DÖNEM: 23                             CİLT: 4                     YASAMA YILI: 2

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

19’uncu Birleşim

13 Kasım 2007 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.-Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Türk Telekom’da devam eden greve ilişkin gündem dışı konuşması ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, kaçak hayvancılığa ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

3.- Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak’ın, GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığının kuruluş yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

 

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Çeşitli İşler

1.- Genel Kurulu teşrif eden Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres ve Filistin Ulusal Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas’a Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denilmesi

B) Önergeler

1.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/3)

2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Özpolat’ın, İçişleri Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/4)

3.- Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay’ın, Anayasa Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/5)

C) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve 23 milletvekilinin, madde bağımlılığının nedenlerinin, boyutlarının ve etkilerinin araştırılarak mücadele edilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/39)

2.- Balıkesir Milletvekili A. Edip Uğur ve 23 milletvekilinin, bitkisel yağlar, zeytin ve zeytinyağı sektöründe yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/40)

3.- İstanbul Milletvekili Halide İncekara ve 22 milletvekilinin, uyuşturucu bağımlılığının toplum üzerindeki etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/41)

 

V.- SÖYLEVLER

1.- İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres’in Genel Kurula hitaben konuşması

2.- Filistin Ulusal Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas’ın Genel Kurula hitaben konuşması

 

VI.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Gündemdeki sıralama ve çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesi ile 13/11/2007 Salı günkü birleşimde sözlü sorulardan sonra, diğer denetim konularının görüşülmeyerek, kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine ve 14/11/2007 Çarşamba günü sözlü soruların görüşülmemesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

 

VII.- SEÇİMLER

A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- Anayasa ve İçişleri Komisyonlarında açık bulunan üyeliklere seçim

B) Komisyonlara Üye Seçimi

1.- (10/1, 4, 5, 7, 9, 10, 11, 13, 14, 15, 16, 17) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi

 

VIII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) Sözlü Sorular ve Cevapları

1.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, kuraklık kapsamına alınan illere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/10) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

2.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, çiftçilere yapılan “kuraklık yardımı”na ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/19) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

3.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, işsiz ziraat mühendislerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/147) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

4.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, kuraklıktan etkilenen ayçiçeği üreticilerinin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/161) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

5.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, kuraklıktan etkilenen sebze ve meyve yetiştiricilerinin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/162) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

6.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, TMO’nun fındık alımına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/164) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

7.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, kuraklıktan etkilenen çiftçilerin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/167) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

8.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, fındık üreticilerinin alacaklarının ödenmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/168) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

9.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, sulama kooperatiflerinin borçlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/170) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

B) Yazılı Sorular ve Cevapları

1.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, Samsun’daki sel mağdurlarına yapılacak yardıma ve SHÇEK’de barınan bir öğrencinin durumuna ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/102)

2.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, Bartın’da katı atık bertaraf tesisi ihtiyacına ilişkin sorusu ve  Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/274)

3.- Adana Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, orman sınırları dışına çıkarılan arazilere ilişkin sorusu ve  Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/276)

4.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, TRT yapımlarının kiralanması ve satılmasına (7/279),

TRT lojmanlarına (7/280),

- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, TRT yapımlarının kiralanması ve satılmasına (7/281),

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı

5.- Bursa Milletvekili Onur Öymen’in, bir İsrail uçağının Türk hava sahasını ihlal ettiği iddiasına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın cevabı (7/282)

6.- Adana Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, turizm yatırımı amacıyla tahsis edilen hazine ve orman arazilerine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/306)

7.- Muğla Milletvekili Ali  Arslan’ın, Güvercinlik Köyü yeni arıtma tesisi projesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/307)

8.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, okulların fiziki alt yapı ve donanım eksikliğine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/311)

9.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Antalya’da yeni açılan bazı liselerin sorunlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/315)

10.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, ilköğretim okullarının sınıflarındaki Türk bayrağına ilişkin sorusu ve  Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/316)

11.- Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, ortaöğretim sınav sistemindeki değişikliğe ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/317)

12.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, Bartın’daki bazı okul binalarının güçlendirilmesine ilişkin sorusu ve  Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/318)

13.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, İstanbul’da depreme karşı çürük raporu verilen ilköğretim okullarına ilişkin sorusu ve  Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/320)

14.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, sözleşmeli öğretmenlerin özlük haklarına ve sözleşmelerine ilişkin sorusu ve  Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/321)

15.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, sözleşmeli öğretmenlerin özlük haklarına ilişkin sorusu ve  Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/322)

16.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, kuraklıktan zarar gören çiftçilere (7/335),

- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, kuraklıktan etkilenen zeytin üreticisine destek verilip verilmeyeceğine (7/336),

- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, kuraklığın tarım sektörüne etkilerine (7/337),

- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, damızlık sığır ithalatına (7/338),

-Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, Bursa Sığır Yetiştiricileri Birliğinin süt ve buzağı teşviklerini ne zaman ödeyeceğine ve Bursa’nın kuraklıktan etkilenen iller kapsamına alınmamasına (7/339),

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

17.- Bursa Milletvekili Onur Öymen’in, Bursa’nın havayolu ulaşımına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı (7/340)

18.- Bursa Milletvekili Onur Öymen’in, Bursa-İstanbul arasındaki deniz ulaşımına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı (7/341)

19.- Bursa Milletvekili Onur Öymen’in, Bursa ilinin demiryolu bağlantısı projesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı (7/342)

20.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, Gaziantep Havalimanına kargo terminali kurulup kurulmayacağına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı (7/343)

21.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, Bodrum’daki Torba kavşağı projesinin tamamlanmamasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı (7/349)

22.- Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/378)

23.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Habur Sınır Kapısında bazı nakliye araçlarına ayrımcılık yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/380)

24.- Aydın Milletvekili Mehmet Fatih Atay’ın, Kuzey Afrika ülkelerinden ham zeytin ithali ile ilgili iddialara (7/381),

- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, dahilde işleme belgesi verilen firmalara (7/382),

- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, Çin’den ithal edilen oyuncakların denetimine (7/383),

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’in cevabı

25.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Roj Tv yayınlarına katılan milletvekillerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/384)

26.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, pratik İngilizce konuşma ve yöntemleri kursuna ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/397)

27.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, eğitim kurumlarında yapılan yönetici atamalarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/399)

28.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, bir müsteşar yardımcısı vekiline ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/400)

29.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, SSK emekli maaşlarındaki farklılığa ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/409)

30.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla yaptığı görüşmelere ilişkin sorusu ve  Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/411)

31.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Beşiktaş’ta SSK’ya ait bir arsanın satışına ve imar durumuna ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/435)

32.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Diyanet İşleri Başkanlığından naklen atanan personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı  Mustafa Said Yazıcıoğlu’nun cevabı (7/517)

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Kat Mülkiyeti Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/332) (S. Sayısı: 35)

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 14.03’te açılarak üç oturum yaptı.

Hakkâri Milletvekili Rüstem Zeydan, Doğu ve Güneydoğu illerindeki altyapı sorunlarına,

Mersin Milletvekili Behiç Çelik, Mersin ilinin Anamur ve Bozyazı ilçelerinde meydana gelen dolu afeti sonucu oluşan hasara,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün, Manisa Turgutlu Çal Dağı’ndaki nikel madeninin bölge ekonomisine etkilerine ilişkin gündem dışı konuşmasına, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler cevap verdi.

Kırklareli Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam ve 30 milletvekilinin, uyuşturucu kullanımının başta gençler olmak üzere toplumda yol açtığı olumsuz etkilerin araştırılarak uyuşturucu bağımlılığının ve kaçakçılığının önlenmesi için (10/36),

Bursa Milletvekili Ali Koyuncu ve 19 milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı üretimi ve ticaretinde yaşanan sorunların araştırılarak (10/37),

Konya Milletvekili Hasan Anğı ve 19 milletvekilinin, Konya Kapalı Havzası’ndaki su kaynaklarının karşı karşıya bulunduğu sorunların araştırılarak (10/38),

Alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres ile Filistin Ulusal Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas’ın 13 Kasım 2007 tarihli 19’uncu Birleşimde Genel Kurula hitaben birer konuşma yapma istekleri kabul edildi.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve Cumhurbaşkanınca bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderilen 8/5/2007 Tarihli ve 5654 Sayılı Nükleer Güç Santrallarının Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışına İlişkin Kanun’un (1/26) (S. Sayısı: 45) görüşmeleri tamamlanarak yapılan açık oylamadan sonra, kabul edildi.

İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Başkanın tutumu hakkında bir konuşma yaptı.

Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in konuşmasında, partisine,

İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın konuşmasında, bir muhalefet milletvekiline,

Sataştığı iddiasıyla birer açıklamada bulundular.

13 Kasım 2007 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 02.11’de son verildi.

                                                   Eyyüp Cenap GÜLPINAR

                                                             Başkan Vekili

    Fatma SALMAN KOTAN                                                                Murat ÖZKAN

                    Ağrı                                                                                      Giresun

                Kâtip Üye                                                                                Kâtip Üye

                                                          II. - GELEN KÂĞITLAR                  No: 27

9 Kasım 2007 Cuma

Tasarılar

 

1.- Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/446) (Plan ve Bütçe  ile Millî Savunma Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.11.2007)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında Savunma Sanayi İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/447) (Millî Savunma ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.11.2007)

Tezkereler

1.- Hatay Milletvekili Gökhan Durgun’un; Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi  (3/215) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.11.2007)

2.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici’nin; Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/216) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.11.2007)

3.- Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis’in; Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/217) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.11.2007)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bursa Demiryolu Projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/179) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2007)

2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ın bazı ilçelerinde TOKİ’nin konut yapıp yapmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/180) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2007)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, Bulgaristan göçmenlerinin konut alma şartlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/563) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2007)

2.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, madencilik faaliyetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/564) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2007)

3.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Çin’den ithal edilen tekstil ürünlerine ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad Tüzmen) yazılı soru önergesi (7/565) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2007)

4.- İzmir Milletvekili Recai Birgün’ün, Emniyet Teşkilatı çalışanlarının özlük haklarının iyileştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/566) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/10/2007)

5.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, kamu kurumlarının indirimli akaryakıt alımlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/567) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/10/2007)

6.- Erzincan Milletvekili Erol Tınastepe’nin, Türkiye’de faaliyet gösteren Barzani’yle bağlantılı şirketlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/568) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2007)

7.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Tekel’in makina alımındaki usulsüzlük iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/569) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2007)

8.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, AB’nin mali yardım aracı fonlarının kullanımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/570) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2007)

9.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, TOKİ’den ihale alan bir şirketin Kozan esnafını mağdur etmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/571) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2007)

10.- İzmir Milletvekili Abdurrezzak Erten’in, İzmir’de bazı mali ve sosyal verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/572) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2007)

11.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Uras’ın, Balıkesir ve Çanakkale’deki maden arama çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/573) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2007)

12.- Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın, Antalya Konyaaltı Plajının kullanım hakkına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/574) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2007)

13.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Torbalı İlçesinin adliye binası ihtiyacına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/575) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2007)

14.- Edirne Milletvekili Rasim Çakır’ın, emeklilerin sendikalaşmasına yönelik düzenleme çalışmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/576) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2007)

15.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Belek ormanlarının turizm amaçlı tahsisine ve orman yangınlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/577) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2007)

16.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Muğla’da yangın mağduru köylülerin desteklenmesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/578) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2007)

17.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Muğla’nın bazı köylerinde tarım alanlarının yanmasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/579) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2007)

18.- İzmir Milletvekili Abdurrezzak Erten’in, sözde Ermeni soykırımı iddialarını kabul eden ülkelere ve Ermenistan sınır kapısına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/580) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2007)

19.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, Belçika’da terörü protesto eden Türk vatandaşlarına yapılan polis müdahalesine ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/581) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2007)

20.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın, terörü protesto gösterilerinde alınan önlemlere ve bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/582) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2007)

21.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Iğdır’da iki çocuğun buldukları bombanın patlamasıyla hayatlarını kaybetmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/583) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2007)

22.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bingöl’deki bazı yollara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/584) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2007)

23.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Tema Vakfı Konya Şubesine Atatürk anıtına çelenk koyma izni verilmemesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/585) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2007)

24.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa’da tiyatro duyurularının yapıldığı panolara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/586) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2007)

25.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Belek ormanlarının turizm amaçlı tahsisine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/587) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2007)

26.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, vergi borcu bulunan mükelleflerin banka hesaplarına haciz konulmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/588) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2007)

27.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Konyaaltı sahil düzenlemesi ve kullanım hakkı konusundaki protokolün iptaline ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/589) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2007)

28.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, vergi borçlarının tahsili için banka hesaplarına haciz konulmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/590) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2007)

29.- Tokat Milletvekili Orhan Ziya Diren’in, pompaj sistemiyle içme suyu sağlanan köylere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/591) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2007)

30.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, vergi borçları nedeniyle banka hesaplarına haciz konulan mükelleflere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/592) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2007)

31.- Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, Balıkesir Lisesinin kapalı spor salonuna ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/593) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/10/2007)

32.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, İzmir’deki bir ilköğretim okulu yönetimiyle ilgili iddialara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/594) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2007)

33.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul’da okullarda öğle yemeği verilmesinin yasaklanmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/595) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2007)

34.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, ortaöğretime geçiş sistemindeki değişikliklere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/596) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2007)

35.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bingöl-Kiğı’daki öğretmen açığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/597) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2007)

36.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bingöl-Adaklı’daki öğretmen açığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/598) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2007)

37.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bingöl’deki öğretmen açığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/599) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2007)

38.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Torbalı İlçesinin eğitim alanındaki bazı ihtiyaçlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/600) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2007)

39.- Samsun Milletvekili Suat Binici’nin, doktorların geçici görevlendirilmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/601) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2007)

40.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, Edirne Göğüs Hastalıkları Hastanesinin taşınmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/602) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2007)

41.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Çin’den ithal edilen tekstil ürünlerinde kimyasal madde bulunduğu iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/603) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2007)

42.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, İzmir’deki bazı hastanelerin çeşitli ihalelerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/604) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2007)

43.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Torbalı İlçesindeki sağlık yatırımlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/605) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2007)

44.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, sağlığa zararlı ithal ürünlere karşı tüketicinin bilinçlendirilmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/606) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2007)

45.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Kabacakırı Organize Sanayi Bölgesinin yer seçimine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/607) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2007)

46.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in, hayvancılıktaki destekleme ödemelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/608) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2007)

47.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Muğla’nın bazı köylerinde tarım ve zeytinlik alanları yanan köylülerin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/609) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2007)

48.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Muğla’da orman yangınlarından etkilenen köylülerin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/610) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2007)

49.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, yasadışı balık avının kontrolüne ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/611) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2007)

50.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Karayolları Genel Müdürlüğünün bir dolgu imar planına verdiği görüşe ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/612) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2007)

51.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Diyanet İşleri Başkanlığı personeline ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Said Yazıcıoğlu) yazılı soru önergesi (7/613) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2007)

                                                           12 Kasım 2007 Pazartesi                   No: 28

Tasarılar

1.- D-8 Üyesi Ülkeler Arasında Gümrük Konularında Çok Taraflı İdari Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/448) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.11.2007)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bahreyn Krallığı Hükümeti Arasında Askeri İş Birliğine Dair Çerçeve Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı (1/449) (Millî Savunma ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.11.2007)

3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Kaçakçılığın Tespiti ve Önlenmesine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/450) (İçişleri; Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.11.2007)

4.- Uzman Jandarma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/451) (Millî Savunma ve İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.11.2007)

Teklifler

1.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/49) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2007)

2.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/50) (Adalet Komisyonuna)  (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2007)

3.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/51) (Adalet Komisyonuna)  (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2007)

4.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Büyükşehir Belediyesi Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/52) (Plan ve Bütçe ile İçişleri  Komisyonlarına)  (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2007)

5.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; 5302 Sayılı İl Özel İdaresi Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/53) (İçişleri Komisyonuna)  (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2007)

6.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/54) (Plan ve Bütçe Komisyonuna)  (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2007)

7.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; 2464 Sayılı Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/55) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2007)

8.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; İl Özel İdaresi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/56) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2007)

9.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; 4071 Sayılı 3 Mart 1340 (1924) Tarihli ve 431 Sayılı Kanunla Hazineye Kalan Taşınmaz Mallardan Bazılarının Zilyedlerine Devri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/57) (Adalet ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)  (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2007)

10.- İstanbul Milletvekili Bayram Meral ve 22 Milletvekilinin Emekliler ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşması Hakkında Kanun Teklifi (2/58) (Adalet ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2007)

11.-Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; Karşılıksız Çek ve Protestolu Senetler ile Kredi ve Kredi Kartları Borçlarına İlişkin Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Kayıtlarının Dikkate Alınmaması Hakkında Kanun Teklifi (2/59) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji  Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.11.2007)

12.- İzmir Milletvekili Mehmet Tekelioğlu’nun EXPO 2015 İzmir Yönlendirme Kurulu’nun Her Türlü Mali Faaliyetleri ve Bunların Denetimine Dair Usul ve Esaslar Hakkında Kanun Teklifi (2/60) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji; Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.11.2007)

                                                               13 Kasım 2007 Salı                        No: 29

Meclis Araştırması Önergeleri

1.-  Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve 23 Milletvekilinin, madde bağımlılığının nedenlerinin, boyutlarının ve etkilerinin araştırılarak mücadele edilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/39) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/11/2007)

2.- Balıkesir Milletvekili A. Edip Uğur ve 23 Milletvekilinin, bitkisel yağlar, zeytin ve zeytinyağı sektöründe yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/40) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/11/2007)

3.- İstanbul Milletvekili Halide İncekara ve 22 Milletvekilinin, uyuşturucu bağımlılığının toplum üzerindeki etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/41) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/11/2007)

13 Kasım 2007 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 19’uncu Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Konuşma süreleri beşer dakikadır. Hükûmet bu konuşmaya cevap verebilir. Hükûmetin cevap süresi de yirmi dakikadır.

Gündem dışı ilk söz, Türk Telekom’da devam eden grevle ilgili söz isteyen Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’a aittir.

Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Türk Telekom’da devam eden greve ilişkin gündem dışı konuşması ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; malumlarınız, Türk Telekom’da ilan edilen grev yaklaşık bir ayını doldurmak üzere. Bu konu üzerinde gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Türk Telekom’da yaşanan bu greve Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bigâne kalamayız, kalmamalıyız. Gelişmeleri kaygıyla ve endişeyle yakından izliyoruz. Kuşkusuz, grev bir yasal haktır ve çalışan için kutsaldır. Ancak toplumun ve hayatın her alanını çok yakından ilgilendiren Telekom, haberleşme konusunda yaşanan bu grev hepimizi çok yakından ilgilendirmektedir.

25.680 Telekom çalışanını, aileleriyle birlikte yaklaşık 100 bin kişiyi, kendi kaderine terk edemeyiz. Yaklaşan kış şartlarında bu insanların, ülkemize ve Telekom’a yıllarca hizmet etmiş olmanın karşılığında, bu sahipsizliği ve yalnızlığı hak etmedikleri kanaatindeyim.

Türk Telekom çalışanları, kurumun tarihinde ilk defa greve gitmektedir. Dolayısıyla bu grevin sebeplerine toplumca saygı gösterilmesi, üzerinde durulması gerektiği kanaatindeyim. Bana göre bu grev, Telekom çalışanlarının ve onların örgütlü gücü olan sendikanın, işverenle inatlaşması ve bir meydan okuması değildir. Bana göre bu grev, Telekom’un yeni sahipleri, özelleştirilen, bir anlamda yabancılaştırılan Telekom’un yeni sahiplerinin Telekom çalışanlarını da özelleştirmek kastı ve niyetiyle, çıkmaza giren toplu iş görüşmeleri sonucunda ilan edilmek mecburiyetinde kalınan bir grevdir. Dolayısıyla Telekom grevinde, özellikle işverenin bu yaklaşımına da Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bigâne kalamayız.

Biliyorsunuz, toplu iş görüşmelerinde kapsam dışı-kapsam içi ayrımı yapılarak, kapsam dışında kalan işçilerin sayısının artırılması ve bir ayrı statüde muameleye tabi tutulması, işveren tarafından ısrarla istenmiştir. Kapsam dışının anlamı, sendikasız bir çalışmayı, grev ve lokavtsız bir iş hayatını öncelikleme veya bu anlamda çalışmayı düzenleme niyetini ifade eder. Grevli ve lokavtlı iş hayatı, demokrasimizin çok değerli bir kazanımıdır ve bu kazanım, toplumca bedeli ödenmiş bir kazanımdır. Bunu çok önemsiyorum, çok değerli buluyorum ve Meclisimizin, iş hayatımızın, işçilerimizin, çalışanlarımızın bu kazanımına sahip çıkmasını da önemsiyorum.

Bu arada, söylenmesi gereken bir husus, bu grev süresince Telekom altyapısında meydana gelen ve sabotaj olduğu iddia edilen birtakım gelişmelerdir. Bunların da kabul edilemeyeceğini ifade ediyorum. Ancak bu olaylardan Türk işçisinin sorumlu tutulmasını, suçlanmasını da kabul etmek mümkün değildir. Bizim işçimiz, ekmek yediği kaba hıyanet etmeyecek kadar asaletlidir.

Değerli milletvekilleri, temennim, bu grevin hemen bitirilmesidir. İşçiden yana bir tavır konarak bu grevin bitirilmesidir. Bu noktada Hükûmete büyük sorumluluk ve görev düşmektedir. Hükûmetimiz, daha önce örneklerinde görüldüğü gibi, işçi ile işveren arasında, sendika ile işveren arasında, işçiden yana bir tavır ortaya koyarak, adaletli, olması gereken, doğru bir yaklaşımla ara buluculuk yapmalıdır ve bu Telekom grevi, daha büyük tahribatlara… Özellikle altyapıda, onarım hizmetleri durmak üzeredir; iletişim, haberleşme, altyapıdaki bu arızalardan dolayı büyük zarar görmektedir. Bu, toplumun, ülkenin ortak malı olan bu konuda Hükûmetimizin seyirci kalması kabul edilebilir bir tavır değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Değerli milletvekilleri, gündem dışı konuşma maksadım, Telekom grevine dikkatinizi çekmek ve bu noktada, Hükûmetimizin, bir aya ulaşan bu süreci bitirmeye özel bir gayret göstermesini talep etmektir. Bu sebeple, tez zamanda, Telekom grevinin, işçiden yana bir düzenlemeyle… Çünkü sebep, işçinin maaşlarına zam talebi değildir. İşçi, uzun yılların getirdiği bir müktesep olarak oluşan hakkını korumak, iş yerlerinde kapsam içi-kapsam dışı ayrımıyla iş barışının, çalışma barışının zarar görmesine engel olmak için greve çıkmıştır, yoksa ücret zammıyla ilgili işverenle sendika arasında aşılamayacak bir mesafe kalmamıştır. Ama, özellikle sosyal haklar ve iş tanımı, işçi tanımı konusunda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Şandır, ek sürenizi de vermiş bulunuyorum.

Çok teşekkür ediyoruz.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Ben de çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan, uyarmadığınız için devam ettim.

Bu grevin bir an önce bitmesini diliyor, temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakan… (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakikadır.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Sayın Başkan, değerli üyeler; gündem dışı, Telekom greviyle ilgili, Sayın Şandır’ın konuşması üzerine söz almış bulunuyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Türk Telekom bir buçuk asırlık süre içerisinde Türkiye'nin haberleşme hizmetini büyük bir başarıyla vermiş ve değişen, gelişen teknolojiye kendisini de adapte ederek 1990’lı yılların ortalarından itibaren PTT ve Telekom diye yolunu ayırmıştır. Posta hizmetleri PTT’de kalırken, haberleşme hizmetleri de Telekom’la devam etmiştir. Tabii, Türk Telekom’un 1994 ve 2004 yılları arasında geçen on yıllık süre içerisinde çok çeşitli serüvenlerden geçtiğini hepimiz biliyoruz. Özelleştirme girişimleri, iptaller… Ve bu süreç içerisinde, maalesef, Telekom kan kaybetmeye devam etmiş, yapılması gereken yatırımlar yapılamamış, bilgi iletişim sektöründeki teknolojik gelişimlere ayak uydurulamamıştır. Ancak, 2003 yılından, göreve geldiğimiz yıllardan itibaren başta hukuki düzenlemeler olmak üzere sektörün serbestleşmesine yönelik adımları birer birer attık ve 2004 yılından itibaren de telekom sektöründe Türk Telekom’un elinde bulunan ses tekelinin de sona ermesiyle birlikte, telekomünikasyon sektörü tamamen rekabete açık hâle geldi ve bunu takiben de, bildiğiniz gibi, Telekom’un yüzde 55 hissesi, blok hâlinde, hisse devri şeklinde satıldı ve Telekom, yeni bir ortakla yeni bir döneme girmiş oldu. Tabii, bu safahatı çok fazla anlatmak istemiyorum, bununla ilgili çok detay var. Ancak, bugünlerde gündemimizde olan Türk Telekom greviyle ilgili düşüncelerimizi bu vesileyle sizlerle ve vatandaşlarımızla paylaşmak istiyorum.

Esasen hisse devrinden sonra Türk Telekom’un statüsü tamamen Türk Ticaret Kanunu’na göre çalışan bir şirket konumuna gelmiş, Bakanlığımızla ilişkisi sadece sektörel anlamda sorumlu olan bir bakanlıkla sınırlı hâle gelmiştir. Buna rağmen, sendika ile işveren arasında beş ayı aşan bir süreden beri devam eden görüşmelerin tıkanması üzerine tarafımıza davet gelmiştir. Türk-İş Genel Başkanı ile biz, görüşmelerde bir anlaşma zemini bulmak için taraflarla uzun uzadıya görüşmeler yaptık. 15 Eylül günü yapılan en son görüşmelerde, çok uzun, yarı geceyi aşan bir süreye kadar görüşme devam etmiş, büyük oranda da anlaşma sağlanmıştır.

Anlaşma, esas itibarıyla, ücretlerde yapılması gereken artırımlar olarak ön plana çıkmış ve bu konuda da işverenle sendika işçi temsilcisi bir noktada buluşmuştur. Ancak, bilahare, yeni işe alınanlar, kapsam konusu ve hafta sonu esnek çalışma talepleri konusunda anlaşmazlık devam etmiş ve bir türlü bu konuda bir mutabakata erişilememiştir. Dolayısıyla, 16 Eylül sabahı grev başlamıştır ve bu grev hâlen devam etmektedir.

Tabii, Sayın Şandır’a şunu söylemem gerekiyor: Kamu kuruluşlarında “kapsam içi” ve “kapsam dışı” yeni ihdas edilen bir şey değildir, Türk Telekom’da yıllardan beri uygulanan bir sistemdir. Esasen, başka KİT’lerimizde de böyle bir uygulama mevcuttur. Bu uygulama Türk Telekom’un yeni statüsüyle vuzuha gelmiş gibi bir anlam çıkardım. Bunu düzeltmek istiyorum. Personel yapısında, statüsünde, yeni ortaklık yapısında hiçbir değişiklik yapılmamış ve tamamen, personel hakları koruma altına alınmıştır. Hiçbir personelin mağdur olmaması için gereken her türlü yasal düzenleme, idari düzenleme yapılmıştır.

Tabii, şimdi burada kimseyi suçlamak durumunda  değiliz. Ama, bir vakıayı, bir hakikati de paylaşmamız lazım: Türk Telekom’da grevin başlamasıyla ilgili andan itibaren, on beş dakika sonra, Mersin’de, bir fiber optik kablosu kesilmiş -merkeze 35 kilometre mesafede- ve haberleşme sistemi inkıtaya uğramıştır. Tabii, olaylar bununla sınırlı değil. Bugüne kadar rapor edilen arıza sayısı 400’ün üzerindedir. 269 saha dolabı tahrip edilmiştir. Sonuç: Ankara’da 1 kişi tutuklanmış, Gaziantep’te 40 kişi gözaltında, Diyarbakır’da 11 kişi gözaltında, Hatay’da 1 kişi hakkında dava açılmış, Erzurum’da 1 kişi hakkında savcılık soruşturması, İstanbul’da 1 kişi hakkında savcılık soruşturması, Yalova’da 7 kişi hakkında savcılık soruşturması devam ediyor.

Bunları kim yaptı? Bilemeyiz. Ben, bunu işçiler yaptı falan demiyorum. Ama kim yaparsa yapsın, neresinden bakarsak bakalım bunun kabul edilir bir yanı yok. Her şeyden önce, kamu malına zarar vermeyi bir tarafa bırakalım, kendi iş yerine zarar vermeyi bir tarafa bırakalım, bu milletin, vatandaşın haberleşme, iletişim hakkını bir şekilde kesintiye uğratmaya hiç kimsenin hakkı ve salahiyeti olmamak gerekir. Bu konuda gayet tabii ki, yargıda olay gün ışığına çıkacaktır. Şu kadarını söylemek istiyorum -misafir devlet başkanlarımız var, onlar Genel Kurulumuzu onurlandıracak- demek istediğim şudur Sayın Şandır, değerli milletvekilleri: Bu grevin olmaması için, taraf olmamama rağmen, elimden gelen her türlü katkıyı yaptığıma inanıyorum. Birçok grevlerde araya girip uzlaştırdığım hâlde, Bakanlığım ilgili sektöründe olan bir iş yerinde bunu başaramamanın üzüntüsünü de yaşıyorum. Ancak, bu grevin neden yapıldığı, neden anlaşma sağlanamadığı da kimse tarafından izah edilememektedir. Her neyse, olan oldu, geçen geçti, yapmamız gereken şey çok basit: Sendika Başkanı beni aradı, bu konuda tekrar destek talep etti. Ben de arkadaşlara gerekli telkini yaptım -işveren tarafına- ve bunlar bir araya gelerek -hatta bir araya da geldiler-bundan sonra bu görüşmeleri devam ettirmek suretiyle bu işi de tatlıya bağlayacaklar, bunu ifade etmek istiyorum.

Son söz şunu söylemek istiyorum: Her şeye rağmen, grevin devam etmesine rağmen, vatandaşın haberleşmesinin, kurumların haberleşmesinin herhangi bir ciddi sıkıntıya maruz kalmadan sağlanabilmesi için grev dışı personel ve hatta greve iştirak etmeyen personelin fedakârca çalışması sayesinde normal arıza ölçülerinde bu “Sabotaj” dediğimiz olayların da derhâl giderilmesi dâhil olmak üzere yapımı gerçekleşmiş ve Türkiye’de yüz elli yıllık geleneği olan Türk Telekom bu tür olumsuzluklara rağmen hizmetini aksatmadan devam ettirmeyi başarmıştır.

Ben herkese teşekkür ediyorum. Bu konuda katkısı olan tüm Telekom çalışanlarına huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Onların bu hizmet anlayışı, vatandaşa hizmet yönündeki duyarlılığını sizlerle bu vesileyle paylaşmak istiyorum.

Gayet tabii ki grev bir hak arama yoludur. Ancak, grev, asla ve asla hizmetin aksaması, kamu malına halel gelmesi gibi bir sonuç doğurmamalıdır. İşveren de aynı sorumlulukta işçi temsilcileriyle oturup iş yerinin geleceği, milletin hizmetinin güvenliği için elinden gelen katkıyı sağlamalıdır.

Konuyu gündeme getirdiğiniz için ve bu açıklamaları sizlerle, Telekom çalışanlarıyla paylaşma fırsatı verdiğiniz için bir kez daha teşekkür ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum.

Sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Çeşitli İşler

1.- Genel Kurulu teşrif eden Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres ve Filistin Ulusal Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas’a Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denilmesi

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’ün resmî konuğu olarak ülkemizi ziyaret etmekte olan İsrail Devlet Başkanı Sayın Şimon Peres ile Filistin Ulusal Yönetimi Başkanı Sayın Mahmud Abbas, Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Köksal Toptan’ın refakatinde, şu anda Meclisimizi teşrif etmişlerdir. Kendilerine yüce Meclisimiz adına “Hoş geldiniz” diyorum. (Ayakta alkışlar)

Sayın milletvekilleri, Sayın Peres ve Sayın Abbas’ı Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında birlikte görmekten büyük kıvanç duyduğumuzu ifade ediyor, bu beraberliğin dünyamıza barış getirmesini diliyoruz.

Genel Kurulun 8 Kasım 2007 tarihli 18’inci Birleşiminde alınan karar gereğince, konuşmalarını yapmak üzere İsrail Devlet Başkanı Sayın Şimon Peres’i kürsüye davet ediyorum.

Buyurun Sayın Peres. (Alkışlar)

V.- SÖYLEVLER

1.- İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres’in Genel Kurula hitaben konuşması

İSRAİL DEVLET BAŞKANI ŞİMON PERES – Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Filistin Yönetimi Başkanı, Sayın Meclis Başkanı, saygıdeğer Meclis üyeleri; Parlamentonuzda bulunmaktan büyük kıvanç ve huzur duyuyorum. Parlamentonuz geçmişte tarih yazmış ve ilerisi için tarih yazmaya devam edecektir.

Kemal Atatürk “Kendi hayatlarımızda mutluluğa ulaşmanın tek yolu, kendimizin değil, bizden sonra geleceklerin çıkarlarını gözetmektir.” demiştir. Türkiye, son yüzyılda bir devrim yaşadı, eski bir imparatorluktan güçlü bir cumhuriyete dönüştü. Geçmişe gömülen bir varlıktan, kendisi, bölge ülkeleri, onların dinleri ve başka dinlerden halklar için, İsrail’in tanrısı ile İsmail’in tanrısının yıkım değil hayat tanrısı olduğunun kanıtladığı yeni bir gelecek yaratan bir varlığa dönüştü.

Yahudi halkının, sizlerin ülkesi, insanları ve kültürü ile ilişkileri çok eski ve köklüdür. Benim milletim, tıpkı sizinki gibi, binlerce yıla yayılan bir tarih hafızasına sahiptir. İnanç, hafıza ve umut Yahudi halkının var oluşunun temelleridir. Büyük acılar çekerek yaklaşık iki bin yıl oradan oraya savrulduktan sonra anavatana dönmüş olmak bunun delilidir. Biz hatırlayan bir milletiz. Biz, halkımızın başına büyük bir felaket geldiğinde, atalarınızın atalarımıza nasıl el uzattığını hatırlıyoruz. İspanya Kralı İspanya’da yerleşik Yahudi toplumunu, Hristiyan inancını benimsemek ya da İber Yarımadası’ndan kovulmak arasında imkânsız bir tercih yapmaya zorlayan bir karar yayınlandığında, Yahudilerin çoğu sürgünü seçti. Fakat, Avrupa ülkelerinin çoğu onları kolları açık beklemiyorlardı. Sadece İstanbul’daki “Yüce Kapı” toplu olarak göç etmelerine ve Osmanlı İmparatorluğu topraklarında yerleşmelerine geçit verdi. Burada kendi manevi hayatlarını sürdürebilecekleri ve inançlarına göre dinlerini uygulayabilecekleri hoşgörülü bir yuva buldular.

İspanya’dan gelen Yahudiler Türkiye’de ilk matbaayı kurduklarında, bilge Sultan II. Bayezid’den şu övgüyü aldılar: “Ferdinand’ın akıllı bir kral olduğu nasıl söylenebilir ki! Kendi ülkesini daha fakir bizimkini ise daha zengin yaptı.”

Ben buraya şiddet içeren dinî aşırılık dalgalarının kendi modern kıyılarını yalamasına izin vermeyen dost ve aydınlık İslam kültürü Türkiye’ye takdirlerimizi ifade etmeye geldim. Türkiye, felsefe, sanat, bilim, mimari ve insan yaratıcılığının tüm alanlarına büyük katkısı olmuş İslam medeniyetinin görkemini temsil etmektedir.

Türkiye bugün de İslam kültürünün onurunu tahrik, nefret ve terör vasıtasıyla onun gerçek imajını bozmaya çalışanlara karşı en ön sırada korumaya devam etmektedir. Türkiye’nin takip ettiği yolu çepeçevre bir uyum yaratma vasıtası olarak görüyoruz. Diğer taraftan İran -saklamayacağım- diğerleri üzerinde kendi hegemonyasını kurmayı amaçlamaktadır. Türkiye inanca, İran endişeye yol açmaktadır.

Bu nedenle Türkiye hem Orta Doğu hem de Avrupa için gereklidir. Benim görüşüme göre Avrupa’nın Türkiye’ye ihtiyacı Türkiye’nin Avrupa’ya ihtiyacından daha az değildir. İsrail halkı adına sizlerin ve halkınızın rolünü ve görevini saygıyla selamlıyorum.

Saygıdeğer Meclis üyeleri, buraya Filistinliler ile aramızda bir barış anlaşması yapma çabalarına katkıda bulunmak ve Suriye’den Yemen’e kadar tüm bölgede barış imkânlarının araştırılması için fikir alışverişinde bulunmak, sadece dinlenilmek değil, dinlemek için geldik. Terörü kınama konusunda birleştik. Terörün ahlaki bir temeli yoktur. Terör, bir yıkımdır ve mesajı kandır. Biz hep birlikte terör tehlikesinden kurtulmak ve bölgemize yeni bir ufuk açmak istiyoruz. Çünkü bilim ve teknoloji vasıtasıyla da bölgemizi yoksulluk ve düşmanlıktan kurtarabiliriz.

Türkiye, Gazze Şeridi’nin terör dehşetinden ve ateşlenen füzelerden kurtarılmasına, kaçırılan İsrail askerlerinin iadesine ve 1,5 milyon Filistinlinin normal hayatlarına dönmesine de katkıda bulunabilir. Füzeler sökülür, askerler geri döner ve Gazze ve komşuları sükûnetle tanışırlar.

Türkiye’nin, mevcut liderliği altında, siyasi barışın tesisi ve ekonomik, yerel ve bölgesel barışın inşası için en iyi imkânlarını kullanmaya hazır olması çok önemlidir.

Sayın Meclis üyeleri, İsrail devletinin bu anlaşmazlığa son vermeye kararlı olduğunu beyan etmek istiyorum. Barış, İsrail devletinin çıkarlarının başında gelmektedir. Filistin halkına ve kendisiyle Başbakanımız arasında güvene dayalı bir ilişki oluşturmuş, etkileyici bir lider olan Sayın Mahmut Abbas başkanlığındaki seçilmiş liderliğine saygı duymaktayız. Bu güven ilişkisi, Türkiye’nin saygıdeğer Cumhurbaşkanı ve Başbakanı ile İsrail liderliği arasında mevcut karşılıklı güven ve saygı ile aynı şekilde siyasi sürece büyük katkıda bulunacaktır.

Türkiye, Annapolis Konferansında bir ortak olacaktır. Annapolis, bir açılış toplantısı değildir, bir gösteri hiç değildir. Tarafların bir barış anlaşmasının derinliğine inecekleri ve ona bir yön, çerçeve ve ivme verecekleri, üzerinde uzlaşılmış bir nirengi noktasıdır.

Bu, tarihî bir başarısızlık hâline dönüşmemesi gereken tarihî bir fırsattır. Farklı dualar okusak bile, gözlerimiz aynı semaya, aynı Orta Doğu vizyonuna çevrilidir. Burada, tüm taraflarca saygı duyulan ve üç kıtayı birbirine bağlayan Türkiye kendi eşsiz katkılarını yapabilir.

Bu siyasi ufuk, İsrail devletinin yanı sıra bir Filistin devletinin kurulmasına yol açacaktır. Demokratik İsrail devletinin yanı başındaki demokratik, bağımsız, refah içinde bir Filistin devleti, hepimize zarar veren düşmanlık ve terörün son bulmasını mümkün kılacak ve gereksiz savaşlarda toprağın mahvolmasını, suyun zehirlenmesini, havanın kirlenmesini ve kaynakların ziyan edilmesini önlemiş olacağız.

Barış geçici bir menfaat değildir, kalıcı bir amaçtır; savaş gibi tek taraflı olamaz, umut gibi çok taraflı olmalıdır.

Saygıdeğer Meclis üyeleri, yeni bir yola giden üç ortaklı bu toplantının bir eşi daha yoktur tarihte. Bu yeni bir umut birleşimidir.

Umuyorum ki bu sabah üzerinde görüştüğümüz Ankara Forumu ve programı barış için kalıcı bir rüzgâr estirecek ve bu rüzgârı sadece zirve toplantılarında değil, halklar arasında hissedilecek bir barışa dönüştürmek için ekonomik bir enerji yaratacaktır; terör yerine kalkınma ve bilim ve teknolojinin mane-vi mirasımıza zarar vermeyecek büyük bir potansiyel yarattığı yeni bir çağa açılan bir kapı olacaktır.

Bu platformu, Filistin halkının Lideri -bizdeki adıyla- Abu Mazen ile paylaşmaktan mutluyum, kendisi barışa doğru yönelen büyük bir kişiliktir. Oslo Anlaşması’nı, Washington’da Beyaz Saray’ın çimenleri üzerinde yapılan bir törende; o, Filistin halkı, ben de İsrail adına beraber imzaladık. Bu anlaşma, Orta Doğu’daki rutuni değiştirdi. Çünkü ilk defa halkların barışa doğru ilerleyeceği bir yol yarattı. Bu yol zor ve engellerle dolu olmakla birlikte bugün de iki halk için iki devlet çözümüne ulaşmak için kararlıyız: Filistin halkı için Filistin devleti, Yahudi halkı için Yahudi devleti.

Burada bu yol üzerinde yeni bir safhayı yaşıyoruz. Bu eşi görülmemiş tabloda, Türkiye, kendi sistemini yaratmış olan bu büyük ülke, bu tarihî süreçte, siyasi barış ile ekonomik barışın, gelenek ve bilimin birleştirilmesine eşsiz bir katkıda bulunarak aktif bir manivela görevini üstlenmektedir. Türkiye artık hem ortak hem de yapımcıdır, hem global bir mimar hem de yerel bir mühendistir.

Türkiye ile İsrail arasındaki çok gelişmiş stratejik ve ekonomik çıkarlar, yılda milyarlarca dolara ulaşan karşılıklı ticaret hacmi ve nihayetinde siyasi ve stratejik ilişkilerimiz aramızdaki cesur, gelişen ve yararlı iş birliği için mükemmel ve istikrarlı bir temel teşkil etmektedir. Daha az önemli olamayan bir diğer boyut ise iki halk arasındaki “vatandaş-halk-insan” seviyelerindeki ilişkilerdir. Ülkenizin güzel insanları, kültürü, doğası ve geniş sahilleri İsrail halkının kalbini kazanmıştır. Bunun en açık ifadesi yüz binlerce İsrailli turistin her sene ve her mevsimde tekrar tekrar Türkiye’ye gelmesidir.

Türk vatandaşlarının sekiz yıl önce başlarına gelen deprem felaketinde İsrail’in yardımlarını takdirle kabul ettiklerini ve Türk halkının İstanbul’daki “Neve Shalom” ve “Beit İsrael” sinagoglarına dört yıl önce yapılan kanlı saldırıları derinden kınadıklarını biliyorum. Teröre karşı mücadelede, bazı nüanslar olsa da, ortak bir kaderi paylaşıyoruz.

Ekselansları, ülkenizin şanlı geçmişinin büyük geleceği için sadece bir önsöz teşkil ettiğini düşünüyorum. Yahudi halkı ile Filistin halkının tarihlerinin de barış içindeki İsrail devleti, Filistin devleti ve tüm bölge için parlak bir geleceğe işaret ettiğine inanıyorum. Gerçek dostluk, azim ve kararlılıkla, Doğu Akdeniz havzasındaki halklar, dinler ve toplumlar arasındaki uzlaşma, kardeşlik ve ortaklık için çalışacağız.

Büyük Türk şairi Cahit Sıtkı Tarancı’nın samimi sözlerini çok severim:

“Memleket isterim

Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;

Kuşların, çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim

Ne başta dert ne gönülde hasret olsun;

Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Memleket isterim

Ne zengin fakir ne sen ben farkı olsun;

Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Memleket isterim

Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;

Olursa bir şikâyet ölümden olsun.”

Türkiye, İsrail ve bütün bölge halkları arasındaki dostluk anlaşması çok yaşasın! Tanrı dostluğumuzu daim etsin!

Teşekkür ediyorum.

Sağlıklı ve güçlü kalın. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Peres.

(İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres, Filistin Ulusal Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile tokalaştı.) (Alkışlar)

(İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı ile tokalaştı.) (Alkışlar)

BAŞKAN - Şimdi de konuşmalarını yapmak üzere Filistin Ulusal Yönetimi Başkanı Sayın Mahmud Abbas’ı kürsüye davet ediyorum.

Buyurun Sayın Abbas. (Alkışlar)

2.- Filistin Ulusal Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas’ın Genel Kurula hitaben konuşması

FİLİSTİN ULUSAL YÖNETİMİ BAŞKANI MAHMUD ABBAS – Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Köksal Toptan, değerli kardeşlerim, sayın milletvekilleri, muhterem hazırun; Yüce Allah’ın selam, rahmet ve bereketi hepinizin üzerine olsun.

Yüce Meclisinizi ziyaretimden ve sizlere hitap etmemize ilişkin nazik davetinizden büyük memnuniyet duyduğumu ifade ederek konuşmama başlamak istiyorum.

Yüce Meclisiniz sağlam demokrasinin kalesidir, fikrî ve siyasi çoğulculuğun hamisidir. Bu çoğulculuk bizim için Orta Doğu’da ve Arap bölgesi için ayrıca örnek oluşturmaktadır. Arzumuz, bundan esinlenerek yol alabilmektir.

Türkiye çıkarlarının partisel ve siyasi rekabetin üstünde tutulması, yönetimin barış içinde el değiştirmesi, yetkinin millete verilmesi hususunda Türkiye’nin sergilemiş olduğu uygar ve demokratik uygulaması, bölge halkları ve Filistin halkınca takdirle izlenmektedir. Türkiye, bu yüce Meclisiyle, cumhuriyetinin gücüne güç katarak idame ettirmiştir, vatandaşlarının, ayrı da olsa düşüncelerini zenginlik olarak kabul etmiştir.

Biz de Filistin’de demokrasinin yerleşmesini arzuladık. Seçimlere dayalı yeni bir siyasi sistemi oluşturmak istedik. Bu gayretlerimiz, bağımsızlık mücadelemizin bir parçasıdır. Aynı zamanda, bağımsız Filistin devletinin çekirdeği olsun istedik. Genel seçimler ve sandık aracılığıyla yönetimin el değiştirmesini ve yetkinin tamamen halka bırakılmasını istedik. Sizlerin uygulamasını takip etmeyi arzuladık. Ancak, üzülerek belirteyim, bu hedefe ulaşmak için, bütün gayret ve çabalarımıza rağmen, bazı uluslararası baskılara maruz kaldık. Ayrıca, siyasi ve ekonomik yaptırımlara ve ambargolara hedef olduk ve böylelikle, bu deneyimimizin başarısızlığa ulaşması için baskılara maruz kaldık. Ayrıca, içimizde de bazı güçler, demokrasi yolundaki gayretlere inanmadılar ve bunları reddettiler ve demokrasinin altyapısını oluşturan hukuki ve yasal düzenlemeleri de kabul etmediler. Kuvvete başvurma, siyasi ve askerî devrimlere daha öncelik verdiler ve böylelikle halka gidilmesini reddettiler. Uğraşmamıza rağmen, sizlerin de uygulamasını tatbik edemedik biz Filistin’de.

Sayın Başkanlar, değerli milletvekilleri; yüce Allah Türkiye’ye müstesna coğrafik konuma sahip bir yer bahşetmiştir. Basiretli liderleri, tarihin muhtelif dönemlerinde insanlığa birlik, beraberlik tablosu sunmuşlar, kültür ve siyasi köprü olarak Türkiye’nin görev ifa etmesini başarmışlardır. İnsanlık bunu görmüştür. Biz bu vesileyle Türkiye’ye takdirlerimizi sunuyoruz. Ayrıca, “Dinler Arası Diyalog” başlığı altında Türkiye’nin öncülüğünde başlatılan bu önemli uğraştan dolayı da takdirlerimizi sunmak istiyoruz.

Türkiye’nin bölgesel ve uluslararası düzeydeki etkinliğinin bilinci içindeyiz. Biz, Filistin’de kardeş ülke Türkiye ile siyasi ve ekonomik alanda gelişmekte olan ilişkilerimizin vardığı düzeyden memnuniyet duyuyoruz. Ayrıca, bu vesileyle, muhakkak huzurunuzda dile getirmem lazım; Filistin’e ve Filistin davasına olan desteğinizden dolayı muhakkak teşekkür etmek istiyorum. Filistin halkının iradesi, bağımsız Filistin Devleti’nin kurulması yönünde sürekli bizleri desteklemişsinizdir. Türkiye gerek İsrail-Filistin uyuşmazlığı gerekse Arap-İsrail uyuşmazlığına çözüm bulma yolunda etkin rollerde bulunacağına ve buna imkân olduğuna bizler inanıyoruz. Sizin rolünüz, uluslararası barışsever ülkelerin rolleri yanı sıra ve uluslararası kuruluşların desteğinin yanı sıra kesinlikle etkili olacaktır. Bizler bu günlerde,  Annapolis Uluslararası Barış Konferansı öncesinde, onun arifesinde yaşamaktayız. Hiç kuşkusuz, biz, itidalin ve bölgemizde barışın gerçekleşmesini arzuluyoruz. Münih toplantı sonuçlarında iki taraftan biri kazanacaktır, ya barış taraftarları, itidal tarafları ya da kuvvete başvuran, işgali devam ettiren ve savaş taraftarı olan kazanacaktır.

Bizler aynı kampta yer alıyoruz, Filistin ve Türkiye. Barışçı bir tutum izliyoruz, aşırıcılığı reddediyoruz, halklarımızın karşılaştığı güçlüklere ve zorluklara göğüs gerebilmemiz için barışçıl yolları izlemekteyiz.

Bütün bunlara ilaveten, kültürümüz ve inancımızın temelini oluşturan prensiplerimiz ve insani değerler, ılımlılığı, itidali, barışçı olmayı emretmektedir. İnsanlık arasında ayrım yoktur, insanlık eşittir. Başka bir ulusun halkına karşı düşmanca davranma, haksız yere zulmetme ve toprağını işgal etme, hiçbir zaman, ne insanlık kuralları ne de dinî inançlarımızla bağdaşmamaktadır. Bizler barış yolunda gerekli gayret ve çabayı devam ettiriyoruz. Hâlihazırda gayretlerimiz kesintisiz devam ediyor. Dörtlü komitenin çabalarını destekledik. Amerika Başkanı Bush’un girişimini ve kapsamlı barış yolunda, iki devletli esas üzerine kurulu çağrısını ve girişimini destekledik ve İsrail’in yanı sıra bağımsız bir Filistin devletinin oluşmasını öngörmektedir bu görüş. Amerika Dışişleri Bakanı Doktor Rice’ın hâlihazırdaki gayretlerini de destekliyoruz. Zira, bu gayretler bağlamında, 1967 yılında işgal edilmiş olan Filistin topraklarının tamamının İsrail işgalinden kurtarılması ve taraflar arasında uyuşmazlığa neden olan konulara çözüm bulunması öngörülmektedir. Bu müstesna fırsatın hafife alınması tehlikeli sonuçlar doğuracaktır veya bu fırsatın gerçekleşmesinin önüne engeller çıkarılması, dar bir açıdan bakılması olumsuz neticelere yol açacaktır veya hâlihazır durumun emrivaki olarak kabul ettirilmeye gayret edilmesi hiç kuşkusuz olumsuz neticelere yol açacaktır. Bu müstesna fırsatı, uyuşmazlık tarihinde bu müstesna fırsatı muhakkak değerlendirmemiz lazım, başarıya ulaşması için elden gelen gayreti sarf etmemiz gerekmektedir.

