DÖNEM: 23 YASAMA
YILI: 2 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ CİLT : 11 43’üncü Birleşim 27 Aralık 2007 Perşembe İ Ç İ N D E K İ L E R I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III.
- YOKLAMALAR IV.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI 1.- TBMM Başkan
Vekili Nevzat Pakdil’in, Ankara Balâ’da meydana gelen
deprem; Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin yıl dönümü; İstiklal Marşı’mızın
şairi Mehmet Âkif Ersoy’un ölüm yıl dönümü ve
yaklaşmakta olan 2008 yılı nedeniyle konuşması V.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI 1.- Samsun
Milletvekili Ahmet Yeni’nin, Mehmet Âkif Ersoy’un
ölümünün 71’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması 2.- Mersin
Milletvekili Kadir Ural’ın , Millî Eğitim Bakanlığının
yönetici atamalarına ilişkin gündem dışı konuşması 3.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, üniversitelerin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR 1.- Ankara
Milletvekili Mehmet Emrehan Halıcı’nın,
Ankara Balâ’da meydana gelen depreme ilişkin açıklaması 2.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, mahkeme başkanlığı ve
cumhuriyet başsavcılıklarınca gönderilen ve Başkanlıkça bilgiye sunulan
belgelerin, Genel Kurula sunulmadan öncelikle Anayasa ve Adalet Karma
Komisyonuna gönderilmesi gerektiğine; yapılan uygulamanın doğru olmadığına
ilişkin açıklaması VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A)
DUYURULAR 1.- Diyarbakır
Milletvekili Aysel Tuğluk ile İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel
haklarında İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığının, Diyarbakır
Cumhuriyet Başsavcılığının ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının bildirmiş
olduğu dosyaların Anayasa’nın 83’üncü maddesinin ikinci fıkrası gereğince
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunulmasına ilişkin duyuru B)
MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin ve 22 milletvekilinin, polislerin mesleki ve sosyal
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/74) 2.- Muğla Milletvekili
Metin Ergun ve 29 milletvekilinin, mermercilik
sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/75) 3.- Gaziantep
Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 26 milletvekilinin, Nemrut Dağı Millî
Parkı’ndaki sorunların araştırılarak tarihî eserlerin korunması ve turizmde
etkin değerlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/76) C)
ÖNERGELER 1.- AK Parti,
CHP, MHP, DTP Grubu başkan vekilleri ile İzmir Milletvekili Recai Birgün’ün; dost ve kardeş Pakistan’da düzenlenen menfur bir
terör saldırısı sonucu, çok sayıda Pakistan vatandaşıyla birlikte, eski
başbakanlardan Benazir Butto’nun
da hayatını kaybetmesi nedeniyle kardeş Pakistan’ın birlik ve bütünlüğünü,
demokrasi ve istikrarını hedef alan bu menfur saldırıyı ve bütün terör
saldırılarını şiddetle lanetlediklerine; Pakistan halkının huzur, barış ve ülke
istikrarını bozmak isteyenlere fırsat vermeyeceğine, bütün sorunlarını
demokrasi ve hukukun içinde kalarak çözeceğine olan inançlarını bir kez daha
vurgulamak istediklerine ve başta Benazir Butto olmak üzere hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet,
yakınlarına ve Pakistan halkına başsağlığı dilediklerine ilişkin müşterek
bildirileri VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A)
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ 1.- Tanık Koruma
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/346) (S. Sayısı: 34) 2.- Ses ve Gaz
Fişeği Atabilen Silahlar Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu
(1/437) (S. Sayısı: 54) 3.- Temel Ceza
Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/335) (S. Sayısı: 56) 4.- Trabzon
Milletvekili Cevdet Erdöl ve Adana Milletvekili
Necdet Ünüvar’ın; Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu (2/65) (S. Sayısı: 72) 5.- Trabzon
Milletvekili Cevdet Erdöl’ün; Tütün Mamullerinin
Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/9) (S. Sayısı: 55) IX.-
TEŞEKKÜR, TEBRİK, TEMENNİ VE TAZİYELER 1.- Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, İzmir Milletvekili Oktay
Vural, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Van
Milletvekili Fatma Kurtulan, İzmir Milletvekili Recai Birgün
ve Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Pakistan’da bir suikast sonucu vefat
eden Benazir Butto’ya
Allah’tan rahmet, Pakistan halkına başsağlığı dileyen konuşmaları X.-
OYLAMALAR 1.- Tanık Koruma
Kanunu Tasarısı’nın oylaması XI.-
SORULAR VE CEVAPLAR A)
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un,
Ceyhan ilçesinin adliye binası ihtiyacına ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı
Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/416) 2.- İstanbul
Milletvekili Fatma Nur Serter’in, Şemdinli
olaylarıyla ilgili iddianameye ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in
cevabı (7/491) 3.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Torbalı ilçesinin
adliye binası ihtiyacına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in
cevabı (7/575) 4.- Edirne
Milletvekili Rasim Çakır’ın, emeklilerin sendikalaşmasına yönelik düzenleme
çalışmasına ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/576) 5.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Bursa Senfoni Orkestrasına müzik aleti alım
ihalesindeki usulsüzlük iddiasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/822) 6.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, turizm sektörünün
çeşitli yönlerden desteklenmesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/915) 7.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Ufuk Uras’ın, Allianoi antik
sağlık merkezine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/952) 8.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya’nın turizm master planına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/953) 9.- Samsun
Milletvekili Osman Çakır’ın, özel tiyatrolara verilen devlet desteğine ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın
cevabı (7/1002) 10.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, Antalya’da turizmin
yaygınlaştırılmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/1003) 11.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, panelvan
tipi araç sahiplerine verilen geriye dönük vergi cezasına ilişkin sorusu ve
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/1006) 12.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, Tekelin alkollü içkiler bölümünün satışına ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı
(7/1008) 13.- Ankara
Milletvekili Nesrin Baytok’un, hediye tabancalara ve
ilgili soru önergesine ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi Gönül’ün
cevabı (7/1027) 14.- Aydın
Milletvekili Mehmet Fatih Atay’ın, özürlü istihdamına ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/1129) I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu
saat 14.04’te açılarak beş oturum yaptı. İstanbul
Milletvekili Mustafa Şükrü Elekdağ’ın, Hristiyan rahiplere yönelik saldırılara ilişkin gündem dışı
konuşmasına, Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu cevap verdi. Ankara
Milletvekili Yıldırım Tuğrul Türkeş, Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 88’inci yıl
dönümüne, Malatya
Milletvekili Mahmut Mücahit Fındıklı, Malatya ve çevresindeki kara yollarının
yapımına ve bakanlıkların faaliyetlerine, İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar. Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlu ve 23 milletvekilinin,
Artvin Cerattepe’deki madencilik faaliyetlerinin
çevreye etkilerinin (10/71), Aydın
Milletvekili Mehmet Fatih Atay ve 21 milletvekilinin, eğitim kurumlarında
tarikat örgütlenmesi iddialarının (10/72), Bursa
Milletvekili Necati Özensoy ve 28 milletvekilinin, baz istasyonlarının yer seçimindeki sorunların ve halk
sağlığına etkilerinin (10/73), Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki
yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı. 24-26 Ekim 2007
tarihlerinde Romanya’ya, 14-17 Kasım 2007
tarihlerinde Çek Cumhuriyeti ve Azerbaycan’a, 6-8 Kasım 2007
tarihlerinde İtalya’ya, Resmî ziyarette
bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a refakat eden heyetlere katılmaları
uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkereleri kabul edildi. Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının: 1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kararlaştırılmış olan Tanık Koruma Kanunu Tasarısı’nın (1/346) (S. Sayısı: 34)
görüşmelerine devam edilerek ikinci bölümü üzerinde bir süre görüşüldü;
birleşime verilen aradan sonra ilgili Komisyon ve Hükûmet
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından ertelendi. 27 Aralık
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşime
19.54’te son verildi.
No.: 58 II.- GELEN KÂĞITLAR 27 Aralık 2007 Perşembe Teklifler 1.- Mersin
Milletvekili İsa Gök ve 21 Milletvekilinin; Polis Vazife ve Selahiyet
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/105) (İçişleri ile
Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.12.2007) 2.- İzmir
Milletvekili Harun Öztürk ve 11 Milletvekilinin;
25.8.1999 Tarihli ve 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/106) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2007) Rapor 1.- Malatya Milletvekili Mahmut Mücahit Fındıklı ve 7
Milletvekilinin; Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası Kanunu ve
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; 24.06.2006 Tarih ve 5522 Sayılı
Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası Kanunu ve Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu (2/103, 2/104) (S. Sayısı: 86) (Dağıtma tarihi: 27.12.2007)
(GÜNDEME) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin ve 22 Milletvekilinin, polislerin mesleki ve sosyal
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/74) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/12/2007) 2.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun ve 29 Milletvekilinin,
mermercilik sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/75) (Başkanlığa
geliş tarihi: 06/12/2007) 3.- Gaziantep
Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 26 Milletvekilinin, Nemrut Dağı Milli Parkındaki
sorunların araştırılarak tarihi eserlerin korunması ve turizmde etkin
değerlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/76) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/12/2007) Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri 1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürek’in, AİHM’ne bildirilen
Türk yargıç adaylarının reddedilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/265) 2.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Türk
Tarih Kurumu Başkanının bazı açıklamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/865) 3.- Aydın Milletvekili Mehmet Fatih Atay’ın, ABD
Başkanı ile yaptığı görüşmeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/868) 4.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, doğalgaz dağıtım şirketleriyle ilgili bazı
iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/869) 5.- Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın,
doğalgaz dağıtım şirketiyle ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/870) 6.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün, Suudi Arabistan Kralına Devlet Şeref Madalyası
verilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/871) 7.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, İncirlik
Üssünün kullanımıyla ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/872) 8.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, afetlere
karşı alınan önlemlere ve afet mağdurlarının zararlarının giderilmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/873) 9.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un,
THY’nin bir sempozyuma sponsor olmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/876) 10.- Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın,
Başbakanın bir yakınının evinin bulunduğu sokakta polis ekiplerine nöbet
tutturulduğu iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/891)
11.- Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun,
bireysel silahlanmaya ve kamu personelinin silah taşımasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/892) 12.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Adana’nın aldığı göçe ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/893) 13.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara’da otobüs duraklarının yenilenmesine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/894) 14.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın,
tüzel kişiliği sona erecek olan belediyelere, mahalli idarelerin gelir
kaynaklarına ve Bulgaristan göçmenlerinin vatandaşlık başvurularına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/895) 15.- Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, okulların
depreme karşı güçlendirilmesi için ayrılan ödeneğe ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/897) 16.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, diyabet hastası çocukların sorunlarına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/903) 17.- İstanbul Milletvekili Sacid
Yıldız’ın, hastanelerde alınması gereken güvenlik önlemlerine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/904) 18.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün,
geçici ve sözleşmeli sağlık personeli alımına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/905) 19.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın,
İzmir’deki hastane ve sağlık ocaklarının depreme karşı güçlendirilmesine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/906) 20.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, Ardahan’daki telefon santrallerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/910) 21.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un,
Pozantı-Ankara otoyolu projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/911) 22.- Kocaeli Milletvekili Hikmet Erenkaya’nın, Körfez-Gebze arasındaki karayolu
çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/912) 23.- İstanbul Milletvekili Bihlun
Tamaylıgil’in, izinsiz halka arz gerçekleştiren
şirketlere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/914) 24.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un,
mermer sektörünün sorunlarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/917) 25.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, İstanbul
ve Tekirdağ’da yaşanan sel baskınlarına ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/918) 27 Aralık 2007 Perşembe BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 14.00 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Fatoş GÜRKAN (Adana) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşimini açıyorum. III. -YOKLAMA BAŞKAN -
Elektronik cihazla yoklama yapacağım. Yoklama için dört
dakika süre vereceğim. Yoklama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik
cihazla yoklama yapıldı) KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, yoklama süresi bitti. Niye hâlâ yoklama pusulalarını
arkadaşlara veriyorsunuz! BAŞKAN – Sayın
Genç, hitap tarzlarımızda Genel Kurul içerisinde dikkatli olalım. Başkanlık
Divanı gereğini yapacaktır, lütfen… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkanlık Divanı, yoklama süresi içerisinde sonucu panoya
aktaracaksınız, biz de göreceğiz! BAŞKAN – Evet,
Meclis Başkanlık… KAMER GENÇ
(Tunceli) – O panoya aktarın! BAŞKAN – Lütfen,
yüksek sesle konuşmayınız, yerinize oturunuz ve Başkanlık Divanının neticesini
dinleyiniz! KAMER GENÇ
(Tunceli) – O panoya aktarın bakalım, aktarın panoya! BAŞKAN –
Başkanlık Divanının ne yapacağını İç Tüzük belirliyor. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, bilmiyor Başkanlık Divanı. BAŞKAN - Oturunuz
yerinize lütfen! Oturunuz! KAMER GENÇ
(Tunceli) – Panoya aktarın bakalım! BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur. Birleşime on
dakika ara veriyorum. Kapanma Saati : 14.09 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 14.20 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Fatoş GÜRKAN (Adana) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum. III.- Y O K L A M A BAŞKAN – Açılışta
yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı, şimdi yoklama işlemini
tekrar edeceğim. Yoklama için dört
dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik
cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, toplantı yeter sayısı vardır, gündeme
geçiyoruz. IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI 1.- TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in,
Ankara Balâ’da meydana gelen deprem; Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin yıl dönümü;
İstiklal Marşı’mızın şairi Mehmet Âkif
Ersoy’un ölüm yıl dönümü ve yaklaşmakta olan 2008 yılı nedeniyle konuşması BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekilleri, bugün, 2007 yılının son yasama çalışmasını
yapacağız ve nasip olursa, önümüzdeki hafta da yeni yıla girmiş olacağız. Bu
vesileyle, 2008 yılının Türk milleti için, İslam âlemi için ve bütün insanlık
âlemi için hayırlar getirmesini diliyorum, sizlere de hayırlı yıllar diliyorum.
Ayrıca, bugün
sabah Balâ’da bir deprem yaşadık. Bütün milletimize ve özelde Balâlılara geçmiş
olsun dileklerimi iletiyorum. Ayrıca, bugün,
Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin yıl dönümüdür. Bu vesileyle, Mustafa Kemal
Atatürk’ü ve silah arkadaşlarını da bir kez daha rahmetle, minnetle anıyorum. Ayrıca, İstiklal Marşı’mızın şairi büyük insan Mehmet Âkif
Ersoy’un da ölüm yıl dönümüdür. Bu vesileyle, Mehmet Âkif
Ersoy’a ve Birinci Büyük Millet Meclisinde bulunan bütün milletvekillerine
Allah’tan rahmet, minnet ve şükran duygularımızı da ifade ediyorum. Sayın
milletvekilleri, gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim. Gündem dışı ilk
söz, Mehmet Âkif Ersoy’un ölüm yıl dönümü
münasebetiyle söz isteyen Samsun Milletvekili Ahmet Yeni’ye aittir. Sayın Yeni,
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI 1.- Samsun Milletvekili Ahmet Yeni’nin, Mehmet Âkif Ersoy’un ölümünün 71’inci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması AHMET YENİ
(Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 27 Aralık Atatürk’ün
Ankara’ya gelişinin 88’inci yılı münasebetiyle Ankara’da birçok kutlama
programları yapılmaktadır. Bu çok önemli günü ben de kutlayarak sözlerime
başlamak istiyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hayatı boyunca milleti ve
ülkesi için göstermiş olduğu millî mücadelede şahsiyeti ve maneviyatını özüyle
ve sözüyle de ortaya koyan İstiklal Marşı’mızın şairi
millî şairimiz Mehmet Âkif Ersoy’u vefatının 71’inci
yıl dönümünde anmak, bu nadide değerlerimizin şahsiyetini, bırakmış olduğu
birçok eseriyle birlikte gelecek nesillerimize anlatmak ve aktarmak maksadıyla
vefatının yıl dönümü olan bugün gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesile ile yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; birlik ve beraberliğimizi ortaya koyduğumuz, aynı
zamanda tarihi şanlı zaferlerle dolu aziz milletimizin, vatanımız ve
bağımsızlık mücadelemizin kazanılmasını her zaman dosta düşmana göğsünü gere gere haykırdığı İstiklal Marşı’mızın
şairi Mehmet Âkif Ersoy’u anma vazifemizi yerine
getirmede gösterilen hassasiyet ve bu ilgi dolayısıyla da sayın
Başkanlığa ve yüce Meclisimize şükranlarımı arz ediyorum. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; millî şairimiz Mehmet Âkif
Ersoy müstesna bir şahsiyet olarak yaşatmamız ve yâd etmemiz gereken millî
değerlerimizdendir. Kalabalıkları millet yapan en önemli unsur millî şuurdur.
Milletler kendilerine vücut veren değerlere sahip çıktıkça kimliklerini ve
devlet olarak bağımsızlıklarını korurlar. Tarih sahnesinde manevi önderleri,
millî kahramanları ve kültür şahsiyetlerine sahip çıkan milletlerin yaşama
hakkı vardır. Mehmet Âkif Ersoy ömrü boyunca milletimizin yararına olanı dile
getirmiştir. Bir eylem adamı olarak söylediğini bizzat kendi özünde de
yaşamıştır. Toplumun çözüm bekleyen yığınla meselesi karşısında hareket ve
heyecan adamı olarak ortaya çıkmış, gücünü halktan almış ve bunu bir hayat
tarzı hâline getirmiştir. Millete inanmış ve güvenmiştir. Mehmet Âkif Ersoy her yönüyle mükemmel, dört başı mamur bir
insandı. Üstün şahsiyetine örnek oluşturan davranışları, dostlarıyla
münasebetleri ve ideali için yaptığı fedakârlıklar, Kurtuluş Savaşı’ndaki eşsiz
gayretleri, gurbet hayatı, sanatı, sanatının özellikleri, şiirimize getirdiği
yeni yaklaşımlarıyla hayatı birçok bakımdan örnektir. Kendisinden alacağımız
dersler ve öğreneceğimiz birçok hususlar mevcuttur. Ahlakı, karakteri, meşrebi,
kişiliği, mizacı, yani seciyesi yüksek bir insandı. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Mehmet Âkif Ersoy’un şahsı
manevisini ve göstermiş olduğu mütevazı kişiliğin ortaya koyduğu örnek bir
olayı, hafızalarınızı tazelemek için arz etmek istiyorum: Mehmet Âkif Ersoy İstiklal Harbi’mizi sevk ve idare eden siyasi
tarihimizin yüz akı Birinci Meclisimizde Burdur Milletvekilimizdir. Yazmış
olduğu İstiklal Marşı’mız büyük bir coşkuyla kabul
edilmiştir ve 724 şairin katıldığı bu müsabaka için konulan mükâfat 500
liradır. Mehmet Âkif Ersoy mükâfat almak istemediği
için evvela iştirak etmemiştir. Maarif Nazırı Hamdullah Suphi Tanrıöver Bey’in “Mükâfatı almazsınız, fakat iştirak
ediniz.” ricası üzerine buna katılmıştır. Âkif, bu
500 liralık mükâfatı Şarkışla Hastanesindeki yaralı gazilere hibe etmiştir.
İşte, kendisini vatanına, milletine adamış olan önder bir şahsiyet. Mehmet Âkif Ersoy için tek mukaddes olan dinin yanında dil de çok
mühimdir. Din, bütün kutsi duyguları, düşünceleri insana telkin eder. Bu duygu
ve düşüncelerin tebliği ise dil vasıtasıyla olur. Mehmet Âkif
Ersoy, ömrünü yüksek bir ideal peşinde, inanç ve cihat ruhu içerisinde
geçirmiştir. Üstadın “Asım” daki şu beyitleri bize ne
güzel istikametler göstermektedir: "Zulmü
alkışlayamam, zalimi asla sevemem; Gelenin keyfi
için geçmişe kalkıp sövemem. Biri ecdadıma
saldırdı mı, hatta, boğarım... - Boğamazsın ki! - Hiç olmazsa
yanımdan kovarım! Üçbuçuk soysuzun ardında
zağarlık yapamam; Hele, hak namına
haksızlığa, ölsem tapamam. Doğduğumdan
beridir aşığım istiklale, Bana hiç tasmalık
etmiş değil altın lale. Yumuşak başlı
isem, kim dedi uysal koyunum. Kesilir belki,
fakat çekmeye gelmez boynum. Kanayan bir yara
gördüm mü yanar ta ciğerim, Onu dindirmek
için kamçı yerim, çifte yerim. Adam, aldırma da
geç git diyemem, aldırırım. Çiğnerim,
çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım. Zalimin hasmıyım
amma, severim mazlumu..." (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Yeni, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. AHMET YENİ (Devamla)
– Sayın Başkan, müsaadenizle bir kıta da İstiklal Marşı’ndan okumak istiyorum: “Dalgalan sen de
şafaklar gibi ey şanlı hilal! Olsun artık
dökülen kanlarımın hepsi helal. Ebediyen sana
yok, ırkıma yok izmihlal. Hakkıdır, hür
yaşamış, bayrağımın hürriyet; Hakkıdır, Hakk'a
tapan milletimin istiklal." Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; nitelikli insanımız en büyük hazinemizdir. Tarihî
şahsiyetlerimize sahip çıkar, onları yaşatırsak ve onların yaşayışıyla
yaşarsak, hem borcumuzu ödemiş hem de geleceğimizi teminat altına almış oluruz. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) AHMET YENİ
(Devamla) – Vatandaşlarımızın geçmiş Kurban Bayramı’nı tebrik ediyorum. Tekrar,
2008 yılının barış, huzur ve başarılarla dolu bir yıl olması dileklerimle
hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Yeni. Gündem dışı
ikinci söz, Millî Eğitim Bakanlığı yönetici atamaları hakkında söz isteyen
Mersin Milletvekili Kadir Ural’a aittir. Sayın Ural,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) 2.- Mersin Milletvekili Kadir Ural’ın, Millî Eğitim
Bakanlığının yönetici atamalarına ilişkin gündem dışı konuşması KADİR URAL
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Danıştay 2. Dairesi
tarafından iptal edilen Millî Eğitim Bakanlığı eğitim kurumları yöneticilerinin
atama yönetmelikleri ve bu konudaki sıkıntılarını Meclis kürsüsünden dile
getirmek üzere gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi, ekranları
başından bizleri izleyen bütün vatandaşlarımızı ve özellikle bir öğretmen
olarak içlerinde yetişmekle gurur duyduğum, geleceğimizi emanet ettiğimiz
eğitim camiamızı saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Sözlerime
başlamadan önce, 27 Aralık Tarsus ilçemizin ve 3 Ocak güzel Mersin’imizin
düşman işgalinden kurtuluş günlerini kutluyor, bütün hemşehrilerime
bu gurur dolu günlerinde selam ve saygılarımı iletiyorum. Bu vesileyle, kutsal
vatan topraklarımızda gözleri olan bütün düşmanlarımıza ve içerideki iş
birlikçilerine Türk milletinin şanlı tarihini yeniden okumalarını tavsiye
ediyor, yeni bir Kurtuluş Savaşı yapılması gerekiyorsa da, Türk milletinin
onurlu tarihinden ve damarlarındaki asil kandan aldığı güç ve kudretle bunu
başarıyla yapacağı inancımızı da buradan bütün dünyaya duyuruyorum. Bu duygu ve
düşüncelerle, İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Âkif
Ersoy’u saygıyla anıyor, marşımızın on bir kıtasındaki bütün duygu ve
düşüncelerine katılıyor, bugün bu duygu ve düşüncelere daha fazla ihtiyaç
duyduğumuzu da belirtmek istiyorum. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; son yıllarda Millî Eğitim Bakanlığımız, sanki hiçbir hükûmetin ya da Millî Eğitim Bakanlığının aklına gelmemiş
gibi yönetici, okul müdürü ve müdür yardımcısı atama yönetmeliğindeki, kısaca
beş yılını dolduran okul müdürlerinin yerlerini değiştirme maddesini keyfî
uygulamalarla yapmaya başladı. Bütün tepkilere ve bir hukuk devleti olan
Türkiye Cumhuriyeti Yargı ve Danıştayından bu
uygulamaların döneceğini bile bile, okul müdürlerinin
yerleri, hukuk tanımaz bir aymazlıkla, vurdumduymazlıkla ve inatla
değiştirildi. Tabii, adaletsiz olan bu uygulamalar bir iki defa Türk yüksek
yargısından geriye döndü, yürütmeyi durdurma kararları alındı, işlemler iptal
edildi. Millî Eğitim
Bakanlığımız, sanki eğitimcilerimizden ve yöneticilerimizden intikam alır gibi 4/3/2006 tarih ve 26.098 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak
yürürlüğe giren hizmet puanı, sözlü sınav ve komisyonların takdir puanlarını
göz önüne alarak tercih yapma sistemli bir yönetmelik daha çıkardı. Bu
yönetmeliğe göre, yine okul müdür ve yardımcılarının yerleri bir kez daha değiştirildi.
Örnek vermek gerekirse, Mersin ili Tarsus ilçesinde görev yapan bir okul müdürü
bu yönetmeliğe göre Buraya kadar her
şey güzel, fakat bu yönetmelik, Bakanlığın kadrolaşma isteğine uygun olarak
hazırlanmış ve hiçbir objektif kritere yer vermeyen
bir yönetmelik olduğundan, bir eğitim sendikası, yönetmeliğe yönelik yürütmeyi
durdurma talepli Danıştaya dava açtı. Sonuç ne?
Danıştay 2. Dairesi 2007/2002 sayılı kararıyla bu yönetmeliği iptal etti. Bu
yönetmeliğe göre yapılan bütün atamalarda yürütmeyi durdurma kararı aldı ve
bunu Millî Eğitim Bakanlığına bildirdi. Bakanlık da 2007/84 sayılı genelgeyle
bu kararı valiliklere gönderdi ve bütün idarecilerinin eski görev yerlerine
gönderilmesini istedi. Şimdi Tarsus’tan
Anamur’a gelen müdür ne olacak? Mecburen geriye dönecek. Yani o kadar şeylerini
bırakacak, tekrar geriye dönecek. Bunun gibi 5 bin tane eğitimci arkadaşımızın
maalesef bu konuda sıkıntıları var. Bu yaptığınız şimdi hak mı, adalet mi,
Allah’tan reva mıdır Sayın Bakan? Yıllarını eğitim ve öğretime adamış bu
insanlara yapılan zulüm değil midir? Bu insanların eşlerinin ve çocuklarının
vebalini nasıl çekeceksiniz? Şimdi, sormak
gerekiyor: Sizin Bakanlığınızda hukuk danışmanlarınız, bürokratlarınız ne iş
yapar? Bu yönetmelikleri hazırlayanlar ya Bakanlığınızı yan gelip yatma yeri
olarak görüyorlar ve uygulamaların yargı kararlarına rağmen yapılamayacağını
size söylemiyorlar ya da bunların yanlış olduğunu size iletiyorlar, fakat siz,
buna rağmen “Ben, bildiğimi yaparım. Dediğim dedik, çaldığım flüt” diyerek
yargıdan bu kararların döneceğini bile bile eğitimi
katletme uğruna bunları yapıyorsunuz. Kaldı ki, şu anda
Ankara’daki bir okula kadrolu bir yönetici atayacak bir yönetmeliğiniz dahi
yok, çünkü Danıştay, bu keyfî uygulamalı yönetmeliklerin maddelerinin hepsini
iptal etti. Bunlardan daha vahimi ne olacak şimdi? Aldığımız bilgi ve duyumlara
göre, AKP’nin bazı il, ilçe ve belde teşkilatları işin kolayını bulmuşlar,
durumdan vazife çıkartarak yönetici arkadaşlara, yandaşınız olduğu söylenen
sendikaya geçerlerse, bağlı oldukları sendikadan istifa ederlerse, vekâleten
atama yaptıracaklarını söyleyerek, yandaşınız olduğu söylenilen sendikaya
kaymalar sağlanıyormuş. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Ural konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. KADİR URAL
(Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve Sayın Bakanımız; burada
olsaydınız, bunları da dinlemenizi isterdim. Eğitimcilerimizi
ne hâle getirdiniz. Ailesinden, yuvasından, zar zor sağladığı yaşam
koşullarından koparttınız. Kutsal mesleklerinden soğuttunuz. Dönem ortasında
okul idarecilerini değiştirerek, idarecilerimizin, öğretmenlerimizin,
öğrencilerimizin, velilerimizin psikolojilerini bozdunuz. Eğitime destek
olacağınıza sekte vurdunuz. Oysa, eğitimcilerimizin
işi, Türk millî eğitiminin temel ilkelerinde belirtildiği gibi, Atatürk ilke ve
inkılaplarına bağlı, Türk örf, âdet ve gelenek ve göreneklerine göre Türk
milliyetçiliği ruhuyla yetişmiş nesiller mi yetiştirmek olmalıydı, sizin
partizanca tavır ve yönetmeliklerinizle uğraşmak mı olmalıydı? Şimdi, şapkayı
önünüze koyup düşünmeniz gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim
Bakanlığına yakışır bir yönetmelik çıkartarak bu sorunları çözmenizi istiyoruz.
Bugün geldiğimiz noktaya bakacak olursak, zaten bu sorunlar bir bakanı
rahatlıkla koltuğundan edebilecek durumdayken, Sayın Bakanın hâlâ o koltukta
oturmasını da doğrusu anlayabilmiş değilim. Millî Eğitim Bakanı, eğer Kadir
Ural olarak ben olsaydım, zaten şimdiye kadar çoktan istifa ederdim. Sözlerime son
verirken, millî eğitim camiası içinde görev yapan bütün idareci, öğretmen ve
yönetici arkadaşlarıma selam ve saygılarımı iletiyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ural. Gündem dışı
üçüncü söz, üniversitelerin sorunlarıyla ilgili söz isteyen Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’e aittir. Buyurun Sayın
Genç. 3.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, üniversitelerin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Bugün Balâ’da
meydana gelen deprem nedeniyle Balâlı hemşehrilerimize
geçmiş olsun diyoruz, gerçi deprem Ankara’da da hissedildi. Ayrıca, İstiklal Marşı’mızın yazarı Sayın Mehmet Âkif
Ersoy’u şükran ve minnetle anıyorum. Değerli
milletvekilleri, benim gündem dışı konuşmamın konusu üniversiteler. Üniversite
gençliği bir ülkenin şah damarıdır, can damarıdır. Bu gençliğin en iyi şekilde
en iyi öğretim kurumlarında okuması, orada devletin bütün olanaklarının bunlara
kanalize edilmesi, teknoloji ve bilimin en büyük
imkânlarından bunların faydalanması için gerekli olanakların hazırlanması
hâlinde, bu gençlerin en iyi şekilde eğitim göreceği şüphesizdir. Daha önce de ben
burada konuştum. Tunceli ilinde bir tek meslek yüksekokulu var ve bir tek yurt
yok dedim. Tabii, bu kürsüye eğer bu Hükûmet saygı
duyuyorsa, bu kürsüde dile getirilen konularda bu Hükûmetin
eğer kulağı sağır değilse, bununla ilgilenmesi lazım, ama, maalesef, hâlâ
Tunceli’de, 510 tane yükseköğretim öğrencisinin okuduğu bir yerde, bu
insanların kalacağı bir yurt yok, bundan sonra da böyle anlamaz bir Hükûmete bu konuda bir laf söylemek de istemiyorum, kendileri
bilirler. Değerli
milletvekilleri, tabii, bu Hükûmet ve bu arada
Çankaya’ya seçilen zat bir YÖK Başkanını atadı… BAŞKAN – Sayın
Genç… KAMER GENÇ
(Devamla) – Efendim, bir dakika… ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) – Sözlerine dikkat et Sayın Genç! AHMET YENİ
(Samsun) – Düzgün konuş! BAŞKAN – Lütfen…
Sayın Cumhurbaşkanımız “zat” değildir efendim, Türkiye Cumhuriyeti’nin
Cumhurbaşkanıdır, böyle bir ifade olmaz. Lütfen… KAMER GENÇ
(Devamla) – Anladım canım, Allah Allah! Siz öyle
zannedersiniz. …YÖK Başkanını
atadı. Bakın, YÖK Başkanını atadı. YÖK Başkanı, önce dedi ki, geldi Türkiye
Büyük Millet Meclisinde… Yani, bakın, bir üniversite gençliğinin sağlıklı bir
eğitim görebilmesi için o eğitimin başında bulunan insanların sağlıklı insan
olması lazım. Yani, bilimi, teknolojiyi, aklı, izanı
kavramaları lazım. Yani, aklı, bilimi diğer her şeyin önünde tutması lazım. Şimdi, ne diyor
Meclisin Sayın Başkanıyla konuşurken? Diyor ki: “Efendim, Tayyip Erdoğan ile
Abdullah Gül dediler ki, sakın bunları dışarıda açıklama, ipimizi çekerler.”
Şimdi, bunu kime söylüyor? Meclisin Başkanına söylüyor. Meclis Başkanı da kendi
makamına televizyoncuları almıyor, Meclisin televizyoncularını oraya getiriyor
-yani, bir kapışma olmasın diye- ve bu alınan görüntüler öteki televizyonlara
servis yapılıyor. Şimdi, burada sanki bu hizmeti yapan insanlar suç işlemiş
gibi Meclis Başkanının bunlar hakkında soruşturma açmasını bir defa kınıyorum.
Bir an önce o soruşturmayı da geri almasını diliyorum. Şimdi, YÖK
Başkanlığına getirilen kişi diyor ki: “Efendim, Anayasa Mahkemesinin kararları
üniversite dışında konmuş yasaklardır.” Bunun verdiği beyanatı. Sayın
milletvekilleri, Anayasa’nın 134’üncü maddesine göre, mahkeme kararlarına
yargı, yasama ve tüm kurumlar uymak zorundadır. AHMET İYİMAYA
(Ankara) – 138. KAMER GENÇ
(Devamla) – 138, neyse, biraz sizin gibi azalttık sayıları. Ondan sonra, bu
diyor ki: “Efendim, rektörler uymasınlar buna.” “Rektörler uymasınlar.
Rektörler uymadığı takdirde, bu rektörler soruşturmaya tabi tutmadıkları taktirde, burada bu yasaklar artık kendi hâlinde
kalkacaktır.” diyor. Şimdi, eğer bir
memlekette mahkeme kararları uygulanmayacaksa, o zaman mahkemeleri de
kaldıralım. Sizin gücünüz yetiyor. Buyurun kaldırın. Şimdi, ben,
evvelsi gün burada bir konuşma yaptım. 5 tane üniversite rektörü… Otuz küsur
gündür, Hacettepe, Galatasaray, Selçuk, Bilecik -bir iki yer daha vardı, şu
anda hatırlayamadım- rektörleri bir aydan fazla bekliyor orada. Orada Bilecik’e
atanan kişinin size tarifini yapayım: Bu kişinin “İslam dininde reform olmaz”
diye bir yazısı var, başka bir şeyi yok. Yani bir ilahiyat
fakültesi kökenli. Şimdi, bakın, siz
devletin hele üniversitelerini hem din odaklı hem dini düşünceler odaklı bir
yapılandırmaya götürürseniz, bu üniversitelere çok kötülük yapmış olursunuz.
Bilim yönünden, teknoloji yönünden, insanlığa hizmet etmiş nice nice bilim adamlarımız var. YÖK Başkanlığı, 105 tane
üniversitenin rektörünün başına getiriyorsunuz. Ee,
şimdi, bu adam diyor “Mahkeme kararlarına riayet etmeyin.” Bilecik Rektörlüğüne
gelen kişi de diyor ki “İslam dininde reform olmaz.” Böyle bir şey olur mu? (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Genç, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. KAMER GENÇ
(Devamla) – Peki, böyle bir insanı bu üniversitelerin başına getirirseniz, bu
üniversitelerden ne bekliyorsunuz siz? Siz, tamamen dini bir yapılanmayı
yükseköğretimde öne getiriyorsunuz. İstanbul Üniversitesinde, bugün gazetelerde
yazıyor. Efendim, işte, bir tarikat liderine karşı yazı yazan öğrenciler
dövülüyor, otuza yakın öğrenci gözetim altına alınıyor, üçü yaralı. Ee, şimdi, üniversitelerde böyle tarikatlar hâkim olursa,
böyle bir üniversitede bilim, teknoloji, eğitim olur mu? Olmaz. Yani, onun
için, sayın milletvekilleri, tabii, bundan sonra da düşüncelerimizi dile
getireceğiz, zamanımız da çok az. Bana göre çok büyük yanlışlıklar yapılıyor.
