DÖNEM: 23                    YASAMA YILI: 2

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

CİLT : 6

26’ncı Birleşim

28 Kasım 2007 Çarşamba

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

   I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II.-GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMA

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- İstanbul Milletvekili Lokman Ayva’nın, 3 Aralık Dünya Özürlüler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı

2.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, Burdur’un hayvancılık ve mermercilik sektöründe yaşadığı sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

3.- Siirt Milletvekili Memet Yılmaz Helvacıoğlu’nun, 2002-2007 tarihleri arasında Siirt’te gerçekleştirilen ve gerçekleştirilmesi planlanan projelere ilişkin gündem dışı konuşması

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) DUYURULAR

1.- 2008 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2006 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın Genel Kurulda görüşme programının bastırılıp dağıtıldığına ve bütçeler üzerinde şahısları adına söz almak isteyen milletvekillerinin söz kayıt işlemlerine ilişkin Başkanlık duyurusu

B) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan ve 25 milletvekilinin, balık çiftliklerinin çevreye ve turizme olumsuz etkilerinin araştırılarak su ürünleri yetiştiriciliğinin çevreyle uyumlu gerçekleştirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/59)

2.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 21 milletvekilinin, İstanbul’da depreme yönelik çalışmaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/60)

3.- Muğla Milletvekili Ali Arslan ve 24 milletvekilinin, balıkçılık sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/61)

C) TEZKERELER

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın, Kuveyt Meclis Başkanı Casım El Horafi’nin davetine icabet etmek üzere, beraberinde Parlamento heyetiyle Kuveyt’e resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/228)

2.- 3-4 Kasım 2007 tarihlerinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne resmî ziyarette bulunan Sağlık Bakanı Recep Akdağ’a refakat eden heyete katılması uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/229)

3.- 22-23 Ekim 2007 tarihlerinde İngiltere’ye resmî ziyarette bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a refakat eden heyete katılması uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/230)

 

VI.- ÖNERİLER

A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi

 

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR

1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın, İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

3.- Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay’ın, Kocaeli Milletvekili Fikri Işık’ın, konuşmasında partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ

1.- Tanık Koruma Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/346) (S. Sayısı: 34)

2.- Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/452) (S. Sayısı: 64)

 

IX.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın, yerli ve yabancı sermaye yatırımlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’in cevabı (7/419)

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.03’te açılarak dört oturum yaptı.

Şanlıurfa Milletvekili Abdurrahman Müfit Yetkin’in, Harran Ovası’nda ürün deseninin çeşitlendirilmesinin önemine,

İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, ülkemizde yaşanmakta olan kuraklığın tarım alanlarında yarattığı sıkıntılara ve çiftçilerin içine sürüklendiği olumsuzluklara,

İlişkin gündem dışı konuşmalarına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker ,

Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, 1999 yılında kapatılan Niğde Gümrük Müdürlüğünün yeniden açılmasına ilişkin gündem dışı konuşmasına, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı,

Cevap verdi.

Belarus Parlamentosu Bölgesel Politika ve Yerel Yönetim Daimi Komisyonu Başkanı ve beraberindeki Parlamento heyetinin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin konuğu olarak resmî temaslarda bulunmak üzere ülkemizi ziyaretinin uygun bulunduğuna,

Azerbaycan Millî Meclisi Başkanı Oktay Asadov’un resmî davetine icabet edecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca bildirilen isimlere,

İlişkin Başkanlık tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk ve 21 milletvekilinin, Büyük Menderes Nehri’ndeki kirliliğin ve çevreye etkilerinin (10/56),

Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk ve 21 milletvekilinin, pamuk üretimindeki sorunların (10/57),

Muğla Milletvekili Metin Ergun ve 25 milletvekilinin, turizm sektöründeki sorunların (10/58),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Avusturya Millî Meclis Başkanlığının daveti üzerine, Aralık 2007 tarihinde Viyana’da “Kitle imha silahlarının yasaklanması” konulu Uluslararası Parlamenter Foruma icabet edilmesine,

Slovenya Meclisi Dış İlişkiler Komisyonunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu heyetini Slovenya’ya davetine icabet edilmesine,

İlişkin Başkanlık tezkereleri;

2008 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2006 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmının 1’inci ve 2’nci sıralarında yer almasına; bütçe görüşmelerine 4/12/2007 Salı günü saat 11.00’de başlanmasına ve bitimine kadar, resmî tatil günleri dahil, her gün saat 11.00’den 13.00’e ve 14.00’ten günlük programın tamamlanmasına kadar çalışmalara devam olunmasına, ancak 14/12/2007 Cuma günkü birleşimin saat 10.00’da açılmasına ve görüşmelerin on bir günde tamamlanmasına; başlangıçta bütçenin tümü üzerinde gruplar ve Hükûmet adına yapılacak konuşmaların (Hükûmetin sunuş konuşması hariç.) 1’er saat (Bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir.), kişisel konuşmaların ise 10’ar dakika ile sınırlandırılmasına; kamu idarelerinin bütçeleri üzerindeki görüşmelerin on dört turda tamamlanmasına; turların bitiminden sonra Bütçe ve Kesin Hesap Kanunu Tasarılarının maddelerinin oylanmasına; İç Tüzük’ün 72’nci maddesi gereğince yapılacak görüşmelerde, her turda gruplar ve Hükûmet adına yapılacak konuşmaların 35’er dakika (Bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir.), kişisel konuşmaların 5’er dakika olmasına; kişisel konuşmalarda her turda İç Tüzük’ün 61’inci maddesine göre biri lehte biri aleyhte olmak üzere iki üyeye söz verilmesine ve bir üyenin sadece bütçenin tümü üzerinde veya sonundaki görüşmelerde ya da bir turda söz kaydı yaptırmasına; bütçe görüşmelerinde soruların gerekçesiz olarak yerinden sorulmasına ve her tur için soru-cevap işleminin 15 dakika ile sınırlandırılmasına; bütçe görüşmelerinin sonunda gruplara ve Hükûmete 1’er saat süre ile söz verilmesine (Bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir.), İç Tüzük’ün 86’ncı maddesine göre yapılacak kişisel konuşmaların 10’ar dakika olmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi;

Kabul edildi.

Gündemin “Sözlü Sorular” kısmının:

1’inci sırasında bulunan   (6/22),

2’nci                            (6/23),

3’üncü                         (6/85),

4’üncü                         (6/86),

Esas numaralı sorular, ilgili bakanlar Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından ertelendi;

5 ve 6’ncı sıralarında bulunan, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun (6/88), (6/89),

16 ve 19’uncu sıralarında bulunan; Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/150), (6/153),

21, 22, 23 ve 24’üncü sıralarında bulunan, Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun (6/155), (6/156), (6/157), (6/158),

31 ve 48’inci sıralarında bulunan, Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın (6/171), (6/190),

37’nci sırasında bulunan, Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın (6/179),

Esas numaralı sorularına, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım cevap verdi; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Tokat Milletvekili Reşat Doğru, Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın ve Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu, cevaplara karşı görüşlerini açıkladılar.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kararlaştırılmış olan Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun Tasarısı (1/337) (S. Sayısı: 47) görüşmeleri tamamlanarak kabul edildi.

2’nci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kararlaştırılmış olan Tanık Koruma Kanunu Tasarısı’nın (1/346) (S. Sayısı: 34) tümü üzerinde bir süre görüşüldü.

28 Kasım 2007 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşime 22.57’de son verildi.

 

 

 

Nevzat PAKDİL

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

 

 

 

 

Yaşar TÜZÜN

 

Fatma SALMAN KOTAN

 

Bilecik

 

Ağrı

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

 

No.: 40

II.- GELEN KAĞITLAR

28 Kasım 2007 Çarşamba

Tasarılar

1.- Türk Silahlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/463) (Plan ve Bütçe ile Millî Savunma Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.11.2007)

2.- İstanbul Teknik Üniversitesinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde Eğitim-Araştırma Yerleşkeleri Kurmasına İlişkin Çerçeve Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/464) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.11.2007)

3.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/465) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.11.2007)

Teklifler

1.- İzmir Milletvekili Oğuz Oyan ve 15 Milletvekilinin; 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/72) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2007)

2.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi ve 2 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/73) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2007)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan ve 25 Milletvekilinin, balık çiftliklerinin çevreye ve turizme olumsuz etkilerinin araştırılarak su ürünleri yetiştiriciliğinin çevreyle uyumlu gerçekleştirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/59) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/11/2007)

2.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 21 Milletvekilinin, İstanbul’da depreme yönelik çalışmaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/60) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/11/2007)

3.- Muğla Milletvekili Ali Arslan ve 24 Milletvekilinin, balıkçılık sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/61) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/11/2007)

 

28 Kasım 2007 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.04

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşimini açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre vereceğim.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Dünya Özürlüler Günü münasebetiyle söz isteyen İstanbul Milletvekili Lokman Ayva’ya aittir.

Sayın Ayva, buyurun efendim. (Alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- İstanbul Milletvekili Lokman Ayva’nın, 3 Aralık Dünya Özürlüler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı

LOKMAN AYVA (İstanbul) – Sayın Başkanım, aziz milletimin kıymetli vekilleri -her ne kadar biraz önce Sayın Bakanımız benim nasıl başlayacağımı kabartma metinden çıkarmaya çalışmışsa da ben farklı bir şekilde selamlamak istiyorum sizleri- bu Dünya Özürlüler Günü nedeniyle, şu ana kadar Hükûmetimizin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve bütün kamu kuruluşlarıyla beraber milletimizin biz özürlülere karşı yaklaşımından, verdiği hizmetlerden dolayı şükranlarımızı sunuyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Efendim, biz özürlülerin, insanlık kuruluşundan beri birtakım algılamalar ve yaşadıkları olaylar oldu. Artık, biz, geçmişi de inceleyerek, bugünü de analiz ederek birtakım sonuçlara vardık. Dedik ki: Bizim sorunlarımız ne ve şu anda biz ne talep ediyoruz, ne bekliyoruz? Kıymetli milletvekillerimizden, Hükûmetimizden, kamu kuruluşlarından, özel sektörden, sivil toplum kuruluşlarından ve milletimizden, insanlıktan ne talep ediyoruz? Onu şöylece üç maddede özetlemek mümkün:

Birincisi: Dünya belli bir insana göre dizayn edildiği için, o tip insan olmayanlar, yani farklı olanlar sorun yaşıyorlar. Dolayısıyla biz de sorunların giderilmesi için sistemlerin -hem fiziksel hem de soysal sistemlerin- farklı insanlara göre de dizayn edilmesinin gerektiğini düşünüyoruz. Mesela, bir ilkokul öğrencisine yapılan sırayla üniversite öğrencisine yapılan sıra aynı sıra değildir, farklıdır. Demek ki hizmet vermede veya hizmet almada beden farklılıkları önemli bir kriter olabiliyor. O yüzden, biz de istiyoruz ki, bütün sistemler kurulurken, bütün vatandaşlarımızı, İngilizcede bu “diversity” dediğimiz çeşitliliği dikkate alalım ve bütün insanlarımızı mutlu edecek şekilde düzenlerimizi, sistemlerimizi kuralım.

İkinci beklentimiz: Bütün insanların bizleri geçmişten öğrendikleri bakış açısıyla değil, yeni bir bakış açısıyla anlamaya, algılamaya ve bizi bilmeye çalışmalarını talep ediyoruz. Yani, geçmişte hiçbir işe yaramayan, çalışamayan, köşesinde bekleyen, eğitim göremeyen, işe yaramayan insanlar olarak öğrenildi. Bizler de bu bakış açısından son derece rahatsız olduk ve acı yaşadık, acılar çektik, hâlâ da devam ediyor. İşte biz bu bakış açısının değişerek gelişen, eğitim görebilen, çalışabilen, üretebilen, topluma katılabilen bireyler olarak algılanmayı talep ediyoruz.

Üçüncü talebimiz de: Biz özürlülere öyle bir destek verilmeli ki, bizlerin, kendimizin gelişmesi anlamında dört hususu gerçekleştirebilelim. Neler bunlar?

Kendi kendimize yetebilelim, kimseye muhtaç olmayalım. Ne derler: “Allah kimseyi kimseye muhtaç etmesin, çünkü insan eti ağırdır.” O yüzden, biz de kimseye muhtaç olmadan yaşamak, hayatımızı sürdürmek ve çoluğumuzla çocuğumuzla yuva kurmak, torunlarımızı sevmek istiyoruz, ama kimseye muhtaç olmadan bu işleri… Yani, en az düzeyde muhtaç olmak istiyoruz.

Bir başka husus: Bilgili ve kültürlü olmak istiyoruz. Bugün Kültür Bakanlığımızdan Millî Eğitim Bakanlığımıza pek çok kurumlarımızın yaptığı hizmetlerin daha da genişleyerek bilgi ve kültür düzeyimizin artmasını sağlamalarında destek bekliyoruz.

Üçüncü husus da efendim, meslek edinmek ve iş sahibi olmak istiyoruz. Hakikaten, bence, Hükûmetimizin ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin aldığı tedbirler neticesinde, Türkiye’de son dört yılda 80 bin civarında özürlü vatandaşımız iş sahibi oldu. Bu çok önemli bir başarıdır. Bu başarının devam ederek şu alana da yansımasını ayrıca talep ediyoruz: Sadece iş bulmak değil, iş sahibi olanların sayısını artırmak değil, iş yerindeki bulunan işlerin de kalitesinin ve elde edilen gelirin de yükselmesi noktasında Hükûmetimizden, Türkiye Büyük Millet Meclisinden ve bütün kuruluşlarımızdan, milletimizden destek ve hizmet talep ediyoruz.

Son olarak da, dördüncü talebimiz de, bizlerin daha iyi şartlarda olabilmesi anlamında, topluma katılma konusunda bize fırsat verilmesidir. Yani, sinemaya gidebilmek, tiyatroya gidebilmek, pikniğe, konferansa, cenazeye, bayram namazına vesair, her yere gidebilmek istiyoruz ve bu toplantılarda, buralarda da herkes gibi var olmak istiyoruz.

İşte, bütün bunlar, aslında, çok büyük bir değişim anlamında, dünyada, özellikle de ülkemizde hızlı bir şekilde devam ediyor. Fakat, yeni değişimler çok büyük bir değişim olmakla beraber, bu değişimler bazı yeni durumları da ortaya çıkardı. Bu yeni durumlar neler? Bir kere, birtakım uygulamalar var ve bu uygulamaların kalitesini yükseltmemiz lazım. Bu, doğal bir şey, bunu kınamak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ayva, bir dakikalık süre size yeter mi? Yoksa, bugün size pozitif ayrımcılık uygulayarak iki dakika vermek istiyorum. Ne istersiniz?

LOKMAN AYVA (Devamla) – Allah ne verdiyse. (Gülüşmeler)

BAŞKAN – Peki, iki dakika süre veriyorum size, konuşmanızı tamamlayın.

Buyurun.

LOKMAN AYVA (Devamla) – Sayın Başkanım, Başkanın eli tutulmaz.

Dolayısıyla, biz, bu değişimlerin uygulama kalitesinin yükseltilerek daha da güzel, mutlu edecek sonuçların doğmasını arzu ediyoruz. Nedir bunlar? Kamu yöneticisi, kamuda çalışan -hizmet veren daha doğrusu- insanlarımızın daha çok bilgilenmesi, bakış açılarının değişmesi, aynı zamanda hizmetlerden yararlanacak insanların bakış açılarının ve bilgilerinin yükseltilmesi gerekiyor ki, böylelikle uygulama kalitesi yükselsin.

Diğer bir husus: Yeni değişimler başka uyumsuzluklar meydana getirdi. Mesela, bir yerde kanun değiştiriyoruz, ama başka bir kanunda yeni bir durum ortaya çıkabiliyor. Bu uyumsuzlukların da giderilmesi gerekiyor.

Sayın Başkanım ve değerli milletvekilleri; üçüncü husus da şu: Türkiye’de çok önemli bir gelişme bu ve bunu bizim dünyayla paylaşmamız lazım. Biliyorsunuz, Hükûmetimizin de desteğiyle çeşitli uluslararası toplantılar yapıldı Türkiye’de, özürlülerin katılabildiği. Düşünebiliyor musunuz, başka ülkelerin özürlüleri, aileleri Türkiye’ye güvenerek özürlülerini gönderebildiler. Bu çok önemli bir gelişmedir ve bizdeki bu gelişmelerin bizden daha fakir ülkelerle paylaşılması ve başka ülkelerle bizim kendi medeniyetimizden elde ettiğimiz birikimlerin de paylaşılması lazım diye düşünüyoruz ve bunların da uluslararası anlamda açılımlarının sağlanması gerekiyor.

Biz, bu hizmetleri yapan herkese çok teşekkür ediyoruz. Fakat, sivil anayasa noktasında da, açıkçası, özürlülerle ilgili geçmiş bakış açısının bir tarafa bırakılarak yeni bakış açısıyla, eşitliğin, adaletli bir eşitliğin sağlanması noktasında hassasiyet bekliyoruz hazırlayanlardan. İnşallah, sizlerden de, Genel Kurulda görüşme aşamalarında bu talebimizin yerine geleceğine dair ümidimiz vardır.

Ben bütün milletime, özürlü kardeşlerime şunu söylüyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisine güvenin, Hükûmetimize güvenelim, kamu kuruluşlarımıza güvenelim. Çünkü, hakikaten insan hayatını öne alan, insanın en kıymetli varlık olduğunu düşünen insanların olduğu bir Meclisimiz var, Hükûmetimiz ve çalışanlarımız var. İnşallah, bizlerin daha da mutlu olacağı, daha da iyi olacağı yarınlar bekliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ayva, süremiz doldu.

Teşekkür cümlesini ifade eder misiniz.

Buyurun.

LOKMAN AYVA (Devamla) – Bizleri, hepimizi mutlu edecek bir gelecek bekliyor diyorum.

 Hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum.

Çok teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gündem dışı konuşmaya Devlet Bakanı Sayın Nimet Çubukçu cevap vereceklerdir.

Sayın Bakanım, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle İstanbul Milletvekilimiz Sayın Lokman Ayva’nın “3 Aralık Dünya Özürlüler Günü” münasebetiyle gündem dışı söz almış olması ve bu günü gündeme getirmiş olmasından büyük bir mutluluk duyuyor ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sizlerin de bildiği gibi, Birleşmiş Milletler 1981 yılını Dünya Özürlüler Yılı ilan etti ve 1992 yılı Aralık ayında da 3 Aralık gününün Dünya Özürlüler Günü olarak kutlanmasını istedi. Belki de, 3 Aralık Dünya Özürlüler Gününün en önemli etkinliği, özürlülük alanında toplumsal duyarlılığı artırma, farkındalık yaratma ve özürlü politikaları konusunda toplumun diğer tüm kesimlerinin bu konuya dikkat çekmesini sağlamaktır.

Ülkemizde de Dünya Özürlüler Günü çok çeşitli etkinliklerle kutlanıyor. Amacımız, hem özürlüler alanında özürlüler ve ailelerinde bir bilinç oluşturmak, aynı zamanda sağlıklı bireylerin özürlülük meselesine de bir bakış açısı ve farklı bir anlayışı ortaya koymaktır. Zira, özürlülük alanındaki sorunlarımızın belki de en büyüğü, bu alanda yeteri kadar farkındalık ve bilinç oluşmamış olması.

2005 yılında Hükûmetimiz döneminde çıkartılan Özürlüler Yasası, gerçekten, son derece kapsayıcı, kuşatıcı bir yasa olmasına rağmen, bugün, hâlâ, özürlü çocukları olan aileler bu Yasa’dan kaynaklanan haklarını bilmemekte ve kullanmamaktadır. İşte, bu sebeple, Engelsiz Türkiye Projesi’ni başlatarak, seksen bir ilde, il valilerimiz başkanlığında bilinçlendirme çalışmaları yapmaktayız.

Türkiye özürlüler araştırmasına göre, ülkemiz nüfusunun 12,29’unu özürlüler oluşturmaktadır. Yani, yaklaşık 8,5 milyon civarındaki özürlü, aileleriyle birlikte 30 milyon kişilik bir kitlenin sorunlarını konuşuyoruz bugün.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kimi fonksiyonlarını yitirmiş insanların hayata katılmalarını sağlayacak düzenlemelerin yapılması gerekliliği de, maalesef, çok ileri tarihlerde, yani 20’nci yüzyılda konuşulmaya başlanmıştır. Az önce özürlülerin durumuna ilişkin olarak Birleşmiş Milletlerin ilk ele aldığı dönemlerin tarihsel süreçlerine de baktığınız zaman, gerçekten, bu meseleyi çok yeni olarak konuşuyoruz.

Özürlüler, genellikle, politik olarak, bu döneme kadar, yoksul başlı aile meselesi olarak ele alınmış ve yardım eksenli bir siyaset anlayışı güdülmüştür. 2005 yılında çıkardığımız Özürlüler Yasası’nda, yardım eksenli bir siyaset anlayışı yerine, özürlülerimizin toplumsal hayata tam ve eşit katılımını sağlayacak düzenlemeleri yapmak ve onların ayrımcılığa uğramadan, toplumun eşit ve onurlu bir bireyi olarak yaşamalarını sağlamak en önemli hedefimizdi.

Nitekim, özürlüler politikamızı belli ayaklar üzerine oturttuk; öncelikle, eğitim, istihdam ve ayrımcılığa uğramadan, toplumsal hayata sosyal anlamda katılımlarının önündeki engelleri kaldırmak. Nitekim, eğitime ilişkin olarak, özürlülük konusunda evrensel normlara oturtulmuş bir eğitim anlayışını güdüyoruz ve özürlü bireylerimize ve özürlü ailelerine de bu toplumun eşit ve onurlu bir bireyi olarak yaşama şansı veriyoruz. Nitekim, Anayasa’mızın 61’inci maddesinde karşılığını bulan bu anlayış ve “sosyal devlet” ilkesi gereği de bu hizmetler yapılıyor.

Özellikle eğitim alanında yaptığımız çalışmalara vurgu yapmam gerekirse, bugün, özürlü çocukların eğitim giderleri devlet tarafından karşılanmaktadır. Önceleri Emekli Sandığına mensup ailelerin çocuklarıyla başlayan bu süreç, SSK ve Bağ-Kur’luları da kapsayacak şekilde genişletilmiş, en son, nihai olarak, hiçbir sosyal güvenlik kurumuna tabi olmayanların hakları da bizim Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirge Kurumu tarafından karşılanarak eğitimleri tamamlanmıştır.

“Bu yetmez.” dedik. Özürlü çocuklarımızın belki de en büyük problemi, özürlülük alanında okullara erişimleriydi, yani ulaşım meselesiydi. “Sadece eğitimi karşılamak yetmez. Özürlü çocuklarımızın eğitime ulaşımlarını, erişimlerini de Hükûmet olarak biz karşılayalım.” dedik ve bir projeyle Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonundan karşıladık.

İlk önce pilot olarak başlattığımız, daha sonra bütün çocuklarımızı kapsayacak bu uygulama neticesinde, özürlü çocuğu olan ailelerin “Hiçbir şekilde benim param yok, yoksulluk nedeniyle çocuğumu okula gönderemiyorum; yol param yok, çocuğumu okula, servise veremiyorum.” gibi bir gerekçeyi ortadan kaldırdık.

Bugün ailelere buradan seslenmek istiyorum, özürlü çocuklarımızın toplumsal hayata katılımının önündeki en büyük engel olan eğitimsizliğin önündeki bütün engelleri kaldırmış bir Hükûmet olarak ve ilgili Bakan olarak sesleniyorum: Lütfen, çocuklarınızı okullara gönderin. Çünkü, onların okullara gittikleri zaman nasıl değiştiklerini, nasıl kendi başlarına hareket edebildiklerini, kendi kendilerine yetebildiklerini, hiç tahmin etmediğiniz şeyleri öğrenebildiklerini ve uygulayabildiklerini göreceksiniz.

Bunun dışında, aynı zamanda istihdam politikalarına çok ağırlık verdik ve özürlülerin istihdamı için kota ceza sistemini getirdik, hem İş Kanunu’nda hem Devlet Memurları Kanunu’nda. Az önce Değerli Milletvekilimiz Lokman Ayva’nın da söylediği gibi, bu alanda çok yüksek bir artış sağladık. Ama, takdir edersiniz ki attığımız adımlar son derece öncü adımlar, henüz ileri adımlar diye nitelendireceğimiz bir düzeye gelemedik istihdam konusunda. Kota ceza sisteminin Avrupa’da terk edildiğini, ama Türkiye’de bir geçiş dönemi için uygulanması gerekliliğinden hareketle, bu inançla bu uygulamayı getirmiştik. Ama, bu dönemde biraz da özürlü çalıştırma konusunda iş yeri sahiplerinin de aynı duyarlılıkla hareket etmesini temellendirdik. Fakat, uygulamada gördük ki -buna ben bizzat Bakan olarak şahit oldum- “Sayın Bakanım, biz sigorta bedellerini ödeyelim, çocuklar veya özürlüler iş yerine gelmesin. Çünkü, bize bir fayda sağlamıyor...”

Oysaki bizim amacımız özürlülere herhangi bir şekilde destek sağlamak değil. Az önce de söyledim, sosyal yardım eksenli bir siyaset gütmüyoruz, yardım eksenli bir siyaset anlayışı gütmüyoruz özürlü politikasında. Bizzat onların o iş yerine gitmesi, kendi kendine yetebiliyor olması, o iş yerine devam etmenin verdiği sosyal güven… İstiyoruz ki, bir özürlü eğitimini alsın, iş yerine gitsin, iş yerinden çıktıktan sonra markete uğrasın, gerektiğinde evinin alışverişini yapsın, market de bu şekilde dizayn edilsin, rahatlıkla toplu ulaşım araçlarına binsin ve bütün bunları uygularken hiçbir eksiklikle ve engelle karşılaşmasın. Hedefimiz bu.

Söylediğim gibi, kota ceza sisteminde beklenen hedeflerimizi tam olarak yakalayamamış olduğumuzdan hareketle, bu yıl, Hükûmet olarak, hazine tarafından, özürlü çalıştırılan iş yerlerinin sigorta primlerini devlet olarak biz karşılayacağız. Bunun da önemli bir katkı ve destek sağlayacağına yürekten inanıyorum.

Özürlüler Yasası’yla birlikte gerçekten çok önemli değişiklikler oldu. Bunların bazılarını sıralayacak olursam: Bakıma muhtaç özürlülerin bakım hizmetlerinden ikametgâhlarında veya kuruluşlarında yararlanabilmeleri. Bu, gerçekten çok önemli bir hizmetti. Çünkü, çoğu zaman özürlü ailelerin belki de en büyük problemi, üzerlerindeki yükü sadece kendilerinin taşıyor olmasıydı ve özürlü çocuğu olan ailelerde, ebeveynlerde bu sorumluluk, maalesef tek taraflı olarak annenin omuzlarındaydı. Gittiğim birçok yerde anneler “Ben öldüğüm zaman benim çocuğuma ne olacak?” kaygısı içindeydiler. İşte bu uygulama “Ben öldüğüm zaman benim çocuğuma ne olacak?” kaygısını o annelerin omuzlarından alıp devlet olarak üstlenmemiz anlamına geliyor.

Şöyle ki: Özürlü bir çocuğu olan anne eğer çocuğuna kendisi veya yakınlarından birisi bakıyorsa, onlara evde bakım için bir asgari ücret tutarında ücret ödüyoruz. Çoğu özürlünün ve ailesinin bu hizmetten haberdar olmadığını biliyorum. Bu yüzden burada bunları yeniden gündeme getirme olanağım olduğu için çok mutluyum.

İkincisi: Yine özürlü aile eğer “çocuğuma ben bakamayacağım” diyorsa, biz çocuklarının bakımını özel bakım merkezlerinde karşılıyoruz ve iki asgari ücret tutarında. Yani “ben çocuğuma bakamıyorum” dediği zaman bir özel kuruluşa yerleştirebiliyor veya devletin kurumlarına yerleştirebiliyor. Bu özel kurumları da ailenin seçme şansına bırakıyoruz. Bu da çok önemli bir açılım.

Öyle ki, bazı anneler çocuklarını kısa süreli de olsa bir yere bırakamadıkları için inanılmaz dramlar yaşanıyordu. Yirmi iki yaşında ağır zihinsel özürlü kız çocuğu olan bir annenin, bana söylediği söz de beni bu anlamda çok etkilemiştir. “Ben annemin cenazesine bile gidemedim Sayın Bakan, çünkü çocuğumu bırakacak hiç kimsem yoktu.” demiştir. İşte, bugün, biz, annelerin, babaların üzerindeki yükü, omuzlarındaki sorumluluğu paylaşan bir devlet ve Hükûmet anlayışını yansıtıyoruz.

Aynı zamanda toplumsal yaşama katılımın ön şartı olan ulaşılabilirliğin sağlanması ki, Yasa bunun için yedi yıllık bir süre tanıdı. Az önce Lokman Ayva Bey’in de söylediği gibi, sinemaya gitmek istiyorlar, balık tutmak istiyorlar, rahatlıkla marketlere alışverişe gitmek istiyorlar. İşte bu erişebilirlik konusunda da belediyelerimizin bir hizmet yarışı anlayışı içerisinde hareket edeceğini umuyor, kendilerinin bu konuda, tanınan yedi yıllık süreyi çok daha kısa bir sürece çekeceklerine inanıyorum.

Aynı zamanda, özürlü eğitimi konusunda -az önce değindim- son derece önemli bir aşamadayız ve gerçekten tüm özürlü çocuklarımızın eğitim alması temel hedefimiz. Ortalama olarak 300 bin civarında eğitilebilir özürlü çocuğumuzun… Şu anda, 27 binle başlayan çalışma, bugün 160 bin civarında çocuğun eğitim aldığı bir düzeye geldik ki, hedefimiz tüm özürlü çocukların gerçekten eğitim alabilmeleri.

Aynı zamanda, özürlülerin, kendi özür durumlarına uygun, mesleki becerilerini geliştirerek istihdamda rol almaları ki, bu konuda da son derece önemli çalışmalar yapıyoruz. İş gücü piyasasına katılımları son derece zor olan zihinsel, duyusal ağır özürlülerin korunması için de korumalı iş yeri uygulamalarına yasal düzenlemede yer verildi.

Özellikle, yeni dönemde yaptığımız yeni uygulamalardan ve Yasa’da yer alan, işitme engelliler için, kullanabilecekleri bir ulusal işaret dilinin oluşturulması çalışmaları tamamlanmak üzere. Türk Dil Kurumu Başkanımıza da ben buradan teşekkür etmek istiyorum. Çünkü, son derece hızlı bir şekilde bu çalışmaları tamamlıyorlar.

Şimdi, diyenler olabilir, “Acaba bu konuda kullanılan işaret dili neydi?” diye. Gerçekten, şu ana kadar işitme engellilerimizin kullandığı dil, son derece yerel özellikler taşıyan… İşte, bir yerde öğretmeni bir şekilde, bir başka yerde… Ve bazen işitme engelliler kendi aralarında bile kullandıkları dili anlayamıyorlardı. Bu yolla, harf sistemiyle öğrenecekleri Türkçe işaret dili sisteminin onların hem ülkemizde birçok şeyi daha hızlı öğrenmelerine, aynı zamanda, gerekirse, yabancı dil öğrenmelerinin bile önündeki engellerin aşılacağını düşünüyorum.

Yine, üniversitede okuyan özürlü öğrencilerimiz için üniversiteler bünyesinde, YÖK bünyesinde bir “Özürlü Koordinasyon Merkezi” kurulması yasa tasarısında yer aldı ve bu konuda da çalışmaların hızla sürdüğünü biliyoruz ve yerel düzeyde özürlü hizmetleri için birimler oluşturulması Kanun’da yer aldı ve bugün, gerçekten belediyelerimizin bu alanda son derece hızlı çalışmalar yaptığını biliyorum.

Çok yakın bir zamanda -önce iki Özürlüler Şûrası gerçekleşti- Hükûmetimiz döneminde Üçüncü Özürlüler Şûrasını da bakım meselesi olarak ele aldık. Bakım hizmetleri konusunda da yeni dönemde son derece önemli çalışmalar yapılacaktır. Bakım hizmetlerinden eğitime, istihdamdan toplumsal hayata katılıma kadar yeni hizmet modelleri ve uygulamalarıyla özürlü bireylerin hayatında katettiğimiz mesafe son derece önemli bir mesafedir. Azımsanamayacak kadar önemli bulduğumuz bu mesafeyi Hükûmet olarak kesinlikle yeterli görmüyoruz ve bu alanda yürünecek çok daha önemli bir yol, atılacak çok önemli adımlar olduğuna inanıyoruz.

Bir kez daha ifade etmek istiyorum ki, engelsiz bir topluma, engelsiz bir Türkiye’ye doğru verdiğimiz mücadelede tüm tarafların duyarlılığı, bilgi ve bilinç sahibi olması son derece önem taşımaktadır. Özürlü ayrımcılığının ortadan kalkması için, başta özürlüler olmak üzere toplumun tüm kesimlerinin duyarlılığı gerekmektedir.

Özürlüler Yasası’nda yaptığımız bazı düzenlemelerin toplumsal karşılığının bulunmasını da iki örnekle buradan anlatmak istiyorum.

Birincisi, özürlülere otoparklarda yer ayrılmasını zorunlu kıldı yasa. Evet, bunlar marketler dâhil düzenleniyor. Aynı zamanda, özürlüler için ayrılmış yere sağlıklı bireyler tarafından park edilmesi durumunda da 3 katı kadar trafik cezasıyla cezalandırılıyorlar ve fakat buna rağmen bugün hâlâ özürlüler için ayrılmış araç yerlerine sağlıklı bireylerin araçlarını park ettiğini görüyoruz. Özürlülere ayrılmış yerlere sağlıklı bireylerin araçlarını park etmemeleri gerektiğinin bilincinin de sağlıklı bireylerde oluşması en önemli dileğimiz, hedefimiz.

Çok yakın bir zamanda, geçtiğimiz kasım ayında Antalya’da bir trafik kazası oldu. Antalya Altı Nokta Körler Derneğinin Başkanı trafikte karşıdan karşıya geçmek için beyaz bastonunu havaya kaldırdı fakat, beyaz bastonun havaya kaldırılmasının ne anlama geldiğini bilmeyen bir sürücü tarafından ezilerek yaşamı sonlandı. Bugün özürlü bireylerin bunları öğrenmesi kadar, onların yaşama hakkına saygı gereği hepimizin öğrenmesi gerekiyor. Beyaz bastonunu havaya kaldırmış bir kişiyi gördüğümüz zaman, aracımızı, yaya şeridinde olmasak bile durdurmamız gerektiğini, kırmızı ışık yanmıyorsa bile durmamız gerektiğini bilmemiz gerekiyor. Sağlıklı bireylerin de durdukları yer, özürlü bireylerin haklarına en ayrıntılı bir şekilde saygı göstermeleridir diyorum.

Özürlüler alanındaki sorunları tüm tarafların ve toplumun el ele vererek birlikte aşabileceğine inanıyorum. Parlamentomuzun Özürlüler Yasası’na vermiş olduğu destekten dolayı ben bir kez daha teşekkür ediyor, Dünya Özürlüler Günü vesilesiyle tüm özürlülerimize engelsiz bir yaşam temenni ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Gündem dışı ikinci söz, Burdur ilinin hayvancılık ve mermer sektöründeki yaşamış olduğu sorunlar hakkında söz isteyen Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’a aittir.

Sayın Özkan, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Özkan.

2.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, Burdur’un hayvancılık ve mermercilik sektöründe yaşadığı sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye, dünya doğal taş rezervinin yüzde 40’ına sahiptir, bu potansiyelin ancak yüzde 1’i kullanılmaktadır; sebebi, rekabet ettiğimiz ülkelerden enerjiyi 5 kat fazlasıyla kullanıyor olmamızdır.

Burdur ili, mermercilikte “Burdur beji” olarak bilinen özel türüyle ve 290’ı aşkın çeşidiyle iddialı bir konumdadır. Rezervimiz 1,5 milyar ton civarındadır, ancak Burdur ili, teşvik alan illere göre, mermeri 3 kat fazla bir maliyetle üretmektedir; dolayısıyla, yurt içinde ve yurt dışında haksız rekabetle karşı karşıyadır. Şu anda, sektör, serumla yaşar hâle gelmiştir. Bu tür potansiyeli olan ilimize, sektörel bazda teşvik kapsamına alıp ucuz elektrik, ucuz mazot, ucuz iş gücü sağlanamaz mı diye Meclisimizi sorguluyorum.

Burdur ili, son yıllarda, göç veren bir il konumuna geldi. Bu göç, insan göçü değildir; göç, üretimin göçüdür. Pancarda kota, göç var; anasonda kota, göç var; haşhaşta kota, göç var; tütünde kota, göç var; kıl keçisine engel, göç var. Ayrıca, üretim girdilerinin artmasıyla kendir, nohut, buğday, arpa, çavdar ve hayvancılık da göç etme noktasına geldi. Bu arada, Burdur’un imdadına, imdat sesine mermer kulak verdi, hayat suyu gibi yetişti. Ancak, şu anda, en fazla katma değer üreten, devlete vergi kazandıran sektör mermercilik de göç edeceğe benziyor. Gelin, yıllardır ağzınıza sakız ettiğiniz sektörel bazda desteği -Burdur anlamında- mermere ve hayvancılığa verelim, yeterli desteği ve teşviki sağlayalım, hem benim sanayicim göç etmesin, işi bırakmasın hem de ülkemin çalışkan iş adamları Burdur’a gelsin, insanlarımıza bir kazanç kapısı sağlasın, göçü durduralım.

Yetkililere buradan sesleniyorum: Ulusal mermercilik politikası günün koşullarına göre geliştirilmelidir. Arama, araştırma, tespit, üretim ve işleme çalışmalarına bir yön verilmelidir. Sektörün ileri teknolojileri takip etmesi bir zorunluluktur. Bunun için düşük faizli kredilere ihtiyaç vardır. Ayrıca, alınan ekonomik tedbirler dolayısıyla kapatılan Madencilik Fonu’nun yerini alabilecek ve özellikle bu sektörü destekleyen bir finans kuruluşuna veya yöresel ürün borsasına gerek duyulmaktadır.

En önemli sorunlardan biri de imalat girdi fiyatları artarken döviz kurlarının sürekli düşmesi sektörde sıkıntı yaratmaktadır. Uzun vadeli kredi sözleşmelerinde ruhsatlar teminat olarak kabul edilmiyor, ancak mermercilerin ellerindeki en büyük teminat maden arama sahalarıdır. Bu sahaların kredilendirmelerde teminat olarak kabul edilmesi mermerciliğimize büyük kolaylık sağlayacaktır.

Mermer nakliyesi büyük maliyet gerektirmektedir. Burdur’dan, Karamanlı’dan, Bucak’tan, Tefenni’den üretilen mermerlerimiz Antalya Limanı’ndan ihracata yönlendirilememektedir. Antalya Limanı’nın kullanılması sağlanırsa maliyetlerde en az yüzde 2-3’lük bir düşüş olacaktır. İhracatımız uzak olmasına rağmen İzmir Limanı’na yapılmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kısaca, Burdur mermercilerimizin sorunlarına kulak verilmesi üretim göçünü engelleyeceği gibi binlerce çalışan işçimizin mağduriyetlerini engelleyecektir. Şu anda, Anadolu Doğal Taş, Mermer ve Teknoloji Fuarı Antalya’da devam etmektedir. Tüm arkadaşlarımız davetlidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gelelim hayvancılığımıza. Burdur’da yüzde 98’i kültür ırkı olmak üzere 110 bin büyükbaş, 225 bin küçükbaş hayvan potansiyelimiz vardır. Yılda 4 bin ton et, 2.700 ton süt üretilmektedir. Ürettiğimiz sütün yüzde 85’i il dışına gitmektedir. Üreticinin eli hamur, karnı açtır. Acilen devlet desteğiyle ilimize entegre tesisler kazandırılmalıdır. Bunun için sektörel bazda desteğe ihtiyaç vardır. Üreticilerimize, Burdur’umuz dâhil olmak üzere söz verilen, buzağı desteği, yem bitkileri desteği, et, süt primi, suni tohumlama teşvik primi yaklaşık on aydır ödenmemektedir.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sadece Burdur’da mı?

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – Türkiye genelinde.

Üreticilerimiz Köy-Koop, damızlık sığır yetiştiricileri birlikleri, veteriner sağlık teknisyenleri, teknikerleri ve veteriner hekimler mağdur olmuşlardır bu konuda. Bu konuyla ilgili Sayın Bakana bir sayfalık yazılı soru önergemin cevabı bir cümle olarak gelmiştir. Cevapta, 2007 yılı tarımsal destekleme bütçesinin tamamının kullanıldığını, kalan kısmının ödenekler dâhilinde verileceğini ifade etmişlerdir. Uzun sözle anlatıma gerek yok. Sayın Bakan, yeni bir ödenek var mı, yok mu? Bunu bildirin yeter. Ayrıca, Burdurlular olarak organize hayvancılık bölgesi istenmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özkan, bir dakika süre veriyorum. Konuşmanızı tamamlayınız.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) - Bunun için her türlü destek ve imkân Burdurlular tarafından sağlanacaktır. Somut bir adım beklenmektedir. Vaat edilen desteklemeler verilmediği için yem bitkileri üretiminde sıkıntı büyüktür. Büyük işletmeler için yurt dışından gebe düve alımı devam etmektedir, devam ettiği konusunda basından haberler alıyoruz. İlimiz yetiştiricisi bundan dolayı çok tedirgindir. Burdur tam damızlık düve merkezi konumuna gelmekte iken, bu ithalatın açılması en çok ilimizi üzmüştür ve etkilemiştir. Bu nedenle, ithalatın bir an önce durdurulmasını istiyoruz. Gerekli fiyat verildiğinde damızlık düve arzında sorun yaşanmayacaktır. Şu anda, pazarlarda damızlık düveler et fiyatına satılmaktadır ve kesime gitmektedir. İthal düvelerin birçok sorunlarıyla beraber gelmekte olduğunu hepimiz biliyoruz.

Yumurta üreticisi karın tokluğuna çalışmaktadır. Hammadde sıkıntısı had safhada ve pahalıdır. Çözüm, soya, mısır ve ayçiçeği üretiminin artırılması ve üretim desteklerinin artırılmasıdır. Tavukçuluk et ve yumurta üretimi anlamında düşük faizli kredilerle desteklenmelidir. Hayvansal ürünlerin üreticiden tüketiciye sunumunda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özkan, teşekkür ederim.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – Teşekkür edip bitireceğim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Efendim, Özürlüler Günü münasebetiyle sadece Lokman Bey’in mikrofonunu açtım. Prensiplerimi bozdurmayın. Lütfen, istirham ediyorum.

Teşekkür ederim katkılarınız için.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – Bu duygularla teşekkür ediyorum. Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sağ olun.

Gündem dışı konuşmaya Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehdi Eker cevap vereceklerdir.

Sayın Bakanım, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gündem dışı söz alan, Burdur Milletvekili Sayın Ramazan Kerim Özkan’ın konuşmasına cevap vermek üzere huzurlarınızdayım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hayvancılık, Türkiye’de tarım sektörü içerisinde alt sektör olarak en önemli faaliyet alanı ve Türkiye’de, oldukça geniş bir kitleyi ilgilendiren, daha çok bitkisel üretimle birlikte yapılan bir faaliyet alanı. İşletme yapısı, yetiştirme tekniği, yem kaynakları ve yetiştirici örgütlenmesi, bilgi düzeyi açılarından da bölgeler arasında ciddi farklılıkları bulunan bir alt sektördür.

Türkiye’de, 2001 yılı sayımına göre, bitkisel üretimle hayvansal üretimi bir arada yapan 3,1 milyon tarımsal işletme var; sadece hayvancılık faaliyeti yapan ihtisas işletmelerinin sayısı, ne yazık ki sadece 70 bin civarındadır ve işin önemli bir noktası da bu işletmelerimizin yüzde 96’sı, 1 ila 25 baş arasında hayvan varlığına sahiptir. Bu, tabii, biraz sonra söyleyeceğim sorunların da temelini oluşturmaktadır hayvancılık alanında.

Türkiye’de, 10 milyon büyükbaş hayvan, 31 milyon da küçükbaş hayvan bulunmakta, toplam 41 milyon civarında büyükbaş, küçükbaş hayvan popülasyonu vardır. Burdur ilimizde de 133 bin civarında büyükbaş ve 176 bin civarında da küçükbaş hayvan bulunmakta.

Yine, Türkiye’deki işletmelerin, hayvancılık işletmelerinin, yaklaşık 1 milyon 300 bini sütçülük işletmesi olarak geçmekte, 600 küsur bini de besi işletmesi olarak geçmektedir.

Kuşkusuz, 10 milyon civarındaki hayvan varlığının, ırklar itibarıyla değişiklik gösterdiği muhakkak. Burada, yüzde 10 kadarı saf kültür ırkı oluşturuyor ki bunu, biz, soy kütüğüne kayıtlı hayvan, pedigrili hayvan sayısından anlıyoruz. Burada, 1 milyon baş kayıt var ve bu 1 milyon başa, AK Parti Hükûmeti döneminde ulaşıldı. Biz, hükûmeti devraldığımız zaman, bunun sayısı sadece 178 bindi yani pedigrili hayvan sayısında kayıtlı hayvan sayısında 5 kattan daha fazla bir artış oldu AK Parti döneminde. Ön soy kütüğüne kayıtlı hayvanda da 2006 yılında 3 milyon 200 bin başa ulaştık ve hükûmeti devraldığımızda bunun da sayısı sadece 760 bin civarındaydı. Kayıtta, hem soy kütüğünde hem ön soy kütüğünde, 5-6 katlık önemli bir artış var bizim Hükûmetimiz döneminde.

Yine, verimlilikte ciddi bir artış görüyoruz, hayvan başına elde edilen süt ve hayvan başına elde edilen et miktarında. O da şu şekilde: 2002 yılında, Türkiye’de, bir sığırdan elde edilen yani bir inekten elde edilen süt miktarı, ortalama -ulusal sığır ortalaması- 1.650 litre iken bugün, bu rakam, 2006’da, 2 bin ila 6 bin arasında değişmekte yani ortalama 2 bin ama 6 bin litre süt üreten işletme sayısı da oldukça yüksek. Keza, bir sığırdan elde edilen et miktarında da ortalamada, 183 kilodan 190 kiloya bir artış meydana geldi ki -bu, son derece de tabii, bu geçen dört yıl içerisindeki bir artışı ifade ediyor- 10 milyon hayvanı dikkate aldığımızda, bir aşama kaydettiğini görüyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, çok genel bir çerçeveyle fotoğrafını vermeye çalıştığım hayvancılık sektörümüzün sorunları var. Bu sorunlar dünden bugüne oluşan sorunlar değil; başından beri, çok uzun yılların ihmaliyle ortaya çıkmış sorunlar, kronik sorunlar. Bunların birincisi -biraz önce söyledim- işletmelerin küçük ve dağınık olması ki, bir işletmede ortalama 3 ila 4 hayvan bulunmakta. Böyle bir işletme yapısında, tabiatıyla, verimli üretim yapmak ve bunu kârlı bir hâle getirmek oldukça zordur, takdir edersiniz.

Bir başka problem, işletmelerin tamamının kayıt altına alınmamış olmasıdır. TURKVET sistemi var bizim Tarım Bakanlığı bünyesinde, kayıt sistemi. Şu an itibarıyla yüzde 80 bu kayıt, önümüzdeki yıl küçükbaş hayvanlara dönük olarak da bir çalışma yapılıyor ve 2009’da da küçükbaş hayvanların da kayıt sistemi başlayacak.

Modern sağım üniteleri ve ahır hijyeni ki, gübre çukuru, otomatik vesaire bunların yapılmasında girdi ve teknoloji kullanımı arzu edilen düzeyde değil, geleneksel işletme anlayışı hâkim. Bir de tabii, ülkemizin coğrafi konumu sebebiyle polikültür tarımın yapılması ve kıtalar arasında bir geçiş, bir köprü durumunda olması sebebiyle, biraz önce söylediğim sorunlara paralel olarak bir başka sorun ortaya çıkıyor ki, hastalıkların, salgın hayvan hastalıklarının varlığı. Bu da önemli bir şey ve bu, tabii, büyük ölçüde bütçeyle alakalı bir konu. Yani, diyelim ki, bir tüberküloz hastalığının veya bir brusella hastalığının gerçekte eradikasyonu; bugün için tek başına böyle bir hastalığın eradikasyonunu yapabilmemiz için en az bir 25 milyar YTL para harcanması gerekiyor ki, bunu da Türkiye’nin bütçe imkânlarını dikkate aldığımızda, kısa süre içerisinde, çok kısa süre içerisinde bunu eradike etmek zor bir durum ortaya koyuyor.

Bir başka sorun, tabii, yemin, özellikle kaba yem üretiminin Hükûmetimiz dönemindeki bütün gelişmelere rağmen, 4-5 katlık bir artışa rağmen hâlâ bu ihtiyacın ortada olmasıdır, ki, 37 milyon ton üretime çıkardık kaba yem üretimini Türkiye’de toplam; biz geldiğimizde, bu, 25 milyon ton civarındaydı ama hâlâ 13 milyon ton civarında bir açık söz konusu ki, biz de, destekleme politikalarıyla bunu belli bir noktaya getirdik. Biraz sonra arz edeceğim. Biz, 4-5 kat yem ekiliş alanında artış meydana getirdik.

Peki, bunlarla ilgili neler yapılıyor, bu sorunlara karşı ne tür projeler uygulanıyor? O projelerle ilgili sadece başlıkları sizlere arz etmekle yetineceğim.

Hayvancılığı Geliştirme Projemiz var. Sığırlarda suni tohumlama, ön soy kütüğü, soy kütüğü ve döl kontrolü faaliyetleri. Küçük baş hayvancılığın ıslahı, arıcılığın geliştirilmesi, ki, su ürünleri ve arıcılık da, bildiğiniz gibi, hayvancılık sektörü içerisinde mütalaa edilen alt sektörler.

Mera ve yem bitkilerinin üretiminin geliştirilmesi. Yetiştirici örgütlerinin kurulması, ki, bizim Hükûmetimiz döneminde üretici birlikleri kuruldu, yetiştirici birliklerine de ciddi destekler sağlandı ve onlar da, Türkiye’de belli bir sayıya, belli bir noktaya ulaştı.

Hayvancılığın desteklenmesi… Bizim Hükûmetimiz döneminde bütçeden ayrılan para 8 ila 10 kat arasında arttı değerli arkadaşlar. 2002 yılında Hükûmeti devraldığımız yıl Türkiye’de hayvancılık sektörüne verilen destek sadece 80 milyon YTL civarında ve bugün, bu, 750-800 milyon YTL civarında. Bu kadar ciddi bir hayvancılığa destek artışı sağlandı, 8-10 katlık. Zaten gelişmeler de bunlarla sağlandı. Biraz sonra onların rakamlarını sizlere arz edeceğim.

Hastalıklarla mücadele ve tarımsal kalkınma kooperatifleri yoluyla, özellikle kırsal kesimde vatandaşlarımızın daha çok hayvancılık faaliyeti yapması ve uygun şartlarda kredilendirmek yoluyla bunu yapmaları bizim en çok önem verdiğimiz konulardan bir tanesi.

Yine, yerli gen kaynaklarının ve bunların muhafaza edilmesi, bunların sürdürülmesi, bir gen kaynağı olarak bunlardan istifade edilmesi bizim projelerimiz arasında.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hayvan ırklarının ıslahı için yapılan suni tohumlama çalışmasında bizim aldığımız mesafe gerçekte çok muazzam, 3,5 kat artış sağladık beş yıl içerisinde, 624 binden 2 milyon 200 bine çıkardık. Burdur ilinde -sadece Burdur ilinde- 2002 yılında 26 bin adet suni tohumlama yapılıyordu. 2007 yılında bu 81.536’ya çıktı.

Yem bitkileri ekilişi 216 bin hektardan 850 bin hektara çıktı Türkiye genelinde Hükûmetimiz döneminde, 3,7 katlık bir artış ve Burdur ilimizde 44 bin dekardan 137 bin dekara çıkarıldı. Artış oranı 3 katın üzerinde. Yani, bu sadece Burdur ilindeki mesafe.

Su ürünleri üretimi, ki, Burdur önemli bir su ürünleri üretimine de sahip. Bakın, su ürünleri üretiminde 425 tondu Burdur, biz bunu 1.530 tona çıkardık. Bizim dönemimizde bunlar arttı. Türkiye genelinde 50 binden, 150 bin tona çıktık.

Mera ıslahı, ki, hayvancılık deyince aklımıza gelecek en önemli konulardan bir tanesi. 68 bin dekardan 500 bin dekara çıkardık Türkiye genelinde. 8 kat artış sağlandı Türkiye genelinde. Burdur ilimizde 2002 yılına gelinceye kadar hiç çalışma yok merada, mera ıslahında. Yani, Bakanlığın yürüttüğü Hükûmet destekli hiçbir proje yok, hiçbir çalışma yok ve 2004-2007 yılları arasında biz 10.600 dekarda mera ıslah çalışması yaptık Burdur’da. Bunu değerli Burdur Milletvekillerimiz de yakından takip ediyorlar.

Tarımsal desteklemelerde 3 katlık bir artış meydana geldi, biraz önce söyledim Türkiye genelinde. Burdur ilinde 17 milyon YTL’den 35 milyon YTL’ye çıktı. Biz 2007 yılı içerisinde Burdur’a 35 milyon YTL tarımsal destek sağladık. Ödendi bu. Hayvancılık destekleri –biraz önce söyledim- 80 milyondan 710 milyon YTL’ye çıktı Türkiye genelinde. Burdur ilinde, biz devraldığımızda, sadece 2 milyon YTL’ydi. Sadece 2 milyon YTL hayvancılık desteği alıyordu Burdur. 2007 yılında 14 milyon YTL, 7 katlık bir artış!

Prim desteği, keza 186 milyon YTL’den 1,3 milyar YTL’ye çıktı Türkiye genelinde ve Burdur’da da 6 bin YTL alıyordu sadece Burdurlular. Prim desteği olarak sadece 6 bin YTL alıyordu. 2007 yılı içerisinde hayvancılık hariç 2,1 milyon YTL…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Bakanım, Burdur köşeyi dönmüş, haberimiz yok!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - O, nereden baktığınıza bağlı.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Çalışkan Burdurlu… Burdurlular çalışkan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Hamdolsun… Hamdolsun… Bizim Hükûmetimizle köşeyi, hem de verimliliğin köşesini, istikrarın köşesini, refahın ve mutluluğun köşesini yakalıyor inşallah, hiç merak etmeyin.

Süt üretimi Türkiye genelinde 8,4 milyon tondan 11,5 milyon tona çıktı değerli milletvekilleri. Bunun, ben, özellikle altını çiziyorum. Bu, verimlilik artışıyla elde edilen bir üretim artışı. Çünkü, Türkiye’de hayvan sayısında artış meydana gelmedi. Aynı hayvandan, aynı sayıdaki hayvandan 3,5 milyon ton daha çok süt alındı bu dönemde. Sebebi: Yem bitkilerinde sağlanan üretim artışı ve ırk ıslahında sağlanan gelişmeler, verilen destekler.

Bakın, Burdur’da yine süt üretimi de arttı, 219 bin tondan 250 bin tona çıktı 2006 yılında. Et üretimi, keza kayıtlı et üretimi, kırmızı et üretimi 420 bin ton idi, 490 bin tona çıktı. Burdur’da 2.300 tondan 5.600 tona çıktı et üretimi. Burada artış yüzde 143, sadece Burdur’daki et artışı.

Şimdi, önemli bir konuyu daha anlatacağım sizlere ve Burdur’a yapılan, gerçekte bu dönemde yapılan, Hükûmetimiz döneminde yapılan önemli bir faaliyet.

Değerli arkadaşlar, Türkiye genelinde tarımsal kalkınma kooperatiflerine verilen kredi desteği 10 kat artırıldı, 148 bin aile desteklendi. Türkiye’de, bizden önceki Hükûmet döneminde –bütün Hükûmet dönemini kastediyorum- 287 kooperatife 87 milyon YTL destek sağlandı. Bizim dönemimizde 1.232 kooperatife tam 820 milyon YTL destek sağlandı. Şimdi Burdur’un rakamını söylüyorum: Burdur’da bizden önceki dönemde sadece 3 tane kooperatife 760 bin YTL toplam destek verilmiş, sadece 3 kooperatif 760 bin. Bizim dönemimizde 18 kooperatife 11,5 milyon YTL destek sağlandı ve bunların çoğu da hayvancılık yapıyor. Bir kısmının da açılışına, konuşmayı yapan Sayın Ramazan Kerim Özkan’la birlikte katılmıştık. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarımsal kredi kullanımında 10 katlık bir artış var. Sadece Burdur ilimizde 2002’de 8,2 milyon YTL kredi kullandırılmış, 2006 yılında 66,5 milyon YTL tarımsal kredi kullanıldı; 8,2’den 66,4’e. Şimdi, bunların yanında, bizim yine kırsal kalkınmayı destekleme maksadıyla başlattığımız 2006 yılında bir proje var. Burada da 2006-2007’de 31 tane proje destekledik Burdur’da. Bunlar, hayvansal üretimle, bitkisel üretimle ilgili ambalajlama, paketleme tesisleri, üretim tesisleri veya hayvancılıkla ilgili daha modern, daha yüksek teknolojinin kullanıldığı projeler. 3,8 milyon YTL de hibe destek sağlandı bu dönemde. Bütün Türkiye’de 1.256 proje gerçekleşti 2006 yılı içerisinde.

Yine, Burdur ilimizde, üretici birliği çerçevesinde organizasyon konusunda da üç adet tarımsal üretici birliği kuruldu bu dönemde. Tarımsal Üretici Birlikleri Yasası’nı geçtiğimiz 22’nci Dönemde Meclisimiz çıkardı, Hükûmetimizin tasarısıydı ve bizim yine Burdur’a verdiğimiz 21 tane de tarım danışmanı var, bunlar, orada şu anda görev yapmakta.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, 2007 yılı içerisinde -biraz önce de arz ettim- Burdur’da hayvancılıkla ilgili 14 milyon YTL destek ödemesi yapıldı fakat 2007 yılı içerisinde tahakkuku gerçekleşen bazı desteklemeler var. Bu, bütün Türkiye için böyledir. Biz, destekleri… Bütçemizi kullandık, yani 5,3 milyar YTL’nin tamamı bu sene kullanıldı fakat değerli arkadaşlar, bizim Hükûmetimiz açıktan para basan bir Hükûmet değil. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bütçemizi biz kullandık. Şu anda tahakkuku gerçekleşmiş olan bu para da 2008 yılı bütçesine kondu ve 2008 yılının başında da bu paralar ödenecektir.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Bu sene yok değil mi Sayın Bakan?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Burada da hiç kimsenin endişesi olmaması lazım.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım, 2007’de ödeme yok mu?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bakın, ben, size biraz önce, ne kadar ödeme yaptığımı, 2007 yılı içerisinde sadece Burdur’a toplam 35 milyon YTL ödediğimi, bunun 14 milyon YTL’sinin hayvancılık olduğunu söyledim.

Şimdi, kalan hak edişler de -sadece Burdur için değil, bütün Türkiye için de- 2008 yılı başında bunlar da ödenecektir. Bundan da hiç kimsenin şüphesinin olmaması gerekiyor. Çünkü, biz, bugüne kadar, dediğim gibi, hayvancılıkta biz destekleri 10 kat artırmışız, 10 kat ve bunun da hepsini ödemişiz, bundan sonrakini de öderiz. Hiç ama hiç kimsenin buradan endişesi olmaması lazım.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım, ocak ayında mı?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, Sayın Özkan’ın değindiği ikinci bir konu da, Burdur’daki mermercilikle ilgili, madencilikle ve mermerle ilgili bir konuydu. Bu konuda da…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakanım, bir dakikalık süre içerisinde konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devam) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

O zaman, çok kısa bilgi arz edeceğim.

Burdur ilinde Burdur Beji olarak bilinen bir mermer çeşidi var, ünlüdür. Yine, Hükûmetimiz döneminde huzur hakkı, hükûmet hakkı olarak bilinen, alınan bir para var; biz, bunu yüzde 2 olarak alıyorduk. İşlemeyi kendi yaptığı, kendi üretimini yaptığı takdirde bunu biz yüzde 1’e düşürüyoruz. Böyle bir karar aldık. Bu konuda amacımız mermerciliğin sanayi olarak gelişmesi, üretiminin artırılması ve daha çok ürün olarak satılmasını temin etmektir yani sektörün gelişmesini sağlamaktır.

Diğer teşviklerle ilgili olarak da -birtakım, tabii, başka talepler de var- bunlarla ilgili çalışmalar, görüşmeler sürüyor. Huzur, hükûmet hakkı olarak alınan parada biz indirim yaptık ve bu sektörün geliştirilmesi, ihracat kapasitesinin artırılmasıyla ilgili olarak da zaten Hükûmetimiz çeşitli programlar uyguluyor.

Bu duygularla, yüce Meclisi saygıyla bir kez daha selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Gündem dışı üçüncü söz, Siirt ilinin ulaşım sorunlarıyla ilgili söz isteyen Siirt Milletvekili Yılmaz Helvacıoğlu’na aittir.

Sayın Helvacıoğlu, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

3.- Siirt Milletvekili Memet Yılmaz Helvacıoğlu’nun, 2002-2007 tarihleri arasında Siirt’te gerçekleştirilen ve gerçekleştirilmesi planlanan projelere ilişkin gündem dışı konuşması

MEMET YILMAZ HELVACIOĞLU (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Siirt ilimizle ilgili olarak genel bir değerlendirme ve bilgilendirme yapmak üzere söz almış bulunuyorum. Bu nedenle, hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Konuşmama başlamadan evvel, ülkemizde vuku bulan müessif olaylar, tüm ülkede olduğu gibi, yıllardır et ve tırnak misali olmuş Siirt halkını da derinden üzmüştür. Şehitlerimize rahmet, acılı ailelerine ve tüm Türkiye’ye başsağlığı, sabır ve metanet dilerken -dün GATA’da Sayın Meclis Başkanımız, Başkan Vekilimiz ve bir grup arkadaşımızla gazilerimizi ziyaret ederken- tüm gazilerimize de şükran ve minnetlerimizi saygılarımla sunuyorum.

Vatanımızı bölmeye yeltenen iç ve dış güçlerin heveslerini bu millet kursaklarında bırakacaktır. Vatan ve milletimiz sağ olsun.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cumhuriyet tarihinden 2002 yılına kadar geçen süre içerisinde Siirt ilimizde yapılan hizmetlerle AK Parti iktidarı olan 2002-2007 tarihleri arasında yapılan hizmetler mukayese edilemeyecek kadardır. Bu nedenle sayın bakanlarımıza, Başbakanımıza ve bakanlarımıza ve hizmeti geçen herkese huzurunuzda, Siirt halkı adına şükranlarımı arz ediyorum.

2003 yılında Ankara Siirtliler Vakfı Başkanı sıfatıyla yapmış olduğum ve Başbakanımızın onurlandırdığı Siirtliler gecesinde ilimizin sorunlarını dile getirmiştim. Başbakanımızın hemşehrilerimize yapmış olduğu konuşmalarında, bölgeler arası büyük dengesizliğin asgariye indirileceği ve zaman içerisinde Siirt’in ülkemizde hizmet alanında hak ettiği yeri alacağını ifade etmişlerdi. Nitekim bu geçen süre içerisinde, ülkemizin tümüne giden hizmetlerle beraber Siirt ilimiz de bu hizmetlerden en iyi şekilde yararlanmıştır. İnşallah bu dönemde de eksik kalan hizmetler yine iktidarımız döneminde tamamlanacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Siirt ilinde gerçekleştirilen hizmet ve yatırımları kısaca arz etmek istiyorum: Uzun yıllar kapalı kalan Şirvan ilçemizdeki bakır madeni ocağı işletmeye açılarak, yöre halkına büyük bir istihdam ve gelir kaynağı oluşturmuştur. Uzun yıllar kapalı kalan havaalanımız Sayın Başbakanımızın girişimleriyle şu anda açılmış bulunmaktadır. Siirt’imizi çıkmaz sokak olmaktan çıkaracak olan Siirt-Eruh-Şırnak kara yolu devam etmektedir. Pervari-Çatak yolunun programa konulmasıyla, Kurtalan-Habur demir yolunun uzatılması projelerinin gerçekleştirilmesinin sağlanması tüm bölgemiz ve hemşehrilerimizin arzusudur. Siirt’imizi kirli havadan kurtaracak olan Batman-Siirt doğal gaz iletim hattı bu yıl sonunda ihale edilecektir. Siirt’imizi enerji ve istihdam noktasında rahatlatacak olan Botan Nehri üzerinde üç önemli hidroelektrik santralinin ihalesi yapılmıştır.

Yine, tüm ülke ve bölgemizi ilgilendiren Ilısu Barajı’nın, kırk üç yıl aradan sonra, iktidarımız döneminde ihalesi sonuçlandırılmış ve geçen yıl Sayın Başbakanımız tarafından temeli atılmıştır. Bu önemli projelerin ülkemize ve bölgemize hayırlı olmasını diliyorum.

Yine, yıllardan beri bekletilen, bir türlü gerçekleştirilemeyen, Siirt’imizin kanalizasyon altyapısının tümünün değiştirilmesiyle ilgili olarak kazı ve montaj çalışmaları devam etmektedir. KÖYDES projesi kapsamında, 2006-2007 yılları arasında köylerimize 650 kilometre stabilize, 800 kilometre asfalt; 34 köye kanalizasyon, 314 ünite içme suyu tamamlanarak 50 milyon YTL harcanmıştır.

Sağlık alanında, Siirt merkez ve ilçelerinde 3 hastane, 4 sağlık ocağı, 2 diyaliz merkezi ilimize kazandırılmıştır. Mevcut Devlet Hastanemizde 101 pratisyen ve 72 uzman doktor hizmet vermektedir. Neredeyse bölgemizin sağlık merkezi hâline gelmiş bulunmaktayız. Uzun yıllar, sağlık raporu alınması mümkün olmayan ve heyet oluşturulamayan ilimizde, bugün için beyin ameliyatı ve neredeyse kalp ameliyatı gerçekleştirilebilecek düzeye gelmiştir.

Eğitim alanında, 36 yeni okul, 724 derslik, 92 lojman, 6.252 kişilik yurt kapasitesi; 2006 yılında polis meslek yüksekokulu açılarak, 250 polisin eğitimine başlanmıştır.

Ayrıca, Hükûmetimizin başlatmış olduğu, seksen bir ilde üniversite olması hedefi kapsamında Siirt’imizde de üniversite ve iki yeni fakültenin kurulması kararı alınarak rektör ataması gerçekleştirilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Siirt ilimizde üniversitenin kurulması, ülkemiz ve bölgemiz açısından çok büyük önemi haiz olduğunu takdir edersiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Helvacıoğlu, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

MEMET YILMAZ HELVACIOĞLU (Devamla) – İnşallah, ileride tüm Siirtlilerin arzu ettiği gibi, üniversitemizin ismini “Recep Tayyip Erdoğan” olarak yasallaştıracağız.

Tarım ve hayvancılık alanında fidan dağıtımları, tarımsal destekleme fonlarıyla ilimiz büyük oranda desteklenmiştir. Tarım Bakanlığımızın desteğiyle Siirt fıstığı ve Zivzik narımızın üretim kapasitesinin ve kalitesinin artırılarak bir marka hâline getirilmesi çabası içindeyiz.

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı dâhilinde, Diyarbakır, Batman, Siirt Kırsal Kalkınma Projesi’yle 50 milyon dolar destek sağlanmıştır.

Hükûmetimizin toplu konut edindirme politikası gereği 386 adet toplu konut bitirilmiş, 163 adedi devam etmektedir. Merkezde 800 adet toplu konut yapılması planlanmış, 2008 yılında ihalesi yapılacaktır. 21 yerleşim biriminde 552 adet afet konutu bitirilerek hak sahiplerine teslim edilmiştir.

Bütün bu hizmetlerin yapımında emeği geçen Sayın Başbakanımıza, bakanlarımıza ve hizmeti geçen hayırsever iş adamlarımıza, huzurunuzda, Siirt halkı adına şükranlarımı arz ediyor, saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Kemal Kurt, milletvekilimiz Genel Kurul salonunda mı? Sisteme girmiş... Yok.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, gündem dışı konuşmalar tamamlanmıştır.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.08

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.23

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) DUYURULAR

1.- 2008 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2006 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın Genel Kurulda görüşme programının bastırılıp dağıtıldığına ve bütçeler üzerinde şahısları adına söz almak isteyen milletvekillerinin söz kayıt işlemlerine ilişkin Başkanlık duyurusu

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 2008 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2006 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın Genel Kurulda görüşme programı bastırılıp dağıtılmıştır.

