DÖNEM: 23                             CİLT: 6                     YASAMA YILI: 2

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

27’nci Birleşim

29 Kasım 2007 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMA

IV. - GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.-  İstanbul Milletvekili Güldal Akşit’in, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Kars Şeker Fabrikasının özelleştirme programına alınmasına ilişkin gündem dışı konuşması ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

3.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, 4 Aralık Dünya Madenciler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler’in cevabı

 

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe ve 23 milletvekilinin, Eber Gölü’ndeki çevre kirliliğinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/62)

2.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner ve 26 milletvekilinin, deprem riskinin ve alınması gereken önlemlerin araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/63)

3.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam ve 29 milletvekilinin, altın arama faaliyetlerinin hukuki durumu ile çevreye etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/64)

B) Tezkereler

1.- Makedonya’ya resmî ziyarette bulunan Sağlık Bakanı Recep Akdağ’a refakat eden heyete katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/231)

2.- 3-6 Kasım 2007 tarihlerinde Amerika Birleşik Devletleri’ne resmî ziyarette bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a refakat eden heyete katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/232)

 

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi

 

VII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- Muhalefet şerhi eklenmeksizin bastırılan ve gelen kâğıtlarda yer alan 65 sıra sayılı Rapor’un gündeme alınmasına dair grup önerisinin oylanamayacağına ilişkin

 

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Tanık Koruma Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/346) (S. Sayısı: 34)

2.- Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/452) (S. Sayısı: 64)

IX.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) Yazılı Sorular ve Cevapları

1.- Tokat Milletvekili Orhan Ziya Diren’in, küçük sanayi sitelerindeki elektrik tarifelerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/447)

2.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Çin’den ithal edilen tekstil ürünlerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’in cevabı (7/565)

3.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, TOKİ’den ihale alan bir şirketin Kozan esnafını mağdur etmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/571)

4.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Mersin Limanı güvenlik otomasyonu işinin verildiği şirkete ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/716)

5.- Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın, Mersin Limanının güvenlik otomasyon işini alan şirkete ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/734)

6.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Devlet Şeref Madalyasının verilme yöntemine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/763)

7.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, özelleştirilen bir kuruluşa mal satan şirkette çocuklarının ortaklığı olup olmadığına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/830)

8.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekâleten görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/856)

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 14.04’te açılarak yedi oturum yaptı.

İstanbul Milletvekili Lokman Ayva’nın, 3 Aralık Dünya Özürlüler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşmasına, Devlet Bakanı Nimet Çubukçu,

Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, Burdur’un hayvancılık ve mermercilik sektöründe yaşadığı sorunlara ilişkin gündem dışı konuşmasına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker,

Cevap verdi.

Siirt Milletvekili Memet Yılmaz Helvacıoğlu, 2002-2007 tarihleri arasında Siirt’te gerçekleştirilen ve gerçekleştirilmesi planlanan projelere ilişkin gündem dışı bir konuşma yaptı.

2008 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2006 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın Genel Kurulda görüşme programının bastırılıp dağıtıldığına ve bütçeler üzerinde şahısları adına söz almak isteyen milletvekillerinin söz kayıt işlemlerine ilişkin Başkanlıkça duyuruda bulunuldu.

İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan ve 25 milletvekilinin, balık çiftliklerinin çevreye ve turizme olumsuz etkilerinin araştırılarak su ürünleri yetiştiriciliğinin çevreyle uyumlu gerçekleştirilmesi için (10/59),

İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 21 milletvekilinin, İstanbul’da depreme yönelik çalışmaların araştırılarak (10/60),

Muğla Milletvekili Ali Arslan ve 24 milletvekilinin, balıkçılık sektörünün sorunlarının araştırılarak (10/61),

Alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın, Kuveyt Meclis Başkanı Casım El Horafi’nin davetine icabet etmek üzere, beraberinde Parlamento heyetiyle Kuveyt’e resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi;

3-4 Kasım 2007 tarihlerinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne resmî ziyarette bulunan Sağlık Bakanı Recep Akdağ’a,

22-23 Ekim 2007 tarihlerinde İngiltere’ye resmî ziyarette bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a,

Refakat eden heyetlere katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkereleri;

27/11/2007 tarihli gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 64 sıra sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 2’nci sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 28/11/2007 Çarşamba günkü birleşimde çalışmaların 64 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin bitimine kadar devam etmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi, yapılan görüşmelerden sonra,

Kabul edildi.

Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın,

Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in,

Konuşmalarında şahıslarına,

Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay, Kocaeli Milletvekili Fikri Işık’ın, konuşmasında partisine,

Sataştıkları iddiasıyla birer konuşma yaptılar.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kararlaştırılmış olan Tanık Koruma Kanunu Tasarısı (1/346) (S. Sayısı: 34),

2’nci sırasına alınan, Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/452) (S. Sayısı: 64) 16’ncı maddesine kadar kabul edildi. Birleşime verilen aradan sonra,

İlgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından ertelendi.

29 Kasım 2007 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşime 02.42’de son verildi.

Nevzat PAKDİL

Başkan Vekili

                  Yaşar TÜZÜN                                                    Fatma SALMAN KOTAN

                         Bilecik                                                                           Ağrı

                      Kâtip Üye                                                                    Kâtip Üye

                Harun TÜFEKCİ                                                         Yusuf COŞKUN

                         Konya                                                                          Bingöl

                      Kâtip Üye                                                                    Kâtip Üye

                                                         II. - GELEN KÂĞITLAR                                 No.: 41

29 Kasım 2007 Perşembe

Rapor

 

1.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un; 2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/63) (S. Sayısı: 65)  (Dağıtma tarihi: 29.11.2007) (GÜNDEME)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe ve 23 Milletvekilinin, Eber Gölündeki çevre kirliliğinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/62) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/11/2007)

2.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner ve 26 Milletvekilinin, deprem riskinin ve alınması gereken önlemlerin araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/63) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/11/2007)

3.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam ve 29 Milletvekilinin, altın arama faaliyetlerinin hukuki durumu ile çevreye etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/64) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/11/2007)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, Muğla Dalaman yolunun şerit çizgilerine ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/229)

2.- Aydın Milletvekili Mehmet Fatih Atay’ın, Başbakanlığa yeni bir uçak alınacağı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/414)

3.- Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın, yeşilkart uygulamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/415)

4.- Ankara Milletvekili Tekin Bingöl’ün, Özel Sağlık Kurum veya Kuruluşlarından Sağlık Hizmeti Satın Alma Sözleşmesinin bir maddesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/417)

5.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Tuzla’daki bir arsanın imar durumunda yapılan değişikliğe ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/418)

6.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul’da yaşanan sel felaketine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/420)

7.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi üyelerine ulaştırılan bir gönderiye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/421)

8.- Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’ın, Cumhurbaşkanının kızının düğünündeki bazı uygulamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/422)

9.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Anamur İlçesinde baraj yapımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/423)

10.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Seyhan Belediyesinden beklenen bazı hizmetlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/424)

11.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un kolera vakalarına ve alınan önlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/426)

12.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Alibeyköy Deresindeki ıslah çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/427)

13.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Başbakanlıkta görevli bir şahısla ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/428)

14.- Kocaeli Milletvekili Cevdet Selvi’nin, mahalli idareler seçimlerine yönelik bazı çalışmalar olup olmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/429)

15.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, bir köyün gölet ihtiyacına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/437)

16.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Yenişehir Kocasu Deresindeki kirliliğe ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/438)

17.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Gediz Havzasındaki çevre koruma ve ıslah çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/440)

18.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, orman yangınlarına ve ağaçlandırma çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/441)

19.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa’daki orman yangınlarına ve ağaçlandırma çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/442)

20.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Uras’ın, Kaz Dağlarındaki maden arama çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/443)

21.- Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, Karadeniz Bakır İşletmelerinin atık sularının Murgul Irmağını kirletmesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/444)

22.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın, Kaz Dağlarındaki madencilik faaliyetlerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/448)

23.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Adana’nın trafik sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/449)

24.- İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil’in, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin otopark işletmeciliği yapan bir iştirakine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/450)

25.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, İstanbul’daki dere ıslahı ve altyapı çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/451)

26.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Özpolat’ın, İstanbul’daki bir kuduz vakasına ve kuduza karşı alınan önlemlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/452)

27.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Diyarbakır Yenişehir Belediyesinin ihalelerine ve çocuk korosu ile ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/453)

28.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, bölücü terör örgütü üyesi bir şahsa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/454)

29.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, İstanbul-Beykoz’da polis hakkındaki bir hakaret ve darp iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/455)

30.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, sit alanı ilan edilen Adana Tepebağ’ın değerlendirilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/456)

31.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, uluslar arası bir kitap fuarında Mevlana’nın tanıtımına ayrılan standın boş bırakılmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/457)

32.- Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, yurt dışındaki kitap fuarlarında ve bir gecede dağıtılan bazı kitaplara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/458)

33.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, Muğla’da bazı köylerin arazilerinin kamulaştırılmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/459)

34.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, eğitim kurumlarına yönetici atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/464)

35.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, dava konusu olan görevden alma ve yer değiştirme işlemlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/465)

36.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, Ankara’nın şebeke suyunun kalitesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/469)

37.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul’daki bir kuduz vakasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/470)

38.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Anamur İlçesinin içme suyunun kalitesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/471)

39.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, sahipsiz hayvanlara yönelik belediye hizmetlerine ve hayvan barınaklarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/472)

40.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın, SSPE hastalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/473)

41.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, üniversite hastanelerinin mali kaynak sorununa ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/474)

42.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, PTT’de mahkeme kararına rağmen atanmayan bürokratlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/480)

43.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, İzmir İlinde ulaşım konusundaki bazı çalışmalara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/481)

44.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Rize-İkizdere-İspir-Erzurum yoluna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/482)

45.- Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, Beylikova tren istasyonuna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/483)

46.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, İSKİ ihalelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/486)

47.- Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu’nun, iletişim altyapısının güvenliğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/489)

48.- Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in, Danıştay kararına rağmen TMSF’nin devraldığı şirketlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/490)

49.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, bir inşaat şirketine verilen kamu ihalelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/493)

50.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Irak Devlet Başkan Yardımcısının bir açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/494)

51.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Irak’la imzalanan Terörle Mücadele Anlaşmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/495)

52.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, şehit aileleri ve gazilere sağlanan haklara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/496)

53.- İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in, Hakkâri’deki terör saldırısı ile ilgili olarak RTÜK’ün yayın durdurma kararına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/497)

54.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, Çine Barajı projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/500)

55.- Edirne Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, DSİ’nin Edirne’deki projelerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/501)

56.- İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil’in, KÖYDES projelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/502)

57.- İstanbul Milletvekili Ümit Şafak’ın, İstanbul’daki su baskınlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/503)

58.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, okula gönderilmeyen çocuklara ve eğitime katkı paylarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/505)

59.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya bağlantılı karayollarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/510)

60.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, Gaziantep’te internet ve telefon bağlantılarındaki aksaklıklara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/512)

61.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, müzik ve sinema eserleri sahiplerinin haklarının korunmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/515)

62.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, altın rezervine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/516)

63.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Hopa Kemalpaşa-Sarp karayolunun ihale ve yapım sürecine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/518)

29 Kasım 2007 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.06

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27’nci Birleşimini açıyorum.

III. - YOKLAMA

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için iki dakika süre vereceğim.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, kadına yönelik şiddet konusunda söz isteyen İstanbul Milletvekili Güldal Akşit’e aittir.

Sayın Akşit, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Akşit, süreniz beş dakika.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İstanbul Milletvekili Güldal Akşit’in, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

GÜLDAL AKŞİT (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime, tüm dünyada Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma Günü olarak kabul edilen 25 Kasım günü münasebetiyle sizlere hitap etme fırsatını veren Başkanlık Divanına teşekkür ederek başlamak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, fiziksel, cinsel, ekonomik ve psikolojik biçimleriyle ortaya çıkan kadına yönelik şiddet, eğitim, sosyoekonomik durum, sınır, milliyet, din, dil, sınıf farkı gözetmeksizin tüm insanlığın yaşamakta olduğu en önemli sorunlardan biridir.

Henüz aile ortamındayken şiddete maruz kalan veya şiddete şahit olan çocukların psikososyal gelişimleri olumsuz etkilenmekte, bu çocuklar yetişkin olduklarında birer şiddet uygulayıcısı olarak toplumda yer almaktadırlar.

Sonuç olarak, şiddetin sadece bireyler değil, aile ve toplum yapısındaki yıkıcı etkileri bugün hemen her alanda karşımıza çıkmaktadır.

Değerli milletvekilleri, uluslararası kadın hareketinin uzun soluklu mücadelesi sonucunda kadına karşı ayrımcılık ve şiddet konularındaki bilinçlenme, ilk kez, 1993 yılında Viyana’da toplanan Dünya İnsan Hakları Konferansı’nda uluslararası hukuka yansımıştır. Bu anlayış ve mücadele sonucunda, özellikle Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi gibi uluslararası kuruluşların öncülüğünde girişimler ve bağlayıcı belgeler, sözleşmeler oluşturulmuştur.

Ayrıca, Avrupa Konseyi, 2002 yılında, kadınlara yönelik şiddeti, 16-44 yaş kadınları için ölüme esas oluşturan bir neden ve iş göremezlik nedeni olarak ilan etmiş, acil bir halk sağlığı sorunu olarak adlandırmıştır. Yine, Konsey kararıyla üye ülkeler nezdinde Kasım 2006 – Mart 2008 tarihleri arasında yürütülecek olan aile içi şiddet dâhil, kadınlara yönelik şiddetle mücadele kampanyaları sürdürülmektedir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde ise kadına yönelik şiddet hâlâ toplumun önemli bir kesimini doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyen, acil önlemler alınmasını gerektiren yaşamsal sorun niteliğini korumaktadır. Bu sorun, kadınları ve çocukları ağır biçimde örselemektedir.

Ülkemizde 1990’lı yıllardan itibaren kamuoyunun gündemine giren kadına yönelik şiddet olgusu toplumsal yaşamda giderek görünür kılınmış, tartışılmaya ve çözümler üretilmeye başlanmıştır. Türkiye, kadının ilerlemesi ve güçlenmesi amacıyla uluslararası alanda birçok sözleşmeye imza koymuş, taahhütte bulunmuş, ulusal mevzuatımızda da birçok önemli düzenlemeleri hayata geçirmiştir. Örneğin, ülkemiz, Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’ni 1985 yılında imzalamış, sözleşme 1986 yılında yürürlüğe girmiştir. 1995 yılında gerçekleştirilen 4’üncü Dünya Kadın Konferansı sonuç belgelerine hiç çekince koymaksızın taahhütte bulunulmuş, 2000 ve 2005 yıllarında bu taahhütlerini yinelemiştir.

Ulusal mevzuatımızda ise 1998 yılında yürürlüğe giren ve aile içi şiddeti önlemeyi hedefleyen 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun, 2002 yılında yürürlüğe giren yeni Türk Medeni Kanunu ve 1 Haziran 2005’te yürürlüğe giren yeni Türk Ceza Kanunu getirdiği hükümler bakımından önemli yasal düzenlemelerdir. 2004 yılında yürürlüğe giren Belediye Kanunu ile kadın ve çocuklarımıza yönelik sosyal destek mekanizmalarının daha da güçlendirilmesi imkânı sağlanmıştır. Gerçekleştirilen yasal düzenlemelerin ardından, yapılması gereken, uygulamaların yasalarla paralel hâle gelmesinin sağlanmasıdır; bu da ancak kadına karşı şiddetle mücadele edilmesini sağlayacak toplumsal bilincin oluşmasıyla başarılabilecektir. Bu çerçevede kadının insan haklarının korunması, geliştirilmesi ve kadına yönelik şiddetin önlenmesinin devlet politikası hâline getirilmesinin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Akşit, bir dakikalık süre içerisinde konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

GÜLDAL AKŞİT (Devamla) – Tabii Başkanım.

…açık göstergesi olan çocuk ve kadınlara yönelik şiddet hareketleri ile töre ve namus cinayetlerinin önlenmesi için alınacak tedbirler konulu 2006/17 sayılı Başbakanlık Genelgesi yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Genelgede yer alan tedbirlere ilişkin başta kamu kurum ve kuruluşları, yerel yönetimler, üniversiteler, sivil toplum örgütleri ve medya olmak üzere ilgili tüm taraflara görev ve sorumluluklar düşmektedir. Hükûmetimiz büyük bir kararlılıkla bu sorunla çeşitli kampanyalar, projeler ve çalışmalar yoluyla mücadele etmektedir.

Sözlerime son verirken, bir insan hakları ihlali olan kadına karşı şiddetle mücadelede en önemli aracın toplumsal farkındalık ve duyarlılık yaratılması olduğunu bir kez daha vurgulamak isterim ve bu konuda siz sayın milletvekillerine de çok büyük görev düştüğünü ifade eder, hepinizi, beni dinlediğiniz için saygıyla selamlar, teşekkür ederim. Sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akşit.

Gündem dışı ikinci söz, Kars Şeker Fabrikasının özelleştirme programına alınması hakkında söz isteyen Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’a aittir.

Sayın Dağdaş, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

2.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Kars Şeker Fabrikasının özelleştirme programına alınmasına ilişkin gündem dışı konuşması ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

GÜRCAN DAĞDAŞ (Kars) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kars Şeker Fabrikasının özelleştirme programına alınması münasebetiyle gündem dışı söz aldım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, vaktin elverdiği ölçüde sizlere serhat ilimiz Kars’ın hâlini, sınır bekçisi Karslının feryadını duyurmak istiyorum. İlin giriş ve çıkışında “Doğu’nun uygar kenti” yazılı tabelalar bulunan Kars, uygar insanların yaşadığı ancak yaşam imkânlarının uygar olmadığı, kaderine terk edilmiş serhat şehrimizdir.

287 bin kişinin yaşadığı Kars’ın millî gelirden aldığı pay 886 dolar ve nüfusunun yüzde 25’i işsizdir. 2004 yılında 5 bin olan esnaf sayısı 2006 yılında 4 bine düşmüştür.

Tarım ve hayvancılıkla uğraşan nüfusun yarısına yakını icra dairelerinin kapılarında ve tefeci elinde çırpınmaktadır. Kars’ın ektiği, biçtiği ve hayvanı para etmemektedir. Kars’ın ürettikleri için pazar ve rekabet şansı yok olmuştur. Maalesef, tarım ve hayvancılıkla anılan Kars, Fransa’nın Danone’sinin satıldığı pazara dönmüştür.

Yurt genelinde yapılan sınavlarda başarı oranı çok düşüktür. 81 il içinde en başarısız 8 ilin arasına gerileyen Kars’ta eğitimin altyapısı çökmüştür. Başarısızlığın kader olmadığı bilinciyle yarınını inşa etmeye çalışan binlerce öğrenciye adaletli eğitim sağlanamamıştır. Kafkas Üniversitesinin yöneticileri ve eğitmenleri imkânsızlıkla boğuşurken, öğrencilerimiz de barınmadan sosyal hayata kadar birçok konuda problem yaşamaktadır. Bir nebze de olsun şehrin ekonomik, sosyal ve kültürel hayatına katkı sağlamaya çalışan üniversitemiz, yerleşke, personel ve öğrenci sayısı açısından arzu edilen düzeyin sınırına bile yaklaşamamıştır.

Kars’ın sağlık konusu başlı başına bir dramdır. Tıp fakültesi açılmasına rağmen, araştırma hastanesi olmayan bir garabetin yaşandığı Kars’ta, sağlık hizmetlerinin standartların çok altında olduğu izlenmektedir. “Erzurum’a hastamızı yetiştirmeye çalışırken yolda ölüyoruz.” diye feryat figan eden hemşehrilerimizin sayısı azımsanmayacak kadar yüksektir.

7 ilçe, 386 köy ve 49 mahalleden oluşan Kars ilimizin alt ve üst yapılanması televizyon ekranlarına yansıyan Afganistan görüntülerini aratmayacak durumdadır. Köy yollarının tamamına yakını topraktır. Köylerdeki yollarda yürümek dahi zorlaşmıştır. Köyleri ana yollara bağlayan yollar ise ağırlıklı olarak toprak, kısmen de stabilizedir. İlçeleri merkeze bağlayan yollar standardı düşük asfalttır. Asfalt olan yollar ise köstebek yuvasına dönmüştür.

Köylerin büyük bir bölümünde yaşanan su sıkıntısı Karacaören köyünde Kerbela’yı hatırlatacak düzeye gelmiştir. Devletin yaptığı süt fabrikasıyla, et kombinası özelleştirilmiştir. Özelleştirilmiş olan bu tesisler daha sonra kapanmıştır.

Yine, devletin yaptığı çimento fabrikası, yem fabrikası ve ayakkabı fabrikası özelleştirilmiştir. Özelleştirilen yem fabrikasıyla, ayakkabı fabrikası daha sonra kapanmıştır. Karslının elinde sadece şeker fabrikası kalmıştır.

Cumhuriyetimizin kuruluşundan bugüne kadar devletin kurduğu 6 tesisten 4’ü kapanmıştır. Sanayileşmenin sıfır düzeyinde kaldığı, organize sanayi bölgesinin terk edilmiş bir alana döndüğü, yüksek oranda işsizliğin yaşandığı Kars’ta…

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Dağdaş, bir dakika süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun efendim.

GÜRCAN DAĞDAŞ (Devamla) – …endüstrinin ayağı olan tarım ve hayvancılık sektöründeki tesisler kapanınca Kars insanı büyük şehirlere göç etmeye mecbur kalmıştır. Sınırı bekleyen insanların göç etmesinin, cepheden ayrılan asker anlamına geldiğini göremeyen yöneticiler, ne yazık ki Kars’ın stratejik öneminden ve üzerine yapılan hesaplardan da bihaberdir.

Değerli milletvekilleri, Kars’ın pürmelalini bir nebze de olsa dikkatinize getirmek istedim; acı, ama gerçek bu. Tüm bu güç şartlara, yoksulluk ve yoksunluğa rağmen umudunu yitirmeyen Karslının şeker fabrikasındaki çalışan 415 kişinin, 1.168 şeker pancarı üreticisinin iktidardan talebi, şeker fabrikasının özelleştirme programı dışında tutulmasıdır, şeker fabrikasının Karslının elinden alınmamasıdır, Kars’ın var olan sıkıntılarının ortadan kalkması için iktidarın gereğini yapmasıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜRCAN DAĞDAŞ (Devamla) - Karslının iktidardan ve yüce Meclisimizden talebi, arzı, Ankara’nın şefkatini göstermesi, Karslının serhaddi bekleyen askerler olduğunu unutmamasıdır.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Dağdaş.

Gündem dışı konuşmaya Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ cevap vereceklerdir.

Buyurun Sayın Akdağ. (AK Parti sıralarından alkışlar)

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Saygıdeğer Başkanım, yüce Meclisimizin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kars Milletvekilimiz Sayın Dağdaş’ın, Kars’la ilgili, kendi seçim bölgesiyle ilgili taleplerini dile getirmesinden kuşkusuz memnun olduk Hükûmet olarak. Mutlaka, ülkemizin her bölgesine olduğu gibi, yıllar boyunca yatırımların veya diğer hizmetlerin yeterince götürülemediği Doğu Anadolu Bölgesi’ne hizmetleri daha da artırarak götürmeliyiz. Ancak, Sayın Dağdaş, aslında, Kars’ta nereden nereye gelindiğini keşke mukayeseli olarak bize anlatsaydı, biraz daha meseleyi iyi anlardık. Özellikle sağlık konusunda da bazı hususlara değindiği için, ben burada cevap verme gereğini hissettim. Afganistan’a benzer, işte, bazı yerler olduğundan ifade etti, bazı yerler olduğundan bahsetti Sayın Dağdaş. Tesadüfe bakın ki, Afganlı Sayın Bakan üç gündür benim misafirim, dün akşam da birlikteydik, Afganistan’daki sağlık durumunu, Afganistan’daki sağlık göstergelerini konuştuk.

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Kars’a gitti mi?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Afganistan’da, değerli milletvekilleri, her 100 bin hamileden, maalesef, 1.650 tanesi hayatını kaybediyor. Yanlış işitmediniz, her 100 bin anneden 1.650 tanesi hayatını kaybediyor.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Kars’a gel, Kars’a.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, böyle, burada Afganistan’la falan mukayeseler yapıp, sonra da laf atmakla bunlar olmaz. Onun için önce…

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Kars’tan bahsedin.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Kars’tan ben bahsederim, Kars’ta çok büyük hizmetler yaptık. Bakın, biz geldiğimizde, bir önceki iktidar döneminde, maalesef, yarım bırakılmış bir hastaneyle karşılaştık. Ondan önce, daha önce başlamış olan bir inşaattı bu. Yani, bir önceki dönemden daha önce başlamış bir inşaat, Kars’ta yarım olarak duruyordu. Biz, bu hastaneyi tamamladık, bitirdik ve bugün Karslımızın hizmetine, mükemmel bir hizmet alanı olarak soktuk. Bu vazifemizdi, tabii ki yapacaktık.

Ben, Sayın Dağdaş’a 2002 yılında, bu ülkede, bu arada Kars’ta, kaç tane uzman hekim vardı şimdi kaç tane uzman hekim var, kaç tane pratisyen hekim vardı bugün kaç tane pratisyen hekim var, sağlık personelinin sayısı nereden nereye yükseldi, kırsala verilen ambulans hizmetleri, gezici sağlık hizmetleri nereden nereye yükseldi, önce bu rakamları inceleyip, daha sonra mukayeseler yapmasını tavsiye ediyorum.

Kuşkusuz daha yapılacak çok işimiz var, ülkenin her bölgesinde, bu arada Kars’ta da. Ama, gerek KÖYDES’le köylere yaptığımız yollar ve içme suları, gerek sağlık ve eğitim hizmetlerinde Kars ilimizde aldığımız mesafe gerçekten çok önemli bir mesafedir. Dolayısıyla, mukayeseli olarak konuşmazsak, tabii ki, şimdiki mevcut durumun eksiklerini ortaya koyabiliriz. Nereden nereye geldiğini hizmetlerin, bütün ülkede olduğu gibi, Kars’ta da mutlaka mukayese etmek lazım.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Bakan, nerede olması gerekiyor?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bakınız, biz, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da bir kalkınma hamlesi başlattık. Buralarda, gerçekten, yollarla ilgili olarak -köy yolları- içme sularıyla ilgili olarak, okullaşma oranları, dersliklerle ilgili olarak, sağlık yapıları, sağlık ekipmanları ve insan kaynaklarıyla ilgili olarak çok ciddi mesafeler aldık. Bundan sonra da bütün ülkeye olduğu gibi, Karslımıza da Erzurumlumuza da Hataylımıza da Edirnelimize de, Sinoplumuza da hizmet etmeyi bir şeref bileceğiz ve geçmiş beş yılda olduğu gibi önümüzdeki beş yıl içerisinde de hizmetlerimizi katlayarak artıracağız.

Ben, yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

GÜRCAN DAĞDAŞ (Kars) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Efendim...

OKTAY VURAL (İzmir) – Söz isteyen arkadaşımız teşekkür edecek herhâlde Sayın Bakana da, duymadınız.

BAŞKAN – Sayın Vural, bir şey demedi. Sayın Bakan sadece konuyla ilgili açıklamalarda bulundu, başka bir husus yok.

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür etmesi için fırsat…

GÜRCAN DAĞDAŞ (Kars) - Kars’ta yapılanlardan bahsetti Sayın Bakan.

BAŞKAN – Sayın Dağdaş, kendinize uygun olarak siz eksiklikleri belirttiniz. Sayın Bakan da nereden nereye gelindiğini, kendi ölçüleri içerisinde izah etti. Burada bir sataşma, herhangi bir şey söz konusu değildir.

Teşekkür ederim.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Eksiğe eksikle cevap verdi Sayın Bakan. Hastane bitirmiş mi, açmış mı?

OKTAY VURAL (İzmir) – Kendisi bilmiyor mu Sayın Bakan?

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz “Dünya Madenciler Günü” münasebetiyle söz isteyen Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’e aittir.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Mutlaka sağlıktan bahset,  Sayın Bakan kalksın, bilgi versin.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Hastaneyi açmış, ne kadar para vermiş? Hastaneye ne para vermiş, biz ne vermişiz?

BAŞKAN - Sayın Öztürk, buyurun efendim.

3.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, 4 Aralık Dünya Madenciler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler’in cevabı

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yılın her günü hemen hemen belirli, önemli olaylara tahsis edilmiş. Bu anlamda, 4 Aralık günü de madencilerin piri Santa Barbara’ya tahsis edilmiş ve “4 Aralık Dünya Madencilik Günü” olarak kabul edilmiş. 4 Aralıkta bütçe görüşmeleri olduğu için, bugün Dünya Madenciler Bayramı nedeniyle söz almış bulunuyorum.

Dünya Madencilik Günü “Santa Barbara” isimli bir kıza tahsis edilmiş. Bunun hikâyesi şudur: Roma İmparatorluğu’nda, bugünkü adıyla İzmit’te bir soylu, “Dioscorius” adlı bir soylu bürokrat yaşıyormuş. Bunun da bir kızı varmış, Santa Barbara. Bunun eğitimi için babası 2 tane öğretmen görevlendirmiş. Öğretmenlerden birisi, dış akımlara kapılarak Hristiyanlık akımına kapılmış, bu kıza eğitim öğretim vereceğine vaftizlemiş, Hristiyan yapmış. Kayıtlara göre uzun boylu, esmer, yeşil gözlü olan Santa Barbara, babasının gazabından bıkmış. Çünkü, babası “Hristiyan bir kızım olacağına hiç olmasın.” demiş ve bu kızcağız babasının gazabından kaçarak, madencilerin çalıştığı bir galeriye, mağaraya sığınmış. Madenciler, o günden bu yana, madencilerin koruyucu azizesi olarak Santa Barbara’yı kabul etmişler, Santa Barbara nedeniyle de 4 Aralık, Madenciler Günü olmuş.

4 Aralık Madenciler Bayramı, Türkiye Maden Mühendisleri Odası tarafından, ülkemizin belli başlı metropollerinde ve önemli madencilik işletmelerinin bulunduğu merkezlerde her yıl 4 Aralıkta çeşitli etkinliklerle kutlanmaktadır.

Ben, buradan Zonguldak, Kilimli, Karadon, Amasra, Üzülmez ocaklarında yerin metrelerce derinliklerinde, sabahleyin yer altı galerilerine giderken, eşiyle, çocuklarıyla helalleşerek çalışmaya inen tüm madencilerimize, metal madende çalışan tüm madencilerimize selam gönderiyorum.

Dünya Madencilik Günü nedeniyle, bizim, Türkiye’deki madencilik sektörünün sorunlarının çözülemediğini, madencilik sektöründe çalışan işverenlerin, madencilik sektöründe çalışan maden mühendislerinin, işçilerinin bir sürü sorunu olduğunu üzülerek görmekteyiz. Kalkınabilir, sürdürülebilir bir madencilik politikasının temeli, o sorunların çözülmesidir. Bugün, ülkemizde madencilik sektörünü yasa dışı bir faaliyet, madencileri de yasa dışı faaliyet gösteren kişiler gibi gören yanlış anlayışlar da vardır. Kalkınabilir madencilik ve enerji politikasının içerisinde “Ya çevre ya madencilik” diye bir dayatma yoktur. Kalkınabilir madencilik politikası, çevre ve madenciliğin birlikte yürütüldüğü, dengelerin gözetildiği bir politikadır. 21’inci yüzyılda madenciliğin çevreye etkilerini yadsımak mümkün değildir. Ancak, çevre ve insan odaklı politikalarla, işletme sürecinde çevrenin korunması, işletme sürecinden sonra da yine çevrenin yeniden kazanılmasına uygun yöntemlerin uygulanması suretiyle çevreye zarar verilmeden de madencilik yapılabilir. Tüm faaliyetlerde olduğu gibi, madenciliğin esas amacı da insan mutluluğunun ve refahının artırılmasıdır. Bizim madencilik anlayışımız, madencilik görüşümüz, insanın mutluluğunu, insanın refahını artıracak, insan odaklı bir madencilik politikası olmalıdır. Biz ulusal madencilik ve ulusal enerji politikalarını oluşturmak durumundayız, merkezî ve stratejik planlar yapmak durumundayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Öztürk,  konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Yıllarca oluşan madenlerimizin, aldıktan sonra, tükettikten sonra bir daha yerine konulma olanağı yoktur. O nedenle, verimli, etkin madencilik politikasını esas almalıyız.

Ben, bu vesileyle, bu sektörde çalışan, bu sektöre yatırım yapan tüm işverenlerimize, bu sektörde çalışan çilekeş, yiğit maden işçilerine, maden mühendislerine, tüm personeline selamlarımı yolluyorum, saygılarımı ve sevgilerimi yolluyorum.

Dünya Madencilik Günü tüm madencilere kutlu olsun diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gündem dışı konuşmaya Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler cevap vereceklerdir.