Birileri, Abdullah Gül ve bazıları, bu memlekette, olabilir, yani din odaklı
bir devlet yönetimi isteyebilirler. Suudi Arabistan Kralı’nı getirip de onun
dizlerinin önünde oturup, onun fotoğrafının önünde oturabilirler. Ama bu
Türkiye Cumhuriyeti devleti bu zihniyetle yönetilemez. Yönetildiği takdirde,
bunun en büyük sıkıntısını bu yöneticiler göreceklerdir. Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Van) – Başın göğe erdi!.. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Saygıdeğer
arkadaşlarım, konuşan bütün milletvekili arkadaşlarımızın kürsü masuniyeti
vardır, doğrudur. Hiçbirisine saygısızlık yapmak kimsenin haddi değildir. Fakat, millet iradesiyle seçilmiş bir Millet Meclisinin
seçmiş olduğu bir Cumhurbaşkanına hitap tarzı, doğrusu, çok yadırgayıcı
olmaktadır; yani yanıltıcı olmaktır. Böyle bir ifade olamaz. ASIM AYKAN
(Trabzon) – Meclise yakışmıyor, Meclise… BAŞKAN – Filan
kişiler beğendi, filan beğenmedi; ayrı bir şey yani, millet iradesi böyle
tecelli etmiştir. Başka zaman başka şekilde tecelli eder, ama bugün Sayın
Abdullah Gül bizim Cumhurbaşkanımızdır, Recep Tayyip Erdoğan da bizim
Başbakanımızdır. (AK Parti sıralarından alkışlar) Birileri sevmedi, beğenmedi vesaire
diye böyle bir ifade olmaz arkadaşlar. Türkiye Cumhuriyeti’ni korumak… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, nerede ve ne zaman konuşacağımı iyi bilen bir insanım… DURDU MEHMET
KASTAL (Osmaniye) – Hadi oradan! KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, tarafsız olarak görev yapılırsa saygı duyarım, yoksa
duymam efendim. BAŞKAN – Sayın
Genç… ASIM AYKAN
(Trabzon) – Sayın Başkan, yetkinizi kullanın yetkinizi… BAŞKAN – Hayır,
burada biz, Türkiye Cumhuriyeti’nin tarafı olduğumuzu belirtmişizdir. Bu
makamlarda, Türkiye Cumhuriyeti’ni Başkomutan olarak da temsil eden bir zatı
muhterem hakkında böyle ifadeler de kullanamazsınız. Takdiri
milletimize ve Meclisimize arz ediyorum. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Yarın, millete gittiğimiz zaman bana mı değer verir onlara mı değer
verir. İşte, Anayasa’ya göre Cumhurbaşkanını halkın seçmesi lazım; seçtirelim
Cumhurbaşkanını halka, buyurun, Anayasa’nın hükmüdür. BAŞKAN – Millete
ne zaman gidileceğini Meclis belirliyor zaten. Meclis belirlerse tekrar millete
gidilir. NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Muhatap almayın Sayın Başkan. BAŞKAN – Evet,
Balâ depremiyle ilgili olarak Sayın Emrehan Halıcı’nın bir söz talebi vardır. Sayın Halıcı,
buyurun. VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR 1.- Ankara Milletvekili Mehmet Emrehan
Halıcı’nın, Ankara Balâ’da meydana gelen depreme
ilişkin açıklaması MEHMET EMREHAN
HALICI (Ankara) – Sayın Başkanım, söz verdiğiniz için çok teşekkür ediyorum. Hepinizin bildiği
gibi bayramın ilk günü Ankara Balâ’da bir deprem yaşadık. Depremin hemen
sonrasında biz Balâ’ya gittik ve vatandaşlarımızla görüştük. Onların
isteklerini, beklentilerini ilgililere, yetkililere ilettik. Ancak, maalesef
dün akşam saat ikide bir deprem daha oldu ve gece saat üçten dokuza kadar biz
deprem yerindeydik Sayın Genel Başkanımızla birlikte. Orada maalesef üzülerek
gördük ki, vatandaşlarımızın kuşkuları, korkuları devam ediyor. Herhangi bir
can kaybı olmaması son derece sevindiricidir, ama bildiğiniz gibi depremlerin
sadece fiziksel etkileri değil, ondan belki daha da önemli olan psikolojik
etkileri ve psikolojik hasarları vardır. Depremle iç içe olan ülkemizde, deprem
riskini her zaman yaşadığımız ülkemizde, başkentimizde, bir deprem sonrasında
vatandaşlarımızın isteklerine, beklentilerine hep birlikte daha hızlı ve daha
verimli bir çözüm getirmek zorundayız. Sabaha kadar orada o şoku, onlarla
beraber yaşadık ve onların istedikleri, Ankara’da, milletvekillerimizin,
yetkililerimizin bu konuya daha özenli, daha ilgili bir biçimde davranmasıdır.
Maalesef, çadır sayısı yeterli değildir, ısınma problemleri vardır. Ben, söz
verdiğiniz için teşekkür ediyorum. Burada, bütün milletvekillerimizi, bir kez
daha, bu konuya duyarlı olmaya davet ediyorum. Herkes tabii ki çok üzüntülü ve
üzüntülerini dile getiriyorlar, ama ben vatandaşlarıma söz verdim, bu meseleyi
burada dile getireceğim diye. Bir daha bu tür
felaketlerin olmamasını tabii ki temenni ediyorum ve 2008 yılının da sağlıklı,
mutlu bir yıl olmasını dileyerek, hepinize teşekkür ediyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Evet, depremi biz
de hissettik. Gece programlarında ben de takip ettim. Sayın Ankara Valisiyle,
kaymakam beyle temaslar kuruldu. Ümit ediyoruz, ilgili Afet İşleri Genel
Müdürlüğü ve benzeri kuruluşlar en kısa zamanda gereken tedbirleri alacaklar.
Ben de duyarlılığınız için sizlere teşekkür ediyorum. Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz. Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır. VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) DUYURULAR 1.- Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk ile İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel haklarında İstanbul 10.
Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığının, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının ve
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının bildirmiş olduğu dosyaların Anayasa’nın
83’üncü maddesinin ikinci fıkrası gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisinin
bilgisine sunulmasına ilişkin duyuru BAŞKAN -
Saygıdeğer milletvekilleri, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığınca; Diyarbakır
Milletvekili Aysel Tuğluk hakkında, 3713 Sayılı Kanun’un 7/2’nci maddesi
gereğince açılan iki dava ile 3713 Sayılı Kanun’un 6/1’inci maddesi gereğince
açılan bir davanın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel
hakkında, Türk Ceza Kanunu’nun 314/2 ve 3713 sayılı Kanun’un 5’inci maddeleri
gereğince açılan bir davanın hâlen derdest bulunduğu, Diyarbakır
Cumhuriyet Başsavcılığınca, Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk hakkında
Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesinde Türk Ceza Kanunu’nun 220/3 ve 53’üncü
maddeleri gereğince açılan bir davanın hâlen derdest bulunduğu, Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığınca, Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk hakkında, 3713 sayılı
Kanun’un 7/2’nci maddesinde yazılı suç nedeniyle soruşturma yapılmakta olduğu, Anayasa’nın
83’üncü maddesinin ikinci fıkrası gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisine
bildirilmiştir. Bilgilerinize
sunulur. Meclis
araştırması açılmasına ilişkin… HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Efendim. HASİP KAPLAN
(Şırnak) - Bu sunuşlarla ilgili, usule ilişkin bir söz almak istiyorum. Meclis
Başkanlığının bu sunuşlarıyla ilgili, usule göre, İç Tüzük’ün, 63’üncü
maddesine göre söz almak istiyorum efendim. BAŞKAN – Ben şu
önergeyi okutayım, sonra değerlendireyim. Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, önergeleri okutuyorum… HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Efendim, Meclis Başkanlığının demin okunan sunuşlarına ilişkin söz
almak istiyorum. BAŞKAN – Anladım,
ben değerlendireceğim HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Geçmeden önce efendim, şimdi. BAŞKAN –Yok,
değerlendireceğim, oturum devam ediyor… HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Bütün milletvekilleriyle ilgili fezlekeler geliyor; yolsuzluktan
geliyor, ihaleye fesat karıştırmaktan geliyor, her çeşit yolsuzluk önergeleri
geliyor. Niye bu Mecliste okunmuyor da, sadece, özellikle seçilmiş olarak DTP
milletvekilleriyle ilgili geliyor? Lütfen, bu konuda
söz almak istiyorum. AHMET YENİ
(Samsun) – Hepsi okunuyor. HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Bu Mecliste bütün üyelere karşı eşit uygulama yapılması lazım.
Komisyona gelen her fezleke dosyasının, hırsızlık, gasp, suça karışma,
kalkışma, çete suçlarına karışma, ne varsa bu Mecliste, bütün halkın bunu bilme
hakkı var. DURDU MEHMET KASTAL
(Osmaniye) – Böyle bir şey var mı? Allah, Allah, böyle bir şey yok! HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan, lütfen… Söz almak istiyorum. BAŞKAN – Sayın
Kaplan… Efendim, oturur musunuz lütfen. Bakın, ben sözünüzü… HASİP KAPLAN
(Şırnak) - Anayasa’nın 83’üncü maddesine göre söz almak istiyorum, İç Tüzük çok
açık efendim. BAŞKAN – Efendim,
bir dakika. 83’üncü maddeyi okuyacağım, bir dakika, bir dakika… HASİP KAPLAN
(Şırnak) - Böyle sunuş olmaz; yapılacaksa, eşit yapılır. Ama,
lütfen söz istedim ben, öyle şey olur mu? BAŞKAN – Sayın
Kaplan, bir dakika. Sayın
milletvekilleri, yasama dokunulmazlığıyla ilgili 83’üncü maddeyi okuyorum… HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Efendim, bugüne kadar altmış tane fezleke gelmiş Meclis
Başkanlığına, niye altmış tanesi okunmuyor? BAŞKAN – Sayın
Kaplan, lütfen efendim siz… Tamam, efendim. HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Bu, usule aykırı. BAŞKAN - Sayın
Kaplan, böyle bir usul yok efendim, oturun siz. HASİP KAPLAN
(Şırnak) – 63’üncü madde, İç Tüzük açıktır; bununla ilgili söz istiyorum
efendim. BAŞKAN – Efendim,
bakınız… HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Altmış tane fezleke geldi. Diğer milletvekilleri neyle suçlanıyor,
73 milyon insanın bilme hakkı vardır. BAŞKAN – Sayın
Kaplan, oturur musunuz lütfen. HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Ama, bununla ilgili söz istiyorum efendim. DURDU MEHMET
KASTAL (Osmaniye) - Tamam, istiyorsan iste, Allah Allah. BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, madde 83 Anayasa’nın maddesi, ikinci fıkrası: “Seçimden önce
veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı
olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Ağır
cezayı gerektiren suçüstü hâli ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış
olmak kaydıyla Anayasa’nın 14’üncü maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır.
Ancak…” HASİP KAPLAN
(Şırnak) – 14’üncü madde hükmünde bir açıklama yok ki. Düşünce açıklamaları
bugün buraya getiriliyor efendim, düşünce açıklamaları. Hiçbirisi 14’üncü madde
kapsamında değil. Meclis Başkanı bunu takdir yeri değil efendim. Usule göre söz
istiyorum. BAŞKAN – Sayın
Kaplan, siz… HASİP KAPLAN
(Şırnak) – 63’e göre istiyorum efendim. BAŞKAN – Efendim,
siz avukatsınız; hâkimler, savcılar konuştuğu zaman veya karşı avukatı hiç
dinlemiyor musunuz onları? Lütfen efendim, ben bir okuyayım. HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Ama efendim, bana 83’üncü maddenin… BAŞKAN – Efendim… HASİP KAPLAN
(Şırnak) – 14’üncü maddede takdir yetkisi Meclis Başkanlık Divanında değil. BAŞKAN – Sayın
Kaplan, lütfen efendim… HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Gider ilgili komisyonlara, bugüne kadar dokunulmazlıklarla ilgili uygulama… BAŞKAN – Sayın Kaplan, lütfen oturur musunuz. HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Hayır efendim! Mehmet Ağar Susurluk çetesinden burada iki dönem
yargılanamadı… (AK Parti sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Sayın
Kaplan, lütfen. SUAT KILIÇ
(Samsun) – Şov yapma, şov! Otur yerine! VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) – Sen kabadayı mısın? HASİP KAPLAN
(Şırnak) – …hırsızlıklara karışanlar yargılanamadı, cinayet işleyenler
yargılanamadı… BAŞKAN – “…Ancak,
bu hâlde yetkili makam, durumu hemen ve doğrudan doğruya Türkiye Büyük Millet
Meclisine bildirmek zorundadır.” HASİP KAPLAN
(Şırnak) – …orada cinayet işlediği mahkeme kararıyla sabit olanlar işlenemedi.
Ya bu hüküm eşit uygulanacak ya da eşit uygulanacak! Anayasa bunu gerektiriyor.
Yok öyle şey! MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri ) – Anayasa maddesini oku! HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Düşüncesini açıkladığı zaman bir ipi çekemezsiniz. Hayır! NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Otur yerine, otur! BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, usule aykırı bir durum yoktur. HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan, 63 çok açık; 63’e göre söz istiyorum. BAŞKAN – Meclis
araştırması açılmasına ait önergeleri okutuyorum. HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Burada sadece DTP milletvekillerinin fezlekesini okuyamazsınız; eşit
olacak, bütün üyeler için eşit. (AK Parti sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Buyurun
efendim. B) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 22 milletvekilinin,
polislerin mesleki ve sosyal sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/74) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Kent
merkezlerinde, vatandaşın can ve mal güvenliğinden sorumlu olan Emniyet
Teşkilatı mensubu polislerin, görev sırasındaki tutum ve davranışları
kamuoyunda tartışılmaktadır. Asıl olarak,
yasaları ihlal edenleri etkisiz duruma getirerek, yargıya teslim etmekle
görevli olmalarına karşın görev aşamasında orantısız güç kullandıkları ve hatta
kolaylıkla silaha başvurduklarının örnekleri son zamanlarda artmıştır. Polisin,
yasaları uygulayarak değil, korku salarak güvenliği sağlaması kabul edilemez.
Ayrıca, bazı emniyet mensuplarının organize suç örgütleri ile bağlantılı
oldukları iddiaları da zaman zaman gündeme
gelmektedir. Emniyet Teşkilatına duyulan güveni önemli ölçüde erozyona uğratan
bu olumsuz gelişmeler, ortada ciddi bazı sorunların olduğunu göstermektedir. Bu sorunların,
polislerin eğitimlerinin yetersiz ve yanlış olmasından ve 2559 sayılı Polis
Vazife ve Salahiyetleri Yasasından kaynaklandığını ileri sürenler olduğu gibi,
çalışma koşullarının ağır olduğu ve bunun sonucu aile hayatlarının düzenli
olmadığı ve geçim sıkıntısı yaşadıkları nedeniyle aşırı stres ve
gerginliklerinden kaynaklandığı iddiaları da vardır. Gerçekten de polisler asli
görevleri dışında, kamu ve özel binaların ve kişilerin korunmasında, bir
sandviç karşılığı maçlarda, konserlerde ve bazı düğünlerde de
görevlendirilmekte ve çoğu zaman postacı olarak da görev yapmaktadırlar. Yani
zihinsel ve fiziksel yorgunlukları gözardı edilemez. Nitekim, Emniyet
Teşkilatında 2006 yılı sonu itibariyle, son 5 yılda 328 polis istifa etmiş,
işledikleri suçlar nedeniyle 1306 polis Devlet Memurluğundan ve meslekten
çıkarılmış, 869'u psikolojik tedavi görmüş ve 122 personel intihar etmiştir. Bu
arada 40 personel şehit olmuştur. Kaç polisin aile bütünlüğünün bozulduğunun
sayısı belli değildir. Dolayısıyla,
sorunun eğitimden ve 2559 sayılı yasadaki yetkilerin ölçüsüz kullanılması
dışında, psikolojik ve sosyal yanının da olduğu görülmektedir. Elbette, son
yıllarda hızla artan siyasi ve cemaat kadrolaşması, teşkilattaki sorunların ve
huzursuzluğun üzerine tuz-biber ekmiştir. Ve giderek Emniyet Teşkilatında
çürümeye yol açabilecek bu tehlikeli gidiş, böyle devam edemez. Sunulan nedenlerle, vatandaşın can ve mal güvenliğinden sorumlu
olan Emniyet Teşkilatındaki kadrolaşma sorunları ile polislerin orantısız güç
ve silah kullanmalarının yanlış veya yetersiz eğitimden mi, 2559 sayılı Polis
Vazife ve Salahiyetleri Yasasından mı, çalışma koşulları ve ücret
dengesizliğinden kaynaklanan psikolojik ve sosyal nedenlerden mi yoksa
hepsinden mi kaynaklandığının tespiti ve alınması gereken önlemler hakkında,
Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 104. maddeleri gereğince bir Meclis araştırması
açılmasını talep ederim. 1) Ahmet Ersin (İzmir) 2) Çetin Soysal (İstanbul) 3) Malik Ecder Özdemir (Sivas) 4) Ali Rıza Ertemur (Denizli) 5) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul) 6) Şevket Köse (Adıyaman)
7) Hulusi Güvel (Adana) 8) Faik Öztrak (Tekirdağ) 9) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
10) Muharrem İnce (Yalova) 11) Eşref Karaibrahim (Giresun) 12) Zekeriya Akıncı (Ankara)
13) Nesrin Baytok (Ankara) 14) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar) 15) Akif Ekici (Gaziantep)
16) Turgut Dibek (Kırklareli)
17) Ali Koçal (Zonguldak) 18) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın) 19) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
20) Fatma Nur Serter (İstanbul) 21) Şahin Mengü (Manisa) 22) Esfender Korkmaz (İstanbul) 23) Mustafa Özyürek (İstanbul) 2.- Muğla Milletvekili Metin Ergun ve 29 milletvekilinin, mermercilik sektöründeki
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/75) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Ülkemiz mermercilik sektörünün gelişmesi, dünyadaki hak ettiği
yere gelebilmesi ve ihracatın artmasıyla Ülke ekonomisine önemli katkı
sağlaması bakımından, mermercilik sektöründe yaşanan sorunların çözüm yolları
için, Anayasa'nın 98. Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü'nün 104 ve 105.
Maddeleri gereği Meclis Araştırması açılmasını arz ederim. 06.12.2007 1) Metin Ergun (Muğla) 2) Mustafa Enöz (Manisa) 3) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
4) Meral Akşener (İstanbul) 5) Murat Özkan (Giresun)
6) Ali Torlak (İstanbul) 7) Osman Durmuş (Kırıkkale) 8) Hamza Hamit Homriş (Bursa) 9) Bekir Aksoy (Ankara) 10) Metin Çobanoğlu (Kırşehir) 11) Rıdvan Yalçın (Ordu) 12) Mustafa Kalaycı (Konya) 13) Mümin İnan (Niğde)
14) Emin Haluk Ayhan (Denizli) 15) Mehmet Şandır (Mersin) 16) Ertuğrul Kumcuoğlu (Aydın) 17) Alim Işık (Kütahya) 18) Gündüz Suphi Aktan (İstanbul) 19) Behiç Çelik (Mersin) 20) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir) 21) Necati Özensoy (Bursa) 22) Beytullah Asil (Eskişehir) 23) Hakan Coşkun (Osmaniye) 24) Hüseyin Yıldız (Antalya) 25) Hasan Özdemir (Gaziantep)
26) Recep Taner (Aydın) 27) Yılmaz Tankut (Adana) 28) Süleyman Turan Çirkin (Hatay) 29) Mehmet Günal (Antalya) 30) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri) Gerekçe Gelişmiş
ülkelerin bugünkü mevcut ekonomik güçlerine sahip olmalarında doğal
kaynaklarını en etkin şekilde kullanmaları büyük rol oynamıştır. Ülkemizde mermer
sektörünün 1985 yılından bu yana 22 yıllık bir geçmişi bulunmaktadır. Ülkemizde
faaliyet gösteren 1000 ocak, 1500 fabrika ve 7500’ün
üzerinde atölyelerde toplam 250 bin kişi çalışmaktadır. Ülke ekonomisine 900
bin doları ihracat olmak üzere toplam 1 milyar 500 milyon dolarlık bir katma
değer sağlamaktadır. Mermer sektörü
%100’e yakın yerli girdi ile çalışmakta ve çok fazla istihdam sağlamaktadır. Ülkemiz zengin
maden ve mermer yataklarına sahip olmasına karşın uluslararası piyasada
istediği yere gelememiş ve yeteri kadar ihracata yönelememiştir. Doğaltaş ihracatı, maden ihracatı grubundan miktar olarak
%17, değer olarak %37‘lik bir paya sahiptir. Rezerv
bakımından ise ülkemiz dünyada 5 milyar metreküple birinci sıradadır. Ancak
mermer rezervlerinin bugüne kadar %12 ile %15’lik bir bölümü işletilmektedir. Dünya
rezervlerinin %35’lik bölümüne tek başına sahip olan ülkemiz, 2010 yılında 2,5
milyar dolar, 2015 yılında yine 5 milyar dolar mermer ve doğaltaş
ihracatına ulaşabilecektir. Rezerv %12 ile
%15’lik bir bölümü işlenerek bu hedeflere ulaşıldığına göre ve ülkemiz
ekonomisine turizm ve otomotivden sonra en fazla döviz girdisi sağlayan bu
sektöre yeteri kadar destek ve ilgi gösterilmemiştir. Mermer rezervleri
bakımından son derece önemli bir potansiyele sahip olan mermercilik ve doğaltaş sektörü uygulanan yanlış politikalar ve yoğun
bürokrasi nedeniyle yeteri kadar gelişmemiştir. Bu sektörün gelişmesi için
mevcut sorunlarının bir an evvel çözülmesi gerekmektedir. Öncelikli olarak
yatırıma başlamadan önce ÇED Raporunu almak pek çok bürokratik engellerle
karşılaşılması firmaları yatırım yapmaktan vazgeçirmekte ve bu yüzden pek çok
ocak atıl durumda beklemektedir. Bu Ocakları faal duruma getirmek için çaba
harcanmalıdır. Ülkemiz
mermerlerine rakip olarak ortaya çıkan Çin' den ithal edilen granit miktarı her
geçen gün artmaktadır. Mermerciliğimizin gelişimini engelleyen bu ithalatın
kısıtlanması mermer sektörünü rahatlatacağı gibi, Ülke ekonomisi açısından da
önemli bir kazanç sağlanmış olacaktır. Halen
uygulanmakta olan Bölgesel Teşvik mermer sektörünü sıkıntıya sokmaktadır. Bugün
55 ilde teşvik uygulanırken, bu İllerin yalnızca 5 tanesinde doğaltaş ve mermer üretilmektedir. "Bölgesel Teşvik”
yerine "Sektörel Teşvik" uygulanması
gerekmektedir. Sektörde motorin
ve enerji ciddi girdi maliyetlerini oluşturmaktadır. Dolaylı vergiler toplam
maliyetin içerisinde %63 'lük bir paya ulaşmaktadır. Bu oranla diğer ülkelerle
rekabet edilmesi mümkün değildir. Enerji ve motorin girdi fiyatlarındaki ÖTV
oranlarının düşürülmesi sektörü oldukça rahatlatacaktır. Avrupa'da
özellikle İtalya'da Mermer Fakülteleri bulunmaktadır. Pisa
Üniversitesi'nde Mermer Jeologları yetiştiriliyor. Ülkemizde ise yeteri kadar
Meslek Okulları dahi bulunmamaktadır. Sektörü
uluslararası pazarda tanıtmak için fuar, sergi, panel, sempozyum
gibi etkinlikler arttırılmalı ve bu etkinlikler devlet tarafından
desteklenmelidir. 3.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 26
milletvekilinin, Nemrut Dağı Millî Parkı’ndaki sorunların araştırılarak tarihî
eserlerin korunması ve turizmde etkin değerlendirilmesi için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/76) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına İnsanlık,
Uygarlık ve Türkiye Tarihi’nin önemli bir istisnası olarak Nemrut Dağı Millî
Parkı öne çıkmaktadır. Bu harika emanete ulaşım hiç de kolay olmamaktadır. Adıyaman ili
Kâhta ilçesi sınırları içerisinde yer alan; İnsanlık, Uygarlık ve Türkiye
Tarihi’nin en önemli kalıntılarından Dünya’nın Sekizinci Harikası
diyebileceğimiz; Nemrut Dağı ve Kommagene Kralı Antiochos’a ait Tümülüs ve Kutsal Alanlar, Nemrut Dağı
Millî Parkı’nın ana özelliğini teşkil etmektedir. Bu tarihî turistik ve çok
önemli yere Millî Park özelliği kazandırılmasına karşın, gelecek nesillerin bu
eşsiz ve benzersiz emanetlerine sahiplikte yetersiz kalınmaktadır. İvmelenmiş
olan yok oluşunu tabiat şartları da hızlandırmaktadır. İnsanlık,
Uygarlık ve Türkiye’nin bu kıymetli hazinesinin layık olduğu değere
taşınabilmesi, korunabilmesi, gelecek nesillere tahripsiz ulaşabilmesi, var
olan sorunlarının giderilmesi ve gereken önlemlerin acilen alınması maksadıyla;
Anayasa’nın 98 inci ve İçtüzüğün 104 ve 105 inci Maddelerince Meclis
Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz. 1) Mehmet Erdoğan (Gaziantep) 2) Fehmi Hüsrev Kutlu (Adıyaman) 3) Halil Mazıcıoğlu (Gaziantep) 4) Fatma Şahin (Gaziantep) 5) Özlem Müftüoğlu (Gaziantep) 6) Mahmut Durdu (Gaziantep) 7) Mehmet Sarı (Gaziantep) 8) Mehmet Erdoğan (Adıyaman) 9) Gülşen Orhan (Van) 10) Şevket Gürsoy (Adıyaman) 11) Abdullah
Çalışkan (Kırşehir) 12) Çağla Aktemur Özyavuz (Şanlıurfa) 13) Öznur Çalık (Malatya) 14) Hasan Kara (Kilis) 15) Hüseyin Devecioğlu (Kilis) 16) Fevzi Şanverdi (Hatay) 17) Ali Küçükaydın (Adana) 18) Mehmet Emin
Ekmen (Batman) 19) Hasan Ali
Çelik (Sakarya) 20) Hacı Hasan
Sönmez (Giresun) 21) Orhan Karasayar (Hatay) 22) İhsan Koca (Malatya) 23) Mehmet Şahin (Malatya) 24) Mücahit
Fındıklı (Malatya) 25) Canan Kalsın (İstanbul) 26) Mahmut Dede (Nevşehir) 27) Hasan Fehmi Kinay (Kütahya) Gerekçe Güneydoğu Anadolu Bölgemizde hemen hemen
tüm dünyaca bilinen, Yazılı Tarihin kayıtlarında ilk kez MÖ. 850 yıllarında karşılaştığımız, yaklaşık 3000 yıllık, farklı
kültürleri, gelenekleri ve dilleri kaynaştıran; İnsanlık, Uygarlık ve Türkiye Tarihi
için son derece önemli, ayrıca tarihi ve turistik değeri de asla göz ardı
edilemeyecek, Nemrut Milli Parkı, Dünya’nın Sekizinci Harikası olarak çok büyük
bir öneme sahiptir. Bu Tarihi Tapınak
Karl Sester tarafından 19. yy. da keşfedilmiş, Osman Hamdi Bey
Dağdaki ilk kazıyı keşiften sonra başlatmıştır. Dağda; Doğu, Batı
ve Kuzey olarak üç Teras vardır. Nemrut Dağı’nın tepesindeki Tümülüs Üç Kral
Mezarında, mezar odası Tümülüs içinde kalan masif kayanın içine oyulmuştur. Bu önemli eserin;
beklenenin tersine, büyük tehlikeleri savarak, ümitsiz durumunun üstesinden
gelinmesini ve uzun yıllar boyunca gelecek nesillere tanıtılması, zamanın ve
doğanın tahribine dirençli hale getirilmesi gerekmektedir. Bu düzenlemelerin
daimi olması için aklıselim kişilerin konuyu sahiplenmeleri elzemdir. Burası,
bizlerin onuruna yaraşır biçimde, buraya gelen ve gelecek olan yerli ve yabancı
ziyaretçilere büyük bir ihtimam ve eski ihtişamıyla karşılayacak hale acilen
getirilmelidir. Bundan maada,
gelecek nesillerin hakkını korumak ve bu eseri layık olduğu seviyeye (ulaşım,
koruma, ziyaretçilerin eserlere temasını engelleme, ziyaret, konaklama vs.
gibi) taşımak, en kısa zamanda etkili ve muteber önlemler alınarak gereklerinin
acilen uygulanması için Meclis Araştırmasını önermekteyiz. BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur. Önergeler
gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır. Birleşime on
dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 15.08 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 15.23 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Fatoş GÜRKAN (Adana) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum. Şırnak
Milletvekili Sayın Hasip Kaplan’ın, 60’ıncı maddeye
göre, yerinden, çok kısa bir söz talebi, açıklama talebi vardır. Mikrofonunuzu
açtırdım, buyurun Sayın Kaplan. VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR (Devam) 2.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan’ın, mahkeme başkanlığı ve cumhuriyet başsavcılıklarınca gönderilen ve
Başkanlıkça bilgiye sunulan belgelerin, Genel Kurula sunulmadan öncelikle
Anayasa ve Adalet Karma Komisyonuna gönderilmesi gerektiğine; yapılan
uygulamanın doğru olmadığına ilişkin açıklaması HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan, teşekkür ederim. Biraz önce Meclis
Başkanlık sunuşlarında Parlamento üyesi arkadaşlarımızla ilgili sunum
yapılmıştı. Aslında benim tepkim, Anayasa ve İç Tüzük gereği, yasama Meclisinin
üyeleri ve iç işleyişi ve hukukuyla ilgili bir konuda İç Tüzük hükümlerinin
işletilmesi, Anayasa ve Adalet Karma Komisyonunda görüşmeler yapılması, bu
görüşmeler sonrası çıkacak kararların usulüne uygun bir şekilde Meclise
sunulması gerektiği yönündeydi. Bugüne kadar olan uygulamada sürekli olarak
“güçler ayrılığı” ilkesi, yargı, yasama, yürütme arasında böyle işlemiştir.
Böylesi bir durumda Karma Komisyonun ve Anayasa Komisyonunun kendi iç
kurullarında halledeceği bir konuyu tartışmadan Meclis Kuruluna sunmanın doğru
olmadığını ve diğer üyelerle ilgili de çokça bu tür gelen öneri ve yazılar
olduğu dikkate alındığında, Anayasa 83’üncü maddesindeki “Meclise bildirilir”
sözünün bilgilenme olduğunu, Meclis Kuruluna sunulma anlamına gelmeyeceğini… Bu
nedenle Başkanlık Divanına burada bir çağrıda bulunuyorum ve diğer tüm parti
gruplarına, bu konuda, üye ve dokunulmazlıklar konusunda iç işleyişimize, iç
hukukumuza sahip çıkalım. Bu konuyu Başkanlık Divanında çözmeye davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kaplan. Sayın
milletvekilleri, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmına geçiyoruz. 1’inci sırada yer
alan, Tanık Koruma Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz. VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ 1.- Tanık Koruma Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/346) (S. Sayısı: 34) (x) (x)
34 S. Sayılı Basmayazı 27/11/2007
tarihli 25’inci Birleşim Tutanağına eklidir. BAŞKAN – Komisyon
ve Hükûmet yerinde. İkinci bölüm
üzerindeki görüşmelerde söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsı adına
Zonguldak Milletvekili Sayın Ali İhsan Köktürk’e aittir. Sayın Köktürk
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz on beş
dakika. CHP GRUBU ADINA
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tanık
Koruma Yasa Tasarısı’nın ikinci bölümünün kapsadığı 17’den 27’e kadar olan
maddeler üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuzun görüşlerini açıklamak
üzere söz almış bulunuyorum. Öncelikle, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Ayrıca, ulusal bağımsızlığımızın ay yıldızlı bayrağımızla birlikte simgesi olan
İstiklal Marşımızın şairi Mehmet Âkif Ersoy’un ölüm
yıldönümü nedeniyle kendisini saygı ve şükranla anıyorum. Ankara’da yaşadığımız
depremler nedeniyle de tüm Ankara halkına geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum.
Bugünkü oturumumuzun da geride bıraktığımız yılın son oturumu olması nedeniyle
tüm milletvekillerimizin yeni yılını kutluyor, gelecek yılın aydınlık günler
getirmesini diliyorum. Tanık Koruma Yasa
Tasarısı hakkında benden önce konuşan tüm milletvekillerimizin belirttiği
üzere, çağdaş ceza yargılamasında tanıklık ve dolayısıyla tanık beyanı
vazgeçilmez bir delil olma özelliğini korumaktadır. Yargılamanın kesin hükümle
sonuçlanmasına kadar her aşamada tanık delili gerçeğin yakalanmasında çok
önemli bir işleve sahiptir. Yine hepimizce bilindiği üzere, tanıklık da
karşılıksız olarak yerine getirilmesi gereken zorunlu bir kamu görevidir. Buna
karşılık, verdiği bilgilerden dolayı tanığın zarara uğramasına karşı gerekli önlemleri
almak da devletin görev ve sorumluluğundadır. Dolayısıyla, suç ve suçlulukla
mücadelede önemli koşullardan birisi de tanıkların ve yakınlarının güvence
altına alınmasını sağlamaktan geçmektedir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; dün de tasarının kapsamı konusunda burada,
milletvekillerimizce, siyasi parti gruplarımızca tartışmalar yaşandı. Yasanın
kapsamıyla ilgili öncelikle bir yargıya varabilmemiz için, Tanık Koruma Yasa
Tasarısı’nın ilk çıktığı ülkelerdeki çıkış nedenlerine ve uygulama biçimlerine
de kısaca bakmamız gerektiğini düşünüyorum. Bugün
görüştüğümüz Tanık Koruma Yasa Tasarısı, ilk kez Amerika Birleşik
Devletleri’nde mafyayla mücadele için geliştirildi. 1967 yılında mafya
çatışmalarının bütün ülkeyi kasıp kavurduğu bir süreçte Amerika Birleşik
Devletleri çözümü, mafya içerisindeki kişilerin, daha doğrusu muhbirlerin
konuşturulmasında buldu. Ancak, mafyadan olup da konuşmak da o kadar kolay
değildi. Çünkü, mafyaya egemen olan “suskunluk yasası”
kuralını bozanlar, bu kuralın dışına çıkanlar mafya tarafından öldürülüyordu.
