DÖNEM: 23 CİLT: 6 YASAMA YILI: 2 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ 27’nci
Birleşim 29 Kasım 2007 Perşembe İ Ç İ N D E K İ L
E R I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III.
- YOKLAMA IV.
- GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI 1.- İstanbul Milletvekili Güldal Akşit’in, 25
Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne ilişkin gündem
dışı konuşması 2.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Kars Şeker Fabrikasının özelleştirme programına
alınmasına ilişkin gündem dışı konuşması ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
3.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, 4 Aralık Dünya Madenciler Günü’ne ilişkin
gündem dışı konuşması ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler’in
cevabı V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Meclis Araştırması Önergeleri 1.-
Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe ve 23 milletvekilinin, Eber
Gölü’ndeki çevre kirliliğinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/62) 2.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner ve 26 milletvekilinin, deprem riskinin ve alınması
gereken önlemlerin araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/63) 3.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susam ve 29 milletvekilinin, altın arama
faaliyetlerinin hukuki durumu ile çevreye etkilerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/64) B) Tezkereler 1.- Makedonya’ya
resmî ziyarette bulunan Sağlık Bakanı Recep Akdağ’a refakat eden heyete
katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi
(3/231) 2.- 3-6 Kasım
2007 tarihlerinde Amerika Birleşik Devletleri’ne resmî ziyarette bulunan
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a refakat eden heyete katılmaları uygun görülen
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/232) VI.-
ÖNERİLER A) Siyasi Parti Grubu Önerileri 1.- Gündemdeki
sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine
ilişkin AK Parti Grubu önerisi VII.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER 1.- Muhalefet
şerhi eklenmeksizin bastırılan ve gelen kâğıtlarda yer alan 65 sıra sayılı
Rapor’un gündeme alınmasına dair grup önerisinin oylanamayacağına ilişkin VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- Tanık Koruma
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/346) (S. Sayısı: 34) 2.- Türkiye
Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu
(1/452) (S. Sayısı: 64) IX.-
SORULAR VE CEVAPLAR A) Yazılı Sorular ve Cevapları 1.- Tokat
Milletvekili Orhan Ziya Diren’in, küçük sanayi sitelerindeki elektrik
tarifelerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/447) 2.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Çin’den ithal edilen tekstil ürünlerine
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’in cevabı (7/565) 3.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, TOKİ’den ihale alan bir şirketin Kozan esnafını
mağdur etmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/571) 4.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Mersin Limanı güvenlik otomasyonu işinin
verildiği şirkete ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın
cevabı (7/716) 5.- Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın, Mersin Limanının güvenlik otomasyon işini alan
şirkete ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/734) 6.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, Devlet Şeref Madalyasının verilme yöntemine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçek’in cevabı (7/763) 7.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, özelleştirilen bir kuruluşa mal satan şirkette
çocuklarının ortaklığı olup olmadığına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
Unakıtan’ın cevabı (7/830) 8.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, vekâleten görev yapan personelden asaleten
atananlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçek’in cevabı (7/856) I.
- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu
saat 14.04’te açılarak yedi oturum yaptı. İstanbul
Milletvekili Lokman Ayva’nın, 3 Aralık Dünya Özürlüler Günü’ne ilişkin gündem
dışı konuşmasına, Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, Burdur’un hayvancılık ve mermercilik
sektöründe yaşadığı sorunlara ilişkin gündem dışı konuşmasına, Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker, Cevap verdi. Siirt
Milletvekili Memet Yılmaz Helvacıoğlu, 2002-2007 tarihleri arasında Siirt’te
gerçekleştirilen ve gerçekleştirilmesi planlanan projelere ilişkin gündem dışı
bir konuşma yaptı. 2008 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2006 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın Genel Kurulda görüşme programının bastırılıp dağıtıldığına ve
bütçeler üzerinde şahısları adına söz almak isteyen milletvekillerinin söz
kayıt işlemlerine ilişkin Başkanlıkça duyuruda bulunuldu. İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan ve 25 milletvekilinin, balık çiftliklerinin çevreye
ve turizme olumsuz etkilerinin araştırılarak su ürünleri yetiştiriciliğinin
çevreyle uyumlu gerçekleştirilmesi için (10/59), İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 21 milletvekilinin, İstanbul’da depreme yönelik
çalışmaların araştırılarak (10/60), Muğla
Milletvekili Ali Arslan ve 24 milletvekilinin, balıkçılık sektörünün
sorunlarının araştırılarak (10/61), Alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri
Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön
görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın, Kuveyt Meclis Başkanı Casım El
Horafi’nin davetine icabet etmek üzere, beraberinde Parlamento heyetiyle
Kuveyt’e resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi; 3-4 Kasım 2007
tarihlerinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne resmî ziyarette bulunan Sağlık
Bakanı Recep Akdağ’a, 22-23 Ekim 2007
tarihlerinde İngiltere’ye resmî ziyarette bulunan Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan’a, Refakat eden
heyetlere katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkereleri; 27/11/2007
tarihli gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 64 sıra sayılı
Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 2’nci
sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; 28/11/2007 Çarşamba günkü birleşimde çalışmaların 64 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin bitimine kadar devam etmesine ilişkin AK
Parti Grubu önerisi, yapılan görüşmelerden sonra, Kabul edildi. Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, Maliye Bakanı
Kemal Unakıtan, İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, Konuşmalarında
şahıslarına, Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okay, Kocaeli Milletvekili Fikri Işık’ın, konuşmasında partisine, Sataştıkları
iddiasıyla birer konuşma yaptılar. Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının: 1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kararlaştırılmış olan Tanık Koruma Kanunu
Tasarısı (1/346) (S. Sayısı: 34), 2’nci sırasına
alınan, Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/452) (S. Sayısı: 64) 16’ncı
maddesine kadar kabul edildi. Birleşime verilen aradan sonra, İlgili komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından ertelendi. 29 Kasım 2007
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşime
02.42’de son verildi. Nevzat
PAKDİL Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN Fatma
SALMAN KOTAN Bilecik
Ağrı Kâtip
Üye Kâtip
Üye Harun TÜFEKCİ Yusuf COŞKUN Konya Bingöl Kâtip
Üye Kâtip
Üye
II. - GELEN KÂĞITLAR No.: 41 29 Kasım 2007 Perşembe Rapor 1.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un; 2802 Sayılı Hakimler ve
Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporu (2/63) (S. Sayısı: 65)
(Dağıtma tarihi: 29.11.2007) (GÜNDEME) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe ve 23
Milletvekilinin, Eber Gölündeki çevre kirliliğinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve
105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/62) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/11/2007) 2.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner ve 26 Milletvekilinin,
deprem riskinin ve alınması gereken önlemlerin araştırılması amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/63) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/11/2007) 3.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam ve 29 Milletvekilinin,
altın arama faaliyetlerinin hukuki durumu ile çevreye etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün
104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/64) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/11/2007) Süresi İçinde Cevaplandırılmayan
Yazılı Soru Önergeleri 1.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, Muğla Dalaman yolunun şerit
çizgilerine ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi
(7/229) 2.- Aydın Milletvekili Mehmet Fatih Atay’ın, Başbakanlığa yeni bir
uçak alınacağı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/414) 3.- Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın, yeşilkart uygulamasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/415) 4.- Ankara Milletvekili Tekin Bingöl’ün, Özel Sağlık Kurum veya
Kuruluşlarından Sağlık Hizmeti Satın Alma Sözleşmesinin bir maddesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/417) 5.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Tuzla’daki bir arsanın
imar durumunda yapılan değişikliğe ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/418) 6.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul’da yaşanan sel
felaketine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/420) 7.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul Büyükşehir
Belediye Meclisi üyelerine ulaştırılan bir gönderiye ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/421) 8.- Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’ın, Cumhurbaşkanının kızının
düğünündeki bazı uygulamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/422) 9.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Anamur İlçesinde baraj
yapımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/423) 10.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Seyhan
Belediyesinden beklenen bazı hizmetlere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/424) 11.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un kolera vakalarına ve
alınan önlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/426) 12.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Alibeyköy Deresindeki
ıslah çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/427) 13.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Başbakanlıkta görevli bir
şahısla ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/428) 14.- Kocaeli Milletvekili Cevdet Selvi’nin, mahalli idareler
seçimlerine yönelik bazı çalışmalar olup olmadığına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/429) 15.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, bir köyün gölet
ihtiyacına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/437) 16.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Yenişehir Kocasu Deresindeki kirliliğe ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/438) 17.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Gediz Havzasındaki çevre koruma ve ıslah
çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/440) 18.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, orman yangınlarına ve ağaçlandırma çalışmalarına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/441) 19.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa’daki orman yangınlarına ve ağaçlandırma
çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/442) 20.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Ufuk Uras’ın, Kaz Dağlarındaki maden arama çalışmalarına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/443) 21.- Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, Karadeniz Bakır İşletmelerinin atık
sularının Murgul Irmağını kirletmesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/444) 22.- Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın, Kaz Dağlarındaki madencilik faaliyetlerine
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/448) 23.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Adana’nın trafik sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/449) 24.- İstanbul
Milletvekili Bihlun Tamaylıgil’in, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin otopark
işletmeciliği yapan bir iştirakine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/450) 25.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, İstanbul’daki dere ıslahı ve altyapı
çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/451) 26.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Ali Özpolat’ın, İstanbul’daki bir kuduz vakasına ve kuduza
karşı alınan önlemlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/452)
27.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Diyarbakır Yenişehir Belediyesinin
ihalelerine ve çocuk korosu ile ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/453) 28.- Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, bölücü terör örgütü üyesi bir şahsa ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/454) 29.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, İstanbul-Beykoz’da polis hakkındaki bir
hakaret ve darp iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/455) 30.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, sit alanı ilan edilen Adana Tepebağ’ın
değerlendirilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/456) 31.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, uluslar arası bir kitap fuarında Mevlana’nın
tanıtımına ayrılan standın boş bırakılmasına ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/457) 32.- Mersin
Milletvekili İsa Gök’ün, yurt dışındaki kitap fuarlarında ve bir gecede
dağıtılan bazı kitaplara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/458) 33.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, Muğla’da bazı köylerin arazilerinin
kamulaştırılmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/459) 34.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, eğitim kurumlarına yönetici atamalarına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/464) 35.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, dava konusu olan görevden alma ve yer
değiştirme işlemlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/465) 36.- Muğla
Milletvekili Ali Arslan’ın, Ankara’nın şebeke suyunun kalitesine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/469) 37.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul’daki bir kuduz vakasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/470) 38.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Anamur İlçesinin içme suyunun kalitesine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/471) 39.- Adana Milletvekili
Nevin Gaye Erbatur’un, sahipsiz hayvanlara yönelik belediye hizmetlerine ve
hayvan barınaklarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/472) 40.- Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın, SSPE hastalarına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/473) 41.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, üniversite hastanelerinin mali kaynak sorununa
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/474) 42.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, PTT’de mahkeme kararına rağmen atanmayan
bürokratlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/480) 43.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, İzmir İlinde ulaşım konusundaki bazı
çalışmalara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/481) 44.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Rize-İkizdere-İspir-Erzurum yoluna ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/482) 45.- Eskişehir
Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, Beylikova tren istasyonuna ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/483) 46.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, İSKİ ihalelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/486) 47.- Uşak
Milletvekili Osman Coşkunoğlu’nun, iletişim altyapısının güvenliğine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/489) 48.- Isparta
Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in, Danıştay kararına rağmen TMSF’nin devraldığı
şirketlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/490) 49.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, bir inşaat şirketine verilen kamu
ihalelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/493) 50.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Irak Devlet Başkan Yardımcısının bir
açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/494) 51.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Irak’la imzalanan Terörle Mücadele
Anlaşmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/495) 52.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtman’ın, şehit aileleri ve gazilere sağlanan haklara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/496) 53.- İstanbul
Milletvekili Fatma Nur Serter’in, Hakkâri’deki terör saldırısı ile ilgili
olarak RTÜK’ün yayın durdurma kararına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/497) 54.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, Çine Barajı projesine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/500) 55.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, DSİ’nin Edirne’deki projelerine ilişkin Çevre
ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/501) 56.- İstanbul
Milletvekili Bihlun Tamaylıgil’in, KÖYDES projelerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/502) 57.- İstanbul
Milletvekili Ümit Şafak’ın, İstanbul’daki su baskınlarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/503) 58.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtman’ın, okula gönderilmeyen çocuklara ve eğitime katkı
paylarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/505) 59.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya bağlantılı karayollarına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/510) 60.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici’nin, Gaziantep’te internet ve telefon bağlantılarındaki
aksaklıklara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/512) 61.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, müzik ve sinema eserleri sahiplerinin haklarının
korunmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/515) 62.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, altın rezervine ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/516) 63.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Hopa Kemalpaşa-Sarp karayolunun ihale ve
yapım sürecine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/518) 29 Kasım 2007 Perşembe BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 14.06 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik) BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27’nci Birleşimini
açıyorum. III. - YOKLAMA BAŞKAN –
Elektronik cihazla yoklama yapacağız. Yoklama için iki
dakika süre vereceğim. Yoklama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik
cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim. Gündem dışı ilk
söz, kadına yönelik şiddet konusunda söz isteyen İstanbul Milletvekili Güldal
Akşit’e aittir. Sayın Akşit,
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) Sayın Akşit,
süreniz beş dakika. IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları 1.- İstanbul Milletvekili Güldal Akşit’in, 25 Kasım Kadına
Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne ilişkin gündem dışı
konuşması GÜLDAL AKŞİT
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Sözlerime, tüm
dünyada Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma Günü olarak kabul
edilen 25 Kasım günü münasebetiyle sizlere hitap etme fırsatını veren Başkanlık
Divanına teşekkür ederek başlamak istiyorum. Değerli
milletvekilleri, fiziksel, cinsel, ekonomik ve psikolojik biçimleriyle ortaya
çıkan kadına yönelik şiddet, eğitim, sosyoekonomik durum, sınır, milliyet, din,
dil, sınıf farkı gözetmeksizin tüm insanlığın yaşamakta olduğu en önemli
sorunlardan biridir. Henüz aile
ortamındayken şiddete maruz kalan veya şiddete şahit olan çocukların
psikososyal gelişimleri olumsuz etkilenmekte, bu çocuklar yetişkin olduklarında
birer şiddet uygulayıcısı olarak toplumda yer almaktadırlar. Sonuç olarak,
şiddetin sadece bireyler değil, aile ve toplum yapısındaki yıkıcı etkileri
bugün hemen her alanda karşımıza çıkmaktadır. Değerli
milletvekilleri, uluslararası kadın hareketinin uzun soluklu mücadelesi
sonucunda kadına karşı ayrımcılık ve şiddet konularındaki bilinçlenme, ilk kez,
1993 yılında Viyana’da toplanan Dünya İnsan Hakları Konferansı’nda uluslararası
hukuka yansımıştır. Bu anlayış ve mücadele sonucunda, özellikle Birleşmiş
Milletler, Avrupa Konseyi gibi uluslararası kuruluşların öncülüğünde girişimler
ve bağlayıcı belgeler, sözleşmeler oluşturulmuştur. Ayrıca, Avrupa
Konseyi, 2002 yılında, kadınlara yönelik şiddeti, 16-44 yaş kadınları için
ölüme esas oluşturan bir neden ve iş göremezlik nedeni olarak ilan etmiş, acil
bir halk sağlığı sorunu olarak adlandırmıştır. Yine, Konsey kararıyla üye
ülkeler nezdinde Kasım 2006 – Mart 2008 tarihleri arasında yürütülecek olan
aile içi şiddet dâhil, kadınlara yönelik şiddetle mücadele kampanyaları
sürdürülmektedir. Değerli
milletvekilleri, ülkemizde ise kadına yönelik şiddet hâlâ toplumun önemli bir
kesimini doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyen, acil önlemler alınmasını
gerektiren yaşamsal sorun niteliğini korumaktadır. Bu sorun, kadınları ve
çocukları ağır biçimde örselemektedir. Ülkemizde 1990’lı
yıllardan itibaren kamuoyunun gündemine giren kadına yönelik şiddet olgusu
toplumsal yaşamda giderek görünür kılınmış, tartışılmaya ve çözümler üretilmeye
başlanmıştır. Türkiye, kadının ilerlemesi ve güçlenmesi amacıyla uluslararası
alanda birçok sözleşmeye imza koymuş, taahhütte bulunmuş, ulusal mevzuatımızda
da birçok önemli düzenlemeleri hayata geçirmiştir. Örneğin, ülkemiz, Birleşmiş
Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’ni 1985
yılında imzalamış, sözleşme 1986 yılında yürürlüğe girmiştir. 1995 yılında
gerçekleştirilen 4’üncü Dünya Kadın Konferansı sonuç belgelerine hiç çekince
koymaksızın taahhütte bulunulmuş, 2000 ve 2005 yıllarında bu taahhütlerini
yinelemiştir. Ulusal
mevzuatımızda ise 1998 yılında yürürlüğe giren ve aile içi şiddeti önlemeyi
hedefleyen 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun, 2002 yılında yürürlüğe
giren yeni Türk Medeni Kanunu ve 1 Haziran 2005’te yürürlüğe giren yeni Türk
Ceza Kanunu getirdiği hükümler bakımından önemli yasal düzenlemelerdir. 2004
yılında yürürlüğe giren Belediye Kanunu ile kadın ve çocuklarımıza yönelik
sosyal destek mekanizmalarının daha da güçlendirilmesi imkânı sağlanmıştır.
Gerçekleştirilen yasal düzenlemelerin ardından, yapılması gereken,
uygulamaların yasalarla paralel hâle gelmesinin sağlanmasıdır; bu da ancak
kadına karşı şiddetle mücadele edilmesini sağlayacak toplumsal bilincin
oluşmasıyla başarılabilecektir. Bu çerçevede kadının insan haklarının
korunması, geliştirilmesi ve kadına yönelik şiddetin önlenmesinin devlet
politikası hâline getirilmesinin… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Akşit, bir dakikalık süre içerisinde konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. GÜLDAL AKŞİT
(Devamla) – Tabii Başkanım. …açık göstergesi
olan çocuk ve kadınlara yönelik şiddet hareketleri ile töre ve namus
cinayetlerinin önlenmesi için alınacak tedbirler konulu 2006/17 sayılı
Başbakanlık Genelgesi yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Genelgede yer alan
tedbirlere ilişkin başta kamu kurum ve kuruluşları, yerel yönetimler,
üniversiteler, sivil toplum örgütleri ve medya olmak üzere ilgili tüm taraflara
görev ve sorumluluklar düşmektedir. Hükûmetimiz büyük bir kararlılıkla bu
sorunla çeşitli kampanyalar, projeler ve çalışmalar yoluyla mücadele
etmektedir. Sözlerime son
verirken, bir insan hakları ihlali olan kadına karşı şiddetle mücadelede en
önemli aracın toplumsal farkındalık ve duyarlılık yaratılması olduğunu bir kez
daha vurgulamak isterim ve bu konuda siz sayın milletvekillerine de çok büyük
görev düştüğünü ifade eder, hepinizi, beni dinlediğiniz için saygıyla selamlar,
teşekkür ederim. Sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Akşit. Gündem dışı
ikinci söz, Kars Şeker Fabrikasının özelleştirme programına alınması hakkında
söz isteyen Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’a aittir. Sayın Dağdaş,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz beş
dakika. 2.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Kars Şeker
Fabrikasının özelleştirme programına alınmasına ilişkin gündem dışı konuşması
ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı GÜRCAN DAĞDAŞ
(Kars) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kars Şeker Fabrikasının
özelleştirme programına alınması münasebetiyle gündem dışı söz aldım.
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
vaktin elverdiği ölçüde sizlere serhat ilimiz Kars’ın hâlini, sınır bekçisi
Karslının feryadını duyurmak istiyorum. İlin giriş ve çıkışında “Doğu’nun uygar
kenti” yazılı tabelalar bulunan Kars, uygar insanların yaşadığı ancak yaşam
imkânlarının uygar olmadığı, kaderine terk edilmiş serhat şehrimizdir. 287 bin kişinin
yaşadığı Kars’ın millî gelirden aldığı pay 886 dolar ve nüfusunun yüzde 25’i
işsizdir. 2004 yılında 5 bin olan esnaf sayısı 2006 yılında 4 bine düşmüştür. Tarım ve
hayvancılıkla uğraşan nüfusun yarısına yakını icra dairelerinin kapılarında ve
tefeci elinde çırpınmaktadır. Kars’ın ektiği, biçtiği ve hayvanı para
etmemektedir. Kars’ın ürettikleri için pazar ve rekabet şansı yok olmuştur.
Maalesef, tarım ve hayvancılıkla anılan Kars, Fransa’nın Danone’sinin satıldığı
pazara dönmüştür. Yurt genelinde
yapılan sınavlarda başarı oranı çok düşüktür. 81 il içinde en başarısız 8 ilin
arasına gerileyen Kars’ta eğitimin altyapısı çökmüştür. Başarısızlığın kader
olmadığı bilinciyle yarınını inşa etmeye çalışan binlerce öğrenciye adaletli
eğitim sağlanamamıştır. Kafkas Üniversitesinin yöneticileri ve eğitmenleri
imkânsızlıkla boğuşurken, öğrencilerimiz de barınmadan sosyal hayata kadar
birçok konuda problem yaşamaktadır. Bir nebze de olsun şehrin ekonomik, sosyal
ve kültürel hayatına katkı sağlamaya çalışan üniversitemiz, yerleşke, personel
ve öğrenci sayısı açısından arzu edilen düzeyin sınırına bile yaklaşamamıştır. Kars’ın sağlık
konusu başlı başına bir dramdır. Tıp fakültesi açılmasına rağmen, araştırma
hastanesi olmayan bir garabetin yaşandığı Kars’ta, sağlık hizmetlerinin
standartların çok altında olduğu izlenmektedir. “Erzurum’a hastamızı
yetiştirmeye çalışırken yolda ölüyoruz.” diye feryat figan eden
hemşehrilerimizin sayısı azımsanmayacak kadar yüksektir. 7 ilçe, 386 köy
ve 49 mahalleden oluşan Kars ilimizin alt ve üst yapılanması televizyon
ekranlarına yansıyan Afganistan görüntülerini aratmayacak durumdadır. Köy
yollarının tamamına yakını topraktır. Köylerdeki yollarda yürümek dahi zorlaşmıştır.
Köyleri ana yollara bağlayan yollar ise ağırlıklı olarak toprak, kısmen de
stabilizedir. İlçeleri merkeze bağlayan yollar standardı düşük asfalttır.
Asfalt olan yollar ise köstebek yuvasına dönmüştür. Köylerin büyük
bir bölümünde yaşanan su sıkıntısı Karacaören köyünde Kerbela’yı hatırlatacak
düzeye gelmiştir. Devletin yaptığı süt fabrikasıyla, et kombinası
özelleştirilmiştir. Özelleştirilmiş olan bu tesisler daha sonra kapanmıştır. Yine, devletin
yaptığı çimento fabrikası, yem fabrikası ve ayakkabı fabrikası
özelleştirilmiştir. Özelleştirilen yem fabrikasıyla, ayakkabı fabrikası daha
sonra kapanmıştır. Karslının elinde sadece şeker fabrikası kalmıştır. Cumhuriyetimizin
kuruluşundan bugüne kadar devletin kurduğu 6 tesisten 4’ü kapanmıştır.
Sanayileşmenin sıfır düzeyinde kaldığı, organize sanayi bölgesinin terk edilmiş
bir alana döndüğü, yüksek oranda işsizliğin yaşandığı Kars’ta… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Dağdaş, bir dakika süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun efendim. GÜRCAN DAĞDAŞ
(Devamla) – …endüstrinin ayağı olan tarım ve hayvancılık sektöründeki tesisler
kapanınca Kars insanı büyük şehirlere göç etmeye mecbur kalmıştır. Sınırı
bekleyen insanların göç etmesinin, cepheden ayrılan asker anlamına geldiğini
göremeyen yöneticiler, ne yazık ki Kars’ın stratejik öneminden ve üzerine
yapılan hesaplardan da bihaberdir. Değerli
milletvekilleri, Kars’ın pürmelalini bir nebze de olsa dikkatinize getirmek
istedim; acı, ama gerçek bu. Tüm bu güç şartlara, yoksulluk ve yoksunluğa rağmen
umudunu yitirmeyen Karslının şeker fabrikasındaki çalışan 415 kişinin, 1.168
şeker pancarı üreticisinin iktidardan talebi, şeker fabrikasının özelleştirme
programı dışında tutulmasıdır, şeker fabrikasının Karslının elinden
alınmamasıdır, Kars’ın var olan sıkıntılarının ortadan kalkması için iktidarın
gereğini yapmasıdır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) GÜRCAN DAĞDAŞ
(Devamla) - Karslının iktidardan ve yüce Meclisimizden talebi, arzı, Ankara’nın
şefkatini göstermesi, Karslının serhaddi bekleyen askerler olduğunu
unutmamasıdır. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Dağdaş. Gündem dışı
konuşmaya Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ cevap vereceklerdir. Buyurun Sayın
Akdağ. (AK Parti sıralarından alkışlar) SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Saygıdeğer Başkanım, yüce Meclisimizin değerli üyeleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Kars
Milletvekilimiz Sayın Dağdaş’ın, Kars’la ilgili, kendi seçim bölgesiyle ilgili
taleplerini dile getirmesinden kuşkusuz memnun olduk Hükûmet olarak. Mutlaka,
ülkemizin her bölgesine olduğu gibi, yıllar boyunca yatırımların veya diğer
hizmetlerin yeterince götürülemediği Doğu Anadolu Bölgesi’ne hizmetleri daha da
artırarak götürmeliyiz. Ancak, Sayın Dağdaş, aslında, Kars’ta nereden nereye
gelindiğini keşke mukayeseli olarak bize anlatsaydı, biraz daha meseleyi iyi
anlardık. Özellikle sağlık konusunda da bazı hususlara değindiği için, ben
burada cevap verme gereğini hissettim. Afganistan’a benzer, işte, bazı yerler
olduğundan ifade etti, bazı yerler olduğundan bahsetti Sayın Dağdaş. Tesadüfe
bakın ki, Afganlı Sayın Bakan üç gündür benim misafirim, dün akşam da
birlikteydik, Afganistan’daki sağlık durumunu, Afganistan’daki sağlık
göstergelerini konuştuk. MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) – Kars’a gitti mi? SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) - Afganistan’da, değerli milletvekilleri, her 100 bin
hamileden, maalesef, 1.650 tanesi hayatını kaybediyor. Yanlış işitmediniz, her
100 bin anneden 1.650 tanesi hayatını kaybediyor. OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Kars’a gel, Kars’a. SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, böyle, burada Afganistan’la
falan mukayeseler yapıp, sonra da laf atmakla bunlar olmaz. Onun için önce… KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) – Kars’tan bahsedin. SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – Kars’tan ben bahsederim, Kars’ta çok büyük hizmetler
yaptık. Bakın, biz geldiğimizde, bir önceki iktidar döneminde, maalesef, yarım
bırakılmış bir hastaneyle karşılaştık. Ondan önce, daha önce başlamış olan bir
inşaattı bu. Yani, bir önceki dönemden daha önce başlamış bir inşaat, Kars’ta
yarım olarak duruyordu. Biz, bu hastaneyi tamamladık, bitirdik ve bugün
Karslımızın hizmetine, mükemmel bir hizmet alanı olarak soktuk. Bu vazifemizdi,
tabii ki yapacaktık. Ben, Sayın
Dağdaş’a 2002 yılında, bu ülkede, bu arada Kars’ta, kaç tane uzman hekim vardı
şimdi kaç tane uzman hekim var, kaç tane pratisyen hekim vardı bugün kaç tane
pratisyen hekim var, sağlık personelinin sayısı nereden nereye yükseldi,
kırsala verilen ambulans hizmetleri, gezici sağlık hizmetleri nereden nereye
yükseldi, önce bu rakamları inceleyip, daha sonra mukayeseler yapmasını tavsiye
ediyorum. Kuşkusuz daha
yapılacak çok işimiz var, ülkenin her bölgesinde, bu arada Kars’ta da. Ama,
gerek KÖYDES’le köylere yaptığımız yollar ve içme suları, gerek sağlık ve
eğitim hizmetlerinde Kars ilimizde aldığımız mesafe gerçekten çok önemli bir
mesafedir. Dolayısıyla, mukayeseli olarak konuşmazsak, tabii ki, şimdiki mevcut
durumun eksiklerini ortaya koyabiliriz. Nereden nereye geldiğini hizmetlerin,
bütün ülkede olduğu gibi, Kars’ta da mutlaka mukayese etmek lazım. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Bakan, nerede olması gerekiyor? SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bakınız, biz, özellikle Doğu
ve Güneydoğu Anadolu’da bir kalkınma hamlesi başlattık. Buralarda, gerçekten,
yollarla ilgili olarak -köy yolları- içme sularıyla ilgili olarak, okullaşma
oranları, dersliklerle ilgili olarak, sağlık yapıları, sağlık ekipmanları ve
insan kaynaklarıyla ilgili olarak çok ciddi mesafeler aldık. Bundan sonra da
bütün ülkeye olduğu gibi, Karslımıza da Erzurumlumuza da Hataylımıza da
Edirnelimize de, Sinoplumuza da hizmet etmeyi bir şeref bileceğiz ve geçmiş beş
yılda olduğu gibi önümüzdeki beş yıl içerisinde de hizmetlerimizi katlayarak
artıracağız. Ben, yüce
Meclisinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. GÜRCAN DAĞDAŞ
(Kars) – Sayın Başkan… BAŞKAN –
Efendim... OKTAY VURAL
(İzmir) – Söz isteyen arkadaşımız teşekkür edecek herhâlde Sayın Bakana da,
duymadınız. BAŞKAN – Sayın
Vural, bir şey demedi. Sayın Bakan sadece konuyla ilgili açıklamalarda bulundu,
başka bir husus yok. OKTAY VURAL
(İzmir) – Teşekkür etmesi için fırsat… GÜRCAN DAĞDAŞ
(Kars) - Kars’ta yapılanlardan bahsetti Sayın Bakan. BAŞKAN – Sayın
Dağdaş, kendinize uygun olarak siz eksiklikleri belirttiniz. Sayın Bakan da
nereden nereye gelindiğini, kendi ölçüleri içerisinde izah etti. Burada bir
sataşma, herhangi bir şey söz konusu değildir. Teşekkür ederim. OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Eksiğe eksikle cevap verdi Sayın Bakan. Hastane bitirmiş mi,
açmış mı? OKTAY VURAL
(İzmir) – Kendisi bilmiyor mu Sayın Bakan? BAŞKAN – Gündem
dışı üçüncü söz “Dünya Madenciler Günü” münasebetiyle söz isteyen Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’e aittir. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Mutlaka sağlıktan bahset,
Sayın Bakan kalksın, bilgi versin. OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Hastaneyi açmış, ne kadar para vermiş? Hastaneye ne para vermiş,
biz ne vermişiz? BAŞKAN - Sayın
Öztürk, buyurun efendim. 3.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, 4 Aralık Dünya
Madenciler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Mehmet Hilmi Güler’in cevabı ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yılın her günü hemen hemen
belirli, önemli olaylara tahsis edilmiş. Bu anlamda, 4 Aralık günü de
madencilerin piri Santa Barbara’ya tahsis edilmiş ve “4 Aralık Dünya Madencilik
Günü” olarak kabul edilmiş. 4 Aralıkta bütçe görüşmeleri olduğu için, bugün
Dünya Madenciler Bayramı nedeniyle söz almış bulunuyorum. Dünya Madencilik
Günü “Santa Barbara” isimli bir kıza tahsis edilmiş. Bunun hikâyesi şudur: Roma
İmparatorluğu’nda, bugünkü adıyla İzmit’te bir soylu, “Dioscorius” adlı bir
soylu bürokrat yaşıyormuş. Bunun da bir kızı varmış, Santa Barbara. Bunun
eğitimi için babası 2 tane öğretmen görevlendirmiş. Öğretmenlerden birisi, dış
akımlara kapılarak Hristiyanlık akımına kapılmış, bu kıza eğitim öğretim
vereceğine vaftizlemiş, Hristiyan yapmış. Kayıtlara göre uzun boylu, esmer,
yeşil gözlü olan Santa Barbara, babasının gazabından bıkmış. Çünkü, babası
“Hristiyan bir kızım olacağına hiç olmasın.” demiş ve bu kızcağız babasının
gazabından kaçarak, madencilerin çalıştığı bir galeriye, mağaraya sığınmış.
Madenciler, o günden bu yana, madencilerin koruyucu azizesi olarak Santa
Barbara’yı kabul etmişler, Santa Barbara nedeniyle de 4 Aralık, Madenciler Günü
olmuş. 4 Aralık
Madenciler Bayramı, Türkiye Maden Mühendisleri Odası tarafından, ülkemizin
belli başlı metropollerinde ve önemli madencilik işletmelerinin bulunduğu
merkezlerde her yıl 4 Aralıkta çeşitli etkinliklerle kutlanmaktadır. Ben, buradan
Zonguldak, Kilimli, Karadon, Amasra, Üzülmez ocaklarında yerin metrelerce
derinliklerinde, sabahleyin yer altı galerilerine giderken, eşiyle,
çocuklarıyla helalleşerek çalışmaya inen tüm madencilerimize, metal madende
çalışan tüm madencilerimize selam gönderiyorum. Dünya Madencilik
Günü nedeniyle, bizim, Türkiye’deki madencilik sektörünün sorunlarının
çözülemediğini, madencilik sektöründe çalışan işverenlerin, madencilik
sektöründe çalışan maden mühendislerinin, işçilerinin bir sürü sorunu olduğunu
üzülerek görmekteyiz. Kalkınabilir, sürdürülebilir bir madencilik politikasının
temeli, o sorunların çözülmesidir. Bugün, ülkemizde madencilik sektörünü yasa
dışı bir faaliyet, madencileri de yasa dışı faaliyet gösteren kişiler gibi
gören yanlış anlayışlar da vardır. Kalkınabilir madencilik ve enerji
politikasının içerisinde “Ya çevre ya madencilik” diye bir dayatma yoktur.
