DÖNEM: 23 YASAMA
YILI: 2 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ CİLT : 5 21’inci Birleşim 15 Kasım 2007 Perşembe İ Ç İ N D E K İ L E R I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III.
- YOKLAMALAR IV.
- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI 1.- TBMM Başkan
Vekili Nevzat Pakdil’in, İzmir Milletvekili ve TBMM
Başkan Vekili Şükran Güldal Mumcu’nun
babasının vefatı dolayısıyla merhuma Allah’tan rahmet, Sayın Mumcu’ya, ailesine ve yakınlarına başsağlığı dileyen
konuşması V.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları 1.- Antalya
Milletvekili Osman Kaptan’ın, Konyaaltı Plajı’nın Konyaaltı Belediyesinden alınarak Antalya Büyükşehir
Belediyesine bağlanmak istenmesi ile Belek Ormanları’ndaki ağaç katliamına ve
Finike’deki mermer ocağının çevreye verdiği zararlara ilişkin gündem dışı
konuşması ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı 2.- Düzce
Milletvekili Celal Erbay’ın, Ahıska
Türklerinin ana yurtlarından sürgün edilişinin 63’üncü yıl dönümüne ilişkin
gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu’nun cevabı 3.- Sivas
Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in,
Sivas’ta kurulu bulunan 4 no.lu Askerî Dikimevinin
İstanbul’a taşınmasına ilişkin gündem dışı konuşması ve Millî Savunma Bakanı
Mehmet Vecdi Gönül’ün cevabı VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Önergeler 1.- Aksaray
Milletvekili Ali Rıza Alaboyun’un, Dışişleri
Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/7) 2.- Konya
Milletvekili Abdullah Çetinkaya’nın, Çevre Komisyonu
üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/6) B) Meclis Araştırması Önergeleri 1- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu ve 27
milletvekilinin, tarım satış kooperatifleri ve birlikleri ile ürün
piyasalarındaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/45) 2.- Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri İzmir Milletvekili Oktay
Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, şehit
yakınları ve gazilerin sorunlarının araştırılarak çözüm yollarının belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/46) 3.- Çanakkale
Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz ve 27
milletvekilinin, Kaz Dağları’ndaki madencilik faaliyetlerinin araştırılarak
çevrenin korunması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/47) C) Tezkereler 1.- Avrupa
Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığını İzleme Merkezi’nin (EMCDDA) 21 Kasım
2007 tarihinde Brüksel’de Avrupa Parlamentosu Sivil Özgürlükler, Adalet ve
İçişleri Komitesi’ne, “Avrupa Uyuşturucu Sorunu Hakkındaki Yıllık Raporu”nu
sunacağı toplantıya ismen davet edilen Tekirdağ Milletvekili, TBMM İçişleri
Komisyonu Başkanı Tevfik Ziyaeddin
Akbulut’un katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/222) VII.-
SEÇİMLER A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim 1.- Çevre; Tarım,
Orman ve Köyişleri; Dilekçe; İçişleri ve Dışişleri
Komisyonlarında açık bulunan üyeliklere seçim VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- Ceza İnfaz
Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/268) (S. Sayısı: 46) IX.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1.- Manisa
Milletvekili Şahin Mengü’nün, Ordu Milletvekili
Rıdvan Yalçın’ın, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması X.-
SORULAR VE CEVAPLAR A) Yazılı Sorular ve Cevapları 1.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, Bağ-Kur’lulara ölüm
aylığı bağlanmasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/434) 2.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, muhtaç ve özürlü aylığı
bağlanmasındaki prosedüre ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Faruk Çelik’in cevabı (7/436) 3.- Şırnak Milletvekili Sevahir
Bayındır’ın, tıbbi cihaz üreticisi bir firmadaki çalışma şartlarına ilişkin
sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Faruk Çelik’in cevabı (7/498) I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu
saat 14.00’te açılarak dört oturum yaptı. İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, Sulukule’de uygulanması
düşünülen Kentsel Dönüşüm Projesi’ne ilişkin gündem dışı konuşmasına, Çevre ve
Orman Bakanı Veysel Eroğlu cevap verdi. İstanbul
Milletvekili Hasan Macit, Ulu Önder Atatürk ve Bülent
Ecevit’in ölüm yıl dönümlerine ilişkin gündem dışı bir konuşma yaptı. İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, esnaf ve sanatkârların içinde bulunduğu
sorunlara ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı konuşmasına,
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin cevap verdi. (10/1, 4, 5, 7,
9, 10, 11, 13, 14, 15, 16, 17) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye
seçimine ilişkin tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu. Konya
Milletvekili Orhan Erdem ve 28 milletvekilinin, Akşehir ve Eber
Göllerindeki kirlilik ve diğer çevre sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi (10/42), Samsun
Milletvekili Suat Kılıç ve 25 milletvekilinin, Türkçedeki
yozlaşma ve yabancılaşmanın araştırılarak Türk dilinin korunması için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi (10/43), Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 30 milletvekilinin, Tekelin sigara fabrikalarının
özelleştirilmesinin etkilerinin araştırılması (10/44), Amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu;
önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı. Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının: 1’inci sırasında
bulunan, Kat Mülkiyeti Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı
(1/332) (S. Sayısı: 35) görüşmeleri tamamlanarak kabul edildi. 2’nci sırasında
bulunan, Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı’nın (1/268) (S. Sayısı: 46) tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlandı, 1’inci maddesi üzerinde bir süre görüşüldü. 15 Kasım 2007
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşime
23.58’de son verildi.
No.: 31 II.- GELEN KÂĞITLAR 15 Kasım 2007 Perşembe Teklifler 1.- Samsun
Milletvekili Osman Çakır’ın; 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununa Ek Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/61) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 5.11.2007) 2.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in; Cumhurbaşkanlığı Seçimine İlişkin Usul ve Esaslar
Hakkında Kanun Teklifi (2/62) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
6.11.2007) Sözlü Soru Önergeleri 1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, sanayi
sitelerinin elektrik tarifesindeki değişikliğe ilişkin Maliye Bakanından sözlü
soru önergesi (6/181) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2007) 2.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’da idare ve vergi mahkemesi kurulup
kurulmayacağına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/182)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2007) 3.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, Karaman’daki bazı köylerin ÇATAK kapsamına alınıp
alınmayacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/183) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2007) 4.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, bazı belediye başkanları hakkında bir işlem
yapılıp yapılmadığına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/184)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5/11/2007) 5.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Kütahya
Şeker Fabrikasının satışına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/185)
(Başkanlığa geliş tarihi: 6/11/2007) Yazılı Soru Önergeleri 1.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın,
Kuzey Irak’la ticari ilişkilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/619) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2007) 2.- Erzincan Milletvekili Erol Tınastepe’nin, TEKEL’in bazı
yöneticileri hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/620) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2007) 3.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün, yabancı bir üniversitenin İstanbul’da kampüs açmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/621) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2007) 4.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, ABD ziyaretine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/622) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2007) 5.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in,
İskenderun Körfezinde batan zehirli atık dolu gemiye ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/623) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/11/2007) 6.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın,
Muhsin Ertuğrul Sahnesinin yıkım kararına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/624) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/11/2007) 7.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, TPAO eski
genel müdürünün enerji alanındaki bir grupta görev almasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/625) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/11/2007) 8.- İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürek’in, yabancı bir üniversitenin İstanbul’da kampüs açmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/626) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2007) 9.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, basamak yükseltmenin aylıklara etkisine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/627)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2007) 10.- Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun,
BAĞ-KUR emeklileri arasındaki maaş farkına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/628) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/11/2007) 11.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, TRT yapımlarının kiralanması ve
satılmasına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi
(7/629) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/11/2007) 12.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, TRT lojmanlarına yapılan bazı tahsislere
ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi (7/630)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5/11/2007) 13.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Evrensel Hizmet Fonundan TRT’ye kaynak
aktarılmasına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi
(7/631) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/11/2007) 14.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, ormanlık alanlarda verilen maden ve taşocakları
ruhsatlarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/632) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/11/2007) 15.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın,
Gaziemir’e indirici merkezi yapımına ilişkin Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/633) (Başkanlığa geliş
tarihi: 6/11/2007) 16.- Ankara Milletvekili Zekeriya
Akıncı’nın, Ankara Büyükşehir Belediyesinin 29 Ekim
kutlaması yapıp yapmadığına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/634) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2007) 17.- Isparta Milletvekili Mevlüt
Coşkuner’in, Isparta’da tapu harcı tarhiyatında yaşanan bir soruna ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/635) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/11/2007) 18.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Antalya Büyükşehir Belediyesinin minibüs alım
ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/636) (Başkanlığa
geliş tarihi: 6/11/2007) 19.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Gündoğmuş İlçesindeki akaryakıt istasyonu
ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/637) (Başkanlığa
geliş tarihi: 6/11/2007) 20.- Erzincan Milletvekili Erol Tınastepe’nin,
Sivas-Madımak Otelinin kültür ve sanat müzesi yapılması taleplerine ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/638) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/11/2007) 21.- Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın, Mevlana
konulu bir gecede bazı kitapları dağıtan görevlilere ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/639) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2007) 22.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in,
Hatay Mozaik Müzesinin yer sorununa ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/640) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/11/2007) 23.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Muhsin
Ertuğrul Sahnesinin yıkım kararına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/641) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/11/2007) 24.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Konya İl
Millî Eğitim Müdürlüğünün bazı taşınmazları kullanım durumuna ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/642) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/11/2007) 25.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in,
eğitim kurumlarına yönetici atamalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/643) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2007) 26.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in,
Adana’da vekaleten atanan yöneticilerin üye oldukları sendikalara ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/644) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/11/2007) 27.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in,
ataması iptal edilen eğitim kurumları yöneticilerine ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/645) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2007) 28.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in,
Yüreğir İlçe Millî Eğitim Müdürüne ve lise
mezunlarının vekil öğretmen olarak görevlendirilmesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/646) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2007) 29.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in,
Adana’da okullara vekaleten müdür atanmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/647) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2007) 30.- Hakkari Milletvekili Hamit
Geylani’nin, Hakkari’deki terörü protesto yürüyüşüne
eğitimci ve öğrencilerin katılmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/648) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/11/2007) 31.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, diğer kurumlardan geçiş
yapan personele ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/649)
(Başkanlığa geliş tarihi: 6/11/2007) 32.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, bir
müşavire ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/650)
(Başkanlığa geliş tarihi: 6/11/2007) 33.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, düve
ithaline ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/651) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2007) 34.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, hayvancılık
desteklemelerinin ödenmemesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/652) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2007) 35.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, limon piyasasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/653)
(Başkanlığa geliş tarihi: 6/11/2007) 36.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Zonguldak PTT Başmüdürlüğünün Sakarya Bölge
Başmüdürlüğüne bağlanmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/654) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2007) 37.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ayaş
Tüneli ve Ankara-İstanbul sürat demiryolu projesine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/655) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2007) 38.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, İzmir-Aydın
otoyolundan bir bağlantı yolu yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/656) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/11/2007) 39.- İstanbul Milletvekili Ümit Şafak’ın, Türk Telekom’daki greve ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/657) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/11/2007) 40.- Hatay Milletvekili İzzettin Yılmaz’ın, sigara
kaçakçılığının bölücü terör örgütüyle bağlantısına ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/658)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2007) 41.- Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, Manyas Barajının sulamada kullanılmasına ve
Kuş Cennetinin korunmasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/659) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2007) 42.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Diyanet İşleri Başkanlığından Millî Eğitim
Bakanlığına geçen personele ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Said Yazıcıoğlu) yazılı soru
önergesi (7/660) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/11/2007) 43.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, bir törendeki protestoya polis müdahalesine
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/661) (Başkanlığa geliş
tarihi: 6/11/2007) 44.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, protestolu senetlerdeki artışa ilişkin Devlet
Bakanından (Mehmet Şimşek) yazılı soru önergesi (7/662) (Başkanlığa geliş
tarihi: 6/11/2007) 45.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, vergi
borcu nedeniyle esnafın banka hesaplarının bloke edilmesine ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/663) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/11/2007) 46.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Yozgat’ta
taşımalı eğitime geçilmesi nedeniyle kapatılan
okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/664)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007) 47.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Şırnak’ta taşımalı eğitime geçilmesi
nedeniyle kapatılan okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/665) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007) 48.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in,
Tunceli’de taşımalı eğitime geçilmesi nedeniyle
kapatılan okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/666)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007) 49.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Van’da
taşımalı eğitime geçilmesi nedeniyle kapatılan
okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/667)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007) 50.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in,
Sakarya’da taşımalı eğitime geçilmesi nedeniyle
kapatılan okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/668)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007) 51.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Siirt’te
taşımalı eğitime geçilmesi nedeniyle kapatılan
okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/669)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007) 52.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in,
Şanlıurfa’da taşımalı eğitime geçilmesi nedeniyle
kapatılan okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/670)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007) 53.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Niğde’de
taşımalı eğitime geçilmesi nedeniyle kapatılan
okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/671)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007) 54.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in,
Osmaniye’de taşımalı eğitime geçilmesi nedeniyle
kapatılan okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/672)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007) 55.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Rize’de
taşımalı eğitime geçilmesi nedeniyle kapatılan
okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/673) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7/11/2007) 56.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Mardin’de
taşımalı eğitime geçilmesi nedeniyle kapatılan
okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/674)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007) 57.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Muş’ta
taşımalı eğitime geçilmesi nedeniyle kapatılan
okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/675)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007) 58.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in,
Nevşehir’de taşımalı eğitime geçilmesi nedeniyle
kapatılan okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/676)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007) 59.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in,
Kırşehir’de taşımalı eğitime geçilmesi nedeniyle
kapatılan okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/677)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007) 60.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Kilis’te
taşımalı eğitime geçilmesi nedeniyle kapatılan
okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/678) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7/11/2007) 61.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in,
Kütahya’da taşımalı eğitime geçilmesi nedeniyle
kapatılan okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/679)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007) 62.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Kars’ta
taşımalı eğitime geçilmesi nedeniyle kapatılan
okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/680)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007) 63.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in,
Kastamonu’da taşımalı eğitime geçilmesi nedeniyle
kapatılan okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/681)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007) 64.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in,
Kırıkkale’de taşımalı eğitime geçilmesi nedeniyle
kapatılan okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/682)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007) 65.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in,
Karabük’te taşımalı eğitime geçilmesi nedeniyle
kapatılan okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/683)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007) 66.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in,
Karaman’da taşımalı eğitime geçilmesi nedeniyle
kapatılan okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/684)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007) 67.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in,
Gümüşhane’de taşımalı eğitime geçilmesi nedeniyle
kapatılan okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/685)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007) 68.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Hakkâri’de
taşımalı eğitime geçilmesi nedeniyle kapatılan
okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/686)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007) 69.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Iğdır’da
taşımalı eğitime geçilmesi nedeniyle kapatılan
okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/687)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007) 70.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Düzce’de
taşımalı eğitime geçilmesi nedeniyle kapatılan
okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/688)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007) 71.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Elazığ’da
taşımalı eğitime geçilmesi nedeniyle kapatılan
okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/689)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007) 72.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in,
Erzurum’da taşımalı eğitime geçilmesi nedeniyle
kapatılan okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/690)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007) 73.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bolu’da
taşımalı eğitime geçilmesi nedeniyle kapatılan
okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/691)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007) 74.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in,
Çankırı’da taşımalı eğitime geçilmesi nedeniyle kapatılan
okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/692)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007) 75.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in,
Diyarbakır’da taşımalı eğitime geçilmesi nedeniyle
kapatılan okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/693)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007) 76.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in,
Bayburt’ta taşımalı eğitime geçilmesi nedeniyle
kapatılan okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/694)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007) 77.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bingöl’de
taşımalı eğitime geçilmesi nedeniyle kapatılan
okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/695)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007) 78.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bitlis’te
taşımalı eğitime geçilmesi nedeniyle kapatılan
okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/696)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007) 79.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa’da
taşımalı eğitime geçilmesi nedeniyle kapatılan
okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/697)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007) 80.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Ağrı’da
taşımalı eğitime geçilmesi nedeniyle kapatılan
okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/698)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007) 81.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in,
Aksaray’da taşımalı eğitime geçilmesi nedeniyle
kapatılan okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/699)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007) 82.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Batman’da
taşımalı eğitime geçilmesi nedeniyle kapatılan
okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/700)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007) 83.- Kocaeli Milletvekili Cevdet Selvi’nin, Kocaeli-Gebze-Dilovası
Beldesindeki sanayi atıkları konusunda kurulan Meclis Araştırması Komisyonu
raporu doğrultusundaki çalışmalara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/701) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007) 84.- Kocaeli Milletvekili Cevdet Selvi’nin, Kocaeli-Gebze-Dilovası
Beldesindeki sanayi atıkları konusunda kurulan Meclis Araştırması Komisyonu
raporu doğrultusundaki çalışmalara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/702) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007) 85.- Kocaeli Milletvekili Cevdet Selvi’nin, Kocaeli-Gebze-Dilovası
Beldesindeki sanayi atıkları konusunda kurulan Meclis Araştırması Komisyonu
raporu doğrultusundaki çalışmalara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/703) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007) 86.- Kocaeli Milletvekili Cevdet Selvi’nin, Kocaeli-Gebze-Dilovası
Beldesindeki sanayi atıkları konusunda kurulan Meclis Araştırması Komisyonu
raporu doğrultusundaki çalışmalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/704) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007) 87.- Kocaeli Milletvekili Cevdet Selvi’nin, Kocaeli-Gebze-Dilovası
Beldesindeki sanayi atıkları konusunda kurulan Meclis Araştırması Komisyonu
raporu doğrultusundaki çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/705) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007) 88.- Kocaeli Milletvekili Cevdet Selvi’nin, Kocaeli-Gebze-Dilovası
Beldesindeki sanayi atıkları konusunda kurulan Meclis Araştırması Komisyonu
raporu doğrultusundaki çalışmalara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
yazılı soru önergesi (7/706) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007) 89.- Kocaeli Milletvekili Cevdet Selvi’nin, Kocaeli-Gebze-Dilovası
Beldesindeki sanayi atıkları konusunda kurulan Meclis Araştırması Komisyonu
raporu doğrultusundaki çalışmalara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/707) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007) 90.- Kocaeli Milletvekili Cevdet Selvi’nin, Kocaeli-Gebze-Dilovası
Beldesindeki sanayi atıkları konusunda kurulan Meclis Araştırması Komisyonu
raporu doğrultusundaki çalışmalara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/708) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007) 91.- Kocaeli Milletvekili Cevdet Selvi’nin, Kocaeli-Gebze-Dilovası
Beldesindeki sanayi atıkları konusunda kurulan Meclis Araştırması Komisyonu
raporu doğrultusundaki çalışmalara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı
soru önergesi (7/709) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu ve 27
Milletvekilinin, tarım satış kooperatifleri ve birlikleri ile ürün
piyasalarındaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/45) (Başkanlığa
geliş tarihi: 9/11/2007) 2.- Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri
İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, şehit yakınları ve gazilerin sorunlarının
araştırılarak çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/46) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/11/2007) 3.- Çanakkale
Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz ve 27
Milletvekilinin, Kaz Dağlarındaki madencilik faaliyetlerinin araştırılarak
çevrenin korunması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/47) (Başkanlığa geliş tarihi:
9/11/2007) 15 Kasım 2007 Perşembe BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 14.00 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Yusuf COŞKUN
(Bingöl) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21’inci Birleşimini açıyorum. III.- YOKLAMA BAŞKAN -
Elektronik cihazla yoklama yapacağım. Yoklama için üç
dakika süre vereceğim. (Elektronik
cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz. IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI 1.- TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in,
İzmir Milletvekili ve TBMM Başkan Vekili Şükran Güldal
Mumcu’nun babasının vefatı dolayısıyla merhuma
Allah’tan rahmet, Sayın Mumcu’ya, ailesine ve
yakınlarına başsağlığı dileyen konuşması BAŞKAN -
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekilimiz Sayın Şükran Güldal Mumcu Hanımefendi’nin
babası vefat etmiştir. Bunun için kendileri İzmir’e hareket ettiler. Sayın Mumcu’ya ve ailesine, yakınlarına başsağlığı diliyorum,
Allah’tan rahmet diliyorum. Saygıdeğer
milletvekilleri, gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim. Gündem dışı ilk
söz, Antalya’nın bazı sorunları hakkında söz isteyen Antalya Milletvekili Osman
Kaptan’a aittir. Sayın Kaptan,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar) V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları 1.- Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın, Konyaaltı Plajı’nın Konyaaltı
Belediyesinden alınarak Antalya Büyükşehir Belediyesine bağlanmak istenmesi ile
Belek Ormanları’ndaki ağaç katliamına ve Finike’deki mermer ocağının çevreye
verdiği zararlara ilişkin gündem dışı konuşması ve Adalet Bakanı Mehmet Ali
Şahin’in cevabı OSMAN KAPTAN
(Antalya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Antalya’daki bazı sorunlar
hakkında gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım. Sayın
milletvekilleri, Antalya Konyaaltı Sahili 5 kilometre
uzunluğunda dünyaca ünlü bir plajdır. 1999 yılında Konyaaltı
Belediyesi defterdarlık ile bir sözleşme yaparak önce on yıllığına, sonra da üç
yıl daha uzatılarak 2012 yılına kadar buranın tahsisini aldı ve Konyaaltı Sahil Projesi’ni uygulamaya koydu. Şimdi, bu plaj
mavi bayraklıdır, Akdeniz Üniversitesinden ödüllüdür. Günlük 40 bin kişinin
denize girebildiği, yurt içinde ve yurt dışında örnek alınan, örnek gösterilen
bir proje olmuştur bu proje. Konyaaltı Plajı, bu yıl
Kanada’nın Toronto kentinde yapılan Dünya Mavi Bayrak Konferansı’nda örnek
gösterilmiştir. Girne’de örnek alınmıştır, Samsun’da örnek alınmıştır, Çeşme’de
örnek alınmıştır. Sayın
milletvekilleri, Antalya Konyaaltı Plajı Türkiye
turizminin yüz akıdır. Takdir edilecek, destek verilecek, hızının kesilmemesi
gereken bir projeyken, ne yazık ki, şimdi bu proje de AKP’lileştirilmek
istenmektedir. Nasıl mı? Sayın
arkadaşlarım, adını bile Konyaaltı Sahili’nden alan Konyaaltı Belediyesinin elinden bu plaj alınarak büyükşehir belediyesine verilmek istenmektedir. Daha
süresinin bitimine beş yıl varken defterdarlık bu tahsisi iptal ediyor. İptal
yazısı 25 Ekim 2007’de Konyaaltı Belediyesine tebliğ
edilirken, tebliğden daha bir hafta önce 19 Ekim 2007’de ise Antalya Büyükşehir
Belediyesi, defterdarlığa, bu sahilin kendisine verilmesi için yazıyı yazmış
bile. Sayın
milletvekilleri, bu sözleşme niye iptal ediliyor biliyor musunuz? Belediye, protokolde
olmayan, fakat, mavi bayrak kriterlerine uygun tuvalet, duş, soyunma kabini,
bankamatik, telefon kulübeleri, çocuk oyun alanları, spor alanları yapmış da
ondan. Mavi bayrak almak için bunları yapmak suç mu? 2007 Türkiyesi’nde
suç. Defterdarlık, 30 Temmuz 2007 tarihli yazısıyla bir ay içinde bu ünitelerin
yıkılmasını istiyor. Konyaaltı Belediyesi “15
Mayıs-15 Ekim tarihleri arasında inşaat yapma-yıkma yasağı var.” diyor, “mavi
bayrağı kaybederiz.” diyor, “Halka hizmet sunamayız.” diyor, “Sezonun ortasında
yıkılır mı?” diyor. Ancak, defterdarlık “Yıkılır.” diyor, sözleşmeyi iptal
ediyor. Niye? Çünkü burayı Antalya Büyükşehir Belediyesi istiyor da ondan,
çünkü Hükûmet istiyor da ondan. Zaten, Konyaaltı Belediyesinin elinden Büyükşehir Belediyesi şimdiye
kadar Sarısu’yu aldı, Boğaçayı
Köprüsü Projesi’ni aldı, Süleyman Erol Yüzme Havuzu’nu aldı, Feslikan Yaylası’nı aldı, şimdi de Konyaaltı
Sahili’ni alıyor. Konyaaltı Belediyesinin 1/1.000
ölçekli dolgu imar planını Karayolları Genel Müdürlüğü önce 18 Temmuz 2007’de
“Olur.” diyor, uygun görüyor, 2 Ağustos 2007’de ise “Olmaz.” diyor. On beş
günde ne değişti? Konyaaltı Sahili mi değişti,
yasalar mı değişti? Hayır. Ne değişti? Hükûmetin
kararı değişti. Hükûmeti yasal ve ussal olmayan bu
uygulamalardan vazgeçmeye davet ediyoruz. Yoksa bu iş de yargıya
götürülecektir. Sayın
milletvekilleri, yine, Antalya Belek ormanlarında golf sahası için Kültür ve
Turizm Bakanlığı ilgili genel müdürü “80 bin ağaç kesildi” diyor. Bakan ise
“160 bin ağaç kesildi” diyor. TEMA ve Türkiye Tabiatını Koruma Derneği
yetkilileri ise “500 binin üzerinde ağaç kesildi” diyor. Böyle devlet izinli
ağaç kesme katliamı ile mi turizmi geliştireceğiz? Danıştay ve Anayasa
Mahkemesinin kararlarına niye uyulmuyor? Sayın
arkadaşlarım, bir de mermer ve taş ocakları sorunu var. Antalya Finike’nin Turunçova Beldesi’ndeki Treşa
mevkisi, Antalya Koruma Kurulunun kararı ile birinci derecede arkeolojik sit alanı… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Kaptan, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. OSMAN KAPTAN
(Devamla) – Peki Sayın Başkanım. Buraya mermer
ocağı izni veriliyor. Mermer ocağının tozları dünyaca ünlü Finike portakal
bahçelerini yok ediyor, verim düşüyor. Turunçova’daki,
Çavdır’daki portakal bahçelerinin korunması ve bölge
halkının rahatsızlıklarının giderilmesi gerekiyor. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bir yandan İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti
Yasası’nı çıkarıyoruz, bir yandan da Türkiye’nin turizminin başkenti
Antalya’nın dağını, taşını, ormanını, denizini, tarihini, kültürünü,
coğrafyasını, turizmini, tarımını yok etmeye çalışıyoruz. Hükûmeti bu türlü “durmak
yok, yola devam dediği” uygulamalardan vazgeçmeye çağırıyoruz. Çünkü bu yol iyi
bir yol değildir. Çünkü bu yol bitiştir, tükeniştir, yok oluştur. Bu yol bir
Kızılderili şefinin söylediği gibi olmamalı: “Irmaklarımız kurumamalı, balıklar
ölmemeli ve ağaçlar kesilmemeli.” (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) OSMAN KAPTAN
(Devamla) - İş işten geçmeden gerekli önlemler
alınmalıdır. Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kaptan. Gündem dışı
konuşmaya Adalet Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin cevap vereceklerdir. Buyurun Sayın
Bakanım. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; hepinize
saygılar sunuyorum. Antalya
Milletvekili arkadaşımız Sayın Kaptan, Antalya’nın bir belde belediyesi olan Konyaaltı Belediye sınırları içerisindeki Konyaaltı sahil şeridiyle ilgili bir sorunun Antalya’nın en
önemli sorunu olduğu düşüncesiyle buraya çıkarak bir değerlendirmede
bulundular. Konuyu, Antalya Milletvekili olmam dolayısıyla, biraz ben de
biliyorum. Gerçekten, Antalya Defterdarlığı ile -bundan bir süre önce- Konyaaltı Belediyesi arasında bir protokol imzalanmış.