Bütçeler üzerinde şahıslar adına söz almak isteyen sayın üyelerin söz kayıt işlemleri, 29/11/2007 Perşembe günü 9.30-10.30 saatleri arasında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu toplantı salonunda, Başkanlık Divanı Kâtip Üyelerince yapılacaktır.

Söz kaydını her sayın üyenin bizzat yaptırması gerekmektedir. Başkası adına söz kaydı yapılmayacaktır.

29/11/2007 Perşembe günü saat 9.30-10.30 saatleri dışındaki söz kayıtları, Kanunlar ve Kararlar Müdürlüğünde yapılacaktır.

Genel Kurulun aldığı karara uygun olarak, bütçenin tümü üzerinde her tur için ve bütçe görüşmelerinin sonunda lehte ve aleyhte olmak üzere ve bunlardan sadece biri için kişisel söz talebi yapılacaktır.

Sayın üyelerin bilgilerine arz olunur.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:

B) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan ve 25 milletvekilinin, balık çiftliklerinin çevreye ve turizme olumsuz etkilerinin araştırılarak su ürünleri yetiştiriciliğinin çevreyle uyumlu gerçekleştirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/59)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Turizm potansiyeli açısından dünyanın önde gelen turizm bölgelerinden biri olan Ege kıyılarımız, plansız, programsız bir şekilde kurulan balık çiftliklerinin tehdidi altındadır. Ruhsatlı, ruhsatsız olarak kurulan ve sayıları hızla artan bu çiftliklerin yarattığı çevre kirliliğinin önlenmesi hem turizm potansiyeli hem de doğanın korunması açısından önem arz etmektedir. Konuyla ilgili gerekli tedbirler alınmadığı takdirde, turizmimiz, doğal ve tarihi değerlerimiz geri dönüşü olmayan zararlarla karşı karşıya kalacaktır.

Diğer yandan kültür balıkçılığının geliştirilmesi, hem istihdam hem de ülke ekonomisine sağladığı katkı açısından büyük önem taşımaktadır.

Turizm ile balık çiftliklerinin uyumlu bir biçimde birbirine ket vuran değil birbirini tamamlayan birer sektör olarak organize edilmesi gerekmektedir.

Bölgede varolan çiftliklerin saptanması, bu çiftliklerin yarattığı kirlenmenin önlenmesi, turizm ve balık çiftliklerinin uyumlu hale getirilmesi ve bu konuda gerekli politika ve uygulamaların hayata geçirilmesi için Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) Selçuk Ayhan                             (İzmir)

2) Ali Arslan                                  (Muğla)

3) Gürol Ergin                                (Muğla)

4) Mevlüt Coşkuner                       (Isparta)

5) Şevket Köse                               (Adıyaman)

6) Ensar Ögüt                                 (Ardahan)

7) Ali Rıza Öztürk                          (Mersin)

8) Hulusi Güvel                              (Adana)

9) Ali İhsan Köktürk                      (Zonguldak)

10) Akif Ekici                                 (Gaziantep)

11) Muhammet Rıza Yalçınkaya    (Bartın)

12) Turgut Dibek                            (Kırklareli)

13) Halil Ünlütepe                          (Afyonkarahisar)

14) Fehmi Murat Sönmez               (Eskişehir)

15) Birgen Keleş                            (İstanbul)

16) Nesrin Baytok                          (Ankara)

17) Ramazan Kerim Özkan            (Burdur)

18) Suat Binici                                (Samsun)

19) Mehmet Ali Özpolat                 (İstanbul)

20) Tekin Bingöl                            (Ankara)

21) Enis Tütüncü                            (Tekirdağ)

22) Canan Arıtman                         (İzmir)

23) Gökhan Durgun                       (Hatay)

24) Fevzi Topuz                             (Muğla)

25) Mehmet Şevki Kulkuloğlu       (Kayseri)

26) Vahap Seçer                             (Mersin)

Gerekçe:

Ege bölgemiz turizm potansiyeli açısından dünyanın sayılı yerlerinden biridir. Uzun yıllardır bu bölgemizde turizmle ilgili ciddi yatırımlar yapılmıştır. Gerek yerli gerekse yabancı turistlerin yoğun bir şekilde rağbet ettiği bu bölgede, son yıllarda ciddi çevre sorunları yaşanmaktadır. Bu sorunların başında, sayıları hızla artan ve büyük kısmı ruhsatsız olarak kurulan balık çiftlikleri yer almaktadır.

Binlerce yıllık tarihin yattığı doğa harikası bu koylar, izinsiz olarak faaliyet gösteren balık çiftlikleri yüzünden doğa katliamıyla karşı karşıya kalmıştır.

Turizm Bakanlığı, doğal bir kaynak olarak gördüğü kıyıların korunması ve akılcı kullanımı için yasal ve idarî düzenlemeleri gerekli görmelidir. Doğal, tarihî ve kültürel değerlerimizin korunması, turizm politikamızın önde gelen hedeflerinden biri olmalıdır.

Maalesef, üç tarafı denizle çevrili ülkemizde, kirlenme ve bilgisizce avlanma gibi sebeplerle balık nesli gün geçtikçe azalmakta hatta yok olmaktadır. Kültür balıkçılığının önem kazanmasıyla, kıyılarımızdaki balık çiftlikleri, hızla ve kontrolsüz bir şekilde artmaktadır.

Turizm sektörüyle ilgili araştırmalar; turistlerin, alternatifleri değerlendirmede, çevre ve doğayı ön planda tuttuğunu göstermektedir. Bilinmelidir ki, bilinç!i turist, balık çiftliklerine yakın yerlerde denize girmeyi tercih etmemektedir. Turizme ve çevreye zarar vermemek kaydıyla, balık çiftliklerinin varlığını sürdürmesi hem ülke ekonomisine hem de istihdama ciddi katkılar sağlayacaktır. Balık üretiminin arttırılması bir yandan insanımızın sağlıklı beslenmesi, diğer yandan da kültür balıkçılığında, Dünya piyasalarıyla rekabetimiz açısından büyük önem taşımaktadır.

Bu nedenle kurulacak balık çiftliklerinin; başta turizm, tatil yerleşimleri, yat turizmi ve ulaşım sektörleri gibi faaliyetlere engel ve kirliliğe neden olmayacak bölgelere kurulmalıdır.

Yukarıda belirtilen duyarlılıklar dikkate alınmadığında, balık çiftlikleri adı altında kıyıların yağmalanması devam edecektir. Aynı zamanda kamuoyunda balık çiftliklerine karşı gelişen olumsuz tepkilerde sektöre büyük zararlar verecektir. Bu önemli konuda, Turizm Bakanlığının görev ve sorumluluğu ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığının görev ve sorumluluğunun sınırını çizmek zorunludur. Bu iki bakanlığın arasında, bu konuda ciddi bir koordinasyonun olduğu söylenemez. Bu yaşanan boşluktan, bazı Valilerimiz, çiftlikleri belli merkezlerde toplama gibi girişimlerde bulunmuşsa da uzun vadeli çözümler üretilememiştir.

Balık çiftliklerinin turizme olan olumsuz etkilerini gidermek, diğer yandan da, sektörü doğru bir eksene oturtarak geliştirmek, su ürünleri yetiştiricilik faaliyetlerini etkin bir şekilde planlamak, çevreye ve turizme zararlı etkilerini en aza indirgemek gerekmektedir.

Denizlerimizin kullanım planlarının oluşturulması, haritalarının çizilmesi ve yatırımların bu planlara uygun olarak yapılması yaşamsal önemdedir.

Turizm sektörü ve balık çiftliklerinde yaşanan sorunlarının enine boyuna tartışılması, her iki sektörde de varolan sorunların çözümü için etkin politikaların belirlenmesi, yasal ve idarî boyutta bakanlıkların görev ve sorumluluklarının tekrar gözden geçirilmesine ihtiyaç bulunmaktadır.

Çevrenin korunması, doğal, tarihî ve kültürel değerlerimizin gelecek kuşaklara sağlık bir şekilde aktarılması için, su ürünleri yetiştiricilik faaliyetlerinin etkin bir şekilde planlanması, çevreye ve turizme zararlı etkilerini en aza indirgemesi zorunlu hale gelmiştir. Bu nedenle balık çiftçiklerinin mevcut durumu ve geleceğine ilişkin bir meclis araştırmasını gerekli görmekteyiz.

2.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 21 milletvekilinin, İstanbul’da depreme yönelik çalışmaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/60)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye’nin büyük bir bölümü deprem kuşağı içinde yer almaktadır. 1999 yılında, 17 Ağustos’ta Gölcük’te ve 12 Kasım'da Düzce’de meydana gelen depremlerin ardından İstanbul'daki deprem olasılığı yoğun bir şekilde tartışılmıştır.

1999’da Gölcük’te meydana gelen depremde, resmi rakamlara göre 17.480 kişi ölmüş, 43.953 kişi yaralanmıştır. Resmi olmayan bilgilere göre ise yaklaşık 50.000 kişi hayatını kaybetmiş, yine 100.000'e yakın kişi yaralanmıştır. Düzce depreminde ise Başbakanlık Kriz Yönetim Merkezi’nin açıklamalarına göre 845 kişi ölmüş, 4.948 kişi de yaralanmıştır. Bunun yanında her iki depremde de birçok bina yıkılmış, bu nedenle birçok kişi evsiz kalmıştır. O dönemde deprem kamuoyunda yoğun bir şekilde tartışılmış, uzmanlarca konunun ayrıntıları aktarılmıştır. Depremin yaşandığı bölgelerde, binaların depreme dayanıklı olmadığı görülmüştür. İstanbul’da olması beklenen depremle ilgili çeşitli uyarılar yapılmış, ivedi bir şekilde önlem alınması gerektiği ortaya konulmuştur.

Ancak İstanbul’da bina denetimleri, halkın bilinçlendirilmesi, kamu alanlarının elden geçirilmesi gibi hayati öneme sahip konularda ciddi adımlar atılmamıştır. Hatta bu yıl İstanbul’daki bazı okulların deprem tetkikleri ile ilgili çalışmalar, eğitim öğretimin başlamasına 15 gün kala başlatılmıştır. Her işi son ana bırakma zihniyetiyle hareket eden iktidar ve yerel yönetim, milyonlarca insanın hayatını kaybetme riskinin olduğu, böylesine önemli bir konuda son derece pervasız davranmaktadır.

Son günlerde İstanbul Teknik Üniversitesi, Öğretim Üyesi Prof. Dr. Naci Görür tarafından yapılan açıklamalar deprem riskini ve kötü sonuçlarını bir kez daha hatırlamamızı sağlamıştır. Konuyla ilgili yeterli araştırma ve belirleme yapılması için yerel yönetimlerin gereken kaynağı ayırmadığını belirten Prof. Dr. Naci Görür, Marmara Denizi’nin altında yaptığı çalışmalar sonucunda, 1999 depremi öncesindeki belirtilerin görüldüğünü açıklamıştır.

İstanbul’daki hızlı nüfus artışı, plansız ve denetimsiz şehirleşme göz önüne alındığında depremin neden olacağı yıkım tahmin edilenden yüksek olacaktır. Bu nedenle acil olarak önlemlerin alınması gerekmektedir.

Öncelikle halkın konuyla ilgili olarak bilinçlendirilmesi, bu yönde çalışmaların yapılması gerekmektedir. Bu konuda eğitim almış arama kurtarma ekiplerinin sayısının arttırılması zorunludur. Kamu binalarının elden geçirilmesi, konuyla ilgili gerekli araştırma ve belirlemelerin yapılabilmesi amacıyla gerekli kaynağın ayrılması ve ivedi çözümlerin derhal uygulamaya geçirilmesi gerekmektedir. İnsan hayatını önemsemeyen, bilim ve akademik çalışmaları hiçe sayan bir anlayışla İstanbul'un depreme hazırlanması söz konusu olamaz.

İstanbul'da depremle ilgili yapılan çalışmaların incelenmesi ve alınacak tedbirlerin tespiti amacıyla, Anayasa'nın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104. ve 105. maddeleri gereğince meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Çetin Soysal                               (İstanbul)

2) Akif Ekici                                   (Gaziantep)

3) Birgen Keleş                              (İstanbul)

4) Nesrin Baytok                            (Ankara)

5) Fevzi Topuz                               (Muğla)

6) Ramazan Kerim Özkan              (Burdur)

7) Suat Binici                                  (Samsun)

8) Enis Tütüncü                              (Tekirdağ)

9) Mehmet Ali Özpolat                   (İstanbul)

10) Şevket Köse                             (Adıyaman)

11) Tekin Bingöl                            (Ankara)

12) Gürol Ergin                              (Muğla)

13) Ensar Öğüt                               (Ardahan)

14) Mevlüt Coşkuner                     (Isparta)

15) Canan Arıtman                         (İzmir)

16) Gökhan Durgun                       (Hatay)

17) Mehmet Şevki Kulkuloğlu       (Kayseri)

18) Hulusi Güvel                            (Adana)

19) Ali İhsan Köktürk                    (Zonguldak)

20) Ferit Mevlüt Aslanoğlu            (Malatya)

21) Halil Ünlütepe                          (Afyonkarahisar)

22) Vahap Seçer                             (Mersin)

3.- Muğla Milletvekili Ali Arslan ve 24 milletvekilinin, balıkçılık sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/61)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemiz; farklı ekolojik özellikteki Karadeniz, Marmara, Ege ve Akdeniz'e kıyısı olan, 178 bin km. kıyı uzunluğundaki akarsu, toplam yüzey alanları 1 milyon hektarın üzerinde 200 adet doğal gölleri ve 3 bin 442 km'lik baraj gölleriyle hem denizel hem de iç sular bakımından zengin balıkçılık kaynaklarına sahip bir ülkedir.

Türkiye denizlerinin bağlı bulunduğu Akdeniz'de 5 bin, Karadeniz'de bin 700 civarında canlı türünün yaşadığı bilinmektedir. Karadeniz'de 247, Marmara Denizi'nde 200, Ege Denizi'nde 300 ve Akdeniz'de 500 balık türü bulunmaktadır. Tüm bu zenginliklere rağmen ülkemizde balıkçılıkla ilgili çağdaş, etkin politikaların geliştirilememesi, dünya balıkçılık teknolojisindeki hızlı gelişmeye rağmen bu gelişime ayak uydurabilecek yeni uygulamaların hayata geçirilememesi, bilimsel bir kurumun böylesine önemli bir sektöre destek ve yön verememesi sonucunda balıkçılık sektörü çıkmaza girmiştir.

Dünyada nüfus artışı, insanların beslenme ihtiyacını gün geçtikçe arttırmakta, gıda yetersizliği yaşamalarına neden olmaktadır. Gelişmekte olan ülkeler gıda gereksinimlerini karşılayabilecek ve ulusal kaynak gelirlerini arttıracak önlemleri almakta; ekonomik, sosyal ve diğer koruyucu hizmetlerle bireylerin uygarca yaşamalarına çaba göstermektedir. Bu nedenle balıkçılığın önemi ekonomik kaynak sağlamasının yanı sıra insan beslenmesine olan yüksek düzeydeki protein katkısı nedeniyle de değerlendirilmelidir.

Dünya balıkçılığında avcılıkla büyüyen ürün açığı yetiştiricilikle karşılanmaya çalışılmaktadır. Ülkemizde özellikle denizlerde yapılan yetiştiriciliğin yoğun çevre kirliliği yarattığı tartışmaları gündemdedir. Aslında yetiştiriciliğin sürdürülebilir gelişimi birinci derecede kaliteli çevreye ve suya bağlıdır. Bu nedenle yetiştiricilik yatırımları çevreyle uyumlu olmalı ve olumsuz etkilerinin minimum düzeyde olması gereklidir. Çünkü yetiştiricilik sadece bir gıda üreticisi değil, aynı zamanda sınırlı kaynaklar için rekabet eden bir tüketici ve atık üreticisidir. Bu nedenle yetiştiricilik ve doğal sistemler arasındaki etkileşimlerle ilgili bilgiyi arttırabilecek programlar ve etkileri azaltacak teknolojilerin de desteklenmesi gerekmektedir. Söz konusu sıkıntıların giderilmesi için hem devletin hem de yetiştiricilik sektörünün öncelikli rollerinin belirlenmesi ve üstlenilmesi gerekmektedir.

Avrupa ülkelerinde balıkçılık alanındaki ilk uygulamalar, balıkçılık sahalarına girişin pazar ve yapıların düzenlenmesi amacıyla 1970'Ii yılların başında gündeme gelmiştir. Yapılan düzenlemelerle balıkçıların av sahalarına eşit haklarla girebilmelerine olanak sağlanmış, uluslararası antlaşmalarla haklarının korunması için ortak bir politika belirlenmesi yönünde karar alınmıştır. Su ürünleri ve su alanları bakımından pek çok ülkeden daha avantajlı olan Türkiye'de Avrupa'daki düzenlemelerin yapıldığı tarihten 37 yıl sonra bile halen balıkçılık sektörü üvey evlat muamelesi görmektedir.

Ülkemizde balıkçılık alanında kaynak kullanımı, denetim ve kontrol, yapısal eylemler, pazar politikası, devlet yardımları ve balıkçılarımızın sosyal sorunları konusunda büyük bir yetersizlik ve boşluk yaşanmaktadır. Bu ilgisizlik, balıkçılık araştırmaları konusunda da kendini göstermektedir. OECD ülkelerinin 2000 yılında balıkçılık yönetimi ile ilgili harcamalarına bakıldığında Türkiye'de balıkçılık için ayrılan parasal ödeneklerle diğer ülkelerin harcamaları arasında ciddi bir uçurum söz konusudur. OECD'nin yayımladığı raporda Türkiye'nin balıkçılık yönetimi ile ilgili harcamalarını içeren ödenek hanesi 'bilgi alınamadı' şeklinde gösterilmiştir. Oysa Türkiye, İspanya dışında Akdeniz'e kıyısı olan tüm ülkelerden daha fazla balık üretmekte ve bu konuda dünyada söz sahibi olması gereken bir ülkedir.

Balıkçılığımızın ulusal sorunlarına çıkış yolu bulabilmek ve konuyu parlamento çatısı altında tartışmaya açabilmek amacıyla ülkemizde balıkçılığın sorunları ve çözüm yollarının belirlenmesi için Anayasanın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri gereğince meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Ali Arslan                                  (Muğla)

2) Nevin Gaye Erbatur                   (Adana)

3) Şevket Köse                               (Adıyaman)

4) Ensar Öğüt                                 (Ardahan)

5) Ali Rıza Öztürk                          (Mersin)

6) Hulusi Güvel                              (Adana)

7) Ali İhsan Köktürk                      (Zonguldak)

8) Halil Ünlütepe                            (Afyonkarahisar)

9) Fehmi Murat Sönmez                 (Eskişehir)

10) Muhammet Rıza Yalçınkaya    (Bartın)

11) Akif Ekici                                 (Gaziantep)

12) Birgen Keleş                            (İstanbul)

13) Nesrin Baytok                          (Ankara)

14) Ramazan Kerim Özkan            (Burdur)

15) Suat Binici                                (Samsun)

16) Ahmet Ersin                             (İzmir)

17) Mehmet Ali Özpolat                 (İstanbul)

18) Tekin Bingöl                            (Ankara)

19) Enis Tütüncü                            (Tekirdağ)

20) Canan Arıtman                         (İzmir)

21) Gürol Ergin                              (Muğla)

22) Gökhan Durgun                       (Hatay)

23) Fevzi Topuz                             (Muğla)

24) Mehmet Şevki Kulkuloğlu       (Kayseri)

25) Vahap Seçer                             (Mersin)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

C) TEZKERELER

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın, Kuveyt Meclis Başkanı Casım El Horafi’nin davetine icabet etmek üzere, beraberinde Parlamento heyetiyle Kuveyt’e resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/228)

                                                                                                            27 Kasım 2007

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın, Kuveyt Meclis Başkanı Casım El Horafi’nin davetine icap etmek üzere, beraberinde Parlamento heyetiyle, Kuveyt’e resmi ziyarette bulunması hususu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 6. Maddesi uyarınca Genel Kurul’un tasviplerine sunulur.

                                                                                                            Köksal Toptan

                                                                                                Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                 Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Başbakanlığın, Anayasa’nın 82’nci maddesine göre verilmiş iki tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup, oylarınıza sunacağım.

2.- 3-4 Kasım 2007 tarihlerinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne resmî ziyarette bulunan Sağlık Bakanı Recep Akdağ’a refakat eden heyete katılması uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/229)

                                                                                                               27/11/2007

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ’ın, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 3-4 Kasım 2007 tarihlerinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yaptığı resmi ziyarete, Kahramanmaraş Milletvekili Cafer Tatlıbal’ın da iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                                                                                                      Recep Tayyip Erdoğan

                                                                                                                Başbakan

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

3.- 22-23 Ekim 2007 tarihlerinde İngiltere’ye resmî ziyarette bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a refakat eden heyete katılması uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/230)

                                                                                                               27/11/2007

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 22-23 Ekim 2007 tarihlerinde İngiltere’ye yaptığım resmi ziyarete ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                                                                                                      Recep Tayyip Erdoğan

                                                                                                                Başbakan

LİSTE

Egemen Bağış                                 İstanbul Milletvekili

Canan Kalsın                                   İstanbul Milletvekili

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, ben bu sonuca itiraz ediyorum. Her zaman da belirttiğim üzere, gerek Sayın Başbakan ve sayın bakanlar yurt dışına gittikleri zaman kendilerine yakın olan milletvekillerini özel turistik gezilere götürüyorlar, devlet bütçesinden bunlara harcırah ödeniyor. Hem ailelerini de götürüyorlar. Ben bu durumu kınıyorum efendim.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

VI.- ÖNERİLER

A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 28.11.2007 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasi parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, İçtüzüğün 19’uncu maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                                                             Bekir Bozdağ

                                                                                                                  Yozgat

                                                                                               AK Parti Grubu Başkan Vekili

Öneri:

27.11.2007 Tarihli Gelen Kağıtlar Listesinde Yayınlanan ve bastırılarak dağıtılan 64 Sıra Sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 48 Saat geçmeden Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” Kısmının 2. Sırasına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

28.11.2007 Çarşamba günkü (Bugün) birleşimde çalışmaların 64 Sıra Sayılı Kanun tasarısı görüşmelerinin bitimine kadar devam etmesi önerilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Aleyhte söz istiyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Genç, Başkanlığa intikal etmiş olan başka milletvekili arkadaşlarımızın söz talepleri vardır. Şimdi, onları arkadaşlarımız tespit ediyorlar, değerlendireceğiz.

Saygıdeğer arkadaşlarım, lehte bir milletvekili arkadaşımızın söz talebi var, aleyhte çok sayıda talep var, onları ayrıca değerlendireceğiz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkanım, önce ben istedim efendim, rica ediyorum efendim. Önce ben istedim.

BAŞKAN – Sayın Genç, buraya başvuruda bulunan arkadaşlar var, sizinkini de değerlendirecekler. Efendim, siz oturduğunuz yerden… İstirham ediyorum. Bakınız sükûnet içinde yönetiyoruz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, burada söz kim istiyorsa… İstem sırasına göre…

BAŞKAN – Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben önce istedim, bakın tutanaklara.

BAŞKAN – Sayın Genç, değişiklikle ilgili bir öneri göndermişsiniz, o ayrı.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır o değil efendim. Yerimden grup önerisi aleyhinde söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Genç, bakınız konuşmak, anlaşmak karşılıklı birbirini dinlemeye matuftur.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet.

BAŞKAN – Şimdi ben sizin talebinizi aldım. Sizin talebinizi arkadaşlarımız işleme alacaklar, yerinizden böyle bir talepte bulundunuz, tamam. Bir de, ayrıca, Başkanlığa dilekçeyle başvurup söz talebinde bulunan arkadaşlar var, hepsini birlikte değerlendireceğiz diyorum. Sizin talebiniz de değerlendirmenin içinde olacaktır, oldu mu?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama, ben en önce istedim Sayın Başkanım. İç Tüzük’e göre söz, istem sırasına göre verilir.

BAŞKAN – Hayır efendim, şimdi hepsi geldi intikal etti. Bakınız, burada uyarız. (Gürültüler)

Arkadaşlar tartışmayalım.

Grup önerisinin lehinde Yozgat Milletvekili Sayın Bekir Bozdağ.

Buyurun Sayın Bozdağ. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum. Verdiğimiz grup önerisinin lehinde söz almış bulunuyorum.

Grup önerimiz de, Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın kırk sekiz saat geçmeden Meclisin gündemine alınması ve bitimine kadar görüşmelerin devamını öngören bir önergedir. Bugüne kadar, 23’üncü Dönem oluştuğu günden bugüne kadar, biz, Danışma Kurulu önerilerini, Mecliste bulunan siyasi parti gruplarımızın müşterek imzasıyla getirdik. Ama bugün ilki müşterek imzayla buraya getiremedik. Peki, ne oldu, onu da sizlerle paylaşarak huzurunuzdan ayrılmak istiyorum.

Esasında, bizim, bu grup önerisini de müştereken getirme hususunda önemli gayretlerimiz oldu. Dünden, 2008 yılı bütçelerinin görüşme takviminin belirlenmesiyle ilgili öneriye eklemeyi de düşündük. Bununla ilgili, benim, siyasi partilerimizin nöbetçi grup başkan vekilleriyle bir görüşmem oldu. Arkasından -Sayın Bakanımız- CHP’den Sayın Kılıçdaroğlu’yla, MHP’den de Sayın Şandır’la bir telefon görüşmesi yapıldı. Ancak, sabahleyin Danışma Kurulu görüşmelerinde bu konuda bir mutabakat sağlanamadığı için dünkü Danışma Kuruluna bu konu ilave edilemedi. Tekraren, bugün sabahleyin, Sayın Bakanımla beraber grupları ziyarete gittik. Onlara, bu kanunun önemini, neden acil olduğunu, neden görüşülüp kanunlaşması gerektiğinde zaruret bulunduğunu izah etmeye çalıştık. Sağ olsunlar, anlayış gösterdiler, “Bunu biz kendi aramızda bir değerlendirelim” dediler. CHP’den Grup Başkan Vekili arkadaşımız Sayın Hakkı Suha Okay Bey, bu konuda parti içinde değerlendirmeleri yaptıktan sonra, “Biz Sayın Bakanın getirdiği öneriyi, o şekilde değerlendirildiğinde kabul edebiliriz.” dediler. Bunun üzerine ben, MHP’li arkadaşlarımı aradım, onlara da CHP’den böyle bir cevap geldiğini ve eğer siz de mutabıksanız, bu konuyu görüşebileceğimizi söyledim. Onlar da değerlendirmelerinin devam ettiğini söylediler.

Tabii, bu arada Genel Kurul başlayacağı için, biz Danışma Kurulu talebinde bulunduk Meclis Başkanlığımızdan, onlar da 13.30’da grupları Danışma Kuruluna davet ettiler, oraya gittik. MHP adına Grup Başkan Vekili Sayın Mehmet Şandır orada bulundular ve görüşmeler sırasında CHP’den Sayın Hakkı Suha Bey, bu kanun tasarısının geçici 1’inci maddesinde yer alan otuz günlük sürenin makul olduğunu, ancak ikinci kısımda yer alan, seçime Genel Kurul karar verdiği takdirde seçimin on beş gün içinde yapılmasını öngören kısmının uygun olmadığını dile getirdiler. Bunun otuz güne çıkarılmasının daha doğru olacağını söylediler.

Bu arada, Sayın Şandır da, birinci kısım altmış gün olsun, ikinci kısım da, yani otuz günde Genel Kurulun toplanması altmış gün olsun, seçime karar verdiği takdirde, Genel Kurulun seçim kararı alması hâlinde de bunun otuz gün olmasının daha uygun olacağını söyledi. Ben de orada dedim ki: “Benim bu konuda bir istişare yapma ihtiyacım vardır, ancak altmış-otuz veyahut da otuz-otuz olması hâllerinden seçim kararı alınması hâlinde seçimin otuz gün içinde yapılması bana da uygun geliyor.” Orada diğer partilerden olan arkadaşlarımız, hem CHP’den hem de DTP’den grup başkan vekili arkadaşlarımız, “Eğer otuz gün kabul edilirse biz bunda mutabıkız.” dedi. MHP adına katılan arkadaşımız da “Otuz günü kabul ederlerse biz de buna mutabıkız.” dedi. Bütün arkadaşlarımız oradadır. “Yalnız, ben bunu -otuz günü- Sayın Bakanla görüşeceğim, ondan sonra Bakan kabul ederse bu noktada anlaşabiliriz, elden imzalarız.” dedim ve bu şekilde ayrıldık oradan. Ayrılmamızdan sonra Sayın Bakanla da biz konuyu müzakere ettik, Sayın Bakanımız da otuz günün olabileceğini söyledi ve biz aşağıya geldik, elimde Danışma Kurulu önerisi. CHP’li arkadaşlara götürdüm, “Doğrudur.” dediler, imzaladılar, DTP’li arkadaşlara götürdüm “Doğrudur.” dediler, imzaladılar, MHP’li arkadaşlara götürdüm, “Biz bu konuyu biraz daha müzakere edeceğiz, biraz bekleyin.” dediler. Biz bekledik. Takip ettiğiniz gibi, gündem dışı konuşmalar bittikten sonra gündeme de ara verildi, belki bu arada uzlaşma olabilir düşüncesiyle ara verildi. Daha sonra uzlaşma olmadı, “grup önerinizi getirin.” dendi. Bu noktada da biz grup önerimizi getirdik, bu nedenle huzurunuzdayız. Tabii, gönül isterdi ki, bir mutabakatla bu gelsin ve devam etsin.

Ayrıca, geçici 1’inci maddeyle ilgili değişiklik önergesi üzerinde de bizim mutabakatımız oldu, hem CHP hem DTP hem AK Parti olarak bu önergeyi de bizler imzaladık ve böyle bir güzel çalışma ortamı içerisinde bizim arzumuz bunun devamı yönündeydi, ama böyle bir karar ortaya çıktı. Biz, bu nedenle grup önerisi olarak huzurunuza getirdik. Meclisimiz bunu takdir ettiği takdirde, Futbol Federasyonuyla ilgili kanunda değişiklik yapan kanun görüşülecek.

Peki, ne getiriyor bu kanun? UEFA ve FIFA kurallarına, Futbol Federasyonu Kanunu’ndaki düzenlemelerin uyarlanmasını getiriyor. İçerisinde ne var? Tamamıyla, yüzde 90 itibarıyla -belki biraz daha fazladır bu rakam- Futbol Federasyonunun hazırladığı taslağın kanun tasarısına dönüşmüş şeklinden ibarettir. Yani, bir ittifakla geliyor, bir uyum yasası ve bunun da belli bir süre içerisinde çıkması gerekiyor.

Bu nedenle, grup önerimizin desteklenmesini yüce heyetinize arz ediyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Saygıdeğer arkadaşlarım, bahsettiğim gibi, hem yerinden söz talebinde bulunan milletvekili arkadaşlarımız hem de Başkanlığımıza yazılı olarak başvuran arkadaşlarımızın aleyhte söz talepleri vardı. Kâtip üye arkadaşlarımız görevli arkadaşlarımızla birlikte bu arkadaşlarımızın isimlerini bir araya getirdiler ve çekilen kura sonucundaki -geçen dönem de bu tip işlemler yapmıştık- sıralamayı ben size, heyetinize arz ediyorum: Aleyhinde; Bir, Kamer Genç, Tunceli Milletvekili; iki, Hasan Macit, İstanbul Milletvekili; üç, Ahmet Orhan, Manisa Milletvekili; dört, Oktay Vural, İzmir Milletvekili; beş, Necati Özensoy, Bursa Milletvekili; altı, Mustafa Enöz, Manisa Milletvekili. Yani, aleyhteki söz talebinde -tabii ilk iki sıradaki arkadaşlarımız konuşmazsa, diğer arkadaşlarımıza gelecektir- bu şekilde bir sıra takip edeceğim.

Sayın Şandır, biraz önce Sayın Bozdağ, konuşması sırasında, grup başkan vekilleri olarak sizlerle yapılan görüşmelerden bahsetti. Eğer şunu diyorsanız çok kısa bir söz hakkı vereceğim: Sizin görüşlerinizin dışında bir ifadede mi bulundu Sayın Bozdağ?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gayet tabii.

BAŞKAN – Buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen…

Buyurun, konuyla ilgili kısa bir açıklama yapınız. (MHP sıralarından alkışlar)

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR

1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten, 23’üncü Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi, uzlaşmayla, ortak kararla kendi gündemini belirlemekte bugüne kadar başarılı bir performans, başarılı bir çalışma ortaya koymuştur. Tabii, her konuda uzlaşacağız diye bir hadise yok.

Bu kanunla ilgili, yine yeni bir unsur olarak, Sayın Bakan, grubumuza iki defa bizatihi gelerek, birkaç defa da telefon ederek bu konuyu anlatmaya çalıştı. Bu da çok güzel bir hadiseydi, tarafımızdan takdirle ve teşekkürle karşılandı.

Bu kanunun görüşülmesi sırasında komisyonda bulunan arkadaşlarımız, kanunu incelediklerinde doğru bulmadıkları hususlarda muhalefet şerhi ortaya koydular. Grup Başkan Vekili olarak, komisyon üyesi, grubum üyesi milletvekillerinin bu muhalefet şerhine benim itibar etmem gerekiyor. Bu muhalefet şerhindeki hususların ortadan kalkmaması hâlinde bu kanuna bizim muhalefet yapmak gibi bir zorunluluğumuz ortaya çıkıyor.

Sayın Grup Başkan Vekili arkadaşımız, gerçekten her defasında bize bilgi verdi, bunu kabul ediyorum. Ancak sabah en son Danışma Kurulunda vardığımız mutabakat, sabahleyin, Sayın Bakanın getirdiği yeni açılımın önergeye dönüşmüş şeklini tarafımdan grubuma götüreceğim, Grup Başkan Vekili arkadaşımla tartışacağım ve muhalefet şerhi koyan grubum üyesi, komisyon üyesi arkadaşlarımla bu getirilen, hazırlanan yeni açılıma dayalı önerge görüşüldükten sonra Danışma Kurulu kararını, gerekiyorsa elden dolaştıracağımız yönünde bir kararımız oluşmuştu.

Dediğimiz gibi, hazırlanan önergeyi grubuma getirdim. Grubum ortaya koyduğu muhalefet şerhi doğrultusunda bunun yeterli olmadığı noktasında bir kanaat ifade etti. Grup Başkan Vekili diğer arkadaşım, muhalefet şerhi koyan arkadaşlarımın bu noktadaki itirazına katılınca, bizim bu kanuna -Sayın Bakanın bu güzel yaklaşımı, Sayın Grup Başkan Vekilinin bu iyi yaklaşımı, doğru yaklaşımına rağmen- muhalefet etmek gibi bir zorunluluğumuz ortaya çıktı. Muhalefet yapacağımız bir kanunun görüşülmesine öncelik vermemiz de bizden beklenilmemeli.

Meclisin gündemini mutlaka, tabii Meclisin grup başkan vekilleri belirleyecek, ama uzlaşılan konularda karar birliği, oy birliği oluşacak. Şimdi grup kararı olarak getirdiğiniz Danışma Kurulu kararını oylarız, Meclisin gündemi yeniden şekillenirse, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu kanunda, ortaya koyduğumuz eksikliklere, yanlış anlamalara muhalefet yapacağız. Bu muhalefetle tutarlı olması doğrultusunda bu grup kararına, sizin grup kararınıza muhalefet ediyoruz ve oy birliğiyle vermeyiş sebebimiz budur, yoksa burada bir anlaşılmayan husus yoktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Sayın Başkan, teşekkür edip bitireceğim.

Dolayısıyla, arkadaşımızın üzülmesine veya bu konuda bir aldatma duygusu içerisine düşmesine gerek yok. Sonuç çok açık, net: Ben, hazırlanan önergeye muhalefet yapan, muhalefet şerhi koyan arkadaşlarıma kabul ettiremedikten sonra, muhalefet yapacağımız bir kanunun öncelik alıp, diğer, daha önce kararlaştırdığımız kanunların önüne geçmesini kabul etmem mümkün değildi. Ben, grubumun Grup Başkan Vekiliyim, onların isteği doğrultusunda tavır ortaya koymam gerekiyor. Davranışımız gayet normaldir. Kanunun görüşülmesi sırasında da gerekçelerimizi arz edeceğiz.

Çok teşekkür ederim Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)

1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi (Devam)

BAŞKAN –Evet, grup önerisinin aleyhinde Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç.

Sayın Genç, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir Danışma Kurulu… Son anda uzlaşma olmayınca bir grup önerisiyle karşı karşıyayız.

Şimdi, tabii, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarına sağlıklı katkıda bulunabilmemiz için, biz de burada bağımsız milletvekilleri olarak -en azından bağımsız, Demokratik Sol Partideki arkadaşlar ve başka arkadaşları da hesaba kattığınız zaman 20’ye yakın bir milletvekili grubuyuz- bizim de burada bu çalışmalara katkıda bulunmamız lazım.

Şimdi, burada dört tane grup var, başka milletvekillerini yok sayıyorlar.

Geçen gün Bülent Arınç “Efendim, ne gerek var, zaten gruplar anlaşıyor.” diyor ve işte, Kızılcahamam’daki basına intikal eden olaylarda da “Efendim, Kamer Genç çıkıyor, Meclisin çalışmalarını engelliyor.” diyor. Ben niye Meclisin çalışmalarını engelleyeyim sayın milletvekilleri? Biz de buraya milletvekili olarak geldik, kendi ülkemizin sorunlarını dile getirmek zorundayız.

Bakın, kendisi burada çıktı geçen gün, Bülent Arınç, tam on dakika bana cevap verdi, dedi ki: “Efendim, Kamer Genç’in sarf ettiği bu laflar, içki sofrasında sarf edilen laflar.” Ben, Bülent Arınç’la bir güne bir gün içki sofrasında oturmadım ki arkadaşlar! Nereden biliyor benim orada oturduğumu? (Gülüşmeler)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Otur! Bir kere otur! Bir kere davet et!

KAMER GENÇ (Devamla) – Hayır, nereden biliyor, ben anlamıyorum yani.

Efendim, güya, ben işte öyle laflar söylüyormuşum ki insanlar beni şey ediyorlarmış, yani, kendimi hakarete davet ediyormuşum, tazminat davası açılıyormuş ve bana da “1 milyar tazminat ödediğini” söyledi. Yok böyle bir şey arkadaşlar! Yani, Meclis Başkanlığı yapmış bir insan çıkıp da “Ben bu kişiye para ödedim.” der mi?

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Öyle bir şey demedi.

KAMER GENÇ (Devamla) – Dedi efendim.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – “Dava açtı.” dedi.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, kendisi gelsin buraya.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Açmadın mı dava?

KAMER GENÇ (Devamla) – Açtım, açtım, kaybettim efendim.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Öyle söyle.

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen…

KAMER GENÇ (Devamla) – Bizim de kaybettiklerimiz… Bize açılanları da kaybederler.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Dava açtı, mesele o.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, değerli milletvekilleri, bakın, biraz önce, Siirt Milletvekili, kendi ilinde yapılan yatırımları çok güzel açıkladı. Çok teşekkür ederiz, hakikaten çok güzel yatırımlar yapılmış Siirt’e. Kardeşim, benim de ilim bir Tunceli ili var bu Türkiye’de, Siirt olduğu kadar Tunceli de var. Kendisinin söylediğine göre, 6.500-7 bin kişilik öğrenci yurdu var, bilmem 80 tane uzman doktor var, bilmem şu kadar ne var… E kardeşim, yani, bu Tunceli de bir il değil midir? Orada da bir tek öğrenci yurdu yok, bir tek öğrenci yurdu yok.

İSMAİL BİLEN (Manisa) – Meclis Başkan Vekiliydin, sen yaptırsaydın. Tunceli yeni mi il oldu? Tunceli yeni mi Türkiye’ye bağlandı?

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, gelen…

Eğer istiyorsanız, buyurun gidelim oraya, orada yerinde şey edelim.

BAŞKAN – Sayın Genç, öneri aleyhinde konuşur musunuz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, şey yollarımız, bakın, bizim…

İSMAİL BİLEN ( Manisa) – Beş yıl önce sen Meclis Başkan Vekiliydin, niye yaptırmadın?

BAŞKAN – Sayın Bilen, lütfen…

Arkadaşlar karşılıklı konuşmayalım.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, ben iktidar… Neyse, ben söylüyorum işte, siz yapın. Altı senedir iktidardasınız, altı senedir iktidardasınız.

Şimdi, değerli milletvekilleri, gazetelerde bir olay var, diyor ki, İspanya’dan birinci el Tekel makinelerini satın alan İspanya, bilmem Tobacco firması bir yere 30 bin dolar para gönderiyor.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkanım, gündemle alakası yok, Sayın Başkan, lütfen…

KAMER GENÇ (Devamla) – Bunlar Meclis çalışmasıyla ilgili, denetimle ilgili. Niye canınız sıkılıyor? Aslında, sizin bunların üzerine gitmeniz lazım.

“Bu ihale, Maliye Bakanlığından” diyor, “tasdik edildikten…” Yani 31 Temmuzda ikinci el değil de birinci el diye ithal edilen, Tekelle, ithal edilen, sözleşmesi yapılan bu makineler 31 Temmuzda Maliye Bakanlığınca onandıktan sonra bu İspanya Tobacco firması 30 bin doları bir şirkete gönderiyor, şirket de bir…

BAŞKAN – Sayın Genç, bunu, isterseniz denetim konularında görüşelim diyorum.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, Meclis çalışmasıyla ilgili denetimi anlatıyorum.

… Ve bu parayı alan, orada, Maliye Bakanının çocuklarının şirketinde çalışan bir santral memuru. Şimdi, bu çok önemli bir iddiadır.

BAŞKAN – Sayın Genç, şunu demek istiyorum… Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın milletvekilleri, bu Meclisin çalışmasında denetime yer ayırması lazım. Eğer bu olay doğruysa, peki, nasıl olacak sayın milletvekilleri? Yani, eğer bir ihale imzalamak karşılığında, bir imzayı atan kişilerin, karşılığında…

BAŞKAN – Sayın Genç, isterseniz, bunu denetime ait olan kısımlarda görüşelim. Şu anda siz bu şeyin…

KAMER GENÇ (Devamla) – Denetim… Efendim, ben diyorum ki: “Bu kanundan önce denetime yer verelim.” Ben onu diyorum. Meclisin çalışmasını…

Sayın Başkan, bakın, Meclisin çalışmasıyla ilgili usulleri belirliyoruz. Usul…

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Usul hakkında görüşmüyoruz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, siz anlamadığınız konularda konuşmayın, lütfen.

Danışma Kurulu, Meclisin çalışma sistemini, gündemini belirleyen bir kuruldur. Dolayısıyla, burada gündem dışı bir şey değildir.

Ben diyorum ki, eğer bu olay doğru ise, -bu kadar ihaleler tasdik ediliyor bu Hükûmet tarafından- peki, bu Hükûmetin onayladığı her ihalede böyle bir karşılık alıyorsa, o zaman Türkiye’de demek ki büyük bir facia var, demek ki ihaleler büyük bir faciayla şey ediliyor.

Şimdi, bu Meclisin yönetimi… Mesela, şimdi, bize birtakım yerlerden birtakım bilgiler geliyor. Efendim, geçen dönemde, burada, kendi yandaşları birtakım insanlar alınıyor, müdür yapılıyor, müdür yardımcısı yapılıyor, 6.400 göstergeyle emekli ediliyor. Bunlar büyük bir suistimal. Şimdi, bunları zaten getireceğiz, şey edeceğiz, bunları tartışacağız, ama biz milletvekilleri olarak burada bunları tartışabilmemiz için bu Meclisin çalışmasında denetime önem vermesi lazım. Eğer denetime önem vermezse, bunların hepsi birikirse bu memleketin dürüst yönetildiğinin kim farkına varacak, nasıl farkına varacağız? Yok böyle bir şey. Yani, bugün, işte, bütçe gelecek. Tamam, bütçede de bizim yine konuşma hakkımız olmayacak. Zaten onu da çok dar bir programa sevk ediyorsunuz. Ondan sonra burada bu kadar ihalelerle ilgili söylentiler var.

Geçen gün burada bir Tahkim Kanunu çıkardık, yani, daha dün Tahkim Kanunu çıkardık. Bugün işte sizin Enerji Bakanınızın gazetede beyanatı var, “Yedi defa tahkime gittik, altısında da kaybettik.” diyor. Yani, bu memlekette birtakım kanunları çıkarırken, bu kanunların enine boyuna tartışılması lazım. Yeni getirdiğiniz spor kanununda da yine tahkim müesseseleri var. Şimdi, bu kanunu biz daha incelemedik. Nasıl inceleyeceğiz, daha bize de dağıtılmadı? E, dağıtılmadığı zaman, bizim de bu kanuna katkımız gerekmeyecek mi? Son anda getirip de… Bu kadar zamanınız var, bu kadar kadronuz var, 340 milletvekilisiniz. Gelin bu Meclise, Meclisi, şöyle kısa dönemde, kısa günde değil uzun uzadıya çalıştıralım, cumartesi pazar da çalışalım. Ama, bu Meclisin çalışmasına milletvekillerinin katkı sağlamasına yardımcı olmaya çalışın.

Siz yardımcı olmadıktan sonra, bizleri de susturduktan sonra, konuşma hakkımız olmadıktan sonra burada çıkan kanunlar doğru dürüst incelenmeden çıkıyor.

Mesela dün benim soru önergelerim vardı. Sayın Ulaştırma Bakanı benim aynı mahiyetteki soru önergeme cevap vermedi, benden sonrakilere cevap verdi. Böyle hükûmet olur mu? Yani, soru önergemde diyorum ki: Kardeşim, bu Pülümür Dağı’ndaki yol ne zaman asfaltlanacak? Bu Pertek’te… Yani, biliyorsunuz, Trabzon’dan gelip de güneye geçen ve Tunceli’den geçen bir ana yol var. Bu ana yol çok önemli bir yol. Bunun bir başı Pülümür Dağı’dır ve hâlâ… Daha önce de söylemiştim, bir Münih Belediye Başkanı demiştir: “Ben otuz beş sene önce geldim, bu toz ve çamurlu bir yoldu ve otuz beş sene sonra geldim hâlâ çamur ve tozlu bir yol.” Gidin ve görün, aynı durumda.

Bu yolun devamında bir de Pertek Köprüsü var. Bu Pertek Köprüsü’nün yapılacağı… Sizin Tayyip Erdoğan Tunceli’ye geldiği zaman birkaç defa bunun sözünü de vermişti, 2 defa, 3 defa. Yapılması lazım. Çünkü, çok büyük bir tasarruf sağlıyor. Yani, ülkenin kuzeyini güneyine bağlayan bu yolu, bunu oraya bağladığınız zaman hem benzin hem akaryakıt bakımından çok büyük bir tasarrufu var hem de yol kısalıyor.

Dün bana şehit aileleri gelmişti. Diyor ki: “Yahu Kamer Bey, biz evlatlarımızı bu memleket için veriyoruz. Evladını bu memleket uğruna şehit veren bir annenin, eğer şehit evliyse 120 milyon geçiyor eline, eğer şehit bekârsa 267 lira para geçiyor.”

Yani, düşünebiliyor musunuz, bu memlekette insanlar canını veriyor, en kutsal varlığını ülkesi için veriyor ve evladını… Evlat acısının -tabii, Allah kimseye göstermesin- ne kadar büyük bir acı olduğunu da herkes biliyor. Kardeşim, bu memleketin o kadar kaynakları var, niye bu şehit ailelerine, onlara insanca, haysiyetlice yaşayabilecek bir seviyede maaş vermiyorsunuz? Diyorlar ki: “Devlet Bakanı Cemil Çiçek dedi ki ‘1,2 milyar lira para alıyorlar.’ Yok böyle bir şey. Hep çıkıyor, milleti aldatıyorlar.” İşte, burada bakanlarınızın çıkıp da, gündem dışı konuşmalara verdikleri cevaplarda söyledikleri yalanların bir kısmı da, yine oradan çıkıyor ortaya. Yani bu millete söylediğiniz sözleri, bunları dinleyen insanlar diyor ki: “Allah Allah, bu adam benim bildiğim şeyde bu kadar yalan söylüyorsa, demek ki, bunun her söylediği şey yalan demektir.” O bakımdan, millete bu kürsülerde ve basın toplantılarında daima doğru bilgiler verin.

Ayrıca da, rica da ediyorum, bundan sonra bizim de bu Meclis çalışmalarına katkıda bulunacak derecede ve bize de, Meclise gelecek, Meclisin gündeminde yer alacak konuları inceleme fırsatı verin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlayınız Sayın Genç.

Buyurun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bize de konuşma fırsatını verecek bir süre tanıyın. Yani, daha hiç kanun tasarısı dağıtılmadan, Meclise daha gelmeden, ondan sonra dört grubu kale alarak, bizi almamak mümkün değil.

Zaten siz Kızılcahamam’da demediniz mi “Bu Kamer Genç bizi engelliyor.” diye? “Bu Kamer Genç’i susturalım.” dediniz mi demediniz mi?

İSMAİL BİLEN (Manisa) – “Meclisi çalıştırmıyor.” dedik.

KAMER GENÇ (Devamla) - Sizin burada dört beş sene Meclis Başkanlığı yapan Bülent Arınç çıkıp demiyor mu ki “Danışma Kurulu kararı aleyhinde konuşmayalım. Bağımsız milletvekillerinin konuşma hakkı yoktur.” Hep gruplardan bahsediyor… Ama, ben tabii, sizin partinizin muhalefette iken bu konularda yaptığı konuşmaları getireceğim, buradan tek tek onların hepsini söyleyeceğim.

Bir de, Sayın Başkan, özellikle sizlerden rica ediyorum. Ben söz istediğim zaman, bazen yerimden bir müdahale ettiğim zaman, gülüyorsunuz. Bana dışarıdan gelen arkadaşlar da diyorlar ki: “Siz kürsüye çıkıp konuştuğunuz zaman, TRT-3 daima bazı AKP’li milletvekilleri yerinde gülüyor, onu gösteriyor.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç, süre tamamlandı, teşekkür ederim.

KAMER GENÇ (Devamla) – Arkadaşlar, benim bu memlekette büyük emeklerim vardır. Ben özellikle bu konuların bir daha tekrar etmemesini rica ediyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Dediğiniz hususları hatırlatalım. Teşekkür ederim.

Önerinin aleyhinde İstanbul Milletvekili Hasan Macit.

Sayın Macit, buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

HASAN MACİT (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Danışma Kurulu önerisinin aleyhinde söz aldım. Sözlerime başlamadan önce yüce heyetinizi Demokratik Sol Parti ve şahsım adına saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, geçen haftalarda da hep Danışma Kurulu önergeleri gelirdi, hep salı günü gelirdi ve salı günü bir haftanın çalışması dizayn edilirdi. Biz salı günleri bu Danışma Kurulu önergeleri üzerinde gerekli düşüncelerimizi sizlerle paylaştıktan sonra, salı, çarşambaya alındı. Bu, bir başarıdır diye düşünüyorum, hiç olmazsa bir gün ötelemiş oldunuz, ama değerli arkadaşlar, gelin bunu bir gün, bir hafta değil, sistemi öyle bir kuralım ki, milletvekilleri Mecliste hangi konular üzerinde ne zaman konuşacağını, nasıl konuşacağını bilerek hazırlıklı bir şekilde gelsinler buraya. Hazırlıklı bir şekilde gelsinler ki, buradaki çalışmalar da verimli olsun, Türkiye’nin, Türk halkının yararına olsun. Siz, eğer günübirlik yasaları getirirseniz ve günübirlik, Meclise dayatarak “bu yasalar bugün çıkacak veya yarın çıkacak” şekliyle önergelerinizi getirirseniz, sayın milletvekilleri de, bu bağlamda, çalışmalarını sağlıklı bir şekilde yapamadan gelirlerse, buradaki yasalar, korkarım, çok yararlı olmayabilir, verimli olmayabilir. Bu nedenle, gelin çalışma sürelerimizi bir sisteme bağlayarak ona göre Meclisin gündemini oluşturalım.

Sonra, Türkiye Futbol Federasyonu Yasası’yla ilgili… Daha dumanı bile kurumadı, dumanı bile bitmedi arkadaşlar, dün odalarımıza bu yasanın metni geldi, bugün gündeme alıyoruz. Aceleniz nedir? Acaba Futbol Federasyonu kongresinde daha önce bu yönetime karşı çıkardığınız listenin kaybetmiş olması ve bu yönetimi hazmedememe durumu mu yatıyor? Bu mu, öne alınması mı acaba gerekçedir diye açıkçası kaygılanmamak mümkün değil.

Değerli arkadaşlar, burada her bir milletvekili Türk halkını ve seçmenini temsil ederek gönderilmiştir, Türk halkı tarafından gönderilmiştir ve onları burada temsil etmek, onların düşüncelerini burada açıklamak, sizlerle, kamuoyuyla paylaşmak ve katkı koymak için gönderilmiştir. Grubu bulunmayan siyasi partiler, bağımsız milletvekilleri konuşmayacak, düşüncelerini paylaşmayacak da, nerede paylaşacak? Değerli arkadaşlar, Kanunlar Kararlara gidiyoruz söz almak için, “Efendim, şahsı adına konuşmalar yok.” Niçin? “AKP milletvekilleri daha önceden aldı.” Nasıl aldı, nasıl haberleri oldu? “Matbaadan yasa buraya gelmeden önce haberini aldılar geldiler.” Değerli arkadaşlar, yapmayın. Sizin, grubunuz adına çok rahat bir şekilde görüşlerinizi açıklama fırsatı var, uzun süreler noktasında açıklama fırsatınız da var. Hiç olmazsa yasaların geneli üzerine, önemli yasaların maddeleri üzerine bağımsız milletvekillerinin de görüşlerini açıklamaları anlamında lütfen burada fırsat tanıyın. Yoksa bu baskı oluşturur. Demokrasilerde bunun baskıcı rejim olduğu, demokrasilerde kabul edilemeyecek olduğu bir gerçektir.

Bu da yetmiyor, İç Tüzük değişikliğiyle ilgili önerge sayılarının azaltılması, konuşma sürelerinin azaltılması… Değerli arkadaşlar, ben 21’inci Dönemde de görev yaptım. 21’inci Dönemde görev yapan AKP milletvekili arkadaşlarımızın nasıl bir muhalefet anlayışı içerisinde Meclis çalışmalarına katkı koyduklarını çok iyi bilen birisiyim. Yürütme ve yürürlük maddelerinde dahi burada konuşurlar; grupları adına konuşurlar, şahısları adına konuşurlar. Elbette haklarıdır, konuşacaklardır. Müsaade edin, diğer partilerin de bu anlamda konuşmaları noktasında baskıcı ve kısıtlayıcı olmayın diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, bizim milletvekilli olarak -geçmiş günlerdeki yaptığım konuşmalarda dile getirdim- denetleme yetkimiz kısıtlanıyor. Sayın Maliye Bakanı burada, Sayın Maliye Bakanına bir soru sordum. Burada olan sayın bakanlarımızla ilgili sözlerimi kullanmak istiyorum, çünkü yok olan arkadaşlarımız, bakanlarımız yanıt veremeyebilir. Mey Şirketine, Tekelin alkollü içkiler bölümünün özelleştirilmesiyle ilgili bir özelleştirme süreci yaşandı. Bu süreç içerisinde, Tekelin alkollü içkilerine ait 17 tane işletmenin Mey Şirketine devri söz konusu.

Değerli arkadaşlar, ben sorduğum soruya yanıt alamadım, sorduğum soru şu idi: Meye bu işletmeler devredilirken hangi koşullarda devredildi? Yani, özelleştirme şartları nedir? Ben, geçmişte Özelleştirmenin ihalesine katılmış bir kişi olarak… Orada şöyle bir taahhütname gelir: “Bu işletmeyi alacaksın. Alan firma şu kadar süre çalıştıracak, işçi çıkarmayacak veya üretimi artıracak…” Böyle şartlar olması gerekir. Kendisine sorduğum soruda “Mey ile Tekelin arasında imzalanmış olan sözleşmenin içeriği nedir?” diyorum. Yanıt yok. “Bu sözleşmeyle ilgili yükümlülükler nedir?” Yok. Ve bir diğer konu da…

Değerli arkadaşlar, bu konular çok önemli konular, bu konuları, burada, bütün milletvekillerinin, hak, hukuk doğrultusunda işlem yapılması, özelleştirmelerin hiçbir haksızlığa uğramadan yapılması anlamında savunması gerekir. Şunu sordum Sayın Bakana.

BAŞKAN – Sayın Macit, yalnız, bakınız, önerinin aleyhinde aldınız…

HASAN MACİT (Devamla) – Bu, denetleme konusudur. Denetleme konusunun, denetlemenin engellendiğine dair bir konuyu açıklıyorum, bu gündemdir, Meclisin gündemidir. Bu konuşmamızın, önerinin konusu da Meclisin gündemidir. Sayın Bakan da burada, yanıt versin “doğrudur” veya “yanlıştır” diye. Ben, bu nedenle, Sayın Bakan burada olduğu için bu konuyu gündeme getirdim. (DSP sıralarından alkışlar)

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Cevap vereyim.

HASAN MACİT (Devamla) – Değerli arkadaşlar, Mey Şirketi, Tekelin işletmelerini alıyor. Aldığı süre içerisindeki, iki üç aylık süre doğrultusundaki bütün giderler Tekele zarar yazılıyor. Oradaki özelleştirme kararının aksi noktasında, tersi noktasında zarar yazılıyor ve bir diğer konu da, iki yıl sonra, Mey Şirketi, Amerikan şirketine burasını satıyor.

Değerli arkadaşlar, işletmelerin tamamını 292 milyon dolara alan Mey, iki yıl sonra 810 milyon dolara yüzde 90’ını satıyor. Nerede bu kadar güzel, kârlı bir alışveriş var? Acaba bu işletmelerin değeri 810 milyon doların üzerinde de, Özelleştirme İdaresi acaba 292 milyon dolara, daha kat kat aşağıdaki bir dolara burayı niçin verdi? Sayın Bakana bunu sorduk, dedik ki: “Mey ile Amerikan firması arasındaki bu devirden dolayı yüzde kaç hissesi devredilmiştir?” Sayın Bakanın verdiği yanıt: “Böyle bir bilgi, belge yok.”

Değerli arkadaşlar, bir bakkal dükkânını dahi, bir kişi bir başka kişiye devrederken, birçok bürokratik işlem yapılır iken, birçok kayıt kuyut altına alınırken, koskoca Tekelin on yedi tane işletmesi, bir firmadan bir Amerikan firmasına devrediliyor, Maliye Bakanlığında böyle bir bilgi ve belge yok. Olamaz böyle bir şey. Ha soruyu çarpıtarak yanıtlamış. “Özelleştirme İdaresinde böyle bilgi ve belge yok.” Efendim, ben Sayın Maliye Bakanına sordum. Özelleştirme İdaresinde, elbette ki, bir firmanın diğer bir firmaya satışıyla ilgili bilgi ve belge olmaz, ama Maliye Bakanının emrindeki diğer birimlerde bu bilgi ve belgenin olması gerekir.

Sayın Maliye Bakanı, niçin böyle bir yanıt verdiniz? Bu, denetimi, denetlemeyi, Meclisin, milletvekilinin görevlerini engelleme veya yanıltma değil midir? Sayın Bakana tekrar soruyorum ve dün, gene yazılı sorumda sordum. Gerçekten, böyle bir bilgi ve belge Maliye Bakanlığında yok mudur Sayın Bakan? Şunu da sormuştum: Bir işletme 292 milyon dolara alınıp da iki yıl sonra 810 milyon dolara satıldığında, bu özelleştirmenin yanlış olduğunu düşünüyor musunuz? Bundan sonraki özelleştirme işlemlerinde de bu durumu dikkate alarak düzeltmeyi düşünüyor musunuz? Evet, Sayın Bakan bundan sonraki özeleştirmelerinizde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Macit, yani Sayın Maliye Bakanı burada olabilir veya bir başka bakan olabilir, ama bakınız…

HASAN MACİT (Devamla) – Efendim…

BAŞKAN – Müsaade eder misiniz efendim.

Bakın, Danışma Kurulu önerisinin aleyhinde söz aldınız. Ama, hem de dönerek… Yani, Sayın Bakana soru sorabilirsiniz, denetleme yapabilirsiniz, buna hiçbir itirazımız yoktur. Ama, grup önerisinin aleyhindeki bir konuşmayı Sayın Bakanla diyalog hâline getirmeye çalışıyorsanız, bu olmaz. Bu, üslup olarak yanlıştır. Bunu hatırlatırım.

HASAN MACİT (Devamla) – Ben diyalog hâline getirmiyorum.

BAŞKAN – Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.

Sayın Bakan isterse…

HASAN MACİT (Devamla) – Ben hiçbir bakanı veya hiçbir kişiyi diyalog hâline getirmiyorum. Bu konuların Meclisin gündemi olması gerekir. Denetleme konularının Meclisin gündemi olması gerekir diye, burada da Meclisin gündemini belirleyen bir Danışma Kurulu önerisi üzerinde aleyhine söz aldım ve bunu belirtiyorum. Yoksa, ben niye farklı bir yöntem izleyeyim? Elbette ki, bu Meclisin ve bu milletvekillerinin göreviyle ilgili olan konu üzerinde konuşuyorum.

Şahısları adına söz vermeyeceksiniz! Biz bu konuları nerede sorma imkânı bulacağız? Verdiğimiz soru önergelerine de deminki bahsettiğim anlamda yanıtlar gelecek. Peki, nerede gündeme getireceğiz? Nerede öğreneceğiz bunları? Elbette ki, böyle platformlarda dile getirmek istiyoruz ve bunları Meclis kürsüsünden ifade etmek istiyoruz. Yani, özelleştirmelerde nasıl bir yanlış uygulamanın yapıldığını Türk halkı bilsin istiyoruz.

Hepinize teşekkür eder, saygılar sunarım. (DSP, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Evet, Sayın Macit’in ifade ettiği bazı konularla ilgili olarak Sayın Bakanın, sataşma gerekçesiyle açıklama talebi vardır.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın, İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli üyeler; biraz önce, benden önce konuşan arkadaşımız Sayın Macit, özelleştirmeler konusunda ve Tekelin, -alkol konusunda- alkol işletmelerinin satılması konusunda bazı sorularının cevaplandırılmadığını söyledi ve benim de burada olmam hasebiyle, direkt bana da bazı sorular yöneltti, Sayın Bakan bunu niye yapmadın, Sayın Bakan şunu biliyor musun, falan diye. Tabii, ben, bu heyecanlı konuşmayı dinledim.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bizim Hükûmetimizin -geldiği günden beri- özelleştirme politikası, bizim politikalarımızın içerisinde, ekonomi politikalarımızın içerisinde çok önemli yer aldı ve buna da devam edeceğiz. Özelleştirme, bir ülkenin yapısal reformlarındandır, eğer… Özelleştirmesini tamamlayamamış ülkeler de yapısal reformlarını tamamlayamamıştır ve özelleştirmeden kasıt, şu kadar paraya sattım, bu kadar paraya sattım meselesi değil; özelleştirmeden maksat, devleti ekonomik faaliyetlerden kurtarmaktır.

HASAN MACİT (İstanbul) – Bedava mı verelim!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Hedef, devlet ekonomik faaliyetlerde bulunamaz arkadaş.

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Peşkeş mi, özelleştirme mi onu izah edin lütfen.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Size göre bulunur, siz Cumhuriyet Halk Partisisiniz, size göre her şey bulunur. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Peşkeş mi, özelleştirme mi onu izah edin lütfen.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Devleti tasfiye edemezsiniz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, bakın, bütün sosyalist ülkeler dâhil olmak üzere, özelleştirmelerini hepsi tamamladı. Bizim de Hükûmetimiz olmazdan önce, yirmi sene konuşuldu bu. Yirmi sene, özelleştirme yaptık, yapıyoruz falan. Ne yapılmış? Sekiz milyar dolarlık, yirmi senede, özelleştirmeyi yapabilmişler. Bizim, şimdi, zamanımızda, biz başladık, geldik, 25,5 milyar dolarlık özelleştirme yapıldı ve bu özelleştirmeleri de yaparken tarihinin en şeffaf özelleştirmelerini yapıyoruz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Çok şeffaf, çok!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Şimdi, televizyonlarda, bütün halk izliyor özelleştirmeleri…

HASAN MACİT (İstanbul) – Sayın Bakan, 292 milyon dolara satılan bir malı 3 katına satmak hangi vicdana sığıyor?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – …ve bu kadar özelleştirme yaptık, dile kolay, 25,5 milyar dolarlık özelleştirme yaptık…

HASAN MACİT (İstanbul) – 3 katına satmak hangi vicdana sığar?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – …daha, bir Allah’ın kulu çıkıp da benim hakkım yendi diyen bir kişiyi gösteremezsiniz. (Gürültüler)

HASAN MACİT (İstanbul) – Sayın Bakan, vicdanınıza sığıyor mu?

MEHMET DANİŞ (Çanakkale) – Dinle, dinle! Ne güzel anlatıyor adam.

HASAN MACİT (İstanbul) – Senin vicdanına sığıyor mu?

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen sakin olalım.

MEHMET DANİŞ (Çanakkale) – Sizin zamanınızda otuz tane banka battı, bu ülkenin…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Şimdi, tabii… (Gürültüler)

HASAN MACİT (İstanbul) – Sayın Bakan…

MEHMET DANİŞ (Çanakkale) – Otur yerine!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Türk ekonomisini, biz, şöyle devraldık.

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Türk ekonomisini devraldığımız zaman, Türk ekonomisi, batma noktasına gelmişti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakanım, bir dakika süre de size vereceğim, konuşmanızı tamamlayın.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Öyle mi?

BAŞKAN – Evet efendim, usulümüz böyle.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Peki.

Şimdi, o noktadan, Türk ekonomisi, şimdi, dünyanın 17’nci büyük güçlü ekonomileri arasına girdi.

HASAN MACİT (İstanbul) – Sayın Bakan, bu özelleştirme vicdana uygun mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Bu özelleştirmeler sayesinde bu duruma geldi.

Ben, size bir şey söyleyeceğim: Türkiye’de, bakınız, bir banka, yüzde 20 hissesini –özel bir banka- yüzde 20’sini, 3 milyar dolara sattı. Ondan, bizim Hükûmetimizden önceki dönemde, 3 milyar dolara on tane banka alınırdı. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Şimdi, biz, o dedikleri özelleştirmeyi de televizyonlar karşısında gayet şeffaf bir şekilde yaptık, kazanan kimse de kazandı, verdik.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Yaa, siz almıyorsunuz, satıyorsunuz!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Ama, Türk ekonomisinin gelişmeleri neticesinde, Türkiye’nin kendisi değerleniyor. 20 milyar dolar yabancı sermaye boşuna gelmiyor. Eskiden, 1 milyar dolar gelmezdi.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Bir çivi çakmadınız! Bir çivi çaktınız mı?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Bu paraları boşuna getirmiyor adamlar, paraları çöplüğe atar gibi getirmiyorlar, hesaplarını yapa yapa getiriyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum açıklamalarınız için.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Hatırınıza mı geliyor bu paralar Sayın Bakan? Nedir bu hatır bu kadar?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Dolayısıyla, bu yapılan özelleştirme, Türkiye’nin ekonomisine büyük katkısı olan bir özelleştirmedir.

Saygılar. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sizi çok seviyorlar herhâlde, onun için geliyor bu paralar Sayın Bakan! Hiç karşılığı yok, size olan sevgilerinden getiriyorlar bu paraları herhâlde!

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)

1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi (Devam)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, grup önerisinin lehinde ve aleyhinde konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Tanık Koruma Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ

1.- Tanık Koruma Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/346) (S. Sayısı: 34)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Sayın milletvekilleri, 2’nci sıraya alınan, Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

2.- Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/452) (S. Sayısı: 64) (x)

                                    

(x) 64 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 64 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz alan milletvekili arkadaşlarımızı ve grupları adına söz alan arkadaşları arz ediyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muharrem İnce, Yalova Milletvekili; Milliyetçi Hareket Partisi adına Beytullah Asil, Eskişehir Milletvekili. Şahısları adına: Abdurrahman Arıcı, Antalya Milletvekili; Hamza Yerlikaya, Sivas Milletvekili; Recai Birgün, İzmir Milletvekili.

Evet, ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Yalova Milletvekili Muharrem İnce’ye aittir.

