DÖNEM: 23                             CİLT: 2                     YASAMA YILI: 2

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

8’inci Birleşim

17 Ekim 2007 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I.- GE­ÇEN TU­TA­NAK ÖZE­Tİ

 II.- GE­LEN KÂĞIT­LAR

II­I.- BAŞ­KAN­LI­ĞIN GE­NEL KU­RU­LA SU­NUŞ­LA­RI

A) TEZKERELER

1.- Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­nin, bir yıl sü­rey­le, Ira­k’­ın ku­ze­yin­den ül­ke­mi­ze yö­ne­lik te­rör teh­di­di­nin ve sal­dı­rı­la­rın ber­ta­raf edil­me­si ama­cıy­la, sı­nır öte­si ha­rekât ve mü­da­ha­le­de bu­lun­mak üze­re, Ira­k’­ın PKK te­rö­rist­le­ri­nin yu­va­lan­dık­la­rı ku­zey böl­ge­si ile mü­ca­vir alan­la­ra gön­de­ril­me­si­ne ve gö­rev­len­di­ril­me­si­ne Ana­ya­sa­’­nın 92’nci mad­de­si uya­rın­ca izin ve­ril­me­si­ne da­ir Baş­ba­kan­lık tez­ke­re­si (3/199)

 

IV.- SO­RU­LAR VE CE­VAP­LAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Ada­na Mil­let­ve­ki­li Ta­ci­dar Sey­ha­n’­ın, elek­trik ke­sin­ti­le­ri­ne iliş­kin so­ru­su ve Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan Ve­ki­li Nev­zat Pak­di­l’­in ce­va­bı (7/350)

V.- OY­LA­MA­LAR

1.- Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­nin, bir yıl sü­rey­le, Ira­k’­ın ku­ze­yin­den ül­ke­mi­ze yö­ne­lik te­rör teh­di­di­nin ve sal­dı­rı­la­rın ber­ta­raf edil­me­si ama­cıy­la, sı­nır öte­si ha­rekât ve mü­da­ha­le­de bu­lun­mak üze­re, Ira­k’­ın PKK te­rö­rist­le­ri­nin yu­va­lan­dık­la­rı ku­zey böl­ge­si ile mü­ca­vir alan­la­ra gön­de­ril­me­si­ne ve gö­rev­len­di­ril­me­si­ne Ana­ya­sa­’­nın 92’nci mad­de­si uya­rın­ca izin ve­ril­me­si­ne da­ir Baş­ba­kan­lık tez­ke­re­si­nin oy­la­ma­sı

 

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak iki oturum yaptı.

Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Şükran Güldal Mumcu, Başkan Vekili seçilmesi dolayısıyla bir teşekkür konuşması yaptı.

15/10/2007 tarihli gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 43 sıra sayılı Çorum Milletvekili Agâh Kafkas’ın, 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ve 2925 Sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin, kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının ikinci sırasına alınmasına; 16/10/2007 günkü birleşimde teklifin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına; Genel Kurulun 17/10/2007 Çarşamba günkü birleşiminde Anayasa’nın 92’nci maddesi gereğince Türk Silahlı Kuvvetlerinin Irak’ın kuzeyinden ülkemize yönelik terör tehdidinin ve saldırıların bertaraf edilmesi amacıyla Irak’ın kuzeyine ve mücavir alanlara gönderilmesine ve görevlendirilmesine dair Başbakanlık tezkeresinin görüşülmesine; görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ve bu birleşimde başka bir konunun görüşülmemesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve 272 milletvekilinin, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/14) (S. Sayısı: 32 ve 32’ye 1’inci ek) ikinci görüşmesi tamamlandı, yapılan gizli oylamalardan sonra,

2’nci sırasına alınan, Çorum Milletvekili Agâh Kafkas’ın, 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ve 2925 Sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/16) (S. Sayısı: 43) yapılan görüşmelerden sonra,

Kabul edildi.

17 Ekim 2007 Çarşamba günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 21.32’de son verildi.

                                                                             

Şükran Güldal MUMCU

 

 

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

Fatma SALMAN KOTAN

 

Yusuf COŞKUN

 

Ağrı

 

Bingöl

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

 

                                                                                                                        No.: 12

II.- GELEN KÂĞITLAR

17 Ekim 2007 Çarşamba

Raporlar

1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Hindistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bilim ve Teknoloji Alanlarında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/269) (S. Sayısı: 36) (Dağıtma tarihi: 17.10.2007) (GÜNDEME)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Denizlerde Karasuların Ötesindeki Olayların Önlenmesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/279) (S. Sayısı: 37) (Dağıtma tarihi: 17.10.2007) (GÜNDEME)

3.- Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı ile Özbekistan Cumhuriyeti Dış Ekonomik İlişkiler Ajansı Arasında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/284) (S. Sayısı: 38) (Dağıtma tarihi: 17.10.2007) (GÜNDEME)

4.- Türkiye Cumhuriyeti ile Amerika Devletleri Örgütü Genel Sekreterliği Arasında Çerçeve İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/287) (S. Sayısı: 39) (Dağıtma tarihi: 17.10.2007) (GÜNDEME)

5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bosna-Hersek Bakanlar Kurulu Arasında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/292) (S. Sayısı: 40) (Dağıtma tarihi: 17.10.2007) (GÜNDEME)

6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük İdarelerinin Karşılıklı Yardımlaşmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/297) (S. Sayısı: 41) (Dağıtma tarihi: 17.10.2007) (GÜNDEME)

7.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bulgaristan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bilimsel ve Teknolojik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/298) (S. Sayısı: 42) (Dağıtma tarihi: 17.10.2007) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1.-  Tokat Milletvekili Reşat DOĞRU’nun, süpermarket ve hipermarketlere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/142) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/9/2007)

2.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt ASLANOĞLU’nun, Malatya’daki bazı baraj ve sulama kanalı projelerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/143) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/9/2007)

3.- Antalya Milletvekili Tayfur SÜNER’in, Antalya-Serik çöp depolama alanına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/144) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/9/2007)

4.- Tunceli Milletvekili Kamer GENÇ’in, Emniyet Genel Müdürlüğünde polislere oruç tutup tutmadığı sorulduğu iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/145) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/9/2007)

5.- Tunceli Milletvekili Kamer GENÇ’in, bazı bürokrat atamalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/146) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/9/2007)

6.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, işsiz ziraat mühendislerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/147) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2007)

7.- Antalya Milletvekili Tayfur SÜNER’in, Akseki’deki çok programlı liseye ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/148) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/9/2007)

8.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, yeşil kartların iptal edilmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/149) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/10/2007)

9.- Tokat Milletvekili Reşat DOĞRU’nun, Talazan Köprüsünün tamir ihtiyacına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/150) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/10/2007)

10.- Mersin Milletvekili İsa GÖK’ün, bir okuldaki öğrencilere oruç tutmaya yönelik baskı uygulandığı iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/151) (Başkanlığa geliş ta-rihi: 2/10/2007)

11.- Tunceli Milletvekili Kamer GENÇ’in, Amerika seyahatine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/152) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/10/2007)

12.- Tokat Milletvekili Reşat DOĞRU’nun, Zile-Alaca karayolu projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/153) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/10/2007)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Konya Milletvekili Atilla KART’ın, vekaleten görev yapan bürokratların atamalarının yapılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/236) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/9/2007)

2.- Antalya Milletvekili Tayfur SÜNER’in, Antalya Büyükşehir Belediyesince kabul edilen nazım imar planına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/237) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/9/2007)

3.- Balıkesir Milletvekili Ergün AYDOĞAN’ın, Kaz Dağlarındaki maden arama çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/238) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/9/2007)

4.- Konya Milletvekili Atilla KART’ın, kamu personel rejimine yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/239) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/9/2007)

5.- İstanbul Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK’in, Washington’da Türk Amerikan Toplum Merkezinde verilen iftar yemeğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/240) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/9/2007)

6.- İstanbul Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK’in, Anayasa taslağını hazırlayan bilim kuruluna ücret ödendiği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/241) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/9/2007)

7.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN’in, türbanlı öğrencilerle ilgili basında yer alan bir habere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/242) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/9/2007)

8.- Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ’in, trafik kazalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru         önergesi (7/243) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/9/2007)

9.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN’in, ABD seyahatine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/244) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/9/2007)

10.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan KÖKTÜRK’ün, tamamlanmamış kamu yatırımlarına       ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/245) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2007)

11.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN’ın, çiftçilere verilecek teşvik ve destekleme primlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/246) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2007)

12.- İstanbul Milletvekili Çetin SOYSAL’ın, Süleymaniye’de yapılması planlanan bir projeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/247) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/9/2007)

13.- Konya Milletvekili Atilla KART’ın, İnsan Hakları Danışma Kurulunun çalışmalarına          ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/248) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/10/2007)

14.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU’nun, TCDD’nin belediyelere hurda satışına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/249) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/10/2007)

15.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU’nun, TCDD Genel Müdürlüğüne ait bazı     lojmanlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/250) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/10/2007)

16.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU’nun, Rize’deki sahil dolgu alanı ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/251) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/10/2007)

17.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU’nun, akaryakıt kaçakçılığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/252) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/10/2007)

18.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU’nun, TMSF’ye devredilen bir gazeteye       ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/253) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/10/2007)

19.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, oyuncak ithalatına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/254) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/10/2007)

20.- Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ’in, sokak çocuklarına yönelik alınacak tedbirlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/255) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/10/2007)

21.- Şırnak Milletvekili Hasip KAPLAN’ın, Genelkurmay Başkanlığının AB süreci konusundaki bir açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/256) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/10/2007)

22.- Kastamonu Milletvekili Mehmet SERDAROĞLU’nun, Kuzey Irak’a düzenlenmesi planlanan sınır ötesi harekata ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/257) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/10/2007)

23.- Antalya Milletvekili Osman KAPTAN’ın, Antalya’daki maden ocaklarının çevreye olan etkilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/258) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/10/2007)

24.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali SUSAM’ın, İzmir’deki işsizlik sorununa ve özel sektörün durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/259) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/10/2007)

25.- İstanbul Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK’in, AB üyeliği ile ilgili çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/260) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/10/2007)

26.- İstanbul Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK’in, halka açık şirketlerdeki yöneticilerin özlük haklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/261) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/10/2007)

27.- İstanbul Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK’in, Euro’nun arka yüzündeki Türkiye haritasının çıkarılması ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/262) (Başkanlığa geliş ta-rihi: 2/10/2007)

28.- İzmir Milletvekili Oktay VURAL’ın, Mescid-i Aksa çevresindeki inşaatı incelemekle görevlendirildiği iddia edilen bir heyete ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/263) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/10/2007)

29.- İstanbul Milletvekili Sacid YILDIZ’ın, muhtemel bir depreme karşı alınan önlemlere            ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/264) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/10/2007)

30.- İstanbul Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK’in, AİHM’ne bildirilen Türk yargıç adaylarının reddedilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/265) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/10/2007)

31.- Konya Milletvekili Atilla KART’ın, Konya’nın “Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi”            ihtiyacına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/266) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/9/2007)

32.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU’nun, Başbakan hakkında açılan davalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/267) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/10/2007)

33.- Şırnak Milletvekili Hasip KAPLAN’ın, bir cezaevi aracının önyüzüne yazılmış olan yazıya ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/268) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/10/2007)

34.- Gaziantep Milletvekili Yaşar AĞYÜZ’ün, Gaziantep Şahinbey Belediyesinin haksız ve baskı ile bağış topladığı iddiasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/269) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/10/2007)

35.- Gaziantep Milletvekili Yaşar AĞYÜZ’ün, Kamu İhale Kanununa ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/270) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/10/2007)

36.- İzmir Milletvekili Kemal ANADOL’un, İzmir’de yapılan depreme karşı güçlendirme            ihalesine ilişkin Bayındırlık ve İskân  Bakanından yazılı soru önergesi (7/271) (Başkanlığa geliş tari-hi: 2/10/2007)

37.- Konya Milletvekili Atilla KART’ın, iş kazalarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/272) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/9/2007)

38.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN’in, çevre mevzuatına aykırı olarak kurulmuş olan balık çiftliklerine ilişkin Çevre ve  Orman  Bakanından yazılı soru önergesi (7/273) (Başkanlığa geliş tari- hi: 25/9/2007)

39.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza YALÇINKAYA’nın, Bartın’da katı atık bertaraf tesisi ihtiyacına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/274) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/10/2007)

40.- Bursa Milletvekili Abdullah ÖZER’in, Bursa’daki su sorununa ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/275) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/10/2007)

41.- Adana Milletvekili Kürşat ATILGAN’ın, orman sınırları dışına çıkarılan arazilere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/276) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/10/2007)

42.- Antalya Milletvekili Osman KAPTAN’ın, Antalya-Finike’de Akçay Deresi üzerinde bir baraj yapılıp yapılmayacağına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/277) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/10/2007)

43.- Antalya Milletvekili Osman KAPTAN’ın, Zengeder suyunun kullanılmasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/278) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/10/2007)

44.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU’nun, TRT yapımlarının kiralanması ve satılmasına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet AYDIN) yazılı soru önergesi (7/279) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/10/2007)

45.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU’nun, TRT lojmanlarına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet AYDIN) yazılı soru önergesi (7/280) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/10/2007)

46.- Konya Milletvekili Atilla KART’ın, TRT yapımlarının kiralanması ve satılmasına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet AYDIN) yazılı soru önergesi (7/281) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/10/2007)

47.- Bursa Milletvekili Onur ÖYMEN’in, bir İsrail uçağının Türk hava sahasını ihlal ettiği iddiasına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/282) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/9/2007)

48.- Bursa Milletvekili Abdullah ÖZER’in, Hollanda’daki bazı parti liderlerinin İslamı hedef alan açıklamalarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/283) (Başkanlığa geliş tari-hi: 2/10/2007)

49.- Karaman Milletvekili Hasan ÇALIŞ’ın, Batı Trakya’da yaşayan Türklerin işsizlik sorununa ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/284) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/10/2007)

50.- Samsun Milletvekili Suat BİNİCİ’nin, Samsun-Ceyhan Boru Hattının güzergahının değişti-rilmesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/285) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/9/2007)

51.- Antalya Milletvekili Hüsnü ÇÖLLÜ’nün, Antalya doğalgaz bağlantı hattına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/286) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/9/2007)

52.- Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN’ın, doğalgaz depolama tesislerine ve doğalgaz ithalatına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/287) (Başkanlığa geliş ta-rihi: 25/9/2007)

53.- Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN’ın, elektrik üretim santrallerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/288) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/9/2007)

54.- Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN’ın, 5620 sayılı Kanunun uygulaması ve Gölbaşı        Jeofizik Operasyonlar Müdürlüğünde çalışan personelin durumuna ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/289) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/9/2007)

55.- Muğla Milletvekili Ali ARSLAN’ın, TEİAŞ’nin Ramazan ayındaki yemek uygulamasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/290) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/9/2007)

56.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran BULUT’un, Balıkesir-Havran-Büyükdere Beldesindeki bir taşocağına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/291) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/9/2007)

57.- Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK’ün, Kaz Dağları bölgesinde yapılan sondaj ve maden arama çalışmalarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/292) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2007)

58.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, wolfram rezervine ve Uludağ’daki wolfram madeninin durumuna ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/293) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/10/2007)

59.- Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN’ın, usulsüz maden ruhsatı verildiği iddiasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/294) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/10/2007)

60.- Antalya Milletvekili Hüsnü ÇÖLLÜ’nün, Antalya Organize Sanayi bölgesine talep edilen bir araziye ve bu bölgede traverten rezervi bulunduğu iddiasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/295) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/10/2007)

61.- Konya Milletvekili Mustafa KALAYCI’nın, Polis Meslek Yüksekokulu Sınavı ile ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/296) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/9/2007)

62.- Bursa Milletvekili Onur ÖYMEN’in, Bursa Büyükşehir Belediyesinin röfüj sulama projesi uygulamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/297) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/9/2007)

63.- Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ’in, Maltepe Havagazı Fabrikası ve Elektrik Santralinin yıkılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/298) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/9/2007)

64.- Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ’in, Ankara Büyükşehir Belediyesinin mali durumuna    ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/299) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/9/2007)

65.- Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU’nun, pasaportların yenilenmesi çalışmalarına         ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/300) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/9/2007)

66.- Şırnak Milletvekili Hasip KAPLAN’ın, Beytüşşebap İlçesi Beşağaç Köyünde meydana gelen olaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/301) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/10/2007)

67.- Tunceli Milletvekili Şerafettin HALİS’in, güvenlik güçlerinin sivil vatandaşlara ateş açtığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/302) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/10/2007)

68.- İstanbul Milletvekili Çetin SOYSAL’ın, Hrant Dink cinayetine ve bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/303) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/10/2007)

69.- Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN’ın, Adana’daki Celal Bayar Köprülü Kavşağına ve hafif raylı sistem projesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/304) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/10/2007)

70.- Gaziantep Milletvekili Yaşar AĞYÜZ’ün, bir belediyeye ait spor kulübüne haksız bağış toplandığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/305) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/10/2007)

71.- Adana Milletvekili Kürşat ATILGAN’ın, turizm yatırımı amacıyla tahsis edilen hazine ve orman arazilerine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/306) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/10/2007)

72.- Muğla Milletvekili Ali  ARSLAN’ın, Güvercinlik Köyü yeni arıtma tesisi projesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/307) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/10/2007)

73.- Yalova Milletvekili Muharrem İNCE’nin, İstanbul İl Kültür Müdürlüğünce kiralamalarda usulsüzlükler yapıldığı iddialarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/308) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/10/2007)

74.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Bursa’nın 2023 strateji planı kapsamına alınıp alınmayacağına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/309) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/10/2007)

75.- Kırklareli Milletvekili Tansel BARIŞ’ın, Kırklareli’nde bulunan tarihi ahşap evlere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/310) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/10/2007)

76.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan KÖKTÜRK’ün, okulların fiziki alt yapı ve donanım eksikliğine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/311) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/9/2007)

77.- İzmir Milletvekili Kemal ANADOL’un, ilköğretim ve ortaöğretim tabelalarının farklı        renklere boyanacağı iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/312) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/9/2007)

78.- Yalova Milletvekili Muharrem İNCE’nin, OKS yerleştirme sonuçlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/313) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/9/2007)

79.- Yalova Milletvekili Muharrem İNCE’nin, Şemdinli’deki eğitim imkanlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/314) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/9/2007)

80.- Antalya Milletvekili Tayfur SÜNER’in, Antalya’da yeni açılan bazı liselerin sorunlarına      ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/315) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/9/2007)

81.- Antalya Milletvekili Tayfur SÜNER’in, ilköğretim okullarının sınıflarındaki Türk Bayrağına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/316) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/9/2007)

82.- Mersin Milletvekili İsa GÖK’ün, ortaöğretim sınav sistemindeki değişikliğe ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/317) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/10/2007)

83.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza YALÇINKAYA’nın, Bartın’daki bazı okul binalarının güçlendirilmesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/318) (Başkanlığa geliş ta-rihi: 2/10/2007)

84.- Bursa Milletvekili Abdullah ÖZER’in, öğretmenlere sevkli olduğu halde ek ders ücreti ve-rilmesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/319) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/10/2007)

85.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale AĞIRBAŞ’ın, İstanbul’da depreme karşı çürük raporu ve-rilen ilköğretim okullarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/320) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/10/2007)

86.- Mersin Milletvekili Mehmet ŞANDIR’ın, sözleşmeli öğretmenlerin özlük haklarına ve        sözleşmelerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/321) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/10/2007)

87.- Mersin Milletvekili Mehmet ŞANDIR’ın, sözleşmeli öğretmenlerin özlük haklarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/322) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/10/2007)

88.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN’in, Buca Seyfi Demirsoy Devlet Hastanesi Başhekiminin görevden alınmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/323) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/9/2007)

89.- Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK’ün, yeşil kart uygulamasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/324) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/9/2007)

90.- Kastamonu Milletvekili Mehmet SERDAROĞLU’nun, yeşil kartların iptaline ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/325) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/10/2007)

91.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale AĞIRBAŞ’ın, İstanbul’daki hastanelerin depreme karşı güçlendirilmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/326) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/10/2007)

92.- Muğla Milletvekili Ali ARSLAN’ın, Ortaca Devlet Hastanesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/327) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/10/2007)

93.- Muğla Milletvekili Ali ARSLAN’ın, Dalaman Devlet Hastanesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/328) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/10/2007)

94.- Aydın Milletvekili Ali UZUNIRMAK’ın, yeşil kart uygulamasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/329) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/10/2007)

95.- İzmir Milletvekili Oktay VURAL’ın, lenf kanseri tedavisinde kullanılan bir ilaca ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/330) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/10/2007)

96.- Kastamonu Milletvekili Mehmet SERDAROĞLU’nun, TSE’nin helal sertifikasıyla ilgili çalışması olup olmadığına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/331) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/10/2007)

97.- Balıkesir Milletvekili Hüseyin PAZARCI’nın, Dahilde İşleme Rejimi kapsamında zeytinyağı ithalatına izin verildiği iddiasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/332) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/10/2007)

98.- Bursa Milletvekili Onur ÖYMEN’in, teşvik kapsamına alınan illere ve Bursa’nın teşvik kapsamına alınıp alınmayacağına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/333) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/10/2007)

99.- Antalya Milletvekili Hüsnü ÇÖLLÜ’nün, Antalya Organize Sanayi Bölgesinin arazi ihti-yacına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/334) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/10/2007)

100.- Kastamonu Milletvekili Mehmet SERDAROĞLU’nun, kuraklıktan zarar gören çiftçilere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/335) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/9/2007)

101.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran BULUT’un, kuraklıktan etkilenen zeytin üreticisine destek verilip verilmeyeceğine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/336) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/9/2007)

102.- Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ’in, kuraklığın tarım sektörüne etkilerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/337) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2007)

103.- İstanbul Milletvekili Hasan MACİT’in, damızlık sığır ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/338) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/10/2007)

104.- Bursa Milletvekili Abdullah ÖZER’in, Bursa Sığır Yetiştiricileri Birliğinin süt ve buzağı teşviklerini ne zaman ödeyeceğine ve Bursa’nın kuraklıktan etkilenen iller kapsamına alınmamasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/339) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/10/2007)

105.- Bursa Milletvekili Onur ÖYMEN’in, Bursa’nın havayolu ulaşımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/340) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/9/2007)

106.- Bursa Milletvekili Onur ÖYMEN’in, Bursa-İstanbul arasındaki deniz ulaşımına ilişkin    Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/341) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/9/2007)

107.- Bursa Milletvekili Onur ÖYMEN’in, Bursa İlinin demiryolu bağlantısı projesine ilişkin    Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/342) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/9/2007)

108.- Gaziantep Milletvekili Akif EKİCİ’nin, Gaziantep Havalimanına kargo terminali kurulup kurulmayacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/343) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/10/2007)

109.- Mersin Milletvekili Mehmet ŞANDIR’ın, Silifke-Anamur arasındaki yol genişletme çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/344) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/10/2007)

110.- Konya Milletvekili Atilla KART’ın, Hatay ve Mardin güzergahında mayından temizlenen araziye ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/345) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/9/2007)

111.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza YALÇINKAYA’nın, AB katılım öncesi mali yardım fonlarından bazı illerin yararlanamadığı iddiasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım EKREN) yazılı soru önergesi (7/346) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/10/2007)

112.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza YALÇINKAYA’nın, Bartın’da artan aile içi şiddet     olaylarına ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/347) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/10/2007)

113.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan KÖKTÜRK’ün, su havzalarının ve sulak alanların korunmasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/348) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/9/2007)

114.- Muğla Milletvekili Ali ARSLAN’ın, Bodrum’daki Torba Kavşağı projesinin tamamlanmamasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/349) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/9/2007)

115.- Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN’ın, Elektrik kesintilerine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/350) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/10/2007)

 

17 Ekim 2007 Çar­şam­ba

Bİ­RİN­Cİ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­a­ti: 15.00

BAŞ­KAN: Kök­sal TOP­TAN

KÂTİP ÜYE­LER : Yu­suf COŞ­KUN (Bin­göl), Fat­ma SAL­MAN KO­TAN (Ağ­rı)

 

BAŞ­KAN – Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 8’in­ci Bir­le­şi­mi­ni açı­yo­rum.

Top­lan­tı ye­ter sa­yı­sı var­dır, gün­de­me ge­çi­yo­ruz.

Baş­kan­lı­ğın Ge­nel Ku­ru­la su­nuş­la­rı var­dır.

Ana­ya­sa­’­nın 92’nci mad­de­si­ne gö­re Baş­ba­kan­lı­ğın bir tez­ke­re­si var­dır, oku­tu­yo­rum:

II­I.- BAŞ­KAN­LI­ĞIN GE­NEL KU­RU­LA SU­NUŞ­LA­RI

A) TEZ­KE­RE­LER

1.- Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­nin, bir yıl sü­rey­le, Ira­k’­ın ku­ze­yin­den ül­ke­mi­ze yö­ne­lik te­rör teh­di­di­nin ve sal­dı­rı­la­rın ber­ta­raf edil­me­si ama­cıy­la, sı­nır öte­si ha­rekât ve mü­da­ha­le­de bu­lun­mak üze­re, Ira­k’­ın PKK te­rö­rist­le­ri­nin yu­va­lan­dık­la­rı ku­zey böl­ge­si ile mü­ca­vir alan­la­ra gön­de­ril­me­si­ne ve gö­rev­len­di­ril­me­si­ne Ana­ya­sa­’­nın 92’nci mad­de­si uya­rın­ca izin ve­ril­me­si­ne da­ir Baş­ba­kan­lık tez­ke­re­si (3/199)

                                                                                                                        15/10/2007

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Tür­ki­ye, Ira­k’­ın ku­zey böl­ge­sin­de yu­va­lan­mış bu­lu­nan PKK te­rör un­sur­la­rın­dan kay­nak­la­nan ve hal­kı­nın hu­zur ve gü­ven­li­ğiy­le ül­ke­si­nin millî bir­li­ği­ne, gü­ven­li­ği­ne ve top­rak bü­tün­lü­ğü­ne yö­nel­til­miş cid­di bir te­rö­rist sal­dı­rı ve açık bir teh­dit­le kar­şı kar­şı­ya­dır.

Dost ve kar­deş Ira­k’­ın top­rak bü­tün­lü­ğü­nün, millî bir­li­ği­nin ve is­tik­ra­rı­nın ko­run­ma­sı­na bü­yük önem at­fe­den Tür­ki­ye, PKK te­rö­rist­le­ri­nin Ira­k’­ın ku­ze­yin­de­ki mev­cu­di­ye­ti­ne ve fa­a­li­yet­le­ri­ne son ve­ril­me­si­ni sağ­la­mak ama­cıy­la uzun­ca bir sü­re­dir yo­ğun si­ya­si ve dip­lo­ma­tik gi­ri­şim­ler­de ve uya­rı­lar­da bu­lun­muş­tur. Bu ça­ba­la­rı­mız­dan is­te­ni­len so­nuç­la­rın alın­ma­sı bu­gü­ne ka­dar müm­kün ol­ma­mış­tır.

Tür­ki­ye­’­ye yö­ne­lik te­rö­rist sal­dı­rı­lar ve teh­di­de kar­şı, te­rö­rizm­le mü­ca­de­le­nin bir par­ça­sı ola­rak ulus­la­ra­ra­sı hu­kuk çer­çe­ve­sin­de ge­rek­li ted­bir­le­ri al­mak üze­re, hu­dut, şümul, mik­tar ve za­ma­nı Hükûmet­çe be­lir­le­ne­cek şekil­de, Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri un­sur­la­rı­nın, Ira­k’­ın ku­ze­yin­den ül­ke­mi­ze yö­ne­lik te­rör teh­di­di­nin ve sal­dı­rı­la­rı­nın ber­ta­raf edil­me­si ama­cıy­la, sı­nır öte­si ha­rekât ve mü­da­ha­le­de bu­lun­mak üze­re, Ira­k’­ın PKK te­rö­rist­le­ri­nin yu­va­lan­dık­la­rı ku­zey böl­ge­si ile mü­ca­vir alan­la­ra gön­de­ril­me­si­ne ve gö­rev­len­di­ril­me­si­ne Ana­ya­sa­’­nın 92 nci mad­de­si uya­rın­ca bir yıl sü­re­ye izin ve­ril­me­si­ni arz ede­rim.

                                                                                                        Re­cep Tay­yip ER­DO­ĞAN

                                                                                                                     Baş­ba­kan

BAŞ­KAN – Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Baş­ba­kan­lık tez­ke­re­si üze­rin­de, İç Tü­zü­k’­ün 72’nci mad­de­si­ne gö­re gö­rüş­me aça­ca­ğım.

Grup­la­ra, Hükûme­te ve şahıs adı­na iki üye­ye söz ve­re­ce­ğim. Ko­nuş­ma sü­re­le­ri grup­lar ve Hükûmet adı­na yir­mi­şer da­ki­ka, şahıs­lar için ise on da­ki­ka­dır.

Tez­ke­re üze­rin­de söz alan mil­let­ve­kil­le­ri­mi­zin isim­le­ri­ni oku­yo­rum:

Grup­lar adı­na, DTP adı­na Sa­yın Se­la­hat­tin De­mir­taş, Di­yar­ba­kır; Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si adı­na İstan­bul Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Şük­rü Elek­dağ.

Şahıs­la­rı adı­na Sa­yın Ül­kü Gü­ney, Bay­burt; Sa­yın Meh­met Emin Tu­tan, Bur­sa; Sa­yın Mus­ta­fa Ataş, İstan­bul; Sa­yın Hü­se­yin Pa­zar­cı, Ba­lı­ke­sir; Sa­yın İsa Gök, Mer­sin; Sa­yın Şük­rü Elek­dağ, İstan­bul; Sa­yın İsma­il Bi­len, Ma­ni­sa; Sa­yın Meh­met Çer­çi, Ma­ni­sa; Sa­yın Agâh Kaf­kas, Ço­rum; Sa­yın Se­la­mi Uzun, Si­vas; Sa­yın Ah­met Ay­dın, Adı­ya­man; Sa­yın Fah­ret­tin Poy­raz, Bi­le­cik; Sa­yın Fa­ruk Ko­ca, An­ka­ra; Sa­yın Ra­ma­zan Ba­şak, Şan­lı­ur­fa; Sa­yın Su­at Kı­lıç, Sam­sun; Sa­yın Ay­han Se­fer Üs­tün, Sa­kar­ya; Sa­yın Ke­rim Öz­kul, Kon­ya; Sa­yın Azi­ze Si­bel Gö­nül, Ko­ca­e­li; Sa­yın Ah­met Gök­han Sa­rı­çam, Kırk­la­re­li; Sa­yın Tu­ran Kı­rat­lı, Kı­rık­ka­le; Sa­yın Meh­met Mü­ez­zi­noğ­lu, İstan­bul; Sa­yın Vey­si Kay­nak, Kah­ra­man­ma­raş; Sa­yın Gül­şen Or­han, Van; Sa­yın Ha­san Öz­de­mir, Ga­zi­an­tep.

Grup­lar adı­na ko­nuş­ma­la­ra baş­lı­yo­ruz.

İlk söz, DTP adı­na Sa­yın Se­la­hat­tin De­mir­ta­ş’­ın.

Sa­yın De­mir­taş, bu­yu­run.

Ko­nuş­ma sü­re­niz yir­mi da­ki­ka­dır.

DTP ADI­NA SE­LA­HAT­TİN DE­MİR­TAŞ (Di­yar­ba­kır) – Te­şek­kür­ler Sa­yın Baş­kan.

Sa­yın Baş­kan, say­gı­de­ğer mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­nin Ku­zey Irak Böl­ge­si ve mü­ca­vir ala­nı­na gön­de­ril­me­si ve gö­rev­len­di­ril­me­si için Hükûme­te yet­ki ve­ril­me­si­ne da­ir Baş­ba­kan­lık tez­ke­re­si hak­kın­da DTP Gru­bu adı­na gö­rüş­le­ri­mi­zi sun­mak üze­re hu­zur­la­rı­nız­da bu­lun­mak­ta­yım. Ön­ce­lik­le Yü­ce He­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, son gün­ler­de ül­ke­miz­de tek­rar­dan tır­ma­nan ey­lem­ler ve ça­tış­ma­lar ne­ti­ce­sin­de, he­pi­mi­zi de­rin­den ya­ra­la­yan, içi­mi­zi bir kez da­ha ka­na­tan ve gen­ce­cik ev­lat­la­rı­mı­zın ya­şa­mı­na mal olan va­him so­nuç­lar or­ta­ya çık­mış, aka­bin­de, bir sı­nır öte­si ope­ras­yon fik­ri ağır­lık ka­zan­mış  ve en ni­ha­ye­tin­de, Ba­kan­lar Ku­ru­lu­nun öne­ri­siy­le Ku­zey Ira­k’­a as­ker gön­de­ri­le­bil­me­si yet­ki­si­nin bir yıl­lı­ğı­na Hükûme­te ve­ril­me­si Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­sin­den ta­lep edil­miş­tir.

Ne­re­dey­se yir­mi dört yıl­dır de­vam eden ve te­rör­le mü­ca­de­le kon­sep­ti çer­çe­ve­sin­de yü­rü­tü­len bin­ler­ce yurt içi ope­ras­yo­na ek ola­rak, üçü ge­niş kap­sam­lı ol­mak üze­re top­lam yir­mi dört de­fa sı­nır öte­si ha­rekât ger­çek­leş­ti­ril­miş­tir.

