DÖNEM: 23 CİLT:
2 YASAMA YILI: 2 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ 7’nci
Birleşim 16 Ekim 2007 Salı İ Ç İ N D E K İ L
E R I. GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. GELEN KÂĞITLAR III.
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI 1. TBMM Başkan
Vekili Şükran Güldal Mumcu’nun, Başkan Vekili seçilmesi dolayısıyla teşekkür
konuşması IV.
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1. Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve 272
milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/14) (S. Sayısı: 32 ve 32’ye 1 inci
Ek) 2. Çorum Milletvekili
Agah Kafkas’ın; 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu, 1479 Sayılı Esnaf ve
Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ve
2925 Sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununun Bir Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu (2/16) (S. Sayısı: 43) V.
ÖNERİLER A) Danışma Kurulu Önerileri 1. Gündemdeki
sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu
önerisi VI.
SORULAR VE CEVAPLAR A) Yazılı Sorular ve Cevapları 1. İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, bir dergi ile ilgili bazı iddialara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in
cevabı (7/22) 2. İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdullah Gül hakkında açılan ve sonuçlanan davalara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı
(7/23) 3. Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, 22 Temmuz Genel Seçimlerinin sonuçları hakkındaki
iddialara ve SEÇSİS projesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı
(7/66) 4. Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, BurdurBucak’ta adliye sarayı yapılıp
yapılmayacağına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/89) 5. Samsun
Milletvekili Osman Çakır’ın, Samsun’un adliye binası ihtiyacına ilişkin sorusu
ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/227) 6. Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Sayıştay’da boş bulunan üyeliklere ilişkin sorusu
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı (7/235) I. GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM
Genel Kurulu saat 12.00'de açýlarak iki oturum yaptý. Gündemin
“Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının: 1’inci
sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, Kocaeli Milletvekili Nihat
Ergün, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve
272 Milletvekilinin, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/14) (S. Sayısı: 32) birinci görüşmesi tamamlandı;
ikinci görüşmesine, en az kırk sekiz saat geçtikten sonra başlanabileceği
açıklandı. 16 Ekim
2007 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 18.26’da son verildi. Nevzat PAKDİL Başkan
Vekili
No.: 9 II. GELEN KÂÐITLAR 11 Ekim 2007 Perşembe Raporlar 1. Asya
Karayolları Ağı Hükümetlerarası Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/293) (S. Sayısı: 23) (Dağıtma
tarihi: 11.10.2007) (GÜNDEME) 2. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Mısır Arap
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/301) (S. Sayısı: 24) (Dağıtma tarihi: 11.10.2007) (GÜNDEME) 3. Uluslararası Karayolu Yolcu ve Eşya
Taşımacılığına İlişkin Türkiye Cumhuriyeti ve Portekiz Cumhuriyeti Arasında
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/311) (S.
Sayısı: 26) (Dağıtma tarihi: 11.10.2007) (GÜNDEME) 4. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna
Bakanlar Kurulu Arasında Demiryolu Taşımacılığı Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/312) (S. Sayısı: 27) (Dağıtma tarihi: 11.10.2007) (GÜNDEME) 5. Hava Yoluyla Uluslararası Taşımacılığa
İlişkin Belirli Kuralların Birleştirilmesine Dair Sözleşmenin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/327) (S.
Sayısı: 28) (Dağıtma tarihi: 11.10.2007) (GÜNDEME) 6. Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti, Mısır Arap Cumhuriyeti Hükümeti ve Suriye Arap
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Turizm Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/328) (S. Sayısı: 29) (Dağıtma tarihi: 11.10.2007) (GÜNDEME) 7.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Kolombiya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/340) (S. Sayısı: 30) (Dağıtma tarihi: 11.10.2007) (GÜNDEME) 8.
Türkiye Cumhuriyeti Ulaştırma Bakanlığı ile Suriye Arap Cumhuriyeti Ulaştırma
Bakanlığı Arasında Yapılan Lokomotif, Vagon ve Diğer Ray Hizmetlerini de
Kapsayan Demiryolu Araç ve Gereçlerinin Yapımı, Geliştirilmesi, Yenilenmesi,
Bakımı ve Onarımı ile İlgili Karşılıklı Anlaşma Protokolünün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/274) (S.
