DÖNEM: 23 CİLT: 4 YASAMA YILI: 2 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ 17’nci
Birleşim 7 Kasım 2007 Çarşamba İ Ç İ N D E K İ L
E R I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ II.- GELEN KÂĞITLAR III.- YOKLAMA IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI 1.- Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, muhtarlar ve muhtarların sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması 2.- Siirt Milletvekili
Afif Demirkıran’ın, ülkemizdeki maden potansiyeli ve maden aramalarına
ilişkin gündem dışı konuşması 3.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, küresel ısınmanın Ege ve Marmara
Bölgelerinde zeytin üretimine zarar vermesi sebebiyle zeytin üreticilerinin
destek kapsamına alınmasına ilişkin gündem dışı konuşması V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A)
TEZKERELER 1.- Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi Başkanlığının davetine icabet
edecek olan Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca
bildirilen isimlere ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/213) 2.- Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi Başkanı Dr. Fatma Ekenoğlu’nun
davetine icabetle, KKTC’nin 24. Kuruluş Yıl Dönümü Kutlamalarına,
TBMM Başkanı Köksal Toptan’ı temsilen bir Parlamento heyeti ile icabet
edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/212) 3.- 98 ülke parlamentosu
ile TBMM arasında parlamentolararası dostluk grubu kurulmasına
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/214) B)
MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1.- Çanakkale
Milletvekili Ahmet Küçük ve 22 milletvekilinin, Kaz Dağları’ndaki
madencilik faaliyetlerinin araştırılarak çevreye olumsuz etkilerinin
önlenmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/33) 2.- Aydın Milletvekili
Ahmet Ertürk ve 20 milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak zeytinciliğin geliştirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/34) 3.- Karaman Milletvekili
Mevlüt Akgün ve 20 milletvekilinin, Türkçedeki bozulma ve yabancılaşmanın
araştırılarak Türk dilinin korunması ve geliştirilmesi için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/35) VI.-
SORULAR VE CEVAPLAR A)
SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Rum gemilerinin Türk limanlarını kullandığı iddiasına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1) 2.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki doğalgaz yatırımlarına ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/2) 3.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da vergisiz mazot ithalatı izni verilip
verilmeyeceğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/3) 4.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan Ardanuç karayoluna ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/4) 5.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan il merkezinden geçen karayolunun onarımına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/5) 6.- Bilecik Milletvekili
Yaşar Tüzün’ün, kuraklık kapsamına alınan illere ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/10) 7.- Antalya Milletvekili
Tayfur Süner’in, Gökçeler Barajı yapımının 2008 yılı programına
alınıp alınmayacağına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru
önergesi (6/14) 8.- Antalya Milletvekili
Tayfur Süner’in, Antalya-Alara Çayından kullanılan içme suyuna
ve Alaca Çayının çevresindeki arıtma tesislerine ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/15) 9.- Tunceli Milletvekili
Kamer Genç’in, Türk Tarih Kurumu Başkanının bazı açıklamalarına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/17) 10.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, bir televizyon programında yaptığı
konuşmaya ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/18) 11.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, çiftçilere yapılan “kuraklık yardımı”na
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/19) 12.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, terörle mücadelede zarara uğrayan
vatandaşların başvurularına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/21) 13.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, Pülümür Dağı-Mutu arası anayolun asfaltlanması
ve Pertek Köprüsünün yapımına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/22) 14.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, Tunceli-Pülümür’de meydana gelen
depremlerde zarar gören binalara ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/23) 15.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/29) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
cevabı 16.-Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/30) ve İçişleri
Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 17.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/31) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
cevabı 18.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/32) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
cevabı 19.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/33) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
cevabı 20.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/34) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
cevabı 21.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/35) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
cevabı 22.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/36) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
cevabı 23.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/37) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
cevabı 24.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/38) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
cevabı 25.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/39) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
cevabı 26.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/40) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
cevabı 27.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/41) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 28.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/42) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
cevabı 29.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/43) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
cevabı 30.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/44) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
cevabı 31.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/45) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
cevabı 32.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/46) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
cevabı 33.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/47) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
cevabı 34.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/48) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
cevabı 35.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/49) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
cevabı 36.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/50) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
cevabı 37.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/51) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
cevabı 38.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/52) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
cevabı 39.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/53) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
cevabı 40.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/54) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
cevabı 41.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/55) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
cevabı 42.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/56) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
cevabı 43.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/57) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
cevabı 44.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/58) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
cevabı 45.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/59) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
cevabı 46.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/60) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
cevabı 47.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/61) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
cevabı 48.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/62) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
cevabı 49.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/63) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
cevabı 50.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/64) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
cevabı 51.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/65) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
cevabı 52.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, Tokat ilindeki KÖYDES uygulamalarına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/87) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
cevabı 53.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/90) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 54.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/91) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 55.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi
(6/92) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 56.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/93) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 57.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi
(6/94) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 58.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi
(6/95) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 59.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi
(6/96) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 60.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi
(6/97) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 61.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/98) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 62.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/99) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 63.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/100) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 64.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/101) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 65.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/102) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 66.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/103) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 67.- Ardahan
Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/104) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 68.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/105) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 69.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/106) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 70.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/107) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 71.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/108) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 72.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/109) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 73.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/110) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 74.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/111) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 75.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/112) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 76.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/113) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 77.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/114) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 78.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/115) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 79.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/116) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 80.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/117) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 81.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/118) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 82.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/119) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 83.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/120) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 84.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/121) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 85.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/122) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 86.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/123) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 87.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/124) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 88.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/125) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 89.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/126) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 90.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/127) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 91.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/128) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 92.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/129) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 93.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/130) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 94.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/131) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 95.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/132) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 96.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/133) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 97.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/134) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 98.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/135) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 99.- İzmir Milletvekili
Ahmet Ersin’in, okul servislerinin denetimine ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/85) 100.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, Tuzla Gemi Tersanesinde çalışan işçilere
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/86) 101.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Malatya’da yapımı süren
barajlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi
(6/88) 102.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Malatya’daki bölünmüş
yol çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi
(6/89) 103.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, Antalya Büyükşehir Belediyesinin
100. Yıl Spor Kompleksi ihalesine ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/136) 104.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, Side’deki anıt mezar ve çevresinin
bakımına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/137) 105.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, şaraptaki vergilendirmenin üzüm üretimine
etkisine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/138) 106.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, bir karakolun konumuna ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/139) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı
B)
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Antalya Milletvekili
Osman Kaptan’ın, Antalya-Finike’de Akçay Deresi üzerinde bir baraj
yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/277) 2.- Antalya Milletvekili
Osman Kaptan’ın, Zengeder suyunun kullanılmasına ilişkin Çevre
ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/278) 3.- İzmir Milletvekili
Oktay Vural’ın, lenf kanseri tedavisinde kullanılan bir ilaca
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/330) 4.- Balıkesir
Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, Dahilde İşleme Rejimi kapsamında
zeytinyağı ithalatına izin verildiği iddiasına ilişkin sorusu
ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/332) 5.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, İngiltere vatandaşı olup olmadığına ilişkin sorusu
ve Devlet Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/410) 6.- İzmir Milletvekili
Ahmet Ersin’in, balık çiftlikleri konusunda girişimlerde bulunduğu
iddiasına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M.Vecdi Gönül’ün
cevabı (7/412) VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A)
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ 1.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Litvanya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayii
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/278) (S. Sayısı:
19) 2.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Savunma Sanayii
Alanında İkili İş Birliği Süresince Mübadele Edilen veya Oluşturulan
Gizlilik Dereceli Bilgi ve Malzemelerin Karşılıklı Korunması Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/283) (S. Sayısı: 21) 3.- 8.5.2007 Tarihli
ve 5654 Sayılı Nükleer Güç Santrallarının Kurulması ve İşletilmesi
ile Enerji Satışına İlişkin Kanun ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek
Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/26) (S.Sayısı:
45) I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu
saat 15.00’te açıldı. Edirne Milletvekili
Cemaleddin Uslu, çeltik tarımı ve üreticilerin sorunlarına, Kocaeli Milletvekili
Azize Sibel Gönül, Dünya Şehircilik Günü sebebiyle, çağın gereklerine
uygun şehirleşmenin ilkelerine, Kırklareli Milletvekili
Tansel Barış, Ergene Nehri’ndeki kirliliğin çevre üzerindeki
olumsuz etkilerine ve bu konuda alınması gereken tedbirlere, İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar. Konya Milletvekili
Abdullah Çetinkaya hakkında yasama dokunulmazlığının kaldırılıp
kaldırılmaması hususunda TBMM Başkanlığına gönderilen soruşturma
dosyasının iade edilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi okundu;
Anayasa ve Adalet Komisyonu üyelerinden kurulu karma komisyonda
bulunan dosyanın Hükûmete geri verildiği açıklandı. Muğla Milletvekili
Fevzi Topuz ve 23 milletvekilinin, orman yangınlarının nedenleri
ve oluşturduğu zararların araştırılarak (10/30), Bartın Milletvekili
Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 22 milletvekilinin, Bartın’da kurulması
planlanan termik santralin olumlu ve olumsuz etkilerinin araştırılarak
(10/31), Bursa Milletvekili
Kemal Demirel ve 27 milletvekilinin, raylı sistem ve demir yolu ulaşımındaki
sorunların araştırılarak geliştirilmesi için (10/32), Alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin
gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı. Suriye Arap Cumhuriyeti
Gurbetçiler Bakanı Dr. Bouthaina Shaaban’ın daveti üzerine Suriye’ye;
Azerbaycan Cumhuriyeti Aile, Çocuk ve Kadından Sorumlu Devlet Komitesi
Başkanı Prof. Hicran Hüseynova’nın daveti üzerine de Azerbaycan’a
resmî ziyaretler gerçekleştirecek olan Devlet Bakanı Nimet Çubukçu
başkanlığındaki heyete, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın
da katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi. Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının
13’üncü sırasında yer alan 31 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın bu
kısmın 1’inci, 18’inci sırasında yer alan 37 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
2’nci, 24’üncü sırasında yer alan 44 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
3’üncü, 2’nci sırasında yer alan 19 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
4’üncü, 4’üncü sırasında yer alan 21 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
5’inci, 25’inci sırasında yer alan 45 sıra sayılı 8/5/2007 tarihli ve
5654 sayılı Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması ve İşletilmesi
ile Enerji Satışına İlişkin Kanun ve Anayasa’nın 89’uncu ve 104’üncü
maddeleri gereğince Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere
geri gönderme tezkeresinin 6’ncı sırasına alınmasına ve diğer kanun
tasarı ve tekliflerinin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine;
Genel Kurulun 6/11/2007 Salı günü 15.00-20.00 ve 7/11/2007 Çarşamba günü
14.00-19.00 saatleri arasında çalışmasına; 8/11/2007 Perşembe günü
birleşimin saat 14.00’te başlamasına ve bu birleşimde 45 sıra sayılı
8/5/2007 tarihli ve 5654 sayılı Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması,
İşletilmesi ile Enerji Satışına İlişkin Kanun ve Anayasa’nın 89’uncu
ve 104’üncü maddeleri gereğince Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek
üzere geri gönderme tezkeresinin görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar çalışmalarını sürdürmesine; 6/11/2007 Salı günkü birleşimde
sözlü sorulardan sonra, diğer denetim konularının görüşülmeyerek,
kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine ilişkin Danışma Kurulu
önerisi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildi. Gündemin “Sözlü
Sorular” kısmının: 1’inci sırasında
bulunan (6/1), 2’nci sırasında
bulunan (6/2), 3’üncü sırasında
bulunan (6/3), 4’üncü sırasında
bulunan (6/4), 5’inci sırasında
bulunan (6/5), Esas numaralı
sorular, ilgili bakanlar Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından,
ertelendi; 6’ncı sırasında
bulunan, Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/7), 7 ve 9’uncu sıralarında
bulunan, Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün (6/9), (6/13), 18, 19, 20, 21,
22, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 77’nci
sıralarında bulunan, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün (6/24),
(6/25), (6/26), (6/27), (6/28), (6/66), (6/67), (6/68), (6/69), (6/70), (6/71),
(6/72), (6/73), (6/74), (6/75), (6/76), (6/77), (6/78), (6/79), (6/80), (6/81),
(6/82), (6/83), 78’inci sırasında
bulunan, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in (6/84), Esas numaralı
sorularına Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik cevap verdi; Tokat
Milletvekili Reşat Doğru, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve Tunceli
Milletvekili Kamer Genç, cevaplara karşı görüşlerini açıkladılar.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının: 1’inci sırasına
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Ulaştırma Bakanlığı ile Suriye Arap
Cumhuriyeti Ulaştırma Bakanlığı Arasında Yapılan Lokomotif, Vagon
ve Diğer Ray Hizmetlerini de Kapsayan Demiryolu Araç ve Gereçlerinin
Yapımı, Geliştirilmesi, Yenilenmesi, Bakımı ve Onarımı ile İlgili
Karşılıklı Anlaşma Protokolünün (1/274) (S. Sayısı: 31), 2’nci sırasına
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti
Arasında Denizlerde Karasuların Ötesindeki Olayların Önlenmesine
İlişkin Anlaşmanın (1/279) (S. Sayısı: 37) 3’üncü sırasına
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Haritacılık Alanında Eğitim, Teknik ve Bilimsel
İşbirliğine Dair Anlaşmanın (1/323) (S. Sayısı: 44), Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarıları, görüşmelerini müteakiben
yapılan açık oylamalardan sonra, kabul edildi. 7 Kasım 2007 Çarşamba
günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşime
19.54’te son verildi.
No.:
25 II.- GELEN KÂĞITLAR 7 Kasım 2007 Çarşamba Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Çanakkale
Milletvekili Ahmet Küçük ve 22 Milletvekilinin, Kaz Dağlarındaki madencilik
faaliyetlerinin araştırılarak çevreye olumsuz etkilerinin önlenmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün
104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/33) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2007) 2.- Aydın
Milletvekili Ahmet Ertürk ve 20 Milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı
üreticilerinin sorunlarının araştırılarak zeytinciliğin geliştirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün
104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/34) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/11/2007) 3.- Karaman
Milletvekili Mevlüt Akgün ve 20 Milletvekilinin, Türkçedeki bozulma ve
yabancılaşmanın araştırılarak Türk dilinin korunması ve geliştirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün
104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/35) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/11/2007) 7 Kasım 2007 Çarşamba BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 14.05 BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Fatma SALMAN KOTAN
(Ağrı) BAŞKAN – Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 17’nci Birleşimini açıyorum. III.- YOKLAMA BAŞKAN – Elektronik
cihazla yoklama yapacağız. Yoklama için üç
dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine
basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde
elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır
bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme
giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, görevli personel
aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum. Yoklama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla
yoklama yapıldı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayımız vardır, görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim. Gündem dışı ilk
söz, muhtarlar ve muhtarların sorunları hakkında söz isteyen Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’na aittir. Buyurun Sayın
Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz beş dakika
Sayın Aslanoğlu. IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI 1.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
muhtarlar ve muhtarların sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım;
hepinize saygılar sunarım. Değerli arkadaşlarım,
Türkiye’de yaklaşık 51 bin muhtar var. Bunların yaklaşık 15 bin civarında
olanı mahalle muhtarı, yaklaşık 36 bin de köy muhtarımız var. Bunlar,
tıpkı bizler gibi, halkın iradesiyle seçiliyor. Halkın güvendiği
ve seçimle gelen, yani, demokrasinin ilk basamağı… Fakat, bu insanlarımız
köyünün her sorunu için canlarını veriyorlar. Bu insanlarımız köydeki
her sorun için belki her gün ilçeye belki ile gidiyorlar ve köyde yaşanan
her sorunda yakasına ilk yapışılan kişi oluyor. Eğer köyde birisi
suç işlemişse önce muhtarı buluyorlar. Bu insanlar olağanüstü özveride
bulunan kişilerimiz. Bunlar, hepimizin muhtar amcası, muhtar babası.
Ama, gelin görün ki, işin ikinci tarafına baktığımız zaman, bunlar
seçimle gelen ilk basamak olmasına rağmen, her türlü sorunla boğuşan
insanlar olmasına rağmen, bu insanlara biz ne veriyoruz? Değerli arkadaşlarım,
bir kere, bir kişi muhtar olduğu zaman, Bağ-Kur Yasası uyarınca, eğer
herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emekli değilse, otomatikman
Bağ-Kur’lu oluyor; hiç kaçışı yok ve prim işliyor. Şu anda en düşük
prim, biliyorsunuz, 193 lira. 12’nci basamağa kadar zorunlu oluyor.
Yani, 12’nci basamağa gelmek zorunda. 12’nci basamağın primi de 275
lira. 12’nci basamaktan sonra, isterse basamak yükseltmeyebiliyor
ama, 12’nci basamağa kadar gelmek zorunda. Ancak, Türkiye’deki muhtarların
şu anda yaklaşık yüzde 30’luk kısmı herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan
emekli. Yüzde 70’in de yüzde 80’inin, bugün, illerinizde sorun, Bağ-Kur’a
hepsinin, eğer bir on yıllık, on beş yıllık muhtarsa, en az 25-30 bin lira
borcu var şu anda, icralık. Bizler veya herhangi bir sosyal güvenlik
kurumunda kayıtlı kişiler, işveren primini yatırsın yatırmasın
ona bakılmıyor, hanımı, çocukları istediği hastaneye gidebiliyor,
ama gelin görün ki, eğer muhtarlar, primini ödememişse, Bağ-Kur’a
borcu varsa, hastaneye gidemiyor, çoluk çocuğunu muayene ettiremiyor
ve hastanelerde senetleri icralık arkadaşlar. Türkiye’de
hiçbir kurum, hiçbir sosyal güvenlik kurumu, ne devlet memuru ne
SSK’ya kayıtlı hiçbir insan, prim borcun var mı yok mu denilmeden hastaneye
gidip muayene olabiliyor, çocuklarını muayene ettirebiliyor,
ilaçlarını alabiliyorlar, ama gelin görün ki, bir tek muhtarlar… Hadi
kendisini bırak, çoluk çocuğundan ne istiyoruz? Arkadaşlar,
bu, Türkiye’de bir sosyal yaradır. Bu insanlara şu anda verilen maaş
270 lira, 270 lira. 12’nci basamak primi de 270 lira. Değerli arkadaşlarım,
geçen dönem, bu yüce Meclis, milletvekilleri iradesinde “bu yasayı
getirin, görüşelim” dedi, Meclis Genel Kurulu. Yine, böyle, 37’nci
maddeden bir söz istemiştim. Sundum, tüm arkadaşlarımız “tamam, bu
kanun gelsin” dediler, ama ne hikmetse bir türlü gelmedi. Hassaten rica
ediyorum, bunu (A) partisi, (B) partisi diye değil, bu, hepimizin
sosyal yarası. Ben ve arkadaşlarım bir yasa teklifi verdik. Gelin,
tüm partiler bu yasayı verelim, siz çıkarın, sizin olsun. (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Konuşmanızı
tamamlar mısınız Sayın Aslanoğlu. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Toparlıyorum Başkanım. Teşekkür ederim. Arkadaşlar, hepimizin
sosyal yarası. Hepinizden istirham ediyorum, bırakın muhtarın kendisini,
çoluk çocuğun hakkını yemeyelim ve ayrıca da Bağ-Kur ve sosyal…
Bağ-Kur’la ilgili, beş yıldır, yedi yıldır, sekiz yıldır, on yıldır,
on beş yıldır prim borcu ödemeyen muhtarlarımız var. Biliyorsunuz,
bir Bağ-Kur affı geldi geçen dönem. “Yapılandırırım.” dedi. Yüzde 10
muhtar ancak borçlarını ödeyebildi. Bir ay ödediler, iki ay ödediler,
üçüncü ay yine hiç ödeyemediler. Ben bir kez daha
hepinizin dikkatine sunuyorum. Bir kez daha, Türkiye'de muhtarların
sorununun hepimizin sorunu olduğuna inanıyorum. Bu duygularla
hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Aslanoğlu. Gündem dışı
ikinci söz, Türkiye'deki maden potansiyeli ve maden aramalarıyla
ilgili söz isteyen Siirt Milletvekili Afif Demirkıran’a aittir. Buyurun Sayın
Demirkıran. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz beş dakikadır. 2.- Siirt Milletvekili Afif Demirkıran’ın, ülkemizdeki
maden potansiyeli ve maden aramalarına ilişkin gündem dışı konuşması AFİF DEMİRKIRAN
(Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bugünkü
gündem dışı konuşmamda, ülkemizin maden potansiyelini ve özellikle
son yıllarda elde edilen gelişmeleri, bu bağlamda da son günlerde
gündemimizi işgal eden altın madeni aramalarıyla ilgili fikirlerimi,
görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar,
ülkemizin kalkınma sürecinde öncü rol üstlenen madencilik sektörü
en fazla katma değer ve istihdam oluşturan bir sektör konumundadır.
Öte yandan temel sanayi girdilerine ham madde sağlaması ve diğer
sektörlere lokomotif görevi görmesi nedeniyle, madencilik sektörü,
ülkemizin temel sektörlerinden birisidir. Ülkemiz, gerek
maden çeşitliliği gerekse maden üretimi bakımından dünyada önemli
bir yere sahiptir. Maden çeşitliliği bakımından dünya ülkeleri
arasında 10’uncu sırada, maden üretimi açısından da 28’inci sırada
yer almaktadır. Böylece, kendi ham madde gereksinimini önemli miktarda
karşılayabilen nadir ülkelerden biridir. Birçok madenimiz var ki
dünya ölçeğindedir. Mesela, bor, mermer, toryum, trona, zeolit ve
ponzada dünya ölçeğinde rezerve sahibiz. Krom, manyezit, bakır,
kil, kömür ve diğer bazı endüstriyel ham maddelerde de dünyanın söz
sahibi ülkeleri arasında bulunmaktayız. Dünyadaki bor rezervinin
yüzde 72’si ve dünyadaki mermer rezervinin yüzde 40’ı ülkemizde bulunmaktadır.
Değerli arkadaşlar,
ülkemizde, geçen dönem bu Parlamentoda hep beraber çıkardığımız
5177 sayılı Yasa sonrasında -5 Haziran 2004 tarihinde Resmî Gazetede
yayımlanan yeni maden yasası- çok ciddi şekilde gelişmeler oldu.
Bu gelişmeleri biraz sonra sizlerle paylaşacağım, ancak ondan önce,
maden ve cevher zenginleştirme eğitimi görmüş bir arkadaşınız olarak,
altın madeniyle ilgili ülkemizde, maalesef son zamanlarda çok da
fazla gerçekçi olmayan bazı haberlerle ilgili görüşlerimi sizlerle
paylaşmak istiyorum. Değerli arkadaşlar,
dünyada altın rezervi 42.500 tondur ve hâlen yılda 2.500 ton altın üretimi
söz konusudur. Ülkemizde de net olarak tespit edilmiş işletilebilir
altın rezervi 650 ton civarında olmakla beraber, 200’ün üzerindeki
sahada yapılmış olan aramalar sonucunda bu rezervin 6.500 tona kadar
çıkabileceği ifade edilmektedir. Türkiye, altın
madeni rezervi bakımından Güney Afrika’nın ardından 2’nci sırada
gelmektedir. Amerika Birleşik Devletleri, Avustralya ve Kanada da
altın madeni bakımından zengin rezervlere sahiptirler. Ülkemizde
İzmir, Uşak, Gümüşhane, Balıkesir, Artvin ve Çanakkale en fazla altın
madeni olan illerimizdir. Tabii, bunun dışında da birçok ilimizde
altın madeni rezervleri mevcuttur ve hâlen yılda 10 ton civarında
bir altın üretimi yapmaktayız, ancak değerli arkadaşlarım, senede
Türkiye 250 ton altın ithal etmektedir. Bunun parasal bedeli 5 milyar
dolardır. Yani, senede Türkiye 5 milyar dolar altın için döviz harcamaktadır.
Bizim mevcut rezervimizin
maddi değeri 100 milyar dolar civarındadır. Ancak, oluşturduğu katma
değere baktığımız zaman bunun birkaç misli fevkindedir, 500 milyar
dolarları aşkın bir değere tahvil etmektedir, katma değer olarak
olaya baktığımızda. Tabii, altın
üretimi dünyanın her yerinde, Amerika’nın göbeğinde de, Güney Afrika’nın
göbeğinde de aynı yöntemlerle üretilmektedir. Yüzde 85’i siyanürle
üretilmektedir, siyanür kullanılarak üretilmektedir, yüzde 15’i
de değişik bazı iptidai yöntemlerle üretilmektedir ve esasen Türkiye’de
yıllardan beri siyanür, gerek sanayide gerek gümüş üretiminde -bizim
bildiğimiz Kütahya Gümüşköy’de- kullanılmaktadır. Her sene Türkiye’de
300 bin ton civarında siyanür bileşiği kullanılmaktadır ve bunun
sadece yüzde 1’i altın üretiminde kullanılmaktadır, maden üretiminde
-daha doğrusu- kullanılmaktadır, gerisi diğer sanayi dallarında
kullanılmaktadır. Şimdi, gümüş
üretimi söz konusuysa siyanürde bir şey olmaz, sanayinin herhangi
bir kolunda… (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Konuşmanızı
tamamlar mısınız Sayın Demirkıran. AFİF DEMİRKIRAN
(Devamla) – ...kullanılırsa herhangi bir şey olmaz, ama altın üretimi
söz konusu olduğu zaman yaygaralar koparılıyor. Dolayısıyla, değerli
arkadaşlar, gerçekten bunu anlamakta zorluk çekiyoruz. Bizim yer
altı zenginliklerimizin mutlaka ekonomiye kazandırılması lazım.
10 santimlik bir sondaj açıyorsunuz… Hele hele şimdi, son zamanlarda,
Kaz Dağı’yla ilgili ifade edilenler, aramada sanki siyanür kullanılıyormuş
gibi… 10 santim çapında bir sondaj açıyorsunuz ve her yerde, madencilikte,
altın, gümüş, bakır -her neyse- demir hep aynı yöntemlerle arama yapılıyor.
Burada sanki siyanür kullanılıyormuş gibi yaygaralar koparılıyor.
Bunu gerçekten anlamakta zorluk çekiyoruz. Kaldı ki, 8.140 kilometrekare
olan Biga Yarımadası’nın sadece 2 kilometrekaresi için orman izni
alınmış, aramalar için ve 0,9 kilometrekaresinde -1 kilometrekarenin
de altında- bu işlem yapılmaktadır. Değerli arkadaşlar,
çok kısaca, madencilik işlemleri, Türkiye’de, gerçekten, son 2004
yılında çıkardığımız kanunla, madenciye vermiş olduğumuz önem
sonrasında çıkardığımız kanun sonrasında gerek ruhsat müracaatlarında
gerek ihracatta gerek madenciliğin gayrisafi millî hasıla içindeki… (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Demirkıran, sağ olun. AFİF DEMİRKIRAN
(Devamla) – Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep)
– O yasa yanlış, o yasa çevreyi mahvediyor. BAŞKAN – Gündem
dışı üçüncü söz, küresel ısınmanın Körfez bölgesinde zeytin üretimine
büyük zarar vermesi sebebiyle, zeytin üreticilerinin destek kapsamına
alınması hakkında söz isteyen Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran
Bulut’a aittir. Buyurun Sayın
Bulut. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz beş dakika
Sayın Bulut. 3.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un,
küresel ısınmanın Ege ve Marmara Bölgelerinde zeytin üretimine zarar
vermesi sebebiyle zeytin üreticilerinin destek kapsamına alınmasına
ilişkin gündem dışı konuşması AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; küresel ısınmanın
Ege ve Marmara Bölgesi’nde zeytin üretimine büyük zarar vermesi
sebebiyle zeytin üreticilerinin destek kapsamına alınması hususunda
gündem dışı şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ilimiz Balıkesir’in Ayvalık, Gömeç,
Burhaniye, Edremit, Havran, Bandırma, Erdek, Marmara; Çanakkale
ili, Bursa ili, Manisa ili ve Aydın illerinin merkez ve ilçelerinin
en önemli tarım girdisi zeytinciliktir. Ülkemizde yaklaşık 2 milyon
ailenin geçim kaynağı olan zeytin, yıllar itibarıyla değer kazanacağına,
aksine değer kaybetmekte ve binlerce üretici mağdur duruma düşmektedir.
Zeytincilik
zor bir iştir sayın milletvekilleri. Ekip sökemezsiniz. Bu sene para
yapmadı seneye ekmeyeyim diyemezsiniz. Zeytin ağacı kutsaldır.
Zeytin Kur’an’da adı geçen kutsal bir bitkidir ve ona umut bağlamış
milyonların velinimetidir. Zeytini budarsınız, zeytinin altını
sürersiniz, gübrelersiniz, zararlılara karşı ilaçlarsınız ve yağmurun
yağmasını, toprağın zeytini beslemesini beklersiniz. Gün gelir
zeytin olgunlaşır, hasat zamanı gelmiştir. Çoluk çocuk tayfa hâlinde
araziye çıkarsınız, tek tek dalından, düşeni toprağından toplarsınız.
Bir kısmını yemeklik, geri kalanını yağlık ayırırsınız. Ürünü iki
yılda bir alabildiğiniz zeytin, sizin ailenizin iki yıl geçimini
temin etmek zorundadır. Zeytin ve yağın fiyatını bilmezsiniz. Birileri
fiyat oluştururlar ve siz birikmiş borçlarınızı ödeyebilmek için
üçe beşe bakmadan yağınızı elden çıkarır, eğer geriye bir şey kalırsa
da onun değerlenmesini beklersiniz. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu yıl kuraklık sebebiyle zeytin çiçek
gözlerinde yeterince oluşmamış, yağışlar zamanında yağmadığı
için zeytin ağacı yeterince gelişimini temin edememiştir. Bölgesel
olarak yüzde 30, yüzde 40 oranında çiçek yanıkları olmuş ve zeytin
taneleri olgunlaşmadan, yağlanmadan dökülmüşlerdir. İlçe tarım
müdürlükleri ve ziraat odaları başkanlıklarından elde ettiğimiz
bilgiler çerçevesinde düz arazilerde yüzde 40, bayır arazilerde
yüzde 60 ürün kaybı vardır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kuraklık başta olmak üzere yanlış fiyat
politikaları, çiftçiye verilen düşük prim sebebiyle 2008-2009 yıllarında
zeytin üreticilerini zor yıllar beklemektedir. Avrupa Birliği ülkelerinde
1 kilogram yağa 2.500 kuruş destek verilirken, bizde verilen 11 kuruş
destekle zeytin üreticisi bunlarla nasıl rekabet edebilir? Birileri
de bunu fırsat bilip, dışarıdan zeytin ve yağ ithal etme peşindeler.
Peki, bu çiftçiye kim sahip çıkacak değerli milletvekilleri? Suriye, Avrupa
Birliğine 10 bin ton gümrüksüz yağ satabilmek için kota almıştır. Filistin
bin ton Avrupa Birliğine kota almıştır. Türkiye 1 kilogramlık kotaya
sahip değildir. Oysaki, Avrupa Birliği gümrük birliğinin yükünü
çeken halkımız bu sahipsizlikten bunalmıştır. Zeytin üreticimiz
çok mağdur ve zor bir durumdadır. Sayın Tarım Bakanımıza, 27 Eylül
2007 tarihinde, cevaplaması için, kuraklık sebebiyle destekleme
yaptığı diğer ürünler gibi zeytine de destek verilip verilmeyeceği
şahsım tarafından sorulmuştur, ancak bugüne kadar bir cevap alamadım. Balıkesir ilinden
110 bin seçmenin oyuyla seçilmiş ve onları temsil etmek üzere yüce
Meclise girmiş bir milletvekili olarak, bölge insanımızın feryadı
ve talebini sizlere arz ediyorum. (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Konuşmanızı
tamamlar mısınız Sayın Bulut. AHMET DURAN BULUT
(Devamla) – Zeytin bitkisinin kuraklık destekleme kapsamına alınmasını
istiyoruz. Zeytinyağına kiloda 1 YTL, zeytine de 20 kuruş prim verilmesini
istiyoruz. Zeytinyağı ithalatına stoktaki yağımız bitinceye kadar
izin verilmemesini istiyoruz. Hükûmet Programı’nda
zeytinle ilgili hiçbir ibarenin görülmemesi sebebiyle, bu eksikliğin
giderilmesi için, zeytin ve zeytinyağıyla ilgili millî bir strateji
belirlenmesi talebimizi saygıyla yüce Meclise ve Hükûmetimize
arz ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Bulut. Sayın milletvekilleri,
gündeme geçiyoruz. KAMER GENÇ (Tunceli)
– Sayın Başkan, Hükûmet cevap vermiyor mu bu gündem dışı konuşmalara?
Nerede Hükûmet? BAŞKAN – Vermiyorsa
kendileri bilir Sayın… KAMER GENÇ (Tunceli)
– Gündem dışı konuşmaya Hükûmetin cevap vermesi lazım. Sayın Başkan,
siz, Hükûmetin cevap vermesine yardım edeceksiniz. Bu millet de görsün
ki Hükûmet burada yok. BAŞKAN – Benden
mi cevap istiyorsunuz, Hükûmetten mi? KAMER GENÇ (Tunceli)
– Hayır efendim, Hükûmetten. BAŞKAN – Hükûmet
vermeyince ben ne yapayım peki? Vermiyor cevap. KAMER GENÇ (Tunceli)
– Sayın Başkan, siz, Başkanlık Divanı olarak, evvela diyeceksiniz
ki “Gündem dışı konuşmaya Hükûmet cevap veriyor mu?” BAŞKAN – Vermiyor.
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Yoksa “Hükûmet Mecliste yok.” deyin. BAŞKAN – Tutanağa
geçmesi için diyorsunuz değil mi onu? KAMER GENÇ (Tunceli)
– Hayır efendim. Ama bunu millet duysun. BAŞKAN – Tamam,
mesele anlaşılmıştır. KAMER GENÇ (Tunceli)
– Her zaman böyle oluyor. BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup, bilgilerinize
sunacağım. V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) TEZKERELER 1.- Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi
Başkanlığının davetine icabet edecek olan Parlamento heyetini
oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca bildirilen isimlere
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/213) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi Başkanlığı’nın vaki davetine
icabetle, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu üyelerinden
oluşan bir Parlamento Heyetinin 4-7 Kasım 2007 tarihleri arasında
KKTC’ne resmi bir ziyarette bulunması Genel Kurul’un 31 Ekim 2007
tarih ve 14 sayılı birleşiminde kabul edilmiştir. Türkiye Büyük
Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi hakkındaki
3620 Sayılı Kanunun ikinci maddesi uyarınca heyeti oluşturmak üzere
siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu isimler Genel Kurul’un
bilgilerine sunulur. Köksal
Toptan Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur. SELAHATTİN DEMİRTAŞ
(Diyarbakır) – Sayın Başkan, bu dış ülkelere giden komisyonlarda,
nedense, bugüne kadar hiç DTP’li üye görev almadı. Her seferinde
itirazımızı dile getiriyoruz ama 1 tane üyemiz var zaten, en azından
1 tanesinde görev alsın diye her seferinde bildiriyoruz. Tutanaklara
geçmek üzere bir kez daha itirazımızı bildirmiş olalım. BAŞKAN – Söz mü
istemiştiniz? SELAHATTİN DEMİRTAŞ
(Diyarbakır) – Hayır efendim. BAŞKAN – Hayır,
daha önce gündem dışı mı söz istemiştiniz? SELAHATTİN DEMİRTAŞ
(Diyarbakır) – Daha önce de bildirmiştik. Yani, DTP’li üyeler alınmıyor
dış gezilere. BAŞKAN – Efendim,
bunu, tarih ve geliş saatine göre veriyoruz; siz de erken davranın,
size de verelim. Ayırım yok yani bizde. Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır; okutuyorum. B) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve 22 milletvekilinin,
Kaz Dağları’ndaki madencilik faaliyetlerinin araştırılarak
çevreye olumsuz etkilerinin önlenmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/33) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Çanakkale ve
Balıkesir illeri sınırları içinde yer alan Kaz dağları, uçsuz bucaksız
çam ormanları, milyonlarca ağacı, zengin bitki örtüsü ile dünyada
tek olma özelliği taşıyan 47 tür endemik bitkiyi bünyesinde barındıran
doğal yapısı ile önemli bir yer tutmaktadır. Kaz dağlarımız tarihi,
mitolojisi ve kültürünün yanı sıra üzerinde barındırdığı flora
ve fauna açısından ülkemizin çok önemli bir bölgesidir. Kaz dağları bulunduğu
coğrafyaya bereket dağıtırken son derece cömert davranmış, havasına
ayrı, suyuna ayrı, toprağına ayrı güzellik karıştırmıştır. Dünyanın
en zengin oksijen bölgesi, Türkiye'nin akciğerleri ve turizm cennetidir.