Kalkınabilir madencilik politikası, çevre ve madenciliğin birlikte yürütüldüğü,
dengelerin gözetildiği bir politikadır. 21’inci yüzyılda madenciliğin çevreye
etkilerini yadsımak mümkün değildir. Ancak, çevre ve insan odaklı
politikalarla, işletme sürecinde çevrenin korunması, işletme sürecinden sonra
da yine çevrenin yeniden kazanılmasına uygun yöntemlerin uygulanması suretiyle
çevreye zarar verilmeden de madencilik yapılabilir. Tüm faaliyetlerde olduğu
gibi, madenciliğin esas amacı da insan mutluluğunun ve refahının
artırılmasıdır. Bizim madencilik anlayışımız, madencilik görüşümüz, insanın
mutluluğunu, insanın refahını artıracak, insan odaklı bir madencilik politikası
olmalıdır. Biz ulusal madencilik ve ulusal enerji politikalarını oluşturmak
durumundayız, merkezî ve stratejik planlar yapmak durumundayız. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Öztürk, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) – Yıllarca oluşan madenlerimizin, aldıktan sonra, tükettikten sonra
bir daha yerine konulma olanağı yoktur. O nedenle, verimli, etkin madencilik
politikasını esas almalıyız. Ben, bu
vesileyle, bu sektörde çalışan, bu sektöre yatırım yapan tüm işverenlerimize,
bu sektörde çalışan çilekeş, yiğit maden işçilerine, maden mühendislerine, tüm
personeline selamlarımı yolluyorum, saygılarımı ve sevgilerimi yolluyorum. Dünya Madencilik
Günü tüm madencilere kutlu olsun diyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Gündem dışı
konuşmaya Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler cevap
vereceklerdir. Buyurun Sayın
Bakan. ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum. Cumhuriyet Halk
Partisi Mersin Milletvekili Sayın Ali Rıza Öztürk Bey’in “Dünya Madenciler
Günü” konulu konuşmasıyla ilgili olarak da, ben de bütün iyi dileklerimle
konuşmasına ayrıca katılıyorum. Ekmeğini… Yüzlerce, hatta binlerce metre
toprağın altında çalışarak maden çıkaran, amansız doğa şartlarında maden
arayan, çıkardıkları maden ve endüstriyel minerallerle evlerin, otomobillerin,
yolların ve hayatımızı kolaylaştıran tüm aletlerin, cihazların yapımına katkıda
bulunan madencilerimizin bayramını kutluyorum. Bu vesileyle Türkiye Büyük
Millet Meclisi, Hükûmetimiz, Bakanlığım ve şahsım adına da madencilerin bu
güzel gününü kutluyorum. Ayrıca, bu Santa
Barbara’nın bir güzel özelliği de var, aynı zamanda memleketimizde, İzmit’te
uzun süre yaşamış. Madencilerin piri sayılan Santa Barbara’nın İzmit’te
yaşaması, ülkemizde faaliyetlerini sürdürmesi de ayrıca anlamlı. Bu bakımdan, 4
Aralık Madencilik Günü hem madenciler hem de ülkemiz için hayırlı olsun
diyorum. Şimdi, burada
şunu ifade etmek istiyorum özellikle: Madenciliği, gerçekten, emeğin
cisimleşmiş hâli diye ben tanımlıyorum. Çünkü, gerçekten, emeğin malzemeye
dönüştüğü, güzel minerallere dönüştüğü bir hizmet bu. Bu bakımdan, fedakârca
çalışmaların sürdürüldüğü bir alan. Biz, bu noktada,
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı olarak ve Hükûmet olarak neler yapıyoruz,
onlara layık olabiliyor muyuz, bu noktada birkaç cümle ifade etmek istiyorum. Onlardan önce,
MTA’nın aynı zamanda kurucusu olan Ulu Önder Atatürk’ün MTA’nın kuruluşuyla
ilgili cümlesini size bir anımsatmak istiyorum: “Memleketin diğer meçhul
servetlerini jeolojik bakımdan araştırıp bulma görevini MTA'ya verdik,
çalışacaklardır. Kendilerine mesut sürprizler dileriz.” diyor. Buradaki “mesut
sürprizler” kelimesi, gerçekten çok duyarlı, çok duygulu bir ifade ve biz ondan
sonra gelen nesiller olarak ve daha sonraki nesillere devredeceğimiz bir
dünyada çevreye duyarlı bir faaliyeti sürdürerek madenciliği ilerletmek
istiyoruz. Yine, Ulu Önder
Atatürk “İstikbal göklerdedir.” demişti. Ben o sözden ilham alarak, ben de
“İstikbal derinlerdedir.” diyorum ve bunun için de yerin derinliklerine, çok
daha derinlere inerek zenginliklerimizi bulmak arzusundayız ve bu gayretin
neticelerini de çok şükür güzel bir şekilde alıyoruz. Size şöyle
ortalama bir rakam vermek istiyorum: Maden Tetkik ve Arama Enstitüsünün yaptığı
sondajların ortalama olarak miktarı Onun için biz
yeni bir politika olarak, daha derinlere inecek bir maden faaliyetlerini
öngörüyoruz ve bununla ilgili olarak da çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Burada
hem maden sondajları hem jeotermal sondajlar çok büyük bir önem arz etmekte.
Jeotermal kaynaklar açısından Türkiye çok zengin, rezervler açısından Avrupa’da
birinci, dünyada yedinci sırada. Ancak, bu rezervlerden bahsetmek yetmiyor.
Bununla ilgili faaliyetleri sürdürmek lazımdı. Biz bunun gereği olarak
Türkiye’nin jeotermal haritasını çıkardık, tıpkı rüzgâr haritası gibi. Rüzgâr
haritasını çıkarınca herkes kasabasında, ilinde, bölgesinde hatta köyünde hangi
hızla rüzgârın estiğini gördü ve rüzgâr enerjisinde büyük bir artış oldu ve bu
noktada, rüzgâr enerjisine yatırım yapanların, müracaat edenlerin sayısında
büyük bir artış oldu. Şimdi, aynı şeyi
jeotermalde yapıyoruz. Bununla ilgili Jeotermal Yasası’nı çıkardık sizlerin de
değerli katkılarıyla. Biz, ayrıca Türkiye’nin jeotermal envanterini çıkardık.
Son derece zengin bir kaynak bu. 700 sayfalık bir el kitabı çıkardık. Burada
bütün kaynakların sıcaklıkları dâhil, debileri dâhil bunları tespit ettik ve
şimdi yatırıma hazır hâle getirdik. Ayrıca da Türkiye
jeotermal haritasını çıkardık. Bununla da zenginliklerimizi milletimizin
hizmetine sunmak amacıyla bunları açık hâle getirdik. Eskiden bunlar MTA’da
“gizli arşivler” listesinde duruyordu, raflarda duruyordu. Biz bunları hizmete
açtık. Dolayısıyla jeotermalde başta Ege Bölgesi olmak üzere çok büyük bir
atılım meydana geldi ve burada sondajlar birbiri peşine, Ulu Önder Atatürk’ün
tabiriyle “mesut sürprizler”in gerçekleşmesine döndü. Bu bakımdan şimdi
buralarda seracılıkta büyük bir atılım meydana geldi. Mesela Dikili’deki bir
serayı gezdim. Hepinizi de gezmeye davet ediyorum, tavsiye ediyorum görmenizi.
Gerçekten dünya çapında harikulade bir tesis ve İngiliz kraliyet ailesinin
biberleri ve domatesleri oradan gidiyor ve çok da modern bir tesis. Jeotermal
kaynaklarla ısıtılıyor. Aynı şekilde,
Aydın bölgesi dâhil olmak üzere, neredeyse orada doğal gazla rekabet edebilecek
bir zenginlik var. Bunu Samsun’da Havza dâhil olmak üzere oralara doğru da
yayıyoruz. Şimdi,
başlattığımız bir yeni çalışma da sondaj makinelerinin imalatçılarıyla
görüşerek, onlara bazı tavsiyelerde ve desteklerde bulunarak, bunların daha
derine inecek sondaj makinelerini yapmalarını sağlamak. Çünkü, biz göreve
geldiğimizde toplam sondaj miktarı 130 bin metreydi. Şimdi, biz bunu 400 bin
metreye çıkardık. Bunu da yeterli görmüyoruz. Bu rakamı çok çok daha fazla… 1
milyon metre hedefini koyduk. Bunu yaptığımız zaman Türkiye’nin yer altında
bulunan bu enerji kaynaklarını çok verimli bir şekilde hizmete sunmak
istiyoruz. Madenler için de
yoğun bir çalışma içindeyiz. Daha evvelden çıkarılan madenlerin ruhsat sayısı
çok düşüktü, yılda 5 bin civarındaydı ortalama olarak. Şu anda bu 18 bine çıktı
ve bunları otomatiğe bağladık. Bilgisayardan da bunlara girmek mümkün. Yani, çok
uğraşarak… Birtakım bürokratik engellerle bu iş zorlaştırılmıştı, zordu. Şimdi
bunu kolay bir hâle getirdik. Yeni maden yasasıyla da bunu daha pratik bir hâle
getireceğiz ve bazı sıkıntıları da, taşocakları da dâhil olmak üzere, bunları
da çözme durumundayız. Bu yeni düzenlemeyi de yapıyoruz. Tabii, Türkiye
maden bakımından zengin bir ülke. Ancak, bu yeterince kullanılmamış. Biz göreve
geldiğimizde toplam ihracat 600 milyon dolar civarındaydı, bunun altındaydı.
Şimdi bu yılın sonunda 2,4 milyar dolara çıkacak. Bu rakamı belki
küçümseyebilirsiniz. Türkiye’nin ticaret hacminde, dış ticaret hacminde belki
küçümseyebilirsiniz ama, bu net rakamdır. Yani, bir otomotiv sektöründe belki
20 milyar dolarlık yaklaşık ithalat ve ihracat var ama, aradaki fark aşağı yukarı
500 milyon dolar civarında. Hâlbuki buradaki 2 milyar dolar nettir. Yani,
dolayısıyla, bu rakamı diğer kalemlerle mukayese ederken en az beşle çarpmanız
lazım. Bu bakımdan, madencilikteki bu gelişmeleri takdirle karşılıyoruz ve
bundan da mutluluk duyuyoruz. Bunun içinde de en önemli kalem doğal taşlar,
mermer. Burada da, yarın bununla ilgili Antalya’da önemli bir toplantı olacak.
Türkiye burada da İtalya’yla yarışıyor. Eskiden ithal mermerler girerken şimdi
biz mermerimizi ihraç ediyoruz ve daha ince tabakalar hâlinde, daha kullanışlı
bir şekilde bunları üretiyoruz. Aynı zamanda da, bir mermer makine, daha
doğrusu, mermer işleyen makineler sektöründe de önemli bir sektör oluştu,
bundan dolayı da ayrıca mutluyuz. Tabii, bir
farkımız da bizim eski iktidarlardan, mostra madenciliği yerine derin saha
madenciliği yapıyoruz, yani daha derinlere inerek bu çalışmaları sürdürüyoruz.
Bir ikinci konsept farkımız da, kavram farkımız da şu: Madenleri ham madde
hâlinde satmak yerine, uç ürünlere dönüştürerek, katma değeri yüksek uç
ürünlere dönüştürerek satıyoruz ve madencilikten kimyasallara geçiyoruz. Bunun
en bariz örneğini borda yaptık. Bor Araştırma Enstitüsünde, gene -Türkiye Büyük
Millet Meclisinde sizlerin de katkılarıyla Yasa’yı çıkardıktan sonra- Bor
Araştırmada, bor ürünlerine yeni katma değerler katan ürünler geliştirdik ve
bunun yansımaları, inşallah yakın bir gelecekte, tarımda mikro besleyici
olarak, buğday artışlarıyla ve diğer tarım ürünlerindeki artışlarla hayatımıza
yansıyacak. Onun dışında, borlu çimento üreterek depreme daha dayanıklı, daha
ekonomik çimentolar üretilmesinde… Türk tipi bir çimento üretiminde bunu
gerçekleştiriyoruz. Şu anda yaptığımız denemeler iyi sonuç verirse, belki
asfalt yolların betona dönüştürülmesi de mümkün olacak. Bu çalışmaların
dışında, metalik bor, hegzagonal bor gibi, makine sanayisinde kullanılabilecek
ürünler deneniyor, bunlar da madencilikten kimyasallara geçişi mümkün kılıyor.
Bunlar bizim çok önemli hedeflerimizdi, çok şükür bunları yapmak bizlere nasip
oldu. Şimdi, bundan
sonra, kömür dâhil olmak üzere çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Ben burada bir
müjde de size vermek istiyorum. Bundan daha evvelden de bahsetmiştim, ama şimdi
daha da netleşti. 800 milyon ton ilave linyit rezervi bulduk çalışmalarımızda,
bu bizim için çok önemli. 800 milyon ton, yani bu, kömür santralleri
kurulmasında bize büyük bir katkı sağlayacak. Burada yeni olan ikinci kalem de
600 milyon ton da buna ilave yapmak üzereyiz şu anda. Dolayısıyla, yeni
bulduğumuz ispatlanmış kömür rezervimiz 1,4 milyar tonu bulacak. Bu, yeni kömür
santralleri, yeni enerji kaynakları ve aynı zamanda da dışa bağımlılığımızı
azaltacak yeni faaliyetler olarak ortaya çıkmaktadır. Bu bakımdan, başta MTA
olmak üzere, onunla eş güdüm hâlinde çalışan Eti Madenciliğin, hatta Türkiye
Petrollerinin, TKİ’nin, TTK’nın bütün çalışanlarını kutluyorum. TPAO’dan
bahsettim. Burada ne alakası vardır diyebilirsiniz. Bir değişik model uyguladık
biz. Türkiye Petrolleri, daha evvelden görevi icabı petrol ve doğal gaz arayan
bir kurumumuz. Fakat, 3.300 sondaj yapmış, bu 3.300 sondaj sırasında, sadece
petrol ve doğal gazı hedeflediği için, biz, onun bütün numunelerini tekrar
masaya yatırdık. TKİ’nin mühendislerini, jeologlarını, jeofizikçilerini,
TTK’nınkileri, Eti Madenciliğinkini hepsini bir araya getirdik, masaya yatırdık
MTA’nınkilerle, bir daha inceledik. Yeni yeni madenler bulduk, bu arada kömür
de çıktı. Dolayısıyla, şimdi hem Türkiye Petrolleri hem TKİ hem TTK hem Eti
Madencilik, MTA, hepsi bir eş güdüm hâlinde çalışıyorlar ve yeni kaynaklarla,
Ulu Önder Atatürk’ün o mesut sürprizlerini bir yerde gerçekleştirmiş oluyoruz,
bu da bizi ayrıca mutlu ediyor. Dolayısıyla, bugün kutladığımız 4 Aralık
Madencilik Günü’nü, böyle somut başarılarla sizlerle paylaşmak bizi ayrıca
mutlu ediyor. Şimdi, bundan
sonra yapacağımız çalışmalarda esas hedefimiz jeotermallerdir, diğer metalik
madenlerdir, altındır. Altın konusunda da -tekrar altını çizerek söyleyeyim-
Türkiye, mevcut potansiyeller açısından, ispatlanmamış rezervler açısından
dünyada 9’uncu. Bu önemli bir rakam, fakat bu rakamları ispatlanmış hâle
getirdiğimiz zaman dünya 2’ncisi olacağız, bu bakımdan mühim. Bunu yaptığımız
zaman, aynı zamanda, altın ithal eden bir ülke olarak ve buna 5 milyar dolar
para harcayan bir ülke olarak, tabii ki bu ithalatı azaltmış olacağız
bulduğumuz nispette. Bir de bunu işleyerek satınca, 2 kat katkıda bulunacak
ülkemize. Bu bakımdan,
altın konusundaki bazı çevrelerin çevreci hassasiyetini takdirle karşılamakla
beraber -ki aynı düşüncedeyiz, çevreye duyarlıyız ve bu noktada taviz
vermeyecek kadar hassasız- ancak bir yandan da böyle, diğer madenlere
gösterilmeyen hassasiyetin altına gösterilmesini de dikkatlerinize,
takdirlerinize sunuyorum, böyle bir, dünya piyasasını etkileme şansımız olduğu
için. Bu bakımdan, biz, çevreyi bozmadan, çevreye en ufacık bir zarar vermeden
ve bu saygıyı da çalışmalarımıza yansıtarak altın madenciliğine, gümüş
madenciliğine, diğer metalik madenlere de aynı hassasiyetle yaklaşan bir
politikayı uygulamakta kararlıyız. Bunu yaparken de yeni kaynaklar bulduğumuzu
da ifade etmek isterim. Bunlardan, Ordu Gölköy ve çeşitli ruhsat sahalarımızda
yeni, altın, bakır, kurşun ve çinko madenleri bulduk. Ayrıca, Çanakkale,
Gümüşhane, Sivas’ta önemli altın yatakları belirlendi ve bunlar Maden İşleri
Genel Müdürlüğüne devredildi. Erzurum, Adıyaman, Erzincan, Balıkesir,
Malatya’da gene önemli miktarda, bakır, kurşun, çinko, molibden ve altın
açısından potansiyel alanlar belirlendi, şimdi, bunlar ruhsatlandı ve sondajlar
sürdürülüyor. Ayrıca, Kayseri Adana arasında demir açısından önemli olabilecek
potansiyel alanlarda detay çalışmalar yapılıyor ve maden jeolojisi noktasında
önemli adımlar atılıyor ve 2003-2007 arasında da toplam yirmi ruhsat sahasında
çalışmalar tamamlandı, bu maden rezervleri tespit edilerek Maden İşleri Genel
Müdürlüğüne devredildi. Bunun neticesi olarak, çalışmalarımızı yeni sahalara
kaydırarak sürdürüyoruz. Biz, bu, yerli
kaynaklara bağlı politikamızla, şimdi, sondaj makineleri sektöründe –ki,
Türkiye’de sekiz üretici var- bunlar 500-600 metreye kadar inebilecek sondaj
makineleri yapıyor. Şimdiki hedefimiz 2.500 metredir. Bu 2.500 metreye
inebilecek sondaj makineleri yaptığımız zaman, biz, daha derinlerde yeni
ürünler, yeni metaller, yeni endüstriyel mineraller bulacağız. Bunlar da hem
bize arzu ettiğimiz, layık olduğumuz seviyeye ulaşmakta önemli katkılarda
bulunacak hem istihdam sağlayacak. Çünkü, madencilikte her bir çalışan için 10
ila 12 arasında değişen de yan sahalar çıkıyor. Taşıması, nakliyesi dâhil olmak
üzere, bunlar önemli bir istihdam sahası oluşturuyor. Sadece kömürde
yaptıklarımızla biz 14 bin kişiye ilave iş imkânı oluşturduk. Sadece Soma’da 50
bin kişi sigortalı oldu. Sigorta dışıydı bunlar. 50 bin kişi çoluğuyla
çocuğuyla sigorta imkânlarından faydalanıyor. Özel sektöre de kömürü açtığımız
için maliyetler yedide 1 düştü, üretim 20 kat arttı. Bunlar işte somut
sonuçlar ve bunun neticesinde zarar etmekte olan ve zarar etme ihtimali olan
diğer kurumları da bir yerde kâra geçirmiş olduk. Ayrıca da
çıkardığımız kömürleri kırarak, yıkayarak, paketleyerek, taşını toprağını da o
bölgede bırakarak, dar gelirli vatandaşlarımıza da dağıtıyoruz. 6 milyon ton
kömür dağıtıldı dar gelirli vatandaşlara. 6 ton değil, 6 milyon ton. FEVZİ TOPUZ
(Muğla) – Bedava mı dağıttınız? ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Ve bunlar adreslerinde onlara
teslim edildi. Böylece, soğuk kış günlerini sıcacık odalarında geçiriyorlar
mutlu bir şekilde. Onlar da ayrıca bizi mutlu ediyor. Bu bakımdan, bu 4
Aralık Madencilik Günü bu somut sonuçlarla bizim için çok daha güzel oldu.
İnşallah gelecek günlerdeki 4 Aralık Madencilik Günleri daha da güzel olacak. Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakanım. Sayın
milletvekilleri, birleşime on beş dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 14.54 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 15.08 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27’nci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum. Gündeme
geçiyoruz. Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır. Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum: V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe ve 23
milletvekilinin, Eber Gölü’ndeki çevre kirliliğinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/62) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Afyonkarahisar
ili Bolvadin ilçesinde bulunan Eber Gölünde meydana gelen kirliliğin ve
çevresel etkilerinin araştırılması, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis
Araştırması açılmasını arz ederim. 1) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar) 2) Ali Arslan (Muğla) 3) Mevlüt Coşkuner (Isparta) 4) Ramazan Kerim Özkan (Burdur) 5) Şevket Köse (Adıyaman) 6) Ensar Öğüt (Ardahan) 7) Hulusi Güvel (Adana) 8) Ali Rıza Öztürk (Mersin) 9) Fehmi Murat Sönmez (Eskişehir) 10) Ali İhsan
Köktürk (Zonguldak) 11) Suat Binici (Samsun) 12) Akif Ekici (Gaziantep) 13) Turgut Dibek (Kırklareli) 14) Muhammet Rıza
Yalçınkaya (Bartın) 15) Birgen Keleş (İstanbul)
16) Nesrin Baytok
(Ankara) 17) Tekin Bingöl (Ankara) 18) Enis Tütüncü (Tekirdağ) 19) Canan Arıtman
(İzmir) 20) Gürol Ergin (Muğla) 21) Gökhan Durgun
(Hatay) 22) Fevzi Topuz (Muğla) 23) Mehmet Şevki
Kulkuloğlu (Kayseri) 24) Vahap Seçer (Mersin) Gerekçe: Kıyılarında 17
yerleşim birimi bulunan Eber Gölü, çevresinde bulunan Bolvadin, Çay ve
Sultandağı ilçelerinin turizmi ve ekonomisinde önemli bir yere sahiptir. Göl
çevresinde yaşayan halkın büyük bir bölümü balıkçılık ve göl kamışı
yetiştiriciliği ile geçimini sağlamaktadır. Yakın zamana
kadar sazlığı, yüzen adacıkları ve balık avcılığı ile ünlü olan bu göl, son
zamanlarda yanına yaklaşılmayacak kadar ciddi bir şekilde kirlenmiştir. 20 yıl
öncesine kadar flamingoların geldiği bu gölde, balık çeşitliliği ve miktarı yok
denecek kadar azalmıştır. Özellikle, Akarçay'ın göle döküldüğü noktada balık
ölümleri yoğun bir şekilde görülmektedir. Gölün yüzeyinin balık ölüleri
nedeniyle zaman zaman beyaz bir örtü ile kaplandığı görülmektedir. Yaşamını bu
gölde veya çevresinde sürdüren bazı kuş türleri ile diğer canlılar da aynı
akıbete uğramaktadır. Gölde meydana
gelen yoğun kirlenmenin yanında su seviyesi de % 3'e kadar düşmüş, gölün en
derin yeri 21 metreden 1,5-2 metreye kadar gerilemiştir. Gölün bugün içerisine
düştüğü kötü durumda; Akarçay yoluyla göle ulaşan endüstriyel kirlilik, şehir
atıkları, kuraklık, gölün suyunu besleyen kaynakların her geçen gün azalması ve
gölden bilinçsiz bir şekilde tarımsal amaçlı su çekilmesi etkili olmaktadır. Göl çevresine
yerleşmiş 17 yerleşim biriminde yaşayan insanlarımızın büyük bir bölümü
geçimini yine bu göl sayesinde sağlamaktadır. Bir kısmı göl kamışlarını keserek
yaşamını sürdürmeye çalışırken bir kısmı ise balıkçılık ile geçimini
sağlamaktadır. Bu bakımdan bölgede yaşayan insanlarımız Eber Gölüne ekonomik
olarak bağımlı durumdadırlar. Bu nedenle gölün aşırı bir şekilde kirlenmiş
olması yöre halkını doğrudan olumsuz etkilemektedir. Zengin yer altı
su kaynaklarına sahip bulunan Bolvadin ilçemiz Termal Turizm açısından gelecek
vaadetmektedir. Bu nedenle bu ilçemizin çevresiyle, doğasıyla, kültürel ve
turistik varlıkları ile sağlıklı bir bütün oluşturması gerekmektedir. Ancak
gölün son durumu, bu sağlıklı yapıyı sağlayacak Yerel Yönetim Örgütlerinin
olanaklarını aşmaktadır. Ekolojik yaşamın
neredeyse bitmek üzere olduğu gölde, özellikle yaz aylarında artan su kaybı ile
birlikte çevreye pis kokular artmaktadır. Aşırı kirlenme bu bölgedeki doğal
yaşamı, insan ve çevre sağlığını ciddi şekilde tehdit eder duruma gelmiştir. Bu
nedenle, gerek insan sağlığına olan olumsuz etkisi, gerekse doğal yaşamın yok
olmasının önlenmesi bakımından ivedilikle hareket edilmesi gerekmektedir. Eber
Gölünün temizlenmesi konusunda, başta gölün bugünkü duruma gelmesinde payı
olanlar olmak üzere bu göl çevresinde yaşayan herkes elinden geleni yapacaktır.
Çünkü artık bu gölün yaşatılmasının kendi yaşamları ile doğrudan ilişkili
olduğunun farkına varmışlardır. Akılcı ve
gerçekçi bir yaklaşımla kirliliğin sebeplerinin araştırılarak gerekli
önlemlerin alınması, Eber Gölü ile iç içe yaşayan insanlarımızın sağlığının ve
doğal hayatın korunması bakımından çok önemlidir. Eber Gölünün kurtarılması
sadece bugün için değil, gelecek kuşaklar için de büyük bir hizmet olacaktır.
Ayrıca küreselleşen dünyada, ekonomik kalkınmanın, bölgesel kalkınmadan geçtiği
ve Eber Gölünün de bölge ekonomisi için taşıdığı önem düşünüldüğünde kirliliğin
önlenmesi kaçınılmaz bir gereklilik halini almaktadır. 2.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner ve 26
milletvekilinin, deprem riskinin ve alınması gereken önlemlerin araştırılması
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/63) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Ülkemizde
önümüzdeki yıllarda yaşanacak olası bir deprem felaketi öncesinde alınabilecek
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98'inci, T.B.M.M. içtüzüğünün 104
ve 105'inci maddeleri uyarınca "Meclis Araştırması" açılmasını saygılarımızla
arz ederiz. 1) Tayfur Süner (Antalya) 2) Turgut Dibek (Kırklareli) 3) Ali Arslan (Muğla) 4) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın) 5) Enis Tütüncü (Tekirdağ) 6) Mevlüt Coşkuner (Isparta) 7) Ramazan Kerim Özkan (Burdur) 8) Hulusi Güvel (Adana) 9) Ensar Öğüt (Ardahan) 10) Ali İhsan
Köktürk (Zonguldak)
11) Şevket Köse (Adıyaman) 12) Ali Rıza
Öztürk (Mersin) 13) Halil
Ünlütepe (Afyonkarahisar) 14) Akif Ekici (Gaziantep) 15) Birgen Keleş (İstanbul) 16) Fehmi Murat
Sönmez (Eskişehir) 17) Nesrin Baytok
(Ankara) 18) Suat Binici (Samsun) 19) Ahmet Ersin (İzmir) 20) Mehmet Ali
Özpolat (İstanbul) 21) Tekin Bingöl (Ankara) 22) Canan Arıtman
(İzmir) 23) Gürol Ergin (Muğla) 24) Gökhan Durgun
(Hatay) 25) Fevzi Topuz (Muğla) 26) Mehmet Şevki
Kulkuloğlu (Kayseri) 27) Vahap Seçer (Mersin) Gerekçe: 1999
Depremlerinin üzerinden geçen onca seneye rağmen, AKP iktidarı deprem konusunda
kılını kıpırdatmamaktadır. 2004'te Deprem Şurası toplanmış, ancak şuranın
kararları bugüne kadar uygulanmamıştır. 2007-2013 yıllarını kapsayan Dokuzuncu
Kalkınma Planı'nda depremin adı bile geçmemektedir. Başta, İmar ve Yapı Denetim
Kanunları olmak üzere mevzuatta yapılması gereken değişiklikler bir an önce
hayata geçirilmezse, yalnız bugünü değil geleceği de kaybedeceğimiz açıktır.
Okullar, hastaneler, yurtlar, köprü ve viyadükler tehlike altındadır. Binlerce
insan deprem tehlikesiyle baş başa bırakılmıştır. Ülkemiz her geçen gün deprem
tehlikesiyle karşı karşıyadır. Nüfusunun yüzde 98'i deprem tehlikesi altında
yaşayan bir ülkede, depreme karşı önlem almamak cinayetle eşdeğerdir. Önemli
olan iş işten geçmeden adım atmaktır. Yoksa 1999'da yaşanan sıkıntıları yaşamak
işten değildir. Depreme karşı alınacak önlemler bellidir. Kimse mucizevi
çözümler peşinde değildir. Depremden sonra oluşturulan ve raporunu 2002 yılında
kamuoyuyla paylaşan Deprem Konseyi'nin görüş ve önerileri yol haritası için
yeterlidir. AKP İktidarının
2004 yılında topladığı ve önemli kararların alındığı Deprem Şurası sonuçları
uygulanmayı beklemektedir. İktidarın elinde nelerin yapılacağına, nelerin
değiştirilmesi gerektiğine ilişkin yeteri kadar çalışma mevcuttur. Konsey
raporunun üzerinden beş, Şura kararlarının üzerinden ise 3 yıl geçmiştir. Ancak
siyasi iktidar, bırakalım adım atmayı, Şura kararlarını rafa kaldırmış, hatta
Deprem Konseyi'ni lağvetmiştir. Bu Şurada AKP Hükümeti, "21. Yüzyıl
Cumhuriyet Türkiye'sinin artık deprem manzarası yaşamaması" gerektiğini
belirtmiş, ancak bu sözlerin hiç bir inandırıcılığının olmadığı, 1 Temmuz 2006
tarihinde yayımlanan "Dokuzuncu Kalkınma Planı"nda, afete karşı hazırlık
ve afet zararlarıyla mücadele konusuna yer verilmemesinden anlaşılmaktadır.
Hükümet deprem tehlikesini yok saymaktadır. 2007-2013 yıllarının temel
hedefleri arasında deprem ve depreme karşı alınacak önlemler yoktur. Deprem
Şurasında alınan kararların uygulanmaması, iktidar tarafından insana verilen
değeri göstermektedir. AKP İktidarının
hükümet politikalarına bakıldığı zaman insan faktörünün değeri olmadığı çok
açık belli olmaktadır. Gerçi iktidar daha önceki hükümetlerin programlarında da
buna önem vereceğini belirtecektir. Ama hala onların da beş yıldır
insanlarımıza bakış açısında maalesef bir ilerleme olmadığı da görülmektedir. Depremle ilgili
hemen her konunun ayrı bir önemi bulunmaktadır ama geleceğe daha güvenli bakmak
açısından yapı denetim sistemini işlerli hale getirmek zorunluluğu
bulunmaktadır. Çünkü mevcut mevzuat ve uygulamaların, güçlendirme
çalışmalarının pek çoğu geçmişte yapılan hataların yol açtığı veya açacağı
zararı azaltmaya yöneliktir. Eğer Yapı Denetim Yasası'nda gerekli değişiklikleri
yapmaz, yasayı zafiyete yol açacak özelliklerinden arındırmazsak, on yıl sonra
aynı sorunla tekrar karşı karşıya kalacağımız açıktır. Bir doğa olayı olan
depremin, can ve mal kaybına yol açmamasını sağlamanın yolu, yapı denetim
sisteminden geçmektedir. Çünkü ihtiyacımız budur; yapı denetim sisteminin tam
anlamıyla işlerliğe kavuşturulması, yarınların güvencesi olacaktır. Doğal afet
riskinin en az düzeyde olduğu Avrupa ülkelerinde bile yapı denetimi konusunda
kurallar getirilmişken, büyük depremleri yaşayan ülkemizde konu gerek kamuoyu
gerekse siyasi erk nezdinde hak ettiği ilgiyi görememektedir. Çünkü ekonomik ve
siyasal sistemimiz denetimi değil, denetimsizliği teşvik etmektedir. Siyasi
iktidarın harekete geçmesi için daha kaç insanımızın ölmesi gerekmektedir?
Verilen sözler tutulmalıdır. Aksi taktirde yaşanacak acıların vebalini kimse
taşıyamaz. Yukarıda
belirtilen gerekçelerle, ülkemizde önümüzdeki yıllarda yaşanacak olası bir
deprem felaketi öncesinde alınabilecek tedbirlerin Yüce Meclisimizce tespiti
amacıyla bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulması yerinde olacaktır. 3.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam ve 29
milletvekilinin, altın arama faaliyetlerinin hukuki durumu ile çevreye
etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/64) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Türkiye'de
yaklaşık 15 yıldır siyanür liçi yöntemiyle altın çıkarılma girişimine ve bu
girişime karşı yöre halkının mücadelesine tanık olmaktayız. Yaşadıkları yerde
siyanür istemeyen Bergemalıların mücadelesi, süreç içerisinde çeşitli mahkeme
kararlarıyla zaferle sonuçlanmış olsa da bu mahkeme kararları hiçe sayılmış,
hukuk ayaklar altına alınarak maden çıkarma faaliyetleri sürdürülmüştür. En son
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Bergamalı
köylülere tazminat ödemeye mahkum etmesine rağmen Bergama'daki madenIerde altın
çıkarma faaliyetleri durdurulmamış ve maden bitene kadar faaliyetler devam
ettirilmiştir. Bergama'da altınlı
toprak bitince bölgeyi ağaçlandırıp, rehabilite etmeleri gereken şirketlerin
Gümüşhane'den bu bölgeye altınlı toprak taşımaya başladıkları,
Havran-Küçükdere'de Koza Madencilik firmasının. altın işletme tesisini bütün
mahkeme kararlarına rağmen çalıştırdığı, altın cevheri içeren toprağın,
Küçükdere'den Bergama'ya kamyonlarla taşınarak Bergama'da işlendiği kamuoyunca
bilinmektedir. Bununla birlikte.
Uşak'ın Eşme ilçesinde, yargı kararı sonucu ağustos ayında ocakları mühürlenen
ve üretimi durdurulan Kışladağ Altın Madeni'nde işletmeci firmanın siyanür liçi
sahasını genişlettiği iddiaları da kamuoyuna yansımaktadır. Eldorado-TÜPRAG
şirketinin işlettiği Kışladağ Altın Madeni, 19.8.2007 tarihinde Danıştay
tarafından verilen izinlerin yürütmesinin durdurulması kararı ile kapatıldığı
halde, gizli gizli çalıştırılmaktadır. "Söğütlü köyü muhtarı ile şirket
yetkililerinin Ulubey kaymakamı şahitliğinde yaptığı rüşvet gibi protokol
sonrası şirkete kiralanan 160 hektarlık alanın, maden kapatıldıktan sonra tıraşlanıp,
siyanürle işleme hazır hale getirildiği" iddiaları kamuoyuna yansımıştır. "Söğütlü
köyü ile Orman Bakanlığı arasında mahkemelik olan köy merasını konu alan söz
konusu protokolün, köy muhtarı ve TÜPRAG Halkla İlişkiler müdürü tarafından
imzalandığı, madene işçi alımı ve köye 125 bin YTL verilmesi gibi maddeler
sonrası meranın şirkete kiralanmasını içerdiği, Ulubey kaymakamının da
protokolün altına imza attığı" bilgileri iddialar arasında yer almıştır.
