DÖNEM: 23 YASAMA
YILI: 2 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ CİLT : 4 16’ncı Birleşim 6 Kasım 2007 Salı İ Ç İ N D E K İ L E R I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II.-
GELEN KÂĞITLAR III.-
YOKLAMA IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI 1.- Edirne Milletvekili
Cemaleddin Uslu’nun, çeltik tarımı ve üreticilerin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması 2.- Kocaeli
Milletvekili Azize Sibel Gönül’ün, Dünya Şehircilik Günü sebebiyle,
çağın gereklerine uygun şehirleşmenin ilkelerine ilişkin gündem
dışı konuşması 3.- Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış’ın, Ergene Nehri’ndeki
kirliliğin çevre üzerindeki olumsuz etkilerine ve bu konuda alınması
gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı konuşması V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A)
TEZKERELER 1.- Konya Milletvekili
Abdullah Çetinkaya hakkında yasama dokunulmazlığının
kaldırılıp kaldırılmaması hususunda TBMM Başkanlığına gönderilen
soruşturma dosyasının iade edilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi
(3/211) 2.- Suriye Arap
Cumhuriyeti Gurbetçiler Bakanı Dr. Bouthaina
Shaaban’ın daveti üzerine Suriye’ye; Azerbaycan
Cumhuriyeti Aile, Çocuk ve Kadından Sorumlu Devlet Komitesi Başkanı
Prof. Hicran Hüseynova’nın daveti üzerine
de Azerbaycan’a resmî ziyaretler gerçekleştirecek olan Devlet Bakanı
Nimet Çubukçu başkanlığındaki heyete, İstanbul Milletvekili Ayşe
Nur Bahçekapılı’nın da katılmasına ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/210) B)
MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1.- Muğla Milletvekili
Fevzi Topuz ve 23 milletvekilinin, orman yangınlarının nedenleri
ve oluşturduğu zararların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/30) 2.- Bartın Milletvekili
Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 22 milletvekilinin,
Bartın’da kurulması planlanan termik santralin olumlu ve olumsuz
etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/31) 3.- Bursa Milletvekili
Kemal Demirel ve 27 milletvekilinin, raylı sistem ve demir yolu ulaşımındaki
sorunların araştırılarak geliştirilmesi için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/32) VI.-
ÖNERİLER A)
DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ 1.- Gündemdeki
sıralama ve çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesi ile
6/11/2007 Salı günkü birleşimde sözlü sorulardan sonra, diğer denetim
konularının görüşülmeyerek, kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine
ilişkin Danışma Kurulu önerisi VII.-
SORULAR VE CEVAPLAR A)
SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Rum gemilerinin Türk limanlarını
kullandığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1) 2.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki doğalgaz yatırımlarına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2) 3.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da vergisiz mazot ithalatı
izni verilip verilmeyeceğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/3) 4.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan-Ardanuç karayoluna
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/4) 5.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan il merkezinden geçen
karayolunun onarımına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/5) 6.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, Tokat’ta Güzel Sanatlar Fakültesi kurulup kurulmayacağına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/7) ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 7.- Bilecik Milletvekili
Yaşar Tüzün’ün, Bilecik ilinin öğretmen ihtiyacına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/9) ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 8.- Bilecik Milletvekili
Yaşar Tüzün’ün, Bilecik ilinde üniversite
öğrenci yurdu yapılıp yapılmayacağına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
sözlü soru önergesi (6/13) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in
cevabı 9.-Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, bir okulun bakım ve onarımına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/24) ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 10.-Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, bir okulun bakım ve onarımına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/25) ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 11.-Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, bir okulun bakım ve onarımına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/26) ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 12.-Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, bir okulun bakım ve onarımına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/27) ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 13.-Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, bir okulun bakım ve onarımına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/28) ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 14.-Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, bir okulun bakım ve onarımına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/66) ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 15.-Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, bir okulun bakım ve onarımına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/67) ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 16.-Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, bir okulun bakım ve onarımına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/68) ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 17.-Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, bir okulun bakım ve onarımına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/69) ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 18.-Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, bir okulun bakım ve onarımına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/70) ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 19.-Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, bir okulun bakım ve onarımına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/71) ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 20.-Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, bir okulun bakım ve onarımına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/72) ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 21.-Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, bir okulun bakım ve onarımına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/73) ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 22.-Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, bir okulun bakım ve onarımına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/74) ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 23.-Ardahan Milletvekili
Ensar ÖĞÜT’ün, bir okulun
bakım ve onarımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/75) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 24.-Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, bir okulun bakım ve onarımına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/76) ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 25.-Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, bir okulun bakım ve onarımına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/77) ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 26.-Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, bir okulun bakım ve onarımına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/78) ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 27.-Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, bir okulun bakım ve onarımına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/79) ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 28.-Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, bir okulun bakım ve onarımına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/80) ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 29.-Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, bir okulun bakım ve onarımına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/81) ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 30.-Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, bir okulun bakım ve onarımına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/82) ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 31.-Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, bir okulun bakım ve onarımına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/83) ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 32.-Tunceli Milletvekili
Kamer Genç’in, Tunceli’de taşımalı eğitim sistemine ve kapatılan
okulların açılıp açılmayacağına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
sözlü soru önergesi (6/84) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in
cevabı B)
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Ankara Milletvekili
Yılmaz Ateş’in, Ankara’daki elektrik abonelerine ve elektrik kesintilerine
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın
cevabı (7/139) 2.- İzmir Milletvekili
Ahmet Ersin’in, ABD seyahatine ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı
(7/244) 3.- Konya Milletvekili
Atilla Kart’ın, iş kazalarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/272) 4.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, TSE’nin
helal sertifikasıyla ilgili çalışması olup olmadığına ilişkin
sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı
(7/331) 5.- Bursa Milletvekili
Onur Öymen’in, teşvik kapsamına alınan illere
ve Bursa’nın teşvik kapsamına alınıp alınmayacağına ilişkin sorusu
ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı
(7/333) 6.- Antalya Milletvekili
Hüsnü Çöllü’nün, Antalya Organize Sanayi
Bölgesinin arazi ihtiyacına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/334) 7.- Bartın Milletvekili
Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, Bartın’da artan
aile içi şiddet olaylarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/347) 8.- İzmir Milletvekili
Canan Arıtman’ın, iftar saatinde kamu hizmetlerinin
aksadığı iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/361) 9.- İzmir Milletvekili
Ahmet Ersin’in, Devlet Bakanı Mehmet Şimşek’in
İngiltere vatandaşı olduğu iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu
ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı
(7/365) 10.- İzmir Milletvekili
Ahmet Ersin’in, balık çiftlikleri konusunda
girişimlerde bulunduğu iddiasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Mehmet Aydın’ın cevabı (7/385) 11.- Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürk’ün, garsonların TBMM dışında
görevlendirilip görevlendirilmediğine ilişkin sorusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in
cevabı (7/562) VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A)
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ 1.- Türkiye Cumhuriyeti
Ulaştırma Bakanlığı ile Suriye Arap Cumhuriyeti Ulaştırma Bakanlığı
Arasında Yapılan Lokomotif, Vagon ve Diğer Ray Hizmetlerini de Kapsayan
Demiryolu Araç ve Gereçlerinin Yapımı, Geliştirilmesi, Yenilenmesi,
Bakımı ve Onarımı ile İlgili Karşılıklı Anlaşma Protokolünün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/274) (S. Sayısı: 31) 2.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Denizlerde Karasuların
Ötesindeki Olayların Önlenmesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/279) (S. Sayısı: 37) 3.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Haritacılık
Alanında Eğitim, Teknik ve Bilimsel İşbirliğine Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/323) (S. Sayısı: 44) IX.-
OYLAMALAR 1.- Türkiye Cumhuriyeti
Ulaştırma Bakanlığı ile Suriye Arap Cumhuriyeti Ulaştırma Bakanlığı
Arasında Yapılan Lokomotif, Vagon ve Diğer Ray Hizmetlerini de Kapsayan
Demiryolu Araç ve Gereçlerinin Yapımı, Geliştirilmesi, Yenilenmesi,
Bakımı ve Onarımı ile İlgili Karşılıklı Anlaşma Protokolünün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması 2.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Denizlerde Karasuların
Ötesindeki Olayların Önlenmesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması 3.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Haritacılık
Alanında Eğitim, Teknik ve Bilimsel İşbirliğine Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu
saat 15.00’te açılarak beş oturum yaptı. İstanbul
Milletvekili Bayram Ali Meral, sürmekte olan Telekom
grevine, Malatya
Milletvekili Ömer Faruk Öz, ülkemizin kara yollarının genel durumu ve bunun
Malatya iline yansımasına, İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar. Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman ve 29 milletvekilinin,
zeytin ve zeytinyağı ile diğer bitkisel yağların üretimindeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/27), Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur ve 23
milletvekilinin, Adana’daki lagünlerin karşı karşıya bulunduğu çevresel
risklerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/28), Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur ve 34
milletvekilinin, ders kitaplarındaki ve yardımcı kitaplardaki cinsiyete dayalı
ayrımcılık öğelerinin araştırılması (10/29), Amacıyla Meclis
araştırması; Bilecik Milletvekili
Fahrettin Poyraz ve 20 milletvekilinin, ülkemizin uluslararası alanda
karşılaştığı sözde Ermeni iddiaları konusunda genel görüşme (8/3), Açılmasına
ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki
yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı. Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül’ün Fransa’ya yaptığı resmî ziyarete iştirak etmesi uygun görülen
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi kabul edildi. Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının: 1’inci sırasında
bulunan, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Hakkında Kanun Tasarısı (1/350)
(S. Sayısı: 16), görüşmeleri tamamlanarak, istem üzerine yapılan açık oylamadan
sonra, kabul edildi. Yalova
Milletvekili Muharrem İnce, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın, konuşmasında şahsına sataştığı iddiasıyla bir
açıklamada bulundu. 6 Kasım 2007 Salı
günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 04.08’de son verildi.
No.: 22 II.- GELEN
KÂĞITLAR 2
Kasım 2007 Cuma Raporlar 1.- 8.5.2007
Tarihli ve 5654 Sayılı Nükleer Güç Santrallarının
Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışına İlişkin Kanun ve Anayasanın 89
uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere
Geri Gönderme Tezkeresi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (1/26) (S. Sayısı: 45) (Dağıtma tarihi: 2.11.2007)
(GÜNDEME) 2.- Ceza İnfaz
Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/268) (S. Sayısı: 46)
(Dağıtma tarihi: 2.11.2007) (GÜNDEME) No.: 23 5
Kasım 2007 Pazartesi Teklifler 1.- Mersin
Milletvekili İsa Gök ve 15 Milletvekilinin; Katma Değer Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/41) (Plan ve Bütçe Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2007) 2.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu
ve 20 Milletvekilinin; Muhtar Ödeneklerinin Arttırılmasına ve Sosyal
Güvenliklerine İlişkin Kanun Teklifi (2/42) (İçişleri; Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
18.10.2007) 3.- Sivas
Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun; Devlet Memurları
Kanununun 657/4 üncü Maddesinin C Fıkrasına Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi
(2/43) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2007) Rapor 1.-
Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/337) (S. Sayısı: 47) (Dağıtma tarihi: 5.11.2007) (GÜNDEME) Tezkere 1.- Hakkâri
Milletvekili Hamit Geylani’nin
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/209)
(Anayasa ve Adalet Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.11.2007) Sözlü Soru Önergeleri 1.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, bir konuşmasında kullandığı ifadeye ilişkin Milli Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/175) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/10/2007) 2.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı sınır kapılarının
dini bayramlarda açılmasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/176) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2007) 3.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, Çin’den ithal edilen
ürünlerin sağlığa uygun olup olmadığına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/177) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2007) 4.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, Sinop’taki bir
kaynak suyu projesine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/178)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2007) Yazılı Soru Önergeleri 1.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Kuzey Irak ile ticari
ilişkilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/522) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/10/2007) 2.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, Antalya’da yayalara
yönelik trafik altyapısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/523)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/10/2007) 3.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, Antalya’da yıkım kararı
verilen iki binaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/524) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24/10/2007) 4.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, Hakkâri’deki terör
saldırısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/525) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/10/2007) 5.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’n, BBC’nin
“terörist” yerine kullandığı tanımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/526) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/10/2007) 6.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, son günlerdeki terör
olaylarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/527) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/10/2007) 7.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, akaryakıt kaçakçılığına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/528) (Başkanlığa geliş tarihi:
25/10/2007) 8.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, RTÜK’ün terör
konusundaki bir yayın durdurma kararına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/529) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/10/2007) 9.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, hamilelik dönemi
ilaçlarındaki katkı payına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/530)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/10/2007) 10.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Adana’da esnaf ve
küçük işletmelerin desteklenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/531) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2007) 11.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Çankaya Köşkünün
tadilat ve dekorasyonuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/532)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2007) 12.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Kaz Dağlarındaki altın
arama çalışmasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/533) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/10/2007) 13.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, Antalya ormanlarında
zararlı böceklerle mücadeleye ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/534) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/10/2007) 14.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, DSİ VI. Bölge
Müdürlüğünün projelerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/535) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2007) 15.- Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın, TRT ihalelerine
ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi (7/536)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/10/2007) 16.- Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın, TRT’deki personel
hareketliliğine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi
(7/537) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/10/2007) 17.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, TRT Genel Müdür Vekilinin yurt dışı gezilerine
ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi (7/538)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/10/2007) 18.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, bazı deniz araçlarına ÖTV’siz akaryakıt kullandırılmasına ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/539) (Başkanlığa geliş tarihi:
26/10/2007) 19.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, akarsularda işletme
hakkı devriyle enerji üretimine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/540) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2007) 20.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Kırklareli İl Özel İdaresinin iş akitlerini fesh ettiği işçilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/541) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/10/2007) 21.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, turizmde ölü sezondaki
istihdama ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/542)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/10/2007) 22.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, bir hizmet alım ihalesine yönelik soruşturmaya
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/543) (Başkanlığa
geliş tarihi: 25/10/2007) 23.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya Devlet
Tiyatrosunun yeni mekan ihtiyacına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/544) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2007) 24.- Aydın
Milletvekili Mehmet Fatih Atay’ın, Çankaya Köşkünün
tadilatına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/545)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2007) 25.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal’ın, iptal edilen yönetmeliğe
göre atanan yöneticilere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/546) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/10/2007) 26.- Sinop
Milletvekili Engin Altay’ın, öğretmen ve öğrencilerin teröre tepki eylemlerine
katılımının yasaklanmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/547) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/10/2007) 27.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, hayvancılık destekleme
ödemelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/548) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/10/2007) 28.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, zeytin
üreticilerinin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/549) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/10/2007) 29.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Türk Telekom’daki
greve ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/550) (Başkanlığa
geliş tarihi: 25/10/2007) 30.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya Batı Çevre yolu
projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/551) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26/10/2007) 31.- Kocaeli
Milletvekili Hikmet Erenkaya’nın, İzmit-Yalova
bölünmüş yol çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/552) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2007) 32.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, Akseki Devlet
Hastanesinin onarım ihalesine ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı
soru önergesi (7/553) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/10/2007) 33.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, Antalya’daki kamu
hastanelerinin yeni doğan ünitelerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/554) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/10/2007) 34.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, Time Dergisinde yer alan sözde Ermeni
soykırımıyla ilgili bir habere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/555) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/10/2007) 35.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin,
Diyanet İşleri Başkanlığından diğer kurumlara geçen personele ilişkin Devlet
Bakanından (Mustafa Said Yazıcıoğlu)
yazılı soru önergesi (7/556) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/10/2007) 36.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, BM CDAW Komitesi
tavsiye kararlarına ilişkin Devlet Bakanından (Nimet Çubukçu) yazılı soru
önergesi (7/557) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/10/2007) 37.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, 2847 sayılı Kanuna
aykırı derneklere ve gazi aylıklarındaki farklara ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/558) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/10/2007) 38.- Aydın
Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun, kuraklıktan
etkilenen çiftçilerin desteklenmesine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Şimşek)
yazılı soru önergesi (7/559) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/10/2007) 39.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Ceyhan Adliyesine
ikinci bir sulh ceza mahkemesi kurulmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/560) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2007) 40.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, BAĞ-KUR’a sonradan kayıt ve tescil edilen çiftçilerin geriye
dönük borçlanma şartlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/561) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2007) 41.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, garsonların TBMM
dışında görevlendirilip görevlendirilmediğine ilişkin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/562) (Başkanlığa geliş tarihi:
17/10/2007) No.: 24 6
Kasım 2007 Salı Tasarı 1.- Türkiye
Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile Bahreyn Krallığı Sağlık Bakanlığı Arasında
Sağlık Alanında İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı (1/445) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.10.2007) Teklifler 1.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt ve 15 Milletvekilinin; 5.1.1961
Tarihli ve 222 Sayılı İl-köğretim Kanununun Bir
Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/44) (Milli Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor; Plan ve Bütçe ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18.10.2007) 2.- Manisa
Milletvekili Şahin Mengü ve 35 Milletvekilinin; 5393
Sayılı Belediye Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/45)
(İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
18.10.2007) 3.- Kahramanmaraş
Milletvekili Durdu Özbolat ve 20 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/46)
(Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
26.10.2007) 4.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar
Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/47) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.10.2007) 5.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin ve 16 Milletvekilinin; Her Yıl Ekim Ayının İlk
Haftasının Uyuşturucu ile Mücadele ve Eğitimi Haftası Olarak Kutlanması
Hakkında Kanun Teklifi (2/48) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile
İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2007) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz ve 23 Milletvekilinin, orman yangınlarının nedenleri
ve oluşturduğu zararların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/30) (Başkanlığa
geliş tarihi: 31/10/2007) 2.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 22
Milletvekilinin, Bartın’da kurulması planlanan termik santralin olumlu ve
olumsuz etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/31) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/10/2007) 3.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel ve 27 Milletvekilinin, raylı sistem ve demir yolu
ulaşımındaki sorunların araştırılarak geliştirilmesi için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/32)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2007) 6
Kasım 2007 Salı BİRİNCİ
OTURUM Açılma
Saati: 15.00 BAŞKAN:
Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR KÂTİP
ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16’ncı Birleşimini
açıyorum. III.-
YOKLAMA BAŞKAN – Elektronik
cihazla yoklama yapacağız. Yoklama için
beş dakika süre veriyorum. Yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayımız vardır, görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı
söz vereceğim. Gündem dışı ilk
söz, ülkemizdeki çeltik tarımı ve çeltik üreticilerinin sorunlarıyla
ilgili söz isteyen, Edirne Milletvekili Cemaleddin
Uslu’ya aittir. Buyurun Sayın
Uslu. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz beş dakika
Sayın Uslu. IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI 1.-
Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun,
çeltik tarımı ve üreticilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması CEMALEDDİN USLU
(Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemizde çeltik üretimi ve çeltik üreticilerinin
sorunları hakkında gündem dışı söz almış bulunuyorum. Sizleri saygılarımla
selamlıyorum. Bilindiği gibi,
hızla artan dünya nüfusunun beslenmesinde tahıl üretiminin önemi
son derece büyüktür. Buğdaydan sonra pirinç, dolayısıyla çeltik
üretimi, en fazla üretimi olan ürünlerin başında gelmektedir. Dünyanın
muhtelif bölgelerinde, daha doğrusu bütün kıtalarda çeltiğin yetişmesi
söz konusu iken Türkiye’de de her bölgede çeltik üretimi mümkündür.
Özellikle, ülkemizin Marmara ve Karadeniz Bölgelerinde son derece
yoğunlaşmış bir üretim söz konusudur ve yüzde 95’i bu bölgelerde üretilmektedir.
Yine, ülkemizin üretim ortalaması, dekara 700 kilogramdır. Bu,
dünya üretiminin neredeyse 2 katına ulaşmaktadır. Yine, bu iki bölgede
yani toplam üretimin yüzde 95’ini teşkil eden bu iki bölgemizde, yaklaşık
35 bin üretici çeltik tarımıyla ilgilenmektedir. Dünya ortalamasının
üzerinde çeltik yetiştirmemizin sebeplerine gelince: Özellikle
lazerin çeltik tarımına girmesiyle üretimin artması söz konusudur.
Yine, toprak tahlili, çeltik üretimini artırmıştır. Özellikle çinko
sülfatın kullanımı, çeltik tarımında önemli bir artışa sebep olmuştur.
Edirne Zirai Araştırma Enstitüsünün Osmancık ve Halilbey
çeşitleri, yüksek verim teşkil eden bu iki çeşidin üretime katılmasıyla,
neredeyse ortalama 1 ton seviyesinde üretim söz konusudur. Bu sebeple
üretimin artışını söylememiz gerekir. Yine, elektrikli sulamanın
çeltik tarımına girmesiyle üretimin artması ortaya çıkmıştır. Bu
sebeplerden dolayı, son on yıla baktığımızda, çeltik üretimi yüzde
30 seviyelerinde artmıştır. Son yıllarda,
ekim alanları, 900 bin hektar seviyesine ulaşmış; üretim, 600 bin ton
çeltik; yüzde 55 randıman hesabıyla değerlendirdiğimizde, 350 bin
ton-375 bin ton pirinç üretimine tekabül etmektedir. Dolayısıyla,
bu da ülke ihtiyacının yüzde 75’ini karşılamaktadır. Bütün bu olumlu
ifadelerden sonra, üreticimizin kazanmadığını, buna rağmen üreticimizin
çeltik tarımından kazanamadığını söylememiz gerekiyor. Zira,
arazinin kira bedellerinin çok yüksek olduğunu biliyoruz. Miras
hukukundan kaynaklanan küçük arazilerde üretimin yapıldığını biliyoruz.
Mazot, gübre gibi girdilerin pahalı olduğunu biliyoruz. Ürün desteklemesine
biraz geç başlandı ve yine, destekleme prim ödemeleri geç yapılıyor,
üretici bundan dolayı da kazanamıyor. Üretici birliklerinin sermaye
yetersizliği içerisinde olduğunu söyleyebiliriz. Yine, Avrupa
Birliğinden kaynaklanan gümrüksüz ithalatın, üreticinin gelirlerini
azalttığını söyleyebiliriz. Bir ilave daha yapmam gerekiyor: Toprak
Mahsulleri Ofisinin alım politikaları, üreticinin, maalesef,
çok yanında olmuyor, çok kârlılığında olmuyor. Değerli milletvekilleri,
son üretim yılı itibarıyla, özellikle Edirne üreticilerinin sıkıntıları
üzerinde, biraz, sözlerime devam etmek istiyorum. Biliyorsunuz,
bu yıl çeltikle ilgili 750 bin liralık, yani 75 kuruşluk bir destekleme
fiyatı verildi ve Toprak Mahsulleri Ofisi müdahale alımlarıyla
görevlendirildi. Yine, bu uygulama içerisinde üreticiye 9 kuruşluk
bir destekleme primi sözü verildi. Şimdi, üreticinin
maliyetlerine baktığımızda… Maalesef, üretici, neredeyse 75
kuruşu maliyet olarak değerlendiriyor. Yani, üretici -arazi kirası
dâhildir bu rakamın içerisine- benim tespitlerime göre çeltiğini
75 kuruştan daha aza üretemiyor. Bunun yanında, Toprak Mahsulleri
Ofisinin piyasalara geç girmesi ve yine randıman esaslı uygulamasında
piyasaya göre farklı uygulamalar içerisinde olması, 75 kuruşun
neredeyse 60-62 kuruşlar seviyesine inmesine sebep oluyor. Dolayısıyla,
Toprak Mahsulleri Ofisi, üreticiye yeterli bedeli ödemediği sürece,
üretici malını piyasalarda değerlendirip… (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Uslu, konuşmanızı tamamlar mısınız lütfen. CEMALEDDİN USLU
(Devamla) – Toparlıyorum efendim. Bu da neredeyse
60 kuruşa kadar üreticinin fiyatını aşağıya düşürmüş oluyor. Dolayısıyla
üretici bu şartlarda kazanamıyor. Çeltik fiyatının düşmesi, maalesef,
pirinç fiyatının düşmesini beraberinde getirmiyor. Pirinç mutlaka
piyasalarda çok daha pahalı. Bu anlamda, üreticinin kazanmadığını
yinelemek istiyorum. Bence temel sorun,
üreticinin pahalıya üretmesi. Üreticinin üretim girdilerini
ucuzlatmamız gerekiyor. Belki de üreticinin her türlü üretim girdilerindeki
bu katma değer vergisi ve özel tüketim vergilerinin düşürülmesi,
kaldırılması çok önemli bir etken hâline gelecek. Bir de, son olarak
şunu söylemem lazım: Bizim bölgemizde Ergene Nehri’nin kirliliğinden
dolayı, Ergene Nehri’nden sulama yapan bütün üreticilerimiz…
Bu sene binlerce dönüm arazide çeltik tarlada kaldı. 100 kilograma
kadar verim düştü, bazı üreticiler ürününü dahi tarlasından toplayamaz
hâle geldi. Sanıyorum, bu
konuda, Kırklareli milletvekilimiz de söz alacak bu Ergene Nehri’nin
kirliliği konusunda. Ergene Nehri’nin kirliliğinin ortadan kaldırılması
millî bir görev hâline gelmektedir. Beni dinlediğiniz
için teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Uslu. Sayın milletvekilleri,
özellikle sizden bir şey rica edeceğim. Genel Kurulda çok fazla gürültü
ve uğultu var. Bu konuşmaları pek anlayamıyoruz. Benim de sesim
herhâlde pek gelemiyor sizlere. Rica ediyorum biraz daha sessiz olalım
efendim. OSMAN KAPTAN
(Antalya) – Ses düzeni bozuk Sayın Başkan. BAŞKAN – Gündem
dışı ikinci söz, Şehircilik Günü münasebetiyle söz isteyen Kocaeli
Milletvekili Azize Sibel Gönül’e aittir. Buyurun Sayın
Gönül (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz beş dakika
Sayın Gönül. 2-
Kocaeli Milletvekili Azize Sibel Gönül’ün, Dünya Şehircilik Günü
sebebiyle, çağın gereklerine uygun şehirleşmenin ilkelerine
ilişkin gündem dışı konuşması AZİZE SİBEL GÖNÜL
(Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Dünya Şehircilik
Günü nedeniyle gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan
önce yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. Bildiğiniz gibi,
sınırlı bir bölgede, makul bir büyüklükte ve daimî insan topluluğu
tüm şehirlerin ortak özelliği olarak görülebilir. Aynı zamanda,
şehirlerin kuruluşu ve gelişimi, medeniyetin evrelerini de gösterir.
Yani, şehirler, medeni yaşamın en somut ürünü ve göstergesidir. Şehirler, eğitim,
bilim, kültür, sanat ve ticaret merkezi olarak insanlar için her zaman
bir cazibe merkezi olmuştur. Bu özellikleriyle şehirler, insanlara
her alanda daha çok imkân, daha çok alternatif sunar. Ancak, bu cazip
yönleri nedeniyle, özellikle son yıllarda tüm dünyada ve ülkemizde
hızlı bir şehirleşme yaşanmakta, bazı şehirlerin nüfusu aşırı bir
şekilde artmaktadır. Dolayısıyla, ülkemizde de yapılaşma, kentleşme,
şehircilik, planlama hızla mimarlıktan uzaklaşmakta, bu topraklardaki
yüzlerce ve binlerce yıllık mimari birikimlerden, mimari değerlerden,
kazanımlardan uzaklaşılmaktadır. Değerli milletvekilleri,
17 Ağustosta yüzyılın en yıkıcı depremlerinden birini yaşamış bir
ülke olarak tekrar hatırlatalım: Afet zararlarını azaltmanın tek
yolu önceden riski azaltıcı önlemleri almaktan, bunun ilk adımı
doğru yerleşim kararlarından, güvenli yaşam çevrelerini oluşturabilmekten
geçer. Üçüncü bin yılın
eşiğinde çağdaş dünyanın ileri bilgi düzeyine, ileri teknoloji ve
güçlü örgütlenme kapasitelerine karşı, doğal afetler hâlâ kentsel
yerleşimler için tehlike ve tehdit oluşturmaktadırlar. Biz planlayıcılar,
yerel ve merkezî yönetimler gayretlerimizi afet zararlarının azaltılması
konularına odaklamanın günümüz acil ve önde gelen gereksinimi olduğu
konusunda birleşiyoruz. Bu yaklaşım sadece kentlerimizin imarlı
olarak tasarlanan ve inşa edilen kesimlerdeki çalışma ve yaşam
alanlarını etkilemekle kalmayacak, gerek mimari ve tarihî yapı
stokunda, kentlerin kendiliğinden oluşan kesimlerinde, kentlerin
altyapılarında ve peyzajlarda güvenlik sağlayacak, daha güvenli
kentler ve yapılı çevreler oluşmasına imkân verecektir. Değerli milletvekilleri,
güvenli şehirlerle birlikte, doğal, tarihsel ve kültürel değerlerin
korunmasına özen gösterilmelidir. Türkiye’nin ve Anadolu’nun
uygarlık tarihi farklı inanç ve kültürlere sahip, ancak, bu toprakları
ortaklaşa yurt edinmiş halkların birlikte ve birbirlerinden etkilenerek
yarattıkları yaşam zenginliği unutulmamalıdır. Yüzlerce ve binlerce
yıllık bir geçmişin kent ve mimarlık tarihine damgasını vuran bu
zenginlik, âdeta birer kültürel alaşımı oluşturmaktadır. Değerli milletvekilleri,
şehircilik konusunda gerek meslek odalarında gerek akademik çevrelerde,
bilim kurullarında gerekse kamu kurumlarında uzun ve çok yönlü tartışma,
araştırma, panel, kolokyum, daha sayamayacağımız birçok çalışma ve
araştırma olmuştur ve olacaktır. Takdir edersiniz ki, beş dakika içerisinde böylesi önemli ve geniş mevzuda detaya
inmek mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla, kısa bir sonuç ve saptama
yapacak olursak: Anayasa’nın
konut hakkıyla ilgili 57’nci maddesindeki “Devlet, şehirlerin özelliklerini
ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde, konut ihtiyacını
karşılayacak tedbirleri alır.” şeklinde vurgulayan temel koşullara
uygun hareket etmesinin sağlanmasıyla birlikte kentsel dönüşüm
projesiyle, çağdaş kentleşme ve kalkınma politikalarıyla, ülke
ve bölge ölçeğinde fiziki planlama kriter ve ilkeleriyle, ülkenin
ve kentlerimizin ulaşımını demir yolu ve deniz ulaşımı dâhil bütüncül
planlamalarıyla, yasalara, bilime ve akla uygun olarak doğal, tarihsel
ve kültürel değerlerin korunmasına özen gösterilmesiyle, uzun vadeli
planlarla, ülkemizin geleceğini ilgilendiren bu mevzunun yanlış
ve telafisi mümkün olmayan neticeleri ortadan kaldırılacaktır. (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Gönül, konuşmanızı toparlar mısınız. AZİZE SİBEL GÖNÜL
(Devamla) – Çok daha güzel ve sorunsuz
şehirlerde yaşamak umuduyla sözlerime son verirken, çağın gereklerine
uygun bir şehirleşme yolunda başarılar diler, yüce heyetinize saygılar
sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Gönül. Gündem dışı
üçüncü söz, Ergene Nehri’ndeki kirlilik ve alınması gereken tedbirler
hakkında söz isteyen Kırklareli Milletvekili Tansel
Barış’a aittir. Buyurun Sayın
Barış. (CHP sırlarından alkışlar) Süreniz beş dakika
Sayın Tansel Barış. 3.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın,
Ergene Nehri’ndeki kirliliğin çevre üzerindeki olumsuz etkilerine
ve bu konuda alınması gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı konuşması TANSEL BARIŞ
(Kırklareli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ergene Nehri
Havzası’nın kirliliği ve yarattığı sorunlar nedeniyle gündem dışı
söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. Ergene Nehri,
Trakya’mızın can damarıdır, Istranca Dağları’ndan
doğuyor ve 194 kilometre yol alarak denize dökülüyor, 16 ana kolu
mevcut ve Meriç’in bir kolu olmaktadır, Trakya’mızda 300 bin dekarlık
bir alanı sulamakta ve verimli topraklara neden olmaktadır. Değerli milletvekilleri,
Ergene Nehri, Kırklareli’nin Lüleburgaz, Babaeski, Vize, Pınarhisar, Pehlivanköy ve Kofçaz;
Tekirdağ’ın Çorlu, Çerkezköy, Malkara, Hayrabolu, Saray ve Muratlı
ile Edirne’nin Uzunköprü, Yeniköy, Havsa, Süloğlu, Meriç gibi 1 milyonu aşkın nüfusu barındıran
ve bu merkezlerden geçerek Ergene Havzası’nı
oluşturan bir nehirdir. Yöremiz çiftçilerinin tarımsal amaçlı su
ihtiyacını karşılayan önemli bir kaynaktır. Buna karşın, yerleşim
yerlerinin, yerleşim birimlerinin evsel, sanayi yerlerinin ise
endüstri atıklarından dolayı gittikçe kirlenmekte ve bugün gerçekten
zehir akıtmaktadır. Yapılan analizlerde
Ergene suyunun içeriğinde çevre ve insana zararlı birtakım maddeler
oluştuğu da tespit edilmiştir. Ergene suyunun içeriğinde çok sayıda
ağır metaller ve bunun gibi insan sağlığına zararlı maddeler meydana
gelmiştir. Suyla temas eden insanlarda çeşitli sindirim sistemi,
cilt ve solunum sistemi hastalıkları görülmekte ve bu hastalıklar
gittikçe artmaktadır. Ayrıca, bu suları içen hayvanların etinden
ve sütünden de insanlar endirekt olarak hastalanmakta
ve bu risk gittikçe artmaktadır değerli arkadaşlarım. Türkiye’de ayçiçeği
üretiminin yüzde 75’i, çeltik üretiminin yüzde 42’si, buğday üretiminin
ise yüzde 15’i Trakya topraklarından elde edilmektedir. Son yıllarda
bölgemizde üretilen tarım ürünlerinin rekolte ve kalitesinde ciddi
oranda düşüşler kaydedilmektedir ve bu, Türk tarımı için gerçekten
zor günlerin işaretçisidir. Trakya Üniversitesi ve Devlet Su İşlerinin
yaptığı çalışmalarda, bu kirlilik nedeniyle 132 bin dekarlık bir
alanda maalesef ekim yapılamamakta veya verim düşüğü oluşmaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; geçtiğimiz dönem,
yani 22’nci Dönemde Ergene Nehri’ndeki bu kirlilik nedeniyle bir
araştırma komisyonu kurulmuştur ve bu komisyon gerçekten özverili
çalışarak, günlerini, aylarını harcayarak, önemli toplantılar
yaparak, çeşitli kuruluşlarla bir araya gelerek önemli bir rapor
hazırladı. 25 Aralık 2002 tarihinde kurulan bu komisyon dört aylık
bir süre içerisinde raporunu tamamladı ve Türkiye Büyük Millet
Meclisine getirdi. Rapor burada kabul edildi, onaylandı. Ama, arkadaşlarım,
üzerinden beş yıl geçmesine rağmen “Ergene
Havzası’nın kirliliğini yok etme çalışması” diye bir olay henüz
görülmüyor, herhangi bir çalışma yapılmışsa bilmiyoruz. Çevre Bakanı
burada mı acaba, bilmiyorum, ama Çevre Bakanımız bu konu üzerinde
gerçekten Trakya halkına bir cevap vermek durumundadır. Çünkü, bugün
yine Ergene’den zehir akıyor, bugün yine Ergene, havayı, toprağı
ve suyu kirletiyor ve bugün yine Ergene, Trakya’ya maalesef hayat
vermiyor. Değerli arkadaşlarım,
Sayın Çevre Bakanımızdan sormak istiyorum… (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Konuşmanızı
tamamlar mısınız Sayın Barış. TANSEL BARIŞ
(Devamla) – Acaba rapor tozlu raflarda mı kaldı? “Hayır” diyorsanız,
acaba hangi aşamada? Ergene’yle ilgili bir çalışma yapılıyor mu?