Yer altı suyu kaynakları, kaplıcaları, geniş zeytinlikleri, özel
bitki örtüsü, barındırdığı yaban hayatı ve yaklaşık 1,5 milyon nüfusuyla
Türkiye'nin en önemli yaşam alanlarından biridir. Kaz dağlarımız
sadece altındaki madenler bakımından değil üstünde taşıdığı değerler
açısından çok daha zengindir. Bölge mitolojik, arkeolojik, sosyal,
kültürel ve ekonomik bakımdan en zengin alanlardandır. Ancak tarım, orman,
hayvancılık, turizm ve sağlık alanlarında çok önemli potansiyele
sahip olan bölge son günlerde bu özellikleri ile değil, altın ve diğer
maden arama çalışmaları ile gündeme gelmiştir. Bu bağlamda: 1) Enerji Bakanlığı
Maden Dairesi'nden bölgede arama, işletme ruhsatı ve işletme izni
olan, ayrıca arama, işletme ruhsatı olan sahalardan işletme izni
aşamasına gelmiş başvuruların belirlenmesi, 2) Bölgede yapılmakta
olan madenciliğin özellikle altın madenciliğinin, insan, hayvan,
bitki örtüsü, su ve hava tabakası ve diğer tüm yönlerden çevreye
verdiği ve vereceği maddi ve manevi zararların tayin ve tespitinin
yapılması, 3) Bugüne kadar
arama ve sondaj faaliyetlerinin ne kadar alanda ve kaç noktada yapıldığı,
bu çalışmalar sonucunda tahrip olan orman ve bitki örtüsünün belirlenmesi,
4) Bölgenin ekonomik,
tarihsel, sosyal yapısının incelenmesi, 5) Dünyadaki
altın işletmeciliğinde kullanılan yöntemlerin ve siyanür kullanımına
karşı alınan önlemlerin araştırılması, 6) Altın madenciliği
konusunda Türk mahkemeleri ve uluslararası mahkemelerde alınan
kararların ve yargı sürecinin incelenmesi, 7) Uzun vadeli
olarak yeraltı ve yerüstü zenginliklerinin kıyaslanması için tespitlerin
yapılması amacı ile; Anayasamızın
98, İçtüzüğümüzün 104 ve 105. maddeleri gereğince Araştırma Komisyonu
kurularak araştırılmasını saygılarımızIa arz ederiz. 1- Ahmet KÜÇÜK
(Çanakkale) 2- Ergün AYDOGAN
(Balıkesir) 3- Fehmi Murat
SÖNMEZ (Eskişehir) 4- Ramazan Kerim
ÖZKAN (Burdur) 5- Bihlun TAMAYLIGİL
(İstanbul) 6- Tansel BARIŞ
(Kırklareli) 7- Ali Rıza ÖZTÜRK
(Mersin) 8- İsa GÖK (Mersin)
9- Şevket KÖSE
(Adıyaman) 10- Ahmet ERSİN
(İzmir) 11- Gürol ERGİN
(Muğla) 12- Faik ÖZTRAK
(Tekirdağ) 13- Osman KAPTAN
(Antalya) 14- Ferit Mevlüt
ASLANOĞLU (Malatya) 15- Bülent BARATALI
(İzmir) 16- Esfender
KORKMAZ (İstanbul) 17- Mustafa ÖZYÜREK
(İstanbul) 18- Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ (Trabzon) 19- Yaşar TÜZÜN
(Bilecik) 20- Çetin SOYSAL
(İstanbul) 2l-Zekeriya
AKINCI (Ankara) 22- Ensar ÖĞÜT
(Ardahan) 23- Oğuz OYAN
(İzmir) BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur. Diğer önergeyi
okutuyorum: 2.- Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk ve 20 milletvekilinin,
zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin sorunlarının araştırılarak
zeytinciliğin geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/34) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Ülkemiz zeytin
ve zeytinyağı üretiminde üreticilerimizin karşılaştığı sorunların
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98’inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve
105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılma-sını arz
ederiz. I-Ahmet ERTÜRK
(Aydın) 2-İsmail BİLEN
(Manisa) 3-Recep YILDIRIM
(Sakarya) 4- Ali KÜÇÜKAYDIN
(Adana) S-Atilla KOÇ (Aydın)
6- Mehmet TUNÇAK
(Bursa) 7- Mehmet ÇERÇİ
(Manisa) 8- Metin YILMAZ-(Bolu)
9- Ali KOYUNCU-(Bursa)
10-Recai BERBER-(Manisa)
11- Mahmut DURDU
(Gaziantep) 12- Mehmet S.TEKELİOĞLU
(İzmir) 13- İbrahim Mete
DOĞRUER (Osmaniye) 14- Taha AKSOY
(İzmir) 15- İlhan EVCİN
(Yalova) 16- Hüseyin TANRIVERDİ
(Manisa) 17- İsmail KATMERCİ
(İzmir) 18- Abdurrahman
ARICI (Antalya) 19- A. Edip UĞUR
(Balıkesir) 20- İsmail ÖZGÜN
(Balıkesir) 21- Cemal Yılmaz
DEMİR (Samsun) Gerekçe: Dünyada yaklaşık
olarak 900 milyonu aşkın zeytin ağacı olduğu tahmin edilmektedir. Söz konusu zeytin
ağacı varlığının %98' i Akdeniz ülkelerinde ve bu ağaç varlığının
100 milyon adedinin ülkemizde olduğu tahmin e-dilmektedir. Dünya zeytin ve
zeytinyağı ticaretinde ilk dört ülke Türkiye, İspanya, Yunanistan
ve İtalya'dır. Dünya ticaretinde kullanılan zeytinyağı miktarı da
600 bin tondur. Ülkemiz üretim açısından zeytin ağacı varlığına rağmen
diğer ülkelere göre geride kalmıştır.. Bunun temel nedeni ise ağaçlarımızın
verimliliklerinin düşük olmasıdır. Zeytinciliğin merkezi olan Akdeniz
havzasının doğusunda yer alan ülkemizde zeytin, Ege ve Marmara sahilleri
başta olmak üzere sahil şeridi boyunca Güney Doğu Anadolu Bölgemizde
yetiştirilmektedir. Türkiye, dünya sofralık zeytin üretiminde 2
inci, yağlık zeytin ve zeytinyağı üretiminde 4 üncü büyük üretici
konumundadır. Ülkemiz zeytin üretiminin %80.5'i Ege Bölgesinde,
%11.8'i Akdeniz Bölgesinde, %6.1'i Marmara Bölgesindedir. Ülkemizde
400 bin ailenin geçim kaynağı zeytinciliktir. 8-10 bin kişinin ise
gelirine dolaylı katkıda bulunmaktadır. Ülkemiz zeytin
ve zeytinyağı üretiminde bu noktada iken gerek zeytin ve zeytinyağı
üretiminde gerekse ticaretinde istenen noktaya henüz gelebilmiş
değildir. Ülkemizde zeytinyağı tüketimi kişi başına 1 kg olarak
tahmin edilmektedir. Bunun yanında Yunanistan'da 21 kg. İspanya ve
İtalya’da 10-12 kg.dır. Rakamlardan da görüldüğü gibi zeytinyağı,
sağlıklı beslenme açısından son derece önemli olmasına rağmen tanıtımının
yeterince yapılamaması tüketimi olumsuz etkilemektedir, Zeytin ve zeytinyağı
üreticimizin bilinçlendirilmesi ve üretimin daha bilimsel yollarla
yapılması için gerekli çalışmaların yapılması bir zorunluluktur.
Yetiştirme ve bakım konularında gerekli eğitim çalışmaları zaman
geçirilmeden yapılmalı ve bunun altyapısı hazırlanmalıdır. Ayrıca; zeytin
ve zeytinyağı üreticilerimizin örgütlenme ve pazarlama sorunlarının
çok iyi incelenip üreticilerimizin maksimum geliri elde edebilecekleri
bir yapılanma içinde olmalarını sağlamak çok önemli görünmektedir.
Bunun yanında
üreticimizin en önemli yetiştirme sorunu yetişmiş zeytin ağaçlarının
"solgunluk" hastalığı nedeniyle kurumasıdır. Birkaç yıldır
görülmeye başlanan hastalık, "ölmez ağaç" olarak bilinen
zeytin ağacını 4-5 ay gibi kısa bir sürede kurutmaktadır. Mevcut
zeytin ağacı varlığımız bu hastalığın tehdidi altındır. Hastalık
şu anda Aydın, Akhisar ve Manisa yörelerimizde yoğun olarak görülmektedir.
Hastalıkla ilgili
bilinen etkin zirai mücadele yöntemi yoktur. Bu nedenle hastalıkla
mücadeleye katkısı olabilecek her türlü etkin çalışmaya ivedilikle
ihtiyaç vardır. Gerek AR-GE çalışmalarına destek verilmesi gerekse
konu ile ilgili uluslararası kuruluşlarla etkileşime geçilerek
soruna çözüm aranması için zaman geçirilmemesi gerekmektedir. Konunun Türkiye
Büyük Millet Meclisinde kurulacak Meclis Araştırması Komisyonunda
incelenmesi ve alınması gerekli tedbirlerin belirlenmesi hayati
öneme sahiptir. Gerek zeytin üreticimizin sorunlarına çözümler
getirilmesi gerekse zeytin ağacı varlığımızın korunması ve ülkemiz
zeytinciliğinin dünya ülkeleri arasında hak ettiği yere gelebilmesi
için konu çok önem arz etmektedir. BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur. Diğer önergeyi
okutuyorum: 3.- Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün ve 20 milletvekilinin,
Türkçedeki bozulma ve yabancılaşmanın araştırılarak Türk dilinin
korunması ve geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/35) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Dil insanlar
arasındaki iletişimin temel aracıdır. Dil aynı zamanda milletleri
millet yapan en önemli unsurların başında gelmektedir. Milli birliğin
ve bütünlüğün temel taşı olan dil, milli kültürün de esasını teşkil
etmektedir. Yahya Kemal 'in deyimiyle ağzımızda annemizin ak sütü
kadar helal olan güzel Türkçemiz bugün 200 milyonu aşan bir insan topluluğunun
kullandığı ve çok geniş bir coğrafyada etki alanına sahip dünyanın
en önemli dillerinden birisidir. Ses bayrağımız olan Türkçemiz aynı
zamanda, zengin bir kültür, bilim ve sanat dilidir. Yüce Atatürk'ün
de ifade ettiği gibi, ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını
bilen Türk Milleti dilini de yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmasını
bilecektir. Milli kimliğimiz olan Türkçemiz son yıllarda ciddi bir
bozulma ve yozlaşma tehdidi altındadır. Dilde başlayan yozlaşma
ve yabancılaşma zamanla tüm değerlerin yok olmasına ve milli birlik
ve beraberliğin büyük zarar görmesine neden olacaktır. Dilini koruyamayan
milletlerin zamanla tarih sahnesinden yok oldukları görülmüştür.
Son yıllarda dilimizde artan bozulma ve yabancılaşmanın nedenlerinin
araştırılarak gereken tedbirlerin alınması amacıyla Anayasamızın
98 ve içtüzüğümüzün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis Araştırması
açılmasını arz ederiz.
Gerekçe İletişim aracı
olan dil, insanlar arasında duygu ve düşüncelerin aktarılmasını
sağlar. Dil aynı zamanda nesiller arasında bağ kurar. İnsanların bir
arada yaşamasını sağlayan dil milletleri millet yapan en önemli unsurdur.
Toplumlar millet olmayı bir dile sahip olmakla elde ederler ve milli
varlıklarını ancak kendi dilleriyle koruyabilirler. Tarihte büyük
medeniyetler kurmuş birçok millet tarih sahnesinden savaşlarla değil,
dillerini kaybederek silinmişlerdir. Hititler, Oğuzlar, Peçenekler
dillerini kaybettikleri için yok olan milletlerdendir. Milli kimliğimiz
olan Türkçemiz dünyanın en eski ve zengin dillerinden birisidir. Bugün
Avrupa'dan Uzakdoğu'ya kadar geniş bir coğrafyada kullanılan Türk
Dilini ikiyüz milyondan fazla insan konuşmaktadır. Türk Dili Anadolu'da,
Balkanlar'da, Avrupa'da, Türkistan'da, Avustralya'da yani dünyanın
dört bir yanında konuşulan zengin bir kültür bilim ve sanat dili haline
gelmiştir. UNESCO hazırladığı bir raporda Türkçe'yi dünyanın beşinci
büyük dili olarak açıklamıştır. Dil aynı zamanda
milli kültüründe temelini teşkil etmektedir. Kültürün doğması ve
gelişmesi dile bağlıdır. Bir milletin dili bozulursa, kültürü de
bozulur. Bu bozulma sanat, edebiyat ve fikir hayatında bozulmalara
yol açar. Birçok değer yok olur. Bugün Türkçe'mizde ciddi bir yozlaşma
ve bozulma ile karşı karşıyadır. Dilimiz iyi konuşulup yazılamamaktadır.
Cümle bozuklukları yaygındır. En yetkili ağızlardan Türkçe karşılığı
bulunan kelimeler yerine yabancı kelimelerin kullanılması bizleri
üzmektedir. Üniversiteyi bitiren gençlerimizden bir çoğu birkaç
yüz kelimeyi bulmayan kelime dağarcığı ile konuşmaktadır. Günlük
konuşmalarımızda evetlerin yerini "yes"ler,
"okey"ler almaktadır. Vedalaşmalarımızı maalesef artık
"goodbye"larla yapıyoruz. Tabelalarımızda eskicinin yerini
"Eskidji", paşanın yerini "pasha", teşhir salonun
yerini "showroom" almıştır. Anadolu'nun en ücra köşesindeki
bir kasabada bile reklam ve tabelalara baktığınız zaman dildeki
yozlaşmanın kültürel yozlaşmaya etkisini açıkça görebiliriz. Buna
benzer örnekleri çoğaltmak mümkündür. Günümüzde Türkçe’nin
iyi yazılıp konuşulamadığı, ilk ve ortaöğretimde yeni yetişen
nesillere Türkçe’nin yeterince öğretilemediği görülmektedir.
Gençlerin Türk Dilinin güzellik ve zenginliklerinden giderek mahrum
kaldıkları Türkçe’deki bozulma ve yabancılaşmanın sonucu tarihimizden,
kültürümüzden dolayısıyla medeniyetimizden habersiz bir nesil
yetişmektedir. Bu gerçekler
karşısında, özellikle son yıllarda dilimizde artarak devam eden bozulma
ve yabancılaşmanın nedenlerinin araştırılarak toplumsal birlik
ve beraberliğimiz üzerindeki etkilerinin tespit edilmesi ve gereken
tedbirlerin alınması amacıyla, Meclis Araştırması açılmasının gerekli
olduğunu düşünüyoruz. BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur. Önergeler gündemdeki
yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
ön görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının iki tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup
oylarınıza sunacağım. A) TEZKERELER (Devam) 2.- Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi
Başkanı Dr. Fatma Ekenoğlu’nun davetine icabetle, KKTC’nin 24. Kuruluş
Yıl Dönümü Kutlamalarına, TBMM Başkanı Köksal Toptan’ı temsilen
bir Parlamento heyeti ile icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/212) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi Başkanı Dr. Fatma Ekenoğlu'nun
vaki davetine icabetle, "KKTC'nin 24. Kuruluş Yıldönümü Kutlamaları"na,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal TOPTAN'ı temsilen bir
parlamento heyeti ile icabet edilmesi hususu "Türkiye Büyük
Millet Meclisi'nin Dış İlişkilerin Düzenlemesi Hakkındaki 3620 Sayılı
Kanun'un 6. Maddesi" uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur
Köksal
TOPTAN Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı BAŞKAN – Tezkereyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Tezkere
kabul edilmiştir. Diğer tezkereyi
okutuyorum: 3.- 98 ülke parlamentosu ile TBMM arasında parlamentolararası
dostluk grubu kurulmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/214) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna Türkiye Büyük
Millet Meclisi'nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620
Sayılı Kanun'un 4. maddesi uyarınca, ekli listede isimleri belirtilen
ülke parlamentoları ile TBMM arasında parlamentolararası dostluk
grubu kurulması Genel Kurul'un tasvibine sunulur. Köksal
TOPTAN Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı 23. Yasama Döneminde
Kurulması Öngörülen Parlamentolararası Dostluk Gruplarını Listesi
1. ABD 2. Afganistan 3. Almanya 4. Arjantin 5. Arnavutluk 6. Avustralya 7. Avusturya 8. Azerbaycan 9. Bahreyn 10. Bangladeş 11. Belarus 12. Belçika 13. Bosna-Hersek
14. Brezilya 15. Bulgaristan
16. Cezayir 17. Cibuti 18. Çek Cumhuriyeti
19. Çin 20. Endonezya 21. Estonya 22. Etiyopya 23. Fas 24. Filipinler
25. Filistin 26. Finlandiya
27. Fransa 28. Gana 29. Güney Afrika
Cumhuriyeti 30. Güney Kore 31. Gürcistan 32. Hırvatistan 33. Hindistan 34. Hollanda 35. Irak 36. İngiltere 37. İran 38. İspanya 39. İsrail 40. İsveç 41. İtalya 42. Jamaika 43. Japonya 44. Kanada 45. Karadağ 46. Katar 47. Kazakistan 48. Kenya 49. Kırgızistan 50. Kolombiya 51. Kosta Rika 52. KKTC 53. Kuveyt 54. Küba 55. Letonya 56. Libya 57. Litvanya 58. Lübnan 59. Macaristan
60. Makedonya 61. Malezya 62. Mali 63. Meksika 64. Mısır 65. Moğolistan
66. Moldova 67. Nijer 68. Nijerya 69. Norveç 70. Oman 71. Panama 72. Pakistan 73. Peru 74. Polonya 75. Portekiz 76. Romanya 77. Rusya 78. Senegal 79. Sırbistan 80. Singapur 81. Slovakya 82. Slovenya 83. Sri-Lanka 84. Sudan 85. Suriye 86. Suudi Arabistan 87. Şili 88. Tacikistan 89. Tanzanya 90. Tayland 91. Tunus 92. Ukrayna 93. Uruguay 94. Ürdün 95. Venezüella 96. Vietnam 97. Yemen 98. Yeni Zelanda BAŞKAN – Tezkereyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Tezkere
kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri,
gündemin “Sözlü Sorular” kısmına geçiyoruz. İçişleri Bakanı
Sayın Beşir Atalay, gündemin “Sözlü Sorular” kısmının 15 ile 51’inci
sıraları arasındaki sorular ile 57 ile 102’nci sıraları arasındaki
soruları ve 54’üncü sıradaki soruyu birlikte cevaplandırmak istemişlerdir.
Sayın Bakanın bu istemini, sırası geldiğinde yerine getireceğim. VI.- SORULAR VE CEVAPLAR A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Rum gemilerinin
Türk limanlarını kullandığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/1) BAŞKAN – Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok. Sayın milletvekilleri,
bu önerge üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İç Tüzük’ün
98’inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilmiştir.
Önerge gündemden
çıkarılmıştır. 2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki
doğalgaz yatırımlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/2) BAŞKAN – Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok. Bu önerge üç birleşim
içinde cevaplandırılmadığından, İç Tüzük’ün 98’inci maddesinin
son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilmiştir. Önerge gündemden
çıkarılmıştır. 3.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da
vergisiz mazot ithalatı izni verilip verilmeyeceğine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/3) BAŞKAN – Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok. Bu önerge üç birleşim
içinde cevaplandırılmadığından, İç Tüzük’ün 98’inci maddesinin
son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilmiştir. Önerge gündemden
çıkarılmıştır. 4.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan
Ardanuç karayoluna ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/4) BAŞKAN – Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok. Bu önerge üç birleşim
içinde cevaplandırılmadığından, İç Tüzük’ün 98’inci maddesinin
son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilmiştir. Önerge gündemden
çıkarılmıştır. 5.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan
il merkezinden geçen karayolunun onarımına ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/5) BAŞKAN – Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok. Bu önerge üç birleşim
içinde cevaplandırılmadığından, İç Tüzük’ün 98’inci maddesinin
son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilmiştir. Önerge gündemden
çıkarılmıştır. 6.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, kuraklık
kapsamına alınan illere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/10) BAŞKAN – Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok. Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir. 7.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Gökçeler
Barajı yapımının 2008 yılı programına alınıp alınmayacağına ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/14) BAŞKAN – Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok. Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir. 8.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Antalya-Alara
Çayından kullanılan içme suyuna ve Alaca Çayının çevresindeki
arıtma tesislerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru
önergesi (6/15) BAŞKAN – Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan? Yoklar. Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir. 9.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Türk Tarih
Kurumu Başkanının bazı açıklamalarına ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/17) BAŞKAN – Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok. Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir. 10.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, bir televizyon
programında yaptığı konuşmaya ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/18) BAŞKAN – Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok. Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir. 11.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, çiftçilere
yapılan “kuraklık yardımı”na ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/19) BAŞKAN – Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok. Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir. 12.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, terörle
mücadelede zarara uğrayan vatandaşların başvurularına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/21) BAŞKAN – Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok. Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir. 13.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Pülümür
Dağı-Mutu arası anayolun asfaltlanması ve Pertek Köprüsünün yapımına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/22) BAŞKAN – Soruyu
Cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok. Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir. 14.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Tunceli-Pülümür’de
meydana gelen depremlerde zarar gören binalara ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/23) BAŞKAN – Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan? Yoklar. Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir. Sayın milletvekilleri,
İçişleri Bakanı Sayın Beşir Atalay, gündemin “Sözlü Sorular” kısmının
15 ile 51’inci sıraları arasındaki sorular ile 57 ile 102’nci sıraları
arasındaki soruları ve 54’üncü sıradaki soruyu birlikte cevaplandırmak
istemişlerdir. Şimdi, bu soruları
okutacağım. Ancak, Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüt’ün cevaplandırılacak
olan “bir köyün yol sorununa ilişkin” (6/29) ile (6/65) esas numaralı
sözlü soru önergeleri yalnızca köy ismi değiştirilerek hazırlanmış
aynı metni içeren sorular olduğundan ve birlikte cevaplandırılacağından,
sözlü soru önergelerine ayrılan sürenin bir saat olduğu ve Genel
Kurulun çalışma süresinin verimli kullanılması gereği de dikkate
alınarak, köy isimleri zikredilmek suretiyle birlikte okunacaktır.
Sayın Öğüt’ün
“bir köyün yol ve su sorununa ilişkin” (6/90) ile (6/135) esas numaralı
diğer soru önergelerine de aynı işlem uygulanacaktır. Şimdi, (6/29)
ile (6/65) esas numaralı soru önergelerini okutuyorum: 15.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, bir köyün
yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/29) 16.-Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, bir köyün
yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/30) 17.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, bir köyün
yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/31) 18.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, bir köyün
yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/32) 19.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, bir köyün
yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/33) 20.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, bir köyün
yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/34) 21.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, bir köyün
yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/35) 22.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, bir köyün
yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/36) 23.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, bir köyün
yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/37) 24.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, bir köyün
yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/38) 25.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, bir köyün
yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/39) 26.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, bir köyün
yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/40) 27.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, bir köyün
yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/41) 28.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, bir köyün
yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/42) 29.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, bir köyün
yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/43) 30.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, bir köyün
yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/44) 31.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, bir köyün
yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/45) 32.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, bir köyün
yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/46) 33.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, bir köyün
yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/47) 34.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, bir köyün
yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/48) 35.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, bir köyün
yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/49) 36.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, bir köyün
yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/50) 37.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, bir köyün
yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/51) 38.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, bir köyün
yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/52) 39.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, bir köyün
yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/53) 40.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, bir köyün
yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/54) 41.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, bir köyün
yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/55) 42.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, bir köyün
yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/56) 43.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, bir köyün
yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/57) 44.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, bir köyün
yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/58) 45.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, bir köyün
yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/59) 46.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, bir köyün
yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/60) 47.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, bir köyün
yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/61) 48.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, bir köyün
yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/62) 49.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, bir köyün
yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/63) 50.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, bir köyün
yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/64) 51.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, bir köyün
yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/65) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
İçişleri Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğini saygılarımla arz ederim. Ensar
Öğüt Ardahan Ardahan ili Posof
ilçesi Alabalık, Akballı, Alköy, Arılı, Armutveren, Asmakonak,
Aşıküzeyir, Aşıkzülali, Balgöze, Baykent, Çamyazı, Çayırçimen, Demirdöven,
Doğrular, Erim, Gönülaçan, Gümüşkavak, Günbatan, Günlüce, İncedere,
Kalkankaya, Kayınlı, Kolköy, Sarıçiçek, Sarıdarı, Savaşır, Sögütlükaya,
Süngülü, Sütoluk, Taşkıran, Türkgözü, Uğurca, Yaylaaltı, Yeniköy,
Yurtbekler köyünde yaşanan yol problemi günümüz Türkiye’siyle
bağdaşmamaktadır. Köyümüzle ilçe merkezi arasındaki yol, uzun kış
aylarıyla birlikte geçilemez bir hal almaktadır. Yolların gerek
dar yapılmış olması gerekse bozuk olması özellikle kış aylarında
köylümüzün ilçeyle arasındaki bağlantısının kopmasına sebep olmaktadır.
Eğitim için ilçedeki okuluna, hastası için doktora, davası için mahkemeye
gidememektedir. Bununla birlikte köy içi yolların çok bozuk olmasından
dolayı köy halkımızın sorunları içinden çıkılamaz bir hal almıştır.
Köylümüzün yaz aylarında yaylaya gidecek patika yolu dahi bulunmamaktadır.
1.- İsimleri sayılan
Köyümüz ile Posof İlçemiz arasındaki yolun asfaltlanması konusunda
ne gibi bir çalışma yürütüyorsunuz? 2.- Köy içi yolların
bakımının yapılarak imkanlar doğrultusunda kilitlitaş yapılarak
nihai bir çözüme kavuşturulması konusunda herhangi bir çalışma
yapmayı düşünüyor musunuz? 3.- Yaz geldiğinde
hayvanını dahi yaylaya götürmekte zorlanan, imkansızlıklarla
yaylaya gitmek zorunda kalan, hayvanları bu yollarda sakatlanan
köylümüzün yayla yolları konusunda bir iyileştirme düşünüyor musunuz? BAŞKAN – Şimdi
(6/87) esas numaralı soru önergesini okutuyorum: 52.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat
ilindeki KÖYDES uygulamalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/87) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun
İçişleri Bakanı Sayın Prof. Dr. Beşir Atalay tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını, Arz ederim. Dr.
Reşat Doğru MHP
Tokat Milletvekili Soru: Tokat il,
ilçe ve köylerinde 2006 ve 2007 yıllarında KÖYDES projesi kapsamında
uygulanan projeler ve yatırım tutarları ile gerçekleşme durumu
nedir? BAŞKAN – Şimdi
de, Sayın Öğüt’ün (6/90) ile (6/135) esas numaralı diğer soru önergelerini
okutuyorum: 53.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/90) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 54.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/91) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 55.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/92) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 56.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/93) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 57.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/94) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 58.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/95) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 59.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/96) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 60.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/97) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 61.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/98) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 62.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/99) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 63.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/100) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 64.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/101) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 65.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/102) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 66.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/103) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 67.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/104) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 68.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/105) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 69.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/106) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 70.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/107) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 71.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/108) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 72.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/109) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 73.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/110) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 74.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/111) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 75.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/112) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 76.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/113) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 77.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/114) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 78.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/115) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 79.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/116) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 80.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/117) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 81.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/118) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 82.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/119) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 83.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/120) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 84.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/121) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 85.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/122) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 86.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/123) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 87.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/124) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 88.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/125) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 89.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/126) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 90.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/127) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 91.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/128) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 92.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/129) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 93.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/130) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 94.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/131) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 95.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/132) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 96.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/133) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 97.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/134) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 98.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün
yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/135) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
İçişleri Bakanı Sayın Beşir Atalay tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. Ensar
Öğüt Ardahan
Milletvekili Ardahan ilimizin,
merkez ve ilçe köylerinde yaşanan yol ve su problemleri ilimizin en
büyük sıkıntılarından birisidir. Ardahan İlimizde köy yollarının
bakımsız, dar ve bozuk olması nedeniyle, özellikle yaklaşmakta
olan ve 8 ay süren kış mevsiminde çok büyük problemler yaşanmakta,
başta öğrencilerimiz ve hastalarımız olmak üzere tüm vatandaşlarımız
mağdur olmaktadır. Ayrıca vatandaşlarımız
içme sularının sağlıksız olması nedeniyle sık sık rahatsızlanmakta,
kış aylarında da bu sorun içinden çıkılmaz bir hal olmaktadır. 1.- Ardahan İlimiz
Damal İlçesi, Ata Mahallesi, Cumhuriyet Mahallesi, Çaybaşı Mahallesi,
İnönü Mahallesi, Kalender Mahallesi, Konuksever Mahallesi, Mustafa
Kemal Mahallesi, Serhat Mahallesi, Burmadere Köyü, Eskikılıç Köyü,
İkizdere Köyü, Otağlı Köyü, Seyitören Köyü, Tepeköy, Dereköy ile,
Hanak İlçesi Alaçam Mahallesi, Atalar Mahallesi, Avcılar Mahallesi,
Selamverdi Mahallesi, Altınemek Köyü, Aşağıaydere Köyü, Baştoklu
Köyü, Binbaşak Köyü, Börk Köyü, Çat Köyü, Çavdarlı Köyü, Çayağzı Köyü
Çiçeklidağ Köyü, Çimliçayır Köyü, Güneşgören Köyü, İncedere Köyü,
Karakale Köyü, Koyunpınarı Köyü, Sazlıçayır Köyü, Serinkuyu Köyü,
Sevimli Köyü, Sulakçayır Köyü, Yamaçyolu Köyü, Yamçılı Köyü, Yukarıaydere
Köyü, Yünbüken Köyü, Ortakent Beldesi, Ortakent Beldesi Arıkonak
Mahallesi, Dilekdere Mahallesi,
Geç Mahallesi, Oğuzyolu Mahallesinde şu ana kadar yol ve su konusunda
hangi çalışmalar yapılmıştır? Yapılan çalışmalar ne aşamadadır? BAŞKAN – Soruları
cevaplandırmak üzere İçişleri Bakanı Sayın Beşir Atalay. Buyurun Sayın
Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz elli
dakikadır. İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önce
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Önce Sayın
Ensar Öğüt’ün Ardahan’ın köyleri için ayrı ayrı verdiği
6/29 -6/65;6/90- 6/135 no’lu 83 adet sözlü soru önergesine cevap vermek
üzere söz almış bulunuyorum. Bunlara, genel manada, bu vesileyle
hem KÖYDES projemizin bir değerlendirmesi hem de özellikle Ardahan
ilimizde KÖYDES, BELDES ve aynı zamanda il özel idaresi çalışmalarıyla
gerçekleştirilen, özellikle, öncelikle su ve yol başta olmak üzere
köy altyapı projeleri ve sonra da burada, sorularda söz konusu edilen
beldelerin ve mahallelerin altyapı projeleriyle ilgili bilgi sunacağım.
59’uncu Hükûmetimizin
döneminde özellikle köylerimizde ve beldelerimizdeki altyapı
çalışmalarına verdiğimiz önem bilinmektedir. İlk defa, ismini de
KÖYDES koyarak, 2005 yılında, sadece köylerimizin altyapısını geliştirmeyi,
eksikleri gidermeyi hedefleyen bir uygulama başlattık. Bu özgün
bir projeydi. Sınırları iyi belirlenmiş, takvimi iyi belirlenmiş,
hedefi iyi belirlenmiş, kaynağı da sadece bu hedefe dönük olarak
ayrılmış bir projeydi ve biz bunu 2005, 2006 ve 2007 yıllarında uyguladık,
halen de devam ediyoruz ve bunun uygulamasından da gerçekten çok verimli
sonuçlar aldık. Tabii, burada
bütün ayrıntıları değil ama, izninizle, şöyle, çok genel hatlarıyla
bu projenin özelliklerini, ayırdığımız kaynağı ve elde ettiğimiz
sonuçları sizlerle paylaşmak istiyorum. Burada, öncelikli
hedef, 2005 yılında başlandığında, susuz ve suyu yetersiz köylere
sağlıklı ve yeterli içme suyu götürülmesi, köy yollarının standardının
yükseltilmesi ana hedef olarak alınmıştır. Köy yollarının standardının
yükseltilmesinin yolu da, toplam yol ağı içinde asfalt oranının artırılması,
birinci derecede öncelikli yol ağının stabilize ve asfalt kaplanması,
ham ve tesviye yolların stabilize kaplanmasıyla mümkün olabilecekti.
KÖYDES projesi,
Yüksek Planlama Kurulunun ilke kararları doğrultusunda, Bakanlığım
koordinesinde Maliye Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı ve
taşradaki vali, vali yardımcısı, kaymakam, köy muhtarları ve halkın
iş birliğiyle gerçekleştirilmiştir. Bu, projenin özgün bir tarafıdır.
Kaynaklar doğrudan ilçelere, kaymakamların başkanı olduğu, üyelerinin
muhtarlar ve il genel meclisi üyelerinden oluştuğu köylere hizmet
götürme birliklerine aktarılmıştır. Valiler, genel
gözetim ve denetim yetkilerini kullanmışlardır. Taşradaki kamu
kurum ve kuruluşlarında çalışan mühendis, teknisyen ve diğer görevliler
de burada önemli rol oynamışlardır. Yani bir anlamda, yerel yönetimleri
harekete geçirerek, yerel yönetimlerin tamamının katkısını alarak
bu hizmetler yürütülmüştür. Özellikle ilçe kaymakamlarımıza, il
genel meclisi üyelerine, muhtarlara burada önemli bir inisiyatif
sağlanmıştır ve onlar da bundan gerçekten çok memnun olmuşlardır. Geldiğimiz noktada,
projenin başlangıcından bugüne kadar, 2005, 2006, 2007 yılları genel
bütçe imkânlarından, 2005 yılında 200 milyon YTL, 2006 yılında 2 milyar
YTL, 2007 yılında 2 milyar YTL olmak üzere toplam 4,2 milyar YTL ödenek
ayrılmış ve bu gönderilmiştir. Genellikle ihale
yöntemiyle, bazen imece usulüyle, bazen emanet usulüyle işler yürütülmüştür,
yürütülmektedir. Bu arada, İçişleri Bakanlığı olarak, yapılan işleri
mahallinde görmek, aksayan hususları tespit etmek, çözüm önerileri
üretmek, Bakanlığımıza intikal eden şikâyetleri değerlendirmek
üzere mülkiye müfettişleri görevlendirilmiş; Türkiye genelinde,
KÖYDES projeleriyle ilgili şu ana kadar alınan sonuçların hepsini
de ciddi şekilde değerlendirmişlerdir, rapor etmişlerdir. Bu gayretin ve
ortak çalışma anlayışının sonucunda, 2005, 2006 ve 2007 yıllarında,
1/10/2007 itibarıyla, Türkiye genelinde, köy yolları sektöründe
38.613 kilometre stabilize yol, 45.770 kilometre asfalt yol, 1.029 kilometre
ham yol, 651 kilometre beton yol, 13.773 adet menfez, 492 adet köprü yapımı
gerçekleştirilmiştir. İçme suyu sektöründe
ise susuz 2.614 köy ve bağlantısına şebekeli içme suyu tesis edilmiş,
13 bin 935 köy ve bağlısının mevcut içme suyu tesisi geliştirilmiş
ve yenilenmiştir. Dolayısıyla, yeni tesis, tesis geliştirme ve bakım
onarım olmak üzere toplam 16 bin 549 köy ve bağlısına içme suyu yatırımları
yapılmıştır. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1 Ekim 2007 tarihi itibarıyla ülke genelinde -sadece
BELDES’in rakamlarını vereceğim- BELDES projesi kapsamında ise
yol sektöründe programa alınan 3.171 adet iş ile 1.233 kilometre asfalt,
1.384 kilometre stabilize, 218 kilometre beton yol, 169 adet menfez,
63 köprü yapılmış veya onarılmıştır. İçme suyu sektöründe ise 838
adet iş proje kapsamına alınmıştır. KÖYDES projesi
kapsamında, tabii, köylerimizin temel sorunu olarak önümüze çıkan
su ve yol öncelikli olarak gündemimize alınmıştır ve bu üç yılda
-doğrusu, biz bununla övünüyoruz- Türkiye’de, yıllar sonra, ilk defa,
köylerimizin su, içme suyu ve yol problemi özel olarak, bu şekilde değerlendirilmiştir.
Ama, şu geldiğimiz noktada su ve yol konusunda problemler daha azalmıştır.
Fakat, biz Hükûmet olarak KÖYDES’i yine yürüteceğiz. Çünkü, KÖYDES
demek, köy altyapısı demek, nüfusumuzun hâlen büyük bir kesiminin
yaşadığı kırsal kesim demek. Şu anda, su, içme suyu ve yol konusunda
eksik kalanlar tamamlanıyor. Hemen bunun peşinden, 2008 yılında
ele almak ve gündeme almak istediğimiz konu tarımsal sulama alanıdır.
KÖYDES’in çerçevesinde,
Hükûmet olarak, Türkiye genelinde, kırsal kesimde tarımsal sulamayı
-yine özgün bir proje- sınırları çizilmiş, kaynağı ayrılmış bir
şekilde değerlendirmek istiyoruz. Tabii, bu sulama, özellikle yağışların
azaldığı ve kurak bölgelerimizde giderek daha da önem kazanıyor.
Şu anda, 2008’e dönük planlamamız içinde, kırsal kesimde sulama ağırlık
kazanıyor. Diğer yandan,
tabii, kanalizasyon, foseptik çalışmaları, bilindiği gibi, köylerimizde,
bu konuda imkâna sahip olan, daha önce çalışması yapılmış oran düşüktür.
Hem il genel meclisi bütçesi çerçevesinde hem de köylerimizin bazen
kendi imkânlarıyla bu konuda çalışmalar yapılmaktadır. Fakat, biz,
KÖYDES içinde yine bu konuda da bir uygulama yapmayı planlıyoruz.
Üçüncü olarak da, özellikle elektrik altyapısında… Bilindiği gibi,
köylerimizde elektrik altyapısı şu anda yükü kaldırmıyor. Eskimiş,
yıpranmış, özellikle, sadece aydınlatmayı hedef alarak kurulmuş
olan altyapı, bugünkü modern teknolojinin de getirdiği elektriğe
dayalı araçların kullanımıyla, tam manasıyla bir yetersizlik gösteriyor
ve pek çok köyümüzde bu sebeple elektrik sıkıntısı oluyor, sık sık kesilmeler
oluyor, sık sık arızalar oluyor. Biz bunu hemen 2008 yılı içinde başlatmak
üzere, Türkiye genelinde yine değiştirmek istiyoruz. Burada, tabii,
köy elektrik altyapılarının yenilenmesini, belki, ilgili kuruluşların
bütçesi içinde gerçekleştirilecek bir kısmı ama bunu da yine KÖYDES
çalışmasının bir parçası olarak kabul edebiliriz. Bu genel açıklamadan
sonra, Sayın Ensar Öğüt’ün, Ardahan ilimizle ilgili sorduğu soruları,
yine genelleyerek ama sorduğu köylerin ve mahallelerin de ismini
anarak toplu olarak cevaplamak istiyorum. Biz, 2005 yılında,
Ardahan ilimize, 1 milyon 809 bin 200 YTL ödenek tahsis etmişiz, bununla,
11 içme suyu projesi, 13 yol projesi olmak üzere toplam 24 adet proje
planlanmış, bunların 22 adedi tamamlanmış, 2 projede ise gerçekleşme
oranı yüzde 70 civarındadır. Tamamlanan 22 proje ile Ardahan ilimizde,
35 kilometre stabilize yol, 5 adet menfez, 3 adet köprü yapımı gerçekleştirilmiştir.
İçme suyunda ise susuz 7 köy ve bağlısına şebekeli içme suyu tesisi
yapılarak hizmete açılmıştır. 2006 yılında, Ardahan ilimize, 18
milyon 720 bin 724 YTL KÖYDES’ten ödenek tahsis edilmiştir. Bu ödenek
ile 20 içme suyu projesi, 64 yol projesi, 3 kanalizasyon ve 11 sulama
projesi olmak üzere toplam 98 adet proje tamamlanmış bulunmaktadır.