Ancak, Konyaaltı Belediyesi -biraz önce Sayın
Kaptan’ın da ifade ettiği gibi- protokole aykırı yapıların yapılmasına izin
vermiş. Defterdarlığın ihtarlarına rağmen protokole uygun hâle getirilmesi bir
türlü Belediye tarafından yerine getirilmemiş. Bunun üzerine de protokolün
ilgili maddeleri gereği bu protokol iptal olmuş. Sayın Kaptan, “Bu
hat, Türkiye turizminin yüz akıdır.” dedi, doğrudur, yüz akı olmaya da devam
edecektir. Defterdarlık burayla ilgili bundan sonra nasıl bir işlem yapacak
tabii ki onu ben bilemem -aynı Belediyeyle protokoldeki şartların yerine
getirilmesi hâlinde yeniden bir protokol mü yapar, yoksa, Büyükşehir belediyesiyle
mi protokol yapar- ama önemli olan bu sahilin o güzelliğini devam ettirmesidir.
Bu güzelliğin, Antalyalılar için ve çokça dışarıdan gelen turistlerin,
Antalya’ya turist olarak gelenlerin istifadesine sunulmasıdır. Bu sağlandıktan
sonra, falan belediyedeydi, şu belediyedeydi diye bunu bir sorun hâline
getirmenin doğru olmadığı kanaatindeyim. Bu konu, bundan
bir süre önce, bizzat Konyaaltı Belediye Başkanı beni
ziyaret ettiğinde de gündeme gelmişti. Ben de kendisine sormuştum: “Neden bu
protokol iptal ediliyor?” O da bana izah etmişti, demişti ki: ”Evet, burada
protokole ayrı bazı yapılar yaptık ama bunlar da orayı güzelleştirdi.” Şimdi,
protokolün taraflarından birinin protokoldeki hükümlere aykırılık nedeniyle
iptal edilmiş olmasından dolayı karşı tarafı suçlamayı da doğrusu isabetli
bulmadığımı ifade etmek istiyorum. Tabii, kendisi Belek ormanlarıyla ilgili,
Finike’deki mermer ocağıyla ilgili birtakım sorunları da gündeme getirdiler. Bu
konularla ilgili, biraz önce de ifade ettiğim gibi, hem Hükûmetin
bir üyesi hem de Antalya Milletvekili olarak ben de değerli arkadaşıma hem
teşekkür ediyorum hem de bu konularla ilgili, ilgili bakan arkadaşlarımızla
görüşerek bu sorun olarak gündeme getirilen konuları takip edeceğimi ifade
etmek istiyorum. Ancak, hazır huzurunuza
çıkmışken, gerçekten Antalya son yıllarda, özellikle Hükûmetlerimiz
döneminde –ki, Antalya, Türk turizminin öncüsü bir kentimizdir, bu açıdan çok
ciddi mesafe almıştır- özellikle bu yıl, herhâlde, yani 2007 yılında Antalya
tarihî bir rekor kırarak 8 milyon turisti ağırlayan bir kent hâline gelecektir.
Bunda Hükûmetimizin yapmış olduğu icraatların payı
büyüktür. Antalya’nın havaalanının genişletilmiş olması, yeni terminalin
yapılmış olması bu başarıda en önemli faktörlerden bir tanesidir. Özellikle Antalya
Havaalanı’na, yazın, her bir dakikada bir uçak inmektedir ve Antalya
Havaalanı’nın kapasitesi, yani yolcuda ulaştığı nokta İstanbul’u geride
bırakmıştır, yani İstanbul Atatürk Havaalanı’ndan daha hareketli bir havaalanı
hâline gelmiştir. O, Hükûmetimizin ortaya koymuş
olduğu çalışmaların bir ürünüdür ve tabii, havaalanından o otellerin bulunduğu
bölgeye kırk beş dakikada gidilirken, şimdi on beş dakikada gidiliyor. Bütün o
yolları Antalya Büyükşehir Belediyemizle birlikte merkezî Hükûmet
olarak biz gerçekleştirdik. Antalya’dan Alanya’ya saatlerce yolculuk yapmak
zorundaydınız, çünkü o yol tek gidiş gelişli bir yoldu ama, şimdi bölünmüş yol
hâline geldi. Dolayısıyla, buraya çıkmışken, tabii benim Antalya’dan hemşehrim diyeceğim Sayın Kaptan, Antalya’ya yapılan bu
icraatları da burada dile getirip bize teşekkür etseydi, herhâlde, bana göre,
bir kadirşinaslık örneği gösterirdi diye düşünüyorum. Tabii, burada
icraatlarımızı Antalya’ya yönelik tek tek sayacak
değilim ama böyle bir açıklama yapma fırsatı verdiği için Sayın Kaptan’a da
ayrıca teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum efendim. (AK Parti
sıralarından alkışlar) OSMAN KAPTAN
(Antalya) – Sayın Bakan, bir de satılanlar var. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Gündem dışı
ikinci söz, Ahıska Türklerinin ana yurtlarından
sürgün edilişinin yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Düzce Milletvekili Celal
Erbay’a aittir. Sayın Erbay, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) 2.- Düzce Milletvekili Celal Erbay’ın,
Ahıska Türklerinin ana yurtlarından sürgün edilişinin
63’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu’nun cevabı CELAL ERBAY
(Düzce) – Sayın Başkan, değerli üyeler; 15 Kasım 1944 tarihinde ana
yurtlarından sürgün edilen Ahıska Türkleri hakkında
gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Ahıska, hepimizin
bildiği gibi Osmanlı döneminde 1578-1828 yılları arası iki yüz elli yıl süreyle
Çıldır Eyaleti’ne başkentlik yapmış bir yerdir ve yine bildiğiniz gibi 1829
Edirne Anlaşması’yla beraber, maalesef, Ahıska, Rusya
sınırları içerisinde kalmış ve 1920 tarihli Moskova Anlaşması’yla birlikte, Ahıska, Sovyet Gürcistan’a terk edilmiştir. Tarih 15 Kasım
1944. Soğuk bir gün, gece yarısı ve meydanda toplanan, toplanma mecburiyetinde
bırakılan 40 bin kişi; yaşlı, genç, çocuk, kadın, erkek karışık ve bunlar,
hepinizin bildiği gibi, hayvan taşıyan vagonlara doldurulmak suretiyle
Özbekistan, Kırgızistan, Kazakistan’a sürülürler. Bunların 40 bini
eli silah tutabilecek er kişidir ama diğerleriyle birlikte, çocuklarıyla,
kadınlarıyla birlikte hesap edildiğinde 86 bin Ahıska
Türkü, gönderilmek üzere bindirildikleri vagondan ulaşacakları yere varmadan,
bunların 17 bini ölür, hayatlarını kaybederler. Tabii ki bunu her
zaman tekrar ediyoruz. Bizim maksadımız da bir bakıma -bizim eski tabirimizle-
hüznümüzü yâdımıza salmaktır. Yani, bugün, geçmişe yönelik hüznümüzü içimizde
hissedemezsek, bugünkü hüznümüzün giderilmesi hususunda üzerimize düşeni
yapmaya yönelik temerrüt gösteririz. Benim maksadım, hüznümüzü yâdımıza salmak
suretiyle canlı, diri bir şuurla birlikte günümüze kadar ulaşan Ahıska Türklerinin kederini, ıstırabını, hüznünü bertaraf
edebilmek için Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak, Hükûmeti
olarak, Meclisi olarak ne yapabiliriz, bu hususa dikkat çekmektir. Bakın, bu
hususta, yekvücut olarak, iktidarıyla muhalefetiyle
Türkiye Cumhuriyeti devleti hassasiyetini göstermiş, takipte bulunmuş, ilgi ve
alakasını esirgememiş ve bunun tabii sonucu olarak 1999 yılında Gürcistan,
Avrupa Konseyine üye olarak kaydedilmiştir. Yine bu takiplerin sonucu Gürcistan
devleti, Gürcistan’ı terk edenlerin geri dönmesine yönelik bir kanun
düzenlemiş, bu kanun 11 Temmuz 2007’de Gürcistan Millî Meclisinde kabul edilmiş
ve yürürlüğe girmiştir. Buradaki kabulleniş, Gürcistan’ı, Sovyet döneminde vaki
zulüm sonucu terk edenlerin geri dönmelerini temin etmek, kolaylaştırmak
veyahut da dönüşleri kabul etmeye yöneliktir. Şimdi, ben,
buradan şu hususu bütün milletimin, sizlerin, devlet adına görev ifa eden
herkesin dikkatine sunmak istiyorum, arz etmek istiyorum: (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Erbay buyurun, konuşmanızı tamamlayınız. CELAL ERBAY
(Devamla) – Bakın, herkes kendi hesapları doğrultusunda bir şey yapmak istiyor.
Nitekim, Gürcistan’da, dönüp gelecek olanların Gürcü kimliğiyle birlikte
Gürcistan’a dönmesini temin etmek istiyor, bunu gerçekleştirmek istiyor. Ama Ahıska Türkleri, “Biz yurdumuza, ana yurdumuza döneriz,
fakat kendi kimliğimizle dönmek isteriz.” derler. Nitekim, hepimizin bildiği “Soros” adlı teşkilatın desteğiyle Gürcistan’da kurulan
sivil toplum örgütleri, bilhassa Azerbaycan’dan celp ettikleri Ahıska Türklerine mensup gençleri Gürcistan
üniversitelerinde okutmak suretiyle, onların beyinlerini ve gönüllerini yıkamak
ve neticede onların asıllarının Gürcü olduğunu, Osmanlılılar vasıtasıyla zorla
Müslümanlaştırıldıklarını, Türkleştirildiklerini bir belgeye dayamak suretiyle,
belgeyi de onlara imzalatmak suretiyle dönüşlerini temin etmeye
yönelmektedirler. Bunun Türkçesi de… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Erbay teşekkür ediyoruz. CELAL ERBAY
(Devamla) - Bir cümle arz edeyim. Ben, bu
doğrultuda, Millî Eğitim Bakanlığına, Diyanet İşleri Başkanlığına sesleniyorum:
Lütfen, Ahıska Türklerine yönelik kontenjanlarınızı
artırınız. Kanımızı taşıyan, dilimizi konuşan, ruhumuzu, karakterimizi taşıyan
bu kardeşlerimizin eğitimini temin etmek, geliştirmek üzere, Türk devleti
üzerine düşeni icra etsin, ifa etsin. Bu duygularla,
hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum, huzurunuzdan ayrılıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Mazlum ve mağdur Ahıskalı kardeşlerimizin bir an önce ana yurtlarına dönmesi
için millet ve devlet olarak üzerimize düşen görevleri yerine getireceğimizi
ümit ve temenni ediyorum. Gündem dışı
konuşmaya Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu cevap vereceklerdir. Buyurun Sayın
Bakanım. DEVLET BAKANI
MUSTAFA SAİD YAZICIOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Düzce
Milletvekili Celal Erbay arkadaşımızın Ahıska Türkleriyle ilgili ifade ettiği hususlarda bir iki
açıklama getirmek için huzurunuzdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli
arkadaşlarım, bildiğiniz gibi, Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi, kısa adıyla
TİKA diye bilinen kuruluşumuz, 1990’lı yıllarda kurulmuş ama geçen süre
içerisinde çok büyük aşamalar kaydederek yurt dışında yaşayan Türk ve akraba
topluluklarıyla ilgili ve Türk cumhuriyetleriyle ilgili önemli hizmetler
başarmış ve başarmakta olan bir kuruluşumuzdur. Ahıska Türkleri, tabii
ki, TİKA’nın özel ilgi alanı içerisindedir. Şimdiye
kadar konuyla ilgili pek çok faaliyet yapılmıştır. Burada bunları sıralayarak vaktinizi
almak istemiyorum. Ancak, gerek Türkiye’de yerleşmiş gerekse dünyanın değişik
yerlerinde yerleşik olan Ahıska Türkleriyle ilgili
önemli hizmetler yürütülmektedir. Bu hizmetlerdeki bir zorluk şurasıdır: Ahıska Türkleri dünyanın çok değişik ülkelerinde
yerleşmişlerdir. Dolayısıyla, hepsine ulaşmakta belki biraz sıkıntı çekiliyor,
fakat herkese ulaşmaya çalışılıyor. Türkiye’ye yerleşen Ahıskalıların
da kendilerine göre sıkıntıları vardır, onlar da bizim ilgi alanımız içerisinde
ve gereken her türlü hassasiyet gösterilen bir hizmet alanı olarak kurumumuzca
telakki edilmektedir. Biraz önce
değerli arkadaşımızın ifade ettiği eğitim konularıyla ilgili, kontenjan
artırımı olsun, burada eğitim gören Ahıska ve diğer
akraba topluluklarından gelen öğrencilerimizle ilgili olsun, her türlü burs ve
barınma faaliyetleri konusunda gerek TİKA gerekse diğer kuruluşlarımız
ellerinden gelen bütün gayreti göstermektedirler. Kendi öğrencimize sunduğumuz
her türlü imkânı yurt dışından gelen öğrencilere aynısını sunmak durumundayız
ve aynısını sunuyoruz, gerek burs konusunda gerekse iaşe ve ibateleri
konusunda. Ancak temel politikamız, yurt dışında yaşayan Türk varlıklarının
oralarda bulunmaları, kendi millî kültürlerini, dinî kültürlerini orada
muhafaza etmeleri yönündedir. Onun için, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın
eğitim hakları konusunda, eğitimlerini yapabilmeleri konusunda, ondan sonra da
sosyal hayat içerisinde aktif duruma gelmeleri konusunda, siyasette etkin
olmaları konusunda elden gelen bütün çaba ve gayret gösterilmektedir
imkânlarımız ölçüsünde, bundan böyle de gösterilmeye devam edilecektir. Ben, değerli
arkadaşımıza, konuyu gündeme getirdiği için teşekkür ediyorum, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Bakanım. Gündem dışı
üçüncü söz, Sivas’ta kurulu bulunan 4 no.lu Askerî
Dikimevinin İstanbul’a taşınması hakkında söz isteyen Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir’e aittir. Sayın Özdemir, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar) 3.- Sivas Milletvekili Malik Ecder
Özdemir’in, Sivas’ta kurulu bulunan 4 no.lu Askerî Dikimevinin İstanbul’a taşınmasına ilişkin
gündem dışı konuşması ve Millî Savunma Bakanı Mehmet Vecdi Gönül’ün cevabı MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sivas’ta kurulu bulunan
4 no.lu Askerî Dikimevinin İstanbul’a nakli konusunda
gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi en içten sevgi
ve saygılarımla selamlıyorum. Değerli
arkadaşlarım, bilindiği gibi Sivas, yüz ölçümü itibarıyla Türkiye’nin en büyük
ikinci ilidir. Sivas’ın önemi ve büyüklüğü sadece coğrafyasıyla sınırlı
değildir. Sivas, tarihte birçok medeniyete başkentlik yapmış bir tarih ve
kültür kentidir. Sivas’a ait bir yığın nitelik sayabiliriz ama tüm bunların
ötesinde, hepsinden daha önemlisi, Sivas, cumhuriyetin temellerinin atıldığı
kenttir. Millî mücadele döneminde Mustafa Kemal Atatürk’e yüz sekiz gün ev
sahipliği yapmış Sivas ve bu dönemde, âdeta, Türkiye’nin fiilî başkenti
konumunda olmuştur. Sivas ve
cumhuriyet, değerli arkadaşlarım, âdeta birbiriyle özdeşleşmiş, iç içe geçmiş,
aynı ortak kaderi paylaşmıştır. Türkiye’de bir başka il yok ki Sivas kadar
cumhuriyetle özdeşleşmiş olsun. Cumhuriyet deyince Sivas akla gelir, Sivas
deyince cumhuriyet akla gelir. İşte, bu tarihî süreçte aynı ortak kaderi
paylaşan cumhuriyet ve Sivas, birinin güçlü olduğu dönemde diğeri de bundan güç
kazanmış, gelişmiş, büyümüş; biri ne zaman ki gerilemiş, zafiyete uğramışsa diğeri
de bundan menfi olarak etkilenmiştir. Bu nedenle,
değerli milletvekilleri, cumhuriyetin ilk yirmi yedi yılında, Sivas, devletten
en çok yatırım payı alan Orta Anadolu’nun hızla gelişen, kalkınan bir ilidir.
Bu tarihlerde yapılmıştır devlet demir yolları Sivas’a. Cer Atölyesi, çimento
fabrikası bu tarihlerin eseridir. Bugün İstanbul’a taşınmak istenen 4 no.lu Askerî Dikimevi de 1941 yılında Sivas’a kurulmuştur.
1950’li yıllara geldiğimizde Sivas’ın kaderi de cumhuriyetin kaderi de
değişmeye başlamıştır. 1950’den sonra
iktidar olan sağ siyasal partiler, bir taraftan cumhuriyetin kazanımlarını
unutturmaya çalışmış, bir taraftan Sivas unutulmaya başlanmıştır. İlk yirmi
yedi yılda mükâfatlandırılan Sivas, âdeta, ondan sonraki dönemde üstü örtülü
bir biçimde cezalandırılmaya başlanmıştır. Bu süreçte tek istisnai dönem 1978
yılında kurulan Cumhuriyet Halk Partisi İktidarıdır. Bu dönemde kurulan ve
Türkiye’nin ilk ve tek Yerel Yönetim Bakanlığı döneminde, Sivas, belediyelik
açısından gerçekten abat edilmiş; Sivas, toprak damlardan, at arabalarının geçemediği köhne yollardan kurtarılmış, bugünkü çağdaş kent
görünümüne o tarihte kavuşmuştur. Yine, Genel
Başkanımız Deniz Baykal’ın Enerji Bakanı olarak temelini attığı Kangal Termik
Santraline Sivas bu tarihte kavuşmuştur. Ne yazık ki,
1950’li yıllardan sonra Sivas’a yeni yatırım yapılmamış, tam tersine, eski
yatırımlar, ya özelleştirilerek ya
da tasfiye edilerek içi boşaltılmaya başlanmıştır. Kurulduğu
yıllarda 7.500 kişi çalıştıran Cer Atölyesi, bugün, ne yazık ki 750-800
insanımıza ancak iş vermektedir. Divriği’de
dünyanın ve Türkiye’nin en zengin demir madenleri olmasına rağmen, Sivas’ta bir
demir çelik fabrikası kurulamamıştır. Sivas’ta üretilen
şeker pancarı dört büyük fabrikaya yetecek kapasitede olmasına rağmen,
Tokat’ta, Çorum’da, Erzincan’da, Malatya’da, Kayseri’de, her ilde en az bir ya da iki tane şeker fabrikası varken, Sivas’ta bir şeker
fabrikası kurulamamıştır. Değerli
arkadaşlarım, bugüne gelmek istiyorum. Bugün, ülkemizin en temel sorunu
işsizlik ve buna dayalı yaşanan göçtür. Sivas, en çok göç veren illerin başında
gelmektedir. Toprağında karnını doyuramayan insanlarımız, yatağını, yorganını
yükleyip İstanbul’a, Ankara’ya göçmektedir ve giderek göç, sadece göç edenler
açısından değil, bu göçü alan iller açısından da sosyal bir problem olmaya
başlamıştır. Yapılması gereken
şey, Sivas gibi geri kalmış illerdeki yatırımları İstanbul’a kaydırmak değil,
tam tersine, gelişmiş batı illerindeki yatırımları, başta Sivas olmak üzere,
Anadolu’nun geri kalmış illerine yaydırmak olmalıdır. Şimdi, yıllardır sağ
partilerin yaptığı bu politikayı AKP sürdürüyor. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Özdemir, konuşmanızı tamlayınız. Buyurun. MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) – Buradan sormak istiyorum Sayın Bakana: Hangi gerekçeyle bu
işletme İstanbul’a naklediliyor? Bu kürsüden, Sivas’ta, seçimlerde, Sivas
meydanlarında Sivas halkına “İşsizliği gidereceğiz.” vaadinde bulunan AKP’li milletvekili arkadaşlarıma sesleniyorum: Bu naklin
izahını Sivas’ta yapamazsınız. Değerli
arkadaşlarım, vaktim dar, biliyorum. 360 kişi çalıştırıyor bu fabrika ve geçen
yıl 3,8 trilyon lira kâr etmiş. Belki, Ankara, İstanbul milletvekillerimize
360 kişilik bir kapasite çok gelmeyebilir ama Sivas gibi geri kalmış bir yörede
360 kişilik istihdam kapasitesi az bir kapasite değildir. Sayın Başbakanın
seçim döneminde Sivas’a gelip “Kırk dokuz tane fabrikanın temelini attık, Kırk
dokuzunun açılışını yapıyoruz” dediği sözleri kulağımda. Gelmeden önce ilgili
Türk-İş, Harb-İş Şube Başkanı, Sivas Başkanıyla
konuştum, bugün Sivas’ta 1. Organize Sanayide çalışan kırk fabrikanın
çalıştırdığı eleman sayısı 360’ı bulmuyor. Şimdi, o zaman, gelin, Azrail’in
oğlan dağıtması hikâyesinde olduğu gibi, yeni fabrikalar yapmaktan vazgeçtik,
mevcut fabrikayı Sivas’tan taşımayalım diyorum. Bu duygu ve
düşüncelerle yüce Heyetinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Özdemir. Gündem dışı konuşmaya
Millî Savunma Bakanı Sayın Vecdi Gönül cevap vereceklerdir. Buyurun Sayın
Bakan. MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; her
şeyden evvel, Cumhuriyet Halk Partisi Sivas Milletvekili Sayın Malik Ecder Özdemir’e, bölgenin
tamamını ilgilendiren bu konuda bana konuşma fırsatını verecek şekilde söz
aldığı için kendisine teşekkür ediyorum. Sivas’taki 4
numaralı Dikimeviyle ilgili bir karar alma mecburiyeti hasıl olmuştur ve ondan
sonra, bu, doğrusu, yalnız bir partinin değil, Sivas’ın tamamının meselesi
hâline gelmiştir. Nitekim, konu bana ilk defa Milletvekili Sayın Osman Kılıç
tarafından intikal ettirildi ve böylece incelemek imkânını buldum. Daha sonra
Mustafa Açıkalın Bey, Selami
Uzun Bey, Muhsin Yazıcıoğlu Bey ve Hamza Yerlikaya Beyler de
meselenin üzerinde durdular. Ama bazı şeyler vardır ki, Sayın Milletvekillerimizin kanaatlerine çok kıymet vermemize
rağmen, Sivas’tan herhangi bir şeyin alınması oradan bir eksiklik yaratır mı
diye çok endişe etmemize rağmen bazı kararlardan geri dönmek mümkün olmuyor.
Sizler de milletvekilleri olarak, her zaman, tabii, gönlünüze hoş gelen
kararlara el kaldırmıyorsunuz, bizler de bakanlar olarak önümüze gelen
dosyalara “evet” demek zorunda kaldığımız hâller oluyor. Özellikle uzun vadeli
düşündüğümüzde, kararlarımızın daha sıhhatli olması gerektiğini zannediyorum.
Nitekim, daha evvel ben Kocaeli Milletvekiliydim ve Kocaeli’yle
özdeşleşmiş olan SEKA’nın kapatılmasına “evet” demek zorunda kaldık ve bugün
SEKA’nın yeri bir park, güzel bir park, Türkiye’nin en güzel parklarından biri.
Bizim Hükûmetimizden daha önce –Erzincanlıyım-
Erzincan’daki iplik fabrikası kapatıldı, zararı sebebiyle. Neden, bu
fabrikanın nakli zarureti doğdu? Şimdi, Sayın Milletvekilimiz de izah ettiler,
esasen, fonksiyon itibarıyla önemli bir fonksiyon kaybına maruz kalmış. Silahlı
Kuvvetler, kendisine bağlı kuruluşları şu prensipler tahtında devamlı
incelemeye tabi tutmaktadır, bunlar nedir: Verimlilik, hizmet üretiminde dublikasyon olup olmadığı, makine ve teçhizat yönünden
günümüz teknolojisine uygunluk, ihtiyaçların üretilmesi yerine yurt içi sivil
sektörün üretimi imkânlarından daha uygun şartlarda karşılanabilirliği gibi
hususlarda, Silahlı Kuvvetler, devamlı, kendine bağlı işletmeleri gözden geçirmektedir.
Bu gözden geçirmeler sonucunda, Silahlı Kuvvetlerin, dış giyim itibarıyla,
yıllık ihtiyacını karşılayan dikimevleri bu ihtiyacın ancak yüzde 35’ini
karşılamaktadır, gerisini özel sektör karşılamaktadır. Hâlbuki, dikimevleri,
vaktiyle Silahlı Kuvvetlerin ihtiyacının yüzde 100’ünü karşılardı. Eğer hazır
alımları da eklersek, Silahlı Kuvvetlerin ihtiyacının dikimevlerinden
karşılanan oranı yüzde 18’lere, yüzde 20’lere düşmüş durumdadır. Özeline
geldiğimizde, Sivas’ın 4 numaralı Dikimevinin durumu şöyle tespit edilmiştir:
Eski teknolojiye sahip olması sebebiyle üretim yüksek maliyette gerçekleşmekte
ve yıllık ortalama zarar 7 ila 8 milyon yeni Türk lirası olmaktadır, yani 7 ila
8 trilyon yıllık zarar olmaktadır. Sayın Milletvekilimiz tersini söylediler ama
bana verilen rapordaki bilgi bu. Benzer üretimin daha modern imkânlara sahip
olduğu İstanbul 1 numaralı Dikimevinde atıl kapasitenin mevcut olması, buraya
getirilen hizmetlerin orada yapılması gibi bir sonuca ulaşılmıştır. Diğer taraftan,
üretimi yapılan malzemelerin birçoğunun yurt içi sivil sektör imkânlarından
daha uygun şartlarla karşılanabileceği tespit edilmiştir. Bu sebeplerle, Sivas
4 numaralı Dikimevinin Mayıs 2008’den itibaren kapatılma kararı alınmıştır.
Kapatılma işlemi yapılırken, mevcut 13 sivil memur, 252 işçinin mağdur
edilmemesi temel prensip olarak kabul edilmektedir. Bu prensipten hareketle,
işçilerin kendi istekleri doğrultusunda diğer tesis ve iş yerlerine nakilleri
yapılacak, nakil istemeyenlerin ise aynı yörede birlik, tesis ve işletmelerde
istihdamına imkân sağlanacaktır. Yani, mevcutlar işçi kapasitesinde bir
kaybımız olmayacağı gibi, mağdur da edilmeyecektir. Sayın
Milletvekilimiz Sivas’ın uzun zamandır ihmal edildiğini de ileri sürdüler.
Müsaade ederlerse, ben, birkaç kelimeyle cevap vermek istiyorum. Aslında, böyle
bir söz gündeme gelir diye veya itham gündeme gelir diye Planlama Teşkilatından
doküman istedim. Bana yirmi sayfa doküman göndermişler. İsterlerse, kendilerine
takdim edebilirim. Özetleyecek olursam, kamu yatırımları itibarıyla: Sivas’ın
2001 yılındaki yatırımı 27 milyon YTL, böylece, 81 il içerisinde Sivas 37’nci
sırada; 2002 yılında 54 milyon YTL, 29’uncu sırada; 2007 yılında ise 207 milyon
YTL’yle 81 ilde 15’inci sıraya yükselmiş durumda.
Buna, eğer, KÖYDES’i, BELDES’i
de dâhil edersek, o zaman 250 milyon YTL’ye çıkıyor
bir yıllık yatırım. Sivas ili kapsamındaki 98 adet kamu yatırım projesi için,
başlangıcından 2006 yılı sonuna kadar kümülatif olarak 587 milyon YTL harcanmıştır bu dört yıl
zarfında. Peki, neler yapılmış, çok kısa, satır başlarıyla söyleyeyim… MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) – Kaç fabrika yapılmış, kaç işçi istihdam edilmiş? Yani, KÖYDES’e yapılan yatırım önemli değil. MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (Devamla) – Bir dahaki sefere onu da hesap ederim.
Tespit edeyim. Bana verilen
bilgiye göre, daha evvel, zannediyorum, 20 kilometre civarında bölünmüş yol
varken, şimdi 295 kilometre bölünmüş yol yeniden yapılarak, bölünmüş yol ağı
319 kilometreye çıkarılmış. Buna, Gürün ilçesine olan 30 kilometre de
eklenince, miktar 349 kilometreye ulaşıyor. Bir önemli
hizmetimiz, trafiğe kapatılmış olan havaalanının sivil trafiğe açılmasıdır.
