil. Sigara içmenin kilo almayı engelleyici bir etkisi olduğu biliniyor. Nikotin beyindeki iştah merkezini etkisi altına alıyor ve yemek yeme zevkini de köreltiyor, fazla kalori harcanması konusunda metabolizmayı harekete geçiriyor. Neyse ki vücudumuzdaki tüm bu değişimler zaman içinde kendiliğinden yok oluyor ve metabolizma bir süre sonra normal temposuna dönüşüyor.

Kanun teklifinin genel gerekçesinde de ifade edildiği gibi, Anayasa’mızın 56’ncı maddesinde herkesin sağlıklı ve dengeli yaşama hakkına sahip olduğu belirtilmektedir.

Sigara kullanımıyla mücadelede eğitim son derece önemlidir. Diğer bir deyişle, sadece polisiye tedbirlerle, yasaklayıcı yasalarla sigara kullanımını önlemek mümkün değildir. Sigaranın zararları konusunda, gençlere, okul yönetimlerine, ailelere ve toplumun tümüne yönelik eğitimler verilmesi gerekmektedir.

Bağımlılık yapıcı maddelere karşı verilecek mücadelede uygulanacak stratejiler gençliğin caydırma, bilgilendirme, kişisel ve sosyal becerileri artırma gibi faaliyetlerle bu zararlı maddelere karşı yönelmesinin önlenmesi, bu zararlı maddelere ulaşılabilirliğin zorlaştırılması ve bulaşmışsa bundan kurtarılması yani rehabilite edilmesi hususlarını içermektedir.

Tütün ve tütün mamulleri bağımlılığıyla mücadele, Millî Eğitim, Sağlık, İçişleri Bakanlıklarının işbirliğiyle sistemli ve etkin bir şekilde yapılmalıdır.

Okul müfredatı gözden geçirilerek uyuşturucu bağımlılığı, alkol ve sigara kullanımı gibi konularda yılda bir iki saatlik dersler değil, sürekli bir eğitim tercih edilmelidir.

Anayasa’mızın 58’inci maddesinde “Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır.” denilmektedir. Anayasa’daki bu emredici hükmün gereği olarak on sekiz yaş altındaki kimselere alkol ve sigara satışının mutlaka önüne geçilmelidir.

Resmî Gazete’de yayımlanan “Ulusal Tütün Kontrol Programı” hakkındaki Başbakanlık genelgesine göre 2010 yılına kadar toplumun yüzde 90’ında sigara karşıtı tutum oluşturmak amacı güdülmektedir. Genelgede, 2010 yılına kadar toplumda sigara bırakma oranını yüzde 40’ın üzerine çıkarmak, 2008 yılı sonuna kadar sağlık personelinde bırakma oranını yüzde 50’nin üzerine çıkarmak, 2010 yılına kadar öğretmenler, din görevlileri ve yönetici görevde bağlantılı meslek mensuplarında sigara bırakma oranını yüzde 50’nin üzerine çıkarmak, 2008 yılına kadar da hamilelik döneminde sigarayı bırakmış olma oranını yüzde 90’ın üzerine çıkarmak hedeflenmektedir.

Tütün alışkanlığı dünyada görülen en yaygın alışkanlıktır. Dünya Sağlık Teşkilatının yayınlarına göre kişi başına en fazla tütün tüketen ülkelerin başında da Türkiye gelmektedir. Bu kanun teklifinin, tütün ve tütün mamulleri kullanımının, bağımlılığının azalmasına katkı sağlayacağına inanıyorum. Unutulmamalıdır ki, her insan için temiz hava solumak bir haktır. Sigarasız alan tam sigara yasağıyla sağlanır. Bu bağlamda, havalandırma sistemlerinin işe yaramadığı görülmüştür. Bu sebeple, yasa metnindeki “kapalı alanlarda izin verilen yerler” ibaresi kesinlikle yasadan çıkartılmalı, tam sigara yasağı sağlanmalıdır.

Sigara endüstrisinin promosyon ve sponsorluk istemi reklam amaçlıdır. Kesinlikle izin verilmemelidir. Zaten sigara şirketlerinin her tür reklam, promosyon ve sponsorluğu hâlen yürürlükte olan 4207 sayılı Yasa’yla yasaklanmıştır. Sponsorluk bir reklamdır. Eğer, sigara endüstrisinin sahipleri para ödemek istiyorlarsa Maliye Bakanlığının vergileri yükseltmesine karşı çıkmamalıdırlar. Oysa biz biliyoruz ki her yıl Maliye Bakanlığıyla vergilerin indirilmesi konusunda pazarlık yapmaktadırlar.

Sigara satışları tümüyle görünmez olmalıdır. Sigara endüstrisinin önerisi olan satış noktası sergileri de bir reklamdır. Kesinlikle izin verilmemelidir.

Sonuç olarak, sigaranın sağlığa zararları bütün millet tarafından bilinmekte olup bu konuda alınacak tedbirlere bütünüyle destek verdiğimizi ifade etmek istiyorum.

Ayrıca, bir önemli konuya daha dikkatinizi çekmek istiyorum. Ülkemizde Marmara, Ege, orta ve doğu Karadeniz ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde de tütün üretimi yapılmaktadır. Tütün, üretim, tüketim, ihracat, ithalat bakımından ayrı ayrı değerlendirildiğinde Türk ekonomisinin vazgeçilmez parçalarından biri olduğu da tartışılmaz bir üründür.

Tütün mamullerinin sağlığa zararlı olduğu nasıl bir gerçekse diğer bir gerçek de 70 milyonluk nüfusuyla ülkemizin büyük bir tütün pazarı olduğudur. Ne yapılırsa yapılsın, ülkemizde ve dünyada insanlar sigara içmeye ve tütün tüketmeye devam edecektir. O hâlde tüketilen tütünü ülkemizde üretmek, ithal edilen tütünü de ülkemizde üretmeye çalışmak ülkemizin temel hedefi olmalıdır. Aynı şekilde, ihracat payımızı düşürmeden, hatta artırmaya yönelik kaliteli tütün ve tütün mamullü üretimine devam etmeliyiz.

Tütün Kontrol Çerçeve Sözleşmesi uygulamaları yapılırken bu durumlar göz ardı edilmemelidir. Tütün üretimi devam etmeli ve ülkemiz ekonomisine zarar verebilecek uygulamalara dikkat edilmelidir. Tütün üreticisi olmayan ülkelerin çok sert önlemler öngördüğü, bazı ülkelerin daha ılımlı yaklaştığı sözleşmeye, son derece dikkatli ve uygun çözümlerle katkıda bulunma gayreti içerisinde olmamız gerekmektedir.

Dolayısıyla, tütün üretiminden geçimini temin eden Türk üreticisinin de hakları korunmalı ve vermiş olduğu zahmetlerin karşılığı da kendilerine ödenmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yunusoğlu, devam edin.

SÜLEYMAN LATİF YUNUSOĞLU (Devamla) – Bu kanun teklifinin tütün mamulleri kullanımını ve bağımlılığını azaltmasına katkı sağlayacağına inanıyor, bu konuda Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun destek vereceğini ifade ediyor ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yunusoğlu.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Pakistan’da meydana gelen menfur saldırıyla ilgili olarak Mecliste temsil edilen grubu bulanan veya bulunmayan milletvekili arkadaşlarımızın, grup başkan vekillerimizin bu hassasiyetlerini ifade etmek için Başkanlığa bir müracaatları olmuştur.

Ben, şimdi, kısaca, arkadaşlarımın mikrofonlarını açacağım ve kendilerinin bu husustaki duygularını alacağım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, kürsüde konuşsunlar.

BAŞKAN  - Sayın Canikli buyurun efendim.

IX.- TEŞEKKÜR, TEBRİK, TEMENNİ VE TAZİYELER

1.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İzmir Milletvekili Oktay Vural, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Van Milletvekili Fatma Kurtulan, İzmir Milletvekili Recai Birgün ve Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Pakistan’da bir suikast sonucu vefat eden Benazir Butto’ya Allah’tan rahmet, Pakistan halkına başsağlığı dileyen konuşmaları

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, hepinizin bildiği gibi bugün dost ve kardeş Pakistan’da eski siyasetçilerden ve aynı zamanda Pakistan siyasetinin ileri gelenlerinden Sayın Butto’nun ve 120 Pakistan vatandaşının ölümüyle sonuçlanan menfur bir terörist saldırı meydana gelmiştir. Öncelikle, bu saldırıyı, AK Parti Grubu olarak, bütün samimiyetimizle kınıyoruz, telin ediyoruz.

Uluslararası ilişkilerde çıkar esastır ama bizim Pakistan’la ilişkilerimiz çok farklı bir ortamda ve platformda, düzlemde yürütülür. Bir dostluk, bir samimiyet, bir kardeşlik… Hiçbir çıkar ilişkisi olmadan, beklemeden bütün Türk milletini ve Türk milletinin tüm unsurlarını samimiyetle bağrına basan bir toplum. Gittiğiniz zaman, gördüğünüz zaman, kendi kardeşinden daha yakın gören bir toplum. Böyle bir kardeşlik örneği hiçbir yerde yoktur uluslararası ilişkilerde. Böyle yakın dost bildiğimiz bir ülkede, son derece acı, benzer bu tür bir terör saldırısı elbette hepimizi, bütün Türk milletini derinden yaralamıştır.

Temenni ediyoruz, inşallah, birlik beraberliği hedef alan, Pakistan’ın birlik ve beraberliğini hedef alan bu tür saldırılar amaca ulaşmaz ve demokrasi ve hukuk içerisinde, Pakistan, barış içerisinde bu birlikteliğini yürütür.

Biz de AK Parti Grubu olarak, bu mücadelesine destek veriyoruz. Başta Sayın Butto, yakınlarına ve hayatını kaybeden 120’den fazla Pakistan vatandaşına Cenabıhak’tan rahmet diliyoruz, bütün Pakistan halkına başsağlığı diliyoruz, geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. İnşallah, Pakistan bir daha böyle acılı günler yaşamaz.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Canikli.

Sayın Vural…

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, kardeş ve dost Pakistan’da yaşanan bu terör olayını şiddetle kınıyor ve bu menfur olayı gerçekleştirenleri lanetliyoruz. Bu saldırıda hayatını kaybeden, başta eski başbakanlardan Sayın Benazir Butto olmak üzere, tüm Pakistan vatandaşlarına yüce Allah’tan rahmetler, yaralananlara da acil şifalar diliyoruz.

Terör, sebebi ne olursa olsun, kim yaparsa yapsın, bir insanlık suçudur. Kardeşimiz Pakistan’ın yaşadığı terör bizim de düşmanımızdır. Terör örgütlerini, teröristleri, terörü destekleyenleri, teröre yataklık yapanları bu olay dolayısıyla bir kere daha şiddetle ve nefretle kınıyoruz.

Pakistan’ın birlik ve bütünlük içerisinde sorunlarını çözeceğine olan inancımızı yeniliyoruz ve kendilerine güveniyoruz. Tüm insanlığın ve Pakistan halkının başı sağ olsun.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural.

Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Pakistan’ın Türkiye Cumhuriyeti tarihinde çok özel ve önemli bir yeri var. Pakistan, ulusal Kurtuluş Savaşı sırasında Türkiye Cumhuriyeti’ne hiçbir karşılık beklemeden destek veren, üstelik hem maddi hem manevi destek veren bir ülke. Dolayısıyla, dost, kardeş Pakistan’da bu denli büyük bir terör olayının meydana gelmesi ve sadece Pakistan için değil, bütün dünya için önemli olan bir siyaset liderinin, bir kadının terör saldırısı sonucu yaşamını yitirmesi gerçekten de bizleri derinden üzmüştür.

Terör nereden ve kimden gelirse gelsin, teröre karşı ortak tavır takınmak insanlığın bir borcudur. Türkiye Büyük Millet Meclisinin de teröre karşı ortak duruş, ortak bir karar sergilemesi, terör konusunda Türkiye’nin kararlılığını vurgulaması açısından çok önemlidir.

Ben de bu vesileyle, CHP Grubu olarak dost Pakistan halkına başsağlığı diliyorum; ölenlere Allah’tan rahmet diliyoruz, yaralıların da bir an önce tedavi olup aileleriyle beraber yine demokrasi mücadelelerini vermelerini diliyor ve temenni ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kılıçdaroğlu.

Sayın Kurtulan, buyurun.

FATMA KURTULAN (Van) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Biz de DTP olarak, yıllardır yorulmadan, bıkmadan, korkmadan büyük bir mücadelenin sahibi olan bir kadını yitirmenin üzüntüsünü yaşıyoruz. Olayın sorumlusu olarak… Demokrasiden medet beklemeden, yıllardır dikta rejimlerinin uyguladığı, başvurduğu bir yöntem olarak, bir âcizlik olarak değerlendiriyoruz.

Sayın Bakanımızın da belirttiği gibi, bu olaydan sonra tüm dünyada ve ülkemizde de eksik demokrasimizin bir an önce tesisinin sağlanması temennisinde bulunarak, tüm Pakistan halkının ve biz kadınların başı sağ olsun diyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Birgün, buyurun.

RECAİ BİRGÜN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli üyeler; Demokratik Sol Parti adına, tüm tarih boyunca, özellikle Kurtuluş Savaşı döneminde Kurtuluş Savaşı’mıza maddi, manevi destek veren Pakistan halkının iç düzenini bozmaya yönelik olan bu terör saldırısını esefle kınıyor ve Pakistan halkına başsağlığı diliyoruz. Bu saldırının Pakistan halkı için bir dönüm noktası olmasını temenni ediyoruz.

Terörü, her kim tarafından yapılırsa ve nerede yapılırsa yapılsın, karşı olma bilinciyle lanetliyoruz. Terörden çok çeken bir toplum olarak, her zaman Pakistan halkının yanında olduğumuzu da belirtmek istiyoruz.

Pakistan halkının dışarıdan yapılan tahriklere gelmemesini ve iç huzurunu bir an önce sağlamasını diliyor, aynı zamanda Türkiye’de yaşayan Pakistanlılara da başsağlığı diliyorum.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Birgün.

Sayın Genç, bağımsız üyeler adına bir konuşma talebiniz var galiba.

Buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet, Sayın Başkan.

Ben de gerçekten yıllarca dost ve kardeş Pakistan halkının… Bu elem verici, bu insanlık dışı saldırısını şiddetle ve nefretle kınıyorum. Bu bir terör ve kökten dinciliğe dayanan bir terör. Kadına toplumda hayat hakkı tanımayan bir terör. İşte, kökten dinciliğe dayalı bir anlayışın, toplumlarda ne kadar acımasız olarak masum insanları öldürdüğünün çok bariz bir örneği. Sayın Butto bir hanım olarak başbakanlık yapmıştı ama, maalesef bazı kökten dinciler “Hanımdan imam olmaz.” düşüncesiyle, bu nedenle, bu kökten dinci ve insanlığa uymayan bu anlayışla bu hanımı ve onun yanında birçok masum insanı katletmişlerdir. Şiddetle kınıyorum. Allah rahmet eylesin.

Diliyorum ki dünyada artık, İslam dininin, o kutsal, o mukaddes İslam dininin böyle hunharca yorumlamasına giden… Kitleler bunu her yerde lanetlerler, bir daha bunun benzeri olaylar olmaz.

Yine, Pakistan halkının başının sağ olmasını diliyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Mecliste grubu bulunan veya bulunmayan siyasi partilerimize mensup grup başkan vekili ve milletvekili arkadaşlarımızın ortak bir çalışması, duyuru metni Başkanlığımıza intikal etmiştir.

Şimdi, grup başkan vekili arkadaşlarım ve bu metne imza atan arkadaşlarımız adına bu hassasiyetlerini dile getiriyorum.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) ÖNERGELER

1.- AK Parti, CHP, MHP, DTP Grubu başkan vekilleri ile İzmir Milletvekili Recai Birgün’ün; dost ve kardeş Pakistan’da düzenlenen menfur bir terör saldırısı sonucu, çok sayıda Pakistan vatandaşıyla birlikte, eski başbakanlardan Benazir Butto’nun da hayatını kaybetmesi nedeniyle kardeş Pakistan’ın birlik ve bütünlüğünü, demokrasi ve istikrarını hedef alan bu menfur saldırıyı ve bütün terör saldırılarını şiddetle lanetlediklerine; Pakistan halkının huzur, barış ve ülke istikrarını bozmak isteyenlere fırsat vermeyeceğine, bütün sorunlarını demokrasi ve hukukun içinde kalarak çözeceğine olan inançlarını bir kez daha vurgulamak istediklerine ve başta Benazir Butto olmak üzere hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına ve Pakistan halkına başsağlığı dilediklerine ilişkin müşterek bildirileri

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Dost ve kardeş Pakistan’da düzenlenen menfur bir terör saldırısı sonucu çok sayıda Pakistan vatandaşı ile birlikte eski başbakanlardan Benazir Butto’nun da hayatını kaybettiğini büyük bir üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz.

Kardeş Pakistan’ın birlik ve bütünlüğünü, demokrasi ve istikrarını hedef alan bu menfur saldırıyı ve bütün terör saldırılarını şiddetle lanetliyor ve Türk milletinin temsilcileri olarak Pakistan halkının acısını yüreğimizde hissediyoruz.

TBMM olarak; dost ve kardeş Pakistan halkının her zaman birlik ve bütünlüğüne sahip çıkacağına, huzur, barış ve ülke istikrarını bozmak isteyenlere fırsat vermeyeceğine, bütün sorunlarını demokrasi ve hukukun içinde kalarak çözeceğine olan inancımızı bir kez daha vurgulamak isteriz.

Saldırının faillerinin bir an önce bulunmasını diliyor; başta Benazir Butto olmak üzere hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına ve Pakistan halkına başsağlığı diliyoruz.

 

Nurettin Canikli

Kemal Kılıçdaroğlu

Mehmet Şandır

 

Giresun

İstanbul

Mersin

 

AK Parti Grup Başkan Vekili

CHP Grup Başkan Vekili

MHP Grup Başkan Vekili

 

Bekir Bozdağ

Oktay Vural

Fatma Kurtulan

 

Yozgat

İzmir

Van

 

AK Parti Grup Başkan Vekili

MHP Grup Başkan Vekili

DTP Grup Başkan Vekili

 

 

Recai Birgün

 

 

 

İzmir

 

BAŞKAN – Tekrar Pakistan halkına ve bütün insanlığa başsağlığı diliyoruz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, aslında, bu üzüntünün Pakistan Parlamentosuna bildirilmesi gerektiği konusunda bir ibare olması lazım. Çünkü, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı kanalıyla Pakistan Meclisine…

BAŞKAN – O hususta gerekenler de yapılır Sayın Genç.

Teşekkür ederim duyarlılığınız için.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)

5.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl’ün; Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/9) (S. Sayısı: 55) (Devam)

BAŞKAN – Evet, şahsı adına, Burdur Milletvekili Bayram Özçelik.

Sayın Özçelik, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 55 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sigara kullanımı ve pasif olarak sigara dumanına maruz kalmak halk sağlığı açısından ciddi sonuçları olan küresel bir problemdir. Zehirli ve kanserojen olduğu ortaya konan sigara kullanımı ve sigara dumanına pasif maruziyetle pek çok ölümcül hastalık meydana gelmektedir.

Dünya genelinde yılda 5 milyon kişi sigaraya bağlı hastalıklardan ölmekte, mevcut eğilim herhangi bir müdahale olmaksızın devam ederse 2030 yılında ölümler yılda 10 milyona çıkacak ve bu ölümlerin yüzde 70’i de gelişmekte olan ülkelerde görülecektir.

Türkiye, Avrupa ülkeleri arasında sigara tüketiminde üçüncü sırada, dünya ülkeleri arasında ise yedinci sıradadır. Ayrıca, ülkemizde çok sayıda insan hiç sigara kullanmadığı hâlde sigara dumanına pasif olarak maruz kalmaktadır. 2006 yılında gerçekleştirilen aile yapısı araştırmasına göre, Türkiye genelinde 18 ve daha yukarı yaştaki bireylerin yüzde 33,4’ü sigara kullanmaktadır. Erkeklerde sigara kullanım oranı yüzde 50,6 iken, kadınlarda bu oran yüzde 16,6’dır. Araştırma sonuçlarına göre, ülkemizde yaklaşık 17 milyon kişinin sigara içtiği ve her yıl 160 bin kişinin de sigaraya bağlı nedenlerle hayatını kaybettiğini biliyoruz.

2005 yılında Avrupa Birliği kamuoyu araştırması çalışmasına göre, Türk halkının yüzde 80’i pasif olarak sigara dumanına da maruz kalmaktadır.

Değerli arkadaşlar, ben çok fazla vaktimi doldurmak da istemiyorum. Birçok, gruplar adına yapılan konuşmalarda da çok geniş kapsamlı bir şekilde ifade edildi. Kısa kısa notlarımı aktarmak istiyorum.

Sigara içiminin ve sigara dumanına pasif maruziyetin önlenmesiyle toplumun yüzde 77’si nefes borusu ve akciğer kanserinden, yüzde 46’sı yemek borusu kanserinden, yüzde 52’si kronik akciğer hastalığından ve yüzde 16’sı kalp-damar hastalığından korunabilecektir.

Sigaradan alınan vergilerin artırılmasıyla sigara içenlerin oranının azaldığı, buna karşılık vergi kaybının da meydana gelmediği bilinen bir husustur. Kaldı ki sigaranın ülkemize getirdiği yıllık 20 milyar dolarlık yük önemli ölçüde azaldığında birçok sektöre olumlu etki de meydana gelecektir. Sigaraya harcanan paralar ile her gün 6 kilometre, yılda 2.500 kilometre otoyol yapılabilir. Her gün üç veya beş yeni hastane inşa edilebilir ya da bir uçak alınabilir.