Bu projelerle 412 kilometre stabilize köy yolu, 32 kilometre asfalt
yol, 5 adet menfez, 4 adet köprü yapımı gerçekleştirilmiştir. İçme suyu sektöründe
ise susuz 15 köy ve bağlısına şebekeli içme suyu tesisi yapılarak
6.150 vatandaşımıza sağlıklı ve yeterli içme suyu hizmeti götürülmüştür.
2007 yılında, Ardahan iline tahsis edilen ödenek miktarı, 17 milyon
271 bin YTL’dir. Bu ödenekle, bugüne kadar, il genelinde, 35 içme suyu
projesi ve 56 yol projesi olmak üzere toplam 91 adet proje planlanmış;
bunların, 01.10.2007 tarihi itibarıyla 28 adedi tamamlanmıştır. 13
projede ise gerçekleşme oranı yüzde 70’in üzerindedir, 36 proje devam
etmektedir, 7 proje ihale aşamasındadır, 7 proje de henüz başlanmamış
durumdadır. Tamamlanan 28 projeyle, 81 kilometre stabilize yol,
75 kilometre asfalt yol, 2 adet köprü yapımı gerçekleştirilmiştir.
Netice olarak
2005, 2006, 2007 yıllarını birlikte değerlendirdiğimizde, Ardahan
ilimizde, KÖYDES projesi kapsamında tahsis edilen 37 milyon 800 bin
924 YTL ödenek ile 213 adet proje planlanmış ve bu projelerden 145 tanesi
tamamlanmıştır, 18 tanesi yüzde 70’in üzerinde gerçekleşmiştir, 36
proje devam etmektedir, 7 proje ihale aşamasındadır, 7 projeye de
henüz başlanamamıştır. Bu 123 projeyle, toplam olarak 528 kilometre
stabilize yol, 107 kilometre asfalt yol yapılmıştır Ardahan ilimizin
köylerinde. 9 adet köprü, 10 adet menfez yapımı gerçekleştirilmiştir.
Ayrıca, toplam olarak 29 köy ve bağlısına şebekeli içme suyu tesisi
yapılmış ve tamamlanmıştır ve tabii, şunu da ilave etmek istiyorum
izninizle: İl Özel İdaresi bütçesinden de ayrıca, Ardahan ilimizde,
köylerimize yine su ve yol olmak üzere ciddi yatırımlar yapılmıştır.
Bu çerçevede anabileceğim hususlar şunlardır: 24 içme suyu projesi,
9 içme suyu onarımı, 13 sondaj çalışması, 149 kilometre stabilize
yol, 71 kilometre yol onarımı, 105 kilometre malzemeli yol bakımı,
5 köprü onarımı, 4 menfez yapımı, 2 köy kanalizasyonu tesisi de bu
şekilde gerçekleştirilmiştir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayın Ensar Öğüt’ün, tek tek isimlendirerek
önerge hâline getirdiği köylerle ilgili olarak da köy isimlerini
zikrederek cevap vermek istiyorum: Ardahan ilimizde Merkez ilçe
dâhil, Çıldır, Damal, Göle, Hanak ve Posof ilçelerine bağlı 9 belediye,
41 mahalle ve 224 köy olmak üzere toplam 277 birim bulunmaktadır. Önergede ismi
zikredilen Damal ve Hanak ilçelerine bağlı Baştoklu, Binbaşak,
Börk, Çayağzı, Güneşgören, Karakale, Sazlıçayır, Serinkuyu, Sevimli,
Sulakçayır, Yamaçyolu, Yamçılı, Yünbüken, İkizdere, Eskikılıç,
Otağlı ve Seyitören köylerinin yol ve su sorunları KÖYDES projesi
kapsamında tamamen çözülmüştür. Yine, aynı ilçelere
bağlı Burmadere, Dereköy, Tepeköy, Altınemek, Çat, Çavdarlı, Çiçeklidağ,
Çimliçayır, İncedere, Koyunpınarı, Aşağıaydere ve Yukarıaydere
köylerinin yol ve su sorunları, KÖYDES projesi kapsamında 2007 yılı
sonuna kadar tamamlanacaktır. Posof ilçesine
bağlı Aşıküzeyir, Aşıkzülali, Baykent, Kolköy köylerinin asfalt çalışmaları
hâlen devam etmektedir. Baykent köyünün
içme suyu çalışması bitmiştir. Alabalık, Akballı,
Alköy, Doğrular, Erim, Günbatan, Günlüce, Gönülaçan, Savaşır, Sarıçiçek,
Yeniköy ve Yurbekler köylerinin stabilize çalışmaları tamamlanmıştır. Arılı, Armutveren,
Balgöze, İncedere, Kalkankaya, Kayınlı, Sarıdarı, Savaşır, Sütoluk,
Taşkıran, Türkgözü, Yaylaaltı köylerinin stabilize çalışması
ise devam etmektedir. Damal, Hanak,
Ortakent belediyelerine bağlı 17 mahalleden Çaybaşı, Konuksever,
Serhat, Atalar, Ortakent, Arıkonak, Dilekdere, Geç ve Oğuzyolu olmak
üzere 9 mahallenin yol ve su problemleri çözülmüştür. Yine, aynı belediyelere
bağlı Ata, Cumhuriyet, İnönü, Kalender, Mustafa Kemal, Avcılar ve
Alaçam olmak üzere 8 mahallenin yol ve su problemlerinin çözüm çalışmaları
ilgili belediyelerce yürütülmektedir. Stabilize çalışması
biten ve devam eden köylerle ilgili olarak, gelecek sezonda, iklim
şartları müsait olduğunda, asfalt çalışmaları da yapılacaktır. Ben, Ardahan
iliyle ilgili, köyleriyle ilgili ve burada, sorularda ismi geçen
mahallelerle ilgili bu bilgileri toplu olarak sunmuş oluyorum ama
Sayın Milletvekilimiz arzu ederse, bu konularda, tek tek kendisine,
yine, biz, daha detaylı açıklama da vermeye hazırız. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru’nun
(6/87) sayılı sözlü soru önergesiyle ilgili olarak açıklamamı; Tokat
il, ilçe ve köylerinde 2006 ve 2007 yıllarında KÖYDES projesi kapsamında
uygulanan projeler ve yatırım tutarlarıyla, gerçekleşme durumuna
ilişkin bilgileri size sunuyorum: Biz, Tokat ilimize
2006 yılında 25 milyon 573 bin 462 YTL ödenek tahsis etmişiz. Bu ödenekle
merkez ve ilçelere bağlı köylerimizde toplam olarak 174 içme suyu
projesi, 146 yol projesi, 6 kanalizasyon projesi olmak üzere toplam
326 adet proje planlanmış ve bunların 321 adedi tamamlanmıştır. 5 projede
ise gerçekleşme oranı yüzde 70 civarındadır. Toplam 326 adet
proje planlanmış, 321 adedi tamamlanmıştır. Biraz önce ifade ettiğim
gibi, sadece 5 proje de henüz devam etmektedir. Tamamlanan bu 321
proje kapsamında 148 kilometre stabilize yol, 267 kilometre asfalt
yol, 74 adet menfez yapımı gerçekleştirilmiştir. İçme suyu sektöründe
ise, susuz 12 köy ve bağlısına şebekeli içme suyu tesisi yapılmış,
161 köy ve bağlısının mevcut içme suyu tesisi geliştirilmiş ve yenilenmiştir.
2006 yılında yeni tesis, tesis geliştirme ve bakım onarım şeklindeki
içme suyu yatırımlarının yapıldığı toplam 173 köy ve bağlısında
yaşayan yaklaşık 69.107 vatandaşımıza sağlıklı ve yeterli içme suyu
hizmeti götürülmüştür. 2007 yılı ile ilgili
olarak da kısaca şu rakamları veriyorum: Tokat ilimizde 2007 yılında
23 milyon 800 bin YTL ödenek tahsis ettik. Bu ödenekle, merkez ve ilçelere
bağlı köylerimizde 140 içme suyu projesi, 46 yol projesi planlanmıştır.
İkisinin toplamı, toplam olarak 186 adet proje planlanmış; bunların,
yine 01/10/2007 tarihi itibarıyla 158 adedi tamamlanmış, 1 proje yüzde
70 oranında gerçekleşme durumunda, 19 proje daha düşük gerçekleşmelerle
devam etmekte, 8 projeye ise henüz başlanamamış durumdadır. Tamamlanan 158
proje ile 246 kilometre stabilize yol, 456 kilometre asfalt yol, 1
adet köprü, 105 adet menfez yapımı gerçekleştirilmiştir. İçme suyu
sektöründe ise susuz 33 köy ve bağlısına şebekeli içme suyu tesisi
yaptırılmıştır. 52 köy ve bağlısının mevcut içme suyu tesisi geliştirilmiş ve yenilenmiştir. 2007 yılında,
yeni tesis, tesis geliştirme ve bakım onarım şeklindeki içme suyu
yatırımlarının yapıldığı toplam 85 köy ve bağlısında yaşayan
42.032 vatandaşımıza sağlıklı ve yeterli içme suyu hizmeti götürülmüştür.
2006 ve 2007 yılları
birlikte değerlendirildiğinde, KÖYDES projesi kapsamında Tokat
ilimize toplam tahsis yaklaşık 50 milyon YTL’dir. 512 adet proje planlanmış,
bunların 479’u tamamlanmıştır, 6’sı yüzde 70’in üzerinde gerçekleşmiştir,
19 proje devam etmektedir, 8 projeye ise henüz başlanmamıştır. Başlanmayan
bu projeler, ihale tenzilatlarından kalan ödeneklerle programa
ilave olarak yeni alınan işlerdir ve tamamlanan toplam bu 479 projeyle
de 394 kilometre stabilize yol -Tokat ilimizin köylerinde- 723 kilometre
asfalt yol, 1 adet köprü, 179 adet menfez tamamlanmıştır. İçme suyu sektöründe
ise 45 köy ve bağlısına şebekeli içme suyu tesisi yapılmış, 213 köy
ve bağlısının mevcut içme suyu tesisi geliştirilmiş ve yenilenmiştir.
Yine aynı dönemde, yeni tesis, tesis geliştirme ve bakım onarım şeklindeki
içme suyu yatırımlarının yapıldığı toplam 258 köyümüz mevcuttur.
Genel olarak,
Tokat ilimizle ilgili, KÖYDES’le 2006-2007 yılında gerçekleştirilen
projeler bunlar, ayırdığımız kaynak bu. Tabii, 2007 yılı henüz tamamlanmadı.
KÖYDES’le bizim esas hedefimiz -bütün illerimiz için bunu söylüyorum,
esas hedefimiz- önemli oranda yolsuz köy, susuz köy kalmayacak. Hedefimiz
buydu ve buraya ayırdığımız ödeneklerde hiç kısıntı yapmadık. Şu
anda 2007’nin son ödemeleri de yapılıyor, burada bir aksama olmayacak
ve biz bu hedefimizi inşallah tutturacağız ve önümüzdeki yıllarda
da bu somut çerçeveli projelendirme çerçevesinde KÖYDES projemiz
devam edecek. Tekrar, şunu da
ifade etmek istiyorum: Doğrusu, KÖYDES’le en önemli boyutlardan
birisi, yerel yöneticilerimizin, il genel meclisi üyelerimizin,
muhtarlarımızın ve bizzat o köylerde yaşayan vatandaşlarımızın
da burada rol alması, katılması ve el birliğiyle bunların yürütülmesidir,
yani yerelde yürüyen bir çalışmadır. Biz de bunun denetlemesini
yapıyoruz ve bunu başarıyla yürüttüğümüze inanıyorum. Hükûmetimiz döneminde,
gerçekten, tabii, kırsal kesime bizim planladığımız, götürdüğümüz,
götüreceğimiz, şimdi, yeni projelerimiz var kırsal kalkınmayla
ilgili, oradaki özellikle iş hayatını geliştirmeyle ilgili, ekonomik
hayata dönük, tarım kesimine dönük. Ama altyapı, tabii kırsal kesimde,
değerli milletvekilleri, en önemli hususlardan birisi. Biz şöyle
diyoruz: Ülkemizin hiçbir köşesinde hiçbir mahrumiyet olmayacak.
KÖYDES’teki bizim hedefimiz o. Kentlerimizde vatandaşlarımız
hangi imkândan faydalanıyorsa köylerimizde de bundan faydalanacak
ve bu, ülkemizin her köşesinde böyle olacak. Bölgesel farklılıklar
da burada olmayacak. Köylerimizdeki hayatın standardını yükseltmede,
takdir edersiniz, yol, su, elektrik, kanalizasyon en temel boyutlardır
ve bunlar tabii çevre unsurunu da en çok etkileyen hususlardır ve
köyde yaşamayı en fazla rahat hâle getiren unsurlardır. KÖYDES’le
ilgili bizim çalışmalarımız aynı şekilde, aynı ciddiyetle devam
edecek. İfade ettiğim gibi tarımsal sulama, kanalizasyon ve köy
elektrik altyapısı, bizim KÖYDES çerçevesinde önümüzdeki dönemde
gündemimizde olan boyutlardır. Ben, bu vesileyle,
tekrar, soru soranlara, bu açıklamaları yapma imkânı verdikleri
için teşekkür ediyorum değerli milletvekillerimize ve hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Atalay. Sayın milletvekilleri,
sözlü sorulara ayrılan süre henüz dolmadığı için sözlü soruların
görüşülmesine devam edeceğiz. On beş dakikamız var, sözlü sorulara
devam ediyoruz. Söz isteyen var
mı? Buyurun Sayın
Doğru. REŞAT DOĞRU (Tokat)
– Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana bir şeyler söylemek istiyorum.
Tokat iliyle ilgili
olarak, yaklaşık olarak 50 milyonun üzerinde para harcandığını ifade
ettiler. Teşekkür ediyoruz, yalnız özellikle Tokat’ın bazı köy yolları
vardır ki oralarda kasislerden ve çukurlardan arabaların bile geçmediği
bazı yerler vardır. Örnek olarak vermem gerekirse, Erbaa ilçesi Kale
köyü ile Gökal arasındaki yol daha önceki dönemde yapılmıştır. Ancak,
şu anda oradan arabaların bile rahat bir şekilde geçmesi çok zordur.
Önümüzde kış mevsimi olduğu için, bununla ilgili nasıl bir çalışma
yapılabilir? Bunun dışında,
Reşadiye ilçesinde bilhassa Almus ilçesinin Gümeleönü ile Çamköy
ve Sazak bölgesi üzerindeki yolda da çok büyük oranda çukurluklar
ve kasisler vardır. Bu noktalara da KÖYDES’ten destekler beklemekte
olduğumuzu ifade etmek istiyorum
ve kendilerine teşekkür etmek istiyorum. BAŞKAN – Sayın
Bakanım, cevap verecek misiniz? İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Ankara) – Vereyim efendim. BAŞKAN – Kürsüye
buyurun isterseniz efendim, rahat konuşursunuz. İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tekrar
sizleri saygıyla selamlıyorum. Tokat Milletvekilimiz Sayın Doğru’ya
teşekkür ediyorum. Bunları, biz
kendisiyle de görüşerek, o derece önem arz eden hususlar varsa, memnuniyetle
tekrar değerlendirelim ve KÖYDES veya İl Özel İdaresi çerçevesinde
o köylerimizin sorunlarını, kış girmeden özellikle ulaşımın o en
zor göründüğü bölümü ben de hemen inceleteyim ve çözelim. Teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum.
(AK Parti ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Bakanım. Sözlü sorulara
devam ediyoruz sayın milletvekilleri. 99.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, okul servislerinin
denetimine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/85) BAŞKAN – Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan var mı? Yok. Soru ertelenmiştir.
100.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Tuzla
Gemi Tersanesinde çalışan işçilere ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/86) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan var mı? Yok. Soru ertelenmiştir.
101.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
Malatya’da yapımı süren barajlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
sözlü soru önergesi (6/88) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan var mı? Yok. Soru ertelenmiştir.
102.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
Malatya’daki bölünmüş yol çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından
sözlü soru önergesi (6/89) BAŞKAN – Soruyu
cevaplandıracak Bakan?.. Yok. Soru önergesi
ertelenmiştir. 103 - Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Antalya
Büyükşehir Belediyesinin 100. Yıl Spor Komp- leksi ihalesine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/136) BAŞKAN – Soruyu
cevaplandıracak Bakan?.. Yok. Soru ertelenmiştir.
104- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Side’deki
anıt mezar ve çevresinin bakımına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/137) BAŞKAN – Soruyu
cevaplandıracak Bakan?.. Yok. Soru ertelenmiştir.
105.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, şaraptaki
vergilendirmenin üzüm üretimine etkisine ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/138) BAŞKAN – Soruyu
cevaplandıracak Bakan?.. Yok. Soru ertelenmiştir.
106.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, bir karakolun
konumuna ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/139) ve İçişleri
Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı BAŞKAN – Soruyu
cevaplandıracak Bakan?.. İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Ankara) – Cevaplandırayım Sayın Başkan. BAŞKAN – Soruyu
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla Sayın Başbakan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz
ederim. 18.09.2007 Kamer
Genç Tunceli Tunceli-Ovacık
İlçesine bağlı Yeşilyazı Nahiyesinin karakolu nahiyenin tam ortasında
bulunmakta ve bir tarafında bölge yatılı okulu, diğer üç tarafında
ise köy evleri ve kahve bulunmaktadır. Yakın bir tarihte karakola
yapılan taciz ateşi sonucu bazı köy evlerinin de tarandığı ancak
şans eseri herhangi bir ölüm ve yaralanma olayının olmadığı bilinmektedir.
Mahallinde yapılacak bir incelemede karakolun güvenlikte olmadığı,
herhangi bir saldırıda veya kazaen de olsa silah atışında hem karakolun
hem de çevredeki vatandaşların tehlikeli bir durumla karşı karşıya
kalacakları görülmektedir. 1- Bu nedenle karakolu en kısa zamanda
köyün dışında güvenli bir yere taşınmasını düşünür müsünüz? BAŞKAN – Soruyu
Sayın İçişleri Bakanımız cevaplandıracak. Buyurun Sayın
Bakanım. Süreniz beş dakikadır. İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tekrar saygıyla selamlıyorum. Tunceli bağımsız
milletvekili Sayın Kamer Genç’in Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği
ve Sayın Başbakanımızın da kendileri adına tarafımdan cevaplandırılmasını
tensip ettikleri, Tunceli - Ovacık ilçesine bağlı Yeşilyazı nahiyesindeki
karakolun en kısa zamanda köyün dışında, güvenli bir yere taşınmasının
düşünülüp düşünülmediğine ilişkin sözlü soru önergesi… Bilindiği üzere,
kırsal kesimde iç güvenlik hizmetini sunan jandarmamızın hizmet
gereklerine uygun olarak muhtelif yerlerde karakolları bulunmaktadır.
Bu karakollar, polis bölgelerindeki polis karakolları gibi mülki,
askerî ve adli görevlerini mevzuat çerçevesinde yerine getirmektedir.
Belediye sınırları dışında jandarmamızın, tabii, geniş bir hizmet
ağı vardır. İç güvenlik dediğimizde
değerli milletvekillerimiz, İçişleri Bakanlığına bağlı üç kuruluş
söz konusudur: Birisi Emniyet Genel Müdürlüğü, birisi Jandarma
Genel Komutanlığı, bir diğeri de Sahil Güvenlik Komutanlığımızdır. Sahil Güvenlik
Komutanlığı, sahillerimizle ilgili güvenlikten sorumludur. Jandarmamız,
tabii, belediye sınırları dışındaki kırsal kesimde, geniş bir
alanda, geniş bir örgütlenmeyle hizmetlerini yürütmektedir. Bunun
için de değişik yerlerde, uygun yerlerde karakollar bulunmaktadır.
Sayın Genç’in ifade ettiği Yeşilyazı nahiyesindeki olayı araştırdım
ben, biliyorum, soru önergesinden sonra biraz daha ileri şekilde.
Ama orada, soruda da ifade edildiği gibi, öyle çok üzücü boyutlarda
gelişme yok, inşallah olmasın da. Tabii, karakolların
nerede kurulacağı, özellikle kırsal kesimde önemli bir değerlendirmedir.
Bu karakolların yeri, tabii vatandaşın bunlara ulaşması ve bir karakolun
çevresinde ne kadar alana hizmet götüreceği gibi pek çok diğer unsurlar
da dikkate alınıyor. Tunceli Ovacık
Yeşilyazı Jandarma Karakol Komutanlığının mevcut konuş yeri köy
içerisinde, bütün vatandaşların kolaylıkla ulaşabileceği coğrafi
konumda olması, adli, askerî ve mülki görevlerin etkin olarak yerine
getirilmesine imkân verecek durumdadır. Ancak, mahallî yetkililerce
de gerekli görülmesi hâlinde, -o boyutunu da ifade etmek istiyorum-
köyün uygun bir bölgesinde mevcut hizmetlerin aksatılmaksızın yürütülmesi
açısından daha uygun bir yerin tespit edilmesi hâlinde, önümüzdeki
süreçte karakol hizmet binasının taşınması da değerlendirilebilir.
Yetkililerle de görüşmemizde bu ifade edildi. Biz o konunun üzerindeyiz.
Teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Bakan. KAMER GENÇ (Tunceli)
– Söz istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın
Genç, söz istediniz herhâlde, söz veriyorum. Buyurun. KAMER GENÇ (Tunceli)
– Efendim, çok teşekkür ediyorum. Buradaki amacımız,
ileride çok üzücü olayların meydana gelmemesidir. Karakolun bir
yanında bölge yatılı okulu var, orada 400 öğrenci var, bir yanında
da -her tarafında- kahveler var, evler var. Şimdi, geçenlerde bir
olay olmuş. Tabii akşam vakti, işte, dışarıdaki silahlı örgütler
gelmişler, karakolu taramışlar diye... Oralarda görev yapan güvenlik
görevlisi arkadaşlarımız, haklı olarak, bir tedirginlik içindeler,
çünkü zaman zaman çok değişik saldırılara maruz kalmaktadırlar.
Şimdi, oradaki insanlar da can korkusu taşıyor. Yani, orada görev
yapan güvenlik görevlisi arkadaşlarımız, keyfî bir silah patlatmada
dahi çevreye ateş edebilirler, yani olabilir. Böyle bir ateş etme
aşamasında bir anda öğrencilere de kurşun isabet edebilir. Geçen
günkü olayda da -ben gittim- tam karakolun karşısında, beş altı eve
ateş açılmış. Tam yanında kahvehane var. Şimdi, orada bir tane sarhoş
çıkarsa -yani sarhoş olup olmadığını bilmem de- o da anormal hareket
ettiği zaman, orada görev yapan asker arkadaşlarımız, haklı olarak,
o bölgede zaman zaman yapılan hareketlerden dolayı, can korkusuyla,
tedirginlik içindedir. Yani, en kısa zamanda… Yani, hiçbir zaman
istemiyoruz… Üzücü bir olay olmadan, bir vatandaşın burnu kanamadan,
karakolun oradan ayrılmasında yarar var. Bu, hem köy için hem orada
görev yapan güvenlik mensubu kardeşlerimiz için. Çünkü, bu, ihmale
gelmez bir konudur. Yani, şimdi, bir yerde bir silah atıldı mı, oradaki
güvenlik görevlileri her tarafa ateş ediyor, etmek zorunda. Çünkü,
hangi taraftan saldırının geldiğini bilmediği için, bu ateş açma
sırasında, bir yandan, işte, okula da kurşun isabet edebilir, karşıdaki
evlere de isabet edebilir kurşun ve haksız yere insanlar ölebilir. Ayrıca, art niyetli
birtakım insanlar, örgütler, gelip, köyün içinde karakola da tabii
ki saldırabilirler. Yani, bunun, bir an önce oradan en güvenilir
bir yere taşınmasını istiyoruz. Yani, burada bir niyet taşımıyorum.
Yani, oradaki, hem karakolun güvenliği hem de -orada- köy içindeki
vatandaşların güvenliği yönünden ve o öğrencilerin güvenliği yönünden,
lütfen, Sayın Bakan bunun üzerinde hassasiyetle dursun. İnşallah
-olmaz da- bir olay olmadan onun oradan taşınmasını istiyorum. Saygılar sunuyorum
efendim. BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Genç. Soru önergeleri
cevaplandırılmıştır. Sayın milletvekilleri,
gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler” kısmına geçiyoruz. 1’inci sırada
yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Litvanya Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Savunma Sanayii İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlayacağız. VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ 1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Litvanya
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayii İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/278) (S. Sayısı: 19) BAŞKAN – Komisyon?
Burada. Hükûmet? Ertelenmiştir,
Hükûmet ve Komisyon yok. KAMER GENÇ (Tunceli)
– Komisyon var Sayın Başkan, Hükûmet yok. Bir defa erteleyebilirsiniz,
ikinci defa erteleyemezsiniz. BAŞKAN – 2’nci
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu
Hükümeti Arasında Savunma Sanayii Alanında İkili İş Birliği Süresince
Mübadele Edilen veya Oluşturulan Gizlilik Dereceli Bilgi ve Malzemelerin
Karşılıklı Korunması Anlaşmasının Onay-lanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız. 2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu
Hükümeti Arasında Savunma Sanayii Alanında İkili İş Birliği Süresince
Mübadele Edilen veya Oluşturulan Gizlilik Dereceli Bilgi ve Malzemelerin
Karşılıklı Korunması Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/283) (S. Sayısı:
21) BAŞKAN – Komisyon?
Yok. Hükûmet? Yok. Ertelenmiştir. 3’üncü sırada
yer alan, 8.5.2007 Tarihli ve 5654 Sayılı Nükleer Güç Santrallarının
Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışına İlişkin Kanun ve Anayasanın
89 uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cum-hurbaşkanınca Bir Daha
Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlayacağız. 3.- 8.5.2007 Tarihli ve 5654 Sayılı Nükleer Güç Santrallarının
Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışına İlişkin Kanun ve Cumhurbaşkanınca
Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/26)
(S.Sayısı: 45) (x) BAŞKAN – Komisyon?
Burada. Hükûmet? Burada. Komisyon raporu
45 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır. (x) 45 S. Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir. 5654 sayılı Kanunun ilk görüşmeleri 8/5/2007 tarihli
103’üncü Birleşimde yapılmıştır. Sayın milletvekilleri,
8/5/2007 Tarihli ve 5654 Sayılı Nükleer Güç Santrallarının Kurulması
ve İşletilmesi ile Enerji Satışına İlişkin Kanun’un 5, 6 ve 7’nci
maddesi, Cumhurbaşkanınca uygun bulunmayarak, bir daha görüşülmek
üzere, bu hususta gösterilen gerekçeyle birlikte, Başkanlığımıza
geri gönderilmiştir. Anayasa’nın 89’uncu maddesinin ikinci fıkrasında
“Cumhurbaşkanınca kısmen uygun bulunmama durumunda,Türkiye Büyük
Millet Meclisi sadece uygun bulunmayan maddeleri görüşebilir.” İç Tüzük’ün
81’inci maddesinin son fıkrasındaysa “Cumhurbaşkanınca yayımlanması
kısmen uygun bulunmayan ve bir daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük
Millet Meclisine geri gönderilen kanunların sadece uygun bulunmayan
maddelerinin görüşülmesine kanunun görüşmelerine başlamadan
önce Genel Kurulca görüşmesiz karar verilebilir. Bu durumda, sadece
uygun bulunmayan maddelerle ilgili görüşme açılır. Kanunun tümünün
oylaması her halde yapılır” hükümleri yer almaktadır. Bu hükümlere
göre, geri gönderilen kanunun tümünün veya sadece Cumhurbaşkanınca
uygun bulunmayan maddelerinin görüşülmesi Genel Kurulun kararına
bağlıdır. Esas komisyon
olan Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu tarafından Kanun’un tümü görüşülmüştür. Bu nedenle, Kanun’un
tümünün görüşülmesini Genel Kurulun onayına sunuyorum: Kabul
edenler… KAMER GENÇ (Tunceli)
– Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Karar
yeter sayısını arayacağız. Kabul etmeyenler…
Efendim, iki kâtibin de beyanlarına göre karar yeter sayısı vardır,
kabul edilmiştir. Kanun’un tümünün
görüşmeleri kabul edilmiştir. Şimdi, Kanun’un
tümü üzerindeki görüşmelere başlıyoruz. Kanun’un tümü
üzerinde söz isteyen Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekili
Tacidar Seyhan, Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili
Oktay Vural, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili
Mücahit Fındıklı. Şahısları adına Taner Yıldız, Kayseri; Hasan Anğı,
Konya; Recai Birgün, İzmir; Tacidar Seyhan, Adana; Hüsnü Ordu, Kütahya;
Ufuk Uras, İstanbul milletvekilleri. Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Tacidar Seyhan. Buyurun Sayın
Seyhan. Sayın Seyhan konuşma
süreniz yirmi dakikadır. CHP GRUBU ADINA
TACİDAR SEYHAN (Adana) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Öncelikle tüm milletvekili arkadaşlarımdan
bir ricam var: Bu Kanun çok konuşuldu ama o kadar birbirine girdirerek
bu işi konuşmaya başladık ki, o kadar fazla bilgi kirliliği oluştu
ki neyin nereye ait olduğunu anlamadık. Birincisi, kanun ayrı bir
şey, nükleer enerji ayrı bir şey. Önce kanunu bir konuşalım. Bakın, bu Kanun
şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisine geldiğinde tümünün görüşülmesi
oylandı. Oysaki bu Kanun’un sadece üç maddesi Cumhurbaşkanlığından
geri döndü. Kanun o kadar hazırlıksız önümüze getirildi ki -bir önceki
dönemden bahsediyorum- bu Hükûmet o kadar “al götür” mantığıyla bu
işi propaganda malzemesi yaparak Meclis gündemine taşıdı ki şimdi
onun sıkıntılarını çekiyoruz. Sayın Bakan, Kanun ilk Meclise geldiğinde,
hatırlayacaktır, içinde Afşin’deki kömürde C ve D santralleriyle ilgili madde de yoktu,
geçici 2 yoktu. Komisyonda görüşülürken iki madde eklendi. Hadi
onu bir kenara koyuyoruz. Komisyonda, çok ciddi önergeler geldi, Kanun’un
mantığını, mantalitesini, işleyişini ilgilendiren çok ciddi
önergeler. Bunu da, iktidar partisi, hızlı görüşerek, sadece önerge
sahiplerine söz vererek, oradan geçirdi, Genel Kurula geldi ve Cumhurbaşkanlığından
bu Kanun geri döndü. O zamanki uyarılarımızın hiçbirini dikkate
almadı bu Hükûmet. Üç madde geri döndü
arkadaşlar. Üç madde geri döndükten sonra, komisyona alındı. Komisyonda,
dönen üç madde değil, hemen hemen Kanun’un tamamı üzerinde ciddi
değişiklikler yapıldı, hem yürütmeyle ilgili değişiklikler yapıldı
hem uygulamayla ilgili değişiklikler yapıldı hem de ihalenin şartları
ve kuralları hakkında ciddi değişiklikler yapıldı. İktidarın savı
şu: “Anladık, zaman kaybına ne gerek var, eksik olduğunu biliyoruz,
düzeltiverelim.” Dört yıldır getireceğiz dediğiniz Nükleer Enerji
Kanunu’nda, eğer, siz, eksikliğinizi geri gönderme sonrasında üç
günde anladıysanız oturup düşünmeniz lazım. Bunun sonrasında
Genel Kurula bir daha indi. Araya seçim girdi, seçim girdikten sonra,
komisyona bu Kanun geri çekildi. Dediler ki komisyonda: “Biz, yeni
arkadaşlarımızı bilgilendirmek için bunun tamamını yeniden görüşelim.
Sadece bilgilendirmek istiyoruz.” Ben de, kendilerine, bu, bir bilgilendirme
için açılım değil, siz, mutlaka eksikliğini fark ettiniz, önergelerle,
yeni düzeltmelerle bize geleceksiniz dedim. “Hayır” dendi ama arkasından,
10’un üzerinde önerge yeniden bu Kanun’a eklendi. Hepsi, Yasa’nın
genel mantığıyla, mantalitesiyle, yürütmesiyle ilgili maddeler.
Sayın Bakan diyor
ki: “Kaybedecek vaktimiz yok.” Diğer taraftan, diyoruz ki, neden bu
kurulacak nükleer santrallerin kapasitesini açıklamıyorsunuz?
“Ona da acelemiz yok.” diyor. Burada bir ironi yok mu? Burada bir çifte
standart yok mu? Bu kadar keyfiyet olur mu değerli arkadaşlar? Siz, üç
madde geri döndükten sonra yirminin üzerinde değişiklik yapmış olmayı,
önceki hazırlığınızın yeterli olmaması dışında, nasıl açıklıyorsunuz?
Elbette, eksik varsa düzeltelim. Muhtemelen bugün de düzeltme yapabilirsiniz.
Zaten benim dileğim yapmanız. Kanun’u bu hâliyle çıkaracaksanız
işletemeyeceksiniz. Eğer bu kadar gün eksikliğinizi görmediyseniz,
bundan sonra bu Meclisi nükleer enerjiden dolayı çok meşgul edeceksiniz. Geliyorum şimdi
Kanun’un mantığına. Değerli arkadaşlar, Kanun’u incelersek bu
bir nükleer enerji kanunu değil, bu bir nükleer santral kanunu, hatta,
nükleer ihale kanunu bu. Bunu birbirinden ayırmak lazım. Her zaman
popülist yaklaşımlarla “sağlıkta nükleer enerji kullanılıyor, on
binlerce ruhsat verdik” dediğiniz konuyla getirdiğiniz santral
teklifinin hiçbir alakası yok. Ne olursunuz, bunu popülist siyasi
yaklaşımlara alet etmeyin. Onunla bunun alakası yok. Nükleer teknolojinin
ar-ge’sini, geliştirmesini oylayacaksanız, getirecekseniz Cumhuriyet
Halk Partisi olarak biz varız, gelin birlikte çalışalım. İnsan yaşamını
kolaylaştırıcı ne varsa onun için birlikte çalışalım. Üniversitelerimizi
ve şu ana kadar Küçükçekmece’de kurulmuş olan birimimizi, TAEK’i
çalıştıralım diyorsanız birlikte çalışalım, ama bize, burada nükleer
enerji ihale kanununu oylatmayın. Yapmayın bunu! Dünyanın hiçbir
yerinde bir ihale kanunu bu şekilde geçmemiştir. Değerli arkadaşlar,
bakın, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu var bunları denetleyen. Sınırda
radyasyonu denetliyor, bir sürü alet koydu. Elbette orada uzman arkadaşlarımız
da var. Daha nükleer enerji konusunda bir eğitim kurumu ve bir eğitim
kanunu yok. Nükleer enerjide, hiçbir zaman, dünyanın hiçbir yerinde
uygulayıcı kurumla denetleyici kurum aynı değil. Bunların hepsi
TAEK’e yüklenmiş. Bu çelişkiyi nasıl ortadan kaldıracaksınız?
Bakanın ona da cevabı var: “Canım ne acele ediyorsunuz, bu kanunu çıkaralım,
hemen arkasından denetleme kurumu kanununu getiriyoruz, onun arkasından
da eğitim kurumu kanununu getiriyoruz.” Gülerler insana. Altı ay
önce de bunu söylüyordunuz. Niye getirmediniz beraber görüşelim?
Çünkü hazırlık yok. Çünkü ne yapacağını bilmiyorlar. Zaten bilselerdi,
yirmiye yakın önergelerle üç maddelik geri dönmeden sonra değişiklik
yapmazlardı. Neresinden tutsam bu Kanun’u elimde kalıyor değerli
arkadaşlar. Şimdi, gelelim
gerekliliğine. Sayın Bakan şunun arkasına sığınıyor: 1979’da sizin
Genel Başkanınız “Artık, nükleer enerjiyle Türkiye’nin tanışması
lazım.” demişti. Doğru. Sizin tarih bilginiz varsa o tarihte enerjinin
üretimine de bakmalıydınız. Türkiye’de yerli enerjinin üretimine
bakarım, Türkiye’deki koşullarda bakarım, nükleer santral kararını
yerli kaynaklar-ithal kaynaklar dengesini kurduktan sonra gündeme
alırım. Ama o gün de söylenen bugün de söylenen aynıdır. Biz, nükleer
teknolojinin ve nükleer enerjinin geliştirilmesini istiyoruz.
Ama Nükleer Santral Kanunu’nun bugün için Türkiye’ye dayatılmasını
uygun ve gerekli bulmuyoruz. İkisi arasındaki ayrımı doğru yapmak
lazım. Bizim kanaatimiz budur. Böylesine her tarafı dökülen bir
kanunu bize niye onaylatacaksınız? Bakın, kömürde oraya 1.000 megavat
koydunuz, Sayın Bakan, niye nükleer enerjide koyamıyorsunuz? Bu Kanun çıkarsa
endişemizi size söyleyeyim ve olacağı: Şirketler öyle başınıza
üşüşecek ki, bu ülkeyi küçük küçük nükleer santrallerle denetimsiz
bir hâle getireceksiniz, santral çöplüğü yapacaksınız. En büyük
korkumuz budur. TAEK Başkanı
dedi ki: “Biz bunu açıklamıyoruz. Hakikaten çok büyük baskı görüyoruz.
Bu konuyla ilgilenenler var.” Bu da kötüdür. Devlet iradesi şirketten
baskı mı görürmüş? Ben ne oylayacağımı, ne kadar kapasite olacağını
bilmek istiyorum. Orada teşvikleri yönetmeliğe bırakmışsınız.
Yenilenebilir enerjide teşvik verirken burada alnımızın damarı
çatladı, siz şimdi bir teşviği yönetmeliklere bırakıyorsunuz.
Ben, nükleer enerjide kime nasıl teşvik vereceğini bilmeyecek miyim?