17/10/2003 tarihinde Sivas Havaalanı, askerî havaalanı karakterini muhafaza
ederek sivil trafiğe açılmıştır. Ayrıca, Ankara-Sivas
demir yolu ıslah projesi programa alınmış ve istimlaklerine başlanmıştır. Köy hizmetleri
bakımından, birinci ve ikinci kat asfaltlama ile 1.121 kilometre yol yapılmış,
2.890 kilometre de stabilize yol yapılmıştır. Köy içme suyu programında, yalnız
2007 yılında 130 ünite programa alınmıştır. Numune
Hastanesiyle, Doğum Çocuk Bakımevi ve Göğüs Hastalıkları Hastanesi
birleştirilmiş ve modernize edilmiş, SSK hastanesi devlet hastanesine
çevrilmiş, 11 adet yeni sağlık ocağı yapılmış, Cumhuriyet Üniversitesine 100
yataklı fizik tedavi merkezi ilave edilmiş... MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) – Bunlar Sivas’taki işsizliği, göçü engelliyor mu? Lütfen,
elinizi vicdanınıza koyun. İstirham ediyorum, kabalık etmek istemiyorum, ama bu
tablo… MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (Devamla) – …488 derslik inşa edilmiş, 10 yurt
yapılmış, –ben başlıklarını okuyorum- ilk kez yabancı sermaye Sivas’a girmiş,
Âşık Veysel Kültür Merkezi yapılmış, Su Şehri Projesi kapsamında 3.900 hektar,
Kangal Bozarmut Sulaması kapsamında 1.100 hektar,
Yıldızeli Göleti Sulaması kapsamında 920 hektar,
Divriği Mursal Sulaması kapsamında 720 hektar olmak
üzere 6.550 hektar saha sulamaya açılmış. Herhâlde bunların işsizliğe bir
faydası olmuştur. Yıldız Göleti’nde yüzde 75, Pusat Özen Barajı’nda yüzde 78, Üçöz Göleti’nde yüzde 96 fiziki
gerçekleşme sağlanmış ve doğal gaz projesinde de proje yüzde 95 gerçekleşmiş.
Diğer taraftan, kent güvenlik kamera sistemi (MOBESE) ihale edilmiş, 4 Eylül
Stadyumu modernizasyonu ve tribün çalışmaları yapılmış. Arzu ederlerse
sayın milletvekillerimiz, Planlama Teşkilatının bana
verdiği bu hususları kendilerine takdim etmeye amadeyim. Şunu üzüntüyle
arz ediyorum: Ben bir müessesenin kapatılmasını, nakledilmesini hiç gönülden
arzu etmem. Keşke yenilerini yapabilsek ama ekonomik şartlar buna bizi icbar
ediyor ve bu karar da alınmış durumda. Sizlere bilgileri
sundum. Verdiğiniz zaman için teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar) MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) – Sayın Bakanım, İstanbul’daki fabrikayı Sivas’a taşısak olmaz
mı? BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakanım. Gündeme geçiyoruz. Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır. Komisyonlardan
istifa tezkereleri vardır, ayrı ayrı okutuyorum: VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Önergeler 1.- Aksaray Milleletvekili Ali
Rıza Alaboyun’un, Dışişleri Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi (4/7) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Üyesi bulunduğum
Dışişleri Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum. Gereğini arz
ederim. Ali
Rıza Alaboyun Aksaray BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur. 2.- Konya Milletvekili Abdullah Çetinkaya’nın,
Çevre Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/6) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Üyesi bulunduğum
Çevre Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum. Gereğini
bilgilerinize arz ederim. Abdullah
Çetinkaya Konya BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur. Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum: B) Meclis Araştırması Önergeleri 1- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu
ve 27 milletvekilinin, tarım satış kooperatifleri ve birlikleri ile ürün piyasalarındaki
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/45) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Bilindiği üzere;
Tarım satış kooperatifleri, yabancı tüccarların incir ticaretindeki tekelini
yıkmak üzere 1913 yılında "Aydın Kooperatif İncir Müstahsilleri
Ortaklığı" olarak kurulmuş ve Cumhuriyetin ilk yıllarında tüm ülkeye örnek
bir örgütlenme modeli olmuştur. Bu kuruluşlar halen, 30 farklı üründe, yaklaşık
750 bin üretici ortağın ürünlerini işlemekte ve pazarlamaktadırlar. Bugün
Cumhuriyetimizle yaşıt bu kuruluşların bir kısmı kapatılmış, bir kısmı kenara
itilmiş, bir kısmı da yapılan siyasî kredilendirmeler ve baskılar karşısında
özel bankalar ve kamuya aşırı borçlandırılmıştır. Her an icra tehdidi altında
inleyen ve ne yapacağını nereye baş vuracağını bilemeyen bu millî birlikler ile
bunların sahibi olan üreticilerin ve ürettikleri ürünlerinin sorunlarının
çözümüne maddî ve manevî destek verilmelidir. Gerekçesini ek'te
arz ettiğimiz; "Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri ile bunların
İştigal Konusu Ürünlerin Sorunları ve Çözüm Önerilerinin Araştırılması ve
Gerekli Önlemlerin Alınması" amacıyla Anayasanın 98 inci TBMM iç tüzüğünün
104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir meclis araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz. 08/11/2007 1. Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir) 2. Cemaleddin Uslu (Edirne)
3. Metin Ergun (Muğla) 4. Oktay Vural (İzmir)
5. Rıdvan Yalçın (Ordu)
6. Behiç Çelik (Mersin) 7. Recep Taner (Aydın)
8. Kemalettin Nalcı (Tekirdağ)
9. Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
10. İsmet Büyükataman (Bursa) 11. Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
12. Mustafa Enöz (Manisa) 13. Akif Akkuş (Mersin) 14. Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar) 15. Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
16. Ahmet Orhan (Manisa)
17. Ali Uzunırmak (Aydın) 18. Muharrem Varlı (Adana)
19. Kürşat Atılgan (Adana) 20. Cumali Durmuş (Kocaeli) 21. Yılmaz Tankut (Adana) 22. Alim Işık (Kütahya)
23. Hamza Hamit
Homriş (Bursa)
24. Gürcan Dağdaş (Kars) 25. Hasan Özdemir (Gaziantep) 26. Mehmet Ekici (Yozgat)
27. Recai Yıldırım (Adana)
28. Şenol Bal (İzmir) Gerekçe: Tarım satış
kooperatifleri, yabancı tüccarların incir ticaretindeki tekelini yıkmak üzere
1913 yılında “Aydın Kooperatif İncir Müstahsilleri Ortaklığı” olarak kurulmuş
ve Cumhuriyetin ilk yıllarında tüm ülkeye örnek bir örgütlenme modeli olmuştur.
Bu kuruluşlar halen, 30 farklı üründe, yaklaşık 750 bin üretici ortağın
ürünlerini işletmekte ve pazarlamaktadırlar. 1935 yılında
yürürlüğe giren 2834 sayılı Kanun’la da tarım satış kooperatifleri ve
birliklerinin kuruluşuna gerekli yasal zemin sağlanmıştır. 1937 yılında,
2834 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde, İzmir İncir ve Üzüm Tarım Satış
Kooperatifleri Birliği olarak örgütlenen Tariş,
ülkemizin ilk tarım satış kooperatifler birliği olarak kurulmuştur. Tariş’i 1938 yılında Fiskobirlik,
1940 yılında Çukobirlik izlemiştir. Tarım satış
kooperatif ve birlikleri bugüne kadar, dar gelirli üreticilerin bir çatı
altında örgütlenerek, yurtiçi ve yurtdışı rekabet koşullarının iyileştirilmesi,
özellikle hasat döneminde fiyatlardaki spekülatif dalgalanmaların önüne geçilerek ortaklarının ürünlerinin pazarlanması ile
piyasaların düzenlenmesi ve ortak üreticilerine ucuz girdi temini konularında
çok önemli görevleri yerine getirmişler ve getirmeye devam etmeye
çalışmaktadırlar. Kooperatif ve
birlikler, yıllar boyunca üreticiler arasında yaygın örgütlenmeye sahip
kuruluşlar olmaları nedeniyle de, ticaret ve sanayi politikalarının önemli
enstrümanları olarak görülmüş ve gerek ülkemizdeki gerekse dünyadaki siyasi ve
ekonomik gelişmeler karşısında 1960-1994 döneminde yoğun olarak devlet
destekleme alımları ile görevlendirilmişlerdir. Destekleme
alımlarının kaldırıldığı 1994 yılından itibaren, yine Destekleme ve Fiyat
İstikrar Fonu’ndan sağlanan ucuz kredilerle ürün alımları finanse edilerek
desteklemişlerdir. Bir anlamda hükümetler örtülü olarak destekleme alımlarını
bu kuruluşları kullanarak sürdürmüşlerdir. Destekleme
alımları ve fiyat desteği politikalarının benimsendiği dönemlerde, konunun
siyasi tercihlere dayalı olarak yürütülmesi; birliklerin her yıl büyük
miktarlarda ürün satın almalarına, yüksek miktarlarda stok maliyetleriyle karşı
karşıya kalmalarına, kârlı olmayan yatırımlara yönelmelerine yol açmış ve
birlikler, piyasa ekonomisine geçişte yapısal
sorunlarla karşılaşmışlardır. Büyük bir kısmı
devlet destekleme alımları döneminden kaynaklanan bu sorunların çözüme
kavuşturulmaması, birlikler aracılığıyla yürütülen destekleme politikalarının
maliyetini her geçen gür artırırken, üreticiye yansıyan sosyal ve ekonomik
etkilerini azaltmıştır. Destekleme bedellerinin önemli ölçüde bütçe dışı
kaynaklardan finanse edilmesi de, desteklerin maliyetini artırmış ve bundan
dolayı, yanlış bir anlayış olarak Birlikler birer kara delik olarak görülmeye
başlanmıştır. Bu durum
karşısında, birliklerin sosyal fonksiyonları da gözetilerek, ekonomik etkinlik
ve verimlilik ilkeleri çerçevesinde yeniden yapılandırılmaları kaçınılmaz hale
gelmiştir. 16.06.2000
tarihinde yürürlüğe giren 4572 Sayılı Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri
Hakkında Kanun’la; kooperatif ve birlikler, öngörülen temel hedefler
doğrultusunda, yeniden düzenlenmiş; genel müdür ve genel müdür yardımcılarının
atanması, yatırımlarına izin verilmesi, birlik genel kurul kararlarının
onaylanması gibi üzerindeki kamunun çok önemli vesayet yetkileri kaldırılarak,
özerk bir yapıya kavuşturulmuşlardır. Karar alma ve idari mekanizmaları,
özerklik çerçevesinde yeniden oluşturulmuştu. Bugün
Cumhuriyetimizle yaşıt bu kuruluşların bir kısmı kapatılmış, bir kısmı kenara
itilmiş bir kısmı da yapılan siyasi kredilendirmeler ve baskılar karşısında
özel bankalar ve kamuya aşırı borçlandırılmıştır. Her an icra tehdidi altında
inleyen ve ne yapacağını nereye başvuracağını bilemeyen bu milli birlikler ile
bunların sahibi olan üreticilerin ve ürettikleri ürünlerinin sorunlarının
çözümüne maddi ve manevi destek verilmelidir. Yukarıda sunulan
ve araştırma sırasında belirlenecek nedenlerle Anayasanın 98 ve TBMM iç
tüzüğünün 104 ve 105'nci maddeleri uyarınca "Tarım Satış Kooperatifleri Ve
Birlikleri ile Bunların İştigal Konusu Ürünlerin Sorunları Ve Çözüm
Önerilerinin Aştırılması" için bir Meclis araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz. BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur. Diğer önergeyi
okutuyorum: 2.- Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan
Vekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, şehit yakınları ve gazilerin sorunlarının
araştırılarak çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/46) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Şehit Yakınları
ve Gazilerin Sorunları ve Çözüm Yollarını tespit etmek amacıyla Anayasanın 98
inci İç Tüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince ekte sunulan gerekçe
çerçevesinde Meclis Araştırması açılmasını MHP Grubu adına arz ederiz.
Gerekçe: Uzun yıllar süren
bölücü terörle mücadele sırasında on binlerce asker, polis ve kamu görevlimiz;
şahit, gazi, harp ve vazife malulü olmuştur. Birçok aile, evladını, eşini,
babasını veya annesini, kardeşini, vatan uğruna şehit vermiş, en değerli
varlıklarını feda etmişlerdir. Gazilerimiz vatanın bölünmez bütünlüğü uğruna
sağlıklarını hatta vücut bütünlüklerini kaybetmişlerdir. Bu insanlarımıza hak
ettikleri ilginin gösterilip gösterilmediğinin, kendilerine sahip çıkılıp
çıkılmadığının ortaya konulması gerekmektedir. Şehit yakınları ve gazilerimiz
için neler yapılması gerektiğinin belirlenmesi, vefa ve minnet duygusunun
ötesinde bir ödevdir. Devlet;
şehitlerimizin ailelerine ve malullerimize nakdi tazminat, sosyal güvenlik
sistemi içerisinde aylık bağlanması ve sağlık yardımı imkânlarını
sağlamaktadır. Ancak bu
konularda aksaklıklar yaşandığı basınımızda sıkça rastlanan “ödenen bazı nakdi
tazminatların geri istendiğine” ve “bağlanan maaşların yetersizliğine” ilişkin
haberlerden anlaşılmaktadır. Bu aksaklıkların bürokratik hatalardan
kaynaklandığı belirtilmekle birlikte aksaklıkların büyük ölçüde şehit, gazi,
harp ve vazife malulleriyle ilgili mevzuatın dağınıklığından ve kamu sosyal
güvenlik sisteminin her türlü sosyal güvenlik görevini yapmakla görevlendirilmiş
olmasından kaynaklandığı aşikâr bulunmaktadır. Sosyal güvenlik
sistemi kapsamındaki çözüm çabalarına ek olarak devlet tarafından şehit
yakınlarına, gazi, harp ve vazife malullerine; iş temini, konut kredisi, bazı
kamu taşıtlarında ücretsiz seyahat, eğitim öncelikleri gibi çeşitli imkânlar ve
kolaylıklar sağlanmaya çalışılmaktadır. Bazı yerel yönetimler su ücretlerinde
indirimli tarife uygulamaktadır. Bazı kamu kuruluşları tatil imkânları
sunmaktadır. Madalya ve berat ile başka bir takım manevi destekler verilmeye
çalışılmaktadır. Ancak bu
çabalardan nasıl bir sonuç alındığı ve gazilerimiz bu uygulamalardan yararlanma
oranı belirsizdir. Standart olarak her hak edene verilmeyen bu hizmetlerin bu
şekilde verilmesinin hakkaniyetle bağdaşmadığı açıktır. İş temini ile ilgili
yönetmelikte, gaziler ve şehit yakınlarının eski hükümlülerle aynı kapsamda
değerlendirilmesi eleştirilere konu olmaktadır.Şehit yakınları ve gazilerin
zorunlu istihdam edilmesi, verimlilik ve rekabet şartları gerekçeleriyle özel
sektör kuruluşlarının şikâyetleşmesine ve isteksiz davranmasına sebep
olmaktadır. Şehit yakınları
ve gazilerle ayrıca bazı sivil toplum kuruluşları, bazı vakıflar ve derneklerin
çeşitli şekillerde yardım ve ilgileri söz konusudur. Bunların bazıları bağış
toplamaktadır. İçişleri Bakanlığı verilerine göre ülkemizde adında şehit veya
gazi olan 178 dernek ve 10 vakıf mevcuttur. Bu sivil toplum kuruluşlarımız ile
kamu kurum ve kuruluşları arasında koordinasyonu sağlamak üzere İçişleri
Bakanlığı İller İdaresi Genel Müdürlüğü görevlendirilmiştir. Bunların dışında
bazı kişi ve kuruluşlar dağınık bir biçimde yardım kampanyaları düzenlemekte,
yoksul ve fakir vatandaşlar için hazırlanan gıda paketlerini şehit yakınlarına,
gazi, harp ve vazife malullerine dağıtmaktadır. Toplumumuzun bu samimi
çabalarının amaçlanan sonucu doğurup doğurmadığı meçhul bulunmaktadır. Yukarıda
açıklanan gerekçelere binaen; Şehit yakınları ve gaziler için; Çeşitli kanunlarda dağınık olarak bulunan
hükümlerin ve çeşitli yönetmeliklerin değerlendirilmesi, Şehit, gazi, harp
ve vazife malulü tanımlarının yeniden yapılması, Konunun mevcut
sosyal güvenlik sistemi içinde değerlendirilmesinin doğurduğu sakıncalar,
objektif esaslara dayalı bir uygulama ile iş ve işlemlerde bürokratik usul ve
esaslarının sadeleştirilmesinin tespiti, Toplanan bağış ve
yapılan yardımların bir esasa bağlanması, sistem halinde düzenlenmesi durumunda
bağış ve yardımların bu mekanizmaya yönlendirilmesi, Böylelikle şehit
aileleri ve gazilerinin yaşadıkları sorunların kalıcı ve çağdaş normlarda
çözümlenmesi, İçin alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci İç Tüzüğün 104 ve
105 inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması uygun olacaktır. BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur. Üçüncü önergeyi
okutuyorum: 3.- Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz ve 27 milletvekilinin, Kaz Dağları’ndaki madencilik
faaliyetlerinin araştırılarak çevrenin korunması için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/47) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Çanakkale ili ile
Balıkesir İlleri arasında her iki ile hayat veren, 5 bin yıldır insanlığa,
medeniyete ve canlı yaşamına kucak açmış, mitoloji ile gerçek hayat arasında
Efsaneleşmiş Kazdağları, son yıllardaki maden ve
altın arayanların hedefi olmuştur. Kamuoyunda,
basında, Çanakkale ve Balıkesir halkında büyük yankı bulan Kazdağları,
üzerinde oluşturulan şüphe ve endişelerin ortaya çıkarılması, kamunun
aydınlatılması, Kazdağlarındaki maden arama ve
işletme çalışmaları ile ilgili gerçeklerin halka sunulması amacıyla Anayasanın
98’inci ve İç Tüzüğün 104-105. maddeleri gereği, ekte gerekçesi sunulan
sebeplerden dolayı Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz. 1 – Mustafa Kemal Cengiz (Çanakkale) 2 – Ahmet Duran Bulut (Balıkesir) 3 – Mümin İnan (Niğde) 4 – Hakan Coşkun (Osmaniye) 5 – Cemaleddin Uslu (Edirne) 6 – Kürşat Atılgan (Adana) 7 – İsmet Büyükataman (Bursa) 8 – Akif Akkuş (Mersin) 9 – Mustafa Enöz (Manisa) 10 – Recep Taner (Aydın) 11 – Behiç Çelik (Mersin) 12 – Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir) 13 – Oktay Vural (İzmir) 14 – Abdülkadir Aksu (İstanbul) 15 – Şenol Bal (İzmir) 16 – Kamil Erdal Sipahi (İzmir) 17 – Durmuşali Torlak (İstanbul) 18 – Yıldırım Tuğrul Türkeş (Ankara) 19 – Ümit Şafak (İstanbul) 20 – Atila Kaya (İstanbul) 21 – Ahmet Orhan (Manisa) 22 – Ali Uzunırmak (Aydın) 23 – Süleyman Latif Yunusoğlu (Trabzon) 24 – Alim Işık (Kütahya) 25 – Rıdvan Yalçın
(Ordu) 26 – Hazma Hamit Homriş (Bursa) 27 – Yılmaz Tankut (Adana) 28 – Süleyman Nevzat Korkmaz (Isparta) Gerekçe: Kazdağları, Biga
Yarımadası’nın güneydoğusunda, esas ekseni Ayvalık/Balya yönünde, Çanakkale ile
Balıkesir il sınırları içinde kalan, Marmara bölgesi ile Ege bölgesi arasında
aynı zamanda iki bölgeye hitap eden, Türkiye’nin en önemli dağıdır. Kazdağları’nın Çanakkale
bölgesinde Ayvacık, Bayramiç, Çan ve Yenice ilçeleri ile Balıkesir bölgesinde
ise Edremit, Havran, İvrindi ve Balya ilçeleri ile onlarca belde ve yüzlerce
köyü bağrında yaşatan Kazdağları büyük bir insan
kitlesinin asırlardır yuvası ve yaşam alanı olmuştur. Kazdağları yamaçları ve
eteklerinde 8 adet ilçe, 20 adet belde ve yaklaşık 330 adet köyde yaşam bütün
canlılığıyla devam etmektedir. Dünyanın en
zengin oksijen üreten 2’nci dağı ve Anadolu’nun en zengin su yatakları ile
insanlığın en temel yaşamsal ihtiyaçlarını sunmuş olan Kazdağları,
yüreğinde gizlediği değerli maden ve altınların keşfiyle birlikte, bağrında
yaşattığı insanlığın acımasızca hedefi olmuştur. Kazdağları, yaklaşık 800
adet bitki türü ve 47 adet endemik bitki çeşidiyle
dünyanın en zengin florasını oluşturmaktadır. 40 adet hayvan
türü ile de kendi faunasını yaratmış, canlı familyası ile dikkatleri
çekmektedir. Jeolojik ve
jeomorfolojik yapısı, zengin bitki türleri ile, Boğaz ve Edremit körfez
rüzgârlarıyla dünyanın İsviçre’deki Alp dağlarından sonra ikinci zengin oksijen
üreten dağı olarak dünya literatüründeki yerini almıştır. Agonya, Kocabaş, Kara
Menderes, Akşin, Tuzla, Mıhlı, Edremit ve Menderes
çayları ile geniş alanlara bereket ve bolluk taşınırken doğal şelaleleri ise;
Ayazma (Bayramiç), Handeresi (Yenice-Kaklım),
Pınarbaşı (Edremit-Güre) ve Hasanboğuldu
(Edremit-Zeytinli) şelaleleri turizm ve eko turizm için diğer bölgelerle
birlikte her zaman hazır olduklarını derin vadiler arasında haykırmaya devam
etmektedirler. Kazdağları bünyesinde
256.000 hektar alan içinde Edremit Körfezine bakan 21.300 hektar alan 1993
yılında millî park olarak ilan edilerek koruma altına alınmış olup, jeolojik, jeomorfojik, arkeolojik, mitolojik, faunustik,
floristik ve kültürel açıdan en zengin bölümünü
oluşturan Çanakkale ili Ayvacık, Bayramiç, Çan ve Yenice ilçelerindeki kalan en
zengin ve en gözde bölümler görülmemiş, görülmemeye devam etmekte ve bu
alanların da millî park kapsamına alınması ifade edilmemektedir. Bu bölgeler de
devletimizin şefkatine ve korunmasına acilen ihtiyacı olan bölgeler olarak,
millî park olmayı beklemektedirler. Bu bilgiler
ışığında korunmaya muhtaç, dünya mirası olan, turizm için yaratılmış ulu bir
dağ olan Kazdağlarında arama ve işletme ruhsatı
mahiyetinde yaklaşık 70 adet maden ruhsatı ile yol izinleri, şantiye izinleri,
tesis izinleri ve sondaj izinleriyle Kazdağları
insanlığın saldırısına uğramıştır. Bu tespitlerimiz
ışığında; 1- Kazdağlarında oluşturulan maden çalışmalarının yerinde
tespiti ve incelenmesi, 2- Kazdağlarında korunması elzem olan yeni alanların
belirlenmesi ve millî park ilan edilmesi gereken bölümlerin tespit edilmesi, 3- Kazdağlarının stratejik planının oluşturulması, 4- Bölgede
yıllardır altın arama ve işletme amaçlı faaliyet gösteren özellikle yabancı
şirketlerin çalışmalarının kapsam ve boyutunun tespit edilmesi, 5- Kazdağlarında madenler açısından oluşturulacak politikaya
esas olmak üzere gerçeklerin tespit edilmesi, halkımızın endişe ve
beklentilerinin belirlenmesi için, Meclis
araştırması yapmak tarihî bir görev olduğu inancıyla bu önerge Meclise
sunulmuştur. BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur. Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
ön görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım: C) Tezkereler 1.- Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığını İzleme
Merkezi’nin (EMCDDA) 21 Kasım 2007 tarihinde Brüksel’de Avrupa Parlamentosu
Sivil Özgürlükler, Adalet ve İçişleri Komitesi’ne, “Avrupa Uyuşturucu Sorunu
Hakkındaki Yıllık Raporu”nu sunacağı toplantıya ismen davet edilen Tekirdağ
Milletvekili, TBMM İçişleri Komisyonu Başkanı Tevfik Ziyaeddin Akbulut’un katılmasına
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/222) 15
Kasım 2007 Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna Avrupa Uyuşturucu
ve Uyuşturucu Bağımlılığını İzleme Merkezi’nin (EMCDDA), 21 Kasım 2007
tarihinde Brüksel’de Avrupa Parlamentosu Sivil Özgürlükler, Adalet ve İçişleri
Komitesi’ne “Avrupa’da Uyuşturucu Sorunu Hakkındaki Yıllık Raporu”nu sunacağı
toplantıya Tekirdağ Milletvekili, TBMM İçişleri Komisyonu Başkanı Tevfik Ziyaeddin Akbulut ismen davet edilmektedir. Söz konusu davete
icabet edilmesi hususu “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkileri’nin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun”un 9 uncu maddesi uyarınca Genel
Kurul’un tasviplerine sunulur. Köksal
Toptan Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı BAŞKAN – Kabul
edenler… K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum. BAŞKAN –
Arayacağım. Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur, birleşime beş dakika ara veriyorum. Kapanma Saati:15.08 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 15.18 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Canan CANDEMİR ÇELİK
(Bursa) BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21’inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi, tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım. Tezkereyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
vardır, tezkere kabul edilmiştir. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Nerede var Sayın Başkan! CEMAL KAYA (Ağrı)
– Var, var… K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Bundan sonra görürüz! BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz. VII.- SEÇİMLER A) Komisyonlarda Açık Bulunan
Üyeliklere Seçim 1.- Çevre; Tarım, Orman ve Köyişleri;
Dilekçe; İçişleri ve Dışişleri Komisyonlarında açık bulunan üyeliklere seçim BAŞKAN – Çevre
Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik
için Aksaray Milletvekili Ali Rıza Alaboyun aday
gösterilmiştir. Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Konya Milletvekili Abdullah Çetinkaya aday gösterilmiştir. Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Dilekçe
Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik
için İstanbul Milletvekili Hüseyin Besli aday
gösterilmiştir. Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. İçişleri
Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik
için, Kırşehir Milletvekili Abdullah Çalışkan aday gösterilmiştir. Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… III.- YOKLAMA (CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı.) K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan, toplantı yeter sayısı istiyoruz. MEHMET EMİN EKMEN
(Batman) – Oylamaya geçilmişti ama. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Hayır efendim. BAŞKAN –
Saygıdeğer arkadaşlarım, sükûneti sağlayalım. Arkadaşlarımızın isimlerini
tespit edeyim, sonra yoklama yapacağım. CEMAL KAYA (Ağrı)
– Geçti Başkan, geçti! BAŞKAN –
Arkadaşlar, lütfen… K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Başkanın işine karışmayın, kararı o verir. BAŞKAN - Sayın
Kemal Anadol, Hakkı Suha Okay. Belki, bütün
milletvekili arkadaşlarımın isimlerini bir anda hatırlamayabilirim, çünkü yeni
olan arkadaşlarımız çok. Bildiklerimi okuyayım ben. Ali Köktürk, Sayın Osman Durmuş, Sayın Kürşat
Atılgan, Sayın Ahmet Duran Bulut, Sayın Bayram Ali Meral, Sayın Ali Koçal, Sayın Abdülkadir Akcan, Sayın Nur Serter, Sayın Mevlüt Aslanoğlu, Sayın Yılmaz
Ateş, Şahin Mengü, İsa Gök… K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – 20 yeter efendim, 20… BAŞKAN - Ali Arslan, Sayın Emrehan Halıcı,
Sayın Tayfun İçli… K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – 20… 20… BAŞKAN –
Arkadaşlarım, Meclis Başkan Vekili olarak ayakta bulunan bütün arkadaşlarımı
buraya yazarım, usul böyledir. Sayın Birgen Keleş, Sayın Turgut Dibek, Sayın Halil Ünlütepe, Sayın Enis Tütüncü. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, yoklama için dört dakika süre veriyorum. Adlarını
okuduğum sayın üyelerin, yoklama için elektronik cihaza girmemelerini rica
ediyorum. Yoklama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik
cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, toplantı yeter sayısı yoktur, birleşime
on dakika ara veriyorum. Kapanma Saati : 15.28 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 15.45 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Canan CANDEMİR ÇELİK
(Bursa) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21’inci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum. III.- YOKLAMA BAŞKAN – İstem
üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, yoklama
işlemini tekrarlayacağım. Yoklama için dört
dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik
cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır. VII.- SEÇİMLER (Devam) A) Komisyonlarda Açık Bulunan
Üyeliklere Seçim (Devam) 1.- Çevre; Tarım, Orman ve Köyişleri;
Dilekçe; İçişleri ve Dışişleri Komisyonlarında açık bulunan üyeliklere seçim
(Devam) BAŞKAN – İçişleri
Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik
için Kırşehir Milletvekili Abdullah Çalışkan aday gösterilmiştir. Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Dışişleri
Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik
için Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda aday gösterilmiştir. Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Saygıdeğer
milletvekilleri, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmına geçiyoruz. 1’inci sırada yer
alan, Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz. VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporu (1/268) (S. Sayısı: 46) (x) BAŞKAN –
Komisyon? Burada. Hükûmet? Burada. Geçen birleşimde
1’inci madde üzerinde soru-cevap işlemi tamamlanmıştı. Şimdi, madde
üzerinde altı adet önerge vardır. Önergeleri önce
geliş sırasına göre okutup sonra aykırılık durumlarına göre işleme alacağım. İlk önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
46 sıra sayılı Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 1 inci Maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Madde 1-
14/6/2001 tarihli ve 4681 sayılı Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme
Kurulları Kanununun 2 nci maddesinin ikinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “İzleme kurulu,
başkanla birlikte beş asıl ve üç yedek üyeden oluşur. Asıl üyelerden en az
birinin kadınlardan seçilmesi zorunludur. Üyeler dört yıl için seçilir. Süresi
dolan üyeler yeniden seçilebilir.” BAŞKAN – İkinci
önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Madde 1-
Görüşülmekte olan; 46 S. Sayılı Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme
Kurulları Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı’nın 1.
maddesi ile; 4681 sayılı kanunun 2. Maddesinin 2. Fıkrasında yapılacak “İzleme
Kurulu, başkanla birlikte beş asıl ve üç yedek üyeden oluşur. Üyeler dört yıl
için seçilir. Süresi dolan üyeler yeniden seçilebilir” şeklindeki değişiklik
yerine, aynı kanunun 2. maddesinin ikinci fıkrasında “İzleme Kurulu, başkanla
birlikte en az beş asıl ve üç yedek üyeden oluşur. Üyeler arasında en az bir
asıl ve bir yedek kadın üye yer alır. Kurulda Baroların ve tabip odalarının
ilgili komisyon temsilcilerine yer verilir. Üyeler iki yıl için seçilir. Süresi
dolan üyeler yeniden seçilebilir.” Şeklinde değişiklik yapılmasını arz ederiz.