Sayısı: 31) (Dağıtma tarihi: 11.10.2007) (GÜNDEME) Yazılı Soru Önergesi 1. Konya
Milletvekili Atilla KART’ın, Sayıştay’da boş bulunan üyeliklere ilişkin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/235) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21/9/2007) No.: 10 15 Ekim 2007 Pazartesi Rapor 1. Çorum
Milletvekili Agah Kafkas’ın; 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu, 1479 Sayılı
Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu
Kanunu ve 2925 Sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununun Bir Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/16) (S. Sayısı: 43) (Dağıtma
tarihi: 15.10.2007) (GÜNDEME) No.:11 16 Ekim 2007
Salı Tasarılar 1. Devletlerin Ayda ve Diğer Gök
Cisimlerindeki Faaliyetlerini Düzenleyen Anlaşmaya Katılmamızın Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/351) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2.10.2007) 2. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/352) (Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2.10.2007) 3. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Kendi Toprakları Arası ve Ötesinde Hava Hizmetlerine İlişkin Hava
Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/353) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007) 4. Dışişleri Bakanlığı Tarafından Temsil Edilen Türkiye Cumhuriyeti ile
Fransız Kalkınma Ajansı Arasında Kuruluş Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/354) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007) 5. Türkiye Cumhuriyeti ve Avustralya Arasında Yatırımların Karşılıklı
Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ile Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/355) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007) 6. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu ile Ukrayna Devlet Nükleer Düzenleme
Komitesi Arasında Nükleer Düzenleme Konularında Teknik İşbirliği ve Bilgi
Değişimi Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/356) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007) 7. Türkiye Cumhuriyeti Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile Bahreyn Krallığı
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Arasında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/357) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2.10.2007) 8. Türkiye Cumhuriyeti
Ulaştırma Bakanlığı ile Kore Cumhuriyeti Enformasyon ve Haberleşme Bakanlığı
Arasında Enformasyon ve Haberleşme Teknolojileri (EHT) İşbirliği İçin Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/358) (Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2.10.2007) 9. Türkiye Cumhuriyeti Tarım
ve Köyişleri Bakanlığı ve Filistin Ulusal Yönetimi Tarım Bakanlığı Arasında
Tarım Alanında İşbirliği Konulu Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/359) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007) 10. Türkiye Cumhuriyeti Tarım
ve Köyişleri Bakanlığı ile Umman Sultanlığı Tarım ve Balıkçılık Bakanlığı
Arasında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/360) (Tarım, Orman ve Köyişleri
ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007) 11. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Hollanda Krallığı Arasında Gümrük
Mevzuatının Doğru Bir Şekilde Uygulanması ve Gümrük Suçlarının Önlenmesi,
Soruşturulması ve Bu Suçlarla Mücadele Konularında Karşılıklı İdari Yardım
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/361) (Plan
ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007) 12. Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Makedonya
Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı Arasında Makedonya Cumhuriyetinde Yer Alan Bazı
Osmanlı Dönemi Eserlerinin Onarımı ve Rekonstrüksiyonuna Yönelik Yapılan
Görüşmelere İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı (1/362) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007) 13. Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/363) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007) 14. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kolombiya Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Kültür Anlaşması ile Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı (1/364) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007) 15. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Bakanlar
Kurulu Arasında Denizcilik
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/365)
(Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007) 16. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Hayvan Sağlığı ve Karantina Konusunda İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/366) (Tarım, Orman ve
Köyişleri ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007) 17. AsyaPasifik Uzay İşbirliği Örgütü (APSCO) Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/367) (Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007) 18. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Avustralya Hükümeti Arasında Askeri
Alanda İşbirliği Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı (1/368) (Millî Savunma ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007) 19. Türkiye Cumhuriyeti ile Hırvatistan Cumhuriyeti Arasında Sosyal
Güvenlik Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/369) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007) 20. Türkiye Cumhuriyeti ile Kırgız Cumhuriyeti Arasında Hukuki, Ticari
ve Cezai Konularda Adli İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/370) (Adalet ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007) 21. İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı (1/371)
(Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji; İçişleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007) 22. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Suudi Arabistan Krallığı Hükümeti
Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/372) (Plan ve Bütçe ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007) 23. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Tayland Krallığı Hükümeti Arasında
Bilimsel ve Teknolojik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/373) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007) 24. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında İpsalaKipi Sınır Geçiş Bölgesinde İki Ülke Arasında İkinci Bir
Karayolu Sınır Geçiş Köprüsü İnşa Edilmesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/374) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007) 25. Güney Doğu Avrupa’da Yüksek Performanslı Bir Demiryolu Ağının
Kurulması Konusunda Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/375) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007) 26. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moğolistan Hükümeti Arasında Çevre
Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/376) (Çevre ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
2.10.2007) 27. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suudi Arabistan Krallığı Hükümeti
Arasında Karayoluyla Yolcu ve Yük Taşımacılığının Düzenlenmesi Hakkında
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/377)
(Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007) 28. Kıta Sahanlığında Bulunan Sabit Platformların Güvenliğine Karşı
Yasadışı Eylemlerin Önlenmesine Dair Protokole Ait 2005 Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/378) (Adalet ve
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007) 29. Denizde Seyir Güvenliğine Karşı Yasadışı Eylemlerin Önlenmesine
Dair Sözleşmeye Ait 2005 Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı (1/379) (Adalet ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2.10.2007) 30. TürkiyeEFTA Ortak Komitesinin EFTA Devletleri ile Türkiye Arasında
Anlaşmanın Devlet Yardımlarına İlişkin 18 ve 23. Maddelerinin ve II Sayılı
Ekinin Değiştirilmesi ve X ve XI Sayılı Eklerinin İptaline İlişkin 1/2005
Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/380)
(Plan ve Bütçe ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2.10.2007) 31. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Umman Sultanlığı Hükümeti Arasında
Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/381) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007) 32. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve İslam Kalkınma Bankası Arasında
Türkiye ile Afrika’daki İslam Kalkınma Bankası Üyesi Ülkeler Arasındaki Ticaret
ve Yatırımların Desteklenmesi İçin İşbirliği Hakkında Anlayış Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/382) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji; Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007) 33. Türkiye Cumhuriyeti ve Birleşik Arap Emirlikleri Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/383) (Plan ve Bütçe ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007) 34. Türkiye Cumhuriyeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Arasında Serbest
Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/384) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
2.10.2007) 35. Avrupa Orta Vadeli Hava Tahminleri Merkezi İmtiyazları ve
Dokunulmazlıklarına Dair Düzeltilmiş Protokole Katılmamızın Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/385) (Adalet ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007) 36. Avrupa Orta Vadeli Hava
Tahminleri Merkezini Oluşturan Düzeltilmiş Sözleşmeye Katılmamızın Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/386) (Çevre ve Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2.10.2007) 37. Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Bahreyn Krallığı Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki
ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/387) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2.10.2007) 38. Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Bahreyn Krallığı Arasında Denizcilik Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/388) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007) 39. Türkiye Cumhuriyeti
Sağlık Bakanlığı ve Suudi Arabistan Krallığı Sağlık Bakanlığı Arasında Sağlık
Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/389) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007) 40. Türkiye ile Mısır
Arasında Doğal Gaz Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı (1/390) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007) 41. Pendik Kentsel Dönüşüm ve
İleri Teknoloji Parkı Projesi Kanunu Tasarısı (1/391) (Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji; İçişleri; Plan ve Bütçe ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007) 42. Güneydoğu Avrupa (GDA)
Kültür Bakanları Konseyi Şartnamesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı (1/392) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007) 43. Kooperatifler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/393) (Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
2.10.2007) 44. Biyotıp Araştırmalarına
İlişkin İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesine Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı (1/394) (Adalet; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007) 45. Türkiye Cumhuriyeti
Genelkurmay Başkanlığı ile Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı
Arasında Savunma Uzay İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/395) (Millî Savunma ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007) 46. Beşinci Dünya Su Forumu
Organizasyonu İçin Çerçeve Anlaşma ile Beşinci Dünya Su Forumu Anlaşma
Mektubunun Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/396)
(Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007) 47. Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü (GTÖ) Arasında GTÖ
Orta Asya Alt Bölge Ofisi Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı (1/397) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007) 48. Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti İçişleri Bakanlığı ve Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti İçişleri
Bakanlığı Arasında Eğitim İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/398) (İçişleri ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007) 49. Türkiye Cumhuriyeti ile İspanya
Krallığı Arasında Bilimsel
ve Teknolojik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/399)
(Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007) 50. Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı ile
Moğolistan Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Arasında Petrol, Doğal Gaz ve Mineral
Kaynaklar Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/400) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007) 51. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Letonya Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında, Eğitim, Bilim, Kültür ve Spor Alanlarında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/401) (Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
2.10.2007) 52. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İtalya Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Sinematografik Ortak Yapım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/402) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007) 53. Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı ve Ekvator
Cumhuriyeti Enerji ve Maden Bakanlığı Arasında Enerji Sektöründe İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/403) (Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007) 54. Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Rusya