Bu­gün ya­şa­nan tab­lo­yu göz önün­de bu­lun­dur­du­ğu­muz­da, söz ko­nu­su ope­ras­yon­la­rın tü­müy­le po­zi­tif so­nuç ya­ra­tıp ya­rat­ma­dı­ğı­nı tar­tış­ma­yı ge­rek­siz bu­lu­yo­ruz. An­cak, bu ope­ras­yon­la­rın so­nu­cun­da ya­şa­nan can ka­yıp­la­rı, eko­no­mik ka­yıp­lar, bu ne­den­le ül­ke­mi­zin ulus­la­ra­ra­sı iliş­ki­ler­de ya­şa­dı­ğı san­cı­lar, top­lum ola­rak çek­ti­ği­miz acı­lar, ma­a­le­sef, hâlen et­ki­le­ri­ni sür­dür­mek­te­dir.

Yir­mi dört yıl­dan bu ya­na ya­şa­nan olay­lar ne­ti­ce­sin­de kırk bin­den faz­la in­san ya­şa­mı­nı yi­tir­miş, on bin­ler­ce­si ya­ra­lan­mış, ül­ke­nin 300 mil­yar do­la­rı har­can­mış, bin­ler­ce yer­le­şim bi­ri­mi bo­şal­tıl­mış ve in­san­lar zo­run­lu gö­çe ta­bi tu­tul­muş, yüz bin­ler­ce in­san tu­tuk­lan­mış, iş­ken­ce­le­re ma­ruz kal­mış, ül­ke­nin bir bö­lü­mü çey­rek asır bo­yun­ca sı­kı­yö­ne­tim ve ola­ğa­nüs­tü hâl re­ji­miy­le yö­ne­til­miş, te­mel hak ve öz­gür­lük­ler uzun yıl­lar bo­yun­ca as­kı­ya alın­mış, do­ğu­suy­la ba­tı­sıy­la bü­tün ül­ke bu ya­şa­nan­la­rın ağır fa­tu­ra­sı­nı hep bir­lik­te öde­mek du­ru­mun­da kal­mış­tır. Ya­şa­nan bu olay­lar ne­ti­ce­sin­de ağır eko­no­mik kriz­ler or­ta­ya çık­mış. Bu­na bağ­lı ola­rak iş­siz­lik, aç­lık ve yok­sul­luk va­tan­daş­la­rı­mı­zın ne­re­dey­se ka­de­ri hâli­ne gel­miş­tir.

Say­gı­de­ğer mil­let­ve­kil­le­ri, ço­ğu za­man çö­züm ko­nu­sun­da ka­mu­o­yu­nun ol­duk­ça umut­lan­dı­ğı sü­reç­ler­de da­hi an­la­şıl­ma­sı güç ge­liş­me­ler ne­de­niy­le, ma­a­le­sef, akan ka­nın dur­ma­sı bir tür­lü sağ­la­na­ma­mış­tır.

Top­lum­sal ba­rış ve hu­zur her­kes açı­sın­dan or­tak bir ta­lep ol­ma­sı­na rağ­men, çö­züm ko­nu­sun­da ya­pı­cı ol­ma­yan yak­la­şım­la­rın var­lı­ğı çö­zü­mü zor­laş­tır­mak­ta­dır. Ya­şa­nan ça­tış­ma­lar­dan en çok ve doğ­ru­dan et­ki­le­nen do­ğu ve gü­ney­do­ğu­da ya­şa­yan va­tan­daş­la­rı­mız ile Tür­ki­ye­’­nin di­ğer böl­ge­le­rin­de ya­şa­yan ve şu ya da bu şekil­de olum­suz et­ki­le­nen di­ğer va­tan­daş­la­rı­mı­zın tü­mü, ar­tık, akan kan dur­sun is­ti­yor ve akan ka­nın dur­ma­sı ko­nu­sun­da hak­lı ola­rak bü­tün yurt­taş­la­rı­mız, bü­tün va­tan­daş­la­rı­mız se­si­ni yük­selt­me­ye baş­la­mış­tır. Di­yar­ba­kı­r’­da ya­şa­yan va­tan­daş­la­rı­mız da, Sam­su­n’­da ya­şa­yan­lar da, Ay­dı­n’­da ya­şa­yan­lar da ar­tık, bu kan dur­sun is­ti­yor. Bu ül­ke­de her gün bir eve yan­gın düş­tü­ğü­ne da­ir ha­ber­ler­le gü­ne baş­la­mak is­te­mi­yor yurt­taş­la­rı­mız. İnsan­la­rı­mı­zın bir­bi­ri­ni da­ha faz­la sev­di­ği, bir­bi­ri­ne da­ha faz­la gü­ven­di­ği, el ele ve­rip ül­ke­nin kal­kın­ma­sı için tek yü­rek ola­rak ge­le­ce­ğe bak­tı­ğı, umut­la bak­tı­ğı gün­le­ri öz­lü­yor, umut edi­yor her­kes.

Da­ha mut­lu bir ge­le­cek, sa­ğın­dan so­lu­na, mu­ha­fa­zakârın­dan li­be­ra­li­ne, sos­ya­lis­ti­ne ka­dar her ke­si­min öz­le­mi­dir ve ta­bii ki, hak­lı bek­len­ti­si­dir. An­cak, bu do­ğal bek­len­ti­ler ka­dar do­ğal olan bir baş­ka şey de çö­züm ko­nu­sun­da­ki fark­lı yak­la­şım­lar, fark­lı öne­ri­ler­dir. Bu da, de­mok­ra­tik bir tar­tış­ma, de­mok­ra­tik bir da­ya­nış­ma kül­tü­rü­nün ol­maz­sa ol­ma­zı­dır. Eğer, or­tak has­sa­si­yet­le­ri­miz ül­ke­mi­zin bir­li­ği ve bü­tün­lü­ğü içe­ri­sin­de da­ha güç­lü bir de­mok­ra­tik top­lu­mu in­şa et­mek­se, bu­na ulaş­ma­nın yol ve yön­tem­le­ri ko­nu­sun­da bir­bi­ri­mi­zi da­ha faz­la din­le­me­ye, da­ha faz­la an­la­ma­ya, bir­bi­ri­mi­ze da­ha faz­la inan­ma­ya ve gü­ven­me­ye ih­ti­yaç var­dır.

Bu ül­ke­de çe­ki­len acı­la­rın or­tak acı­la­rı­mız ol­du­ğu bi­lin­cin­den ha­re­ket­le, ya­şa­nan acı de­ne­yim­le­ri­mi­zi da­ha güç­lü bir Tür­ki­ye­’­nin ya­ra­tıl­ma­sı he­de­fin­de bu­luş­tu­ra­bil­me­li­yiz. Dö­kü­len her dam­la ka­nın bi­zi bi­raz da­ha acı­lı bir top­lu­ma, bi­raz da­ha ya­ra­la­rı zor ka­pa­na­cak bir ül­ke­ye dö­nüş­tür­dü­ğü­nü her­ke­sin gö­re­bil­di­ği­ne ina­nı­yo­ruz.

Say­gı­de­ğer mil­let­ve­kil­le­ri, de­ğer­li ar­ka­daş­lar; bu çer­çe­ve­de par­ti­mi­ze yö­ne­lik hak­sız it­ham, teh­dit ve ha­ka­ret­le­rin de­mok­ra­tik kül­tü­re ay­kı­rı ol­du­ğu bu yak­la­şım­la­rın top­lum­da­ki olum­suz yan­sı­ma­la­rı­nın da he­sap edil­me­si ge­rek­ti­ği inan­cın­da­yız.

Tür­ki­ye­’­de san­ki sı­nır öte­si ope­ras­yo­na kar­şı çı­kan hiç kim­se yok­muş gi­bi 549 mil­let­ve­ki­li­nin de “evet” oyu kul­lan­ma­sı yö­nün­de­ki bas­kı­cı yak­la­şım, hal­kın ira­de­si­ni gör­mez­den ge­len bir si­ya­si an­la­yış­tır. Eğer bu­ra­sı Mil­let Mec­li­si ise -ki öy­le, bu­ra­sı mil­le­tin Mec­li­si- o hâlde mil­le­tin için­de­ki fark­lı ses­le­rin bu­ra­dan yan­kı­lan­ma­sı hoş gö­rül­me­li, de­mok­ra­tik te­a­mül­ler çer­çe­ve­sin­de de­ğer­len­di­ril­me­li­dir. Eğer he­pi­miz “evet” di­ye­cek­sek, pe­ki, gün­ler­dir sı­nır öte­si ope­ras­yon­la­rın fay­da ge­tir­me­ye­ce­ği­ne inan­dı­ğı­nı söy­le­yen ay­dın­la­rın, ya­zar­la­rın, aka­de­mis­yen­le­rin se­si bu Mec­lis­te na­sıl du­yu­la­cak? Ki bun­la­rın bü­yük bir kıs­mı DTP’­li de de­ğil­dir.  Eğer bu Mec­lis­te sa­de­ce DTP sı­nır öte­si ope­ras­yo­na “ha­yır” di­ye­cek­se, bu fark­lı­lık­lar, bu fark­lı ses­ler Mec­lis­te yan­kı­lan­ma­mış, yan­sı­ma­mış ola­cak­tır. İş­te bu so­nuç, bas­kı­cı, fark­lı­lık­la­rı red­de­den, fark­lı­lık­la­rı ken­di içe­ri­sin­de bir güç, bir da­ya­nış­ma gü­cü ola­rak ka­bul et­mek bir ya­na, erit­me­yi, yok et­me­yi he­def­le­yen bas­kı­cı bir an­la­yı­şın ürü­nü­dür.

Say­gı­de­ğer mil­let­ve­kil­le­ri, özel­lik­le, AB­D’­nin Ira­k’ı iş­ga­liy­le bir­lik­te Or­ta Do­ğu­’­da de­ği­şen güç den­ge­le­ri, ya­şa­dı­ğı­mız bu so­ru­nun gi­de­rek ulus­la­ra­ra­sı bir hâl al­ma­sı­na ve ak­tör sa­yı­sı­nın art­ma­sı­na ne­den ol­muş­tur. Dev­let­ler ara­sın­da­ki çı­kar ça­tış­ma­la­rı çö­zü­mün or­ta­ya çık­ma­sı­nı en­gel­le­miş,Tür­ki­ye­’­de ya­şa­nan ça­tış­ma­lar­dan de­ği­şik şekil­ler­de çı­kar el­de et­mek is­te­yen ulu­sal ve ulus­la­ra­ra­sı güç odak­la­rı so­ru­nun çö­zü­mü­nü zor­laş­tı­ran ve gi­de­rek de kar­ma­şık­laş­ma­sı­na yol açan bir po­li­ti­ka iz­le­me­yi ken­di­le­ri açı­sın­dan da­ha fay­da­lı gör­müş­ler­dir. Bu teh­li­ke­li po­li­ti­ka­la­rın ya­rat­tı­ğı si­ya­si ve eko­no­mik rant­la bes­le­nen güç odak­la­rı­na kar­şın, işin, be­del, acı ve göz­ya­şı kıs­mı, her za­man ol­du­ğu gi­bi, yok­sul ve emek­çi hal­kı­mı­zın sır­tı­na yük­len­miş­tir. Oy­sa, Tür­ki­ye­’­nin için­de ve ül­ke­nin iç di­na­mik­le­riy­le de­mok­ra­tik di­ya­log­lar ku­ru­la­rak, da­ha fark­lı ne­ler ya­pı­la­bi­le­ce­ği­ni bu Mec­lis­te tar­tı­şa­rak, çö­zü­mü hep bir­lik­te ya­ra­tıp, bu güç odak­la­rı­nın he­sap­la­rı­nı bo­şa çı­ka­ra­bi­li­riz inan­cın­da­yız.

Şim­di ar­tık, sı­nır öte­si ope­ras­yon­lar­dan zi­ya­de, en az de­ne­di­ği­miz ve biz­ce en et­ki­li, en zah­met­siz, ül­ke­miz açı­sın­dan en ka­zanç­lı yol olan de­mok­ra­tik tar­tış­ma ve si­vil çö­züm yön­tem­le­ri­ni gün­de­mi­mi­ze al­mak du­ru­mun­da­yız. Her şey­den ön­ce, şid­de­ti ve ırk­çı­lı­ğı öv­me­yen, teş­vik et­me­yen her tür­lü dü­şün­ce­nin, de­mok­ra­si­yi ge­liş­tir­me ama­cıy­la ifa­de edil­me­si ser­best ol­ma­lı­dır. Bu ül­ke­nin va­tan­daş­la­rı­nın, dü­şün­ce­le­ri­ni, kork­ma­dan, bas­kı al­tı­na alın­ma­dan, si­ya­si lin­ce ta­bi tu­tul­ma­dan tar­tı­şa­bi­le­ce­ği or­tam sağ­lan­ma­lı­dır. Bu­nun­la bir­lik­te, par­ti­miz De­mok­ra­tik Top­lum Par­ti­si­nin de­mok­ra­tik ya­şam­da sağ­la­ya­bi­le­ce­ği fay­da­lar ve fır­sat­lar, da­ha se­rin­kan­lı bir şekil­de de­ğer­len­di­ril­me­li­dir.

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si bu ko­nu­da da­ha faz­la ini­si­ya­tif ala­bil­me­li, sırf gü­ven­lik yön­tem­le­ri ye­ri­ne, eko­no­mik, sos­yal ve si­ya­sal açı­lım­lar­la, ye­ni bir baş­lan­gıç, ye­ni bir umut ya­ra­ta­rak, bü­tün top­lu­ma, çö­züm ko­nu­sun­da inanç yay­ma­lı­dır. Öy­le ki, bu ko­nu­da çö­züm is­te­yen her­kes Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­ne inan­ma­lı ve gü­ven­me­li­dir. An­cak ge­li­nen aşa­ma­da, en azın­dan psi­ko­lo­jik ola­rak, bu nok­ta­dan gi­de­rek uzak­la­şıl­dı­ğı­nı üzün­tüy­le ifa­de et­mek du­ru­mun­da­yım. El­bet­te­ki bun­da her bi­ri­mi­zin, her bi­ri­mi­zin, her ke­si­min bel­li öl­çü­ler­de so­rum­lu­luk­la­rı var­dır.

Şim­di tar­tı­şı­lan tez­ke­re ko­nu­su, yu­ka­rı­da ifa­de et­me­ye ça­lış­tı­ğım san­cı­lı sü­reç­le­rin tek­ra­rı ol­mak bir ya­na, bu de­fa bün­ye­sin­de da­ha cid­di risk­le­ri ta­şı­yan bir sü­re­cin ha­ber­ci­si­dir. Her şey­den ön­ce “sı­nır öte­si” de­di­ği­miz yer­de, Tür­ki­ye­’y­le ope­ras­yon ko­nu­sun­da uz­laş­ma­mış böl­ge­sel bir Kürt yö­ne­ti­mi ile mer­kezî bir Irak yö­ne­ti­mi mev­cut­tur. Ön­ce­ki du­rum­lar­dan fark­lı ola­rak, bu de­fa, Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri gi­bi Ira­k’­a iş­ga­li ger­çek­leş­tir­miş ulus­la­ra­ra­sı bir güç bu­lun­mak­ta­dır. Bü­tün bu ak­tör­le­rin ko­num­lan­ma du­ru­mu sı­nır öte­si bir ope­ras­yon­da ya­şa­na­cak can ka­yıp­la­rı­nın art­ma­sı ya­nın­da si­ya­si ola­rak da bir ba­tak­lı­ğa sap­lan­ma­mı­za yol aç­ma ris­ki­ni cid­di şekil­de ta­şı­mak­ta­dır.

Ulus­la­ra­ra­sı hu­kuk açı­sın­dan da tar­tış­ma­la­ra yol aça­cak olan böy­le­si bir ope­ras­yon, Tür­ki­ye­’­yi sa­va­şan ül­ke ko­nu­mu­na dü­şü­re­bi­le­cek­tir. Kal­dı ki, bü­tün bu risk­ler bir an için bi­le gö­ze alın­sa, as­kerî açı­dan ba­şa­rı­lı ol­du­ğu ka­bul edi­len bir sı­nır öte­si ope­ras­yon ya­pıl­sa da­hi so­ru­nun bir müd­det son­ra da­ha ya­kı­cı bir şekil­de kar­şı­mı­za çık­ma­sı­nı na­sıl en­gel­le­ye­ce­ğiz? Böl­ge­de za­ten fel­ce uğ­ra­mış olan eko­no­mik ya­şam bir sı­nır öte­si ope­ras­yon­la bir­lik­te gi­de­rek da­ha da kö­tü­le­şe­cek, için­den çı­kıl­maz hâle ge­le­cek, da­ha faz­la yok­sul­luk, da­ha faz­la iş­siz­lik, da­ha az de­mok­ra­si, da­ha az öz­gür­lük­ler gün­de­me ge­le­cek­tir ve bu gi­bi or­tam­la­rın, da­ha faz­la iş­siz­lik, da­ha az öz­gür­lü­ğün, yok­sul­lu­ğun ol­du­ğu or­tam­la­rın da ne tür so­nuç­la­ra yol aç­tı­ğı­nı sa­nı­rım ifa­de et­me­ye ge­rek yok­tur. Do­la­yı­sıy­la, bu kı­sır dön­gü­den kur­tu­lup Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti­’­nin me­de­ni yurt­taş­la­rı ola­rak de­mok­ra­si içe­ri­sin­de üre­te­ce­ği­miz çö­züm­ler­le An­ka­ra­’­yı her va­tan­da­şı­mız için ay­nı za­man­da umu­dun baş­ken­ti ya­pa­bil­me­li­yiz. Bi­zim her hâl ve ko­şul­da yü­zü­müz An­ka­ra­’­ya, gön­lü­müz de­mok­ra­si­ye ve ba­rı­şa dö­nük ola­cak­tır. Gö­rü­nen odur ki, bu tez­ke­re, Hükûme­tin ve di­ğer par­ti­le­rin des­te­ğiy­le Mec­li­sin ona­yı­nı ala­cak­tır. An­cak, bu­na rağ­men, bi­zim de te­men­ni­miz bu tez­ke­re­nin kul­la­nıl­mak zo­run­da ka­lın­ma­ma­sı, bir tek in­sa­nı­mı­zın da­hi bur­nu ka­na­ma­dan bu so­ru­nun çö­zül­me­si­dir. Bu fark­lı si­ya­si yak­la­şım, inanç ve te­men­ni­le­ri­miz­le Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­ne güç kat­tı­ğı­mı­zı, bu du­ru­şu­muz sa­ye­sin­de fark­lı ve da­ha va­him ge­liş­me­le­ri bir öl­çü­de en­gel­le­me ve bu ve­si­ley­le çö­züm için hâlâ bir şans ola­rak kat­kı sun­ma inan­cı­mı­zı ifa­de et­mek is­te­riz.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bi­ze oy ve­re­rek bu­ra­ya gön­de­ren seç­men­le­ri­mi­zin biz­den is­te­ği de tam ola­rak bu­dur. Bu­nun bir ge­re­ği ola­rak ba­rış ve kar­deş­lik di­li­ni ge­liş­tir­me­ye gay­ret eden bir an­la­yış­la siz­ler­le yü­rek yü­re­ğe ver­me­ye ha­zır ol­du­ğu­mu­zu ifa­de eder­ken, açık­la­ma­ya ça­lış­tı­ğı­mız ina­nış­la­rı­mız ve kay­gı­la­rı­mız ne­de­niy­le tez­ke­re ko­nu­sun­da “ha­yır” oyu kul­la­na­ca­ğı­mı­zın bi­lin­me­si­ni is­te­riz.

Tür­ki­ye'nin hak et­me­di­ği bu ka­o­tik du­rum­dan kur­tu­lup da­ha ay­dın­lık bir ge­le­ce­ği hep bir­lik­te kur­gu­la­ya­ca­ğı­mız gün­le­re olan inan­cı­mız­la, par­tim ve şah­sım adı­na yü­ce he­ye­ti­ni­zi sev­giy­le, say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (DTP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın De­mir­taş.

Söz sı­ra­sı Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na Sa­yın Şük­rü Elek­da­ğ’­da.

Sa­yın Elek­dağ, bu­yu­ru­nuz efen­dim. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Sa­yın Elek­dağ, ko­nuş­ma sü­re­niz yir­mi da­ki­ka­dır.

CHP GRU­BU ADI­NA ŞÜK­RÜ MUS­TA­FA ELEK­DAĞ (İstan­bul) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri un­sur­la­rı­nın sı­nır öte­si ha­rekât ve mü­da­ha­le­de bu­lun­mak üze­re, Ira­k’­ın PKK te­rö­rist­le­ri­nin yu­va­lan­dık­la­rı ku­zey böl­ge­si ile mü­ca­vir alan­la­ra gön­de­ril­me­si­ne ve gö­rev­len­di­ril­me­si­ne Ana­ya­sa­’­nın 92’nci mad­de­si uya­rın­ca bir yıl sü­rey­le izin ve­ril­me­si­ne da­ir tez­ke­re hak­kın­da Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si­nin gö­rüş­le­ri­ni açık­la­mak ama­cıy­la söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. He­pi­ni­ze say­gı­la­rı­mı su­na­rım.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, he­pi­niz­ce bi­lin­di­ği üze­re, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si, uzun­ca bir sü­re­dir, Tür­ki­ye'nin PKK’­ya ve ona des­tek ve­ren­le­re kar­şı yü­rüt­tü­ğü po­li­ti­ka­nın cay­dı­rı­cı bir ni­te­li­ğe sa­hip ola­bil­me­si için ge­re­ğin­de Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­nin Ku­zey Ira­k’­a mü­da­ha­le ede­bil­me­si­ne imkân ve­re­cek bir Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si ka­ra­rıy­la des­tek­len­me­si­nin ge­rek­li ol­du­ğu­nu bir­çok de­fa­lar öner­miş­ti. Bu ne­den­le, biz Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak Hükûme­tin söz ko­nu­su ama­ca yö­ne­lik bu tez­ke­re­yi Mec­li­sin ona­yı­na sun­ma­sı­nı olum­lu kar­şı­lı­yo­ruz. Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak tez­ke­re­ye “evet” oyu ve­re­ce­ğiz, “evet” oyu ve­re­ce­ğiz.

Tez­ke­re­nin millî da­ya­nış­ma ru­hu için­de hep bir­lik­te des­tek­len­me­si­ne de te­rör­le mü­ca­de­le­de or­tak bir ira­de­yi yan­sıt­ma­sı açı­sın­dan önem at­fe­di­yo­ruz. Bu ba­kım­dan, Sa­yın Baş­ba­ka­nın dün AK Par­ti grup top­lan­tı­sın­da be­lirt­ti­ği şu gö­rü­şe ta­ma­men ka­tı­lı­yo­ruz: “Te­rör­le mü­ca­de­le ko­nu­su bir millî me­se­le­dir, bir dev­let me­se­le­si­dir, tüm si­ya­si par­ti ve ku­rum­la­rın or­tak du­ruş ser­gi­le­me­si ge­re­ken bir me­se­le­dir. Te­rör­le mü­ca­de­le ke­sin­lik­le bir si­ya­si po­le­mik ve­ya si­ya­si rant sağ­la­ma me­se­le­si de­ğil­dir.” Biz de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak te­rör ko­nu­su­nu yep­ye­ni bir an­la­yış­la ele al­ma­mız la­zım gel­di­ği­ne ina­nı­yo­ruz. Te­rör bu­gün par­ti­le­ri ve hükûmet­le­ri aşan de­va­sa, çok yön­lü, çok bo­yut­lu bir so­run hâli­ne gel­miş­tir. Bu açı­dan, da­ha faz­la ge­cik­me­den bir millî te­rör stra­te­ji­si oluş­tu­rul­ma­sı ga­yet isa­bet­li ola­cak­tır. Bu hu­su­su Sa­yın Ge­nel Baş­ka­nı­mız De­niz Bay­kal, bun­dan ön­ce bir­çok de­fa­lar di­le ge­tir­miş­ti.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­sin­de te­rör ko­nu­su­nun as­kerî, si­ya­si, eko­no­mik, sos­yal ve dip­lo­ma­tik bo­yut­la­rı­nın ele alı­na­rak tar­tı­şıl­ma­sı ve te­rör­le et­kin bir mü­ca­de­le po­li­ti­ka­sı­nın oluş­tu­rul­ma­sı ya­şam­sal bir önem ka­zan­mış­tır. Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si, böy­le bir ini­si­ya­ti­fe ca­nı­gö­nül­den des­tek ve­re­cek­tir.

Tür­ki­ye­’­nin teh­dit al­gı­la­ma­sı­nın kı­sa bir de­ğer­len­di­ril­me­si­nin ya­pıl­ma­sı, tez­ke­re hak­kın­da be­lir­te­ce­ği­miz gö­rüş­le­rin da­ha iyi an­la­şıl­ma­sı­na imkân ve­re­cek­tir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Tür­ki­ye­’­nin bu­gün kar­şı­laş­tı­ğı teh­di­din bir­bi­riy­le iç içe geç­miş dört bo­yu­tu mev­cut­tur ve bu ni­te­li­ğiy­le ül­ke­miz için ya­şam­sal bir teh­li­ke arz et­mek­te­dir.

Teh­di­din bi­rin­ci bo­yu­tu­nu, Ira­k’­ın ku­ze­yin­de ko­nuş­lan­mış olan ve Ku­zey Irak ye­rel yö­ne­ti­mi ta­ra­fın­dan Tür­ki­ye­’­ye kar­şı bir pi­yon ola­rak kul­la­nı­lan PKK un­sur­la­rı oluş­tu­ru­yor. Bu bağ­lam­da Ame­ri­ka, PKK’­ya ve onun İra­n’­ı he­def alan yan ko­lu ni­te­li­ğin­de­ki PJA­K’­a, böl­ge­sel plan­la­rın­da elin­den çı­kart­mak is­te­me­ye­ce­ği et­ki­li kart­lar ola­rak ba­kı­yor.

Teh­di­din ikin­ci bo­yu­tu­nu, ül­ke­mi­zi böl­me­ye yö­ne­lik si­ya­si bir pro­je­nin ger­çek­leş­ti­ril­me­si­ni he­def alan PKK’­nın Tür­ki­ye­’­de ko­nuş­lan­mış un­sur­la­rı ve onun si­ya­si uzan­tı­sı oluş­tu­ru­yor.

Teh­di­din üçün­cü bo­yu­tu­nu, esas he­de­fi ba­ğım­sız bir Kürt dev­le­ti kur­mak, son­ra da Tür­ki­ye üze­rin­den Ak­de­ni­z’­e çı­ka­rak bü­yük Kür­dis­tan pro­je­si­nin ilk aşa­ma­sı­nı ger­çek­leş­tir­mek olan ve PKK’­yı böl­ge­sin­de ba­rın­dı­ra­rak ona her tür­lü des­te­ği sağ­la­yan Bar­za­ni­’­nin oto­ri­te­sin­de­ki Ku­zey Irak böl­ge­si oluş­tu­ru­yor.

Bar­za­ni, PKK’­yı, ba­ğım­sız­lık ila­nın­da ve Ker­kü­k’­ün il­ha­kın­da Tür­ki­ye­’­ye kar­şı bir pa­zar­lık un­su­ru ola­rak kul­lan­mak ama­cıy­la si­lah­lı bir güç ola­rak eli­nin al­tın­da tu­tu­yor.

Teh­di­din dör­dün­cü bo­yu­tu ise, söz­de “stra­te­jik müt­te­fi­ki­miz” Ame­ri­ka­’­nın tu­tu­mun­dan kay­nak­la­nı­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Ame­ri­ka­’­nın Ira­k’­a mü­da­ha­le­si­nin as­kerî ve si­ya­si açı­lar­dan tam bir fi­yas­ko­ya dö­nüş­tü­ğü ar­tık açık ve se­çik gö­rü­lü­yor. Ge­çen yıl Bec­ker ve Ha­mil­ton iki­li­si­ne ha­zır­lat­tı­rı­lan ve ço­ğu za­man “akil adam­lar ra­po­ru” di­ye anı­lan Irak Ça­lış­ma Gru­bu Ra­po­ru da esa­sen şu so­nu­ca var­mış­tı: “Ira­k’­ta öy­le­si­ne fe­la­ket bir alt­ya­pı oluş­tu­rul­muş­tur ki, bu ko­şul­lar­da bir as­kerî za­fer imkânsız­dır.”

Du­rum bu­gün de va­ha­me­ti­ni ko­ru­yor. Ni­te­kim, kı­sa sü­re ön­ce­ye ka­dar Ira­k’­ta­ki Ame­ri­kan kuv­vet­le­ri­ne ko­mu­ta et­miş olan Ge­ne­ral Ri­car­do Sanc­hez, üç gün ön­ce ver­di­ği bir be­ya­nat­ta ül­ke­si­nin Ira­k’­ta­ki du­ru­mu­nu “Irak so­nu gel­me­yen bir kâbus hâli­ne dö­nüş­tü” di­ye ta­nım­la­mış­tır.

Bu ko­şul­lar­da Ame­ri­ka, tüm Ira­k’­ın çö­zü­lüp da­ğıl­ma­sı gün­de­me gel­di­ği za­man Ku­zey Ira­k’­ta Kürt böl­ge­si­ne yer­leş­me­yi plan­lı­yor. Da­ha doğ­ru­su bu se­çe­ne­ği elin­de tut­mak is­ti­yor.

Bu böl­ge pet­rol üze­ri­ne otur­muş­tur ve Ame­ri­ka için tüm Or­ta Do­ğu pet­rol böl­ge­si­ni de­ne­tim al­tı­na ala­bi­le­ce­ği bir ko­nu­ma sa­hip­tir.

Sö­zü­nü et­ti­ğim plan uya­rın­ca Was­hing­ton, Ira­k’­ta­ki üs­le­ri­nin ve kuv­vet­le­ri­nin bir bö­lü­mü­nü böl­ge­ye kay­dı­ra­cak ve Ame­ri­kan ka­mu­o­yu­na son­ra­dan şun­la­rı söy­le­ye­cek­tir, di­ye­cek­tir ki: “Irak ma­ce­ra­sın­da kay­be­di­len can­lar ve har­ca­nan pa­ra­lar he­ba ol­ma­dı, ül­ke­nin ku­ze­yin­de dost ve müt­te­fik bir de­mok­ra­tik dev­let ku­rul­du ve Ame­ri­ka bu­ra­yı bir stra­te­jik plat­form ve Or­ta Do­ğu ve Kör­fez böl­ge­sin­de­ki ya­şam­sal çı­kar­la­rı­nı de­net­le­ye­cek bir mer­kez ola­rak kul­la­na­cak.

Evet, Ame­ri­ka­’­nın, Ku­zey Ira­k’­lı Kürt li­der­le­rin PKK’­yı ba­rın­dır­ma­la­rı­na, si­lah­lan­dır­ma­la­rı­na göz yum­ma­sı ve Tür­ki­ye­’­ye kar­şı on­la­rı hi­ma­ye­si al­tı­na al­ma­sı­nın al­tın­da bu he­sap­lar ya­tı­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Ame­ri­ka­’­nın Ku­zey Ira­k’­a yö­ne­lik resmî po­li­ti­ka­sı, bu böl­ge­nin Ira­k’­ın fe­de­ral sta­tü­de bir par­ça­sı ol­du­ğu şek­lin­de­dir. Ame­ri­ka­lı yet­ki­li­le­rin açık­la­ma­la­rı da bu çiz­gi­nin, bu­gü­ne ka­dar, hiç­bir şekil­de dı­şı­na çık­ma­mış­tır.