Sigaraya harcanan para, Millî Savunma Bakanlığı bütçesinin 2 katına, Sağlık Bakanlığı bütçesinin 4 katına, Çevre Bakanlığı bütçesinin ise 20 katına denktir. Tüm kamu sağlık harcamalarının ise üçte 2’sine eşittir.

Ülkemizde sigaraya bir günde harcanan para ile 7.500 asgari ücretlinin bir yıllık maaşı karşılanabilir.

Peki, dünyada sigara yasağı koyan ülkeler, arkadaşlarımız biraz önce ifade ettiler: Kenya, Uruguay, Brezilya, İtalya, İsveç, İngiltere, İskoçya, İspanya, Amerika Birleşik Devletleri, İrlanda. Bu ülkelerde sigara nerelerde yasak? Kapalı alanlarda yasak, açık yerlerde dahi yasak Kenya’da ve taksilerde yasak Bangkok’ta.

Sigara içimlerinde “bağımlılık” ifadesi farklı bir şekilde değerlendirilmektedir. “Ağır bağımlı” ifadesi şu manaya gelmektedir: Uykudan uyanır uyanmaz sigara içmek isteyenler ağır bağımlı olarak da ifade edilmektedir.

Sigara yasağı konmak istendiğinde, birçok alanlarda mazeretler üretilir. Biraz önce de, bu tasarı görüşülmeye başlayınca, sigara içen arkadaşlarımızdan bazıları gelerek, bu kanunun bazı maddelerinin içeriğinde değişiklik yapılması gibi teklifleri olabileceğini ifade ettiler. Tabii bunlar, bu kanun görüşülürken, diğer ülkelerde de yasak konur iken, mazeret olarak ortaya konulmuş şeyler. Bakın, neler söylenmiş: “Yerel ve genel seçimlerde oy kaybedersiniz.” , “Sadece içki satılan yerlerde yasak getirilsin.” demişler. “İki yıllık geçiş süresi, üç yıllık geçiş süresi bırakın.” demişler. “5’ten fazla kişi çalışmayan yerler, küçük yerler kanun dışı tutulmalıdır.” demişler. “Yasaklanacak yerlerde bilimsel araştırmaların mutlaka yapılması gerekli.” demişler. “Sigara içilen iş yerlerinin gelirleri düşer.” demişler. Kapalı yerlerde iyi havalandırmalarla bu işin çözülebileceğini ifade etmişler.

Sigara yasağına en büyük destek: Mutlaka medya desteği şart fakat medyanın da reklamla, sigara endüstrisiyle reklam parası konusunda çok büyük ilişkileri olduğu için, bu ayrıca değerlendirilmeli. Denetim yeteri kadar olmalı, denetimciye yeterli güç verilmeli. En önemlisi değerli arkadaşlar, bakanlar, özellikle Sağlık Bakanı, Başbakan, siyasi parti liderleri, kesinlikle bu yasaya destek verdiklerini ifade etmelidir -ki, biz, malum, Hükûmetimiz tüm desteğini bu yasaya vermektedir- ve halk desteği de şarttır.

Sigara yasağı kanununda amaç, insanların içinden gelen hareketleri değiştirmedir, sigara bırakanlara yardım etmektir, pasif içicilere yardım etmektir ve çocuklara yönelik adımları atmaktır. Peki, bunu önlemek için en önemli sıralama nedir? Her şeyden önce, sigaranın fiyatı üzerinde çok iyi bir değerlendirme yapılmalıdır, fiyatlama çok önemlidir. İş yeri, kapalı alana yasak getirilmelidir. Reklam yasağı mutlaka olmalıdır. Eğitim mutlaka gerçekleştirilmelidir ve sigara uyarı yazısı ve biraz önce arkadaşımızın da ifade ettiği gibi, bazı ülkelerde, Belçika’da, sigara uyarı yazısından ziyade şimdi fotoğraflarla -geçen yıldan itibaren- uygulanmaya başlamış. 2008 yılından itibaren de İngiltere’de de aynı şekilde resimlerle sigara yasağı uygulamaya başlanmış.

Türkiye’de en fazla tartışılan konu, kahvehanelerde acaba bu uygulanabilir mi diye düşünülüyor. Ki, kahvehaneye giden insanların özellikle büyük bir çoğunluğunun da, Anadolu’da, oyun oynamaya gittiğini de hepimiz biliyoruz.

Sigara firmalarının sahipleri, değerli arkadaşlar, üst düzey çalışanlarının bile sigara içmediği görülmüştür.

İkinci Dünya Savaşı’nda 413 bin kişi ölürken -biraz önce ifade edildi- Türkiye’de yılda 160 bin kişi, Amerika Birleşik Devletleri’nde ise 440 bin kişi sigaradan ölmektedir.

Tabii, sigara içenlerin sigaranın içerisindeki dört bine yakın zehirli maddeyi bildiklerini düşünüyoruz veya mutlaka bir yerlerden okumuşlardır. Ben, sadece, tütünün içerisindeki dört bine yakın zehrin birkaç tanesini ifade etmek istiyorum. Nikotin, kanserojen madde; polonyum 210, kanserojen; radon, radyasyon; metanol, füze yakıtı; toluen, tiner; kadmiyum, akü metali; bütan, tüp gaz; DDT, böcek öldürücü; hidrojen siyanür, gaz odaları zehri; aseton, oje sökücü; naftalin, güve kovucu; arsenik, fare zehri; amonyak, tuvalet temizleyicisi; karbon, egzoz monoksit gazı ve bunun yanında 3.885 ayrı toksik madde.

Sigara kullanımına giderek… Özellikle Türkiye’de, tütün kontrolü çalışmaları konusunda, geleceğe yönelik planlar yapmak bakımından geçmişten bugüne yaşanan olayların değerlendirilmesinde yarar vardır ve Türkiye’de tütün kontrolü konusunda yaşanan olaylar içinde en önemlisi, 1996 yılında çıkarılan 4207 sayılı Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun’un yürürlüğe girmiş olmasıdır.

Ben, bu kanun teklifinin ülkemize hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özçelik, teşekkür ediyorum.

Şahsı adına, Kocaeli Milletvekili Azize Sibel Gönül…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Yok.

BAŞKAN – Yok.

Sayın Recai Birgün

Sayın Birgün, buyurun.

SIRRI SAKIK (Muş) – Siz sigara içmiyor musunuz?

RECAİ BİRGÜN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli üyeler; 55 sıra sayılı kanun tasarısı hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım.

Ben oradan yürürken bir arkadaş “Siz sigara içmiyor muydunuz?” dedi. Sigara içen herkes, bence, sigara içilmesine karşı içmesine rağmen. Evet, ben sigara içen birisiyim maalesef, ama sigara içilmesine de karşıyım.

Şimdi, Meclise geldiğimiz günden beri ilk defa hem muhalefetin hem de iktidarın hemfikir olduğu ve herkesin de çok güzel konuşmalar yaptığı bir kanun tasarısı üzerinde söz aldığım için de ayrıca mutluyum. Çünkü sigaranın öyle veya böyle yasaklanmasını, sanıyorum bütün herkes memnuniyetle karşılayacaktır, sigara içenler dâhil, ben de sigara içenlerden birisiyim.

Yalnız, burada birkaç maddede belki biraz değişiklik yapmak gerekebilir diye fikirlerimi beyan etmek istiyorum. 3’üncü maddede birçok şey sayılmış ve burada “…sağlığını tehlikeye düşürmeyecek tarzda ve kullanım alanının yarısından az olmamak üzere, tütün dumanından ve kokusundan havalandırma ve benzeri yollarla arındırılmış ayrı yerler düzenlenir.” deniliyor. Bence, bu “yarısından” tabiri biraz daha artırılmalıydı yani sigara içilmeyen alanları biraz daha artırmak gerekiyordu, sigara içilen alanları daraltmak gerekiyordu. Çünkü, lokantalara gittiğimizde, lokantaların yarı yarıya bölündüğünü görüyoruz ve yarı tarafta sigara içenlerin dumanları sigara içmeyen tarafa aynı şekilde geliyor. Yani, sigara içilen alanları toplu kullanım alanlarında biraz daha azaltmak gerektiği kanaatindeyim.

Yine, 3’üncü maddede bir sürü şeyler sayıldıktan sonra “Bu fıkra hükmü, belediye sınırları dışındaki kahvehanelerle ilgili olarak uygulanmaz...” Doğrusu, ben neden böyle bir madde konulduğunu algılayamadım. Eğer bu gerçekten sağlığa zararlıysa -ve buraya gelen bütün herkes de sigaranın zararlarını, hem maddi zararlarını hem ekonomiye zararlarını hem sağlığa zararlarını saydı- burayı niye ayırdık? Onu anlamış değilim. Belki, buradan çıkartılabilir bu.

Yine, çok uzun süreden beri uygulanan bir sigara yasağı var. Bu bahsettiğimiz tabelalar her yerde var. Özellikle Ankara Şehirler Arası Terminal İşletmelerine, yani AŞTİ’ye gittiğinizde o yazıları bol bol görürsünüz her yerde. Fakat, herkes, âdeta inadına o tabelaların altında sigara içerler ve onlara da kimse müdahale etmez. Çünkü, kim müdahale edeceğini bilmez orada, polis mi müdahale edecek, belediye zabıtası mı müdahale edecek yoksa oranın kendisinin oluşturduğu özel güvenlik birimi mi müdahale edecek? Bu konuda ben kanunda bir açıklık göremedim. Hiç değilse içenlere yasak getirildiği gibi, içenleri engellemekle görevli olanlara da bir cezai müeyyide getirilirse belki -AŞTİ’den örnek veriyorum sadece- orada özel güvenlik görevlilerinin görevi aynı zamanda sigara içenlere cezai müeyyide uygulamaksa bunu yapmıyorsa, yerine getirmiyorsa orada  da bir cezai müeyyide uygulanmalıydı diye düşünüyorum.

Ben, hayatımda 2 kere sigara bırakmaya karar verdim. Bunlardan birisinde Sigarayla Savaşanlar Vakfı diye bir vakıfla tanıştım. Vakfa bunun için bilgi almaya gittiğimde -sanıyorum bundan altı sene önceydi- benden çok fahiş bir para istendi. O zamanki ekonomik gücüm benim oradaki tedaviyi almaya yetmediği için ertelemek zorunda kaldım. Eğer gerçekten buna inanıyorsak -ki hepimiz inanıyoruz, bunda hemfikiriz- o hâlde -bir konuşmacı bahsetmişti, devlet desteği diye bir şey- belki devlet hastanelerine bu alet getirilebilir. Çok basit bir alet, ben gördüm de. Bu alet vasıtasıyla günde sadece yirmi dakikadan... Toplam altmış dakikadır tedavi süresi. Sonradan ben bunun için paramı ayırdım ve gittim oraya da, yine o parayı ödedim. Gerçekten çok büyük bir paraydı benim için, hâlen de büyük bir para ve ben on ay yüzde yüz sigarayı bıraktım. Daha sonra sigaraya başlamamın sebebi de sadece sigara içenlerdir, onu da belirtmek isterim. Belki bu devlet desteğini, hiç değilse tedavi aşamasında, devlet hastanelerinde sağlamak mümkün.