Federasyonu Kültür ve Sinemacılık Federal Ajansı Arasında 2007 Yılında Türkiye
Cumhuriyetinde Düzenlenecek Rusya Federasyonu Kültür Yılına Yönelik Yapılan
Görüşmelere İlişkin Niyet Muhtırası (Rusya’nın Türkiye’de Kültür Yılı) nın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/404) (Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
2.10.2007) 55. Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı ile Arnavutluk Cumhuriyeti
Adalet Bakanlığı Arasında İşbirliği Konusunda Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/405) (Adalet ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007) 56. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Etiyopya Federal Demokratik
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Tarım Alanında Teknik, Bilimsel ve Ekonomik
İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/406) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007) 57. Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı ile Fas Krallığı Adalet
Bakanlığı Arasında İşbirliği Konusunda Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/407) (Adalet ve Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007) 58. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Tunus Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Madencilik ve Jeoloji Alanlarında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/408) (Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007) 59. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Kore Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Turizm Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı (1/409) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007) 60. Asya’da İşbirliği ve Güven Arttırıcı Önlemler Konferansı
Yazmanlığının Statüsünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/410) (Dışişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007) 61. Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Avustralya
Tarım, Balıkçılık ve Ormancılık Bakanlığı Arasındaki Tarım Alanında Teknik,
Bilimsel ve Ekonomik İşbirliği Konulu Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/411) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007) 62. Kalıcı Organik Kirleticilere İlişkin Stokholm Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/412) (Çevre ve
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007) 63. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Burkina Faso Hükümeti Arasında
Genel İşbirliği An laşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/413) (Plan ve Bütçe; Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007) 64. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Kosova ÖzYönetim Geçici Kurumları
Adına Hareket Eden Birleşmiş Milletler Kosova Geçici Yönetim Misyonu (UNMIK)
Arasında Yatırımların Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/414) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007) 65. Balinacılığın Düzenlenmesine İlişkin Uluslararası Sözleşme ile
Protokole Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/415) (Tarım,
Orman ve Köyişleri; Çevre ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2.10.2007) 66. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belarus Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Karantina ve Bitki Koruma Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/416) (Tarım, Orman ve
Köyişleri ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007) 67. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Burkina Faso Hükümeti Arasında
Ticaretin Geliştirilmesi ve Ekonomik ve Teknik İşbirliği Anlaşma Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/417) (Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007) 68. Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı ile Bulgaristan Cumhuriyeti
Adalet Bakanlığı Arasında İşbirliği Konusunda Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/418) (Adalet ve Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007) 69. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bulgaristan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında SvilengradKapıkule Demiryolu Sınır Geçişi Faaliyetlerinin ve Kapıkule
Sınır Mübadele Garındaki Demiryolu Sınır Hizmetlerinin Düzenlenmesine İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/419) (Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2.10.2007) 70. Türkiye Cumhuriyeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Veterinerlik Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/420) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007) 71. Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasında Tercihli Ticaret
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/421) (Plan
ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007) 72. BaküTiflisKars Yeni Demiryolu Bağlantısına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/422) (Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2.10.2007) 73. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türk Kültür ve Sanatları Ortak
Yönetimi (TÜRKSOY) Arasında Türksoya İlave Arsa Tahsisi Hakkında Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/423) (Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
2.10.2007) 74. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Federal Demokratik Etiyopya
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Turizm Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/424) (Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2.10.2007) 75. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım
Örgütü Arasında Hükümetlerarası Tahıl Grubu 31 inci Oturumu ve Hükümetlerarası
Pirinç Grubu 42 nci Oturumu Ortak Toplantısına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/425) (Tarım, Orman ve
Köyişleri ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007) Tezkere 1. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, 1 Yıl Süreyle, Irak’ın Kuzeyinden
Ülkemize Yönelik Terör Tehdidinin ve Saldırıların Bertaraf Edilmesi Amacıyla,
Sınır Ötesi Harekat ve Müdahalede Bulunmak Üzere, Irak’ın PKK Teröristlerinin
Yuvalandıkları Kuzey Bölgesi ile Mücavir Alanlara Gönderilmesine ve
Görevlendirilmesine Anayasa’nın 92 nci Maddesi Uyarınca İzin Verilmesine Dair
Başbakanlık Tezkeresi (3/199) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.10.2007) Raporlar 1. Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukukî Veçhelerine Dair Kanun Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/315) (S. Sayısı: 33) (Dağıtma tarihi: 16.10.2007)
(GÜNDEME) 2. Tanık Koruma Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/346) (S.