Ergene kurtarılacak mı? Eskiden olduğu gibi yine Trakya’ya hayat
verecek mi? Sayın Bakanımızdan
Trakya halkına bir müjde vermesini istiyorum ve Ergene, yine zehir
akıtmasın. Ergene, Trakya topraklarına ve Trakya’nın havasına ve
suyuna hayat versin diyorum. Teşekkür ediyorum.
Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Barış. Sayın milletvekilleri,
gündeme geçiyoruz. Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır. Başbakanlığın
bir tezkeresi vardır, okutuyorum: V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A)
TEZKERELER 1.-
Konya Milletvekili Abdullah Çetinkaya hakkında
yasama dokunulmazlığının kaldırılıp kaldırılmaması hususunda
TBMM Başkanlığına gönderilen soruşturma dosyasının iade edilmesine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/211) 1
Kasım 2007 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Telefonla tehdit
suçunu işlediği iddia olunan Konya Milletvekili Abdullah Çetinkaya hakkında Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
83 üncü maddesi uyarınca yasama dokunulmazlığının kaldırılıp
kaldırılmaması hususunda ilgi (a) yazımız ile Başkanlığınıza
gönderilen soruşturma dosyasının iadesi ile ilgili Adalet Bakanlığından
alınan ilgi (b) yazı sureti ve eki ilişikte gönderilmiştir. Gereğini arz
ederim. Recep
Tayyip Erdoğan Başbakan BAŞKAN - Anayasa
ve Adalet Komisyonu üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan
dosya Hükûmete geri verilmiştir. Bilgilerinize
sunulur. Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum: B)
MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1.-
Muğla Milletvekili Fevzi Topuz ve 23 milletvekilinin, orman yangınlarının
nedenleri ve oluşturduğu zararların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/30) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Ormanlar; toprağın
korunması, su rejiminin düzenlenmesi, iklim, halk sağlığı, yurt savunması,
rekreasyon, turizm, yaban hayatın korunması vb. gibi konularda
olumlu etkileri ile sosyal ve kültürel nitelikte hizmetleri sağlayan
ülkenin ulusal değerleridir. Orman varlıklarımızın korunması,
son derece önemli ve ivedi çözüm bekleyen bir konudur. Bu bağlamda, orman
yangınlarının nedenlerinin, alınan önlemlerin, meydana gelen can
kayıplarının ve maddi zararların araştırılması için Anayasanın
98, İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz. 1) Fevzi Topuz (Muğla) 2) Hulusi Güvel (Adana) 3) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur) 4) Osman Kaptan
(Antalya) 5) Şevket Köse (Adıyaman) 6) Vahap Seçer (Mersin)
7) Tayfur Süner (Antalya)
8) Çetin Soysal (İstanbul) 9) Muharrem
İnce (Yalova) 10) Mehmet Şevki
Kulkuloğlu (Kayseri) 11) Rahmi Güner (Ordu)
12) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul) 13) Ahmet Ersin
(İzmir) 14) Sacid Yıldız (İstanbul) 15) Erol Tınastepe (Erzincan)
16) İsa Gök (Mersin) 17) Mustafa Özyürek (İstanbul) 18) Turgut Dibek
(Kırklareli) 19) Rasim Çakır (Edirne) 20) Bilgin Paçarız (Edirne) 21) Selçuk Ayhan
(İzmir) 22) Mehmet Ali
Susam (İzmir) 23) Suat Binici
(Samsun) 24) Tekin Bingöl
(Ankara) Gerekçe Ormanlarımızı
sadece usulüne uygun olarak yetiştirmek değil, aynı zamanda ormanların
çeşitli tehlikelere karşı korunması, bu yönde gerekli tedbirlerin
zamanında alınması ve bu tedbirlere rağmen ortaya çıkabilecek
tehlikelerle mücadeleye hazır bulunulması gerekmektedir. Orman yangınları,
başta Muğla, Antalya ve İzmir illerimiz olmak üzere ülkenin bir çok
bölgesine sıçramış, hâlâ yer yer orman yangınlarının
devam ettiği görülmektedir. Orman alanlarımızda meydana gelen bu
yangınlar, sadece ormanlara değil, zeytin ağaçlarına, hayvancılığa,
arıcılığa ve diğer tarımsal alanlara da büyük zararlar vermektedir.
2007 yılında tarihinin
en büyük orman yangınlarını yaşayan Türkiye'nin, hâlâ orman yangınlarına
karşı ulusal bir politika oluşturamadığı ve Sayıştay Başkanlığının
2004 yılında TBMM'ye sunduğu raporda öne sürüldüğü üzere "Hükümetin
orman yangınları için yapılan uyarıları dikkate almadığı" görülmektedir.
Dünya Doğayı
Koruma Vakfı (WWF) Genel Müdürü Claude Martin'in,
Dönemin Çevre ve Orman Bakanı Sayın Osman Pepe'ye gönderdiği mektupta;
"Avrupa'daki doğal ormanların giderek azaldığını ve bu durumu
endişe verici bulduklarını" ifade etmesi, "Türkiye'nin,
4. Avrupa Orman Bakanları Konferansı Viyana Deklarasyonu'nda orman
alanlarının korunması yönünde taahhüdünün bulunduğunu"
anımsatması Türkiye'nin orman yangınlarına karşı politikasızlığının,
uluslar arası çevrelerce de kabul edildiğini göstermektedir.
(30.09.2003 RADİKAL) AKP Hükümetinin,
orman yangınlarının önlenmesi, ormanlarda açma yapılması ve ormanların
işgalini önleyecek önlem almak yerine, 2B statüsündeki orman
alanlarını yerli ve yabancı şirketlere satma ısrarı; ormanların
yağmalanmasını, ormanlarda açma açılmasını, madencilik adı altında
tahrip edilerek yada yakılarak insan eli ile yok edilmesini adeta
teşvik etmektedir. Kamuoyunda,
orman yangınları ile ortaya çıkan alanlara "imar izni" verileceği
ve bu alanların turizm ve konut alanlarına dönüşeceği yada satılacağı
yönünde bir kaygı yaşanmaktadır. Ülkemizde artık
sıkça örneklerine tanık olduğumuz bir konu, ulusal basınımızda
"Antalya'da ormanı rant için yaktılar" başlığı ile yer almıştır.
Söz konusu haberde, "deniz manzaralı ormanlık bölge”de iki ay
içinde dördüncü kez orman yangını çıkması AKP hükümetinin orman dışına
çıkartılan 2B arazilerini satacağı yönündeki beklentilerden
kaynaklandığı öne sürülmektedir. (18 Eylül 2007 HÜRRiYET)
Bu bağlamda, orman
yangınlarının çıkış nedenlerinin araştırılması, alınan önlemlerin
yeterliliği, bugüne kadarki can kayıplarının sorgulanması, yönetimden
kaynaklanan görev ihmallerinin sorgulanması ve benzeri konularda
ortaya çıkabilecek aşağıdaki sorulara yanıt aranması gerekmektedir.
Şöyle ki; 1- Orman yangınları
ile mücadele görevini üstlenen Bakanlık görevlileri arasında,
orman yangınları konusundaki eğitim almayan bakanlık çalışanı
var mıdır? 2- Bu eğitimler
ne kadar ve hangi aralıkla yapılmaktadır? 3- Bakanlık, hava
aracında görevlendirdiği personellerden uçmaya elverişli olduğuna
dair "sağlık raporu" aramakta mıdır? 4- Orman yangınları
artışının, 2003 yılından bu yana, yönetici konumundaki görevlilerin
tamamının değiştirilerek, yerine orman yangınları konusunda deneyimli
olmayan kişilerin getirilmiş olmasından kaynaklandığı yönündeki
iddialar doğru mudur? 5- Orman Koruma
faaliyetlerini yürüten teknik eleman ve Orman Muhafaza Memuru
sayısının önemli oranda düşürülmesi, orman koruma faaliyetlerinin
Köy Tüzel Kişiliklerine ve ardından özel güvenlik şirketlerine
devredilmesi uygulamaları gözden geçirilecek midir? 6- Helikopterlerde
görevlendirilen ve yangın söndürülmesini sevk ve idare edecek teknik
ve yardımcı personel özel bir eğitimden geçirilmiş midir? Bu personelin
diğer ormancı çalışanlardan farklı özlük hakları (yıpranma tazminatı,
uçuş tazminatı vb. gibi) var mıdır? 7- JAR (AB Havacılık
Kuralları) kuralları nedeniyle ülkemizin doğu bloku
ülkelerinden yangınla mücadelede araç satın alınmasının engellendiği,
bu nedenle 12 ton kapasiteli Rus yangın uçağı alımı yerine 2,5 - 4,5
ton su kapasiteli ABD, Kanada uçaklarının ülkemize dayatıldığı
doğru mudur? 8- Kamuoyunda
oluşan genel kanı; orman yangınları ile ortaya çıkan alanlara
"imar izni" verileceği ve bu alanların turizm ve konut alanlarına
dönüşeceği yada 2/B kapsamına alınarak, yapılacak yasal bir düzenleme
ile yerli ve yabancılara satılacağı yönündedir. Kamuoyunun bu
kaygısı doğru mudur? Değilse, bu alanlarda AKP'nin
ne gibi bir projesi bulunmaktadır? 9- 2003, 2004,
2005, 2006 ve 2007 yıllarında orman yangınları ile kaybettiğimiz
alanların, iller bazında hektar olarak büyüklüğü nedir? 10- Orman alanları
dışında meydana gelen zeytin ve arıcılık gibi, bu zararların illere
göre 2003, 2004, 2005, 2006 ve 2007 yıllarında ülkemize toplam maliyeti
ne olmuştur? 11- Orman yangınlarından
zarar gören ve tek geçim kaynağı tarımcılık ve ormancılık olan köylümüzün
bu zararlarının giderilmesi için Hükümetinizce ne tür ekonomik
önlemler alınmıştır? Alınmış ise, köylümüz bu önlemden ne zaman yararlanacaktır? BAŞKAN – Diğer
önergeyi okutuyorum: 2.-
Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya
ve 22 milletvekilinin, Bartın’da kurulması planlanan termik santralin
olumlu ve olumsuz etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/31) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Ülkemizin çeşitli
bölgelerine kurulması düşünülen termik santraller tüm dünyada olduğu
gibi, ülkemizde de taraf olanları ve karşı çıkanları ile tartışılmaya
devam eden önemli bir konudur. Son yıllarda ülkemizde
termik santraller ile ilgili tartışmalar hızla devam etmekte, birçok
kişi, kurum ve kuruluş olumlu, olumsuz görüşlerini kamuoyuyla paylaşmaya
çalışmaktadır. Bartın İli Amasra
İlçesinde de termik santral kurulmasına yönelik çalışmalar olduğu
654,5 MW m/640 MW e kurulu gücündeki, yerli taş kömürü/metan gazı yakıtlı
ve akışkan yatak teknolojisiyle çalışacak üretim tesisi için Hema Elektrik Üretim A.Ş. tarafından Enerji Piyasası
Düzenleme Kurumu'na, üretim lisansı başvurusunda bulunulduğu,
gerekli işlemlerin tesis edilmesini takiben şirkete, 49 yıl süreli
ve EÜ/944-7/732 numaralı üretim lisansı verildiği, kurulması planlanan
termik santralde yakıt olarak Hema Endüstri
A.Ş. ile Türkiye Taş Kömürü Kurumu Genel Müdürlüğü arasında imzalanan
ve Amasra (B) maden sahasının işletilmesine ilişkin yapılan rödevans sözleşmesi çerçevesinde üretilecek taş
kömürü'nün kullanılmasının planlanmış olduğu herkes tarafından
bilinmektedir. Daha önceleri
de Bartın'a mobil santral kurulması için girişimlerde bulunulmuş
fakat kamuoyundan gelen yoğun tepkiler, insan sağlığı ve çevre kirliliği
açısından yaratacağı sakıncalar, santralin yüksek derecede kükürtdioksit ve azotoksitler
ihtiva etmesinin bilinmesi, yöredeki deniz ve yer altı sularının
santralden kaynaklanacak atıklardan olumsuz yönde etkilenerek zarar
göreceği, uygulamanın durdurulması için mahkemelere yapılan müracaatlar,
bireylerin ve kuruluşların devletin değişik makamlarına yaptığı
kişisel başvurular, Bartın Deniz Üst Komutanlığı'nın santralle ilgili
olarak olumsuz görüş bildirmesi gibi nedenler yörede santralin kurulmasına
engel olmuştur. Bartın’da yeniden
termik santral kurulmasına yönelik bu girişimler, termik santrallerin
zararsız olduğu kanaatini doğurmamalıdır. Termik santraller sağlığa
ve doğaya zararlı radyoaktif atıklar üretmektedir. Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu’nun araştırmalarına göre, termik santrallerin
bacalarından çıkan partiküller ve kazandan alınan külde, radyoaktivite
varlığı kanıtlanmıştır. Rüzgar ve yağış etkisi ile küller çevreye
yayılmakta veya toprak altına sızarak yeraltı sularının kirlenmesine
neden olmaktadır. İnsanlarda merkezi sinir sistemi bozuklukları,
anormal doğumlar, solunum yolu hastalıkları, gelişme bozuklukları,
öğrenme yeteneğinde azalma, kalp hastalıkları, cilt hastalıkları
ve kanser gibi vakalar görülebilmektedir. Ayrıca termik santrallerden
çıkan maddeler (SO2/kükürtdioksit) asit yağmurları
şeklinde havayı kirletmekte, toprak ve suyu etkilemekte, doğal
bitki örtüsünü ve ormanları yok etmektedir. Asit yağmurlarının diğer
zararlı etkisi ise, bakır (Cu) ve kurşun (Pb) gibi zehirli elementlerin içme sularına karışmasıdır.
Bartın ilimiz; Karadeniz Bölgesinin Batı
Karadeniz bölümünde yer alan, Doğuda Kastamonu, Güneyde Karabük,
Batıda Zonguldak illeri ve Kuzeyde Karadeniz ile çevrilidir. Yüzölçümü
2.143 km2 olup 59 km sahil şeridine sahip olup, ormanlarla örtülü dağ
ve yaylasıyla, yeşil bir cennet olmanın yanı sıra tertemiz deniziyle
de mavi bir dünya görünümündedir. 172.000 civarında
nüfusa sahip olan ilimizin ekonomisi tarıma, sanayiye ve turizme
dayalıdır. 2.143 km2 olan yüzölçümünün % 46'sını ormanlar, % 35'ini
tarımsal alanlar, % 7’sini çayırlar ve meralar, % 12'sini de kültüre
elverişsiz alanlar kaplamaktadır. Bartın'a kurulması düşünülen
santralin ilimizin tarımı, hayvancılığı, balıkçılığı ve turizmi
dikkate alındığında götürdüklerinin getirdiklerinden daha fazla
olacağı da herkes tarafından bilinmektedir. Ayrıca santraller, güvenlik,
maliyet ve verimlilik açısından çok sayıda soruya cevap verememektedir.
Ülkemizde bulunan, doğal kaynakların, enerji açığını kapatıp kapatmayacağı
konusu da iyi araştırılmalıdır. Türkiye'nin güneş, rüzgar, su gibi
doğal kaynaklardan, yeterince yararlanamadığı ve bu kaynaklarımızın
hayata geçirilmesi gerektiği de bilinen bir gerçektir. Bartın'a termik
santral kurulması için daha önce yapılan girişimlerin sonuçsuz
kaldığı bilinmesine rağmen, yeniden bir firmaya 49 yıl süreli üretim
lisansının verilerek termik santral kurulmasının gündeme gelmesi
için Bartın ilimizde değişenlerin ne olduğunun herkes tarafından
bilinmesi ve araştırılması gerekmektedir. Kurulması düşünülen
termik santralin kamu yararı anlayışına ters düşüp düşmediğinin,
Bartın' a kazandıracaklarının ve çevreye, insan sağlığına zararlarının
çok iyi değerlendirilmesi gerekmektedir. Suyun, havanın toprağın
kirlenmesi, tarımsal alanların azalması, kuraklık, kıtlık tehlikesi,
hastalıklar ve ölümlere neden olan termik santral yatırımlarının
yerine güneş, rüzgar, jeotermal gibi yenilebilir
kaynakların tercih edilmeme nedenlerinin ve kurulması düşünülen
termik santralin Anayasamızın amir hükümlerine ters düşüp düşmediğinin
çok iyi değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu nedenlerle;
Bartın Amasra'ya termik santral kurulması konusunun, ilimize sağlayacağı
fayda ve zararlarının araştırılarak, alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi İç Tüzüğü'nün 104. ve 105 maddelerine göre Meclis Araştırması
açılmasını arz ederiz. 1) Muhammet Rıza
Yalçınkaya (Bartın) 2) Şevket Köse (Adıyaman) 3) Osman Kaptan
(Antalya) 4) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur) 5) Tayfur Süner (Antalya)
6) Hulusi Güvel (Adana)
7) Rahmi Güner (Ordu)
8) Muharrem
İnce (Yalova)
9) Mehmet Şevki
Kulkuloğlu (Kayseri) 10) Vahap Seçer (Mersin)
11) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul) 12) Ahmet Ersin (İzmir) 13) İsa Gök (Mersin) 14) Sacid Yıldız (İstanbul)
15) Erol Tınastepe (Erzincan) 16) Rasim Çakır (Edirne)
17) Mustafa Özyürek (İstanbul) 18) Turgut Dibek (Kırklareli) 19) Bilgin Paçarız (Edirne)
20) Selçuk Ayhan (İzmir) 21) Mehmet Ali
Susam (İzmir) 22) Suat Binici
(Samsun) 23) Tekin Bingöl
(Ankara) BAŞKAN – Üçüncü
ve son önergeyi okutuyorum: 3.-
Bursa Milletvekili Kemal Demirel ve 27 milletvekilinin, raylı sistem
ve demir yolu ulaşımındaki sorunların araştırılarak geliştirilmesi
için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/32) 02.11.2007 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına TCDD’na hak ettiği önemin verilmesi, daha çağdaş, daha kullanışlı
ve daha sağlıklı ve daha güvenli bir ulaşım sağlanması adına; ülkemizde
raylı sistem ve demiryolu kullanılmasının yaygınlaştırılması ve
demiryolu kullanımının hızlı tren ve diğer raylı sistemlerle desteklenerek
daha modern ve güvenli ulaşım için gerekli ön çalışmaların yapılması
ve gelişmenin sağlanması için yapılabileceklerin ortaya koyulması
ve bu konularda yüce Meclisimiz ve halkımızın bilgilendirilmesi
amacıyla, Anayasanın 98, TBMM İç Tüzüğünün 104 ve 105. maddeleri uyarınca
Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz. 1) Kemal Demirel (Bursa) 2) Vahap
Seçer (Mersin) 3) Ergün
Aydoğan (Balıkesir) 4) Osman Kaptan (Antalya) 5) Rasim
Çakır (Edirne) 6) Mevlüt
Coşkuner (Isparta) 7) Ramazan Kerim Özkan (Burdur) 8) Enis Tütüncü (Tekirdağ) 9) Fevzi Topuz (Muğla) 10) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş) 11) Turgut Dibek (Kırklareli) 12) Bilgin Paçarız (Edirne) 13) Tansel
Barış (Kırklareli) 14) Çetin Soysal (İstanbul) 15) Yaşar Ağyüz (Gaziantep) 16) Gökhan Durgun (Hatay) 17) Ahmet Ersin (İzmir) 18) Eşref Karaibrahim (Giresun) 19) Muharrem İnce (Yalova) 20) Ali Rıza Öztürk (Mersin) 21) İsa Gök (Mersin) 22) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak) 23) Ali Koçal
(Zonguldak) 24) Engin Altay (Sinop) 25) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar) 26) Yaşar Tüzün (Bilecik) 27) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri) 28) Fehmi Murat Sönmez (Eskişehir) Gerekçe: Raylı sistemler
ve demiryolları taşımacılığı, başlangıcından bugüne kadar birçok
ülkede etkin olarak kullanılmış ve son yılların en önemli ulaşım sistemi
halini almıştır. Ülkemizde,
1923 yılı itibarı ile 4559 km. olan demiryolu 1940 yılında 8637 km’ye ulaşmıştır. 1940-1950 yılları
ise ülkemizde demiryolları için “Durgunluk dönemi”dir. 1950 yılından
günümüze kadar ise sadece 1871 km’lik yeni
yol yapılmıştır. Kurtuluş Savaşı’ndan
sonra yokluklar içinde yılda ortalama 240 km. uzunluğunda demiryolu
yapılırken, 1950 yılından sonra gelişen teknoloji ve maddi olanaklara
rağmen yılda sadece 39 km’lik demiryolu yapılabilmiştir. 1948 yılında,
ABD tarafından hazırlanan bir rapor, Türkiye’de ulaşım ağırlığının
demiryolundan karayoluna kaydırılması gerektiğini öngörmüş ve
tüm çalışmalar bu yönde devam etmiştir. Platform genişliği
13,7 m. olan çift hatlı elektrikli bir demiryolu alt yapısı, kapasite
açısından 38 m. genişliğindeki 6 şeritli bir otobana eşdeğerdir. Kapasite ve
standartlar açısından aynı baza getirilen 1 km. kara ve demiryolu
maliyetleri karşılaştırıldığında 6 şeritli bir otobanın maliyeti
8 milyon USD iken, çift hatlı, elektrikli, sinyalizasyonlu bir demiryolunun
maliyeti 2 milyon 853 bin USD olarak tespit edilmiştir. Demiryolunun
faydalı ömrü 30 yıl olarak kabul edilirken, dünya standartlarında
karayollarının faydalı ömrü 13 yıldır. Yol maliyetleri ve faydalı
ömür yılı açısından da demiryolunun daha avantajlı olduğu ortadadır. 1997 yılı istatistiklerine
göre karayolunda trafik kazalarına neden olan kusurlar, insan faktörü
% 98, araç faktörü % 0,6, Yol faktörü ise % 0,8 olarak saptanmıştır. 50 yıl ihmal edilen
demiryolu alt yapısı gün geçtikçe kötüleşmiş
ve yok olma aşamasına gelmiştir. Buradan hareketle; 1. Demir yollarımızın
daha kaliteli hale getirilmesi amacıyla ihtiyaç duyulan durumların
saptanması, 2. TCDD’nin işletmecilik
faaliyetlerinde dış müdahalelerden korunabilmesi için ulusal
demiryolu politikamızın oluşturulması ve çalışmalara en kısa
zamanda başlanması, 3. Raylı sistemlerin
etkin kullanıldığı ülkelerde başarıyı getiren yöntemlerin saptanması
ve ülkemizdeki durumlarla karşılaştırılması, 4. Demiryollarının
kalifiye eleman ihtiyacı için “Demiryolu Meslek lisesi”nin etkin
hale getirilmesi, ayrıca demiryolu işletmesi ve demiryolu mühendislik
fakültelerinin oluşturulması yönünde araştırmalar yapılarak uygulanabilirliğinin
değerlendirilmesi, 5. TCDD, Limanlar
ve Hava Meydanlarının, Demiryollarını da kapsayacak şekilde işletmecilik
faaliyetleriyle birleştirilmesi ve hizmetlerini bütünlük içinde
yürütmesi için çalışmalar yapılması, 6. Demiryolları
araç-gereçleri ve yedek parçalarının iç piyasadan temini amacıyla
her türlü araştırmayı, test ve laboratuar verilerini elde edebilen;
demiryollarının tanıtımı ve dünyadaki işletme faaliyetleri
ışığında, tedbirler geliştirecek ve projelendirmeyi sağlayacak
Demiryolları ile ilgili bir araştırma ve eğitim kurumunun oluşturulup,
ülkemizdeki işlerliğinin sağlanması çalışmalarının yapılması, 7. Hızlandırılmış
tren olarak başlayan ve büyük bir hezimetle sona eren; hızlı raylı
sistem taşımacılığının, hızlı tren çalışmaları ile etkin hale getirilmesi
ve bu çalışmalar yapılırken, ülkemizin ihtiyaçları, coğrafi yapısı
ve gelişmesinin de göz önünde bulundurularak planlamalar yapılmasının
sağlanması, 8. Küresel ısınma,
çevre kirliliği ve petrole dayalı enerji kaynaklarındaki azalmalar
göz önünde bulundurulduğunda; Demiryolu taşımacılığı aynı zamanda
çevre dostu olarak karşımıza çıkmaktadır. Gelecek nesillere yaşanabilir
bir çevre bırakmak için, Çevre Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı ile de
koordine bir çalışma içerisine girilerek, demiryolu projelerine
destek sağlanması. Çalışmalarının
yapılarak, demiryollarının ülkemizde istenilen aşamaya gelmesinin
sağlanması ve bu konuda halkımızın bilgilendirilerek, gerekli
bilinç oluşturulmalı ve gerekli çalışmalara en kısa sürede başlanmalıdır.
BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur. Önergeler gündemdeki
yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
ön görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır. Sayın milletvekilleri,
Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik gündemin “Sözlü Sorular”
kısmının 6, 7, 9, 18, 19, 20, 21, 22, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 69,
70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 77 ve 78’inci sıralarındaki soruları birlikte
cevaplandırmak istemişlerdir. Sayın Bakanın
bu istemini sırası geldiğinde yerine getireceğim. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım: A)
TEZKERELER (Devam) 2.-
Suriye Arap Cumhuriyeti Gurbetçiler Bakanı Dr. Bouthaina
Shaaban’ın daveti üzerine Suriye’ye; Azerbaycan
Cumhuriyeti Aile, Çocuk ve Kadından Sorumlu Devlet Komitesi Başkanı
Prof. Hicran Hüseynova’nın daveti üzerine
de Azerbaycan’a resmî ziyaretler gerçekleştirecek olan Devlet Bakanı
Nimet Çubukçu başkanlığındaki heyete, İstanbul Milletvekili Ayşe
Nur Bahçekapılı’nın da katılmasına ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/210) Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna Suriye Arap Cumhuriyeti
Gurbetçiler Bakanı Dr. Bouthaina Shaaban’ın daveti üzerine Suriye’ye; Azerbaycan
Cumhuriyeti Aile, Çocuk ve Kadından Sorumlu Devlet Komitesi Başkanı
Prof. Hicran Hüseynova’nın daveti üzerine
de Azerbaycan’a resmi ziyaretler gerçekleştirecek olan Devlet Bakanı
Nimet Çubukçu başkanlığındaki heyete, İstanbul Milletvekili Ayşe
Nur Bahçekapılı’nın katılımı, Türkiye Büyük
Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620
sayılı Kanun’un 8. Maddesi gereğince Genel Kurul’un tasviplerine
sunulur. Köksal
Toptan Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı BAŞKAN – Tezkereyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Tezkere
kabul edilmiştir. Danışma Kurulunun
bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım: VI.-
ÖNERİLER A)
DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ 1.-
Gündemdeki sıralama ve çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesi
ile 6/11/2007 Salı günkü birleşimde sözlü sorulardan sonra, diğer denetim
konularının görüşülmeyerek, kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine
ilişkin Danışma Kurulu önerisi Danışma Kurulu Önerisi No: 14 Tarihi:
06.11.2007 Danışma Kurulunun
06.11.2007 Salı günü yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerilerin Genel
Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
Öneriler: 1. Gündemin “Kanun
Tasarısı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının
13 üncü sırasında yer alan 31 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın
1 inci sırasına, 18 inci sırasında yer alan 37 sıra sayılı kanun tasarısının
2 nci sırasına, 24 üncü sırasında yer alan 44
sıra sayılı kanun tasarının 3 üncü sırasına, 2 nci
sırasında yer alan 19 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü sırasına,
4 üncü sırasında yer alan 21 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci
sırasına, 25 inci sırasında yer alan 45 sıra sayılı 8.5.2007 tarihli
ve 5654 sayılı Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması ve İşletilmesi
ile Enerji Satışına İlişkin Kanun ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü
Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir daha Görüşülmek Üzere
Geri Gönderme Tezkeresinin 6 ncı sırasına
alınması ve diğer kanun tasarı ve tekliflerinin sırasının buna göre
teselsül ettirilmesi, 2. Genel Kurulun
6.11.2007 Salı günü 15.00-20.00 ve 7.11.2007 Çarşamba günü 14.00-19.00 saatleri
arasında; 8.11.2007 Perşembe günü Birleşiminin saat 14.00’de başlaması
ve bu Birleşimde ise 45 sıra sayılı 8.5.2007 tarihli ve 5654 sayılı
Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması, İşletilmesi ile Enerji Satışına
İlişkin Kanun ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi,
3. 6.11.2007 Salı
günkü Birleşimde sözlü sorulardan sonra, diğer denetim konularının
görüşülmeyerek, kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi, Önerilmiştir. KAMER GENÇ (Tunceli)
– Sayın Başkan, söz istiyorum. BAŞKAN – Sayın
Genç, lehte mi aleyhte mi? KAMER GENÇ (Tunceli)
– Aleyhte söz istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Genç. Süreniz on dakikadır
Sayın Genç. KAMER GENÇ (Tunceli)
– Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarına başlaması aşağı
yukarı üç ayı geçti. Bu üç aylık zaman içinde, maalesef, görüyorsunuz,
Bakanlar Kurulu sıraları boş. Bakanlar Kurulu, her nedense, bu Meclise
küsmüş. Bunlar küstüklerine göre, bunlara bir tezkere verelim. Gitsinler,
buraya temelli gelmesinler. (DTP sıralarından alkışlar) Şimdi burada
önemli olan… Bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, milletvekilleri,
bu kürsüye gelir ve burada çeşitli sorunları dile getirirler. Bakanların
gelip de bu soruları cevaplaması lazım. Biraz önce, gündem dışı üç
önemli konu dile getirildi. Ama, maalesef, Bakanlar Kurulu bu Meclisi
ciddiye almıyor. Bu Meclisi ciddiye almaları için, Meclisin bunlara
gerekli olan tepkiyi göstermesi lazım. Türkiye’nin
çok ciddi sorunları var. Tabii, muhalefet partilerimiz de hükûmete çok büyük şeyler gösteriyorlar, yani AKP
Grubuna bayağı anlayışla yaklaşıyorlar. Her nedense, bugün, “soru
önergelerinden sonra” demişler… Soru önergeleri…
Bakın, şimdi, gündemde, aşağı yukarı yirmiye yakın araştırma ve genel
görüşme önergeleri var. Şimdi, Bakanlar Kurulu gelmiyor, kaç birleşimdir
sorular yanıtlanmıyor. Bugün, işte, bir tek Millî Eğitim Bakanı gelmiş,
yirmi tane soruyu birden cevaplayacağını söylemiş. Tabii, onun
da, hangilerini cevaplayacağını bilmiyoruz. Şimdi, bu sorularda
çok önemli şeyler var değerli milletvekilleri. Şimdi, evvela,
bizim, geldiğimiz bölgelerin çok ciddi sıkıntıları var. Mesela,
benim ilimde, Köy Hizmetlerinde şu anda akaryakıt yok. Akaryakıt bekleyen
bütün o araçlar boş duruyor. Orada personele bir sürü para veriyorsunuz.
Makineler orada duruyor. Öte taraftan da vatandaş köyüne gidemiyor,
yolu yapılmıyor, çeşitli hizmetlerden mahrum kalıyor. Şimdi, Köy
Hizmetleri araçlarının yakıtlarının hiçbir suretle eksik olmaması
lazım. Bu yakıt eksikliği nedeniyle devletin kaybı çok büyük. Benim ilimde
çok ciddi bir terör sorunu var. Bu terörden birçok insanımız zarar
gördü. İşte, bütün köyler boşaltıldı. Sonra bir kanun çıkarıldı.
Evet, hükûmeti tebrik ediyoruz, 2003 yılında kanun
çıkardılar, ama kanunu uygulamak marifet, kanun çıkarmak önemli
değil. 2003 yılında kanunu çıkarmışsınız, vatandaşın zarar ziyanını
tespit etmişsiniz, ödemiyorsunuz. Böyle bir şey olur mu arkadaşlar?
Yani, mademki kanunu çıkarmışsınız… Vatandaşın evi yanmış, ağaçları
yanmış, köyünü terk etmiş, ya büyük şehirlere
gitmiş, sefalet içinde, hiç olmazsa bir an önce bu insanlarımızın
bu zararlarını ödeyin. Ben geçen gün
sordum işte, mesela Tunceli’ye, işte şimdiye kadar, 2003 yılından
bugüne kadar 18 trilyon zarar ziyan -daha tespit edilen yani o da, aslında
tabii en büyük zarar orada- 18 trilyonun ancak işte 13 trilyonunu
ödemiş, 3 trilyon bekliyor, o da çok düşük veriliyor. Yani, işte maalesef
orada… Ben bir defa valiye sormuştum “İki yüz bine yakın talep var.”
diyor. İki yüz bine yakın talebi siz karşılayabilmeniz için ora için
özel bir komisyon kurmanız lazım, yani 5-6 tane memur veyahut da işte
ne bileyim mülki amirlerin, arkadaşlarımızın, güçleri de yetmiyor.