Buyurun Sayın Bakan.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Mersin Milletvekili Sayın Ali Rıza Öztürk Bey’in “Dünya Madenciler Günü” konulu konuşmasıyla ilgili olarak da, ben de bütün iyi dileklerimle konuşmasına ayrıca katılıyorum. Ekmeğini… Yüzlerce, hatta binlerce metre toprağın altında çalışarak maden çıkaran, amansız doğa şartlarında maden arayan, çıkardıkları maden ve endüstriyel minerallerle evlerin, otomobillerin, yolların ve hayatımızı kolaylaştıran tüm aletlerin, cihazların yapımına katkıda bulunan madencilerimizin bayramını kutluyorum. Bu vesileyle Türkiye Büyük Millet Meclisi, Hükûmetimiz, Bakanlığım ve şahsım adına da madencilerin bu güzel gününü kutluyorum.

Ayrıca, bu Santa Barbara’nın bir güzel özelliği de var, aynı zamanda memleketimizde, İzmit’te uzun süre yaşamış. Madencilerin piri sayılan Santa Barbara’nın İzmit’te yaşaması, ülkemizde faaliyetlerini sürdürmesi de ayrıca anlamlı. Bu bakımdan, 4 Aralık Madencilik Günü hem madenciler hem de ülkemiz için hayırlı olsun diyorum.

Şimdi, burada şunu ifade etmek istiyorum özellikle: Madenciliği, gerçekten, emeğin cisimleşmiş hâli diye ben tanımlıyorum. Çünkü, gerçekten, emeğin malzemeye dönüştüğü, güzel minerallere dönüştüğü bir hizmet bu. Bu bakımdan, fedakârca çalışmaların sürdürüldüğü bir alan.

Biz, bu noktada, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı olarak ve Hükûmet olarak neler yapıyoruz, onlara layık olabiliyor muyuz, bu noktada birkaç cümle ifade etmek istiyorum.

Onlardan önce, MTA’nın aynı zamanda kurucusu olan Ulu Önder Atatürk’ün MTA’nın kuruluşuyla ilgili cümlesini size bir anımsatmak istiyorum: “Memleketin diğer meçhul servetlerini jeolojik bakımdan araştırıp bulma görevini MTA'ya verdik, çalışacaklardır. Kendilerine mesut sürprizler dileriz.” diyor.

Buradaki “mesut sürprizler” kelimesi, gerçekten çok duyarlı, çok duygulu bir ifade ve biz ondan sonra gelen nesiller olarak ve daha sonraki nesillere devredeceğimiz bir dünyada çevreye duyarlı bir faaliyeti sürdürerek madenciliği ilerletmek istiyoruz.

Yine, Ulu Önder Atatürk “İstikbal göklerdedir.” demişti. Ben o sözden ilham alarak, ben de “İstikbal derinlerdedir.” diyorum ve bunun için de yerin derinliklerine, çok daha derinlere inerek zenginliklerimizi bulmak arzusundayız ve bu gayretin neticelerini de çok şükür güzel bir şekilde alıyoruz.

Size şöyle ortalama bir rakam vermek istiyorum: Maden Tetkik ve Arama Enstitüsünün yaptığı sondajların ortalama olarak miktarı 120 metre derinlik ifade ediyor. Hâlbuki Avrupa Birliğinin ortalaması 1.200 metre. Şimdi, kaba bir mukayese yapacak olursak, 10 kat fazla. Şimdi, düşünün ki, Türkiye’nin yüzeyini şu elim gibi kabul edecek olursak, 120 metre aşağıya kadar indiğiniz zaman o tabakada bulacağınız maden ve minerallerle, 10 kat aşağıya indiğiniz zaman, 1.200 metreye indiğiniz zaman bulacağınız maden ve endüstriyel minerallerin oranları tabii ki, fazladır. Burada tabii 10 kat olacak diye de bir ifade yok, ama en azından 120 metrelik bir tabakada bulacağınızdan kat kat daha fazla olacaktır.

Onun için biz yeni bir politika olarak, daha derinlere inecek bir maden faaliyetlerini öngörüyoruz ve bununla ilgili olarak da çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Burada hem maden sondajları hem jeotermal sondajlar çok büyük bir önem arz etmekte. Jeotermal kaynaklar açısından Türkiye çok zengin, rezervler açısından Avrupa’da birinci, dünyada yedinci sırada. Ancak, bu rezervlerden bahsetmek yetmiyor. Bununla ilgili faaliyetleri sürdürmek lazımdı. Biz bunun gereği olarak Türkiye’nin jeotermal haritasını çıkardık, tıpkı rüzgâr haritası gibi. Rüzgâr haritasını çıkarınca herkes kasabasında, ilinde, bölgesinde hatta köyünde hangi hızla rüzgârın estiğini gördü ve rüzgâr enerjisinde büyük bir artış oldu ve bu noktada, rüzgâr enerjisine yatırım yapanların, müracaat edenlerin sayısında büyük bir artış oldu.

Şimdi, aynı şeyi jeotermalde yapıyoruz. Bununla ilgili Jeotermal Yasası’nı çıkardık sizlerin de değerli katkılarıyla. Biz, ayrıca Türkiye’nin jeotermal envanterini çıkardık. Son derece zengin bir kaynak bu. 700 sayfalık bir el kitabı çıkardık. Burada bütün kaynakların sıcaklıkları dâhil, debileri dâhil bunları tespit ettik ve şimdi yatırıma hazır hâle getirdik.

Ayrıca da Türkiye jeotermal haritasını çıkardık. Bununla da zenginliklerimizi milletimizin hizmetine sunmak amacıyla bunları açık hâle getirdik. Eskiden bunlar MTA’da “gizli arşivler” listesinde duruyordu, raflarda duruyordu. Biz bunları hizmete açtık. Dolayısıyla jeotermalde başta Ege Bölgesi olmak üzere çok büyük bir atılım meydana geldi ve burada sondajlar birbiri peşine, Ulu Önder Atatürk’ün tabiriyle “mesut sürprizler”in gerçekleşmesine döndü.

Bu bakımdan şimdi buralarda seracılıkta büyük bir atılım meydana geldi. Mesela Dikili’deki bir serayı gezdim. Hepinizi de gezmeye davet ediyorum, tavsiye ediyorum görmenizi. Gerçekten dünya çapında harikulade bir tesis ve İngiliz kraliyet ailesinin biberleri ve domatesleri oradan gidiyor ve çok da modern bir tesis. Jeotermal kaynaklarla ısıtılıyor.

Aynı şekilde, Aydın bölgesi dâhil olmak üzere, neredeyse orada doğal gazla rekabet edebilecek bir zenginlik var. Bunu Samsun’da Havza dâhil olmak üzere oralara doğru da yayıyoruz.

Şimdi, başlattığımız bir yeni çalışma da sondaj makinelerinin imalatçılarıyla görüşerek, onlara bazı tavsiyelerde ve desteklerde bulunarak, bunların daha derine inecek sondaj makinelerini yapmalarını sağlamak. Çünkü, biz göreve geldiğimizde toplam sondaj miktarı 130 bin metreydi. Şimdi, biz bunu 400 bin metreye çıkardık. Bunu da yeterli görmüyoruz. Bu rakamı çok çok daha fazla… 1 milyon metre hedefini koyduk. Bunu yaptığımız zaman Türkiye’nin yer altında bulunan bu enerji kaynaklarını çok verimli bir şekilde hizmete sunmak istiyoruz.

Madenler için de yoğun bir çalışma içindeyiz. Daha evvelden çıkarılan madenlerin ruhsat sayısı çok düşüktü, yılda 5 bin civarındaydı ortalama olarak. Şu anda bu 18 bine çıktı ve bunları otomatiğe bağladık. Bilgisayardan da bunlara girmek mümkün. Yani, çok uğraşarak… Birtakım bürokratik engellerle bu iş zorlaştırılmıştı, zordu. Şimdi bunu kolay bir hâle getirdik. Yeni maden yasasıyla da bunu daha pratik bir hâle getireceğiz ve bazı sıkıntıları da, taşocakları da dâhil olmak üzere, bunları da çözme durumundayız. Bu yeni düzenlemeyi de yapıyoruz.

Tabii, Türkiye maden bakımından zengin bir ülke. Ancak, bu yeterince kullanılmamış. Biz göreve geldiğimizde toplam ihracat 600 milyon dolar civarındaydı, bunun altındaydı. Şimdi bu yılın sonunda 2,4 milyar dolara çıkacak. Bu rakamı belki küçümseyebilirsiniz. Türkiye’nin ticaret hacminde, dış ticaret hacminde belki küçümseyebilirsiniz ama, bu net rakamdır. Yani, bir otomotiv sektöründe belki 20 milyar dolarlık yaklaşık ithalat ve ihracat var ama, aradaki fark aşağı yukarı 500 milyon dolar civarında. Hâlbuki buradaki 2 milyar dolar nettir. Yani, dolayısıyla, bu rakamı diğer kalemlerle mukayese ederken en az beşle çarpmanız lazım. Bu bakımdan, madencilikteki bu gelişmeleri takdirle karşılıyoruz ve bundan da mutluluk duyuyoruz. Bunun içinde de en önemli kalem doğal taşlar, mermer. Burada da, yarın bununla ilgili Antalya’da önemli bir toplantı olacak. Türkiye burada da İtalya’yla yarışıyor. Eskiden ithal mermerler girerken şimdi biz mermerimizi ihraç ediyoruz ve daha ince tabakalar hâlinde, daha kullanışlı bir şekilde bunları üretiyoruz. Aynı zamanda da, bir mermer makine, daha doğrusu, mermer işleyen makineler sektöründe de önemli bir sektör oluştu, bundan dolayı da ayrıca mutluyuz.

Tabii, bir farkımız da bizim eski iktidarlardan, mostra madenciliği yerine derin saha madenciliği yapıyoruz, yani daha derinlere inerek bu çalışmaları sürdürüyoruz. Bir ikinci konsept farkımız da, kavram farkımız da şu: Madenleri ham madde hâlinde satmak yerine, uç ürünlere dönüştürerek, katma değeri yüksek uç ürünlere dönüştürerek satıyoruz ve madencilikten kimyasallara geçiyoruz. Bunun en bariz örneğini borda yaptık. Bor Araştırma Enstitüsünde, gene -Türkiye Büyük Millet Meclisinde sizlerin de katkılarıyla Yasa’yı çıkardıktan sonra- Bor Araştırmada, bor ürünlerine yeni katma değerler katan ürünler geliştirdik ve bunun yansımaları, inşallah yakın bir gelecekte, tarımda mikro besleyici olarak, buğday artışlarıyla ve diğer tarım ürünlerindeki artışlarla hayatımıza yansıyacak. Onun dışında, borlu çimento üreterek depreme daha dayanıklı, daha ekonomik çimentolar üretilmesinde… Türk tipi bir çimento üretiminde bunu gerçekleştiriyoruz. Şu anda yaptığımız denemeler iyi sonuç verirse, belki asfalt yolların betona dönüştürülmesi de mümkün olacak. Bu çalışmaların dışında, metalik bor, hegzagonal bor gibi, makine sanayisinde kullanılabilecek ürünler deneniyor, bunlar da madencilikten kimyasallara geçişi mümkün kılıyor. Bunlar bizim çok önemli hedeflerimizdi, çok şükür bunları yapmak bizlere nasip oldu.

Şimdi, bundan sonra, kömür dâhil olmak üzere çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Ben burada bir müjde de size vermek istiyorum. Bundan daha evvelden de bahsetmiştim, ama şimdi daha da netleşti. 800 milyon ton ilave linyit rezervi bulduk çalışmalarımızda, bu bizim için çok önemli. 800 milyon ton, yani bu, kömür santralleri kurulmasında bize büyük bir katkı sağlayacak. Burada yeni olan ikinci kalem de 600 milyon ton da buna ilave yapmak üzereyiz şu anda. Dolayısıyla, yeni bulduğumuz ispatlanmış kömür rezervimiz 1,4 milyar tonu bulacak. Bu, yeni kömür santralleri, yeni enerji kaynakları ve aynı zamanda da dışa bağımlılığımızı azaltacak yeni faaliyetler olarak ortaya çıkmaktadır. Bu bakımdan, başta MTA olmak üzere, onunla eş güdüm hâlinde çalışan Eti Madenciliğin, hatta Türkiye Petrollerinin, TKİ’nin, TTK’nın bütün çalışanlarını kutluyorum.

TPAO’dan bahsettim. Burada ne alakası vardır diyebilirsiniz. Bir değişik model uyguladık biz. Türkiye Petrolleri, daha evvelden görevi icabı petrol ve doğal gaz arayan bir kurumumuz. Fakat, 3.300 sondaj yapmış, bu 3.300 sondaj sırasında, sadece petrol ve doğal gazı hedeflediği için, biz, onun bütün numunelerini tekrar masaya yatırdık. TKİ’nin mühendislerini, jeologlarını, jeofizikçilerini, TTK’nınkileri, Eti Madenciliğinkini hepsini bir araya getirdik, masaya yatırdık MTA’nınkilerle, bir daha inceledik. Yeni yeni madenler bulduk, bu arada kömür de çıktı. Dolayısıyla, şimdi hem Türkiye Petrolleri hem TKİ hem TTK hem Eti Madencilik, MTA, hepsi bir eş güdüm hâlinde çalışıyorlar ve yeni kaynaklarla, Ulu Önder Atatürk’ün o mesut sürprizlerini bir yerde gerçekleştirmiş oluyoruz, bu da bizi ayrıca mutlu ediyor. Dolayısıyla, bugün kutladığımız 4 Aralık Madencilik Günü’nü, böyle somut başarılarla sizlerle paylaşmak bizi ayrıca mutlu ediyor.

Şimdi, bundan sonra yapacağımız çalışmalarda esas hedefimiz jeotermallerdir, diğer metalik madenlerdir, altındır. Altın konusunda da -tekrar altını çizerek söyleyeyim- Türkiye, mevcut potansiyeller açısından, ispatlanmamış rezervler açısından dünyada 9’uncu. Bu önemli bir rakam, fakat bu rakamları ispatlanmış hâle getirdiğimiz zaman dünya 2’ncisi olacağız, bu bakımdan mühim. Bunu yaptığımız zaman, aynı zamanda, altın ithal eden bir ülke olarak ve buna 5 milyar dolar para harcayan bir ülke olarak, tabii ki bu ithalatı azaltmış olacağız bulduğumuz nispette. Bir de bunu işleyerek satınca, 2 kat katkıda bulunacak ülkemize.

Bu bakımdan, altın konusundaki bazı çevrelerin çevreci hassasiyetini takdirle karşılamakla beraber -ki aynı düşüncedeyiz, çevreye duyarlıyız ve bu noktada taviz vermeyecek kadar hassasız- ancak bir yandan da böyle, diğer madenlere gösterilmeyen hassasiyetin altına gösterilmesini de dikkatlerinize, takdirlerinize sunuyorum, böyle bir, dünya piyasasını etkileme şansımız olduğu için. Bu bakımdan, biz, çevreyi bozmadan, çevreye en ufacık bir zarar vermeden ve bu saygıyı da çalışmalarımıza yansıtarak altın madenciliğine, gümüş madenciliğine, diğer metalik madenlere de aynı hassasiyetle yaklaşan bir politikayı uygulamakta kararlıyız. Bunu yaparken de yeni kaynaklar bulduğumuzu da ifade etmek isterim. Bunlardan, Ordu Gölköy ve çeşitli ruhsat sahalarımızda yeni, altın, bakır, kurşun ve çinko madenleri bulduk. Ayrıca, Çanakkale, Gümüşhane, Sivas’ta önemli altın yatakları belirlendi ve bunlar Maden İşleri Genel Müdürlüğüne devredildi. Erzurum, Adıyaman, Erzincan, Balıkesir, Malatya’da gene önemli miktarda, bakır, kurşun, çinko, molibden ve altın açısından potansiyel alanlar belirlendi, şimdi, bunlar ruhsatlandı ve sondajlar sürdürülüyor. Ayrıca, Kayseri Adana arasında demir açısından önemli olabilecek potansiyel alanlarda detay çalışmalar yapılıyor ve maden jeolojisi noktasında önemli adımlar atılıyor ve 2003-2007 arasında da toplam yirmi ruhsat sahasında çalışmalar tamamlandı, bu maden rezervleri tespit edilerek Maden İşleri Genel Müdürlüğüne devredildi. Bunun neticesi olarak, çalışmalarımızı yeni sahalara kaydırarak sürdürüyoruz.

Biz, bu, yerli kaynaklara bağlı politikamızla, şimdi, sondaj makineleri sektöründe –ki, Türkiye’de sekiz üretici var- bunlar 500-600 metreye kadar inebilecek sondaj makineleri yapıyor. Şimdiki hedefimiz 2.500 metredir. Bu 2.500 metreye inebilecek sondaj makineleri yaptığımız zaman, biz, daha derinlerde yeni ürünler, yeni metaller, yeni endüstriyel mineraller bulacağız. Bunlar da hem bize arzu ettiğimiz, layık olduğumuz seviyeye ulaşmakta önemli katkılarda bulunacak hem istihdam sağlayacak. Çünkü, madencilikte her bir çalışan için 10 ila 12 arasında değişen de yan sahalar çıkıyor. Taşıması, nakliyesi dâhil olmak üzere, bunlar önemli bir istihdam sahası oluşturuyor. Sadece kömürde yaptıklarımızla biz 14 bin kişiye ilave iş imkânı oluşturduk. Sadece Soma’da 50 bin kişi sigortalı oldu. Sigorta dışıydı bunlar. 50 bin kişi çoluğuyla çocuğuyla sigorta imkânlarından faydalanıyor. Özel sektöre de kömürü açtığımız için maliyetler yedide 1 düştü, üretim 20 kat arttı.

Bunlar işte somut sonuçlar ve bunun neticesinde zarar etmekte olan ve zarar etme ihtimali olan diğer kurumları da bir yerde kâra geçirmiş olduk.

Ayrıca da çıkardığımız kömürleri kırarak, yıkayarak, paketleyerek, taşını toprağını da o bölgede bırakarak, dar gelirli vatandaşlarımıza da dağıtıyoruz. 6 milyon ton kömür dağıtıldı dar gelirli vatandaşlara. 6 ton değil, 6 milyon ton.

FEVZİ TOPUZ (Muğla) – Bedava mı dağıttınız?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Ve bunlar adreslerinde onlara teslim edildi. Böylece, soğuk kış günlerini sıcacık odalarında geçiriyorlar mutlu bir şekilde. Onlar da ayrıca bizi mutlu ediyor.

Bu bakımdan, bu 4 Aralık Madencilik Günü bu somut sonuçlarla bizim için çok daha güzel oldu. İnşallah gelecek günlerdeki 4 Aralık Madencilik Günleri daha da güzel olacak.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Sayın milletvekilleri, birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 14.54

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.08

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe ve 23 milletvekilinin, Eber Gölü’ndeki çevre kirliliğinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/62)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Afyonkarahisar ili Bolvadin ilçesinde bulunan Eber Gölünde meydana gelen kirliliğin ve çevresel etkilerinin araştırılması, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis Araştırması açılmasını arz ederim.

  1) Halil Ünlütepe                                       (Afyonkarahisar)

  2) Ali Arslan                                             (Muğla)

  3) Mevlüt Coşkuner                                  (Isparta)

  4) Ramazan Kerim Özkan                         (Burdur)

  5) Şevket Köse                                          (Adıyaman)

  6) Ensar Öğüt                                            (Ardahan)

  7) Hulusi Güvel                                         (Adana)

  8) Ali Rıza Öztürk                                     (Mersin)

  9) Fehmi Murat Sönmez                            (Eskişehir)

10) Ali İhsan Köktürk                                 (Zonguldak)

11) Suat Binici                                             (Samsun)

12) Akif Ekici                                              (Gaziantep)

13) Turgut Dibek                                         (Kırklareli)

14) Muhammet Rıza Yalçınkaya                 (Bartın)

15) Birgen Keleş                                         (İstanbul)

16) Nesrin Baytok                                       (Ankara)

17) Tekin Bingöl                                         (Ankara)

18) Enis Tütüncü                                         (Tekirdağ)

19) Canan Arıtman                                      (İzmir)

20) Gürol Ergin                                           (Muğla)

21) Gökhan Durgun                                    (Hatay)

22) Fevzi Topuz                                          (Muğla)

23) Mehmet Şevki Kulkuloğlu                    (Kayseri)

24) Vahap Seçer                                          (Mersin)

Gerekçe:

20 Kilometre çevre uzunIuğuna ve yaklaşık 19.500 hektar alana sahip Eber Gölü, büyük bir bölümü Afyon'un Bolvadin ilçesi sınırlarında yer almakla birlikte çay ve Sultandağı İlçelerinin de doğal sınırını oluşturmaktadır. Tektonik bir göl olup, Akarçay ve Sultandağlarının kaynak sulan ile beslenmektedir. Ahır Dağlarından doğan ve Eber Gölüne dökülen Akarçay, bu gölü besleyen tek akarsudur.

Kıyılarında 17 yerleşim birimi bulunan Eber Gölü, çevresinde bulunan Bolvadin, Çay ve Sultandağı ilçelerinin turizmi ve ekonomisinde önemli bir yere sahiptir. Göl çevresinde yaşayan halkın büyük bir bölümü balıkçılık ve göl kamışı yetiştiriciliği ile geçimini sağlamaktadır.

Yakın zamana kadar sazlığı, yüzen adacıkları ve balık avcılığı ile ünlü olan bu göl, son zamanlarda yanına yaklaşılmayacak kadar ciddi bir şekilde kirlenmiştir. 20 yıl öncesine kadar flamingoların geldiği bu gölde, balık çeşitliliği ve miktarı yok denecek kadar azalmıştır. Özellikle, Akarçay'ın göle döküldüğü noktada balık ölümleri yoğun bir şekilde görülmektedir. Gölün yüzeyinin balık ölüleri nedeniyle zaman zaman beyaz bir örtü ile kaplandığı görülmektedir. Yaşamını bu gölde veya çevresinde sürdüren bazı kuş türleri ile diğer canlılar da aynı akıbete uğramaktadır.

Gölde meydana gelen yoğun kirlenmenin yanında su seviyesi de % 3'e kadar düşmüş, gölün en derin yeri 21 metreden 1,5-2 metreye kadar gerilemiştir. Gölün bugün içerisine düştüğü kötü durumda; Akarçay yoluyla göle ulaşan endüstriyel kirlilik, şehir atıkları, kuraklık, gölün suyunu besleyen kaynakların her geçen gün azalması ve gölden bilinçsiz bir şekilde tarımsal amaçlı su çekilmesi etkili olmaktadır.

Göl çevresine yerleşmiş 17 yerleşim biriminde yaşayan insanlarımızın büyük bir bölümü geçimini yine bu göl sayesinde sağlamaktadır. Bir kısmı göl kamışlarını keserek yaşamını sürdürmeye çalışırken bir kısmı ise balıkçılık ile geçimini sağlamaktadır. Bu bakımdan bölgede yaşayan insanlarımız Eber Gölüne ekonomik olarak bağımlı durumdadırlar. Bu nedenle gölün aşırı bir şekilde kirlenmiş olması yöre halkını doğrudan olumsuz etkilemektedir.

Zengin yer altı su kaynaklarına sahip bulunan Bolvadin ilçemiz Termal Turizm açısından gelecek vaadetmektedir. Bu nedenle bu ilçemizin çevresiyle, doğasıyla, kültürel ve turistik varlıkları ile sağlıklı bir bütün oluşturması gerekmektedir. Ancak gölün son durumu, bu sağlıklı yapıyı sağlayacak Yerel Yönetim Örgütlerinin olanaklarını aşmaktadır.

Ekolojik yaşamın neredeyse bitmek üzere olduğu gölde, özellikle yaz aylarında artan su kaybı ile birlikte çevreye pis kokular artmaktadır. Aşırı kirlenme bu bölgedeki doğal yaşamı, insan ve çevre sağlığını ciddi şekilde tehdit eder duruma gelmiştir. Bu nedenle, gerek insan sağlığına olan olumsuz etkisi, gerekse doğal yaşamın yok olmasının önlenmesi bakımından ivedilikle hareket edilmesi gerekmektedir. Eber Gölünün temizlenmesi konusunda, başta gölün bugünkü duruma gelmesinde payı olanlar olmak üzere bu göl çevresinde yaşayan herkes elinden geleni yapacaktır. Çünkü artık bu gölün yaşatılmasının kendi yaşamları ile doğrudan ilişkili olduğunun farkına varmışlardır.

Akılcı ve gerçekçi bir yaklaşımla kirliliğin sebeplerinin araştırılarak gerekli önlemlerin alınması, Eber Gölü ile iç içe yaşayan insanlarımızın sağlığının ve doğal hayatın korunması bakımından çok önemlidir. Eber Gölünün kurtarılması sadece bugün için değil, gelecek kuşaklar için de büyük bir hizmet olacaktır. Ayrıca küreselleşen dünyada, ekonomik kalkınmanın, bölgesel kalkınmadan geçtiği ve Eber Gölünün de bölge ekonomisi için taşıdığı önem düşünüldüğünde kirliliğin önlenmesi kaçınılmaz bir gereklilik halini almaktadır.

2.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner ve 26 milletvekilinin, deprem riskinin ve alınması gereken önlemlerin araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/63)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizde önümüzdeki yıllarda yaşanacak olası bir deprem felaketi öncesinde alınabilecek tedbirlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98'inci, T.B.M.M. içtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca "Meclis Araştırması" açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

  1) Tayfur Süner                                         (Antalya)

  2) Turgut Dibek                                        (Kırklareli)

  3) Ali Arslan                                             (Muğla)

  4) Muhammet Rıza Yalçınkaya                 (Bartın)

  5) Enis Tütüncü                                         (Tekirdağ)

  6) Mevlüt Coşkuner                                  (Isparta)

  7) Ramazan Kerim Özkan                         (Burdur)

  8) Hulusi Güvel                                        (Adana)

  9) Ensar Öğüt                                            (Ardahan)

10) Ali İhsan Köktürk                                 (Zonguldak)

11) Şevket Köse                                          (Adıyaman)

12) Ali Rıza Öztürk                                     (Mersin)

13) Halil Ünlütepe                                       (Afyonkarahisar)

14) Akif Ekici                                             (Gaziantep)

15) Birgen Keleş                                         (İstanbul)

16) Fehmi Murat Sönmez                           (Eskişehir)

17) Nesrin Baytok                                       (Ankara)

18) Suat Binici                                            (Samsun)

19) Ahmet Ersin                                          (İzmir)

20) Mehmet Ali Özpolat                             (İstanbul)

21) Tekin Bingöl                                         (Ankara)

22) Canan Arıtman                                      (İzmir)

23) Gürol Ergin                                           (Muğla)

24) Gökhan Durgun                                    (Hatay)

25) Fevzi Topuz                                          (Muğla)

26) Mehmet Şevki Kulkuloğlu                    (Kayseri)

27) Vahap Seçer                                          (Mersin)

Gerekçe:

1999 Depremlerinin üzerinden geçen onca seneye rağmen, AKP iktidarı deprem konusunda kılını kıpırdatmamaktadır. 2004'te Deprem Şurası toplanmış, ancak şuranın kararları bugüne kadar uygulanmamıştır. 2007-2013 yıllarını kapsayan Dokuzuncu Kalkınma Planı'nda depremin adı bile geçmemektedir. Başta, İmar ve Yapı Denetim Kanunları olmak üzere mevzuatta yapılması gereken değişiklikler bir an önce hayata geçirilmezse, yalnız bugünü değil geleceği de kaybedeceğimiz açıktır. Okullar, hastaneler, yurtlar, köprü ve viyadükler tehlike altındadır. Binlerce insan deprem tehlikesiyle baş başa bırakılmıştır. Ülkemiz her geçen gün deprem tehlikesiyle karşı karşıyadır. Nüfusunun yüzde 98'i deprem tehlikesi altında yaşayan bir ülkede, depreme karşı önlem almamak cinayetle eşdeğerdir. Önemli olan iş işten geçmeden adım atmaktır. Yoksa 1999'da yaşanan sıkıntıları yaşamak işten değildir. Depreme karşı alınacak önlemler bellidir. Kimse mucizevi çözümler peşinde değildir. Depremden sonra oluşturulan ve raporunu 2002 yılında kamuoyuyla paylaşan Deprem Konseyi'nin görüş ve önerileri yol haritası için yeterlidir.

AKP İktidarının 2004 yılında topladığı ve önemli kararların alındığı Deprem Şurası sonuçları uygulanmayı beklemektedir. İktidarın elinde nelerin yapılacağına, nelerin değiştirilmesi gerektiğine ilişkin yeteri kadar çalışma mevcuttur. Konsey raporunun üzerinden beş, Şura kararlarının üzerinden ise 3 yıl geçmiştir. Ancak siyasi iktidar, bırakalım adım atmayı, Şura kararlarını rafa kaldırmış, hatta Deprem Konseyi'ni lağvetmiştir. Bu Şurada AKP Hükümeti, "21. Yüzyıl Cumhuriyet Türkiye'sinin artık deprem manzarası yaşamaması" gerektiğini belirtmiş, ancak bu sözlerin hiç bir inandırıcılığının olmadığı, 1 Temmuz 2006 tarihinde yayımlanan "Dokuzuncu Kalkınma Planı"nda, afete karşı hazırlık ve afet zararlarıyla mücadele konusuna yer verilmemesinden anlaşılmaktadır. Hükümet deprem tehlikesini yok saymaktadır. 2007-2013 yıllarının temel hedefleri arasında deprem ve depreme karşı alınacak önlemler yoktur. Deprem Şurasında alınan kararların uygulanmaması, iktidar tarafından insana verilen değeri göstermektedir.  AKP İktidarının hükümet politikalarına bakıldığı zaman insan faktörünün değeri olmadığı çok açık belli olmaktadır. Gerçi iktidar daha önceki hükümetlerin programlarında da buna önem vereceğini belirtecektir. Ama hala onların da beş yıldır insanlarımıza bakış açısında maalesef bir ilerleme olmadığı da görülmektedir.

Depremle ilgili hemen her konunun ayrı bir önemi bulunmaktadır ama geleceğe daha güvenli bakmak açısından yapı denetim sistemini işlerli hale getirmek zorunluluğu bulunmaktadır. Çünkü mevcut mevzuat ve uygulamaların, güçlendirme çalışmalarının pek çoğu geçmişte yapılan hataların yol açtığı veya açacağı zararı azaltmaya yöneliktir. Eğer Yapı Denetim Yasası'nda gerekli değişiklikleri yapmaz, yasayı zafiyete yol açacak özelliklerinden arındırmazsak, on yıl sonra aynı sorunla tekrar karşı karşıya kalacağımız açıktır. Bir doğa olayı olan depremin, can ve mal kaybına yol açmamasını sağlamanın yolu, yapı denetim sisteminden geçmektedir. Çünkü ihtiyacımız budur; yapı denetim sisteminin tam anlamıyla işlerliğe kavuşturulması, yarınların güvencesi olacaktır. Doğal afet riskinin en az düzeyde olduğu Avrupa ülkelerinde bile yapı denetimi konusunda kurallar getirilmişken, büyük depremleri yaşayan ülkemizde konu gerek kamuoyu gerekse siyasi erk nezdinde hak ettiği ilgiyi görememektedir. Çünkü ekonomik ve siyasal sistemimiz denetimi değil, denetimsizliği teşvik etmektedir. Siyasi iktidarın harekete geçmesi için daha kaç insanımızın ölmesi gerekmektedir? Verilen sözler tutulmalıdır. Aksi taktirde yaşanacak acıların vebalini kimse taşıyamaz.

Yukarıda belirtilen gerekçelerle, ülkemizde önümüzdeki yıllarda yaşanacak olası bir deprem felaketi öncesinde alınabilecek tedbirlerin Yüce Meclisimizce tespiti amacıyla bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulması yerinde olacaktır.

3.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam ve 29 milletvekilinin, altın arama faaliyetlerinin hukuki durumu ile çevreye etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/64)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye'de yaklaşık 15 yıldır siyanür liçi yöntemiyle altın çıkarılma girişimine ve bu girişime karşı yöre halkının mücadelesine tanık olmaktayız. Yaşadıkları yerde siyanür istemeyen Bergemalıların mücadelesi, süreç içerisinde çeşitli mahkeme kararlarıyla zaferle sonuçlanmış olsa da bu mahkeme kararları hiçe sayılmış, hukuk ayaklar altına alınarak maden çıkarma faaliyetleri sürdürülmüştür. En son Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Bergamalı köylülere tazminat ödemeye mahkum etmesine rağmen Bergama'daki madenIerde altın çıkarma faaliyetleri durdurulmamış ve maden bitene kadar faaliyetler devam ettirilmiştir.

Bergama'da altınlı toprak bitince bölgeyi ağaçlandırıp, rehabilite etmeleri gereken şirketlerin Gümüşhane'den bu bölgeye altınlı toprak taşımaya başladıkları, Havran-Küçükdere'de Koza Madencilik firmasının. altın işletme tesisini bütün mahkeme kararlarına rağmen çalıştırdığı, altın cevheri içeren toprağın, Küçükdere'den Bergama'ya kamyonlarla taşınarak Bergama'da işlendiği kamuoyunca bilinmektedir.