Burada, yenilenebilir enerji konusunda çok ciddi çalışmalar yaptık
birlikte Sayın Bakan. Dün “Devrim yaptık.” dediğiniz Yenilenebilir
Enerji Yasası’nda, yanınızdaki Komisyon Başkanı olmasaydı hiçbir
şey yapamayacaktınız. Onun sağduyusu bir yere getirdi. Siz, burada,
“Artı-eksi yüzde 20’yle, yedi yıl alım garantisiyle, yenilenebilir
enerjide bir tek kişi yatırım yapamaz.” dediğimizde, verdiğimiz önergeye
elinizi “hayır” kaldırdınız. Ali Babacan bu koltukların arasında
dolaştı, “Bu önergeye ‘evet’ vermeyin.” dedi. O gün yenilenebilir
enerjiye inanmayan, o günkü, rüzgârı “kasaba teknolojisi” diye adlandıran
mantık nasıl oldu da bugün rüzgârda yatırım için başvuru yapılınca
bunu bir devrim olarak topluma gösteriyor? Yine de çıkmış
olmasını memnuniyetle karşılıyoruz. Türkiye’nin yenilenebilir
enerjide kapasitesini büyütüyor olmasını, yerli kaynaklarını
kullanıyor olmasını, temiz ve çevreci bir yaklaşımla enerjiye bakmasını
saygıyla karşılıyoruz. Ama, orada, muhalefet partisinin iyi niyetini,
gönüllüğünü ve teşvikini göz ardı etmeyiniz. Ve siz, Türkiye’ye,
Yenilenebilir Enerji Yasası’nda yedi yılda ısrar ederek, artı-eksi
yüzde 20’de ısrar ederek -daha sonra 5,5 euro sente çıkardınız, birlikte
çıkardık- bu ülkeye bir yıl kaybettirdiniz, bir yıl. Dün Plan Bütçede
dediniz ki: “Rüzgâr esiyor, ama artık es geçmeyecek.” Beş yıldır es geçirttiniz
Sayın Bakan, beş yıldır o rüzgâr esti ve es geçti; neredeydiniz? “’Su akar, Türk
bakar’ sözü artık geride kalacak.” dediniz Plan Bütçede. Su aktı,
kim baktı bakmadı bilmiyorum ama, siz arkasından baktınız Sayın Bakan.
“2.750 megavatlık
yatırımımız var, başladık ve bitirdik.” diyorsunuz. Siz bu konuda
Türkiye’nin ihtiyacını biliyorsunuz, kaç megavat ihtiyacımız
olduğunu biliyorsunuz Sayın Bakan. Bu ülkenin beş yılda ihtiyacı
olan elektrik enerjisi miktarının yüzde 25’i bile değil, yapmayın.
Büyümeyi göz önüne aldığınızda, bu Hükûmetin, yatırımları teşvik
ederek, daha ciddi projeleri gerçekleştirmesi lazımdı. Zamanı iyi kullanarak
her şeye değinmek istiyorum. Şimdi, değerli
arkadaşlar, Sayın Bakan buraya gelecek, yine aynı üslubuyla “Biz
devrim yaptık.” diyecek. Ben ona bir sözlük armağan edeyim, devrimin
ne demek olduğunu öğrensin. Dün jeotermali anlatırken bir harita
gösterdi, bir de kitap gösterdi. “Bu, roman değil arkadaşlar.” diyor,
“bu, bir bilimsel çalışma.” İyi, övünün, iyi yapmışsınız da, birçok ülke
onu seksen yıl önce yaptı. Bu üslupla bize sunmayın. Jeotermali birlikte
çıkardık, madeni birlikte çıkardık. Birazdan yine anlatacak burada
Sayın Bakan, eminim, bunları güzel anlatıyor. Hani, “laf var, icraat
yok” derler ya, tam örtüşüyor, ama bir yerde başarılı buluyorum, kendisini
kutlarım; beş yıl enerji politikasını bu kadar kötü götürüp, yeniden
bakan olmayı başardığı için kendisini kutluyorum. Şimdi, değerli
arkadaşlar, rüzgârı anlattım. Jeotermalde de bir kanun çıkardık,
bir de Maden Kanunu çıkardık. Şimdi arkadaşlar ruhsat sayısını söyleyecek,
“Otuz bine yakın ruhsat verdik aramacılıkta.” Doğru arkadaşlar, bu
doğru. Artıştan memnuniyet duyuyorum. Bir de işletmeye bakın, işletmeye
geçen ruhsat sayısı beşte 1’i; çoğu kum, çakıl, mermer. Ülkenin diğer
kaynakları yok mu? Siz onları sergileyin, bize gerçekçiliğini gösterin.
Değerli arkadaşlar, sıkıntı budur. “Rüzgârdaki kapasite 48 bin megavat”
diyor. Bu konuşulan süre içerisinde kaç megavatlık rüzgâr santrali
devreye girdi arkadaşlar biliyor musunuz, sadece 200 megavat. Kara
mizah. Şaka gibi. Beş yıldır bağrılıyor, 200 megavat devreye sokulmuş.
Ama… AHMET BÜYÜKAKKAŞLAR
(Konya) – Beş yıldır zam gelmedi.. MUHARREM VARLI
(Adana) – Geldi ya zam, senin haberin yok herhâlde. TACİDAR SEYHAN
(Devamla) – Sayın milletvekilim, dinleyin, herhâlde birazdan söz alacaksınız.
Onu da anlatacağım, neden zam gelmediğini. Şimdi, değerli
arkadaşlar, “biyoetanolde devrim yaptık” diyor. Yapmanız gerekeni…
Bir doktor, hasta muayene ettim, diye övünürse, bu da onun gibi bir
şey. Hiçbir şey yapmasaydınız bari! Kapatsaydınız kurumu! Vursaydınız
kilidi! “Biyoetanolde KDV’yi ayarlayabilirsek müthiş bir devrim olacak,
ekilmedik alan kalmayacak…” Biyodizelde de öyle diyordunuz. Biyodizelde
KDV’yi, ÖTV’yi ayarlayabildiniz mi? Biyoetanolle bizim gözümüzü
parlatıyorsunuz. Sayın Bakan, bir görünen yanını anlatın, bir de
gerçek yanını anlatın. Dün, Sayın İnönü’ye
rahmet diledikten sonra, çok teşekkür ediyoruz, onu saygıyla andınız
“Ben İnönü’den çok şey öğrendim.” dediniz. Ama, bir şeyi öğrenememişsiniz:
İnönü’nün en büyük özelliği mütevazı olmasıydı, yapabildiklerini
ve yapamadıklarını direkt söyleyebilmesiydi. Bunu öğrenmek lazım. Yaptıklarınız
da var, onu söyleyeceğim: Kömür. Çok ciddi bir, kömürde artış oldu.
Gelecek burada. Ama, değerli arkadaşlar, ödünç kömürle santral açan
Bakan da kendisi. Bunu da hesap etmek lazım. Zamanında ihale yapmadı,
ödünç kömürle santral açtı, üstelik Başbakana söyletti bunu. Bir yeri
bakıma almasaydı oraya taşıyacak kömürü de yoktu, onu açamıyordu
bile. Oradan kömürü taşıyarak santrali açtı. Bunun dışında “Doğal
gazı özelleştireceğim.” dedi, onu yapamadı; kontrat devrini getiren,
Rusya’daki firmalara burada devir yapacağı firmayı seçtiren Bakan
da Sayın Hilmi Güler. Bir gecede “İlk müracaat eden iletim hattını
kullanır.” diye KARTET’e özel yasa çıkarıp, ertesi gün Başbakanın
karşı çıkmasıyla tekriri müzakerede yasayı geri çeken de bu Hilmi
Güler. AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Sakarya) – Biraz saygılı ol “bu Hilmi Güler” ne demek? TACİDAR SEYHAN
(Devamla) – Pekala, “bu”yu çekiyorum, “Sayın Hilmi Güler.” Siz de müdahalenizi
daha ölçülü yapın. Sayıştay raporunda
her şeyi kabul edip, oturduğu yerden hiçbir şey yapmayan da Sayın Hilmi
Güler. TEDAŞ’ın özelleştirmesini
gündeme getirip, Türkiye Büyük Millet Meclisinden çıkarıp “Bu yasayı
siz çıkarıyorsunuz, ama özelleştiremezsiniz. Türkiye’nin verimli
kaynaklarını özelleştirirsiniz, para alamazsınız, güneydoğunun
yükünü kamuya bırakırsınız, maliyet yükseltirsiniz.” dediğimizde
karşı çıkan, yasayı çıkaran, Başbakanın oluruyla bir yıldır yasayı
bekleten de Sayın Hilmi Güler. Böyle bir şey de var. Elbette iyi şeyler
de yaptı. Ama, burada da “yapamadım” desin. Bizim söylediğimiz bu.
Yapabildiğinizi de söyleyin, yapamadıklarınızı da söyleyin. “Bakü-Tiflis-Ceyhan
bizim gururumuz.”, “Türkiye’yi bir enerji terminali yapalım.” Başüstüne.
Ama, Bakü-Tiflis-Ceyhan’da enerji terminali inşaatında fazla ödenek
yapan firma işi bıraktığında parçalara bölüp, o firmanın makinelerini
kullanıp, devletin alacağını mahsup etmek zorunda kalan Bakan da
Sayın Hilmi Güler. Bir santralde… RECEP YILDIRIM
(Sakarya) – Konuya gel, konuya. TACİDAR SEYHAN
(Devamla) – Sabrederseniz, hepsi konuyla alakalı, hepsi elektrik
enerjisiyle alakalı. Bir notu da -hepiniz burada konuşacaksınız,
ama, hakikaten dinlemesini bilmek lazım- babamın bir sözünü yeniden
kayıtlara geçirmek istiyorum: “Gülmesini bilmeyen dükkân açmasın,
dinlemesini bilmeyen siyaset yapmasın.” derdi. Kayıtlara geçirelim,
böyle bir tavır alalım lütfen. Evet, “Güneşi
zapt edeceğiz, güneşin zaptı yakın.” dedi Sayın Bakan. Güneş enerjisini
de getirecekmiş nükleerden sonra. Daha, sona kadar nükleeri konuşacağız.
Biz burada, Başbakanın Basın Danışmanlığının yaptığı gibi, sadece
sizin söylediklerinizi konuşacaksak vay gele ülkenin hâline. Sizin
istedikleriniz konuşulacak, sizin dedikleriniz yazılacak, enerjiyi
temel olarak değerlendirmeyeceğim… Bütün yönleriyle değerlendiriyorum.
Ben, Bakanıma güvenmek isterim. Ben, Bakanımın, 9 maddelik Kanun’da
Cumhurbaşkanlığı 3 maddeyi gönderdi diye 20 maddesini değiştirirse,
bu işi düzgün yapacağına inanabilir miyim? Niye konuşmayacağım
bunları? Türkiye’nin ne kadar ithal enerjiye bağlı olduğunu biliyor
musunuz? Ben nükleer enerjiye bakarken, ithal enerji kaynakları
ile yerli enerji kaynaklarını karşılaştırırım. Sadece çevreye dayatılmasını
da doğru bulmuyorum, tek sorun çevre değil. İthal kaynaklar almış başını
gidiyor. Gelip arkadaşlar
diyecek ki: “Baz yükü nasıl sağlayacaksınız?” Doğru, baz yük konusundaki
görüşünüze katılıyorum Sayın Bakan, o, görevinizdir. Birçok konuda
doğru yaptınız, onu da söylüyorum. Ama baz yükü sağlamanın tek yolu
iki tane 1.000 megavatlık veya 600 megavatlık nükleer santral yapmak
değildir. Siz önce, ülkenizdeki
akışkan yatak teknolojilerini artırın, kömür santrallerinizi rehabilite
edin, o bacaları çevreye uygun hâle getirin, orada aldığınız verimle
elektrik enerjisi üretimindeki payını, yerli üretimin payını arttırın,
ondan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne bunu getirin;
bir yanı da odur. Deniliyor ki
çevrecilere de:” İki bine yakın yüzergezer santral var.” Doğru, iki
bine yakın denizaltı geziyor. Yanlış. Çünkü, onun, bununla hiçbir
alakası yok, o denizaltılar savaş için geziyor, o denizaltılar insan
öldürmek için geziyor. Deniliyor ki: “Dünyada dört yüz yetmiş dört tane
nükleer santral var, yerleşik santral var.” Doğru. Ama, o santrallerin
büyük bir çoğunluğu sadece nükleer silah üretmek için yapıldı. Şimdi
şimdi nükleer enerji için santraller yapılıyor. “Ülkenin enerji çeşitliliğine
ihtiyaç var.” diyorlar. Doğru. Ama, akut hale geldi, enerji sıkıntımız
var, bu enerjiyi nereden giderecektiniz? Nükleerden. “Beş yıl içerisinde
yapacağız.” Yanlış, çünkü, altı yıla kadar, Japonya’da, birçok parça
için sıra veriliyor. Çünkü, birçok nükleer enerji santrali yenilenme
dönemine girdi. Onların siparişleri de bekliyor. “Çevrecidir.”
Doğru, havaya salınım gazları çok az. Yanlış, çünkü, dünyada iki büyük
patlama oldu ikisi de insan hatasından. Hepsinin doğru ve yanlışı
var. Bir yanını söylüyorsunuz, bir yanı kalıyor. Nasıl yapacağız
bu işi? Biz, her ikisini de söylüyoruz. Sayın Bakan, iyi düşünün ve bu
Yasa’yı geri çekin. Bu Yasa, Türkiye’nin önüne daha büyük sorunlar
açacaktır. (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Seyhan, bir dakika süre veriyorum. Lütfen konuşmanızı tamamlar mısınız
. TACİDAR SEYHAN
(Devamla) – Çok teşekkür ederim. Bir şeye daha değinmek
istiyorum. Diyorlar ki -Sayın Bakanın konuşmasından alıntı yapıyorum-
“Türkiye’de uranyumumuz var. İnşallah, bundan sonra da aramalarımız
devam ediyor, uranyum bulacağız.“ Türkiye’de uranyum miktarı bir
nükleer santralin ömrü kadardır, ikincisi için yok. En kötüsü, biz,
Türkiye’deki uranyumu yakıt teknolojisine dönüştüremiyoruz.
Böyle bir teknolojiye sahip değiliz. Yakıt teknolojisi de dışarıdan,
atık teknolojisi de dışarıdan değerli arkadaşlar. “E, biz, bunu, çevreci olarak sunuyoruz, atığı da değerli.”
Doğru, atığı da değerli. Niçin değerli olduğunu bütün arkadaşlarım
biliyor. Ama, henüz, dünyada, defnedilmiş bir tane atık yok. Teknoloji
gelişiyor, hepsi reaktörlerin içerisinde geçici olarak soğutuluyor.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Seyhan. Söz sırası Demokratik
Toplum… KAMER GENÇ (Tunceli)
– Müsaade ederseniz, usulle ilgili bir şey söyleyeyim. Şimdi, Anayasa’nın
89’uncu maddesinde “Cumhurbaşkanınca kısmen uygun bulunmama durumunda,
Türkiye Büyük Millet Meclisi sadece uygun bulunmayan maddeleri
görüşebilir.” Bakın, “…sadece uygun görülmeyen maddeleri…” BAŞKAN – Bunu
izah ettik herhâlde. Oylamasını da yaptık, geçirdik, kabul edildi. KAMER GENÇ (Tunceli)
– Okuma yazması olan herkes bunu bilir. BAŞKAN – Sonradan
mı aklınız başınıza geldi? KAMER GENÇ (Tunceli)
– Bir saniye efendim, söyleyeyim ben. Şimdi aklıma geldi. BAŞKAN – Baştan
itiraz etseydiniz buna. KAMER GENÇ (Tunceli)
– Anayasa burada, Anayasa’yı uygulamak zorundasınız. BAŞKAN – Anlaşılmıştır
Sayın Genç. KAMER GENÇ (Tunceli)
– Anayasa’ya aykırı konuşma yapmak olmaz, herkes bunu bilir, “…sadece
uygun bulunmayan maddeleri görüşebilir.” BAŞKAN – Meramınız
anlaşılmıştır, teşekkür ederim. KAMER GENÇ (Tunceli)
– Başkan olarak Anayasa’yı uygulamak zorundasınız. Anayasaya aykırı
hareket edemezsiniz. Anayasa’yı ayaklar altına alırsak… BAŞKAN – Demokratik
Toplum Partisi Grubu adına, Iğdır Milletvekili Sayın Pervin Buldan.
Buyurun Sayın
Buldan. (DTP sıralarından alkışlar) Süreniz yirmi
dakikadır Sayın Buldan. DTP GRUBU ADINA
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
8.5.2007 tarihli ve 5654 Sayılı Nükleer Güç Santrallarının Kurulması
ve İşletilmesi ile Enerji Satışına İlişkin Kanun hakkında DTP Grubunun
görüşlerini sunmak üzere huzurlarınızda bulunmaktayım. Konuşmama
başlamadan önce yüce Divanı ve siz değerli milletvekillerini saygıyla
selamlıyorum. Elli yıldır
elektrik enerjisi üretiminde kullanılmaya başlanan nükleer enerjinin,
geçirdiğimiz bu süre zarfı içerisinde ne kadar pahalı, ne kadar
kontrol edilmesi güç ve yaşanılan nükleer felaketler sonucu ne kadar
tehlikeli bir enerji kaynağı olduğu da, Çernobil örneğinde de olduğu
gibi, insanlık tarafından acı bir deneyimle anlaşılmıştır. Dünyada nükleer
enerjinin öncü ülkeleri, nükleer enerjiden kurtulmaya çalışır ve
ard arda kapatma kararları alırken, 1970’li yıllardan beri kamuoyunun
sürekli uyararak karşı çıktığı ve ancak, hemen tüm enerji bakanlarının
peşinden koştuğu, enerji politikalarının en sorunlu örneği olan
nükleer santrallerin veto edilmesine karşın, Nükleer Santral Yasa
Tasarısı’yla beraber acilen ve tekrar gündeme getirilmesi çok düşündürücüdür.
Enerji Bakanı
Sayın Hilmi Güler her konuşmasında daha önce yapılan ihale süreçlerindeki
hataların tekrarlanmayacağını ifade ediyor. Demek ki, önceki
hükûmetler söz konusu hatalarla, her şeye rağmen ihale yapmayı başarabilselerdi,
bugün pek muhtemelen nükleer santral ihalesinde yapılan yolsuzlukları
incelemeye ve projeyi iptal ettirmeye, hatta milyarlarca dolar
tazminat ödememek için tahkime gitmeye mecbur olacaktık. Geçmişte
yapılan hataların ne kadar vahim olduğunu değerlendirebilirsek,
bugün de aynı hataların devam edip etmediğini kolaylıkla görebiliriz.
Yapılan hataların ne boyutta olduğu, bizatihi ihale sürecinde
yer almış uzmanlar tarafından ortaya konarak kamuoyuna ulaştırılmıştır.
İhale, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı kurallarına göre hazırlanmadığı…
Zararları konusunda kamuoyu yeteri kadar uyarılmamıştır. Nitekim, nükleer
santraller, teknik, ekonomik, güvenlik, işletme, personel seçimi,
çalışma yöntemleri, idari yapı, üçüncü şahıs yükümlülükleri, proje
yönetimi gibi pek çok açıdan konvansiyonel termik santrallerden
önemli farklılıklar göstermektedir. Merkezi Viyana’da
bulunan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı, nükleer teknolojiye
yeni girmek isteyen ülkeler için, bu konuda dünyadaki diğer ülkelerin
tecrübelerini ve uzmanların görüşlerini yansıtan teknik raporlar
dizisi hazırlamıştır. Nükleer teknolojiye girmek isteyen ülkeler
bu kılavuzları kullanmaktadırlar. Öncelikle,
1993 yılından itibaren başlayan ve 1997-2000 yılları arasında gerçekleşen
ihale sürecinde, ilgili yönetici kademelerince Uluslararası
Atom Enerjisi Ajansı kılavuzlarındaki bilgiler ve tavsiyeler ışığında
bir yapılanma gerçekleştirilememiş ve nükleer teknolojinin doğasına
uygun yöntemler izlenmemiştir. Bundan dolayı ortaya çıkan sorunlardan
bazılarını kısaca özetlemek gerekirse: Çalışmalara, insan kaynaklarının
geliştirilmesi, yerli sanayi altyapısının hazır hâle getirilmesi,
mali ve yasal altyapının hazır hâle getirilmesi vesaire gibi nükleer
enerji açısından önem taşıyan birçok hususu içeren bir nükleer enerji
programı olarak değil, basit bir nükleer santral ihalesi gözüyle bakılmıştır.
Üçüncü ihalede
teklif değerlendirme çalışmaları, ilgili yönetici kademelerince
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı tavsiyeleri ışığında değil, aynen
Türkiye’de yıllardan beri konvansiyonel santrallerinde uygulandığı
şekliyle gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Nükleer teknolojinin
doğasına uymayan bu uygulama, sağlıksız bir değerlendirme ortamının
doğmasına sebep olmuş, ihale değerlendirme çalışmalarını gereksiz
yere uzatmış ve hatta bazı durumlarda çıkmaza girmesine neden olmuştur.
Örneğin, tekliflerde açık olmayan güvenlik, lisanslama, idari, ticari
ve teknik hususlarla ilgili sorular teklif sahiplerine sorulamamış
ve onlardan açıklama talep edilememiştir. 1993 yılında
başlatılan üçüncü nükleer santral proje çalışmaları sırasında,
nükleer teknolojinin doğasına uygun bir organigram çerçevesinde
yapılanmaya gidilmemiştir. Sağlıklı bir organigramda, bu organigramı
oluşturan pozisyonların görev tanımları ve o konumda çalışması
beklenen kişilerde aranacak özelliklerin çok iyi tanımlanmış olması
gerekmektedir. Boş pozisyonların bu tanımlara uygun olacak şekilde
personel seçilmesi suretiyle doldurulması gerekmektedir. Ayrıca,
personele verilmesi gereken mesleki eğitim de söz konusu görev tanımlarından
ortaya çıkacaktır. 1993 yılından
projenin sonuçlanmasına değin, yukarıda belirtildiği şekilde
sağlıklı bir organigramın bulunmaması, proje personelinin seçimi
ve eğitiminin çok sağlıksız bir şekilde gerçekleşmesine neden olmuştur.
1993 yılında tekrar başlayan nükleer santral çalışmalarında proje
yönetimine önem verilmediği gözlenmiştir. Proje yönetimi,
projenin kapsamı içindeki planlama, organize etme, koordinasyon,
icra ve kontrol faaliyetlerinin bütünüdür. İyi bir proje yönetiminden
anlaşılması gereken, kaynakların uygun zamanlarda, ekonomik ve
istenilen kalite gereklerine uygun olarak sağlanması ve kullanılmasıdır.
Geriye dönüp hataları yok etme olanağı bulunmadığından, proje yönetiminde
işe girişmeden önce çok detaylı bir planlama çalışması yapmak zorunludur.
Gelişmiş ülkelerde ve ülkemizdeki birçok özel sektör kuruluşunda
proje yönetimi yöntemleri küçük çaplı projelerde bile sıkça kullanılmaktadır.
Ancak, kredi maliyetleriyle birlikte 4-5 milyar dolar civarında
bir maliyeti olacağı düşünülen Türkiye’nin en büyük projesinin
her aşamasında uygulanması zorunlu proje yönetiminin, maalesef,
hiçbir tekniği uygulanmamıştır. Geçmişte belirli bir nükleer santral
tipinin savunucusu olarak bilinen bazı kişiler, hazırladıkları
taraflı raporlar ve basın açıklamalarıyla, karar mercilerini yanlış
yönlendirmişler, proje çalışmalarının zarar görmesine sebep olmuşlardır.
Maalesef, bizde
hâlen devam eden söz konusu hataların yanı sıra, daha önce nükleer
santral kurmuş, tecrübeli, gelişmiş ülkelerde de birçok ciddi hata
ve sorun yaşanıyor. Avrupa’da on beş yıl sonra kurulmaya çalışılan
tek nükleer santral olan Finlandiya’daki Olkiluoto Santrali 4
milyar dolara mal olacaktı. Yapımcı firma Fransız Areva, on sekiz aylık
erteleme nedeniyle şimdiden 1 milyar dolar daha istiyor. Ayrıca,
Areva’nın ortağı Siemens milyarlarca dolar zarara uğradığını açıklamıştır.
İnşaat bitinceye kadar kim bilir daha kaç erteleme olacak, faturaya
kaç milyar dolar daha eklenecektir? Gündeme pek getirilmeyen
veya basitçe geçiştirilen bir başka önemli hata da nükleer santrallerin
ömrü bitince başımıza ne boyutta bir bela olacağının hâlâ bilinmemesidir.
Çünkü, uzun karar alma süreci, pahalı proje, lisans, finans, imalat,
işletme süreci dışında asıl nükleer santralleri devreden çıkarmak
ve sökmek daha da pahalı bir iştir. Teknolojinin emekleme döneminde,
radyoaktif atık yöntemi tekniklerinin gelişmediği bir aşamada inşa
edilip işletilmiş olan bu tesislerin tahminlerin ötesinde kirlenmeye
yol açtığı anlaşılıyor. Örneğin, İngiltere’deki yirmi kadar tesis
için kapatılma ve çevre temizliği faturasının 100 milyar doları
bulacağı sanılmakta ve belirtmek gerekir ki, nükleer atıkların en
az üç yüz yıllık ömrü olduğu düşünüldüğünde hiçbir bürokratın bu
sonuca kefil olmaması gerekmektedir. Nükleer santrallerin
ortaya çıkardığı sonuçlara baktığımızda hiçbir nükleerci bilim
insanı, uzmanı, teknokrat ve siyasi ülkemiz için nükleer santrallerin
en ucuz, temiz, zorunlu, hızlı çözüm olduğunu, altyapımızın hazır
ve yeterli olduğunu söyleyemez, söylese de artık inandırıcı olamaz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Amerika Birleşik Devletleri’ndeki nükleer
santral yapımları en az on beş yıl, Arjantin ve Brezilya’daki son
nükleer santral yapımları ise yirmi beş-yirmi altı yıl sürmüştür.
Kırk yıldır nükleer santral ihalesini yapamamış, şartnamesini bile
kendi hazırlayamayan, ihalesinin kaç kere iptal edildiği bilinmeyen,
ekonomik güvensizliklerin, belirsizliklerin, krizlerin kronikleştiği,
yolsuzlukların en üst boyutta olduğu, dış borcu en fazla olan bir ülkede
altı yedi yılda nasıl hızlandırılmış nükleer santraller kurulacaktır?
Daha endüstrisindeki tehlikeli atık miktarını bilmeyen ve yüzde
1’ini bile toplayamayan, radyoaktif röntgen cihazını kontrol edemeyen,
nükleer santral kurulması için Türkiye Atom Enerjisi Kurumu ve Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu mevzuatı hazır olmayan, hazinesinin
hâlâ garanti vermediği, yer lisansının hazır olmadığı, daha önceki
hükûmetlerin alım garantisini eleştiren, ancak nükleer santral için
aynı yöntemi kabul eden, ihalesiz ve şaibeli bir sipariş verilebileceği
kuşkusu şimdiden oluşmuştur. Özelleştirmelerin,
serbestleştirmenin başarısız olduğu, Yüce Divanların, lisans iptallerinin
yaşandığı bir enerji piyasasında, normalde on beş-yirmi yıllık bir
süreç gerektiren ve en az 15 milyar doları bulabilecek aç adet nükleer
santrali ne devlet ne özel sektör ne de ikisi birlikte yatırım yapıp
kuramaz. Maalesef, iki
hata hiçbir zaman bir doğru yapmaz. Doğal gaz petrol bağımlılığından
ve lobisinden kaçalım derken, nükleer lobinin tuzağına düşülüyor.
Enerji Bakanlığının, 2020 yılında enerji bakımından dışa bağımlılık
oranımızın yüzde 75 olacağı, acilen enerji çeşitliliğine gidilmesi
gerektiği, enerji fiyatlarının sürekli arttığı, fosil kaynakların
sonda olduğu, enerji güvenliği gibi nedenlerle nükleer enerjiye
yeşil ışık yakması hem de kalıcı çözüm olarak değerlendirmesi çok
yanlış bir mantıktır. Doğal gaz, petrol
dışa bağımlı da, anahtar teslim nükleer teknoloji ve uranyum içe mi
bağlıdır? Fosil kaynaklar tükeniyor da uranyum tükenmiyor mu? Petrol
ve doğal gazda krizler yaşanıyorsa, fiyatları artıyorsa, yakın gelecekte
uranyumda ya da zenginleştirilme işleminde kriz yaşanmayacağının,
uranyum fiyatının artmayacağının, ambargo uygulanmayacağının
garantisini kim verebilir? İran’ın bugün
başına gelenler, yarın Türkiye’nin de başına gelebilecektir.
Türkiye’nin nükleer bir maceraya girmesi, Ortadoğu’da yeni bir
nükleer yarış başlatabilecektir. Pandoranın kutusu açılabilecektir,
açılmıştır da. Bütün İslâm, Arap ve Ortadoğu ülkeleri nükleer maceraya
sürüklenmek üzeredirler. 2009 yılında
oluşması beklenen elektrik açığının kapatılması için nükleer santral
kurulmasının gündemde tutulduğu, zorunlu ve acil olduğu söylemi
de artık inandırıcı değildir. Çünkü, bu ülkenin insanları “acilen nükleer
santral yapılmazsa karanlıkta kalacağız” masalını kırk yıldır çok
dinledi. Ayrıca, Dünya Enerji Komisyonu Türk Millî Komitesinin
İnternet sitesinde yayımlanan 23/03/2006 tarihli açıklamada “Birincil
kaynaklarımız artan elektrik enerjisi talebini karşılamada yüksek
senaryoda 2025 yılına, düşük senaryoda ise 2030 yılına kadar yeterli
görülmektedir. Görülüyor ki, birincil kaynaklar yönünden elektrik
enerjisi üretiminde nükleer santrallere çok acil ihtiyacımız bulunmamaktadır.”
denilmektedir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Enerji Bakanı ısrarla “Para, yazı da tura
da gelse, hatta, dik de dursa nükleer santrali kuracağız. Nükleer
enerji tercih değil, zorunluluktur. Nükleer santral yapımı bizim
için âdeta bir namus meselesi oldu.”
demektedir. Oysa, şu anda dünyada yalnızca otuz bir ülkede nükleer
santral var, geri kalan yüz yetmişten fazla ülke ise nükleersiz olarak
yollarına devam ediyor. Uluslararası
Enerji Ajansı tarafından yapılan ve 2030 yılına kadar olan dönemi
kapsayan ve en son enerji raporlarında da dünyadaki nükleer enerjinin
toplam elektrik üretimindeki payının 2000’de yüzde 17 iken, 2030’da yüzde
9’a düşeceği ve günümüzde mevcut reaktörlerin yaklaşık yüzde 40’ının
2030’a kadar ekonomik ve teknolojik ömrünü dolduracağı öngörülmektedir.
Nükleer enerji, misyonunu ve miadını başta İsveç, İtalya, Almanya,
İspanya, Avusturya gibi Avrupa ülkeleri olmak üzere gelişmiş ülkelerde
tamamlamıştır. Ancak, özellikle Bush ve Blair tarafından yoğun bir
lobi propagandası ile nükleer rönesans, iklim değişikliğine çözüm
olarak nükleer santraller yeniden canlandırılmaya çalışılmaktadır.
2050 yılına kadar
karbondioksit salınımını önemli ölçüde azaltmak için Amerika Birleşik
Devletleri MIT Üniversitesi nükleer enerji uzmanlarına göre
1.500 gigabyte elektrik gücünde, yani şimdiki nükleer santrallerin
beş altı katı nükleer santral gerekiyor. Evet, nükleer santraller
karbondioksit üretmiyor. Ancak, uranyum madeninin çıkartılmasından
zenginleştirilmesine ve yüz binlerce yıl etkisi devam eden radyoaktif
atıkların, sızıntılardan, soğutma suyundan ve kazalardan sonra yayılan
radyasyonun etkisiyle milyonlarca insanın, doğanın kirlenmesine,
yok olmasına neden olabilecek bir risk taşıyor. Bu çözüm ve hesaplar
ancak ve ancak mevcut ve yaşanacak muhtemel sorunları daha da artıracaktır.
Sonuç olarak,
nükleer santraller ve diğer fosil enerji kaynakları çok büyük ve geri
dönülmez bir çevre kirliliği, risk ve toplumsal maliyet yaratmaktadır.
Ayrıca, nükleer enerjinin sorunlu, finansman, yatırım, işletim,
söküm maliyetleri açısından en pahalı, yakıt ve teknoloji olarak
dışa bağımlı oluşu, hâlâ çözülemeyen radyoaktif atık sorunu, ekolojik
dengeyi bozması nedeniyle ve üretim güvenilirliği açısından da
en tehlikeli enerji üretim teknolojisi olduğu yaşanmış, anlaşılmış
ve kabul edilmiştir. Bu gerçeklerden
yola çıkarak, ülkemizin enerji politikasının yeniden şekillendirilmeye
çalışıldığı, özellikle enerji sektörümüzün yeniden yapılandırıldığı
bu süreçte önceliklerimizi ve tercihlerimizi, artık, nükleer
enerji ve fosil enerji kaynakları yerine, yerli, ucuz, bol, temiz,
çevreci, yenilenebilir, planlı, verimli, etkin, istikrarlı, bağımsız,
doğru ve üretim, iletim ve dağıtım altyapısı iyileştirilmiş enerji
kullanımının sağlanması olarak değiştirmeliyiz. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 22 Temmuz genel seçimleri öncesi, dört
yıldır elektriğe zam yapmadıklarını iddia eden AKP Hükûmeti, bir süredir
elektriğe zammı konuşuyor. Enerji Bakanı tarafından çeşitli basın
organlarında da yer bulan elektrik zammı talebi, en son, Devlet Bakanı
Mehmet Şimşek tarafından, elektrik fiyatlarına maliyetleri karşılayacak
oranda zam yapılacağı ve 2008’in ilk yarısında otomatik fiyat sistemine
geçileceği ifade edilerek karşılandı. Üç adımda özetlenen yeni
stratejilerinin birinci adımı elektrik zammı, ikincisi otomatik
fiyat ödemesi ve üçüncüsü ise arz güvenliğinin sağlanması için sektöre
yatırımların çekilmesi olarak özetleniyor. Bu gelişmeler yaşanırken
nükleer yasa Meclis gündemine geliyor. Şimdi bütün bunlar tesadüf
olamaz. Türkiye’nin elektrik enerjisiyle ilgili daha başka sorunları
çözülmeden, karşımıza nükleer santral sorunu çıkarılmaktadır. (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) PERVİN BULDAN
(Devamla) – Bitiriyorum Başkan. Her zaman belirttiğimiz
ve yukarıda da açık şekilde gösterdiğimiz üzere, enerji krizi değil,
enerjide yönetim krizi vardır. Bugün enerjinin, doğru, planlı ve
adil yürütülmesi üzerine bir politik hattın değil, bunun yerine,
serbestleşme ve özelleştirme üzerine kurulu bir politik hattın
hâkim kılındığı görülmektedir. Mayıs 2007’de Avrupa
Parlamentosu tarafından kamuoyuna açıklanan Arta Kalan Risk Raporu,
Çernobil sonrasında dünya kamuoyuyla gereğince paylaşılmayan
kazaların bir dökümünü sunmaktadır. Bilim insanları ve araştırma
enstitüleri müdürlerinden oluşan bir heyet tarafından kaleme alınan
rapor, nükleer santrallerdeki kazaların istisnai olmadığını,
hatta vakayi adiyeden sayılması gerektiğini gözler önüne sermiştir
ve 9 ülkeden nükleer santrallerde 16 kaza dile getirilmektedir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; içinden geçtiğimiz çağı ülkemiz açısından
yaşanılabilir kılmak, ancak tahakküm ve sömürü ilişkilerini reddeden,
dayanışmacı, eşitlikçi bir toplum yaratma politikasıyla mümkün
olacaktır. Teşekkür ederim.
(DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Buldan. Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vural. Buyurun Sayın
Vural. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz yirmi
dakikadır. MHP GRUBU ADINA
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Nükleer
Güç Santrallerinin Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışına
İlişkin Usul ve Esasların Belirlenmesine İlişkin Kanun Tasarısı
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüş ve düşüncelerini
paylaşmak istiyorum. Tabii, bu Meclis
zemininde Enerji Bakanlığının işlemleri, faaliyetleri konusunda
daha çok konuşacağız; neler yapıldı, neler edildi, ne eksiklikleri
var. Ama, şüphesiz, bu çerçevede, henüz daha dün Avrupa Birliği İlerleme
Raporu ki AKP’nin uyum konusunda çok önem gösterdiği bu İlerleme Raporu’nda
enerjiyle ilgili birkaç tespiti ve eleştirileri kendilerinin ağzıyla
iletmek istiyorum. Bundan sonra daha söyleyecek çok işimiz var tabii.
Arz güvenliği
konusunda ilerleme kaydedilmemiştir, sınırlı ilerleme kaydedilmiştir.
İç enerji piyasası konusunda dağıtımla ilgili kararlar alınmamıştır.
Petrol stokları AB yöntemlerine göre hesaplanmamaktadır. Kaçak
kullanım ve teknik kayıplar devam etmektedir. Nükleer enerji ve radyasyondan
korunma alanında uygulamaya dair yeni yönetmelikler kabul edilmiştir.
Avrupa Birliği uyum çerçevesinde, bu alanda yasal çerçeve tamamlanmamıştır.
Türkiye, Kullanılmış Yakıt İdaresi Güvenliği ve Radyoaktif Atıkların
İdaresi Güvenliğine Dair Birleşik Konvansiyona taraf olmamıştır.
Düzenleyici kurumların bağımsızlıklarının ve kapasitelerinin
güçlendirilmesi gerekmektedir. İşte, enerji konusunda
ortaya konulan tablo, arz güvenliği, düzenleyici kurumların durumu
ve özellikle dağıtım şirketleri vasıtasıyla bir enerji piyasasının
oluşması konusundaki son raporda belirlenen hususlar. Tabii, daha
sonra, bütün bunlara, Mavi Akım’a, KARTET’e, yap-işlet-devretlerle
ilgili uygulamalara, enerji fonu katkı payıyla ilgili hususlara
daha çok değineceğiz. Bu konularda Milliyetçi Hareket Partisinin
görüş ve düşüncelerini elbette ortaya koyacağız. Ama, öncelikli
olarak, tabii nükleer güç santralleriyle ilgili bu Kanun çerçevesinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak nasıl baktığımızı sizlerle
paylaşmak istiyorum. Öncelikle, Türkiye’nin
nükleer enerjiye geçmesi gereği çok açık. Maalesef, Türkiye,
70’lerde nükleer güce, enerjiye geçmek için adım attı, sonuç yok;
80’lerde adım attı, sonuç yok; 90’larda adım attı, sonuç yok. Netice
itibarıyla, bugün geldiğimiz 2000’lerde adım var mı? İşte, bu bir adım
mı, değil mi, birazdan tartışacağız. Ama, her şeyden önce şunu ifade
etmeliyim ki, AKP’nin Parti Programı’nda açıkçası aynen şöyle söylüyor:
“Dışa bağımlı doğal gazın kullanıldığı enerji santrallerine alternatif
veya ikame yatırım olarak gerekli güvenlik, çevre koruma önlemleri
alınmak suretiyle nükleer enerji santralleri kurulacaktır.” AKP’nin
Parti Programı. Beş yıldan bu yana yapıldı mı? Yapılmadı. Yapılacak
mı? Birazdan sonucu göreceğiz elbette. Ama, bu, işte, AKP’nin Parti
Programı’nda olan hususlar. Seçim Beyannamesi’nde de yer almış. 22
Temmuz Seçim Beyannamesi’nde de yer alan hususlar var: “Bununla ilgili
hukuki düzenlemeyi hızla sonuçlandıracağız.” diye ifade ediyor
nükleer enerjinin kaynaklarımız arasında yer alması için. Ancak,
tabiatıyla, bunun bir adım olmasını biz umut ediyoruz. Şimdi, elimizde
bir Kanun var. Değerli arkadaşlarım, bu Kanun’un amacı nedir? Yani,
vatandaşlarımıza, bütün illerden gelen milletvekillerimiz, Türkiye’nin
milletvekili olan değerli arkadaşlarımız bir Kanun çıkarıyoruz.