Tabii, toplumda yer alan birçok deyişler var, burada çok detaya girmedim ama, “Sigara erkeğin süsüdür.” gibi laflar var. Ne yazık ki, artık, toplumda görüyorum ben, bayanlar daha çok sigara içiyorlar erkeklerden ve önceden bayanların yolda yürürken sigara içmeleri pek hoş karşılanmazdı, ama son günlerde görüyorum ki, son zamanlarda erkekler artık yolda yürürken çok az sigara içiyorlar, ama sanki bayanların sayısında bir artış var gibi.

Tabii, bu kanun muhakkak çok önemli bir kanun. Ancak, bu kanun görüşülmeden önce sırası atlanan ses ve gaz fişeği atabilen silahlarla ilgili bir kanun tasarısı vardı, o atlanarak buna geldi. Keşke o atlanmadan buna gelebilseydik belki daha iyi olurdu. Çünkü, onda da yine toplumun başka kesimlerini rahatsız eden kısımlar var. Umarım, o zaman yine bunları konuşma şansımız olur.

Tabii, burada herkes sigaranın zararlarından bahsetti, içmemek gerektiğinden bahsetti, ama sigarayı toplum ne için içiyor, bunun cevabını kimse aramadı. Yani, bir insan niye sigara içer? Bu yasağı getirmekle sigara içmeyi gerçekten durdurabilecek miyiz? Çünkü, insanlar sigara serbest olduğu için sigara içmiyorlar, onun altında yatan psikolojik sebepler var. İşte, gençler bir erkeklik göstergesi olduğu için sigara içiyorlar, birbirlerini tahrik ediyorlar “Sen erkek adam değil misin, yak bir sigara.” diye. Bu sebepleri belki ortadan kaldırmak lazım ve yine ucuz olduğu için de insanlar sigara içmiyorlar.

Sayın Başbakanımız geçenlerde sigaraya yapılan zammı soran bir gazeteci arkadaşa “Ben halkımı seviyorum, sigaraya zam yapıyorum ki vatandaş sigara içmesin, böylece sağlıklı kalsın diye.” Tabii, insanlar sigaraya gerçekten ucuz olduğu için içmiyorlar, başka sıkıntıları var, onun için içiyorlar. Onun için, eğer, gerçekten halkın sağlığını düşünen bir Başbakanımız varsa, o zaman halkın rahatlığını, huzurunu sağlayacak tedbirleri de alması gerekir.

Bu kanun tasarısı görüşülürken dışarı bir çay molasına çıkmıştım. Bir arkadaşımız bana sordu, dedi ki: “Sizin verdiğiniz bir yazılı soru önergesi vardı. Emniyet teşkilatına verilen zamlar, Sayın Başbakanın verdiği sözler vardı. Bu sözler hâlen yerine gelmedi. Ne oldu? Siz sormuşsunuz, cevabı geldi mi?” Ben de “Cevabı gelmedi, zaman aşımına da uğradı, artık cevap da gelmeyecek. Onun için, siz, bu zam işini unuttun.” dedim arkadaşlara. “Tüh” dediler ve hemen birer sigara yaktılar. Yani, insanlar bazen üzüldüğü zaman da sigara yakıyor. Sayın Başbakandan, bu arada, bu vesileyle de, emniyet teşkilatına verdiği sözü yerine getirmesini talep ediyorum ki, belki, aldıkları zammı sigaraya değil, başka şeylere harcarlar ve “Tüh, desene bir zam daha suya yattı.” diye sigara yakmazlar.

Evet efendim, saygılar sunuyorum hepinize. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Birgün.

Saygıdeğer milletvekilleri, madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Akçay…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

4207 sayılı Kanun uyarınca sigara içme yasağına uyulmaması nedeniyle bugüne kadar kaç kişiye, toplam ne tutarda para cezası verildi, ne kadarı tahsil edildi?

Yine, bu teklif ile, ülkemizdeki tütün üreticileri bir gelir kaybına uğrayacak mı? Doğabilecek gelir kaybını nasıl telafi etmeyi düşünüyorsunuz ve bu kanunla ilgili düzenleyici etki analizi yapılmış mıdır ve bu analizin sonucu nedir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

Sayın Bulut…

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Bakanım, Türkiye’de üretilen sigara miktarı ile ithal edilen sigara oranı nedir? Sigara ithalatına ödediğimiz miktar ne kadardır?

Bir de, bu sigara içmenin önlenmesi konusunda belediyelerde belediye encümenleri görevlendiriliyor. Halkın oyuyla seçilmiş bu kişilerin halkın yapacağı bu cezalara uygulanabilirliği ne derecedir? Şimdiye kadarki yürürlükte olan yasada uygulanabilirlik oranının çok düşük olduğu değerlendirilirse bunun yaptırımı nasıl olabilir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bulut.

Sayın Asil…

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, sağlık sektöründen hizmetin çok büyük bir bölümünü devlet satın almaktadır. Tütün ürünlerinin, başta kanser olmak üzere kalp ve damar hastalıkları, hipertansiyon gibi rahatsızlıklara neden olduğu bilinen bir gerçektir. Sigara üreticilerine, sigaranın neden olduğu hastalıklara yakalananlara devletin ödediği tedavi masrafları veya hayatını kaybedenler için bugüne kadar herhangi bir kamu davası açılmış mıdır veya Bakanlığınızın bu konuyla ilgili bir çalışması var mıdır?

Teşekkür ediyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Asil.

Sayın Enöz

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanıma soruyorum: Kaçak ve sahte sigaradan dolayı devletimiz her yıl 2,5 milyar dolar vergi kaybına uğrarken insanlarımız sağlıklarını kaybediyor. Öbür yandan ise yasa dışı örgütler bu yöntemle ciddi lojistik destek sağlıyor. Bu bağlamda, ülkemize özellikle ve en çok nereden ve hangi yollarla kaçak sigara girmektedir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Enöz.

Sayın Çalış…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanıma sormak istiyorum.

Sayın Bakanım, sigara içme oranı ülkemizde istatistiki verilere göre yüzde kaçtır? Bu yasa neticesinde kısa vadede ve uzun vadede yüzde kaçlara düşürmeyi hedefliyoruz?

İkinci sorum: Bu yasa gönlümüzdeki gibi hedefini bulursa, görülüyor ki, tütün ekicilerimiz sıkıntıya düşecek. Tütün ekimiyle geçimini sağlayan çiftçilerimizi koruyacak tedbirlerimiz nelerdir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çalış.

Sayın Akcan…

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkanım, aracılığınızla, ben de Sayın Çalış’ın sormak istediği soruyu sormak arzusundaydım.

Sigara içmek tütüne taleptir. Bir de bunun arz boyutu vardır. Talebi kıstığınız zaman, arz edilen tütünün üretimine alışmış olan çiftçinin ne duruma düşeceğini düşünmek lazım. Bu çerçevede hem sigaranın zararları hem de tütünün yerine alternatif olarak ekilebilecek bitki çeşitlerini Türk çiftçisine ektirir hâle getirmek için, özellikle RTÜK tarafından yasaklanmış yayın dönemlerinde televizyonlarda eğitim programı yaptırılması hususunu Hükûmet bir çalışma olarak düşünür mü?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akcan.

Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben bu kanuna karşı değilim de, yalnız, tabii, bu kanunla yasaklama getirilirken… Biliyorsunuz, eskiden Bafra vardı, Gelincik vardı, Samsun vardı ve bunlar Türk köylüsünün ürettiği mahsullerdi. Keşke, bu kanunla Türkiye’de üretilen sigaralarda Türk tütünü kullanma zorunluluğu getirilseydi daha isabetli olurdu.

Efendim, kanun, bir defa kanun tekniği bakımından çok hatalı. Mesela, “Ceza hükümleri” diyor. “Bu Kanunun 2 nci maddesinin birinci ve dördüncü fıkralarında… 3 üncü maddenin ikinci fıkrasında…”

Ben, 2’nci ve 3’üncü maddelerde fıkra görmedim. Yani, biliyorsunuz, kanun tekniği bakımından (1) benttir. (1)’den sonra gelen (a), (b), (c) alt benttir. Burada, zaten, madde 2 (1) ile başlamış. Dolayısıyla, bu, benttir. Yani, bu, uygulayıcılar bakımından çok hatalı bir düzenlemedir. O bakımdan, ya bu (1)’leri kaldırmak lazım… (1)’i kaldırdıktan sonra, işte….

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Arkadaşlarım da bilgi veriyorlar. Bu kanun tekniğiyle ilgili olarak Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde bu maddelerin de sıralanışı ve düzenlenişinde bir kısım numara alınmasında değişiklikler olmuş, daha doğrusu oldu. Onu da heyetin takdirlerine sunuyorum.

Evet, Sayın Bakanım…

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değerli Başkanım, teşekkür ediyorum.

“Şu anda, tütünle ilgili kanun itibarıyla kaç kişiye para cezası verilmiş ve kaç lira tahsil edilmiştir?” Rakamlar bende yok. Bunu Sayın Milletvekilimize yazılı olarak verebiliriz. Ancak, şunu ifade etmeliyim ki, şimdi yapılan yeni kanunla, aslında ceza tahsil etmek de mümkün hâle gelebilecek. Birincisi, kanunun mevcut hâlinde hem ceza çok yüksek hem de tahsiliyle ilgili birçok zorluk var. Şimdi Kabahatler Kanunu ile de bir ilişki kuruluyor hem ceza da aşağıya çekiliyor, uygulanabilir bir ceza hâline getiriliyor. Dolayısıyla, cezalar uygulanabilir hâle gelecektir, ama tabiî kanundan maksat, aslında, herhangi bir vatandaşımıza ceza vermek değil. Sonuç itibarıyla kanunun ruhu da ceza vermekten çok, sigara içmeyenlerin özgürlük alanını genişletmekle ilgili.

“Tütün üreticileri bir gelir kaybına uğrayacak mı?” Aslında, Çerçeve Tütün Kontrolü Sözleşmesi’ne bütün dünyada -biz de buna imza attık- hemen hemen bütün ülkeler imza koydular, tütün üretilen alanların belli bir süreç içerisinde, üreticilere de zarar vermeden daraltılmasıyla ilgili hükümler getiriyor. Aslında, Sağlık Bakanlığı olarak oluşturduğumuz tütün kontrol programında, Tarım Bakanlığımızın bu hususta çalışmalar yapacağı ve ne şekilde çalışmalar yapacağının da ilkeleri belirlenmiş durumda. Kuşkusuz, tütün üreticilerimizi mağdur etmeyecek ve zaman içerisinde alternatif ürünlerle de bu mağduriyeti önleyecek ciddi bir program yürütülecek. Aslında, ifade etmeye çalıştığım gibi tütün kontrolü bir program hâlinde yürütülecek bir iş Türkiye’de. Sağlık Bakanlığı, diğer bakanlıklar, birçok kurum bu programa katkı verecek. Bugün birlikte oluşturduğumuz, yaptığımız bu kanun da bu programın önemli parçalarından biri. Yani, kanun her şeyi bitiren veya her şeyi düzenleyen bir kanun değil. Kuşkusuz, öyle olmasını da beklemiyoruz.