Ayrıca maden kapalıyken yapılan bu çalışmalar Ulubey Sulh Yargıcı tarafından
belirlenen iki bilirkişiye de tespit ettirilmiştir. Bu tespitte madenin liç
alanının büyütüldüğü, makilerin kesildiği, toprağın taşlandığı, ayrıca madene
yeni araçlar alındığı belirlenmiştir. Bu bağlamda; 1) Altın madeni
bulunan yörelerde bugüne kadar yapılan faaliyetlerin yasalara ve mahkeme
kararlarına uygunluğunun tespit edilmesi, 2) Yasalara ve
mahkeme kararlarına aykırı olarak siyanür liçi yöntemiyle altın çıkarma
faaliyetlerini sürdüren maden şirketlerinin yöre halkı, bitki örtüsü ve hayvan
popülasyonu ile su ve hava tabakasında oluşturduğu olumsuz etkilerin tespitinin
yapılması, 3) Mahkeme
kararlarına rağmen söz konusu maden şirketlerinin faaliyetlerini nasıl
sürdürebildikleri ile varsa kamu idarecilerinin bu konuda görev ihmalleri ve
kusurlarının tespitinin yapılması, 4) Bergama'daki
madenlerde altınlı toprak bitmesine rağmen neden buraların yeşillendirilme
çalışmalarının yapılmadığı ve dışarıdan taşınan altınlı toprakların siyanür
liçi ile burada işlenmesine nasıl göz yumulduğunun belirlenebilmesi, 5) Bu bölgelerde
faaliyet gösteren yabancı altın madeni şirketlerinin veya yerli şirketlerin
yabancı ortaklarının, diğer ülkelerdeki faaliyetlerinin ve bu faaliyetler
sırasında maden bölgelerinde oluşturdukları tahribatın araştırılabilmesi, 6) Yürürlükte
olan "Maden Yasası"nın oluşturduğu hukuksal boşlukların tespiti ve bu
yasa nedeniyle yapılan maden uygulamalarının çevreye verdiği zararların tespit
edilebilmesi amacı ile; Anayasamızın 98.
İçtüzüğümüzün 104 ve 105. maddeleri gereğince Araştırma Komisyonu kurularak
konunun araştırılmasını saygılarımızla arz ederiz. 1) Mehmet Ali Susam (İzmir) 2) Ali Rıza Öztürk (Mersin) 3) Abdurrezzak Erten (İzmir) 4) Tacidar Seyhan (Adana) 5) Nesrin Baytok (Ankara) 6) Turgut Dibek (Kırklareli) 7) Gürol Ergin (Muğla) 8) İsa Gök (Mersin) 9) Ahmet Ersin (İzmir) 10) Tansel Barış (Kırklareli) 11) Zekeriya
Akıncı (Ankara) 12) Ergün Aydoğan
(Balıkesir)
13) Selçuk Ayhan (İzmir) 14) Atilla Kart (Konya)
15) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
16) Esfender
Korkmaz (İstanbul)
17) Faik Öztrak (Tekirdağ)
18) Orhan Ziya
Diren (Tokat)
19) Osman
Kaptan (Antalya)
20) Abdülaziz
Yazar (Hatay)
21) Fehmi Murat
Sönmez (Eskişehir)
22) Eşref
Karaibrahim (Giresun)
23) Akif Ekici (Gaziantep)
24) Tekin Bingöl (Ankara)
25) Vahap Seçer (Mersin)
26) Atila Emek (Antalya)
27) Mevlüt
Coşkuner (Isparta)
28) Mehmet Ali
Özpolat (İstanbul)
29) Şevket Köse (Adıyaman)
30) Fatma Nur
Serter (İstanbul)
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur. Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
ön görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır. Başbakanlığın
Anayasa’nın 82’nci maddesine göre verilmiş iki tezkeresi vardır, ayrı ayrı
okutup oylarınıza sunacağım. B) Tezkereler 1.- Makedonya’ya resmî ziyarette bulunan Sağlık Bakanı
Recep Akdağ’a refakat eden heyete katılmaları uygun görülen milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/231) 28/11/2007 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın, görüşmelerde bulunmak üzere bir
heyetle birlikte Makedonya’ya yaptığı resmî ziyarete, İstanbul Milletvekili
Mehmet Müezzinoğlu’nun da iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar
Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir. Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim. Recep
Tayyip Erdoğan Başbakan K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısı Sayın Başkan. BAŞKAN – Tamam Başkanım. Evet, tezkereyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım. Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı yoktur. Birleşime beş
dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 15.24 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 15.33 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma SALMAN KOTAN
(Ağrı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27’nci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum. Başbakanlığın
Anayasa’nın 82’nci maddesine göre verilmiş olan tezkeresinin oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi tezkereyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım. Tezkereyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Tezkere kabul
edilmiştir. Karar yeter sayısı vardır. İkinci tezkereyi
okutuyorum: 2.- 3-6 Kasım 2007 tarihlerinde Amerika Birleşik Devletleri’ne
resmî ziyarette bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a refakat eden heyete
katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi
(3/232) 28/11/2007 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 3-6 Kasım 2007
tarihlerinde Amerika Birleşik Devletleri’ne yaptığım resmi ziyarete İstanbul
Milletvekili Egemen Bağış’ın da iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki
Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir. Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim. Recep
Tayyip Erdoğan Başbakan BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım. VI.- ÖNERİLER A) Siyasi Parti Grubu Önerileri 1.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve
saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Danışma Kurulu
29.11.2007 Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasi parti grupları arasında
oybirliği sağlanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim. Bekir
Bozdağ Yozgat AK
Parti Grubu Başkan Vekili Öneri 29.11.2007
tarihli Gelen Kağıtlar listesinde yayınlanan ve bastırılarak dağıtılan 65 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 48 saat geçmeden Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 3. sırasına alınması ve diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi, Genel Kurulun
29.11.2007 Perşembe günkü (bugün) birleşimde 64 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarına devam etmesi, ayrıca
30.11.2007 Cuma günü Genel Kurulun saat 14.00’te toplanması ve bu birleşimde
kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülerek 65 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmaların sürdürülmesi, aynı birleşimde
çalışmaların tamamlanamaması halinde 31.11.2007 Cumartesi günü de Genel Kurulun
saat 14.00’te toplanması ve bu birleşimde de kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşülerek 65 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalara devam edilmesi önerilmiştir. OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Kasım 31 çekmiyor. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Söz istiyoruz efendim. BAŞKAN – Aleyhte
çok talep vardır. Aleyhte talepleri bir değerlendirelim. Birkaç dakikanızı rica
edeyim. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Ya, biraz ciddi olalım Sayın Başkan! BAŞKAN – Efendim? K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Ciddi olalım. Şimdi, söz
istedik. “ BAŞKAN – Tamam. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Doğru yazmak lazım oraya. Bu ay 30 çekiyor arkadaşlar. BAŞKAN – Sayın
Başkanım, Kasım zaten 30 çekiyor, 31 çekmiyor. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, aleyhte olan söz taleplerinin sıralamasını okuyorum:
Aleyhte, Hakkı Suha Okay, Ankara; Oktay Vural, İzmir; Kemal Anadol, İzmir;
Hasan Macit, İstanbul; Kamer Genç, Tunceli;
-bunlar sıralama aynı zamanda- Hasip Kaplan, Şırnak; Kemal Kılıçdaroğlu,
İstanbul. Evet, ilk söz
aleyhte, Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay’a aittir. Sayın Okay,
buyurun. HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Sözü Sayın Anadol’a devrettim efendim. BAŞKAN – Evet,
grup önerisinin aleyhinde, İzmir Milletvekili Kemal Anadol. Burada, grup
önerisinde bir düzeltme var, Kasım ayı 30 çekiyor zaten, bir sonraki gün 1/12
olduğu için, “ Buyurun Sayın
Başkan. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Sayın Başkan, yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; Cumhuriyet Halk
Partisi adına, Adalet ve Kalkınma Partisinin biraz önce okunan grup önerisinin
aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclise saygılar sunuyorum. Değerli
arkadaşlar, olay nedir, mahiyetini bilmeyen veya anlatamadığımız kamuoyunun da
anlaması nedeniyle kısaca özetliyorum. Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunç’un 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi… Bu, teklif-tasarı arası, yine Adalet
ve Kalkınma Partisinin geçen dönemden başlayan ve dozunu git gide artıran İç
Tüzük dışı uygulamalarının bir somut örneği. Arkadaşlar, bir
milletvekili tek başına yasa önerisi verir. Bu öneri, bizim bildiğimiz, şimdiye
kadarki uygulamada, sırasını bekler, büyük olasılıkla kadük olur, bir türlü
sıra gelmez, komisyonda görüşülmez, kırk beş gün içinde görüşülmedi diye o
milletvekili Genel Kurula yasa önerisini indirtmek zorunda kalır. Bunlar,
şimdiye kadar Meclisteki uygulamalar. Ama, bu öyle olmadı. Bu arkadaşımız 14
Kasım günü bu yasa önerisini kendi partisinin grubuna sunmuş. Gruptan çıkmış;
hızla, 19 Kasım günü Adalet Komisyonu Başkanı gündeme almış. 22 Kasım günü
müzakere başlamış ve müzakereler sırasında dün öğrendik ki, Adalet Bakanı Sayın
Mehmet Ali Şahin, bu Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç arkadaşımızın bu önerisini
hazırlarken, Adalet Bakanlığı bürokratlarından destek aldığı, yardım gördüğü,
karşılıklı tartıştığı ve Adalet Bakanlığının malı hâline gelen bir teklifi
ortaya koymuş. Telif hakkı kime ait bilmiyorum. Ve, bir gizli tasarıyla karşı
karşıya geldik. Özü ne? Özünü gündeme geldiğinde uzun boylu tartışırız. Kısaca
onu da söyleyeyim: Değerli
arkadaşlarım, bu teklife göre mesleğe alınacak hâkim ve savcılar ve idari
hâkimler, tamamen Adalet Bakanlığı memurlarından, üst bürokrasisinden oluşan
bir komisyon tarafından sınava tabi tutulacaklar. Bu sınav o şekilde bir sınav
ki, yazılıda 100 puan alan, gerçekten bu mesleği bildiğini ve fakülteyi
liyakatle bitirdiğini, üstün bir hukukçu olmaya aday olduğunu, yazılı sınavında
100 puanla kanıtlayan birisi, bu dediğimiz heyet tarafından yapılacak mülakatta
her zaman kaybedebilir ve böyle bir, kaybetmeye aday olarak sınava girecektir,
mülakata girecektir. Örneğin, bütün
devlet memurları gibi tam teşekküllü hastaneden sağlık kurulu raporuyla, bir
devlet memuru olarak -bütün devlet memurları gibi- bir hâkim adayı olarak
yazılıyı kazanmış, sınava girmiş, ama mülakatta “dış görünüş” diye bir madde
var. Sağlık kurulundan, tam teşekküllü hastaneden rapor almış… İHSAN KOCA
(Malatya) – Sizin dönem de aynısıydı. K. KEMAL ANADOL
(Devamla) – Yahu, bizim dönemde olduysa -bizim dönem falan değil de- yanlış
olmuş. İHSAN KOCA
(Malatya) – O zaman... K. KEMAL ANADOL
(Devamla) – Kötü misal emsal olmaz. İHSAN KOCA
(Malatya) – O zaman yanlışlığı düzeltmek size düşerdi. K. KEMAL ANADOL
(Devamla) - Şimdi, şimdi… Bağırıp çağırmayın. BAŞKAN - Sayın
Koca, lütfen. K. KEMAL ANADOL
(Devamla) – Bağırıp çağırmayın. HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Müdahale etme! Müdahale etme! BAŞKAN – Hatibe
müdahale etmeyelim. K. KEMAL ANADOL
(Devamla) – Bağırıp çağırmayın. Hani, siz demokrasiden yanaydınız? Sivil
anayasa üretiyorsunuz. Katılımcılıktan yanaydınız? (AK Parti ve CHP
sıralarından gürültüler) BAŞKAN –
Arkadaşlar, lütfen. Sayın Koca,
lütfen. MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Bartın) – Bir saygı göster. Konuşuyor, bir saygı gösterin ya! AKİF EKİCİ
(Gaziantep) – Adabı bozma... Adabını bozdunuz, köy kahvesi gibi oldu burası,
Meclisten başka her şeye benzedi. (AK Parti ve CHP sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Sükûneti
sağlayalım. Sayın Anadol,
buyurun efendim. AKİF EKİCİ
(Gaziantep) – Dinle! Dinle orayı! BAŞKAN -
Arkadaşlar, hatibi dinleyelim. Sayın milletvekilleri… K. KEMAL ANADOL
(Devamla) – Şimdi, bu dış görünüş ne? Yakışıklılık mı arıyor? Veya çok güzel
bir bayan mı olması lazım? Yakışıklı bir delikanlı mı olması lazım? Ne bu dış
görünüş? Filan… Bunlara itiraz ettik. Özü gelince
tartışacağız, ama onların ötesinde başka bir şey var. Dün Komisyonda bu
tartışıldı ve Komisyonda Komisyon Başkanı dedi ki çıkarken: Size iki saat,
muhalefet şerhi yazmanız için izin veriyorum. Bu İç Tüzük’te böyle bir,
Komisyon Başkanına izin veren, süre verme yetkisi veren bir madde var mı? “Var”
diyen varsa gelsin, çıksın “var” desin. Yok. BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Var, var… K. KEMAL ANADOL
(Devamla) – Kaçıncı madde? Söyle… BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Söyleyeceğim… K. KEMAL ANADOL
(Devamla) - Söyle Sayın Başkan, söyle... BAŞKAN – Sayın
Başkanlar, karşılıklı konuşmayalım. K. KEMAL ANADOL
(Devamla) – Yok öyle bir şey. Dedik ki
kendisine: Yarın saat 13.00’e kadar çalışma yapacağız ve muhalefet şerhimizi
vereceğiz. Ama ne gördük? 23 Nisan 1920 tarihinden, yani, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin açıldığı tarihten bugüne kadar olmayan bir uygulama gördük. Biz
muhalefet şerhimizi vermeden, o yok sayıldı ve bu gece, nasıl olduysa, kalp
para gibi, hiçbir hükmü olmayan, hiçbir geçerlilik taşımayan şu rapor, 65
sayılı evrak -rapor demeyeyim- “rapor” adı altında basıldı. ŞAHİN MENGÜ
(Manisa) – Varak-vare… K. KEMAL ANADOL
(Devamla) – Varak-vare… Varak-vare… Ve Sayın Başkana
gittik. Nedir bu? Var mı böyle bir yetkiniz? “Hayır” dedi. Ee, niye bastırdınız
bunu? Sayın Meclis Başkanına, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına telefon
ettik, söyledik. El koyacağını söyledi Sayın Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı. Ve saat 13.00’te, basınla beraber, komisyon üyeleri, milletvekilleri
gittik, söz verdiğimiz saatte, muhalefet şerhimizi kapsayan raporu Adalet
Komisyonuna bıraktık. Başkan yoktu. Orada bir yazıyla karşılaştık. Sayın
Komisyon Başkanı diyor ki: -Millet Meclisi Başkanına yazmış- “Her ne kadar
böyle olduysa da biz, yeniden basılması için, Cumhuriyet Halk Partili üyelerin
muhalefet şerhlerinin basılması için emir verdik, talimat verdik, o basılacak.”
diyor. Şimdi hâlâ basılıyor galiba. Bu ne oldu? Bu hükümsüz, böyle bir şey yok.
Basılacak, bizim üyelerimizin muhalefet şerhini kapsayan yeni rapor basılacak,
buraya gelecek, ondan sonra tartışacağız. Bu olmadığı takdirde, şu müzakereler
bile muhal müzakerelerdir, olmayan, olmaması gereken müzakerelerdir. Böyle bir
şey olmaz! Böyle bir şey olmaz! Peki, olmayan bir raporu nasıl gündeminize alıyorsunuz?
Yani, bu, tamamen, bu Danışma Kurulu önerisi yüce Meclis tarafından kabul
edilse bile, geçersiz bir… Neden? Rapor yok ortada. Bu grup önerisi kabul
edilse bile, Meclis tarafından onaylansa bile geçerli olmayan bir öneridir.
Neden? Geçerli bir rapor yok, ortada rapor yok. Ancak bizim rapor gelecek,
basılacak, burada müzakere edilecek, oylanacak, ondan sonra işlem tekâmül
edilecek. Şimdi, İç
Tüzük’te hüküm var. Geçerli bir rapor gelecek, şöyle bir rapor: “Meclis karar
verebilir, kırk sekiz saatten önce görüşülemez, ancak Meclis kararıyla, Danışma
Kurulu kararıyla o kırk sekiz saat geçerli olmaz, öne alınabilir.” Şimdi, siz
geçen sene hep böyle yaptınız, hep böyle yaptınız. Ama bu dönem, 23’üncü Dönem
terakki kaydediyorsunuz. Şimdi, olmayan raporları oylattırıyorsunuz. Eskiden
kırk sekiz saat geçmeden, milletvekilleri doğru dürüst bu raporları tetkik
etmeden müzakerelerin sağlıksız olmasına yol açıyordunuz. Anlamadan dinlemeden,
uzmanlara danışmadan, milletvekili inceleyemeden gelsin Meclise, elini kaldırıp
indirsin, öyle bir mekanizma getirmiştiniz 22’nci Dönemde. Şimdi? Şimdi onu da
geçtiniz, şimdi diyorsunuz ki: “Rapora da gerek yok, hiçbir şeye gerek yok, biz
Danışma Kurulu teklifini yaparız, herkes elini kaldırır, olmayan raporu da
oylatırız, ondan sonra gündeme alırız.” Olmaz böyle bir şey arkadaşlar, olmaz;
bu rapor geçerli değildir, geçersizdir. Çünkü bir yandan rapor bastırıyor,
Türkiye Büyük Millet Meclisi matbaasında raporu bastırılıyor. Onun için, bu
oylama için Sayın Başkanı da bir milletvekili olarak, bir grup başkan vekili
olarak uyarıyorum, olmayan bir raporu oylatırsa bu geçersiz olur, içinden
çıkılmayan hukuki tartışmalar doğar, yarınki müzakereler olmaz, meşruiyetine
gölge düşer. Bu uyarılarda bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Anadol. Grup önerisinin
lehinde Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ. (AK Parti sıralarından alkışlar) Sayın Bozdağ,
buyurun. BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK Parti grup önerisinin
lehinde şahsım adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. Neden böyle bir
grup önerisine ihtiyaç duyuldu? Esasında, biz, bunu Danışma Kurulu önerisi
olarak huzurlarınıza getirip, mutabakatla tartışmadan yana idik. Ancak, Danışma
Kurulu önerimiz kabul edilmediği için grup önerisi olarak getirdik. Peki, ne
getiriyor bu? Sayın Anadol kısmen değindi, ona ufacık bir atıfta bulunmak
istiyorum. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Rapor var mı, rapor? BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) – Şu anda idari yargı hâkim ve savcılık sınavı yapılmış. Nasıl
yapılmış? Şimdiye kadar hangi usul ile yapıldıysa öyle yapılmış. Bu kanunları
da AK Parti çıkarmadı. Hangi anayasa yürürlükteyse o anayasaya göre yapılmış.
Bu Anayasa’yı da biz çıkarmadık. Danıştayın ve Anayasa Mahkemesinin müteaddit
defalar bu usulün Anayasa’ya ve yasaya uygunluğuna dair kararları varken… Yarın
belki bunları burada teker teker konuşacağız, okuduğunuzda da nasıl bir hukuk
devletinde yaşadığını her arkadaşım düşünecek. Ben okuduğum zaman bir hukukçu
olarak çok rahatsız oldum bu kararlardan, eminim siz de olacaksınız. Danıştay,
2004’e kadar buralarda hukuka aykırılık olmadığını söylüyor. Daha dün Anayasa
Mahkemesinin gerekçesi yayınlanan kararında aynı şey söyleniyor. Bütün bunlara
rağmen ortada bir mahkeme kararı var. Biz de bu karara uymak zorundayız. Neden?
Çünkü, Türkiye bir hukuk devleti ve Anayasa ve yasalara göre yönetiliyor. Biz,
bu kararı uygulamakla mükellefiz. Peki, uygulayınca
ne olacak biliyor musunuz? Dört aydır idari yargı hâkim ve savcı adaylığı
sınavını başarmış ve adaylığa başlamış, dört aydır da Adalet Akademisinde staj
gören 99 tane hâkim ve savcı adayının göreviyle ilişiği kesilecek. ŞAHİN MENGÜ
(Manisa) – Kimin aklına gelmiş bunlar ya? BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) – “Yapma ya!” değil, ortada; mahkeme kararı, bunu ben demiyorum. Ayın
5’inde bu çocukların ilişiği kesilecek. Şimdi ben soruyorum: Bunlar, bu
çocuklar, bu kararı veren hâkimlerin girdiği usulden sınava girmişler… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Hâkimler Savcılar Kurulu… BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) - …aynı yöntemle sınavı kazanmışlar ve orada kurs görüyorlar. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Danıştay iptal etti. BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) - Şimdi böylesi bir hukuki problem var ortada, böylesi bir mağduriyet
var ortada. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Yanlış… BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) - Bu mağduriyetleri gidermek Meclisin görevidir. Bizim vazifemizdir
bu. Toplumsal bir ihtiyacı karşılıyor, bu bir. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Danıştay yönetmeliği iptal etti. BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) - İki: Peki, burada “Görüşülemez
bir rapor var.” diyor Sayın Anadol. Doğru mu? Doğru değil. Neden doğru değil?
Ben şimdi rapora bakıyorum, imzalar kısmını açıyorum. Bu raporun altında
kimlerin imzası var diye okuduğum zaman, CHP’li üyelere bakıyorum. Şimdi,
onlardan Halil Ünlütepe, imzası var “Muhalifim.” diyor. Şimdi, okuyorum: Ali
Rıza Öztürk, imzası var “Muhalifim.” diyor. Okuyorum: Ali İhsan Köktürk, imzası
var “Muhalifim…” Hepsinin imzası var ve “Muhalifim.” diyor. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – İç Tüzük 42’nci maddeyi oku! BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) - Dolayısıyla, bu raporu imzalamışlar ve “Ben muhalifim.” demişler.
Artı, komisyonlarda da bu rapor müzakere edilmiş. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – 42’yi oku, 42’yi! BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) - Müzakereler içerisinde de muhalefetlerinin hepsini kayda
geçirmişler. Peki efendim, muhalefet şerhi yer almadan komisyon raporu
yayınlanabilir mi yayınlanamaz mı? ”Yayınlanamaz.” diyor “Yok hükmündedir…” Ben
bilmiyorum, İç Tüzük’te veya Anayasa… K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – 42… 42… BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) – İşte soruyorum, cevap verirsiniz. İç Tüzük’ün herhangi bir
maddesinde… K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – 42… BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) - …veya Anayasa’nın herhangi bir maddesinde, muhalefet şerhi komisyon
raporunun kurucu unsurudur… K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – 42’nci maddeye bak! BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) - …böyle bir şerh olmazsa komisyon raporu yok hükmündedir, diye bir
şey var mı? Yok. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Var, var… BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) - Peki, dayanakları bir madde var. Nedir o? İç Tüzük’ün 42’nci
maddesi. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Niye yeniden basıyorsunuz? KAMER GENÇ
(Tunceli) – Yahu, niye yeniden basıyorsunuz? BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) - Bakın, ben 42’nci maddeyi okuyorum ve sizin vicdanlarınıza emanet
ediyorum. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Niye yeniden basıyorsunuz? BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) - Bakın Sayın Başkan, siz konuştunuz… BAŞKAN – Sayın
Bozdağ, siz Genel Kurula hitap edin. Arkadaşlar,
sükûneti sağlayalım. BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) - Ben okuyorum. Şimdi diyor ki İç Tüzük’ün 42’nci maddesinin dördüncü
fıkrası, aynen okuyorum değerli arkadaşlar:
“Daha önceki toplantılara katılmış olup tasarı veya teklifin tümünün son
oylamasında hazır bulunamayan komisyon üyeleri varsa gerekçeli muhalefetlerini
de yazarak raporu imzalayabilirler. Bu durumda olan üyelerin son toplantıya
katılamadıkları da belirtilir.” Devam ediyoruz. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Öyle bir şey yok. BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) – Efendim, ben İç Tüzük’ten okuyorum. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Hayır, katılamayan üye yok ya! BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) – Okuyorum işte, devamını dinleyin bakayım, arkası ne geliyor. Siz,
sadece bir kısmını okuyorsunuz, arkası yok. Yani, bakın,
altıncı fıkrası ne diyor, devam ediyor: “Komisyon raporunun tümüne veya belli
kısımlarına çekimser veya muhalif kalan komisyon üyeleri rapora çekimserlik
veya aykırılık görüşlerini eklemek hakkına sahiptirler.“ Böyle bir hakkı var.
“Bu üyeler, raporda tasarı veya teklifin hangi maddesine aykırı olduklarını da yazmak zorundadırlar.” K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Niye yazmıyorsunuz? BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) – Efendim, dinleyin, dinleyin. Yani, siz “Namaza
yaklaşmayın.” ifadesini alıp arkasını dinlemiyorsunuz… BAŞKAN – Sayın
Bozdağ, lütfen Genel Kurula hitap ediniz efendim. BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) – …bir arkasına gelin. Hangi hâlde ne olmaz, onu bir göreceksiniz. Bakın, son fıkra
ne diyor devamında: “Üyeler, komisyon raporuna katılmakla beraber, raporda yer
almayan görüşlerini rapora eklemek hakkına da sahiptirler. Şu kadar ki…” Burayı
bir dinleyin. Ne diyor: “…Şu kadar ki, bu haklarını Komisyon Başkanının belirleyeceği
uygun süre içinde kullanmaları gerekir.” Bunu ben mi diyorum? K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – İki saat uygun süre… BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) – Hayır, kime vermiş? Bunu İç Tüzük diyor. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Yok ya! Yirmi dakika olsun o zaman, beş dakika olsun. BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) – Siz işinize gelen kısmını okuyorsunuz okuyorsunuz, işinize gelmeyen
kısmını okumuyorsunuz. Bunu ben mi
yazdım? K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Olur mu canım öyle şey ya? BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) – Bunu ben mi yazdım? Bu İç Tüzük yazıyor. Ne diyor: “Efendim,
muhalefet şerhi yazabilir, aykırılık görüşlerini yazabilir. Bunlar komisyon
üyelerinin hakkıdır. Bu hakkı ben tanıyorum. Ancak, bu hakkı kullanmaları da
Komisyon Başkanının belirleyeceği süreyle sınırlıdır.” Buradaki hüküm de
buyurgan bir hükümdür Komisyon Başkanının takdir hakkından sonra. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – “Beş dakika” derse ne olacaktı, beş dakika? BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) – Peki, Komisyon Başkanı ne yapmış? Şimdi, Başkanım,
Komisyon Başkanı ne yapmış? Ahmet İyimaya iyi bir hukukçu. Peki ne yapmış?
Bakıyorum şimdi, merak ettim, tutanakları aldım. Komisyon Başkanı diyor ki:
“Değerli arkadaşlar, muhalefet şerhini arkadaşlarımızdan iki saat içerisinde
getirmelerini istiyorum. Saygılar
sunuyorum.” diyor. Komisyon Başkanı
ne yapmış? İç Tüzük’e uymuş, “İki saat içerisinde muhalefet şerhinizi yazın
getirin.” demiş. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Ya “yirmi saniye” deseydi… Yirmi saniye daha güzel! BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) – Peki, yazıp getirmiş mi? Getirmemiş. Daha sonra Sayın Anadol
arıyor, diyor ki: “Sayın Başkanım, bizim süreye ihtiyacımız var.” Sayın Başkan
diyor ki: “22.00’ye kadar… Ben her ne kadar iki saat dedimse, getirin.”
22.00’de de gelmedi, saat 13.00’te geldi. K. KEMAL ANADOL (İzmir)
– Hayır, 13.00’te dedik kendisine. BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) – Peki, değerli arkadaşlar, bu görüşülen kanun teklifi kaç madde,
biliyor musunuz? Altı madde. Altı maddeye ne kadar muhalefet şerhi var, biliyor
musunuz? Tam 163 sayfa. (AK Parti
sıralarından alkışlar) K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Az, az! BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) - Yani, yetiştirememişler, hazır bir muhalefet şerhini
yetiştirememişler anlaşılan. Ama şu anda komisyon raporu dağıtıldı, burada bu
muhalefet şerhi de… İç Tüzük’e uygun bir şekilde görevini yapmayan, verilen İç
Tüzük’ün hükümleri gereğince süresi içerisinde vazifesini yapmayan, sonra gelip
burada bu raporun yok hükmünde olduğunu söyleyemez. Siz önce görevinizi yapın,
sonra buradan gelin bunu söyleyin. (AK Parti sıralarından alkışlar) K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Yok, yok! Yok öyle şey! BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) - Bir başka şey: Milletvekilleri kanun teklifi verme hakkına sahip
midir? Anayasa bu hakkı veriyor mu? Hükûmet de kanun tasarısı verebilir mi?
Verebilir. Siz muhalefet olarak veyahut da iktidarda olan bir milletvekili,
istediği zaman istediği uzman kişilerin bilgisinden, uzmanlık görüşünden
istifade etmesi ayıp bir şey mi? Doğru bir şey, bilenlerine danışacak, istişare
edecek. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Niye tasarı vermiyorsun Hükûmet olarak? BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) - Milletvekilleri imzalarıyla verdikleri kanun tekliflerinde
yaptıkları şey milletin hakkını, hukukunu korumaktır. Siz, milletin hakkını
koruyan, milletten aldığı yetkiyle burada kanun teklifi veren bir arkadaşı
itham edemezsiniz, demokrasinin Meclisidir burası, beşiğidir burası. Burada
alkışlanacak bir durumdur, bir milletvekili teklif veriyor, onun teklifi
görüşülüyor. (AK Parti sıralarından alkışlar) Peki, Meclis niye
bu teklifi öne çekti? Neden biz öne çektik Grup olarak? Sebebi şu: Ortada bir
ihtiyaç var, ortada bir problem var, biraz da bir empati kurun, kendi kendinize
yapın, o çocuklardan birinin oğlunuz, kızınız olduğunu düşünün ve bayrama
girecekler… K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Aklın neredeydi? Aklınız neredeydi? BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) - …bayramda görevlerine son verildiğini, yılbaşına girecekler,
görevlerine son verildiğini düşünün. Biraz da vicdan, biraz da merhamet
diyorum, ama bunu yapmak bizim vazifemiz, Meclisin hepsinin vazifesi. Yarın da
konuşacağız, başka, bu konu üzerinde öyle ki çok konuşacağız, ama bu konuda
siyasallaşma sözü söyleyecek en son parti Cumhuriyet Halk Partisidir. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Önerimizin kabul
edilmesini diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Önerinin
aleyhinde, İzmir Milletvekili Oktay Vural… MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Ben konuşacağım. BAŞKAN – Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır. Buyurun Sayın
Şandır. (MHP sıralarından alkışlar) MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında, Adalet ve Kalkınma
Partisinin Danışma Kurulu önerisi üzerine söz aldım ama, zannediyorum, aslında
konuştuğumuz konu, Tüzük’ün 63’üncü maddesine göre usul hakkında konuşuyoruz.
Sayın Başkanın bu hususu dikkatine sunuyorum. Usul hakkındaki
konuşma tüm konuşmaların önüne alınması İç Tüzük’ün amir hükmüdür. Burada,
hukuki bir konuda bir tartışma var, bu tartışmayı netleştirmek lazım. Gerek
iktidar partisinin gerek ana muhalefet partisinin birbirleriyle uyuşmayan
tezleri mutlaka usulen tartışılmalı ve bir karara bağlanmalıdır. Değerli
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz öncelikle bir meseleyi
dikkatinize sunmak istiyoruz. Daha önce de ifade ettik, yeni bir dönemin
başındayız ve millet bizden hizmet bekliyor. Değerli iktidar
partisinin sözcüleri -değerli bakanlara da hitabım- tabii, millet, Türk
milleti, Türk halkı, size bu ülkeyi yönetme yetkisi verirken, doğruları yapmak
görevini verdi. Başkasının yanlışını kendinize gerekçe yaparak veya geçmişte
yapılamayanlarla mukayese ederek bugünü anlatmanız bir hak değildir, millete
karşı da bana göre dürüstçe bir davranış olmaz. Geçmişte yanlış yapılmış, şimdi
doğru yapmak sizin göreviniz. Mahkeme karar vermiş, zamanında yapmak sizin
göreviniz. BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Bir ay… MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Dolayısıyla, bakınız, daha yeni bir dönemin başındayız, başımız
dönmeye başladı. Danışma Kurulu, bir liste çıkarttım ben buraya gelirken,
bugüne kadar 18 toplantı yapmış. Bunun 17’sinde oy birliğiyle gelmişiz
huzurunuza. Muhalefet partileri olarak biz her defasında bir iyi niyet
gösterisi yapmışız. Demişiz ki: Meclisimiz çalışsın, ülkemizin ihtiyaçları,
halkımızın beklentileri doğrultusunda, Hükûmetimizin öncelikleri doğrultusunda
kanunlar görüşülsün. Sizin kararınıza biz “evet” demişiz oy birliğiyle,
gelmişiz burada katkı vermeye çalışmışız. Burada bir hususu
söyleyeyim: Siyaset burada üretilecek. Siyaseti başka zeminlerde üretmeye
zorlarsanız ülkeye zarar verirsiniz. Bu sebeple, bırakınız, muhalefet partisi
veya milletvekilleri konuşsunlar. Konuşmaya, araştırmaya imkân verin, zaman
verin. Bu acelecilik niye? Niye bu ikide bir karar değiştirmek, hangi
gerekçeyle? Bu noktada, farkında mısınız, üzerinizde şüpheler gelişiyor. Hiç
hak etmediği hâlde dün görüşmekte olduğumuz kanunla ilgili Sayın Bakan burada
gerçekten üzüldü. Ama birtakım şüpheler oluşturuyorsunuz. Niye bu değişiklik? Bakın, geçen
haftanın Danışma Kurulunda, pazartesi günü veya salı günüydü, tam
hatırlamıyorum, o toplantıya katılan arkadaşımız aranızdan kimdi hatırlamıyorum,
iki haftalık program yaptınız. Ben itiraz ettim: Niye iki haftalık? Bu haftanın
programını yapalım. Hayır efendim, iki haftalık yapalım, hatta üç kanunu da
temel kanun yapalım. Aciliyeti var, hızlı görüşelim... Eyvallah dedik. Geldik,
arkadaşlarımızı görevlendirdik. Herkes görevine çalıştı katkı vermek için. Ama
niye değiştiriliyor? İkinci defa değiştiriyoruz şimdi. Bir dünkü 64 sıra sayılı
kanunla, bir de bugünkü. Bugünle ilgili şunu yadırgadım: Altı maddelik bir
kanuna iki yüz sayfalık muhalefet şerhi konulamaz mı? Bunun demokratik
sorgulamasını yapıyorsunuz. Yani siz görüşlere sınırlama koyarken demokratik mi
oluyorsunuz? Cumhuriyet Halk Partisinin, Milliyetçi Hareket Partisinin
muhalefet şerhi yazması için yeterli süreyi vermek niye antidemokratiklik
oluyor veya niye bu konu tenkit konusu oluyor? Değerli dostlar, sizi suhulete,
sükûnete davet ediyorum. Bu yaklaşım size de fayda getirmez, ülkemize de fayda
getirmez. Birtakım gerekçeleriniz olabilir, bunu gelip burada anlatabilirsiniz
ve biz bu gerekçelere katılırız, sizin beklentiniz, sizin programınız
doğrultusunda –daha önce olduğu gibi- katkı veririz. Ama düşünebiliyor musunuz
dünden bu yana yaşadığımız hadise gerçekten Meclisimize yakışmıyor. Milletimiz
bizi ibretle izliyor şimdi, ne oluyor bunlara, niye bu tartışmalar diye. Bana
göre de önemli bir kanun tasarısı getiriyorsunuz… Kanun teklifini
getiriyorsunuz, Hükûmet de yoğun bir destek verdiği için bir anlamda kanun
tasarısı şeklinde buraya geliyor. Komisyonda yeterince tartışılmıyor, alt komisyon
teklifi kabul edilmiyor, muhalefet partisinin komisyon üyeleri muhalif
olduklarını ifade ediyorlar, muhalefet şerhi yazılması için süre isteniyor,
yeterli süre verilmiyor veya yazılan muhalefet şerhini teklifin altına
eklemeden baskıya veriyorsunuz, kırk sekiz saati başlatmaya çalışıyorsunuz. Değerli
arkadaşlar, zorunluluklar aciliyetler geliştirebilir ama geliniz bunu şeffaflık
içinde paylaşarak yapalım, birbirimizden saklayacağımız bir husus olmamalı.