Bu Kanun’un amacı nedir? Yani, bu Kanun’un amacı, değerli arkadaşlarım,
ne olmalıdır? Şimdi, Türkiye’nin enerjiyle ilgili arz güvenliğini
sağlayacak, katkı sağlayacak bir program mı karşımızdadır? Arz güvenliğini
temin edecek bir program mı? Burada bir program gözükmüyor. Şimdi, bugün
ihale edilecek, kaç megavat ihale edileceği bilinmeyen bir hususun
enerji arz güvenliğine ne şekilde katkı sağlayacağını bile bilmiyoruz.
Çünkü Türkiye’de, ekonomik açıdan, Türkiye’nin gelişmesi açısından,
bir arz güvenliğini sağlaması lazım. Arz güvenliğine bir katkı sağlayacak
mı? Doğrusu, bunu bilemiyoruz, çünkü hangi miktarda yapılacak?
Türkiye’nin yüzde 3’lük, 4’lük bir nükleer enerjiyle karşılaşması,
gerçekten, arz güvenliği için bir katkı mıdır? Arz güvenliği dediğiniz
zaman, nükleer enerji, jeotermal, yenilenebilir enerji, doğal
gaz, petrol hangi oranlarda olmalıdır ki gerçekten attığınız adım
bu arz güvenliğini sağlasın. Çok ciddi bir adımdır diyelim. Bu belli
değil bir kere. Yani böyle bir perspektif var mı, yok mu, açıkçası onu
da bilmiyoruz. Peki, Türkiye’nin
talebinin karşılanması noktasında getirilen nükleer enerji gerçekten
bir çözüm müdür? Hayır, kısa vadeli bir çözüm değil. Bununla ilgili,
biliyorsunuz, yatırımın altı yedi yıl süreceğini dikkate aldığımız
zaman, ocak ayında Dünya Bankasıyla yapılan çalıştayda Türkiye’nin
enerji darboğazına gireceği bütün rakamlarla ortaya kondu. Hatta,
Sayın Bakanın, enerji kesintilerini görüşmek üzere de bürokratlarla
toplantı yaptığını biliyoruz. Peki, Türkiye, bu kadar kısa vadeli,
kısa vadeli sorunları çözmek için enerji yatırımlarını planlayabilir
mi? Enerji yatırımları orta-uzun vadeli yatırımlardır. Günübirlik
yatırım olur mu! Türkiye’nin karşısında enerji sıkıntısı var, doğal
gaz yatırımlarını dayat, ithalatı dayat; ondan sonra, Türkiye’de
yine enerji sıkıntısı var, mobil santrallere yönlendir, maliyeti
millet ödesin! Şimdi de Türkiye’nin enerji talebiyle ilgili sıkıntı
var. Nükleer enerji bir çözüm mü? Hayır, kısa vadeli bir çözüm değil.
2008 yılında kesintilerin olacağı açıkça ifade ediliyor. Şimdi, bütün
bunları dikkate aldığımız zaman, enerji kaynaklarını çeşitlendirmek
açısından acaba bir amacı var mı, hedefi var mı? Enerji kaynaklarımızı
çeşitlendirmek demek, dengeli bir enerji politikası oluşturmak demektir.
Değerli arkadaşlarım,
bugün, Türkiye, maalesef, petrole bağımlı bir ülkedir, dışa bağımlı
bir ülkedir. Bu dışa bağımlı bir ülkede, nükleer enerjinin, gerçekten,
enerji kaynaklarımızı çeşitlendirmek amacıyla bir programla konulmadığını
da görüyoruz. Yani bu, bir çeşni gibi bir şey. Oysa Türkiye’nin enerji
politikasını belirlerken, bu, dengeli enerji politikasının bir
unsuru olarak getirilmeliydi. Burada hiç böyle bir şey söz konusu
değil. Bakın, bu Kanun’un amacında ne yazıyor biliyor musunuz:
“Enerji plan ve politikalarına uygun biçimde…” Değerli milletvekilleri,
enerji planını biliyor musunuz nedir? Nedir plan? Hangi plan? Hangi
plan? Yani, kalkınma planı mı? Nedir, ne planı? KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) – Pilavdan bahsediyor! OKTAY VURAL (Devamla)
- Yani, böyle bir plan yok ki ya da bir kanun… Bir plana uymak amacıyla,
bürokratların ve Bakanlığın hazırladığı plana uymak amacıyla değil,
kanunun amacına uygun plan yaparsınız siz, plan amacı için kanun çıkartılmaz.
Bilmiyoruz, hangi plan, bana bir getirin. Bu planınız nedir? Şimdi, nükleer
enerjiyle ilgili getirilen bu Kanun’un amacı itibarıyla, arz güvenliği,
talebin karşılanması, enerjinin çeşitlendirilmesi amacıyla,
açıkçası, hiçbir ilişkisini görmedik. Sadece, bu, nükleer güç santralinin
kurulması, işletilmesi, bir ihale yönetmeliği. Şimdi, değerli
arkadaşlarım, kime veriyorsanız verin, ne yapıyorsanız yapın mevcut
kanunlar çerçevesinde, ama bizi, Meclisi ilgilendiren husus nedir?
Getirdiğiniz bu nükleer güç santralleri benim enerji güvenliğime
katkı sağlayacak mı, enerjimi çeşitlendirecek mi? Bunun ötesinde,
nükleer teknolojiyi sağlayacak birtakım tedbirleriniz var mı? Güdümlü
projelerle nükleer teknolojiye geçmemizi sağlayacak mısınız?
Bu Kanun’un amacında, enerji güvenliği olmadığı gibi, teknolojik
güvenlik de yok. Son derece önemli, nükleer teknolojiyle ilgili,
nükleer enerjiyle ilgili bir Kanun çıkartıyoruz, bu Kanun’un amacında
güvenlik yok. Değerli arkadaşlarım,
oysa, nükleer teknoloji konusunda dünya büyük standartları gündeme
getirmiş, çok önemli tartışma alanları hâline gelmiş. Böyle tartışmalı
olan bir hususta, bizim çıkartacağımız Kanun’da, bu ülkenin vatandaşlarına,
bu ülkenin kaynaklarına yönelik bir riski dikkate aldığımızı belirtmemiz
gerekmiyor mu? Niçin çıkartıyoruz bu Kanun’u? Kamusal menfaatimiz
nedir? Bunu soruyorum ben. MEHMET ŞANDIR (Mersin)
– Çevre duyarlılığı. OKTAY VURAL (Devamla)
- Kimin için? Çevreyi dikkate almayan, güvenliği dikkate almayacak
şekilde bir yaklaşım tarzını milletimiz kabul ediyor mu? Etmez. Sadece,
milletimizle ilgili değil ki. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu
dahi bu teknolojinin uluslararası güvenliğini dikkate alacak
şekilde standartları oluşturmuş. Şimdi, biz burada
-Kanun’u çıkartırken- kurulması, işletilmesiyle ilgili kanun
çıkartıyoruz. Bunu kim çıkartacaksa yapsın. TEAŞ‘ı var, EÜAŞ’ı var, TETAŞ’ı var, kim yapacaksa
yapsın. Bu Kanun’u, o zaman, bu ulusal ve millî amaçlarımız yoksa ne
için çıkarttığımız konusu müphemdir. Elbette biz nükleer güç santralinin
kurulmasını istiyoruz, hukuki bir çerçeveye oturtulmasını istiyoruz,
ama bu hukuki çerçeveyi oluştururken bu ülkenin geleceğini düşünerek
adım atmak gerekmektedir. Şimdi, nükleer enerji gibi son derece
önemli bir kanuna bir de siz kalkın, gidin, kömürle ilgili redevans
karşılığı, işte, kömürden elektrik üretimini gelin, koyun yani. Bu
nasıl gayriciddi bir iş! Olabilir mi değerli arkadaşlarım! Elimizi
vicdanımıza koyalım. Getirecekseniz başka kanuna koyun. Olmaz
böyle bir şey! Yani, nükleer enerji -düşünün, nükleer enerji- son derece
önemli uluslararası problemler doğuran… Günümüzde İran’ın başına
gelen, El Baradey’in oraya gitmelerinin sebeplerini dikkate
alın. Bizim çıkarttığımız kanunda “kömürle nükleer”, geçici madde…
Nereye geçici? Neyin geçicisi bu, bana söyler misiniz? Bu Kanun uygulandığı
zaman geçici madde öyle mi? Bu Kanun’la ne alakası var bunun? Yapmayın,
etmeyin! Şimdi, hep böyle çok önemli konuları gündeme getirip bu
önemli konuların altına bir şeyleri sıkıştırmak, gerçekten bizim
milletvekili olarak bu kürsüden ya da oradan değerlendirme yapmamızı
gerektiren hususlar değil. Sayın Bakan, istiyorsanız
bu konuyla ilgili yeni kanun getirin. “Şunu da şuraya bir sıkıştıralım…”
Bunlarla ilgili gerçekten nükleer enerji gibi -ilgili- bir konuda
redevans ihalesi karşılığında santralin kurulması… İşte,
satış usulleri dahi
belirlenmiş. Peki, ne
yok? Bakın size
söyleyeyim: Bu Kanun’da arz
güvenliği yok dedik, çeşitlendirme yok. Nükleer teknoloji var mı?
Yok. Güvenlik var mı? Yok. Çevre duyarlığı var mı? Yok. Peki, ne var?
Biz bu kanunu niye tartışıyoruz? Niye tartışıyoruz? Yani, bir siyasi
parti olarak hepimizin bir amacı var. Santral kuracaksanız kurun,
ama tartışmamız gereken, milletimiz için önemli olan bu konuları
eğer bir kanunun amacına koyamazsak biz sadece ve sadece kanunun
arkasında yapılmak istenen iş ve işlemleri burada kabul etmiş oluruz.
O bakımdan, bunu,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, nükleer güç santrallerine
ve bu teknolojiye geçmenin çok gecikmiş olduğunu biliyoruz, bunun
hukuki sorunlarının çözülmesi gerektiğini biliyoruz, adım atılması
gerektiğini biliyoruz, ama bu adımları atarken gerçekten işin ciddiyetini
gerektiren ve önemini gerektiren ölçüde meseleye bir bakış açısı
ortaya koymamız gerekmektedir. Yani, bir nükleer santralin güvenlikle
ilgili duyulan endişelerini, deniz altındaki nükleer denizaltıların
reaktörleriyle bağdaştırmak, konuyu geçiştirmek demek değil mi?
Yani, bu kadar basit midir bu mesele? Efendim, deniz altında nükleer
reaktörlü denizaltı var, denizler de dalgalı, orada olduğuna göre
böyle bir risk taşımıyor. Olur mu! Güvenliği dikkate alacaksınız,
dünyanın her yerinde bu güvenliğin, bu Kanun’un içerisinde yer almasını
sağlamamız lazım. Neden? Çünkü, değerli arkadaşlar, bu aynı zamanda
bir maliyet unsurudur. Başka şirketler, bunu yapacak şirketler, sorumluluğu
ve sosyal maliyeti Türk milletinin üzerine atmak isteyebilirler.
Bu durumda bizim yapmamız gereken husus nedir? Kâr maksimizasyonunu
hedefleyen bir şirket karşısında, ülke menfaatini hedefleyen bir
kanun çerçevesi içerisinde, meseleye bakılmasını sağlamamız gerekmektedir. Bu bakımdan,
Türkiye’nin bu nükleer güç santralleriyle ilgili atacağı adımın
bir… Ben hatırlıyorum, 90’lı yıllarda da ihaleye çıkıldığı zaman
-97’deydi- 97’de ihaleye çıkıldığı zaman, o zaman Afşin Elbistan’ın
B ünitesi ihaleye çıkıldı. Tamam, bu yapıldı; ondan sonra nükleer
santral unutuldu. Yine, şimdi aynı Kanun’da yine kömür santrali
var, şimdi yine güç santrali beraber, birlikte. Yine unutulacak ve
unutturulacak ve Türkiye önemli ölçüde zaman kaybedecektir. Bu bakımdan,
bundan sonraki maddelerde tümü üzerindeki değerlendirmelerimizi
yaparken, aslında bu değerlendirme çerçevesinde, biz, sayın milletvekillerimize
ve grup başkan vekillerimize bu konuda yapılabilecek iyileştirmelerle
ilgili önergelerimizi hazırladık. Gerçekten, bu önergelerimizi
hazırladığımız zaman rasyonel gerekçeleri olduğunu düşünüyoruz.
Unutmayalım ki
bizim ülkemiz için kanun çıkarmamız lazım. Bu ülkeye nükleer santrali
yapacak şirket için kanun çıkarmayız. Şirket ve santral sadece bir
araçtır. Bizim amaçları belirlememiz lazım. Onun için de bu Kanun’un
muhakkak surette amaçları çerçevesinde, diğer konularının muhakkak
dikkate alınması gerekmektedir. Şimdi, Türkiye
önemli ölçüde bir enerji açığıyla karşı karşıya kalacak. Bu enerji
açığıyla karşı karşıya kalırken biz nükleer güç santrallerini gündeme
getireceğiz. Şimdi, ben biliyorum
ki Elektrik Üretim AŞ’de, nükleer ihalelerle ve bu nükleer santrallerle
ilgilenmiş personelin ve çok tecrübeli olan personelin ambarlarda
görevlendirildiğini biliyorum. Bu kadar yetişmiş personel var.
Dört defa ihaleye çıkmış. Bu personelin hepsi, şu ya da bu sebeple,
ne zaman olursa olsun dışlanmış. Türkiye’nin değerlerinin hepsini
dışlayan ve kurumsal kapasiteyi azaltan bu girişimler karşısında
şu soruyu milletvekillerimiz de soracaktır: Acaba bu personeli,
ayrılmış insanları yeniden kuruma kazandırmayı düşünüyor musunuz?
Son derece tecrübeli bu konuda. Gerçekten, Türkiye’nin yıllarca
bu nükleer enerji konusunda yaptığı adımları açıkçası atmış ve bu
konuda son derece tecrübeli insanlar var. Değerli arkadaşlarım,
bu enerji ve nükleer enerji konusundaki yaklaşımlara baktığımız
zaman -önemli bir eksiklik açıkçası- birincisi, bu nükleer işletmenin
faaliyetlerinin denetlenmesine ilişkin bir boşluk oluşturulmuştur.
Kurulması esnasında ölçütlere göre denetim vardır, sökümü esnasında
denetim vardır, ama işletim esnasında denetim yoktur. Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu hem düzenleyici hem uygulayıcı kurum hâline dönüştürülmektedir.
Atom Enerjisi Kurumunun ihtiyaç duyduğu personelin istihdamıyla
ilgili hüküm getirilirken, burada özellikle bu istihdam edilen
personelin, nükleer enerji, teknoloji ve güvenlik konusunda ihtisas
sağlayan kişiler, ihtisası olan kişiler olması gerekmektedir.
Yoksa orayı, özellikle personel istihdamı açısından bir kaynak olarak
görmek -bu vesileyle- doğru değildir. O bakımdan Kanun’un özellikle
bu maddelerinin önemli ölçüde değiştirilmesi gerekmektedir. Değerli arkadaşlarım,
sayın milletvekilleri; bugün, Türkiye’de 2003 yılından bu yana lisansları
verilmiş 3.993 megavat hidroelektrik santral, 4.072 megavat termik
santral, 1.160 megavat rüzgâr enerjisi yenilenebilirle ilgili projelerin
hepsi askıdadır ve bunlar bugünkü toplam kurulu kapasitemizin,
emre amade kapasitemizin yaklaşık yüzde 25’ini oluşturmaktadır. Şimdi, Türkiye’nin
önünde bütün bunlarla ilgili projeler varken, bunları çözümlemeyen
bir Bakanlığın, bu güç santralleri vesilesiyle Türkiye’nin enerji
sorununu çözme konusunda önemli bir adım attığını ifade etmek gerçekten
zordur. Onun için, biz bu kanun tasarısının özellikle çeşitli maddelerinde
yapacağımız değişikliklerle hiç olmazsa bu amaçlara yönlendirilmesini
sağlamak istiyoruz. Bu çerçevede, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
olarak esas itibarıyla nükleer güç santrallerinin kurulmasını çok
olumlu buluyoruz. Gecikmiştir, bu konuda adım atılması gerekmektedir,
ama mesele sadece bir santral kurmak değildir. Bunun ötesinde, Türkiye’nin
nükleer teknolojiye, ileri teknolojiye, nükleer güvenliği sağlayan
teknolojilere, bu radyoaktif atıkların yönetimiyle ilgili teknolojilere,
reaktör üretimi teknolojilerine adım atması gerekmektedir, ama
bu adımı atmak için de Türkiye’deki sanayinin bu anlamıyla bu projeye
monte edilmesi gerekmektedir, ama maalesef burada özellikle yerli
sanayinin bu projeden daha fazla pay almasını sağlayacak bir ölçüt,
bir kriter de mevcut değildir. (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Vural, konuşmanızı tamamlar mısınız lütfen. OKTAY VURAL (Devamla)
– Dolayısıyla, bütün bunları dikkate aldığımız zaman, bu Kanun’un,
nükleer enerji santrallerinin kurulması, yapılması ve işletilmesiyle
ilgili olan bu Kanun’un, ülkemizin ve milletimizin beklentilerinden
çok uzak olduğunu ve bundan sonraki iş ve işlemlerle ilgili şeffaflığın
temin edilmesi konusunda önemli eksikliklerin olduğunu düşünüyoruz.
Süratli bir şekilde bu Kanun’un amacının, teknoloji, güvenlik ve
çevre duyarlılığını sağlayacak şekilde değiştirilmesi ve etkin
bir denetimini sağlayacak mekanizmalar konusunda da ilgili kurum
ve kuruluşları sorumlu kılacak bir yapıya dönüştürülmesi gerekmektedir.
Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, bu teknolojinin kullanılması ve enerji üretilmesi
konusundaki adımları destekleyeceğimizi, ancak maddelerle ilgili
değişiklik önerimiz de olacağını belirtir, hepinize saygılarımı
arz ederim. Sağ olunuz. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Vural. Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, Malatya Milletvekili Sayın Mücahit Fındıklı.
Buyurun Sayın
Fındıklı. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz yirmi
dakika Sayın Fındıklı. AK PARTİ GRUBU
ADINA MAHMUT MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Sayın Başkan, yüce Meclisimizin
çok değerli parlamenter arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İlgili Kanun maddesiyle alakalı AK Parti Grubu adına görüşlerimizi
açıklamak üzere burada bulunuyorum. Değerli arkadaşlar,
konuyla ilgili, birçok, grubu adına konuşma yapan arkadaşlarımızı
dinledik, ama öyle zannediyorum ki konuyla ilgili bir hayli kafa
karıştırıcı, bir hayli birbiriyle çelişen konuşmalar yapıldı. Bir grup arkadaşımız
“Teknolojiye geçmeliyiz, santral henüz daha erken, dolayısıyla santral
kurma işini erteleyelim.”, bir grup arkadaşımız “Evet, santrali mutlaka
kurmalıyız, çünkü bununla birlikte teknolojiye geçeriz ve dolayısıyla,
bunun boşluklarını dolduralım.” -temel, özet olarak baktığımızda-
bir gruptaki arkadaşların bir kısmı da “Kesinlikle santral kurmayalım,
nükleer teknolojiye bulaşmayalım.” diye görüş ve kanaatlerini
belirttiler. Dolayısıyla,
burada, her üç grubun da söylediklerini dikkate almak suretiyle,
bir kere dünyada ne olup ne bitiyor, onlara bir açıklıkla bakmak lazım.
Uluslararası
Enerji Ajansının 2002’de yayınladığı verilere göre, değerli arkadaşlar,
dünyada toplam elektrik enerjisinin üretiminin yüzde 31’i kömürle
yapılmakta, yüzde 8’i petrolle üretilmekte, yüzde 19’u nükleer santrallerde
üretilmekte, yüzde 14’ü gazla ve yüzde 17’si de hidroelektrik santrallerinde
üretilmektedir. Ülkelere baktığımız
zaman, ülkelerin gelişmişlik oranlarına göre nükleer enerjinin
kullanıldığı oranlar da çok farklılıklar arz ediyor, onları da bir
paylaşmak lazım. Nükleer enerjinin
toplam enerji üretimi içindeki payı Fransa’da yüzde 75, Japonya’da
yüzde 15, Rusya’da yüzde 14, Amerika Birleşik Devletleri’nde de
yüzde 19-20 civarında. Ve yine nükleer
santrallerle ilgili “Efendim, nükleer santraller artık devrini tamamladı,
nükleer santrallerden bir dönüş var” diye iddialar da var, ama bir de
gerçek var, dünyada mevcut çalışan reaktörler var, santraller var ve
yeni kurulmakta olan santraller de var. Bugün, tabii,
o yüzergezer santrallerden bahsetmiyorum, ama, Amerika Birleşik
Devletleri’nde 104, Fransa’da 59 santral, Japonya’da 55 santral,
Rusya’da 31, Belçika’da 7, İngiltere’de 19, Pakistan’da 2 -bir
kısmını atlayarak geçiyorum- Ermenistan’da 1, Romanya’da 1,
Çek Cumhuriyeti’nde 6 gibi nükleer santraller de var. Yani, bunların,
bugün toplam 31 ülkede bulunan nükleer santrallerin toplam gücü 36
bin gigabyte civarında elektrik üretiyor. Demek ki, nükleer santraller,
öyle söylenildiği gibi, böyle ulu orta, vazgeçilmiş, dünyada kullanılmayan,
dolayısıyla üretimi durdurulan bir teknoloji değil. Yeni yapılanlar
var mı? Evet, dünyada yeni yapılan santraller de var. Sırası gelmişken
onları da buradan bulup söyleyeceğim. Dünyada 30’a yakın santral
kurma çalışması da devam ediyor. İnşaatı devam eden 30’a yakın da santral
kurma çalışmaları devam ediyor. Peki, Türkiye’nin
durumu nedir? Türkiye’nin elektrik enerjisi… Yani, durup dururken,
Türkiye’nin 1950’lerden bu yana nükleer santrallerle ilgili bir iştahının
olması, bir gayretinin olması, bir devlet politikasının olması
boşuna da değil. Türkiye, kalkınmakta olan bir ülke. Türkiye’nin
bugünkü hâline baktığımızda, kişi başına elektrik enerjisi tüketiminde
ortalama 2.150 kilovat saatlik bir tüketimimiz var. Bu rakam, Avrupa
Birliği ülkelerinde 5.900 kilovat saat, Amerika Birleşik Devletleri’nde
12.300 kilovat saat; dünya ortalaması, dünyanın genelinin ortalaması
da 2.500 kilovat saat. Demek ki, Türkiye, kalkınmışlıkta, refahta,
bir kere, dünya ortalamasının da altında. Öyleyse, Türkiye, özellikle
bu son beş yıl içerisinde yakaladığı hem siyasi istikrar hem ekonomik
istikrar marifetiyle, Türkiye’nin üst üste büyümesi, sanayide
ve ihracatında üst üste büyümesinden dolayı, Türkiye’nin, her
yıl yüzde 6 ve 8 civarında enerji ihtiyacı da beraber büyümekte.
Eğer Türkiye müreffeh olacaksa, eğer Türkiye ileri muasır medeniyetler
seviyesine ulaşacaksa, bir taraftan üretimini artırırken, diğer
taraftan da o üretime esas teşkil edecek ucuz enerjiye ve stabil enerjiye
ihtiyaç duymaktadır. Türkiye, her yıl yüzde 8 büyümeye devam ediyor
bu son beş yıl içerisinde. Enerji ihtiyacı da büyüyor. Bundan sonra
da inşallah büyümeye devam edecek, bu istikrar çünkü devam ediyor. Rakamlarla konuşmaya
devam edersek, 2006 yılında Türkiye’nin tükettiği elektrik enerjisi
176 milyar kilovat saattir. 2020 yılına geldiğimiz zaman, bu yüzde
8’lik talepleri de eğer ilave edersek, talep artışı 2020 yılında 500
milyar kilovat saat olacaktır. Bütün yerli kaynaklarımızı üst üste
koyduğumuzda, yani hidroelektriklerimizi, bütün sularımızı değerlendirsek,
rüzgârımızı değerlendirsek, jeotermallerimizi değerlendirsek,
bunların toplam miktarı, ancak ve ancak 300 milyar kilovat saat civarında
ediyor. Dolayısıyla, 2020 hedeflendiği takdirde, ileriye dönük bizim
çok ciddi anlamda, 300 milyar kilovat saat, bir kere, açığımız ta şimdiden
görülüyor. Elektrik, tabii,
çok enteresandır. Şu gün burada lambalar yanar, ama kimsenin sesi
çıkmaz. Ama, bütün üretim ve elektrikle ilgilenenler şunu çok iyi bilir
ki, bir gün bu elektrikler kesildiğinde o üretim kısmında bulunanların
telefonları susmaz. Onun için, biraz nankör bir meslektir. Önceden
planlamasının yapılması ve mutlaka ön tedbirlerin alınması gerekir.
Onun için, elektrikle uğraşanlar bugünü konuşmak yerine, mutlaka,
geleceğin tedbirlerini almak zorunluluğundadırlar. Dolayısıyla,
bugünü yaşamazlar, ancak önlerindeki on yılı, on beş yılı planlamak
zorundadırlar. Dolayısıyla
Türkiye'nin, 2020 yılında enerji ihtiyacının, 300 milyar kilovat saat
civarında bir açığı olacağı açıktır. Enerji temininde bugün yüzde
20 olan bağımlılık, özellikle doğal gazda bağımlılığımız, on iki
yıl sonra eğer bu ihtiyaçları kendi özümüzden karşılayamazsak, nükleer
santrali kuramazsak, 2020 yılında dışa bağımlılığımız yüzde 80’e
ulaşacaktır. Enerji temini
sorunu sadece ülkemizin değil, tüm dünyanın sorunudur. 2030 yılında
küresel enerji ihtiyacının bugünkü ihtiyacın yarısından daha
çok artış göstereceğini düşündüğümüzde, 21’inci yüzyılın tarihin
enerji politikaları üzerinden yazılacağını söylemek hiç de zor
değildir. Onun içindir ki Türkiye nükleer enerji üretmek durumundadır.
Sadece 2020 yılına kadar, 5.000 megavat gücünde bir kaynak devreye
sokmak zorundadır. Bugün dünyada
enerji politikaları, güvenli olmaları, ucuz olmaları ve temiz
enerji kaynaklarına odaklanmış konumdadır. Nükleer enerji kaynaklarının
tercih edilmesini bu koşullar içerisinde aramak gerekir. Nükleer
enerji kaynakları, emre amadelik şartını sağlayabilir olması, yani
arz güvenliğinin olması, temiz olması, düşük işletim maliyeti
–yatırım maliyeti yüksek olmasına rağmen işletim maliyetinin düşük
olması- yüksek kullanım kapasitesi, yakıt fiyatının sabit olması,
enerji yoğun üretim yapılması, santral ömrünün uzun olması gibi nedenlerle
tercih edilmektedir. Sadece dünyanın gelişmiş ülkeleri değil, güvenilir
enerji teminini kaçınılmaz gören pek çok ülke nükleer enerjiyi gündemine
taşımaktadır. Burada, iki
önemli meseleyi hükûmetlerin düşünmesi gerekir: Birincisi, enerji
güvenliği -ki çevresel güvenliktenteröre kadar geniş bir alanı
kapsar- ikincisi de enerji çeşitliliğidir. Nükleer enerji üzerinde
ısrarla durmak, yeterince geçtiğimiz bu alanda gerekli adımları atmak,
bizim için, bir tercih meselesi olmaktan çıkmış, zorunluluk hâlini
almıştır. Nükleer enerjinin,
stratejik açıdan, Türkiye’nin vizyonuyla ilgili çok önemli iki boyutu
vardır: Birincisi güvenlik. Değerli arkadaşlar, bugün, çevremizde
-Ermenistan dâhil, İran dâhil, Pakistan dâhil- birçok ülke nükleer santrale
sahiptir. Nükleer santralin olmadığı bir yerde nükleer teknolojiyi
geliştirmek hayaldir, ikisi birlikte olacaktır. Dolayısıyla, biz
de bu bölgede eğer nükleer teknolojiye ulaşmak istiyorsak, bu nükleer
santral vasıtasıyla, çok rahatlıkla, bu yolda yolumuza yürümeye
devam etmemiz gereklidir. Pek çok ülke nükleer
santrale sahipken ve bu enerji türünden yararlanırken Türkiye’nin
bu kadar çekingenlik göstermesi, “Biz beceremeyiz.” havasından
kurtulamaması anlaşılır gibi değildir. Türkiye’de ne zaman nükleer
enerji gündeme gelse, ağır bir kuşku hâkimiyet kazanıyor. Tabii ki bunda, her on yılda bir santral yapmaya
kalkıp, işi yarı yolda bırakan ve beceremeyen hükûmetlerin itibar
kaybının payı büyüktür. Nükleer enerjinin,
bir ileri teknoloji dalı olması itibarıyla, yalnızca bir elektrik
üretim aracı veya seçeneği olarak ele alınmaması gerekir. Zira günümüzde
hayati bir önem kazanmış olan bu teknolojinin üretiminde söz sahibi
olabilmek, bilimsel ve teknolojik alanda ilerlemek hatta bir sıçramayı
başarmak anlamına gelir. Nükleer teknoloji
transferini çok başarılı bir şekilde gerçekleştiren ülkelerin başında
Güney Kore, bizim için, çok önemli, tahlil edilmesi gereken bir ülkedir.
Güney Kore, bugün, 22 tane nükleer enerji santraline sahiptir, 4 tanesini
de kurma aşamasına gelmiştir ve Güney Kore’nin nükleer enerjiyle
olan irtibatı ve ilgisi, maalesef, Türkiye’den daha sonra başlamış
olmasına rağmen büyük bir başarı kaydetmiştir. Güney Kore, şu anda
isteyene nükleer santral kurabilen, eğitim ve servis sunabilen
bir ülkedir. Nükleer enerji alanında 26 bin çalışanı bulunmaktadır.
Bu 26 bin çalışanın 10 bini master ve doktora yapmıştır. Kısmen de bu
kazanımlar sayesinde otomotiv, elektronik, çelik sanayi gibi diğer
ileri teknolojileri de kullanmış, 1970’lerde 229 dolar olan gayrisafi
millî hasılayı da bugün 22.500 dolarlara çıkarmıştır. Dolayısıyla
santralin gelişi, aynı zamanda onunla birlikte eğitimini, teknolojisini
ve insan kaynaklarını da oluşturmak konumundadır. Bilimsel açıdan
nükleer enerji üretiminin, beraberinde izotop teknolojisi gibi
kazançlı nükleer teknolojiyi de getirdiği kanıtlanmıştır. Oluşan
bu izotopların çeşitli alanlarda ekonomik ve kazançlı yeni teknolojilere
uygulanabilmesi nedeniyle özel sektör için cazip bir pazar oluşturulmaktadır.
Bir nükleer tesisin yapımının, nükleer endüstri tasarımcıları,
reaktör tasarımcıları, inşaatçıları, reaktör operatörleri, ilgili
madencilik, çevrim, üretim, depolama, işleme, yakıt çevrimi ve ilgili
atık idaresi yerleşimi gibi “ikincil yatırım etkileri” dediğimiz
ekonomik etkileri de mevcuttur. Bir nükleer santralde
yüksek teknoloji gerektiren yaklaşık yirmi iki bin değişik parçanın
bulunduğunu göz önüne alırsak, böyle bir teknolojiye sahip olmaya
yönelmekle, sanayimiz, bilim ve teknoloji kuruluşlarımız, pek
çok değişik alanlarda kullanılabilecek bilgi ve tecrübe kazanacaktır.
Bu kapsamda, teknolojik yaşamın her alanında karşımıza çıkan nitelikli
yerli malzemelerin bilimsel, teknik ve teknolojik kapasitesinin
artırılması, kalite kontrolünün ve yüksekliğinin sağlanması sayesinde
değişik iş kollarının kurulup çalıştırılması, yeni iş alanlarının
açılarak istihdamın artırılması gibi konular sayılabilir. Hükûmet, nükleer
enerji santrallerinin kurulmasını oldubittiye getiren bir tutum
içinde değildir. Nükleer santral kurup işletmeye talip olanların
uyması gereken kriterler, tüm dünyada nükleer santral kuruluşunun
bağlı olduğu kesin ilkeler vardır, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu
tarafından konmuş olan kodlar vardır; bu kurallar bağlayıcıdır, danışma
ve tavsiye niteliğinde değildir. Ayrıca, her ülke kendi santral kuruluş
mevzuatını hazırlamıştır ve hassas bir konu olduğu için birbiriyle
paralel ciddi hukuki düzenlemeleri yürürlüğe koymuştur. Bizim
için de bu kanun tasarısı bir başlangıç metnidir. Hiçbir ülke “Ben
yaptım, oldu.” mantığıyla nükleer santral kurmuyor, kurmaz. Bunun
için, önemli bir karar olduğunu, gerektirdiği dikkat ve özeni kimse
göz ardı etmiş değildir. Nükleer santral
kurulmasına çevre konusundaki duyarlılık sebebiyle karşı çıkmayı
saygıyla karşılamalıyız. Ancak, hepimiz doğru verilerle hareket
etmeli, karşımızdakinin ne dediğini de dinlemeliyiz. Ancak “Ne
gereği var canım, nükleer santralin şimdi sırası mıydı?” türünden
bir yaklaşımı kabul etmemiz mümkün değildir. Nükleer enerji
politikalarının nükleer teknolojinin kazanımı bir devlet politikası
olarak ele alınmalıdır ve nükleer enerji santralleri bunun en önemli
ayağı olmalıdır. Üretime kazandırılamayan bir teknoloji atıldır,
kimseye fayda sağlamaz. Dolayısıyla, bu teknolojinin yerine, teknolojiyi
elde tutmak yerine, teknolojiyi sanayiye ve milletin hizmetine
sunmak ve bu reaktörü kurmak konumundayız. Elli senedir
elektrik enerjisi üretiminde seçenekler ve bu işin tarihi devam etmekte
ve 1956’dan bu yana, Türkiye, nükleer teknolojiyle uğraşmakta ve bunu
bir türlü hayata geçirememektedir. 1956, 1955, 1966, 1961; ODTÜ’de
kurulan merkez, Çerkezköy’de kurulan merkez, Ankara’da kurulan
merkez; ama, bütün bunların yanında bir türlü başarılamayan ve faaliyete
geçirilemeyen bir konu. Hiçbir iktidarın,
döneminde, yol almasına rağmen, bunu başarabilme, becerebilme
cesareti ve kararlılığı olmamıştır. Ümit ediyorum, bu kanunla birlikte
AK Parti Hükûmeti ve grubuyla birlikte, artık, Türkiye, bu beceriksiz
yapıdan kurtulmak zorundadır. Çünkü, 1978’den bu yana… Sayın Deniz
Baykal, özellikle “Türkiye, uzun vadeli nükleer enerji üretimine
bugünden yönelmek zorundadır.” diyerek, kendi bakanlığı döneminde
çok önemli bir tespiti 1978 yılında yapmıştır. Cumhuriyet Halk Partisinden
beklediğimiz, Sayın Genel Başkanın bu yerinde tespitini, 2008 yılında,
1978’den otuz sene daha geriye götürerek bir tavır sergilemek değildir.
Dolayısıyla, burada, Sayın Baykal’ın tespit etmiş olduğu doğrular
doğrultusunda, bu işi bir devlet politikası hâline getirip, daha
da ileri düzeye taşımak zorundayız. Özellikle, teknolojide
yapılan son değişikliklerle, yeni gelişmelerle, reaktörlerden
çıkan atıklarla ilgili, onları tekrar, yeniden kazanım hâline dönüştürebilmek,
Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve özellikle Rusya’da tartışılır
hâle gelmiş ve özellikle Japonya, şu anda reaktörlerinden çıkan
atıkları yurt dışına çıkarmayı yasaklamıştır. (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Fındıklı, lütfen konuşmanızı tamamlar mısınız. MAHMUT MÜCAHİT
FINDIKLI (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan. Değerli arkadaşlar,
1957 yılından beri başlayan, hayal ettiğimiz, ama şimdiye kadar birçok
hükûmetin başaramadığı, beceremediği -ve çevremizde Pakistan,
Ermenistan, İran dâhil becerdiği- ve ileriye dönük, ilelebet bu bölgede
var olacak ve lider olma konumunda kendini görmek isteyen Türkiye’nin,
mutlaka ve mutlaka nükleer teknolojiyle birlikte nükleer santrali
beraber değerlendirip, nükleer santralini bir an evvel kurup,
2020’deki enerji ihtiyaçlarını ve bölgesinde lider konumunu da beraber
sürükleyebilecek bir yapıya oturması konusunda Türkiye’nin,
nükleer teknoloji ve nükleer santraldeki konumuna AK Parti Grubu
olarak destek veriyoruz. Ülkemize ve
memleketimize, inşallah, hayırlı olur bu tartışmalar. Bu vesileyle,
grubu saygıyla selamlıyorum, hepinize hayırlı akşamlar diliyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Fındıklı. Şahsı adına,
Kayseri Milletvekili Sayın Taner Yıldız. Buyurun Sayın
Yıldız. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz on dakika
Sayın Yıldız. TANER YILDIZ
(Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Tabii öncelikle
belirtmeliyim ki, enerji sektörünün herhangi bir dalını konuşurken
o sektörle alakalı enerjinin temel değişmezleri üzerinde mutlaka
bir mutabakat sağlamak lazım. Bu sağlanan mutabakat ve ortak paydadaki
bu kalemler, siyasi partilerden daha beri, herhangi bir siyasi partiye
göre değişmeyen ilkelerdir. Zaman zaman iktisadi temelleri içerir,
zaman zaman da sektörün kendi bizzat varlığını ihtiva eder. Bunlar
üzerinde herhangi bir tartışma olmaz. Ben, müsaade ederseniz, konuşmama
bu temel ögelerden başlayarak girmek istiyorum. Biz, burada, vatandaşlarımıza
herhangi bir mesaj verirken net ve anlaşılabilir olmasına özen göstermemiz
gerekir. Nükleer santralleri kurmak mı lazım, kurmamak mı lazım?