An­cak Was­hing­to­n’­un uy­gu­la­ma­la­rı açık­la­nan po­li­ti­ka­sıy­la ta­ma­men ters is­ti­ka­met­te ol­muş­tur ve Ku­zey Ira­k’­ta ba­ğım­sız bir Kürt dev­le­ti­nin ku­rul­ma­sı için her tür­lü ön­le­mi al­ma­ya yö­nel­miş­tir. Ni­te­kim, Kürt­le­re, ana­ya­sa­da ve si­ya­si ya­pı­lan­ma­da sa­yı­la­rı­nın üze­rin­de bir güç ta­nın­mış, as­kerî açı­dan on­la­rın Bağ­da­t’­a bağ­lı ol­ma­ma­la­rı ka­bul edil­miş, Irak or­du­su­nun Ku­zey Irak oto­nom böl­ge­si­ne gir­me­si ya­sak­lan­mış ve Kürt or­du­su Ame­ri­ka ta­ra­fın­dan si­lah ve teç­hi­zat ile do­na­tıl­mış­tır. Ay­rı­ca, Peş­mer­ge­le­rin ida­ri ve as­kerî kon­tro­lü­ne bı­ra­kıl­mış olan Ker­kü­k’­ün de­mog­ra­fik ya­pı­sı­nın Kürt­ler­ce il­le­gal ve kap­sam­lı bir şekil­de de­ğiş­ti­ril­me­si­ne göz yu­mul­muş­tur; Ker­kü­k’­ün özerk böl­ge sta­tü­sü­nün de­ğiş­ti­ri­le­rek ai­di­ye­ti­nin re­fe­ran­dum­la sap­tan­ma­sı­na hu­ku­ki ze­min ha­zır­lan­mış; Türk­men yur­du, Te­la­fer Kürt böl­ge­si­ne bağ­lan­mış ve Türk­men­le­rin zor ve zu­lüm yo­luy­la si­ya­si sü­reç­ten dış­lan­ma­la­rı­na göz yu­mul­muş­tur; Bun­la­ra, Ame­ri­ka­’­nın, Ku­zey Irak ye­rel yö­ne­ti­mi üze­rin­de PKK’­yı et­ki­siz kıl­ma­la­rı için ge­rek­li bas­kı­yı yap­ma­ma­la­rı ile PKK’­nın lo­jis­tik ik­mal yol­la­rı­nı kes­me­miş ol­ma­sı­nı da ila­ve et­mek doğ­ru ola­cak­tır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu son nok­ta­yı, ge­çen haf­ta Sa­yın Ege­men Ba­ğış ve Sa­yın Gün­düz Ak­tan ile Was­hing­to­n’­a Er­me­ni id­di­a­la­rı ile il­gi­li ola­rak yap­tı­ğı­mız zi­ya­ret sı­ra­sın­da gö­rüş­tü­ğü­müz üst dü­zey Ame­ri­ka­lı yet­ki­li­ler­le ele al­mak imkânı­nı bul­dum. Gö­rüş­tü­ğü­müz Dı­şiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı Müs­te­şa­rı­na -üç nu­ma­ra­lı adam- şu so­ru­yu sor­dum: “Ame­ri­ka, Ira­k’­ta fi­ilî iş­gal kuv­ve­ti ola­rak, ne­den Ku­zey Irak­lı Kürt li­der­ler üze­rin­de bas­kı ya­pa­rak, on­la­rı, PKK’­nın Tür­ki­ye­’­ye sal­dı­rı­la­rı­nı en­gel­le­me­ye ve te­rör ör­gü­tü­ne ver­dik­le­ri des­te­ği kes­me­ye zor­la­mı­yor?” Mu­ha­ta­bı­mız, el­le­rin­den ge­le­ni yap­tık­la­rı­nı ama so­nuç ala­ma­dık­la­rı­nı söy­le­yin­ce, bu se­fer ben şöy­le ko­nuş­tum: “Ame­ri­ka bu hu­sus­ta ka­rar­lı dav­ra­nır ve ağır­lı­ğı­nı ko­yar­sa anı­lan li­der­ler Ame­ri­ka­’­ya ha­yır di­ye­mez­ler, böy­le bir lüks­le­ri yok.” Bun­dan son­ra da sa­yın mu­ha­ta­bım­dan, seç­men­le­ri­min bu ko­nu­da­ki so­ru­la­rı­nı tat­minkâr bir şekil­de ya­nıt­la­ya­bi­le­ce­ğim bir gö­rüş is­te­dim. Mu­ha­ta­bım ön­ce­ki ya­nı­tı­nı tek­rar­la­mak­la ye­ti­nin­ce, Ame­ri­ka­’­nın bu tu­tu­mu­nun, seç­men­le­ri­me ve Tür­ki­ye­’­de­ki bir­çok in­sa­na, Ame­ri­ka­’­nın Ku­zey Ira­k’­a yö­ne­lik giz­li bir gün­de­mi ol­du­ğu­nu dü­şün­dür­dü­ğü­nü söy­le­dim; evet, mu­ha­ta­bı­mın göz­le­ri­nin içi­ne ba­ka­rak. Fa­kat, bu ifa­de­le­rim de Ame­ri­kan dış po­li­ti­ka­sı ko­nu­sun­da yet­kiy­le ko­nu­şa­bi­le­cek bir ko­num­da olan mu­ha­ta­bı­mız ta­ra­fın­dan sükûtla kar­şı­lan­dı.

Sa­vun­ma Ba­kan­lı­ğın­da­ki üst dü­zey yet­ki­liy­le de ay­nı şekil­de bir di­ya­lo­ğum ol­du. Mu­ha­ta­bı­ma, Türk ka­mu­o­yu­nun, Ame­ri­ka­’y­la iliş­ki­le­ri­ne, Ame­ri­ka­’­nın dost­lu­ğu­na çok bü­yük önem at­fet­ti­ği­ni, fa­kat Türk ka­mu­o­yu­nun Ame­ri­ka­’­nın PKK’­ya yö­ne­lik tu­tu­mun­dan bü­yük düş kı­rık­lı­ğı duy­du­ğu­nu, an­ket­le­rin, Türk ka­mu­o­yu­nun yüz­de 90’ı­nın Ame­ri­ka­’­ya gü­ven duy­ma­dı­ğı­nı, bu po­li­ti­ka­yı de­ğiş­tir­me­dik­le­ri tak­dir­de it­ti­fak iliş­ki­le­ri­mi­zin da­ha da ağır ya­ra­lar ala­ca­ğı­nı ve iş bir­li­ği­mi­zin teh­li­ke­ye dü­şe­ce­ği­ni vur­gu­la­dım. An­cak, mu­ha­ta­bı­mız “Tür­ki­ye sa­bır­lı ol­ma­lı” de­mek­ten baş­ka bir şey söy­le­ye­me­di.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, gö­rü­le­ce­ği üze­re, dost­lu­ğu­na çok bü­yük de­ğer ver­di­ği­miz Ame­ri­ka­’­nın Ira­k’­a yö­ne­lik stra­te­ji­si bağ­la­mın­da, Tür­ki­ye­’­ye yö­ne­lik iki yön­lü -dip­lo­ma­tik ne­za­ket gös­te­re­rek iki­yüz­lü de­mi­yo­rum- ve ül­ke­mi­zin çı­kar­la­rı­nı hi­çe sa­yan po­li­ti­ka­sı, ar­tık, tam bir net­lik ka­zan­mış du­rum­da­dır.

Hem Ku­zey Ira­k’­ta ba­ğım­sız bir Kürt dev­le­ti ku­rul­ma­sı­na her tür­lü des­te­ği ve­re­rek bu se­çe­ne­ği el­de tut­ma­yı hem de Tür­ki­ye­’y­le it­ti­fak iliş­ki­le­ri­ni sür­dür­me­yi ön­gö­ren bu po­li­ti­ka, Was­hing­to­n’­un An­ka­ra­’­yı ida­re ede­bi­le­ce­ği ve onun çı­kar­la­rı­na gö­re yön­len­dir­mek­te zor­luk­la kar­şı­laş­ma­ya­ca­ğı var­sa­yı­mı­na da­ya­nı­yor.

Ame­ri­ka­’­nın Irak stra­te­ji­si Tür­ki­ye­’­nin çı­kar­la­rıy­la bağ­daş­mı­yor. Tür­ki­ye bu stra­te­ji­ye ba­ğım­lı kal­dık­ça, gü­ven­li­ği açı­sın­dan ge­rek­li ön­lem­le­ri al­mak­tan ve ka­de­ri­ne sa­hip çık­mak­tan âciz bir ül­ke ko­nu­mun­da ola­cak­tır.

Zan­ne­di­yo­rum bu­ra­ya ka­dar söy­le­dik­le­rim­le, iç­ten bö­lün­mey­le bir­lik­te dış­tan da par­ça­lan­ma teh­di­di­ni ay­nı an­da ya­şa­yan Tür­ki­ye­’­yi, içe­ri­den ve dı­şa­rı­dan kıs­kaç al­tı­na alan ve ara­la­rın­da­ki si­ner­ji et­ki­siy­le sü­rat­le tır­man­ma is­ti­da­dın­da olan dört bo­yut­lu teh­di­din ni­te­lik­le­ri­ni or­ta­ya koy­muş ol­dum.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, ka­nım­ca bu dört bo­yut­lu teh­dit ül­ke­mi­zin so­ğuk sa­vaş dö­ne­min­de kar­şı­laş­mış ol­du­ğu teh­dit­ten çok da­ha ağır ve çok da­ha va­him­dir. Bu du­rum şu ne­den­ler­den ile­ri ge­li­yor de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım:

Bi­rin­ci­si, hâlen kar­şı­laş­tı­ğı­mız teh­di­din Tür­ki­ye­’­nin bu­gü­ne ka­dar çöz­me ira­de­si­ni gös­te­re­me­di­ği bir iç bo­yu­tu var­dır. Bu­na bu­gün gir­me imkânım yok, za­man bu­na mü­sa­a­de et­mi­yor, fa­kat bu son de­re­ce önem­li.

İkin­ci­si, Tür­ki­ye­’­nin müt­te­fik­le­ri­nin -ya­ni Ame­ri­ka ve Av­ru­pa Bir­li­ği­ne üye ba­zı dev­let­ler- bu teh­dit­le mü­ca­de­le­de Tür­ki­ye­’­nin ya­nın­da de­ğil kar­şı­sın­da yer al­mış­lar­dır. Ger­çek­te, Tür­ki­ye­’­nin söz­de müt­te­fik­le­ri, söz ko­nu­su teh­di­din iç ve dış un­sur­la­rı­nın pa­laz­lan­ma­sı­na yar­dım et­mek­te­dir­ler.

Üçün­cü­sü, Türk Hükûme­ti­nin, bu dört bo­yut­lu teh­di­di, bu siz­le­re arz et­ti­ğim bü­tün­lük, kap­sam, vü­sat ve ni­te­li­ğiy­le de­ğer­len­dir­mek su­re­tiy­le bir stra­te­ji oluş­tur­ma­mış ol­ma­sın­dan ile­ri ge­li­yor.

Dör­dün­cü­sü, Türk ka­mu­o­yu ve med­ya­sı, teh­di­din tüm bo­yut­la­rıy­la kap­sam ve ni­te­li­ği­nin far­kın­da de­ğil­dir.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, bu ger­çek­le­ri or­ta­ya koy­duk­tan son­ra, tez­ke­re hak­kın­da­ki de­ğer­len­me­mi­zi siz­ler­le pay­la­şa­ca­ğım.

Sa­yın Baş­ba­kan, dün, AK Par­ti grup top­lan­tı­sın­da yap­tı­ğı ko­nuş­ma­da iki nok­ta­nın al­tı­nı çiz­di:

Bun­lar­dan bi­rin­ci­si, muh­te­mel sı­nır öte­si ha­rekâtın he­de­fi­nin “sa­de­ce ve sa­de­ce te­rör ör­gü­tü” ol­du­ğu hu­su­su­dur.

İkin­ci­si ise, kim­se­nin, tez­ke­re­nin ar­ka­sın­da baş­ka bir amaç ve he­def ara­ma­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni, Ira­k’­ın bi­zim kom­şu­muz ve ora­da­ki in­san­la­rın biz­le­rin kar­deş­le­ri ol­du­ğu­nu, ha­rekâtın ne si­vil in­san­la­ra ne de Ira­k’­ın si­ya­si bir­lik ve bü­tün­lü­ğü­ne yö­ne­lik ol­ma­ya­ca­ğı­nı vur­gu­la­dı. Bu ikin­ci nok­ta üze­rin­de Sa­yın Baş­ba­kan­la ta­ma­men ay­nı gö­rüş­te­yiz.

Bi­rin­ci nok­ta üze­rin­de ise yo­rum­la­rı­mız var.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, olay­lar, Tür­ki­ye­’­yi Ira­k’­a ye­ni bir po­li­ti­ka uy­gu­la­ma ve bu­nun bir so­nu­cu ola­rak da mü­da­ha­le nok­ta­sı­na ge­tir­miş­tir. Tez­ke­re, iş­te bu ye­ni po­li­ti­ka­yı yan­sı­tı­yor.

Bu ye­ni po­li­ti­ka dö­ne­min­de ha­rekâtın he­de­fi ne ola­cak­tır?

Ha­rekâtın te­mel he­de­fi, sa­de­ce ya­ka­la­ya­bil­di­ği­miz PKK’­lı­la­rı et­ki­siz hâle ge­tir­mek de­ğil­dir. Ta­bi­a­tıy­la bu ya­pı­la­cak­tır. Fa­kat iş bu­nun­la bit­mi­yor. Bu, asi­met­rik bir sa­vaş­tır de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım. PKK’­nın dü­zen­li or­du­su, tank bir­lik­le­ri, ha­va­a­lan­la­rı, fab­ri­ka­la­rı ol­ma­dı­ğı­na gö­re he­def ne ola­cak­tır? Ba­zen, te­rö­rist­le­ri bu­lup et­ki­siz hâle ge­tir­mek sa­man do­lu mu­az­zam bir am­ba­ra ser­piş­ti­ril­miş top­lu iğ­ne­le­ri bul­mak gi­bi­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, asi­met­rik bir mü­ca­de­le­de, ha­rekâtın ve da­yan­dı­ğı po­li­ti­ka­nın ana he­de­fi, te­rö­rü hi­ma­ye eden dev­let­le­ri ve mih­rak­la­rı, te­rö­rü des­tek­le­ye­mez hâle ge­tir­mek­tir. Bu ba­kım­dan, he­def PKK’­dır ama PKK’­yı hi­ma­ye eden Ku­zey Ira­k’­ta­ki si­ya­si oto­ri­te­ye bu hi­ma­ye­nin çok ağır bir be­de­li ola­ca­ğı­nı gös­ter­mek gi­bi bir gö­re­vi­miz ve so­rum­lu­lu­ğu­muz var­dır.

Ku­zey Ira­k’­ta­ki ye­rel yö­ne­ti­min, PKK’­ya des­tek ver­mek ve onu Tür­ki­ye­’­ye kar­şı kul­lan­mak hu­su­sun­da­ki ira­de­si­nin kı­rıl­ma­sı la­zım. Bu­nu ya­pa­ma­dı­ğı­mız tak­dir­de dağ fa­re do­ğur­muş olur ve tez­ke­re­ye bir blöf ola­rak ba­kı­lır. Böy­le bir du­rum da Tür­ki­ye­’­nin say­gın­lı­ğı­na ve inan­dı­rı­cı­lı­ğı­na ağır bir dar­be vu­rur.

Evet, tez­ke­re­nin ka­bu­lüy­le gi­ri­len ye­ni dö­nem­de, Tür­ki­ye­’­nin ön­ce Irak ve Ku­zey Irak yet­ki­li­le­ri­ni, PKK’­yı ar­tık hi­ma­ye et­me­le­ri­nin müm­kün ol­ma­dı­ğı­na ik­na et­mek, bu­nu on­la­ra ka­bul et­tir­mek zo­run­lu­lu­ğu­muz var­dır. Ar­tık, Irak ve ku­ze­yin­de­ki ye­rel yö­ne­tim şu ter­ci­hi yap­mak ko­nu­mun­da­dır­lar: PKK mı, Tür­ki­ye mi?

Ta­bi­i, bir de Ame­ri­ka fak­tö­rü var. Bi­raz ön­ce be­lirt­ti­ğim gi­bi, Was­hing­to­n’­da, Tür­ki­ye­’­nin ve Hükûme­ti­nin, Ame­ri­ka­’­nın ken­di çı­kar­la­rı­na gö­re be­lir­le­miş ol­du­ğu stra­te­ji­ler­le uyum sağ­la­ma­yı yeğ­le­ye­ce­ği yo­lun­da bir yak­la­şım var. Tür­ki­ye­’­nin za­fi­yet için­de ol­du­ğu, tes­li­mi­yet­çi ve ta­vizkâr bir eği­li­mi be­nim­se­ye­ce­ği gö­rü­şü­nün Was­hing­to­n’­da­ki yö­ne­tim çev­re­le­ri­ne hâkim ol­du­ğu an­la­şı­lı­yor de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım. Bu­nun yan­lış ol­du­ğu­nu Was­hing­to­n’­a an­lat­mak­ta, an­la­şı­lan, hay­li geç kal­dık. Bu ba­kım­dan, Türk Hükûme­ti­nin Was­hing­to­n’­da­ki en yük­sek dü­zey­de­ki mu­ha­tap­la­rı­na, on­la­rın göz­le­ri­nin içi­ne ba­ka­rak, Ame­ri­ka­’­nın Ku­zey Ira­k’­a ve PKK’­ya yö­ne­lik hâli­ha­zır po­li­ti­ka­sı­nı uy­gu­la­mak­ta ısrar­lı ol­ma­sı hâlin­de, bu­nun Ame­ri­ka için kap­sam­lı ve cid­di bir be­de­li ola­ca­ğı­nı­…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN – Sa­yın Elek­dağ, sü­re­niz bit­ti. Ko­nuş­ma­nı­zı bi­tir­me­niz için bir da­ki­ka­lık ek sü­re ve­ri­yo­rum.

MUS­TA­FA ŞÜK­RÜ ELEK­DAĞ (De­vam­la) – Bi­raz da­ha faz­la ve­rir mi­si­niz Sa­yın Baş­ka­nım, is­tir­ham ede­bi­lir mi­yim.

 BAŞ­KAN – Bu­yu­run.

MUS­TA­FA ŞÜK­RÜ ELEK­DAĞ (De­vam­la) – Te­şek­kür edi­yo­rum.

Böy­le bir po­li­ti­ka­nın, Tür­ki­ye­’­nin ya­şam­sal çı­kar­la­rı­na za­rar ve­re­ce­ği, Türk hal­kı­nın tep­ki­si ne­de­niy­le Ame­ri­ka­’y­la çok ge­niş bir ala­na ya­yı­lan as­kerî ve si­ya­si iş bir­li­ği­ni ve ku­rum­sal it­ti­fak iliş­ki­le­ri­ni teh­li­ke­ye dü­şü­re­ce­ği an­la­tıl­ma­lı­dır.

Ar­tık, Ame­ri­ka, şu ko­nu­da bir ka­rar ver­me nok­ta­sı­na gel­miş­tir de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım: Ame­ri­ka, Ku­zey Ira­k’­ın ve Ira­k’­ın PKK’­yı hi­ma­ye et­me po­li­ti­ka­sı­na mı des­tek ve­re­cek­tir yok­sa müt­te­fi­ki Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti‘­ne mi des­tek ve­re­cek­tir? Was­hing­ton, tüm so­nuç­la­rı­nı dik­ka­te ala­rak bu ter­ci­hi yap­mak zo­run­da­dır; Tür­ki­ye mi yok­sa Ku­zey Irak ve onun ya­yıl­ma­cı ide­o­lo­ji­si mi?

Tez­ke­re­nin uy­gu­lan­ma­sı ko­nu­sun­da söy­le­dik­le­ri­min yan­lış an­la­şıl­ma­ma­sı için bir nok­ta­nın al­tı­nı çiz+mek is­ti­yo­rum de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım: Bu bağ­lam­da, stra­te­ji bi­li­mi­nin ba­ba­sı olan Von Cla­u­ze­wit­z’­in “Sa­vaş, po­li­ti­ka­nın baş­ka yön­tem­ler­le de­va­mı­dır.” söz­le­ri­ni ha­tır­la­ta­ca­ğım: “Sa­vaş, po­li­ti­ka­nın baş­ka yön­tem­ler­le de­va­mı­dır.”

Ya­ni, kuv­vet kul­lan­ma ka­rar­lı­lı­ğın­dan bir neb­ze in­hi­raf et­me­me ve bu ka­rar­lı­lı­ğın kar­şı ta­raf­ça açık­ça al­gı­lan­ma­sı kay­dıy­la, kuv­vet kul­lan­ma­ya gi­den yol­da, kuv­ve­te baş­vur­ma­dan ön­ce alı­na­cak bir­çok eko­no­mik ve si­ya­si ön­lem­ler var­dır. Tür­ki­ye­’­nin de elin­de, bu hu­sus­ta, tür­lü se­çe­nek­le­ri ve yön­tem­le­ri içe­ren ge­niş bir yel­pa­ze bu­lun­mak­ta­dır. Bu yel­pa­ze, Ku­zey Ira­k’­ın Tür­ki­ye­’­de­ki ti­ca­ri iliş­ki­le­ri­ni, bu böl­ge­ye ve­ri­len elek­tri­ği, Ha­bur Sı­nır Ka­pı­sı­’n­dan ya­pı­lan ta­şı­ma­cı­lı­ğı, Irak ve Af­ga­nis­ta­n’­da­ki Ame­ri­kan as­ker­le­ri­nin lo­jis­tik ik­ma­li­ni ve İncir­lik Üs­sü­’­nün kul­la­nı­mı gi­bi bir­çok yap­tı­rım imkânı­nı içer­mek­te­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, cay­dı­rı­cı po­li­ti­ka­nın dört un­su­ru var­dır: Bun­lar­dan bi­rin­ci­si, Tür­ki­ye­’­nin sar­sıl­maz bir si­ya­si ira­de or­ta­ya koy­ma­sı; ikin­ci­si, he­def­le­ri iyi sap­tan­mış bir stra­te­ji oluş­tur­ma­sı; üç, bu stra­te­ji­yi uy­gu­la­ya­bi­le­cek bir as­kerî güç ya­pı­lan­ma­sı­nın ha­zır ol­ma­sı ve dört, bü­tün bu hu­sus­la­rın, mu­ha­tap­la­rı­nız, he­def al­dı­ğı­nız mih­rak­lar ta­ra­fın­dan tam an­la­mıy­la bi­lin­me­si ve an­la­şıl­ma­sı. İş­te bu dört un­sur mev­cut­sa cay­dı­rı­cı po­li­ti­ka uy­gu­la­na­bi­lir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ba­şa­rı­lı cay­dı­rı­cı po­li­ti­ka, kur­şun at­ma­dan so­nuç al­mak­tır. Ka­nı­mız­ca, Tür­ki­ye, kar­şı­laş­tı­ğı bu ağır ve acil teh­di­de kar­şı koy­mak ve onun­la baş et­mek imkân ve gü­cü­ne sa­hip­tir. Tür­ki­ye­’­nin sa­hip ol­du­ğu ve bu amaç­la kul­la­na­bi­le­ce­ği dip­lo­ma­tik, eko­no­mik, as­ke­ri ens­trü­man­lar, be­ka­sı­na yö­ne­lik bu teh­di­di de­fet­mek için kâfi­dir. Bü­tün me­se­le, Tür­ki­ye­’­nin, bu ko­nu­da ulu­sal çı­kar­la­ra iliş­kin ge­re­ke­ni yap­mak­ta ka­rar­lı ol­ma­sı ve öz gü­ven­li si­ya­si bir li­der­lik or­ta­ya koy­ma­sı­dır. Ta­bi­a­tıy­la, Tür­ki­ye­’­nin bu mü­ca­de­le­de ba­şa­rı­sı­na kat­kı­da bu­lu­na­cak en önem­li bir un­sur da ül­ke ça­pın­da bir­lik ve da­ya­nış­ma ru­hu­nun ve ira­de­si­nin sağ­lan­ma­sı­dır. CHP, bu ru­hun ve ira­de­nin oluş­ma­sı için her tür­lü kat­kı­yı ve­re­cek­tir.

Bu gö­rüş­ler­le, CHP’­nin önü­müz­de­ki tez­ke­re­yi des­tek­le­di­ği­ni bir ke­re da­ha be­lir­tir, say­gı­la­rı­mı su­na­rım. (CHP, AK Par­ti, MHP ve ba­ğım­sız­lar sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Elek­dağ.

Söz sı­ra­sı, Mil­li­yet­çi Ha­re­ket Par­ti­si Gru­bu adı­na An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Ah­met De­niz Bö­lük­ba­şı­’n­da.

Sa­yın Bö­lük­ba­şı, bu­yu­ru­nuz. (MHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Sü­re­niz yir­mi da­ki­ka­dır Sa­yın Bö­lük­ba­şı.

MHP GRU­BU ADI­NA AH­MET DE­NİZ BÖ­LÜK­BA­ŞI (An­ka­ra) – Te­şek­kür ede­rim efen­dim.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri un­sur­la­rı­nın Ira­k’­a gön­de­ril­me­si­ne Ana­ya­sa­’­nın 92’nci mad­de­si uya­rın­ca bir yıl sü­rey­le izin ve­ril­me­si­ne iliş­kin Baş­ba­kan­lık tez­ke­re­si hak­kın­da Mil­li­yet­çi Ha­re­ket Par­ti­si Gru­bu­nun gö­rüş­le­ri­ni açık­la­mak üze­re hu­zur­la­rı­nız­da bu­lu­nu­yo­rum. Bu ve­si­ley­le, yü­ce Mec­li­si say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

AKP hükûmet­le­ri, Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­nin Ira­k’­a gön­de­ril­me­si­ne izin ve­ril­me­si hak­kın­da, bu­gü­ne ka­dar, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­ne üç tez­ke­re sevk et­miş­tir. Bu­gün gö­rü­şe­ce­ği­miz tez­ke­re dör­dün­cü tez­ke­re ol­mak­ta­dır. Bi­rin­ci tez­ke­re hak­kın­da 1 Mart 2003 gü­nü Mec­lis­te ya­pı­lan oy­la­ma­da, Ana­ya­sa'nın 96’ncı mad­de­sin­de ön­gö­rü­len ka­rar ye­ter sa­yı­sı için ge­rek­li salt ço­ğun­luk sağ­la­na­ma­mış­tır.

İkin­ci tez­ke­re, 20 Mart 2003 gü­nü Mec­lis ta­ra­fın­dan ka­bul edil­miş ve si­lah­lı kuv­vet­le­ri­mi­zin, et­ki­li bir cay­dı­rı­cı­lı­ğın sür­dü­rül­me­si ve kul­la­nıl­ma­sı ama­cıy­la böl­ge­ye gön­de­ril­me­si­ne al­tı ay sü­rey­le izin ve­ril­miş­tir. An­cak, Hükûmet, Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri­’­nin ve Bar­za­ni, Ta­la­ba­ni grup­la­rı­nın mu­ha­le­fe­ti ne­de­niy­le bu yet­ki­yi kul­la­na­ma­mış, Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri Ku­zey Ira­k’­a gön­de­ri­le­me­miş­tir.

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si, üçün­cü tez­ke­re­nin ko­nu­su olan Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­nin Ira­k’­ta­ki çok ulus­lu is­tik­rar gü­cü­ne ka­tıl­ma­sı­na da 7 Ekim 2003 gü­nü izin ver­miş­tir, an­cak, yi­ne Bar­za­ni ve Ta­la­ba­ni grup­la­rı­nın tep­ki­si üze­ri­ne Hükûmet bu yet­ki­yi de kul­la­na­ma­mış­tır.

Bu ger­çek­ler kar­şı­sın­da ümit ve te­men­ni­miz, yü­ce Mec­li­sin izin ver­me­si hâlin­de, AKP Hükûme­ti­nin,  bu kez ge­re­ken si­ya­si ira­de ve ka­rar­lı­lı­ğı gös­te­re­rek Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri ve Bar­za­ni kar­şı­sın­da ge­ri­le­me­me­si ve bu­nun ge­re­ği­ni ye­ri­ne ge­tir­me­si­dir.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Tür­ki­ye, Ku­zey Ira­k’­tan kay­nak­la­nan çok cid­di bir gü­ven­lik teh­di­di ve fi­ilî te­rör sal­dı­rı­sıy­la kar­şı kar­şı­ya­dır. Bu böl­ge­de yu­va­la­nan bö­lü­cü te­rö­rist­ler, sa­de­ce Tür­ki­ye­’­ye sı­za­rak al­çak­ça ey­lem yap­mak­la kal­ma­mak­ta, Irak top­rak­la­rın­dan Türk sı­nır ka­ra­kol­la­rı­na ro­ke­ta­tar ve ha­van top­la­rıy­la sal­dı­rı­lar da yap­mak­ta­dır­lar.

Bir ül­ke­nin ken­di top­rak­la­rı­nı baş­ka bir ül­ke­ye sal­dı­rı amaç­lı kul­lan­dır­ma­sı, ulus­la­ra­ra­sı hu­kuk­ta meş­ru mu­ka­be­le hak­kı­nı do­ğu­ran has­ma­ne bir ey­lem­dir. Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri­’­nin bu ko­nu­da so­mut bir adım at­mak is­te­me­di­ği ar­tık an­la­şıl­mış­tır. Irak mer­kezî hükûme­ti­ne ve PKK’­yı Tür­ki­ye­’­ye kar­şı bir teh­dit si­la­hı ola­rak kul­la­nan Bar­za­ni ve Kürt grup­la­rı­na da bu ko­nu­da bel bağ­la­na­ma­ya­ca­ğı aşikârdır. Bu du­rum ve gi­de­rek ağır­la­şan fi­ilî teh­dit ve sal­dı­ra­lar kar­şı­sın­da Tür­ki­ye, millî gü­ven­li­ği­ni ko­ru­mak ve iç ve dış kay­nak­lı te­rör teh­di­di­ni ken­di imkânla­rı­na da­ya­na­rak bi­tir­mek için ge­rek­li bü­tün ted­bir­le­ri al­mak du­ru­mun­da­dır. Tür­ki­ye­’­nin oya­lan­ma­ya, va­kit kay­bet­me­ye ar­tık ta­ham­mü­lü kal­ma­mış­tır. Bu şart­lar­da Tür­ki­ye­’­nin, as­kerî güç kul­la­nı­mı­nı da içe­ren et­ki­li bir cay­dı­rı­cı­lık stra­te­ji­si­ni sü­rat­le uy­gu­la­ma­ya koy­ma­sı ar­tık ka­çı­nıl­maz hâle gel­miş­tir.

Mil­li­yet­çi Ha­re­ket Par­ti­si, gü­ven­lik güç­le­ri­mi­zin hem içe­ri­de hem dı­şa­rı­da yü­rü­te­ce­ği bu aman­sız mü­ca­de­le­nin so­nu­na ka­dar ya­nın­da ve ar­ka­sın­da ola­cak­tır.

Ku­zey Ira­k’­tan kay­nak­la­nan te­rör teh­di­diy­le mü­ca­de­le ve sı­nır öte­si ha­rekât ko­nu­su, geç­ti­ği­miz dört yıl­lık sü­reç­te si­ya­si gün­de­mi­miz­de önem­li bir yer tut­muş­tur. Sa­yın Baş­ba­kan ve AKP Hükûme­ti yet­ki­li­le­ri bu ko­nu­yu, be­lir­li ara­lık­lar­la ve gös­ter­me­lik çı­kış­lar­la gün­de­me ta­şı­mış­lar an­cak bu yön­de so­mut adım atıl­ma­sı için ge­rek­li di­ra­yet ve ce­sa­re­ti ma­a­le­sef ser­gi­le­ye­me­miş­ler­dir. Bu ko­nu­da âdet ye­ri­ni bul­sun ka­bi­lin­den söy­le­nen­ler su üze­ri­ne ya­zı­lan ya­zı­lar­dan öte bir an­lam ifa­de et­me­miş­tir. Bu sü­reç­te ya­şa­nan so­mut ge­liş­me­ler, AKP Hükûme­ti­nin, Ira­k’­tan kay­nak­la­nan te­rör teh­di­diy­le et­ki­li bir mü­ca­de­le­nin as­ga­ri icap­la­rı­nı ye­ri­ne ge­tir­me­de acz ve za­af gös­ter­di­ği­ni bü­tün çıp­lak­lı­ğıy­la or­ta­ya koy­muş­tur.

Hükûmet, dört yıl bo­yun­ca, Ira­k’­ta ya­şa­nan va­him ge­liş­me­ler kar­şı­sın­da ses­siz ve ha­re­ket­siz kal­mış, za­man za­man ar­ka­sı­nı ge­ti­re­me­di­ği çı­kış­lar­la ve mu­ha­tap­la­rı ta­ra­fın­dan cid­di­ye alın­ma­yan söz­de me­saj­lar­la du­ru­mu ida­re et­me­ye ça­lış­mış­tır. Ira­k’­a sı­nır öte­si ope­ras­yon ko­nu­su da bu amaç­la gün­de­me ge­ti­ril­miş an­cak gös­te­ri­len tep­ki­ler üze­ri­ne, her se­fe­rin­de ri­cat edil­miş­tir.

2005 ve 2006 yıl­la­rın­da ka­tıl­dı­ğı ba­zı te­le­viz­yon prog­ram­la­rı, uçak soh­bet­le­ri ve par­ti kon­gre­le­rin­de as­kerî ope­ras­yon ima­sın­da bu­lu­nan Baş­ba­kan, Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri ve Peş­mer­ge grup­la­rı­nın tep­ki­si üze­ri­ne her se­fe­rin­de ge­ri adım at­mış­tır. ABD yet­ki­li­le­ri, Tür­ki­ye­’­nin Ira­k’­a tek ta­raf­lı mü­da­ha­le ya­pa­ma­ya­ca­ğı­nı açık­la­mış­lar, Peş­mer­ge söz­cü­le­ri de Tür­ki­ye­’­nin içi­ni ka­rış­tı­ra­cak­la­rı teh­di­diy­le açık­ça mey­dan oku­muş­lar­dır.

Bu ge­liş­me­ler son­ra­sı, Sa­yın Baş­ba­kan, 19 Tem­muz 2006 gü­nü yap­tı­ğı açık­la­ma­da, bu yön­de alın­mış bir ka­rar ol­ma­dı­ğı­nı söy­le­miş ve te­rör­le mü­ca­de­le ko­nu­sun­da Irak ve ABD nez­din­de gi­ri­şim ya­pıl­ma­sıy­la ye­ti­ni­le­ce­ği­ni ik­rar et­miş­tir.

Te­rör­le mü­ca­de­le, böy­le­ce, ko­or­di­na­tör­le­re, özel tem­sil­ci­le­re ve ku­rul­la­ra ha­va­le edil­miş; Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri­’­nin ve Bar­za­ni­’­nin ira­de, izin ve rı­za­sı­na ta­bi kı­lın­mış; Tür­ki­ye­’­nin gü­ven­li­ği, bu an­lam­da, Peş­mer­ge grup­la­rı­nın in­sa­fı­na terk edil­miş­tir. Bu ko­nu­da 22 Tem­muz se­çim­le­ri ön­ce­si ya­şa­nan tar­tış­ma­lar, ha­fı­za­lar­da ta­ze­li­ği­ni hâlâ ko­ru­mak­ta­dır.

12 Ni­san 2007 gü­nü bir ba­sın top­lan­tı­sı ya­pan Sa­yın Ge­nel­kur­may Baş­ka­nı, as­kerî açı­dan ba­kıl­dı­ğın­da sı­nır öte­si ope­ras­yo­nun ya­pıl­ma­sı­nın ge­rek­ti­ği­ni, bu­nun fay­da sağ­la­ya­ca­ğı­nı; si­ya­si açı­dan ise Mec­li­sin ka­ra­rı­nın ge­rek­li ola­ca­ğı­nı, gö­rev ve­ril­di­ğin­de Si­lah­lı Kuv­vet­le­rin bu­nun ge­re­ği­ni ye­ri­ne ge­tir­me gü­cü­ne faz­la­sıy­la sa­hip ol­du­ğu­nu be­lirt­miş ve as­kerî ha­rekâtın si­ya­si he­def­le­ri hak­kın­da bir hükûmet di­rek­ti­fi­nin ge­rek­ti­ği­ni ifa­de et­miş­tir.