Bunu bir an önce çözmek lazım. Burada çıkıyor
bakanlar o kadar kendilerini methediyorlar ki ben hayret ediyorum,
acaba biz mi bu memlekette yaşamıyoruz, yoksa bu bakanlar mı bu memlekette
yaşamıyor! Bir Sağlık Bakanı diyor ki: “Ben her şeyi güllük gülistanlık
yaptım.” Soruyorum, benim ilçelerimde doktor yok. İşte Hozat’ta
yok, Ovacık’ta yok, Nazımiye’de yok, Pülümür’de
yok, ama Sağlık Bakanlığına geldiği zaman ohoo
bunlar harikalar yaratmış. Yahu bu harikaları yarattınızsa bu harikalar
nereye gitti kardeşim, gelin de biz de görelim. Şimdi, değerli
milletvekilleri, biz, tabii burada bağımsız milletvekiliyiz, yani
ben, işte birkaç tane bağımsız milletvekili arkadaşımız var. Şimdi,
özelikle Meclis Başkanlık Divanı veyahut da parti grupları Danışma
Kurulu oluşturuyorlar, bizim haberimiz olmuyor. Hangi kanunun
hangi saatte müzakere edileceğinden haberimiz olmuyor. Hele bu
arada aldıkları zaman da bizim bunun çalışmalarına katılma imkânımız
olmuyor. Çünkü biliyorsunuz İç Tüzük’e göre kanun ele alındığı zaman,
müzakereye, bir kişinin imzasıyla önerge veremiyorsunuz, ama bizim
de buna katılma hakkımız var. Onun için, daha bundan önce bizlere de
bu konuda haber verilmesi lazım. Nitekim, DSP’li arkadaşlarımızın
13 tane milletvekili var, bu arkadaşlarımıza da belirli bir bilgi
verilmesi lazım. Bu da, bizim, tabii Türkiye Büyük Millet Meclisi
çalışmalarımızdan yoksun oluyor. Bu soru önergeleri
içinde çok ciddi, inanmanızı istiyorum, bizim için hayati olan -konu
teşkil eden- konular var. Mesela bizim bir Pertek Köprüsü var. Kaç seneden
beri yapılması gereken köprü. Şimdi, bu Keban Barajı’nı biliyorsunuz,
yapıldı, Keban Barajı’nın elektriğinden ülkenin her tarafı yararlanıyor.
Ama işte Hozat ilçemiz, Pertek ilçemiz, Çemişgezek
ilçelerimiz, feribot çalışıyor burada, tek belediyenin feribotu
-Pertek’te gerçi bir iki tane feribot daha var- belli bir saatten
sonra, burası tabii terör bölgesi de olduğu için, hele saat 8-9’dan
sonra bir hasta olduğu zaman çok zor şartlarla insanlar oradan -işte
tabii mahallinde yeteri kadar doktor, sağlık personeli olmayınca-
mecburen Elâzığ’a kaldırılıyor. O insanlar ondan sonra hayati tehlike
geçiriyorlar. Bir an önce bunun… Maliyeti ne? Olsa olsa 70-80 milyon dolarlık bir köprüdür. Ne olacak
yani! Sizin bir günlük keyfî harcamalarınız işte! Getiriyorsunuz,
Tayyip Erdoğan diyor ki, 67 trilyona bir uçak
alacağım diyor. İşte, Çankaya’nın bütçesine, Bütçe Plan Komisyonuna
gittim, orada 23 trilyon bir ek ödenek, yani 32 trilyondan 55 trilyona
çıkıyor. Bir AKP’li milletvekili diyor ki,
yahu 23 trilyon zam yapmışız, ne olacak diyor. 23 trilyon dediğin ne
yahu diyor, iki tane daire parası. Yahu tabii yani, size iki daire
parası gelir ama 23 trilyonla 5 bin tane işsiz adamın bir senede ayda
500 milyon parayla geçimini sağlarsınız. Yani 5 bin tane işsiz adamın
bir senede alabileceği parayı siz 2 kişinin refahı için, huzuru
için, sefahati için bir kuruma veriyorsunuz. Tabii sizin sosyal adalet
anlayışınızın belirtisi budur. Efendim diyor, ya
ne olacak diyor, 23 trilyon diyor, işte iki daire parası diyor. Tabii
çok zengin olunca, çok para da olunca, çok paralar da şey edince bu çok
basit bir ifade geliyor ama öte tarafta insanlar çöplerde ekmek topluyorlar.
Bu, Türkiye’nin bir gerçeği. Onun için devletin parasını da böyle
çarçur etmemek lazım. Bunları yerinde karşılamak lazım. Şimdi bunları
yerinde şey edebilmemiz için bizim denetim görevini yapmamız lazım.
Denetim görevini yapmıyoruz ki. Nerede, ne paralar harcanıyor…
Bir defa, teftişi kaldırdınız. İç denetimi, geçen gün, burada, işte
2010 Kültür Ajansının kurulmasıyla ilgili kanunda da konuştuk. Yani
devletin denetim kurumları da işlemez hâlde. Getiriyorsunuz, kendi
emrinizdeki müfettişlere denetimi veriyorsunuz. O müfettişlerin
zaten sizin yaptığınız harcamalara, keyfî uygulamalara karşı çıkmaları
mümkün değil. Çıkanlar da olursa, emekliye sevk ediyorsunuz veyahut
da istirahata gönderiyorsunuz. Ama lehinize raporlar düzenlediği
zaman da tabii en üst görevlere getiriyorsunuz. Ben şimdi rica
ediyorum, özellikle bizim de burada sağlıklı görev yapabilmemiz
için, lütfen, bu Danışma Kurulu, son zamanlarda, gündeme dahi girmemiş
kanunları getirip de bizi emrivakilerle karşı karşıya bırakmasın.
Denetim konularına özellikle Meclisin değer vermesi lazım. Türkiye
Büyük Millet Meclisinin, biliyorsunuz, iki tane görevi var, önemli
görevi var: Birisi denetim görevi, birisi yasama görevi. Yasama
görevini salı günleri getiriyoruz, Danışma Kurulu kararlarıyla,
bu denetimi bir nevi yok sayıyoruz. Kaç tane salı günü geçti, aynı
duruma geldi. Nasıl olmuşsa, bu defa, işte Hükûmet,
sorulara cevap verecek. Bizim istediğimiz, Hükûmetin,
bu memleketin sağlıklı bir yönetime kavuşabilmesi için, denetim
konularının da bu salonda enine boyuna görüşülmesi ve yapılması
gerekir. Ben bunları belirtmek için söz aldım. Saygılar sunuyorum
efendim. BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Genç. Öneri üzerinde
başka söz isteyen yok herhâlde. Oylarınıza sunuyorum
öneriyi: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Danışma Kurulu önerisi
kabul edilmiştir. Teşekkürler. Sayın milletvekilleri,
gündemin “Sözlü Sorular” kısmına geçiyoruz.
VII.-
SORULAR VE CEVAPLAR A)
SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI 1.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Rum gemilerinin
Türk limanlarını kullandığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/1) BAŞKAN – Soruyu
cevaplandıracak olan Sayın Bakan? Yok Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir. 2.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki
doğalgaz yatırımlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/2) BAŞKAN – Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok. Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir. 3.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da
vergisiz mazot ithalatı izni verilip verilmeyeceğine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/3) BAŞKAN – Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok. Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir. 4.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan
Ardanuç Karayoluna ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/4) BAŞKAN – Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok. Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir. 5.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan
İl Merkezinden geçen karayolunun onarımına ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/5) BAŞKAN – Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok. Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir. 6.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta Güzel Sanatlar Fakültesi
kurulup kurulmayacağına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/7) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 7.-
Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, Bilecik
ilinin öğretmen ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü
soru önergesi (6/9) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı
8.-
Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, Bilecik
ilinde üniversite öğrenci yurdu yapılıp yapılmayacağına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/13) ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik’in cevabı 9.-Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir okulun bakım
ve onarımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/24) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 10.-Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir okulun bakım
ve onarımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/25) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 11.-Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir okulun bakım
ve onarımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/26) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 12.-Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir okulun bakım
ve onarımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/27) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 13.-Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir okulun bakım
ve onarımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/28) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 14.-Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir okulun bakım
ve onarımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/66) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 15.-Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir okulun bakım
ve onarımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/67) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 16.-Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir okulun bakım
ve onarımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/68) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 17.-Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir okulun bakım
ve onarımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/69) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 18.-Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir okulun bakım
ve onarımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/70) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 19.-Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir okulun bakım
ve onarımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/71) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 20.-Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir okulun bakım
ve onarımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/72) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 21.-Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir okulun bakım
ve onarımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/73) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 22.-Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir okulun bakım
ve onarımına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/74) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 23.-Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir okulun bakım
ve onarımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/75) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 24.-Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir okulun bakım
ve onarımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/76) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 25.-Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir okulun bakım
ve onarımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/77) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 26.-Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir okulun bakım
ve onarımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/78) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 27.-Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir okulun bakım
ve onarımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/79) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 28.-Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir okulun bakım
ve onarımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/80) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 29.-Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir okulun bakım
ve onarımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/81) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 30.-Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir okulun bakım
ve onarımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/82) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 31.-Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir okulun bakım
ve onarımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/83) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 32.-Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, Tunceli’de taşımalı eğitim sistemine
ve kapatılan okulların açılıp açılmayacağına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/84) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik’in cevabı BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik, gündemin
“Sözlü Sorular” kısmının 6, 7, 9, 18, 19, 20, 21, 22, 60, 61, 62, 63, 64,
65, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 77 ve 78’inci sıralarındaki
soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir. Şimdi, bu soruları
sırasıyla okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun
Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
arz ederim. 20.08.2007 Saygılarımla. Reşat
Doğru Tokat Soru: Tokat Gaziosmanpaşa
Üniversitesi bünyesinde Güzel Sanatlar Fakültesi kurulması Rektörlüğün
teklifi ile Yükseköğretim Genel Kurulunca da uygun bulunarak Bakanlığınıza
bildirilmiş olmasına rağmen 3 yıldır kurulmamıştır. Tokat’ta Güzel
Sanatlar Fakültesi kurulacak mıdır, kurulacak ise hangi tarihte
kurulacaktır? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
arz ederim. Yaşar
Tüzün Bilecik Bilecik ilimizde
2007-2008 öğretim yılı öncesi yaklaşık 100 öğretmen tayin olmuş, 40
öğretmen emekliye ayrılmıştır. Edindiğim bilgilere göre yeni atamalarda
50 asil 20 sözleşmeli olmak üzere 70 öğretmen atanmıştır. Mevcut açık
daha da artmıştır. 1- Önümüzdeki günlerde yeni öğretmen
atamalarınız olacak mıdır? 2- Bu atamalarda Bilecik ilinin öğretmen
açıkları kapatılacak mıdır? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
için gereğini arz ederim. Yaşar
Tüzün Bilecik Bilecik ilimiz
büyük illerimizin arasına sıkışmış küçük bir ilimizdir dolayısıyla
istihdam problemi hat safhada yaşanmaktadır. Geçtiğimiz
yasama yılı içerisinde ilimize Bilecik üniversitesi kuruldu. Bu
yıl öğrenci alamadı ama önümüzdeki yıl içerisinde öğrenci alması
halinde konut problemi daha yoğun yaşanacaktır. 1- Yeni kurulan üniversiteler için yurt
yapılması planlanmakta mıdır? 2- Bilecik ilimize de yurt yapmayı planlıyor
musunuz? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Millî Eğitim Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim.15.08.2007 Ensar Öğüt Ardahan Ardahan ili Çıldır
ilçesi Yukarıcambaz köyünde bulunan 5 yıllık
İlköğretim Okulumuzda yaşanan gerek öğretmen, gerekse okul binamıza
ilişkin istinat duvarı ve tuvaletin olmaması, çatının akması,
pencerelerin sağlıksız olması gibi sorunlar hızla büyümektedir.
Yaklaşık 24 öğrenci bulunan okulumuzun öğretmen açığı genellikle
vekil öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten
vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz
başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen öğretmenlerimiz lojmanların
bakımsızlığı gibi çok önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından
bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar. 1- Ardahan'da
yaşanan yaz mevsiminin kısalığını da göz önünde bulundurarak Yukarıcambaz köy okulumuza bakım onarımının yapılarak
2007-2008 eğitim ve öğretim yılına yetiştirilmesi konusunda ne gibi
bir çalışmanız var? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Milli Eğitim Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 15.08.2007 Ensar Öğüt Ardahan Ardahan ili Çıldır
ilçesi Yıldırımtepe köyünde bulunan 5 yıllık
İlköğretim Okulumuzda yaşanan gerek öğretmen, gerekse okul binamıza
ilişkin istinat duvarı ve tuvaletin olmaması, çatının akması,
pencerelerin sağlıksız olması gibi sorunlar hızla büyümektedir.
Yaklaşık 25 öğrenci bulunan okulumuzun öğretmen açığı genellikle
vekil öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten
vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz
başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen öğretmenlerimiz, lojmanların
bakımsızlığı gibi çok önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından
bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar. 1- Ardahan'da
yaşanan yaz mevsiminin kısalığını da göz önünde bulundurarak Yıldırımtepe köy okulumuza bakım onarımının yapılarak
2007-2008 eğitim ve öğretim yılına yetiştirilmesi konusunda ne gibi
bir çalışmanız var? 2- Öğretmenlerimizin
barınma ihtiyacını karşılayacak lojmanın tadilat ve tamiratının
yapılması için bir girişimde bulunacak mısınız? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Milli Eğitim Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 15.08.2007 Ensar Öğüt Ardahan Ardahan ili Çıldır
ilçesi Taşdeğirmen köyünde bulunan 5 yıllık
İlköğretim Okulumuzda yaşanan gerek öğretmen, gerekse okul binamıza
ilişkin istinat duvarı ve tuvaletin olmaması, çatının akması,
pencerelerin sağlıksız olması gibi sorunlar hızla büyümektedir.
Yaklaşık 54 öğrenci bulunan okulumuzun öğretmen açığı genellikle
vekil öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten
vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz
başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen öğretmenlerimiz, lojmanların
bakımsızlığı gibi çok önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından
bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar. 1- Ardahan'da
yaşanan yaz mevsiminin kısalığını da göz önünde bulundurarak Taşdeğirmen köy okulumuza tuvalet yapılması ve
bakım onarımının yapılarak 2007-2008 eğitim ve öğretim yılına yetiştirilmesi
konusunda ne gibi bir çalışmanız var? 2- Öğretmenlerimizin
barınma ihtiyacını karşılayacak lojman tadilat ve tamiratının
yapılması için bir girişimde bulunacak mısınız? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Milli Eğitim Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 15.08.2007 Ensar Öğüt Ardahan Ardahan ili Çıldır
ilçesi Semihaşakir köyünde bulunan 5 yıllık
İlköğretim Okulumuzda yaşanan gerek öğretmen, gerekse okul binamıza
ilişkin istinat duvarı ve tuvaletin olmaması, çatının akması,
pencerelerin sağlıksız olması gibi sorunlar hızla büyümektedir.
Yaklaşık 27 öğrenci bulunan okulumuzun öğretmen açığı genellikle
vekil öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten
vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz
başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen öğretmenlerimiz, lojmanların
bakımsızlığı gibi çok önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından
bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar. 1- Ardahan'da
yaşanan yaz mevsiminin kısalığını da göz önünde bulundurarak Semihaşakir köy
okulumuzun bakım onarımının yapılarak 2007-2008 eğitim ve öğretim
yılına yetiştirilmesi konusunda ne gibi bir çalışmanız var? 2- Öğretmenlerimizin
barınma ihtiyacını karşılayacak lojmanın tadilat ve tamiratının
yapılması için bir girişimde bulunacak mısınız? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Milli Eğitim Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 15.08.2007 Ensar Öğüt Ardahan Ardahan ili Çıldır
ilçesi Sazlısu köyünde bulunan 5 yıllık
İlköğretim Okulumuzda yaşanan gerek öğretmen, gerekse okul binamıza
ilişkin istinat duvarı ve tuvaletin olmaması, çatının akması,
pencerelerin sağlıksız olması gibi sorunlar hızla büyümektedir.
Yaklaşık 25 öğrenci bulunan okulumuzun öğretmen açığı genellikle
vekil öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten
vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz
başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen öğretmenlerimiz, lojmanların
bakımsızlığı gibi çok önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından
bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar. 1- Ardahan’da
yaşanan yaz mevsiminin kısalığını da göz önünde bulundurarak Sazlısu köy okumuzun bakım onarımının yapılarak
2007-2008 eğitim ve öğretim yılına yetiştirilmesi konusunda ne gibi
bir çalışmanız var? 2- Öğretmenlerimizin
barınma ihtiyacını karşılayacak lojmanın tadilat ve tamiratının
yapılması için bir girişimde bulunacak mısınız? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Millî Eğitim Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 15.08.2007 Ensar Öğüt Ardahan Ardahan ili Çıldır
ilçesi Akkiraz köyünde bulunan 5 yıllık
İlköğretim Okulumuzda yaşanan gerek öğretmen, gerekse okul binamıza
ilişkin istinat duvarı ve tuvaletin olmaması, çatının akması,
pencerelerin sağlıksız olması gibi sorunlar hızla büyümektedir.
Yaklaşık 30 öğrenci bulunan okulumuzun öğretmen açığı genellikle
vekil öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten
vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz
başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen öğretmenlerimiz, lojmanların
bakımsızlığı gibi çok önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından
bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar. 1- Ardahan'da
yaşanan yaz mevsiminin kısalığını da göz önünde bulundurarak Akkiraz köy okulumuzun bakım ve onarımının yapılarak
2007-2008 eğitim ve öğretim yılına yetiştirilmesi konusunda ne gibi
bir çalışmanız var? 2- Okulumuzda
yaşanan öğretmen açığımızın giderilmesi için gerekli atamalar yönünde
bir çalışmanız var mı? Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Milli Eğitim Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 15.08.2007 Ensar Öğüt Ardahan Ardahan ili Çıldır ilçesi Kaşlıkaya köyünde bulunan 5 yıllık İlköğretim Okulumuzda
yaşanan gerek öğretmen, gerekse okul binamıza ilişkin istinat duvarı
ve tuvaletin olmaması, çatının akması, pencerelerin sağlıksız
olması gibi sorunlar hızla büyümektedir. Yaklaşık 30 öğrenci bulunan
okulumuzun öğretmen açığı genellikle vekil öğretmenlerle karşılanmaya
çalışılmakta, görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi
nedeniyle öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen
öğretmenlerimiz, lojmanların bakımsızlığı gibi çok önemli bir sorunla
karşı karşıya kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar.
1- Ardahan'da
yaşanan yaz mevsiminin kısalığını da göz önünde bulundurarak Kaşlıkaya köy okulumuzun tuvaleti olmaması nedeniyle
öğrenciler mağdur olmaktadır. Okula tuvalet yapılması ve okulun
bakım onarımının yapılarak
2007-2008 eğitim ve öğretim yılına yetiştirilmesi konusunda ne gibi
bir çalışmanız var? Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Milli Eğitim Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 15.08.2007 Ensar Öğüt Ardahan Ardahan ili Çıldır
ilçesi Gölbelen köyünde bulunan 5 yıllık
İlköğretim Okulumuzda yaşanan gerek öğretmen, gerekse okul binamıza
ilişkin istinat duvarı ve tuvaletin olmaması, çatının akması,
pencerelerin sağlıksız olması gibi sorunlar hızla büyümektedir.
Okulumuzun öğretmen açığı genellikle vekil öğretmenlerle karşılanmaya
çalışılmakta, görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi
nedeniyle öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen
öğretmenlerimiz, lojmanların bakımsızlığı gibi çok önemli bir sorunla
karşı karşıya kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar.
1- Ardahan'da
yaşanan yaz mevsiminin kısalığını da göz önünde bulundurarak Gölbelen köy okulumuzun istinat duvarının yapılarak
2007-2008 eğitim ve öğretim yılına yetiştirilmesi konusunda ne gibi
bir çalışmanız var? 2- Okulumuzda
yaşanan öğretmen açığımızın giderilmesi için gerekli atamalar yönünde
bir çalışmanız var mı? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Milli Eğitim
Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla
arz ederim. 15.08.2007 Ensar Öğüt Ardahan Ardahan ili Çıldır
ilçesi Gölebakan köyünde bulunan 5 yıllık
İlköğretim Okulumuzda yaşanan gerek öğretmen, gerekse okul binamıza
ilişkin istinat duvarı ve tuvaletin olmaması, çatının akması,
pencerelerin sağlıksız olması gibi sorunlar hızla büyümektedir.
Yaklaşık 60 öğrenci bulunan okulumuzun öğretmen açığı genellikle
vekil öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten
vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz
başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen öğretmenlerimiz, lojmanların
bakımsızlığı gibi çok önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından
bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar. 1- Ardahan'da
yaşanan yaz mevsiminin kısalığını da göz önünde bulundurarak Gölebakan köy okulumuzun bakım ve onarımının yapılarak
2007-2008 eğitim ve öğretim yılına yetiştirilmesi konusunda ne gibi
bir çalışmanız var? 2- Okulumuzda
yaşanan öğretmen açığımızın giderilmesi için gerekli atamalar yönünde
bir çalışmanız var mı? 3- Öğretmenlerimizin
barınma ihtiyacını karşılayacak lojmanın tadilat ve tamiratının
yapılması için bir girişimde bulunacak mısınız? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Milli Eğitim
Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla
arz ederim. 15.08.2007 Ensar Öğüt Ardahan Ardahan ili Çıldır
ilçesi Karakale köyünde bulunan 5 yıllık
İlköğretim Okulumuzda yaşanan gerek öğretmen, gerekse okul binamıza
ilişkin istinat duvarı ve tuvaletin olmaması, çatının akması,
pencerelerin sağlıksız olması gibi sorunlar hızla büyümektedir.
Yaklaşık 50 öğrenci bulunan okulumuzun öğretmen açığı genellikle
vekil öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten
vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz
başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen öğretmenlerimiz, lojmanların
bakımsızlığı gibi çok önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından
bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar. 1- Ardahan'da
yaşanan yaz mevsiminin kısalığını da göz önünde bulundurarak Karakale köy okulumuzun bakım ve onarımının yapılarak
2007-2008 eğitim ve öğretim yılına yetiştirilmesi konusunda ne gibi
bir çalışmanız var? 2- Okulumuzda
yaşanan öğretmen açığımızın giderilmesi için gerekli atamalar yönünde
bir çalışmanız var mı? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Milli Eğitim Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 15.08.2007 Ensar Öğüt Ardahan Ardahan ili Çıldır ilçesi Dirsekkaya köyünde bulunan 5 yıllık İlköğretim
Okulumuzda yaşanan gerek öğretmen, gerekse okul binamıza ilişkin
istinat duvarı ve tuvaletin olmaması, çatının akması, pencerelerin
sağlıksız olması gibi sorunlar hızla büyümektedir. Yaklaşık 20 öğrenci
bulunan okulumuzun öğretmen açığı genellikle vekil öğretmenlerle
karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten vekil öğretmenlerimizin
her yıl değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar.
Asaleten gelen öğretmenlerimiz, lojmanların bakımsızlığı gibi
çok önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından bir an önce kaçmanın
yollarını aramaktadırlar. 1- Ardahan'da
yaşanan yaz mevsiminin kısalığını da göz önünde bulundurarak Dirsekkaya köy okulumuzun dışarıda olan tuvaletinin
okul içine alınması ve bakım onarımının yapılarak 2007-2008 eğitim
ve öğretim yılına yetiştirilmesi konusunda ne gibi bir çalışmanız
var? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Milli Eğitim Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 15.08.2007 Ensar Öğüt Ardahan Ardahan ili Çıldır ilçesi Eskibeyrehatun köyünde bulunan 5 yıllık İlköğretim
Okulumuzda yaşanan gerek öğretmen, gerekse okul binamıza ilişkin
istinat duvarı ve tuvaletin olmaması, çatının akması, pencerelerin
sağlıksız olması gibi sorunlar hızla büyümektedir. Yaklaşık 20 öğrenci
bulunan okulumuzun öğretmen açığı genellikle vekil öğretmenlerle
karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten vekil öğretmenlerimizin
her yıl değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar.
Asaleten gelen öğretmenlerimiz, lojmanların bakımsızlığı gibi
çok önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından bir an önce kaçmanın
yollarını aramaktadırlar. 1- Ardahan'da
yaşanan yaz mevsiminin kısalığını da göz önünde bulundurarak Eskibeyrehatun köy okulumuzun bakım onarımının
yapılarak 2007-2008 eğitim ve öğretim yılına yetiştirilmesi konusunda
ne gibi bir çalışmanız var? 2- Okulumuzda
yaşanan öğretmen açığımızın giderilmesi için gerekli atamalar yönünde
bir çalışmanız var mı? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Milli Eğitim Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 15.08.2007 Ensar Öğüt Ardahan Ardahan ili Çıldır ilçesi Aşağıcambaz
köyünde bulunan 5 yıllık İlköğretim Okulumuzda yaşanan gerek öğretmen,
gerekse okul binamıza ilişkin istinat duvarı ve tuvaletin olmaması,
çatının akması, pencerelerin sağlıksız olması gibi sorunlar hızla
büyümektedir. Yaklaşık 27 öğrenci bulunan okulumuzun öğretmen
açığı genellikle vekil öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmakta,
görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi nedeniyle
öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen öğretmenlerimiz,
lojmanların bakımsızlığı gibi çok önemli bir sorunla karşı karşıya
kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar. 1- Ardahan’da
yaşanan yaz mevsiminin kısalığını da göz önünde bulundurarak Aşağıcambaz köy okulumuzun bakım ve onarımının yapılarak
2007-2008 eğitim ve öğretim yılına yetiştirilmesi konusunda ne gibi
bir çalışmanız var? 2- Okulumuzda
yaşanan öğretmen açığımızın giderilmesi için gerekli atamalar yönünde
bir çalışmanız var mı? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Millî Eğitim Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 15.08.2007 Ensar Öğüt Ardahan Ardahan ili Çıldır
ilçesi Başköy köyünde bulunan 5 yıllık İlköğretim
Okulumuzda yaşanan gerek öğretmen, gerekse okul binamıza ilişkin
istinat duvarı ve tuvaletin olmaması, çatının akması, pencerelerin
sağlıksız olması gibi sorunlar hızla büyümektedir. Yaklaşık 27 öğrenci
bulunan okulumuzun öğretmen açığı genellikle vekil öğretmenlerle
karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten vekil öğretmenlerimizin
her yıl değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar.
Asaleten gelen öğretmenlerimiz, lojmanların bakımsızlığı gibi
çok önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından bir an önce kaçmanın
yollarını aramaktadırlar. 1- Ardahan’da
yaşanan yaz mevsiminin kısalığını da göz önünde bulundurarak Başköy köy okulumuzun bakım ve onarımının yapılarak
2007-2008 eğitim ve öğretim yılına yetiştirilmesi konusunda ne gibi
bir çalışmanız var? 2- Okulumuzda
yaşanan öğretmen açığımızın giderilmesi için gerekli atamalar yönünde
bir çalışmanız var mı? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Milli Eğitim Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 15.08.2007 Ensar Öğüt Ardahan Ardahan ili Çıldır
ilçesi Akçakale köyünde bulunan 5 yıllık İlköğretim Okulumuzda
yaşanan gerek öğretmen, gerekse okul binamıza ilişkin istinat duvarı
ve tuvaletin olmaması, çatının akması, pencerelerin sağlıksız
olması gibi sorunlar hızla büyümektedir. Yaklaşık 30 öğrenci bulunan
okulumuzun öğretmen açığı genellikle vekil öğretmenlerle karşılanmaya
çalışılmakta, görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi
nedeniyle öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen
öğretmenlerimiz, lojmanların bakımsızlığı gibi çok önemli bir sorunla
karşı karşıya kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar.
1- Ardahan'da
yaşanan yaz mevsiminin kısalığını da göz önünde bulundurarak Akçakale
köy okulumuzun bakım ve onarımının yapılarak 2007-2008 eğitim ve öğretim
yılına yetiştirilmesi konusunda ne gibi bir çalışmanız var? 2- Okulumuzda
yaşanan öğretmen açığımızın giderilmesi için gerekli atamalar yönünde
bir çalışmanız var mı? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Milli Eğitim Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim.15.08.2007 Ensar Öğüt Ardahan Ardahan ili Çıldır
ilçesi Akdarı köyünde bulunan 5 yıllık İlköğretim Okulumuzda yaşanan
gerek öğretmen, gerekse okul binamıza ilişkin istinat duvarı ve tuvaletin
olmaması, çatının akması, pencerelerin sağlıksız olması gibi sorunlar
hızla büyümektedir. Yaklaşık 25 öğrenci bulunan okulumuzun öğretmen
açığı genellikle vekil öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmakta,
görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi nedeniyle
öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen öğretmenlerimiz,
lojmanların bakımsızlığı gibi çok önemli bir sorunla karşı karşıya
kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar. Ardahan'da yaşanan
yaz mevsiminin kısalığını da göz önünde bulundurarak Akdarı köy
okulumuzun suyunun içeriye alınarak bakım ve onarımının yapılması
ve 2007-2008 eğitim ve öğretim yılına yetiştirilmesi konusunda ne
gibi bir çalışmanız var? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Milli Eğitim Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim.15.08.2007 Ensar Öğüt Ardahan Ardahan ili Çıldır
ilçesi Akkiraz köyünde bulunan 5 yıllık
İlköğretim Okulumuzda yaşanan gerek öğretmen, gerekse okul binamıza
ilişkin istinat duvarı ve tuvaletin olmaması, çatının akması,
pencerelerin sağlıksız olması gibi sorunlar hızla büyümektedir.
Yaklaşık 30 öğrenci bulunan okulumuzun öğretmen açığı genellikle
vekil öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten
vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz
başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen öğretmenlerimiz, lojmanların
bakımsızlığı gibi çok önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından
bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar. 1- Ardahan'da
yaşanan yaz mevsiminin kısalığını da göz önünde bulundurarak Akkiraz köy okulumuzun bakım ve onarımının yapılarak
2007-2008 eğitim ve öğretim yılına yetiştirilmesi konusunda ne gibi
bir çalışmanız var? 2- Okulumuzda
yaşanan öğretmen açığımızın giderilmesi için gerekli atamalar yönünde
bir çalışmanız var mı? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Milli Eğitim Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim.15.08.2007 Ensar Öğüt Ardahan Ardahan ili Çıldır
ilçesi Damlıca köyünde bulunan 5 yıllık İlköğretim Okulumuzda yaşanan
gerek öğretmen, gerekse okul binamıza ilişkin istinat duvarı ve tuvaletin
olmaması, çatının akması, pencerelerin sağlıksız olması gibi sorunlar
hızla büyümektedir. Yaklaşık 20 öğrenci bulunan okulumuzun öğretmen
açığı genellikle vekil öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmakta,
görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi nedeniyle
öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen öğretmenlerimiz,
lojmanların bakımsızlığı gibi çok önemli bir sorunla karşı karşıya
kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar. 1- Ardahan'da
yaşanan yaz mevsiminin kısalığını da göz önünde bulundurarak Damlıca
köy okulumuzun istinat duvarının yapılması ve bakım onarımının
yapılarak 2007-2008 eğitim ve öğretim yılına yetiştirilmesi konusunda
ne gibi bir çalışmanız var? 2- Okulumuzda
yaşanan öğretmen açığımızın giderilmesi için gerekli atamalar yönünde
bir çalışmanız var mı? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Milli Eğitim Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim.15.08.2007 Ensar Öğüt Ardahan Ardahan ili Çıldır
ilçesi Kenarbel köyünde bulunan 5 yıllık
İlköğretim Okulumuzda yaşanan gerek öğretmen, gerekse okul binamıza
ilişkin istinat duvarı ve tuvaletin olmaması, çatının akması,
pencerelerin sağlıksız olması gibi sorunlar hızla büyümektedir.
Yaklaşık 20 öğrenci bulunan okulumuzun öğretmen açığı genellikle
vekil öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten
vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz
başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen öğretmenlerimiz, lojmanların
bakımsızlığı gibi çok önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından
bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar. 1- Ardahan'da
yaşanan yaz mevsiminin kısalığını da göz önünde bulundurarak Kenarbel köy okulumuzun acil ihtiyacı olan sıraların
temin edilmesi ve okulun bakım onarımının yapılarak 2007-2008 eğitim
ve öğretim yılına yetiştirilmesi konusunda ne gibi bir çalışmanız
var? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Milli Eğitim Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim.15.08.2007 Ensar Öğüt Ardahan Ardahan ili Çıldır
ilçesi Kurtkale köyünde bulunan 8 yıllık
İlköğretim Okulumuzda yaşanan gerek öğretmen, gerekse okul binamıza
ilişkin istinat duvarı ve tuvaletin olmaması, çatının akması,
pencerelerin sağlıksız olması gibi sorunlar hızla büyümektedir.
Yaklaşık 160 öğrenci bulunan okulumuzun öğretmen açığı genellikle
vekil öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten
vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz
başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen öğretmenlerimiz, lojmanların
bakımsızlığı gibi çok önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından
bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar. 1- Okulumuzda
yaşanan İngilizce öğretmeni açığımızın giderilmesi için gerekli
atamalar yönünde bir çalışmanız var mı? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Milli Eğitim Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim.15.08.2007 Ensar Öğüt Ardahan Ardahan ili Çıldır
ilçesi Meryem köyünde bulunan 5 yıllık İlköğretim Okulumuzda yaşanan
gerek öğretmen, gerekse okul binamıza ilişkin istinat duvarı ve tuvaletin
olmaması, çatının akması, pencerelerin sağlıksız olması gibi sorunlar
hızla büyümektedir. Yaklaşık 25 öğrenci bulunan okulumuzun öğretmen
açığı genellikle vekil öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmakta,
görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi nedeniyle
öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen öğretmenlerimiz,
lojmanların bakımsızlığı gibi çok önemli bir sorunla karşı karşıya
kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar. 1- Ardahan'da
yaşanan yaz mevsiminin kısalığını da göz önünde bulundurarak Meryem
köy okulumuzun bakım ve onarımının yapılarak 2007-2008 eğitim ve öğretim
yılına yetiştirilmesi konusunda ne gibi bir çalışmanız var? 2- Okulumuzda
yaşanan öğretmen açığımızın giderilmesi için gerekli atamalar yönünde
bir çalışmanız var mı? 3- Öğretmenlerimizin
barınma ihtiyacını karşılayacak lojmanın tadilat ve tamiratının
yapılması için bir girişimde bulunacak mısınız? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Milli Eğitim Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 15.08.2007 Ensar Öğüt Ardahan Ardahan ili Çıldır
ilçesi Sabaholdu köyünde bulunan 5 yıllık
İlköğretim Okulumuzda yaşanan gerek öğretmen, gerekse okul binamıza
ilişkin istinat duvarı ve tuvaletin olmaması, çatının akması,
pencerelerin sağlıksız olması gibi sorunlar hızla büyümektedir.