BAŞKAN – Üçüncü
önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
46 sıra sayılı yasa tasarısının 1. maddesinde geçen “beş” ibaresinin “altı” ve
“üç” ibaresinin de “dört” olarak değiştirilmesini saygılarımla arz ederim. Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN – Dördüncü
önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına 46 S. Sayılı Ceza
İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanununda değişiklik
yapılmasına ilişkin kanun tasarısına 1. maddesi ile değiştirilen fıkranın
aşağıdaki şekilde değiştirilmesi hususundaki önergemizi saygı ile arz ve teklif
ederiz. “İzleme kurulu,
başkanla birlikte beş asıl ve üç yedek üyeden oluşur. Üyeler iki yıl için
seçilir. Süresi dolan üyeler yeniden seçilebilir.”
BAŞKAN – Beşinci
önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
46 sıra sayılı kanun tasarısı 1. maddesinin 2. paragrafının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim. “İzleme kurulu,
başkanla birlikte beş asil ve birisi Cezaevi tutukevleri hekimi olmak üzere üç
yedek üyeden oluşur. Üyeler dört yıl için seçilir. Süresi dolan üyeler yeniden
seçilebilir.
BAŞKAN – Altıncı
önergeyi okutup işleme alacağım: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
46 Sıra Sayılı Ceza İnfaz Kurumları Ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 1 inci maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Madde 1-
14.06.2004 tarihli ve 4681 sayılı Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme
Kurulları Kanununun 2 nci maddesinin ikinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “İzleme Kurulu
başkanla birlikte beş asıl ve üç yedek üyeden oluşur. Kurulda en az bir kadın
ve il barosunun önereceği bir Avukat bulundurulması zorunludur. Üyeler dört yıl
için seçilir, Süresi dolan üyeler yeniden seçilebilirler.” BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Başkanım, en son okuduğunuzdan
başlıyorsunuz değil mi? BAŞKAN – Evet, en
son okuduğum önerge. ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz takdire bırakıyoruz efendim. BAŞKAN – Önerge
sahipleri, gerekçeyi mi okutayım? ŞAHİN MENGÜ
(Manisa) – Söz almak istiyorum. BAŞKAN – Önerge
sahipleri adına, Manisa Milletvekili Sayın Şahin Mengü.
Buyurun. ŞAHİN MENGÜ
(Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; huzurlarınıza gelmiş olmamın
nedeni, dün kanun tasarısının geneli hakkında konuşurken, izleme kurullarında
baronun göstereceği bir avukatın bulunması talebimizin yasa hükmü hâline
getirilmesiydi. Bu talebimizin ne kadar doğru olduğu, Sayın Bakanın konuşma
yaparken bize cevap verdiği cevapta açıkça ortaya çıktı. Ben, barolara bu
yetkinin verilmesini bir meslek taassubu içinde istemedim. Benim bunu talep
etmemin nedeni, bütün hayatı boyunca, yani, profesyonel meslek hayatı boyunca
avukatlık yapagelen insanların bu konulara daha yakın
olmalarından kaynaklanmaktadır. Avukatlık mesleğinin içine baktığınız zaman,
yıllarca hâkimlik, savcılık, idarecilik yapan, emniyet görevlisi olan
arkadaşlarımız emekli olduktan sonra avukatlığa başlarlar. Hatta o kadar
başlarlar ki, bunu… Hâkimler ve savcılar açısından verilebilecek en büyük, en
ağır ikinci ceza, mesleki olarak disiplin cezası, yer değiştirme cezasıdır. Bir
hâkim hakkında yer değiştirme cezasını verir Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu, baroya kaydolmaya gelir. Biz “bu kadar sorunlu bir insanı avukat
yapmayız” dediğimiz zaman, Danıştaydan kararı alır,
gelirler ve avukat olurlar. Şimdi, bizim
söylemek istediğimiz şu: Meslek hayatında bir avukatın nasıl davrandığını
Adalet Komisyonu Başkanı bilmez, bilemez. Artı, mesleğin gereği de karşılıklı
olarak bir devamlılığı… “İlişkilerimiz çok uygardır.” dersek, bu da fazla
iyimser olur. Maalesef, hâkim ve savcı arkadaşların eğitimlerinden mi
kaynaklanıyor, nedir bilemem, ama o ilişki hiçbir zaman, çok istisnalar hariç,
sıcak bir ilişki olmamıştır. Bu nedenle, umumiyetle, Adalet Komisyonu üyesi
arkadaşlarımız bu tip görevlere bir avukat tayin etmek istedikleri zaman,
hâkimlik, savcılık mesleğinden gelmiş meslektaşlarını seçmeye çalışırlar. Sayın Bakan dün
dedi ki: “136 tane avukat var görev yapan. 5 tane, 6 tanesi savcı veya 5 tane
hâkim.” Şimdi, Sayın Bakana dedim ki ben de oturduğum yerden: “Bu 136 avukatın
kökenlerini bilebiliyor muyuz?” Bilemiyoruz, herhâlde bilmiyordur. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Bilemem efendim. ŞAHİN MENGÜ
(Devamla) – Bilemezsiniz, tabii, doğru. Bunu, sizi kınayarak söylemiyorum,
bilmeniz de mümkün değil. Ama, bunu en iyi barolar bilir. Şimdi, Manisa
olayını örnek verdim dün. Emniyetçi, işkenceci polislerin avukatlığını yapan
emniyetçi kökenli bir avukat arkadaşımızı bu kurulun başına getiriyorsunuz ve
şehirde sorunlar çıkıyor. Şimdi, bütün bunları önlemenin tek şartı, oraya bir
avukatın baro tarafından görevlendirilmesidir. Yani seçilmiş insanlara biz eğer
itimat etmezsek barolara, baro yöneticilerine, bir anlamda kendimizi inkâr
etmiş oluruz. Bizler de burada seçilmiş insanlarız. Herkes kendi meslek
düzeyinde, kendi ortamında seçilerek geliyor. Bu nedenle bir avukatın orada bulunması
çok önemlidir. “Vardır.” deniyor. Ben de hiç olmadığını zaten iddia etmedim,
ama en sonunda Adalet Komisyonu
Başkanının takdirinde. Dokuz tane meslek saymış kanun, bu dokuz mesleğin
içinden siz gene beş asil, üç yedeği seçersiniz, ama hiç hukukçu
seçmeyebilirsiniz. Bunu önlemenin ön şartı, baronun göstereceği… Çok da rahat
davrandık, dedik ki: “3 tane aday göstersin baro, 1’ini seçin.” Bu önerimiz
dahi sıcak karşılanmadı. Yasanın böyle geçmesi, bugün için… Bugüne kadar çok sorun yaratılmamış
olabilir, ama yarın sorun yaratılmayacağı anlamına gelmiyor. Bu, hep beraber,
hepimizi yarın çok sıkıntıya sokar. İki: İçeride
baronun gösterdiği bir avukatın olması zaman zaman
yapılan dedikoduları, yanlış bilgilendirmeyi de önler. Şimdi, Avrupalılar
buraya geliyor, bazı insanlar onları dilediği gibi dolduruyor. Adamlar size
diyor ki: Senin atadığın Adalet Komisyonu Başkanının atadığı bir komisyon var.
Hâlbuki, ben içeride baronun atadığı bir avukat olur ise şunu söylerim: Hayır,
onun atadığı değil. Gerçek bir sivil toplum örgütü. Benim tayin ettiğim de adam
var diyebilirim. Bu sadece –gene söyledim konuşmamın başında- bir meslek
taassubu değil. Ülkenin dışarıda herhangi bir şekilde çirkin dedikodulara
muhatap edilmemesinin ön şartı. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Mengü, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. ŞAHİN MENGÜ
(Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan. Bu bakımdan bu
önergeye destek vermenizi arz ediyorum. Saygılar
sunuyorum. (Cumhuriyet Halk Partisi sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
46 Sıra Sayılı Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 1 inci maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir. Şahin
Mengü (Manisa) ve arkadaşları Madde 1-
14.06.2004 tarihli ve 4681 sayılı Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme
Kurulları Kanununun 2 nci maddesinin ikinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “İzleme Kurulu
başkanla birlikte beş asıl ve üç yedek üyeden oluşur. Kurulda en az bir kadın
ve il barosunun önereceği bir Avukat bulundurulması zorunludur. Üyeler dört yıl
için seçilir. Süresi dolan üyeler yeniden seçilebilirler.” MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, bunu görüştük. Görüştük efendim, oyladık bunu. BAŞKAN –
Arkadaşlar, önce önergeleri geliş sıralarına göre okutup, sonra aykırılık
durumlarına göre işleme alıyoruz. Biraz önceki önerge değil, farklı bir önerge.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Oyladığımız önerge bu. BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Deminkinin aynısıydı Sayın Başkanım bu aşağı
yukarı, değil mi? Peki, takdire bırakıyoruz efendim. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın önerge sahibi konuşma yaptı Sayın Başkan konuyla ilgili. BAŞKAN –
Arkadaşlar, ben özür diliyorum arkadaşlarım adına. Sizin tespitiniz doğru. Diğer önergeyi
okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan
46 sıra sayılı kanun tasarısı 1. maddesinin 2. paragrafının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Osman
Durmuş (Kırıkkale) ve arkadaşları “İzleme Kurulu,
başkanla birlikte beş asil ve birisi cezaevi tutukevleri Hekimi olmak üzere üç
yedek üyeden oluşur. Üyeler dört yıl için seçilir. Süresi dolan üyeler yeniden
seçilebilir.” BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Takdire bırakıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın
Durmuş? OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Gerekçesi okunsun efendim. BAŞKAN – Peki,
gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Ceza İnfaz
Kurulları gereğince oluşturulan izleme kurullarının inceleyeceği konular
arasında; cezaevi hekiminin, tespit edebileceği, şiddet, darp ve yaralanmaları
protokol defterine kaydettiği vakalar ve sözlü ifadeleri anlamlı olabilir. Hipokrat yemini
eden hekimin mesleğini icapları doğrultusunda izleme kuruluna vereceği bilgiler
incelemeyi anlamlı kılabilir. Cezaevinin yönetim biçimi ve etkinliği konusunda
yol gösterici olacaktır. Ayrıca bu işlev asli görevidir. İzleme elemanı olarak
daha etkili yakın denetim sağlayacaktır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına 46 S. Sayılı Ceza
İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanununda değişiklik yapılmasına
ilişkin kanun tasarısına 1. maddesi ile değiştirilen fıkranın aşağıdaki şekilde
değiştirilmesi hususundaki önergemizi saygı ile arz ve teklif ederiz. İsa
Gök (Mersin) ve arkadaşları “İzleme kurulu,
başkanla birlikte beş asıl ve üç yedek üyeden oluşur. Üyeler iki yıl için
seçilir. Süresi dolan üyeler yeniden seçilebilir.” BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılamıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın
Gök, buyurun. İSA GÖK (Mersin)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Öncelikle,
Mecliste önergeler konusunda bir yargı oluştu. Dün akşamla bağlantılı sanıyorum
o. Bunu açıklamam lazım öncelikle. Arkadaşlar, bu
Kanun, Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Kanunu 2001’de 57’nci Hükûmetin başlama çalışmalarından birisidir. Sanıyorum o
dönemde Osman Bey de Hükûmetteydi, imzası mutlaka bu
Kanun’da vardı. Bu Kanun’un ihdas amacı, insan hakları mücadelesi babındandır.
Bu Kanun insan hakları çalışmaları bünyesinde getirildi ki Avrupa’nın da
istekleri vardı, o cümleden kabul edilen bir kanun. Bakınız, şüphelinin de,
sanığın da, tutuklunun da, hükümlünün de hakları vardır ve bu haklar, gerek
Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ve
82 Anayasa’mızın birinci kuşak katalog haklarına girer. Ancak, dün akşamki
konuşmalarda gelinen bir nokta oldu. Bu da -bazı şeyleri karıştırıyoruz, hakikaten
karıştırıyoruz- bu Kanun’un amacı, insan hakları mücadelesi. Hükûmetimizin de tasarısının amacı, uygulanamayan,
toplanamayan izleme kurullarını toplanır hâle getirme, Kanun’u uygulanır hâle
getirme olduğu için doğru bir amaçtır kutluyorum, doğru bir kanundur
kutluyorum. Şimdi, bizim amacımız ise, önerge sahiplerinin amacı ise bu Kanun’u
daha demokrat, daha uygulanabilir, daha ideal hâle getirmektir. Dolayısıyla,
buradaki ortak akıl ve ortak amaç, insan hakları mücadelesinde kanunun
önergelerle daha iyi hâle getirilmesini desteklemektir. İş, bir anda Terörle
Mücadele Kanunu mantığının yayılmasına geldi. Bu bir hata olur. Bu kanun,
terörle mücadele kapsamında düşünülecek bir kanun değildir, insan hakları
mücadelesinde düşünülecek bir kanun. Bakın, hatalar yapıyoruz,
bilerek bilmeyerek… Mesela -bazı arkadaşlarıma ben arz etmiştim- dün burada,
son derece kişiliğine saygı duyduğum, mesleğine saygı duyduğum ve eski dostum
diyebileceğim bir ağabeyim, Hakkı Bey, grup adına konuştu bu kanun hakkında,
AKP Grubu adına konuştu, daha sonra da Komisyon adına yerini aldı. Eleştiri
olarak değil, bu bir hatadır, bu bir hatadır. Grup adına tavır koyan
meslektaşım, daha sonra -dün burada anlatmıştım arkadaşlarıma- Komisyonda yer
alamaz. Bu hata, aynı şekilde bu kanunun yorumunu yaparken hepimizin mantığına
sirayet etti. Bu kanun insan hakları mücadelesi kanunudur. Bu kanunun
önergelerini de -istirham ediyorum- bu minvalde
değerlendirmek lazım. Olayı yalnızca terör suçlarına, belli suç tipine
ve belli suçlu tipine indirgeyecek olursak bu kanun olumlu, hatta ve hatta
Sayın Hükûmetin tasarısını da geri çekerek izleme
kurullarını kaldırmaya götüren bir ifrat mantığına götürür. Ben bu yanlışlıktan
dönülmesini özellikle istirham ediyorum. Çünkü, hakikaten, kanunun ruhuna,
gerek kanunu yapan Hükûmetin getiriş amacına gerek Hükûmetin uygulanamayan maddeleri düzeltmek için önümüze
getiriş amacına aykırı bir mantığa gidiyoruz. Bu, amaçta sapmadır. Amaçta
sapmanın bizi nereye götüreceğini bilemeyiz. Hukukçuluğu öne koymamız lazım. Öte taraftan,
bakın arkadaşlar, dünkü konuşmalarda hep belli suç tipine indirgenmek istendi
bu kanun ve bu kanunla yaratılmaya çalışılan fayda -ki, kanunlar fayda için
yapılır- belli suç tipine indirgenmeye çalışıldı. Az önce arz ettim hepinize:
Şüphelinin de, iddianame sonrası sanık kısmına giren sanığın da tutuklunun da
hükümlünün de hakları vardır ve hukuk devleti bu haklara gösterdiği saygıyla
kalitesini ortaya koyar. Biz kalitemizi ortaya koymalıyız. Arkadaşlar, ceza
evlerimizde 87 bin civarında -ki 392 ceza infaz kurumumuz var- tutuklu, hükümlü
var. Bunlardan terör suçlusu 4 bin küsur
-detaylı sayılara girmek istemiyorum- adli dediğimiz tutuklu ve hükümlü
80 bine yakın. Eğer ki mantığımızda belli prototip suça ve suçluya indirgeyecek
olursanız yine realiteye uymuyor, uymuyor. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Gök, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. İSA GÖK (Devamla)
– Bu sebeple, cezaevi izleme kurulları son derece önemli. Burada dört yıllık
süre… Önergeye bağlıyorum Sayın Başkan. Arkadaşlar, hep kurulları biliyoruz.
Şevk gidiyor, şevk gidiyor, çalışma azmi azalıyor. İki yıllık birikimi olan
insanlar ki meslek odalarından gelen arkadaşlarımız da var. Biliyoruz ki onlar
iki yılda bir seçilir. Gelen insanlar iki yılda bir gelsinler. Barolardan,
tabip odasından, nereden gelirse gelsin, ama iki yılda bir gelsin. Bu
kurulların eğer sorunlu üyeleri varsa, bunları ayıklama imkânı da olsun.
Kurulun daha aktif, daha heyecanlı, şevkli çalışma imkânını yaratmak lazım. Bu
sebeple iki yıllık süre… 657 sayılı Kanun’u eleştirmek değil, ama hani bir
“memur zihniyeti” deriz ya, oraya gelip de dört
yıllığına oturmak çok doğru değil. Herkes gelmeli, insan hakları mücadelesinde
iki yıllık birikimini, şevkini, ihtiyacı karşılayacak emeğini koymalı, iki yıl
sonra başkaları gelmeli. Üstelik de bu mücadelede, eğer ki biz illerimizden her
iki yılda bir 8 kişiyi görevlendirebilirsek, insan hakları mücadelesinde aktif
olacak 8 yeni insan demektir. Bu anlamda, bu sayıların artırılması dahi… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Gök, teşekkür ediyorum. İSA GÖK (Devamla)
– Tamamlıyorum Sayın Başkan. Bu kanunun
amacına, gerek önceki Hükûmetimizin maksadına gerek
şimdiki Hükûmetimizin değiştirme amacına uyacaktır. Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Gök. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı… BAŞKAN – Karar
yeter sayısı istiyorsunuz, peki. Önergeyi
oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısını arayacağım. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
yoktur. Birleşime beş
dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 16.14 DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 16.26 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Canan CANDEMİR ÇELİK
(Bursa) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21’inci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum. 46 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. Tasarının 1’inci
maddesi üzerinde İsa Gök ve arkadaşları tarafından verilen önergenin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
46 sıra sayılı yasa tasarısının 1’inci maddesinde geçen “beş” ibaresinin “altı”
ve “üç” ibaresinin de “dört” olarak değiştirilmesini saygılarımla arz ederim. Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın
Genç, buyurun. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet
Meclisinin seçimden çıkmasının üzerinden üç ay geçmiş, bugün iki tane karar
yeter sayısını bulamadınız 340 kişilik milletvekili grubundan, bir toplantı
yeter sayısını bulamadınız. NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Komisyonlar çalışıyor, arkadaşlar komisyonlarda. KAMER GENÇ
(Devamla) - Bu, Meclise karşı hakikaten görüntüyü çok zayıflatıyor. Şimdi,
millet diyor ki: “Yahu seçimden daha yeni çıkmış gitmiş milletvekillerinde ruh
yok, çalışma şevki yok; bunlar bizim hangi problemlerimizi çözecek!” Bakın, size
kıdemli bir ağabeyiniz olarak bir tavsiyede bulunacağım: Bu Bakanlar Kurulunu
değiştireceksiniz. Yani, arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden beri
beş seneden fazla bakanlık yapan yoktur. Yeni bakanlar gelecek, şevkle göreve
bağlanacak ve Bakanlar Kurulu buraya gelse bu milletvekilleri gelir buraya.
Kimse gelmiyor. ALİ KOYUNCU
(Bursa) – Bakanlar burada, ne alaka! KAMER GENÇ
(Devamla) – Neyse… Çaylardan çok toz çıktı, şimdi konuşmayalım fazla. Onun
için, o tozları mozları getireceğiz buraya bir
zamanda. Şimdi, değerli
milletvekilleri, ben, bu Parlamentonun bir mensubu olarak bu Parlamentonun
itibarının korunması için herkesin gayret sarf etmesini diliyorum ve sizler de
iktidar partisi milletvekili olarak daha Parlamentonun başında karar yeter
sayısını bulmazsanız, toplantı yeter sayısını bulamazsanız… NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Komisyonlar toplantıda Sayın Genç. KAMER GENÇ
(Devamla) - İşte ortada gerçekler görünüyor ya ve bu
Parlamentonun görüntüsü hoş olmaz. Ben size doğruları söylüyorum. Her şeye
itiraz etmek size bir şey kazandırmıyor ki! NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Komisyonlar toplantıda, yanlış söylüyorsunuz. KAMER GENÇ
(Devamla) - Efendim, toplantı… İşte yoktu burada. Neyse… Şimdi, benim
önergemin mahiyeti bu sayın milletvekilleri. Bu önergede efendim “beş” sayısını
“altı”ya çıkarmak istiyorum ve aşağıdaki son maddede de salt çoğunlukla değil
de üçte 1’le toplanması. Yani toplantıda da kolaylık sağlanması için bu
önergeyi verdim. Ben geçmiş
dönemlerde, yani 2000’li yıllarda Cezaevleri Alt Komisyonunda, İnsan Hakları
Komisyonu üyesiydim ve alt komisyonda çalıştım. O zaman gerçekten çok
sıkıntılar vardı. Hakikaten son zamanlarda cezaevlerinde çok iyi iyileştirmeler
yapıldı. Bu huzur hareketinin olduğu zaman, biz o zaman çok müdahale ettik. O
zaman işte rahmetli Sayın Ecevit’in Başkanlığında… Biz o zaman İnsan Hakları
Alt Komisyonu olarak kendileriyle görüştük. Başbakan Vekili vardı, Adalet
Bakanı vardı, İçişleri Bakanı vardı ve toplantıda, F tipi cezaevleri
projelerinin ertelenmesi kararı alındı. Biz gittik, maalesef işte o
cezaevindekilerle görüştük ve o sırada kendileri ölüm oruçlarını bırakacaklardı
ama birtakım yerlerden birtakım emirler geldi, o geçerli olmadı. Bu huzur
hareketi ile yapılan müdahalede maalesef çok büyük insan kaybı oldu. O olayları
bilen bir insan olarak o günlerle bugünleri karşılaştırdığımız zaman, bugün
tabii ki ufak tefek hadiseler olabilir ama hakikaten Türkiye’de çok büyük
boyutlarda işkence önlenmiştir. Özellikle işkencenin önlenmesinde katkısı olan
herkese teşekkür ediyorum. Bu infaz koruma
memurları, biliyorsunuz cezaevlerinde çalışan kişiler. Bunların ekonomik
yönleri de çok güçsüz olduğu için, tabii çok çeşitli psikolojik bozuklukları
olan, sıkıntılı olan insanlarla devamlı karşı karşıya olduğu için, bu insanları
bir de ekonomik sıkıntıyla karşı karşıya bırakmamak lazım. Ben Sayın
Bakanlıktan bu arkadaşlarımızın ekonomik durumlarını düzeltmesini de istiyorum.