Sa­yın Ge­nel­kur­may Baş­ka­nı bu söz­le­riy­le, as­lın­da, AKP Hükûmet­le­ri­nin, son beş yıl zar­fın­da, bü­tün tez­ke­re sü­reç­le­rin­de iz­le­di­ği pro­se­dü­rü ha­tır­lat­mış­tır. An­cak, bu­na tep­ki gös­te­ren Sa­yın Baş­ba­kan, çok iyi bil­di­ği bu sü­re­cin aşa­ma­la­rı­nı ter­si­ne çe­vi­re­rek, “Ön­ce as­ker­ler­den ta­lep gel­me­si ge­re­kir.” sap­tır­ma­sıy­la si­ya­si so­rum­lu­luk­tan kaç­mış ve böl­ge­ye dö­nük se­çim he­sap­la­rıy­la za­man ka­zan­ma­ya ça­lış­mış­tır.

Sa­yın Baş­ba­kan, se­çim ön­ce­si dö­nem­de­ki bu tar­tış­ma­lar­da Tür­ki­ye­’­de­ki te­rö­rist sa­yı­sı­nı ar­tı­ra­rak 5 bi­ne çı­kar­mış ve “Tür­ki­ye için­de­ki te­rö­rist­le­ri hal­let­ti mi ki sı­nır öte­si ope­ras­yon ya­pa­lım.” şek­lin­de­ki be­yan­lar­da bu­na kar­şı ol­du­ğu­nu açık­ça or­ta­ya koy­muş­tur.

Tür­ki­ye için­de­ki te­rö­rist sa­yı­sı­nı art­tı­rır­ken, Ku­zey Ira­k’­ta yu­va­la­nan si­lah­lı mi­li­tan sa­yı­sı­nı azal­tan Sa­yın Baş­ba­kan, bu sap­tır­ma­yı, sı­nır öte­si as­kerî ha­rekât ya­pıl­ma­ma­sı­nın ge­rek­çe­si ola­rak kul­lan­ma­ya ça­lış­mış­tır.

Sa­yın Baş­ba­kan, as­kerî ma­kam­la­rı­mı­zın ta­lep­le­ri­ne rağ­men, sı­nır öte­si ope­ras­yon ya­pıl­ma­ya­ca­ğı­nı ilan et­mek­le de kal­ma­mış, cay­dı­rı­cı­lık açı­sın­dan ilk plan­da Ha­bur Sı­nır Ka­pı­sı­’­nın ka­pa­tıl­ma­sı gi­bi si­ya­si ve eko­no­mik yap­tı­rım­lar uy­gu­la­ma­sı­na da kar­şı çık­mış­tır. Bu­nu da, ne ha­zin­dir ki, mü­te­ah­hit­lik hiz­met­le­ri ge­lir­le­ri kay­bıy­la izah et­me­ye ça­lış­mış­tır.

Bü­tün bun­la­rın üze­rin­den çok kı­sa bir  sü­re geç­tik­ten son­ra, Sa­yın Baş­ba­kan, sö­zün bit­ti­ği ye­re ge­lin­di­ği­ni çok geç fark ede­rek dört ay ön­ce kar­şı çık­tık­la­rı sı­nır öte­si ha­rekât tez­ke­re­si­ni Mec­li­si­ne ge­tir­miş­tir. Ümit ede­riz ki, Sa­yın Baş­ba­kan, şim­di ge­ri­ye dö­nük bir vic­dan mu­ha­se­be­si yap­mak­ta­dır ve Ha­bu­r’­un ka­pa­tıl­ma­sı­na “mü­te­ah­hit­lik ge­lir­le­ri” ge­rek­çe­siy­le kar­şı çı­ka­rak, Tür­ki­ye­’­nin millî gü­ven­li­ği­ni ve şehit kan­la­rı­nı pa­ra­sal bir denk­le­min ta­ra­fı hâli­ne ge­tir­miş ol­mak­tan şim­di ne­da­met duy­mak­ta­dır.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Hükûme­tin yı­ğı­nak­ta yap­tı­ğı bu ha­ta­lar so­nun­da bu­gün­kü nok­ta­ya ge­lin­miş­tir. Bu ba­kım­dan, sı­nır öte­si ope­ras­yon ka­ra­rı geç kal­mış bir ka­rar­dır ve bu tez­ke­re ge­cik­miş bir tez­ke­re­dir. Bu­nun­la bir­lik­te “par­ti içi den­ge­ler ve böl­ge­ye iliş­kin oy he­sap­la­rı ve se­çim it­ti­fak­la­rı” gi­bi mü­la­ha­za­lar­la bu­gü­ne ka­dar Ira­k’­a mü­da­ha­le ko­nu­sun­da ayak sü­ren “ön­ce içi­miz­de­ki te­rö­rist­le­ri hal­le­de­lim, son­ra dı­şa­rı­ya ba­ka­rız” di­ye­rek ko­nu­yu sü­rün­ce­me­de bı­ra­kan Sa­yın Baş­ba­kan ve Hükûme­ti­nin, şim­di, en azın­dan bu nok­ta­ya ge­ti­ri­le­bil­miş ol­ma­sı yi­ne de olum­lu bir baş­lan­gıç sa­yı­la­bi­le­cek­tir.

Mil­li­yet­çi Ha­re­ket Par­ti­si Mec­lis Gru­bu, bu ne­den­ler­le, bü­tün ek­sik ve sa­kat yön­le­ri­ne rağ­men, Baş­ba­kan­lık tez­ke­re­si­ne tam des­tek ve­re­cek­tir.

Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­nin yurt dı­şı­na gön­de­ril­me­si­ne iliş­tin tez­ke­re­ler, hükûmet­le­rin ira­de ve ni­yet­le­ri­ni gös­te­ren ve içe­rik­le­ri, ger­çek­çe ve ana un­sur­la­rı si­ya­si ve hu­ku­ki an­lam ta­şı­yan me­tin­ler­dir. Bu un­sur­lar, ev­ve­le­mir­de, si­lah­lı kuv­vet­ler un­sur­la­rı­nın kul­la­nı­mı­nın as­kerî he­def­le­ri­ni or­ta­ya ko­yar ve ula­şıl­ma­sı ön­gö­rü­len si­ya­si amaç­la­rın çer­çe­ve­si­ni çi­zer­ler. Bu ko­nu­la­rın açık bi­çim­de dü­zen­len­me­si, bir tez­ke­re­nin ger­çek an­lam­da fonk­si­yo­nel ve inan­dı­rı­cı ola­bil­me­si için ol­maz­sa ol­maz­dır.

Bu açı­dan ba­kıl­dı­ğın­da, Baş­ba­kan­lık tez­ke­re­si­nin, bu şart­la­rı bü­yük öl­çü­de kar­şı­la­ma­yan, bü­tün­lük­ten yok­sun, ek­sik­lik ve be­lir­siz­lik­le ma­lul bir me­tin ol­du­ğu gö­rül­mek­te­dir. Bu me­tin, tez­ke­re ol­mak­tan zi­ya­de, üç pa­rag­raf­lık bir bil­gi no­tu ni­te­li­ği ta­şı­mak­ta­dır.

Bu ko­nu­da­ki sa­mi­mi gö­rüş ve dü­şün­ce­le­ri­mi­zi, si­ya­si par­ti­le­ri tez­ke­re­ye kat­kı yap­ma­ya da­vet eden Sa­yın Baş­ba­ka­nın çağ­rı­sı çer­çe­ve­sin­de de­ğer­len­dir­me­le­ri­mi­zi de sun­mak is­ti­yo­rum.

Tez­ke­re­nin ek­sik­lik, sa­kın­ca ve be­lir­siz­lik­le­ri ye­di ana nok­ta al­tın­da top­la­na­bi­le­cek­tir: İlk sa­kın­ca, as­kerî ha­rekâtın he­de­fi ve si­ya­si ama­cı­nın çok kı­sıt­lı bir çer­çe­ve­de be­lir­len­miş ol­ma­sı­dır. Te­rö­re kar­şı ya­pı­la­cak bir as­kerî ha­rekâtın, te­rör teh­di­di­nin bü­tün un­sur­la­rı­nı, kay­nak­la­rı­nı ve te­za­hür­le­ri­ni kap­sa­ma­sı ka­çı­nıl­maz­dır. Te­rör teh­di­di­nin bi­ti­ril­me­si, bu­nun kay­nak­la­rı­nın tas­fi­ye­siy­le müm­kün­dür. As­kerî ha­rekât ih­ti­yaç­la­rı da an­cak teh­di­din ni­te­li­ği­ne gö­re be­lir­le­ne­bi­le­cek­tir.

Tez­ke­re­nin met­ni­ne ve AKP Hükûmet yet­ki­li­le­ri­nin be­yan­la­rı­na ba­kıl­dı­ğın­da, as­kerî he­de­fin, Ira­k’­ın ku­ze­yin­den ül­ke­mi­ze yö­ne­lik teh­di­din ve sal­dı­rı­la­rın ber­ta­raf edil­me­si ol­du­ğu an­la­şıl­mak­ta­dır. Bu amaç­la ya­pı­la­cak sı­nır öte­si ha­rekât ve mü­da­ha­le­nin he­de­fi, mün­ha­sı­ran PKK un­sur­la­rı ola­cak­tır.

Bu tez­ke­re­de Ku­zey Ira­k’­tan kay­nak­la­nan teh­di­din kay­nak­la­rı ve un­sur­la­rı ile bu­nu ber­ta­raf et­mek için ön­gö­rü­len as­kerî ha­rekâtın he­def­le­ri ör­tüş­me­mek­te­dir. Bu te­rör un­sur­la­rı­nın em­ni­ye­ti­ni, lo­jis­tik des­te­ği­ni, ik­mal ve ha­ber­leş­me yol­la­rı­nı sağ­la­yan ve Kan­dil Da­ğı ha­riç tu­tu­lur­sa, PKK te­rö­rist­le­riy­le iç içe, ay­nı alan­da bu­lu­nan si­lah­lı Peş­mer­ge grup­la­rı as­kerî mü­da­ha­le­nin dı­şın­da ka­la­cak­tır. PKK te­rör un­sur­la­rı­nı te­miz­le­mek için Peş­mer­ge grup­la­rı­nın için­den ayık­la­yıp bun­lar­la sı­nır­lı bir as­kerî mu­ka­be­le­nin müm­kün ol­ma­ya­ca­ğı açık­tır. Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri un­sur­la­rı­na ve­ri­le­cek an­gaj­man ku­ral­la­rı­nın si­lah­lı Peş­mer­ge­ler dı­şa­rı­da tu­tu­la­rak be­lir­len­me­si de, ay­nı şekil­de, dü­şü­nü­le­me­ye­cek­tir. Böy­le bir ga­ra­bet, sa­de­ce PKK’­ya kar­şı as­kerî ha­rekâtın pe­şi­nen ba­şa­rı­sız­lı­ğa mah­kum edil­me­si­ne yol aç­ma­ya­cak, bun­dan da­ha da önem­li­si, böl­ge­de si­lah­lı ta­ci­ze açık bir or­tam­da gö­rev ya­pa­cak Türk as­ker­le­ri­nin gü­ven­li­ği için ka­bul edi­le­mez bir risk teş­kil ede­cek­tir. Bu du­rum, ay­rı­ca, PKK mi­li­tan­la­rı­na Peş­mer­ge­le­rin içi­ne ka­rı­şa­rak he­def ol­mak­tan çık­mak için yol gös­ter­mek an­la­mı­na da ge­le­cek­tir.

Sa­yın Baş­ba­ka­nın ve Hükûmet üye­le­ri­nin, Peş­mer­ge­le­rin et­ki­len­me­di­ği yo­lun­da sü­rek­li ola­rak Bar­za­ni­’­ye ver­di­ği açık gü­ven­ce­ler ışı­ğın­da, Hükûme­ti, bu ha­ya­ti nok­ta üze­rin­de bir ke­re da­ha dü­şü­ne­rek, bu sa­kat­lı­ğı gi­der­me­ye da­vet et­mek is­ti­yo­ruz.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; açık­lı­ğa ka­vuş­tu­rul­ma­sı ge­re­ken ikin­ci hu­sus, PKK’­ya ya­pı­la­cak as­kerî ha­rekâtın ni­hai ama­cı­nın ne ol­du­ğu­dur. Tez­ke­re­de yer alan “teh­di­din ve sal­dı­rı­la­rın ber­ta­raf edil­me­si” iba­re­si­nin, Ku­zey Ira­k’­ta yu­va­la­nan PKK te­rör un­sur­la­rı­nın sal­dı­rı­la­rı­nın dur­du­rul­ma­sı­nın ya­nı sı­ra, bun­la­rın böl­ge­de­ki var­lı­ğı­nın ke­sin ola­rak tas­fi­ye­si­ni kap­sa­yıp kap­sa­ma­dı­ğı açık kal­mış­tır. Sı­nır­lı bir ha­rekât ve ge­çi­ci gü­ven­lik ön­lem­le­ri­nin öte­sin­de, PKK’­nın Ku­zey Ira­k’­ta­ki var­lı­ğı­na son ve­ril­me­si bir he­def ola­rak gö­rü­lü­yor­sa, bu­nun Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­nin böl­ge­de ge­çi­ci as­kerî mev­cu­di­ye­ti­ni ge­rek­ti­re­ce­ği ve tez­ke­re­nin içe­ri­ği­nin de bu­na gö­re be­lir­len­me­si­nin ka­çı­nıl­maz ol­du­ğu ka­bul edil­me­li­dir.

Baş­ba­kan­lık tez­ke­re­sin­de, yi­ne, da­ha ön­ce­ki tez­ke­re­ler­den fark­lı ola­rak, Ku­zey Ira­k’­ta­ki et­nik te­mel­de si­ya­si ya­pı­lan­ma­ya hiç de­ği­nil­me­miş ol­ma­sı, bu­nun si­ya­si amaç­la­rı­nın çok dar bir çer­çe­ve­de be­lir­len­miş ol­du­ğu­nun bir di­ğer gös­ter­ge­si­dir.

Ge­nel Baş­ka­nı­mız Sa­yın Dev­let Bah­çe­li­’­nin dün­kü grup top­lan­tı­sın­da yap­tı­ğı ko­nuş­ma­sın­da be­lirt­ti­ği üze­re, 19 Mart 2003 ta­rih­li ve yi­ne Baş­ba­kan Er­do­ğan im­za­lı tez­ke­re­de yer alan bu hu­su­sun, şim­di şart­lar çok da­ha ağır­laş­mış­ken, bu kez ni­ye meskût ge­çil­di­ği­nin iza­hı­nı bek­le­di­ği­mi­zi bu­ra­dan ha­tır­lat­mak is­te­rim.

Tez­ke­re­nin ek­sik ve sa­kat olan bir di­ğer yö­nü de, da­ha ön­ce çı­ka­rı­lan tez­ke­re­ler­den fark­lı ola­rak, Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­nin kul­la­nı­mı­na da­ir açık bir hü­küm içer­me­me­si ve kul­la­nı­ma iliş­kin ge­rek­li dü­zen­le­me­le­rin Hükûmet ta­ra­fın­dan ya­pı­la­ca­ğı­nın me­tin­de açık­ça be­lir­til­me­miş ol­ma­sı­dır.

Tez­ke­re­de ulus­la­ra­ra­sı hu­ku­ka ya­pı­lan atıf­la­rın zi­ya­de­siy­le mah­cup ve muğ­lak ol­ma­sı, meş­ru mü­da­fa­a hak­kı­nın açık­ça be­lir­til­me­me­si hu­sus­la­rı da tez­ke­re­nin iza­ha muh­taç di­ğer yön­le­ri­ni teş­kil et­mek­te­dir.

Di­ğer ta­raf­tan, Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­nin gön­de­ri­le­ce­ği böl­ge­nin, Ira­k’­ın PKK te­rö­rist­le­ri­nin yu­va­lan­dık­la­rı ku­zey böl­ge­si ile mü­ca­vir alan­lar ola­rak be­lir­len­me­si de bir di­ğer be­lir­siz­li­ği bün­ye­sin­de ba­rın­dır­mak­ta­dır. PKK te­rör un­sur­la­rı­nın Ku­zey Ira­k’­ta yu­va­lan­dı­ğı böl­ge­ler bi­lin­mek­te­dir. Bun­lar Bar­za­ni­’­nin kon­tro­lün­de­ki alan­lar­dır. Sı­nır­la­rı be­lir­li bir coğ­ra­fi ala­nı ta­rif et­me­yen “Ira­k’­ın ku­ze­yi”­nin ya­nı sı­ra, mun­zam bir muğ­lak­lık un­su­ru ola­rak bu­ra­ya, mü­ca­vir alan­la­ra da yer ve­ril­me­sin­den ne kas­te­dil­di­ği de açık de­ğil­dir.

Tez­ke­re­de Ku­zey Irak kay­nak­lı te­rör teh­di­di ko­nu­sun­da iz­le­ne­cek eko­no­mik ve si­ya­si yap­tı­rım­la­rı da içe­ren kap­sam­lı bir stra­te­ji­nin yer al­ma­ma­sı da bir di­ğer önem­li ek­sik ol­muş­tur. Mec­li­sin as­kerî ha­rekât için ve­re­ce­ği yet­ki­nin bek­le­nen zor­la­yı­cı et­ki­yi ya­pa­bil­me­si için, bu­nun bir di­zi si­ya­si ve eko­no­mik bas­kı ted­bir­le­ri ve fi­ilî yap­tı­rım­lar­la des­tek­len­me­si ve ta­mam­lan­ma­sı­nın ge­rek­li ola­ca­ğı aşikârdır.

Te­rör­le Mü­ca­de­le Yük­sek Ku­ru­lu­nun 9 Ekim 2007 ta­ri­hin­de yap­tı­ğı top­lan­tı­dan son­ra ya­pı­lan açık­la­ma­da “Te­rör ör­gü­tü­nün kom­şu bir ül­ke­de­ki mev­cu­di­ye­ti­ni so­na er­dir­me­ye yö­ne­lik ola­rak, önü­müz­de­ki sü­reç­te sı­nır öte­si ope­ras­yon dâhil ol­mak üze­re hu­ku­ki, eko­no­mik ve si­ya­si her tür­lü ted­bi­rin alın­ma­sı ko­nu­sun­da gö­rev­li ku­rum ve ku­ru­luş­la­ra emir ve ta­li­mat­lar ve­ril­miş.” de­nil­mek­te­dir. An­cak, bu hu­sus­lar­la il­gi­li en ufak bir atıf tez­ke­re met­nin­de yer al­ma­mış­tır. Eko­no­mik ve si­ya­si ön­lem­le­rin cay­dı­rı­cı ola­bil­me­si için sü­rat­le tes­pit edi­le­rek açık­lan­ma­sı ve ka­rar­lı bi­çim­de uy­gu­lan­ma­sı­nın el­zem ol­du­ğu ka­bul edil­me­li­dir.

Tür­ki­ye­’­nin as­kerî güç­le des­tek­le­nen, et­ki­li bir si­ya­si cay­dı­rı­cı­lık po­li­ti­ka­sı iz­le­ye­bil­me­si için tu­tar­lı bir stra­te­ji ve yol ha­ri­ta­sı be­lir­le­me­si acil bir ih­ti­yaç­tır. Tür­ki­ye­’­nin iz­le­ye­ce­ği böy­le bir cay­dı­rı­cı­lık stra­te­ji­si­ni et­ki­li kı­la­cak imkân ve yap­tı­rım­la­rın bir bü­tün­lük için­de tes­pi­ti özel önem ta­şı­mak­ta­dır.

Mil­li­yet­çi Ha­re­ket Par­ti­si Ge­nel Baş­ka­nı Sa­yın Dev­let Bah­çe­li, 17 Ocak 2007 ta­ri­hin­de yap­tı­ğı ba­sın top­lan­tı­sın­da Ku­zey Ira­k’­a uy­gu­la­na­cak yap­tı­rım re­ji­mi­nin ana un­sur­la­rı­nı kap­sam­lı ola­rak or­ta­ya koy­muş­tur. Tür­ki­ye­’­nin ala­ca­ğı ted­bir­le­rin cay­dı­rı­cı ve zor­la­yı­cı ola­bil­me­si için, ilk plan­da, Ha­bur Sı­nır Ka­pı­sı­’­nın ka­pa­tıl­ma­sı, Türk ha­va sa­ha­sı üze­rin­den Irak bağ­lan­tı­lı uçuş­la­ra izin ve­ril­me­me­si, Ku­zey Ira­k’­a ya­pı­lan lo­jis­tik des­te­ğin, gı­da ve di­ğer mal­ze­me akı­şı­nın, mü­te­ah­hit­lik hiz­met­le­ri­nin ve ti­ca­re­tin, elek­trik ve ben­zin ik­ma­li­nin dur­du­rul­ma­sı ve Bar­za­ni­’­nin iş mer­ke­zi hâli­ne ge­len Mer­sin Ser­best Böl­ge­si­’n­de ye­ni dü­zen­le­me­ler ya­pıl­ma­sı, Bar­za­ni­’­nin ve PKK’­yı des­tek­le­yen Irak­lı­la­rın Tür­ki­ye­’­de­ki ti­ca­ri fa­a­li­yet­le­ri­ne kar­şı zecrî ted­bir­ler alın­ma­sı ge­rek­li­dir.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Hükûme­tin bu ko­nu­da­ki sa­mi­mi­yet, cid­di­yet ve ka­rar­lı­lı­ğı­nın de­re­ce­si­ni önü­müz­de­ki dö­nem­de ata­ca­ğı adım­lar ve ala­ca­ğı ted­bir­ler gös­te­re­cek­tir. Mil­li­yet­çi Ha­re­ket Par­ti­si bu sü­re­ci ya­kın­dan iz­le­ye­cek ve uya­rı gö­re­vi­ni her ze­min­de ye­ri­ne ge­ti­re­cek­tir.

AKP Hükûme­ti­nin, Mec­li­sin yet­ki­si­ne da­ya­na­rak, et­ki­li ve ka­rar­lı bir si­ya­set iz­le­di­ği­nin so­mut ola­rak an­la­şı­la­bil­me­si ve ge­rek­li cay­dı­rı­cı­lı­ğın sağ­la­na­bil­me­si için şu ted­bir­le­rin önü­müz­de­ki gün­ler­de uy­gu­la­ma­ya ko­nul­ma­sı ka­çı­nıl­maz­dır:

Bi­rin­ci ted­bir: Ha­bur Sı­nır Ka­pı­sı­’­nın, mül­ki dü­zen­le­me­ler ye­rin­de  kal­mak kay­dıy­la, Ge­nel­kur­may Baş­kan­lı­ğı­nın kon­tro­lü­ne ve yö­ne­ti­mi­ne ve­ril­me­si ve Ku­zey Ira­k’­a ge­çiş­le­rin ye­ni esas­la­ra bağ­lan­ma­sı.

İkin­ci hu­sus: Ku­zey Ira­k’­ta­ki Türk va­tan­daş­la­rı­nın gü­ven­lik­le­ri için böl­ge­yi terk et­me­le­ri için uya­rıl­ma­la­rı.

Üçün­cü hu­sus: Ira­k’­a mü­ca­vir ha­va sa­ha­sı­nın teh­li­ke­li sa­ha ola­rak ilan edi­lip, ha­va­cı­la­ra ge­rek­li bil­di­ri­le­rin ya­yım­lan­ma­sı.

Bu­nun ya­nı sı­ra, Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­nin acil ek öde­nek ih­ti­yaç­la­rı da, Hükûmet ta­ra­fın­dan, sü­rat­le, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin önü­ne ge­ti­ril­me­li­dir.

Hükûmet bu yön­de so­mut adım­lar at­ma­dı­ğı tak­dir­de Tür­ki­ye­’­nin cay­dı­rı­cı­lı­ğı sı­fır­la­na­cak ve Hükûme­tin bu ko­nu­da si­ya­si ira­de­ye sa­hip ol­ma­dı­ğı ve bu tez­ke­re­nin de si­ya­si bir ma­nev­ra ol­du­ğu so­nu­cu or­ta­ya çı­ka­cak­tır. Da­ha da va­hi­mi, Hükûme­tin bu adım­la­rı at­ma­ya­rak gös­te­re­ce­ği ata­let, PKK ve Bar­za­ni­’­ye gü­ven ola­rak da an­la­şı­la­cak­tır.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN – Sa­yın Bö­lük­ba­şı, sü­re­niz bit­ti. To­par­la­ma­nız içi­n…

AH­MET DE­NİZ BÖ­LÜK­BA­ŞI (De­vam­la) – Bir bu­çuk da­ki­ka ye­ter efen­dim.

BAŞ­KAN – İki da­ki­ka ve­ri­yo­rum.

Bu­yu­run.

AH­MET DE­NİZ BÖ­LÜK­BA­ŞI (De­vam­la) – Te­şek­kür ede­rim.

Bu ted­bir­ler aşa­ma­lı ola­rak sü­rat­le uy­gu­la­ma­ya ko­nul­ma­dı­ğı tak­dir­de, Mec­li­sin ve­re­ce­ği iz­nin içi bo­şa­la­cak ve an­la­mı kay­bo­la­cak­tır. Bu tez­ke­re­nin de, baş­tan iti­ba­ren kul­la­nıl­ma­sı dü­şü­nül­me­yen sa­nal ve sah­te bir tez­ke­re ol­du­ğu so­nu­cu­na var­mak ka­çı­nıl­maz ola­cak­tır.

Mec­lis­ten yet­ki alı­nıp bu­nun kul­la­nıl­ma­ma­sı­nın, za­ma­na ya­yı­la­rak su­lan­dı­rıl­ma­sı­nın ve­ya so­nuç­suz ka­la­ca­ğı baş­tan bi­li­nen te­mas ve gi­ri­şim­ler­le sü­rün­ce­me­de bı­ra­kıl­ma­sı­nın çok va­him so­nuç­la­rı ola­ca­ğı açık­tır. Böy­le bir gaf­let PKK te­rö­rü kar­şı­sın­da tes­lim ol­mak an­la­mı­na ge­le­cek, Bar­za­ni ve PKK ta­ra­fın­dan, Tür­ki­ye­’­nin var­lı­ğı­na, top­rak bü­tün­lü­ğü­ne ve millî bir­li­ği­ni he­def alan emel­le­ri­nin ger­çek­leş­ti­ril­me­si­nin önün­de­ki en­gel­le­rin ber­ta­raf ol­du­ğu şek­lin­de gö­rü­le­cek, Kürt grup­la­rın ba­ğım­sız dev­let kur­ma­la­rı­nın ve Ker­kü­k’­ü zor­la ele ge­çi­re­rek baş­kent yap­ma­la­rı­nın önü açı­la­cak, Ku­zey Ira­k’­ta­ki et­nik ya­pı­lan­ma mo­de­li­nin Tür­ki­ye­’­de de uy­gu­lan­ma­sı ve si­ya­si çö­züm da­yat­ma­la­rı ze­min ve iv­me ka­za­na­cak ve bu yön­de­ki tah­rik ve bas­kı­la­rın tır­man­ma­sı so­nu­cu kri­tik eşik aşı­la­cak ve Tür­ki­ye­’­nin so­nuç­la­rı çok ağır ola­cak bir iç ça­tış­ma or­ta­mı­na sü­rük­len­me­si ka­çı­nıl­maz ola­cak­tır. Böy­le­si­ne ağır bir ve­ba­lin al­tın­dan AKP Hükûme­ti kal­ka­ma­ya­cak­tır. Türk mil­le­ti ve ta­rih bu gaf­le­ti af­fet­me­ye­cek­tir.

Bu ba­kım­dan, ümit ve te­men­ni­miz, AKP Hükûme­ti­nin önü­müz­de­ki kri­tik dö­nem­de bu ta­rihî so­rum­lu­lu­ğu­nun bi­lin­ci için­de ha­re­ket et­me­si­dir. An­cak, son dö­nem­de yo­ğun­luk ka­za­nan ba­zı işa­ret­ler bu tez­ke­re­nin kul­la­nıl­ma ni­ye­ti­ne göl­ge dü­şü­re­cek ni­te­lik­te­dir. Irak Cum­hur­baş­ka­nı Yar­dım­cı­sı Ha­şi­mi­’­nin bu­gün ba­sı­na ver­di­ği “Tür­ki­ye­’­den is­te­di­ği­mi ala­rak ay­rı­lı­yo­rum.” şek­lin­de­ki be­yan­la­rı bu yön­de­ki en­di­şe­le­ri­mi­zi kuv­vet­len­dir­mek­te­dir.

Bö­lü­cü te­rör­le mü­ca­de­le, Tür­ki­ye­’­nin var­lı­ğı­nı ve ka­de­ri­ni il­gi­len­di­ren bir be­ka me­se­le­si­dir.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

AH­MET DE­NİZ BÖ­LÜK­BA­ŞI (De­vam­la) – On beş sa­ni­ye ye­ter efen­dim.

BAŞ­KAN – Bu­yu­run Sa­yın Bö­lük­ba­şı.

AH­MET DE­NİZ BÖ­LÜK­BA­ŞI (De­vam­la) – Bu ko­nu­nun her tür­lü par­ti mü­la­ha­za­la­rı­nın ve çı­kar he­sap­la­rı­nın üs­tün­de, millî bir da­ya­nış­ma ru­hu ve an­la­yı­şıy­la ele alın­ma­sı he­pi­miz için millî ve ta­rihî bir gö­rev ve so­rum­lu­luk­tur. Hiç­bir dü­şün­ce, hiç­bir ge­rek­çe, hiç­bir ma­ze­ret bun­dan ka­çın­ma­yı meş­ru ve ma­zur gös­te­re­me­ye­cek­tir. Bu, biz­le­rin, bü­yük bir ai­le olan bü­yük Türk mil­le­ti­nin or­tak ge­le­ce­ği­ne olan şeref ve na­mus bor­cu­muz­dur.

Bu dü­şün­ce­ler­le, önü­müz­de­ki güç dö­nem­de baş­ta Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri ve gü­ven­lik güç­le­ri­miz ol­mak üze­re yü­ce Tan­rı­’­nın Türk mil­le­ti­ne yar­dım­cı ol­ma­sı­nı ni­yaz edi­yor, te­rö­re kar­şı kah­ra­man­ca ver­dik­le­ri mü­ca­de­le­de ga­zi olan aziz kar­deş­le­ri­mi­ze şük­ran­la­rı­mı­zı su­nu­yor ve ha­ya­tı­nı kay­be­den şehit­le­ri­mi­zin aziz ha­tı­ra­la­rı önün­de min­net ve ta­zim­le eği­li­yo­ruz.

He­pi­ni­zi say­gı­la­rım­la se­lam­lı­yo­rum. (MHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Bö­lük­ba­şı.

Söz sı­ra­sı AK Par­ti Gru­bu adı­na Ko­ca­e­li Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Ni­hat Er­gü­n’­de.

Sa­yın Er­gün, bu­yu­ru­nuz. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Sa­yın Er­gün, ko­nuş­ma sü­re­niz yir­mi da­ki­ka­dır.

AK PAR­Tİ GRU­BU ADI­NA Nİ­HAT ER­GÜN (Ko­ca­e­li) – Sa­yın Baş­kan, say­gı­de­ğer mil­let­ve­kil­le­ri; Ira­k’­ın ku­ze­yin­den ül­ke­mi­ze yö­ne­lik te­rör teh­di­di ve sal­dı­rı­la­rın ber­ta­raf edil­me­si ama­cıy­la Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­mi­zin sı­nır öte­si ha­rekât ve mü­da­ha­le­ler­de bu­lun­mak üze­re Ira­k’­ın ku­zey böl­ge­si ve mü­ca­vir alan­la­ra gön­de­ril­me­si için Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­ne Hükûmet­çe gön­de­ri­len tez­ke­re hak­kın­da AK Par­ti Gru­bu­nun gö­rüş­le­ri­ni açık­la­mak üze­re söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­la­rım.

Ön­ce­lik­le şunu ifa­de et­mek is­te­rim ki, gön­de­ri­len bu tez­ke­re, bir ma­ce­ra pe­şin­de koş­ma, bir ma­ce­ra ara­yı­şı de­ğil­dir. Çün­kü, biz ma­ce­ra ara­yış­la­rı­nın bu mil­le­te ne­ye mal ol­du­ğu­nu çok ya­kın­dan bi­len bir si­ya­si par­ti­yiz ve kad­ro­yuz. Bu bir meş­ru mü­da­fa­a hak­kı­nın kul­la­nıl­ma­sı me­se­le­si­dir. Do­la­yı­sıy­la, ma­ce­ra pe­şin­de ko­şul­du­ğu id­di­a­la­rı ka­mu­o­yun­da çok­ça ko­nu­şul­mak­ta. Bu id­di­a­la­rın yer­siz­li­ği­ni baş­tan ifa­de et­mek is­te­dim.

Ma­ce­ra­la­rın ağır ma­li­ye­ti­ni bi­li­yo­ruz. Ta­a Os­man­lı dev­rin­de, 1683’te Av­cı Meh­me­t’­in İkin­ci Vi­ya­na Ku­şat­ma­sı­’­nı ger­çek­leş­ti­re­ce­ği­ni ve Vi­ya­na­’­yı ala­ca­ğı­nı zan­net­me­si, dün­ya­da­ki ge­liş­me­le­ri ta­kip et­me­den, elin­de­ki gü­cü bil­me­den, si­ya­se­tin bir imkânlar sa­na­tı olup ol­ma­dı­ğı­nı dü­şün­me­den, “ata­la­rı­nın ya­pa­ma­dı­ğı­nı sen ya­par­sın” tel­kin­le­ri­ne ina­na­rak sür­dür­müş ol­du­ğu bir ha­rekâtın Os­man­lı­’­ya ne­le­re mal ol­du­ğu­nu he­pi­miz bi­li­yo­ruz.