Sayısı: 34) (Dağıtma tarihi: 16.10.2007) (GÜNDEME) 3. Kat Mülkiyeti Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/332)
(S. Sayısı: 35) (Dağıtma tarihi: 16.10.2007) (GÜNDEME) 16 Ekim 2007 Salı BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 15.00 BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran
Güldal MUMCU KÂTİP ÜYELER : Fatma SALMAN
KOTAN (Ağrı), Yusuf COŞKUN (Bingöl) BAŞKAN Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 7’nci Birleşimini açıyorum. (CHP sıralarından ayakta alkışlar) Toplantı yeter sayısı vardır. III. OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI 1. TBMM Başkan Vekili Şükran
Güldal Mumcu’nun, Başkan Vekili seçilmesi dolayısıyla teşekkür konuşması BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
gündeme geçmeden önce, sizlerle bazı düşüncelerimi ve duygularımı paylaşmak
istiyorum. 10 Ağustos 2007 tarihinde, oylarınızla, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekilliğine seçilmiş olmamdan dolayı, ulusumuzun Türkiye Büyük Millet
Meclisindeki siz değerli temsilcilerine teşekkürlerimi sunarım. Kurtuluş Savaşı sırasında Mustafa Kemal Atatürk “Önce Meclis” diyerek
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kurulmasını sağlamış ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Reisi olarak mazlum milletlere ilham kaynağı olan bağımsızlık
savaşımızı buradan yönetmiştir. Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkan Vekili olarak Başkanlık
ettiğim bu ilk oturumunda Mustafa Kemal Atatürk’ün yaktığı bağımsızlık
meşalesinin aydınlığını yüreğimde duyuyorum. Özgürlüğü ve eşit yaşam hakkı
elinden alınmak istenen bir ulusun yoktan var ettiği demokratik, laik, sosyal
bir hukuk devletinde yaşamanın kıvancıyla bana Türkiye Büyük Millet Meclisinin
bir üyesi olma onurunu veren milletimize en derin şükranlarımı sunuyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi saltanata ve hilafete son veren,
egemenliği kayıtsız şartsız millete tanıyan demokratik ve laik Türkiye
Cumhuriyeti’nin kurulmasında, ulusumuzu çağdaş yaşam biçimine kavuşturan devrim
yasalarının kabul edilmesinde, geniş halk kesimlerine ulaşan sosyal
politikaların hayata geçirilmesinde temel bir rol oynamıştır. Tarihi boyunca üstlendiği onurlu görevini başarıyla yerine getiren
Türkiye Büyük Millet Meclisinin, geçmişte olduğu gibi bugün ve gelecekte de bu
görevini yerine getireceğine inanıyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisinin onurlu tarihinde Türk kadınının medeni
ve siyasi haklarına kavuşturulması önemli bir yer işgal eder. Öyle ki, Atatürk
Türkiye’sinin aydınlığından en çok yararlananlar kadınlar olmuştur. Mustafa
Kemal Atatürk, 30 Ağustos 1925 tarihinde Kastamonu konuşmasında şöyle diyordu:
“Bir sosyal toplum, bir millet, erkek ve kadın denilen iki cins insandan
meydana gelmiştir. Kabil midir ki, bir kitlenin bir parçasını ilerletelim,
diğerini ihmal edelim de kitlenin tümü ilerleyebilsin. Mümkün müdür ki, bir
topluluğun yarısı topraklara zincir ile bağlı kaldıkça diğer kısmı göklere yükselebilsin.