Ayrıca her şeye
kesin hakkını vermek lazım, Adalet Bakanlığına bağlı ceza infaz kurumlarında
görev yapan bürokrat arkadaşlarımızı hakikaten tebrik ediyorum, çok sağlıklı
görev yapıyorlar. Mesela herhangi bir konuda bize bir şikâyet geldiği zaman
ilgili bürokrat arkadaşlarımıza telefon açıyoruz, telefonlara çıkıyorlar ve
sıkıntı varsa sıkıntıyı gideriyorlar, bize de bildiriyorlar. Huzurlarınızda,
orada görev yapan, Adalet Bakanlığına bağlı ceza infaz kurumlarında görev yapan
arkadaşlara da teşekkür ediyorum. Herkesin de tabii… Ama birçok bürokratınıza da
telefon ettiğimiz zaman, bakanlarınıza da telefon ettiğimiz zaman, hep toplantı
yapılıyor ama bu kurumda böyle bir şeyle karşılaşamıyoruz. Bizim, önemli
olan, bu önergede, toplantıda 5’i 6’ya çıkarıyoruz ama, bu alt maddede dediğim
gibi, salt çoğunluk yerine üçte 1’le toplantıya çağırırsak, yani 3 kişiyle
toplantı olursa… Pardon, üçte 1’le, 2’yle toplanma imkânı bile… Yani ama
yedekleri de var. 3 kişiyi buluyor. Dolayısıyla şeyi kolaylaştırır diye, bu
nedenle önergeyi verdim. Hepinize saygılar
sunuyorum efendim. Sağ olun. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Madde 1-
Görüşülmekte olan; 46 S. Sayılı Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme
Kurulları Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı’nın 1.
maddesi ile; 4681 sayılı kanunun 2. Maddesinin 2. Fıkrasında yapılacak “İzleme
Kurulu, başkanla birlikte beş asıl ve üç yedek üyeden oluşur. Üyeler dört yıl
için seçilir. Süresi dolan üyeler yeniden seçilebilir” şeklindeki değişiklik
yerine, aynı kanunun 2. maddesinin ikinci fıkrasında “İzleme Kurulu, başkanla
birlikte en az beş asıl ve üç yedek üyeden oluşur. Üyeler arasında en az bir
asıl ve bir yedek kadın üye yer alır. Kurulda Baroların ve tabip odalarının
ilgili komisyon temsilcilerine yer verilir. Üyeler iki yıl için seçilir. Süresi
dolan üyeler yeniden seçilebilir. Şeklinde değişiklik yapılmasını arz ederiz. Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılamıyoruz efendim. BAŞKAN – Önerge
sahipleri konuşacak mı, gerekçeyi mi okutayım? AYLA AKAT ATA
(Batman) – Konuşacağım. BAŞKAN – Buyurun. AYLA AKAT ATA
(Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, cezaevi izleme
kurulları ve tutukevi izleme kurulları bizler açısından gerçekten önemli, az
önce İsa Bey de belirtti. Demokratikleşme adımları atıldığı bir dönemde, reform
diyebileceğimiz bir yasa ve önemsiyoruz. Birçok zaman kapalı kapılar ardında
bulunan insanların neler yaşadığı, sorunlarının ne kadar dışarıya yansıdığı
noktasında uzun yıllar çalışan biri olarak, kamuoyunun bilgisiz olması, bu
sorunların giderilmesi noktasında da çoğu zaman aciz kalınmasını da beraberinde
getirmiştir. Şimdi, biz, şunu
belirttik, dedik ki: Mutlaka bu kurullarda en az 1 kadın asıl ve 1 kadın yedek
üye bulunması gerekiyor. Şimdi siz derseniz ki, sadece 1 kadın yer alacak, o
zaman o 1 kadın da katılamadığı durumlarda bu kurullarda kadınlar yer
almayacaklar mı? O zaman mutlaka bir de yedek kadın olması gerekiyor -ki, biz
başta da ifade ettik- bu kurullarda toplumsal cinsiyete önem verilmesi
gerekiyor. Yani en az 1 kadın olması lazım, illa ki tek kadın olması
gerekmiyor. Ki, zaten, illerde sanırım bu komisyonlarda bazen üye kadınlar
arasında 1 ya da 2, bu sayı değişebiliyor, bazı
kurullarda da hiç yer almıyor. O yüzden kanunla düzenlenmesi önemlidir ve bunun
en az olarak da belirtilmesi gerekiyor. Yine, şimdi,
Başkanla birlikte en az 5 asıl, 5 yedek üye, demişiz. Bu da bir “en az”
belirtmemiz var. Çünkü şimdi İstanbul’da da 5 kişilik bir komisyon görev
alacak, Şırnak’ta da 5 kişilik bir komisyon görev
alacak, Siirt’te de. Şimdi, İstanbul’un koşulları içinde barındırmış olduğu
tutuk ve hükümevi, bir de Siirt’in içinde barındırmış
olduğu tutuk ve hükümevi aynı değildir. Bu nedenle,
kurulun gözlem yapma ve performansı da her iki il açısından farklı olacaktır. O
yüzden, bu kurullar, en az sınırını koymak kaydıyla, İstanbul için belki üye
tam sayısının da artırılmasını da beraberinde getirecektir. Yine, bu
kurullarda dört yıllık görev alınması noktasında bizim de kaygımız vardır. Hem
işlevi yapan insanlar için bu işin sıkıcı olmaması… Ki cezaevleri alanında
çalışan biri olarak şunu da ifade edeyim: Gidip gördüğünüzde, tartıştığınızda,
paylaştığınızda, yaşananlar için bir dönemden sonra, hani, tamam, bilgi
sahibisiniz, bunu paylaşabiliyorsunuz, bunun etkin çözümünü bulabiliyorsunuz
belki, ama, daha sonrasında bu işten sıkılabiliyorsunuz ve bu yaşadıklarınız
karşısında bir travma hâli de yaşayabiliyorsunuz, bu birinci boyutu. İkincisi, bu
kurullar dört yıl boyunca görev yapacaklar ve iki yıla indirilmezse, denetim
için de dört yılı beklemek zorunda kalacaklar. Daha kısa bir süre içerisinde
bile olabilir ama, iki yıl şartı getirmek koşuluyla kurullarda görev
alacakların da kendi içinde ve görev aldıkları kurumlara dair bir
sorumluluklarının söz konusu olması gerekiyor. Yine, biz bu
kurullarda baroların ve tabip odalarının ilgili komisyonlarının temsilcilerinin
yer almasını istedik. Dün, Sayın Bakan, komisyonlarda yer alan meslek
gruplarını ifade ettiler. Evet, bu meslek grupları yer alıyor, avukatların da
sayısı çoğunlukta. Ancak arkadaşlar, şimdi, bir avukatın, her avukatın
cezaevleri konusunda ilgili olması beklenemez, tabip odasına kayıtlı her
doktorun da cezaevleri konusunda ilgili olması beklenemez ama birçok baronuzun
cezaevi izleme komisyonları var, birçok tabip odasında cezaevi izleme birimleri
var. Bu konularda görev alacak insanların da, görev alacak avukat ve
doktorların da mutlaka bu kurullarda baro yönetimlerinin bilgisi dâhilinde
görevlendirilmeleri gerekiyor. Bu yasadan eğer etkin bir sonuç bekliyorsak –ki
bizim için nihai amaç etkin bir sonuç alınabilmesidir- bu tür eksikliklerinin
giderilmesi gerektiğini düşünüyoruz. 1 kadın üye, en az 1 kadın üye ve 1 yedek
üye olmalıdır. Bu konuyu eğer kurulların inisiyatifine bırakırsak ben
değişebileceğini zannetmiyorum, illaki 1 kadın üye aransın ihtimali
taşımayacaktır ama tesadüfen de 1 ya da 2 sayısını da
bulabilecektir. Ama hepimiz biliyoruz, kadın tutukevlerinde bir kadının gidip
kadınlarla konuşması ve çocuklarla konuşması, sorunun kendilerine aktarılması
boyutuyla da farklılık arz eder. Yine, konuya
ilgili ve duyarlı çevrelerin bu izleme komisyonunda yer alması, mesela
baroların izleme komitesi gibi, sizin görüştüğünüz insanların size
aktaracakları bilgiler babında da çok önemlidir. Ben bir insan hakları
savunucusu olarak cezaevlerine gittiğimde bana aktarılanla baro izleme
kurullarının giden –ki ikisi de aynı amaca hizmet eder, ben iki komisyonda da
görev alırım- ama ikisine aktarılan arasında bile fark vardır. Eğer bu durumda
biz bunu, işte, Adalet Komisyonu tarafından öngörülen ya
da uygun görülen insanlara bırakırsak çok sonuç alınamayacağını düşünüyorum.
Bir de, içeriden, içeride yatan babında ele almak lazım, sorunların dışarıya
aktarılması babında içeride yatanın gözüyle de bakabilmek lazım, kime kendisini
daha iyi ifade edebileceğini de düşünmek lazım. Saygılar
sunuyorum, teşekkür ediyorum. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ata. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
46 sıra sayılı Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Öznur Çalık (Malatya) ve arkadaşları Madde 1.-
14/6/2000 tarihli ve 4681 sayılı Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme
Kurulları Kanununun 2 nci maddesinin ikinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “İzleme kurulu,
başkanla birlikte beş asıl ve üç yedek üyeden oluşur. Asıl üyelerden en az
birinin kadınlardan seçilmesi zorunludur. Üyeler dört yıl için seçilir. Süresi
dolan üyeler yeniden seçilebilir.” BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de takdire bırakıyoruz efendim. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Gerekçe… BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Önerge ile 4681
sayılı Kanun uyarınca oluşturulacak izleme kurullarının oluşumunda en az bir
asil üyenin kadınlardan seçilmesi zorunluluğu getirilmekte ve böylece ceza
infaz kurumları ve tutukevlerinde bulunan hükümlü ve tutuklu kadınların infaz
kurumlarındaki ve tutukevlerindeki yönetim, işleyiş ve uygulamalara ilişkin
problemlerinin daha iyi incelenmesinin ve bilgi sahibi olunmasının sağlanması
amaçlanmaktadır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Sorumuz vardı Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın Uzunırmak, ben burada ekranda gördüm ama, başta da ifade
ettim, soru-cevap işlemi önergelerden önce yapılıyor. Buradaki eğer… ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Önergelerden önce girdim ben ama. BAŞKAN – Efendim? ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Önergelerden önce girdim. BAŞKAN –
Soru-cevap işlemi dün tamamlanmıştı, benim elimdeki gelen yazıda o şekildeydi.
Eğer ekranda isminiz duruyorsa, bir sonraki soruda sorarsınız. ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Diğer maddede sorarım, tamam. BAŞKAN – 2’nci
maddeyi okutuyorum: MADDE 2- 4681
sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının
(3) numaralı bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı maddeye aşağıdaki
fıkra eklenmiştir. "3. Ceza
infaz kurumları ve tutukevleri ile ilgili tespitlerini ve aldıkları bilgileri
değerlendirerek en az dört ayda bir rapor düzenlemek, raporun bir örneğini
Adalet Bakanlığına, izleme kurulunun bulunduğu yargı çevresindeki Cumhuriyet
başsavcılığına ve görev alanına giren bir şikâyet konusu bulunduğu takdirde
ceza infaz hâkimliğine, gerektiğinde ayrıca Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığına göndermek." "Adalet
Bakanlığı, cezaevi güvenliğine ilişkin hususlar müstesna olmak üzere, her yıl
bir önceki yıla ait izleme kurullarınca düzenlenen raporların sayısını,
konularını, yerine getirilen ve getirilmeyen önerileri ve gerekçelerini bir
rapor ile kamuoyuna açıklar." BAŞKAN – Madde
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın; şahısları adına Ordu Milletvekili Mustafa Hamarat,
Bolu Milletvekili Fatih Metin ve İstanbul Milletvekili Ufuk Uras’ın
söz talepleri vardır. İlk söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Zonguldak Milletvekili Sayın Ali İhsan Köktürk’e aittir. (CHP Grubu sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Değerli milletvekilleri, 4681 sayılı Ceza İnfaz
Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesine yönelik olarak Cumhuriyet Halk
Partisi Grubumuzun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Öncelikle,
babasını yitiren Meclis Başkan Vekilimiz Sayın Güldal
Mumcu’ya, hafta içerisinde yitirmiş olduğumuz
askerlerimizin aileleri başta olmak üzere tüm ulusumuza baş sağlığı diliyor,
yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, insanın manevi ve fiziki varlığı ve yaşam hakkı bütün
değerlerin üzerindedir. İnsan, sadece insan olmaktan kaynaklanan vazgeçilemez,
devredilemez haklara sahiptir. Bu nedenle, insanın fiziki ve manevi varlığının
korunması ve sağlam güvencelere bağlanması zorunlu bir olgu olarak karşımıza
çıkmaktadır. İnsanlık mücadelesi, yüzyıllar süren evreler geçirmiş ve İnsan
Hakları Evrensel Bildirisi başta olmak üzere, pek çok uluslararası belge ve
anlaşmalarla bugünkü konumuna ulaşmıştır. Buna paralel olarak ceza sistemi de
gelişme göstermiş; cezanın sadece tenkîl edici değil aynı zamanda ıslah edici
yönünün de ön plana çıkarılması, suçlunun cezanın infazından sonra yeniden
topluma kazandırılması, üzerinde uzlaşılan bir
anlayış hâline gelmiştir. Suç işleyen tabii
ki işlediği suçun cezasını çekmelidir. Bu husus toplumsal düzenin korunması
için zorunludur. Ancak, suçlu da ve şüpheli de bir insandır ve insan olmaktan
kaynaklanan vazgeçilmez, devredilmez hakları bulunmaktadır. Bu nedenle, cezanın
infazı ve tutuklama tedbirleri, bu haklara saygı gösteren, suçlunun cezasının
infazından sonra yeniden topluma katılmasını sağlayacak ve yeniden suç
işlemesini engelleyecek, ıslah amaçlarına uygun fiziksel ve yönetsel şartlarda
gerçekleştirilmelidir. Ancak diğer pek çok ülkelerde olduğu gibi bizim
ülkemizde de ceza infaz kurumlarında buna aykırı şartlar zaman zaman gerçekleşmiştir. Zaman zaman
gerçekleşen ve bazen de gerçekleştiği iddia olunan bu şartlar, hem toplum
vicdanımızı yaralamış hem de ulusumuzun saygınlığını zedeleyen durumlar
oluşturmuştur. Nitekim bütün
bunların sonucu olarak ve ayrıca, gelişen insan hakları anlayışı, mevzuat ve
ülkemizin taraf olduğu uluslararası anlaşmalar ve sözleşmelerle belirlenen
ilkeler çerçevesinde, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinin yönetim, işleyiş
ve uygulamalarını yerinde görmek, incelemek, bilgi almak ve tespitlerini rapor
hâline dönüştürerek ilgili ve yetkili mercilere sunmak amacıyla 14/6/2001
tarihli 4681 sayılı Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanunu
ile izleme kurulları oluşturulmuştur. Bu Kanun’un
gerekçesinde, yönetim ve işleyişin idari kurallar çerçevesinde yürütülmesi esas
olmakla birlikte, toplumun içinden gelen temsilciler aracılığıyla, bu yönetim
ve işleyişin yerinden izlenmesinin, bu kurumlarda şeffaf bir yönetim
sağlayacağı ve uygulamalarda görülen aksaklık ve eksikliklerin giderilmesine
yardımcı olacağı belirtilmiştir. Daha açık bir anlatımla, sivil, eğitimli,
deneyimli ve bağımsız halk temsilcilerinden oluşan izleme kurulları
marifetiyle, cezaevi uygulamalarının ve cezaevinin fiziki şartlarının izlenerek
toplum denetimine açılması ve bu şekilde şeffaflığın sağlanması öngörülmüştür. Değerli
milletvekilleri, ancak, gerek mevcut yasa içeriği gerekse dünden beri
görüşmekte olduğumuz değişiklik yasa tasarısı, genel gerekçede tanımlanan amacı
sağlamaktan uzaktır. İzleme kurullarının oluşturulması son derece olumlu bir
adım olmakla birlikte, yasal düzenlemelerdeki yetersizlikler nedeniyle bir o
kadar da eksiktir. Bu eksiklikleri, grubumuz adına görüşlerimizi
açıklayacağımız değişiklik yasa tasarısının 2’nci maddesine baktığımızda çok
açık ve net olarak görmekteyiz. Öncelikle,
değişiklik yasa tasarısının 2’nci maddesiyle, 4681 sayılı Yasa’nın 6’ncı
maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendi değiştirilmiş ve fıkra
eklenmiştir. 4681 sayılı Yasa’nın 6’ncı maddesinin birinci fıkrasının (3)
numaralı bendi, izleme kurullarının, ceza infaz kurumları ve tutukevleriyle
ilgili tespitlerini ve aldıkları bilgileri değerlendirerek, en az üç ayda bir
rapor düzenlenmesini içermesine karşın, değişiklik tasarısında bu süre dört aya
çıkarılmıştır. Birleşmiş
Milletler İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya
da Onur Kırıcı Muamele veya Cezaya Karşı Ek Seçmeli Protokolü ve diğer
uluslararası ilke ve belgeler çerçevesinde rapor düzenleme süresinin
kısaltılması gerekirken, uzatılarak dört aya çıkarılması, 4681 sayılı Yasa’nın
çıkarılış amacından uzaklaşıldığını göstermektedir.
İnsan ve suçlu hakları gelişme gösterirken ve buna paralel olarak izleme
kurullarının görevlerini daha ciddiyetle yerine getirmelerinin sağlanması
gerekirken “rapor düzenlemelerinin uzun bir zaman aldığı” gibi makul olmayan
bir gerekçeyle rapor düzenleme süresinin dört aya çıkarılmasını Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına doğru bulmuyoruz. Bu durumu Kanun’un amacından açık bir
uzaklaşma olarak görüyoruz. Yine, mevcut
Yasa’da, Adalet Bakanlığı, cumhuriyet başsavcılığı ve ceza infaz hâkimliğine
izleme raporunun gönderilmesi zorunlu olmakla birlikte, değişiklik tasarısında
izleme kurulu raporunun ceza infaz hâkimine gönderilmesi “görev alanına giren
bir şikâyet konusu olması” hâline münhasır kılınmıştır. Zaten, denetim
pozisyonu olan infaz hâkimliğine raporun, izleme kurulu raporunun istisnasız
gönderilmesi gerekirken, “meşguliyet yarattığı” gibi makul olmayan bir
gerekçeyle, sadece “suç işlenmesi veya konusuna giren bir şikâyet olması”
hâline münhasır kılınmasını da, yine Cumhuriyet Halk Partisi olarak doğru bir
anlayış olarak görmüyoruz. Ayrıca, hem
mevcut Yasa’da hem de değişiklik tasarısında, izleme kurulu raporunun Türkiye
Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonuna gönderilmesi “gerek
duyulması” hâline tabi kılınmıştır. “Gerek duyulması” kavramı son derece
muğlak, belirsizlik içeren bir tanımlamadır. 4681 sayılı Yasa’nın genel
gerekçesinde toplum denetiminin ve şeffaflığının sağlanması öngörüldüğüne göre,
izleme kurulu raporunun, halkın temsilcilerinden oluşan Türkiye Büyük Millet
Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonuna “gerek duyulması” hâline tabi
kalınmaksızın gönderilmesinin daha uygun bir anlayış olarak benimsenmesinin
gerekli olduğunu düşünüyoruz. Değerli
milletvekilleri, ayrıca, izleme kurulu raporlarının bir suretinin izleme
kurulunun bağlı olduğu il barosuna gönderilmesi hem mevcut Yasa’da hem de
değişiklik yasa tasarısında yer almamıştır. Eleştirileri ve
önerileriyle hukukun gelişmesine öncülük eden barolar adalet sistemimizin
ayrılmaz bir parçasıdır. Baroların sustuğu yerde hukukun canlı kalamayacağı
bilinmelidir. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin tanıdığı hak ve
özgürlüklerin takipçisi olacak, sosyal hukuk devletinin gerçekleşmesine katkıda
bulunacak baroların sürece etkin katkısının sağlanması yurdumuz için yararlı
bir sonuç olarak algılanmalıdır. Türk yargısının, Türk adaletinin, yargıcıyla,
savcısıyla, avukatıyla ve avukatların meslek örgütü olan barolarla ayrılmaz bir
bütün olduğu gözden uzak tutulmamalıdır. Yine, yasa
tasarısında, Adalet Bakanlığının, her yıl, bir önceki yıla ait izleme
kurullarınca düzenlenen raporların sayısını, konularını, yerine getirilen ve
getirilmeyen önerileri ve gerekçelerini bir rapor ile kamuoyuna açıklaması
öngörülmüştür. Bu yeni düzenleme de yeterli bir düzenleme değildir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Köktürk, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. ALİ İHSAN KÖKTÜRK
(Devamla) – Çünkü, getirilen düzenlemeyle kamuoyuna açıklanacak olan, ceza
infaz kurumları ve tutukevleri izleme kurullarının raporları değil, bunlara
dayanarak Adalet Bakanlığınca hazırlanacak olan rapordur. Dolayısıyla, Adalet
Bakanlığının, izleme kurullarının raporlarına ne ölçüde sadık kaldığı her zaman
bir kuşkuyu içinde barındıracak ve Adalet Bakanlığınca hazırlanacak raporların
niteliği, iktidardaki siyasi anlayışa, mevcut siyasi konjonktüre göre gerçek
durum tespitinden farklılık arz edebilecek, yasayla amaçlanan şeffaflığın ve
sivilliğin gerçekleşmesine engel olacaktır. Değerli
milletvekilleri, değişiklik tasarısının 2’nci maddesine ilişkin Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun görüş ve önerilerini ifade etmiş bulunuyorum. Bunlara yönelik
önergelerimiz Meclis Başkanlık Divanına sunulmuştur. Bu görüş ve önerilerimizin
yüce Meclisimizce dikkate alınması dilek ve temennileriyle, hepinize
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Madde üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın. Sayın Yalçın,
buyurun. MHP GRUBU ADINA
RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ben de sözlerime,
teröre kurban verdiğimiz 4 evladımıza Allah’tan rahmet ve milletimize başsağlığı
dileyerek başlamak istiyorum. Ümit ediyorum, Allah bizi bu kürsüden yeniden
başsağlığı dilemek durumunda bırakmaz diye de temenni ediyorum. Yine, bu kürsüde
ve farklı platformlarda insan hakları savunuculuğu yapanları masum
insanlarımızın ve askerlerimizin en temel insan hakkı olan canlarına kasteden
bu hain teröre karşı da tavır alacak cesaret ve vicdana davet ediyorum. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 46 sıra sayılı Ceza İnfaz Kurumları
ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı’nın 2’nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Madde üzerinde
değerlendirmeler elbette yapacağım, ama bir iki hususu özellikle ifade etmek
istiyorum. Bunu bir polemik yaratmak ya da muhalefete
muhalefet etmek adına değil, ama dünkü görüşmelerde tasarının geneli üzerinde
söz alan Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşan Sayın Mengü,
hem bir avukat olarak hem Adalet Komisyonu üyesi olarak kabul edemeyeceğim
değerlendirmelerde bulundu. Bugünkü konuşmasında da dünkü görüşlerini kısmen
tekrar etti. Sayın Sözcü, işkenceci polisleri yargılayan hâkimin -ki, adalet
komisyonu başkanıdır o mahalde- izleme kurulu başkanı olmasını eleştirdiği
gibi, kurula eski hâkim, savcı olan avukatların atandığını, hatta işkenceci
polislere avukatlık yapanların atandığını ifade etti. Bir hâkimi sırf
bu sebeple, yasanın kendisine yüklediği görevi yapıyor diye eleştirmenin doğru
olmadığını düşünüyorum değerli arkadaşlarım. Yine, bir avukatın işkence
suçundan yargılanan birisine avukatlık yapıyor diye “işkenceyi savunuyor”
şeklinde takdim edilmesini de doğru bulmadığımı ifade ediyorum. Avukatlıktan
gelen bütün arkadaşlar bilir ki, zaman zaman bu gibi
suçlara avukatlık yapan arkadaşlarımız, pekâlâ başka bir dosyada da işkence
suçunun mağdurlarına da avukatlık yapabilmektedir. Hem avukatları
hem hâkim, savcılık emekliliğinden sonra avukatlık yapan insanları baktıkları
davaya göre sınıflandırmanın doğru olmadığını ifade ediyorum. Daha da üzücü
olan: Sayın Sözcü, hâkim ve savcılar için “Onlar bizi meslektaş saymaz, biz de
onları çok ciddi hukukçu bulmayız.” gibi bir beyanda bulundular. Biraz önce ifade
ettiğim gibi, bunları bir polemik yaratmak için söylemiyorum, belki Sayın Mengü de sözlerini düzeltmek ihtiyacı hissedecektir. Bu
çatı altında benim de önceden tanıdığım bir sürü hâkim, savcılık görevini
şerefiyle yürütmüş insanlar var. Ben de uygulama içerisinden gelen bir insan
olarak, böyle bir beyanın hem avukatlara hem de genel olarak hâkim, savcılara
karşı yapılmış bir haksızlık olacağını düşünüyorum. Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Sayın Adalet Bakanı da buradayken, özellikle Tüzük’ün
77’nci maddesi üzerinde de kısaca durmak istiyorum. Ben de bir Adalet
Komisyonu üyesiyim ve bugün görüştüğümüz tasarı gibi birçok tasarı geçen
dönemden kadük olduğu için komisyona geliyor ve katkı
sunmamız âdeta engelleniyor. Geçen dönem Mecliste temsil edilmemiş olmamıza
rağmen, âdeta, partimizin komisyon faaliyetlerine katılımı bu uygulama
sebebiyle dışlanıyor. Şimdi,
biliyorsunuz, Meclis yapısı ve komisyon yapısı önemli ölçüde değişmişken, sırf
zaman kaybı oluyor diye, sırf Meclisin devamlılığı var diyerek, özellikle
muhalefetten komisyon üyesi olan arkadaşlarımızın görüşlerine itibar
edilmemesini antidemokratik bir uygulama olarak değerlendirdiğimi ifade etmek
istiyorum. Onun için, Sayın Bakandan ve Sayın Komisyon Başkanımızdan özellikle
istirham ediyorum, en azından kısmi müzakereye imkân sağlayacak bir düzenlemenin
bizleri de, muhalefet sözcülerini de komisyonlarda birer dekor olmaktan öteye,
katkı sunan insanlar hâline getireceğini düşünüyorum. Değerli
arkadaşlarım, biz bunu, komisyonu tıkamak, engelleme yapmak gibi bir niyetle de
istemiyoruz. Biz Meclise, halkımızın beklediği yasaları engellemeye değil,
tahterevalli siyaset anlayışı içinde oluşmuş tıkanıklığı çözmeye geldik.
Zannediyorum, Meclis açıldığından bu yana da bu duruşumuzun gereğini her kritik
aşamada yerine getirdik, bundan sonra da yerine getirmeye devam edeceğiz. Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; bu yasayı Milliyetçi Hareket Partisi olarak çok
önemsediğimizi de ifade etmek istiyorum. Mensupları ve hatta merhum genel
başkanımız dâhil bir dönemin bütün önder isimlerinin en ağır işkencelerden
geçmiş bir geleneğin temsilcisi olarak burada konuşurken, işkence gibi bir
insanlık suçuna müsamaha gösterilmesini elbette kabul edemeyiz. Ancak, bu yasa
nedeniyle, hep mahkûm ve tutukluların devlet erki karşısında maruz kaldığı
durum konuşuldu. Esasen, bu yasanın uygulanması sonucu, mahkûmların, diğer
mahkûmlar ve özellikle örgütlü suçlara karşı da, örgütlü suçlardan cezaevinde
yatan gruplara karşı da haklarının savunulduğunu görüyoruz ve en önemlisi, bu
yasa, işkenceyi önlemesi yanında devletimizi de iftira işkencesinden kurtardı
uzun zaman. Fakat, bu yasanın çok önemli bir eksiği olduğunu düşünüyorum.
Gerçek mağdurlar yanında, terör örgütü ve özellikle örgütlü suçlara karşı
fedakârca görev yapan kamu görevlilerinin mücadele azmini kırmak ve linç
kampanyalarıyla yıldırmak için yapılan iftiralara karşı da, özellikle suç
isnadı yapanlara karşı bir korunmasının olmadığını görüyorum. Onun için, Sayın
Bakana, biraz sonra soru-cevap kısmında sormak istiyordum. Burada ifade edeyim:
Kurula intikal eden müracaatların acaba yüzde kaçı asılsızdır? Kaçı gerçeğe
aykırı çıkmıştır? Sırf kamu görevlilerini yıldırmak için yapılan bu asılsız
müracaatlara karşı, bu müracaatları yapanlara ne tür bir işlem yapılmaktadır?
Kamu görevlileri bu tür iftiralara karşı ne tür bir korunmayla karşı karşıyadır?
Bu konuda da Sayın Bakanımızdan bilgi istediğimi ifade etmek istiyorum. Değerli
arkadaşlarım, neticede, 2’nci maddede, daha önceden farklı olarak, rapor
süresinin uzatıldığı ve birçok kuruma gönderilen raporun Adalet Bakanlığı
tarafından kamuoyuna açıklanmasının mecburiyet hâline getirildiğini görüyoruz.