Aynı sorumluluğun altındayız. İktidarıyla muhalefetiyle ülkeye, millete hizmet
etmek için seçildik ve buraya geldik. Son birkaç gündür Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun –tabii, Hükûmetten gelen baskılar, talepler olabilir, onları
da kapsayacak şekilde söylüyorum- bu yaklaşımını anlamakta zorlanıyoruz. Bundan
dolayı, Türkiye Büyük Millet Meclisini geriyorsunuz. Bu tartışmalar, bu
başlangıçta böyle devam ederse sonucu güzel olmaz, faydalı olmaz. Bu sebeple,
getirdiğiniz Danışma Kurulu o kadar aceleyle hazırlanmış ki, kasım ayını
uzattınız, 31’e çıkarttınız. Yani, sehven olabilir, ama mutlaka kendinize zaman
tanımış olup da -yani muhalefete tanımadığınız zamanı kendinize tanımış olup
da- üzerinde düşünmüş olsaydınız böyle bir basit yanlış da olmazdı. Değerli
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, öncelikle biz sizi bu
noktada uyarmaya çalışıyoruz. Biz çalışmaya hazırız. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bu Meclisin, milletvekillerinin dayanma gücünü zorlayarak sonuna kadar
çalışmasını destekliyoruz. Ülkemizin öncelikleri konusunda sorumluluk
iktidarındır, gündemi belirlemek noktasında karar onlarındır, ama bu kararın
gerekçelerini bizlerle tartışmazsanız, üzerinize oluşacak şüphelerin zararı
hepimize olur, bu Meclise olur. Şimdi, bugün,
dünden kalan bir aceleciliğin tartışmasına devam edeceğiz. Yarın ve cumartesi
günü de bir başka konudaki, yani hâkimler ve savcılar gibi, mülkün temelinin
adalet olduğu, adaletin işleyeceği, yönetileceği bir kurumun kanununu
çıkartırken başlangıç noktasındaki bu tartışmaları… Yani, ihtiyaç beyan
ettiniz: Öğrenciler bekliyor, mağdur olacaklar. Onlara da haksızlık
yapıyorsunuz. Bu tartışmalarla çıkacak kanun akamete uğrarsa, fayda mı hasıl
olur yoksa çok düşündüğünüz o öğrencilere zarar vermiş mi olursunuz? Ee, şimdi,
söylediğiniz sözde tutarlılık yok Sayın Grup Başkan Vekili. Yani, İç
Tüzük’ümüzün 42’nci maddesinde okudunuz ama komisyon üyelerinin muhalefet şerhi
yazmak, yazdırmak haklarının olduğunu, bunu da komisyon başkanının makul bir
sürede yazılmasını isteyebileceğini ifade ettiniz. Ee, ama, şimdi, muhalefet
şerhi yazılmadan kanun teklifinin metni sıra numarası alarak Genel Kurula indi.
Kırk sekiz saati ne zaman başlatacaksınız? Diyorsunuz ki: Muhalefet şerhi
olmasa da olur. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Bir yandan basılıyor şu anda canım, onu da basıyorlar! MEHMET ŞANDIR
(Devamla) - Muhalefet şerhi olmasa da olur diyorsunuz. Ee, ama, şimdi
bastırıyorsunuz muhalefet şerhini, yeniden bastırıyorsunuz kanun teklifini. Dolayısıyla,
arkadaşlar, tabii -Sayın Meclis Başkanlığımızdan da istirham ediyorum- bir
defa, bu Meclisi çalıştırmak sorumlusu iktidar partisinin grubudur, ama bu
sorumluluğun yerine getirilmesi, İç Tüzük hükümlerine uygun, yani, hukuka uygun
yönetilmesi de Meclis Başkanlığımızın sorumluluğundadır. İç Tüzük’ün amir
hükmüne rağmen eğer bir kanun teklifi veya tasarısı tekâmül etmeden Genel
Kurula indiriliyorsa, bunun kabul edilmemesi veya… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Şandır, bir dakikalık sürenizi vereyim. Buyurun. MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – …görüşmeye açılmamasını Meclis Başkanlığının başlangıçta sağlaması,
böyle bir usulsüzlüğe, böyle bir hukuksuzluğa engel olması lazım. Şimdi, bu
konuyu, yani, bu Danışma Kurulunu oylarınızla kabul edeceksiniz ve bu Danışma
Kurulu kararına dayalı olarak da bir kanun görüşeceğiz. Gerek İç Tüzük’ün
42’nci maddesine göre gerek şu usul tartışmalarının usulüne uygun
yapılmamasından dolayı, bu görüşmeler, daha sonra, hukuki meşruiyet noktasında
tartışılır bir kadere sahip olacak. Geliniz, bu aceleye… Yani, acele etmek
sonuç almayı getirmiyor. Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, özellikle
iktidar partisi grubuna ve yöneticilerine ülkemizi yönetmek sorumluluğunda
olduğunuzu hatırlatarak, başlangıçta bizim de yoğun katkımızla ortaya koyduğumuz
uzlaşmanın devamına katkı vermenizi diliyoruz ve gerçekten bu Danışma Kurulu
kararı noktasındaki bu aciliyetinizi anlamadığımızı… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Bitti galiba değil mi? BAŞKAN – Süreniz
tamamlandı Sayın Şandır, evet. MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – …tekrar ifade ediyor, muhterem heyetinize saygılar sunuyorum. (MHP
ve CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Son konuşmacı,
lehte, Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Efendim? KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, tutumunuzla ilgili bir cümle söylemek istiyorum. BAŞKAN – Evet. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Şimdi, grup önerisi üzerinde söz isteyen arkadaşlarımız önünüzde
yazılı. Birinci sırada Sayın CHP’deki arkadaşımız vardı, üçüncü sırada Sayın
Kemal Anadol vardı. Değil mi? BAŞKAN – Evet. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Şimdi, arkadaşımız, Suha Bey onunla yer değiştirdi. BAŞKAN – Evet
efendim. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Arkasından Sayın Oktay Bey’in ikinci sırada söz sırası vardı, fakat
Sayın Şandır’ın orada söz sırası yoktu.
Dolayısıyla bu, kişisel söz, grup sözü değil. OKTAY VURAL
(İzmir) – Hayır, ben devrettim efendim, devrettim. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Kendisi, Sayın Oktay konuşmadığına göre, sıradakinin konuşması lazım. OKTAY VURAL
(İzmir) – Devrettim efendim, ben devrettim. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Getirdiniz başka bir kişiye verdiniz. Böyle keyfîlik olur mu Sayın
Başkan! BAŞKAN – Teşekkür
ederim. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Ama teşekkür etmeyin, doğrusunu yapın efendim. HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan, bu durumda sıra bizdedir, altıncı sırada biz
geliyoruz, ikinci aleyhte konuşacak olan biziz. BAŞKAN – Evet,
lehte Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün. Buyurun Sayın
Ergün. (AK Parti sıralarından alkışlar) NİHAT ERGÜN (Kocaeli)
– Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Grubumuzun önerisi lehinde söz almış bulunuyorum. Öncelikle Sayın
Şandır’a, verdiği bilgilerden dolayı çok teşekkür ederim. 18 Danışma Kurulu
toplantısının 17’si uzlaşmayla sonuçlanmış ve demek ki AK Parti Grubu,
İktidarı, Parlamentodaki bütün siyasi parti gruplarıyla yasama faaliyetlerini
bir uzlaşma anlayışı içerisinde götürmek istediğini çok açık bir şekilde ortaya
koymuş. Bu uzlaşma isteğine, muhalefet partilerimizin de, gerek Cumhuriyet Halk
Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve DTP Gruplarının da anlayış göstermesi ve
katılması gerçekten çok güzel bir tablo oluşturmuş. 17 Danışma Kurulunda
mutabakat sağlamışız. İki haftalık
Danışma Kurulunda da mutabakat sağladık, birlikte görüştük arkadaşlarımızla.
Fakat, bu hafta gelen biri tasarı, biri de teklif, bazı sıkışıklıklardan dolayı
ister istemez gündeme geldi ve uzlaşma sağlayamadık. Dün gündeme gelen tasarı,
mademki bir uyum tasarısı hazırlıyoruz Federasyonla ilgili, bunlar liglerin
devre arasında yeni uyuma göre kendi hazırlıklarını yapsınlar, ligler bittikten
sonra Avrupa Şampiyonası başlayacak, tam bu şampiyona başlarken bu işlerle
ilgili bir hengâmenin içine girilmesin… Bu düşünceyle bunu öne aldık. Daha
sonra da öne alabilirdik, önümüzdeki hafta da konuşabilirdik, ama önümüzdeki
hafta bütçe takvimi bizi sıkıştırdı. Salı gününden itibaren on-on bir günlük
bir bütçe maratonuna devam ediyoruz. Ondan sonraki günlere kalması ise bizim
programımızı aksatacaktı. Yine bugün
gündeme gelen, gündeme almaya çalıştığımız hâkimler, savcılarla ilgili bir
arkadaşımızın kanun teklifi de… 5 Aralık itibarıyla –Bekir Bey anlattı- 100
kadar hâkim, savcı adayının mağduriyeti söz konusu. Bir ay önce yönetmeliği
Danıştay iptal etmiş, bu arada itirazlar söz konusu olmuş ve şimdi… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Yanlış bilgi veriyorsun arkadaşım, böyle bir şey yok. NİHAT ERGÜN
(Devamla) – Biz, önümüzdeki hafta da bunu konuşabilirdik, ama, önümüzdeki hafta
yine bütçeyle alakalı takvim bizi bir sıkışıklığın içerisine soktu ve
önümüzdeki hafta görüşmesi mümkün olan konuları, bu hafta, Danışma Kurulu
önerisiyle getirmek istedik, uzlaşamadık. Tabii ki her
zaman uzlaşmak mümkün olmayabilir. O zaman, Parlamento, gruplar ve hükûmet,
esaslı olarak çalışan bir mekanizmadır. Yasama faaliyetlerinde işin ana
merkezinde gruplar vardır ve hükûmet vardır. Kuşkusuz, milletvekili
arkadaşlarımızın bireysel olarak yasama faaliyetlerine katılması da önemlidir.
Elbette, grubu bulunmayan siyasi partilerin yasama faaliyetlerinde de önemli
bir yeri vardır, ama, Parlamentoda yasama faaliyetlerinde gruplar ve hükûmet
merkezli bir çalışma esastır. Bu nedenle de grupların söz hakkıyla şahısların
söz hakkı farklıdır, komisyonlarda da farklıdır, Genel Kurulda da farklıdır. Biz AK Parti
Grubuyuz, Parlamentoyu bizim çalıştırmamız lazım. Nasıl, zaman zaman karar
yeter sayısı istiyor arkadaşlar haklı olarak; bakıyorlar, bizim grubumuzda bir
azalma söz konusuysa “iktidar partisi burada yokken, niye, muhalefet partisi
orada çoğunluğu temin etmek mecburiyetinde miyiz?” diye düşünerek karar yeter
sayısı istiyorlar, çok da haklı olarak istiyorlar. Karar yeter sayısı
bulamadığımız zaman sorumluluk bize aittir, bizim milletvekili arkadaşlarımıza
aittir. Biz de milletvekili arkadaşlarımıza, bu konudaki sorumluluklarını
sürekli hatırlatıyoruz. Muhalefetten, burada çoğunluğu oluşturmalarını elbette
beklemiyoruz, iktidar partisi grubu bu çoğunluğu oluşturacaktır. Bu nedenle,
değerli arkadaşlar, Hükûmetimiz de bir milletvekili arkadaşımızın teklifinin ön
plana alınmasını istemiş. Peki, şimdi, burada iktidar bir başka grup olsaydı,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan hükûmet olsaydı, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu kendi hükûmetinin öne almak istediği bir kanun tasarısı ya da teklifine
ret cevabı mı verecekti? “Hayır, bunu biz öne alamayız” mı diyecekti? Elbette
demeyecekti, demesini de beklemeyiz. Değerli arkadaşlar, aslında konuştuğumuz şey,
belki yöntemle ilgili, gündemle ilgili, Meclisin gündemiyle ilgili, çalışma
takvimiyle ilgili, ama, esas bu gündeme almaya çalıştığımız yasayla ilgili. Bakın, muhterem,
değerli sözcüler, Cumhuriyet Halk Partisi sözcüleri bugün bu yasayla ilgili çok
önemli konuşmalar yapmışlar, çok da veciz konuşmalar yapmışlar. Sayın Anadol
olsun, diğer sözcüler olsun, 163 sayfalık rapordaki görüş ve düşünceleri çok
veciz bir şekilde basın toplantısında on dakika içerisinde özetlemişler. Çok
güzel bir konuşma, ben okudum. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Sizi galiba 163 rahatsız ediyor, madde, madde. NİHAT ERGÜN
(Devamla) – Aslında, bu veciz konuşma rapor hâlinde de birkaç sayfa içerisinde
yazılabilir ve rapora eklenebilirdi. Ama, benim konuşmalardan anladığım
kadarıyla, amaç, burada raporun olmaması değil. Zaten, 42’nci maddede, Sayın
Başkan iki saatlik süre vermiş rapor için. Bu iki saatlik sürede rapor
yazılmamış. Bu on dakikalık veciz konuşma, bu iki saatlik sürede rapora
eklenebilirdi. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Yirmi dakika da olabilirdi. NİHAT ERGÜN
(Devamla) – Rapora muhalefet yazma hakkınızı kullanmamışsınız. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Yirmi dakika olabilirdi. NİHAT ERGÜN
(Devamla) – Şimdi kullanmak istiyorsunuz. Sayın Başkan da sonradan size bu
hakkı kullanma imkânını vermiş. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Niye şimdi basılıyor bu? NİHAT ERGÜN
(Devamla) – Eminim, teklif gündeme geldiğinde bu sizin raporunuz da gündeme
gelmiş olacaktır. Ama, amaç raporun olmaması falan değildir. Amaç, belli ki,
Cumhuriyet Halk Partisi, bu teklife kökten karşıdır, bu teklifin Parlamento
gündemine girmesini, konuşulmasını, yasalaşmasını istemiyor. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Esasına gelince konuşuruz onu. NİHAT ERGÜN
(Devamla) – Yarın onu da konuşacağız. Bu teklif gündeme alındığında onu da
konuşacağız. Şimdi, arkadaşlar
diyorlar ki: “Bu teklifle, sınavı kazanan hâkim ve savcı adaylarının başarısı,
eğer AK Partili değilse bu adaylar, mülakat marifetiyle ortadan
kaldırılacaktır.” Demek ki, bugün görev yapan hâkim ve savcıların başarıları,
geçmişte yapılan, iktidar partilerinin hükûmette olduğu zamanlarda ortadan
kaldırılmış, şimdiki hâkim ve savcılar aslında başarısız adamlar ve
mülakat sebebiyle, iktidarda kimse,
onlar tarafından alınmış ve bugün kendilerini işe alan hâkim, savcı yapan
hükûmetlerin, siyasilerin emri altında çalışan adamlar mıdır? Evvela, bu ifadeler,
bugün görev yapan hâkim ve savcılara yönelik büyük ithamlardır. (AK Parti
sıralarından alkışlar) O zaman şöyle
söyleyelim: 2005 Ağustosunda Sayın Moğultay’ın, “Tabii, hâkim ve savcıları
parti örgütüme sorarak alacağım. Milliyetçi Hareket Partisine mi soracaktım? 2
bin tane hâkim ve savcıyı böyle aldım.” dediği… (CHP sıralarından gürültüler) Şimdi, on iki
yıldır görevde olan… Hepsi hâkim ve savcı değil, bir kısmı infaz koruma memuru,
ama 2 bin tanesi hâkim ve savcı… K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Ya, biz Şevket Kazan’dan bahsediyor muyuz? Şevket Kazan da sizin
bakanınızdı. NİHAT ERGÜN
(Devamla) – Müsaade edin! Ben, o gün göreve
gelmiş olan hâkim ve savcıların… K. KEMAL ANADOL
(İzmir) - Şevket Kazan ne kadar sizin Bakanınızsa, Moğultay da bizim
Bakanımızdır. NİHAT ERGÜN
(Devamla) - On iki yıldır bunlar görevdeler. On iki yıldır görevde olan bu
hâkim ve savcılar, bugün Cumhuriyet Halk Partisinin militanı olarak mı
çalışıyorlar? Böyle mi çalışıyorlar? (AK Parti sıralarından alkışlar) K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Şevket Kazan’dan bahsediyor musunuz? NİHAT ERGÜN
(Devamla) – Yarınki tasarı hakkında, bana sorarsanız, siz hiç konuşmayın. (AK
Parti sıralarından alkışlar) K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Şevket Kazan! NİHAT ERGÜN
(Devamla) - Bugün yaptığınız açıklamalarla kifayet edin, yarın bu teklif
hakkında hiç konuşmayın, hakikaten çok mahcup olursunuz, çok. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Ya, Şevket Kazan’dan bahsediyor muyuz biz? O zaman onlar da
sizinkileri aldılar işe. O zaman sessizlik, Şevket Kazan deyince sessizlik! NİHAT ERGÜN
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, yasama ne yapıyor? Yasama, şu anda, Danıştayın
yürütmesini durdurduğu, iptal ettiği yönetmeliği, ikide bir Danıştayın önüne
bunlar gitmesin diye yasa maddesinin içerisine koyuyor. Diyor ki, mülakat
esaslarını yasa maddesinin içerisine koyacağız. Danıştay, şimdiye kadar bütün
mülakatları kabul etmiş, ama yeni içtihat değiştirmiş Danıştay. Mülakatla
hâkim, savcı alınması şimdiye kadar normaldi, bugünden itibaren normal değil. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Haa, Danıştay kararları da ikiye ayrılıyor: Hoşunuza giden Danıştay
kararları, gitmeyen Danıştay kararları. NİHAT ERGÜN
(Devamla) – 1934’ten beri normal. Bak, 1934 yılındaki Kanun “normal” diyor. (AK
Parti sıralarından alkışlar) Danıştaya ne oldu? Yasamadaki bozulmadan söz
ediyoruz zaman zaman, yozlaşmadan. Yürütmedeki yozlaşmadan söz ediyoruz, yarın
yargıdaki bozulmadan söz edeceğiz, yarın. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Demek ki Danıştayı da ele geçirmeniz lazım değil mi? NİHAT ERGÜN
(Devamla) – Yarın yargıdaki bozulmadan söz edeceğiz. (AK Parti sıralarından
alkışlar) K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Demek ki, Danıştayı da ele geçireceksiniz, amacınız o. NİHAT ERGÜN
(Devamla) – Onun için, değerli arkadaşlar, kadrolaşma iddiaları eskiden beri
yapılan iddialardır. Kadrolaşma nerede olur biliyor musunuz? Bir, onaya tabi
olmayan; iki, idari veya yargısal denetime tabi olmayan yerlerde olur. Hükûmetin bütün
icraatları, atamaları onaya ve yargısal denetime tabidir. OKTAY VURAL
(İzmir) – Mahkeme kararlarını uygulamıyorsunuz be! NİHAT ERGÜN
(Devamla) – Ama, onaya ve yargısal denetime tabi olmayan yerlerin başında
Cumhurbaşkanlığı gelmektedir. Sayın Demirel’in yedi yıllık Cumhurbaşkanlığı
döneminde… Cumhuriyet Halk Partisinin, o günkü SHP’nin büyük desteğiyle
Cumhurbaşkanı olmuştu. Ama Allah için, yedi yıl boyunca sol tandanslı atamalara
damgasını vurdu, hiç itiraz eden olmadı. (AK Parti sıralarından alkışlar) NESRİN BAYTOK
(Ankara) – Hangilerini diyorsunuz? Yakın siyasi tarihi bilmiyorsunuz. NİHAT ERGÜN
(Devamla) – Sonra, yedi yıl boyunca Sayın Sezer, özellikle sanki Cumhuriyet
Halk Partili aradı atamak için. Birçok atamalarında bu özellik çok açık… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Ergün, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. NİHAT ERGÜN
(Devamla) – Bu atamalarında… Hatta bazı kişiler “Ben Cumhuriyet Halk
Partiliyim, yanlış yapıyorsunuz.” diye atamayı geri çevirdiler ve yasama…
Hiçbir zaman onaya tabi olmayan, yargı denetimine tabi olmayan yerlerde çok
önemli kadrolaşmalar oldu. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Bundan sonra siz de MHP’lileri mi atayacaksınız? NİHAT ERGÜN
(Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, bunlar yakışık almayan işlerdir.
Bunların hepsini, yarın, hep beraber, bu teklif konuşulurken ele alacağız.
Yasamada bir bozulma var mı, yargıda bir bozulma var mı, yürütmede bir bozulma
var mı, kim siyasallaşıyor, kim politik davranıyor, bunların hepsini bu
Mecliste çözmüş olacağız. Bu Mecliste eşkıyalık falan yoktur. “Bu yasa
eşkıyalık ürünüdür, eşkıyalıkla çıkartılmıştır.” diyor. Bu yasa eşkıyalıksa,
50-60 kişiyle Komisyonu basmak ne? O ne? (AK Parti sıralarından “Bravo”
sesleri, alkışlar) ŞAHİN MENGÜ
(Manisa) – O benim yasal hakkım, yasal. O benim hakkım. ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – Bizim yasal hakkımız o. NESRİN BAYTOK
(Ankara) – Demokrasi var. ŞAHİN MENGÜ
(Manisa) – Yasal hakkımı kullanmayacak mıyım? NİHAT ERGÜN
(Devamla) – Yasama faaliyetlerine 50-60 kişilik baskınla engel olmaya çalışmak
ne? Değerli
arkadaşlar, birbirimizi böyle itham ederek bir yere varamayız. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Ya, “bastı” diye itham ediyorsun ya! İnsaf! NİHAT ERGÜN (Devamla) – Onun için, Danışma
Kurulunda yapamadığımız bu öneriyi grup önerisi şeklinde getirdik. Değerli
arkadaşlar, hepinize teşekkür ediyorum… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) NİHAT ERGÜN
(Devamla) – …Önerinin geçeceğine olan inancımı belirtiyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın
Okay, bir dilekçe göndermişsiniz, diyorsunuz ki: “Oylamaya geçmeden önce İç
Tüzük’ün 63’üncü maddesine göre söz istiyorum.” Şimdi, Danışma
Kurulu veya grup önerisinin iki lehte, iki aleyhte zaten usul tartışmaları
devam ediyor ve 2 kişiye lehte, 2 kişiye aleyhte verdim. Sizin kastettiğiniz
husus ne, ne hususta konuşacaksınız? HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Şimdi, efendim, bu Danışma Kurulunun önerisi… BAŞKAN – Grup
önerisi. HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Grup önerisi ve sizin tutumunuzla ilgili. Aslında, şu an
oylanacak olan grup önerisinin dayanağı yok. Bu konuda da açıklamada bulunmak
zorundayım. BAŞKAN – Nasıl
dayanağı yok? HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Yok. BAŞKAN – Ha, siz
öyle düşünüyorsunuz. HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Efendim, ben böyle düşünmüyorum -şu an basılıyor- Sayın Meclis
Başkanı da böyle düşünüyor, Danışma Kurulunda da bu konuşuldu, bunu açıklamak
zorundayız. Siz Meclis Başkanına vekâleten orada oturuyorsunuz. O hususu da
açıklamak zorundayım. O nedenle de, sizin çalışma usulünüze ilişkin açıklamada
bulunacağım, usul hakkında. İç Tüzük 63 de buna müsait. İzin verin. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – En doğal hakkı. BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Usule aykırı bir şey yok
Sayın Başkan. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Ya, niye? Böyle şey olur mu? HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Evet
Sayın Kaplan. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Böyle şey olur mu ya? BAŞKAN – Bir
dakika… 2 kişiyle birden konuşamam, bir dakika efendim. HASİP KAPLAN
(Şırnak) – “Önergenin lehinde ve aleyhinde ikişer kişi söz alır.” deniliyor İç
Tüzük’te. BAŞKAN – Sayın
Kaplan, biraz önce konuştuk. Lütfen efendim, şu konuyu bağlayalım. Bakınız, bir
arkadaşımla konuşuyorum. HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Ayrıca, MHP’den Sayın Oktay Vural söz hakkını devretmiştir, söz
hakkı olmayan bir arkadaşımız konuşmuştur, o sırada söz hakkı bize gelmiştir,
sıra bize gelmiştir tekrar. BAŞKAN – Bakınız
Sayın Kaplan… Sayın Kaplan… HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Burada bizim konuşmamız gerekirken, aleyhe… BAŞKAN – Hayır
efendim, siz aynı şeyi iddia ediyorsunuz. Bakınız… HASİP KAPLAN
(Şırnak) – …söz verilmesi gerekirken verilmedi. Kişisel söz almalarda, İç
Tüzük’e göre söz hakkının devri söz konusu olamaz. Grup adına alınan sözlerde
devir olabilir Sayın Başkan. Burada usulsüzlük yapıp burada konuşmamızı
engelleyemezsiniz. Yani, burada söz hakkımız… BAŞKAN – Sayın
Kaplan, siz hep… HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Kurayla çekilmiş, sıra gelmiş… BAŞKAN – Sayın
Kaplan, bakınız, siz bir… HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Kişisel söz hakkı devredilemez Sayın Başkanım. Hangi kanuna, hangi
iç tüzüğe göre, neye göre söz hakkı devrediliyor, kişisel söz hakkı? OKTAY VURAL
(İzmir) – 61’in son fıkrası… HASİP KAPLAN
(Şırnak) – “Kişisel” diyor. BAŞKAN – Sayın
Kaplan, oturur musunuz. Hep siz mi konuşursunuz hayatta, lütfen… Bakınız, bir
arkadaşımız söz talebinde bulundu, biz onunla müzakere ederken konuştunuz. Ben şunu izah
edeyim: Bakınız Sayın Kaplan… HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Yazılı veriyoruz, para etmiyor; konuşuyoruz, söz anlatamıyoruz.
Burada nasıl anlatacağız sözümüzü o zaman, söyler misiniz? BAŞKAN – Efendim,
gruplarla ilgili olan hususlar belli. Bakınız, buradaki
husus şu, biraz önce bir arkadaşımız da izah etti: O dilekçede 2 arkadaşımız
talepte bulundu. Aynı zamanda, bu, mevcut olarak söz istemiş olan
arkadaşlarımızın kura çekimidir. Sonradan bir arkadaş söz isteyebilir, ondan
önce söz istemiş olan arkadaşlar konuşma taleplerini yerine getirmeyebilir, örneğinde
olduğu gibi. Dolayısıyla, bir arkadaşımız, Sayın Şandır söz talebinde bulunur,
öbür arkadaşımız da ona devreder. Burada yaptığımızda hiçbir usul hatası
yoktur. HASİP KAPLAN
(Şırnak) – O zaman niye kura çekiyorsunuz efendim? BAŞKAN - Gruplar
adına bir konuşma yoktur. HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Neden kura çektiniz o zaman? Niye bizi sıraladınız? Niye konuşma
hakkımıza “altıncı sıra” dediniz? Niye o zaman hem lehte hem aleyhte söz
alanların -listesi orada- listesi oradayken, Sayın Başkan, nasıl bizi atlarsınız
da söz istemeyen birisine söz verirsiniz? BAŞKAN – Söz
hakkı vermek vardır. Oturur musunuz… Teşekkür ederim Sayın Kaplan. HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Biz burada konuşmak için geldik. BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Sayın Başkanım… Sayın Başkanım… BAŞKAN – Evet. BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Bir söz istiyorum, kısa bir söz. İç Tüzük’ün
61’inci maddesinin… HASİP KAPLAN
(Şırnak) – O zaman kura çekmeyelim, söz de vermeyelim. BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – İç Tüzük’ün 61’inci maddesinin son fıkrasını okuyorum efendim. Diyor
ki burada… HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Sayın Başkan, benim dilekçem ne oldu? BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – “Bir milletvekili, söz sırasını diğerine verebilir.” BAŞKAN –
Arkadaşlar… Sayın Bozdağ, ben biliyorum konuyu. Lütfen efendim… BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Sayın Başkan… BAŞKAN - Hayır,
konuyu biliyorum. Benim yaptığım uygulamada bir hata yoktur. Lütfen. Sayın Okay,
bakınız, buradaki olay şu: Ben kimsenin söz hakkını kesmiyorum, konuşturuyorum.
Ama, Danışma Kurulu iki lehte, iki aleyhte konuşuldu, konular tartışıldı. Şimdi
bu hususta Genel Kurulun kararını alacağım. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Oylama yapmayın. HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Sayın Başkanım… BAŞKAN – Efendim… HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Sayın Başkanım, ben grup önerisiyle ilintili söz istemiyorum. Ben İç
Tüzük 63 uyarınca söz istiyorum. Bu İç Tüzük 63 uyarınca istediğim sözün
temelinde de Meclis Başkanlık Divanının Meclis Başkanlık uygulamasıyla ilgili
açıklamada bulunacağım ve İç Tüzük 63 bunu amirdir. Bana izin verin. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Oylama yapmayın. MEHMET CEMAL
ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Biz de söz istiyoruz 63’e göre Sayın Başkan. HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Ayrıca, değerli arkadaşlarım da merak ediyorsa 63’e göre, onlar da
söz alabilir. Ama, ben uygulamayla ilgili açıklamada bulanacağım. BAŞKAN – Evet…
Size söz vereceğim. Buyurun Sayın
Okay. (CHP sıralarından alkışlar) VII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER 1.- Muhalefet şerhi eklenmeksizin bastırılan ve gelen
kâğıtlarda yer alan 65 sıra sayılı Rapor’un gündeme alınmasına dair grup
önerisinin oylanamayacağına ilişkin HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Değerli milletvekilleri, bugün görüşmekte olduğumuz Adalet ve
Kalkınma Partisinin Grup önerisiyle, yarın saat 14.00’te Meclis Genel Kurulunu
gün olarak toplantı çağrısı var ve bu çağrının içerisinde de “Hâkimler ve
Savcılar Kanunu’ndaki değişiklikler görüşülecek.” deniliyor. Evet, bu metin
bunu amir. Ancak, bugün, biz, iki Danışma Kurulu toplantısı yaptık. Birinci
Danışma Kurulu toplantısında Adalet ve Kalkınma Partisinin Değerli Grup Başkan
Vekili, bugün, öncelikle Hâkimler ve Savcılar Kanunu görüşülmek üzere bizi
çağırdı ve Sayın Meclis Başkanının başkanlığında yaptığımız toplantıda, bu
dağıtılan kanun teklifi raporunun İç Tüzük’e aykırı olduğunu ve yok hükmünde
olduğunu konuştuk. MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Bunlar konuşuldu. HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) – Dinleyin… Dinleyin… Anlayacaksın, dinle. Sabret… Sabret… Müdahale
etme. Sayın Başkana biz
şunu söyledik: Bakın, bu, muhalefet şerhi olmadan dağıtıldı. Oysa, İç Tüzük
42’nci madde altıncı fıkra uyarınca, muhalefet şerhiyle birlikte dağıtılma
zorunluluğu var. O nedenle, biz, bu
Danışma Kurulu toplantısında bu yasayı perşembe günü görüşmemiz mümkün
değildir… Sayın Başkan ve diğer grup başkan vekilleri bu konuda bir ortak
anlayışa ulaşıp, Cumhuriyet Halk Partisinin muhalefet şerhi de eklenerek
yeniden bu raporun dağıtımına karar verildi ve şu dağıtılan, ekinde muhalefet
şerhi olmayan rapor, yok hükmünde sayıldı. Şimdi, yok
hükmünde sayılan, ekinde muhalefet şerhi olmayan bir raporu bir kenara
koyduktan sonra, yarınki toplantıya geliyoruz. Nedir öneri? 30 Kasım günü saat
14.00’te Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu toplansın. Toplansın… Niçin?