Bununla birlikte. Uşak'ın Eşme ilçesinde, yargı kararı sonucu ağustos ayında ocakları mühürlenen ve üretimi durdurulan Kışladağ Altın Madeni'nde işletmeci firmanın siyanür liçi sahasını genişlettiği iddiaları da kamuoyuna yansımaktadır.

Eldorado-TÜPRAG şirketinin işlettiği Kışladağ Altın Madeni, 19.8.2007 tarihinde Danıştay tarafından verilen izinlerin yürütmesinin durdurulması kararı ile kapatıldığı halde, gizli gizli çalıştırılmaktadır. "Söğütlü köyü muhtarı ile şirket yetkililerinin Ulubey kaymakamı şahitliğinde yaptığı rüşvet gibi protokol sonrası şirkete kiralanan 160 hektarlık alanın, maden kapatıldıktan sonra tıraşlanıp, siyanürle işleme hazır hale getirildiği" iddiaları kamuoyuna yansımıştır.

"Söğütlü köyü ile Orman Bakanlığı arasında mahkemelik olan köy merasını konu alan söz konusu protokolün, köy muhtarı ve TÜPRAG Halkla İlişkiler müdürü tarafından imzalandığı, madene işçi alımı ve köye 125 bin YTL verilmesi gibi maddeler sonrası meranın şirkete kiralanmasını içerdiği, Ulubey kaymakamının da protokolün altına imza attığı" bilgileri iddialar arasında yer almıştır. Ayrıca maden kapalıyken yapılan bu çalışmalar Ulubey Sulh Yargıcı tarafından belirlenen iki bilirkişiye de tespit ettirilmiştir. Bu tespitte madenin liç alanının büyütüldüğü, makilerin kesildiği, toprağın taşlandığı, ayrıca madene yeni araçlar alındığı belirlenmiştir.

Bu bağlamda;

1) Altın madeni bulunan yörelerde bugüne kadar yapılan faaliyetlerin yasalara ve mahkeme kararlarına uygunluğunun tespit edilmesi,

2) Yasalara ve mahkeme kararlarına aykırı olarak siyanür liçi yöntemiyle altın çıkarma faaliyetlerini sürdüren maden şirketlerinin yöre halkı, bitki örtüsü ve hayvan popülasyonu ile su ve hava tabakasında oluşturduğu olumsuz etkilerin tespitinin yapılması,

3) Mahkeme kararlarına rağmen söz konusu maden şirketlerinin faaliyetlerini nasıl sürdürebildikleri ile varsa kamu idarecilerinin bu konuda görev ihmalleri ve kusurlarının tespitinin yapılması,

4) Bergama'daki madenlerde altınlı toprak bitmesine rağmen neden buraların yeşillendirilme çalışmalarının yapılmadığı ve dışarıdan taşınan altınlı toprakların siyanür liçi ile burada işlenmesine nasıl göz yumulduğunun belirlenebilmesi,

5) Bu bölgelerde faaliyet gösteren yabancı altın madeni şirketlerinin veya yerli şirketlerin yabancı ortaklarının, diğer ülkelerdeki faaliyetlerinin ve bu faaliyetler sırasında maden bölgelerinde oluşturdukları tahribatın araştırılabilmesi,

6) Yürürlükte olan "Maden Yasası"nın oluşturduğu hukuksal boşlukların tespiti ve bu yasa nedeniyle yapılan maden uygulamalarının çevreye verdiği zararların tespit edilebilmesi amacı ile;

Anayasamızın 98. İçtüzüğümüzün 104 ve 105. maddeleri gereğince Araştırma Komisyonu kurularak konunun araştırılmasını saygılarımızla arz ederiz.

  1) Mehmet Ali Susam                               (İzmir)

  2) Ali Rıza Öztürk                                     (Mersin)

  3) Abdurrezzak Erten                                (İzmir)

  4) Tacidar Seyhan                                     (Adana)

  5) Nesrin Baytok                                       (Ankara)

  6) Turgut Dibek                                        (Kırklareli)

  7) Gürol Ergin                                           (Muğla)

  8) İsa Gök                                                 (Mersin)

  9) Ahmet Ersin                                          (İzmir)

10) Tansel Barış                                          (Kırklareli)

11) Zekeriya Akıncı                                    (Ankara)

12) Ergün Aydoğan                                    (Balıkesir)

13) Selçuk Ayhan                                       (İzmir)

14) Atilla Kart                                             (Konya)

15) Enis Tütüncü                                         (Tekirdağ)

16) Esfender Korkmaz                                (İstanbul)

17) Faik Öztrak                                           (Tekirdağ)

18) Orhan Ziya Diren                                  (Tokat)

19) Osman Kaptan                                      (Antalya)

20) Abdülaziz Yazar                                   (Hatay)

21) Fehmi Murat Sönmez                           (Eskişehir)

22) Eşref Karaibrahim                                 (Giresun)

23) Akif Ekici                                             (Gaziantep)

24) Tekin Bingöl                                         (Ankara)

25) Vahap Seçer                                          (Mersin)

26) Atila Emek                                            (Antalya)

27) Mevlüt Coşkuner                                  (Isparta)

28) Mehmet Ali Özpolat                             (İstanbul)

29) Şevket Köse                                          (Adıyaman)

30) Fatma Nur Serter                                  (İstanbul)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Başbakanlığın Anayasa’nın 82’nci maddesine göre verilmiş iki tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

B) Tezkereler

1.- Makedonya’ya resmî ziyarette bulunan Sağlık Bakanı Recep Akdağ’a refakat eden heyete katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/231)

                                                                                                 28/11/2007

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte Makedonya’ya yaptığı resmî ziyarete, İstanbul Milletvekili Mehmet Müezzinoğlu’nun da iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                                                                                        Recep Tayyip Erdoğan

                                                                                                   Başbakan

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısı Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamam Başkanım.

Evet, tezkereyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.24

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 15.33

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Başbakanlığın Anayasa’nın 82’nci maddesine göre verilmiş olan tezkeresinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Tezkere kabul edilmiştir. Karar yeter sayısı vardır.

İkinci tezkereyi okutuyorum:

2.- 3-6 Kasım 2007 tarihlerinde Amerika Birleşik Devletleri’ne resmî ziyarette bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a refakat eden heyete katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/232)

                                                                                                         28/11/2007

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 3-6 Kasım 2007 tarihlerinde Amerika Birleşik Devletleri’ne yaptığım resmi ziyarete İstanbul Milletvekili Egemen Bağış’ın da iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                                                                                                Recep Tayyip Erdoğan

                                                                                                          Başbakan

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

 

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 29.11.2007 Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasi parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                                                       Bekir Bozdağ

                                                                                                            Yozgat

                                                                                          AK Parti Grubu Başkan Vekili

Öneri

29.11.2007 tarihli Gelen Kağıtlar listesinde yayınlanan ve bastırılarak dağıtılan 65 sıra sayılı Kanun Teklifinin 48 saat geçmeden Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 3. sırasına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

Genel Kurulun 29.11.2007 Perşembe günkü (bugün) birleşimde 64 sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarına devam etmesi, ayrıca 30.11.2007 Cuma günü Genel Kurulun saat 14.00’te toplanması ve bu birleşimde kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülerek 65 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmaların sürdürülmesi, aynı birleşimde çalışmaların tamamlanamaması halinde 31.11.2007 Cumartesi günü de Genel Kurulun saat 14.00’te toplanması ve bu birleşimde de kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülerek 65 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalara devam edilmesi önerilmiştir.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Kasım 31 çekmiyor.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Söz istiyoruz efendim.

BAŞKAN – Aleyhte çok talep vardır. Aleyhte talepleri bir değerlendirelim. Birkaç dakikanızı rica edeyim.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Ya, biraz ciddi olalım Sayın Başkan!

BAŞKAN – Efendim?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Ciddi olalım.

Şimdi, söz istedik. “31” yazıyor burada, onu düzeltiyorlar herhâlde.

BAŞKAN – Tamam.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Doğru yazmak lazım oraya. Bu ay 30 çekiyor arkadaşlar.

BAŞKAN – Sayın Başkanım, Kasım zaten 30 çekiyor, 31 çekmiyor.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, aleyhte olan söz taleplerinin sıralamasını okuyorum: Aleyhte, Hakkı Suha Okay, Ankara; Oktay Vural, İzmir; Kemal Anadol, İzmir; Hasan Macit, İstanbul; Kamer Genç, Tunceli;     -bunlar sıralama aynı zamanda- Hasip Kaplan, Şırnak; Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul.

Evet, ilk söz aleyhte, Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay’a aittir.

Sayın Okay, buyurun.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sözü Sayın Anadol’a devrettim efendim.

BAŞKAN – Evet, grup önerisinin aleyhinde, İzmir Milletvekili Kemal Anadol.

Burada, grup önerisinde bir düzeltme var, Kasım ayı 30 çekiyor zaten, bir sonraki gün 1/12 olduğu için, “12” olarak düzelttik.

Buyurun Sayın Başkan.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; Cumhuriyet Halk Partisi adına, Adalet ve Kalkınma Partisinin biraz önce okunan grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclise saygılar sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, olay nedir, mahiyetini bilmeyen veya anlatamadığımız kamuoyunun da anlaması nedeniyle kısaca özetliyorum.

Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi… Bu, teklif-tasarı arası, yine Adalet ve Kalkınma Partisinin geçen dönemden başlayan ve dozunu git gide artıran İç Tüzük dışı uygulamalarının bir somut örneği.

Arkadaşlar, bir milletvekili tek başına yasa önerisi verir. Bu öneri, bizim bildiğimiz, şimdiye kadarki uygulamada, sırasını bekler, büyük olasılıkla kadük olur, bir türlü sıra gelmez, komisyonda görüşülmez, kırk beş gün içinde görüşülmedi diye o milletvekili Genel Kurula yasa önerisini indirtmek zorunda kalır. Bunlar, şimdiye kadar Meclisteki uygulamalar. Ama, bu öyle olmadı.

Bu arkadaşımız 14 Kasım günü bu yasa önerisini kendi partisinin grubuna sunmuş. Gruptan çıkmış; hızla, 19 Kasım günü Adalet Komisyonu Başkanı gündeme almış. 22 Kasım günü müzakere başlamış ve müzakereler sırasında dün öğrendik ki, Adalet Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin, bu Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç arkadaşımızın bu önerisini hazırlarken, Adalet Bakanlığı bürokratlarından destek aldığı, yardım gördüğü, karşılıklı tartıştığı ve Adalet Bakanlığının malı hâline gelen bir teklifi ortaya koymuş. Telif hakkı kime ait bilmiyorum. Ve, bir gizli tasarıyla karşı karşıya geldik. Özü ne? Özünü gündeme geldiğinde uzun boylu tartışırız. Kısaca onu da söyleyeyim:

Değerli arkadaşlarım, bu teklife göre mesleğe alınacak hâkim ve savcılar ve idari hâkimler, tamamen Adalet Bakanlığı memurlarından, üst bürokrasisinden oluşan bir komisyon tarafından sınava tabi tutulacaklar. Bu sınav o şekilde bir sınav ki, yazılıda 100 puan alan, gerçekten bu mesleği bildiğini ve fakülteyi liyakatle bitirdiğini, üstün bir hukukçu olmaya aday olduğunu, yazılı sınavında 100 puanla kanıtlayan birisi, bu dediğimiz heyet tarafından yapılacak mülakatta her zaman kaybedebilir ve böyle bir, kaybetmeye aday olarak sınava girecektir, mülakata girecektir.

Örneğin, bütün devlet memurları gibi tam teşekküllü hastaneden sağlık kurulu raporuyla, bir devlet memuru olarak -bütün devlet memurları gibi- bir hâkim adayı olarak yazılıyı kazanmış, sınava girmiş, ama mülakatta “dış görünüş” diye bir madde var. Sağlık kurulundan, tam teşekküllü hastaneden rapor almış…

İHSAN KOCA (Malatya) – Sizin dönem de aynısıydı.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Yahu, bizim dönemde olduysa -bizim dönem falan değil de- yanlış olmuş.

İHSAN KOCA (Malatya) – O zaman...

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Kötü misal emsal olmaz.

İHSAN KOCA (Malatya) – O zaman yanlışlığı düzeltmek size düşerdi.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Şimdi, şimdi… Bağırıp çağırmayın.

BAŞKAN - Sayın Koca, lütfen.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Bağırıp çağırmayın.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Müdahale etme! Müdahale etme!

BAŞKAN – Hatibe müdahale etmeyelim.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Bağırıp çağırmayın. Hani, siz demokrasiden yanaydınız? Sivil anayasa üretiyorsunuz. Katılımcılıktan yanaydınız? (AK Parti ve CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen. 

Sayın Koca, lütfen.

MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) – Bir saygı göster. Konuşuyor, bir saygı gösterin ya!

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Adabı bozma... Adabını bozdunuz, köy kahvesi gibi oldu burası, Meclisten başka her şeye benzedi. (AK Parti ve CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sükûneti sağlayalım.

Sayın Anadol, buyurun efendim.

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Dinle! Dinle orayı!

BAŞKAN - Arkadaşlar, hatibi dinleyelim. Sayın milletvekilleri…

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Şimdi, bu dış görünüş ne? Yakışıklılık mı arıyor? Veya çok güzel bir bayan mı olması lazım? Yakışıklı bir delikanlı mı olması lazım? Ne bu dış görünüş? Filan… Bunlara itiraz ettik.

Özü gelince tartışacağız, ama onların ötesinde başka bir şey var. Dün Komisyonda bu tartışıldı ve Komisyonda Komisyon Başkanı dedi ki çıkarken: Size iki saat, muhalefet şerhi yazmanız için izin veriyorum. Bu İç Tüzük’te böyle bir, Komisyon Başkanına izin veren, süre verme yetkisi veren bir madde var mı? “Var” diyen varsa gelsin, çıksın “var” desin. Yok.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Var, var…

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Kaçıncı madde? Söyle…

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Söyleyeceğim…

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Söyle Sayın Başkan, söyle...

BAŞKAN – Sayın Başkanlar, karşılıklı konuşmayalım.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Yok öyle bir şey.

Dedik ki kendisine: Yarın saat 13.00’e kadar çalışma yapacağız ve muhalefet şerhimizi vereceğiz. Ama ne gördük? 23 Nisan 1920 tarihinden, yani, Türkiye Büyük Millet Meclisinin açıldığı tarihten bugüne kadar olmayan bir uygulama gördük. Biz muhalefet şerhimizi vermeden, o yok sayıldı ve bu gece, nasıl olduysa, kalp para gibi, hiçbir hükmü olmayan, hiçbir geçerlilik taşımayan şu rapor, 65 sayılı evrak -rapor demeyeyim- “rapor” adı altında basıldı.

ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Varak-vare…

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Varak-vare… Varak-vare…

Ve Sayın Başkana gittik. Nedir bu? Var mı böyle bir yetkiniz? “Hayır” dedi. Ee, niye bastırdınız bunu? Sayın Meclis Başkanına, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına telefon ettik, söyledik. El koyacağını söyledi Sayın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı. Ve saat 13.00’te, basınla beraber, komisyon üyeleri, milletvekilleri gittik, söz verdiğimiz saatte, muhalefet şerhimizi kapsayan raporu Adalet Komisyonuna bıraktık. Başkan yoktu. Orada bir yazıyla karşılaştık. Sayın Komisyon Başkanı diyor ki: -Millet Meclisi Başkanına yazmış- “Her ne kadar böyle olduysa da biz, yeniden basılması için, Cumhuriyet Halk Partili üyelerin muhalefet şerhlerinin basılması için emir verdik, talimat verdik, o basılacak.” diyor. Şimdi hâlâ basılıyor galiba. Bu ne oldu? Bu hükümsüz, böyle bir şey yok. Basılacak, bizim üyelerimizin muhalefet şerhini kapsayan yeni rapor basılacak, buraya gelecek, ondan sonra tartışacağız. Bu olmadığı takdirde, şu müzakereler bile muhal müzakerelerdir, olmayan, olmaması gereken müzakerelerdir. Böyle bir şey olmaz! Böyle bir şey olmaz! Peki, olmayan bir raporu nasıl gündeminize alıyorsunuz? Yani, bu, tamamen, bu Danışma Kurulu önerisi yüce Meclis tarafından kabul edilse bile, geçersiz bir… Neden? Rapor yok ortada. Bu grup önerisi kabul edilse bile, Meclis tarafından onaylansa bile geçerli olmayan bir öneridir. Neden? Geçerli bir rapor yok, ortada rapor yok. Ancak bizim rapor gelecek, basılacak, burada müzakere edilecek, oylanacak, ondan sonra işlem tekâmül edilecek.

Şimdi, İç Tüzük’te hüküm var. Geçerli bir rapor gelecek, şöyle bir rapor: “Meclis karar verebilir, kırk sekiz saatten önce görüşülemez, ancak Meclis kararıyla, Danışma Kurulu kararıyla o kırk sekiz saat geçerli olmaz, öne alınabilir.” Şimdi, siz geçen sene hep böyle yaptınız, hep böyle yaptınız. Ama bu dönem, 23’üncü Dönem terakki kaydediyorsunuz. Şimdi, olmayan raporları oylattırıyorsunuz. Eskiden kırk sekiz saat geçmeden, milletvekilleri doğru dürüst bu raporları tetkik etmeden müzakerelerin sağlıksız olmasına yol açıyordunuz. Anlamadan dinlemeden, uzmanlara danışmadan, milletvekili inceleyemeden gelsin Meclise, elini kaldırıp indirsin, öyle bir mekanizma getirmiştiniz 22’nci Dönemde. Şimdi? Şimdi onu da geçtiniz, şimdi diyorsunuz ki: “Rapora da gerek yok, hiçbir şeye gerek yok, biz Danışma Kurulu teklifini yaparız, herkes elini kaldırır, olmayan raporu da oylatırız, ondan sonra gündeme alırız.” Olmaz böyle bir şey arkadaşlar, olmaz; bu rapor geçerli değildir, geçersizdir. Çünkü bir yandan rapor bastırıyor, Türkiye Büyük Millet Meclisi matbaasında raporu bastırılıyor. Onun için, bu oylama için Sayın Başkanı da bir milletvekili olarak, bir grup başkan vekili olarak uyarıyorum, olmayan bir raporu oylatırsa bu geçersiz olur, içinden çıkılmayan hukuki tartışmalar doğar, yarınki müzakereler olmaz, meşruiyetine gölge düşer. Bu uyarılarda bulunuyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Anadol.

Grup önerisinin lehinde Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Bozdağ, buyurun.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK Parti grup önerisinin lehinde şahsım adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Neden böyle bir grup önerisine ihtiyaç duyuldu? Esasında, biz, bunu Danışma Kurulu önerisi olarak huzurlarınıza getirip, mutabakatla tartışmadan yana idik. Ancak, Danışma Kurulu önerimiz kabul edilmediği için grup önerisi olarak getirdik. Peki, ne getiriyor bu? Sayın Anadol kısmen değindi, ona ufacık bir atıfta bulunmak istiyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Rapor var mı, rapor?

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Şu anda idari yargı hâkim ve savcılık sınavı yapılmış. Nasıl yapılmış? Şimdiye kadar hangi usul ile yapıldıysa öyle yapılmış. Bu kanunları da AK Parti çıkarmadı. Hangi anayasa yürürlükteyse o anayasaya göre yapılmış. Bu Anayasa’yı da biz çıkarmadık. Danıştayın ve Anayasa Mahkemesinin müteaddit defalar bu usulün Anayasa’ya ve yasaya uygunluğuna dair kararları varken… Yarın belki bunları burada teker teker konuşacağız, okuduğunuzda da nasıl bir hukuk devletinde yaşadığını her arkadaşım düşünecek. Ben okuduğum zaman bir hukukçu olarak çok rahatsız oldum bu kararlardan, eminim siz de olacaksınız. Danıştay, 2004’e kadar buralarda hukuka aykırılık olmadığını söylüyor. Daha dün Anayasa Mahkemesinin gerekçesi yayınlanan kararında aynı şey söyleniyor. Bütün bunlara rağmen ortada bir mahkeme kararı var. Biz de bu karara uymak zorundayız. Neden? Çünkü, Türkiye bir hukuk devleti ve Anayasa ve yasalara göre yönetiliyor. Biz, bu kararı uygulamakla mükellefiz.

Peki, uygulayınca ne olacak biliyor musunuz? Dört aydır idari yargı hâkim ve savcı adaylığı sınavını başarmış ve adaylığa başlamış, dört aydır da Adalet Akademisinde staj gören 99 tane hâkim ve savcı adayının göreviyle ilişiği kesilecek.

ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Kimin aklına gelmiş bunlar ya?

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – “Yapma ya!” değil, ortada; mahkeme kararı, bunu ben demiyorum. Ayın 5’inde bu çocukların ilişiği kesilecek. Şimdi ben soruyorum: Bunlar, bu çocuklar, bu kararı veren hâkimlerin girdiği usulden sınava girmişler…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hâkimler Savcılar Kurulu…

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - …aynı yöntemle sınavı kazanmışlar ve orada kurs görüyorlar.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Danıştay iptal etti.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Şimdi böylesi bir hukuki problem var ortada, böylesi bir mağduriyet var ortada.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yanlış…

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Bu mağduriyetleri gidermek Meclisin görevidir. Bizim vazifemizdir bu. Toplumsal bir ihtiyacı karşılıyor, bu bir.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Danıştay yönetmeliği iptal etti.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -  İki: Peki, burada “Görüşülemez bir rapor var.” diyor Sayın Anadol. Doğru mu? Doğru değil. Neden doğru değil? Ben şimdi rapora bakıyorum, imzalar kısmını açıyorum. Bu raporun altında kimlerin imzası var diye okuduğum zaman, CHP’li üyelere bakıyorum. Şimdi, onlardan Halil Ünlütepe, imzası var “Muhalifim.” diyor. Şimdi, okuyorum: Ali Rıza Öztürk, imzası var “Muhalifim.” diyor. Okuyorum: Ali İhsan Köktürk, imzası var “Muhalifim…” Hepsinin imzası var ve “Muhalifim.” diyor.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – İç Tüzük 42’nci maddeyi oku!

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Dolayısıyla, bu raporu imzalamışlar ve “Ben muhalifim.” demişler. Artı, komisyonlarda da bu rapor müzakere edilmiş.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – 42’yi oku, 42’yi!

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Müzakereler içerisinde de muhalefetlerinin hepsini kayda geçirmişler. Peki efendim, muhalefet şerhi yer almadan komisyon raporu yayınlanabilir mi yayınlanamaz mı? ”Yayınlanamaz.” diyor “Yok hükmündedir…” Ben bilmiyorum, İç Tüzük’te veya Anayasa…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – 42… 42…

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – İşte soruyorum, cevap verirsiniz. İç Tüzük’ün herhangi bir maddesinde…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – 42…

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - …veya Anayasa’nın herhangi bir maddesinde, muhalefet şerhi komisyon raporunun kurucu unsurudur…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – 42’nci maddeye bak!

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - …böyle bir şerh olmazsa komisyon raporu yok hükmündedir, diye bir şey var mı? Yok.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Var, var…

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Peki, dayanakları bir madde var. Nedir o? İç Tüzük’ün 42’nci maddesi.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Niye yeniden basıyorsunuz?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yahu, niye yeniden basıyorsunuz?

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Bakın, ben 42’nci maddeyi okuyorum ve sizin vicdanlarınıza emanet ediyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Niye yeniden basıyorsunuz?

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Bakın Sayın Başkan, siz konuştunuz…

BAŞKAN – Sayın Bozdağ, siz Genel Kurula hitap edin.

Arkadaşlar, sükûneti sağlayalım.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Ben okuyorum. Şimdi diyor ki İç Tüzük’ün 42’nci maddesinin dördüncü fıkrası, aynen okuyorum değerli arkadaşlar:  “Daha önceki toplantılara katılmış olup tasarı veya teklifin tümünün son oylamasında hazır bulunamayan komisyon üyeleri varsa gerekçeli muhalefetlerini de yazarak raporu imzalayabilirler. Bu durumda olan üyelerin son toplantıya katılamadıkları da belirtilir.” Devam ediyoruz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Öyle bir şey yok.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Efendim, ben İç Tüzük’ten okuyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Hayır, katılamayan üye yok ya!

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Okuyorum işte, devamını dinleyin bakayım, arkası ne geliyor. Siz, sadece bir kısmını okuyorsunuz, arkası yok.

Yani, bakın, altıncı fıkrası ne diyor, devam ediyor: “Komisyon raporunun tümüne veya belli kısımlarına çekimser veya muhalif kalan komisyon üyeleri rapora çekimserlik veya aykırılık görüşlerini eklemek hakkına sahiptirler.“ Böyle bir hakkı var. “Bu üyeler, raporda tasarı veya teklifin hangi maddesine  aykırı olduklarını da yazmak zorundadırlar.”

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Niye yazmıyorsunuz?

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Efendim, dinleyin, dinleyin.

Yani, siz “Namaza yaklaşmayın.” ifadesini alıp arkasını dinlemiyorsunuz…

BAŞKAN – Sayın Bozdağ, lütfen Genel Kurula hitap ediniz efendim.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – …bir arkasına gelin. Hangi hâlde ne olmaz, onu bir göreceksiniz.

Bakın, son fıkra ne diyor devamında: “Üyeler, komisyon raporuna katılmakla beraber, raporda yer almayan görüşlerini rapora eklemek hakkına da sahiptirler. Şu kadar ki…” Burayı bir dinleyin. Ne diyor: “…Şu kadar ki, bu haklarını Komisyon Başkanının belirleyeceği uygun süre içinde kullanmaları gerekir.” Bunu ben mi diyorum?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – İki saat uygun süre…

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Hayır, kime vermiş? Bunu İç Tüzük diyor.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yok ya! Yirmi dakika olsun o zaman, beş dakika olsun.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Siz işinize gelen kısmını okuyorsunuz okuyorsunuz, işinize gelmeyen kısmını okumuyorsunuz.

Bunu ben mi yazdım?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Olur mu canım öyle şey ya?

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bunu ben mi yazdım? Bu İç Tüzük yazıyor. Ne diyor: “Efendim, muhalefet şerhi yazabilir, aykırılık görüşlerini yazabilir. Bunlar komisyon üyelerinin hakkıdır. Bu hakkı ben tanıyorum. Ancak, bu hakkı kullanmaları da Komisyon Başkanının belirleyeceği süreyle sınırlıdır.” Buradaki hüküm de buyurgan bir hükümdür Komisyon Başkanının takdir hakkından sonra.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – “Beş dakika” derse ne olacaktı, beş dakika?

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Peki, Komisyon Başkanı ne yapmış?

Şimdi, Başkanım, Komisyon Başkanı ne yapmış? Ahmet İyimaya iyi bir hukukçu. Peki ne yapmış? Bakıyorum şimdi, merak ettim, tutanakları aldım. Komisyon Başkanı diyor ki: “Değerli arkadaşlar, muhalefet şerhini arkadaşlarımızdan iki saat içerisinde getirmelerini istiyorum.

Saygılar sunuyorum.” diyor.

Komisyon Başkanı ne yapmış? İç Tüzük’e uymuş, “İki saat içerisinde muhalefet şerhinizi yazın getirin.” demiş.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Ya “yirmi saniye” deseydi… Yirmi saniye daha güzel!

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Peki, yazıp getirmiş mi? Getirmemiş. Daha sonra Sayın Anadol arıyor, diyor ki: “Sayın Başkanım, bizim süreye ihtiyacımız var.” Sayın Başkan diyor ki: “22.00’ye kadar… Ben her ne kadar iki saat dedimse, getirin.” 22.00’de de gelmedi, saat 13.00’te geldi.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Hayır, 13.00’te dedik kendisine.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Peki, değerli arkadaşlar, bu görüşülen kanun teklifi kaç madde, biliyor musunuz? Altı madde. Altı maddeye ne kadar muhalefet şerhi var, biliyor musunuz? Tam 163 sayfa.  (AK Parti sıralarından alkışlar)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Az, az!

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Yani, yetiştirememişler, hazır bir muhalefet şerhini yetiştirememişler anlaşılan. Ama şu anda komisyon raporu dağıtıldı, burada bu muhalefet şerhi de… İç Tüzük’e uygun bir şekilde görevini yapmayan, verilen İç Tüzük’ün hükümleri gereğince süresi içerisinde vazifesini yapmayan, sonra gelip burada bu raporun yok hükmünde olduğunu söyleyemez. Siz önce görevinizi yapın, sonra buradan gelin bunu söyleyin. (AK Parti sıralarından alkışlar)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yok, yok! Yok öyle şey!

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Bir başka şey: Milletvekilleri kanun teklifi verme hakkına sahip midir? Anayasa bu hakkı veriyor mu? Hükûmet de kanun tasarısı verebilir mi? Verebilir. Siz muhalefet olarak veyahut da iktidarda olan bir milletvekili, istediği zaman istediği uzman kişilerin bilgisinden, uzmanlık görüşünden istifade etmesi ayıp bir şey mi? Doğru bir şey, bilenlerine danışacak, istişare edecek.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Niye tasarı vermiyorsun Hükûmet olarak?

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Milletvekilleri imzalarıyla verdikleri kanun tekliflerinde yaptıkları şey milletin hakkını, hukukunu korumaktır. Siz, milletin hakkını koruyan, milletten aldığı yetkiyle burada kanun teklifi veren bir arkadaşı itham edemezsiniz, demokrasinin Meclisidir burası, beşiğidir burası. Burada alkışlanacak bir durumdur, bir milletvekili teklif veriyor, onun teklifi görüşülüyor. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Peki, Meclis niye bu teklifi öne çekti? Neden biz öne çektik Grup olarak? Sebebi şu: Ortada bir ihtiyaç var, ortada bir problem var, biraz da bir empati kurun, kendi kendinize yapın, o çocuklardan birinin oğlunuz, kızınız olduğunu düşünün ve bayrama girecekler…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Aklın neredeydi? Aklınız neredeydi?

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - …bayramda görevlerine son verildiğini, yılbaşına girecekler, görevlerine son verildiğini düşünün. Biraz da vicdan, biraz da merhamet diyorum, ama bunu yapmak bizim vazifemiz, Meclisin hepsinin vazifesi.

Yarın da konuşacağız, başka, bu konu üzerinde öyle ki çok konuşacağız, ama bu konuda siyasallaşma sözü söyleyecek en son parti Cumhuriyet Halk Partisidir. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Önerimizin kabul edilmesini diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önerinin aleyhinde, İzmir Milletvekili Oktay Vural…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Ben konuşacağım.

BAŞKAN – Mersin Milletvekili Mehmet Şandır.

Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında, Adalet ve Kalkınma Partisinin Danışma Kurulu önerisi üzerine söz aldım ama, zannediyorum, aslında konuştuğumuz konu, Tüzük’ün 63’üncü maddesine göre usul hakkında konuşuyoruz. Sayın Başkanın bu hususu dikkatine sunuyorum.

Usul hakkındaki konuşma tüm konuşmaların önüne alınması İç Tüzük’ün amir hükmüdür. Burada, hukuki bir konuda bir tartışma var, bu tartışmayı netleştirmek lazım. Gerek iktidar partisinin gerek ana muhalefet partisinin birbirleriyle uyuşmayan tezleri mutlaka usulen tartışılmalı ve bir karara bağlanmalıdır.

Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz öncelikle bir meseleyi dikkatinize sunmak istiyoruz. Daha önce de ifade ettik, yeni bir dönemin başındayız ve millet bizden hizmet bekliyor.

Değerli iktidar partisinin sözcüleri -değerli bakanlara da hitabım- tabii, millet, Türk milleti, Türk halkı, size bu ülkeyi yönetme yetkisi verirken, doğruları yapmak görevini verdi. Başkasının yanlışını kendinize gerekçe yaparak veya geçmişte yapılamayanlarla mukayese ederek bugünü anlatmanız bir hak değildir, millete karşı da bana göre dürüstçe bir davranış olmaz. Geçmişte yanlış yapılmış, şimdi doğru yapmak sizin göreviniz. Mahkeme karar vermiş, zamanında yapmak sizin göreviniz.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bir ay…

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Dolayısıyla, bakınız, daha yeni bir dönemin başındayız, başımız dönmeye başladı. Danışma Kurulu, bir liste çıkarttım ben buraya gelirken, bugüne kadar 18 toplantı yapmış. Bunun 17’sinde oy birliğiyle gelmişiz huzurunuza. Muhalefet partileri olarak biz her defasında bir iyi niyet gösterisi yapmışız. Demişiz ki: Meclisimiz çalışsın, ülkemizin ihtiyaçları, halkımızın beklentileri doğrultusunda, Hükûmetimizin öncelikleri doğrultusunda kanunlar görüşülsün. Sizin kararınıza biz “evet” demişiz oy birliğiyle, gelmişiz burada katkı vermeye çalışmışız.

Burada bir hususu söyleyeyim: Siyaset burada üretilecek. Siyaseti başka zeminlerde üretmeye zorlarsanız ülkeye zarar verirsiniz. Bu sebeple, bırakınız, muhalefet partisi veya milletvekilleri konuşsunlar. Konuşmaya, araştırmaya imkân verin, zaman verin. Bu acelecilik niye? Niye bu ikide bir karar değiştirmek, hangi gerekçeyle? Bu noktada, farkında mısınız, üzerinizde şüpheler gelişiyor. Hiç hak etmediği hâlde dün görüşmekte olduğumuz kanunla ilgili Sayın Bakan burada gerçekten üzüldü. Ama birtakım şüpheler oluşturuyorsunuz. Niye bu değişiklik?