Yaklaşık 40 öğrenci bulunan okulumuzun öğretmen açığı genellikle
vekil öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmakta, görevleri biten
vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi nedeniyle öğrencilerimiz
başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen öğretmenlerimiz, lojmanların
bakımsızlığı gibi çok önemli bir sorunla karşı karşıya kaldığından
bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar. 1- Ardahan'da
yaşanan yaz mevsiminin kısalığını da göz önünde bulundurarak Sabaholdu köy okulumuzun eksik olan derslik sayısının
artırılması, tuvalet yapılması ve bakım onarımının yapılarak
2007-2008 eğitim ve öğretim yılına yetiştirilmesi konusunda ne gibi
bir çalışmanız var? 2- Okulumuzda
yaşanan öğretmen açığımızın giderilmesi için gerekli atamalar yönünde
bir çalışmanız var mı? 3- Öğretmenlerimizin
barınma ihtiyacını karşılayacak lojmanın tadilat ve tamiratının
yapılması için bir girişimde bulunacak mısınız? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Milli Eğitim Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 15.08.2007 Ensar Öğüt Ardahan Ardahan ili Çıldır
ilçesi Saymalı köyünde bulunan 5 yıllık İlköğretim Okulumuzda yaşanan
gerek öğretmen, gerekse okul binamıza ilişkin istinat duvarı ve tuvaletin
olmaması, çatının akması, pencerelerin sağlıksız olması gibi sorunlar
hızla büyümektedir. Yaklaşık 23 öğrenci bulunan okulumuzun öğretmen
açığı genellikle vekil öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmakta,
görevleri biten vekil öğretmenlerimizin her yıl değişmesi nedeniyle
öğrencilerimiz başarısız olmaktadırlar. Asaleten gelen öğretmenlerimiz,
lojmanların bakımsızlığı gibi çok önemli bir sorunla karşı karşıya
kaldığından bir an önce kaçmanın yollarını aramaktadırlar. 1- Ardahan'da
yaşanan yaz mevsiminin kısalığını da göz önünde bulundurarak Saymalı
köy okulumuzun bakım onarımının yapılarak 2007-2008 eğitim ve öğretim
yılına yetiştirilmesi konusunda ne gibi bir çalışmanız var? 2- Okulumuzda
yaşanan öğretmen açığımızın giderilmesi için gerekli atamalar yönünde
bir çalışmanız var mı? 3- Öğretmenlerimizin
barınma ihtiyacını karşılayacak lojmanın tadilat ve tamiratının
yapılması için bir girişimde bulunacak mısınız? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
aracılığınızla Milli Eğitim Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 02.09.2007 Kamer
Genç Tunceli Tunceli ilinde
geçmiş yıllarda köy okullarının büyük bir kısmı yakılmış ve bunun yerine
ilçelerde kurulan yatılı bölge okullarında eğitim ve öğretime devam
edilmektedir. Bu okullara, öğrenciler hafta başlarında evlerinden
alınarak 15-20 gün sonra evlerine izine gönderilmekte ve 7 yaşında
olup da bu suretle okula alınan çocukların bu kadar bir süre anne-babalarından
uzak tutulması çocuklar ve aile bakımından önemli sorunlar doğurmaktadır. 1- 7 ila 12 yaş
arası bu çocukların her gün taşıma sistemi ile sabah evlerinden alınarak
akşam evlerine bırakılmasını düşünürmüsünüz?
2- Tunceli ilinde
kaç okulda, kaç öğrenci taşımalı sistemle okutulmakta ve taşımalı
okuma hakkından yararlanmayan kaç okul var? 3- Tunceli İli
Pertek İlçesine bağlı Pirinçci İlköğretim Okulu
geçmişte 5 öğretmenin teröristlerce şehit edilmesi sonucu kapatılmış
ve bu güne kadar açılmamıştır. Bu okulu ne zaman açacaksınız? BAŞKAN – Soruları
cevaplandırmak üzere, Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik. Sayın Bakanım,
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz otuz dakikadır
Sayın Bakanım. MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Divan Üyemizin okumuş olduğu sözlü soru önergelerine sözlü olarak
cevap vermek üzere huzurlarınızdayım. Yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım,
Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru’nun, Tokat Gaziosmanpaşa
Üniversitesine bağlı olarak bir güzel sanatlar fakültesinin açılıp
açılmayacağıyla ilgili sorusuyla ilgili olarak söyleyeceklerim
şunlardır: 2004 yılında, Üniversite Rektörlüğü tarafından YÖK’e,
oradan da Millî Eğitim Bakanlığına bir teklif yazısı gelmiştir, ancak
bildiğiniz gibi, biz, yeni bir fakültenin kurulması için, Bakanlar
Kurulu kararına esas teşkil etmek üzere, Maliye Bakanlığından,
Devlet Personel Başkanlığından ve Devlet Planlama Teşkilatından
görüş alıyoruz. Bu görüş isteme sonucu, Maliye Bakanlığı, özellikle,
Tokat Üniversitesinin kadro durumunu, finans durumunu, yani bütçe
durumunu, altyapısını göz önünde bulundurarak buna olumlu cevap
vermemiştir. Ancak, eğer, yeni şartlar oluştuysa -üç yıl önce bu reddedilen,
olumsuz görüş bildirilen bir tekliftir- yeniden teklif edilir, gündeme
gelirse, yeniden Millî Eğitim Bakanlığı tarafından kuruluşların
görüşleri alınarak bu meseleyle ilgili olarak Değerli Milletvekilimize
de olumlu veya olumsuz cevap verilecektir. Bilecik Milletvekili
Sayın Yaşar Tüzün’ün sorusuna cevap veriyorum:
Bilecik’teki öğretmen açıklarından söz etmektedir Sayın Tüzün ve bununla ilgili olarak Bakanlığımızın ne
yapacağını sormaktadır. Değerli arkadaşlarım,
Bilecik, öğretmen kadrosu itibarıyla Türkiye’nin en rahat vilayetlerinden
birisidir. Hâlen 2 bine yakın öğretmen arkadaşımız Bilecik’te
eğitim-öğretim faaliyetini sürdürmektedir ve norm kadroya göre
Bilecik’te 155 öğretmen ihtiyacı bulunmaktadır. Aralık ayı içerisinde
Bakanlığımız 10 bin öğretmen ataması daha yapacaktır. Bu çerçevede,
Bilecik’in eksik olan öğretmen ihtiyacı göz önünde bulundurulacaktır.
Yine, Sayın Yaşar
Tüzün tarafından, Bilecik’te üniversite
açılması sonucu yurda ihtiyaç duyulduğu, yükseköğretim yurduna
ihtiyaç duyulduğu ve yeni bir yurt yapılıp yapılmayacağı sorulmaktadır.
Hemen, şunun altını çizmek istiyorum: Şu andaki, mevcut, Kredi Yurtlar
Kurumuna bağlı yurtlarımız, yani yükseköğretim yurtlarımız Bilecik’teki
ihtiyacı karşılamaktadır ve hatta fazla gelmektedir. 666 kız ve
510 erkek yurdu olmak üzere, kapasiteli erkek yurtları olmak üzere,
1.176 kişilik orada bir yatak kapasitemiz vardır. Değerli milletvekilleri,
bizim, Kredi Yurtlar Kurumunun kapasitesi, özellikle, bire 10 oranındadır.
Türkiye’deki mevcut üniversite öğrencisinin yaklaşık yüzde 10’u
Kredi Yurtlar Kurumunun yurtlarında barınmaktadır. Bu çok az gibi
gelebilir. Eğitim-öğretimin başladığı dönemlerde, özellikle ilk
günlerde ve haftalarda, özellikle birinci sınıfa kayıt yapan öğrenciler
Kredi Yurtlar Kurumuna çok büyük bir ilgi göstermektedir, kayıtlarda
bir aşırılık görülmektedir. Fakat, daha sonra, öğrenciler bulundukları
mekânlara alıştıktan sonra, çevreyi iyice tanıdıktan sonra arkadaşlarıyla
ev tutarak eve çıkma yönünde tercih kullanmaktadırlar. İlk etapta
misafir öğrenci kaydı yapıyoruz ve daha sonra yurtlarımızda ciddi
boşalmaların olduğunu görüyoruz. Tabii, özellikle
evlerin tercih edilmesi, Kredi Yurtlar Kurumundaki şartların yeteri
kadar konfora sahip olmaması ve öğrencilerimize gereken hizmetleri
vermemesinden kaynaklanmıyor. Aslında, Kredi Yurtlar Kurumunun
yurtları, gerçekten, çevremizde, çevre ülkelerde, hatta bazı Batılı
ülkelerde bile örnek gösterilebilecek temizlikte ve rahatlıkta
yurtlardır. Ancak, öğrencilerimizin ev ortamını tercih etmeleri
de kendi bireysel tercihleridir, buna mâni olmak mümkün değildir. İleride, eğer,
Bilecik’te artan öğrenci sayısıyla birlikte yurda ihtiyaç olursa,
bunu da, şüphesiz ki, değerlendireceğiz. Nitekim, üniversite kurduğumuz
otuz iki vilayetin büyük bir kısmında şu anda yurtlarımız inşa edilmektedir.
İhtiyaç duyulması hâlinde ilave kapasite oluşturmak da, şüphesiz
ki, Kredi Yurtlar Kurumunun, Bakanlığımızın, dolayısıyla Hükûmetimizin görevidir. Bundan sonra cevaplandıracağım
bütün sorular, Sayın Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün sormuş olduğu sorulardır. Yalnız, ben, özellikle, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin ciddiyeti, soru sorma mekanizmasının ve
denetim gücünü, denetim hakkını kullanmanın özellikle büyüklüğüyle
ve önemiyle ilgili olarak bir iki şey söylemek istiyorum. Değerli milletvekilleri,
zaman zaman sorulan sorular sorulduğu tarihte
cevaplandırılmadığı zaman gerçekten bir süre sonra anlamını yitirebilmektedir.
Bu konuda milletvekillerimizin eğer sızlanmaları
olursa, burada haklılık payı vardır. Sayın Ensar, şu anda cevaplandıracağım yirmi iki sorusunu
15 Ağustosta sormuş, Ağustos sonu itibarıyla Millî Eğitim Bakanlığına
intikal etmiş ve bugün ben bu sorulara cevap veriyorum. Yalnız, ilginç
olan şudur: Bana göre -Sayın Ensar ikinci dönem
milletvekilliği yapmaktadır- burada kullanılan format ve burada
kullanılan özellikle ifadeler soru sorma hakkının pek de iyiye kullanılmadığını
göstermektedir. (AK Parti sıralarından alkışlar) Dikkat edin, Ensar Bey yirmi iki sorusunda aynı formatı tekrarlamaktadır
ve Çıldır’a bağlı köylerimizdeki bazı, özellikle okullardaki
problemleri dile getirmektedir. Değerli arkadaşlarım,
bakın, Çıldır, gölüyle, insanıyla bizim güzel bir beldemizdir, herkesin
görmesini tavsiye ederim ve Sayın Milletvekilimizin de kendi ilçesiyle,
iliyle, köyüyle ilgilenmiş olmasını takdirle karşılarım, ancak,
dikkatlerinizi bir hususa çekmek istiyorum: Bütün köylerimizde
öğretmen açığı -bakın, hepsi aynı- istinat duvarı, tuvaletin olmaması,
çatının akması, pencerelerin sağlıksız olması gibi bir problem bütün
köyler ve bütün okullar için bir standart olabilir mi? Sayın Ensar, şüphesiz ki, iyi niyetiyle, kendi temsil ettiği
ilçenin, köylerin problemlerini gündeme taşımak istemiştir, ama,
bana öyle geliyor ki Sayın Ensar, eğer bundan
çok ciddi olarak haberiniz yoksa, danışmanınız bence bu konuda hiç
özenli davranmamış. Bütün köylerin, bütün köylerdeki okulların aynı
problemlerle karşı karşıya olmasını söylemek, hepsinde tuvalet
olmaması, pencerelerin sağlıklı olmaması, istinat duvarının olmaması,
çatının akması söz konusu bile olamaz. Bakın, Sayın Divan
Üyesi arkadaşım sadece yarım saatte bunları okudu. Türkiye Büyük
Millet Meclisinin yarım saat sadece aynı basmakalıp cümlelerin
tekrar edilmesiyle işgal edilmesini milletvekilliği sorumluluğuyla
bağdaştırmıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) Ama, ben, başta
Sayın Milletvekilimiz olmak üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisine
ve denetim mekanizmasına duyduğum saygıdan dolayı bütün bu sorulara
şüphesiz ki tekrar cevap vereceğim. Değerli arkadaşlarım,
ben köylerin sadece ismini zikredeceğim, çünkü, soruları tekrarlamam
mümkün değil. Çıldır ilçesinin Yukarıcambaz
köyüyle ilgili Sayın Ensar Öğüt -tekrar altını
çiziyorum- öğretmen olmaması, istinat duvarı olmaması, tuvalet
olmaması, çatının akması, pencerelerin sağlıksız olması gibi
problemler dile getiriyor. Ben hemen şunu
da belirtmek istiyorum: Değerli milletvekillerimizin
Ankara’da, merkezde bu soruların cevabını arama yerine, aslında
bu soruların cevaplarını, özellikle ilköğretim okullarıyla ilgili
bu soruların cevaplarını çok rahatlıkla mahallinde de bulacaklarını
ifade etmek isterim. Çünkü, mülki idare amirliği yapmış arkadaşlarımız
daha iyi bilirler, 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu’na göre
ilköğretim okullarının programlanması, planlanması, onarımı, her
türlü faaliyet il özel idareleri tarafından yapılır. Millî Eğitim
Bakanlığı bu amaçla merkezî bütçeden bir miktar para gönderir, il
özel idaresi kendi bütçesinden buna bir pay ayırır.
Böylelikle ilköğretim okulları yatırım programı ortaya çıkar. Bunun
bir kısmı yeni yapım, bir kısmı onarım olarak kullanılır. Dolayısıyla,
herhangi bir milletvekili arkadaşımız il özel idaresine müracaat
ederek, valiliğe müracaat ederek, il millî eğitim müdürlüklerine
sorarak da bütün bu soruların cevabını bulabilir. Şimdi, düşünebiliyor
musunuz, mesela, benim temsil ettiğim ilin, Van’ın 1.050 yerleşim
birimi var. 1.050 yerleşim birimiyle ilgili, her köyle ilgili ayrı
ayrı buraya bir soru önergesi verebilirsiniz.
Bu, sizin hakkınız, yasal hakkınız. Bunları teker teker
burada da Divan Üyesi arkadaşımız okur, ama biz böylelikle Meclisin
gündemini işgal etmiş oluruz. Bunun doğru olmadığını ifade etmek
istiyorum. Değerli arkadaşlarım,
bakın, Yukarıbatmaz köyüyle ilgili olarak,
Sayın Öğüt’ün dile getirdiği iddialarla ilgili olarak, Ardahan
Valiliğinden aldığımız bilgi şudur: Çıldır ilçesi Yukarıbatmaz köyü İlköğretim Okulunun 31 öğrencisi
vardır. ENSAR ÖĞÜT (Ardahan)
– Sayın Bakanım, Yukarıcambaz… MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Yukarıcambaz, affedersiniz.
Yukarıcambaz köyünün 31 öğrencisinin olduğu -1 kadrolu öğretmen burada
görev yapıyor- öğretmen açığının
bulunmadığı, tuvaleti ve ihata duvarının olduğu -bakın,
bu, Valiliğin bize gönderdiği resmî yazıda vardır, tuvaleti mevcuttur,
ihata duvarı mevcuttur- 2006 yılında da lojmanın genel onarımının
yapıldığı ve sıcak su ihtiyacını karşılamak üzere şofben dahi bağlandığı,
okulun onarıma ihtiyacı olmadığı anlaşılmaktadır. Değerli arkadaşlarım,
yine, Çıldır ilçesi Yıldırımtepe köyüyle ilgili
olarak, Sayın Ensar’ın yine sorusuyla ilgili
olarak Ardahan Valiliğinden aldığımız cevabi yazıda: Efendim,
Çıldır ilçesi Yıldırımtepe köyü İlköğretim
Okulunun 15 öğrencisinin olduğu, 1 kadrolu öğretmenin görev yaptığı
ve öğretmen açığı bulunmadığı, tuvaletinin olduğu, 2006 yılında
lojmanın genel onarımının yapıldığı, sıcak su ihtiyacını karşılamak
üzere burada da şofben bağlandığı, okulun fiziki durumuyla ilgili
olarak herhangi bir sıkıntı yaşanmadığı, ihata duvarının yapılması
için köy halkıyla iş birliğine gidildiği anlaşılmaktadır. Yine, Çıldır ilçesi
Taşdeğirmen köyüyle ilgili olarak Valilikten
aldığımız cevabi yazıda: Okulun 52 öğrencisi olduğu, 1’i kadrolu
diğeri ders ücreti karşılığında derse giren 2 öğretmeninin bulunduğu
ve bu köyde de öğretmen açığının bulunmadığı, ihata duvarının ve
tuvaletinin mevcut olduğu, çatısının akmadığı, pencerelerinin
2007 yılı içinde PVC olarak değiştirildiği, lojmanın kullanılır durumda
olduğu, herhangi bir onarıma da ihtiyaç duyulmadığı anlaşılmaktadır.
Yine, Çıldır ilçesi
Semihaşakir köyüyle ilgili olarak aldığımız
bilgide; burada da okulumuzun 13 öğrencisi mevcuttur, 1 sözleşmeli
öğretmen görev yapmaktadır, bu köyümüzde de öğretmen açığı yoktur,
2006 yılında lojman onarımdan geçirilmiş, sıcak su ihtiyacını karşılamak
üzere okulda şofben mevcuttur ve 2007 yılında da okulun tuvaletinin
onarımı yapılmıştır. Tekrar, Sazlısu köyüyle ilgili olarak, yine Sayın Vekilimizin
sorduğu soruyla ilgili olarak şunu söylemek isterim: Çıldır ilçesi
Sazlısu köyü İlköğretim Okulunun 1 kadrolu,
diğeri ders ücreti karşılığı 2 öğretmeni bulunmaktadır. Öğretmen
açığı yoktur, ihata duvarı ve tuvaletleri vardır, çatı akmıyor,
pencereleri sağlamdır ve okulun herhangi bir onarım ihtiyacı yok.
Okulun lojmanının bulunmadığı, ancak köy ilçe merkezine 1,5 kilometre
uzakta olduğundan öğretmenlerin ilçeden geliş gidiş yaptıkları
anlaşılmaktadır. Yine, Akkiraz köyüyle ilgili olarak, özellikle burada
tabii bir ilave sorunuz var, bu öğretmen açıklarının giderilmesiyle
ilgili olarak, genel olarak yine burada bir soru vardır. Değerli arkadaşlarım,
2002’de iktidara geldiğimizden beri, 2003 yılından bu yana, özellikle
kamunun kullanımına tahsis edilen kadroların asgari yüzde 50’si
Millî Eğitim Bakanlığına tahsis edilmiştir ve Millî Eğitim Bakanlığı
buralara öğretmen ataması yapmaktadır, gerek sözleşmeli öğretmen
gerekse kadrolu öğretmen olarak atama yapılmaktadır. 2003 ile 2007
arasında Millî Eğitim Bakanlığının başta öğretmen olmak üzere istihdam
ettiği ilave insan sayısı 300 bin civarındadır ve öğretmen atamaları
bundan sonra da devam edecektir. Şimdi, norm kadro
uygulamasıyla ilgili de değerli milletvekili arkadaşlarımızın
bilgilenmesini isterim. Bir beldemizde diyelim ki bir okulumuz
vardır, bir ilköğretim okulumuz vardır ve burada altı saat, diyelim
ki resim dersi veya müzik dersi veya beden eğitimi dersi vardır. Bu
altı saat için bile oraya bir norm kadro konmaktadır. Ancak, çoğu zaman
öğretmenlerimiz… Malumunuz, öğretmenlerimiz maaş karşılığı
olarak bile on beş saat derse girmektedirler. Ancak, orada sadece o
kadar ders olduğu için oraya bir norm kadro verilmektedir. Buna göre
hesap yaptığınız zaman, Türkiye’deki öğretmen açığının çok çok büyük olduğu gibi bir sonuca varılabilir. Ancak,
ben kamuoyuna açıkladım: Türkiye’deki öğretmen açığı 25 bindir,
bugün için, bizim için zaruret derecesinde 25 bindir. Aralık ayında
10 bin öğretmen ataması yapacağız. Yalnız, 12 bin de değişik branşlarda
öğretmen fazlamız vardır. Diyelim ki fizik öğretmeni, biyoloji öğretmeni
fazlamız vardır. Biz, fen bilgisi derslerine bu öğretmen arkadaşlarımızı
görevlendiriyoruz. Dolayısıyla vahamet derecesinde bir öğretmen
açığından söz etmek mümkün değil. Bazı bölgelerde bunları da bulamadığımız
zaman, vekil öğretmen uygulaması da yapamadığımız zaman ücretli
öğretmen uygulamasına gidilmektedir. Ama her hâlükârda dersler boş geçmemektedir. Bunu da arkadaşlarımın özellikle
dikkatlerine arz etmek istiyorum. Şimdi, değerli
arkadaşlar, Çıldır ilçesi Akkiraz İlköğretim
Okulunun istinat duvarı ve yine tuvaletleri mevcut, çatısı akmıyor,
pencereleri sağlam, herhangi bir onarıma ihtiyaç yok. Okulun 23 öğrencisi
var. 1 kadrolu öğretmen görev yapıyor ve burada da öğretmene ihtiyaç
yok. Şimdi, ben, diyeceksiniz ki “Sayın Ensar
belki bir format kullanıyor, aynı şeyleri söylüyor ama siz de aynı
şeylerle cevap veriyorsunuz.” Takdir edersiniz ki buradaki Bakanın
sorulan soruya cevap vermek gibi bir yükümlülüğü bulunduğu için
belki aynı şeyleri tekrar ediyorum. Aksi takdirde bu tekrara düşmekten
ben de hoşlanmıyorum. Bunu ifade etmek isterim. Çıldır ilçesi
yine Kaşlıkaya köyüyle ilgili olarak, yine
aldığımız bilgiye göre bu okulumuzun 26 öğrencisi var. Ders ücreti
karşılığı 1 öğretmen görev yapıyor. Öğretmen açığı bulunmuyor.
2004 yılında Hükûmet ile Avrupa Birliği tarafından
imzalanan protokol kapsamında bu okul onarılmış. Okul binasının
lojmanı ve tuvaletinin onarıma ihtiyacı olmadığı anlaşılmaktadır. SAFFET KAYA (Ardahan)
– Sayın Bakanım, bunlara yazılı cevap verseniz olmaz mı? MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Efendim, tabii Meclis İç Tüzüğü gereği
prosedür neyse ona uymak zorundayım. Elbette yazılı olarak da bunlara
cevap verilebilir. SAFFET KAYA (Ardahan)
– Yazık ya! MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Yine, Çıldır ilçesi Gökbelen
köyüyle ilgili olarak da söyleyeceğim şudur: Bu okulumuzun lojmanı,
tuvaleti ve ihata duvarı 2005 yılında Yener
Altıntaş isimli hayırsever vatandaşımız tarafından 35 bin YTL harcanarak
yapılmış. Okulun herhangi bir onarıma ihtiyacı yok. Okulun 57 öğrencisi
var. 2’si kadrolu, 1’i sözleşmeli olmak üzere 3 öğretmenin görev yaptığı
bu okulumuzun da öğretmen ihtiyacı, değerli arkadaşlarım, bulunmamaktadır. Yine, Gölebakan köyüyle ilgili olarak 2005-2006 yıllarında
okul binası, lojman onarımı ile tuvalet yapımının gerçekleştirildiği, okulun fiziki
durumuyla ilgili herhangi bir sıkıntı yaşanmadığı ve onarıma ihtiyacı
olmadığı; 2006 yılında lojmanın genel onarımının yapıldığı, sıcak
su ihtiyacını karşılamak için şofben bağlandığı; okulun 58 öğrencisi
olduğu, 1’i kadrolu, diğeri ders ücreti karşılığı olmak üzere 2 öğretmenin
görev yaptığı ve öğretmen ihtiyacının değerli arkadaşlarım bulunmadığı
gelen yazıda ifade edilmektedir. Öte taraftan,
Çıldır ilçesi Karakale köyüyle ilgili olarak
2002-2003 öğretim yılında, yine Hükûmetimiz
ile Avrupa Birliği tarafından imzalanan protokol kapsamında bu
okulumuz onarılmış. Okulun lojmanının onarıma ihtiyacı yok. 38 öğrencisi
var. 1’i kadrolu, diğeri sözleşmeli olmak üzere 2 öğretmeni var ve
burada da öğretmene ihtiyaç yoktur. Dirsekkaya köyüyle ilgili olarak da… Değerli arkadaşlarım, Dirsekkaya İlköğretim Okulunun lojmanı, ihata duvarı
ve tuvaletlerinin onarımı 2005 ve 2006 yılında yapılmış. Tuvaletinin
kullanılır durumda olduğu, projeleri gereği kaloriferli okullar
hariç diğer okulların tuvaletlerinin okul binasından ayrı yapıldığı
ve okulun onarımına ihtiyaç olmadığı, 14 öğrencisi olduğu ve ders
ücreti karşılığı 1 öğretmenin görev yaptığı anlaşılmaktadır. Evet, Eski Beyrehatun Köyü İlköğretim Okulunun lojman ve tuvaletleri
2006 yılı içerisinde güçlendirilmiş ve onarılmış. Okulun onarıma
ihtiyacı yok. Okulun 91 öğrencisi var. 1 kadrolu, 2 sözleşmeli olmak
üzere 3 öğretmeni var ve bu okulumuzun da öğretmen açığı bulunmamaktadır. Aşağıcambaz Köyü İlköğretim Okulunun ihata duvarı 2007 yılında yapılmış.
Lojmanlar kullanılır durumda. Okulda onarım gerektirecek bir durum
söz konusu değil. Okulun 41 öğrencisi var. 1’i kadrolu, diğeri ders
ücreti karşılığı olmak üzere 2 öğretmen burada görev yapıyor ve
burada da öğretmen açığı söz konusu değildir arkadaşlar. Çıldır ilçesi Başköy İlköğretim Okulunda da kapı ve pencere doğramaları
2005 yılında elektrik tesisatıyla birlikte yenilenmiş, 2006 yılında
da lojmanın genel onarımı yapılmış, sıcak su ihtiyacını karşılamak
üzere şofben bağlanmış. Okulla ilgili inşaat açısından herhangi
bir sıkıntı yok. 28 öğrencimiz var, 1 kadrolu öğretmen görev yapıyor
ve burada da öğretmene ihtiyaç yok. Öte yandan, değerli
arkadaşlarım, yine, Akçakale köyünde 2002-2003 eğitim öğretim yılında
il millî eğitim müdürlüğü ile 9. Hudut Tabur Komutanlığının iş birliği
neticesinde bu ilköğretim okulumuzun lojmanının onarımı yapılmış.
2006 yılında da okulun tuvaletinin yeniden yapıldığı, okulun fiziki
bir probleminin bulunmadığı… 28 öğrencisi var, 1 kadrolu öğretmenimiz
var ve burada da öğretmene ihtiyaç yok. Akkiraz köyüne gelince, istinat duvarı ve tuvaletler mevcut,
çatı akmıyor, pencereler sağlam, herhangi bir onarıma ihtiyaç yok.
Okulun 23 öğrencisi var, 1 kadrolu öğretmenimiz var ve burada da yine
öğretmen açığımız söz konusu değildir. Akdarı köyünde
lojman ve tuvaletler 2002-2003 eğitim öğretim yılında onarılmış, okulun
2006-2007 öğretim yılında öğrenci azlığı nedeniyle eğitim öğretime
kapatıldığı ve öğrencilerin taşımalı ilköğretim kapsamında Kurtkale İlköğretim Okuluna devamlarının sağlanmakta
olduğu yine valilikten gelen yazıda ifade edilmektedir. Damlıca köyünde
2002 yılında okulumuz onarılmış. Okul ve lojmanın onarıma ihtiyacı
yok. Okulun ihata duvarı için millî eğitim müdürlüğünce malzeme satın
alınmış, köylüyle işbirliği hâlinde bunun yapımına başlanacağı
ifade edilmektedir. Okulun 17 öğrencisi var, ders ücreti karşılığı
1 öğretmen burada görev yapıyor; dersler boş geçmiyor,
okulda öğretmensizlik söz konusu değildir. Yine, Kenarbel köyünde lojman, ihata duvarı ve tuvaletler
2007 yılı içerisinde onarılmış, sıra ihtiyacı yok, hatta fazla sırası
var. 17 öğrencisi var ve 1 kadrolu öğretmen burada görev yapmaktadır.
Yine, burada da öğretmen ihtiyacı söz konusu değildir. Kurtkale köyü: Kalorifer tesisatı 2006 yılında yapılmış. 2007
yılında da okul binalarının ve lojmanlarının genel onarımları ile
6 gözlü tuvalet yapımı işinin ihale edildiği ve işin tamamlanmak
üzere olduğu ifade edilmektedir. Söz konusu okulda kadrolu 1 öğretmen
görev yapıyor ve İngilizce öğretmeni açığı da söz konusu değildir. Meryem köyüyle
ilgili olarak, 2004-2005 eğitim öğretim yılında bu okulumuz onarılmış,
2 kabinli tuvalet yapılmış, ihata duvarı da onarıma tabi tutulmuş.
2006 yılında lojmanın genel onarımı yapılmış, sıcak su ihtiyacını
karşılamak üzere şofben bağlanmış. Okulun 12 öğrencisi var, 1 sözleşmeli
öğretmen görev yapıyor ve burada da öğretmene ihtiyaç yok. Sayın Başkan,
ne kadar zamanım var efendim? BAŞKAN – Altı
dakika. MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Teşekkür ederim. Sabaholdu İlköğretim Okulunun eski binası, lojmanı ve tuvaletinin
onarımı ile bu okula ek bir derslik yapımı 2006 yılında gerçekleştirilmiş
ve okulun da ek dersliğe ihtiyacı olmadığı anlaşılmaktadır. 2006
yılında lojmanın genel onarımı yapılmış, sıcak su ihtiyacını karşılamak
üzere şofben bağlanmış. Bu okulumuzda 40 öğrenci var, 1 sözleşmeli
ve diğeri de ders ücreti karşılığı giren 2 öğretmenimiz bu okulda
mevcut ve burada da öğretmen açığımız bulunmamaktadır. Yine, Çıldır ilçesi
Saymalı Köyü İlköğretim Okulunun lojmanı, istinat duvarı ve tuvaletinin
2007 yılı içinde onarıldığı, okulun fiziki bir probleminin bulunmadığı
anlaşılmaktadır. 2006 yılında lojman onarımı yapılmış. Okulun 27
öğrencisi var ve ders ücreti karşılığı 1 öğretmen burada görev yapmaktadır.
Burada da öğretmene ihtiyaç yok. Şimdi, değerli
milletvekilimiz Sayın Ensar Öğüt’ün bana
tevcih etmiş olduğu ve sözlü olarak cevaplandırmamı istediği sorular
ve cevapları bunlardı değerli arkadaşlarım. Şimdi de Sayın
Genç tarafından, Tunceli Milletvekili Kamer Genç tarafından sorulan
soruya cevap veriyorum. Özetle, Sayın Genç, yedi ile on iki yaşları
arasındaki çocukların yatılı okullara gönderilmeyip, her sabah
evlerinden alınarak okula, okuldan eve bırakılıp bırakılamayacağını
sormaktadır. Özellikle bu küçük çocukların yatılı okullara gönderilmek
istenmediği, köy okullarının kapatıldığı, birçoğunun bu fonksiyonunu
yerine getiremediği, Millî Eğitim Bakanlığının bununla ilgili
olarak bir tedbirinin olup olmadığı sorulmaktadır. Değerli milletvekilleri,
bu meseleyi, ben sadece bilen bir insan değilim, aynı zamanda yaşayan
bir insanım, çünkü ben yedi yaşından itibaren Sayın Genç’in bahsettiği
çocuklar gibi, benim de babamın oturduğu köyde okul olmadığı için
bütün ömrüm devlet parasız yatılı okullarında geçmiştir, ilköğretim
de buna dâhildir. Şimdi, bizim,
şüphesiz ki çocuklarımızın, özellikle küçük çocuklarımızın kendi
köylerinde, kendi mezralarında, anne babalarına yakın yerlerde
eğitim öğretim görmeleri tercih edilen bir şeydir, bu son derece insanidir,
yani bunu talep etmek de son derece insanidir. Ancak, bir şeyin altını
çizmek istiyorum, Türkiye’deki göç olgusundan dolayı, özellikle
sekiz yıllık kesintisiz eğitime geçilmesinden
dolayı fiilî olarak bunu yerine getirmek mümkün değildir. Niçin?
Çünkü, bir bakıyorsunuz bir mezrada toplam 6 öğrenci var. Bu 6 öğrenci
de çoğu zaman 6 farklı sınıftadır veya 3 sınıftadır veya 2 sınıftadır.
Oraya, devletin mali imkânları çok bol olsa, koca koca
okullar yapsanız bile, orada… TEVFİK ZİYAEDDİN
AKBULUT (Tekirdağ) – Öğretmen bulamazsınız. MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Hadi öğretmen de bulabilirsiniz, ama 6
kişiye… Bana zaman zaman şunu da soruyorlar:
Taşımalı eğitim ne zaman kalkacak? Arkadaşlar, bu
sistemde taşımalı eğitim, Türkiye'deki bu iskân politikası olduğu
sürece, paranız olsa da hiçbir mali probleminiz olmasa da taşımalı
eğitimi ortadan kaldırmak mümkün değildir. Niçin değildir? İşte
bundan dolayı değildir. Siz, sekiz yıllık bir ilköğretim okulunu 8
öğrencisi olan bir köye yapsanız, bunu nasıl işleteceksiniz? Bu,
mümkün değil. Oraya en az 10 tane branş öğretmeni göndereceksiniz. Bir de dördüncü
sınıftan itibaren ilköğretim okullarında da branş dersleri başladığı
için, dördüncü, beşinci sınıftaki öğrencilerin taşınması bir zaruret
arz etmektedir. Ancak, biz, Hükûmete geldikten
sonra, ben bir genelge yayımladım, dedim ki: Eğer bir köyde 10 tane bile
öğrenci varsa, ama, bir, iki ve üçüncü sınıfta… Niçin birinci, ikinci,
üçüncü sınıfta? Birinci, ikinci, üçüncü sınıfta öğrenciler okuma
yazma öğrenmekte, dört işlem öğrenmekte ve bazı temel hayat bilgilerini
almaktadırlar. Dolayısıyla, bu üç sınıfın birleştirilmiş sınıf
uygulamasıyla bir arada bulunmasının mahzuru yoktur. 10 öğrenci,
diyelim ki 4 öğrenci birinci sınıfta, 3 öğrenci ikinci sınıfta, 3
öğrenci üçüncü sınıfta da olsa, biz, o köye bir öğretmen göndererek
o okulun bacasını tüttürmeyi tercih ediyoruz. Çünkü, her okulumuz,
köydeki her okulumuz aynı zamanda bir deniz feneri olarak algılanmalıdır.