Hâkimler ve Savcılar Kanunu’ndaki değişiklik için. Ama, elimizde İç Tüzük’e
uygun olarak dağıtılmış, içinde muhalefet şerhini de içeren bir rapor yok. O
hâlde, Sayın Meclis Başkanının kabullendiği, benimsediği, yeniden basılmasına
gerek gördüğü bir raporun henüz basım işlemi bitmeden, Meclis Genel Kurulu
toplanıp, biz ola ki basılacak, ola ki elimize geçecek bir rapora dayalı olarak
yarın için muhtemel, varsayıma dayalı bir Genel Kurul toplantısı çağrısında
bulunuyoruz. Bu bağlamda, söz alışımın temelinde yatan Sayın Başkanın, Meclis
Başkanlığının uygulamasını da göz önüne alarak bu konuda bir oylamaya geçmemesi
gerektiği yönündedir. Kaldı ki, biraz evvel değerli Grup Başkan Vekili, “On
dakikaya sığdırdığınızı niye 163 sayfa hâline getirdiniz?” dedi. Çok doğal,
teknik bir konu, hukuki bir konu ve Türkiye’nin geleceğiyle ilgili bir konu.
Biz onları yazdık ki, o raporlar tüm milletvekili arkadaşlarımızın eline
ulaşsın, okusunlar, iddiayı, savunmayı, siyasal iktidarın görüşünü, muhalefetin
görüşünü paylaşsınlar ve farklı düşünceleri birlikte değerlendirsinler. Bir
yasa tartışması… Şunu anlamakta
zorluk çekiyorum: “Niye 50-60 kişi gittiniz?” Çok doğal, İç Tüzük şu kadar
kişiyle sınırlı mı diyor komisyonlara? Siz de buyurun. 338 kişiyle siz de
gelin. Niye gelmiyorsunuz? Ha, şimdi şunu
söyleyeyim, bakın: Demokrasilerde her zaman iktidarın yanında muhalefet vardır
ama muhalefeti olmayan yönetimler demokrasi değildir. Öncelikle muhalefete
tahammül göstermek zorunluluğunuz var. Biz, muhalefet görevimizi yapıyoruz.
Yasaya ilişkin olarak yarın eğer getirirseniz –ki, İç Tüzük’e aykırı olarak
gelecektir- bu değerlendirmelerde bulunurum. Ama şunu söyleyeyim: Ne olur
geçmişi çok fazla karıştırmayalım. Eğrisiyle doğrusuyla, hatasıyla sevabıyla
bunun geçmişine baktığınızda, çok geriye gitmeyin, dört ay önce bu gençleri
yanlış olarak alıp Danıştaydan geri dönünce, yönetmelikle ilgili yürütmeyi
durdurma kararı verilince yasa önerisiyle geliyorsunuz. Eğer hukukun kurum ve
kurallarını içinize sindiriyorsanız, zamanında bunları getireceksiniz. Ama,
zamanında bunları getirirken kuvvetler ayrılığına… Yargıyı kuşatmayı, yargıda
kadrolaşmayı da düşünmeyeceksiniz. Bu yasa sadece 100 idari hâkim adayı, savcı
adayının yasası değil. Bu yasa öyle bir yol açacak ki, binlerle, 10 binlerle
hâkim ve savcının yolunu açacak. Şu an yargıdaki açık 4.062. 10 bin hâkim ve
savcı var, 14 bine ihtiyaç var. Sadece böyle buz dağının üzerindeki bölümü
gösterip de aşağısını saklamayalım. Ve bunların hepsini konuşacağız. Sayın
Ergün’ün söylediği gibi, Anayasa Mahkemesinin kararını da konuşacağız,
Danıştayın kararını da konuşacağız. Ama, bunları konuşurken, Danıştay kararında
“ulemaya sorun”u, Anayasa Mahkemesi kararında, Anayasa’ya kurşun attığını da
söyleyeceğiz, hep bunları konuşacağız. Ama, şunu ifade edeyim. Sayın Başkan,
Sayın Meclis Başkanının uygulamasını göz ardı edemezsiniz. Sayın Meclis
Başkanının uygulaması ortada olduğu sürece, bu konuda bu grup önerisini oylayamazsınız
diyorum, bu fırsatı verdiğiniz için de teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Okay. Aleyhte Şırnak
Milletvekili Sayın Hasip Kaplan. Buyurun Sayın
Kaplan. HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan, değerli üyeler; dün Genel Kurula gelirken tanık koruma
yasasıyla ilgili bir çalışma yapmıştık, hazırlanmıştık, geldik. Fakat,
çalışmalarımızı sürdürürken hemen AK Parti Grubu bir önerge vererek 64 sıra
sayılı Tasarı’yı, Futbol Federasyonunun kuruluşuyla ilgili yasa tasarısını
gündeme getirdi. Dün bu yasa tasarısı görüşülürken bu Mecliste, bir hukukçu üye
olarak, İç Tüzük’ün işleyişini de çok iyi bilen bir arkadaşınız olarak sadece
üzüldüm. Bir yasa tasarısı komisyondan geliyorsa, bunun basılıp üyelerin eline
verilmesi, üyelerin Genel Kuruldan en az bir iki gün önce üzerinde çalışma
imkânının sağlanması ve ondan sonra katılımcı demokrasinin, çoğulculuğun
fikirlerinin konulması doğru olanıdır. Fakat biz bunun tartışmasını daha
aşmadan, bugün Genel Kurula geldiğimizde, bu sefer de bir önerge önümüze geldi.
Önergeye bakıyorum, bir iktidar partisine yakışmayacak, gayriciddi, karalamalı,
üzeri çizilmiş karmakarışık bir önerge. Şuna bakın, Genel Kurulda buna herkes
ibretle bakmalı: 31 Kasım için, yani takvimde olmayan bir gün için öneri veren
AKP İktidarı, yarın, 30 Şubat için de önerge verir! Artık, buna saygıya davet
ediyorum. (DTP sıralarından alkışlar) Biraz ciddiyet diyorum. Biraz hukuka
saygı diyorum. Biraz demokrasiyi içselleştirelim diyorum. Dün burada, gerçekten
Mecliste tanık koruma yasasıyla ilgili görevimi beklerken, elbette ki serden
bir hukukçu olarak Adalet Komisyonuna gidip hâkim ve savcıların yasasıyla
ilgili görüşlerimi açıklamak isterdim ama iki tercih arasında kaldığınız zaman
birini tercih ediyorsunuz, birine hazırlıklıysanız ona gidiyorsunuz. Nasılsa,
Komisyon bunu tartışır, sonunda bir rapor hazırlanır, buna da muhalefet şerhini
koyar. O komisyonun muhalefet şerhli taslağı da önümüze gelir, onu inceleme
imkânını buluruz, okuruz, üzerinde bir araştırma yaparız, Kurula da hazırlıklı
geliriz, bu konudaki önerilerimizi sunarız. İktidar partisi bunu kabul eder,
etmez ama bu tutanaklara, bizim sorumluluğumuzu yerine getirdiğimiz, bizim
tarihî uyarıları yaptığımız, bunun da böyle olması gerektiğini söylemek
istediğimiz geçer. Yarın, tarihin önünde hesap verme durumumuz vardır, bunun
için, biz, her şeyin doğru dürüst burada tartışılmasını istiyoruz. Burada, üzülerek
izlediğim bir konuya değinmek istiyorum: Hukukçu olan grup başkan vekili
arkadaşlarım diyor ki... İç Tüzük’ü okuyor ve muhalefete dönüyor -üç tane grubu
olan parti var burada- diyor ki “Muhalefet şerhi için uygun bir süre verilir.”
Ve Sayın hukukçu olan Adalet Komisyonu Başkanı, Türkiye’nin bağımsız yargısını
son derece ilgilendiren, bağımsız yargıda partizanca kadrolaşmaya açık bir
mevzuatı tartışmaya açarken iki saat süre veriyor. Bunda, vicdan ve insaf
sınırları aşılıyor. Bırakın hukuku, bırakın demokrasiyi, bırakın Anayasa’yı,
bırakın katılımcılığı, bırakın çoğulculuğu; hangi hukukçu vicdanında iki saat
muhalefet şerhi yazma süresi verilmiştir? Meclis tarihinde iki saat süre
verilen başka bir örnek var mıdır diye soruyorum. (DTP ve CHP sıralarından
alkışlar) Bu kafa,
Brüksel’de, Strasbourg’da Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal onurlarını ayaklar
altına almıştır. 3 tane yargıç adayını sizler bu kafayla seçtiniz, Brüksel’e
gönderdiniz. Avrupa Konseyinde, Avrupa Parlamentosu 3 tane yargıcınızı da size
iade etti. Bunun tekrar yaşanmasını mı istiyorsunuz? (DTP ve CHP sıralarından
alkışlar; AK Parti sıralarından “Niye bağırıyorsun?” sesleri, gürültüler) Arkadaşlar, bu
kürsüde söz alana kadar yirmi defa Başkanlık Divanına geldim. Bu kürsüde benim
söz hakkım sırası geldiği hâlde söz alamadım önerge aleyhinde konuşmaya. Ben,
burada usulün ilgili maddesi uyarınca, usule uygun bir tartışma zemini
açılmasını isterken, şunu söylemek istiyorum: Futbol yasa tasarısında da, hâkim
ve savcıların atanmasına ilişkin yasada da ne yapmak istiyorsunuz? Bu,
yangından mal kaçırma aceleniz ne? Geçen günlerde niye bunu getirmediniz? Bunca
zaman çuvala mı girdi? Zamanında getirin. Zamanında tartışmaya açın. Bu tür
yasa teklifleri ki “Yeni bir anayasa yapacağız.” deniliyor. AK Parti İktidarı,
15 Aralıkta yeni anayasa taslağını koyacak. Yeni anayasa taslağında bağımsız
yargı en önemli hükmü teşkil ediyor. Bağımsız yargının en önemli hükmü teşkil
ettiği, hâkimin, savcının, savunmanın tartışılacağı, silahların eşitliğinin
tartışılacağı böylesi önemli bir takvimde bu acelecilik nedir diye sorma
hakkını muhalefet olarak kendi uhdemde hissediyorum. Hiçbir kurulu, baroları,
üniversiteleri, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulunu, Yargıtayı, Danıştayı, bütün
üst yargı kurumlarını, Anayasa Mahkemesini hâkim ve savcı tayinine ilişkin
hükümleri oluştururken çağırmayacaksınız, düşüncesini almayacaksınız, görüşünü
sormayacaksınız, ondan sonra da alelacele çıkaracaksınız; çıkardığınız yasayı
da kırk sekiz saat geçmeden getirip, bize okutturmadan, incelettirmeden,
araştırılmadan, üzerinde konuşturulmadan onaylatmaya kalkacaksınız! Hangi
hukukta “Hukuk kötüye kullanmak için vardır” diye yazıyor, bana bunu
söyleyebilir misiniz? (DTP ve CHP sıralarından alkışlar; AK Parti sıralarından
“Bağırma” sesleri, gürültüler) Hukuk kötüye kullanılmak için değildir.
Demokrasi de çoğulculuğun tahakkümü değildir. Eğer böyle düşünüyorsanız,
tarihte bunun çok büyük yanılgılarını yaşayan kanun çıkaranları görürsünüz.
Robespierre de giyotin yasasını çıkarmıştı ama ne yazık ki Robespierre, o
giyotin yasasıyla giyotine vuruldu. Yarın çıkaracağınız bu yasa, bu partizanca
atamalara, bu, direkt Bakanlığın Müsteşarına, genel müdürlerin mülakatına tabi
olacak, gencecik, vicdan sahibi olacak yargıçlarımızı ve savcılarımızı, bu
şekilde, yürütme seçerek güçler ayrılığını ayaklar altına alamaz. Hangi devirde
yaşıyoruz? 21’inci yüzyılda yaşıyoruz. Hukuk devletini, bu kafa, bu mantık,
yeni Anayasa taslağıyla da Türkiye’ye demokrasi getiremez. İşte, ben, bu
noktada, gerçekten, şuna dikkat çekmek istiyorum: Yapmayın, bu İç Tüzük’ü, ben,
tek bir milletvekili olarak öyle kötüye kullanabilirim ki AK Parti İktidarını
çalıştırmam, tek başıma. (AK Parti sıralarından “Ne alakası var.” sesleri) NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Boş konuşma! HASİP KAPLAN
(Devamla) – Bırakın grubu, tek milletvekili olarak otuz maddede, otuz tane
teklif veririm, her teklifte çıkar, beş dakika, on dakika konuşurum, sizi
sabaha kadar burada tutarım, hiçbir şey yapmasam sizi sabahlatırım… FATİH ÖZTÜRK
(Samsun) – Tehdit etme, boş konuşma. HASİP KAPLAN
(Devamla) - Ama on tane yasayı da iki günde çıkaramazsınız, on iki ayda çıkarırsınız.
AHMET AYDOĞMUŞ
(Çorum) – Önce kendin öğren, sonra burada konuş. HASİP KAPLAN
(Devamla) – Sizi, ciddiyete davet ediyorum, sorumluluğa davet ediyorum, hukuka
davet ediyorum, demokrasiye davet ediyorum, yüce Meclisin iradesine saygıya
davet ediyorum. Bu gerekçeyle,
Sayın Başkan, bunu oylatmayın, bunu, usulüne göre, 31 Kasıma erteleyin,
takvimde olmayan güne! (DTP sıralarından alkışlar) Zamanı gelsin,
usul usul tartışalım; anlaşalım, usul usul, Türkiye’nin bağımsız yargısına
muhalefet de katkı sunsun, sizin de katkınız olsun, bundan hepimiz onur
duyalım. Bu duyguyla,
sizi, bir daha uyararak saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ederim.
(DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. 63’üncü madde
gereğince usul hakkındaki konuşmalar tamamlanmıştır. Başkanlığın
tutumunda bir değişiklik yoktur. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Bu basılan rapor ne olacak Sayın Başkan? O rapor ne olacak? VI.- ÖNERİLER (Devam) A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam) 1.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve
saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi (Devam) BAŞKAN - Grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. Birleşime, beş
dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 16.50 DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 17.03 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma SALMAN KOTAN
(Ağrı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27’nci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum. Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz. 1’inci sırada yer
alan, Tanık Koruma Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz. VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- Tanık Koruma Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/346) (S. Sayısı: 34) BAŞKAN –
Komisyon? Ertelenmiştir. 2’nci sırada yer
alan, Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. 2.- Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/452) (S. Sayısı: 64) (x) BAŞKAN –
Komisyon? Yerinde. Hükûmet? Yerinde. 16’ncı maddeyi
okutuyorum. MADDE 16- 3813
sayılı Kanunun 7 nci maddesinin birinci fıkrasının son cümlesi ile 17 nci
maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi yürürlükten kaldırılmıştır. BAŞKAN – Madde
üzerinde, şahsı adına, Kocaeli Milletvekili Fikri Işık ve Amasya Milletvekili
Avni Erdemir’in söz talepleri vardır. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan, geçici 1’inci maddede MHP Grubu adına konuşmacımız var
efendim. BAŞKAN – Sayın
Işık, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; tasarının 16’ncı
maddesinde iki konu metinden çıkarılıyor. Bunlardan bir tanesi, yan kol olarak
sayılan disiplin kurulları asıl teşkilatı bünyesine alındığı için maddeden, yan
kollardan çıkartılıyor. İkincisi de, bir
federasyon başkanının peş peşe ya da aralıklarla en fazla 3 defa seçilebileceği
hükmü tasarıdan çıkarılıyor. Burada, mevcut
Federasyon Başkanımızın bu üçüncü dönemi olduğu biliniyor. Eğer,
Hükûmetin veya iktidarın mevcut başkana karşı bir tavrı olmuş olsaydı, sayın
başkanın bu son dönemi olması hasebiyle, bu madde -FIFA’nın da olmazsa olmaz
noktasında bir talebi olmadığı için- yürürlükte kalırdı ve Federasyon
Başkanımız bir sonraki dönemde görevine devam
(x)
64 S. Sayılı Basmayazı 28/11/2007 tarihli 26 ncı Birleşim Tutanağı’na eklidir. edemeyebilirdi. Ancak, bu kısıtlama kalktı.
Bundan sonra Federasyon başkanlarının seçiminde bir kısıtlama, adaylığında bir
kısıtlama ortadan kaldırılmıştır. Kanun tasarısının
hayırlı olmasını temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Işık. Sayın Avni
Erdemir, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) AVNİ ERDEMİR
(Amasya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Futbol Federasyonu
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’da değişiklik öngören tasarının 16’ncı
maddesiyle ilgili söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum
efendim. Bu maddeyle
birlikte yürürlükten kaldırılan bir fıkra ve bir cümle var değerli arkadaşlar.
Evet, yan kuruluşlar arasında bulunan disiplin kurulu, asli kurullar arasına
alınıyor, yan kuruluşlardan çıkartılıyor. Yine, var olan Kanun’un 7’nci
maddesinin birinci fıkrasının son cümlesi tasarıdan kaldırılıyor. Nedir bu
cümle? “Başkan üst üste ya da aralıklarla en fazla üç defa seçilir.” hükmü var.
Hangi yasada? Var olan Yasa’da. Evet, bugünkü tasarıyla bu hüküm ortadan
kaldırılıyor, bundan sonra dileyen, dilediği kadar başkan seçilebiliyor, Genel
Kurul isterse. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. 16’ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Geçici madde 1’i
okutuyorum: GEÇİCİ MADDE 1-
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç otuz gün son-ra seçimli
Genel Kurul toplantısı yapılır. Bu Genel Kurul toplantısında seçilecek
Federasyon Baş-kanı, Yönetim Kurulu ile Denetleme Kurulunun görev süresi,
olağanüstü toplantılarda seçim ya-pılması hâli hariç olmak üzere, 3813 sayılı
Kanunun bu Kanunla değiştirilen 5 inci maddesinin dördüncü fıkrasına göre 2011
yılında futbol liglerinin tescili tarihinden itibaren en geç kırkbeş gün içinde
yapılacak seçimli Genel Kurul toplantısına kadar devam eder. BAŞKAN – Madde
üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili… BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) – Ali Uzunırmak’a devrediyorum efendim. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Ali Uzunırmak konuşacak. BAŞKAN – Tamam. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına, Aydın Milletvekili Sayın Ali Uzunırmak, buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarının en
önemli maddesine geldik. Kıymetli
arkadaşlar, bu tasarıyı tanımlamak gerektiğinde, Türk futbolunun FIFA kurallarına
uyarlanması konusunda değişiklik tasarısı olarak adlandırılabilir. Ama burada
gözden kaçmayacak derecede bir operasyon yapılıyor, futbolun kurallarını
FIFA’ya uyduralım derken, şu arada bir de bu Federasyonu bir uyduralım
noktasına gelmiş, bir geçmişin hesaplaşması yapılıyor. BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Sayın Başkan, biraz ifadeleri uygun kaçmıyor efendim. ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) – Ona ben karar vereyim… Ona ben karar vereyim… Kıymetli
arkadaşlar, yönetmek, problem yaratıp problem çözmek olarak hiçbir zaman
gündemimizde olmamalı; mümkünse yönetmek, problem yaratmadan çözmek olmalı. Kıymetli
arkadaşlar, biz yasama organıyız. Yasamanın, kanunun yapılmasının ve
uygulamasının bir mantığı vardır. Ben hukukçu değilim ama bir mantık olarak
değerlendirdiğimizde, düşünün ki bir suçlu bile, suçu işlediği tarihteki kanun
lehinde ise, değişen kanun aleyhinde ise, suçu işlediği tarihteki kanunla
yargılanır, eğer değişen kanun lehinde ise değişen kanunla yargılanır. 2006 yılında
demokratik olarak seçim yapmış bir federasyonu, burada çıkardığımız yasayla,
biz, yeni uygulamayla haksız bir uygulamanın içerisine iterek birtakım
haklarını elinden alıyoruz. Hâlbuki yasa koyucunun ve yasa uygulayıcının
mantığında, mutlaka ve mutlaka, yeni yasanın muhatabının lehinde olanının
uygulanması lazım. Ee, burada, biz, eskiden, Sayın Bakanın istediği zaman
Federasyonu Genel Kurula götürme yetkisini, bir hülle yoluyla Bakanın elinden
alarak -FIFA’nın uyarılarını, ters düşmeyecek şekilde bir hülle yoluyla-
Bakanın, Parlamentodaki çoğunluk olan grubunun siyasi iradesiyle Futbol
Federasyonunu zoraki bir genel kurula götürüyoruz. Yani, bir siyasi baskıyla,
bir kanun zoruyla, kazanılmış bir kongreyi, tekrar bir zorlamaya getiriyoruz.
Bu konuda elimde bir önerge var. Bu önerge çeşitli değişikliklere uğradı.
Hükûmet kanadındaki arkadaşlarımız bu önergeyi veriyor. Kıymetli
arkadaşlar, ne demek, bir genel kurula ad okuma ve yoklamasıyla bir tavır
tespit etmeye… Yani, eskiden “açık oy-gizli tasnif” diye siyasi hayatımızda
bazı tanımlar vardı. Herhâlde bu gidişle Türkiye, Nazi Almanyası’na dönecek.
Bunu demokrasi açısından, çok ama çok zedeleyici buluyorum. Teklif ediyoruz
arkadaşlarımıza, diyoruz ki: “Arkadaşlar, bu konuyu tabii seyrine, tabii
mecrasına bırakalım.” ve verdiğimiz önergeler var, diyoruz ki: Haziran ayında
Futbol Federasyonunun Genel Kurulu toplanacak, Mali Genel Kurulu. Bu Mali Genel
Kurulu seçimli değil ama o şekle getirelim ki Mali Genel Kurula gelinceye kadar
Futbol Federasyonu ana statüsünü ve aynı zamanda delege yapısını, yeni çıkardığımız
yasayı uyarlanmış hâle getirsin ve haziran ayındaki Mali Genel Kurulunda yüzde
40 çoğunlukta bir oyla olağanüstü toplama yetkisi var ve haziran ayındaki Mali
Genel Kurulunda, isterse orada olağanüstü toplama yetkisini alır ve orada
kararını alır. Bu, çeşitli
açılardan faydalı olacaktır kıymetli arkadaşlar. Hangi açılardan? Burada dünden
beridir konuşuyoruz. Diyoruz ki: “Arkadaşlar, ligin ortasında…” “Klasmandaki
Üçüncü Lig’deki ilk 5 takım…” deniyor. Şimdi, lig, aralık olarak 17’sinde falan
bitiyor Üçüncü Lig. 17’li olan grup var, bunun yanında 16’lı olan gruplar var
ve dolayısıyla, aralık ayında lig kesildiğinde, birinci devre oynandığında
sıralama ortaya çıkar veya mayıs ayındaki lig sonunda sıralama ortaya çıkar.
Şimdi, hangi anda, ligin hangi sıralamasındaki takımı, siz, ligi bitmemiş, hak
ettiği noktada olup olmadığı belirlenmemiş bir kulübü seçme yetkisi
veriyorsunuz? Ligin sonunda bu işin başarılı ve başarısız olanı ortaya çıkar.
Dolayısıyla, Futbol Federasyonunun delege yapısına uygun hazırun listesini
hazırlayabilmesi ya Aralık 17'deki ligin birinci devresi bittiğinde mümkün olur
ya da mayısın sonunda ligin ikinci devresiyle beraber bittiğindeki sıralama
esas olarak alınarak hazırlanır. Bütün bunları
dikkate almadan, “Dediğim dedik çaldığım düdük…” Parlamentodaki çoğunluk bir
rahatlık sağlayabilir. Buradan uyarıyoruz, diyoruz ki: “Kıymetli arkadaşlar,
FIFA'dan gelen uyarılar var.” Tamam, "Egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir." Biz, Kurtuluş Savaşı vermiş bir Meclisiz, buranın üyeleriyiz.
Bunlar gayet doğru. Bunları hepimiz, hep birlikte savunageldik ama uymak
istediğimiz, uluslararası üye olduğumuz kuruluşlarda mutlaka ki bu sonuçların
bazılarını tanımayacaklarını, hatta ve hatta millî takımın bile bu yarıştan
oyun kurucular tarafından oyun dışı bırakılabileceği noktasına varıncaya kadar
birtakım uyarılar var. Şimdi, buradan
söylüyorum, bundan iki gün önce FIFA Başkanı Sayın Blatter'in Güney Afrika'da
bir açıklamasının olduğu söyleniyor. Türkiye'deki bu gelişmeleri takip ettiğini
ve FIFA olarak bunları tanımayacağı noktasında bir açıklamasının olduğundan
bahsediliyor. Bundan iki üç gün önce, Sayın Şenes Erzik'in, bu gibi, seçim gibi
birtakım konuları tanımayacağından bahsediliyor. Kıymetli
arkadaşlar, biz acaba niçin direniyoruz bu seçimde? İktidardaki arkadaşlarımız
niçin bu seçimde direniyorlar? Görülmek istenen bir hesap mı var? Böyle şüpheli
birtakım durumlardan önce imtina etmesi gereken bu arkadaşlarımız, çünkü itham
altında olan onlar. Dolayısıyla bu
rahatlığı verebilmek için bu maddede bizim iki önergemiz var. Bunlardan bir
tanesi, seçim maddesi yasadan çıkarılsın veya ikinci önergemiz, eğer bu mümkün
olmuyorsa, tabii seyrine bırakılamıyorsa bu işler, haziran ayındaki genel
kurula kadar biz burada kuralları koyalım, statü, ana statü ve delege yapısı
belirlenmiş şekilde haziran ayında yapılacak olan Mali Genel Kurulda Genel
Kurulun iradesine kongreyi bırakalım. Yani, bu demektir ki, o zaman bu iş tabii
mecrasında gelişir. Hem uluslararası üyesi olduğumuz kuruluşlar, uluslararası
halkoyu, futbol ailesi, futbol ailesinin ülke içindeki aktörleri, bunlar,
kanunla kendilerinin hak ve hukuka dayalı teminat altına alındığından, siyasi
bir iradenin baskısıyla, mülahazasıyla, değerlendirmeleriyle değil, futbolun
kuralları içerisinde kurumlaşacaklarını bilirler ve önlerine de ona göre
bakarlar. Kıymetli
arkadaşlar, bir defa ben şunu anlamaya zorlanıyorum: Burada muhalefetin
söylediği hiçbir şey doğru olmaz mı ya? En yanlış saat bile, en yanlış saat bile
yirmi dört saatte mecburiyetten 2 defa doğruyu gösteriyor, yirmi iki saat
yanlış gösterse de 2 defa doğruyu göstermek mecburiyetinde. En yanlış saat bile
tesadüf ediyor doğruya. Ee, burada
muhalefetin hiçbir dediği dikkate alınmıyorsa, muhalefetin dediği hiçbir şey
doğru değil gibi görünüyorsa, o zaman arkadaşlar, vahiy mi geliyor birtakım
arkadaşlara da her şey onların dediği noktasında doğru oluyor? Bunu çok yanlış
bir tavır olarak algılıyoruz ve bu yanlışlık sporu yaralıyor, Türkiye’nin
uluslararası kuruluşlardaki imajını yaralıyor. FIFA, yarınlarda
tekrar yaptırımlarla bizi yola getirmeye çalışırsa, acaba, çoğunluğa dayalı,
rahat olmak isteyen arkadaşlarımız rahat olacaklar mı, vicdanen rahat olacaklar
mı? (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Uzunırmak, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan. Onun için, bu iş
burada aklıselimle, olgunlukla, ağırbaşlılıkla… Bir hasetle, bir ön yargıyla,
bir öç duygusuyla neticelendirilmemeye çalışılmalıdır. Hepimiz bu ülkenin
insanlarıyız, Futbol Federasyonunun seçilmiş üyeleri de bu ülkenin insanları. Ee, işte,
“Efendim, biz, 3 defa seçilme yetkisi veriyoruz...” Verilebilir. 3 defa seçilme
yetkisi vermiş olmak demek, öteki taraftan, başka siyasi iradeyle bir zorlamayı
ortadan kaldırıyor demek değil kıymetli arkadaşlar. Onun için, bazı şeyler
veriliyor gibi gösterilerek başka neticeleri doğuracak sebepleri ortaya sürmek
bir hata olur kanaatini taşıyorum. Kanunumuz,
inşallah hayırlı, uğurlu olur. Teşekkür
ediyorum, sağ olun, var olun. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Uzunırmak. Şahsı adına,
Antalya Milletvekili Abdurrahman Arıcı. Sayın Arıcı,
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) ABDURRAHMAN ARICI
(Antalya) – Sayın Başkan, değerli üyeler; FIFA Başkanı Sepp Blatter uyardı.
Evet, Güney Afrika’dan Blatter’in demecinde “Bazı üyelerimiz iyi organize
olmadığı için siyasetin futbola müdahalesi var. İyi organize olurlarsa müdahale
olmaz.” demektedir. Eğer Blatter müdahale ediyorsa burada müdahale ediyor. Biz,
üyelere kendi kendilerini yönetme sürecini başlatıyoruz. Siyasetin oradaki
vesayetini, baskısını kaldırıyoruz. Burada, aynen Blatter gibi biz de
düşünüyoruz. Blatter’in demeci burada. Genel Kurul bir
ay sonra yapılacak. Biz Genel Kurulu öneriyoruz ve Genel Kurulda eğer üyeler
kendi özgür iradeleriyle seçimli Genel Kurul yapmak istiyorlarsa kendileri
yapacaklar. Bunu oraya koyarak, onların özgür iradelerine zaten sunuyoruz. Biraz önce, Sayın
Kulüpler Birliği Başkanı Özhan Canaydın bizleri ziyaret etti. Kendini
kutluyorum, tekrar Kulüpler Birliği Başkanı seçildi. Kendisi konuşmasında, aynı
şekilde, yasayı desteklediklerini ve yasanın, inşallah, bundan sonra Türk
futbolunu, kulüpleri daha iyi bir yere getireceğine inandıklarını söylediler.
Aynı şekilde, biz komisyonlarda görüşürken Futbol Federasyonunu temsilen
Yönetim Kurulu üyesi ve Futbol Federasyonunun hukukçusu bizleri ziyaret etti.
Hem Başkanımız hem de Bakanımız ve daha sonra da komisyonda konuştular. Zaman
zaman kendi görüşlerine de başvurduk orada. O görüşleri ışığında faydalandık,
faydalanmadık; koyduk, koymadık. Ama, orada o arkadaşlarımızı da konuşturduk.
Çünkü, bizim elimizdeki doneler, onların bize verdiği doneler üzerinde çalışarak
bugünkü kanunlaşacak -biraz sonra hepimizin oylarıyla inşallah kanunlaşacak-
oluşumu meydana getirdik. Bizim amacımız,
iki günden beri söylediğimiz gibi, hiçbir zaman müdahale etmek değil. Yalnız
daha önce 2006 Ocak ayında yapılan Genel Kurulda Tahkim Kurulunun ataması
yapılmıyordu, Tahkim Kurulu seçimle işbaşına geliyordu. Uyuşmazlık Çözüm Kurulu
diye bir kurul yoktu. Yeni yasada konulan bunların bir an önce göreve
başlamaları gerekiyor. Bir ay içerisinde –çünkü, yazıyor yasada- göreve
başlayacaklar. Eğer bunlar başlamazlarsa görevlerine, çeşitli, işte o kendi
üzerine düşen görevlerde, işte futbolcularla idareciler, teknik adamlarla
idareciler, idarecilerle diğer idarecilerin arasındaki uyuşmazlıkları çözecek
kurul göreve başlamazsa daha büyük bir kaos olacak. Avrupa’da veya
dünyada –biraz önce Kulüpler Birliği Başkanımız da dile getirdi- bu uyum
yasaları çıktıktan sonra futbol federasyonları kendileri seçimli genel kurula
gidiyorlar, çünkü, uyum yasalarıyla beraber yeni bir süreç başlamış oluyor. Kendileri
genel kurulu çağırarak seçimli bir genel kurul yaptıklarını Sayın Başkanımız
dile getirdi. Biz, genel kurul çağrısı yapıyoruz, delegelerin hür iradesine
bırakıyoruz. Orada seçimini yapar, yapmaz; delegelerin kendi hür iradesine
bağlıdır. İnşallah, bundan
sonraki süreçte futbolumuz daha iyi yerlere gelir. Millî takımımızı, diğer
kulüplerimizi daha iyi yerlerde görürüz. Bu dileklerle Galatasarayımıza da
başarılar diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Arıcı. Şahsı adına,
Kütahya Milletvekili Hüsnü Ordu. Sayın Ordu,
buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) HÜSNÜ ORDU
(Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım adına Futbol
Federasyonu Kanunu’ndaki yapılacak değişiklik tasarısıyla ilgili geçici 1’inci
madde hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Bu süreç
içerisinde üzerinde en fazla tartışılan konulardan bir tanesi, bu geçici madde.
Ne söyleniyor çok özet olarak? Siyaset, yani Parlamento veya AK Parti Grubu
-bir anlamda söylenen bu- Federasyon seçimleriyle ilgili veya Genel Kurulla
ilgili veya bu noktadaki yapılan değişikliklerle ilgili siyaseten bu işe
müdahale etmek istiyor. “Ey AK Parti, siyaseten siz bu işten elinizi çekin.”
diyorlar. Bizim algıladığımız bu, iddia bu. Şimdi, yapılan
şey ne? Ortada, FİFA’nın ve Federasyonun bir talebiyle yeniden düzenlenen bir
kanun var. Bu kanunla ilgili de Federasyonun bir Genel Kurul kararıyla ancak,
ona verilen yetkiyle bu kanunda öngörülen değişiklikleri ana statüsüne geçirmek
için bir genel kurul yapması şart, başka türlü olmuyor. Şimdi, biz ne
yapıyoruz? Bu Genel Kurul toplandığında -mecburen toplanacak- Türkiye’de şöyle
bir spor kamuoyuna bir bakalım, statlara bir gidelim. Değerli arkadaşlar, ne
söylüyor statlar, kulüpler ne söylüyor; altı aydır, bir senedir ne söylüyor?