Sayın İnce, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün görüşeceğimiz tasarı, aslında, FIFA’nın isteği üzerine buraya geldi. Hepimiz biliyoruz ki, FIFA üyesi bulunan 208 federasyonun ana statülerine, işleyişlerine ilişkin bir standardizasyon kazandırmak amacıyla bir çalışma yapıyor. Bugün de biz, burada, bununla ilgili kanun tasarısını görüşeceğiz.

Amaç, burada, üye federasyonların özekliğini ve siyasi müdahalelere maruz kalmalarının önüne geçmek. Bütün bunlar doğru. Yapılan iyi şeyler de var. Örneğin, spordan sorumlu Devlet Bakanının gözetim ve denetim yetkisi kaldırılmakta, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun Federasyon üzerindeki denetim yetkisine son veriliyor. Buna benzer çok iyi düzenlemeler var ama itirazlarımız da var buna.

Önce, gelişini, Komisyondaki aşamasını sizlerle paylaşmak istiyorum. Odamda oturuyorum, tasarı geldi odaya. Aldım biraz okuyayım… “Biraz sonra okuyacağım.” dedim. İki saat sonra tasarı geri toplandı. O arada ben tasarının bir fotokopisini çektirmiştim. “Acaba ne yanlışlık yaptılar?” dedim, bir fotokopisini çektirdim. Sonra tekrar dağıtıldı tasarı. Tek tek baktım, sabah dağıtılan tasarıyla daha sonra dağıtılan tasarı arasında hiçbir fark yok. Meğer, tasarı hazırlanınca Sayın Bakan tasarıyı Bakanlar Kuruluna sunuyor, Bakanlar Kurulundan farklı bir tasarı çıkıyor. Başbakanlıktan bir görevli Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna geliyor, “Bu tasarı bizim tasarımız değil.” deniyor, alelacele geri çekiliyor. Daha sonra o tasarının o tasarı olduğu anlaşılıyor, tekrar gönderiliyor.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Olabilir.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Tabii ki olabilir ama nasıl derme çatma hazırlandığını, ne kadar ilgisizce, gerekli özen gösterilmeden hazırlandığını anlatmak istiyorum.

Örneğin, Komisyona geldi. Futbol, bildiğimiz, hepimizin bildiği, futsal ise salon futbolu. Orada “futsal”ı görmüşler bu tasarıyı hazırlayanlar, “Ya, bu olsa olsa futboldur.” demişler, “futsal” yerine “futbol” yazmışlar. Komisyonda bir yirmi dakika da “futsal mı, futbol mu”, bunun tartışması yapılıyor. Oradaki eleştirilerimizin, Komisyondaki eleştirilerimizin bir kısmının değiştirileceği haberini alıyoruz. Ne derece doğru, onu da bilmiyorum ama orada şunu söylemiştim: Değerli arkadaşlarım, geçen dönem sizin partinizin milletvekili, Millî Eğitim Komisyonu Başkanımız Sayın Tayyar Altıkulaç bir çalışma yapmıştı, Meclisin bir dakikası, yanılmıyorsam, geçen dönemde, 2004 yılında, yanılmıyorsam, 11 milyar liraydı.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Kamer Genç’e söyleyin.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Ben, Sayın Altıkulaç’ın açıklamasını söylüyorum, sayısal büyüklükleri yanlış da kullanıyor olabilirim şu anda.

Bunu şunun için anlatmak istiyorum: Neden bu Genel Kurulu gereksiz şeylerle meşgul ediyoruz da bu tartışmaları komisyonda bitirmiyoruz? Alt komisyon önerimiz vardı, kabul etmediniz. Oradaki bazı eleştirilerimizi kabul etmediniz.

Şimdi, bakın, değerli arkadaşlarım, 1920’den beri bu Meclise ne milletvekilleri geldi gitti. Bir gün sizler de bizler de buradan gideceğiz. Şimdi, ben, geçen dönem tutanaklarından okumak istiyorum. Sizin partinizin yine, Uşak Milletvekili Sayın Alim Tunç ve Balıkesir Milletvekili Ali Aydınlıoğlu şunu konuşuyorlar 28 Nisan 2005’te: Türkiye Futbol Vakfı Genel Başkanı Genel Kurulun üyesi, delegesi. Daha önce, çok daha önceleri, Türkiye Futbol Vakfı Genel Başkanı Genel Kurulun üyesiymiş, sonra çıkarılmış ve arkadaşlarımız, geçen dönemki AKP milletvekilleri açıklıyorlar, diyorlar ki… Tutanaklarda, tarihini de söylüyorum, 28 Nisan 2005. Türkiye Futbol Vakfı Genel Başkanının Genel Kurulun delegesi olması gerektiğini söylüyorlar ve AKP’nin oylarıyla, Vakıf Genel Başkanı Genel Kurulun delegesi oluyor. Bugün getirilen tasarıyla, Türkiye Futbol Vakfı Genel Başkanı Genel Kurulun delegesi değil. Bu, bana, Demokrat Partiyi hatırlattı. Hani Kırşehir, Bölükbaşı’ya ya da Cumhuriyet Halk Partisine oy veriyor diye Kırşehir’i ilken ilçe yapmıştı Demokrat Parti. İşte, mantık, bu mantık.

Araştırdım, Türkiye Futbol Vakfı Genel Başkanı daha önceki seçimde kimi desteklemiş diye araştırdım. Sizin adayınızı desteklememiş, evet. Delegeliğini elinden alıyorsunuz. Bakın bu yanlış. Kırşehir’i ilçe yapmak gibi bir mantık bu. Bu doğru değil. Tıpkı, fındık üreticisiyle 150 milyon dolar para için inatlaşıp, sonunda 1 milyar dolar paraya mal ettiğiniz gibi...

ASIM AYKAN (Trabzon) – Bu doğru değil.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Bu uygulamanın yanlış olduğunu söylüyorum.

Yine, ayrıca, FIFA ve UEFA’nın icra kurullarında görev yapanların delegeliği devam ediyor, komisyonlarda görev yapanların delegeliklerini kaldırıyorsunuz. Acaba kaç kişi bunlar? Baktım, komisyonlarda görev yapıp da bugün delegeliği engellenen 4 kişi. Yani, bu Meclis birileri oda başkanı olmasın diye yasa çıkarmaya çalıştı, kişiye özel yasa! Yine bu Meclis böyle bir şey yapabilir mi? Bu Meclis bunu yapmamalı değerli milletvekilleri. Yani, icra kurullarında görev yapanların delegeliğini devam ettiriyorsunuz, “Komisyonlarda görev yapanlar bizim adamlarımız değil, bunların delegeliğine son verdirelim...” Bunlar doğru değil.

Yine değerli arkadaşlarım, Futbol Federasyonu Başkanlığını altı ay yapmış olanlar Genel Kurulun üyesi oluyordu. Şimdi bunu iki yıla çıkartıyorsunuz. Acaba gene birilerini mi engellemek istiyorlar dedim, onu da araştırdım. Futbol Federasyonu Başkanlığını iki yılın altında yapanlar, toplamı 5 kişi. 5 kişi… Yani, siz bu 5 kişinin delege olmasını istemiyorsunuz, diyorsunuz ki: “İcra kurullarında, UEFA’nın, FIFA’nın icra kurullarında görev yapanların delegeliği devam, komisyonlarda görev yapanların delegeliğini ellerinden alıyoruz.” Yine kişiye yönelik bir düzenleme. Yine, hoşunuza gitmeyen insanların delegeliğini engellemek için Büyük Millet Meclisini ne yazık ki kullanmış oluyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bütün bunları yaparken, yani şunu demiş olsaydınız, anlayabilirdim: Biz, delege sayısı, Genel Kurul çok fazlaydı, bu genel kurulu biraz azaltacağız. Bunu diyor olsaydınız belki sizi anlayabilirdim, ama hepimiz biliyoruz ki sayı 227'den 262'ye çıktı. Yani, bir taraftan Genel Kurul delege sayısını 227'den 262'ye çıkarıyorsunuz, diğer taraftan, Türkiye Futbol Vakfı Genel Başkanı bizim adayımızı desteklemedi, bunun önünü keselim; icra kurullarında görev yapanlar bizim adamımız değil, bunun önünü keselim; iki yıldan daha az görev yapanlar bizim adamımız değil, bunun önünü keselim. Bu, doğru bir mantık değil. Ben, bilmiyorum ama, şu Mecliste hangi bakandan bunu beklemezsin diye bana sorsalardı -samimi olarak söylüyorum bunu- Sayın Başesgioğlu'ndan beklemezdim. Bunu samimi olarak söylüyorum.

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – O başkanın desteklediğini nereden biliyorsun ki sen?

MUHARREM İNCE (Devamla) – Çok iyi biliyorum…

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Tamamen tersine.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Çok iyi biliyorum…

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Aç telefonu sor bakalım.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Araştırdım… Araştırdım…

Kim yapmaz bunu diye sorsaydınız bana, samimi olarak söylüyorum, Sayın Başesgioğlu yapmaz derdim.

Şimdi değerli arkadaşlarım, burada yine bir başka itirazımız da şu: Şimdi bakınız, 227 olan sayı 262 olmuş. Türkiye profesyonel futbol en üst ligindeki kulüplerin başkanları ile yönetim kurullarınca altışar temsilci. Toplamı bunların 98 kişiymiş, şimdi 130'a çıkmış. Birinci Lig’deki kulüplerin başkanları ile yönetim kurullarınca belirlenecek birer temsilci, 28 kişiymiş 36'ya çıkmış. İkinci Lig’deki kulüplerin 30'muş 50'ye çıkmış. Türkiye Profesyonel Üçüncü Liginde her gruptan ilk beş sırada olan kulüplerin başkanları 12'imiş 20'ye çıkmış.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Çok iyi olmuş.

MUHARREM İNCE (Devamla) – İyi olmuş, bir şey demiyorum.

Bütün bunları artırıyoruz da neden sözünü ettiğim kişileri… Onlardan zaten çok… Toplasanız -Futbol Vakfı Genel Başkanı 1 kişi, 4 biri, 5 biri- 9-10 kişi. Neden bu 10 kişinin delegeliğini engelliyorsunuz, anlayabilmiş değilim.

Ayrıca, yine, bundan önceki kanunda -değiştirmediğimiz takdirde- delegelerin yüzde 62’si kulüplerden geliyordu, bugün de delegelerin yüzde 88’i kulüplerden geliyor. Ayrıca, burada kulüplerin de yüzde 60’ı belediyelerle bağlantılı. Dolaylı bir siyaset girmiş olacak.

Tabii ki bu belediyeler ömür boyu size kalacak hâli yok. Kalmayacak bunlar, değişecek. Bir gün ANAP’taydı bu belediyeler -hatırlayınız- 84’lerde, sonra SHP’deydi 89’da, hatırlayınız. Bunlar değişir, siyasette böyle.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Tabanı genişlemiş.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Sizin elinizde bu belediyeler yüz yıl kalacak hâli yok ama dolaylı olarak siyaseti sokmuş oluyorsunuz buraya.

Bakın, yine diyorsunuz ki… Bir ay içinde, kanun yürürlüğe girdikten itibaren bir ay içinde seçimli genel kuruldan geri adım attınız. Seçim yetkisini genel kurula bırakıyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, biz bunu komisyonda söyledik, komisyonda söyledik. Sayın Bakan dedi ki… Ben hatta şunu söyledim komisyonda: Siz bunu yaparsanız, FIFA size karşı çıkar. Bakın, bu seçimi yaptırmaz size FIFA, bu seçimi… Siz ona rağmen yaparsanız, sizi, 2008’deki, 2010’daki karşılaşmalara Türkiye’yi sokmaz dedim. Sayın Bakanın açıklaması da şöyleydi: “Türkiye Cumhuriyeti Meclisinin yasama yetkisine kimse karışamaz” dedi. Ona benzer bir açıklama yaptınız.

Peki, ben, o zaman size şunu söyleyeceğim: Sizin iktidarınız döneminde yabancıların devlet tahvili ve hazine bonosu gelirlerinden alınan yüzde 15 vergi stopajından muaf olacağını, yerli yatırımcıların ise yüzde 10 stopaj ödeyeceğini siz kendiniz çıkarttınız, bunu siz kendiniz yaptınız. Demek ki bazı şeyleri yapabiliyorsunuz.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Ona hiç girme!

MUHARREM İNCE (Devamla) - Şöyle olsaydı: Siz, bizim, Komisyonda eleştirilerimizi dikkate almayıp, burada da diretip “Kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren otuz gün içinde seçim olur.” dediğinizde siz bu seçimi yapmaya çalışırsanız, FIFA da size bunu yaptırmazsa, Büyük Millet Meclisini, bu ülkenin en büyük Meclisini küçük düşürmüş olmaz mıyız? Kendimizi incitmiş olmaz mıyız? Türk milletini incitmiş olmaz mıyız? Neden Genel Kurula bu şekilde geliyorsunuz da burada değiştirerek… Yine de orada da bir yanlışlık var. Siz, hangi genel kurulun ne şekilde olacağını… Düşünseniz ya, bir yönetim kurulu, bir başkan, bir denetim kurulu seçimle gelmişler, siz, yasama faaliyetiyle, seçimle gelen bir yönetim kurulunun görevine son veriyorsunuz. Hani neresi demokrasi bunun? Bunun neresi adalet?

Değerli arkadaşlarım, ben, bu bilgiler ışığında eleştirilerimizin dikkate alınması gerektiğini düşünüyorum. Yine, ayrıca -kusura bakmasınlar- bir önerge var elimde geçici 1’inci maddeyle ilgili. “Federasyon başkanı, yönetim kurulu ve denetleme kurulu seçimlerinin yenilenip yenilenmeyeceği, ad okunmak suretiyle genel kurulun onayına sunulur.” Bu da demokratik değil, bu da doğru değil. Neden gizli oylama olmuyor?

Ben bunların komisyonlarda halledilmesi gerektiğini düşünüyordum, olmadı, ama Genel Kurulda bunun hâlâ olabileceğini düşünüyorum ve “FIFA bunlara müdahale eder mi, etmez mi?”, “Ne kadar eder?”, “Meclisin saygınlığına gölge düşürür mü, düşürmez mi?” diye soruyorsanız, ben size FIFA’nın Türkiye Futbol Federasyonu genel kuruluna yazdığı bir mektubu okuyayım ve konuşmamı bitireyim:

“Sayın Başkan,

Son iki yılda yaşanan olayların ışığında ve Ankara'da 26 Haziran 2007 tarihinde düzenlenmesi planlanan Türkiye Futbol Federasyonu'nun Genel Kurulu çerçevesinde, FIFA ve UEFA, Türk futbol ailesini aşağıdaki konular hakkında resmî olarak bilgilendirmek ister:

- FIFA ve UEFA, TFF yönetiminin Ocak 2006'da demokratik bir biçimde seçilmesinden bu yana federasyonunuzun durumunun sürekli olarak harici müdahalelere maruz kalmış olmasından üzüntü duymaktadır. Tüm ülke genelinde, Genel Kurulunuzun bazı delegelerinin özellikle kulüpleri temsil edenlerin, Federasyonu ilgilendiren konularda madde 18 paragraf 2 no.lu FIFA talimatlarına aykırı olarak, kendi haklarını uygulamada sürekli baskı altında kaldıklarını gözlemiş bulunuyoruz.

- Geçtiğimiz 3 yıl içinde FIFA, 208 üyesinin talimatlarının modernize edilmesi konusunda dünya çapında bir politika geliştirmiştir. Buna göre, bu talimatların ekleme süreci tamamlanmadan seçim düzenlenemez.

- Açıkça, FIFA ve UEFA, önümüzdeki 22 Temmuz 2007 tarihli Parlamento seçimlerinin TFF'nin kendi iç durumunu etkilemesini istememektedir.

- FIFA ve UEFA, hâlen, dört taraflı bir çalışma grubu kurulmasına dair (Spor Bakanlığı, TFF, UEFA ve FIFA) UEFA'nın desteği ile FIFA Başkanı tarafından açıklanan önerinin, TFF'nin genel durumunun değerlendirilmesi ve Türk futbolunun genel anlamda çıkarlarının korunmasına dair çözüm üretilmesi hakkında hâlen tek geçerli opsiyon olduğunu düşünmekte ve ısrar etmektedir.” Devamını okumayayım.

Takdir sizindir. Ama, defalarca bu Genel Kurulda eleştirilerimiz dikkate alınmadığında neler yaşadığımızı hep birlikte gördük geçen dönemde. Ben, o arkadaşlarımıza geçen dönemde burada önergeleriyle kabul ettirdikleri delegeyi bugün kendilerinin olmadığı bir Mecliste siz değerli milletvekillerinin oylarıyla tekrar çıkarılmasını çok anlamsız buluyorum. Ne diye yaptınız, ne diye çıkartıyorsunuz? Ben bu sorunun cevabını arıyorum.

Hayırlı uğurlu olması dileğiyle yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İnce.

Gruplar adına ikinci konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Beytullah Asil.

Sayın Asil, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 64 sıra sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, 19/11/2007 tarihinde Meclis Başkanlığına sevkine Bakanlar Kurulu tarafından karar verilen Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, biz Millî Eğitim, Kültür, Gençlik, Spor Komisyonu üyelerine 22/11/2007 tarihinde dağıtılıp 26/11/2007 günü toplantıya çağırıldık. Tasarı teknik konular ağırlıklı olduğu için komisyona hazırlık olması açısından gerek Türkiye Futbol Federasyonu gerekse kulüp yöneticilerinden bilgi almak istediğimizde karşılaştığımız manzaradan demokrasi adına, üzülerek ifade ediyorum, büyük utanç duydum.

Değerli milletvekilleri, tasarıda Türkiye Futbol Federasyonu Genel Kurulunun yapısı tamamen değiştirilmiş, 227 olan genel kurul üye sayısı 262’ye çıkarılmış, pek çok Genel Kurul delegesinin bu hakkı elinden alınmış, yeni üyelikler ihdas edilmiş. Hangi kıstaslara göre yapılmış? Muhataplarının fikri alınmış mı? Hayır. Genel Kurul delegelerinin içerisinde Türkiye Futbol Federasyonu Başkanlığını asaleten yapmış 10 delege vardı. Değerli milletvekilleri, Futbol Federasyonunun asaleten Başkanlığını yapmış insanların Futbol Federasyonunun Genel Gurul delegesi olmasından daha tabi ne olabilir? Bu insanları o makama layık gören, o, futbolun Genel Kurulunda delegelik yapmasını bu insanlardan hangi mantıkla esirgiyoruz? Bunların genel kurul delegesi olması acaba birilerini rahatsız mı etti diye düşünmemek elde değil. “Türkiye Futbol Federasyonu Başkanlığını asaleten iki yıldan fazla yapmış olanlar” diyerek Türk futboluna çok büyük hizmetleri olan bu insanların elinden bundan sonraki dönemlerde de Futbol Federasyonunun Genel Kurul üyesi olarak yapmaları gereken katkı, maalesef, ellerinden alınmıştır. 10 delege böylece 2’ye düşürülmüştür.

Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; Türk futboluna yapacakları katkı bu insanların elinden niçin alındı diye merakımız, maalesef, Komisyonda bir cevap bulamadı. Acaba cevabını madde gerekçesinde bulabilir miyiz diye baktığımızda, madde gerekçesinde de bu konuyla ilgili tek bir cümle edilmemiş.

Yine, bu tasarıda üzerinde tarafların görüşü mutlaka alınmalıydı dediğimiz bir diğer husus “Genel Kurul gerektiğinde üye tam sayısının yüzde 40’ının noter onaylı yazılı müracaatı üzerine en geç otuz gün içerisinde olağanüstü toplanır.” denilmektedir. Devamla, toplantının yapılabilmesi için -bu yüzde 40 şartı toplantıya çağırma şartı- üye tam sayısının yarısından bir fazlasının katılımı gerekmektedir. Yüzde 40 ile çağrılan bir genel kurulda yüzde 51’in bulunması beklenmemelidir ki tasarıda da bu beklenmemiş. Devamla “İlk toplantıda çoğunluk sağlanamadığı takdirde, ikinci toplantı ertesi gün üye tam sayısının üçte biri ile yapılır. İkinci toplantıda da çoğunluk sağlanamadığı taktirde, üçüncü toplantı bir hafta sonra çoğunluk aranmaksızın yapılır.” denilmektedir.

Olağanüstü toplantı yapılabilmesi için 3813 sayılı Yasada “Genel Kurul gerektiğinde Genel Kurul üye tam sayısının üçte ikisinin noter kanalıyla yazılı müracaatı üzerine olağanüstü toplantı yapılır.” denilmektedir.

Özetle, olağanüstü toplantı yapılabilmesi için Genel Kurul üye tam sayısının üçte 2’sinin isteği “yüzde 40” olarak değiştirilmek istenmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üçte 2 olan nisap yüzde 40’a niçin düşürülmüş, bu ihtiyaç nereden doğmuş diye madde gerekçesine baktığımızda, yine bu çok büyük değişiklik madde gerekçesinde tek kelimeyle yer bulmamış.

Komisyon çalışması esnasında, Sayın Bakan, üçte 2 olan sayıyı çok bulduklarını, bu sayıyla toplanmanın çok zor olduğunu ifade etmiştir.

Değerli arkadaşlarım, şimdi sizlere soruyorum: Kanun tasarısında yapacağımız değişiklikler aynen kabul edildiği takdirde, genel kurulun delege sayısı sadece ve sadece 262 kişidir. Elinizdeki tasarıda mevcut. Bu 262 kişinin de tamamı, futbolda, kendi futbol branşında en üst düzeyde uğraş veren veya uğraşıp faal spor hayatları sona eren 262 seçkin insan. Bahsettiğimiz binlerce, on binlerce delege değil. Sadece ve sadece 262 seçkin insan. Futbol adına konuşuyorum.

Şimdi, bunların eğer o federasyon yapısı içerisinde iyi gitmeyen, işlemeyen bir husus tespit ettiklerinde, bunu da Genel Kurul vasıtasıyla, olağanüstü genel kurul vasıtasıyla çözecekleri kanaati oluşturduklarında niçin bir araya gelmeleri bu kadar zor olsun da bu oranı iyice aşağıya, yani yüzde 40 nisabına çekiyoruz?

Ben size olacakları söyleyeyim değerli milletvekilleri: Yüzde 40 çoğunluğun çağırdığı olağanüstü toplantı ilk toplantıda çoğunluk sağlanamadığı için yapılmayacaktır. Daha sonra da ikinci toplantıda çoğunluk sağlanarak toplanma gerekçesi reddedilecek ve aylarca Türk futbolu, futbol kamuoyu gereksiz olarak bu işle meşgul edilecek. Hepiniz hafızalarınızı tazeleyin. Daha önce bunun aynıları olmadı mı? O üçte 2 çoğunluk işte bu ihtiyaçtan doğdu. Tamam, Bakanın gerekçesine katılıyorum. Üçte 2 çok olabilir, ama hiç olmazsa toplanma yeter sayısı olan yarıdan fazlayı sağlayacak bir değişiklikle, mutlaka olağanüstü toplantıların yüzde 51’lik bir çoğunlukla yapılmasını temin edelim.

Değerli milletvekilleri, 1 Ocak 2004 tarihinde yürürlüğe giren ve pek çok yeni madde, kapsam ve ilke içeren yeni FIFA statüsü nedeniyle, FIFA standart statüsünün de üyelerin bu yeni içerikleri kendi statülerine dâhil etmelerini sağlamak üzere revize olması gerekmiştir.

O hâlde, FIFA ve UEFA, Haziran 2007 tarihinde Türkiye Futbol Federasyonunun Genel Kuruluna gönderdiği yazıyı az önce Cumhuriyet Halk Partisi temsilcisi arkadaşım okudu. Ben, tekrardan kaçınmak suretiyle sadece son bölümünü sizlere okumak istiyorum: ”Tüm bu yukarıdakiler düşünüldüğünde, FIFA ve UEFA, bu yazının içeriğiyle örtüşmeyen herhangi bir kararı ya da 2006 seçimlerinin sonuçlarını değiştirmeye çalışacak herhangi bir kararı tanımayacaklarını Türkiye Futbol Federasyonuna bildirmiştir.”

Değerli arkadaşlarım, hafızanıza dercetmek, bundan sonraki görüşmeleri bu bilginin ışığında yapmak için bu yazıyı size bir kez daha okuyorum: “Tüm bu yukarıdakiler düşünüldüğünde, FIFA ve UEFA, bu yazının içeriğiyle örtüşmeyen herhangi bir kararı ya da 2006 seçimlerinin -Federasyonun 2006 seçimleri bahsediliyor- sonuçlarını değiştirmeye çalışacak -“değiştirecek” demiyor bakın “değiştirmeye çalışacak”- herhangi bir kararı tanımayacaklarını Türkiye Futbol Federasyonuna bildirmiştir.”

Şimdi devam ediyorum değerli milletvekilleri. Tasarıya, FIFA ve UEFA’nın Türkiye Futbol Federasyonu talimatlarını içeren, ulusal mevzuata eklenecek önerileri ve değişiklikleri bu yasada yer almış mı, diye baktığımızda pek çok husus var. Bunları yeri geldiğinde, maddeler geldiğinde söz almak suretiyle, tekrar, arkadaşlarım ve şahsım, grubum dile getireceğiz, ama, üzerinde mutlaka hassasiyetle durulması gereken geçici 1’inci madde, tasarıyı okuduğunuzda, şimdiye kadar konuştuklarımı da dikkate almak suretiyle geçici 1’inci maddeyi tekrar okuduğunuzda, bu maddenin ne kadar sırıttığını hemen göreceksiniz.

Değerli arkadaşlarım, haziran ayında Avrupa Futbol Şampiyonası var. Bu şampiyona Türk futbolu için, bu şampiyona Türkiye için, bu şampiyona Türk insanı için son derece önemli bir şampiyona. Burada millî takımımızın başarısına bu ülkenin ihtiyacı var. O nedenle, konuşmamın başında izah etmeye çalıştığım acelecilik bugün Genel Kurula da yansıdı. Dün bir yasa tasarısını görüşmeye başladık, daha geneli hakkında konuşmaları bazı gruplar yaptı, bazı gruplar yapmadı. Bu tasarıyı da, başlanmış bir tasarıyı da geride bırakarak, bu denli, alelacele, komisyondan bir önceki gün çıkan bir yasanın bugün hemen Genel Kurula indirilişindeki aceleciliği, hatta, yöntemi de diyebilirim, ben Genel Kurulun takdirlerine sunuyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; olacak şudur değerli arkadaşlarım: FIFA standart statüsüne uydurmaya çalışmak için bu yasa tasarısını gündeme getirdik. Siyasetin Federasyon üzerindeki tahakkümünü ortadan kaldırmaya yönelik bir çalışmaydı bu. Yapılmamış mı? Katıldığımız, takdirle karşıladığımız bazı yasa maddeleri de var bu yasa tasarısının içerisinde. Onun için de katkı veren herkese teşekkür ediyorum, gerek şahsım adına gerek Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına. Ama, bahsettiğim, katılmadığım, UEFA’nın, FIFA’nın da standart statüsüne aykırı olan pek çok madde de bu yasa tasarısı içerisinde var. Gelin, şimdiye kadar gösterdiğimiz aceleciliği… Burada kulisteki arkadaşlarıma da sesleniyorum, onları da Genel Kurula davet ediyorum; gelsinler, bu yasa tasarısını alsınlar, tek tek incelesinler. Hep birlikte katkı verelim, uğraş verelim, istenen doğrultuda, olması gereken doğrultuda, başkaları bize dikte etmeden, bütün dünyadaki örneklerini de dikkate almak suretiyle, bütün dünya bu işi nasıl çözdüyse, yasasını FIFA, UEFA kurallarına nasıl uydurduysa biz de aynen o şekilde bu yasayı tertemiz, herkesin içine, gönlüne sinmiş bir şekilde çıkaralım. Aksi takdirde, siyasetin tahakkümünü bu yasa tasarısı üzerinden kaldıracağız diye, bakın Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasa üzerinde, futbol üzerinde tahakküm kurmasını sağlamak üzereyiz. Siyaseti de bıraktık, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tahakkümünü oluşturmaya çalışıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bir federasyonun genel kurulunu nasıl yapacağını -seçim mi yapacağı, başka şekilde mi- bu seçimin tarihini, ne zaman yapacağını, nasıl yapacağını, ana statüyü yasanızda belirtirsiniz, federasyon genel kurulunu nasıl yapacaksa düzenler ve yapar. O nedenle, bu yasada belirttiğimiz uyarıları dikkate almadan çıkacak bir yasa tasarısı, Avrupa Futbol Şampiyonası’nı tehlikeye sokacaktır. Gelin, bu inattan vazgeçelim. Gerek Komisyon Başkanım gerek Bakanım gerek milletvekilleri hep birlikte, çok az olan, yani üzerinde uzlaşamayacağımız ana statüye aykırı çok az olan kısımları da tekrar elden geçirelim ve bir daha, bize hiçbir şeyin dikte ettirilmesine müsaade etmeyelim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakın, gelen yazıyı burada okudum. FIFA ve UEFA diyor ki: “Hiçbir müdahaleyi kabul etmeyeceğimizi şimdiden bildiririz.” Yarın bize, bu yasa tasarısı aynen kabul edildiğinde, “Şu şu maddeleri ana statüye aykırıdır, bunları uydurun, uydurmadığınız takdirde…” diye başlayan, örneklerini Arnavutluk’ta, örneklerini Yugoslavya’da gördüğümüz yaptırım, müeyyideler bildirilecektir. Ondan sonra, biz, bunu burada tekrar düzeltmeye çalışacağız. Bu duruma düşmeden, bu yüce heyeti bu duruma düşürmeden, yol yakınken bundan, bu inattan vazgeçelim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Hatip, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

BEYTULLAH ASİL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Gelin, kimsenin bize hiçbir şeyi dikte etmeyeceği güzel bir yasa tasarısı hazırlayalım ve bunu yüce Meclisten geçirelim, Türk futbolu da rahat etsin.

Bu duygu ve düşüncelerle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Asil.

Tasarının tümü üzerinde AK Parti Grubu adına Antalya Milletvekili Abdurrahman Arıcı.

Sayın Arıcı, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ABDURRAHMAN ARICI (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 3813 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’yla ilgili olarak AK Parti Grubu adına görüşlerimi arz etmek için söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3813 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un işlerliğe geçtiği tarihten günümüze bu Kanun kapsamındaki çalışmalarım ve hizmetlerim sırasında uygulamaları fiilen yaşayarak deneyimler edinmiş bir spor gönüllüsü olarak, futbolumuza güvenli bir ortam hazırlamak, gelişimine ve istikrarına ivme kazandırmak amacına yönelik olarak getirilen bu yeni düzenleme, özellikle ülkemizin Avrupa ve dünya futboluna entegrasyonunu hızlandıracak olması bakımından büyük bir önem taşımaktadır.

Dünyada olduğu gibi ülkemizde de popülerliği tartışılmaz boyuttaki futbolumuzun Avrupa ve dünya ölçeğindeki standartlara ulaştırılması şüphesiz hepimizin ortak temennisidir. Evrensel boyutuyla günümüzdeki “profesyonel futbol” kavramı, dünyada olduğu gibi ülkemizde de sadece boş zamanları değerlendirme ve zevk alınan bir olgu boyutunu aşmış ve bir meslek olarak kendi ticari statüsü içinde artık sanayiye dönüşmüştür. Bu platformdaki futbol rekabetinin yolu, sadece sportif ve finansal alanlarda değil, yönetsel alanlarda da kulüplerimizin ve futbolun yönetsel otoritesinin yeniden yapılandırılmasından geçmektedir.

Günümüzde televizyon yayınları, tribün, lig ve şans oyunları, isim hakları, sponsorluk ve saha içi reklamlar başta olmak üzere, diğer gelirleriyle ülkemizdeki futbol pastasının büyüklüğü 500 milyon doları aşarken, sadece Avrupa futbolunun yarattığı 20 milyar dolarlık gelirdeki payımız yüzde 4’e yaklaşmıştır. 100 milyon doları aşan bütçelere sahip süper lig kulüplerimizle ve bunlara yetişmeye, bunlarla rekabete çalışan diğer kulüplerimizin bütçeleriyle ülkemizde de artık yeni bir ekonomi oluşturulmuş, şirketleşme ve sermaye piyasasına açılma süreci başlamıştır.

Aynı ligdeki kulüpler arasında finansal farklılık, Avrupa’yla rekabetimizi olumsuz yönde etkileyen bir faktör olarak dururken, kadrosunda bulundurduğu teknik görevliler ile futbolculara olan toplam 7-8 trilyonluk borç yükünü kaldıramayan kulüplerimizin sorunu Üçüncü Lig’in kaldırılmasıyla çözümlenmeye çalışılmaktadır.

Millî takımımız, Avrupa Kupası finallerine katılmaya hak kazanacak başarıyı göstermiştir, ama bu başarı, 52 Avrupa ülkesi içinde nüfusa oranla futbolcu sayısında yaklaşık 200 bin sporcuyla 47’nci sırada bulunduğumuz gerçeğini değiştirmemektedir. Ortalama yaşın yirmi altı olduğu ülkemizde her 400 kişiden ancak 1’inin lisanslı futbol oynaması, üzerinde düşünülmesi gereken bir olumsuzluktur.

Endüstrileşen futbolun ülkemizde yaygınlaşması ve futbol altyapısının güçlendirilmesine yönelik ciddi proje ve politikaların üretilmediği, Avrupa ülkeleriyle yapılacak istatistiki karşılaştırmalarda açıkça görülmektedir. Bu bağlamda, başta profesyonel kulüplerimiz olmak üzere, futbolu organize eden yönetimin, Avrupa ve dünya ölçeklerinde kurumsallaşmasını tamamlaması kaçınılmaz görülmektedir.

Bugün, başta Avrupa ülkeleri olmak üzere, dünya ülkelerine yoğun futbolcu ihraç eden konumdaki Brezilya, bu pazardan yüksek pay alabilmek adına, ulusal federasyonunun transfer kurallarına koyduğu millî futbolcu olma kotasını aşmak için en sık millî maç düzenleyen ülke konumuyla, yetenekli futbolcularına transfer kolaylığı yaratmayı bir ülke politikası hâline getirmiştir. Bu örnek dahi, ülke futbolumuzun çağa uygun olan radikal değişimi gerçekleştirmesinin gerekliliğini yansıtmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; devletin spora katkısı ve desteği Anayasal bir zorunluluk olmasına karşın, sporun dünyada artık sosyal ve sivil bir toplum organizasyonu olduğu ve kendi iç dinamikleriyle yönetilmesi gereği de malumlarınız üzere evrensel bir olgudur.

Bilindiği üzere, futbolun, teknik, idari ve ekonomik alanlardaki kuralları, evrensel ilkeler gözetilerek futbolun dünyadaki yönetimsel yetkisini kullanan FIFA tarafından organize edilmekte ve ayrıca FIFA, ülkelerin futbol organizasyonlarındaki yönetimsel muhatabı olarak ulusal federasyonları tanımaktadır. Ulusal federasyonlar ise, bağlı bulundukları FIFA’nın mevcut ve gelecekte öngöreceği kural ve talimatlarına mutlak uymak zorundadırlar. Aksinde, bu kuruluşun ciddi yaptırımlar uygulamaktan kaçınmadığı da bilinen bir gerçektir.

Nitekim, 2007 yılı başında, FIFA, Türkiye Futbol Federasyonuna, mevcut kanundaki eksiklikler ile yanlışlıkları bir yazıyla bildirmiş ve bunların Genel Kurul tarafından düzeltilmesini önermiştir. Futbol Genel Kurulu bu doğrultuda karar almış ve bu karar, Türkiye Futbol Federasyonu Başkanlığı tarafından, spordan sorumlu Devlet Bakanlığımıza gönderilmiştir. Konu, Bakanlığımızda incelenmiş ve kanunda yapılacak düzenlemeler Türkiye Büyük Millet Meclisi kararını gerektirdiğinden, Bakanlığımızca düzenlenen kanun taslağı Bakanlar Kurulumuzda incelenmiş, Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunun konu üzerindeki çalışmalarını takiben de Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulumuza sunulmuştur.

Bu süreç dikkate alındığında, 3813 sayılı Kanun’da yapılan bu yeni düzenlemenin, kişisel ve kurumsal nitelikli spekülasyonlardan uzak şekilde bir zorunluluktan kaynaklandığının kabul görmesi gerekmektedir. Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten günümüze kadar çeşitli dönemlerde yapılan değişikliklerin ötesinde, bu yeni düzenleme, futbolumuzun özerkliğine, istikrarına, uluslararası platformdaki yerine ve kurumsal yapılanmasına çok önemli ve ciddi katkılarda yeni bir anlayış ve işleyiş getirmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3813 sayılı Kanun’un günümüze kadarki uygulamalarından edinilen deneyimler de göstermiştir ki, gerek yeterince açıklık kazandırılamayan ve gerekse istismara açık hükümleriyle futbolun yönetimsel sıkıntıları spor ve futbol kamuoyunda olduğu kadar toplumumuzda da zaman zaman ciddi kaygılara neden olmuş ve olmakta da devam etmektedir. “Futbol Federasyonu” ifadesi de, kavramı da gerçekte “kulüplerin birliği” -bunu dikkatle sunuyorum, “kulüplerin birliği”- anlamını taşıdığından hareketle, Avrupa ve dünya örneklerinde olduğu gibi profesyonel kulüplerimizin futbol ekonomisine katma değer yaratan unsur olmaları niteliği öne çıkarılarak, Federasyonun, kulüplerin ağırlığını taşıyan bir yapıdan oluşması da bir başka zorunluluk gerekçesidir. Ayrıca Federasyon yönetiminin yapısındaki görev, yetki ve sorumluluk paylaşımının gerektiği şekilde kurulamamış olması ve kurumlar arası eşgüdümlü çalışma eksikliği yanı sıra Genel Kurul delegesi ile Federasyonda görev alma ilişkisindeki çarpıklıklar, günümüze kadar yansıyan olumsuzlukların ve bu yöndeki spekülasyonların da kaynağını oluşturmaktadır. Yeni düzenlemelerle, belirtilen bu olumsuzlukların da yaşanmasına fırsat tanınmayacak hükümler getirilmiştir. Söz konusu yeni düzenlemenin temelini oluşturan değişiklikleri ana başlıklarıyla dikkatlerinize arz etmek istiyorum.

Bu düzenlemeyle, Uluslararası Federasyonun öngördüğü kurallara uygun olarak Türkiye Futbol Federasyonuna yeni görevler verilmektedir.

FIFA ve UEFA statülerinde belirtilen tahkim kurullarına entegrasyon sağlanmakta, kısa adı CAS olan Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesine başvuru yetkisi tanınmakta, ayrıca Federasyona ırkçılık ve her türlü ayırımcılıkla mücadele etme görevi verilmektedir.

Genel Kurul üye sayısıyla birlikte futbol altyapısını oluşturan spor kulüplerinin üye sayıları artırılmak suretiyle Genel Kuruldaki temsil oranları yükseltilmekte, bunun yanı sıra profesyonel kulüplerin iradesini olumsuz yönde etkilemeyecek ölçülerde futbolla ilgili diğer kişi ve kurumların Genel Kurulda temsilini sağlayıcı düzenlemeler getirilmektedir.

Uluslararası federasyonların öngördüğü kurallara uygun olarak Türkiye Futbol Federasyonun yapısı yeniden düzenlenmekte, bu bağlamda Futbol Federasyonunun hesapları ve mali durumunun denetlenmesi konusunda uluslararası kurallara paralellik sağlanmaktadır.

Federasyon merkez teşkilatına Uyuşmazlık Çözüm Kurulu ve disiplin kurulları ilave edilmektedir.

Kulüplerin kendi aralarında; kulüpler ile futbolcular, teknik direktörler, antrenörler, oyuncu temsilcileri, masörler ve müsabaka organizatörleri; oyuncu temsilcileri ile futbolcular, teknik direktörler, antrenörler arasında her türlü sözleşmeden doğan veya futbolla ilgili olan uyuşmazlıkları, tarafların başvurusu üzerine münhasıran yetkili olarak incelemek ve karara bağlamak üzere, FIFA statüsüne uygun şekilde, Uyuşmazlık Çözüm Kurulu yetkili kılınmaktadır.

Yönetim Kurulunun 14 üyesi ile Tahkim Kurulu Başkan ve üyelerini ve Uyuşmazlık Çözüm Kurulu Başkanını Yönetim Kuruluna teklif etme yetkisi Futbol Federasyonu Başkanına tanınmakta, Federasyon Başkanı ve Yönetim Kurulu üyesi seçilebilmenin şartları yeniden belirlenmekte, Tahkim Kurulunun görev ve yetkileri genişletilerek yeniden düzenlenmektedir.

Türkiye Futbol Federasyonu organlarının seçimi, toplantı ve karar yeter sayısıyla ilgili tıkanıklıkları giderici hükümler getirilmekte, Federasyon Başkanının üst üste ya da aralıklarla en fazla üç dönem için seçilebileceğine ilişkin hüküm yürürlükten kaldırılmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özetlemeye çalıştığım öngörülen bu düzenlemelerle, Futbol Federasyonunun özerkliğini kısıtlayıcı hükümler kaldırılırken, prestij ve etkinliğinin artırılmasının amaçlandığı da açıkça görülmektedir.

Genel çerçevesiyle düzenlemelerdeki temel amaç, Futbol Federasyonunun özerkliğini güçlendirmek, sorunları futbol ailesi içinde çözebilecek bir mekanizma oluşturmaktır.

Spordan sorumlu Devlet Bakanının Federasyon üzerindeki gözetim ve denetim yetkisiyle Genel Kurulu olağanüstü toplantıya çağırma yetkisinin kaldırılması ve Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun Futbol Federasyonu denetiminden arındırılması hükümleri dahi, bu düzenlemelerin futbolumuzun özerkliğine açılımlar kazandırmakla gelişimine tartışılmaz katkılar sağlayacağının açık göstergesidir.

Gerekçesini özetlemeye çalıştığım düzenlemelerin Genel Kurulumuzca kabulü hâlinde, futbolumuzun yeniden yapılandırılan tüm kurumlarıyla aksamadan işletilmesi söz konusu olacak ve bu fiili durum nedeniyle, geçici 1’inci maddede öngörülen Futbol Genel Kurulunun liglerin ikinci devresi başlamadan toplanması ve yönetimini oluşturması da kaçınılmaz bir zorunluluk olacaktır. Aksinde ise, futbolumuzda kişilerle bağlantılı kılınmaya çalışılan kaos endişesi asıl kurumsallığa ve hukuka aykırılık olarak bu noktada ortaya çıkacaktır. Özerkleşme ve demokratikleşme ufukları açılmış böylesi bir oluşumu, Türkiye Futbol Federasyonumuzun geleceği ve futbolumuzun başarısı adına önemli bir gelişme olarak değerlendirmemiz gerekir.

Bu anlayışla, değişiklik tasarısını son derece olumlu bulduğumuzu ve kabul oyu vererek yasalaşmasını destekleyeceğimizi belirtiyor, yeni düzenlemelerin ülkemiz futboluna ve sporuna hayırlı olmasını, futbolumuzun başarılarına katkı sağlamasını içtenlikle diliyor, Genel Kurulumuzun siz değerli üyelerine saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Tasarının tümü üzerinde şahsı adına Fikri Işık, Kocaeli Milletvekili. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Işık.

Süreniz on dakika.

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 64 sıra sayılı, Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında 3813 Sayılı Kanun’un Bazı Maddelerinin Değiştirilmesiyle İlgili Kanun Tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye’nin uluslararası standartları uygulaması noktasında bir önemli kanun tasarısını Mecliste görüşüyoruz. Öncelikle bu tasarının temel amacı, biraz önce bütün arkadaşlarımızın da güzel bir şekilde ifade ettiği gibi, Türkiye’nin futbol mevzuatının uluslararası FIFA standartlarına ulaştırılmasıdır, bu açıdan düzenlenmesidir. Bu noktada bütün gruplarımızın hemfikir olması kanunun gücü açısından da sevindiricidir.

Değerli arkadaşlarım, bu kanunun hazırlanması sürecinde talep FIFA’dan gelmiştir. Süreci başlatan Türkiye Futbol Federasyonudur. Türkiye Futbol Federasyonu bir kanun taslağı hazırlamış ve bunu ilgili kurumlara göndermiştir. Öncelikle memnuniyetle ifade edeyim ki, Türkiye Futbol Federasyonunun hazırladığı taslakla Hükûmetimizin Komisyona gönderdiği ve Komisyondan da Meclis Genel Kuruluna gelen taslak arasında çok önemli ölçüde benzerlik vardır. Ayrım noktaları, daha fazla, işte efendim, olağanüstü toplantı sayısını yüzde 40’tan üçte 2’ye çıkaralım gibi veya Genel Kurulun yapısıyla ilgili konulardır. Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisini temsilen söz alan değerli arkadaşımız, sanki olağanüstü toplantıya çağırmak için, şu anda mevcut, meri Kanun üçte 2’yi gerektiriyormuş da biz bunu yüzde 40’a çekmek istiyormuşuz gibi bir ifade kullandı. Hayır, şu anda, 3813 sayılı Kanun’da, Futbol Federasyonunun Genel Kurulunun olağanüstü toplantıya çağrılması için gerekli oran yüzde 40’tır. Bunda bir değişiklik ne Futbol Federasyonu… Futbol Federasyonu üçte 2’ye çıkmasını istemiştir ama gerek Hükûmet tarafından gönderilen tasarı gerekse Komisyonumuz bunun aynen kalmasını benimsemiştir. Sanki oranı aşağı çekmek ve Federasyonun Genel Kurulunu olağanüstü toplantıya götürmeyi kolaylaştırmak gibi bir durum yoktur, mevcut durum aynen korunmuştur.

Değerli arkadaşlarım, bu kanun ne getiriyor? Bu kanun, öncelikle… Türkiye’de çok uzun yıllardır tartışılan futbolun sporun içerisindeki ağırlığını zannediyorum bilmeyenimiz yok, futbolun reytingini zannediyorum bilmeyenimiz yok, futbol endüstrisinin son yıllarda katettiği mesafeyi zannediyorum bilmeyenimiz yok. Ancak, futbol endüstrisi geliştikçe, futbolla ilgili uyuşmazlıklar da futbolla ilgili haberler de gündemin sürekli ön sıralarını işgal eder duruma gelmiştir. Burada getirilen en önemli değişiklik bu kanun tasarısıyla, sporda vesayet iddialarının ortadan kaldırılmasıdır. 3813’te iki madde vesayeti andırır madde olarak sürekli kamuoyuna sunulmuştur. Bunlardan bir tanesi, her türlü futbol faaliyetlerinin spordan sorumlu Devlet Bakanının gözetim ve denetimi altında olması maddesi bu tasarıyla ortadan kaldırılıyor. Yani, bundan sonra kimse, “Spordan sorumlu Devlet Bakanı spora müdahale ediyor.” diyemeyecek. Bu, Türkiye açısından, spekülasyonların ortadan kaldırılması açısından önemli bir adımdır. Bu kanunun bu noktada önemli bir işlevi olacaktır.

Vesayet noktasında ikinci önemli değişiklik, vesayet iddiaları konusunda: Biliyorsunuz, Futbol Federasyonu Genel Kurulunun olağanüstü toplantıya çağrılmasıyla ilgili üç tane faktör var. Bunlardan bir tanesi Federasyon Yönetim Kurulu, ikincisi Genel Kurulun yüzde 40’ının noter onaylı talebi, üçüncüsü de mevcut Kanun’da spordan sorumlu Devlet Bakanının talebiydi. Şimdi spordan sorumlu Devlet Bakanının olağanüstü toplantıya çağırma yetkisi bu kanunla yürürlükten kaldırılıyor. Dolayısıyla bundan sonra hiç kimse, gerek yurt içinde gerek yurt dışında, sporda vesayetten, sporun siyasetin eliyle şekillendirilmesi iddialarından bahsedemeyecektir.

Değerli arkadaşlarım, başka ne getiriyor? Genel Kurulun yapısını değiştiriyor. Şimdi, Genel Kurulun yapısında hangi yönde bir değişim var derseniz, kulüplerin ağırlığı artıyor.

Değerli arkadaşlar, eli taşın altında olanın söz hakkının daha fazla olması gayet tabiidir. Bunun aksini düşünmek çok da doğru değildir. Bugün, Türkiye’de kulüplerin ne kadar zor şartlar altında yürütüldüğünü, spor müsabakalarına çıktığını bilmeyenimiz yoktur.

Burada bir değerli arkadaşım, “Efendim, kulüplerin çoğu belediyelerin kontrolünde, belediyelerin çoğu da AK Partili, dolayısıyla spora vesayet…” Yani bunu kabullenmek mümkün değil. Öncelikle tabii bu arkadaşımız Komisyonda da aynısını yaptı. Konuşmasını yapıyor, ondan sonra Genel Kurul salonundan çıkıyor, bir daha kendisine konuşma gelirse Genel Kurul salonuna veya Komisyon salonuna geliyor. Şu anda keşke burada olmasını isterdim Sayın İnce’nin. Bu doğru bir usul değil. Komisyonda taraf olduğu, tartışamadığını iddia ettiği konuyla ilgili Genel Kurulda bizi dinlemesini arzu ederdik.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Burada, gelecek.

FİKRİ IŞIK (Devamla) - Gelmesini arzu ederdik.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Dışarıda, merak etme.

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Şimdi, belediyelerin… Hepimizin zannediyorum gönlünden şu geçiyor: Bütün takımlarımız keşke çok güçlü mali altyapıya sahip olsalar ve belediyelerimiz takımlarımıza sadece lojistik destek sağlasa, onun dışında -hiçbir konuda- belediyelerimizin spora katkısını sadece manevi olarak ve taraftarlık noktasında tutabilsek. Ama bugün bu Türkiye realitesine uyuyor mu? Uymuyor.

Ee, peki, belediyeler her türlü sporla ilgili desteğini sağlayacak, ama sadece AK Partili belediyeler şu anda çoğunlukta diye, kulüplerin ağırlığının artmasına itiraz edeceğiz! Bu, çok çelişkili bir ifade.

Değerli arkadaşlar, bir başka ifade… Tabii, belediyeler bugün AK Partinin elinde. Yarın Cumhuriyet Halk Partisi iyi çalışır, seçmenin gönlünü alır, belediyeler yarın Cumhuriyet Halk Partili yönetimlere geçer. Bu kanunlar bugün için hazırlanan kanunlar değil ki.

Şimdi, genel kurulun yapısıyla ilgili bir başka eleştiri de şuydu: “Efendim, bugün bazı arkadaşlarımızın haklarını elinden alıyoruz; işte, uluslararası komisyonlarda görev yapan arkadaşlarımızın haklarını elinden alıyoruz.”

Ya değerli arkadaşlar, Türkiye, Avrupa Birliği sürecini hızlı bir şekilde yürütüyor. Yarın bu komisyonlarda, bugün 4-5 tane arkadaşımız var, yarın 40-50 olacak, belki 100 olacak. Bu arkadaşların müktesep hakkı olduğu zaman Futbol Federasyonunun yapısı değişecek. Sadece konjonktürel olarak kanun tasarılarını veya kanunları değerlendirmek ne kadar doğrudur? On yıl sonra karşımıza çıkacak durumu eğer biz bugünden öngöremiyorsak, o zaman Meclis olmak, yani Mecliste görev yapmamızı, biraz ciddi derecede kendi açımızdan sorgulamalıyız diye düşünüyorum.

Türkiye Avrupa Birliği sürecini güçlendirdikçe, hızlandırdıkça, bizim, uluslararası komisyonlarda gerek hakem gerek temsilci gerek gözlemci gerek orada faal görev yapan arkadaşlarımızın sayısı ciddi derecede artacak. O zaman bu arkadaşlarımız, Genel Kurulda, bu işin çilesini çeken arkadaşların üzerine çıkma ihtimali var.

Bu kanunda birtakım eğer kısıtlamalar getiriliyorsa -bana göre asıl sebebi budur- bunun dışında bir ciddi yenilik, Uyuşmazlık Çözüm Kurulu getiriliyor, daha hızlı, daha etkin karar alma süreçleri burada hızlanıyor. Federasyon Başkanını biz güçlendiriyoruz. Mesela, Tahkim Kurulunu seçme yetkisi daha önce Genel Kuruldaydı, şimdi Yönetim Kurulunun Başkanının teklifiyle Yönetim Kurulunun onayına veriliyor bu kanunla. Her yönüyle başkan daha etkin, daha hızlı karar alsın ve geldiği zaman “ben şundan dolayı yapamadım, bundan dolayı yapamadım” diye hiçbir mazereti kalmasın diye Futbol Federasyonu Başkanı bu kanunla güçlendiriliyor.

Değerli arkadaşlarım, disiplin kurulları yan kurul olmaktan, Futbol Federasyonunun asli kurulları hâline getiriliyor.

Son olarak şunu ifade etmek istiyorum: Geçici 1’inci maddeyle -grup önerimiz olarak zannediyorum gelecek- bu kanunun kabulü tarihiden itibaren Futbol Federasyonu Genel Kurulu otuz gün içerisinde toplantıya çağrılacak ve bu toplantı, efendim, seçimli toplantı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Işık, bir dakikalık süre içinde konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Bu toplantıda eğer üyelerin yüzde 40’ı seçim yapılmasını isterlerse seçim yapılacak, seçim yapılmasını istemezler de mevcut yönetime güven oyu verirlerse, zaten yönetim devam edecek. Bir de, burada, aralıklı veya üç dönem üst üste Futbol Federasyonu Başkanı olma kısıtlamasını da bu kanunla kaldırıyoruz.

Dolayısıyla, kanun, günün ihtiyaçlarına cevap veren, FIFA’nın taleplerini karşılayan, uluslararası standartları bizim hukuki mevzuatımız içerisine derceden bir kanun tasarısıdır diyorum. Kanun tasarısının kabulünü şahsım adına da talep ediyorum. Ülkemize, milletimize hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Hükûmet adına, Devlet Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; sözlerimin başında yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu kanun tasarısının görüşülmesi konusunda anlayış göstererek bir an önce gündemin ilk sırasına alınmasına katkı veren değerli grup başkan vekillerimize çok teşekkür ediyorum. Şu ana kadar görüşlerini dile getiren, olumlu katkılarda bulunan değerli konuşmacılara da ayrıca teşekkürlerimi sunuyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; futbol hakkında fazla uzun uzun konuşmaya gerek yok. Futbol, hayatımızın ayrılmaz bir parçası. Sadece bizde değil dünyada da hayatımızın çok önemli bir parçası. Gazetelerimizin yaklaşık yarı sayfaları, dört sayfası, beş sayfası spora ilişkin, televizyon programlarımızın büyük bölümü spora ve futbola ilişkin bir noktaya gelmiş durumda.

Bir söz var: Futbol sadece futbol değil. Futbol, endüstrisiyle, yan ürünleriyle, taraftarlarıyla gerçekten popülaritesini her geçen gün artırıyor. Sadece değişmeyen, 22 futbolcu ve iki kale direği. Bunun dışında futbol her geçen gün yeni yeni ürünleriyle, yeni yeni enstrümanlarıyla toplumsal hayatımızın önemli bir parçası.

Ülkemizde de spor branşları içerisinde futbol çok yaygın, çok popüler bir spor ve çok önde gelen bir spor branşı olarak önceliğini korumakta.

Ülkemizde 151 profesyonel futbol kulübü var değerli arkadaşlarım, 4.600 civarında profesyonel futbolcumuz var ve 214.650 civarında da amatör futbol sporcumuz var. Yani, Türkiye’de yaklaşık 220 bin kişi futbolla oyuncu olarak bilfiil iştigal etmekte. Bunun diğer görevlileri var, antrenörleri var ve futbola katkı veren emek adamları var. Dolayısıyla çok geniş bir futbol ailesi, spor ailesi, hem seyirlik olarak hem ekonomi olarak hem de endüstri olarak futbolla yakından ilgilenmektedirler. Önümüzdeki süreçte de futbola olan bu ilginin artarak devam edeceği gözükmekte.

Peki, bu kadar devasa bir organizasyonu, bir olayı yönetmenin Türk hukukundaki konumlanması nasıl? Bizim yasalarımıza göre, 3813 sayılı Yasa’ya göre, Türkiye Futbol Federasyonu bir özel tüzel kişidir, özel tüzel kişiliği vardır ve özerk bir kuruluştur. Aslında, literatürde bu da tartışılıyor. Çünkü, netice itibarıyla, Futbol Federasyonunun bir kamu hizmeti sunan bir kuruluş olduğu, işte İddaa’dan, Loto’dan, Toto’dan kaynak aktarılmak suretiyle kamu kaynağını kullandığını varsayarsak, sanki bir kamu tüzel kişiliği niteliğinin de olduğu ortaya çıkmaktadır. Ama, bizim yasamız bir özel tüzel kişi olarak ve özerk olarak bizim Federasyonumuzu konuşlandırmıştır ve bir atipik, yani kendine mahsus bir örgütlenmesi söz konusudur. Bizim idari hayatımızda bu şekilde başka yapılandırılmış bir organizasyon söz konusu değildir. Bu şekilde konumunu devam ettirmektedir.

İç hukukumuzdaki bu boyutu yanında, Futbol Federasyonu uluslararası futbol kuruluşlarına üyedir, FIFA’ya üyedir –ki, 1923’lerden itibaren çok geçmişe dayanan bir üyeliğimiz söz konusudur- UEFA’ya üyedir. Uluslararası kuruluşların yaptırımlarını, yönetmeliklerini kabul etmiş, uzun süredir de bu şekilde uluslararası futbol organizasyonlarını ülkemiz adına organize eden bir kuruluşumuzdur.

Şu anda huzurunuza gelen tasarı nasıl başlamıştır, kısaca arkadaşlarım da ifade etti ama, kısaca ben de onu arz edeyim.

Değerli arkadaşlarım, FIFA 2005 yılında bir çalışma başlattı, dedi ki: “Bütün ulusal federasyonlar, ilkelerini, statülerini, prensiplerini bir standart statü, FIFA’nın çıkarmış olduğu standart statüye uyumlu hâle getirsinler.” Şu anda hâlâ bu süreç yaşanıyor. Ulusal federasyonlar kendi statülerini FIFA’nın ulusal standardına uydurma, uyumlandırma gayreti içerisindeler.

Biz de böyle bir süreç başlamış. Futbol Federasyonumuz çalışmış ve 2007 Haziranında kendi Genel Kurulunda bir teklifler manzumesi kabul etmiş. 2 Kasım 2007 tarihinde Futbol Federasyonumuz bu kabul edilen prensipleri bize gönderdi, kendi Genel Kurulunda kabul edilen bu maddelere ilişkin değişiklikleri bize gönderdi. Bu göndermesiyle birlikte, bizim Bakanlık olarak, artık, yasa yapma sürecini başlatmamız gerekiyordu. Yani, şunu anlatmak istiyorum: Devlet Bakanlığı olarak biz durup dururken Futbol Federasyonunun kanununu değiştirme konusunda bir adım atmadık. Bu adımı, Futbol Federasyonundan gelen yazı üzerine başlattık ve o şekilde Komisyona, bilahare de Genel Kurulumuza gelmiş oldu.

Peki, Futbol Federasyonu Genel Kurulunda kabul edilen tasarıda neler vardı? Biz Hükûmet olarak bunlardan hangisini aldık, hangisini almadık? Yanlış hatırlamıyorsam, on altı maddeyi Futbol Federasyonu Genel Kurulunda kabul etmiş; dört yeni madde ilavesine ilişkin metni de bize gönderdi. Biz, iki konu dışında, Futbol Federasyonumuzdan gelen bu metinlerin tamamını tasarıya dercettik. Sadece, icra kuruluna ilişkin bir önerileri vardı, onu pek gerekli görmedik. Bir de, olağanüstü genel kurula çağırmak için üçte 2 nisap öngörmüşlerdi. Bir olağanüstü genel kurul toplantısı için üçte 2 nisabın çok fazla olduğunu, dolayısıyla, mevcut Yasa’daki yüzde 40’lık nisabın korunması gerektiğine inandık ve bu şekilde mevcut Yasa’daki hükmü koruduk. Yani, dolayısıyla, Federasyonumuzun bize teklif ettiği metinler aşağı yukarı yüzde 85-90 civarında karşılanmış bulunmaktadır.

Peki, ne ilave ettik? Şunu ilave ettik: Genel Kurul delegeleriyle ilgili maddede bir değişiklik yaptık. Bu değişikliğin gerekçesi de şudur: Değerli arkadaşlarım, bu işin zahmetini, çilesini futbol kulüpleri çekiyor. Dolayısıyla, futbol kulüplerimizin kendi genel kurullarında daha çok temsil edilmesinin hakkaniyete uygun olduğuna kanaat getirdik ve futbol kulüplerine temsil konusunda daha fazla imkân verdik.

Demin, burada, bir arkadaşımız, işte “Geçen kongrede şunu destekledi, bunu destekledi, onun için bunlar kesildi, biçildi.” filan… Katiyen, bunlarla hiç alakası yok. Eğer, o kesme, biçme işine baksak… Yani, “Hükûmete yakın” diye tanımladığımız birçok kişinin bu delege yapısında delege olmadığını görürsünüz. Yani, isteyenlere bunu misalleriyle anlatabilirim. Onun için, hiç kimsenin kafasının geri planında “Ya, bu yasa yapılırken delege yapısını şu şekilde yönlendirmek istiyorlar.” gibi bir endişe asla olmasın, böyle bir şeyden de açıkçası üzülürüm. Burada temel espri futbol kulüplerine daha fazla imkân tanımaktır ve İkinci Lig ve Üçüncü Lig kulüplerini de bu sisteme daha fazla dâhil etmektir.

Belediyeler konusu dile getirildi, bu şeye belediyeler hâkim olacak diye. Arkadaşlarımdan rica ettim, ne kadar belediye kulübü var diye. Arkadaşlarımın çıkardığı tabloya göre, değerli arkadaşlarım, Süper Lig’de, Birinci Lig’de, İkinci Lig’de, Üçüncü Lig’de toplam yirmi üç tane belediye futbol kulübü var. Bunların toplam delege sayısı 15. Yirmi üç kulübün toplam delege sayısı 15 kişi olacak, bu da en fazla 15’e ulaşacak. 263 kişilik bir Genel Kurul yapısı içerisinde, takdir edersiniz ki 15 kişilik sayının da fazla bir kıymeti olmadığı ortadadır. Bunda da parti dağılımına bakmadım açıkçası, hangi parti belediyeleri kurmuş, onlara da bakmadım.

Şimdi, tabii, belediyelerimizin aslında profesyonel şubelerle uğraşmasını ben de istemiyorum. Belediyelerimiz imkân ve kaynaklarını daha çok amatör spora yönlendirsinler, saha yapsınlar, tesis yapsınlar, Bakanlık olarak bizim arzumuz bu. Ama, ülkemizin bir gerçeği var, futbol kulüplerimizin mali durumları iyi değil. Maalesef, bugün birçok kulüp kayyuma teslim edildi, lisans parasını veremediği için. Neredeyse sahaya, maça çıkamayacak kadar ekonomik kriz içerisinde bulunan kulüpler var. Kulüp ekonomik kriz içerisinde olduğu zaman kimi buluyor? Sayın milletvekiline geliyor, seçilmiş insanlarına geliyor, belediye başkanına geliyor, valiye geliyor, “Alın anahtarı, bu kulübü yönetin.” diyor. Dolayısıyla, belediye başkanlarımız bir zaruretten dolayı bu kulüpleri üstlenmek zorunda kalıyorlar. Belki birkaç tanesi siyasi prim adına futbol yönetimine talip olabilir. Ama, ben uzun siyasi yaşamımda şunu gördüm ki, spordan siyasete prim tahvil olmaz arkadaşlar. Yani, bu çok ayrı bir dünyadır. Spor başarısı biraz kıskançtır, spordaki başarıyı siyasete yansıtmazlar. Yani, maça gittiğiniz zaman, kulüp yenerse kendi başarısıdır, yenilirse siyasetçinin ayağı uğursuz gelmiştir, böyle bir esprisi vardır bu işin. Onun için, bu konudaki, yani belediyeler konusundaki şeyin pek haklı bir değerlendirmesi olduğu kanaatinde değilim.

Evet, yani yasa yapma sürecimiz bu şekilde, Federasyonun bize göndermiş olduğu şeyle başlamıştır ve bu şekilde devam ettirilmiştir.

“Tartışılmadı” deniyor. Neyi tartışacağız? Federasyon Genel Kurulunda, bütün kulüplerin temsil edildiği Genel Kurulda bir taslak ortaya çıkmış. Orada bunu tartışanlar tartıştı, eksiğiyle gediğiyle kabul ettiler ve bize geldi. Yani, bu, aşağı yukarı bir yıldır da ülkenin gündeminde olan bir konu olduğu için, sadece ilgili kuruluşları -bu tasarı gönderilmek suretiyle- bilgilendirdik. Bilindiği üzere, Meclisteki tartışma süreciyle bu iş sınırlı kaldı.

Değerli arkadaşlarım, bu tasarı aslında futbol kamuoyu tarafından genel kabul gören bir tasarıdır. FIFA konusuna değindi arkadaşlarımız. Evet, bu tasarı belki de birçok ülkede olmayan, ileri derecede FIFA’nın isteklerini karşılamaktadır. Bizim mevcut Yasa’mızda spordan sorumlu Devlet Bakanının Futbol Federasyonunun faaliyetlerini gözetleme, denetleme yetkisi var, artı Başbakanlık Teftiş Kurulunu devreye sokarak Federasyonun hesaplarını inceletme yetkisi var, artı bu rapor neticesine göre Futbol Federasyonunu olağanüstü genel kurula çağırma yetkisi var.

Bizden önceki tartışma sürecinde denmiş ki: “Bu, bir müdahaledir. Üçüncü tarafın futbola bir müdahalesidir. Bunun kaldırılması gerekir.”

Aslında bunu enine boyuna tartışmak lazım. Gerçi o tartışma sürecini geçmişiz.

Demin ifade etmeye çalıştım bir derece, bu, kamu hizmeti gören, kamu kaynaklarını kullanan bir kurum. Sponsorluk gelirlerini saymazsanız yaklaşık 150 trilyon civarında bütçeye hükmeden bir kuruluş. Dolayısıyla, spordan sorumlu Bakan -ki, spordan sorumlu Bakanın şahsi yetkisi değil bu -bu yetkiyi, yüce Meclisin vermiş olduğu yetkiye dayanarak kullanıyor. Yani, bu vazgeçilen yetki aslında Parlamentomuzun yetkisidir, Murat Başesgioğlu olarak benim yetkim değildir, yasamanın yetkisidir, yürütmenin yetkisidir. Ancak, geldiğimiz noktada spordan sorumlu Bakanlığımın bu yetkilerinden vazgeçilmesi noktasına geldik, artık buradan geri dönüşümüz yok.

Peki bundan vazgeçtiğimiz zaman bu devasa bütçeyi yöneten organizasyonu kim denetleyecek? İki tane mekanizma öngörülüyor: Birincisi kendi Genel Kurulunun seçmiş olduğu Denetleme Kurulu, ikincisi de uluslararası alanda spor konusunda uzman bağımsız denetçiler. Bunun dışında ne Parlamento denetimine ne Sayıştay denetimine ne de bizim iç hukukumuzda tanımlanmış hiçbir denetime tabi. Burada belki zaman içerisinde bir eksiklik çıkacak, bazı cevaplanmayan sorular olabilecek, ama, bunu bugün tartışmak ve buna bugün bir formül üretmek durumunda değiliz. Onu, inşallah, ileride belki bu süreci ve uygulamayı takip ederek göreceğiz.

Değerli arkadaşlarım, bu taslak çok önemli değişiklikler getiriyor. “Uyuşmazlık Çözüm Kurulu” denen “Spor Mahkemesi” adıyla yeni bir kurumu mevzuatımıza kazandırıyor. Onun dışında, sporcularımızın ihtilaf konusunda Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesine gitme yetkisi yolunu açıyor. Eski mevzuatımızda sadece yabancı sporcular ve antrenörler bu Uluslararası Tahkim Mahkemesine gidebiliyordu, bizim yerli sporcularımız kulüpleriyle bir ihtilafa düştüğü zaman bu mekanizmayı kullanamıyorlardı. Biz dedik ki, yabancı sporcu gittiğine göre bizim çocuklarımız niye gitmesin? Biz ülke olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurma hakkını açmışız, bütün bireysel başvuru hakkını açmışız; spor alanında da bu uluslararası mahkemeye gitme konusunda bizim de kendi sporcularımıza bu yol açık olsun dedik. Bunun karşısında olanların bunun çok pahalı bir yargılama yolu olduğunu ifade ederek buna gidilmemesi noktasında bir itirazları var, ama neticede hak arama yollarını sonuna kadar açmak durumundaydık. Böyle bir değişiklik getirdik.