Bakın, geçen haftanın Danışma Kurulunda, pazartesi günü veya salı günüydü, tam hatırlamıyorum, o toplantıya katılan arkadaşımız aranızdan kimdi hatırlamıyorum, iki haftalık program yaptınız. Ben itiraz ettim: Niye iki haftalık? Bu haftanın programını yapalım. Hayır efendim, iki haftalık yapalım, hatta üç kanunu da temel kanun yapalım. Aciliyeti var, hızlı görüşelim... Eyvallah dedik. Geldik, arkadaşlarımızı görevlendirdik. Herkes görevine çalıştı katkı vermek için. Ama niye değiştiriliyor? İkinci defa değiştiriyoruz şimdi. Bir dünkü 64 sıra sayılı kanunla, bir de bugünkü. Bugünle ilgili şunu yadırgadım: Altı maddelik bir kanuna iki yüz sayfalık muhalefet şerhi konulamaz mı? Bunun demokratik sorgulamasını yapıyorsunuz. Yani siz görüşlere sınırlama koyarken demokratik mi oluyorsunuz? Cumhuriyet Halk Partisinin, Milliyetçi Hareket Partisinin muhalefet şerhi yazması için yeterli süreyi vermek niye antidemokratiklik oluyor veya niye bu konu tenkit konusu oluyor? Değerli dostlar, sizi suhulete, sükûnete davet ediyorum. Bu yaklaşım size de fayda getirmez, ülkemize de fayda getirmez. Birtakım gerekçeleriniz olabilir, bunu gelip burada anlatabilirsiniz ve biz bu gerekçelere katılırız, sizin beklentiniz, sizin programınız doğrultusunda –daha önce olduğu gibi- katkı veririz. Ama düşünebiliyor musunuz dünden bu yana yaşadığımız hadise gerçekten Meclisimize yakışmıyor. Milletimiz bizi ibretle izliyor şimdi, ne oluyor bunlara, niye bu tartışmalar diye. Bana göre de önemli bir kanun tasarısı getiriyorsunuz… Kanun teklifini getiriyorsunuz, Hükûmet de yoğun bir destek verdiği için bir anlamda kanun tasarısı şeklinde buraya geliyor. Komisyonda yeterince tartışılmıyor, alt komisyon teklifi kabul edilmiyor, muhalefet partisinin komisyon üyeleri muhalif olduklarını ifade ediyorlar, muhalefet şerhi yazılması için süre isteniyor, yeterli süre verilmiyor veya yazılan muhalefet şerhini teklifin altına eklemeden baskıya veriyorsunuz, kırk sekiz saati başlatmaya çalışıyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, zorunluluklar aciliyetler geliştirebilir ama geliniz bunu şeffaflık içinde paylaşarak yapalım, birbirimizden saklayacağımız bir husus olmamalı. Aynı sorumluluğun altındayız. İktidarıyla muhalefetiyle ülkeye, millete hizmet etmek için seçildik ve buraya geldik. Son birkaç gündür Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun –tabii, Hükûmetten gelen baskılar, talepler olabilir, onları da kapsayacak şekilde söylüyorum- bu yaklaşımını anlamakta zorlanıyoruz. Bundan dolayı, Türkiye Büyük Millet Meclisini geriyorsunuz. Bu tartışmalar, bu başlangıçta böyle devam ederse sonucu güzel olmaz, faydalı olmaz.

Bu sebeple, getirdiğiniz Danışma Kurulu o kadar aceleyle hazırlanmış ki, kasım ayını uzattınız, 31’e çıkarttınız. Yani, sehven olabilir, ama mutlaka kendinize zaman tanımış olup da -yani muhalefete tanımadığınız zamanı kendinize tanımış olup da- üzerinde düşünmüş olsaydınız böyle bir basit yanlış da olmazdı.

Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, öncelikle biz sizi bu noktada uyarmaya çalışıyoruz. Biz çalışmaya hazırız. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu Meclisin, milletvekillerinin dayanma gücünü zorlayarak sonuna kadar çalışmasını destekliyoruz. Ülkemizin öncelikleri konusunda sorumluluk iktidarındır, gündemi belirlemek noktasında karar onlarındır, ama bu kararın gerekçelerini bizlerle tartışmazsanız, üzerinize oluşacak şüphelerin zararı hepimize olur, bu Meclise olur.

Şimdi, bugün, dünden kalan bir aceleciliğin tartışmasına devam edeceğiz. Yarın ve cumartesi günü de bir başka konudaki, yani hâkimler ve savcılar gibi, mülkün temelinin adalet olduğu, adaletin işleyeceği, yönetileceği bir kurumun kanununu çıkartırken başlangıç noktasındaki bu tartışmaları… Yani, ihtiyaç beyan ettiniz: Öğrenciler bekliyor, mağdur olacaklar. Onlara da haksızlık yapıyorsunuz. Bu tartışmalarla çıkacak kanun akamete uğrarsa, fayda mı hasıl olur yoksa çok düşündüğünüz o öğrencilere zarar vermiş mi olursunuz? Ee, şimdi, söylediğiniz sözde tutarlılık yok Sayın Grup Başkan Vekili. Yani, İç Tüzük’ümüzün 42’nci maddesinde okudunuz ama komisyon üyelerinin muhalefet şerhi yazmak, yazdırmak haklarının olduğunu, bunu da komisyon başkanının makul bir sürede yazılmasını isteyebileceğini ifade ettiniz. Ee, ama, şimdi, muhalefet şerhi yazılmadan kanun teklifinin metni sıra numarası alarak Genel Kurula indi. Kırk sekiz saati ne zaman başlatacaksınız? Diyorsunuz ki: Muhalefet şerhi olmasa da olur.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Bir yandan basılıyor şu anda canım, onu da basıyorlar!

MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Muhalefet şerhi olmasa da olur diyorsunuz. Ee, ama, şimdi bastırıyorsunuz muhalefet şerhini, yeniden bastırıyorsunuz kanun teklifini.

Dolayısıyla, arkadaşlar, tabii -Sayın Meclis Başkanlığımızdan da istirham ediyorum- bir defa, bu Meclisi çalıştırmak sorumlusu iktidar partisinin grubudur, ama bu sorumluluğun yerine getirilmesi, İç Tüzük hükümlerine uygun, yani, hukuka uygun yönetilmesi de Meclis Başkanlığımızın sorumluluğundadır. İç Tüzük’ün amir hükmüne rağmen eğer bir kanun teklifi veya tasarısı tekâmül etmeden Genel Kurula indiriliyorsa, bunun kabul edilmemesi veya…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Şandır, bir dakikalık sürenizi vereyim.

Buyurun.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – …görüşmeye açılmamasını Meclis Başkanlığının başlangıçta sağlaması, böyle bir usulsüzlüğe, böyle bir hukuksuzluğa engel olması lazım. Şimdi, bu konuyu, yani, bu Danışma Kurulunu oylarınızla kabul edeceksiniz ve bu Danışma Kurulu kararına dayalı olarak da bir kanun görüşeceğiz. Gerek İç Tüzük’ün 42’nci maddesine göre gerek şu usul tartışmalarının usulüne uygun yapılmamasından dolayı, bu görüşmeler, daha sonra, hukuki meşruiyet noktasında tartışılır bir kadere sahip olacak. Geliniz, bu aceleye… Yani, acele etmek sonuç almayı getirmiyor. Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, özellikle iktidar partisi grubuna ve yöneticilerine ülkemizi yönetmek sorumluluğunda olduğunuzu hatırlatarak, başlangıçta bizim de yoğun katkımızla ortaya koyduğumuz uzlaşmanın devamına katkı vermenizi diliyoruz ve gerçekten bu Danışma Kurulu kararı noktasındaki bu aciliyetinizi anlamadığımızı…

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Bitti galiba değil mi?

BAŞKAN – Süreniz tamamlandı Sayın Şandır, evet.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – …tekrar ifade ediyor, muhterem heyetinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Son konuşmacı, lehte, Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Efendim?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, tutumunuzla ilgili bir cümle söylemek istiyorum.

BAŞKAN – Evet.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi, grup önerisi üzerinde söz isteyen arkadaşlarımız önünüzde yazılı. Birinci sırada Sayın CHP’deki arkadaşımız vardı, üçüncü sırada Sayın Kemal Anadol vardı. Değil mi?

BAŞKAN – Evet.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi, arkadaşımız, Suha Bey onunla yer değiştirdi.

BAŞKAN – Evet efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Arkasından Sayın Oktay Bey’in ikinci sırada söz sırası vardı, fakat Sayın  Şandır’ın orada söz sırası yoktu. Dolayısıyla bu, kişisel söz, grup sözü değil.

OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır, ben devrettim efendim, devrettim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Kendisi, Sayın Oktay konuşmadığına göre, sıradakinin konuşması lazım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Devrettim efendim, ben devrettim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Getirdiniz başka bir kişiye verdiniz. Böyle keyfîlik olur mu Sayın Başkan!

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama teşekkür etmeyin, doğrusunu yapın efendim.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, bu durumda sıra bizdedir, altıncı sırada biz geliyoruz, ikinci aleyhte konuşacak olan biziz.

BAŞKAN – Evet, lehte Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün.

Buyurun Sayın Ergün. (AK Parti sıralarından alkışlar)

NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Grubumuzun önerisi lehinde söz almış bulunuyorum.

Öncelikle Sayın Şandır’a, verdiği bilgilerden dolayı çok teşekkür ederim. 18 Danışma Kurulu toplantısının 17’si uzlaşmayla sonuçlanmış ve demek ki AK Parti Grubu, İktidarı, Parlamentodaki bütün siyasi parti gruplarıyla yasama faaliyetlerini bir uzlaşma anlayışı içerisinde götürmek istediğini çok açık bir şekilde ortaya koymuş. Bu uzlaşma isteğine, muhalefet partilerimizin de, gerek Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve DTP Gruplarının da anlayış göstermesi ve katılması gerçekten çok güzel bir tablo oluşturmuş. 17 Danışma Kurulunda mutabakat sağlamışız.

İki haftalık Danışma Kurulunda da mutabakat sağladık, birlikte görüştük arkadaşlarımızla. Fakat, bu hafta gelen biri tasarı, biri de teklif, bazı sıkışıklıklardan dolayı ister istemez gündeme geldi ve uzlaşma sağlayamadık. Dün gündeme gelen tasarı, mademki bir uyum tasarısı hazırlıyoruz Federasyonla ilgili, bunlar liglerin devre arasında yeni uyuma göre kendi hazırlıklarını yapsınlar, ligler bittikten sonra Avrupa Şampiyonası başlayacak, tam bu şampiyona başlarken bu işlerle ilgili bir hengâmenin içine girilmesin… Bu düşünceyle bunu öne aldık. Daha sonra da öne alabilirdik, önümüzdeki hafta da konuşabilirdik, ama önümüzdeki hafta bütçe takvimi bizi sıkıştırdı. Salı gününden itibaren on-on bir günlük bir bütçe maratonuna devam ediyoruz. Ondan sonraki günlere kalması ise bizim programımızı aksatacaktı.

Yine bugün gündeme gelen, gündeme almaya çalıştığımız hâkimler, savcılarla ilgili bir arkadaşımızın kanun teklifi de… 5 Aralık itibarıyla –Bekir Bey anlattı- 100 kadar hâkim, savcı adayının mağduriyeti söz konusu. Bir ay önce yönetmeliği Danıştay iptal etmiş, bu arada itirazlar söz konusu olmuş ve şimdi…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yanlış bilgi veriyorsun arkadaşım, böyle bir şey yok.

NİHAT ERGÜN (Devamla) – Biz, önümüzdeki hafta da bunu konuşabilirdik, ama, önümüzdeki hafta yine bütçeyle alakalı takvim bizi bir sıkışıklığın içerisine soktu ve önümüzdeki hafta görüşmesi mümkün olan konuları, bu hafta, Danışma Kurulu önerisiyle getirmek istedik, uzlaşamadık.

Tabii ki her zaman uzlaşmak mümkün olmayabilir. O zaman, Parlamento, gruplar ve hükûmet, esaslı olarak çalışan bir mekanizmadır. Yasama faaliyetlerinde işin ana merkezinde gruplar vardır ve hükûmet vardır. Kuşkusuz, milletvekili arkadaşlarımızın bireysel olarak yasama faaliyetlerine katılması da önemlidir. Elbette, grubu bulunmayan siyasi partilerin yasama faaliyetlerinde de önemli bir yeri vardır, ama, Parlamentoda yasama faaliyetlerinde gruplar ve hükûmet merkezli bir çalışma esastır. Bu nedenle de grupların söz hakkıyla şahısların söz hakkı farklıdır, komisyonlarda da farklıdır, Genel Kurulda da farklıdır.

Biz AK Parti Grubuyuz, Parlamentoyu bizim çalıştırmamız lazım. Nasıl, zaman zaman karar yeter sayısı istiyor arkadaşlar haklı olarak; bakıyorlar, bizim grubumuzda bir azalma söz konusuysa “iktidar partisi burada yokken, niye, muhalefet partisi orada çoğunluğu temin etmek mecburiyetinde miyiz?” diye düşünerek karar yeter sayısı istiyorlar, çok da haklı olarak istiyorlar. Karar yeter sayısı bulamadığımız zaman sorumluluk bize aittir, bizim milletvekili arkadaşlarımıza aittir. Biz de milletvekili arkadaşlarımıza, bu konudaki sorumluluklarını sürekli hatırlatıyoruz. Muhalefetten, burada çoğunluğu oluşturmalarını elbette beklemiyoruz, iktidar partisi grubu bu çoğunluğu oluşturacaktır.

Bu nedenle, değerli arkadaşlar, Hükûmetimiz de bir milletvekili arkadaşımızın teklifinin ön plana alınmasını istemiş. Peki, şimdi, burada iktidar bir başka grup olsaydı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan hükûmet olsaydı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu kendi hükûmetinin öne almak istediği bir kanun tasarısı ya da teklifine ret cevabı mı verecekti? “Hayır, bunu biz öne alamayız” mı diyecekti? Elbette demeyecekti, demesini de beklemeyiz.

 Değerli arkadaşlar, aslında konuştuğumuz şey, belki yöntemle ilgili, gündemle ilgili, Meclisin gündemiyle ilgili, çalışma takvimiyle ilgili, ama, esas bu gündeme almaya çalıştığımız yasayla ilgili.

Bakın, muhterem, değerli sözcüler, Cumhuriyet Halk Partisi sözcüleri bugün bu yasayla ilgili çok önemli konuşmalar yapmışlar, çok da veciz konuşmalar yapmışlar. Sayın Anadol olsun, diğer sözcüler olsun, 163 sayfalık rapordaki görüş ve düşünceleri çok veciz bir şekilde basın toplantısında on dakika içerisinde özetlemişler. Çok güzel bir konuşma, ben okudum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sizi galiba 163 rahatsız ediyor, madde, madde.

NİHAT ERGÜN (Devamla) – Aslında, bu veciz konuşma rapor hâlinde de birkaç sayfa içerisinde yazılabilir ve rapora eklenebilirdi. Ama, benim konuşmalardan anladığım kadarıyla, amaç, burada raporun olmaması değil. Zaten, 42’nci maddede, Sayın Başkan iki saatlik süre vermiş rapor için. Bu iki saatlik sürede rapor yazılmamış. Bu on dakikalık veciz konuşma, bu iki saatlik sürede rapora eklenebilirdi.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yirmi dakika da olabilirdi.

NİHAT ERGÜN (Devamla) – Rapora muhalefet yazma hakkınızı kullanmamışsınız.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yirmi dakika olabilirdi.

NİHAT ERGÜN (Devamla) – Şimdi kullanmak istiyorsunuz. Sayın Başkan da sonradan size bu hakkı kullanma imkânını vermiş.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Niye şimdi basılıyor bu?

NİHAT ERGÜN (Devamla) – Eminim, teklif gündeme geldiğinde bu sizin raporunuz da gündeme gelmiş olacaktır. Ama, amaç raporun olmaması falan değildir. Amaç, belli ki, Cumhuriyet Halk Partisi, bu teklife kökten karşıdır, bu teklifin Parlamento gündemine girmesini, konuşulmasını, yasalaşmasını istemiyor.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Esasına gelince konuşuruz onu.

NİHAT ERGÜN (Devamla) – Yarın onu da konuşacağız. Bu teklif gündeme alındığında onu da konuşacağız.

Şimdi, arkadaşlar diyorlar ki: “Bu teklifle, sınavı kazanan hâkim ve savcı adaylarının başarısı, eğer AK Partili değilse bu adaylar, mülakat marifetiyle ortadan kaldırılacaktır.” Demek ki, bugün görev yapan hâkim ve savcıların başarıları, geçmişte yapılan, iktidar partilerinin hükûmette olduğu zamanlarda ortadan kaldırılmış, şimdiki hâkim ve savcılar aslında başarısız adamlar ve mülakat  sebebiyle, iktidarda kimse, onlar tarafından alınmış ve bugün kendilerini işe alan hâkim, savcı yapan hükûmetlerin, siyasilerin emri altında çalışan adamlar mıdır? Evvela, bu ifadeler, bugün görev yapan hâkim ve savcılara yönelik büyük ithamlardır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

O zaman şöyle söyleyelim: 2005 Ağustosunda Sayın Moğultay’ın, “Tabii, hâkim ve savcıları parti örgütüme sorarak alacağım. Milliyetçi Hareket Partisine mi soracaktım? 2 bin tane hâkim ve savcıyı böyle aldım.” dediği… (CHP sıralarından gürültüler)

Şimdi, on iki yıldır görevde olan… Hepsi hâkim ve savcı değil, bir kısmı infaz koruma memuru, ama 2 bin tanesi hâkim ve savcı…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Ya, biz Şevket Kazan’dan bahsediyor muyuz? Şevket Kazan da sizin bakanınızdı.

NİHAT ERGÜN (Devamla) – Müsaade edin!

Ben, o gün göreve gelmiş olan hâkim ve savcıların…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Şevket Kazan ne kadar sizin Bakanınızsa, Moğultay da bizim Bakanımızdır.

NİHAT ERGÜN (Devamla) - On iki yıldır bunlar görevdeler. On iki yıldır görevde olan bu hâkim ve savcılar, bugün Cumhuriyet Halk Partisinin militanı olarak mı çalışıyorlar? Böyle mi çalışıyorlar? (AK Parti sıralarından alkışlar)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Şevket Kazan’dan bahsediyor musunuz?

NİHAT ERGÜN (Devamla) – Yarınki tasarı hakkında, bana sorarsanız, siz hiç konuşmayın. (AK Parti sıralarından alkışlar)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Şevket Kazan!

NİHAT ERGÜN (Devamla) - Bugün yaptığınız açıklamalarla kifayet edin, yarın bu teklif hakkında hiç konuşmayın, hakikaten çok mahcup olursunuz, çok.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Ya, Şevket Kazan’dan bahsediyor muyuz biz? O zaman onlar da sizinkileri aldılar işe. O zaman sessizlik, Şevket Kazan deyince sessizlik!

NİHAT ERGÜN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, yasama ne yapıyor? Yasama, şu anda, Danıştayın yürütmesini durdurduğu, iptal ettiği yönetmeliği, ikide bir Danıştayın önüne bunlar gitmesin diye yasa maddesinin içerisine koyuyor. Diyor ki, mülakat esaslarını yasa maddesinin içerisine koyacağız. Danıştay, şimdiye kadar bütün mülakatları kabul etmiş, ama yeni içtihat değiştirmiş Danıştay. Mülakatla hâkim, savcı alınması şimdiye kadar normaldi, bugünden itibaren normal değil.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Haa, Danıştay kararları da ikiye ayrılıyor: Hoşunuza giden Danıştay kararları, gitmeyen Danıştay kararları.

NİHAT ERGÜN (Devamla) – 1934’ten beri normal. Bak, 1934 yılındaki Kanun “normal” diyor. (AK Parti sıralarından alkışlar) Danıştaya ne oldu? Yasamadaki bozulmadan söz ediyoruz zaman zaman, yozlaşmadan. Yürütmedeki yozlaşmadan söz ediyoruz, yarın yargıdaki bozulmadan söz edeceğiz, yarın.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Demek ki Danıştayı da ele geçirmeniz lazım değil mi?

NİHAT ERGÜN (Devamla) – Yarın yargıdaki bozulmadan söz edeceğiz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Demek ki, Danıştayı da ele geçireceksiniz, amacınız o.

NİHAT ERGÜN (Devamla) – Onun için, değerli arkadaşlar, kadrolaşma iddiaları eskiden beri yapılan iddialardır. Kadrolaşma nerede olur biliyor musunuz? Bir, onaya tabi olmayan; iki, idari veya yargısal denetime tabi olmayan yerlerde olur.

Hükûmetin bütün icraatları, atamaları onaya ve yargısal denetime tabidir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Mahkeme kararlarını uygulamıyorsunuz be!

NİHAT ERGÜN (Devamla) – Ama, onaya ve yargısal denetime tabi olmayan yerlerin başında Cumhurbaşkanlığı gelmektedir. Sayın Demirel’in yedi yıllık Cumhurbaşkanlığı döneminde… Cumhuriyet Halk Partisinin, o günkü SHP’nin büyük desteğiyle Cumhurbaşkanı olmuştu. Ama Allah için, yedi yıl boyunca sol tandanslı atamalara damgasını vurdu, hiç itiraz eden olmadı. (AK Parti sıralarından alkışlar)

NESRİN BAYTOK (Ankara) – Hangilerini diyorsunuz? Yakın siyasi tarihi bilmiyorsunuz.

NİHAT ERGÜN (Devamla) – Sonra, yedi yıl boyunca Sayın Sezer, özellikle sanki Cumhuriyet Halk Partili aradı atamak için. Birçok atamalarında bu özellik çok açık… 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ergün, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

NİHAT ERGÜN (Devamla) – Bu atamalarında… Hatta bazı kişiler “Ben Cumhuriyet Halk Partiliyim, yanlış yapıyorsunuz.” diye atamayı geri çevirdiler ve yasama… Hiçbir zaman onaya tabi olmayan, yargı denetimine tabi olmayan yerlerde çok önemli kadrolaşmalar oldu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Bundan sonra siz de MHP’lileri mi atayacaksınız?

NİHAT ERGÜN (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, bunlar yakışık almayan işlerdir. Bunların hepsini, yarın, hep beraber, bu teklif konuşulurken ele alacağız. Yasamada bir bozulma var mı, yargıda bir bozulma var mı, yürütmede bir bozulma var mı, kim siyasallaşıyor, kim politik davranıyor, bunların hepsini bu Mecliste çözmüş olacağız. Bu Mecliste eşkıyalık falan yoktur. “Bu yasa eşkıyalık ürünüdür, eşkıyalıkla çıkartılmıştır.” diyor. Bu yasa eşkıyalıksa, 50-60 kişiyle Komisyonu basmak ne? O ne? (AK Parti sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – O benim yasal hakkım, yasal. O benim hakkım.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Bizim yasal hakkımız o.

NESRİN BAYTOK (Ankara) – Demokrasi var.

ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Yasal hakkımı kullanmayacak mıyım?

NİHAT ERGÜN (Devamla) – Yasama faaliyetlerine 50-60 kişilik baskınla engel olmaya çalışmak ne?

Değerli arkadaşlar, birbirimizi böyle itham ederek bir yere varamayız.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Ya, “bastı” diye itham ediyorsun ya! İnsaf!

 NİHAT ERGÜN (Devamla) – Onun için, Danışma Kurulunda yapamadığımız bu öneriyi grup önerisi şeklinde getirdik.

Değerli arkadaşlar, hepinize teşekkür ediyorum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NİHAT ERGÜN (Devamla) – …Önerinin geçeceğine olan inancımı belirtiyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Okay, bir dilekçe göndermişsiniz, diyorsunuz ki: “Oylamaya geçmeden önce İç Tüzük’ün 63’üncü maddesine göre söz istiyorum.”

Şimdi, Danışma Kurulu veya grup önerisinin iki lehte, iki aleyhte zaten usul tartışmaları devam ediyor ve 2 kişiye lehte, 2 kişiye aleyhte verdim. Sizin kastettiğiniz husus ne, ne hususta konuşacaksınız?

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Şimdi, efendim, bu Danışma Kurulunun önerisi…

BAŞKAN – Grup önerisi.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Grup önerisi ve sizin tutumunuzla ilgili.

Aslında, şu an oylanacak olan grup önerisinin dayanağı yok. Bu konuda da açıklamada bulunmak zorundayım.

BAŞKAN – Nasıl dayanağı yok?

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Yok.

BAŞKAN – Ha, siz öyle düşünüyorsunuz.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Efendim, ben böyle düşünmüyorum -şu an basılıyor- Sayın Meclis Başkanı da böyle düşünüyor, Danışma Kurulunda da bu konuşuldu, bunu açıklamak zorundayız. Siz Meclis Başkanına vekâleten orada oturuyorsunuz. O hususu da açıklamak zorundayım. O nedenle de, sizin çalışma usulünüze ilişkin açıklamada bulunacağım, usul hakkında. İç Tüzük 63 de buna müsait. İzin verin.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – En doğal hakkı.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) –  Usule aykırı bir şey yok Sayın Başkan.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Ya, niye? Böyle şey olur mu?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Evet Sayın Kaplan.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Böyle şey olur mu ya?

BAŞKAN – Bir dakika… 2 kişiyle birden konuşamam, bir dakika efendim.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – “Önergenin lehinde ve aleyhinde ikişer kişi söz alır.” deniliyor İç Tüzük’te.

BAŞKAN – Sayın Kaplan, biraz önce konuştuk. Lütfen efendim, şu konuyu bağlayalım. Bakınız, bir arkadaşımla konuşuyorum.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Ayrıca, MHP’den Sayın Oktay Vural söz hakkını devretmiştir, söz hakkı olmayan bir arkadaşımız konuşmuştur, o sırada söz hakkı bize gelmiştir, sıra bize gelmiştir tekrar.

BAŞKAN – Bakınız Sayın Kaplan… Sayın Kaplan…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Burada bizim konuşmamız gerekirken, aleyhe…

BAŞKAN – Hayır efendim, siz aynı şeyi iddia ediyorsunuz. Bakınız…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – …söz verilmesi gerekirken verilmedi. Kişisel söz almalarda, İç Tüzük’e göre söz hakkının devri söz konusu olamaz. Grup adına alınan sözlerde devir olabilir Sayın Başkan. Burada usulsüzlük yapıp burada konuşmamızı engelleyemezsiniz. Yani, burada söz hakkımız…

BAŞKAN – Sayın Kaplan, siz hep…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Kurayla çekilmiş, sıra gelmiş…

BAŞKAN – Sayın Kaplan, bakınız, siz bir…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Kişisel söz hakkı devredilemez Sayın Başkanım. Hangi kanuna, hangi iç tüzüğe göre, neye göre söz hakkı devrediliyor, kişisel söz hakkı?

OKTAY VURAL (İzmir) – 61’in son fıkrası…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – “Kişisel” diyor.

BAŞKAN – Sayın Kaplan, oturur musunuz. Hep siz mi konuşursunuz hayatta, lütfen… Bakınız, bir arkadaşımız söz talebinde bulundu, biz onunla müzakere ederken konuştunuz.

Ben şunu izah edeyim: Bakınız Sayın Kaplan…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yazılı veriyoruz, para etmiyor; konuşuyoruz, söz anlatamıyoruz. Burada nasıl anlatacağız sözümüzü o zaman, söyler misiniz?

BAŞKAN – Efendim, gruplarla ilgili olan hususlar belli.

Bakınız, buradaki husus şu, biraz önce bir arkadaşımız da izah etti: O dilekçede 2 arkadaşımız talepte bulundu. Aynı zamanda, bu, mevcut olarak söz istemiş olan arkadaşlarımızın kura çekimidir. Sonradan bir arkadaş söz isteyebilir, ondan önce söz istemiş olan arkadaşlar konuşma taleplerini yerine getirmeyebilir, örneğinde olduğu gibi. Dolayısıyla, bir arkadaşımız, Sayın Şandır söz talebinde bulunur, öbür arkadaşımız da ona devreder. Burada yaptığımızda hiçbir usul hatası yoktur.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – O zaman niye kura çekiyorsunuz efendim?

BAŞKAN - Gruplar adına bir konuşma yoktur.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Neden kura çektiniz o zaman? Niye bizi sıraladınız? Niye konuşma hakkımıza “altıncı sıra” dediniz? Niye o zaman hem lehte hem aleyhte söz alanların -listesi orada- listesi oradayken, Sayın Başkan, nasıl bizi atlarsınız da söz istemeyen birisine söz verirsiniz?

BAŞKAN – Söz hakkı vermek vardır. Oturur musunuz… Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Biz burada konuşmak için geldik.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkanım… Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Evet.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bir söz istiyorum, kısa bir söz.

İç Tüzük’ün 61’inci maddesinin…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – O zaman kura çekmeyelim, söz de vermeyelim.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – İç Tüzük’ün 61’inci maddesinin son fıkrasını okuyorum efendim. Diyor ki burada…

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, benim dilekçem ne oldu?

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – “Bir milletvekili, söz sırasını diğerine verebilir.”

BAŞKAN – Arkadaşlar… Sayın Bozdağ, ben biliyorum konuyu. Lütfen efendim…

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Hayır, konuyu biliyorum. Benim yaptığım uygulamada bir hata yoktur. Lütfen.

Sayın Okay, bakınız, buradaki olay şu: Ben kimsenin söz hakkını kesmiyorum, konuşturuyorum. Ama, Danışma Kurulu iki lehte, iki aleyhte konuşuldu, konular tartışıldı. Şimdi bu hususta Genel Kurulun kararını alacağım.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Oylama yapmayın.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Efendim…

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkanım, ben grup önerisiyle ilintili söz istemiyorum. Ben İç Tüzük 63 uyarınca söz istiyorum. Bu İç Tüzük 63 uyarınca istediğim sözün temelinde de Meclis Başkanlık Divanının Meclis Başkanlık uygulamasıyla ilgili açıklamada bulunacağım ve İç Tüzük 63 bunu amirdir. Bana izin verin.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Oylama yapmayın.

MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Biz de söz istiyoruz 63’e göre Sayın Başkan.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Ayrıca, değerli arkadaşlarım da merak ediyorsa 63’e göre, onlar da söz alabilir. Ama, ben uygulamayla ilgili açıklamada bulanacağım.

BAŞKAN – Evet… Size söz vereceğim.

Buyurun Sayın Okay. (CHP sıralarından alkışlar)

VII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- Muhalefet şerhi eklenmeksizin bastırılan ve gelen kâğıtlarda yer alan 65 sıra sayılı Rapor’un gündeme alınmasına dair grup önerisinin oylanamayacağına ilişkin

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Değerli milletvekilleri, bugün görüşmekte olduğumuz Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup önerisiyle, yarın saat 14.00’te Meclis Genel Kurulunu gün olarak toplantı çağrısı var ve bu çağrının içerisinde de “Hâkimler ve Savcılar Kanunu’ndaki değişiklikler görüşülecek.” deniliyor. Evet, bu metin bunu amir. Ancak, bugün, biz, iki Danışma Kurulu toplantısı yaptık. Birinci Danışma Kurulu toplantısında Adalet ve Kalkınma Partisinin Değerli Grup Başkan Vekili, bugün, öncelikle Hâkimler ve Savcılar Kanunu görüşülmek üzere bizi çağırdı ve Sayın Meclis Başkanının başkanlığında yaptığımız toplantıda, bu dağıtılan kanun teklifi raporunun İç Tüzük’e aykırı olduğunu ve yok hükmünde olduğunu konuştuk.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Bunlar konuşuldu.

HAKKI SUHA OKAY (Devamla) – Dinleyin… Dinleyin… Anlayacaksın, dinle. Sabret… Sabret… Müdahale etme.

Sayın Başkana biz şunu söyledik: Bakın, bu, muhalefet şerhi olmadan dağıtıldı. Oysa, İç Tüzük 42’nci madde altıncı fıkra uyarınca, muhalefet şerhiyle birlikte dağıtılma zorunluluğu var. O  nedenle, biz, bu Danışma Kurulu toplantısında bu yasayı perşembe günü görüşmemiz mümkün değildir… Sayın Başkan ve diğer grup başkan vekilleri bu konuda bir ortak anlayışa ulaşıp, Cumhuriyet Halk Partisinin muhalefet şerhi de eklenerek yeniden bu raporun dağıtımına karar verildi ve şu dağıtılan, ekinde muhalefet şerhi olmayan rapor, yok hükmünde sayıldı.