Öğretmenin köyün sosyokültürel hayatında özellikle çok önemli bir
yeri vardır. Orada bir okulun kapısının açık olmasını biz tercih ediyoruz.
Nitekim, Hükûmetimiz, bu anlayışla üç bin kapalı
olan köy okulunu yeniden açmıştır. Üç bin kapalı köy okulunu yeniden
açtık. Bu, birinci, ikinci, üçüncü sınıflar için mümkündür öğrenci
sayısı 10 ve üstündeyse. Ama 10’un altında kaldığı zaman, o köyde 3
tane öğrenci varsa, birinci sınıfta bile olsa, ya
bu çocukları o yöredeki en yakın yatılı okula gönderiyoruz veyahut
da onu bir taşıma merkezine taşıyoruz ve akşam da evine teslim ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
yine dediğim gibi -belki bazı arkadaşlarımız yine söyleyecek “Ya, bu bakanlar gelip kendilerini, hükûmetlerini övüyorlar.” ama, görünen köy kılavuz
istemez- biz iktidara geldiğimizde, yatılı okullardaki çocuklarımızın
günlük iaşe ve ibate bedeli, yani, yeme, içme ve barınma bedeli 1,5
YTL’ydi arkadaşlar, hizmet satın alma 1,5 YTL’ydi. Biz, bunu 5,5 YTL’ye
çıkardık. Yani, dolayısıyla, şu anda birçok yatılı okulumuzda, bizim,
iaşe için, yani, yeme içme için, barınmaları için gönderdiğimiz parayı
tüketmeyen birçok yatılı okulun “efendim, bu para arttı, bunu ne yapalım?”
demeleriyle karşılaşıyorum. Yatılı okullar modernize edildi,
edilmeye çalışılıyor. Yatılı okulların… AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) – Zeytin üreticilerine
verin artan parayı. MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Efendim… AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) – Zeytin üreticisine verin artan paraları, çok mağdur
durumdalar. MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Şimdi, neyse… Zeytin üreticisine de verdik,
zeytin üreticisi de bizim başımızın tacıdır. AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) – 11 kuruş efendim. MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Bu ülkenin çiftçisine biz her zaman gerekeni
verdik, bundan sonra da vermeye devam edeceğiz merak etmeyin. Değerli arkadaşlarım,
yatılı okulları bir şefkat ocağı hâline getirdik. (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Bakanım, süreniz doldu. Bir dakika süre veriyorum size tamamlamanız
için. MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Evet, yatılı okulların, özellikle, öğretmenlerimizin,
çocuklarımıza, anne, baba, ağabey, abla şefkatiyle yaklaştığı ve
son derece modern ortamlar olması bizim arzumuzdur. Bu yönde gayretimiz
vardır. Türkiye’deki altı yüz küsur yatılı okulu gerçekten son derece
çağdaş bir hâle getirmek için de büyük gayretler gösterdik, bundan sonra
da göstereceğiz. Bir şeyin daha
altını çizmek istiyorum: Bakın, bu, bizim devletimizin, bu, bizim
milletimizin büyüklüğüdür eğitimde fırsat eşitliği adına. Tekrar
söylüyorum: Ben, bir yatılı okul mezunuyum. İlköğretimi, ortaokulu,
liseyi yatılı okulda okumuş bir insan olarak söylüyorum. Sayın Başbakanımızla
birlikte Pakistan depreminin ardından Pakistan’a gittik. Pakistan,
yatılı okul kavramını tanımıyor. Zengin çocukları için yatılı
okullar var. Avrupa’da da “boarding school” dedikleri okullar var, ama zengin çocukları
içindir. Büyük paralar verirsiniz, orada çocuklarınız okur. Ama, fakir
fukaranın çocuğu için, kırsal kesimde okula ulaşımda sıkıntı çeken
halkımızın çocuklarının eğitimden yararlanması için, eğitimde
fırsat eşitliği adına, ülkemiz, bu konuda dünyada bir model ülkedir
ve değerli arkadaşlarım, Kredi ve Yurtlar Kurumu da dâhil olmak üzere… (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakanım. MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan, cümlemi tamamlayayım. BAŞKAN – Buyurun. MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Kredi ve Yurtlar Kurumundaki öğrencilerimiz
dâhil olmak üzere, taşımalı eğitim, yatılı okullardaki eğitimle
birlikte, Millî Eğitim Bakanlığı, her gün 1 milyon 200 bin çocuğumuza
yemek yedirmektedir. Dediğim gibi, bu da örnektir. Bu da, aslında,
bütün çevremizdeki ülkelere de model teşkil edebilecek bir uygulamadır.
Sayın Genç’in
spesifik olarak sorduğu, özellikle “Nerede, kaç kişi, nasıl taşınıyor?”
şeklindeki soruları var. Sürem yetmediği için, Sayın Genç, özür diliyorum
ama ben bunları zatıalinize yazılı olarak -şu anda yanımda, isterseniz şimdi
gönderebilirim- bunu size takdim etmeye hazır olduğumu ifade etmek
istiyorum. Yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Bakan. SAFFET KAYA (Ardahan)
– Sayın Başkan… KAMER GENÇ (Tunceli)
– Sayın Başkan, ben yerimden kısa bir açıklama yapmak istiyorum. ENSAR ÖĞÜT (Ardahan)
– Sayın Başkan, İç Tüzük 98’e göre bir açıklama… BAŞKAN – Değerli
milletvekilleri, aslında sözlü soruların süresi doldu, ama İç Tüzük’e
göre açıklamak isteyen arkadaşlara çok kısa bir açıklama imkânı tanıyacağım.
Sayın Reşat Doğru,
söz istemişlerdir. Buyurun. REŞAT DOĞRU (Tokat)
– Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakanımıza bilgi vermek istiyorum. Gaziosmanpaşa
Üniversitesi, Tokat’ta 1992 yılında kurulmuştur, kurulduğu günden
itibaren de çok önemli gelişmeleri olan bir okuldur ve gelişmeler
içerisinde de eğitiminde, sosyal ve kültürel dokusunda Tokat’ımıza çok büyük faydalar ortaya
koymuştur. Ancak, Güzel Sanatlar
Fakültesi ve Mimarlık ve Mühendislik Fakültesiyle ilgili olarak
altyapısı tamamen yerindedir, yani resim bölümleri, müzik bölümleri
ve meslek yüksek okullarıyla altyapı tam olarak yerleşmiş durumdadır.
Ancak Sayın Bakan, kadro yetersizliğinden ve ödenekler olmadığından
dolayı bunun kanunlaşmadığını ifade ettiler. İnanıyorum ki, istenirse
onların hepsi yerine getirilebilir. O noktada da Sayın Bakanımızdan
bu konuda destek beklediğimizi, daha doğrusu Tokat’ın destek beklemiş
olduğunu ve bunları da tahmin ediyorum rektörlüğümüzün tekrar sunacağını
ifade etmek istiyorum. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Doğru. Sayın Bakan, cevap
verecek misiniz? MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Efendim, ben zaten gereken açıklamaları yaptım. BAŞKAN – Açıklamaları
yaptınız, peki. Sayın Ensar Öğüt, buyurun. ENSAR ÖĞÜT (Ardahan)
– Sayın Başkan, teşekkür ederim. Sayın Bakanım
güzel açıklamalar yaptı. Ben bu soru önergelerini özellikle aynı
formatta verdim Sayın Bakanım. Niye özellikle aynı formatta verdim?
Çünkü, geçen dönem, beş yıla yakın, vermiş olduğumuz soru önergeleriyle
ilgili doğru dürüst cevap alamadık; bir. İki; bu soru
önergelerini vermemizle, sizin baskınız ve talimatınızla oradaki
yerel yönetim, valilik ve millî eğitim müdürlüğü oradaki okullara
hizmet götürüyor. Üç; bu soru önergelerini
bu şekilde vermemin nedeni, biraz olsun, kalkınmamış, gelişmemiş,
yoksullukta, en geride, üniversite sınavlarında en sonuncu olan
Ardahan’ın biraz ciddiye alınması ve dikkate alınması açısından
bu şekil verdim ki, hiç olmazsa, beyinlerde bir kazı yapsın ve beyinlerde
yer etsin, Ardahan’ı, artık, kimse gözden çıkartmasın. Çünkü, niye? Bakın,
geçen dönem okullarımızda tezek yanıyordu! 21’inci yüzyılda, Avrupa
Birliğine giren Türkiye’ye yakışıyor mu? Vermiş olduğum kanun
teklifi burada reddoldu ama sizin talimatınızla
-teşekkür ederim- 15 trilyon, bütçeye para kondu. Tezek yerine şu anda
okullar kömür yakıyor ama yine bazı okullarda tezek var hâlen. Onun dışında,
biz, Ardahan talebeleri… Öyle şeyler anlattınız ki, “Çocukların
okulları var, dershaneleri var, efendim dershanelerde çok sıcak…
Şofbenlerle, sıcak sularla banyo yapıyorlar ve ellerini yıkıyorlar,
tuvaletleri var.” dediniz. Sanki, Türkiye ortalamasının üzerinde
veya ortalamasında. Öyleyse, niye, Ardahan üniversitede sonuncu?
Onun dışında,
bakın, ben soru önergelerine cevap alamayınca geçen dönem, Savaş
Ay, yapımcı, televizyoncu arkadaşımı davet ettim Ardahan’a, götürdüm.
Ardahan’da Altaş Okulunda tuvaletin olmadığını,
çocukların ellerini yıkayamadığını televizyonda gösterdik; zaten
siz de bunu izlemiştiniz ve o tuvaleti Türk Silahlı Kuvvetleri yaptı.
Bakın, hâlen daha okullarımızda tuvalet, bazı okullarımızda yoktur,
bazı okulların da dışarısındadır. Yani, -20’de, -30’da, çocuk, okulundan
çıkıp, 50 metre ileriye gidip tuvalet ihtiyacını karşılıyor,
hâlen daha bu var Sayın Bakanım. Bu açıdan dikkate alarak -ki, aldınız,
çok teşekkür ederim- Ardahan’daki okul sorunları, öğretmen sorunları
çok önemli. 150 tane, şu anda, Ardahan’da vekil öğretmen var. Bu çocuklar
iki yıllığı bitirmişler, hiç öğretmenlikle alakası yok, boşluğu
onunla dolduruyorlar. BAŞKAN – Sayın
Öğüt, teşekkür ederim. ENSAR ÖĞÜT (Ardahan)
– Hemen bitiriyorum, hemen bitiriyorum Sevgili Başkanım. 225 tane öğretmen
açığını söyledi, aynı yetkililer bana söyledi. 150 tane, diğer,
tecrübesiz, stajyer, genç öğretmenlerle idare ediyoruz. Çoğu öğretmenimizin
lojmanları yok. Bunu dikkate alarak, oralara yatırım yapacağınızı
ve oradaki çocukların da Türkiye standartlarına uygun eğitim göreceğine
inanıyor, teşekkür ediyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Öğüt. Sayın Kamer
Genç, buyurun efendim. KAMER GENÇ (Tunceli)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Efendim, aslında
benim sorumun yarısı cevaplandırıldı, yarısı cevaplandırılmadı.
Sorularımın arasında Pertek’e bağlı Pirinççi bölge yatılı okulu
bundan on beş-on altı sene önce, 5 tane öğretmenin şehit edilmesi nedeniyle
kapatıldı, o günden bugüne kadar açılmamış. Bu okulun ne zaman açılacağını…
Bu, tabii köylünün, oradaki vatandaşların bir suçu değil. Bir terörden,
gidilmiş, 5 tane öğretmen şehit edilmiş ama on beş sene, o bölge yatılı
okulunun açılmaması bölgede büyük sıkıntı. Ayrıca, taşımalı
sistem, son sene, özellikle geçen sene ve bu sene Tunceli’de terk
edildi. Benim sorduğum taşımalı eğitim şöyle: Mesela, öyle okullarımız
var ki, bir misal vereyim, Tunceli merkeze bağlı Geyiksuyu
köyünün çocukları, merkezde Aktuluk bölge
yatılı okuluna geliyor, 40 veya 50’nin üzerinde öğrenci geliyor.
Bu gibi hâller de, yani hafta sonu da gelse, öyle aile var ki 4 veya 5
tane çocuğunu bu yatılı okula gönderiyor fakat yani o bir geliş-gidişte
hiç olmazsa hafta sonları onlara bir dolmuş tahsis edilmek suretiyle
onlara bu sağlanabilir. Yine Mazgirt-Akpazar merkezde bir
bölge yatılı okulumuz var. Çevrede büyük köyler var, bu köylerin her
birisinde 10, 15, 20 öğrenci bu okula geliyor. Fakat yani bu bir örnek
diyorum da aynısı birçok köylerimizde de var. Bunlara, her gün gelip
gidiyorlar, dolmuş parası ödenmiyor, yani taşımalı sistem işlemiyor.
Benim sorumda
söylemek istediğim sorunun önemli bir kısmı da bu. Yani Tunceli’de
nedense bu son bir iki sene içinde bu suretle taşımalı eğitim sistemi
kaldırıldı. Sayın Bakan, bunları lütfen sağlasınlar, çünkü orası
çok fakir bir muhit. Yani öyle aile var ki, 4 tane, 5 tane çocuğunu
gönderiyor, dolmuş parası yok, o çocuklar yolda giderken çok sıkıntı
görüyorlar, ben de gördüm. Bunu özellikle belirtmek istedim. Sayın Bakan,
şimdi, kısa bir açıklama yaparsa memnun olurum. BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Genç. Açıklama yapacak
mısınız efendim? MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Evet. BAŞKAN – Kürsüye
buyurun efendim. MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; tekrar,
hepinize saygılar sunuyorum. Öncelikle, Sayın
Genç’in söylediği Pertek ilçesine bağlı Pirinççi köyüyle ilgili
olarak hemen şunu söyleyeyim: 21 öğrencisi var bu köyün. Doğrudur,
geçmişte okul yıkılmış, okulun sadece dış duvarları mevcut ve Pertek’teki
yatılı bölge okuluna bu evlatlarımız gitmektedir; ki, Pertek’e
çok uzak bir mesafede de değil. KAMER GENÇ (Tunceli)
– 60 kilometre falan. MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Ve öğrencilerimiz, dediğim gibi, yeme
içmeleri dâhil olmak üzere her türlü ihtiyaçlarını burada karşılamaktadırlar.
Biz, bildiğiniz gibi, ortaöğretim kurumlarına giden çocuklarımızın
taşımasını yapmıyoruz, ilköğretim zorunlu olduğu için zorunlu
olan eğitime giden, yani sekiz yıllık ilköğretim okullarımıza giden
çocuklarımızın taşıma işlemlerini yapıyoruz. Ama liseye giden,
köyden ilçe merkezine, köyden il merkezine veya ilçeden ile giden
ortaöğretim kurumu öğrencilerinin taşımasını yapmıyoruz. Onlara
bir taşıma parası da bugünkü şartlarda vermemiz söz konusu değil. KAMER GENÇ (Tunceli)
– Benim söylediğim ilkokul. MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Sayın Genç, bir şey daha söyleyeyim: Özellikle
buna Tunceli de dâhildir, ki Tunceli, yine şartlı nakil transferinden,
çocukların annelerine, çocuklara harçlık olmak üzere, para verdiğimiz,
yine en fazla para verdiğimiz iller arasındadır nüfusuna göre. Bu
çocuklara bu desteği de sağlıyoruz. Bir başka hususu
ben belirtmek istiyorum. Ben Millî Eğitim Bakanlığım döneminde iki
sefer Tunceli’ye gittim arkadaşlar; 22 genel müdürle beraber,
Millî Eğitim Bakanlığının genel müdürüyle beraber Tunceli’ye gittim.
Tunceli’deki bütün ilçeler dâhil olmak üzere eğitim öğretim masaya
yatırıldı, âdeta bir fotoğrafın röntgeni çekildi. Konuyla ilgili
yaptığımız tespitler vardı Sayın Genç. Eksiklikler, aksaklıklar
şüphesiz ki yurdumuzun birçok yerinde vardır ama bunları tamamlamak
bizim görevimizdir. Ama bu yatılı okullarla ilgili, taşımayla ilgili
bu aşamada çok fazla yapılabilecek bir şey yoktur. Tabii, Sayın
Öğüt çıktı, ama şüphesiz ki sadece Ardahan değil, Doğu ve Güneydoğu’daki
birçok vilayetimiz, İç Anadolu’daki birçok vilayetimiz, Doğu Karadeniz’deki
birçok vilayetimiz, gerek coğrafi şartları itibarıyla gerek iklim
şartları itibarıyla, büyük merkezlere uzaklıkları itibarıyla dezavantajlı
olan illerdir değerli arkadaşlarım. Ben, geçenlerde
yaptığım bir basın toplantısında şunu ifade ettim, dedim ki: “Dünyanın
birçok kalkınmış ülkesinde, dezavantajlı bölgelerdeki çocuklar
için avantaj olabilecek ek puan sistemi getirilmektedir.” Bunu tartışmaya
açtım sadece. Bu, sadece Doğu ve Güneydoğu’nun yirmi üç ili için değil,
İç Anadolu’daki geri kalmış il ve ilçeler için, Doğu Karadeniz’deki
daha geri kalmış il ve ilçeler için de düşünülebilir. Bildiğiniz gibi,
ilk defa bu dönemde biz, atamalarda, özellikle zorunlu atama bölgesini
il kapsamından çıkarıp ilçe kapsamına indirgedik. Balıkesir’deki
Edremit’le Bandırma’yı eğer siz Dursunbey’le
aynı kabul ederseniz; İnegöl’ü, Gemlik’i eğer siz Orhaneli’yle
aynı statüde tutarsanız, burada nitelikli eleman bulma sıkıntınız
olur. Dolayısıyla,
bu sınav sistemi ve başarı sistemini de bu şekilde yeniden ele alıp
değerlendirmek zorundayız. Ümit ediyorum ki, bizim, bu dokuz vilayette
-özellikle Tunceli Milletvekilimiz, Ardahan Milletvekilimiz de
burada- Ardahan ve Tunceli’nin de içerisinde bulunduğu dokuz vilayette
de -zaten, Hükûmet
olarak biz daha önce bunu kamuoyuna açıkladık- üniversite kurarak,
oradaki eğitimi de bir bütün olarak daha ileri götürmek gibi bir gayretimiz
var. Bunu da arz etmek istiyorum. Saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Bakan. SAFFET KAYA (Ardahan)
– Sayın Başkanım, efendim çok özür diliyorum, usulden değildir ama,
burada mesele olan, soru önergesi verilmesi değil, mesele olan, sorunlara
çözüm bulmaktır, çözümdür. Yani, Meclisin gündemini, gereksiz bir
şekilde, tuvaletle veya başka bir şeyle işgal etmek siyasi etiğe ne kadar uygundur, yüce huzurunuzda ifade
etmek istiyorum. Çıldır’ımız çok önemli bir ilçedir, Ardahan’ımız
çok önemli bir ilimizdir, ama hiç kimse… BAŞKAN – Efendim,
böyle bir usulümüz yok, yani yerinden açıklama. Bakın, İç Tüzük’e
göre size söz vermemem lazım, ama, siz konuşuyorsunuz Sayın Kaya.
Başka bir gün bunun karşılığını verirsiniz. SAFFET KAYA (Ardahan)
– Peki. Saygılar sunarım. BAŞKAN – Teşekkürler,
sağ olun. Soru önergeleri
cevaplandırılmıştır sayın milletvekilleri. Alınan karar gereğince,
diğer denetim konularını görüşmüyor, gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz. 1’inci sıraya
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Ulaştırma Bakanlığı ile Suriye Arap
Cumhuriyeti Ulaştırma Bakanlığı Arasında Yapılan Lokomotif, Vagon
ve Diğer Ray Hizmetlerini de Kapsayan Demiryolu Araç ve Gereçlerinin
Yapımı, Geliştirilmesi, Yenilenmesi, Bakımı ve Onarımı ile İlgili
Karşılıklı Anlaşma Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız. VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER A)
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ 1.-
Türkiye Cumhuriyeti Ulaştırma Bakanlığı ile Suriye Arap Cumhuriyeti
Ulaştırma Bakanlığı Arasında Yapılan Lokomotif, Vagon ve Diğer
Ray Hizmetlerini de Kapsayan Demiryolu Araç ve Gereçlerinin Yapımı,
Geliştirilmesi, Yenilenmesi, Bakımı ve Onarımı ile İlgili Karşılıklı
Anlaşma Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/274) (S. Sayısı: 31)(x) BAŞKAN - Komisyon?
Yerinde. Hükûmet? Yerinde. Komisyon raporu,
31 sıra sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır. Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen sayın milletvekillerini okuyorum: Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Kemal Demirel, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Abdülhadi Kahya, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır. Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Kemal Demirel, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz 20 dakikadır
Sayın Demirel. CHP GRUBU ADINA
KEMAL DEMİREL (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün,
Türkiye Cumhuriyeti Ulaştırma Bakanlığı ile Suriye Arap Cumhuriyeti
Ulaştırma Bakanlığı Arasında Yapılan Lokomotif, Vagon ve Diğer
Ray Hizmetlerini de Kapsayan Demiryolu Araç ve Gereçlerinin Yapımı,
Geliştirilmesi, Yenilenmesi, Bakımı ve Onarımı ile İlgili Karşılıklı
Anlaşma Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak görüşlerimizi
açıklamak üzere huzurunuzda bulunuyorum. Değerli arkadaşlar,
bu kanun tasarısı, geçen dönem Türkiye Büyük Millet Meclisine, komisyonlardan
geçtikten sonra gönderilmiş ama ne yazık ki
Meclis gündemine bir türlü gelmemiş ve yeni oluşan Parlamentoda
gündemimizi oluşturuyor. Şimdi, bu kanun
tasarıları, ikili anlaşmalar gereği, o yaptığımız ülkelerle aramızdaki
ilişkilerin daha iyiye gitmesi noktasında önemli anlaşmalar. Peki,
bu anlaşmalar bu kadar önemliyse, neden tasarılar Meclise geldiği
zaman ivedilikle görüşülmüyor da geçen zaman boşa harcanmış oluyor?
2004’te bununla
ilgili çalışmalar yapılmış ve bugün,
neredeyse, 2007’nin son aylarını yaşıyoruz, 2008’e geliyoruz. O yüzden, bundan
sonra, komisyonlardan geçen kararların ivedilikle Meclise geldiği
zaman çözümlenmesinin ve bunların da kanunlaşmasının önemli olduğunu
bir kez daha vurgulamak istiyorum. Bu vesileyle,
demir yolu ulaşımının çok önemli olduğunu ve bu ulaşım aracının, ne
yazık ki, 1950’den sonra ülke gündeminden hızla uzaklaştığını ve ulaşım
sistemleri arasında üvey evlat muamelesi gördüğünü vurgulamak
istiyorum. Demir yolları,
ülkemizde, 1856 yılında İzmir-Aydın arasında başlamış ve daha sonra,
cumhuriyet döneminde, hak ettiği yeri bulmuş ve -1950’den sonra- ne
yazık ki, 1948 yılında, dışarıdan, Amerika tarafından, ülkemizin
ulaşımıyla ilgili yapmış oldukları çalışmalar neticesinde kara
yolları taşıması tercih edilmiş ve demir yolu taşımacılığından
hızla uzaklaştırılmış. Bugün, ülkemizde
herkesin şikâyet ettiği konuların başında trafik terörü geliyor.
Evet, şikâyet etmeyen yok ama ne yazık ki trafik terörünün önüne geçilmesi noktasında demir yolu ulaşımının ne kadar
önemli olduğunu… Ama ne yazık ki, geçen yıllar içerisinde baktığımız
zaman, bu konuda demir yollarına gereken önem verilmediği için,
bir noktada sorumluluğun bizlerde olduğu gerçeğini kabul etmemiz
lazım. Yani bu ülkede trafik terörü varsa, trafik canavarı varsa
sorumlusu 1950 yılından sonra, -yani cumhuriyet döneminde hak ettiği
yeri bulan demir yolu ulaşımının- ne yazık ki, 1950’den sonra gelen hükûmetler tarafından bir tarafa itilmesi ve bize
dışarıdan yol gösterilen ulaşım politikalarıyla beraber kara yolu
taşımacılığının öne çıkarılması ve bunun sonucundaki kazalar. Şimdi, bu noktada
demir yolu, gerçekten, seçim zamanları hükûmetlerin,
partilerin gündemlerinde olan, fakat seçimlerden sonra gerekli,
hak ettiği yeri bulamayan bir ulaşım aracı. Demir yolu, artık, bu ülkenin
vazgeçilmezleri içerisinde, ulaşım ağında hak ettiği yeri alması
lazım. Bu konuda bu Parlamentoya büyük görev düşüyor. Geçen dönem,
ne yazık ki Hükûmetin “Hızlı Tren Projesi” diye
ortaya koyduğu hızlandırılmış projenin ülkemizde ne kadar büyük
bir felakete uğratıldığını hep beraber yaşadık. Yani, ben o kazada
hayatını kaybeden değerli vatandaşlarımızı… Artık, onları
şehit olarak görmek istiyorum, çünkü o insanlar demir yolu şehitleri
oldular. Çünkü, o projenin hayata geçirilmesi noktasında, bilim
adamları, bunun sakıncalı olduğunu, gözden geçirilmesi gerektiğini
ve bu noktada, çalıştırılmaması noktasında görüşler ortaya konmasına
rağmen, ne yazık ki hızlandırılmış proje hızlı şekilde hayata geçirildi
ve ne yazık ki 30’u aşkın vatandaşımız hayatını kaybetti. Şimdi soruyorum
size: Sorumlular nerede? Sorumlu olanlar bu Hükûmetin
o günkü projesine güvenip trene binip hayatını kaybeden insanlar
mı oldu? Ne yazık ki o insanlar bugün aramızda yok. Ama, onlara, bu kazanın
sebebiyeti neticesinde sorumlu olması gerekenlerin bu konuda
gerekli hassasiyeti göstermediklerini görmüş oluyoruz. Değerli arkadaşlar,
şimdi, demir yolu, dediğim gibi bu ülkede çok önemli, ama bizim geçmiş
dönemlerde ülkemizdeki demir yolu ağının oluşturulması noktasında
bize yol gösterenler, kendi ülkemizin gerçekleri çerçevesinde bunu
yapmamışlar; kendileri, Osmanlılar zamanında bilhassa, yapan firmalar,
yapan ülkeler kendilerine ihtiyaç olan bölgelere doğru hatları
uzatmışlar. Yani, maden ocaklarına doğru, hububat üretilen yerlere
doğru, yani Türkiye’nin ihtiyacına göre değil, kendi ihtiyaçlarına
göre demir yolu ağını oluşturmuşlar. O yüzden, demir yolları şu anda
Türkiye’nin ihtiyacını karşılayamaz bir noktasında. Bu noktada, Türkiye’nin
jeopolitik durumu da göz önünde tutularak, demir yolu ulaşımına
mutlaka en kısa zaman içerisinde gereken hassasiyetin verilmesini
istiyorum. Bakın, bu noktada
-daha evvel Ulaştırma Bakanlığı bütçesinde de aynı şeyleri ifade
etmiştik- kara, deniz, hava ve demir yolu ulaşımları, birbirleriyle
yarışır değil, birbirlerini tamamlayan ulaşım araçlarıdır. Ama öyle
bir noktaya geldik ki, ulaşım araçlarında birilerine öz evlat, birilerine
üvey evlat muamelesi gösterdik. Bunun arkasında yatan sebeplerden
bir tanesinin de bu ulaşım araçlarının farklı bakanlıklar bünyesinde
olmasından kaynaklandığını da biliyoruz. Geçmiş dönemde Bayındırlık
Bakanlığı içerisinde kara yolu taşımacılığı vardı, Ulaştırmada
da demir yolu, hava yolu vardı, şimdi bunların aynı bakanlık çerçevesinde
toplanması, bence doğrusu da bu. O zaman, Bakanlık, bu projelerle
ilgili olarak görüşleri ortaya koyarken, çalışma yaparken, birisine
öz, birisine üvey evlat muamelesi yapma durumunda artık olmayacaktır.
Yani, bugün… Dün yine açıklaması vardı Sayın Ulaştırma Bakanının,
Türkiye’nin önemli projeleri içerisinde yine otoyollardan bahsediyor,
otobanlardan bahsediyor. Tabii ki bu ülkeye otoban da gerekli, otoyol
da gerekli ama artık, bu ülkenin demir yolu ihtiyacının, mutlaka,
en kısa zaman içerisinde ortaya konulması ve gerçekleştirilmesi
önemli. Bugün trafik teröründen şikâyet ediyoruz. Değerli arkadaşlarım,
daha pazar günkü gazetelerde çıkan bir haber vardı, herhâlde hepiniz
okumuşsunuzdur “Marmara’nın altı fokur fokur
kaynıyor” diye. Şimdi, bir profesör bununla ilgili açıklamalar yapıyor,
depremle ilgili tehlikeyi ortaya koyuyor. Ben şimdi size söyleyeceğim,
depremlerde insanların ne kadarı hayatını kaybetmiş, trafik kazalarında
insanlarımızın ne kadarı hayatını kaybetmiş. Biz depremleri zaten
yaşıyoruz, her gün yollarda yaşıyoruz, her gün kazalarla depremleri
biz yaşıyoruz. Bakın, 1900 yılından 2002 yılına kadar geçen 102 yıl
içerisinde Türkiye’de oluşan depremlerde hayatını kaybeden insan
sayısı 100 bin ama 1980’le 2002 arasında 22 yılda trafik kazalarında
hayatını kaybeden insan sayısı 125 bin. Yani bir tarafta 100 yılda
100 bin kişi, 22 yılda 125 bin kişi. Peki, hayatlarını
bu kadar kaybeden insanlarımız var. Trafik kazaları bu kadar ülkede
can yakarken, maddi manevi kayıplara bu ülkemizi sürüklerken neden
hâlâ demir yolları konusunda gereken hassasiyet gösterilmiyor.
Şimdi diyecekler ki gereken hassasiyetler gösteriliyor. Ama yeterli
değil. Yeterli değil. Ulaştırma Bakanlığı
bütçesinde, bence en önemli kaynaklardan bir tanesi, demir yollarına
ayırmaktır. Şimdi Hızlı Tren Projesi İstanbul-Ankara
arasında gerçekleştirilecek ama şunu da söylemek istiyorum: Yıllardan
beri, on yıldan beri Bursa’da ve Türkiye’de sürdürdüğüm bir mücadele
var, demir yolları mücadelesi. Bilecik-Bursa-Bandırma… Bursa, Türkiye’nin
önemli bir kenti, dördüncü büyük kenti, ihracatta ikinci büyük kenti
fakat, ne yazık ki bir türlü Bursa’ya demir yolu getirilmiyor, gelmiyor.
Bununla ilgili yüz binlerce imza topladım, otuz sekiz tane vilayet
dolaştım, 68 bin kilometre yol katettim, üç tane
bakanlığa, Ulaştırma Bakanlığına bizzat başvurarak bunun bir an
evvel hayata geçirilmesi için gayretlerimizi ortaya koyduk; hep
bize söylenenler, “Önümüzdeki yıl mutlaka bu projeye yeterli kaynak
ayırıyoruz.” Tabii o projeye yeterli kaynaklar
ayrılıyor, 1 YTL’yi görüyoruz karşısında, 1
YTL! Yani 1 milyonla Bursa-Bandırma-Bilecik demir yolu yapılacak!
1 milyonu artık, insanlar kullanmıyor neredeyse. Değerli arkadaşlarım,
bu noktada Bursa-Bandırma-Bilecik demir yolunun, bu kadar önemli
bir projenin bu yıl hayata geçirilmesi noktasında, ben yine Bursa’da
imza kampanyası başlattım ve insanlar bu kampanyaya imza atarak
mutlaka bu sene -2008 yılı bütçesi içerisinde- demir yolu konusunda,
Bursa konusunda bütçeden ne kadar kaynak ayrıldığını görmek istiyor.
Bunu bekliyoruz, bunu göreceğiz. Hükûmetin
ve Ulaştırma Bakanlığının Bursa’ya bakış açısını da görmüş olacağız.
Çünkü, Bursa, Türkiye’ye kazandıran il; Bursa, Türkiye’ye ekonomik
anlamda güç veren bir il. Bursa kazandırıyor ve Bursa’dan kazandığı
o parayla, bütçeyle, bugün, ülkenin birçok yerine hizmetler götürülüyor.
Peki, Bursa, bu kadar, bunu yaparken hak ettiği yeri alıyor mu? Almıyor.
Bu noktada, ben, özellikle, bu vesileyle bunu vurgulamak istiyorum.
İnanıyorum ki ve beklentim o ki, bu dönem -Hükûmet
ve Ulaştırma Bakanlığı- seçim öncesi, Bursa’yla ilgili verilen
vaatlerin 2008 yılı içerisinde tutulup tutulmadığını göreceğiz
inşallah. Fakat o arada
başka bir gelişme oldu, işte Eskişehir’i, Bilecik-Osmaneli üzerinden
Gemlik ilçesiyle ilgili bir bağlantı kurulması -söz konusu- gündeme
getirildi. Ben buradan, yine öğrenmek istiyorum: O konuyla ilgili
olarak fizibilite çalışmaları yapılmış mı, yapılmamış mı? Yoksa
bu da sadece, acaba, bununla ilgili birkaç kelime edersek, bununla
ilgili gündemi meşgul edersek, diğer ulaşımı, yani Bandırma-Bursa
arasındaki demir yolunu unutturabilir miyiz diye düşüncesi de kafamızda
yer ediyor ama inanıyorum ki, inşallah öyle bir şey olmayacaktır.
Bursa bu konuda hak ettiği yeri almış olacaktır. Değerli arkadaşlarım,
bugün, yine, ülkemizin ve dünyanın en büyük sıkıntılarından bir tanesi,
önümüzdeki yıllarda karşı karşıya gelebileceğimiz, küresel ısınma.
Bakın, küresel ısınmaya, nereden nereye geleceğiz. Bugün, küresel
ısınmadan dolayı, ülkemiz, sıkıntılarla baş başa kalacak. Bugün,
akaryakıt alımının üçte 1’i taşımada kullanılıyor. Yani siz, dışarıdan
aldığınız akaryakıtın üçte 1’ini ulaşım araçlarında kullanıyorsunuz.