Türkiye’de üretilen ve ithal edilen sigara miktarları ve ödenen parayla ilgili hususta da yazılı olarak milletvekilimize cevap verelim.

“Halkın oyuyla seçilen meclisler acaba ceza verebilir mi?” diye bir soru geldi. Aslında belediye meclisleri, benzeri birçok konuda ceza uygulamaları yapıyorlar. Diğer konularda nasıl yapıyorlarsa, bu konuda da bu uygulamaları yapabileceklerini düşünüyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Meclisin değil, encümenin yapması lazım.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Sigara üreticilerine bir kamu davası bugüne kadar açılmış değil. Bakanlığımızın da bir çalışması  yok, ama bu soru aslında gerçekten enteresan bir soru, önümüze yararlı ufuklar da açabilecek bir soru. Çünkü, gelişmiş Batı Avrupa ülkelerinde ve Amerika Birleşik Devletleri’nde bazı tazminat davaları açıldığını ve bunlardan sonuç alındığını da biliyoruz; üzerinde çalışmaya değer bir konu olarak değerlendirdiğimi ifade etmek isterim.

Kaçak ve sahte sigaradan dolayı vergi kaybının -tabii, bu tahminî bir değerlendirme olacaktır- ne kadar olduğunu da yine yazılı olarak cevaplandırmaya çalışalım. Ancak, şunu ifade edeyim, bu kanun Meclisimize, komisyonlarımıza geldiği günlerde Maliye Bakanlığımız da bir bandrol uygulaması başlatmak üzere bir çalışmaya başladı. Öyle zannediyorum ki, 2008’in ilk aylarında sigarayla ilgili bu bandrol uygulaması yürürlüğe girecek. Üretimden itibaren, ithal edilmiş ürünün Türkiye’ye girişinden itibaren bu bandrollerle sigaralar satıldıkları yerlerde takip edilecekler. Bunun da bu kaçak ve sahte sigarayla mücadelede çok önemli bir araç olacağını düşünüyorum.

Sigara içme oranı Türkiye’de, maalesef -bunu “maalesef” diye ifade etmem lazım- erkeklerde yüzde 50, kadınlarda da yüzde 16’lar civarında. Farklı araştırmaların farklı sonuçlar da verebildiğini biliyoruz, ama 2006’da yapılmış son bir araştırmada sonuçları erkek ve kadın birlikte düşündüğümüzde yüzde 33 civarında bir oranda vatandaşımızın sigara içtiğini gösteriyor. Biraz önce yine ifade ettiğim gibi, Ulusal Tütün Kontrol Programı’yla -ki, bu yasa tasarısı da bu programın bir parçası olarak değerlendirilmelidir- 2010 yılına kadar ülkemizde on beş yaş üzerinde sigara içmeyenlerin oranını yüzde 80’lere ulaştırmak istiyoruz. Yani, bu yüzde 33’lük sigara içme oranını yüzde 20’lere kadar çekmeyi planlıyoruz. Bu, tabii, iddialı ve büyük bir hedef. Bunun için çok ciddi çalışmalar yapmamız gerekecek. On beş yaşın altında ise sigara içmeyenlerin oranını yüzde 100’lere yaklaştırmak istiyoruz. Çünkü, gerçekten sigara içenlere sigarayı bıraktırmak zor, ama başlamamış yavrularımızın, gençlerimizin, bu açıdan alınan tedbirlerle onların sigaraya başlamamalarını temin etmek biraz daha kolay görünüyor.

Birtakım cezalar veriliyor medya organlarına, televizyonlara. Bu cezalandırmaların yapıldığı, yayının yasaklandığı dönemlerde tütün veya benzeri konularda halkı bilgilendirici yayın yaptırması konusunda RTÜK’le bir çalışmamız var. Esasen bu kanunda da dikkatinizi mutlaka çekmiştir, bir önergeyle bunun artırılmasının düşünüldüğünü de biliyorum. Her bir yayın kuruluşuna ayda altmış dakika -ki, önergeyle bu artırılacak, öyle ümit ediyorum, doksan dakikaya çıkarılacağını ümit ediyorum- bir süreyle, yine Sağlık Bakanlığıyla ortak hazırlanmış programlar çerçevesinde sigaraya karşı programlar yaptırılması da bir esas olarak getiriliyor. Bunun çok yararlı sonuçlar vereceğini düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum Değerli Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, maddelerine geçilmeden önce karar yeter sayısı istiyorum efendim.

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜTÜN MAMULLERİNİN ZARARLARININ ÖNLENMESİNE DAİR KANUNDA

DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- 7/11/1996 tarihli ve 4207 sayılı Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunun adı "Tütün ve Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanun" şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Madde üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Ahmet Orhan, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Tekin Bingöl; şahıslar adına, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Düzce Milletvekili Celal Erbay ve İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in söz talepleri vardır.

İlk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Ahmet Orhan’a aittir.

Sayın Orhan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA AHMET ORHAN (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 55 sıra sayılı Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tütün tüketimi, Amerika Kıtası’nın keşfinden sonra Avrupa’da 16’ncı yüzyılda başlamış ve oradan alınarak tütün üretimi ve kullanımına yönelik çalışmalar sonucunda tüm dünyaya yayılmıştır. Avrupalı tacirler, Osmanlı topraklarına, 17’nci yüzyılın başlarında, ticaret gemileriyle tütünle ilgili birtakım ürünler getirmişler ve bunun sonucunda, insanlarımızın tütün tüketim alışkanlıkları ortaya çıkmaya başlamıştır.

Tütünü, uluslararası anlamda, dört ana başlıkta değerlendirmek faydalı olacaktır. Bunlar sağlık, sosyal konum, ekonomi ve çevredir. Sağlık alanında tütün ve tütünden elde edilen sigara hakkında herhangi bir şey söylememize gerek olmamakla birlikte, tütünün ve tütün mamulü olan sigaranın insan sağlığı için ne kadar zararlı olduğu bilinmekte olup, ama her zaman bu zararları tekrar etmenin de faydalı olacağı kanaatindeyim. Bu telkin, sigarayı kullanan sevdiklerimizi bu hastalık verici kötü alışkanlıktan kurtarmamızda belki etkili olabilecektir.

Dünyada 1,5 milyar insan sigara içmektedir. Buna karşılık, bu sigara içen insanların içerisinde yılda toplam 5 milyon insan sigaradan ileri gelen hastalıklar sonucunda ölmektedir. Ülkemizde ise yılda 150 bin insanımız sigaradan ve sigaranın neden olduğu hastalıklardan dolayı maalesef hayatını kaybetmektedir. Koroner kalp hastalıklarından ölen kırk elli yaş arasındaki genç diyebileceğimiz erkeklerde hastalık nedeni yüzde 80 sigaradır. Sigara içen babaların çocukları kanseri önleyici genden mahrumdur. Bunlar bilimsel birer tespittir. Ayrıca, hamileyken sigara kullanan annelerin doğan bebekleri yüzde 10-15 oranında hem kilo eksikliğiyle dünyaya gelmekte hem de yine yüzde 10-15 oranında zekâ eksikliği göstermektedir.

Ülkemizde yetişkin nüfusun yüzde 60’ı sigara içmektedir, hâlbuki bu oran Avrupa’da ve gelişmiş ülkelerde, Amerika’da yüzde 20 civarındadır. Genç nüfus maalesef erken dönemlerinde, on dört yaşın altında sigara alışkanlığına maruz kalmaktadır. Ülkemizde bununla ilgili olarak 1996 yılında 4207 sayılı Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun çıkarılmıştır, ancak bu Kanun bilindiği üzere çok iyi uygulanamamıştır. Tabii, burada ekonomi açısından konuya bakıldığında, ülkemizde tütün ve sigaranın birtakım olumsuz yönlerinin olduğunu ifade etmek istiyorum.

Özellikle gelişmekte olan ülkelerde, o ülkede yaşayan insanların yüzde 60’ı yıllık gelirlerinin yüzde 5’ini sigaraya ayırmaktadır. Tütünün insan sağlığına olan zararları ve bunun için alınan tedbirler, yapılan tedaviler sonucu ülkemizde yılda 3 milyar dolar para harcanmaktadır ki, bu da ekonomik açıdan ülkemiz adına oldukça büyük bir kayıptır.

Tütün kullanımının dünya çapında sağlığı tehdit etmesi, tütün şirketlerinin, özellikle gelişmekte olan ülkelerde pazar oluşturma konusundaki stratejik uygulamaları, uluslararası alanda bir düzenleme ihtiyacını ortaya çıkarmıştır.

Dünya Sağlık Örgütü öncülüğünde 1999 yılında başlanılan ve hazırlanan bir sözleşmeyle tütünün zararları önlenmeye çalışılmaktadır. Ülkemizde 4207 sayılı Kanun’dan sonra en önemli adım bu sözleşmenin imzalanması olmuştur.

Değerli milletvekilleri, tütünün üretiminin kontrol altına alınmasına bağlı olarak bazı endişeler ve gerçekler de vardır. Bugün, ülkemizde, sayıları giderek düşmekle birlikte 300 bin civarında aile tütün üretimi yapmaktadır. Bu 300 bin aile -her bir aileyi beş kişi olarak hesaplarsak- 1,5 milyon nüfus etmektedir.

Tütün ve tütün mamullerinin tüketilmesinden toplum korunması amaçlanmakla birlikte, konunun diğer bir tarafının, yani tütün üreticilerinin durumunun gözden geçirilmesi bu vesileyle faydalı olacaktır. Özellikle, kırsal kesimin susuz tarım alanlarının en önemli geçim kaynağı olan tütün tarımı, uygulanan politikalar neticesinde terk edilme, tamamen bırakılma noktasındadır.

Ülkemizin tütün üretiminin en önemli bir kısmı Ege Bölgesi’nde gerçekleşmektedir. Dünyada şark tipi tütün türünün en aranan çeşidi olan Türk tütünü, esasen Ege Bölgesi’nde üretilen tütündür. Manisa ilimiz Ege Bölgesi’nin en büyük tütün üreticisi olma özelliğini korumakla birlikte, gerek üretim miktarı gerekse tütün ziraatı yapan nüfus itibarıyla azalmalar devam etmektedir. 2003 yılında 110 bin olan tütün üreticisi sayısı, 2006 yılında 80 bin seviyelerine gerilemiştir. 1997 yılı baz alındığında, Ege Bölgesi tütün üretimi 159 bin ton iken 2007 yılında alımı tamamlanan sözleşmeli üretim rakamlarına bakıldığında 54 bin tona gerilediği görülmektedir. Henüz alımı başlanmayan 2007 mahsulünün ise 45-46 bin ton seviyesinde olacağı öngörülmektedir. Oysa, konuyla ilgili olanların bildiği gibi, Ege Bölgesi tütünlerinin 100 bin tonluk ihracat kapasitesi söz konusudur. Netice olarak, 1997 yılı üretimi ile 2006 yılı üretimi kıyaslandığında, tütün miktarlarında yüzde 70’lik azalma söz konusudur.