Yeni yasayla birlikte, daha önceki Yasa’da Genel Kurulun seçmiş olduğu birçok kurum ve makamların atanma yetkisini Futbol Federasyonu Başkanına veriyoruz. Yani, bu yasayla birlikte yürütme, aslında çok güçlü bir konuma geliyor. Genel Kurulun yetkilerinin büyük bir bölümü hem Yönetim Kuruluna hem de Başkana bırakılmış oluyor.

Bunun dışında, FIFA’nın standart statüsüne uyum adına yapılması gerekenleri yaptık. İşte, Federasyonumuzun FIFA’ya üye olduğu, uluslararası federasyonların evrensel prensiplerini uygulayacağı gibi birçok eksik hususu biz yeni yasamıza dercettik.

Peki, şimdi bu kadar değişiklik yapılmış, yapısal değişikliğe uğramış bir mevzuat ve kurum için bütün bunların hesabının verileceği bir mekanizma olması lazım. Yani, kanunda bu kadar değişiklik yaptınız, bunları Futbol Federasyonu Genel Kuruluna sunmak gibi bir mecburiyetle karşı karşıyayız. Zaten, FIFA’yla yapılan yazışmalar sonucunda, kanunla yapılmış olan bu değişikliklerin Futbol Federasyonu Genel Kuruluna sunulmasını öngörüyor. Bugüne kadarki geçen süreç bize bunu gösteriyor.

Dolayısıyla, bu kanun –eğer, yüce Meclisimizin onayına mazhar olursa- yürürlüğe girdikten sonra otuz gün içerisinde bir Genel Kurul yapılmasını öngördük. Bu Genel Kurulda, değerli arkadaşlarım, yasayla değişmiş olan hususların Futbol Federasyonunun Ana Statüsü’yle uyumlaştırılması yapılacak. Kanundaki hususlar Ana Statü’yle uyumlaştırılacak ve Genel Kurulun onayına sunulacak. Genel Kurulda yapılacak hadiselerden birisi bu.

İkincisi: Demin de ifade ettim, daha önce Genel Kurulun yetkisinde olan bu kadar geniş kapsamlı birçok hususun Başkana ve Yönetime devredilmesinden dolayı Genel Kurulun iradesinin bir şekilde ortaya çıkması lazım. Şunun olmasını istiyoruz: Madem bu kadar yetkilerimizden vazgeçtik, Bakanlık olarak, Parlamento olarak yetkilerimizden vazgeçtik, bir anlamda Genel Kurulu biraz daha dikkatli olmaya davet ediyoruz. Diyoruz ki: Ey kulüpler, ey delegeler, sizin sırtınıza çok önemli bir yük yükledik, bundan sonra futbolun bütün yönetimi, sevabıyla, günahıyla sizin omzunuzda. Onun için, Genel Kurula göndereceğiniz delegeler bu bilinçte insanlar olsun. Öyle, esen rüzgâra göre, günlük konjonktüre göre şey yapmasın, futbol ailesinin geleceği adına, ayakları yere sağlam basan duruşu dik insanlar bu Genel Kurulda temsil etsin. Bugüne kadar yapılan Genel Kurulların çoğu mahkemelik olmuştur. Niçin mahkemelik olmuştur? Kurallar eksik olduğu için olmuştur, kural yokluğundan olmuştur. İşte bugün o kural eksikliğini ve kural yokluğunu inşallah birlikte gidereceğiz.

Bizim, Komisyona ilk havale ettiğimiz tasarıda şöyle bir hüküm vardı, arkadaşlarım hatırlayacaklar: “Otuz gün sonra seçimli Genel Kurul yapılır.” demiştik. Buna çok tepki geldi. “Siz böyle çok buyurgan bir ifadeyle ‘otuz gün içerisinde seçim yapılır’ diyerek niye bir tahakküm kuruyorsunuz? Bunu yapmayın, bu Genel Kurulun iradesine tabi olsun.” dediler. Bunu arkadaşlarımızla tartıştık, diğer gruplarımızla da tartıştık, şöyle bir formül bulmaya çalıştık. Dedik ki: Otuz gün içerisinde Genel Kurul toplanır. Bu Genel Kurulda statü değişiklikleri yapılır. Ayrıca, bu bahsetmiş olduğum bir güven tazeleme, bir irade beyanının aranması noktasında, seçimlerin yenilenip yenilenmeyeceği konusunda Genel Kurulun oyuna başvurulur. Eğer Genel Kurul, benim 2006 yılındaki iradem devam ediyor, daha önce benim yetkilerimde olan hususları ben bu yönetime devam etme konusundaki rızamı yeniliyorum, seçim yapılmasın derse, bizim diyeceğimiz hiçbir şey yok, yollarına herkes devam eder ve bu kararı Futbol Federasyonu Genel Kurulu almış olur. Hayır, çoğunluk derse ki, evet, burada çok önemli yapısal değişiklikler olmuştur, bu irade beyanı konusunda biz kendimizi sorguladık ve bu anlamda bir seçim yapılması lazım, bir güven tazelemesi yapılsın der ise, otuz gün sonra da diyoruz ki… On beş koymuştuk. Arkadaşlarımızla, biraz daha makul olsun, herkes derdini iyice anlatabilsin diye bu on beş günlük süreyi otuz güne çıkarttık. Otuz günlük sürenin sonunda da Futbol Federasyonunun seçimi olacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakanım, ek bir dakika süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.

Buyurun.

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Peki Başkanım, teşekkür ederim.

Yani, önümüzde iki aylık bir süreç var. Yani, bu iki ay, aslında tartışılacak, görüşülecek, bu süreci yönetmek için çok rahatlıkla yetebilecek süreçtir.

Bizim bütün derdimiz, futbol yönetiminin sağlıklı, adil, objektif karar verebilecek bir mekanizmaya kavuşmasıdır. Yasa yapıcı olarak bizim yapmak istediğimiz budur, gerisi futbol ailesinin işidir, futbol Genel Kurulunun işidir. Genel Kurullarında ister seçime karar versinler ister seçim yapılmasın desinler, verecekleri her kararın başımızın üzerinde yeri vardır, bunun dışında da başka hiçbir maksadımız, niyetimiz yoktur diyor, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 17.56

 

 

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.11

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER : Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

64 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Tasarının tümü üzerinde söz sırası, şahsı adına Sivas Milletvekili Hamza Yerlikaya’ya aittir.

Sayın Yerlikaya, buyurun. (AK Parti sıralarında alkışlar)

HAMZA YERLİKAYA (Sivas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın tümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Spor mevzuatı, genel hukuk ilkelerine uygun olarak, bütün ülkelerin iç hukukuna etki edecek biçimde uluslararası özellik taşımaktadır. Uluslararası spor örgütlerine üye olan ülkeler, bu kuruluşların benimsediği ilkelere ve talimatlara uyacaklarını kabul etmiştir.

Ülkemizde profesyonel futbol faaliyetleri 3813 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun uyarınca kurulmuş bulunan Türkiye Futbol Federasyonu tarafından yürütülmektedir.

Bu Kanun’un 1’inci maddesine göre futbol faaliyetleri millî ve milletlerarası kurallara göre yürütülür, teşkilatlandırılır ve geliştirilir.

Futbolun sürekli gelişmesi ve uluslararası niteliği nedeniyle süratle değişen şartlara uyum sağlayabilmesi için, anılan kanunda değişiklikler yapılması zorunlu hâle gelmiştir.

Bugün görüşülmekte olan bu tasarıyla, uluslararası federasyonların öngördüğü kurallara uygun olarak Türkiye Futbol Federasyonu yapısı ile denetiminin yeniden düzenlemesine ilişkin gerekli değişiklikler yapılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’da değişiklik öngören tasarıya göre, çıkaracağımız kanunun yürürlüğü girdiği tarihten itibaren en geç otuz gün içerisinde seçimli Genel Kurul yapılacaktır. Bu toplantıda seçilecek Federasyon Başkanı, Yönetim Kurulu ile Denetleme Kurulu görev süresi, olağanüstü toplantılarda seçim yapması durumu hariç olmak üzere, 2011 yılında futbol liglerinin tescili tarihinden itibaren en geç kırk beş gün içinde yapılacak seçimli Genel Kurul toplantısına kadar olacaktır.

Ayrıca, Federasyon Başkanı üç dönemden fazla seçilme hakkına sahiptir. Burada, her zaman söylendiği gibi, bu yasanın bir art niyeti olmuş olsa üç dönem olmaz. Bizim buradaki niyetimiz uzun vadeli, üç dönemi kaldırıyor ve tamamıyla şeffaf bir yönetim anlayışını getirmek için, üçten fazla seçilme hakkını da veriyoruz. Yani, Federasyon Başkanı, bundan sonraki süreçte istediği kadar seçilme hakkına sahiptir.

Mevcut Kanun’da, spordan sorumlu Devlet Bakanının, Genel Kurulu olağanüstü toplanmak için çağrıda bulunmak yetkisi varken yaptığımız bu düzenlemede, olağanüstü toplanmaya çağırma yetkisi hakkındaki bütün haklarından feragat etmiştir ve bu, Hükûmetin yetkisinden vazgeçerek… Eleştirilerin neresinin doğru olduğunu anlamak da mümkün değildir çünkü bundan önceki Yasa’ya göre bütün yetkiler tamamıyla kendisindeydi, Genel Kurulu olağanüstü toplama yetkisi vardı, bugün, o yetkiyi, tamamıyla, futbol ailesinin kendi içinde yönetilmesi için devretmiştir.

Yine bir başka değişiklikle, Federasyonun hesapları ve mali durumunun denetimi, uluslararası spor sektörü denetim tecrübesi bulunan bağımsız denetim kuruluşlarınca yapılabilecektir. Böylece, çağdaş, modern bir denetim anlayışı hâkim olacaktır.

Yapısı yeniden düzenlenen Tahkim Kurulu ise en az beş yıllık mesleki tecrübeye sahip hukukçular arasından, 1 başkan, 6 asil ve 6 yedek üyeden oluşacak olup Kurul, görevini bağımsız olarak ifa edecektir. Üyeler istifa etmedikçe ve istifa etmiş sayılmadıkça yerlerine yeni üyeler görevlendirilmeyecektir. Sporcular, teknik direktörler ve antrenörler, Tahkim Kurulu kararlarına karşı, Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesine gidebileceklerdir.

Bugün görüştüğümüz yeni düzenleme ile Federasyon Genel Kurulunun oluşumu ile toplanma esasları yeniden düzenlenmektedir. Buna göre, Süper Lig kulüpleri, Genel Kurulda, 1’i başkanları olmak üzere yedişer üyeyle temsil edilecek ancak daha önce şampiyon olan kulüpler, ilaveten, birer oy hakkına sahip olacak ve böylece, 8 üyeyle genel kurulda bulunacaklardır.

Değerli milletvekilleri, Süper Lig takımlarının delege sayısı 98’den 139’a çıkıyor. Birinci Lig kulüpleri, ikişer üye olmak üzere 36’ya çıkmıştır. İkinci Lig kulüpleri, başkanları olmak üzere 50’ye çıkmıştır. Üçüncü Lig kulüpleri, her gruptan ilk beşinci sıradakilerin başkanları olmak üzere 20 üyeyle temsil edileceklerdir. Kulüpler daha çok önem kazanmıştır. Futbol ailesi, kendi kendisini yönetme hakkına sahip olmuştur. Bu yeni düzenlemeyle, futbol kulüplerinin toplam delege sayısı 236’ya çıkmaktadır. Diğer delegelerin de buna ilaveten, eskiden 223 olan delege sayısını, toplam 262’ye çıkartmaktadır. Irkçılık ve her türlü ayrımcılıkla mücadeleyi de amaçlayan tasarı, FIFA ve UEFA gibi uluslararası kuruluşlara uyum sağlamaya yöneliktir.

Sözlerimi tamamlarken tasarının hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yerlikaya.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Uzunırmak, buyurun efendim.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Aracılığınızla, Sayın Bakanımıza sormak istediğim şu: Sayın Bakanım, tabii ki burada bir kolektif davranış var netice itibarıyla, kişiliğinize ve makamınıza saygımız ayrı.

Yeni tasarıyla yapılan değişiklikler, daha açıkça, FIFA uyum esasına dayalı. FIFA’nın uyarılarından dikkate almadığınız veya tasarıya eklediğiniz maddeler var mı veya uyuma, tavsiyeler dışında uymadığınız var mı?

İki: Dikkate alınmayan veya eklenen aykırı düzenlemeler IFAB, FIFA, UEFA gibi uluslararası kuruluşlar tarafından ülke için sıkıntılı yaptırımlara yol açar mı?

Üç: Eğer sıkıntılı yaptırımlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Uzunırmak, teşekkür ederim. Soru soracak arkadaş çok olduğu için bir dakikaya ayarladım.

Sayın Tankut…

YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkanım, izninizle Sayın Bakanımıza sormak istiyorum: Futbol Federasyonunun kuruluşu ve görevleriyle ilgili olarak mevcut kanunda değişiklikleri yaparken, FIFA’nın isteklerinin dışında, futbol sektörünün içerisinde bulunduğu problem ve sıkıntıları dikkate aldınız mı? Aldıysanız bu sıkıntı ve problemlerin neler olduğunu futbol camiasının ülkemizdeki ve ülkemiz dışındaki futbol federasyonları dışında hangi temsilcileri, uzmanları ve kurumlarıyla tartıştınız ve bu tartışmaları ne kadarlık bir zaman dilimi içerisinde yaptınız?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bulut…

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Başkanım, Sayın Bakanıma şu soruyu yöneltmek istiyorum: Uzun zamandır Futbol Federasyonu yönetimi tartışmalı hâle geliyor. Yönetimin bu tartışmalardan uzak tutulması, Hükûmetin futbolla birlikte, sadece futbolun değil, bütün federasyonlara katkı sağlamak adına Sayın Bakanımın düşünceleri nelerdir?

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Aracılığınızla Bakanımıza sormak istediğim iki soru var.

Birincisi: Amatör spor kulüplerimizin ve sporcularımızın desteklenmesi konusunda Bakanlığımızın ne tür çalışmaları yürütülmektedir?

İkincisi de sormadan geçemeyeceğim bir soru: Daha dün gece Tanık Koruma Yasası’nın görüşmelerine başlanmışken, son gece hangi çok önemli olay oldu da bu yasa görüşmesi yarıda kesilip geri çekilerek bugün görüştüğümüz yasa gündeme alınmıştır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.

Sayın Sipahi, buyurun efendim.

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Benim Sayın Bakana sorum sadece Türkçenin doğru kullanımıyla ilgili.

Türkçe bir tabirin kısaltması, yanında, parantez içerisinde Türkçe kısaltma olarak yazılır. Uluslararası Futbol Federasyonları Birliğinin kısaltması UFF’dir, FIFA değildir. Avrupa Futbol Federasyonu Birliğinin kısaltması UEFA değil, AFFB’dir. Yani, Türkçenin karşılığında İngilizce kısaltma yazılmaz. Aynen örnek: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yazıyorsanız, açarsınız parantezi, yanına AİHM yazarsınız. Burada Türkçenin yanlış kullanımı var.

Devam edeceğim Türkçe konusundaki aksaklığa. “Fair-Play kuralları...” Nereden çıktı Fair-Play? “Spor ahlak kuralları” tabiri varken “Fair-Play” gibi İngilizce bir tabiri nereden kullanma ihtiyacı hissettik?

Ben tenzih ediyorum yüce Meclisi. Burası Türkiye Büyük Millet Meclisidir, müstemleke meclisi değildir. Burada Türkçe konuşulur, Türkçe yazılır, Türkçenin kuralları, kurallara uygun olarak kullanılır. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sipahi.

Sayın Taner…

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum: Kulüplerin delege sayıları artırılırken, futbolcuların, futbolun esas oyuncularının, millî olma sayıları artırılarak neden sayıları düşürülmüştür?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Taner.

Sayın Korkmaz…

SÜLEYMAN NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana yöneltmek istediğim soru şu: 260 küsur kişiden oluştuğunu ifade ettiğiniz Genel Kurulda belediye ismiyle mücadele veren 23 futbol takımının 15 delegesi bulunduğunu belirttiniz. Bu takımlara isimlerini veren belediyelerin hangi partilere mensup olduğunu açıklar mısınız? Ayrıca, UEFA ya da FIFA’da belediye ismiyle mücadele eden kaç tane takım var? Amatör spor ve sporculuğu destekleme yükümlülüğü bulunan belediyelerin sektörleşmiş profesyonel futbol takımlarına destek vermesini, kendisine emanet edilen halkın kaynaklarını halkın yararına, optimal bir şekilde kullanma zorunluluğu bulunan kamu yararı belediyeciliği anlayışıyla nasıl bağdaştırıyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Paksoy…

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, dünyada futboldaki şiddet tüm ülkelerin gündemindedir. En son, İtalya’da ölümle de neticelenen hadiseler oldu. Ülkemizde de futbolda şiddet eğilimi artma yönündedir. Bakanlık olarak futbolda şiddetin önlenmesi için ne gibi önlemler almayı düşünüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Paksoy.

Sayın Akcan…

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Aracılığınızla, Sayın Bakanıma şu soruyu yöneltmek istiyorum: Sayın Bakanım, biraz önce, genele ait konuşması sırasında, Genel Kurulu, mevcut, çıkartacağımız bu yasada ortaya çıkacak hükümleri Federasyona uyumlu hâle getirmek için zorunlu olarak gördüğünü ifade ettiler yanlış anlamadıysam, ki, anlamadığımı biliyorum. Acaba mevcut Genel Kurul üyeleriyle Genel Kurul yaparak, seçimsiz, burada çıkacak kanunu uygulanabilir hâle getirme imkânı yok muydu da seçimli Genel Kurul geçici 1’inci maddeyle öngörülüyor?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akcan.

Sayın Asil…

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakanımın cevaplamasını istediğim bir sorum var.

Sayın Bakanım, Futbol Federasyonu Başkanlığını asaleten yapan ve Genel Kurul delegesi olma hakkı görüşmekte olduğumuz tasarıyla ellerinden alınan kaç kişidir ve bunlar kimlerdir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Asil.

Sayın Uzun…

SELAMİ UZUN (Sivas) – Sayın Bakan, geçici 1’inci maddede “Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren otuz gün sonra seçimli Genel Kurul toplantısı yapılır” ibaresinden vazgeçtiğinizi söylediniz konuşmanızda. Acaba Bosna-Hersek maçı sonrası Futbol Federasyonu Başkanının göz yaşları, bu maddeden vazgeçilmesine bir neden midir?

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uzun.

Sayın Büyükataman…

İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, FIFA ve UEFA’nın Türkiye Futbol Federasyonuna 25 Haziran 2007 tarihinde yazdığı yazıda “Futbol Federasyonunun 2006 seçimlerinin sonuçlarını değiştirmeye çalışacak herhangi bir kararı tanımayacaklarını bildirirler.” denilmektedir. Bu yazıdan haberdar mısınız?

Bu kanunla Türkiye Futbol Federasyonunun seçim sonuçlarının değişme ihtimali var mıdır? Varsa, bu yazıda ifade edildiği gibi yeni düzenlemeyi FIFA tanımazsa, Türk futbolunu hangi tehlikeler beklemektedir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Saygıdeğer arkadaşlarım, gördüğünüz gibi, arkadaşlar soruları net olarak sorarlarsa bütün arkadaşlarımıza vakit oldu ve zaman da arttı.

Şimdi, cevap verme sırası Sayın Bakanımda.

Sayın Bakanım, buyurun.

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Soru soran değerli arkadaşlarıma da çok teşekkür ediyorum. Zamanın elverdiği ölçüde soruları cevaplamaya çalışacağım. Yetişme imkânımız olmayanlara da yazılı cevap takdim etmek istiyorum.

Şiddete ilişkin bir soru soruldu. Şiddet ve düzensizlik gerçekten futbolumuzun en can yakıcı hususlarından birisi. Bizde de dünyada da futbolda şiddet, fanatizm, maalesef, sportmenlikle bağdaşmayan çirkin tabloların yaşanmasına neden oluyor. Geçmiş dönem Parlamentomuz, bu eksikliği görerek, Futbolda Şiddetin Önlenmesi, Düzensizliğin Kaldırılması adıyla bir kanun çıkardı. Şu anda bu Kanun hâlâ yürürlükte. Ancak, Kanun’un revize edilmesi gereken hususları var. Uygulamada karşılığı olmayan, uygulanmayan hükümleri var. Yaptırımlar konusunda, taraftarlar konusunda bazı hususların yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor ama değerli arkadaşlarım, takdir edersiniz ki yasayı çıkarmak bütün problemleri çözmüyor. Yasanın başarısı uygulamadaki performansıyla bağlantılı.

Bir yasanın sorunları çözebilmesi için benimsenmesi lazım, futbol kamuoyunca benimsenmesi lazım. Yasanın tam anlamıyla uygulanabilmesi için güvenlik görevlilerimize, kulüplerimize, başkanlarımıza, yöneticilerimize hülasa futbolla ilgili herkese çok önemli görevler düşüyor. Önümüzdeki günlerde yine Parlamentomuzda bu yasanın aksayan yönlerini giderecek bir tasarı takdim edeceğiz ve burada o tasarıyı enine boyuna tartışma imkânını bulacağız.

Şimdi, FIFA'nın, Türk Futbol Federasyonuna yazmış olduğu bir yazıdan bahsedildi, bu konuşmalarda da söz konusu oldu. Şimdi arkadaşlar, FIFA, tabii organları olan bir kuruluş. Şimdi o referans gösterdiğiniz yazı, FIFA'nın hukuk departmanındaki bir arkadaşın yazısıdır. Yani bir kurumsal kimlikle, bir yaptırım anlamında formatta yazılmış bir yazı değildir. Bizim Federasyonumuz oraya yazı yazmıştır, tüzüğü göndermiştir; orası da demiştir ki bir hukuk mütalaası olarak “Şunlar şunlar düzeltilmesi lazım." Yazıyı bu şekilde anlamak lazım. Ama biz o yazıdaki hususlara da dikkat ettik. Ali Bey'in de söylediği gibi, büyük ölçüde FIFA'nın standart statüsünü karşılayacak hükümleri buraya dercettik. Federasyon Genel Kurulunda kabul edilmeyip sizin almadığınız ne var? Sadece tümüyle çıkardığımız bir madde var, o da icra kurulu yahut da acil durum kurulu dedikleri, Yönetim Kurulu toplantısına kadar acil bir durum olursa 3 kişilik veya 5 kişilik bir acil durum kurulu karar veriyor ve bunu ilk yönetim toplantısında onaya sunuyor. Dedik ki, buna gerek yok, Türkiye'de iletişim hızlı, Federasyonun Yönetim Kurulunun toplanması için öyle uzun zamana ihtiyacı yok. Dolayısıyla acil bir durum olsa bile, olağanüstü bir durum olsa bile Federasyonumuz toplanabilir diye düşündük.

Onun dışında işte spordan sorumlu Devlet Bakanının gözetim denetim yetkisinin kaldırılması, CAS'ın yetkisinin tanınması ve diğer kurulların başkan tarafından atanması gibi FIFA'nın statüsünde belirtilen hususlara yer verdik. Ben şuna inanıyorum ki bizim yapmış olduğumuz düzenleme, çoğu Avrupa ülkelerinden ileridedir ve hiçbir arkadaşımız endişe duymasın yani Türk futbol takımının Avrupa şampiyonalarında acaba bir yaptırımla Federasyonumuz kalır mı filan diye hiçbir endişeye gerek yok, hiçbir komplekse de düşmeyelim. Türkiye ve Türk futbol takımı, öyle karanlık odalarda göz ardı edilecek veyahut da sorgusuz sualsiz yaptırım uygulanacak bir federasyon değildir, bir ülke değildir. Bunun hesabını kitabını biz yapıyoruz, bunun peşini bırakmayız. Öyle uluslararası bir kuruluşun hesaplı hesapsız dayatması karşısında boyun eğecek kadar da güçsüz değiliz. Müsterih olun. Biz, millî takımımızın hem Avrupa şampiyonasında hem de dünya kupasında en iyi şekilde hazırlanması için elimizden geleni yapacağız. Belki zamanı değil ama bu uluslararası kuruluşların ulusal federasyonlara karşı olan bazı dayatmaları var. Bu, sadece burada değil, Avrupa Birliği sürecinde de oluyor. Yani oradan gelen her yazının bir direktif olarak Parlamentoda algılanmasını ben istemiyorum, siz de istemiyorsunuz. Onun için, biz, kendi iç hukukumuza bakacağız, kendi dinamiklerimize bakacağız, haklı olduğumuz her noktada sonuna kadar gideceğiz. Onun için millî takımımıza bu süreçte en ufak bir zarar gelmez. Böyle bir zararın gelmesine bizim gönlümüz kesinlikle razı değildir.

Türkçe konusunda Sayın Sipahi’nin hassasiyetine ben de katılıyorum. Eğer redaksiyon olarak bir düzeltme imkânı varsa, Başkanlık Divanımız bunu yapabilirse ben de bundan memnun olurum. Ama bazı evrensel terimler var spor alanında, bunları ne kadar göz ardı edebiliriz, bunun değerlendirilmesini Başkanlık Divanımıza, onun görüşlerine sunmak istiyorum.

Belediyeleri, açıkçası, merak etmedim -yani bu belediyeler hangi partilere aittir- gerek de duymadım, ama sayı olarak, arz ettiğim gibi, işte toplam 15 delege olabilecek yirmi üç belediye spor kulübü var. Bunu da sizin takdirlerinize sunuyorum.

Federasyon başkanlarımızdan bugüne kadar görev yapanlar içerisinde, yeni düzenlemeyle birlikte 4 Federasyon Başkanımız oy kullanma hakkına sahip. Toplam 9 veya 10 tane bugüne kadar Federasyon Başkanımız görev yapmış, yeni düzenlemeyle beraber bunların 4 tanesi oy kullanabilecek.

Buradaki sınırlama şuradan kaynaklandı değerli arkadaşlarım: Futbol Federasyonunun normal dönemi dört yıldır. İstedik ki oy hakkına sahip olabilmesi için en az bu dört yıllık dönemin yarı dönemini fiilî olarak görevde geçirsin. Çünkü bu sayı devamlı artacak, arttığı sürece buradaki temsil sayısı da artacağı için böyle iki yıllık bir sınırlama söz konusu oldu. Tabii, bu işin tam bir standardı yok açıkça konuşmak gerekirse. Ama, yasal olarak da bir sınır çizmemiz gerekiyordu ve çizilen sınır iki yıl olarak oldu.

Futbol, tabii, bütün sporun hepsi değil. Çok isabetli sordu bir arkadaşımız. Elli yedi tane branşımız var bizim değerli arkadaşlarım. Yani, futbol kadar diğer branşlara da hak ettiği değeri ve önemi vermek zorundayız. Aslında bizim öncelikli işimiz, bu futbol yasasının filan düzenlemesi değil. Yani, bu mecburen, bir kural eksikliğinden, kural yokluğundan, böyle, FIFA’yla olan münasebetlerden dolayı bu yasa acil olarak gündeme geldi. Yoksa, sporda tesisleşme, spor hekimliği, futbol kulüplerinin ve diğer kulüplerin ekonomik durumları, mali durumları, spor kültürünün artırılması, okul sporlarının yaygınlaştırılması bizim sporumuzun ana politikası. Örneğin, okul sporlarında büyük problemimiz var. Bugün çocuklarımız üniversite mi, spor mu; spor mu, dershane mi ikileminde sıkıştılar kaldılar. Çocuklar kabiliyetli, spor yapmak istiyor ama veliler olarak biz çocuklarımızı, ister istemez, istikbal kaygısıyla dershaneye yönlendiriyoruz. Oysa belki o çocuk şampiyon olacak, yıldız olacak. Ama -hepimizin başından geçti bu macera- istikbal kaygısıyla, iş ekmek davasıyla mecburen çocuğun o kabiliyetini yok sayıyoruz. Yani, belki bunu geniş manada tartışıp üniversite sistemini değiştirmemiz lazım. Başka ülkelerde olduğu gibi, burslu sistemi getirip başarılı sporcuları üniversitelere sınavsız almamız lazım. Böyle, sporumuzun bu tür sıkıntıları var. Sadece işimizin futbol branşı olmadığını ben de çok açık yüreklilikle ifade etmek istiyorum.

“Genel Kurul yapılması zorunlu muydu?” Evet, bu kadar, FIFA statüsüne uyum sağlamak için bir genel kurul yapılması ve kanunda yapılan bu değişikliklerin genel kurulun onayına sunulması gerekiyor. Böyle bir mecburiyet var. Bunu yapamadığı sürece Federasyon Genel Kurulu, bizim FIFA’yla olan ihtilaflarımız devam edecek. Bu ihtilafın bir an önce sona ermesi ve Türk futboluna bir kuralın, bir kaidenin yerleştirilmesini istiyoruz.

İnşallah bu son olur. Zaten Bakanlık olarak biz de bütün yetkilerimizi devrediyoruz. Futbol ailesi kendi yönetimini şeffaf, objektif, adil bir şekilde yönetir. Geçmişte yaşadığımız sıkıntılar inşallah ortadan kalkar.

En son şunu da söyleyeyim izin verirseniz: Belediyelerin -ben, gene kürsüde de söyledim- amatör spor dallarına kaynak aktarmalarını, imkân aktarmalarını yürekten istiyorum. Profesyonel şubelerle uğraşmak ve buraya kaynak aktarmak yerine daha yaygın spor dallarına kaynak aktarmalarını teşvik edeceğiz ve bunu yönlendirmeye çalışacağız. Bu bir süreç işidir elbette.

Zamanım doldu mu Sayın Başkan?

BAŞKAN – Bir on saniyeniz var.

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – On saniye…

O zaman, izin verirseniz geri kalan soruları da yazılı cevap vereyim.

Çok teşekkür ederim.

BAŞKAN – Ben teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Evet, sorularıyla ve cevaplarıyla katkıda bulunan Sayın Bakana ve sayın milletvekili arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz.

Tamamı üzerindeki soru-cevap işlemi de tamamlandı.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE FUTBOL FEDERASYONU KURULUŞ VE GÖREVLERİ HAKKINDA

KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- 17/6/1992 tarihli ve 3813 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 1 inci maddesinin sonuna aşağıdaki fıkra eklenmiştir.    

“Türkiye Futbol Federasyonu, Uluslararası Futbol Federasyonları Birliği (FIFA) ve Avrupa Futbol Federasyonları Birliğinin (UEFA) üyesidir.”

BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu; şahısları adına, Amasya Milletvekili Avni Erdemir ve Samsun Milletvekili Fatih Öztürk.

Buyurun Sayın Aslanoğlu.

CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, tabii, buradaki amaç özerk federasyon ve FIFA’nın kuralları ve FIFA’nın statüsünün Türkiye Futbol Federasyonuna adapte edilmesi, yasanın asıl amacı bu ve FIFA Başkanının geçen hafta kura çekimindeki ifadesi aynen şöyle, The Star gazetesine verdiği bir demeç: “Bir kez daha futbolun özerk kişiliğine herkesin saygı duyması lazım.” diyor. “Eğer siyasiler saygı duymazsa, biz, o ülkelerin FIFA üyeliğini askıya alırız.” Bunu da bir kez daha -Sayın FIFA Başkanının ifadesidir- açık, net ifade edeyim.

Değerli milletvekilleri, tabii, özerk Federasyon… Ama, kulüpler özerk mi? Hâlâ, biz, kulüpleri bir dernek mantığıyla yürütüyoruz. Türkiye’deki Türkiye futbol liglerinde kulüplerin hemen hemen hepsi dernek. Bir derneğin yönetim şekli, bir dernek anlayışıyla acaba özerk Federasyon, özerk kulüpler olabilir mi? Bunu hepinizin dikkatlerinize sunmak istiyorum. Bir kere kulüpler özerk mi? Değerli milletvekilleri, hepinizin başında. Tüm kulüplerin bugün içinde olduğu özellikle Birinci Lig, İkinci Lig ve Üçüncü Lig kulüpleri çok zor koşullarda. Geçen hafta bir haber okudum. Isparta Spor Kulübü Federasyona lisans bedellerini yatıramadığı için 9 kişiyle maça çıkıyor. Arkadaşlar bu çok acıdır. Böyle bir rekabet olabilir mi? Kulüpler arasındaki rekabeti bu şekilde mi yaratabiliriz?

Aynı şekilde, bir ay önce, benim ilim Malatya Spor Kulübü futbolcu borçlarını ödeyemedi diye 7 tane futbolcu çekti gitti ve Federasyona lisans bedelini ödemedin diye, neredeyse maça çıkarılmıyordu. Hayır, önce bu Federasyon, Türkiye’deki kulüplerin müşterek rekabet yapabileceği bir ortamı sağlamalıdır arkadaşlar. Böyle, bu kulüpler özerk olur mu? Böyle, kulüp özerkliği olur mu? Özerk olmayan kulüpler, özerk Federasyon! Arkadaşlar, bir kez daha bunu dikkatlerinize sunuyorum.

Tabii, bir kere, tüm kulüplerin… Demin Sayın Maliye Bakanım buradaydı -burada olsaydı söyleyecektim Sayın Bakanıma- Sayın Bakanım, Maliye Bakanımla bir görüşün de önce şu kulüplerimizin -Çalışma Bakanım burada- sigorta ve vergi borçları, arkadaşlar, Birinci Lig’deki bir kulübün –Birinci Lig’deki diyorum, Süper Lig’deki demiyorum arkadaşlar- şu gün, en az 5-6 milyon veya 5-6 trilyon diyelim ve bunlara aylık yüzde 4 faiz işliyor. Aylık yüzde 4 faizle, acaba bu kulüpler, bu vergi ve sigorta borçlarını ödeyebilirler mi arkadaşlar? Aylık yüzde 4 faiz arkadaşlar!

Şimdi, enflasyon diyoruz ama biz, hiçbir ticari geliri olmayan -sadece spor için, sevgi için- kulüplerden aylık yüzde 4 faiz alıyoruz, sigorta ve vergi borçları için. Arkadaşlar, her ilin kulübü, o ilin bir sevgi noktasıdır, bir birleşme noktasıdır, o ilin bir ortak noktasıdır. Bunu Türkiye liglerindeki tüm kulüplerde görebiliriz. Çünkü, insanlar bununla yatıyor, bununla kalkıyor. Ama siz, vergi ve sigorta borçlarını -ödenemez hâle gelmiş artık- alamayacaksınız bunu. Gelin, bu vergi ve sigorta borçlarına mutlaka bir çözüm getirmeliyiz. Aylık yüzde 4 faiz. Gelin, bunu, hiç alamayacağınız bir parayı… Alamayacaksınız. Gelirine el koyuyorsunuz. Geliri yok ki! Yani, Süper Lig’de kulüplerin yayın geliri vardır, alabiliyorsunuz ama İkinci, Üçüncü Lig’deki kulüplerin hepsi kayyuma gitti arkadaşlar, hepsi kayyumda; bakın kulüplere, birçoğu kayyumda. Ha, bunlara eğer biz çözüm getirmezsek -biz özerk federasyonu burada konuşuyoruz arkadaşlar- o zaman bu özerk olmayan kulüplerden oluşan bir federasyon özerk olamaz arkadaşlar.

Değerli milletvekilleri, beş yıllık bir stopaj indirimi yaptılar -yüzde 15- bu yıl bitiyor, tekrar yüzde 40’a çıkıyor. Dernek, bir dernek yöneten insanlardan… Hangi dernekten? Bir de tüm kulüp yöneticilerinden, müşterek borçlu müteselsil kefil gibi, aynen arkadaşlar, müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla görüp, tüm kulüp yöneticiliğini kimler yapmışsa, hepsi bu borçlardan sorumlu oluyor Amme Alacakları Kanunu’na göre. Arkadaşlar, dernekler ne zaman Amme Alacakları Kanunu’na… Bu, bir kere Anayasa’ya aykırıdır. Burası bir dernek. Kulübün bir geliri varsa alırsın. İki: Bunun muhatabı kimdir? Futbolcudur. Sen futbolcudan hiçbir şey istemiyorsun.

Onun için, değerli arkadaşlarım, mutlaka, kulüplerin içinde olduğu bu konuyu Sayın Bakanın, spordan sorumlu bir bakan olarak mutlaka burada dile getirmemiz ve… Kulüpleri, en azından özerk kulüp hâline önce getirmeliyiz. Özerk olmayan kulüp, özerk federasyon yaratamaz arkadaşlar. Ben, bir kez daha, bunu hepinizin dikkatinize sunuyorum arkadaşlar.

Tabii, bir başka konu KDV. Arkadaşlar, kulüpler fatura mı kesiyor? KDV’yi neye mahsup edecekler? Tüm KDV’leri, yine aynı şekilde KDV borçları… Dernek burası arkadaş, dernekler fatura mı kesiyor? Ben, bir kez daha dikkatinize sunuyorum ve örneğin bu yıl başlayacak -beş yıl muafiyet bitti- şimdi yüzde 40’a çıkıyor bu kulüplerin vergileri arkadaşlar. Hiç alamıyorsunuz. En azından bir kademe getirin. Birinci Lig’deki yani Süper Lig’deki kulüpler ile Üçüncü Lig’deki hiç geliri olmayan bir kulübe aynı kategoriyi uygularsanız, aynı şeyi yaparsanız, bu hak mıdır arkadaşlar? Geliri yok. Yani, siz, Süper Lig’deki bu kulüp ile Birinci Lig’deki bu kulüpten aynı oranda vergi alırsanız, aynı oranda KDV alırsanız, aynı oranda futbolcuların lisans bedellerini ve antrenörünün bedelini alırsanız, bu kulüpler ayakta duramaz arkadaşlar ve hep anahtarı, götürür valiye, belediye başkanına teslim eder arkadaşlar.

Lütfen, bu konuyu, bir kez daha, hep beraber Sayın Bakanımdan hassaten rica ediyorum, kulüplerin vergi ve sigorta borçlarına enflasyon kadar bir faiz yürütelim. Faiz almayın demiyorum, bunu bir on yıla yayalım ama kulüplere bir kolaylık getirelim. Her ay, siz, 5 trilyon bir borca aylık yüzde 4 -bunun yıllık compound’u yani bileşik faizi yüzde 60’a gelir- yani 3 milyar daha yüklerseniz üstüne arkadaşlar, bir kuruş alamazsınız. Bir kuruş alamazsınız değerli milletvekilleri. Ben, bir kez daha bunu dikkatinize getiriyorum.

Tabii, diğer bir konu: Federasyon kulüplerimize bir yayın geliri var. Objektif hareket etmeli, objektif yardım etmeli. Önce bu kulüpleri Federasyon yaşatmalı ki Federasyon yaşasın. Yapılan yardımlar veya belli ölçüde verilen yardımlar mutlaka kulüplere objektif bir şekilde ve eşit oranda verilmelidir. Şimdi, bir taraftan kulüpleri yaşatacaksın, kulüpler darboğazda, Federasyon, belli gelirin var senin, lisans bedelini kulüplerden almayacaksın arkadaş. Hem kulüpler benim diyorsun, onu yeşerteceksin hem de kulüplerden lisans bedeli alacaksın veya antrenörle sözleşme yapacaksın, bunun bedelini alacaksın! Ha, Federasyon -özellikle kulüplerin bir şekilde mali özerkliği için, mutlaka bir görev olmalı- sadece kulüplerden gelen değil, kulüplerin sorununa çözüm arayan bir federasyon olmalı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlayınız Sayın Aslanoğlu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – En azından, özerk kulüpler yaratmalıdır. Federasyonun bir görevi de budur. Ama, kulüplerin hiçbir mali özerkliğine ilgi duymayacaksın, kulüpler nasıl yönetiliyorsa yönetilecek, borç batağına saplanacak; ondan sonra, Türkiye’de özerk Futbol Federasyonu olacak. Hayır arkadaşlar, özerk olmayan kulüpler özerk federasyon yaratamaz.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili ve Grup Başkan Vekil Sayın Oktay Vural.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tabii, görüşmekte olduğumuz bu kanun tasarısı, aslında, dün komisyonlarda görüşüldü ve… Daha önceki vaki bir Danışma Kurulu kararıyla Tanık Koruma Yasasını temel kanun hâline getirip onun görüşmelerine başladıktan sonra, doğrusu, tabii, Türkiye Futbol Federasyonu gibi bir kanun tasarısının önceliğe alınmasının sebebini değerli milletvekillerine izah edebilmiş değiliz. Sayın milletvekilleri bunun merakı içindeler. Ne oldu da ne bitti de gece yarısından sonra bu kanun tasarısı buraya geldi? Cevabı verilememiş bir konuyu bugün, burada görüşüyoruz açıkçası. Bu bakımdan, Sayın Bakan müsterih olsun, milletvekillerimizin çoğunda bu soru var. Nereden geldi? Neden icap etti? Neden önümüzü göremiyoruz?

Tabii, biz de bu bakımdan, bununla ilgili olarak, bu kanun tasarısıyla ilgili olarak, açıkçası yeterince bir tartışma ortamı olmadan grupların -bu konuda futbol kamuoyuyla yeterince irtibata geçmeden- bu kanun tasarısını görüşmesini, açıkçası yasama faaliyetinin şeffaflığı açısından da önemli bir eksiklik olarak görüyorum. Çünkü, değerli milletvekillerimiz bu tasarı hakkındaki tartışmaları duymak ister. Nereden geliyor tepkiler? Destekler nereden geliyor? Doğru mudur, değil midir duymak ister ama kamuoyunda, daha henüz komisyondan geçmiş olan bir kanun tasarısının buraya gelmiş olmasından dolayı, değerli milletvekilleri, elbette bilgi edinme hakkını, sadece burada ve mümkünse değerli milletvekillerinin katkılarıyla gidermiş olacaktır.

Evet, bugün, aslında bir talihsiz olan konu şudur: Bugün bu Futbol Federasyonu konusunda getirilen kanun tasarısı, esasen, spora siyaset bulaştırmak isteyen bir zihniyetin travmasının etkileri altındadır. Nereden geldik buraya? Şimdi, unutmayalım Türkiye Futbol Federasyonunun seçimlerine müdahale edilmemiş miydi? Edilmişti. Federasyon başkanlarıyla ilgili girişimler bütün kulislerde, her yerde mevcut iktidarın girişimleriyle, Federasyonla beraber ve birlikte anılan kimselerin Federasyon Başkanı yapılması için girişimlerde bulunulmamış mıydı? Bulunulmuştu. Dolayısıyla spora siyaset bulaştırmak isteyen bir zihniyet, sporu siyasetle yönetmek isteyen, yandaşlarla yürütmek isteyen bir zihniyetin… Bugün, burada, bu kanunla ilgili yaptığımız tartışmaların odağı budur. Bu konuda sorulara muhatap olan belki Sayın Bakan ama unutmayalım ki bundan önceki tartışmaların travmalarıdır. Bu, Bakanın doğurduğu bir tartışma değil. Hangi derin ilişki, hangi derin istek bir futbol federasyonunun seçimlerine müdahale etmeyi gerektirmiştir? Bunları yaşadık değil mi? Yaşadık. Kim yaşattı bize? Kim yaşattı? Hepimiz biliyoruz.

Şimdi, böyle bir ortam içerisinde, açıkçası spor kamuoyunun özgür düşüncesi ve istekleriyle gelişmesine yönelik genel talebimiz karşısında, Parlamento dışında bulunmamıza rağmen, “Müdahale etmeyin.” diyorduk. Bugün geldiğimiz noktada yine böyle bir müdahale olarak algılanabilecek bir seçim maddesini buraya koymak, daha önce sonuçlanmamış bir hesaplaşmayı kanun yoluyla gerçekleştirmek amacına yönelik olarak algılanabilir.

Yapılması gereken şey çok basittir: Genel Kurul üyeleriniz belirlenmiştir, bu Genel Kurul bu adaptasyonu yapmak için toplanır, ister seçim kararı alır ister almaz.

“Ad okunmak suretiyle seçim yapılıp yapılmayacağına karar verilecek.” diye önerge veriliyor. Adını okutup kime göstereceksiniz? Ne yapacaksınız?

Dolayısıyla, böyle bakıldığı zaman, bu kanunun 1’inci maddesinde “FIFA ve UEFA üyesidir.” diye söyleniyor ve bu kanunun özellikle FIFA ve UEFA kurallarına uygun, uyumlu olması için gerçekleştirildiği söyleniyor, “Bütün bunlarla ilgili yapılanların hepsi bu isteklere uygundur.” deniyor. Şimdi bir tek merak söz konusu: Seçim maddesi hangi uyumun sonucudur? Bırakalım bir yıl sonra olsun değerli arkadaşlarım, bir yıl sonra. Biz, beş yıl daha buradayız. Bir yıl sonra olsun, iki yıl sonra olsun. Belki yarın karar verecekler?

Değerli arkadaşlarım, Milliyetçi Hareket Partisinin tutumu, bu konuda, oldukça nettir. Seçilmiş bir federasyon başkanı var. FIFA da diyor ki: “Müdahale etmeyin.”

Aynen, hatırlarsanız, referandum süreci gibi, “Seçilmiş olan bir Cumhurbaşkanı var. Bu Cumhurbaşkanını tartışma hâline getirmeyin, meşruiyet tartışması getirmeyin.” diyerek, geçici 18-19’la ilgili biz de getirdik, destekledik. Ee, şimdi, bu zihniyet orada vaki de Futbol Federasyonu seçimlerinde niye geçerli olmuyor? Niye müdahale ediyorsunuz? Anlaşılır gibi değil açıkçası!

Üstelik 2008 Avrupa şampiyonasına gidiyoruz. Büyük ölçüde, işte, başarıyı hepimiz paylaştık. Şimdi, böyle bir şampiyonaya giderken “acaba bu seçime götürme, bu şampiyonaya bu kadrolar, şunlar bunlar, niye götürdünüz” diye bir sorgulama aracı mı? Bırakın, Avrupa şampiyonasından sonra olsun. Ne hesabınızı göreceksiniz, bırakın da şu Avrupa şampiyonasına bir gidelim. Bir süreç devam ediyor. Şimdi buna müdahale edip, Federasyonda meşruiyet tartışması, yeni yapılanma, bir kaotik durum ortaya getirdiğiniz zaman, 2008 Avrupa Şampiyonası’nda başarısız olmanın bedeli, bizim burada müdahale etmemiz olarak algılanmaz mı? Algılanır. Biraz sakin bakalım.

O bakımdan, burada bir karar almamız, aynı zamanda kamuoyunu, meşruiyet konusunda da tartışmaların, bir iç çekişmelerin içine sokar. Çok yanlıştır. Yapılan işler, doğru işler vardır, takdir ediyoruz, ama takdir edersiniz ki, bir genel kurulun ad okunmak suretiyle ne zaman kongre yapacağı hususundaki kararı, doğrusu bu, spora siyaset bulaştırılmaması önündeki temel yaklaşımla çelişir görüyoruz.

Şimdi, biraz önce Sayın Bakan söyledi: “Öyle, federasyonlar yapamaz filan…” İsviçre maçını hatırlıyoruz değil mi değerli arkadaşlarım? Kaç maç ceza yedik değil mi orada yani kaç maç ceza aldık, onun için nerelere gittik. Teşekkür ediyorum, bütün, Gençlik Spordan tutun hepsi, büyük çabalarla bu mücadelenin içerisine girdi, çok büyük mücadelelere girdik. Kimsenin eline koz vermeyelim değerli arkadaşlarım. Orada hata yapan sporculardı ama sıkıntısını çeken hepimiz olduk. Şimdi bu hatayı yapmaya hakkımız yok. Gelin, yapmayalım bunu. Büyük çabalarla… Şimdi, böyle bir şey olacak, gidecekler, anlatacaklar “Efendim, bu müdahale değildir, şöyledir, böyledir, şunlardır, bunlardır.” diye. Bir sürü sıkıntılar, gereksiz şeyler bunlar. Biz genel çerçeveyi çizdikten sonra, açıkçası, bu konulara müdahale etmememiz gerekmektedir.

Sayın Bakan, “Denetim yetkimizden vazgeçiyoruz.” demişti. Doğru ama değerli arkadaşlarım, bu denetim yetkisinin özellikle bir federasyonla çekişmek amacıyla kullanıldığını ve bunun da çok yanlış algılandığını düşünmemiz gerekiyor. Niye acaba FIFA bu denetim yetkisiyle ilgili hususu müdahale olarak görmüştür? Yok seçim yapacaksın, yok şu kadar delege olmuştur, yok Başbakanlık Teftiş Kurulu… Hep siyasete bulaştırmaktan dolayı. Oysa objektif bir denetim yapılsaydı belki bu denetim siyasi müdahale olarak bile görülemeyebilecekti.

Evet, Genel Kurula istediği gibi gidebilir, gitsinler; bunu serbest bırakalım, ne yaparlarsa yapsınlar. Doğrusu, bence, bu konuda bizim seçimle ilgili bir maddeyi dile getirmemiz doğru olmamıştır. FIFA’nın bu istek ve arzuları çerçevesinde hazırlandığı söylenen bu kanun tasarısında, bizim Parlamento olarak, seçilmiş olan özerk yapılara dışarıdan müdahale aracı olarak egemenlik yetkimizi kullanmamız doğru değil, seçim amacıyla kullanmamız doğru değil. Bu yapıldığı zaman, korkarım ki, bu tartışmaların sonucunda iki ay sonra vaki bulacak seçimden sonra oluşacak Türkiye Futbol Federasyonu da siyasete sporun bulaştırıldığı bir seçim olarak yansıyacaktır. Buna hakkımız yok; bizim de hakkımız yok, sizin de hakkınız yok. Onun için, bunu bir siyasi tartışmanın içerisine sokmadan, kendi hâlinde çözümlenmesi en tabii olan bir isteğimizdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Vural, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

OKTAY VURAL (Devamla) – Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim tek endişemiz, spora siyasetin bulaştırılması yolundaki derin arzu ve isteklerin Parlamentoya kadar getirilmiş olmasıdır. Sayın Bakanın, bu konuda, spora siyaset bulaştırılmaması yönündeki temel yaklaşımını çok doğru buluyoruz. Sadece Futbol Federasyonuyla ilgili değil, aslında yapılması gereken, belki de bizim daha sonra Meclis olarak yapmamız gereken değerli arkadaşlarım, spor yöneticilerinin, açıkçası sporu kullanarak insanları birbirine kırdırarak yaptıkları girişimler konusunda tedbirler almamız lazım, onların nitelikleriyle ilgili tedbirler almamız lazım, belki medyayla ilgili tedbirler almamız lazım. Çok kapsamlı tedbirler alabilecek bir Parlamento bu konuda tedbir almalıdır, ama bu Parlamento, böyle bir kanuna bir seçim maddesini sıkıştırıp tartışmayı da ona indirgeyerek, seçimleri siyasileştirmenin aracı olmamalıdır, FIFA’ya üye olmanın gereği de budur.

Hepinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Madde üzerinde, AK Parti Grubu adına Yozgat Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Sayın Bekir Bozdağ.

Buyurun Sayın Bozdağ. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Esasında, grup adına söz alıp konuşma yapmayacaktım, zira maddeler üzerinde arkadaşlarımız konuşuyordu. Ancak, Sayın Grup Başkan Vekili buradaki konuşmasında, “spora siyaset katmak isteyen zihniyetin travması” olarak bir nitelendirmede bulununca hem söz alıp hem de bu tasarının nasıl böyle nitelendirilebildiği hususunda görüşlerimi sizlerle paylaşmak istedim.

Zira bu tasarı, esasında, spora siyasetin ilanihaye bulaşmaması gibi bir düşüncenin eseridir. Bundan önce belki siyaset spora müdahale edebilir, seçimlere müdahale edebilir, orada birtakım yetkilerini kullanmak suretiyle, oradakileri kendi iradesi üzerinde kullanma imkânları var idi ve bu mekanizmaların hepsinden şimdi vazgeçiyor yürütme. Örneğin, yürütmenin, idarenin şimdiye kadar Futbol Federasyonu üzerinde gözetim yetkisi vardı, bu tasarıyla beraber gözetim yetkisinden vazgeçiyor. Örneğin, denetim yetkisi vardı, bu tasarıyla beraber denetim yetkisinden vazgeçiyor. Örneğin, Başbakanlık Teftiş Kurulunun da bu konuda denetleme yetkileri, görevleri vardı; bu yetkilerinden, bu görevlerinden vazgeçiyor. Örneğin, istendiği takdirde Genel Kurulu olağanüstü toplantıya çağırma yetkisi vardı, bu tasarıyla beraber bunların tamamından vazgeçiliyor.

Şimdi, yan yana koyduğunuz zaman, vazgeçilen yetkileri ve imkânları, hukuki imkânları bir tarafa koyduğunuz zaman bu tasarı, siyaseti spora, Federasyona bulaştırmak isteyen bir tasarı mı, yoksa siyasetin tamamen elini eteğini spordan çekmesini amaçlayan bir tasarı mı? Çok açık, net söylüyorum, bu tasarının amacı budur. İşin garibi, böylesi bir tasarıyı sevk eden, böylesi bir reformu, bugüne kadar yapılmamış olanı yapmak suretiyle siyaseti ve idareyi sporun içerisine bulaştırmak isteyenlerden kurtaran, hem de sporu siyasetin ve idarenin müdahalesinden kurtaran bir tasarıdır görüşülen; bu tasarıyı sevk eden de AK Parti Hükûmetidir, 60’ıncı Cumhuriyet Hükûmetidir. Siyaseti bulaştırmak isteyenlerin yapacağı iş bu değildir, başka şeyler yaparlardı.

Peki, biz, Genel Kurul veya Futbol Federasyonunun Başkanını değiştirme gibi bir amacı gütmüş olsak, geçici 1’inci maddenin böyle bir düzenlemesine rıza göstermezdik. Peki, ne diyor geçici 1’inci madde? “Seçim yapılacak” demiyor. Peki, neyi öngörüyor? Şunu öngörüyor: Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra otuz gün içerisinde Genel Kurulun toplanması birinci olarak öngörülüyor. Peki, neden böyle bir öngörü ortaya çıkıyor? Çok açık, bu tasarıyla beraber idareye ait olan pek çok yetkiler Futbol Federasyonuna devrediliyor, UEFA’nın ve FIFA’nın kurallarıyla uyumlu hâle yasa getiriliyor. Yeni organların oluşması, yeni statülerin oluşması gerekiyor, bunun için de Genel Kurul zarureti var. Yetkiler artıyor, hukuki imkânlar artıyor, bütün bunlarla beraber organlar yeniden oluşurken sadece Futbol Federasyonunun başkanlık makamıyla ilgili husus ortada kalıyor. O zaman, bu kadar yetkiyi verdiğimizde, bu kadar imkânları verdiğimizde, organlar yeniden oluşurken, şekillenirken, denetimler tamamen kaldırılırken, yeni bir statü ortaya konur iken, bu üyelere, bu Genel Kurulun değerli üyelerine, Federasyon başkanını seçip seçmeme noktasında da bir takdir hakkı vermek gerekiyor. Siz, bu kadar yetkilerle, bu kadar imkânlarla seçim yapmadan mevcut statüyle devam etmek istiyor musunuz, istemiyor musunuz? Eğer, devam etmek istiyorsanız sorun yok. Bu, aynı zamanda başkana ve yönetimine de bir güvenoyu niteliğindedir, bu yetkilerle oluşan yeni statüyle bunun devamı yönündedir ve bu, daha da durumu güçlendirecektir. Eğer, Genel Kurul üyeleri, verdikleri kararda, yeni bir statü oluştu, yeni bir durum ortaya çıktı, bundan sonra yönetimin de yenilenmesi gereği vardır diye bir karar verirse, o zaman seçimlerin yapılmasına kim karar verecek? Biz vermeyeceğiz, Genel Kurul karar verecek. O delegeleri kim oluşturdu? Biz oluşturmadık, delegeler orada. Kararı verecek kim? Kararı verecek, Genel Kurulun delegeleri. Böyle bir karar verebilirler mi? Verebilirler. Vermeyebilirler mi? Vermeyebilirler. Takdir tamamen kimin? Tamamen Genel Kurulun delegelerine ait.

Eğer, biz, AK Parti olarak, buraya siyaseti karıştırma niyeti, düşüncesi gütmüş olsaydık, bugüne kadar Genel Kurulu olağanüstü toplantıya çağırma yetkisi vardı, pekâlâ bu yetki kullanılabilir ve böylesi bir olağanüstü kongre yapılabilir, yaptırılabilirdi. Bu imkân kullanıldı mı? Kullanılmadı, böyle bir şey yok.

Biz, tamamen, hem siyasetin hem idarenin, spora, futbola bulaşmasını engelleyen bir tasarıyı ortaya koyduğumuz gibi, spor üzerinden birilerinin siyaset üretmesi, siyaset yapmasının da önüne geçen bir tasarıyı ortaya getirdik. Bunu farklı yönlere çekmenin, farklı şekillerde insanları itham etmenin doğru olmadığını ifade ediyor, niyet okumanın da kimseye yarar getirmediğini belirtiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şahsı adına, 1’inci madde üzerinde, Amasya Milletvekili Avni Erdemir.

Buyurun Sayın Erdemir. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 64 sıra sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nda yapılan değişikliklerin 1’inci maddesiyle ilgili şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bildiğiniz gibi, 1’inci maddede herhangi bir değişiklik öngörülmüyor, sadece 1’inci maddeye bir fıkra ekleniyor. Eklenen bu fıkrayla birlikte Türkiye Futbol Federasyonunun, FIFA’nın ve UEFA’nın üyesi olduğu tespit ediliyor, yani Türkiye Futbol Federasyonu var olan üyeliğini kanuna da kaydetmiş bulunuyor.

Saygıdeğer milletvekilleri, dünyada futbol kadar yaygın, futbol kadar geniş kitleleri etkileyen evrensel bir faaliyet alanı yoktur. Futbol bu yönüyle artık sadece bir spor alanı olmaktan çıkmış, ülkeler ve insanlar için ekonomik bir değer, bir endüstri, ülkelerin en büyük tanıtım aracı hâline gelmiştir. Evlerimizde çocuklarımız İspanya’nın, Brezilya’nın, Arjantin’in devlet başkanlarının isimlerini bilmezken, bu ülkelerin millî takımlarının ilk 11’ini sıralayabilmektedir. Değişen ve gelişen zaman futbolu bir dünya sporu hâline getirince, FIFA, bu yaygın spor dalının tüm dünyada bir standardının ve ortak uygulamasının gerektiğini tüm ülkelere bildirmiştir. İşte, bugünkü görüştüğümüz tasarı, FIFA’nın futbolda özerkliği ve uygulama birliğini sağlamak amacıyla tüm ülkelerden yapılmasını talep ettiği değişikliklerden oluşan bir tasarıdır. Zira bu kadar geniş kitleyi ilgilendiren bir konuda, kuralların olmadığı, uygulama birliğinin sağlanamadığı düşünülürse, büyük bir kargaşanın ortaya çıkacağı da tabiidir. İşte, bu çerçevede ülkemizde de gerekli çalışmalar yapılmış ve FIFA’nın talepleri doğrultusunda Türkiye Futbol Federasyonumuz tarafından bir taslak hazırlanmıştır. İşte, bugünkü tasarı, bu taslağı esas alarak hazırlanmış bir tasarıdır ve bu tasarının arkasında Türkiye Futbol Federasyonumuz vardır. İşte Futbol Federasyonunun hazırladığı taslak, işte kanun tasarımız. Her iki taslak ve tasarı arasında tek değişiklik öngörülen husus olağanüstü toplantı nisabı dahi değildir. Evet, değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz, eski Kanun’da da olağanüstü toplantı nisabı yüzde 40’tır. Fakat her nedense, Federasyon taslağında bu “yüzde 40” ifadesi yoktur, “üçte 2” talep edilmektedir. Ben de diyorum ki, acaba Futbol Federasyonu kendisini mi garantiye almak istiyor?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Erdemir, sürenizi biraz önce bir dakika eksik vermişim, dört dakika olarak. Bir dakika daha veriyorum, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

AVNİ ERDEMİR (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, Federasyon Başkanına, Kanun’un 7’nci maddesinde, üç defadan fazla seçilme yetkisi verilmezken, sadece ve sadece yanlış anlaşılmalara vesile olmasın diye, bu taslakta, üç defadan da fazla seçilmesi öngörülmüştür. Niyet sadedir, niyet halisanedir ve bu tasarının arkasında, biraz önce ifade ettiğim gibi, geniş tartışmalar, çalışmalar vardır, Futbol Federasyonunun emeği vardır, FIFA’nın talepleri vardır diyor, yasanın hayırlı olmasını diliyorum.

Saygılarımla. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdemir.

Şahsı adına ikinci konuşmacı Samsun Milletvekili Fatih Öztürk.

Sayın Öztürk, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

FATİH ÖZTÜRK (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; yaklaşık üç saattir bu tasarıyla alakalı Mecliste yapılan konuşmaları dikkatle dinliyorum. Dikkatle dinliyorum diyorum, çünkü bazı şeyleri anlamış değilim. Bu anlamamda da sıkıntı çektiğimi ifade etmek istiyorum.

Başta söylemekte fayda görüyorum, ne Futbol Federasyonu Başkanı ve Yönetim Kurulu ne de muhalefetteki arkadaşlarımın görüşleri hakkında herhangi bir temasta bulunacak değilim. Fakat, 2006 Ocak ayında yapılan Futbol Federasyonu kongresinden sonraki süreci çok yakından takip eden bir kardeşinizim. Bu süreç içerisinde acaba bir yanlışlık mı yaptım diye düşündüğüm için konuşuyorum. Sanki her şey mükemmel gidiyor da biz müdahaleci mi olmak durumundayız? Her şey iyi gidiyor, her şey güzel de acaba biz müdahale mi ediyoruz gibi geldi. O yüzden, şöyle geçmişe dönük bazı şeyleri karıştırma zorunluluğum doğdu.

2006 yılından beri, Türkiye’de gerek görsel basın gerekse yazılı basında bu konuyla alakalı birçok konu gündeme getirildi, tartışıldı, sayfalarca yazıldı, saatlerce TV ekranlarında tartışıldı, bu konuyla alakalı bilen bilmeyen herkes konuştu, herkes görüşlerini, fikirlerini aktardı. Bilen de bilmeyen de diyorum, çünkü Türkiye’de siyasetten sonra, belki de siyasetten daha fazla, en çok konuşulan konu futboldur. Herkes bu konuyla alakalı kendini en iyi bilen adam ilan etmektedir.

Değerli arkadaşlar, bizim ülkemiz de dâhil, köydeki Hatice teyzeden, Ali ağabeyden, şehrimizin en ücra köşesine kadar herkes futbolla yatar, futbolla kalkar. Hatırlayın lütfen, haftanın ilk üç gününü geçen haftanın maçlarının değerlendirmesiyle geçiririz, haftanın diğer kalan üç gününü de gelecek haftanın programının ve o maçların değerlendirmesiyle geçiririz. Demek ki bu ülkede herkes futbolu çok iyi biliyor.

Değerli arkadaşlar, bunları aktarırken konuyu şuraya getirmek istiyorum: Biz, futbolda uzun yıllardır sıkıntı çekmekteyiz, futbolun sıkıntılarını her dakika ortaya koymaktayız. Demek ki iyi gitmeyen bir şeyler var, düzeltilmesi gereken bir şeyler var. Bu iyi gitmeyen ve düzeltilmesi gereken işlerin kaynağı da burası. Biz burada bunları düzeltmek durumundayız. O yüzden, bu kanun tasarısının, bu kanunun futbolun iyi gitmeyen gidişatına çare olacağına inanıyorum. Türkiye’de artık, gazete sayfalarında “kaos var”, gazete sayfalarında “sıkıntı var” cümlelerini görmek istemiyorum. İnşallah, bugünden itibaren, bu kanunun yasalaşmasından itibaren Türkiye’de yeni bir sayfa açılır diye düşünüyorum. UEFA ve FIFA standartlarında daha güzel, daha iyi bir açılımla Türkiye futbolunun yönetilmesi gerektiğine inanıyorum. Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanundaki Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nı da önemli eksikliklerin giderileceği tasarı olarak görüyorum.

Tasarının yüce heyetiniz tarafından kabul edilerek kanunlaşacağına yürekten inanıyorum. Bu vesileyle de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.

Saygıdeğer milletvekilleri, madde üzerinde on dakika süreyle soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Akcan, buyurun.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Aracılığınızla biraz önce sorduğum sorunun cevabını alamadığım için yeniden söz isteme ihtiyacı hissettim. Fakat, orada, Sayın Bakanımın sözlerini tutanaktan okuduktan sonra soracağım için, bir sonraki maddede bu soruyu sormak durumundayım, çünkü tutanak gelmedi, tutanağa bağlı olarak soracağım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Uzunırmak, buyurun.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, FIFA’nın bir yazısından söz ederek, gönderenin hukuk kurulu üyesi olduğundan bahsettiniz. Ama benim elimde bir FIFA yazısı var aynı içerikli, bir uyarı ve çeşitli konulardan bahsedildikten sonra “Tüm bu yukarıdakiler düşünüldüğünde, FIFA ve UEFA, bu yazının içeriğiyle örtüşmeyen herhangi bir kararı ya da 2006 seçimlerinin sonuçlarını değiştirmeye çalışacak herhangi bir kararı tanımayacaklarını TFF‘ye bildirir.” Altında, FIFA Başkanı adına Jerome Champagne, UEFA Genel Sekreter Vekili Gianni Infantino ve aynı zamanda FIFA İcra Kurulu üyesi Türk ve UEFA 1. Asbaşkanı Şenes Erzik’e de bilgilendirme olarak gönderilmiş bir yazı. Dolayısıyla, bir hukuk kurulu üyesi değil, FIFA ve UEFA temsilcisinin bir uyarısıdır. Dolayısıyla, bir uluslararası dâhil olduğumuz bir organizasyonun Türkiye’ye uyarısıdır Sayın Bakanım. Ne düşünüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Genç, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, sizden önce spordan sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin’di zannedersem. Bu kişinin Bakanlıktan ayrılması dolayısıyla federasyon başkanlarınca bir veda gecesi düzenlenmiş midir? Bu veda gecesi düzenlenirken, veda gecesine hediye getirilmesi telkini yapılmış mıdır? Kaç tane federasyon başkanı bu veda gecesine katılmış? Ne kadar değerde, ne tür bir hediye getirmiş ve bu hediyeler nerededir? Birinci sorum bu.

İkincisi, geçici 1’inci maddeyle getirilen otuz günlük süre içinde genel kurul toplantısı yapılmazsa, normal olarak genel kurul toplantısı ne zaman yapılacak? Yani, bu geçici 1’inci maddedeki otuz gün süresi olmasa, normal Futbol Federasyonu olağan genel kurulu hangi tarihte yapılacaktı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Aslanoğlu, buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım, Türkiye’deki sporun babası sizsiniz. Sporu koruyun ve spora sahip çıkmak zorundasınız. Bundan sonra sizin çok anahtarınız olacak. Dün, valiye, kaymakama giden anahtarlar size gelecek. Bu kulüplerin vergi borçlarına ve sigorta borçlarına bir çözüm getirmek için ilgili bakanlarla görüşecek misiniz? Yoksa, efendim, yakında çok anahtarınız olacak.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Doğru, buyurun.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum.

Anadolu’da il futbol kulüpleri yanında ilçe futbol kulüpleri, hatta köy futbol kulüpleri de vardır. Örneğin, Tokat’ta Akbelen köyünün veyahut Üzümlü köyünün de futbol kulüpleri vardır.

Şimdi, spor totodan ve lotodan il kulüplerine para aktarılıyor, bazen para yardımları yapılıyor. Ancak, o kulüplere, diğer kulüplere, yani köy kulüplerine, ilçe kulüplerine ise maddi konuda herhangi bir yardım yapılmıyor. Bu konularda bir çalışma yapılacak mıdır?

Yine, deminki milletvekili arkadaşımızın sormuş olduğu gibi, şu anda kulüplerin büyük kısmı, vergi borçları ve özellikle sigorta borçlarından dolayı kapanma seviyesine gelmişlerdir. Bu konularda Sayın Bakanlığınızın bir çalışması var mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Özensoy…

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, İngiltere’de yayımlanan futbolla ilgili web sayfasında -www.futbol sitesinde- Avrupa stadyumlarını gösteren haritada Türkiye’nin doğu ve güneydoğusu sınırlarımız dışında gösterilmiştir, şurada görüldüğü gibi. Daha sonra Milliyetçi Hareket Partisinin girişimleriyle bu sayfadaki düzeltmenin yapıldığını düşünüyoruz, ancak sizin spordan sorumlu Devlet Bakanı olarak, bizim bilmediğimiz girişimleriniz oldu mu bu konuda? Onu sormak istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Bakanım.

ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Ben de soru hakkı istemiştim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Beş dakikalık süremiz dolduğu için, beş dakikasını Sayın Bakan cevap olarak kullanacaklar.

Buyurun efendim.

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Soru soran arkadaşlarıma da çok teşekkür ediyorum.