Dolayısıyla tek çare, muhbirlerin ve ailelerinin kimliklerinin değiştirilmesi,
estetik ameliyatla tanınmayacak hâle getirilerek korunmaya alınmasıydı. ABD Hükûmeti Federal Tanık Koruma Programı’nı işte bu nedenle
yaptı. Bugün de Amerikan Ceza Usul Kanunu’na göre Tanık Koruma Programı son
derece ciddi ve organize suçlarda uygulanmaktadır. Yine, mukayeseli hukuka
baktığımızda, Alman Tanık Koruma Uyum Kanunu’nda da tanık koruma hükümlerinin
organize ve ciddi suçlarda uygulanması hüküm altına alınmıştır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sonuç olarak, kapsamını
tartıştığımız yasanın, günümüzde de dünyada terör örgütlerinin ve suç işlemek
amacıyla kurulmuş diğer örgütlerin her geçen gün artan ve gelişen etki
alanları, sahip oldukları güç ve kullandıkları yöntemler karşısında mevcut
yasalar ve klasik ceza yöntemlerinin yeterli olmadığı konusunda, sanıyorum, tüm
siyasi parti grupları olarak müttefikiz. Ülkemizde de, cumhuriyet değerlerini koruma mücadelesi veren pek
çok aydınımız örgütlü cinayetler sonucunda yaşamını yitirmiş, ancak failler
çoğu zaman bilinmesine rağmen olaylar aydınlatılamamıştır. Başta Uğur Mumcu,
Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı,
Necip Hablemitoğlu olmak üzere, cumhuriyet değerleri
için yaşamını yitiren bu önemli kişiliklerimizi ve kanlı, bölücü terör
örgütünün saldırıları sonucu yaşamlarını yitiren gencecik evlatlarımızı bu
vesileyle bir kez daha sevgi ve saygıyla anıyorum. Ayrıca, bölücü
terörün içinden geçtiğimiz süreçte de devam ettiğine üzüntüyle tanık oluyoruz. Yine, olayın bir
başka penceresinden baktığımızda, tüm devletimizi sarmalayan Susurluk gibi
organize çete vakaları da bugünkü belleğimizde ta ilk günkü tazeliğini
korumaktadır. Bütün bunlara
paralel olarak ve uluslararası sözleşmelerde de yer aldığı üzere, örgütlü
suçlarda tanık koruma tedbirlerinin alınması ve buna yönelik düzenlemelerin
gerçekleştirilmesi bizce de gereklidir. Ancak, zorunlu ve
gerekli olan düzenlemelerin ihtiyaçlarla paralel olarak gerçekleştirilmesi ve
ceza yargılamasının temel prensiplerinin de mümkün olduğunca korunması
gerekirken, bunu ilk uygulayan ülkelerdeki düzenlemelerin kapsamını bile çok
fazla aşacak bir şekilde Tanık Koruma Yasası Tasarısı’nın kapsamı
genişletilerek, yerinde olmayan birtakım gerekçelerle, örgütlü olmayan suçların
da tanık koruma yasası kapsamına alınması, pek çok adi ve alt sınırı düşük olan
suç yargılamasının bu tasarıya dâhil edilmesi, bu şekilde tanığın
dinlenmesindeki “açıklık”, “silahların eşitliği” ve “yüz yüzelik”
ilkelerinin önemli ölçüde bertaraf edilmesi, savunma hakkını büyük ölçüde
sınırlandırdığı gibi, ceza muhakemesi hukukumuzu da önemli ölçüde otoriter hâle
getirmektedir. Ayrıca, korunacak
kişilerin kapsamının da oldukça geniş tutulması, uygulamada zorluklara neden
olabilecek ve keyfîliği de beraberinde getirebilecek bir olgu olarak karşımıza
çıkmaktadır. Bunlara yönelik
eleştirilerimiz ve parti görüşümüz, yasa tasarısının geneli ve birinci bölümü
hakkında konuşan arkadaşlarımızca kapsamlı olarak ifade edilmiştir. İkinci bölümde de
tartışmaya açık veya en azından Genel Kurulda değerlendirilmesi gereken
düzenlemeler yer almaktadır. Genel bir bakış açısıyla, tanığın korunması
kapsamında alınması gereken tedbirlerin uygulanma biçiminin büyük ölçüde
yönetmeliklere bırakılması, harcamaların örtülü ödenekten yapılması, Kamu İhale
Yasası’nın uygulanmaması gibi unsurlar, bunlara yönelik geçmiş uygulamalara ve
yaşanan birtakım olumsuzluklara bakıldığında bazı kuşkuları beraberinde
getirmektedir. Yasa tasarısının
19’uncu maddesinde, bu kanun uyarınca alınacak koruma tedbirlerinin yerine
getirilmesine ilişkin giderlerinin İçişleri Bakanlığı bütçesine konulacak
ödenekten 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 24’üncü
maddesinde belirtilen esaslar doğrultusunda karşılanacağı belirtilmiştir. Bu
madde örtülü ödeneğe yönelik olup, 24’üncü maddeye göre örtülü ödenek, “Kapalı
istihbarat ve kapalı savunma hizmetleri, Devletin millî güvenliği ve yüksek
menfaatleri ile Devlet itibarının gerekleri, siyasi, sosyal ve kültürel amaçlar
ve olağanüstü hizmetlerle ilgili Hükûmet icapları
için kullanılmak üzere Başbakanlık bütçesine konulan ödenektir. …Örtülü ödenek,
bu amaçlar dışında ve Başbakanın ve ailesinin kişisel harcamaları ile siyasi
partilerin idare, propaganda ve seçim ihtiyaçlarında kullanılamaz.” Bugün
görüştüğümüz Tanık Koruma Yasa Tasarısı’nda da tüm giderlerin İçişleri
Bakanlığı bütçesine konulacak örtülü ödenekten karşılanması öngörülmektedir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; örtülü ödeneğin kullanılması, 24’üncü madde uyarınca
birtakım sınırlamalara ve koşullara tabi kılınmışsa da uygulamada bu böyle
olmamış, örtülü ödeneğin denetiminin olmaması, ülkemizde yıllardır hiç bitmeyen
tartışmalara ve yasaya aykırı kullanımlara neden olmuştur. Bu durum,
devletimizin çoğu zaman ciddi zararlar görmesine yol açtığı gibi, bazen de
yöneticilerin ağır suçlamalarla karşı karşıya kalması sonucunu doğurmuştur.
Türkiye tarihinde ilk örtülü ödenek harcamalarıyla ilgili dava 27 Mayıs ihtilalinden sonra açılmıştır. 1995 yılında ise emekli
Orgeneral Necdet Öztorun’un sesinin taklit edilmesi
suretiyle, dönemin Başbakanının, Selçuk Parsadan tarafından aranarak 5,5 milyar
lira verilmesinin istendiğini hepimiz biliyoruz ve anımsıyoruz. Bu para, yine
hepimizin bildiği üzere, Parsadan’a Sayın Başbakan
tarafından verilmiştir. Daha açıkçası, Parsadan’ın,
sözde, Öztorun adına istediği bu para örtülü
ödenekten, Örtülü Ödenek Yasası’na aykırı olarak verilmiştir. Olayın ortaya
çıkması üzerine yapılan yargılama sonucu Selçuk Parsadan’ın
mahkûmiyetini onaylayan Yargıtay 6. Ceza Dairesi örtülü ödeneğin 5,5 milyar
lira dolandırıldığını da tescil etmiştir. Sayın Başbakanın sorumluluğu ise
mahkeme safahatında dile getirilmiş, ancak bu fasıldan yapılan harcamalarla
ilgili olarak başbakanlara suç yüklenemeyeceği için daha ileri bir soruşturmaya
ve yargılamaya gidilememiştir. Yine, aynı
Başbakanımızın Başbakanlık görevini bıraktığı günlerde de çok büyük miktarda
bir örtülü ödeme yaptığı, bir siyasi parti genel başkanı tarafından dile
getirilmiş “Ödemenin kime yapıldığını açıkla.” “Hayır, açıklayamam. Açıklarsam
devlet zor durumda kalır.” tartışmaları uzun yıllar, uzun günler ülke gündemini
meşgul etmiş ve kamu vicdanını yaralamıştır. Değerli
milletvekilleri, geçmişte yaşanan olumsuzlukları bugün Meclis Genel Kurulunda
dile getirmek bizi de mutlu kılmıyor. Ancak, görüştüğümüz yasa tasarısının en
uygun biçimiyle Meclisten çıkması için, aynı konuya ilişkin geçmiş
uygulamalardan ders almamız ve tasarının sakıncalarından arınmamız gerekiyor. Bugün baktığımızda ise, devletin en önemli ve gizli bazı işleri
için harcanan Başbakanlık örtülü ödeneğinin başında, sahte belge tanzim
etmekten yargılanan, Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından iki yıl hapis
cezasına mahkûm edilen ve bu nedenle görevden el çektirilmesi gereken bir
kişinin bulunuyor olması da bu konuda hâlen daha süregelen keyfîliği de açık
bir şekilde göstermektedir. Oysaki, örtülü ödeneğin devletin en gizli ve
ciddi faaliyetleri için düzenlenmiş olmasına karşın bu keyfîliğin var olması,
bundan sonraki örtülü ödenek uygulamaları için olumlu düşüncelerimizi ve
beklentilerimizi engellemektedir. Ayrıca, her ne
kadar bu konuda tanık koruma prosedürünün
gizliliğinden yola çıkılarak düzenleme yapılmışsa da, Başbakanlık örtülü
ödeneğinde geçmişten günümüze yaşanan, daha doğrusu bütün bu olumsuzluklar
yaşanırken bu yasa tasarısıyla İçişleri Bakanlığı bütçesine konularak yeni bir
örtülü ödenek yaratılıyor olmasının dikkatli ve hassas bir şekilde
değerlendirilmesi gerektiği kanısındayız. Ayrıca, ülkemizde 20 milyonun üzerindeki insanımızın yoksulluk
sınırının altında yaşadığı, 1 milyonun üzerindeki insanımızın her gece yatağa
aç girdiği, emeklilerimizin yoksulluk sınırının altında maaş aldığı ve keza
işsizliğin resmî rakamlara göre yüzde 9’lara, ancak gayriresmî
rakamlara göre yüzde 15’lere ulaştığı, tarım emekçilerimizin tükendiği bir
süreçten geçerken, yasa tasarısının kapsamının ve kapsamına aldığı suç
tiplerinin oldukça genişletilerek ve örtülü ödenek kapsamına alınarak devlet
kaynaklarının da gerekli olmayan bir şekilde kullanılmasını da vicdanen kabul
etmemiz mümkün bulunmamaktadır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; son olarak değinmek istediğim konu bu kanun
tasarısında Kamu İhale Yasası’nın uygulanmamasıdır. Kanun tasarısının 23’üncü
maddesiyle 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 3’üncü maddesinin birinci
fıkrasına “tanıkların korunmasına ilişkin mevzuat hükümlerine göre alınacak
koruma tedbirlerinin uygulanması için gerekli olan mal ve hizmet alımları”
cümlesi eklenmiştir. 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 3’üncü maddesine
baktığımızda, birtakım alım ve yapım işlerinin Devlet İhale Yasası’na tabi
olmadığını düzenlediğini görmekteyiz. Dolayısıyla, yapılan eklemeyle de tanık
koruma yasası kapsamında yapılacak harcamalar Kamu İhale Yasası kapsamı dışına
çıkartılmıştır. Tanık koruma yasasının kapsamına aldığı suçların genişliği,
korunacak tanıkların, görevlilerin ve hatta müştekinin yakınlarının ve ilişki
içerisinde oldukları kişilerin oldukça çokluğu ve dolayısıyla, yapılacak
masrafların çok büyük miktarlara ulaşması göz önünde bulundurulduğunda,
harcamaların, Kamu İhale Yasası dışında tutularak örtülü ödenek yaratılarak
yapılıyor olması, geçmişteki uygulamalar göz önünde bulundurulduğunda
kuşkularımızı ciddi bir şekilde artırmaktadır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sonuç olarak, az önce ifade ettiğimiz gibi, çoğu
yönleriyle bu Tanık Koruma Yasa Tasarısı’nda aşırılığa kaçılması belirttiğimiz
sakıncaları doğurmakta, hukuk devleti normlarını zorlamakta ve bu normların
dışına çıkmaktadır. Bu yönleriyle, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak yasaya
itiraz ediyoruz. Bu duygu ve
düşüncelerle, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Köktürk. Şahsı adına Bursa
Milletvekili Mehmet Tunçak. (AK Parti sıralarından
alkışlar) MEHMET TUNÇAK
(Bursa) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Tanık Koruma Kanunu Tasarısı
ikinci bölümü hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla
selamlarım. Tanık, ceza ve
hukuk yargılaması sırasında olayla ilgili bilgileri olan ve bu bilgiler
hakkında beyanda bulunan üçüncü kişiler. Dolayısıyla, adil yargılama ve
neticeten adaletin tecelli etmesi anlamında tanığın yargılamanın ne kadar
önemli bir unsuru olduğu açık. Özellikle tanıkların, tanık beyanlarının sarih
ve doğru şekilde alınabilmesi için ve bu beyanlara karşı herhangi bir durdurma
eylemine girişilmemesi için, devletlerin geldiği düzeyde, çağdaş ceza
yargılaması düzeyinde belli tedbirler alınmış. Ülkemizde de bu
alınan tedbirlerin bazı örnekleri var, bazı kanunlarımızda tanık korumayla
alakalı bazı düzenlemelere gidilmiş. Tanık koruma yasamızla bugüne kadar
yapılmış olan düzenlemeler belli bir çerçeveye alınmış ve az önce ifade etmeye
çalıştığımız gibi, çağdaş yargılama esaslarına uygun düzenlemeler içermekte. Tasarının
düzenlediği alanlar neler? Özellikle 3’üncü maddesiyle “26/9/2004
tarihli Türk Ceza Kanununda… ağırlaştırılmış müebbet
hapis, müebbet hapis ve alt sınırı on yıl veya daha fazla hapis cezasını
gerektiren suçlar, Kanunun suç
saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgütün faaliyeti çerçevesinde
işlenen alt sınırı iki yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar ile
terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar.” Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerek kanun metninde ifade
bulan “örgüt” ibaresi, gerekse bu kanunun görüşülmesi sırasında bazı sözcüler
tarafından ifade edilen “örgüt” kelimesi siyasal bir örgütlenmeyi değil ya da
bir siyasi partinin teşkilat ya da örgütünü değil, örnek olarak, eli kanlı,
bölücü PKK terör örgütünü, bu şekliyle örgütleri ifade etmektedir. Bunu da buradan ayrıca belirtmekte yarar olduğu kanaatindeyim. Tasarı hangi
ihtiyaçlar nedeniyle düzenlenmiş? Tanıklar, sunduğu ya da sunacağı bilgiler
nedeniyle suç örgütleri tarafından sıklıkla tehditlere ve saldırılara maruz
kalmaktadır. Öncelikle, bu tehdit ve saldırılara karşı tanık beyanlarını
korumak asıldır, devletin asli görevidir. Düzenlemenin esas amaçlarından biri
budur. Bununla birlikte,
ülkemiz değişik milletlerarası sözleşmelere ve protokollere taraf olmuştur.
Milletlerarası sözleşmeler ve protokoller gereği bu kanunun düzenlenmesine
ayrıca ihtiyaç vardı. Ayrıca, 4422
sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu 23/3/2005
tarihli ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli
Hakkında Kanun’un 18’inci maddesiyle yürürlükten kaldırıldığından, bu kanun
kapsamında korunanlar bakımından hukuki boşluk meydana gelmiştir. Bu boşluğun
doldurulması için de ayrıca bu kanuna ihtiyaç vardı. Tasarıyla, maruz kalınan tehditler veya duyulan korku nedeniyle
tanıklıktan çekinen vatandaşlarımızın mahkemede tanıklık yapmasının
sağlanabileceği, yapmış oldukları tanıklık nedeniyle hayatı veya mal güvenliği
tehlike altına giren tanık ve yakınlarının devlet tarafından etkin bir şekilde
korunmasının sağlanması, vatandaşların endişelerinin bertaraf edilerek tanıklık
yapmalarının sağlanması ve neticeten özellikle terör suçları ve örgütlü
suçların aydınlatılması ve bu suçlarla mücadele ve örgütlerin çökertilmesinde
büyük katkılar sağlanacağı öngörülmektedir. Şu ana kadar
tanık koruma kanunu ile ilgili bazı eleştiriler, bazı katkılar oldu. Tüm
eleştirilere ve katkılara da bu şekliyle teşekkür ediyoruz. Bazı hususları
burada değerlendirmek isterim. Özellikle, tanık koruma kanunu ile ilgili
sanığın yokluğunda tanıkların ifadesinin alınmasının, savunma hakkını zedeleyip
zedelemeyeceği konusu tartışma konusu olarak ortaya kondu. Takdir edersiniz,
hâlihazır 5271 sayılı Ceza Kanunu’nun 58’inci madde, 3’üncü fıkrasında, belli
şartlar dâhilinde hâkim hazır bulunma hakkına sahip bulunanlar olmadan da
tanığı dinleyebilir, diyor. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Tunçak, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. MEHMET TUNÇAK
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Ayrıca, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına göre, kimliği açıklanmayan tanıklar
tarafından yapılan beyanlar, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/3-D
maddesine aykırı görülmemektedir. Nitekim, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi 20 Kasım 1989 tarihli Kosowsky
Kararı’nda ve yine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 27 Mart 1996 tarihli Doorson Kararı’nda, belli şartlar altında bu savunmanın
ihlal edilmeyeceğine, zedelenmeyeceğine ilişkin kararlar düzenlemiştir.
Dolayısıyla, silahların eşitliğine yönelik yapılan eleştirilerin geçersiz olduğunu
ve ayrıca gizliliğe yönelik eleştirilerin de yeterli olmadığını, dolayısıyla
tanık koruma kanununa taraf olan bir kişinin, gizliliği bertaraf etmeye yönelik
her türlü hususu desteklemesi gerektiğini buradan ifade etmek gerekiyor. Tanık
koruma mantığının asli unsuru gizliliktir. Bu şekliyle
kanunun ülkemizin yargı sistemine hayırlı olması temennisiyle yüce heyeti
saygıyla selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Tunçak. Sayın
milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi, ikinci
bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım. 17’nci maddenin
başlığını okutuyorum: ALTINCI BÖLÜM Çeşitli ve Son
Hükümler Yabancı tanıkların
korunmasında uluslararası işbirliği ve yardımlaşma MADDE 17 - BAŞKAN – Madde
üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan
Tanık Koruma Kanunu Tasarısının 17 nci maddesinin 1.
fıkrasının birinci cümlesindeki “bir yabancı tanığın” ibaresinden önceki kısmın
metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz
efendim. AY BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Ceza yargılamasında ayrımcılık yapılamaz. Adil yargılama için
kişinin tabiiyeti önemli değildir. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. 18’inci maddenin başlığını okutuyorum: Gizlilik Kuralı MADDE 18.- BAŞKAN – Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi
okutuyorum. TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan Tanık Koruma Kanunu Tasarısının 18 inci
maddesinde 1. fıkranın ikinci cümlesinin “Gizlilik, tedbir sona erdikten 10 yıl
sonra son bulur.” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN –
Komisyon, önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılamıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Gizlilik
sınırsız olmaz, mutlaka sınır konmalı. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 19’uncu maddenin
başlığını okutuyorum: Tanık koruma
giderlerinin karşılanması ve tazminat MADDE 19- BAŞKAN – Madde
üzerinde dört önerge vardır, önergeleri okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
Tanık Koruma Kanun tasarısının 19 uncu maddesindeki (İçişleri Bakanlığı
bütçesine konulacak ödenekten) ibaresindeki “İçişleri Bakanlığı” ibaresinin
“Adalet Bakanlığı” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Genel Kurul gündeminde görüşülmekte olan Tanık Koruma Kanunu
Tasarısının 19 uncu maddesinin ikinci fıkrasındaki “İçişleri Bakanlığınca”
ibaresinin “…İçişleri Bakanlığı ile…”, “Gümrük Müsteşarlığının bağlı bulunduğu
Devlet Bakanlığınca” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 34 sıra sayılı Tanık Koruma Kanunu’nun 19.
maddesinin 1. fıkrasında bulunan “konulacak” kelimesi dahil
olmak üzere geriye kalan ibarenin metinden çıkarılarak yerine “konulur.”
ibaresinin eklenmesini; aynı fıkraya “Bu kanunla uygulanan tedbirler ile
yapılan harcama kalemleri hakkında bir rapor gizlilik esasını ortadan
kaldırmadan ilgili bakanlıkça TBMM genel kuruluna sunulmak üzere TBMM
başkanlığına her yıl ocak ayında sunulur” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 34 Sıra Sayı ile görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 19 uncu
maddesinin kenar başlığında yeralan “tazminat”
ibaresi, “tazminatlar” şeklinde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki üçüncü fıkra
eklenmiştir.
“(3) Bu Kanun
hükümlerine göre korunanın, koruma konusu tehlike sebebiyle ölümü, sakatlanması
veya malvarlığını kısmen yahut tamamen yitirmesi hallerinde oluşan zararlar,
genel hükümlere göre devlet tarafından tazmin olunur.” BAŞKAN – Komisyon
önerge katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Takdire bırakıyoruz efendim nisap olmadığı
için. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın Bozdağ, gerekçeyi mi okutayım? BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
– Gerekçe efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Aslolan, koruma altına
alınan kişilerin can ve malvarlıklarının zarar görmemesidir. Ancak korumaya
gerekçe oluşturan risk, korumaya rağmen veya önlemlerin gerektiği gibi
alınamaması yahut benzeri sebeplerle gerçekleşmiş ve -söz gelimi- korunan;
yaşamını veya vücut bütünlüğünü yahut malvarlığını yitirmiş ise, gerçek bir
koruma kanunu, bu zararların tazminini düzenlemezlik edemez. Sorun, hizmet
kusuru veya sosyal risk kuramının içtihadi belirsizliğine
terk olunamaz. Duruma göre destekten yoksun kalma, iş göremezlik, malvarlığı giderimleri ve manevi zararlar; bu hüküm yoluyla hukuk
devletinin somut güvencesine kavuşturulmuş olmaktadır. Hükmün, yasanın 22/1
maddesindeki koruma öznelerini de kapsadığı açıktır. “Genel hükümler”
referansı, BK. 41 ve devamı maddelerdeki sorumluluk hukuku standartlarını
anlatır. Düzenleme
alanında öngörülen tazminat modelinin delil elde etme kapasitesini artırıcı;
güvenlik duygusunu ve toplumsal huzuru besleyici özelliği gözardı
edilemez. Esasen düzenleme özelinde tazminat, yaşama ve mülkiyet gibi iki temel
hakkın ve sosyal devlet ilkesinin de kaçınılmaz sonucudur.(Any. Md. 17, 35, 2) BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
34 sıra sayılı Tanık Koruma Kanunu’nun 19. maddesinin 1. fıkrasında bulunan
“Konulacak” kelimesi dahil olmak üzere geriye kalan
ibarenin metinden çıkarılarak yerine “Konulur.” ibaresinin eklenmesini; aynı fıkraya “Bu
Kanunla uygulanan tedbirler ile yapılacak harcama kalemleri hakkında bir rapor
gizlilik esasını ortadan kaldırmadan ilgili bakanlıkça TBMM genel kuruluna
sunulmak üzere TBMM başkanlığına her yıl ocak ayında sunulur” cümlesinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz. Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın
Şandır… MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Gerekçe okunsun. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Önerge
ile bir yandan tanığın korunmasına ilişkin gizlilik keyfiyeti muhafaza
edilmekte, diğer yandan idarenin hesap verme ve meclisin denetim yetkisi hayata
geçirilmektedir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Genel Kurul gündeminde
görüşülmekte olan Tanık Koruma Kanunu Tasarısının 19 uncu maddesinin ikinci
fıkrasındaki “İçişleri Bakanlığınca” ibaresinin “…İçişleri Bakanlığı ile…”,
“Gümrük Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Devlet Bakanlığınca” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Kemal
Kılıçdaroğlu (İstanbul) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılamıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu… KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Gerekçe okunsun. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Tasarının 11 inci maddesine göre, Gümrük Müsteşarlığı
Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğü bünyesinde de Tanık Koruma Birimi oluşturulması
nedeniyle, diğer tanık koruma birimi oluşturulan kurumlarda görev alan
personele benzer şekilde, Gümrük Müsteşarlığı Gümrükler Muhafaza Genel
Müdürlüğü tanık koruma biriminde fiilen görev alan personele de, yapmış
oldukları görev ve hizmetin hal ve şartları dikkate alınarak tazminat ödenmesi
gerekmektedir. BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
Tanık Koruma Kanun tasarısının 19 uncu maddesindeki (İçişleri Bakanlığı
bütçesine konulacak ödenekten) ibaresindeki “İçişleri Bakanlığı” ibaresinin
“Adalet Bakanlığı“ olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim. HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Konuşacağım Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Kaplan. HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli üyeler; bugün, biraz
önce, dost ve kardeş Pakistan halkının, Pakistan devletinde elim bir saldırı
sonucu yaşamını yitiren Benazir Butto
ve partili arkadaşları nedeniyle, bu acı nedeniyle Pakistan halkına başsağlığı
diliyor, Pakistan’ın, bu dost ve tarihî kardeşliğimiz olan ülkenin bir an önce
bu acı olaylardan sıyrılıp demokratik bir hukuk devletine evrilmesini
diliyoruz. Bu duygularımı ifade etmek
istedim. Sayın Başkan,
burada, 19’uncu maddeyle ilgili, gerçekten, kafaları karıştıran bir durum var.
Yani, İçişleri Bakanlığı bütçesine, tanık koruma nedeniyle para ayıracaksak, bu
bütçe konusunda İçişleri Bakanlığı bu görevi üstlenecekse, o zaman, bugün bu
yasayı burada tartışırken de komisyonda İçişleri Komisyonunun, bakan olarak da
İçişleri Bakanının olması gerekirdi. Yani, bu tanık koruma konusu güvenlik
konusu değil, adalet konusudur. Tanıklık, adalete
yardımcı olmak üzere ceza usulünde yer alan bir uygulamadır. Böyle olunca,
akçeli işlerde, Adalet Bakanlığımızın, bütçenin harcanması konusundaki denetimi
ve yapılan işlerin de aynı şekilde vazifelerin de yasaya uygun yapılıp
yapılmadığı konusunda Adalet Bakanlığını güçlendirecek bir duruma gelir
bütçenin Adalet Bakanlığına ayrılması. Neden diyeceksiniz. Bu
çok açık. Adalet reformunda, hepimiz biliyoruz, çok ciddi bir konu var,
adli kolluğu oluşturacağız. Bu adli kolluğun içinde polis de var, jandarma da
var. Avrupa Birliğinin İlerleme Raporu’nda, son İlerleme Raporu’nda ve daha
önceki, 2005, 2003 İlerleme Raporu’nda da adli hizmetlerin hızlı ve sağlıklı
görülmesinde, özellikle polis ve jandarma kolluk etiği yasasının çıkarılması,
kolluk etiği yasasıyla beraber modernizasyonunun sağlanması hedeflenmiş. Eğer
böyle bir düzenleme gündemimizdeyse -ki gündemimizdedir, yakın zamanda da bunun
geçeceğini düşünüyorum- o zaman, Adalet Bakanlığı, kendi adli kolluğu içinde
çok sağlıklı bir tanık koruma uygulaması yapabilir. Çünkü tanık koruma
uygulamasını yapacak kişilerin, hâkim sınıfından gelmesi, savcılık mesleğinden
gelmesi, hukukçu olması, adalet duygusu, tecrübeleri, o konudaki daha adil
karar verme sürecini hazırlayacaktır. Bu yönüyle Adalet
Bakanlığımızı güçlendirmediğimiz zaman, eğer tanık koruma programında görev
alacak olan adli kolluğun da terfi ve düzenlemesinde liyakat durumuna göre
denetlenmesi sağlanmadığı zaman, bu yasanın amacına uygun işlemesi de mümkün
değildir. Kaldı ki ikinci fıkrada, tazminat ödenmesini, yani tanık korumada
görev alacak olan elemanlarla, personelle ilgili ayrıca bir tazminat ödenmesini
anlamış değilim. Niye tazminat ödüyoruz? Farklı bir görev mi, farklı bir risk
mi üstleniliyor? Farklı bir risk üstleniliyorsa anlaşılır bir şeydir ama eğer
normal görev icra ediliyorsa bu normal göreve, derecelerine göre devlet
memurlarının aldığı hak ve istihkaklardan görevlilerin yararlanması da doğru
olandır. Bunu böyle yaparsak, bu tanık koruma birimini torpilli, ayrıcalıklı,
fazla ücret alan, fazla tazminat alan, fazla para alan, herkesin torpille
girmeye çalıştığı bir kurul hâline getiririz ki, bu kurulu başında işlemez
duruma getiririz. Bu kaygılar
nedeniyle böyle bir önerge verdik, bunun dikkate alınmasını diliyorum. Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Sayın
Kaplan, ek sürenizi kullanmadınız. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Bir önerge kabul
edilmişti, kabul edilen önerge doğrultusunda 19’uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 20’nci maddenin
başlığını okutuyorum: Suç, yaptırım ve
soruşturma usulü MADDE 20- BAŞKAN – Madde
üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan
34 sıra sayılı yasa tasarısının 20. maddesinin (2) nolu
bendinde geçen “müsteşarlar, valiler ve kaymakamlar hariç olmak üzere” ifadesinin
bent metninden çıkarılmasını saygılarımla arz ederim. Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN – Diğer
önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının 20. maddesine, (2) bu kanun
kapsamında olup da, Türk Ceza Kanununun 257 nci ve
272 nci maddelerinde belirtilen fiilleri işleyenler
hakkında cezalar, yarı oranında artırılarak hükmolunur. Fıkrasının
eklenmesini ve fıkra numaralarının teselsül ettirilmesini arz ederiz.
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Tanık Koruma Kanunu Tasarısının 20 nci maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Suç, yaptırım ve
soruşturmasında ayrımcılık yapılamaz. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının 20. maddesine, (2) bu kanun
kapsamında olup da, Türk Ceza Kanununun 257 nci ve
272 nci maddelerinde belirtilen fiilleri işleyenler
hakkında cezalar, yarı oranında artırılarak hükmolunur. Fıkrasının
eklenmesini ve fıkra numaralarının teselsül ettirilmesini arz ederiz. Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Tasarının hedef
aldığı suç ortamı ile mücadelede başarının sağlanabilmesi için, kamu görevlilerinin
de aynı hassasiyetle hareket etmesi gerekmektedir. Bu kanun kapsamına giren
suçları işleyenlere verilecek cezanın 1/2 oranında artırılması suretiyle
caydırıcılığın artırılması amacı ile bu önerge verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan
34 sıra sayılı yasa tasarısının 20. maddesinin (2) nolu
bendinde geçen “müsteşarlar, valiler ve kaymakamlar hariç olmak üzere” ifadesinin
bent metninden çıkarılmasını saygılarımla arz ederim. Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Adı geçen
bürokratlara böyle bir ayrıcalık tanınması hukuka aykırıdır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. 20’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 21’inci maddenin
başlığını okutuyorum: Tanığa rücu edilmesi MADDE 21- BAŞKAN – Madde
üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan
34 sıra sayılı yasa tasarısının 21. maddesinde geçen (b ve ç) ifadesinin (b, c
ve ç) olarak değiştirilmesini saygılarımla arz ederim. Kamer
Genç Tunceli Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
Tanık Koruma Kanunu Tasarısının 21 inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim. AY BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Gerçeğe aykırı
tanıklık yapanlar ile ilgili hükümler TCK'da yer
aldığından yeniden düzenleme yapılması gereksizdir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
34 sıra sayılı yasa tasarısının 21. maddesinde geçen (b ve ç) ifadesinin (b, c ve ç) olarak
değiştirilmesini saygılarımla arz ederim. Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: İfadeye 8'inci
maddenin (c) bendi de ilave edilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. 21'inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 22'nci maddenin
başlığını okutuyorum: Tanık koruma
biriminde görev yapanlar, diğer görevliler, suçun aydınlatılmasında yardımcı
olanlar ve yakınlarının korunması MADDE 22- BAŞKAN – Madde
üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının 22 nci maddesinin birinci
fıkrasında geçen "bu Kanun kapsamına giren suçlara ait istihbaratta veya
soruşturmada" ibaresinin "bu Kanun kapsamına giren suçlara ait
istihbaratta, soruşturmada veya kovuşturmada" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Tanık Koruma Kanunu Tasarısının 22'nci
maddesinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz
efendim. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Görev gereği olan korumanın, koruması olmaz. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 22 nci
maddesinin birinci fıkrasında geçen “bu Kanun kapsamına giren suçlara ait
istihbaratta veya soruşturmada” ibaresinin “bu Kanun kapsamına giren suçlara
ait istihbaratta, soruşturmada veya kovuşturmada” şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz. Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Takdire
sunuyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Tasarının 22’nci madde düzenlemesinde; Tasarı kapsamına, tanık
koruma biriminde görev yapan personel, Tasarı kapsamına giren suçlara ait
istihbaratta veya soruşturmada görev alan kolluk amir ve memurları ile diğer
kamu görevlileri, bu suçlarda kullanılan gizli soruşturmacı, bu suçların ortaya
çıkartılmasında yardımcı olan muhbirler ile bunların yakınları da dahil edilmektedir. Ancak bu tedbirlere kovuşturma
aşamasında da hükmedilebileceği dikkate alındığında, bu evrede görev yapan
personelin de söz konusu koruma tedbirlerinden yararlandırılmasında fayda
görüldüğünden işbu önerge verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kabul edilen önerge istikametinde 22’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 23’üncü maddenin başlığını okutuyorum: Askeri ceza muhakemesinde uygulama MADDE 23- BAŞKAN – Madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan Tanık Koruma Kanunu Tasarısı’nın 23 üncü
maddesinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz
efendim. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Yargı birliğini zedeleyen bir hükümdür. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir. 23’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 24’üncü maddenin başlığını okutuyorum: Değiştirilen hükümler MADDE 24- BAŞKAN – Madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Genel Kurul gündeminde görüşülmekte olan Tanık Koruma Kanunu
Tasarısının 24 üncü maddesinin b fıkrasındaki “… İçişleri Bakanlıklarınca”
ibaresinin “İçişleri Bakanlıkları ile Gümrük Müsteşarlığının bağlı bulunduğu
Devlet Bakanlığınca” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan Tanık Koruma Kanunu Tasarısının 24.ncü maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz
efendim. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Tanıkların korunması için ayrıca ihale yasa ve
yönetmeliği çıkarılmasına gerek yoktur. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Genel Kurul gündeminde görüşülmekte olan Tanık Koruma Kanunu
Tasarısının 24 üncü maddesinin b fıkrasındaki “… İçişleri Bakanlıklarınca”
ibaresinin “İçişleri Bakanlıkları ile Gümrük Müsteşarlığının bağlı bulunduğu
Devlet Bakanlığınca” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Kemal
Kılıçdaroğlu (İstanbul) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılamıyoruz efendim. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Tasarının 13 üncü madde metnine bakıldığında Tanık
Koruma Kurulunu oluşturan birimler arasında Gümrük Müsteşarlığı Gümrükler
Muhafaza Genel Müdürlüğünün de bulunması, ayrıca tanık koruma tedbirinin
uygulanması için gerekli olan mal ve hizmet alımlarının Gümrük Müsteşarlığı
Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğü tarafından da gerçekleştirilecek olması
hususları göz önüne alındığında, konuyla ilgili yönetmeliğin hazırlanmasında
Gümrük Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Devlet Bakanlığının da yer alması
gerekmektedir. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Komisyonun bir tashih talebi var, düzeltme. Buyurun. ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – “ Teşekkür ederim. BAŞKAN – Komisyonun düzeltme talebi doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 25’inci maddenin başlığını okutuyorum: Yönetmelik MADDE 25- BAŞKAN – Madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan 34 sıra sayılı yasa tasarısının 25 inci
maddesinde geçen “altı ay” ibaresinin “dört ay” olarak değiştirilmesini
saygılarımla arz ederim. Kamer
Genç Tunceli Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Genel Kurul gündeminde görüşülmekte olan Tanık Koruma Kanunu
Tasarısının 25 inci maddesinde “…İçişleri Bakanlıkları ile…” ibaresinden sonra
gelmek üzere “,Gümrük Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Bakanlıkça” ibarelerinin
eklenmesini arz ve teklif ederim.
TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan Tanık Koruma Kanunu Tasarısının 25 inci
maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim. Gerekçeyi
okutuyorum: Gerekçe: Kanunla
düzenlenen bir konuda, yönetmelikle düzenleme yapılamaz. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Genel Kurul
gündeminde görüşülmekte olan Tanık Koruma Kanunu Tasarısının 25 inci maddesinde
“… İçişleri Bakanlıkları ile…” ibaresinden sonra gelmek üzere “,Gümrük
Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Bakanlıkça” ibarelerinin eklenmesini arz ve
teklif ederim. Kemal
Kılıçdaroğlu (İstanbul) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Tasarının 13 üncü madde metnine bakıldığında Tanık Koruma Kurulunu
oluşturan birimler arasında Gümrük Müsteşarlığı Gümrükler Muhafaza Genel
Müdürlüğünün de bulunduğu, ayrıca Kanunla birlikte Gümrük Müsteşarlığı
Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğü’nde tanık koruma birimi oluşturulması ve bu
kapsamda tanık koruma tedbirlerini uygulayacak olması hususları göz önüne
alındığında, Kanun hükümlerine göre çıkarılması gereken yönetmeliklerin
hazırlanmasında Gümrük Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Bakanlığın da görev
alması gerekmektedir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan
34 sıra sayılı yasa tasarısının 25 inci maddesinde geçen “altı ay” ibaresinin
“dört ay” olarak değiştirilmesini saygılarımla arz ederim. Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın
Genç? KAMER GENÇ
(Tunceli) – Konuşacağım. BAŞKAN – Buyurun. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında tabii çok önemli,
temel hak ve özgürlüklerle ilgili bir kanun görüşüyoruz. Ben dün İstanbul’da
bir televizyon programına katılmam dolayısıyla bu kanunun müzakerelerine pek katılmadım.
Birkaç tane önergem de vardı, onlarda da konuşma imkânını bulamadım. Aslında, bir
Tunceli milletvekili olarak bu pişmanlık yasasının ve özellikle bu surette
beyan… İnsanlar aleyhine, o kişilerle ilgili ifade veren insanların, zaman zaman ne kadar masum insanları zan altında bıraktıkları ve
belli bir aşamadan sonra, aleyhine ifade verdikleri kişilerden yüklü miktarda
para almak, talepte bulunmak suretiyle ifadelerini, yani, bir kısım ifadelerini
değiştirmek için de para istediklerini, birçok olayı bilen bir insanım. Şimdi, bu tanık
koruma kanunuyla acaba insanlara iyilik mi ediyoruz, kötülük mü yapıyoruz, o da
çok müphem bir konu. Yani, Türkiye’de hakikaten gerçekleri ortaya koymak için,
sağduyunun hâkim olacağı, doğruların söyleneceği bir sistem oluşturulmasını
isteyen bir insanım, ama öyle bir olgu var ki Türkiye’de, işte, adamın hoşuna
gitmedi mi gidiyor iftira atıyor. Bu iftira sonucunda o masum insanların da
büyük ceza görme durumu ortaya çıkıyor. Bu, bir memlekette temel hak ve
özgürlüklere, bana göre, vurulabilecek en büyük darbedir. Bu enine boyuna
tabii, tartışılmadı. Bence, bu kanunu hemen de yürürlüğe de koymamak gerekir,
bana göre, belli bir süre beklemek lazım. Ben, tabii altı
ay yerine dört ay istedim. Sebebi de şu: Mademki bu kadar insan… Temel hak ve
özgürlüklerle ilgili bir kanun yapıyoruz. Hükûmetin
zaten bu konuda yeterli hazırlığı yapması lazım. Bu kanun uygulamaya girerken
bununla ilgili yönetmeliklerin de uzun zaman gecikmeden çıkarılması lazım. Ama, tabii Hükûmet ve özellikle Komisyonumuz
öyle bir sistem geliştirdi ki, yeni bir Meclis seçilmiş, yeni bir Parlamento
gelmiş, “Efendim, ben daha önceki komisyonun aldığı kararı uygularım, ondan
sonra da Parlamentoda yasama tasarrufuna riayet ederim. Efendim, yanlışlıklar
varsa Parlamentoda düzelsin.” diyor. Bilmiyorum burada kaç tane yanlışlık
düzeltildi, ben yok olduğum için… Bunların hepsi bu
ülkeye, bana göre, yapılacak önemli zararlardır. Yani, kelimeleri ifade ederken
de birilerini de, tabii acıtmak da istemiyorum. Ama,
yani zamanında böyle temel hak ve özgürlükleri çok yakından ilgilendiren
konularda kanun çıkarırken bence Parlamento üyelerinin çok hassas olması lazım.
Bu hassasiyeti nasıl göstereceksiniz? Bu hassasiyeti, kendi kafanızda belirli
kanunları uygulayacaksınız… Mesela, şimdi birisi beğenmediği birisine iftira
atabilir. Sonra, yani, işte, geçen gün birisi bana telefon ediyor, diyor ki:
“Efendim, beni güya koruyacaklar diye atmışlar, kaç gündür içerideyim. Kimse
benim hâl hatırımı sormuyor.” Yani bu tanık koruma kanununun uygulamasının kime
ne getireceği, ne götüreceği de çok açık ve belli değildir. Uygulayıcılara
bağlıdır. Uygulayıcılar da eğer hakikaten masum insanlar aleyhine tanıklık
yapan insanların tanıklık yapması hâlinde o masum insanların cezalandırılmasına
sebep verirse onun günahı kimin olur? İşte bu kanunu çıkaranların olur. Bence
bu konular çok enine boyuna tartışılmadı, böyle bir kanun çıkarıldı.
Birilerinin, işte, telkiniyle böyle kanunlar çıkarıyoruz ama bu kanunların
memlekete çok fayda getirdiğine de inanmıyorum. Özellikle Yargıtay 9. Dairesi
bu terör olayları nedeniyle hakikaten çok ağır kararlar vermektedir o yardım, yataklıktan
dolayı. Yani, o kadar masum insanlar mahkûm oldu ki… Yolda gidiyor, yolda önünü
kesiyor, arabasının aküsünü alıyor dağdaki terörist -almış adam, aküyü aldığı
kesin, gidiyor kendisi de haber veriyor- ama buna rağmen, işte, orada, yardım
ve yataklıktan üç sene dokuz ay hapis cezası veriliyor. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Genç, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. KAMER GENÇ
(Devamla) – Bu kanunda -işte, bu terörle mücadele konusunda belki sağlıklı bir
sonuç doğurabilir mi bilinmez ama onu uygulamayla göreceğiz- şöyle
düşünülebilir: Evet, bir süre bu kanunu uygulayalım, eğer hakikaten uygulamada
çok kötü sonuçlar alınırsa o zaman da değiştirilme imkânları olabilir. Ama
bence bu kanun hakikaten birçok insana da sıkıntı yaratabilecek bir kanundur.
Yani, böyle, masa başında birtakım sağlıklı tedbirler aldığımız konusunda ben
çok emin değilim. Dilerim, temenni
ederim, bu kanunla, Türkiye’de terörün önlenmesi konusunda ciddi adımlar
atılsın, ama bu ciddi adımlar atılırken de masum insanlar haksız yere zarar
görmesin. Saygılar
sunuyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Sayın
milletvekilleri, geçici madde eklenmesine dair bir önerge vardır, önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısına aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
“Kurulun oluşturulması Geçici Madde 1- (1) Bu Kanunun 13’üncü maddesiyle kurulan Tanık
Koruma Kurulunda üye olarak görev alacak temsilciler, maddede belirtilen
kurumlar tarafından Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içinde
belirlenerek İçişleri Bakanlığına bildirilir.” BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Takdire
bırakıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Tasarının 13’üncü maddeyle kurulması öngörülen Tanık Koruma Kurulu
üyelerinin bir an evvel belirlenmesi ve atama işlemlerinin sürüncemede
bırakılmaması amacı ile iş bu önerge verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. 26’ncı maddenin başlığını okutuyorum: Yürürlük MADDE 26- BAŞKAN – Madde üzerinde bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşmekte olduğumuz 34 sıra sayılı kanun tasarısının 26’ncı
maddesinin “altı ay” ibaresinin “üç ay” olarak düzeltilmesini arz ve teklif
ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz
efendim. BAŞKAN – Sayın
Şandır, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz için gerçekten
önemine yürekten inandığımız bir kanun tasarısının görüşülmesinin sonuna
yaklaşmış bulunuyoruz. Bu sebeple, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
aldım. Önerge vererek konuşma fırsatı, imkânı olduğu için de böyle bir önerge
verdim. Bu vesileyle, bu sebeple muhterem heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Tabii,
önergemizde ifade ettiğimiz hususun gerekçesi, bu kanunun getiriliş sebebiyle
bire bir örtüşmektedir. Türkiye'nin suç ve suçluyla mücadele
etmek kararlılığını ifade eden, bunun teknik altyapısı açısından önem teşkil
eden tanık koruma kanunu, suçun ve suçlunun açığa çıkartılması için çok önemli
bir imkân olan tanıkların korunması için birlikte çıkarttığımız bu kanunun bir
an önce yürürlüğe girmesi, bir an önce uygulamaya geçmesi, gerçekten bu kanunun
esas gerekçesi. Türkiye'de
sebepleri tartışılabilir, ama asayişsizlik konusunda, bölücülük konusunda,
örgütlü suç konusunda istatistiğin rakamlarına baktığınızda, gerçekten
Türkiye'ye, Türk toplumuna yakışmaz rakamlarla karşılaşırız, çok ciddi miktarda
artışlar var. Dolayısıyla, bununla mücadele etmek için bir kararlılık
göstergesi olan bu kanun, Hükûmetin bu noktadaki
siyasi tavrını ifade eden bu kanun bir an önce yürürlüğe girmelidir,
önergemizin gerekçesi bu, ama, biz, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, bu kanunun birçok konuda yeterli olmadığını, suçtan suçluya
doğru bir yöneliş getirdiğini, bunun hukuk mantığına, suçla mücadele mantığına,
pratiğine uygun düşmediğini… Bize göre suç tanımları yapılmalı, bu suç
tanımları için tanık korumanın imkânları ve şartları bu kanunla
oluşturulmalıydı. Hâlbuki cezaya göre tanımlar geliştirilmiş. Aslında, ceza ve
ceza kanunları bir siyasi tavır olması gerekir. Siyaseten hangi suça karşı
kararlı bir mücadele tavrınız varsa, ona karşı cezayı belirlersiniz, o
cezaların gerekçesini oluşturursunuz. O suçların ve suçluların ortaya
çıkartılmasında katkı vermesi için tanıkları korumaya çalışırsınız. Dolayısıyla, bir siyasi tavır olarak, bence eksik olan, bizce
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak eksik gördüğümüz ve önergelerimizle
tamamlamaya çalıştığımız husus, siyaseten Türk toplumu için, ülkemiz,
milletimiz için gerçekten önemsediğimiz bazı suçları tanımlayarak, o suçlarla
ilgili suçluları tanımak, yargıda cezalandırmak için ona tanıklık yapacak
insanların korunmasının bu kanunla sağlanmasını çok önemsedik, bu yönde
önergeler verdik. Mesela, bu insan
kaçakçılığıyla ilgili, bu çocukların suça teşvik edilmesi, fuhuşta
kullanılmasıyla ilgili suçları eğer siyaseten önemsiyorsak -olumlu yönüyle
bakalım- onunla ilgili cezaları biz bu tanık korumaya almalıydık. Ama, ceza baremlerine göre tanık korumayı tanımlarsanız…
Sonuçta, bazı hususlar istemeden bu kanunun kapsamı dışında kaldı. Belki böyle
bir arzunuz yoktu, ama yapılan kanun bu yönüyle eksik olmuştur. Buna rağmen
yürürlülüğünün erkene alınmasını teklif ediyoruz. Ama ne yazık ki Hükûmetimiz, Komisyonumuz “katılıyorum” diyemiyor her
defasında. Hâlbuki doğru doğrudur. Bu memleket, bu toplum
hepimizin. Bu toplumun faydasına olan bir teklife bir siyasi asabiyetle
“katılmıyorum” demeyi, kişilik olarak Sayın Komisyon Başkanına, Sayın
Bakanımıza biz doğrusu yakıştıramıyoruz. Ama, bu, AKP
Grubunun da maalesef veya Hükûmetimizin de böyle bir
kararı mıdır? Bunu da endişeyle izliyoruz. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Şandır, konuşmanızı tamamlayınız. MEHMET ŞANDIR
(Devamla) - Bugün burada üst üste koyarsak muhtemel 50’den fazla önerge
verildi. En fazla önerge alan kanunlardan biri bu. Ama,
bu önergelerden bir tanesi dahi… NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Bir tanesi geçti. MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Bir tanesi mi geçti? Hele şükür. Yani,
muhalefetten katkıya bu kadar kapalı bir iktidar uygulaması, zannediyorum bu
döneme has bir hadise. Sonra töhmet altında kalırsınız. Derler ki “Bu kanun
sizin değil başkalarının, virgülüne bile dokunamıyorsunuz” diye sizi suçlarlar;
sizi uyarıyorum. Sizin
getirdiğiniz kanunun gerekçesine uygun bir önerge veriyoruz, üç ay sonra
yürürlüğe konulsun diye. Bu anlayışla bu önergeyi verdik. Kabulünü istirham
ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Şandır. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 27’nci maddenin
başlığını okutuyorum: Yürütme MADDE 27 - BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, oyumun rengini belirtmek üzere aleyhte söz istiyorum Sayın
Başkan. BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır. Evet, ikinci
bölümde yer alan maddelerin de oylamalarını tamamlamış bulunuyoruz. Şimdi, oyunun
rengini belirtmek üzere, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç. Sayın Genç,
buyurun. Aleyhte değil mi
Sayın Genç? KAMER GENÇ (Tunceli) – Aleyhte. BAŞKAN – Buyurun. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tanık Koruma Kanunu
Tasarısı’nın son oylaması yapılmadan önce, bu kanuna karşı oy kullanacağım için
oyumun rengini belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Biraz önce de
belirttiğim üzere, bu kanun temel hak ve özgürlükleri çok yakından ilgilendiren
ve birçok masum insanın mahkûmiyetini yalan ve yalan beyanlarla, yalan
şahitliklerle sağlayabilecek bir kanun olduğu için ve çok da iyi incelenmeden
burada geçtiği için ben bu kanuna karşıyım. Bir defa, bu
“Tanık koruma tedbiri alınması gereken suçlar” konusu çok muğlak.
Yani burada bence, hangi suçların tanık koruma kapsamı içine alındığının bu
maddede ayrı ayrı belirtilmesi gerekirdi. İki
fıkradan biri, (b) fıkrasında: “Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla
kurulan bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen alt sınırı iki yıl ve daha
fazla hapis cezasını gerektiren suçlar ile terör örgütünün faaliyeti
çerçevesinde işlenen suçlar.” Şimdi, mesela
bireysel suçlar da var, yani örgütsel kullanmadığı… Mesela birisi kara parayı
aklıyor, ama… Kara parayı aklıyor, eroin, afyon kaçakçılığı, kaçakçılık
yapıyor. Bunlar da… İcabında örgütsel olarak, örgüt içinde yapılmayan, ama
ülkeye çok büyük zarar veren suçlar da var. Bunlar niye bunların kapsamı içine
alınmadı? Yani, Türkiye'de
kanunları çok muğlak yazdığınız takdirde uygulayıcılar
bu konuda çok büyük sıkıntı çekiyorlar. Özellikle yargı yerlerinde de bu
kanunlar, çok değişik değişik kararlar çıkarıyorlar.
İşte, bir bakıyorsunuz, bir dairede başka bir karar çıkıyor, aynı suçla ilgili
olarak başka bir dairede başka bir karar çıkıyor; birisi beraat ediyor, ötekisi
ceza alıyor. Bu nedendir? Kanunların çok sağlıklı bir şekilde, çıkışı sırasında
incelenmemesindendir, sağlıklı gerekçelerinin olmamasındandır, sağlıklı olarak
Türkiye Büyük Millet Meclisinde müzakere edilmemesinden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla,
tabii AKP Hükûmetinin ve İktidarının bir hastalığı
var: Kanunlar buraya gelince hemen bunların müzakeresini istemiyorlar, temel
kanun kapsamına alıyorlar. Hâlbuki bu kanunun temel kanunla ilgisi yok sevgili
milletvekilleri. Yani, burada insanların hak ve özgürlükleriyle çok yakından
ilgisi olan bir kanunun, siz otuz maddesini bir madde hâlinde görüşür ve
onların üzerinde tartışma açmazsanız orada, bu memlekete sağlıklı bir hizmet
etmiş olmazsınız. Yani, insanın hayatıyla, geleceğiyle, özgürlüğüyle,
istikbaliyle en yakın olan bir kanunu getiriyorsunuz, ama bu kanunun ne
olduğunu burada tartışmıyorsunuz. Bu, bana göre, bu memlekete faydadan ziyade
zarar getiren bir taktiktir. O, işte, iki bölüm hâlinde yaptığınız bu temel
kanunun, onun da kişisel sözlerini de kapatıyorsunuz, ondan sonra da -yani,
işte, benim bu kanunun burada müzakeresine katılmamamın tek nedenlerinden
birisi de bu- bakıyoruz, orada oturuyoruz, söz sırası gelmiyor, bir şey de
gelmiyor, dolayısıyla burada oturmanın da bir anlamı yok. Onun için, bundan
sonra, bunun başka bir taktiğini bulacağız, sizin taktiklerinize karşı taktik
geliştireceğiz, sizin bu taktiklerinizi bozmaya çalışacağız. Ben, inşallah,
diliyorum ki bu kanunu çıkaranlar bu kanunla getirilen tuzaklara kendileri
düşmezler. Yani, düşerseniz, o zaman “Kendi düşen ağlamaz.” diyorlar ve birisi
de çıkıp da, yani sizin işlemediğiniz bir suçtan dolayı sizin aleyhinize bir
ifade verir… Çünkü, o kadar bir sistem getirilmiş ki
yani, tanıklık yapan adamın, kişinin mahkeme huzurunda ifadesi alınmayacak.
Şimdi, mahkeme huzurunda ifade alınırken o kişinin mesela fiziki yapısına
bakarsınız, bilmem, duruşuna bakarsınız, ciddi mi o ifade… Yani, bir insanın
fizik yapısını, karşı taraf bunu kontrol ettiği zaman, hakikaten doğru mu ifade
veriyor, yanlış mı ifade veriyor, iftira mı atıyor, bunu ifade sırasında
anlayabilirsiniz. İki tarafı karşı karşıya, avukatlar veyahut da suçluyu karşı
karşıya oturtacaksınız, onlar birbirine… Yani, orada bir cümleyi sarf edecek, o
cümlenin karşıtını, insanlar, karşı taraf, yani aleyhine ifade verilen kişiye… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN –
Konuşmanızı tamamlayınız Sayın Genç. Buyurun. KAMER GENÇ
(Devamla) – …ona karşı savunma hakkı verilmeden alınan böyle bir ifade bence
adalete sağlıklı bir hizmet etmez, adalete, bilakis, sağlıklı bir adaletin
tecellisine engel olan bir davranış biçimidir. Ben bu kanunla,
gerçekten, bir tane masum insan da mahkûm olsa, getirilen bu kanunla bir tane
masum insan da mahkûm olsa onun masumiyeti nedeniyle mahkûm edilmesine
karşıyım. Bu nedenle kanuna karşıyım. Saygılar
sunuyorum efendim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Tasarının
görüşmeleri tamamlanmıştır. Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Oylama için dört
dakika süre vereceğim ve oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik
cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Tanık Koruma Kanunu Tasarısı’nın açık oylama sonucunu
açıklıyorum:
Böylece, tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Yargı camiasına ve milletimize hayırlar
getirmesini temenni ediyorum. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkan, kısa bir teşekkür konuşması yapmak
istiyorum. BAŞKAN – Sayın
Bakanın kısa bir teşekkür konuşması olacak. Buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar) ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım;
iki nedenle huzurunuzdayım. Biri, bir hükûmet
tasarısının yasalaşmasına vermiş olduğunuz destek nedeniyle iktidar-muhalefet
tüm partilerimize ve bu partilerimize mensup milletvekili arkadaşlarımıza
şükranlarımı sunmak. İkincisi de büyük bir üzüntüyü sizlerle paylaşmak.
Sanıyorum, bugün insanlık tarihi açısından çok acı bir gün. Dost ve kardeş
Pakistan’da terör çirkin yüzünü bir kez daha göstermiştir. Pakistan’ın eski
Başbakanlarından Sayın Butto, bugün, bir miting
esnasında bir terör saldırısına muhatap olmuş, kendisi ve -almış olduğumuz ilk
bilgilere göre- 120’yi aşkın Pakistanlı bu terör saldırısı sonucu hayatını
kaybetmiştir. Kuşkusuz, Türk
milleti olarak, daima dost ve kardeş olarak gördüğümüz Pakistan halkının bu
acısını yürekten paylaşıyoruz. Hayatını kaybeden Sayın Benazir
Butto ve 120’yi aşkın Pakistanlı kardeşimize
Cenabıhak’tan rahmetler diliyoruz. Yaralılar da vardır kuşkusuz, onlara da acil
şifalar temenni ediyoruz. Tabii bir
temennimiz de Pakistan’ın bir an önce normal bir demokratik düzene geçmesini
temenni etmektir. Pakistan, uzun süredir bunun sancılarını yaşamaktadır.
Aslında oradan çıkarılacak sonuçlar da vardır. Bunlardan bir tanesi de oturmuş,
işleyen bir demokratik düzene sahip olmanın ne büyük bir nimet olduğu gerçeğini
de görüyoruz. O bakımdan, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir vatandaşı olmaktan
gurur duymalıyız ve demokrasimizi daha da geliştirmek için hep birlikte
elimizden gelen gayreti göstermeliyiz. Biraz önce de
ifade etmiştim. Gerçekten, uzun süredir yasalarımızda uygulanmakta olan tanık
korumayla ilgili bir düzenlemeyi, şimdi müstakil bir yasayla düzenler hâle
getirdik biraz önceki oylarınızla. Hem Terörle Mücadele Yasası’nın 20’nci
maddesinde hem de Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 58’inci maddesinde aslında tanık
korumayla ilgili düzenlemeler vardı. Hatta, 58’inci
maddesinin son fıkrasında, bu konuda özel bir kanunun çıkarılmasına da işaret
edilmiştir. İşte, şu anda yapmış olduğumuz, iki sene önce yürürlüğe girmiş olan
bir yasadaki bir işareti, daha doğrusu bir temenniyi yerine getirdik ve tabii
ki altına imza koymuş olduğumuz uluslararası anlaşmaların da ülkemize,
Türkiye’ye yüklemiş olduğu bir vecibeyi yerine getirmiş olduk. Bazı
arkadaşlarımız endişeler ifade ettiler. Biraz önce konuşan milletvekili
arkadaşımız da “Bu istismar edilebilir, birtakım masum insanlar yalan
beyanlarla ve şahitliklerle mağdur edilebilir.” ifadesini kullandılar. Aslında
bu yasa tasarısı içerisinde bunların önlemleri de var. O nedenle, yasayı bir
bütün olarak değerlendirdiğimizde, bütün bu ihtimallerle ilgili düzenlemelerin
yasa içerisinde var olduğunu da göreceksiniz. Kıymetli vakitlerinizi
fazla almayacağım. Çünkü, bir kanun teklifi var,
sanıyorum hemen görüşmeleri başlayacak. Ben, değerli milletvekili
arkadaşlarıma, sizlere, vermiş olduğunuz destekten dolayı, hoşgörünüzden dolayı
yeniden teşekkür ediyorum ve Pakistan halkına hem şahsım adına hem Hükûmetim adına hem Türkiye Büyük Millet Meclisi adına
yeniden başsağlığı diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, birleşime on dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 16.52 DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 17.17 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Harun TÜFEKCİ
(Konya) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum. 2’nci sıradaki
Ses ve Gaz Fişeği Atabilen Silahlar Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız. 2.- Ses ve Gaz Fişeği Atabilen Silahlar Hakkında Kanun
Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/437) (S. Sayısı: 54) BAŞKAN –
Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. 3’üncü sıradaki
Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız. 3.- Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/335)
(S. Sayısı: 56) BAŞKAN –
Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. 4’üncü sırada
bulunan, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve Adana
Milletvekili Necdet Ünüvar’ın; Sağlık Hizmetleri
Temel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız. 4.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl
ve Adana Milletvekili Necdet Ünüvar’ın; Sağlık
Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/65) (S. Sayısı: 72) BAŞKAN –
Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. 5’inci sırada
bulunan, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl’ün; Tütün
Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız. 5.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl’ün;
Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/9) (S. Sayısı: 55) (x) BAŞKAN –
Komisyon? Yerinde. Hükûmet? Yerinde. Komisyon raporu
55 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır. Teklifin tümü
üzerinde, AK Parti Grubu adına Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl. Sayın Erdöl, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) (x)
55 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir. AK PARTİ GRUBU
ADINA CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Geçmiş Kurban Bayramı’nızı tebrik ediyorum. Yeni yılınızı kutlarken, 2008
yılının tüm ülkemize, insanlığa huzur, barış, bereket ve sağlık getirmesini
temenni ediyorum. Bugün, Atatürk’ün
Ankara’ya gelişinin 88’inci yılı ve aynı zamanda İstiklal Marşı Şairimiz Mehmet
Âkif Ersoy’un da ölüm yıl dönümü. Bu anlamlı
günlerin yanı sıra, bugün çok üzücü bir olayla da karşılaştık. Maalesef, dost
ve kardeş Pakistan’da, Sayın Butto menfur bir
cinayete, suikasta kurban gitti ve yanında pek çok kişi de maalesef yaşamlarını
yitirdiler. Ben, dost, kardeş Pakistan halkına başsağlığı diliyorum, yaralılara
da acil şifalar diliyorum. Bugün, çok önemli
iki kanunun birisini komisyonumuzda görüştük, birisini de şimdi Genel Kurulda
görüşmeye başlıyoruz. Değerli arkadaşlar, bu önemli kanunlardan birisi, halk
arasında tinerciler olarak bilinen… Tiner ve diğer yapıştırıcıların
ilköğretimde, ortaöğretimde ağırlıklı olmak üzere kullanımına tahdit getiren bir kanunu komisyonumuz kabul etti, yakında,
inşallah yüce Meclisimize gelecektir, onda da, desteklerinizi şimdiden
beklediğimizi belirtirim. Çok önemli,
gerçekten koruyucu halk sağlığı tedbirleri bakımından yapılması gereken en
önemli kanun olduğunu düşündüğümüz tütünle ilgili kanun hakkında grubumuz adına
görüşlerimizi belirtmek isterim. Bizler, tabii, bu
kanuna neden ihtiyaç duyduğumuzu düşünürken, nereden başladığımızı da mutlaka
hatırlamamız gerekiyor. Bizler, hastanede yatan hastalara doktorların lüzum
ettiği kadarıyla sigara reçete edebileceği bir anlayıştan, bugün, insanlara çok
zararlı olduğu ve birçok alanda kısıtlama getirilmesinin gerekli olduğu bir
anlayışa geldik. Yani, 1934’teki çıkan kanunu, biz, hastalara sigara reçete
edilebileceğine dair kanunu bu kasım ayında hep birlikte kaldırdık.
Dolayısıyla, bu kanunda da bazı şeyler çok irdelemeyince belki aklımıza
yatmıyor gibi gelebilir ama bunun mantığını ve neden buna ihtiyaç duyulduğunu
biraz sonra Genel Kurula arz edeceğim efendim. Kanun
değişikliğinin bir sağlıkla ilgili önemli yükümlülükleri var, getirileri var,
bir de uluslararası sorumluluğumuz bakımından, uluslararası anlaşmalarla bizi
bağlayan, yapmamız gereken hükümler ve yükümlülükler var. Sağlık olarak bir
hekimin görevi insanların sağlığını korumaktır. Şöyle baktığımız zaman, şu anda
ve önümüzdeki yirmi yıl içerisinde insanları en çok öldürecek olan hastalıklar
kalp, damar hastalıkları. İkincisi kanserler. Peki, bunları engelleyelim,
önleyelim mi? Önleyelim. Nasıl önleyeceğiz? Engellenebilir, önlenebilir
sebeplerin birincisi sigara, bütün bilim adamlarının söylediği bu. O zaman
demek ki bundan başlamak gerekiyor. Bizim yapmak istediğimiz de zaten bu.
Sadece kalp, damar hastalıkları, felçler vesair
değil, aynı zamanda uyuşturucuyla da direkt bağlantısı var sigaranın. Yani,
dünyada uyuşturucu kullanan bütün herkes, yüzde 99,9’u öncesinde içiciliğe
sigarayla başlıyorlar. Dolayısıyla, uyuşturucu bataklığının asıl membaı da
sigara. Sigarayı önlemedikten sonra uyuşturucuyla mücadele etmek, bataklık
yerine sivrisinekle mücadele etmek gibidir. Onun için… Sadece bu mu? Yangınlar
mesela, ev yangınlarının da orman yangınlarının da yüzde 50’si sigaraya bağlı.
Bu, bilimsel bir gerçek, ama ekonomik yangın daha fazla, insanlar ceplerinden
bir sürü parayı -ki, ülkemizde yaklaşık 20 milyar doları- havayı kirletmek için
kullanıyoruz. Bu çok ciddi bir problemdir değerli arkadaşlar. Sigaraya bir
başka hastalık gözüyle baktığımız zaman, görsel yolla, özentiyle bulaşan bir
bulaşıcı hastalık olarak da bunu görebiliriz. Mesela, bir çocuk, önce anne,
babasını görüyor sigaraya bulaşıyor, daha sonra okulda öğretmenini görüyor,
hastanede doktorunu görüyor, siyasetçiyi görüyor, sporcuyu, sanatçıyı görüyor,
televizyonda görüyor, İnternet’te görüyor, gördükçe bulaşıyor. İşte, bu,
elektronik yolla da bulaşabilen bulaşıcı bir hastalık, bununla da sebebini
hissederek ve bilerek buna göre mücadele etmemiz lazım. Uluslararası
yükümlülüklerine baktığımız zaman, 2003 yılında, Dünya Sağlık Örgütü, Tütün
Kontrolü Çerçeve Sözleşmesi’ni imzaya açtı. 2004 yılında Sayın Profesör Recep Akdağ, Sağlık Bakanımız, New York’ta bunu Türkiye adına
imzaladı ve bu, Türkiye için bir dönüm noktası oldu. Daha sonra, 2004 Aralıkta
biz bunu Meclisimizden -bu uluslararası anlaşmayı- kanunlaştırarak geçirdik ve
2006 yılının ocağından itibaren, imzalayan bütün ülkelerde yürürlüğe giren bir
uluslararası anlaşma oldu. Yine,
uluslararası anlaşmalar ve uluslararası deklarasyon,
yeni bin yılda doğan her çocuğun kalp, damar hastalıklarına yakalanmadan altmış
beş yaşına kadar yaşamasının sağlanmasını emrediyor amir bir hükmü olarak.
Yani, bunu kabul ediyoruz. Bunun için de gerekli tedbirleri almamız lazım
diyoruz. Bunun için, 2006 yılında Sayın Başbakanımızın imzasıyla, tütün
mamullerinin nasıl önlenebileceğine, çocukların nasıl korunabileceğine dair bir
genelge yayınlandı ve yine 2007 yılında Ulusal Tütün Kontrol Programı’nı 12
Aralıkta Sayın Başbakanımız, Sayın Sağlık Bakanımız ilan ettiler. Gerçekten
Türkiye için dönüm noktası bunlar. Yine, biz, Türk
Kardiyoloji Derneğinin öncülüğünde, Sayın Sağlık Bakanımızın verdiği direktifler
doğrultusunda, ulusal kalp sağlığı politikasını çalıştık ve burada da gördük
ki, bütün bilim adamlarının söylediği, kalp, damar hastalıklarını engellemek
için birinci sebep olarak bilinen sigarayla mücadele etmek gerekiyor. Yine,
bunu, 25 Aralık 2007’de Avrupa Kalp Sağlığı Deklarasyonu’na imza koyan değerli
bilim derneklerimiz de bunu Sağlık Bakanlığımızla birlikte açıkladılar. Bu kanunu
çıkarmak için niye bunu amaçladık, niye uğraştık? Dünya Sağlık Örgütü Tütün
Kontrolü Çerçeve Sözleşmesi henüz yayınlanmamışken, özellikle mahalle
aralarında gençlerimize ve çocuklarımıza tek tek
satılan sigaraları acaba engellersek nasıl olur diye. Çünkü,
çoğu insan, çoğu çocuk, çoğu genç okuldan gelirken veya giderken bir sigara
alıyor bakkaldan, ona belki daha fazla para veriyor, ama bakkalın da işine
geliyor bu, çocuğun da işine geliyor. Annesine, babasına yakalanmıyor, okulda
öğretmenine yakalanmıyor ve oradan bir bulaşıyor. Bulaştıktan sonra alışıyor,
alıştıktan sonra alışkanlık ve nihayet onu o tatmin etmemeye, başka
alışkanlıklara, kötü alışkanlıklara sürüklemeye başlıyor. İşte bunu
engellememiz lazım. Bunu düşündük ve televizyon yayınlarında şu gün ayda doksan
dakika, çocukları, insanları sigaranın zararlarından, tütünün zararlarından
korumaya yönelik yayın yapmak gerekiyor. Fakat,
bakıyoruz ki, gece üçte, dörtte, iki buçukta yapıyorlar bu yayınları. Bunu
nasıl engelleriz diye çalışmaya başladık. Pek çok bürokrat arkadaşım, pek çok
Sağlık Bakanlığının bürokratı, Adalet Bakanlığının bürokratı çalıştık, derken, işte,
bahsettiğim biraz
önceki süreci Sağlık Bakanımız başlattı ve amaçlarımız baktık ki
örtüşüyor, her şey birbirine denk ve bundan sonra, bu kanun teklifini uzun
uğraşlardan sonra huzurlarınıza getirmiş olduk. Gördüğüm şudur ki
-ben yaklaşık yirmi altı yıllık hekimim, beş yıldır da Meclisteyiz milletvekili
olarak- yapmış olduğumuz sağlıkla ilgili -koruyucu hekimlik bakımından- bütün
düzenlemelerden bu tütünle ilgili yapacağımız bu kanun daha değerli, daha
halkın sağlığını koruyucu daha fazla özelliklere sahip. Yani burada
yaptığımız en önemli iş, demek ki, bir kere, bulaşmasını önlemek -tütünün bu
içicilik bulaşıcılığını engellemek- teminini güçleştirmek ve başlayan
insanların bırakmasını teşvik etmek, kolaylaştırmak. Yaptığımız aslında budur,
bütün dünyanın da yapmış olduğu budur, Dünya Sağlık Örgütünün önerdiği de
budur. Bunun için,
tabii, sadece ceza vermek yeterli değil, mantık da ceza verme üzerine kurulu
değil zaten. Esas itibarıyla, eğitim yapmamız gerekiyor, insanları eğitmemiz,
buna inandırmamız gerekiyor, bunun zararlı bir şey olduğuna inandırmamız
gerekiyor. Yoksa bu, sadece “yasak” kavramıyla geçiştirilecek bir kanun değil.
Onun için, bizim, kesilen cezaların bir kısmının Sağlık Bakanlığına bir
kısmının Millî Eğitim Bakanlığına bırakılmasını istememizin gayesi de, bu
eğitim faaliyetini bu iki bakanlığımız el ele vererek yapabilsin diye. Yani yoksa, biz “yasak” kelimesine karşıyız bu kanunda, bu,
“özgürlüklerin paylaşımı” demek lazım. Ben hep öyle söylüyorum: Özgürlük,
sigara içmek de bir özgürlüktür, ama temiz hava solumak da bir özgürlüktür.