Ar­ka­sın­dan ikin­ci bü­yük ma­ce­ra­cı ekip İtti­hat­çı­lar­dır. İtti­hat­çı­la­rın da, yi­ne, bir im­pa­ra­tor­lu­ğun so­nu­nu na­sıl ge­tir­di­ği­ni he­pi­miz çok ya­kın­dan bi­li­yo­ruz. İtti­hat­çı­la­rın ma­ce­ra­la­rı, bir bü­yük mil­le­ti Bi­rin­ci Ci­han Har­bi­’­ne sok­muş, Al­man­la­rın ya­nın­da sa­va­şa gi­re­bil­mek için Ba­tı Trak­ya­’­yı Bul­gar­la­ra bı­rak­ma giz­li an­laş­ma­sı ra­hat­ça ya­pı­la­bil­miş ve ay­nı za­man­da hiç de mev­sim şart­la­rı mü­sa­it de­ğil­ken ve ge­re­ği yok­ken, sırf Rus or­du­la­rı­nı ku­zey­de meş­gul ede­bil­mek için Sa­rı­ka­mış Ha­rekâtı ger­çek­leş­ti­ri­le­bil­miş­tir. Sa­rı­ka­mış Ha­rekâtı­’­na kar­şı çı­kan ko­mu­ta­na rağ­men, o gü­nün ge­nel­kur­may baş­ka­nı sa­yı­la­bi­le­cek En­ver Pa­şa ha­rekâtın ba­şı­na biz­zat ken­di­si geç­me nok­ta­sı­na gel­miş­tir.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bun­lar mil­le­ti­mi­ze ağır fa­tu­ra­lar öde­ten ma­ce­ra­lar­dır. Hat­ta bu ma­ce­ra­cı­lar, Bi­rin­ci Ci­han Har­bi bo­yun­ca Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­nin -Os­man­lı dö­ne­min­de­ki si­lah­lı kuv­vet­le­ri­nin- ba­şı­na Al­man ge­ne­ral­le­rin bi­le geç­me­si­ne rı­za gös­te­re­cek bir gaf­let içe­ri­sin­de ola­bil­miş­ler­dir. Bun­la­rı el­bet­te ta­rih de­ğer­len­di­re­cek­tir. Ama, si­ya­se­tin bir imkânlar sa­na­tı ol­du­ğu­nu çok iyi bi­len, o dö­nem­de­ki zor şart­la­rı çok iyi bi­len Bü­yük Ön­der Ata­türk hem Kur­tu­luş Sa­va­şı bo­yun­ca hem de Kur­tu­luş Sa­va­şı­’n­dan son­ra­ki as­kerî ve dip­lo­ma­tik ham­le­ler­le si­ya­se­tin bir imkânlar sa­na­tı ol­du­ğu­nu bi­zim önü­mü­ze çok açık­lık­la koy­muş bu­lun­mak­ta­dır. O dö­nem­de Ba­tı Trak­ya Mi­sa­kı­millî sı­nır­la­rı için­de ve ken­di doğ­du­ğu şehir, ken­di doğ­du­ğu ev Ba­tı Trak­ya­’­da kal­ma­sı­na rağ­men Lo­zan an­laş­ma­la­rı sı­ra­sın­da bu­nun ger­çek­leş­ti­ri­le­bi­lir bir şey olup ol­ma­dı­ğı­nın he­sa­bı­nı et­ra­fın­da­ki kur­may­la­rıy­la be­ra­ber çok iyi ya­pa­bil­miş­tir. Mu­sul, Mi­sa­kı­millî sı­nır­la­rı içe­ri­sin­dey­ken, ya­ni bu­gün­kü Ku­zey Ira­k’­ın ta­ma­mı o gün­kü Mu­sul vi­la­ye­ti içe­ri­sin­dey­ken, Mu­su­l’­un ye­ni­den Mi­sa­kı­millî içe­ri­si­ne alı­nıp alı­na­ma­ya­ca­ğı me­se­le­si­ni bir ger­çek­çi po­li­ti­ka ola­rak, imkânlar sa­na­tı­nın bir, ma­sa üze­rin­de, de­ğer­len­di­ril­me­si ola­rak da­ha son­ra­ya bı­rak­mış ve Lo­zan Ant­laş­ma­sı­’y­la ye­ni Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti dev­le­ti­nin ulus­la­ra­ra­sı ca­mi­a­da ga­ran­ti al­tı­na alın­ma­sı­nı hep­sin­den da­ha önem­li ve ba­rı­şı hep­sin­den da­ha önem­li bir pro­se­dür ola­rak iş­let­me­yi de­ne­miş ve bu­gün kar­şı­laş­tı­ğı­mız, bu­gün gel­di­ği­miz güç­lü Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti­’­nin te­mel­le­ri­ni, böy­le­ce, si­ya­se­tin imkânlar sa­na­tı­nı kul­la­na­rak ger­çek­leş­tir­miş­tir.

Tür­ki­ye dün de, bu­gün de, hem ta­ri­hin­den kay­nak­la­nan hem de coğ­raf­ya­sın­dan kay­nak­la­nan cid­di imkânla­ra ve avan­taj­la­ra sa­hip­tir. Ay­nı za­man­da cid­di so­run­la­rı da, bu imkân ve avan­taj­lar ken­di için­de ta­şı­mak­ta­dır. Tür­ki­ye­’­nin bu bü­yük po­tan­si­ye­li­ni el­bet­te sa­de­ce biz gör­mü­yo­ruz, baş­ka­la­rı da gö­rü­yor­lar. Bu ne­den­le, 60’lı ve 70’li yıl­lar bo­yun­ca Tür­ki­ye ken­di iç kav­ga­la­rıy­la, anar­şiy­le bo­ğuş­mak zo­run­da kal­mış­tır. 80 ih­ti­la­lin­den son­ra ise 84’ten iti­ba­ren yir­mi üç yıl­dır te­rör be­la­sıy­la bo­ğuş­mak­ta­yız. Te­rö­rün el­bet­te içe­ri­den kay­nak­la­nan ne­den­le­ri ol­du­ğu gi­bi, dı­şa­rı­dan kay­nak­la­nan ne­den­le­ri de var­dır. Ama, yir­mi üç yıl­dır “sı­fır te­rör” de­di­ği­miz bir ha­di­sey­le kar­şı kar­şı­ya ka­la­ma­dık. Kâh azal­dı, kâh art­tı. Dal­ga­lı bir te­rör sey­ri­ni he­pi­mi­zin önü­ne koy­mak müm­kün. Yıl­da 1.500-2.000, hat­ta 6 bin te­rör ola­yı­na va­ran olay­la­rın ol­du­ğu dö­nem­le­ri çok iyi bi­li­yo­ruz. Bu­gün bu “dal­ga­lı te­rör” de­di­ği­miz te­rör dal­ga­sı­nın en önem­li nok­ta­la­rın­dan bir ta­ne­si­ne gel­dik.

El­bet­te, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, te­rör ha­re­ket­le­ri­nin Tür­ki­ye­’­nin ba­şı­na be­la ol­du­ğu dö­nem­den be­ri te­rör­le mü­ca­de­le­nin si­ya­si, eko­no­mik, sos­yal bo­yu­tu ço­ğu za­man ih­mal edil­di, so­run teş­his edi­le­me­di, te­rör­le mü­ca­de­le, te­rö­rist­le mü­ca­de­le ola­rak za­man za­man al­gı­lan­dı. Özel­lik­le 90’lı yıl­lar bo­yun­ca iz­le­di­ği­miz po­li­ti­ka­lar te­rör­le mü­ca­de­le­nin si­ya­si, eko­no­mik, sos­yal bo­yu­tu­nun da ol­du­ğu­nu ih­mal ede­cek bo­yut­la­ra ulaş­tı­ğın­da fark­lı bir tab­loy­la kar­şı kar­şı­ya kal­dık. 90’lı yıl­la­ra ka­dar Do­ğu ve Gü­ney­do­ğu Ana­do­lu Böl­ge­si­’n­de Tür­ki­ye­’­nin bü­tün par­ti­le­ri­ne oy ve­ren va­tan­daş­la­rı­mı­zın, seç­men­le­ri­mi­zin si­ya­si eği­lim­le­ri bir an­da de­ğiş­me­ye baş­la­dı ve ka­de­me­li ola­rak âde­ta Do­ğu ve Gü­ney­do­ğu Ana­do­lu­’­da­ki böl­ge va­tan­daş­la­rı­mız tek bir si­ya­si par­ti­ye odak­la­nan hâle gel­di­ler.

Evet, te­rör­le mü­ca­de­le­de as­kerî bo­yut ola­rak önem­li me­sa­fe­ler al­dık, cid­di ma­na­da ça­lış­ma­lar yap­tık. Ama si­ya­si, hu­ku­ki ve sos­yal bo­yu­tu ih­mal edil­di­ği için, cid­di ma­na­da bir te­rör, te­rö­rün ta­ban ka­zan­ma­sı ve top­lu­mun, Tür­ki­ye­’­nin nor­mal si­ya­si par­ti­le­rin­den uzak­laş­ma­sı gi­bi bir ger­çe­ği de önü­mü­ze koy­muş ol­du. 2002 yı­lı, bir an­lam­da, bu açı­dan mi­lat ol­du. 2002 yı­lın­da, ilk de­fa, AK Par­ti, böl­ge­ye si­ya­si ola­rak gi­ren, güç­lü bir şekil­de gi­ren bir si­ya­si par­ti ol­du. Çün­kü, Tür­ki­ye­’­de, ar­tık sos­yal, eko­no­mik ve si­ya­si bo­yu­tu ih­mal et­me­nin bir ke­sin­ti­ye uğ­ra­ma­sı ve ye­ni­den top­lu­mun ka­za­nıl­ma­sı ge­re­ki­yor­du. İş­te, AK Par­ti, bu dö­nem içe­ri­sin­de bu­nu bü­yük ço­ğun­luk­la ba­şar­dı. 2002’de son de­re­ce dü­şük oy po­tan­si­ye­liy­le gir­dik, 2004’te bu oy­la­rı bir mik­tar da­ha ar­tır­dık ve 2007 ge­nel se­çim­le­rin­de ise al­dı­ğı­mız eko­no­mik ted­bir­ler­le, uy­gu­la­dı­ğı­mız sos­yal po­li­ti­ka­lar­la, Tür­ki­ye­’­de­ki de­mok­ra­tik­leş­me ham­le­le­riy­le, böl­ge­de­ki in­sa­nın gön­lün­de taht ku­ran bir si­ya­si par­ti hâli­ne ge­le­bil­dik.

Şim­di, Tür­ki­ye­’­de­ki bü­tün si­ya­si par­ti­le­ri­mi­zin, Do­ğu ve Gü­ney­do­ğu Ana­do­lu Böl­ge­si­’n­de­ki va­tan­daş­la­rı­mı­zın ka­pı­sı­nı tek tek ça­la­rak, kö­yü­ne gi­de­rek, ka­sa­ba­sı­na gi­de­rek, si­ya­si, eko­no­mik ve sos­yal bo­yu­tu­na des­tek ver­me­le­ri­nin za­ma­nı çok­tan gel­miş­tir. Uma­rım, bü­tün si­ya­si par­ti­le­ri­miz böl­ge­de­ki in­sa­nı­mı­zın rey­le­ri­ne ta­lip olur­lar, mil­let­ve­ki­li çı­kar­tır­lar, köy­le­ri­ne gi­der­ler, ka­sa­ba­la­rı­na gi­der­ler ve Tür­ki­ye­’­de si­ya­se­ten, top­lu­mun baş­ka alan­la­ra doğ­ru kay­ma­sı­nın önü­ne hep be­ra­ber geç­miş olu­ruz. Bü­tün si­ya­si par­ti­le­ri­mi­ze il­gi duy­ma, il­gi gös­ter­me po­tan­si­ye­li Do­ğu ve Gü­ney­do­ğu Ana­do­lu­’­da­ki hal­kı­mız­da var­dır, faz­la­sıy­la var­dır. Bu­nu, AK Par­ti İkti­da­rı dö­ne­min­de biz ya­ki­nen gör­müş bu­lu­nu­yo­ruz.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, Ira­k’­ın iş­ga­li te­rö­rün Tür­ki­ye­’­de­ki tır­man­ma­sın­da bir baş­ka dö­nüm nok­ta­sı ol­muş­tur. Böy­le bir teh­dit­le kar­şı kar­şı­ya ka­la­bi­le­ce­ği­mi­zi o gün Par­la­men­to­da olan ar­ka­daş­lar hep be­ra­ber bi­li­yor­lar. Bu­ra­da o ko­nu­la­rı çok tar­tış­tık. As­lın­da, Tür­ki­ye baş­tan be­ri Ira­k’­ın iş­ga­li­nin çok yan­lış ol­du­ğu­nu, Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri­’­nin böy­le bir po­li­ti­ka iz­le­me­si­nin bir so­nuç do­ğur­ma­ya­ca­ğı­nı, böl­ge­de bü­yük so­run­la­ra yol aça­ca­ğı­nı, hem Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri­’­ni hem Ira­k’­ı hem de Ira­k’­a kom­şu olan ül­ke­le­rin ta­ma­mı­nı sı­kın­tı­ya so­ka­ca­ğı­nı de­fa­at­le an­la­tan me­kik dip­lo­ma­si­si iz­len­di­ği­ni o dö­nem­de, he­pi­niz ya­ki­nen bi­li­yor­su­nuz. Hat­ta, bu­gün­kü Cum­hur­baş­ka­nı­mız, o gün­kü Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nı­mız, bir top­lan­tı­da Ame­ri­ka­lı yet­ki­li­le­re: “Böy­le bir şey ya­par­sa­nız Pan­do­ra­’­nın ku­tu­su­nu aç­mış olur­su­nuz ve için­den ne çı­ka­ca­ğı­nı siz da­hi tah­min ede­mez­si­niz.” Pan­do­ra­’­nın ku­tu­su açıl­mış­tır ve için­den çok olum­suz tab­lo­lar çık­mış­tır. Şim­di, bü­tün Irak bu olum­suz tab­lo­la­rın al­tın­da in­le­mek­te­dir. Ama, sa­de­ce Irak de­ğil, Ira­k’­a kom­şu olan ül­ke­ler de bu tab­lo­dan ra­hat­sız ol­mak­ta­dır ve en çok da biz ra­hat­sız ol­mak­ta­yız. En çok da biz ra­hat­sız ol­du­ğu­muz için, ora­da­ki ge­liş­me­le­re ka­yıt­sız ka­la­ma­yız. Ora­da­ki ge­liş­me­le­re en uy­gun me­sa­fe­den va­zi­yet et­mek mec­bu­ri­ye­tin­de­yiz. Vak­tiy­le, bi­ze ora­da­ki ge­liş­me­le­ri uzak­tan sey­ret­me tel­ki­nin­de bu­lun­muş olan­lar da ol­du. Ama uzak­tan sey­ret­mek, ora­da­ki ge­liş­me­le­ri kon­trol al­tı­na al­mak için uy­gun bir me­sa­fe de­ğil­di. Da­ha ya­kın­dan va­zi­yet et­mek için hep be­ra­ber gay­ret et­me­liy­dik. Ama, bu­gün da­ha ya­kın­dan va­zi­yet et­me imkânı­nı o dö­nem açı­sın­dan kay­bet­miş bu­lun­duk.

Ta­bi­i, o dö­nem­den son­ra, Tür­ki­ye çok cid­di dip­lo­ma­tik te­mas­lar yap­tı. Tür­ki­ye, baş­ta Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri ol­mak üze­re, Ira­k’­ta­ki yö­ne­tim­le ve Ira­k’­a kom­şu ül­ke­ler­le dip­lo­ma­tik te­mas­la­rı­nı sür­dür­dü ve Tür­ki­ye sa­bır­lı bir ül­ke ol­du­ğu­nu, me­ta­net­li bir ül­ke ol­du­ğu­nu, te­rör olay­la­rı kar­şı­sın­da he­men so­ka­ğın öf­ke­siy­le ha­re­ket eden bir ül­ke ol­ma­dı­ğı­nı, ama kom­şu­la­rın­dan ve müt­te­fik­le­rin­den ön­lem al­ma­sı­nı bek­le­di­ği­ni de­fa­at­le or­ta­ya koy­du. Tür­ki­ye­’­nin bu­gü­ne ka­dar bek­le­me­si ne bir ac­zi­yet­tir ne bir gaf­let­tir ne bir kor­kak­lık­tır. Tür­ki­ye sa­bır­la, me­ta­net­le, ulus­la­ra­ra­sı ca­mi­a­da cid­di bir dev­le­tin ta­kı­na­ca­ğı bir tav­rı ta­kı­na­rak yo­lu­na de­vam et­miş­tir. An­cak, bu­gün gel­di­ği­miz nok­ta­da, ne­den şim­di? Tür­ki­ye­’­nin sab­rı­nın bir so­nu ol­du­ğu­nu, ni­ha­yet­siz bir sab­ra sa­hip ol­ma­dı­ğı­nı hep söy­le­dik. Tür­ki­ye­’­nin bir sab­rı ol­du­ğu­nu, sab­rı­nın so­nu ol­du­ğu­nu, ka­rar­lı, di­ra­yet­li, cay­dı­rı­cı bir gü­ce sa­hip ol­du­ğu­nu her za­man tek­rar­la­dık ama bu­nu, bu­gün gös­ter­me­nin gü­nü ve za­ma­nı­dır. İş­te, tez­ke­re, bu ne­den­le bu­gün Tür­ki­ye­’­nin gün­de­mi­ne gel­miş­tir. Tür­ki­ye, cay­dı­rı­cı bir gü­ce sa­hip­tir; Tür­ki­ye, te­rör­le mü­ca­de­le­de ka­rar­lı­dır; Tür­ki­ye, kom­şu­la­rı­nın hu­ku­ku­na za­rar ver­me­den, ken­di­ne ge­le­cek za­rar­la­rı ber­ta­raf et­me imkân ve ka­bi­li­ye­ti­ne sa­hip­tir. Tür­ki­ye­’­de bu di­ra­yet var­dır, bu ka­rar­lı­lık, bu bir­lik, bu bü­tün­lük var­dır. Şim­di, bu­nu hep bir­lik­te gös­ter­me­nin za­ma­nı­dır. Tür­ki­ye, el­bet­te, ka­ba­da­yı­lık da; Tür­ki­ye, el­bet­te, don­ki­şot­luk da ya­pa­cak de­ğil­dir. Tür­ki­ye, bü­tün bun­la­rı ya­par­ken yi­ne in­ce ele­yip sık do­ku­ya­cak­tır.

Bir si­ya­si par­ti­mi­zin de­ğer­li tem­sil­ci­si­nin, dip­lo­ma­tik bir üs­lup­la da ol­sa bu tez­ke­re hak­kın­da­ki ko­nuş­ma­sı­nı, sa­de­ce, ağır bir hükûmet eleş­ti­ri­si­ne dö­nüş­tür­me­si, açık­ça ya­kış­ma­dı ve tez­ke­re­yi, sa­nal bir tez­ke­re, ger­çek­leş­me­si müm­kün ol­ma­yan bir tez­ke­re ola­rak ni­te­len­dir­me­si de ya­kış­ma­dı. Bun­lar doğ­ru de­ğil. Dip­lo­ma­tik çiz­gi­den ge­len bir ar­ka­da­şı­mı­zın, ger­çek­ten, ben, son de­re­ce uy­gun ol­ma­yan ifa­de­ler­le bu­nu de­ğer­len­dir­di­ği­ni gör­düm.

Bir baş­ka hu­sus, “tez­ke­re­nin ek­sik­le­ri” adı al­tın­da öy­le şey­ler sı­ra­la­dı ki âde­ta kap­sam­lı bir ha­rekât pla­nı­nın tez­ke­re­ye ya­zıl­ma­sı­nı is­te­di, ya­ni Ku­zey Ira­k’­ta ne­re­ye gi­de­ce­ğiz, kaç as­ker­le gi­de­ce­ğiz, ki­mi vu­ra­ca­ğız, ne za­man vu­ra­ca­ğı­z… Kap­sam­lı bir ha­rekât pla­nı­nı da yaz­say­dık iyi olur­du! O za­man tez­ke­re ol­maz­dı bu, o za­man ini­si­ya­ti­fin kim­de ol­du­ğu bel­li ol­maz­dı. Yaz­mı­şız, hu­du­du, şümu­lü, mik­ta­rı ve za­ma­nı Hükûmet­çe ta­yin edi­le­cek. Ni­ye? Asi­met­rik bir teh­dit­le kar­şı kar­şı­ya­yız. Eğer, hu­du­du­nu, şümu­lü­nü, mik­ta­rı­nı ve za­ma­nı­nı Hükûmet ta­yin et­me­ye­cek­se, bu­ra­da pe­şi­nen, pe­şin pe­şin bü­tün bun­la­rı ya­za­cak­sak, o za­man, tez­ke­re ol­ma­sı­nın, et­ki­li bir ha­rekât yap­ma­nın na­sıl ger­çek­leş­ti­ri­le­bi­le­ce­ği­ni sor­mak is­te­rim. Bun­la­rı, sa­yın söz­cü­nün, ön­ce­den, ger­çek­ten bi­li­yor ol­ma­sı la­zım­dı di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, as­lın­da, bu­gün gel­di­ği­miz nok­ta­da, tez­ke­re, her­ke­se çok önem­li fır­sat­lar sun­mak­ta­dır, baş­ta, Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri­’­ne. Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti, cay­dı­rı­cı gü­cü­nü or­ta­ya koy­mak­ta ka­rar­lı­dır. Ame­ri­ka­’­nın Ira­k’­ta için­de bu­lun­du­ğu zor­lu­ğun da far­kın­da ol­du­ğu­mu­zu de­fa­lar­ca söy­le­dik. Ira­k’­ta cid­di bir ka­os var­dır, yö­ne­ti­le­mez­lik var­dır, mez­hep ve et­nik par­ça­lan­ma­lar var­dır. Bü­tün bun­lar, Ira­k’ı yö­ne­ti­le­mez hâle ge­tir­miş­tir ve Irak, te­rör ör­güt­le­ri­nin ci­rit at­tı­ğı bir nok­ta­ya gel­miş­tir, her tür­lü te­rör ör­gü­tü, her tür­lü imkân ve ka­bi­li­ye­te sa­hip hâle gel­miş­tir. Sa­de­ce Tür­ki­ye­’­ye yö­ne­lik olan PKK te­rör ör­gü­tü de­ğil, ay­nı za­man­da Ira­k’­ın ken­di için­de­ki te­rör ör­güt­le­ri de her tür­lü imkân ve ka­bi­li­ye­te sa­hip hâle gel­miş­tir. Ko­lay­ca si­lah ve mü­him­mat bu­la­bil­mek­te­dir­ler. C4 pat­la­yı­cı­dan ma­yı­na va­rın­ca­ya ka­dar ro­ke­ta­ta­ra va­rın­ca­ya, uzun nam­lu­lu si­lah­la­ra, ma­ki­ne­li tü­fek­le­re va­rın­ca­ya ka­dar her tür­lü imkân ve ka­bi­li­ye­te te­rör ör­güt­le­ri sa­hip ola­bil­diy­se Ira­k’­ın iyi yö­ne­ti­le­me­di­ği aşikârdır. Bu zor­luk­la­rı Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri­’­nin na­sıl aşa­ca­ğı el­bet­te önem­li bir so­run­dur ama bu­gün­kü so­ru­nu­muz, bi­ze yö­ne­lik te­rö­rün de Ira­k’­ta­ki bu ka­os­tan ya­rar­lan­ma­sı, bu ba­şı­boş­luk­tan ya­rar­lan­ma­sı, her tür­lü si­lah ve mü­him­ma­ta ko­lay­ca ula­şa­bil­me­si ve imkân ve ka­bi­li­yet­le­ri­nin, te­rö­rist ey­lem imkân ve ka­bi­li­yet­le­ri­nin art­mış ol­ma­sı­dır.

Bu açı­dan bak­tı­ğı­mız­da, şun­la­rı ifa­de et­mek­te ya­rar var:

Ira­k’­ın bü­tü­nün­de so­run­lar ola­bi­lir ama ku­ze­yi bi­raz da­ha sa­kin gö­rün­mek­te­dir Ira­k’­ın bü­tü­nü­ne gö­re. O hâlde, Ira­k’­ın ku­ze­yin­de­ki ye­rel yö­ne­tim, ora­da­ki be­lir­li bir böl­ge­yi de­ne­ti­mi al­tın­da bu­lun­dur­mak­ta­dır. Ira­k’­ta, mer­kezî hükûmet bir­çok zor­luk­la mü­ca­de­le eder­ken esa­sen sı­nı­rı­mı­za mü­ca­vir böl­ge­nin, ül­ke­nin ge­ri ka­la­nı­na oran­la da­ha is­tik­rar­lı ol­du­ğu çe­şit­li çev­re­ler­ce de id­di­a edil­mek­te­dir. Sa­ha­da­ki du­rum bu şekil­de ise bu­ra­da­ki ye­rel yö­ne­ti­min, ül­ke­mi­ze yö­ne­lik te­rör be­la­sı­na kar­şı ge­rek­li ted­bir­le­rin alın­ma­sı için mer­kezî yö­ne­ti­me des­tek ver­me­me­si, açık bir çe­liş­ki ve hat­ta, bi­linç­li bir kö­tü ni­yet teş­kil et­mek­te­dir. Ye­rel yö­ne­ti­min, doğ­ru yön­de ira­de­si­ni or­ta­ya koy­ma­sı hâlin­de, te­rör ör­gü­tü­nün Ira­k’­ın ku­ze­yin­de­ki mev­cu­di­ye­ti­ni önem­li öl­çü­de or­ta­dan kal­dı­ra­bi­le­ce­ği­ne ka­na­at ge­ti­ri­yo­ruz. Kal­dı ki, Irak Ana­ya­sa­sı ve ya­sa­la­rı­nın, ya­ban­cı bir ül­ke va­tan­daş­la­rı­nın, top­rak­la­rın­da si­lah­lı bir şekil­de do­laş­ma­la­rı­na ce­vaz ver­me­di­ği de aşikârdır. Do­la­yı­sıy­la, Irak ya­sa­la­rı da bu böl­ge­de uy­gu­lan­ma­mak­ta­dır.

Te­rör ör­gü­tü PKK, bu böl­ge­de, yer­le­ri bi­li­nen, hat­ta ar­zu eden ulus­la­ra­ra­sı ba­sın men­sup­la­rı­nın da­hi di­le­dik­le­ri za­man ye­rel yö­ne­tim ara­cı­lı­ğıy­la gi­de­rek zi­ya­ret ede­bil­dik­le­ri bir­ta­kım kamp­lar­da yu­va­lan­mış va­zi­yet­te­dir. PKK te­rör çe­te­si­nin ele­ba­şı­la­rı bu böl­ge­de her tür­lü ha­re­ket ser­bestîsi­ne sa­hip­tir ve kamp­la­rın­da eği­tim fa­a­li­yet­le­rin­de bu­lu­na­bil­mek­te­dir; her tür­lü lo­jis­tik des­te­ği ala­bil­mek­te, top­lan­tı­la­rı­nı açık­ça dü­zen­le­ye­bil­mek­te, ye­rel te­le­viz­yon­la­ra be­ya­nat ve­re­bil­mek­te. Hiç­bir ül­ke, sı­nır­la­rı­nın he­men öte­sin­de bir te­rör ör­gü­tü­nün mev­cu­di­ye­ti­ne ve bu te­rör ör­gü­tü­nün va­tan­daş­la­rı­nı kat­let­me­si­ne izin ve­re­mez. Tür­ki­ye de bu du­ru­ma izin ver­me­ye­cek­tir ve bu­nu ka­bul et­me­miz müm­kün de­ğil­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, iş­te bu ne­den­le Hükûme­tin Mec­li­se ge­tir­miş ol­du­ğu tez­ke­re ve si­lah­lı kuv­vet­le­rin ge­re­kir­se sı­nır öte­si ha­rekâtta kul­la­nıl­ma­sı, ev­ve­la, Türk dip­lo­ma­si­si­nin eli­ni önem­li oran­da güç­len­di­ren bir un­sur­dur. Emi­nim, bu tez­ke­re­yi, si­lah­lı kuv­vet­le­ri­miz­den ön­ce Türk dip­lo­ma­si­si çok et­kin bir şekil­de kul­la­na­cak ve te­rör­le mü­ca­de­le­de çok da­ha önem­li me­sa­fe­le­ri böy­le­ce al­mış ola­ca­ğız.

Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri için bir fır­sat­tır. Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri ge­rek ken­di için­de ge­rek­se Ira­k’­ta­ki di­ğer un­sur­la­ra Tür­ki­ye­’­nin bu ka­rar­lı­lı­ğı­nı, bu cid­di­ye­ti­ni el­bet­te an­lat­ma­lı­dır ve Ira­k’­ta mev­cut yö­ne­ti­min yap­mış ol­du­ğu ha­ta­la­rı, şim­di Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri­’n­de ise de­mok­rat­la­rın yap­mış ol­du­ğu, Er­me­ni id­di­a­la­rı ko­nu­sun­da­ki yap­mış ol­du­ğu yan­lı­şı, bu tez­ke­re ve­si­le­siy­le, Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri­’­nin de dü­zelt­me imkân ve fır­sa­tı var­dır.

Bir baş­ka hu­sus, Irak yö­ne­ti­mi için­dir. Irak yö­ne­ti­mi de, hem ken­di için­de­ki mu­ha­lif un­sur­la­ra hem de Ira­k’­ın ku­ze­yin­de­ki ma­hallî un­sur­la­ra Tür­ki­ye­’­nin ka­rar­lı­lı­ğı­nı ve di­ra­ye­ti­ni, Tür­ki­ye­’­nin bu ko­nu­da­ki az­mi­ni gö­re­rek gös­ter­me­li­dir. Bu, as­lın­da, Ira­k’­ın ku­ze­yin­de­ki böl­ge­sel yö­ne­tim için de bir fır­sat­tır. O da Tür­ki­ye­’­nin ka­rar­lı­lı­ğı­nı bu tez­ke­re ve­si­le­siy­le gör­me­li, bun­dan son­ra­ki adım­la­rı­nı Tür­ki­ye­’­yi Ira­k’­ın ku­ze­yi­ne ope­ras­yon yap­ma­ya mec­bur bı­rak­ma­yan bir şekil­de at­ma­nın yo­lu­nu bul­ma­lı­dır.

Bu, te­rör ör­gü­tü ve te­rör ör­gü­tü­ne des­tek ve­ren­ler için de bir fır­sat­tır. Tür­ki­ye­’­nin bu ka­rar­lı­lı­ğı kar­şı­sın­da, te­rö­rü bı­rak­ma­nın, te­rör­den vaz­geç­me­nin, Tür­ki­ye­’­nin so­run­la­rı­nın Tür­ki­ye­’­de, de­mok­ra­tik bir ze­min içe­ri­sin­de, Par­la­men­to­da, ba­sın­da, te­le­viz­yon­lar­da her­kes ta­ra­fın­dan ko­nu­şul­du­ğu­nu gör­me­ni­n…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN – Sa­yın Er­gün, sü­re­niz bit­ti. Lüt­fen to­par­la­yın, bi­ti­rin.

Nİ­HAT ER­GÜN (De­vam­la) – Bu ne­den­le, te­rör ör­gü­tü­nün ken­di­si ve ona des­tek ve­ren yan­daş­lar da Tür­ki­ye­’­nin bu ka­rar­lı­lı­ğı kar­şı­sın­da at­ma­la­rı la­zım ge­len doğ­ru adım­la­rı at­ma­lı­dır­lar.

Son ola­rak, tez­ke­re­nin kul­la­nı­mın­da ve te­rör­le mü­ca­de­le­de el­bet­te şun­la­rı da söy­le­mek müm­kün: Çok so­fis­ti­ke yön­tem­ler­le tez­ke­re kul­la­nıl­ma­lı­dır. Ma­dem­ki asi­met­rik bir teh­dit­le kar­şı kar­şı­ya­yız, kon­van­si­yo­nel yön­tem­ler ye­ri­ne çok so­fis­ti­ke yön­tem­ler bul­mak mec­bu­ri­ye­tin­de­yiz. Bun­la­rın ne ol­du­ğu­nu bu­ra­da ko­nu­şa­cak de­ği­liz el­bet­te. Pro­fes­yo­nel­leş­me­ye te­rör­le mü­ca­de­le­de önem ver­me­li­yiz. Tez­ke­re­nin kul­la­nı­mın­da­ki her saf­ha­da mut­la­ka si­ya­si ira­de­nin ve oto­ri­te­nin ka­rar­lı­lı­ğı­nı, de­ne­ti­mi­ni, az­mi­ni ka­mu­o­yu­nun gör­me­si­ni sağ­la­ma­lı­yız ve tez­ke­re kul­la­nı­lır­ken, da­ha bü­yük bir yan­gı­na se­be­bi­yet ver­mek is­te­yen­le­re fır­sat ver­me­den bu tez­ke­re­yi kul­lan­ma­lı­yız ve ay­rı­ca, Tür­ki­ye­’­nin bu­gü­ne ka­dar al­dı­ğı de­mok­ra­tik­leş­me, öz­gür­leş­me, hu­kuk dev­le­ti ko­nu­sun­da­ki me­sa­fe­le­rin, kal­kın­ma ve Av­ru­pa Bir­li­ği pers­pek­ti­fi ko­nu­sun­da­ki me­sa­fe­le­rin de ko­run­ma­sı­na özen gös­te­re­rek bu tez­ke­re­nin kul­la­nıl­ma­sın­da bir yön çiz­me­li­yiz di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

Yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yor, AK Par­ti Gru­bu­nun bu tez­ke­re­nin ar­ka­sın­da kuv­vet­le ve di­ra­yet­le du­ra­ca­ğı­nı bil­di­ri­yor, say­gı­lar, sev­gi­ler su­nu­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Er­gün.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, şim­di şahıs­la­rı adı­na söz is­te­yen ar­ka­daş­la­rı­ma söz ve­re­ce­ğim.