Şimdi, yok hükmünde sayılan, ekinde muhalefet şerhi olmayan bir raporu bir kenara koyduktan sonra, yarınki toplantıya geliyoruz. Nedir öneri? 30 Kasım günü saat 14.00’te Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu toplansın. Toplansın… Niçin? Hâkimler ve Savcılar Kanunu’ndaki değişiklik için. Ama, elimizde İç Tüzük’e uygun olarak dağıtılmış, içinde muhalefet şerhini de içeren bir rapor yok. O hâlde, Sayın Meclis Başkanının kabullendiği, benimsediği, yeniden basılmasına gerek gördüğü bir raporun henüz basım işlemi bitmeden, Meclis Genel Kurulu toplanıp, biz ola ki basılacak, ola ki elimize geçecek bir rapora dayalı olarak yarın için muhtemel, varsayıma dayalı bir Genel Kurul toplantısı çağrısında bulunuyoruz. Bu bağlamda, söz alışımın temelinde yatan Sayın Başkanın, Meclis Başkanlığının uygulamasını da göz önüne alarak bu konuda bir oylamaya geçmemesi gerektiği yönündedir. Kaldı ki, biraz evvel değerli Grup Başkan Vekili, “On dakikaya sığdırdığınızı niye 163 sayfa hâline getirdiniz?” dedi. Çok doğal, teknik bir konu, hukuki bir konu ve Türkiye’nin geleceğiyle ilgili bir konu. Biz onları yazdık ki, o raporlar tüm milletvekili arkadaşlarımızın eline ulaşsın, okusunlar, iddiayı, savunmayı, siyasal iktidarın görüşünü, muhalefetin görüşünü paylaşsınlar ve farklı düşünceleri birlikte değerlendirsinler. Bir yasa tartışması…

Şunu anlamakta zorluk çekiyorum: “Niye 50-60 kişi gittiniz?” Çok doğal, İç Tüzük şu kadar kişiyle sınırlı mı diyor komisyonlara? Siz de buyurun. 338 kişiyle siz de gelin. Niye gelmiyorsunuz?

Ha, şimdi şunu söyleyeyim, bakın: Demokrasilerde her zaman iktidarın yanında muhalefet vardır ama muhalefeti olmayan yönetimler demokrasi değildir. Öncelikle muhalefete tahammül göstermek zorunluluğunuz var. Biz, muhalefet görevimizi yapıyoruz. Yasaya ilişkin olarak yarın eğer getirirseniz –ki, İç Tüzük’e aykırı olarak gelecektir- bu değerlendirmelerde bulunurum. Ama şunu söyleyeyim: Ne olur geçmişi çok fazla karıştırmayalım. Eğrisiyle doğrusuyla, hatasıyla sevabıyla bunun geçmişine baktığınızda, çok geriye gitmeyin, dört ay önce bu gençleri yanlış olarak alıp Danıştaydan geri dönünce, yönetmelikle ilgili yürütmeyi durdurma kararı verilince yasa önerisiyle geliyorsunuz. Eğer hukukun kurum ve kurallarını içinize sindiriyorsanız, zamanında bunları getireceksiniz. Ama, zamanında bunları getirirken kuvvetler ayrılığına… Yargıyı kuşatmayı, yargıda kadrolaşmayı da düşünmeyeceksiniz. Bu yasa sadece 100 idari hâkim adayı, savcı adayının yasası değil. Bu yasa öyle bir yol açacak ki, binlerle, 10 binlerle hâkim ve savcının yolunu açacak. Şu an yargıdaki açık 4.062. 10 bin hâkim ve savcı var, 14 bine ihtiyaç var. Sadece böyle buz dağının üzerindeki bölümü gösterip de aşağısını saklamayalım. Ve bunların hepsini konuşacağız. Sayın Ergün’ün söylediği gibi, Anayasa Mahkemesinin kararını da konuşacağız, Danıştayın kararını da konuşacağız. Ama, bunları konuşurken, Danıştay kararında “ulemaya sorun”u, Anayasa Mahkemesi kararında, Anayasa’ya kurşun attığını da söyleyeceğiz, hep bunları konuşacağız. Ama, şunu ifade edeyim. Sayın Başkan, Sayın Meclis Başkanının uygulamasını göz ardı edemezsiniz. Sayın Meclis Başkanının uygulaması ortada olduğu sürece, bu konuda bu grup önerisini oylayamazsınız diyorum, bu fırsatı verdiğiniz için de teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Okay.

Aleyhte Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.

Buyurun Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli üyeler; dün Genel Kurula gelirken tanık koruma yasasıyla ilgili bir çalışma yapmıştık, hazırlanmıştık, geldik. Fakat, çalışmalarımızı sürdürürken hemen AK Parti Grubu bir önerge vererek 64 sıra sayılı Tasarı’yı, Futbol Federasyonunun kuruluşuyla ilgili yasa tasarısını gündeme getirdi. Dün bu yasa tasarısı görüşülürken bu Mecliste, bir hukukçu üye olarak, İç Tüzük’ün işleyişini de çok iyi bilen bir arkadaşınız olarak sadece üzüldüm. Bir yasa tasarısı komisyondan geliyorsa, bunun basılıp üyelerin eline verilmesi, üyelerin Genel Kuruldan en az bir iki gün önce üzerinde çalışma imkânının sağlanması ve ondan sonra katılımcı demokrasinin, çoğulculuğun fikirlerinin konulması doğru olanıdır. Fakat biz bunun tartışmasını daha aşmadan, bugün Genel Kurula geldiğimizde, bu sefer de bir önerge önümüze geldi. Önergeye bakıyorum, bir iktidar partisine yakışmayacak, gayriciddi, karalamalı, üzeri çizilmiş karmakarışık bir önerge. Şuna bakın, Genel Kurulda buna herkes ibretle bakmalı: 31 Kasım için, yani takvimde olmayan bir gün için öneri veren AKP İktidarı, yarın, 30 Şubat için de önerge verir! Artık, buna saygıya davet ediyorum. (DTP sıralarından alkışlar) Biraz ciddiyet diyorum. Biraz hukuka saygı diyorum. Biraz demokrasiyi içselleştirelim diyorum.

Dün burada, gerçekten Mecliste tanık koruma yasasıyla ilgili görevimi beklerken, elbette ki serden bir hukukçu olarak Adalet Komisyonuna gidip hâkim ve savcıların yasasıyla ilgili görüşlerimi açıklamak isterdim ama iki tercih arasında kaldığınız zaman birini tercih ediyorsunuz, birine hazırlıklıysanız ona gidiyorsunuz. Nasılsa, Komisyon bunu tartışır, sonunda bir rapor hazırlanır, buna da muhalefet şerhini koyar. O komisyonun muhalefet şerhli taslağı da önümüze gelir, onu inceleme imkânını buluruz, okuruz, üzerinde bir araştırma yaparız, Kurula da hazırlıklı geliriz, bu konudaki önerilerimizi sunarız. İktidar partisi bunu kabul eder, etmez ama bu tutanaklara, bizim sorumluluğumuzu yerine getirdiğimiz, bizim tarihî uyarıları yaptığımız, bunun da böyle olması gerektiğini söylemek istediğimiz geçer. Yarın, tarihin önünde hesap verme durumumuz vardır, bunun için, biz, her şeyin doğru dürüst burada tartışılmasını istiyoruz.

Burada, üzülerek izlediğim bir konuya değinmek istiyorum: Hukukçu olan grup başkan vekili arkadaşlarım diyor ki... İç Tüzük’ü okuyor ve muhalefete dönüyor -üç tane grubu olan parti var burada- diyor ki “Muhalefet şerhi için uygun bir süre verilir.” Ve Sayın hukukçu olan Adalet Komisyonu Başkanı, Türkiye’nin bağımsız yargısını son derece ilgilendiren, bağımsız yargıda partizanca kadrolaşmaya açık bir mevzuatı tartışmaya açarken iki saat süre veriyor. Bunda, vicdan ve insaf sınırları aşılıyor. Bırakın hukuku, bırakın demokrasiyi, bırakın Anayasa’yı, bırakın katılımcılığı, bırakın çoğulculuğu; hangi hukukçu vicdanında iki saat muhalefet şerhi yazma süresi verilmiştir? Meclis tarihinde iki saat süre verilen başka bir örnek var mıdır diye soruyorum. (DTP ve CHP sıralarından alkışlar)

Bu kafa, Brüksel’de, Strasbourg’da Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal onurlarını ayaklar altına almıştır. 3 tane yargıç adayını sizler bu kafayla seçtiniz, Brüksel’e gönderdiniz. Avrupa Konseyinde, Avrupa Parlamentosu 3 tane yargıcınızı da size iade etti. Bunun tekrar yaşanmasını mı istiyorsunuz? (DTP ve CHP sıralarından alkışlar; AK Parti sıralarından “Niye bağırıyorsun?” sesleri, gürültüler)

Arkadaşlar, bu kürsüde söz alana kadar yirmi defa Başkanlık Divanına geldim. Bu kürsüde benim söz hakkım sırası geldiği hâlde söz alamadım önerge aleyhinde konuşmaya. Ben, burada usulün ilgili maddesi uyarınca, usule uygun bir tartışma zemini açılmasını isterken, şunu söylemek istiyorum: Futbol yasa tasarısında da, hâkim ve savcıların atanmasına ilişkin yasada da ne yapmak istiyorsunuz? Bu, yangından mal kaçırma aceleniz ne? Geçen günlerde niye bunu getirmediniz? Bunca zaman çuvala mı girdi? Zamanında getirin. Zamanında tartışmaya açın. Bu tür yasa teklifleri ki “Yeni bir anayasa yapacağız.” deniliyor. AK Parti İktidarı, 15 Aralıkta yeni anayasa taslağını koyacak. Yeni anayasa taslağında bağımsız yargı en önemli hükmü teşkil ediyor. Bağımsız yargının en önemli hükmü teşkil ettiği, hâkimin, savcının, savunmanın tartışılacağı, silahların eşitliğinin tartışılacağı böylesi önemli bir takvimde bu acelecilik nedir diye sorma hakkını muhalefet olarak kendi uhdemde hissediyorum. Hiçbir kurulu, baroları, üniversiteleri, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulunu, Yargıtayı, Danıştayı, bütün üst yargı kurumlarını, Anayasa Mahkemesini hâkim ve savcı tayinine ilişkin hükümleri oluştururken çağırmayacaksınız, düşüncesini almayacaksınız, görüşünü sormayacaksınız, ondan sonra da alelacele çıkaracaksınız; çıkardığınız yasayı da kırk sekiz saat geçmeden getirip, bize okutturmadan, incelettirmeden, araştırılmadan, üzerinde konuşturulmadan onaylatmaya kalkacaksınız! Hangi hukukta “Hukuk kötüye kullanmak için vardır” diye yazıyor, bana bunu söyleyebilir misiniz? (DTP ve CHP sıralarından alkışlar; AK Parti sıralarından “Bağırma” sesleri, gürültüler) Hukuk kötüye kullanılmak için değildir. Demokrasi de çoğulculuğun tahakkümü değildir. Eğer böyle düşünüyorsanız, tarihte bunun çok büyük yanılgılarını yaşayan kanun çıkaranları görürsünüz. Robespierre de giyotin yasasını çıkarmıştı ama ne yazık ki Robespierre, o giyotin yasasıyla giyotine vuruldu. Yarın çıkaracağınız bu yasa, bu partizanca atamalara, bu, direkt Bakanlığın Müsteşarına, genel müdürlerin mülakatına tabi olacak, gencecik, vicdan sahibi olacak yargıçlarımızı ve savcılarımızı, bu şekilde, yürütme seçerek güçler ayrılığını ayaklar altına alamaz. Hangi devirde yaşıyoruz? 21’inci yüzyılda yaşıyoruz. Hukuk devletini, bu kafa, bu mantık, yeni Anayasa taslağıyla da Türkiye’ye demokrasi getiremez.

İşte, ben, bu noktada, gerçekten, şuna dikkat çekmek istiyorum: Yapmayın, bu İç Tüzük’ü, ben, tek bir milletvekili olarak öyle kötüye kullanabilirim ki AK Parti İktidarını çalıştırmam, tek başıma. (AK Parti sıralarından “Ne alakası var.” sesleri)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Boş konuşma!

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bırakın grubu, tek milletvekili olarak otuz maddede, otuz tane teklif veririm, her teklifte çıkar, beş dakika, on dakika konuşurum, sizi sabaha kadar burada tutarım, hiçbir şey yapmasam sizi sabahlatırım…

FATİH ÖZTÜRK (Samsun) – Tehdit etme, boş konuşma.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Ama on tane yasayı da iki günde çıkaramazsınız, on iki ayda çıkarırsınız.

AHMET AYDOĞMUŞ (Çorum) – Önce kendin öğren, sonra burada konuş.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Sizi, ciddiyete davet ediyorum, sorumluluğa davet ediyorum, hukuka davet ediyorum, demokrasiye davet ediyorum, yüce Meclisin iradesine saygıya davet ediyorum.

Bu gerekçeyle, Sayın Başkan, bunu oylatmayın, bunu, usulüne göre, 31 Kasıma erteleyin, takvimde olmayan güne! (DTP sıralarından alkışlar)

Zamanı gelsin, usul usul tartışalım; anlaşalım, usul usul, Türkiye’nin bağımsız yargısına muhalefet de katkı sunsun, sizin de katkınız olsun, bundan hepimiz onur duyalım.

Bu duyguyla, sizi, bir daha uyararak saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

63’üncü madde gereğince usul hakkındaki konuşmalar tamamlanmıştır.

Başkanlığın tutumunda bir değişiklik yoktur.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Bu basılan rapor ne olacak Sayın Başkan? O rapor ne olacak?

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi (Devam)

BAŞKAN - Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime, beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 16.50

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Tanık Koruma Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Tanık Koruma Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/346) (S. Sayısı: 34)

BAŞKAN – Komisyon?

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/452) (S. Sayısı: 64) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

16’ncı maddeyi okutuyorum.

MADDE 16- 3813 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin birinci fıkrasının son cümlesi ile 17 nci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN – Madde üzerinde, şahsı adına, Kocaeli Milletvekili Fikri Işık ve Amasya Milletvekili Avni Erdemir’in söz talepleri vardır.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, geçici 1’inci maddede MHP Grubu adına konuşmacımız var efendim.

BAŞKAN – Sayın Işık, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; tasarının 16’ncı maddesinde iki konu metinden çıkarılıyor. Bunlardan bir tanesi, yan kol olarak sayılan disiplin kurulları asıl teşkilatı bünyesine alındığı için maddeden, yan kollardan çıkartılıyor.

İkincisi de, bir federasyon başkanının peş peşe ya da aralıklarla en fazla 3 defa seçilebileceği hükmü tasarıdan çıkarılıyor. Burada, mevcut  Federasyon Başkanımızın bu üçüncü dönemi olduğu biliniyor. Eğer, Hükûmetin veya iktidarın mevcut başkana karşı bir tavrı olmuş olsaydı, sayın başkanın bu son dönemi olması hasebiyle, bu madde -FIFA’nın da olmazsa olmaz noktasında bir talebi olmadığı için- yürürlükte kalırdı ve Federasyon Başkanımız bir sonraki dönemde görevine devam

                                                      

(x) 64 S. Sayılı Basmayazı 28/11/2007 tarihli 26 ncı Birleşim Tutanağı’na eklidir.

 edemeyebilirdi. Ancak, bu kısıtlama kalktı. Bundan sonra Federasyon başkanlarının seçiminde bir kısıtlama, adaylığında bir kısıtlama ortadan kaldırılmıştır.

Kanun tasarısının hayırlı olmasını temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.

Sayın Avni Erdemir, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’da değişiklik öngören tasarının 16’ncı maddesiyle ilgili söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim.

Bu maddeyle birlikte yürürlükten kaldırılan bir fıkra ve bir cümle var değerli arkadaşlar. Evet, yan kuruluşlar arasında bulunan disiplin kurulu, asli kurullar arasına alınıyor, yan kuruluşlardan çıkartılıyor. Yine, var olan Kanun’un 7’nci maddesinin birinci fıkrasının son cümlesi tasarıdan kaldırılıyor. Nedir bu cümle? “Başkan üst üste ya da aralıklarla en fazla üç defa seçilir.” hükmü var. Hangi yasada? Var olan Yasa’da. Evet, bugünkü tasarıyla bu hüküm ortadan kaldırılıyor, bundan sonra dileyen, dilediği kadar başkan seçilebiliyor, Genel Kurul isterse.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 1’i okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 1- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç otuz gün son-ra seçimli Genel Kurul toplantısı yapılır. Bu Genel Kurul toplantısında seçilecek Federasyon Baş-kanı, Yönetim Kurulu ile Denetleme Kurulunun görev süresi, olağanüstü toplantılarda seçim ya-pılması hâli hariç olmak üzere, 3813 sayılı Kanunun bu Kanunla değiştirilen 5 inci maddesinin dördüncü fıkrasına göre 2011 yılında futbol liglerinin tescili tarihinden itibaren en geç kırkbeş gün içinde yapılacak seçimli Genel Kurul toplantısına kadar devam eder.

BAŞKAN – Madde üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili…

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Ali Uzunırmak’a devrediyorum efendim.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Ali Uzunırmak konuşacak.

BAŞKAN – Tamam.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Aydın Milletvekili Sayın Ali Uzunırmak, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarının en önemli maddesine geldik.

Kıymetli arkadaşlar, bu tasarıyı tanımlamak gerektiğinde, Türk futbolunun FIFA kurallarına uyarlanması konusunda değişiklik tasarısı olarak adlandırılabilir. Ama burada gözden kaçmayacak derecede bir operasyon yapılıyor, futbolun kurallarını FIFA’ya uyduralım derken, şu arada bir de bu Federasyonu bir uyduralım noktasına gelmiş, bir geçmişin hesaplaşması yapılıyor.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, biraz ifadeleri uygun kaçmıyor efendim.

ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Ona ben karar vereyim… Ona ben karar vereyim…

Kıymetli arkadaşlar, yönetmek, problem yaratıp problem çözmek olarak hiçbir zaman gündemimizde olmamalı; mümkünse yönetmek, problem yaratmadan çözmek olmalı.

Kıymetli arkadaşlar, biz yasama organıyız. Yasamanın, kanunun yapılmasının ve uygulamasının bir mantığı vardır. Ben hukukçu değilim ama bir mantık olarak değerlendirdiğimizde, düşünün ki bir suçlu bile, suçu işlediği tarihteki kanun lehinde ise, değişen kanun aleyhinde ise, suçu işlediği tarihteki kanunla yargılanır, eğer değişen kanun lehinde ise değişen kanunla yargılanır.

2006 yılında demokratik olarak seçim yapmış bir federasyonu, burada çıkardığımız yasayla, biz, yeni uygulamayla haksız bir uygulamanın içerisine iterek birtakım haklarını elinden alıyoruz. Hâlbuki yasa koyucunun ve yasa uygulayıcının mantığında, mutlaka ve mutlaka, yeni yasanın muhatabının lehinde olanının uygulanması lazım. Ee, burada, biz, eskiden, Sayın Bakanın istediği zaman Federasyonu Genel Kurula götürme yetkisini, bir hülle yoluyla Bakanın elinden alarak -FIFA’nın uyarılarını, ters düşmeyecek şekilde bir hülle yoluyla- Bakanın, Parlamentodaki çoğunluk olan grubunun siyasi iradesiyle Futbol Federasyonunu zoraki bir genel kurula götürüyoruz. Yani, bir siyasi baskıyla, bir kanun zoruyla, kazanılmış bir kongreyi, tekrar bir zorlamaya getiriyoruz. Bu konuda elimde bir önerge var. Bu önerge çeşitli değişikliklere uğradı. Hükûmet kanadındaki arkadaşlarımız bu önergeyi veriyor.

Kıymetli arkadaşlar, ne demek, bir genel kurula ad okuma ve yoklamasıyla bir tavır tespit etmeye… Yani, eskiden “açık oy-gizli tasnif” diye siyasi hayatımızda bazı tanımlar vardı. Herhâlde bu gidişle Türkiye, Nazi Almanyası’na dönecek. Bunu demokrasi açısından, çok ama çok zedeleyici buluyorum.

Teklif ediyoruz arkadaşlarımıza, diyoruz ki: “Arkadaşlar, bu konuyu tabii seyrine, tabii mecrasına bırakalım.” ve verdiğimiz önergeler var, diyoruz ki: Haziran ayında Futbol Federasyonunun Genel Kurulu toplanacak, Mali Genel Kurulu. Bu Mali Genel Kurulu seçimli değil ama o şekle getirelim ki Mali Genel Kurula gelinceye kadar Futbol Federasyonu ana statüsünü ve aynı zamanda delege yapısını, yeni çıkardığımız yasayı uyarlanmış hâle getirsin ve haziran ayındaki Mali Genel Kurulunda yüzde 40 çoğunlukta bir oyla olağanüstü toplama yetkisi var ve haziran ayındaki Mali Genel Kurulunda, isterse orada olağanüstü toplama yetkisini alır ve orada kararını alır.

Bu, çeşitli açılardan faydalı olacaktır kıymetli arkadaşlar. Hangi açılardan? Burada dünden beridir konuşuyoruz. Diyoruz ki: “Arkadaşlar, ligin ortasında…” “Klasmandaki Üçüncü Lig’deki ilk 5 takım…” deniyor. Şimdi, lig, aralık olarak 17’sinde falan bitiyor Üçüncü Lig. 17’li olan grup var, bunun yanında 16’lı olan gruplar var ve dolayısıyla, aralık ayında lig kesildiğinde, birinci devre oynandığında sıralama ortaya çıkar veya mayıs ayındaki lig sonunda sıralama ortaya çıkar. Şimdi, hangi anda, ligin hangi sıralamasındaki takımı, siz, ligi bitmemiş, hak ettiği noktada olup olmadığı belirlenmemiş bir kulübü seçme yetkisi veriyorsunuz? Ligin sonunda bu işin başarılı ve başarısız olanı ortaya çıkar. Dolayısıyla, Futbol Federasyonunun delege yapısına uygun hazırun listesini hazırlayabilmesi ya Aralık 17'deki ligin birinci devresi bittiğinde mümkün olur ya da mayısın sonunda ligin ikinci devresiyle beraber bittiğindeki sıralama esas olarak alınarak hazırlanır.

Bütün bunları dikkate almadan, “Dediğim dedik çaldığım düdük…” Parlamentodaki çoğunluk bir rahatlık sağlayabilir. Buradan uyarıyoruz, diyoruz ki: “Kıymetli arkadaşlar, FIFA'dan gelen uyarılar var.” Tamam, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." Biz, Kurtuluş Savaşı vermiş bir Meclisiz, buranın üyeleriyiz. Bunlar gayet doğru. Bunları hepimiz, hep birlikte savunageldik ama uymak istediğimiz, uluslararası üye olduğumuz kuruluşlarda mutlaka ki bu sonuçların bazılarını tanımayacaklarını, hatta ve hatta millî takımın bile bu yarıştan oyun kurucular tarafından oyun dışı bırakılabileceği noktasına varıncaya kadar birtakım uyarılar var.

Şimdi, buradan söylüyorum, bundan iki gün önce FIFA Başkanı Sayın Blatter'in Güney Afrika'da bir açıklamasının olduğu söyleniyor. Türkiye'deki bu gelişmeleri takip ettiğini ve FIFA olarak bunları tanımayacağı noktasında bir açıklamasının olduğundan bahsediliyor. Bundan iki üç gün önce, Sayın Şenes Erzik'in, bu gibi, seçim gibi birtakım konuları tanımayacağından bahsediliyor.

Kıymetli arkadaşlar, biz acaba niçin direniyoruz bu seçimde? İktidardaki arkadaşlarımız niçin bu seçimde direniyorlar? Görülmek istenen bir hesap mı var? Böyle şüpheli birtakım durumlardan önce imtina etmesi gereken bu arkadaşlarımız, çünkü itham altında olan onlar.

Dolayısıyla bu rahatlığı verebilmek için bu maddede bizim iki önergemiz var. Bunlardan bir tanesi, seçim maddesi yasadan çıkarılsın veya ikinci önergemiz, eğer bu mümkün olmuyorsa, tabii seyrine bırakılamıyorsa bu işler, haziran ayındaki genel kurula kadar biz burada kuralları koyalım, statü, ana statü ve delege yapısı belirlenmiş şekilde haziran ayında yapılacak olan Mali Genel Kurulda Genel Kurulun iradesine kongreyi bırakalım. Yani, bu demektir ki, o zaman bu iş tabii mecrasında gelişir. Hem uluslararası üyesi olduğumuz kuruluşlar, uluslararası halkoyu, futbol ailesi, futbol ailesinin ülke içindeki aktörleri, bunlar, kanunla kendilerinin hak ve hukuka dayalı teminat altına alındığından, siyasi bir iradenin baskısıyla, mülahazasıyla, değerlendirmeleriyle değil, futbolun kuralları içerisinde kurumlaşacaklarını bilirler ve önlerine de ona göre bakarlar.

Kıymetli arkadaşlar, bir defa ben şunu anlamaya zorlanıyorum: Burada muhalefetin söylediği hiçbir şey doğru olmaz mı ya? En yanlış saat bile, en yanlış saat bile yirmi dört saatte mecburiyetten 2 defa doğruyu gösteriyor, yirmi iki saat yanlış gösterse de 2 defa doğruyu göstermek mecburiyetinde. En yanlış saat bile tesadüf ediyor doğruya.

Ee, burada muhalefetin hiçbir dediği dikkate alınmıyorsa, muhalefetin dediği hiçbir şey doğru değil gibi görünüyorsa, o zaman arkadaşlar, vahiy mi geliyor birtakım arkadaşlara da her şey onların dediği noktasında doğru oluyor? Bunu çok yanlış bir tavır olarak algılıyoruz ve bu yanlışlık sporu yaralıyor, Türkiye’nin uluslararası kuruluşlardaki imajını yaralıyor.

FIFA, yarınlarda tekrar yaptırımlarla bizi yola getirmeye çalışırsa, acaba, çoğunluğa dayalı, rahat olmak isteyen arkadaşlarımız rahat olacaklar mı, vicdanen rahat olacaklar mı?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Uzunırmak, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Onun için, bu iş burada aklıselimle, olgunlukla, ağırbaşlılıkla… Bir hasetle, bir ön yargıyla, bir öç duygusuyla neticelendirilmemeye çalışılmalıdır. Hepimiz bu ülkenin insanlarıyız, Futbol Federasyonunun seçilmiş üyeleri de bu ülkenin insanları.

Ee, işte, “Efendim, biz, 3 defa seçilme yetkisi veriyoruz...” Verilebilir. 3 defa seçilme yetkisi vermiş olmak demek, öteki taraftan, başka siyasi iradeyle bir zorlamayı ortadan kaldırıyor demek değil kıymetli arkadaşlar. Onun için, bazı şeyler veriliyor gibi gösterilerek başka neticeleri doğuracak sebepleri ortaya sürmek bir hata olur kanaatini taşıyorum.

Kanunumuz, inşallah hayırlı, uğurlu olur.

Teşekkür ediyorum, sağ olun, var olun. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uzunırmak.

Şahsı adına, Antalya Milletvekili Abdurrahman Arıcı.

Sayın Arıcı, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ABDURRAHMAN ARICI (Antalya) – Sayın Başkan, değerli üyeler; FIFA Başkanı Sepp Blatter uyardı. Evet, Güney Afrika’dan Blatter’in demecinde “Bazı üyelerimiz iyi organize olmadığı için siyasetin futbola müdahalesi var. İyi organize olurlarsa müdahale olmaz.” demektedir. Eğer Blatter müdahale ediyorsa burada müdahale ediyor. Biz, üyelere kendi kendilerini yönetme sürecini başlatıyoruz. Siyasetin oradaki vesayetini, baskısını kaldırıyoruz. Burada, aynen Blatter gibi biz de düşünüyoruz. Blatter’in demeci burada.

Genel Kurul bir ay sonra yapılacak. Biz Genel Kurulu öneriyoruz ve Genel Kurulda eğer üyeler kendi özgür iradeleriyle seçimli Genel Kurul yapmak istiyorlarsa kendileri yapacaklar. Bunu oraya koyarak, onların özgür iradelerine zaten sunuyoruz.

Biraz önce, Sayın Kulüpler Birliği Başkanı Özhan Canaydın bizleri ziyaret etti. Kendini kutluyorum, tekrar Kulüpler Birliği Başkanı seçildi. Kendisi konuşmasında, aynı şekilde, yasayı desteklediklerini ve yasanın, inşallah, bundan sonra Türk futbolunu, kulüpleri daha iyi bir yere getireceğine inandıklarını söylediler. Aynı şekilde, biz komisyonlarda görüşürken Futbol Federasyonunu temsilen Yönetim Kurulu üyesi ve Futbol Federasyonunun hukukçusu bizleri ziyaret etti. Hem Başkanımız hem de Bakanımız ve daha sonra da komisyonda konuştular. Zaman zaman kendi görüşlerine de başvurduk orada. O görüşleri ışığında faydalandık, faydalanmadık; koyduk, koymadık. Ama, orada o arkadaşlarımızı da konuşturduk. Çünkü, bizim elimizdeki doneler, onların bize verdiği doneler üzerinde çalışarak bugünkü kanunlaşacak -biraz sonra hepimizin oylarıyla inşallah kanunlaşacak- oluşumu meydana getirdik.

Bizim amacımız, iki günden beri söylediğimiz gibi, hiçbir zaman müdahale etmek değil. Yalnız daha önce 2006 Ocak ayında yapılan Genel Kurulda Tahkim Kurulunun ataması yapılmıyordu, Tahkim Kurulu seçimle işbaşına geliyordu. Uyuşmazlık Çözüm Kurulu diye bir kurul yoktu. Yeni yasada konulan bunların bir an önce göreve başlamaları gerekiyor. Bir ay içerisinde –çünkü, yazıyor yasada- göreve başlayacaklar. Eğer bunlar başlamazlarsa görevlerine, çeşitli, işte o kendi üzerine düşen görevlerde, işte futbolcularla idareciler, teknik adamlarla idareciler, idarecilerle diğer idarecilerin arasındaki uyuşmazlıkları çözecek kurul göreve başlamazsa daha büyük bir kaos olacak.

Avrupa’da veya dünyada –biraz önce Kulüpler Birliği Başkanımız da dile getirdi- bu uyum yasaları çıktıktan sonra futbol federasyonları kendileri seçimli genel kurula gidiyorlar, çünkü, uyum yasalarıyla beraber yeni bir süreç başlamış oluyor. Kendileri genel kurulu çağırarak seçimli bir genel kurul yaptıklarını Sayın Başkanımız dile getirdi. Biz, genel kurul çağrısı yapıyoruz, delegelerin hür iradesine bırakıyoruz. Orada seçimini yapar, yapmaz; delegelerin kendi hür iradesine bağlıdır.

İnşallah, bundan sonraki süreçte futbolumuz daha iyi yerlere gelir. Millî takımımızı, diğer kulüplerimizi daha iyi yerlerde görürüz. Bu dileklerle Galatasarayımıza da başarılar diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arıcı.

Şahsı adına, Kütahya Milletvekili Hüsnü Ordu.

Sayın Ordu, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HÜSNÜ ORDU (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım adına Futbol Federasyonu Kanunu’ndaki yapılacak değişiklik tasarısıyla ilgili geçici 1’inci madde hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu süreç içerisinde üzerinde en fazla tartışılan konulardan bir tanesi, bu geçici madde. Ne söyleniyor çok özet olarak? Siyaset, yani Parlamento veya AK Parti Grubu -bir anlamda söylenen bu- Federasyon seçimleriyle ilgili veya Genel Kurulla ilgili veya bu noktadaki yapılan değişikliklerle ilgili siyaseten bu işe müdahale etmek istiyor. “Ey AK Parti, siyaseten siz bu işten elinizi çekin.” diyorlar. Bizim algıladığımız bu, iddia bu.

Şimdi, yapılan şey ne? Ortada, FİFA’nın ve Federasyonun bir talebiyle yeniden düzenlenen bir kanun var. Bu kanunla ilgili de Federasyonun bir Genel Kurul kararıyla ancak, ona verilen yetkiyle bu kanunda öngörülen değişiklikleri ana statüsüne geçirmek için bir genel kurul yapması şart, başka türlü olmuyor.

Şimdi, biz ne yapıyoruz? Bu Genel Kurul toplandığında -mecburen toplanacak- Türkiye’de şöyle bir spor kamuoyuna bir bakalım, statlara bir gidelim. Değerli arkadaşlar, ne söylüyor statlar, kulüpler ne söylüyor; altı aydır, bir senedir ne söylüyor? Bu, Federasyonla ilgili -doğru yanlış- yapılan, Merkez Hakem Komitesinin aldığı kararlarla ilgili, disiplin cezalarıyla ilgili, her gün televizyonlarda, basında, spor kamuoyunda yapılan tartışmaları, biz, Allah aşkına hiç görmüyor muyuz? Hiç duymuyor muyuz?

Şimdi, biz, bunun üzerine diyoruz ki bu federasyona, bu statüyle yeni yetkiler veriyoruz FIFA’nın talebi ve Federasyonun talebiyle. Ana yapısında yeni yetkiler veriyoruz, daha özerk, daha inanılmaz yetkiler veriyoruz ve bu kadar tartışma içerisinde, zaten spor kamuoyunda bu var, doğrudur, yanlıştır, biz bunları yorumlamayız ama bu noktada tartışmalar olduğu bir gerçek. Bu tartışmalar böyle dururken, bir taraftan, siz, bu tartışmalar devam ederken, yeniden yeni yeni haklar ve görevler, yetkiler veriyorsunuz. Biz, genel kurul toplandığında diyoruz ki: “Demokrasinin anlamı nedir, ben anlayamadım.” Siyasetçiysen, benim algıladığım millete gitmektir, halka gitmektir. 22 Temmuzda bu yapıldı.