Mevlüt Bey’in, Sayın Milletvekilimizin söylediği, kulüplerimizin ekonomik durumlarındaki sıkıntı gerçekten had safhada, ister Süper Lig olsun ister birinci kategori, ikinci kategori, üçüncü kategori. Burada, tabii ilgili bakan arkadaşlarımızla vergi konusunda, sigorta konusunda konuşacağız, borçlarını yapılandırması konusunda kulüplere yardımcı olacağız. Bunu geçmişte yaptık, ben Çalışma Bakanıyken, spor kulüplerinin borçlarını, sigorta borçlarını yapılandırdık. Ama bu çözüm olmuyor, belli bir süre erteliyorsunuz, neticede yine katlanarak büyüyor.

Tabii, bizim spor kulüplerimizin gelirleri Avrupa’dakinin aksine isim hakkı, Loto’dan, Toto’dan, İddaa’dan gelen gelirler. Oysa Avrupa’da bir futbol takımının gelirlerinin yüzde 70’i, 75’i gişe hasılatıdır, bilet gelirleridir. Ama bizim ülkemizde maalesef maç başına düşen seyirci sayısı 7.500 ile 10 bin kişi. İngiltere’de veyahut da başka bir ülkede, imreniyoruz, 80 bin kişi geliyor bir maça. Büyük kulüplerin gelirlerinin –dediğim gibi- yüzde 80’i, 75’i bilet gelirlerinden oluşuyor. Bizde, Türkiye’de tamamen bu yapı tersine.

Kulüplerimizin tabii taraftar konusunda, taraftarlarını artırma konusunda çalışma yapmaları lazım. Stadlara daha çok seyirci çekebilmemiz lazım. Bunun için de stadlarımızın şartlarının biraz daha iyileşmesi lazım. Üç beş tane stadımız var açık konuşmak gerekirse. Yani, ailelerimizle, çocuklarımızla rahatlıkla seyredebileceğimiz öyle modern stad yok. Bununla ilgili hızla bir çalışmamız var, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğümüzün. Kayseri’de, Antalya’da, Konya’da, büyük şehirlerimizde yeni bir finansman modeliyle yeni stadlar yapma gayreti içerisindeyiz.

Onun dışında, stopaj ve dediğiniz gibi, diğer katma değer gibi şeyler var. Bunları ilgili bakan arkadaşlarımızla görüşeceğiz. Bizim de Bakanlık olarak gündemimizde olan konular.

Bunun dışında, değerli arkadaşlarım, amatör spor kulüpleriyle ilgili Sayın Doğru sordu. Biz, haziran ayından bu tarafa zaten ödeneği bittiği için spor kulüplerine ayni ve nakdî yardım yapamadık, 2007’yi bu şekilde kapattık. Şu anda, 2008 bütçemizde, inşallah adil bir şekilde amatör spor kulüplerimize ayni ve nakdî yardım yapacağız, bütçe imkânlarımız içerisinde.

Sayın Uzunırmak bu yazıyı ifade ettiler; FIFA’dan gelen birkaç tane yazı var, doğrudur. Sizin elinizdeki yazının altında da, o şekilde, belki kurumsal kimliği temsil eden bir isim olabilir. Ama, bu gelen yazılar -Sayın Uzunırmak, siz de benim kadar biliyorsunuz- 2007 Haziranındaki Genel Kurula ilişkin yazılardı. FIFA’nın dediği şudur, FIFA diyor ki: “Sizin ana statünüz benim standartlarıma uygun değil. Bunun için gerekli kanunu değiştirin, bir. İkincisi, bu kanuna uygun olarak ana statünüzü değiştirin, ondan sonra da ne yapacaksanız yapın.” Bizim de yapmaya çalıştığımız o işte. Kanun değiştireceğiz, bir. İki, Genel Kurulu toplayacağız, kanuna uygun şekilde ana statüyü yapacağız, ondan sonra bu işler normal yoluna girecek; yapmaya çalışılan bu.

Veda gecesi konusunda, evet, yanlış hatırlamıyorsam veyahut da farklı değilse, Sayın Bakanımıza, vefa gereği bir veda gecesi federasyonlarımız yaptı. Beni de davet ettiler, ben de gittim. Bu, bizim toplum hayatımızda, cemiyet hayatımızda…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hediye, hediye, Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Hediye de takdim edildi. Onu bilmiyorum, ilgili Bakan arkadaşımızdan sorarsınız.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Telefon edilmiş hediye getirin diye.

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Zannetmiyorum, yani, öyle… Bunlara alışmamız lazım, yani hizmet eden arkadaşlarımıza sporda olsun, siyasette olsun… Cemiyet hayatının, bunlar rutinlerindendir, bunları çok görmemek lazım.

Diğer sorulara yazılı cevap vereceğim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Soru-cevap işlemini de tamamladık.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saat 20.30’da toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 19.32

 

 

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.36

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı) , Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

64 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Tasarının 2’nci maddesini okutuyorum:

MADDE 2- 3813 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bentler eklenmiştir.

“d) Fair-Play kurallarına uygun olarak bağlılık, dürüstlük ve sportmenlik prensiplerini gözetmek,

e) Uluslararası Futbol Birliği Kurulu (IFAB) tarafından hazırlanan oyun kurallarına ve FIFA Yönetim Kurulu tarafından hazırlanan Futsal oyun kurallarına uymak,

f) FIFA ve UEFA’nın statüleri, talimatları ve kararlarına riayet etmek,

g) FIFA ve UEFA statülerinde belirtilen tahkim kurulları ile Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesinin (CAS) yetkisini tanımak,

h) Kulüplerin, futbolcuların, hakemlerin, yöneticilerin, teknik yönetici ve antrenörlerin, masörlerin, futbolcu temsilcileri ve müsabaka organizatörleri ile diğer tüm ilgililerin Federasyon tarafından konulan düzenleme ve talimatlara uymalarını sağlamak,

ı) Irkçılık ve her türlü ayrımcılıkla mücadele etmek.”

BAŞKAN – Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Akif Akkuş, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Yalova Milletvekili Muharrem İnce; şahısları adına Abdurrahman Arıcı, Antalya Milletvekili ve Fikri Işık, Kocaeli Milletvekillerinin söz talepleri vardır.

İlk konuşmacı Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Akif Akkuş.

Buyurun Sayın Akkuş. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

MHP GRUBU ADINA AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 64 sıra sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesiyle ilgili olarak MHP Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, günümüz dünyasında futbol en popüler spor dallarından biri hâline gelmiş bulunmaktadır. Futbol aynı zamanda dev bir ekonomik etkinlik, büyük bir sanayi, büyük bir iş kolu ve uluslararası dostluk ve iyi ilişkilerin geliştirilmesinde kültürel bir araç hâlinde de bulunmaktadır. Milyonlarca insan bu iş kolunda görev yapmakta, futbol takımlarının her biri cirosu trilyonlarla ifade edilen ticari kuruluşlar hâline gelmekte, milyarlarca seyircisi bulunmaktadır. Böyle bir spor dalının, elbette, yeni gelişen ve değişen şartlara göre kendini yenilemesini gerekmektedir. Bugün görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı da böyle bir ihtiyaçtan kaynaklanmış bulunmaktadır. Bu tasarının kanunlaşmasıyla ortaya çıkacak yeni kural ve kaidelerin futbolu daha zevkli hâle getirmesi hepimizin ortak arzusu olmalıdır.

Değerli milletvekilleri, 2’nci maddeye eklenen bentler ile Türkiye Futbol Federasyonunun IFAB tarafından hazırlanan oyun kurallarına ve FIFA Yönetim Kurulu tarafından hazırlanan Futsal oyun kurallarına uyması, FIFA ve UEFA statüleri talimatları ve kararlarına riayet etmesi, FIFA ve UEFA statülerinde belirtilen Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesinin yetkisini tanıması, ırkçılık ve her türlü ayrımcılıkla mücadele etmesi istenmektedir. Bütün bunlar sanki Türkiye Futbol Federasyonunu politikadan arındıralım derken, yeni baskı gruplarına bırakmak gibi geliyor.

2’nci maddenin (f) bendinde, FIFA ve UEFA’nın talimatlarına uymak dikte ettirilerek, birtakım kurallara uymayı irdelemeden kabul etmeyi çağrıştırmaktadır. Yani, buradaki bu “talimat” kelimesiyle uluslararası bir kuruluşun Türkiye’nin millî bir kuruluşu üzerinde talimat veren, emir veren kuruluş hâline getirilmesi söz konusu olmaktadır. Bu yüzden bu bentten bu tabirin kaldırılması ve yerine “kurallar” kelimesinin getirilmesinin daha uygun düşeceği kanaatindeyim.

Yine, 2’nci maddenin (g) bendinde, Uluslararası Tahkim Mahkemesinin yetkisinin tanınması istenmekte, Uluslararası Tahkim Mahkemesine uygun bir spor ihtisas mahkemesi kurularak, uyuşmazlıkların burada çözülmesi, burada giderilemeyen problemlerin CAS’a gönderilmesi daha uygun olur kanaatindeyim. Bunun tabii birtakım sebepleri bulunmakta. Bir defa bu mahkemeye gitmek gerek takımlarımıza gerekse ülkemize büyük mali külfetler getirmektedir.

Ayrıca, UEFA’nın bugüne kadarki tutum ve davranışlarında takımlarımıza ve futbolcularımıza karşı tarafgir davranıldığına dair kanaatlerin yaygın olduğu da bir gerçektir. Saha içi ve saha dışı en küçük bir olayda yüreğimiz ağzımıza gelmekte ve günlerce olay tartışılmaktadır.

Bu konuda iki örnek ortaya koymak istiyorum: Bunlardan biri, oynanalı çok olmakla beraber Galatasaray ile İsviçre’nin Samax takımları arasında oynanan ve Galatasarayın 5-0 galibiyetiyle biten maçta UEFA’nın takımımıza verdiği ceza unutulmamalıdır. Ayrıca, takımımızın Avrupa basınında, yine, bu karara dayanılarak takımımız nezdinde ülkemizin küçük düşürüldüğü de unutulmamalıdır. Kısaca, Uluslararası Spor Tahkim Mahkemeleri ile mümkün olduğu kadar az muhatap olunması gerektiği kanaatindeyim.

2’nci maddenin (ı) bendinde “Irkçılık ve her türlü ayrımcılıkla mücadele etmek.” cümlesi, sanki ırkçılık ve ayrımcılığın yapıldığı sonucunu ortaya koymaktadır.

Saygıdeğer milletvekilleri, başta da belirttiğim gibi, futbol, artık ekonomik bir endüstri hâline gelmiştir. Yani, kimsenin öyle ırkçılıkla, tarafgirlikle takımını desteklemesi, futbolcusunu değerlendirmesi söz konusu değil. Bu alanda futbolcunun ırkı ve milliyetinden çok, onun performansı dikkate alınmaktadır. Bir süre sonra futbolcu yaşlanacak veya sporla bağdaşmayan alanlarda zaman harcayarak performanstan düşecektir. Böyle olunca da o futbolcunun takımdan alınması veya arkadaşları tarafından dışlanması söz konusu olacaktır. Bu da kaçınılmaz bir durumdur. Burada birçok örneğini gördüğümüz olumsuz beyanatlarla, takımda kendisini milliyetinden veya renginden dolayı dışlandığını iddia etmesi söz konusu olabilecektir.

Bu şekilde sonuçlanmış bir olay var mı bilmiyorum. Yani, bu ırkçılık ve ayrımcılığın tahkime giderek veya başka mahkemeler yoluyla sonuçlanmış böyle bir olay var mı yok mu, bunu bilmiyorum. Ancak, Emre Belözoğlu’nun yakın bir geçmişte bu konuda ırkçılık ithamına maruz kaldığı hepimizin malumudur.

Yani, burada şunu demek istiyorum, şunu belirtmek istiyorum. Futbolcuları düşünün, maça konsantre oldukları anda birbirleriyle kıyasıya mücadele etmekte, birbirlerine vurmakta, darp etmekte, hakaret etmekte, hatta, biraz daha ileri gidip küfredenler bulunabilmektedir. Bu da hiçbir şekilde renginden, milliyetinden, dilinden, dininden dolayı değil, sadece o anda yaşanan müsabaka şartlarına bağlı olarak, rekabet şartlarına bağlı olarak ortaya çıkmış bir konu olarak görülüyor, değerlendirilebiliyor.

Bunun yanında, Türkiye’de yıllarca top koşturan, top oynayan Taffarel de, ülkesine döndüğünde, dışlanma gibi sıkıntılar yaşadığını belirtmişti. Yine bunu tabii yayın organlarında birçoğumuzun görmüş olması lazım. İşte, kendisine, Türk olmadığı için birtakım baskılar yapıldığı, zaman zaman takımdan dışlandığı, takıma alınmadığı vesair gibi birtakım laflar etmiş idi. Yani, kolaylıkla bunları söylemek mümkün. Bunu belirtmek istiyorum.

Netice olarak, bu bentle ilgili kural ve kaidelerin son derece titiz bir şekilde belirlenmesi, bazı standartlara bağlanması gerekmektedir. Yani, karşılaşma sırasında, müsabaka sırasında ne söylenirse bu ırkçılıktır, nasıl davranılırsa bu ayrımcılıktır, bunların belirlenmesi gerekir. Eğer belirlenmezse, bu muğlak durum birtakım farklı olayların meydana gelmesine ve farklı değerlendirmelerin yapılmasına meydan verecektir diye düşünüyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasa tasarısının bu maddesinin yeniden değerlendirilmesi ve düzenlemeler getirilmesi gerektiği kanaatindeyim.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akkuş.

Madde üzerinde ikinci konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Yalova Milletvekili Muharrem İnce.

Sayın İnce, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, Sayın Meclis Başkanımıza da hoş geldiniz demek istiyorum. Kendisini ikinciyedir AKP sıralarında görmekten çok mutlu oluyorum. Yeni seçildiğinde “hepinize aynı uzaklıkta olacağım” demişti Sayın Başkan, ben, aynı yakınlıkta olmasını talep ediyorum. Arada bizim tarafa da uğrasanız da diyorum, MHP’ye de gelseniz, bize de gelseniz de biz de sizinle sohbet etme şansını yakalasak diyorum. Ben ikinciyedir aynı yerde görüyorum Sayın Başkan sizi, bizim tarafa da bekliyorum Sayın Başkanım o verdiğiniz söz üzerine. Ben de size oy verdim.

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Senin devamsızlığın var da o yüzden görmüyorsun.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Şimdi oraya geleceğim Sayın Baştopçu.

Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekili Sayın Bozdağ dedi ki: “Biz demokratikleştiriyoruz, Bakanın Genel Kurulu toplama yetkisini kaldırıyoruz.” Sanki öyle bir anlattı ki, sanki bir de lütufta bulundu gibi anlattı. Hayır öyle değil, FIFA böyle istediği için yapıyorsunuz, yoksa oynamayacaksınız, birincisi bu.

İkincisi, ben iddia ediyorum ki bu tasarıyı bu Meclis yeniden görüşecek, kesinlikle görüşeceğiz bunu.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – “Yazın duvara” de.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Bakın “aha bunu buraya yazın” derler bizim orada, aha bunu buraya yazın, bu tasarıyı yeniden görüşeceğiz. Ne için görüşeceğiz? “Ad okunarak açık oylama.” Bu antidemokratik. Bakın, hazır fırsat varken bunu değiştirelim, gizli oylama olsun. 1946’da çok partili yaşama yeni geçilirken, daha bir demokrasi kültürü oluşmamış, o zaman yapılmış bu. Yeni yeni, yavaş yavaş oldu, ama aradan altmış, yetmiş yıl geçti arkadaşlar. Nereden çıktı bu açık oylama? Bakın, bundan vazgeçelim. 1946’da olmuş olabilir bu.

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Bir tek onu kazandınız.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Oraya da geleceğim şimdi. Bundan vazgeçelim, bunu değiştirelim. Yoksa, bu konuda uyarı alırsınız, tekrar bu tasarıyı burada görüşmek zorunda kalırız.

OKTAY VURAL (İzmir) – Seçimi çıkaralım.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Şimdi, gelelim Sayın Fikri Işık’a, Sayın Kocaeli Milletvekiline. Sayın Işık, ben konuşmamı yaptım. Saatlerdir de buradayız. Sonra dışarı çıktım, kulisten sizi izledim. Sesiniz çok mikrofonik olmadığı için televizyondan daha net duydum sesinizi.

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Teşekkür ederim.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Onun için dışarıdan izledim. Kaçmadım, buradayım ben. Şimdi, bak, bir komşu ilin milletvekili olarak size dostane bir tavsiyem. Yirmi madde bu. Siz, beni tahrik ederseniz yedişer önergeden yüz kırk önerge verilebilir.

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Canın sağ olsun.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – O kadar veremezsiniz.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Beşer dakikadan ne yapar? Yedi yüz dakika. Her maddede bir karar yeter sayısı… Sonunda ne olur biliyor musunuz? Sizin grup başkan vekillerinizin, sizin Bakanın en kızdıkları adam siz olursunuz; sen niye böyle tahrik ettin de muhalefete bunu yaptırdın diye. Bir: Senin bu duruma düşmeni istemiyorum. Komşu ilin milletvekiliyiz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Komşuluk yok mu?

MUHARREM İNCE (Devamla) – İki: CHP’den birine sataşırken -biraz da acemiliğine veriyorum onu- bence eskilere sorarsan… Bana sataşmaman gerektiği konusunda bir tavsiyede daha bulunuyorum. Bir diğeri bu.

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Değnekle…

MUHARREM İNCE (Devamla) – Dostça anlatıyorum, değnekle işimiz olamaz bizim. Sözle konuşuyorum, sözle uyarıyorum.

Şimdi, bir başkası: Siz, bakan yardımcısı da değilsiniz. Yasamanın bir üyesisiniz. Benimle aynı konumdasınız. Siz de Bakanı benim kadar denetlemeye mecbursunuz, çünkü Bakan yürütmenin bir üyesidir.

Bir de, yine, bu laf atmayı alışkanlık hâline getirmeyin lütfen. Komisyonda da bana şöyle dediniz: Benim için “Devlet yönetimine siyaseti sokan, her şeyi siyasallaştıran bir gelenekten geliyor.” dediniz. Benim şahsımı tanımadığınıza göre, benim şahsımla ilgili, geçmişimle ilgili geleneklerimi bilmediğinize göre, tahmin ederim ki bu sözünüzle benim partimi kastettiniz, yani Cumhuriyet Halk Partisini kastettiniz.

Şimdi, ben size o zaman bir iki örnek vereceğim: 1923 bütçesinde 10 liraysa devletin geliri, Osmanlıdan kalan borçlar 70 liraydı; gelirin 7 katı borç vardı. 1946’dan sonra, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı devrederken o borçların hepsi ödenmişti, kasada da 140 ton altın vardı. 1939’da, İkinci Dünya Savaşı başladığında, Hitler’in zulmünden kaçan 100’ün üzerinde bilim adamı, profesörlerin bir kısmı Amerika’ya gitti, ama önemli bir kısmı Türkiye’ye geldi. O zaman İsmet Paşa’ydı Cumhurbaşkanı, Cumhuriyet Halk Partisiydi. Hitler zulmünden kaçanlar Fransa varken, Rusya varken, başka ülkeler varken, Amerika varken Türkiye Cumhuriyeti’ne geldiler. Bu da onurlu bir ülkenin yaşayabileceği bir olaydır. Herhâlde siz de bunu takdir edersiniz.

Yine, bakarsanız -benim siyasi geleneklerimi temsil eden partiye laf ederken bunları biliyor olmanız lazım diye söylüyorum- 1929’la 1939 arasında dünyada sanayi üretimi yüzde 19 artarken, Türkiye’de sanayi üretimi yüzde 96 artmıştır.

Yine, benim partimin geleneklerinde Sümerbankı, Etibankı kurmak vardır. Bazı partilerin geleneğinde de Sümerbankı satmak vardır.

Yine, benim geldiğim gelenekte karma eğitimi başlatmak vardır, laik eğitimi başlatmak vardır, Latin harflerinin kabulü vardır, devrimler vardır, “Bağımsızlık benim karakterimdir.” anlayışı vardır. Bütün bunlar… 1933’te, üniversite reformunu yapmak vardır benim geleneklerimde, Kuvayımilliye vardır daha öteye gidersek, Lozan vardır, Hatay’ı bu ülkenin topraklarına katmak vardır…

AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Bu milletin değerleri bunlar.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Bütün bunların hepsi, benim partimin geleneklerinde, geçmişinde, tarihinde vardır. Ama hepimiz biliyoruz ki bu ülkede şöyle gelenekler de var: Mesela, Libya’da, Kaddafi’nin çadırında fırça yeme geleneği de var; mesela, İstanbul’da, Amerika Birleşik Devletleri’nin Başkanını ağırlarken Ortaköy’de, Galatasaray Lisesinin binasında...

BAŞKAN – Sayın İnce, şimdi…

MUHARREM İNCE (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – …Komisyonda yaptığınız tartışmalar olabilir de, yani maddeyle biraz ilişkili olması lazım. Lütfen, sen, tecrübeli parlamentersin, yaparsın.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Anlıyorum Sayın Başkan, herkes, maddeyle o karar ilgili konuştu ki bitiriyorum zaten bir dakikada.

MUSTAFA ÜNAL (Karabük) – Siz ne için söz almıştınız?

MUHARREM İNCE (Devamla) – Bazen, bu ülkenin geleneklerinde şu da vardır: Orada, bakanın elini, Amerikalı polislere aratmak da vardır. Hatta hatta, 1700’lü yıllarda, atalarımızın, dedelerimizin, ecdadımızın yaptığı Ecyad Kalesi’ni yıkanlara devlet şeref madalyasını vermek de vardır. Hangimiz hangi geleneği temsil ediyorsa ona göre laf söyleyelim lütfen diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET YENİ (Samsun) – Konuştukça batıyorsun.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Sapla samanı karıştırdın birbirine.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şahsı adına, Antalya Milletvekili Abdurrahman Arıcı.

Buyurun Sayın Arıcı. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ABDURRAHMAN ARICI (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2’nci madde, Federasyonun görevleri hakkındaki maddedir, Türkiye Futbol Federasyonunun görevleri burada sıralanmıştır. Daha önceki, 3813 sayılı Yasa’nın, 17/06/1992 yılında kabul edilen fıkralarında:

“a) Futbol faaliyetlerini yürütmek, futbolun gelişmesini ve yurt sathına yayılmasını sağlamak, bu konularda her türlü düzenlemeyi yapmak, kararları almak ve uygulamak,

b) Millî ve milletlerarası kuralların ve her türlü talimatın uygulanmasını sağlamak ve Türkiye’yi futbolla ilgili konularda yurt dışında temsil etmek,

c) Yurt içi ve yurt dışı futbol faaliyetleri ile millî müsabakalar için plan, program ve benzeri her türlü düzenlemeyi yapmak ve başarılı sonuç sağlanması için gerekli tedbirleri almak.”

Bu konuda, Futbol Federasyonumuzla FIFA arasındaki yazışmalardan sonra, 19 Mart 2007 tarihinde, Türkiye Futbol Federasyonuna FIFA tarafından yollanan ve yapılması gerekli değişikliklerle ilgili tavsiye kararlarında… Tabii, bunun bir süreci var, bu süreç, 2001 yılında, FIFA tarafından, IFAB kuralları gereğince görüşülüp 2005 yılından itibaren tüm ülkelere, 208 üye ülkeye tavsiye kararları olarak yollanan FIFA sirkülerleri içerisinde yer alan bu maddelerin değiştirilmesi ve bu maddeye eklenen fıkralarla, Uluslararası Futbol Federasyonu Birliği yani FIFA’ya, yine, Avrupa Futbol Federasyonu Birliği yani UEFA’ya tamamen entegrasyonu sağlamak için yeni maddeler eklenmesi tavsiye edilmiştir.

Bu tavsiyeler neticesinde, gelen yazıyla beraber, bizim eklediğimiz yeni (d), (e), (f), (g), (h) ve (ı) fıkralarında, aynen, daha önceki hükümlere bağlı olarak Türkiye Futbol Federasyonu, Uluslararası Futbol Federasyonu Birliği (FIFA) ve Avrupa Futbol Federasyonu Birliğine (UEFA) bağlı ve buna bağlı olarak da fair-play kuralları uyarınca sadakat, güvenilirlik ve sportmenlik ilkelerine riayet etmeyi…

Bu başlıktan sonra, Uluslararası Futbol Birliği (IFAB) tarafından çıkarılan bütün bu kurallar, dört tane ülkeye münhasır olarak çıkarılıyor: Galler, İskoçya, İngiltere birer üyeyle temsil ediliyor, diğer FIFA da dört üyeyle temsil edilerek bunlar görüşülerek yürürlüğe konuluyor ve ülke federasyonlarına yollanarak genellikle haziran ayında yürürlüğe giriyor. Bu oyun kurallarına ve FIFA Yönetim Kurulu tarafından çıkarılan futsal oyun kurallarına uymayı, hâlihazırda yürürlükte olan kuralların ayrılmaz bir parçası sayılan FIFA-UEFA’nın direktif ve kararlarına, düzenlemelerine ve kurallarına, FIFA etik kuralları da dâhil olmak üzere bunlara her zaman uyacağına, FIFA ve UEFA kurallarının ilgili hükümlerinde belirtilen İsviçre’nin Lozan kentinde kurulu bulunan Spor Tahkim Mahkemesi, yani CAS’ın yetkilerini tanıyacağına… Çünkü ülkemizde tahkim kurulları bu konularda kesin yetkilidir ve nihai kararları tahkim kurulları vermektedir. Ama her mahkemenin ve uyuşmazlık neticesinde FIFA-UEFA normlarına uygun olarak Futbol Federasyonunda meydana gelen uyuşmazlıkların önünü tıkamamak için CAS’ın yetkisini tanıyacağını, Türk kanunlarınca özellikle yasaklanmış olmadıkça Türkiye Futbol Federasyonu kanunlarından veya düzenlemelerinden doğan veya bunlarla ilgili olan ulusal boyuta sahip tüm uyuşmazlıkların son mercisi olarak CAS’a gidebileceklerini burada belirtmesi, yine oyun kurallarının Türkiye Futbol Federasyonunun diğer düzenlenmesinde yapılandırıldığına ilişkin görüşlerinizi sunacağını, ancak bu prensiplerin de kanunda yer almasını sağlaması hâlinde, FIFA tarafından bütün bunların yürürlüğe girmesini takdirle karşılayacaklarını bildirmişler ve bütün bunlar, FIFA ve UEFA istekleri doğrultusunda düzenlenmiş bulunan yasalardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Arıcı, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

ABDURRAHMAN ARICI (Devamla) – Tamamen entegrasyonu sağlamak için yapılmıştır.

Yine, ırkçılığa karşı politik ve dinî tarafsızlık olduğu kadar, ırkçılığa karşı savaş ve her türlü ayrımcılığın cezalandırılması FIFA tarafından çok önemsenmektedir. Herhangi bir ülkeye, şahsa veya bir grup insana karşı etnik orijini, cinsiyeti, dili, dini, politikası veya başka herhangi bir nedenle ayrımcılık yapmak kesinlikle yasaklanmıştır ve bunların neticesinde tespit edilirse üyeliğin askıya alınması veya FIFA tarafından ihracı dahi gündeme getirilmektedir.

Bu konular, burada, 2’nci maddede getirilmiştir.

Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şahsı adına ikinci konuşmacı Kocaeli Milletvekili Fikri Işık.

Sayın Işık, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 64 sıra sayılı Türkiye Futbol Federasyonunun Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Madde üzerinde konuşmadan önce, biraz önce ismimi ifade ederek konuşan ve yine şu anda hâlâ salonda bulunmadığını gördüğüm Sayın Muharrem İnce’nin sözlerine cevap vermek istiyorum, ama öncelikle bir teşekkürle başlayayım. Sayın İnce beni daha iyi dinleyebilmek için kulislerde televizyon aracılığıyla dinliyormuş. Bu beni memnun etti, teşekkür ediyorum kendisine.

Tabii, bizim burada amacımız bir polemik oluşturmak, kişisel tartışmalarla Meclisin çok önemli gündemini işgal etmek değildir. Ancak, şunu ifade edeyim: Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan 1946 yılına kadar geçen süreci hepimiz çok iyi biliyoruz. Ben daha iki gün önce Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun “Politikada Kırk Beş Yıl” kitabını tekraren okumuş bir arkadaşınızım. O dönemin bütün şartlarını, bütün olaylarını kendi şartları içerisinde değerlendirmek gerektiğini biliyorum ve bizim siyasi terbiyemizin en önemli gereklerinden biri de bu ülkede taş üzerine taş koyan herkesi şükranla anmaktır. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bu vesileyle, başta cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, İsmet İnönü, Fethi Okyar’dan Fevzi Çakmak’a kadar, Ali Fuat Cebesoy’a kadar cumhuriyetimizin kuruluşunda büyük özveri göstermiş pek çok şahsiyeti de rahmetle, minnetle anıyoruz.

Bugün, burada, amacımız, dediğim gibi, bir Cumhuriyet Halk Partisi-AK Parti polemiğine girmek değildir, ancak kendisi de ifade ettiği için söyleyeyim: 1946 seçimleri demokrasiye geçişin ilk seçimleriydi. Açık oy, gizli tasnif esası vardı. Dönemle ilgili meşhur bir fıkra vardır, bilirsiniz.

Biliyorsunuz, 1946 seçimleri…

BAŞKAN – Sayın Işık… Sayın Işık, burada kalsa bu, fıkralara falan girmesek de konuyla ilgili konuşsak iyi olur. Şimdi, karşılıklı…

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Efendim, sayın konuşmacı, madde üzerinde de bu ibareyi kullandığı için, müsaade ederseniz, kısaca anlatayım.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Boş ver, işine bak sen.

BAŞKAN – Açık oy, gizli tasnif…

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Evet, geçici 1’inci madde üzerinde konuşmuştu.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Orayı geç, orayı geç.

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Biliyorsunuz, vatandaşımızın biri gitmiş, açıkça Demokrat Partiye oy vermiş, sonra çıkmış, “Ya, benim oyumu nasıl attığımı gördüler, bunlar bana eziyet ederler.” falan filan demiş, gelmiş tekrar sandığın başına, demiş ki: “Ya, ben bir hata yaptım, oyumu Demokrat Partiye verdim, müsaade ederseniz değiştireyim.”

MEVLÜT COŞKUNER (Isparta) – Masal anlatma… Masal anlatma…

FİKRİ IŞIK (Devamla) – “Hadi hadi, bir daha aynı hatayı yapma, biz senin için bu oyu değiştirdik, bir daha aynı yanlışı yapma.”demişler. Bu, tabii, bizim 46 seçimleri için önemli bir anekdottur.

Değerli arkadaşlar, madde üzerinde…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ne demek yani? Ne demek yani?

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Madde üzerinde…

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Biz de bir şey anlatacaksın zannettik.

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Efendim, ne demek istediğimi herkes anladı. Siz…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ayıp, ayıp! Ayıp, ayıp!

BAŞKAN – Arkadaşlar… Sayın Işık…

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Madde üzerinde, biliyorsunuz…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Yakışmıyor! Yakışmıyor!

FİKRİ IŞIK (Devamla) – 2’nci madde…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Yakışmıyor sana be!

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Türkiye Futbol Federasyonunun…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ayıp ya! Ama ayıp ya!

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, lütfen… Sayın Aslanoğlu… Yakışmıyor, doğru; biraz önce aynı tepkiyi göstermiyordun ama!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sahtekârlıkla suçluyor ya! Ayıp ya!

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Türkiye Futbol Federasyonunun görevlerini düzenleyen bir maddedir. Bu maddeye…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ayıp ya!

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…

FİKRİ IŞIK (Devamla) – …mevcut maddelerin, Futbol Federasyonunun görevlerini ifade eden mevcut maddede var olan kuralların, görevlerin yanına birtakım yeni kurallar da ilave edilmiştir. Bu kuralları hem madde metninde okundu hem biraz önce değerli konuşmacılar ifade ettiler. Ben, ancak bu maddeye ilave edilen bentlerin genelde neyi amaçladığı üzerinde kısaca ifade etmek istiyorum.

Öncelikle, bu maddede, Futbol Federasyonuna görev olarak fair play kurallarına bağlılık, dürüstlük ve sportmenliğin…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Makarnayla oyu anlatsana bir, makarnayla… Kömürle oyu… Bir de onu anlat.

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Şimdi, sizin zaten anlayamadığınız nokta şu…

BAŞKAN – Sayın Işık, Sayın İnce, arkadaşlar, lütfen… Bütün millet bizi izliyor. İstirham ederim yani ya!

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Sizin anlamadığınız nokta şu…

BAŞKAN – Sizin şahsi polemiklerinizle uğraşacak hâlimiz yok. Lütfen…

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Siz, Türk halkına, bizim vatandaşımıza sosyal devlet ilkesi üzerinden yapılan yardımı, vatandaşı sadaka alan bir konuma düşürdüğünüz için milletle aranızda ciddi mesafe var.

ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Sosyal devlet yapar.

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Bu mesafeyi algılamıyorsunuz, hâlâ bunu ısrarla söylüyorsunuz.

Bakınız, sosyal devlet, kendi imkânı olmayan insana yardım yapar. Eğer bunu siz sadaka anlayışı olarak görürseniz, ben size samimi söylüyorum, siz çok daha uzun yıllar muhalefette kalmaya devam edeceksiniz. Zannediyorum, ana muhalefetten de diğer taraflara doğru tek tek geçeceksiniz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Lütfen, vatandaşı sadaka alan pozisyonda göstermeye devam etmeyin. Belki bizim açımızdan çok mahzuru yok. Biz iktidar olmanın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHARREM İNCE (Yalova) – Bana cevap veren 8 kişi vardı. 8’i de bir daha gelemedi. Dikkat et bir daha gelemezsin!

BAŞKAN – Sayın Işık, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Sözlerimi toparlıyorum.

Buradaki getirilen en temel görev: Bir, sportmenliğin fair play kurallarının uygulanmasını Federasyona bir görev olarak kanunun yüklemesi. İkincisi de, futbolda her türlü ayrımcılığın, ırkçılığın, cinsiyet ayrımı, bölge ayrımı, din ve mezhep ayrımının spordan kesinlikle uzak tutulması amacını gütmüştür. Bu maddenin genelde vurgulayacağımız özeti budur diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Ya Sayın Aslanoğlu ne oluyor?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Hayır, yani, Grup Başkan Vekilinizin kendi konuşma hakkı yok mu? Var. Niye işaret ediyorsunuz?

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, 1946 yılında Cumhuriyet Halk Partisi iktidarındaydı ve anlattığı hikâyeyle partime sataşmada bulunuldu. Kısa bir açıklama için söz talebinde bulunuyorum.

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Okay, bakınız… (AK Parti sıralarından gürültüler)

Arkadaşlar, lütfen, sakin olalım.

Sözlerim aynı zamanda grup başkan vekillerinedir. Grubunuz adına konuşan grup başkan vekillerine sözü siz veriyorsunuz, siz takdim ediyorsunuz.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Grup sözcülerine…

BAŞKAN – Dolayısıyla, grubunuz adına konuşan bütün grup başkan vekillerinin konuşmaları sizleri bağlıyor. O arkadaşlarımızı çıktıkları zaman ikaz ederseniz… Polemik yapmak tabii haklarıdır, ama birbirimizi bu şekilde incitici ifadeler kullanırsak, bunun sonu gelmez. Bizim esas görevimiz, yasama görevimizi yapmak ve bunu çıkarmaktır.

Sayın Okay, bunu ifade etmek istiyorum. Lütfen, grup başkan vekili arkadaşlarımız daha titiz, daha itinalı olsunlar diyorum.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Grup adına konuşanlar Sayın Başkanım, grup başkan vekilleri değil, özür diliyorum.

BAŞKAN – Grup adına konuşan…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hah öyle söyledim.

BAŞKAN – Ben “Grup başkan vekilleri seçim yaparken arkadaşlara özen göstersinler.” diyorum. Ben konuştuğumun ne olduğunu biliyorum Sayın Aslanoğlu.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, grup başkan vekilleri seçim yapmaz, sayın milletvekillerinin konuşmaları hakkıdır. Öyle bir ayrımcılık olabilir mi?

BAŞKAN – Ayrımcılık…

OKTAY VURAL (İzmir) – Seçim yaparken onu böyle ayırın, bunu böyle ayırın… Sayın Başkanım, olur mu? Milletvekillerimizin hepsi grup adına konuşmaya değer insanlardır.

BAŞKAN – Sayın Vural, bakınız, ben ayrımcılık yapmıyorum, konuştuğum da gayet açık. Grup adına konuşmak ayrıdır, şahsı adına konuşmak ayrıdır. Lütfen…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, grup başkan vekilleri parti adına söz verirler, dolayısıyla bu konuda, bir seçim yapma konusunda sizin dediğiniz gibi bir ayrım yapamazlar. Böyle bir istek doğru değildir.

BAŞKAN – Hayır, biz ayrımdan bahsetmiyoruz Sayın Vural, gayet iyi dinlemediniz, ondan kaynaklanıyor. Benim dediğim farklı bir konu.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ne demek şuna göre seçildi?

BAŞKAN – Lütfen…

Sayın Okay, buyurun efendim.

SÜLEYMAN NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkanım, bir açıklamada bulunmak istiyorum.

Bizi millet seçmiştir, Türk milleti seçmiştir.

BAŞKAN – Doğrudur.

SÜLEYMAN NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Milletvekilleri arasında iyisi-kötüsü ayrımı yapılmaz.

BAŞKAN – İyi-kötü ayrımı…

OKTAY VURAL (İzmir) – O sözlerinizi geri alın!

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, oturur musunuz lütfen.

SÜLEYMAN NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Müsaade buyurun, müsaade buyurun efendim.

BAŞKAN – Biraz önce Grup Başkan Vekiliniz konuştu. Lütfen buyurun efendim.

SÜLEYMAN NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Unutmayın ki Meclis Başkanını da Cumhurbaşkanını da bu milletvekilleri seçmiştir.

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, konuşmaları iyi dinlerseniz cevabınız da aynı şekilde uygun olur. Ben “Milletvekilleri seçmesin.” demiyorum. Grup başkan vekillerince grup adına konuşacak kişilerin daha itinalı konuşmasından bahsettim. Söylediğim sözde bir hata yoktur. Siz kendi sözlerinizi…

OKTAY VURAL (İzmir) – Nasıl hata yoktur?

BAŞKAN – Evet, aynen öyle söyledim.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, sakin olun biraz, sorun yok.

BAŞKAN – Arkadaşlar, yani konuşan arkadaşların itinalı konuşmasını tavsiye etmekten daha doğru ne olabilir? Neye itiraz ediyorsunuz?

OKTAY VURAL (İzmir) – O ayrı bir konu.

SÜLEYMAN NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Öyle demediniz ama.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, o ayrı.

BAŞKAN – Ben ne dediğimi biliyorum Sayın Korkmaz, lütfen, öyle dedim.

SÜLEYMAN NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Demediniz efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Okay.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR (Devam)

3.- Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay’ın, Kocaeli Milletvekili Fikri Işık’ın, konuşmasında partisine sataşması nedeniyle konuşması

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz evvel şahsı adına söz alan bir değerli milletvekili arkadaşımız, anlattığı ve çok da anlamı olmayan bir hikâyeyle, 1946 yılında, Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarda olduğu dönemde yapılan seçimlerdeki uygulamanın bir sahtecilikle bütünleştiğini ifade etti.

Açıkçası şunu hepiniz bilin: Eğer bugün bu Parlamento çalışıyorsa, eğer burada “Egemenlik kayıtsız şartsız milletin” diyorsa ve eğer bugün sizin partiniz iktidarda ise, Cumhuriyet Halk Partisinin cumhuriyetin kuruluşundan ve bu ülkeye demokrasiyi getirişine kadar olan süreçte Cumhuriyet Halk Partisinin emeği vardır.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Bizim de dedelerimiz Çanakkale’de şehit oldu.

HAKKI SUHA OKAY (Devamla) – Herkes haddini bilecek, konuşurken neyi neye benzettiğini, neyle ilgili konuştuğunu bilecek.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Dedelerimiz Yemen şehidi, biz uzaydan gelmedik.

MEHMET SUHA OKAY (Devamla) – Biraz evvel burada konuşma yapan arkadaşın söylediği sözleri, ben, aynen kendisine iade ediyorum ve kötü söz sahibine aittir diyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHARREM İNCE (Yalova) – Siz ön seçim yapıyorsunuz. Memlekette oy kullanıp torbaları genel merkeziniz saymıyor mu, öyle olmuyor mu? (AK Parti sıralarından gürültüler) Hiç olmazsa bizimki daha demokratik, kandırmıyoruz kimseyi.

BAŞKAN – Sayın İnce, lütfen…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Bizim kapalı şeylere ihtiyacımız yok, açığız her şeye. (Gülüşmeler)

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sizde üç kişinin bir araya gelip konuşması yasak.

BAŞKAN - Arkadaşlar, karşılıklı konuşmayalım.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)

2.- Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/452) (S. Sayısı: 64) (Devam)

BAŞKAN– Sayın milletvekilleri, madde üzerinde on dakika süreyle soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz.

Sayın Özensoy, buyurun efendim.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Ben, bir tur önceki soruma cevap alamadım, sorumu tekrarlamak istiyorum: Sayın Bakanım, bu haritadan haberiniz oldu mu olmadı mı? Bu haritanın düzeltilmesiyle alakalı Milliyetçi Hareket Partisinin girişimiyle düzeltildiğini düşünüyoruz. Bu, sizin şu andaki Bakanlığınız döneminde değil, 59’uncu Hükûmet döneminde olmuş bir şey, ama siz de Bakanlar Kurulundaydınız, devlette de devamlılık esastır. Dolayısıyla, bu konuyla alakalı herhangi bir girişimde bulunuldu mu bulunulmadı mı? Yani devlet ne kadar hassasiyet gösteriyor, Hükûmet ne kadar hassasiyet gösteriyor, bunu merak ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Asil, buyurun.

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, görüşmekte olduğumuz yasa… 64 sıra sayılı Türkiye Futbol Federasyonu yasasında değişiklik tasarısını görüşüyoruz. Futbol Federasyonu Başkanı burada olması gerekmez miydi? Kendisi davet edildi mi? Mevcut hazırun içerisinde Türkiye Futbol Federasyonundan temsilci var mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Asil.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Aracılığınızla Sayın Bakanımıza sormak istiyorum: Seyircisiz oynama cezası verilen futbol maçlarında, bayanların, on iki yaştan daha küçük çocukların ve özürlülerin ücretsiz olarak bu maçları izleyebilme imkânını sağlayacak bir düzenlemeye nasıl bakarsınız? Bu yönde vereceğimiz bir önerge veya yasa tasarısını destekler misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.

Sayın Korkmaz, buyurun.

SÜLEYMAN NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana bir önceki maddede sorduğum suali yineleyerek sormak istiyorum, çünkü cevabını alamadığımı düşünüyorum. “UEFA ya da FIFA’da ‘belediye’ ismiyle mücadele eden kaç tane takım var?” diye sormuştum, bunun cevabını alamadım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.

Sayın Aslanoğlu…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım, deminki sorduğum soruya kulüpler adına verdiğiniz cevaptan biraz önce yedi sekiz kulüpten teşekkür aldım sizin adınıza. Sizin sözünüz sözdür, bunu her zaman biliyoruz Sayın Bakanım. Kulüplere yardımcı olacağınız sözü… Sayın Maliye Bakanım da burada, bir de o söz verirse çok mutlu oluruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Ne dediniz, duymadım.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Para, para! Eskişehir’e var, öbürlerine yok Sayın Bakanım.

BAŞKAN – Sayın Aydoğan…

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Sayın Başkan, Sayın Bakan; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biraz önceki soru bölümünde Sayın Bakanımız, futbolda seyirci sayısının yetersiz olduğunu, seyirci sayısının yeterince olmadığını, o nedenle bazı işlerin yapılamadığını söylediler. Tabii, Türkiye’de en…

BAŞKAN – Sayın Aydoğan, mikrofon çok yakın galiba veya ben mi öyle kabul ediyorum, anlaşılmıyor tam söz, Sayın Bakan da anlayamayabilir.

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Mikrofonda arıza olabilir Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun, şimdi tamam.

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Tekrar ediyorum Sayın Bakanım.

Biraz önceki soru-cevap bölümünde, futbolda önemli olanın seyirci olduğunu, Türkiye’deki seyirci sayısının Avrupa’daki kadar olmadığını ifade etmiştiniz, aynen size katılıyoruz. Yalnız, Türkiye’de…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Aydoğan, isterseniz tekrar sisteme girin de mikrofonunuzu açayım, çünkü vaktiniz zayi oldu.

Buyurun, devam ediniz.

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Evet, tekrar ediyorum efendim.

Türkiye’de sporun ve futbolun bu kadar sevilmiş olmasına rağmen, bu seyirci sayısını etkileyen en önemli nedenlerden, sporda yaşanan şiddet ve küfrün olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle, statlarımızda sıkça rastladığımız ve millî maçlardan ve Avrupa maçlarından sonra da sıkça yaşadığımız ve arzu etmediğimiz olayların önlenmesiyle ilgili bir girişiminiz var mı?

Bu, sporda küfür ve şiddetin bitirilmesi sonrasında seyirci sayısının artacağını ve ailelerin de bir Avrupa’daki biçimiyle seyir ve zaman geçirmek anlayışıyla statları dolduracağını düşünüyor, inanıyor, bu vesileyle teşekkür ediyor, aynı zamanda bu akşam Beşiktaşa Avrupa’da başarılar diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Bakanım.

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Bu, İngiltere’de bir internet sitesi bahsettiniz. Milliyetçi Hareket Partisi bu konuda bir hassasiyet gösterdiyse çok teşekkür ederim, ama benim şahsen yeni muttali olduğum konuyu arkadaşlarım da araştırıyorlar, onların da herhangi bir bilgileri yok. Bir girişiminiz olduysa, millî duyarlılık açısından teşekkür ediyorum.

Evet, “FIFA ve UEFA’ya kayıtlı kulüpler arasında belediye takımı var mı?” Bunu araştırmamız lazım, bilmiyoruz. Belki de yoktur. Yani bizim ülkemizin özellikleri gereği Türkiye’de var. Orada kulüpler daha çok şirketleşmiş, halka açılmış şirketler, ekonomik durumları iyi. Dolayısıyla, bir kamu kuruluşuna sığınma ihtiyacı içerisinde olan kulüpler değil. Umalım, bizde de o şekilde güçlü ekonomik yapılar olsun, kulüpler olsun. Temennimiz odur.

“Kapatma cezası verilen maçlarda acaba on iki yaşından küçük çocuklarımız ve hanımlarımız seyirci olarak kabul edilebilir mi?” Bu, tartışmaya değer önemli bir öneri. Bunu konuşabiliriz, eğer bir teklifiniz gelirse, ilgili kurullarda, spor kamuoyuyla, futbol kamuoyuyla bunu tartışabiliriz.

Şiddet, kötü tezahürat… Bunlar maalesef sportmenliğe hiç yakışmayan konular. Önceki oturumda genel sunumda da ifade ettiğim üzere, şu anda var olan yasamızın revize edilmesi gerekiyor. Bunu gözden geçirmemiz lazım. Bazı hususlarda kurumsallaşmaya gitmeye ihtiyaç var. Ama bütün bunlar neticede bir bilinçlenme, bir eğitim meselesi. Bunun için de açıkçası herkese, bütün taraflara, futbol aktörlerine çok önemli görevler düşüyor; kulüp başkanlarımıza, kulüp taraftarlarına, güvenlik güçlerimize, hülasa hepimize çok önemli görevler düşüyor. Bu, kolay bir hadise değil; bu, sosyal, sosyolojik bir hadise. Toplumsal psikoloji içerisinde… Teke tek kaldığınız zaman hiçbir tepki vermeyen bir insanın tribünlerdeki tepkisini bazen anlamak mümkün olmuyor. Yani bu çok enteresan bir olay. Ama dileyelim ve umalım, tribünlerimizde bu şiddet, düzensizlik, kötü tezahürat olmasın, yani tam sportmenliğin ruhuna uygun bir şey olsun. Bunu takip ediyorum. Önümüzdeki dönemde de Meclisimizle birlikte, inşallah, bu konuda bu meselenin daha da üzerine gitme kararlılığımız var.

Bendeki notlarım bu kadar. FIFA’yı cevaplandırdık. Seyirci, şiddeti cevaplandırdık. Evet, cevaplandırmadığım varsa da yazılı olarak arz ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde iki adet önerge vardır; geliş sıralarına göre okutup, aykırılık durumlarına göre işleme alacağım.

Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 64 sıra sayılı “Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın Çerçeve 2 nci maddesiyle değiştirilen 3813 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nihat Ergün

Bekir Bozdağ

Hayrettin Çakmak

 

Kocaeli

Yozgat

Bursa

 

Kemalettin Aydın

Ayhan Sefer Üstün

Orhan Karasayar

 

Gümüşhane

Sakarya

Hatay

“i) Bünyesinde futbol branşı bulunan engelliler spor federasyonlarına her türlü ayni ve nakdi yardımda bulunmak”

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutup işleme alacağım.

Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 64 sıra sayılı kanun tasarısının 2. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendinde yer alan “Fair-Play” ifadesinin çıkarılarak, yerine “Dürüst Oyun” ifadesinin kullanılmasını teklif ediyoruz.

 

Metin Ergun

Erkan Akçay

Mustafa Kalaycı

 

Muğla

Manisa

Konya

 

Ahmet Kenan Tanrıkulu

Hüseyin Yıldız

Abdülkadir Akcan

 

İzmir

Antalya

Afyonkarahisar

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Şimdi, prensip olarak Türkçe kullanılmasını arzu ederiz, ama bu tam karşılığı olmadığı için, bu sebeple katılamıyoruz. Evrensel bir terim olduğu için yanlış anlamalara neden olabilir.

BAŞKAN – Önerge sahipleri adına buyurun Sayın Korkmaz.

SÜLEYMAN NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de, 2’nci maddedeki bir İngilizce kelime olan “Fair play” sözüne “dürüst oyun kuralları” önerimizin gerekçesini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum.

Önce Sayın Bakanımıza teşekkür ediyorum. Bu sıkıntıya kendisinin de katıldığını söyledi ancak karşılığını bulamadığını ifade etti. Ben, bu önerinin Türk Dil Kurumunun resmî önerisi olduğunu söylemek istiyorum.

Güzel Türkçemizin halkımızın anlayabileceği şekilde yasal metinlere yansıması ve böylece, yaşayan ve yaşatılan bir dil olarak gelecek nesillere aktarılabilmesi amacıyla biz bu önergeyi verdik. Belirttiğim gibi Türk Dil Kurumunun resmî önerisidir.

Gerçi, tasarının neredeyse tamamında bu tür yanlışlıklar tekrarlanmaktadır. Hele bir kelime var ki sanıyorum bütün milletvekillerinin de dikkatini çekmiştir. “Futsal” diye bir kavramla, kelimeyle karşılaştık. Önce yanlış yazılmıştır diye düşündüm, sonra sordum birkaç arkadaşımıza ve bir bilen arkadaşımız dedi ki: “Bu salon futbolu.” Türkçemizin köküne kıran mı girdi Sayın Bakanım? Yani, biz bu salon futbolunu niye demiyoruz da, futsal gibi hakikaten absürt bir kelimeyle bunu telafi etmeye çalışıyoruz?

Gerçi, Sayın Bakan, bu soru sorulduğunda “tüm dünya kullanıyor” diye bir savunma ortaya koydu. Evet, tüm dünya bakana da “minister” diyor. Sayın Bakanım, herhâlde kendinize böyle ifade edilmesini de arzulamazsınız?

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Futbolu ne yapacağız? Futbola da bir karşılık koyalım.

SÜLEYMAN NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Hatta, şimdi, bu ifadenin üzerine tabii biraz gitmek istiyorum. Bu ifade, biraz, Türkçemizle ilgili bu eleştiriyi hafife alma, kolay geçiştirme kaygısından yahut düşüncesinden olabilir kaygısını taşıyorum. Çünkü biz bu tür tepkilere son derece okkalı bir tepki vermek durumundayız. Bu bir kültür erozyonudur. Buradaki 550 milletvekilinin tamamının da bu erozyona karşı, bu yabancı dillerin güzel Türkçemize yönelik saldırısına karşı dik durmak gibi bir vazifesi vardır.

Söz sırası gelmişken, değerli milletvekilleri, belediye hizmetleri yerine getirmek için tüzel kişilik verilmiş belediyelerin profesyonel futbolun neden içerisinde olmaması gerektiği ve neden bu alana kamu kaynaklarının ayrılmaması gerektiği hususuna da değinmek istiyorum. Futbol bir sektördür, profesyonel futbol ise bir ticari sektördür. Yatırımcıları vardır, kazananları vardır, reklam pastası vardır, sponsorları vardır; açıkçası, piyasa kurallarının ve tam rekabet kuramının uygulandığı büyük bir ekonomik pastadır profesyonel futbol. Bu nedenle piyasa kurallarına, hatta marjinal maliyet, marjinal kâr esaslarına göre yönetilmesi gereken bir ticari işletme, bir şirket anlayışıyla yaklaşılması gereken bir sektör.

Bir kamu kuruluşu olan, kamu kaynakları kullanan belediyelerin bu kadar profesyonelliğin içerisinde ne işi var diye doğrusu düşünmeden edemiyorum. Siz değil misiniz birçok millî üretim kuruluşunun özelleşmesi gerekçesini ifade ederken “Bir sektörde kâr-zarar hesabı yapabiliyorsanız ondan devletin uzak durması gerekir, özel sektöre bırakılması gerekir.” diyen? Şimdi, bir kamu kuruluşu olan, devletin bir kuruluşu olan belediyelerin bu alana çekilmiş olması, doğrusu bana şu deyimi de hatırlatıyor: “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!”

Çok çeşitli kamu kaynağını, kamu gelirini ve kamu gücünü kullanan belediyelerin bu imkânlarını profesyonel futbol kulübüne yönlendirmesi, yüz binlerce gencimize amatör spor çerçevesinde spor yaptırmasına da mâni olmaktadır. Bu konuya birazcık zaman ayırıp kafa yoranlarca görülüyor ki belediye başkanlarının futbolla ilgili düşünceleri bunda belirleyici olmaktadır. Eğer futbola ilgisi varsa belediye başkanı bu alana yatırım yapıyor, yoksa uzak duruyor. İşte Isparta örneği, işte Isparta örneği.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ha, Isparta’ya gel, Isparta’ya!

SÜLEYMAN NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Isparta’da futbolla, sporla alakası olmayan -Allah selamet versin- bir belediye başkanımız var ve Ispartaspor bu hâle düştü. Bu da, değerli arkadaşlarım, AKP’li bir Belediye Başkanı. Bunu da sizlerle özellikle paylaşmak ve buradan Ispartalı hemşehrilerime de, Sayın Belediye Başkanına bu hususu hatırlatmak ve Isparta’yı daha fazla küçük düşürmemek üzere harekete geçmeye davet ediyorum.

Değerli arkadaşlar, ister samimi duygularla ister başka niyetlerle futbola…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

SÜLEYMAN NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – …ister samimi duygularla, ister başka duygularla futbola yatırım yapanlar, aslında, rekabeti, tam rekabeti engelleyen bir vazife de icra ediyorlar.

Değerli arkadaşlar, ben söz almışken bir hususu belirtmek istiyorum. 1990’lı yıllardaydı, sanıyorum Vanspor, Van’da oynanan bir maç, olaylar çıktı, sonra İçişleri Bakanlığı bir genelge çıkardı. O genelgede, valilerin kulüp başkanı olmaları engellendi toplumsal çatışmayı körükleyebilir diye. Sayın Bakanımız o zaman İçişleri Bakanı değildi, fakat daha sonra İçişleri Bakanlığı da yaptı.

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Ben yayınladım o genelgeyi.

SÜLEYMAN NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Evet, siz yayınladınız efendim. Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, Türkiye’nin dört bir tarafında bu kadar fedakârca görev yapan valilerimize bu itimatsızlık var. Sayın belediye başkanlarımıza o zaman çok mu güveniyorsunuz efendim?

Şimdi bu saatlerde bizi dinleyen mülki idare amirlerine sanıyorum bir izahat borçlusunuz diyorum ve hepinize saygılar sunuyorum efendim.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 64 sıra sayılı “Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın Çerçeve 2 nci maddesiyle değiştirilen 3813 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                           Nihat Ergün (Kocaeli) ve arkadaşları

“i) Bünyesinde futbol branşı bulunan engelliler spor federasyonlarına her türlü ayni ve nakdi yardımda bulunmak”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Ülkemizde futbol faaliyetleri Türkiye Futbol Federasyonu ile Türkiye İşitme Engelliler, Türkiye Bedensel Engelliler, Türkiye Zihinsel Engelliler ve Türkiye Görme Engelliler Spor Federasyonlarınca yerine getirildiğinden bu federasyonlara Türkiye Futbol Federasyonunca ayni ve nakdi yardımda bulunulması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- 3813 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasına (f) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bentler eklenmiş, mevcut (g) ve (h) bentleri (ı) ve (i) bentleri olarak teselsül ettirilmiş ve fıkranın sonuna aşağıdaki cümle eklenmiştir.

“g) Uyuşmazlık Çözüm Kurulu,

h) Disiplin Kurulları,”

“(g), (h) ve (ı) bentlerinde belirtilen kurulların çalışma usul ve esasları Yönetim Kurulunca çıkarıla-cak talimatlarla belirlenir.”

BAŞKAN – Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Beytullah Asil.

Sayın Asil, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 64 sıra sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Değerli Devlet Bakanımız konuşmasında, mevcut yasada bulunan “Türkiye Futbol Federasyonu Genel Kurulu spordan sorumlu Bakanın çağrısı üzerine olağanüstü toplanır.” cümlesini yasadan çıkarttıklarını, bunun spor Bakanı olarak büyük fedakârlık olduğunu, bu kadar fedakârlık yapan bir Bakan tasarıda başka bir amaç güder mi, diye sordu.

Ben de dâhil olmak üzere gerek bugünkü Genel Kurul konuşmalarını gerekse komisyon konuşmalarını dikkatle takip etmeye başladım. Burada, bu çatı altında hiç kimse, Sayın Bakana, bu tasarı ile başka bir amaç güttüğünü ifade etmedi. Sadece, bu tasarıda, niyetin dışında, doğru başlanan işe yapılan eklemelerle bazı hataların olduğu, bu hataları da gelin hep birlikte ele ele verelim, düzeltelim, başkalarının dikte etmesine fırsat vermeyelim, sözlerinin dışında başka hiçbir şey söylemedik.

Ayrıca, Değerli Bakanımızdan önceki spordan sorumlu Devlet Bakanımız çok arzu etmesine rağmen bu hakkını kullanabildi mi? Bu süreci hatırlayın değerli milletvekilleri, kullandırmadılar. Kullanılmayan bir yetkiyi yasada tutmanın bir anlamı da yoktu ve bu tasarıda da bu kendiliğinden çıkmış oldu. Hiçbir ülkenin futbol federasyonu yasasında da böyle bir madde kalmamıştır. FIFA standart statüsünde de bu maddenin çıkarılması da özellikle istenmiştir.

Yine, iktidar partisinden değerli bir arkadaşımız “Niyet okumanın hiç kimseye faydası yok.” dedi.

Değerli milletvekilleri, niyet okuma diye bir çabamız da yok, böyle bir kabiliyetimiz de yok. Ama şu iki sorunun cevabını bir türlü alamadık. Her çıkan konuşmacı birbirini tekrar etmekten başka hiçbir şey söylemedi, çok basit birkaç sorumuza bir türlü cevap alamadık. Tekraren buradan soruyorum: Değerli milletvekilleri, ne acelemiz vardı? Komisyonda bir teklif getirdik. Dedik ki: “Bu hâliyle Genel Kurula gelirse, ne bizim ne de futbol kamuoyunun bu konu içine sinmeyecek. Gelin, süre olarak da -süreyi de bugünden belirleyelim- kısa bir süre koyalım. Yoğun bir mesai sarf edelim. Madem acelesi var yasanın, çok kısa bir süre koyalım. Bir alt komisyon oluşturalım ve bu alt komisyonda da çok fazla olmayan bu tür hataları tekrar gözden geçirelim. İlgilileriyle görüşelim, futbol kamuoyunu bilgilendirelim ve üzerinde mutabakat sağlanmış bir hâliyle Genel Kurulun önüne çıkartalım.” Ama, ne Komisyonda bu maddenin, bu teklifimizin reddinde ne de bugün sorduğumuz sorulara, bu konuda acelenin gerekçesi hakkında ne Sayın Bakan ne grup başkan vekilleri, maalesef, kamuoyunu ve yüce heyeti tatmin edecek bir açıklamada bulunmadı.

Şimdi, bundan yirmi dakika öncesine kadar on yedi tane değişik yerlerden faks gelmiş ve yüzlerce de telefon -sekreterden az önce aldığım ifade- Zonguldak’tan, Eskişehir’den, Samsun’dan, Adana’dan, Konya’dan. Hep bu fakslar gösteriyor ki, kamuoyu bu konuda maalesef tatmin olmamış. Bunun tartışmaları, bu gece alınan karar gereği, bu Genel Kurulun bu işi sonlandırmasından sonra da ne yazık ki devam edecek.

Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; ikinci olarak da ifade ettiğimiz seçimli Genel Kurul isteği, maalesef bu gerekçe itibarıyla yine futbol kamuoyunu tatmin eden bir açıklamaya kavuşmamıştır.

Biz burada “Seçimde niçin ısrar ediliyor?” derken, falancanın seçilmiş olması, yerine filancanın gelecek olması, seçimlerde şu veya bu kaygıyı taşıdığımızdan değil. Burada üzerine basarak tekrar etmek istiyorum ki, kaygımız Türk futbolu içindir, olacakların futbolumuzun son yıllarda yakaladığı ivmeyi düşürmesinden korktuğumuz içindir, Avrupa Futbol Şampiyonasına tırnak ucu kadar da olsa bir zarar geleceğinden korktuğumuz içindir. O nedenle ısrarlıyız.

Ben, yol yakınken, üzerinde kamuoyunun tatmin olmadığı birkaç konu kalmışken bu ısrardan vazgeçip bu konuları da kamuoyunu, Türk futbol kamuoyunu tatmin edecek şekilde düzenleyelim ve oy birliğiyle bu yasayı Meclisten geçirelim diyor, hepinize grubum adına ve şahsım adına saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Asil.

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Tüzün, buyurun efendim.

CHP GRUBU ADINA YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz 64 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bugün saat 16.00’dan beri birçok arkadaşım, başta Sayın Bakanımız olmak üzere, kanunun amacıyla ilgili düşüncelerini belirttiler. Kuşkusuz, böyle bir yapılanmanın nereden kaynaklandığını ve kimler tarafından istendiğini hepimiz biliyoruz.

Dolayısıyla, uluslararası federasyonların öngördüğü kurallara uygun olarak, Türkiye Futbol Federasyonunun yapısı ile denetiminin yeniden düzenlenmesi için gerekli değişikliklerin yapılması konusunda bir tasarı karşımızda.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Bilecik’le Eskişehir yakın…

YAŞAR TÜZÜN (Devamla) - Tabii, Türkiye Futbol Federasyonu deyince, bugüne kadarki yapılanmasının ne olduğunu ve özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi 2002 yılında tek başına iktidara geldiğinde, Futbol Federasyonu ve diğer federasyonlar konusundaki siyasi gücün nasıl kullanıldığını ve nasıl kullanılmak istendiğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Hiç birbirimizden saklayacak bir şeyimiz yok, gerçekler ortada ve bu gerçekler doğrultusunda ben de düşüncelerimi sizlere aktarmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, sporun dini, dili, ırkı, siyaseti olmaz. Özellikle futbol dünyası, bildiğiniz gibi, dünyada spor denince aklımıza önce futbol geliyor. Diğer branşlar maalesef futbol kadar reyting yapmıyor ve futbol kadar ilgi görmüyor.

Tabii, dünyada olduğu gibi ülkemizde de en çok sevilen ve seyirci sayısı fazla olan spor dalı da kuşkusuz futboldur. Böylece, futbolun, büyük bir sanayi koluyla birlikte, ekonomiye getirdiği büyük katkısı da söz konusudur.

Değerli arkadaşlarım, özellikle bu akşamki konuşmalara şöyle bakıldığında, futbolu seven, yerel yönetimde, merkezî yönetimde, valilik makamında veyahut kaymakamlık makamında göreve gelen veyahut seçilen arkadaşların spora olan ilgisi daha fazla olduğu ve spora olan ilgisini bulunduğu bölgede yansıttığı zaman, o futbol kulüpleri, o spor kulüpleri kuşkusuz başarılı oluyorlar.

Özellikle, son yıllarda, son aylarda gördüğümüz, tabii, bir somut örneği de sizlerin huzurunda söylemek istiyorum: 58’inci Hükûmetimizin ve 59’uncu Hükûmetimizin Maliye Bakanı Sayın Unakıtan, seçim bölgeme yakın Eskişehir iline milletvekili adayı olarak atandığında, Eskişehir’imize geldiğinde “Başınıza talih kuşu kondu, devlet kondu, Bakanlık burada. Kimleri istiyorsunuz? Biz, Eskişehirsporumuza her türlü katkıyı ve desteği veririz, istediğiniz futbolcuyu alırız.” açıklamasını gazetelerden okuduk, televizyonlardan gördük.

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Edirne’ye yapmadı ama, Edirne’ye yapmadı. Edirne kan ağlıyor.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Talih kuşunu gelecek sefer Burdur’a getirelim.

YAŞAR TÜZÜN (Devamla) – Hatta hatta “Sergenler bu Eskişehir’e az gelir…” Gerçekten, Eskişehirsporumuz bir Anadolu yıldızıdır, ben de buna katılıyorum. Gençlik yıllarımda Eskişehirsporu tutmuş bir genç olarak, Anadolu yıldızının mutlaka Süper Lig’de temsil edilmesini arzu eden bir insanım. Ancak, devletin yetkili makamlarında olan değerli büyüklerimizin, sadece o spor kulübüne böyle katkı vermesini, destek vermesini, tabii ki, Eskişehirliler olarak biz de istiyoruz ama, diğerlerinin de üvey evlat muamelesini görmemesini istiyoruz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Eskişehir’de pişer, Bilecik’e düşer.

YAŞAR TÜZÜN (Devamla) – Eskişehirspor, bugün Birinci Lig’den Süper Lig’e şampiyonluk mücadelesi yaparken, Demokratik Sol Partili bir belediye başkanı da orada vardır. Ancak, hemen yanı başında, kırk dakika sonra ileriye gittiğinizde Adalet ve Kalkınma Partili bir belediye başkanı Bilecik’te bulunuyor, Bilecikspor da küme düşüyor. İşte bizim söylemek istediğimiz bu. Dolayısıyla, Futbol Federasyonunun da bu anlamda bugüne kadar yapmış olduğu görevlerin iyi veya kötü olduğunun takdirini sizler de benim kadar biliyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, Futbol Federasyonunun Başkanının ille de Adalet ve Kalkınma Partili olması şart mıdır, mecbur mudur? Yani, Türkiye’de bulunan spor kulüplerinin başkanlarına, federasyonların başkanlarına baktığınızda, sivil toplum örgütlerinin başkanlarına baktığınızda, meslek odalarının başkanlarına baktığınızda, sendikaların başkanlarına baktığınızda, yönetim kurulu üyelerine baktığınızda, elbette, orada görev yapan arkadaşlarımızın bir siyasi düşüncesi söz konusudur. Günü geldiğinde o partiyi destekleyebilir, o partiye oy verebilir, ama kendi adına yapacağı, temsil ettiği sınıf adına yapacağı mücadeleye de hepimizin katkı vermesi gerekir.

Ben, bu kanunun da Federasyonun bize gönderdiği şekliyle kabul edileceğini umut ediyorum. Yani, bu “bir ay” süresi çözüldüğü takdirde bu kanunda hiçbir tartışmanın olmayacağını tahmin ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, eğer bu geçici maddeye otuz gün süre konulduğu takdirde ve -zannediyorum da- öyle geçeceği kabul edilirse ve böylece kabul olursa, 2008 Avrupa Şampiyonası’na gidecek olan Millî Takım’ımıza büyük zarar vereceği düşüncesindeyim. Çünkü, geçtiğimiz Parlamento döneminde yapılan Genel Kurulda, Türkiye Futbol Federasyonu Sayın Ulusoy’u ve yönetimini seçmiştir, sizlerin bütün baskılarına rağmen seçmiştir. Federasyon özerk yapısını koruyarak böyle bir yönetimi ve böyle bir başkanı getirmiştir.