İlk söz, Bay­burt Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Ül­kü Gö­kalp Gü­ne­y’­in.

Sa­yın Gü­ney, bu­yu­run. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Sü­re­niz on da­ki­ka­dır.

ÜL­KÜ GÖ­KALP GÜ­NEY (Bay­burt) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Bu­gün, bu­ra­da, çok önem­li, acil bir ko­nu­yu tar­tı­şı­yo­ruz grup­lar ola­rak. Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­nin ge­rek­ti­ğin­de sı­nır öte­si ha­re­ket ya­pa­bil­me­si için Hükûme­tin Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­ne ge­tir­miş ol­du­ğu tez­ke­re­yi gö­rü­şü­yo­ruz.

Bu­ra­da özel­lik­le söz al­ma ih­ti­ya­cı­nı duy­dum ve ba­na söz ver­di­ği­niz için Sa­yın Baş­kan, si­ze te­şek­kür edi­yo­rum. Ama­cım, bu kri­tik sü­re­ce kat­kı­da bu­lun­mak, de­ne­yim­le­ri­me da­ya­na­rak ba­zı tes­pit­le­ri­mi siz­ler­le pay­laş­mak­tır, hiç kim­se­yi ama hiç kim­se­yi, her­han­gi bir kit­le­yi, par­ti­yi, ku­ru­mu suç­la­mak de­ğil­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu­ruk bir bay­ram ya­şa­dık. He­pi­miz se­çim böl­ge­le­ri­mi­ze git­tik. Ora­da­ki in­san­la­rı­mı­zın ne şekil­de bir bay­ram ya­şa­dı­ğı­nı hep bir­lik­te gör­dük. Mil­let hu­zur­suz. Her­ke­sin ak­lı fik­ri bu te­rör be­la­sın­da. Her­kes si­lah­lı kuv­vet­le­re se­ve­rek ver­miş ol­du­ğu ço­cuk­la­rı­nın akı­be­ti­ni dü­şü­nü­yor. “Ya­rın ne ola­ca­ğız? Ne­re­ye gi­di­yo­ruz?” di­ye he­pi­mi­ze so­ru­lar so­rul­du, so­ru­lu­yor. İna­nı­yo­rum ki bu ça­tı al­tın­da­ki bü­tün mil­let­ve­kil­le­ri, bu bay­ram­da bu su­al­le­ri ve bu te­dir­gin­li­ği, bu en­di­şe­yi ya­şa­dı­lar.

Muh­te­rem ar­ka­daş­la­rım, bu tez­ke­re ni­çin gel­di? Bu tez­ke­re­nin ama­cı ne­dir? Sa­yın Baş­ba­kan Yar­dım­cı­mız Çi­çek, pa­zar­te­si gün­kü Ba­kan­lar Ku­ru­lu top­lan­tı­sın­dan son­ra tez­ke­rey­le il­gi­li çok de­tay­lı bir bil­gi ver­di. Tek bir cüm­le söy­le­mek icap eder­se bu tez­ke­re­nin ama­cı­… “…­ulus­la­ra­ra­sı hu­kuk çer­çe­ve­sin­de ge­rek­li ted­bir­le­ri al­mak üze­re, hu­dut, şümul, mik­tar ve za­ma­nı Hükûmet­çe be­lir­le­ne­cek şekil­de, Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri un­sur­la­rı­nın, Ira­k’­ın ku­ze­yin­den ül­ke­mi­ze yö­ne­lik te­rör teh­di­di­nin ve sal­dı­rı­la­rın ber­ta­raf edil­me­si ama­cıy­la, sı­nır öte­si ha­re­ket ve mü­da­ha­le­de bu­lun­mak üze­re, Ira­k’­ın PKK te­rö­rist­le­ri­nin yu­va­lan­dık­la­rı ku­zey böl­ge­siy­le mü­ca­vir alan­la­ra gön­de­ril­me­si­ne­…” Amaç bu, açık, net bir şekil­de ifa­de edil­miş ve ka­mu­o­yu da bu­nu ya­kın­dan bi­li­yor. Bu tip tez­ke­re­ler Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­sin­de za­man içe­ri­sin­de gel­di ve geç­ti­ler, uy­gu­lan­dı­lar. Ya­sa ve Ana­ya­sa ge­re­ği is­te­ni­len ve bu­gün için de ka­nım­ca çok ge­rek­li olan bir tez­ke­re.

Şim­di, ge­ri­ye dö­ne­rek şu tes­pi­ti yap­ma­lı­yız: Son yıl­lar­da ül­ke­miz­de­ki eko­no­mik ve si­ya­si is­tik­rar, özel­lik­le 22 Tem­muz­dan son­ra­ki si­ya­si, eko­no­mik is­tik­rar, bu is­tik­ra­rı boz­mak is­te­yen iç ve dış güç­ler son ay­lar­da bu te­rör ey­lem­le­ri­ni ar­tır­mış­lar­dır. He­pi­mi­zi üzen, içi­mi­zi dağ­la­yan te­rör olay­la­rı ka­na­a­tim­ce bu is­tik­ra­rı boz­ma­ya yö­ne­lik­tir ve ma­a­le­sef, üzü­le­rek ifa­de et­me­li­yim ki iç ve dış mih­rak­lar da bu is­tik­ra­rın  bo­zul­ma­sı için, bo­zu­la­bil­me­si için do­lay­lı ve­ya do­lay­sız bu tip ey­lem­le­re des­tek ver­mek­te­dir­ler. Te­rör be­la­sı, bu­gün dün­ya­nın ba­şı­nın be­la­sı­dır, baş­ta Ame­ri­ka ol­mak üze­re. Tür­ki­ye­’­de de bu be­la bu ge­nel­leş­me­nin içi­nin bir par­ça­sı­dır, biz­de de PKK ola­rak yir­mi üç yıl­dan be­ri de­vam et­mek­te­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu so­run millî bir da­va­dır. Bu, be­nim ve­ya bu­ra­da­ki ar­ka­daş­la­rı­mın bir kıs­mı­nın da­va­sı de­ğil­dir. Bu da­va, bu ça­tı al­tın­da otu­ran bü­tün mil­let­ve­kil­le­ri­nin ve tüm hal­kı­mı­zın millî bir da­va­sı­dır. Bu­na böy­le bak­mak mec­bu­ri­ye­tin­de­yiz. Eğer bu­nu böy­le al­gı­lar­sak ve bu­na ina­nır­sak o za­man bu­nu çö­ze­bi­li­riz. Bu be­la­dan, bu da­va­dan, bu yan­lış­tan her­han­gi bir si­ya­si prim çık­ma­sı müm­kün de­ğil­dir, çık­ma­mış­tır, çı­ka­maz. Kim­se bun­dan bir me­det um­ma­sın. Ka­nın üze­rin­den si­ya­set ya­pıl­maz, bun­dan da prim alın­maz.

Ta­bi­i, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, biz Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si ola­rak ira­de­mi­zi or­ta­ya koy­mak mec­bu­ri­ye­tin­de­yiz. İna­nı­yo­rum ki bu­gün bu­ra­da, bü­tün mil­let­ve­kil­le­ri, gru­bu olan par­ti­ler ve gru­bu ol­ma­yan par­ti­ler, be­nim gi­bi ba­ka­cak­lar­dır bu­na, bir par­ti göz­lü­ğü, bir ide­o­lo­ji göz­lü­ğü al­tın­da bak­ma­ya­cak­lar­dır ve is­ti­yo­rum ki, gön­lüm­ce is­ti­yo­rum ki, bu­ra­da fi­re ver­me­den he­pi­miz ama he­pi­miz bir­lik­te bu tez­ke­re­nin ar­ka­sın­da du­ra­lım ve Hükûme­ti­mi­ze bu tez­ke­re­yi ver­di­ği­miz za­man onun eli­ni güç­len­di­re­lim ve Tür­ki­ye­’­de bu ay­rı­lık­çı te­rö­rü ya­pan, des­tek­le­yen ve bil­fi­il için­de olan­la­rın elin­de­ki çok si­la­hı al­mış ola­lım ve on­la­ra bu sa­ye­de de ge­rek­li der­si ve­re­lim di­yo­ruz.

Bu­ra­da, es­ki bir par­la­men­ter ar­ka­da­şı­nız ola­rak, özel­lik­le bi­raz ön­ce “Biz bu tez­ke­re­ye olum­lu oy ver­me­ye­ce­ğiz.” di­yen çok de­ğer­li ar­ka­daş­la­rı­ma da ses­len­mek is­ti­yo­rum. Ço­ğu­nu ya­kın­dan ta­nı­yo­rum, çok de­ğer­li in­san­lar­dır, ül­ke­mi­zin bir­li­ği, dir­li­ği, be­ra­ber­li­ği­ne inan­mış in­san­lar­dır, bu ça­tı al­tın­da bir­lik­te mil­let­ve­kil­li­ği yap­tık, ama bu nok­ta­da şunu açık­ça ifa­de et­mek is­ti­yo­rum, bu­gün bel­ki de en net al­tı­nı çi­ze­rek söy­le­mek is­te­di­ğim şey şudur: Gü­ney­do­ğu­da, o böl­ge­de si­ya­set yap­ma­nın te­me­lin­de hiz­met ya­tı­yor. O böl­ge­de si­ya­set yap­ma­nın te­me­lin­de de­mok­ra­si, da­ha çok de­mok­ra­si, de­mok­ra­tik açı­lım­lar ya­tı­yor. 22 Tem­muz se­çim­le­ri­nin so­nu­cu­nu bu­ra­da­ki bü­tün mil­let­ve­kil­le­ri, grup­lar iyi ana­li­ze eder­ler­se şunu gö­rür­ler: Aca­ba AK Par­ti gü­ney­do­ğu­da bu ba­şa­rı­yı na­sıl el­de et­ti? Ni­çin AK Par­ti bu böl­ge­de bi­rin­ci par­ti ol­du? Bu­nu gö­rü­yo­ruz, bu­nu ya­şa­dık. Ra­kam­lar or­ta­da. Bu ra­kam­la­rı hep bir­lik­te gör­dük. Bu­ra­da­ki ya­tan şey… (CHP sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

K. KE­MAL ANA­DOL (İzmir) – Ye­şil kart, ye­şil kart.

BAŞ­KAN – Lüt­fe­n… Lüt­fen ar­ka­daş­lar.

ÜL­KÜ GÖ­KALP GÜ­NEY (De­vam­la) – Bu­ra­da­ki ya­tan şey hiz­me­t…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN – Sa­yın Gü­ney, sü­re­niz bit­ti. Lüt­fen ko­nuş­ma­nı­zı bi­ti­rin efen­dim.

ÜL­KÜ GÖ­KALP GÜ­NEY (De­vam­la) – Çok ça­buk bit­ti.

Bu­ra­da ya­tan hiz­met­tir. Bu­ra­da ya­tan ora­da­ki in­sa­na ve­ri­len de­ğer­dir. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Eğer siz son üç yıl­da 6 kat­ril­yon dev­let yar­dı­mı ora­ya yap­mış­sa­nız onun kar­şı­lı­ğı­dır.

Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, si­lah­la, kan­la bir ye­re va­rı­la­maz. Va­rı­lan nok­ta­yı 22 Tem­muz se­çim­le­ri açık ve se­çik­çe or­ta­ya koy­muş­tur. Biz bu se­çim so­nuç­la­rı­na iş­te “şu şu ka­dar al­dı, bu bu ka­dar al­dı” şek­lin­de de­ğil, iyi ana­li­ze et­ti­ği­miz za­man ora­ya ne ya­pa­ca­ğı­mı­zı bu se­çim so­nuç­la­rı bi­ze ifa­de et­miş­tir. Bu­nu, bu Mec­li­sin, bu Mec­lis­te gru­bu bu­lu­nan par­ti­le­rin dik­ka­te al­ma­sı­nı di­li­yo­rum ve son ola­rak şunu söy­lü­yo­rum: Ar­ka­daş­lar, bu ül­ke he­pi­mi­zin. Bu ül­ke­de bi­zim ay­rı­mız gay­rı­mız yok, kö­ke­ni ne olur­sa ol­sun her­kes bi­zim kar­de­şi­miz­dir. Biz bu­gü­ne ka­dar İstik­lal Har­bi­’n­den ev­vel ol­sun, İstik­lal Har­bi­’n­de ol­sun hep bir­lik­te ha­re­ket et­tik ve gü­zel ba­şa­rı­la­ra im­za at­tık. Bun­dan son­ra da bun­la­ra bu in­san­la­rın, bu ül­ke­nin, bu mil­le­tin gü­cü ye­ter.

Bu tez­ke­re­ye is­te­ye­rek, gön­lüm­den ko­pa­rak, bir mil­let­ve­ki­li ola­rak olum­lu oy ve­re­ce­ğim ve bu­nun da Hükûme­ti­mi­zin eli­ni güç­len­di­re­ce­ği­ne ina­nı­yo­rum. Bun­dan son­ra da umu­yo­rum ve di­li­yo­rum ki bu PKK be­la­sı en kı­sa za­man­da ül­ke­mi­zin gün­de­min­den si­li­nip gi­der, mil­let ra­hat ve hu­zu­ra ka­vu­şur.

He­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum.

Te­şek­kür ede­rim. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Gü­ney.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, şim­di söz sı­ra­sı, Hükûmet adı­na Dev­let Ba­ka­nı ve Baş­ba­kan Yar­dım­cı­sı Sa­yın Ce­mil Çi­çe­k’­te.

Sa­yın Ba­kan, bu­yu­run. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Sü­re­niz yir­mi da­ki­ka­dır efen­dim.

DEV­LET BA­KA­NI VE BAŞ­BA­KAN YAR­DIM­CI­SI CE­MİL Çİ­ÇEK (An­ka­ra) – Sa­yın Baş­kan, çok de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Bu­gün ül­ke­miz için, mil­le­ti­miz için son de­re­ce ha­ya­ti öne­mi olan bir ko­nu­yu mü­za­ke­re edi­yo­ruz. Yap­mak­ta ol­du­ğu­muz bu gö­rüş­me­le­rin mil­le­ti­miz için ha­yır­lı so­nuç­la­ra ve­si­le ol­ma­sı­nı Al­la­h’­tan di­li­yo­rum.

Bu mü­za­ke­rey­le is­te­di­ği­miz şey şudur yü­ce Mec­lis­ten: Sı­nır­la­rı­mı­zın öte­sin­den, ül­ke­mi­zin bir­li­ği­ne, bü­tün­lü­ğü­ne, hu­zu­ru­na kar­şı bir te­rö­rist sal­dı­rı var, sal­dı­rı­lar var, teh­dit var. Bu­na kar­şı ulus­la­ra­ra­sı hu­kuk­tan do­ğan hak­la­rı­mız var. Bu hak­la­rı­mı­zı kul­la­na­rak Ira­k’­ın ku­ze­yin­den ül­ke­mi­ze yö­ne­lik bu teh­dit­le­ri, bu sal­dı­rı­la­rı ber­ta­raf et­mek üze­re Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­nin sı­nır öte­si ope­ras­yo­nu­na ve mü­da­ha­le­si­ne imkân ver­mek üze­re, Ana­ya­sa­’­nın 92’nci mad­de­si­ne gö­re siz­ler­den izin ta­lep edi­yo­ruz. Gös­ter­di­ği­niz il­gi ve des­tek için Hükûme­tim adı­na şim­di­den te­şek­kür edi­yo­rum.

Bi­li­yo­ruz ki ko­nu­yu mü­za­ke­re eder­ken yü­re­ği­miz ya­nık­tır, içi­miz de bu­ruk­tur. Bu­nun he­pi­miz far­kın­da­yız. On bin­ler­ce in­sa­nı­nı fe­da et­miş, şehit ver­miş, da­ha faz­la­sı­nı da kah­ra­man ga­zi­ler ola­rak ara­mız­da ve gön­lü­müz­de ya­şa­tan bir mil­le­tin fert­le­ri, ve­kil­le­ri, tem­sil­ci­le­ri ola­rak bü­yük bir so­rum­lu­luk duy­gu­su için­de ak­lı­mı­zı, te­miz his­le­ri­mi­zin ve asil he­ye­can­la­rı­mı­zın önü­ne ko­ya­rak ve so­ğuk­kan­lı bir şekil­de tar­tış­ma­lı ve ka­ra­ra bağ­la­ma­lı­yız.

Evet, bu ve­si­ley­le ifa­de edil­di­ği gi­bi, sa­bır ta­şı çat­la­mış­tır. Ya­şa­nan bun­ca üzü­cü olay­lar­dan son­ra sab­rı­mı­zın taş­tı­ğı bir nok­ta­da­yız, ama şunun da far­kın­da­yız: Biz, bü­yük bir mil­le­tiz ve bü­yük bir dev­le­tin sa­hip­le­ri­yiz. Bü­yük mil­le­te ya­kı­şan, sab­rın taş­tı­ğı nok­ta­da sa­bır gös­te­re­rek doğ­ru yo­lu bul­mak, doğ­ru he­de­fe ki­lit­len­mek­tir. Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti dev­le­ti­nin bun­ca za­man­dan be­ri yap­ma­ya ça­lış­tı­ğı iş, sa­bır ta­şı­nın çat­la­dı­ğı nok­ta­da doğ­ru ka­ra­rı ala­bil­mek için­dir.

İfa­de edil­di­ği gi­bi, biz bu ka­rar­la­rı alır­ken, dün de­ğil bu­gün alır­ken gö­zet­ti­ği­miz bir tek hu­sus var. Par­ti içi he­sap­la­rı­mız, par­ti içi den­ge­le­ri­miz yok, ora­da den­ge­ler ye­rin­de. Bi­zim gö­zet­ti­ği­miz, mil­le­ti­mi­zin den­ge­si, dev­le­ti­mi­zin den­ge­si bo­zul­ma­sın. At­tı­ğı­mız her adım­da, al­dı­ğı­mız her ka­rar­da, ba­zı ka­rar­la­rı dün de­ğil de bu­gün ni­ye alı­yor­sak gö­zet­ti­ği­miz tek hu­sus bu­dur, çün­kü böy­le­si­ne önem­li bir me­se­le­yi ko­nu­şur­ken bir­bi­ri­mi­ze inan­ma­mız, bir­bi­ri­mi­ze gü­ven­me­miz la­zım.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, bu mü­za­ke­re­ler ve­si­le­siy­le ina­nı­yo­rum ki mil­le­ti­mi­zin önem­li bir kıs­mı bu­ra­da­ki ko­nuş­ma­la­rı din­li­yor. Do­la­yı­sıy­la, ba­zı hu­sus­la­rı or­ta­ya koy­ma­mız ge­rek­mek­te­dir. Arz ede­ce­ğim hu­sus­lar­da bir an­la­yış bir­li­ği­ne va­ra­ma­dı­ğı­mız za­man, bun­dan, en çok, ko­ru­ma­ya ça­lış­tı­ğı­mız de­ğer­ler, kav­ram­lar, ku­rum­lar, ne­ti­ce­de mil­le­ti­miz za­rar gö­rür. Çün­kü, çok kar­ma­şık, çok bo­yut­lu bir ko­nu­yu ko­nu­şu­yo­ruz, bu­gü­nü de­ğil, ge­le­ce­ği ko­nu­şu­yo­ruz. Ha­ta yap­ma lük­sü­müz de yok. Ya­şa­dı­ğı­mız coğ­raf­ya, ha­ta ya­pan top­lum­la­rın acı ha­tı­ra­la­rıy­la do­lu­dur. Bun­la­rı unut­ma­dan bu mü­za­ke­re­le­ri yap­ma­mız ge­rek­mek­te­dir.

Bu ko­nu­da ev­ve­la arz ede­ce­ğim hu­sus şu: Te­rör ko­nu­su bir dev­let so­ru­nu­dur, uy­gu­la­nan po­li­ti­ka­lar da bir dev­let po­li­ti­ka­sı­dır. Bu­nun al­tı­nı önem­le çi­zi­yo­rum. Eğer bu nok­ta­da an­la­şa­maz­sak, o tak­dir­de tar­tış­ma­lar uzar gi­der, bun­dan da en bü­yük fay­da­yı te­rö­rist­ler gö­rür, te­rör ör­güt­le­ri gö­rür.

Özel­lik­le, önü­nü­ze ge­ti­ri­len tez­ke­re bir dev­let po­li­ti­ka­sı­nın so­nu­cu ol­du­ğu için ve bir dev­let ta­le­bi ola­rak hu­zu­ru­nu­za gel­di­ği için, bu tez­ke­re ya­zı­lır­ken öy­le aya­küs­tü ya­zıl­ma­dı. Dev­le­tin il­gi­li bi­rim­le­ri, ba­şa­rı­yı el­de ede­bil­mek adı­na ne­le­re ih­ti­yaç var­sa, ulus­la­ra­ra­sı hu­kuk ne­le­re imkân ve­ri­yor­sa on­lar en in­ce te­fer­ru­a­tı­na ka­dar dü­şü­nül­dü ve o çer­çe­ve­de hu­zu­ru­nu­za gel­miş ol­du. Do­la­yı­sıy­la, bi­rin­ci an­laş­ma­mız ge­re­ken hu­sus o ki te­rör bir dev­let so­ru­nu­dur. Bu olum­suz­luk­lar kalk­ma­dı­ğı sü­re­ce bu po­li­ti­ka sür­dü­rü­le­cek­tir.

Tür­ki­ye 1980 ön­ce­si ve 1980 son­ra­sı ve bu­gün de te­rö­rün her tür­lü­süy­le mü­ca­de­le edi­yor. Her dü­şün­ce­den, her gö­rüş­ten hükûmet­ler gel­di, gö­rev yap­tı, Tür­ki­ye­’­nin ve Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti dev­le­ti­nin önün­de­ki en önem­li me­se­le, Millî Gü­ven­lik Ku­ru­lu top­lan­tı­la­rı­nın de­ğiş­mez gün­dem mad­de­si ola­rak bu be­la­yı bul­du. Do­la­yı­sıy­la, sa­de­ce dün, bu­gün or­ta­ya çı­kan bir ko­nu­yu ko­nuş­mu­yo­ruz. Her hükûmet uğ­raş­tı, biz de uğ­ra­şı­yo­ruz. Bu tez­ke­re za­ten bu uğ­ra­şın, bu mü­ca­de­le­nin so­nu­cu­dur, onun bir par­ça­sı­dır. Eğer ko­nu bu öl­çek­te ele alın­maz­sa, te­rö­rün tu­za­ğı­na dü­şer, oyu­nu­na ge­li­riz. “Ben ge­li­rim, te­rör bi­ter, akan kan du­rur” de­ni­li­yor­sa, bu söy­le­mi de geç­miş­te ya­şa­dık. Tam ter­si, akan kan dur­ma­dı, her gün ölü sa­yı­sı, ha­ya­tı­nı kay­be­den­le­rin sa­yı­sı da­ha faz­la art­tı.

Do­la­yı­sıy­la, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti dev­le­ti­nin bir te­rör so­ru­nu var. Bu­nun üs­te­sin­den gel­mek için alın­ma­sı ge­re­ken bir­çok ted­bir var. Biz, bu­gün, sa­de­ce sı­nır öte­si ope­ras­yon­la il­gi­li, Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­nin sı­nır öte­sin­de mü­da­ha­le­ye imkân ve­re­cek yet­ki­si­ni ko­nu­şu­yo­ruz, o çer­çe­ve­de te­rör me­se­le­si­ni ele alı­yo­ruz.

Te­rör­le mü­ca­de­le bir millî me­se­le­dir. Hep ifa­de edil­di­ği gi­bi, tek bir par­ti­nin ve­ya sa­de­ce bir hükûme­tin de­ğil, dev­le­tin tüm bi­rim­le­riy­le, tüm or­gan­la­rıy­la, mil­le­ti­mi­zin bü­tün fert­le­riy­le bir­lik­te sür­dü­rül­me­si ge­re­ken bir mü­ca­de­le­dir. Böy­le an­la­ma­dı­ğı­mız tak­dir­de, me­se­le­yi yan­lış bir ze­min­de tar­tış­mış olu­ruz. Par­ti­ler üs­tü, hükûmet­ler üs­tü bir me­se­le­dir ve Tür­ki­ye­’­nin ge­le­ce­ğiy­le il­gi­li­dir.

Bun­la­rı sı­ra­la­ma­mın se­be­bi, te­rör­le il­gi­li tar­tış­ma­la­rı ya­par­ken kul­la­na­ca­ğı­mız ter­mi­no­lo­ji, üs­lup, onun şid­de­ti, deh­şe­ti, ne­ti­ce iti­ba­rıy­la bu ko­nu­nun ne öl­çü­de, na­sıl çö­zü­le­ce­ği­ne de olum­lu ya da olum­suz te­sir ic­ra ede­cek­tir.

Bir baş­ka hu­su­su da­ha bu ve­si­ley­le ifa­de et­mek is­ti­yo­rum: Te­rör­le mü­ca­de­le me­se­le­si bir mev­sim­lik me­se­le de de­ğil­dir. Ya­ni, sa­de­ce ba­har ay­la­rın­da sür­dü­rü­len, kış ge­lin­ce gün­dem­den kal­kan bir ko­nu de­ğil­dir. Ta­bi­a­tıy­la Tür­ki­ye, gün­de­mi sık­ça de­ği­şen, öğ­le­den ev­vel baş­ka, öğ­le­den son­ra fark­lı ko­nu­la­rı ko­nuş­tu­ğu­muz bir ül­ke, ama şun­dan her­ke­sin emin ol­ma­sı la­zım ki biz Hükûmet ola­rak, gün­de­me gel­di­ği­miz­den be­ri, bu­nu de­vam­lı mü­ca­de­le edil­me­si ge­re­ken bir ko­nu, bir so­run ola­rak ele al­dık, mev­sim­lik bir ko­nu ola­rak gör­me­dik ve so­ru­nun ka­rar­lı­lık­la çö­zü­le­ce­ği­nin id­ra­ki içe­ri­sin­de ol­duk.

Ta­bi­a­tıy­la, te­rör ko­nu­sun­da çö­züm arar­ken en ev­vel göm­le­ğin ilk düğ­me­si­ni doğ­ru ilik­le­me­miz la­zım, eğer onu yan­lış ilik­ler­sek so­nu­na ka­dar yan­lış gi­der. O da şudur: Ev­ve­la te­rö­rün ta­nı­mın­da bir an­laş­mış ol­ma­mız ge­re­kir. Eğer be­nim “te­rö­rist” de­di­ği­me bir baş­ka­sı “öz­gür­lük sa­vaş­çı­sı” di­yor­sa, bi­zim “te­rör ör­gü­tü” de­di­ği­mi­ze bir baş­ka­sı onu teb­cil an­la­mın­da baş­ka bir şey söy­lü­yor­sa bir ara­ya ge­lip çö­züm bul­mak­ta zor­la­nı­rız. Do­la­yı­sıy­la, eğer te­rör ko­nu­su­na bir olum­lu yak­la­şım ser­gi­le­ne­cek­se bun­dan ra­hat­sız olan her­ke­sin ta­nı­mın­da bir mu­ta­ba­ka­ta var­ma­sı ge­re­kir. Ak­si tak­dir­de, fark­lı şey­le­ri ko­nu­şu­ruz, fark­lı so­nuç­la­ra va­rı­rız. Ay­rı­ca, te­rör gi­bi kar­ma­şık bir ko­nu için, za­man za­man te­le­viz­yon ek­ran­la­rın­da gör­dü­ğü­müz, ba­zen “stra­te­jist”, ba­zen “ana­list” fi­lan di­ye al­tı­na bir kı­sım önem­li sı­fat­la­rın ya­zıl­dı­ğı bir kı­sım in­san­lar, böy­le­si­ne ka­rı­şık, kar­ma­şık, çok bo­yut­lu, de­rin­li­ği olan bir ko­nu için si­hir­li çö­züm­ler üret­mek­te ve va­tan­da­şı­mı­za doğ­ru bir bil­gi ver­me­mek­te­dir. Şu an üze­rin­de ko­nuş­tu­ğu­muz tez­ke­re, âde­ta te­rör­le mü­ca­de­le açı­sın­dan yegâne bir çö­züm yo­lu ola­rak ka­mu­o­yu­mu­za tak­dim edil­miş, bu da is­ter is­te­mez bir kı­sım yan­lış an­la­ma­la­ra, ken­di içi­miz­de bir kı­sım fark­lı dü­şün­me­le­re yol aç­mış­tır. Hâlbu­ki bu­nun si­hir­li hiç­bir çö­zü­mü yok. As­kerî mü­ca­de­le, as­kerî mü­da­ha­le so­ru­nun bir yö­nü­nü ele al­mak­ta­dır, çö­züm­ler­den bir ta­ne­si­dir. Bu­nun, baş­ka­ca ted­bir­ler­le ve eş za­man­lı ola­rak, ko­or­di­ne­li ola­rak sür­dü­rül­me­si ge­rek­mek­te­dir ve şu an Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti hükûmet­le­ri ola­rak ve bi­zim Hükûme­ti­miz ola­rak yap­ma­ya ça­lış­tı­ğı­mız iş de bun­la­rı or­ta­ya koy­mak ve bu­nun ge­re­ği­ni yap­mak­tır.

Zan­ne­di­yo­rum göz ar­dı et­ti­ği­miz bir hu­sus var. Bu, ay­nı za­man­da dev­le­ti­mi­ze de bi­ze de hak­sız­lık olu­yor. Za­man za­man te­rö­rist­le­rin sa­yı­sıy­la il­gi­li bir kı­sım ra­kam­lar te­laf­fuz edi­li­yor; sa­yı­sı şu ka­dar­dır, bu ka­dar­dır. San­ki Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti dev­le­ti ve biz, sa­de­ce bu 3 bin ki­şiy­le, 5 bin ki­şiy­le mü­ca­de­le edi­yo­ruz. “70 mil­yon­luk bir ül­ke, bu ka­dar as­kerî gü­cü, bu ka­dar gü­ven­lik gü­cü olan bir ül­ke, sa­yı­sı bu ka­dar olan bi­ri­le­riy­le ni­ye ba­şa çı­ka­mı­yor?”

O hâlde, bi­zi din­le­yen va­tan­daş­la­rı­mı­zın da ya­ki­nen bil­di­ği gi­bi, ifa­de et­mek is­ti­yo­rum ki te­rör ör­güt­le­ri, ulus­la­ra­ra­sı po­li­ti­ka­nın bir ens­trü­ma­nı­dır, ar­ka­sın­da bir ve­ya bir­den faz­la dev­let ya da ulus­la­ra­ra­sı güç yok­sa bu şer odak­la­rı­nın bir gün­den faz­la ya­şa­ma şan­sı da yok­tur. Dış des­tek ol­ma­dan hiç­bir te­rör ör­gü­tü var­lı­ğı­nı sür­dü­re­mez. Bu­gün dün­ya­da­ki te­rör ör­güt­le­ri içe­ri­sin­de en faz­la des­te­ğe sa­hip olan da PKK’­dır. Onun için ta­ri­hin en kan­lı te­rör ör­gü­tü­dür. O ne­den­le­dir ki hiç­bir te­rör ör­gü­tü müs­ta­kil ha­re­ket ede­mez, müs­ta­kil ka­rar al­ma ka­bi­li­ye­ti yok­tur, des­tek ve­ren­le­rin ma­şa­sı­dır, kuk­la­sı­dır, ip­le­ri baş­ka­la­rı­nın elin­de­dir, ya­şa­mak için öl­dür­mek zo­run­da­dır­lar. Bu­nun en gü­zel ör­ne­ği de PKK’­dır.

Şim­di, bu ör­gü­tün ar­ka­sın­da kim­le­rin ol­du­ğu­nu, han­gi güç­le­rin ol­du­ğu­nu, ki­min ki­mi kul­lan­dı­ğı­nı söy­le­ye­rek bu Mec­li­sin za­bıt­la­rı­nı ka­rart­mak ve kir­let­mek is­te­mi­yo­rum, ama şunu bi­li­yo­ruz: Bir­kaç gün ev­vel gö­zal­tı­na alı­yor­su­nuz, son­ra, bir­kaç gün son­ra ser­best bı­ra­kı­yor­su­nuz, son­ra özel uçak­lar­la Kan­dil Da­ğı­’­na gön­de­ri­yor­sa­nız, bu­nun bir iza­hı ol­muş ol­ma­lı­dır.

Bir baş­ka­sı: Tür­ki­ye, biz­den ev­vel­ki hükûmet­ler dö­ne­min­de, biz de mü­te­ad­dit de­fa­lar “Bun­lar te­rör ör­gü­tü­nün men­sup­la­rı­dır, yö­ne­ti­ci­le­ri­dir, bun­la­rı bi­ze ia­de edin.” de­di­ği­miz­de, gös­ter­me­lik sı­ğın­ma­cı sta­tü­süy­le bun­la­rı ia­de­den vaz­ge­çi­yor­lar­sa ya da bir si­la­hın oto­ma­tik mi ya­rı oto­ma­tik mi ol­du­ğu­na dört se­ne­de ka­rar ve­re­mi­yor­lar­sa otu­rup dü­şün­mek la­zım ge­lir, bun­lar ki­min he­sa­bı­na, ki­min na­mı­na bu ey­lem­le­ri or­ta­ya ko­yu­yor­la­r…

Onun için, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, şunu ifa­de et­mek is­ti­yo­ruz: PKK kan­lı te­rör ör­gü­tü bi­zim hal­kı­mı­zı tem­sil et­mi­yor. Da­ha 1984’te Eru­h’­ta, Şem­din­li­’­de ve da­ha baş­ka­ca yer­ler­de iki ya­şın­da­ki ço­cu­ğu, sek­sen ya­şın­da­ki ih­ti­ya­rı, ha­mi­le ka­dın­la­rı kur­şu­na di­ze­bi­li­yor­sa, o böl­ge­nin in­san­la­rı­nı kur­şu­na di­zi­yor­sa, kim ve na­sıl, ne hak­la on­la­rı tem­sil et­miş ola­cak­tır?