Hiçbir kimsenin, kendi çocuğu bile olsa, onu kanser ve kalp, damar hastalığı
riski ile karşı karşıya bırakmaya hakkı yok, velev ki doğmamış bir bebek olsun,
anne karnında bir bebek olsun. Onun için, buna bu yönüyle bakmak lazım. Türkiye’nin peki
ödediği bedel nedir? Yani yaklaşık 20 milyar dolar yıllık bedelden
bahsetmiyorum. Günde 300 kişi beklenenden erken ölüyor. Peki, 100 bin kişi
ediyor yıllık, 100 bin! 10-15 bin pasif içici beklenenden erken ölüyor, 5-6 bin
de çocuk, masum yavrular ölüyor, sakat kalıyor, özürlü kalıyor. Peki, ben size
şunu sorarım: Her gün 300 kişi herhangi bir stadyumda kavga etse, bırakın Allah
korusun ölmesini, burnu kanasa, ikinci gün yine 300 kişi kavga etse burnu kanasa,
üçüncü gün yine öyle olsa, dördüncü gün hangimiz o statta maç oynanmasına
müsaade edebiliriz, ederiz, etmemiz mi gerekir veya? Dolayısıyla, buna bu gözle
bakmak lazım. Türkiye’ye olan bedeli çok ağır. Bir
paket sigaranın ekonomiye bedeli 7,2 dolardır, uluslararası hesaplamaları
budur. Bir başka şey
söyleyeyim: Mesela, elinizde bir parfüm, böyle sıka sıka
geziyorsunuz. Çocuklar var. Ama, biliniyor ki bu
parfüm kanser yapıyor. Öyle bir parfüm olsa, hanginiz çocuğunuzun yanında bu
güzel kokulu parfümü sıktırmak ister? Hiç kimse. E, peki, böyle çok da güzel
kokmayan -kötü kokar demeyeyim de, sigara içenleri üzmeyelim- bir şeye niye o
zaman -kanser yapıyor aynı zamanda- biz
zevk diye bakıyoruz, zevkim var diye başkalarını riske ediyoruz, başkalarının
hayatını riske ediyoruz? Bu hakkı nereden buluyoruz kendimizde? “Pasif içici”
dediğimiz, içenin değil de yanında içilen kişinin zarar görmesidir. Demek ki,
çok ciddi bir sıkıntıyla karşı karşıyayız. Sırf zevkle bunu izah edemeyiz. Çünkü, biz, görüyoruz, hep misal veriyoruz, sırf zevk alıyor
diye okulların yanından giden insanlara “bu zevk alıyor, bu süratli gitsin”
diyor muyuz? Onlara tahdit koyuyoruz, “okul var
burada, çocuklar var” diyoruz, “yavaş gitmeniz gerekir” diyoruz. Dolayısıyla,
bu zevki de bir anlamamız lazım. Ama, hiçbir zevk
insan sağlığından değerli değil. Değerli
milletvekilleri, tekrar altını çizerek söylüyorum, hiçbir zevk insan
sağlığından değerli değil. Bir hekim olarak bana böyle geliyor ve ayrıca, hele
çocuklar için… Bir çocuğun değeri asla tartışılamaz. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Hiçbir zevk, bir çocuğun, bir masum yavrunun gülümsemesi kadar zevkli
değildir. Onun için, buna bu gözle bak…
“Efendim, ben gördüm, benim Mehmet Amcam seksen yaşında, ama hâlâ fosur fosur sigara içiyor, ama hiçbir şey olmuyor.” Olabilir.
Yani, yaklaşık 20 kişi Boğaz Köprüsü’nden atlamış ve şimdiye kadar sağ kalmış,
hangi yakınınıza siz “Boğaz Köprüsü’nden atlayın da, sağ kalma ihtimaliniz
vardır.” dersiniz? Bunun mantığı yok. İlme kılıç çekilmez arkadaşlar. İlim
böyle diyor. “Bu, kapalı yerlerde yasaklanmalıdır.” diyor. Değerli
arkadaşlar, peki, en çok sıkıntımız şu olacak, söylenen: Cezalar uygulanabilir
mi? Cezalar uygulanabilir, ama farklı farklı. İçene
ceza farklı, içirene farklı, üreten firmalara farklı, bir de bu yayıncılara
farklı farklı. Bunların cezaları kanunda açık açık yazılmıştır. Bunların neler olduğu belli. Ama, kapalı yerler yanında, açık olan yerlerde bir yere
istisna getiriyoruz, ki açık alanlarında da yasak diyoruz: İlköğretim ve
ortaöğretim kurumları. Çocuklarımıza ne kadar değer verdiğimizi buradan
anlayabilirsiniz, hedefimizin ne olduğunu buradan anlayabilirsiniz. Diyoruz ki:
Öğretmen öğrencisine kötü örnek olmasın. Doktor hastanede hastasına kötü örnek
olmasın. “Ben içiyorum, ama sen içme.” Hiç kimse inanmaz buna, bir hekim olarak
önce ben bunu söylüyorum. Bir hekim olarak benim demem lazım ki: “Ben sigara
içmiyorum, siz de içmeyin.” Dolayısıyla,
burada bir diğer konu da: Efendim, şimdiye kadar uygulanmadı, kamu görevlileri
filan, bu uygulanmasa ne olur, ne yapılır? Getirdiğimiz kanunda, eğer kamu
görevlisi cezayı uygulamıyor ise ona ait de cezai tedbirler ve disiplin
hükümleri uygulanıyor. Dolayısıyla, cezayı uygulamayana da ceza uygulanacak. Bu
işi biz sıkı tutuyoruz bu sefer. Burada, cezalar
Kabahatler Kanunu’na göre verilecek. Belediye encümenine, belediye zabıtasına,
mahallî mülki amire, Tütün-Alkol Piyasası Denetleme Kuruluna verilen yetkiler
var, RTÜK’e verilen yetkiler var, genel kolluğa verilen yetkiler var vesair. Yani, cezaların nasıl verileceği tadat edilmiş. Bu,
4207 sayılı, bir önceki, mevcut, değiştirmeyi düşündüğümüz Kanun’la
karıştırılıyor. O Kanun’daki mantık ceza vermeyi değil, caydırmayı öngören bir
kanun mantığıydı. Yani, kişiye, sigara içene gelecek, diyeceksiniz ki: “Burada
sigara içme.” Bir daha söyleyeceksiniz, bir daha söyleyeceksiniz. Olmadı,
polisi çağıracaksınız, o onu oradan uzaklaştıracak. Olmadı, valiye haber
vereceksiniz, vali ceza kesecek. Yani, bu, ceza kesmekten ziyade caydırıcılık
mantığıyla kurgulanmıştı. Ama görevini yaptı mı? Yaptı. Bugün otobüslerde
sigara içilmiyorsa, bugün uçaklarda sigara içilmiyorsa bu Kanun’a borçluyuz. O
zaman, biz bu borcumuzu bir eda edelim, diyelim ki: Bu Kanun’u hazırlayanlara
biz müteşekkiriz toplum olarak. Bunlar: Değerli dostumuz, bir hekim olan, eski
milletvekilimiz Doktor Ahmet Feyzi İnceöz’ü burada
hatırlamadan geçemeyeceğiz. Eski Sağlık Bakanlarımızdan Sayın Bülent Akarcalı’yı anmadan geçemeyeceğiz. Aynı şekilde, o dönemin
Adalet Komisyonu Başkanı, çok değerli milletvekilimiz, şimdi partimizin Genel
Başkan Yardımcısı Necati Çetinkaya’yı anmamız
gerekiyor. Kanun’u imzalayan, Cumhurbaşkanı olarak imzalayan Sayın Süleyman
Demirel’i de anmamız gerekiyor. Çünkü, marifet
iltifata tabi. Bizim, arkadaşlarımızın bu iyiliklerini ve değerli büyüklerimizin
yaptıklarını anlatmamız gerekiyor. Peki, bu kanun
buraya gelirken nasıl hazırlandı, onun için de bir iki kelam yapmam gerekiyor.
Bu kanunu biz hazırlarken arkadaşlarımızla birlikte hazırladık, ben hepsinin
emeğine teşekkür ediyorum. Çok bürokrat arkadaşımız yardım etti, tek tek saymak, belki unuttuğum olursa olmaz, onun için
hiçbirini saymayayım diyorum, hepsine teşekkür edeyim. Yalnız, Sedat Pekel ve arkadaşları vardı, Cumhuriyet Halk Partisinin
Balıkesir Milletvekili. Şimdi bunu anmasak olmaz. O arkadaşımız da geçen dönem
kanun teklifi verdi ve biz komisyonda bunları birleştirecektik. Bir de Adana
Milletvekili Atilla Başoğlu arkadaşımızın verdiği
teklif vardı. Bunları birleştirecektik, fakat Sedat Pekel
Bey, kanunun, kırk beş gün içinde komisyonda görüşülmediği gerekçesiyle,
komisyondan Genel Kurula inmesi için önerge verdi, Meclis Başkanlığımıza
dilekçe verdi ve biz komisyonda bunu ayırmak durumunda kaldık. Ama, gene de bizim bunu, bu kadirşinaslığı göstermemiz
lazım, anmamız lazım. Değerli arkadaşlarım,
22’nci Dönemde, biz, Sağlık Komisyonuna gelen bu kanunda alt komisyon kurduk.
Kocaeli Milletvekilimiz Nevzat Doğan arkadaşımız burada çok çalıştı, bunu ve
diğer arkadaşlarımızı hatırlamamız gerekiyor. Adalet Komisyonunda alt komisyonu
yöneten Recep Özel arkadaşımızı, Isparta Milletvekilimizi anmamız gerekiyor ve
Komisyon Başkan Vekilimiz ve şu anda burada oturan Hakkı Köylü arkadaşımızı
anmamak olmaz. Ama, her şeyden önce, Adalet
Komisyonundan bunun bir bütün olarak, delinmeden ve iyi bir şekilde çıkmasını
sağlayan şu andaki Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız -o zaman Adalet
Komisyonu Başkanıydı- Sayın Köksal Toptan’ı burada ismen zikretmek isterim. Her
şeyden önce, o dönemdeki Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekillerini ve
gruptaki tüm üyelerini, Anavatan Partisi Grubunu, Grup Başkan Vekillerini ve
üyelerini burada bir kadirşinaslık olarak anmak istiyorum, çünkü hepsi
desteklediler; açık ve net söylüyorum. Cumhuriyet Halk Partisi ve Anavatan
Partisi Grup Başkan Vekilleri çok istekli olarak bu kanunun çıkmasını arzu
ettiler, ama, geçtiğimiz dönem, 22’nci Dönemde bunu
başaramadık. Şimdi, eminim ki, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve Grup Başkan
Vekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu ve Grup Başkan Vekilleri ve
Demokratik Toplum Partisi Grubu ve Grup Başkan Vekilleri ve elbette ki AK Parti
Grubu ve Grup Başkan Vekilleri… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Erdöl, ben de merak ettim, acaba süreyi yanlış mı verdim
diye. Sonra buraya baktım, doğru vermişim. Tarihçe çok hızlı geçti. Neyse, bir
dakika vereceğim sana. Buyurun. CEVDET ERDÖL
(Devamla) – Ben, vereceğiniz desteğe şimdiden teşekkür ediyorum, ama, Komisyon Başkanlığını yürüten Sayın Ahmet İyimaya büyüğümüze de buradan katkılarından dolayı teşekkür
ediyorum. Bütün milletvekili arkadaşlarıma bu kanunun çıkması sırasında
verecekleri desteklerden dolayı teşekkür ediyorum. Yalnız, ben, iki ayrı
teşekkürü, lütfen bağışlayın, bunu kompliman olarak algılamayın ama, Sayın Profesör Recep Akdağ’a,
Sağlık Bakanımıza, bu kanunun çıkmasındaki en büyük emek onundur, ona teşekkür
ediyorum. Ama, Sayın Başbakanımız, gerçekten, siyasi
iradeyi temsilen bu kanunu desteklemeseydi bu kanunun çıkması mümkün olmazdı. Ben, değerli
arkadaşlarım, bir Trabzon Milletvekili olarak, Trabzon’da doğan bir büyük
padişahın sözüyle sözlerimi aslında sonlandırmak istiyorum. Kanunî Sultan
Süleyman, Muhibbî olarak divanı olan Kanuni Sultan
Süleyman: “Halk içinde
muteber bir nesne yok devlet gibi, Olmaya devlet
cihanda bir nefes sıhhat gibi.” Demiş ve en güzel
ifadeyi bizce… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) CEVDET ERDÖL
(Devamla) – Sayın Başkanım… BAŞKAN – Neyse.
Kanunî Sultan Süleyman’ın sözünü söyledin bari. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Teşekkür ederim
Sayın Erdöl. CEVDET ERDÖL
(Devamla) – Ve nihayet, Kemal Atatürk “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir.”
demiştir. YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) – Cumhurbaşkanına teşekkür etmedin bak, darılacak Cumhurbaşkanı, ona
göre. CEVDET ERDÖL
(Devamla) - Biz de milletin temsilcileri olarak sizlerden destek bekliyoruz. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum, yeni yılınızı şimdiden kutluyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teklifin
tümü üzerinde, Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan. Sayın Kaplan,
buyurun. DTP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün
görüşülmekte olan Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun
değişikliği konusunda Demokratik Toplum Partisinin görüşlerini açıklamak üzere
söz almış bulunmaktayım. Doğrusu, bu yasa
tasarısının kısmen yetersizlikleri ve ceza uygulamasındaki belirsizlikleri
dışındaki kaygılarımızla beraber, böylesi bir yasanın çıkarılmasının ihtiyaç
olduğunu düşünüyor, biz de Demokratik Toplum Partisi olarak bu yasanın lehinde
oy kullanacağımızı ifade etmek istiyoruz. Dünya Sağlık
Örgütünün ve Tütün Mamullerinin Kontrolüyle İlgili Çerçeve Sözleşmesi’nin
gerekleriyle ilgili açıklamalar bir yana, son olarak, özellikle ABD’de, Kuzey
Avrupa ülkelerinde ve yakın zamanda Akdeniz ülkelerinde, özellikle İtalya’da,
tütün mamullerinin kontrolü, önlenmesi, koruyucu sağlık hizmetleri konusunda
ciddi önlemlerin alındığını hepimiz biliyoruz. Geçen 2005 Aralık
ayında Stockholm’a gittiğim gün İsveç’te bütün
alanlarda; iş yerleri, okul, hastane ve buna bağlı olarak evin içinde dahi
sigaranın içilmesinin yasaklandığı bir günde ben Stockholm’a
gitmiştim. Gerçekten bunun kontrolünün ve yasağının şüphesiz koruyucu sağlık
hizmetlerinde sağlıklı birey, sağlıklı toplum açısından önemi vurgulanırken,
ülkemizin de biraz gerçeklerine dikkat çekmekte yarar vardır. Şayet yasaklar
etkili olmuş olsaydı; ki, daha önce 4207 sayılı Yasa
çıkarılmıştı ve bütün resmî dairelerin duvarlarında sigara içmenin yasak olduğu
ve sigara içilmeyen alanlarda sigara içenlere ceza kesileceği yasa hükmü vardı;
ancak, takdir edersiniz ki, bu Yasa hükmü Türkiye’de bugüne kadar sağlıklı
olarak uygulanmadığı gibi, eğer, Adalet Bakanlığı bir istatistik çıkarırsa, 100
rakamını geçmeyecek kadar ceza ve tedbirin uygulandığı görülür. Ancak, bu tür
zararlı alışkanlıklarla mücadelede, sağlık ve tıbbi olarak bir önceki
konuşmacının belirttiği kaygılar bir yana, özellikle bu tür zararlı
alışkanlıkların geliştirilmesinde sigara firmalarının, tütün mamullerini
üretenlerin, sponsorluk, reklam ve özellikle yarışmalar,
konserler gibi benzeri teşvik edici aktivitelerine karşı önlemler alındığı
zaman bu teşvik isteğinin kırılacağı deneyimlerle ortaya çıkmıştı. Bir gerçek daha var ki, sadece Orta Doğu’da, Avrupa’yla Asya
arasında yer alan ülkemizde, doğuya doğru gidildiği sürece bu tür sigara
alışkanlığı gibi zararlı alışkanlıkların da yaygınlık kazandığı dikkate
alındığında, bu yasa tasarısında kısmen içme alanlarının düzenlenmesi suretiyle
ülkemiz gerçekleri dikkate alınmışsa da, bir gerçeklik var ki, özellikle televizyon
ve radyo, yazılı ve görsel yayınlarda getirilen yükümlülüğün -ki, ayda altmış
dakika olarak konulandan öte getirilen yükümlülüğün- gerçekten etkili
olabilmesinin tek koşulu yine 7’nci maddede getirilen RTÜK’ün ulusal ve
bölgesel yerel yayın yapan bütün televizyonlarda ve radyolarda bu sürenin
artırılması dışında bu programların da bilimsel olarak hazırlanması, yani bu
programları hazırlayan kurum ve kuruluşların uzmanların denetiminden geçen
programların yayınlanmasında büyük yarar bulunmaktadır. Özellikle,
sakız, şeker, çerez, oyuncak, kıyafet, takı, aksesuar gibi konuların dışında,
bunlar, bu tür reklamların dışında safariler düzenlenmesi ve bazı tütün mamulü üreten firmaların,
örneğin -isimlendirmek belki doğru değil ama- bazı firmaların logolarının
–tütün mamulü olarak yer almadan- özellikle bazı aktivitelerde, spor
müsabakalarında kullanıldığı gerçeğinin altını çiziyor bilim insanları. Eğer,
böyle bir tehlike, logoyla bu tür bir teşvik durumu
varsa, yasanın caydırıcılığında uygulayıcıların bu konuda çok dikkatli olması
gerektiği şüphesizdir. Ancak uygulamada şöyle sıkıntılar da var: Bilindiği
gibi, ülkemizde, eğer tütün yasağıyla ilgili konuşulacak olursa, Avrupa
ülkelerinden önce IV. Murat zamanında ilk tütün yasağı çıktığında, henüz ne Amerika
vardı ne de Avrupa’daki Habsburg imparatorluğu ne de
Rusya imparatorluğu, Slav imparatorluğunda bu alışkanlıklarla ilgili henüz
müeyyideler konuşulmamıştı. Ancak bu
uygulamada, bu, bir yönetmelik konusu ile de çözümlenebilir. Kolluk,
belediye ve mülki amirler bu yasağı ve cezaları uyguladıkları zaman, bir hukuk
devletinde, özellikle keyfîliği önleyici bir şekilde bir düzenleme yapma
zorunluluğu ortaya çıkıyor, çünkü ülkemizde yaygın olan bu alışkanlık konusunda
sadece Sağlık Bakanlığının değil, Adalet Bakanlığının yanı sıra Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunun çok düzenli bir çalışmayla eğitim
çalışmalarına ağırlık verilmesi gerekiyor. Yapılan
istatistikler gösteriyor ki, alışkanlık çağının ortaöğrenimde başladığı
gözüküyor. Ne yazık ki, ortaöğrenimde sigarayla birlikte, son zamanlarda, bu
zararlı alışkanlık tütünle beraber uyuşturucu hap ve diğer alışkanlıklar kadar
o yelpazede bir artma oranının ortaya çıktığı görülüyor. Bu da ortaöğretimde,
aynı zamanda bu zararlı alışkanlıklar yanında şiddeti de özendirici, biraz da
filmlere özendirici zararlı sonuçlara yöneltmektedir. Yasak anlayışı
yerine eğitim anlayışını, tüketimde reklam yasağı yerine denetim alışkanlığını…
Çünkü, bilinen bir gerçek var ki, tütün üreten
firmaların kullandıkları çok farklı faktörlü kimyasal maddelerle zehir atığına
kadar çok yönlü alaşımları kullandıkları bilinmektedir. Bir gerçeğe daha
dikkat çekmek gerekiyor. Bu zararlı alışkanlık konusunda mücadele ederken,
tütün mamullerine karşı vergi politikamızın ne kadar sağlıklı olduğu konusu da
ayrıca üzerinde durulması gereken bir konu. Çünkü,
tütün, bir devlet gelirler politikasının içinde önemli bir dilim tutuyor ve
tütün mamullerine konulan vergilerle birlikte, bu gelir kaynağı dilimiyle
beraber, âdeta devletin maliye politikasında da bu kaynağın da kurutulmaması
gibi bir anlayış hâkim. Eğer bir yerden gelir elde ediyorsanız onun üretim ve
yaygınlaştırılması için de bir taraftan ruhsat veriyorsunuz. Bu oranı, bu
denklemi kurmak da icra organlarının, hükûmetlerin
görevidir. Sadece yasa tasarısı getirmek, yasa yapmakla bu önlemler etkili
sonuç doğurmuyor. Sağlıklı bir
toplumda sağlık konusu tabii ki sadece cezalandırıcı, önleyici önlemlerle
yeterli olmuyor. O hâlde, bunun karşısında farklı özendirici aktivitelerin
teşvik edilmesi konusunda da bir çabanın gösterilmesi gerekiyor. Bu konuda, bu
yasa hükmünde böyle bir çaba yok. Ancak, bu, yine Hükûmetin
ilgili bakanlıklarının zaman zaman birtakım
çalışmalar yapmalarını önleyici bir durum yaratmıyor. Özellikle Tütün,
Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurulu oluşturulduktan
sonra ülkemizde, bunun sadece aritmetik yanıyla, gelir-gider hesabı yanıyla
ilgilenen bir kurul, denetim ve düzenleme olmaması gerektiği de diğer bir
gerçektir. Buna da dikkat çekmek istiyoruz. Bu yönüyle,
getirilen yasanın toplumun sağlığına, bireyin sağlığına katkı sunacağı
inancımızla, grubumuz lehe oy kullanacaktır. Saygılarımızla.
(DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sacid
Yıldız. Sayın Yıldız,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
SACİD YILDIZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 55 sıra sayılı
Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşünü açıklamak
üzere huzurunuzdayım. Yüce heyetinizi grubum ve şahsım adına saygıyla
selamlıyorum. Sözlerime
başlarken, bugün, Büyük Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 88’inci yıl dönümü, bunu
anıyorum. Ve aynı zamanda Mehmet Âkif Ersoy’un da
ölüm yıl dönümü. Birisi büyük ulusal kahramanımız, bir diğeri de ulusal
marşımızın yazarı, ozan. Ayrıca,
Pakistan’daki olayları -diğer arkadaşlarımız da söyledi- ben de bu telin
saldırıyı kınıyorum, Pakistan halkına başsağlığı diliyorum. Başta Benazir Butto olmak üzere
ölenlere rahmet diliyorum, yaralılara da acil şifalar diliyorum. Değerli
milletvekilleri, sigara tiryakiliği en öldürücü toplumsal zehirlenme olayıdır.
Dünyada yılda 5 milyon kişi sigaranın zararları nedeniyle ölmektedir. Eğer
önlem alınmazsa yakında bu 10 milyona çıkacaktır. Ölüm, sigara
yüzünden oluşan hastalıklar sonucu gelişir. Her sigarada vücut için zehirli,
tahriş edici, kanser yapıcı ya da kanserin ortaya çıkmasını kolaylaştırıcı 4
binden fazla kimyasal madde bulunmaktadır. Bunlardan 50 tanesinin doğrudan
kansere neden olduğu ispatlanmıştır. Ama, Sayın Cevdet
Bey’in de dediği gibi, işte, “yıllardır sigara içiyorum, hiçbir şey olmuyor…”
Bunlar, yanlış inanışlardır, doğru değildir, bilimsel olarak doğruluğu
kanıtlanmamıştır. İnsanları
sigaraya bağımlı hâle getiren madde nikotindir. Nikotin, ayrıca kalp atışlarını
hızlandırır, tansiyonu yükseltir, kanın pıhtılaşma riskini artırır, tütündeki
nikotin ciddi bağımlılık yapma özelliğine sahiptir. Nikotin, çok güçlü, psikoaktif, yani psikolojik uyarıcı bir ajandır. Bağımlılık
ortaya çıkarma özelliği açısından eroin, kokain ve alkolden hiçbir farkı
yoktur. Sigarayı ilk kez deneyen üç kişiden biri, bir sigara ile bağımlı hâle
gelmektedir. Diğer uyuşturucuların önü de yine sigarayla başlamaktadır, diğer
uyuşturuculara bağımlı olanlar da önceden sigara içmişlerdir. Dumandaki karbonmonoksit gazı kanın oksijen taşıma kapasitesini
azaltır. Dokular yeterince oksijen alamadığından egzersizde çabuk yorulma
ortaya çıkar. Erkeklerde tüm
kansere bağlı ölümlerin yüzde 35’i, kadınlarda ise kansere bağlı ölümlerin
yüzde 15’inin nedeni sigaradır. Akciğer kanserine bağlı ölümlerin yüzde 90’ının
nedeni sigaradır. Sigara içmeyen, ancak dumanına maruz kalanlarda akciğer
kanseri riski üç kat artmıştır. Bunları yüce heyetiniz ve herkes bunları
biliyor, malumumuz. Burada getirilen şey sigara yasağı değildir, sigara
içmeyeni dumandan korumaktır, sigara içmeyeni maruz olduğu dumandan korumaktır.
Onun için, bu kamuoyunda sigara yasağı gibi algılanıyor. Bir yasak yok, isteyen
kendisi içebilecek, ama içmeyenin sağlığını korumak esastır. Çünkü,
pasif içicilerde de önemli sağlık sorunlarının ortaya çıktığı gösterilmiştir. Sigara içenlerde
akciğer kanseri dışında ağız, dil, dudak, gırtlak, yemek borusu, pankreas,
mesane, böbrek, rahim ağzı kanseri riski de artmıştır. Ben üroloji hekimiyim.
Bunlardan mesane ve böbrek kanserleri hakikaten benim pratik hayatımda da çok
görülür. Bizim mesane kanseri gördüğümüz hasta eğer sigara içmeye devam ederse
bu nükseder. Sigara içmediği takdirde bu mesane kanserlerinin önemli bir kısmı
nüksetmez. Çünkü, biz bu hastalara mutlaka sigarayı
bırakmasını öneririz. Pratik hayatımızda da bunu gördüm. Aynı zamanda
sigara, kronik bronşit, amfizem gibi nefes darlığı yapan akciğer
hastalıklarının en önde gelen sebebidir. Sigara içiminin ve içilen sigara
dumanına maruz kalmanın önlenmesiyle, toplumun yüzde 77’si nefes borusu ve
akciğer kanserinden, yüzde 52’si akciğer hastalıklarından korunmuş olacaktır.
Bu hastalıklarda ölüm riski, içmeyenlerden 40 kat fazladır. Sigara içenlerde
kalp krizi geçirme riski 3 kat artmaktadır. Kan dolaşımı ve damar üzerine
etkileri nedeniyle beyin damar hastalıkları ve felç riski artar, bacak
kangrenine neden olur, bu nedenle bacak kesilmeleri, ayak kesilmeleri nedeniyle
sakatlıklar, engellilikler ortaya çıkar. Bu da toplum için yükü ağır olan bir
fatura getirir. Kadınlarda düşük
yapma, erken doğum, normal zamanında olsa bile düşük doğum ağırlıklı bebek
doğurma, kısırlık, doğum kontrol hapı kullananlarda kalp krizi geçirme riski
yüksektir. Erkeklerde
kısırlık ve iktidarsızlığa neden olur. Gene bu da –benim- ürolojinin
konularından biri. Bu konularda, işte, paketlerde yazıyorlar, “iktidarsızlık
yapar veya öldürür” diye, herkes bilir, belli fıkra var, onu söylemek
istemiyorum, ama artık şimdi sadece yazıyla değil, yurt dışında -Belçika’da
bunu resimlemişler; yani, sigara içen bir karı koca, işte yatakta birbirlerine
ters şekilde bakıyorlar, bu, resimlenmiş-
görüntülerle de halka ulaşmaya çalışıyorlar. Ülkemizde de 18
yaş üstündekilerin yüzde 33’ü sigara kullanmaktadır. Bu 18 yaş üstünde yüzde 33
sigara kullanımı, çok büyük bir orandır. Ülkemizde her yıl yaklaşık 100 bin
kişi sigara ve tütüne bağlı hastalıklar yüzünden ölmektedir. 10 bin kişi de pasif
içicilikten dolayı ölmektedir. Hiçbir günahı olmadan, sadece sigara içenlerin
yanında olduğu için ölmektedir. Trafik kazalarında ölenlerin 10-15 katıdır bu
oran. Tütün dumanında bulunan binlerce kimyasal maddenin, kendisi içmeyen, ama
içenlerin dumanını soluyan insanlara da büyük zararlar verdiğini araştırmalar
kanıtlamıştır. Başta hamilelerin
ve çocukların olmak üzere, tüm insanların sağlık ve hayat haklarını korumak ve
kollamak devletimizin, Hükûmetimizin ve hepimizin
görevidir. Sigara içmeyen kişilerin, çocukların, hamile kadınların, herkese
açık alanlarda başkasının içtiği sigara ve tütün dumanından korunması
gerekmektedir ve bu alanlarda sigara içilmesi tamamen yasaklanmalıdır. Bu
yasaklar, Avrupa ülkelerinin çoğunda -İngiltere’de, İrlanda’da, Belçika’da
vardır- başlamıştır. ABD’nin bir sürü eyaletinde, birçok eyaletinde katı
şekilde uygulanmaktadır. İsveç’te iki yılını tamamlamıştır sigara yasakları ve
iki yıl sonunda, araştırmalar göstermiştir ki, sigaraya bağlı hastalıklar
önemli oranda, istatistiki oranda azalmıştır ve bundan
yakınanlar olarak da işverenlerin sadece yüzde 6’sı memnun değildir. İsveç’te
işverenlerin yüzde 94’ü sigara yasağına karşı çıkmamıştır. Bizde büyük bir
karşı çıkma var. Sanki işte, açık alanda bilmem falanca takım gol attığı zaman
gel de sigara içmesin diye. Bunlara taviz vermemek lazım,
alanlarının ayrılması lazım. Açık alanda veya kültürel alanlarda gene ayrılması
lazım. Çünkü, “Açık havada sigara içiyoruz.” diyor, sizin yanınıza,
önünüze geldiği zaman duman doğrudan sizin önünüze geliyor. Bunlara
da dikkat etmek lazım. Fransa’da gene 1
Ocakta bütün kapalı alanlarda sigara yasağı getirilmekte ve Fransa’da sigara
içenlerin de rehabilitasyonu, sigarayı bırakmaları
için devlet desteği getirilmekte. Belki önerimiz, bundan sonraki adım, sigara
içenlere de bu şekilde bir devlet desteği getirilebilir sigara bırakma
konusunda. Gene, sigara
içilen kapalı alanlarda duyuru için özel telefon hattı, yangın hattı gibi veya
işte diğer sağlık hattı gibi özel telefon hattı getirilmekte Fransa’da. Amerika Birleşik
Devletleri’nde, gene, sigara yasağı getirilmiş, fakat karşı çıkan kuruluşlar
altı ay sonra bu yasağı kaldırmışlar. Fakat,
araştırılmıştır ki, bu sigara yasağının uygulandığı altı ay içinde kalp-damar
hastalıklarında önemli oranda azalma görülmüş. Bilimsel olarak gösterilmiş bu
da. Ülkemizde de -biz
Mecliste yeni tartışıyoruz- daha yeni, yakın günlerde Aydın ili Koçarlı ilçesi Çakırbeyli köyünde yapılan halk oylamasına katılanların
yüzde 98’i kahvehanelerde sigara yasağını onayladı ve beş kahvede sigara
içilmesi yasaklandı. Bundan evvel -ben biliyorum, iki yıldır devam ediyor bu-
ayrıca Afyonkarahisar ilinin Sandıklı ilçesi Sorkun
beldesinde ve Sultandağı ilçesi Yeşilçiftlik
beldesinde sigara yasakları kahvelerde getirilmiş ve iki yıldır başarıyla
uygulanmaktadır buralarda da. Biz, belki de geç kaldık bu açıdan; beldelerimiz,
kırsal alanlarımız daha hızlı davrandı. Kanunlar ve
kanıtlanmış yöntemlerle halkın sağlığının sigara ve tütünden korunması için
herkesi göreve çağırıyorum kendim ve partimiz adına. Mevcut yasa,
kapalı alanların yüzde yüz dumansız hâle getirilmesi konusunda ülkemizin de
imza koyduğu Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesi’nin 5’inci ve 8’inci maddelerini
tam olarak karşılamamaktadır. Yani 4207 sayılı Yasa, bizim imza koyduğumuz
tütün çerçeve sözleşmesini tam olarak karşılamamaktadır, onun için de -zaten
imza koymuşuz uluslararası anlaşmaya- bunu getirmemiz gerekir. Bu, mesela,
8’inci maddeyi bir okuyayım. Sigara içmeyenleri tütün dumanının zararlarından
korumak, tütün dumanından korunmak için yüzde yüz sigarasız alan gerekiyor.
Pasif sigara dumanını solumak kanser dâhil birçok solunum hastalıklarından
sorumludur. Kapalı alanlarda bölüm ayırmanın hiçbir faydası olmadığı
gösterilmiş. Yani, kapalı alanda bir bölüm ayrılıyor, bunun sigara dumanına
maruz kalmaya karşı bir faydası yok, bu gösterilmiş. Sigara dumanının güvenli
bir dozu da yoktur. Tütün dumanı maruziyetini azaltan
tedbirler geçersizdir. Havalandırma, filtre, sigara içilen ve içilmeyen bölüm
ayrımı yararsız yöntemler olarak gösterilmiştir. Yasa tekliflerinin, yüzde yüz
dumansız kapalı alanlar hedefine uygun olarak, restoranlar ve kahvehaneleri
içine alacak şekilde geliştirilebilmesi, var olan 4207 sayılı Yasa’nın gerisine
düşülmemesi gerektiğini, bilgilenme ve bu sürece müdahale etme gerekliliğini ve
bu amaçla hepimizin çok etkin olarak her düzeyde çalışmamız gerektiğini ifade
ediyorum. Gene, yazılı ve görsel basında da bunların dile getirilmesi -zaten
var- gerekmektedir. Değerli
milletvekilleri, geçtiğimiz on yıllık dönemde, ülkemizde tütün kontrolü
bakımından olumlu gelişmeler gözlenmekle birlikte, bu alanda daha fazla çaba
gösterilmesi gerekmektedir. Bu teklifin de ana amacı budur. Özellikle,
uluslararası tütün endüstrisinin ülkemize yönelik etkinliklerinin kontrol
edilmesi büyük önem taşımaktadır. Gene hepinizin malumudur, uluslararası tütün
endüstrisi, gelişmiş ülkelerde değil, gelişmekte olan ülkelerde pazar payını
genişletme ve yeni pazar alanları oluşturmaktadır, ülkemiz de bu açıdan önemli
bir pazar alanıdır onlar için. Ülkemizde tütün
kullanımının yaygınlığı dikkate alındığında, tütün kontrolü çalışmalarının
ülkemiz açısından taşıdığı önem açıktır. Öte yandan, Türkiye’de sigara içen 20
milyon dolayındaki kişinin yalnızca sigara satın almak için harcadığı paranın
yıllık tutarı Sağlık Bakanlığı bütçesinin çok üzerindedir. Sigaradan alınan
vergilerin artırılmasıyla sigara içenlerin oranının azaldığı, buna karşılık
vergi kaybının da meydana gelmediği, bilinen bir husustur. Kaldı ki, sigaranın
ülkemize getirdiği yıllık 20 milyar dolarlık yük önemli ölçüde azaldığında
birçok sektöre olumlu etki de ortaya çıkacaktır. Sigaraya harcanan paralar ile
her gün Bu nedenle Sağlık
Bakanlığımızın sekreteryasında Dünya Sağlık Örgütünün
desteğiyle yürütülen Ulusal Tütün Kontrol Programı çalışmaları ve kanun
çıkması, ülkemiz insanlarının bu tehditten korunmasına ve ülkemizde yürütülen
sigarayla mücadele çalışmalarına önemli katkı sağlayacaktır. Buna ek olarak,
yani sigaranın doğrudan ekonomiye getirdiği yük dışında buna ek olarak, sigara
kullanımının neden olduğu sağlık sorunları, bu sağlık sorunlarının tanı ve
tedavisinin yol açtığı ekonomik yük ve bu nedenlerle olan yaşam kayıplarının
neden olduğu acılar, sakatlıklar dikkate alındığında sigara kullanımının
kontrol edilmesi çok önem arz etmektedir. İş gücü kayıpları, sakatlıklar, erken
ölümler... Hepimiz yakın kişilerimizi biliyoruz, sigara nedeniyle ölenler çok
ünlü kimseler, politikacılar. Bunları hepimiz biliyoruz, bunların da örnek
olmaması gerekiyor. Sırf Amerika Birleşik Devletleri’nde
sigara nedeniyle olan sağlık harcamaları yılda 75 milyar dolar ve gene orada bazı
sigorta şirketleri -bizim ülkemizde de muhtemelen bu gelecektir- sigaraya bağlı
hastalıklara karşı sigorta etmemektedir, eğer kişi sigara içiyorsa, akciğer
kanserine karşı örneğin veya kalp damar hastalığına karşı sağlık sigortası
yapmamaktadır sigara içen bir kimseyi. Ayrıca daha evvel
Cevdet Bey de bahsetti. Birçok orman yangınının nedeni de sigaradan
kaynaklanmaktadır. Sadece İstanbul’daki yangınların yaklaşık yüzde 40’ı sigara
nedeniyledir. Türkiye, Avrupa
ülkeleri arasında sigara tüketiminde üçüncü sırada, dünya ülkeleri arasında
yedinci sıradadır. 2003 yılında, Sağlık Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen
Küresel Gençlik Tütün Araştırması’nda 13-15 yaş grubundaki çocukların yüzde
10’unun her gün sigara içtiği ve sigara içen çocukların yüzde 33’ünün 10
yaşından önce sigaraya başladığı tespit edilmiştir. Bu, korkunç bir şeydir
değerli arkadaşlar. Günümüzde, kapalı
mekânlarda sigara dumanını temizleyecek yeterlilikte bir havalandırma sistemi
bulunmamaktadır. Sigarayı
bırakmak, kişinin sağlığında belirgin iyileşmeler sağlamaktadır. Sigarayı
bıraktıktan sonra beş yıl içinde kalp krizi riski yarı yarıya azalırken, on yıl
sonra hiç içmemiş bir kişinin riskiyle aynı orana düşmekte, akciğer kanseri
riski yüzde 50 oranında azalmaktadır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; dünya genelinde sigara tüketiminin yüzde 50 oranında
azaltılması hâlinde, 2050 yılına kadar, en az 200 milyon kişinin sigaradan
ölümü engellenebilecektir. Diğer taraftan, tütün salgını uluslararası bir
sorundur ve özellikle gelişmekte olan ülkelerde çok daha önemlidir, bunu
söylemiştim. Avrupa ve Kuzey
Amerika’da sigara karşıtı düzenlemelerin artışı, sigara içmenin sağlık
üzerindeki olumsuz etkileri konusundaki bilinçlenme ve sigara satışlarının
azalması, sigara üreten çok uluslu şirketlerin ve küresel tütün endüstrisinin
faaliyetlerini, yeni pazarlar bulmak amacıyla, bizim gibi ülkelere
yöneltmiştir. Ülkemiz, en son
olarak 30 Haziran-6 Temmuz 2007 tarihleri arasında Bangkok’ta düzenlenen İkinci
Taraflar Toplantısında Tütün Kontrolü Çevre Sözleşmesi Avrupa Bölgesi
Koordinatörlüğüne seçilmiştir. Bu da bizim için önemli bir şeydir, önemsiyorum.