Bu, bizce de yerinde bir değişikliktir. Ben, yasanın
hayırlı olmasını diliyor, bu düşüncelerimle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Yalçın. ŞAHİN MENGÜ
(Manisa) – Sayın Başkan, İç Tüzük’ün 69’uncu maddesine göre cevap hakkımın
doğduğu inancındayım. Müsaade ederseniz, çok kısa… MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Söylediklerini ifade etti Sayın Başkan. Bunda bir şey yok! K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – İsim söylendi efendim. BAŞKAN – Sayın Mengü… ŞAHİN MENGÜ
(Manisa) – İsim söylendi. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – İsim zikredildi, isim… ŞAHİN MENGÜ
(Manisa) - İsmimden bahsedildiği için, 69’a göre söz istiyorum. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sataşma yok Sayın Başkan. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – İsim zikredildi… BAŞKAN - Sayın Mengü, evet, Sayın Yalçın konuşması sırasında sizin
isminizden bahsetti, doğrudur; bazı görüşler söyledi ve onları da kendi üslubu
içerisinde eleştirdi. Bu normal. Eğer, siz bu görüşler bana ait değildir, benim
görüşlerim farklı şekilde ifade edildi diyorsanız, size açıklama vereceğim. ŞAHİN MENGÜ
(Manisa) – 69’uncu maddeye göre söz istiyorum Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hayır,
hayır… Yani, onun için de açıklama vereceğim. Ama… ŞAHİN MENGÜ
(Manisa) - Açıklama yapayım Sayın Başkan. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Açıklama yapacak. ŞAHİN MENGÜ (Manisa)
– Farklı yorum var. Müsaade ederseniz, açıklayayım. BAŞKAN – Farklı
yorum varsa, buyurun. Yani, Sayın Yalçın farklı ifadeler kullandıysa… ŞAHİN MENGÜ
(Manisa) – Çok kısa… İşgal etmeyeceğim efendim. BAŞKAN - Buyurun. İki dakikalık
süre veriyorum. IX.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1.- Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün,
Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması ŞAHİN MENGÜ
(Manisa) – Sayın Başkan, değerli üyeler; Değerli Milliyetçi Hareket Partisi
Sözcüsü arkadaşım benim söylediklerimin bir kısmını… Söylediklerim aynen
doğrudur. Hâkim-savcı-avukat ilişkisinde -burada avukatlıktan gelen birçok
arkadaşım var- biz, yıllarca bu sorunları yaşayarak geldik. Benim söylediğim
şu: İşkenceci polisin avukatlığını yapan, yoğun olarak yapan bir insanı böyle
bir komiteye, kurula koyamazsınız dedim. Eğer koyarsanız, şimdi, yoğun olarak
terör suçuyla, terör suçlularının avukatlığını alan bir avukatı ne yapacağız? O
da aynı şey. İşte, barolara verdiğiniz zaman bu görevi, bunu önlersiniz. Çünkü,
kimin ne iş yaptığını en iyi barolar bilir. Aynen, nasıl bir öğretmen
öğrencisini en iyi tanıyan insansa, barolar da en iyi şekilde avukatı tanıyan
insanlardır. O anlamda ben bunu söyledim. Yani, yoğun olarak bir işlemi yapan
bir avukatı böyle, çok kritik bir kurulun içine soktuğunuz zaman, objektiflik
ortadan kalkar. Bunu ancak barolar sağlar dedim. Çok teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam) 1.- Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporu (1/268) (S. Sayısı: 46) (Devam) BAŞKAN – Şahsı
adına, Ordu Milletvekili Fatih Hamarat. (AK Parti sıralarından alkışlar) Buyurun Sayın
Hamarat. SUAT KILIÇ
(Samsun) – Fatih değil, Mustafa… MUSTAFA HAMARAT
(Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasanın 2’nci
maddesiyle ilgili, şahsım adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle, ismimi
düzeltmek istiyorum: Mustafa Hamarat. BAŞKAN – Pardon,
Mustafa Hamarat… Evet, bizim,
görev yapan arkadaşlarımız yanlışlık yapmaya devam ediyorlar. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkan, sarı kart kullanmıyor musunuz? MUSTAFA HAMARAT
(Devamla) – Başka Hamarat olmadığı için, bir karışıklığa mahal vermediğini
düşünüyorum, saygılar sunuyorum. Görüşülmekte olan
yasanın getirmiş olduğu birçok yenilik, burada gündeme getirildi. Genel olarak
zaten, takdir gören bir yasa ve takdir gören bir değişiklik olduğu ortadadır,
ancak biraz önce yapılan bir iki eleştiriye ben, kısaca değinmek istiyorum.
Birisi, üç ayda bir izleme kurulu raporu hazırlanmasının dört ayda bire
çıkarılmasının, bu yasanın amacına aykırı olduğu iddia edildi. Ben, bunun bir
ihtiyaçtan olduğunu ve bu tür raporların formalite raporlara dönüşmesi
tehlikesiyle karşı karşıya olmasının da kanunun uygulanması açısından bir
tehlike olduğunu, bu nedenle, dört ayda bir, daha muhtevası dolu bir rapor
olması açısından böyle bir yenilik getirildiğini düşünüyorum. Zaten, kanunun, diğer
getirdiği bir yenilik de Adalet Bakanlığına bu raporun sunulması ve Adalet
Bakanlığının da bir yıl sonra bu raporu kamuoyuyla paylaşması ve bu paylaşması
esnasında, yine, çok önemli olduğunu düşündüğüm önerilerin, yerine
getirilemeyen önerilerin, gerekçeleriyle kamuoyuyla paylaşmasının Adalet
Bakanlığına çok önemli yükümlülükler getirdiğini düşünüyorum. O bakımdan, güzel
bir yenilik olduğunu söylemek istiyorum. Diğer bir konu da
burada sık sık gündeme getirilen 77’nci madde. Ben de
Adalet Komisyonu üyesi olarak bu konuya kısaca değinmek istiyorum. 77’nci
madde, bizim de Adalet Komisyonunda uyguladığımız gibi, aslında, bir
mecburiyeti ortadan kaldıran, seçenek sunan bir maddedir. Orada da aynen
buradaki çalışma düzenimiz gibi, İç Tüzük’e göre, oylama yaparak bu maddenin
uygulanmasını karar altına alıyoruz. Bu madde üzerindeki bu polemiğin, ben, çok
doğru olmadığını düşünüyorum çünkü seçenek sunan bir madde, burada, âdeta,
kısıtlılık getiriyormuş gibi kamuoyuna sunulmaktadır, Meclise sunulmaktadır. Bu bakımdan, bu
konuda da fikrimi paylaştıktan sonra, yasanın hayırlı uğurlu olmasını
diliyorum, teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Hamarat. Şahsı adına,
ikinci konuşmacı, Bolu Milletvekili Fatih Metin. Sayın Metin… Yok. İstanbul
Milletvekili Ufuk Uras… Yok. Ekrana giren
arkadaşlarımız var, madde üzerinde, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz. Sayın Uzunırmak, buyurun. ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Aracılığınızla,
Sayın Bakanıma şu soruları sormak istiyorum: 80 bin civarında, cezaevlerimizde, tutuklu ve hükümlü olduğu rakamları
veriliyor. Acaba, bunlardan kaç tanesi tutuklu, kaç tanesi hükümlüdür? Devamında,
tutukluluk süresi aldığı cezayı geçen kaç kişi olmaktadır yılda ortalama? Böyle
istatistikler tutuluyor mu? Bu oranlar, aksaklık ve haksızlıklara işaret ediyor
mu? Nasıl düzeltilebilir? Çünkü, geciken adalet, adalet olmaktan çıkmış
demektir. Bunun için, Bakanlığımız ne gibi düzenlemeler düşünüyor? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Uzunırmak. Sayın Ünlütepe… HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın
Bakana şu soruyu yöneltmek istiyorum: Görüştüğümüz maddeyle, en az iki ayda bir
rapor düzenlemesi gereken kurul, bu rapor süresini dört aya çıkartmaktadır.
Bunun madde gerekçesinde ise şu gösterilmektedir: Rapor düzenleme
zorunluluğunun kırtasiyeciliğe yol açtığı, ayrıca, izleme kurullarının
Bakanlığa sunduğu raporlarda, Bakanlıkça rapordaki öneriler ile ilgili çalışma
yapılmasında yaşanan sıkıntılar gerekçe gösterilmektedir. Sorum şu: Sayın
Bakanlık, izleme kurulları tarafından düzenlenen raporları acaba bir
kırtasiyecilik olarak mı görüyor? İkincisi: İzleme
kurullarınca bir emek karşılığı hazırlanan raporlar ve bunlarda gösterilen
öneriler üzerinde çalışma yapılmasında Bakanlıkta ne tür sıkıntılar yaşanıyor
ki bu raporları azaltma yöntemini seçiyoruz? Üçüncü bir sorum:
Bu radikal bir düzenlemedir. Kurulların çalışmalarını acaba belirli bir oranda
ara vermeye doğru yönlendirmeye yol açar mı? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Sayın Dibek… TURGUT DİBEK
(Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Benim Sayın
Bakanıma sormak istediğim sorum şu: İzleme kurullarının ulaşım sorunlarıyla
ilgili olarak ben bir soru sormak istiyorum. Tabii, mevcut durumda, uygulamada,
başsavcılığın araçlarına bağlı kalarak kendileri cezaevlerine ziyarete
gidiyorlar. Tabii, bu sorunlar yaratıyor diye düşünüyorum ben. Yani, idareye
hiç bağlı kalmadan bir ulaşım çözümü bulmak gerekir diye düşünüyorum. Yani,
başsavcılığın bir aracı var, işte, belki o gün müsait oluyor, belki müsait
olmuyor, başka bir yere tahsis edilmiş olabiliyor. Cumartesi, pazar günü bu
ziyaretleri yapmaları gerekebiliyor. Dolayısıyla, sadece o araçla
gidebiliyorlar. Kendi araçlarıyla gitmeye kalktıklarında veya başka bir araç
temin etmeye kalktıklarında bununla ilgili bir ücret sorunu ya
da araç kiralamayla ilgili yine bir ücret sorunuyla karşılaşıyorlar. Diğer açıdan da
baktığımızda, bu ziyaretlerin haber vermeden yapılması, cezaevlerinin
bilgisinin olmadan yapılması da bir anlamda gerekiyor, doğru olarak. Ama, bu,
sonra, uygulamada şikâyet olarak karşımıza çıkıyor. Sayın Bakana bunu sormak
istedim. Sayın Bakanım, yani bu konuda, bu uygulamayı -ulaşımı sorununu-
idareye bağlı kalmaksızın kurulların yapmasını sağlamak için ne yapılması
düşünülüyor? Bu konuyu sormak istiyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Sayın Doğru… REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum:
Cezaevlerinde son yıllarda yoğun mahkûm kalabalıkları görülmektedir. Bazı
cezaevlerinde de, basında da yer aldığı gibi, neredeyse, koğuş yatakları,
sırasıyla, nöbetleşe şekilde mahkûmlar tarafından kullanılmaktadır. Hâl
böyleyken, bazı cezaevleri de kapatılmaktadır. Örneğin, Tokat’ın Erbaa Cezaevi
kapatılmıştır. Çok az süreyle mahkûm olan insanlar mağdur olmakta, başka
bölgelerde cezalarını çekmektedir. Cezaevi şartlarının iyileştirilmesi ve bazı
suçların para veya başka şekilde cezalandırılması konusunda bir çalışma var
mıdır? Ayrıca,
cezaevlerinde çok zor şartlarda çalışan personel, kendileriyle ilgili olarak,
yıpranma durumları dâhil olmak üzere iyileştirici bazı kanunların çıkarılmasını
yüce Meclisten beklemektedirler. Bu konuda da bir çalışma var mıdır, öğrenmek
istiyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Saygıdeğer
milletvekilleri, ekranda üç arkadaşımın ismi gözüküyor ama beş dakikalık süre
doldu. Eğer Sayın Bakan cevabını farklı kullanırsa o arkadaşlarıma söz
vereceğim, ama, şu anda, sözü, cevaplandırmak üzere Sayın Bakana vereceğim. Buyurun Sayın
Bakanım. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Sayın Uzunırmak “Cezaevlerimizde
tutuklu ve hükümlü olarak bulunanların sayısal sonuçlarını verebilir misiniz?”
dediler. Şu an itibarıyla cezaevlerimizde 36.065
hükümlü, 52.545 de tutuklu bulunmaktadır. Sayın Uzunırmak’ın şöyle bir sorusu daha vardı: “Tutukluluk
süresi aldığı cezayı geçen kaç kişi vardır?” Yani, cezaevlerinde yatması
gerekenden daha fazla yatan kişi var mıdır demektir bunun anlamı, değil mi
efendim? ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Daha fazla tutuklu kalmış. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Evet, tabii, anladım. Yani, bir ceza almış, ama
cezaevinde o kadar tutuklu kalmış ki, aldığı cezadan daha fazla kaldığı
anlaşılıyor. Bu konuyla ilgili
benim elimde şu anda size verebileceğim bir rakam yok, ama, bu bana göre çok
önemli bir soru. İlgili arkadaşlarımız bu konuyu not ettiler. Eğer böyle bir istatistiki bilgimiz yoksa, bunu, derhâl… Çünkü, bizde, bu
konuları araştırmak, tespit etmek ve sayısal verilere ulaşmak için kurulmuş bir
genel müdürlüğümüz de var. Onun görevleri arasındadır bu. Eğer böyle bir
çalışma yapılmışsa, sonucunu yazılı olarak Sayın Uzunırmak’a
göndereceğim. ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Yapılması gerekiyor Sayın Bakan. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Bir saniye efendim, bir saniye… Bana bir rakam
getirdiler ama bu soruların cevabını teşkil etmiyor. Kendilerine
yazılı olarak eğer varsa hemen, değilse, bu çalışmayı yaptıktan sonra Sayın Uzunırmak’a bildireceğimi… ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Yapılmış olması lazım. Her sene yapılmalı… ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Efendim, yapılıp yapılmadığını bilmiyorum, belki
vardır. ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Yoksa, yapmalıyız. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Evet, yoksa, yapmalıyız. Katılıyorum size. Ben de
onu söylemek istiyorum zaten. Sayın Ünlütepe “İzleme kurullarının raporlarını Adalet Bakanlığı
acaba bir kırtasiyecilik olarak mı görüyor?” diye bir soru yönelttiler. Hayır,
asla böyle görmüyoruz. Zaten burada yapılan bir değişiklikle –sizler de yakinen takip ettiniz- biz Adalet Bakanlığı olarak, izleme
kurullarının raporlarını her yıl kamuoyuyla paylaşmaya karar veriyoruz, yani,
sorumluluğumuzu artırıyoruz Adalet Bakanlığı olarak, yani, kamuoyu denetimine
açıyoruz bu raporları. Belki kamuoyu, yani, sizler, sivil toplum örgütleri, bu
raporlar nedeniyle, izleme kurullarını ve izleme kurullarının ortaya koymuş
olduğu sonuçlara göre Adalet Bakanlığının neler yaptığını da denetleme imkânına
sahip olacak. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – O rapor ayrı, öbürü ayrı. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Nasıl? K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – İzleme kurulu raporu ayrı, Adalet Bakanlığının raporu ayrı. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Ama, izleme kurullarının raporları daha sonra
Adalet Bakanlığına gelecek ve Adalet Bakanlığı bunları yıllık olarak bir
değerlendirecek. ALİ İHSAN KÖKTÜRK
(Zonguldak) – Siz değerlendiriyorsunuz Sayın Bakan. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Öyle değil mi? Bir rapor hazırlayacak… ALİ İHSAN KÖKTÜRK
(Zonguldak) – Siz değerlendiriyorsunuz. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz değerlendireceğiz ve kamuoyuna açıklayacağız. ALİ İHSAN KÖKTÜRK
(Zonguldak) – İzleme kurulu raporları açıklanmıyor. Sizin görüşünüze göre rapor
hazırlanıyor. ŞAHİN MENGÜ
(Manisa) – Sizin görüşünüze göre bir rapor hazırlanacak. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Efendim, bunların içerisinde izleme kurulları
hangi tespitlerde bulunmuşlar, bir cezaeviyle ilgili, oradaki sorunlarla ilgili
ne gibi önerilerde bulunmuşlar… Biz neyi değerlendireceğiz? Bunları
değerlendireceğiz işte Adalet Bakanlığı olarak. ALİ İHSAN KÖKTÜRK
(Zonguldak) – Siz raporu açıklamıyorsunuz Sayın Bakanım, siz kendi
değerlendirmelerinizi açıklıyorsunuz. BAŞKAN – Saygı
değer milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakanla karşılıklı konuşmayalım. Sayın Bakanım,
Genel Kurula hitap ediniz. Buyurun. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Adalet Bakanlığı olarak, bu raporlarla ilgili
üzerimize düşen neyse onları yapacağımızı ve şu ana kadar da yapmakta
olduğumuzu, bundan sonra daha ciddi şekilde yapacağımızı ifade etmek istiyorum. Sayın Dibek “İzleme
kurulları bir ulaşım sorunu yaşıyor mu?” dediler. Şu ana kadar, Adalet
Bakanlığına izleme kurullarından ulaşım sorunu yaşadıklarına dair herhangi bir
şikâyet gelmedi. Ancak, hemen şunu da ifade edeyim: İzleme kurulu üyeleri
Yasa’mızın 10’uncu maddesine göre bir huzur hakkı da alıyorlar ayrıca, ama,
bana, bu konuları Bakanlığımız adına bire bir takip eden uzman arkadaşlarım,
tabii, ihtiyaç olduğunda cumhuriyet savcılığının aracıyla da izleme
kurullarının cezaevlerimize denetim için gittiğini
ifade ettiler, ama, bize bu konuyla ilgili bir sorun intikal etmedi şu ana
kadar, onu ifade etmek istiyorum. Tokat
Milletvekilimiz Sayın Doğru’nun bir sorusu oldu. “Cezaevlerinde gördüğümüz
kadarıyla yoğunluk gittikçe artıyor, ama, buna rağmen siz bazı cezaevlerini kapattınız.”
dediniz. Evet, geçmişte bazı cezaevleri kapatıldı. Şimdi, biz, çok daha modern,
çok daha geniş çaplı cezaevleri yapıyoruz. O nedenle, artık bugün işlevini
büyük ölçüde yitirmiş cezaevlerini kapatarak, bunların bir noktada, kapatılan
cezaevlerinin ulaşım açısından da mümkün olabileceği yerlere daha büyük
cezaevleri yapma projelerini uyguluyoruz. O nedenle, bu konuda bir sorun
yaşanmadığını ifade etmek istiyorum. Tabii, personelle
ilgili yapılacak olan çalışmalar, genel olarak personel kanununda yapılacak
olan düzenlemeler çerçevesinde değerlendirilebilir. Yani, Adalet Bakanlığında
çalışan kamu görevlilerine farklı, başkalarına farklı bir düzenleme yapmanın
doğru olmadığı kanaatindeyim. Sayın Başkanım,
biraz da herhâlde zamanı da geçtik. BAŞKAN – Evet. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Çok teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakanım. Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde sekiz adet önerge vardır. Ancak her madde
üzerinde milletvekillerince sadece yedi önerge verilebildiğinden, önce geliş
sırasına göre ilk yedi önergeyi okutacağım, sonra bu önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım. İlk önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına 46 sıra sayılı
kanun tasarısının çerçeve ikinci maddesi ile düzenlenen 4681 sayılı kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının 3 numaralı bendinde geçen
“gerektiğinde ayrıca” ibaresinin “lüzumu halinde ayrıca” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Diğer
önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına 46 sıra sayılı
kanun tasarısının çerçeve ikinci maddesi ile düzenlenen 4681 sayılı kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının 3 numaralı bendinde geçen
“en az dört ayda bir rapor” ibaresinin “en az üç ayda bir rapor” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Diğer
önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına 46 sıra sayılı
kanun tasarısının çerçeve ikinci maddesi ile düzenlenen 4681 sayılı kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının 3 numaralı bendinde geçen
“aldıkları bilgileri” ibaresinin “aldıkları bilgi ve belgeleri” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Diğer
önergeyi okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan
46 sıra sayılı Yasanın 2. maddesinin son satırında yer alan “yerine getirilen
ve getirilemeyen önerileri”nden sonra gelmek üzere aşağıdaki metnin ilave
edilmesini arz ederim. Saygılarımla. İlave metin: “ve
yerine getirilmeyen önerilerin neden yerine getirilmediğini”
BAŞKAN – Diğer
önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
46 sıra sayılı Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 2. maddesinin 3. paragrafının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. “Adalet Bakanlığı
cezaevi güvenliğine ilişkin hususlar müstesna olmak üzere, her yıl bir yıl
önceki yıla ait izleme kurullarınca düzenlenen raporların sayısını, konularını,
yerine getirilen ve getirilemeyen önerileri ve gerekçelerini bir rapor ile
Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığına
sunduktan sonra kamuoyuna açıklar.
BAŞKAN – Diğer
önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
46 sıra sayılı Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 2. maddesine bağlı 3 numaralı
bendin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. “3. Ceza infaz
kurumları ve tutukevleri ile ilgili tespitlerini ve aldıkları bilgileri
değerlendirerek en az dört ayda bir rapor düzenlemek, raporun bir örneğini
Adalet Bakanlığına, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu Başkanlığına, izleme kurulunun bulunduğu yargı çevresindeki
Cumhuriyet başsavcılığına ve görev alanına giren bir şikâyet konusu bulunduğu
takdirde infaz hâkimliğine göndermek.”
BAŞKAN – Diğer
önergeyi okutuyorum: TBMM Başkanlığına 46 S. Sayı ile
Genel Kurulda görüşülmesine başlanan olan Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme
Kurulları Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 2.
maddesinin 2. fıkrasının aşağıda yazılı olduğu üzere değiştirilmesine dair
önergemizi saygı ile arz ve teklif ederiz. “3. ceza infaz kurumları ve tutukevleri ile
ilgili tespitlerini ve aldıkları
bilgileri değerlendirerek en az iki ayda bir rapor düzenlemek, raporun bir
örneğini Adalet Bakanlığına, izleme kurulunun bulunduğu yargı çevresindeki
Cumhuriyet Başsavcılığına, Baro Başkanlığına, Ceza İnfaz Hâkimliğine ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığına göndermek”
BAŞKAN – Son
önerge en aykırı önergedir, okutup işleme alacağım… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, bu konuda bir şey söyleyebilir miyim? BAŞKAN –
Buyurunuz. KAMER GENÇ
(Tunceli) – 87’nci maddede, her madde üzerinde milletvekilleri tarafından yedi
önerge verilebilir. Burada dört tane de grup var. 87’nci madde der ki:
“Milletvekilleri yedi önerge verebilir. Her grubun da bir önerge verme hakkı
var.” Dolayısıyla, burada dört grup olduğuna göre, buraya göre nazara almanız
lazım. Buradaki milletvekili arkadaşlarımız bir grubu temsil eder, sekizinci
önergeyi verebilir. Bunu bu şekilde değerlendirirseniz… Yanlış muamele olmasın. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Dinle, okunuyor zaten. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Madde 2-
Görüşülmekte olan; 46 S. Sayılı Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme
Kurulları Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı’nın 2.
maddesi ile; 4681 Sayılı Kanunun 6. Maddesinin 1. Fıkrasının üç numaralı bendi
değiştirilmiş ve aynı maddeye bir fıkra eklenmiştir. Bununla ilgili değişiklik
talebimizi arz ederiz. “3. Ceza infaz
kurumları ve tutukevleri ile ilgili
tespitlerini ve aldıkları bilgilerini değerlendirerek en az ayda bir
rapor düzenlemek, raporun birer örneğini Adalet Bakanlığı’na, İzleme Kurulu’nun
bulunduğu yargı çevresindeki C. Başsavcılığı’na, İnfaz Hakimliği’ne ve
Barolara, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu
Başkanlığı’na ve talep edilmesi durumunda İnsan Hakları Kuruluşları’na
göndermek” “Adalet Bakanlığı cezaevi güvenliğine ilişkin
hususlar müstesna olmak üzere, altı ayda bir, bir önceki alta aya ait izleme
kurullarınca düzenlenen raporların sayısını, konularını, yerine getirilen ve
getirilmeyen önerilerini ve gerekçelerini bir rapor ile kamuoyuna açıklar”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Evet,
önerge sahipleri, gerekçeyi mi okutayım, konuşacak mısınız? AYLA AKAT ATA
(Batman) – Gerekçe okunsun. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 46 S. Sayılı Ceza
İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı’nın 2. maddesi ile; Kanunun 6. Maddesinin 1.
Fıkrasının 3 numaralı bendinde, İzleme Kurullarının ayda bir rapor düzenlemesi
ihtiyacı yasanın uluslar arası sözleşmelerle uyumunu sağlayacak ve denetim
mekanizmasının daha etkin işletilmesini
kolaylaştıracaktır. Doğal işleyiş gereği bir iç denetim pozisyonu olan İnfaz
hakimlerine İzleme Kurulları raporları mutlaka sunulmalıdır. Türkiye Büyük
Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ve Barolar cezaevleri İzleme
Kurulları’nın yaptıkları çalışmalar hakkında; hem kendilerine yapılan başvurulara cevap olmak hem de var
olan sorunları giderilmesi açısından Adalet Bakanlığı ile ortak bir çalışma
yürütmek için mutlaka bilgilendirilmelidirler. İzleme Kurulları
tarafından düzenlenen raporların altı ayda bir kamuoyuna duyurulması hem
yasanın uluslar arası insan hakları belgeleri ile uyumu hem de kamuoyunun
beklentilerine cevap olunması yönünden önem arz etmektedir. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Karar yeter sayısı istiyorum. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunup karar yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur. Birleşime on
dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 17.32 BEŞİNCİ OTURUM Açılma Saati: 17.48 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Canan CANDEMİR ÇELİK
(Bursa) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21’inci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum. 46 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. Tasarının 2’inci
maddesi üzerinde Batman Milletvekili Ayla Akat Ata ve
arkadaşlarının vermiş olduğu önergenin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Karar yeter sayısı vardır. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına 46 S. Sayı
ile Genel Kurulda görüşülmesine başlanan
Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanunu’nda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin kanun tasarısının 2. maddesinin 2. fıkrasının aşağıda
yazılı olduğu üzere değiştirilmesine dair önergemizi saygı ile arz ve teklif
ederiz. Ali
İhsan Köktürk (Zonguldak) ve arkadaşları “3. ceza infaz
kurumları ve tutukevleri ile ilgili tespitlerini ve aldıkları bilgileri değerlendirerek en az
iki ayda bir rapor düzenlemek, raporun bir örneğini Adalet Bakanlığına, izleme
kurulunun bulunduğu yargı çevresindeki Cumhuriyet Başsavcılığına, Baro Başkanlığına,
Ceza İnfaz Hâkimliğine ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu Başkanlığına göndermek” BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Efendim, buna çok benzer bir başka önerge var, o
nedenle katılamıyoruz. BAŞKAN – Sayın
Gök, siz konuşacaksınız, buyurun. İSA GÖK (Mersin)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Sayın Bakanım,
öncelikle bir hususu arz etmek istiyorum. Hakikaten, cezaevi izleme
kurullarının araç sorunu çok ciddi bir sorun. Mersin’de biz baro başkanına ait
aracı çok tahsis ettik. Bu, hakikaten bir insan hakları sorunudur demiştim, az
önce arz etmiştim ama hakikaten, izleme kurulu üyesi insanların şahsi arabaları
kullanılıyor, barolar çoğunlukla araç tahsis ediyorlar. O sorunun incelenmesi
lazım. Arz ediyorum. Efendim, yine
Sayın Bakanım dün akşam bir konuşma yapmıştı -saat 23.57’deki konuşmasında,
tutanak sayfa altmış yedi- demişti ki Sayın Bakanımız: “Raporları her yıl
kamuoyuyla paylaşacağız. Bunu Türkiye Büyük Millet Meclisine de İnsan Hakları
Komisyonuna da gönderme sorumluluğu var ama bu mecburi değil. Sanıyorum,
arkadaşlarımız önerge verecekler.” gibi, konuşma gidiyordu. Biz Sayın
Bakanımızdan önce, bu açıklamadan önce, ilk önerge olarak zaten bir gün önce
Meclis Başkanlığına önergemizi sunmuştuk. Önergemizin bu anlamda Sayın
Bakanımızca, Bakanlıkça desteklenmesini bekliyordum. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Başka şeyler var ama. İSA GÖK (Devamla)
– Efendim, başka şeyler var, onu arz edeceğim şimdi. Şimdi, gelen
tasarıyla “rapor, dört ayda bir” deniyor. Bu işin bir mantığını yakalamak
lazım. Bir sonraki maddedeki değişiklik önergemizde, biz, kurulların her ay
toplanmasını önereceğiz, çünkü, bu kanunun getiriliş amacının bir sebebi de
kurulların toplanamaması idi. Bu sebeple yedek üyelik ihdas edilmiştir, artı,
raporlar, toplantı süresi uzatılmış, yani, en az toplanma süresi uzatılmış,
raporlar uzatılmıştır. Arkadaşlar, mademki üye sayısını artırıyoruz, yedek
üyelik kurumunu getiriyoruz, toplanma imkânsızlığını ortadan kaldırıyoruz -ve
bir insan hakları çalışmasıdır bu- o zaman, toplantıların süresini ikinci bir
ertelemeyle uzatmak yerine daraltmak lazım. Raporları da -kırtasiye veya farklı
bir gerekçeyi asla kabul edemem- iki aya, bire indirmek lazım, çünkü, biliyoruz
ki, izleme kurulları gitmeden önce, temizlik, kontrol, hijyen, eksiklikler
giderilmeye çalışılıyor -doğaldır bu, yapımız bu- o zaman, bu incelemeleri her
aya indirmek lazım, raporları iki ayda bir yapmak lazım ki bir önceki tespitte ortaya
çıkan eksiklikler ikinci bir ziyarette anlaşıldığında, varsa yeni eksiklik veya
yapılacak olan ilave şeyler rapora derç edilebilsin. O sebeple, raporun dört
aya uzatılması, dört ayda bir düzenlenmesi, kanunun ihdas amacına aykırı. Bu
sebeple, iki ayda bir olmasında büyük fayda var. Diğer yandan,
raporların tebliğ edileceği yerler konusunda arkadaşlar, infaz hâkimliği önceki
yasada zorunlu iken bu yasada bir şarta bağlanıyor. İnfaz hâkimliğine
gönderilmesi zorunlu olmalı yine, mutlaka. Yine, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanlığına gönderilmesi zorunlu olmak
zorunda. Bu Meclise bu raporlar iki ayda bir gelmek zorunda, Bakanımıza aynen
katılıyoruz. Bir kurum daha var arkadaşlar, “hayır” dediniz, baro başkanlığının
veya baroların izleme kurullarına direkt müdahalesine “hayır” dediniz ama
önergeler, kanunların amacına uygun verilmiş önergeler, hiç olmazsa, bu
raporların bir nüshası baro başkanlığına gönderilsin. Çünkü -Sayın Bakanım,
gayet iyi bilirler- Avukatlık Kanunu’nun 95’inci maddesiyle, barolara, insan
hakları konusunda ciddi görev verilmiştir. Bu, baroların yasal sorumluluğudur.