PKK te­rör ör­gü­tü, bu­gün, en bü­yük za­ra­rı do­ğu ve gü­ney­do­ğu­da ya­şa­yan va­tan­daş­la­rı­mı­za ve­ri­yor ge­liş­me­yi ve kal­kın­ma­yı en­gel­le­ye­rek, ya­tı­rım­la­rı en­gel­le­ye­rek. Eğer bu­gün GAP pro­je­si bi­ti­ri­le­me­diy­se, en bü­yük so­rum­lu­luk PKK’­nın­dır. Bu pro­je­nin ma­li­ye­ti­nin 10 mis­li­ni bu mil­let, bu dev­let te­rör­le mü­ca­de­le­ye har­ca­mış­tır. Da­ha bir­kaç gün ev­vel ga­ze­te­ler­de­ki mik­tar 300 mil­yar do­lar­dır. GAP pro­je­si­nin top­lam ma­li­ye­ti­nin 32 mil­yar do­lar ol­du­ğu dik­ka­te alın­dı­ğın­da, Tür­ki­ye, son yir­mi üç se­ne içe­ri­sin­de 10 ta­ne GAP pro­je­si­ni bi­ti­re­bi­lir­di.

Bi­tin­ce ne olur­du de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri? O böl­ge­de o pro­je kap­sa­mı içe­ri­sin­de 22 ta­ne ba­raj var­dı; bu­nun 15’i bit­ti, 7’si bit­me­di. 19 ta­ne san­tral ya­pı­la­cak­tı; bu­nun sa­de­ce 9’u bit­ti, 10’u bit­me­di. 1 mil­yon 800 bin hek­tar su­la­na­cak­tı.

Ba­kı­nız, o böl­ge­nin bu­gün en önem­li sı­kın­tı­sı iş­siz­lik­tir, is­tih­dam so­ru­nu­dur. Bir kı­sım in­san­la­rı­mız si­ze ge­li­yor, bi­ze ge­li­yor, iş is­ti­yor, aş is­ti­yor. Do­la­yı­sıy­la, eğer bu pro­je bi­ti­ri­le­bil­miş ol­say­dı, 1 mil­yon 800 bin hek­tar ara­zi su­la­na­bi­le­cek -ki, bu­gün sa­de­ce bu­nun 360 bin hek­ta­rı su­la­na­bi­li­yor- 3 mil­yon 800 bin ki­şi­ye de iş ve aş imkânı bu­lu­na­cak­tı.

Şim­di, kim ki­mi tem­sil edi­yor? Kan dö­ke­rek, kin ku­sa­rak o böl­ge­yi ge­ri bı­ra­kan, aç su­suz bı­ra­kan kim­ler?

GAP bit­sey­di, ki­şi ba­şı­na ge­lir­de en az yüz­de 209 bir ar­tış ola­cak­tı, millî ge­lir­de ki­şi ba­şı­na. Oto­yol­lar, ka­ra yol­la­rı, ha­va­a­lan­la­rı, de­mir yol­la­rı, sa­na­yi te­sis­le­ri, eği­tim ku­rum­la­rı, ih­ra­cat mer­kez­le­ri, bun­la­rın hep­si o böl­ge­ye şim­di­ye çok­tan gel­miş ola­cak­tı. Do­la­yı­sıy­la, o böl­ge­nin re­fa­hı çok bü­yük öl­çü­de ar­ta­cak, Tür­ki­ye­’­nin millî ge­li­ri de şim­di­ye çok­tan 1 tril­yon do­la­rı bul­muş ola­cak­tı. Do­la­yı­sıy­la, bu­gün Gü­ney­do­ğu­’­ya en bü­yük za­ra­rı ve­ren, ora­da­ki in­san­la­rı­mı­zın çek­ti­ği sı­kın­tı­la­rın baş­lı­ca so­rum­lu­su bu ör­güt­tür. Bu­nun bi­lin­me­si la­zım.

Bir baş­ka hu­su­su da­ha ifa­de et­mek is­ti­yo­rum: Te­rör, hem ül­ke­mi­zin hem böl­ge­mi­zin hem de dün­ya­nın bir ger­çe­ği. Hiç­bir ül­ke­nin te­rö­re kar­şı yüz­de yüz mu­a­fi­ye­ti yok­tur, ko­run­ma­sı yok­tur. 11 Ey­lül ger­çe­ği bu­nun en açık de­li­li­dir. Do­la­yı­sıy­la te­rör­le mü­ca­de­le­de ulus­la­ra­ra­sı ay­maz­lı­ğın or­ta­dan kalk­ma­sı la­zım. Ge­lin, bu­ra­dan bü­tün dün­ya­ya, ev­vel ken­di içi­miz­de, ül­ke­miz­den, kim için, ne için, ne mak­sat­la, ne adı­na olur­sa ol­sun, te­rö­rün, la­net­len­me­si ge­re­ken bir ger­çek ol­du­ğu­nu bü­tün dün­ya­ya ifa­de et­me­miz la­zı­m… (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) …ama içi­miz­de hâlen bu­nu la­net­le­me­yen­ler var. Bu ör­gü­te des­tek ve­ren­ler gös­ter­me­lik da­hi ol­sa bu ör­gü­tü “te­rör ör­gü­tü” ola­rak ifa­de et­ti­ği hâlde, hâlen bu­na “te­rör ör­gü­tü” di­ye­me­yen­le­ri­miz var. Bu­nu doğ­ru bu­la­mı­yo­ruz. Ka­lı­cı bir ba­şa­rı için mu­hak­kak ve mut­la­ka ulus­la­ra­ra­sı iş bir­li­ği, da­ya­nış­ma, sa­mi­mi­yet şart­tır. İki­yüz­lü, al­çak­ça ta­vır­lar te­rö­rün en bü­yük güç kay­na­ğı­dır. Millî ça­ba­lar, so­nuç al­mak için tek ba­şı­na yet­mi­yor. Bu alan­da da en bü­yük ba­şa­rı­yı sağ­la­yan bi­zim mil­le­ti­miz­dir, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti dev­le­ti­dir bu ka­dar kar­ma­şık bir ko­nu kar­şı­sın­da. Do­la­yı­sıy­la, biz, bu­gü­ne ka­dar te­rör­le mü­ca­de­le­miz­de hiç­bir ül­ke­den doğ­ru dü­rüst, ye­ter­li des­tek gör­me­dik. Bu ör­gü­tü “te­rör ör­gü­tü” ola­rak ilan eder­ler, ta­zi­ye me­sa­jı gön­der­me­nin dı­şın­da, ben, adım ata­nı­na rast­la­ma­dım.

Beş se­ne­ye ya­kın gö­rev­de bu­lun­du­ğum sü­re içe­ri­sin­de, bir tek te­rör ör­gü­tü men­su­bu Tür­ki­ye­’­ye ia­de edil­me­miş­tir, ama te­rör­le mü­ca­de­le adı­na söy­le­nen laf çok, ted­bir adı­na or­ta­ya ko­nan so­mut bir ne­ti­ce yok­tur. Do­la­yı­sıy­la biz, bu­gü­ne ka­dar el­de et­ti­ği­miz ba­şa­rı­yı, mil­le­ti­mi­zin sağ­du­yu­su­na, fe­ra­se­ti­ne; gü­ven­lik güç­le­ri­mi­zin ve si­lah­lı kuv­vet­le­ri­mi­zin üs­tün fe­dakârlı­ğı­na borç­lu­yuz. Bun­dan do­la­yı da mü­sa­a­de eder­se­niz hem ken­di adı­ma hem siz­ler adı­na şük­ran­la­rı­mı ifa­de et­mek is­ti­yo­rum. Do­la­yı­sıy­la, des­te­ğin ve da­ya­nış­ma­nın ol­ma­dı­ğı bir ko­nu­yu ko­nu­şu­yo­ruz, bu­nu da dün­ya­da en iyi bi­len ül­ke bi­ziz.

Ulus­la­ra­ra­sı söz­leş­me­ler var suç­lu­la­rın ia­de­siy­le il­gi­li, ma­a­le­sef bu söz­leş­me ça­lış­mı­yor. Adi suç­lar için bi­le iş­le­me­si zor bir söz­leş­me, te­rör suç­la­rı için he­men he­men hiç iş­le­mi­yor. O ne­den­le biz bu mü­ca­de­le­yi, ken­di imkân ve ka­bi­li­yet­le­ri­miz­le sür­dür­dük, sür­dü­rü­yo­ruz, sür­dü­re­ce­ğiz ve şunun id­ra­ki içe­ri­sin­de­yiz bir ata­sö­zü­müz­de ifa­de edil­di­ği gi­bi: “El­den ge­len öğün ol­mu­yor, o da vak­tin­de bu­lun­mu­yor.”

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, bir şeyi da­ha ifa­de et­mek is­ti­yo­rum: Ta­bi­a­tıy­la, te­rör so­ru­nu­nu çö­zer­ken, hu­ku­kun dı­şı­na çık­ma­dan, de­mok­ra­si için­de çö­ze­ce­ğiz. Ka­lı­cı çö­züm bu­ra­da­dır, de­mok­ra­si içe­ri­sin­de kal­mak­ta­dır; bun­da hiç te­red­dü­dü­müz yok. Bu­nun dı­şın­da bir ara­yış içe­ri­sin­de kim var­sa, kim ola­bi­lir­se, te­rör me­se­le­si­ni çöz­mek­ten da­ha çok, te­rö­rü az­dı­ra­cak­tır. Onun için de­mok­ra­si, çö­züm için mü­sa­it bir or­ta­mın ha­zır­lan­ma­sı ba­kı­mın­dan önem­li­dir. An­cak, şunu da gör­me­miz la­zım: Çö­zü­mü de­mok­ra­si içe­ri­sin­de bu­la­cak­sak, ara­ya­cak­sak, doğ­ru­ya böy­le va­ra­cak­sak, in­san­lı­ğa kar­şı, mil­le­ti­mi­ze kar­şı suç iş­le­miş olan­la­rın bir de­mok­ra­tik töv­be­ye de ih­ti­yaç­la­rı var­dır; bu da bu işin ön şar­tı­dır. Çün­kü, eğer biz yan­lış yap­tıy­sak, ha­ta yap­tıy­sak, mil­le­ti­miz­den özür di­le­me­yi bi­le­mi­yor­sak, o za­man, fark­lı dil­den ko­nu­şu­yo­ruz de­mek­tir. Zan­ne­di­yo­rum de­mok­ra­si, bu ma­na­da, yan­lış­tan dö­ne­bil­mek içi­n…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN – Sa­yın Ba­kan, sü­re­niz bit­ti, ek sü­re ve­ri­yo­rum.

Bu­yu­run.

DEV­LET BA­KA­NI VE BAŞ­BA­KAN YAR­DIM­CI­SI CE­MİL Çİ­ÇEK (De­vam­la) – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

Zan­ne­di­yo­rum de­mok­ra­si, işin doğ­ru­su­nu yap­mak -kay­bet­tik­le­ri­mi­zi bel­ki ge­ri ge­tir­me­ye­cek ama- bun­dan son­ra­ki önem­li ka­za­nım­lar açı­sın­dan, böy­le bir ne­fis mu­ha­se­be­si­ne, de­mok­ra­si­nin sağ­la­dı­ğı imkânlar­dan is­ti­fa­de ede­rek, so­ru­nun par­ça­sı ol­mak, be­la­nın par­ça­sı ol­mak ye­ri­ne, çö­zü­mün bir par­ça­sı ol­mak adı­na önem­li fır­sat­la­rı önü­mü­ze koy­muş­tur, ko­ya­cak­tır. Bu­nu da iyi de­ğer­len­dir­me­miz ge­re­ki­yor.

Ta­bi­a­tıy­la biz, bu­gün bu tez­ke­re­yi, ulu­sal gü­ven­li­ği­mi­zin ko­run­ma­sı için is­ti­yo­ruz. Ül­ke­mi­zin bir­li­ği, dir­li­ği, hu­zu­ru ve ba­rı­şı için is­ti­yo­ruz. Do­la­yı­sıy­la, şun­dan emin ola­sı­nız ki, bu izin ve­ril­di­ği tak­dir­de, ül­ke­mi­zin men­fa­a­ti ne­yi ge­rek­ti­ri­yor­sa, hiç te­red­düt­süz, bu­nun ge­re­ği ya­pı­la­cak­tır. Bu­ra­da bir kı­sım ifa­de­le­rin çok net ve açık ola­rak ve­ril­me­miş ol­ma­sı, tez­ke­re­nin bir ku­su­ru de­ğil­dir. Bi­len­ler bi­lir ki, her cüm­le­nin bir se­be­bi, vürûdu var­dır. Her şeyi bu­ra­da açık açık söy­le­mek de, ta­bi­a­tıy­la yap­tı­ğı­mız işin ge­re­ği, ica­bı ola­rak doğ­ru ol­ma­ya­ca­ğı­nı dü­şü­nü­yo­ruz. Onun için, söy­le­di­ği­miz şey, bu tez­ke­re­nin he­de­fi, doğ­ru­dan doğ­ru­ya te­rör ör­gü­tü­dür; bu doğ­ru­dur. Biz geç­miş­te de yir­mi dört ope­ras­yon yap­mı­şız. Ma­sum in­san­lar­la te­rö­rist­le­ri bu­gü­ne ka­dar hep ayır­dık, bun­dan son­ra da doğ­ru olan bu­dur. Ak­si hâlde, za­ten te­rö­rist­le­rin is­te­di­ği, ken­di ta­raf­tar­la­rı­nı ço­ğalt­mak ve dış dün­ya­da Tür­ki­ye­’­nin aley­hi­ne bir kı­sım kam­pan­ya­la­rın sür­dü­rül­me­si­ni te­min et­mek­tir. Bu, on­la­ra en bü­yük ko­lay­lı­ğı sağ­lar. Onun için bi­le­rek, is­te­ni­le­rek ve ina­na­rak seç­ti­ği­miz bir cüm­le var­dır, o da “Bu tez­ke­re­nin he­de­fi, Ku­zey Ira­k’­ta­ki te­rör ör­gü­tü­dür.” Ama, şunu da bi­li­yo­ruz: Hır­sı­za mâni ol­ma­yan, hır­sı­zın dos­tu olur. Bu da bir baş­ka ger­çek­tir, ha­ya­tın ger­çe­ği­dir.

Ta­bi­a­tıy­la, te­rör ör­gü­tüy­le mü­ca­de­le eder­ken alı­na­cak yegâne ted­bir bu de­ğil. Gö­re­ve gel­di­ği­miz gün­den be­ri bir­çok ted­bi­ri dev­re­ye sok­tuk. Ba­kı­nız, de­min GAP pro­je­siy­le il­gi­li ra­kam­la­rı söy­le­me­ye ça­lış­tım. Bu­nun bir an ev­vel bi­ti­ril­me­si la­zım. Hükûmet ola­rak ön­ce­li­ği­miz de za­ten bu­dur, bu pro­je­le­rin bir an ev­vel ha­ya­ta ge­çi­ril­me­si­dir. Eği­tim­de, sağ­lık­ta ve en me­de­ni ih­ti­yaç­la­rın kar­şı­lan­ma­sı için şu beş se­ne içe­ri­sin­de önem­li mik­tar­da, büt­çe imkânla­rı­nı zor­la­ya­rak, Gü­ney­do­ğu­’­ya ya­tı­rım yap­tık 5,5-6 kat­ril­yon. Baş­ka kay­nak­lar­dan da ya­tı­rım­lar ya­pıl­dı. O böl­ge in­sa­nıy­la her za­man be­ra­ber ol­duk, üzün­tü­sü­nü pay­laş­tık, se­vin­ci­ni pay­laş­tık. Onun için­dir ki, bu­gün te­rör ör­gü­tü az­gın­laş­mış­tır, al­dı­ğı­mız so­nuç­lar­dan ra­hat­sız­dır, de­mok­ra­tik açı­lım­lar­dan ra­hat­sız­dır. Te­rör ör­gü­tü­nün kork­tu­ğu, çe­kin­di­ği en önem­li şey de­mok­ra­si­dir. Ya­ra­sa­nın ay­dın­lık­tan çe­kin­di­ği gi­bi te­rör ör­gü­tü de­mok­ra­si­den kor­kar ve ka­çar, ka­çı­nır. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Biz ise de­mok­ra­tik açı­lım­la­rı sür­dür­me­ye ka­rar­lı­yız ve so­ru­nu de­mok­ra­si içe­ri­sin­de çö­ze­ce­ğiz. Bun­dan da hiç kim­se­nin te­red­dü­dü ol­ma­ma­sı ge­re­kir.

Do­la­yı­sıy­la, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti dün ol­du­ğu gi­bi bu­gün de ül­ke­si ve mil­le­tiy­le bö­lün­mez bü­tün­lü­ğü­nü ko­ru­ma ide­a­liy­le, ken­di­si­ne kar­şı yö­ne­len her tür­lü teh­di­di gö­ğüs­le­ye­rek üni­ter ya­pı­sı­nı, top­rak bü­tün­lü­ğü­nü, cum­hu­ri­ye­tin te­mel ni­te­lik­le­ri­ni mu­ha­fa­za et­me az­min­de­dir. Mil­le­ti­mi­zin des­te­ği, gü­ven­lik güç­le­ri­mi­zin can­si­pa­ra­ne ça­lış­ma­la­rı, tüm ku­rum, ku­ru­luş­la­rı­mı­zın, en baş­ta yü­ce Mec­li­si­mi­zin yo­ğun iş bir­li­ğiy­le, te­rör­le mü­ca­de­le­yi ge­li­şen şart­la­ra uy­gun ola­rak en et­ki­li şekil­de sür­dür­me­ye ka­rar­lı­yız.

Bu­gün Sa­yın Elek­dağ ta­ra­fın­dan di­le ge­ti­ri­len hu­sus, bi­zim de mem­nu­ni­yet­le kar­şı­la­dı­ğı­mız bir hu­sus­tur. Baş­ta da ifa­de et­tim, biz bir dev­let po­li­ti­ka­sı sür­dür­me­ye ça­lı­şı­yo­ruz; eğer de­ğer­li par­ti­le­ri­mi­zin bu ko­nu­da bu­ra­da di­le ge­tir­me­dik­le­ri, va­kit bu­lup ge­ti­re­me­dik­le­ri baş­ka­ca dü­şün­ce­ler var­sa, Hükûmet ola­rak bun­la­rı al­ma­ya, bu­nun­la il­gi­li bir me­ka­niz­ma­yı iş­let­me­ye ha­zır ol­du­ğu­mu­zu da bu ve­si­ley­le ifa­de et­mek is­ti­yo­rum. Te­rö­rizm­le mü­ca­de­le­nin çok bo­yut­lu ol­du­ğu­nu, hu­ku­ki, si­ya­si, eko­no­mik ve sos­yal alan­lar­da ba­zı ted­bir­le­rin alın­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni bi­li­yo­ruz. Bu­gü­ne ka­dar bir­çok ted­bir alın­dı, bu­gün alı­nı­yor, ya­rın da bun­la­ra ye­ni­le­ri ila­ve edi­le­cek­tir.

Bu­gün ve­re­ce­ği­niz izin yet­ki­si­nin, tez­ke­re­nin mil­le­ti­miz için, üze­rin­de ko­nuş­tu­ğu­muz prob­lem için, so­run için ha­yır­lı bir so­nun baş­lan­gı­cı ol­ma­sı­nı te­men­ni edi­yor, he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür edi­yo­ruz Sa­yın Ba­kan.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, şahıs­la­rı adı­na ikin­ci ve son söz Meh­met Emin Tu­tan ar­ka­da­şı­mı­zın­dı, an­cak o söz sı­ra­sı­nı Si­vas Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Se­la­mi Uzu­n’­a ver­di.

Sa­yın Uzun, bu­yu­run. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Sa­yın Uzun, sü­re­niz on da­ki­ka­dır.

SE­LA­Mİ UZUN (Si­vas) – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­mi­zin sı­nır öte­si ha­rekâtı­na izin ve­ren tez­ke­re ko­nu­sun­da şah­sım adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum.

Bi­ze dü­şen, Mec­lis ça­tı­sı al­tın­da te­rör­le mü­ca­de­le­de or­tak bir ira­de or­ta­ya ko­ya­bil­mek­tir. Gru­bu bu­lu­nan tüm par­ti­ler ve­ya gru­bu bu­lun­ma­yan par­ti­ler bu ko­nu­da ay­nı has­sa­si­yet­le ve du­yar­lı­lık­la ha­re­ket et­me­li­dir, ba­ğım­sız mil­let­ve­kil­le­ri ay­nı du­yar­lı­lık ve has­sa­si­yet­le ha­re­ket et­me­li­dir. Ke­sin bir dil­le her­kes şunu söy­le­ye­bil­me­li­dir: Ha­ya­tı­nı kay­be­den va­tan­daş­la­rı­mız, gü­ven­lik men­sup­la­rı­mız bi­zim şehit­le­ri­miz­dir, şehit­le­ri­mi­zin ha­ya­tı­na kas­te­den­ler ise bu ül­ke­ye ve mil­le­te düş­man­lık ya­pan te­rö­rist­ler­dir; ma­sum hal­kın ka­nı­nı dö­ken, ül­ke­nin kay­nak­la­rı­nı he­ba eden, mil­le­tin hu­zur ve gü­ven­li­ği­ni teh­dit eden, dev­le­te si­lah çe­ken, bu ül­ke­nin, bu mil­le­tin, bu dev­le­tin düş­ma­nı­dır.

Muh­te­mel bir sı­nır öte­si ha­rekâtın­da he­def­le­ne­n… Kim­se bu ko­nu­da tez­ke­re­nin ar­ka­sın­da baş­ka bir amaç ve he­def ara­ma­ma­lı­dır. Irak bi­zim kom­şu­muz­dur. Ora­da­ki in­san­lar bi­zim kar­deş­le­ri­miz, ak­ra­ba­la­rı­mız­dır, da­ha dü­ne ka­dar her tür­lü so­run­la­rı­na yar­dım­cı ol­du­ğu­muz in­san­lar­dır. Böy­le bir ha­rekât ne si­vil in­san­la­ra yö­ne­lik ola­cak­tır ne de Ira­k’­ın si­ya­si bir­lik ve bü­tün­lü­ğü­ne yö­ne­lik ola­cak­tır.

Çok kıy­met­li mil­let­ve­kil­le­ri, özel­lik­le -za­ten ko­nu ay­rın­tı­sıy­la an­la­tıl­dı, si­ya­si ve hu­ku­ki yön­le­ri di­le ge­ti­ril­di- ben da­ha de­ği­şik bo­yut­la­rın­dan kı­sa­ca ele al­mak is­ti­yo­rum ko­nu­yu. Ön­ce­lik­le, DTP’­li ar­ka­da­şın ko­nuş­ma­sı­nı be­ğen­dim. Ama, bu ül­ke­de ya­şa­yan in­san­la­rın bü­yük bir ço­ğun­lu­ğu, si­zin du­ruş ve gay­re­ti­ni­zi ye­ter­li bul­mu­yor.

OS­MAN ÖZ­ÇE­LİK (Si­irt) – Si­zin­ki­ni de­…

SE­LA­Mİ UZUN (De­vam­la) – Bu­gün “Kürt ay­dın­lar” di­ye, ga­ze­te­nin bi­ri­sin­de ha­ber var. Ora­da­ki ay­dın­lar­dan si­ze pa­saj oku­ya­yım ben:

Hal­kın Emek Par­ti­si­nin es­ki Ge­nel Baş­ka­nı Fe­ri­dun Ya­zar: “Si­ya­set, so­run­la­rı çöz­me sa­na­tı­dır. An­cak, bun­la­rın or­ta­ya koy­du­ğu bir pro­je yok. Baş­ka­sı­nın oluş­tur­du­ğu gün­dem ko­nu­la­rıy­la il­gi­li gö­rüş be­lirt­mek­ten öte­ye gi­de­mi­yor­lar.”

SIR­RI SA­KIK (Muş) – On­la­rın hep­si mil­let­ve­ki­li ol­mak için bi­ze baş­vu­ran­lar­dı.

SE­LA­Mİ UZUN (De­vam­la) – Bir din­ler­se­n…

SIR­RI SA­KIK (Muş) - Ola­ma­dık­la­rı içi­n…

SE­LA­Mİ UZUN (De­vam­la) – Bir din­ler­se­n…

BAŞ­KAN – Lüt­fen Sa­yın Sa­kı­k…­Sa­yın Sa­kı­k

SE­LA­Mİ UZUN (De­vam­la) – Bir din­ler­se­n… Tar­tış­ma aç­mak is­te­mi­yo­rum. Şim­di ge­le­ce­ğim ora­ya.

BAŞ­KAN – Sa­yın Sa­kık, siz İda­re Ami­ri­si­ni­z…

SE­LA­Mİ UZUN (De­vam­la) – Şim­di, Ab­dül­me­lik Fı­rat da di­yor ki: “PK­K’­dan ge­len ta­li­mat­la­rı uy­gu­lu­yor­lar.”

Al­tan Tan di­yor ki: “De­mok­ra­si kar­şıt­la­rı­nın ek­me­ği­ne yağ sü­rü­yor­lar.”

Feh­mi Işık­lar da di­yor ki: “DTP ira­de gös­te­rip, öz­gür­lü­ğü­nü ilan et­me­li.”

Şim­di, ön­ce­lik­le şunu söy­le­ye­yim: Bu­ra­da ol­ma­nız­dan mut­lu­luk du­yu­yo­rum, şah­sım adı­na mut­lu­luk du­yu­yo­rum. Bu da de­mok­ra­si. Türk hal­kı­nın, bu ül­ke­de ya­şa­yan in­san­la­rın yüz­de 90’ı tem­sil edi­li­yor bu­ra­da bu­gün ve bu­ra­da her­ke­sin tem­sil edi­le­bil­me­si, de­mok­ra­si­miz adı­na, ül­ke­miz adı­na mut­lu­luk ve­ri­ci bir du­rum­dur.

Şim­di, ge­le­lim işin di­ğer ta­ra­fı­na. Şim­di, ta­bii ki, Ba­ka­nı­mız da bu ko­nu­yu di­le ge­tir­di. Tez­ke­re, tez­ke­re­… Tez­ke­re san­ki, böy­le çı­ka­cak, he­men ül­ke­de te­rör du­ra­cak, böy­le bir bek­len­ti­ye so­kul­du. Tez­ke­re, ül­ke te­rö­rü­nün bit­me­si­ne ça­re mi­dir? El­bet­te de­ğil, ama yön­tem­ler­den bi­ri­si­dir.

Te­rö­rün bu ül­ke­de ne za­man baş­la­dı­ğı ka­bul edi­li­yor, 12 Ey­lül ön­ce­sin­de­ki te­rö­rü say­maz­sak? 1984; 1983 so­nu, 1984, iş­te bas­kın­lar­la, ya­ni Ku­zey Ira­k’­tan ge­len te­rör şek­liy­le. Pe­ki, 1984 yı­lın­da do­ğan ço­cuk şim­di kaç ya­şın­da? Yir­mi üç ya­şın­da. Pe­ki, ne­re­de? Dağ­da. Pe­ki, biz, yir­mi üç se­ne ne yap­tık? Bu ül­ke ola­rak, bu ül­ke­yi ida­re eden­ler ola­rak, yir­mi üç se­ne bo­yun­ca biz ne yap­tık? Bu ço­cuk­lar bi­zim il­ko­ku­lu­mu­za git­ti mi? Bi­zim ül­ke­miz­de doğ­du, nü­fus cüz­da­nı­mız var, il­ko­ku­la git­ti, or­ta­o­ku­la git­ti, li­se­ye git­ti, bel­ki ba­zı­la­rı üni­ver­si­te­ye git­ti, şim­di dağ­da­lar. Böy­le bir ül­ke dün­ya­da yok ar­ka­daş­lar, böy­le bir ül­ke yok dün­ya­da.

Siz, hiç, Yu­na­nis­ta­n’­dan Tür­ki­ye­’­ye mül­te­ci ola­rak ka­çan bir va­tan­daş duy­du­nuz mu? Böy­le bir şey as­la yok. Bu ne bi­çim ül­ke­dir ar­ka­daş­lar? Bu ne bi­çim ül­ke­dir ki, ül­ke va­tan­daş­la­rı­nın bil­mem kaç bin ta­ne­si yurt dı­şın­da bu ül­ke­ye kar­şı sa­va­şı­yor? Ha­a, iş­te so­run bu­ra­da. Ya­ni so­ru­na par­mak bas­ma­mız ge­re­ki­yor.

Evet, as­kerî çö­züm ça­re de­ğil, ama mut­la­ka as­kerî çö­züm ol­ma­lı­dır. Ben, te­rö­rün en yo­ğun ol­du­ğu za­man­lar­da do­ğu­da bir il­çe­de kay­ma­kam­lık ya­par­ken, ola­ğa­nüs­tü hâl böl­ge va­li­si­nin ya­nı­na git­miş­tik üç kay­ma­kam ar­ka­daş­la. Ola­ğa­nüs­tü hâl böl­ge va­li­si o za­man ma­ka­mın­da bi­ze ne de­miş­ti bi­li­yor mu­sun? “An­ka­ra ka­fa­yı tak­mış Re­fah Par­ti­si­ne, do­ğu­da­ki te­rör işi­ni as­ke­re ha­va­le et­miş. Bir ta­ne te­rör po­li­ti­ka­la­rı yok.” de­miş­ti ola­ğa­nüs­tü hâl böl­ge va­li­si. “Ben de ola­ğa­nüs­tü hâl böl­ge va­li­si­yim.” de­miş­ti. Bu­ra­ya ora­dan gel­dik ar­ka­daş­lar, po­li­ti­ka­sız­lık­tan gel­dik. Şim­di, gü­nü­mü­ze ge­li­yo­ruz.

AL­GAN HA­CA­LOĞ­LU (İstan­bul) – Han­gi­si o?

BAŞ­KAN – Lüt­fen, ar­ka­daş­la­r… Lüt­fe­n…

SE­LA­Mİ UZUN (De­vam­la) – Ar­ka­daş­lar, din­ler­se­niz gü­nü­mü­ze ge­li­yo­rum.

Her­kes ete­ğin­de­ki taş­la­rı dök­me­li bu ül­ke­de. Bu ül­ke­de o böl­ge­den oy ala­ma­yan­lar dü­şün­sün­ler şu an­da, ba­şı­nı el­le­ri­nin ara­sı­na alıp dü­şün­me­le­ri ge­re­kir. Üs­tat Ne­cip Fa­zı­l’­ın öy­le bir tav­si­ye­si var­dır Türk genç­li­ği­ne: Ba­şı­nı el­le­ri­nin ara­sı­na alıp dü­şün­me­si la­zım bu ül­ke­yi ida­re eden her­kes. Biz, bu ço­cuk­la­rı ni­ye va­tan­daş ya­pa­mı­yo­ruz? Bu ül­ke­de do­ğan in­san­lar ni­ye bi­zi sev­mi­yor­lar, bi­ze si­lah çe­ki­yor­lar? Ni­ye Al­man­ya­’­nın va­tan­da­şı Al­man­ya­’­ya si­lah çek­mi­yor? Ni­ye İtal­yan­lar İtal­ya­’­ya si­lah çek­mi­yor da bu ül­ke­nin va­tan­daş­la­rı bi­ze si­lah çe­ki­yor? İş­te, so­run bu­ra­da. Bu so­ru­nu he­pi­miz dü­şün­me­li­yiz. Biz bu so­ru­na par­mak bas­tık. Biz bu so­ru­na par­mak bas­tık ar­ka­daş­lar. Biz Do­ğu­’­dan ve Gü­ney­do­ğu­’­dan or­ta­la­ma yüz­de 60, ki­mi vi­la­yet­ler­de yüz­de 70 oy al­dık. Biz so­ru­na par­mak bas­tık.

YA­ŞAR AĞ­YÜZ (Ga­zi­an­tep) – Ya­hu, se­çi­mi bı­rak se­çi­mi.

SE­LA­Mİ UZUN (De­vam­la) – Biz o in­san­la­rın kal­bi­ni ka­zan­dık, kal­bi­ne gir­dik.

K. KE­MAL ANA­DOL (İzmir) – Ni­ye de­vam edi­yor te­rör?

BAŞ­KAN – Sa­yın Uzun, bir da­ki­ka­…

SE­LA­Mİ UZUN (De­vam­la) – O yüz­de 30’un da kal­bi­ni ka­za­na­ca­ğız. O dağ­da­ki ço­cuk­la­rın an­ne ba­ba­la­rı bi­ze oy ve­ri­yor ar­tık, ha­be­ri­niz ol­sun.

SIR­RI SA­KIK (Muş) – Bi­ze oy ve­rin­ce suç, si­ze ve­rin­ce hak.

BAŞ­KAN – Sa­yın Uzu­n… Sa­yın Uzun, bir da­ki­ka...

SE­LA­Mİ UZUN (De­vam­la) – Bu­yu­run efen­dim.