Tütün
kullanımıyla mücadelede uluslararası harekete, ulusal politikalara ve
programlara ihtiyaç duyulmaktadır. Bu amaçla, ülkeler, tütün tüketimini,
nikotin bağımlılığını ve tütün dumanına maruz kalmayı önlemeye yönelik uygun
politikalar ve ulusal eylem planları hazırlamaya başlamışlardır. Bu ne gurur
verici bir şey! Parlamentoda bütün gruplar da bunu benimsemiştir. Bu da onur verici, gurur verici bir şey. Yasanın hedefi,
sigara içmeyenleri tütün dumanının zararlarından korumaktır, öncelikle sigara
içmeyenleri. Mesela, bir düşünün, lokantada çalışıyor, bar sahibi veya başka,
restoran sahibi; gelen sigara içiyor; o çalışanı korumak çok önemli, bunun için
bu önemli. Neden böyle bir yasa? Temiz hava, temiz su gibi insanlık hakkıdır;
kimsenin, başkasının havasını kirletmeye hakkı yoktur değerli milletvekilleri. Restoran, bar ve kafe çalışanları, eğlence yerleri, aynı zamanda burada
çalışanların iş yeridir, iş güvenliği ve iş sağlığı yasalarının geçerli olduğu
alanlardır. Asbest ile çalışan işçinin korunması gibi bu bireylerin de
korunması gerekmektedir. Yasaya karşı
çıkmak anlamsızdır çünkü yasaya karşı çıkmak, sağlığın korunmasına karşı çıkmak
demektir, kanser yapıcı bir maddeye insanları maruz bırakmak demektir. Nasıl,
çocukların aşı yapılmasına karşı çıkılmıyorsa temiz hava soluma hakkına da
karşı çıkılamaz; nasıl, başka birinin suyunu kirletemiyorsanız, havasını da
kirletmeye hakkınız yoktur. 2004 yılında
yürürlüğe giren ve Türkiye’nin taraf olarak imza koyduğu Tütün Kontrolü Çerçeve
Sözleşmesi’ne zaten imza attık dediğim gibi, onun için bu yasanın da çıkması
önemlidir. Fakat bu yasanın çıkmasıyla yetmiyor tabii, bu yasanın
uygulanmasında, yetkililerin, hükûmetin, karar
organlarının tutarlı olması lazım, kararlı olması lazım. Tütün ve tütün
mamulleriyle mücadelede kararlılık çok önemlidir, bu, yurt dışında da
gösterilmiştir. Başbakanlar, bakanlar kararlı olduklarında bu yasak işlemiştir
ama biz, işte, yasağı görmezden gelelim, sigarayı görmezden gelelim dersek
işlemiyor, bu şekilde bu yasak işlemez, insan sağlığına zararlı ve önemli halk
sağlığı sorunu olduğunu vurgulamak gerekir bütün yazılı ve sözlü basında. Bu mücadelede her
kurumun üzerine düşen görevi yerine getirmesi gerekir. Sigara fiyatlarına, ek
fon ve vergilerle yapılacak artışların sigarayla mücadelede önemli bir unsur
olduğu da malumunuzdur. Sigara dumanına pasif maruziyetin,
bizzat sigara içmek kadar tehlikeli olduğu ve bu nedenle, kahvehaneler ve
restoranlar dâhil olmak üzere kapalı alanlarda sigara içilmemesinin gerekliliği
sık sık vurgulanmalıdır, yani bunun sık sık söylenmesi gerekir. Aslolan,
hiç sigaraya başlamamaktır; ancak, içenlerin, geçen süre ne kadar olursa olsun
sigarayı bırakmaları için hâlâ çok nedenleri bulunmaktadır; kendi sağlıkları,
yakınlarının ve sevdiklerinin sağlıkları, ülke yararı için bu önemlidir. Bu
nedenle, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak teklifi destekliyoruz. Yüce Meclis
üyelerinin yeni yılını kutluyorum, saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN – Sayın
Yıldız, teşekkür ederim. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlu. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
SÜLEYMAN LATİF YUNUSOĞLU (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yaklaşmakta olan
2008 yılının ülkemiz ve milletimiz için hayırlar getirmesini temenni ediyor,
yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. Ayrıca, menfur bir saldırı sonucu hayatını kaybeden Pakistan eski
Başbakanı Benazir Butto’ya
Allah’tan rahmet, bu menfur saldırı sonucunda yaralananlara acil şifalar,
Pakistan halkına da başsağlığı temenni ediyor; dost ve kardeş Pakistan halkını
kendi emelleri uğruna, kendi çıkarları doğrultusunda kontrol etmek isteyen
emperyalistlere karşı Pakistan halkının birlik ve beraberliğini tesis etmesini
de arzu ettiğimizi ifade etmek istiyorum. (MHP sıralarından alkışlar) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; dünya sigara üretimi 5 trilyon 771 milyar adet olup
Türkiye, yaklaşık 110 milyar adetlik üretim ve tüketim miktarları ile yedinci
sırada yer almaktadır. 110 milyar adet, 5,5 milyar pakete tekabül etmektedir.
Tütün mamulleri tüketimi, özellikle sigara tüketimi, çok yaygın bir bağımlılık
çeşidi olmasının yanı sıra, dumanında bulunan maddelerin insan sağlığı üzerine
yaptığı olumsuz etkiler sebebiyle dünyanın ve Türkiye’nin en önemli sağlık sorunlarından
biridir. Kanun teklifinin
genel gerekçesinde de ifade edildiği gibi, her yıl, Amerika Birleşik
Devletleri’nde 440 bin, Almanya’da 140 bin, İngiltere’de 120 bin, ülkemizde 160
bin, dünya genelindeyse 13 milyon kişi sigara sebebiyle ölmektedir. 1 sigara,
insan hayatından 5,5 dakika götürmektedir. Türkiye’de 1984 sonrası dönemde
sigara tüketimi yüzde 80 oranında artmıştır. Oysa,
aynı dönemde Amerika Birleşik Devletleri’nde sigara tüketimi yüzde 30 oranında
azalmıştır. Bugün dünyada, 800 milyonu gelişmekte olan ülkelerde olmak üzere,
toplam 1 milyar 100 milyon kişi sigara içmektedir. Dünya Sağlık Örgütünün kabul
ettiği hesaplamayla, yaklaşık olarak her 1 milyar adetlik sigara tüketimi bin
kişinin vakitsiz ölümüne yol açmaktadır. Sağlık Bakanlığının raporlarına göre,
tütün mamulleri tüketimi Türkiye’de yılda -sağlık, iş gücü ve bunun gibi-
yaklaşık 3 milyar dolarlık ekonomik kayba ve yaklaşık olarak 160 bin kişinin
zamansız ve erken ölmesine sebep olmaktadır. Bu sayı, Türkiye’de bir yılda ölen
anne, bebek ve çocuk sayısının yaklaşık 3 katıdır. Trafik kazalarında oluşan
can kaybını yıllık 3 bin kişi olarak kabul ettiğimizde, bu rakamın da yaklaşık
53 katıdır. Raporlarda, sigaraya başlama yaşının 12’ye kadar indiği ve sigara
içmeyen akciğer kanserli hastaların yüzde 33’ünün sigara içen bir kişiyle
birlikte yaşadığı ifade edilmektedir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sigaranın sağlık ile birlikte aile bütçesine de büyük
zarar verdiğini ifade etmek gerekiyor. Ebeveynlerimiz sigarayı bırakarak, hem
çocuklarının ileride sigara içmesini önlemekle kalmayıp aile bütçesine de
önemli ölçüde katkıda bulunmuş olacaklardır. Günde en az 1 paket sigara içen
bir aile reisinin aylık sigara masrafı ortalama 100 YTL’yi geçmektedir. Bu
rakam, ev hanımının ve de yetişkin çocukların da sigara içmesiyle birlikte 2-3
katına çıkabiliyor. Sayısız zararlarıyla birlikte aile bütçesine böyle bir
yükün de gelmesi, sigaranın ne kadar büyük bir düşman olduğunu ortaya koyuyor.
Aile büyüklerinin bu illeti bırakarak, hem çocuklarını bu zararlı alışkanlıktan
koruması hem de aile bütçesinin rahat bir nefes alması sağlıklı bir toplum için
gereklidir. Sigarayı bırakma
konusunda ailelere büyük görev düşmekte. Çocukların sigaraya başlamasını önleme
konusunda Yeşilay ne kadar okullarda eğitimler verip afiş ve broşürler
dağıtmakta ise de, ebeveynlerin bu konudaki desteği büyük önem taşımaktadır.
Çocuk okulda aldığı bu bilgiler ışığında bilinçleniyor ama eve gelip anne
babasının sigara içtiğini gördüğünde kafasındaki bilgiler bulanıyor. Başta devlet
sorumlularımız olmak üzere, eğitimcilerimize, halkımıza, yazılı ve görüntülü
medyamıza bu ölümcül alışkanlıkla mücadele konusunda büyük görev ve
sorumluluklar düşmektedir. Değerli
milletvekilleri, başkalarının içtiği tütün mamullerinden dolayı kişinin tütün
içeriğine maruz kalması “pasif içicilik” olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca,
annenin aktif veya pasif içici olmasına bağlı olarak çocuğun tütün içeriğine
maruz kalması da pasif içiciliktir. Ülkemizde halka açık alanlarda pasif
içicilik yaygındır ve kontrol problemleri vardır. Kamu kurum ve kuruluşları,
eğitim kurumları, özel ve tüzel iş yerleri, toplu taşıma araçları, lokanta,
bar, pastane, kafe, kıraathane, alışveriş merkezleri
ile oteller ve diğer konaklama tesisleri, sinemalar, tiyatrolar, konser salon
ve alanları, terminaller, spor alanlarında sigara içilmekte ve sigara içmeyen
yurttaşlarımız da bu yerlerde pasif içici durumuna düşmektedirler. Avrupa Birliği
Komisyonu kamuya açık yerlerde sigara yasağı uygulayan ülkeleri desteklemekte
ve diğer üye ülkelerin de bu tür uygulamaya yönelmesini teşvik etmektedir.
Ürettiği ve ihraç ettiği purolar önemli gelir kaynağı olan Küba’da bile kamuya
açık yerlerde tütün mamullerinin tüketilmesi 7 Şubat 2005’ten itibaren
yasaklanmıştır. Dünya Sağlık Örgütünün 21 Mayıs 2003 tarihinde yapılan 56’ncı
Dünya Sağlık Asamblesi Toplantısı’nda kabul edilen ve Türkiye adına 28 Nisan
2004 tarihinde New York'ta imzalanan Dünya Sağlık Örgütü Tütün Kontrolü Çerçeve
Sözleşmesi, 30/11/2004 tarihindeki Resmî Gazete'de
yayınlanıp yürürlüğe giren 5261 sayılı Kanun'la da onaylanmıştır. Dünya Sağlık
Örgütü Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesi, tütün ve tütün mamullerinin
vergilendirilmesi ve fiyatlandırılması, sigara ve diğer tütün mamullerinin
kullanımının önlenmesi ve tedavisi, tütün ve tütün mamullerinin yasa dışı
ticaretinin önlenmesi, reklam, sponsorluk ve
promosyonlar ile paket ve etiketlemeyi de içerecek şekilde ürün düzenlenmesine
ilişkin hükümler içermektedir. Yine, sigarayla mücadele konusunda 2005 yılında
yürürlüğe giren Kabahatler Kanunu'nun 39'uncu maddesi de önemli bir adım
olmuştur. Değerli
milletvekilleri, tütün mamulleri, insan sağlığına zarar veren maddelerin
başında gelmektedir. Gelişmiş toplumlar bunun farkındadır. Sağlığını düşünen
her insan tütün mamullerinden uzak durmalıdır. İnsan vücudu da toplum da artık
sigarayı reddetmektedir. İnsan sağlığı ve hayat kalitesi çok önemlidir. Tütün
mamulleri tüketimi, bireylerin kendi kendilerine verdiği zararın ötesinde,
toplum sağlığını ve toplumun geleceğini doğrudan ilgilendirmektedir. Tütün ve tütün
mamullerinde arsenik, benzen, kadmiyum, amonyak, propilen
glikol gibi 4 bin civarında kanserojen ve toksik
madde olduğu bilinmektedir. Tütün
mamullerinin, insan vücudunda zararının dokunmadığı organ yok gibidir.
Özellikle hamileler, çocuklar ve hastalar tütün mamullerini kendileri
tüketmeseler de yanlarında içildiği takdirde pasif olarak etkilenmektedirler.
Tütün mamullerinin kullanımı, gençler için diğer uyuşturuculara bir basamak
teşkil etmektedir. Başta akciğer kanseri ve çeşitli hastalıkların sebepleri
arasında tütün mamullerinin hatırı sayılır bir yeri vardır. Tütün mamulleri,
ülkemizin sağlığa ilişkin zararlarının yanı sıra ülkemizde ciddi boyutta yangın
ve çevre kirliliğine de sebep olduğu bilinmektedir. Mesela, İstanbul’da 2005
yılında çıkan yangınların yüzde 38’i sigara kaynaklıdır ve 2005 yılında
ülkemizde sigaranın sebep olduğu 90 orman yangınında toplam Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sigara üreticisi firmalar, sigara ile soğukkanlılık,
kararlılık, incelik, güç ve öfkenin kontrol altına alınması arasında ilişki
olduğuna insanları inandırmak için milyonlarca dolarlık reklam yapmakta,
filmlerde önemli karakterlerin kendi sigaralarını içmeleri için yüz binlerce
dolar ödemektedirler. Amerika gibi ülkelerde sigara içmek kontrol altına
alındığından sigaralarını gelişmekte olan ülkelerde pazarlamakta ve insanların
genç yaşta sigaraya başlayıp devam etmeleri için her yolu denemektedirler.
Sigaraya alıştırdıkları kişinin bütçesinden her ay düzenli bir bölüme de el
koymaktadırlar. Sigara kullanımı
ölümle sonuçlanabilir. Ayrıca diş ve diş eti hastalıkları; kulak, burun, boğaz
hastalıkları; kalp ve damar hastalıkları; yüksek kan basıncı, damar
tıkanıklıkları, beyin hücrelerinde tahribat, solunum rahatsızlıkları, mide
rahatsızlıkları gibi rahatsızlıkların kaynağı da yine sigaradır. Bir araştırmaya
göre, akciğer kanserinin yüzde 85’i, kronik bronşitin yüzde 75’i, kalp
hastalıklarının yüzde 25’i sigaradan kaynaklanmaktadır. Uzmanlar, hiç sigara
içmeyenlerin kansere yakalanma oranının yüzde 3-4, günde 1 paket sigara
içenlerde yüzde 61, 1-2 paket içenlerde yüzde 143, günde 2 paket ya da daha
fazla içenlerde yüzde 217 olduğuna dikkat çekmektedirler. Sayın
milletvekilleri, bu kanun teklifiyle, insan sağlığı üzerinde büyük ölçüde
olumsuz etkilerde bulunan tütün ve tütün mamullerinin kullanımı
sınırlandırılmakta, tanıtımı ve reklamı önlenmektedir. Sigara içmemeyi
özendirmek, sigara içmeyenlerin tütün dumanına maruz kalmalarını önlemek için
yasa çıkarmak halk sağlığı için gereklidir. Sigara yalancı
mutluluk sağlar, geçici huzur verir. Yoksunluk etkileri nedeniyle çok hızlı
olarak sigaraya geri dönülebileceğinden, kişinin her zaman yeniden başlamak
için zayıf anını kollar. Başlatmak için bir yöntem bulacağı da göz ardı
edilmemeli. Bir nefes çekmek bile tedavinin sıfırdan yeniden başlamasına yol
açar. Stres faktörü olduğunda kişiler eskisinden daha yoğun kullanma
alışkanlığına başlıyor. Çok hassas bir dönemde olduklarına inananlar ise uzmana
gittiklerinde yeniden başlamadan bu dönemi atlatabilirler. Sigara
bırakılınca kilo alınıyor, aslında yanlış da değil. Sigara içmenin kilo almayı
engelleyici bir etkisi olduğu biliniyor. Nikotin beyindeki iştah merkezini
etkisi altına alıyor ve yemek yeme zevkini de köreltiyor, fazla kalori
harcanması konusunda metabolizmayı harekete geçiriyor. Neyse ki vücudumuzdaki
tüm bu değişimler zaman içinde kendiliğinden yok oluyor ve metabolizma bir süre
sonra normal temposuna dönüşüyor. Kanun teklifinin
genel gerekçesinde de ifade edildiği gibi, Anayasa’mızın 56’ncı maddesinde
herkesin sağlıklı ve dengeli yaşama hakkına sahip olduğu belirtilmektedir. Sigara
kullanımıyla mücadelede eğitim son derece önemlidir. Diğer bir deyişle, sadece
polisiye tedbirlerle, yasaklayıcı yasalarla sigara kullanımını önlemek mümkün
değildir. Sigaranın zararları konusunda, gençlere, okul yönetimlerine, ailelere
ve toplumun tümüne yönelik eğitimler verilmesi gerekmektedir. Bağımlılık yapıcı
maddelere karşı verilecek mücadelede uygulanacak stratejiler gençliğin
caydırma, bilgilendirme, kişisel ve sosyal becerileri artırma gibi
faaliyetlerle bu zararlı maddelere karşı yönelmesinin önlenmesi, bu zararlı
maddelere ulaşılabilirliğin zorlaştırılması ve bulaşmışsa bundan kurtarılması
yani rehabilite edilmesi hususlarını içermektedir. Tütün ve tütün
mamulleri bağımlılığıyla mücadele, Millî Eğitim, Sağlık, İçişleri
Bakanlıklarının işbirliğiyle sistemli ve etkin bir şekilde yapılmalıdır. Okul müfredatı
gözden geçirilerek uyuşturucu bağımlılığı, alkol ve sigara kullanımı gibi
konularda yılda bir iki saatlik dersler değil, sürekli bir eğitim tercih
edilmelidir. Anayasa’mızın
58’inci maddesinde “Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu
maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak
için gerekli tedbirleri alır.” denilmektedir. Anayasa’daki bu emredici hükmün
gereği olarak on sekiz yaş altındaki kimselere alkol ve sigara satışının
mutlaka önüne geçilmelidir. Resmî Gazete’de
yayımlanan “Ulusal Tütün Kontrol Programı” hakkındaki Başbakanlık genelgesine
göre 2010 yılına kadar toplumun yüzde 90’ında sigara karşıtı tutum oluşturmak
amacı güdülmektedir. Genelgede, 2010 yılına kadar toplumda
sigara bırakma oranını yüzde 40’ın üzerine çıkarmak, 2008 yılı sonuna kadar
sağlık personelinde bırakma oranını yüzde 50’nin üzerine çıkarmak, 2010 yılına
kadar öğretmenler, din görevlileri ve yönetici görevde bağlantılı meslek
mensuplarında sigara bırakma oranını yüzde 50’nin üzerine çıkarmak, 2008 yılına
kadar da hamilelik döneminde sigarayı bırakmış olma oranını yüzde 90’ın üzerine
çıkarmak hedeflenmektedir. Tütün alışkanlığı
dünyada görülen en yaygın alışkanlıktır. Dünya Sağlık Teşkilatının yayınlarına
göre kişi başına en fazla tütün tüketen ülkelerin başında da Türkiye
gelmektedir. Bu kanun teklifinin, tütün ve tütün mamulleri kullanımının,
bağımlılığının azalmasına katkı sağlayacağına inanıyorum. Unutulmamalıdır ki,
her insan için temiz hava solumak bir haktır. Sigarasız alan tam sigara
yasağıyla sağlanır. Bu bağlamda, havalandırma sistemlerinin işe yaramadığı
görülmüştür. Bu sebeple, yasa metnindeki “kapalı alanlarda izin verilen yerler”
ibaresi kesinlikle yasadan çıkartılmalı, tam sigara yasağı sağlanmalıdır. Sigara
endüstrisinin promosyon ve sponsorluk istemi reklam
amaçlıdır. Kesinlikle izin verilmemelidir. Zaten sigara şirketlerinin her tür
reklam, promosyon ve sponsorluğu hâlen yürürlükte olan
4207 sayılı Yasa’yla yasaklanmıştır. Sponsorluk bir reklamdır. Eğer, sigara
endüstrisinin sahipleri para ödemek istiyorlarsa Maliye Bakanlığının vergileri
yükseltmesine karşı çıkmamalıdırlar. Oysa biz biliyoruz ki her yıl Maliye
Bakanlığıyla vergilerin indirilmesi konusunda pazarlık yapmaktadırlar. Sigara satışları
tümüyle görünmez olmalıdır. Sigara endüstrisinin önerisi olan satış noktası
sergileri de bir reklamdır. Kesinlikle izin verilmemelidir. Sonuç olarak,
sigaranın sağlığa zararları bütün millet tarafından bilinmekte olup bu konuda
alınacak tedbirlere bütünüyle destek verdiğimizi ifade etmek istiyorum. Ayrıca, bir
önemli konuya daha dikkatinizi çekmek istiyorum. Ülkemizde Marmara, Ege, orta
ve doğu Karadeniz ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde de tütün üretimi
yapılmaktadır. Tütün, üretim, tüketim, ihracat, ithalat bakımından ayrı ayrı değerlendirildiğinde Türk ekonomisinin vazgeçilmez parçalarından
biri olduğu da tartışılmaz bir üründür. Tütün
mamullerinin sağlığa zararlı olduğu nasıl bir gerçekse diğer bir gerçek de 70
milyonluk nüfusuyla ülkemizin büyük bir tütün pazarı olduğudur. Ne yapılırsa
yapılsın, ülkemizde ve dünyada insanlar sigara içmeye ve tütün tüketmeye devam
edecektir. O hâlde tüketilen tütünü ülkemizde üretmek, ithal edilen tütünü de
ülkemizde üretmeye çalışmak ülkemizin temel hedefi olmalıdır. Aynı şekilde,
ihracat payımızı düşürmeden, hatta artırmaya yönelik kaliteli tütün ve tütün
mamullü üretimine devam etmeliyiz. Tütün Kontrol
Çerçeve Sözleşmesi uygulamaları yapılırken bu durumlar göz ardı edilmemelidir.
Tütün üretimi devam etmeli ve ülkemiz ekonomisine zarar verebilecek
uygulamalara dikkat edilmelidir. Tütün üreticisi olmayan ülkelerin çok sert
önlemler öngördüğü, bazı ülkelerin daha ılımlı yaklaştığı sözleşmeye, son
derece dikkatli ve uygun çözümlerle katkıda bulunma gayreti içerisinde olmamız
gerekmektedir. Dolayısıyla,
tütün üretiminden geçimini temin eden Türk üreticisinin de hakları korunmalı ve
vermiş olduğu zahmetlerin karşılığı da kendilerine ödenmelidir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Yunusoğlu, devam edin. SÜLEYMAN LATİF
YUNUSOĞLU (Devamla) – Bu kanun teklifinin tütün mamulleri kullanımını ve
bağımlılığını azaltmasına katkı sağlayacağına inanıyor, bu konuda Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun destek vereceğini ifade ediyor ve yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Yunusoğlu. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Pakistan’da meydana gelen menfur saldırıyla ilgili
olarak Mecliste temsil edilen grubu bulanan veya bulunmayan milletvekili
arkadaşlarımızın, grup başkan vekillerimizin bu hassasiyetlerini ifade etmek
için Başkanlığa bir müracaatları olmuştur. Ben, şimdi,
kısaca, arkadaşlarımın mikrofonlarını açacağım ve kendilerinin bu husustaki
duygularını alacağım. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, kürsüde konuşsunlar. BAŞKAN - Sayın Canikli
buyurun efendim. IX.- TEŞEKKÜR, TEBRİK, TEMENNİ VE TAZİYELER 1.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
İzmir Milletvekili Oktay Vural, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu,
Van Milletvekili Fatma Kurtulan, İzmir Milletvekili Recai Birgün
ve Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Pakistan’da bir suikast sonucu vefat
eden Benazir Butto’ya
Allah’tan rahmet, Pakistan halkına başsağlığı dileyen konuşmaları NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Değerli
arkadaşlar, hepinizin bildiği gibi bugün dost ve kardeş Pakistan’da eski
siyasetçilerden ve aynı zamanda Pakistan siyasetinin ileri gelenlerinden Sayın Butto’nun ve 120 Pakistan vatandaşının ölümüyle sonuçlanan
menfur bir terörist saldırı meydana gelmiştir. Öncelikle, bu saldırıyı, AK
Parti Grubu olarak, bütün samimiyetimizle kınıyoruz, telin ediyoruz. Uluslararası
ilişkilerde çıkar esastır ama bizim Pakistan’la ilişkilerimiz çok farklı bir
ortamda ve platformda, düzlemde yürütülür. Bir dostluk, bir samimiyet, bir
kardeşlik… Hiçbir çıkar ilişkisi olmadan, beklemeden bütün Türk milletini ve
Türk milletinin tüm unsurlarını samimiyetle bağrına basan bir toplum.
Gittiğiniz zaman, gördüğünüz zaman, kendi kardeşinden daha yakın gören bir
toplum. Böyle bir kardeşlik örneği hiçbir yerde yoktur uluslararası ilişkilerde.
Böyle yakın dost bildiğimiz bir ülkede, son derece acı, benzer bu tür bir terör
saldırısı elbette hepimizi, bütün Türk milletini derinden yaralamıştır. Temenni ediyoruz,
inşallah, birlik beraberliği hedef alan, Pakistan’ın birlik ve beraberliğini
hedef alan bu tür saldırılar amaca ulaşmaz ve demokrasi ve hukuk içerisinde,
Pakistan, barış içerisinde bu birlikteliğini yürütür. Biz de AK Parti
Grubu olarak, bu mücadelesine destek veriyoruz. Başta Sayın Butto,
yakınlarına ve hayatını kaybeden 120’den fazla Pakistan vatandaşına
Cenabıhak’tan rahmet diliyoruz, bütün Pakistan halkına başsağlığı diliyoruz,
geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. İnşallah, Pakistan bir daha böyle acılı
günler yaşamaz. Teşekkür ederim
Sayın Başkan. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Canikli. Sayın Vural… OKTAY VURAL
(İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak, kardeş ve dost Pakistan’da yaşanan bu terör
olayını şiddetle kınıyor ve bu menfur olayı gerçekleştirenleri lanetliyoruz. Bu
saldırıda hayatını kaybeden, başta eski başbakanlardan Sayın Benazir Butto olmak üzere, tüm
Pakistan vatandaşlarına yüce Allah’tan rahmetler, yaralananlara da acil şifalar
diliyoruz. Terör, sebebi ne
olursa olsun, kim yaparsa yapsın, bir insanlık suçudur. Kardeşimiz Pakistan’ın
yaşadığı terör bizim de düşmanımızdır. Terör örgütlerini, teröristleri, terörü
destekleyenleri, teröre yataklık yapanları bu olay dolayısıyla bir kere daha
şiddetle ve nefretle kınıyoruz. Pakistan’ın
birlik ve bütünlük içerisinde sorunlarını çözeceğine olan inancımızı
yeniliyoruz ve kendilerine güveniyoruz. Tüm insanlığın ve Pakistan halkının
başı sağ olsun. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Vural. Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun. KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Pakistan’ın
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde çok özel ve önemli bir yeri var. Pakistan, ulusal Kurtuluş Savaşı sırasında Türkiye Cumhuriyeti’ne
hiçbir karşılık beklemeden destek veren, üstelik hem maddi hem manevi destek
veren bir ülke. Dolayısıyla, dost, kardeş Pakistan’da bu denli büyük bir
terör olayının meydana gelmesi ve sadece Pakistan için değil, bütün dünya için
önemli olan bir siyaset liderinin, bir kadının terör saldırısı sonucu yaşamını
yitirmesi gerçekten de bizleri derinden üzmüştür. Terör nereden ve
kimden gelirse gelsin, teröre karşı ortak tavır takınmak insanlığın bir
borcudur. Türkiye Büyük Millet Meclisinin de teröre karşı ortak duruş, ortak
bir karar sergilemesi, terör konusunda Türkiye’nin kararlılığını vurgulaması
açısından çok önemlidir. Ben de bu
vesileyle, CHP Grubu olarak dost Pakistan halkına başsağlığı diliyorum;
ölenlere Allah’tan rahmet diliyoruz, yaralıların da bir an önce tedavi olup
aileleriyle beraber yine demokrasi mücadelelerini vermelerini diliyor ve
temenni ediyorum. Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kılıçdaroğlu. Sayın Kurtulan,
buyurun. FATMA KURTULAN
(Van) – Teşekkürler Sayın Başkan. Biz de DTP
olarak, yıllardır yorulmadan, bıkmadan, korkmadan büyük bir mücadelenin sahibi
olan bir kadını yitirmenin üzüntüsünü yaşıyoruz. Olayın sorumlusu olarak…
Demokrasiden medet beklemeden, yıllardır dikta rejimlerinin uyguladığı,
başvurduğu bir yöntem olarak, bir âcizlik olarak
değerlendiriyoruz. Sayın Bakanımızın
da belirttiği gibi, bu olaydan sonra tüm dünyada ve ülkemizde de eksik
demokrasimizin bir an önce tesisinin sağlanması temennisinde bulunarak, tüm
Pakistan halkının ve biz kadınların başı sağ olsun diyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Sayın Birgün, buyurun. RECAİ BİRGÜN
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli üyeler; Demokratik Sol Parti adına, tüm tarih
boyunca, özellikle Kurtuluş Savaşı döneminde Kurtuluş Savaşı’mıza
maddi, manevi destek veren Pakistan halkının iç düzenini bozmaya yönelik olan
bu terör saldırısını esefle kınıyor ve Pakistan halkına başsağlığı diliyoruz.
Bu saldırının Pakistan halkı için bir dönüm noktası olmasını temenni ediyoruz. Terörü, her kim
tarafından yapılırsa ve nerede yapılırsa yapılsın, karşı olma bilinciyle
lanetliyoruz. Terörden çok çeken bir toplum olarak, her zaman Pakistan halkının
yanında olduğumuzu da belirtmek istiyoruz. Pakistan halkının
dışarıdan yapılan tahriklere gelmemesini ve iç huzurunu bir an önce sağlamasını
diliyor, aynı zamanda Türkiye’de yaşayan Pakistanlılara da başsağlığı
diliyorum. Saygılarımla. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Birgün. Sayın Genç,
bağımsız üyeler adına bir konuşma talebiniz var galiba. Buyurun. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Evet, Sayın Başkan. Ben de gerçekten
yıllarca dost ve kardeş Pakistan halkının… Bu elem verici, bu insanlık dışı
saldırısını şiddetle ve nefretle kınıyorum. Bu bir terör ve
kökten dinciliğe dayanan bir terör. Kadına toplumda hayat hakkı tanımayan bir
terör. İşte, kökten dinciliğe dayalı bir anlayışın, toplumlarda ne kadar
acımasız olarak masum insanları öldürdüğünün çok bariz bir örneği. Sayın
Butto bir hanım olarak başbakanlık yapmıştı ama, maalesef bazı kökten dinciler “Hanımdan imam olmaz.”
düşüncesiyle, bu nedenle, bu kökten dinci ve insanlığa uymayan bu anlayışla bu
hanımı ve onun yanında birçok masum insanı katletmişlerdir. Şiddetle kınıyorum.
Allah rahmet eylesin. Diliyorum ki
dünyada artık, İslam dininin, o kutsal, o mukaddes İslam dininin böyle hunharca
yorumlamasına giden… Kitleler bunu her yerde lanetlerler, bir daha bunun
benzeri olaylar olmaz. Yine, Pakistan
halkının başının sağ olmasını diliyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Mecliste grubu bulunan veya bulunmayan siyasi
partilerimize mensup grup başkan vekili ve milletvekili arkadaşlarımızın ortak
bir çalışması, duyuru metni Başkanlığımıza intikal etmiştir. Şimdi, grup
başkan vekili arkadaşlarım ve bu metne imza atan arkadaşlarımız adına bu
hassasiyetlerini dile getiriyorum. VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam) C) ÖNERGELER 1.- AK Parti, CHP, MHP, DTP Grubu
başkan vekilleri ile İzmir Milletvekili Recai Birgün’ün;
dost ve kardeş Pakistan’da düzenlenen menfur bir terör saldırısı sonucu, çok
sayıda Pakistan vatandaşıyla birlikte, eski başbakanlardan Benazir
Butto’nun da hayatını kaybetmesi nedeniyle kardeş
Pakistan’ın birlik ve bütünlüğünü, demokrasi ve istikrarını hedef alan bu
menfur saldırıyı ve bütün terör saldırılarını şiddetle lanetlediklerine;
Pakistan halkının huzur, barış ve ülke istikrarını bozmak isteyenlere fırsat
vermeyeceğine, bütün sorunlarını demokrasi ve hukukun içinde kalarak çözeceğine
olan inançlarını bir kez daha vurgulamak istediklerine ve başta Benazir Butto olmak üzere
hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına ve Pakistan halkına
başsağlığı dilediklerine ilişkin müşterek bildirileri Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Dost ve kardeş
Pakistan’da düzenlenen menfur bir terör saldırısı sonucu çok sayıda Pakistan
vatandaşı ile birlikte eski başbakanlardan Benazir Butto’nun da hayatını kaybettiğini büyük bir üzüntüyle
öğrenmiş bulunuyoruz. Kardeş
Pakistan’ın birlik ve bütünlüğünü, demokrasi ve istikrarını hedef alan bu
menfur saldırıyı ve bütün terör saldırılarını şiddetle lanetliyor ve Türk
milletinin temsilcileri olarak Pakistan halkının acısını yüreğimizde
hissediyoruz. TBMM olarak; dost
ve kardeş Pakistan halkının her zaman birlik ve bütünlüğüne sahip çıkacağına,
huzur, barış ve ülke istikrarını bozmak isteyenlere fırsat vermeyeceğine, bütün
sorunlarını demokrasi ve hukukun içinde kalarak çözeceğine olan inancımızı bir
kez daha vurgulamak isteriz. Saldırının
faillerinin bir an önce bulunmasını diliyor; başta Benazir
Butto olmak üzere hayatını kaybedenlere Allah’tan
rahmet, yakınlarına ve Pakistan halkına başsağlığı diliyoruz.