Cezaevi izleme kurullarının insan hakları bağlamı üzerindeki bu raporların baro
başkanlığına gönderilme zorunluluğu yasanın ruhuna da lafzına da ihdas amacına
da uygundur. Barolara yasa olarak görev verdiniz, bu da buna dâhil bir görevdir
ama bu tasarıda barolara tebliğ yok. O sebeple, ben önergemize hukuk bağlamında
yüce Meclisin desteğini ve esasen, Sayın Bakanımızın dünkü konuşmasından da
cesaret alarak, Hükûmetin de Komisyonun en azından
takdire bırakmak şeklinde desteğinin geleceğini sanıyorum. Saygılarımla arz
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Gök. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
46. Sıra sayılı Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanununda
değişiklik yapılmasına İlişkin Kanun tasarısının 2. maddesinin 3. paragrafının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Oktay
Vural (İzmir) ve arkadaşları “Adalet Bakanlığı
cezaevi güvenliğine ilişkin hususlar müstesna olmak üzere, her yıl bir yıl
önceki yıla ait izleme kurullarınca düzenlenen raporların sayısını, konularını,
yerine getirilen ve getirilemeyen önerileri ve gerekçelerini bir rapor ile
Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığına
sunduktan sonra kamuoyuna açıklar. BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılamıyoruz efendim. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Gerekçe okunsun. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Önerge ile
yürütmenin yasama organına karşı olan denetim yükümlülüğü dikkate alınarak, bu
yükümlülüğün gerçekleştirilmesi amaçlanmaktadır. BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
46 sıra sayılı Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 2. maddesine bağlı 3 numaralı
bendin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Mustafa Elitaş
(Kayseri) ve arkadaşları “3. Ceza infaz
kurumları ve tutukevleri ile ilgili tespitlerini ve aldıkları bilgileri
değerlendirerek en az dört ayda bir rapor düzenlemek, raporun bir örneğini Adalet
Bakanlığına, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu
Başkanlığına, izleme kurulunun bulunduğu yargı çevresindeki Cumhuriyet
başsavcılığına ve görev alanına giren bir şikâyet konusu bulunduğu takdirde
infaz hâkimliğine göndermek.” BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Çoğunluğumuz olmadığı için
katılamıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Katılıyoruz efendim. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Gerekçe Sayın Başkan. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Önerge ile ceza
infaz kurumları ve tutukevleriyle ilgili tespit ve bilgilerin yer aldığı
raporların bir örneğinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu Başkanlığına gönderilmesi ihtiyari olmaktan çıkarılıp mecburi
kılınmaktadır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan
46 sıra sayılı Yasanın 2. maddesinin son satırında yer alan “yerine getirilen
ve getirilemeyen önerileri”nden sonra gelmek üzere aşağıdaki metnin ilave
edilmesini arz ederim. Saygılarımla. Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
ve arkadaşları İlave metin: “ve
yerine getirilmeyen önerilerin neden yerine getirilmediğini” BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Katılamıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, buyurun. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekillerim;
şimdi burada önerge şuydu: Düzenlenen raporlarda yerine getirilen ve
getirilemeyen… Önerilmiş, öneriliyor, yerine getirilmesi öneriliyor fakat
yerine getirilemiyor. Kim yerine getirecek? Peki, diyoruz ki: “Yerine getirilemeyen
öneriler neyse bunların niçin yerine getirilemediğini söyleyin.” Önergemiz bu
yani başka bir şey değil arkadaşlar. Kim yerine getirmemiş? Neden yerine
getirilmemiş? Çözümsüz mü, çaresiz mi? Bunu söylüyoruz. Ama, Komisyon da Hükûmet de katılmıyor. Anlamak mümkün değil! Tabii, burada,
yine bu maddede, cezaevi güvenliğine ilişkin hükümler… Güvenlik neyle olur?
Oradaki huzur ve mutlulukla olur, cezaevinde sağlanacak huzur ve mutluluk
ortamıyla olur. Bir cezaevinin güvenliğinde bu çok önemli arkadaşlar. Ama,
orada çalışan insanların -cezaevi müdüründen infaz koruma memuruna kadar- eğer
huzur ve mutluluğu yoksa, işlerini yürekten yapamıyorlarsa… Bu insanlar,
özellikle sosyal hakları ve maddi yönden son derece -hep Devlet Memurları
Kanunu’nun en sonunda yer alan kişiler, hiçbir ilave şeyleri yoktur- çok zor
koşullar altında ve bir de yaklaşık 8 bin tane infaz koruma memuru eksik
arkadaşlar. Bu arkadaşlar çok zor koşullarda görev yapıyorlar. Ama, mutlaka, bu
yasayı çıkarırken, cezaevi güvenliği açısından bunları dikkate almamız lazım.
Ama, o konuda hiçbir önlem alınmıyor. Bir kez daha dikkatlerinize sunuyorum. Tabii, yine,
oradaki hükümlülerin savunma hakları en tabii haklarıdır. Bir kere bizim
hükümlü ve tutukluyu ayırmamız lazım. Eğer hüküm
giymemişse hiç kimse suçlu değildir. Bunların en tabii hakları savunma hakları.
Burada, ben, Bakanlık yetkililerine verdim. Arkadaşlar, yönetmelikler yasaya
aykırı olamaz. Hükümlü ve tutukluların ziyaretleriyle ilgili bir yönetmelik
çıkarmış Bakanlığımız, 24’üncü maddesinde ”Avukatlar vekâletnameleri olsa da
aynı anda 1’den fazla hükümlü ve tutukluyla görüşme yapamaz.” diyor. Değerli
milletvekilleri, bir kere hükümlü ve tutukluyu ayırmak
lazım. Bu, örneğin 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun’un 59’uncu maddesine ve 116’ncı maddesine aykırıdır. Burada çözüm
olarak –Bakanlık yetkililerinin buna çözüm bulacağını… Çünkü avukatlarımız çok
zor durumda kalıyor- mutlak şunu yapmamız lazım: O maddeyi, yani tutuklu ve
hükümlüleri ayırmak zorundayız. Avukatlarımız gidiyor
-belki aynı anda 5 müvekkili var- beşer saat, altışar saat orada zaman
harcıyor. Eğer bu yönetmeliği yasaya uygun hâle getirmezsek, avukatlarımız çok
zaman kaybediyor orada. Bu nedenle Bakanlık yetkililerinin, mutlaka -ben, bunu
ilgililere verdim- avukatlarımızın bu taleplerini, haklı taleplerini göz önüne
almalarını diliyorum. Saygılar sunuyorum,
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Aslanoğlu. ADALET BAKANI
MEHLET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkan, çok kısa bir açıklama yapmak
istiyorum. BAŞKAN – Buyurun.
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, Sayın Aslanoğlu’nun
ifade ettiği, niçin kabul edilmediğinin paragrafa eklenmesiyle ilgili hususu
zaten fıkra karşılıyor. “Gerekçe” kelimesiyle kastedilen de budur. Yani burada
herhangi bir yasal boşluk yok. Niçin kabul edilemediğini gerekçelendirmek
zorundasınız. Bu da, zaten bu işin açıklanması ve detaylanması anlamına
geliyor. O nedenle, aşağı yukarı onun söylediğiyle maddedeki “gerekçe” kelimesi
karşılanmış oluyor. Milletvekili arkadaşlarımın bilgilerine arz ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, biraz önce üçüncü fıkrada bir değişiklik yaptık
önergeyle. Sayın Elitaş ve arkadaşlarının vermiş
olduğu iki ayrı önerge var bu fıkrayla ilgili olarak. Biraz önce, Genel Kurulun
iradesiyle, üçüncü fıkrada gerekli değişiklikleri yaptığımız için hemen
arkasından bu iki önergeyi işleme almayacağım Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Tamam Sayın Başkan. BAŞKAN – Şimdi, Aslanoğlu’nun vermiş olduğu önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir. Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.. Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 3’üncü maddeyi
okutuyorum: MADDE 3- 4681
sayılı Kanunun 7 nci maddesinin ikinci fıkrasında
geçen "iki" ibaresi "üç" olarak, üçüncü fıkrası ise
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Izleme kurulu, asıl üyelerin salt çoğunluğu ile toplanır.
Salt çoğunluğun sağlanamaması hâlinde kıdem sırasına göre yedek üyeler
toplantıya katılır. Raporlar, katılan üyelerin salt çoğunluğu ile kabul
edilir." BAŞKAN – Madde
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili İsa Gök;
şahısları adına, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, Düzce Milletvekili Celal Erbay ve İstanbul Milletvekili Ufuk Uras’ın
söz talepleri vardır. İlk söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili İsa Gök. Sayın Gök,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. Bu madde, artık,
önümüze gelen tasarının son icra maddesi. Tasarı şekillendi, son, 3’üncü
maddeye geldi. Tasarının konuşulmaya başlandığından bu tarafa, bunun bir insan
hakları bağlamında değerlendirilmesi gereken kanun olduğunu, izleme
kurullarının takip ettiği hakların, 82 Anayasamız dâhil olmak üzere,
uluslararası sözleşmelerin -ister birinci kuşak deyin, ister klasik haklar
deyin- bu haklardan olduğunu hep arz etmeye çalıştım. O sebeple de kanuna
farklı bir açıdan yaklaşılması gerektiğini, daha nüanslı, daha hümanist, insan
hakları mücadelesinde sınır koyan değil, birkaç merhale daha ileri gidilmesini
sağlayacak bir mantıkla kanuna bakılması gerektiğini arz etmeye çalıştım.
Ancak, önergelere karşı verilen oylar bunu pek başaramadığımızı gösteriyor ama
yılmayacağız. Zira, biz, hayatımız boyu hep doğruları söylemeye çalıştık,
inandığımız doğruları arz ettik, kabul görür veya görmez. Arkadaşlar,
3’üncü maddede izleme kurullarının toplantı süresi: Önceki Kanun’da “En az iki
ayda bir olağan olarak toplanır.” deniliyorken, bu tasarıyla bu toplantı,
üçüncü aya yani “Üç ayda bir toplanır.”a çevrilmek istenmekte. Bunun gerekçesi
neydi? İzleme kurullarının toplanamamasıydı, 5 asılın toplanamamasıydı. Yine, hep
uygulamada sorunlarla karşılaşılıyordu, yine Kanun’da 4 kişi… Eğer o Kanun’un
bidayetini bilen arkadaşlarımız varsa, 4 üyenin varlığı hâlinde cezaevleri ve
tutukevleri izlenebilirdi, ziyarete gidilebilirdi, incelenebilirdi. Belli
zorluklar oluyordu, o zorluklardan dolayı Hükûmet,
toplantıyı üç ayda bir yapmayı, yani ertelemeyi, yani yılda 6 değil 4’e
düşürmeyi, beraberinde asil üye sayısını da 5’te tutmamayı, 3 tane yedek üye
koymayı önerdi. Arkadaşlar, 3
yedek üyenin gelmesiyle beraber, zaten, artık, toplanamama ihtimali kalktı. Bu
kurul her zaman için toplanabilir. Gerçi, bu kanunun önergeler kısmında yine bu
mantığın devamı olarak önergemiz var kanunu daha uygulanır hâle getirmek için
ancak burada, iki aylık olan toplantıyı… (AK Parti sıralarından gürültüler) Tabii, Sayın
Başkan, yukarı kısımlar, arkadaki arkadaşlar gayet eğlenceli şeyler
konuşuyorlar galiba, oysaki bu insan hakları konuşmaları herhâlde pek ilgi
çekmiyor. Bunu da üzüntüyle müşahede ediyorum. Yukarı kısım gayet eğlenceli. BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri… Saygıdeğer arkadaşlarım, Genel Kurulda bulunan arkadaşlar,
hatibin hitabını tahmin ederim duydunuz, biz de katılıyoruz kendisine. Buyurun Sayın
Gök. İSA GÖK (Devamla)
– Teşekkür ediyorum. Şimdi, bu
sebeple, iki aylık toplantıyı üç aya ertelemenin mantığı, konuş mantığı
kalkıyor. O zaman, gelin, önergelere topyekûn bir ret
mantığını bir kenara bırakarak, hukukçu kimliğimizi öne koyarak, bu ülkede 88
bine yakın insanın cezaevlerinde olduğunun bilinciyle, tutukevlerinin olduğu
bilinciyle ve artı, bizim kendi sistematik yapımız içerisinde, kanunlara eğer
koyarsanız “İki ayda bir toplanır”, zorunlu toplanma sayısını, hiçbir kurul her
hafta toplanmaz, herkes zorunluluğunu giderir. Böyle bir yapımız var,
toprağımızdan, suyumuzdan, bilemem ama bu var. Bu sebeple de zaten “İki ayda
bir toplanır.” hükmü gereği tüm kurullar Türkiye’de iki ayda bir toplanıyor.
Her ay toplanan bir kurul yok. Türkiye’de 130
kurul var arkadaşlar, 130 kurulda da 644 izleme kurulu üyesi arkadaşlarımız
hizmet ifa ediyorlar. 392 tane de ceza infaz kurumu var. O zaman, kanunun ihdas
amacına uygun olarak bu incelemeyi tavsamak, geciktirmek, uzatmak, üç aya
yaymak yerine, bu tasarının iki ay değil, her aya inmesi lazım. Bilmeliler ki
huzur hakkı alan izleme kurulu üyeleri de her ayın falanca günü benim bir
görevim var, bu görevimle, arkadaşlarımla beraber falanca ceza veya tutukevini
incelemeye gideceğim, bunu bilmeliler, bu kafalara yerleşmeli. İki, bu ceza ve tutukevindeki
görevli arkadaşlarımız da -hepsi dostlarımız, hepsi bu devlete hizmet vermeye
çalışan insanlar, hepsi arkadaşlarım benim- bilmeliler ki, bir heyet gelecek,
burada, mutfağından tuvaletine, koğuş temizliğinden havalandırmasına kadar
bakılacak. Oradakileri,
tutukevindekileri düşman olarak alırsak, yok edilecek insan olarak alırsak
arkadaşlar, asla infazın amacı olan ıslahı başaramayız. Oradakileri… Rahmetli
Faruk Erem Hocamızın lafı vardır: “Suçluyu kazıyın,
altından insan çıkar.” Bu hümanist felsefeyi savunmak durumundayız. Siyaseten duruşumuz nerede olursa olsun, hangi partide
olursa olsun hümanizmi savunmak zorundayız. İşte bu mantıktan hareketle, orada
çalışan arkadaşlarımız da bilecekler ki bir heyet gelecek. Ben, kadın
koğuşlarını, çocuk koğuşlarını, diğerlerini ziyaret eden birisiyim. Kadın
koğuşlarına, sütler kaynatılabilsin, çocuklara soğuk süt verilip de ishal
olmasınlar diye ocaklar gönderdik biz. Buzdolapları gönderdik çünkü kadın
koğuşlarında çocuklar da kalıyor, bozuk süt içmesinler diye, Mersin sıcak
yerdir, süt bozulmasın diye. Çocuk koğuşlarına televizyonlar gönderdik çünkü
çocuklar kendi ortamları içerisinde suça itilmesinler diye. Maneviyatları suç
üzerine kurulu bir yerde bozulmasın, ıslah edebilelim diye. Bunların hepsi
insanlık için çalışmalardır. Siyaseten duruşunuz
nerede olursa olsun insanlık tektir. Öze çalışmalıyız. Bu sebeple bu
ziyaretlerin mutlaka “ayda bir”e indirilmesi lazım. Öte taraftan:
“İzleme kurulu, asıl üyelerin salt çoğunluğu ile toplanır. Salt çoğunluğun sağlanamaması
hâlinde kıdem sırasına göre yedek üyeler toplantıya katılır. Raporlar, katılan
üyelerin salt çoğunluğu ile kabul edilir.” Arkadaşlar,
hepimiz belli kurumların idareciliğinden geliyoruz. Salt üyelerle toplanacak,
toplanamazsa yedek üyeler çağrılacak. 5 kişi… 4’ü gelmedi -toplantı anında
ortaya çıkıyor bu- ondan sonra yedek üyeleri çağıracaksınız. Yedek üyelerin
toplantıya gelmesini sağlayacaksınız, çoğunluğu sağlayıp toplantıyı
açacaksınız. İzleme kurulu raporlar verecek, heyet olarak izleme yerlerine
gidecekler. Burada bu toplantıya yedek üyelerin dahil edilmesi son derece
yararlıdır. Yedek üyeler de toplantıya gelmemeliler, 3 yedek üye, gelebildiği
ölçüde. Yedek üyelerin olduğu yerde, eğer tümü gelirse, sekiz ayrı göz var,
sekiz ayrı beyin var, sekiz ayrı düşünce var. Oylamaya katılmazlar. Asil
üyelerin oylamaya katılmasında salt çoğunluk sağlanamazsa, yedek üyeler, kıdem
sırasına göre, oylamaya katılırlar. Şimdi, bakın, her
kanuna, her oluşturduğumuz kurula, realiteyi kafaya koyarak, önümüze koyarak
bir uygulama, bir laboratuvar düşüncesiyle bakmak
lazım. Nasıl uygulayacağız? Kanun iyi, yapanlar için teşekkür ediyoruz.
Tasarının mantığı iyi, yapanlara teşekkür ediyoruz. Ama uygulama zorluğu yine
önümüze çıkacak. Bu durumda, işte, zorluk çıkmadan, üyeleri de zorlamadan,
mutlaka bu toplantıyı, daha geniş gözlü, daha geniş beyinli, daha geniş
uzmanlığı olan insanların da bulunduğu bir konsensüs toplantısına çevirmekte
çok büyük fayda var. Cumhuriyet Halk
Partisi, bu kanunu, bu tasarıyı destekliyor, özde destekliyor. Biz… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Gök, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. İSA GÖK (Devamla)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. 4681 sayılı Kanun
da ilk çıktığında, teşekkürlerimizi arz etmiştik, doğru bir kanundu. O zaman,
bu kanunun -o zamanki çıkaran 57’nci Hükûmetin ve- şu
anda uygulanamadığından bahisle önümüze gelen tasarının daha iyi uygulanır,
daha demokratik, daha çağdaş, daha reel, kabiliyeti
daha gelişkin birden fazla gözle incelenebilecek ortamda ve hümanist bir açıdan
değiştirilmesi gerektiğini düşünüyor… Oylama konusunda…
Her ne kadar bir disiplin içerisinde -sayın grup başkan vekillerimiz-
istediğince oylama yapılıyorsa da ben oylamanın manevi boyutu olduğuna inanan
bir insanım. O sebeple, bundan sonra önergede izah edeceğimiz konular hakkında…
Hepinize saygılar
sunuyor, arz ediyorum. (CHP ve DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Gök. Şahsı adına
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın. Buyurun Sayın
Aydın. (AK Parti sıralarından alkışlar) AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 46 sıra sayılı Tasarı’nın
3’üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Aslında, dünden
beri tartıştığımız Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Tasarı’da, temelde, izleme
kurullarına ilişkin bir hemfikirlik olduğunu, farkın nüanslarda kaynaklandığını
burada müşahede etmekteyiz. Hakikaten, günümüzde çok önemli görevler icra
etmektedirler söz konusu izleme kurulları. Tasarıyla, izleme
kurullarının -3’üncü maddesi açısından ele aldığımızda- en az üç ayda bir
toplanması öngörülüyor. Daha önceki kanunda iki ayda birdi en az, söz konusu
tasarıyla en az üç ayda bir toplanması öngörülmüş. Bunun, tabii ki, kendine
göre birtakım gerekçeleri var, daha önceki kanunun uygulamalarından
kaynaklanıyor. Uygulamalardaki şikâyetler, sıkıntılar ve en az iki ay
içerisinde toplanan kurulların… Aslında, raporların çok da fazla bir muhteva
ifade etmediklerini gösteriyor ve bu manada da hem izleme kurulu heyetini
teşkil eden mensuplardan bir kısmının kamu görevlisi olması, bu mensupların bir
araya gelerek, aynı zamanda, söz konusu ceza infaz kurumlarını ve tutukevlerini
ziyaret etmesi, orada incelemelerde, araştırmalarda bulunması, akabinde bu
incelemelerini, araştırmalarını rapora dökmesi ve bu raporun Adalet Bakanlığına
tevdi edilmesi ve Adalet Bakanlığının da ilgili raporda belirtilen önerileri
dikkate alarak izleme kurullarına bilgi vermesi gibi uzun bir süreci kapsıyor.
Bu süreç daha kısa bir sürede ele alındığı takdirde, motamot
benzer raporların gideceği, aslında hiçbir şey ihtiva etmeyeceği açıktır. Bu
manada da raporların gerçeğe aykırı düzenlenmesi, araştırmaların, incelemelerin
gerçeğe uygun olarak yapılması adına, mutlak surette “En az üç ayda bir
toplanması gerekiyor.” denilmektedir haklı olarak. Burada “en az” diyor.
İsterlerse, izleme kurulları, ayda bir de toplanabilir, haftada bir de
toplanabilir. Bir süre sınırlaması yok ama “en az” diyor. Bu manada da
muhalefet partili arkadaşımızın ifadesine katılmak mümkün değil, orada zaten
“en az” ifadesi kullanılmış. Gelişen şartlara göre, ayda bir ya da iki ayda bir toplanabilirler. Ayrıca, salt
çoğunlukla toplanır ve salt çoğunluk sağlanamadığı takdirde de, kıdem esasına
göre, ilgili izleme kurulu yedek üyesi toplantıya çağırılarak kurul oluşturulur
ve bu sayede de ilgili araştırmalarını, incelemelerini yapar. Tüm bu
düşüncelerle de ben, özellikle, hem bu maddenin hem de tasarının kanunlaşacağı
ümidiyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Aydın. Şahsı adına,
Düzce Milletvekili Celal Erbay. CELAL ERBAY
(Düzce) – Sayın Başkan, değerli üyeler; görüşülmekte olan tasarının ilgili
maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepimizin bildiği
gibi, ceza hukukunun temelini teşkil eden, kanunla belirlenmiş, “suç” diye
adlandırılmış fiillerin faillerine, subuta erdikten
sonra uygulanan müeyyideye biz “ceza” diyoruz. Cezanın iki temel hedefi vardır:
Ceza, suç işlemeye meyli olan şahsı suç işlemeden alıkoymalıdır yani caydırıcı
olmalıdır. Tabii ki, bizler, hepimiz insanız, bütün sonuçlar bizim içindir, ola
ki bu şahıs yanılmıştır, suç sayılan fiili işlemiştir. Bu durum karşısında da
cezanın güttüğü hedef, suç işleyen şahsı ıslah etmek, onu tekrar topluma
kazandırmak ve toplumun insan unsurunu, kendisi için istediğini başkaları için
isteyen, kendisine reva görmediğini başkalarına da reva görmeyen, erdemli,
itibarlı, görevlerini bilen, haklarını belirleyip hukuk sınırları içerisinde
haklarını kullanan bir şahıs durumuna getirmektir. İşte, tutukevleri dediğimiz
kurumlar, ceza hukukunun bu gayesini gerçekleştirmeye yönelik -tabiri caizse-
müesseselerdir. Şimdi, elbette
ki… (AK Parti sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri… Arkadaşlar, saygıdeğer arkadaşlarım, lütfen sükûneti
sağlayalım. Buyurun Sayın Erbay. CELAL ERBAY
(Devamla) – Elbette ki, ben, burada konuşan arkadaşlarıma, onların
konuşmalarını dinlemek ve gerektiğinde not almak suretiyle, burada bulunmanın,
vekil olmanın bana tahmil etmiş olduğu itibarı, saygıyı gösteriyorum. Aynı
saygıyı herkesten beklemek benim hakkımdır. RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) – Özellikle kendi partililerinizden! (CHP sıralarından alkışlar) CELAL ERBAY
(Devamla) – Bu genel bir hükümdür. Bu genel hükmü burada serdederken,
bu hükmün herkes tarafından kabullenilip icra edilmesine yönelik beyanda
bulunmak, bu da herkesin göstermesi gereken bir erdemlilik örneğidir. Sayın
arkadaşlarım, aslolan, elbette ki, ceza tevkif evleri
bu görevlerini ifa ederken, olabilir, bunlar da hukuk dışına çıkabilirler. Bu
mülahazalarla birlikte, ceza infaz kurumları ve tutukevleri izleme kurulları
teşkil edilmiş. İşte bununla ilgili kanunu da biz burada görüşüyoruz. Burada mesele, bu
izleme kurullarının tespit etmiş oldukları ve bu tespit sonucu tutmuş oldukları
raporların icra tarafından uygulanarak görülen aksaklıkların giderilmesidir,
beklenen hedef budur. Peki bunu, bu hedefi kim gerçekleştirecektir? Adalet
Bakanlığının ilgili kurumları gerçekleştirecektir. Elbette ki
müşahede, tespit, tespitin rapora bağlanması, tutulan raporun ilgili makama arz
edilmesi, rapor doğrultusunda ilgili makamın geliştirici, ıslah edici,
düzeltici tedbirlerini alması bir zaman alacaktır. Dolayısıyla, burada “en az
iki ay” lafzının “en az üç ay”a dönüştürülmesi pratiğe daha uygundur,
uygulamaya daha yatkındır. Tabii ki, burada,
izleme kurulunun asıl üyelerinin, toplantılarda, müşahedelerde hazır
bulunmaları herkesin arzu etmiş olduğu bir sonuçtur. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Erbay, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. CELAL ERBAY
(Devamla) – Fakat, durum bazen aksini gerçekleştirir, asıl üyeler bulunamaz.
Bunlar bulunmadığı takdirde yedeklerden, yedeklerin kıdem sırasına göre heyetin
tamamlanması beklenilen, yapılması gereken bir sonuçtur, bu da normaldir. Dolayısıyla,
karşılıklı anlayış içerisinde, burada, biz aynı zamanda, efendim, suç işlemiş
insanları tekrar kazanmak yolunda bir görev ifa ediyoruz. Bunun temelini teşkil
edecek, tabiri caizse ana kuralını teşkil edecek prensibi.serdediyoruz,
vazediyoruz. Bu noktada birbirimize karşılıklı anlayış göstererek, birbirimizi
yapıcı, üretken bir gönül içerisinde dinleyerek, efendim, bu sonucu almamız, en
uygun olan, bizden beklenilen sonuçtur. Bu duygularla
birlikte, hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Sayın
milletvekilleri, on dakika süreyle soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz. Buyurun Sayın
Yalçın. RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkanım,
konuşmamda da ifade ettiğim bir husus vardı Sayın Bakanıma arz etmek istediğim. Bu müracaatların
kaçı asılsız çıkmıştır? Asılsız çıkan müracaatlarla ilgili, bu asılsız
müracaatları yapanlara karşı bir işlem -adli ya da
idari- yapılmakta mıdır? Bir de efendim,
müracaatların kaçı cezaevi koşullarına ilişkindir, kaçı cezaevinden önceki
soruşturma evrelerine ilişkindir? Bu konuda bir bilgi varsa arz ediyorum
efendim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Yalçın. Sayın Büyükataman… İSMET BÜYÜKATAMAN
(Bursa) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Aracılığınızla, Sayın
Bakanıma bir iki sualim olacak. Sayın Bakanım, geçtiğimiz günlerde bir günlük gazetede, Bingöl’de 1993
yılında 33 askerin şehit edilmesinden ömür boyu hapis cezasına çarptırılan
PKK’lı Şemdin Sakık’a ait
bir fotoğraf yayınlandı. Bu fotoğraf çok özel bir odada, dizüstü
bilgisayar dâhil pek çok imkânın sunulduğu izlenimine vesile olmuştur. Sayın Bakanım,
yayınlanan fotoğraftan haberdar mısınız? Bu haber doğru mudur? Cezaevlerindeki
bütün mahkûmlar aynı haklara sahip midirler, değilse Şemdin
Sakık’ın ayrıcalığı mı vardır? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Sayın Buldan,
buyurun. PERVİN BULDAN
(Iğdır) – Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana bir soru yöneltmek
istiyorum. Cezaevlerinden zaman zaman dışarıya tehdit
mektuplarının geldiğine tanık oluyoruz. Bunlardan birkaç tane örnek vermek
istiyorum. İki gün önce basına da yansıyan en son örneği vermek istiyorum daha
doğrusu: Ümraniye Cezaevinden Sayın Eren Keskin’e bir tehdit mektubu gelmiştir.