Şimdi, ben, bu yönetimin ve bu Başkanın başarılı olduğuna da inanıyorum. Özellikle Adalet ve Kalkınma Partisinin 22’nci Dönem Parlamentosundaki tutumuna karşı galip geldiğine de inanıyorum. Yani, siz belki bugüne kadar seçim yenilgisi almadınız, ama bu seçimlerde zannediyorum Türkiye Futbol Federasyonu: 1, Adalet ve Kalkınma Partisi: 0 olduğunu düşünüyorum.

Yine, bir önceki Bakanımızın tüm girişimlerini hepimiz yakından biliyoruz. Sayın Mehmet Ali Şahin’in bu konudaki açıklamalarını hepimiz biliyoruz. Bu maçın sonucunun da Haluk Ulusoy: 1, Mehmet Ali Şahin: 0 olduğunu düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, yerel yönetimlerle…

BAŞKAN – Sayın Tüzün, lütfen konunun dışına çıkmayalım.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Taciz atışı yapıyorsun! Güzel bir kanun geldi, geçirtmemeye çalışıyorsun.

YAŞAR TÜZÜN (Devamla) – Evet. Dolayısıyla, siyasetle sivil toplumu, meslek odasını birbirinden ayrı düşünmemiz söz konusu değil. Özellikle bugün yine burada bir izlenimim: Türkiye’de 151 tane profesyonel futbol takımı var. Sanki bunların içerisinde sadece profesyonel ligde mücadele eden bu 151 takımın tüm imkânları iyi ve Federasyon her türlü katkıyı bu 151 takıma yapıyor, dolayısıyla İkinci Lig, Üçüncü Lig takımlarına yapmıyor anlayışı -amatör spor kulüplerine kuşkusuz yapmıyor- burada hâkim oldu.

Değerli arkadaşlarım, yerel yönetimlerle sporu ayırt etmemiz söz konusu asla olamaz. Bugün 151 kulübün içerisinde 3 tane büyük kulübü çıkardığımızda, yine, 148 takım yerel yönetimlerle iç içe mücadele ve birlikte hareket etmek zorundadır. Eğer yerel yönetimin katkısını almıyorsa o futbol takımının gerek Üçüncü Lig’de gerekse İkinci Lig’de, hatta Birinci Lig’de başarılı olması söz konusu değildir.

Ancak, biz geçen dönem yine burada yerel yönetimlere yetki verirken, bir taraftan yerel yönetimleri güçlendirelim derken bir önergeyle de şöyle bir hata yaptık: Yerel yönetimlerdeki belediye başkanlarının futbol kulüplerinin başkanı olmasını yasakladık. Yani, bir taraftan yerel yönetime yetki kanunu çıkardık, bir taraftan yetkisi olan belediye başkanının yetkisini elinden aldık. Dolayısıyla…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tüzün, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun, bir dakikalık süre veriyorum size.

YAŞAR TÜZÜN (Devamla) – Sonuç olarak, değerli arkadaşlarım, bizim de bu kanunun yüzde 80’i itibarıyla olumlu gördüğümüz yönleri, yanları vardır. Cumhuriyet Halk Partisi olarak da bu katkımızı, düşüncelerimizi belirtmek istedik.

Şahsen ben de yıllardır spor kulübü başkanlığı yapmış, belediye başkanlığı yapmış bir arkadaşınız olarak bu sıkıntıyı iyi bilmekteyim. Özellikle Sayın Maliye Bakanımız da buradayken, vergi borçları ve sigorta borçları konusunda Hükûmetimizin yeniden bir yapılandırma sürecine girmesi bütün futbol kulüplerimizi rahatlatacaktır diye düşünüyorum. Kanunun hayırlı olmasını temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla tekrar selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tüzün.

Madde üzerinde şahsı adına Kütahya Milletvekili Hüsnü Ordu.

Sayın Ordu, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HÜSNÜ ORDU (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısıyla ilgili şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmaların bütününe baktığımız zaman, Genel Kurulda kürsüde konuşan arkadaşlarımızın, değerli hatiplerin önemli üç konunun eleştirisel anlamda altını çizdiğini görüyoruz. Bunlar nelerdir diye baktığımızda; olağanüstü nisap konusuyla ilgili üçte 2’den yüzde 40’a düştü -aldığım notta, önem sırasına göre- Genel Kurulun delege yapısı ve sayısı değişiyor. Tabii en önemli, altı çizilen üçüncü konu da, spora siyaset bulaştırılmak isteniyor, hatta bir adım daha ileriye gidildi, spora siyaset bulaştırmak isteyen bir zihniyetten bahsedildi. Kısaca, eleştirisel konuları böyle üç maddede toparlayabiliriz.

Peki, Futbol Federasyonu nedir, ne yapar diye baktığımızda… Değerli arkadaşlar, Futbol Federasyonu bir taraftan bir kamu hizmeti yapmaktadır, hiç şüphesiz. Biraz evvel Sayın Bakanımız ifade etti, kamu kaynaklarını kısmen de olsa kullanmaktadır. 150 trilyonluk bir kaynaktan bahsedildi burada. Bilindiği üzere, özerklik statüsü daha çok kamu kurumlarına verilen bir statüdür. Yani, hiçbir özel tüzel kişiliğe bu Parlamentoda özerklik statüsü vermemişizdir biz. Ancak, futbolun özelliğinden dolayı, futbol yönetimine özerklik statüsü verilmiş bulunmaktadır. Bunun da altını çizmek istiyorum.

Şimdi gelelim nisap sayısına, konuşmacılar ifade ettiler, arkadaşlarımız da söyledi, değişen çok önemli bir şey yoktur. Geçmişteki kanun tasarısında, hiç şüphesiz, olağanüstü nisap sayısıyla ilgili üçte 2’ye göre yüzde 40 nisabı daha akıllı ve daha aklıselim bir orandır.

Eleştirilen ikinci konu, Genel Kurulun delege sayısı ve delege yapısı. Şimdi bu niye eleştirildi? Şimdi, ne yapılmış bu kanunun mantığında? Bir futbol ailesi düşünün, ben de yıllarca kulüp başkanlığı yaptım, spor yaptım, oynadım amatör, profesyonel. Bir Üçüncü Lig takımımızda, belediye başkanıyken fahri kulüp başkanlığı yaptım.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Tavşanlıspor!

HÜSNÜ ORDU (Devamla) – Şimdi, bu futbol ailesini ilgilendiren unsurlar, kulüp yönetimleri, kulüpler, Federasyon, sporcu ilişkileri vesair bu çerçevede gelişir. Dolayısıyla, bu tasarının mantığında daha çok, kulüplerimizin temsil edilmesi mantığı yatmaktadır. Bu mantığın ben çok yanlış olmadığı kanaatindeyim. Sayısının da artmasının hiçbir mahzuru olmadığı kanaatindeyim. Bir örnek verecek olursak, Üçüncü Lig’de temsil edilen profesyonel kulüplerimiz, daha evvel dört grup vardı, 3 temsilciyle -12 sayısıyla- temsil edilirken, şu anda ilk beşe giren 20 adetle temsil edilmektedir. Bunun hiçbir mahzuru yoktur.

MEHMET CEYLAN (Karabük) – Faydası var, tabana yayılıyor.

HÜSNÜ ORDU (Devamla) - Siyasetle ilgili geçmiş kanuna da baktığımız zaman, en ağırını düşünecek olursak, spordan sorumlu Devlet Bakanımızın olağanüstü kongreye götürme yetkisi var idi. En ağırı bu diyebilirsiniz. Ama, bu yetki kullanılmış olsa idi bile -kaldı ki, kullanılmadı- sonuçta bu kararı Genel Kurulun oylarıyla Genel Kurul vereceği için, ben bu konuda da çok mahzurlu bir şey olmadığı –şahsen- kanaatindeyim. Ama, bugün geldiğimiz noktada, bu yasada da, FIFA’nın da isteği üzerine, Parlamentoyla ilgili veya Bakanla ilgili bu yasal hak da bu kanundan çıkarılmış bulundu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ordu, konuşmanızı tamamlayınız.

HÜSNÜ ORDU (Devamla) – Peki, şu anda seçimle ilgili konuda deniliyor ki: Bu kadar ana statüde değişiklik yapıldı, bu kadar da yetkiler verildi. Böyle olsun ama, bu yetkilerle beraber, bu kanun onaylandıktan sonra, Genel Kurulda Genel Kurulun üyeleri, oradaki temsilciler arzu ederlerse, bu yetkilerle donanmış Federasyona ve yönetime güvenoyu versinler devam ettirsinler, eğer böyle bir arzu yok ise buna tekrar Genel Kurulla karar versinler. Kim karar verecek? Futbol ailesi. Dolayısıyla, burada siyasetin bulaşmasını ifade etmemiz tek kelimeyle Parlamentoya yapılan bir haksızlıktır diyorum, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ordu.

Şahsı adına ikinci konuşmacı, Sivas Milletvekili Hamza Yerlikaya.

Buyurun Sayın Yerlikaya. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HAMZA YERLİKAYA (Sivas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 64 sıra sayılı Tasarı’nın 3’üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu maddeyle birlikte, yaşanan uyuşmazlıkların daha kolay ve sorunsuz bir şekilde karara bağlanması için “Uyuşmazlık Çözüm Kurulu” ve “Disiplin Kurulu” adı altında yeni kurullar oluşturulmuştur. Yönetim Kurulu, bir yürütme organı olarak, daha önce bu uyuşmazlıkların çözümü noktasında karar verirken, bu değişiklikle bu sorun ortadan kalkmıştır, FIFA ve UEFA’nın görüşleri dikkate alınarak hazırlanmıştır.

Burada bizim temel unsur olarak gördüğümüz, spordaki şeffaf, futboldaki şeffaf düzenin kurulması. Tamamen, şaibeye, düzen bozukluğuna ve bunun gibi herhangi bir oyuna maruz kalmadan, siyasetin herhangi bir baskısı olmadan, tamamıyla kendi ailesi içinde -ailesinin bir parçası gibi- hiyerarşi içinde, kendi seçimini yapabilen, kendini denetleyen ve kendisini savunabilen bir camia yaratmak için, biz, bu tasarıya, Adalet ve Kalkınma Partisi olarak destek veriyoruz.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Coşkuner, buyurun efendim.

MEVLÜT COŞKUNER (Isparta) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, Ispartasporun yürükler acısı durumu malumunuzdur. Ispartalılar olarak biz de bir talih kuşu beklemekteyiz. Genelde profesyonel kulüpler belediye kaynaklarıyla ayakta durmaktadır. Ancak, bu ilgi Isparta Belediyesi tarafından paylaşılmamaktadır ve Isparta Belediyesi, Deli Dumrul gibi, geçenden 40 akçe, geçmeyenden döve döve 60 akçe almasına rağmen. Bakanlık olarak, Ispartaspor başta olmak üzere, Üçüncü Lig takımlarına ekonomik katkıda bulunma düşünceniz var mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Coşkuner.

Sayın Genç, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, teşekkür ederim.

Benim, demin 1’inci maddede sorduğum soruya Sayın Bakan cevap vermedi. Bu kanun yürürlüğe girdikten sonra, getirilen geçici maddeyle, otuz gün içinde Genel Kurul yapılacak. Bu otuz gün içinde Genel Kurul yapılmasaydı olağan Genel Kurul ne zaman yapılacaktı? Onu soruyorum efendim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, başka soru yok, buyurun efendim.

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Daha önceki ifadelerimde de futbol kulüplerimizin ekonomik sıkıntılarını dile getirmeye çalıştık ki, arkadaşlarımızın hepsi bunu biliyor. Bir kere, sorun, tabii Türkiye’de profesyonel kulüp sayısı fazla. Bu gerçeği görmemiz lazım. Yüz elli bir tane bizim profesyonel kulübümüz var. Zannetmiyorum ki, Avrupa ülkelerinde profesyonel kulüp sayısı bu kadar fazladır. Onun için, tedricen, bizden önceki dönemden de başlamak üzere Üçüncü Lig kulüplerinin sayısı ve gruplarının azaltılması yönünde bir temayül var. Bu, uygulanıyor. Bölgesel ligler kurmak suretiyle profesyonel kulüp sayısını azaltmamız lazım. Tabii, bir taraftan kulüplerimizin de kendi ekonomik geleceklerini hazırlamaları lazım. Bunun için gayret etmeleri lazım. Taraftar sayısını artırmaları lazım, futbolun diğer yan ürünlerini devreye sokmaları lazım, şey yapmaları lazım. Yani, devletimiz elbette spora kaynak aktarıyor. Yani İddaa’da, isim hakkından dolayı Üçüncü Lig kulüplerimize de, Ispartaspora da veriliyor.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım, onlar hep hacizli, vergi dairesi tarafından.

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Mesela, arkadaşlarımızın verdiği bilgiye göre, Ispartasporumuza 438 milyar civarında İddaa’dan bir kaynak aktarılmış. Tabii, bu…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hacizli Sayın Bakanım, vergi dairesi tarafından.

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Yani, tabii, sigorta borcu varsa, Maliyeye borcu varsa, bu hacizlidir. Dolayısıyla, bu parayı almaları zorlaşmıştır. Yani, bu sadece Ispartasporun sorunu değil, tüm İkinci Lig, Üçüncü Lig, Birinci Lig ve Süper Lig takımlarımızın sorunu. Biz devlet olarak ne yapacağız? Yapacağımız, işte, Maliye Bakanımız buradaydı, Çalışma Bakanımız burada, konuşacağız, borçları yapılandırma konusunda ve diğer kamu borçlarına ilişkin, kamunun inisiyatif kullanabileceği noktalarda spor kulüplerine yardımcı olacağız. Ama, bunu yaparken bu ilanihaye, sonsuz dönecek bir döngü değil. Yani, bunu devlet bir kere yapar, iki kere yapar. Neticede yaptığın iş, diğer vatandaşın vergisinden toplanan kaynağın bu tarafa transferidir. Onda da adil olmamız lazım kesimler arasında. Dolayısıyla, kulüplerimizin kendi ayakları üzerinde durabilecekleri bir ekonomik yapıyı kendilerinin sağlamaları gerekiyor. Bu işin kaidesi, kuralı budur. Ama, biz de elimizden geldiğince tabii kulüplerimize kaynak aktaracağız. Ama, sözümün başına dönüyorum, bu kadar profesyonel kulüp sayısıyla kulüplerimizin ekonomik durumlarının düzeltilmesi kolay gözükmüyor, bu kolay bir iş değil. Kolay dersek, bu ekonomik durumu düzeltiriz dersek, gerçekçi bir ifade olmaz. Onun için, hem bizim hem de kulüplerimizin bu konuda iş birliği yapmamız lazım. Gerekli çalışmaları birlikte hayata geçirmemiz gerekiyor.

Şimdi, Sayın Genç, demin de sordunuz, burada bir netlik yok, onun için bir istişare ihtiyacı duydum arkadaşlarımızla. Şu andaki yönetim bir olağanüstü kongrede göreve geldi. Tartışma şu: Yani, daha önceki yönetimin süresini mi tamamlayacak, yoksa normal süresi devam mı edecek? Eğer, daha önceki yönetimin süresini tamamlarsa 2008 yılında normal kongre dönemi, hayır, sıfırdan dört yıllık dönem başlarsa 2010 yılında normal süresi bitiyor. Yani, böyle, henüz daha netliğe kavuşmamış bir takvimi var.

Bir de, izin verirseniz, belediye başkanları konusuna tekrar değinmek istiyorum. Evet, ben, İçişleri Bakanıyken, valilerimizin kulüp başkanı olmalarını yasaklayan bir genelgenin altında imzam var. Bunun doğru olduğuna hâlâ bugün de inanıyorum, devletin görevlisini, devletin valisini taraf yapmak son derece yanlıştı. Onun için, valilere bir itimatsızlık kesinlikle söz konusu değil -yanlış anlamadıysam öyle bir ifadeniz oldu- valilerimize dün de güvendim, bugün de güveniyorum, güvenmeye devam edeceğim, onlar devletin bel kemiğidir.

İki: Belediye başkanları şu anda resmî olarak kulüp başkanı olamıyorlar. Herhangi bir belediye başkanı resmî…

SÜLEYMAN NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Ama, belediye kaynaklarının kullanımı devam ediyor.

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Ona taraftar olmadığımı söyledim. Profesyonel şubeyi barındırmasınlar, kaynakları buraya aktarmasınlar, semt sahası yapsınlar, amatörlere destek versinler. Bunu zorlayacağız yani veyahut da onları yönlendireceğiz, yapabileceğimiz bu.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

4’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4- 3813 sayılı Kanunun 5 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 5- Genel Kurul, çağrı tarihinde, aşağıdaki üyelerden oluşur:

a) Türkiye profesyonel futbol en üst ligindeki kulüplerin başkanları ile yönetim kurullarınca belirlenecek altışar temsilci.

b) Türkiye Profesyonel Birinci Ligindeki kulüplerin başkanları ile yönetim kurullarınca belirlenecek birer temsilci.

c) Türkiye Profesyonel İkinci Ligindeki gruplarda yer alan kulüplerin başkanları.

d) Türkiye Profesyonel Üçüncü Liginde her gruptan ilk beş sırada olan kulüplerin başkanları.

e) Türkiye Futbol Federasyonu Başkanlığını asaleten iki yıldan fazla yapmış olanlar.

f) Türkiye Millî Olimpiyat Komitesi Başkanı ile Yönetim Kurulunca belirlenecek bir temsilci.

g) FIFA ve UEFA’nın icra kurullarında fiilen en az beş yıl görev yapmış ve yapmakta olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları.

h) (A) Millî Takım teknik direktörlüğünü en az iki yıl yapmış olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları.

ı) En az yetmişbeş defa (A) Millî olmuş ve Genel Kurul tarihinden en az altı ay önce faal sporculuğu bırakmış olanlar.

i) Profesyonel Futbolcular Derneği Başkanı.

j) Türkiye Amatör Spor Kulüpleri Konfederasyonu Genel Başkanı ile Yönetim Kurulu tarafından belirlenecek dört temsilci.

k) Türkiye Futbol Antrenörleri Derneği Başkanı.

l) Büyükler kategorisinde olimpiyat, dünya, kıta futbol federasyonları şampiyonaları finalleri ile Avrupa şampiyonalarının en az yarı finallerinde maç yönetmiş faal olmayan hakemler.

m) Türkiye profesyonel futbol en üst liginde şampiyon olan kulüplerden her biri için ilave bir temsilci.

Türkiye Profesyonel Üçüncü Ligindeki gruplarda yer alan kulüplerin puan ve averajlarının eşitliği hâlinde; grup sırasının tespitinde, UEFA kriterleri de dikkate alınarak, kulüpler, Genel Kurul temsilcilerini Federasyon gözetiminde ve kendi aralarında çekecekleri kur’a ile belirler. Takımların maç sayılarında eşitsizlik bulunması hâlinde ise o gruptaki puan sıralaması dikkate alınarak hangi kulübün Genel Kurulda temsil edileceğini belirlemeye Federasyon yetkilidir.

Türkiye liglerinde statü değişiklikleri yapılması veya liglerdeki takım sayılarında azalma veya artış olması nedeniyle yeniden oluşturulacak lige dâhil takımların temsilci sayısını, Genel Kurulda temsil edilen liglerin üye sayısının yüzde onunu geçmemek ve bir defaya mahsus olmak üzere, artırmaya veya azaltmaya Federasyon yetkilidir.

 Genel Kurul her yıl Haziran ayında, seçim Genel Kurulu ise dört yılda bir, futbol liglerinin tescili tarihinden itibaren en geç kırkbeş gün içinde, Yönetim Kurulunun belirleyeceği tarihte olağan olarak toplanır. Toplantının gündemi ve tarihi en az onbeş gün önceden günlük ulusal iki gazetede ilan edilir ve Federasyonca, Genel Kurul üyelerine yazılı olarak bildirilir. Genel Kurul gerektiğinde, toplam üye sayısının yüzde kırkının noter onaylı yazılı müracaatı veya Federasyon Yönetim Kurulunun kararı üzerine en geç otuz gün içinde olağanüstü toplanır. Genel Kurulun olağanüstü toplantıya çağrılması hâlinde, çağrıda bulunanlar gündeme esas olacak toplantı sebebini de bildirmek zorundadır.

Olağan ve olağanüstü toplantının yapılabilmesi için üye tam sayısının yarısından fazlasının katılımı gerekir. İlk toplantıda çoğunluk sağlanamadığı takdirde, ikinci toplantı ertesi gün üye tam sayısının üçte biri ile yapılır. İkinci toplantıda da çoğunluk sağlanamadığı takdirde, üçüncü toplantı bir hafta sonra çoğunluk aranmaksızın yapılır. Kararlar toplantıda hazır bulunan üyelerin yarısından fazlasının oyu ile alınır.

Olağan veya olağanüstü toplantılarda Federasyon Başkanı, Yönetim Kurulu ve diğer kurulların seçimi yenilenebilir.

Olağanüstü toplantıda seçilen Federasyon Başkanı, Yönetim Kurulu ve diğer kurullar seçimli olağan toplantı süresine kadar görev yaparlar.

Genel Kurulda birden fazla oy hakkı bulunan üyeler, ancak bir oy kullanabilirler. Vekâleten oy kullanılamaz.

Federasyonda ücretli veya sözleşmeli statüde görev yapanlar ile huzur hakkı alanlar, Genel Kurul üyesi olamazlar; bunların üyelik haklarını kullanabilmeleri için, yapılacak ilk olağan veya olağanüstü toplantıdan en az bir yıl öncesinde görevlerinden ayrılmış olmaları gerekir.”

BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu; şahısları adına, Antalya Milletvekili Abdurrahman Arıcı, Gümüşhane Milletvekili Kemalettin Aydın ve Bursa Milletvekili Necati Özensoy’un söz talepleri vardır.

İlk konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu…

CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli üyeler; hepinize saygılar sunuyorum.

Şimdi, burada, bir konuda dikkatinizi çekmek istiyorum. “Türkiye Profesyonel Üçüncü Liginde her gruptan ilk beş sırada…” diyor. Bunun tespiti nasıl yapılacak? Diyelim ki, yarın Genel Kurul yaptık. Bugün altıncı sırada, bir hafta sonra beşinci sırada. Bu bir haksızlık. Yani, bunun, hangi kulübün temsil edileceğinde burada çok bir objektiflik yoktur. Burada bir haksızlık var. Bu hafta yenildi bu kulüp, altıncı oldu; gelecek hafta yendi, tekrar beşinci oldu. Yani, burada bir belirsizlik var. Bu belirsizliği mutlak gidermemiz lazım. Yani, burada, yarın baş ağrıtır.

Mahkemeye gidilir. “Ben beşinci oldum ama Federasyon seçiminde oy kullanamadım.” der arkadaşlar. Bu belirsizliği, mutlaka, daha objektif, daha somut bir kritere oturtmamız lazım. Bir kere, bunu söylemek zorundayım.

Değerli arkadaşlar, tabii, burada bir de profesyonel bir yapı var. Türkiye Futbol Federasyonu özerk bir kurum, ama, özerk kuruma getiriyoruz amatör spor kulüplerini.

Değerli arkadaşlar, hakikaten, Türkiye’de, ülkemizin gururu, tüm dünyada, Avrupa’da, her tarafta başarıdan başarıya koşan çok amatörlerimiz var. Biz bunlara yeterince sahip çıkamıyoruz. Tabii, ulusal takımlarımızın başarısı hepimizin gururu. Ama, bu ülkenin gururu için, bu ülkenin başarısı için çalışan, bu ülkenin her yerde bayrağını dalgalandıran amatör kardeşlerimize yeterince sahip çıkamıyoruz.

Yani, bir profesyonel ve özerk kurumda lütfedip koyuyorsunuz ama, bir kez daha, amatör kümelere ve amatör branşlara daha fazla katkı yapmak zorunda olduğumuzu söylüyorum.

Daha yedi dakika zamanım var ama daha çok konuşmayacağım. Sayın Bakanım, sizin özellikle vergi ve sigorta konusunda gösterdiğiniz duyarlılık dolayısıyla daha fazla konuşmayacağım.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak.

Sayın Uzunırmak, buyurun. (MHP sıralardan alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde grubum adına söz aldım. Hepinize en derin saygılarımı sunarak konuşmama başlamak istiyorum.

Kıymetli arkadaşlar, futbol, spor, direkt ve dolaylı olarak, bugün gelinen konumda -burada, ekonomik, sosyal birçok katkılarından bahsediliyor. Ben rakam veriyorum- geldiği konum itibarıyla, dünyadaki, direkt ve dolaylı ele alındığında, dördüncü büyük sektör durumuna gelmiştir. Dolayısıyla, bu, hem ülkeler için hem bu sektördeki insanlar için çok büyük anlam ifade etmektedir. Ülkeler için tanıtım, zenginlik, başka başka alanlarda birçok şey ifade ettiği gibi, bu sektörden geçimini temin eden ve zenginleşen insanlar için de çok önem ifade etmektedir. Dolayısıyla, burada, önemli bir tasarıyı görüştüğümüzün farkında olmamız gerekir. Ama, ne yazık ki, böyle bir önemli değişiklik tasarısı gündeme gelirken, açıkça ifade etmek istiyorum ki, “rüya gibi geldi, rüzgâr gibi geçti” tabirini kullanmaktan kendimi alamıyorum.

Değerli arkadaşlar, komisyondaki arkadaşlarımızın iktidar kanadında temsil edilenleri bile, inanın ki, futbol ile futsal kelimesinin üzerinde hangi kurumun neyi ifade ettiğini bilemeden oradaki tartışmaları, misafir milletvekili olarak gittiğimde gördüm ve üzüldüm. Böyle bir hazırlıksızlıkla, böyle bir anlayışsızlıkla, böyle bir tasarıyı rüya gibi getirip, rüzgâr gibi geçirmenin, Türkiye’ye ve spor ailesine hiçbir katkısının olmayacağı kanaatini sizlerle paylaşmak istiyorum.

Alt komisyon kurulmasını teklif ettik, tartışılsın dedik, alt komisyona muhataplar, taraflar, aktörler davet edilsin teklifini yaptırdık. Düşünebiliyor musunuz, FIFA’ya uyum yasası düzenleniyor ve FIFA’ya düzenlenen uyum yasasında, bizim, Sayın Şenes Erzik, FIFA İcra Kurulu üyesi ve UEFA Birinci Asbaşkanı ve bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve biz, böyle bir tasarı hazırlanırken, Sayın Şenes Erzik’in bile fikrini almıyoruz, onu bile davet etmiyoruz ve bir FIFA’ya uyum yasası düzenliyoruz!

Kıymetli arkadaşlar, bu, yangından mal kaçırmaktır. Bunun başka anlamı yoktur. Dolayısıyla, iktidar bugünkü bir tarafla bir kavga içerisindedir. Bu kavganın da bir anlamı yoktur ve hele ki, getirilen bazı maddelerde onlara uyum sağlanmıştır. Bu, bir mecburiyetten hissi vermektedir, çünkü, getirilen geçici maddeyle ve bazı alanlardaki yapılan değişikliklerle bu kavganın sürdürülmek istendiği imajı uyanmaktadır.

Değerli arkadaşlar, FIFA, uyardığı yazılarda, mutlaka ve mutlaka, Sayın Bakanımızın, işte, Hukuk Kurulundan birinin gönderdiği yazı olarak ifade ettiği bir yazının ben size metnini daha açık okumak istiyorum. Bir paragrafında deniliyor ki: “Geçtiğimiz 3 yıl içinde, FIFA 208 üyesinin talimatlarının modernize edilmesi konusunda dünya çapında bir politika geliştirmiştir. Buna göre, bu talimatların ekleme süreci tamamlanmadan seçim düzenlenemez.” Ve ayrıca diyor ki: “Açıkça, FIFA ve UEFA önümüzdeki 22 Temmuz 2007 tarihli parlamento seçimlerinin Türkiye Futbol Federasyonunun kendi iç durumunu etkilemesini istememektedir.” Ve devamında, en sonunda da “Tüm bu yukarıdakiler düşünüldüğünde, FIFA ve UEFA, bu yazının içeriği ile örtüşmeyen herhangi bir kararı ya da 2006 seçimlerinin sonuçlarını değiştirmeye çalışacak herhangi bir kararı tanımayacaklarını Türkiye Futbol Federasyonuna bildirir.” diyor. Altındaki imza da bir Hukuk Kurulu üyesinin değil, Başkan adına, FIFA Başkanı adına Jerome Champagne’nin, UEFA Genel Sekreter Vekili Gianni Infantino’nun ve aynı zamanda FIFA’nın İcra Kurulu üyesi, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Şenes Erzik’e de bildirilmiş bir yazıdır. Yani, burada açıkça, zorlanan bir seçimi FIFA’nın kabullenmeyeceği beyan ediliyor.

Tabii ki, kıymetli arkadaşlar, buralardaki çoğunluğun sağladığı bir rahatlık insanda olabilir, ama, vicdanın sağladığı rahatlığa hiçbir rahatlık denk gelemez, dengeleyemez. Dolayısıyla, burada yaptığımız her tasarı değişikliğinde, çıkardığımız her kanunda yarınki yükümlülüklerimizi de iyi idrak etmek mecburiyetindeyiz.

Şimdi, tasarının burasında eskiden gelen, aynı muhafaza edilen birtakım maddeler var. Bunlardan uygun olmayanları da var. Bu uygun olmayanların en önemlilerinden birisi 4’üncü maddede. Biz bu konuda önerge de verdik. Olağan ve olağanüstü toplantının yapılabilmesi için yüzde 40 imzayla Genel Kurul olağanüstü toplantıya çağrılıyor ve birinci toplantısında üye sayısının yüzde 51 çoğunluğu, ikinci toplantıda belli bir sayı, üçüncü toplantıda kaç kişinin olduğuna bakılmadan Genel Kurul toplanabiliyor. Yüzde 40 imzayla çağrılan Genel Kurul, üçüncü toplantıda 50 kişiyle karar alabilir duruma getiriliyor. Bu, geçmiş yasada olan bir durum, ama bugün bunun düzeltilmesinin mutlaka ve mutlaka gerekli olduğu kanaatini taşıyoruz ve bu konuda bir önerge verdik.

Kıymetli arkadaşlar, Sayın Bakan dedi ki, Türkiye Futbol Federasyonu bugüne kadar hep genel kurullarında mahkemeye gitmiş. Ben, eğer bu geçici 1’inci madde doğru düzenlenmezse, eğer burada doğru karar alınmazsa, bu işin Türkiye’deki mahkemelere değil uluslararası mahkemeye gideceği kanaatini taşıyorum ve dolayısıyla, daha burada bunu düzeltmemiz gerektiği kanaatini taşıyorum.

Kıymetli arkadaşlar, tasarı, FIFA’nın birçok istekleri doğrultusunda güzellikler getiren bir tasarıdır, bir uyum tasarısıdır. Ama, dediğimiz gibi, hele hele bu geçici 1’inci maddedeki düzenleme yapılmazsa Türkiye’nin futbol ailesini de uluslararası arenada sıkıntıya sokacak bir düzenleme hâline gelecektir.

Yukarıda tasarı görüşülürken –ben hâlen Aydınspor Kulüp Başkanıyım- Sayın Komisyon Başkanımız bizi bile konuşturmaktan imtina ettiler ve uyarımızı daha sonra Bakana tutanakların dışında yaptığımızda Sayın Bakan dedi ki: ”Doğru düşünüyorsunuz.” Ama, doğru düşündüğümüz şeyin ne kadar doğru olacağını, verdiğimiz bu önergede Sayın Bakanımızın katılıp katılmadığına da ben bakacağım. Doğru düşüncenin katılınması gerektiği kanaatini taşıyorum.

Bu arada, konuşmaya girmezden kısa bir süre önce -Fenerbahçemizle üzülmüştük- Beşiktaşımız 1-0 galip, başarılar diliyorum.

Hepinize teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uzunırmak.

Şahsı adına ilk konuşmacı, Antalya Milletvekili Abdurrahman Arıcı.

Sayın Arıcı, buyurun.

Süreniz beş dakika.

ABDURRAHMAN ARICI (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; madde 4’te Genel Kurulun yapısı oluşturulmakta. Genel Kurulun yapısında, geçmişe, bundan önceki Kanun’a göre, tabii ki amaçlanan kurumsal yapıların temsil niteliğini artırmak suretiyle bireyselliği değil, kurumsallığı ön plana çıkarmaktır. Burada kulüp ağırlıklı bir Genel Kurul hedeflenmektedir, çünkü Futbol Federasyonunun asıl sahibi kulüplerdir. Kulüplerin temsilî… Birinci, İkinci, Üçüncü Lig toplam kulüp sayısı 151. Daha önceki Kanun’da 150 kulüp, delege sayısı 78; şu anda ise, Birinci, İkinci, Üçüncü Lig takım sayısı 151, delege sayısı 106 olarak belirlenmiştir. Burada hedeflenen, özellikle Birinci ve İkinci Liglerde her kulübün temsil hakkını vermek, Üçüncü Lig’de de daha önce 3 olan sayıyı 5’e çıkararak Üçüncü Lig’in de 20 delegeyle temsilini sağlamaktır. Süper Lig’de ise daha önce 98 olan delege sayısı burada 130’a çıkarılmıştır.

Devamlı gündeme getirilen belediye takımları konuşulmakta. İrdelediğimizde, Süper Lig’de, birinin adı belediye, diğeri de belediye tarafından desteklenen ve kabul ettiğimiz takdirde 2 takım, Birinci Lig’de 1 takım, İkinci Lig’de 5 takım, Üçüncü Lig’de de 13 takım, toplam 21 belediye takımı bulunmaktadır. Bu 21 takımın toplam 151 futbol takımı arasında ve delege bazında baktığımızda, toplam 206 sayısı içerisindeki 13 sayısını da dikkate alırsak, Üçüncü Lig’de çünkü 13 takım bulunmakta, 20 takım delege olarak temsil edilmekte, bu da ilk 5 olarak verildiğinde, 13’ünün de katıldığını düşünsek, 21 takım olmaktadır ki, 236 delege sayısı arasındaki oranı takdirlerinize sunuyorum.

Yine, getirilen bir yenilik “Federasyonda ücretli ve sözleşmeli statüde görev yapanlar ile huzur hakkı alanlar Genel Kurul üyesi olamazlar. Bunların üyelik haklarını kullanabilmeleri için yapılacak ilk olağan veya olağanüstü toplantıdan en az bir yıl öncesinde görevlerinden ayrılmış olmaları gerekir.” ibaresidir. Geçmiş Genel Kurullara baktığımızda bunlar incelenebilir. İki üç gün önce Federasyondaki görevlerinden istifa edip delege olarak oy kullandıktan sonra, iki üç gün sonra tekrar o Federasyondaki görevlerine dönenleri çok gördük. Burada bir yıl öncesinden görevlerinden ayrılmış şartı konarak bu önlenmiş olmakta ve delegelerin böylece belirli kurullarda görev almaları da önlenmiş oluyor.

Bütün bunları dikkate aldığımızda, yine olağan veya olağanüstü kongrelere baktığımızda, burada, olağanüstü kongrenin otuz gün sonra seçimli olarak yapılmasında ve bu seçim şeklinin de yasada belirtilmesinde bana göre bir müdahale algılanmaması gerekmektedir. Seçimden hiçbir zaman korkmamamız gerekir. 236 artı 26 delegeyle, 262 delegenin bana göre burada kendi oylarına ipotek koyamayız biz. Orada kendi hür iradeleriyle seçim yapacaklar ve seçilen kişi de bizim başımızın üstünde yer alacaktır.

Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arıcı.

Şahsı adına ikinci konuşmacı, Gümüşhane Milletvekili Kemalettin Aydın.

Sayın Aydın buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 64 sıra sayılı kanunun 4’üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum, bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Dünya barışına evrensel katkıda bulunan faaliyetlerin en birincisi hemen hemen bugünkü dünyada spor gelmektedir. Aynı zamanda spor, ulusların dünya gündeminde yer almasında sanat kadar önemli olduğunu ve hatta son yıllardaki artan ekonomik pastada sporun da yer almasıyla sanatın da önüne geçtiğini hepimiz biliyoruz.

Ülkemizin her alanda rekabet gücünün artmakta olduğunu, bu artmakta olan rekabet gücünün de özellikle iyi yetişmiş gençler aracılığıyla ve gençlerin sayesinde olacağını hepimiz kabul etmekteyiz ve bu nedenle de, zaten, hem sporda hem de eğitimde ülkemizin önemli bir nüfus yoğunluğunu oluşturan gençler üzerine büyük bir çaba sarf ettiğimizi biliyoruz ve bu anlamda da hiçbirimizin gençlere yönelik olan herhangi bir görevden kaçınmayacağını ve gençlere yönelik olan kanun tasarılarını hazırlamakta sabaha kadar değil, gerekirse günlerce bu Mecliste çalışabileceğimizi biliyoruz.

Bu doğrultuda da ömrümün önemli bir kısmını, amatör sporlarda başlayıp, daha sonra da Süper Lig haricindeki tüm spor kulüplerinde, İkinci Lig A’dan, İkinci Lig, Üçüncü Lig ve amatör kümelerde yöneticilik yapmış bir kişi olarak bu kulüplerdeki sıkıntıları çok yakın bilmekteyim. Hepimiz, özellikle de siyasete gelmiş olan arkadaşlarımızın özellikle CV’lerine baktığımız zaman, önemli bir oranda spor yöneticiliği yaptığını biliyoruz. İşte, biz, bu spor yöneticiliği yaptığımız zaman çektiğimiz sıkıntıları veya temsil hakkımızın neler olduğunu belki de birçok kere araştırmamıştık.

1989’da devrim olarak kanunu çıkan ve 1992’de ilk Genel Kurulu yapılarak Türkiye’de futbolun özerkleştiği ve Türkiye Futbol Federasyonunun bugünkü yapısını kabul ettiğimiz dönemden beri tüm futbol otoriteleri, Türkiye Futbol Federasyonunun bu yapısının bir devrim olduğunu kabul etmektedir.

Bugünkü geldiğimiz noktada özellikle tabana ve çoğulculuğa dayanan delege sayısının artırılarak temsil hakkı kazanmış olduğu bu yasanın önemli bir unsur olduğunu düşünüyorum. Daha önce yüzde 75 oranında spor kulüplerinin yöneticileri tarafından oluşturulan Genel Kurulun bu yasayla yüzde 90 oranına yükseltilmiş olması, Genel Kurulun oluşumunu sağlayan delegelerin konunun ne kadar içinde olduğunu, ne kadar sıkıntı çekerek bu yönetim kurullarının oluşmasına katkı sağlayacağını özellikle bu yasanın delege sistemini okuduğumuzda çok net olarak görüyoruz. Dolayısıyla da delege sisteminin bu kadar tabana yayılmış olduğunu ve seçim kurullarının da kendi icra sistemi içerisinde doğru planlanmış olduğunu düşünmüş olduğum bu tasarı hakkında olumlu görüşlerimin olduğunu, Türkiye’de özellikle siyasallaşmayan bir spor yönetiminin bu kanunla Avrupa standartlarına taşınılabileceğini, bizim de arzu ettiğimiz Avrupa standartlarının başlangıç itibariyle de spor yasasıyla Türkiye gündeminde yer almasından mutluluk duyduğumu, bu mutlulukta da özellikle Hükûmetimizin ve Sayın Spor Bakanının kendilerine ait olan yetkilerinin, Meclisin kendilerine vermiş olduğu irade yetkilerinin de Genel Kurul delegelerine devretmiş olmalarından dolayı da kendilerine şükranlarımı sunuyorum.

Saygıyla hepinizi selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydın.

Sayın milletvekilleri, 3 milletvekili arkadaşımın soru talebi var, ekranda görüyorum. Şimdi 4’e çıkınca, ben de süreyi kısıtlamak zorunda kalacağım.

Sayın Genç, buyurun efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yeni sisteme göre Genel Kurula çağrılı üyelerin kaçı kamu görevlisi durumundadır veyahut da kaç oranda?

Futbol Federasyonu Başkanı kaç lira maaş ve huzur hakkı alıyor?

Millî Takım Antrenörü kaç lira maaş alıyor?

Bunların açıklanmasını istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Özdemir, buyurun.

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Bakan, Futbol Federasyonu seçimlerinde olabilecek manipülasyonları önlemenin yolu, üye sayısını, yani delege sayısını artırmaktan geçmektedir. Üçüncü lig kulüplerinin tamamından temsilci almayı düşünüyor musunuz?

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özdemir.

Sayın Uslu…

NURİ USLU (Uşak) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Ben de Sayın Bakanımıza şöyle bir soru sormak istiyorum: Ülkemizde faaliyet gösteren şehir kulüplerimizden birçoğu maddi sıkıntılar yüzünden bazen faaliyetlerini sürdüremez duruma düşüyorlar. Uşakspor bunlardan birisi. Bu durumda, hem şehir halkımız hem sporseverler hem de o spor kulübünü uzun yıllar yaşatmak için gayret ve emek sarf edenler üzülüyor ve spora karşı da negatif duygularla yükleniyorlar. Bu kulüpleri kurtarmak için, hiç olmazsa bir kez bunların borçlarının ertelenmesiyle veya bunlarla ilgili bir çalışmanız var mıdır? Onu öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uslu.

Sayın Bakanım, buyurun.

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Genç’in sorduğu sorulara, daha sağlıklı olabilmesi için, yazılı cevap vermek istiyorum. Maaş, miktar, kaç kamu görevlisi gelecek, bu da, tabii, şimdiden pek belli olacak bir hadise değil ama yine de emin olmak için arkadaşlarımız araştırsınlar, yazılı takdim edeceğiz cevabımızı.

Diğer sorumuzu, Üçüncü Lig kulüplerinin delege sayısının artırılmasıyla ilgili Sayın Özdemir sordular. İlk üç takım başkanları delege olarak gelebiliyordu eski yasaya göre, şimdi biz bunu beşe çıkardık. İkinci Lig kulüplerini de artırdık, Birinci Lig de arttı. Dolayısıyla, bunlar kendi içerisinde bir dengeye kavuştular. Şu anda yasada üçten beşe çıkarmak suretiyle Üçüncü Lig kulüplerini biraz daha artırmıştık ama kısa vadede bir artış pek mümkün gözükmüyor Üçüncü Lig kulüpleri açısından.

Yine, aynı soru -daha önceki sorularda da konuştuk- kulüplerimizin ekonomik sorunu, sigorta borçları, vergi borçları, kendi çalışanlarına olan borçları. Her gün bizim muhatap olduğumuz, kulüplerle paylaştığımız sorun bu. Ama aynı şeyleri yine tekrar etmek istiyorum, belki ilgili bakanlıklarımız bu konuda kendi inisiyatiflerinde bir borç yapılandırma, taksitlendirme yapabilirler, bu konuda arkadaşlarımızla çalışacağız ama bunun kesin, nihai çözüm olmadığını biliyorum, bu, yıllardır devam eden bir döngü. Mutlaka ve mutlaka, bir kere kulüplerimizin profesyonel olarak yönetilme ihtiyaçları var. Onun için de bir kulüpler yasası çıkartmak istiyoruz. Şu anda kulüplerimiz Dernekler Yasası’yla yönetiliyor. Bu kadar bütçesi olan, ekonomik potansiyeli olan kulüplerin Dernekler Yasası’yla yönetilmesi mümkün değil. Onun için, belki bu kulüpler tam anlamıyla bir şirket gibi yönetilmeye muhtaçlar; gelirleri, giderleri, borçlanma politikaları. Bunun için bir yasal zemin hazırlamak durumundayız. Önümüzdeki aylarda Parlamentonun huzuruna böyle bir kanunla gelmeyi amaçlıyoruz; bir tartışma, bir istişare yaptıktan sonra, kulüplerimizle bu konuyu görüştükten sonra.

Onun dışında, bizim maddi kaynak aktarımı konusunda elimizdeki enstrüman Loto’dur, İddaa’dır. Yani, buradan da olabildiğince kulüplerimize maddi kaynak aktarımı yapıyoruz. Ama İddaa konusunda bir sıkıntı yaşadık geçmiş yıl, işte, Danıştayın yürütmeyi durdurma kararı bir kesintiye uğradı, o, tabii, onun ekonomik değerinde bir düşüş gösterdi. Şu anda bizim piyasa değerini bulmuş bir bahis oyunumuz söz konusu değil. Yeni bir yasa hazırlığımız var, bunun kesintiye uğramaması, kulüplerin bundan zarar görmemesi için, bu bahis oyunlarına ilişkin bir tasarıyı acilen Parlamentoya getireceğiz. Umuyorum ki, yeni ihalesiyle birlikte bu Loto’nun ve İddaa’nın gelirleri artacak ve kulüplerimize buradan daha fazla pay ve kaynak aktarma imkânına kavuşacağız. Bütün bunları söylerken, kulüplerin ekonomik sıkıntılarının kolay çözülecek bir konu olmadığını da açık yüreklilikle söylememiz lazım ve bunu paylaşmamız lazım.

Evet, zaman zaman burada yasa yapma sürecine ilişkin itirazlar oluyor, işte Şenes Erzik’le konuştunuz mu? Evet, Şenes Erzik’le konuştuk. Sayın Şenes Erzik’in bu yasanın baştan sona kadar, görüşülmesi aşamasında bilgisine sunuldu, bilgisi var. Ben, buraya gelmeden evvel tekrar konuştum. Paylaştığımız fikirler var, paylaşmadığımız fikirler var. Arkadaşlarımız kulüp başkanlarını çağırdı, yöneticileri çağırdı, taban birliklerini çağırdı, kaldı ki, yani, şu anda sizin huzurunuza getirdiğimiz tasarı zaten Futbol Federasyonu Genel Kurulunda kabul edilmiş bir metin. Orada ne tartışıldıysa tartışıldı, fikri olan varsa orada söyledi. Yani bizim tekrar, bir daha bu turu yenilememize ihtiyaç olmadığı hâlde bir eksiklik kalmasın diye ben bunu arkadaşlarıma talimat verdim, yaptırdım ki bu epeydir futbol kamuoyunun gündeminde olan bir konu, zaten getirdiği hususlar da herkes tarafından biliniyor. Tek takınılan madde geçici 1’inci madde. Yani dense ki seçim olmasa her şey olacak… Yani böyle bir noktada bazı arkadaşlarımızın itirazı var ama bizim baştan beri anlatmaya çalıştığımız gerekçelerle, bu yasanın bu şekilde çıkması Türk futbolunun önünü açacaktır, kaosa sürüklenmeyi önleyecektir.

Bir de lütfen şunu yapmayın: İşte “FIFA’dan döner.” Yani, biz, kendi Parlamentomuzun yasa yapma konusundaki saygınlığını zedelemeyelim. Yani, tamam federasyona ilişkin sempatimiz olabilir, yakınlığımız olabilir vesaire ama biz bütün bunlardan uzak, objektif bir anlayış içerisinde bu yasayı yapma anlayışındayız. Kaldı ki, federasyon temsilcisini de Sayın Başkanım davet etti, komisyona geldi, orada da görüşleri alındı. Onun için, yani… Evet, FIFA uluslararası bir kuruluştur, bizim Futbol Federasyonumuz oraya bağlıdır ve biz FIFA’nın standart statüsüne federasyonumuzun statüsünü uyumlandırmaya çalışıyoruz. Ama herhâlde bu Meclisin de bir yasa yapma konusunda bir inisiyatifi var. Egemenliğimizin bir parçası olarak yasa yapma yetkimizi herhâlde kullanacağız. Eğer burada kullanamazsak, zaten başka bir konuda size hiçbir şey yaptırmazlar. Bir sürü uluslararası kuruluş var. İLO var, Uluslararası Sağlık Teşkilatı var, Avrupa Birliği var. O zaman, tamamen teslim bayrağını çekelim, oradan ne geliyorsa hep beraber direktif kabul edelim ve bunu yapalım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, en çok önergenin olduğu maddelerden bir tanesi bu. Madde üzerinde tam yedi adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre kâtip üye arkadaşımız okuyacak, sonra aykırılık durumlarına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 64 Sıra Sayılı "Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın Çerçeve 4 üncü maddesi ile değiştirilen 3813 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (m) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bentlerin eklenmesini ve aynı maddenin beşinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ayhan Sefer Üstün

Orhan Karasayar

Kemalettin Aydın

 

Sakarya

Hatay

Gümüşhane

 

Cüneyt Yüksel

Fatih Öztürk

M. Yılmaz Helvacıoğlu

 

Mardin

Samsun

Siirt

n) Bünyesinde futbol dalı bulunan engelliler spor federasyonlarının başkanları,

o) Türkiye Faal Futbol Hakemleri ve Gözlemcileri Derneği Genel Başkanı.

Genel Kurul toplantısı Federasyon Başkanının veya görevlendireceği başkanvekili veya Yönetim Kurulu üyesinin konuşmasıyla açılır. Daha sonra Genel Kurul Divanı oluşturulur. Genel Kurul Divanı bir Başkan bir Başkanvekili ile iki sekreterden oluşur. Tek adayın bulunması halinde seçim açık oyla, birden fazla adayın bulunması halinde ad okunmak suretiyle veya gizli oyla yapılır. Bu durumda oylamanın nasıl yapılacağına Genel Kurul karar verir."

Gerekçe

Bünyesinde futbol dalı bulunan özerk federasyon Başkanları ile Türkiye Faal Futbol Hakemleri ve Gözlemciler Derneği Başkanının oy kullanmasını imkan sağlanmış ayrıca, Divanın nasıl oluşacağı konusunda düzenleme yapılmıştır.

TBMM Başkanlığına

Görüşülme olan 64 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 4 ncü maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bendin eklenmesini, beşinci fıkrasının ilk cümlesinde geçen “olağanüstü” ibaresinin metinden çıkarılmasını ve beşinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ali Uzunırmak

Erkan Akçay

Ahmet Duran Bulut

 

Aydın

Manisa

Balıkesir

 

Nevzat Korkmaz

 

Alim Işık

 

Isparta

 

Kütahya

“n) Türkiye Faal Futbol Hakemleri ve Gözlemcileri Derneği Başkanı ve yönetim kurulu tarafından belirlenecek bir temsilci”

“olağanüstü toplantının yapılabilmesi için birinci, ikinci ve üçüncü toplantılarda üye tam sayısının % 51’inin çoğunluğu aranır. “

TBMM Başkanlığına

Görüşülme olan 64 sıra sayılı yasa tasarısının 4. maddesinin (ı) bendinde geçen (yetmişbeş) ibaresinin (70) olarak değiştirilmesini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                              Kamer Genç

                                                                                                                  Tunceli

TBMM Başkanlığına

Görüşülme olan Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısının 4. maddesinde düzenlenen 3813 sayılı kanunun 5. maddesinin g bendinin aşağıdaki şekliyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

g) FIFA ve UEFA’nın icra kurullarında görev yapmış ve yapmakta olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları,

 

Beytullah Asil

Akif Akkuş

Ahmet Duran Bulut

 

 

Eskişehir

Mersin

Balıkesir

 

 

Necati Özensoy

 

Ali Uzunırmak

 

 

Bursa

 

Aydın

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülme olan Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısının 4. maddesinde düzenlenen 3813 sayılı kanunun 5. maddesinin (e) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

e) Türkiye Futbol Federasyonu Başkanlığını asaleten yapmış olanlar.

 

Beytullah Asil

Akif Akkuş

Ahmet Duran Bulut

 

Eskişehir

Mersin

Balıkesir

 

Necati Özensoy

 

Ali Uzunırmak

 

Bursa

 

Aydın

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan Futbol Federasyonu kuruluş ve Görevleri hakkında kanunda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısının 4. maddesinin e fıkrasıyle g fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve Teklif ederiz.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Muharrem İnce

Tayfur Süner

 

Malatya

Yalova

Antalya

 

Osman Kaptan

 

Çetin Soysal

 

Antalya

 

İstanbul

 e) Türkiye Futbol federasyonu Başkanlığını asaleten 6 aydan fazla yapmış olanlar

g) FIFA ve UEFA icra kurullarında, komisyonlarında fiilen en az beş yıl görev yapmış ve yapmakta olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları.

BAŞKAN – Bu önerge en aykırı önergedir, okutup işleme alacağım.

Buyurun:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 64 sıra sayılı yasanın 4. maddesinin sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ederiz.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Tayfur Süner

Yaşar Tüzün

 

Malatya

Antalya

Bilecik

 

Orhan Ziya Diren

Osman Kaptan

Muharrem İnce

 

Tokat

Antalya

Yalova

Futbol Federasyonu genel kurulu Türkiye Liglerindeki tüm kulüplerin vergi ve sigorta sorunlarını görüşüp çözüm için gerekli tüm girişimleri yapar.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Tabii, bir iyi niyet temennisi ama, bilmiyorum, kanunun formatı olarak pek madde kabulü mümkün değil ama, tutanaklara geçmesi bile bu anlamda önemli. Yani…

BAŞKAN – Takdire bırakıyorsunuz.

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, konuşacak mısınız?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (M alatya) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Sayın Başkanım, bu, en aykırı önerge değil, en kabul edilebilir önerge. Yani, kulüplerin vergi problemi almış başını yürümüş, haciz konuyor tüm gelirlerine, ondan sonra Sayın Başkanım diyor ki: “En aykırı önerge.” En uygun önerge arkadaşlar!

Hepimizin kulüpleri var, hepimiz belli illerden geldik, hepimiz çaresiziz. Her ilin milletvekilinin başında bu dert. Bunu kurumsal bir gelire bağlamazsak… Bu, Federasyonun görevidir. Ben, bu önergede, Futbol Federasyonu Genel Kuruluna “Ey Futbol Federasyonu! Sen, kulüplerin içinde olduğu mali koşullara sahip çık” diyorum. Ne var ki bunda aykırı olacak?

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) – En kötü değil ya en aykırı.

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – En uygun anlamında…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Arkadaşlar yahu, ne var bunda? Diyorum ki: “Futbol Federasyonu, senin görevin. Mademki, o kulüplerin oyunu alıyorsun, mademki, o kulüpler senin üyen, bunlardan mağlup olana sahip çık.” Sigorta borcu var, vergi borcu var. Bunlar, senin görevin, gel görüş, çöz. Maliye Bakanım gitmiş, gitmiş.

Arkadaşlarım, önerge bu. Gelin… Burada bir temennidir bu önerge, temenni: “Ey Futbol Federasyonu! Sen, kulüplerin mali problemlerine, özellikle vergi ve sigorta sorunlarına sahip çık” diyoruz arkadaşlar.

Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

Vermiş olduğunuz önerge, madde metnine en aykırı önergedir. Yani, olumsuz bir önerge anlamına değildir, onu belirteyim. Evet, Sayın Bakanımız da zaten onun için Genel Kurulun takdirine bıraktılar.

Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan Futbol Federasyonu kuruluş ve Görevleri hakkında kanunda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısının 4. maddesinin e fıkrasıyle g fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve Teklif ederiz.

                                                                                             Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)

                                                                                                             ve arkadaşları

e) Türkiye Futbol federasyonu Başkanlığını asaleten 6 aydan fazla yapmış olanlar

g) FIFA ve UEFA’nın icra kurullarında, komisyonlarında fiilen en az beş yıl görev yapmış ve yapmakta olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Federasyon Başkanlığı yapanlar ile FIFA, UEFA’nın komisyonlarında 5 yıldan fazla görev almışların genel kurul üyesi olmaları,

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısının 4. maddesinde düzenlenen 3813 sayılı kanunun 5. maddesinin (e) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz:

e) Türkiye Futbol Federasyonu Başkanlığını asaleten yapmış olanlar.

                                                                                        Beytullah Asil (Eskişehir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Asil, konuşacak mısınız?

Önerge sahipleri adına, Eskişehir Milletvekili Beytullah Asil.

Buyurun.

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Değerli Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; şimdi, Türkiye Futbol Federasyonu Türk futbolunun en üstündeki bir kurum, şimdi görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı da Futbol Federasyonunun kanunudur.

Bu Federasyonun Başkanlığına getirilmiş birisini, yani bu yüce kurumu, futbolu yönet diye asaleten bir başkanı, bu kurumun başına, Türkiye Futbol Federasyonunun başına getiriyoruz. Bu Federasyonun Başkanlığına getirdiğimiz, o Federasyonu ama altı ay ama yedi ay ama üç ay ama dokuz ay ama bir yıl, iki yıl bu Federasyonu yönetmekle görevlendiriyoruz. Ondan sonra da tutuyoruz, kanun maddesiyle bu görevi ifa etmesini kendisinden istediğimiz, o makama seçilen, futbolun en üstündeki kişiyi, bir zamanlar Başkanlığını yaptığı Genel Kurulun delegeliğinden mahrum ediyoruz.

Değerli arkadaşlarım, elinizi vicdanınıza koyun, sorun: Bu hangi mantığa, hangi izana yakışır? Bir de üstelik, iki yıl gibi bir süre koyuyoruz, iki yıldan fazla. İki yıl yapmış olan ne olacak? Yani, bu insanlara bu kadar saygısızlık yapmanın, bunu da bu Genel Kurul eliyle yapmanın bir mantığı yoktur diye düşünüyorum.

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Vardır mantığı. AKP’lileri seçmeyen demokrasi demokrasi değildir. Niye mantığı olmasın ki!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ne alakası var?

BEYTULLAH ASİL (Devamla) - Bunu hiçbir anlayışla bağdaştırmak mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, çok masum bir istek. Az önce Sayın Başkan, Sayın Bakan ifade etti. Hiç kimsenin birilerine sempati, şu bu kaygılarıyla hiç kimseye bir şey beslemeden… Hiçbirini de tanımam, hiçbiriyle de ne merhabam ne el sıkışmışlığım vardır. Türkiye Futbol Federasyonu Başkanlığı yapanların hiçbirini de tanımam. Ama, bakın, bir yıl dokuz ay, on bir ay, hatta tam iki yıl başkanlığını yapacak bir kurulun, ondan sonra da o kurulun genel kurulunda delege bile olmayı o insandan esirgeyeceksiniz! Bu hangi mantığa yakışır, sizlere soruyorum. Gelin, bu insanları, Türk futbolu için bir şeyler yapma çabası içerisinde olan, Türk futbolu için uğraş veren bu insanları daha fazla incitmeyelim. Tasarıda bu maddenin yer alması bile inciticidir. Gelin, yol yakınken dönelim, Genel Kurulda bu hatamızı düzeltelim ve bu insanlara… Sayılarının da çok fazla olacağını tahmin etmiyorum. Çünkü, eski Yasa’da “altı ay” gibi bir kural vardı -onu da anlamak mümkün değil- o olduğu takdirde 10 kişiydi, şimdi 2 kişiye düşürülüyor. 262’ye yükseltilmiş bir sayı 8 daha fazla olsun ama bu insanları incitmeyelim. Bu insanların hakkını bu insanlara verelim diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Asil.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısının 4. maddesinde düzenlenen 3813 sayılı kanunun 5. maddesinin g bendinin aşağıdaki şekliyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

g) FIFA ve UEFA’nın icra kurullarında görev yapmış ve yapmakta olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları,

                                                                                        Beytullah Asil (Eskişehir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Asil, gerekçeyi mi okutayım?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Akif Akkuş konuşacak efendim.

BAŞKAN – Sayın Akif Bey, buyurun.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, yasaya baktığımız zaman, yasada sayının artırılması yönünde bir görüş hâkim. Yani, Türkiye Futbol Federasyonu Genel Kurulunda oy kullanacak delegelerin sayısının artırılması yönünde bir görüntü söz konusu. Ancak, bakıyoruz, bu, bazı kişilerden, yani delege olabilecek bazı kişilerden esirgeniyor gibi.

Şunu demek istiyorum: FIFA ve UEFA’nın İcra Kurullarında görev yapacak yetkinliğe ulaşmış spor adamını, süre koymak suretiyle, Genel Kurula yapacağı katkılardan mahrum bırakıyoruz.

Şimdi soruyorum: İçinizde FIFA yahut da UEFA İcra Kurullarında görev yapmış kimse var mı? Dolayısıyla, bunların sayısı fazla olmayacaktır.

Dolayısıyla, mademki biz böyle bir yola girdik, bu sayıyı artıralım, bazı manipülasyonları önleyelim istiyoruz, o zaman gelin, bu FIFA ve UEFA İcra Kurullarında görev yapmış Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının da Futbol Federasyonu Genel Kuruluna delege olarak girmelerini sağlayalım diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum, sağ olun.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 64 sıra sayılı yasa tasarısının 4. maddesinin (ı) bendinde geçen (yetmişbeş) ibaresinin (70) olarak değiştirilmesini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                              Kamer Genç

                                                                                                                  Tunceli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Genç, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; benim önergem bu (ı) bendinde geçen en az 75 defa A milli olmuş kişileri, yetmiş olsun diyoruz. A milli olmuş insanların 70 defa olması yeterli bence.

Şimdi, aslında, tabii, AKP’liler bizim kanunlar üzerinde konuşma hakkımızı yok ettikleri için, mecburen, işte, bakın bu kanunu 20/11’de Hükûmet gönderiyor, ondan sonra 26/11’de Komisyon kabul ediyor, bugün işte 28 Genel Kurula geliyor.

Şimdi “Cambaza bak.” hikayesini bilirsiniz. Birileri, zannedersem ki “Cambaza bak.” diyerek bazı şeyler götürmeye çalışıyor.

Şimdi, bu kanun 1 katrilyonun üzerinde kapasitesi olan bir kanun. Şimdi, bu kanun milyonlarca insanı ilgilendiren bir kanun. Şimdi, bu kadar geniş bir halk kitlesini, geniş bir insan kitlesini ilgilendiren bir kanun niye acaba böyle çok aceleye getiriliyor?

Şimdi, Futbol Federasyonunun yetkilileri Komisyona katılmış mıdır veya bunların bilgilerine başvurulmuş mudur? Spor camiasından herhangi birisinin düşüncesi alınmış mıdır? Hiçbirinin düşüncesi alınmamıştır. Niye, niye bu acele? Yani, arkadaşlar bunlar çok önemli konular.

Şimdi, bu kadar büyük bir mali portresi, potansiyeli olan bir kanunu, siz, kamuoyundan, sivil toplum örgütlerinden, ilgili meslek gruplarından kaçırırsanız, bunun arkasında birileri bir Ali Cengiz oyunu olduğunu kabul ederler. O bakımdan bu kanunda da bir Ali Cengiz oyunu var. Sonra, niye bu kadar yani bunu sonuna kadar şey edelim? Bu kanun, bugün, işte Danışma Kuruluna karar alınma aşamasında geldi, ben iki maddesine baktım, böyle bir önerge verdim. Başka da, inceleme imkânımız olmadı. Olmadığı için de şey etmiyoruz.

Şimdi, burada… Türkiye’de mesela 81 tane il var. Birçok ilimizde spor kulüpleri çok zor durumda. Mesela amatör sporu geliştirmemiz lazım. 12, 13, 15 yaşlarında o kadar büyük yeni kabiliyetler var, o kadar büyük değerler var ki Türkiye’de, bunların spor dalında gelişmesini sağlamak için buralara kaynak aktaralım. Mesela, her ilden bu Futbol Federasyonuna bir delege seçilse, ne zararı var? Hiç olmazsa Futbol Federasyonuna her ilden bir temsilci koymak lazım. Yani, hiç olmazsa Futbol Federasyonunun bünyesinde bir delegesi olsa her ilin, burada bir sözcüsü olur. Bunun ne zararı var? Yani, enine boyuna tartışılmayan bir kanun getirilmiş. Dolayısıyla, mesela benim ilimde… Gerçekten, işte, ciddi bir spor büyük paraya dayanıyor. Büyük paraya dayanan bir faaliyetin yapılabilmesi için ya büyük iş adamları olacak veyahut da devletin valisi veya belediyesi buna katkıda bulunacak. İkisi de bulunmayınca çok değer olan o gençler -İşte zaman zaman böyle özel yarışlarda düzenleniyor- o çocuklar heba olup gidiyor.

Sonra, çok defa gelmiştir… İşte 12, 13, 15 yaşlarındaki çok mükemmel futbol oynayan gençlerimiz, tabii bölgede kulüp olmadığı için… Birçok yerlerde de zaten bunlar şey yaratmışlar… Aşağı yukarı her yere gidiyorsunuz, çocukları kulüplere gönderiyorsunuz, çok mükemmel çocuklar ama orada, o kulüplerde o çocukların futbol oynayabilmesi birtakım imtiyazlara bağlı. O imkânlar da tanınmıyor. Dolayısıyla, memleketin çok büyük değerleri böylece heba olup gidiyor.

Onun için bu gençlerimize, geleceğini garanti edecek, onların kabiliyetini, kişiliğini, niteliğini ortaya çıkaracak bir kanun hazırlarken bütün ulusun gençlerinin yolunu açmak lazım.

Şimdi geçen gün Millî Takım işte bir tur attı… Tabii, hatta ben de burada başarılar diledim ve hakikaten 1-0 kazandı.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Fenerbahçe’ye dilemedin, Fenerbahçe kaybetti!

KAMER GENÇ (Devamla) - Ama, şimdi orada denildi ki -yani bilmiyoruz doğru mu, yanlış mı- efendim, işte “8 milyon euronun 4 milyon eurosunu futbolculara dağıtacağız.” Bence gereksiz. Yani, millî formayı giymek en büyük onur. Bir memleketin her genci için o memleketin millî formasını giymek en büyük onurdur. Tabii ki, gayret gösterecek, ama yani bence bu haksızlık. Mesela, orada o paraların bir kısmı şehit ailelerine verilebilirdi veyahut da yeni yeni yetişen bazı güç durumda olan illerin spor kulüplerine verilebilirdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

KAMER GENÇ (Devamla) –Yani, ülkeyi akılla, mantıkla, bilimle yönetmek lazım.

Ben size bir hikâye anlatayım: Kralın biri oğluna demiş ki, “Oğlum al şu iki koçu götür, bir besle, bakalım memleketi nasıl yöneteceksin?” Tabii, oğlu, babasının gözüne girmek için koçları getirmiş en güzel şekilde beslemiş, ondan sonra “Haydi gidelim” demiş “senin koçlarını bir kontrol edelim.“ Tabii, koçları bırakınca, koçlar yemiş, semirmiş, sağa sola saldırmış. “Gel bakalım evladım” demiş “bir de gidelim benim koçlarıma bakalım.” Gitmiş, bakmış ki, koçlar ne bir şey yemiş, yerde sürünüyorlar. “Oğlum” demiş “bu milleti böyle süründürmek lazım.”

İşte, siz de bu milleti böyle süründürerek yönetmeye çalışıyorsunuz. İşte, fakirleştirerek, sadakaya alıştırarak…

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) – Sayın Genç, siz millete “koyun” mu diyorsunuz? Olur mu öyle şey!

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, o “koyun” size yakışan bir şey, tamam mı? Bana yakışmaz, ben millete…

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) – Olur mu canım, millete “koyun” dediniz…

KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, şimdi siz… (AK Parti sıralarından gürültüler) Herhâlde, hiç… Ayıp olur, ben milleti koyuna benzetmedim. Ben bu… Bakın, bir fıkra anlattım size. Eğer, sizin fıkra anlama kabiliyetiniz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) – Millete “koyun” dediniz, özür dileyin milletten! Millet koyun değil.

BAŞKAN – Sayın Genç, teşekkür ederim, sağ olun.

AHMET YENİ (Samsun) – Milleti koyuna benzetiyorsunuz, millet koyun değil, özür dileyin.

KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkan, ben millete “koyun” dedim mi? (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Siz, bir fıkra anlattınız.

KAMER GENÇ (Devamla) - Siz de bir sürü fıkra anlatıyorsunuz, sen kendini öyle görüyorsan beni ilgilendirmez. (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge, kabul edilmemiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, karar yeter sayısı isteyecektim. Ama, neyse…

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 64 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 4’üncü maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bendin eklenmesini, beşinci fıkrasının ilk cümlesinde geçen “olağanüstü” ibaresinin metinden çıkarılmasını ve beşinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Ali Uzunırmak (Aydın) ve arkadaşları

“n) Türkiye Faal Futbol Hakemleri ve Gözlemcileri Derneği Başkanı ve yönetim kurulu tarafından belirlenecek bir temsilci”

“Olağanüstü toplantının yapılabilmesi için birinci, ikinci ve üçüncü toplantılarda üye tamsayısının % 51’inin çoğunluğu aranır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Uzunırmak, buyurun.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada tasarıya vermek istediğimiz şekil, demokrasiye ve güçlü bir yönetime olanak sağlamak içindir.