Biz daha önce müteaddit kereler belirttik, işgal, yerleşim yerlerinin genişletilmesi, duvar inşaatının devam edilmesi bölgede barışa ve güvene altyapı oluşturamayacağını belirttik. Bunun yanı sıra, 12 binden fazla Filistinli vatandaşımın tutukluluk hâlleri devam etmektedir, köyler ve kentler arasında yüzlerce barikatlara devam edilmektedir. Biz, Filistinli, İsrailli ve Arap, gelecek kuşakları tehdit ve savaşlardan arındırılmış bir gelecek diliyoruz. Filistin sorununun tüm yönleriyle çözüme kavuşması üzerinde dururken bölgedeki geniş kapsamlı barış çabalarını da unutmuyoruz. Bunlar, aynı zamanda bu çabalar Lübnan toprak sorunu ile işgal altındaki Suriye’ye ait Golan’ı da kapsaması gerekiyor, aynı zamanda sayıları 5 milyonu bulan Filistinli mültecilerin sorununa da köklü bir çözüm getirmesi gerekiyor. Dünya ve bütün ilgili taraflar Arap tutumunun şimdi bütün bölgeyi kapsayacak geniş kapsamlı bir barış için gerçek bir temel oluşturduğunu görmeli.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, İslam Konferansı Teşkilatı tarafından da yayınlanan kararlarla da desteklenen Arap barış girişimi, Arapların gerçek bir barışa hazır olduklarını göstermektedir; ki, Birleşmiş Milletler kararı, bildiğiniz üzere -1515 no.lu bu karar - Arap girişimini de içeriyordu ve aynı zamanda İslam konferansının da kabul etmiş olduğu bu Arap girişimi veyahut da diğer herhangi bir yol haritası projesini de -barışla ilgili olarak- bunların hepsini kabul etmekteyiz.

Böylece, bütün bölge ülkeleri arasında daha açık yeni ilişkiler için fırsat yaratılmış olacak. Bu girişim aynı zamanda bölgesel kalkınma projelerinin gerçekleşmesine de katkıda bulunacak ve yine aynı zamanda bölgesel kalkınma projelerini ve gelişmiş bir ekonomik iş birliğini sağlayacaktır. Girişim, ayrıca, gerginliğin temel sebebini ortadan kaldıracak.

Bilindiği üzere, bölgedeki gerginlik, şiddet ve peş peşe gelen savaşların arkasında da yine bu sebep yer almaktadır. Şüphesiz ki, Kudüs şehri istenilen barışta önemli bir yer tutmaktadır. Bu önemi sadece Filistin ve İsrailliler için değil, aynı zamanda her üç tek tanrılı dinler için de geçerlidir. Biz burada Doğu Kudüs’ün 1967 yılında işgal edilen topraklardan ayrılmaz bir parça olduğunu vurgulamak istiyoruz. Filistin devletinin Doğu Kudüs’ten başka bir başkenti olmayacağını da vurgulamak istiyoruz. Gelecekte Kudüs için çözüm getirecek İslam Konferansı’na üye kardeş ülkelerin katkılarını da memnuniyetle karşılayacağımızı bildiriyoruz.

Tabii, bu yapılırken bütün dinlerin haklarının korunması, bütün kutsal mekânlara geçişlerin serbest bırakılması ve dinî temele dayalı düşmanlık ve gerginlik yaratacak engellemelerden uzak kalınması da gerekiyor.

Bugün Kudüs’ün ambargo ve etrafına örülmüş olan duvarlardan dolayı çekmiş olduğu zorluklar, gerek Müslüman gerekse Hristiyan vatandaşların kutsal mekânlarını ziyaret etmelerine getirilen kısıtlamalar, tarihî ve kültürel dokusunun ve çok çeşitliliğinin ortadan kaldırılması için harcanan çabalar, bizim için ve bölgedeki bütün taraflar için işgalin sona erdirilmesi ve hoşgörü ile insani eşitliğin sağlanması için gerçek bir ölçü oluşturuyor.

Sayın Başkan, şüphesiz ki, sizler de bölgedeki bazı ülkelerde var olan durumlardan dolayı endişe duyuyorsunuz. Aynı zamanda iç çekişmelerin sona ermesi ve aynı zamanda kardeş Irak’ta barışın sağlanması ve kardeş Irak halkının içinde bulunduğu zor durumlardan kurtulması için, yine aynı şekilde Irak’ın bağımsızlığı ve toprak bütünlüğünün korunması ve barış için rolünün yeniden kazandırılması için gerekenin yapılmasını diliyoruz.

Biz aynı zamanda Lübnan’da barışın sağlanmasını temenni ediyor ve diliyoruz. Anayasal düzeni ile bağımsızlık ve demokratik deneyiminin korunmasını diliyoruz. Bunun için de biz, her zaman şunu vurguladık ki, Filistin halkı -ki bilindiği üzere geçici olarak Lübnan’da mülteci olarak bulunmakta ve vatanına dönmeyi ummaktadır- Lübnan devletinin rolünü desteklemeyi amaçlamaktadır ve ulusal topraklarındaki kontrolün sağlanması ve amaçlarının gerçekleştirilmesi, Lübnan’ın korunması ve halkının geleceği için çalışmaktadır.

Aynı zamanda şundan emin olunuz ki, değerli kardeşlerim, bizler geçmişte de çalıştık ve gelecekte de iç sorunlarımızın çözümü için çaba harcayacağız ve biz bunu yaparken demokrasiye bağlı kalacağız ve aynı zamanda, birlik ve hoşgörü içerisinde hareket edeceğiz. Burada şunu vurgulamak istiyoruz ki: Herhangi bir uzlaşı veya diyalog eğer bu askerî darbeye dayandırılıyorsa emrivaki olarak, bizim aramızdaki uçurumun daha da derinleşmesine yol açacaktır ve aynı zamanda bölünmelere yol açacaktır.

Ve ben bu değerli Parlamento önünde şunu vurgulamak istiyorum ki: Biz elimizi diyalog için uzatıyoruz. Sadece meşruluğa saygı gösterilsin ve darbeler kullanılmasın. Ve bilindiği üzere, bunların bir baskı aracı olarak ve pazarlık aracı olarak kullanılmaması gerekiyor.

Sizlere sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum; başta Sayın Parlamento Başkanına, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ekselanslarına ve Sayın Başbakana, aynı zamanda İsrail Devlet Başkanına ve değerli Parlamentonun bütün üyelerine, bize bu fırsatı tanıdığınız için, sizlerle bu konuşma fırsatını tanıdığınız için; aynı zamanda kardeş Türk halkına hitap etmemize yardımcı olduğunuz için; ki, bilindiği üzere, bizim, Türk halkıyla köklü tarihe dayalı bağlantılarımız, kardeşlik bağlarımız vardır.

Bu fırsatı bana verdiğiniz için sonsuz teşekkürlerimi sunarken, aynı zamanda Türkiye’deki kardeşlerimize şunu da vurgulamak istiyorum: Her Filistinli adına şunu vurguluyorum ki, biz sürekli size bakacağız ve sizin deneyiminizi izleyeceğiz, demokratik deneyiminizi, yapılanmada ve aynı zamanda değerli siyasi çalışmalarınızı izleyeceğiz ve biz sizin deneyiminizden yararlanıp örnek alacağız.

Tekrar buluşmak üzere sizlere sonsuz teşekkürlerimi, sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Abbas.

(Filistin Ulusal Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres ile tokalaştı.) (Alkışlar)

(Filistin Ulusal Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas, Divan Üyesi Yusuf Coşkun, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın ile tokalaştı.) (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, İsrail Devlet Başkanı Sayın Şimon Peres ile Filistin Ulusal Yönetimi Başkanı Sayın Mahmud Abbas, Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Köksal Toptan’ın refakatinde Genel Kuruldan ayrılmaktadırlar. (Ayakta alkışlar)

Sayın milletvekilleri, birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.01

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.20

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 19’uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Sayın milletvekilleri, Çevre ve Orman Bakanı Sayın Veysel Eroğlu, sözlü sorular kısmının 2, 3, 12, 20 ve 42’nci sıralarındaki soruları; Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker, sözlü sorular kısmının 1, 6, 24, 38, 39, 41, 44, 45 ve 47’nci sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir.

Sayın Bakanların bu istemlerini, sırası geldiğinde yerine getireceğim.

Gündem dışı ikinci söz, kaçak hayvancılık hakkında söz isteyen Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüt’e aittir.

Buyurun Sayın Öğüt.

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, kaçak hayvancılığa ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; kaçak hayvancılıkla ilgili söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, ülkemizde yaşayan insanımızın yüzde 33’ü köylü. Yani 25 milyon insanımız köylü fakat bütçeden ayrılan pay yüzde 2. Yani 222,3 milyar YTL’lik bütçeden ayrılan pay yüzde 2. Böyle olunca, gerekli şekilde hayvan üretimi yapılmayınca, kaçak hayvan, kaçak et gelmeye başladı ülkemize. Beş yıldır da bunun mücadelesini veriyorum ama başaramadık. Romanya’dan, Bulgaristan’dan gemilerle kaçak et geliyor, İran ve Irak sınırından kaçak hayvan geliyor. Bu kaçak hayvan gelmesiyle ilgili çeşitli defalar da çıktım burada konuştum. Tedbirler alınmaya başlandı ama yetmiyor, yetmedi. Ama bunun üzerine, tam Kurban Bayramı arifesinde, Kurban Bayramı’na girerken, köylünün malını satmasının tam arifesinde Tarım Bakanlığı bir genelge yayınladı. Bu genelgeye göre, altı aydan büyük hayvanlara küpe takılacak. Altı aydan büyük hayvanlara küpe takılması, arkadaşlar, Tarım Bakanlığının bu tutumu, kaçakçılığın ve hırsızların ekmeğine yağ sürmüştür. Niye? Şimdi, Türkiye’de küpesiz hayvan yoktur. Ben bunu çok araştırdım. Bu kürsüye çıkmadan önce de çeşitli illerle görüştüm. Kaldı ki, 31 Aralık 2005 tarihinde Türkiye’de sıfırdan bir küpeleme daha yapıldı. Yani iki yıl önce. Şimdi, Tarım Bakanlığı yetkilileri diyor ki “Efendim, biz kayıt dışı hayvanları kayıt altına almak için küpeleyeceğiz.” Bu, kaçak hayvana, kaçak hayvanın gelmesine, kaçakçılara, arkadaşlar, prim vermektir. Kaçak hayvancılığı yapanlar, artı, PKK terörüyle birlikte hareket etmektedirler. Buna dikkatinizi çekmek istiyorum. Ben bunu araştırdım. Gidin, Doğu ve Güneydoğu illerinin hayvan pazarlarının -yüzde 50’si demiyorum- yüzde 60’ı, 70’i kaçak hayvanla doludur. Tam, Kurban Bayramı’nda, Türk köylüsü malını satmaya kalkarken böyle bir genelge yayınlaması, belki, Türkiye’de, kaçak hayvan vardır ama en çok, kaçakçıların ve hırsızların kendi hayvanlarını yasallaştırmasına yarayacaktır. Bu açıdan, Sayın Bakandan istirham ediyorum, Kurban Bayramı arifesi, bu genelgesini geri çeksin, illerde titiz bir çalışma yapsın, eğer, varsa kaçak… Altı aydan sonra, hayvanlara küpe vurulması olayı varsa bunu Kurban Bayramı’ndan sonra titiz bir çalışma sonucu yapsın.

Değerli arkadaşlar, beş dakikaya, tabii, bunlar sığmıyor ama şunu söyleyeyim: Türk köylüsü yaz kış demeden, ağır iklim koşullarında eksi 20-30 derecede, vatanın bekçiliğini sınırda parasız yapıyor; parasız, sınırda askerlik yapıyor. Bu insanların malının para etmemesi, o insanlara ölüm demektir, Türk köylüsünü, Türk çiftçisini bitirmek demektir. Şu anda Ardahan’da, Kars’ta, Erzurum’da, Ağrı’da, canlı hayvan üreten bölgelerde, inanın, alım-satım yok ve ben görüştüm, “İlk defa, on yıldan beri, Kurban Bayramı arifesi olmasına rağmen, Anadolu’dan tüccar gelip malımızı almıyor.” diyorlar ve hayvan pazarları durmuş.

Şimdi, böyle bir ortamda, böyle bir genelgenin çıkması… Niye durgun piyasa, anlayacaksınız, çünkü kaçak hayvanı üçte 1 fiyatına alan tüccar “Nasıl olsa bir genelge çıktı, 15 Ekimden itibaren bu araştırma yapılacak, gene kaçak hayvanlara küpe takılacak, meşrulaştırılacak; yasal çerçeve içerisine alındığı zaman, ben, üçte 1 fiyatına alacağım, niye ben, köylünün malını alayım.” diyor. Bu çerçevede, ben istirham ediyorum Sayın Bakandan.

Onun yanı sıra, dokuz aydan beri buzağı parası verilmedi, kuraklık desteği verilmedi. Kırk ilde kuraklık desteği verilecekti, verilmedi. Yem bitkileri parası verilmedi, suni tohumlama parası verilmedi, dokuz aydan beri buzağı parası da verilmedi. Bunu Sayın Bakandan rica ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Öğüt, son bir dakikanızı veriyorum, lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Toparlayacağım.

Sayın Bakandan istirham ediyorum, bu konuya titizlikle davranmasını istiyorum.

Ancak, değerli arkadaşlar, geçen hafta, bana bir çiftçi geldi, Ardahan Hanak Karakale köyünden Yavuz Aydemir. 2,5 milyar ana parası varmış, 10,5 milyar olmuş. “Ben, ödeyemiyorum. Devlet, bu yüksek faizi bana niye verdi? Benim hayvanım da kalmadı satayım, olsa da zaten para etmiyor.” diyor. Erzurum’da, Alver beldesiyle görüştüm, 4-5 kişi, borcunu ödeyemediği için, Erzurum Merkez Cezaevi’nde hapse girmiş, on günlük hapse girmiş mal beyanında bulunmadığı için.

Böyle bir çerçevede, Türk çiftçisine, Türk köylüsüne, 25 milyon insana, bütçeden yüzde 2, çok az bir para ama bunun yanı sıra, bir de köylünün hayvanının para etmemesi için, kalkıp böyle bir genelge yayınlanması Türk köylüsünü iyice batırmaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Sayın Başkan, bir teşekkür edeyim.

BAŞKAN – Buyurunuz.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Bu nedenle, sınırda -tekrar ediyorum- vatanın bekçiliğini parasız yapan Türk köylüsüne bunu çok görmeyelim.

Hükûmetten, bu konuları düzelteceğini talep ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öğüt.

Sayın Bakan, cevap verecek misiniz?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Evet.

BAŞKAN – Buyurunuz.

Sayın Eker, süreniz yirmi dakikadır.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüt’ün yaptığı gündem dışı konuşmaya cevap vermek üzere huzurlarınızdayım ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’nin coğrafi yapısından kaynaklanan uzun sınırlara sahip olması, zaman zaman sınır güvenliğinde yaşanan sorunlar veya zorluklar, komşu ülkelerin yine sınır güvenliğinden kaynaklanan problemler; yine, Türkiye’nin komşularında Türkiye’ye nispetle bazı mal ve hizmetlerin daha ucuz olması; fiyatların, özellikle hayvansal ürün fiyatlarının ve canlı hayvanların fiyatlarının cazip olması gibi sebeplerle, bazen doğu ve güneydoğu sınırlarımızdan, bazen Türkiye’nin farklı yerlerinden -örneğin, denizlerden veya diğer gümrük kapılarından- canlı hayvanların veya etin, hayvansal ürünlerin kaçak olarak Türkiye’ye girdiği yönünde bizim duyumlarımız oluyor. Kuşkusuz bunlarla ilgili değişik kamu kuruluşlarıyla müşterek tedbirler alınıyor ve bunun önüne geçilmeye çalışılıyor. Tarım Bakanlığınca da sınırlarımızdan kaçak hayvan girişlerinin önlenmesine dönük gerek idari gerek istihbari ve gerekse güvenlik tedbirlerinin alınmasıyla ilgili de girişimlerimiz yapılıyor ve tedbirler alınıyor. Hatta, bu konu, çok ayrıntılı bir şekilde, 2004 yılında, bir kaçakçılık çalışma grubu kurulmak suretiyle, burada hem Genelkurmay Başkanlığı hem Millî Savunma Bakanlığı hem İçişleri Bakanlığı, Gümrük Müsteşarlığı ve diğer ilgili tüm kuruluşların temsilcilerinin katıldığı bir çalışma grubuyla konu detaylı bir şekilde ele alınmıştır.

Şüphesiz, tabii, bunların sıfır noktasına düşürülmesi -bu tür kaçak teşebbüslerin- dünyanın hiçbir yerinde de mümkün değil, bizde de bunun zorlukları var. Ama, bizler, kontrol ve denetim tedbirleri, koordinasyon tedbirleri, idari ve yasal tedbirler ve ekonomik tedbirler başlıkları altında bir dizi tedbir aldık. Örneğin, kontrol ve denetim tedbirleri babında, ticaret borsaları ve hayvan pazarlarında denetim ve kontroller artırıldı. Yine, mezbaha ve kombinalarda, kulak küpesi olmayan ve belgesiz olarak getirilmiş olan hayvanların kesimini önleyici tedbirler alındı. Hayvan sevkleri kontrol altına alındı ve kayıt altına alınmayan, küpesiz ve pasaportu olmayan hayvanların sevki kesin emirlerle yasaklandı. Yine, kaçak hayvanların yurt içi sevk ve pazarlanmasını engellemek için idari para cezaları günümüz şartlarına getirilmek suretiyle oldukça artırıldı ki engelleyici ve caydırıcı bir nitelik kazansın diye. Ayrıca, sınır illerimize, özellikle bu konuya dönük olarak da, biz, hem personel takviyesi yaptık hem de bu konuda personel eğitimine ağırlık verdik.

Tabii, bu faaliyetler esnasında, 2002-2006 tarihleri arasında bu şekilde yapılan denetim ve kontrollerde 1.543 adet büyükbaş, 2.521 adet küçükbaş ve 4.500 kilograma yakın kaçak et yakalanıp bunlarla ilgili idari ve adli işlemler yapıldı. Koordinasyon tedbirleri kapsamında da, hayvan kaçakçılığı konusunda, zaman zaman, biraz önce sözünü ettiğim, güvenlikle ilgili -gerek sınır güvenliği gerek gümrük kapılarıyla ilgili- tüm kamu kuruluşlarıyla, onların temsilcileriyle konu sürekli bir şekilde izlenmekte ve takip edilmektedir. Yine, sınır illerimizde, Bakanlığımız il müdürlükleri koordinasyonunda il valileri ve güvenlikten sorumlu birimlerin temsilcilerinin katıldığı toplantılarla bu durum yakından izlenmektedir.

Burada, özellikle, Bakanlığımızca, büyükbaş hayvanların kayıt edildiği bir ulusal veri tabanına ulaşım için –ki, buna, biz, kısaca, Türkvet diyoruz- jandarma, emniyet ve ticaret borsalarına verilen bir şifreyle onların da kullanımlarına açıldı Türkvet sistemi.

Yine, sınır illerimizde personel takviyesi yapıldı ve sığır cinsi hayvanların küpeleme işlemi yüzde 90 oranında tamamlandı. Yeni doğan hayvanların kayıt altına alınmasını sağlamak için de küpe desteği verilmektedir yani vatandaşa, çiftçiye hayvanını küpelemesi için maddi destek sağlanmaktadır. Böyle bir uygulama da biz başlattık. Yani, maddi bir endişeyle, param yok diye bunu ihmal etmesin şeklinde.

Tabii, gerek illerin ihtiyaç duyduğu araç gereç, personel, gerekse mali ihtiyaçlar da imkânlar ölçüsünde gideriliyor ve güçlendirildi.

Yasal değişikliklerle ilgili olarak da Hayvan Sağlığı Zabıtası Kanunu’nda değişiklik öngören bir teklif hazırlandı ve bu da tarafımızdan Başbakanlığa gönderildi.

Burada dile getirilmesi gereken, altı çizilmesi gereken önemli bir husus da kuşkusuz ekonomik tedbirlerdir. Hayvancılığın desteklenmesi için verilen destek ve teşvikler bizim dönemimizde yaklaşık 10 kat artırıldı. Yani, hükûmeti devraldığımız noktada Türkiye’de hayvancılık için ayrılan toplam destek miktarı 80 milyon YTL civarında iken, biz, bunu 780 milyon YTL’ye kadar çıkardık, yaklaşık 10 kat artırıldı. Bu yıl bunların hepsi ödendi.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Destek ne oldu?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Ödendi. 5.3 milyar YTL tarıma bu sene biz destek ödedik. Bugün itibarıyla bu destek tamamlandı. İlave ihtiyaçlarımız da var, onlar da zamanı geldiğinde alınıp ödenecek.

Yine, ekonomik tedbirler çerçevesinde, özellikle hayvancılıkla ilgili tarımsal kalkınma kooperatiflerinin desteklenmesine önem verildi.

Mera ıslah çalışmaları hızlandırıldı ki bu da hayvancılığın geliştirilmesi yönünde alınmış önemli bir ekonomik tedbirdir. Örneğin onu da yine benim mukayese etmem gerekiyor, yaptığımızın ne anlama geldiğini iyi ifade edebilmek açısından… Çünkü arkadaşlarımız, bazen çıkıyor, burada öyle bir felaket tablosu, öyle bir felaket senaryosu ilan ediyorlar ki, yani, bilmeyen, gerçekte işlerin çok kötü olduğu veya hiçbir iş ve işlem yapılmadığını zannedecek. O nedenle de bilmemiz gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, biz iktidarı devraldığımız yıl Türkiye’de bir yıl içerisinde ıslahı yapılan mera miktarı sadece 68 bin dekar alandı ve 2007 yılında yapılan 530 bin dekar alandır. Yani, 68 bin dekar 530 bin dekara çıktı. 2006’da, 2005’te, kuşkusuz, bu rakamlar yine oldukça yüksekti.

Yine, hayvancılık kredi faiz oranları, özellikle hayvancılık yatırımlarında yüzde 60 oranında sübvanse edilmektedir. Yani, normalde yüzde 17 oranında olan hayvancılıkla ilgili veya tarımla ilgili kredi faiz oranı, hayvancılık yatırımları söz konusu olduğunda, bu yüzde 60 tenzilatlı olarak uygulanmaktadır. Aradaki farkı, biz, Tarım Bakanlığı olarak ödemekteyiz.

Doğu ve güneydoğu sınırlarımızla, yine, bazen denizlerden, bazen diğer gümrük kapılarından aldığımız duyumlar titizlikle takip edilmekte ve gerekli takip ve kontrol sağlanmaktadır.

Şimdi, uygulamaya yönelik olarak da aldığımız tedbirler arasında, özellikle sınır ihlallerinin önlenmesi, muhtemel canlı hayvan girişleri olabilecek sınır illerinde tedbirlerin artırılması, yurt içi hareket noktalarının kontrolü, özellikle hayvan nakillerinin yoğun yapıldığı kara yollarında kontrol ve denetimlerin artırılması ve uygulamanın Kurban Bayramı öncesinde aralıksız olarak sürdürülmesi ile ilgili bizim aldığımız bir dizi tedbir var. Denetim ve kontrollerin artırılmasında, etlerin kontrol ve denetimlerinin sıklaştırılması, özellikle menşeinin yani kaynağının araştırılması, raporu olmayan, herhangi bir belgesi bulunmayanlara mutlak suretle el konulması… Ki, bu uygulanıyor titizlikle ve hatta bazen araçlar, tabii, trafikten men ediliyor üç ay süreyle onu taşıyan araç. Bunlarla ilgili, vatandaşlarımızdan da bu defa bu cezaların çok ağır  olduğu yönünde, insanların, kırsal alanda özellikle eğitim düzeyi vesaire sebeplerle bunu yerine getirmekte sıkıntıyla karşılaştıkları yönünde de şikâyetler alınmasına rağmen bu konu  titizlikle uygulanmaktadır.

Giriş ve çıkışlar, özellikle transit geçişlerde bunların yakından izlenmesi; hayvan pazarlarının, belediye mezbahalarının ruhsatlandırılması ve şartlarının iyileştirilmesi; belediye ve köy muhtarlıklarınca menşe belgesi düzenlenmesiyle ilgili olarak belgelerin usulüne uygun düzenlenmesinin takip edilmesi ve sınır illerindeki mezbaha ve kombinalara ilgili birimlerin koordinasyonuyla denetimlerin düzenlenmesi, alınan ve tatbik edilen, sürdürülen tedbirler arasında.

2001 yılından itibaren büyükbaş hayvanların küpelenmesi ve kayıt edilmesi işlemleri başlatılmış, bugün itibarıyla 2 milyon 632 bin 62 adet işletme ve yaklaşık 13 milyon baş hayvan kayıt altına alınmıştır, ki büyükbaş hayvanlardan bahsediyorum burada. Önümüzdeki yıldan itibaren biz küçükbaş hayvanların da kayıt altına alınmasıyla ilgili şu anda bir hazırlık yapıyoruz, o da bizim projemizde var ve en geç 2009 başında yürürlüğe girecek küçükbaş hayvanların da kayıt altına alınması.

Burada, ülkemizin birçok bölgesinde yüzde 90’ın üzerinde kayıt var ancak Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki vilayetlerimizde küpeleme oranı büyükbaş hayvanlarda da maalesef yüzde 90’lar seviyesinde değil, daha düşüktür.

Burada buzağı sayısına baktığımızda da yüzde 90’ın üzerinde bir kayıt söz konusu ve ayrıca, bunun kolaylaştırılması yönünde, biz, veteriner, serbest veteriner hekimlere ve damızlık birliklerine de yetiştirici birliklerine de küpeleme imkânı tanıyan bir düzenleme yaptık. Onlara, biraz önce de söylediğim gibi, bir destek sağlanmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, 31 Aralık 2006 tarihinde küpeleme işlemleri, yetişkinlerin küpelenmesi işlemi tamamlandı. Bu tarihten itibaren sıfır-altı aylık buzağıların küpelenmesine devam edilmekte. Ancak, bazı illerimizin coğrafi ve iklim şartlarının olumsuzluğu ve karşı karşıya bulunan bazı sosyoekonomik sebepler, eğitim vesaire gibi sebeplerle sıfır-altı yaş arasındaki buzağılarda küpeleme zaman zaman aksamaktadır. Bu da tabii ciddi sıkıntı yaratmakta. Gerek illerden ve yetiştiricilerden, yani köylülerden ve çiftçilerden gelen bu konudaki talepler ve gerekse bizim bir netice alma arzumuz bu konuyla ilgili, sıfır-altı aylık arasındakilerle ilgili aksaklıkların da giderilmesi yönünde birtakım tedbirler almak durumundayız.

Sayın Öğüt’ün bahsettiği genelge tabii bununla ilgili, ama burada amaç, bütünüyle sistemi daha iyi işler hâle getirmek ve muhakkak surette denetimini ve sürekliliğini sağlamaktır. Yani bu açıldı diye her önüne gelen her yaştaki hayvan meşrulaştırılacak veya buna benzer bir işleme tabi tutulacak demek değildir. Onun belli bir yaşı var, onunla ilgili fiziki muayene vesaire birtakım tedbirler kuşkusuz alınacak ve o şart altında bunların yenilenmesi sağlanacak.

Yine, kayıt işlemlerinde köy ve ilçelerde hayvan mevcutları dikkate alınacak, hayvanların ülkemizin morfolojik özelliklerini göstermesine dikkat edilecek ve hayvanlara ilişkin düzenlenecek form yetiştiriciler ile muhtarlar tarafından da imzalanacaktır.

Küpesiz ve pasaportsuz olan hayvanlarla ilgili olarak da sağlık raporu düzenlenmemekte ve yurt içi hareketlerine izin verilmemektedir. Mezbaha ve kombinada kesimine izin verilmemekte, hayvan pazarlarına giriş çıkışlarına izin verilmemekte, yol kontrolleri esnasında yakalanan belgesiz ve küpesiz hayvanların sahiplerine ağır para cezalarıyla -biraz önce de söylediğim gibi- nakil araçlarına üç ay süreyle trafikten men cezası verilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmetimiz, Türkiye’de hayvancılığın daha iyi bir duruma gelmesi için de gerek teşvikleri daha akılcı bir şekilde kullanma gerekse destekleme miktarını arttırma ve gerekse de kurumsal birtakım düzenlemelere gitmiştir. Örneğin, bize göre Türkiye’de en son özelleştirilmesi gereken, ancak yine bize göre yanlış bir kararla 1990’lı yıllarda özelleştirme kapsamına alınan Et ve Balık Kurumu kombinalarını, biz, kalanlarını 2005 yılı içerisinde özelleştirme kapsamından çıkarıp Tarım Bakanlığına bağlı bir işletme hâline getirdik ve bunlar rehabilite edilmek suretiyle sektörün ve yetiştiricilerin hizmetine sunuldu.

Yine, burada TAR-ET…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yeni kombinalar açın efendim.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Yenisini de açtık, Ağrı’da yenisini açtık.

Bununla birlikte buralarda uygulanmak üzere TAR-ET Projesini başlattık ve bu proje, 88 bin baş hayvanın besiye alınmasıyla yılda 20 bin ton et üretimi sağlayacak dev bir projedir. Bununla 6 bin aileye istihdam sağlanacak ve ekonomiye de önemli miktarda bir kaynak kazandırılacaktır. Bu kombinalar nerede? Erzurum’da, Van’da, Ağrı’da, Bingöl’de, Diyarbakır’da, özellikle bu bölgelerdeki kombinalar ve biz bunları da rehabilite edip sektörün hizmetine sunduk; pazar ve pazarlama sorununu aşmak gayesiyle üreticilerimize, hayvan yetiştiricilerimize verdiğimiz önemin, değerin bir göstergesi olarak.

Biraz önce de söyledim, biz, yem bitkileri ekiliş alanını Türkiye’de 4 kat artırdık. Türkiye’de 200 bin hektar alanda sadece yem bitkileri ekimi yapılıyordu. Verdiğimiz destekler sayesinde bu 850 bin hektar alana çıktı. Yılda 400 milyon YTL civarında biz sadece yem desteği ödüyoruz hayvan yetiştiricilerimiz için.

Dolayısıyla, burada, elbette ki Türkiye’nin şartlarından kaynaklanan, gerek gümrük kapılarında gerek sınırlarda gerekse başka şekillerde zaman zaman şikâyetler geliyor. Ama, bunun, bize göre en temel sebebi ekonomiktir. Eğer burada fiyatlar yüksek ise ve bizim komşularımızda fiyatlar çok düşük ise o  bir şekilde gelecektir. Dolayısıyla, bizim yapmamız gereken, hayvancılığı daha verimli hâle getirmek, daha ucuz bir üretimi tesis etmek ve hayvancılık faaliyetlerini hızlandırmaktır, teşvik edip desteklemektir. Biz de zaten, tam da bunu yapıyoruz.

Ben, bu duygularla yüce heyetinizi saygıyla bir kez daha selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Eker.

Gündem dışı üçüncü söz, Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığının kuruluş yıldönümü münasebetiyle söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak’a aittir.

Buyurun Sayın Başak. (AK Parti sıralarından alkışlar)

3.- Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak’ın, GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığının kuruluş yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

RAMAZAN BAŞAK (Şanlıurfa) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bölge ve dünya barışı için önemli bir adım olduğuna inandığım bugünkü ziyaretin gerçekleşmesinde emeği geçen, başta Sayın Cumhurbaşkanımıza, Meclis Başkanımıza ve Başbakanımıza teşekkür ederken bu girişimlerin, yine bölge ve dünya barışı için hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, 1989 yılında kurulan GAP Kalkınma İdaresinin kuruluşu ve kısa adı GAP olan Güneydoğu Anadolu Projesi hakkında gündem dışı söz almış bulunmaktayım.

Saygıdeğer milletvekilleri, kısaca, GAP nedir diye söze başlamak istiyorum. GAP, Türkiye Cumhuriyeti’nin kendisinden sonraki en büyük projesi, en anlamlı ve en umut verici projesidir. Bu projenin temelinde, doğu ve güneydoğudaki -ki, bu, dokuz ili kapsamaktadır- zengin su ve toprak kaynaklarının bölge ve Türkiye’deki 70 milyon insanın hizmetine sunulması amaçlanmaktadır. Projenin 2007 yılı rakamlarıyla ülkemiz ekonomisine maliyeti yaklaşık olarak 32 milyar dolardır. Bu projeyle -altını çizerek söylüyorum saygıdeğer milletvekilleri- yılda 27 milyar kilovat saat elektrik enerjisi elde edilmesi amaçlanmaktadır. Ayrıca, 1,82 milyon hektarlık arazinin sulu tarıma açılması hedeflenmekte ve belki de şu anda Türkiye’nin en büyük sorunu olan işsizliği ilgilendirdiği için de yaklaşık olarak bu projeyle 4 milyon insana istihdam sağlanması amaçlanmaktadır.

Saygıdeğer milletvekilleri, GAP’ın geldiği noktayı da kısaca sizlere özetlemek istiyorum. Bugüne kadar bu projeye 18,3 milyar dolar para harcanmıştır. Sadece hidroelektrik santrallerinden 2006 yılı sonuna kadar 274,3 milyar kilovat saat elektrik enerjisi elde edilmiş ve Amerikan doları cinsinden, bugüne kadar, ülke ekonomisine 16,5 milyar dolar girdi sağlamıştır. Ayrıca, şu ana kadar baraj havzasında 1 milyon hektar araziyi sulayabilecek su potansiyeli, su rezervi oluşmuş ama maalesef ve maalesef, saygıdeğer milletvekilleri, bugüne kadar GAP bünyesinde 260.955 hektarlık alanın sulanabilmesi gerçekleşmiştir. Bu üzücü tabloya kadar, beni mutlu eden bir diğer yüzü de, bu 260 bin hektarlık sulu tarıma araziye açılan projelerin büyük bir kısmı AK Parti döneminde gerçekleşmiştir.

Saygıdeğer milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi, yani Türkiye’nin partisi bu projeye neden önem veriyor, neden dört elle bu projeye sarılmış; bu proje bittiğinde neler kazanacağız, bu proje bittiğinde Suruç’taki hemşehrim, Viranşehir’deki hemşehrim ne kazanacak, kısaca, ben bunu da özetlemek istiyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, altını çizerek söylüyorum, lütfen buna dikkat edelim: Bu proje bittiğinde, bu projenin ülke ekonomisine bir yıllık katkısı 17,5 milyar dolar. Bakın, kırk yılda 32 milyar dolar para yatırıyoruz, bir yılda, bir buçuk yılda, Atatürk Barajı, Şanlıurfa’dan Diyarbakır’a, Şırnak’a, Batman’daki bu hazineler bir buçuk yılda kendini amorti ediyor.

Saygıdeğer milletvekilleri, 4 milyon insana istihdam sağlıyoruz. Bunları biraz önce söyledim ama GAP’ın ülkeye, 70 milyon insana en büyük katkısı nedir biliyor musunuz? İşte, AK Partinin farkı burada ortaya çıkıyor. AK Partinin en temel felsefesi, insanlara, bulundukları yerde insanca yaşama standartları oluşturması için bu parti kuruldu ve halkın, yüzde 47’nin oyuyla tekrar iktidara geldi.

Bakın, saygıdeğer milletvekilleri, AK Partinin farkı burada. Halk bunu görüyor, lütfen buna dikkat edelim. GAP bitince göç bitecek. Şanlıurfa’nın Akçakale’nin Suruç ilçesindeki Ahmet amca ilçeye göç etmek için mücadele etmeyecek. Çünkü, AK Parti okulunu getirdi, yolunu getirdi, elektriğini getirdi, sağlık ocağını, ebesini, hemşiresini getirdi. Siz, insanlara bulundukları yerde insanca yaşama standardı oluşturursanız, amcamız neden Suruç’a göçsün? Neden, ilçedeki, ile göçsün, ildeki neden İstanbul’a gitsin saygıdeğer milletvekilleri?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Başak, son bir dakikanız, lütfen toparlayınız.

RAMAZAN BAŞAK (Devamla) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

GAP çok uzun bir proje ama şunu söyleyeyim: Biz, bölge milletvekili olarak ne söyledik, ne yaptık, kısaca, bunu da birkaç cümleyle belirtip, sözlerimi bitirmek istiyorum.

Biz, Suruç ilçesinde Suruç pompaj sulama sisteminin biteceğinin sözünü verdik; emin olun, haritaların çekilmesi için geçen hafta Suriye’deki heyet buraya geldi. Akçakale sınır kapısının açılmasını istedik, en kısa sürede açılıyor. Urfalılara bir söz verdik, insanca yaşama standartlarını oluşturacağız ve siz GAP’ın nimetlerinden yararlanacaksınız, dedik ve Türkiye'ye bir söz verdik saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye'nin birlik beraberliği için ne gerekiyorsa yapacağız, dedik. İşte, bunların tümünün gerçekleşmesi için gece gündüz çalışan başta Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan ve AK Partili kadrolarla birlikte siz saygıdeğer milletvekillerime teşekkürlerimi arz ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Başak.

Buyurunuz Sayın Bakan, cevap vermek istiyorsunuz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

KADİR URAL (Mersin) – Bravo Sayın Bakan!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; Şanlıurfa Milletvekili Sayın Ramazan Başak’ın, Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığının kuruluş yıldönümüyle ilgili olarak yaptığı gündem dışı konuşmaya cevap vermek üzere huzurlarınızdayım ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Soru sormadı, müdahale etmedi, neye cevap veriyorsunuz Sayın Bakan?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Güneydoğu Anadolu Bölgemizin zengin toprak ve su kaynaklarını değerlendirmek, bu bölgemizin sosyal ve ekonomik gelişmişlik düzeyini yükseltmek, burada yaşayan insanlarımızın refahını ve gelir düzeyini artırmak, onlara yeni iş imkânları sağlamak üzere uygulanmakta olan bir proje GAP projesi.

Ülkemizde yürütülen bu en büyük ve kapsamlı proje, aynı zamanda bölgeler arası kalkınmışlık farklılığını gidermeyi ve ulusal düzeyde ekonomik gelişme ve sosyal istikrar hedeflerine katkıda bulunmayı da amaçlamaktadır.

Proje, 9 ilimizin, yani Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa ve Şırnak illerimizin yer aldığı, alan ve nüfus açısından Türkiye’nin yüzde 10’luk bölümüne tekabül eden Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde uygulanmaktadır.

GAP, başlangıçta, bölgenin su ve toprak kaynaklarının geliştirilmesine dayanan bir program olarak ele alınmış, Fırat ve Dicle nehir havzalarında 22 baraj ve 19 hidroelektrik santral ile sulama şebekelerinin yapımını öngörmüştür.

GAP, 1989 yılında master planın hazırlanmasıyla tarım, sanayi, ulaştırma, eğitim, sağlık, kırsal ve kentsel altyapı yatırımlarını da içine alan entegre bir bölgesel kalkınma projesine dönüşmüştür. Aynı yıl, GAP Bölge Kalkınma İdaresi teşkilatı kurulmuş ve bölgesel kalkınmanın planlanması, çeşitli sektörlerde farklı kuruluşlar tarafından yürütülmekte olan GAP yatırımlarının yönlendirilmesi, izlenmesi ve kuruluşlar arası koordinasyonun sağlanmasıyla görevlendirilmiştir.

1990’larda dünyada yaşanan gelişmelere paralel olarak, GAP, uygulamalarında sürdürülebilir kalkınma felsefesini temel almış ve bu çerçevede insani gelişme, katılımcılık, eşitlik ve adalet ilkeleri temel alınmıştır.

Yine, GAP, bugün Su Kaynakları Geliştirme Programı’nın yanı sıra tüm sektörlerdeki yatırımları da içine alan sürdürülebilir insani kalkınmaya dayalı entegre bir bölgesel kalkınma projesi olarak uygulanmaya devam edilmektedir.

2000’li yıllara gelindiğinde, GAP Master Planı’nın yapımından sonra, bölgede ve Türkiye’de plan kapsamındaki varsayımlara uymayan önemli gelişmelerin meydana geldiği ve özellikle kamu kesiminin finansal sorunları nedeniyle plan hedeflerinden önemli ölçüde sapma olduğu gözlemlenmiştir.

Ayrıca, dünyada yeni kalkınma anlayışı ve kavramları ön plana çıkmış ve bölge kalkınmasına farklı bir yaklaşım getirecek yeni bir plan hazırlanması ihtiyacı doğmuştur. Bu çerçevede, GAP İdaresi, GAP Bölge Kalkınma Planı’nı hazırlamıştır.

Bu planla ilgili hedeflere baktığımızda, tamamlanmayla birlikte GAP Projesi 1,82 milyon hektar alan sulamaya açılacak, yılda 27 milyar kilovat saat hidroelektrik enerji üretimiyle, Türkiye’nin enerji ihtiyacının büyük bir bölümünü karşılayacaktır. Tarım, sanayi, enerji, ulaştırma, eğitim, sağlık, kırsal ve kentsel altyapı yatırımları ile bölgenin ekonomik ve sosyal göstergeleri ülke ortalaması düzeyine getirilecek ve 3,8 milyon kişiye iş olanağı sağlanacak, bölge halkının yaşam kalitesi ve refah düzeyi de yükseltilecektir.

Dünyanın sayılı projeleri arasında da yer alan GAP, çok kapsamlı ve bu ölçüde de yüksek maliyeti olan bir projedir. GAP’ın sadece master planının belirlediği hedef ve büyüklüklere ulaşabilmek için yapılması öngörülen kamu yatırımları için öngörülen finansman ihtiyacı 2007 yılı fiyatlarıyla toplam 39,3 milyar YTL’dir. 2006 yılı sonuna kadar 23,3 milyar YTL harcama yapılmış ve nakdî gerçekleşme yüzde 59,3 düzeyine ulaşmış bulunmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; GAP kapsamında yapımı öngörülen hidroelektrik santrallerin kurulu güç itibarıyla önemli bir bölümü tamamlanmıştır. Bugüne kadar dokuz hidroelektrik santrali tamamlanarak işletmeye açılmış, GAP enerji yatırımlarında yüzde 74 oranında fiziki gerçekleşme sağlanmıştır. Karakaya, Atatürk, Batman, Kralkızı, Dicle, Birecik ve Karkamış hidroelektrik santrallerinin işletmeye alınışından 2006 yılı sonuna kadar 274,3 milyar kilovat saat elektrik enerjisi üretilmiş ve ülkemizin enerji ihtiyacının önemli bir bölümü karşılanmıştır. Üretilen bu enerjinin parasal değeri 16,5 milyar ABD dolarıdır. Türkiye’de 2006 yılında üretilen 44 milyar kilovat saatlik hidroelektrik enerji içinde GAP, 21 milyar kilovat saatlik üretimiyle yüzde 48,5’lik bir paya sahiptir.

Yine, 2006 yılında Türkiye’nin 175,7 milyar kilovat saatlik toplam enerji üretiminde -ki, termik, hidrolik ve rüzgâr bunun içerisinde- GAP’ın payı yüzde 12,2 olmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; GAP bölgesinde 2007 yılı itibarıyla, Fırat ve Dicle Havzası’nda toplam 263 bin hektar alan sulamaya açılmış olup 109 bin hektarlık alanın da hâlen sulama şebeke inşaatı devam etmektedir. GAP’ın sulama projeleri tamamlandığında, şimdiye kadar Türkiye'de devlet eliyle gerçekleştirilen sulama alanına eşit bir alan  sulamaya açılmış olacaktır.

GAP kapsamında 5 tanesi münferit olmak üzere toplam 15 baraj tamamlanmış, 1 milyon hektar alanı sulayacak su depolanmıştır. Fiziki gerçekleşme açısından, sulama projelerinin yüzde 15’i işletmede, yüzde 16’sı ise inşaat hâlindedir.

Yine, GAP bölgesinde toplam 161.400 hektar alanda arazi toplulaştırılması çalışmaları Tarım Reformu Genel Müdürlüğü tarafından tamamlanmış, Harran Ovası ikinci kısım ki 61.280 hektardır ve Kayacık 9.100 hektar alandır; bunların da sulama alanlarında toplulaştırma çalışmaları devam etmektedir.

Şanlıurfa Harran ovalarında arazinin az meyilli oluşunun ve toprak yapısının yanı sıra, bilinçsiz sulama ve aşırı sıcaklık nedeniyle 50 bin hektara yakın alanda taban suyu yüksekliği riski ortaya çıkmış, bunun 3.400 hektar alanında da muhtelif düzeylerde tuzlanma görülmüştür.

İlgili kamu kurumları tarafından problemli alanlarda gerekli tedbirler hızla alınmaya başlanmış ve 36.800 hektar alanın etüdü, 20 bin hektar alanın ihale çalışmaları ve demin söylediğim, tuzlanmış olan 3.400 hektar alan da dâhil toplam 8.730 hektar alanın ise kapalı drenaj çalışmaları bitirilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; GAP’ın gerçekleşmeye başlamasıyla birlikte Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde gerek tarım ve sanayi gerekse sosyal yaşamda değişim ve gelişme yaşanmaktadır. Bölgenin sulu tarıma açılmasıyla beraber, sanayide meydana gelen önemli gelişmelerle, 1995 yılından günümüze, sanayi tesislerinin sayısı 2 katına çıkmıştır.

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin sanayi altyapısında da önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Mardin ve Gaziantep’te olmak üzere 2 adet serbest bölge vardır. 2006 yılı itibarıyla 8 organize sanayi bölgesi tamamlanmış ve 11 organize sanayi bölgesi ise yatırım programına alınmış, yatırım programında çalışmaları devam etmektedir. İnşaatı devam eden 4 organize sanayi bölgesinde de üretime geçilmiş olup, faaliyetteki organize sanayi bölgesi sayısı 12’dir. Yine, 25 adet küçük sanayi sitesi faal durumda ve 12 adet küçük sanayi sitesinin ise yapım çalışmaları devam etmektedir.

1997 yılında GAP bölgesinde 10 ve daha fazla işçi çalıştıran işletme sayısı 828, bu işletmelerde istihdam edilen kişi sayısı ise 45.317 iken, 2006 yılında işletme sayısı 1.834’e ve istihdam edilen insan sayısı ise 81 bine yükselmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son yıllarda GAP bölgesinden yapılan ihracat düzeyinde de artış olmuş, 2001 yılında 708 milyon dolar olan ihracat tutarı 2005’te 2,2 milyar dolara yükselmiştir. GAP bölgesinden yapılan ihracatın Türkiye’nin toplam ihracatı içindeki payı da aynı dönemde yüzde 2,3’ten yüzde 3’e çıkmıştır. 2006 yılındaki ihracat tutarı 2,4 milyar dolardır.

2006 yılı sonu itibarıyla GAP bölgesinde karayolu ağı uzunluğu 35 bin kilometre, bunun 203 kilometresi otoyol, 5.900 kilometresi devlet ve il yolu, 507 kilometresi bölünmüş yol ve 28.361 kilometresi ise köy yoludur. Türkiye, devlet ve il yolu şebekesinin yüzde 9,2’si, köy yolları şebekesinin yüzde 10,1’i Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndedir ve GAP bölgesindeki köylerin yüzde 98’i anayol ağına bağlanmış durumdadır. GAP bölgesini Mersin Limanı’na, ülkemizin diğer bölgelerine ve Orta Doğu’ya bağlayan önemli bir yol güzergâhı olan 225 kilometre uzunluğundaki Gaziantep-Şanlıurfa otoyolunun tamamı, 2007 yılında trafiğe açılmış olacaktır.

Ayrıca, 2005 yılında programa alınan ve toplam uzunluğu 351 kilometre olan ve Şanlıurfa-Kızıltepe-Silopi bölünmüş yolunda da fiziki gerçekleşme yüzde 23 düzeyine ulaşmıştır.

Bölgede 2 adet konvansiyonel, 5 adet stol tipi olmak üzere 7 ilinde havaalanı bulunmaktadır. Ayrıca, Şanlıurfa’da inşa edilen Türkiye'nin en büyük kargo havalimanı olan GAP Uluslararası Havaalanı 2007 yılında hizmete açılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde eğitim düzeyi genelde düşük olmakla birlikte, çeşitli nedenlere bağlı olarak, özellikle GAP bölgesi göstergeleri daha da düşüktür. Ülke genelinde 1985 yılında yüzde 77,4 olan okuryazar oranı, 2000 yılında yüzde 87,3’e yükselmiş, GAP bölgesinde ise aynı yıllarda okuma yazma bilenlerin oranı yüzde 56’dan yüzde 73,2’ye ulaşmıştır.

Projenin başlatılmasından bu yana GAP bölgesinde sağlık hizmetleri önemli ölçüde yaygınlaşmış olmasına rağmen, sağlık sektörü göstergeleri de hâlâ Türkiye ortalamasının, maalesef, altındadır. 2006 yılı itibarıyla Türkiye’deki 1.175 yataklı tedavi kurumunun yüzde 6,3’ü Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde bulunmaktadır. GAP bölgesinde yer alan 74 yataklı tedavi kurumunun toplam yatak sayısı 9.778’dir. Sağlık Bakanlığımızın verilerine göre aynı yıl itibarıyla GAP bölgesine bağlı 9 ilde toplam 717 adet sağlıkevi ve 462 adet sağlık ocağı bulunmaktadır. Bölge genelinde en fazla sağlık kurumu bulunan iller, sırasıyla Şanlıurfa, Gaziantep ve Diyarbakır’dır. 2002-2007 döneminde 17 hastane projesi tamamlanarak 1.170 ek yatak kapasitesi oluşturulmuştur. Ayrıca, 14 sağlık ocağı, 3 sağlıkevi, 1 ağız ve diş sağlığı merkezi ve 1 verem savaş dispanseri hizmete açılmıştır bu dönemde.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Güneydoğu Anadolu Bölgesi kentlerinde içme suyu projeleri hızla tamamlanmaktadır. Kilis İçme Suyu Projesi isale hattı depo ve pompa istasyonu inşaatı 2005 yılında tamamlanmıştır. Arıtma tesisi inşaatının fiziki gerçekleşme oranı yüzde 80’dir. Mardin Kızıltepe İçme Suyu Projesi isale hattı ve pompa istasyonları inşaatları 2005 yılında ihale edilmiştir. Birinci kısımda fiziki gerçekleşme yüzde 99,9; ikinci kısımda ise yüzde 70 düzeyindedir. Siirt Acil İçme Suyu Projesi birinci kısmının fiziki gerçekleşmesi ise yüzde 81 düzeyindedir. İkinci kısım isale hattı ve arıtma tesisinin proje yapımı devam etmekte olup, inşaat ihalesi 2007 yılında yapılacaktır. Gaziantep Acil İçme Suyu Projesi üçüncü kısım isale hattı pompa istasyonları ve depoların inşaatı tamamlanarak 2005 yılı sonunda açılışı yapılmıştır. Ülke genelinde kırsal altyapının tamamlanması amacıyla yürütülen KÖYDES projesi çerçevesinde Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne önemli miktarda kaynak aktarılmıştır, tahsis edilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; GAP illeri, 2005 yılında KÖYDES yatırımlarından yüzde 16,5; 2006’da yüzde 13,7 ve 2007 yılında da yüzde 14,2 oranında pay almıştır. Tabii, Güneydoğu Anadolu Bölgesi, özellikle içme suyu olmayan ünite sayısı bakımından 2005 öncesinde Türkiye’nin, maalesef, en kötü durumunda olan bölgesiydi. Sadece Diyarbakır ilinde toplam 1.300 ünitenin sadece 155 tanesinde şebekeli içme suyu bulunmakta idi ve KÖYDES projesi kapsamında bizim başlatıp tamamladığımız ve şebekeli içme suyu getirdiğimiz ünite sayısı 1.180’dir.

KÖYDES projesiyle birlikte, özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde, 2007 yılı sonu itibarıyla, eğer bir imkân varsa -yakında su kaynağı veya getirilebilecek veya sondajla yer altı imkânı varsa- onlar tamamlanıyor, çok çok az miktarda kalan ve özel durumları olan yerlerle ilgili olarak da çalışma sürüyor.