AHMET ORHAN (Manisa) – Lafı nasıl 22 Temmuza bağlayacaksın diye merak ediyordum, bravo!

HÜSNÜ ORDU (Devamla) – Gidildi “Ey millet, siz, bu konuda ne karar veriyorsunuz?” diye soruldu. Bu tür konularda da nasıl siyasetçi millete, meydana, halka gidiyorsa, burada gidilecek bir tek kurul vardır arkadaşlar, bu kadar yetkilerle donanmış federasyon başkanı ve mevcut yönetimle ilgili “Ey genel kurul, kanunda bunlar öngörüldü, verildi ama bu irade, bu karar sizin yeniden ihdas edeceğiniz bir genel kurul kararıyla ancak olabilir.” diyoruz. Bundan daha iyi demokrasi olur mu ya? Bu kararı desteklemesi gereken kurul, değerli arkadaşlar, genel kuruldur. Başka hiçbir kurul burada yoktur. Bu Genel Kurulda gelecek, bu yeni yetkilerle beraber diyecek ki Federasyon Başkanımıza, yönetimime “Hiç gerek yok, bu yetkilerle beraber biz sizin devam etmenizi istiyoruz, Allah yolunuzu açık etsin, başımızın üstünde yeri var.” Genel Kurul iradesine bırakıyoruz, başka hiçbir şey değil. Veya derse ki…

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Açık oyla!

HÜSNÜ ORDU (Devamla) – Hayır, orada verilen önergeyle, genel kurul kararına bırakılıyor. İster açık oy, ad okuma, ister gizli oy, buna Genel Kurul karar verecek. Önergeden bilginiz yok, Genel Kurul karar verecek.

ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Genel Kurul yapmazsa ne olacak?

HÜSNÜ ORDU (Devamla) – Genel Kurul, bu noktada, nasıl biz millete gittik, millet bu iradeyi gösterdi, bu iradenin, bu kararlarla verilen yetkilerin bu Genel Kuruldan geçmesi lazım. İster der ki: “Yolun açık olsun ey Federasyon Başkanı, ey yönetim, devam et.” Ama, yok, Genel Kurul bu iradeyi göstermiyorsa biz, bu hakkı onlara vermek durumundayız. Ben sizi gerçekten anlayamıyorum. Gerçekten anlayamıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Gelecek seçimleri de böyle gizli tasnif açık oy şeklinde mi düşünüyorsunuz?

BAŞKAN – Sayın Ordu, konuşmanızı tamamlayınız, sakin olunuz.

Buyurun.

HÜSNÜ ORDU (Devamla) – Siz verilen önergeden bilgi sahibi olmayabilirsiniz. Verilen önergede, o ad okuma veya gizli oyla ilgili kararı tamamen Genel Kurul kararına bırakıyoruz.

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Bizde bu var, onu göndermediniz.

HÜSNÜ ORDU (Devamla) - Burada, bu kararı verecek olan Genel Kuruldur.

Gerçekten, bu noktada, bütün samimiyetimle söylüyorum, demokraside yapılması gereken Genel Kurulun iradesine başvurmaktır. Dünyada yapılan bu tür ana statü değişikliklerinde, FIFA’nın uyarısıyla yapılan değişikliklerde, genelde bununla beraber yeni seçimler yapılmış. Türkiye’de de benim konuştuğum, benim bildiğim bütün spor kamuoyu bunun doğru olduğuna inanıyor. Biz de Parlamento olarak doğru şey yapıyoruz.

Bu yasanın, bu tasarının spor kamuoyuna hayırlı olmasını temenni ediyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Barış…

TANSEL BARIŞ (Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, okula, kışlaya ve camiye siyaseti sokmuyoruz. Hepimiz bunu istiyoruz. Ama elbette ki, spora da siyaseti bulaştırmayalım. Ama UEFA ve FIFA diyor ki: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti futbol takımları ile Türk takımları antrenman maçı dahi yapamaz. Bu ahlaki mi? Bu etik mi? Buraya siyaset bulaşmıyor mu? Bu konuda ne diyorsunuz ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne bu spor ambargosunun kalkması için ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Barış.

Başka soru şu anda yok Sayın Bakanım.

Buyurun.

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Barış’a da çok teşekkür ediyorum, gerçekten çok önemli bir konuya temas ettiler. Sporla birlikte diplomasinin ve uluslararası ilişkilerin nasıl harmanlanacağı veyahut da bizden istenilen evrensel kuralların bize de uygulanmasını talep etmek gibi çok haklı bir noktada görüşlerini dile getirdiler.

Biz tabii, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin hem uluslararası alanda diplomatik anlamda tanınması hem de kültürel ve sportif alanlarda da bağımsız bir devlet olarak uluslararası arenada yerini almak için sportif alanda federasyonlarımız temasta bulunuyor. Uluslararası organizasyonların Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yapılması konusunda gayretleri var. Önümüzdeki dönemde de bu gayretlerimize devam edeceğiz.

Ama dediğiniz doğrudur, yani bu zaman zaman çifte standartla karşılaştığımız hususlardan biridir ülke olarak, sadece bu sporda değil. Bu konuda bizim sağlam durmamız lazım, kendimize güvenmemiz lazım, komplekse düşmememiz lazım. İşte şuradan böyle bir şey geldi deyip, onu sorgulamadan, dünyadaki evrensel süreci iyi takip etmeden, başka ülkelerin başından nasıl bir süreç geçmiş bunlara bakmadan hazır bir şekilde kabul etmememiz gerçeğini bize bir kez daha gösteriyor. Bu konuda bugüne kadar dikkatli olduk, bundan sonra da aynı dikkatimizi Parlamento olarak devam ettirmemiz gerekir diye düşünüyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Madde üzerinde dört adet önerge vardır. Önce, geliş sıralarına göre okutup, aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.

Buyurun:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/452 sıra sayılı “Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın Çerçeve Geçici 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu                      Bekir Bozdağ                        Selahattin Demirtaş

                 Malatya                                       Yozgat                                    Diyarbakır

                                Ayhan Sefer Üstün                              Hüsnü Ordu

                                         Sakarya                                          Kütahya

“Geçici Madde 1- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç otuz gün içinde 3813 sayılı Kanunun bu Kanunla değiştirilen 5 inci maddesinde belirtilen üyelerin katılımı ile Genel Kurul toplantısı yapılır. Bu toplantıda;

a) Mevcut Ana Statü, bu Kanunla getirilen düzenlemelere uyumlu hale getirilir ve Genel Kurulun onayına sunulur,

b) Federasyon Başkanı, Yönetim Kurulu ve Denetleme Kurulunun seçimlerinin yenilenip yenilenmeyeceği, ad okunmak suretiyle veya gizli oylama ile yapılır. Oylamanın nasıl yapılacağına Genel Kurul karar verir.

Genel Kurulca Federasyon Başkanı, Yönetim Kurulu ve Denetleme Kurulunun seçimlerinin yapılmasına karar verilmesi halinde, bu karardan itibaren en geç otuz gün içinde 3813 sayılı Kanunun bu Kanunla değiştirilen 5 inci maddesi hükümlerine göre seçimler yapılır. Bu seçimler sonucunda seçilecek Federasyon Başkanı, Yönetim Kurulu ile Denetleme Kurulunun görev süresi, olağanüstü toplantılarda seçim yapılması hali hariç olmak üzere, 3813 sayılı Kanunun bu Kanunla değişik 5 inci maddesinin dördüncü fıkrasına göre 2011 yılında futbol liglerinin tescil tarihinden itibaren en geç kırk beş gün içinde yapılacak seçimli Genel Kurul toplantısına kadar devam eder.

Bu maddeye göre yapılacak genel kurul veya kurullarda oy kullanacak delegelerin belirlenmesi, yapılacak itirazlar, itirazların karara bağlanması, genel kurul ilanı ve çağrı gibi hazırlıklarla ilgili süreler bu maddede  belirtilen 30 günlük süreyi aşmamak kaydıyla Yönetim Kurullarınca kısaltılabilir.”

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 64 sıra sayılı yasanın çerçeve geçici 1. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                    Ferit Mevlüt Aslanoğlu                                      Muharrem İnce

                                Malatya                                                         Yalova

1- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç otuz gün içinde 3813 sayılı kanunun bu Kanunla değiştirilen 5 inci maddesinde belirtilen üyelerin katılımı ile Genel Kurulu toplantısı yapılır. Bu toplantıda;

a) Mevcut Ana Statü, bu kanunla getirilen düzenlemelere uygunlu hale getirilir ve Genel Kurulun onayına sunulur,

b) a bendindeki hususların tamamlandıktan sonra ilk yapılacak Olağan Genel Kurulda seçimin yapılıp yapılmamasına ilişkin husus Genel Kurulun onayına sunulur.

Genel Kurul Federasyon başkanı, Yönetim Kurulu ve Denetleme Kurulunun seçimlerinin yapılmasına karar verilmesi halinde, yasanın öngördüğü işlemlerin yapılması hususuna ilişkin süre sonunda 3813 sayılı Kanunun bu Kanunla değiştirilen 5 inci maddesi hükümlerine göre seçimler yapılır. Bu seçimler sonucunda seçilecek Federasyon Başkanı, Yönetim Kurulu ile Denetleme Kurulunun görev süresi, olağanüstü toplantılarda seçim yapılması hali hariç olmak üzere, 3813 sayılı Kanunun bu kanunla değişik 5 inci maddesinin dördüncü fıkrasına göre 2011 yılında Futbol liglerinin tescil tarihinden itibaren en geç kırkbeş gün içinde yapılacak seçimli genel kurul toplantısına kadar devam eder.

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 64 Sıra Sayılı Kanunda Değişiklik yapan Tasarının geçici 1. Md. aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ediyoruz.

          Beytullah Asil                              Akif Akkuş                              Ali Uzunırmak

              Eskişehir                                      Mersin                                         Aydın

                              Ahmet Duran Bulut                             Oktay Vural

                                       Balıkesir                                           İzmir

GM 1. “Bu kanun yürürlüğe girdiğini takibeden Haziran ayındaki Türkiye Futbol Federasyonu Mali genel Kurulunda yeni delege ve statüye uygunlaştırılarak yapılacak olan yeni Genel Kurul seçimi kararını alabilir.”

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 64 Sıra Sayılı Kanunda Değişiklik yapan Tasarının geçici 1. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ediyoruz.

          Beytullah Asil                              Oktay Vural                              Ali Uzunırmak

              Eskişehir                                       İzmir                                          Aydın

                                     Akif Akkuş                            Ahmet Duran Bulut

                                        Mersin                                         Balıkesir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Konuşacak mı önerge sahipleri, gerekçeyi mi okutayım?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Ali Uzunırmak Bey konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Uzunırmak. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teşekkür ediyorum.

Kıymetli arkadaşlar, her şeyden önce Kulüpler Birliği Başkanımızı böyle bir tartışmanın içerisine çekmek istemiyorum. Bugün ziyaretlerinden dolayı teşekkür ediyorum. Sağlıklarına kavuşmuşlar “Geçmiş olsun.” diledik kendilerine. Uzun yıllardır Türk sporuna hizmet etmiş ve hizmet etme kararlılığında olan bir insan.

Tabii ki, ben Beşiktaşın kongre üyesiyim, ama Sayın Başkana ve Galatasaraya bu akşam da başarılar diliyorum.

Kıymetli arkadaşlar, biz, bugüne kadar “Seçim yapılmasın.” demedik, “Seçim tabii seyrinde yapılsın.” diyoruz. Bunu, birtakım uyarılar da aynı şekilde diyor. Seçimden kaçan falan yok. Ama bir kanunla kazanılmış bir hakkını bir vatandaşın elinden almak çok yanlış bir davranış. Kanunla kazanılmış bir hakkı elinden alıyorsunuz. Kendinizi, o Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yerine koyun, seçilmişlerin. Kanunla yeni bir düzenleme yapıyorsunuz, seçildiğiniz zamanki kanun değil, bu yeni bir düzenlemeyle, yeni bir kanunla kazanılmış hakkını, vatandaşınızın elinden alıyorsunuz. Böyle bir Parlamento mantığı, böyle bir kanun yapma mantığı olabilir mi arkadaşlar ya? Hangi devirde yaşıyoruz, hangi ülkede yaşıyoruz. Böyle bir mantıktan ben aklıselimle dönülmesi gerektiği kanaatini taşıyorum kıymetli arkadaşlar. Eğer bu temin edilmezse Türkiye uluslararası alanda da farklı bir konumda görülür. Bakın, bu bir ibret vesikasıdır arkadaşlar, kıymetli arkadaşlar. Verilen önerge, çeşitli düzeltmelerle üzerinde oynanarak bir şeylere sığdırılmaya çalışılmış. “Federasyon Başkanı ve Yönetim Kurulu ve Denetleme Kurulunun seçimleri yenilenip yenilenmeyeceği ad okunmak suretiyle veya gizli oylamayla yapılır.” Bir Parlamentonun bu kadar kural koyarak seçilmiş bir adamın elinden yetkiyi almak için bir kanun çıkarması, ibret vesikasıdır kıymetli arkadaşlar. Böyle bir mantık olmaz, böyle bir anlayış olmaz. Ne demek gizli oyla veya açık oyla? Bir Parlamentonun bu kadar teferruata dayalı bir yasayla, kazanılmış bir hakkı elinden almaya çalışmasına ne ad konur demokrasi tarihinde? Ben bu ismi koyamıyorum. Bunu, aklıselim insanlar koysunlar, vatandaş koysun, milletvekilleri koysun, uygulayıcılar koysun, hukukçular koysun, kim koyarsa koysun. Böyle bir ibret vesikası olur mu kıymetli arkadaşlar ya? Yani, siz herhangi bir alanda bir kulüp başkanısınız, gideceksiniz, oradaki katıldığınız kongrede bir taraf olduğunuzu ad okunma usulüyle yapılan bir oylamada belirleyeceksiniz. Kimi baskı altına almaya çalışıyorlar? Hangi demokrasi kuralı bu? Ha, bunu bugünkü Federasyon veya seçilmişler yapmak istese ben onun da karşısında olurum, o da yanlış. Bu, kim tarafından yapılırsa yapılsın yanlış. Açık oylamalar olabilir. Açık oylamaların olduğu alanlar, açık oylamaların olduğu zamanlar belirli zamanlardır. Ama böyle bir olağanüstü hâlde bir Futbol Federasyonunun seçiminde bunun yapılmasını ben uygun görmüyorum. Kanunla da seçim yaptırmayı uygun görmüyorum. Statüler değişmiş olabilir, delege yapısı değişmiş olabilir. Biz bunlara itiraz etmiyoruz. Ama buna, tabii mecrası içerisinde, hazirandaki Futbol Federasyonunun Genel Kurulunda aktörlerin kendileri karar versin. Zaten yüzde 40 oyla istedikleri zaman Futbol Federasyonu Genel Kurulunu olağanüstü toplamaya yetkileri var delegelerin. Ee, dolayısıyla, bu otuz gün içerisinde, kırk beş gün içerisinde Federasyonun delege yapısı ve ana statüsü uyumlu hâle getirildiğinde, hazirandaki mali Genel Kurulda yüzde 40’la, isterlerse, seçim kararı alırlar. Biz bunlara karşı değiliz, ama bu tabii mecranın dışına çıkartmak istemenin anlamı ne? Bir belediye seçimleri geliyor, o belediye seçimleri gelmeden önce, bu rakip görünen Futbol Federasyonunu da şöyle bir halledelim mi görünüyor bu işin içinde?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Uzunırmak, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Tabii ki, eğer bu konuda bu kadar ısrar edilirse –ben ön yargılı davranmak istemem ama- ihtimalleri sıralamaya başlarım; acaba, neden bu işte bu kadar ısrar ediliyor, neden bu kadar tabii mecranın dışına çıkartılmaya çalışılıyor? Dolayısıyla, kıymetli arkadaşlar, bu ısrar, çoğunluğa dayalı doğrunun karşısındaki yanlış uygulamanın ısrarı, demokrasi açısından doğru neticeler doğurmaz.

Şahsi dostluklarımız var, arkadaşlıklarımız var, hiçbirisine halel getirmeyiz, ama bu kürsüler, bu uygulamaları, bizim, devlet adamı olarak, ülke insanı olarak, kanun koyucu olarak dikkatle irdelememiz gerektiği konular olduğu kanaatini taşıyorum.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uzunırmak.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 64 Sıra Sayılı Kanunda Değişiklik yapan Tasarının geçici 1. maddesinin tasarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ediyoruz.

                                                                        Beytullah Asil (Eskişehir) ve arkadaşları

Geçici Madde 1- Bu Kanun, yürürlüğe girdiği tarihten Haziran ayındaki Türkiye Futbol Federasyonu mali genel kurulunda yeni delege ve statüye uygunlaştırılarak yapılacak olan yeni Genel Kurul seçim kararını alabilir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?..

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım, konuşacak mısınız?

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, çoğunluk hitabı anlamıyor, onun için gerekçeyi okutunuz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

FIFA’nın uyarıları doğrultusunda yeni delege yapısı ve statüler oluşmuştur.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 64. sıra sayılı yasanın çerçeve geçici 1. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                        Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları

1- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç otuz gün içinde 3813 sayılı kanunun bu Kanunla değiştirilen 5 inci maddesinde belirtilen üyelerin katılımı ile Genel Kurulu toplantısı yapılır. Bu toplantıda;

a) Mevcut Ana Statü, bu kanunla getirilen düzenlemelere uygunlu hale getirilir ve Genel Kurulun onayına sunulur,

b) a bendindeki hususların tamamlandıktan sonra ilk yapılacak Olağan Genel Kurulda seçimin yapılıp yapılmamasına ilişkin husus Genel Kurulun onayına sunulur.

Genel Kurul Federasyon başkanı, Yönetim Kurulu ve Denetleme Kurulunun seçimlerinin yapılmasına karar verilmesi halinde, yasanın ön gördüğü işlemlerin yapılması hususuna ilişkin süre sonunda 3813 sayılı Kanunun bu Kanunla değiştirilen 5 inci maddesi hükümlerine göre seçimler yapılır. Bu seçimler sonucunda seçilecek Federasyon Başkanı, Yönetim Kurulu ile Denetleme Kurulunun görev süresi, olağanüstü toplantılarda seçim yapılması hali hariç olmak üzere, 3813 sayılı Kanunun bu kanunla değişik 5 inci maddesinin dördüncü fıkrasına göre 2011 yılında Futbol liglerinin tescil tarihinden itibaren en geç kırkbeş gün içinde yapılacak seçimli genel kurul toplantısına kadar devam eder.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN- Sayın Aslanoğlu?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekillerim; hepinize saygılar sunuyorum.

Bu yasadaki amaç özerk federasyondu. Bu önergede dediğimiz şuydu: Özerk Federasyon kendisi karar versin, biz karar vermeyelim. Oylamanın nasıl yapılacağına, Genel Kurulun nasıl yapılacağına kendisi karar versin. Fakat gruplar arasında bir mutabakat sağlamak amacıyla bir başka önerge… Ama, burada esas dediğimiz, biz karışmayalım, her şeye kendisi karar versin. Oylamanın şekline de, Genel Kurulun ne zaman yapılacağına da… Bu önergede bunu diyoruz, demin Sayın Uzunırmak’ın dediği gibi, özerk Federasyon.

Sayın milletvekillerim, dünden beri konuşuyoruz, ama yine söylüyorum, özerk federasyonlar özerk kulüplerle oluşur. Kulüpler özerk olmazsa, kulüplerin mali bağımsızlığı olmazsa Federasyon özerk olamaz. Federasyon, kulüplerin mali bağımsızlığına yönelik tüm kulüpleri kendi kaderine terk ederse, sadece Süper Lig kulüplerine, yayın gelirlerinden dolayı onu dağıtıp, özellikle İkinci, Üçüncü ve Birinci Lig’deki takımları kaderine terk ederse ve bunlara sahip çıkmazsa bu Federasyon ilelebet özerk olamaz. O zaman, sadece Süper Lig’e gelen parayı yöneten bir kulüp olur.

Sayın milletvekilleri, dün söyledim, yine söylüyorum: Kulüplerin sırtındaki en ağır sorun vergi ve sigorta borçlarıdır. Ben, size bunları affedin demiyorum, silin demiyorum, ama 6189 sayılı Yasa aylık yüzde kaç faiz yediriyor? Bir sene almazsanız bile o faiz çalışıyor, aylık yüzde 3 çalışıyor. Aylık yüzde 3 demek, yaklaşık bunun bileşik faizi 45’i buluyor. Yani, 2 milyar bir borcu olan kulübün gelecek sene 3,5 milyar borcu oluyor arkadaşlar. Gelin, bunu -on yıla mı, beş yıla mı, üç yıla mı- enflasyona endeksli bir şey hâline getirelim arkadaşlar, bunu söylüyorum. Birçok milletvekilimin ilindeki futbol kulüpleri bu sorunla karşı karşıya, gelin, buna da duyarlı olalım, bu da bizim görevimiz, Federasyonu özerk yapmak kadar bu da bizim sorunumuz. Dünden beri söylüyorum, ama ne Çalışma Bakanım ne Maliye Bakanım, bir şekilde… En azından bizlere gelsin desin ki: “Arkadaşlar, faiz çalışıyor.” Arkadaşlar, bu hepimizin sorunu, bu ülkedeki sporun sorunu. Spor özerk olmalı, kulüpler özerk olmalı. Bunun için, bunu söylüyoruz.

Kamu vicdanı her zaman kolaylık yapar insanlarına, vicdanlara kolaylık yapar kamu vicdanı. Kulüplerin hangi durumda olduğunu hepiniz çok iyi biliyorsunuz, ama her nedense, maalesef, bu konuda biraz duyarsız kalıyoruz. Sadece Federasyonu özerk yapmak için çalışıyoruz. Arkadaşlar, gelin, kulüpleri de özerk yapalım.

Enerji Bakanım demin buradaydı galiba, burada gördüm galiba, gitti galiba, yoksa, bir şey söyleyecektim ona da. Arkadaşlar, kamu, insanına her zaman yardım eder. Çok üzüldüğüm bir olayı kendisine iletecektim ama dışarı çıktı. Bir üniversitenin elektriğini devlet kesmez. Sadece bunu söylüyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/452 sıra sayılı “Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın Çerçeve Geçici 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                        Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları

“Geçici Madde 1- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç otuz gün içinde 3813 sayılı Kanunun bu Kanunla değiştirilen 5 inci maddesinde belirtilen üyelerin katılımı ile Genel Kurul toplantısı yapılır. Bu toplantıda;

c) Mevcut Ana Statü, bu Kanunla getirilen düzenlemelere uyumlu hale getirilir ve Genel Kurulun onayına sunulur,

d) Federasyon Başkanı, Yönetim Kurulu ve Denetleme Kurulunun seçimlerinin yenilenip yenilenmeyeceği, ad okunmak suretiyle veya gizli oylama ile yapılır. Oylamanın nasıl yapılacağına Genel Kurul karar verir.

Genel Kurulca Federasyon Başkanı, Yönetim Kurulu ve Denetleme Kurulunun seçimlerinin yapılmasına karar verilmesi halinde, bu karardan itibaren en geç otuz gün içinde 3813 sayılı Kanunun bu Kanunla değiştirilen 5 inci maddesi hükümlerine göre seçimler yapılır. Bu seçimler sonucunda seçilecek Federasyon Başkanı, Yönetim Kurulu ile Denetleme Kurulunun görev süresi, olağanüstü toplantılarda seçim yapılması hali hariç olmak üzere, 3813 sayılı Kanunun bu Kanunla değişik 5 inci maddesinin dördüncü fıkrasına göre 2011 yılında futbol liglerinin tescil tarihinden itibaren en geç kırk beş gün içinde yapılacak seçimli Genel Kurul toplantısına kadar devam eder.

Bu maddeye göre yapılacak genel kurul veya kurullarda oy kullanacak delegelerin belirlenmesi, yapılacak itirazlar, itirazların karara bağlanması, genel kurul ilanı ve çağrı gibi hazırlıklarla ilgili süreler bu maddede  belirtilen 30 günlük süreyi aşmamak kaydıyla Yönetim Kurullarınca kısaltılabilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükûmet?

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutayım Sayın Aslanoğlu?

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Seçimlerin yenilenip yenilenmeyeceği hususunun Genel Kurul kararı ile belirlenmesini teminen, önerge ile geçici 1 inci madde yeniden düzenlenmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde geçici madde 1’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 2’yi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 2- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte görevde bulunan Tahkim Kurulu, geçici 1 inci maddeye göre seçilecek Federasyon Başkanı ile Yönetim Kurulu tarafından Tahkim Kurulu oluşturulana kadar görev yapmaya devam eder.

Uyuşmazlık Çözüm Kurulu, geçici 1 inci maddeye göre yapılacak seçimlerden itibaren en geç otuz gün içinde oluşturulur.

BAŞKAN – Madde üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Akif Akkuş.

Sayın Akkuş, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasa gerçekten çok vaktimizi aldı. Ancak her yasa gibi bu da, gelecekte Türk futbolunun daha iyiye gitmesi, daha başarılı olması için yapılan değişikliklerden ibaret. Biz, iki gündür bu yasanın eksiklikleriyle ilgili birtakım öneriler ileriye sürdük ama bunların hiçbirisi, maalesef, rağbet görmedi, özellikle iktidar partisi tarafından. Tabii, bu, yeni bir milletvekili olarak beni gerçekten üzdü. Yani, biz burada sanki Futbol Federasyonunun bu ülkeye faydası olmasın diye çalışıyormuşuz gibi bir intiba uyandı bende, hâlbuki böyle bir şey yok. Biz bu ülkeyi seviyoruz, bu ülkenin insanlarını seviyoruz ve Futbol Federasyonunun da bu ülkeye faydalı olacağı kanaatindeyiz.

Tabii, bu geçen kısa dönem içerisinde özellikle şunu izledim: İktidar partisi, bir şey ortaya konduğunda, bir şey söylendiğinde, bir iddia ortaya konulduğunda hep diyor ki: Eski dönemde yapıldı, eski dönemde şöyleydi, böyleydi. Bu da üzücü bir durum. Çünkü, o günkü şartlar içerisinde birtakım şeyler eksik yapılmış olabilir ve biz bunları düzeltmek için zaten varız. Devletin yapısında bir mütekabiliyet var, yani o günkü şartlar değişince, bugünkü şartlar yeni birtakım ihtiyaçları doğuracaktır. Tabii, bu iddialar da, ayrıca, doğru mu yanlış mı onlar konusunda da fazla bunların üzerinde durmuyorum.

Ancak, burada şunu da belirtmek isterim: Bugün bu yasa acelecilikle ortaya kondu. Gerçekten cuma günü bu yasa metni elimize geçti, pazartesi günü de toplantıya çağrıldık. Tabii, bu esnada da her birimiz birtakım planlar, programlar yapmıştık bu hafta sonuyla ilgili; kimi yerlere sözler vermiştik, hatta biletlerimizi almıştık. Dolaysıyla buralara gitmek mecburiyetinde kaldık ve o yasa üzerinde gereği gibi çalışamadık, gereği gibi düşünemedik ve Komisyona gittik ve Komisyonda da -yine, tabii, üzerinde çalışıp çalışmadığımız, çalışamadığımız- bu yasa ile ilgili fazla bir şey ortaya koyamadık ve hemen Meclise geldi. Daha önce görüşmesi başlamış bir yasa çekilerek bu yasa gündeme getirildi. Tabii, bunu da anlamak oldukça güç geldi bana ve bazı iddiaları da bu yüzden “Acaba mı?” diye düşünmeye başladım.

Tabii, bu acelecilik beraberinde birtakım eksiklikleri getirecektir. Gerek Milliyetçi Hareket Partisinin burada konuşan hatipleri gerek diğer partilerin burada konuşan hatipleri bu eksiklikleri ortaya koydu. Önümüzdeki yıllarda, önümüzdeki günlerde bugün üzerinde durmadığımız, tabiri caizse “es geçtiğimiz” konular önemli olaylara gebe olacak diye belirtiyorum. Bu yüzden de bu yasanın yeniden gözden geçirilmesi gerektiği kanaatindeyim.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Futbol Federasyonuyla ilgili önemli bir yasanın görüşüldüğü bu birleşimlerde, Futbol Federasyonu Başkanı veya bir yetkilisinin de burada olması gerekirdi kanaatindeyim. Zaman zaman, ihtiyaç duyulduğunda, onlara da birtakım şeyler sorulabilirdi. Çünkü, bakıyorum, burada kanun maddeleri görüşülürken, ilgili bakanlıkların, ilgili kuruluşların elemanları buraya geliyor ve yetkili bakanın yahut komisyon başkanının arkasındaki sırada oturuyor. Futbol Federasyonu Başkanı da bu şekilde gelebilirdi. Bunu da bir eksiklik olarak görüyorum.

Tabii, yasa öyle bir aceleye getirilmiş ki, futbolun vazgeçilmez ögelerinden olan hakemlerin Genel Kurul üyeliği yahut da Genel Kurulda üye olarak temsil edilmeleriyle ilgili, oy kullanmalarıyla ilgili bir madde yok. Neyse ki, bu noksanlık, Milliyetçi Hareket Partisinin uyarısı ve katkısıyla giderildi. Buradan Milliyetçi Hareket Partisinin bu uyarıyı yapan vekillerine teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “Bu yasa, aslında, Türkiye Futbol Federasyonunun yasasını FIFA ve UEFA’nın istekleriyle uyumlu hâle getirmek için hazırlandı.” deniliyor. Ancak, UEFA’nın isteklerine uymayan maddeleri de içerdiği yine bu yapılan konuşmalar sırasında ortaya kondu. Kısaca, bu yasanın geri çekilmesi daha uygun olacaktır. Geçici 2’nci maddeye göre, kanunun yürürlüğe girmesiyle, Federasyon Başkanı yeniden seçilecek, ama onun atadığı, ortaya çıkardığı Tahkim Kurulu yeni bir Tahkim Kurulu oluşturuluncaya kadar görev yapmaya devam edecektir deniliyor. Bu da…

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Beraber.

AKİF AKKUŞ (Devamla) – Öyle mi? Peki, değiştirilmiştir. Teşekkür ediyorum, yani, eğer böyle bir değişiklik varsa. Çünkü az önce okuyarak geldim buraya.

Sonuç olarak, bu yasa Türk futbolunu daha ileriye götürmeyecek kanaatindeyim.

Yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akkuş.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Ahmet Ersin.

Sayın Ersin, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA AHMET ERSİN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; sözlerime başlarken hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Futbol Federasyonunun yapısında, kuruluşunda ve Genel Kurulun yapılanmasında değişiklik içeren yasa tasarısının geçici 2’nci maddesiyle ilgili söz aldım. Aslında biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu tasarıya olumlu oy veriyoruz başından beri. İtiraz ettiğimiz geçici 1’inci maddedeki değişiklik de yapıldıktan sonra, bizim açımızdan bir mahzuru kalmadı. Ancak tabii, bu kürsüye gelmişken, sporun, futbolun ve genel olarak da sporun içinde bulunduğu bazı sorunları sizlerle paylaşmak isterim.

Değerli arkadaşlarım, dün Sayın Bakan bu kürsüde konuşurken Genel Kurulu, daha doğrusu Genel Kurul delegelerinin siyasetle ilişkilerinin olamayacağını, belediye kulüplerinin sahip olduğu delege sayısının Genel Kurul delege sayısı itibarıyla fazla da önemli olmadığını, esasen yirmi üç tane, Süper Lig, Birinci Lig, İkinci Lig ve Üçüncü Lig’de toplam yirmi üç tane belediye futbol kulübü olduğunu söyledi.

Şimdi, sayın milletvekilleri, Sayın Bakan bu göreve, tabii, yeni geldi, başarılı olmasını da diliyorum. Çünkü, eskiden beri tanıdığım, çalışkanlığını bildiğim, samimiyetini bildiğim bir Sayın Bakanımızdır. Ancak, “Belediye futbol kulübü olarak yirmi üç tane, bütün liglerde toplam yirmi üç tane var.” derken, sanıyorum, çok da doğruyu söylemedi.

Şimdi, bu yirmi üç tane kulübü, belediye kulübünü sayarken Sayın Bakan, acaba, adında “belediye” eki olmadan, ama, belediyelerden katkı alan, yardım alan ve belediyelerin denetiminde olan kulüpleri de saydı mı? Yani, yirmi üçün içinde bunlar da var mı? Örneğin, Ankaraspor var mı? Örneğin, Konyaspor var mı? Örneğin, Gaziantepspor, Yimpaş Yozgatspor… Daha, bunların sayısı artırılabilir. Bu “Yirmi üç belediye kulübü” diye tanımlanan sayı içinde bunların da yeri var mı yok mu, onu tabii ki, Sayın Bakan bir açıklarsa memnun olurum.