Nükleer santralleri kurduğumuzda ülkeye getirisi nedir, sektöre
götürüsü nedir? Vatandaşımız bundan ne kadar müstefit olacak? Bunların
hepsini, bu mesajı net bir şekilde buradan vermemiz lazım. Bu sektörün
değişmez ilkelerinden bahsetmiştik. Bunlardan bir tanesi büyümedir.
Eğer içinde bulunduğunuz ülke, şu veya bu gerekçeyle son yirmi çeyrektir
sürekli büyüyorsa, bu büyümeyi karşılayacak arzı mutlaka yapmanız
lazım, hem de en az yüzde 30, hatta yüzde 40’lar civarında daha fazlasıyla
yapmanız lazım. Biraz önce arkadaşımız,
son derece net bir ifadeyle söyledi: Enerji sektöründeki alacağınız
yatırım kararları faz farkıyla gerçekleşeceği için, ister hidroda
ister doğal gazda ister nükleerde isterse yenilenebilir enerji
kaynaklarında, bunların, bu kararın önceden mutlaka alınması lazım.
Bu büyüme hızlarını karşılayacak tedbirlerin mutlaka alınması
lazım. Dolayısıyla, nükleer enerjiyle alakalı konuşma yapacağınız
zaman, gerek arz güvenliğiyle alakalı kalemleri gerekse stratejik
bir kısım kararları almış olmanız gerekir. O açıdan, bu kanun tasarısının
kanunlaşmasında, bence, bu temel ögeleri ön plana almamız lazım. Bunlardan bir
diğeri de, gerek arz güvenliğine katkısından dolayı gerekse ülkemizde
bulunan yerli kaynakların ve ithal kaynakların çeşitlendirilmesi
açısından da bu meseleye bakmak lazım. “Siyasi mülahazaların
üstünde.” dedim. Son kırk yılda yaklaşık otuz iki tane hükûmet gelip
geçmiş bu ülkeden ve her hükûmetin de ortak paydasında bu nükleer
enerji bulunmuş. Ben 1962 doğumluyum, ama 1955 yılından bu tarafa bir
kısım göstergeler vermek istiyorum: 1955 yılında, atom enerjisinin
barışçıl amaçlarla kullanılması amacıyla, biz, 1956 yılında, Başbakanlığa
bağlı bir Atom Enerjisi Komisyonu kurmuşuz. Serüven böyle başlıyor
ve bu dediğim şekliyle otuz iki hükûmet zamanında da mutlaka nükleer
enerjiyle alakalı olumlu görüşler, olumlu katkılar sunulmuş. 1962
yılında havuz tipi bir reaktör işletmeye alınmış. 1967 ile 1970 yılları
arasında nükleer santrallerle alakalı ilk etüt çalışmaları yapılmış.
Bütün kalkınma planlarında, şu ana kadar gelen bütün kalkınma planlarında
buna yer verilmiş. Ben, bundan sonra, diyorum ki, eğer herhangi bir siyasi
parti nükleer santralin varlığını konuşacaksa o zaman dönüp baştan
tekrar başlayalım, ama eğer bu Kanun’un herhangi bir usulünü esasa
bağlı olmaksızın konuşacaksak eyvallah. Şimdi biz hangisini
konuşuyoruz? “Nükleer santral gerekli değildir.” diyen eğer siyasi
bir eğilim varsa, bence bu görüşmeleri kesip önce onunla alakalı
bir ikna çalışması yapmamız lazım, ama bunun nasıl daha iyi olacağıyla
alakalı, nükleer santralin gerek kurulması gerek ihale edilmesi
gerekse işletilmesiyle alakalı herhangi bir görüş ve öneri varsa
bunların da kanun tasarısına derç edilmesi lazım. Mesela, büyüme
hızlarına karşılık gelen enerji büyümelerinde temel, değişmez
bir kural vardır. İsterse bu bize, kulağımıza sıcak gelsin, isterse
soğuk gelsin, o değişmez kural şudur: Eğer o ülkedeki herhangi bir
sektörün tasarruf miktarı ülke büyüme hızından küçükse mutlaka
siz yabancı sermayeye ihtiyaç hissetmelisiniz. “Ben yabancı sermayeyi
sevmem, ben almayayım.” demekle bu iş olmaz, ya ülkenin büyüme hızını
düşüreceksiniz veya büyüme hızını düşüremiyorsanız -kaldı ki
biz AK Parti Hükûmetleri olarak her zaman, sürekli, sürdürülebilir
ve kalkınmada öncelikli olarak büyümemizi ön plana koymuşuz- o zaman
mutlaka bunu karşılayacaksınız. Yani ne demek
istiyorum: Bir işletmeden örnek verecek olursak, eğer bir önceki
yıl kazandığı miktar 100 lira, ama bir sonraki yıl yapacağı yatırım
200 liraysa, müsaade edin, ya kredi alacaktır ya öz kaynak transferi
yapacaktır veya mutlaka yabancı sermaye alacaktır. “Ben hiçbirini
almayayım ama büyüyeyim.” diyemezsiniz. Yani bu sektörün ortak
paydasındaki kalemlerde eğer mutabakat sağlamazsak bununla alakalı
boş bir görüşme, boş bir konuşma yapmış oluruz. Ben, özellikle siyasi
partilerimizi her zamanki nezaket gereği böyle bir üsluba davet
ediyorum. İyi niyetle birçok şeyi yapmak istiyoruz. Mesela, tezkerede
biz ne yaptık? Ortak paydamıza bütün siyasi partilerimizi koyduk
ve tek doğru karar aldık. Nükleer enerji de, bu enerji sektörünün tezkerelerinden
bir tanesidir. Eğer, arz güvenliğini sağlamada bir baz yük oluşturacaksanız,
bununla alakalı farklı bir görüş belirtemezsiniz. Özellikle belirtmek
isterim ki, bizim, yerli kaynaklarımızın bütün ögelerinin kullanılmasıyla
bile Türkiye’deki büyüme hızlarına ne yazık ki karşılık gelemediğini
bir vakıa olarak kabul etmemiz lazım. Böyle bir gerçek var. Biz temenni
ederdik ki, isterdik ki, bizim bütün kaynaklarımız Türkiye’deki
büyüme hızlarına karşılık gelsin ve hepsi yerli kaynak olsun, en
ideali bu. O yüzden… Şimdi bakıyorum
meslek odalarından bir kısım itirazlar var, o da şu: Niye yenilenebilir
enerji kaynaklarındaki sürelerle nükleeri eş tutmadınız, deniyor.
Evet, yerli kaynaklar bizim en kutsal enerjimizdir tabiri caizse,
onlar için ne kadar sübvansiyon veriyorsak da, ne kadar kendi kaynakları
içerisinde yapılabiliyor olduğunu sağlasak da azdır ama, mademki,
böyle bir enerjinin de enerji çeşitlendirmesi olarak portföyümüzde
bulunmasını istiyorsak, bunun da bazı gerçeklerini kabul etmemiz
lazım. Ben tekrar ediyorum,
eğer bunun usulüyle alakalı ekleyeceğimiz konular varsa -ki, birinci
nükleer enerji santralinin kurulmasıyla alakalı Sayın Cumhurbaşkanından
dönen kanun tasarısı da dâhil olmak üzere-bunların usulünü bence burada
tartışmaya açabiliriz. Daha iyisini öneremiyorsak, şu mevcut
hâlin daha iyi olduğunu kabul etmek zorundayız. Yani, bir konunun
nasıl olacağını tariften daha ziyade nasıl olmayacağını söylüyorsak,
orada o zaman üslup olarak başka bir şeyi değerlendirmek zorundayız.
Ben, o açıdan,
nükleer enerjinin temel ögesi üzerinde durmak gerektiğine inanıyorum.
Yani, düşünün, 2006 yılı içerisinde toplam ithalatımız 137 milyar dolar
ve bunun yüzde 21’ine karşılık gelen 29 milyar dolarlık bir enerji girdisi
var. Bu benim hoşuma gitmiyor, ama vakıa bu. Mademki vakıa bu, bunun
karşısında son derece gerçekçi davranmak zorundayız, son derece
nitelikli davranmak zorundayız. Yani, temennilerle gerçekleri
ayırt ettiğiniz kadar bu ülkenin idaresine irade koyan hükûmetler
başarılı olurlar. Ben siyaset adına söylemiyorum ama gerçekten AK
Parti bu temennilerle gerçekleri ayırt ettiği için ülkenin idaresine
irade koymuştur. Ondan dolayıdır ki birçok sektörde ekonomik, siyasi
ve sosyal alanda kalkınmasını hızlandırmıştır. Bu da bunun tamamlayıcı
unsurlarından bir tanesidir. O açıdan maddelerinde mutlaka bunların
bir kısım detaylarına gireceğiz, usul ve esaslarıyla alakalı bir
kısım tavsiyelerde bulunacağız ama ben bu temel ögenin baştan kabul
edilmesi gerektiğini söylüyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Yıldız. Hükûmet adına
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Hilmi Güler söz istemiştir. Buyurun Sayın
Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz yirmi
dakika Sayın Bakan. ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ben konuyla ilgili,
Kanun’la ilgili birkaç noktaya dokunup ondan sonra yerime oturacağım.
Burada ifade etmek istediğim en temel nokta, nükleer santrallerde,
bildiğiniz gibi, güvenlik konusudur. Güvenlik zaten bu işin temelidir,
anasıdır ve tabanıdır, her şeyidir ve zaten 2690 sayılı TAEK Kanunu
da hem Uluslararası Atom Enerjisi Ajansının tüm standartları ve güvenlik
kurallarını uygular ve aynı zamanda EURATOM’un, yani Avrupa
Atom Enerjisi Birliğinin direktiflerini de uygular. Kaldı ki gene
TAEK Nükleer/Radyasyon Güvenliği Düzenleme ve Denetleme Kurumu
ayrıca bu çalışmaları yapar. Çünkü temel şey zaten güvenliktir. Yani
biraz önce, güvenlik eksik, filan dendi, yani bu, hani sanki havanın
içindeki oksijenin, azotun olmadığını iddia etmek gibi bir şey
olur. Yani temeli güvenlik üzerinedir ve aynı zamanda TAEK’in hem
Radyasyon Sağlığı ve Güvenliği Dairesi bu konuda çok ciddi bir çalışma
sürdürür devamlı olarak, ruhuna uygun olarak. Ayrıca, Nükleer
Güvenlik Dairesi vardır. Bu da nükleer güvenlik kısmına bakar, yani
Radyasyon Sağlığı ve Güvenliği Dairesinin dışında. Ayrıca, nükleer
güvenlikten sorumlu bir başkan yardımcısı vardır. Yani, TAEK’e bu
kadar da insafsızlık etmeyelim. TAEK, öyle bir
kuruluş ki, şu anda, Baradei’in kurduğu Avrupa Atom Enerjisi Kurumunun
kurucularındandır. Biz, ondan bir yıl önce kurulduk. Yani, o kadar
ileri görüşlü bir şekilde, eski hükûmetler -onlara teşekkür borçluyuz-
bunu kurmuştur ve biz, aynı zamanda, Atom Ajansının da kurucularındanız.
Bu çalışmaları da çok sıkı bir şekilde sürdürüyoruz. Ayrıca, bir de,
Nükleer Güvenlik Komitesi var, 9 üyeli. Onu da bırakın, bir de Atom
Enerjisi Komisyonu var, 11 üyeli. Yani, Türkiye’nin
nükleer güvenlik konusundaki duyarlılığı, hassasiyeti pek çok
ülkeden daha fazla. Bunu iftiharla ifade etmek isterim. Bu çevre bilincinden
dolayıdır ki, belki de, bu faaliyetlerimiz, olması gerekenden
fazla zaman aldı. Bunu da mutlulukla ifade ediyorum. Çünkü bu çevre
bilinci, madencilikte de nükleer çalışmalarda da diğer yatırımlarda
da kendisini gösteriyor. Ayrıca, bilgilendirmek
açısından söylüyorum, Türkiye, aslında, nükleer teknolojiyle ilk
defa karşılaşmıyor. Türkiye’de, şu anda, 300’ün üzerinde nükleer
tesis var, 300’ün üzerinde. Bunların büyük bir kısmı tıbbi nükleer.
Yani, bunların hepsinde nükleer ürünler kullanılıyor. İki adet, küçük
de olsa, reaktör var, bir atık tesisi var, nükleer atık tesisi var ve
aynı zamanda da yakıt tesisi var. Yani, bununla ilk defa karşılaşmıyoruz.
Bunun dışında,
altı binden fazla endüstriyel radyasyon kaynağı var. Yani, bunlar
da -belki şunu diyebilirsiniz- bu nükleer enerjiyle ilgili değil
diyebilirsiniz ama bunların hepsi nükleer hassasiyeti gerektiren
ve bu hassasiyete göre yaşadığımız, birlikte yaşadığımız ürünler.
Ben, onun dışındaki diğer kaynaklara girmek istemiyorum. Yani, burada,
uranyumdan tutun, sezyuma kadar, molibdene kadar pek çok izotoplarla
da birlikte çalışılıyor. Bunun dışında
şunu da ifade edeyim: Yani, bu Kanun’un peşinden -ki, tabii seyri de
budur- eğitim konusuyla ilgili, güvenlik ve denetlemeyle ilgili
yasa tasarıları da hazır, bunlar da peş peşe gelecek. Çünkü bunun
bir zaman aralığı var. Yani, bu zaman aralığında olayları yakından
daha iyi inceleyelim diye bunları biz bölüm bölüm aldık. Bu arada, gene
yaptığımız çalışmalarda, yerli teknoloji açısından, yani, yakıtından
tutun, bununla ilgili yerli teknolojiyi geliştirme açısından da
Başbakanımızın başkanlığında toplanan Bilim Teknoloji Yüksek Kurulunda
alınan kararla da, 3 milyon YTL’lik, aynı zamanda, şey kurulmuştur…
Pardon, 3 katrilyon. Bu da, ar-ge çalışmalarına ağırlık veren, yerli
teknolojimizi geliştirdiğimiz ve aynı zamanda pilot çalışmaları
yapabileceğimiz ve yerli nükleer araştırmamızı, üretimimizi yapacağımız
tesislere de yerli dizayna da başladık. Yani, biz, bu noktada, bu zamanı
boş geçirmedik. Aynı zamanda,
Türkiye’de, bilhassa, Maden Arama Enstitüsüyle birlikte TAEK,
uranyum ve toryum çalışmalarına ağırlık verdi. Bu noktada toryumla
ilgili peletleri yaptık, uranyumla ilgili çalışmalarımız da sürüyor.
Bu çalışmalar yakıt çalışmalarıdır. Bu yakıt çalışmalarında iyi
bir noktadayız ve Türkiye’nin uranyum kaynakları bakımından da,
bilinenin dışında, yeni kaynaklar olduğunu görüyoruz, bu da bize
ayrıca mutluluk veriyor. Toryumda da, tıpkı uranyum gibi… Bunu ileride…
Çünkü, toryum kaynakları bakımından da, tıpkı borda olduğu gibi,
toryumda da hatırı sayılır bir zenginliğimiz var. Bunun da hem ekstraktif
metalurjiyle ayrıştırılması hem de bunun yakıt olarak kullanılması
noktasında ciddi çalışmalarımız var. Çevreyle ilgili
kısımları da… Ben konunun dışına çıkmak istemediğim için sadece
Kanun maddesiyle ve Kanun’un ruhuna uygun konuşmak istiyorum. Zaten,
bunun hepsi ÇED Raporuyla -Çevre Etki Değerlendirme Raporuyla- zaten
bunların çevre boyutu ele alınacak ve bunun güvenlik meselesi de…
Bırakın sadece nükleer reaktörleri normal fabrikaların bile bir
güvenlik meselesi vardır. Yani, güvenlik meselesini kesinlikle
ihmal etmiyoruz. Bunu, sadece TAEK’in elemanlarıyla değil aynı
zamanda Uluslararası Atom Enerjisi Kurumunun da uzmanlarının denetimiyle
bunu gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Bütün bu çalışmaların
temeli gayet tabii ki arz güvenliğiyle ilgilidir. Bu “arz güvenliği”
kelimesi geniş kapsamlı belki ele alınıyor ama, neticede arz güvenliği,
ihtiyacımız olan enerjinin karşılanması meselesidir. Zaman eksenine
bunu yatırarak, kimi yatırım vardır bir senede biter kimi yatırım
vardır yedi senede biter, eğer iyi yönetilmezse bu uzun sürer, maliyetleri
artar, ama biz bunda da zamana karşı yoğun bir çalışma içindeyiz. Hem
eski santrallerimizi yeniliyoruz, onları modernize ediyoruz,
bunların kalitesini, kapasitesini artırıyoruz… Sadece bundan
dolayı EÜAŞ’ta 600 megavata yakın bir üretim artışımız meydana
geldi. Bunlar yaşlı santrallerdi. Bunların hepsinin bakımını yapıyoruz.
Tabii ki, bu arz güvenliği için de, biz daha evvelden olduğu gibi
alım garantileriyle, “yap-işlet-devret”lerle bunu biz açıklamış olsaydık,
belki yatırımlarımızı biz beş ay içinde, altı ay içinde bitirirdik.
Yani, Türkiye’nin eski usul, o alım garantili usullerine gitseydik
bunu hâllederdik. Ama, kanunen artık biz yatırım yapmıyoruz, üretim
yatırımı. Bunu belki bazı arkadaşlarımız hatırlayamayabilir.
Şu andaki mevcut kurallara göre biz üretim yatırımı yapamıyoruz.
Ancak, bunu, özel sektöre yaptırıyoruz. Özel sektöre yaptırmak için
de klasik yatırımların dışında bilhassa yenilenebilir enerjide
çok önemli adımlar attık. Önce envanterimizi tespit ettik, jeotermal
kaynaklarımızın haritasını çıkarttık; ki, bu, bilhassa Ege Bölgesi’nde
çok büyük bir kaynaktır. Şimdiye kadar yeterince el atılmayan kaynaklardan
biridir. Şimdi onun hakkını vermeye çalışıyoruz. MTA yoğun bir çalışma
içinde. Her ay yaklaşık bir önemli kuyuyu açıyoruz. Tertemiz, çevre
dostu, kendi kaynağımız. Jeotermalde, gerçekten, başta Ege olmak
üzere, yoğun bir çalışma içindeyiz. Bunu sadece elektrik üretiminde
değil, seracılıkta, turizmde ve aynı zamanda termal turizmde kullanmak
istiyoruz. Soğuyunca da yerin altına enjekte ederek tekrar kullanmayı
düşünüyoruz. Onun dışında,
kömürde ciddi adımlarımız oldu. Sadece MTA’nın bizim dönemde bulduğu
sahalar 800 milyon tondur. Buna, yakında müjdesini vereceğimiz,
bir 600 milyon tonluk ilave rezerv çalışmamız vardır. Bu da gerçekleştiği
takdirde, 1,4 milyar ton yapar. Bütün masraflar çıktıktan sonra 20 dolar
kalsa, 28 milyar dolar yapar. Yani biz kömüre gerçekten büyük ağırlık
veriyoruz. Rüzgârda da,
rüzgâr haritasını yaptık. Evet, göreve geldiğimizde 17 megavattı,
rüzgâr santrallerinin toplamı 17 megavattı, biz onu 200’e çıkarttık,
12 kat. Bu, tabii, bizim için yeterli değil. 400 kattır iki buçuk-üç sene
içindeki hedefimiz. 8 bin megavatı hedefliyoruz. Bu arada, yatırımcının
tek başına, münferit olarak, dağ-tepe dolaşarak yaptığı ölçümlere
kolaylık olsun diye, biz, rüzgâr haritasını çıkarttık Türkiye’nin.
30 bin noktayı ölçtük, rüzgâr haritasını çıkarttık ve aynı zamanda,
genel müdürlerimizle beraber, bir enerji misyoneri gibi, vilayet
vilayet dolaştık ve bu rüzgâr haritasını, atlasını, rüzgâr enerjisinin
özelliklerini yerinde anlatarak ilgilerini çektik ve bunun da sonucu
olarak, Kanun’un da katkısıyla -ki, buna muhalefet partilerimizin
de gayet güzel katkıları oldu- yenilenebilir enerji noktasında,
işte 1 Kasımda EPDK’nın yaptığı, teklif toplama diyelim, neticede
yedi yüz elli projeye müracaat edildi. Bu görülmemiş bir şeydir. Bu
bir devrimdir gerçekten ve bu yedi yüz elli projenin karşılığında
78 bin megavat… Bunların tabii içlerinde mükerrerler var, bunların
içinde verimsiz olanlar, bunlar tabii ayıklanacak. Bizim garantili
olarak gördüğümüz 10 bin megavattı, fakat bunu çok rahatlıkla 20
bin megavata çıkarabileceğiz. Bununla ilgili olarak, şimdi hedefimiz
bu türbinlerin Türkiye’de yapılması. Bunun için de Bursa, İstanbul,
Antep gibi sanayisi iyi olan yerlerle görüşüyoruz, bunları yapmaya
çalışıyoruz. Bunun içinde Konya da var. Dolayısıyla, burada, eğer
türbinleri de yaparsak, 10 bin megavat olsa 10 milyar dolar, otomotiv
sektöründen daha büyük, 20 bin megavat olsa 20 milyar dolar yaklaşık.
Bu aynı zamanda çevre dostu ve hiç kimsenin daha evvel düşünmediği
bir şey bize nasip oldu, Meclisimize nasip oldu. Dolayısıyla,
rüzgâr konusunda da gayet iyi gidiyoruz. Kömürü bahsettim.
Bu arada, sular,
gerçekten, dereler akıyordu, bizler de bakıyorduk ona. Bu derelerden
küçük türbinlerle elektrik üretmek üzere, bunların da envanterini
çıkardık. Sadece bu derelerden topladığımız, yani, proje olarak,
1.109 proje topladık. Bunlardan 780’inin sahibi var. Şimdi, yeniden
Elektrik İşleri Etüt İdaresi ve DSİ’nin ve bir de yatırımcı müteşebbis
vatandaşlarımızın uğraşması noktasında bu müracaatların toplamı
1.500’ü açtı. Bunlar da olduğu takdirde, bunları da devreye soktuğumuz
takdirde biz bu derelerden elektrik elde edeceğiz. Başlattığımız
projelerin toplamı, eğer gerçekleşirse, altı Atatürk Barajı kadar
yapıyor. Tabii, bunları hızlandırmamız lazım ve başlattığımız
projelerin toplamı da, buna kazma vurulanlar da dâhil olmak üzere
30 bin megavattır. Bu 30 bin megavatı -ki, Türkiye’nin kurulu gücü
40 bin megavattır, biz bunun yaklaşık 30’unu kullanıyoruz- neredeyse
Türkiye’nin kurulu gücüne eşit yatırımı başlattık. Tabii, bunun
hızlı bir şekilde sürmesi lazım. Buna eğer biz kendimiz para harcasaydık
42-45 milyar dolar para harcayacaktık. Bu parayı şimdi eğitimimize,
sağlığımıza, emniyete harcayacağız. Dolayısıyla, bunu özel sektöre,
daha süratli bir şekilde yapılsın diye ona veriyoruz. Yani, biz bunu,
daha evvelden olduğu gibi, “yap-işlet-devret”lerle, alım garantileriyle
verebilirdik ve geleceğimizi yanlış şekillendirmiş olurduk, dolayısıyla,
tenkit ettiğimiz usule giderdik. Biz, sadece burada, nükleeri ve
düşük kalorili kömürleri üretime sokmak için alım garantisi koyuyoruz.
O da Afşin Elbistan C ve D’yi hedef alan, belki C ve D’den sonra E ve F
şeklinde devam edecek kömür santrallerini kurabilmek için bunu yapıyoruz.
Bu da bizim bir millî politikamızdır, bundan dolayı onu yapıyoruz.
Nükleeri de bu teknolojiye sahip olmak için yapıyoruz. Bu aslında
bir santral kurma meselesi gibi görülebilir, buna da müsaittir yasanın
şeyi, ancak burada bu bir eşiktir, bir teknoloji eşiğidir. Biz güçlü
bir devletiz, bölgemizde de dünyada da güçlü bir devletiz, tarihi
yapan bir milletiz, bu teknolojiye de sahip olmamız lazım. Tarihi
biz yaptık, dolayısıyla, bu teknolojiye de biz sahip olacağız. Dolayısıyla,
bu teknolojiyi, tıpta, mühendislikte, veterinerlikte, tarımda
kullanacağız, sağlıkta kullanacağız, gayet tabii enerjide de kullanacağız.
Onun için, hedeflerimiz büyük, güvenlik de temel konumuzdur. Bu noktada
hiç kimsenin şüphesi olmasın. İftihar ettiğimiz millî kuruluşlarımızdan
TAEK de bu işin öncülerinden bir tanesidir. O bakımdan, ben
şimdiden, bu Yasa’ya katkılarınızı, eleştirileriniz de dâhil olmak
üzere, takdirle karşılıyor ve şimdiden teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Bakan. Şahsı adına
ikinci söz sırası, Konya Milletvekili Sayın Hasan Anğı Bey’e aittir. Buyurun Sayın
Anğı. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz on dakika
Sayın Anğı. HASAN ANĞI (Konya)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 8 Mayıs 2007 Tarihli ve
5654 Sayılı Nükleer Güç Santrallarının Kurulması ve İşletilmesi
ile Enerji Satışına İlişkin Kanun hakkında kişisel görüşlerimi
açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Bilindiği üzere,
bu yasa tasarısı, 22’nci Yasama Döneminde Meclisimizde yasalaşmıştı.
Geçen yasama döneminde tasarı komisyonumuzda görüşülürken konuyla
ilgili detaylı çalışmalar yapılmış, ilgili kurum ve kuruluşlardan
çeşitli bilgiler alınmıştı, Genel Kuruldaki görüşmelerde de farklı
görüşler ortaya konmuştu. Bu yasama döneminde komisyondaki görüşmelerde
maddeler üzerinde bazı düzenlemeler yapıldı ve Genel Kurul gündeminde
yerini aldı, bugün de görüşmelerine başladık. Yasa’ya baktığımız
zaman, nükleer güç santrallerini kuracak şirketlerin durumu, karşılaması
gereken ölçütler, enerji satış şekli, alım garantileri, lisans,
izin ve yükümlülükler, kamu iştiraki ve yatırımı, uygulamaların
koordinasyonu ve yaptırımlar, düzenleyici kurumu düzenlediği,
ayrıca, EÜAŞ’ın, yerli kömür yakıtlı elektrik santrali yapılması
amacıyla kömür tahsis ihalesi yapabileceğine dair, geçici bir
maddeyle düzenleme yapılmış oldu. Gruplar adına
konuşmalar yapılırken, değerli arkadaşlarımızın geçen dönemde
de bazı başlıklarda ifade ettikleri, ama bir türlü, bugünkü gündemimizde
olan nükleer güç santralleriyle ilgili, kırk elli yıllık geçmiş içinde
gereken adımlar atılmaya çalışılsa da sonuçlandırılamadığı için
hâlâ nükleer güç santrallerini hangi şartlarda, nasıl ülkeye kazandırırız,
nesiller noktasında, yeni teknolojilerle nükleer güvenliği sağlayıp
sağlayamayacağımızı, güç noktasında kriterlerin Yasa’ya net
konmadığı gibi birçok eleştiriler tekrar gündeme getirildi. Ben öncelikle
şunu ifade etmek istiyorum: Türkiye, nükleer enerjide geç kalmış
bir ülke, uygulama olarak. Ama üyelik noktasında, Atom Enerjisi Komisyonunu
1956 yılında kuran bir ülke. Uluslararası Enerji Ajansına da Atom
Enerjisi Ajansına da 1957 yılında üye olmuş, yıllar boyunca, üniversitelerinde
nükleer fizikçi, nükleer enerji mühendisliği, nükleer enerji enstitülerinde
teknik eleman yetiştiren, akademisyen yetiştiren, bunların büyük
bir kısmını da hep yurt dışına gönderme durumunda kalan bir ülke konumunda
kalmış. Eğitimle ilgili birçok yetişmiş insanımız olmuş olmasına
rağmen, pratik uygulaması olmayan, sadece sağlıkta ve sanayide,
ayrıca tarım ve hayvancılıkta da kısmen araştırmalarda kullanılan
ve üç tane küçük araştırma reaktörüyle bu elli yılı geride bırakmış
bir ülke olarak, bugün geldiğimiz noktada, biz, nükleer güç santrallerini,
keşke önceki girişimler döneminde kurabilmiş ve bugün de bundan
ürettiğimiz elektiriği kullanan bir ülke olabilseydik. Bu pratik
uygulamayla, biz de, teknolojideki gelişmeleri takip etme, yetiştirdiğimiz
iş gücünü ülkede istihdam etme, teknolojideki gelişmelere biz
de sebep olup birçok patentin oluşmasına imza atabilme imkânını elde
etmiş olacaktık. Şimdi, bakıyoruz,
DTP Grubu, kesinlikle böyle bir nükleer enerjiye karşılığını ifade
ederken, Cumhuriyet Halk Partisi ise, Türkiye’deki bu uygulamayla
ilgili yasanın eleştirilebilecek taraflarını mutlaka bulacaklardır.
Ama, kendi ifadeleriyle, Japonya’daki ekipman tedarikinin, sipariş
yoğunluğundan dolayı gecikmeli olarak ancak teslim edilebildiği
ifade edilmektedir. Demek ki, dünyada, bunca ülke kullanıyor. Dört
yüzün üzerinde reaktör şu anda elektrik üretiyor. Yirmi dokuz tane
inşaatı devam eden reaktör var ve planlama aşamasında da yüz elli
sekiz reaktör olduğunu biliyoruz. Bunun için siparişler zamanında
karşılanamaz noktaya geliyor. Yeni nesil reaktörlerle ilgili talep
devam ediyor. Yani, Türkiye, eğer, bugün, bu Kanun’la ilgili düzenlemeleri
ortaya koyup “düzenleyici ve denetleyici kurum olarak mevcut Türkiye
Atom Enerjisi Kurumunu değil de yeni kurulacak kurumları bekletelim,
böylece bir on-on beş sene daha bekleyelim” derse, bu siparişlerin
gelecekte temin sürelerinin nereye kadar uzayacağını da görmek
durumunda kalacağız. Türkiye Atom
Enerjisi Kurumunun bugüne kadar yaptığı çalışmaların yanında,
yeni heyecanlarıyla, bir araştırma reaktörünü, özellikle güç reaktörlerindeki
parçaların denenmesiyle ilgili, yatırım aşamasında olduğunu biliyoruz.
Yakıt geliştirme merkezi kurulma çalışmalarının devam ettiğini
biliyoruz. Ülkemizdeki var olan uranyum ve toryumu gelecekte de
kendi santrallerimizde kullanabileceğimiz veya fazla gelirse
de dünyaya satabileceğimiz bir noktaya doğru gitmemiz gerekiyor. Bunun yanında,
mevcut yapısı itibarıyla yer lisansı, inşaat lisansı ve işletme
lisansını verebilecek kabiliyetteki bir kurum var. Önümüzdeki
yıllarda santral kuruluşları arttığı dönemlerde, mutlaka yeni kurumların
oluşumu gerekiyorsa onların kanunları da önümüze gelmiş olacak. Nükleer güvenliğin
sağlanmasının, sadece bir ülkenin belirlediği standartlarda olmadığını
değerli arkadaşlarımız ifade ettiler. Dünya bu konuya büyük bir
hassasiyet içinde eğilmiş, her tarafı kontrol etmekte. Dolayısıyla,
Türkiye’deki kurulacak nükleer güç santrallerinde de TAEK’in
bu kuralları uygulama noktasında en ufak bir endişesi, kaygısı veya
sıkıntısını taşımamamız gerektiği kanaatindeyim. Birçok hususla
ilgili, bugün Türkiye’nin enerji ihtiyacının gelecekle ilgili
projeksiyonlarının yapılması gerekliliğinin ifadesi içinde olduk.
Ülkemiz, hamdolsun istikrarlı bir şekilde büyüyor ve büyümeye de
devam edecek. Enerjiye olan ihtiyaçlarımız ise bu büyümenin daha
üzerinde artmaya devam ediyor. Bir taraftan enerji verimliliğiyle
ilgili geçen dönem çıkardığımız yasalarla enerjiyi daha tasarruflu
kullanmanın –iş yerlerinde, evlerde- teçhizatların daha az enerjiyle
iş görebilir kılınmasıyla ilgili, sınıflarının yükseltilmesi
çalışmaları yürütülüyor. Yenilenebilirle ilgili yapılmış çalışmaları
arkadaşlarımız da ifade ettiler. Bizim burada,
nükleer güç santralleriyle ilgili, bu santrallerin kuruluşunu
bir çerçeveye oturtmak, bunun yanında yerli kaynaklarımız olan kömürle
ilgili de bir aşamanın getirilmiş olmasını takdirle karşılamak
gerekir. Şahsen, geçen yasama dönemindeki hazırladığımız Yasa’nın,
Sayın Cumhurbaşkanınca tekrar görüşülmek üzere Meclise geri gönderilmesi
üzerinden bir seçim süreci geçmiş ve 23’üncü Yasama Döneminde tekrar
önümüzde. Bu Yasa’nın ülkemiz
için, bölgemiz için hayırlı olmasını diliyorum. Emeği geçen herkesi
kutluyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Anğı. Sayın milletvekilleri,
İç Tüzük’ün 81’inci maddesine göre soru-cevap işlemine başlıyoruz. Süremiz yirmi
dakikadır. On dakika soru sormaya, on dakika da cevaba ayıracağım. İlk söz sırası
Sayın Kamer Genç’in. Buyurun Sayın
Genç. KAMER GENÇ (Tunceli)
– Teşekkür ederim Sayın Başkan. Aslında, ben,
zatıalinizi ikaz etmiştim. Anayasa’nın 89’uncu maddesine göre,
bir kanun Cumhurbaşkanı tarafından veto edildiği takdirde, yalnız
bazı maddeleri veto edildiği takdirde -89’uncu maddede açık ve seçik-
sadece bu maddeler görüşülebilir diyor, öteki maddeler görüşülmez
diyor. Burada, Sayın Cumhurbaşkanı 5, 6, 7’nci maddeleri bir daha
görüşmek üzere iade etmiştir. Bence, Anayasa’ya çok açıkça aykırı
olan bu uygulamanın hatalı olduğunu, dolayısıyla burada harcanan
zamanın yersiz olduğunu belirtmek istiyorum. Burada da daha
önce, 81’inci maddede… Ben, uzun zaman Mecliste görev yapan bir insan
olarak, 81’inci maddede, önceden bu Anayasa’nın bu hükmü yoktu, Cumhurbaşkanı
bazı maddeleri tekrar görüşmek üzere gönderiyordu. İç Tüzük’ün
81’inci maddesinde böyle bir değişiklik yaptık, dedik ki, yani, gerekirse
Meclis böyle bir karar versin. Böyle bir karar verdiği zaman da, bu daha
komisyona gitmeden, yani Cumhurbaşkanı tarafından Türkiye Büyük
Millet Meclisine iade edildiğinde, komisyona gelip de Cumhurbaşkanının
iade gerekçesi okunduktan sonra, bunun bu komisyonda… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) KAMER GENÇ (Tunceli)
- İsterseniz cümlemi tamamlayayım Sayın Başkan. BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Genç. Buyurun Sayın
Enöz. MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) – Sayın Başkanım, aracılığınızla, uzun zamandır kamuoyunda
tartışılmasına rağmen, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığında nükleer
santrallerle ilgili ciddi bir çalışma yapılmamıştır. Nükleer santral
kurulumu konusunda üç farklı hukuki yapı geliştirilmeye çalıştırılmasının
esas nedeni, serbest piyasa yapısına uygun rekabet şartlarında
bir ihale yapmaktansa, gerektiğinde yandaş firmalara uygun kriterler
gözetilerek işin sonuçlandırılmasından ibarettir. Sorum şudur: Beş
yıllık iktidarınız döneminde, gerekli iklimi yaratarak nükleer
santraller için ihaleleri yapmayıp, enerji arz güvenliğine sağlayacağı
olumlu katkıyı gerçekleştirmemek, yerli kaynaklarımızın kullanımı
ve nükleer katkısının sağlanmaması nedeniyle ülkenin doğal gaza
bağımlılığının azaltılmamasının sorumluluğu… (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Enöz. Buyurun Sayın
Sipahi. KAMİL ERDAL SİPAHİ
(İzmir) – Efendim, Milliyetçi Hareket Partisi Sözcüsü ve enerji konusunun
gerçek uzmanı Sayın Oktay Vural,
Milliyetçi Hareket Partisinin nükleer enerji ve santrallere
karşı olmadığını, hatta gecikmiş bulduğunu belirttiler. Karşı olduğumuz
şeyin, bu Yasa’daki belirsizlikler, eksiklikler ve konuyla ilgisiz
projelerle ilişkilendirilmesi olduğunu beyan ettiler. Bir sayın AKP
sözcüsü, gecikmeyi “acz” kelimesiyle ifade etti. Bu “acz” ifadesine
beş yıllık AKP iktidarı da dâhil midir? Bir başka sayın
AKP’li milletvekili bütün faaliyetlerin AKP döneminde hızlandırıldığını
beyan ettiler, bu hızlandırılan faaliyetlere terör de dâhil midir?