Tabii, gerek yol gerek su gerek sağlık gerek eğitim gibi temel hizmetler açısından, 2002-2007 dönemi, bölge tarihinde eski dönemlerle kıyaslanmayacak kadar, hatta elli yıl, altmış yılla kıyaslandığında çok daha iyi bir netice alınmış durumdadır. Biz, böyle bir hizmeti gerçekleştirdiğimiz için de Hükûmet olarak gerçekten mutluyuz ve kalan hizmetleri de  -özellikle sosyoekonomik gelişme konusunda, işsizlikle mücadele konusunda- bundan sonraki süreçte -hem kırsal kalkınma projelerinin hayata geçirilmesi hem tarımla ilgili hem sanayiyle ilgili çeşitli projelerin tamamlanıp devreye konulması yoluyla bölgede istihdamın da artacağı kesin bir şekilde önümüzde durmaktadır- tamamlamak gayreti içerisindeyiz.

GAP projesinin, bundan sonraki süreç içerisinde de kaynak yaratılmak suretiyle, özellikle sulama yatırımlarında alternatif finans modelleri oluşturulup bunların hayata geçirilmesi ve sulama yatırımlarının yüzde 15 düzeyinden çok daha üst bir düzeye getirilmesi için gayret içerisinde olacağız Hükûmet olarak, bunun için çalışıyoruz. Gerek GAP Yüksek Kurulu gerekse diğer ilgili bakanlıkların tamamı bu konuda fikir birliği içerisindedir ve Hükûmetimiz de bu konuda kararlıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben bu duygu ve düşüncelerle, sözlerimin sonunda yüce heyetinizi bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

Şimdi gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır. Komisyonlardan istifa tezkereleri vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Önergeler

1.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/3)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Üyesi bulunduğum Dilekçe Komisyonundan istifa ediyorum.

Bilgilerinize arz ederim.

                                                                                               08/11/2007

                                                                                              Hulusi Güvel

                                                                                                   Adana

2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Özpolat’ın, İçişleri Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/4)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Üyesi bulunduğum İçişleri Komisyonundan istifa ediyorum.

Bilgilerinizi saygılarımla arz ederim.

                                                                                        Mehmet Ali Özpolat

                                                                                                  İstanbul

3.- Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay’ın, Anayasa Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/5)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Üyesi bulunduğum, Anayasa Komisyonundan istifa ediyorum.

Bilgilerinizi saygılarımla arz ederim.

                                                                                          Hakkı Suha Okay

                                                                                                   Ankara

BAŞKAN -  Bilgilerinize sunulmuştur.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır; okutuyorum:

C) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve 23 milletvekilinin, madde bağımlılığının nedenlerinin, boyutlarının ve etkilerinin araştırılarak mücadele edilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/39)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Madde bağımlılığı dünyada olduğu gibi ülkemizde de başta gençler arasında olmak üzere herkesi etkileyebilen biyolojik, ruhsal ve sosyal boyutları olan bir sağlık sorunudur ve son yıllarda giderek artmaktadır.

Ülkemizde lise öğrencilerinin % 19.2’si sigara ve alkol, % 5.7’si sigara ve uyuşturucu, % 5.6’sı alkol ve uyuşturucu ve % 4.9’u sigara, alkol ve uyuşturucu/uyarıcı maddenin üçünü birden kullanmaktadırlar.

1. Madde bağımlılığının boyutlarına yönelik durum tespiti yapmak,

2. Madde bağımlılığının önlenmesine yönelik uygulama metotlarını ortaya koymak,

3. Başta gençlerimiz olmak üzere toplumumuzun madde bağımlılığı ile mücadele konusunda bilinçlenmesini sağlamak,

4. Sağlıklı toplum hedefinde tüm tarafları harekete geçirmek,

5. Aile içi iletişimi artırıp, bu iletişimi canlı tutarak sorunun çözümüne anne ve babaların katılımını sağlamak,

6. Gençleri madde bağımlılığından uzak tutmanın yollarını göstermek ve sağlık bilinci gelişmiş toplumsal bir altyapı hazırlamak amacıyla Anayasamızın 98’inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince bir Araştırma Komisyonunun kurulmasını arz ve teklif ederiz.

  1- Necdet Ünüvar                                      (Adana)

  2- Ayhan Sefer Üstün                               (Sakarya)

  3- Agâh Kafkas                                         (Çorum)

  4- Mithat Ekici                                          (Denizli)

  5- Selma Aliye Kavaf                                (Denizli)

  6- Hamza Yerlikaya                                  (Sivas)

  7- Murat Yıldırım                                      (Çorum)

  8- Cahit Bağcı                                           (Çorum)

  9- Fatma Salman Kotan                             (Ağrı)

10- Hasan Ali Çelik                                    (Sakarya)

11- Abdülkadir Aksu                                  (İstanbul)

12- Ayşe Türkmenoğlu                               (Konya)

13- Alev Dedegil                                         (İstanbul)

14- Mustafa Ataş                                        (İstanbul)

15- Ali Öztürk                                             (Konya)

16- Rüstem Zeydan                                     (Hakkâri)

17- İsmail Bilen                                           (Manisa)

18- Hüsnü Ordu                                          (Kütahya)

19- Harun Tüfekci                                       (Konya)

20- Mehmet Daniş                                      (Çanakkale)

21- Polat Türkmen                                      (Zonguldak)

22- Zekeriya Aslan                                      (Afyonkarahisar)

23- Ali Küçükaydın                                    (Adana)

24- Ahmet Koca                                          (Afyonkarahisar)

Gerekçe:

Madde bağımlılığı dünyada olduğu gibi ülkemizde de başta gençler olmak üzere herkesi etkileyebilen biyolojik, ruhsal ve sosyal boyutları olan bir sağlık sorunudur. Bu sorun özellikle kentsel nüfusun artışı ve kente gelen gençlere madde kullanımına hayır diyebilecekleri ve onları spor ve kültürel etkinliklere yönlendirecek uygun imkânların sağlanamaması nedeniyle son yıllarda artmaktadır. Madde bağımlılığı sahte iyi oluş hali veren bir maddenin belirgin bir etkiyi elde etmek için alınması sürecinde ortaya çıkan bedensel, ruhsal ve sosyal sorunlara rağmen madde alınımının devam etmesi ve madde alma isteğinin durdurulamaması durumudur. Bağımlılık, kullanılan maddenin özelliklerine göre değişen bir süreç sonucunda ortaya çıkar.

Madde kullananların yaklaşık % 75'i, 20 yaşından önce madde kullanmaya başlamaktadırlar.

Ülkemizde değişik bölge ve kentlerde yapılan çalışmalarda;

İlköğretim öğrencileri arasında yaşamı boyunca en az bir kez tütün kullananların oranının yüzde 16,1 olduğu saptanmıştır. Bu oran alkol için yüzde 15,4, uçucu ve uyuşturucu maddeler için yüzde 1,7'dir.

Ortaöğretimde yaşamı boyunca en az bir kez tütün kullanımı yüzde 55,9, alkol kullanımı yüzde 45, esrar kullanımı yüzde 4, uçucu madde kullanımı yüzde 5,1, eroin ve ekstazi kullanım yaygınlığı yüzde 2.5'tir. Özel okulda okuyanlarda madde kullanım riski devlet okulunda okuyanlara göre daha yüksek bulunmuştur.

Ortaöğretim kurumlarına devam eden 15-16 yaş grubundaki öğrencilerin yaklaşık yarısı tütün ve alkol deneyimleri olduğunu ifade etmiştir. Esrar kullanımı yüzde 4, uçucu maddeler için yüzde 4, anabolik steroidler için yüzde 3, sakinleştiriciler için yüzde 3 ve ekstazi için yüzde 2'dir. Hâlen kullanım ise tütün için yüzde 18, alkol için yüzde 20, uçucu madde için yüzde 2 ve diğer maddeler için yüzde 1'dir.

Ortaöğretim kurumlarına devam eden gençlerin hâlen sigara kullanma yüzdeleri 15,6 (Erkeklerde yüzde 21,8 ve kızlarda yüzde 7,5), son bir ayda en az bir defa alkollü içki içme yüzdesi 16,5 (erkeklerde yüzde 31,5 ve kızlarda yüzde 10,6) ve son üç ay içinde uyuşturucu/uyarıcı madde kullanma yüzdesi 2,9 (erkeklerde yüzde 4,3 ve kızlarda yüzde 1,0) olarak bulunmuştur.

Lise ikinci sınıf öğrencisinden yüzde 2,5'i yaşam boyu en az bir defa ekstazi kullandığını belirtmiştir. Bu araştırmada ilk olarak ekstazi kullanma yaşı 13,4±1,9 olarak bulunmuştur.

Üniversitelerin birinci sınıf öğrencileri arasında yapılan bir çalışmada en az bir defa sigara kullanma yüzde 57,8 ve hâlen kullanma yüzde 22,5; en az bir defa alkol içme yüzde 47,2 ve hâlen içme yüzde 22,9 ve madde kullanmayı deneme yüzde 3 ve hâlen kullanma yüzde 0,6'dır.

Ceza infaz kurumlarında kalan çocukların hayatının bir döneminde sigara kullanma yüzdesi 40,2, alkollü içki içme yüzdesi 4,1, tiner/bali/uhu gibi uçucu maddeler kullanma yüzdesi 3,3, uyuşturucu/keyif verici madde kullanma yüzdesi 7,9, sigara, alkol, uçucu madde ve/veya uyuşturucu maddelerden iki veya daha fazlasını kullanma yüzdesi 32,3 ve hiç birini kullanmadığını belirtme ise yüzde 12,1'dir.

Bu verilerle, Türkiye'de madde kullanım eğilimleri açısından; gençler önemli bir risk grubunu oluşturmaktadır. Bu nedenle gençlerin madde kullanımı davranışlarını önleme ve koruma açısından bütüncül bakış ve ele alış gerekmektedir.

Madde kullanımı, ortaya çıkardığı sonuçlar nedeniyle sadece kullanan kişiyi etkilemekle kalmayıp başta yakın çevresi olmak üzere toplumun bütün kesimlerine değişik biçimlerde yansıyarak ülkemizin önemli sağlık sorunlarından biri haline gelmiştir.

Çocuklarımızı madde kullanımından korumak ancak onları sorumluluklarının bilincinde olan, sorunlarına çözüm getirebilen, özgüven ve bağımsızlık duyguları gelişmiş bireyler olarak yetiştirmemize bağlıdır.

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

2.- Balıkesir Milletvekili A. Edip Uğur ve 23 milletvekilinin, bitkisel yağlar, zeytin ve zeytinyağı sektöründe yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/40)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemiz, bitkisel yağ, yağlı tohumlar, zeytin ve zeytinyağı konusunda üretimden tüketime, zincirin tüm halkalarında, çözüm bekleyen ağır ve acil sorunlarla karşı karşıya bulunmaktadır. Bu sorunların araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz. 25.10.2007

1- A. Edip Uğur                                          (Balıkesir)

2- Ayhan Sefer Üstün                                 (Sakarya)

3- Agâh Kafkas                                           (Çorum)

4- Selma Aliye Kavaf                                  (Denizli)

5- Mithat Ekici                                            (Denizli)

6- Murat Yıldırım                                        (Çorum)

7- Ali Küçükaydın                                      (Adana)

8- Cahit Bağcı                                             (Çorum)

9- Fatma Salman Kotan                               (Ağrı)

10- Hasan Ali Çelik                                    (Sakarya)

11- Hamza Yerlikaya                                  (Sivas)

12- Abdülkadir Aksu                                  (İstanbul)

13- Ayşe Türkmenoğlu                               (Konya)

14- Alev Dedegil                                         (İstanbul)

15- Mustafa Ataş                                        (İstanbul)

16- Ali Öztürk                                             (Konya)

17- Rüstem Zeydan                                     (Hakkâri)

18- İsmail Bilen                                           (Manisa)

19- Hüsnü Ordu                                          (Kütahya)

20- Harun Tüfekci                                       (Konya)

21- Polat Türkmen                                      (Zonguldak)

22- Mehmet Daniş                                      (Çanakkale)

23- Zekeriya Aslan                                      (Afyonkarahisar)

24- Ahmet Koca                                          (Afyonkarahisar)

Gerekçe:

Dünyada yağlı tohum üretimi son 10 yılda 275 milyon tondan 397 milyon tona yükselirken, dünyada tarımın uğradığı değişim ve dönüşüm ülkemizde maalesef tam fark ve idrak edilemediğinden, geIenekseliyle devam etmeye çabalamaktadır.

Son on yılın yağlı tohum üretimine baktığımızda; 1996 yılı 2 milyon ton, 2006 üretimimiz 2,3 milyon ton olmuştur. İçinde bulunduğumuz yılda kuraklık nedeni ile beklenen rekolte en iyimser tahmin ile 1.950 milyon tondur.

Dünyada yağlı tohumlu bitkilerin 10 yılda % 44 artışına karşılık, ülkemizde ciddi bir potansiyel olmasına rağmen yağlı tohumIularda üretim artışının olmayışını çok iyi irdelemek gerekmektedir.

1996-2006 yıllarında yapılan ve giderek yükselen yağ, yağlı tohum ve küspe ithalatı bunu açıkça ortaya koymaktadır.

Ülkemizin 1997 yılı yağlı tohum ve türevleri ithalatı 681 milyon dolar, 2006'da ithalata ödediğimiz döviz %120 artarak 1,5 milyar dolara ulaşmıştır.

Biyodizel kullanımı ülkemizde de başlamıştır. Bitkisel yağ tüketiminin artması, ülkemizin yağlı tohum ihtiyacını artırmıştır.

İhtiyacımız olan yağın yüzde 70'ini ithalat yoluyla karşılamak zorunda kaldığımızı düşünürsek, ödediğimiz bu fatura, tedbir almadığımız, yağlı tohum üretimini artırmadığımız takdirde çok büyük rakamlara ulaşacaktır.

Öte yandan dünyada ve ülkemizdeki zeytin ağaç sayıları tahmini olarak verilmiş, zeytin yetiştirilen bölgeler belirtilmiş, ülkemizde yaklaşık 400 bin ailenin geçimine zeytincilik sektörünün katkı sağladığı ifade edilmiş, zeytin yağının sağlıklı beslenme noktasında besin değerinin önemi üzerinde durulmuş, ancak ülkemizde zeytin ve zeytinyağı üretiminde ve tüketiminde henüz istenen noktaya ulaşılamadığı, zeytin ve zeytinyağı üretiminden tüketimine kadar geçen süreçte pek çok sorun yaşandığı vurgulanmıştır.

Sektör önemli sorunlar yaşanmaktadır. Şöyle ki;

Zeytin ve zeytinyağı üretiminde diğer ülkelerin çok gerisinde kalınmıştır. Ülkemizde ürün alınan zeytin ağaç sayısında her yıl artış olmasına karşın zeytin üretim miktarında yıldan yıla farklılıklar yaşandığı, bu olumsuzluğun zeytinyağı üretimine yansıdığı görülmektedir.

Pazarlama ve taban fiyatı sorunları ile karşı karşıya kalınmış, sektördeki belirsizliğin tüketimi etkilemesi sonucu yeterli üretim ve pazarlama yapılamamaktadır.

Sağlık açısından son derece faydalı olan zeytinyağının üretilen diğer yağlar ile rekabet ortamı       da bulunmadığından zeytinyağı sektörü ekonomide istenen yere ulaşamamaktadır.

Netice olarak bitkisel yağ, zeytin ve zeytinyağı sektöründe ülkemiz, üretimden tüketime kadar, burada dercediIemeyen acil ve ağır sorunlarla karşı karşıya bulunduğundan, konunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulacak bir meclis araştırma komisyonu tarafından bütün boyutlarıyla incelenmesi ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi hayati önem arz etmektedir.

BAŞKAN – Üçüncü önergeyi okutuyorum:

3.- İstanbul Milletvekili Halide İncekara ve 22 milletvekilinin, uyuşturucu bağımlılığının toplum üzerindeki etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/41)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İnsanların çağlar boyunca üzerinde anlaştığı en önemli konu, çocukların, toplumların geleceği olduğu gerçeğidir. Fakat bu gerçek, dünyada önlenemez şekilde varlığını devam ettiren uyuşturucu madde kullanımıyla tehlikeye girmektedir. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de yirminci asrın son yarısından itibaren uyuşturucu madde kullanım oranı giderek artmış, bununla birlikte uyuşturucu kullanma yaşı da gittikçe düşmüştür. Evrensel bir sorun olan madde bağımlılığı, sorunlu aile yapısı, bireyin yalnızlaşması, arkadaş ve çevre faktörlerinin olumsuz yansıması ve dünyadaki artışın paralelinde, ülkemizde de varlığını yıllardan beri sürdürürken, bununla yapılan kararlı mücadele artarak devam etmektedir.

Gençliğimizi tehdit eden bu sorunun köklü çözümü ise bireysel çabaların yanında iktidar ve muhalefet partilerinin ortak çalışmalarıyla birlikte, okul-aile işbirliği ve tüm sivil toplum kuruluşlarının desteğiyle gerçekleştirilebilecektir. Uyuşturucunun gençler, aileler ve toplum üzerindeki etkilerinin araştırılıp, konuyla ilgili gerekli tedbirlerin alınıp uygulanması amacıyla, Anayasa’nın 98’inci, İçtüzüğün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince bir Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.

  1- Halide İncekara                                     (İstanbul)

  2- Ayhan Sefer Üstün                               (Sakarya)

  3- Selma Aliye Kavaf                                (Denizli)

  4- Mithat Ekici                                           (Denizli)

  5- Mustafa Ataş                                         (İstanbul)

  6- Murat Yıldırım                                      (Çorum)

  7- Agâh Kafkas                                         (Çorum)

  8- Ahmet Koca                                          (Afyonkarahisar)

  9- Fatma Salman Kotan                             (Ağrı)

10- Hasan Ali Çelik                                     (Sakarya)

11- Abdülkadir Aksu                                  (İstanbul)

12- Hamza Yerlikaya                                   (Sivas)

13- Ayşe Türkmenoğlu                               (Konya)

14- Alev Dedegil                                         (İstanbul)

15- Rüstem Zeydan                                     (Hakkâri)

16- Ali Öztürk                                             (Konya)

17- Hüsnü Ordu                                          (Kütahya)

18- İsmail Bilen                                           (Manisa)

19- Harun Tüfekci                                       (Konya)

20- Polat Türkmen                                       (Zonguldak)

21- Mehmet Daniş                                       (Çanakkale)

22- Zekeriya Aslan                                      (Afyonkarahisar)

23- Ali Küçükaydın                                     (Adana)

Gerekçe:

BM Uyuşturucu Kontrol Programı’nın (UNDCP) tahminlerine göre, dünyada 180 milyon uyuşturucu bağımlısı bulunmakta, bunların 144 milyonu esrar kullanmaktadır. Avrupa’da uyuşturucunun en az kullanıldığı ülkeler arasında yer almamıza rağmen, yapılan araştırmalar ve uzmanların yorumları, uyuşturucu kullanma oranının dünyada olduğu gibi ülkemizde de son yirmi yılda arttığını ortaya koymaktadır. Dünyadaki ve ülkemizdeki artış, devletimizin uyuşturucuyla mücadelesindeki kararlılığını da arttırmıştır. 2007 yılı itibarıyla ülkemizde 8 ilde özel ve kamuya ait 15 adet madde bağımlılığı tedavi merkezi bulunmaktadır.

Amatem’den alınan verilere göre, 2006 yılında toplam 2.853 madde bağımlılığı tedavisi başvurusu olmuştur. Daha önce tedavi görenlerin % 50’si son 8 ay içerisinde, % 68’i 12 ay içerisinde, % 85’i ise 24 ay içerisinde daha önceden tedavi gördüklerini belirtmişlerdir. Yaşam biçimine bakıldığında, hastaların % 89’unun ebeveynleriyle yaşadıkları belirlenmiştir. Fakat aileler bu durumu ancak iki yıl sonra öğrenmektedirler. Başvuranların % 28,2’sinin düzenli işi varken % 53,1’inin işsiz olduğu saptanmıştır. Bu kişilerin % 40’ı eroin, % 36,7’si esrar, % 10,3’ü (tiner ve bali gibi) uçucu maddeler ve % 3,8’i extacy nedeniyle başvurmuşlardır.

Uyuşturucuya başlama yaşının ülkemizde son beş yılda ağırlıklı olarak 12 yaşına kadar düştüğü gözlenmektedir. Uyuşturucu madde kullanımının temel sebepleri ise bilgisizlik, özenti, merak, bozuk çevre, sağlıksız bir aile ve manevi boşluk olarak gösterilmektedir.

Uyuşturucu madde tüketiminin aynı zamanda terör örgütlerinin de parasal kaynağını oluşturduğu bilinen bir gerçektir. İçişleri Bakanlığı Araştırma Ve Etütleri Merkezi’nden elde edilen bilgiye göre, 2002 ve 2006 yılları arasında Türkiye’de yapılan operasyonlarda terör örgütü PKK’nın uyuşturucu kaçakçılığı yapmaya devam ettiği ortaya çıkmıştır. Yapılan tahkikatlar ve alınan bilgilerle PKK’dan başka ASALA, TKPL/ML ve DHKP/C gibi terör örgütlerinin de faaliyetlerini finanse etmek amacıyla uyuşturucu kaçakçılığına karıştığı belirlenmiştir. Bu nedenle, uyuşturucu ve terör birbiriyle ayrılmaz parçalar olarak düşünülüp, global bir mücadele için her iki alanda da yakın bir işbirliği sağlanmalıdır.

Birleşmiş Milletler, Uyuşturucu Raporu’nda, Türkiye’nin 2004 yılından itibaren uyuşturucu konusundaki kararlı mücadelesini takdir ederken, Türkiye’de uyuşturucu yakalamalarındaki artışın birçok ülkeye örnek olması gerektiğini vurgulamıştır.

Sadece bireyi değil, bir virüs gibi toplumun tamamını zehirleyen ve tedavi maliyeti önlem maliyetinden fazla olan uyuşturucu madde bataklığının kurutulması, toplumun tüm fertlerinin bilinçlendirilmesi ve topyekün bir mücadeleyle sağlanacaktır.

Bu bağlamda, gençleri tehlikeye sürükleyen, aileleri ve toplumumuzu tedirgin eden bu sorunun çözümü ve gerekli işbirliğinin sağlanması için TBMM tarafından geniş kapsamlı bir Meclis araştırması gerekmektedir.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:

VI.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Gündemdeki sıralama ve çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesi ile 13/11/2007 Salı günkü birleşimde sözlü sorulardan sonra, diğer denetim konularının görüşülmeyerek, kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine ve 14/11/2007 Çarşamba günü sözlü soruların görüşülmemesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

        No: 15                                                                                     Tarihi: 13.11.2007

Danışma Kurulunun 13.11.2007 Salı günü yaptığı toplantıda; Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 15, 22, 28, 26, 25 ve 27’nci sıralarında yer alan 35, 46, 52, 50,49 ve 51 sıra sayılı kanun tasarıları ve teklifinin sırasıyla bu kısmın 1, 2, 3, 4, 5 ve 6’ncı sıralarına alınması ve diğer kanun tasarı ve tekliflerinin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi, Genel Kurulun 13.11.2007 Salı günü 15.00-24.00, 14.11.2007 Çarşamba günü 14.00-24.00 ve 15.11.2007 Perşembe günü 14.00-19.00 saatleri arasında çalışması, 13.11.2007 Salı günkü Birleşimde sözlü sorulardan sonra, diğer denetim konularının görüşülmeyerek, kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi ve 14.11.2007 Çarşamba günü sözlü soruların görüşülmemesinin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

                                                                                                Köksal Toptan

                                                                              Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

                   Mustafa Elitaş                                                       Kemal Anadol

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu                              Cumhuriyet Halk Partisi Grubu

                    Başkanvekili                                                         Başkanvekili

                     Oktay Vural                                                    Selahattin Demirtaş

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu                              Demokratik Toplum Partisi Grubu

                    Başkanvekili                                                         Başkanvekili

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, söz istiyorum efendim.

BAŞKAN – Lehte mi, aleyhte mi?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Aleyhte.

BAŞKAN – Aleyhte söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Macit.

Buyurunuz efendim.

Süreniz on dakikadır.

HASAN MACİT (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, her salı günü geldiğinde, mutlaka bir Danışma Kurulu önerisiyle karşı karşıya geliyoruz ve Meclisin çalışmasıyla ilgili nasıl bir program yapacağımızı artık belirleyemez olduk. Ne yazık ki, Danışma Kurulu önergesinde teklif edilen çalışma düzeni de halkın gerçek gündemiyle ilgisi olmayan birtakım yasaların getirilmesi ve Meclisin denetim yetkisini azaltan bir anlayışla geldiği için açıkçası, denetim yetkisinden mahrum bir Meclisin doğru çalışmayacağını düşünerek kaygılanıyoruz.

Değerli arkadaşlar, halkın gerçek gündemi burada tartışılmadığı sürece, halkımızın sıkıntılarına çözüm bulmak için burada halkın temsilcileri tarafından tartışma ve çözüm üretilmediği sürece, korkarım, başka yönlere doğru hak arama veyahut da çözüm üretmeye doğru gidilir diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, “denetim” dedik. Milletvekillerinin en doğal hakkı olan ve öğrenmek istediği, kafasında oluşan bazı sorularıyla ilgili Sayın Hükûmet yetkililerine sorduğu sorularda, ne yazık ki, bir karartmanın uygulandığını ve sorulara yanıt verilmediğini görüyoruz. Açıkçası, benim sormuş olduğum dört tane sorumun yasal süresi içerisinde yanıtlanmaması ve bundan sonra da yanıtlanacağıyla ilgili bir belirti görülmemesi, burada denetim yetkisinin karartıldığını düşünüyorum.

Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanı, biraz önce, burada, Bakanlığının uygulamalarıyla ilgili söz etti. Ama, benim, Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanımıza Bakanlığının uygulamalarıyla ilgili sormuş olduğum iki tane sorum vardı. Birisi, kuraklık nedeniyle Trakya’daki ayçiçeği üreticisinin uğramış olduğu mağduriyetin nasıl giderileceğiyle ilgili Hükûmetinizin ve Bakanlığınızın alacağı önlemlerin neler olduğunu sorduk. Ne yazık ki bugüne kadar, iki ayı geçmiş bir süre olduğu hâlde, yanıt gelmedi.

Değerli arkadaşlar, 1 milyar dolar yıllık sıvı yağ ithalat kaynağı aktarılan Türkiye’nin, ayçiçeğiyle ilgili sorunları çözmek, ayçiçeği üretimini artırmak için önlem almayacak, bunlar konuşulmayacak da neler konuşulacak?

Değerli arkadaşlar, bir diğer sorum: Toprak Mahsulleri Ofisiyle ilgili, Dahilde İşleme Rejimi’yle ilgili hangi firmalara, ne kadar mal satıldığını ve bu verilen malların hangi fiyatla verildiğini, daha sonra Dahilde İşleme Rejimi’yle ilgili bu firmaların kapatma işlemini yapıp yapmadıklarıyla ilgili, yapmamışlarsa hangi cezai müeyyidelerin uygulandığıyla ilgili bir sorum vardı. Ne yazık ki şu ana kadar Sayın Bakan bu soruya da yanıt vermemiştir.

Değerli arkadaşlar, kapatma işlemi yapmayan firmalar acaba korunuyor mu? Acaba devletin vergilerinden kaynaklanan bu kapatma işleminden dolayı ucuz mal alan firmalar korunuyor mu? Açıkçası bu sorularıma yanıt alamadığım sürece, ben, bu tür firmalar var ise korunduğu kaygısına kapılıyorum ve fakir fukaranın, Sayın Başbakanın deyimiyle, garip gurabanın hakkının bu firmalara peşkeş çekildiğini düşünüyorum.

Sayın Bakan buradalar, o nedenle ben bu konuları gündeme getirdim. Biraz önce kendisi desteklemelerle ilgili çok güzel açıklamalar yaptılar. Elbette ki Hükûmet ve bakanlar konularıyla ilgili çalışmaları yapacaklar, bu onların görevleridir, ama Sayın Bakana şunu da sormak istiyorum: Sayın Bakan, 2007 yılında hayvansal desteklemelerden 1 kuruş ödediniz mi acaba çiftçimize?

Değerli arkadaşlar, ilk defa bu yıl kuraklıktan dolayı süt fiyatları artarken, sağmal hayvanların kasaba gittiği yaşanıyor. Niçin acaba? Sağmal hayvanların kasaba gönderilmesinde niçin böyle süt fiyatları artarken bir süreç işleniyor? Ne yazık ki, değerli arkadaşlar, bugün -bu yıl- hayvan üreticilerimiz kışlık gereksinimlerini karşılayamadıkları için, paraları olmadığı için kışın karşı karşıya kalacakları kötü durumu önlemek için, bugün, sağmal hayvanını ne yazık ki kasaba gönderiyor. Ama, bir de bakıyoruz, Tarım Bakanımızın değişik basın organlarında çıkan  “Ne yazık ki bazı çevreler yaygara koparacak, ama biz damızlık ithalatı yapacağız.” açıklamaları var. Değerli arkadaşlar, yazıktır, günahtır. Bugün çiftçimizin elindeki damızlık ne yazık ki satılamıyor. Ne yazık ki, çiftçimiz, elinde birinci sınıf damızlıklarını satamaz iken, Amerika Birleşik Devletleri’nden damızlık ithali yapıyoruz. Ne yazık ki, deli dana hastalığının 2005 yılında görüldüğü Amerika Birleşik Devletleri’nden böyle bir ithalat yapılması son derece yanlıştır diye düşünüyorum.

Deli dana hastalığı hayvanlardan insanlara geçen ölümcül bir hastalıktır ve canlı hayvanda teşhis edilemediği için, deli dana hastalığının görüldüğü olay tarihinden sonra on yılı aşkın bir süre takip edilir ve tekrar nüksetmediği zaman bu hastalığın yok olacağı kanaatine varılır. Ne yazık ki, Amerika Birleşik Devletleri’nde 2005 yılında görülen bu hastalık ve yıl 2007. Buradan damızlık düve ithal etme kararının son derece yanlış olduğunu düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, ihtiyaç var, deniyor. Peki, ihtiyaç var da et fiyatları niçin artmıyor? Süt fiyatları bu birkaç ay dışında niçin artmıyor? Demek ki Türkiye’nin gereksinimi olan tüketimi, et ve süt ihtiyacını bugün Türkiye, Türk hayvancısı karşılamaktadır.

Sayın Bakanıma sorduğum soruların birisinde de şu vardı: Damızlık düve ihtiyacı olan firmalar ile Türkiye Damızlık Yetiştiricileri Birliğinin yönetimini bir araya getirerek bir çözüm sağlayabildiniz mi, sağladınız mı? Ne yazık ki, böyle bir çözümün de olmadığı ve iki kurumun da yetkililerinin bir araya getirilerek böyle bir çözüm noktasında hakem rolü oynamadığını da görüyoruz.

Değerli arkadaşlar, bir diğer konu, Et ve Balık Kurumlarının açılması, işletmeye devam ettirilmesi son derece yerinde bir karardır, teşekkür ediyoruz. Ama, geçen hafta Ağrı’da iken, Ağrı halkının bir şikâyeti vardı “Et ve Balık Kurumunda çalışan insanlarımız, söz verildiği hâlde, tekrar açıldığında işe alınmadılar ve ne yazık ki, burada çalışan insanlar bu işi bilmeyen, başka illerden getirilen insanlar.” diye bir serzenişleri vardı. Niçin acaba Et ve Balık Kurumunda daha önce çalışan, uzmanlaşmış insanlarımız burada çalışma olanaklarından mahrum edildi de, başka birileri, daha yeni, acemi olan insanlar alındı? Burada da bir kayırmacılık mı söz konusu oldu diye, açıkçası kaygılarım var.

Değerli arkadaşlar, bugün, Türk halkının gündeminde işsizlik var. Ne yazık ki, insanlarımız, işsizlikten, evine ekmek götürememekten sızlanmaktalar ve gerçekten zor durumdalar. Bugün, TÜİK rakamlarında her ne kadar olumluya doğru bir gidiş yansıtılmaya çalışılmış olsa da, 2006 yılına göre gençlerimizdeki işsizlik oranının ciddi bir şekilde arttığını, üniversiteden mezun olan gençlerimizin bir yıl içerisinde ciddi bir şekilde işsiz konumuna düştüğünü TÜİK rakamlarına göre tespit etmek mümkündür. 2006 yılında gençlerimizin işsizlik oranı yüzde 17,1 iken, değerli arkadaşlar, 2007 yılında bu oranın yüzde 18,6 olduğunu TÜİK rakamlarından görüyoruz.

Biz, Parlamento olarak, halkın temsilcileri olarak işsizlik sorununu burada çözmeyeceğiz, konuşmayacağız da neyi konuşacağız arkadaşlar?

Değerli arkadaşlar, gene işsizlik konusunda, OECD ülkelerinin içerisinde, kadın işsiz bazında, işsizi en çok artan ülke Türkiye olarak görülüyor. Daha önce, Türkiye’deki kadın işsizlerimizin sayısında ciddi bir şekilde artışı TİSK’in rakamlarından görüyoruz ve 17’nci sıradan 6’ncı sıraya doğru yükseldiğini görüyoruz. Yani, kadınlarımızdaki işsizlik oranının yüzde 10’lara doğru çıktığını, ne yazık ki, TİSK’in rakamlarından öğrenmiş bulunuyoruz

Değerli arkadaşlar, gelin, Türkiye’nin gündemini konuşalım; gelin, Meclisin denetim mekanizmasını işletelim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Macit, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

HASAN MACİT (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, biz bu konuları konuşmaz isek, bu konuların, bu sorunların çözümünü bulmaz isek, umarım yarın çok geç olmaz.

Meclisimiz Plan ve Bütçe Komisyonunda bir bakanlığımızın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızın verileri geçen gün görüşüldü. Değerli arkadaşlar, 2006 yılında 18 milyar YTL olan açık 2007 yılında 26,4 milyar YTL’ye çıkmıştır. Bu, yanlış yönetimden ve yönetimde eksikliklerden veyahut da öngörünün yanlış yapılmasından kaynaklanan bir artıştır.

Daha konuşulacak sorunlar, daha konuşulacak konular çok fazladır. Gelin, halkın gündemini ilgilendiren sorunları konuşalım ve onlara çözüm bulalım diye düşünüyorum. Bu nedenle Danışma Kurulu önerisinin aleyhinde olduğumu belirtiyorum.

Hepinize saygılar sunarım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Macit.

Şimdi, aleyhte, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç.

Buyurunuz efendim.

Süreniz on dakikadır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkanım, süreyi yeniden başlatırsanız memnun olurum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Danışma Kurulu raporu üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, maalesef, geçen hafta, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, o kadar, bir çiftlik yönetiminde gösterilemeyecek derecede basiretsiz bir yönetim gösterildi ki, yani ben bir Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi olduğum için utandım. Bakın, konuyu size aktarayım.

Nükleer enerji konusunda bir kanun getirilmişti. Cumhurbaşkanı o Kanun’un 5, 6, 7’nci maddelerini veto etmişti. Burada, tutuldu, bütün maddelerin görüşülmesi oya sunuldu.

Ben, Anayasa’nın 89’uncu maddesine göre bunun mümkün olmadığını, değişen 89’uncu maddeye göre bunun ancak değişen maddelerinin görüşüleceğini, komisyonun da bunu yanlış yaptığını söyledim. Maalesef, Meclisi yöneten Başkan bu düşüncelerimizi nazara almadı.

Ama, bakın, bu 89’uncu maddenin Türkiye Büyük Millet Meclisinde 2001 yılında müzakeresi sırasında AKP Grubu adına söz alan Yozgat Milletvekili İlyas Arslan’ın grup adına yaptığı konuşmada söylediği aynen şu: “…yeni düzenlemeyle sadece geri gönderilen madde ve maddeler görüşülecek…” Sadece geri gönderilen madde ve maddeler görüşülecek.

Şimdi, ben bunu söyledim. İç Tüzük’ün 35’inci maddesinin son fıkrası da aynı hükmü getirmiştir. O zamanki bakan -zaten bu bakanların bir şeyden haberleri yok. Çıktılar, işte sıralar bomboş- dedi ki: “Kamer Genç bu İç Tüzük’ü bilmediği için burada yalan söylüyor.”

Ben de Sayın Başkana dedim ki: “Sayın Başkan, benim ismimden bahsedilmek suretiyle… Gündem dışı söz istiyorum.” “Efendim, sana söz vermiyorum. Zaten sen Tüzük’ü ayaklar altına alıyorsun.” dedi. “Yahu” dedim ki: “Sayın Başkan, böyle konuşulmaz. Lütfen, bana…” “Senin bu konuşman üzerine…” Bunların hepsi tutanaklarda var. “Sataşmadan söz istiyorum.” “Çık dışarı! Seni atıyorum dışarı.” dedi.

Şimdi, değerli milletvekilleri, çiftliğinizdeki kâhyayı bile atamazsınız. Ondan sonra, bu sözler… “İlle atın, atın dışarıya.” dedi. Bir Meclis Başkan Vekilinin bir milletvekiline “atın dışarı” demesi mümkün değildir. “İç Tüzük’ün 65’i” diyor. 65’te de “düzeni sağlar” diyor. Gerçi, 161 ve 163’üncü maddede geçici çıkarma cezası vardır, ama bunun şartları vardır.

Şimdi, değerli milletvekilleri, tabii, basının bir kısmı da “Kamer Genç’i Meclis Başkanı kovdu.” diye başlık attılar.

Şimdi, ben, özellikle muhalefet partili milletvekillerine de hakikaten serzenişte bulunuyorum. Yani, bir milletvekili, burada, bir iktidar partisi Başkan Vekili tarafından veya Meclisi yöneten Başkan tarafından bu kadar ağır, tutarsız, gerekçesiz, âdeta eşkıyavari bir davranış biçimiyle eğer dışarıya atılmaya kalkılırsa, hiç olmazsa burada bir dayanışma örneği olarak ötekilerin sahip çıkması lazım; çıkılmadı. İnanınız ki, millet de o kadar… “Efendim, Kamer Genç’i dışarı attılar.” Yok, atılmadık, kovulmadık.

Ama, ben şimdi Sayın Meclis Başkanı Köksal Toptan’a soruyorum: Sayın Başkan, bu kürsüde, bu Meclisi yönetecek insanlara karşı, bizim İç Tüzük’e ve Anayasa’ya uygun olarak yaptığımız çalışmalarımızı engelleyen yönetime karşı bir tedbir alacak mısınız, almayacak mısınız? Eğer almayacaksanız, o zaman sizin de ondan bir farkınız yok. Zaten onlar sizin adınıza bu Meclisi yönetmeye kalkıyor, geliyorlar. Lütfen, şu Meclisin yönetiminde dürüstlük çok önemlidir arkadaşlar.

Şimdi, yine zaman zaman belli başlı Meclis başkan vekillerinin bazı uygulamalarını size söyleyeyim. Efendim, bakıyorlar, orada, sırada oturuyorsam “söz isteyen var” diyorlar. Bazen böyle şaşırtmak için çıkıyorum oraya, bakıyorlar ki “Efendim, söz isteyen yok.” Hatta geçen bir şeyde, bakan çıktı konuştu, İç Tüzük’e göre “son söz milletvekilinin” diye ben söz istedim. “Yok efendim, vermem sana” dedi. Yahu kardeşim burası… Nasıl veremezsin yani… Ondan sonra… Sonra ben tabii ısrar edince, ondan sonra da tuttu sözü başkasına verdi, vay efendim başkaları istemiş…

Değerli milletvekilleri, bu kürsüyü yönetecek insanların güven vermesi lazım milletvekillerine. Bu güven verilmezse, burada her zaman her türlü haksızlıklara karşı biz de hakkımızı korumasını biliriz ve bu güveni vermek de iktidar partisinin görevidir. İktidar partisi burada 340 milletvekiline güvenerek, yani burada bizim tek kişi olduğumuza da, ondan sonra gözüne kestirerek, keyfî hareket edemez. Ederseniz, bizim burada zaten halk sesimizi duyuyor. Sokağa sizi çıkarmazlar, gezdirmezler.

Şimdi, değerli milletvekilleri, tabii, maalesef, muhalefet partileri de iktidar partisine çok büyük destek veriyorlar. Hemen her salı günü bir Danışma Kurulu raporu geliyor. Efendim, hemen… Bence bu, daha şimdiye kadar Türkiye Büyük Millet Meclisinde görülen bir muhalefet biçimi değil. Getirsin AKP kendi grubunun önerilerini, ondan sonra burada kendileri tartışsınlar, kendileri oy verebilirler. Ama, siz, şimdi kaç… Burada şimdi, aşağı yukarı üç buçuk aydır görev yapıyoruz, bir araştırma önergesi kabul edilmedi. AKP İktidarı zamanında yapılan bunca soygunlara, istismarlara karşı bir tane soruşturma önergesi kabul edildi mi? Yapılan birsürü haksızlık var, ihalelerde yapılan birtakım yolsuzluklar var, soru soruyoruz, sorumuza cevap verilmiyor. Mesela, geçenlerde söyledim, Kütahya Şeker Fabrikası bir AKP’li gruba 2003 yılında 23 milyon dolara ihale ediliyor.  İhale aşamasında, 112 dönümlük arazi Türkiye Şeker Fabrikalarına ait, bu şeker fabrikasını aldıktan sonra -zaten, o seneki kârı da 11 trilyon lira, ki 10 milyon doları da öyle düşerseniz, 11 milyona dönüyor- tutuyorlar tapuda, esas, daha Türkiye Şeker Fabrikaları Genel Müdürlüğünün mülküyken, onun hiç muvafakati alınmadan Kütahya Şeker Fabrikalarına geçiriyorlar. Böyle olur mu! Yani daha neler var, ama şimdi…

Şimdi, bu haftanın en önemli konularından birisi de Suudi Arabistan Cumhurbaşkanı geldi buraya. Suudi Arabistan Cumhurbaşkanı, Türkiye Cumhuriyeti… (AK Parti sıralarından “Kralı… Kralı…” sesleri) Ne  oldu, bir şey mi söyledik?

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Kralı…

KAMER GENÇ (Devamla) – Neyse, cumhurbaşkanı, siz de… Doğru, özür dilerim, Kralı geldi. Bu Kral kim biliyor musunuz? Bu Kral, Türkiye Cumhuriyeti devletine dost gözüyle bakmayan, 1991 yılında Fransa’nın, Almanya’nın, Amerika’nın ordularının kendi memleketine gitmesini isteyen ama -o zaman Özal söyledi- “Türk Ordusu oraya gelmesin, ben altı yüz sene zaten Osmanlı zulmü altında ezildim.” diyen bir insan. Şimdi, Suudi Arabistan Kralı geliyor, devletin Cumhurbaşkanı olan kişi gidiyor, uçakta karşılıyor. Ondan sonra getirip tahtını özel bir otele koyuyor, o otelde de getiriyor Türkiye Cumhuriyeti’nin yöneticilerini orada yanında oturtuyor, âdeta böyle hazır ol vaziyetinde.

Bakınız, sayın milletvekilleri, şimdi, Türkiye Cumhuriyeti devleti büyük bir devlettir. Bu devletin belirli görevlerine gelmişseniz, bu devletin şanına, şöhretine, büyüklüğüne uygun davranış içinde olmak zorundasınız. Sizin özel birtakım menfaatleriniz olabilir, davranışlar olabilir, çoluk çocuğunuz onlardan birtakım menfaatler, ihaleler peşinde koşabilir, ama devletin menfaatini… Türkiye Cumhuriyeti devletinin hükmi şahsiyetinin dünya kamuoyunda ifade ettiği değeri, siz kendi şahsi çıkarlarınız için düşüremezsiniz. Aslında benim sorum da…

ASIM AYKAN (Trabzon) – Şahsi çıkar değil, devletin çıkarı. Devletin çıkarı var, şahsın çıkarı değil.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ne devleti!..

Bir de sormak istiyorum: Suudi Arabistan Kralının getirdiği o altınlar acaba şeye mi geldi? Yani, devletin kayıtlarına mı gitti, yoksa özel kasalara mı gitti? Onu da tabii göreceğiz ileride. Hayır, ben şimdi ikaz edeyim de. Çünkü, orada da ciddi birtakım hediyeler geldi.

Bir de yedi tane tır geldi. O yedi tane tırla ne geldi arkadaşlar? Siz milletvekilisiniz. Yedi tane uçak ve yedi tane tır geldi. O yedi tane tırla ne geldi?

EYÜP AYAR (Kocaeli) – Zemzem ile hurma geldi.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani, acaba gümrüğe giren birtakım kaçak eşyalar mı geldi? Onlar nereye gitti? Size hediye mediye mi getirdiler? Ben görmedim hediye. Ben de milletvekiliyim, ama, ben bir hediye görmedim. Nereye gitti onlar? Devletin gümrüklerinde…

Yahu bakın, Türkiye Cumhuriyeti devleti bir muz devleti değildir beyler. Orada o tırlarla gelen eşyaların kontrol edilmesi lazım. Gümrüğe tabi eşya var mıdır yok mudur? Birilerine özel hediyeler geliyorsa, bunlar gümrüğe tabi midir değil midir? Bunlar devleti yöneten insanların ciddiyetle nazara alması gereken konulardır. Efendim, benim dostum gelmiş, bana hediyeler getirmiş! E, getirsin, bir yandan da yedi tane tır da gitsin! Devlet yönetimi böyle mi?

ASIM AYKAN (Trabzon) – Transit geçiyor.

KAMER GENÇ (Devamla) – Transit değil.

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen konuya gelir misiniz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, siz gidip kontrol ettiniz mi? O tırlarda ne var gördünüz mü? O yedi tane tırla ne geldi gördünüz mü? Görmediniz.

Ondan sonra… Bakın, Türkiye Cumhuriyeti devletini -demin de dediğim gibi- yöneten insanların devleti bu duruma düşürmemeleri lazım. Düşürdüğünüz zaman, işte bu Suudi Arabistan, Vehhabi mezhebini benimseyen birisi… Ve bunlar Sevgili Peygamberimizin mezarını yok ediyorlardı yahu! Ayrıca da, o şey…

BAŞKAN – Sayın Genç… Sayın Genç…

ASIM AYKAN (Trabzon) - Biz de karşıyız ona.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, bir de, orada tuttular Osmanlı devletinin yaptığı çok önemli bir kaleyi yok ettiler. Yani, bunlar kendi memleketlerinde Osmanlıların bütün eserlerini yok ettiler. Ve bu eserleri yok eden bu insanlara, siz getiriyorsunuz devlet şeref madalyasını veriyorsunuz. Böyle insanlar… Aslında sizin hak ettiğiniz lafları size güzel laflarla söylerim de bir de size fazla da tazminat ödemek istemiyorum. O da…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkanım, bir dakika rica ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen konuya gelip sözünüzü bitiriniz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Daha konuya gelmedi.

KAMER GENÇ (Devamla) - Yahu neyse…

 Şimdi beyler, bakın, ben burada parlamenterlik görevimi yapıyorum. Yani, siz gidiyorsunuz… Bakın, Erbakan bile geçmişte buna gitti yalvardı 250 milyon dolar alması için, vermediler. Yani, şimdi sizin, Abdullah Gül’le Tayyip Erdoğan’ın…

ASIM AYKAN (Trabzon) – Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan…

KAMER GENÇ (Devamla) - …bunların karşısında düştüğü durumla, Kaddafi’nin, Erbakan’a bir Vehhabi çadırında yaptığı muameleden farkı yok ki, yani sizi öyle görüyorlar. Beyler, Türkiye Cumhuriyeti devleti haysiyetli ve onurlu bir devlettir, bu devletin yöneticilerinin o haysiyete, onura uygun davranması lazım.

Ben, tabii, konuşmamın başında söylemeyi unuttum, yine bugün 4 tane askerimiz şehit olmuş. İçimiz kan ağlıyor. O insanlara gerçekten, Tanrı’dan rahmet diliyorum ve ailelerine başsağlığı diliyorum, ama artık burada bu acıları tekrarlamaktan duyduğumuz ıstırap, sıkıntı, maalesef bizi rahatsız ediyor. Dileğimiz, artık bu gibi konuların sona ermesi ve Türkiye’de, Türkiye hudutları içinde veya Türk halkına karşı böyle olayların olmamasıdır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Genç.

Sayın Milletvekilleri…

NEVZAT PAKDİL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

NEVZAT PAKDİL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, siz de Meclisi yönetin bir Başkan Vekilisiniz. Eğer, biraz önce konuşan hatibin konuşmalarına cevap mahiyetinde bir şeyler söyleyecekseniz bir diyeceğim yoktur, ama söylenmeyecekse, Meclis Başkanlık makamı dâhil itham altında bulunduğu için bir cevap verme hakkımız doğuyor. Takdir sizin; ister siz söyleyin ister ben söyleyeyim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Pakdil, Danışma Kurulu önerisinin üzerine lehte olarak konuşabilirsiniz, buyurunuz.

NEVZAT PAKDİL (Kahramanmaraş) – Hayır, ben sataşma üzerine konuşacağım, Danışma Kurulu önerisi üzerine değil.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, Meclis Başkanlık makamını itham etti siz de dâhil olmak üzere.

NEVZAT PAKDİL (Kahramanmaraş) – Evet, cevabınızı bekliyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, burada kürsüyü kullanan her hatibin gerekli nezaket ve usule uygun olarak konuşmasını diliyorum. Bundan sonra da yapılacak olan bütün konuşmalarda her bir milletvekilinin bu konuya dikkat etmesini rica ediyorum.

Biz, burada, Başkanlık olarak, hatiplere gerekli uyarıyı yapmış bulunuyoruz. Ayrıca da siz konuşmayı arzu ediyorsanız Nevzat Bey, buyurunuz, Danışma Kurulu önerisi üzerinde konuşabilirsiniz.

NEVZAT PAKDİL (Kahramanmaraş) – Hayır, ben Danışma Kurulu önerisi üzerine konuşmayacağım. Burada, Meclis Başkanlık Divanına yapılan ithamlar vardır.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – İç Tüzük’te Divan adına konuşma diye bir şey yok!

NEVZAT PAKDİL (Kahramanmaraş) – Benim böyle bir söz talebim vardır.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Grup sözcüleri var, grup sözcüleri konuşur.

NEVZAT PAKDİL (Kahramanmaraş) – Başkanlık Divanı cevap vermiyorlarsa, siz cevap vermiyorsanız ve bana da konuşma hakkı vermiyorsanız, benim söyleyeceğim bir şey yok.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Grup sözcüleri var…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Efendim, Divan adına konuşma diye bir usul yok!

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Pakdil’in siyasi konuşma hakkı yok. Grup adına arkadaşlarınız konuşur istiyorlarsa.

RECEP KORAL (İstanbul) – Meclis Başkan Vekilini göreve davet ediyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Nasıl göreve davet ediyorsunuz!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, gerekli uyarıları yapmış olduğum kanaatindeyim.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Güzel.

BAŞKAN - Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, Danışma Kurulu önerisi lehinde konuşmak istiyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Olur mu? Oylamaya geçildi Sayın Başkan.

BAŞKAN – Oylamaya geçtik efendim.

Danışma Kurulu önerisini oylayacağım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, daha geçmeden ben söz istedim. Bir açıklama yapmam lazım.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Hayır, hayır… “Oylayacağım” dedi, tutanaklar var.

BAŞKAN – Danışma Kurulu önerisini kabul edenler…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısını bir daha istedim.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arıyorum.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Danışma Kurulu önerisi kabul edilmiştir.

Gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.