Tütün tarımı yapan nüfusun yüzde 65’lere varan oranlarda azalmasının temel nedeni, destekleme alımlarının kalkması ve yürütülmekte olan sözleşmeli üretime geçilmesidir. Tüm bunların yanı sıra, yaprak tütün fiyatlarındaki artış oranlarının tarımsal girdi fiyatlarının artış oranlarının altında kalması da tütün üreticileri için indirici darbe olmuştur. Uzun yıllardır yerli tütün üreticilerini korumaya yönelik olarak uygulanmasına devam edilen Tütün Fonu nedeniyle, şark tipi tütün ve sigara ithal etmek ekonomik açıdan kârlı olmadığı için dış alım yapılmamıştır, ancak şimdi, yani onun, Tütün Fonunun kaldırılması gündemdedir. Birkaç tür tarımsal ürün dışında olduğu gibi, Türk çiftçisi kaderine terk edilmektedir. Tütün üreticileri için ifade edilen, “kıraç toprakların yarı aç insanları” tabiri, “kıraç toprakların aç insanları” hâline gelmiştir. Birçok ilimizin yanı sıra Manisa da bundan ziyadesiyle etkilenmektedir. Bu açıdan bakıldığında, Manisa’nın geri kalmış yoksul bölgeleri Gördes, Demirci, Selendi başta olmak üzere Kula, Köprübaşı ve Gölmarmara’da yaşayan, geçimini temin edemeyen insanları bölgeyi terk etmeye zorlamaktadır. Maalesef, hiç arzu edilmemekle birlikte sigara tüketimi yurdumuzda artmaya devam etmekte, tütün üreticisi Türk çiftçisinin bundan aldığı pay da azalmış, Türk çiftçisi alternatif tarım ürünlerinin ikame edilmesinin oldukça zor olduğu söz konusu bölgelerde süratle yoksullaşarak evini barkını terk etmek zorunda kalmaktadır. Bu yeni göç şekli, kişi başına millî gelirin 2 bin dolar seviyesinde olduğu Manisa’da, il içi diye tanımlanabilecek bir tür olarak ortaya çıkmaktadır. Her ne kadar siyasi iktidar tarafından sanayileşmenin sonucu olarak hatta, tarımdan geçinen nüfusun azaltılması olarak takdim edilse bile, bu gelişme, ihtiyaç duyulan sektörlerin talebi sonucunda ortaya çıkmamaktadır. Bu, tamamen, Türk tütünü yerine Amerikan tütünü tüketiminin teşvik edilmesi sonucunda yoksullaştırılan Türk çiftçisinin, köklerinden, evinden, yurtlarından koparılmasından başka bir şey değildir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sigaranın bağımlılık yapıcı özelliklerini de içeren ve sağlık risklerini belirten, onları ifade eden etkili ve kapsamlı eğitici çalışmaların yapılması zorunluluktur. Bu programların da yaygın bir şekilde bütün insanlarımıza ulaştırılması da büyük bir gerekliliktir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Orhan, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

AHMET ORHAN (Devamla) - Bu amaçla, 4207 sayılı Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Yasa konusunda yeni bir düzenlemenin, kuvvetli yaptırımları ihtiva etmesi bakımından faydalı olduğunu, tekrar yüce Meclisin çatısı altında vurgulamak isterim.

Ayrıca, eğitim kurumlarımız, sağlık hizmeti veren kurumlarımız, iş yerleri ve spor merkezleri gibi yerler ile eğlence merkezlerinde, tütün kullanımını bırakmayı özendirici etkin uygulamalar yapılmalıdır. İnsanlarımız bu tür yerlerde göreceği yazılı veya görsel birtakım mesajlarla tütün ve sigaranın zararları konusunda aydınlatılmalı ve bu manada kendilerinin tütünden uzak durması için gayret gösterilmelidir.

Sağlıklı bir Türk milleti ve sağlıklı bir dünya umuduyla, sizleri saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Orhan.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Tekin Bingöl.

Buyurun Sayın Bingöl. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tütün mamullerinin zararlarının önlenmesine dair kanunun 1’inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, şu ana kadar konuşan tüm milletvekili arkadaşlarım tütün mamulleri ve tütün mamullerinin yol açtığı zararlarla ilgili çok önemli tespitlerde bulundular. Şu ana kadar dünyada binlerce bilimsel araştırma ve on binlerce yazı söz konusu tütün mamulleri ve zararları üzerine. Bu bilimsel araştırmaların tamamında ama tamamında görülmüştür ki, tütün mamulleri insan sağlığına son derece zararlı maddeler içermektedir. Bu maddeler, telaffuz edildiğinde dahi insanı ürküten zehirli maddeler, toksinlerdir. Polonyum, radyum, arsenik, metanol, nikotin, naftalin, DDT, karbon, siyanür gibi insan hayatına kasteden çok önemli zehirli maddeler ihtiva etmektedir.

Değerli milletvekilleri, bilimsel araştırmaların karşısında sigara şirketleri de “Acaba sigaranın birtakım yararlarını bulabilir miyiz? Biz de bu zararları öne çıkaran sağlık örgütlerinin karşısında bunu kullanalım.” diye araştırmalar yapmışlar, ama hiçbir sigara şirketinin yapmış olduğu araştırmanın sonucunda sigaranın en ufak bir yararının olduğu tespit edilememiştir.

Değerli milletvekilleri, yapılan bu araştırmalar sonucunda tütün mamullerinin 3.885 adet zehirli madde ihtiva ettiği ortaya çıkmıştır. Düşünün ki, sigara içme özgürlüğünü kullanan bir vatandaş bu zehirleri soluduğu gibi, etrafını, kendi ailesini ve insanları bu zehri solumakla karşı karşıya bırakmaktadır. Hiçbir kimsenin ama hiçbir insanın, başkasının yaşama hakkını engelleyecek bir tavır koymaya hakkının olmadığı da bir gerçektir.

Değerli milletvekilleri, kapalı mekânlarda sigara kullanmak, tütün mamullerini kullanmak son derece zararlıdır. Zira, az önce bahsettiğim bu zehirli maddeler çok uzun süre o kapalı mekândaki eşyalara sinmekte ve o eşyalar üzerinde uzun süre etkisini sürdürebilmektedir. Bir kapalı ortamda içilen sigaranın yaydığı zehir oradaki perdede sekiz saat muhafaza olmakta ve orada yaşayan insanlar tarafından solunabilmektedir.

Değerli milletvekilleri, sigarayla ilgili bu yasaların çıkarılması son derece önemlidir. Ama, aslolan, çıkarılan bu yasaların uygulanabilirliğinin olmasıdır. Bu nedenle, bu yasalar doğrultusunda halkın bilinçlendirilmesi, bilgilendirilmesi ve duyarlı kılınması çok daha önem arz etmektedir.

Bu yasa önemlidir ve biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu yasayı destekliyoruz.

Değerli milletvekilleri, 550 milletvekilinin sigara içmediği bir Parlamento özlemiyle hepinizin yeni yılını kutluyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bingöl.

Biz de sizin temennilerinize canıgönülden iştirak ediyoruz.

Şahsı adına Bayram Özçelik, Burdur Milletvekili.

Sayın Özçelik, buyurun.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

40 ülkenin imzalamasını takiben 27 Şubat 2005 tarihinde yürürlüğe giren sözleşmeyi 26 Kasım 2007 tarihi itibarıyla 151 ülke imzalayarak sözleşmenin tarafı hâline gelmiştir. Türkiye sözleşmeyi imzalayan 43’üncü ülkedir.

Ülkemiz, sözleşme görüşmelerine başladığı 1998 yılından itibaren tüm görüşmelere Sağlık Bakanlığı başkanlığındaki heyetlerle aktif olarak katılmıştır.

"Sigara iç dedene kavuş, sigara içme torununa kavuş."

Teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şahsı adına Düzce Milletvekili Celal Erbay. (AK Parti sıralarından alkışlar)

CELAL ERBAY (Düzce) – Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Efendim ben, sigara içme olgusunun hukuki tahlilini yapacağım. Bir kere, Anayasa'mızın bize tanımış olduğu en temel hak yaşama hakkıdır, hayat hakkıdır. Buna ilaveten Anayasa'mızın 56'ncı maddesi: "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir." diyerek, yaşamış olduğumuz ortamın özelliğini belirlemiştir ve bunun altını çizmiştir.  Tabii ki bu doğrultuda yine Anayasa'mızın 56'ncı maddesi, her birimizin yaşamış olduğumuz çevreyi yaşanabilir kılma sorumluğunu bize yüklemektedir ve yine Anayasa'nın 56'ncı maddesi, çevre sağlığını korumak ve çevrenin kirlenmesini önlemek sorumluluğunu ve görevini hem devlete yüklemektedir hem fert olarak bize yüklemektedir. Dolayısıyla,  sigara içmemek suretiyle bulunmuş olduğu yeri yaşanabilir kılmak Anayasa'mızın bize yüklemiş olduğu bir sorumluluktur, bir görevdir. Nitekim, 7/11/1996 tarih, 4207 sayılı Kanun, belli yerlerde sigara içmenin yasak olduğunu belirlemek suretiyle belli yerlerde sigara içme olgusunun, fiilinin suç olduğunu deklare etmiştir ve ilan etmiştir.

Peki, niçin suçtur? Çevreyi kirletiyor, bir. Bir de bizim yaşama olgumuzu, hakkımızı zedeliyor. Elbette ki, her birimiz, çok güzel, temiz, nezih bir havayı teneffüs etmeyi arzu ederiz. Nitekim, tatillerde, efendim, sahillere, ormanlık diyarlara gitmek suretiyle, şöyle kolumuzu gerip ciğerimize ciğerimize nefes aldıktan sonra, oh dediğimizi her birimiz hatırlıyoruz. Tabii ki gönlümüz arzu eder ki, her yerde derinden nefes alalım ve ondan sonra oh hava ne temizmiş yahu diyelim, fakat diyemiyoruz.

Tabip arkadaşlarım meseleyi ortaya koydular. Onların sahası, ben fazla girmek istemiyorum, başaramam. Pasif içicilerin kanser ve benzeri hastalıklara yakalanma oranının da yüzde 40 olduğunu altını çizerek ifade ettiler. Hiç kimsenin, bakın, hiç kimsenin, yaşadığı yeri, çevreyi kanser gibi zararlı bir hastalığın üretim organı zemini kılmaya hakkı yoktur, velev ki bu oran yüzde 40 dahi olsa. Kaldı ki bu çevrede bizim sevdiklerimiz var, babamız var, anamız var, oğlumuz var, torunumuz var. Biraz önce arkadaşımın ifade ettiği gibi, iç dedene kavuş, içme torun sana kavuşsun.