Bu, Federasyonla ilgili -doğru yanlış- yapılan, Merkez Hakem Komitesinin aldığı
kararlarla ilgili, disiplin cezalarıyla ilgili, her gün televizyonlarda,
basında, spor kamuoyunda yapılan tartışmaları, biz, Allah aşkına hiç görmüyor
muyuz? Hiç duymuyor muyuz? Şimdi, biz, bunun
üzerine diyoruz ki bu federasyona, bu statüyle yeni yetkiler veriyoruz FIFA’nın
talebi ve Federasyonun talebiyle. Ana yapısında yeni yetkiler veriyoruz, daha
özerk, daha inanılmaz yetkiler veriyoruz ve bu kadar tartışma içerisinde, zaten
spor kamuoyunda bu var, doğrudur, yanlıştır, biz bunları yorumlamayız ama bu
noktada tartışmalar olduğu bir gerçek. Bu tartışmalar böyle dururken, bir
taraftan, siz, bu tartışmalar devam ederken, yeniden yeni yeni haklar ve
görevler, yetkiler veriyorsunuz. Biz, genel kurul toplandığında diyoruz ki:
“Demokrasinin anlamı nedir, ben anlayamadım.” Siyasetçiysen, benim algıladığım
millete gitmektir, halka gitmektir. 22 Temmuzda bu yapıldı. AHMET ORHAN
(Manisa) – Lafı nasıl 22 Temmuza bağlayacaksın diye merak ediyordum, bravo! HÜSNÜ ORDU
(Devamla) – Gidildi “Ey millet, siz, bu konuda ne karar veriyorsunuz?” diye
soruldu. Bu tür konularda da nasıl siyasetçi millete, meydana, halka gidiyorsa,
burada gidilecek bir tek kurul vardır arkadaşlar, bu kadar yetkilerle donanmış
federasyon başkanı ve mevcut yönetimle ilgili “Ey genel kurul, kanunda bunlar
öngörüldü, verildi ama bu irade, bu karar sizin yeniden ihdas edeceğiniz bir
genel kurul kararıyla ancak olabilir.” diyoruz. Bundan daha iyi demokrasi olur
mu ya? Bu kararı desteklemesi gereken kurul, değerli arkadaşlar, genel
kuruldur. Başka hiçbir kurul burada yoktur. Bu Genel Kurulda gelecek, bu yeni
yetkilerle beraber diyecek ki Federasyon Başkanımıza, yönetimime “Hiç gerek
yok, bu yetkilerle beraber biz sizin devam etmenizi istiyoruz, Allah yolunuzu
açık etsin, başımızın üstünde yeri var.” Genel Kurul iradesine bırakıyoruz,
başka hiçbir şey değil. Veya derse ki… BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) – Açık oyla! HÜSNÜ ORDU
(Devamla) – Hayır, orada verilen önergeyle, genel kurul kararına bırakılıyor.
İster açık oy, ad okuma, ister gizli oy, buna Genel Kurul karar verecek.
Önergeden bilginiz yok, Genel Kurul karar verecek. ŞAHİN MENGÜ
(Manisa) – Genel Kurul yapmazsa ne olacak? HÜSNÜ ORDU
(Devamla) – Genel Kurul, bu noktada, nasıl biz millete gittik, millet bu
iradeyi gösterdi, bu iradenin, bu kararlarla verilen yetkilerin bu Genel
Kuruldan geçmesi lazım. İster der ki: “Yolun açık olsun ey Federasyon Başkanı,
ey yönetim, devam et.” Ama, yok, Genel Kurul bu iradeyi göstermiyorsa biz, bu
hakkı onlara vermek durumundayız. Ben sizi gerçekten anlayamıyorum. Gerçekten
anlayamıyorum. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) – Gelecek seçimleri de böyle gizli tasnif açık oy şeklinde mi
düşünüyorsunuz? BAŞKAN – Sayın
Ordu, konuşmanızı tamamlayınız, sakin olunuz. Buyurun. HÜSNÜ ORDU
(Devamla) – Siz verilen önergeden bilgi sahibi olmayabilirsiniz. Verilen
önergede, o ad okuma veya gizli oyla ilgili kararı tamamen Genel Kurul kararına
bırakıyoruz. BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) – Bizde bu var, onu göndermediniz. HÜSNÜ ORDU (Devamla)
- Burada, bu kararı verecek olan Genel Kuruldur. Gerçekten, bu
noktada, bütün samimiyetimle söylüyorum, demokraside yapılması gereken Genel
Kurulun iradesine başvurmaktır. Dünyada yapılan bu tür ana statü
değişikliklerinde, FIFA’nın uyarısıyla yapılan değişikliklerde, genelde bununla
beraber yeni seçimler yapılmış. Türkiye’de de benim konuştuğum, benim bildiğim
bütün spor kamuoyu bunun doğru olduğuna inanıyor. Biz de Parlamento olarak
doğru şey yapıyoruz. Bu yasanın, bu
tasarının spor kamuoyuna hayırlı olmasını temenni ediyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Madde üzerinde
soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz. Sayın Barış… TANSEL BARIŞ
(Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Sayın Bakanım,
okula, kışlaya ve camiye siyaseti sokmuyoruz. Hepimiz bunu istiyoruz. Ama
elbette ki, spora da siyaseti bulaştırmayalım. Ama UEFA ve FIFA diyor ki: Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti futbol takımları ile Türk takımları antrenman maçı dahi
yapamaz. Bu ahlaki mi? Bu etik mi? Buraya siyaset bulaşmıyor mu? Bu konuda ne
diyorsunuz ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne bu spor ambargosunun kalkması
için ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Barış. Başka soru şu
anda yok Sayın Bakanım. Buyurun. DEVLET BAKANI
MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Sayın Barış’a da
çok teşekkür ediyorum, gerçekten çok önemli bir konuya temas ettiler. Sporla
birlikte diplomasinin ve uluslararası ilişkilerin nasıl harmanlanacağı veyahut
da bizden istenilen evrensel kuralların bize de uygulanmasını talep etmek gibi
çok haklı bir noktada görüşlerini dile getirdiler. Biz tabii, Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti’nin hem uluslararası alanda diplomatik anlamda tanınması hem
de kültürel ve sportif alanlarda da bağımsız bir devlet olarak uluslararası
arenada yerini almak için sportif alanda federasyonlarımız temasta bulunuyor.
Uluslararası organizasyonların Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yapılması konusunda
gayretleri var. Önümüzdeki dönemde de bu gayretlerimize devam edeceğiz. Ama dediğiniz
doğrudur, yani bu zaman zaman çifte standartla karşılaştığımız hususlardan
biridir ülke olarak, sadece bu sporda değil. Bu konuda bizim sağlam durmamız
lazım, kendimize güvenmemiz lazım, komplekse düşmememiz lazım. İşte şuradan
böyle bir şey geldi deyip, onu sorgulamadan, dünyadaki evrensel süreci iyi
takip etmeden, başka ülkelerin başından nasıl bir süreç geçmiş bunlara bakmadan
hazır bir şekilde kabul etmememiz gerçeğini bize bir kez daha gösteriyor. Bu
konuda bugüne kadar dikkatli olduk, bundan sonra da aynı dikkatimizi Parlamento
olarak devam ettirmemiz gerekir diye düşünüyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakan. Madde üzerinde
dört adet önerge vardır. Önce, geliş sıralarına göre okutup, aykırılık derecelerine
göre işleme alacağım. Buyurun: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
1/452 sıra sayılı “Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın Çerçeve Geçici 1 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Ferit Mevlüt Aslanoğlu Bekir Bozdağ Selahattin Demirtaş Malatya Yozgat Diyarbakır Ayhan
Sefer Üstün Hüsnü
Ordu Sakarya Kütahya “Geçici Madde 1-
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç otuz gün içinde 3813
sayılı Kanunun bu Kanunla değiştirilen 5 inci maddesinde belirtilen üyelerin
katılımı ile Genel Kurul toplantısı yapılır. Bu toplantıda; a) Mevcut Ana
Statü, bu Kanunla getirilen düzenlemelere uyumlu hale getirilir ve Genel
Kurulun onayına sunulur, b) Federasyon
Başkanı, Yönetim Kurulu ve Denetleme Kurulunun seçimlerinin yenilenip
yenilenmeyeceği, ad okunmak suretiyle veya gizli oylama ile yapılır. Oylamanın
nasıl yapılacağına Genel Kurul karar verir. Genel Kurulca
Federasyon Başkanı, Yönetim Kurulu ve Denetleme Kurulunun seçimlerinin
yapılmasına karar verilmesi halinde, bu karardan itibaren en geç otuz gün
içinde 3813 sayılı Kanunun bu Kanunla değiştirilen 5 inci maddesi hükümlerine
göre seçimler yapılır. Bu seçimler sonucunda seçilecek Federasyon Başkanı,
Yönetim Kurulu ile Denetleme Kurulunun görev süresi, olağanüstü toplantılarda
seçim yapılması hali hariç olmak üzere, 3813 sayılı Kanunun bu Kanunla değişik
5 inci maddesinin dördüncü fıkrasına göre 2011 yılında futbol liglerinin tescil
tarihinden itibaren en geç kırk beş gün içinde yapılacak seçimli Genel Kurul
toplantısına kadar devam eder. Bu maddeye göre
yapılacak genel kurul veya kurullarda oy kullanacak delegelerin belirlenmesi,
yapılacak itirazlar, itirazların karara bağlanması, genel kurul ilanı ve çağrı
gibi hazırlıklarla ilgili süreler bu maddede
belirtilen 30 günlük süreyi aşmamak kaydıyla Yönetim Kurullarınca kısaltılabilir.” TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan
64 sıra sayılı yasanın çerçeve geçici 1. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Muharrem
İnce Malatya
Yalova 1- Bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç otuz gün içinde 3813 sayılı kanunun
bu Kanunla değiştirilen 5 inci maddesinde belirtilen üyelerin katılımı ile
Genel Kurulu toplantısı yapılır. Bu toplantıda; a) Mevcut Ana
Statü, bu kanunla getirilen düzenlemelere uygunlu hale getirilir ve Genel
Kurulun onayına sunulur, b) a bendindeki
hususların tamamlandıktan sonra ilk yapılacak Olağan Genel Kurulda seçimin
yapılıp yapılmamasına ilişkin husus Genel Kurulun onayına sunulur. Genel Kurul
Federasyon başkanı, Yönetim Kurulu ve Denetleme Kurulunun seçimlerinin
yapılmasına karar verilmesi halinde, yasanın öngördüğü işlemlerin yapılması
hususuna ilişkin süre sonunda 3813 sayılı Kanunun bu Kanunla değiştirilen 5
inci maddesi hükümlerine göre seçimler yapılır. Bu seçimler sonucunda seçilecek
Federasyon Başkanı, Yönetim Kurulu ile Denetleme Kurulunun görev süresi,
olağanüstü toplantılarda seçim yapılması hali hariç olmak üzere, 3813 sayılı
Kanunun bu kanunla değişik 5 inci maddesinin dördüncü fıkrasına göre 2011
yılında Futbol liglerinin tescil tarihinden itibaren en geç kırkbeş gün içinde
yapılacak seçimli genel kurul toplantısına kadar devam eder. TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan
64 Sıra Sayılı Kanunda Değişiklik yapan Tasarının geçici 1. Md. aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ediyoruz. Beytullah Asil Akif Akkuş Ali Uzunırmak Eskişehir Mersin Aydın Ahmet
Duran Bulut Oktay
Vural Balıkesir
İzmir GM 1. “Bu kanun yürürlüğe girdiğini takibeden Haziran ayındaki
Türkiye Futbol Federasyonu Mali genel Kurulunda yeni delege ve statüye
uygunlaştırılarak yapılacak olan yeni Genel Kurul seçimi kararını alabilir.” TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan 64 Sıra Sayılı Kanunda Değişiklik yapan
Tasarının geçici 1. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ediyoruz. Beytullah Asil Oktay Vural Ali Uzunırmak Eskişehir İzmir Aydın Akif
Akkuş Ahmet
Duran Bulut Mersin
Balıkesir BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? MİLLÎ EĞİTİM,
KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? DEVLET BAKANI
MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN –
Konuşacak mı önerge sahipleri, gerekçeyi mi okutayım? MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Ali Uzunırmak Bey konuşacak. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Uzunırmak. (MHP sıralarından alkışlar) ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teşekkür ediyorum. Kıymetli
arkadaşlar, her şeyden önce Kulüpler Birliği Başkanımızı böyle bir tartışmanın
içerisine çekmek istemiyorum. Bugün ziyaretlerinden dolayı teşekkür ediyorum.
Sağlıklarına kavuşmuşlar “Geçmiş olsun.” diledik kendilerine. Uzun yıllardır
Türk sporuna hizmet etmiş ve hizmet etme kararlılığında olan bir insan. Tabii ki, ben
Beşiktaşın kongre üyesiyim, ama Sayın Başkana ve Galatasaraya bu akşam da
başarılar diliyorum. Kıymetli
arkadaşlar, biz, bugüne kadar “Seçim yapılmasın.” demedik, “Seçim tabii
seyrinde yapılsın.” diyoruz. Bunu, birtakım uyarılar da aynı şekilde diyor.
Seçimden kaçan falan yok. Ama bir kanunla kazanılmış bir hakkını bir vatandaşın
elinden almak çok yanlış bir davranış. Kanunla kazanılmış bir hakkı elinden
alıyorsunuz. Kendinizi, o Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yerine koyun,
seçilmişlerin. Kanunla yeni bir düzenleme yapıyorsunuz, seçildiğiniz zamanki
kanun değil, bu yeni bir düzenlemeyle, yeni bir kanunla kazanılmış hakkını,
vatandaşınızın elinden alıyorsunuz. Böyle bir Parlamento mantığı, böyle bir
kanun yapma mantığı olabilir mi arkadaşlar ya? Hangi devirde yaşıyoruz, hangi
ülkede yaşıyoruz. Böyle bir mantıktan ben aklıselimle dönülmesi gerektiği
kanaatini taşıyorum kıymetli arkadaşlar. Eğer bu temin edilmezse Türkiye
uluslararası alanda da farklı bir konumda görülür. Bakın, bu bir ibret
vesikasıdır arkadaşlar, kıymetli arkadaşlar. Verilen önerge, çeşitli
düzeltmelerle üzerinde oynanarak bir şeylere sığdırılmaya çalışılmış.
“Federasyon Başkanı ve Yönetim Kurulu ve Denetleme Kurulunun seçimleri
yenilenip yenilenmeyeceği ad okunmak suretiyle veya gizli oylamayla yapılır.”
Bir Parlamentonun bu kadar kural koyarak seçilmiş bir adamın elinden yetkiyi
almak için bir kanun çıkarması, ibret vesikasıdır kıymetli arkadaşlar. Böyle
bir mantık olmaz, böyle bir anlayış olmaz. Ne demek gizli oyla veya açık oyla?
Bir Parlamentonun bu kadar teferruata dayalı bir yasayla, kazanılmış bir hakkı
elinden almaya çalışmasına ne ad konur demokrasi tarihinde? Ben bu ismi
koyamıyorum. Bunu, aklıselim insanlar koysunlar, vatandaş koysun, milletvekilleri
koysun, uygulayıcılar koysun, hukukçular koysun, kim koyarsa koysun. Böyle bir
ibret vesikası olur mu kıymetli arkadaşlar ya? Yani, siz herhangi bir alanda
bir kulüp başkanısınız, gideceksiniz, oradaki katıldığınız kongrede bir taraf
olduğunuzu ad okunma usulüyle yapılan bir oylamada belirleyeceksiniz. Kimi
baskı altına almaya çalışıyorlar? Hangi demokrasi kuralı bu? Ha, bunu bugünkü
Federasyon veya seçilmişler yapmak istese ben onun da karşısında olurum, o da
yanlış. Bu, kim tarafından yapılırsa yapılsın yanlış. Açık oylamalar olabilir.
Açık oylamaların olduğu alanlar, açık oylamaların olduğu zamanlar belirli
zamanlardır. Ama böyle bir olağanüstü hâlde bir Futbol Federasyonunun seçiminde
bunun yapılmasını ben uygun görmüyorum. Kanunla da seçim yaptırmayı uygun
görmüyorum. Statüler değişmiş olabilir, delege yapısı değişmiş olabilir. Biz
bunlara itiraz etmiyoruz. Ama buna, tabii mecrası içerisinde, hazirandaki
Futbol Federasyonunun Genel Kurulunda aktörlerin kendileri karar versin. Zaten
yüzde 40 oyla istedikleri zaman Futbol Federasyonu Genel Kurulunu olağanüstü
toplamaya yetkileri var delegelerin. Ee, dolayısıyla, bu otuz gün içerisinde,
kırk beş gün içerisinde Federasyonun delege yapısı ve ana statüsü uyumlu hâle
getirildiğinde, hazirandaki mali Genel Kurulda yüzde 40’la, isterlerse, seçim
kararı alırlar. Biz bunlara karşı değiliz, ama bu tabii mecranın dışına
çıkartmak istemenin anlamı ne? Bir belediye seçimleri geliyor, o belediye
seçimleri gelmeden önce, bu rakip görünen Futbol Federasyonunu da şöyle bir
halledelim mi görünüyor bu işin içinde? (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Uzunırmak, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan. Tabii ki, eğer bu
konuda bu kadar ısrar edilirse –ben ön yargılı davranmak istemem ama-
ihtimalleri sıralamaya başlarım; acaba, neden bu işte bu kadar ısrar ediliyor,
neden bu kadar tabii mecranın dışına çıkartılmaya çalışılıyor? Dolayısıyla,
kıymetli arkadaşlar, bu ısrar, çoğunluğa dayalı doğrunun karşısındaki yanlış
uygulamanın ısrarı, demokrasi açısından doğru neticeler doğurmaz. Şahsi
dostluklarımız var, arkadaşlıklarımız var, hiçbirisine halel getirmeyiz, ama bu
kürsüler, bu uygulamaları, bizim, devlet adamı olarak, ülke insanı olarak,
kanun koyucu olarak dikkatle irdelememiz gerektiği konular olduğu kanaatini
taşıyorum. Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Uzunırmak. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan
64 Sıra Sayılı Kanunda Değişiklik yapan Tasarının geçici 1. maddesinin
tasarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ediyoruz. Beytullah
Asil (Eskişehir) ve arkadaşları Geçici Madde 1-
Bu Kanun, yürürlüğe girdiği tarihten Haziran ayındaki Türkiye Futbol
Federasyonu mali genel kurulunda yeni delege ve statüye uygunlaştırılarak
yapılacak olan yeni Genel Kurul seçim kararını alabilir. BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? MİLLİ EĞİTİM,
KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN –
Hükûmet?.. DEVLET BAKANI
MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN –
Gerekçeyi mi okutayım, konuşacak mısınız? ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Sayın Başkan, çoğunluk hitabı anlamıyor, onun için gerekçeyi okutunuz
efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: FIFA’nın
uyarıları doğrultusunda yeni delege yapısı ve statüler oluşmuştur. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan
64. sıra sayılı yasanın çerçeve geçici 1. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları 1- Bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç otuz gün içinde 3813 sayılı kanunun
bu Kanunla değiştirilen 5 inci maddesinde belirtilen üyelerin katılımı ile
Genel Kurulu toplantısı yapılır. Bu toplantıda; a) Mevcut Ana
Statü, bu kanunla getirilen düzenlemelere uygunlu hale getirilir ve Genel
Kurulun onayına sunulur, b) a bendindeki
hususların tamamlandıktan sonra ilk yapılacak Olağan Genel Kurulda seçimin
yapılıp yapılmamasına ilişkin husus Genel Kurulun onayına sunulur. Genel Kurul
Federasyon başkanı, Yönetim Kurulu ve Denetleme Kurulunun seçimlerinin
yapılmasına karar verilmesi halinde, yasanın ön gördüğü işlemlerin yapılması
hususuna ilişkin süre sonunda 3813 sayılı Kanunun bu Kanunla değiştirilen 5
inci maddesi hükümlerine göre seçimler yapılır. Bu seçimler sonucunda seçilecek
Federasyon Başkanı, Yönetim Kurulu ile Denetleme Kurulunun görev süresi, olağanüstü
toplantılarda seçim yapılması hali hariç olmak üzere, 3813 sayılı Kanunun bu
kanunla değişik 5 inci maddesinin dördüncü fıkrasına göre 2011 yılında Futbol
liglerinin tescil tarihinden itibaren en geç kırkbeş gün içinde yapılacak
seçimli genel kurul toplantısına kadar devam eder. BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? MİLLÎ EĞİTİM,
KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? DEVLET BAKANI
MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN- Sayın
Aslanoğlu? FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Konuşacağım Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurun. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekillerim; hepinize
saygılar sunuyorum. Bu yasadaki amaç
özerk federasyondu. Bu önergede dediğimiz şuydu: Özerk Federasyon kendisi karar
versin, biz karar vermeyelim. Oylamanın nasıl yapılacağına, Genel Kurulun nasıl
yapılacağına kendisi karar versin. Fakat gruplar arasında bir mutabakat
sağlamak amacıyla bir başka önerge… Ama, burada esas dediğimiz, biz
karışmayalım, her şeye kendisi karar versin. Oylamanın şekline de, Genel
Kurulun ne zaman yapılacağına da… Bu önergede bunu diyoruz, demin Sayın
Uzunırmak’ın dediği gibi, özerk Federasyon. Sayın
milletvekillerim, dünden beri konuşuyoruz, ama yine söylüyorum, özerk
federasyonlar özerk kulüplerle oluşur. Kulüpler özerk olmazsa, kulüplerin mali
bağımsızlığı olmazsa Federasyon özerk olamaz. Federasyon, kulüplerin mali
bağımsızlığına yönelik tüm kulüpleri kendi kaderine terk ederse, sadece Süper
Lig kulüplerine, yayın gelirlerinden dolayı onu dağıtıp, özellikle İkinci,
Üçüncü ve Birinci Lig’deki takımları kaderine terk ederse ve bunlara sahip
çıkmazsa bu Federasyon ilelebet özerk olamaz. O zaman, sadece Süper Lig’e gelen
parayı yöneten bir kulüp olur. Sayın
milletvekilleri, dün söyledim, yine söylüyorum: Kulüplerin sırtındaki en ağır
sorun vergi ve sigorta borçlarıdır. Ben, size bunları affedin demiyorum, silin
demiyorum, ama 6189 sayılı Yasa aylık yüzde kaç faiz yediriyor? Bir sene
almazsanız bile o faiz çalışıyor, aylık yüzde 3 çalışıyor. Aylık yüzde 3 demek,
yaklaşık bunun bileşik faizi 45’i buluyor. Yani, 2 milyar bir borcu olan
kulübün gelecek sene 3,5 milyar borcu oluyor arkadaşlar. Gelin, bunu -on yıla
mı, beş yıla mı, üç yıla mı- enflasyona endeksli bir şey hâline getirelim
arkadaşlar, bunu söylüyorum. Birçok milletvekilimin ilindeki futbol kulüpleri
bu sorunla karşı karşıya, gelin, buna da duyarlı olalım, bu da bizim görevimiz,
Federasyonu özerk yapmak kadar bu da bizim sorunumuz. Dünden beri söylüyorum,
ama ne Çalışma Bakanım ne Maliye Bakanım, bir şekilde… En azından bizlere
gelsin desin ki: “Arkadaşlar, faiz çalışıyor.” Arkadaşlar, bu hepimizin sorunu,
bu ülkedeki sporun sorunu. Spor özerk olmalı, kulüpler özerk olmalı. Bunun
için, bunu söylüyoruz. Kamu vicdanı her
zaman kolaylık yapar insanlarına, vicdanlara kolaylık yapar kamu vicdanı.
Kulüplerin hangi durumda olduğunu hepiniz çok iyi biliyorsunuz, ama her
nedense, maalesef, bu konuda biraz duyarsız kalıyoruz. Sadece Federasyonu özerk
yapmak için çalışıyoruz. Arkadaşlar, gelin, kulüpleri de özerk yapalım. Enerji Bakanım
demin buradaydı galiba, burada gördüm galiba, gitti galiba, yoksa, bir şey
söyleyecektim ona da. Arkadaşlar, kamu, insanına her zaman yardım eder. Çok
üzüldüğüm bir olayı kendisine iletecektim ama dışarı çıktı. Bir üniversitenin
elektriğini devlet kesmez. Sadece bunu söylüyorum. Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
1/452 sıra sayılı “Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın Çerçeve Geçici 1 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları “Geçici Madde 1-
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç otuz gün içinde 3813
sayılı Kanunun bu Kanunla değiştirilen 5 inci maddesinde belirtilen üyelerin
katılımı ile Genel Kurul toplantısı yapılır. Bu toplantıda; c) Mevcut Ana
Statü, bu Kanunla getirilen düzenlemelere uyumlu hale getirilir ve Genel
Kurulun onayına sunulur, d) Federasyon
Başkanı, Yönetim Kurulu ve Denetleme Kurulunun seçimlerinin yenilenip
yenilenmeyeceği, ad okunmak suretiyle veya gizli oylama ile yapılır. Oylamanın
nasıl yapılacağına Genel Kurul karar verir. Genel Kurulca
Federasyon Başkanı, Yönetim Kurulu ve Denetleme Kurulunun seçimlerinin
yapılmasına karar verilmesi halinde, bu karardan itibaren en geç otuz gün
içinde 3813 sayılı Kanunun bu Kanunla değiştirilen 5 inci maddesi hükümlerine
göre seçimler yapılır. Bu seçimler sonucunda seçilecek Federasyon Başkanı,
Yönetim Kurulu ile Denetleme Kurulunun görev süresi, olağanüstü toplantılarda
seçim yapılması hali hariç olmak üzere, 3813 sayılı Kanunun bu Kanunla değişik
5 inci maddesinin dördüncü fıkrasına göre 2011 yılında futbol liglerinin tescil
tarihinden itibaren en geç kırk beş gün içinde yapılacak seçimli Genel Kurul
toplantısına kadar devam eder. Bu maddeye göre
yapılacak genel kurul veya kurullarda oy kullanacak delegelerin belirlenmesi,
yapılacak itirazlar, itirazların karara bağlanması, genel kurul ilanı ve çağrı
gibi hazırlıklarla ilgili süreler bu maddede
belirtilen 30 günlük süreyi aşmamak kaydıyla Yönetim Kurullarınca
kısaltılabilir.” BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? MİLLÎ EĞİTİM,
KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) -
Katılıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI
MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN -
Gerekçeyi mi okutayım Sayın Aslanoğlu? Gerekçeyi
okutuyorum: Gerekçe: Seçimlerin
yenilenip yenilenmeyeceği hususunun Genel Kurul kararı ile belirlenmesini
teminen, önerge ile geçici 1 inci madde yeniden düzenlenmektedir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kabul edilen
önerge istikametinde geçici madde 1’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Geçici madde 2’yi
okutuyorum: GEÇİCİ MADDE 2-
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte görevde bulunan Tahkim Kurulu, geçici 1
inci maddeye göre seçilecek Federasyon Başkanı ile Yönetim Kurulu tarafından
Tahkim Kurulu oluşturulana kadar görev yapmaya devam eder. Uyuşmazlık Çözüm
Kurulu, geçici 1 inci maddeye göre yapılacak seçimlerden itibaren en geç otuz
gün içinde oluşturulur. BAŞKAN – Madde
üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Akif
Akkuş. Sayın Akkuş,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasa gerçekten
çok vaktimizi aldı. Ancak her yasa gibi bu da, gelecekte Türk futbolunun daha
iyiye gitmesi, daha başarılı olması için yapılan değişikliklerden ibaret. Biz,
iki gündür bu yasanın eksiklikleriyle ilgili birtakım öneriler ileriye sürdük
ama bunların hiçbirisi, maalesef, rağbet görmedi, özellikle iktidar partisi
tarafından. Tabii, bu, yeni bir milletvekili olarak beni gerçekten üzdü. Yani,
biz burada sanki Futbol Federasyonunun bu ülkeye faydası olmasın diye
çalışıyormuşuz gibi bir intiba uyandı bende, hâlbuki böyle bir şey yok. Biz bu
ülkeyi seviyoruz, bu ülkenin insanlarını seviyoruz ve Futbol Federasyonunun da
bu ülkeye faydalı olacağı kanaatindeyiz. Tabii, bu geçen
kısa dönem içerisinde özellikle şunu izledim: İktidar partisi, bir şey ortaya
konduğunda, bir şey söylendiğinde, bir iddia ortaya konulduğunda hep diyor ki:
Eski dönemde yapıldı, eski dönemde şöyleydi, böyleydi. Bu da üzücü bir durum.
Çünkü, o günkü şartlar içerisinde birtakım şeyler eksik yapılmış olabilir ve
biz bunları düzeltmek için zaten varız. Devletin yapısında bir mütekabiliyet
var, yani o günkü şartlar değişince, bugünkü şartlar yeni birtakım ihtiyaçları
doğuracaktır. Tabii, bu iddialar da, ayrıca, doğru mu yanlış mı onlar konusunda
da fazla bunların üzerinde durmuyorum. Ancak, burada
şunu da belirtmek isterim: Bugün bu yasa acelecilikle ortaya kondu. Gerçekten
cuma günü bu yasa metni elimize geçti, pazartesi günü de toplantıya çağrıldık.
Tabii, bu esnada da her birimiz birtakım planlar, programlar yapmıştık bu hafta
sonuyla ilgili; kimi yerlere sözler vermiştik, hatta biletlerimizi almıştık.
Dolaysıyla buralara gitmek mecburiyetinde kaldık ve o yasa üzerinde gereği gibi
çalışamadık, gereği gibi düşünemedik ve Komisyona gittik ve Komisyonda da
-yine, tabii, üzerinde çalışıp çalışmadığımız, çalışamadığımız- bu yasa ile
ilgili fazla bir şey ortaya koyamadık ve hemen Meclise geldi. Daha önce
görüşmesi başlamış bir yasa çekilerek bu yasa gündeme getirildi. Tabii, bunu da
anlamak oldukça güç geldi bana ve bazı iddiaları da bu yüzden “Acaba mı?” diye
düşünmeye başladım. Tabii, bu acelecilik
beraberinde birtakım eksiklikleri getirecektir. Gerek Milliyetçi Hareket
Partisinin burada konuşan hatipleri gerek diğer partilerin burada konuşan
hatipleri bu eksiklikleri ortaya koydu. Önümüzdeki yıllarda, önümüzdeki
günlerde bugün üzerinde durmadığımız, tabiri caizse “es geçtiğimiz” konular
önemli olaylara gebe olacak diye belirtiyorum. Bu yüzden de bu yasanın yeniden
gözden geçirilmesi gerektiği kanaatindeyim. Değerli
milletvekilleri, Türkiye Futbol Federasyonuyla ilgili önemli bir yasanın görüşüldüğü
bu birleşimlerde, Futbol Federasyonu Başkanı veya bir yetkilisinin de burada
olması gerekirdi kanaatindeyim. Zaman zaman, ihtiyaç duyulduğunda, onlara da
birtakım şeyler sorulabilirdi. Çünkü, bakıyorum, burada kanun maddeleri
görüşülürken, ilgili bakanlıkların, ilgili kuruluşların elemanları buraya
geliyor ve yetkili bakanın yahut komisyon başkanının arkasındaki sırada
oturuyor. Futbol Federasyonu Başkanı da bu şekilde gelebilirdi. Bunu da bir
eksiklik olarak görüyorum. Tabii, yasa öyle
bir aceleye getirilmiş ki, futbolun vazgeçilmez ögelerinden olan hakemlerin
Genel Kurul üyeliği yahut da Genel Kurulda üye olarak temsil edilmeleriyle
ilgili, oy kullanmalarıyla ilgili bir madde yok. Neyse ki, bu noksanlık,
Milliyetçi Hareket Partisinin uyarısı ve katkısıyla giderildi. Buradan
Milliyetçi Hareket Partisinin bu uyarıyı yapan vekillerine teşekkür ediyorum. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; “Bu yasa, aslında, Türkiye Futbol Federasyonunun
yasasını FIFA ve UEFA’nın istekleriyle uyumlu hâle getirmek için hazırlandı.”
deniliyor. Ancak, UEFA’nın isteklerine uymayan maddeleri de içerdiği yine bu
yapılan konuşmalar sırasında ortaya kondu. Kısaca, bu yasanın geri çekilmesi
daha uygun olacaktır. Geçici 2’nci maddeye göre, kanunun yürürlüğe girmesiyle,
Federasyon Başkanı yeniden seçilecek, ama onun atadığı, ortaya çıkardığı Tahkim
Kurulu yeni bir Tahkim Kurulu oluşturuluncaya kadar görev yapmaya devam
edecektir deniliyor. Bu da… FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) – Beraber. AKİF AKKUŞ
(Devamla) – Öyle mi? Peki, değiştirilmiştir. Teşekkür ediyorum, yani, eğer
böyle bir değişiklik varsa. Çünkü az önce okuyarak geldim buraya. Sonuç olarak, bu
yasa Türk futbolunu daha ileriye götürmeyecek kanaatindeyim. Yüce Meclisinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Akkuş. Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Ahmet Ersin. Sayın Ersin,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
AHMET ERSİN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; sözlerime başlarken
hepinizi saygılarımla selamlıyorum. Futbol
Federasyonunun yapısında, kuruluşunda ve Genel Kurulun yapılanmasında
değişiklik içeren yasa tasarısının geçici 2’nci maddesiyle ilgili söz aldım.
Aslında biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu tasarıya olumlu oy veriyoruz
başından beri. İtiraz ettiğimiz geçici 1’inci maddedeki değişiklik de
yapıldıktan sonra, bizim açımızdan bir mahzuru kalmadı. Ancak tabii, bu kürsüye
gelmişken, sporun, futbolun ve genel olarak da sporun içinde bulunduğu bazı
sorunları sizlerle paylaşmak isterim. Değerli
arkadaşlarım, dün Sayın Bakan bu kürsüde konuşurken Genel Kurulu, daha doğrusu
Genel Kurul delegelerinin siyasetle ilişkilerinin olamayacağını, belediye kulüplerinin
sahip olduğu delege sayısının Genel Kurul delege sayısı itibarıyla fazla da
önemli olmadığını, esasen yirmi üç tane, Süper Lig, Birinci Lig, İkinci Lig ve
Üçüncü Lig’de toplam yirmi üç tane belediye futbol kulübü olduğunu söyledi. Şimdi, sayın milletvekilleri,
Sayın Bakan bu göreve, tabii, yeni geldi, başarılı olmasını da diliyorum.
Çünkü, eskiden beri tanıdığım, çalışkanlığını bildiğim, samimiyetini bildiğim
bir Sayın Bakanımızdır. Ancak, “Belediye futbol kulübü olarak yirmi üç tane,
bütün liglerde toplam yirmi üç tane var.” derken, sanıyorum, çok da doğruyu
söylemedi. Şimdi, bu yirmi
üç tane kulübü, belediye kulübünü sayarken Sayın Bakan, acaba, adında
“belediye” eki olmadan, ama, belediyelerden katkı alan, yardım alan ve
belediyelerin denetiminde olan kulüpleri de saydı mı? Yani, yirmi üçün içinde
bunlar da var mı? Örneğin, Ankaraspor var mı? Örneğin, Konyaspor var mı?
Örneğin, Gaziantepspor, Yimpaş Yozgatspor… Daha, bunların sayısı artırılabilir.