VII.- SEÇİMLER

A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- Anayasa ve İçişleri Komisyonlarında açık bulunan üyeliklere seçim

BAŞKAN - Anayasa Komisyonunda boş bulunan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Özpolat aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İçişleri Komisyonunda boş bulunan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Adana Milletvekili Hulusi Güvel aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

B) Komisyonlara Üye Seçimi

1.- (10/1, 4, 5, 7, 9, 10, 11, 13, 14, 15, 16, 17) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, küresel ısınmanın etkileri ve su kaynaklarının sürdürülebilir yönetimi konusunda Genel Kurulun 23/10/2007 tarihli 10’uncu Birleşiminde kurulan (10/1, 4, 5, 7, 9, 10, 11, 13, 14, 15, 16, 17) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine siyasi parti gruplarınca gösterilen adayların listesi bastırılıp sayın üyelere dağıtılmıştır.

Şimdi listeyi okutup oylarınıza sunacağım:

Küresel Isınmanın Etkileri ve Su Kaynaklarının Sürdürülebilir Yönetimi Konusunda Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi

(10/1, 4, 5, 7, 9, 10, 11, 13, 14, 15, 16, 17)

Adı Soyadı                                                                                                      Seçim Çevresi

AK Parti (10)

Ali Rıza Alaboyun                                                                                          (Aksaray)

Ertekin Çolak                                                                                                  (Artvin)

Tahir Öztürk                                                                                                   (Elâzığ)

Mustafa Öztürk                                                                                               (Hatay)

Ahmet Gökhan Sarıçam                                                                                  (Kırklareli)

Özkan Öksüz                                                                                                  (Konya)

Recep Yıldırım                                                                                                (Sakarya)

Birnur Şahinoğlu                                                                                            (Samsun)

A. Müfit Yetkin                                                                                              (Şanlıurfa)

Nuri Uslu                                                                                                        (Uşak)

CHP (3)

Tayfur Süner                                                                                                   (Antalya)

Rasim Çakır                                                                                                    (Edirne)

Fehmi Murat Sönmez                                                                                     (Eskişehir)

MHP (2)

Cumali Durmuş                                                                                              (Kocaeli)

Kemalettin Nalcı                                                                                             (Tekirdağ)

DTP (1)

Pervin Buldan                                                                                                 (Iğdır)

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Meclis araştırması komisyonuna seçilmiş bulunan sayın üyelerin, 13/11/2007 Salı günü (bugün) saat 18.30’da, Halkla İlişkiler Binası B Blok, 2’nci kat, 4’üncü banko Araştırma Komisyonları Toplantı Salonunda toplanarak başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum.

Komisyonun toplantı yer ve saati ayrıca plazma ekranlarında ilan edilecektir.

Sayın milletvekilleri, gündemin “Sözlü Sorular” kısmına geçiyoruz.

BAŞKAN - Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker, “Sözlü Sorular” kısmının 1, 6, 24, 38, 39, 41, 44, 45 ve 47’nci sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdi.

Şimdi, bu soruları sırasıyla okutuyorum:

VIII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) Sözlü Sorular ve Cevapları

1.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, kuraklık kapsamına alınan illere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/10) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

2.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, çiftçilere yapılan “kuraklık yardımı”na ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/19) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

3.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, işsiz ziraat mühendislerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/147) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

4.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, kuraklıktan etkilenen ayçiçeği üreticilerinin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/161) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

5.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, kuraklıktan etkilenen sebze ve meyve yetiştiricilerinin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/162) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

6.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, TMO’nun fındık alımına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/164) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

7.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, kuraklıktan etkilenen çiftçilerin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/167) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

8.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, fındık üreticilerinin alacaklarının ödenmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/168) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

9.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, sulama kooperatiflerinin borçlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/170) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehdi Eker tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                                                                 Yaşar Tüzün

                                                                                                     Bilecik

                                                                                  TBMM Başkanlık divan Üyesi

4 Temmuz 2007 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren bakanlar kurulu kararı ile kuraklık kapsamına alınan iller arasında çevresindeki komşu iller olmasına rağmen Bilecik ili yer almamıştır.

1- Kuraklık kapsamına alınan 40 il hangi ölçütlerle belirlenmiştir?

2- Bilecik ilimin Çevresindeki iller kuraklık kapsamına alınmasına rağmen Bilecik neden alınmamıştır.

3- Karşılıksız destek kapsamı neden arpa, buğday, korunga gibi bazı ürünlerle sınırlı tutulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                   Tayfur Süner

                                                                                                       Antalya

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın kuraktan etkilenen çiftçilere yapmış olduğu “kuraklık yardımı”ndan yararlanmak isteyen çiftçilerimiz, yayımlanan bir genelge sonucunda doğrudan gelir desteği, mazot ve tohum desteklerinden faydalanamamaktadır. Bundan dolayı sadece Antalya’da kuraklık yardımı için başvuran 14 bin çiftçi, başvurularını geri çekmeye başlamışlardır. Bütçede yeterli kaynak olmadan, verileceği söylenen “kuraklık yardımı”, seçim öncesi üreticilerin oyunu almaya yönelik, ayrıntıları açıklanmadan yapılan bir girişim olmaktan öteye geçememiştir.

Soru 1: Seçim döneminde kaç çiftçiye, toplam ne kadar kuraklık yardımında bulunulmuştur?

Soru 2: Çiftçilerimiz zaten zar zor geçimlerini sağlayabilmektedirler. Bakanlığınız tarafından yayımlanan genelge sonrasında diğer destekler neden kesilmektedir?

Soru 3: Doğrudan gelir desteği, mazot ve tohum desteklerinin kesilmesiyle birlikte çiftçiler büyük miktarda zarara uğramışlardır. Verilen destekle amaçlanan, çiftçiye yardımcı olmak değil midir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehdi Eker tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 24.09.2007

                                                                                                   Ensar Öğüt

                                                                                                      Ardahan

Nüfusunun %35’inin tarımla geçindiği ülkemizde, TÜİK verileri doğrultusunda yaklaşık 100 bin Ziraat Mühendisimiz bulunmaktadır. Ziraat Mühendisleri Odasınca yapılan açıklamalarda Ülkemizde 160 bin Ziraat Mühendisi ihtiyacı olmasına rağmen, işsiz, geçici veya farklı sektörlerde çalışan birçok Ziraat Mühendisimiz bulunmaktadır. Tarımda verimliliğin artması, üreticinin bilinçli üretim yapması için Ziraat Mühendislerinin köye gitmesi ve çiftçiye yol göstermesi gerekirken, masa başı işlerde Doğrudan Gelir Desteği hesaplamaları yapmaktadırlar. “İşsiz Ziraat Mühendisleri Derneği” adı altında dernekleşmeye gitmeleri, konunun dram noktasında ele alınması gerektiğinin en önemli göstergesidir.

1- Ülkemizde işsiz Ziraat Mühendisi sayısı ne kadardır?

2- Ülkemizde Ziraat Mühendisi unvanıyla başka sektörlerde görev alan Ziraat Mühendisi sayısı ne kadardır?

3- Ülkemizde tarımın gelişmesi için işsiz ve farklı alanlarda görev yapan Ziraat Mühendislerimizin Tarım sektöründe görev alabilmeleri için ne gibi çalışmalar yapmaktasınız?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 4.10.2007

                                                                                               Cemaleddin Uslu

                                                                                                       Edirne

Ülkemizin yemeklik yağ ihtiyacı 750.000 ton sıvı, 425.000 ton margarin olmak üzere 1.175.000 ton civarındadır. Bu talebe karşılık üretimimiz 240.000 ton ayçiçek, 170.000 ton pamuk olmak üzere toplam 410.000 ton’dur. Bu hesaba göre yılda yaklaşık 800.000 ton yağ bazında çeşitli ithalat yapılmaktadır. Yem, sabun gibi diğer kullanımlarla birlikte bu rakam milyon tonları bulmaktadır. Döviz cinsinden değeri ise küspeleri de koyarsak 1 milyar Doları aşmaktadır.

2007 yılında yaşanan kuraklıktan dolayı ayçiçeği üretiminde ciddi kayıplar yaşanmıştır. Geçen yıllar dekara 200 kg verim alınan yerde bu yıl 100 kg’ın altına düşmüştür. Dolayısıyla üretici ciddi gelir kaybına uğramıştır.

Bu sebeple;

1- Edirne İli Kuraklık kapsamına alınan illere dâhil edilecek mi?

2- Ayçiçeği üreticilerine 2007 yılına ait Destekleme Primi ne kadar ve ne zaman ödenecektir?

3- Bu yıla mahsus olmak üzere ayçiçeği üreticisine kuraklık primi vermeye düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

                                                                                                   Hasan Çalış

                                                                                                      Karaman

2007 yılı içinde ülkemizin çeşitli illerinde meydana gelen kuraklık nedeniyle zarar gören çiftçilere nakdi desteğin hibe olarak verilmesine ve bu çiftçilerin T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ile Tarım Kredi Kooperatiflerine olan tarımsal kredi borçlarının ertelenmesine ilişkin Bakanlar Kurulu Kararı’nda kuru alanlarda üretimi yapılan buğday, arpa, fiğ ve korunga ekiliş ve ürünleri destek kapsamına alınırken, meyve ve sebze üretimi kapsam dışı bırakılmıştır. Kalite ve verimlilik bakımından meyve ve sebze üretimi Türkiye genelinde olduğu gibi Karaman İlimizde de büyük zarar görmüştür.

1- Aynı kuraklık nedeniyle su kaynaklarında azalma, yeterli suyun verilemeyişi ve havadaki nem oranının düşmesi gibi nedenlerden meyve ve sebze ürün kalitesi ve verimlilik yönünden çok ciddi zarar görmüştür. Ürünleri zarar gören meyve (elma, kiraz vb.) ve sebze (domates, salatalık vb) üreticisi çiftçilerimize de buğday, arpa, fiğ ve korunga ekiliş ve ürünlerinde olduğu gibi nakdî desteğin hibe olarak verilmesini düşünüyor musunuz?

2- Bu üreticilerimizin, T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ile Tarım Kredi Kooperatiflerine olan tarımsal kredi borçlarının ertelenmesi konusunda bir çalışmanız var mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki soruların Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim. Saygılarımla. 04.10.2007

                                                                                              Av. Rıdvan Yalçın

                                                                                                        Ordu

Soru:

Hükûmetinizce kendi paralelinde bir yönetim seçtirememenin kızgınlığı ile asıl işi fındık olan Fiskobirlik’in refüze edilerek bölgeye son iki yıldır, TMO’nin getirildiği malumunuzdur.

Bu itibarla:

Fiskobirlik’in depolarının ve personelinin atıl beklemesine rağmen, görev verdiğiniz TMO eliyle 2006-2007 fındık mahsulü alımları sebebiyle;

a) Kaç personel kullanıldığı, bu personelin ne şekilde temin edildiği,

b) Kaç adet depo kullanıldığı,

c) İki yıl için toplam personel, (maaş ve sair ödemeler) depo kiraları (aydınlatma, ısıtma ve soğutma giderleri dâhil) nakliye giderleri başta olmak üzere, ne miktarda harcama yapıldığı hususlarının cevaplandırılmasını arz ederim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehdi Eker tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                                                                 Mustafa Enöz

                                                                                                       Manisa

Ülkemizde yaşanan kuraklık sonucu sulama yetersizliği nedeniyle tarım ürünü rekoltelerinde dekar başına %30-50 civarında kayıp olduğu ilgili kurumlarca açıklanmıştır. Zaten çok zor şartlar altında geçimlerini temin eden çiftçi ve köylülerimiz bu kayıplarla daha da zor duruma düşmüşlerdir. Yine çiftçilerimizin tamamına yakını bankalara ve tarımsal kooperatiflere borçludur.

Sorular:

1- Mevcut destekleme primlerini (pamuk, mısır, silajlık mısır, ayçiçeği, zeytinyağı vb) tekrar gözden geçirip, üretim kaybı oranında artırmayı düşünüyor musunuz?

2- Çiftçilerimizin Ziraat Bankasına ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarını 1 yıl süre ile en fazla enflasyon oranında sabit faizle ertelemeyi düşünüyor musunuz?

3- Kuraklık nedeniyle azalan yeraltı sularının daha verimli bir şekilde tarımda kullanılması amacıyla çiftçilerimizin uygulamakta oldukları damlama sulama ve yağmurlama sulama sistemini daha iyi şartlarla desteklemeyi düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki soruların Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.                                                                               04.10.2007

                                                                                              Av. Rıdvan Yalçın

                                                                                               Ordu Milletvekili

Soru:

22 Temmuz seçimlerinden hemen önce Fiskobirlik yönetimini ziyaret edip, Fiskorbirlik’in deposundaki fındık stokunun Fiskobirlik’i dışlayarak bölgeye getirdiğiniz TMO eliyle alınarak, üreticiye olan borçların ödenmesini temin edeceğinizi belirtmenize rağmen hâlen bu işlemin yapılamadığı ve üreticilerin alacaklarını alamadıklarına göre:

a) Seçim öncesi verdiğiniz söz çerçevesinde yukarıda yer alan sözünüzü yerine getirmeyi düşünüyor musunuz?

b) Sebat ediyorsanız bu işlemin ne zaman yapılacağı ve üreticimizin ne zaman alacaklarını alabilecekleri sorularının cevaplandırılmasını arz ederim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

                                                                                                    Hasan Çalış

                                                                                                      Karaman

Son yıllarda  uygulanan tarımsal politikaların sonucu olarak çiftçilerimiz çok ciddi şekilde giderek fakirleşmiştir. 2007 yılı içerisinde ülkemizin çeşitli illerinde meydana gelen kuraklık da buna eklenince, sulama kooperatifleri elektrik borçlarını ödeyemez hâle gelmiş, bu nedenle elektrikleri kesilen pek çok kooperatifin kuyuları ve su kaynakları atıl hâle gelmiştir. Bu durum köylülerimizi ve çiftçilerimizi çok zor duruma sokmuştur.

1. Sulama kooperatiflerinin borçlarını ödeyebilmeleri için herhangi bir yapılandırma düşünüyor musunuz? Bu konuda herhangi bir çalışmanız var mı?

BAŞKAN – Soruları cevaplandırmak üzere Sayın Bakan, buyurunuz.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; değerli milletvekillerimiz tarafından yöneltilen sözlü soru önergelerine cevap vermek üzere huzurlarınızdayım ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Tüzün’ün, Sayın Çalış’ın ve Sayın Enöz’ün soruları aynı mahiyette, birbirine yakın sorular olması hasebiyle, ben, üç sayın vekilimizin sorularına cevabı ortak bir şekilde vereceğim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığımız tarafından Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Teşkilatı (FAO)’nun agrometeorolojik simülasyon yöntemi ve uydu görüntüsünden elde edilen vejetasyon endeksi verileri kullanılmak suretiyle yapılan çoklu regresyon sonucunda 2007 üretim sezonunda verim kayıpları yüzde 3 ila yüzde 40 arasında olabileceği tahmin edilen –kuru şartlarda yapılan ekimden bahsediyoruz- 40 il için, çiftçi kayıt sistemine kayıtlı ve kuru alanda buğday, arpa, fiğ ve korunga ekilişi olan çiftçilere, 4 Temmuz tarihinde yayınlanan Bakanlar Kurulu kararı çerçevesinde destekleme yapılması kararlaştırılmıştır.

Söz konusu kararnamenin uygulanmasına esas olacak veriyi temin eden sistemde Bilecik ilinde kuraklığa bağlı verim kaybı tespit edilmediğinden, kararname kapsamında Bilecik ili değerlendirilmemiştir.

Küresel ısınmanın bir sonucu olarak önümüzdeki yıllarda da yaşanması muhtemel olan kuraklık ve su kaynaklarının azalması karşısında, Bakanlığımızca aşağıda belirtilen tedbirler alınmaya başlanmıştır:

1) 2007 yılı ilkbahar döneminde kuraklıktan etkilenen çiftçilere yardım yapılmasına ilişkin Bakanlar Kurulu kararı yürürlüğe girmiştir. Kararname çerçevesinde ürünleri yüzde 25 ve üzerinde zarar gördüğü belirlenen çiftçilere, kaybettikleri ürün miktarına karşılık gelmek üzere, buğday için dekar başına 15 YTL, arpa ve korunga için dekar başına 12 YTL ve fiğ için dekar başına 20 YTL tutarında kuraklık desteği ödenecektir ki bu konuyla ilgili yapılan tahakkukun toplamı 266 milyon YTL’dir. O da 16 Kasım 2007 tarihi, yani önümüzdeki cuma günü itibarıyla hesaplara aktarılmaya başlanacaktır.

Bu kapsamda, Karaman ilinde de kuraklıktan zarar gören 5.818 çiftçimizin alacağı kuraklık destek miktarı 4 milyon 442 bin 207 YTL olarak belirlenmiştir.

Ayrıca, Manisa ilinde ise, kuraklıktan zarar gören 22.025 çiftçimizin alacağı kuraklık destek miktarı 5 milyon 987 bin 960 YTL olarak belirlenmiştir.

Kararnameyle, Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine borcu olan çiftçilerin borçları bir yıl süreyle ertelenmiştir.

2) Küresel iklim değişikliğinden ülkemizin ne şekilde etkilenebileceğini, bu değişikliğin nerelerde tehdit, nerelerde fırsatlar oluşturacağını önceden tahmin etmek, risk analizleri yapmak, izlemek ve gerekli tedbirleri almak üzere Kuraklık Yönetimi Koordinasyon Kurulu oluşturulmuş ve Tarımsal Kuraklık Eylem Planı hazırlanmış ve uygulamaya geçirilmiştir.

3) Kullanılan suyun yüzde 75’inin sulama suyunda kullanılması, tarımsal sulamada kullanılması hasebiyle ve ülkemizin de su zengini değil, su fakiri bir ülke olması hasebiyle suyun tasarruflu kullanılması ve topraklarımızın da korunmasını sağlamak amacıyla biz bir dizi tedbirler aldık Hükûmetimiz döneminde.

Bu çerçevede, damla sulama ve yağmurlama sulama sistemleri tesis eden çiftçilere yüzde 60 oranında kredi faiz sübvansiyonu uygulanmaktadır. 2006 yılında uygulamaya konulan kırsal kalkınma destekleri kapsamında yine modern sulama yatırımlarına yüzde 50 hibe desteği sağlanmaktadır. 2007 yılında başlatılan diğer bir uygulama kapsamında ise damla sulama ve yağmurlama sulama sistemlerine yatırım yapan çiftçilerimize Ziraat Bankası tarafından, beş yıl vadeyle, beş taksitte, sıfır faizli, kredi desteği sağlanmaktadır.

Bakanlığımızca kuraklığa dayanıklı çeşitlerin ıslahı ve üretiminin yaygınlaştırılmasına yönelik de çalışmalar  başlatılmış ve bu kapsamda bölgeler itibarıyla kuraklığa dayanıklı veya  kuraklığı yüksek oranda tolere  edebilen hububat çeşitleri belirlenip, bölgeler itibarıyla illere, oradaki çiftçilerimize çeşitli kuruluşlar, çiftçi kuruluşları vasıtasıyla bildirilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Tayfur Süner’in sorularına cevap veriyorum:

Bilindiği üzere, 2007 yılı ilkbahar döneminde kuraklıktan etkilenen çiftçilere yardım yapılmasına ilişkin 4/7/2007 tarihinde bir Bakanlar Kurulu kararı yürürlüğe girmiştir. Kararname kapsamında -biraz önce de belirttiğim gibi- yüzde 25 ve üzeri, ektiği ürün zarar gören vatandaşlarımıza, çiftçilerimize tabii il ve ilçe hasar tespit komisyonlarınca belirlenen ve çiftçi kayıt sistemine kayıtlı çiftçilere ödenmek üzere, biraz önce söylediğim miktarlarda destek sağlanacaktır. İl icmalleri, 2 Kasım 2007 tarihi itibarıyla 40 ilde 551.238 çiftçi ve 266 milyon YTL kuraklık desteği sağlanmış ve 16 Kasım gününden itibaren bu ödenecektir.

2007 yılı doğrudan gelir desteği uygulamaları 16 Nisan 2005 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanan Çiftçi Kayıt Sistemi Yönetmeliği ile 16 Şubat 2007 tarihinde yayınlanan uygulama tebliği, 2007/14 no.lu uygulama tebliği hükümleri doğrultusunda yürütülmekte. Bu kapsamda 2007 yılı doğrudan gelir desteği uygulamaları devam etmekte. DGD ile ilgili müracaatlar 12 Mart 2007 tarihinde başlamıştır. Müracaatlar 2 Kasım 2007 tarihinde son bulmuştur. Tebliğ hükümleri çerçevesinde ödemeye esas icmallerin hazırlanmasını müteakip 2007 yılı uygulamasıyla ilgili doğrudan gelir desteği ödemelerine bütçe dengesi ve hazinenin nakit akışı çerçevesinde 2008 yılı başında, 2008 yılında başlanacak.

Tarımsal faaliyette kullanılan mazot için çiftçilere destekleme ödemesi yapılmasına dair Bakanlar Kurulu kararı gereğince, çiftçi kayıt sistemine dâhil olup doğrudan gelir desteği ödemesi almaya hak kazanan çiftçilere, geçtiğimiz yıllarda, 2003, 2004, 2005 ve 2007 yıllarında mazot destekleme ödemesi yapılmış, 2008 yılında da bütçe imkânları çerçevesinde yine bu ödemelere devam edilecektir.

Kuraklık desteği ile sertifikalı tohumluk kullanım desteğinin birbiriyle ilişkilendirilemeyeceği, çiftçilerin bu iki destekten herhangi birisinden yararlanmasının aynı parseller için diğer destekten yararlanmasına engel teşkil etmeyeceği ve uygulamanın bu hüküm doğrultusunda yürütülmesi hususu gereği için kuraklık desteği kapsamında 40 il müdürlüğüne ve bilgi için de ilgili kurumlara bildirilmiştir. Dolayısıyla, kuraklık desteğinin diğer destekleri engellemek gibi bir durumu söz konusu değildir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Ensar Öğüt’ün sorularına cevap olarak, 1989 yılından Hükûmetimiz dönemine kadar 11 hükûmet kurulmuş, ancak Tarım Bakanlığına ziraat mühendisi alınmamıştır 11 hükûmet boyunca. Tarımsal alanda eğitim almış, ancak farklı sektörlerde istihdam edilen veya işsiz ziraat mühendisleri ve veteriner hekimlerin kendi uzmanlık alanlarında çalışabilmelerini temin için, çiftçilerimizin ihtiyacı olan tarımsal bilginin doğru zamanda, uygun yayım teknikleriyle ve mahallinde verilmesi amacıyla, Hükûmetimiz döneminde, kısa adı TARGEL olan bir proje uygulamaya konmuştur. TARGEL Projesiyle toplam 2.500 ziraat mühendisi ve veteriner hekim, yaklaşık 20 bin köy veya beldenin içerisinde yer aldığı 2.500 çalışma bölgesinde, 1 Ocak 2007 tarihi itibarıyla 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 4/B maddesi uyarınca istihdam edilerek görevlerine başlamışlardır. Takip eden yıllarda TARGEL Projesinin kapsama alanının genişletilerek istihdam edilen personel sayısının arttırılması yönünde çalışmalar devam etmektedir. Bu kapsamda, Hükûmetimizin programı içerisinde yer alan bu sayının, yani 2.500 sayısının 10 bine çıkarılması hedefimiz doğrultusunda da çalışmalarımız devam etmektedir ve kademeli olarak sistem içerisinde önümüzdeki yıllarda bu sayı 10 bine tamamlanacaktır. 2008 yılında başlayacak.

Ülkemizde bugün tarımsal alanda eğitim almış, ancak işsiz veya farklı sektörlerde çalışmak zorunda kalan sadece ziraat mühendisliği mesleğine sahip olanlar değildir. Lisans mezunlarının yanında lise ve ön lisans düzeyinde eğitim alan birçok teknik eleman da maalesef aynı pozisyondadır. Tarım Bakanlığı olarak, tüm bu teknik elemanların eğitim aldıkları alanda istihdam edilmeleri ve Avrupa Birliği ile diğer kalkınmış ülkelerde olduğu gibi özel tarımsal danışmanlık sisteminin yaygınlaştırılması Bakanlığımızca hedeflenmiş ve bu amaç için çalışmaya başlanmıştır. Bu amaçla, tarımın yeniden yapılanması çerçevesinde Tarımsal Yayım ve Danışmanlık Hizmetlerinin Düzenlenmesine Dair Yönetmelik 8 Eylül 2006 tarihinde yayımlanmış, tarımsal danışmanlık sistemi ve sertifikalı tarım danışmanı kavramlarının tanımlanması, hukuk, eğitim ve mali konularda verilen özel danışmanlık hizmetlerinin tarım alanında da yapılabilmesi için gerekli hukuki düzenlemeler temin edilmiştir, sağlanmıştır. Bu düzenlemeler ile sadece ziraat mühendislerinin değil, tarımsal alanda lise ve ön lisans düzeyinde eğitim almış teknik elemanlara da istihdam alanı açılması hedeflenmiştir. Ancak, sistemin sağlıklı bir şekilde yerleşebilmesi, üretici örgütlerinin ve çiftçilerimizin özel danışmanlık hizmeti satın alabilmelerinin özendirilmesi amacıyla tarımsal yayım ve danışmanlık hizmetlerine destekleme ödemesi yapılmasına dair tebliğin çalışmaları da devam etmekte ve 2008 yılında destekleme ödemelerinin yapılabilmesi planlanmaktadır.

Bir başka danışmanlık desteği ise, 9 Haziran 2007 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren hayvancılığın desteklenmesi hakkında kararda değişiklik yapılmasına dair karar doğrultusunda yapılmaktadır. Söz konusu kararın süt desteklemelerini düzenleyen bölümde “Her birim kooperatif veya birliğin danışman, ziraat mühendisi ve/veya veteriner hekim çalıştırmaları hâlinde üretici örgütlerine her birim kooperatif veya birliğe ödenmek üzere beher litre süt için ilave 1,5 yeni kuruş ödenir.” hükmü yer almaktadır. Bu destekten yararlanabilmek amacıyla üretici örgütlerinde danışman istihdamı artarak devam etmektedir. Aynı zamanda üretici örgütlerinin ve bunların üst birliklerinin de tarımsal amaçlı kooperatifler, üretici birlikleri, tarım kredi kooperatifleri ve üst birlikleri dâhil olmak üzere mevzuatlarında danışman çalıştırma zorunluluğu bulunmaktadır.

Diğer taraftan, Hükûmetimiz döneminde 2004-2007 yılları arasında Bakanlığımıza Kamu Personeli Seçme sınavına göre 1.191 ve 657 sayılı Kanun’un 4/B maddesine göre 1.769 olmak üzere toplam 2.960 ziraat mühendisi ataması yapılmıştır. Yani, on bir hükûmet boyunca hiç alınmamış ziraat mühendisi, sadece üç yıl içerisinde Hükûmetimiz döneminde 2.960 adet ziraat mühendisinin ataması gerçekleşmiştir. Ayrıca, getirdiğimiz bir uygulamayla, Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri de 2006 yılında 489 teknik personel –ki, bunların büyük kısmı ziraat mühendisi- alımı gerçekleştirmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Cemalettin Uslu’nun sorularına cevap olarak… Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından FAO’nun agrometeorolojik simülasyon yöntemi ve uydu görüntüsünden elde edilen vejetasyon indeksi verileri kullanılmak suretiyle yapılan regresyon tekniğiyle 2007 üretim sonucunda…

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Sayın Bakan, anlayamıyoruz. Teknik terimleri anlayabilecek şekilde anlatın da biz de anlayalım. Vatandaş nasıl anlayacak bizim anlayamadığımızı?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – 2007 üretim sezonunda verim kayıpları yüzde 3 ile…

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Lütfen teknik terimleri açıklayın.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bu bir tekniktir, bunu öğrenmek zorunda değilsiniz.

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Siz bilgi vermek zorundasınız Sayın  Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Ben bilgi olarak veriyorum, yani, bilgiyi eğer öğrenecekseniz bunları öğrenirsiniz.

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Denetim hakkımızı nasıl kullanacağız cevap vermeyecekseniz? Hiçbir şey anlaşılmıyor.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Cevap veriyoruz sorularınıza.

2007 üretim sezonunda verim kayıpları yüzde 3 ila yüzde 40 arasında olabileceği tahmin edilen kırk il için çiftçi kayıt sistemine kayıtlı ve kuru alanda buğday, arpa, fiğ ve korunga ekilişi olan çiftçilere Bakanlar Kurulu kararı çerçevesinde destekleme yapılması amaçlanmış ve bu kararnamenin uygulanmasına esas olacak veriyi temin eden sistem de Edirne ilinde kuraklığa bağlı verim kaybı tespit edilmediğinden kararname kapsamında değerlendirilmemiştir.

2006 yılı ürünü için, 2007 yılı Eylül ayı itibarıyla yağlı tohum prim desteklemeleri kapsamında yağlık ayçiçeğine 41 milyon 6 bin 193 YTL, mısıra 264.876 YTL, aspir bitkisine 1.571 YTL, kanolaya 2.209 YTL olmak üzere, Edirne ilimize toplam 41 milyon 274 bin 849 YTL prim desteği ödemesi yapılmıştır. 2007 yılı ürünlerine yönelik destekleme primleri ise 2008 yılının ilk yarısında ödenecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Rıdvan Yalçın’ın sorularına cevap olarak…

Toprak Mahsulleri Ofisince 2006 ve 2007 yıllarında kullanılan personel sayıları: 2006 yılında tamamı ofis personeli olmak üzere toplam 846 personel görevlendirilmiştir, ama tamamı Toprak Mahsulleri Ofisinin elemanları. Dışarıdan yeni eleman alınmadı.

2007 yılında 372 adedi Toprak Mahsulleri Ofisi personeli ve yalnızca alımların devam ettiği aylar için geçerli olmak üzere, dışarıdan hizmet alımı yöntemiyle 23 kişi olmak üzere toplam 395 personel görevlendirilmiştir. Alımlarda fiyat tespiti yapan eksperler ile depo zimmetlisi personelin Toprak Mahsulleri Ofisi elemanı olma zorunluluğu bulunmaktadır. Bu nedenle, diğer kurumlardan personel görevlendirme veya dışarıdan hizmet satın alma yöntemiyle eleman temini mümkün olmadığından, Toprak Mahsulleri Ofisi teşkilatının yeterli olmadığı bölgelerde Toprak Mahsulleri Ofisinin diğer iş yerlerinden geçici görevlendirmelerle alım ve muhafaza işlemleri yürütülmüştür. Ancak, 2007 yılında bölgede 4 şube müdürlüğü kurulmuş olup, bu sayede geçici görevlendirmelerin azaltılması, hizmetlerin daha hızlı ve etkin olarak yerine getirilmesi amaçlanmıştır.

2006 ve 2007 yıllarında kullanılan depolar: 2006 yılında 95 bin ton FİSKOBİRLİK’e ait, 65 bin ton üçüncü şahıslardan kiralanmak suretiyle ve 15 bin ton da Toprak Mahsulleri Ofisinin deposu olmak üzere toplam 175 bin tonluk depo kullanılmıştır. Toplam depo adedi 208’dir. Söz konusu depolara 162.500 ton kabuklu fındık stoklanmıştır.

2006 yılında FİSKOBİRLİK depoları için yapılan protokol kapsamında herhangi bir kira ücreti ödenmemiştir. 2007 yılında 38 bin ton FİSKOBİRLİK, 57 bin ton üçüncü şahıs, bin ton da Toprak Mahsulleri Ofisi deposu olmak üzere, toplam 96 bin tonluk depo kullanılmış 128 noktada. Söz konusu depolara cari tarihe kadar 80 bin ton kabuklu fındık stoklanmıştır. 2006 ve 2007 yılları için toplam 271 bin ton, 336 adet depo kullanılmış olup, bu depolarda cari tarih itibarıyla toplam 242 bin ton kabuklu fındık stoku bulunmakta ve hâlen alımlar devam etmektedir.

2006 ve 2007 yıllarında fındık alımları için yapılan harcamalar ise, toplam olarak 2006 yılında 5 milyon 878 bin 524 YTL ve 2007 yılı 9 Kasım tarihi itibarıyla da 9 milyon 348 bin 639 YTL’dir.

Yine, Sayın Rıdvan Yalçın’ın Sayın Başbakanımıza yönelik bir sorusu var, onu da cevaplandıracağım. 2007 yılı ürünü kabuklu fındık FİSKOBİRLİK ile Toprak Mahsulleri Ofisi arasında yapılan protokol çerçevesinde Toprak Mahsulleri Ofisine devredilmekte, ürün teslimini takip eden ayın 20’sine kadar TMO tarafından ürün bedeli FİSKOBİRLİK’e aktarılmaktadır.

Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından 2007-2008 kampanya döneminde bugüne kadar üreticilerimizden 378 milyon YTL karşılığı 78 bin ton kabuklu fındık alınmış olup, bunun 72 bin tonluk kısmı ödenmiş ve üretici hesaplarına 349 milyon YTL aktarılmıştır. Ürün bedellerinin yüzde 50’si ürün teslim tarihinden itibaren bir hafta içinde, bakiyesi ise müteakip on beş gün içinde, ürün bedelinin tamamı teslim tarihinden itibaren yirmi bir günü geçmeyecek şekilde ödenmektedir. TMO’nun bugün itibarıyla üreticilere vadesi geçmiş borcu bulunmamaktadır.

FİSKOBİRLİK tarafından üreticiden alınan 2005 ve 2006 yılı ürünü kabuklu fındık ürün bedellerinin ödenmesini teminen FİSKOBİRLİK depolarındaki 76 bin ton fındık stoku Toprak Mahsulleri Ofisince makbuz senedi karşılığında emanete alınmış ve FİSKOBİRLİK bu makbuz senetlerini bankalara teminat göstermek suretiyle muhtelif bankalardan 183 milyon YTL kredi kullanmıştır. Kullanılan bu kredilerle FİSKOBİRLİK 2005 yılı ürün bedellerinin tamamını üreticilere ödemiştir; 2006 yılı ürün bedeli ödemelerine ise devam etmektedir.

Değerli milletvekilleri, bugün yayımlanan bir kararnameyle de 2005 ve 2006 yılında FİSKOBİRLİK tarafından alınmış -yukarıda sözünü ettiğim- 76 bin ton fındık Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından satın alındı ve böylece, FİSKOBİRLİK’in bankalara ve diğer vatandaşlara olan kalan borçlarının -rehin edilmiş kredi kullanılması suretiyle- tamamını ödemeye imkân sağlayacak şekilde bir düzenleme yapılmıştır. 

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Çalış’ın sorusuna cevap olarak da… Özellikle sulama kooperatiflerinin borçlarıyla ilgili bir konu bu, elektrikle ilgili bir konu. Bu nedenle de biz, TEDAŞ’tan konuyla ilgili bilgi aldık ve 2001 tarihli TEDAŞ Yönetim Kurulunun tarımsal sulama abonelerinin 2001 yılında tüketmiş oldukları enerji bedeli ile daha önceki yıllarda tükettikleri enerjiye ait birikmiş borçlar için on bir ay taksitlendirme imkânı;

2003 tarihinde, yine, tarımsal sulama abonelerinin 2002 yılı Mart ayı sonuna kadar tükettikleri enerji ile daha önceki yıllarda tükettikleri enerjiye ait borçları için otuz altı ay taksitlendirme imkânı;

Yine, Temmuz 2003 tarihinde alınan bir karar ile, 01/01/2003 ile 30/07/2003 tarihleri arasında tahakkuk ettirilen, ancak ödenmemiş fatura tutarlarını 31/10/2003 tarihinde ödeme imkânı;

29/04/2005 tarihli karar ile, 5335 sayılı Kanun’un tarımsal sulama aboneleri ile köy içme suyu abonelerinin 31/12/2004 tarihine kadar tahakkuk ettirildiği hâlde, Kanun’un yayımlandığı 27/04/2004 tarihine kadar ödenmemiş olan enerji tüketim bedellerinin ortalama vade on sekiz ayı, toplam süre üç yılı geçmeyecek şekilde taksitlendirme imkânı;

Sağlanmıştır.

Bu nedenle, TEDAŞ’ın 2007 yılında sulama kooperatiflerinin enerji borçlarının yapılandırılması için hâlihazırda herhangi bir çalışması bulunmamaktadır. Ancak, söz konusu abonelerin borçlarını taksitlendirme için bağlı bulundukları TEDAŞ il müdürlüğüne başvurmaları hâlinde, gecikme faiziyle birlikte taksitlendirme imkânı sağlanmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada sözlü soru önergesi kapsamında olmadığı hâlde, biraz önce, Sayın Hasan Macit bazı beyanlarda bulundu Ağrı kombinasıyla ilgili olarak özellikle.

Sayın Milletvekilim, 31 işçi alındı. Bunların büyük kısmı Ağrı nüfusuna kayıtlı. İŞKUR tarafından ve başvuranlar arasında kura çekilmek suretiyle alındı. Diğer teknik elemanlar ise normal, kamu görevlilerinin alınma usullerine göre alınmıştır.

Şimdi, daha önceden orası, bildiğiniz gibi, 1990’lı yılların başında özelleştirilmiş ve o tarihte, çalışanların tamamının İş Kanunu gereğince kendilerine kıdem tazminatları ödenip, kurum ile ilişkileri kesilmiştir; çünkü özelleştirme kapsamına alınmış. Dolayısıyla o zaman orada çalışmış olanların, şimdi yasal olarak bir hak iddia etmeleri gibi bir durum, takdir edilir ki söz konusu değildir.

Bunun dışında tabii, sizin, gerek kuraklıkla ilgili gerekse diğer konularla ilgili, dâhilde işleme rejimi kapsamında sözünü ettiğiniz soru önergelerine cevap verilmiştir. Demek ki henüz sizin elinize ulaşmadı. Onu ifade etmek istiyorum, çünkü biz normal, yasal süresi içerisinde bütün soru önergelerine cevap vermek mecburiyetindeyiz ve bunu da zaten yapıyoruz.

Bu arada bir hususu daha ifade etmek istiyorum, özellikle damızlık sığır ithalatıyla ilgili. Şimdi, damızlık sığır ithalatında bizim kayıtsız şartsız bir ithalata izin vermek gibi bir düşüncemiz hiç olmadı, bundan sonra da olmaz. Hele hele 80’li yıllardaki, 90’lı yıllardaki usul ile bir ithalatın daha açılması kesinlikle söz konusu değildir. Elbette ki Türkiye'nin taraf olduğu sözleşmelerde belirtilen sağlık ve hijyen şartları ne ise -kurallar- o kurallara uymak suretiyle yapılır.

Şimdi, zaten geçen zaman içerisinde, dünyanın değişik ülkelerinden ihtiyaca binaen belirli şartlar altında -yani bizim başlattığımız bir şey değil, bizden önce de bu vardı- işletmesini kuracak çiftçiler için, yatırımcılar için damızlık ithalatı, eğer yurt içinde temin edilemiyorsa, buna imkân zaten tanınıyordu, önceden de yapılıyordu, bu Avrupa Birliğinin bazı ülkelerinden de yapılıyordu, Güney Amerika ülkelerinden de yapılıyordu, bu, öteden beri yapılıyordu. Şimdi de durum aslında bundan farklı değil, sadece şunu biz biliyoruz: Bizde mesela, şu anda, birikmiş 25 bin baş civarında talep var. 25 bin baş damızlık sığır talebi var ve bizim Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliğimizin bir yıl içinde, pedigrili veya sertifikalı olarak satışa sundukları sayı 9 bini geçmiyor. Bu sayı, sadece bizim Tarım Bakanlığımızın desteklediği, bir yılda, yaklaşık, mesela, 2007 yılı içerisinde 233 tane tarımsal kalkınma kooperatifi, 100 civarında da genel bütçeden desteklenmek üzere toplam 330 tane tarımsal kalkınma kooperatifi desteklendi ve bunların ihtiyaçlarını bile karşılayamıyor; iki ay, üç ay zaman alıyor, dört ay zaman alıyor, 100 baş, 200 baş damızlık hayvan bulabilmek açısından.

Dolayısıyla, hâl böyleyken, eğer bu ülkede birileri, yatırımcı “Ben hayvancılık alanında yatırım yapmak istiyorum, bana hayvan temin edin.” diyor ve biz bunu temin edemiyorsak, Türkiye içerisinde temin edemiyorsak, bu vatandaşımıza “Hayır arkadaş, sen yatırım yapma, sen bu işe de girme, hayvancılığı da geliştirme.” deme imkânımız ve şansımız yok, ama, elbette ki, sağlık kurallarını da, hijyen kurallarını da, ülkemizin taraf olduğu sözleşmelerde belirtilen bütün şartları da gözeteceğiz, titizlikle de takip edeceğiz.

Diğer konuyla ilgili olarak da -yani, tarafların bir araya getirilmesi hususu- biz sürekli, zaten taraflarla iç içeyiz ve bunu iddia edebilirim ki, hiçbir dönemde, ama hiçbir dönemde, bizim Hükûmetimiz dönemindeki kadar, sivil toplum kuruluşları, meslek kuruluşları ve onların örgütleriyle, üretici örgütleriyle sağlıklı diyalog kurulup bu şekilde temin edilmemiştir, tesis edilmemiştir. Biz bundan sonra da, kuşkusuz, bunu sürdüreceğiz, çünkü bu, bizim inandığımız bir şeydir, doğru olduğuna inanarak yaptığımız bir iştir. Bundan sonra da bu uygulamamız devam edecek.

Eğer biz bir yandan Türkiye’de kaçak hayvan girişinden, kaçak et girişinden şikâyet ediyorsak, bir yandan tüketici açısından fiyatlar, et fiyatları Avrupa Birliğinin ve başka bazı ülkelerin 2 kat, 3 kat üzerinde ise biz bundan şikâyet ediyorsak bunu önlemenin tek yolu, fiyatları düşürmenin tek yolu, kaçakçılığı da önlemenin tek yolu, verimli bir şekilde ekonomik işletmeler kurup bunları geliştirmek ve daha verimli, daha ucuz ve daha yüksek bir miktarda ürün arzını sağlamaktır, bunun yolu budur. Onun için hayvancılık sektörünün büyümesi lazım, gelişmesi lazım, bunun büyümesi ve gelişmesi için de doğru kararları almaya bundan sonra da devam edeceğiz.

Ben bu duygularla yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

HASAN MACİT (İstanbul) – Sayın Başkanım, söz istiyorum.

BAŞKAN – Bir dakika efendim.

Şimdi sırasıyla okuyorum: Sayın Tüzün, Sayın Enöz, Sayın Çalış, Sayın Uslu, Sayın Yalçın, Sayın Macit, Sayın Süner sisteme girerek, kısa süreli, yerinden söz istemişlerdir, sırayla söz vereceğim efendim.

Şimdi, Sayın Tüzün, buyrunuz.

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Aracılığınızla Sayın Bakanımıza eksik bilgiler konusunda bir sorum daha olacak. Öncelikle şunu söyleyelim: Bizim, milletvekilleri olarak denetim görevini yerine getirmenin ve seçim bölgemizdeki sorunları Türkiye Büyük Millet Meclisine taşımanın, ilgili bakanlıklara taşımanın yasal bir hakkımız olduğunu düşünüyorum. Tabii, bu hakkımızın cevabı verilirken de bizim ve bizleri televizyonları başında izleyen vatandaşlarımızın anlayabileceği bir dilden verilmesinin uygun olacağı düşüncesindeyim. Bu kararname, bildiğiniz gibi, 4 Temmuz tarihinde çıkmıştır Sayın Başkan, yani seçimlere on yedi gün kala böyle bir kararname uygulanmıştır. Bunun uygulanış şekliyle ilgili Sayın Bakanımıza vermiş olduğumuz soru önergesine verilen cevabı kısaca okumak istiyorum: “Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından FAO agrometeorolojik simülasyon yöntemi ve NOAA uydu görüntüsünden elde edilen vejetasyon indeksi verileri kullanılarak yapılan çoklu regresyon sonucunda…” Yani, biz bunun nasıl olduğunu, bu cihazın hangi şartlarda ölçüm yaptığını anlayabilmiş değiliz.

Kaldı ki, Bilecik ilinin bir milletvekili, temsilcisi olarak ben şunu söylüyorum: Bilecik ilinin yanındaki tüm iller bu kapsama alınırken -isim vermiyorum, nezaketsizlik olmasın diğer illerdeki milletvekili arkadaşlarımıza, o iller kendilerini biliyor- Bilecik’in neden alınmadığını soruyorum.

Yine, ek olarak şunu söylemem gerekir: Bu kapsamla ilgili, yani verim kaybıyla ilgili Bilecik Tarım İl Müdürlüğü tarafından tutulan bir rapor vardır. Raporumuz valilik kanalıyla ilgili Bakanlığa iletilmiştir. Bu Bakanlık raporları hiç dikkate almamış mıdır?

Sonuç olarak, bizim amacımız Sayın Bakanı ve Bakanlık personelini zor durumda bırakmak değil, sadece denetim görevimizi yerine getirmek ve…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, gündem dışı konuşmaya döndü bu.

BAŞKAN – Çok kısa lütfen…

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Sonuç olarak şunu söylemek istiyoruz: Ben, Bilecik Milletvekili olarak, çevre iller alınırken Bilecik’in neden alınmadığını ve 81 tane ilin, seçime on yedi gün kala, kısa bir süre içerisinde 40 tanesi alınmayıp da 40 tanesinin siyasi bir kararla alınıp alınmadığını öğrenmek istiyorum Başkanım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Tüzün.

Sayın Enöz, buyurunuz.

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanıma tekrar soruyorum: Tabii ki verdiği bilgilerden dolayı teşekkür ediyorum, ancak şu da bilinmelidir ki, sadece buğday, arpa, fiğ ve korunga gibi bitki yetiştiricilerine, üreticilerine verilen desteğin yanında, bu ürün deseninin dışında özellikle Ege, Akdeniz ve özelde de Manisa’da, mısır, pamuk, tütün, zeytin ve üzüm üreticilerinin de kuraklıktan son derece etkilendiği malumlarınızdır. Bu üreticilerimizin de tarım kredi kooperatiflerine, Ziraat Bankasına veya TEDAŞ’a borçları mutlaka vardır.

Şunu söylemek istiyorum: -Sayın Bakanım buna cevap vermedi- Sadece buğday, arpa ve fiğ yetiştiricilerine yapılan desteğin neden diğer üreticilerimizden esirgendiği. Bu konuda Sayın Bakanım bilgi verirse…

Çok teşekkür ediyorum, sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Enöz.

Buyurun Sayın Çalış, çok kısa lütfen…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkanım, Sayın Bakanıma, sorularıma gösterdiği ilgi için teşekkür ediyorum.

Tabii ki, bu Kuraklık Genelgesi’nin, sulu tarım-kuru tarım mantığıyla başlamış olmasından dolayı, bölgemde sulu tarım yapan çiftçilerimiz de ciddi anlamda zarara uğramıştır. Şöyle ki: Tarım İl Müdürlüğümüz kayıtlarına göre sulu tarım yaptığı kabul edilen çiftçilerimizin arazilerindeki, bahçelerindeki zararlar tespit edilmemiştir. Bundan dolayı çiftçilerimiz, kendilerinin ayrımcılığa uğradığını, kendilerine yasalar karşısında eşit davranılmadığını düşünmektedirler. Şöyle ki: Bu kuraklık nedeniyle yeterli su verememe, su kaynaklarımızdaki kuruma ve havadaki nem oranındaki düşüklükten dolayı, gerçekten, Ermenek ilçemiz, Başyayla ilçemiz, Sarıveliler ilçemiz ve Ayrancı ilçemizin köylerinde çiftçilerimiz çok ciddi anlamda zarar görmüştür. Mesela örnek verirsek, Ermenek ilçemize bağlı Elmayurdu köyümüzde, muhtarın talebiyle Tarım İl Müdürlüğümüzce elma bahçelerinde yaptırılan zararın resmî tespiti yüzde 50’dir Sayın Bakanım. Bu konuda bölgemdeki çiftçiler -Türkiye genelinde de böyle olmuştur benim kanaatimce- haksızlığa uğradıklarını düşünmektedirler. Bu konuya ilginizi çekmek istedim, dikkatinizi çekmek istedim.

Teşekkür ediyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Çalış.

Sayın Uslu, buyurunuz.

CEMALETTİN USLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, biliyorsunuz bu yıl ayçiçeği ürünü, kuraklıktan dolayı ciddi şekilde etkilendi. Zannediyorum, 650 bin tonu geçmeyecek bir üretim olacak bu sene. Geçen yıl bu rakam, 900 bin ton seviyelerindeydi. Dolayısıyla, ayçiçeği üreticileri, bu konuda ciddi şekilde mağdur olmuşlardır. Biz, ayçiçeği ürününün de, kuraklıktan etkilenen ürünler kapsamına alınmasını talep ediyoruz ve ayçiçeği ürününe bu yıl verilecek olan prim miktarının belirlenmesini istiyoruz. Bir de, bu yıla mahsus olmak üzere bir kuraklık primi verilmesinden yanayız.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Sayın Yalçın, buyurunuz.

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanıma açıklamaları için teşekkür ediyorum. Ama, bir inat uğruna, FİSKOBİRLİK yerine Toprak Mahsulleri Ofisine fındık aldırarak, FİSKOBİRLİK’in hazır 300 bin tonluk depolarının kullanılmayışı sonucu sadece depo kirası şeklinde 15 trilyona yakın paranın kaybolmuş bulunmasını kamuoyunun takdirine bırakıyorum.

Sayın Bakanıma bir şeyi net olarak yeniden yöneltiyorum, bu konuda cevap verilmedi: Sanki başka bir ülkenin kurumuymuş gibi FİSKOBİRLİK… Sayın Bakanım, 2 bine yakın insan alacağını alamadan vefat etti, FİSKOBİRLİK’ten hâlâ alamadılar. İlimizin partinizdeki milletvekilleri de bu konuya vâkıflar. Her gün insanlarımıza bu konuda cevap vermek durumunda kalıyoruz. Bahsettiğiniz son kararnameyle FİSKOBİRLİK’ten TMO’ya aldırdığınız fındık için, net olarak, ne zaman ödenek aktarılacak? Bu konuyu tekraren cevaplandırırsanız teşekkür ederim efendim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yalçın.

Sayın Süner, buyurunuz.

TAYFUR SÜNER (Antalya) – Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, seçim öncesi çiftçinin oyunu almaya yönelik, ayrıntıları açıklanmadan, verileceği söylenen kuraklık desteği, aslında bir fiyasko olmuştur. Sadece Antalya’da kuraklık desteğinden yararlanmak için 14 bin çiftçi başvurmuştur. Ancak, Hükûmetin ağustos ayında yayımladığı ikinci kararname de çiftçide şok etkisi yaratmıştır. Bütçede kaynak olmadığı için diğer yardımların kesildiği görülmüştür. Kuraklık desteğiyle çiftçiler hayal kırıklığına uğratılmışlardır. Kuraklık desteği almak isteyen çiftçiler, doğrudan gelir desteği, mazot ve tohum desteklerinden yararlanamamaktadır. Bu desteği alanlar diğer desteklerden faydalanmamaktadır. Çiftçilere yapılan destekler bu yolla kesilmiştir. Bu nedenle, üreticiler kuraklık yardımı için yaptıkları başvuruları geri çekmişler, kuraklık desteği alacak çiftçiler diğer destekleri alamayacağı için ortalama 50-60 YTL kayba uğramışladır. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Teşekkür ediyorum.

Saygılar.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Süner.

Sayın Macit ve Sayın Akcan, şu anda sözlü soru görüşmeleri yapıyoruz ve sadece önerge sahiplerine söz hakkı veriyoruz, ek açıklama hakkı veriyoruz. Sizin bu konuda önergeniz olmadığı için sizlere söz veremeyeceğim.