Ayrıca, devletten, resmî kurumlardan ihale alan kişilerin kulüp yöneticisi olduğu o spor kulüpleri de bu yirmi üçün içinde var mı? Yani, şunu söylemek istiyorum: Devletten ihale alan, devletle iş yapan kişilerin yönetici olduğu kulüplerin, acaba, delegelerinin siyasetten arınmış olduğunu ya da o kulüplerin siyasetten arınmış olduğunu söylemek mümkün müdür? Ve elbette ki, bunları, bu yirmi üçün içinde Sayın Bakan ifade etmedi, bundan kesinlikle eminim.

Şimdi, bu, Federasyonla ilgili bu yasa tasarısı hazırlanırken -biraz önce yapılan değişiklikten önceki süreci söylüyorum- bu vesileyle, bu yasa tasarısı vesilesiyle Futbol Federasyonunu da nasıl göndeririz diye bir arayışın içine girdiler ve belki de futbola çok olumlu katkılar yapacak olan, FIFA’nın, UEFA’nın da onayını alacak olan bu tasarının içine, Futbol Federasyonunu da göndermenin yollarını açan bir madde, geçici madde ekleyiverdiler. Ama, her şeye rağmen, bu düzeltme yapıldığına göre, artık bu konudaki endişeler de giderilmiş olur. Ancak, şimdi, gerek Sayın Başesgioğlu gerekse ondan önceki Sayın Bakan, nedense seçildiği günden beri hep Futbol Federasyonuyla ilgilendi ama, diğer branşlarda neler olup bittiğine ilişkin herhangi bir çalışmaları olmadı. Mesela, bir şey sormak istiyorum. Eski bir güreşçimiz, şimdi sizin milletvekiliniz. O, aktif spor yaptığı dönemde, hatta yanılmıyorsam bir şampiyona sonucunda, şöyle bir söz söyledi ve bütün basında, bazı basında manşetten yer aldı: “Ben kızımı spora vermem.” dedi. “Bildiğim bazı şeyler var, kızımı spora vermem.” dedi. Şimdi, o yazıyı okuyunca ben, tabii, kafam çok karıştı. Geçen yıl da, yine bu kürsüden önceki Sayın Bakana sormuştum “acaba ne demek istiyor?” diye. Şimdi Sayın Başesgioğlu’na da soruyorum: Acaba Sayın Milletvekilinizle görüştünüz mü? Bu Sayın Milletvekiliniz, eski millî güreşçimiz, bu sözleriyle ne anlatmak istedi? (AK Parti sıralarından gürültüler) 

AGÂH KAFKAS (Çorum) – Sen gidip sorsaydın!

MURAT YILDIRIM (Çorum) – Sana ne?

AHMET ERSİN (Devamla) – Bana sorun demiyorum. Benim muhatabım Sayın Bakan. Ben Sayın Bakana söylüyorum. Sizin kızmanıza gerek yok.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, sakin olunuz lütfen. Arkadaşlar…

AHMET KOCA (Afyonkarahisar) – Çok para verirlerse…

AGÂH KAFKAS (Çorum) – Sen sorsaydın!

AHMET ERSİN (Devamla) – İşte, burada olduğu için, yani cevap verir diye söylüyorum ben de, o açıdan söylüyorum. Çünkü, bu sözünü ben gazetelerde okudum, kendisiyle görüşmedim.

Dolayısıyla, böyle bir söz söylediyse ve aradan bir yıl geçmesine karşın bir düzeltme de yapılmadığına göre ve önceki Bakana bunu ben sordum. Yine bu kürsüden sordum. Bir cevap vermediler, bir gelişme olmadı. Şimdiki Sayın Bakana tekrar sorma gereğini duyuyorum. Bir şey sorayım…

AHMET KOCA (Afyonkarahisar) – Hamza burada, sorsaydın.

AHMET ERSİN (Devamla) – Ya, uzatma… Uzatma, anladık, tamam.

BAŞKAN – Sayın Koca…

AHMET KOCA (Afyonkarahisar) – Çok merak ediyorsan sor.

AHMET ERSİN (Devamla) – Uzatma…

BAŞKAN – Arkadaşlar lütfen…

AHMET ERSİN (Devamla) – Senin sorduğun şeyi ben söyledim. Yani, burada gelip açıklama yapabilir diye söyledim. Onu söyledim.

Şimdi, Sayın Bakana sormak isterim: Futbol Federasyonuyla ilgili çalışmalar yapıyorsunuz. Peki, diğer branşlarda neler oluyor? Mesela, bazı branşlarda Türkiye çok kötü sonuçlar alıyor, uluslararası yarışmalardan çok kötü sonuçlar alıyor. Bu federasyonlarla ilgili bir çalışmanız var mı?

Mesela, hangi branşta Türkiye uluslararası yarışmalardan aforoz edildi? Hangi branşta Türkiye uluslararası spor kuruluşları tarafından aforoz edildi? Uluslararası yarışmalardan hangi branşta Türkiye ihraç edildi ve hangi branşta Türkiye 100 bin dolar ceza aldı ve bu ceza ödendi mi, kim ödedi? Bunları bilmek hakkımız değil mi?

Değerli arkadaşlarım, spor elbette ki bir ülkenin tanıtımı için çok önemli. Eğer iyi yönetiliyorsa ve eğer başarılı olması için gerekli altyapı çalışmaları da yapılıyorsa elbette bu alkışlanır. Örneğin, millî takımımızın 2008’deki Avrupa finallerine katılıyor olması hepimizi mutlu etti. Keşke diğer branşlarda da böyle mutlu sonuçlar alsak diye hepimiz bekliyoruz. Ama maalesef, üzülerek belirtmek isterim ki, Türk sporu ehil ellerin elinde değil, sorun da bu zaten.

Yani, hatırlarsınız, iki üç yıl önce bazı federasyonların seçimleri yapılmıştı, federasyon başkanları seçimleri yapılmıştı. O zaman yaşanan olumsuzlukları bu kürsüden ben gündeme getirdim ve bana da bir dava da açıldı, tazminat davası açtılar. O dava henüz devam ediyor, o konuya girmiyorum. Ama gerçekten çok ciddi, yani sporumuza dinamit koymaya benzeyen girişimler yapıldı o dönemde ve o girişimler ondan sonra da devam etti ve bugün maalesef, işte, Türkiye hemen hemen her branşta dünyadaki yarışmalardan ya ihraç ediliyor ya olumsuz sonuçlar alınıyor.

Mesela, sormak isterim: Bizim o Millî Atletimiz Süreyya Ayhan neden böyle bu durumlara düştü? O “Cep Herkülü” nerelerde? O Cep Herkülü’nü televizyonda ağlatan, o Cep Herkülü’nün, bütün dünyanın önünde diz çöktüğü Cep Herkülü’nün televizyonda ağlamasına sebep olan gerekçeler neydi, sorunlar neydi? Bunlar açığa çıkarıldı mı? Bütün her şey, olumsuzluklar yerli yerinde duruyor ve biz burada yasalar çıkarıyoruz, uygulanmayan yasalar ya da uygulanmamak üzere çıkarılan yasalar. Burada görüşüyoruz, konuşuyoruz, tartışıyoruz, yürürlüğe koyuyoruz ama uygulaması yok.

Örneğin, maçlardaki o şiddet, şike iddiaları. Bununla ilgili komisyon kuruldu bu Mecliste, ben de o Komisyonun üyesiydim. Bir rapor çıkardık ortaya, yasal düzenlemeler yapıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ersin, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

AHMET ERSİN (Devamla) – Ama, hepiniz biliyorsunuz ki, futbolda şike de devam ediyor ve hepimiz yaşıyoruz ki, maçlarda şiddet de devam ediyor. Yani, yasa çıkarmak yeterli olmuyor değerli arkadaşlarım, bunu anlatmaya çalışıyorum, bir de irade olması lazım. O yasayı uygulayan iradenin de ortaya konulması lazım. İşte, bu iradeyi şimdiye kadar göremedik. Umarım, Sayın Başesgioğlu’nun yönetiminde, geçen dönemlerle kıyaslanmayacak daha iyi bir yönetim ortaya çıkar ve sporda hepimizi gururlandıran sonuçlar alırız, başarılara imza atarız.

Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ersin.

Şahsı adına Amasya Milletvekili Avni Erdemir. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 64 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın geçici 2’nci maddesiyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum efendim.

İki gündür tartışıyoruz. Ama, hepimiz biliyoruz ki, bu tasarı bir uzlaşı tasarısıdır, bir özerklik tasarısıdır ve bu tasarı bir uyum tasarısıdır. Buraya nereden geldik? Niçin bu tasarı bir uzlaşı tasarısıdır, niçin özerklik tasarısıdır, niçin uyum tasarısıdır?

Değerli arkadaşlarım, var olan bir Kanun’umuz var -3813 sayılı Kanun- ve Futbol Federasyonumuz buna göre şekillenmiş, Türkiye’de futbol buna göre yürüyor ve bir tarafta da üyesi bulunduğumuz FIFA var. FIFA dünyaya “Gelin, dünyada bir uyum sağlayalım, yasalarımızı ortak hâle getirelim.” diyor ve tüm ülkelere olduğu gibi bizim ülkemize de önerilerini, taleplerini bildiriyor.

Türkiye Futbol Federasyonumuz FIFA’dan gelen bu talepler doğrultusunda bir taslak hazırlıyor. Evet, Hükûmetimiz de Futbol Federasyonumuzun, Türkiye Futbol Federasyonunun hazırladığı taslağı esas alarak bir kanun tasarısı hazırlıyor. İnanın, Futbol Federasyonunun hazırladığı taslakla Hükûmetimizin hazırladığı tasarıyı satır satır inceledim. Sadece ve sadece üç alanda fark görüyoruz. Nedir bu farklar?

Bir: Olağanüstü toplantı nisabıyla ilgili fark. Evet, var olan Kanun’umuzda, bugünkü mevzuatta olağanüstü toplantı nisabı yüzde 40. Fakat, her nedense, Futbol Federasyonu hazırladığı taslakta üçte 2 olağanüstü toplantı nisabını ortaya koyuyor. Hükûmetimiz de, evet, daha demokratik bir yasa olsun diyerek, denetime daha açık bir yasa olsun diyerek tasarısını hazırlarken, olağanüstü toplantı nisabını yüzde 40 olarak hazırlıyor.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hayırlı olsun, hayırlı olsun!

AVNİ ERDEMİR (Devamla) – Evet, farklı olan diğer bir husus Genel Kurulun oluşumu. Genel Kurul oluşumunda da, Hükûmetimiz, futbolun en asli unsurları olan kulüpleri esas alan ve kulüplerin ağırlıklı üye olduğu bir madde hazırlıyor.

Diğer husus, tartıştığımız geçici 1’inci madde. Evet, nedir bu? Genel Kurulun otuz gün içinde toplanması ve güven tazelemesi öngörülüyor.

Değerli arkadaşlarım, iki gündür söz ediyoruz “Siyasi baskı var.” diyoruz. Allah aşkına, nerede var siyasi baskı? Bu kanun tasarısı için söylenemeyecek iki kelime varsa o da “siyasi baskı” kelime grubudur. Allah aşkına, nerede siyasi baskı, tekrar soruyorum? Yasa’da var olan Bakanın Genel Kurulu olağanüstü toplama yetkisinin kaldırılması mı siyasi baskı? Genel Kurulu futbolun en önemli unsurlarıyla oluşturmak mı siyasi baskı? Tasarıyla başkana 3 defadan fazla seçilme hakkının verilmesi mi siyasi baskı? “Ey Genel Kurul, istersen başkanını yeniden seçebilirsin.” demek mi siyasi baskı?

Kısaca tekrar ediyorum: Bu tasarı bir uzlaşı tasarısıdır, bir uyum tasarısıdır, bir özerklik tasarısıdır.

Yasanın Türk sporuna, uzlaşı, barış getirmesini, başarı getirmesini diliyor, hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdemir.

Şahsı adına Samsun Milletvekili Fatih Öztürk.

Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

FATİH ÖZTÜRK (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, iki gündür, yoğun bir şekilde bu yasayla alakalı tartışıyoruz, konuşuyoruz. Fakat, dikkatimi çeken bir konu var; aynı dili konuşmamıza rağmen, zannedersem, arkadaşlarla bir nüans farkımız var.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Olabilir.

FATİH ÖZTÜRK (Devamla) – Fazla bir fark yok, o yüzden değiniyorum. Bu nüans farkını kapatabileceğimize inanıyorum. Çünkü, asla ve asla art niyet aramaksızın, Türk futbolunu en az bizim kadar sevdiğinizi çok iyi biliyorum.

EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – Daha fazla…

FATİH ÖZTÜRK (Devamla) – Türk futbolunun, en az bizim kadar, en iyi yere ulaşması noktasında mücadele ettiğinizi de biliyorum. Demek ki, aramızda bir fark yok. Biz Türk futbolunu hep birlikte seviyoruz.

AHMET ERSİN (İzmir) – Sizden biraz fazla…

EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – Biraz fazla…

FATİH ÖZTÜRK (Devamla) – Türk futbolunu hep birlikte bir yere getireceğiz. Ben buna yürekten inanıyorum.

Şuna da inanıyorum ki, bu kanun bu Meclisten yine sizlerin desteğiyle birlikte çıkacak. Bu kanun bu Meclisten sizin o önemli oylarınızla çıkacak ve bundan sonra, futbol tabiriyle, top olması gerekenin elinde olacak. İnşallah, topun sahibi olanlar bizim çıkardığımız kanundan sonra bu işi en iyi şekilde yerine getirecekler. Buna yürekten inanıyorum.

Bu maddenin de Türk futboluna hayırlar getirmesini diliyorum.

Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Doğru, buyurun.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, Sayın Bakan nezdinde Hükûmete sormak istiyorum: Geçtiğimiz günlerde önümüzdeki dünya kupasıyla ilgili kuralar çekildi. Kuralarda bizim grubumuza da Ermenistan futbol takımı çıktı.

Tabii, Ermenistan’la Türkiye arasında birçok problem var. Özellikle Karabağ ve Azerbaycan’ın üçte 1 bölümü Ermeniler tarafından işgal edilmiştir. Bu bölgeden de yaklaşık olarak 1 milyonun üzerinde insan, perişan bir şekilde, Bakü’deki reyonlarda yaşamaktadır. Ayrıca, beraberinde Hocalı’da çok büyük bir katliam yapılmış ve de orada soykırım uygulanmıştır.

Bu şekildeki bir devletle, biz, futbol takımımızla orada nasıl maça çıkacağız? Bu konuda verilmiş bir karar var mıdır? Bunu öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğru.

Sayın Bakanım...

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Sayın Doğru’ya, Sayın Bakanımıza teşekkür ediyorum.

Dünya Kupası eleme gruplarında kuralar çekildi ve şahsen benim de umutlu olduğum bir gruba düştük. Ancak, bu ülkeler içerisinde Ermenistan da var ve Sayın Bakanın ifade ettiği gibi, Ermenistan ile hem Azeri kardeşlerimizin hem de bizim devam eden ihtilaflarımız  var. Biz Ermenistan’ı tanıyan bir ülkeyiz, ama diplomatik ilişkilerimiz olmayan bir ülkeyiz. Bu uluslararası hukuku ilgilendiren bir konu.

Şimdi, iki gündür tartışıyoruz. Tabii, siyaset spora karışmasın. Bu şimdi tam kitabın orta yerinden bir soru. Sporun evrensel kaideleri var, uluslararası kaideleri var. Millî takım bu ülkeyle maç yapmasa, yaptırımları var, uygulaması var.

Şimdi, şahsen şöyle düşünüyorum, bu, Hükûmet görüşü değil, benim şahsi görüşümdür: Biz Ermenistan’a karşı olan rezervlerimizi, karşı çıkışlarımızı uluslararası arenada elbette sonuna kadar hakkımızı arayacağız, Azeri kardeşlerimizin mağduriyetlerini sonuna kadar onların yanında olarak arayacağız. Bunu, açıkçası Dışişleri Bakanlığı ile görüşme imkânı olmadı. Bunu görüşeceğiz. Önümüzdeki günlerde geleceğimiz noktayı umarım sizlerle ve kamuoyuyla birlikte paylaşacağız diyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/452 sıra sayılı “Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın çerçeve Geçici 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Nihat Ergün                            Bekir Bozdağ                         Hayrettin Çakmak

                 Kocaeli                                     Yozgat                                        Bursa

                              Ayhan Sefer Üstün                         Orhan Karasayar

                                       Sakarya                                           Hatay

Geçici Madde 2- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte görevde bulunan Tahkim Kurulu ile disiplin kurulları geçici 1’inci maddesi gereğince seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, yeni seçilecek Federasyon Başkanı ile Yönetim Kurulu tarafından seçimlerin yenilenmesinin reddedilmesi halinde ise, ret kararından itibaren otuz gün içinde Federasyon Başkanının teklifi ve Yönetim Kurulu kararı ile kurullar oluşturulur. Bu kurullar oluşturulana kadar mevcut kurullar görevine devam eder.

Uyuşmazlık Çözüm Kurulu, geçici 1 inci madde hükmüne göre seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde bu seçimlerden itibaren, seçimlerin yenilenmesinin reddedilmesi halinde ise ret kararından itibaren en geç otuz gün içinde oluşturulur.

Merkez Hakem Kurulu atanıncaya kadar mevcut Kurul görevlerini yapmaya devam eder.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tahkim Kurulu, Disiplin kurulları ile Merkez Hakem Kurulunun oluşturuluncaya kadar görevlerini mevcut kurulların yapacağı öngörülmüştür.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde geçici madde 2’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 17’yi okutuyorum:

MADDE 17- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut. (MHP sıralarından alkışlar)

Sayın Bulut, buyurun.

MHP GRUBU ADINA AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 64 sıra sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kanunu’yla ilgili hazırlanan geçici yasa hakkında partimin 17’nci madde hakkındaki görüşlerini sizlere sunmak üzere huzurunuzdayım. Şahsım ve grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dün akşam ülkemize büyük sevinç yaşatan Beşiktaş kulübünü kutluyor, Galatasaraya ve Fenerbahçeye de başarılar diliyorum.

Yüce Meclisin sporun siyasetini yapmak, ancak siyaseti spora karıştırtmamak gibi etik bir misyonu olmalıdır diye düşünüyoruz. Futbol Federasyonu, işlevleri ve yapısı itibarıyla toplumun ve siyasetin hep gündemini işgal etmiştir. Geniş halk kitlelerinin en çok ilgilendiği bir endüstri hâline gelen futbol ister istemez ilgili kurum ve kuruluşların ilgi odağı olmuştur. Ancak, bilindiği gibi, pazartesi günü Komisyondan geçen ve dün Meclise getirilen, dünden beri de gece geç vakitlere kadar tartışmalı bir şekilde -olması gereken de bu- geçip bugün inşallah sonuçlanacak olan, Avrupa Futbol Federasyonları Birliği, Uluslararası Futbol Federasyonu Birliği kurallarına Türk Futbol Federasyonunu uydurmak, uyum sağlamak adına hazırlanmış olan bu tasarının içerisine tartışmalara konu olan maddeler yerleştirilmiş, dünden beri uyum içerisinde geçmesi gereken bu yasada, tamamen, istenen amaçla değil, Hükûmetin kendi katkılarıyla itiraza sebep olan bu iki maddenin tartışmasına yol açılmıştır.

Değerli milletvekilleri, grubumuz ve muhalefet partileri bu hususlardaki uyarılarını ciddi bir şekilde yaparak, önümüzdeki günlerde bu çıkacak yasanın doğuracağı sakıncaların, yaratacağı tartışmaların, yasanın iptali konusunda yapılacak girişimlerin tekrar Meclis gündemine getirilerek Meclisin yeniden gündeminin işgal edilmesinin önlenmesi adına Hükûmetimizi ve yüce Meclisi bunları dikkate almaya, değerlendirmeye tabi tutmaya davet ediyoruz.

Tasarının girişi, tabii ki bunun ötesinde toplanmadaki yüzdeler ve deminki değerli konuşmacının Genel Kurulun kongre istemesi, değişim istemesi noktasındaki oradaki birinci toplantıda yüzde 51, ikincisinde üçte 1, üçüncüsünde kim gelirse katılımcıların oylarıyla yönetimi değiştirme noktasındaki iradenin, Futbol Federasyonu gibi, hükmettiği çok önemli bir maddiyatın, hükmettiği, hâkim olduğu çok büyük bir gücün ve hâkimiyeti altında, etkisi altında bulunan bir geniş camianın kaderini belli etme noktasında, bu katılımın demokratik olmasının, bu Genel Kurul delegelerinin yüzde 51’den aşağıya düşmemesi noktasında demokrasinin genel kuralıdır. Gelecek olan bir azınlığın bu noktadaki seçimlerinin demokratik olmayacağı bizce değerlendirilmektedir.

Değerli milletvekilleri, tabii ki spora siyasetin karıştırılmaması etik olandır. Federasyonumuzun burada çıkacak olan kanununun ana hatlarını Meclisin belirlemesi, kanunun teferruatını yönetmeliklerle, tüzüklerle Federasyonun şekillendirmesi, bu şekillendirmede ana anahtarın, ana haritanın Meclis tarafından belirlenmesi, teferruata girilmemesi; dün kongresini yaparak yönetimini oluşturmuş olan Futbol Federasyonunun delegasyonuna bizim, bir ay sonra toplanıp kongreni yap şeklindeki dayatmamızın onların iradelerine ipotek koymak, saygısızlık yapmak anlamına getirilebileceği, böyle bir dayatmanın içinde olmayarak, zaman içerisinde, Genel Kurulun kararıyla, kendi iradeleriyle bu kongreyi yapmaları -zaten, denetimleri ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından yapılmakta- Federasyonun çalışmalarına Hükûmetin de yardımcı olması, destek vermesiyle ülkemizde sporun alması gereken mesafenin çoğaltılması adına sporda ihtiyaç olan saha, antrenör, maddi kaynak noktasında değerli Bakanlığımızın, Hükûmetimizin projeler üretmesi, belediyelerin destekleri değerli konuşmacılar tarafından değerlendirildi. Amatör kulüplere, Üçüncü Lig’de görev yapan, çalışan kulüplere belediyeler görev yapmaya, yardım etmeye mecburdurlar. Oralardaki kulüpler bunların yardımına, desteğine muhtaçtırlar. Bunu yapmalıdırlar. Ancak, büyük şehirlerde profesyonel kulüpler kurarak, belediye başkanlarının asli görevlerini yapmaları dururken “belediyenin kulübü” şeklinde lanse edilerek, kendi nefislerini, hırslarını tatmin noktasında, bu gücü mevcut olan diğer kulüplere vermesi, kullanması, sporun güçlenmesi adına kullanması gerektiği hâlde, onlarla yarışır bir mahiyette, o şehirlerin, büyük şehirlerin güçlerini, belediyenin imkânlarını sadece kendilerinin destekledikleri kulübe aktarmak gibi bir yanlış yolu ifade ediyorum. Bunu yapmak yerine, sokak aralarında taşlarla kaleler kurarak oyun oynayan çocuklara semt sahaları oluşturarak, bunu sadece futbola indirgeyip, futbol şeklinde sporu değerlendirmeyip ülkenin önünü açacak -demin değerli konuşmacının ifade ettiği gibi- diğer federasyonların Türkiye’de etki alanlarını da geliştirecek, millî politikaları değerli Meclisimizin gündeme getirmesini ben istiyorum.

Türkiye, 7.333 kilometrelik bir sahil şeridine sahiptir. Türkiye’de, sahil şeritlerinde, denizde yüzmeyi bilmeyen, tekneye binmeyen, tekne kullanmayı bilmeyen, denizden korkan, onun için denize yatırım yapamayan, onun için deniz sektöründeki cılız yapımızla Yunanistan’la baş edemeyip Yunanlıları armatör yapma noktasında, temelini denizcilik, yelkencilik sporundan alan ve Türkiye’de gerçekten arkasında ciddi bir destek bulmayan, sahil kentlerindeki okullarda bununla ilgili hiçbir eğitim almayan bir eksikliği dile getirerek, eğitim-öğretimde, mevcut kulüplerde sporcuların eğitimi, güzel ahlaka kavuşmaları, sahalarda seyirciyle, birbiriyle oynamak değil, topla oynamak noktasında tercih ve karar edinmeleri… Türk insanına yakışır, sportmence, sevginin, kardeşliğin, dostluğun bileşkesinde buluşup… İlçeler arası kavga eden, şehirler arası düşman olan, bölgeler arası çatışan, amacı dostluk olması gereken sporun kavganın sebebi olan… Zaman içerisinde Sivas-Kayseri kavgalarını unutmadığımız, böyle çatışmaların, stadyumlardaki maçlarda edilen küfürlerin, kötü davranışların, kötü tezahüratların önüne geçme noktasında spor ahlakının düzenlenmesi adına, spor kulüplerince bir eğitici tarafından sporcuların, taraftarların eğitilmesi adına bir görevlendirme yapılması… Anadolu’da kulüplerde bu konuda çok eğitimsiz, sadece futbol oynamakla becerisini ortaya koyan, ama spor ahlakı, spor eğitimi, bilgisi noktasında becerisi olmayan kişilere mecburen antrenörlük yaptırılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bulut, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

AHMET DURAN BULUT (Devamla) – Türkiye’de yükseköğrenim mezunu, üniversitelerimizin beden eğitimi bölümlerinden mezun gençlerimize bu noktada istihdam imkânı sağlanarak sporun kalitesinin yükselmesi, gençlerin güzel ahlaklı yetişmesi noktasında düşünceleri, değerlendirmeleri yüce Meclisin bundan sonra gündeme getirmesini, mevcut Yasa’nın her şeye rağmen ülkemizin spor sahasında ilerlemesine, sporumuza katkıda bulunmasını diliyor, ümit ediyor, bu duygularla yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bulut.

Şahsı adına, Sinop Milletvekili Abdurrahman Dodurgalı.

Buyurun Sayın Dodurgalı. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ABDURRAHMAN DODURGALI (Sinop) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dün akşamki konuşmamda, konuşmamın başında, Galatasarayı zikretmediğim için bazı eleştiriler aldım. Onun için, uyaran arkadaşlarıma, dostlarıma teşekkür ediyorum. Ben de konuşmama bu akşam Galatasarayımıza üstün başarılar dileyerek başlıyorum.

İki gündür yapılan müzakereler, hatta komisyon üyelerinin daha önceki günlerde de aşağı yukarı bir günü alan müzakerelerle bugün güzel, hayırlı bir sonuca ulaştığımızı tespit ediyorum. Bu müzakereler sonucunda bazı değişiklikler ortaya çıktı. Bunlar da hem bu yasada daha demokratik adımlar atmamızı sağladı hem de zaman zaman, bir uyum içinde, yasaya herkesin destek vermesini sağladı.

Efendim, seçim yapıp yapmama konusunda üzerinde çokça durulan ad okunarak seçim yapılmasının önündeki mahzurlar, gizli seçim yapma imkânı da getirilmek suretiyle ortadan kaldırıldı.

Gene, kulüplere Genel Kurulda daha güçlü bir durum sağlanarak kulüplerin bir bakıma önü açılmış oldu. Burada gene sık sık zikredilen, Federasyonun özerkliği ancak kulüplerin mali özerkliğiyle olur, tespiti de… İnşallah, bu atılan önemli adımdan sonra atılacak olan adımlarla, kulüplerin mali özerkliği de sağlanır. Bugün yaptığımız bu güzel işin ileride böyle bir hayırlı sonuca ulaşmasını da –inşallah- diliyorum.

Gene, zaman zaman, arkadaşlarımızın, muhalefet partilerinin, bizim yapmaya çalıştığımız bu yasa da belediyeler ile kulüpler arasındaki ilişkiyi ve seçim yapılması isteğimizi, yetkileri artırılmış bir Federasyonun yeni bir onaydan geçerek daha güçlü bir şekilde durmasını sağlamak arzumuzu, hep, siyasetin spora hâkim olma isteğiyle yorumlamalarının önüne geçilmesini de ben bu arkadaşlarımızdan istirham ediyorum. Fatih Öztürk Bey’in güzel bir temennisi oldu, bir durum tespiti oldu, “Biz sizin en az bizim kadar spora gönül verdiğinizi ve futbolun önünü açmak istediğinizi biliyorum.” dedi. Ben de buna şu cümleyle bir katkı sağlamak istiyorum: Siz de bu grubun en az sizin kadar spora gönül verdiğini, futbolun önünü açmak için çalıştığını düşünmenizi arzu ediyorum.

Bu duygular içinde, yeni çıkan kanunun hepimize, gençlerimize, çocuklarımıza hayırlı olmasını diliyorum, emek veren herkese de teşekkür ediyorum. Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dodurgalı.

Gümüşhane Milletvekili Kemalettin Aydın.

Sayın Aydın, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 17’nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Şahsım adına söz almış bulunduğum bu noktada, yüce Meclisin siz saygıdeğer milletvekilleri adına ve şahsım adına birkaç teşekkür ederek fazla sürenizi almayacağım.

Futbol kültürünün etkisinde kalarak iki gündür, dört büyük kulübü tartışıyor gibiyiz. Ben, şahsım olarak Trabzonspor, Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçeye teşekkür ettikten sonra -bu teşekkürümü de- özellikle Türk gençliğinin ruhsal ve bedensel olarak iyi gelişmesine katkı sağlamalarında bunların dışında olan, kendi ilimin, Gümüşhanesporun, Üçüncü Lig ikinci grupta, 8 puanla on ikinci sırada olmasına rağmen ve onun gibi, Batman Petrolspor, Cizrespor, Kastamonuspor, Ofspor, Muğlaspor, Yeni Burdurspor ve Yalovaspor gibi, toplam 151 kulüpte 4.600 profesyonel futbolcu ve bunların binlerce idarecisine ve bunun yanında 214 bin amatör sporla uğraşan gençlere hizmet eden tüm spor camiasına, birinci olarak teşekkür ediyorum.

İkinci olarak, üç hafta önceye kadar Türkiye’nin dört büyük kulübünün yüzde 50’sinin antrenörü olan Ziya Doğan ve Ertuğrul Sağlam, Gümüşhane doğumlu, anne babaları Gümüşhaneli oldukları için, Gümüşhane’yi de sert ve mert delikanlılar olarak temsil ettikleri için kendilerine şahsım adına teşekkür ediyorum.

Son olarak da yüce Meclisin, bu yüce çatı altında, Türk sporunun bu güzel kanununu ve bu güzel kanunuyla Türk gençliğinin sağlıklı ve ruhsal olarak bedensel olarak sağlıklı yetişerek gelişmiş Batı toplumlarındaki gençlik seviyesinde spor yapmalarına izin verecek olan bu güzel kanunu hepimizin oy birliğiyle geçirmemiz doğrultusunda şükranlarımı ve saygılarımı sunuyorum. Hayırlı uğurlu olsun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydın.

17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 18’i okutuyorum.

MADDE 18- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Beytullah Asil.

Sayın Asil, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 64 sıra sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 18’inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye Futbol Federasyonu Yasası’nda değişiklik yapan kanun tasarısı üzerinde gördüğümüz eksiklikleri dile getirmeye çalıştık. Bazılarını dikkate aldınız, değiştirdik. Bu konuda gösterdiğiniz hassasiyet için ayrıca teşekkür ediyorum. Bazı değişikliklerde ise tatmin olmadık, ama biz bunun Türk futbolu adına, Türk futboluna getireceği olumsuzluklar adına duyduğumuz kaygıyı ifade ettik. Sorumluluğumuzu yerine getirdik diye düşünüyorum.

Bu esnada bazı sözlerimize bilhassa Sayın Bakanımız alındı. O sözlerimiz tamamen Türk futbolunu daha iyi bir yere getirmek, yasa üzerinde var olan eksiklikleri dile getirmek anlamındaydı. Yoksa, Sayın Bakanın şahsında kesinlikle onu töhmet altına düşürecek hiçbir isnatta bulunmadık. Bunu da burada açıklıkla ifade ediyorum.

İnşallah biraz sonra bu yüce heyetin oylarıyla kabul edilecek bu kanun tasarısı Türk futboluna hayırlar getirir, Türk futbolunu dünya futbol camiası içerisinde layık olduğu yere taşır, bizler de gerek millî takımımızın gerek diğer kulüp takımlarımızın dünyada gösterdikleri başarı karşısında gururlanır ve bundan Türk gençliğinin spora ilgisinin artarak daha fazla olmasını sağlarız, o gençlerimizin de sağlıklı bir nesil olarak yetişmesine katkıda bulunuruz diyor, bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Asil.

Şahsı adına, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa.

Buyurun Sayın Fatsa, kürsüyü özlemişsinizdir. (AK Parti sıralarından alkışlar)

EYÜP FATSA (Ordu) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın yürütme maddesinde şahsım adına söz aldım. Bu vesileyle Başkanlık makamını ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, üzerinde çok tartışılan bir konuyla alakalı bir düzenleme yapılıyor. Lehinde, aleyhinde çok şeyler söylendi. Söylenenleri tekrar etmek istemiyorum. Bakanın vesayetinden Başbakanlık denetiminin kaldırılmasına, Genel Kurulun nasıl toplanacağına, hangi nisapta toplanacağından seçim kararını nasıl, hangi yüzdeyle alacağına, Tahkim Kurulunda görev alacakların kimlerden oluşacağına dair büyük ölçüde lehte aleyhte konuşmalar yapılmış olsa bile iktidar ve muhalefet bir anlayış birliği içerisinde yasayı kanunlaştırıyoruz, iki günden beri de üzerinde konuşuluyor.