BAŞKAN – Tekrar
Pakistan halkına ve bütün insanlığa başsağlığı diliyoruz. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, aslında, bu üzüntünün Pakistan Parlamentosuna
bildirilmesi gerektiği konusunda bir ibare olması lazım. Çünkü,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı kanalıyla Pakistan Meclisine… BAŞKAN – O
hususta gerekenler de yapılır Sayın Genç. Teşekkür ederim
duyarlılığınız için. VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam) 5.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl’ün;
Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/9) (S. Sayısı: 55) (Devam) BAŞKAN – Evet,
şahsı adına, Burdur Milletvekili Bayram Özçelik. Sayın Özçelik, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAYRAM ÖZÇELİK
(Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 55 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Sigara kullanımı
ve pasif olarak sigara dumanına maruz kalmak halk sağlığı açısından ciddi
sonuçları olan küresel bir problemdir. Zehirli ve kanserojen olduğu ortaya
konan sigara kullanımı ve sigara dumanına pasif maruziyetle
pek çok ölümcül hastalık meydana gelmektedir. Dünya genelinde
yılda 5 milyon kişi sigaraya bağlı hastalıklardan ölmekte, mevcut eğilim
herhangi bir müdahale olmaksızın devam ederse 2030 yılında ölümler yılda 10
milyona çıkacak ve bu ölümlerin yüzde 70’i de gelişmekte olan ülkelerde görülecektir.
Türkiye, Avrupa
ülkeleri arasında sigara tüketiminde üçüncü sırada, dünya ülkeleri arasında ise
yedinci sıradadır. Ayrıca, ülkemizde çok sayıda insan hiç sigara kullanmadığı
hâlde sigara dumanına pasif olarak maruz kalmaktadır. 2006 yılında gerçekleştirilen
aile yapısı araştırmasına göre, Türkiye genelinde 18 ve daha yukarı yaştaki
bireylerin yüzde 33,4’ü sigara kullanmaktadır. Erkeklerde sigara kullanım oranı
yüzde 50,6 iken, kadınlarda bu oran yüzde 16,6’dır. Araştırma sonuçlarına göre,
ülkemizde yaklaşık 17 milyon kişinin sigara içtiği ve her yıl 160 bin kişinin
de sigaraya bağlı nedenlerle hayatını kaybettiğini biliyoruz. 2005 yılında
Avrupa Birliği kamuoyu araştırması çalışmasına göre, Türk halkının yüzde 80’i
pasif olarak sigara dumanına da maruz kalmaktadır. Değerli
arkadaşlar, ben çok fazla vaktimi doldurmak da istemiyorum. Birçok, gruplar
adına yapılan konuşmalarda da çok geniş kapsamlı bir şekilde ifade edildi. Kısa
kısa notlarımı aktarmak istiyorum. Sigara içiminin
ve sigara dumanına pasif maruziyetin önlenmesiyle
toplumun yüzde 77’si nefes borusu ve akciğer kanserinden, yüzde 46’sı yemek
borusu kanserinden, yüzde 52’si kronik akciğer hastalığından ve yüzde 16’sı
kalp-damar hastalığından korunabilecektir. Sigaradan alınan
vergilerin artırılmasıyla sigara içenlerin oranının azaldığı, buna karşılık
vergi kaybının da meydana gelmediği bilinen bir husustur. Kaldı ki sigaranın
ülkemize getirdiği yıllık 20 milyar dolarlık yük önemli ölçüde azaldığında
birçok sektöre olumlu etki de meydana gelecektir. Sigaraya harcanan paralar ile
her gün Sigaraya harcanan
para, Millî Savunma Bakanlığı bütçesinin 2 katına, Sağlık Bakanlığı bütçesinin
4 katına, Çevre Bakanlığı bütçesinin ise 20 katına denktir. Tüm kamu sağlık
harcamalarının ise üçte 2’sine eşittir. Ülkemizde
sigaraya bir günde harcanan para ile 7.500 asgari ücretlinin bir yıllık maaşı
karşılanabilir. Peki, dünyada
sigara yasağı koyan ülkeler, arkadaşlarımız biraz önce ifade ettiler: Kenya,
Uruguay, Brezilya, İtalya, İsveç, İngiltere, İskoçya, İspanya, Amerika Birleşik
Devletleri, İrlanda. Bu ülkelerde sigara nerelerde yasak? Kapalı
alanlarda yasak, açık yerlerde dahi yasak Kenya’da ve taksilerde yasak
Bangkok’ta. Sigara
içimlerinde “bağımlılık” ifadesi farklı bir şekilde değerlendirilmektedir.
“Ağır bağımlı” ifadesi şu manaya gelmektedir: Uykudan uyanır uyanmaz sigara
içmek isteyenler ağır bağımlı olarak da ifade edilmektedir. Sigara yasağı
konmak istendiğinde, birçok alanlarda mazeretler üretilir. Biraz önce de, bu
tasarı görüşülmeye başlayınca, sigara içen arkadaşlarımızdan bazıları gelerek,
bu kanunun bazı maddelerinin içeriğinde değişiklik yapılması gibi teklifleri
olabileceğini ifade ettiler. Tabii bunlar, bu kanun görüşülürken, diğer
ülkelerde de yasak konur iken, mazeret olarak ortaya konulmuş şeyler. Bakın,
neler söylenmiş: “Yerel ve genel seçimlerde oy kaybedersiniz.” , “Sadece içki
satılan yerlerde yasak getirilsin.” demişler. “İki yıllık geçiş süresi, üç
yıllık geçiş süresi bırakın.” demişler. “5’ten fazla kişi çalışmayan yerler,
küçük yerler kanun dışı tutulmalıdır.” demişler. “Yasaklanacak yerlerde
bilimsel araştırmaların mutlaka yapılması gerekli.” demişler. “Sigara içilen iş
yerlerinin gelirleri düşer.” demişler. Kapalı yerlerde iyi havalandırmalarla bu
işin çözülebileceğini ifade etmişler. Sigara yasağına
en büyük destek: Mutlaka medya desteği şart fakat medyanın da reklamla, sigara
endüstrisiyle reklam parası konusunda çok büyük ilişkileri olduğu için, bu
ayrıca değerlendirilmeli. Denetim yeteri kadar olmalı, denetimciye yeterli güç
verilmeli. En önemlisi değerli arkadaşlar, bakanlar, özellikle Sağlık Bakanı,
Başbakan, siyasi parti liderleri, kesinlikle bu yasaya destek verdiklerini
ifade etmelidir -ki, biz, malum, Hükûmetimiz tüm
desteğini bu yasaya vermektedir- ve halk desteği de şarttır. Sigara yasağı
kanununda amaç, insanların içinden gelen hareketleri değiştirmedir, sigara
bırakanlara yardım etmektir, pasif içicilere yardım etmektir ve çocuklara
yönelik adımları atmaktır. Peki, bunu önlemek için en önemli sıralama nedir?
Her şeyden önce, sigaranın fiyatı üzerinde çok iyi bir değerlendirme
yapılmalıdır, fiyatlama çok önemlidir. İş yeri, kapalı alana yasak getirilmelidir.
Reklam yasağı mutlaka olmalıdır. Eğitim mutlaka gerçekleştirilmelidir ve sigara
uyarı yazısı ve biraz önce arkadaşımızın da ifade ettiği gibi, bazı ülkelerde,
Belçika’da, sigara uyarı yazısından ziyade şimdi fotoğraflarla -geçen yıldan itibaren-
uygulanmaya başlamış. 2008 yılından itibaren de İngiltere’de de aynı şekilde
resimlerle sigara yasağı uygulamaya başlanmış. Türkiye’de en
fazla tartışılan konu, kahvehanelerde acaba bu uygulanabilir mi diye
düşünülüyor. Ki, kahvehaneye giden insanların özellikle büyük bir çoğunluğunun
da, Anadolu’da, oyun oynamaya gittiğini de hepimiz biliyoruz. Sigara
firmalarının sahipleri, değerli arkadaşlar, üst düzey çalışanlarının bile
sigara içmediği görülmüştür. İkinci Dünya
Savaşı’nda 413 bin kişi ölürken -biraz önce ifade edildi- Türkiye’de yılda 160
bin kişi, Amerika Birleşik Devletleri’nde ise 440 bin kişi sigaradan
ölmektedir. Tabii, sigara
içenlerin sigaranın içerisindeki dört bine yakın zehirli maddeyi bildiklerini
düşünüyoruz veya mutlaka bir yerlerden okumuşlardır. Ben, sadece, tütünün
içerisindeki dört bine yakın zehrin birkaç tanesini ifade etmek istiyorum. Nikotin, kanserojen madde; polonyum 210, kanserojen; radon,
radyasyon; metanol, füze yakıtı; toluen,
tiner; kadmiyum, akü metali; bütan, tüp gaz; DDT, böcek öldürücü; hidrojen
siyanür, gaz odaları zehri; aseton, oje sökücü; naftalin, güve kovucu; arsenik,
fare zehri; amonyak, tuvalet temizleyicisi; karbon, egzoz monoksit gazı ve
bunun yanında 3.885 ayrı toksik madde. Sigara
kullanımına giderek… Özellikle Türkiye’de, tütün kontrolü çalışmaları
konusunda, geleceğe yönelik planlar yapmak bakımından geçmişten bugüne yaşanan
olayların değerlendirilmesinde yarar vardır ve Türkiye’de tütün kontrolü
konusunda yaşanan olaylar içinde en önemlisi, 1996 yılında çıkarılan 4207
sayılı Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun’un yürürlüğe
girmiş olmasıdır. Ben, bu kanun
teklifinin ülkemize hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın Özçelik, teşekkür ediyorum. Şahsı adına,
Kocaeli Milletvekili Azize Sibel Gönül… NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Yok. BAŞKAN – Yok. Sayın Recai Birgün… Sayın Birgün, buyurun. SIRRI SAKIK (Muş)
– Siz sigara içmiyor musunuz? RECAİ BİRGÜN
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli üyeler; 55 sıra sayılı kanun tasarısı hakkında
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Ben oradan
yürürken bir arkadaş “Siz sigara içmiyor muydunuz?” dedi. Sigara
içen herkes, bence, sigara içilmesine karşı içmesine rağmen. Evet, ben
sigara içen birisiyim maalesef, ama sigara içilmesine de karşıyım. Şimdi, Meclise
geldiğimiz günden beri ilk defa hem muhalefetin hem de iktidarın hemfikir
olduğu ve herkesin de çok güzel konuşmalar yaptığı bir kanun tasarısı üzerinde
söz aldığım için de ayrıca mutluyum. Çünkü sigaranın öyle veya böyle
yasaklanmasını, sanıyorum bütün herkes memnuniyetle karşılayacaktır, sigara
içenler dâhil, ben de sigara içenlerden birisiyim. Yalnız, burada
birkaç maddede belki biraz değişiklik yapmak gerekebilir diye fikirlerimi beyan
etmek istiyorum. 3’üncü maddede birçok şey sayılmış ve burada “…sağlığını
tehlikeye düşürmeyecek tarzda ve kullanım alanının yarısından az olmamak üzere,
tütün dumanından ve kokusundan havalandırma ve benzeri yollarla arındırılmış
ayrı yerler düzenlenir.” deniliyor. Bence, bu “yarısından” tabiri biraz daha
artırılmalıydı yani sigara içilmeyen alanları biraz daha artırmak gerekiyordu,
sigara içilen alanları daraltmak gerekiyordu. Çünkü,
lokantalara gittiğimizde, lokantaların yarı yarıya bölündüğünü görüyoruz ve
yarı tarafta sigara içenlerin dumanları sigara içmeyen tarafa aynı şekilde
geliyor. Yani, sigara içilen alanları toplu kullanım alanlarında biraz daha
azaltmak gerektiği kanaatindeyim. Yine, 3’üncü
maddede bir sürü şeyler sayıldıktan sonra “Bu fıkra hükmü, belediye sınırları
dışındaki kahvehanelerle ilgili olarak uygulanmaz...” Doğrusu, ben neden böyle
bir madde konulduğunu algılayamadım. Eğer bu gerçekten sağlığa zararlıysa -ve
buraya gelen bütün herkes de sigaranın zararlarını, hem maddi zararlarını hem
ekonomiye zararlarını hem sağlığa zararlarını saydı- burayı niye ayırdık? Onu
anlamış değilim. Belki, buradan çıkartılabilir bu. Yine, çok uzun
süreden beri uygulanan bir sigara yasağı var. Bu bahsettiğimiz tabelalar her
yerde var. Özellikle Ankara Şehirler Arası Terminal İşletmelerine, yani AŞTİ’ye gittiğinizde o yazıları bol bol
görürsünüz her yerde. Fakat, herkes, âdeta inadına o
tabelaların altında sigara içerler ve onlara da kimse müdahale etmez. Çünkü, kim müdahale edeceğini bilmez orada, polis mi müdahale
edecek, belediye zabıtası mı müdahale edecek yoksa oranın kendisinin
oluşturduğu özel güvenlik birimi mi müdahale edecek? Bu konuda ben kanunda bir
açıklık göremedim. Hiç değilse içenlere yasak getirildiği gibi, içenleri
engellemekle görevli olanlara da bir cezai müeyyide getirilirse belki -AŞTİ’den örnek veriyorum sadece- orada özel güvenlik
görevlilerinin görevi aynı zamanda sigara içenlere cezai müeyyide uygulamaksa
bunu yapmıyorsa, yerine getirmiyorsa orada da bir cezai müeyyide uygulanmalıydı diye
düşünüyorum. Ben, hayatımda 2
kere sigara bırakmaya karar verdim. Bunlardan birisinde Sigarayla Savaşanlar
Vakfı diye bir vakıfla tanıştım. Vakfa bunun için bilgi almaya gittiğimde
-sanıyorum bundan altı sene önceydi- benden çok fahiş bir para istendi. O
zamanki ekonomik gücüm benim oradaki tedaviyi almaya yetmediği için ertelemek
zorunda kaldım. Eğer gerçekten buna inanıyorsak -ki hepimiz inanıyoruz, bunda
hemfikiriz- o hâlde -bir konuşmacı bahsetmişti, devlet desteği diye bir şey-
belki devlet hastanelerine bu alet getirilebilir. Çok basit bir alet, ben
gördüm de. Bu alet vasıtasıyla günde sadece yirmi dakikadan... Toplam altmış
dakikadır tedavi süresi. Sonradan ben bunun için paramı ayırdım ve gittim oraya
da, yine o parayı ödedim. Gerçekten çok büyük bir paraydı benim için, hâlen de
büyük bir para ve ben on ay yüzde yüz sigarayı bıraktım. Daha sonra sigaraya
başlamamın sebebi de sadece sigara içenlerdir, onu da belirtmek isterim. Belki
bu devlet desteğini, hiç değilse tedavi aşamasında, devlet hastanelerinde
sağlamak mümkün. Tabii, toplumda
yer alan birçok deyişler var, burada çok detaya girmedim ama,
“Sigara erkeğin süsüdür.” gibi laflar var. Ne yazık ki, artık, toplumda
görüyorum ben, bayanlar daha çok sigara içiyorlar erkeklerden ve önceden bayanların
yolda yürürken sigara içmeleri pek hoş karşılanmazdı, ama son günlerde
görüyorum ki, son zamanlarda erkekler artık yolda yürürken çok az sigara
içiyorlar, ama sanki bayanların sayısında bir artış var gibi. Tabii, bu kanun muhakkak çok önemli bir kanun. Ancak, bu kanun görüşülmeden önce sırası atlanan ses ve gaz fişeği
atabilen silahlarla ilgili bir kanun tasarısı vardı, o atlanarak buna geldi.
Keşke o atlanmadan buna gelebilseydik belki daha iyi olurdu. Çünkü,
onda da yine toplumun başka kesimlerini rahatsız eden kısımlar var. Umarım, o
zaman yine bunları konuşma şansımız olur. Tabii, burada
herkes sigaranın zararlarından bahsetti, içmemek gerektiğinden bahsetti, ama
sigarayı toplum ne için içiyor, bunun cevabını kimse aramadı. Yani, bir insan
niye sigara içer? Bu yasağı getirmekle sigara içmeyi gerçekten durdurabilecek
miyiz? Çünkü, insanlar sigara serbest olduğu için
sigara içmiyorlar, onun altında yatan psikolojik sebepler var. İşte, gençler
bir erkeklik göstergesi olduğu için sigara içiyorlar, birbirlerini tahrik
ediyorlar “Sen erkek adam değil misin, yak bir sigara.” diye. Bu sebepleri
belki ortadan kaldırmak lazım ve yine ucuz olduğu için de insanlar sigara
içmiyorlar. Sayın
Başbakanımız geçenlerde sigaraya yapılan zammı soran bir gazeteci arkadaşa “Ben
halkımı seviyorum, sigaraya zam yapıyorum ki vatandaş sigara içmesin, böylece
sağlıklı kalsın diye.” Tabii, insanlar sigaraya gerçekten ucuz olduğu için
içmiyorlar, başka sıkıntıları var, onun için içiyorlar. Onun için, eğer,
gerçekten halkın sağlığını düşünen bir Başbakanımız varsa, o zaman halkın
rahatlığını, huzurunu sağlayacak tedbirleri de alması gerekir. Bu kanun tasarısı
görüşülürken dışarı bir çay molasına çıkmıştım. Bir arkadaşımız bana sordu,
dedi ki: “Sizin verdiğiniz bir yazılı soru önergesi vardı. Emniyet teşkilatına
verilen zamlar, Sayın Başbakanın verdiği sözler vardı. Bu sözler hâlen yerine
gelmedi. Ne oldu? Siz sormuşsunuz, cevabı geldi mi?” Ben de “Cevabı gelmedi,
zaman aşımına da uğradı, artık cevap da gelmeyecek. Onun için, siz, bu zam
işini unuttun.” dedim arkadaşlara. “Tüh” dediler ve hemen birer sigara
yaktılar. Yani, insanlar bazen üzüldüğü zaman da sigara yakıyor. Sayın
Başbakandan, bu arada, bu vesileyle de, emniyet teşkilatına verdiği sözü yerine
getirmesini talep ediyorum ki, belki, aldıkları zammı sigaraya değil, başka
şeylere harcarlar ve “Tüh, desene bir zam daha suya yattı.” diye sigara
yakmazlar. Evet efendim,
saygılar sunuyorum hepinize. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Birgün. Saygıdeğer milletvekilleri,
madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz. Sayın Akçay… ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. 4207 sayılı Kanun
uyarınca sigara içme yasağına uyulmaması nedeniyle bugüne kadar kaç kişiye,
toplam ne tutarda para cezası verildi, ne kadarı tahsil edildi? Yine, bu teklif ile, ülkemizdeki tütün üreticileri bir gelir kaybına
uğrayacak mı? Doğabilecek gelir kaybını nasıl telafi etmeyi düşünüyorsunuz ve
bu kanunla ilgili düzenleyici etki analizi yapılmış mıdır ve bu analizin sonucu
nedir? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Akçay. Sayın Bulut… AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) – Sayın Bakanım, Türkiye’de üretilen sigara miktarı ile ithal
edilen sigara oranı nedir? Sigara ithalatına ödediğimiz miktar ne kadardır? Bir de, bu sigara
içmenin önlenmesi konusunda belediyelerde belediye encümenleri
görevlendiriliyor. Halkın oyuyla seçilmiş bu kişilerin halkın yapacağı bu
cezalara uygulanabilirliği ne derecedir? Şimdiye kadarki yürürlükte olan yasada
uygulanabilirlik oranının çok düşük olduğu değerlendirilirse bunun yaptırımı
nasıl olabilir? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bulut. Sayın Asil… BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakanım,
sağlık sektöründen hizmetin çok büyük bir bölümünü devlet satın almaktadır.
Tütün ürünlerinin, başta kanser olmak üzere kalp ve damar hastalıkları,
hipertansiyon gibi rahatsızlıklara neden olduğu bilinen bir gerçektir. Sigara
üreticilerine, sigaranın neden olduğu hastalıklara yakalananlara devletin
ödediği tedavi masrafları veya hayatını kaybedenler için bugüne kadar herhangi
bir kamu davası açılmış mıdır veya Bakanlığınızın bu konuyla ilgili bir
çalışması var mıdır? Teşekkür ediyorum
efendim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Asil. Sayın Enöz… MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Başkanım,
aracılığınızla Sayın Bakanıma soruyorum: Kaçak ve sahte sigaradan dolayı
devletimiz her yıl 2,5 milyar dolar vergi kaybına uğrarken insanlarımız
sağlıklarını kaybediyor. Öbür yandan ise yasa dışı örgütler bu yöntemle ciddi
lojistik destek sağlıyor. Bu bağlamda, ülkemize özellikle ve en çok nereden ve
hangi yollarla kaçak sigara girmektedir? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Enöz. Sayın Çalış… HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanıma sormak istiyorum. Sayın Bakanım,
sigara içme oranı ülkemizde istatistiki verilere göre
yüzde kaçtır? Bu yasa neticesinde kısa vadede ve uzun vadede yüzde kaçlara
düşürmeyi hedefliyoruz? İkinci sorum: Bu
yasa gönlümüzdeki gibi hedefini bulursa, görülüyor ki, tütün ekicilerimiz
sıkıntıya düşecek. Tütün ekimiyle geçimini sağlayan çiftçilerimizi koruyacak
tedbirlerimiz nelerdir? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Çalış. Sayın Akcan… ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Sayın Başkanım, aracılığınızla,
ben de Sayın Çalış’ın sormak istediği soruyu sormak
arzusundaydım. Sigara içmek
tütüne taleptir. Bir de bunun arz boyutu vardır. Talebi kıstığınız zaman, arz
edilen tütünün üretimine alışmış olan çiftçinin ne duruma düşeceğini düşünmek
lazım. Bu çerçevede hem sigaranın zararları hem de tütünün yerine alternatif
olarak ekilebilecek bitki çeşitlerini Türk çiftçisine ektirir hâle getirmek
için, özellikle RTÜK tarafından yasaklanmış yayın dönemlerinde televizyonlarda eğitim
programı yaptırılması hususunu Hükûmet bir çalışma
olarak düşünür mü? BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Akcan. Sayın Genç… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Ben bu kanuna
karşı değilim de, yalnız, tabii, bu kanunla yasaklama getirilirken…
Biliyorsunuz, eskiden Bafra vardı, Gelincik vardı, Samsun vardı ve bunlar Türk
köylüsünün ürettiği mahsullerdi. Keşke, bu kanunla Türkiye’de üretilen
sigaralarda Türk tütünü kullanma zorunluluğu getirilseydi daha isabetli olurdu.
Efendim, kanun, bir
defa kanun tekniği bakımından çok hatalı. Mesela, “Ceza hükümleri” diyor. “Bu
Kanunun 2 nci maddesinin birinci ve dördüncü
fıkralarında… 3 üncü maddenin ikinci fıkrasında…” Ben, 2’nci ve
3’üncü maddelerde fıkra görmedim. Yani, biliyorsunuz, kanun tekniği bakımından
(1) benttir. (1)’den sonra gelen (a), (b), (c) alt benttir. Burada, zaten,
madde 2 (1) ile başlamış. Dolayısıyla, bu, benttir. Yani, bu, uygulayıcılar
bakımından çok hatalı bir düzenlemedir. O bakımdan, ya bu (1)’leri kaldırmak lazım… (1)’i kaldırdıktan sonra, işte…. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. Arkadaşlarım da
bilgi veriyorlar. Bu kanun tekniğiyle ilgili olarak Avrupa Birliği uyum
yasaları çerçevesinde bu maddelerin de sıralanışı ve düzenlenişinde bir kısım
numara alınmasında değişiklikler olmuş, daha doğrusu oldu. Onu da heyetin
takdirlerine sunuyorum. Evet, Sayın
Bakanım… SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değerli Başkanım, teşekkür ediyorum. “Şu anda, tütünle
ilgili kanun itibarıyla kaç kişiye para cezası verilmiş ve kaç lira tahsil
edilmiştir?” Rakamlar bende yok. Bunu Sayın Milletvekilimize yazılı olarak
verebiliriz. Ancak, şunu ifade etmeliyim ki, şimdi yapılan yeni kanunla,
aslında ceza tahsil etmek de mümkün hâle gelebilecek. Birincisi, kanunun mevcut
hâlinde hem ceza çok yüksek hem de tahsiliyle ilgili birçok zorluk var. Şimdi
Kabahatler Kanunu ile de bir ilişki kuruluyor hem ceza da aşağıya çekiliyor,
uygulanabilir bir ceza hâline getiriliyor. Dolayısıyla, cezalar uygulanabilir
hâle gelecektir, ama tabiî kanundan maksat, aslında,
herhangi bir vatandaşımıza ceza vermek değil. Sonuç
itibarıyla kanunun ruhu da ceza vermekten çok, sigara içmeyenlerin özgürlük
alanını genişletmekle ilgili. “Tütün
üreticileri bir gelir kaybına uğrayacak mı?” Aslında, Çerçeve Tütün Kontrolü
Sözleşmesi’ne bütün dünyada -biz de buna imza attık- hemen hemen
bütün ülkeler imza koydular, tütün üretilen alanların belli bir süreç
içerisinde, üreticilere de zarar vermeden daraltılmasıyla ilgili hükümler
getiriyor. Aslında, Sağlık Bakanlığı olarak oluşturduğumuz tütün kontrol
programında, Tarım Bakanlığımızın bu hususta çalışmalar yapacağı ve ne şekilde
çalışmalar yapacağının da ilkeleri belirlenmiş durumda. Kuşkusuz, tütün
üreticilerimizi mağdur etmeyecek ve zaman içerisinde alternatif ürünlerle de bu
mağduriyeti önleyecek ciddi bir program yürütülecek. Aslında, ifade etmeye
çalıştığım gibi tütün kontrolü bir program hâlinde yürütülecek bir iş
Türkiye’de. Sağlık Bakanlığı, diğer bakanlıklar, birçok kurum bu programa katkı
verecek. Bugün birlikte oluşturduğumuz, yaptığımız bu kanun da bu programın
önemli parçalarından biri. Yani, kanun her şeyi bitiren veya her şeyi
düzenleyen bir kanun değil. Kuşkusuz, öyle olmasını da beklemiyoruz. Türkiye’de
üretilen ve ithal edilen sigara miktarları ve ödenen parayla ilgili hususta da
yazılı olarak milletvekilimize cevap verelim. “Halkın oyuyla
seçilen meclisler acaba ceza verebilir mi?” diye bir soru geldi. Aslında
belediye meclisleri, benzeri birçok konuda ceza uygulamaları yapıyorlar. Diğer
konularda nasıl yapıyorlarsa, bu konuda da bu uygulamaları yapabileceklerini
düşünüyorum. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Meclisin değil, encümenin yapması lazım. SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Sigara üreticilerine bir kamu davası bugüne kadar açılmış
değil. Bakanlığımızın da bir çalışması yok, ama bu soru aslında gerçekten
enteresan bir soru, önümüze yararlı ufuklar da açabilecek bir soru. Çünkü, gelişmiş Batı Avrupa ülkelerinde ve Amerika Birleşik
Devletleri’nde bazı tazminat davaları açıldığını ve bunlardan sonuç alındığını
da biliyoruz; üzerinde çalışmaya değer bir konu olarak değerlendirdiğimi ifade
etmek isterim. Kaçak ve sahte
sigaradan dolayı vergi kaybının -tabii, bu tahminî bir değerlendirme olacaktır-
ne kadar olduğunu da yine yazılı olarak cevaplandırmaya çalışalım. Ancak, şunu
ifade edeyim, bu kanun Meclisimize, komisyonlarımıza geldiği günlerde Maliye
Bakanlığımız da bir bandrol uygulaması başlatmak üzere
bir çalışmaya başladı. Öyle zannediyorum ki, 2008’in ilk aylarında sigarayla
ilgili bu bandrol uygulaması yürürlüğe girecek.
Üretimden itibaren, ithal edilmiş ürünün Türkiye’ye girişinden itibaren bu bandrollerle sigaralar satıldıkları yerlerde takip
edilecekler. Bunun da bu kaçak ve sahte sigarayla mücadelede çok önemli bir
araç olacağını düşünüyorum. Sigara içme oranı
Türkiye’de, maalesef -bunu “maalesef” diye ifade etmem lazım- erkeklerde yüzde
50, kadınlarda da yüzde 16’lar civarında. Farklı araştırmaların farklı sonuçlar
da verebildiğini biliyoruz, ama 2006’da yapılmış son bir araştırmada sonuçları
erkek ve kadın birlikte düşündüğümüzde yüzde 33 civarında bir oranda
vatandaşımızın sigara içtiğini gösteriyor. Biraz önce yine ifade ettiğim gibi,
Ulusal Tütün Kontrol Programı’yla -ki, bu yasa tasarısı da bu programın bir
parçası olarak değerlendirilmelidir- 2010 yılına kadar ülkemizde on beş yaş
üzerinde sigara içmeyenlerin oranını yüzde 80’lere ulaştırmak istiyoruz. Yani,
bu yüzde 33’lük sigara içme oranını yüzde 20’lere kadar çekmeyi planlıyoruz. Bu, tabii, iddialı ve büyük bir hedef. Bunun için çok ciddi
çalışmalar yapmamız gerekecek. On beş yaşın altında ise sigara içmeyenlerin
oranını yüzde 100’lere yaklaştırmak istiyoruz. Çünkü,
gerçekten sigara içenlere sigarayı bıraktırmak zor, ama başlamamış
yavrularımızın, gençlerimizin, bu açıdan alınan tedbirlerle onların sigaraya
başlamamalarını temin etmek biraz daha kolay görünüyor. Birtakım cezalar
veriliyor medya organlarına, televizyonlara. Bu cezalandırmaların yapıldığı,
yayının yasaklandığı dönemlerde tütün veya benzeri konularda halkı
bilgilendirici yayın yaptırması konusunda RTÜK’le bir çalışmamız var. Esasen bu
kanunda da dikkatinizi mutlaka çekmiştir, bir önergeyle bunun artırılmasının
düşünüldüğünü de biliyorum. Her bir yayın kuruluşuna ayda altmış dakika -ki,
önergeyle bu artırılacak, öyle ümit ediyorum, doksan dakikaya çıkarılacağını
ümit ediyorum- bir süreyle, yine Sağlık Bakanlığıyla ortak hazırlanmış
programlar çerçevesinde sigaraya karşı programlar yaptırılması da bir esas
olarak getiriliyor. Bunun çok yararlı sonuçlar vereceğini düşünüyorum. Teşekkür ediyorum
Değerli Başkan. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakanım. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, maddelerine geçilmeden önce karar yeter sayısı
istiyorum efendim. BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır. Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 1’inci maddeyi
okutuyorum: TÜTÜN MAMULLERİNİN ZARARLARININ ÖNLENMESİNE DAİR KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ MADDE 1- 7/11/1996 tarihli ve 4207 sayılı Tütün Mamullerinin
Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunun adı "Tütün ve Tütün Ürünlerinin
Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanun" şeklinde
değiştirilmiştir. BAŞKAN – Madde
üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Ahmet
Orhan, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Tekin Bingöl;
şahıslar adına, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Düzce Milletvekili Celal Erbay ve İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in söz talepleri
vardır. İlk söz,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Ahmet Orhan’a
aittir. Sayın Orhan,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
AHMET ORHAN (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 55 sıra sayılı
Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Tütün tüketimi,
Amerika Kıtası’nın keşfinden sonra Avrupa’da 16’ncı yüzyılda başlamış ve oradan
alınarak tütün üretimi ve kullanımına yönelik çalışmalar sonucunda tüm dünyaya
yayılmıştır. Avrupalı tacirler, Osmanlı topraklarına, 17’nci yüzyılın başlarında,
ticaret gemileriyle tütünle ilgili birtakım ürünler getirmişler ve bunun
sonucunda, insanlarımızın tütün tüketim alışkanlıkları ortaya çıkmaya
başlamıştır. Tütünü,
uluslararası anlamda, dört ana başlıkta değerlendirmek faydalı olacaktır.
Bunlar sağlık, sosyal konum, ekonomi ve çevredir. Sağlık alanında tütün ve
tütünden elde edilen sigara hakkında herhangi bir şey söylememize gerek
olmamakla birlikte, tütünün ve tütün mamulü olan sigaranın insan sağlığı için
ne kadar zararlı olduğu bilinmekte olup, ama her zaman bu zararları tekrar
etmenin de faydalı olacağı kanaatindeyim. Bu telkin, sigarayı kullanan
sevdiklerimizi bu hastalık verici kötü alışkanlıktan kurtarmamızda belki etkili
olabilecektir. Dünyada 1,5
milyar insan sigara içmektedir. Buna karşılık, bu sigara içen insanların
içerisinde yılda toplam 5 milyon insan sigaradan ileri gelen hastalıklar
sonucunda ölmektedir. Ülkemizde ise yılda 150 bin insanımız sigaradan ve
sigaranın neden olduğu hastalıklardan dolayı maalesef hayatını kaybetmektedir. Koroner
kalp hastalıklarından ölen kırk elli yaş arasındaki genç diyebileceğimiz
erkeklerde hastalık nedeni yüzde 80 sigaradır. Sigara içen babaların çocukları
kanseri önleyici genden mahrumdur. Bunlar bilimsel birer tespittir. Ayrıca,
hamileyken sigara kullanan annelerin doğan bebekleri yüzde 10-15 oranında hem
kilo eksikliğiyle dünyaya gelmekte hem de yine yüzde 10-15 oranında zekâ
eksikliği göstermektedir. Ülkemizde
yetişkin nüfusun yüzde 60’ı sigara içmektedir, hâlbuki bu oran Avrupa’da ve
gelişmiş ülkelerde, Amerika’da yüzde 20 civarındadır. Genç nüfus maalesef erken
dönemlerinde, on dört yaşın altında sigara alışkanlığına maruz kalmaktadır.