Sayın Bakan, bu konuda bir cevabınız varsa, buyurunuz lütfen.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; esasen, ben, mümkün olan en detaylı şekliyle, hatta belki gerekmiyordu ama, tekniklerin isimlerini de, yani hangi yöntemle tespit yapıldı, onu bile söylemeye çalıştım. Ama, yine de, değerli milletvekillerimizin bazıları bundan rahatsız oldular, “Biz bu defa anlamadık.” dediler.

Şimdi, uydu yöntemiyle diyorum. Uydu yöntemiyle alınan görüntüler ve bu FAO’nun, yani Birleşmiş Milletler Gıda Tarım Teşkilatının belirlediği bir endeks var, bir program var. Bununla da, regresyon analizi yapılmak suretiyle bir ölçüm yapıldı. Özü bu. Şimdi, ben, size, doğrusu, regresyonun etimolojik olarak Türkçesini verebilirim ama bu kullanılmıyor. Yani, uzun bir tarif gerekiyor. Çünkü, istatistik okuyan herkes bilir ki, regresyon, bir matematik modeldir, bir istatistik modeldir ve bu da tahmin yapmada, tahminde kullanılan bir matematiksel yöntemdir, bir istatistik yöntemdir. Ben bunu arz ettim.

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Sayın Bakanım, bu kısmı anlamadığımızı, o kısmı açmanızı söylemek suç mu?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Efendim, şimdi, sizin, öz olarak, “Bilecik niye alınmadı?” Aslında ben bunların hepsine cevabımı verdim. Değerli milletvekillerimizin hepsi söz aldı tekrar, hepsi tekrar sorularını aslında sordular, yine bir daha sormuş oldular. Ben, esasen, uzun süren konuşmam içerisinde hepsine tek tek de cevap verdim. Şimdi, Bilecik’le ilgili… Ha, bundan rahatsız da değilim, buraya da gelir tekrar tekrar cevap veririm, tekrar tekrar konuşurum, ama burada zaman geçiyor ve bu zaman, kaybettiğimiz zaman, Türk milletinin zamanıdır, sadece benim zamanım değildir. Buna da tabii bizim riayet etmemiz gerekiyor diye düşünüyorum.

Şimdi, efendim, Bilecik’in çevresindeki iller… Benim belirlediğim, biraz önce söylediğim belirlenen yöntemle yapılan ölçümlerde Bilecik’ten gelen bilgi ve rapor, bize, Bilecik’in bu kapsam içerisinde değerlendirilemeyeceği yönünde. Bizim, yani 40 tane vilayeti aldık, bu 50 de olurdu, 60 da olurdu, Allah korusun, 81 de olurdu. Yani biz bundan memnun olmayız 81 ilimizin de kuraklık afetiyle karşı karşıya kalmasına, ama sonuçta bizim için ha 40 olmuş, ha 45 olmuş, ha 50 olmuş, böyle bir şey yok.

Şimdi, bir sayın milletvekilimiz dedi ki: “Efendim, bu seçim öncesinde yapılmış bir şey.” Siz de benzer ifade kullandınız. Şimdi, biz bu çalışmayı ta mart ayında başlattık. O zaman ne seçim vardı, ne seçim kararı vardı, ne herhangi bir şey vardı. Çünkü kuraklıkla ilgili ilk göstergeler alındıktan sonra, yani ilkbahar yağışlarının azlığı ortaya çıktıktan sonra biz çalışmaya başladık ve illerden, yazılar yazıp buralardan birtakım bilgiler istedik, çalışma yapmalarını arzu ettik. Onun için, yöntem belli, uydudan görüntüler alındı, ekiliş var, sonra yerde de bunların çalışmaları yapıldı, sonra da hasar tespit komisyonları oluşturuldu illerde ve ilçelerde. Bu hasar tespit komisyonları dediler ki, işte, şurada hasar şu kadar, burada bu kadar ve bunlar bize geldi, biz bu şekilde bunları kapsam içine aldık veya alamadık. Yani, onun dışında, diğerleriyle ilgili ne bir ayrımcılık yapılması imkân ve ihtimali var, böyle bir şey düşünülemez, çünkü hepsi bizim ülkemiz, hepsi Türkiye Cumhuriyeti’nin beldeleri, illeri, ilçeleri. O nedenle böyle bir şey düşünülemez. Onu bir daha özel olarak ifade etmek istiyorum.

Sayın Enöz’ün, sadece buğday, arpa ile ilgili olarak, niye bu alındı, diğer ürünler alınmadı şeklindeki sorusuna tekraren şunu arz ediyorum:

Şimdi, Türkiye’nin kuru alanlarda ekim yapılan arazileri var ve bizim, bu sene içerisinde öncelikli problem alanımız, kuru alanda ekim yapılan ürünler, bunlar da hububattır. Konya, Ankara, özellikle Karaman, Kırıkkale bu bölge, Eskişehir, İç Anadolu Bölgesi, güney Marmara, Ege, buralarda özellikle hububat ekilişleri ciddi zarar gördü ve bizim esas öncelikli hedef alanımız burasıydı ve bu çalışmayı ta mart ayından itibaren başlattık. Şimdi, eğer bir sulu ürün, sulanarak yetiştirilen bir ürün varsa, zaten eğer su yoksa, o ürün yetiştirilmiyor. Yani, bu, tarifi gereği böyle. Bizim problemimiz yağışla, çünkü tamamen yağmur yağışına bağlı, yağış olmadığı için ürün alamamış bölgeler. Bizim, yoksa, diğerlerini… Yani, biz, Türkiye’deki bütün ürünleri, bütün, su az veya az sulayabildi vesaire, böyle bir mantıktan yola çıktığımız takdirde, o zaman Türkiye’nin her tarafında bütün ürünler için, ki 150 civarında ürün var ve milyonlarca hektar alan var, bunların hepsini o şekilde değerlendirme imkânı var ki, bu, çok da doğru bir yöntem gibi gelmiyor.

Şimdi, ayrımcılık yok, Sayın Çalış o şekilde söyledi. Böyle bir, asla düşüncemiz olmadı. Fındıkla ilgili olarak, tekrar ediyorum, fındıkta biz 13/11/2007 tarihi itibarıyla FİSKOBİRLİK’e 73,9 milyon YTL aktardık. Ayrıca üretici için de on gün içerisinde 50 milyon YTL aktarılıyor.

Bizim burada… FİSKOBİRLİK’le ilgili bir sorun varsa, bu sorunun sebebi biz değiliz. Biz sadece FİSKOBİRLİK ve onun yönetim anlayışının ortaya çıkardığı bir problemi ve onun üreticilere yansımasından doğan problemleri çözmek için işin içerisine girdik ve biraz önce arz ettim, 2006 yılında 162 bin ton aldık, bu sene 80 bin ton aldık ve biz FİSKOBİRLİK’in işini iyi yapmasından sadece ve sadece memnuniyet duyarız. Başka da hiçbir duygumuz olmaz. Bundan da emin olmanızı istiyorum. Yani ne bir…

METİN ARİFAĞAOĞLU (Artvin) – Sayın Bakan, 13/11… Bugün yolladınız o zaman.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Ama, kararname bugün çıktı. Bu kararname bugün çıktı. Demin konuşmamın içerisinde söyledim.

Buradaki espri de şudur değerli arkadaşlar, esprisi şu, bu işin: FİSKOBİRLİK’in bankalara borcu var. Vadesi gelmiş borç. Ürün rehinde, daha önce kredi almış. Vadesi gelmiş, borcunu ödeyemiyor. Ya şu anda FİSKOBİRLİK’in elindeki ürünü 2 YTL’den rehin edildiği gibi hepsini alıp bir yere vereceksin. Tamam mı? İşte FİSKOBİRLİK’i esas göçertecek, çökertecek karar o olur veyahut da ona bir şekilde yardımcı olacaksın, onu kurtaracaksın. Onunla birlikte Türk ürünü olan fındığı da kurtaracaksın. Bizim yaptığımız bu ikincisidir. Onun için FİSKOBİRLİK de bugün bize teşekkür etmektedir, Türk fındık üreticisi de bize teşekkür etmektedir. En büyük teşekkürleri de 22 Temmuzda oldu.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Çok teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, dönem başında alınan Danışma Kurulu kararı gereğince, sözlü sorulara ayrılan süre bir saatle sınırlanmıştır. Onun için, bir saatimiz dolmuştur.

Birleşime bir saat ara veriyorum.

Teşekkür ediyorum.

Kapanma Saati: 19.08

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.08

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 19’uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan Kat Mülkiyeti Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Kat Mülkiyeti Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/332) (S. Sayısı: 35) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon Raporu 35 sıra sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Halil Ünlütepe.

Buyurunuz Sayın Ünlütepe.

Söz süreniz yirmi dakikadır.

CHP GRUBU ADINA HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli üyeler; Kat Mülkiyeti Yasasında Değişiklik Yapılmasına Dair 35 Sıra Sayılı Yasa Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sevgili arkadaşlar, nüfus artışı, kentleşme, arsa üretimindeki sıkıntılar insanları toplu yaşamaya yönlendirmiş, bunun getirdiği sonuçlar içinde de sorunları çözmek amacıyla 634 sayılı Kat Mülkiyeti Yasası 1966 yılında yürürlüğe girmiştir. Yasa’nın ihtiyaçları tam karşılayamaması, yeni doğan sorunlar nedeniyle 634 sayılı Yasa’nın, 1969 yılında, 1983 yılında ve 1992 yıllarında, şimdi olduğu gibi, çeşitli maddelerinde değişiklikler yapılmıştır. 1983 yılında, şimdi yapılan değişikliklerden daha geniş kapsamlı olarak değişikliklerin yapıldığını görüyoruz.

Öncelikle, bu yasa tasarısı İç Tüzük’ün 77’nci maddesi uyarınca Adalet Komisyonunda görüşülmüştür. Hepinizin de bildiği gibi, bir yasama döneminde sonuçlandırılamamış olan kanun tasarısı ve teklifleri hükümsüz sayılırken, değişiklik sonucu, Hükûmet veya Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                    

(x)  35 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

üyeleri bu tasarı ve teklifleri yenilerse, önceki dönemlere ait raporlar komisyonca benimsenerek görüşülmesi sağlanmaktadır.

İç Tüzük’ümüzde yapılan değişiklik gereği -bu yasayla ilgili olarak- 27 Eylül 2007 tarihinde İç Tüzük’ün 77’nci maddesine uygun olarak yasa tasarısının görüşülmesi istenmiştir. Bu, yeni bir uygulamadır. Bu İç Tüzük’ün 77’nci maddesine göre 22’nci Dönemde görüşülememiş olan bazı yasalar geneli üzerinde görüşme yapılarak Genel Kurula indirilmektedir.

Şimdi, sizlerle şu konuları paylaşmak istiyorum: Bu İç Tüzük üzerindeki yapılan bir değişiklik bir ihtiyaçtan mı kaynaklandı, yoksa, Meclis çalışmalarını daha rahat bir şekilde yapma ihtiyacından mı kaynaklandı? Hayır, ikisinden de kaynaklanmadı. Eğer hakikaten Meclis çalışmalarının tıkanmış, Meclis çalışmalarının rahat bir şekilde yapılması için bir İç Tüzük gerekseydi, 22’nci Dönemin başında yapılırdı. 22’nci Dönemin başında böyle bir ihtiyaç duyulmamış. Ne zaman ihtiyaç duyulmuş? Türkiye Büyük Millet Meclisi, 22’nci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi, 3 Mayıs 2007 tarihinde erken seçim yapılmasına karar almış. Bir Meclis erken seçim kararı aldıktan sonra, artık, İç Tüzük’le oynamaz. İç Tüzük, anayasa hukukçularına göre, bir sessiz anayasadır. Bu İç Tüzük’le bu kadar oynamak sıkıntılıdır, demokrasiyle bağdaşmaz.

Şimdi, peki, İç Tüzük değişikliği ne zaman teklif edilmiş? 30 Mayıs günü. Meclis Başkanlığına veriliyor, bir günde Anayasa Komisyonuna gidiyor, İç Tüzük 1 Haziranda Anayasa Komisyonunda tartışılıyor, 2 Haziranda Meclis Genel Kuruluna geliyor.

Dikkatinizi çekerim arkadaşlar, 3 Haziranda Meclis yasama görevini sona erdiriyor. Bugün görüştüğümüz İç Tüzük’ün yöntemini belirleyen ve sessiz anayasa olarak yorumlanan İç Tüzük, bir günde Meclis Genel Kuruluna geliyor. Halbuki ve bizim 22’nci Dönemde yapılan yasama çalışmalarında Komisyona intikal eden bugünkü maddeler üzerinde, bugünkü yasa tasarısı üzerinde olduğu gibi, geneli üzerinde düşüncelerimizi açıklıyoruz, maddeler üzerine giremiyoruz. 22’nci Dönem Parlamentosundan bugünkü Adalet Komisyonunda değerli bir üyemiz var, geriye kalan tüm üyeler değişmiş. Millî irade yeniden oluşmuş, farklı düşünceler çıkmış. Bu farklı düşünceler, Komisyona yasa önerisi geldiğinde, inceleyebilmeli, tartışabilmeli ve sonucuna göre hareket edilmeliydi. Şimdi ne oldu? İç Tüzük değişikliği incelenmeden, tartışılmadan, yangından sanki mal kaçırır gibi görüşülerek, bugün bu yasa taslağı önümüze gelmiştir ve bugün bu yasa taslağının üzerindeki eksiklikleri her üç gruptaki parlamenter arkadaşlarımız bir araya gelerek gidermeye çalışıyoruz. Hâlbuki bu eksiklikler Komisyonda yapılması gereken eksikliklerdir. Peki, bunun yapılma gerekçesi ne? Bana göre, bunun yapılma gerekçesi şudur: Bizim Anayasa’mızda kuvvetler ayrılığı sistemi benimsenmiştir. 22’nci Dönemde zaman zaman gördük, siyasi iktidar Parlamentonun yasama organına zaman zaman müdahaleci oldu, gündemini belirleyici oldu. Hâlbuki, yürütmenin yasamaya müdahale etmesi hukuksal açıdan çok sıkıntı veren bir olaydır. Bunu onun bir uzantısı gibi görüyorum ve bunu… Bu yasa tasarısı üzerindeki düşüncelerimi açıklamadan önce, bu konudaki düşüncelerimi Genel Kurulda açıklayarak zabıtlara geçmesini istiyorum.

Değerli grup başkan vekilleri, önümüzdeki dönemde bu konu üzerinde çalışalım, daha doğrusu Meclis Başkan Vekillerimizin bu konuda ciddi bir çaba harcayarak, demokratik kurallara uygun olmayan, Adalet Komisyonu üyelerinin veya başka komisyonlarda varsa, başka komisyonlardaki üyelerin o yasa taslağı üzerine düşüncelerini açıklamasını engelleyen bu İç Tüzük maddesinin kısa dönemde ortadan kaldırılmasının, bu Parlamentomuzun çalışma düzeni açısından, en gerekli olan işlemlerinden birisi olarak yorumluyorum.

Sevgili arkadaşlar, biraz önce de sözlerimin başında söylediğim gibi, 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu bugün artık günün ihtiyaçlarını karşılayamaz bir duruma düşmüş. Elbette yürürlüğe girdiği dönemde konut sorunlarından kaynaklanan ihtiyaçları belki yanıtlayabiliyordu ama aradan geçen uzun bir süreden sonra görüyoruz ki bu kat mülkiyetinden doğan ihtilaflar yoğunlaşmaya başladı. Daha doğrusu, mülkiyet hukukunun en çok tartışılan konuları kat mülkiyetinden kaynaklanmaya başladı ve ihtiyaçları karşılamamaya başladı.

Şimdi, hepinizin de takdir edeceği ve bildiği gibi, bir ya da daha çok kişinin bir yapının belirli bir bölümüne sahip olmasına “kat mülkiyeti”, yapılmakta veya ileride yapılacak olan bir yapının, kat mülkiyetine esas olmak üzere, arsa maliki veya ortak malikler tarafından kurulan kullanma hakkına da “kat irtifakı” diyoruz. Kat irtifakı bina tamamlanmadan, kat mülkiyeti ise bina tamamlandıktan sonra tesis edilmektedir.

Bu yasa düzenlemesiyle birlikte, kat mülkiyetinden kaynaklanan birtakım sorunlara çözüm getirilmeye çalışılıyor. Şu bir gerçek ki, bu yasa taslağıyla da tüm sorunların çözümünün bulunabileceğine inanmıyoruz. Eksikler vardır, bunlar da zamanla karşılanabilir diye düşünüyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yapılabildiğini gördüğüm bazı değişikliklerle ilgili sizlerle düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Toplu yapı uygulamasının ortaya çıkardığı çok yönlü sorunların çözümlenmesi, yeni yapıların çağın gereklerine uygun ve depreme karşı güçlendirilmiş şekilde inşa edilmesini öngören yeni birtakım uygulamalar bu yasa tasarısında görülmektedir. Bunlardan en önemlisi, depreme karşı güçlendirme. Deprem, doğal bir afet. Ama, depremin yarattığı doğal afetin en fazla zararını kamu hizmetlerindeki binalar görür, toplu konutlarda görülür. Toplu konutlardaki Kat Mülkiyeti Yasası’nın getirdiği sıkıntıyla doğal afetlerden kaynaklanan sorunların çözümünde ciddi zorluklar vardır.

Şimdi bunlar nedir? Muhtemel afetler ve özellikle depreme karşı yapının güçlendirilmesi için yapılacak harcamalar. Bunlar ortak giderlerin içine alınmış ve bu gider ve avans payının tamamını ödemeyen kat malikleri hakkında, yeni düzenlemeyle, aylık yüzde 5 gecikme zammı hükmü getirilmektedir. Ayrıca, kat malikleri, yapı güvenliğiyle ilgili teknik inceleme ve çalışmalar sırasında kendilerine ait bölümlere girilmesine izin verecektir. Binalarda bulunan kiriş, kolon ve perde duvarlar gibi taşıyıcı sistemin parçaları ana gayrimenkulün ortak yerleri sayılacak, ana yapının tamamını etkileyen sonuçlar doğurabilecek yerlerde kat malikleri bağımsız hareket edemeyecektir.

Sevgili arkadaşlar, bu, depremle ilgili konuda ilimizle de ilgili olduğuna inandığım bir iki şeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bildiğiniz gibi, 2002 yılında, ilimizde, Sultandağı merkezli bir deprem yaşanmıştı ve depremin diğer illerde yaptığı yıkıntılar gibi çok ciddi bir konut hasarı meydana geldi. Bunun sonucunda on iki adet, 2.761 üyeli kooperatifler kanalıyla konut ihtiyacı giderilmeye çalışıldı. Bu kooperatiflerimizden bir kısmının geçici kabulleri yapılmış, bir kısmının ise kesin kabulleri yapılarak evlere girilmiştir. Sene 2007, 2008 yılına giriyoruz, hâlâ daha 603 kişilik konut yüzde 65 seviyesinde. Bunlar, bir doğal afetin karşısında konutsuz kalan insanlar. Zaman zaman ödeneklerin yeterince gönderilmemesi… Hatta geçen yıl, orada taşeronlar paralarını alamayınca çatıları yakarak zarar verme yöntemine gitmişlerdi. Ayrıca, bu hak sahipliği konusunda, Bolvadin ve Çobanlar ilçelerimizde -genellikle bu bölgelerimiz besicilikle uğraşır- ahırlar tamamen hasar görmüştü ve 1.759 ahır için hak sahipliği belgesi verildi.

Sevgili arkadaşlar, 2005 yılından beri Bayındırlık bakanlarının “Ben bunları yapacağım.” demesine rağmen, 2005 yılında 67, 2006 yılında 116, 2007 yılında ise 75 ahır. Bu, besiciliği öldüren bir olay. 2002-2008, altı yılda 1.759 hak sahibinden karşılayabildiğiniz, karşılanabilinen 225-230 ahır. Bu, depreme kamu yönetiminin bakışını da göstermektedir. Yani, bu yasada mülk sahiplerinin depreme karşı kendi yükümlülüklerini yerine getirmesinde rahatlatıcı bir ortamı yaratırken, kamu, gerekli özeni göstermezse bu sıkıntıları tekrar yaşarız.

Bakın, bununla ilgili gene bir örnek vermek istiyorum sevgili arkadaşlar. İlimizde yeni bir hastane yapılacaktır, 400 yataklı. Bu hastanenin yerinin tespitiyle ilgili ciddi sıkıntılar doğmuştur. Bir yetkili “Hastane polis okulunun olduğu yere yapılacak.” demektedir. Afyon Belediye Başkanlığı, sivil toplum örgütleri ve Valilik “O gösterilen yer dere yatağıdır, buraya hastane yapamazsınız.” demektedir. Bu konuda Devlet Su İşleri Bölge Müdürlüğünün “Orada inşaat yapılamaz.” diye raporu vardır. Bununla ilgili imar değişikliğine gidilmesi lazımdır. Orasının deprem bölgesi olması nedeniyle, hele hele sağlık hizmeti gibi önemli bir kamu hizmetinin oraya yapılmasının yanlışlığından dolayı Belediye, imar planı değişikliğine gitmemektedir. Peki, Bakanlık Belediyeye ne yapıyor? Baskı yapıyor. “Plan değişikliğini yap, gönder. Yapmazsan, Bayındırlık Bakanlığı olarak ben yapacağım.” Maalesef, seçimlerden önce, buraya hastane yapılması yönünde TOKİ ihale açtı. Bu yasayı biz ne için çıkarıyoruz? Kamu yöneticileri, deprem kuşağı içinde olan ve dere yatağında olan, hele hele, Devlet Su İşleri Bölge Müdürlüğü gibi, bu konuda uzman bir kuruluşun buraya yapılaşma yapılamaz demesine rağmen, siyasilerin birikimi ve deneyimi önüne geçerek, sırf birilerine söz verdik diye hem de devletin bir kuruluşu olan TOKİ’ye orada hastane yapılması için bir ihale açmasının hukuksal bir yararı var mı? Burada bunun sıkıntısını… Yarın kim verecek hesabını? Hele hele, Türkiye gibi borç içinde olan, günde 117 milyon dolar iç ve dış borçların faizini ödeyen bir ülkenin, böyle bir deprem yatağı içinde olan dere yatağına hastane yapmak kadar bir lüksü var mı? Yok elbette. Burada dileğim, hani bu depremle ilgili konuya karşı yeni bir düzenleme yapılırken bu konuda önce kamu yöneticileri, ama daha öncesi, sorumlu durumda olan siyasiler örnek olmak zorundadır.

Hastane yapılmalıdır, yeri bilim adamlarına bırakılmalıdır, neresi uygunsa oraya yapılmalıdır. Yeni bir, Konya’daki Zümrüt faciasını yaşamayalım; yeni bir, Zeytinburnu’ndaki binanın çöküşünü yaşamayalım; yeni bir, Kocaeli ve Yalova depremindeki gibi yıkıntıları yaşamayalım. Sebep olanlar, yarın bunun vebalini çeker; Allah korkusu varsa yaşayamaz, insan içine çıkamaz.

Sevgili arkadaşlar, yeni tür bu değişikliklerden birisi nedir? Ana gayrimenkullerin ortak yerlerinde yapılacak değişikliklerde bütün kat maliklerinin rızası olmadıkça değişiklik yapılamayacağına ilişkin düzenlemede bir değişikliğe gidiyor. Buna göre kat maliklerinden biri, diğer kat maliklerinden beşte 4’ünün yazılı rızası olmadıkça ana gayrimenkulün ortak yerlerinde inşaat, onarım ve tesis, değişik renkte dış badana ve boya yaptıramayacak. Burada oran beşte 4’e düşürülerek biraz daha rahatlama sağlanmaktadır.

Gene, yeni bir düzenleme ile kat maliki, kendi bağımsız bir bölümünde, ana yapıya zarar verecek nitelikte onarım, tesis ve değişikliğe gidemeyecektir. Tavan, taban veya duvar ile bağımsız bölümlerin birbirine bağlantılı yerlerinde bu bölüm maliklerinin ortak rızasıyla -ana yapıya zarar vermeden- bir yenileşme, yapılaşma yapılabilecektir.

Sevgili arkadaşlar, uzun yıllardır ciddi sıkıntı yaratan konulardan birisi de, yapıları tamamlanmış olan kat irtifaklı binada yapı kullanma izin belgesinin alınmasından sonra, yeni getirilen bir değişiklikle, bir yıl içinde kat mülkiyetinin oluşumu zorunlu hâle getiriliyor. Eğer bu süre içinde yerine getirilemezse cezai müeyyide uygulanıyor. Burada bir değişiklik, geçici maddede vardır. Geçici maddede, bu geçiş süreci iki yıl olarak belirtilmektedir.

Bu değişikliklerdeki en önemli konulardan birisi, toplu yapılar konumu gündeme girmektedir. Hakikaten bu yasal değişikliğe asıl gerekçe olan konuların başında, bana göre, toplu yapılardaki yapılaşma esas olarak ortaya çıkmaktadır.

Burada, toplu yapılarda bir tek yönetim planı düzenlenecektir. Bu plan bütün kat maliklerini bağlayacak, yönetim planının değiştirilebilmesi için toplu yapı temsilciler kurulu üyelerinin temsil ettikleri bağımsız bölümlerin tam sayısının beşte 4’ünün oyu gerekecek. Bu, tartışılan konulardan birisi.

Eğer, hakikaten bu toplu konuttaki üye sayısı sınırlı, küçükse belki beşte 4 büyük rakam olabilir ama çok büyük sayıya ulaşıldığında, yurt dışında falan da mülk sahiplerinin olduğu düşünülürse, o zaman…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ünlütepe, bir dakika lütfen.

Sözünüzü bağlayınız.

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Bağlayacağım efendim.

O zaman bütün kat malikleri tarafından bununla ilgili giderler karşılanacak ve bu oranın da beşte 4 olmasında fayda olduğu kanaatindeyim.

Değerli arkadaşlarım, bu yasaya olumlu bakıyoruz ama üzerinde de söylediğimiz gibi, Komisyonda bunun üzerinde daha çok ciddi bir tartışma yapılabilseydi, belki bu yasanın oluşumuna çok daha ciddi katkılarda bulunabilirdik, daha doğrusu, 23’üncü Dönem parlamenterleri ciddi bir katkıda bulunabilirdi. İlk defa, komisyonlarda 22’nci Dönem Parlamentosu, 23’üncü Dönem parlamenterlerinin düşüncelerini oraya aktarmasına engel olan bir düzenlemeyi yapmıştır. O düzenleme, açıkçası, demokratik kurallara uygun olan bir düzenleme değildir. Onun değiştirilmesinin gerektiğini belirtmek istiyorum.

Genellikle, yasanın tümü üzerindeki düşüncelerimi sizlerle paylaştım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Bağlıyorum efendim.

Yasaya olumlu yaklaştığımızı… Bir iki maddede değişiklik önerileri olmuştur, onlarda da üç grup anlaşarak bu yasa üzerindeki eksiklikler giderilmeye çalışılacaktır.

Bu duygularla tümünüzü saygıyla selamlıyorum. Dinlediğiniz için de teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ünlütepe.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, usulle ilgili önemli bir şey söylemek istiyorum. Şimdi, İç Tüzük’te değişiklik yapılmış, 31/1/2007 tarihinde. Bizim elimizdeki İç Tüzük’te bunlar hangi şeyler? Değiştirme diye bir şey yok. İç tüzüklerde hangi maddelerde değişiklik yapıldığına dair bir şey yok.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Var… Var…

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Elâzığ) – Böyle bir usul yok Sayın Başkan!

BAŞKAN – Sayın Genç, şimdi, kanun hakkında görüşüyoruz…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, kanunla ilgisi yok ama çok önemli bir şey… (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Genç, şimdi, böyle bir usulümüz yok. Şimdi…

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, biz burada İç Tüzük’e göre görev yapmak zorundayız.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, siz devam edin, o, her zamanki alışkanlıklarının gereğini yerine getiriyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) – 22/7/2007’de seçime giderken, bir İç Tüzük değişikliği yapılmış ve bu İç Tüzük değişikliğinin ne olduğunu biz bilmiyoruz!

BAŞKAN – O İç Tüzük’ü temin edebilirsiniz efendim, yeni baskısında vardır, siz ona bakarsınız.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hani efendim? Yok...

BAŞKAN – Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Osman Ertuğrul.

Buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) – İç Tüzük değiştiriyorlar, Meclisin haberi yok.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Değiştirilen maddelerin de yazılması lazım. Biz de bilmiyoruz ne olduğunu.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Var, var.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Varsa elinizde, gösterin bakalım.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Ertuğrul.

MHP GRUBU ADINA OSMAN ERTUĞRUL (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nu görüşmek üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyor, yüce Meclisimize çalışmalarında başarılar diliyorum.

Bugün, Meclisimiz tarihî bir gün yaşadı. İsrail Cumhurbaşkanı Sayın Peres ve Filistin Devlet Başkanı Sayın Abbas Meclisimize hitap etmişlerdir. Bu vesileyle, bundan sonra Orta Doğu’da savaşın son bulmasını, İsrail ve Filistin devletlerinin barışı bir an önce sağlamalarını temenni ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Düzce depreminin sekizinci yılında, kaybettiğimiz vatandaşlarımızı rahmetle anıyorum. Cenabı Allah’tan milletimize bir daha böyle acılar göstermemesini niyaz ediyorum. Bu vesileyle, yaşadığımız acı tecrübeye rağmen, deprem olmadan önce alınması gerekli tedbirlerin hâlâ yeterli olmadığını, Hükûmetin bu anlamda süratle çözüm üretmesi gerektiğini hatırlatmak istiyorum.

Konut, insan hakları kapsamında değerlendirilen bir haktır. Anayasa’mızda da herkesin sağlıklı bir çevrede insanca yaşanabilir konutlarda barınabilmeleri için devletin gerekli tedbirleri alması öngörülmüştür. Ülkemizde 20 milyona yakın konut vardır, bunun yüzde 40’ı tamir ve tadilata ihtiyaç duymaktadır.

İnsanca yaşanabilir konutların, sağlıklı bir çevrede, yeterli sosyal donatılarına sahip olması gerekmektedir. Oysa, plansız kentleşme, gecekondulaşma ve afete maruz yerlerdeki yerleşimler nedeniyle konut stoku büyük oranda bu niteliklere sahip bulunmamaktadır. Mevcut konut stokunun çoğunun dönüşüm ihtiyacı bulunmaktadır. Bu çerçevede, gecekondulaşmanın önlenmesi, konutların niteliklerinin artırılması ve afete maruz bölgelerdeki konutlarla ilgili dönüşüm programlarının hayata geçirilmesi, dar gelirlilere dönük sosyal projelerin geliştirilmesi ve uygulanması gerekmektedir.

1930’larda başlayan kaçak yapılaşmanın ilk örnekleri, 1950 sonrasında büyük kentlerde yaygınlaşmaya başlamıştır. Bu dönemde, yasal ve kurumsal zaaflarla birlikte, ülkenin içerisinde bulunduğu siyasi ve ekonomik ortamın popülist politikalar ve uygulamaları besleyen yapısı, imar ve yapılaşma konularında ihmallerin, ihlallerin ve kaçak uygulamaların hızla artmasına yol açmıştır. Barınma amaçlı gecekondu ile başlayan kaçak yapılaşma, özellikle 1980 sonrasında nitelik değiştirerek kentsel rantlardan pay kapma amaçlı alternatif bir sektör hâline gelmiştir. Kaçak yapılaşmanın kapsamı, gecekondudan lüks konut, alışveriş merkezi, sanayi, depolama, tarım ve turizm yapılarına kadar çeşitlenen bir yelpaze içerisinde tüm sektörlerde yaygınlaşan toplumsal bir hastalık düzeyine ulaşmıştır. Kamu arazilerinin yağmalandığı, tarım ve orman alanlarının yok edildiği, içme suyu havzalarının işgal edildiği; gecekondu mafyası, arsa mafyası gibi illegal örgütlenmelerin devreye girdiği bu süreçte, kaçak yapılaşma, kamu arazilerini yağmalayıp satan belli bir kesim için büyük miktarlarda haksız ve kayıt dışı kazanç elde etme aracı olmuştur.

Kat Mülkiyeti Kanunu’nu görüşürken, aslında, soruna, genel olarak şehirleşme, konutların nitelikli hâle getirilmesi, afete karşı alınacak tedbirler, imar, ruhsat ve benzeri izinler ile denetime ilişkin hususlar ve kayıt dışılık açısından bütünlük içinde bakılması gerekmektedir.

Bugün, Türkiye’de, ruhsatsız konut sunumunun fazlalığı nedeniyle nitelikli konut sorunu yaşanmaktadır. Büyük kentlerimizde, kentsel alanların ve kent nüfusunun yaklaşık yüzde 60’ı, mevzuat dışında tamamen kaçak olarak yapılaşmış bölgelerden oluşmaktadır.

Başbakanlık Konut Müsteşarlığının 2002 yılında yaptığı 2010 dönemi konut ihtiyacı araştırmasına göre, Türkiye’de toplu konut stoku içerisinde ruhsatsız konutların ya da başka bir deyişle mevzuat hükümlerine tümden ya da bir bölümüyle aykırı kaçak konutların oranı yüzde 38’e ulaşmıştır. Kentsel yerlerdeki konut stokunun ortalama yüzde 62’si ruhsatlıyken, yapı kullanma izni sahiplik oranı yüzde 33’tür. Tadilat gerektiren konut oranı yüzde 38’dir. Yirmi yaş üzeri konutların oranı ise yüzde 60’dır. Bu rakamlar, sorunun boyutunu ve alınması gereken  tedbirlerle, yapılması gerekli düzenlemelerin kapsamının genişliğini açıkça ortaya koymaktadır.

Bu tasarının da hazırlanmasına sebep olan hadise, bilindiği gibi, son yıllarda kentleşme ve yapılaşmada meydana gelen değişiklikler ile çağın afeti olarak nitelendirilen, 1999 yılında yaşanan iki büyük deprem ve sonraki süreçte ortaya çıkan olaylardır. 1999 depremi, ülkemizde, kentleşme, imar ve ruhsata ilişkin izinler, inşaat yapımcıları ve denetim mekanizmasıyla ilgili olarak ne denli eksiklikler olduğunu acı tecrübeyle ortaya koymuştur. Bu süreçte, 57’nci Hükûmet döneminde, bir yandan depremin yaraları sarılmaya çalışılmış, bir yandan da bu alandaki eksikliklerin giderilmesine dönük olarak zorunlu deprem sigortası, yapı denetimi gibi yapısal düzenlemeler yapılmıştır.

Marmara ve Düzce depremleri sonucunda, bir yılda 2.500’ü hibe olmak üzere 43.053 kalıcı konut tamamlanarak depremzedelere teslim edilmiştir. Konut edindirme kredisiyle de 7.832 aile konut sahibi olmuştur. Her türlü zorluğa rağmen, 50.000’in üzerinde kalıcı konut çok kısa bir sürede tamamlanmıştır.

Ayrıca, bu süreçte, 12.514’ü hibe olmak üzere 44.107 geçici iskân yeri sağlanmış ve 220.535 afetzedenin geçici iskânı kısa sürede tamamlanmıştır. 61.112 ağır hasarlı, 61.277 orta hasarlı bina için hak sahipliği kabul edilmiştir. 60.503 binanın enkazı kaldırılmıştır. Yapılacak konutlar için 1.748 hektar alan kamulaştırılmıştır.

Diğer taraftan, yine, daha önceki süreçte, binaların güçlendirilmesi, yıkılıp yeniden yapılması talepleri karşısında Kat Mülkiyeti Yasası’nda özellikle muvafakatla ilgili eksiklikler ortaya çıkmış, yürürlükteki Yasa bunlara çözüm olamamıştır. Yüzlerce kişi mağdur, çok sayıda kişi mahkemelik olmuştur. Geçen beş yıllık dönemde ise Hükûmet bu sorunu görmezden gelmiş, düzenleme yapmamış ve insanların mağduriyetlerine seyirci kalınmıştır.

Bilindiği gibi, mevcut Yasa, belli bir arsa üzerine yapılmış birden çok bağımsız bölümü kapsayan tek bir yapı öngördüğünden, bağımsız bölümler üzerindeki mülkiyet hakkı, ortak yerler ve onlardan faydalanma, ana gayrimenkulün yönetimi, ortak giderlere katılma gibi hususlar düzenlenirken tek parsel, tek yapı düşüncesinden hareket edilmiştir. Şehirlere yönelik göçün gelişme göstermesi, şehir nüfusunun çok kısa sürede büyük artışlar kaydetmesi, gecekondu yapılarının çok sayıda bağımsız bölümü kapsayan büyük blok inşaata dönüşmesi ve bazen de aynı parselde ortak altyapı, yer ve tesislere sahip birden çok blok yapımının yer alması sonucu, uygulamada, özellikle, yönetim ve ortak giderlere katılma açısından sorunların ortaya çıktığı bilinmektedir.

Yukarıda belirtildiği gibi, aslolan, meseleyi, şehirleşme, kentleşme kültürü, afete karşı alınacak önlemler, izinler, denetim ve kurumsal yapılar gibi bütün boyutlarıyla ele alarak uzun vadeli, kalıcı tedbirler alınmasıdır. Bununla birlikte, kapsamlı düzenlemeler yapılana kadar, Kat Mülkiyeti Kanunu ile ilgili olarak yaşanan bazı problemlerin giderilebilmesine hizmet olacak tasarı, gecikmiş olmakla birlikte, bazı düzeltmeler yapılmak kaydıyla olumlu bulunmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisince 02/06/2007 tarih ve 894 sayılı kararıyla İç Tüzük’ün 77’nci maddesinin birinci fıkrasına “Yenilenen tasarı veya teklifin tümü üzerinde görüşmelerden sonra önceki dönemlere ait rapor ve metinler, açıkça belirtilmek kaydıyla, komisyonca benimsenebilir.” hükmü eklenmiştir ancak yüzde 70’i yenilenmiş bir Parlamento ve Adalet Komisyonunda, 25 üyesinden 1 tanesi eski üye olup 24 tanesi ise yeni üyedir. Bu kadar milletvekilinin değiştiği Meclis ve Komisyonda, 77’nci maddeye istinaden, Komisyon maddeleri üzerinde hiçbir görüşme yapılmadan, geneli üzerinde kısa bir görüşmeyle, noktasına virgülüne dokunmadan, 77’nci madde gereği oy birliğiyle kabul edilen bir yasadır.

Bu yasayı yıllardır bekliyor ve milletimizin yararına olduğuna inanıyoruz, birçok mağduriyetlerin önüne geçecek ve faydalı olacak. Dolayısıyla, Komisyonda da oy birliğiyle kabul edilmiştir ama biz, inanıyor ve görüyoruz ki birçok yasa böyle değildir. Parlamentosunun yüzde 70’i değişmiş olan bir Meclis, bu dönemde seçilen milletvekillerinin de kanunların içeriğini tartışmadan, ne olduğunu anlamadan, kulaktan duyumlarla ve bilgi sahibi olan arkadaşlarla -bu uygulamaya karşı olsalar- Meclis çoğunluğunu elinde bulunduran Adalet ve Kalkınma Partisi, Meclis çoğunluğuna güvenerek bazı kanunları aceleyle ve dayatmayla çıkarmaktadır. Bu uygulama, yanlış bir uygulamadır. Çıkartılacak olan yasaların komisyonlarda daha çok tartışılarak çıkarılması, anlaşılmasının kolay, uygulanmasının rahat ve adaletli olmasını sağlayacaktır, mağduriyetleri ve haksızlıkları giderecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasayla, önemli gördüğüm bazı değişikliklere de değinmek istiyorum. Taslakta, bittiği hâlde bir türlü kat mülkiyetine geçemeyen binalara, iki yıl içinde kat mülkiyetine geçiş zorunluluğu getiriliyor, bu durumda olanlara faiz affı getiriliyor. Buna göre de içinde oturulduğu hâlde kat mülkiyetine geçilmemiş binaların vergi ve harçları, bir defaya mahsus, faizsiz ve cezasız olarak alınacaktır. Binaların taşıyıcı kolonları, kirişleri ve perde duvarları binanın ortak yerlerinden sayılacak, herkes istediği gibi tasarrufta bulunamayacak; bir daire içinde kolon, kiriş, perde duvar gibi binanın bağımsız bölümlerinden birinde yapılması gereken çalışmalar, gerekirse başka bir dairede de sürdürülebilecek; vatandaşın konut sahibi olabilmesi için kredi almasında ve mevzuatta kolaylıklar sağlanacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi olarak, muhalefet partisi olarak, önümüze gelen önerileri, teklifleri ve yasaları doğru ve faydalı bulduğumuz oranda destek oluruz, eksik ve yanlışlarını gördüğümüzde uyarılarımızı yaparız. Bu uyarılarımızın dikkate alınmasını, hem komisyonlarda hem de Mecliste dikkat edilmesini bekleriz. Oy çoğunluğuna güvenip acele edilerek, gerekli araştırma ve bilgiler olgunlaştırılmadan çıkarılacak yasalar, telafisi mümkün olmayan, bedeli ağır yaralar açar.

 Bu konularda daha duyarlı olmaya davet ediyor, Kat Mülkiyeti Yasamızın ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ertuğrul.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar.

Buyurunuz efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri -35 sıra sayılı- 634 numaralı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun yıllarca bekleyerek günümüze gelmek suretiyle bugün Meclisimizde görüşülmesi münasebetiyle AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyor, bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye’nin içinde bulunduğu şartların en önde gelen sorunlar yumağı içinde mülkiyet hususu, mülkiyet sorununun çözümüne yönelik eleştiriler, arzular, istekler, talepler hep gündeme geliyor. Öncelikle, kanunun genel konularına temas etmeden, İç Tüzük’ün 77’nci maddesi gereği, geniş bir tartışma ortamı ve fırsatı bulunmadan, alelacele buraya getirilmesini eleştiren arkadaşlarıma kısmen katılmakla birlikte şunun da altını çizmek gerekir: Geçmiş dönemdeki Parlamentonun ve bu Parlamentonun oluşturmuş olduğu komisyonların uzun çalışmalar sonucu, uzun tartışmalar sonucu ortaya koydukları eserler ve raporlar Meclis gündemine gelmiş. Hükûmetimiz tarafından önerilen tasarılar olabilir, milletvekilleri tarafından önerilmiş teklifler olabilir. Bu uzun çalışmalar boşa gitmesin diyerek… Bir sonraki döneme aktarılan kanunlar veya çalışmalar kadük hükmünde olduğu için, o çalışmaların tamamının, sanki yok hükmünde yeniden ele alınması gerekiyordu. Oysa, zaman kaybetmeye imkânımız yok, fırsatımız yok.

Bakın, hep eleştirdiğimiz bir husus var: 99 depreminden bu yana sekiz yıl geçti. Bu Kat Mülkiyeti Kanunu, aslında, depremle ilgili alınması gereken kararların ve hizmetlerin bir kapısını açıyor. Yeterli değil. Bakın, biraz sonra birkaç konuya temas edeceğim. Geçmiş dönemde ancak, depremle ilgili, mülkiyetlerle ilgili, imar yapılarıyla ilgili bazı yetki ve sorumlulukların tartışıldığı dönemde yerel yönetimlere yetki ve sorumluluğun verilmesi tartışılıyordu ve 22’nci Dönemde yerel yönetimlerin yetki ve sorumlulukları değiştirilerek yeni bir dönem başladı. Belediye Kanunu’nun 73’üncü maddesinde, aslında, kentsel dönüşüm yetkisi belediyelere verilmiştir ve bu kentsel dönüşüm yetkisinin, aslında, içi tam doldurulamadı. İşte, asıl dönüşüm kanunu bundan sonra gündeme gelecek. Hatta, 75 maddelik İmar Kanunu’nda dahi değişiklik yapılması gerekir. Boğaziçi İmar Kanunu’nda, Kıyı Kanunu’nda ve mülkiyet hususunda bekleyen diğer sorunları çözmek için, yasal boşlukların ortadan kaldırılmasına yönelik geçmiş dönemde yapılan hazırlıklara ilaveten, yeni dönemde bir hayli sorun bizi bekliyor.

Bakın, yeni raporlarla, Marmara ve dibinin kaynamakta olduğunu teknik veriler ve araştırmalar gösteriyor. Bu depremlere gitmeden önce “Ne yaptınız, ne yaptınız?” diyerek +birbirimize hesap sorarken, işte, önümüze çıkan 26 + 3 maddelik, 29 maddelik Kat Mülkiyeti Kanunu. 634 sayılı, 1966 yılında aslında yürürlüğe giren Kanun, 1961 ihtilalinden önce hazırlık safhalarıyla gündeme getirilmiş ama ihtilal dolayısıyla gecikerek, 66’da o günün ihtiyaçlarına sadece tek parsel, tek mülk, tek bağımsız bölüm şeklindeki ihtiyaçlara imkân tanıyacak veyahut hizmet verecek sistemle donatılmıştı. Aradan geçen süreç içerisinde, çok parseller içerisinde, hatta çok bağımsız bölümleri içeren büyük apartman ve binalarla ilgili çözüm getirecek 1983 yılında yeni bir düzenleme yapıldı. Özel hükümler maddesinin 3’üncü maddesinde bazı ilaveler yapıldı ama bunun da yeterli olmadığını gördük.

En çok tartışılan konu nedir Kat Mülkiyeti Kanunu’nda? Vatandaş bilsin veya bilmesin, kafasına takılan husus şu: “Benim 20 bağımsız bölümlü, 20 dairelik bir apartmanım var. Hepsini sattım.” diyor. 19 kişi, 19 bağımsız bölüme sahip olan mülk sahipleri “evet” diyor bir değişime, bir dönüşüme, ama 1 tanesi “hayır” diyorsa, asla o binaya dokunamazsınız. Deprem olsa dahi, mutlaka yıkılması gereken mevzuata aykırı bir bina olduğunu tespit etseniz dahi -oy birliği, oy çokluğu değil- oy birliğiyle alınması gereken karar ortada olmadıkça bu hüküm uygulanamıyor idi. İşte, Kat Mülkiyeti Kanunu’nda aslında en çok konuşulan ve dile getirilen husus bu.

İkincisi: Vatandaş, aslında bugüne kadar kat mülkiyetine dönme zorunluluğu içinde olmadığı için, kat irtifakını kuruyor, binada oturuyor ama iskan harcının fazlalığından mı, mevzuat boşluğundan mı, cezanın olmayışından mı, yöresel kültürümüzden mi? Büyük kentlere göçlerle, aslında yapıların büyük bir bölümünde mülkiyet konusu çözülmemiş ki. Biraz önce değerli arkadaşımın belirttiği gibi, Türkiye genelinde yapıların yüzde 60’ı kaçak, İstanbul’da yapıların yüzde 69’u kaçak, kaçak olmayanların da yüzde 20’si iskan alınmamış yani şu anda İstanbul’da yüzde 88 civarlarında iskansız binalar var, oysa hepsi imarsız ve ruhsatsız değil. İmara ve ruhsata aykırı olmadığı hâlde iskânını almıyor, kat mülkiyetine dönmüyor. Tabii, bunları yeni dönemde, bunlarla…

ATİLLA KART (Konya) – Sorumlusu kim?

NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) – Sorumlusu herkes, bir tek kişi değil.

ATİLLA KART (Konya) – Sorumlusu kim?

NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) – Bugüne kadar İstanbul’u, ülkeyi yönetenlerin hepsinin kendine göre sorumluluğu var.

ATİLLA KART (Konya) – On beş yıldır oradasınız.

NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) – Ben şimdi, sorumlusu şudur budur demeyeceğim. Kimler yönetimde, neler yapıp yapmadığını tartışarak ben siyasi bir tartışma ortamına girmek istemiyorum. Herkesin ne yaptığını, ne kadar sorumlu olduğunu aslında bilecek kabiliyette olduğunu düşünüyorum. Onun için, şu sorumlu, bu sorumlu demiyorum.

Önce, tabii, Türkiye’nin genelindeki ihtiyaçların mahallinde karşılanamaması, Anadolu’da insanların mülkiyet hakkının yanı sıra konut ihtiyaçlarının karşılanamaması -eğitimdi, sağlıktı, sosyal, kültürel altyapı ihtiyaçlarının yoksulluğu- büyük kentlere göçü hızlandırmıştır. Bu göçte vatandaş devletin önüne gitmiştir. Plansız bölgelerde, plansız yapılaşmalarla, kat üstüne katlar yapmış, gecekondular yapmış. Şimdi yeni dönemde dönüşüme ihtiyaç var.

Bu dönüşümün kapılarını kim açacak? İşte -5366 sayılı- sit alanları içerisindeki eskiyen kent dokularının yenilenmesi aslında hem depreme karşı bir hazırlık için bir önceliktir çünkü köhneleşmiş ve metruk hâle gelmiş binaların onarımı için, bir de kültür ve tabiat varlıkları koruma kurullarının katı tavır ve tutumları vardı. Onlarla ilgili hem koruma kurullarına yeni görevler hem de yerel yönetimlere yeni yetkiler verildi.

Şimdi, Kat Mülkiyeti Kanunu’yla özellikle çok katlı, çok parselli, çok geniş alanlı toplu konut dâhil, ferdi konutlar da dâhil, iskâna açıldıktan, daha doğrusu yapı kullanım izni alındıktan bir yıl sonrasına -bu yeni binalar için- mutlaka kat mülkiyetine geçiş zorunluluğu getirilmiştir. Eğer, bu geçiş zorunluluğuna uymayacak olurlarsa, işte, her bağımsız bölüm için 1.000 YTL para cezası…

Burada, idari, sosyal, hukuki, teknik bazı düzenlemeler söz konusu. Dolayısıyla, bu düzenlemenin, aslında, yüzde 100 yeterli olduğuna ben de kani değilim fakat geçmiş dönemdeki çalışmaların ortaya koyduğu güzellikleri görüyorum ki, bütün siyasi parti gruplarının oy birliğiyle aldığı kararla bu bir an önce çıksın. Uygulamada ufak tefek eksiklikler olursa, yeni tekniklerle ve yeni gündeme girecek başka kanunlar vardır, biraz önce bahsettiğim gibi Dönüşüm Kanunu ve İmar Kanunu. Bu İmar Kanunu, İmar Affı Kanunu değil aslında. İmarda ciddi sıkıntılar var. Bu dönüşümü nasıl sağlayacaksınız? Kadastro çalışmalarının yapılmadığı yerlerde bu tip uygulamalarla ilgili aksaklıklar söz konusu. Yani, aslında, tapulu ve mülkiyet konusu çözülmüş bir yerde, ama kadastro çalışmaları yapılamamış. Oradaki yapılarla ilgili bu uygulamayı yaparken iki türlü husus biraz önce bahsedildi. Önce bağımsız bölümler ve bağımsız bölümlerle müşterek alanlar ve müşterek hizmet veren ve binanın ana donatımı dediğimiz temelini oluşturan, taşıyıcı hükmünde olan duvarlar değil, duvar bölmeleri değil, tavanlar değil… Kirişler, kolonlar, beton perdeler -binanın kendi mülkünde olan kısmı dahi olsa- müşterek mülk yerine sayılacak ve hiç kimse, beşte 4 çoğunluğunun mutlak imzalı beyanı olmadan orada bir boya, badana değişikliği dahi yapamayacak. Ama eğer zorunlu hâlden ötürü… Bina eskimiş, bina yıkılmaya maruz kalacak, teknik açıdan sıkıntılı bir pozisyonda ise, o zaman mahkemenin kararı değil, mahkeme tarafından tespit edildiği takdirde… Ben, ona itiraz etmiştim. Aslında, mahkeme kararına gerek olmamalı. Karar değil, hukukçular bu konuda bize izahatta bulundular, mahkeme tarafından tespit edildiği an, hiçbir oy birliği veya mutabakat aranmadan, kat maliklerine sorulmadan, resen bu bina ile ilgili uygulanması gereken müeyyide uygulanacak. Bu, önemli bir değişiklik.