Bu “Yirmi üç belediye kulübü” diye tanımlanan sayı içinde bunların da yeri var
mı yok mu, onu tabii ki, Sayın Bakan bir açıklarsa memnun olurum. Ayrıca,
devletten, resmî kurumlardan ihale alan kişilerin kulüp yöneticisi olduğu o
spor kulüpleri de bu yirmi üçün içinde var mı? Yani, şunu söylemek istiyorum: Devletten
ihale alan, devletle iş yapan kişilerin yönetici olduğu kulüplerin, acaba,
delegelerinin siyasetten arınmış olduğunu ya da o kulüplerin siyasetten arınmış
olduğunu söylemek mümkün müdür? Ve elbette ki, bunları, bu yirmi üçün içinde
Sayın Bakan ifade etmedi, bundan kesinlikle eminim. Şimdi, bu,
Federasyonla ilgili bu yasa tasarısı hazırlanırken -biraz önce yapılan
değişiklikten önceki süreci söylüyorum- bu vesileyle, bu yasa tasarısı
vesilesiyle Futbol Federasyonunu da nasıl göndeririz diye bir arayışın içine
girdiler ve belki de futbola çok olumlu katkılar yapacak olan, FIFA’nın,
UEFA’nın da onayını alacak olan bu tasarının içine, Futbol Federasyonunu da
göndermenin yollarını açan bir madde, geçici madde ekleyiverdiler. Ama, her
şeye rağmen, bu düzeltme yapıldığına göre, artık bu konudaki endişeler de
giderilmiş olur. Ancak, şimdi, gerek Sayın Başesgioğlu gerekse ondan önceki
Sayın Bakan, nedense seçildiği günden beri hep Futbol Federasyonuyla ilgilendi
ama, diğer branşlarda neler olup bittiğine ilişkin herhangi bir çalışmaları
olmadı. Mesela, bir şey sormak istiyorum. Eski bir güreşçimiz, şimdi sizin
milletvekiliniz. O, aktif spor yaptığı dönemde, hatta yanılmıyorsam bir
şampiyona sonucunda, şöyle bir söz söyledi ve bütün basında, bazı basında manşetten
yer aldı: “Ben kızımı spora vermem.” dedi. “Bildiğim bazı şeyler var, kızımı
spora vermem.” dedi. Şimdi, o yazıyı okuyunca ben, tabii, kafam çok karıştı.
Geçen yıl da, yine bu kürsüden önceki Sayın Bakana sormuştum “acaba ne demek
istiyor?” diye. Şimdi Sayın Başesgioğlu’na da soruyorum: Acaba Sayın
Milletvekilinizle görüştünüz mü? Bu Sayın Milletvekiliniz, eski millî
güreşçimiz, bu sözleriyle ne anlatmak istedi? (AK Parti sıralarından
gürültüler) AGÂH KAFKAS
(Çorum) – Sen gidip sorsaydın! MURAT YILDIRIM
(Çorum) – Sana ne? AHMET ERSİN
(Devamla) – Bana sorun demiyorum. Benim muhatabım Sayın Bakan. Ben Sayın Bakana
söylüyorum. Sizin kızmanıza gerek yok. BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, sakin olunuz lütfen. Arkadaşlar… AHMET KOCA
(Afyonkarahisar) – Çok para verirlerse… AGÂH KAFKAS
(Çorum) – Sen sorsaydın! AHMET ERSİN
(Devamla) – İşte, burada olduğu için, yani cevap verir diye söylüyorum ben de,
o açıdan söylüyorum. Çünkü, bu sözünü ben gazetelerde okudum, kendisiyle
görüşmedim. Dolayısıyla,
böyle bir söz söylediyse ve aradan bir yıl geçmesine karşın bir düzeltme de
yapılmadığına göre ve önceki Bakana bunu ben sordum. Yine bu kürsüden sordum.
Bir cevap vermediler, bir gelişme olmadı. Şimdiki Sayın Bakana tekrar sorma
gereğini duyuyorum. Bir şey sorayım… AHMET KOCA
(Afyonkarahisar) – Hamza burada, sorsaydın. AHMET ERSİN
(Devamla) – Ya, uzatma… Uzatma, anladık, tamam. BAŞKAN – Sayın
Koca… AHMET KOCA
(Afyonkarahisar) – Çok merak ediyorsan sor. AHMET ERSİN
(Devamla) – Uzatma… BAŞKAN –
Arkadaşlar lütfen… AHMET ERSİN
(Devamla) – Senin sorduğun şeyi ben söyledim. Yani, burada gelip açıklama
yapabilir diye söyledim. Onu söyledim. Şimdi, Sayın
Bakana sormak isterim: Futbol Federasyonuyla ilgili çalışmalar yapıyorsunuz.
Peki, diğer branşlarda neler oluyor? Mesela, bazı branşlarda Türkiye çok kötü
sonuçlar alıyor, uluslararası yarışmalardan çok kötü sonuçlar alıyor. Bu
federasyonlarla ilgili bir çalışmanız var mı? Mesela, hangi
branşta Türkiye uluslararası yarışmalardan aforoz edildi? Hangi branşta Türkiye
uluslararası spor kuruluşları tarafından aforoz edildi? Uluslararası
yarışmalardan hangi branşta Türkiye ihraç edildi ve hangi branşta Türkiye 100
bin dolar ceza aldı ve bu ceza ödendi mi, kim ödedi? Bunları bilmek hakkımız
değil mi? Değerli
arkadaşlarım, spor elbette ki bir ülkenin tanıtımı için çok önemli. Eğer iyi
yönetiliyorsa ve eğer başarılı olması için gerekli altyapı çalışmaları da
yapılıyorsa elbette bu alkışlanır. Örneğin, millî takımımızın 2008’deki Avrupa
finallerine katılıyor olması hepimizi mutlu etti. Keşke diğer branşlarda da
böyle mutlu sonuçlar alsak diye hepimiz bekliyoruz. Ama maalesef, üzülerek
belirtmek isterim ki, Türk sporu ehil ellerin elinde değil, sorun da bu zaten. Yani,
hatırlarsınız, iki üç yıl önce bazı federasyonların seçimleri yapılmıştı,
federasyon başkanları seçimleri yapılmıştı. O zaman yaşanan olumsuzlukları bu
kürsüden ben gündeme getirdim ve bana da bir dava da açıldı, tazminat davası
açtılar. O dava henüz devam ediyor, o konuya girmiyorum. Ama gerçekten çok
ciddi, yani sporumuza dinamit koymaya benzeyen girişimler yapıldı o dönemde ve
o girişimler ondan sonra da devam etti ve bugün maalesef, işte, Türkiye hemen
hemen her branşta dünyadaki yarışmalardan ya ihraç ediliyor ya olumsuz sonuçlar
alınıyor. Mesela, sormak
isterim: Bizim o Millî Atletimiz Süreyya Ayhan neden böyle bu durumlara düştü?
O “Cep Herkülü” nerelerde? O Cep Herkülü’nü televizyonda ağlatan, o Cep
Herkülü’nün, bütün dünyanın önünde diz çöktüğü Cep Herkülü’nün televizyonda
ağlamasına sebep olan gerekçeler neydi, sorunlar neydi? Bunlar açığa çıkarıldı
mı? Bütün her şey, olumsuzluklar yerli yerinde duruyor ve biz burada yasalar
çıkarıyoruz, uygulanmayan yasalar ya da uygulanmamak üzere çıkarılan yasalar.
Burada görüşüyoruz, konuşuyoruz, tartışıyoruz, yürürlüğe koyuyoruz ama
uygulaması yok. Örneğin,
maçlardaki o şiddet, şike iddiaları. Bununla ilgili komisyon kuruldu bu
Mecliste, ben de o Komisyonun üyesiydim. Bir rapor çıkardık ortaya, yasal
düzenlemeler yapıldı. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Ersin, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. AHMET ERSİN
(Devamla) – Ama, hepiniz biliyorsunuz ki, futbolda şike de devam ediyor ve
hepimiz yaşıyoruz ki, maçlarda şiddet de devam ediyor. Yani, yasa çıkarmak
yeterli olmuyor değerli arkadaşlarım, bunu anlatmaya çalışıyorum, bir de irade
olması lazım. O yasayı uygulayan iradenin de ortaya konulması lazım. İşte, bu
iradeyi şimdiye kadar göremedik. Umarım, Sayın Başesgioğlu’nun yönetiminde,
geçen dönemlerle kıyaslanmayacak daha iyi bir yönetim ortaya çıkar ve sporda
hepimizi gururlandıran sonuçlar alırız, başarılara imza atarız. Hepinize saygılar
sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ersin. Şahsı adına
Amasya Milletvekili Avni Erdemir. (AK Parti sıralarından alkışlar) AVNİ ERDEMİR
(Amasya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 64 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın geçici 2’nci maddesiyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum efendim. İki gündür
tartışıyoruz. Ama, hepimiz biliyoruz ki, bu tasarı bir uzlaşı tasarısıdır, bir
özerklik tasarısıdır ve bu tasarı bir uyum tasarısıdır. Buraya nereden geldik?
Niçin bu tasarı bir uzlaşı tasarısıdır, niçin özerklik tasarısıdır, niçin uyum
tasarısıdır? Değerli
arkadaşlarım, var olan bir Kanun’umuz var -3813 sayılı Kanun- ve Futbol
Federasyonumuz buna göre şekillenmiş, Türkiye’de futbol buna göre yürüyor ve
bir tarafta da üyesi bulunduğumuz FIFA var. FIFA dünyaya “Gelin, dünyada bir
uyum sağlayalım, yasalarımızı ortak hâle getirelim.” diyor ve tüm ülkelere
olduğu gibi bizim ülkemize de önerilerini, taleplerini bildiriyor. Türkiye Futbol
Federasyonumuz FIFA’dan gelen bu talepler doğrultusunda bir taslak hazırlıyor.
Evet, Hükûmetimiz de Futbol Federasyonumuzun, Türkiye Futbol Federasyonunun
hazırladığı taslağı esas alarak bir kanun tasarısı hazırlıyor. İnanın, Futbol
Federasyonunun hazırladığı taslakla Hükûmetimizin hazırladığı tasarıyı satır
satır inceledim. Sadece ve sadece üç alanda fark görüyoruz. Nedir bu farklar? Bir: Olağanüstü
toplantı nisabıyla ilgili fark. Evet, var olan Kanun’umuzda, bugünkü mevzuatta
olağanüstü toplantı nisabı yüzde 40. Fakat, her nedense, Futbol Federasyonu
hazırladığı taslakta üçte 2 olağanüstü toplantı nisabını ortaya koyuyor.
Hükûmetimiz de, evet, daha demokratik bir yasa olsun diyerek, denetime daha
açık bir yasa olsun diyerek tasarısını hazırlarken, olağanüstü toplantı
nisabını yüzde 40 olarak hazırlıyor. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Hayırlı olsun, hayırlı olsun! AVNİ ERDEMİR
(Devamla) – Evet, farklı olan diğer bir husus Genel Kurulun oluşumu. Genel
Kurul oluşumunda da, Hükûmetimiz, futbolun en asli unsurları olan kulüpleri
esas alan ve kulüplerin ağırlıklı üye olduğu bir madde hazırlıyor. Diğer husus,
tartıştığımız geçici 1’inci madde. Evet, nedir bu? Genel Kurulun otuz gün
içinde toplanması ve güven tazelemesi öngörülüyor. Değerli
arkadaşlarım, iki gündür söz ediyoruz “Siyasi baskı var.” diyoruz. Allah
aşkına, nerede var siyasi baskı? Bu kanun tasarısı için söylenemeyecek iki
kelime varsa o da “siyasi baskı” kelime grubudur. Allah aşkına, nerede siyasi
baskı, tekrar soruyorum? Yasa’da var olan Bakanın Genel Kurulu olağanüstü
toplama yetkisinin kaldırılması mı siyasi baskı? Genel Kurulu futbolun en
önemli unsurlarıyla oluşturmak mı siyasi baskı? Tasarıyla başkana 3 defadan
fazla seçilme hakkının verilmesi mi siyasi baskı? “Ey Genel Kurul, istersen
başkanını yeniden seçebilirsin.” demek mi siyasi baskı? Kısaca tekrar
ediyorum: Bu tasarı bir uzlaşı tasarısıdır, bir uyum tasarısıdır, bir özerklik
tasarısıdır. Yasanın Türk
sporuna, uzlaşı, barış getirmesini, başarı getirmesini diliyor, hepinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Erdemir. Şahsı adına
Samsun Milletvekili Fatih Öztürk. Buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar) FATİH ÖZTÜRK
(Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. Değerli
arkadaşlar, iki gündür, yoğun bir şekilde bu yasayla alakalı tartışıyoruz,
konuşuyoruz. Fakat, dikkatimi çeken bir konu var; aynı dili konuşmamıza rağmen,
zannedersem, arkadaşlarla bir nüans farkımız var. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Olabilir. FATİH ÖZTÜRK
(Devamla) – Fazla bir fark yok, o yüzden değiniyorum. Bu nüans farkını
kapatabileceğimize inanıyorum. Çünkü, asla ve asla art niyet aramaksızın, Türk
futbolunu en az bizim kadar sevdiğinizi çok iyi biliyorum. EŞREF KARAİBRAHİM
(Giresun) – Daha fazla… FATİH ÖZTÜRK
(Devamla) – Türk futbolunun, en az bizim kadar, en iyi yere ulaşması noktasında
mücadele ettiğinizi de biliyorum. Demek ki, aramızda bir fark yok. Biz Türk
futbolunu hep birlikte seviyoruz. AHMET ERSİN
(İzmir) – Sizden biraz fazla… EŞREF KARAİBRAHİM
(Giresun) – Biraz fazla… FATİH ÖZTÜRK
(Devamla) – Türk futbolunu hep birlikte bir yere getireceğiz. Ben buna yürekten
inanıyorum. Şuna da
inanıyorum ki, bu kanun bu Meclisten yine sizlerin desteğiyle birlikte çıkacak.
Bu kanun bu Meclisten sizin o önemli oylarınızla çıkacak ve bundan sonra,
futbol tabiriyle, top olması gerekenin elinde olacak. İnşallah, topun sahibi
olanlar bizim çıkardığımız kanundan sonra bu işi en iyi şekilde yerine
getirecekler. Buna yürekten inanıyorum. Bu maddenin de
Türk futboluna hayırlar getirmesini diliyorum. Saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Madde üzerinde
soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz. Sayın Doğru,
buyurun. REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Sayın Başkan, Sayın Bakan nezdinde Hükûmete sormak istiyorum:
Geçtiğimiz günlerde önümüzdeki dünya kupasıyla ilgili kuralar çekildi.
Kuralarda bizim grubumuza da Ermenistan futbol takımı çıktı. Tabii, Ermenistan’ Bu şekildeki bir
devletle, biz, futbol takımımızla orada nasıl maça çıkacağız? Bu konuda
verilmiş bir karar var mıdır? Bunu öğrenmek istiyorum. Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Doğru. Sayın Bakanım... DEVLET BAKANI
MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Sayın Doğru’ya, Sayın Bakanımıza teşekkür
ediyorum. Dünya Kupası
eleme gruplarında kuralar çekildi ve şahsen benim de umutlu olduğum bir gruba
düştük. Ancak, bu ülkeler içerisinde Ermenistan da var ve Sayın Bakanın ifade
ettiği gibi, Ermenistan ile hem Azeri kardeşlerimizin hem de bizim devam eden
ihtilaflarımız var. Biz Ermenistan’ı
tanıyan bir ülkeyiz, ama diplomatik ilişkilerimiz olmayan bir ülkeyiz. Bu uluslararası
hukuku ilgilendiren bir konu. Şimdi, iki gündür
tartışıyoruz. Tabii, siyaset spora karışmasın. Bu şimdi tam kitabın orta
yerinden bir soru. Sporun evrensel kaideleri var, uluslararası kaideleri var.
Millî takım bu ülkeyle maç yapmasa, yaptırımları var, uygulaması var. Şimdi, şahsen
şöyle düşünüyorum, bu, Hükûmet görüşü değil, benim şahsi görüşümdür: Biz
Ermenistan’a karşı olan rezervlerimizi, karşı çıkışlarımızı uluslararası
arenada elbette sonuna kadar hakkımızı arayacağız, Azeri kardeşlerimizin mağduriyetlerini
sonuna kadar onların yanında olarak arayacağız. Bunu, açıkçası Dışişleri
Bakanlığı ile görüşme imkânı olmadı. Bunu görüşeceğiz. Önümüzdeki günlerde
geleceğimiz noktayı umarım sizlerle ve kamuoyuyla birlikte paylaşacağız
diyorum. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakanım. Madde üzerinde
bir adet önerge vardır, okutup işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
1/452 sıra sayılı “Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın çerçeve Geçici 2 nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Nihat Ergün Bekir Bozdağ Hayrettin Çakmak Kocaeli Yozgat Bursa Ayhan
Sefer Üstün Orhan
Karasayar Sakarya
Hatay Geçici Madde 2-
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte görevde bulunan Tahkim Kurulu ile disiplin
kurulları geçici 1’inci maddesi gereğince seçimlerin yenilenmesine karar
verilmesi halinde, yeni seçilecek Federasyon Başkanı ile Yönetim Kurulu
tarafından seçimlerin yenilenmesinin reddedilmesi halinde ise, ret kararından
itibaren otuz gün içinde Federasyon Başkanının teklifi ve Yönetim Kurulu kararı
ile kurullar oluşturulur. Bu kurullar oluşturulana kadar mevcut kurullar
görevine devam eder. Uyuşmazlık Çözüm
Kurulu, geçici 1 inci madde hükmüne göre seçimlerin yenilenmesine karar
verilmesi halinde bu seçimlerden itibaren, seçimlerin yenilenmesinin
reddedilmesi halinde ise ret kararından itibaren en geç otuz gün içinde
oluşturulur. Merkez Hakem
Kurulu atanıncaya kadar mevcut Kurul görevlerini yapmaya devam eder.” BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? MİLLÎ EĞİTİM,
KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) –
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI
MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Katılıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Tahkim Kurulu,
Disiplin kurulları ile Merkez Hakem Kurulunun oluşturuluncaya kadar görevlerini
mevcut kurulların yapacağı öngörülmüştür. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kabul edilen
önerge istikametinde geçici madde 2’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Madde 17’yi
okutuyorum: MADDE 17- Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN – Madde
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Ahmet
Duran Bulut. (MHP sıralarından alkışlar) Sayın Bulut,
buyurun. MHP GRUBU ADINA
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 64 sıra
sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kanunu’yla ilgili hazırlanan geçici yasa
hakkında partimin 17’nci madde hakkındaki görüşlerini sizlere sunmak üzere
huzurunuzdayım. Şahsım ve grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. Dün akşam
ülkemize büyük sevinç yaşatan Beşiktaş kulübünü kutluyor, Galatasaraya ve
Fenerbahçeye de başarılar diliyorum. Yüce Meclisin
sporun siyasetini yapmak, ancak siyaseti spora karıştırtmamak gibi etik bir
misyonu olmalıdır diye düşünüyoruz. Futbol Federasyonu, işlevleri ve yapısı
itibarıyla toplumun ve siyasetin hep gündemini işgal etmiştir. Geniş halk
kitlelerinin en çok ilgilendiği bir endüstri hâline gelen futbol ister istemez
ilgili kurum ve kuruluşların ilgi odağı olmuştur. Ancak, bilindiği gibi,
pazartesi günü Komisyondan geçen ve dün Meclise getirilen, dünden beri de gece
geç vakitlere kadar tartışmalı bir şekilde -olması gereken de bu- geçip bugün
inşallah sonuçlanacak olan, Avrupa Futbol Federasyonları Birliği, Uluslararası
Futbol Federasyonu Birliği kurallarına Türk Futbol Federasyonunu uydurmak, uyum
sağlamak adına hazırlanmış olan bu tasarının içerisine tartışmalara konu olan
maddeler yerleştirilmiş, dünden beri uyum içerisinde geçmesi gereken bu yasada,
tamamen, istenen amaçla değil, Hükûmetin kendi katkılarıyla itiraza sebep olan
bu iki maddenin tartışmasına yol açılmıştır. Değerli
milletvekilleri, grubumuz ve muhalefet partileri bu hususlardaki uyarılarını
ciddi bir şekilde yaparak, önümüzdeki günlerde bu çıkacak yasanın doğuracağı
sakıncaların, yaratacağı tartışmaların, yasanın iptali konusunda yapılacak
girişimlerin tekrar Meclis gündemine getirilerek Meclisin yeniden gündeminin
işgal edilmesinin önlenmesi adına Hükûmetimizi ve yüce Meclisi bunları dikkate
almaya, değerlendirmeye tabi tutmaya davet ediyoruz. Tasarının girişi,
tabii ki bunun ötesinde toplanmadaki yüzdeler ve deminki değerli konuşmacının
Genel Kurulun kongre istemesi, değişim istemesi noktasındaki oradaki birinci
toplantıda yüzde 51, ikincisinde üçte 1, üçüncüsünde kim gelirse katılımcıların
oylarıyla yönetimi değiştirme noktasındaki iradenin, Futbol Federasyonu gibi,
hükmettiği çok önemli bir maddiyatın, hükmettiği, hâkim olduğu çok büyük bir
gücün ve hâkimiyeti altında, etkisi altında bulunan bir geniş camianın kaderini
belli etme noktasında, bu katılımın demokratik olmasının, bu Genel Kurul
delegelerinin yüzde 51’den aşağıya düşmemesi noktasında demokrasinin genel
kuralıdır. Gelecek olan bir azınlığın bu noktadaki seçimlerinin demokratik
olmayacağı bizce değerlendirilmektedir. Değerli
milletvekilleri, tabii ki spora siyasetin karıştırılmaması etik olandır.
Federasyonumuzun burada çıkacak olan kanununun ana hatlarını Meclisin
belirlemesi, kanunun teferruatını yönetmeliklerle, tüzüklerle Federasyonun
şekillendirmesi, bu şekillendirmede ana anahtarın, ana haritanın Meclis
tarafından belirlenmesi, teferruata girilmemesi; dün kongresini yaparak yönetimini
oluşturmuş olan Futbol Federasyonunun delegasyonuna bizim, bir ay sonra
toplanıp kongreni yap şeklindeki dayatmamızın onların iradelerine ipotek
koymak, saygısızlık yapmak anlamına getirilebileceği, böyle bir dayatmanın
içinde olmayarak, zaman içerisinde, Genel Kurulun kararıyla, kendi iradeleriyle
bu kongreyi yapmaları -zaten, denetimleri ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından
yapılmakta- Federasyonun çalışmalarına Hükûmetin de yardımcı olması, destek
vermesiyle ülkemizde sporun alması gereken mesafenin çoğaltılması adına sporda
ihtiyaç olan saha, antrenör, maddi kaynak noktasında değerli Bakanlığımızın,
Hükûmetimizin projeler üretmesi, belediyelerin destekleri değerli konuşmacılar
tarafından değerlendirildi. Amatör kulüplere, Üçüncü Lig’de görev yapan,
çalışan kulüplere belediyeler görev yapmaya, yardım etmeye mecburdurlar.
Oralardaki kulüpler bunların yardımına, desteğine muhtaçtırlar. Bunu
yapmalıdırlar. Ancak, büyük şehirlerde profesyonel kulüpler kurarak, belediye
başkanlarının asli görevlerini yapmaları dururken “belediyenin kulübü” şeklinde
lanse edilerek, kendi nefislerini, hırslarını tatmin noktasında, bu gücü mevcut
olan diğer kulüplere vermesi, kullanması, sporun güçlenmesi adına kullanması
gerektiği hâlde, onlarla yarışır bir mahiyette, o şehirlerin, büyük şehirlerin
güçlerini, belediyenin imkânlarını sadece kendilerinin destekledikleri kulübe
aktarmak gibi bir yanlış yolu ifade ediyorum. Bunu yapmak yerine, sokak
aralarında taşlarla kaleler kurarak oyun oynayan çocuklara semt sahaları oluşturarak,
bunu sadece futbola indirgeyip, futbol şeklinde sporu değerlendirmeyip ülkenin
önünü açacak -demin değerli konuşmacının ifade ettiği gibi- diğer
federasyonların Türkiye’de etki alanlarını da geliştirecek, millî politikaları
değerli Meclisimizin gündeme getirmesini ben istiyorum. Türkiye, 7.333
kilometrelik bir sahil şeridine sahiptir. Türkiye’de, sahil şeritlerinde,
denizde yüzmeyi bilmeyen, tekneye binmeyen, tekne kullanmayı bilmeyen, denizden
korkan, onun için denize yatırım yapamayan, onun için deniz sektöründeki cılız
yapımızla Yunanistan’la baş edemeyip Yunanlıları armatör yapma noktasında,
temelini denizcilik, yelkencilik sporundan alan ve Türkiye’de gerçekten
arkasında ciddi bir destek bulmayan, sahil kentlerindeki okullarda bununla
ilgili hiçbir eğitim almayan bir eksikliği dile getirerek, eğitim-öğretimde,
mevcut kulüplerde sporcuların eğitimi, güzel ahlaka kavuşmaları, sahalarda
seyirciyle, birbiriyle oynamak değil, topla oynamak noktasında tercih ve karar
edinmeleri… Türk insanına yakışır, sportmence, sevginin, kardeşliğin, dostluğun
bileşkesinde buluşup… İlçeler arası kavga eden, şehirler arası düşman olan,
bölgeler arası çatışan, amacı dostluk olması gereken sporun kavganın sebebi
olan… Zaman içerisinde Sivas-Kayseri kavgalarını unutmadığımız, böyle
çatışmaların, stadyumlardaki maçlarda edilen küfürlerin, kötü davranışların,
kötü tezahüratların önüne geçme noktasında spor ahlakının düzenlenmesi adına,
spor kulüplerince bir eğitici tarafından sporcuların, taraftarların eğitilmesi
adına bir görevlendirme yapılması… Anadolu’da kulüplerde bu konuda çok
eğitimsiz, sadece futbol oynamakla becerisini ortaya koyan, ama spor ahlakı,
spor eğitimi, bilgisi noktasında becerisi olmayan kişilere mecburen antrenörlük
yaptırılıyor. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Bulut, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. AHMET DURAN BULUT
(Devamla) – Türkiye’de yükseköğrenim mezunu, üniversitelerimizin beden eğitimi
bölümlerinden mezun gençlerimize bu noktada istihdam imkânı sağlanarak sporun
kalitesinin yükselmesi, gençlerin güzel ahlaklı yetişmesi noktasında düşünceleri,
değerlendirmeleri yüce Meclisin bundan sonra gündeme getirmesini, mevcut
Yasa’nın her şeye rağmen ülkemizin spor sahasında ilerlemesine, sporumuza
katkıda bulunmasını diliyor, ümit ediyor, bu duygularla yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bulut. Şahsı adına,
Sinop Milletvekili Abdurrahman Dodurgalı. Buyurun Sayın
Dodurgalı. (AK Parti sıralarından alkışlar) ABDURRAHMAN
DODURGALI (Sinop) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Dün akşamki
konuşmamda, konuşmamın başında, Galatasarayı zikretmediğim için bazı
eleştiriler aldım. Onun için, uyaran arkadaşlarıma, dostlarıma teşekkür
ediyorum. Ben de konuşmama bu akşam Galatasarayımıza üstün başarılar dileyerek
başlıyorum. İki gündür
yapılan müzakereler, hatta komisyon üyelerinin daha önceki günlerde de aşağı
yukarı bir günü alan müzakerelerle bugün güzel, hayırlı bir sonuca ulaştığımızı
tespit ediyorum. Bu müzakereler sonucunda bazı değişiklikler ortaya çıktı.
Bunlar da hem bu yasada daha demokratik adımlar atmamızı sağladı hem de zaman
zaman, bir uyum içinde, yasaya herkesin destek vermesini sağladı. Efendim, seçim
yapıp yapmama konusunda üzerinde çokça durulan ad okunarak seçim yapılmasının
önündeki mahzurlar, gizli seçim yapma imkânı da getirilmek suretiyle ortadan
kaldırıldı. Gene, kulüplere
Genel Kurulda daha güçlü bir durum sağlanarak kulüplerin bir bakıma önü açılmış
oldu. Burada gene sık sık zikredilen, Federasyonun özerkliği ancak kulüplerin
mali özerkliğiyle olur, tespiti de… İnşallah, bu atılan önemli adımdan sonra
atılacak olan adımlarla, kulüplerin mali özerkliği de sağlanır. Bugün
yaptığımız bu güzel işin ileride böyle bir hayırlı sonuca ulaşmasını da
–inşallah- diliyorum. Gene, zaman
zaman, arkadaşlarımızın, muhalefet partilerinin, bizim yapmaya çalıştığımız bu
yasa da belediyeler ile kulüpler arasındaki ilişkiyi ve seçim yapılması
isteğimizi, yetkileri artırılmış bir Federasyonun yeni bir onaydan geçerek daha
güçlü bir şekilde durmasını sağlamak arzumuzu, hep, siyasetin spora hâkim olma
isteğiyle yorumlamalarının önüne geçilmesini de ben bu arkadaşlarımızdan
istirham ediyorum. Fatih Öztürk Bey’in güzel bir temennisi oldu, bir durum
tespiti oldu, “Biz sizin en az bizim kadar spora gönül verdiğinizi ve futbolun önünü
açmak istediğinizi biliyorum.” dedi. Ben de buna şu cümleyle bir katkı sağlamak
istiyorum: Siz de bu grubun en az sizin kadar spora gönül verdiğini, futbolun
önünü açmak için çalıştığını düşünmenizi arzu ediyorum. Bu duygular
içinde, yeni çıkan kanunun hepimize, gençlerimize, çocuklarımıza hayırlı
olmasını diliyorum, emek veren herkese de teşekkür ediyorum. Saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Dodurgalı. Gümüşhane Milletvekili
Kemalettin Aydın. Sayın Aydın,
buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) KEMALETTİN AYDIN
(Gümüşhane) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Futbol Federasyonu
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın 17’nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Şahsım adına söz
almış bulunduğum bu noktada, yüce Meclisin siz saygıdeğer milletvekilleri adına
ve şahsım adına birkaç teşekkür ederek fazla sürenizi almayacağım. Futbol kültürünün
etkisinde kalarak iki gündür, dört büyük kulübü tartışıyor gibiyiz. Ben, şahsım
olarak Trabzonspor, Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçeye teşekkür ettikten
sonra -bu teşekkürümü de- özellikle Türk gençliğinin ruhsal ve bedensel olarak
iyi gelişmesine katkı sağlamalarında bunların dışında olan, kendi ilimin,
Gümüşhanesporun, Üçüncü Lig ikinci grupta, 8 puanla on ikinci sırada olmasına
rağmen ve onun gibi, Batman Petrolspor, Cizrespor, Kastamonuspor, Ofspor,
Muğlaspor, Yeni Burdurspor ve Yalovaspor gibi, toplam 151 kulüpte 4.600
profesyonel futbolcu ve bunların binlerce idarecisine ve bunun yanında 214 bin
amatör sporla uğraşan gençlere hizmet eden tüm spor camiasına, birinci olarak
teşekkür ediyorum. İkinci olarak, üç
hafta önceye kadar Türkiye’nin dört büyük kulübünün yüzde 50’sinin antrenörü
olan Ziya Doğan ve Ertuğrul Sağlam, Gümüşhane doğumlu, anne babaları
Gümüşhaneli oldukları için, Gümüşhane’yi de sert ve mert delikanlılar olarak
temsil ettikleri için kendilerine şahsım adına teşekkür ediyorum. Son olarak da
yüce Meclisin, bu yüce çatı altında, Türk sporunun bu güzel kanununu ve bu
güzel kanunuyla Türk gençliğinin sağlıklı ve ruhsal olarak bedensel olarak
sağlıklı yetişerek gelişmiş Batı toplumlarındaki gençlik seviyesinde spor
yapmalarına izin verecek olan bu güzel kanunu hepimizin oy birliğiyle
geçirmemiz doğrultusunda şükranlarımı ve saygılarımı sunuyorum. Hayırlı uğurlu
olsun. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Aydın. 17’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Madde 18’i
okutuyorum. MADDE 18- Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN – Madde
üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili
Beytullah Asil. Sayın Asil,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 64 sıra
sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 18’inci maddesi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli
arkadaşlarım, Türkiye Futbol Federasyonu Yasası’nda değişiklik yapan kanun
tasarısı üzerinde gördüğümüz eksiklikleri dile getirmeye çalıştık. Bazılarını
dikkate aldınız, değiştirdik. Bu konuda gösterdiğiniz hassasiyet için ayrıca
teşekkür ediyorum. Bazı değişikliklerde ise tatmin olmadık, ama biz bunun Türk
futbolu adına, Türk futboluna getireceği olumsuzluklar adına duyduğumuz kaygıyı
ifade ettik. Sorumluluğumuzu yerine getirdik diye düşünüyorum. Bu esnada bazı
sözlerimize bilhassa Sayın Bakanımız alındı. O sözlerimiz tamamen Türk
futbolunu daha iyi bir yere getirmek, yasa üzerinde var olan eksiklikleri dile
getirmek anlamındaydı. Yoksa, Sayın Bakanın şahsında kesinlikle onu töhmet
altına düşürecek hiçbir isnatta bulunmadık. Bunu da burada açıklıkla ifade
ediyorum. İnşallah biraz
sonra bu yüce heyetin oylarıyla kabul edilecek bu kanun tasarısı Türk futboluna
hayırlar getirir, Türk futbolunu dünya futbol camiası içerisinde layık olduğu
yere taşır, bizler de gerek millî takımımızın gerek diğer kulüp takımlarımızın
dünyada gösterdikleri başarı karşısında gururlanır ve bundan Türk gençliğinin
spora ilgisinin artarak daha fazla olmasını sağlarız, o gençlerimizin de
sağlıklı bir nesil olarak yetişmesine katkıda bulunuruz diyor, bu vesileyle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Asil. Şahsı adına, Ordu
Milletvekili Eyüp Fatsa. Buyurun Sayın
Fatsa, kürsüyü özlemişsinizdir. (AK Parti sıralarından alkışlar) EYÜP FATSA (Ordu)
– Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Futbol Federasyonu Kuruluş
ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın yürütme maddesinde şahsım adına söz
aldım. Bu vesileyle Başkanlık makamını ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Değerli
arkadaşlar, üzerinde çok tartışılan bir konuyla alakalı bir düzenleme
yapılıyor. Lehinde, aleyhinde çok şeyler söylendi. Söylenenleri tekrar etmek
istemiyorum. Bakanın vesayetinden Başbakanlık denetiminin kaldırılmasına, Genel
Kurulun nasıl toplanacağına, hangi nisapta toplanacağından seçim kararını
nasıl, hangi yüzdeyle alacağına, Tahkim Kurulunda görev alacakların kimlerden
oluşacağına dair büyük ölçüde lehte aleyhte konuşmalar yapılmış olsa bile
iktidar ve muhalefet bir anlayış birliği içerisinde yasayı kanunlaştırıyoruz,
iki günden beri de üzerinde konuşuluyor. Ben, bu
vesileyle, söz konusu Türk futbolu… Türk futbolundan, geleceğinden, durumundan
hep söz edildi, ama konuşmalar daha çok Federasyonun, Genel Kurulun nasıl
yapılanacağı üzerinde yoğunlaştı. Evet, Federasyonun yapısı elbette ki futbol
için önemlidir, önemlidir ama son birkaç yıldan beri, özellikle son iki yıldan
beri Türk futbolunun yaşamış olduğu sıkıntılar her gün televizyon ekranlarında,
gazete manşetlerinde, kulüplerle alakalı, hakemlerle alakalı, yöneticilerle
alakalı, futbolcularla alakalı, özellikle hafta sonlarında, işte,
televizyonların spor programlarında, âdeta, böyle bir divanıharp kuruluyor,
bazıları infaz ediliyor, bazıları da beraat ediyor gibi çok şeyler konuşuldu.