Bugün eğer demir yollarını hak ettiği yere getirmiş olsaydık, inanın
çok daha farklı noktalarda olacaktık. Yani demir yolu ulaşımını
hak ettiği yere getirmiş olsaydık, biz dışarıdan bu kadar akaryakıt
tüketimi yapmayacaktık, bu kadar akaryakıt almayacaktık, bu kadar
paralarımız döviz olarak yurt dışına gitmiş olmayacaktı. Onun için, bu noktada,
demir yollarının aynı zamanda çevreci olduğunu, çevreyi kirletmeyen
bir ulaşım aracı olduğunu, aynı zamanda emniyetli bir ulaşım aracı
olduğunu, yolcu ve yük taşımacılığı açısından ekonomik olduğunu,
bu noktada sanayiciler açısından da ülkemiz insanı açısından da
çok daha ekonomik olması açısından da böyle bir ulaşım aracının mutlaka
hayata geçirilmesi noktasında ivedilikle üzerinde durulması gereken
bir konu olduğunu vurgulamak istiyorum. Şimdi, dünyadaki
gelişmeleri izlediğimiz zaman, dünya, hızla demir yolu konusunda
hak ettiği yere geliyor. Avrupa Birliği ülkeleri demir yollarında
500 kilometre hız yapan trenleri, seferleri koymaya başladılar.
Artık, Avrupa’da insanlar yolla uğraşmıyorlar, yol yapımlarıyla
uğraşmıyorlar. Avrupa’daki devletler, demir yollarını çok daha
iyi bir noktaya nasıl getirebiliriz, onun mücadelesini veriyorlar.
O yüzden, biz, Avrupa Birliğine gireceğiz diyoruz, Avrupa Birliğine
girmemiz için, bu noktada, önce kendimizi gözden geçirmemiz lazım.
Bu noktada da demir yolu ulaşımına hak ettiği yeri verip vermediğimizi
yargılamamız lazım. İnşallah… Bunları
hep temenni olarak söylüyoruz, bu kürsülerden söylüyoruz, yetkililer
bu kürsülerden bunları dinliyorlar ama hayata geçirilme noktasında
baktığımız zaman, hayata geçirilmemesinin de faturasını ne yazık
ki, insanlarımız, trafik kazalarında hayatlarını kaybederek,
maddi, manevi kazalara uğrayarak ortaya koyuyor. Değerli arkadaşlar,
bu anlamda demir yolu gerçekten önemli dedik. Geçmiş dönemlerde demir
yollarıyla ilgili okullarımız da vardı bizlerin. Ne yazık ki bir
ara kapatıldı. Şimdi tekrar açıldığını biliyorum. Demiryolu meslek
lisesi, bu noktada demir yolu için çok önemli. Eğer biz bu ulaşım aracını
hak ettiği yere getirirsek, bunun kalifiye eleman ihtiyacı açısından
da insan potansiyeline ihtiyacı var. Bu noktada demir yolu meslek
liselerinin çoğaltılması, gerekirse bu konuda mühendislik okullarının
açılması, yani kendi ulaşım aracımızın kalifiye eleman ihtiyacını
da kendimizin karşılaması açısından bu çok önemli. Bakın değerli
arkadaşlarım, Sevgili Mustafa Kemal Atatürk’ün demir yollarıyla
ilgili çok önemli görüşleri var. Bunu, özellikle niye vurgulamak
istiyorum ve söylemek istiyorum? Biz Kurtuluş Savaşı yaparken bizim
kara yollarımız bu kadar güçlü değildi, deniz yollarımız bu kadar
güçlü değildi, hava ulaşımımız bu kadar güçlü değildi. Ama mevcut
demir yollarından faydalandık ve Sevgili Mustafa Kemal Atatürk,
Kurtuluş Savaşı’nda demir yolunun ne kadar önemli olduğunu gördü
ve şunu söyledi: “Demir yolları bir ülkenin toptan, tüfekten daha
önemli bir silahıdır.” Demir yollarına gereken önemin verilmesini
özellikle söyledi ve onun zamanında yapılan demir yolları, ne yazık
ki, bugün baktığımız zaman, bazı hatların kaldırılmış olduğunu dahi
görüyoruz. Peki, bu kadar
önemli olan bu ulaşım aracı, mutlaka ve mutlaka, hak ettiği yeri almalıdır
diyorum. Ben demir yollarıyla
ilgili son sözlerimi söylerken, demir yolu özgürlük demektir, demir
yolu bağımsızlık demektir, demir yolu cumhuriyet demektir. Cumhuriyetimize
ve demir yollarımıza sahip çıkmamızı istiyorum. Hepinizi en içten
sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (CHP sırlarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Demirel. İkinci söz sırası,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Abdülhadi Kahya Bey’e aittir. Buyurun Sayın
Kahya. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz yirmi
dakikadır. AK PARTİ GRUBU
ADINA ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Sayın Başkan, değerli Meclisimizin
kıymetli üyeleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlarken aziz milletimizin
birlik ve beraberlik ruhuyla cumhuriyetimizin 84’üncü yılına
erişmiş olmasını da büyük bir gururla kutluyorum. Hiç şüphesiz,
bugüne kadar milletimizin birliğine ve dirliğine kastetmiş olanlar
gereken cevabı almışlardır. İnanıyorum ki, milletimiz ve devletimiz,
yaşamakta olduğumuz hain saldırıların da üstesinden gelecek,
hak edenler hak ettikleri cevabı alacaklardır. Bu vesileyle bütün
şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Şu anda, Türkiye
Cumhuriyeti Ulaştırma Bakanlığı ile Suriye Arap Cumhuriyeti Ulaştırma
Bakanlığı arasında yapılan protokolün onaylanmasına dair kanun
tasarısı hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Söz konusu protokol,
13 Temmuz 2004 tarihinde Türkiye ve Suriye devletleri ulaştırma bakanları
arasında imzalanmış olup 5 Eylül ile 8 Eylül 2004 tarihleri arasında
Şam’da gerçekleştirilen Türkiye-Suriye Karma Ulaştırma Komisyon
Toplantısı’nda alınan karar uyarınca da ortak bir komite oluşturulmuştur.
2002 seçimleri
sonrasında, AK Parti hükûmetleri döneminde,
dış politika alanında hızlı bir yükseliş sergilenmiş, devlet ve millet
olarak uzun bir tarih sürecini hep beraber yaşamış bulunduğumuz,
başta komşu ülkelerle olmak üzere, dış dünyayla, aktif, çeşitli ve
stratejik derinlikli dış politika anlayışı hâkim kılınmıştır. Bunu,
tarihî birikimimiz, coğrafi ve kültürel derinliğimiz, stratejik
konumumuz ve iyi belirlenmiş bütüncül bir çerçeveye oturtulmuş çok
boyutlu dış politika ihtiyacı şekillendirmiştir. Hükûmet, Türkiye’yi, bölgesel bir güç ve etkin bir
küresel aktör yapabilmek için, kriz odaklı değil, vizyon odaklı bir
yaklaşımı temel almıştır. Devletimiz, krizlere tepki veren savunmacı
bir ülke konumundan çıkarak, bölgesel ve küresel vizyonuyla, gelişmeleri
yönlendirebilen, belirleyici bir aktör hâline gelmiştir. Bu hedefe
ulaşmak için en önce komşu ülkelerle, ekonomik, kültürel ve siyasi
bağları güçlendirmek, ülkemiz çevresinde güvenlik ve refah halkası
oluşturmak ayrı bir öneme haizdir. Komşu ülkelerle sıfır problem ilkesi
ve sürekli temas yöntemi sonucudur ki, işte, bu tür anlaşmalara daha
bir ağırlık verilmeye başlanmıştır. Suriye’yle ticari
ilişkilerimizin son beş yılda belirgin gelişme gösterdiği açıktır.
2006 yılında ikili ticaret hacmimiz 705 milyon doları bulmuştur. Suriye
ve Arap ülkeleriyle kara ulaştırmasında Hatay’ın Cilvegözü Sınır Kapısı ana arteri oluşturmaktadır.
Söz konusu kapının yenilenmesi çalışmaları, 2006 yılında Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliği tarafından başlatılmış ve 2007 yılı sonunda
tamamen hizmete girmesi öngörülmektedir. Türkiye ve Suriye Ulaştırma
Bakanları tarafından imzalanan 13 Temmuz 2004 tarihli protokol ve
5-8 Eylül 2004 tarihlerinde Şam’da yapılan Türkiye- Suriye Karma
Ulaştırma Komisyonu Toplantısı’nda alınan karar uyarınca ortak
komite oluşturulmuştur. Ortak komite, Türkiye ve Suriye’de olmak
üzere yedi ayrı toplantı yaparak, ortak girişimle ilgili olarak,
iş tanımı, çalışma prosedürlerinin detayları, finansman modelleri
ve işletme programı hakkında karara varılmasını sağlayacak gerekli
araştırmaları ve incelemeleri yaparak, yasal çerçeveyi belirlemek
için çalışmalara başlamış ve kurulacak şirketle ilgili taslak ortak
iş birliği anlaşması ve taslak anonim şirket sözleşmesini düzenlemiştir.
Çeken ve çekilen araçların imalatı, bakımı, onarımı ve pazarlanması
ile demir yolu alt ve üst yapısının onarımı, inşası, bakımı, iyileştirilmesi
gibi faaliyetlerde bulunacak ve fabrika tesisleri Halep’te olacak bir iştirak kurulması yönünde çalışmalar
devam etmektedir. Değerli Başkan,
kıymetli üyeler; yapılan komisyon çalışmaları sonucunda şirket
ana sözleşmesi ve ortak iş birliği anlaşması üzerinde mutabakatın
sağlanması için karşılıklı görüşmeler devam etmektedir. Komite,
en son 4 ve 10 Ağustos 2007 tarihlerinde Halep’te bir araya gelmiştir.
Son toplantıda, CFS’de, Suriye’nin ilgili
biriminde yaptırılan yeni fabrika binalarının kurulacak şirket
marifetiyle donatılması ve buna göre bir sermaye yapısı oluşturulması
önerilmiştir. Suriye tarafınca yapılan son öneriler ve gelişmelere
göre, ortaklık esasları ve sermaye yapısına dair karar süreci devam
etmekte olup, Suriye demir yolu kuruluşu yetkilileri ile mutabakat
sağlanması için çalışmalar yine devam etmektedir. Bu ortaklıkla
ilgili beklentilerden de bahsedecek olursak, Suriye’nin ihtiyacı
olarak, 2020 yılına kadar 155 adet lokomotif alımı, 410 adet yolcu vagonu
revizyonu, 290 tren seti vagonu alımı, 12.800 adet yük vagonu alımı
ve en kısa zamanda 86 adet lokomotif revizyonu planlanmıştır. Ayrıca,
500 kilometre yeni demir yolu yapımı ve 2.100 kilometre demir yolunun
yenilenmesi planlanmıştır. 2020 yılına kadar Suriye’nin bu konudaki
yatırım projeksiyonu 6,8 milyar Amerikan dolarıdır. Sayın Başkan,
değerli üyeler; bahsettiğimiz faaliyetleri gerçekleştirmek üzere
kurulması planlanan şirketin yapısı ve idaresinden de bahsetmek
istiyorum. Kurulacak şirketin
yüzde 50’si Türk tarafından, yüzde 50’si Suriye tarafından oluşturulacaktır.
Sermaye konusunda ise 60 milyon dolar kuruluş sermayesi olması hususunda
mutabakata varılmıştır. Bunun 30 milyon dolar hisse karşılığını
Suriye tarafı nakit olarak, 30 milyon dolar hisse karşılığını da
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları nakit olarak ödeyecektir.
Şirket tesisi, bina, arsa ve ihtiyacını öncelikle kiralama yoluyla
karşılayacaktır. Şirketin yönetim kurulu 6 kişiden oluşacaktır.
İlk dönem için yönetim kurulu başkanı Türk, Türkiye’den, başkan vekili
ise Suriye tarafından atanacaktır. Takip eden dönemlerde de bu değişimli
olarak yapılacaktır. Suriye tarafı, şirket fabrikaları imalata
başlayıncaya kadar, demir yolu çeken, çekilen araçlarıyla ilgili
ihtiyaçlarını şirket vasıtasıyla Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları
ve bağlı kuruluşlarından temin etmeyi garanti etmektedir. Bu durumda
Suriye’nin talep ettiği ürün ve hizmetlerin fiyatı Türkiye Cumhuriyeti
Devlet Demiryolları, Suriye tarafı ve şirket tarafından oluşturulan
heyet tarafından belirlenecektir. Kurulması planlanan şirketin
süresi de yirmi beş yıl olarak tasarlanmıştır. Saygıdeğer Başkan,
değerli milletvekilleri; netice itibarıyla, bu anlaşma, aslında,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin, asırlarca beraberce yaşamış bulunduğu
komşu ülke Suriye ile dost ve daha derinlikli ve çeşitli iş birliği
örneklerinden birisini teşkil etmektedir. AK Parti hükûmetleri dönemi, komşularıyla ve dünyayla tecrit
edilmiş vaziyette içe kapanıklık dönemi olmaktan çıkmış, tüm dünya
devletleriyle gereken iş birliği zeminlerinin oluşturulduğu,
Türkiye Cumhuriyeti’ne yakışır ağırlıkta bir dış politika anlayışının
hâkim kılındığı başarılı bir süreç olmuştur. Bu düşünceler
içerisinde, sözlerimin sonunda yüce heyetinizi selamlıyor, hürmetlerimi
arz ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Kahya. Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır. Buyurun Sayın
Şandır. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz yirmi
dakika Sayın Şandır. MHP GRUBU ADINA
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 31
sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin
görüşlerini ifade etmek üzere söz almış bulunmaktayım. Öncelikle,
muhterem heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. Görüşmekte olduğumuz
kanun, Türkiye Cumhuriyeti Ulaştırma Bakanlığı ile Suriye Arap
Cumhuriyeti Ulaştırma Bakanlığı Arasında Yapılan Lokomotif, Vagon
ve Diğer Ray Hizmetlerini de Kapsayan Demiryolu Araç ve Gereçlerinin
Yapımı, Geliştirilmesi, Yenilenmesi, Bakımı ve Onarımı ile İlgili
Karşılıklı Anlaşma Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair bir kanun tasarısıdır. Bu kanun tasarısının
ekinde, Suriye Arap Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin ilgili bakanlarının imzaladıkları
Protokol de bulunmaktadır. Bu Protokol’e göre, Türkiye Cumhuriyeti
adına TÜVASAŞ, Suriye Cumhuriyeti adına da karşı kuruluşun bir
araya gelerek, bir devlet kuruluşu olan bir kamu kuruluşunun bir
araya gelerek bir ortak girişim kurmalarını ve bu ortak girişim marifetiyle,
öncelikle tabii Suriye’ye ait iki yüz otuz adet vagonun yenilenmesi
ve geliştirilmesinden, sonrasında ise tarafların ihtiyaç duyduğu
şekilde diğer ray hizmetlerinin yanı sıra, demir yolu araç ve gereçlerinin
yapımını, yenilenmesini, geliştirilmesini kapsayan demir yolu hizmetlerinin idaresinden sorumlu olmasına
karar verilmiştir bu oluşturulacak ortak girişimle. Bu Protokol, 13
Temmuz 2004 tarihinde imzalanmıştır. Bugün itibarıyla, yaklaşık
üç yıl dört ay önce. Bu Protokol, bugün görüşmelerini tamamladığımız
takdirde kanunlaştıracağımız bu kanunla yürürlüğe girecektir.
Bu ortak girişim bundan sonra kurulacaktır ve bu ortak girişimin
sözleşme Protokolü içeriğindeki hususlar hayata geçecektir. Bu Protokol’le, taraflar, iş tanımı,
çalışma prosedürlerinin detayları, finansman modelleri ve işletim
programı hakkında karar verecektir. Dolayısıyla, bu Protokol’ün
imzalanmasından bu yana geçen üç yıl dört ay gibi bir süre, bu kanun
tasarısı kanunlaştırılamadığı için yürürlüğe girmemiş olmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
tabii, Milliyetçi Hareket Partisi olarak ifade ediyorum: Türkiye’yle
komşuları arasında, hükûmetler arasında yapılacak
her anlaşma, her görüşme dostluğu geliştireceği için, ticareti artıracağı
için, komşuluk ilişkilerini geliştireceği için, bir ortak coğrafyanın
ortak kaderini paylaşan insanlar, toplumlar, ülkeler olarak güç
birliğini geliştireceği için çok değerlidir ve önemlidir. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak biz bu değerin ve önemin farkındayız ve bu
yönde atılan her adımı destekliyoruz. Özellikle, 877
kilometre sınırımız, hududumuz bulunan Suriye’yle, birtakım talihsiz
gelişmeler sonrasında kaybedilen zamanı kazanmak çok önemlidir,
çok gereklidir. Suriye’yle, kaybedilen zamanın telafisini yapabilmek
için gerçekten çok hızlı hareket etmek gerekiyor. Şu geçirilen üç
yıl dört ay gibi süreye yanmamak mümkün değil. Ama bizim ülkemizde
-özellikle biraz önce de izledik- maalesef, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde zaman mefhumu, zamanın değeri yeterince anlaşılabilmiş
değildir. Bu sebeple, Türkiye
ile Suriye arasındaki ilişkilerin, dostluk ilişkilerinin gelişmesine
katkıda bulunacağına yürekten inandığım bu kanun tasarısına Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak destek vereceğiz, “evet” oyu vereceğiz.
Ama müsaade ederseniz, kısaca Suriye’yle Türkiye’nin ortak kaderinden
de bahsetmek istiyorum. Değerli milletvekilleri,
bugün, Suriye Arap Cumhuriyeti’nin Halep şehrine giderseniz ve
Türkçe konuşursanız hiç yadırganmazsınız, herkes sizi anlar. Aynı
şekilde, Türkiye’nin güney hududundaki vilayetlerin birçoğuna
giderseniz, Arapça konuşursanız hiç yadırganmazsınız, ihtiyaçlarınız
anlaşılır, dostluk eli uzatılır. Böyle bir organik bağ ötesi bir beraberlik
var. Dört yüz yıl Suriye’yi biz yönetmişiz, 1516-1919. Kaldı ki,
1516’dan önce de Yakın Doğu’ya gelen Türklerin ilk yerleştiği coğrafya
olarak Suriye, Irak çok öncelik alır. Bugün Suriye’de
1,5 milyona yakın Türk soylu insan yaşamaktadır. Bunlar, Suriye
Arap Cumhuriyeti’nin eşit ve onurlu birer vatandaşı olarak, birtakım
zorlukları, problemleri olmakla beraber orada yaşamaktadır. Aynı
şey Türkiye’de, Türkiye Cumhuriyeti devletinin onurlu ve eşit vatandaşı
olarak çok sayıda da Arap soylu insan yaşamaktadır. Bu iki akraba
topluluk, yılları birlikte yaşamış bu iki coğrafyayı, işte, siyasetin
ayırdığı o hudutlar ayırmamalıdır,
ayrılmışsa bile bunu birleştirecek her türlü fırsat değerlendirilmelidir
ve kullanılmalıdır. Bu kanun tasarısıyla, Suriye ile Türkiye arasında
gerçekten var olan dostluk daha çok gelişecektir, var olan ticaret daha
çok artacaktır. Bugün Türkiye
ile Suriye arasında Serbest Ticaret Anlaşması imzalanmıştır. Bu
noktada Hükûmetimizin ve ilgili Bakanın gösterdiği
gayretle bu ticaret hacmi, 2007 sonu itibarıyla, 2 milyar dolar olarak
ifade edilmektedir. Her ne kadar bugün 800 milyon dolarsa da, bunun
böyle yüksek bir rakama hedeflenmiş olmasını çok olumlu bulmaktayız.
Suriye’nin 5,9 milyar dolarlık bir dış ticaret hacmi vardır. Bunun
yarıya yakınının Türkiye üzerinden yapılmasını, Türkiye açısından
çok önemsiyorum, önemsemek gerektiğine inanıyorum. Değerli milletvekilleri,
dış ticarette öncelik, ülkelerin komşularıyla yaptığı ticarettir.
Almanya’nın dış ticaret hacmine bakarsanız, yüzde 80’i komşularıyla
yaptığı dış ticarettir. Bizse, şu birçok bağımız bulunan komşularımızla
yaptığımız -güney komşularımızla; İran, Irak, Suriye, Ürdün, Lübnan,
bu ülkelerle yaptığımız- ticaret hacmine bakacak olursak, görülür
ki, bizim daha bu komşularımızla, buna benzer çok sayıda anlaşma
yaparak, ilişkilerimizi geliştirici, ticaretimizi artırıcı
adımlar atmamız gerekecektir. Türkiye’yle
Suriye arasında sorunlar yok mudur? Vardır, ama esas olan, var olduğunu
ifade etmemiz gereken dostluk iradesidir. Bugün Türkiye’yi ve Suriye’yi
yöneten siyasi idareler, devlet yönetimleri dost olmaya karar vermişler
ve bu dostluğun gereği her fırsatı kullanmaktalar. Bunu Milliyetçi
Hareket Partisi olarak çok önemsiyoruz ve geliştirilmesi yönünde
Hükûmetimize, bize ulaşan teklifleri doğrultusunda,
destek vereceğimizi ifade ediyoruz. Değerli milletvekilleri,
bu Anlaşma, gerçekten, Suriye’nin kalkınmasına da çok ciddi katkıda
bulunacaktır. Suriye bugün daha çok, devlet, kamu işletmeleri vasıtasıyla
sanayileşmeye çalışıyor. Suriye’nin sanayileşmesinde kullanacağı
makine, imalat araç ve gereçleri Türkiye’de üretilebilinir,
Türkiye’nin kapasitesi buna yetebilir. Dolayısıyla, yüzyıllarca
beraber yaşadığımız Suriye’yi çağa hazırlamak, sanayileştirmek
yönünde Türkiye’nin kendince önemli bir misyonu da olması gerekir.
İnanıyorum ki, ulaşım altyapısının kurulmasına katkı verecek bu
türlü anlaşmalar ve bu anlaşmaları yürürlüğe geçirecek bu kanun
tasarılarıyla Türkiye ile Suriye arasında bu ilişkiler gelişerek,
bölgemizin terörün kaynağı olmasının, savaşın, huzursuzluğun
kaynağı bir coğrafya olmasının da önünü keseceğiz. Bu bölge kalkındığı
takdirde daha güçlü olacaktır, o gücüyle de daha demokratik, özgür
ve medeni dünyayla entegre olacaktır. Bu sebeple, biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu kanun tasarısının bu kadar
geç kalmasını dikkatinize sunmakla beraber… Çünkü, gerçekten kaybedilen
zaman önemlidir. Başka sebeplerden dolayı Suriye’yle aramızda zaten
çok pahalıya mal olan bir kaybımız var, kaybettiğimiz yıllar var.
Ama, şimdi başlayan bu dostluğu hızla geliştirelim, zamanı iyi kullanalım
ve Suriye ile Türkiye arasında öncelikle ticaret hacminin gelişmesi,
kültürel ilişkilerin artması, turizm ve diğer ikili ilişkilerin
artmasıyla, iki ülke arasında toplumlardan başlayan, halklarımızdan
başlayan dostluğun devletlerimizle de pekişmesini sağlamamız lazım.
Bu kanunun buna katkı vereceğine inanıyorum. Tekrar ifade
ederek, bu kanunun Suriye ve Türkiye toplumlarına, devletlerine
hayırlı sonuçlar getirmesini dileyerek, muhterem heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Şandır. Şahsı adına
İzmir Milletvekili Recai Birgün. Sayın Birgün, buyurun. Süreniz on dakika
Sayın Birgün. RECAİ BİRGÜN
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti
Ulaştırma Bakanlığı ile Suriye Arap Cumhuriyeti Ulaştırma Bakanlığı
Arasında Yapılan Lokomotif, Vagon ve Diğer Ray Hizmetlerini de Kapsayan
Demiryolu Araç ve Gereçlerinin Yapımı, Geliştirilmesi, Yenilenmesi,
Bakımı ve Onarımı ile İlgili Karşılıklı Anlaşma Protokolünün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Kanun tasarısına
geçmeden önce, dün, 5 Kasım 2006 tarihinde fiziki
olarak aramızdan ayrılan, ancak fikirleriyle bizlere her zaman
ışık tutacak ve özellikle son yıllarda uluslararası ilişkilerde açmazlara
düştüğümüz bir dönemde, kararlılığıyla her zamankinden daha çok
varlığına ve yol göstericiliğine ihtiyaç duyduğumuz Demokratik
Sol Partinin kurucusu ve kuramcısı Sayın Bülent Ecevit’i mezarı
başında andık. Bu anma merasimine katılan tüm yurttaşlarımıza buradan
teşekkürlerimi sunuyorum. Benden önceki
konuşmacı arkadaşlar, hemen hemen benim söylemeye
çalışacağım her şeyi teker teker söylemiş oldular.
Bizler, Demokratik Sol Parti olarak ve şahsım olarak da demir yollarının
çok önemli olduğunu ve bu Anlaşma’nın, inşallah Suriye ile bugüne
kadar süregelen PKK teröründen kaynaklanan hasmane
davranışlarımıza bir değişik yön açacağını umut ediyorum. Yine, Bu Anlaşma’ya
göre Halep’te bir fabrika kurulacak ve üretime başlanacak. Burada
üretime geçilene kadar da Türkiye Cumhuriyeti
Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü Suriye içerisinde bulunan
demir yollarıyla ilgili ihtiyaçları karşılayacak. Yine bu fabrika,
aynı zamanda, bizim demir yolu tecrübemizi de Suriye’ye aktarmakta
kullanılacak. Türkiye-Suriye
tren yolu taşımacılığı, şimdiye kadar, İstanbul-Gaziantep-İstanbul
arasında çalışan Toros Ekspresiyle haftada
bir gün ilave edilen yataklı vagonla yapılmaktadır. Yine, Türkiye-Suriye
ve Irak demir yolu taşımacılığı, Irak’ın Amerika Birleşik Devletleri
tarafından işgali süresince bir süre hizmet verememiş ve yine burada
da Türk ekonomisi, ticari anlamda bir zarara uğratılmıştır. Yine,
sanıyorum baba-oğul Bush’tan çektiği kadar
Türkiye hiç kimseden çekmedi, çünkü Irak işgali hem Irak’taki halka
hem Türkiye’ye zarar vermiş ve vermeye de devam etmektedir. Yine, Cumhuriyet
Halk Partili arkadaşım, Devlet Demir Yollarının neden çok önemli olduğunu
çok güzel izah etti. Ben notlarıma bunları almıştım, ancak tekrar etmemek
adına bunları söylemiyorum. Ama bizim Onuncu Yıl Marşımızda da “Demir
ağlarla ördük tüm yurdu” deyimini Sayın Başbakan da bir ara alaysı
olarak da olsa dile getirmişti. Tabii, Suriye
ile yapılan bu Anlaşma muhakkak ki çok önemli, ama Türkiye’nin de demir
yolları anlamında çok eksiği ve yapılması gereken şeyleri olduğu
bir gerçek. Umarız ki, İstanbul hızlandırılmış tren seferi tecrübesinden
sonra hızlı trene geçecek ve yine Hükûmetin programında olduğu söylenen İzmir hızlı
treni devreye girecek. Ancak, hep batıda bu işler yapılıyor, ama bizim
doğumuzda da ulaşım gerçekten çok zor ve çok da pahalı. Ayrıca, yine
bu terör örgütünün yaptığı saldırılardan dolayı da güvenliksiz
bir hâle gelmiş durumda. Eğer, Güneydoğu ve Doğu Anadolu’ya da bu
tren seferlerini daha hızlı, daha süratli, daha güvenli yapabilecek
bir sistem kurabilirse Hükûmetimiz, minnet duyacağız.
Tabii, buraya
gelen konuşmacı arkadaşların, aslında, çok gündemde olan bir konuya
değinmelerini bekledim, ama hiç kimse değinmedi. Tabii, bizler bu
Meclisin gerçekten çok yeni birer üyeleriyiz. Özellikle, muhalefet
partisi milletvekilleri buraya çıktıkları zaman, benim de buraya
geldiğim günden beri anlayamadığım, 2002, 2003, 2004 yıllarında çıkan,
daha doğrusu kanun tasarısı hâline gelen şeyleri, burada, niye
biz bu kadar yıl sonra tekrar görüşmek zorunda kalıyoruz. Bunu ben
anlayabilmiş değilim ve işin ilginci… YAHYA AKMAN
(Şanlıurfa) – Usuldendir, Anayasa gereği, önceden geliyor. RECAİ BİRGÜN
(Devamla) – Evet, daha önceleri de var. Benim anlayamadığım
şey, Sayın Bülent Arınç burada bir şey söylemişti,
hiç unutmuyorum onu, “Bu Meclis sadece erkeği kadın, kadını da erkek
yapamaz.” demişti. O zaman bu Mecliste, her neyse, hukukçularımız
bir karar versinler de, bunları toptan mı geçiriyoruz, mesai mi yapıyoruz,
artık Türkiye’nin gerçek gündemiyle ilgili şeyler yapalım. 2002
yılında, 2003 yılında, 2004 yılında kanun tasarısı hâline gelmiş
şeyleri, burada kaplumbağa hızıyla çalışır gibi olmayalım. Biz
bu konuda iktidar partisi milletvekillerinden de destek bekliyoruz,
böyle bir düzenleme yapsın Meclisimiz ve bunlar mümkünse toptan halledilsin
de gerçekten Türkiye’nin gündemine dönebilelim. Ben, Meclise gelirken
gerçekten çok farklı hayalleri ve idealleri olan birisiydim, ama buraya
gelip arka sırada 2002 yılının kanunlarını, tasarılarını el kaldırarak
veya el kaldırmayarak onaylamaktan da işin doğrusu ar duyuyorum.
Çünkü, halk sokakta farklı şeyler bekliyor bizden ve burada çalıştığımızı
düşünüyor. Sanıyorum, TRT-3’ü izlemiş olsa vatandaşlarımız, yanlarına
gidemeyiz, onların elini sıkamayız. Çünkü, 2002, 2003 yıllarını
biz hâlen konuşuyoruz burada. Tabii ki, gündem
terör. Maalesef, Türkiye’de 1984 yılından beri terör gündemden
hiç düşmedi. Ben istiyorum ki bu kalan son üç dakikamda bir iki de terör
konusuna değinebileyim: Artık, bu iktidar zamanında alıştığımız
hep bir şey var: “Dağ fare doğurdu” tabiri, yine aynısı oldu. Benden
önceki konuşmacı arkadaşımız, AKP’nin bütün
yaptıklarıyla bir bölgesel güç hâline geldiğini söylemişti, ancak,
bu bölgesel güç ne yapıyor, onu çok merak ediyorum şu anda. Aslında,
Irak’ın ABD tarafından işgaliyle birlikte, artık bölgesel güç olarak
sadece bu bölgede maalesef Amerika Birleşik Devletleri vardır ve
bu ülkenin Başbakanı, bu Meclisin verdiği tezkereyi nasıl, ne zaman
kullanıp kullanmayacağı konusundaki fikirlerini ve onayını almak
üzere Amerika Birleşik Devletleri’ne gitti ve yine dağ fare doğurdu.
Biz, tabii, maalesef Meclis olarak bilgilendirilmediğimiz için
gazete haberlerinden takip etmek zorunda kalıyoruz. Bu gazete haberleri
bize diyor ki: “Amerika Birleşik Devletleri bizim kara harekâtı yapmamıza
karşı. Sadece bize istihbarat bilgileri verecek, biz nokta operasyonları
yapacağız.” Nokta operasyonlarından kasıt da sadece uçakla bombalama
usulü. O bölgede sadece iki gün veya bir gün askerlik yapan insan, gayet
iyi bilir ki… BAŞKAN – Sayın Birgün, gündeme gelir misiniz lütfen. RECAİ BİRGÜN
(Devamla) – Efendim, gündem bitti, son bir lafımı bitirip oturacağım.
BAŞKAN – Bu konular
konuşuldu, çok konuşuldu. Lütfen… RECAİ BİRGÜN
(Devamla) – Herkes bilir ki, uçakla havadan yapılan harekâtla o bölgede
sonuç almak mümkün değildir. Devletin parasını, yetimin parasını
oralarda boş dağlara bomba atarak harcamayın. Tek çözüm kara harekâtıdır
eğer terörü bitirmek istiyorsanız, terörizmi bitirmek istiyorsanız.
Yoksa, Amerika’nın vereceği bilgilerle orada boş dağları bombalamanın
bir anlamı yoktur. Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Birgün. Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 1’inci maddeyi
okutuyorum: TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ULAŞTIRMA BAKANLIĞI İLE SURİYE ARAP CUMHURiYETİ
ULAŞTIRMA BAKANLIĞI ARASINDA YAPILAN LOKOMOTİF, VAGON VE DİĞER
RAY HİZMETLERİNİ DE KAPSAYAN DEMİRYOLU ARAÇ VE GEREÇLERİNİN YAPIMI,
GELİŞTİRİLMESİ, YENİLENMESİ, BAKIMI VE ONARIMI İLE İLGİLİ KARŞILIKLI
ANLAŞMA PROTOKOLÜNÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR
KANUN TASARISI MADDE 1 - 13 Temmuz
2004 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Ulaştırma
Bakanlığı ile Suriye Arap Cumhuriyeti Ulaştırma Bakanlığı Arasında
Yapılan Lokomotif, Vagon ve Diğer Ray Hizmetlerini de Kapsayan Demiryolu
Araç ve Gereçlerinin Yapımı, Geliştirilmesi, Yenilenmesi, Bakımı
ve Onarımı ile İlgili Karşılıklı Anlaşma Protokolü”nün onaylanması
uygun bulunmuştur. BAŞKAN – Madde
üzerinde söz isteyen yok. Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum: MADDE 2 - Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN – Madde
üzerinde söz isteyen yok. Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum: MADDE 3 - Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN – Madde
üzerinde söz isteyen yok. Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Oylama için üç
dakika sürece vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin
teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme
giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen üç dakikalık
süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum. Ayrıca, vekâleten
oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin adı ve soyadı ile imzasını da taşıyan
oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum. Oylama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla
oylama yapıldı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Ulaştırma Bakanlığı ile Suriye
Arap Cumhuriyeti Ulaştırma Bakanlığı Arasında Yapılan Lokomotif,
Vagon ve Diğer Ray Hizmetlerini de Kapsayan Demiryolu Araç ve Gereçlerinin
Yapımı, Geliştirilmesi, Yenilenmesi, Bakımı ve Onarımı ile İlgili
Karşılıklı Anlaşma Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylamasının sonucunu bildiriyorum: Oy sayısı : 273 Kabul : 273 (x) Böylece, tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Hayırlı, uğurlu
olsun. (x) Açık oylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir. İkinci sıraya
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti
Arasında Denizlerde Karasuların Ötesindeki Olayların Önlenmesine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız. 2.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti
Arasında Denizlerde Karasuların Ötesindeki Olayların Önlenmesine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/279) (S. Sayısı: 37) (x) BAŞKAN - Komisyon?