Sonra, bina ile ilgili herhangi bir mülk sahibi veyahut bağımsız bölüm sahibinin yapmak istediği bir değişikliği beşte 4 çoğunlukla, imza verildiği takdirde, yapabilecek. Yönetim değişikliği ve kattaki planlama değişikliğinde de yine beşte 4, yani yüzde 100 değil, beşte 4 çoğunlukla ki, bu beşte 3 olsa -benim kanaatim bu, grubun kanaati olarak söylemiyorum- yani nitelikli çoğunlukla birçok karar değiştirilebilmeli. Bakın, bugün bile aldığım bir faksta aynen şunu söylüyor: “Mülkiyet hakkı elbette esastır. Hukuk sistemimizde vatandaşın mülkiyet hakkına saygı duymak hepimizin görevi.” Doğru. Mülkiyet hakkı esastır, ama acaba, mülkiyet hakkı mı önceliklidir, yoksa yaşama hakkı mı önceliklidir diyenler var. Niçin? “Sekiz yıldır ben apartmanımı dönüşüme tabi tutacağım, kat karşılığı ihale edeceğim veyahut yıkarak yeniden bu inşaatı faaliyete geçireceğim, ama maalesef, yürürlükte bulunan Kat Mülkiyeti Kanunu’na göre, oy birliği sağlayamıyorum. Ne zaman deprem olup başıma yıkılacağı hususunda endişe içerisindeyim ve bu sorunun çözülmesini bekleyen binlerce vatandaşımız var” diyor. O hâlde, bu yasayla, öyle inanıyorum ki, bundan sonra alınacak kararla bu dönüşüm hızlanacaktır. Bu dönüşüm hızlanacaktır ama yeterli değildir. Geçmiş dönemlerde kat irtifakını kurup kullanım iznine tabi olanlarla ilgili geçiş sürecinde, iki yıl içerisinde kat mülkiyetine dönüşüm zorunluluğu getirilmiş oluyor.

Ben, aslında, sözü çok fazla uzatmak istemiyorum, çünkü bu konuda bir mutabakat var. Sözü uzatarak da Meclisi meşgul etmek istemediğimiz için, madem mutabakat var… Mutabakatın dışında da gruplar arası anlaşılarak birkaç önergeyle de aslında değişiklikler yapılacaktır. Maddelere geçildiği zaman veyahut maddelere geçilmeye şu anda gerek yok… Kanunun metninde çok açık ve net hükümler var.

Ben, kanunun hayırlı olması dileğiyle, emeği ve katkısı olanlara teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyor, hayırlı, uğurlu olsun diyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bayraktar.

Yasanın tümü üzerinde şahsı adına söz isteyen Batman Milletvekili Sayın Mehmet Emin Ekmen. (AK Parti sarılarından alkışlar)

Buyurunuz efendim.

Süreniz on dakikadır.

MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Sayın Başkan, değerli üyeler; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

1965 yılında çıkartılmış 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nda birtakım temel esaslı değişiklikleri öngören tasarıyı tartışmak üzere toplanmış bulunuyoruz. 1965 yılının şartlarına göre çıkartılmış olan Yasa, 1983 yılında kapsamlı bir değişiklik geçirmiş, bunun dışında 2005 ve 2007 yılında da birtakım, birkaç maddelik eklentilerle günümüzdeki hâline ulaşmıştır. Ancak gerek Türkiye’nin konut alanında hızlı ilerlemelere sahne olması gerekse de 1999 depreminden sonra birtakım konutlarda yapılması gereken değişikliklerin yasal düzenlemelere takılmış olması nedeniyle söz konusu incelememize konu yasa tasarısı, Meclise, oradan ilgili komisyonlara gelmiş ve bugün de Genel Kurula inmiştir.

Komisyon raporları ve tutanakları incelendiği zaman görülecektir ki, gerek muhalefet gerek İktidar Partisine mensup milletvekilleri, Yargıtay, Türkiye Barolar Birliği ve Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü temsilcileri çok ince ve ayrıntılı bir tartışma ile yürürlükteki Yasa’nın uygulamadan kaynaklanan problemlerini tespit etmek ve daha az sorunla karşılaşılabilecek daha iyi bir yasa ortaya çıkarmak üzere ortak bir çalışma yürütmüşler ve gerek 22’nci Dönemde tamamlanan komisyon çalışmaları gerekse de 23’üncü Dönemde 77’nci madde uyarınca Meclise sevk edilen tasarı üzerinde oy birliğiyle bir ittifak hâlinde günümüze getirmişlerdir.

Bugün saat 24’e kadar çalışılacak. Yasanın -belki bugüne yetişmez ama- hızlı bir şekilde ilerlemesine de katkı sunmak amacıyla zamanımın tamamını kullanmadan -ileride maddeler üzerinde de mutlaka söz alacağız- sadece bir iki hususa dikkat çekip sözlerimi toparlamak istiyorum.

Kuşkusuz ki, bu yasanın getirdiği temel değişikliklerden biri, kat mülkiyetinin tesisi esnasında mevcut yürürlükteki yasada bulunan fotoğraf çekilmesi ve listelerin ayrıntılı bir şekilde noterde onaylatılması gibi bürokratik zorunluluklar yerine, daha kolay bir yöntem getirilmiş ve böylece Türkiye’de e-devlet uygulamalarıyla birlikte UYAP gibi, TAKBİS gibi temel uygulamaların da bir kapsamda birbiriyle çelişmeden bir arada bulunması sağlanılmaya çalışılmıştır.

Bununla birlikte, doğal afetlere karşı yapılabilecek güçlendirmelerde, kat maliklerinden birinin -Sayın Milletvekilimizin de ayrıntılı olarak izah ettiği üzere- bir süreci tıkamaması ve eğer bir değişiklik yapılması gerekiyor ise, kat maliklerinin tamamının da ittifakı sağlanmaması durumunda belirli bir çoğunlukla, ama o katın, daha doğrusu o kat mülkiyetine konu yapının tamamını ilgilendiren konularda esaslı tadilatlar yapılmasına ilişkin imkân getirilmiştir.

Yine, getirilen kolaylıklardan birisi de, daha önce mevcut yürürlükteki Yasa’ya göre açılması gereken davalarda tüm kat maliklerine karşı davanın açılması, kimi zaman özellikle çok sayıda maliklerin bulunduğu kat mülkiyetleri durumlarında hem husumet açısından bir problem hem de tebligatların yapılması ve davada taraf ehliyetinin tamamlanması açısından da ciddi problemler olduğu görülmesi nedeniyle, mevcut değişiklikte de sadece yöneticiye karşı dava açılarak hukuksal sürecin yürütülmesi sağlanmaya çalışılmıştır.

Şimdilik sadece bu konulara değinmeyi yeterli buluyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Hatip.

Şimdi, şahsı adına söz isteyen, Trabzon Milletvekili Safiye Seymenoğlu; buyurunuz efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

SAFİYE SEYMENOĞLU (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kat Mülkiyeti Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı’nda şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Mevcut yapıların envanteri, incelenmesi ve iyileştirilmesi ihtiyacı, ülkemizin diğer alanlarında olduğu gibi, son devirlerde yaşadığı kötü yapılaşma sürecinin, insanın can güvenliğini, sosyal ve ekonomik hayatını ciddi ölçülerde tehdit eder hâle gelmiş olmasından kaynaklanmaktadır. İyileştirme ve güçlendirmelerin, sadece kat malikinin sahip olduğu bağımsız bölümde veya ortak yerde değil, bütün bağımsız bölüm ve ortak yerlerle birlikte temelden çatıya kadar yatay ve düşey yönde yapının tümünde sistem davranışının bütüncül olarak ele alınarak değerlendirilmek suretiyle yapılması gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; apartman yönetimi, kat maliklerinin mülkiyet durumu, toplu yapılara ilişkin özel hükümleri düzenleyen Kat Mülkiyeti Kanunu bu değişikliklerle yeni Türk Ceza Yasası’na ve uygulamada ortaya çıkan sorunlara daha sağlıklı cevap verecek düzeye getirilmiştir.

Tasarıda bina güçlendirilmelerine ilişkin şartları kolaylaştırmak, imar mevzuatıyla uyumlaştırmak amacıyla istenilen hususlara diğer hususlarla birlikte yer verilmiştir. Bu hususlardan bazılarını aşağıda belirtmek isterim:

Tasarının 1’inci maddesiyle, binanın taşıyıcı sistemine ilişkin mevcut tanımlarda değişiklik yapılarak ortak alanların dışında kalan bağımsız bölümler dâhil tüm binada perde, kolon ve kirişlerin taşıyıcı sistem tanımı kapsamına alınması sağlanmıştır.

Tasarının 2’nci maddesiyle bina güçlendirilmelerinde kat maliklerinin tümünün rızası aranması şartı kaldırılmıştır.

Yine tasarının 4’üncü maddesiyle yapı kullanma izin belgesinin alınmasını müteakip bir yıl içinde kat mülkiyetine geçilmesi zorunluluğu getirilmiştir.

Tasarının 8’inci maddesiyle teknik heyetlerin bağımsız bölümlerde inceleme yapabilmelerine, ilgili mahkemeden müsaade alınmak suretiyle imkân sağlanmıştır.

Yine ayrıca, kat irtifakı ve kat mülkiyetine konu olan bağımsız bölümlerin arsa paylarının tespiti mülkiyet sahiplerinin kişisel beyanlarına bağlı olarak değil, proje müellifince projesinde belirtilen arsa paylarına dayandırılarak yapılması “Kat mülkiyeti ve kat irtifakı, Tapu Sicili Tüzüğü’ne göre tutulacak kat mülkiyeti kütüğüne tescil olunur. Bu Kanun’da aksine hüküm olmadıkça, tescille ilgili genel hükümler, kat mülkiyeti kütüğüne yapılacak tescillerde de uygulanır.” hükmü getirilerek her bağımsız bölümün ayrı bir sayfada tesciliyle ayrı bir veri dosyasında saklanması, gerek uygulama ve gerekse vatandaşa kolaylık sağlanması açısından tapu tescil işlemleri için istenilen belgelerin yeniden düzenlenmesi yönünde iyileştirmeler yapılmıştır.

Kat Mülkiyeti Kanunu’nda, teknik inceleme, ortak yerlerin tanımı, güçlendirmeyle ilgili yapılacak harcamaların karşılanması ve en önemlisi de ortak yerlerin güçlendirilmesinde kat maliklerinin rızasının aranmaması hususlarında mevcut maddelerde gerekli iyileştirmeler yapılmıştır.

Yapılan bu düzenlemelerdeki temel amaç, kat mülkiyeti açısından yapılan bina güçlendirmeleri yönündeki mülkiyetle ilgili engellerin kaldırılmasıdır.

Kanun tasarısının hayırlı olmasını diliyor, iyi akşamlar diliyorum.

Sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Seymenoğlu.

Şimdi, yirmi dakika süreyle, soru-cevap bölümüne geçiyoruz.

İlk soru Kamer Genç’in.

Buyurun Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, evvela, ben, Komisyonun bu olaydaki tutumunu gerçekten çok yerinde bulmadım. Madem Komisyon bu konuda gerekli araştırmayı yapmayacaktıysa, o zaman hiçbir görev yapmasaydı, eski komisyonu buraya getirseydi, biz onu dinleseydik. Çünkü burada ciddi, toplumun yüzde yüzünü ilgilendiren bir kanun tasarısını inceliyoruz, Kat Mülkiyeti Kanunu’nu. Tabii, bu İç Tüzük değişikliği de çok saçma sapan bir İç Tüzük değişikliği. Yani yeni bir Meclis gelmiş, yeni bir görev yapacak, ben görevimi yapmayacağım, eskiden burada görev yapan komisyonun raporunu benimseyeceğim, diyor. Bu, bir defa, etik ve nazik bir davranış değildir. Bu bir.

İkincisi, bu Kat Mülkiyeti Kanunu, tabii toplumda yaşayan herkesi ilgilendiren bir konu. Bunun enine boyuna tartışılması gerekir. Bugün, işte, komşular arasında çıkan en büyük sıkıntılar, kavgalar bundan dolayı gelmektedir. Sonra son zamanlarda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Süreniz bitti Sayın Genç.

Sayın Doğru, buyurunuz.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Türkiye ağır deprem kuşağı altında bulunmaktadır. Bu depremlerden dolayı da birçok can maalesef kaybedilmiş durumdadır. Deprem dolayısıyla acaba kaç tane müteahhit sorumlu tutulmuş ve bu hususta cezalandırılmıştır? Bunu öğrenmek istiyorum Sayın Bakandan.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

Sayın Uzunırmak, buyurunuz.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, Sayın Bakana sormak istediğim şu: Bugüne kadar Türkiye’de ne kadar yabancı, kat mülkiyetine tabi mülk edinmiştir? Bunlardan acaba kaç tanesinin kat mülkiyeti tescillenmiştir ve tescillenmeyen ne kadar vardır? Bu konuda ne düşünülüyor?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Uzunırmak.

Süremiz daha devam etmektedir.

Sayın Genç, buyurunuz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, tabii, biliyorsunuz, Türkiye’de, uzun zamandan beri, özellikle AKP iktidara geldikten sonra birçok yeşil alan imara açıldı. Şimdi, özellikle AKP iktidara geldikten sonra İstanbul ve Ankara’da kaç metrekarelik yeşil alan imara açılmıştır? Bunu Sayın Bakandan öğrenmek istiyorum.

Bir de, burada yeni bir sistem getirilmiş, yani, kullanma izni alma esası getirilmiş. Biliyorsunuz, bugün Türkiye’de yapılan birçok yapıların yapı izni yok. Bu yapı izninin de kat irtifakına geçtikten sonra alınması gerekiyor. Şimdi, Türkiye’de, bu kadar, kullanma izni olmayan… Yani, bir miktarını öğrenmek istiyorum. Şimdi, Türkiye’de, özellikle büyük şehirlerde belediye hudutları içinde bulunan, yapılan, iskân edilen binaların kaçında iskân raporu alınmamıştır? Benim tahminime göre, aşağı yukarı, büyük şehirlerde, İstanbul, Ankara, İzmir gibi yerlerde bunların, yüzde 60, yüzde 70 seviyesindeki binalarda iskân raporu yok. Şimdi, bu iskân raporu olmadığına göre, bu, kanun yürürlüğe girdiğinde, hemen, neye istinaden bunlara… Yani, böyle bir gücü var mı belediyelerin?

Bir de, bu idari para cezaları var işte, diyor ki: İskâna hazır hâle getirilen bir bina, eğer maliklerden birisi zamanında iskân raporunu almazsa, belediye hudutları içindeyse bin YTL -YTL’de dememiş orada bin Türk Lirası demiş- eğer belediye hudutları dışında ise mülki amir… ceza kesecek, diyor. Bu cezaları kim alacak? Eğer, mesela, bir binanın iskân raporunu birisi geciktirerek alıyorsa bence buradan alınan bu para cezalarının o apartmanın müşterek giderlerine hazırlanması lazım. Bunun Maliye veyahut da herhangi bir yere verilmemesi lazım. Bu konuda Komisyon veya Hükûmet bir açıklama yaparsa memnun olurum efendim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Genç.

Sayın Öğüt, buyurunuz.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Aracılığınızla Sayın Bakana iki sorum var: Sayın Bakanım, Marmara depreminde Marmara Denizi içinden geçen fay hattı korkunç derecede bir hasar yarattı. Bilim adamlarının açıklamalarına göre, hâlen bu fay hattı fokur fokur kaynıyor; onların tabiriyle konuşuyorum. Bilim adamlarının araştırmasıyla ilgili herhangi bir ödenek ayırıyor musunuz? Bu bir.

İkincisi, Marmara Bölgesi civarındaki binalarda yenilenme yapması için “kentsel dönüşüm” adı altında herhangi bir çalışma yapacak mısınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.

Başka soru sormak isteyen var mı? Yok.

Sayın Bakan, buyurunuz.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.

İç Tüzük’ün 77’nci maddesi gereğince, daha önceki dönemde Komisyondan geçmiş ve yenilenmiş olan kanun tasarı ve tekliflerinin, Komisyonca, geneli üstündeki görüşmelerden sonra, maddelerine geçmeden kabul edilerek Genel Kurula indirilmesiyle ilgili konuda Komisyon Başkanımız Sayın İyimaya bir açıklama yapacaklar. Ancak şunu ifade edeyim ki, bu konudaki düzenleme Komisyona bir inisiyatif vermektedir. Yani, Komisyon isterse böyle bir karar alabilecektir. İsterse Komisyon, tüm maddeleri yeniden görüşerek, kanun tasarısı konusunda bildiğimiz çalışmayı da yapabilir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Komisyon tembellik yapmazsa…

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Adalet Komisyonunda, Kat Mülkiyeti Kanunu’yla ilgili geneli üstündeki görüşmelerden sonra, Komisyonun tüm üyeleri, ittifakla, maddelerine geçilmesine gerek görmemişler ve Genel Kurula indirilmesini düşünmüşler. Bu da Komisyonun takdiridir. Bunda eleştirilecek bir şey olmadığı kanaatindeyim. Ama bunun arka planıyla ilgili bir değerlendirmeyi, Sayın İyimaya, sanıyorum yapacaklar.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, o zaman, Genel Kurulda da incelenmeden kabul edilsin.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Bizim, tabii, böyle bir tartışma usulümüz yok İç Tüzük’te. Sayın Başkan hangi milletvekili arkadaşımıza, eğer burada Hükûmet temsil ediliyorsa, Hükûmetten hangi bakana söz hakkı tanırsa o konuşur, diğer milletvekili arkadaşlarımız onu saygıyla ve sabırla dinlerler. Usulümüz budur.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Benim senden öğrenecek hiçbir şeyim yok!

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Bu konuyu, oturduğu yerden söz atan arkadaşımız hepimizden çok daha iyi bilir. Çünkü yıllarca bu kürsüde Meclisi yönetmiş bir arkadaşımızdır, kendisinin bu davranışlarından hepimizin olumlu sonuçlar çıkarması gereken bir arkadaşımızdır.

Şimdi “Yeşil alanların Ankara’da ve İstanbul’da ne kadarı imara açıldı?” diye bir soru yöneltildi. Tabii, bu oran benim yanımda yok. Bununla ilgili, ilgili belediyelerden bir cevap alarak, belki yazılı olarak cevaplandırabiliriz. Ancak hemen şunu söyleyeyim: Hem Ankara’da hem İstanbul’da kişi başına düşen yeşil alan sayısı geçmişle kıyasladığımızda birkaç misli artmıştır. Bunu, İstanbul’da yaşayanlar, Ankara’da yaşayanlar çok yakinen görürler ve bilirler. Alınan para cezaları idari para cezalarıdır. Kuşkusuz ki bunlar maliye veznesine yatacak olan para cezalarıdır.

Sayın Doğru “Kaç tane müteahhit sorumlu tutuldu?” diye bir soru yönelttiler. Sanıyorum, deprem nedeniyle hasar gören binaların usule uygun, kurallara uygun yapılmaması nedeniyle, zarar görmüş olması, yıkılmış olması, hasar görmüş olması nedeniyle… Tabii, bu konuyla ilgili de elimde bir envanter yok, bir istatistiki bilgi yok. Sayın Doğru, bu sorunun da cevabını size yazılı olarak takdim etmeye gayret edeceğim.

Sayın Uzunırmak “Ne kadar yabancı, kat mülkiyetine dayalı olarak taşınmaz edindi?” Böyle bir soru yönelttiler yanlış tespit etmedimse. Tabii bununla ilgili de Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünden en son bilgileri alarak size de yazılı cevap vereceğim.

Sayın Öğüt’ün bir sorusu oldu. Evet, Marmara depreminde de Marmara Denizi’nden geçen bir fay hattının kırılması sonucu böyle bir felaketi yaşamıştık. Şimdi, uzmanlar diyorlar ki: Marmara Denizi altından geçen fay hattı şu anda da hareketlidir, fokur fokur kaynamaktadır. Bununla ilgili bir ödenek ayrılıyor mu? Bu konudaki çalışmaları Kandilli Rasathanesi, Boğaziçi Üniversitesiyle birlikte yapar ve genel bütçeden de hem Boğaziçi Üniversitesine hem de Kandilli Rasathanesine bu araştırmaları yapmak üzere ödenek ayrılır. Ancak hemen şunu söyleyeyim: Birtakım özel firmaları olan kişiler, zaman zaman bunu gündeme getirerek, kendilerine para verilmediğini, o nedenle bu araştırmaları ya yapamadıklarını veyahut da işte, devletten yardım almaksızın yaptıklarını ifade ediyorlar ki, bu beyanda bulunan kişiler bu konuda görevli kişiler değildir. Bunlar profesyonelce büroları olan kişilerdir. Hatta bunlardan bir tanesi daha önceki Bakanlığım döneminde bana da gelmiş, bir proje takdim etmiş, ben de kendisini TÜBİTAK’a göndererek, bu projesinin, eğer uygun görülmesi hâlinde oradan destek alabileceğini ifade etmiştim. Bu konuyla ilgili çalışmaları kurumsal olarak yapan kuruluş Kandilli Rasathanesidir ve Boğaziçi Üniversitesidir ve ona da talep ettiği ödenek genel bütçeden verilmektedir.

Bundan sonraki cevap hakkımı, Komisyon Başkanımız Sayın İyimaya’ya devrediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Komisyon Başkanı olarak Sayın İyimaya, buyurunuz.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Değerli Başkanım, değerli arkadaşlar; Adalet Komisyonu, diğer komisyonların olduğu gibi, İç Tüzük’ümüze bağlı olarak faaliyetlerini ve çalışmalarını sürdürmektedir. Bundan önceki dönemde Parlamentomuz, daha önceki yasama dönemlerinde komisyonların çalışmasını değerlendirmiş ve komisyon çoğunluğuna veya komisyonda karar nisabına ulaşan çoğunluğa, önceki çalışmaları aynen benimseyebilme fırsatını vermiştir.

Bu, hem yasama ekonomisi bakımından hem de Parlamentoya ait bir alt kurum veya birimin çalışmalarının, mesailerinin değerlendirilmesi bakımından doğrudur ve gelişen parlamentolarda rasyonelleştirilmiş parlamentarizm ilkesi gereği özel yasama yöntemlerinin tipik örneğidir.

Gerçekten, sonraki yasama döneminde çoğunluklar değişebilir. Ancak önceki çoğunluklar da millî iradeyi yansıtıyordur. İşlem temeli çökmedikçe, yani, o komisyonun görüştüğü taslağın, tasarının, raporunun dayalı bulduğu düzenleme alanında önemli bir toplumsal konsept değişmedikçe yahut o alanda sonraki dönemlerde, o rapor ele alındıktan sonraki dönemlerde ciddi düzenlemeler olmadıkça önceki raporların benimsenmesi mümkündür ve Komisyon çoğunluğumuz, aynen bizim gibi milletvekili olan, aynen bizim gibi belli partilerden oluşan komisyonların çalışmasına “yasama ekonomisi ve mesainin değerlendirilmesi” ilkesi içerisinde hareket etmiş ve İç Tüzük’e göre davranmıştır. Adalet Komisyonu, diğer komisyonlar gibi çalışan, doğru değerlendirme yapan bir komisyondur. Bu Tüzük’te de zaten, bu benimseme kararında dahi, genel görüşme üzerinde, genel müzakere sırasında ayrıntılı öneriler komisyonda dile getirilebiliyor, rapora geçiyor ve nihayet önergeleştirme yoluyla Genel Kurulda düzeltmeler yapılabiliyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın İyimaya.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkanım, Komisyon Başkanının bu beyanatı karşısında söz almak istiyorum.

BAŞKAN – Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

KAT MÜLKİYETİ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN

KANUN TASARISI

MADDE 1- 23/6/1965 tarihli ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun 3 üncü maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Kat mülkiyeti ve kat irtifakı, bu mülkiyete konu olan anagayrimenkulün bağımsız bölümlerinden her birinin konum ve büyüklüklerine göre hesaplanan değerleri ile oranlı olarak projesinde tahsis edilen arsa payının ortak mülkiyet esaslarına göre açıkça gösterilmesi suretiyle kurulur. Arsa paylarının bağımsız bölümlerin payları ile oranlı olarak tahsis edilmediği hallerde, her kat maliki veya kat irtifakı sahibi, arsa paylarının yeniden düzenlenmesi için mahkemeye başvurabilir. Bağımsız bölümlerden her birine bu fıkra uyarınca tahsis edilen arsa payı, o bölümlerin değerinde sonradan meydana gelen çoğalma veya azalma sebebiyle değiştirilemez. 44 üncü madde hükmü saklıdır.

Kat irtifakı arsa payına bağlı bir irtifak çeşidi olup, yapı kullanma izin belgesi alındıktan sonra arsanın malikinin veya kat irtifakına sahip ortak maliklerin veya bunlardan birinin tapu idaresine yapacağı istem üzerine, bu Kanunda gösterilen şartlar uyarınca, kat mülkiyetine çevrilir.”

BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bilecik Milletvekili Sayın Yaşar Tüzün; buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

CHP GRUBU ADINA YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; Kat Mülkiyeti Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, şehirlerdeki nüfusun büyük artışlar kaydetmesi, buna paralel olarak arsa fiyatlarının da artması, özellikle de şehirlerde küçük, müstakil ev yapımına imkân vermemesi nedeniyle, ülkemizde kat mülkiyetinin düzenlenmesi, bir yapının ayrı ayrı ve başlı başına kullanılmaya elverişli hâle getirilmesi için 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu 2 Ocak 1966 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Dolayısıyla, yaklaşık kırk bir yıldır bu Kanun yürürlüktedir ve Kat Mülkiyeti Kanunu kırk bir yıldır değiştirilmeyi beklemiştir.

Değerli arkadaşlarım, kırsaldan şehirlere göçün hızlı artış göstermesi gecekondu şeklinde yapılanmayı ve çarpık kentleşmeyi de paralelinde getirmiştir. Son zamanlarda toplu yapı uygulamasının artması Kat Mülkiyeti Kanunu’nun yeniden düzenlenmesi gerektiğini ortaya koymuştur.

Bizler Cumhuriyet Halk Partisi olarak, görüşmekte olduğumuz kanuna karşı değiliz, tam tersi, kanunu destekliyoruz. Ancak bunlar yapılırken, sağlıklı, yarınlara yönelik, daha düzgün bir kanun çıkartılabilmesi için görüşlerimizi bildirmek durumundayız.

Değerli arkadaşlarım, özellikle son zamanlarda ortaya atılan kentsel dönüşüm projelerinin, maalesef, ranta dönüşüm projesi olarak hayata geçtiğini görüyoruz. Bunların yakın zamanda canlı örneğini de TOKİ’nin, yani Toplu Konut İdaresinin uygulamalarında görüyoruz.

TOKİ’nin proje uygulamalarına baktığımızda uygulanan projelerin altyapısının olmadığı, uygulama yapılan yerleşim birimlerinde belediyelerin yok sayıldığı, belediyelerin dışlandığı ortadadır. Yani, Toplu Konut İdaresi, hem arsa sahibi hem müteahhit hem mimar hem mühendis hem de iskân ruhsatı alınmadan, çevre düzenlemesi yapılmadan ürettiği konutları vatandaşın hizmetine sunan bir birim hâline gelmiştir. Yani, bizler, devlet olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak vatandaşa çıkarmış olduğumuz kanunların uygulanmasını isterken, bir taraftan da, hiçbir bağımlılığı olmayan, özerk bir kuruluş olan Toplu Konut İdaresinin, sadece Başbakana bağlı olan ve Başbakanın iki dudağının arasında proje yapan bir birimin kontrol edilmediğini, onun yaptığı projeleri, maalesef, hiçbir birimin denetlemediğini biliyoruz. Yani, Toplu Konut İdaresi, Türkiye’de hem mimar hem mühendis hem fennî sorumlu hem de belediye durumundadır. Dolayısıyla, öncelikle, bu kanun çıktığında Toplu Konuta da birtakım yaptırımların getirilmesinde fayda var idi.

Değerli arkadaşlarım, bir vatandaşımız imar dışı veya proje dışı bir iskân yaptığında elektriği, suyu bağlanmıyor. Özellikle, Türkiye Büyük Millet Meclisinde belediye başkanlığından gelen çok değerli arkadaşlarım var. Bu arkadaşlarım bu konuyu en az benim kadar net bir şekilde biliyorlar. Oysa, bir vatandaşımız -kendi başını sokacak kadar diyeyim- bir mesken yaptığında, bu projeleri, bu kanunun verdiği yetkileri onun üzerinde kullanılmasını istediğimiz hâlde, maalesef Toplu Konut İdaresi için bunların hiçbir tanesi aranmamaktadır.

Bakınız, Toplu Konut İdaresine, yine geçtiğimiz Parlamento döneminde bir yasa çıkarttık. Bu yasayla birlikte konutlar hak sahiplerine teslim edildikten sonra, bir ara, yani Toplu Konutun ilgililerinin bir ara aklına geldiğinde evrakları ilgili belediyeye teslim edecek, yani süre yok, zaman aşımı yok. Toplu Konut İdaresi, hak sahiplerine mülkiyetlerini teslim edecek, iskânla ilgili, çevre düzenlemesiyle ilgili projeleri, ilgili belediyeye, canı isterse, zaman mefhumu olmadan bu belgeleri teslim edecek.

Değerli arkadaşlarım, bizler Türkiye Büyük Millet Meclisiyiz. Elbette ülke yönetiminin iyi olmasını hepimiz istiyoruz, ama bir taraftan binlerce, milyonlarca insanı mağdur ederken, bir tarafta hiç hesap sorulamayan, bütçesi hiç incelenemeyen bir kuruluşa böyle yetkilerin verilmesi de son derece yanlıştır diye düşünüyorum.

Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu kanuna destek veriyoruz, buna asla karşı değiliz, ancak bu kanunun yaptırımı… Yani uygulamaya geçtiğinde de birtakım eksikliklerin de olduğunu söylememiz gerekiyor.

Değerli arkadaşlarım, tasarı ne getiriyor diye şöyle kısaca baktığımızda, özellikle konutlara göre kat mülkiyetini yeniden düzenleyen bu tasarıyı, kat sahiplerine muhtemel afet ve depreme karşı yapılarının onarımına katılma zorunluluğu getiriyor. Gerçekten, bu, çok yerinde bir uygulama. Bunun geçtiğimiz yıllarda deprem yaşanan illerde ne tür sıkıntılar yaşattığını hepimiz çok iyi biliyoruz.

Yine yasa tasarısına göre, kat mülkiyeti ve kat irtifakına konu olan bağımsız bölümlerin arsa paylarının tespiti, mülkiyet sahiplerinin kişisel beyanlarına bağlı olarak değil, proje müellifi uzmanlaşmış mimar veya mühendislerin teknik bilgilerine göre belirlenecek. Gerçekten, bu da çok güzel bir uygulama.

Kat mülkiyetine tabi olan binalardaki taşıyıcı sistemi oluşturan, yani, kiriş, kolon ve perde duvarlar gibi, sistemin parçaları, yani, ana gayrimenkulün ortak yerlerinden sayılacak ve ana yapının tamamını etkileyen sonuçlar doğurabilecek yerlerde kat maliklerinin  bağımsız hareket etmeleri önlenecek. Gerçekten, bu da çok yerinde bir uygulama olacak. Değerli arkadaşlarım, böylece herkes kendi istediği gibi, kendi katında, kendi dairesinde kendine göre tadilat yapamayacak. Dolayısıyla, binaların statiği değişmeyecek ve olası bir -Allah göstermesin- depremde de bu zararı en az bir şekilde atlatmış olacağız.

Değerli arkadaşlarım, yine, bildiğiniz gibi, bu kanunda ortak ana taşınmazlardaki onarımlar söz konusu. Tasarıya göre, yine, ana taşınmazın ortak yerlerinde yapılacak onarım, bütün kat maliklerinin rızasıyla yapılabilecek. Elbette, özel durumlarda ise, mahkeme tespiti bu konunun haricinde olacaktır.

Değerli arkadaşlarım, yine, güzel bir düzenleme: Kamuya ayrılan yerlerin işletilmesi. Toplu yapı açısından “ortak yerler” kavramı açıklığa kavuşturulmuş ve özellikle park yeri ve okul gibi toplu yapı kapsamındaki bağımsız bölümlerin, ortak kullanma ve faydalanmaya tahsis edilmiş bulunan parsellerin mülkiyeti bu kanunla düzenleniyor. Gerçekten, bu da yerinde bir düzenleme.

Evet, değerli arkadaşlarım, bu kanuna ilave etmemiz gereken birkaç madde daha vardı, ama zannediyorum parti gruplarımız anlaşmış, bir önergeyle de bunu az sonra gündeme getireceğiz.

Benim bu konuda ilave etmek istediğim bir madde daha var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tüzün, lütfen sözünüzü tamamlayınız.

YAŞAR TÜZÜN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Özellikle, Sağlık Bakanlığınca izin verilen ve denetimden yoksun olan radyoloji merkezleri var. Bu merkezlerin bazı binalarda zemin katta, bazı diğer katlarında… Bu konuda büyük bir sıkıntı söz konusudur. Bu radyoloji merkezleri, binalar için büyük sıkıntı yaratmakta ve beraberinde konut sakinleri açısından da büyük sıkıntılar getirmektedir.

Son olarak söyleyeceğim, özellikle yüksek binaların üzerinde kurulan ve çevre için tehlike arz eden baz istasyonları, kurdukları yüksek antenlerin sarsıntısı ve çevreye verdiği büyük sağlık sıkıntısı da söz konusudur.  Bu, binaların statiklerini de bozmaktadır. Buna da bir düzenleme, bir kanun çıkartılması gerekmektedir diye düşünüyorum.

Bu kanunun başta kat mülkiyeti konusunda mağdur olan vatandaşlarımıza ve ülkemize hayırlı olmasını temenni ediyor, yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tüzün.

Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vural.

Buyurunuz Sayın Vural.

Süreniz on dakikadır. 

MHP GRUBU ADINA OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Efendim, aslında konuşacaklarım sadece bu maddeyle ilgili değil. Aslında biraz önce özellikle 77’nci maddeyle ilgili yapılan eleştiriler karşısında, gerek Sayın Bakanın gerek Sayın Komisyon Başkanının ifadeleri karşısında, elbette, daha önceki Parlamentoda bulunmamış Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak komisyonlarda kendi iradelerimizi, isteklerimizi, arzularımızı madde müzakereleri esnasında dile getirememiş olmanın sıkıntıları vardır. Dolayısıyla, bugün, 22 Temmuzda yepyeni bir Parlamento yapılmıştır. Bu Parlamento yapıldıktan sonra, daha önceki yapılan tartışmaları, çalışmaları dikkate alıp almaması önemli değildir, ama parlamenter sistem içerisinde, bir milletvekilinin bir komisyonda bir maddeyle ilgili müzakereye katılmaması parlamenter sistemi yok etmek demektir. Bu yasama ekonomisiyle mümkün olabilir mi? Akıl ve mantık olabilir mi? 25 kişilik komisyonda tartışılmayan, önerge verdirilmeyen hususları, 548 milletvekilinin olduğu bu Parlamentonun içerisine getirmek; bu, yasama ekonomisi değil, savurganlığı olur. Zaten, komisyonların çalışma esası da budur, daha rafine bir şekilde çalışma yapsınlar ki buraya gelsinler, ama komisyonda yapılmayan işleri, biz burada… Bu kanun tasarısı üzerinde bile bir sürü önerge var. Ama, size soruyorum: Bir milletvekili, bir maddenin müzakeresi sırasında bile sözlerini söyleyemiyorsa, görüşlerini ifade edemiyorsa bu nasıl egemenlik kullanılmasıdır? Bu, tamamıyla egemenliğin kısıtlanmasıdır. Böyle bir şeyin kabul edilmesi mümkün olabilir mi? Maddelere muhalif yapılabilir.

Değerli arkadaşlarım, bir maddeye muhalif olabilmek için müzakere etmek lazım, toptancı bir anlayışla… Belki, kendisi görüşünü ifade edecektir, bir başka milletvekili diyecektir ki “bunda sakınca yoktur efendim”, çekecektir. Yani, müzakerenin olmadığı, önerge hakkının bile olmadığı bir ortamda, 25 kişiyi çalıştırmamak, sonra Meclisi getirip burada çalıştırmak, doğrusu, yasama ekonomisiyle bağdaştırılması doğru değildir. Daha önce yapanların yaptıkları katkılar önemlidir, doğru, ama değerli arkadaşlarım, bu Parlamentoda bulunan ve komisyonlarda milletvekili olanların katkıları önemsiz mi? Yani, geçmişteki katkılar önemli de, peki bu milletvekillerinin yapacağı katkılar çok mu önemsiz? Bunları önemsiz göstermek, doğrusu, yani, seçilen milletvekillerimiz için haksızlık. Değişiklik olabilir, şunlar olabilir… “Efendim, komisyonlardan gelmiş, görüşmeye gerek yok.” Bu Parlamento, daha önceki Parlamentolarda kabul edilmiş yasaları değiştirmiyor mu? “Efendim, ne lüzum var? Daha önceki Parlamento kabul etmiş, gereksiz, israf yapmayalım, onlar da milletvekiliydi.”

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Onayla, geçsin!

OKTAY VURAL (Devamla) – Egemenliği kullanan bu irade, egemenliğini hür bir şekilde kullanabilmelidir, kısıtlama olmamalıdır. Biraz daha fazla çalışırız, sabaha kadar çalışırız, ama doğrusu demokrasiyi işletmemiz lazım. Müzakere edilmesi gerekiyor. Milletvekillerimizin tasarının tümüyle ilgili bir görüşmede elbette oy birliğini sağlaması demek, maddeler üzerinde mutabakat olması demek değildir ki. Bir tasarının tümüne olumlu bakmak ayrıdır, bir maddeye farklı bir görüş ifade etmek ya da katkı sağlamak farklıdır.

O bakımdan, bu 77’nci madde, özellikle, milletvekillerimizin önerge vermesini, müzakere yapmasını kısıtlayan, egemenlik hakkını kısıtlayan bir maddedir. Bunun kabul edilmesi, parlamenter demokrasi bakımından kabul edilmesi mümkün değildir; Parlamentomuzu gereksiz yere, boş yere daha fazla çalıştırmak demektir, israf demektir, savurganlık demektir. “25 kişi bir araya gelsin, çözsünler bu kanun tasarılarını, önergelerin hepsini çözsünler.” O bakımdan, bu gibi iddialarla, eski komisyonlarda benimsenmiş, kabul edilmiş raporların aynen benimsenme usulünü, biz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, parlamenter demokrasi açısından milletvekillerimizin hakkını kısıtlamak olarak görüyoruz. O bakımdan, bizim Parlamentomuzda, komisyonlarda görüşülmeyen hiçbir kanun tasarısının bu Genel Kurulda görüşülmesi mümkün değildir, hepsi komisyondan geçmelidir. O zaman, esas olan komisyon ise, komisyonu iyi çalıştırmak gerekmektedir. Bence, diğer grup başkan vekili, değerli çoğunluk partisine sahip grup başkan vekili arkadaşlarımızla görüşeceğiz. Bu konuda, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, bu maddenin egemenlik hakkını kısıtlayıcı unsurlardan ayıklanarak, daha rasyonel bir yaklaşımla gündeme getirilmesini istiyoruz. Elbette, tecrübelerden faydalanalım, ama bu tecrübelerden faydalanırken, egemenliği kullanan milletvekillerimizin bu egemenliği kullanmasının üzerine de ipotek ve dayatma koymayalım. Mesele, komisyonda tümüyle oylanması değildir.

Elbette, çoğunluk partisi… Netice itibarıyla, yürütmenin de etkisiyle bu sistem içerisinde bir kanun tasarısı gelmiştir. Çoğunluk partisinin 25 kişilik bir komisyonda 16 tane üyesi vardır, istediğiniz kadar “hayır” deyiniz, ama o tasarı geçecektir. Öyle geçecektir, ama bunu böyle yapmak bile, o milletvekillerimizin, o çoğunluk partisinin, muhalefetin olumlu görüşlerini dikkate almak ya da takdirlerini ele almak, bakış açılarını ortaya koymaları bakımından onların fikirlerini de zenginleştirmesini engellemektedir. Bu da, doğrudan doğruya, aslında, çoğunluk partisinin de bu konuda, milletvekillerinin görüş ve düşüncelerini, bizim de görüşlerimizi etkileme imkânını kaldırmaktadır. Milletvekilleri orada emir kulu değildir ki! Bakın, biraz önce, bir sayın milletvekili, AKP’li milletvekili dedi ki: “Eksikler vardır, bunların değiştirilmesi lazım.” Belki, oradaki öneriyle, o çoğunluk da bu öneriden vazgeçecektir. “Doğru deniyor, bunu böyle yapalım.” diyebilecektir. Bu bakımdan, komisyonlarda bu müzakere esasının parlamenter demokrasinin, özellikle bizim İç Tüzük’ümüzle belirlenmiş Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmasıyla ilgili temeli derinden yaraladığını ifade etmek istiyorum.

Bu vesileyle, bu maddeyle ilgili olmamakla birlikte, aslında bu madde ve diğer maddeler üzerindeki yapacağımız katkıların komisyonlar sırasında dile getirme imkânı, değiştirebilme imkânı, en aşağısından müzakere edebilme imkânının ortadan kaldırılmış olduğunu bu madde vesilesiyle tekrar belirtmek istiyorum. Bu maddenin de, muhakkak surette, bütün gruplarımız tarafından, anlaşılmak suretiyle değiştirilmesinde büyük fayda gördüğümü belirtiyor, hepinize saygılarımı arz ediyorum. Sağ olun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Vural.

Madde üzerinde şahsı adına konuşmak isteyen Çanakkale Milletvekili Sayın Müjdat Kuşku.

Buyurunuz efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MÜJDAT KUŞKU (Çanakkale) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Esasında, bütün grupların mutabık olduğu bu kanun tasarısı hakkında kişisel olarak fazla söylenecek bir şey yok. Yalnız, az önce, sorular esnasında, bizi dinleyen vatandaşların endişeye kapıldıkları kanaatindeyim. Bu endişeleri gidermek için bir iki şey söyleyeceğim. Esasında, yapı kullanma izni almamış hiçbir inşaatı bağlayan herhangi bir şey yok bu kanunda. Yapı kullanma izni almayan binalar bu kanunun dışında. Bir kere, bu kanun çıktıktan sonra yapı kullanma izni alındıysa bir yıl içinde kat mülkiyetine geçmek zorunluluğu var. Daha önceden yapı kullanma izni alınmışsa iki yıl içinde kat mülkiyetine geçme zorunluluğu var. Bunun haricindeki binaları bu kapsamıyor.

Ayrıca, bu kanun, deprem yönünden inşaat tekniklerinin konuşulduğu veya inşaat kalitesinin nasıl artırılacağının konuşulduğu bir kanun teklifi değil, tamamen kat mülkiyetini düzenleyen, hukuki aidiyeti düzenleyen bir tasarı. Dolayısıyla, ne inşaat tekniklerinin burada konuşulmasının yeri ne de inşaat kalitesinin konuşulmasının yeri burası değil, bu kanun değil en azından. Dolayısıyla, bu kanun, sadece kat mülkiyetlerini düzenliyor. Esas itibarıyla, zaten, yapı kullanma izni alınmış binalarda, kat mülkiyeti için yapılması gereken son derece basit birkaç prosedür kalıyor, bunların birçoğu da bu kanunda, zaten, eskiye nazaran son derece azaltılmıştır. Dolayısıyla, ruhsatsız binalar, kaçak binalar, tamamen bu kanunun dışında, yapı kullanma izni alınmış olan binalar bu kanunun kapsamındadır.

Bu kanunun milletimize hayırlı olmasını diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kuşku.

Şahsı adına, Kastamonu Milletvekili Hakkı Köylü.

Buyurunuz efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

634 sayılı Kanun’un 3’üncü maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarında değişiklik yapan 1’inci maddeye göre, arsa payının tespiti düzenlenmektedir. Arsa payının tespiti bazı kurallara bağlanmıştır. Proje müellifinin, uzman bir mimar veya mühendisin teknik bilgisiyle birlikte, bağımsız bölümün konusu ve büyüklüğü esas alınmak suretiyle hesaplanacak bir değer ortaya çıkarılacaktır. Bu değerle orantılı olarak ve projede açıkça gösterilen bir arsa payı ortaya çıkacaktır. Arsa payının bu şekilde belirtilmesine, arsanın sahibi olan, irtifak hakkı veya kat mülkiyetinin sahibi olan kişi, elbette ki itiraz edebilir, bu itiraz hakkı vardır. Bu itirazını mahkemeye yapmak suretiyle, yeni bir değerlendirme, arsa payının yeniden tespit edilmesi isteğinde bulunma hakkına sahiptir. Sonraki değer artışları nazara alınmaz, ancak 44’üncü madde hükümlerine göre, eğer, binada, bir çekme kat, tam kata iblağ edilmiş ise veya ilave bir kat yapılmış ise yahut da başka türlü bir ek yapılmış ve bunlardan dolayı bir artış meydana gelmiş ise bunlar elbette ki nazara alınacaktır.

Kat irtifakı yapıldıktan sonra, kat mülkiyetine geçmek için, kanunda belirtilen şartlar yerine getirilerek bir kişi veya birkaç kişi, istedikleri şekilde, tapuya gitmek suretiyle kat mülkiyetine geçtiklerini beyan ederler ve bu şekilde, arsa üzerindeki irtifak hakkı, mülkiyet hakkına çevrilmiş olur. Bu madde, esasen bunları getirmektedir.

Daha fazla uzatmamak için başka söylemiyorum şu anda. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Köylü.

Şimdi, madde üzerinde, soru-cevap işlemine geçiyoruz.

Toplam süre on dakikadır, beş dakikası soruya aittir.

Kamer Genç, buyurunuz efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, Komisyon Başkanını dinleyince hayretler içinde kaldım. Çok felsefi konuşuyor, böyle felsefi konuşmaları da ben çok fazla anlamam. Ama, yani, şimdi, bundan önce hiçbir Parlamento çalışmalarında -yenilendikten sonra- ilk komisyon raporlarının tümü üzerinde şey edip de maddeleri görüşülmeyen bir Parlamento çalışması yok. Gerçekten, çok hayret verici bir şey.

Şimdi, burada muhalefet partili arkadaşlarımız komisyonlara katılmışlardır ve komisyonlara katılan arkadaşlarımız da muhalefet şerhlerini koymamışlardır. Böyle olur mu Sayın Başkanım? Şimdi, esasen, bir komisyon konuyu enine boyuna tartışır, bir rapor getirir ve Genel Kurulda o raporlar tartışılır. Şimdi komisyonlar inceleme yapmıyor, AKP Hükûmeti de zaten bunun bir kolayını bulmuş. Eskiden temel kanunlar vardı, yüz-yüz elli maddelik kanunları üç dört madde hâlinde Genel Kuruldan geçiriyorlardı ve o geçirdikleri kanunlar, şimdi, gerçekten vatandaşın başına bela olan kanunlardır, onların uygulamalarını da görüyoruz. Şimdi, rica ediyorum, böyle başka kanunlar varsa lütfen komisyonlar görevini yapsın, enine boyuna tartışsın maddeleri, böyle getirsin karşımıza.

Şimdi, bu maddede de önemli olan, arsa paylarının düzenlenmesidir. Tabii, burada arsa payları düzenlenirken, özellikle, bu arsa müteahhitlere kat karşılığı verildiği zaman, arsa sahipleri kendi plan ve projelerinde ekseriya kendilerinin hisselerini büyük gösteriyorlar. Bu büyük gösterilince tabii bu sonradan mağduriyete meydan veriyor. Bence, burada bunun çözümü aşamasında bir çare getirilmesi lazımdı.

Bir de, şimdi, yapı kullanma izin belgesi alındıktan sonra kat irtifakı kuruluyor. Arkadaşlar, şimdi, şu anda Türkiye’de arsa kullanma izni alınmayan  büyük yapılar var. Yani, bugün Ankara, İstanbul, İzmir’de esasen yapı tamamlanmış, içinde iskân edilen binalara yapı kullanma izni getirme konusunda bu kanunda kolaylıklar getirilmesi lazımdı. Bunlar getirilmemiş, ama “Bunların problemleri çözülüyor…”

Özellikle bu toplu yapılar var, son zamanlarda büyük kooperatifler kuruluyor. Bu kooperatiflerin yönetim kurulu üyeleri, o kooperatif ve ortaklarını çok büyük istismar ediyorlar. Oralarda büyük suistimaller var. Yani, bu Kat Mülkiyeti Kanunu getirilirken bunlara da -toplu yapıyla ilgili maddeler var ileride- bu suretle… Yani, hasbelkader bir kooperatifin yönetimini ele geçirip de büyük suistimaller yapan kooperatif yönetim kurulları var. Bunlara bir çare bulmak lazımdı. Bunlar bulunmamış ama, Komisyon bundan sonra da acaba kendi gündeminde bulunan kanun tasarı ve tekliflerinde yine böyle bir yol izleyecek mi izlemeyecek mi, onu soruyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz efendim.

Sayın Bakan, bu konuda cevap verecekseniz, buyurunuz.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, aslında, Sayın Genç, Bakanlığıma yönelik bir soru yöneltmediler. Komisyon Başkanımıza, bundan sonra Komisyonun gündeminde bulunan kanun tasarı ve teklifleriyle ilgili Meclis İç Tüzük’ünün 77’nci maddesindeki o hükmün uygulanıp uygulanamayacağını sordu. Sanıyorum, Komisyon Başkanımız ona cevap verecektir, ancak, ben, Sayın Başkanım, hazır bana sorulara cevap faslında söz vermişken bir iki konuda açıklama yapma ihtiyacını duyuyorum.

Sayın Genç “Milletin başına bela olan kanunlar çıkarıldı.” tabirini kullandılar. Bu Meclis, Türkiye Büyük Millet Meclisi, millî iradenin tecelligâhı olan Meclis milletin başına bela olacak hiçbir kanun çıkarmamıştır, bundan sonra da çıkarmaz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Petrol Kanunu’nu çıkardınız ya!

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Bu beyanı bu Parlamentoya bir saygısızlık olarak değerlendirdiğimi ifade etmek istiyorum. Buna hiçbir arkadaşımızın hakkı olmaması gerekir.

Bir de, Sayın Tüzün TOKİ’yi eleştirdi. Ben, Toplu Konut İdaresinin, özellikle son beş yıl içerisinde yaptıklarıyla ve performansıyla, tenkit edilecek bir kuruluş değil, takdir edilecek bir kuruluş olduğu kanaatindeyim. Sanıyorum, şu ana kadar, son beş yıl içerisinde 300 bin konut üretmiştir ve kira öder gibi vatandaşlarımızın konut sahibi olmalarını sağlamıştır. Türkiye’nin her yerinde, dar gelirli insanlarımız özellikle hayal bile edemezlerken bir konut sahibi olmayı, TOKİ bunu gerçekleştirmiştir ve TOKİ, kuşkusuz ki, Türkiye’de yasal sınırlar içerisinde hareket etmektedir. Tabii ki, denetimi de yapılmaktadır. Türkiye’de denetim organları da vardır ve bu denetim organları, TOKİ’nin faaliyetlerini de, kuşkusuz ki, denetlemektedir.

TOKİ’nin faaliyetleriyle ilgili bir yanlışlık, bir usulsüzlük bilen ve tespit eden arkadaşlarımız, eğer, bu usulsüzlüklerle ilgili Hükûmetimizi bilgilendirirlerse, biz, mutlaka bu usulsüzlüklerin üzerine büyük bir ciddiyetle gideriz.

Böyle bir açıklama yapma ihtiyacını duydum Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.