Şimdi, çok enteresan, bir arkadaşımız -bundan yirmi beş sene önce yaşanmış bir hadise- otuz yaşında, gençliğin, delikanlılığın vermiş olduğu rahatlık içerisinde çıkartıyor sigarasını çakmağıyla -beraber- yakıyor. Dört yaşında çok uyanık bir çocuğu var yanında. Oğlu diyor ki: “Baba, bir tane de bana verir misin?” Arkadaşın kafası duvara yanaşmadan duvara vuruyor. Diyor ki: “Evladım, sigara içmek çok zararlıdır.” “Öyleyse, baba, sen niçin içiyorsun?” “Peki evladım, şu andan itibaren ben de içmiyorum.” diyor, hakikaten -tabii, o zaman kalorifer falan filan gelişmemiş- sigarasını sobaya atıyor ve sigara içmiyor, çocuğuna örnek oluyor.

Bu kanunun getirdiği en önemli yenilik, bir eğitimci olarak şunu söylüyorum ki, eğitim kurumlarının, efendim, sağlık kurumlarının, ibadethanelerin hem dâhilinde hem de müştemilatında sigara içmeyi yasaklıyor.

Biz öğretim üyesi olarak, öğretmen olarak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CELAL ERBAY (Devamla) - …sağlık hizmeti sunan ekip olarak ister doktor ister hemşire, hangi kademede olursa olsun, efendim, ibadethanede, insanı yaratıcıya yönlendiren, onun ruhunu nezih bir ortamda canlı tutma görevini üstlenen kişiler olarak bir kere çevremize, etrafımıza örnek olmak mecburiyetindeyiz. Ben öğretmen olarak öğrencime örnek olmak mecburiyetindeyim.

Biraz önce vermiş olduğum misal doğrultusunda babanın, öğretmenin, eğiticinin, tabibin hastasına, talebesine, oğluna, evladına “Sigara içme.” demesi yeterli değil. Oğul babasını sigara içmeyerek görecek, hoca talebesinin sigara içmesini istemiyorsa önce sigara içmeyen bir hoca olarak, öğretmen olarak ona örnek olacak, tabip hastasına örnek olacak ve böylece bulunmuş olduğumuz ortam güzelleşecek, yaşamaya uygun vaziyete gelecek, Türkiye güzelleşecek, hepimiz güzelleşeceğiz, hep birlikte gönül huzuru içerisinde istikbale doğru gideceğiz. Yolunuz açık olsun.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Soru-cevap işlemi var Sayın Genç, daha vakit var.

Madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Asil…

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, sorumu dikkate alarak üzerinde çalışacağınızı ifade etmenizden kamu adına mutluluk duydum. Gösterdiğiniz hassasiyete de yine kamu adına teşekkür ediyorum.

Sigaranın yol açtığı hastalıklar nedeniyle sektöre ödenen tedavi masraflarının kamuya maliyetiyle ilgili bir çalışma bugüne kadar yapılmış mıdır? Yapılmamış ise bu tür çalışmaların yapılarak kamuoyuna açıklanmasının sigara üzerinde caydırıcı etkisi olacağını düşünür, bu konuyla ilgili bir çalışma yapacağınızı da ifade edebilir misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Asil teşekkür ediyorum.

Sayın Gök...

İSA GÖK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sıra gelmeyeceği için ileri maddelerin sorularını ben soracağım.

Sayın Bakan, çerçeve madde 4, kod madde 3’ün altıncı fıkrasında, televizyonda yayınlanan filmlerde tütün ürünleri görüntülerine yer verilemez diyor. Bu durumda, ünlü sanat yapıtı, Humphrey Bogart’ın, “Kazablanka” filmini yasaklayacak mısınız? Belgesel olarak ise Büyük Önder Atatürk’ün sigaralı belgesellerini televizyonlarda göstermeyecek misiniz?

Diğer bir sorum, çerçeve 8’inci madde, kod 7’nci madde de müsadere maddesi. Bu maddede, mahalli mülki amir tarafından müsadere kararı verileceği beyan ediliyor. Oysa ki, sigaralar biliyorsunuz paket, kutu, box olarak geçiyor. Müsadere konusunda -kaçakçılıkla mücadele- 5607 sayılı Kanun’daki sistemi uygulayarak, yani cumhuriyet savcısının talebi üzerine sulh ceza mahkemesince müsadere kararı verilmesi konusunda bir önerge gerekirse buna tavrınız nasıl olur? Zira, bu maddede hakikaten müsadere çok yanlış noktalara gidebilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gök.

Sayın Barış…

TANSEL BARIŞ (Kırklareli) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Öncelikle, terör saldırısında hayatını kaybeden Benazir Butto’ya Allah’tan rahmet diliyorum ve Pakistan halkının başı sağ olsun diyorum.

Sayın Bakanım, yasa teklifini tüm kalbimle destekliyorum.

Benim sorum çok kısa ve net. Bu kadar konuşmadan sonra, bu kadar güzel konuşmadan sonra sorum: “Bakanlar Kurulunda kaç bakanımız sigara içiyor?”

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Barış.

Sayın Bakanım, buyurun.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Sayın Asil’in yine bence katkı verici, değerli bir sorusu oldu. Doğrusu kamuya ait, metodolojisi çok iyi planlanmış bir araştırma yapılmış değil. Farklı araştırmalar var, çünkü, burada sigaranın doğrudan ve dolaylı etkilerinin ne olduğunu tespit etmek lazım. Yani, şimdi sigara içen birinin yirmi sene sonra kanser olması da sonuçta veya yirmi sene önce sigara içen birinin bugün kanser olması da kamuya bir maliyet, ama gerçekten üzerinde çalışılmaya değer. Yani diğer bahsettiğiniz konuyla birlikte biz bu konuyu çalışalım. Zaten, Ulusal Tütün Kontrolü Programı’mızda ölçme ve değerlendirmeyle ilgili özel çalışmalar yapacağımıza dair eylem planımız var. Bunu da onun içine alabiliriz diye düşünüyorum.

Sayın Gök “Televizyonlarda gösterilen filmlerde veya diğer gösterilerde tütün ürünlerinin gösterilmemesi lazım. Nasıl olacak bu?” dediler. Aslında, bugün de bu kısmen yapılıyor biliyorsunuz. İşte, bulanık bir şekilde, buzlanma vesaire suretiyle. Artık, bir şekilde, yönetmelikler yapılırken bunların detayları mutlaka belirlenecek. Ama şunu kastediyorsanız, yani işin sanatsal tarafını yok etmemek açısından bunlar yerinde dursun diyorsanız, biz burada daha çok çocukları ve gençleri koruma amaçlı yapıyoruz. Dolayısıyla, televizyon, çocuk ve gençlerin, herkesin birlikte seyredebileceği, görebileceği bir alan olduğu için, bir iletişim alanı olduğu için buna benzer tedbirleri almak gerektiğini düşünüyorum.

Bu müsadereyle ilgili olarak, burada mülkiyetin kamuya geçirilmesi konusu var. Kabahatler Kanunu’nun 18’inci maddesine göre mahalli mülki amir bu kararı verecek. On beş gün içinde de 26’ncı  maddeye göre sulh ceza mahkemesine itiraz hakkı var. Dolayısıyla burada bir yargı güvencesi yine devam etmiş oluyor.

“Bakanlar Kurulunda kaç bakan sigara içiyor?” Şunu söyleyebilirim: Türkiye’deki yüzde 33’lük sigara içme oranıyla kıyasladığınızda hemen hemen hiç kimse sigara içmiyor diyebilirim. Ben ümit ediyorum ki, -biraz önce değerli Komisyon Başkanımızla konuştuk, Meclisimizde de bu oran düşük aslında, yani toplumla kıyasladığımızda- bir anket çalışması Meclisimize de yapacağız. Bu soru hatırımıza onu da getirdi.

Yani bizim, tabii, topluma –çok haklısınız- siyaset yapan kişiler olarak veya siyasi önderler olarak mutlaka örnek teşkil etmemiz gerekiyor.

Ben sorularınız için teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- 4207 sayılı Kanunun 1 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"MADDE 1- (1) Bu Kanunun amacı; kişileri ve gelecek nesilleri tütün ürünlerinin zararlarından, bunların alışkanlıklarını özendirici reklam, tanıtım ve teşvik kampanyalarından koruyucu tertip ve tedbirleri almak ve herkesin temiz hava soluyabilmesinin sağlanması  yönünde düzenlemeler yapmaktır."

BAŞKAN – Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kırıkkale Milletvekili Sayın Osman Durmuş, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kırklareli Milletvekili Sayın Turgut Dibek; şahsı adına Burdur Milletvekili Bayram Özçelik, İstanbul Milletvekili Nursuna Memecan ve İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in söz talepleri vardır. Bu süre içerisinde bir arkadaşıma söz verme durumu var.

İlk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kırıkkale Milletvekili Sayın Osman Durmuş’a ait. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tütün mamullerinin zararlarının önlenmesine dair kanunun 2’nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, benden önce konuşan tüm arkadaşlarımız sigaranın ekonomik, sağlıkla ilgili zararlarından bahsettiler. İzninizle, ben, birkaç tane görüntüyü size göstermek istiyorum.

Sigara gerçekten dünya ekonomisinde ciddi bir yer işgal ediyor. Şu saatte bu kanun burada çıkmıyorsa, çıkamıyorsa, korkarım ki, çıkamayabilir. Çünkü, burada, samimi, gönüllü, Türk insanının, gençliğimizin, geleceğimizin sağlığını korumak isteyen temennilerle bir kanun tasarısı gelmiş durumda. Ama tütünden ve sigaradan geçinen lobiler o kadar büyük ki, Türkiye’deki tütüne dayalı ekonomik kaynakların birçoğunu ele geçirdiler.

Sayın Erdöl bu konuda gayret gösterenlerden bahsederken herhâlde dikkatinden kaçtı. Bakın, Türkiye’de bir Formula yarışı var. Bu Formula yarışlarıyla ilgili öyle baskılar aldık, öyle baskılar aldık ki… Biz bir şart koştuk: “Türkiye Formula yarışlarında tütün ve mamullerinin reklamı yapılamaz.” Bu şartla “evet” dedik. İzleyin, bir tek, Türkiye’de Formula yarışlarında sigara reklamı yoktur.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye’de Tekelin belli bölümleri, kârlı bölümleri satıldı, birileri aldı. Keşke zaman yeterli olsaydı da, bu kanun şurada çıksaydı, ama kanunları çıkarmak her zaman yeterli olmuyor.