Yerinde. Hükûmet? Yerinde. Komisyon raporu,
37 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır. Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya
Milletvekili Sayın Hüsnü Çöllü, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Gündüz Aktan, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Siirt Milletvekili Sayın Yılmaz Helvacıoğlu. Şahısları adına,
Recai Birgün, İzmir Milletvekili. Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Sayın Hüsnü Çöllü. Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar) Süreniz yirmi
dakikadır Sayın Çöllü. CHP GRUBU ADINA
HÜSNÜ ÇÖLLÜ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında
Denizlerde Karasuların Ötesindeki Olayların Önlenmesine İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
üzerinde, CHP Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Konuşmama başlamadan
önce, geçtiğimiz günlerde aramızdan ayrılan,
ilkeli, onurlu ve çok değerli devlet adamı, bilim adamı Sayın Erdal
İnönü ve bir yıl önce aramızdan ayrılan, eski Başbakanımız Sayın Bülent
Ecevit’i bir kez daha saygıyla anıyorum. Değerli arkadaşlar,
bu kanun tasarısıyla, Türkiye ve Rusya silahlı kuvvetlerine ait
gemilerin ve hava araçlarının kara suların ötesindeki seyir güvenliğinin
sağlanması amacıyla iş birliği yapılması öngörülüyor. Bu tasarıya
karşı olmak mümkün değil. Ancak, benim anlayamadığım, az önce, Bursa
Milletvekili Sayın Kemal Demirel’in de ifade ettiği gibi, iki ülke,
önemli bir konuda anlaşmaya giriyor, 6 Aralık 2004 tarihinde bu Anlaşma
imzalanıyor, aradan üç yıl gibi bir süre geçtikten
sonra bu Anlaşma önümüze geliyor. Böylesine önemli bir konuyu düzenleyen
bir anlaşmanın, üç yıl gibi bir süre bekletilebiliyor olması anlaşılabilir
gibi değil. Tabii, bu, sadece bu tasarıya özgü bir durum değil, her
nedense bu tür anlaşmalar, Meclisin gündemi boş olursa ancak önümüze
geliyor ve burada onaylamamız isteniyor. Bu durumun, işin ciddiyetiyle
örtüşmediğini düşünüyorum. Bu düşüncelerle, Anlaşma’nın her
iki ülkeye hayırlı olmasını diliyorum. Değerli arkadaşlar,
denizciliğin uluslararası güvenlik boyutunun yanı sıra, özellikle
ülkemizi çok yakından ilgilendiren, bu vesileyle, ekonomik boyutuna
da izninizle kısaca değinmek istiyorum. Üç tarafı denizlerle çevrili
olan ülkemizin kıyı sınırının uzunluğu 8.333 kilometredir. Böylesine
uzun bir kıyı sınırına sahip bir ülke olarak denizciliğimizi, deniz
ticaretimizi, deniz turizmini ve balıkçılığı yeterince geliştirebildiğimizi
söylemek mümkün değil. Ben, on üç yılı yönetim kurulu başkanlığı olmak
üzere, on yedi yıl boyunca İMEAK Deniz Ticaret Odası Antalya Şubesinde
yönetim kurulu üyeliği görevinde bulundum. İMEAK Deniz Ticaret
Odasında ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birli- (x) 37 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir. ğinde denizcilik ve deniz turizmi konusunda ciddi çalışmalar
yaptım. Bu süreçte bir dizi toplantılar düzenlenerek bu toplantılarda
denizcilik konusunda karşılaşılan sorunlar ve çözüm önerileri
belirlendi, ilgili müsteşarlığa ve bakanlıklara aktarıldı. Bazı
konularda önemli mesafeler alındığını söyleyebilirim, ancak, süratle
gelişen dünya denizciliği ve acımasız rekabet ortamı dikkate
alındığında, daha çok yol almamız gerektiğinin altını çizmek istiyorum.
Denizcilik sektörünün,
tüm dinamikleriyle, yük ve yolcu taşımacılığı, limancılık faaliyetleri,
gemi inşası ve tersanecilik hizmetleri ve deniz turizmini oluşturan
kruvaziyer turizm, marina işletmeciliği,
yat işletmeciliği, yat yapım ve imalat sektörleri, dalış turizmi, su sporu faaliyetleri ve yanı sıra balıkçılığıyla
ülkemizin lokomotif sektörlerinden biri olması gereği tartışılmaz
bir gerçektir, hele ülkemizin ekonomik açıdan ciddi kaynağa ihtiyacı
olduğu bir durumda. Türkiye ekonomik
sorunlarını aşabilmek için büyük düşünmek zorundadır arkadaşlar.
Gerçekten büyük düşünebilmek için de konuya tepeden bakmak gerekmektedir.
Üzerinde yaşadığımız dünyanın dörtte 3’ü denizlerle kaplıdır. Unutulmamalıdır
ki, yaklaşık 780 bin kilometrekare olan vatanımızın yanı sıra -buraya
dikkatinizi çekmek istiyorum- 300 bin kilometrekare civarında
ülke kara sularımız, daha doğru bir tanımla bir “mavi vatan”ımız
vardır. Evet, “mavi bir vatanımız” daha var. Bugün 800 milyon
dead weight ton hacminin
üzerindeki dünya deniz ticaret filosu, 5,5 milyar tonu uluslararası
olmak üzere, yılda 10 milyar tondan fazla yük taşımaktadır. Sadece
taşımacılığın dünyadaki cirosu 350 milyar doları aşmaktadır. Ancak,
deniz ticaret sektörü öylesine devasa bir sektördür ki, sektörün
dünya hacmindeki payı, diğer unsurları ve dinamikleri dikkate
alındığında, 1 trilyon doların çok üzerinde olmaktadır. Konuya biraz
daha yaklaşalım. Lütfen bir düşünün: Dünyada üretimin yüzde 62’si
batımızda gerçekleşiyor ve dünya nüfusunun yüzde 60’ı doğumuzda
yaşıyor. Kısacası, Türkiye, stratejik açıdan arz ve talebin tam ortasında
yer alıyor. Türkiye, konuya, gerçekten, tepeden bakmayı başardığında
çözüm tam önümüzde duruyor. Denizlerimiz, Türkiye için petrolden
daha değerli stratejik bir kaynaktır diyebiliriz. Değerli arkadaşlar,
böylesine uzun bir sahil şeridine sahip ülkemizde hâlâ bir kıyı master planının olmamasını büyük bir eksiklik olarak
görüyorum. Bazı alanlarda kısmi yapılanma yapılsa bile, otorite
ve kullanılan sektörlerin çokluğu nedeniyle ciddi sorunlar yaşanmaktadır.
Kıyılarımızın yanlış ve gelişigüzel kullanılmasının önlenmesi,
ekonomik potansiyelinin planlı ve sağlıklı bir şekilde değerlendirilebilmesi
için, ilgili tüm birimlerin katılımıyla, kıyı master
planının hazırlanmasına dönük bir çalışmanın hızla başlatılmasının
yararlı olacağını düşünüyorum. Böyle bir planlama içinde, tarihî
ve kültürel değerler, yeni limanlar, tersane bölgeleri, turizm bölgeleri,
balık çiftlikleri, marinalar, kruvaziyer limanlar
ve sanayi tesislerinin de planlanması büyük önem taşımaktadır. Değerli arkadaşlar,
her tarafımız deniz, ama, deniz taşımacılığımızın payı, kabotaj
dâhilinde, yani, ülke kara sularımızda yüzde 3’e bile ulaşmıyor.
Daha güvenli, daha ucuz olmasına karşın, deniz ulaşımını bir türlü,
maalesef, geliştiremiyoruz. Burada kuşkusuz gemilerin yanaşabileceği
uygun yanaşma limanlarının yetersizliği büyük etkendir, ama, bütün
gümrüklü limanların kabotaj yüklerinin de elleçliyebilecek
imkâna kavuşturulması bu alanda yapılacak önemli bir gelişme sağlayacaktır
ve çalışma olacaktır. Ulaşımda deniz
yolunu tercih etmek, ekonomiye hayat öpücüğü vermek demektir. Dış
ticaretimizin yüzde 87’si deniz yoluyla yapılıyor iken, yurt içi taşımacılığımızın
sadece yüzde 3’ü deniz yoluyla yapılmaktadır. Üstelik deniz ulaştırması
-bir kez daha altını çiziyorum- hava yoluna göre 22, kara yoluna
göre 7, demir yoluna göre ise 3,5 kat daha ucuzdur. Deniz ulaştırmasında
kara yoluna göre en az 10 kat daha az akaryakıt sarf edilmektedir. Dünyanın küresel
ısınmasının ve kirliliğinin gündeme geldiği bu ortamda, deniz taşımacılığının
ne kadar önemli olduğu bir kez daha gözler önüne serilmektedir. Üstelik
daha çok yük, daha çok yolcu taşınabilmektedir. Bugün Türkiye’nin
deniz yoluyla yapılan 113,4 milyon tonluk ithalat ve ihracat taşımalarında
Türk bayraklı gemilerin payı ise sadece yüzde 25’tir. Yabancı bayraklı
gemilere taşıdıkları yüklerimiz için her yıl peşin olarak 3 milyar
doların çok üzerinde navlun ücreti ödenmektedir. Bulunduğumuz
coğrafi konum itibarıyla dünyanın en stratejik noktalarından birinde
yaşıyoruz. Her sene boyunca elli binden fazla gemi boğazlarımızdan
geçiyor. Limanlarımızda binlerce gemi yükleme
ve boşaltma yapıyor. İşte, burada limanlarımızdaki dev potansiyel
ortaya çıkıyor. Birçok açıdan dünyayla rekabet edebilecek düzeyde
olan limanlarımızı büyük düşünüp, modernize etmeli; verimli, çalışır
duruma getirmeli ve tarifelerimizi bölgesel rekabeti kolaylaştıracak
düzeye çekmeliyiz. İşte, o zaman Akdeniz’deki stratejik konumumuz
sayesinde çok büyük kazançlar elde edebiliriz. Ayrıca, Türkiye,
bugünkü görüntüsüyle yük taşıyan değil, yük taşıtan bir ülke konumundadır.
Bu durum ülkemize yakışmamaktadır arkadaşlar. Hâlen yüklerinin
yüzde 25’ini taşıma kapasitesine sahip olan Türk deniz ticaret filosunun
kapasitesi artırılmalı ve ilk etapta yüklerimizin yüzde 50’sini
kendi millî bayraklı gemilerimizde taşınır hâle getirmeliyiz. Türk armatörünün
yabancı bayrakta çalıştırmakta olduğu gemileri, yeniden Türk Bayrağı’na
kazandırmak için gerekli düzenlemeler yapılmalı ve yabancı bayrağa
kaçış önlenmelidir. Değerli arkadaşlar,
ayrıca taşımacılık açısından Türkiye, bulunduğu konum itibarıyla
önemli bir merkezdir. Ancak bürokratik birtakım zorunluluklar bu
alanın gelişmesini de engellemektedir. Büyük filolar, bu sıkıntılar
nedeniyle maalesef başka limanlara yönelmektedir. Türkiye gemi
sektörü, gerek yük taşıma gerek turizm amaçlı yatlar olmak üzere
önemli gelişmeler göstermektedir son dönemde. Ülkemizin, yükselen
dünya gemi inşaatı trendlerinden daha fazla pay alabilmesini sağlamak
amacıyla tersane yatırımları desteklenmelidir. Deniz turizmi:
Yeni imal edilen ticari yatlardan ÖTV alınmasına son verilerek motorlu
taşıt vergileri makul düzeylere indirilmelidir. Şöyle bir düşünelim:
Deniz taşıtlarından, özellikle küçük ölçekli taşıtlardan halkımızın
kullanmaya çalıştığı teknelerin motorlarından beygir gücü başına
vergi alınmaktadır. Kara yolundaki yapılan harcamalar, bakım, tutum,
yol, köprü ve benzeri giderlerin hiçbiri deniz taşımacılığında
ve denizle ilgili bu tür araçların kullanımında olmamasına rağmen,
hâlâ böylesine fahiş vergilerin alınması anlaşılabilir gibi değildir.
Bu konuyla ilgili çalışmalarımızın ilgili bakanlıklara aktarılarak,
bu vergilerin kaldırılmasını kısa zamanda talep edeceğiz. Halkımızın denizciliğe
ilgisini artıracak ve amatör denizciliğin gelişmesine büyük katkı
sağlayacak bu düzenleme, ülkemiz denizciliği ve deniz turizmi
açısından büyük önem arz etmektedir. Deniz turizmi sektörünün en
önemli yükünü taşıyan ticari yatların, bakım ve onarımının yapılıp
sektöre daha donanımlı tekneler kazandırılması için, yat yapım ve
onarımlarının yapılacağı yeni çekek yerleri kazandırılmalıdır.
Deniz turizmi sektörünün eğitimli ara eleman ihtiyacının karşılanması
ve hizmet kalitesinin artırılması için deniz turizmi meslek liselerinin
açılması ve yaygınlaştırılması gerekmektedir. Bilinmelidir
ki, deniz turizmi, Türk ekonomisindeki yeriyle ekonomimizin âdeta
cankurtaranı gibidir. Bütün kış çalıştıktan sonra tatil geçirmek
için denize gideriz hepimiz ve denizlerimiz hem iç hem de dış turizm
için çok önemli kaynaklardır. Otelimizin penceresinden baktığımızda
gördüğümüz manzara, çoğu zaman otelimizin kaç yıldızlı olduğundan
ziyade denizinin veya manzarasının ne kadar güzel olduğu açısından
önemlidir. İşte bu yüzden turizm içerisinde deniz, konaklamadan
çok daha önemlidir. Türkiye’ye gelen turistlerin yüzde 80’i denize
geliyor. Deniz turizmi, Türkiye’nin turizm gelirleri içerisinde
yan unsur olarak görülmesine rağmen, marina yatırımları, yat turizmi,
dalış turizmi, kruvaziyer turizm ve su sporları
faaliyetleriyle turizm girdilerinin yaklaşık yüzde 25’lik bir payını
işgal etmektedir. Gerekli yatırımlar yapıldığında, çok kısa bir
süre içerisinde bu oranı çok daha yukarılara çıkarmak mümkündür. Dünyanın en çok
tercih edilen turisti, çok lüks kruvaziyerlerle
seyahat eden, gelir seviyesi çok yüksek olan turistlerdir değerli
arkadaşlar. Bugün, Türkiye, gerekli yatırımları yapabilirse, kruvaziyer turizminden yılda 1,5 milyon turisti
çekebilecek potansiyele sahiptir. Ayrıca, deniz turizmi on yıl
içinde mega yat inşasını şu an dünya üçüncüsü konumunda olan Türkiye’nin,
ikincisi olabilecek kapasiteye de sahiptir. Türkiye’nin
deniz turizminden daha fazla yararlanabilmesi için, marina yatırımlarının
tamamlanması, yeni marinaların yapılması gerekmektedir ki, bir
marina yatırımının önünde bulunan özellikle bürokratik engellerin
bir an önce kaldırılması şarttır. Bir marina yatırımcısı, iki buçuk-üç
yıldan önce yatırım iznini alamamaktadır. Bu konuyla ilgili çalışmaların
tamamlanması, bunun Avrupa ülkelerinde, özellikle İtalya’da görüldüğü
üzere, yuvarlak masa sistemiyle çözülüp, çok kısa sürede yatırım
aşamasına getirilmesi gerekmektedir. Denizcilik eğitimine
gelince, denizcilikte ileri ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de
denizcilik eğitimi veren yüksek öğretim kurumlarını bugünkü dağınık
ve yetersiz durumdan kurtarmak için bölgesel olarak çağdaş denizcilik
üniversiteleri şeklinde yapılandırılmalı, mevcut üniversitelerimizin
de denizcilik ve gemi inşaat fakülteleri kurmalarına imkân tanınmalıdır.
Denizcilik eğitimi veren yüksek öğretim kurumları öğretim kadrolarının
gemi adamları, disiplinli denizcilik prensipleri ve kültürü konusunda
uzman kadrolarla güçlendirilmesi için acilen ilave kadrolar tahsis
edilmelidir. Son olarak çevre
ve özellikle denizlerin temizliğine değinmek istiyorum: Turizm
ve denizciliğin olmazsa olmazı denizlerimizin temizliğidir. Şu
an denizlerin kirliliği yüzde 95 karasal kökenlidir sayın milletvekilleri,
ancak yüzde 5 deniz kökenlidir. Burada söylemek istediğim, mevcut
arıtma tesislerinin en sağlıklı şekilde çalışmasının sağlanması,
inşa hâlindekilerinin de projelere uygun
bir biçimde yapılması ve düzenli kontrol edilmesi gerekmektedir.
Şu an özellikle nehirlerimize yapılan direkt arıtmalar ve arıtma
sürecindeki elektrik kesintileri, maalesef, arıtmaların tam anlamıyla
yapılmadan denize akmasına ve çok ciddi anlamda kirliliğe, hatta
bakterilerle insan sağlığını tehdit etme düzeyine gelmektedir. Bu görüş ve düşüncelerle
denizcilik konusundaki bilgilendirmemi sizlere yaptıktan sonra
sözlerimi noktalıyor, beni dinlediğiniz için teşekkür ediyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Çöllü. Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Gündüz Aktan. Buyurun Sayın
Aktan. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz yirmi
dakika Sayın Aktan. MHP GRUBU ADINA
GÜNDÜZ SUPHİ AKTAN (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan,
değerli üyeler; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu
Hükümeti Arasında Denizlerde Karasuların Ötesindeki Olayların
Önlenmesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubunu
temsil etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu Anlaşma’ya
kısaca göz attığınızda bu Anlaşma’nın önemli bir anlaşma olduğunu
hemen görüyorsunuz. Rusya Federasyonu Başkanı Sayın Putin’in 2004 Aralık ayında Türkiye’ye yapmış olduğu
ziyaret sırasında imzalanan üç anlaşmadan birisi bu. Ben de, benden
önceki konuşmacılar gibi, 2004’ün sonunda imzalanmış olan bir anlaşmanın
bugüne nasıl kalmış olduğunu anlamadığımı söylemek istiyorum. Özür dilerim Sayın
Başkan, burnum kanıyor. SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Sayın Başkan, sırayı değiştirelim efendim. BAŞKAN – Sırayı
değiştiriyorum. Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, Siirt Milletvekili Sayın Yılmaz Helvacıoğlu. Buyurun Sayın Helvacıoğlu. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz yirmi
dakika Sayın Helvacıoğlu. AK PARTİ GRUBU
ADINA MEMET YILMAZ HELVACIOĞLU (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Denizlerde Karasuların
Ötesindeki Olayların Önlenmesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde söz almış bulunuyorum.
06 Aralık 2004
tarihinde Ankara’da imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Denizlerde Karasuların
Ötesindeki Olayların Önlenmesine İlişkin Anlaşma’da, BLACKSEAFOR
gibi, Karadeniz’de barış ve istikrarın idame ve gelişmesine hizmet
eden bir girişime taraf olan iki ülkenin 16 Kasım 2001 tarihinde Dışişleri
Bakanları tarafından imzalanan Avrasya İş Birliği Eylem Planı ve
14 Ocak 2002 tarihinde Genelkurmay Başkanları tarafından imzalanan
Askerî Alanda İş Birliği Çerçeve ve Askerî Personel Eğitim İş Birliği
Anlaşması hükümleri de dikkate alınmıştır. Bu Anlaşma’yla, tarafların
deniz ve hava kuvvetlerinin uluslararası sularda ve hava sahasında
karşılaştıkları durumlarda gerginlik yaratabilecek davranışlardan
kaçınmaları hedeflenmiştir. Bu çerçevede,
tasarıyla, a) Tarafların
deniz ve hava kuvvetlerinin uluslararası sularda ve hava sahasında
karşılaştıkları durumlarda gerginlik yaratabilecek davranışlardan
kaçınmaları, b) İki ülke silahlı
kuvvetlerine ait gemilerin ve hava vasıtalarının karasuların
ötesindeki seyir güvenliğinin tesisi, c) Notamlanmış tatbikat ve atış sahalarının tarafların
deniz ve hava vasıtaları tarafından ihlali sonucu ortaya çıkabilecek
tehlikelerin önlenmesi, ç) Bölge barışına
ve müteakip alanlarda yapılacak işbirliğine katkıda bulunulması
amaçlanmıştır. Değerli arkadaşlar,
iki komşu ülke arasındaki bu anlaşmanın ülkemize hayırlı olmasını
temenni ediyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize
teşekkür eder, saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın
Aktan konuşabilecekler mi? SÜLEYMAN NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Hayır, konuşamayacaklar. BAŞKAN – Şahsı
adına, İzmir Milletvekili Sayın Recai Birgün. RECAİ BİRGÜN
(İzmir) – Konuşmayacağım Sayın Başkan. BAŞKAN – Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 1’inci maddeyi
okutuyorum: TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE RUSYA FEDERASYONU HÜKÜMETİ ARASINDA
DENİZLERDE KARASULARIN ÖTESİNDEKİ OLAYLARIN ÖNLENMESİNE İLİŞKİN
ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI MADDE 1- 6 Aralık
2004 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Denizlerde Karasuların
Ötesindeki Olayların Önlenmesine İlişkin Anlaşma”nın onaylanması
uygun bulunmuştur. BAŞKAN – Madde
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili
Sayın Zekeriya Akıncı Bey söz istedi. Buyurun Sayın
Akıncı. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz on dakikadır
Sayın Akıncı. CHP GRUBU ADINA
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Yaklaşık üç yıl
önce imzalanan, ancak, Meclisimizce yeni ele alınabilen bu anlaşmayla,
biraz önce de konuşan değerli arkadaşlarımızın anlattığı gibi,
kimi uygulamaların önünü açarak iki ülke arasında karşılıklı güven
ortamının geliştirilmesi, bölge barışına ve müteakip alanlarda
yapılacak iş birliğine katkıda bulunulması hedeflenmektedir.
Hiç kuşku yok ki, bu işbirliği iki ülke arasındaki dostluğu güçlendirecek
ve bu Anlaşma’yla iki ülke daha yakın bir işbirliği içerisine girecektir. Tasarının gerekçesinde
de, yüzlerce yıldır komşuluk yaptığımız ve sadece bölgemiz için değil,
bütün dünyada etkin, kimi zaman belirleyici ve çok çeşitli yönleriyle
sayılı devletler arasında yer tutan komşumuz Rusya Federasyonu’yla
bu ve benzeri anlaşmalar yoluyla güvenilir ilişkiler kurmak, hiç
kuşkusuz, ülkemiz için de gereklidir. Üzerinde bulunduğumuz coğrafyada
kuracağımız dürüst, samimi ve tutarlı ilişkiler, bizim de barış ve
huzur içinde yaşamamıza katkı sunacak ortamın oluşmasına hizmet
edecektir. Değerli arkadaşlarım,
ülke olarak bugün de görüştüğümüz nitelikte, hatta bunlardan çok
daha kapsamlı, iddialı ve uzun yıllar geçerliliğini yitirmeyen
anlaşmalara imza attık. Yasalar çıkardık bu yönde. Elbette ki bizim
de beklentimiz, herkesin yapılan anlaşmalara uygun ve saygılı bir
tutum içerisinde olmasıdır. Yapılan anlaşmalara karşı gereken
duyarlılığı göstermesidir. Kuşkusuz, bu anlaşmalar imzalanırken
ülkelerin karşılıklı olarak çıkarının korunması anlayışı egemen
olmuştur, bu doğaldır da. O nedenle, biz de bu anlaşmalar çerçevesinde
hakkımızı ve hukukumuzu rahatça kullanabilmek istiyoruz. Ve elbette
ki dostlarımızın bizi haklarımızı kullanmamızdan alıkoyacak anlayıştan
uzak durmalarını istememiz de doğaldır. Bizce kurulan
ilişkiler öyle olmalı ki, ülkemizin saygınlığına, etkinliğine,
ağırlığına halel getirmemelidir. Elimizi kolumuzu bağlamamalıdır.
Hele hele bu tür baskı ve engellemeler, tacizler,
daha dün “kardeşim” dediğimiz kesimlerce ya
da “stratejik müttefikimiz” diye tanımladığımız ülkelerden ya da bir büyük birliğin içerisinde olmayı arzuladığımız
birlik üyelerince gerçekleştiriliyorsa, bizim, iddialarımızı
daha dikkatle ve özenle takip etmemiz, daha iyi anlatmamız ya da daha kararlı ve dik bir duruş sergilememiz gerekiyor
demektir. Yani, değerli
arkadaşlarım, öyle olabilmeli ki, ta kırk yıl öncesinden beri yürümekte
olduğumuz yolda birleşmeyi, bütünleşmeyi arzuladığımız dostlarımız,
her fırsatta, Kıbrıs, limanlar, havaalanları, ekümenik,
ruhban okulu, soykırım, azınlıklar ve benzeri kıskaçlarla, bizim
birliğimizi ve çok temel değerlerimizi sarsacak adımlar atamamalı;
stratejik müttefiklerimizin komutanları, bir denk getirdiğinde,
askerimize çuval geçirememeli; dün “kardeşim” diye sarıldığımız
liderler ülkenin en çok canını yakan mücadelesi içinde bir ortak
çalışma zemini aradığımızda “Size bir kedi bile veremeyiz.” diyememelidirler.
Ama, sevgili arkadaşlarım,
bütün bunları yaşarken biz de iğneyi kendimize batırabilmeliyiz.
Ders çıkarabilmeliyiz. Biz de bir daha Dubai Anlaşması gibi anlaşmalar
imzalamayıp, Eve Dönüş Yasası gibi yasalar çıkarmayıp, durduk yerde
kimlik tartışmaları açmayıp, başkalarının bizi mağdur etmesine
olanak verecek fırsatları da yaratmamalıyız. Eğer her şeye rağmen
bunca sıkıntı başımıza geliyorsa, bilmeliyiz ki bütün anlaşmalara,
dostluk söylemlerine, iyi komşuluk ilişkisi nutuklarına rağmen
orada içtenlik ve dürüstlük yoktur ya da siz bütün
bunları elinizin tersiyle itebilecek ve kendi çıkarlarınızı kıskançlıkla
koruyacak sağlamlıkta değilsiniz demektir ya
da eğer siz, Meclisinizden ve acıyla, öfkeyle ayağa kalkan milyonlarca
yurttaşımızdan aldığınız gücü ve yetkiyi, imzaladığınız uluslararası
anlaşmalardan doğan hukukunuzu yeterli görmeyip, son derece haklı
bir müdahaleyi gerçekleştirmek için bile stratejik müttefikinizin
başkanından da özel onay beklediğiniz havası doğuyorsa, dönüp onlara
“Canım, sen nasıl 10 bin kilometre öteden gelip müdahale edebiliyorsun?”
diye serzenişte bulunmaya hiç hakkınız kalmaz. Hele hele bu ülkenin askerleriyle Afganistan’da, Bosna’da,
Afrika’da ve başkaca birçok coğrafyada terör örgütlerine karşı
beraber mücadele veriyorsanız, hatta onun kullanımına havaalanlarınızı, limanlarınızı sunuyorsanız
ve sizi üzen ve engelleyen davranışlara bütün bunlara rağmen müstahak
görülüyorsanız, oturup başınızı ellerinizin arasına alıp bir kez
daha düşünmeniz gerekiyor demektir. Bakınız değerli
arkadaşlarım, ancak Meclisiniz ve yurttaşlarınızın size aktardığı
gücün farkına varırsanız ve ihtiyaç duyduğumuz tavrı gösterebilirseniz
işte o zaman, ancak o zaman dünkü görüşmelerde olduğu gibi, dostlarınızın
da sizinle farklı zeminlerde ve birlikteliklerde buluşma yolunu
aramaları mümkün olabilir. Tam bu noktada size düşen sorumluluk da
ortaya çıkan yeni durumun avantajlarını en iyi şekilde değerlendirmek
ve yaşadığımız sorunu kökten çözebilmek için gerekli adımları atabilmektir.
Değerli arkadaşlarım,
bu dönemde kuracağımız ilişkiler, yapacağımız anlaşmalar, takınacağımız
tutum öncelikle ülkemizin saygınlığına ve bölgedeki ağırlığına
gölge düşürmemelidir. Bakınız, kısa
bir süre önce Irak yönetimiyle ülkemizde bir anlaşma imzalandı güya.
İmzalandı da ne oldu? Hemen ertesinde Irak’ta kıyamet koptu ve birçok
merkezden bu anlaşmayı tanımadıklarına ilişkin açıklamalar yapıldı.
Üstelik, Birleşmiş Milletler üyeliğinden kaynaklanan haklarımızın
bile tartışmalı hâle geldiği iddiaları ortaya atıldı. Yani, bölgede
hiçbir şey değişmedi ve bu anlaşmanın imzalanmasından kısa bir süre
sonra da sınırımızdan terör örgütünün üyeleri bir büyük baskın yaparak
öldürebildiği kadar askerimizi öldürdü, yaraladı, 8’ini de kaçırdı.
Sonra da sizin Hükûmetinizin sessizliğini ve
çaresizliğini görünce de 5 Kasım öncesi kendi adına büyük bir propaganda
fırsatı yakaladığını düşünerek tıpkı uluslararası bir kargo şirketi
gibi, teslim ve tesellüm tutanağıyla, bir koli teslim eder gibi, o 8
askeri uygun gördüğü insanlara teslim edebiliyorlarsa ve siz, bütün
bunları bir film seyrediyor gibi seyrediyorsanız, istediğiniz kadar
dostluk anlaşması imzalayın, boştur ve anlamsızdır. Yaptığımız anlaşmalar
bize elbette ki kimi haklar kazandıracaktır. Ama, gerçekten büyük,
saygın, etkili bir ülke olma özelliğimizi sürdürmek ve korumak istiyor
isek, birileri 10 bin kilometreden gelip müdahaleler yaptığında
onlara serzenişte bulunmak yerine, siz de bütün baskı ve engellemelere
rağmen, çeşitli anlaşmalardan ve hukuktan doğan haklarınızı kullanıp,
hiç olmazsa 10 kilometre ötesine müdahale edebilmelisiniz. Üstelik,
bu müdahaleyi emperyalist amaçlarla değil… BAŞKAN – Sayın
Akıncı, lütfen, gündeme gelir misiniz. Bakın, bunların hiçbiri gündemle
alakalı değil. ZEKERİYA AKINCI
(Devamla) – Sayın Başkan, gündemle alakalı. Anlaşmalar, bölgedeki
güvenlik işbirliği… BAŞKAN – Tamam
da, gündem değil. Yani… HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) – Bunların hiçbiri gündemle
alakalı değil. ZEKERİYA AKINCI
(Devamla) – Gündemle doğrudan ilintili arkadaşlar. BAŞKAN – Hiç gündemle
ilgili değil, hayır. ZEKERİYA AKINCI
(Devamla) – Yasadan haberiniz yok demek ki sizin. BAŞKAN – Gündemle
ilgili değil. ZEKERİYA AKINCI
(Devamla) – Bölgedeki barış ve huzurdan söz ediyor gerekçe… BAŞKAN – Lütfen…
Lütfen… ZEKERİYA AKINCI
(Devamla) – …ben de onu anlatıyorum
tam da. Üstelik bu müdahaleyi
emperyalist amaçlarla değil, kendi sınırlarınızı güvence altına
almak için yaptığınız bilinmesine rağmen birileri karşı çıkıyorsa,
ne kadar anlaşma imzalarsanız imzalayın o anlaşmalar yeni dostluklar
kurmaya ve yaşatmaya yetmeyecektir ve onlar da asla dostumuz olamayacaktır.
Değerli arkadaşlarım,
biz, kimi ülkelerin anlaşmalardan, yani bu tür anlaşmalardan doğan
haklarını, bazen o anlaşmaların sınırlarını zorlayarak, hatta
aşarak kullandıklarını biliyoruz ve bu durumun kimilerinin canını
sıkacağını bilerek yapıyorlar. Öyleyse, bırakınız özel çıkarlarımızı,
ulusal bütünlüğümüz, yurttaşlarımızın can güvenliği, ülkemizin
huzuru, barışı ve kardeşliği söz konusu olduğunda, gerekirse siz
de dost ve müttefiklerinizle sürtüşmeyi ve onların da canının sıkılmasını
göze alabilmelisiniz. İşte onu yapabilirseniz, ancak onu yapabilirseniz,
yapabilirsek, o zaman saygın, güçlü ve bölgesinde ağırlığı olan bir
ülke olabiliriz, ama ne yazık ki son yıllarda Türkiye'yi yöneten kadrolarda
bu irade, bu anlayış ve bu tutarlı tavır olmadığı için Türkiye ne yazık
ki sürekli itibar kaybeden bir ülke durumuna düşmektedir. Bu hepimizin
canını sıkmaktadır ve hepimizi fazlasıyla üzmektedir, ama umut
ediyoruz ki içinde bulunduğumuz yeni durum Hükûmetimiz
tarafından da iyi değerlendirilir, ülkemizde ve bölgemizde yeniden
barış ve huzur içerisinde yaşamanın fırsatını hep birlikte yakalarız. (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Akıncı, teşekkürler, sağ olun. ZEKERİYA AKINCI
(Devamla) – Yapacağımız bu ve benzeri bütün anlaşmaların bu duruma
hizmet etmesi dilekleriyle hepinizi bir kez daha sevgiyle saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) RASİM ÇAKIR
(Edirne) – Sayın Başkanım, bir dakikası var, bir dakika verin. BAŞKAN – Söz vermedim,
ama bitirdiniz diye söz vermedim size. RASİM ÇAKIR
(Edirne) – Başkanım, bir dakika niye vermiyorsunuz ki? BAŞKAN – Madde
üzerinde başka söz isteyen yok. Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: 1’inci maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci
madde kabul edilmiştir. 2’nci maddeyi
okutuyorum: MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN – Madde
üzerinde, İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Ersin Bey söz istemişlerdir. Buyurun Sayın
Ersin. Süreniz beş dakika. AHMET ERSİN
(İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu kanun tasarısının
yürürlük maddesi üzerinde özellikle söz aldım, çünkü hem yürürlüğü
ilgilendiren hem de denizlerimizi ilgilendiren bir sorunu, bir
önemli sorunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Değerli arkadaşlarım,
hepinizin malumudur, denizlerimizin, özellikle kıyı şeridimizin
ve kıyı şeridimizdeki koylarımızın önemli sorunu balık çiftlikleri.