Şimdi, Komisyon Başkanı arkadaşımız sanıyorum kendisine yöneltilen soruyu cevaplandıracak.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Değerli Başkanım, değerli arkadaşlar; Komisyonumuz, İç Tüzük’ün 77’nci maddesinde bir değişiklik yapılmadıkça hukuka bağlı bir birim sıfatı içerisinde uygulamaya aynen devam edecektir.

Kanaatime göre, meselenin millî egemenlikle bir ilgisi yoktur. Millî egemenliğin ihlali diye bir meseleyle karşı karşıya değiliz. Geçen dönemde söz gelimi 1.500 maddelik bir temel kanun müzakere edilmiş ve bir yıla yakın veya aşkın bir süre harcanmıştır. İleride başka kanunlar gelecektir. Böylesi önemli bir mesainin, sanki bundan önceki Millet Meclisinin veya partilerin, millî egemenliği temsil eden partiler veya unsurlar olmadığı faraziyesiyle yok sayılması mümkün değildir. 1.500 maddeyi yeni egemen komisyonun, yeni egemen Parlamentonun o komisyonda tekrarlaması aslında millî egemenliğe aykırıdır, çünkü millî egemenlik, yasama ekonomisini ve mesailerden yararlanmayı reddetmez.

77’nci madde -en sonunda konuşma yapacağım, mukayeseli parlamento hukuku bakımından da değerlendireceğim- en rasyonel reformlardan birisidir, hatta tamamlanmalıdır. Neden? Çünkü, noksan kuraldır. Diyelim ki benimsemedi, raporu benimsemedi, müzakereyi tekliften mi yapacaksınız, varsa komisyon raporundan mı yapacaksınız, komisyon raporu yok da alt komisyon raporu varsa alt komisyon raporundan mı yapacaksınız? Bunların dahi tamamlanması lazımdır.

Türkiye kalkınmasını ve hukukun üstünlüğünü henüz konsolide etmemiş bir ülke olarak hukukta yapacağı çok şeyler vardır. Geçmiş elbette ki değiştirilecektir, geçmiş elbette ki düzeltilecektir. Onun düzeltme imkânı da, geneli müzakere üzerinde sözle beyan ederek ve aşağıda da düzeltmeler yaparak mümkündür.

Zamanımızı, sanıyorum, millî egemenlik içerisinde ve hukuk içerisinde en verimli şekilde kullanmak bizim de yükümlülüğümüzdür.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın İyimaya.

Şimdi, 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, oylamaya geçtiniz.

BAŞKAN – Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- 634 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine, "Temeller ve ana duvarlar," ibaresinden sonra gelmek üzere "taşıyıcı sistemi oluşturan kiriş, kolon ve perde duvarlar ile taşıyıcı sistemin parçası diğer elemanlar," ibaresi eklenmiştir.

BAŞKAN – Evet, ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart.

Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 2’nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, aralarındaki irtibat sebebiyle, 2 ve 3’üncü maddeye ilişkin değerlendirmelerimi bir bütünlük içinde yapacağım. Bunu öncelikle ifade ediyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kentleşme sürecinde toplu yapı uygulamasının yaygınlaşmasıyla birlikte gerek yasal anlamda ve gerek teknik anlamda yeni düzenlemelerin yapılması ihtiyacı ortaya çıkmıştır. 1966 yılında yürürlüğe giren, 1983 yılında ise “Birden çok yapılarda uygulanacak özel hükümler” başlığı ile değişikliğe uğrayan Kat Mülkiyeti Yasası’nda, deprem gerçeğini değerlendirerek yeni düzenlemeler yapılması bir zorunluluk hâline gelmiştir. Bu sürecin sonucunda, mevcut yapılarda gerekli tespit ve sağlamlaştırma çalışmalarını yapabilmek için yeni yasal düzenlemeler yapılması zorunluluğunun doğduğunu görüyoruz. Getirilen tasarı, büyük ölçüde bu ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, bu gerekçe ve düzenlemeler esas itibarıyla doğru ve yerindedir. Getirilen tasarıyı bu sebeple olumlu olarak değerlendiriyor ve destek veriyoruz. Arkadaşlarımız da bunu ifade ettiler. Ancak gerekçedeki bir temel eksikliği önemle vurgulamak ihtiyacını duyuyorum. Ülkemizde zemin etüdünün amaca uygun bir şekilde yapılmadığını, daha çok şeklî ve yüzeysel olarak yapıldığını…

Sayın Başkanım, grup hâlinde bir konuşma yapılıyor, lütfen uyarır mısınız. Konuşacaksa arkadaşlarımız, kulise çıksınlar. Orada bir sohbet hâlinde konuşma sürdürülüyor.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, sessiz şekilde konuşmacıyı dinlemenizi rica ediyorum.

ATİLLA KART (Devamla) – Zemin etüdünün şeklî ve yüzeysel olarak yapılması sebebiyle faciaların da büyük ölçüde buradan kaynaklandığını endişeyle görüyoruz. Gerekçe, bu yönüyle, eksik olan, fotoğrafın tümünü göz ardı eden, gerçekleri görmezden gelen özellikler taşımaktadır. Tasarı, bu yönüyle eksik bir tasarıdır.

Zemin etütlerinin yapıldığı yolunda, bakıyoruz, çoğu yerel yönetimlerde genel birtakım değerlendirmelerin yapıldığını görüyoruz. Geçiştiriliyor, olay incelenmiyor, otuz yıl evvelki birtakım belgelere, bilgilere dayanılarak zemin etütlerinin yapıldığından söz ediliyor. Ancak, parsel düzeyinde bir çalışmadan söz etmiyorum. Bunun Türkiye şartlarında zor olduğunu çok iyi biliyorum. Ama, hiç olmazsa, ada düzeyinde zemin etüdü çalışmasına mutlaka önem verilmesi gereğini, bunun titizlikle takip edilmesi gereğini vurgulamak ihtiyacını duyuyorum.

Değerli arkadaşlarım, bir diğer önemli husus şu: Geldiğimiz noktada bunu görmemiz gerekiyor, bunu değerlendirmemiz gerekiyor. Türkiye’de imar yapılaşması ve kamu yönetimindeki temel sorun geldiğimiz aşamada görmezden geliniyor. Önemli olan şu: İstediğiniz kadar yasal düzenleme yapın, istediğiniz kadar mevzuat düzenlemesi yapın -ki bu konuda, Türkiye’nin çağdaş normları yakalamak noktasında, evrensel normları yakalamak noktasında ciddi bir mesafe aldığını kabul ediyoruz, bunu biliyoruz- önemli olan bu yasaların uygulanma zihniyeti, bu yasaları uygulayacak olan kadroların ehliyeti ve liyakati. Bu noktada Türkiye’de ciddi sorunlar yaşandığını, yasaların amaca uygun bir şekilde uygulanmadığını görüyoruz. Türkiye’nin temel sorunu bu noktada düğümleniyor.

Yasal olarak objektif, teknik ve çağdaş düzenlemeler yapılmasına rağmen uygulamada ciddi zafiyetlerin, ciddi sorunların yaşandığını biliyoruz, görüyoruz. Aslında, tabii, bu yapı ve anlayış, kabul etmek gerekir ki salt günümüze özgü değildir, günümüzle sınırlı değildir. Ancak, yine kabul etmek gerekir ki günümüzde bu yapı ve anlayış, kronik bir hâle gelmiş ve haksız kazanç ilişkileri için kurumsallaşan bir yapıya dönüşmüştür.

Bakın, bu tasarı açısından konuyu sadece özel mülkiyete konu olan yapılandırmalarla sınırlı olarak incelemenin doğru olmayacağı düşüncesindeyim. Kamu yetkisi aracılığıyla yapılan ihale süreçlerini özellikle yapı güvenliği ve yapı denetimi açısından değerlendirmemiz ve sorgulamamız  gerekiyor.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye, yakın tarihte Marmara ve Düzce depremini yaşadı, Türkiye, Zümrüt Apartmanı faciasını yaşadı. Özellikle, Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi kaynaklı iş ve ihalelerde denetimsizlik ve yandaş ilişkilerden kaynaklanan iş kazalarıyla ve kamu zararlarıyla karşı karşıya kaldığımız bir dönemi yaşıyoruz. Bu süreç ve yapı kurumsallaşarak devam ediyor değerli arkadaşlarım. Bu tabloyu bütün unsurlarıyla görmemiz, değerlendirmemiz ve sorgulamamız gerekiyor.

Tasarının gerekçesinde, ağırlıklı olarak toplu yapılanmadaki zafiyetlerin giderilmesine dair yasal yol ve yöntemler hüküm altına alınmış durumda. Bu aşamada, bu süreçte asıl tartışılması gereken hususun proje ve inşaat aşaması olduğunu vurgulamak istiyorum. Bu süreçteki teknik ve idari mekanizmayı ve denetimi sorgulamamız gerekiyor. Yasal sistem, mevcut olan mevzuat sadece bazı süreçleri kapsıyorsa bunun anlamı şudur: Ya özürlü işleyecektir ya da hiç işlemeyecektir.

Bir sistem… Biraz evvel iktidar grubuna mensup bir sözcü, İstanbul için yüzde 88, dedi yanlış anlamıyorsam veya yanlış hatırlamıyorsam.

KADİR TINGIROĞLU (Sinop) – İzmir için o.

ATİLLA KART (Devamla) - Onu ben Türkiye geneli için şöyle ifade ediyorum, bendeki bilgi ve bulgulara göre söylüyorum ve iyimser bir değerlendirme yapıyorum: Sistem, asgari ölçülerde yüzde 50 özürlü ve kaçak yapı üretiyorsa veyahut yasa, mevzuat, yalnız taşıyıcı sistemi gözetiyor, yapının diğer unsurlarını irdelemiyorsa, denetlemiyorsa orada güvenli bir yapılanmadan söz edilemez. Özürlü ve kaçak yapıyı üreten sistemi sorgulamamız ve değiştirmemiz gerekmektedir. Ancak ve maalesef bu yetersizlik ve yanlışlıkların üstüne Türkiye’de denetleme mevkisinde olanlar, kayıt ve raporlara rağmen, sorunların giderilmesi ve sorumluların tespiti noktasında yandaş ve siyasi kaygılarla ve gerekçelerle idari ve yasal gerekleri yapmıyorlarsa olay orada daha vahim bir hâl almış demektir.

Değerli arkadaşlarım, depremin zararlarını asgariye indirmek, yeni Zümrüt facialarının yaşanmasını engellemek noktasında acaba üstümüze düşen görevleri yapıyor muyuz? Bunu sorgulamamız gerekiyor, bu soruyu cesaretle ve dürüst bir şekilde tartışmamız gerekiyor. Türkiye’de, maalesef bu noktada –biraz evvel de ifade ettiğim gibi- kronik bir hâlin, kronik bir sürecin başladığını üzülerek ve ibretle görüyoruz. Merkezî hükûmet, yerel yönetimlerle olan ilişkilerine göre bu süreci şekillendiriyor değerli arkadaşlarım.

İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin yaptıkları incelemelerde, hileli işleme iskân ruhsatı verildiği ve benzeri hukuka aykırılıklar bulunduğu tespit edilmesine rağmen, gerek merkez belediyesi ve gerek büyükşehir belediyesi yetkilileri hakkında soruşturma izni verilmediğini görüyoruz. İdari yargı kararıyla ağır hizmet kusurunun varlığı tespit edilmesine rağmen ve bu doğrultuda tazmin kararları hüküm altına alınmasına rağmen idarenin soyut ve dayanaksız gerekçelerle soruşturma izni sürecini engellediğini, ilgili belediyenin kendi denetim komisyonu raporlarının gereğini yapmadığını görüyoruz. Onların isimlerini sorarsanız elbette söylerim. Bunları takip ediyoruz, bunları sorguluyoruz, ama denetim mevkisinde olanlar, gerek İçişleri Bakanlığı ve bazen de Adalet Bakanlığının, bu raporlara rağmen, bu kayıtlara rağmen soruşturma izni sürecini engellediklerini görüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kart, sözünüzü tamamlayınız lütfen.

ATİLLA KART (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

O zaman, hangi yapı güvenliğinden, hangi yapı denetiminden söz edeceğiz?

Değerli arkadaşlarım, bu mekanizma işlemediği içindir ki orada toplumsal faciaların önlenmesi ve sorumluların cezalandırılması elbette söz konusu olamaz. Yerel yönetim yapılanması ve merkezî hükûmet ilişkileri ve hiyerarşik yapılanmalar içinde rant ilişkilerinin kurumsallaştığını görüyoruz. Bakın, benzer yapıyı TOKİ’de yaşıyoruz. Bu konuya girmeyeceğim. Sayın Bakan birtakım açıklamalar yaptı ama ben sadece şunu ifade etmekle yetiniyorum: Devlet Denetleme Kurulunun raporları ortada değerli arkadaşlarım. Yolsuzluğu, yolsuzluk ilişkilerini, kurumsallaşan o ilişkileri rapor hâline getiriyorlar. Üç yüz bin konut yapmış olabilirsiniz ama siz orada yolsuzluk ilişkisini rant hâline dönüştürüyorsanız, orada görevinizi yapıyorsunuz denemez. Bunu anlatmaya çalışıyoruz, bunu ifade etmeye çalışıyoruz. Bunları sorgulamamız gerekiyor.

Bunları, değerli arkadaşlarım, Devlet Denetleme Kuruluyla ilgili bu değerlendirmeleri arkadaşlar anlatacaklar. 3’üncü maddede bu değerlendirmelerimi anlatmaya devam edeceğim. Bu aşamada Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kart.

Şahsı adına, madde üzerinde İzmir Milletvekili Sayın Kemal Anadol.

Buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; gecenin bu saatinde vaktinizi almak istemez ve bu kürsüye çıkmayı tercih etmezdim ama yasanın müzakeresinin başından bu yana bu müzakerelere İç Tüzük 77’nci maddenin gölgesi düştü ve ister istemez İç Tüzük 77’nci madde üzerinde tartışmalar oldu.

Önce şunu belirteyim: Sayın İyimaya, çok sevdiğim, saydığım bir arkadaşımdır, hukuk bilgisine de güvenim sonsuzdur ama 77’nci maddeyle ilgili sözlerine katılmam da mümkün değildir.

Ben size kısa kronolojisini okuyayım. Hangi koşullarda çıktığını belki kendisi iyi takdir edemiyor. Arkadaşlar, bildiğiniz gibi, 27 Nisan 2007 günü Cumhurbaşkanı seçimi sonuçsuz kaldı. Bu Parlamento, 22’nci Dönem Parlamentosu Cumhurbaşkanını seçemedi. Seçemeyince ne olacak? 102’nci madde söylemiş ne olacağını: “Bu oylamada da üye tam sayısının salt çoğunluğu ile Cumhurbaşkanı seçilemediği takdirde derhâl Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimleri yenilenir.”

27 Nisanda sonuçsuz kalınca, derhâl seçim yenileme kararını almadı Meclis. Ne yaptı? 3 Mayıs 2007’de erken seçim kararı aldı. 3 Mayıs 2007’de erken seçim kararı alan Meclis, komisyonuna, 30 Mayıs 2007’de İç Tüzük’ün 77’nci maddesinin değişmesi için öneride bulundu. 1 Haziranda Anayasa Komisyonu toplandı, bu 77’nci maddesiyle ilgili değişikliği görüştü. Sayın bakan, ilgili bakan komisyona geldi “Vallahi, bu tekliften şimdi haberim oldu.” dedi. Müzakereler bitti yıldırım hızıyla, 2 Haziranda Genel Kurula indi, Genel Kurul son gününde bunu kabul etti -77’nci maddeyi- 3 Haziranda Türkiye Büyük Millet Meclisi tatile girdi. Yani 22’nci Dönem Parlamentosunun son günü yürürlüğe girdi. Şimdi ben soruyorum size: Gecenin bu saatinde tartışma açmak değil amacım. 23 Nisan 1920’de bu Meclis çalışmasına başlamış. Kuranlardan, bugüne getirenlerden Allah razı olsun, tamam. Peki, yirmi iki dönem kimsenin aklına gelmemiş de bunu kurumlaştırmak, bu 77’nci maddeyi kurumlaştırmak, 22’nci Dönemde de sizin aklınıza gelmemiş -tek başınıza iktidarsınız, iki hükûmet kurmuşsunuz, kahir ekseriyetiniz var- niye son gün, Meclis tatile girmeden son gün aklınıza geldi bu 77’nci madde ucubesi, bunu buraya getirmek, İç Tüzük maddesi hâline dönüştürmek? Arkadaşlar, oldubitti. O günkü Parlamentoda olan arkadaşlar burada varız.

AHMET YENİ (Samsun) – Geldik, geldik.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – “Geldik çok şükür” diyorsunuz, tamam.

Peki, şunu kabul edelim: Tehevvüren çıkardığınız bir madde bu, tehevvüren. Yani o Cumhurbaşkanı seçimi tartışmaları sırasında, derhâl seçime gitmesi gereken Parlamento… 102’nci maddenin amir hükmü, hiçbir iş yapamazsınız -bu da ciddi bir hukuk görüşüdür- hiçbir yasa çıkaramazsınız, yasama faaliyetinde bulunamazsınız, ancak savaş gibi beklenmeyen bir tehlike olduğu takdirde -onun için Parlamentonun feshi diye bir kurum yok Anayasa’da- böyle bir durum olursa ülke Parlamentosuz kalmasın diye, münfesih olur dememiş Anayasa 102’nci madde, derhâl seçime gider demiş. Açık duracak, münfesih sayılmayacak, ama hiçbir yasama faaliyetinde bulunmayacak. Siz, son günü, Meclisi tatile sokmadan son gün bu 77’nci maddeyi çıkarmışsınız. Hadi o zaman çıkardınız, kızgınlıkla çıkardınız, haklı haksız sebeplerle çıkardınız, o tartışmaya girmiyorum, ama lütfen 23’üncü Dönem Parlamentosunu 22’nci Dönem Parlamentosunun tahakkümüne sokmayınız. Buna hakkınız yok arkadaşlar. Gerçekten millî iradeye ters bir uygulamadır bu. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, ayrıca, 77’nci madde de ille böyle uygulanır diye bir anlam çıkarmıyor, onu da tartışabiliriz, öyle bir anlam çıkmıyor. Şimdi, burada, değerli Milliyetçi Hareket Partili arkadaşlar var; grup oluşturmuşlar, milli irade sonucu buraya gelmişler. Komisyon toplanıyor, bir maddede arkadaşın birisi söz isteyecek “Sen konuşma…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Anadol, lütfen sözünüzü tamamlayınız.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

“…senin adına başka partilerden milletvekilleri konuştu, sen konuşma.” deme hakkımız var mı arkadaşlar? O zaman bu mantıksızlığa son verelim -mantık kuralına aykırı hukuk kuralı olmaz- anlaşalım, bu 77’nci maddeyi kaldıralım ve bu lüzumsuz, gereksiz tartışmalar da sona ersin arkadaşlar.

Yüce Meclise saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Anadol.

2’nci madde üzerinde şahsı adına söz almak isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Veysi Kaynak, buyurunuz efendim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yok.

BAŞKAN – Konuşmayacak, peki.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- 634 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Kat mülkiyeti kurulurken aynı katta birbirine bitişik bulunan aynı nevideki birden fazla bağımsız bölüm veya bir yapının otel, iş veya ticaret yeri gibi iktisadî açıdan veya kullanma bakımından bütünlük arz eden birden çok katı veya bölümü, kat mülkiyeti kütüğüne tek bağımsız bölüm olarak tescil edilebilir. Böyle bir tescilin yapılabilmesi için, buna uygun değişiklik projesinin ve yapı kullanma izin belgesinin Tapu Sicil Müdürlüğüne verilmiş olması gereklidir."

"Gelirinin ortak giderlere harcanması için veya başka bir amaçla ortak yararlanmaya tahsis edilen bağımsız bölümlerin malik hanesine, bunlardan yararlanan "bağımsız bölümlerin numaraları" yazılmak suretiyle kat mülkiyeti kütüğüne tescil edilir. Bu husus bağımsız bölümlerin beyanlar hanesinde gösterilir."

BAŞKAN – 3’üncü madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart.

Buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 3’üncü madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu bir kez daha saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, polemik yaratmak amacıyla konuşmuyorum, somut olaylar ve süreçten söz ediyorum. Bu vahim örneklerin münferit olmadığını özellikle vurgulamak istiyorum. Olayların ve sürecin daha gerçekçi olarak değerlendirilmesi ve gözlemlenmesi için somut öneriler ve olaylardan söz ediyorum. Benzeri faciaları ve sonuçları yaratması kaçınılmaz olan usulsüzlük ve yolsuzlukları, bu süreçteki kurumsallaşmayı görmemiz gereğinden söz ediyorum. Takdir olunur ki, böyle bir değerlendirmeden sonra, demagoji yapılmadan bu somut eleştirilerimize cevap verilmesi gereğini önemle ifade ediyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kamu yönetimindeki vasıfsız ve liyakat dışı kadrolaşmanın yarattığı tıkanmalar, yolsuzluklar, ölümler ve vahim sonuçlarla karşı karşıyayız.

Soruyorum size değerli arkadaşlarım: Küçük Dilaralar rögar kapaklarında tesadüfen mi öldü, mühendis Gülserenler vinç altında tesadüfen mi kaldı ve öldü? Eğer siz iş güvenliği önlemlerini almıyorsanız ve denetimleri yapmıyorsanız, bu kazaların tesadüf olarak ve takdiriilahi olarak değerlendirilmesi söz konusu olamaz. Siz, yerel yönetim olarak, belediye ihalelerinde iş güvenliğini önemsemiyor, ihaleleri yandaş-siyaset-cemaat ilişkileri içinde yaptırıyorsanız, işi alanlar hiçbir güvence almadan bu işleri taşeronlara havale ediyorsa ve nihayet, yoğun işsizlik sebebiyle, insanlarımız, çaresiz bir şekilde, her türlü olumsuz şartlara rağmen çalışmayı kabulleniyorlarsa, bu faciaların doğması kaçınılmazdır. Bu sebeple, kendi getirdiğiniz kadroyu görevden alıp, aynı kadro için aynı nitelikte birilerini göreve getirip, bunu “yeni bir dönemin başlangıcı” olarak sunmak, toplumu kandırmaktan başka bir anlama gelmez.

Değerli arkadaşlarım, sorun, İSKİ genel müdürlerinin görevden alınmasıyla çözümlenebilecek olan bir sorun değil. Sorun, Sayın Başbakanın “Bu işi halledin, sorumlusunu bulun, bir daha böyle bir şey olmasın.” diye ferman buyurmasıyla çözümlenebilecek olan bir sorun değil. Cemaat ve siyaset ilişkilerinin istismar edilmesi suretiyle vasıfsız kadrolaşmanın yol açtığı tahribatlardan söz ediyorum. Bu yapılanma sebebiyledir ki kamu hizmeti verimliliği kaybolmakta, kamu kaynakları bir yerlere haksız olarak aktarılmakta ve bunun devamında da kamu hizmetinin hiç işlememesi veya çok kötü işlemesi sonuçları doğmaktadır. Dilaralar ölmekte, Gülserenler ölmektedir. Bu anlayış ve kadrolaşma devam ettiği takdirde, bu tür vahim olaylar, hiç endişeniz olmasın, hiç kaygınız olmasın, bundan böyle de maalesef devam edecektir.

Bakın değerli arkadaşlarım, İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyesi kaynaklı ihalelerde, ihale yapılmadan çoğu zaman teknik ve kompleks işlerin, acil yapılması gereken iş statüsüne sokulduğunu ve davetiye usulünün kadro ilişkileri içinde uygulandığını görüyoruz ve o zaman orada elbette yapı denetimi ve güvenliğinden söz edemezsiniz. Bunu yaptığınız içindir ki, kadro olarak bunu yaptığınız içindir ki, yönetim olarak bunu yaptığınız içindir ki, anlayış olarak bunu yaptığınız içindir ki İSKİ bünyesindeki Terkos-İkitelli İçme Suyu İsale Hattı inşaatında 14 Nisan 1999 tarihinde bitmesi gereken iş, bakıyoruz “İlave işler” adı altında 10 defa revize ediliyor ve aradan geçen sekiz dokuz yıla rağmen bitmiyor değerli arkadaşlarım. Yirmi dört ayda bitmesi gereken, bitmesi taahhüt edilen işler dokuz on yıla sarkıyor beyler. Bunu kabul etmek mümkün mü? Bunun izahı mümkün mü değerli arkadaşlarım?

Bu hukuksuzluğu ve illegal ilişkileri, bakın bizzat İSKİ Araştırma Raporu ortaya koyuyor değerli arkadaşım.

HÜSNÜ TUNA (Konya) – Kat mülkiyetiyle ilgisi ne? Hukukçusunuz!

ATİLLA KART (Devamla) - Kat mülkiyeti yapı denetimi ve güvenliğinin esasıdır. 3’üncü maddede, 2’nci maddede, burada bu gerekçeler dile getiriliyor. Onun için bu gerçeklerin ortaya çıkmasından rahatsız olmayıp, milletvekili olarak bu gerçekleri sorumluluğunuzun kapsamı doğrultusunda irdelemeniz gerektiğini, burada sizin, iktidara mensup olmaktan öte, ondan önce milletvekili olduğunuzu hatırlatmak gereğini elbette duyuyorum.

Değerli arkadaşlarım, bakın, İSKİ Araştırma Raporu bunları ortaya koyuyor. Bunları ben gelişigüzel, soyut ifadeler olarak söylemiyorum. Ne diyor orada? Tamamen yasal dayanaklardan yoksun olarak ek sözleşmeler yapılmasının hukuksuz olduğunu tespit ediyor, ancak Büyükşehir Belediyesi bildiğini yapmaya devam ediyor. Anlatmaya çalıştığımız bu değerli arkadaşlarım.

Bakıyoruz, bu şirketin, yani o Terkos-İkitelli İsale Hattı Anlaşması’nı yapan, ne zaman yapan, 1999 yılında yapan bu şirketin ve benzeri yapılanmaların, Dilaraların ölümünde de Mühendis Gülserenlerin ölümünde de başka bir şekilde ortaya çıktığını, yine, dehşetle ve ibretle görüyoruz değerli arkadaşlarım.

Bu sebeple şunu diyoruz, anlatmaya çalıştığımız şu: Ortada bir çark kurulmuş, çark! Bu anlayış ve çarka, doğrudan veya dolaylı olarak sahip çıkar ve desteklerseniz, orada Dilaraların, Gülserenlerin ölmesi kaçınılmazdır değerli arkadaşlarım. Orada yapı denetimi ve güvenliğini sağlamanız mümkün değildir. Orada toplu mülkiyetin güçlendirilmesi, takviye edilmesi ve toplu yapılanmadan doğan ihtilafların giderilmesi noktasında yapılacak olan çalışmaların fiilî ve pratik bir anlamı olmaz. Bunu anlatmaya çalışıyoruz, bunu ifade etmeye çalışıyoruz. Ama, nedense, bu gerçeklerin, Türkiye gerçeklerinin konuşulmasının milletvekili arkadaşlarımı rahatsız ettiğini, onu üzülerek ve biraz da ibretle izliyorum.

Değerli arkadaşlarım, yeri gelmişken ve emeğe sahip çıkmak adına ifade etmek istiyorum: 22’nci Yasama Döneminde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, o dönemdeki milletvekili arkadaşlarım Ersin Arıoğlu, İsmail Özay, Nadir Saraç ve merhum Nezir Büyükcengiz’le birlikte hazırladığımız Zümrüt Apartmanı faciasıyla ilgili çalışmamızı -ki bu çalışmanın başlığı şudur: “Sorumsuzluklar Zihniyetinin Göçüğü” adıyla hazırladığımız bu çalışmayı- elbette, diğer çalışmalarla birlikte, icra ve sorumluluk mevkisinde olanlar tarafından göz önüne alınması dileğiyle, bir kez daha bilgi ve takdirlerinize sunuyorum.

Bu kaynaklarımızı, bu çalışmalarımızı, gösterişe kaçmadan, görünürde bir şeyler yapıyor izlenimi yaratmadan icra ve sorumluluk mevkisinde olanların göz önüne alması ve gerçekten bunu uygulamaya sokmaları gereğini bir kez daha ifade ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, geldiğimiz aşamada şunu özetle tekrarlamak istiyorum: Toplu yapılanmadan doğan ihtilaf ve suistimalleri yasal mevzuatımızdaki “taksir” kavramıyla çözme anlayışından vazgeçmemiz gerekiyor. “Ceza sorumluluğunun şahsiliği” ilkesini, elbette ihlal etmemek kaydıyla, “olası kast” kavramı doğrultusunda cezai müeyyidelerin yeniden düzenlenmesi, Ceza Yasası’yla birlikte diğer ilgili mevzuatta da paralel düzenlemelerin yapılması gereğini önemle ifade ediyorum.

Yine şu tespitlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum: Yapı denetimi ve güvenliği noktasında mesafe alabilmemiz için vasıfsız ve liyakat dışı kadrolaşmadan vazgeçmemiz gerekiyor; ihale mevzuatını amaca uygun bir şekilde işletmemiz gerekiyor; idari ve adli denetim mekanizmalarını işletmemiz gerekiyor değerli arkadaşlarım. Umarım, bundan sonraki süreçte bunlara dikkat edilir, yeni faciaların, yeni sorunların doğmasına yol açılmaz.

Bu düşünce ve değerlendirmelerle, getirilen bu tasarının yararlı ve verimli sonuçlar vermesini diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kart.

3’üncü madde üzerinde şahsı adına söz almak isteyen Trabzon Milletvekili Sayın Asım Aykan.

Buyurunuz efendim… Yok.

Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Tunçak, buyurunuz.

Süreniz beş dakikadır.

MEHMET TUNÇAK (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kat Mülkiyeti Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Sizleri saygıyla selamlarım.

634 sayılı Kanun’un 10’uncu maddesi üçüncü fıkrası değiştirilerek madde genişletilmiş ve detaylandırılmıştır. Aynı neviden olması şartı getirilerek, uygulamada var olan yorum farklılıklarına bir disiplin getirilmiştir. Ayrıca, bölüm olarak değişiklikten önceki fıkrada ifade bulunan düzenlemeye “birden çok kat” ifadesi eklenerek önemli bir eksiklik tamamlanmıştır. Dolayısıyla, iktisadi açıdan bir değer üretecek şekilde işletilen ya da kullanım bütünlüğü içerisinde olan birden çok kat ya da bölüm, nevi farkı olmaması kaydıyla, tek bağımsız bölüm olarak işletilme ya da kullanılma imkânına kavuşmuş olacaktır. Bu kanun değişikliğinden önce yapılan gayrimenkullerin, bu hükümden faydanılabilmesi için, değişiklik projesi ve yapı kullanma izin belgesi şartı koyularak, bir haksızlığa mahal verilmemiş ve idari uygulama birliği sağlanmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 10’uncu maddeye eklenen fıkra ile bağımsız bölümler üzerinde hukuki anlamda büyük ihtilaflara sebebiyet veren mülkiyet problemi çözülmüştür. Bağımsız bölüm maliklerinin maliki oldukları bağımsız bölümlere bağlı olarak, ortak yararlanmaya tahsis edilen bağımsız bölümlerine de müşterek malik olmaları sağlanmıştır. Bu değişiklikle, ayrıca ortak yararlanmaya tahsisli bağımsız bölümlerle ilgili genel giderlerin karşılanma oranı ve karar nisapları da belirli hâle gelmiştir. Bu düzenleme, eşyaya bağlı mülkiyet tanımının en güzel örneklerinden biri olacaktır.

Bu yeni şekliyle maddenin hayırlı olması dileğiyle, yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tunçak.

Şimdi, 3’üncü madde üzerinde soru-cevap işlemine geçiyoruz; on dakikadır.

Sayın Durmuş, söz istemiştiniz galiba, buyurunuz.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Bakan, şu anda Türkiye’de birçok konutun ve iş yerinin bulunduğu binada radyolojik inceleme ve tedavi merkezleri var. Emeklilerin ve dar gelirlilerin bulunduğu apartmanlarda maddi giderlerin, ortak giderlerin karşılanması karşılığında buralara açılan tesislerden Türkiye Atom Enerjisinden güvenlik belgesi almadan, ruhsat almadan açılanların sayısı yüzde 60 civarındadır ve çok ciddi bir toplum sağlığı tehdidi vardır. Özellikle bu konuda bilinç sahibi olmayan kat malikleri masrafların karşılanması karşılığı buna göz yumabilir. Özellikle kemik iliği kanseri ve kan kanserine yol açabilecek bu tür radyasyon ve toplum sağlığını tehdit eden madde içeren iş yerlerinin açılmasında kat maliki onayını yeterli bulmamanızı, buna bir de TAEK’in raporu şartını getirmenizi arzu ediyoruz. Eğer siz de buna destek verirseniz… Mali yönden sıkıntıda olan bir apartman grubu, çok rahat, radyasyon yayan bir kuruma ruhsatını sorgulamadan izin verebilir. Bunu korumak devletin görevidir diye düşünüyorum. Eğer destek verirseniz toplum sağlığına ciddi katkı vereceksiniz diyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Durmuş.

Sayın Bakan.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, Sayın Durmuş’a teşekkür ederim. Kendisi bir doktordur ve daha önceki dönemlerde de Sağlık Bakanlığı gibi bir sorumluluk üstlenmiş olan değerli bir arkadaşımızdır. Gündeme getirmiş olduğu konuyu gerçekten ben de çok önemsiyorum ve ciddi buluyorum.

Gerçekten, insanların mesken olarak da kullandığı binalarda radyolojik inceleme ve tedavi merkezlerinin de bulunmasının ve bunların açılırken yüzde 60’ının Atom Enerjisi Kurumundan onay ve izin almadan açılmış olmasının sağlık açısından çok ciddi sorunlar doğurabileceğini, hatta doğurmakta olduğunu ifade ediyorsunuz. Bir öneri getirdiniz. “Bu tür yapılara, tedavi merkezleri, radyoloji inceleme merkezleri kurulurken, sadece kat malikleri kurulunun kararını yeterli görmeyelim, ayrıca Atom Enerjisi Kurumundan da bir rapor alma koşulunu getirelim.” dediniz. Tabii, bu, maddeyle ilgili bir şeydir, değişiklik önergesi anlamına da gelebilir. Siz bunu sözlü olarak ifade ettiniz. Eğer, böyle bir yazılı değişiklik önergesi verilmiş olsaydı, herhâlde üzerinde bir değerlendirme yapabilirdik, yani sözlü olarak bir maddede değişiklik yapmanın mümkün olmadığını zannediyorum takdir edeceksiniz…

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Yazılı veririz.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Bu maddeyle mi ilgilidir bu sözünüz, şimdi görüşmekte olduğumuz, yoksa genel midir?

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Geneli efendim, yine verilebilir yani. Siz de…

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Şimdi, yalnız, ilgili arkadaşlarımız, Adalet Bakanlığı Kanunlar Genel Müdürümüz de yanımızda. O da, bunun bir yerde, yani böyle bir düzenlemenin bir yasa içerisinde yer alması konusunu kendisi de anlayışla ve olumlu değerlendirdi. Biz, bunu, izin verirseniz, bir inceleyelim. Ben duyarlılığınız için çok teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

3’üncü madde üzerinde bir önerge vardır; okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 35 sıra sayılı yasa tasarısının 3. maddesinin son fıkrasının tasarı metninden çıkarılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                   Kamer Genç

                                                                                                        Tunceli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Genç, konuşacak mısınız?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet.

BAŞKAN – Buyurunuz.

Süreniz beş dakikadır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinize saygılar sunuyorum.

Evvela önergemle ilgili konuşmadan önce Komisyon Başkanına bir şey hatırlatmak istiyorum: Bu 77’nci madde onun gibi anlaşılırsa, bakın, İç Tüzük’ün bir de 44’üncü maddesi var.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – O aynı dönem için.

KAMER GENÇ (Devamla) - Burada diyor ki: Seçimi yenilenen komisyon, evvelce verilmiş raporları komisyon göreve başladıktan en geç bir ay içinde benimsemediğini bildirmemişse, o rapor benimsenmiş olur. Ama, bu hangi maddeyle ilgili? Biliyorsunuz, aynı seçim döneminde iki tane komisyon seçimi var. Bu, onu kapsıyor. Ama 77’nci maddede öyle bir şey yapmışsınız ki…

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – O önceki…

KAMER GENÇ (Devamla) -  Yani, eğer bunun ikisini karşılaştırdığınız zaman, 77’nci maddede “benimseyebilir”  diyor. Yani “ille benimser” diye bir şey yok. Ama siz diyorsunuz ki, “Geçmişi düzelteceğiz.” Hangi kafayla düzelteceğinizi ben anlamadım, yani, tarikat kafasıyla mı, şeriat kafasıyla mı düzelteceksiniz onu bilmiyorum tabii.

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) – Sayın Genç, kesinlikle ayık kafayla düzelteceğiz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, sizin ayık kafalı hâlinizi görmedim ki!

BAŞKAN – Sayın Genç, konuya gelelim lütfen.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, değerli milletvekilleri, benim maddem şu: Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 3’üncü maddesinin başlığı, “Kat mülkiyetinin ve kat irtifakının niteliği”, maddenin başlığı böyle. Ama, buraya bir fıkra eklenmiş, gelirinin ortak giderlere harcanmasıyla ilgili bir fıkra eklenmiş. Bence burada bu fıkra buraya ters geliyor. Bunu ayrı bir maddeye eklemek lazım ya da o zaman da kat mülkiyetinin ve kat irtifak hakkının niteliğinin yanında bu fıkrayı da kapsayacak bir matlap geliştirmek lazım. Ama, tabii Komisyon işin esasını incelemediği için, eski komisyon tarafından benimsenen böyle bir teklifi getirmiş oluyor.

Şimdi, değerli milletvekilleri, biz, burada tabii, kanun müzakere ediyoruz. Kanunların bu saate kadar müzakeresine de gerek yok aslında. Yani, Meclisi gündüz normal çalıştırırsanız, burada milletvekilleri gelir, sağlam kafa, şey yani bir… (AK Parti sıralarından gülüşmeler)  “Sağlam” derken, tabii ki, bu saatlerde insanlar yoruluyor… Yani, çok gülüyorsunuz… Yani, aslında o kadar utanılacak şeylere gülüyorsunuz… Ben anlamıyorum ki yani sizi.

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) - Siz olmasanız şimdiye kadar bitirmiştik.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, tabii, bitiremezsiniz yani, niye bitiresiniz ki! Hani bakanlarınız nerede? Nerede bakanlarınız? Hani onu söyleyin bakalım, bakanlarınız nerede? Gelsinler bu Meclisin çalışmalarında bulunsunlar.

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) – Bakanımız orada, bakın.

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Orada, orada.

KAMER GENÇ (Devamla) – Beyefendi, hükûmet bir bakandan ibaret değil. Bakanlar gelecek buraya. Ondan sonra…

Şimdi, tabii, aslında kanun belki gerekli ama, bu kanun daha da iyileştirilebilinir. Piyasada o kadar büyük ihtilaflar var ki, biraz önce işte belediyeci arkadaşımız söyledi. Belediyelerde ne fırıldaklar döndüğünü biliyoruz. Yani, ne yeşil alanları getirip de, evvela bir vatandaşa gidip de malını mülkünü alıp da, ondan sonra kendi yandaşlarınızı geçirdikten sonra ne imar değişiklikleri yaptıklarını görüyoruz. İşte biraz önce söyledim, Kütahya Şeker Fabrikasının arsasını 23 milyon dolara sizin bir milletvekili ve bir arkadaşı alıyor, ondan sonra 241 dönümlük araziyi, tutuyor bir imar değişikliği yapıyor -hepsini 23 milyon dolara alıyor- imar değişikliğiyle 58 trilyona değer artırılıyor.

Yani, şimdi, tabii, önemli olan, burada kanunlar değiştirilirken art niyetli yöneticilerin karşısında vatandaşların haklarının korunması önemli. Yoksa, yani, işte burada çıkıyorsunuz çok nutuklar atıyorsunuz, biz şöyle yaptık böyle yaptık! İşte büyük şehirlerdeki imar faciaları ortada. Trilyonlar harcıyorsunuz, işte İstanbul’da sellerin aktığı dereleri sizler daha iyi biliyorsunuz. İnsanlar…

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Nerede?

KAMER GENÇ (Devamla) – Bu sene sel almadı mı?

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Geçmiş dönemde daha çoktu.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, bu sene sel almadı mı? Bu sene selin insanları getirdiği derede kaç liralık yatırım yaptınız, ne kadar paralar harcadınız?

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Her şey ortada.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, önergeyle hiç alakası olmayan şeyler konuşuyor.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, önergeyle ilgili.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bakın, siz biraz önce ifade etmiştiniz. Konuya gelmesini uyarır mısınız Sayın Başkan?

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen.

KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkanım, şimdi benim, tabii onların kavrama…

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen. Süreniz…

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, kavrama kabiliyetleri çok kıt olduğu için benim önergemin ne anlama geldiğini bilmiyorlar.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, biraz önce uyardınız. Konuya gelmesini uyarınız lütfen.

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen nezaketli konuşunuz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Benim önergem, kat mülkiyetiyle ilgili, sağlıklı bir kat mülkiyetinin tesis edilebilmesi için iyi bir kat mülkiyeti kanunu düzenlemesi yapılırken, getirilen bu fıkra maddenin matlabıyla uymuyor. Ya maddenin matlabını buna uyduralım ya bu fıkrayı çıkaralım diyoruz. Ama, bu fıkranın niye uymadığını şey ederken belediyelerdeki birtakım suistimalleri de bu vesileyle dile getirmenin de faydası var.

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Bununla ne alakası var?

KAMER GENÇ (Devamla) - Ama, siz burada çıkınca çok yiğitlikler yapıyorsunuz, “Türkiye cennet.” diyorsunuz, oo “biz” diyorsunuz… Her şeyi on misli-yirmi misli yaptınız! İşte sabahleyin Tarım Bakanınız çıktı dedi ki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) – Bir satır daha…

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, beş dakikasını konuyla ilgili olmayan konularda konuştu.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Sayın Başkan, hakaret etti.

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen sözünüzü tamamlayınız ve konuşmanızı lütfen nezaket çerçevesi içinde yapınız.

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Yok ki nezaket.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, ben, şimdi…

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) – Sayın Başkan, bütün milletvekillerine “anlayışınız kıt” diyemez.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, ben size demedim, o lafın kime gittiğini ben biliyorum, burada kime söylediğimi söylüyorum.

BAŞKAN – Sözünüzü düzeltiniz lütfen.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi efendim…

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) – O zaman, kim olduklarını açıklayın.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, bir tahammül edin, ben tek adamım, siz 340 kişisiniz, bir tahammül edin ya! Yani, biz burada çıkacağız, bu milletin büyük sıkıntıları var, sizin yaptığınız keyfîlikler var. Bunları söyleyelim… Neyse, bundan sonra her maddede çıkıp konuşacağım.

Saygılar efendim, sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Genç.

Bu önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

3’üncü maddeyi…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim karar yeter sayısı istiyorum, lütfen elektronik cihazla yapın.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum…

Karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 3’üncü madde kabul edilmiştir.

4’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4- 634 sayılı Kanunun 11 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"MADDE 11- Kat mülkiyeti ve kat irtifakı, Tapu Sicili Tüzüğüne göre tutulacak kat mülkiyeti kütüğüne tescil olunur. Bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça, tecille ilgili genel hükümler, kat mülkiyeti kütüğüne yapılacak tescillerde de uygulanır.

Henüz kadastrosu yapılmamış olan yerlerde kat mülkiyeti, Tapu Sicili Tüzüğündeki formüle göre, ayrıca tutulacak Kat Mülkiyeti Zabıt Defterine tescil olunur."

BAŞKAN – 4’üncü madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Mersin Milletvekili Sayın Ali Rıza Öztürk söz istemiştir.

Buyurunuz Sayın Öztürk.

Sayın Öztürk biraz rahatsız olmuştur, yoktur.

Şimdi, şahsı adına söz isteyen, Kayseri Milletvekili Sayın Yaşar Karayel.

Buyurunuz Sayın Karayel. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan kanunun 4’üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

12 Kasım 1999 yılında Düzce’de olmuş olan depremde şehit olan ve rahmeti Rahman’a kavuşmuş olan Düzceli hemşehrilerimize ve şu anda… Doğu Anadolu Bölgesinde, bugün, 4 askerimiz daha şehit olmuş, onlara Cenabıhak’tan rahmet diliyorum.

Düzce’de olan depremin ana sebebi, kötü yapılaşmadır. Bu yapı stokunun, iyi mühendislik hizmeti almamış yerlerde, bu depremden dolayı çok daha büyük belalar açması, bu ülkenin her zaman başına muktedirdir. Bunun için, mutlaka, mühendislik hizmeti almış yapı stoklarının oluşması kesinlikle lazımdır. Mevcut yapıların envanterinin incelenmesi ve iyileştirilmesi ihtiyacı, ülkemizin diğer alanlarında olduğu gibi son devirde yaşadığı kötü yapılaşma sürecinin, insanın can güvenliğini, sosyal ve ekonomik hayatını ciddi ölçüde tehdit eder hâle gelmiş olmasından kaynaklanmaktadır.

Yapılaşmada, doğal afetler göz ardı edilerek yapılan uygulamalar, her yıl önemli ölçüde insanımızın can ve mal kaybına sebep olmaktadır. Doğal afetlerin başında, deprem tehlikesi ve bunun yeterince ciddiye alınmaması gelmektedir. Sonuçta, ülkemizde bugün orta büyüklükteki bir deprem bile mal ve can kaybına sebep olmaktadır. Bunların mutlaka önüne geçilmesi şarttır.

4’üncü maddede ifade edilen e-devlet projesi çerçevesinde, Tapu ve Kadastro Bilgi Sistemi’nin (TAKBİS), Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) ve Merkezî Nüfus İdaresi Sistemi’nin (MERNİS) entegre olarak kullanılabilmesi ve TAKBİS’in bütün dünya tarafından kabul gören veri modelinde, üretim için her bağımsız bölümün ayrı bir sayfada tescil ile ayrı bir veri dosyasında saklanması gerektiğinden, buna ilişkin düzenleme yapılmıştır. Türkiye’nin kadastral hizmetleri yüzde 85-90 oranında tamamlanmıştır. Bu hizmetleri dört yıl içerisinde bu hâle getiren Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün yetkililerini, başta Genel Müdür ve çalışanları olmak üzere, bunlara gerekli talimatları veren Bakanlarımızı da tebrik ediyorum, kendilerine teşekkür ediyorum.

Böylece, bu maddenin de hayırlara vesile olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Karayel.

Şahsı adına söz isteyen, Adıyaman Milletvekili Sayın Ahmet Aydın.

Buyurunuz efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 35 sıra sayılı Kat Mülkiyeti Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Gecenin bu saatine kadar yapılan tartışmalardan da anlaşılmaktadır ki, artık tek parselde tek yapı düşüncesiyle hazırlanan Kat Mülkiyeti Kanunu belki dönemin ihtiyaçlarını karşılıyordu, ama, artık günümüzde ihtiyaca cevap vermemekte ve böylece, günümüz şartlarına mutlak surette uyarlanması gerekmektedir ve gördüğümüz kadarıyla, tüm Meclis bu konuda hemfikir. Her ne kadar bazı siyasi tartışmalar yapılmakta ise de, sonuç itibarıyla bu kanunda herkes hemfikir.

Zira, tasarının yasalaşmasıyla birlikte, özellikle yönetim, mülkiyet ve ortak giderlere katılma gibi uygulamada çıkan sorunların giderilmesi amaçlanmıştır.

Yine, tasarıyla birlikte, bürokrasi azaltılmaya çalışılmış ve ayrıca binaların doğal afetlere karşı güvenli hâle getirilmesi de amaçlanmıştır.

Bu bağlamda, şahsım adına söz almış olduğum 4’üncü maddeyle, 634 sayılı Kanun’un 11’inci maddesi değiştirilmiş ve böylece e-devlet projesinin her alanda gerçekleştirilmesi sağlanmaya çalışılmıştır ve bununla kat mülkiyeti ve kat irtifakının kat mülkiyeti kütüğüne tescil edilmesi sağlanmış ve ayrıca, kadastrosu yapılmamış olan yerlerde de kat mülkiyetinin tutulacak kat mülkiyeti zabıt defterine tescili sağlanmıştır.

Bununla birlikte, Tapu ve Kadastro Bilgi Sistemi’nin (TAKBİS) Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) ve Merkezî Nüfus İdaresi Sistemi’nin (MERNİS) entegre olarak kullanılabilmesi ve ayrıca, TAKBİS’in bütün dünya tarafından kabul gören veri modelinde üretimi için, her bağımsız bölümün ayrı bir sayfada tescili ile ayrı bir veri dosyasında saklanması amaçlanmıştır.

Uygulamadaki bu sıkıntıların giderilmesi nedeniyle, söz konusu tasarının yasalaşmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Aydın.

Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.53

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 23.04

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 19’uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

35 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Tasarının 4’üncü maddesi üzerinde bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 35 sıra sayılı Tasarının çerçeve 4 üncü maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun 11 inci maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Mustafa Elitaş                            Kemal Anadol                            Oktay Vural

                 Kayseri                                        İzmir                                         İzmir

                                       Mehmet Erdoğan                           Avni Erdemir

                                             Gaziantep                                     Amasya

“Henüz kadastrosu yapılmamış olan yerlerde kat mülkiyeti ve kat irtifakı, Tapu Sicili Tüzüğündeki formüle göre, ayrıca tutulacak Kat Mülkiyeti Zabıt Defterine tescil olunur.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Takdire bırakıyoruz, nisap olmadığı için.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kat irtifakının, çerçeve 4. maddenin birinci fıkrasında yapılan değişiklik ile Tapu Sicili Tüzüğüne göre tutulacak kat mülkiyeti kütüğüne tescil edilmesi hususu düzenlenmekle ikinci fıkrada yer alan ve henüz kadastrosu yapılmamış olan yerlerde kat irtifakının da kat mülkiyetiyle birlikte Kat Mülkiyeti Zabıt Defterine tescil olunacağı hususu düzenlenmiştir.

BAŞKAN – 4’üncü madde üzerindeki önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 4’üncü maddedeki önerge kabul edilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, maddenin oylanması sırasında karar yeter sayısı istiyorum efendim. Yalnız, cihazla yaparsanız daha iyi olur.

ALİ RIZA ALABOYUN (Aksaray) – Bırak ona Başkan karar versin.

BAŞKAN – Kabul edilen önerge doğrultusunda 4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Karar yeter sayısı arayacağım. Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 4’üncü madde kabul edilmiştir.

5’inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5- 634 sayılı Kanunun 12 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"MADDE 12- Kat mülkiyetinin kurulması için, anagayrimenkulün kat mülkiyetine çevrilmesi hususunda o gayrimenkulün maliki veya bütün paydaşlarının aşağıda yazılı belgeler ile birlikte tapu idaresinde istemde bulunması gerekir.

a) Anagayrimenkulde, yapı veya yapıların dış cepheler ve iç taksimatı bağımsız bölüm, eklenti, ortak yerlerinin ölçüleri ve bağımsız bölümlerin konum ve büyüklüklerine göre hesaplanan değerleriyle oranlı arsa payları ve bağımsız bölümlerin yapı inşaat alanı da açıkça gösterilmek suretiyle, proje müellifi mimar tarafından yapılan ve anagayrimenkulün maliki veya bütün paydaşları tarafından imzalanan, yetkili kamu kurum ve kuruluşlarınca onaylanan mimarî proje ve birden çok yapılarda yerleşimlerini gösteren vaziyet plânı ile yapı kullanma izin belgesi.

b) Bağımsız bölümlerin kullanılış tarzına, birden çok yapının varlığı halinde bu yapıların özelliğine göre 28 inci maddedeki esaslar çerçevesinde hazırlanmış, kat mülkiyetini kuran malik veya malikler tarafından imzalanmış bir yönetim plânı.

c) Her bağımsız bölümün arsa payını, kat, daire, iş bürosu gibi nevini ve bunların birden başlayıp sıra ile giden numarasını, varsa eklentisini gösteren ve anagayrimenkulün maliki veya bütün paydaşları tarafından imzalanmış noterden tasdikli liste."