Ben, bu vesileyle, söz konusu Türk futbolu… Türk futbolundan, geleceğinden, durumundan hep söz edildi, ama konuşmalar daha çok Federasyonun, Genel Kurulun nasıl yapılanacağı üzerinde yoğunlaştı. Evet, Federasyonun yapısı elbette ki futbol için önemlidir, önemlidir ama son birkaç yıldan beri, özellikle son iki yıldan beri Türk futbolunun yaşamış olduğu sıkıntılar her gün televizyon ekranlarında, gazete manşetlerinde, kulüplerle alakalı, hakemlerle alakalı, yöneticilerle alakalı, futbolcularla alakalı, özellikle hafta sonlarında, işte, televizyonların spor programlarında, âdeta, böyle bir divanıharp kuruluyor, bazıları infaz ediliyor, bazıları da beraat ediyor gibi çok şeyler konuşuldu. Aslında ben biraz da arkadaşlarımızın, iktidar ve muhalefet adına söz alan, gruplar veya şahısları adına söz alan arkadaşlarımızın bu konularla ilgili de düşüncelerini ve beklentilerini bu kürsüde dile getirmelerini isterdim.

Türk futbolu, Türk futbolunu söylüyoruz. Değerli arkadaşlar, Türk futbolu dediğimiz zaman, artık aklımıza kulüplerin paf takımları ve bir de Anadolu’daki amatör takımlar geliyor. Büyük kulüplerimize bakın. Geçen akşam Inter-Fenerbahçe maçını seyrediyoruz, Sayın Mustafa Denizli diyor ki: “Sanki Inter-Fenerbahçe maçı değil, Brezilya karması.” Her seferinde kulüpler, 6 yabancıyı nasıl 7’ye çıkartırız, 7 yabancıyı nasıl 8’e çıkartabiliriz, acaba hangisini Türk vatandaşı yapmak suretiyle bir başka Türk gencinin gelişmesinin önüne engel koyabiliriz… Bunları tartışırken, hiç kimse bunları konuşmadı burada.

Millî takıma oyuncu aranacak, kulüplerden gelmiyor, büyük kulüplerde yok.

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – İşte, biz güzel bir yasa çıkaracağız ki onlar değerlendirecek.

EYÜP FATSA (Devamla) – Müsaade edin, müsaade edin… Müsaade edin…

Efendim, acaba hangi yabancı futbolcuyu Türk lisansı vermek suretiyle, Türk kimliği vermek suretiyle millî takımın hangi kademesinde oynatabiliriz? Bunların hesaplarını yapıyoruz. Bunların hesaplarını yapıyoruz, hiç kimse bunları konuşmuyor.

Şimdi, Anadolu’da kulüplere bakın veya belli başlı büyük kulüplere bakın. Anadolu’daki bütün kulüpler, büyük kulüplerin altyapısı gibi çalışıyor. İşte, Sivasspor örneği. Çok büyük de bir performans gösterdi. İnşallah lider de olur. Bütün Anadolu da destekliyor Sivassporu, ama yetiştirdiği değerli futbolcuları, kıymetli futbolcuları, performansı yüksek futbolcuları sene sonunda Anadolu’daki kulüpler elinde tutamıyor. Niye? Büyük takımlar alıyor. Oynatıyor mu? Oynatmıyor. Dışarıdan yabancıyı getiriyor, onun yedeğinde bekletiyor, başka bir takımda oynamasına engel olduğu gibi, kendi takımında da oynatmıyor. Peki, Türk futbolu nasıl gelişecek? Türkiye’de sporcu, futbolcu nasıl yetişecek? Nasıl yetişecek?

Gelirlerin paylaşılmasına bakın. İşte, yayın gelirleri, havuz gelirleri, bilmem ne gelirleri. Kaç tane takım alıyor bunu, kaç tane takım? Dört tane, beş tane takımı geçmiyor. Diğer, Anadolu’daki bütün takımlar buradan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Fatsa, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun, bir dakikalık süreniz.

EYÜP FATSA (Devamla) – Anadolu’daki bütün takımlar fakruzaruret içerisinde, borç bataklığında; sezonun yarısında oyuncusu gidiyor, sezonun yarısında hocası gidiyor. Niye? Parasını ödeyemiyor. Yani, bütün bunların da burada enine boyuna tartışılması gerekirdi.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hep bunu söyledik.

EYÜP FATSA (Devamla) – Enine boyuna tartışılması gerekirdi.

Şimdi, her kulüp dışarıdan kendi ekonomik gücüne göre bir futbolcu buluyor. Efendim, bu Türk futboluna veya gittiği kulübe bir imkân sağlar mı sağlamaz mı, buna bakılmıyor. Ama bunların da mutlaka bir standardının olması lazım. Nasıl? En azından eğer bizim ülkemize dışarıdan bir futbolcu gelecekse bulunduğu ülkenin millî takımında oynama başarısını göstermesi lazım, gelsin bize bir faydası olsun. Bizim oyuncularımızdan daha az performansa sahip olan oyuncuları getiriyoruz,  kendi oyuncularımıza gelişme ve kendini ispat etme, kendini ortaya koyma imkânı veremediğimiz gibi Türk futboluna da doğrusunu isterseniz bir katkı sağlamış olmuyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EYÜP FATSA (Devamla) – Sayın Başkan müsaade ederseniz bir cümle…

BAŞKAN – Sistemimi bozamam. ("Ver ver" sesleri)

Bütün Genel Kurulun isteği üzerine, buyurun efendim.

EYÜP FATSA (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Hocalarımızla ilgili durum da budur. Sezonun sonunda veya ortasında, başında bir yerde bizim yerli antrenörlerin hepsi saf dışı ediliyor, hiç ismi, adı sanı duyulmamış hocalar getiriliyor, onların başına konuluyor. Onların başına konuluyor.

BAŞKAN – Sayın Fatsa, konuşmayı tamamlayınız lütfen. Bir dakika içinde keserim sözünüzü.

EYÜP FATSA (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, aslında söylenecek çok şey var ama… Hakemlerle ilgili meseleler, şike, bahis, iddialarla ilgili. Yahu geçtiğimiz sene İtalya'da koca koca, devasa dünya kulüplerinin nasıl kümeden düşürüldüğünü, nasıl cezalandırıldıklarını görmedik mi? (AK Parti sıralarından alkışlar) Her şey ekranlarda, televizyon ekranlarında, 70 milyonun gözü önünde oluyor, ama biz gücümüzün yettiği takımlara saha kapatma cezası veriyoruz, seyircisiz oynama cezası veriyoruz sadece. Yani, bütün bunlara bir çare olmanın, bütün bu dedikoduların Türk futbolu adına bu olumsuz gidişatın ve kötü gidişatın giderilmesi noktasında da en az bu yasada, Futbol Federasyonu Genel Kurulu nasıl toplanıp nasıl karar alacağı kadar arkadaşlarımızın kafa yorması, burada düşünce üretmesi, fikir üretmesi gerekirdi diye düşünüyorum.

BAŞKAN – Sayın Fatsa, teşekkür ediyorum.

EYÜP FATSA (Devamla) – Anadolu'da belki birçok takım ikinci devre takımını sahadan çekecektir. Niye? Hepsi borç batağında.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Fatsa.

EYÜP FATSA (Devamla) – Ben bu duygu ve düşüncelerle görüşülen ve kanunlaşan tasarının hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Evet, madde üzerinde, Hükûmet adına, Devlet Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu son maddede hem şahsıma yöneltilen soruların bir bölümüne cevap vermek hem de yasalaşma sürecinde olumlu aktif katkılarıyla tasarıya yardım eden değerli arkadaşlarıma teşekkür etmek istedim.

Sayın Ersin, haklı olarak, sadece futbol branşının ön planda olduğu, diğer branşların onun gölgesinde olduğu konusunda bir tespit yaptı. Doğrudur, maalesef ülkemizde ve dünyadaki spor kompozisyonu futbolun egemenliği altında geçmektedir. Bu demek değildir ki diğer branşları ihmal edeceğiz. Belki bu çarkı biraz daha diğer branşlara ağırlık verecek şekilde imkânlarımızı zorlamamız lazım, politikalarımızı buna göre dizayn etmemiz gerekiyor. Şahsen ben o inançtayım. İlk gün de söyledim: Sadece, görevim, futbolla ilgili değil, sporun bütün branşlarına hak ettiği değeri vermenin gayreti içerisinde olacağız. Bu, tabii, söylendiği kadar kolay bir iş değil, bunu da biliyorum. Ama şu anda 57 civarında spor branşı var, mutlaka hepsine elden gelen imkânlar içerisinde yardımcı olacağız. Bunu bu şekilde ifade etmek istiyorum.

Bir branşımız, bir federasyonumuz ceza aldı, doğrudur, dopingden dolayı. Bunu asla tasvip etmiyoruz, temiz sporu sonuna kadar savunuyoruz. Eğer bizim çocuklarımız öyle hileli hurdalı madalya alacaklarsa almasınlar. Temiz ayaklarla, çıplak ayaklarla koşsunlar sırtımızda taşıyalım, ama spora ve centilmenliğe uymayan öyle hileli yollarla bizim onlardan madalya veyahut da ödül isteğimiz yok. Bu konuda gerekli soruşturma yapılmıştır. Ödenmiş olan paranın geri alınması için de ilgililer hakkında dava açılmış bulunmaktadır.

Ülkemiz madalya açısından güzel bir performans göstermiştir. 2000 Sidney Olimpiyatları’nda toplam 5 madalya almış, 2004 Atina Olimpiyatları’nda 10 madalya almış, 21’inci sırada olmuşuz, 2001 Akdeniz Oyunları’nda toplam 64 madalya almışız, 2007 Karadeniz Oyunları’nda 120 madalyayla Rusya’nın ardından 2’nci durumdayız.

Önümüzdeki süreçte ülkemizde çok büyük uluslararası organizasyonlar gerçekleştirilecek. 2009 yılında UEFA Kupası finali İstanbul’da Fenerbahçe Stadında oynanacak, 2009 Avrupa Erkekler Voleybol Şampiyonası finalleri ülkemizde olacak, 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası ülkemizde gerçekleştirilecek, 2011 Üniversiteler Kış Oyunları Erzurum’da yapılacak, 2011 Gençlik Olimpiyatları Trabzon’da, 2011 Dünya Tenis Şampiyonası İstanbul’da, 2012 Dünya Salon Atletizm Şampiyonası yine İstanbul’da gerçekleşecek.

Bunlardan sonra ulaşmamız gereken hedef, 2020 Olimpiyatları’nın İstanbul’da yapılmasıdır. Bu, spor camiası olarak bizim arzu ettiğimiz en büyük hedeftir. Ülkemizi cumhuriyetimizin 100’üncü yılına giderken dünya olimpiyatlarına ev sahipliği yapmış bir ülke konumuna ve prestijine ulaştırmak istiyoruz. Bu konuda hepimizin tabii, gayret etmesi gerekiyor.

Değerli arkadaşlarım, aslında spor konusunda çok konuşmak mümkün. Sabrınızı zorlamak istemiyorum. İki gündür zaten sizi çok yorduğumun da farkındayım. Şunu yapmaya çalışıyoruz: Şu ana kadar devletimizin ilgili kurumlarında ortaya çıkmış spor politikamızı revize etmek, güncelleştirmek, bilimsel referanslarla buluşturmak ve potansiyelimizi buna göre hazırlamak durumundayız. Bizim çağımızdaki metotlar artık gündem dışı kaldı. Şimdi, çocukların hangi spor branşında kabiliyetli oldukları beş ila yedi yaşında belli oluyor. O dönemde çocuğu yakalayamazsanız, beş ila yedi yaşında yakalayamazsanız, ileride seçmiş olduğu branşın yanlışlığının faturasını, hem kendisi ödüyor hem de o spor branşı ödüyor. Onun için, tarama süreci dediğimiz bir sürecin başlatılması lazım. Kabiliyetli çocuklarımızı kabiliyeti olan branşlara hazırlamamız gerekiyor. Kısaca, bir spor politikası, revize edilmiş bir spor politikası ve spor kültürü yerleştirmenin gayreti içerisinde olacağız.

Futbolumuzun ve sporumuzun güncel sorunları var. Değerli Grup Başkan Vekilimiz biraz evvel burada ifade etti. Bunları biliyoruz, ama, artık çözüm zamanının geldiğine ve bu çözümü Parlamentomuzla birlikte üretmemiz gerektiğine inanıyorum. Sizlerden ricam, spora olan desteklerinizi bizden esirgemeyin. Hem kendi seçim bölgelerinizde hem de tüm ülkemizde spora karşı olan duyarlılığımızı devam ettirelim. Spor hayatımızın ayrılmaz bir parçası. Gençlerimizin motivasyonu konusunda, onları kendilerine güvenen insanlar yapma açısından, paylaşmayı, sevinci ve üzüntüyü tatmaları açısından çok önemli bir eğitim kurumu. Şimdi, bunu önemli ölçüde kulüplerimiz yapıyor. Bunu daha yaygınlaştırmamız ve okul sporlarına daha çok önem vermemiz gerektiğine inanıyorum.

Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar…

AHMET ERSİN (İzmir) – Sayın Başkan…

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Kemalettin Bey, bitiriyorum…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen Sayın Bakanı dinleyelim efendim.

Buyurun.

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; izninizle birkaç cümle de mevcut tasarı hakkında ifade etmek istiyorum.

Evet, bu ana kadar söylenmesi gereken her şey söylendi, çok değerli katkılar oldu. Biz bunlardan istifade ettik. Önergeleri bizzat kabul etmesek bile değişik formatlarda bu ileri sürülen görüşlerden istifade ettik.

Şimdi, bu konuda üzerinde yoğunlaşılan nokta geçici 1’inci maddedir. Her şey tamam. Aşağı yukarı buna kimsenin itirazı yok. Ama, geçici 1’de seçimlerin yenilenip yenilenmeyeceğinin Genel Kurulun iradesine sorulması noktasında bazı arkadaşlarımızla görüş birliğine varamadık.

Şimdi, bu konu şöyle değerli arkadaşlarım, bir kez daha izah edeyim: Futbol Federasyonunun yönetimi parlamenter sisteme benziyor. Genel Kurulu yasama, Yönetim Kurulu icra veyahut da Hükûmet; mahkemeleri de Tahkim, Disiplin Kurulu ve Uyuşmazlık Çözüm Kurulu. Şimdi, biz, yapmış olduğumuz bu düzenlemeyle parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçtik. Çünkü, Futbol Federasyonu Genel Kurulunun seçeceği birçok kurul, artık, bizzat Başkan tarafından ya başkan atanacak veyahut da Başkan tarafından oluşturulacak. Şimdi, belki tabirim veyahut da mukayese tam oturmayabilir ama, parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçmiş bir düzende hâlâ Başbakanın görevde kalması veyahut da Bakanlar Kurulunun görevde kalmasını herhâlde savunamayız, yani, bu böyle bir husus veyahut da Parlamentonun büyük bir bölümü yenilenmiş, ama diyoruz ki Millî Eğitim Gençlik ve Spor Komisyonu görevine devam etsin.

“Seçimle verilmiş bir hakkı kanunla alıyorsunuz.” gibi bir ifade oldu. Hayır, böyle bir şey yok. Şimdi 5 tane arkadaşımız veyahut da 15 tane arkadaşımız veyahut da bir siyasi parti grubumuz Anayasa Komisyonuna bir seçim önergesi verse, “Ben seçimlerin yenilenmesini istiyorum.” dese, bu önerge prosedür gereği buraya gelecek. Burada değerli milletvekillerine sorulacak: “Seçimler yenilensin mi yenilenmesin mi?” O zaman biz itiraz edebilecek miyiz? “Biz daha yeni seçildik, 2002’de Seçim Kanunu’yla biz parlamenter olduk, daha durun bakalım, yerimize ısınmadan nereden bu Seçim Kanunu yenilenmesi çıktı?” diye soramayız. Görüşlerimizi bildiririz, başka enstrümanları söyleriz de, demokrasinin özünde buna karşı çıkışı makul görecek bir durum yok. Korkmayın, yani, hemen “seçim” lafı gelince şey oldu da… Bu Parlamentoya, gerçi, ne zaman “erken seçim” lafı gelse arkası geliyor, devam ediyor.

Tabii, arzumuz şu: Yani, yönetimde istikrar olsun, Parlamentoda istikrar olsun ve yasama mec-lislerimiz sonuna kadar bu görevlerini tamamlasınlar. Yani, Federasyonun bu yapısal değişikliğinden sonra böyle bir durumla karşı karşıyayız. Yoksa, bizim, bu yasayla kesinlikle bir seçim yapılsın şeklinde bir buyurgan ifademiz yok. Başlangıçta belki o ifade, ilk Komisyona sunduğumuz ifade bu anlama gelebilirdi. Arkadaşlarımızın ikazları doğrultusunda bunu değiştirdik. Yani, şöyle işleyecek prosedür: Yasa sizin onayınızdan geçerse, otuz gün içerisinde Genel Kurullarını toplayacaklar ve FIFA’nın öngördüğü ana statü değişikliklerini, kendi ana statülerine dâhil edecekler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Sayın Başkanım, iki dakika daha izin verirseniz.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, buyurun. Konuşmanızı tamamlayınız.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Kulüplerle ilgili vergi, sigortayla ilgili hiçbir şey söylemediniz.

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Vergi, sigortaya beraber çalışacağız. Yani, ilgili bakanlarımız da yok herhâlde burada zaten.

Bir ay içerisinde bunu yapacak, statü değişikliğini yapacak. Zaten FIFA’nın da Federasyonumuzdan istediği budur. “Önce statü değişikliğini yap, ondan sonra diğer prosedürleri işlet.” diyor.

İkinci aşamasında, aynı Genel Kurul toplantısında, Genel Kurul üyelerine, demin arz etmeye çalıştığım espri içerisinde ve diğer enstrümanlar çerçevesinde bu kadar yapısal değişikliğe uğramış bir genel kurul yapısından sonra, bir seçimlerin yenilenmesi kararına ihtiyaç var mı yok mu, bunu Genel Kurula sorun diyoruz. Yoksa, illaki seçim yap diye bir dayatmamız yok.

Burada oylama şekline itiraz var. Niye ad okunmak suretiyle -siz tarif ediyorsunuz- veyahut da niye gizli olsun diye şey yapıyorsunuz.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, ben yirmi yıldır aktif siyasetteyim. Siyasette en çok nefret ettiğim şey, insanın vicdanından geçen tercihini açıkça söyleyememesidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakanım…

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Şunu arz ediyorum. Bunu ben istedim. Şunu arz ediyorum: Futbol Federasyonu gibi önemli, saygın bir organizasyonun Genel Kurul üyesi, hiç yalpa yapmadan, vicdanından ne geçiyorsa, ayakları yere sağlam basarak orada haykırsın. Ben bunu istiyorum.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Onu kanunla yapacaksınız.

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Bunu söyleyemeyecek adam Genel Kurul delegesi olmasın.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Kanunla yapacaksınız.

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Bunu kabul etmediler, ikinci alternatif gizli oy diyoruz. Çünkü, bizim, Federasyonun Genel Kurulunda yargı denetimi yok, hükûmet komiseri yok. Bugüne kadar olan dört beş tane Genel Kurulun hepsi mahkemelik.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, Türk futbolu bir yol ayrımında. Bu, iyi niyetlerimizle çıkardığımız yasayla birlikte futbolu kaostan kurtarabilirler. Hayır, bu doğrultuda düşünceleri birleşmezse, futbolu kaosa götürmek de onların elinde. Yani, uluslararası kuruluşlardan, şuradan buradan hiç çare aramaya gerek yok. Bizim onlara, önüne koyduğumuz yasa gerçekten futbolu kaostan kurtaracak bir yasadır ve bu yasa hem mevcut yönetim için hem de bu yönetime talip olmayı aklından geçiren herkes için…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – …çok demokratik bir platformdur. Kendine güvenen, gücüne güvenen, delegeye derdini arz eder, orası kimi seçerse bizim başımızın üzerinde yeri vardır diyorum. Hepinize, bütün gruplarımıza, arkadaşlarımıza çok teşekkür ediyorum. Hayırlı, uğurlu olsun diyorum. (AK Parti, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Şahsı adına Kocaeli Milletvekili Fikri Işık. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın arkadaşlar, Genel Kurulun sabrını fazla zorlamayalım.

Buyurun.

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 64 sıra sayılı Türkiye Futbol Federasyonunun Kuruluş ve Görevlerini Düzenleyen Kanun’da değişiklik öngören yasa tasarısının yürütme maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, çok güzel, gerçekten, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasa yapımında bana göre örnek olabilecek bir yasa tasarısını biraz sonra yasalaştıracağız. Hükûmet, bir tasarıyı Millî Eğitim, Kültür, Gençlik, Spor Komisyonuna havale etti görüşülmek üzere. Bu Komisyonda -adını özellikle anmak bir görev olarak addediyorum- Abdurrahman Arıcı Bey’in ve iktidar olsun muhalefet olsun değerli arkadaşlarımızın katkılarıyla tasarı biraz daha olgunlaştı, ama dün gece geç saatlere kadar ve bugün şu ana kadar, gerek iktidar partimiz gerekse muhalefet partilerimizin değerli temsilcilerinin verdiği önergeler, yaptığı eleştiriler sonucunda bana göre yasa tasarısı tam anlamıyla olgunlaştı. Birtakım düzenlemeler de ilave edildi. Bir güzel yasa tasarısı biraz sonra sizin oylarınızla yasalaşmış olacak.

Ben, bu tasarının…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ancak…

FİKRİ IŞIK (Devamla) – …hazırlanmasında emeği geçen, başta Sayın Bakanımız, onun çok değerli çalışma arkadaşları, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonumuz ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna teşekkür ediyorum.

Yasanın şimdiden hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.

Madde üzerinde soru-cevap işlemi var.

Sayın Sipahi, buyurun efendim.

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Sayın Bakan, sayın komisyon üyeleri; ben, dün, Türkçenin doğru kullanımıyla ilgili bir öneride bulundum. Ben veya herhangi bir arkadaşım, şu anda, sizlere karşı “Mister Bakan”, “mister komisyon üyesi” veya “Mister Genel Müdür” diye hitap etsek, bunu bir istihza, hatta haklı olarak hakaret kabul edersiniz, ama, siz, Türk dil bilgisi kurallarına ihanet ederek, Türkçe terimlerin yanına İngilizce kısaltmalar yazdınız.

Bu da yetmedi, “spor ahlak kuralları” gibi çok güzel bir Türkçenin karşılığı yerine, “fair play” yazdınız, yani müstemleke Türkçesini resmîleştirdiniz, yasalaştırdınız. Benim bunu kabul etmem mümkün değil. Türkiye Büyük Millet Meclisi yazışma ve konuşma lisanlarında örnek olmak zorundadır. Hayırlı olsun diyorum ve bunun vebalini, kabul edenlere bırakıyorum.

Bu arada, Sayın Fatsa’nın haklı olarak belirttiği bir konuyu ben size soru olarak yönelteceğim. Yabancı sporculara Türk kimliği sağlayarak, efendim, Türkleştirme konusundaki şikâyete ben de katılıyorum. Yalnız, bu konudaki soruyu, Sayın Fatsa, sizin yerinize Sayın Bakanımıza yönelteceğim. Brezilyalı Vederson’u “Gökçek Vederson” yapan kişi hangi partinin belediye başkanıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sipahi.

Sayın Asil, buyurun.

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Bakanım, verdiğiniz örnek Parlamentonun kendi iradesi üzerindeki verdiği karar idi. İşte, bütün bu geçici madde itirazımızda bunu ifade ettik. Dedik ki: “Bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç otuz gün içinde 3813 sayılı Kanun’un bu Kanun’la değiştirilen 5’inci maddesinde belirtilen üyelerin katılımıyla Genel Kurul toplantısı yapılır. Bu toplantıda ana statü bu Kanun’la getirilen düzenlemelere uyumlu hâle getirilir.” Bunu yaptıralım. Ondan sonra da bu Genel Kurul arzu ediyorsa, kendi üyelerinin, tam sizin verdiğiniz örnekte olduğu gibi… Bu heyetin içerisinden, Parlamentonun içerisinden bazı arkadaşlarımızın bir teklif verip, onu Parlamentoda yasalaştırdığını ifade ettiniz. İşte, biz de aynısını, bunu istedik sizden. “Bunu bu şekilde yapalım. Kendileri arzu ediyorlarsa, erken seçim mi yapacaklar, geç seçim mi yapacaklar; buna özgür iradeleriyle -nasıl ki, Parlamentoda karar verildiyse- bu şekilde verilsin.” dedik. Esasında, işte bütün itiraz noktamız buradaydı. Bunu da kendi dilinizle, esas arzu ettiğinizi, olması gerekeni bu örneği vermekle yaptınız.

Ben yüce heyetin dikkatini çekmek için bu sözü aldım.

Çok teşekkür ediyorum.

Yasa Türk futboluna hayırlar getirsin temennisini tekrarlıyor, hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Hıdır…

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Teşekkür ederim Başkanım.

Sayın Bakanım, sporu… Gençlerimizin fikren, bedenen ve ahlaken yücelmesi için, üzüntü ve sevinç duygularını öğrenmesi ve kişiliğinin oluşması için çok üstün gayret sarf ettiğinizi biliyoruz ve bunu kürsüden ikrar etmenizden dolayı da son derece memnunuz.

Bu çalışmalarınızdan dolayı tekrar teşekkür ediyor, başarılarınızın devamını diliyoruz.

BAŞKAN – Sağ olun. Teşekkür ederim Sayın Hıdır.

Buyurun Sayın Özdemir.

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkan, Sayın Bakanıma şu kısa soruyu sormak istiyorum:

3813 sayılı Yasa’ya yeni getirilen düzenlemeyle, Futbol Federasyonu Tahkim ve Disiplin Kurulu üyeleri için atama esası getirilmiştir. Bu durum da son derece sakıncalıdır. Başkan tarafından atanmış Tahkim ve Disiplin Kurulu üyeleri aynı paralelde hareket edeceklerinden, bu durum menfi sonuçlar doğurmayacak mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özdemir.

Sayın Bakanım, buyurun.

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım, soru soran değerli milletvekillerimize de çok teşekkür ediyorum.

Türkçenin kullanılmasındaki hassasiyeti ben de yürekten paylaşıyorum. Ancak burada bir iletişimsizlik oldu herhâlde. Yani bu, karşılığı tam bulunamadığı için, Türk Dil Kurumundaki karşılıklara da arkadaşlarımız baktılar, ondan da bizi tatmin edecek bir karşılık olmadığı için, bu evrensel bir terim olduğu için bu şekilde kullanıldı. Yani, bunu ihanet olarak falan algılamak ağır bir şey. Yani Meclisin bütün parlamenterleri, bütün arkadaşlarımız Türkçenin kullanılması konusunda hassastır. Ama bu, küreselleşmeyle birlikte kültürel hayatımıza, sosyal hayatımıza giren bir iştir. Şekilden ziyade, toplumumuzun bu uluslararası dalgada ayakta kalabilmesi için, köklerinin sağlam olabilmesi için başka gayretlere ihtiyaç vardır. Şekilci çıkışlardan ziyade daha muhtevalı çıkışlara ihtiyaç vardır diye düşünüyorum.

3813 sayılı Yasa ve Tahkim ve Disiplin Kurulu Başkan tarafından atanacak noktasında Sayın Özdemir’in sorusu oldu. Bu, tabii, FIFA’nın Standart Statü’de istediği, Federasyon Genel Kurulumuzun da kabul ettiği bir husus. Bunu, önümüzdeki süreçte işleyişini göreceğiz. Bizim herhangi bir şahsi tercihimiz değil. Standart Statü’ye uyma konusunda yapmış olduğumuz bir düzenleme.

“Erken seçim örneği bizim arzumuza uyuyor.” dendi. Benim maksadım şudur veyahut da tekrar altını çizelim, yanlış anlamalara neden olmasın, yarın işte Bakan şöyle dedi, böyle dedi… Yasaya koymuş olduğumuz Genel Kurul iradesine başvurma tercihi, yine Genel Kurulun kendi iradesini, özgürce verebileceği bir karardır, yani oraya “seçimlerin yenilenme” lafının konması, hiçbir şekilde Genel Kurulun iradesinin maniple edilmesi anlamına gelmemektedir. Yani aslında sizinle farklı şeyi söylemiyoruz, ama siz bu seçim konusu olunca biraz ona bir takıntı oldu.

Ben şuna inanıyorum: Futbol ailesi yine tabii mecrasını bulacak sizin ifadenizle…

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Müdahale ettik. Keşke etmeseydik.

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Yani, biz belki burada biraz da lüzumsuz tartışıyor olabiliriz. Onlar aklıselim insanlar, sorumlu insanlar. Umarım sizin tarafınızdan dile getirilen endişeler de ortadan kalkar diyorum.

Ben bu süreçte, tekrar etmem gerekirse, Sayın Komisyon Başkanımıza, Gençlik Spor teşkilatımıza, siyasi partiler grup başkan vekillerimize, Başkanlık Divanımıza, değerli milletvekillerimize, Sayın Şenes Erzik’e, Levent Bıçakçı’ya ve değerli spor adamlarımıza, bu süreçte yasanın olgunlaşması adına yapmış olduğu katkılardan dolayı teşekkür ediyorum.

Tekrar hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

18’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümünün oylamasından önce, İç Tüzük 86’ncı maddeye göre oyunun rengini belirtmek üzere lehte ve aleyhte iki talep vardır.

Aleyhte Kamer Genç, Tunceli Milletvekili… Yok.

Lehte Ayhan Sefer Üstün, Sakarya Milletvekili, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar.

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekillerim; 64 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nda, İç Tüzük’ün 86’ncı maddesine göre oyumun rengini belirtmek üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, değerli arkadaşlar, oyumun renginin kabul olduğunu belirtmek istiyorum.

Evet, sabrınızın sonuna geldik gerçekten ama, Meclisimizin de demokrasimizin de değerini bilmek durumundayız. Gerçekten, iki günden beri burada, yoğun bir şekilde, sporu, futbolu tartışıyoruz. Tahmin ediyorum ki, herhâlde, futbolcular veya futbol adamları, spor adamları bu konuyu bu kadar uzun tartışmamışlardır.

Değerli arkadaşlar, bu bir Hükûmet tasarısıdır. Hükûmetimiz sevk etmiştir Meclisimize ve tasarıyı Sayın Cemil Çiçek açıkladıktan sonra, Federasyon Başkanımız, “Evet, Hükûmetimize teşekkür ediyoruz, bu tasarıyla birlikte futbolumuz tam bağımsız ve özerk hâle gelecektir.” demiştir. Gerçekten de şu anda futbolumuz, inşallah biraz sonra vereceğiniz oylarla, tam bağımsız ve özerk hâle gelecektir. Devlet yapımızda birçok kurum vardır, kuruluş vardır. Hiçbir kurum, bundan sonra, Futbol Federasyonu kadar ne bağımsız olacaktır ne de özerk olacaktır. Tabii, bu bağımsızlık ve bu özerklik, mutlaka, kendisine de birtakım sorumluluklar yüklemektedir.

Değerli arkadaşlar, burada zaman zaman, kanun konuşulurken, hakikaten çok değerli katkılar sunuldu, ben teşekkür ediyorum, ama, zaman zaman da bazı konuşmacılar, hiç kanunu okumadan gelmişler -burada bir Tahkim Kurulu var- Tahkim Kurulunu uluslararası tahkimle karıştırdılar.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Oralara girme, oralara girme, boşver.

BAŞKAN – Sayın Üstün, son aşamadayız, güzelce bağlayalım şu işi.

Buyurun.

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) – Evet…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sakaryaspor’un vergi borcu var mı yok mu, onu söyle.

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) – Sayın Başkanım, ayrıca, ilaveten şunu söylüyorum: Bakın, burada, çok değerli bir güreşçimiz var, Saygıdeğer Milletvekilimiz var. İki günden beri konuşuyoruz, futbolu konuşuyoruz, futbolda en fazla elde ettiğimiz başarı bir bronz madalya. Bu arkadaşımız uluslararası camiada ülkemize yirmi üç tane altın madalya kazandırmıştır. Bu arkadaşımıza, oradan buradan söz atılmıştır. Ben bu arkadaşımıza, kürsüden, gönüllerim ile alkışlarımı sunuyorum. Kendisini sizlerin de alkışlamasını arzu ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Evet, öyle veya böyle bu kanun geçecektir. Ben sporumuza, futbolumuza hayırlı olmasını diler, oyumun tekrar “beyaz” olduğunu, “kabul” olduğunu söyler, saygılar sunarım arkadaşlar (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir ve kanunlaşmıştır.

Kanun’un Türk spor camiası için, futbol camiası için ve milletimiz için hayırlar getirmesini diliyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 30 Kasım 2007 Cuma günü saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Sizlere ve bizleri izleyen vatandaşlarımıza hayırlı akşamlar diliyorum.

 

Kapanma Saati:19.26

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.