Sigarayla ilgili birçok örnek verildi. Bunun içindeki nikotinin 1 gramının ellide 1’i, yani 20 miligramı, damar yoluyla tiryaki olmayan kime verilirse verilsin, birkaç dakika içinde ölür. Zehrin kuvvetini ifade için söylüyorum: 1 gramın ellide 1’i, yani 20 miligram, damar yoluyla verilirse, tiryaki olmayan birkaç dakika içinde ölür. Tehdidin boyutunu bilmeniz bakımından, ne kuvvetli bir zehir olduğunu bilmeniz bakımından…

Bir diğer örnek: Benim evimde sigara içilmez. Çocuklar dört-altı yaş grubundaydı. Misafirim geldi. Bizde kül tablası da yoktur. Misafir, cebinden sigarasını çıkardı, yaktı, ama sigarayı gerçekten içmedi, yedi resmen. Öyle bir içim, öyle bir haz, öyle hoş bir görüntü ki, bir baktım hem kızım hem oğlum gıptayla misafire bakıyorlar. “Eyvah” dedim, “Kaybettik çocukları.” Gözünün içine bakıyorlar, dikkatlerini ayırmıyorlar. “Keşke benim babam da böyle olsa” der gibi bir hâl. “Misafir, bir sigara da bana ver.” dedim. Sigara yok bizde. Verdi, yaktık. “Kızım gel, -küçük- al bu sigarayı iç.” Gıpta ediyor, onu orada test etmem lazım. Verdim, üflüyor, bilmiyor. “Olmaz, sigaranın dumanını içine çekeceksin, em.” dedim. Emdi, öksürdü, gitti. O -çocuk yaştaki- tadı ve lezzeti çok çirkin, onun damak tadı ona uygun değil. Sonra, “Oğlum, sen gel.” dedim. Hiç itiraz etmedi, o da geldi. “Hadi oğlum iç.” O da üflüyor. “Hayır, emeceksin, içine çekeceksin.” dedim. Çekti, öksürdü, bağırdı, gitti. O gün bugündür içmiyorlar.

İkinci bir tablo: Yaşıyorsa Allah uzun ömür versin, vefat ettiyse rahmet eylesin, Profesör Doktor Orhan Bumin Hocamız, polikliniğe aldı bizi götürdü. Stajyeriz genel cerrahide; bir Kastamonulu hasta, hastanın iki bacağı yok.

MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) – Başka yerliymiş Hocam.

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Kastamonulu.

İki bacağı yok. İki elinin parmaklarının büyük ekseriyeti siyahlaşmış, kangren başlamış. Bizlere sordu: “Bu hastalığın adı ne?” Genel cerrahi eğitimi alanlar biraz bilir. Damarları tıkayan, uçtan merkeze doğru tıkayan bir hastalığımız var, tromboanjitis obliterans diyoruz biz, Latincesi. Yani, damarı trombüslerle merkeze doğru tıkayan, diğer adıyla da burger.

Şimdi, adamcağıza sordu: “Sana sigara içme demedi mi doktorlar?” “Hayır.” dedi. Adamın önce ayakları kesilmiş, sonra bacakları kesilmiş, sıra kollarına gelmiş; takoz olacak, sigara için yalan söylüyor. Başka bir şey için söylemez. İnanın söylemez. Hanımını boşar, ama o evlendiği sigarayı asla boşayamaz.

Değerli arkadaşlarım, şu gördüğünüz bizim havamız, tertemiz, beyaz bir kâğıt. Şimdi, bunu bir katlayalım. Alışkanlıklar katlanmış kâğıt gibidir değerli arkadaşlarım, ne kadar ütüleseniz izi kalır.

Sigara tiryakileri sözüm size. Sigarayı bırakabilirsiniz. Bu kampanyalarda, bırakma kampanyalarında yüzde 24’ün kalıcı olarak bıraktığını biliyoruz. Ancak bir şey var, sizin müthiş propagandistleriniz var. Kimdir bunlar? Bunlar sigara içicileri, arkadaşlarınız, yakınlarınız. “Bırak kardeşim, sigara içen de ölüyor içmeyen de ölüyor. Al şu sigarayı yak.” Zorlarlar. Askere gidersiniz, alıştırmaya çalışırlar. Ben bir şey söylüyorum. Bu iz, sizinle mezara gidecek. Ama, sizin iradeniz bunu bırakmaya yeter. Arkadaşınızı sigara için reddedeceksiniz: “Hayır kardeşim, dostum değilsin.”

Bir şey daha söyleyeyim: Samimiyetle, bırakacak mısınız bırakmayacak mısınız? Bunun kararını siz vereceksiniz. Hekim size faydalı olamaz, akupunktur olmaz. Karar sizin. Bunu bırakacaksanız, bilin ki, tekrar başladığınızda bıraktığınız yerde sizi kabul etmeyecek, nikotine alıştığınız dozun biraz daha üstünde, 2 paketse 2,5 yapacak. “Efendim, ben incesini içiyorum, bunun nikotini azmış.”

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – İncesi daha zararlı.

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Kardeşim, sen, onun o nikotin doyum oranı kadar paketini artırırsın. Bu inandırıcı değil. Çünkü, seni bağımlı yapan nikotin. Peki, sana elektronik nikotin sigarası versek, o bağımlı olduğun şeyi bir süre kullansan, ama, kanser yapan katrandan vazgeçsen. Ya, olur mu, falan… Ya, bunun ucu da kızarıyor, dumanı da çıkıyor. Senin alıştığın ne var? İki parmak, tutacaksın.  Onu da öyle gösterişli tutar ki.

Bu sigarayı en güzel içen kişi kimdir? İnşallah, dinlemiyordur, Sayın Devlet Bahçeli’dir. Kardeşim, bir sigara içişi var, imrenirsiniz. Bu kadar güzel bir sigara içilebilir mi? Yanında da bir kahve söyler.

Sayın Bölükbaşı diyor ki -sürem de bitiyor- sigara bırakma kampanyası başlattık… “Sayın Bahçeli’nin yanına girdi. Otuz saniyede geri çıktı.” diyor. “Sordum, sigara bıraktırmak için gelmişler, çıkarttım dışarı dedi.” diyor. Şimdi, Bölükbaşı sigarayı bırakmamak için gerekçe arıyor. Keşke, o gün Bahçeli bıraksaydı, keşke bugün Bölükbaşı bıraksa.

Ben, şimdi -Başkanım, biliyorum, yoklama yapma hakkı senin- bir anket yapmak istiyorum, samimi bir anket.

BAŞKAN – Bir dakika o zaman Hocam, birkaç saniye…

Evet, Sayın Durmuş’un konuşmasının tamamlanmasına kadar çalışma süremizin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sigara içenlere de söz hakkı doğuyor Sayın  Başkan.

OSMAN DURMUŞ (Devamla) - Efendim, Meclis Genel Kurulunda sigara içmeyen -içen dersem yanlış anlaşılır- arkadaşlarımız lütfen işaret buyursunlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN DURMUŞ (Devamla) - Sigara içenleri değil, sigara içmeyenleri söylüyorum. Maşallah! İşte Türk milletinin sizi örnek alması lazım. (Alkışlar)

O içen arkadaşlardan istirham ediyorum. O sigara içen arkadaşlarımdan istirham ediyorum. Topluma örnek olacaksınız. Geleceği siz burada kararlaştırıyorsunuz ve bu kanunla netice alacaksınız. O hâlde, burada sigara içenler, Türk milletinin huzurunda -eğer iradenize güveniyorsanız, güvenmiyorsanız bunun pazarlığı olmaz- bize bir söz verebiliyor musunuz? Bu sözü istiyoruz.

Bakın, çok geç olacak. Size benim meslektaşlarım bu sigarayı bıraktıracak. Ne zaman? Koroner damarlarınız tıkanacak, böbrek damarlarınız tıkanacak, tansiyonunuz yükselecek “sigarayı bırak” diyecek, bu sefer sıkıyönetimle bırakacaksınız. Niye sağlıklı iken bırakmıyoruz?

Bizi izleyen gençler varsa, sevgili gençler, modernliğin ölçüsü sigara içmek değildir. Dün, 12-18 yaş grubu “Ben artık büyüdüm, erkek oldum, hanım arkadaşım olabilir.” diye birbirimize caka satmak için sigaraya başlıyorduk. Ama bugün modernliğin ölçüsü, temiz havada bir kız arkadaşla sigara içmeden gezebilmek, yürüyebilmektir. Bugün modern Batı toplumları elinde sigara olan insanı uzaktan bakarak ayıplıyor.

Sözümü bitiriyorum Sayın Başkanım.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Bahçeli’nin sigarayı bıraktığını da ifade et.

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Sayın Bahçeli sigarayı bıraktı.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Sıkıyönetimle mi?

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Bıraktı. Kaynaşlı’da, önünde pirzolalar falan yiyor “Osman Bey, altı tane sigara içmeyecektim, beni niye ameliyat ettirdin?” dedi. Öfkenizi anlıyorum efendim, isterseniz gelin beni bir tokatlayın… “Estağfurullah” dedi, çok kibar bir insan.

Bir şey söylüyorum: Yarın geç olmadan, bazı mazeret ve savunma imkânlarına müracaat etmeyin, gelin –hanımefendileri de kastediyorum- bir erkekçe tavır gösterin “Boşadım sigara seni.” deyin ve topluma da burada bir söz verin. Bulunduğunuz her toplumda sigara sadece sağlığa zararlı değil, aldanmayın, sigara öldürür. Ölen bir nesil istemiyorsanız sigaraya başlatmayın ve bunun arkasından Sayın Bakandan da istirham ediyorum… Bu kararlılık ister.

Ameliyathaneye girdim, göz gözü görmüyor. Levha var “Sigara içilmez burada.” diye, Gazi Üniversitesinde. Sabah, ameliyathanenin bir kantini vardır, oraya girdim, göz gözü görmüyor. Yani, ben eğer erken ölürsem sigara içen arkadaşlarımın kirlettiği havadan çok soludum, gerek kahvehanede gerek oturdukları yerde, onların da payı olacaktır, bundan emin olunuz.

Ben burada şunu söylemek istiyorum: Sigarayı bırakalım.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Doktorlar niye içiyor?

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Doktor olamamışlar.

Kararlılıkla arkasında durursak zararlı ve öldürücü olanın peşinden gitmeyiz. Ama sigara maddedir, alışkanlık yapan bir maddedir. Tüm alışkanlık yapan maddelerin öncüsü sigaradır. Yeşilay yazar “Bütün kötülüklerin anası içkidir.” diye; hayır, anası da babası da sigaradır, onlar arkadan gelir.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Durmuş.

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Onun için sigara içmeyen, sigara içirtmeyen bir toplum diliyorum.

Varşova’da yapılan toplantıda elli bir ülke var, sigarasız bir dünya için toplanmışız, Alman Sağlık Bakanına rica edildi “Ben ülkemde sigara makinelerini kaldıramam. Siz benim ülkemin bağımsızlığına müdahale ediyorsunuz.” dedi. Umarım Meclisimiz, çarşamba günü geldiğinde bu kanunu bitirir. Sayın Başkanım, istirham ediyorum, bu kanunu, sigara lobilerine karşı, bitirebilecek bir Meclis gücü gösterelim diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

Yeni yılın sigarasız bir dünya getirmesini diliyorum.

Saygılarımla efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Saygıdeğer arkadaşlarım, biz de bütün dünyaya sigarasız bir dünya temenni ediyoruz.

Evet, bu vesileyle, idrak edeceğimiz 2008 yılının milletimize, insanlığa hayırlar getirmesini diliyorum.

Sözlü soru önergeleri ile kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 2 Ocak 2008 Çarşamba günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum, hayırlı akşamlar diliyorum.

 

Kapanma Saati: 20.06

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.