Ülkemizde bununla ilgili olarak 1996 yılında 4207 sayılı Tütün Mamullerinin
Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun çıkarılmıştır, ancak bu Kanun bilindiği
üzere çok iyi uygulanamamıştır. Tabii, burada ekonomi açısından konuya
bakıldığında, ülkemizde tütün ve sigaranın birtakım olumsuz yönlerinin olduğunu
ifade etmek istiyorum. Özellikle
gelişmekte olan ülkelerde, o ülkede yaşayan insanların yüzde 60’ı yıllık
gelirlerinin yüzde 5’ini sigaraya ayırmaktadır. Tütünün insan sağlığına olan
zararları ve bunun için alınan tedbirler, yapılan tedaviler sonucu ülkemizde
yılda 3 milyar dolar para harcanmaktadır ki, bu da ekonomik açıdan ülkemiz
adına oldukça büyük bir kayıptır. Tütün
kullanımının dünya çapında sağlığı tehdit etmesi, tütün şirketlerinin,
özellikle gelişmekte olan ülkelerde pazar oluşturma konusundaki stratejik
uygulamaları, uluslararası alanda bir düzenleme ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. Dünya Sağlık
Örgütü öncülüğünde 1999 yılında başlanılan ve hazırlanan bir sözleşmeyle
tütünün zararları önlenmeye çalışılmaktadır. Ülkemizde 4207 sayılı Kanun’dan
sonra en önemli adım bu sözleşmenin imzalanması olmuştur. Değerli milletvekilleri,
tütünün üretiminin kontrol altına alınmasına bağlı olarak bazı endişeler ve
gerçekler de vardır. Bugün, ülkemizde, sayıları giderek düşmekle birlikte 300
bin civarında aile tütün üretimi yapmaktadır. Bu 300 bin aile -her bir aileyi
beş kişi olarak hesaplarsak- 1,5 milyon nüfus etmektedir. Tütün ve tütün
mamullerinin tüketilmesinden toplum korunması amaçlanmakla birlikte, konunun
diğer bir tarafının, yani tütün üreticilerinin durumunun gözden geçirilmesi bu
vesileyle faydalı olacaktır. Özellikle, kırsal kesimin susuz tarım alanlarının
en önemli geçim kaynağı olan tütün tarımı, uygulanan politikalar neticesinde
terk edilme, tamamen bırakılma noktasındadır. Ülkemizin tütün
üretiminin en önemli bir kısmı Ege Bölgesi’nde gerçekleşmektedir. Dünyada şark
tipi tütün türünün en aranan çeşidi olan Türk tütünü, esasen Ege Bölgesi’nde
üretilen tütündür. Manisa ilimiz Ege Bölgesi’nin en büyük tütün üreticisi olma
özelliğini korumakla birlikte, gerek üretim miktarı gerekse tütün ziraatı yapan
nüfus itibarıyla azalmalar devam etmektedir. 2003 yılında 110 bin olan tütün
üreticisi sayısı, 2006 yılında 80 bin seviyelerine gerilemiştir. 1997 yılı baz alındığında, Ege Bölgesi tütün üretimi 159 bin ton iken
2007 yılında alımı tamamlanan sözleşmeli üretim rakamlarına bakıldığında 54 bin
tona gerilediği görülmektedir. Henüz alımı başlanmayan 2007 mahsulünün ise
45-46 bin ton seviyesinde olacağı öngörülmektedir. Oysa,
konuyla ilgili olanların bildiği gibi, Ege Bölgesi tütünlerinin 100 bin tonluk
ihracat kapasitesi söz konusudur. Netice olarak, 1997 yılı üretimi ile 2006
yılı üretimi kıyaslandığında, tütün miktarlarında yüzde 70’lik azalma söz
konusudur. Tütün tarımı
yapan nüfusun yüzde 65’lere varan oranlarda azalmasının temel nedeni,
destekleme alımlarının kalkması ve yürütülmekte olan sözleşmeli üretime
geçilmesidir. Tüm bunların yanı sıra, yaprak tütün fiyatlarındaki artış
oranlarının tarımsal girdi fiyatlarının artış oranlarının altında kalması da
tütün üreticileri için indirici darbe olmuştur. Uzun yıllardır yerli tütün
üreticilerini korumaya yönelik olarak uygulanmasına devam edilen Tütün Fonu
nedeniyle, şark tipi tütün ve sigara ithal etmek ekonomik açıdan kârlı olmadığı
için dış alım yapılmamıştır, ancak şimdi, yani onun, Tütün Fonunun kaldırılması
gündemdedir. Birkaç tür tarımsal ürün dışında olduğu gibi, Türk çiftçisi
kaderine terk edilmektedir. Tütün üreticileri için ifade edilen, “kıraç
toprakların yarı aç insanları” tabiri, “kıraç toprakların aç insanları” hâline
gelmiştir. Birçok ilimizin yanı sıra Manisa da bundan ziyadesiyle
etkilenmektedir. Bu açıdan bakıldığında, Manisa’nın geri kalmış yoksul
bölgeleri Gördes, Demirci, Selendi başta olmak üzere Kula, Köprübaşı ve
Gölmarmara’da yaşayan, geçimini temin edemeyen insanları bölgeyi terk etmeye
zorlamaktadır. Maalesef, hiç arzu edilmemekle birlikte sigara tüketimi
yurdumuzda artmaya devam etmekte, tütün üreticisi Türk çiftçisinin bundan
aldığı pay da azalmış, Türk çiftçisi alternatif tarım ürünlerinin ikame
edilmesinin oldukça zor olduğu söz konusu bölgelerde süratle yoksullaşarak
evini barkını terk etmek zorunda kalmaktadır. Bu yeni göç şekli, kişi başına
millî gelirin 2 bin dolar seviyesinde olduğu Manisa’da, il içi diye
tanımlanabilecek bir tür olarak ortaya çıkmaktadır. Her ne kadar siyasi iktidar
tarafından sanayileşmenin sonucu olarak hatta,
tarımdan geçinen nüfusun azaltılması olarak takdim edilse bile, bu gelişme,
ihtiyaç duyulan sektörlerin talebi sonucunda ortaya çıkmamaktadır. Bu, tamamen,
Türk tütünü yerine Amerikan tütünü tüketiminin teşvik edilmesi sonucunda
yoksullaştırılan Türk çiftçisinin, köklerinden, evinden, yurtlarından
koparılmasından başka bir şey değildir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sigaranın bağımlılık yapıcı özelliklerini de içeren ve
sağlık risklerini belirten, onları ifade eden etkili ve kapsamlı eğitici
çalışmaların yapılması zorunluluktur. Bu programların da yaygın bir şekilde
bütün insanlarımıza ulaştırılması da büyük bir gerekliliktir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Orhan, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. AHMET ORHAN
(Devamla) - Bu amaçla, 4207 sayılı Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine
Dair Yasa konusunda yeni bir düzenlemenin, kuvvetli yaptırımları ihtiva etmesi
bakımından faydalı olduğunu, tekrar yüce Meclisin çatısı altında vurgulamak
isterim. Ayrıca, eğitim
kurumlarımız, sağlık hizmeti veren kurumlarımız, iş yerleri ve spor merkezleri
gibi yerler ile eğlence merkezlerinde, tütün kullanımını bırakmayı özendirici
etkin uygulamalar yapılmalıdır. İnsanlarımız bu tür yerlerde göreceği yazılı
veya görsel birtakım mesajlarla tütün ve sigaranın zararları konusunda
aydınlatılmalı ve bu manada kendilerinin tütünden uzak durması için gayret
gösterilmelidir. Sağlıklı bir Türk
milleti ve sağlıklı bir dünya umuduyla, sizleri saygıyla selamlıyorum. (MHP ve
CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Orhan. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Tekin
Bingöl. Buyurun Sayın
Bingöl. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tütün
mamullerinin zararlarının önlenmesine dair kanunun 1’inci maddesi üzerinde söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. Değerli
milletvekilleri, şu ana kadar konuşan tüm milletvekili arkadaşlarım tütün
mamulleri ve tütün mamullerinin yol açtığı zararlarla ilgili çok önemli
tespitlerde bulundular. Şu ana kadar dünyada binlerce bilimsel araştırma ve on
binlerce yazı söz konusu tütün mamulleri ve zararları üzerine. Bu bilimsel
araştırmaların tamamında ama tamamında görülmüştür ki, tütün mamulleri insan
sağlığına son derece zararlı maddeler içermektedir. Bu maddeler, telaffuz
edildiğinde dahi insanı ürküten zehirli maddeler, toksinlerdir. Polonyum,
radyum, arsenik, metanol, nikotin, naftalin, DDT,
karbon, siyanür gibi insan hayatına kasteden çok önemli zehirli maddeler ihtiva
etmektedir. Değerli
milletvekilleri, bilimsel araştırmaların karşısında sigara şirketleri de “Acaba
sigaranın birtakım yararlarını bulabilir miyiz? Biz de bu zararları öne çıkaran
sağlık örgütlerinin karşısında bunu kullanalım.” diye araştırmalar yapmışlar,
ama hiçbir sigara şirketinin yapmış olduğu araştırmanın sonucunda sigaranın en
ufak bir yararının olduğu tespit edilememiştir. Değerli
milletvekilleri, yapılan bu araştırmalar sonucunda tütün mamullerinin 3.885
adet zehirli madde ihtiva ettiği ortaya çıkmıştır. Düşünün ki, sigara içme
özgürlüğünü kullanan bir vatandaş bu zehirleri soluduğu gibi, etrafını, kendi
ailesini ve insanları bu zehri solumakla karşı karşıya bırakmaktadır. Hiçbir
kimsenin ama hiçbir insanın, başkasının yaşama hakkını engelleyecek bir tavır
koymaya hakkının olmadığı da bir gerçektir. Değerli
milletvekilleri, kapalı mekânlarda sigara kullanmak, tütün mamullerini
kullanmak son derece zararlıdır. Zira, az önce
bahsettiğim bu zehirli maddeler çok uzun süre o kapalı mekândaki eşyalara
sinmekte ve o eşyalar üzerinde uzun süre etkisini sürdürebilmektedir. Bir
kapalı ortamda içilen sigaranın yaydığı zehir oradaki perdede sekiz saat
muhafaza olmakta ve orada yaşayan insanlar tarafından solunabilmektedir. Değerli
milletvekilleri, sigarayla ilgili bu yasaların çıkarılması son derece
önemlidir. Ama, aslolan,
çıkarılan bu yasaların uygulanabilirliğinin olmasıdır. Bu nedenle, bu yasalar
doğrultusunda halkın bilinçlendirilmesi, bilgilendirilmesi ve duyarlı kılınması
çok daha önem arz etmektedir. Bu yasa önemlidir
ve biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu yasayı destekliyoruz. Değerli
milletvekilleri, 550 milletvekilinin sigara içmediği bir Parlamento özlemiyle
hepinizin yeni yılını kutluyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bingöl. Biz de sizin
temennilerinize canıgönülden iştirak ediyoruz. Şahsı adına
Bayram Özçelik, Burdur Milletvekili. Sayın Özçelik, buyurun. BAYRAM ÖZÇELİK
(Burdur) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. 40 ülkenin
imzalamasını takiben 27 Şubat 2005 tarihinde yürürlüğe giren sözleşmeyi 26
Kasım 2007 tarihi itibarıyla 151 ülke imzalayarak sözleşmenin tarafı hâline
gelmiştir. Türkiye sözleşmeyi imzalayan 43’üncü ülkedir. Ülkemiz, sözleşme
görüşmelerine başladığı 1998 yılından itibaren tüm görüşmelere Sağlık Bakanlığı
başkanlığındaki heyetlerle aktif olarak katılmıştır. "Sigara iç
dedene kavuş, sigara içme torununa kavuş." Teşekkür
ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Şahsı adına Düzce
Milletvekili Celal Erbay. (AK Parti sıralarından
alkışlar) CELAL ERBAY
(Düzce) – Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Efendim ben,
sigara içme olgusunun hukuki tahlilini yapacağım. Bir kere, Anayasa'mızın bize
tanımış olduğu en temel hak yaşama hakkıdır, hayat hakkıdır. Buna ilaveten
Anayasa'mızın 56'ncı maddesi: "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede
yaşama hakkına sahiptir." diyerek, yaşamış olduğumuz ortamın özelliğini
belirlemiştir ve bunun altını çizmiştir.
Tabii ki bu doğrultuda yine Anayasa'mızın 56'ncı maddesi, her birimizin
yaşamış olduğumuz çevreyi yaşanabilir kılma sorumluğunu bize yüklemektedir ve
yine Anayasa'nın 56'ncı maddesi, çevre sağlığını korumak ve çevrenin
kirlenmesini önlemek sorumluluğunu ve görevini hem devlete yüklemektedir hem
fert olarak bize yüklemektedir. Dolayısıyla,
sigara içmemek suretiyle bulunmuş olduğu yeri yaşanabilir kılmak
Anayasa'mızın bize yüklemiş olduğu bir sorumluluktur, bir görevdir. Nitekim, 7/11/1996 tarih, 4207 sayılı Kanun, belli yerlerde
sigara içmenin yasak olduğunu belirlemek suretiyle belli yerlerde sigara içme
olgusunun, fiilinin suç olduğunu deklare etmiştir ve ilan etmiştir. Peki, niçin
suçtur? Çevreyi kirletiyor, bir. Bir de bizim yaşama olgumuzu, hakkımızı
zedeliyor. Elbette ki, her birimiz, çok güzel, temiz, nezih bir havayı teneffüs
etmeyi arzu ederiz. Nitekim, tatillerde, efendim,
sahillere, ormanlık diyarlara gitmek suretiyle, şöyle kolumuzu gerip ciğerimize
ciğerimize nefes aldıktan sonra, oh dediğimizi her
birimiz hatırlıyoruz. Tabii ki gönlümüz arzu eder ki, her yerde derinden nefes
alalım ve ondan sonra oh hava ne temizmiş yahu diyelim, fakat diyemiyoruz. Tabip
arkadaşlarım meseleyi ortaya koydular. Onların sahası, ben fazla girmek
istemiyorum, başaramam. Pasif içicilerin kanser ve benzeri hastalıklara
yakalanma oranının da yüzde 40 olduğunu altını çizerek ifade ettiler. Hiç
kimsenin, bakın, hiç kimsenin, yaşadığı yeri, çevreyi kanser gibi zararlı bir
hastalığın üretim organı zemini kılmaya hakkı yoktur, velev ki bu oran yüzde 40
dahi olsa. Kaldı ki bu çevrede bizim sevdiklerimiz var, babamız var, anamız
var, oğlumuz var, torunumuz var. Biraz önce arkadaşımın ifade ettiği gibi, iç
dedene kavuş, içme torun sana kavuşsun. Şimdi, çok
enteresan, bir arkadaşımız -bundan yirmi beş sene önce yaşanmış bir hadise-
otuz yaşında, gençliğin, delikanlılığın vermiş olduğu rahatlık içerisinde
çıkartıyor sigarasını çakmağıyla -beraber- yakıyor. Dört yaşında çok uyanık bir
çocuğu var yanında. Oğlu diyor ki: “Baba, bir tane de bana verir misin?”
Arkadaşın kafası duvara yanaşmadan duvara vuruyor. Diyor ki: “Evladım, sigara
içmek çok zararlıdır.” “Öyleyse, baba, sen niçin içiyorsun?” “Peki evladım, şu andan itibaren ben de içmiyorum.” diyor,
hakikaten -tabii, o zaman kalorifer falan filan gelişmemiş- sigarasını sobaya
atıyor ve sigara içmiyor, çocuğuna örnek oluyor. Bu kanunun
getirdiği en önemli yenilik, bir eğitimci olarak şunu söylüyorum ki, eğitim
kurumlarının, efendim, sağlık kurumlarının, ibadethanelerin hem dâhilinde hem
de müştemilatında sigara içmeyi yasaklıyor. Biz öğretim üyesi
olarak, öğretmen olarak… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) CELAL ERBAY
(Devamla) - …sağlık hizmeti sunan ekip olarak ister doktor ister hemşire, hangi
kademede olursa olsun, efendim, ibadethanede, insanı yaratıcıya yönlendiren,
onun ruhunu nezih bir ortamda canlı tutma görevini üstlenen kişiler olarak bir
kere çevremize, etrafımıza örnek olmak mecburiyetindeyiz. Ben öğretmen olarak
öğrencime örnek olmak mecburiyetindeyim. Biraz önce vermiş
olduğum misal doğrultusunda babanın, öğretmenin, eğiticinin, tabibin hastasına,
talebesine, oğluna, evladına “Sigara içme.” demesi yeterli değil. Oğul babasını
sigara içmeyerek görecek, hoca talebesinin sigara içmesini istemiyorsa önce
sigara içmeyen bir hoca olarak, öğretmen olarak ona örnek olacak, tabip
hastasına örnek olacak ve böylece bulunmuş olduğumuz ortam güzelleşecek,
yaşamaya uygun vaziyete gelecek, Türkiye güzelleşecek, hepimiz güzelleşeceğiz,
hep birlikte gönül huzuru içerisinde istikbale doğru gideceğiz. Yolunuz açık
olsun. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı… BAŞKAN –
Soru-cevap işlemi var Sayın Genç, daha vakit var. Madde üzerinde
soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz. Sayın Asil… BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakanım,
sorumu dikkate alarak üzerinde çalışacağınızı ifade etmenizden kamu adına
mutluluk duydum. Gösterdiğiniz hassasiyete de yine kamu adına teşekkür
ediyorum. Sigaranın yol
açtığı hastalıklar nedeniyle sektöre ödenen tedavi masraflarının kamuya
maliyetiyle ilgili bir çalışma bugüne kadar yapılmış mıdır? Yapılmamış ise bu
tür çalışmaların yapılarak kamuoyuna açıklanmasının sigara üzerinde caydırıcı
etkisi olacağını düşünür, bu konuyla ilgili bir çalışma yapacağınızı da ifade
edebilir misiniz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın
Asil teşekkür ediyorum. Sayın Gök... İSA GÖK (Mersin)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sıra gelmeyeceği
için ileri maddelerin sorularını ben soracağım. Sayın Bakan,
çerçeve madde 4, kod madde 3’ün altıncı fıkrasında, televizyonda yayınlanan
filmlerde tütün ürünleri görüntülerine yer verilemez diyor. Bu durumda, ünlü
sanat yapıtı, Humphrey Bogart’ın,
“Kazablanka” filmini yasaklayacak mısınız? Belgesel
olarak ise Büyük Önder Atatürk’ün sigaralı belgesellerini televizyonlarda
göstermeyecek misiniz? Diğer bir sorum,
çerçeve 8’inci madde, kod 7’nci madde de müsadere maddesi. Bu maddede, mahalli
mülki amir tarafından müsadere kararı verileceği beyan ediliyor. Oysa ki, sigaralar biliyorsunuz paket, kutu, box olarak geçiyor. Müsadere konusunda -kaçakçılıkla
mücadele- 5607 sayılı Kanun’daki sistemi uygulayarak, yani cumhuriyet savcısının
talebi üzerine sulh ceza mahkemesince müsadere kararı verilmesi konusunda bir
önerge gerekirse buna tavrınız nasıl olur? Zira, bu
maddede hakikaten müsadere çok yanlış noktalara gidebilir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Gök. Sayın Barış… TANSEL BARIŞ
(Kırklareli) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Öncelikle, terör
saldırısında hayatını kaybeden Benazir Butto’ya Allah’tan rahmet diliyorum ve Pakistan halkının
başı sağ olsun diyorum. Sayın Bakanım,
yasa teklifini tüm kalbimle destekliyorum. Benim sorum çok
kısa ve net. Bu kadar konuşmadan sonra, bu kadar güzel konuşmadan sonra sorum:
“Bakanlar Kurulunda kaç bakanımız sigara içiyor?” Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Barış. Sayın Bakanım,
buyurun. SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Sayın Asil’in yine bence katkı verici, değerli bir
sorusu oldu. Doğrusu kamuya ait, metodolojisi çok iyi
planlanmış bir araştırma yapılmış değil. Farklı araştırmalar var, çünkü, burada sigaranın doğrudan ve dolaylı etkilerinin ne
olduğunu tespit etmek lazım. Yani, şimdi sigara içen birinin yirmi sene sonra
kanser olması da sonuçta veya yirmi sene önce sigara içen birinin bugün kanser
olması da kamuya bir maliyet, ama gerçekten üzerinde çalışılmaya değer. Yani
diğer bahsettiğiniz konuyla birlikte biz bu konuyu çalışalım. Zaten, Ulusal
Tütün Kontrolü Programı’mızda ölçme ve
değerlendirmeyle ilgili özel çalışmalar yapacağımıza dair eylem planımız var.
Bunu da onun içine alabiliriz diye düşünüyorum. Sayın Gök
“Televizyonlarda gösterilen filmlerde veya diğer gösterilerde tütün ürünlerinin
gösterilmemesi lazım. Nasıl olacak bu?” dediler. Aslında, bugün de bu kısmen
yapılıyor biliyorsunuz. İşte, bulanık bir şekilde, buzlanma vesaire suretiyle.
Artık, bir şekilde, yönetmelikler yapılırken bunların detayları mutlaka
belirlenecek. Ama şunu kastediyorsanız, yani işin sanatsal tarafını yok etmemek
açısından bunlar yerinde dursun diyorsanız, biz burada daha çok çocukları ve
gençleri koruma amaçlı yapıyoruz. Dolayısıyla, televizyon, çocuk ve gençlerin,
herkesin birlikte seyredebileceği, görebileceği bir alan olduğu için, bir
iletişim alanı olduğu için buna benzer tedbirleri almak gerektiğini
düşünüyorum. Bu müsadereyle
ilgili olarak, burada mülkiyetin kamuya geçirilmesi konusu var. Kabahatler
Kanunu’nun 18’inci maddesine göre mahalli mülki amir bu kararı verecek. On beş
gün içinde de 26’ncı
maddeye göre sulh ceza mahkemesine itiraz hakkı var. Dolayısıyla
burada bir yargı güvencesi yine devam etmiş oluyor. “Bakanlar
Kurulunda kaç bakan sigara içiyor?” Şunu söyleyebilirim: Türkiye’deki yüzde
33’lük sigara içme oranıyla kıyasladığınızda hemen hemen
hiç kimse sigara içmiyor diyebilirim. Ben ümit ediyorum ki, -biraz önce değerli
Komisyon Başkanımızla konuştuk, Meclisimizde de bu oran düşük aslında, yani
toplumla kıyasladığımızda- bir anket çalışması Meclisimize de yapacağız. Bu
soru hatırımıza onu da getirdi. Yani bizim,
tabii, topluma –çok haklısınız- siyaset yapan kişiler olarak veya siyasi
önderler olarak mutlaka örnek teşkil etmemiz gerekiyor. Ben sorularınız
için teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakanım. Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir. 2’nci maddeyi
okutuyorum: MADDE 2- 4207
sayılı Kanunun 1 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "MADDE 1-
(1) Bu Kanunun amacı; kişileri ve gelecek nesilleri tütün ürünlerinin
zararlarından, bunların alışkanlıklarını özendirici reklam, tanıtım ve teşvik
kampanyalarından koruyucu tertip ve tedbirleri almak ve herkesin temiz hava
soluyabilmesinin sağlanması
yönünde düzenlemeler yapmaktır." BAŞKAN – Madde
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kırıkkale Milletvekili Sayın
Osman Durmuş, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kırklareli Milletvekili Sayın
Turgut Dibek; şahsı adına Burdur Milletvekili Bayram Özçelik,
İstanbul Milletvekili Nursuna Memecan ve İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in söz talepleri vardır. Bu süre içerisinde bir
arkadaşıma söz verme durumu var. İlk söz,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kırıkkale Milletvekili Sayın Osman Durmuş’a ait. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tütün
mamullerinin zararlarının önlenmesine dair kanunun 2’nci maddesi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Saygıdeğer
milletvekilleri, benden önce konuşan tüm arkadaşlarımız sigaranın ekonomik,
sağlıkla ilgili zararlarından bahsettiler. İzninizle, ben, birkaç tane
görüntüyü size göstermek istiyorum. Sigara gerçekten
dünya ekonomisinde ciddi bir yer işgal ediyor. Şu saatte bu kanun burada
çıkmıyorsa, çıkamıyorsa, korkarım ki, çıkamayabilir. Çünkü,
burada, samimi, gönüllü, Türk insanının, gençliğimizin, geleceğimizin sağlığını
korumak isteyen temennilerle bir kanun tasarısı gelmiş durumda. Ama tütünden ve
sigaradan geçinen lobiler o kadar büyük ki, Türkiye’deki tütüne dayalı ekonomik
kaynakların birçoğunu ele geçirdiler. Sayın Erdöl bu konuda gayret gösterenlerden bahsederken herhâlde
dikkatinden kaçtı. Bakın, Türkiye’de bir Formula yarışı var. Bu Formula
yarışlarıyla ilgili öyle baskılar aldık, öyle baskılar aldık ki… Biz bir şart
koştuk: “Türkiye Formula yarışlarında tütün ve mamullerinin reklamı yapılamaz.”
Bu şartla “evet” dedik. İzleyin, bir tek, Türkiye’de Formula yarışlarında
sigara reklamı yoktur. Değerli
arkadaşlarım, Türkiye’de Tekelin belli bölümleri, kârlı bölümleri satıldı,
birileri aldı. Keşke zaman yeterli olsaydı da, bu kanun şurada çıksaydı, ama
kanunları çıkarmak her zaman yeterli olmuyor. Sigarayla ilgili
birçok örnek verildi. Bunun içindeki nikotinin 1 gramının ellide 1’i, yani 20
miligramı, damar yoluyla tiryaki olmayan kime verilirse verilsin, birkaç dakika
içinde ölür. Zehrin kuvvetini ifade için söylüyorum: 1 gramın ellide 1’i, yani
20 miligram, damar yoluyla verilirse, tiryaki olmayan birkaç dakika içinde
ölür. Tehdidin boyutunu bilmeniz bakımından, ne kuvvetli bir zehir olduğunu
bilmeniz bakımından… Bir diğer örnek:
Benim evimde sigara içilmez. Çocuklar dört-altı yaş grubundaydı. Misafirim
geldi. Bizde kül tablası da yoktur. Misafir, cebinden sigarasını çıkardı,
yaktı, ama sigarayı gerçekten içmedi, yedi resmen. Öyle bir içim, öyle bir haz,
öyle hoş bir görüntü ki, bir baktım hem kızım hem oğlum gıptayla misafire
bakıyorlar. “Eyvah” dedim, “Kaybettik çocukları.” Gözünün içine bakıyorlar,
dikkatlerini ayırmıyorlar. “Keşke benim babam da böyle olsa” der gibi bir hâl.
“Misafir, bir sigara da bana ver.” dedim. Sigara yok bizde. Verdi, yaktık.
“Kızım gel, -küçük- al bu sigarayı iç.” Gıpta ediyor, onu orada test etmem
lazım. Verdim, üflüyor, bilmiyor. “Olmaz, sigaranın dumanını içine çekeceksin,
em.” dedim. Emdi, öksürdü, gitti. O -çocuk yaştaki- tadı ve lezzeti çok çirkin,
onun damak tadı ona uygun değil. Sonra, “Oğlum, sen gel.” dedim. Hiç itiraz
etmedi, o da geldi. “Hadi oğlum iç.” O da üflüyor. “Hayır, emeceksin, içine
çekeceksin.” dedim. Çekti, öksürdü, bağırdı, gitti. O gün bugündür içmiyorlar. İkinci bir tablo:
Yaşıyorsa Allah uzun ömür versin, vefat ettiyse rahmet eylesin, Profesör Doktor
Orhan Bumin Hocamız, polikliniğe aldı bizi götürdü.
Stajyeriz genel cerrahide; bir Kastamonulu hasta, hastanın iki bacağı yok. MUSA SIVACIOĞLU
(Kastamonu) – Başka yerliymiş Hocam. OSMAN DURMUŞ
(Devamla) – Kastamonulu. İki bacağı yok.
İki elinin parmaklarının büyük ekseriyeti siyahlaşmış, kangren başlamış.
Bizlere sordu: “Bu hastalığın adı ne?” Genel cerrahi eğitimi alanlar biraz
bilir. Damarları tıkayan, uçtan merkeze doğru tıkayan bir hastalığımız var, tromboanjitis obliterans diyoruz
biz, Latincesi. Yani, damarı trombüslerle merkeze
doğru tıkayan, diğer adıyla da burger. Şimdi, adamcağıza
sordu: “Sana sigara içme demedi mi doktorlar?” “Hayır.” dedi. Adamın önce
ayakları kesilmiş, sonra bacakları kesilmiş, sıra kollarına gelmiş; takoz
olacak, sigara için yalan söylüyor. Başka bir şey için söylemez. İnanın
söylemez. Hanımını boşar, ama o evlendiği sigarayı asla boşayamaz. Değerli
arkadaşlarım, şu gördüğünüz bizim havamız, tertemiz, beyaz bir kâğıt. Şimdi,
bunu bir katlayalım. Alışkanlıklar katlanmış kâğıt gibidir değerli
arkadaşlarım, ne kadar ütüleseniz izi kalır. Sigara
tiryakileri sözüm size. Sigarayı bırakabilirsiniz. Bu kampanyalarda, bırakma
kampanyalarında yüzde 24’ün kalıcı olarak bıraktığını biliyoruz. Ancak bir şey
var, sizin müthiş propagandistleriniz var. Kimdir bunlar? Bunlar sigara
içicileri, arkadaşlarınız, yakınlarınız. “Bırak kardeşim, sigara içen de ölüyor
içmeyen de ölüyor. Al şu sigarayı yak.” Zorlarlar. Askere gidersiniz,
alıştırmaya çalışırlar. Ben bir şey söylüyorum. Bu iz, sizinle mezara gidecek. Ama, sizin iradeniz bunu bırakmaya yeter. Arkadaşınızı
sigara için reddedeceksiniz: “Hayır kardeşim, dostum değilsin.” Bir şey daha
söyleyeyim: Samimiyetle, bırakacak mısınız bırakmayacak mısınız? Bunun kararını
siz vereceksiniz. Hekim size faydalı olamaz, akupunktur olmaz. Karar sizin.
Bunu bırakacaksanız, bilin ki, tekrar başladığınızda bıraktığınız yerde sizi
kabul etmeyecek, nikotine alıştığınız dozun biraz daha üstünde, 2 paketse 2,5
yapacak. “Efendim, ben incesini içiyorum, bunun nikotini azmış.” BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Rize) – İncesi daha zararlı. OSMAN DURMUŞ
(Devamla) – Kardeşim, sen, onun o nikotin doyum oranı kadar paketini
artırırsın. Bu inandırıcı değil. Çünkü, seni bağımlı
yapan nikotin. Peki, sana elektronik nikotin sigarası versek, o bağımlı olduğun
şeyi bir süre kullansan, ama, kanser yapan katrandan
vazgeçsen. Ya, olur mu, falan… Ya, bunun ucu da kızarıyor, dumanı da çıkıyor.
Senin alıştığın ne var? İki parmak, tutacaksın.
Onu da öyle gösterişli tutar ki. Bu sigarayı en
güzel içen kişi kimdir? İnşallah, dinlemiyordur, Sayın Devlet Bahçeli’dir.
Kardeşim, bir sigara içişi var, imrenirsiniz. Bu kadar güzel bir sigara
içilebilir mi? Yanında da bir kahve söyler. Sayın Bölükbaşı
diyor ki -sürem de bitiyor- sigara bırakma kampanyası başlattık… “Sayın
Bahçeli’nin yanına girdi. Otuz saniyede geri çıktı.” diyor. “Sordum, sigara
bıraktırmak için gelmişler, çıkarttım dışarı dedi.” diyor. Şimdi, Bölükbaşı
sigarayı bırakmamak için gerekçe arıyor. Keşke, o gün Bahçeli bıraksaydı, keşke
bugün Bölükbaşı bıraksa. Ben, şimdi
-Başkanım, biliyorum, yoklama yapma hakkı senin- bir anket yapmak istiyorum,
samimi bir anket. BAŞKAN – Bir
dakika o zaman Hocam, birkaç saniye… Evet, Sayın Durmuş’un konuşmasının tamamlanmasına kadar çalışma
süremizin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. OSMAN DURMUŞ
(Devamla) – Çok teşekkür ediyorum. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sigara içenlere de söz hakkı doğuyor Sayın Başkan. OSMAN DURMUŞ
(Devamla) - Efendim, Meclis Genel Kurulunda sigara içmeyen -içen dersem yanlış
anlaşılır- arkadaşlarımız lütfen işaret buyursunlar… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) OSMAN DURMUŞ
(Devamla) - Sigara içenleri değil, sigara içmeyenleri söylüyorum. Maşallah! İşte Türk milletinin sizi örnek alması lazım. (Alkışlar) O içen
arkadaşlardan istirham ediyorum. O sigara içen arkadaşlarımdan istirham
ediyorum. Topluma örnek olacaksınız. Geleceği siz burada kararlaştırıyorsunuz
ve bu kanunla netice alacaksınız. O hâlde, burada sigara içenler, Türk
milletinin huzurunda -eğer iradenize güveniyorsanız, güvenmiyorsanız bunun
pazarlığı olmaz- bize bir söz verebiliyor musunuz? Bu sözü istiyoruz. Bakın, çok geç
olacak. Size benim meslektaşlarım bu sigarayı bıraktıracak. Ne zaman? Koroner
damarlarınız tıkanacak, böbrek damarlarınız tıkanacak, tansiyonunuz yükselecek
“sigarayı bırak” diyecek, bu sefer sıkıyönetimle bırakacaksınız. Niye sağlıklı
iken bırakmıyoruz? Bizi izleyen
gençler varsa, sevgili gençler, modernliğin ölçüsü sigara içmek değildir. Dün,
12-18 yaş grubu “Ben artık büyüdüm, erkek oldum, hanım arkadaşım olabilir.”
diye birbirimize caka satmak için sigaraya
başlıyorduk. Ama bugün modernliğin ölçüsü, temiz havada bir kız arkadaşla
sigara içmeden gezebilmek, yürüyebilmektir. Bugün modern Batı toplumları elinde
sigara olan insanı uzaktan bakarak ayıplıyor. Sözümü
bitiriyorum Sayın Başkanım. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Bahçeli’nin sigarayı bıraktığını da ifade et. OSMAN DURMUŞ
(Devamla) – Sayın Bahçeli sigarayı bıraktı. VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) – Sıkıyönetimle mi? OSMAN DURMUŞ
(Devamla) – Bıraktı. Kaynaşlı’da, önünde pirzolalar
falan yiyor “Osman Bey, altı tane sigara içmeyecektim, beni niye ameliyat
ettirdin?” dedi. Öfkenizi anlıyorum efendim, isterseniz gelin beni bir
tokatlayın… “Estağfurullah” dedi, çok kibar bir insan. Bir şey
söylüyorum: Yarın geç olmadan, bazı mazeret ve savunma imkânlarına müracaat
etmeyin, gelin –hanımefendileri de kastediyorum- bir erkekçe tavır gösterin
“Boşadım sigara seni.” deyin ve topluma da burada bir söz verin. Bulunduğunuz
her toplumda sigara sadece sağlığa zararlı değil, aldanmayın, sigara öldürür.
Ölen bir nesil istemiyorsanız sigaraya başlatmayın ve bunun arkasından Sayın Bakandan
da istirham ediyorum… Bu kararlılık ister. Ameliyathaneye
girdim, göz gözü görmüyor. Levha var “Sigara içilmez burada.” diye, Gazi
Üniversitesinde. Sabah, ameliyathanenin bir kantini vardır, oraya girdim, göz
gözü görmüyor. Yani, ben eğer erken ölürsem sigara içen arkadaşlarımın
kirlettiği havadan çok soludum, gerek kahvehanede gerek oturdukları yerde,
onların da payı olacaktır, bundan emin olunuz. Ben burada şunu
söylemek istiyorum: Sigarayı bırakalım. NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Doktorlar niye içiyor? OSMAN DURMUŞ
(Devamla) – Doktor olamamışlar. Kararlılıkla
arkasında durursak zararlı ve öldürücü olanın peşinden gitmeyiz. Ama sigara
maddedir, alışkanlık yapan bir maddedir. Tüm alışkanlık yapan maddelerin öncüsü
sigaradır. Yeşilay yazar “Bütün kötülüklerin anası içkidir.” diye; hayır, anası
da babası da sigaradır, onlar arkadan gelir. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Durmuş. OSMAN DURMUŞ
(Devamla) – Onun için sigara içmeyen, sigara içirtmeyen bir toplum diliyorum. Varşova’da
yapılan toplantıda elli bir ülke var, sigarasız bir dünya için toplanmışız,
Alman Sağlık Bakanına rica edildi “Ben ülkemde sigara makinelerini kaldıramam.
Siz benim ülkemin bağımsızlığına müdahale ediyorsunuz.” dedi. Umarım
Meclisimiz, çarşamba günü geldiğinde bu kanunu bitirir. Sayın Başkanım,
istirham ediyorum, bu kanunu, sigara lobilerine karşı, bitirebilecek bir Meclis
gücü gösterelim diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar) Yeni yılın
sigarasız bir dünya getirmesini diliyorum. Saygılarımla
efendim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Saygıdeğer
arkadaşlarım, biz de bütün dünyaya sigarasız bir dünya temenni ediyoruz. Evet, bu
vesileyle, idrak edeceğimiz 2008 yılının milletimize, insanlığa hayırlar
getirmesini diliyorum. Sözlü soru
önergeleri ile kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 2 Ocak
2008 Çarşamba günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum, hayırlı
akşamlar diliyorum. Kapanma Saati: 20.06 |
|