Ve 2006 Mayıs ayında yasalaşan, yürürlüğe giren yeni Çevre Yasası’na
göre, arkeolojik ve doğal sit alanları ile kapalı
koylarda balık çiftlikleri kurulamaz -Yasa buna hükmediyor- ve bu
gibi yerlerde konuşlanmış olan balık çiftliklerinin de bir yıl içinde
başka yerlere taşınmasına hükmediyor. Yani, o balık çiftlikleriyle,
Çevre Yasası’nın balık çiftlikleriyle ilgili maddesinin yürürlüğü
13 Mayıs 2007 tarihinde başladı. Daha doğrusu, 2006 Mayısında başladı,
ama taşınmaları için, yani kapalı koylarla arkeolojik ve doğal sit alanlarında konuşlanmış olan balık çiftliklerinin
bu yerlerden taşınması için verilen bir yıllık süre 13 Mayıs 2007’de
sona erdi. Ancak, bırakın bu bir yıllık süreyi, ondan sonra, bu bir
yıllık sürenin sonucundan itibaren altı aya yakın bir süre geçmiş olmasına karşın, bu, Yasa’ya
aykırı olarak konuşlanmış olan balık çiftliklerinin hiçbirisi yerinden
kımıldamadı. Bir kanun var, bu Meclisin çıkardığı bir kanun var, yürürlükte
olan bir kanun var ve “Bu Kanun’u Bakanlar Kurulu yürütür.” diye yasalaşan
bir kanun var, ama Bakanlar Kurulu, maalesef, bu kanunsuzluğa karşı,
Yasa’yı açıkça ihlal eden bu duruma müdahale edemiyor. Bir yıllık
süre verildi bu balık çiftliklerinin taşınmaları için, Yasa’ya
aykırı olarak konuşlanmış olan balık çiftliklerinin taşınmaları
için bir yıllık süre verildi. O bir yıllık süreyi
geçelim ve o bir yıllık süre içinde taşınmadıkları
hâlde ve Yasa kesinkes yürürlükte iken, bu madde, bu konuyla ilgili
olarak altı aydan beri yürürlükte olmasına karşın ve bu Yasa’yı
yürütmekle yükümlü olan Bakanlar Kurulunun gözü önünde Yasa’ya
karşı büyük bir meydan okuma var. Bu Yasa uygulanamıyor değerli arkadaşlarım,
yüce Meclisin kabul ettiği Yasa uygulanamıyor ve bu Yasa’yı yürütmekle
yükümlü olan Bakanlar Kurulu da bu ihlali seyrediyor. O nedenle,
eğer hükümransa Hükûmet, Hükûmet
eğer Türkiye’yi yönetiyorsa, Hükûmet eğer kanunların
yürütülmesini gözetmekle yükümlü ise o zaman Yasa’yı ihlal eden,
Yasa’ya meydan okuyan ve bu Yasa’yı umursamayan balık çiftliği sahiplerine
ve bu sektöre karşı mutlaka gerekli önlemleri alması lazım, ama
yok bir şey. Hiçbir şey yapılmıyor ve bütün bu çiftlikler, bu tesisler
bulundukları yerde çalışmaya ve denizlerimizi kirletmeye devam
ediyorlar ve balık çiftliklerinin yarattığı kirlilikten hem o çevrede
oturan vatandaşlar hem turizm son derece de olumsuz etkileniyor. Buna
rağmen Hükûmetimiz, ilgili bakanımız, maalesef,
bu soruna karşı son derece de duyarsız davranıyor. Bırakın duyarsız
davranmayı, yasa hükmünün uygulanmasını takip etmiyorlar. Yasa
var, uygulanmıyor. Bunu sizlere belirtmek için söz aldım. O nedenle,
umarım, Hükûmet, bu Meclisin çıkardığı, kendi
tasarılarına oy vererek bu Meclisin çıkardığı bu Çevre Yasası’na
aykırı olarak konuşlanmış olan bu balık çiftliklerine karşı, bundan
sonra hiç olmazsa gerekli önlemleri alır diye düşünüyorum. Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.(CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Ersin. Madde üzerinde
başka söz isteyen yok. Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir. 3’üncü maddeyi
okutuyorum: MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür BAŞKAN - Madde
üzerinde söz isteyen yok. Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 3’üncü madde kabul
edilmiştir. Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Oylama için üç
dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin
teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme
giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen üç dakikalık
süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum. Oylama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla
oylama yapıldı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu
Hükümeti Arasında Denizlerde Karasuların Ötesindeki Olayların
Önlenmesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucunu bildiriyorum: Kullanılan Oy
Sayısı: 261 Kabul : 260 Çekimser: 1 (x) Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır. Hayırlı olsun. Değerli milletvekilleri,
üçüncü sıraya alınan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Haritacılık Alanında Eğitim, Teknik
ve Bilimsel İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız. 3.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Haritacılık Alanında Eğitim, Teknik ve Bilimsel İşbirliğine
Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/323) (S. Sayısı: 44) (xx) BAŞKAN – Komisyon?
Burada. Hükûmet? Burada. Komisyon Raporu
44 sıra sayısıyla basılıp dağıtılmıştır. Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen arkadaşları bildiriyorum: Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Fevzi Topuz, Milliyetçi Hareket
Partisi adına Tokat Milletvekili Reşat Doğru, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Çankırı Milletvekili Nurettin Akman; şahısları
adına Recai Birgün, İzmir Milletvekili. Sayın Fevzi Topuz,
buyurun, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına. Süreniz yirmi
dakikadır Sayın Topuz. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
FEVZİ TOPUZ (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan 44 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Haritacılık Alanında Eğitim, Teknik
ve Bilimsel İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı’nın tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi şahsım ve grubum adına
saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
tasarının genel gerekçesinde ifade edildiği üzere, Türkiye ile
Azerbaycan, köklü tarihî ve kültürel yakınlıkları olan ve ortak değerlere
sahip olan iki ülkedir. Bu anlamda, Türkiye ile Azerbaycan devletlerinin
her düzeyde ve her konuda dayanışma içinde olmaları arzu edilen
bir durumdur. Bu alanda, 20 Temmuz 2005 tarihinde Bakû’de imzalanan
Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Haritacılık Alanında Eğitim, Teknik ve Bilimsel İşbirliğine Dair Anlaşma’nın iki ülke arasındaki
dayanışma ve yardımlaşmaya katkı sağlayacağına dair hiç kuşkumuz
yoktur. Türkiye ile Azerbaycan arasında, başka bir alanda olduğu gibi,
iki ülke arasındaki coğrafi bilgilerin değişimi, haritacılık
alanında ortak projelerin gerçekleştirilmesi, bilgi ve deneyim
değişimiyle teknik destek sağlanması, karşılıklı olarak belirlenecek
konularda eğitim verilmesi ve kurslar düzenlenmesi gibi haritacılık
alanında iş birliğine gidilmesi, ikili ilişkilerin geliştirilmesi
ve iki ülke arasındaki dostluğun pekiştirilmesi açısından elbette
önem taşımaktadır. (x) Açık oylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir. (xx) 44 S. Sayılı Basmayazı
tutanağın sonuna eklidir. Değerli milletvekilleri,
söz konusu anlaşmanın önemi ve gerekliliğine katılmakla birlikte,
anlaşmanın 7’nci maddesinin birinci bendine dikkatinizi çekmek
isterim. Söz konusu maddenin
birinci bendi “Her iki ülkede görevlendirilecek personel ve yakınları,
Kabul Eden Tarafın yürürlükteki mevzuatına tabi olacaktır.” hükmünü
içermektedir. İkinci bendi “Gönderen Taraf personeli ve yakınlarının
birbirinin şahsına veya malına veyahut da Gönderen Tarafın malına
veya emniyetine karşı işlenen suçlar ile hasar ve ziyan konusunda
yargı yetkisine sahip olacaktır. Belirtilen bu haller dışında, Kabul
Edilen Taraf cezaî ve hukukî yargı yetkisine de sahiptir.” hükmünü
içermektedir. Diğer bir anlamda,
söz konusu madde taraflara belirli durumlarda yerel kanunlarda
muafiyet getirmektedir. Bu durum Türkiye’de hukukun üstünlüğüne
ve eşitlik ilkesine aykırı düşmektedir. Örneğin, bu anlaşma doğrultusunda,
ülkemizde bulunan Azerbaycan uyruklu 2 harita mühendisinin kendi
aralarında doğabilecek adli bir olumsuzluk Türk yargı sisteminin
dışında değerlendirilmektedir. Bu doğru bir işlem değildir. Hukuksal
bir belirsizlik içerdiği açık olan bu durumun yüce Meclisimizce düzeltilmesi
gerekmektedir. Değerli milletvekilleri,
ben, söz konusu Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Haritacılık Alanında Eğitim, Teknik ve Bilimsel
İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı’nın kapsamında öncelikle ülkemizdeki haritacılık
faaliyetlerine değinmek istiyorum. Bilindiği üzere
Harita Genel Komutanlığı bu alanda faaliyet yürüten ilk kurum olmuştur
ülkemizde, hâlen bu işlevi de sürdürmektedir. Sivil haritacılık
alanında ise 1949 yılında Yıldız Teknik Üniversitesinde harita ve
kadastro mühendisliği eğitiminin başlamasıyla hızlı bir gelişim
yaşanmıştır. 1954 yılında kurulan Türk Mühendis ve Mimar Odaları
Birliğinin kurucu üyelerinden biri olan Harita ve Kadastro Mühendisleri
Odası on bine yakın üyesiyle haritacılık alanında gelişme hakkı
sunan önemli bir organ durumundadır. Bugün ülkemizde on üniversitede
lisans eğitimi, harita mühendisliği eğitimi verilmektedir. Değerli milletvekilleri,
haritacılık alanına ilişkin söylenebilecek çok şey vardır, ancak
süre kısıtı nedeniyle bu alanda son yıllarda
yaşanan önemli gelişmeleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Haritacılık
alanının büyük oranda içerisinde yer aldığı ve tasarının içerdiği
coğrafi bilgi sistemleri uygulamaları son yıllarda ülkemizde
yaygınlaşmaya başlamıştır. Bu konuda yaşanan en önemli sorun, bu uygulamaların
henüz yasal bir altlığa sahip olmamasıdır. Haritacılık faaliyetlerini
ülke düzeyinde tüm kurumların uyacağı biçimde düzenleyen Büyük
Ölçekli Harita ve Harita Bilgileri Üretim Yönetmeliği bu yasal
altlığın oluşturulması için atılan önemli bir adımdır. Bu Yönetmelik’in
çıkarılış sürecine benzer biçimde yürütülen diğer önemli çalışma
ise Bakanlıklararası Harita İşlerini Koordinasyon
ve Planlama Kurulu bünyesinde yürütülen ulusal coğrafi bilgi yapısının
kurulmasıdır, coğrafi bilgi sistemi standartlarının düzenlenmesini
ve yasal düzenlemenin yapılmasını amaçlayan “Türkiye Coğrafi Bilgi
Sistemi” başlıklı çalışmadır. Bu önemli çalışmanın tamamlanmasıyla
coğrafi bilgi, ülke ve toplum yararına kullanımın paylaşımı ve yönetimi
konularında yasal bir altlık hazırlanmış olacaktır. Değerli milletvekilleri,
kanun tasarısında sözü geçen önemli başlıklardan biri, coğrafi
bilgilerin paylaşımıdır. Günümüzde coğrafi bilgi sisteminin altyapısının
kurulması, uluslararası ölçekte tartışılan bir konudur. Bu konuda
ulusal ya da global çalışmaların yanı sıra,
bölgesel çalışmalar da gerçekleştirilmektedir. Az önce vurguladığım
gibi, ülkemizde bu konuda çalışmalar yürütülmektedir. Yapılan
çalışmaların Azerbaycan ile girişilecek iş birliği sonucunda ortak
bir zemine kavuşturulması akılcı bir yaklaşım olacaktır. Ülkemizin
içinde bulunduğu coğrafyada, komşu ülkelerle, bu alanda yürütülecek
ortak çalışmaların ilk adımı olacaktır. Kanun tasarısı,
haritacılık alanında bilimsel iş birliğini ve eğitim amaçlı ortak
çalışmaların gerçekleştirilmesini içermektedir. Azerbaycan ve
Türkiye’de bulunan harita mühendisliği eğitimi veren eğitim kurumları
arasında iletişimin kurulması ve ilişkilerin güçlendirilmesi
açısından bu konu çok önemlidir. Öğrenci ve öğretim
elemanları değişiminin teşvik edilmesi, tasarıda vurgulanan bilimsel
alanlarda ortak projelerin özendirilmesi ve buna benzer düzenlemelerle
bu süreç desteklenmelidir. Değerli milletvekilleri,
ülkemizdeki kurumlarla Azerbaycan’ın ilgili kurumlarının iş
birlikleri ve ortak projeler geliştirmeleri, bu alanda her iki tarafta
var olan deneyim ve birikimin paylaşılması, iş birliği ve dayanışma
açısından önemlidir. Bu anlamda, kanun
çerçevesinde yapılacak çalışmaların haritacılık alanında iki
ülke arasındaki iş birliğinin güçlendirilmesine katkı sağlamasını
diliyor, bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Topuz. Milliyetçi Hareket
Partisi adına Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru. (MHP sıralarından
alkışlar) Buyurun Sayın
Doğru. Süreniz yirmi
dakika Sayın Doğru. MHP GRUBU ADINA
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Haritacılık Alanında Eğitim, Teknik ve Bilimsel İşbirliğine Dair
Anlaşmanın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Sözlerime
başlamadan önce hepinizi şahsım ve grubumuz adına saygıyla selamlıyorum. Konuşmama başlarken,
bağımsızlığının ilanıyla birlikte “bir millet, iki devlet” parolasıyla
dünya milletleri arenasında yerini alan dost, kardeş Azerbaycan devletinin
merhum cumhurbaşkanları Ebulfeyz Elçibey ve Haydar Aliyev’e
yüce Allah’tan rahmet diliyorum. “Bir millet, iki devlet” felsefesiyle
ilişkilerimizin artarak sürdürülmesinde katkısı olan tüm geçmiş
yöneticilere de teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kanun tasarısıyla ilgili anlaşma 20
Temmuz 2005 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti adına Harita Genel Komutanlığı
ve Azerbaycan Cumhuriyeti Hükûmeti adına Devlet
Toprak ve Harita Çekme Komitesi Başkanı arasında imzalanmıştır.
Kanunun amacı 1992 tarihinde imzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile
Azerbaycan Cumhuriyeti Eğitim, Öğretim, Uzmanlık Alanında Teknik
ve Bilimsel İşbirliği Anlaşması’nın hükümlerinin dikkate alınarak
taraflar arasında karşılıklı menfaat ve mütekabiliyet esaslarına
göre haritacılık alanında eğitim, teknik ve bilimsel işbirliğini
tesis ve icra etmektir. Bu Kanun çerçevesi içerisinde haritacılık
alanında ortak projeler gerçekleştirilecek, bilgi ve deneyim değişimi
yapılacak ve haritacılık alanında eğitim ve kurslar düzenlenerek
amaç matuf şekilde gerçekleştirilmiş olacaktır. Azerbaycan devleti
657 metre deniz yüksekliği, 3.600 kilometre sınır uzunluğu olan bir
ülkedir. Türkiye’mizle sınır uzunluğu, Nahçivan
bölgesinde olup Dilucu-Hasret sınır kapısının
olduğu 11 kilometrelik bir bölgeyi kapsamaktadır. Petrol zengini
olan Azerbaycan, 1828’de Türkmençay Anlaşması’yla
Rusya ile İran arasında paylaşılmış ve kuzey ve güney Azerbaycan olmak
üzere ikiye ayrılmıştır. Kuzey Azerbaycan 1991’li yıllarda Sovyetler
Birliğinin dağılmasıyla beraber bağımsızlığını kazanmıştır. Bağımsızlığın
dünyada yankı uyandırdığı bu esnada, Birinci Dünya Savaşı’nda
Anadolu’da olduğu gibi, Ruslar ve Batı’dan destek alan Ermeniler,
Ermeni nüfusunun yoğun olduğu Karabağ bölgesinde
Azerbaycan Türklerine karşı başta Hocaali
ve diğer yerleşim bölgelerinde çok büyük katliamlar yaparak Karabağ ve çevresindeki toprakları ele geçirmişlerdir.
1994 yılında ateşkes ilan edilmesine rağmen, Azerbaycan toprakları,
her zaman insani değerlerden bahseden, ama, kendisinden başkasına
uygulamayan Batılı devletlerin huzurunda işgal altındadır. 1
milyonun üzerinde Azerbaycan Türk’ü vatanlarından, yurtlarından
zorla koparılmış, perişan hâlde çok zor şartlarda yaşamaktadır. Bilhassa
Bakü’deki reyonları şöyle bir gördüğünüz
zaman oradaki durumun, maalesef, içler acısı bir şekilde bütün dünya
devletlerinin gözleri önüne serilmesi gerekir. Ancak, inanıyorum
ki, Batı her zamanki duyarsızlığını yine bu konuda göstermekte ve
kendisi Fransa’da veyahut da diğer birtakım ülkelerde Ermeni soykırımıyla
ilgili kararlar alırken, esasında şu anda 1 milyonun üzerindeki, o
Karabağ’daki, o bizim kardeşlerimizin olduğu
yerlerden zorla kopartılan insanların o problemlerini duymamaktadır.
Ama, buradan, yüce Meclisten bir kere daha sesleniyorum ki, Karabağ ve etrafındaki tüm topraklar Azerbaycan
Türklerinin topraklarıdır. 1991 yılında
Türk cumhuriyetleri bağımsızlıklarını ilan ettikten sonra ilk olarak
Türkiye Cumhuriyeti bu ülkelerin hepsini tanımış ve ilk büyükelçiliği
açarak diplomatik ilişkileri başlatmıştır. Türkiye Cumhuriyeti
devleti 1990’lı yıllarda ekonomisinde yaşanan sıkıntılara ve krizlere
rağmen başta Azerbaycan olmak üzere siyasi, ekonomik, kültürel her
türlü ilişkilere başlamıştır. Eximbank kredilerini
ilk defa veren ülke Türkiye Cumhuriyeti devleti olmuştur. Türkiye
Cumhuriyeti devleti her türlü uzman kadrolarını bu bölgelere göndererek
bilgi birikimlerini kardeş devletlere hiçbir karşılık beklemeden
aktarmaya çalışmıştır. Bugünkü harita ve kadastroyla ilgili ikili
anlaşma gibi, birçok konuda anlaşmalar yapılarak ikili ilişkiler
geliştirilmeye çalışılmıştır. Değerli milletvekilleri,
Azerbaycan ekonomisi son yıllarda yüzde 26,4, daha sonra yüzde 34,5
olmak üzere gayrisafî millî hasılada büyümede,
sanayi üretiminde yüzde 34 ve 36 artış sağlamış olmasıyla beraber
de büyük bir ekonomiye doğru çok süratli bir şekilde gitmektedir.
Ekonomisini büyütmekte olan bu ülkeyle, ekonomik iş birliği başta
olmak üzere birçok iş birliği yapılması da, inanıyorum, gerekli
olan bir durumdur. Türkiye tarafından Azerbaycan’da, 2001 ve 2002
yıllarında olmak üzere, tohum üretim ve araştırma işletmesi, Haçmaz bölgesinde kurulan, çiftçi eğitimiyle ilgili
çeşitli çalışmalar ve daha sonrasında da Gence, Kuba,
Abşeron su toprak tahlilleri laboratuvarları kurmuştur. Ancak Haçmaz’daki kurulan o numune çiftliğin bir benzerinin
Ermenistan sınırındaki Gence bölgesine de kurulması gerektiği
kanısındayım. Değerli milletvekilleri,
bu projeler içerisinde özellikle Azerbaycan’da yapılan bazı projelerin
de çok önemli olduğunu ifade etmek istiyorum. Ancak öncelikle, şahsım
ve Türk milleti için, değerli milletvekilleri, Bakü-Tiflis-Ceyhan
Petrol Boru Hattı Projesi’nin çok önemli olduğunu, buranın aynı
zamanda o bölge devletleri için de bir bağımsızlık kaynağı olduğunu
da düşünmek istiyorum. Yani, ekonomik bağımsızlığını sağlayamadığınız
zaman siyasi bağımsızlığın da devam etmeyeceği de bir gerçektir. İkinci olarak
da yıllardır, Türk dünyasının rüyası olan Kars-Ahılkelek-
Tiflis-Bakü demir yolu, temeli atılmış olmasına
rağmen henüz, hâlâ bitirilmemiştir. Demir ipek yolu olarak nitelendirilen
bu proje, mutlaka ama mutlaka, Türk dünyası için ve Türkiye Cumhuriyeti
devleti için acil olarak bitirilmelidir. Bu proje, Çin ve Kazakistan’ı,
Orta Asya Türk cumhuriyetlerini Avrupa’ya bağlayacak olan çok
önemli projedir. Bunların yanında,
Türkiye ve Azerbaycan’ı da kapsayan, diğer kardeş cumhuriyetleri
de yakından ilgilendiren Traseka ve Nabukko projelerinin de bir an önce, ülkemiz ve
kardeş ülkeler menfaatleri yönünde süratli bir şekilde bitirilmesi
ve beraberinde de iyi bir yöne getirilmesi gerekmektedir. Değerli milletvekilleri,
Türk cumhuriyetleri ve akraba topluluklarıyla, yardımla ilgili
olarak, Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı adı altında 1992 yılında
bir teşkilat kurulmuştur. Bu teşkilatın amacının, Türk dünyasındaki,
bağımsızlığını kazanan Türk devletlerine her türlü yardımın götürülmesi
olması gerekmektedir. Ancak TİKA -bu kuruluşun kısa adı- bölgelerinde,
yani Türk dünyası bölgelerinde çeşitli yerlerde ofisler açmışlardır,
ama, açılan o ofislerin yanında, son yıllarda, TİKA’nın
yapmış olduğu faaliyetlere şöyle bir bakmış olduğumuz zaman, faaliyetlerde,
bazı konularda yeniden gözden geçirilmesi gerektiği noktasında
da görüntülerle karşı karşıyayız. Özellikle Kafkasya ve Orta Asya
bölgesindeki faaliyet artışı yüzde 129 olduğu hâlde, Afrika ve Orta
Doğu’daki faaliyetlerin yüzde 233 oranında artmış olduğunu görmekteyiz,
özellikle TİKA 2006 Faaliyet Raporu’nu incelediğiniz zaman orada
açık olarak görülmektedir. Tabii, biz, büyük
Türk devletiyiz. Türk devleti olarak birçok yere yardım etmemiz gerekmektedir.
Diğer dünya devletlerine de yardım edilmesi ve oradaki mahzun insanlara
birtakım hizmetler götürülmesi gerekmektedir. Ancak, Türk dünyasındaki
bazı yardımların yanında, özellikle Komor
adalarına ilaç yardımı, Somali’de köprü ve yolların yapımı, Kongo-Katanga vilayeti ve çeşitli yerlere bilgisayar
ve hastane ameliyathanesi malzemeleri taşınması, Doğu Karayib ülkelerinde çocuk parkı yapılması, Kenya’nın
Mombasa kentinde gecekonduların ıslahına
destek olunması gibi bazı konuları da TİKA’nın
faaliyet alanları içerisinde görüyoruz. Gerçi bunların yanında,
özellikle, bu yapılanların yanında, mesela, bir Moğolistan’daki
Orhun Abideleri yolu yapımı, yine Konjik Köprüsü’nün
yapımı gibi çok güzel işler yapılmıştır, ama inanıyorum ki TİKA’nın bu konuda gerçek faaliyetine, gerçek
görevine de gelmesi gerekmektedir diye düşünüyorum. Değerli milletvekilleri,
TİKA gibi kuruluşların yanında ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin
de kendi desteklerinin yanında, özellikle beklemiş olduğumuz o
olumlu gelişmelerin yanında olumsuz gelişmelerle de karşı karşıyayız.
Özellikle, bağımsızlıktan sonra ortaya atılan “Atlantik’ten Çin Seddi’ne Türk dünyası” terimi birçok yer tarafından
yanlış anlaşılmıştır; bu tabirin yerli yersiz kullanılmış olması,
burada bu tabirin birçok noktada tedirginlik yaratmasına sebep
olmuştur. Ayrıca, bunun yanında, yeni bağımsızlığını kazanan bu
devletlerin -işte, yeni bir ağabey şeklinde- Türkiye Cumhuriyeti
devletini algılamalarının da o bölgeler tarafından kabul edilmemiş
olduğunu görüyoruz. İnanıyorum ki,
bu noktalarda da daha dikkatli davranılmasında fayda olacağı kanaatindeyim.
Ayrıca, uluslararası
rekabette ayakta kalmanın bölgesel iş birliğine bağlı olduğu günümüzde,
Azerbaycan başta olmak üzere, Türk cumhuriyetleriyle ilişkiler ortak
menfaatler çerçevesinde çok boyutlu, siyasi ve ekonomik ilişkiler
şeklinde geliştirilerek özellikle bölgesel iş birliği kapsamına
getirilmelidir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; jeopolitik ve jeostratejik
önemi büyük olan Türkiye, tarih, kültür, dil ve din birliği bağıyla
bağlı olduğu Türk devlet ve topluluklarıyla ilgisiz kalmamalıdır.
Yer altı ve yer üstü zenginlikleriyle bütün dünyanın gözünün bu
Türk bölgelerinde olduğu kabul edilmeli ve 21’inci asrın Türk asrı
olması için gerekli çalışmalar vakit geçirilmeden, süratli bir
şekilde yapılmalıdır. Türk dünyası,
bulunduğu coğrafya, sanayi devriminin ihtiyacı olan enerji potansiyeli
ve diğer yer altı zenginlikleri sebebiyle gelişmiş ülkelerin ilgi
alanı olmuş ve dünyada en fazla strateji geliştirilen bölgelerin
başında gelmektedir. Bu coğrafyayla ilgilenen ülkelerin amacı
zenginliğin, kaynakların sömürülmesi hedefine odaklanmıştır.
Türkiye olarak hedefimiz, yapacağımız anlaşmalarla bu zenginliğin
buralarda yaşayan kardeş toplulukların menfaatleri doğrultusunda
üretime alınması ve dünya pazarlarına sunulması yolunda olmalıdır.
Bu ülkelerle ekonomik, sosyal, siyasi ve kültürel münasebetleri
geliştirerek gerekli yapılanmaları oluşturmak öncelikli hedeflerimiz
arasında olmalıdır. Türkiye ile Türk dünyası arasındaki ilişkilerin
düzenlenmesinde, bugüne kadar çoğunlukla duygusal yaklaşımların
hâkim olduğu görülmektedir. Ancak, iki taraf arasındaki ilişkilerin
sağlam, kalıcı ve faydalı olabilmesi için ilmî ve mantıki bir yolun takip edilmesi de herkesin yararına
olacaktır. Gaspıralı İsmail’in dediği gibi
“Dilde, fikirde, işte birlik.” tabiri hiçbir zaman akıldan çıkarılmamalıdır.
Türkiye yedi
yüz yıldır Avrupalı olmaya çalışan bir ülkedir; tarihî, coğrafî ve
kültürel Avrupa’yla iyi ilişkiler yanında, tarihi, geçmiş yapısıyla
Asyalı olma avantajını da değerlendirmek mecburiyetindeyiz. Bu
sebeple, Avrasya’nın bütününde belirleyici bir role de merkeze
oturarak sahip olunabilir. Rusların Avrasyacılık Projesi, Amerika’nın
Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi yerine, neden Türk Birliği
Projesi için hedefimizi ortaya koymayalım? Özellikle de Avrupa
Birliği ve BOP projesindeki, Türkiye Cumhuriyeti devletine verilen
sıkıntılar şöyle göz önüne konduğu zaman, Türk Birliği Projesi’ne
ne kadar çok ihtiyacımız olduğunu da buradan bir kez daha ifade etmek
istiyorum. Böylece, küresel
güçlerin, Türk dünyasına ve Avrasya coğrafyasına yönelik başta
ekonomik ve siyasi hesapları, Türk milletini ve Türk dünyasını yok
etme projeleri de ortadan kalkacaktır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türk dünyasıyla ilgili olarak Türkiye’de
çok sayıda işin ve projenin yürütüldüğü bir gerçektir ancak bu tür
işlerin birbirleriyle koordineli olmadığı da görülmektedir. Bu
sebeple, koordinasyonsuzluğun giderilmesi, işlerin daha kolay rantabl olabilmesi, tarihin bize sorumluluk yüklediği
gerçekler göz önüne getirildiğinde, Türk dünyası bakanlığının kurulması
da gündeme gelmelidir. Bu bakanlık, ciddi bir devlet politikası izleyerek
21’inci asrın Türk asrı olacağı idealini geçekleştirebilir. Ayrıca,
bölge için özel önemi olan millî enerji ajansı ve Türk dünyası enerji
konseyi, ayrıca, bilimsel alandaki iş birliği ve bilgi paylaşımının
güçlendirilmesi için Türk dünyası bilim ve teknoloji iş birliği ve
veri tabanı da beraberinde kurulmalıdır. Bölgeye başka
devletlerin gözüyle değil, kendi gözümüzle ve projelerimizle bakarsak
işte o zaman gerçek gücümüz görülecektir. Tarihî İpek Yolu çalışacak,
büyük Atatürk’ün ideali olan, cumhuriyetimizin yüzüncü kuruluş
yılı olan 2023 yılında “lider ülke Türkiye ideali” gerçekleşmiş olacaktır.
Türk devletini
yıkmak, yok etmek isteyen her türlü güçlere karşı, milletimizin yapısına
ve dokusuna her yönüyle güvenmek mecburiyetindeyiz. Bundan dolayı
da “Ne mutlu Türküm Diyene” diyerek sözlerime son verirken bu kanuna
Milliyetçi Hareket Partisi olarak evet oyu vereceğimizi, buradan,
bir kez daha yineliyor, yüce heyetinizi ve Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Doğru. Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Çankırı Milletvekili Sayın Nurettin Akman. Buyurun Sayın
Akman. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz yirmi
dakikadır Sayın Akman. AK PARTİ GRUBU
ADINA NURETTİN AKMAN (Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Azerbeycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Haritacılık
Alanında Eğitim, Teknik ve Bilimsel İşbirliğine Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Dün, Genel Merkezimizde,
bir Azerbaycan heyetini kabul ettik, beraber olduk. Muhalefet milletvekilleri,
iktidar milletvekilleri ve seçim kurulundan görevliler vardı.
Âdeta, bizler gibi düşünen, bizlerin iyiliğini isteyen ve son seçimlerde
AK Partinin almış olduğu başarıyı büyük bir memnuniyetle kabul
eden ve bu başarının altındaki gerçekleri öğrenmek için ülkemize
gelen, bizlerle beraber olan insanlardı. Bir buçuk-iki saat süre içerisinde
bu kardeşlerimizle beraber olduk, aynı duyguları yaşadık. Bu kardeşlerimiz,
Sovyet Rusya’dan ayrıldıktan sonra çok büyük problemler yaşadılar.
O zorluklarda, daima, ülkemiz, Azeri kardeşlerinin yanında yer aldı.
Bununla daima iftihar ettik. Bugün, sözde Ermeni soykırımıyla
gündem oluşturan dünyanın, Ermenilerin yaptığı Azeri katliamına
seyirci kalmasını da manidar buluyoruz ve esefle kınanması gereken
bir husus olduğunu özellikle bu vesileyle belirtmek istiyorum. Türkiye Cumhuriyeti
ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükûmeti arasında,
NATO sisteminde harita ve harita bilgisi üretilmesi için, haritacılık
alanında günümüz teknolojilerine uygun üretim yapabilmelerine
katkı sağlamak amacıyla, 2000 yılından bu yana, Harita Genel Komutanlığınca
görevlendirilen danışmanlar aracılığıyla faaliyetler devam etmektedir.
Buna paralel olarak da, zaten Türk Silahlı Kuvvetleri ile Azerbeycan Silahlı Kuvvetleri arasında uzun yıllardır
devam eden bir birliktelik söz konusudur. Eğitim ve… ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Azerileri darıltacaksınız. “Azerbeycan”
değil, Azerbaycan. NURETTİN AKMAN
(Devamla) – Evet, Azerbaycan; teşekkür ediyorum. Bugüne kadar,
Türk Silahlı Kuvvetleri, dost ve kardeş ülkeye çok büyük yardımlarda
bulunmuştur. Bunu da memnuniyetle, şükranla karşılıyoruz. Bugün onaylanacak
olan bu söz konusu anlaşma, 2005 yılında Millî Savunma Bakanı Sayın
Vecdi Gönül başkanlığındaki heyetin Azerbaycan’a yaptığı ziyaret
esnasında 20 Eylül 2005 tarihinde Türkiye adına Harita Genel Komutanımız
tarafından imzalanmıştır. Bu anlaşma, gizlilik derecesi Türkiye’de
“tasnif dışı”, Azerbaycan’da “hizmete özel” olan coğrafi bilgilerin
değişimi, tarafların yetkili makamlarının müsaadesi alınmak koşuluyla
gizlilik dereceli coğrafi bilgi değişimi, haritacılık alanında
ortak projelerin gerçekleştirilmesi, haritacılık alanında bilgi
ve deneyim değişimi, teknik desteğin sağlanması, yine, haritacılık
alanında karşılıklı olarak belirlenecek konularda eğitim verilmesi
ve kurslar düzenlenmesini amaçlamaktadır. Azerbaycan Cumhuriyeti
tarafından da anlaşmanın gerekli onay işlemleri yerine getirilmiş
bulunmaktadır. Değerli arkadaşlarım,
iki kardeş ülke arasındaki bu anlaşmanın ülkemize hayırlı olmasını
temenni ediyorum. Bu vesileyle, hepinize teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (AK Parti ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Akman. Şahsı adına
İzmir Milletvekili Sayın Recai Birgün… Yok. Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 1’inci maddeyi
okutuyorum: TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİYLE AZERBAYCAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA
HARİTACILIK ALANINDA EĞİTİM, TEKNİK VE BİLİMSEL İŞBİRLİĞİNE DAİR
ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI MADDE 1- 20 Temmuz
2005 tarihinde Bakü’de imzalanan “Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Haritacılık Alanında Eğitim, Teknik ve Bilimsel İşbirliğine Dair
Anlaşma”nın onaylanması uygun bulunmuştur. BAŞKAN – Madde
üzerinde söz isteyen? Yok. Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir. 2’nci maddeyi
okutuyorum: MADDE 2-
Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN – Madde
üzerinde söz isteyen? Yok. Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir. 3’üncü maddeyi
okutuyorum: MADDE 3-
Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN – Madde
üzerinde söz isteyen? Yok. Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 3’üncü madde kabul
edilmiştir. Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Oylama için üç
dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin
teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin,
oy pusulalarını, oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum. Oylama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla
oylama yapıldı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbeycan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Haritacılık Alanında Eğitim, Teknik ve Bilimsel
İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucunu bildiriyorum: Oy sayısı: 225 Kabul: 225 (x) Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır. Hayırlı olsun. Sayın milletvekilleri,
sözlü soru önergeleri ile kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için, 7 Kasım 2007 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum. Kapanma
Saati: 19.54 |
|