Mektuplar cezaevlerindeki okuma komisyonları tarafından okunup “görülmüştür”
damgasına rağmen bu tür mektupların engellenmesine yönelik herhangi bir tedbir
almayı düşünüyor musunuz? BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Sayın Bakanım,
başka soru yok. Buyurun. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım teşekkür ederim. Sayın Yalçın,
yönelttiği soruda “İzleme kurullarına yapılan müracaatlardan asılsız çıkanların
oranı nedir?” diye sordunuz sanıyorum, değil mi? RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Evet. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Yanlış anlamamışım. “Bununla ilgili,
eğer asılsız çıktığı saptanmışsa herhangi bir işlem yapıldı mı?” Bu konularla
ilgili arkadaşlarımızın bana verdiği bilgiye göre, mahallî cumhuriyet
savcılıkları şikâyetleri adli ve idari yönden araştırarak gerekli işlemi
yapıyorlar. Bakanlığımızda herhangi bir bilgi şu an için mevcut değil. Yani,
izleme kurullarının raporlarını Adalet Bakanlığında takip etmekle görevli
arkadaşlarımızın bana ulaştırmış oldukları bilgi bu. Bunun dışında şu anda
bizde mevcut olmayan bir bilgi varsa, bu bilgiyi de temin ederek Sayın Yalçın’a
yazılı olarak daha teferruatlı bir bilgi verme hakkımızı mahfuz tutuyoruz. İkinci bir soru
sordu, ancak onu tam tespit edemedim Sayın Yalçın… RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Efendim, müracaatların kaçı cezaevi koşullarına ilişkindir, kaçı
değildir? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Evet “Bu müracaatların kaç tanesi cezaevi
koşullarının uygun olmadığıyla ilgilidir?” dediniz. Bu konuyla da ilgili
elimizde şu anda sizi tatmin edecek bir bilgimiz yok. İzin verirseniz, bunu da
araştırarak size yazılı olarak takdim edelim. Sayın Büyükataman, terör örgütü üyesi olmak ve Türk Ceza
Yasası’nın ve Terörle Mücadele Yasası’nın ilgili maddelerini ihlal etmesi
nedeniyle ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına çarptırılan ve şu anda da
cezası infaz edilmekte olan Şemdin Sakık ile ilgili bir soru yönelttiniz ve bir gazete
haberinden bahsederek benim malumatım olup olmadığını sordunuz. Evet, o gazete
haberini ben de görmüştüm. Bunun üzerine yapmış olduğum araştırmada, Şemdin Sakık’a kendi parasıyla
bir dizüstü bilgisayar alması konusunda izin
verildiği ve bunun da 57’nci Cumhuriyet Hükûmeti
döneminde Adalet Bakanlığı yapan Sayın Türk zamanında yapıldığı ve infazının
yapıldığı bölümün hemen yanında bir kütüphane olduğu, ancak bu bilgisayarının İnternete bağlı olmadığını, benim Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünden aldığım bilgilerden
öğrendim, yani bizim idaremizce, cezaevi yönetimince bu kişiye verilmiş
herhangi bir dizüstü bilgisayar söz konusu değil,
kendi imkânlarıyla temin etmiş ve İnternete de bağlı
değil. Ama, kütüphanede çalıştığı, işte kitap hazırlığı içerisinde olduğuna
dair bilgiler aldık. Cezaevi ve oradaki infazla ilgili düzenlemelerimize aykırı
bir husus saptanamamıştır. Yani, bu işlemin bizim ceza infaz sistemiyle ve bu
konudaki düzenlemelerle ilgili bir sorun teşkil etmediği, ilgili arkadaşlar
tarafından bize intikal etmiştir. Yani bundan haberim vardı. Böyle bir bilgiyi
sizlerle sorunuz üzerine paylaşma imkânı buldum. Sayın Buldan… İSMET BÜYÜKATAMAN
(Bursa) – Sayın Bakan, bir sualim daha var, onu dikkate almadınız:
Cezaevlerindeki bütün mahkûmlar aynı haklara sahip midir? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Kural olarak sahiptir efendim. Eğer,
davranışlarıyla cezaevi yönetimince bu tür imkânlardan yararlanması mümkün
görünmeyenler hariç, kural olarak böyle bir imkâna sahiptir. KAMER GENÇ
(Tunceli) – O zaman hapse atmanın ne anlamı var Sayın Bakan! ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Buldan, tehdit mektuplarından bahsetti.
Bununla ilgili kim, ne zaman, bir tehdit mektubunu nerede, kime ulaştırmış?
Dolayısıyla, teferruatlı bir bilgiye sahip değilim. Beni bu konuyla ilgili daha
geniş şekilde bilgilendirirseniz, Bakanlığıma düşen bir görev varsa o görevi yerine
getiririm. Şu bilgiyi daha sonraki aşamada değerlendirelim, gerekirse bu konuda
daha teferruatlı, yazılı cevap veririz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakanım. Sayın Zeydan, sisteme girmişsiniz, çok az bir süre var, soru mu
sormak istiyorsunuz? RÜSTEM ZEYDAN
(Hakkâri) – Evet, vakit varsa… BAŞKAN – Buyurun. RÜSTEM ZEYDAN
(Hakkâri) – Sayın Başkanım teşekkür ediyorum. Aracılığınızla
Sayın Bakanıma bir soru tevdi etmek istiyorum: Bu tutukevlerindeki izleme
kurulları raporları -zaman anlamında arz ediyorum- ne kadar sürede
Bakanlığımızca değerlendiriliyor? Bu değerlendirme neticesinde gerek cezaevi
yönetiminden sorumlu olan arkadaşlar ve gerekse tutuklu bulunan veya mahkûm
olan vatandaşlara yönelik, tabii, hukuki yaptırım anlamında sayısal bir döküm
var mıdır elinizde? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Sayın Bakanım… ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, bu konudaki raporlar
Bakanlığımızda günlük olarak takip edilmekte ve değerlendirilmektedir. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, madde üzerinde dört adet önerge vardır. Önergeleri
geliş sıralarına göre okutup, aykırılık durumlarına göre işleme alacağım. Buyurun. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
46 sıra sayılı yasa tasarısının 3. maddesindeki “salt çoğunluğu” ibaresinin
“üçte bir çoğunlukla” biçiminde değiştirilmesini saygılarımla arz ederim. Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN – Diğer
önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
46 S. Sayılı Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı’nın 3. maddesi ile; 4681 sayılı Kanunun 7.
Maddesinin 2. fıkrasında geçen “iki” ibaresi yerine “üç” olarak yapılan
değişiklik yerine “ayda bir” ibaresinin yer alması şeklinde değişiklik
yapılmasını arz ederiz.
BAŞKAN – Diğer
önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
46 sıra sayılı Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 3’üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim. İsa
Gök Mersin Madde 3 – 4681
sayılı Kanunun 7 nci maddesinin ikinci fıkrasında
geçen “iki” ibaresi “bir” olarak, üçüncü fıkrası ise aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir. “İzleme kurulu,
asıl üye sayısının salt çoğunluğuyla toplanır. Yedek üyeler de her toplantıya
çağrılır ve toplantı yeter sayısının hesabında dikkate alınır ancak asıl üye
sayısının toplantı yeter sayısını sağlaması halinde raporların kabulü için
yapılacak oylamaya katılmazlar. Toplantı sırasında asıl üye sayısı itibariyle
salt çoğunluğun eksikliği durumunda en kıdemliden başlamak üzere yedek üyeler
de oylamaya katılır.” BAŞKAN – En
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım. Buyurun. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
46 sayılı Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin kanun Tasarısı ile değişikliği öngörülen 4681
sayılı yasanın 7. maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ederiz.
“İzleme Kurulları
asıl üyelerin salt çoğunluğu ile toplanır. Salt çoğunluğun sağlanamaması
halinde kıdem sırasına göre yedek üyeler toplantıya katılır. Raporlar üye tam
sayısının salt çoğunluğu ile kabul edilir.” BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılamıyoruz efendim. BAŞKAN – Evet,
gerekçeyi okutuyorum. MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) – Konuşacağım. BAŞKAN –
Konuşacaksınız. Önerge sahipleri
adına, buyurun. MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Dün akşamdan
beri, ceza infaz kurumları ve tutukevleri izleme komisyonları yasasında
değişikliği tartışıyoruz. Şimdi, nedir izleme komisyonu? Bugün, hem dünyada
birçok ülkede hem de Türkiye’de Adalet Bakanlığının denetimi altında olan,
cezaevi savcısının, müdürünün, ikinci müdürünün, diğer görevlilerin bulunduğu
ceza ve tutukevlerinde bazı sorunlar yaşanmıştır. Tarihte, her ülkede, bugün,
çağdaş dediğimiz Avrupa’da bile bu tür sorunlar cezaevlerinde yaşanıyor. Şimdi,
izleme komisyonu hem dünyada hem Türkiye’de neden kuruluyor? Devletin
denetiminde olan cezaevlerinde yaşanan sorunların bağımsız kurullarca, sivil
toplum örgütlerince denetlenmesi hem bu sorunların çözümlenmesi hem de tüm
kamuoyuna güven verilmesi üzerine kurulur. Ancak biz, bu yasayı başından beri,
1’inci maddeden başlayarak, CHP’nin de önerdiği bizim katıldığımız, barodan bir
yetkilinin, yine bizim önerdiğimiz Türk tabipler odalarından birer yetkilinin
verilmesi kabul edilmedi. Sadece bir tane kadının bulunma zorunluluğu
getirildi. Bunu da olumlu buluyoruz ancak bu yeterli değil, yasayı
karşılamıyor. Yine, 2’nci madde
de, izleme kurullarının üç ayda bir toplantı yapması, dört ayda bir rapor
yazması şeklinde bir düzenleme kabul edildi. Peki, değerli
milletvekilleri, cezaevlerinde yaşanan sorunlar önemli sorunlardır, acil
sorunlardır ve anında müdahale edilmesi gereken sorunlardır. Üç ayda bir
toplanan, raporunu da Bakanlığa ve diğer kurullara dört ayda bir veren kurulun
belirttiği sorunlar, bu kadar süre bekleyebilir mi? Yani, neden bu izleme
yapılıyor? Yaşanan sorunların, sıkıntıların çözümü için. Şimdi, en son
maddeye geldik. CHP’li değerli milletvekili arkadaşımız bu konudaki düşüncesini
dile getirdi. Biz de şunu söylüyoruz: Sayın Başkan “En aykırı önerge.” dedi.
Şimdi, 5 asıl üye var; bu 5 asıl üyenin salt çoğunluğu 3’tür. Bununla toplantı
yapılacak. Hadi diyelim ki, kurulların toplantısının aksamaması için bu
yapıldı, ancak raporların yazımı için bu izleme kurulunun salt çoğunlukla
toplandığı üye sayısının salt çoğunluğuyla rapor yazılıyor, yani 2 üye ile. Değerli Bakanımız
burada belirtti dün akşam, dedi ki “Bu kurullarda avukatlar, tabipler,
mühendisler, yine, muhasebeciler ve emekliler var; emekli savcılar, hâkimler.
Peki, değerli arkadaşlar, bu rapor yazıldığı zaman bir mühendis ve bir
muhasebecinin yalnız bulunduğu ve o raporu yazdığını düşünün. Bu rapor, cezaevinde
yaşanan ve iyi izlenmesi gereken, Bakanlığa ve diğer kurullara da bildirilmesi
gereken rapor ne kadar gerçekleri yansıtacak? NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) – Mühendisin yazdığı rapor geçerli değil mi yani? MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Devamla) – Şimdi, hem biraz önce konuşan arkadaşlar hem dün akşam bu
konuda düşüncelerini dile getiren arkadaşlar, hatta Hükûmet
yetkilisi ve AK Parti Grubundan arkadaşlar da avukatların ve tabiplerin bu
komisyonlarda olmasının çok önemli olduğunu dile getirdi. Elbette, mühendisler de
rapor yazabilir, muhasebeciler de rapor yazabilir. Ama, biz diyoruz ki,
cezaevlerinde yaşanan sorunlar adli sorunlardır, hukuka aykırı sorunlardır, bir
işlemin yerine getirilmemesidir; bunu bir avukat olmadan, oradaki darp, işkence
veya benzeri uygulamaları bir doktor olmadan, komisyon bunların dışındaki
kişilerle nasıl rapor yazabilir? Biz, burada
“aykırı” denilen gerekçede şunu söylemişiz: Tamam, salt çoğunlukla komisyon
toplantı yapsın, ama yine salt çoğunlukla, en az 3 kişiyle de rapor yazsın. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Karabaş, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun efendim. MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu kadar önemli bir yasa maddesini
tartışırken, aslında, burada konuşma yapan her arkadaş cezaevlerindeki durumun,
geçmişte yaşananların bundan sonra da doğru bir şekilde izlenmesinin önemli
olduğunu dile getirdiler. Bizler de, diyoruz bu yasa çok önemli. Ama, 1’inci ve
2’nci madde ve Hükûmetin önerdiği şekliyle 3’üncü
madde aynı şekilde geçti mi -ki, geçiyor, öyle
gözüküyor- bu madde beklentileri karşılamayacak, cezaevindeki sorunlar devam
edecek, halktaki kaygılar da sürecektir. Hepinize saygılar
sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Karabaş. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, bir yanlış anlaşılmaya sebebiyet vermemek için,
Sayın Karabaş’a da ifade ediyorum, bu önerge, ilgili maddeyi toptan
değiştirdiği için, yani en muhalif önerge olması anlamında, “Aykırı önerge”
tabiri kullanılmıştır. Bu bir teknik terimdir, onu bilgilerinize sunuyorum. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) – Başkan, kabul edenleri saysaydın. BAŞKAN – Diğer
önergeyi okutuyorum: Buyurun. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
46 sıra sayılı Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 3’üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim. İsa
Gök Mersin Madde 3 – 4681
sayılı Kanunun 7’nci maddesinin ikinci fıkrasında geçen “iki” ibaresi “bir”
olarak, üçüncü fıkrası ise aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “İzleme kurulu,
asıl üye sayısının salt çoğunluğuyla toplanır. Yedek üyeler de her toplantıya
çağrılır ve toplantı yeter sayısının hesabında dikkate alınır ancak asıl üye
sayısının toplantı yeter sayısını sağlaması halinde raporların kabulü için
yapılacak oylamaya katılmazlar. Toplantı sırasında asıl üye sayısı itibariyle
salt çoğunluğun eksikliği durumunda en kıdemliden başlamak üzere yedek üyeler
de oylamaya katılır.” BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılamıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılamıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın
Gök, konuşacak mısınız? Buyurun. İSA GÖK (Mersin)
– Sayın Başkan, değerli üyeler; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Şimdi, değerli
milletvekilleri, bu önergemi, ben, on gün kadar önce Başkanlığa arz etmiştim.
Arz ederken de bir formülasyonla arz etmiştim
Başkanlığa. Bu formülasyonu, bire birde anlattığım
hangi parti olursa olsun, tüm milletvekili arkadaşlarım, son derece mantıklı,
tutarlı ve olması gereken olarak bulmuşlardı ama şimdi, oylamada bakacağım,
bire bir görüşmelerin, Genel Kurulda, grup başkan vekilleri arkasındaki
oylamasını kontrol edeceğim şimdi, ona bakacağım. Şimdi, bu
önergedeki en hassas nokta, az önce arz etmeye çalıştığım, kurulların
toplantılarının iki aydan üç aya çıkarılması değil, asgari toplantı süresinin,
bir aya indirilmesi, bir rutine bindirilmesi. Bu, son derece önemlidir. Bunu,
lütfen, dikkatle düşünün. İkincisi ise formülasyondur.
Kanun’da geçen, tasarıya da gelen, salt çoğunluk toplantısı ve 5 sayısı
olmadığında yedek üyelerin çağırılması, realitede bir uyumsuzluk yaratıyor,
realitede. Baro yönetimlerinde aynı şeyi yaşıyoruz, olumlu yeter sayısını
bulamıyoruz, üye bekleniyor, telefonlara çağırılıyor, buna gerek yok. O yüzden,
dedim ki formülasyonumda: Yedek üyeleri toplantıya
çağıralım, toplantıya iştirak etsinler, salt çoğunluğu asil üyeler
oluşturuyorlarsa yedek üyeler oylamaya katılamazlar. Formülasyondaki
amacım, toplantının mutlaka gerçekleşmesi ve mutlaka karara gitmesi, yani Hükûmetin tasarısının ruhuna tamamen bağlı bir formülasyon bu aslında. Farkı var, 3 kişiden de kaç kişi -1
ve 2 kişi, kaç kişi- gelirse toplantıya çağırılması, bir farklı gözün oluşması.
Ben, önergemi
açıklamaya çalıştım. Oy verirken, özellikle hukukçu olmak, benim için önemli
ortak bir donedir. Konuştuğum arkadaşların bire birde verdikleri hakkın şu anda
nasıl gerçekleşeceğini merak etmemden dolayı dikkat edeceğim. Saygılarla arz
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte
olan; 46 S. Sayılı Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı’nın 3. maddesi ile;
4681 sayılı Kanunun 7. Maddesinin 2. Fıkrasında geçen “iki” ibaresi yerine “üç”
olarak yapılan değişiklik yerine “ayda bir” ibaresinin yer alması şeklinde
değişiklik yapılmasını arz ederiz. Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın
Buldan, gerekçeyi mi okutayım, konuşacak mısınız? PERVİN BULDAN
(Iğdır) – Gerekçe okutulsun. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 46 S. Sayılı Ceza
İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı’nın 3.maddesi ile; Kanunun 7. Maddesinin 2.
Fıkrasında İzleme Kurullarının en az ayda bir toplanmasının düzenlenmesi Kurul
çalışmalarının önemi ve sistematiği açısından gereklidir. Aksi halde kurullara
verilen yetki ve sorumluluk gereği gibi açığa çıkmayacaktır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
46 Sıra Sayılı yasa tasarısının 3. maddesindeki “salt çoğunluğu” ibaresinin
“üçte bir çoğunlukla” biçiminde değiştirilmesini saygılarımla arz ederim. Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın
Genç, buyurun. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Sayın Başkan, bir
tutumunuzu dile getirmek istiyorum. Biraz önce, 2’nci maddede dediniz ki:
“Sekiz önerge verilmiştir, yedisini 87’nci maddeye göre işleme koyacağım.” Ben
de yerimden kalktım, “Sayın Başkan, 87’nci maddede, yalnız milletvekilleri yedi
önerge verebilir, ama her grubun, Komisyonun ve Hükûmetin
de önerge verme hakkı var.” dedim, siz benim bu talebime karşı cevap
vermediniz. Sizden rica ediyorum: Bir milletvekili yerinden kalkıp size bir şey
sorduğu zaman, menfi veya müspet, onun cevabını verin. BAŞKAN – Sayın… KAMER GENÇ
(Devamla) – Bir dakika… Ben sözümü bitireyim, ondan sonra siz şey edersiniz. BAŞKAN – Peki,
sizden sonra konuşayım ben. KAMER GENÇ
(Devamla) – Evet. Dolayısıyla,
bakın, sizden önce, bu hafta bir hanımefendi çok mükemmel bu Meclisi yönetti.
Kendisine çok çok teşekkür ediyorum ve hanımların
yönetim konusunda ne kadar kabiliyetli, ne kadar nitelikli kişiler olduğunu
gösterdiler. (CHP sıralarından alkışlar) İşte, Türk kadınını kara çarşafa
sokmaya çalışanlar bundan dilerim ki ders alırlar. ABDÜLHADİ KAHYA
(Hatay) – Konuyu devamlı çarpıtıyorsun! KAMER GENÇ
(Devamla) – İkinci bir şeyim Bakana karşı. Şimdi, biraz önce bir milletvekili
arkadaşımız, eski bir mahkûma dizüstü bilgisayar
verildiğini, bunun niye verildiğini soruyor. Şimdi, hükûmette, idarede devamlılık ilkesi gereği, Bakanın, ya bu cezaevi mevzuatına uygundur veya aykırıdır demesi
lazım. Ama bahsetti, “Efendim, bunu Sayın Hikmet Sami Türk…” Yani, o soruyu
soran ilgili partinin iktidarda bulunduğu hükûmet
zamanında verildiğini belirtmek istedi. Buna gerek yok. (AK Parti sıralarından
gürültüler) AHMET YENİ
(Samsun) – Tamam da, ne var? FEVZİ ŞANVERDİ
(Hatay) – Niye rahatsız oluyorsunuz? KAMER GENÇ
(Devamla) – Efendim, gerek yok. Eğer yasalara, mevzuata aykırı vermişse,
burada, bakan onu geri alır; vermemişse “Arkadaşım, verilen bu şeyde yasaya
aykırılık yoktur.” der, geçer gider. Yani, bu kurnazlıkları yapmayalım; hükûmeti, yönetimi usule uygun yapalım. Ben size bir
şeyler öğrenesiniz diye söylüyorum; yoksa, beni hiç ilgilendirmez. Bakın,
samimi söylüyorum, bunlar hoş şeyler değil. Yani, ille, benden önce… Yani,
kötülük de yapmamış ki, sizden önceki bakan keyfî bir işlem yapmamış ki. İşte,
ne kadar azılı gangster de olsa, ne kadar azılı mahkûm da olsa, cezaevine
girdiği zaman Türkiye Cumhuriyeti devletinin koruması altına girmiştir ve
Türkiye Cumhuriyeti devletinin kanunlarında getirilen masuniyet ve koruma
hakkından yararlanır. Bunları böyle ifade etmemiz lazım. Şimdi, önergemde,
ben “salt çoğunluk” yerine, “üçte 1” diyorum, daha rahat toplanması için
söylüyorum. Ben, aslında bu
cezaevleriyle çok ilgilendim, işte, cezaevleri alt komisyonunda da bulundum,
hakikaten birçok yere gittim. Mesela, işte, burada, son zamanlarda hakikaten
cezaevi ve tevkifevlerinde çalışan bürokrat
arkadaşlarımızın çok kaliteli, çok nitelikli ve çok tarafsız bir görev
yaptığını ve kendilerine de teşekkür ettim. Ayrıca da, infaz
koruma memurlarının da durumunun düzeltilmesi lazım. En azından polisler
seviyesindeki bir ücretin verilmesi lazım. Burayı cazip hâle getireceğiz ki,
buralar cazip bir hâle gelirse, oraya daha nitelikli, daha bilgili, daha
kültürlü insanlar başvurur ve dolayısıyla, o meslek grubu cazibeli olur, bu
cezaevlerinde de bir daha işkence meseleleri söz konusu olmaz. Ama, cezaevinde
tabii ki, çok değişik insan kitlesiyle karşılaşan infaz koruma memurları -onlar
da insan- hele ekonomik yönden de sıkıntı içinde olurlarsa, o zaman daha
objektif davranmazlar, kötü muamele de yapabilirler. Ama bizim istediğimiz, bu
kurumda artık işkencenin sıfır noktasında olması lazım. Özellikle bu
cezaevlerinden cezaevlerine nakledilirken bazı uzamalar oluyor, işte sıkıntılar
oluyor. Bunların daha pratik hâle getirilmesi gerektiğine inanıyorum. Bir de,
cezaevlerinin dış koruması jandarmaya ait ve hakikaten jandarmanın da büyük bir
kadrosu bu işlerle uğraşıyor. Bence, buna bir çare… Artık teknoloji çok
ilerledi, teknolojik imkânlardan yararlanmak suretiyle bu cezaevlerinin dış
korumalarını jandarmadan alıp Adalet Bakanlığı içinde, daha bu konuda, işte
infaz koruma memurları mesleğini cazip hâle getirecek, iyi eğitecek bir kadro
oluşturmak suretiyle bu kurumu daha rahat, daha objektif, daha saygın, daha iyi
hizmet edebilecek bir hüviyete kavuşturabiliriz. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Genç, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. KAMER GENÇ
(Devamla) – Biz, tabii, geçmişte büyük olaylar oldu, cezaevlerinde büyük
ölümler oldu. Hatta bir anımı anlatayım: Ben F tipi cezaevlerine gittim. F tipi
cezaevinde tek hücrede kalan bir vatandaş kendisini yakmış. Ben hastanede
ziyarete gittim, “Yahu, Kamer Bey, hele şu telefonu getir bana. Benim kendimi
yaktığımı benim liderim biliyor mu bilmiyor mu, kendisine telefon edeyim.”
dedi. Bakın, insanların
nasıl bir hâletiruhiye içinde olduğunu, ben bunları
kendi gözümle gördüm. Tabii, zamanım da çok olmadığı için, F tipi cezaevlerinin
kurulmasının aşamalarını… Orada, işte 150-160’a yakın açlık ve ölüm oruçlarında
giden çok gençler oldu. Bunlar olmalı mıydı, olmamalı mıydı… Yani, onlar tabii,
çok büyük, hazin üzüntüler. Bir daha o tip olayların olmaması dileğiyle,
kanunun hayırlı olmasını diliyorum. Saygılar
sunuyorum. BAŞKAN – Sayın
Genç, teşekkür ederim. Saygıdeğer
arkadaşlarım, Sayın Genç’in kimi takdir edip, takdir etmeyeceği bizim yetkimiz
dâhilinde olan bir husus değildir. Takdir hususlarını yüzlerine de
söyleyebilir, başka şekilde de ifade edebilir. O kendisine aittir, o hakkı
saklıdır, kimsenin hakkına bir tecavüzde bulunamayız. Yalnız, burada
arkadaşlarımla da istişare ettim, buradaki husus şu: Biraz önce bir gruba
mensup olan milletvekili arkadaşlarımızın önergesini okuttum. Arkadaşlarımızın şu
ana kadar bu Tüzük maddesini yorumlamaları, yani Başkanlık Divanı olarak, yedi
tane önerge işleme konuluyor. Eğer, daha sonra herhangi bir gruba mensup
milletvekillerinin önergesi bu şekilde verilmişse, önceki önergelerden başka
bir gruba ait olan, milletvekillerine ait önergelerden bir tanesi çekiliyor.
Ama Sayın Genç, onu diğer konularda olduğu gibi farklı yorumluyor.
Yorumlayabilir, o hakkı saklıdır. Benim ona diyeceğim bir husus yoktur, ama her
yorum mutlaka doğrudur anlamını taşımaz. KAMER GENÇ (Tunceli)
– 87’nci maddeyi açın okuyun. BAŞKAN – Bu
husustaki uygulama bu şekildedir. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Hayır, öyle değil. BAŞKAN – Bunu
bilgilerinize sunuyorum. Sanki, yüksek
sesle bir şeyler ifade edildiği zaman, öyle doğruymuş da, başkaları yanlış yapıyormuş
gibi bir havayı kabul etmemiz mümkün değil. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, şu anda çalışma süremiz belirlendiği şekilde
dolmuştur, tamamlanmıştır. Sözlü soru
önergeleri ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için 20 Kasım 2007
Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum. Sizlere ve
bizleri izleyen vatandaşlarımıza hayırlı akşamlar, hayırlı hafta sonları
diliyorum. Kapanma Saati :19.03 |
|