Sayın Bakana
bir sorum var: Bu yerli uranyum ve toryum kaynaklarının kullanımı konusunda
çalışmalar yapıldığını beyan ettiler. Ancak, bu çalışmaların tatmin
edici olup olmadığı ve çıkan sonuçların ne ölçüde yeterli olup olmadığı
konusunda birtakım şüphelerim var. Bunun cevaplandırılmasını istiyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Sipahi. Buyurun Sayın
Korkmaz. SÜLEYMAN NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkanım, ben de aracılığınızla Sayın Bakanımdan
şu hususları öğrenmek istiyorum: Bakanlığınıza
bağlı genel müdürlüklerde görev yapan ve birçoğu iktidarınız döneminde
atanmış bürokratların, sürekli olarak, cumhuriyet savcıları tarafından
verilen talimatlarla yolsuzluk operasyonlarına maruz kalması,
bu bürokratların amiri olan siz Sayın Bakanı, personelin değerlendirilmesi
ve görevlerin ehil ellere verilmesi hususunda vicdanen rahatsız
etmekte midir? Sürekli
rengârenk operasyonlara maruz kalan bürokratlarınızın gözlem altına
alınıncaya kadar yaptıkları iş ve işlemlerin kamu zararına sebep
olmasında kendinizin de ihmali ya da payı olduğunu düşünüyor musunuz?
Bakanlığınız
ile ilgili son günlerde yaşanan bu talihsiz deneyimler ve şaibeler
ışığı altında, bu sorunun, bu Kanun’un çıkarılması öncesinde alınacak
kararlar ve yapılacak iş ve işlemlerde aynı hadiselerin yaşanmaması
hususunda ne gibi tedbirler öngörmektesiniz? Döneminizde
büyük bir güven erozyonu yaşayan Bakanlığınızın, milletimizin gözündeki
kötü imajı ortadan kaldırma ve yeniden prestij kazandırma ve dolayısıyla… (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Korkmaz. Buyurun Sayın
Melen. MİTHAT MELEN
(İstanbul) – Sayın Başkan, teşekkür ederim. İşletme hakkı
devri, yap-işlet ve yap-işlet-devret santralleriyle ilgili, Cumhurbaşkanlığı
Devlet Denetleme Kurulunca hazırlanan ve dört yıla yakın bir süre
önce Bakanlıklarına gönderilen, yüzlerce milyon dolarlık kamu zararının
firmalardan tazmin edilmesine yönelik raporda yer alan hususlar
ile ilgili somut tahsilat yapılmış mıdır? Yoksa, zaman aşımına uğratılmaya
mı çalışılmaktadır? İşte bu Kanun’un hazırlanmasında da, model
seçiminde ve alım garantisi ve tarife uygulamalarında Devlet Denetleme
Kurulu raporunda yer alan görüşlerin göz önüne alınmadığı ve bundan
dolayı, yine, ileride bu Kanun’un da uygulanmasından benzer sorunların
yaşanacağı ve yine kamu zararları doğacağı, uluslararası tahkimde
tazminatlara mahkûm olma durumunda kalınacağı görülmektedir. Bu
tecrübelerden neden yararlanılmamıştır? Bu konuda izahat verebilir
misiniz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Melen. Buyurun Sayın
Varlı. MUHARREM VARLI
(Adana) – Sayın Başkan, TAEK’in çalışmaları konusunda kamuoyu
ve firmaların yeterince bilgilendirilmemiş olması ve daha önce
nükleer santraller ile ilgili deneyimi olmayan TETAŞ’ın yönetim
kademesinde bu konular ile ilgili bilgi ve deneyim sahibi olmayan
yöneticilerin bulunması, bu ihalelerin talimatla AKP yandaşı
holdinglere verileceği hususunu işaret etmemekte midir? Yine, TETAŞ Genel
Müdürlüğünün yönetim kademesinde bulunan yöneticilerin içinde,
daha önce yap-işlet veya yap-işlet-devret modelleri hususunda çalışmış
kişi var mıdır? Sayın Bakan cevaplarsa
memnun oluruz. BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Varlı. Buyurun Sayın
Taner. RECEP TANER (Aydın)
– Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum:
Enerji Bakanlığı, mevcut hâliyle Yönetim Kurulunu dahi toplayamayacak
bir durumda olan TETAŞ Genel Müdürlüğünün mevcut yapılanmasıyla
bu ihalelerin ve anlaşmaların altından kalkabileceğini, sağlıklı
ve geçmiş hatalardan ders çıkarmış olarak kalkabileceğini hangi
kriterleri baz alarak değerlendirmektesiniz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Taner. Buyurun Sayın
Asil. BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. İktidara geldiğinizde
enerji fazlalığı söz konusu iken, bugün itibarıyla 2009 yılı ortasında
enerji arz güvenliği sorunu ortaya çıkacak olması, yapılması gereken
yatırım ortamını sağlayamadığınız ve bu yatırımların yapılmasına
uygun politikaların üretilememesinden kaynaklanmakta mıdır? BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Asil. Buyurun Sayın
Ağyüz. YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep)
– Teşekkür ederim Sayın Başkan. Bu Yasa, özel
sektörün nükleer güç santrali kurup elektrik enerjisi üretmesini
özendiren bir yasa konumundadır. Kamu yararı gözükmüyor. Santralin
kurulması kadar maliyetli olan söküm maliyetinin şirketten alınmamasını
büyük bir eksiklik olarak görüyorum. Kamuya yük getiren
bu Yasa’nın iyi irdelenmesi gerekirken ve Cumhurbaşkanından dönüş
nedeni olan 5, 6, 7’nci maddelerin sadece görüşülmesi gerekirken,
tamamının, ayrıca da geçici iki madde eklenerek, huzurumuza gelmesini
anlamış değilim. Sayın Bakandan bu konuda bilgi istiyorum. Ayrıca da, kamuoyuna
yansıyan kadarıyla bu nükleer santraller için sıraya girmiş şirketlerin
varlığı söyleniyor. Özelleştirmenin önünü açan yasa kapsamında bu
müracaatlar şu anda alınmış mıdır, doğru mudur, sıraya giren şirketlerin
nitelikleri ve özellikleri bu Yasa’ya uygun mudur? Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Ağyüz. Buyurun Sayın
Uras. MEHMET UFUK URAS
(İstanbul) – Sayın Bakan, özel sektör ile kamu arasındaki çelişkinin
nasıl düzenleneceği konusundaki müphemlik konusundaki düşünceniz,
nükleer santralin kime elektrik satmak için kurulacağı konusundaki
belirsizlik konusundaki düşünceniz, yaşanacak ihale ve alım garantisi
kargaşası konusundaki düşünceniz, kamu-özel ortaklığının nasıl
işleyeceği konusundaki görüşünüz, denetimin nasıl yapılacağına
dair düşünceniz, atık ve söküm maliyetinin nereden karşılanacağına
ilişkin görüşünüz ve OECD’ye bağlı Uluslararası Enerji Ajansının
uygulama anlayışı olan ETSAP’tan, Türkiye’nin neden bu uygulamadan
ayrıldığına dair görüşünüzü öğrenmek istiyorum. BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Uras. Buyurun Sayın
Öztürk. ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Sayın Bakan, nükleer santrallerde kullanılan uranyum rezervinin
miktarı nedir? Çünkü, konuşmanızda genel bir şeyle geçiştirdiniz.
Bu konudaki kesin, -muhtemel rezerv değil, kesin- bilinebilir rezerv
ne kadardır? Bu, ne kadarlık süreyle böyle bir santrali işletmeye
yeterlidir? İkinci sorum:
Türkiye’de etkin, verimli, açık, saydam ve şeffaf enerji ve madencilik
politikasıyla anılması gereken Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının
sürekli gündemde ve medyada birtakım yolsuzluklarla anılması bir
Türk vatandaşı olarak sizi rahatsız ediyor mu? BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Öztürk. Buyurun Sayın
Çakır... Yok. Buyurun Sayın
Kılıçdaroğlu. KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Bakan,
İstanbul Kartal’da 2003 yılında maden ruhsatı iptal edilerek hazineye
devredilen bir araziye maden ruhsatı veriliyor. Sanıyorum konuyu
biliyorsunuz. Şimdi, bununla ilgili şöyle bir gelişme var: İhaleyi
alan bir kişi “olur” için sabah 08.06’da dilekçe veriyor, aynı gün bu işlem
sonuçlanıyor. Beş yıl içinde bu şekliyle kısa sürede sonuçlanan
başka bir iş var mı yok mu? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Kılıçdaroğlu. Soru sorma süresi
tamamlanmıştır. Cevap verme kısmına
geçiyoruz. Buyurun Sayın
Bakanım. ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) – Sondan başa doğru gideyim.
Sayın Kılıçdaroğlu’na…
Ben zaten bu konuyu soruşturdum ve görevden almalar bundan dolayı
oldu. Dolayısıyla, bu tip şeylerin üzerine çok ciddi gidiyoruz.
Belki bu tip şeylerin bizim dönemimizde az da olsa gündeme gelişinin
sebebi, çok ciddi olarak üzerine gitmemizdir. Halının altına süpürmüyoruz
biz. Bakanlığımızın beş yıl içinde yaptığı irili ufaklı bütün ihalelerin
toplamı elli dokuz bindir ve biz bunların hepsinin çok ciddi olarak
üzerine gidiyoruz, iki yüz yetmiş beş firmayı da yasakladık. Yani
bunların üzerine çok ciddi gittik. Daha evvelden üç beş firma yasaklanırken
biz bunların üzerine çok net bir duruşla, kesin bir duruşla gittik.
Bizim buralarda yanlışlığa hiçbir zaman yer olmaz, olan olursa da
üzerine gideriz, yargıya teslim ederiz; bunu bilin. Bir de eski yıllarda
ve diğer uygulamalarla mukayese edin; onlara girmek istemiyorum.
İkinci olarak,
uranyum miktarı yaklaşık 10 bin tondur. Yaklaşık 1.000 megavat için
otuz yıl yetecek kadar uranyumumuz var. Yalnız, gördüğüm şey şu, yaptığımız
araştırmalarla, kesin rezervler çıkmamakla beraber, bazı zengin
bölgeleri tespit etmiş bulunuyoruz. Üzerinde arkadaşlarımız çalışıyor,
rezervler netleşince size iletirim. Ancak, tenör olarak gayet zengin
olan üç ayrı bölge üzerinde çalışmalarımız sürüyor, bir tanesinde
toryumla beraber. Dolayısıyla, bunlar bizim geleceğimizi şekillendirecek
ürünler olduğu için ve bunlarla ilgili önceden erken bir takım bilgilendirme,
yeterince bilgilendirme yapamazsak, burada, altın madeninde olduğu
gibi farklı tepkiler olabiliyor. Onun için kesin rezervden sonra sizi
bilgilendireyim, ama bilinen rakam yaklaşık 10 bin tondur. Onun dışında Sayın
Uras’a cevabım: Gayet tabii ki, bunların denetimi olacak. Yalnız,
mükerrer olan bir soru var: Biz bu nükleer santralleri ihale yapmıyoruz.
Bir kimseye herhangi bir ayarlama filan söz konusu zaten olamaz. Bu
bir yarışmadır ve burada alım garantisi olabilecek, yani bize en
ucuzu, en kısa zamanda, en iyi teknolojiyi getirecek şirketlerin
seçimidir burada söz konusu olan. Bunu yapacak olan TAEK’tir. Biz
bu tip ihaleleri yapmak niyetinde değiliz. İhaleleri yaparak da
ülkemizin geleceğini bağlamak istemiyoruz. Bu bir yarışmadır.
Bu yarışmaya bileğinin gücüyle girecekler, bilek güreşinde kazananlar
bunu yapacak. Dört tane de burada önemli kriter var seçimde. Ama,
esas, TAEK’in ortaya koyacağı esas ölçütler var, teknoloji ölçütleri
var. O ölçütlerle sınıfı geçecekler belli olacak, ondan sonra onları
yarıştıracağız. Dolayısıyla, öyle adrese teslim meslim diye bir
şey yok. Eski alışkanlıkları biz burada tekrar etmek istemiyoruz.
O bakımdan gönlünüz rahat etsin, böyle bir şey söz konusu değil. İkincisi, özel sektör
meselesine gelince: Özel sektörün yapması aynı zamanda kamuya
yük değildir; bazen, aynı zamanda kamuya rahatlık demektir. Bizim
burada birinci tercihimiz özel sektörün yapmasıdır. Yapmadığı
takdirde kamu-özel ortak yatırımıdır. O da olmadığı takdirde kamunun
yapmasıdır. Onun için, yazı da gelse, tura da gelse, dik de dursa para,
“Biz bunu yapacağız.” dememizin sebebi budur. Ama buradaki esas kararlılığımız
ve arzumuz bunun özel sektör tarafından yapılması, TAEK tarafından
denetlenilmesi, esas Denetleme Kurumu Kurulunca da… Bu kanun hazırlanıyor.
O zaman TAEK’ten ayrı bir bağımsız kurumun tıpkı EPDK gibi… EPDK fiyatları
ve işletmeyi, daha doğrusu piyasayı kontrol ediyor. Denetleme yapacak
TAEK’in yeni birimi de burada bağımsız işin güvenlik sorununu denetleyecek.
Burada sıraya
giren şirketler yok. Keşke olsa. İşte biz bunlar sıraya girsin diye
bu kanunu çıkarıyoruz. Yarışsınlar, girsinler, bilek güreşini
yapsınlar, ülkemize en iyi teknolojiyi getirsinler ve bu teknolojiye
bu ülkemiz, bu devletimiz sahip olsun diye bunu yapıyoruz. Bunun dışında,
arz güvenliği noktasında -biraz önce de söylemiştim- biz eski
hükûmetlerin uyguladığı usulü uygulamış olsaydık altı ayda bütün
yatırımlarımızı belli yerlere verirdik işi bitirirdik. Hatta,
bunların içinde yap-işlet-devret, yap-işletler o günlerde faydalı
olabilecek metotlardı. Bilhassa yap-işletler yap-işlet-devretlere
göre daha iyi bir uygulama usulüdür. Biz onları da Devlet Denetleme
Kurumu… “Onu niye neticelendirmedik?” diye biraz önce soru sordunuz,
onu cevaplandırayım. Üç ayrı denetimi oldu. Bir tanesi Cumhurbaşkanlığının,
ikincisi Sayıştayın, bir de ayrıca bizim Bakanlığın yaptığı teftişler.
Üç ayrı rakam çıktı. Üç ayrı rakamın hangisini uygulayalım diye…
Çünkü rakamlar birbirlerinden farklıydı. Onun için, Maliye Bakanlığının
Muhakemat Genel Müdürlüğüne, bununla ilgili, bütün bu dosyaları
verdik; bununla ilgili de çalışmaları komisyon şu anda ayıklıyor,
sonuna gelmek üzereyiz. Eğer bunun neticesi alınırsa, orada yanlışlarla
doğruları ayırt edeceğiz. Yani üzerinden… KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) – Muhasebat mı, muhakemat mı? ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) – Muhakemat Genel Müdürlüğünde.
Dolayısıyla
konun üzerindeyiz. Sizin sorunuza
sıra gelecek Sayın Kamer, siz bu tip şeylere de dikkat edersiniz. KAMER GENÇ (Tunceli)
– Danıştaya sorun. Maliye Muhakemata niye soruyorsunuz? ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) – Biz kime soracağımızı
biliyoruz Sayın Genç. KAMER GENÇ (Tunceli)
– Bilmiyorsunuz. ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) – Biliyoruz, biliyoruz.
Siz sadece işinize bakın. Ben size şunu söyleyeyim: Siz, belki de milletvekilliğinden
daha önceki dönemlerdeki kanunları, tüzükleri karıştırdınız.
Bir de İç Tüzük’ün 35’inci maddesi var; orada, komisyon, isterse tamamını
da görüşebilir. KAMER GENÇ (Tunceli)
– Görüşemezsiniz. ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) – Bunu da siz not alın da
bir bakın, bir inceleyin onu. Şimdi, ikinci
olarak Sayın Sipahi “Uranyum ve toryumla ilgili şüphelerim var.” dedi,
o şüpheleri biraz kapalı geçtiler. Ben böyle -ne derler ona- telmihle
konuşmaları pek anlayamıyorum, oradaki şüpheniz neyse açık açık
söyleyin, ben de onun cevaplarını vereyim. Ama, bildiğim şey şu: Ben
aynı zamanda Etibank’ın da eski Genel Müdürlüğünü yaptım. Türkiye’de
toryum ve uranyum noktasında, diğer madenlerde olduğu gibi, hatırı
sayılır bir çalışma daha evvelden de yapıldı, biz de yapıyoruz ve
burada da inşallah millî teknolojimize uygun kaynakları sağlayacağımızı
düşünüyorum. İkincisi, bir
kötü imajdan filan bahsedildi. Böyle bir şey söz konusu değil. Biraz
önce bahsettim, bu kadar büyük ihalenin yapıldığı bir yerde bir yönetici
olarak göz yummamamız ve üzerlerine gitmemiz, aslında kötü imaj değil,
tam tersine, takdirle karşılanan bir durumdur. Belki de bundan dolayı
da, Hükûmetimiz, başta Sayın Başbakanımız olmak üzere, bu tip şeylerin
üzerine gittiği için de halkımız da bu takdirini gösterdi bize,
onun için bunun üzerinde tartışmak istemiyorum. Onun dışında TAEK’in,
TETAŞ’ın bu işi kaldırabilir mi, kaldıramaz mı gibi şeylerini ben
arkadaşlarım adına da üzüntüyle karşılıyorum, çünkü hepsi tecrübeli,
gayet birikimli bürokratlardır, bu çalışmaları çok rahatlıkla yapacak
durumdadır. Dolayısıyla hem ekibimize ben güveniyorum, sizler de
lütfen güvenin. Bunların hepsi şerefli, güzel, başarıyla çalışan
bürokrat arkadaşlarımızdır. Onun dışında
yap-işlet-devret ve yap-işletlerle ilgili kısımlara ilaveten bir de
tahkimlerle ilgili konuları ele aldık. Bakanlığımız bir yatırım
bakanlığı, işletme bakanlığı ve servis bakanlığı olmanın dışında
eski konuları, eski sorunları çözen aynı zamanda eski işleri de
çözmeye çalışan bir Bakanlıktır ve aynı zamanda geleceği şekillendiren
bir Bakanlık yatırımlar açısından. Şu anda, Türkiye’yi bir enerji
koridoru, bir enerji köprüsü hâline getirdiysek, Bakü-Tiflis-Ceyhan
gibi, Şahdeniz Projeleri gibi, Nabucco Projesi bunlardan en önemli
olanlarındandır ve biz bunları hep bu ekiple başardık -ayın 18’inde
de Yunanistan’a ilk doğal gazı vereceğiz- ve başta BOTAŞ olmak üzere,
dünyanın en başarılı şirketlerini aynı zamanda oluşturduk. Biz bu
çalışmaları sürdürmeye devam edeceğiz ve ülkemiz bir enerji kaynağı… BAŞKAN – Sayın
Bakan, bir dakika müsaade eder misiniz. Süreniz doldu
Sayın Bakanım. ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) – Peki efendim, son cümlemi
söyleyeyim. Türkiye, enerji
kaynakları olmayan bir ülke olduğu hâlde dünya enerji denkleminde
çok önemli bir oyuncu oldu. Figüranlıktan, biz burada baş aktörler
arasına girdik, bu da yine bu kadroyla ve bu Bakanlıkla oldu. Bunu
da ben sizin takdirlerinize sunarım, saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Bakan. KAMER GENÇ (Tunceli)
– İsmimden bahsederek bana sataştı efendim. Sataşmadan dolayı söz
istiyorum Sayın Başkan. 35’inci maddeye
bakın… Dedi ki… Bakın, 35’inci maddenin son fıkrasını okuyorum:
”Komisyonlar, Cumhurbaşkanınca yayımlanması kısmen uygun bulunmayan
ve bir daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri
gönderilen kanunların sadece uygun bulunmayan maddelerini görüşülebilir.
Bu durumda, sadece uygun bulunmayan maddelerle ilgili görüşme
açılır.” (AK Parti sıralarından “Böyle bir usul yok.” sesleri.) MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, siz devam edin. Bu arkadaş istediği zaman
istediği şekilde konuşuyor. KAMER GENÇ (Tunceli)
– Sayın Başkan, bu maddeden ne anlaşılıyor? BAŞKAN - Sayın
Genç, siz, İç Tüzük’ü ileri sürerek konuşuyorsunuz, ama, en fazla
İç Tüzük’ü de ihlal eden sizsiniz. Lütfen, oturur musunuz yerinize. KAMER GENÇ (Tunceli)
– Sayın Başkan… BAŞKAN – Lütfen…
Lütfen… Yeter ya! (AK Parti sıralarından alkışlar) Allah, Allah…
Her gün İç Tüzük’ü çiğneyen, ayaklar altına alan sizsiniz ya! KAMER GENÇ (Tunceli)
– Ama, Sayın Başkan, bana siz sataşıyorsunuz. BAŞKAN – Evet…
Sayın milletvekilleri, Kanun’un tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. 1’inci maddeyi
okutuyorum… KAMER GENÇ (Tunceli)
– Ama, Sayın Başkan, bana sataşıyorsunuz; “İç Tüzük’ü ayaklar altına…”
BAŞKAN – Allah,
Allah… KAMER GENÇ (Tunceli)
– Sataşıyorsunuz... BAŞKAN – Bunun
müzakeresini dışarıda yaparız sizinle. Buyurun, dışarıda konuşuruz,
orada anlaşırız sizinle. Buyurun... (AK Parti sıralarından alkışlar
ve gülüşmeler) KAMER GENÇ (Tunceli)
– Burada karşılaşalım… BAŞKAN - Oturun
lütfen… KAMER GENÇ (Tunceli)
– Sayın Başkan… BAŞKAN – Bakın,
İç Tüzük’ü iyi biliyorsunuz. 65’i uygularım size; çıkarırım sizi
dışarıya. KAMER GENÇ (Tunceli)
– Çıkar kardeşim! Çıkar… BAŞKAN – Sizi
çıkarırım dışarıya. Atarım dışarıya sizi. (AK Parti sıralarından
alkışlar) KAMER GENÇ (Tunceli)
– Çıkar hadi! BAŞKAN – Lütfen…
Madem bu kadar biliyorsunuz… Lütfen… KAMER GENÇ (Tunceli)
- İç Tüzük’e aykırı… BAŞKAN – Oturun
lütfen… İkaz ediyorum. Bakın, tekrar ikaz ediyorum. Bu birleşimden
çıkarırım sizi bakın! KAMER GENÇ (Tunceli)
– Çıkar… BAŞKAN – Çıkarırım
sizi… Bakın, son defa söylüyorum. KAMER GENÇ (Tunceli)
– Sayın Başkan… BAŞKAN – Buyurun
o zaman dışarıya! (AK Parti sıralarından alkışlar) KAMER GENÇ (Tunceli)
– Çıkaramazsınız… BAŞKAN – Buyurun,
dışarıya… Çıkarıyorum sizi... Konuşmuyorsunuz… KAMER GENÇ (Tunceli)
– Hayır efendim, çıkaramazsınız. BAŞKAN – Buyurun
lütfen… Sayın idare
amirleri, çıkarır mısınız Kamer Genç’i dışarıya. KAMER GENÇ (Tunceli)
– Çıkaramazsınız… BAŞKAN – Alır mısınız
dışarıya. İç Tüzük’ün bana
verdiği yetkiye göre, sizi bu birleşimden dışarıya çıkarıyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Çıkaramazsınız… Siz sataştınız bana… BAŞKAN - Buyurun…
Buyurun, lütfen… KAMER GENÇ (Tunceli)
– Nasıl çıkaracaksınız? BAŞKAN – Çalıştırmam
Meclisi… Çıkarın… Lütfen, dışarıya çıkın… KAMER GENÇ (Tunceli)
– Çıkaramazsınız… BAŞKAN – Lütfen… KAMER GENÇ (Tunceli)
– Hayır… Nasıl çıkaracaksınız? BAŞKAN – Allah,
Allah! Çıkacaksınız… Çıkmazsanız,
tatil ediyorum o zaman. KAMER GENÇ (Tunceli)
– Çıkaramazsınız… BAŞKAN – Ara veriyorum… Sayın milletvekilleri,
on dakika ara veriyorum. Lütfen, siz de
dışarıya çıkın, geldiğimde. Kapanma Saati : 18.16 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 18.33 BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Murat ÖZKAN
(Giresun) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17’nci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum. 45 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yerinde. Hükûmet? Yerinde. 1’inci maddeyi
okutuyorum: NÜKLEER GÜÇ SANTRALLARININ KURULMASI VE İŞLETİLMESİ
İLE ENERJİ SATIŞINA İLİŞKİN KANUN BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Tanımlar
ve Kısaltmalar Amaç ve kapsam MADDE 1 (1) Bu
Kanunun amacı; enerji plan ve politikalarına uygun biçimde, elektrik
enerjisi üretimi gerçekleştirecek nükleer güç santrallarının kurulması,
işletilmesi ve enerji satışına ilişkin usûl ve esasları belirlemektir. BAŞKAN – Madde
üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sinop
Milletvekili Sayın Engin Altay. Buyurun Sayın
Altay. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz on dakikadır
Sayın Altay. CHP GRUBU ADINA
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Hükûmet, antidemokratik, gayri çağdaş bir
tavır ve tutumla, uluslararası nükleer lobilerin rant tuzağına
düşmekte ve çalışmaları kamuoyundan gizli yürüterek çağdaş demokrasilerle
örtüşmeyecek bir tutum sergilemektedir. Sayın milletvekilleri,
biz, bu Kanun’u, geçen dönem Parlamentoda da görüşmüş idik. O zaman
da bu kürsüden, değişik zamanlarda, bu konudaki görüş ve düşüncelerimizi
yüce Meclisimizle paylaştık. Hükûmetimizin, bu konuda, öncelikle,
girmek için cebelleştiğimiz Avrupa Biriliğinin ülkelerindeki
örneklere bir parça bakması lazım. Mesela, Sayın Başbakanın, bu
son günlerde, “Bu ülkede herkes referanduma ve referandum kültürüne
alışacak.” tavrı, burası için, bu görüştüğümüz Kanun için son derece
yerinde bir durumdur. Gelişmiş Batı ülkelerinin birçoğunda, birinci
kuşak, ikinci kuşak, üçüncü kuşak nükleer santraller, genellikle de
referandumlarla, referandumlarda alınan sonuçlarla kapatılmaktadır,
kurulacaksa da referanduma başvurulmaktadır. Nitekim, Kuzey Avrupa
ülkelerinde, yapılmış nükleer santraller halka sunulmuş ve halkın
ret oyu neticesinde işletmeye sokulamamıştır. Ee, bunu yapalım
Sayın Bakanım, alıştınız referanduma. Gelin, bu konuyla ilgili…
Nerede yapacaksınız? Bir, Sinop’ta Akkuyu vardı gündeminizde,
şimdi, anlıyorum ki küçültmüşsünüz ve çoğaltmışsınız. ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) – Hayır, yok. ENGİN ALTAY (Devamla)
– Türkiye’nin her yerini, herhâlde, Amerika’nın ve Avrupa’nın nükleer
çöp deposuna çevireceksiniz yani hiç değilse her yerini çöp deposu
yapmayın. İlla yapacaksanız, kendi seçim bölgenizden bu işe başlayın. Sayın Bakan, sayın
milletvekilleri; Hükûmetin önünüze getirdiği şey, pahalı, riskli,
kirli, doğa düşmanı ve dışa bağımlı bir enerji politikasızlığıdır.
Böyle bir şey olabilir mi? Arkadaşlarımızın yazdığı karşı oy yazısına
bir lütfen, göz atın. Bu vesileyle, yirmi bir yıl önce, 26 Nisan
1986’da, Çernobil Nükleer Santrali reaktöründeki o talihsiz kazanın,
anında ölenleri, akabinde ölenleri… Aradan yirmi bir yıl geçmesine
rağmen, Hacettepe’de, İbni Sina’da, Cerrahpaşa’da kanser tedavisi
gören Karadenizli hemşehrilerime acil şifalar diliyorum, ölenlere
Tanrı’dan rahmet diliyorum. Bu, tehlikeli
ve riskli bir
projedir sayın milletvekilleri. Bakın, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un, 3154 sayılı
Kanun’un 1’inci maddesine bir göz atın, beraber atalım: “Bu Kanunun
amacı, enerji ve tabii kaynaklarla ilgili hedef ve politikaların
–altını çizerek söylüyorum- ülkenin savunması, güvenliği ve refahı,
millî ekonominin gelişmesi ve güçlenmesi doğrultusunda tespitine
yardımcı olmak…” diye devam ediyor. Bakanlığın kuruluş kanunu,
“millî ekonomi” diyor, Bakanlık önümüze tümüyle, tümüyle dışa dayalı,
dışa bağımlı bir enerji paketiyle geliyor. Hem de hiç gereği ve yeri
yokken. Niye yok? Kaç dakika var?
Beş buçuk dakika. Sayın milletvekilleri,
nükleer santrallerin bir maliyeti vardır, tıpkı hidrolik santral
gibi, termik santral gibi, rüzgâr santrali gibi. Bir nükleer santralin
ekonomik ömrü ile bir hidrolik santralin ekonomik ömrü aynıdır ama
bir nükleer santrale harcayacağınız parayla beş tane HES yaparsınız.
Bunu Sayın Bakan da biliyor. Ama, -daha önce de söylemiştim- bu uluslararası
nükleer lobilerin, bu faaliyetlerin, bu angajmanın, belki Sayın
Bakan şahsen değil, ama bakanlıktaki bazı bürokratların, içinde olduğu
muhakkak. Her ay, zaten, Enerji Bakanlığında, duyuyoruz, bir sürü
bürokrat cezaevine girmiş. Yani, korkarım, yıllar sonra sizi de Yüce
Divanda görmeyiz. Geçen dönem Sayın Bakan bana demişti ki: “Sen bu
kafayla bir daha mebus olup gelemezsin. Üzülme, ben seni danışman
alırım.” demişti. Ben de demiştim ki: “Ben gelirim, merak etme de, sen
Yüce Divana gidersen ben sana hukuki yardım ederim.” E, şimdi, ben
de geldim, siz de geldiniz. Bu düğümü kesmek lazım. Nasıl keseriz? Bana
sorarsanız, Sinop’ta mı yapacaksınız, gidin Sinop halkına sorun.
Size iyi de rey verdi Sinop... ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) – Ben de ev yapacağım oraya. SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER
AKSOY (Kütahya) – Yazlık alacağız oradan. CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (Devamla) –
Sinop size iyi rey verdi, gidin sorun, bize daha az verdi, size daha
fazla verdi ama bu ayrı bir iş, bu ayrı bir iş. Gidin, Sinop’a sorun.
Sayın Bakan çıksın, buradan desin ki: “Sayın milletvekilleri, dünyada
lisanslı bir nükleer atık deposu vardır ve şuradadır.” Diyemez. Değerli arkadaşlar,
bu güzel ülkeyi atalarımız, şehitlerimiz, Büyük Önder Gazi Mustafa
Kemal Atatürk, emperyalistlerin nükleer çöplüğü olsun diye bize
vermiş değil, bize bırakmış değil. Yani, bu Meclisin bu konuda, gerçekten
tam bir ulusal duyarlılık içinde olması lazım. Şimdi, uranyum
rezervimizi arkadaşlar sordu, bendeki bilgiler, 1.000 megavatlık
bir santrale otuz yıl yetecek kadar uranyum olduğu şeklindedir. Ee
ben, bu bilgileri, Türkiye’nin iyi yetişmiş 35 bin elektrik mühendisinden
alıyorum. Ben eğitimciyim. 35 bin tane iyi yetişmiş evladımız bu projeye
karşı çıkıyor. Niye çıkıyor? Vatan haini mi bunlar yoksa bu elektrik
mühendisleri bu elektrik işlerinden anlamıyor mu? Bu millet, 35 bin
tane elektrik mühendisi yetiştirmiş ve iyi yetiştirememişiz o zaman.
Rektörlerden başlayarak herkesi sorgulayacağız. Bir yerde bir yanlış
var. Nükleer kaza,
topu topu 3 tane oldu deniyor. Ee, bu da bir yanlış bilgi. Sadece Rusya’da
205 kaza raporu var, nükleer kaza raporu var ve Avrupa Birliği yüzünü
yenilenebilir enerjiye yöneltmiş. 8 sayfalık bir
metin hazırladım, daha 3’üncü sayfasındayım, süre bitiyor. Enerji üretiminde,
değerli arkadaşlar, nükleer teknoloji geleceğin değil geçmişin
teknolojisidir. Bunu bilin. Ha, biraz sonra değineceğim zaman bulursam,
yeni kuşak, güvenlikli, yüzde yüz kamu desteği alan bir tablo önümüze
gelirse, biz başımızı kuma gömmüş falan değiliz, biz parti olarak
nükleer teknolojiye karşı da değiliz ama ortadaki durum farklı
bir şey. Hepiniz bilgisayar kullanıyorsunuz, kes, kopyala, yapıştır…
Yani, şimdi, tam tabirle de söyleyeyim: Şimdi ne var en son? Office,
Windows Vista’lar falan çıktı, Sayın Bakan tutmuş Commodore 64 bilgisayarla
Türkiye’yi meşgul ediyor. Bu olacak iş değil bu çağda, doğru değil.
Yanlış bir iş yapacak bu Meclis bu Kanun’u kabul ederse. Şimdi, biz, Avrupa’nın,
Amerika’nın elinde kalmış üçüncü sınıf bir nükleer teknolojiyi
Türkiye’ye sokmayın diyoruz. Bunu söylüyoruz. Sayın Bakan, Türkiye’de
hidrolik santrallerimiz, hidroelektrik santrallerimiz, şu anda
-çıkıp buradan söyler misiniz- yüzde kaç kapasiteyle çalışıyor?
Şu bilgi doğru mudur: Kurulu gücümüzle 200 milyar kilovat saat elektrik
üretme kapasitemiz varken, 160 milyar kilovat saat elektrik ürettiğimiz
doğru mudur? Doğruysa, 40 milyar kilovat saat nerededir? Bakanlığınızda
beş yıl boyunca üretim aşamasında, iletim aşamasında, dağıtım aşamasındaki
kayıp kaçakla ilgili bir paragraflık bir yazınız bir yerde var mıdır?
Bunlara bakın, bunları söyleyin. Kayıp kaçakla
hiç meşgul oldunuz mu Sayın Bakan? (AK Parti sıralarından “Haberin
yok.” sesleri.) Bu kayıp kaçağı önleseniz, dört tane nükleer santral
kurmuş kadar ülkeye iş yapmış olacaksınız. Bunlara bakın. Bunu söyleyin. Değerli arkadaşlar,
bir nükleer santralin işletme maliyetiyle bir hidrolik santralin
işletme maliyeti arasındaki fark 1/8’dir. Yani, hidrolik santrali
1 liraya işletiyorsanız, nükleer santrali 8 liraya işleteceksiniz. Şimdi, bizim,
Türkiye’de 36 bin megavat kurulu gücümüz var ama potansiyelimiz
120 bin megavattır. Türkiye’nin elektrik potansiyeli 120 bin megavattır.
Bunun içinde nükleer tesis de yoktur. (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Altay. Sözünüzü bitirmeniz
için bir dakika veriyorum. ENGİN ALTAY (Devamla)
– Peki. Bu bilgiler,
Türkiye’nin iyi yetişmiş çocuklarının bilgileridir ve -sürem anlaşıldı
bitiyor- şunu söyleyebilirim ki: Radyoaktif atık sorunu ortadan
kalkmış, güvenilirliği yüksek, ekonomik rekabet gücü yüksek, kamuoyu
desteğini arkasına almış yeni nesil santraller devreye girene kadar
gelin bu sevdadan vazgeçin. Şimdi yapacağınız
iş, bugün “ha” dese bu Meclis, yirmi yıl sonra -hadi geri geliyorum-
on beş yıl sonra faaliyete geçecektir. On beş yılda ne yapacaksınız?
On beş yıl sonra dünya, sizin şimdi yapacağınızı tümüyle kullanmıyor
olacak. Buna da Yüce Meclisin dikkatini çekiyorum. 9’uncu maddede
tekrar söz hakkım var. Orada artık, devam ederim. Sayın Başkanın toleransını
istismar etmek istemiyorum, ama son söz: Gelin, bu yanlıştan Meclisimiz
olarak hep beraber dönelim, Hükûmeti de uyaralım, bu yanlıştan Hükûmeti
vazgeçirelim. Yüce heyetinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Altay. Gruplar adına
başka söz isteyen? Yok. Şahısları adına,
Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan. Buyurun Sayın
Seyhan. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz beş dakikadır.
TACİDAR SEYHAN
(Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Sayın Bakan konuşmasında
söylediklerime pek değinmedi, ben de pek karşılıklı bir konuşmaya
girmeyeceğim ama burada bilmemiz gereken çok önemli şeyler var. Yani
bir köşe kapmaca oynamayalım. Birbirimize bardağın dolu tarafını
boş tarafını göstermeyelim. Sayın Bakan diyor
ki: “Nükleer Güvenlik Dairesi, Nükleer Güvenlik Komitesi var.” Yani,
güvenlikle ilgili ne sorununuz var? Arkadaşlar, radyasyon güvenliği
ve denetimi başka bir şey, nükleer santralin imarı, inşası, kurulum
denetimi başka bir şey. İkisini birbirine karıştırmayın. Elbette
var. Onun nasıl yapıldığını da söyleyeyim: Bu kadar denetimi olan
ülkemizde, bu kanunlar varken bir buçuk yıl sonra tedbir alınabildi;
sınırdan radyoaktif atık bulunan hurdalar bir buçuk yıl, sizin iktidarınız
döneminde, bu ülkeye girmeye devam etti. Bunu kimse inkâr edemez.