Demokrasiye olanak sağlamaktan kastımız nedir? Düşünün ki bir genel kurula, yüzde 40 imzayla olağanüstü toplantıya çağırıyorsunuz ve bu olağanüstü toplantıda, ilk toplantıda yüzde 51 çoğunluk aranıyor; ikinci toplantıda üçte 1, üçüncü toplantıda üye sayısının katılımına bakmadan toplantı gerçekleşiyor. Zaten yüzde 40’la toplantıya çağırmışsınız. Bir de bunun üzerine üçüncü toplantıya kadar toplantı sayısı olmadığında yüzde 40 bir imzayla koskoca ülkenin federasyonunu 50 kişiyle, 30 kişiyle, sayısı belli olmayan miktardaki bir insan topluluğuyla yeniden seçiyorsunuz. Seçilecek olan bu kurul, bu heyet acaba hangi derecede bu problemleri göğüsleyebilir, ne derecede bir katılımın sağlandığı bir yönetim oluşur?

Dolayısıyla, olağan Genel Kurullarda bir itirazımız yok, olağan Genel Kurul sayılarında da bir itirazımız yok, işin mecrası noktasında gelişmektedir ama, eğer bir yönetimi olağanüstü bir toplantıya çağırıyorsanız, bu olağanüstü toplantıda, mutlaka ve mutlaka, kararın, yüzde 51 çoğunluğun sağlandığı bir toplantıdaki salt çoğunluğa dayalı alınması gerektiği demokrasinin vazgeçilmez bir kuralının olması gerekir. Dolayısıyla, buradaki vermek istediğimiz şekil, olağanüstü toplantılara yüzde 51 çoğunluğun sağlandığı toplantı sayısıyla başlayıp salt çoğunlukla karar alınmasını temin etmektir.

Değerli arkadaşlar, ayrıca, Türkiye Faal Futbol Hakemleri ve Gözlemcileri Derneği Başkanının veya Yönetim Kurulu tarafından belirlenecek bir temsilcinin de Federasyonun delegesi olması öneriyoruz.

Kıymetli arkadaşlar, bu tasarı siyasetten uzak tasarı mı, değil mi; siyasetin tesiri var mı, yok mu? Bakanın, daha önceki, Futbol Federasyonunu Genel Kurula götürme yetkisini son bir defa kullanıp kullanmadığını sizlerle açık açık tartışabiliriz. Eskiden, Bakan, direkt, Futbol Federasyonunu seçime götürme yetkisine sahipti. Bugün, burada, kendi parti grubunun çoğunluğuna dayalı şekilde, bu Parlamentoda bu çoğunluğun tahakkümüyle, gene, Futbol Federasyonunu seçime götürmek istemektedir. Burada da Futbol Federasyonu seçimine siyasi bir irade karar vermektedir. Dolayısıyla, bu, bir özerk kuruluş olmaktan çıkmıştır; bu, uluslararası üye olduğumuz kuruluşların yönergelerine aykırı bir davranıştır. Bunun açıkça adını koymak gerekir, bunun adını koymaktan korkmamak da gerekir ve bu, Türkiye’yi sıkıntıya sokacak bir davranıştır.

Sayın Bakanımız, federasyona sempati, antipati noktasında bir görüş ifade ettiler. Şunu memnuniyetle ifade etmek isterim ki: Sayın Bakanımızın şahsını ve şahsiyetini, futbol camiasının içerisinde olup Futbol Federasyonundaki yöneticiler tanımazdan çok önce tanıyorum. Kendisine daha çok sempatim vardır ama bu, bir ülkenin, bir Parlamentonun adaletinin tecellisine vesile olacak bir yasa tasarısıdır. Dolayısıyla, ben, buna bir sempati veya bir antipatiyle bakmıyorum ama AKP Hükûmetinin, AKP Grubunun Futbol Federasyonu yönetimine bir antipatiyle baktığını sokaktaki çocuğa da söyleyebilirsiniz, o da kabul edebilir kıymetli arkadaşlar.

Dolayısıyla, burada bir milletvekilinin, bir grubun sempatiyle, antipatiyle kanun yapması gibi bir şey… Biz hiç kimseyi itham etmek istemeyiz veya kişilerin savunulması gibi bir düşünceye hiçbir zaman sahip olamayız. Biz, Futbol Federasyonunun da milletvekiliyiz, AKP’ye oy veren vatandaşların da milletvekiliyiz, futbolcunun da milletvekiliyiz, hakemin de milletvekiliyiz kıymetli arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Uzunırmak, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Eski tasarıda otuz gün içerisinde seçime gitmeye zorlanıyordu. Geçici 1’inci maddede otuz günde seçime gitmeye zorlanıyor ve bu otuz güne takılınmış, kalınmış.

Kıymetli arkadaşlar, otuz güne bırakalım. Şimdi, burada önemli olan şu var: Altmış gün sonra, otuz gün sonra lig ara vermeden veya lig son bulmadan, hangi statüyle Üçüncü Lig’deki ilk beş kulübü belirleyebileceksiniz? Lig ara verdiğinde veya lig son bulduğunda kongrenin hazırun listesinin hazırlanması kanuna uygundur. Ama lig devam ederken hangi beşinci kulübü siz belirleyebileceksiniz? Hangi gerekçeyle hazırunu hazırlayacaksınız?

Dolayısıyla, bu tasarı, doğru düşünülmüş, doğru zamanlanmış bir tasarı değildir. Bunu aklıselimle düzeltmek gerektiği kanaatini taşıyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uzunırmak.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 64 Sıra Sayılı "Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın Çerçeve 4 üncü maddesi ile değiştirilen 3813 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (m) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bentlerin eklenmesini ve aynı maddenin beşinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                     Ayhan Sefer Üstün (Sakarya) ve arkadaşları

“n) Bünyesinde futbol dalı bulunan engelliler spor federasyonlarının başkanları,

o) Türkiye Faal Futbol Hakemleri ve Gözlemcileri Derneği Genel Başkanı.

Genel Kurul toplantısı Federasyon Başkanının veya görevlendireceği başkanvekili veya Yönetim Kurulu üyesinin konuşmasıyla açılır. Daha sonra Genel Kurul Divanı oluşturulur. Genel Kurul Divanı bir Başkan bir Başkanvekili ile iki sekreterden oluşur. Tek adayın bulunması halinde seçim açık oyla, birden fazla adayın bulunması halinde ad okunmak suretiyle veya gizli oyla yapılır. Bu durumda oylamanın nasıl yapılacağına Genel Kurul karar verir."

Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bünyesinde futbol dalı bulunan özerk federasyon Başkanları ile Türkiye Faal Futbol Hakemleri ve Gözlemciler Derneği Başkanının oy kullanmasına imkân sağlanmış, ayrıca Divanın nasıl oluşacağı konusunda düzenleme yapılmıştır. .

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 23.19

 

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 23.39

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl) Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

64 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Bu arada, 2-1 galip gelen Beşiktaşımızı da canıgönülden tebrik ediyoruz. (Alkışlar)

Tasarının 5’inci maddesini okutuyorum:

MADDE 5- 3813 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“b) Başkanı, Yönetim Kurulunun ondört üyesini ve Denetleme Kurulunu seçmek,”

BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Vahap Seçer, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Necati Özensoy; şahısları adına, Sinop Milletvekili Abdurrahman Dodurgalı, Sivas Milletvekili Hamza Yerlikaya.

İlk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Vahap Seçer’e aittir.

Buyurun Sayın Seçer.

CHP GRUBU ADINA VAHAP SEÇER (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 64 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesiyle ilgili grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ayrıca, bir Fenerbahçeli olarak Beşiktaşı canıgönülden kutluyorum. (Alkışlar) Diliyorum, on beş gün sonra, Fenerbahçe de İstanbul’da, Şampiyonlar Ligi’nde tur vizesini alacaktır, buna, canıgönülden inanıyorum. (Alkışlar)

Sayın milletvekilleri, bu yasa tasarısı, tabii ki Uluslararası Futbol Federasyonları Birliğinin ve Avrupa Futbol Federasyonları Birliğinin kriterlerine bir uyum yasa tasarısıdır. Daha önce söz alan milletvekili arkadaşlarım, bu yasa tasarısının niçin bu kadar aceleye getirildiğini, niçin bu kadar ivedilikle Meclis Genel Kuruluna getirildiğini, bunu, bir şikâyet babında dile getirdiler, ama şu bir gerçek ki FIFA ve UEFA, bu konuda, müteaddit defalar Türkiye’yi uyardı, müteaddit defalar sıkıştırdı ve nihayetinde bugün bu yasa tasarısı Meclis Genel Kurulunda görüşülüyor.

Şimdi, tabii ki, Türkiye’de bugün gelinen noktada futbol, bundan otuz, kırk, elli yıl önceyi düşündüğünüz zaman, yapısal anlamda, şekilsel anlamda, anlayış anlamında çok yapı değiştirdi. Artık, dünyada olduğu gibi Türkiye’de de futbol bir endüstri ve devasa bütçelere sahip bir endüstri. Dolayısıyla, bugün görüşülen bu yasa tasarısı, Türkiye’de bu alana ilgi duyan çok büyük kitleleri ilgilendirdiği için önemli bir yasa tasarısı. Aynı zamanda, Futbol Federasyonunun dünü ve bugününü de irdelediğimiz zaman, Futbol Federasyonu dünlerde belki idareciler için bir yük teşkil ediyor, belki nazla pozla bunların idaresine, yönetim kurullarına adamlar bulunuyordu, ama bugün gelinen noktada, artık, Türkiye Futbol Federasyonu devasa bütçelere hükmediyor ve dolayısıyla bunun cazibesi ondan dolayı artmış durumda.

Hatırlayacağımız gibi, geçtiğimiz dönemde bu konuda çok ciddi tartışmalar oldu. Mevcut yönetim, Türkiye Futbol Federasyonu yönetimi ve o dönemin, yine, iktidarı arasında çok ciddi söz düelloları oldu, tartışmalar oldu, gerilmeler oldu. Diliyorum, bundan sonraki süreçte spora siyaseti bulaştırmayız, bunu AKP İktidarı yapmaz, inşallah Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında Cumhuriyet Halk Partisi de yapmaz, hiçbir siyasi kurum ve kuruluş spora siyaseti bulaştırmaz.

Zira, sporun temelde çıkış amacı, genç insanları buna yönelterek birtakım kötülüklerden, kötü alışkanlıklardan, depresyonlardan, bunalımlardan uzak tutup, hem fikren hem de bedenen dinç, fit bir yapıda jenerasyonlar, kuşaklar oluşturmak ve geliştirmek.

Futbolun Türkiye’de de, dünyada da ciddi anlamda paralara hükmeden bir endüstri olduğunu söylemiştik. Tabii ki, bu endüstri içerisinde Türkiye’de özellikle irdelememiz gereken ve önemsememiz gereken en önemli konu, bu dönen milyonlarca dolar veya milyonlarca YTL bütçeden, paradan, kaynaktan asıl Türkiye toplumunun büyük bir çoğunluğunu ilgilendiren ve hitap eden amatör spor kulüpleri ne kadar pay alıyor? Bunları incelediğimizde durumun hiç de iç açıcı olmadığını görüyoruz. Amatör spor kulüpleri gerçekten büyük sıkıntılar içerisinde. Az önce de bu konuda bir başka milletvekili arkadaşım şikâyetlerini, isteklerini dile getirirken Sayın Bakanımın ağzından güzel sözler duyduk. Amatör spor kulüplerine ve amatör sporculara mümkün olan en azami ilgiyi göstereceklerini söylediler. Bu bir dilek aşamasında kalmaz, pratiğe dökülür diye umuyorum.

Amatör spor kulüplerinin ve sporcuların olduğu gibi Türkiye’deki profesyonel spor kulüplerinin de sorunları var; yapısal sorunları var, maddi sorunları var. Bu spor kulüpleri kendine sahip bulamıyor, yönetici bulamıyor, başkan bulamıyor. Dolayısıyla, istemeseler de, mevcut bulunduğu ilin veya ilçenin belediye başkanlarının –altını çizerek söylüyorum- başlarına bela oluyorlar.

Türkiye’de yirmi civarında “belediye spor” adını almış kulüplerin yanında, belediyelerin desteğiyle ayakta duran sanıyorum bir o kadar veya bir o kadarın 2 katı daha fazla spor kulüpleri var. Görüştüğümüz, bu konularda destek veren belediyelerin belediye başkanları, bu konunun kendilerine –az önce, sanıyorum, Sayın Bakanım da söyledi- siyasi getirisinin asla olmadığını, kendilerine büyük yük teşkil ettiğini ifade ediyorlar.

Bunları ne yapmak lazım, nasıl bir çare bulmak lazım ki, belediyelerin üzerinden bu yükleri almak, belediyelerin asli görevleri olan ellerindeki kamu kaynaklarını, bütçelerini amatör spor kulüplerine harcamak varken, bu spor kulüplerine yönlendirmeyi engellemek… Bu da, açıkçası, benim kişisel olarak kanıma dokunuyor. Milyonlarca dolar para, bu belediyeler tarafından, o veya bu şekilde spor kulüplerine aktarılmak zorunda kalıyor, o da kamuoyu baskısıyla oluyor, mevcut ilin veya ilçenin kamuoyu baskısıyla oluyor. Ama o milyon dolarların, Türkiye’de amatör spor kulüplerine ve amatör sporculara aktarılması gerektiğini düşünüyorum, Türkiye’nin sağlıklı toplumlar yetiştirmesi adına.

Mevcut spor kulüplerimizin ivedi çözülmesi gereken sorunları var. Mevcut TV yayınlarından veya birtakım bahis oyunlarından büyük kulüpler veya Birinci Lig’de, Süper Lig’de top oynayan, futbol oynayan spor kulüpleri, diğer, İkinci ve Üçüncü Lig’deki spor kulüplerine göre çok daha fazla pay alıyorlar. Burada, sanki İkinci ve Üçüncü Lig’de top koşturan spor kulüplerimize bir haksızlık yapılıyor gibi görünüyor.

Kulüplerimizin ciddi anlamda birikmiş SSK prim borçları var. Bunlara Bakanlık tarafından, Maliye Bakanlığı tarafından bir kolaylık sağlanıp, borçlarının ödenmesine yardımcı olunması gerektiğini düşünüyorum.

Maç biletlerinden alınan KDV var. Federasyonun yine bu biletlerden aldığı bir pay var. Lisans işlemlerinin ciddi anlamda giderleri var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Seçer, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

VAHAP SEÇER (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkanım.

Transferlerden alınan stopaj vergisinin 2008’in başıyla beraber yüzde 15’lerden yüzde 40’lara çıkma durumu kesin ve bunun da spor kulüplerimize ciddi bir yük getireceği aşikârdır.

Sayın Bakanımızdan, özellikle amatör spor kulüplerimize ve sporcularımıza sahip çıkılması konusunda ve bir ilerleme sağlanması konusunda çalışmalar yapılmasını istiyor ve diliyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Seçer.

Madde üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi adına Bursa Milletvekili Necati Özensoy.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 64 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyeti saygılarımla selamlıyorum.

Ben de bir Bursasporlu olarak, bu akşam Beşiktaşı almış olduğu galibiyetten dolayı kutluyorum. Her ne kadar Bursasporlular Beşiktaşlılara kırgınsa da, bu, Avrupa kupası maçıdır. Bunun için, bütün kulüplerimizi Avrupa’da yaptığı maçlarda da desteklediğimizi ve dualarımızın onlarla olduğunu buradan belirtmek istiyorum.

İfade edildiği gibi, futbol, artık dünyada büyük bir sektör hâline gelmiş, Sayın Aydın Milletvekilimizin ifadesiyle, dünyanın 4’üncü büyük sektörü ve aynı zamanda sosyal hayatımızda da çok büyük bir yer tutuyor. Bunun dışında, maddi olarak sektör anlamında bakmaktan ziyade, futbol, artık belki de ülkelerin gelişmişlik göstergesi olarak bile kabul edilir duruma geldi. Türk futbolunun son yıllarda almış olduğu başarılarla, Dünya Kupası’nda aldığı 3’üncülük ve kulüplerimizin Avrupa kupalarında aldığı başarılarla, Türkiye’ye bakışın, tanıtım anlamındaki bakışların değiştiğini hepimiz biliyoruz. Bu anlamda, futbolun, hem sektör anlamında hem sosyal hayatımızda hem de Türkiye’nin tanıtımı anlamında büyük katkılarının olduğu gerçeği önümüzde duruyor.

Bugün, burada, Türk futbolunun bu sektör içerisinde dünyada hak ettiği yeri alması noktasında öncelikli olarak Futbol Federasyonunu özerk hâle getirmek ve onun genel kurullarının yapılması ve toplanması noktasında bir kanun tasarısı üzerinde görüşüyoruz.

Türk futbolu, Futbol Federasyonunun himayesinde ve desteklerinde bundan sonra özerk bir şekilde çalışmalarına ve faaliyetlerine devam edecektir. Ancak ben, Futbol Federasyonunun özerk hâle getirilip çalışmalarını böyle sürdürürken bir konunun da altını çizmek istiyorum. Burada çeşitli konuşmacıların ifade ettiği gibi, kulüplerin durumu birtakım himayelere muhtaç olduğundan dolayı, belediyelere ve diğer kamu kaynaklarına muhtaç olduğundan dolayı, maalesef kulüpler özerkleşememiş durumdadır. Bu gidişle de, bu borçlarla da bu borçların tasfiyesini yapabilecek güçte olmayan kulüplerin de, önümüzdeki yıllarda bu kriterlerle birlikte, maalesef kapanacak konuma gelecek durumları söz konusudur. Bunun için, geçmişte üretici birliklerini özerkleştirirken nasıl borçlarıyla ilgili burada birtakım tedbirler alındıysa, borçları silindiyse, kulüplerin de, bu anlamda, vergi, sigorta, özellikle kamuya olan borçlarıyla alakalı düzenlemeler yapmak gerekir. Artık, kulüpleri de birtakım yerlerin himayesinde olmaktan çıkartmak ve özellikle, burada konuşulduğu gibi, belediyelerin himayesinde olmasıyla da, spora bir anlamda siyasetin karışmasını engellemek adına, kulüplerin de, bu anlamda özerk olması için birtakım tedbirler geliştirmek zorundayız.

Yine, spora siyasetin bulaşması konusunda, hangi parti olursa olsun, belediyelerin himayesinde gelişen spor kulüpleriyle belediyelerin başarısı veya seçimlere yönelik bir argüman olarak kullanılması da bugüne kadar hep şahit olduğumuz olaylardır. Dolayısıyla, Futbol Federasyonu bu kanunla özerk hâle gelip bundan sonraki çalışmalarını özerk yapabilecek, ama futbol kulüpleri, yine, eğer burada tedbirler alınmamış olursa, özerk hâle gelemeyecek ve yine birtakım yerlerin himayelerinde çalışmalarına devam etmek zorunda kalacak veya kapanacaklardır.

Ben, bir de, burada, özellikle rekabet konusunda, bu Futbol Federasyonu özerkleşirken liglerdeki rekabet ve adalet konusunda birtakım eksikliklerin olduğunu ve bu kanun yapılırken de ben 4’üncü maddede söz almak istediğim ve buradaki eksikliklerini gördüğümü belirterek bunların da -bu maddede de olsa- yine altını çizmek istiyorum.

Bildiğiniz gibi, özellikle Süper Lig’de büyük kulüplerin, yani “dört büyük kulüp” dediğimizin her anlamda, rekabet anlamında üstünlükleri söz konusu. Bu sektördeki pastadan en büyük payı alan yine büyük kulüpler. Bu anlamda, Futbol Federasyonu Genel Kurulunun oluşumunda burada yeni kanunda bile benim gördüğüm, özellikle Genel Kurul üyeleri belirlenirken futbolun en üst ligi kulüplerinin başkanları ve yönetim kurulunca belirlenecek 6’şar temsilci dışında, şampiyon olmuş kulüplerin de ilave olarak 1’er temsilci verilmeleri burada belirtildi. Bu da, yine temsilde adaletin sakıncalı durumlarından bir tanesi. Belki burada Genel Kurula ilave olarak 4 temsilci gönderilecek, ama 4 temsilci değil 1 temsilci bile sonuçları değiştirmeye bir anlamda yeter diye düşünüyorum.

Yine, bu kurullar oluşurken yine benim gördüğüm, Bursasporda yöneticilik yaparken, altyapıdan sorumlu bir yönetici olduğum için, özellikle kulüplerin altyapılara nasıl baktığını ve asıl geliştirilmesi, üzerinde daha çok konuşulması gereken bütün kulüplerin altyapıları olmuş olmasına rağmen, bu kurullar, bu Genel Kurul oluşturulurken, bu delegeler oluşturulurken yine altyapıların hocaları veya altyapı sorumlularının da, bu kulüplerin temsilcilerini belirlerken bu kurulların içerisinde olması görüşülebilir ve belirtilebilirdi.

Yine, burada, A millî takımında teknik direktörlük yapmış Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yanında, ümit millî takımında ve yaş gruplarında da görev yapan antrenörlerin, teknik direktörlerin de bu kurulların içerisinde yer alması sağlanır ve kulüplerin altyapılarının da bu anlamda genel kurullarda problemlerinin gündeme gelmesi ve bunların geliştirilmesi sağlanabilirdi.

Genel kurulların tek görevi seçim yapmak değildir, o genel kurullarda problemleri tartışmak, görüşmek ve problemlerle alakalı da yine tedbirler geliştirmektir. Bunun için, burada gördüğüm en büyük eksikliklerden bir tanesi, yine, Anadolu kulüplerinin burada temsilde adaletinin biraz arkada bırakılmış olması ve altyapıyla ilgili herhangi bir cümlenin de geçmemiş olmasıdır.

Burada, yine, 4’üncü maddede, belki madde geçti, ama önerge de versek, önergeler maalesef kabul görmeden geçiyordu, özellikle “Üçüncü Lig’de her gruptan ilk beş kulübün başkanları” ifadesinin, burada hangi dönemde belirlendiği belli olmadığından dolayı, burada yine belirtildiği gibi, maç fazlası veya eksiğiyle olanların puan esasına göre Federasyona yetkinin verilmesi ve averajların eşit olduğu durumlarda yine Federasyon gözetiminde kurayla belirlenmesi noktasındaki sakıncaları da, ilk yarının tescili ve lig sonunun tescilinde bu delegelerin belirlenmesi belirtilmiş olsaydı, buradaki sakıncalar da kendiliğinden kalkmış olacaktı diye düşünüyorum.

Yine, burada, 4’üncü maddedeki, Genel Kurul oluşurken, yine bu delegasyonun oluşumunda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özensoy, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

NECATİ ÖZENSOY (Devamla) – Toparlıyorum.

Yine bu delegasyonun oluşumunda “Büyükler kategorisinde olimpiyat, dünya, kıta futbol federasyonları şampiyonaları finalleri ile Avrupa şampiyonalarının en az yarı finallerinde maç yönetmiş faal olmayan hakemler.” Faal olmayan hakem herhangi bir yarı final veya finalde bir maç yönettiyse, bir başkası da Avrupa kupalarında veya bu turnuvalarda on tane maç yönettiyse, hangisinin tecrübesi daha fazladır? Bunu da dikkate almak lazım diye düşünüyorum.

Son olarak bu yapılacak kanunun sonucunda futbola siyasetin gölgesinin düşmesi noktasındaki endişelerimizi bir kez daha tekrarlıyoruz. Biz, sanki giderayak özerk hâle getirirken son olarak finalde bir rövanş, bir hesaplaşma içerisinde olunduğu kanaatinde olduğumuzu belirterek hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Madde üzerinde şahsı adına Sinop Milletvekili Abdurrahman Dodurgalı.

Buyurun Sayın Dodurgalı. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ABDURRAHMAN DODURGALI (Sinop) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan 64 sıra sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesi üzerinde şahsi görüşlerimi belirtmek istiyorum.

Konuşmama başlamadan önce, son ana kadar bize bir hayli heyecanlı dakikalar yaşatan ülkemizin güzide kulübü Beşiktaşın bu akşam elde etmiş olduğu başarıyı canıyürekten kutluyorum. Takımın mimarı ve başarıda da önemli katkısı olduğunu düşündüğüm antrenörleri Ertuğrul Sağlam’a hem bundan sonraki maçlarında hem de gelecekte başarılar diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Tabii bu güzel günde, bu içtenlik içinde, Fenerbahçemizin de önümüzdeki o önemli maçında başarılı bir oyun çıkaracağını ve kendisinden beklediğimiz başarıyı göstereceğini de umuyorum, düşünüyorum ve temenni ediyorum, Fenerbahçeye de başarılar diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Burada, muasır medeniyet seviyesine ulaşmayı, hatta onun üstüne çıkmayı kendisi için önemli bir hedef olarak kabul eden bir partinin temsilcisi olarak, hem Avrupa Birliği müzakerelerine başlamış, başlatmış ve müzakereleri bu seviyeye kadar getirmiş, daha da ileriye götürmekte azimli olan bir partinin spor alanında yapmayı düşündüğü daha kaliteli bir spor hayatına, daha kaliteli bir kulüp hayatına geçişimizi sağlayacak olan bugünkü çalışmamızda üzerinde konuştuğum 5’inci madde, hem partimizin hem de bu kanunu teklifi eden spordan sorumlu Devlet Bakanlığımızın ne kadar demokratik yaklaşımlar içinde olduğunu göstermeye -belki bu madde bile- tek başına yeterlidir. Çünkü şu hususa dikkatinizi çekiyorum: Bu maddede, Genel Kurulun görevleri arasından Tahkim Kurulunu seçme görevi alınıyor ve Federasyon Başkanına, hem Tahkim Kurulu Başkanını hem de Tahkim Kurulu üyelerini teklif etme ve o federasyonun başkanı olduğu kurula da onaylama yetkisini veriyor.

Bundan önceki kanunun ilgili maddesi, 17’nci maddesi Tahkim Kurulunun görevlerini şöyle tadat ediyor, özellikle baktım bu maddeye: Federasyonla ihtilafı olan herkesin itiraz mercisi olan unsur, itiraz mercisi olan yer Tahkim Kurulu. Şimdi şunu düşünebiliyor musunuz: Hem Federasyonla ihtilafı olacak hem de bu ihtilafı çözme konusunda nihai kararı verecek olan merci Federasyon Başkanının teklif ettiği ve bu Başkanın başkanlık yaptığı kurulun onayladığı Tahkim Kurulu olacak. Onun için, bu kadar demokratik düşünebilen ve bu durumda bile başkanın tarafsızlığından şüphe etmeyen bir düşünceyle bu maddeyi rahatlıkla getiren bir Bakanlığın, ileride spora müdahale etmek gibi bir düşüncesinin olmadığının tek başına bu bile göstergesidir.

Belki dikkatinizi çekmedi, Sayın Bakanımız, kanunun geneli hakkında görüşlerini belirtirken “Birçok ülkede olmayan geniş bir özerklik alanı tanıdık.” dedi yanlış hatırlamıyorsam, böyle bir terim kullandı, “birçok ülkede olmayan geniş bir özerklik.” Yani, benim anladığım kadarıyla UEFA ve FIFA bize madde madde bunları tadat etmedi, Sayın Bakan ve onun kurulları, bürokratları bir tercih kullandılar. Bu tercihte de, Federasyonu en ileri derecede nasıl özerk hâle getirebiliriz noktasını hiçbir zaman göz ardı etmeden bu düzenlemeyi getirdiler. Onun için, burada, bu maddenin görüşülmesine kadar, bu maddeleri getiren, bu kanunu getiren, bu değişiklik tasarısını getiren kişiler hakkında siyasetin spora müdahalesi yorumunun yapılmasını, doğrusu, haksız buluyorum.

Tabii bu yetkiler verildiğinde sorumluluğun da artacağını düşünüyorum. Yani, bir de şöyle düşünelim arkadaşlar: Başarısızlık hâlinde, ben bunu komisyon çalışmalarında da söyledim, siyasi otorite, hükûmet veya o, spordan sorumlu Devlet Bakanlığı falan hiçbir sorumluluk kabul etmeyecek. Niye?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Dodurgalı, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

ABDURRAHMAN DODURGALI (Devamla) – Çünkü bütün yetkiler, bütün icraat Federasyonun uhdesinde olacak ve Federasyon hem yetkilendirilmiş hem de o oranda sorumlulukları artırılmış olacak. Belki işin bu yönünün bile biraz düşünülmesi lazım diye düşünüyorum.

Ben, sadece il merkezinde kırkın üzerinde amatör kulübü olan ve Türkiye liglerinde sadece hentbol takımı ile temsil edilebilme imkânına kavuşmuş bir ilin parlamenteri olarak, burada, yeni seçilecek Federasyonun veya şu andaki Federasyonun amatör spor kulüplerine ayırdığı ödeneğin daha da artırılmasını diliyorum ve çocuklarına sportmenliği aşılamak ve ileride elde edecekleri mesleklerin birisinin de futbolculuk olabileceğini söyleyen bir baba olarak, bu akşam burada çıkacak olan bu kanun tasarısının çocuklarımızın önünü açacağını düşünüyorum ve burada görev alan herkesi bu yaptıkları icraat sebebiyle saygıyla selamlıyorum. Sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dodurgalı.

Şahsı adına Sivas Milletvekili Hamza Yerlikaya.

Sayın Yerlikaya, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HAMZA YERLİKAYA (Sivas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 64 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesi hakkında görüşlerimi bildirmek için söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Biliyorsunuz bayağı zaman geçti, sizleri de fazla meşgul etmek istemiyorum. Herkese hayırlı akşamlar diliyorum. Beşiktaşı ve Ertuğrul Sağlam’ı da canıgönülden kutluyorum. İnşallah daha ileriye, daha güzel günlere gideceği kanaatindeyim. Fenerbahçeyi, Beşiktaşı ve Galatasarayı hepsini canıgönülden kutluyor, hayırlı akşamlar diliyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yerlikaya.

Trabzonsporu da tebrik edecektin bu arada.

Madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Enöz, buyurun efendim.

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Aracılığınızla...

Aslında 4’üncü maddeyle ilgili soru talebim olmuştu, herhâlde, o, 4’üncü maddede gerçekleşmedi.

BAŞKAN – Sonradan girmiştiniz, ben gördüm, önergelere başlamıştık.

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Evet, Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, FIFA ve UEFA’nın icra kurulunda beş yıldan daha az görev yapan kaç tane Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı var ki bunlara beş yıl görev yapma zorunluluğu getirdiniz?

İkinci sorum: Genel Kurulun Yönetim Kuruluna taşınmaz alımı ve satımı için verdiği yetkinin sınırı ne kadardır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Enöz.

Sayın Cengiz...

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Sayın Bakanım, bu kanunun 4’üncü maddesinde özellikle (d) fıkrasında belirtilen bir konu var. Bu da “Üçüncü Lig’de ilk beş sırada yer alan kulüplerin Genel Kurul üyeliği kabul edilecek” denilmektedir.

Burada birinci sorumuz şu şekilde: Yani, Genel Kurula üye olacak ilk beş sıradaki lig kulüpleri bir önceki lig sıralamasına göre mi alınacak, yoksa o anda faal olan lig sıralamasında, efendim, son haftaya göre mi değerlendirilecek, tebliğ tarihine göre mi değerlendirilecek? Bu durum ligde devam eden futbol ligindeki kulüplerle puan sıralamasının her an değiştiği bir ortamda kulüpler ile Futbol Federasyonunun karşı karşıya gelmesini sağlar mı?

Bir de aynı maddenin (ı) fıkrasında yine belirtilen bir…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir sonrakinde devam edersiniz.

Sayın Akçay...

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

4’üncü maddenin görüşülmesinden sonra verilen ara nedeniyle, 4’üncü maddeyle ilgili olarak soru yöneltememiştik. Sorum 4’üncü maddeyle ilgili olacak.

Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri olarak, görüşülmekte olan 64 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesinin birinci fıkrasına bir bent eklenerek Türkiye Faal Futbol Hakemleri ve Gözlemcileri Derneği Başkanının da Genel Kurul üyesi olarak temsil edilmesini teklif etmiştik. Sayın Bakanla Hükûmet tarafından bu bizim teklifimiz hemen reddedildi, kabul edilmedi. Ancak, daha sonra, AKP milletvekilleri tarafından aynı hüküm hiç tereddütsüz kabul edildi. Bu tutum sizce doğru bir tutum mudur diye soruyorum. Çünkü, doğru bir tanedir diye biliyoruz. Bunun da kabul edilmesini gönlümüz arzu ederdi.

Bir ikinci sorum, yine…

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Vakit yetişmedi.

Sayın Özdemir, buyurun.

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Bakan, spor kulübü karşılaşmalarında birçokları göstermelik olarak güvenlik teşkilatları, özel güvenlik teşkilatları bulundurmakta. Bunların bütün karşılaşmaları, tedbirler polis nezaretinde alınmaktadır ve kulüpler de bu karşılaşmalardan birçok para almaktadır. Bunlardan polise de ödeme yapılmasını düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özdemir.

Sayın Barış...

TANSEL BARIŞ (Kırklareli) – Öncelikle Beşiktaşı kutluyorum ve Avrupa Şampiyonasında başarılar diliyorum.

Sayın Bakanım, iki sorum var:

1) Amatör takımlara karşı olan duyarlılığınızı biliyorum. Bu nedenle soruyorum: Zor şartlarda forması, ayakkabısı dahi olmayan bu amatör takımlara Bakanlığınız aracılığıyla Futbol Federasyonu daha çok sahip çıkabilir mi?

2) Futbol Federasyonu elde ettiği gelirlerle Üçüncü Lig takımlarına daha çok kaynak aktarabilir mi? Çünkü Trakya’da bugün İkinci Lig’de takım yok, Üçüncü Lig’de bir veya iki takım mevcut. Lüleburgazspor, 1979, 80 yıllarında Fenerbahçeyi, Beşiktaşı eleyen takım, bugün gerçekten ekonomik zorluklar altında bir dönem geçiriyor. Bu takımlara sahip çıkar mı acaba Federasyonumuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Barış.

Sayın Bakanım, buyurun.

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Özdemir’in sorduğu soruyla başlamak istiyorum. Müsabakalarda güvenliğin sağlanması amacıyla önemli sayıda güvenlik güçlerimiz görevlendirilmektedir ve şu andaki Yasa’mıza göre de herhangi bir ücret ödenmemektedir. Açıkçası güvenlik güçlerimiz, hem genel asayiş görevleri yanında bu görevi de büyük bir özveriyle yıllardır yapagelmektedirler. Sayın Özdemir de onların İstanbul Emniyet Müdürü olarak bu görevde faal bir şekilde, başarılı bir şekilde görev yapmış bir arkadaşımız, beraber çalıştık.

Aslında, spor kulüplerinin kendi güvenlik güçlerini, özel güvenlik birimlerini kurmaları ve maçta asayişi sağlamaları konusunda genel bir anlayış var. Ancak, bunun kulüplere mali külfet getireceği gerekçesiyle, açıkçası, kulüplerimiz bu meseleye fazla yanaşmıyorlar, bir taraftan da güvenlik güçlerimize de ödeme konusunda yine aynı tutumlarını devam ettiriyorlar. Ama bu, çözmemiz gereken, masamızın üzerindeki önemli konulardan biri. Gerçekten, emniyet teşkilatımız yıllardır bu konuda fedakâr bir çalışma gösteriyor.

Bunu kulüplerimizle tartışacağız ama onların da kaldırabilecekleri bir mali külfet içerisinde, biraz daha belki özel güvenlik birimlerinin arttırılması bir yol olarak gözükmekte.

Sayın Akçay “Bizim önergemizde aynı hüküm vardı, niye kabul edilmedi, sonra Sayın Arıcı’nın önergesi kabul edildi?” dedi. O benim dikkatimden kaçmadı, ama sizin önergenizde ikinci bir bölüm daha vardı, iki husus vardı. Birinci bölümü, evet, kabul edecektik ama öbür bölümü kabul edemediğimiz için teknik olarak onu kabul edemedik. Ama şunu diyebiliriz: Sizin de desteğinizle, Faal Hakemlerin Genel Başkanı, Genel Kurul üyesi olmuştur Sayın Arıcı’nın önergesiyle birlikte.

“Bu Üçüncü Lig’deki ilk beş takımın sıralaması neye göre belli olacak?” Doğru; burada bir değişkenlik olabilir. Ama, kanunumuzdaki tabir şudur: “Çağrı tarihinde klasmandaki sıralaması olan takımlar çağrılacaktır.“ Yani, Genel Kurula çağrı yapıldığı tarihte 1, 2, 3, 4, 5 kimse, onlar Genel Kurulda delege hakkı olmaya…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, Genel Kurul günü o 5’inci takım 7’nci takım olabilir, Genel Kurul günü.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Yasada belirtilmiyor Sayın Bakanım.

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – İşte, yani buradan şunu söylemek istiyorum: Yani bunu bu otuz günlük süre içerisinde, yani liglerin ölü döneminde yapmamızın sebebi veyahut da oradaki arzumuz buydu. O zaman herhangi bir hareketlilik olmayacak, dolayısıyla, stabil bir durumda kulüplerin… Ama, bir değişmede bir şeye de fazla etkisi olacağı kanaatinde değiliz.

“FIFA ve UEFA’da icra kurullarında beş yıldan fazla veyahut da az kimler var?” diye bir soru var. Onu, izin verirseniz, yazılı cevaplayalım.

Yine, taşınmaz alımı konusunda bir sınırlama konusu var, onu da yazılı cevaplamak istiyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamam.

Maddeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, madde kabul edilmiştir.

6’ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 6- 3813 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.

“j) Tahkim Kurulu Başkan ve üyeleri ile Uyuşmazlık Çözüm Kurulu Başkanını Yönetim Kuruluna teklif etmek.”

BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ergün Aydoğan, Balıkesir; MHP Grubu Adına Beytullah Asil, Eskişehir; şahısları adına Ahmet Öksüzkaya, Kayseri; Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Malatya Milletvekilleri.

İlk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ergün Aydoğan, Balıkesir Milletvekili.

Buyurun Sayın Aydoğan. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; görüşmekte olduğumuz 64 sıra sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesinde, grubum adına görüşlerimi bildirmek üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, üzerinde görüşmekte olduğumuz Futbol Federasyonu Kuruluş Yasası -tabii, o kadar önemli olduğu görülüyor ki- üzerinde çok çalışılmadan, hızla Meclisimize gelmiş bulunmakta.

Tabii, Türkiye’de, futbol dediğimizde hepimiz ve Türkiye’deki bütün yurttaşlarımız spora olabildiğince, özellikle futbola son derece ilgili. O nedenledir ki, konuşmaya başlamadan önce bu akşam Şampiyonlar Ligi’nde Beşiktaşın almış olduğu galibiyeti bir kez daha kutluyorum.

Değerli arkadaşlar, spor uluslararası ilişkileri geliştirerek dünya barışına katkıda bulunan evrensel bir dildir. Sporun dini, dili, rengi, ırkı, siyaseti olmaz. Büyük kitleleri arkasından sürükleyen büyük bir olgudur.

Türkiye’de de spor denilince önce futbol gelmektedir. O nedenle, belli alanlardaki eksikliklerimizin, ekonomideki başarısızlıklarımızın tek savunucusu, zaman zaman Avrupa’da ve millî başarılarımızda futbolun arkasına sığınarak kutladığımız, zaman zaman da ölçüsünü kaçırdığımız bir kurtuluş, bir sevinç vesilesi olarak görüyoruz. O nedenle, biraz önce de Sayın Bakana ifade ettiğimiz gibi bu sevincimizin dozunu ayarlamakta zorlanıyoruz.

Tabii, Bakanımızın da ifade ettiği gibi statlardaki seyirci sayımızın yetersizliği söz konusu. Ama, buradaki bu yetersizliğin temelinde, spor ve özelinde futbol dediğimizde, statlarda yaşanan kötü tezahürat ve şiddet… Bu kötü tezahürat ve şiddet sonrasındadır ki, futbolu ve sporu çok sevmiş olmamıza rağmen, aileler çocuklarını maçlara göndermekten imtina etmektedir. Çünkü, orada önüne geçilemeyen sorunları yaşamak istememektedirler. Oysa, futbolun ve sporun Türkiye’de ve dünyada bu kadar ilgi gördüğü bir spor dalında, aileler de çocuklarıyla beraber bu güzellikleri paylaşmayı elbette isterler.

Tabii, bizde spor denildiğinde, tabii ki öncelik futbolda. Okullarımızda ve eğitim kurumlarımızda da bu konuda çalışmaların yaygınlaştırılması ve spora olabildiğince destek verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de futbol en çok sevilen ve seyircisi olan spor dallarındandır.

Futbol, büyük bir sanayi kolunu beraberinde getirdiği gibi ekonomiye de katkısı oldukça yüksektir. Bunun bir sonucu olarak da hemen her seviyede kişisel ve toplumsal etkinliklerde başı çekmektedir.

Bugün dünyada milyarlarca kişi futbol ile âdeta yatıp kalkmaktadır. Aynı zamanda, futbolcu değişimleri, uluslararası turnuvalar, müsabakalar büyük kitleleri bir yerden bir yere taşımaktadır. O nedenledir ki, kısa bir süre önce millî takımımızın da Avrupa Futbol Şampiyonasına katılmış olmasını bütün ulus olarak sevinçle karşıladık ve bu mutluluğu beraber paylaşıyoruz. Tabii, ülkelerin dünyada ve Avrupa’da tanınmasının vesilesi de spor ve özellikle futboldur. O nedenle, Avrupa şampiyonluğunda da ülkemiz millî takımına başarılar diliyor ve Avrupa’da başarılı olmasını yürekten destekliyoruz.

Tüm bu nedenlerle, Türkiye Futbol Federasyonu statüsünün FIFA statüsüyle uyumlu olmasını sağlamak, Türkiye’de futbola ilgiyi daha da artıracak, liglerin ve müsabakaların daha sorunsuz oynanmasını sağlayacaktır. 2004 tarihinde yürürlüğe giren ve pek çok yeni madde, kapsam ve ilke içeren yeni FIFA statüsü, FIFA üyelerinin de kendi statülerini FIFA statülerine uydurma mecburiyetini de beraberinde getirmiştir. Bu ihtiyaçtan doğan yeni bir Türkiye Futbol Federasyonu Yasası bugün önümüzdedir. Ama, her zaman olduğu gibi, biz futbolda da olayı abartıyoruz. Tüm dünyada spor evrensel olarak kabul edilip, dil, din, ırk, siyaset ayrımı yapılmazken, maalesef, spora siyaset karıştırıyoruz. Tüm dünyanın kabul ettiği oyun kurallarını kabul ederek, uluslararası müsabakalara katılmamız, bu müsabakalara hazırlanma konusunda sporcularımıza uygun zemini hazırlamamız gerekirken, maalesef biz, kişilerle uğraşıyoruz. Bugünkü Futbol Federasyonunun yönetimi ve Başkanını nasıl değiştiririz, onun hesabını yapıyoruz.

Tabii, burada amaç üzüm yemek mi, bağcı dövmek mi? Bunu da bir düşünmek gerekiyor. Bu kanun tasarısı hazırlanırken Futbol Federasyonunun görüşü alınmış mıdır? Onu da tabii bilmemiz gerekiyor.

Futbol müsabakalarında o kadar sorun yaşıyoruz ki, burada saymakla bitiremeyiz. Sabahlara kadar konuşsak, futbolun içinde yaşanan bu sorunları anlatmakta zorlanırız. Bu sorunlar ortadayken, bizim burada, futbolda özellikle, biraz önce de ifade ettiğim gibi, önceliğimiz, Meclisimizin de öncülüğünde, aileleri, gençleri spora katmak ve daha verimli hâle getirmek, ailelerin ve toplumun ilgisini spora çekebilmek için yine stadlardaki bu kötü oluşumu önlememiz gerekiyor. Tabii, bununla beraber “spor” dediğimizde elbette sadece futbolu anlamamamız gerektiğini ve “futbol” dediğimizde de sadece üç büyük kulübü anlamamamız gerektiğini bilmemiz gerekiyor.

Burada, bütün ülkemizde, özellikle İkinci, Üçüncü Lig ve amatör liglerde oynayan amatör sporcularımızı olabildiğince desteklememiz gerektiğini, kısacası sadece futbol olarak değil, spora genel bir destek vermemiz gerektiğini, okullarda sporu yaygınlaştırmamız gerektiğini, Yüce Atatürk’ün dediği gibi, sporcunun zeki, çevik, aynı zamanda da ahlaklısını yetiştirmemiz gerektiğini, Avrupa’da olduğu gibi küçük yaşlarda çocuklarımızın bir sporcu ruhuyla yetişebilmesi için okullarımızdan başlamamız gerektiğini düşünüyoruz.

Tabii, bütün bölgelerimizde, biraz önce arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi, belediyelerimizin ve yerel yönetimlerimizin de amatör kulüplerin ve amatör sporcuların desteklenmesi yönünde yerel yönetimlerin bu konuda Bakanlık tarafından desteklenmesi gerektiğini söylüyoruz.

Tabii, bugün burada futbolu konuşuyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Aydoğan, konuşmanızı tamamlayınız.

ERGÜN AYDOĞAN (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

Futbolun özerkliği nedeniyle dış müdahalelerden arındırılarak seçimlerine ve işlevine siyasetin karıştırılmaması gerektiğini, sporun sporcuya bırakılması gerektiğini düşünüyor, şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydoğan.

Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Beytullah Asil.

Sayın Asil, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakanım, geçici maddelere kadar olan tasarının diğer maddelerinde herhangi bir sıkıntı görmüyoruz. Gelin, bütün yanlış anlamalara meydan vermemek için, iyi niyetli olduğunuzu da göstermek için şu geçici 1’inci maddede…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan duymuyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Dinliyor, dinliyor…

BEYTULLAH ASİL (Devamla) - …hazırladığınız bu önergeyi düzeltelim ve hiç kimsenin yanlış bir şey anlamadığından, sizin de iyi niyetli olduğunuzdan emin olarak bu yasayı hep birlikte çıkaralım.

Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; şimdi, size, bu yasa tasarısı bu şekliyle çıktığında olacakları söyleyeyim. 23 Kasım 2007 Cuma günü Bugün gazetesinde Hakan Aygün köşesinde şöyle yazmış: “Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy öyle dolmuştu ki maç sonrası gözyaşlarını tutamadı. Ulusoy’un Hükûmet tarafından pek istenmediğini biliyoruz. Ulusoy, istenmeyen adam olmasına rağmen Hükûmetle hiçbir zaman savaşma yoluna gitmedi. Bir önceki genel seçimlerden sonra Siirt’e gidip Tayyip Erdoğan’ın milletvekili seçilmesi için bile çalıştı, çünkü Federasyon Başkanlığını istiyordu, ancak yaranamadı. Erdoğan, Ulusoy’un Federasyonun başına gelmesini istemedi. Yakın dostu Hasan Doğan’ın ekibi Federasyonun başına geldi. Ulusoy kendisine yapılanı hazmedemedi. Federasyon yönetimini devirerek tekrar başkanlık koltuğuna oturdu. Ardından Mehmet Ali Şahin, Ulusoy’un görevden uzaklaştırılması için savaş açtı. Bu savaşın arka plandaki komutanı Başbakan Erdoğan idi. Ulusoy, kendisine tüm yapılmaya çalışılanlara rağmen Hükûmetle arayı düzeltmeye uğraştı. Bosna zaferinden sonra mikrofonlara konuşurken Ulusoy’a dikkat ettim, Cumhurbaşkanı Gül’e, Başbakan Erdoğan’a teşekkürler yağdırdı, yani artık benimle barışın dedi. Ancak, Hükûmet, Ulusoy’u hâlâ istemiyor. Ulusoy’un, Hükûmetin istememesine rağmen devirdiği Hasan Doğan ekibi yeniden Federasyon yönetimini ele geçirmeye hazırlanıyor. Başbakan Erdoğan da hiçbir dostundan asla vazgeçmediği gibi Hasan Doğan’dan vazgeçmek istemiyor, yani iş artık gurur meselesi oldu. Bakalım Hükûmet ile Ulusoy’un ilişkileri bundan sonra nasıl gidecek.”

Hakan Aygün’ün yazdıklarının bir tek satırına katılmıyorum. Ne Hükûmetin ne Bakanın ne Sayın Başbakanın böyle bir niyetinin olmayacağını da biliyorum, ama işte kamuoyunun geldiği nokta bu Sayın Bakanım.

Yine, gelen fakslardan bir tanesinde -nereden, Zonguldak’tan bir yerel haber gazetesinin imtiyaz sahibi yazıyor. Kendisinden izin almadığım için ismini söyleyemiyorum, ama arzu ederse Sayın Bakana da veririm- “Eskişehir Milletvekili olarak bölgemizin, ilinizin sorunları kadar ülke sorunlarıyla da yakından ilgilenmeniz sebebiyle bir yerel gazeteci olarak dikkatimi çeken ve sizinle paylaşmak istediğim bir konu var. Birincisi, çalışma hayatı içinde yaşanan gelişmeler  dikkatimizden kaçmıyor. Türk Millî Takımı, futbol takımımız büyük bir çabayla uğraştı ve Avrupa şampiyonasına gitmeye hak kazandı. Birtakım güçler bunu -anlıyorum ki- hazmedemiyorlar. Başarımızın kursağımızda  kalması için ne gerekiyorsa yapıyorlar.” Devamla: “Spordan sorumlu Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu, Antalya’da düzenlenen Dünya Ampute Futbol Şampiyonasının açılış töreninin ardından gazetecilerin, futbol kulüplerinin başkanları ve federasyon yöneticilerinin demeçlerine ilişkin sorularını yanıtladı. Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu, ‘Futbol özerktir ve özerklik içerisinde doğabilecek ihtilafları giderme konusunda kendi dinamiklerini kullanması gerekir.’ dedi. Futbolun yönetimi ve futbol organizasyonu içinde doğabilecek sorunların çözüm yerinin yasalarla belli olduğunu belirten Bakan Başesgioğlu, Türkiye’de özerk bir futbol federasyonu olduğunu söyledi. Bakanın iyi niyetinden şüphemiz yok. Ancak, AKP, bedeli ne olursa olsun Türkiye Futbol Federasyonunu ele geçirme gibi bir strateji uyguluyor.“

Evet, Sayın Bakanım, bütün bu söylemlerin daha da çoğalmasına, daha da farklı yerlere taşınmasına, bu yasayı çıkardıktan sonra bugün Hükûmete, yarın “Türkiye Büyük Millet Meclisi de bu işe alet oldu.” yazıları yazılmaya başlanacak.

Değerli milletvekilleri, buna fırsat vermeyelim. Gelin… Diğer maddelerdeki itirazlarımızı görmezden geldiniz, amenna, saygı duyduk; sizin kararınızdır, çoğunluğun kararıdır, biz gerekeni burada söyledik. Vicdanen, hem futbol kamuoyu karşısında hem Türk milleti karşısında hem de vicdanımız nezdinde biz aklandık. Ancak, bu, sadece birilerine değil, hem Türkiye Büyük Millet Meclisine hem Türk futboluna hem de Hükûmete ve Başbakana, Sayın Bakana varıncaya kadar töhmet altında bırakacaktır. Gelin bu inattan vazgeçelim. Nedir? “Mevcut ana statü bu kanunla getirilen düzenlemelere uygun hâle getirilir ve Genel Kurulun onayına sunulur.” diyelim, Genel Kurul onaylasın. Gerekiyorsa, arzu ediyorsa -yüzde 40 maddesini de geçirdiniz- olağanüstü toplantıya çağırsın, seçim yapmak istiyorsa seçim yapsın, ama bunu kendileri yapsın. Bu işe biz, bu yüce Meclis alet olmasın. Bütün çabamız, bütün arzumuz bu.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İstediğinizin aynısı zaten önergede var.

BEYTULLAH ASİL (Devamla) – Ama, devamında diyor ki: “Federasyon Başkanı, Yönetim Kurulu ve Denetleme Kurulunun seçimlerinin yenilenip yenilenmeyeceği ad okunmak suretiyle Genel Kurulun onayına sunulur.”

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Tamam, ne kadar güzel.

BEYTULLAH ASİL (Devamla) - Bunu niye biz emredelim, buna Genel Kurulun kendisi karar versin.

OKTAY VURAL (İzmir) – Siz niye istiyorsunuz canım, Genel Kurul yapsın. Siz Genel Kurul musunuz?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır, çok güzel, sizin söylediğinizi yapıyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – Futbol Federasyonu Genel Kurulu muyuz biz?

HÜSNÜ ORDU (Kütahya) – Önergeyi iyi okuyun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sizin söylediğinizi yapıyor burada.

BEYTULLAH ASİL (Devamla) – Ama, devamında da diyor ki: “Bunu kaldıralım.”

OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır, değil. Bizi Futbol Federasyonu Genel Kurulunun yerine koyuyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Eğer Genel Kurul…

BAŞKAN – Sayın Elitaş, karşılıklı konuşmayalım efendim lütfen. Kürsü herkese açık.

BEYTULLAH ASİL (Devamla) - (b) maddesini kaldıralım. “Federasyon Başkanı, Yönetim Kurulu ve Denetleme Kurulunun seçimlerinin yenilenip yenilenmeyeceği ad okunmak suretiyle Genel Kurulun onayına sunulur.”

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Çok güzel, tamam.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bırakın onu, onlar karar versin.

BEYTULLAH ASİL (Devamla) – Efendim, bunu biz emretmeyelim, kendileri arzu ediyorlarsa yapsınlar.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Zaten arzu ediyorlarsa yapacaklar.

OKTAY VURAL (İzmir) – Siz diyorsunuz, zorluyorsunuz onları.

BEYTULLAH ASİL (Devamla) - Ama, emrediyoruz burada. Geçici maddenin hükmü nasıl…

Gelin, şu önerimizi bari kabul edin, Türk futbolunu ve sizleri de bizleri de içinde bulunduğumuz -bu çatının altında- mensubu olduğumuz Türkiye Büyük Millet Meclisini de töhmetten kurtaralım diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Asil.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, AK Parti Grubu adına söz almak istiyorum.

BAŞKAN – AK Parti Grubu adına…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, Sayın Bakan da söz istiyor.

BAŞKAN – Siz de mi konuşacaksınız Sayın Bakanım?

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Evet.

BAŞKAN – Önce Hükûmete söz verelim, sonra size.

Hükûmet adına Sayın Bakan konuşacaklardır.

Sayın Başesgioğlu, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, biraz uzun bir çalışma yapacağız, buna hepimiz hazırız herhâlde, yani en azından biz hazırız.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Daha yüzde 25’i, yüzde 75’i duruyor.

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Yüzde 25’i…

Şimdi, aslında söz almayacaktım, ama biraz evvel konuşan değerli milletvekilimizin bazı ifadeleri var, onlardan rahatsız oldum, onları düzeltmemiz lazım.

Bir kere Parlamento hiçbir şeye alet olmaz sayın kardeşim. Yani, yasa yapmak suretiyle Parlamentoyu bir şeye alet etmek yanlış bir ifade. Yani, bilmiyorum, belki kastınızı…

OKTAY VURAL (İzmir) – Olanlar var. Aycell-Avea birleşmesine Parlamento karar verdi Sayın Bakanım, Mavi Akıma da Parlamento karar verdi.

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Şimdi, belki kastı aşan bir ifade oldu.

Geçen yabancı bir başbakanın beyanatı vardı: “Parlamentodan çıkmış bir kararı tartışmanın ne kadar antidemokratik bir şey olduğunu çok açık söylüyorum.” diyor.

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Çıkmadan önleyelim diyoruz bu antidemokratikliği.

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Hayır, yani buna katılmıyorum Yine siz sözünüzde ısrar edebilirsiniz. Yani Parlamento  -burada her şey açık- niye alet olacak? Yani bir şey mi kaçırıyoruz, bir şey mi kaptırıyoruz? Niye alet oluyoruz? Yani, kimsenin göremediği öyle gizli mizli bir hesap yok, bütün süreci şeffaflığıyla anlattık burada. Yani, bunu ikinci defa söylediğiniz için söz almak gereğini duydum.

Bir de dönüp dolaşıp şeye dolaşıyorsunuz, bu geçici maddedeki seçim hikâyesi. Bu seçim işi sizi niye bu kadar rahatsız ediyor?

OKTAY VURAL (İzmir) – Çünkü daha önce müdahale ettiniz.

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Daha önce yok, ben yeni bir başlangıç yapmak istiyorum, bunu anlatmaya çalışıyorum size.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Kongresini yapmış bir federasyonu seçime niye zorluyorsunuz?

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Bir dakika… Bir dakika… Dinleyin bir dakika, müdahale etmeyin.

BAŞKAN – Sayın Akcan, müdahale etmeyin.

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Yani, siz ısrarla bu maddedeki “seçim” lafı kalksın diyorsunuz, ondan sonra her şeye tamam diyorsunuz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Her şeye tamam demiyoruz.

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Biz de diyoruz ki sevgili arkadaşlarım, biz de şunu diyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Önce seçim…

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Burada yazmış olduğumuz seçim lafı bir buyurganlık değildir, bir dikte değildir. Diyoruz ki: “Ey Genel Kurul, senin görevin çok önemli. Bu kadar yetkiden vazgeçmişiz. Trilyonluk bütçesi olan bir organizasyonun delegesisiniz. Hem millî takım hem de futbolun ikinci devredeki yönetimi konusunda tarihî bir karar vereceksin. Onun için, bu seçimin yapılıp yapılmayacağını senin iradene soruyoruz.” Eğer o sorumluluğunu idrak edip, “Hayır, ben seçim konusunda bir irade beyan etmiyorum.” derse yolu açık olsun. Ama derse ki “Evet, bu kadar kurul değişti, yeni kurumlar geldi, 2006’daki iradeyi yeniden benim gözden geçirmem lazım. Devrettiğim yetkilerin kullanılması konusunda benim irademin şu şekilde tecelli etmesi lazım.” Bir güvenoyu konusunda irade beyan edince, bırakın seçim yapsın. Seçimden niye korkuyoruz? İkide bir… Seçim noktasında, halka gitme konusunda hepimizin arzusu var. Bu, şeye benziyor: Parlamento seçimi yapılmış… Delege yapısı değişiyor çünkü.

OKTAY VURAL (İzmir) – Cumhurbaşkanını niye seçtirmediniz?

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Parlamento seçimi yapılmış, Millî Eğitim Komisyonu devam etsin diyorsunuz.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Her yıl seçmen de değişiyor.

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Genel Kurul değişmiş, Hükûmet devam etsin diyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Seçmenler de değişiyor.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Her yıl seçmen değişiyor, her yıl seçim yapalım!

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Müsaade edin, müsaade edin arkadaşlarım. Yani ben… İyi niyetimi biliyorsunuz. Sağ olun, teşekkür ediyorum, bunu teslim ettiniz de. Yani dönüp dolaşıp bu noktaya gelmenin manası yok. Bir kere söylersiniz, iki kere söylersiniz. Yani burada herkes belli bir bilinç seviyesinde, algılama durumunda olan arkadaşlarımız. İllaki siz böyle söylediniz diye, o maddenin oradan çıkması diye bir şey yok. Yani Parlamentonun alet edilmesi, bilmem töhmet altında bırakılması… Bunlar yanlış şeyler. Yani çok masumane, çok demokratik. Diyoruz ki Genel Kurula: Seçimin yapılıp yapılmayacağına karar ver arkadaş.

SÜLEYMAN NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Maç başladıktan sonra oyunun kuralı değişiyor Sayın Başkan.

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Hayır, hiç yok. Lütfen, hiç… Yani, ben şunu da söyleyeyim: Milliyetçi Hareket Partisinin bir konuda bu kadar ısrarlı olduğunu da… Böyle bir konuda anlaşma sağlayabileceğini, uzlaşma sağlayabileceğini… Bu kadar da direnmesini, açıkçası, anlayamıyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Spora siyaseti bulaştırmamak lazım.

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Hayır, hiç spora burada siyaset girmiyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – Spordan siyasetçi elini çeksin. Genel kurulların AKP genel kurulu olmasını istemiyoruz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Biz çektirmeye uğraşıyoruz, siz çektirmemeye uğraşıyorsunuz.

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Hayır, hiç siyasetle de ilgisi yok. Onun için, görüşlerinizi mutlaka söyleyeceksiniz. Ama, Parlamentoyu töhmet altında bırakmak veyahut da alet etmek gibi ifadelere katılmadığımı arz ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

AK Parti Grubu adına, Grup Başkan Vekili ve Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş.

Sayın Elitaş, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu tasarıyla ilgili tarihçeyi ve grupların bu konu üzerinde yaptığı görüşmeleri Grup Başkan Vekilimiz, Yozgat Milletvekilimiz Sayın Bozdağ açıkladılar. Sayın Şandır, bu konunun, bu sürecin böyle devam ettiği konusunda değerli arkadaşımızın ve diğer siyasi parti grup başkan vekillerinin yaptığı görüşmeleri ve bu yasanın çıkması üzerinde yapılması gereken katkıyı sağladıklarını biliyoruz, kendilerine de teşekkür ediyoruz. Dün, telefonla yaptığımız istişare sırasında Sayın Vural, Sayın Şandır, Sayın Hakkı Suha Bey ve bizim arkadaşlarımız bu konuyla ilgili düzenlemenin yapılması konusunda, Danışma Kurulu kararı konusunda uzlaştık. Ama, çeşitli sebeplerden dolayı, bugün Danışma Kurulu kararının uzlaşılamayacağıyla ilgili önergemiz, grup önergemiz geldi ve oyladık. Demokratik bir haktır, İç Tüzük’ün verdiği bir haktır.

Biraz önce, adı güzel kardeşim Beytullah Bey burada bir meseleyi zikrederken “Geçici 1’inci maddeyi değiştirin, diğerleriyle tamamen mutabıkız.” diye ifade etti. 5’inci maddede ifade edilen bir hüküm var, aslında oraya bağlantı kurmaya çalışıyor. 5’inci maddede, üyelerin yüzde 40’ı noter tasdikli olarak karar verirlerse, seçimli genel kurul yapılır deniliyor. Şimdi, aynı fikirdeyiz, aynı şeyi ifade etmeye çalışıyoruz. Geçici 1’inci maddede ne diyoruz? Bakın, 2/11/2007 tarihinde, Türkiye Futbol Federasyonunun “Sayın Murat Başesgioğlu Devlet Bakanı spordan sorumlu” diye gönderdiği, bu Yasa ile ilgili yapılması gereken değişiklik teklifleri var. 2/11/2007 tarihinde yaptığı bütün önermelerin büyük bir kısmı bu tasarıda yer almış. Sadece, geçici 1’inci maddedeki ifade edilen nokta ne? FIFA kurallarına uygun hâle getirilen bu düzenlemenin -hakikaten çok önemli düzenlemeler yapılıyor- futbolun daha iyi bir şekilde olması, futbolun üzerindeki… Bugüne kadar hep eleştirilen, “Siyasetin eli sporun üzerinde.” diye söylenen, eleştirilen konuların ortadan kaldırılması adına, iktidarda olmasına rağmen, bu süreç içerisinde, AK Parti, bundan sonraki süreçte de dâhil olmak üzere, spora, hiç kimse, hiçbir siyasi parti elini uzatmasın diye bir karar alıyor.

Geçici maddedeki ifade ettiğimiz mesele şu: Madem bu kadar güzel değişiklikler yapıyoruz, bu güzel değişikliklerle birlikte biz, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere -Sayın Beytullah Asil Bey de ifade ediyor, geçici 1’in (a)’sı- mevcut ana statüyü Genel Kurulun bilgisine sunalım. Genel Kurul toplanacak mademki, o Genel Kurul toplandığı anda, sizin 5’inci maddede ifade ettiğiniz, noter tasdiki olmadan Genel Kurul üyeleri demokratik haklarını kullanarak seçime karar verirlerse o şekilde, yüzde 40’ının fazlasıyla tamam dedikleri, seçime karar verdikleri andan itibaren seçim yapmış olunacak.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Geçici 1’inci madde öyle değil.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bugüne kadarki yapılan Yönetim Kurulu da bir manada güven tazelemesi yapmış olacak, güven oylaması yapmış olacak.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Maddeyi dahi anlayamamışsınız.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Şimdi, grup başkan vekili arkadaşlarımız, ilk yaptıkları görüşmelerde, bizim grup başkan vekiliyle yaptığımız görüşmede mutabıklardı. Hatta, bu maddenin üzerinde, geçen bir aylık sürenin, iki ay artı iki ay şekline gelmesini ifade ettiler. “Birinci kısımdaki bir ay olsun, ikinci kısımdaki on beş günlük süre de iki ay olsun” dediler. Sizin grup başkan vekillerinizin istediği süre doksan günlüktü, AK Parti, Cumhuriyet Halk Partisi ve diğer siyasi partinin grup başkan vekilinin istediği süre de altmış gündü. İşte, bu altmış günlük süreyle o doksan günlük süre arasındaki bir uzlaşmazlık çıktı. Fakat Grup Başkan Vekilimiz de burada açıkladılar, dediler ki: “Bizim Komisyon üyesi arkadaşlarımız muhalefet şerhi koyduklarından dolayı, o arkadaşlarımızın görüşlerini almadan biz buna karar veremeyiz.” Saygı duyuyoruz.

Değerli arkadaşlar, sizin istediğinizle bizim burada getirdiğimiz arasında bir fark yok. Sadece, sizin istediğinizde şu fark var: Genel Kurulu toplama kararı noter onaylı isteniyor. Siz de Genel Kurulun toplanmasını istiyorsunuz, bu statünün nasıl olduğunu, Genel Kurula bilgi vermek amacıyla yapılması konusunda. Mademki toplanmış bir Genel Kurul, niye noter tasdikini isteyelim?

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – İstemeyelim canım, kendileri arzu ediyorlarsa yapsınlar.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – İşte, istemeyelim.

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Toplanacak Genel Kurul.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Hayır, maddede noter tasdiki var, maddede noter tasdiki var.

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Şimdi, bir on dakika ara verelim, tartışalım o zaman, uzlaşalım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Şimdi, Sayın Asil, bakın, bu söylediğimiz maddede Genel Kurul zaten toplanıyor, siz de kabul ediyorsunuz. Toplanan Genel Kurul eğer yüzde 40’ıyla seçim yapılmasını kabul ederse, arzu ederse amenna diyoruz, seçim yapıyoruz.

HÜSNÜ ORDU (Kütahya) – Aynı şey!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Yapılmazsa zaten kendi kendisine güven oylaması yapmış oluyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Geçici 1’inci madde öyle değil “Seçimi Genel Kurul yapar.” diyor ya!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Lütfen siz bu konuyu bir düşünün. Zaten konuşmalarımız devam ediyor. Bu konuyu düşünüp grup başkan vekili arkadaşlarımızla istişare ederseniz aynı kanaatte olacağımıza inanıyorum. Grup başkan vekili arkadaşlarımız da sizi kırmamak adına, bu sürecin bu şekilde devam etmesini düşünüyorlar, saygı duyuyorum. Önemli bir şeydir, grup üyesi arkadaşımızın bu şekilde düşünmeleri de önemli bir şeydir.

İnşallah, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekilleri ve Komisyon üyesi arkadaşlarımız, aynı şeyi düşündüğümüzü anlayacaklar, idrak edecekler. Gereksiz yere, son maddeye kadar olan kısmı, yani bizim dediğimiz olsun amacıyla değil de burada uzlaşarak Türk futbolu üzerindeki siyaset elinin çekilmesine hızlı bir şekilde karar verelim diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şahsı adına, Kayseri Milletvekili Ahmet Öksüzkaya.

Buyurun Sayın Öksüzkaya. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 64 sıra sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesi hakkında söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Ben de bu akşam Futbol Federasyonuyla ilgili kanunu görüştüğümüz sırada Beşiktaş futbol kulübümüzün bize 2-1 galibiyet yaşatarak bizleri sevince boğmasını ve kendilerini kutluyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Hiç şüphesiz ki spor ve özellikle futbol faaliyetleri, günümüzde geniş kitlelere ulaşan, ülkelerin uluslararası ilişkilerinde önemli rol oynayan, dünya barışına önemli katkılarda bulunan evrensel bir faaliyettir. Uluslararası ilişkilerde spor, bugün, toplumların aynası olarak kabul edilmektedir. Dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de bu konuda hızlı bir gelişim süreci yaşanmaktadır. Türkiye’de yaşanan bu gelişim süreci, tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizin tanıtımı ve gelişiminde çok önemli katkıları olan sporun, özellikle de futbolun meslek olarak seçilmesini gündeme getirmiş, bu gelişme sonucunda da sporun bilimsel yöntemlerle incelenmesi ve yazılı hukuk kurallarıyla düzenlenmesi ihtiyacı kaçınılmaz olmuştur.