BAŞKAN – 5’inci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ordu Milletvekili Rahmi Güner söz istemiştir.

Buyurun Sayın Güner. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

CHP GRUBU ADINA RAHMİ GÜNER (Ordu) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 634 sayılı Yasa’nın bazı maddelerinde değişiklik ve bu konuyla ilgili toplu yapılarla ilgili ilave maddeler tasarısını görüşüyoruz.

Bu Kanun, 634 sayılı Yasa, 1965 senesinde yürürlüğe girmiş ve o zamandan beri bazı değişiklikler içermiştir, 2418 sayılı Yasa’yla bir değişiklik görmüş. Yalnız, bu maddenin 1983 yılında, dikkat ederseniz, iskân ruhsatı olmayan, kullanım belgesi olmayan ve bu şekilde kullanılan binalara 1983 senesinde, yanılmıyorsam, bir yasa çıktı. Bu Yasa, yeminli bürolardan projelendirmek suretiyle ruhsat alma şeyi gündeme geldi ve bu şekilde ruhsatsız yapılan binalara bir yasal durum kazandırıldı.

Şimdi, İstanbul’daki bir olaydan bahsetti AKP milletvekili, dedi ki: “Yüzde 80 binalarda ruhsat yok.” Evet, doğru arkadaşlar.

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Ruhsat değil, iskân, iskân…

RAHMİ GÜNER (Devamla) – Ben avukat olarak İstanbul’da bir keşfe gittim, hem de Kavacık’ta, İstanbul’un en güzel yeri.

Değerli arkadaşlarım, dört katlı bina var, ruhsatlı; yanında binalar var on, on iki katlı, ruhsatsız. Çok enteresan, mahkemenin bilirkişisi de Beykoz Belediyesinin Fen İşleri Müdürü. Şimdi, bu kanun çıkacak…

BAŞKAN – Sayın Hatip, bir dakika…

Sayın milletvekilleri, lütfen, daha sessiz dinlerseniz daha iyi olacak.

Teşekkür ediyorum.

RAHMİ GÜNER (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bu binalar belli güçler tarafından yapılan binalar. Şimdi, 634 sayılı Yasa’ya göre bu şekilde yapılan binalara ruhsat alınacak, tescil olacak, kat mülkiyeti tescili yapılacak.

Şimdi, şunu söylemek istiyorum…

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Olmaz böyle şey. İmara aykırı olan bir yer ruhsat alamaz.

RAHMİ GÜNER (Devamla) – Şimdi, arkadaşlar, af kanunu çıkar…

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Alamaz efendim, hayır.

RAHMİ GÜNER (Devamla) – …bir yeminli büro daha kurulur ve bu şekilde, aynı şekilde bir kanun tasarısı çıkar. Onu da çıkarırsınız ve bu şekilde ruhsat verilir, meşruiyet kazandırılır.

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Hayır.

RAHMİ GÜNER (Devamla) – Eğer, bir iktidar partisi milletvekili yüzde 80 ruhsatsız binalardan bahsediyorsa…

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Ruhsatsız demedim, kat mülkiyetsiz dedim.

RAHMİ GÜNER (Devamla) - …o beldenin de büyükşehir belediye başkanı eğer o iktidar partisinden yanaysa, ben bu şeyi beklerim, onu da söylüyorum.

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Yanlış.

RAHMİ GÜNER (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu binalar egemen güçler tarafından yaptırılıp, bu şekilde kat mülkiyetine çevrilip pazarlanmaktadır.

Arkadaşlar, toplu yapı konusunda çıkan Kanun’da, soruyorum, Türkiye’de büyük çoğunluğu olan dar gelirlilerinin böyle bir konut yapma imkânı var mı? Asgari ücret 4 milyon, 5 milyon lira. Devlet memuru ayda 1 milyar, 1 milyar 200 kazanıyor. Yüzde 2 zam yapıyorsunuz maaşına. Böyle bir konuta girme olasılığı var mı?

KADİR TINGIROĞLU (Sinop) – TOKİ’den çok aldılar.

RAHMİ GÜNER (Devamla) – Peki, üreticinin elindeki mahsule gerçek değeri vermiyorsunuz, üreticinin belli bir geliri yok, böyle bir konuta girme imkânı var mı?

MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – TOKİ kime satıyor?

RAHMİ GÜNER (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, Kat Mülkiyeti Kanunu’nda da, bu şekilde, kişilerin satın almak suretiyle, onlara kat mülkiyetinde mülkiyet hakkı tanıyacaksınız. Hangi parayla satın alacaklar bunlar?

MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Kredi yasası değil bu.

RAHMİ GÜNER (Devamla) – Türkiye’nin yüzde 20’si yoksulluk içinde. 1 milyona yakını açlık sınırında olan bir ülke. Nasıl bu konutlara sahip olacak? Nasıl alacak bu konutları? Parası var mı?

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu kanunu çıkarıyoruz. Bunun tatbik sahası çok önemli. Tatbik sahasında konutlar var, toplu yapılar var, konutlar var, binalar var. Peki, bunlara nasıl böyle kat mülkiyeti hakkı tanınacak? Kim alacak bu binaları? Kim alacak, onu söyleyin. Yani, bu binaları kim alacak?

Değerli arkadaşlarım, bu kanunun tatbik şeyi önemli. Nereye tatbik edilecek? Belli egemen güçler tarafından bir kâr matrahı, kâr durumu ortaya çıkacak. Önemli olan o.

AHMET YENİ (Samsun) – Dersini iyi çalışmamışsın.

RAHMİ GÜNER (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, ben bu Kanun’un tatbikatını yaptım, mahkemelerde yaptım. Bu Kanun’da bazı yenileşmeler var, elbette güzel. Bir dava açıldığı zaman taraf teşkil olmuyordu. Kat maliklerinin hepsine davayı tevcih edip ondan sonra taraf teşkil oluyordu; bu, seneleri alıyordu. Evet, çok güzel. Şimdi davada temsilci ve yöneticiye davayı tevcih etmek suretiyle mahkemeler yürür, güzel bir yenileşme, bunu kabul ediyorum. Yine birçok maddelerinde yine yenileşmeler var, onu da kabul ediyorum. Yalnız, belirttiğim gibi, bu kat maliki kimler olacak? Kimler bunu satın alacak? Türkiye’de bu taban var mı? Kim alacak bu binaları?

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Parası olan…

RAHMİ GÜNER (Devamla) – Parası kimin olacak? İşçi mi alacak? Hangi parayla alacak? Memur mu alacak? Hangi parayla alacak? Geliri ne? Hangi iyileştirmeyi yaptınız? Yok ki adamın geliri, neyle alacak bu binaları?

Değerli arkadaşlarım, kanun tatbiki güzel, her şeyi güzel. Ruhsatsız binalar bol ve aynı şekilde, demin de belirttiğim gibi, eğer yeminli bir müesseseyi geliştirirseniz, bir kanun çıkarırsanız, bu binalara ruhsat vermek suretiyle, belli bir rant sağlanır, başka türlü olmaz değerli arkadaşlarım. Şimdi, bu kanunun tatbik sahası bu.

Ruhsat alma durumları gündemde. Ruhsatı kim alacak, kim verecek? Burada, kamudaki kesimlerden bahsedilmiş, ama eskiden bunu belediyeler verirdi, belediyeler şeyi çıkarılmış. Belediyelerin ruhsat verip vermeyeceği de belirlenmemiş. Şunu belirtmek istiyorum: İmar uygulamalarından, ruhsat vermelerden hepsinden belediyeler sorumlu; inşaat ruhsatını veren belediye, kullanım belgesini veren belediye. Peki, burada “kamu kesiminden verilecek” diyor. Burada bir açıklık olmadığı görüşündeyim. Kamu kesimi… Hangi kamu kesiminden verilecek, o da önemli bir şey.

Değerli arkadaşlarım, bu kanuna elbette olumlu bir görüş içindeyiz. Noksanları giderme durumuna girmiş, elbette ona taraftarız, yalnız bazı noksanları var. Bu kanunun esas amacı, toplu yapılardaki ruhsat durumlarını düzenleme konusunda geliştirilmiş, 66’ncı maddeden başlamak suretiyle 74’üncü maddeye kadar bir uygulama şeyi var. Esasında bu da iyi bir gelişmedir. Çünkü, toplu yapılardaki ruhsat durumları, onlara kat mülkiyeti hakkı tanınması da önemli bir olay. Bunda da bir gelişme şeyi var. Bir de, bunun yönetim kurullarının seçilmesi konusundaki şeyler de tabii ki gelişmiş bir durum. Bunlarda büyük noksanlık vardı. Biz bu yönden taraftarız. Belirttiğim gibi, bu haklara kim sahip olacak, kim bu kat mülkiyetinde malik durumuna gelecek, bunlar çok önemli. Bütün endişem, bütün görüşüm şu: Bu şekilde belli kişilere rant kapısı mı sağlanacak? Yoksa, nasıl bir yöntem uygulanacak?

Şunu da söylemek istiyorum: Değerli arkadaşlarım, sayın milletvekilleri; bu şekilde kat mülkiyeti tanınan binalarda kat malikleri devamlı ikamet etmemekte, kimisi yurt dışında, kimisi sağda solda. Belli kat maliklerinin de çoğunluğu bu binalarda, şeylerde söz hakkı sahibi olmaktadır. Büyük ihtilafların çoğunluğu da, bu binalarda kiracı olarak ikamet edenlerin büyük sorunları çıkmaktadır. Kanunda, baktım, bu konuda bir gelişme yok, bir durum yok.

Şimdi, kiracı olarak ikamet edenlerin bazı masrafları ödememe durumlarından nasıl bir şeye girecek? Nasıl bir ödenti durumuna gelecek? Kat Mülkiyeti Kanunu’na göre malik mi aranacak, yoksa o binada geçici olarak duran, kiracı durumunda olanları mı arama durumuna girecek? Çünkü, orada da belli harcamalar var. Burada da belli sıkıntılar doğmaktadır.

Dikkat ederseniz, maddede, bu şekilde ödentilere yüzde 5’lik  bir zam uygulama durumuna girmiş. Halbuki, bu yüzde 10’du. Bir binada, bir katta yahut da bir blokta toplu yapı uygulamalarında normal masrafını ödemeyen kişilerin hakkında icrai takibat yapılıyordu.

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Güner, lütfen, sözünü tamamlayınız.

RAHMİ GÜNER (Devamla) – Şimdi, yüzde 5 zam gelecek. Peki, bu şekilde ödentilerini yapmayan kişinin yüzde 10 zammı neden düşürüldü, onu anlamış değilim, gerekçesi de belli değil, ama yüzde 5 bence çok az oluyor. Yüzde 10, ancak diğer binada ikamet eden kişilerin yapmış olduğu masrafları bir karşılama durumu idi, onun yüzde 5 olmasına da karşıyım.

Değerli milletvekilleri, şunu belirtmek istiyorum: Bu kanuna elbette müspet oy vereceğiz, bir gelişmedir. Tabii bazı endişelerimiz var, bu endişelerimiz de inşallah giderilecektir.

Hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Güner.

5’inci madde üzerinde şahsı adına söz isteyen…

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurunuz.

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Bir düzeltme yapma ihtiyacı hissediyorum, çünkü benim söylediğim sözleri yanlış değerlendirerek zapta geçti. Bunu düzeltmek istiyorum yerimden.

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Sataşma yok, bir şey yok!

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sataşma yok.

BAŞKAN – Yerinizde kısa bir şey söyleyiniz lütfen.

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – İstanbul başta olmak üzere kaçak yapılarla ilgili verdiğim rakam yüzde 80 değil, yüzde 68’dir. Yüzde 88 iskânsız binalar vardır. Yani, ruhsatlı ve imarlı olmasına rağmen iskân almıyorlar. İskân almalarını kolaylaştırmalıyız, teşvik etmeliyiz, zorunlu hâle getirmeliyiz dedim. Yoksa yüzde 80 kaçak bina yok ve bu binalar da yeni oluşmamış, uzun yıllardan bu yana devam ederek gelen bir oluşumdur. Bunu düzeltmek için el birliğiyle bundan sonra çalışma yapalım.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bayraktar.

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Şahsı adına 5’inci madde üzerinde söz isteyen Bolu Milletvekili Sayın Fatih Metin.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yok.

BAŞKAN – Yok.

Düzce Milletvekili Sayın Celal Erbay.

Buyurun Sayın Erbay. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

CELAL ERBAY (Düzce) – Efendim, görüşülmekte olan madde üzerinde şahsi görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Sayın Başkan, muhterem heyet; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii ki memnun edici bir durum söz konusu. Biz, bugüne kadar teorik olarak kanun yapmanın kriterlerini değerlendirip öğrencilerimize anlatmaya çalışırken, şu anda kanun yapma olgusunun bizzat faili olarak içerisinde bulunuyorum. Fakat, memnun olduğum husus şu ki, karşılıklı anlayış içerisinde birbirini dinleyen, birbirinin görüşüne saygı gösteren bir Büyük Millet Meclisinin efradı, şu anda kendilerinden beklenilen olgunluk içerisinde -her ne kadar istisnalar söz konusu olabilecekse de- üzerlerine düşen görevi gecenin bu saatinde icra etmektedirler, bu beni mutlu etmektedir.

Herkesin kabul ettiği, ittifak ettiği, aynı noktaya doğru kanaat izhar ettiği bir seyir içerisinde söz almak, belki zaman alıcı mahiyetinde değerlendirilebilirdi. Benim, söz almamda etkin olan husus şudur: Ben, Düzce Milletvekiliyim. Düzce depreminin sekizinci seneidevriyesini dün yaşadık, depremi bir daha hatırladık, şehitlerimize sunduğumuz duaları, Fatihaları tekrar teyit ettik, onları yâd ettik.

Şu bir gerçek ki, deprem olgusunun üretmiş olduğu zayiatın fazlalığında, zamanın ihtiyacına cevap veremeyen 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun da payı vardır.

Ben, buradan, Düzce depreminde rahmete giden bütün şehitlerimizi huzurunuzda tekrar rahmetle anıyorum, geride kalanlara başsağlığı diliyorum ve biz, depremin mağdur ettiği kesim olarak, bir an önce, 634 sayılı Kanun’un, günümüzün ihtiyaçlarına cevap verecek tarzda huzurunuzda olan tasarı vasıtasıyla kanunlaşmasını ve beklenilene sizin tarafınızdan “mevzuat” adı altında formüllerin üretilmesini talep ediyor, tekrar tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Erbay.

5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 5’inci madde kabul edilmiştir.

6’ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 6- 634 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Sözleşme düzenlenince anagayrimenkulün kayıtlı bulunduğu tapu kütüğü sayfasındaki mülkiyet hanesine "Bu gayrimenkulün mülkiyeti kat mülkiyetine çevrilmiştir." ibaresi yazılarak, sayfa anagayrimenkulün leh ve aleyhine tesis edilecek irtifak hakları dışındaki işlemlere kapatılır ve kat mülkiyetine konu olan her bağımsız bölüm, kat mülkiyeti kütüğünün ayrı bir sayfasına o bölüme bağlı arsa payı ve anagayrimenkulün kayıtlı bulunduğu genel kütükteki pafta, ada, parsel, defter ve sayfa numaraları gösterilmek suretiyle tescil edilir; anagayrimenkulün kayıtlı bulunduğu genel kütük sayfasına da, bağımsız bölümlerin kat mülkiyeti kütüğündeki defter ve sayfa numaraları işlenmek suretiyle, kütükler arasında bağlantı sağlanır.

Anagayrimenkulün sayfasında evvelce mevcut olan haklara ait sicil kaydı, irtifak hakları hariç, bağımsız bölümlerin kat mülkiyeti kütüğündeki sayfasına geçirilir. Anagayrimenkulün mülkiyetinin kat mülkiyetine çevrilmesinden sonra, anagayrimenkulün leh ve aleyhine tesis edilecek irtifak hakları da anagayrimenkulün tapu kütüğü sayfasına tescil edilir ve kat mülkiyeti kütüğünün beyanlar hanesinde belirtilir."

BAŞKAN – 6’ncı madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Rıza Öztürk söz istemiştir.

Buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

CHP GRUBU ADINA ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 634 sayılı Kat Mülkiyeti Yasası’nın bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına dair 35 sıra sayılı Yasa Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun 6’ncı maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, görüştüğümüz yasanın 4’üncü maddesi ile bu 6’ncı maddenin birlikte değerlendirilmesi gerekiyor. Yasanın 4’üncü maddesinde, kat irtifakı ve kat mülkiyetinin Tapu Sicili Tüzüğü’ne göre tescil edileceği getirilmiştir. 4’üncü madde geçti. Bu maddede, tapu kat mülkiyeti kütüğüne hem kat irtifakı tescil edilecek hem de kat mülkiyeti tescil edilecek. Aslında, bu, ileride, çok ciddi karışıklıklara yol açacaktır ama ben o madde üzerinde konuşamadım. Bunun ileride yol açacağı karışıklıkları işaret etmekle yetiniyorum.

6’ncı maddede de, şimdi… Kat mülkiyeti ve kat irtifakı birbirinden farklı iki statüyü ilgilendiren konulardır. Kat irtifakı, adı üzerinden de anlaşılacağı üzere, eşya hukukuna tabi olan bir mülkiyet, başlı başına bir mülkiyet ifade etmemektedir, kat mülkiyetini ifade etmektedir. Mevcut yasamızda sadece kat mülkiyetine geçen bağımsız bölümler tescil edilmektedir. Biliyorsunuz, inşaatlarımızda, inşaatlar yapıldığı zaman ya doğrudan doğruya kat mülkiyetine geçiliyor veya kat irtifakı kurulduktan sonra kat mülkiyetine geçiliyor.

Şimdi, bu 6’ncı maddede ise, tamamen kat mülkiyetinin tescili, kat mülkiyet hanesine tescili öngörülmüştür. Bu maddede, “Bu gayrimenkulün mülkiyeti kat mülkiyetine çevrilmiştir” ibaresi yazılarak “Bağımsız bölümün bulunduğu ana sayfa kapatılır” diyor.

Şimdi, 4’üncü maddede, değerli arkadaşlarım, kat irtifakı da tescil edildi. 6’ncı madde bu hâliyle geçtiği zaman, sadece doğrudan kat mülkiyetinin tesis edildiği hâlleri kapsamaktadır. Kat irtifakından kat mülkiyetine geçiş hâlini kapsamamaktadır. O nedenle, üç grup anlaşarak değişiklik önergesi verildi bu madde üstünde. Bu, bence, 4’üncü madde ile 6’ncı madde arasındaki aykırılıkları gidermiş oldu.

Değerli arkadaşlarım, sayın milletvekilleri; yasalar toplumun gereksiniminden çıkar. Toplumların ve insanlığın gelişmesiyle mevcut yasalar gereksinimlere yanıt veremez hâle gelirler ve değiştirilmeleri zorunludur. Görüşmekte olduğumuz bu yasa tasarısı da, toplumumuzun gelişmesi üzerine, toplumun ihtiyaçlarının ortaya çıkmasından sonradır ki, bu ihtiyaçları karşılamak üzere gündeme gelmiştir. Bu yasa tasarısı toplumun bugünkü ihtiyaçlarının büyük bir kesimini karşılar niteliktedir. Ancak, tabii ki, yarın uygulamada çıkacak eksiklikleri, aksaklıkları olacaktır. Hemen burada belirtmek istiyoruz, biz Cumhuriyet Halk Partisi Adalet Komisyonundaki üyeler olarak, kanun tasarı ve tekliflerinin İç Tüzük’ümüzün 77’nci maddesine göre görüşülmesini antidemokratik bulduğumuzu her vesileyle söyledik. 77’nci maddenin uygulanmasının kural hâline getirilmesinin doğru olmadığını her seferinde söyledik, söylemeye de devam edeceğiz. Yasalar, tabii ki, ne kadar mükemmel yapılırsa yapılsın ne kadar doğru olurlarsa olsun, eğer doğru şekilde, doğru zamanda, doğru bir anlayışla uygulanmadıkları zaman yine aksaklıklar ortaya çıkaracaktır. Yasaların doğru yapılmasının yanında, bu anlamıyla doğru uygulanmasının da çok ciddi önemli yanları vardır. Yasaların doğru uygulanması, her şeyden önce, bu ülkede, yargıç bağımsızlığının ve hukukun güvenliğinin sağlanmasıyla mümkündür. Yargıcın güvencede olmadığı, hukukun siyasallaştığı ortamlarda yasalar bazen halk yararına uygulanmayabilir. O nedenle, bütün hukukçuların görevi, öncelikle hukukun üstünlüğünü, yargıcın bağımsızlığını savunmaktır, bunu gerçekleştirmektir. Hukukun üstünlüğü ve yargıç bağımsızlığı bu yasaları uygulayan yargıçlar için getirilmemiştir, aksine, mahkeme kapılarında hak arayan, adalet arayan insanlar için gereklidir, onlar için getirilmiştir. O nedenle, son zamanlarda, özellikle yargıyı yasamaya yaslayan, yürütmenin etkisi altına almaya sokan, hâkimlerimizi memurlaştıran, yasal düzenleme yapma çaba ve anlayışlarından dönülmesi, bunlardan vazgeçilmesi gerektiğini bir hukukçu olarak düşünmekteyim. Çünkü, hukuk, herkesin sığınmak zorunda kaldığı bir limandır, güvenli limandır. Hukukun siyasallaştırıldığı ülkelerde nasıl sonuçlar alınmakta olduğu gözler önündedir. O nedenle, bu yasaların sadece mükemmel yapılıp yapılmamasından öte, Parlamentonun bu yasaların sağlıklı bir ortamda uygulanmasını sağlamak gibi de bir görevinin olduğunu ben düşünüyorum. O nedenle, bizim birinci görevimiz, yargının güvenliğini sağlamaktır diye düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, tabii ki, bizim Kat Mülkiyeti Yasamız, mevcut sistemimiz, tek parsel ve tek yapıdan olan bir rejim üstüne oturmaktaydı. Gelişen toplum sayesinde, önce, tek parsel ve bu parselden farklı yapılar, bu da yetmeyince, bu toplu konut ve toplu yapı ihtiyaçlarının ortaya çıkmasından sonra bu yasa gündeme geldi. Bu yasa da bu andaki ihtiyaçları kısmen de olsa karşılar niteliktedir. Bizim bu nedenle bu yasaya bakışımız olumludur. Bu yasaya olumlu oy vereceğiz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.

6’ncı madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Batman Milletvekili Mehmet Emin Ekmen… Yok.

Kocaeli Milletvekili Azize Sibel Gönül… Yok.

Madde üzerinde bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 6. maddesinin ikinci cümlesindeki “sözleşme düzenlenince” ifadesinden sonra “kat irtifakının kat mülkiyetine çevrilmesinde kat irtifakının kayıtlı olduğu kat mülkiyeti kütüğü sayfasındaki, doğrudan doğruya kat mülkiyetinin kurulması halinde ise” ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

          Mustafa Elitaş                                    Faruk Bal                          Kemal Anadol

                Kayseri                                           Konya                                    İzmir

        Hakkı Suha Okay                             Mehmet Şandır                     Halil Ünlütepe

                Ankara                                           Mersin                           Afyonkarahisar

         Ali Rıza Öztürk                             Hikmet Erenkaya                     Rahmi Güner

                Mersin                                           Kocaeli                                   Ordu

                                      Hulusi Güvel                               Hakkı Köylü

                                            Adana                                      Kastamonu

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Tasarının mevcut ifadesi yalnızca doğrudan doğruya kat mülkiyetine geçiş halini kapsamakta, 4. madde ile 11. maddede yapılan değişiklik uyarınca kat irtifakının, kat mülkiyeti kütüğüne tescil edildiği ve kat irtifakından kat mülkiyetine geçiş halini kapsamamaktadır. Bu önerge ile bu aykırılık giderilmiş olacaktır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Bu kabul edilen önergeyle birlikte 6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 6’ncı madde kabul edilmiştir.

7’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 7- 634 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Henüz yapı yapılmamış veya yapısı tamamlanmamış bir arsa üzerinde kat irtifakının kurulması ve tapu siciline tescil edilmesi için o arsanın malikinin veya bütün paydaşlarının buna ait istem ile birlikte 12 nci maddenin (a) bendine uygun olarak düzenlenen proje ve plân, (b) bendindeki yönetim plânı ile (c) bendindeki listeyi tapu idaresine vermeleri lazımdır. Kat mülkiyetine geçişte ayrıca yönetim plânı istenmez."

"Yapıları tamamlanmış olan kat irtifakı anagayrimenkulde, yapı kullanma izin belgesinin alındığı tarihten itibaren bir yıl içinde kat mülkiyetine geçilmesi zorunludur. Belirtilen süre içinde kat irtifak hakkı sahiplerinden birinin veya arsa yöneticinin yazılı uyarısına rağmen, kat mülkiyetinin kurulması için tapu idaresine verilmesi gereken 12 nci maddede yazılı belgelerden eksik olanları tamamlamaktan veya imzalanması gerekenleri imzalamaktan kaçınan kat irtifak hakkı sahiplerinden her birine, kendine ait her bağımsız bölüm için, anagayrimenkul belediye sınırları içinde ise belediye, belediye sınırları dışında ise mülkî amir tarafından bin Türk Lirası idarî para cezası verilir."

BAŞKAN – 7’nci madde üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Ali Rıza Öztürk söz istemiştir.

Buyurun Sayın Öztürk.

Süreniz on dakikadır.

CUMHURİYET HALK PARTİSİ GRUBU ADINA ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısıyla ilgili 7’nci maddede Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, bu, 634 sayılı Kanun’un 14’üncü maddesinde değişiklik yapan 7’nci maddeyle, kat irtifakından kat mülkiyetine geçişe ilişkin yöntem ve kurallar belirlenmiştir.

Bir inşaat yapıldığı zaman, eğer yapı inşaat ruhsatı alındıktan sonra, istenilirse her bağımsız bölüme arsa payı tahsis edilerek arsa irtifakı, kat irtifakı kurulabiliyor. Bu kat irtifakı, binanın tamamı tamamlandıktan sonra ve yapı kullanma izni alındıktan sonra kat mülkiyetine geçiliyor veya inşaat tamamlanıyor, yapı kullanma izni alınıyor, hiç kat irtifakı kurulmaksızın doğrudan doğruya kat mülkiyetine geçilebiliyor. Yasanın getirdiği en önemli değişikliklerden birisi budur.

Bugün Türkiye’de çok binada kat irtifakı kurulmuş vaziyette ama kat mülkiyetine geçmemiş, hepsi kat irtifakı hâlinde, otuz yıllık, kırk yıllık binalar bu şekilde. Bu düzenlemeyle, eğer inşaat yeni yapılıyorsa, bu yasanın yürürlüğünden sonra ise kat irtifakını bir yıl içerisinde kat mülkiyetine çevirme zorunluluğu getiriliyor. Çünkü, kat irtifakına uygulanacak yasal hükümlerle kat mülkiyetine uygulanacak yasal hükümler tümüyle birbirinden farklı, bunlar farklı hukuki statülere tabi olaylardır. O nedenle, uygulamada bunun bir an önce kat mülkiyetine çevrilmesi için bu şekilde bir düzenleme getirilmiştir, yerinde bir düzenlemedir. Buna uymayanlar hakkında, hangi bağımsız bölüm sahibi buna uymuyorsa, 1 milyar Türk lirası veya yeni parayla bin YTL idari para cezası uygulanacaktır. Bu idari para cezasını, bu gayrimenkulün bulunduğu belediye sınırları içerisinde olup olmamasına göre, belediye başkanı veya diğer ilgili kurumlar uygulayacaktır.

Buna benzer bir düzenleme geçici maddede de getirilmiştir. Geçici maddedeki ise, yapılmış eski binalara ilişkin kat irtifaklarının kat mülkiyetine çevrilmesine ilişkin. Orada da iki yıllık bir süre getirilmiştir. Doğru ve makul bir süredir. İki yıl içerisinde, eskiden yapılmış ancak hâlen kat irtifakı olarak tapuda gözüken kat mülkiyeti olarak kurulmamış yapılar için geçerlidir. O nedenle, yasanın bu kısmı da doğrudur, uygulamada büyük karışıklıkları önlemeye yöneliktir.

Ayrıca da kat mülkiyetine geçiş sırasında da toplanacak harçlar vardır; devlet de herhâlde buradan da biraz para elde edecektir.

Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP ve AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.

7’nci madde üzerine şahısları adına, Çanakkale Milletvekili Sayın Müjdat Kuşku… Yok.

Kastamonu Milletvekili Hakkı Köylü… Yok.

Madde üzerinde bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

T.B.M.M. Başkanlığına

Görüşülmekte olan  35 sıra sayılı yasa tasarısının 7. maddesinin ikinci fıkrasında geçen “Belediye sınırları içinde ise Belediye, Belediye sınırları dışında ise 1000 TL ibaresinin “Belediye sınırları içinde ise 1000 YTL Belediyece, belediye sınırları dışında ise mülki idare amiri tarafından 500 YTL” biçiminde değiştirilmesini arz ederim.

                                                                                                   Kamer Genç

                                                                                                       Tunceli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Genç, gerekçeyi mi okutalım, konuşuyor musunuz?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Konuşacağım.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Genç.

Süreniz beş dakikadır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu madde kat mülkiyetinin kurulmasıyla ilgili bir madde, kat mülkiyetinin kurulma koşullarını belirlemiş.

Aslında tabii, burada en önemli şey, iskân belgesinin alınması konusunda, yapıların iskân belgesine kavuşması konusunda kolaylıklar getirilmesi lazım. Bugün büyük şehirlerde, gerçekten, içinde oturulan birçok yapı iskân belgesiz. Burada getirilen madde ile, iskân belgesi almış gayrimenkullerin kat mülkiyetine geçme zorunluluğu getirilmiş ve bu kat mülkiyetine geçmek için de kat maliklerine, yönetici, belli bir tebligat yapacak; bu tebligat gereğini belli bir süre içinde yerine getirmediği takdirde, getirilen madde ile gerek belediye hudutları içinde belediye başkanlarının ve belediye hudutları dışında da mülki idare amirlerinin bin TL… Ama buradaki bin lira, tabii bilmiyoruz YTL midir, eski TL midir, o da belli değil. Niye böyle, bu belirtilmemiş maddede? Bence YTL demek lazım, YTL kavramını kullanıyoruz. Zaten öteki tarzda bin liranın bir anlamı yok. Bin YTL ceza kesileceği öngörülmüştür.

Benim getirdiğim önergede belediye hudutları içinde bin YTL gerekli ama belediye hudutları dışındaki yerler daha kıymetsiz bir yerler, bunu da 500’e çıkaralım.

Ayrıca, kanun tabii daha önceki metninde, hükûmetin getirdiği metinde, bu para cezalarının 6183 sayılı Kanun’a göre tahsil edileceği; tebligat tarihinden itibaren, idari para cezası olduğu için belli bir itiraz süresinin olacağı açıkça düzenlendiği hâlde, her nedense Komisyon buradaki bu para cezalarının nasıl tahsil edileceği, bunlara karşı nasıl itiraz edileceği konusunda maddede bir açıklık getirmemiştir.

Bu, idari para cezaları uygulamada hakikaten çok huzursuzluk yaratan, uygulamaları çok hatalı olan bir şey. Mesela, bu, enerji piyasasını düzenleme kanununa göre, petrol piyasasını düzenleme kanununa göre kesilen idari para cezaları, bunlar çok yüksek para cezaları. Bu yüksek para cezalarının tahsiline ilişkin 6183 sayılı Amme Alacakları Kanunu’na göre tahsil edilecekleri belirtiliyor ama, Danıştay Kanunu’na göre dava açma süresi altmış gün. Bu petrol piyasası düzenleme kanununda, enerji piyasası, Elektrik Piyasası Kanunu’nda veya daha önce nükleer enerjiyle ilgili çıkardığımız kanunda böyle birtakım maddeler çıkardık. Burada, otuz gün içinde, eğer, idari para cezası kesilenler otuz gün içinde ödenmezse diyor hemen ilgili kamu idaresi bunu Maliyeye bildirecek ve Maliye de 6183 sayılı Kanun’a göre tahsil edecek şeklinde uygulamalar vardı. Halbuki, 6183 sayılı Kanun’a göre Maliyeye bildirince hemen onlar ödeme emri gönderiyorlar. Ödeme emri üzerine de vatandaşın yedi gün içinde itiraz hakkı var. Yedi gün içinde itiraz etse bile Maliye –kanunda o şeyler de var- hemen tutuyor, haciz uyguluyor. Bu, bilhassa vatandaşa büyük sıkıntılar meydana getiren bir uygulama biçimidir.

Son Maliye Bakanı, biliyorsunuz, bütün esnaflarla ilgili vergi dairelerine bir tebligat gönderdi. Bütün esnafın bankadaki paralarına haciz konuldu. Sonra, nedense, yani öyle bir uygulama oldu ki, esnafın büyük bir kesimi iflas edecek hâle geldi. Çünkü, bankadaki bütün paralarına haciz konulunca, vatandaş bu defa bonosunu ödeyemedi, çok büyük sıkıntılar içine girince, bu defa Maliye bir çark etti. Tabii, aslında, devlet yönetme kabiliyetinde olmayınca, daha doğrusu, böyle, akşam, birtakım, birileriyle masalarda sohbet edip de işlem tesis etmeye gelince, böyle tabii vatandaş için çok büyük sıkıntılar yaratan uygulamalara giriyorsunuz. İşte, bu gibi durumlara düşmemesi için….

Ben tabii, önergemi çok ayrıntılı koymadım. Yani, belediye hududu içinde, bu iddiasında… Yani, kanun da o kadar çok saçma bir mantıkla düzenlenmiş ki. Yani, Taksim Meydanı’ndaki veyahut da Kızılay Meydanı’ndaki bir dairenin malikinin, işte, kendisine yapılan tebligata rağmen belgelerin düzenlenmemesi suretiyle kat mülkiyetine geçişi sağlamaması hâlinde ona da bin YTL kesiyorsunuz, ne bileyim bir gecekondu semtindeki bir apartman dairesinin malikinin kat mülkiyetine geçmesi için kendisine yöneticinin gönderdiği tebligatın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen sözünüzü tamamlayınız.

Buyurunuz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Gecekondu semtindekine de bin YTL. Ben dedim ki, yani “Belediye hudutları dışında olursa, hiç olmazsa 500 yapalım.” Aslında buradaki bu paraların da hiç olmazsa, mademki kat malikinin bir şeyinden dolayı bu parayı tahsil ediyorsunuz, o parayı da o apartmanın, tahsil edilen apartmanın giderlerine vermek lazım, onun müşterek giderlerinin karşılanması için vermek lazım. Bence, bu daha mantığa, akla yakın olabilir. Yani, şimdi, bir apartmanın malikinin kat mülkiyetine geçmesi için belgelerini vermemesi dolayısıyla ödeyeceği bin YTL, yani 1 milyar liranın, getirilip de vilayete veyahut da belediyeye verilmesinin de bir mantığı da yok. Yani, hiç olmazsa orada mağdur olan öteki kat malikleridir. Öteki kat maliklerinin mağduriyetini, hiç olmazsa, hani kat mülkiyetine geçişi ertelediği için o geçişten dolayı bir zarar varsa, o apartman tarafından karşılanması lazım.

Tabii, sürem de kısa sürdüğü için izah edemedim. Benim önergemin kabul edileceğine inanıyorum.

Saygılar sunuyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 7’nci madde kabul edilmiştir.

8’inci maddeye geçiyorum.

Maddeyi okutuyorum:

MADDE 8- 634 sayılı Kanunun 19 uncu maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Kat maliklerinden biri, bütün kat maliklerinin beşte dördünün yazılı rızası olmadıkça anagayrimenkulün ortak yerlerinde inşaat, onarım ve tesisler, değişik renkte dış badana veya boya yaptıramaz. Ancak, ortak yer ve tesislerdeki bir bozukluğun anayapıya veya bağımsız bir bölüme veya bölümlere zarar verdiğinin ve acilen onarılması gerektiğinin veya anayapının güçlendirilmesinin zorunlu olduğunun mahkemece tespit edilmiş olması halinde, bu onarım ve güçlendirmenin projesine ve tekniğine uygun biçimde yapılması konusunda kat maliklerinin rızası aranmaz. Kat maliki kendi bağımsız bölümünde anayapıya zarar verecek nitelikte onarım, tesis ve değişiklik yapamaz. Tavan, taban veya duvar ile birbirine bağlantılı bulunan bağımsız bölümlerin bağlantılı yerlerinde, bu bölüm maliklerinin ortak rızası ile anayapıya zarar vermeyecek onarım, tesis ve değişiklik yapılabilir.”

BAŞKAN – 8’inci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekili Sayın Hikmet Erenkaya söz istemiştir.

Buyurunuz Sayın Erenkaya. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

CHP GRUBU ADINA HİKMET ERENKAYA (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kat Mülkiyeti Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Özellikle gecenin bu saatinde, gerçekten en son konuşmacı olarak kalmam da büyük bir tesadüf. Ama, benden önce konuşan arkadaşlarımızın özellikle bu Kat Mülkiyeti Kanunu’yla ilgili birbirleriyle uzlaşmalı olarak buraya getirilmesi de güzel bir olay. Onun için bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, özellikle şunu huzurlarınızda belirtmek istiyorum: Ben, 17 Ağustos depremini ve 12 Kasım depremini belediye başkanı olarak yaşayan arkadaşlarınızdan bir tanesiyim. Özellikle 17 Ağustos depreminde, Kocaeli’nde belediye başkanı olarak görev yaparken, gerçekten büyük bir felaketle karşı karşıya kaldık. Özellikle 17 Ağustos depreminde çıkan çelişkilerle ilgili sizlerle görüşlerimi paylaşmak istiyorum.

17 Ağustos depreminden sonra 30 bine yakın vatandaşımızı kaybettik. Gerçekten, can kaybıyla birlikte mal kayıpları da gündeme geldi. Şu anda… O günkü, o dönemdeki hükûmetimiz, gerçekten, kalıcı konutlar adı altında depremzedelerimize konutlar yaptı. Ama, şu anda gelinen noktada -aradan sekiz yıl geçmesine rağmen- üzülerek huzurlarınızda söylüyoruz, özellikle Düzce de dâhil olmak üzere, Yalova da dâhil olmak üzere, Kocaeli de dâhil olmak üzere depremzedelerimiz, maalesef, mutlu bir şekilde mekânlarında oturma imkânını bulamamışlardır. Özellikle o dönemde konut yerlerinin seçimlerine bakıldığında, insanlarımız, deprem felaketini gören insanlarımız yıllarca aynı bölgede oturmalarına rağmen farklı bölgelere taşınmak durumunda kalmışlardı.

Ayrıca, yine özellikle bir noktayı huzurlarınızda belirtmek istiyorum. O gün iş yerlerini kaybeden vatandaşlarımıza, aynı, kalıcı konutların çerçevesinde iş yeri verilmesi de, maalesef, iş yeri sahiplerini de farklı şekilde zorluklarla karşı karşıya bırakmıştır. Şu anda benim önerim bu tasarı görüşülürken, özellikle Düzce dâhil olmak üzere, Yalova dâhil olmak üzere, Kocaeli dâhil olmak üzere depremzedelerimizin, şu anda, depremden etkilenen vatandaşlarımızın özellikle taksitlerini ödemekte zorlandıklarını hep birlikte görüyoruz. Hükûmetimizin bu zorlanmadan dolayı ya taksitlerinin uzatılması ya da taksitleri ödeyemeyen vatandaşlarımızın faizlerinin ortadan kaldırılması noktasında önerimi sizlerin huzurunda sunmak istiyorum.

Ayrıca, yine öylesine yanlışlıklar yapıldı ki Kocaeli ilinde, özellikle dükkânlarını, iş yerlerini kaybeden vatandaşlarımıza, şehir merkezinde iş yeri çalıştırırken, kalıcı konut bölgelerinin ikinci üçüncü katlarında iş yerleri verildiğini de gördük. O insanlarımızın da şu anda çok mağdur durumda olduklarını hep birlikte görüyoruz. Burada bütün gruplardan ricam, özellikle bu insanlarımızın bu sıkıntılarının ortadan kaldırılması noktasında çalışma yapmaları gerektiğini, özellikle sizlerden istirham ediyorum…

BAŞKAN – Sayın Erenkaya, bir dakikanızı rica edeceğim.

Sayın milletvekilleri, çalışma süresinin dolmasına çok az bir süremiz kalmıştır. Çalışma süresinin 8’inci maddenin görüşülmesi tamamlanıncaya kadar uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Lütfen Erenkaya, sözünüze devam ediniz.

HİKMET ERENKAYA (Devamla) - Değerli milletvekilleri, özellikle kat mülkiyetiyle ilgili, olağanüstü dönem olan deprem zamanında çok büyük çelişkiler ortaya çıktı. Özellikle, deprem öncesi, deprem zamanı ve deprem sonrası da yerel yönetimde görevli olan bir arkadaşınız olarak o çelişkileri en iyi yaşayanlardan bir tanesi olduğumu huzurlarınızda ifade etmek istiyorum.

Genel anlamda deprem bölgesinde yıkılan binalara bakıldığında, genellikle, bunların, yapım hatasından kaynaklandığını da sizlerle paylaşmak istiyorum. Bir teknik eleman olarak yaklaşık otuz yıllık mühendis mimar olarak bunu sizlerin huzurunda paylaşmak istedim.

Özellikle, güçlendirmeyle ilgili yapılan çalışmalarda, maalesef, üzülerek huzurlarınızda söylüyorum, çok çelişkili raporların olduğunu da o dönemde görmüş olduk. Özellikle, binalarla ilgili verilen raporlarda, bir üniversitemizin bir binayla ilgili “yıkılabilir” raporunu vermesine rağmen, diğer bir üniversitemizin de, özellikle “devam edilebilir” raporunu verdiklerini de o dönemde gördük. Gerçekten, çelişkili o raporlarla, hâlâ bazı binaların Kocaeli ilinde yıkılamadığını gördük. Aradan sekiz yıla yakın bir zaman geçmesine rağmen, maalesef o binaların hâlâ yeni yeni yıkılmaya başladığını üzüntüyle görmüş oluyoruz.

Değerli milletvekilleri, özellikle bir konuyu daha sizlerle paylaşmak istiyorum. Özellikle, deprem bölgelerinde yıkılan binaların yerleri şu anda -Kocaeli Milletvekili arkadaşlarımız da burada, o dönemde de bizimle birlikte çalışan arkadaşlarımız da burada- hâlâ o yerlerde, maalesef bina yapılamama durumuyla karşı karşıya kalınmıştır. Çünkü, daha önce, bina yıkılmadan önce sekiz kat ruhsatlı olan binalar, yine, bizim dönemimizde alınan kararla Bayındırlık Bakanlığının da, Afet İşlerinin de desteğiyle üç kata, dört kata kadar imarı indirilen yerler olmuştur. Sizler de takdir edersiniz, yıkılmadan önce binada 50 tane vatandaşımız yaşıyorsa o, dört kata indiğinde maalesef 25 vatandaşımıza indi. O anlamda, hâlâ,  şu anda boş kalan arazilerde maalesef, üzülerek söylüyoruz, bina inşa etme şansları yoktur. Vatandaşlarımızın da mağduriyetleri vardır.

Bununla ilgili de sizlere bir öneri sunmak istiyorum özellikle burada, bu fırsatı değerlendirerek. Özellikle, benden önce konuşan arkadaşlarımız… Bizim bölgemizde de TOKİ’nin inşaat yaptığını biliyoruz. Özellikle, TOKİ’nin, her bölgede olduğu gibi bizim bölgemizde de çok büyük ayrıcalıklar yaptığını görüyoruz, çok büyük ayrıcalıklarla bina yaptıklarını biliyoruz. Her ne kadar bazı arkadaşlarımız, bu TOKİ’nin dar gelirli vatandaşlara konut yaptığını söyleseler bile, maalesef, üzülerek söylüyoruz, Türkiye’nin şu andaki bütün bölgelerinde yapmış olduğu konutların dar gelirli vatandaşlarımıza değil, parasal gücü olan vatandaşlarımıza yapıldığını görüyoruz. Nasıl ki, toplu konutlardaki alanların imar değişikliklerini rahatlıkla… Örneğin, 5 numaralı parselde, bir vatandaşımızın parselinde dört katlı bina var iken, maalesef, Toplu Konuta ait olan parselde on kata, on beş kata kadar yapıldığını görüyoruz. Benim burada, huzurlarınızda önerim şu: Deprem zamanında vatandaşlarımızın blok olarak yıkılan binalarının yerlerini de, aynı şekilde, teknik şartlara uymak kaydıyla -nasıl ki özellikle Toplu Konutun Kocaeli ilinde veya diğer illerde vatandaşların binalarını dört kat hakkı var iken on beş kat yapabilme olanaklarına sahipse, aynı şekilde de- o depremden mağdur olan vatandaşlarımızın, yıkılan yerlerine de belediyelerimizin büyük oranda kat vermesini burada önermek istiyorum. Çünkü, çağımızdaki teknik koşullarda bunu yerine getirdiğinizde, dört kat yerine, istendiği zaman, sekiz on kat da bina yapma şansının var olduğunu burada, sizlerin huzurunda paylaşmak istedim.

Değerli arkadaşlar, özellikle kat mülkiyetiyle ilgili biraz evvel de ifade ettim. Kat mülkiyetinin iki bölümde değerlendirilmesi lazım. Özellikle, olağanüstü dönemlerdeki kat mülkiyetinin uygulamaları ile olağan dönemlerdeki kat mülkiyetinin uygulama dönemleri gerçekten farklı farklı olmuştur. Özellikle son yıllarda şehirlerimiz, büyük şehirlerimiz, Kocaeli başta olmak üzere, göç aldığından dolayı insanlarımızın eski yaşam biçimlerinden yeni yaşam biçimlerine doğru döndüğünü hep birlikte görüyoruz. Özellikle, bundan önceki yıllarda insanlarımız kendi parsellerinde, kendi binalarında üç katlı dört katlı binalarda aile yaşamı içerisinde yaşarlarken, bugün gelinen noktada, toplu bir şekilde yaşamlar gündeme gelmiştir ve önümüzdeki dönemlerde de, özellikle birinci dönemde kooperatifleşme anlayışı içerisinde insanlar toplu olarak yaşamı seçmişlerdir. Ama, bugünkü döneme bakıldığında siteler şeklinde yaşama gayreti içerisindedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Erenkaya, lütfen sözünüzü tamamlayınız.

HİKMET ERENKAYA (Devamla) – Tabii, toplu yaşamlar çoğaldıkça ortak mekânların da çoğaldığını hep birlikte görüyoruz. Bununla birlikte, toplu yaşamların artıları olduğu kadar toplu yaşamların eksilerinin de… İşte, böylesi ortak mekânların daha çoğalmasıyla ilgili belirli sıkıntıların ortaya çıktığını görüyoruz.

Onun için, bu kanunla, özellikle bu akşam, burada tartışılan kanunla genellikle bu sıkıntıların bir bölümünün ortadan kaldırılacağına ben de grup adına inanmış bulunuyorum. Ama, ileriki günlerde yine bu toplu yaşamlarda belirli sıkıntıların doğabileceğinin de inancını taşıyorum ve o zaman da geldiğinde yine Parlamento grubunda bu yasa gündeme gelirse tekrar bunların iyileştirme noktasında yapılacağına da inancımı burada ifade etmek istiyorum.

Gerçekten, bu yasanın özellikle bazı sıkıntıları ortadan kaldıracağını tekrar ifade ediyorum. Hayırlı olsun diyorum.

Hepinize en içten saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Erenkaya.

8’inci madde üzerinde, şahısları adına, Kırıkkale Milletvekili Turan Kıratlı…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Konuşmuyor Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Konuşmuyor.

BAŞKAN – Soru-cevap için on dakika süremiz vardır.

Sayın Ural ve Sayın Kahya söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Ural.

KADİR URAL (Mersin) – Sayın Başkanım, aslında ben 7’nci madde üzerinde söz istemiştim ama zannedersem…

BAŞKAN – Yok…

KADİR URAL (Mersin) – İstedim ama demek ki siz dikkat etmediniz, oylamaya direkt geçtiniz.

BAŞKAN – Buraya yansımadı efendim.

KADİR URAL (Mersin) – Vallahi bilmiyorum.

Neyse, ben yine de -içimde kalmasın- söyleyeyim Sayın Bakana 7’nci madde konusunda.

İkinci paragrafta: “Yapıları tamamlanmış olan kat irtifaklı ana gayrimenkulde yapı kullanma izin belgesinin alındığı tarihten itibaren bir yıl içinde kat mülkiyetine geçilmesi zorunludur. Belirtilen süre içinde kat irtifak hakkı sahiplerinden birinin veya varsa yöneticinin yazılı uyarısı…” Yoksa ne olacak? Yani, kat irtifak sahiplerinden birisi başvurmazsa veya yönetici yoksa veya yönetici başvurmazsa bunun sorumlusu kim olacak?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ural.

Sayın Kahya… Yok.

Sayın Bakan, buyurun.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Yazılı cevap vereceğim efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

Bir önerge vardır 8’inci madde üzerinde, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 35 sıra sayılı yasa tasarısının 8. maddesinde geçen (beşte dördü) ibaresinin (yarısının) olarak değiştirilmesini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                  Kamer Genç

                                                                                                       Tunceli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım, konuşacak mısınız? (AK Parti sıralarından “gerekçe, gerekçe” sesleri.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Konuşacağım.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Genç.

Süreniz beş dakikadır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli üyeler; tabii, kanun o kadar aceleyle hazırlanmış ki bunun uygulayıcıları uygulamada ne kadar sıkıntılar yaratacağını görecekler. Biraz önce arkadaşımızın sorduğu soru da çok önemliydi.

Burada, beşte 4’ünün, kat maliklerinin birisinin, orada bazı tamiratlar, tadilatlar yapabilmesi için kat maliklerinin beşte 4’ünün rızası gerekir. Bu, beşte 4’ü çok büyük bir çoğunluk. Yani, mesela, on daireli bir apartmanda 8 kişinin muvafakatini almak gerekiyor. Bir de komşular, biliyorsunuz birbirlerine de kızgın. Kapris olsun diye, işte şey olsun diye… Adamın herhangi bir tadilat ve tamirat yapmasını veya bir tanesi işte oyunbozancılık yapınca olmuyor. Burada, bence biraz rahatlatmak lazım. Kat maliklerinin… Yani olabilir… Şöyle, hiç olmazsa, bir apartman dairesinde maliklerin yarısı muvafakat ediyorsa, herhangi birisi orada birtakım… Tabii, tadilat yaparken de ana yapının manzarasını bozmayacak, oradan ötekileri rahatsız etmeyecek şeyler… O konuda da tabii dikkat etmesi lazım. Eskiden galiba tümünün muvafakati gerekiyordu ama tümü ile beşte 4’ü arasında hiçbir fark yok.

Benim önergem… Bu saatte fazla da sizi kızdırmayayım, zaten yeteri kadar kızıyorsunuz bana, ben de size aynı derecede kızıyorum. (AK Parti sıralarından gülüşmeler) Onun için fazla da yormayayım sizi. Beşte 4’ün, yarısı olarak değiştirilmesini teklif ediyorum.

Saygılar sunuyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 8’inci madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 14 Kasım 2007 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 00.10

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.