Bizim kurumumuz var ama bu atıklar girerken bunlara “radyasyondan
ari” belgesini kim verdi biliyor musunuz? Amerikalı firmalar. Yani
böyle bir şey de var. Elbette, Türkiye Atom Enerjisi Kurumunun hakkını
inkâr etmeyelim, her yere kurdu, her yerde denetimi var şimdi. Radyasyon
var mı yok mu sınırlarda ölçüyor. Ama, bir Amerikalı firmanın “radyasyondan
ari” belgesi verdiği gerçeği de ortada. “Nükleeri kullanan
300’ün üzerinde nükleer tesis var” dedi. Yine söylüyorum Sayın Bakan,
bu dediğiniz sağlık tesislerinin, bugün gündeme getirdiğiniz nükleer
santralle uzaktan yakından hiçbir alakası yok. Siz de biliyorsunuz,
yanınızdaki TAEK Başkanı da biliyor, ikisi farklı şeyler. Popülizme,
enerji politikasını kurban etmemek lazım. “İzotoplara kadar
çalışıyoruz.” diyor, doğru, ama bu gerçeğin altında şu da var: Biz,
hâlâ uranyum zenginleştirmesini yapabilen bir ülke değiliz. O farklı
şey, bu farklı şey. Hâlâ elimizdeki uranyumu nükleer yakıta dönüştürebilmek
için bir teknolojiye sahip değiliz. Bunun için çalışmalar olabilir,
Küçükçekmece çalışıyor ama Küçükçekmece’nin nasıl çalıştığını,
orada çalışan nükleer mühendislerden bilgilendirilmesini, onlardan
bilgi almasını Bakana tavsiye ediyorum. “3 milyon YTL
ar-ge’ye ayrıldı.” diyor. Biz, daha önce de Türkiye’de birçok ar-ge’ye
ayrılan parayı gördük, ama nasıl kullanıldığını da gördük. Kanun
olmadan, denetim kanunu olmadan ve yatırım ve finansman politikanız
olmadan bu erkeyi kullanmanız mümkün değil. Önce, siz, enerjide doğru dürüst bir yatırım ve finansman
politikası, modeli ortaya koyun. Böyle bir modeliniz yok. Sallapati
kanunlarla bu işi çözemeyiz. Uranyum için yine
söylüyorum, eğer “inşallah, umut ediyorum” diyerek Türkiye’de rezervin
varlığını kanıtlayacaksak, bu işte de felaket var demektir. Daha
önce yaptınız Sayın Bakanım, bizim bildiğimiz, petrol ve doğal gazda
tek bir kuyuyla keşif yapılmaz. Tek bir kuyuda doğal gaz çıktı diye,
siz, keşif varmış gibi şu kadar doğal gaz bulduk diye ilan ettiniz,
uranyumda bu hatayı yapmayın. Tabii “ÇED raporuyla
ele alınacak bu yapımlar.” diyorlar. ÇED raporu başka bir şey, ÇED raporu
başka bir şey. Yerle, atığın gönderilip getirilmesiyle nükleer santralin
denetimi farklı bir şey arkadaşlar. Kabul ediyorlar, uygulama kurumu
ile denetleme kurumu ayrı diye. Şimdi, değerli Milliyetçi Hareket
Partisi milletvekillerinin de önergesi var, denetleme yetkilerinin
detaylarını TAEK’e verelim diye. Doğru, bunlar bir yerde olsun
ama denetleme kurumu kanunu yok. Sayın ki ihale ettiniz, kime ihale
edeceksiniz? Ama, birkaç içler acısı nokta var. Bakın, bunu kim yapacak? Şimdi de Sayın
Yıldız’ın sorusuna geliyorum: “Taraf mısınız değil misiniz?” diyor.
Arkadaşlar, kim yapacak bunu? Yerli şirket mi, yabancı şirket mi? Kamunun
payı ne kadar olacak, yabancı şirketin payı ne kadar olacak, belli
değil. Peki, yabancı şirket yaparsa siz bu nükleer santralden elde
edeceğiniz elektriğin tamamını dışarı satabilecek misiniz?
“Evet.” Ben ülkemi böyle bir şeye niye alet edeyim? Bir yabancı şirkete
burada santrali kurdurup, riskini alıp Irak’a elektriği niye vereyim?
Bu, aynı zamanda bir güvenlik politikası değil midir? Bu, aynı zamanda
bir ulusal politika değil midir? Bu işi birbirine karıştırarak konuşmamak
lazım. Bu işi ayrı ayrı konuşmak lazım. Konu dışına
çıkmıyorum, nükleerde kalıyorum ama bunları da konuşmamız lazım.
Yazık bu ülkeye! (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Seyhan, konuşmanızı bitirir misiniz lütfen. TACİDAR SEYHAN
(Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan. Değerli arkadaşlar,
teşvikler bile yönetmeliklere bırakılmış. Nasıl teşvik edileceği
konusunda hiçbir milletvekilinin bilgisi yok. Başka konuda teşvik
gündeme geldiği zaman “Plan Bütçeye soralım, Maliye Bakanlığına,
hazineye soralım, bu uygunsa yapalım.” diyeceksiniz, nükleer konuda
teşviki yönetmeliğe bırakacaksınız! Üstelik, verilecek arsayı
da ücretsiz olarak alıp yatırımcı firmaya vermeyi de bir hak olarak
getirip Kanun’un içerisine koyabileceksiniz. Bunlar hep yüreğimizi
acıtıyor. Peki, sayın,
bunları da yaptınız. Sayın Bakan, bu ürettiğiniz nükleer enerjiyi
neyle ileteceksiniz? Sizin iletim hatlarınız ürettiğiniz nükleer
enerjiyi taşımaya müsait mi? Değil. Kime yükleyeceksiniz? Nasıl
yapılandıracaksınız? İletim yatırımını nasıl kuracaksınız?
“Tedbirleri alacağız.” Ne zaman? “Ee, bu kanunu çıkaralım, zamanla
bakarız.” Olmadı! Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Seyhan. Şahsı adına
ikinci söz, Kütahya Milletvekili Sayın Hüsnü Ordu’ya aittir. Buyurun Sayın
Ordu. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz beş dakika
Sayın Ordu. HÜSNÜ ORDU (Kütahya)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Nükleer Enerji Tasarısı
hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Olaya çok teknik
boyutuyla yaklaşmayı hedeflersek, Türkiye’de Nükleer Enerji Tasarısı’yla
ilgili neden böyle bir düzenlemeye ihtiyaç var, acaba gerçekten
var mıdır diye bakacak olursak, bununla ilgili ülkemiz açısından
önemli iki şeyin altını çizebiliriz: Bunlardan bir
tanesi -biraz evvel grubumuz adına Taner Bey ifade etmeye çalıştı-
2006 yılına baktığımızda, toplam 175 milyar kilovat saatlik bir üretimimiz
var. Burada, yerli kaynaklarımıza baktığımız zaman, bu üretilen
enerji içerisinde yaklaşık 80 milyar kilovat saatlik bir enerjiyi
yerli kaynaklarımızdan üretmişiz. Tabii ki, Türkiye’nin önemli hedefi,
mevcut, elindeki yerli kaynakları öncelikli olarak kullanmayı hedeflemesidir.
Bununla ilgili, zaten AK Partinin Hükûmet Programı’nda da bu vardır.
Hiç şüphesiz, ülkesini seven her insan, öncelikle yerli kaynağına
veya ulusal kaynağına önem vermek durumundadır. Ama bir açıdan baktığımızda,
elimizdeki yerli kaynakları önümüzdeki dönem içerisinde ne kadar teşvik edersek edelim… Kaldı
ki, bunlardan, geçen dönem Yenilenebilir Enerji Tasarısı’yla ilgili
bir teşvik çıkardık. Bu kanunlar dışında başka bir şey söyleyebiliriz.
Ne diyebiliriz? Yerli kaynaklara yönelik, sadece onu kapsayan,
hatta geçici 2’nci maddede düzenlenen EÜAŞ’la ilgili madde de
dâhil, farklı bir teşvik kanununun bu Parlamentoya -şahsım adına söylüyorum-
gelmesi lazım. Bunda bir problem yok, bunu söyleyebilirim. Ancak,
bütün bu Türkiye’deki rezervler önümüzdeki süreçte kullanılsa
bile, Türkiye’nin mevcut kömürü, hidroliği, rüzgârı, güneşi, yenilenebilir
enerjileri bugün görünen rezervlerle kullanılsa bile, bizim bu büyüme
hızımıza, bu enerji talebine yeterli gelmiyor. Bir defa, burada,
bu açıdan, bu tasarının olabildiğince en düzgün şekilde geçmesine
Türkiye’nin ihtiyacı var. Kaldı ki, en iyimser şartlarda -bu, şahsi
kanaatim benim- Türkiye gibi bir ülkede on yıldan daha az bir süreçte
bu nükleer enerji santralini bizim kurmamız hemen hemen mümkün olmayabilir.
Benim bu şahsi kanaatim. TACİDAR SEYHAN
(Adana) – Doğru. HÜSNÜ ORDU (Devamla)
– Dolayısıyla, bu açıdan baktığımız zaman bile, Nükleer Enerji Tasarısı’nın,
üzerinde konuşularak, tartışılarak, Türkiye’nin geleceğini düşündüğümüzde,
nasıl bizim ısınmada, teshinde, hava kirliliğini önleme açısından
teknolojik olarak doğal gaza, belki de arzu etmediğimiz hâlde, teknolojik
olarak ihtiyacımız varsa, dünyada bugün geldiğimiz noktada, yaklaşık
30 ülkede 441 adet nükleer santral bulunmaktadır. Bunun altını çiziyorum.
12 ülkede inşası
devam eden 29 santral bulunmakta. Biraz evvel, bunu TAEK Genel Müdürümüze
sordum, bendeki bilgi acaba doğru mudur diye teyidini aldım. Dolayısıyla,
dünyanın geldiği böyle bir noktada, önemli olan bir ikinci şey, finansman
açısından bugün geldiğimiz noktada, nükleer enerjiyle ilgili, atıyorum
600 megavat -TAEK’in görüşü bu- bir santralin yapımı için yaklaşık
1,5 milyar ila 2 milyar dolar arasında bir kaynağa ihtiyaç var. Türkiye’nin
bu kaynağı çıkarması veya özel sektörün bu kaynağı yaratması açısından
da Nükleer Enerji Tasarısı’nın teşviklerinin olabildiğince uygun
bir şekilde düzenlenme ihtiyacı var. Yani, bu iki nedenden dolayı,
bir defa, Nükleer Enerji Tasarısı’nın olabildiğince Türkiye şartlarına
uygun bir şekilde düzenlenmesinin teknik olarak bir mantığı var diye
söyleyebilirim. Sürem de bitti.
Diğer maddelerde konuşma hakkım var. (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Konuşmanızı
bitirmeniz için bir dakika süre veriyorum Sayın Ordu, buyurun. HÜSNÜ ORDU (Devamla)
– Bu süreç içerisinde, devam eden süreç içerisinde, maddelere geçtikçe
kanaatlerimi, görüşlerimi ifade etmeye çalışacağım. Bu düşüncelerle
Genel Kurulu sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Ordu. Sayın milletvekilleri,
çalışma süremiz dolmak üzeredir. Görüşmekte olduğumuz 1’inci maddenin
görüşülmesi tamamlanıncaya kadar çalışma süresinin uzatılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. Soru ve cevap
işlemine geçiyoruz sayın milletvekilleri. Süremiz on dakikadır.
Sayın Kılıçdaroğlu,
buyurun efendim. KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Birinci sorumda,
bir maden ruhsatıyla ilgili olarak… Siz yanıtlamıştınız Sayın Bakanım
“Soruşturma açtık.” diye. Benim merak ettiğim şu: Acaba soruşturma
açılmadan önce, bu başvuruyu daha önce reddeden genel müdür hangi
gerekçeyle görevden alındı, ayrılmak zorunda kaldı, istifa etmek
zorunda kaldı? İkincisi, konuşmanızda
“Eski alışkanlıkları tekrar etmek istemiyoruz.” diye bir cümleniz
olmuştu. Doğrudur, tekrar etmemek gerekiyor. Türkiye Petrolleri
Anonim Ortaklığının Genel Müdürü görevinden ayrılıp bir özel kuruluşun,
enerji kuruluşunun başına geçti. Acaba, eski alışkanlıkları tekrar
etmeyerek, bu genel müdür hakkında 2531 sayılı Yasa’ya göre Bakanlığınız
avukatları suç duyurusunda bulundular mı? Bir üçüncüsü:
Bakanlığınız müfettişlerinin yazmış olduğu bir rapor vardı. Muhakemat
Genel Müdürlüğüne sorduğunuz, bu yap-işlet-devretten ötürü kamunun
uğradığı zarar dolayısıyla, Muhakemat Genel… (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Kılıçdaroğlu. Sayın Tütüncü,
buyurun efendim. ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakana
bir soru yönelteceğim aracılığınızla. Amerika Birleşik
Devletleri’nde son otuz yıldır, Avrupa Birliğinde ise son yirmi yıldır
yeni nükleer reaktör siparişi verilmediği bildiriliyor. Bunun
ana nedeni nedir? Bir. Aynı çerçevede,
bir tek -bilebildiğimiz kadarıyla- Finlandiya’ya, 2005’te, Avrupa
basınçlı reaktör siparişi verildi. Ancak, bu da on sekiz ay geciktirildi
ve Finlandiya -bize gelen bilgilere göre- bunu iptal etmek aşamasına
gelmiş. Bu durum çerçevesinde, bu yasa tasarısında bu şekilde ısrar
edilmesinin gerçek nedeni nedir Sayın Başkan? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Tütüncü. Buyurun Sayın
Öztürk. ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Sayın Bakanım, nükleer santral yapılacak yerler arasında
Mersin Akkuyu var mıdır? İkinci sorum:
Dünya genelinde, enerji tüketiminde nükleer enerjinin payı ne kadardır?
Yenilenebilir enerji kaynaklarıyla kıyaslandığında bu kadar
risk almaya değer mi? Üçüncü sorum:
Zehir dolu atıkların Tuzla sahillerinde depolandığı bir ülkede,
radyoaktif madde içeren nükleer atıkları, nerede ve nasıl saklamayı
düşünüyorsunuz? Dördüncü sorum:
Nükleer atıklardan tekrar hammadde kazanılmasına ilişkin, dünyada,
ekonomik olarak uygulanan projeler var mıdır? BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Öztürk. Buyurun Sayın
Uras. MEHMET UFUK URAS
(İstanbul) – Efendim, biraz önce Sayın Bakana sormuştum, ama soru yoğunluğundan
herhâlde, cevapsız kaldı; bir daha tekrarlamak isterim. OECD’ye bağlı
IEA (yani, Uluslararası Enerji Ajansı)’nın uygulama anlaşmalarından
ETSAP (Energy Technology Systems Analysis Program)’a üye olan Türkiye’nin,
enerji sektörü karar destekleme sistemlerini geliştirip uygulayan
bu uygulama anlaşmasından neden ayrıldığını sormuştum. Bu program
kapsamında, tüm dünya ülkeleri, enerji sektöründe bilinçli karar
verme modelleri ve yazılımları geliştirip uygulamaktadır. Neden
çıktık, ayrıldık? BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Uras. Buyurun Sayın
Emek. ATİLA EMEK (Antalya)
– Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakan,
nükleer enerji santrallerini tartıştığımız şu oturumda, sizin daha
önce, 22’nci Dönemde Parlamentomuzdan geçirdiğimiz Maden Yasası’yla
ilgili tüm ülkemizde Maden Yasası’nın, özellikle kum, çakıl ve taş
ocaklarıyla açtığı tahribat, özellikle seçim bölgem Antalya açısından
düşündüğümüz zaman, çevreyi, tarımı, turizmi âdeta tehdit eder noktada
olduğunu daha önceki oturumlarda paylaşmıştık. Şimdi, ilk, bu
konuyu sizinle paylaştığımız zaman -hatırlayacaksınız Sayın Bakan-
Samsun’da bir incelemeye gittiğim zaman, daha acısı “bu, mafyanın
eline düşmüş, bu alan” diye ifadeniz vardı. Geçen yıl bütçe
görüşmelerinde, özellikle Yasa’nın gözden geçirileceğini ve süratle
bunların giderileceğini ifade etmiş olmanıza rağmen hâlâ bir değişiklik
olmadı Sayın Bakan. Bunu, ne zaman gerçekleştireceğiz? BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Emek. Buyurun Sayın
Kulkuloğlu. MEHMET ŞEVKİ
KULKULOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Sayın Bakan, Ankara
11. Ağır Ceza Mahkemesi, enerji yolsuzluğuyla ilgili bir davayı sonuçlandırdı.
Suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak, ihaleye fesat karıştırmak,
kendisine ve yakınlarına çıkar sağlamak suçlarından ceza alan bürokratların
atamaları için sizin de imzanız bulunan kararname Sayın Cumhurbaşkanı
Ahmet Necdet Sezer tarafından geriye gönderilmiş midir? Eğer gönderildi
ise Bakanlığınız bu isimleri tekrar Cumhurbaşkanına sunmuş mudur?
Bakanlığınızın suç örgütlerine bulaşmış bu isimlerde ısrar etmesinin
gerekçeleri nedir? Cumhurbaşkanı tarafından atanmaları uygun bulunmayan
bu bürokratların vekâletle görevlendirilmelerinin gerekçeleri
nedir? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Kulkuloğlu. Soru işlemi
bitmiştir. Sayın Bakan buyurun
efendim. ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Şimdi, bu atamalardan
böyle bir ayıklama yapacak olursak, aynı şekilde, onun da tasdikinden,
Sayın Cumhurbaşkanının da tasdikinden geçen, suçu olan kişiler orada
da olabiliyor. İnsanlar hata yaptıkça bunları değerlendirmek de bize
düşüyor. Onun için burada öyle bir ayrım yapmaya gerek yok, çünkü devlette
süreklilik esastır. O şekilde bir ayıklama yaparsak aynı kararnameyle
onayladığı kişilerden de suçluların olma ihtimali var. Onun için
bu ayrı mesele, yani burada olayı o şekle çekmek adaletsizlik olur,
dürüstçe de olmaz. Maden Kanunu’yla
ilgili, Antalya’yla ilgili… Hakikaten bu taş ocakları gerçekten
bizi de rahatsız eden bir konu. Yalnız, bunu bizim Bakanlıkla birleştirmek
doğru değil, çünkü bir arama ruhsatı var, bir de işletme ruhsatı var.
Biz arama ruhsatı verdiğimiz hâlde, işletme ruhsatı için mahallî yöneticilerden
izin alıyorlar. Buna sizin hemşehrileriniz de dâhil, bizimkiler de
dâhil, yani aynı hata… Yani, ÇED raporu gerekmeden aynı arama ruhsatıyla,
maalesef, onu istismar ederek kullananlar var. Ama, bu neticede hepimizin
sorunu, yerel de olsa, merkezî de olsa bizim sorunumuz. Bunun için
Maden Yasası’nı değiştireceğiz, ancak Meclisin çok yoğun bir gündemi
olduğu için… Bu son Kaz Dağı meselesini de, şimdi Artvin’de Cerattepe
de çıktı, bunların üzerine kesin olarak gidip çözeceğiz. Ancak, bunu
yaparak biz Türkiye'nin zenginliklerini de kullanmak istiyoruz.
Özellikle bu taş ocakları konusunda, inşaat da iyi para ettiği
için, çok uzağa gitmeden, maalesef, en yakın yerden, bazen de kısa
yoldan giderek -tırnak içinde- bu izinleri alabiliyorlar. Bununla
hepimizin mücadele etmesi lazım ve Maden Yasası’nı da düzelteceğiz.
Sizler de bu noktada eğer desteklerseniz bunu gündeme alırız, hazırlığımız
hemen hemen tamam, yani orada mesele yok. Öbür taraftan,
bu Türkiye Petrolleri Genel Müdürlüğüyle ilgili onun üzerinde durduk,
hukuki olarak inceledik ve orada bir sorun gözükmedi. Ama yine de
böyle bir şeyin tartışması basında da yapıldı, bunu biz hukuki olarak
inceledik, bir sorun görmedik, bununla ilgili mahkeme kararları
da var, dolayısıyla bir sorun gözükmüyor. Sayın Tütüncü’ye
cevap olarak şunları söyleyebilirim: Bahsettiğiniz ülkelerde
mevcut santrallerin upgrade edilmesiyle, modernize edilmesiyle,
geliştirilmesiyle kapasite artırımları ağırlıklı olarak yer alıyor.
Ancak size şunu söyleyeyim: Japonya’da 55 tane var, 12 tanesi yeni
inşa ediliyor; Kanada’da 18 tane var, 2 tane daha inşa ediliyor;
Bulgaristan’da 4 tane, 2 tanesi inşa ediliyor; Rusya’da 31 tane
nükleer santral var, 1 tane daha inşa ediliyor; Ukrayna, ki Çernobil’in
olduğu yer, Çernobil kazasından sonra -ki onu nükleer enerjiyle mukayese
etmemek lazım, çünkü amacı farklıydı Ukrayna’daki o santralin, silah
da üreten bir santraldi- orada, o olaydan sonra, benim bildiğim, 4 ünite
daha inşa edildi. Aslında, böyle bir örnek vermem de yanlış olur. Tabii
ki, sorunuzu cevaplandırmak için bu örnekleri veriyorum. Aslında,
tedbirini aldıktan sonra, önlemini aldıktan sonra bir sorun gözükmüyor
ve bunu da biz yapacağız. Ayrıca, Amerika
Birleşik Devletleri, elektrik üretimindeki nükleer payını 2005’te
yüzde 20 iken 2020’de yüzde 25’e, 2050’de yüzde 50’ye çıkartmak üzere karar
aldı. Sayın Bush’un bununla ilgili bir programı var, nükleer programı
başlatıyor. Sayın Blair “Nükleer rönesans” diye İngiltere’de bu
çalışmaları başlattı. İskandinav ülkelerinde, Finlandiya’da kapatma
diye bir şey söz konusu değil, ikinci ünitenin planlaması yapılıyor.
Burada, bir bilgi
kirliliği var. Aslında, bizim üzerinde durmamız gereken en önemli
nokta, çevre kirliliğinden çok bilgi kirliliğine ağırlık vermemiz
ve burada, maalesef, bizim insanımız, bu son zamanlarda, taraftar
psikolojisiyle olayları tartışıyor. Bu, taraftar psikolojisiyle
tartışmak, zaman zaman bizi yanılgılara götürebiliyor. Burada
bizim hedefimizin ve kullandığımız enstrümanın bilimsel ve teknik
olması lazım ve objektif olması lazım. Ben, burada,
Türkiye Cumhuriyeti’nin bir Bakanı olarak, size, mümkün olduğu
kadar objektif kalarak bu bilgileri vermeye çalışıyorum. Bunları
da ayrıca çek etmemiz mümkün. Sayın Uras’la
ilgili olarak… Bu, çok spesifik bir konu. Onun için arkadaşlarım bana
bir not hazırladılar: ETSAP karar modelinin kullanımından vazgeçilmiş
değil. Ancak, Bakanlığımızca, farklı bir karar destek modeli olan
ve yine Uluslararası Enerji Ajansı tarafından geliştirilen ENPEP
modeli zaten şu anda kullanılıyor. Bu konuda eğer detay isterseniz,
uzman arkadaşlarımla sizi görüştürebilirim. Yani, burada model
farklılığı var, aslında vazgeçilmiş değil. Değişik modeller, bu
bilgisayar teknolojisiyle beraber, datalar geliştikçe bunlar
ele alınabiliyor. Dünyada nükleer
enerji kullanım oranı yüzde 18. Yani, bütün dünyaya bakacak olursak… BAŞKAN – Sayın
Bakanım, süreniz doldu, lütfen tamamlar mısınız. ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) – Peki efendim. …Dört yüz kırk
bir tanesini eğer durdurmuş olsak, bundan çok daha fazla karbondioksit
çıkacak. Bir de onu düşünmek lazım. Onların hepsini durdurup da kömür
santrali yapıp, eğer akışkan yatak gibi de bir teknoloji kullanmazsak,
bir de bunun etkisini düşünmek lazım çevre açısından. Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Bakan. Madde üzerinde
iki önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım,
sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım. İlk önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte
olan tasarının 1. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Madde 1. “Bu Kanunun
amacı; ülkemizin güvenliği ve refahının artırılması ve ileri teknolojinin
ülkemize transferi ile ülkemizin enerji güvenliği ve çeşitliliğinin
sağlanması için uluslararası güvenlik standartlarına uygun bir biçimde
nükleer enerji santralleri kurulması, işletilmesi ve enerji satışına
ilişkin usul ve esasları belirlemektir.” BAŞKAN – Şimdi,
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte
olan 45 sıra sayılı Tasarının 1. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Madde (1) “Bu Kanunun
amacı; enerji plan ve politikalarına uygun biçimde nükleer teknolojinin
geliştirilmesi, elde edilen kaynakların kullanılması, nükleer
teknolojiye dayalı endüstrilerin geliştirilmesine ilişkin usul
ve esasları belirlemektir.” BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER
AKSOY (Kütahya) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu? ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) – Katılmıyoruz efendim.
Söz isteyen var
mı? TACİDAR SEYHAN
(Adana) – Söz istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Tacidar Seyhan. TACİDAR SEYHAN
(Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, Sayın Bakanı
da, Adalet ve Kalkınma Partisi adına konuşan milletvekillerini de
dikkatle dinledim. Bu Kanun’un amacını anlatırken aynı benim önergede
söylediklerimi ifade ettiler. Nükleer teknolojinin geliştirilmesini
sağlamak, bu konuda çalışmalar yapmak. Ama her ne hikmetse, söyledikleriyle
şimdi çelişiyorlar. Ya Kanun farklı -kabul edin- ya söyledikleriniz
farklı. Siz konuyu başka yerden ele alıyorsunuz. Hangisi doğru? Ben
size isterseniz buradaki amacı bir okuyayım, kayıtlara geçmesi
açısından okuyorum: “…Kanunun amacı; enerji plan ve politikalarına
uygun biçimde, elektrik enerjisi üretimini gerçekleştirecek nükleer
santrallerin kurulması, işletilmesi ve enerji satışına uygun
usûl ve esasların belirlenmesi.” O zaman bir hakkı teslim edin. Bu Kanun
sadece nükleer santralle ilgili. Nükleer teknolojiyle ilgili o
söylediklerinizin hepsini alın bir kenara koyun, nükleer teknolojiyle
ilgili kanunu bir daha getireceğiz deyin. Ya bu önergeye evet deyin
ya da bunu bir daha konuşmayın burada, bu işi bitirelim. Bu Kanun’da
öyle bir şey amaçlamıyorsunuz. Söylediğinizle siz çelişiyorsunuz.
Şimdi, tabii,
örnekler veriliyor. Elbette Kanun’a böyle bir amaç eklemek isterim.
Getiriyorsunuz, dünyada, nükleer enerji konusunda örnekler veriyorsunuz.
“Yüzde 70’ini kullanan ülkeler de var nükleer enerjiden…” doğru. Sayın Bakan,
siz de biliyorsunuz yüzde 98’ini jeotermalden sağlayan ülkeler de
var, böyle bir şey de var. Yani, ekstrem bir şeyi ortaya koyarak… Deniliyor ki:
“Bazı santraller silah temin etmek amacıyla kurulmuştu.” İlk dönemde
kurulanların hepsi bu amaçla kurulmuştu. “Üçüncü dünya ülkelerinde
niye yok? Bunlar teknolojiye sahip” denetimi ellerine geçirene
kadar bu ülkelerin nükleer silah teknolojisini elde edecek, hatta
o atığı kullanabilecek denetimden yoksunken bu teknolojiye sahip
olmalarını istemediler. Şimdi, hepiniz
biliyorsunuz -kömür hakkında konuşan arkadaşlarımız da- yüzde
70’i termik santral, geriye kaldı yüzde 30. Onun içerisinde ne var?
Bir yakıt teknolojisi, bir atık teknolojisi. Bunun da ikisi ithal.
Biz diyoruz ki, gelin, yakıt ve atık teknolojisi konusunda nükleer
enerjiyi, yatırım, ar-ge’yi destekleyecek bir kanun yapalım beraber.
Bu olmadan ben buna niye evet diyeyim? Üstelik, 600 megavatı sır gibi
saklayarak… Yarın ne olacak ne gelecek bu ülkenin başına biliyor
musunuz? O 600 megavat da belki düşecek, bazı şirketler Türkiye’nin
kapısına dayanacak. Ben, bu ülke çöplük olsun istemiyorum. Denetim
kanununu da bu yüzden istiyorum. Şimdi, değerli
arkadaşlar, akışkan yatağa da bir atıfta bulundu Sayın Bakan. Bunun
nasıl kullanıldığı belli. Filtrede yeni teknoloji kullanılan yerlerde
bu konuda hakkını teslim ediyorum. Buralarda çevre kirliliği oranı
son derece düştü, ama her yer buna geçmedi. Akışkan yatağın
esprisi şu: Granürlü hâlinde yanma hızını güçlendiriyor biliyorsunuz.
Daha az şeyle daha çok verim elde etmek, elbette bunu isterim. Bunu
istemenin çevre kirliliğiyle ne alakası var, ikisini birbirine
karıştırarak söylememek lazım. Burada teknik muhasebe yapacak
olursak bu Kanun hiç bitmez, ama doğru koymak lazım. Tek istediğim bu. Tabii, bu kapasiteye,
değerli arkadaşım “yetmez” dedi Türkiye’deki enerji santralleri.
Burada da bir doğruyu söylemek lazım. Sayın Bakan, çıkıyor, 78 bin
megavatlık rüzgâr müracaatından bahsediyor, “Eminim 45 bin megavatı
devreye girecektir.” diyor, nehir santrallerine bakarsanız, aman
Allah’ım, uçtuk gittik zaten, proje geldi mi, yapılmış gibi söylüyor.
Sayın Bakanın dediğini dikkate alırsanız, onlar gerçekleştirilirse
sizin bu sıkıntınız çözülür, ya onu reddedin ya söylediğinizi reddedin.
Son olarak, bu
doğal gaz meselesinde de şunu söylemek istiyorum: Değerli arkadaşlar,
doğal gaza bağımlı enerji üretimimiz gerçekten çok fazla. Farklı
yerlerden doğal gaz alıyoruz ama, eğer, zaten doğal gaz bu ülkede üretiliyorsa,
böyle bir rezerv varsa, eğer çıkarabiliyorsanız bunu enerji üretiminizde
kullanabilirsiniz. Petrol Kanunu’nda
da bir hata yaptınız Sayın Bakan, çıkan doğal gaz ve petrolün tamamını
ihraç edebilme yetkisini o Kanun’a koyarak kendi ülkemizdeki doğal
gazın iç piyasada kullanım garantisini ortadan kaldırdınız ve o
Petrol Kanunu hâlâ burada bekliyor. Ben size söyleyeyim, 70 dolarda
itiraz ediyorduk, şimdi 90 dolara çıktı. Ne söylediğinizi, ne düşündüğünüzü
çok merak ediyorum. Şimdi, fizibl mı, değil mi; nasıl değerlendireceğinizi
merak ediyorum. Nükleer enerjiye bakarken, lütfen duygusallığı
bir kenara bırakarak… (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sözünüzü
tamamlar mısınız Sayın Seyhan. TACİDAR SEYHAN
(Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan, çok teşekkür ederim. …biz taraftar
psikolojisiyle bakmayız. Biz Cumhuriyet Halk Partisiyiz, bu ülkenin
taşında toprağında, her metrekaresinde alın terimiz var. Bu ülkeyi
kuran partiyiz. Yenilenebilir enerji burada görüşülürken iktidara
destek veren, jeotermalde, enerji verimliliğinde iktidara destek
veren bir Cumhuriyet Halk Partisini, bugün nükleer enerjide taraftar
psikolojisiyle itham etmek kadar haksız, yersiz bir suçlama olamaz.
Bu ülkenin menfaatine ne getirirseniz arkasındayız, bu millet
adına da binlerce teşekkür ederiz, ama biz ülke çıkarlarından ve menfaatinden
bakarız, hiçbir zaman ülke menfaatine gelen kanunun taraftarına
bakmayız. Bu duygu ve düşüncelerle
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Seyhan. Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte
olan tasarının 1. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz. Oktay
Vural (İzmir) ve arkadaşları Madde 1.”- Bu Kanunun
amacı; ülkemizin güvenliği ve refahının artırılması ve ileri teknolojinin
ülkemize transferi ile ülkemizin enerji güvenliği ve çeşitliliğinin
sağlanması için uluslararası güvenlik standartlarına uygun bir biçimde
nükleer enerji santralleri kurulması, işletilmesi ve enerji satışına
ilişkin usul ve esasları belirlemektir.” BAŞKAN – Sayın
Komisyon önergeye katılıyorlar mı? SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER
AKSOY (Kütahya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın
Hükûmet? ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Sayın
Vural, konuşacak mısınız? OKTAY VURAL
(İzmir) – Evet Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Vural. OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim, teşekkür ediyorum. Tabii, Sayın
Bakan taraftar psikolojisinden bahsetti, doğrusu, taraftar psikolojisi
burada. Yani, bu Kanun’un milletimizin refahı, enerji güvenliği,
uluslararası güvenlik standartlarına uygun olarak yapılmasını
istemek kimin tarafındadır, istememek kimin tarafıdır, milletimiz
bunun cevabını bekliyor. Yani, bu önergenin tarafı kimdir? Millet.
Diyoruz ki, bunu güvenliğe uygun yapın. Diyoruz ki, teknolojiyi
dikkate alın. Enerji güvenliği ve çeşitlendirmesi için kullanın diyoruz,
“hayır” diyorsunuz. İşte, tipik bir
taraftar örneği. Eğer, gerçekten bunlara karşıysanız, çıkın
deyin ki, arkadaş, biz, burada bu güvenlikle ilgili hususların dikkate
alınmasını istemiyoruz. Alınmasını istiyorsanız taraf olduğunuzu
belirtin. Siz hükûmetsiniz. Yani, şimdi Sayın
Bakan benim konuşmalarımdan sonra “Efendim, bu zaten temeli teknoloji.”
dedi. Değerli arkadaşlarım,
Nükleer Enerji Kanunu ABD’nin… ABD’nin Nükleer Enerji Kanunu’nda
enerji güvenliğinden, kamu sağlığından, kamu güvenliğinden, ulusal
güvenlikten bahseden amaçları var. ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) – Hepsi var. OKTAY VURAL (Devamla)
- Bakın, nerede var? ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) – Tamamı içinde. OKTAY VURAL (Devamla)
– Efendim, bu nükleer santrallerin kurulması ve işletilmesi usul
ve esaslarınızı bağlayan genel çerçeve yok burada. Neye göre yapacaksınız?
Bu usul ve esas neye göre olacak değerli arkadaşlarım? Varmış, bu Kanun’da
olmayan hususu başka kanundaki hususla nasıl bağlayacaksınız?
Niye buraya koymuyorsunuz? O zaman varsa koyun buraya. Ben bir kanun
çıkartıyorum, diyorum ki: Bu kanunda benim güvenliğim önemli, çeşitlendirmem
önemli; bunları dikkate alın. Var… Yani mutasavver varlarla bu Meclisin
iradesine nasıl ipotek koyacaksınız? Olmazsa ne olacak? Meclis reddetti,
AKP’liler de reddetti, değerli arkadaşlarım reddetti; ne olacak?
Olmaz böyle bir şey. Bakınız, şimdi,
bütün bunları dikkate aldığımız zaman, açıkçası, bilemiyorum,
dünya zehirleniyor da biraz da biz zehirlenelim amacıyla sarf edilen
sözler çerçevesinde mi bu getirildi? Böyle bir mantıkla bakamayız.
Biz ülkemizi ve milletimizi korumalıyız. Bir milletin amacı budur.
“Kayıtsız, şartsız egemenlik milletindir.” diyor, milletimizin menfaatini
koruyacağız kime ihale yaparsanız yapın. Bakınız, bütün
bunlarla ilgili amaç, kamusal amaçlardır ve kanunlar da kamusal
amaçlar için çıkartılır. Burada kamusal amacı göremiyoruz. Bu amacı
belirten temel ilkeler ve çerçeve yoktur. Tabii, daha sonraki önergelerimizde
de olacak, satışına ilişkin usul ve esaslar… Değerli arkadaşlarım,
Enerji Piyasası Kanunu çıktı ve bu piyasaya giriş çıkışlar, satışları
ve fiyatları bu Kanun çerçevesinde belirlenir. Daha sonra EPDK’yı
devre dışı bırakan hususlarla ilgili hükümlerini de getireceğiz,
böyle bir şey olmaz. Hem bir piyasa var hem de piyasaya istisnalarla
açıkçası, bir şey koyuyorsunuz, yani bir boşluk oluşturuyorsunuz.
Bu da doğru değil. Dolayısıyla milletimizin kendi sağlığını, güvenliğini
korumak için, enerji santrallerinin kurulduğuna dair bir güvence
istiyor; amaç bu. Ha, bu amaç çerçevesinde, siz usul ve esasları da buna
göre yaparsanız, sorun yok; yapmazsanız, denetim mekanizmaları
girer, bu konuda sizi sorumlu tutabiliriz. Ama bu Kanun’un sizi
bağlayan esasları ve çerçevesi eksiktir. Böyle kanun çıkarılmaz. Bir diğer husus
da, açıkçası, Sayın Bakan sorularına cevap verirken değerli milletvekillerimizin
“Ismarlama sorular.” dedi. Değerli arkadaşlarım, biz, milletvekillerimiz,
milletimizin ısmarladığı hususları dile getiriyoruz. (MHP sıralarından
alkışlar) Ama asıl sorun, başkalarının ısmarladığı kanunlarla egemenliği
çarpıtmak, asıl yanlış olan budur. (MHP sıralarından alkışlar) Buraya
gelen her milletvekili, sorduğu soruyla hazırlanır, biz de hazırlığımızı
yaparak geliriz. Böyle derme çatma kanunlar karşısında yüzlerce
önerge verilebilir. O zaman, siz de, ciddi bir şekilde kanunu getirin.
Gerçekten, bu Kanun’da, açıkçası, eleştirilecek çok şey vardır. Milletvekillerimiz
milletimizin kendilerine ilettiği sorunları size sorarlar, başka
yerlerin ısmarlaması değil. Açıkçası, bu bakımdan da bu sözünüzü,
milletvekillerimize yönelik bu sözünüzü geri almanızı istiyoruz.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) – Öyle bir şey demedim. OKTAY VURAL (Devamla)
– Bizim, ısmarlama kanunlara karşı elbette söyleyecek sözlerimiz
de olur. Bu bakımdan… (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Vural. Konuşmanızı
tamamlar mısınız lütfen. OKTAY VURAL (Devamla)
– Çok teşekkür ederim. Dolayısıyla
bu Kanun’un amacının kamusal amaçlar doğrultusunda değiştirilmesi…
Olmayan bir plan, olmayan bir politikaya uygun kanun çıkarılmaz değerli
arkadaşlarım. Kanunun üstünlüğü, hukukun üstünlüğü olduğu bir
yerde, enerji politikalarına uygun… Hangi politika? Ne politikası?
Amacı belli değil. Koymuşsunuz amaca. Yani, bu Meclisi… Bilmediği
bir plana, bilmediği bir politikaya uygun kanun çıkarıyorum demeniz
ne derece doğrudur? Kanunu getirin, o çerçevede siz politikanızı,
planınızı yapınız. Önce millet, önce millet, önce Türkiye Büyük
Millet Meclisi, ona göre! Teşekkür ederim
Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Vural. Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. 1’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci
madde kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri,
kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 8 Kasım 2007
Perşembe günü, alınan karar gereğince, saat 14.00’te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum. Kapanma Saati : 19.25 |
|