Bilindiği gibi, ülkemizde profesyonel futbol faaliyetleri 3813 sayılı Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun uyarınca kurulmuş bulunan Türkiye Futbol Federasyonu tarafından yürütülmektedir. 3813 sayılı Kanun’un 1’inci maddesine göre “Futbol faaliyetleri millî ve milletlerarası kurallara göre yürütülür, teşkilatlandırılır ve geliştirilir.” denilmektedir. Uluslararası spor örgütlerine üye olan ülkeler, bu kuruluşların benimsediği ilkelere ve talimatlara uyacaklarını kabul etmişlerdir. Futbolun sürekli gelişmesi ve uluslararası niteliği nedeniyle süratle değişen şartlara uyumunun sağlanabilmesi için anılan Kanun’da değişiklikler yapılması zorunlu hâle gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, Tahkim Kurulunun oluşumu bu kanun ile yeniden düzenlendiğinden, 5’inci madde ile Genel Kurulun görevleri arasından “Tahkim Kurulunu seçme” görevi madde metninden çıkarılmıştır. Tahkim Kurulunun yapısı değiştirilmiştir. Bu değişiklikle, Kurul Başkan ve üyeleri için en az beş yıllık meslekî tecrübeye sahip hukukçu olması şartı yanında, Kurulun görev süresinin Federasyon Başkanının görev süresine kadar olacağı belirtilmiştir. Bu vesileyle, Tahkim Kurulu, İtirazları İnceleme Kurulu olarak görev yapacaktır.  Bu değişiklikteki asıl amaç, özerkliği güçlendirmek, sorunları futbol ailesi içinde çözebilecek bir mekanizma oluşturmaktır.

6’ncı maddeyle de Başkanın görevleri arasına Tahkim Kurulu Başkan ve üyeleri ve Uyuşmazlık Çözüm Kurulu Başkanını Yönetim Kuruluna teklif etme görevi eklenmiştir.

Sayın Başkan ve değerli milletvekilleri; bu maddelerin yüce Meclisimiz tarafından kabulünü temenni ediyor, yüce Meclisimize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öksüzkaya.

Şahsı adına, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu.

Buyurun Sayın Aslanoğlu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Beşiktaşımıza başarı dileklerimi iletiyorum. İnanıyorum ki bu gruptan çıkacaktır. Ayrıca, Fenerbahçe de -dün mağlup oldu ama- önümüzdeki maçta galip gelip yine Türkiye’yi başarıyla temsil edecektir. Ayrıca, Galatasray’a da yarınki maçında başarılar diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Şimdi, burada, tabii, bazı sorumluluklar var. Bir kere, gerek Federasyon gerekse spordan sorumlu Bakanlık -bazı konular hassas konular- burada bazen etki altında kalıp cevap vermiyorlar. İçimde kalan bu ukdeyi söylemek benim görevim.

Sayın Bakanım, bir kere, Birinci Lig’de tek kulüp olur, bir kulübün iki takımı olmaz. Bunun adı “hatır şikesi” olur. Bunu hepiniz, herkes çok iyi biliyordu geçen dönem. Örneğin, Bursaspor… Bursa Milletvekilim burada mı?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Burada, burada.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bir dönem Birinci Lig’e çıktı, genç takımı, yani ikinci takımı, “Ben, Bursasporum var Birinci Lig’de, oynamayacağım.” dedi. Çıkartmadılar, ama, ne hikmetse bazı kulüpler geçen yıl görmezlikten gelindi ve Federasyon da defalarca müracaat etmemize rağmen cevap vermedi. Hayır arkadaş, buna kimsenin hakkı yoktur! Cevap vereceksin! Cevap vereceksin! Ve aynı kulüp çatısı altında –isim vermek istemiyorum- bir takımın gerek idari gerek mali her türlü, birleşik kulüptü, sonradan şeklî olarak ayırdılar.

Hayır arkadaşlar, Birinci Lig’de, bunu nereye koyacaksak koyalım, bir kulübün bir takımı olur.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Süper Lig’de, Birinci Lig’de değil.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Süper Lig’de, özür diliyorum.

Ve aynı ligde, hatta diğer liglerde bile bir kulübün bir takımı olur, yoksa, Türkiye’de temiz futbolu, Türkiye’de bazı şeyleri önleyemeyiz. Onun için, Beşiktaş tüm bu şeylerden gelerek başarı kazanmıştır. Tüm kulüplerimize tekrar başarılar diliyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN –Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Cengiz, buyurun.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Sayın Bakanım, 4’üncü maddenin yine (ı) fıkrasına bakıldığında, kanunu yapan mimarlar ve savunucuları, “Kulüpler ağırlığında bir kanun, kulüplerin ağırlığı hissedilecek bir kanun.” demesine rağmen, (ı) fıkrasında, en az 75 defa (A) Millî olmuş ve Genel Kurul tarihinden en az altı ay önce faal sporculuğu bırakmış futbolcuların da Genel Kurul üyeliği ifade edilmektedir. Dolayısıyla, zaman içinde, sekiz on yıl içinde bu kanunu değiştiremediğimiz takdirde, Genel Kurul üyeliği sayısı, (A) Millî olmuş ve 75’in üzerinde (A) Millî Takım’ın maç yapma sayısı, son günlerde Avrupa ve dünya kupasına bakıldığında, özel maçlara bakıldığında, hızlı bir şekilde 75 kez millî olma sayısı artan futbolcuların ferdi ve bağımsız olarak üye olma fazlalığı arttığından dolayı, acaba, burada bu madde kulüplerin etkisini azaltmayacak mı? Bu mutlaka…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Taner, buyurun.

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Bugünkü Hürriyet gazetesinde bir haber vardı spor sayfasında. Yurt dışındaki yurttaşlarımız, millî heyecanı yaşayamadıklarını, dolayısıyla, oradaki, yaşadıkları ülkelerde televizyon izlemekte sıkıntılar yaşadıkları ve imza topladıklarından bahsediyordu. Bu konuda Bakanlık olarak girişimde bulunmayı düşünüyor musunuz? Gerek RTÜK nezdinde gerekse Federasyon nezdinde girişimleriniz olacak mı?

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Taner.

Sayın Barış…

TANSEL BARIŞ (Kırklareli) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, biraz önceki sorularıma maalesef cevap alamadık. Bu nedenle tekrar sormak zorundayım. Biraz önce, amatör takımlarımıza ve Üçüncü Lig takımlarımıza daha çok yardım sözü veriyor musunuz diye sormuştum. Cevap alamadım. Bu nedenle yeniden soruyorum:

Futbol Federasyonunun 2006-2007 sezonunda elde ettiği gelirlerle oluşturduğu havuzda ne kadar kaynak birikmiştir?

Bu havuzdan Süper Lig takımları, Birinci Lig, İkinci Lig, Üçüncü Lig takımları ne kadar pay almıştır? Toplam 151 takım.

Üçüncü sorum: Binlerce takımın oluşturduğu Amatör Lig’e havuzdan kaynak aktarılıyor mu? Aktarılıyorsa, ne kadar aktarılıyor? Aktarılmıyorsa, neden?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Barış.

Sayın Akçay…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Yine soru yarım kalmıştı, devam ediyorum 4’üncü maddeyle ilgili olarak. Genel Kurul üyelerinin ağırlıklı olarak profesyonel futbol temsilcilerinden oluştuğunu görüyoruz. Âdeta Türkiye Futbol Federasyonu, profesyonel futbol federasyonu niteliğine bürünmüş bir durumda ve binlerce amatör futbol kulübünün olduğu ülkemizde, sadece Türkiye Amatör Spor Kulüpleri Konfederasyonu Genel Başkanı ve 4 temsilciyle olmak üzere, toplam 5 temsilciyle Genel Kurul üyelerinin temsil edilmesi, amatör spor kulüplerine verilen önemin bir göstergesi değil midir? Bu sayıyı yükseltmek gerekmez mi?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

Sayın Çelik…

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanıma, ben de özellikle 4’üncü maddeyle ilgili olarak… Anadolu’nun Federasyon Genel Kurulunda güçlü bir şekilde temsil edilebilmesi için illerde kurulu bulunan ve sporun bütün yönlerini yöneten, yönlendiren, denetleyen il gençlik spor kurulları var. Bu kurulların söz konusu Genel Kurulda temsili niçin düşünülmedi? Onu sormak istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çelik.

Sayın Hıdır…

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Sayın Bakanım, bu maddelerle, yasanın ülkemize ve ülkemizin Avrupa’da uluslararası standartlara göre temsil edilmesine dair gösterdiğiniz gayretlerden dolayı teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, buyurun.

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Soru soran arkadaşlara da teşekkür ediyorum.

75 defa millî olma kıstası yerinde midir, değil midir? Millî Takım’ımızın müsabaka yapma kapasitesi arttıkça bu sayı artabilir de. 25 ile başlamıştı bu konu, ama şu anda öyle dengeyi bozacak veyahut da “Ya ne kadar çok millî sporcu girdi.” diyecek bir durum değil. Bu, bir müddet daha, en azından kabul edilebilir bir sayı olarak devam eder diye düşünüyorum.

Amatör spor -bir iki defa daha söyledim- tabii mutlaka en çok desteklenmesi gereken, kaynak aktarmamız gereken alanlardan birisi. Ama bugün, gerek Federasyon imkânlarını gerekse diğer genel bütçe imkânlarını ne kadar zorlasak amatör spora yeterince tam kaynak ayıramadığımız da bir gerçek.

Şimdi, bunun tabii yerel yönetimler tarafından benimsenmesi lazım, il özel idare tarafından benimsenmesi lazım. Valilerimizin, kaymakamlarımızın bu konudaki duyarlılıklarını biraz daha artırmalarını arzu ediyoruz. Evet, bir köye yol yapmak, altyapı yapmak önemli, ama neticede amatör spora, sporculara verilecek destek de insana yapılan bir yatırım. O bakımdan diğer yatırımlarla birlikte bu amatör spora, spor tesislerine de kaynak aktarmaları konusunda kendilerini uyaracağız. İmkânlarını bir adalet içerisinde bu alanlara da, amatör spora da aktarmalarını kendilerinden bekliyoruz. Gençlik Spor Genel Müdürlüğü olarak gerek ayni gerekse nakdî yardım konusunda 2008 bütçesinde ayrılan payı daha düzgün bir şekilde dağıtmanın gayreti içerisinde olacağız.

Tabii bu Genel Kurul delegeliği konusu, değerli arkadaşlarım, çeşitli yönlerden bakmaya müsait bir konu. Tabii arzu eder ki, yani sporla ilgisi olan bütün aktörlerin Genel Kurulda temsil edilmesi lazım. Bu bağlamda il gençlik merkezleri, spor –Behiç Beyin söylediği- müdürlerinin olması lazım. Bu yasanın ilk zamanında Gençlik Spor temsilcileri Genel Kurul üyesi idi. Aslında bana sorarsanız, Gençlik Spor genel müdürleri, Spor Bakanlığı yapmış arkadaşlarımızın da bu Genel Kurulda temsil edilmesi lazım. Belki hiç kimse söylemedi bunu, yani siyasetçiye olan şeyden dolayı. Aman, siyasetçi bir yere sürülürse acaba bir söz mü gelir diye. Hâlbuki şu saydıklarınız arasında, geçmişte Millî Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı yapmış bütün arkadaşların bu Genel Kurulda yer alması lazım. Ama biz, siyasetçi olarak kendimizi, maalesef hiçbir klasmana sokmuyoruz. Bu, genel bir hastalıktır, bu dönemin hastalığı değildir. Siyasetçinin kendi kendine yaptığı bir haksızlıktır bunlar yani. Onun için, yani bu konuda, “Siyaset şuraya müdahale ediyor, siyaset buraya müdahale ediyor…” Bu konuyu da irdelerken daha şey olmamız lazım. Yani, neticede her şey dönüp dolaşıp siyasetçiye dolaşıyor. Federasyon özerk diyoruz, dönüyorlar “Şuraya para ver.” diyorlar devlete, “Şu tesisi yap.” diyorlar. O zaman şunu sormak lazım: Bu kadar kaynak ayıran bir otorite, en azından bu kaynağın nasıl kullanıldığını bir sorması lazım. Arkadaşım söylüyor, 75 trilyon lira Gençlik ve Spor bütçesinden kaynak aktarılıyor. Tamam, bu yeter ki şey olsun, biz bunu sormayız. Yani sorun değil, 75 de olur, 100 de olur, 150 de olur, ama, yani “Siyaset müdahale ediyor” noktasındaki şeyin dengesini iyi kurmamız gerektiğini ifade ediyorum. Yani, siyasetçi hep kendi şeyinden ödün vererek belli bir noktaya varamaz. Yani, siyasetçinin kendi sırtından popülizm yapması kimseye bir şey kazandırmaz. Yani, kendi kendimizi yargılayarak… Haklıysa, siyasetin bu hakkını teslim etmemiz lazım. Demek istediğim budur.

Evet, diğer sorulara da yazılı cevap vermek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 01.11

 

 

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 01.29

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik) Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

64 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Tasarının 7’nci maddesini okutuyorum:

MADDE 7- 3813 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin sonuna aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“Yönetim Kurulu üyeleri; üyelikleri süresince Denetleme Kurulu, Tahkim Kurulu, Uyuşmazlık Çözüm Kurulu, Merkez Hakem Kurulu ve disiplin kurullarında görev alamazlar.”

BAŞKAN – Madde üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili ve İzmir Milletvekili Oktay Vural.

Buyurun Sayın Vural. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tabii, bu maddeler üzerinde görüşlerimizi ifade ederken aslında bu kanun tasarısıyla getirilmek istenen uyumun sağlanmasını, bu irademizi ortaya koyarken aynı zamanda bu Futbol Federasyonunun özerkliğine ve gündemine de müdahale edilmemesi gerektiğini ifade ediyoruz. Bu özellikle son derece önemli. Bunları ifade ederken de grubumuz adına konuşan Sayın Milletvekilimizin “bu konuda alet olmayalım” ifadesini “Parlamento hiçbir şeye alet olmaz” diyerek Sayın Bakan, yani bu alet olmayı açıkçası sağlıklı bir değerlendirme yapılması ve özellikle kamuoyu tarafından yanlış algılanmaması bakımından milletvekillerimize yaptığı bir uyarı olduğunu dikkate almak lazım. Şimdi, alet olmayın dersek, daha önce orada söylemiştim, yani bu Parlamentodan iki tane GSM şirketinin birleşmesi için bile karar çıktı, yabancı şirketlerin kurtarılması operasyonu yapıldı. Nereye alet olduk biz şimdi? Kime alet olduk? Şimdi soruyorum size. Yani, alet oluyor. Peki, Mavi Akım’ı hatırlarsınız, bu konuda Parlamentodan uluslararası sözleşme geçti diye ihalesiz inşaat ihaleleri verildi, değil mi? Alet olmadı mı işte? Bu konudaki uyarılar Parlamentoyu bir başka genel kurulun vereceği bir karara müdahale edebilecek bir alet olarak kullanılmasın, kim karar verecekse versin.

Değerli milletvekilleri, şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu, Genel Kurul, millî hâkimiyetin tesis ettiği bir genel kurul, bir federasyonun genel kuruluna, gündemine, seçimin olup olmayacağı konusunda karar ver diye müdahale ediyor. Nasıl özerklik? Yani, şimdi kalksak, birinin federasyon başkanı olup olmayacağına dair karar ver desek, efendim, onlar karar verecek, bu son derece demokratiktir diyebilir miyiz? “Efendim, zaten kararı onlar verecek...” Siz müdahale ediyorsunuz. Genel Kurulun neyi yapıp yapmayacağına, neye karar verip vermeyeceğine, gündemine hâkim olup olmayacağına Genel Kurul karar verecek. “Efendim, bu konuda zaten onlar karar verecek...” O zaman ben de diyorum ki, geçici maddeye koyalım, birkaç tane federasyon başkan ismi koyalım, bunlar hakkında da karar ver. Sonra kalkıp desek ki, canım, karar ver demiyoruz ki, federasyon başkanı olup olmayacağına dair karar ver, son derece demokratiktir diyebilir miyiz? Diyemeyiz. Onun için, Türkiye Büyük Millet Meclisi bir başka genel kurula bir tavsiyede bulunmasın. Madem diyorsunuz özerk olmalı, işte, futbol adamları olmalı, onlar yönetmeli; o zaman, niye seçimle ilgili bir şeyi… İlla bu konuda karar vereceksiniz diye bir dayatma yapmak doğru değildir. Tabii olan nedir? Genel Kurul toplanır, ister karar verir ister vermez, yüzde 40 şeyi vardır.

Yani, eğer Parlamento… Bakın, söylüyorum, biz Parlamentoysak, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” diyorsak, koyarız maddeyi, Genel Kurulu yap deriz, yap deriz. Bir irade olacaksa, bu irade “yap arkadaş” deriz. Yapıp yapmayacağına karar ver... Zaten karar verebilir. Bunu oraya zikretmenin manası nedir? Bu nedir? Doğrudan doğruya siyasi bir müdahale ve yönlendirmedir. O zaman “yapar” diye getirin. Genel Kurul seçimle olur. Bunu söylemiyorsunuz, yapıp yapmayacağına karar ver, yani benim kararım aslında gündeme alın… Seçimin gündeme alınmasını diyorsanız, seçimin yapılmaması konusunda değil de yapılması konusunda bir irade beyanı değil midir? İrade beyanıdır. Bu bakımdan, bu oldukça tehlikelidir, spora siyaset bulaşmamalıdır.

Şimdi, seçimden niye kaçıyorsunuz… “Seçilmiş kimseden niye kaçıyorsunuz?” diye sormak lazım. Yani, asıl sorulması gereken o. (MHP sıralarından alkışlar) Seçilmiş kimseden niye kaçıyorsunuz ya? Seçilmiş adam. Oradan buradan müdahale edip… İçimize sindirmeliyiz. Yüzde 47 oy aldınız, yüzde 15 oy aldık. Demokrasi bu. Demokrasinin gereği. Onlar karar verirler, onlar yaparlar. Seçilmiş kimseden niye kaçıyorsunuz? O zaman, bu müdahale gerçekten doğru değildir.

MHP’nin bu kadar, bu kanunla, seçimle ilgilenmesi neden? Değerli arkadaşlarım, özellikle son beş yıl içerisinde AKP’nin yaptığı uygulamalarla, medya üzerindeki baskıyı, sivil toplum örgütleri üzerindeki baskıyı dikkate aldığımız zaman… Yani, spor bir özgürlük alanı ya. Takımımız vardır. Kim hangi partiden olursa olsun, bir özgürlük alanı. Yani, özgürlüğün en önemli genişlemesi gereken alan spor. Spora siyaset bulaşmasın istiyoruz, yeter artık! Her yere müdahale. Şu sivil toplum örgütünün… TOBB genel kuruluna müdahale, şuraya müdahale, buraya müdahale…

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Sizden öğrendik.

OKTAY VURAL (Devamla) - Bırakın da, hiç olmazsa spor vasıtasıyla birbirimizle tanışalım, görüşelim. Niye illa siyasileştiriyorsunuz? Spora siyaset bulaştırmak istemiyoruz. Spor bir özgürlük alanı, demokrasinin olduğu bir yer. Bırakınız, ne karar verirse versin, ne yaparsa yapsın. Nedir bu derin istek? Niye? Neden? Bir yıl sonra olsa, üç ay sonra olsa, beş ay sonra olsa ne olacak? Onun için, değerli milletvekillerimizin asıl amacı nedir? Değerli arkadaşlar, biz burada neden toplandık? Türkiye Büyük Millet Meclisi neden karar alıyor? FIFA’ya uyumlu hâle getirmektir, bizim asıl amacımız budur. FIFA’ya uyumlu hâle getirmek suretiyle, özellikle Türkiye’nin uluslararası bir yaptırımla karşılaşmamasını temin etmek için yapıyoruz. Onun dışında bana ne ya, Ulusoy olmuş, Ahmet olmuş, Mehmet olmuş, kim olursa olsun! Bana ne ya! Niye müdahale ediyorsunuz? Bizim burada amacımız, acaba, Federasyonun bir seçim yapması mıdır, yoksa bunun FIFA kurallarına uygun olup olmadığına dair bir ana statünün ilkelerini benimsemek midir? Ee, bunları bırakıyoruz seçimle ilgili müdahale yapıyoruz. Gerek yok. Genel Kurul gündemine hâkimdir, son derece açık bir şekilde -burada değerli futbol adamları da var, gerçekten anlamakta zorluk çekiyorlar- mevcut Genel Kurulda delege yapısı oluşur, ana statü bu delege yapısına sunulur, ana statüye uygun hâle getirilir, o Genel Kurulda eğer yüzde 40’la seçimin gündeme alınmasını istiyorlarsa gündeme gelir ve seçim yapılır. Bu kadar açık, seçik, basit bir olay. Şimdi, bu kadar açık, seçik, basit bir olayı, bir Genel Kurulun kendi uhdesinde olan bir iradeyi bizim buradan yönlendirmemiz ne derece demokratiktir? Gerçekten bunu düşünmek lazım. Bize ne! Burası Türkiye Futbol Federasyonu Genel Kurulu değil, Türkiye Futbol Federasyonunun Genel Kurulu olarak seçimi yap-yapma konusunda bir irade beyanında bulunacak yer değil, onlar ne yapıyorsa yapsınlar. Haa, efendim özerklik olmuyorsa, denetimden de kaçıyorsak, o zaman yapmayalım bunları, FIFA’ya uyumlu hâle getirmeyelim, atamayla yapalım Federasyon Başkanını, hepsini yapalım. Dolayısıyla, bu konuda bu eleştirileri de, açıkçası, canım, FIFA, uluslararası maçlar, şunlar bunlar bizi ilgilendirmez diyelim, istediğimizi yapalım. Eğer istediğimizi yapamıyorsak, o zaman, bu konuda yapmamamız gerekiyorsa –yapamıyorsak değil, bu Meclis elbette her şeye muktedir bir Meclistir, irade olarak, ama bunun doğru olmadığından dolayı yapmıyorsak- bırakın da Genel Kurul karar versin buna. Basit. Yani, bizim Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu seçim maddesiyle ilgilenmiş olmamızın temel sebebi, doğrudan doğruya sivil toplum örgütlerine yönelik siyasileştirme operasyonunun spora bulaşmaması açısındandır. Amacımız ve hedefimiz budur, başka bir amacımız da yok. O bakımdan da, futbolu, Türkiye’nin geleceğini bir Federasyon Başkanı ile bir Hükûmetin çekişmesine kurban etmeyelim! Önemli olan budur. Kurban etmeyelim. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, üzerinde uzlaştığımız önergeyi dikkate almadan mı konuşuyorsunuz?

OKTAY VURAL (Devamla) – Bizi de ilgilendirmiyor. Getirirsiniz, desteklersiniz, yönlendirirsiniz, ne yaparsanız yapın, bununla ilgili kararı Genel Kurul verir. Dolayısıyla, bu kadar açık ve nettir teklifimiz. Çok açık ve net.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Üzerinde uzlaştığımız önergeyi dikkate almadan mı konuşuyorsunuz?

OKTAY VURAL (Devamla) – Bundaki amacımız, tamamıyla, dediğim gibi, spora siyasi irade olarak müdahale etmeyelim, bunun yerine delegeleri etkilesin arkadaşlar, kim ne yapıyorsa, delegelerin iradesiyle, kendiliğinden gelişen bir süreç olsun.

Sayın Elitaş orada önergeyi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Üzerinde uzlaştığımız önergeyi dikkate almadan mı konuşuyorsunuz?

BAŞKAN – Sayın Vural, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

OKTAY VURAL (Devamla) – Evet, önergenin sırası gelmedi. İşte, zaten bu önergeye ihtiyaç duyulması bile kanun tasarısının ne kadar yanlış olduğunu da ortaya koyuyor. Dolayısıyla, bu da açıkçası kanun tasarısının doğrudan doğruya Genel Kurula müdahil olması konusundaki endişeler açısından da bir önerge getirdi ama bu önerge, bakın, söylüyorum, bir Genel Kurula “seçimin yapılıp yapılmayacağına karar ver” demek, Genel Kurulun gündemine müdahil olmak demektir. Biz de diyoruz ki, müdahil olmayalım, Genel Kurul üyeleri kendileri karar versin. Bu kadar açık.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Önerge de bunu diyor.

OKTAY VURAL (Devamla) – Burası da Türkiye Futbol Federasyonu Genel Kurulu değildir. Bu bakımdan da o Genel Kurula da buradan müdahale etmeyelim.

Hepinize saygılarımı arz ediyorum. Teşekkür ederim efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şahsı adına Amasya Milletvekili Avni Erdemir, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 64 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 7’nci maddesiyle ilgili görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum.

Bu tasarının 7’nci maddesiyle, 3813 sayılı Kanun’un 9’uncu maddesinin sonuna bir fıkra ekleniyor sadece. Eklenen bu fıkrayla, Yönetim Kuruluna kısıtlama getiriliyor, ilave görev alamayacağı belirtiliyor. Yönetim Kurulu üyelerinin, üyelikleri süresince Denetleme Kurulunda, Tahkim Kurulunda, Uyuşmazlık Çözüm Kurulunda, Merkez Hakem Kurulu ve Disiplin Kurullarında görev alamayacağı belirtiliyor. Bu kurulun sağlıklı yürüyebilmesi için gerçekten Yönetim Kurulu üyelerinin bu görevi almaması gerektiğine inanıyor, tasarının hayırlı olmasını diliyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şahsı adına Samsun Milletvekili Fatih Öztürk.

Buyurun Sayın Öztürk. (AK Parti sıralarından alkışlar)

FATİH ÖZTÜRK (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu ilerleyen saatinde hâlâ futbolun problemlerini konuşuyor, futbolun sorunlarını tartışıyorsak demek ki bazı eksiklikler var. Biz de bu eksiklikleri gidermek adına bu ilerleyen saatlerde mücadele veriyoruz.

Tabii, arkadaşların eleştirilerini dikkatle dinliyoruz, fakat ben bu süre içerisinde, geç saatlerde fazla sınırları zorlamak istemiyorum, ama şunu özellikle belirtmek istiyorum: Biz, futbolu önemsiyoruz, futbolun sorunlarını gidermek adına büyük çaba gösteriyoruz, önündeki engelleri de kaldırmak adına mücadele veriyoruz. Asla polemiğe girmek gibi bir niyetimiz yok, böyle bir polemiğe de girmedik, girmeyeceğiz de. Ama değerli arkadaşlar, şunu burada belirtmek istiyorum: Ne Federasyon Başkanımız ne Federasyon yönetimiyle hiçbir polemiğimiz olmamıştır. Hatta ben, Avrupa Şampiyonası’nda, ülkemizin millî takımını Avrupa şampiyonasına taşıyan, başta Değerli Federasyon Başkanı ve Yönetim Kurulu, teknik kadrosundan futbolcu kadrosuna kadar, hatta malzemecisine kadar emeği geçen herkese ayrı ayrı teşekkür ediyorum. 2002 yılında yaşatılan zaferin daha da gelişmiş şekline, inşallah, Avrupa Şampiyonası’na bu arkadaşlarımız taşıyacaklardır.

Herkese teşekkür ediyorum ve de bu yasanın bu maddesinin de hayırlı olmasını diliyorum, sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Ekranda şu anda iki arkadaşımın ismini görüyorum.

Sayın Cengiz, buyurun.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Sayın Bakanım, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, “Kanunları yapanlar önemli değil, icrasını yapacaklar önemlidir.” demiştir. Dolayısıyla, ulusal ve uluslararası düzeyde futbol mevzuatlarını bilen ve bu konuda otorite sayılan ve bunları yorumlayacak ve uygulayacak olan,

1) Futbol Federasyonu,

2) UEFA Başkanı ve uluslararası temsilcimiz Şenes Erzik Bey,

3) Türkiye Kulüpler Birliği,

4) Türkiye Spor Yazarları Derneği,

5) Profesyonel Futbolcular Derneği,

6) Faal Hakemler Derneği,  

Gibi otoritelerden ve kuruluşlardan, bu kanunu bizatihi uygulayacak olan bu kuruluşlardan görüş, öneri alındı mı, tecrübelerinden yararlanıldı mı ve bu kanun hakkında bunlara mütalaa soruldu mu?

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Korkmaz…

SÜLEYMAN NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakana yöneltmek istediğim soru: Bugün itibarıyla, hepinizin malumu olduğu üzere, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgemizde yer alan –ki, Sivasspor dışında- hiçbir vilayetimizin, hiçbir vilayet takımımızın Süper Lig’de takımı bulunmamaktadır. Bu illerimizde yaşayan insanlarımızın ülkemizin spor gündeminden uzak kalmaması, futbol denen büyülü dünyanın ülkemizin her tarafına götürülüp insanlarımızda futbol sevgisi ve bilinci geliştirme amaçlarıyla bu vilayetlerimizin futbol takımlarının Süper Lig’de yer alabilmesi için yeterli maddi kaynaklara kavuşturulması ve diğer çözümler üzerinde herhangi bir çalışmanız var mı? Yoksa, projeleriniz arasında böyle bir proje üretmeyi düşünüyor musunuz?

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bulut…

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanıma soruyorum:

Futbolda, zaman zaman virüs gibi nükseden şike hadiseleri sebebiyle, yetkilerimizi, Sayın Bakan yetkilerini Federasyona aktarırken, bu konuda denetim haklarımızı da Federasyona mı devrediyoruz? Kimler bu konuda denetim yapacak?

Arz ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, buyurun.

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Soru soran arkadaşlarıma da teşekkür ediyorum.

Tabii, Anadolu kulüplerinin Süper Lig’de yer alması, sayılarının artması hepimizin arzusu. Ligde kaliteli bir yarışmanın olması, bu ligleri daha heyecanlı ve cazip hale getirir. Ama, dönüp dolaşıp iş, tabii, kurumsal yapılanmaya, ekonomik sorunlara dayanıyor. Bunu sadece bu yönüyle değil, çok kapsamlı bir şekilde masanın üzerine yatırmamız lazım. Onun için de, benim şahsi görüşüm, bir kere Türkiye’deki profesyonel kulüp sayılarının çokluğuna işaret etmek istiyorum. Yani, bu kadar çok profesyonel kulüp sayısını bu lig taşıyamaz yahut da bu ekonomi, futbol ekonomisi bunu taşıyamaz. Bölgesel ligler kurmak suretiyle, profesyonel lig sayısını daha disipline edecek bir anlayışa girmemiz lazım. Onun dışında, kulüplerin yönetimi, kulüplerin maddi kaynaklarının çeşitlendirilmesi gibi, hem kamunun hem de spor kulüplerimizin, yerel idarecilerin bu anlamda gayret sarf etmesiyle ancak Anadolu’daki kulüp sayılarımızı artırabiliriz diye düşünüyorum. Önümüzdeki süreçte, zaten futbolun gelişimi, stratejisi konusunda geniş bir arama konferansı… Zaten Federasyon da bu şekilde bir çalışma başlattı, biz de ona destek vereceğiz. Yani, önümüzdeki yirmi otuz yıl içerisinde futbolun geleceğini bilimsel verilere dayalı bir konsepte oturtmamız lazım. Yani, artık bu iş “Yolda göç toparlanır.” hesabı değil, bilimsel referanslara dayalı bir anlayış içerisinde gidiyor. Düşüncemiz budur. Bu konuda tabii, Parlamentonun da, siz değerli milletvekillerimizin de yardımına ihtiyacımız var.

Yine, bir sayın milletvekilimiz “Yasalaşma sürecinde spor otoriteleriyle görüşüldü mü?” diye sordu. Bunu daha önce de yanıtlamıştım ama bir kez daha cevaplayayım: Doğrudur, bu saydığınız isimlerin çoğuyla görüşüldü, ben bizzat görüştüm. Ayrıca, şu anda huzurda tartıştığımız bu tasarı, Futbol Federasyonu Genel Kurulunda tartışılmış ve kabul edilmiş bir tasarıdır. Orada da futbol adamları bu tasarıya değerli görüşlerini aktarmışlardır.

Yine, bir sayın üyemiz şike konusunu sordu. Son derece önemli bir konu. Şu anda Federasyon bünyesinde Şike Tahkik Kurulu var. Ayrıca, bizim Ceza Kanunu’muzda pek tanımlanmamış hâlde. Dolandırıcılıktı, diğer suç vasıfları şeklinde tanımlanmış hâlde denetlenmesi mümkün değil, ama gerçek anlamıyla sorarsanız, bu şike konusu tam bizim mevzuatımıza dercedilmemiş. Bunun da yasal formatını yapmamız lazım, bu konuda da bir çalışmaya ihtiyaç var.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Görüşmeler tamamlanmıştır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Oylamada karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı istiyorsunuz. Karar yeter sayısını arayacağım oylama sırasında.

Evet, 7’nci maddeyi oylarınıza sunup karar yeter sayısını arayacağım. Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir, karar yetersayısı vardır.

8’inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 8- 3813 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (l) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve fıkraya aşağıdaki bent eklenmiştir.

“l) Uyuşmazlık Çözüm Kurulu ve disiplin kurullarının görev ve yetkileri dışında kalan hususlarda; kulüpler, futbolcular, teknik yönetici ve öğreticiler, hakemler, müsabaka görevlileri ile futbol alanında görevli diğer ilgililerin başvurularını karara bağlamak,”

“v) Başkan tarafından teklif edilen Tahkim Kurulu Başkan ve üyeleri ile Uyuşmazlık Çözüm Kurulu Başkanını atamak.”

BAŞKAN – Madde üzerinde, şahsı adına Kütahya Milletvekili Hüsnü Ordu.

Sayın Ordu, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HÜSNÜ ORDU (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde, Sayın Bakanımız ve grubumuz, hâlâ daha bu tasarıyla ilgili, bütün samimiyetleriyle bu konuda gayret sarf etmesine rağmen, sadece benim anlayamadığım -bir maddede özellikle- zannederim, kanaatlerimizi birbirimize tam ya ifade edemiyoruz veya ifade etmekte zorluk çekiyoruz.

Şimdi, ilk kanun taslağında “Seçimli Genel Kurul toplantısı yapılır.” ifadesiyle, sanki biraz daha net bir ifade var idi tasarıda. Ama, daha sonraki geliştirilen Genel Kuruldaki görüşmeler ve istişarelerle, mevcut ana statüyle ilgili, yeni yapıyla ana statü Genel Kurulun onayına sunulduktan sonra, önergenin (b) şıkkında “Genel Kurulca seçimlerin yapılmasına karar verilmesi hâlinde” dediğiniz zaman, bir anlamda, Türk Ticaret Yasası gereğince de bütün iradeyi, yetkiyi Genel Kurula bıraktığımız hâlde, bu konuda, maalesef konu üzerinde henüz bir mutabakat sağlanamıyor. Acaba Genel Kurula bir irade verilmesinin mahzuru ne diye baktığımızda -konuşmalardan bazen ben şöyle notlar çıkarmışım- acaba böyle bir endişe mi var, diye insan düşünüyor. Genel Kurulun yapısı değişiyor -bazı konuşmacı arkadaşlarımız bunları ifade etmiş- delegelerin yüzde 88’i kulüplerden geliyor, kulüplerin de yüzde 60’ı belediye bağlantılı. Dolayısıyla, siyaset girmiş olacak gibi bir endişe. Bu, tabii, gelen bilgiyle ilgili, ama bu bilginin kesinlikle yanlış olduğunu söyleyebilirim. Kulüplerin genel yapısına baktığımız zaman, belediye bağlantılı kulüplerimiz -bugün Sayın Bakanımız da aldığı bilgiyle ifade etti- bırakın yüzde 60’ı, çok daha düşük yüzdelerle ifade edilebilecek bir düzeydedir.

Dolayısıyla, bu Parlamentoya şu haksızlığı yapmayalım değerli arkadaşlar: Yani “Bu Parlamento dolaylı siyaset yaparak, Genel Kurulda da yapıyı değiştiriyor, delege yapısını. Bunların üzerinde de belediyeler var. Belediyeler de siyasetçi bir kurumdur. Dolayısıyla, Genel Kurulun iradesine siyaset karışır.” mantığını anlamakta gerçekten zorluk çekiyorum. Biz, kendimize siyaset kurumu olarak zaman zaman bu haksızlığı çok defa yapıyoruz. Bu haksızlığı bu Parlamentoya yapmayalım. Burada siyaset dahlinin kesinlikle olacağı kanaatinde değilim. Oraya gelen, Genel Kurul iradesinin tamamı kulüp yöneticileridir. Kendi gelecekleriyle ilgili karar vermekte daha özgür hareket ederler diye düşünüyorum.

Bu yasanın ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ordu.

Şahsı adına Kocaeli Milletvekili Sayın Fikri Işık, buyurun.

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 64 sıra sayılı -3813 sayılı Kanun’da değişiklik yapılmasına ilişkin- Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu madde, Federasyonun Yönetim Kurulunun görevlerini madde üzerinde yapılan değişiklikler muvacehesinde yeniden düzenlemeyi amaçlamaktadır. Uyuşmazlık Çözüm Kurulunun görev sahasının dışında kalan konuları, yine Federasyon Yönetim Kurulunun sorumluluğuna bırakma, bir de Tahkim Kurulunun başkan ve Yönetim Kurulu üyelerinin, Federasyon Başkanının teklifi ve Yönetim Kurulunun onayıyla atanmasını sağlamaktadır.

Maddenin hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

9’uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 9- 3813 sayılı Kanuna 12 nci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.

“Uyuşmazlık Çözüm Kurulu

MADDE 12/A- Uyuşmazlık Çözüm Kurulu; Federasyon Yönetim Kurulunun belirlediği Kurul Başkanı ile Kulüpler Birliği Vakfının, Profesyonel Futbolcular Derneğinin ve Türkiye Futbol Antrenörleri Derneğinin her birinin belirleyeceği beşer üye olmak üzere onbeş üyeden oluşur. Kurulun Başkan ve üyelerinin en az beş yıllık meslekî tecrübeye sahip hukukçu olması şarttır. Kurulun görev süresi, Federasyon Başkanının görev süresi kadardır.

Kurul, beş kişilik heyetler hâlinde çalışır, kararlar oy çokluğu ile alınır.

Heyetler, Kurulun Başkanı ile Kulüpler Birliği Vakfını temsilen iki üye ve uyuşmazlığın konusuna göre dernekleri temsilen iki üyeden oluşur.

Kurul, görevinde bağımsızdır. Kurulun hiçbir üyesi Uyuşmazlık Çözüm Kurulu ve Tahkim Kurulu önünde herhangi bir tarafın vekili sıfatıyla görev yapamaz. Üyeler istifa etmedikçe veya istifa etmiş sayılmadıkça yerlerine yenisi atanamaz. İstifa eden veya istifa etmiş sayılan üyenin yerine, birinci fıkrada belirtilen Vakıf veya derneklerce yeni üye bildirilir.

Uyuşmazlık Çözüm Kurulu;

a) Kulüpler ile kulüpler,

b) Kulüpler ile futbolcular, teknik direktörler, antrenörler, oyuncu temsilcileri, masörler ve müsabaka organizatörleri,

c) Oyuncu temsilcileri ile futbolcular, teknik direktörler, antrenörler,

arasında her türlü sözleşmeden doğan veya futbolla ilgili olan uyuşmazlıkları, taraflarının başvurusu üzerine münhasıran yetkili olarak inceler ve karara bağlar.”

BAŞKAN – Madde üzerinde şahsı adına Sinop Milletvekili Abdurrahman Dodurgalı.

Sayın Dodurgalı, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ABDURRAHMAN DODURGALI (Sinop) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 64 sıra sayılı, Türkiye Futbol Federasyonu Kanunu’nu değiştiren Kanun Tasarısı’nın 9’uncu maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.

Kanunun tüm halkımıza, profesyonel kulüplerimize, sporcularımıza hayırlı olmasını dilerim.

Saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şahsı adına ikinci konuşmacı Gümüşhane Milletvekili Kemallettin Aydın.

Sayın Aydın, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 64 sıra sayılı kanunun ek maddeleri üzerinde söz almış bulunuyorum.

4 büyük kulübün dışındaki 151 profesyonel kulüpte hizmet eden 214 bin sporcuya da Millet Meclisi adına teşekkür ediyor, Türk gençliğine hayırlı olmasını temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 3813 sayılı Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 9. md son fıkrasına aşağıda yer alan hükmün eklenmesini arz ve teklif ederiz.

“…Uyuşmazlık Çözüm Kurulunun kesinleşmiş kararları ilan hükmünde sayılır.”

 

Hasan Özdemir

Murat Özkan

M. Akif Paksoy

 

 

Gaziantep

Giresun

Kahramanmaraş

 

 

 

 

 

 

 

Abdülkadir Akcan

 

Mustafa Enöz

 

 

Afyonkarahisar

 

Manisa

 

BAŞKAN – Komisyon?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

OKTAY VURAL ( İzmir ) – Gerekçe efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Uyuşmazlık Çözüm Kurulu kararlarının ilan hükmünde sayılacağına dair hüküm konulmazsa, kurulun kararlarının yargıya taşımak “Federasyon kendi işlerini yürütebilmek” prensibine aykırı olacaktır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10’uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 10- 3813 sayılı Kanunun 13 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 13- Tahkim Kurulu; Federasyon Başkanının teklifi ve Yönetim Kurulunun kararı ile en az beş yıllık meslekî tecrübeye sahip hukukçular arasından bir Başkan, altı asıl ve altı yedek üyeden oluşturulur. Üyelerin belirlenmesinde FIFA ve UEFA’nın kuralları esas alınır.

Tahkim Kurulunun görev süresi, Federasyon Başkanının görev süresi kadardır. Üyeler kendi aralarından bir Başkan Vekili ve bir Raportör seçer.

Özerk federasyonların veya spor kulüplerinin kurullarında görev alanlar ile ceza veya disiplin kurullarınca altı aydan fazla ceza alanlar, Tahkim Kurulu üyeliği yapamazlar.

Kurul, görevinde bağımsızdır. Üyeler istifa etmedikçe veya istifa etmiş sayılmadıkça yerlerine yeni üye görevlendirilemez. Herhangi bir nedenle boşalan asıl üyeliğe, yedek üyeler sırasıyla görevlendirilmiş sayılır. Bu fıkra uyarınca seçilen yedek üyeler, kalan süre kadar görev yapar.

Kurulun toplantı yeter sayısı beştir. Kararlar toplantıda hazır bulunan üyelerin oy çokluğu ile alınır. Oyların eşitliği hâlinde Başkanın oyu belirleyicidir.”

BAŞKAN - Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut? Yok.

Şahsı adına Antalya Milletvekili Abdurrahman Arıcı.

Buyurun Sayın Arıcı. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ABDURRAHMAN ARICI (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tahkim Kurulunun kuruluşu yeniden düzenlenmektedir. Daha önce Genel Kurula verilen yetki, bu maddeyle Başkana ve Yönetim Kuruluna verilmiştir.

Hayırlı olması dileğiyle, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şahsı adına Sivas Milletvekili Hamza Yerlikaya. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Yerlikaya, buyurun.

HAMZA YERLİKAYA (Sivas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanuna AK Parti adına “evet” oyu veriyoruz.

Hayırlı akşamlar diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Ekranda Sayın Cengiz’in ismini görüyorum; bir soru mu yönelteceksiniz Sayın Cengiz?

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Sayın Bakanım, bu uyuşmazlıkla ilgili konularda kulüpler arası veya kulüpler ile futbolcular veya teknik direktörler ve temsilcileri arasındaki anlaşmazlıkların Uyuşmazlık Çözüm Kurulunda bir tarafın hakkını alamadığını iddia etmesiyle birlikte yargıya başvurup vuramayacakları veya bunun hakkını arayacak bir yargı kuruluşu var mıdır, başvurma hakkı olacak mıdır haksızlığa uğradığını iddia eden kulübün, futbolcunun veya temsilcinin?

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Cengiz.

Sayın Bakanım, buyurun.

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum, Sayın Cengiz’e de teşekkür ediyorum.

Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; Uyuşmazlık Çözüm Kurulu mevzuata yeni giren bir spor mahkemesi, spor yargısı. İstinaf mahkemesi gibi algılayabilirsiniz, yani temyizden bir önceki mahkemedir. Burada verilen kararlara karşı tahkime gitme imkânı var. Yani burada hakkının tam teslim edilmediğine inanan kulüp, yönetici varsa tahkime gidebilir, orada yargının veyahut da uyuşmazlığın çözümü yoluna gidilebilir.

Spor konusunda genel yargıya gitme konusunda FIFA’nın öngördüğü bir şey var, yani spor ihtilafını genel yargıya gitme konusunda FIFA’nın öngördüğü bir şey var. Yani, spor ihtilafını genel yargı mahkemelerine taşıyamıyoruz. Belki ileride müstakil spor mahkemeleri, ihtisas mahkemeleri kurulabilirse, o zaman daha sağlıklı olur diye düşünüyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alacağım.

Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 64 sıra sayılı yasa tasarısının 10. maddesinde geçen (en az beş) ifadesinin en az (on) olarak değiştirilmesini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                              Kamer Genç

                                                                                                                  Tunceli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli üyeler; benim önergem, 10’uncu maddede Tahkim Kurulu Başkanlığına gösterilecek aday… Madde mesleki tecrübe sahibi beş yıllık bir hukukçuyu öneriyor. Biliyorsunuz, bu kanunla tahkim sistemi getiriliyor. Aslında bu kanunun Türk futboluna fayda mı getireceğini zarar mı getireceğini uygulamada göreceğiz. Türk yargısının yetkisini kaldırıyoruz, Tahkim Kuruluna veriyoruz. Tahkim Kuruluna da atayacağımız kişilerin uluslararası hukukta, uluslararası kurullarda kabul görmesi lazım. Biliyorsunuz, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine 3 tane üye gönderdiniz ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türk Hükûmetinin gönderdiği 3 tane üyeyi kabul etmedi. Niye etmedi? Niye etmediğini sizler de biliyorsunuz. Şimdi burada diyoruz ki: “Üyelerin belirlenmesinde FIFA ve UEFA’nın kuralları esas alınır.” Şimdi sizin buraya göre belirleyeceğiniz kişinin mesela bir Avrupa hukukunu iyi bilmesi lazım başkanın, bir dünya futbol kurallarını çok iyi bilmesi lazım, bu konularda hakikaten temayüz etmiş hukukçuların ve tahkim kurullarında karar alan kişilerin, deneyimli kişilerin olması lazım. Bunları, çok böyle, birtakım rijit, daha doğrusu kurallar koymazsanız, o zaman yine, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine belirlediği üyenin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından seçilmemesini gerektirdiği duruma düşer. Onun için, diyoruz ki, tecrübe beş yılda kazanılmaz, tecrübe en azından bir on yıllık bir süreyle kazanılır. Yoksa, burada da beş yıl, hakikaten… Maalesef işte, bizde, hukuk fakültelerinden mezun olan arkadaşlarımız, ki birçok hukuk fakültesinde hukuku dahi öğrenmiyor insanlarımız. Ben Danıştayda, aşağı yukarı on üç-on dört sene hâkimlik, savcılık yaptım, avukat arkadaşlarımızın bir kısmı, geliyor, daha dilekçe yazmasını beceremiyor. Yani, bu da nihayet hukuktan şey etmiş… Yani, tabii hepsi değil ama… En azından, buraya bir mesleki deneyimi önüne koymak lazım.

Şimdi, sayın milletvekilleri, bakıyorum, arkadaşlarımız, AKP’li arkadaşlarımız, hem ille bu kanunu bitirelim diyorsunuz hem de çalışmaktan rahatsız oluyorsunuz! Şimdi bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisi böyle çalıştırılmaz ve yöneticileriniz gitmiş evde uyuyor, işte Hükûmet sıralarında kimse yok ve ille deniliyor ki, efendim bu kanunu çıkaracaksınız. Bu, Parlamentoya karşı bir saygısızlıktır. Bu Parlamentonun… Bakın, bu gibi kanunların burada tartışılmadan çıkması bu memlekete fayda getirmez, zarar getirir. Yani neyi kaçırıyoruz, kimden kaçırıyoruz? Bakın, Türk futbolunu getiriyoruz, yabancı tahkim heyetlerine teslim ediyoruz. Denetimi, getiriyoruz, yabancı denetim şirketlerine veriyoruz. Yabancı denetim şirketlerinin de… Yani, siz Avrupalıların, Amerikalıların, Türk halkına, Türkiye Cumhuriyeti devletine nasıl şaşı baktığını, nasıl en haklı davalarını kaybettirdiğini biliyorsunuz. Şimdi, bunlar… Zaten, Türkiye, vahşi kapitalizmin merhametsiz pençeleri altına terk edilmek isteniyor ve bu kanunlar da bunlara birer vasıta oluyor. Onun için, bunları, burada keyifle çıkarıyorsunuz ama Türkiye’ye neye mal olduğunu, ne maliyetler getireceğini ileride görürüz. Keşke, bu kanunlar sizin zamanınızda gelseydi buralara. Yani sizin muhalefette olduğunuz zamanda gelseydi, hele ne laflar söyleyecektiniz burada. Hele Siyonist uşakları mı denilmezdi! Hele vay sizi, diyeceklerdi; Avrupa’nın, Batı’nın bilmem uşakları mı, denilmezdi! Yani neler denilmezdi, neler denilmezdi! Ama, maalesef, buradan buraya geçince insanların kafası da değişiyor, bilmem birçok şeyleri değişiyor. Tabii, bunlar değişiyorsa… O bakımdan, bence, aslında değişmemesi lazım. Yani gerçek gerçektir. Gerçek burada oturunca başka, orada oturunca başka olmaz.

Bakın, liderler… Bizim en birinci sorunumuz, milletvekilliğini kişilik sahibi bir duruma kavuşturmamız lazım. Bunun da tek yolu Siyasi Partiler Kanunu’nu değiştirerek, dar bölge sistemini getirerek, milletvekilini kendi hür vicdanıyla hareket edecek bir seçim sistemine kavuşturulmasıdır. Yoksa, milletvekili, önümüzdeki seçimde “Ya acaba ben Genel Başkanın hoşuna gider miyim, gitmez miyim.” korkusu içinde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Tahkim Kurulu kurmamız lazım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Genç, konuşmanızı tamamlayınız.

KAMER GENÇ (Tunceli) – …daima vicdanının sesi yerine, birtakım, işte, genel başkanın, parti yöneticilerinin sesini dinler. Onun için, böyle bir düşünce tarzı ile alınan kararlar, takip edilen yollar, ne millete ne ülkeye ne de o kararı veren insanlara fayda getirir. Bakın, bunlar, benim uzun bir tecrübe sonucu edindiğim kanaatlerdir. Bu saatlere kadar bu kadar insanın burada kalması, bu milletvekilleri için en büyük eziyettir, en büyük insan hakkı ihlalidir. Böyle, kanunlar çıkarılmaz.

Benim önergem, beş yılın, on yıla çıkarılmasıdır. “Deneyimli” anlamı da bunu ifade eder. Yoksa, hukuk fakültesini bitiren bir kişi beş yılda deneyimli olmaz.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

11’inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 11- 3813 sayılı Kanunun 14 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 14- Tahkim Kurulu,

a) Federasyon ile kulüpler, hakemler, futbolcular, teknik direktörler, antrenörler, oyuncu temsilcileri ile diğer görevliler arasında çıkan ihtilaflar hakkında Yönetim Kurulu tarafından verilecek kararları,

b) Amatör ve profesyonel disiplin kurulları kararlarını,

c) Uyuşmazlık Çözüm Kurulu kararlarını,

taraflarının itirazı üzerine inceleyerek kesin olarak karara bağlar.

Sporcuların transfer, lisans ve sözleşmelerinden kaynaklanan ihtilaflar ile teknik direktörler ve antrenörlerin sözleşmelerinden kaynaklanan ihtilaflar hakkındaki Tahkim Kurulu kararlarına karşı, tarafların Spor Tahkim Mahkemesine başvurma hakkı saklıdır.

Tahkim Kurulunun çalışma usul ve esasları talimatla belirlenir.”

BAŞKAN – Madde üzerinde şahsı adına, Amasya Milletvekili Avni Erdemir.

AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Konuşmayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Konuşmuyorsunuz.

Samsun Milletvekili Fatih Öztürk.

Buyurun.

FATİH ÖZTÜRK (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu maddenin de Türk futboluna hayırlar getirmesini diliyorum.

Hayırlı akşamlar diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

12’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 12- 3813 sayılı Kanunun 15 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 15- Merkez Hakem Kurulu, Başkanın teklifi ve yönetim kurulunun onayı ile faal hakemliğini genel kurul tarihinden bir yıl ve daha öncesinde bırakmış olanlar arasından, biri başkan olmak üzere dokuz asil ve dokuz yedek üyeden oluşur.

Kurul görevinde bağımsızdır. Üyeler istifa etmedikçe veya çekilmiş sayılmadıkça yerlerine yenisi atanamaz.”

BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Bilecik Milletvekili Sayın Yaşar Tüzün.

Sayın Tüzün buyurun.

CHP GRUBU ADINA YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; evet, bugünkü tasarının 12’nci maddesinde yeni bir uygulama başlatılmıştır. Dolayısıyla, bu konuda görüşlerimi açıklamak üzere grubum adına söz aldım.

Değerli arkadaşlarım, bildiğiniz gibi, bizler, yine, 22’nci Dönemde 28 Nisan 2005 tarihinde çıkartmış olduğumuz kanunla merkez hakem kurullarının görev şeklini belirlemiştik. Bu Kanun, yani 3813 sayılı bu Kanun, “Merkez Hakem Kurulu Başkanının teklifi ve Yönetim Kurulunun onayı ile biri başkan olmak üzere 9 üyeden oluşur. Aynı sayıda ve aynı usulde yedek üye seçilir, üyelerin 7’si faal olmayan hakemlerden, 2’si ise spor alanında en az on yıl mesleki deneyimi olan kişilerden belirlenir.” diyor. Yani, 9 üyenin 7 tanesi hakem kökenli üyeden oluşuyor, 2 tanesi ise spor konusunda deneyimli, bilgili, birikimli insanlardan oluşur, diyerek 2005 yılında kanun çıkartmıştık. Şimdi, bu maddeyle bunu değiştiriyoruz, tamamını hakem kökenli insanlardan yapıyoruz. Yani, bu anlaşılabilir gibi değil.

Değerli arkadaşlarım, bakın, tasarıya baktığımızda, Hükûmetin tasarı metninde bu yok, Federasyonun bize göndermiş olduğu taslakta da yok; bu, Komisyonda değiştiriliyor, 2 spor adamı bu kuruldan çıkartılıyor, dolayısıyla, 9’unun da hakem kökenli olması isteniliyor.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, tarihi şöyle bir göz önünde bulundurduğumuzda, ben de çok iyi hatırlıyorum ki hakem kökenli olmayıp Merkez Hakem Kurulu Başkanlığı yapan, bu ülkede çok değerli arkadaşlarımız vardır. Yani, bunlar, hakem kökenli değildir, faal hakem değildir ama Merkez Hakem Kurulu Başkanlığı yapmışlardır ve tarihe iz bırakmışladır. Bunlardan bir tanesi -Sayın Bakanım da hatırlar- Halim Çorbalı ağabeyimiz, örneğin Tapu ve Kadastro Genel Müdürüydü ama Hakem Kurulu Başkanı olarak tarihe iz bıraktı. Yine, diğerleri, aklıma gelenleri söylüyorum şimdi: Ufuk Özertem Bey, yine, tarihe iz bırakan değerli Hakem Kurulu Başkanlarımızdan; yine, Ahmet Güvener Bey, yine, Hakem Kurulu Başkanlarımızdan. Bu arkadaşlarımız, hakem kökenli olmadığı hâlde, Merkez Hakem Kurulunun Başkanlıklarını yapıp tarihe iz bırakmış ve gerçekten, dürüst, bilgili, birikimli, çok değerli arkadaşlarımızdır.

Dolayısıyla, yani, biz, siyaset yapıyoruz, siyaset yapan herkesin siyasi bilimler fakültesi mezunu olması mı gerekiyor? Dolayısıyla, bu Kurulda, 7 tane hakem kökenli arkadaşımız var, 2 tane de spor konusunda deneyimli, bilgili, tecrübeli… “En az on yıl bu konuda ihtisas sahibi olmuş insanlardan da üye olur.” Diyor. Yani bunu değiştirmenin mantığı ne, ben bunu anlamış değilim. Bu konuda, tasarıyı hazırlayan değerli vekilimizle de az önce görüştüm “Efendim, FIFA’nın ana statüsünde bu var.” Gittim, az önce, vermiş olduğumuz molada, İnternetten baktım, FIFA’nın ana statüsü yani hakem kurullarıyla ilgili 46’ncı maddesini sizlere okuyorum: “Hakem kurulları, futbol kurallarının uygulanmasını sağlar, müsabakalara hakem atar, federasyon içindeki hakemlik konularını federasyon yönetimiyle iş birliği içinde düzenler ve hakemlerin eğitim ve antrenmanlarını denetler.” Sayısını da ulusal federasyonlara bırakıyor yani Türkiye Cumhuriyeti’nin Futbol Federasyonu, bu Kurulun üye sayısını belirliyor. Dolayısıyla, tamamen bunu dışlamanın anlamı olmadığını düşünüyorum.

Efendim, bu konuda, FIFA’nın bir yönetmeliği var, diyorsanız gelin, bunu, burada birlikte inceleyelim. Peki, diyelim ki var, bir de işin diğer tarafını, bu olayı bir değerlendirelim arkadaşlarım. Bildiğiniz gibi, Şenes Erzik Bey, daha önceden, FIFA’da, eski Hakem Kurulu Başkanı. Şenes Bey eski Hakem Kurulu Başkanı, hakem kökenli değil. Şu anda Şenes Bey’in görevinin ne olduğunu hepiniz biliyorsunuz. UEFA’nın İkinci Asbaşkanı ve aynı zamanda Hakem Kurulunun Başkanı. Eğer UEFA, kendisi uygulamadığı… Hakem kökenli değilse Şenes Erzik nasıl İkinci Asbaşkan oluyor? Dolayısıyla, kendi uygulamadığı bir yönetmeliği bizden istemesi son derece yanlıştır diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, gecenin bu ilerleyen saatlerinde fazla vaktinizi almayacağım. Sonuç itibarıyla şunu söylüyoruz: Biz -az sonra verdiğimiz önerge de okunacak- bu konuda, eskisi gibi, yani 9 üyenin 7 tanesi hakem kökenli, 2 tanesiyse spor konusunda ihtisas yapmış, en az on yıl deneyimli insanlardan oluşmasını istiyoruz. Daha önceki, zaten, 15’inci maddede bu aynı anlamda, aynı içerikte. Bunun eski hâliyle kalması konusunda bir önergemiz var. Bu konuda da az sonra düşüncelerimi açıklayacağım.

Şimdilik, beni dinlediğiniz için teşekkür eder, Genel Kurula saygılar sunarım.

BAŞKAN – Sayın Tüzün, teşekkür ediyorum.

Şahsı adına Antalya Milletvekili Abdurrahman Arıcı, buyurun.

ABDURRAHMAN ARICI (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; benim Komisyonda verdiğim önergede FIFA’nın ulusal federasyonlarına sirküler no 763; 23/07/2001 tarihli “Ulusal Federasyonlarda Hakemliğin Organizasyonu” başlığı adı altında ikinci paragrafta “Hakem komitesinin oluşumu: Hakem komitesi deneyimli eski maç görevlilerinden oluşması gereken özel bir komitedir. Üyeleri, kulüplerle -üzerine basa basa söylüyorum- kulüplerle veya liglerle doğrudan bağlantılı olmamalıdır. Aktif hakemler ve yardımcı hakemler komite üyesi olmamalıdır.” denilen bir ibare var.

Maalesef, Federasyon, her zaman olduğu gibi, bazı gelen sirkülerleri masa üzerinde, diğer bazı sirkülerleri de, işine gelmediği için sümen altında bırakırlar. Bu sirküler 2001 yılında geldiği hâlde, maalesef, ne Bakanlığa ne de diğer ilgili kuruşlara bununla ilgili hiçbir yaptırım ve istekte bulunmamıştır. Bu yüzden, eski bir hakem olarak, hakemlikte, apayrı melekeler isteyen ve bunun eğitimini almış kişiler tarafından eğitim verilmesi gerektiğinden 9 üyenin de hakem olması gerektiği kanaatindeyim.

Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şahsı adına, Kocaeli Milletvekili Sayın Fikri Işık.

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Konuşmayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Konuşmuyorsunuz.

Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutup işleme alacağım.

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 64 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 12. maddesiyle değiştirilen 3813 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Yaşar Tüzün

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Vahap Seçer

 

Bilecik

Malatya

Mersin

 

Tansel Barış

 

Sacid Yıldız

 

Kırklareli

 

İstanbul

“Merkez Hakem Kurulu, Başkanın teklifi ve yönetim kurulunun onayı ile yedisi faal hakemliğini genel kurul tarihinden bir yıl ve daha öncesinde bırakmış olanlar arasından, ikisi ise spor alanında en az on yıl mesleki deneyimi olan kişiler arasından, biri başkan olmak üzere dokuz asıl üyeden oluşur. Aynı sayıda ve aynı usulle yedek üye de seçilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Tüzün, konuşacak mısınız?

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; vermiş olduğum önergenin lehinde söz aldım.

Az önce sayın hakem arkadaşımızın, bu konuda deneyimli, bilgili arkadaşımızın tabii ki elindeki yönetmeliğin nereden, ne şekilde geldiğini, tarih, sayısını bilme şansım yok ama şunu söylüyorum: Yani, FİFA’nın ana statüsünün 46’ncı maddesi hakem kurullarının şeklini belirliyor ve İnternet’e girdiğinizde bu 46’ncı madde açık ve net şekilde belli.

Peki, ben şunu söylemek istiyorum: Yani, şu an itibarıyla, bugün itibarıyla, bu saat itibarıyla, Şenes Erzik Bey UEFA’nın İkinci Asbaşkanı, daha önceki görevi de FIFA’nın eski Hakem Kurulu Başkanı arkadaşlar ve Şenes Bey hakem kökenli değil, faal hakemlik yapmamış.

Şunu söylemeye çalışıyorum: Yani, bu FIFA veya UEFA bizden istediği yönetmeliği kendisi niçin uygulamıyor? Problem burada. Yoksa 7 tane hakem olmuş veya 5 tane hakem olmayan arkadaş olmuş, yani, bu çok önemli bir şey değil. Ama, biz, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak doğruyu mu yapacağız, yoksa, dışarıdan birilerinin her istediğini burada uygulamak zorunda mı kalacağız?

Sonuç itibarıyla ben şunu söylüyorum: 9 tane üyenin 7 tanesi hakem kökenli olabilir, 2 tanesi de ihtisaslaşmış, bu konuda en az on yıl tecrübeli insanlardan oluşmasında fayda vardır diye düşündük ve bu konuda önerge hazırladık. Takdiri yüce Meclise bırakıyorum, Genel Kurala bırakıyorum.

Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum.

Ben önergeme kabul oyumu vereceğimi bildiriyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Biri de milletvekili olabilir değil mi?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

13’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 13- 3813 sayılı Kanuna 16 ncı maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.

“Disiplin kurulları

MADDE 16/A- Disiplin kurulları, il disiplin kurulları, Amatör Futbol Disiplin Kurulu ve Profesyonel Futbol Disiplin Kurulundan oluşur.

Amatör Futbol Disiplin Kurulu ile Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu; Federasyon Başkanının teklifi ve Federasyon Yönetim Kurulunun onayıyla; il disiplin kurulları ise Amatör İşler Kurulunun teklifi ve Yönetim Kurulunun onayıyla Başkanın görev süresi kadar görev yapmak üzere atanan, birer başkan ve altışar asıl üyeden oluşur. Kurullara aynı usulle üçer yedek üye atanır.

Atanacak asıl ve yedek üyelerin fakülte veya yüksek okul mezunu olmaları gerekir. Başkan, başkanvekili ve raportör olarak görev yapacak olanların hukuk fakültesi mezunu olması şarttır.

Disiplin kurullarının çalışma usul ve esasları talimatla belirlenir.”

BAŞKAN – Madde üzerinde, şahsı adına Sayın Kemalettin Aydın, Gümüşhane… Yok.

Sayın Hakkâri Milletvekili Rüstem Zeydan… Yok.

Madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri geliş sıralarına göre okutup, aykırılık durumlarına göre işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 64 sıra sayılı "Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın Çerçeve 13 üncü maddesi ile 3813 sayılı Kanuna ilave edilen 16/A maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nihat Ergün

Bekir Bozdağ

Hayrettin Çakmak

 

Kocaeli

Yozgat

Bursa

 

Orhan Karasayar

 

Ayhan Sefer Üstün

 

Hatay

 

Sakarya

"Amatör Futbol Disiplin Kurulu ile Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu; Federasyon Başkanının teklifi, Yönetim Kurulu kararı ile il disiplin kurulları ise; Amatör İşler Kurulunun teklifi ve Federasyon Başkanının onayı ile atanır. Amatör ve Profesyonel Disiplin Kurulu bir Başkan ve altışar üyeden, il disiplin kurulu ise; bir başkan ve illerin sportif faaliyetlerine göre en az iki, en fazla dört üyeden oluşur. KuruIIara asıl üye kadar yedek üye atanır. Disiplin kurulları, Başkanın görevde kaldığı süre ile sınırlı olarak görev yaparlar."

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 64 sıra sayılı Kanun Tasarısının 13. çerçeve maddesiyle 3813 sayılı Yasaya eklenen MADDE 16/A’daki “…il disiplin kurulları ise Amatör İşler Kurulunun teklifi ve Yönetim Kurulunun onayıyla Başkanın görev süresi kadar görev yapmak üzere atanan, birer başkan ve altışar asıl üyeden oluşur.” ibaresinin “il disiplin kurulları ise Amatör İşler Kurulunun teklifi ve Yönetim Kurulunun onayıyla talimatla belirlenir.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Osman Kaptan

Tayfur Süner

 

Malatya

Antalya

Antalya

 

Sacid Yıldız

 

Atila Emek

 

İstanbul

 

Antalya

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Önergemizi geri çekiyoruz.

BAŞKAN – Önergeyi geri çekiyorsunuz.

Önerge geri çekilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 64 sıra sayılı "Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın Çerçeve 13 üncü maddesi ile 3813 sayılı Kanuna ilave edilen 16/A maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                           Nihat Ergün (Kocaeli) ve arkadaşları

"Amatör Futbol Disiplin Kurulu ile Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu; Federasyon Başkanının teklifi, Yönetim Kurulu kararı ile il disiplin kurulları ise; Amatör İşler Kurulunun teklifi ve Federasyon Başkanının onayı ile atanır. Amatör ve Profesyonel Disiplin Kurulu bir Başkan ve altışar üyeden, il disiplin kurulu ise; bir başkan ve illerin sportif faaliyetlerine göre en az iki, en fazla dört üyeden oluşur. KuruIIara asıl üye kadar yedek üye atanır. Disiplin kurulları, Başkanın görevde kaldığı süre ile sınırlı olarak görev yaparlar."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Amatör ve profesyonel disiplin kuruIIarının oluşumu yeniden düzenlenmiş, il disiplin kurullarının üye sayısı illerin sportif faaliyetlerine göre belirleneceği, disiplin kurullarının görev süresinin Başkanın görevde kaldığı süreyle sınırlı olduğu düzenlenmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde 13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

14’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 14- 3813 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin ikinci fıkrasına (j) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (k) bendi eklenmiş ve mevcut ( k) bendi  (l) bendi olarak teselsül ettirilmiştir.

“k) Hakem, Gözlemci ve Temsilci Eğitim Kurulu”

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi yoktur.

Önerge de yoktur.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

15’inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 15- 3813 sayılı Kanunun 31 inci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Denetim

MADDE 31- Federasyonun hesapları ve malî durumu, uluslararası spor sektöründe denetim tecrübesi bulunan bağımsız denetim kuruluşlarına denetletilir. Denetim raporları kamuoyuna duyurulur. Rapor, Genel Kurul tarihinden en az bir ay önce Genel Kurul üyelerine gönderilir ve ayrıca Genel Kurula sunulur.

Aynı şirket aralıksız olarak beş yıldan fazla denetim görevi yapamaz.”

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Elitaş, talebiniz bu madde üzerinde mi?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Evet efendim, önergemizde elektronik cihazla yoklama yapılmasını talep ediyoruz.

BAŞKAN – Oylamaya geçtim şu anda. İzninizle, bu talebinizi 16’ncı madde üzerinde uygulayayım, olur mu?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Arkadaşlar “15’inci maddede kalacağız” dediler.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Ara veriniz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 02.37

 

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 02.41

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik),  Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

64 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Yok.

Tasarının görüşülmesi ertelenmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, gecenin bu saatlerine kadar yoğun bir şekilde çalıştık, daha doğrusu yeni bir güne girdik.

Bu saatten sonra da Komisyonun ve Hükûmetin olamayacağını dikkate alarak, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 29 Kasım 2007 Perşembe günü, yani bugün, alınan karar gereğince, saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum; katkılarından dolayı bütün arkadaşlarıma, grup başkan vekillerimize teşekkür ediyorum. Sizlere ve bizleri izleyen vatandaşlarımıza hayırlı geceler diliyorum.

 

 

Kapanma Saati: 02.42

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.