BAŞ­KAN - Bir da­ki­ka­…

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, kür­sü­de ko­nu­şan ha­tip ar­ka­da­şı­mız, si­zin ho­şu­nu­za gi­den -ho­şu­nu­za git­me­yen, si­ze doğ­ru- yan­lış da ola­bi­le­cek şey­ler de söy­le­ye­bi­lir.

YA­ŞAR AĞ­YÜZ (Ga­zi­an­tep) – Ama, doğ­ru­la­rı söy­le­mi­yor efen­dim.

BAŞ­KAN - Bü­tün ama­cı­mız, tek he­de­fi­miz, bu kür­sü­nün, bu plat­for­mun öz­gür­ce kul­la­nıl­ma­sı de­ğil mi?

SE­LA­Mİ UZUN (De­vam­la) – El­bet­te.

BAŞ­KAN – Sa­yın Uzun da, ken­di bil­dik­le­ri doğ­rul­tu­sun­da ken­di doğ­ru­la­rı­nı bu kür­sü­den di­le ge­ti­ri­yor.

Şim­di, ora­dan laf at­mak, bi­zim Mec­lis mü­za­ke­re­le­ri­mi­zin bir usu­lü mü­dür? Böy­le bir şey var mı, böy­le bir ge­le­ne­ği var mı? O ne­den­le, lüt­fe­n…

K. KE­MAL ANA­DOL (İzmir) – Ha­yır, so­ru yö­nel­ti­yor.

BAŞ­KAN – Sa­yın Ana­dol, ri­ca edi­yo­rum.

K. KE­MAL ANA­DOL (İzmir) – Ge­nel Ku­ru­la so­ru so­ru­yor Sa­yın Baş­ka­nım.

BAŞ­KAN – Lüt­fen, Sa­yın Ha­ti­bi, laf at­ma­dan, ses­siz­ce din­le­me­ni­zi he­pi­niz­den ri­ca edi­yo­rum.

Sa­yın Uzun, bu­yu­ru­nuz.

SE­LA­Mİ UZUN (De­vam­la) – Sa­yın Baş­kan, el­bet­te, te­rör­le mü­ca­de­le he­pi­mi­zin ko­nu­su­dur.

Ar­ka­daş­lar, te­rör­le mü­ca­de­le he­pi­mi­zin ko­nu­su­dur. Bu ko­nuş­tu­ğum şey­ler, geç­miş ik­ti­dar­lar bo­yun­ca ih­mal edi­len, edi­le edi­le gö­nü­mü­ze ka­dar bi­ze ula­şan ko­nu­lar­dır. Biz bun­la­rı çöz­me­ye ça­lı­şı­yo­ruz. Biz, iş­te, na­sıl çöz­me­ye ça­lı­şı­yo­ruz? Biz te­rö­rün ulus­la­ra­ra­sı bo­yu­tu ol­du­ğu­nu bi­li­yo­ruz, ye­rel bo­yu­tu ol­du­ğu­nu bi­li­yo­ruz, bun­dan çı­kar sağ­la­yan­la­rın ol­du­ğu­nu bi­li­yo­ruz, bun­dan nü­fuz sağ­la­yan­lar ol­du­ğu­nu bi­li­yo­ruz, bu­nu des­tek­le­yen dev­let­ler ol­du­ğu­nu bi­li­yo­ruz. Ama, her şeye rağ­men, bu ül­ke­de bir­lik be­ra­ber­lik içe­ri­sin­de te­rör­le mü­ca­de­le et­me­ye ça­lı­şı­yo­ruz. Biz o in­san­la­rın kal­bi­ni ka­zan­dık, gön­lü­nü ka­zan­dık. O dağ ba­şın­da­ki ana­la­rın, ba­cı­la­rın gön­lü­nü ka­zan­dık. On­la­rın to­run­la­rı bel­ki de dağ­da­dır; ama, on­lar bi­ze oy ver­di­ler. Biz bun­la­rın kal­bi­ne na­sıl gir­dik? Ger­çek­ten, eği­tim ve öğ­re­ti­miy­le, kal­kın­ma­sıy­la, eko­no­mi­siy­le, işiy­le aşıy­la, de­mok­ra­tik­leş­me­siy­le, yol­la­rıy­la, as­falt­la­rıy­la, dok­to­ruy­la, has­ta­ne­le­riy­le, iç­me su­yuy­la, öğ­ret­men­le­riy­le, bü­tün bun­lar­la biz on­la­rın kal­bi­ni ka­zan­dık. Bu ye­ter­li mi? Ar­ka­daş­lar, ye­ter­li de­ğil. İş­te bu iş, hep be­ra­ber ya­pa­ca­ğı­mız şey­dir. Bi­zim he­de­fi­miz, iş­te eko­no­mik kur­may­la­rı­mız, Baş­ba­ka­nı­mız açık­lı­yor: 2013 yı­lın­da 10 bin do­lar­lık millî ge­lir­den alı­nan pay. He­de­fi­miz bu­dur. İş­te, 10 bin do­lar millî ge­lir ol­du­ğu za­man ne ola­cak bi­li­yor mu­su­nuz o za­man bu ül­ke­de? Her­kes iş ve aşa ka­vu­şa­cak; her ai­le­ye et, süt, yu­mur­ta gi­re­cek; kav­ga bi­te­cek, ba­rış or­ta­mı sağ­la­na­cak; her­kes ço­cu­ğu­nu di­le­di­ği okul­da oku­ta­bi­le­cek; kav­ga bi­te­cek; şid­det ve te­rör o za­man bi­te­cek ar­ka­daş­lar. Bi­zim, bu ül­ke için he­def­le­ri­miz var. Bi­zim, bu ül­ke­de te­rö­rü bi­tir­me ko­nu­sun­da önem­li pro­je­le­ri­miz var, ha­ya­ti, uy­gu­la­nan pro­je­le­ri­miz var. Bi­zi des­tek­le­me­ye ve bi­zi iz­le­me­ye de­vam edin.

He­pi­ni­ze say­gı­la­rı­mı su­nu­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Uzun.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, 1 ar­ka­da­şı­mız söz­lü ola­rak, 2 ar­ka­da­şı­mız da ya­zı­lı ola­rak di­lek­çe ver­di­ler. Ön­ce­lik­le şunu ifa­de et­mek is­ti­yo­rum: Bi­raz ev­vel si­ze oku­du­ğum şahıs­la­rı adı­na söz al­ma sı­ra­sı, dün­kü bir­le­şi­min ikin­ci otu­ru­mu­nun so­nun­da baş­kan ve­ki­li ar­ka­da­şı­mı­zın hu­zu­run­da çe­ki­len bir ku­ray­la tes­pit edil­miş­tir. O ne­den­le ora­da bir yan­lış­lık yok. O ba­kım­dan, Sa­yın Hü­se­yin Pa­zar­cı­’­nın -Ba­lı­ke­sir Mil­let­ve­ki­li­nin- bu ko­nu­ya iliş­kin di­lek­çe­si üze­rin­de da­ha faz­la dur­ma­ya ge­rek yok di­ye dü­şü­nü­yo­rum. Ama, İç Tü­zü­k’­ün 60’ın­cı mad­de­si­nin üçün­cü fık­ra­sı­na gö­re, Sa­yın Pa­zar­cı ile -Mec­li­si­miz­de gru­bu ol­ma­yan 2 ta­ne Ge­nel Baş­kan ar­ka­da­şı­mız var- Sa­yın Ufuk Uras ile Sa­yın Muh­sin Ya­zı­cı­oğ­lu­’­na da, yi­ne yer­le­rin­den ol­mak ve çok kı­sa ol­mak şar­tıy­la, kat­kı­la­rı­nı al­mak için ken­di­le­ri­ne söz ve­re­ce­ğim.

Sa­yın Hü­se­yin Pa­zar­cı, bu­ra­da mı­sı­nız?

HÜ­SE­YİN PA­ZAR­CI (Ba­lı­ke­sir) – Bu­ra­da­yım.

BAŞ­KAN – Bu­ra­da­sı­nız.

Sa­yın Pa­zar­cı, çok kı­sa lüt­fen.

Bu­yu­ru­nuz.

HÜ­SE­YİN PA­ZAR­CI (Ba­lı­ke­sir) – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

Ko­nu­nun bir­çok ya­nı­na de­ği­nil­di, ben, ba­zı ulus­la­ra­ra­sı hu­kuk so­run­la­rı­na kı­sa­ca de­ği­ne­rek, bu gö­rüş­me­le­rin da­ha da sağ­lık­lı bir du­ru­ma gel­me­si­ne kat­kı­da bu­lun­ma­yı amaç­lı­yor­dum, bu çer­çe­ve­de de söz al­dım.

Sa­yın Baş­kan, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti, be­lir­li bir sü­re­den be­ri, bir baş­ka dev­le­tin ül­ke­sin­den te­rö­rist sal­dı­rı­la­rın he­de­fi ol­mak­ta­dır. Ulus­la­ra­ra­sı hu­kuk, ge­nel bir ku­ral ola­rak, bir dev­le­tin ül­ke­si­ni baş­ka bir dev­le­tin hak­la­rı­na za­rar ver­me­me yü­kü­mü al­tın­da bu­lun­du­ğu­nu ifa­de et­mek­te­dir. Ör­ne­ğin, Ulus­la­ra­ra­sı Ada­let Di­va­nı, da­ha ilk ka­rar­la­rın­dan bi­rin­de, Kor­fu Bo­ğa­zı da­va­sın­da bu­nu te­yit et­miş­tir ge­nel bir ku­ral ola­rak. Bu du­rum, da­ha son­ra 1970’te Bir­leş­miş Mil­let­ler Ge­nel Ku­ru­lun­da ve 1989’da Gü­ven­lik Kon­se­yin­de, te­rör ey­lem­le­ri ba­kı­mın­dan da ifa­de edil­miş­tir. Hiç­bir dev­le­tin te­rö­rist ey­lem­le­re izin ver­me­me­si, bun­la­ra mü­sa­a­de et­me­me­si ge­rek­ti­ği ve bun­la­rı en­gel­le­me­si ge­rek­ti­ği­ni ifa­de et­miş­tir. Şim­di do­la­yı­sıy­la, Tür­ki­ye, bu ve­ri­ler çer­çe­ve­sin­de, ulus­la­ra­ra­sı hu­kuk nez­din­de ken­di­ne kar­şı gö­re­vi­ni ye­ri­ne ge­tir­me­yen dev­let­ler­le kar­şı kar­şı­ya bu­lun­mak­ta­dır. Bu çer­çe­ve­de, Sa­yın Ba­kan da ifa­de et­ti­ler, bu­gü­ne ka­dar de­ği­şik ta­rih­ler­de 24 ope­ras­yon da ya­pıl­mış­tır Ku­zey Ira­k’­ta bir dö­nem­ler­de. Bun­la­rın bir kıs­mı dev­rin hükûme­tiy­le de an­la­şa­rak ve 1946 an­laş­ma­la­rı çer­çe­ve­sin­de ya­pıl­mış­tır, bir kıs­mı da da­ha son­ra 36’ncı pa­ra­le­lin üs­tü­ne Sad­dam kuv­vet­le­ri­nin çık­ma­sı­na mü­sa­a­de edil­me­di­ği için, böy­le bir ope­ras­yon, ora­da do­ğan boş­lu­ğun za­ru­ret hâli do­ğur­ma­sı üze­rin­den ya­pıl­mış­tır. Şim­di ge­li­nen nok­ta­da Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti böy­le bir hak­ka sa­hip­tir, ken­di var­lı­ğı­nı, eğer il­gi­li dev­let ko­ru­ya­maz­sa, ken­di var­lı­ğı­nı ko­ru­ma hak ve sa­la­hi­ye­ti­ne sa­hip­tir.

Yal­nız bu ko­nu­da bir hu­ku­ki nok­ta­ya yi­ne dik­ka­ti­ni çek­mek is­te­rim il­gi­li­le­ri­mi­zin, Sa­yın Hükûme­tin: Meş­ru sa­vun­ma hak­kın­dan söz edi­li­yor. Evet, ge­nel an­la­mın­da sal­dı­rı­ya uğ­ra­yan bir ki­şi­nin ken­di­ni ko­ru­ma hak­kı var­dır, ama, Bir­leş­miş Mil­let­ler Ant­laş­ma­sı­’n­da dü­zen­len­di­ği şek­liy­le 51’in­ci mad­de­de bu meş­ru sa­vun­ma hak­kı, ya­pı­lan her­han­gi bir sal­dı­rı­ya kar­şı ce­vap şek­lin­de al­gı­lan­mak­ta­dır ve bu sal­dı­rı­lar ge­nel­de bir dev­le­tin sal­dı­rı­sı şek­lin­de de­ğer­len­di­ril­mek­te­dir. Ay­rın­tı­sı­na bu­ra­da gir­me­ye­ce­ğim vak­ti­ni­zi al­ma­mak için, ama şunu ifa­de ede­yim ki: Meş­ru sa­vun­ma hak­kı çer­çe­ve­sin­de ha­re­ket edil­me yo­lu­na gi­di­lir­se, bu­nun he­men Gü­ven­lik Kon­se­yi­nin bil­gi­si­ne su­nul­ma­sı ve on­dan son­ra onun ön­lem­ler al­ma­sı­nı bek­le­mek zo­run­lu­lu­ğu var­dır ve do­la­yı­sıy­la böy­le bir ha­rekâtı meş­ru sa­vun­ma hu­ku­ki kav­ra­mı çer­çe­ve­sin­de, ulus­la­ra­ra­sı hu­kuk çer­çe­ve­sin­de de­ğer­len­dir­me yo­lu­na gi­der­sek, bir iki gün son­ra, ya­pı­lan ha­rekâtın he­men önü ke­si­le­cek­tir, çok zor du­rum­da kal­ma­mız söz ko­nu­su ola­bi­le­cek­tir. Do­la­yı­sıy­la bu çer­çe­ve­de ulus­la­ra­ra­sı hu­ku­ka ge­nel bir atıf ya­pıl­ma­sı­nı ben doğ­ru bu­lu­yo­rum.

Be­nim ki­şi­sel gö­rü­şüm de bu tez­ke­re­yi ta­bii ki des­tek­le­mek­tir.

BAŞ­KAN – Sa­yın Pa­zar­cı, çok te­şek­kür edi­yo­ruz.

Sa­yın Ufuk Ura­s… Sa­yın Uras bu­ra­da mı?

MEH­MET UFUK URAS (İstan­bul) – Bu­ra­da­yım.

BAŞ­KAN – Çok kı­sa lüt­fen.

MEH­MET UFUK URAS (İstan­bul) – Sa­yın Baş­kan, çok te­şek­kür ede­rim.

Öz­gür­lük ve Da­ya­nış­ma Par­ti­si ve şah­sım adı­na bü­tün Mec­li­si se­lam­lı­yo­rum.

Si­ya­si par­ti­ler şid­det ve ça­tış­ma kül­tü­rü­ne hiz­met et­me­me­li­dir­ler. Çün­kü tez­ke­re tar­tış­ma­la­rı sı­ra­sın­da top­lum­da ger­gin­li­ği ar­tı­rı­cı bir dil kul­la­nan si­ya­si par­ti­ler, far­kın­da ola­rak ya da ol­ma­dan, top­lum içi ça­tış­ma or­ta­mı­nı ge­liş­tir­mek­te­dir­ler. Dip­lo­ma­si yap­mak için as­kerî yön­tem­le­re ih­ti­yaç duy­mak yan­lış­tır.

Tür­ki­ye­’­nin ve Or­ta Do­ğu­’­nun bu­gün­kü or­ta­mın­da Ku­zey Ira­k’­a mü­da­ha­le için tez­ke­re çı­kar­mak, so­nu be­lir­siz bir ma­ce­ra­ya atıl­mak de­mek­tir.

Tür­ki­ye­’­nin Ku­zey Ira­k’­a gir­me­si, böl­ge­miz­de AB­D’­nin ya­rat­tı­ğı sa­vaş ba­ta­ğı­na bi­le bi­le sap­lan­mak de­mek­tir; üs­tü­ne, Ku­zey Ira­k’­ta­ki Kürt top­lu­muy­la ça­tış­ma içi­ne gir­mek de­mek­tir.

Son yir­mi üç yıl­da 24 sı­nır öte­si ha­rekât ya­pıl­mış, ama so­run bir tür­lü çö­zü­le­me­miş­tir.

Şu açık ki, Kürt so­ru­nu­nun çö­zü­mü ve top­lum­da ba­rı­şın te­si­si için atıl­ma­sı ge­re­ken adım­lar ül­ke­mi­zin için­de­dir, dı­şın­da de­ğil.

So­ru­nun sa­de­ce bir gü­ven­lik me­se­le­si ola­rak al­gı­lan­ma­sı ne­de­niy­le, yıl­lar­dır ya­pı­lan­la­rın çö­züm yö­nün­de ka­lı­cı ve olum­lu bir et­ki­si ol­ma­mış­tır.

Bu­gün, so­ğuk­kan­lı bir şekil­de, de­mok­ra­tik bir çö­züm için ça­ba sarf et­me­li, bu­nun için so­ru­na si­ya­set­le çö­züm aran­ma­lı­dır.

Çö­züm­süz­lük ve ku­tup­laş­ma­yı ar­tı­ra­cak te­rör ey­lem­le­ri­ne ve şid­det adım­la­rı­na de­ğil, ba­rış­çıl yön­tem­le­re ve sos­yal ön­lem­le­re ih­ti­yaç var­dır.

O yüz­den, biz, bu tez­ke­re­yi ül­ke­mi­zin çı­ka­rı­na ay­kı­rı bu­lu­yo­ruz.

Böy­le dö­nem­ler­de so­ğuk­kan­lı ve ak­la da­ya­lı dü­şün­ce­le­ri dış­la­yan­lar ka­zan­dık­la­rı­nı zan­ne­der­ler.

An­cak bu ha­zin oyun Tür­ki­ye­’­ye hep pa­ha­lı­ya pat­la­mış­tır ve bir kez da­ha biz bu­nun eşi­ğin­de­yiz.

Tür­ki­ye­’­nin fark­lı kül­tür­le­rin­den olu­şan do­ku­su­nu pa­ram­par­ça ede­rek bu top­rak­lar­da de­mok­ra­si­nin ve ba­rı­şın ca­nı­na oku­mak is­te­yen­ler, çok teh­li­ke­li bir yö­ne­li­me gir­miş­ler­dir.

Tür­ki­ye­’­de de­mok­ra­si­den, ba­rış­tan, eşit ko­şul­lar­da bir ara­da ya­şa­mak­tan ve ada­let­ten ya­na olan her­kes, mes­lek ör­güt­le­ri, sen­di­ka­lar, ay­dın­lar, yurt­taş gi­ri­şim­le­ri, de­mok­ra­tik der­nek ve ku­ru­luş­lar, şim­di, şid­de­te kar­şı, ne­re­den ge­lir­se gel­sin şid­det ve te­rö­re kar­şı, top­lum­da ba­rı­şa ve de­mok­ra­si­ye sa­hip çık­ma­lı­dır­lar.

Biz­ler, bu ül­ke­nin Par­la­men­to­da da­ha ön­ce gö­rev al­mış sos­ya­list­le­ri ola­rak, Meh­met Ali Ay­ba­r’­dan Sa­dun Are­n’­e, Be­hi­ce Bo­ra­n’­dan Fat­ma Hik­met İş­men’­e, her za­man, ne­re­den ge­lir­se gel­sin, her tür­lü şid­de­te kar­şı, ba­rış po­li­ti­ka­la­rı­nı sa­vun­ma­ya de­vam ede­ce­ğiz. Şim­di tam da za­man, “yurt­ta ba­rış, dün­ya­da ba­rış” po­li­ti­ka­sı­nı sür­dür­mek ve des­tek­le­mek za­ma­nı­dır.

Te­şek­kür edi­yo­rum. (DTP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Uras.

Sa­yın Ya­zı­cı­oğ­lu, bu­yu­run.

MUH­SİN YA­ZI­CI­OĞ­LU (Si­vas) – Sa­yın Baş­kan, çok de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; bu­gün gün­de­mi­mi­ze gel­miş olan tez­ke­re, geç kal­mış ol­mak­la be­ra­ber, çok isa­bet­li bir te­şeb­büs­tür. Ben, bu ve­si­ley­le, te­rör­de ha­ya­tı­nı kay­be­den tüm şehit­le­ri­mi­ze Al­la­h’­tan rah­met di­li­yo­rum, ga­zi­le­ri­mi­ze min­net­le­ri­mi, şük­ran­la­rı­mı su­nu­yo­rum.

Tam bir­lik ol­ma, be­ra­ber ol­ma ve bir­lik­te te­rö­re kar­şı ka­rar­lı­lık gös­ter­me za­ma­nı­dır. Bu­nun için, do­ğu­lu­su, ba­tı­lı­sı, ku­zey­li­si, gü­ney­li­si de­me­den, han­gi mez­hep ve meş­rep­ten, han­gi aşi­ret­ten olur­sa ol­sun, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti dev­le­ti­nin ku­ru­lu­şun­da bir­lik­te ol­du­ğu­muz ve Tür­ki­ye­’­nin va­tan­daş­lı­ğı şere­fi­ni ka­zan­mış olan her­kes, te­rö­re kar­şı, şid­de­te kar­şı bir­lik­te va­zi­yet al­mak mec­bu­ri­ye­tin­de­dir.

Şim­di, Bir­leş­miş Mil­let­ler Söz­leş­me­si­’­nin 51’in­ci mad­de­si ve NA­TO An­laş­ma­sı­’­nın 5’in­ci mad­de­si, bi­zim sı­cak ta­kip hak­kı­mı­zı her za­man ver­mek­te­dir. Tür­ki­ye, bu sı­cak ta­kip hak­kı­nı, bu an­lam­da, baş­ka bi­ri­le­ri­ne da­nış­ma­dan kul­la­na­bil­me yet­ki­si­ne de her za­man sa­hip­tir. An­cak tez­ke­re­nin çok da­ha fark­lı bir an­la­mı ol­ma­sı ge­re­kir. Bu da, da­ha de­rin­lik­li bir mü­ca­de­le­yi ya­pa­bil­mek, da­ha kap­sam­lı ve bel­ki ka­lı­cı bir te­miz­li­ği or­ta­ya ge­ti­re­bil­mek için ge­rek­li­dir.

Bu iti­bar­la, bu tez­ke­re mü­na­se­be­tiy­le Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si tam bir bü­tün­lük hâlin­de, or­du­suy­la, mil­le­tiy­le bü­tün­le­şe­rek, te­rör­le mü­ca­de­le­de so­nu­na ka­dar ka­rar­lı ol­du­ğu­nu gös­ter­mek için bir fır­sat ola­rak kul­la­nıl­ma­lı­dır.

Tez­ke­re, mil­le­ti­mi­zin umut­la­rı açı­sın­dan el­bet­te tek çö­züm de­ğil, te­rör­le mü­ca­de­le açı­sın­dan. Eko­no­mik, sos­yal açı­dan, psi­ko­lo­jik açı­dan, eği­tim açı­sın­dan; alın­ma­sı ge­re­ken, gö­çü ön­le­ye­cek, iş­siz­li­ği çö­ze­cek, do­la­yı­sıy­la, te­rör ör­gü­tü­nün in­san kay­nak­la­rı­nı kul­lan­ma­sı­na fır­sat ve­ren ba­tak­lı­ğı ku­ru­ta­cak ted­bir­le­ri apay­rı dü­şün­mek ge­re­kir, ama, ar­tık an­la­şıl­mış­tır ki, te­rör dı­şa­rı­dan des­tek gör­me­den Tür­ki­ye­’­de ya­şa­ya­maz, bu açık. Onun için, Çe­kiç Gü­ç’­ün ka­nat­la­rı al­tın­da bü­yü­müş olan PKK ör­gü­tü­ne ve Ira­k’­ın ku­ze­yin­de, yi­ne Çe­kiç Gü­ç’­ün ka­nat­la­rı al­tın­da oluş­muş olan ya­pı­lan­ma­ya kar­şı da­ha et­kin, de­rin­lik­li ve pro­fes­yo­nel­ce, te­rör­le mü­ca­de­le­de kul­la­nı­la­cak yön­tem­le­re ih­ti­yaç var­dır. Ben bu tez­ke­re­nin Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­mi­zin da­ha et­kin mü­ca­de­le­si için, ar­ka­sın­da mil­le­ti gös­te­re­cek bir un­sur ola­rak kul­la­nıl­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni dü­şü­nü­yo­rum. Bun­dan do­la­yı da Bü­yük Bir­lik Par­ti­si ve şah­sım adı­na bu tez­ke­re­ye olum­lu oy kul­la­na­ca­ğız ve bu tez­ke­re­nin ar­ka­sın­da ol­du­ğu­mu­zu ifa­de edi­yor, say­gı­lar, sev­gi­ler su­nu­yo­rum. (AK Par­ti ve Ba­ğım­sız­lar sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar.)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ya­zı­cı­oğ­lu.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Baş­ba­kan­lık tez­ke­re­si üze­rin­de­ki gö­rüş­me­ler ta­mam­lan­mış­tır.

Şim­di, tez­ke­re­yi tek­rar oku­tup oy­la­rı­nı­za su­na­ca­ğım.

                                                                                                                        15/10/2007

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Tür­ki­ye, Ira­k’­ın ku­zey böl­ge­sin­de yu­va­lan­mış bu­lu­nan PKK te­rör un­sur­la­rın­dan kay­nak­la­nan ve hal­kı­nın hu­zur ve gü­ven­li­ğiy­le ül­ke­si­nin millî bir­li­ği­ne, gü­ven­li­ği­ne ve top­rak bü­tün­lü­ğü­ne yö­nel­til­miş cid­di bir te­rö­rist sal­dı­rı ve açık bir teh­dit­le kar­şı kar­şı­ya­dır.

Dost ve kar­deş Ira­k’­ın top­rak bü­tün­lü­ğü­nün, millî bir­li­ği­nin ve is­tik­ra­rı­nın ko­run­ma­sı­na bü­yük önem at­fe­den Tür­ki­ye, PKK te­rö­rist­le­ri­nin Ira­k’­ın ku­ze­yin­de­ki mev­cu­di­ye­ti­ne ve fa­a­li­yet­le­ri­ne son ve­ril­me­si­ni sağ­la­mak ama­cıy­la uzun­ca bir sü­re­dir yo­ğun si­ya­si ve dip­lo­ma­tik gi­ri­şim­ler­de ve uya­rı­lar­da bu­lun­muş­tur. Bu ça­ba­la­rı­mız­dan is­te­ni­len so­nuç­la­rın alın­ma­sı bu­gü­ne ka­dar müm­kün ol­ma­mış­tır.

Tür­ki­ye­’­ye yö­ne­lik te­rö­rist sal­dı­rı­lar ve teh­di­de kar­şı, te­rö­rizm­le mü­ca­de­le­nin bir par­ça­sı ola­rak ulus­la­ra­ra­sı hu­kuk çer­çe­ve­sin­de ge­rek­li ted­bir­le­ri al­mak üze­re, hu­dut, şümul, mik­tar ve za­ma­nı Hükûmet­çe be­lir­le­ne­cek şekil­de, Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri un­sur­la­rı­nın, Ira­k’­ın ku­ze­yin­den ül­ke­mi­ze yö­ne­lik te­rör teh­di­di­nin ve sal­dı­rı­la­rı­nın ber­ta­raf edil­me­si ama­cıy­la, sı­nır öte­si ha­rekât ve mü­da­ha­le­de bu­lun­mak üze­re, Ira­k’­ın PKK te­rö­rist­le­ri­nin yu­va­lan­dık­la­rı ku­zey böl­ge­si ile mü­ca­vir alan­la­ra gön­de­ril­me­si­ne ve gö­rev­len­di­ril­me­si­ne Ana­ya­sa­’­nın 92’nci mad­de­si uya­rın­ca bir yıl sü­rey­le izin ve­ril­me­si­ni arz ede­rim.

                                                                                                           Re­cep Tay­yip Er­do­ğan

                                                                                                                     Baş­ba­kan

BAŞ­KAN – Tez­ke­re­nin oy­la­ma­sı­nın açık oy­la­ma şek­lin­de ya­pıl­ma­sı­na da­ir bir öner­ge var­dır.

Öner­ge­yi oku­tup, im­za sa­hip­le­ri­ni ara­ya­ca­ğım:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Ge­nel Ku­ru­lun­da gö­rü­şül­mek­te olan te­rör teh­di­di­nin ve sal­dı­rı­la­rı­nın ber­ta­raf edil­me­si ama­cıy­la sı­nır öte­si ha­rekât ve mü­da­ha­le­de bu­lun­mak üze­re Ira­k’­ın ku­zey böl­ge­si­ne Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri un­sur­la­rı­nın gön­de­ril­me­siy­le il­gi­li Baş­ba­kan­lık tez­ke­re­si oy­la­ma­sı­nın İç Tü­zü­k’­ün 143’ün­cü mad­de­si ge­re­ği açık oy­la­ma yön­te­miy­le ya­pıl­ma­sı­nı arz ve tek­lif ede­riz.

Sa­yın Sa­dul­lah Er­gin, Ha­tay? Bu­ra­da.

Sa­yın Nu­ret­tin Ca­nik­li, Gi­re­sun? Bu­ra­da.

Sa­yın Ni­hat Er­gün, Ko­ca­e­li? Bu­ra­da.

Sa­yın Be­kir Boz­dağ, Yoz­gat? Bu­ra­da.

Sa­yın Sa­dık Ya­kut, Kay­se­ri? Bu­ra­da.

Sa­yın Ah­met Ye­ni, Sam­sun? Bu­ra­da.

Sa­yın Ab­dur­rah­man Arı­cı, An­tal­ya? Bu­ra­da.

Sa­yın Dur­du Meh­met Kas­tal, Os­ma­ni­ye? Bu­ra­da.

Sa­yın Yah­ya Do­ğan, Gü­müş­ha­ne? Bu­ra­da.

Sa­yın Ya­şar Ka­ra­yel, Kay­se­ri? Bu­ra­da.

Sa­yın Mu­sa Sı­va­cı­oğ­lu, Kas­ta­mo­nu? Bu­ra­da.

Sa­yın Se­dat Kı­zıl­cık­lı, Bur­sa? Bu­ra­da.

Sa­yın İkram Din­çer, Van? Bu­ra­da.

Sa­yın Meh­met Tun­çak, Bur­sa? Bu­ra­da.

Sa­yın Hay­ret­tin Çak­mak, Bur­sa? Bu­ra­da.

Sa­yın Mu­rat Yıl­dı­rım, Ço­rum? Bu­ra­da.

Sa­yın Ta­ha Ak­soy, İzmir? Bu­ra­da.

Sa­yın Nu­ri Us­lu, Uşak? Bu­ra­da.

Sa­yın Fev­zi Şan­ver­di, Ha­tay? Bu­ra­da.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, açık oy­la­ma­nın şek­li hak­kın­da Ge­nel Ku­ru­lun ka­ra­rı­nı ala­ca­ğım.

Açık oy­la­ma­nın elek­tro­nik oy­la­ma ci­ha­zıy­la ya­pıl­ma­sı­nı oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­le­r… Ka­bul et­me­yen­le­r… Ka­bul edil­miş­tir.

Alı­nan ka­rar ge­re­ğin­ce, açık oy­la­ma elek­tro­nik ci­haz­la ya­pı­la­cak­tır.

Oy­la­ma için üç da­ki­ka sü­re ve­re­ce­ğim. Bu sü­re için­de sis­te­me gi­re­me­yen üye­le­rin tek­nik per­so­nel­den yar­dım is­te­me­le­ri­ni, bu yar­dı­ma rağ­men de sis­te­me gi­re­me­yen üye­le­rin, oy pu­su­la­la­rı­nı, oy­la­ma için ön­gö­rü­len üç da­ki­ka­lık sü­re için­de Baş­kan­lı­ğa ulaş­tır­ma­la­rı­nı ri­ca edi­yo­rum.

Ay­rı­ca, vekâle­ten oy kul­la­na­cak sa­yın ba­kan­lar var ise, han­gi ba­ka­na vekâle­ten oy kul­lan­dı­ğı­nı, oyu­nun ren­gi­ni ve ken­di­si­nin ad ve so­ya­dı ile im­za­sı­nı da ta­şı­yan oy pu­su­la­sı­nı, yi­ne, oy­la­ma için ön­gö­rü­len üç da­ki­ka­lık sü­re içe­ri­sin­de Baş­kan­lı­ğa ulaş­tır­ma­la­rı­nı ri­ca edi­yo­rum.

Oy ver­me iş­le­mi­ni baş­la­tı­yo­rum.

(Elek­tro­nik ci­haz­la oy­la­ma ya­pıl­dı)

BAŞ­KAN – Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Ana­ya­sa­’­nın 92’nci mad­de­si uya­rın­ca ve­ril­miş bu­lu­nan Baş­ba­kan­lık tez­ke­re­si­nin açık oy­la­ma so­nu­cu­nu arz edi­yo­rum:

Kul­la­nı­lan oy sa­yı­sı   : 526

Ka­bul                          : 507

Ret                              :  19 (x)

(AK Par­ti, CHP, MHP ve Ba­ğım­sız­lar sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Böy­le­ce, Baş­ba­kan­lık tez­ke­re­si yü­ce Mec­li­si­miz ta­ra­fın­dan ka­bul edil­miş­tir. Mil­le­ti­miz ve dev­le­ti­miz için ha­yır­lı so­nuç­lar do­ğur­ma­sı­nı di­li­yo­rum.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, ka­nun ta­sa­rı ve tek­lif­le­ri­ni sı­ra­sıy­la gö­rüş­mek için, 18 Ekim 2007 Per­şem­be gü­nü sa­at 15.00’te top­lan­mak üze­re, bir­le­şi­mi ka­pa­tı­yo­rum.

 

Ka­pan­ma Sa­a­ti: 17.59

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                              

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağı sonuna eklidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.