Aslında ben biraz da arkadaşlarımızın, iktidar ve muhalefet adına söz alan,
gruplar veya şahısları adına söz alan arkadaşlarımızın bu konularla ilgili de
düşüncelerini ve beklentilerini bu kürsüde dile getirmelerini isterdim. Türk futbolu,
Türk futbolunu söylüyoruz. Değerli arkadaşlar, Türk futbolu dediğimiz zaman,
artık aklımıza kulüplerin paf takımları ve bir de Anadolu’daki amatör takımlar
geliyor. Büyük kulüplerimize bakın. Geçen akşam Inter-Fenerbahçe maçını
seyrediyoruz, Sayın Mustafa Denizli diyor ki: “Sanki Inter-Fenerbahçe maçı
değil, Brezilya karması.” Her seferinde kulüpler, 6 yabancıyı nasıl 7’ye
çıkartırız, 7 yabancıyı nasıl 8’e çıkartabiliriz, acaba hangisini Türk
vatandaşı yapmak suretiyle bir başka Türk gencinin gelişmesinin önüne engel
koyabiliriz… Bunları tartışırken, hiç kimse bunları konuşmadı burada. Millî takıma
oyuncu aranacak, kulüplerden gelmiyor, büyük kulüplerde yok. BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) – İşte, biz güzel bir yasa çıkaracağız ki onlar değerlendirecek. EYÜP FATSA
(Devamla) – Müsaade edin, müsaade edin… Müsaade edin… Efendim, acaba
hangi yabancı futbolcuyu Türk lisansı vermek suretiyle, Türk kimliği vermek
suretiyle millî takımın hangi kademesinde oynatabiliriz? Bunların hesaplarını
yapıyoruz. Bunların hesaplarını yapıyoruz, hiç kimse bunları konuşmuyor. Şimdi, Anadolu’da
kulüplere bakın veya belli başlı büyük kulüplere bakın. Anadolu’daki bütün
kulüpler, büyük kulüplerin altyapısı gibi çalışıyor. İşte, Sivasspor örneği.
Çok büyük de bir performans gösterdi. İnşallah lider de olur. Bütün Anadolu da
destekliyor Sivassporu, ama yetiştirdiği değerli futbolcuları, kıymetli
futbolcuları, performansı yüksek futbolcuları sene sonunda Anadolu’daki
kulüpler elinde tutamıyor. Niye? Büyük takımlar alıyor. Oynatıyor mu?
Oynatmıyor. Dışarıdan yabancıyı getiriyor, onun yedeğinde bekletiyor, başka bir
takımda oynamasına engel olduğu gibi, kendi takımında da oynatmıyor. Peki, Türk
futbolu nasıl gelişecek? Türkiye’de sporcu, futbolcu nasıl yetişecek? Nasıl
yetişecek? Gelirlerin
paylaşılmasına bakın. İşte, yayın gelirleri, havuz gelirleri, bilmem ne gelirleri.
Kaç tane takım alıyor bunu, kaç tane takım? Dört tane, beş tane takımı
geçmiyor. Diğer, Anadolu’daki bütün takımlar buradan… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Fatsa, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun, bir
dakikalık süreniz. EYÜP FATSA
(Devamla) – Anadolu’daki bütün takımlar fakruzaruret içerisinde, borç
bataklığında; sezonun yarısında oyuncusu gidiyor, sezonun yarısında hocası
gidiyor. Niye? Parasını ödeyemiyor. Yani, bütün bunların da burada enine boyuna
tartışılması gerekirdi. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Hep bunu söyledik. EYÜP FATSA
(Devamla) – Enine boyuna tartışılması gerekirdi. Şimdi, her kulüp
dışarıdan kendi ekonomik gücüne göre bir futbolcu buluyor. Efendim, bu Türk
futboluna veya gittiği kulübe bir imkân sağlar mı sağlamaz mı, buna bakılmıyor.
Ama bunların da mutlaka bir standardının olması lazım. Nasıl? En azından eğer
bizim ülkemize dışarıdan bir futbolcu gelecekse bulunduğu ülkenin millî
takımında oynama başarısını göstermesi lazım, gelsin bize bir faydası olsun.
Bizim oyuncularımızdan daha az performansa sahip olan oyuncuları
getiriyoruz, kendi oyuncularımıza
gelişme ve kendini ispat etme, kendini ortaya koyma imkânı veremediğimiz gibi
Türk futboluna da doğrusunu isterseniz bir katkı sağlamış olmuyoruz. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) EYÜP FATSA
(Devamla) – Sayın Başkan müsaade ederseniz bir cümle… BAŞKAN –
Sistemimi bozamam. ("Ver ver" sesleri) Bütün Genel
Kurulun isteği üzerine, buyurun efendim. EYÜP FATSA
(Devamla) – Teşekkür ediyorum. Hocalarımızla
ilgili durum da budur. Sezonun sonunda veya ortasında, başında bir yerde bizim
yerli antrenörlerin hepsi saf dışı ediliyor, hiç ismi, adı sanı duyulmamış
hocalar getiriliyor, onların başına konuluyor. Onların başına konuluyor. BAŞKAN – Sayın
Fatsa, konuşmayı tamamlayınız lütfen. Bir dakika içinde keserim sözünüzü. EYÜP FATSA
(Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan. Değerli
arkadaşlar, aslında söylenecek çok şey var ama… Hakemlerle ilgili meseleler,
şike, bahis, iddialarla ilgili. Yahu geçtiğimiz sene İtalya'da koca koca,
devasa dünya kulüplerinin nasıl kümeden düşürüldüğünü, nasıl
cezalandırıldıklarını görmedik mi? (AK Parti sıralarından alkışlar) Her şey
ekranlarda, televizyon ekranlarında, 70 milyonun gözü önünde oluyor, ama biz
gücümüzün yettiği takımlara saha kapatma cezası veriyoruz, seyircisiz oynama
cezası veriyoruz sadece. Yani, bütün bunlara bir çare olmanın, bütün bu
dedikoduların Türk futbolu adına bu olumsuz gidişatın ve kötü gidişatın
giderilmesi noktasında da en az bu yasada, Futbol Federasyonu Genel Kurulu
nasıl toplanıp nasıl karar alacağı kadar arkadaşlarımızın kafa yorması, burada
düşünce üretmesi, fikir üretmesi gerekirdi diye düşünüyorum. BAŞKAN – Sayın
Fatsa, teşekkür ediyorum. EYÜP FATSA
(Devamla) – Anadolu'da belki birçok takım ikinci devre takımını sahadan
çekecektir. Niye? Hepsi borç batağında. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Fatsa. EYÜP FATSA
(Devamla) – Ben bu duygu ve düşüncelerle görüşülen ve kanunlaşan tasarının
hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN – Evet,
madde üzerinde, Hükûmet adına, Devlet Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu. Buyurun Sayın
Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar) DEVLET BAKANI
MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu son
maddede hem şahsıma yöneltilen soruların bir bölümüne cevap vermek hem de
yasalaşma sürecinde olumlu aktif katkılarıyla tasarıya yardım eden değerli
arkadaşlarıma teşekkür etmek istedim. Sayın Ersin,
haklı olarak, sadece futbol branşının ön planda olduğu, diğer branşların onun
gölgesinde olduğu konusunda bir tespit yaptı. Doğrudur, maalesef ülkemizde ve
dünyadaki spor kompozisyonu futbolun egemenliği altında geçmektedir. Bu demek
değildir ki diğer branşları ihmal edeceğiz. Belki bu çarkı biraz daha diğer
branşlara ağırlık verecek şekilde imkânlarımızı zorlamamız lazım,
politikalarımızı buna göre dizayn etmemiz gerekiyor. Şahsen ben o inançtayım.
İlk gün de söyledim: Sadece, görevim, futbolla ilgili değil, sporun bütün
branşlarına hak ettiği değeri vermenin gayreti içerisinde olacağız. Bu, tabii,
söylendiği kadar kolay bir iş değil, bunu da biliyorum. Ama şu anda 57
civarında spor branşı var, mutlaka hepsine elden gelen imkânlar içerisinde yardımcı
olacağız. Bunu bu şekilde ifade etmek istiyorum. Bir branşımız,
bir federasyonumuz ceza aldı, doğrudur, dopingden dolayı. Bunu asla tasvip
etmiyoruz, temiz sporu sonuna kadar savunuyoruz. Eğer bizim çocuklarımız öyle
hileli hurdalı madalya alacaklarsa almasınlar. Temiz ayaklarla, çıplak
ayaklarla koşsunlar sırtımızda taşıyalım, ama spora ve centilmenliğe uymayan
öyle hileli yollarla bizim onlardan madalya veyahut da ödül isteğimiz yok. Bu
konuda gerekli soruşturma yapılmıştır. Ödenmiş olan paranın geri alınması için
de ilgililer hakkında dava açılmış bulunmaktadır. Ülkemiz madalya
açısından güzel bir performans göstermiştir. 2000 Sidney Olimpiyatları’nda
toplam 5 madalya almış, 2004 Atina Olimpiyatları’nda 10 madalya almış, 21’inci
sırada olmuşuz, 2001 Akdeniz Oyunları’nda toplam 64 madalya almışız, 2007
Karadeniz Oyunları’nda 120 madalyayla Rusya’nın ardından 2’nci durumdayız. Önümüzdeki
süreçte ülkemizde çok büyük uluslararası organizasyonlar gerçekleştirilecek.
2009 yılında UEFA Kupası finali İstanbul’da Fenerbahçe Stadında oynanacak, 2009
Avrupa Erkekler Voleybol Şampiyonası finalleri ülkemizde olacak, 2010 Dünya
Basketbol Şampiyonası ülkemizde gerçekleştirilecek, 2011 Üniversiteler Kış
Oyunları Erzurum’da yapılacak, 2011 Gençlik Olimpiyatları Trabzon’da, 2011
Dünya Tenis Şampiyonası İstanbul’da, 2012 Dünya Salon Atletizm Şampiyonası yine
İstanbul’da gerçekleşecek. Bunlardan sonra
ulaşmamız gereken hedef, 2020 Olimpiyatları’nın İstanbul’da yapılmasıdır. Bu,
spor camiası olarak bizim arzu ettiğimiz en büyük hedeftir. Ülkemizi
cumhuriyetimizin 100’üncü yılına giderken dünya olimpiyatlarına ev sahipliği
yapmış bir ülke konumuna ve prestijine ulaştırmak istiyoruz. Bu konuda
hepimizin tabii, gayret etmesi gerekiyor. Değerli
arkadaşlarım, aslında spor konusunda çok konuşmak mümkün. Sabrınızı zorlamak
istemiyorum. İki gündür zaten sizi çok yorduğumun da farkındayım. Şunu yapmaya
çalışıyoruz: Şu ana kadar devletimizin ilgili kurumlarında ortaya çıkmış spor
politikamızı revize etmek, güncelleştirmek, bilimsel referanslarla buluşturmak
ve potansiyelimizi buna göre hazırlamak durumundayız. Bizim çağımızdaki
metotlar artık gündem dışı kaldı. Şimdi, çocukların hangi spor branşında
kabiliyetli oldukları beş ila yedi yaşında belli oluyor. O dönemde çocuğu
yakalayamazsanız, beş ila yedi yaşında yakalayamazsanız, ileride seçmiş olduğu
branşın yanlışlığının faturasını, hem kendisi ödüyor hem de o spor branşı
ödüyor. Onun için, tarama süreci dediğimiz bir sürecin başlatılması lazım.
Kabiliyetli çocuklarımızı kabiliyeti olan branşlara hazırlamamız gerekiyor.
Kısaca, bir spor politikası, revize edilmiş bir spor politikası ve spor kültürü
yerleştirmenin gayreti içerisinde olacağız. Futbolumuzun ve
sporumuzun güncel sorunları var. Değerli Grup Başkan Vekilimiz biraz evvel burada
ifade etti. Bunları biliyoruz, ama, artık çözüm zamanının geldiğine ve bu
çözümü Parlamentomuzla birlikte üretmemiz gerektiğine inanıyorum. Sizlerden
ricam, spora olan desteklerinizi bizden esirgemeyin. Hem kendi seçim
bölgelerinizde hem de tüm ülkemizde spora karşı olan duyarlılığımızı devam
ettirelim. Spor hayatımızın ayrılmaz bir parçası. Gençlerimizin motivasyonu
konusunda, onları kendilerine güvenen insanlar yapma açısından, paylaşmayı,
sevinci ve üzüntüyü tatmaları açısından çok önemli bir eğitim kurumu. Şimdi,
bunu önemli ölçüde kulüplerimiz yapıyor. Bunu daha yaygınlaştırmamız ve okul
sporlarına daha çok önem vermemiz gerektiğine inanıyorum. Sayın Başkanım,
değerli arkadaşlar… AHMET ERSİN
(İzmir) – Sayın Başkan… DEVLET BAKANI
MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Kemalettin Bey, bitiriyorum… BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen Sayın Bakanı dinleyelim efendim. Buyurun. DEVLET BAKANI
MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; izninizle
birkaç cümle de mevcut tasarı hakkında ifade etmek istiyorum. Evet, bu ana
kadar söylenmesi gereken her şey söylendi, çok değerli katkılar oldu. Biz
bunlardan istifade ettik. Önergeleri bizzat kabul etmesek bile değişik
formatlarda bu ileri sürülen görüşlerden istifade ettik. Şimdi, bu konuda
üzerinde yoğunlaşılan nokta geçici 1’inci maddedir. Her şey tamam. Aşağı yukarı
buna kimsenin itirazı yok. Ama, geçici 1’de seçimlerin yenilenip
yenilenmeyeceğinin Genel Kurulun iradesine sorulması noktasında bazı
arkadaşlarımızla görüş birliğine varamadık. Şimdi, bu konu
şöyle değerli arkadaşlarım, bir kez daha izah edeyim: Futbol Federasyonunun
yönetimi parlamenter sisteme benziyor. Genel Kurulu yasama, Yönetim Kurulu icra
veyahut da Hükûmet; mahkemeleri de Tahkim, Disiplin Kurulu ve Uyuşmazlık Çözüm
Kurulu. Şimdi, biz, yapmış olduğumuz bu düzenlemeyle parlamenter sistemden
başkanlık sistemine geçtik. Çünkü, Futbol Federasyonu Genel Kurulunun seçeceği
birçok kurul, artık, bizzat Başkan tarafından ya başkan atanacak veyahut da
Başkan tarafından oluşturulacak. Şimdi, belki tabirim veyahut da mukayese tam
oturmayabilir ama, parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçmiş bir düzende
hâlâ Başbakanın görevde kalması veyahut da Bakanlar Kurulunun görevde kalmasını
herhâlde savunamayız, yani, bu böyle bir husus veyahut da Parlamentonun büyük
bir bölümü yenilenmiş, ama diyoruz ki Millî Eğitim Gençlik ve Spor Komisyonu
görevine devam etsin. “Seçimle verilmiş
bir hakkı kanunla alıyorsunuz.” gibi bir ifade oldu. Hayır, böyle bir şey yok.
Şimdi 5 tane arkadaşımız veyahut da 15 tane arkadaşımız veyahut da bir siyasi
parti grubumuz Anayasa Komisyonuna bir seçim önergesi verse, “Ben seçimlerin
yenilenmesini istiyorum.” dese, bu önerge prosedür gereği buraya gelecek.
Burada değerli milletvekillerine sorulacak: “Seçimler yenilensin mi
yenilenmesin mi?” O zaman biz itiraz edebilecek miyiz? “Biz daha yeni seçildik,
2002’de Seçim Kanunu’yla biz parlamenter olduk, daha durun bakalım, yerimize
ısınmadan nereden bu Seçim Kanunu yenilenmesi çıktı?” diye soramayız.
Görüşlerimizi bildiririz, başka enstrümanları söyleriz de, demokrasinin özünde
buna karşı çıkışı makul görecek bir durum yok. Korkmayın, yani, hemen “seçim”
lafı gelince şey oldu da… Bu Parlamentoya, gerçi, ne zaman “erken seçim” lafı
gelse arkası geliyor, devam ediyor. Tabii, arzumuz
şu: Yani, yönetimde istikrar olsun, Parlamentoda istikrar olsun ve yasama
mec-lislerimiz sonuna kadar bu görevlerini tamamlasınlar. Yani, Federasyonun bu
yapısal değişikliğinden sonra böyle bir durumla karşı karşıyayız. Yoksa, bizim,
bu yasayla kesinlikle bir seçim yapılsın şeklinde bir buyurgan ifademiz yok.
Başlangıçta belki o ifade, ilk Komisyona sunduğumuz ifade bu anlama
gelebilirdi. Arkadaşlarımızın ikazları doğrultusunda bunu değiştirdik. Yani,
şöyle işleyecek prosedür: Yasa sizin onayınızdan geçerse, otuz gün içerisinde
Genel Kurullarını toplayacaklar ve FIFA’nın öngördüğü ana statü
değişikliklerini, kendi ana statülerine dâhil edecekler. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) DEVLET BAKANI
MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Sayın Başkanım, iki dakika daha izin verirseniz. BAŞKAN – Sayın
Bakanım, buyurun. Konuşmanızı tamamlayınız. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Kulüplerle ilgili vergi, sigortayla ilgili hiçbir şey
söylemediniz. DEVLET BAKANI
MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Vergi, sigortaya beraber çalışacağız. Yani,
ilgili bakanlarımız da yok herhâlde burada zaten. Bir ay içerisinde
bunu yapacak, statü değişikliğini yapacak. Zaten FIFA’nın da Federasyonumuzdan
istediği budur. “Önce statü değişikliğini yap, ondan sonra diğer prosedürleri
işlet.” diyor. İkinci
aşamasında, aynı Genel Kurul toplantısında, Genel Kurul üyelerine, demin arz
etmeye çalıştığım espri içerisinde ve diğer enstrümanlar çerçevesinde bu kadar
yapısal değişikliğe uğramış bir genel kurul yapısından sonra, bir seçimlerin
yenilenmesi kararına ihtiyaç var mı yok mu, bunu Genel Kurula sorun diyoruz.
Yoksa, illaki seçim yap diye bir dayatmamız yok. Burada oylama
şekline itiraz var. Niye ad okunmak suretiyle -siz tarif ediyorsunuz- veyahut
da niye gizli olsun diye şey yapıyorsunuz. Şimdi, değerli
arkadaşlarım, ben yirmi yıldır aktif siyasetteyim. Siyasette en çok nefret
ettiğim şey, insanın vicdanından geçen tercihini açıkça söyleyememesidir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Bakanım… DEVLET BAKANI
MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Şunu arz ediyorum. Bunu ben istedim. Şunu arz
ediyorum: Futbol Federasyonu gibi önemli, saygın bir organizasyonun Genel Kurul
üyesi, hiç yalpa yapmadan, vicdanından ne geçiyorsa, ayakları yere sağlam
basarak orada haykırsın. Ben bunu istiyorum. ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Onu kanunla yapacaksınız. DEVLET BAKANI
MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Bunu söyleyemeyecek adam Genel Kurul delegesi
olmasın. ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Kanunla yapacaksınız. DEVLET BAKANI
MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Bunu kabul etmediler, ikinci alternatif gizli oy
diyoruz. Çünkü, bizim, Federasyonun Genel Kurulunda yargı denetimi yok, hükûmet
komiseri yok. Bugüne kadar olan dört beş tane Genel Kurulun hepsi mahkemelik. Şimdi, değerli
arkadaşlarım, Türk futbolu bir yol ayrımında. Bu, iyi niyetlerimizle
çıkardığımız yasayla birlikte futbolu kaostan kurtarabilirler. Hayır, bu
doğrultuda düşünceleri birleşmezse, futbolu kaosa götürmek de onların elinde.
Yani, uluslararası kuruluşlardan, şuradan buradan hiç çare aramaya gerek yok.
Bizim onlara, önüne koyduğumuz yasa gerçekten futbolu kaostan kurtaracak bir
yasadır ve bu yasa hem mevcut yönetim için hem de bu yönetime talip olmayı
aklından geçiren herkes için… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) DEVLET BAKANI
MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – …çok demokratik bir platformdur. Kendine güvenen,
gücüne güvenen, delegeye derdini arz eder, orası kimi seçerse bizim başımızın
üzerinde yeri vardır diyorum. Hepinize, bütün gruplarımıza, arkadaşlarımıza çok
teşekkür ediyorum. Hayırlı, uğurlu olsun diyorum. (AK Parti, CHP ve MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakanım. Şahsı adına
Kocaeli Milletvekili Fikri Işık. (AK Parti sıralarından alkışlar) Sayın arkadaşlar,
Genel Kurulun sabrını fazla zorlamayalım. Buyurun. FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 64 sıra
sayılı Türkiye Futbol Federasyonunun Kuruluş ve Görevlerini Düzenleyen Kanun’da
değişiklik öngören yasa tasarısının yürütme maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. Değerli
arkadaşlar, çok güzel, gerçekten, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasa
yapımında bana göre örnek olabilecek bir yasa tasarısını biraz sonra
yasalaştıracağız. Hükûmet, bir tasarıyı Millî Eğitim, Kültür, Gençlik, Spor
Komisyonuna havale etti görüşülmek üzere. Bu Komisyonda -adını özellikle anmak
bir görev olarak addediyorum- Abdurrahman Arıcı Bey’in ve iktidar olsun
muhalefet olsun değerli arkadaşlarımızın katkılarıyla tasarı biraz daha
olgunlaştı, ama dün gece geç saatlere kadar ve bugün şu ana kadar, gerek
iktidar partimiz gerekse muhalefet partilerimizin değerli temsilcilerinin
verdiği önergeler, yaptığı eleştiriler sonucunda bana göre yasa tasarısı tam
anlamıyla olgunlaştı. Birtakım düzenlemeler de ilave edildi. Bir güzel yasa
tasarısı biraz sonra sizin oylarınızla yasalaşmış olacak. Ben, bu
tasarının… FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Ancak… FİKRİ IŞIK
(Devamla) – …hazırlanmasında emeği geçen, başta Sayın Bakanımız, onun çok
değerli çalışma arkadaşları, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonumuz
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna teşekkür ediyorum. Yasanın şimdiden
hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Işık. Madde üzerinde
soru-cevap işlemi var. Sayın Sipahi,
buyurun efendim. KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) – Sayın Bakan, sayın komisyon üyeleri; ben, dün, Türkçenin doğru
kullanımıyla ilgili bir öneride bulundum. Ben veya herhangi bir arkadaşım, şu
anda, sizlere karşı “Mister Bakan”, “mister komisyon üyesi” veya “Mister Genel
Müdür” diye hitap etsek, bunu bir istihza, hatta haklı olarak hakaret kabul
edersiniz, ama, siz, Türk dil bilgisi kurallarına ihanet ederek, Türkçe
terimlerin yanına İngilizce kısaltmalar yazdınız. Bu da yetmedi,
“spor ahlak kuralları” gibi çok güzel bir Türkçenin karşılığı yerine, “fair
play” yazdınız, yani müstemleke Türkçesini resmîleştirdiniz, yasalaştırdınız.
Benim bunu kabul etmem mümkün değil. Türkiye Büyük Millet Meclisi yazışma ve
konuşma lisanlarında örnek olmak zorundadır. Hayırlı olsun diyorum ve bunun
vebalini, kabul edenlere bırakıyorum. Bu arada, Sayın
Fatsa’nın haklı olarak belirttiği bir konuyu ben size soru olarak yönelteceğim.
Yabancı sporculara Türk kimliği sağlayarak, efendim, Türkleştirme konusundaki
şikâyete ben de katılıyorum. Yalnız, bu konudaki soruyu, Sayın Fatsa, sizin
yerinize Sayın Bakanımıza yönelteceğim. Brezilyalı Vederson’u “Gökçek Vederson”
yapan kişi hangi partinin belediye başkanıdır? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Sipahi. Sayın Asil,
buyurun. BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) – Sayın Bakanım, verdiğiniz örnek Parlamentonun kendi iradesi
üzerindeki verdiği karar idi. İşte, bütün bu geçici madde itirazımızda bunu
ifade ettik. Dedik ki: “Bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç
otuz gün içinde 3813 sayılı Kanun’un bu Kanun’la değiştirilen 5’inci maddesinde
belirtilen üyelerin katılımıyla Genel Kurul toplantısı yapılır. Bu toplantıda
ana statü bu Kanun’la getirilen düzenlemelere uyumlu hâle getirilir.” Bunu
yaptıralım. Ondan sonra da bu Genel Kurul arzu ediyorsa, kendi üyelerinin, tam
sizin verdiğiniz örnekte olduğu gibi… Bu heyetin içerisinden, Parlamentonun
içerisinden bazı arkadaşlarımızın bir teklif verip, onu Parlamentoda yasalaştırdığını
ifade ettiniz. İşte, biz de aynısını, bunu istedik sizden. “Bunu bu şekilde
yapalım. Kendileri arzu ediyorlarsa, erken seçim mi yapacaklar, geç seçim mi
yapacaklar; buna özgür iradeleriyle -nasıl ki, Parlamentoda karar verildiyse-
bu şekilde verilsin.” dedik. Esasında, işte bütün itiraz noktamız buradaydı.
Bunu da kendi dilinizle, esas arzu ettiğinizi, olması gerekeni bu örneği
vermekle yaptınız. Ben yüce heyetin
dikkatini çekmek için bu sözü aldım. Çok teşekkür
ediyorum. Yasa Türk futboluna
hayırlar getirsin temennisini tekrarlıyor, hepinize saygılar sunuyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. Sayın Hıdır… MEHMET NİL HIDIR
(Muğla) – Teşekkür ederim Başkanım. Sayın Bakanım,
sporu… Gençlerimizin fikren, bedenen ve ahlaken yücelmesi için, üzüntü ve
sevinç duygularını öğrenmesi ve kişiliğinin oluşması için çok üstün gayret sarf
ettiğinizi biliyoruz ve bunu kürsüden ikrar etmenizden dolayı da son derece
memnunuz. Bu
çalışmalarınızdan dolayı tekrar teşekkür ediyor, başarılarınızın devamını
diliyoruz. BAŞKAN – Sağ
olun. Teşekkür ederim Sayın Hıdır. Buyurun Sayın
Özdemir. HASAN ÖZDEMİR
(Gaziantep) – Sayın Başkan, Sayın Bakanıma şu kısa soruyu sormak istiyorum: 3813 sayılı
Yasa’ya yeni getirilen düzenlemeyle, Futbol Federasyonu Tahkim ve Disiplin
Kurulu üyeleri için atama esası getirilmiştir. Bu durum da son derece
sakıncalıdır. Başkan tarafından atanmış Tahkim ve Disiplin Kurulu üyeleri aynı
paralelde hareket edeceklerinden, bu durum menfi sonuçlar doğurmayacak mıdır? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Özdemir. Sayın Bakanım,
buyurun. DEVLET BAKANI
MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım, soru soran
değerli milletvekillerimize de çok teşekkür ediyorum. Türkçenin
kullanılmasındaki hassasiyeti ben de yürekten paylaşıyorum. Ancak burada bir
iletişimsizlik oldu herhâlde. Yani bu, karşılığı tam bulunamadığı için, Türk
Dil Kurumundaki karşılıklara da arkadaşlarımız baktılar, ondan da bizi tatmin
edecek bir karşılık olmadığı için, bu evrensel bir terim olduğu için bu şekilde
kullanıldı. Yani, bunu ihanet olarak falan algılamak ağır bir şey. Yani
Meclisin bütün parlamenterleri, bütün arkadaşlarımız Türkçenin kullanılması
konusunda hassastır. Ama bu, küreselleşmeyle birlikte kültürel hayatımıza,
sosyal hayatımıza giren bir iştir. Şekilden ziyade, toplumumuzun bu
uluslararası dalgada ayakta kalabilmesi için, köklerinin sağlam olabilmesi için
başka gayretlere ihtiyaç vardır. Şekilci çıkışlardan ziyade daha muhtevalı
çıkışlara ihtiyaç vardır diye düşünüyorum. 3813 sayılı Yasa
ve Tahkim ve Disiplin Kurulu Başkan tarafından atanacak noktasında Sayın
Özdemir’in sorusu oldu. Bu, tabii, FIFA’nın Standart Statü’de istediği,
Federasyon Genel Kurulumuzun da kabul ettiği bir husus. Bunu, önümüzdeki
süreçte işleyişini göreceğiz. Bizim herhangi bir şahsi tercihimiz değil.
Standart Statü’ye uyma konusunda yapmış olduğumuz bir düzenleme. “Erken seçim
örneği bizim arzumuza uyuyor.” dendi. Benim maksadım şudur veyahut da tekrar
altını çizelim, yanlış anlamalara neden olmasın, yarın işte Bakan şöyle dedi,
böyle dedi… Yasaya koymuş olduğumuz Genel Kurul iradesine başvurma tercihi,
yine Genel Kurulun kendi iradesini, özgürce verebileceği bir karardır, yani
oraya “seçimlerin yenilenme” lafının konması, hiçbir şekilde Genel Kurulun
iradesinin maniple edilmesi anlamına gelmemektedir. Yani aslında sizinle farklı
şeyi söylemiyoruz, ama siz bu seçim konusu olunca biraz ona bir takıntı oldu. Ben şuna
inanıyorum: Futbol ailesi yine tabii mecrasını bulacak sizin ifadenizle… BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) – Müdahale ettik. Keşke etmeseydik. DEVLET BAKANI
MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Yani, biz belki burada biraz da lüzumsuz
tartışıyor olabiliriz. Onlar aklıselim insanlar, sorumlu insanlar. Umarım sizin
tarafınızdan dile getirilen endişeler de ortadan kalkar diyorum. Ben bu süreçte,
tekrar etmem gerekirse, Sayın Komisyon Başkanımıza, Gençlik Spor teşkilatımıza,
siyasi partiler grup başkan vekillerimize, Başkanlık Divanımıza, değerli
milletvekillerimize, Sayın Şenes Erzik’e, Levent Bıçakçı’ya ve değerli spor adamlarımıza,
bu süreçte yasanın olgunlaşması adına yapmış olduğu katkılardan dolayı teşekkür
ediyorum. Tekrar hayırlı
uğurlu olmasını diliyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakanım. 18’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Sayın
milletvekilleri, tasarının tümünün oylamasından önce, İç Tüzük 86’ncı maddeye
göre oyunun rengini belirtmek üzere lehte ve aleyhte iki talep vardır. Aleyhte Kamer
Genç, Tunceli Milletvekili… Yok. Lehte Ayhan Sefer
Üstün, Sakarya Milletvekili, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar. AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Sakarya) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekillerim; 64 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nda, İç Tüzük’ün 86’ncı maddesine göre oyumun rengini belirtmek üzere
söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sözlerime
başlamadan önce, değerli arkadaşlar, oyumun renginin kabul olduğunu belirtmek
istiyorum. Evet, sabrınızın
sonuna geldik gerçekten ama, Meclisimizin de demokrasimizin de değerini bilmek
durumundayız. Gerçekten, iki günden beri burada, yoğun bir şekilde, sporu,
futbolu tartışıyoruz. Tahmin ediyorum ki, herhâlde, futbolcular veya futbol
adamları, spor adamları bu konuyu bu kadar uzun tartışmamışlardır. Değerli
arkadaşlar, bu bir Hükûmet tasarısıdır. Hükûmetimiz sevk etmiştir Meclisimize
ve tasarıyı Sayın Cemil Çiçek açıkladıktan sonra, Federasyon Başkanımız, “Evet,
Hükûmetimize teşekkür ediyoruz, bu tasarıyla birlikte futbolumuz tam bağımsız
ve özerk hâle gelecektir.” demiştir. Gerçekten de şu anda futbolumuz, inşallah
biraz sonra vereceğiniz oylarla, tam bağımsız ve özerk hâle gelecektir. Devlet
yapımızda birçok kurum vardır, kuruluş vardır. Hiçbir kurum, bundan sonra,
Futbol Federasyonu kadar ne bağımsız olacaktır ne de özerk olacaktır. Tabii, bu
bağımsızlık ve bu özerklik, mutlaka, kendisine de birtakım sorumluluklar
yüklemektedir. Değerli
arkadaşlar, burada zaman zaman, kanun konuşulurken, hakikaten çok değerli
katkılar sunuldu, ben teşekkür ediyorum, ama, zaman zaman da bazı konuşmacılar,
hiç kanunu okumadan gelmişler -burada bir Tahkim Kurulu var- Tahkim Kurulunu
uluslararası tahkimle karıştırdılar. RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) – Oralara girme, oralara girme, boşver. BAŞKAN – Sayın
Üstün, son aşamadayız, güzelce bağlayalım şu işi. Buyurun. AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) – Evet… FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sakaryaspor’un vergi borcu var mı yok mu, onu söyle. AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) – Sayın Başkanım, ayrıca, ilaveten şunu söylüyorum: Bakın, burada,
çok değerli bir güreşçimiz var, Saygıdeğer Milletvekilimiz var. İki günden beri
konuşuyoruz, futbolu konuşuyoruz, futbolda en fazla elde ettiğimiz başarı bir
bronz madalya. Bu arkadaşımız uluslararası camiada ülkemize yirmi üç tane altın
madalya kazandırmıştır. Bu arkadaşımıza, oradan buradan söz atılmıştır. Ben bu
arkadaşımıza, kürsüden, gönüllerim ile alkışlarımı sunuyorum. Kendisini
sizlerin de alkışlamasını arzu ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) Evet, öyle veya
böyle bu kanun geçecektir. Ben sporumuza, futbolumuza hayırlı olmasını diler,
oyumun tekrar “beyaz” olduğunu, “kabul” olduğunu söyler, saygılar sunarım
arkadaşlar (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, görüşmeler tamamlanmıştır. Tasarının tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir ve
kanunlaşmıştır. Kanun’un Türk
spor camiası için, futbol camiası için ve milletimiz için hayırlar getirmesini
diliyorum. Saygıdeğer
milletvekilleri, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için, 30 Kasım 2007 Cuma günü saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşimi
kapatıyorum. Sizlere ve
bizleri izleyen vatandaşlarımıza hayırlı akşamlar diliyorum. Kapanma Saati:19.26 |
|