Şüphe yok, ilerleme adımları, dediğim gibi iki cins tarafından beraber,
arkadaşça atılmalıdır. Böyle olursa inkılap başarılı olur. Memnuniyetle
görüyoruz ki, bugünkü tutumumuz gerçek icaba yaklaşmaktadır. Her hâlde daha
cesur olmak lüzumu açıktır.” Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, kadını toplumun
eşit ve özgür bireyi yapan Atatürk devrimlerini yaşatacağına, kadını tekrar
ikinci sınıf vatandaşlığa mahkûm etmek
isteyenlere asla izin vermeyeceğine ve kadını eşit haklar ve fırsatlar
açısından daha da ilerleteceğine inanıyorum. Bu makamda bulunuşumun, bu açıdan
da özel bir anlam taşıdığını belirtmek istiyorum. Değerli milletvekilleri, son günlerde terör bir kez daha gencecik
insanlarımızın yaşam haklarını elinden aldı. Yaşam hakkı kutsaldır ve terör bir
insanlık suçudur. Terörün uluslararası ve ulusal bağlantılara vardır. Etnik
kimliği, dini, ideolojiyi kullanır. Tehdit, baskı, korku yaratarak toplumları
sindirmeye çalışır. Hangi nedenle olursa olsun terör olaylarının yanında olmak
bu insanlık suçuna ortak olmak demektir. Terörün ana amacı ülkelerin
vatandaşlarını ve ulusları birbirlerine düşman etmektir. Terörün arkasındaki
çıkar çevreleri bu düşmanlıktan hem siyasi hem ekonomik kazanç sağlarlar. Değerli milletvekilleri, bir konunun altını özellikle çizmek istiyorum.
Atatürk “Savaş, zorunlu ve yaşamsal olmalıdır. Ulusun yaşamı tehlikeyle
karşılaşmadıkça savaş bir cinayettir.” demişti. Kan üstünden rant sağlayan
terörün, ulusları savaş bataklığına sürüklemesine hep birlikte karşı
çıkmalıyız. Ülkemizde terör acısını ocağında ya da yüreğinde hissetmeyen
neredeyse hiç kimse kalmadı. Yaşam hakkı elinden alınan her değer, arkasında
acılı ana babalar, eşler, çocuklar, kardeşler bıraktı. Bugüne kadar terör
nedeniyle yitirdiğimiz tüm vatandaşlarımızın yakınlarına başsağlığı diliyor ve
derin acılarını paylaşıyorum. Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisine Başkanlık ettiğim
oturumlarda Meclis çalışmalarını, ülkemizin ve ulusumuzun çıkarları
doğrultusunda, kürsü masuniyeti çerçevesinde, tam bir tarafsızlık içinde
yöneteceğim. Bu tarafsız yönetimin dayanaklarının cumhuriyetin temel değerleri,
Atatürk devrimleri, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ilkeleri ve
Türkiye Büyük Millet Meclisinde uygulamalarla yerleşmiş gelenek ve kurallar
olacağını belirtir, yüce heyetinize saygılarımı sunarım. (Alkışlar) Gündeme geçiyoruz. Alınan karar gereğince, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz. 1’inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan
Vekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Hatay Milletvekili Sadullah
Ergin, Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve 272 milletvekilinin, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu
Raporu’nun ikinci görüşmesine başlayacağız. IV. KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A)
Kanun Tasarı ve Teklİflerİ 1. Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Hatay Milletvekili
Sadullah Ergin, Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve 272 Milletvekilinin; Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/14) (S. Sayısı: 32 ve 32’ye 1 inci Ek) (x) BAŞKAN Komisyon? Burada. Hükûmet? Burada. Sayın milletvekilleri, teklifin birinci görüşmesi 10/10/2007 Çarşamba
günü saat 18.25’te tamamlanmıştı. (x) 32 S. Sayılı Basmayazı 10/10/2007 tarihli 6’ncı
Birleşim tutanağına eklidir. 32’ye
1’inci Ek S. Sayılı Basmayazı bu birleşim tutanağına eklidir. Bilindiği gibi anayasa değişiklik tekliflerinin ikinci görüşmesinde
teklifin tümü ve maddeleri üzerinde görüşme açılmamakta, yalnızca maddeler
üzerinde verilmiş değişiklik önergeleri görüşülmekte; birinci görüşmede
üzerinde değişiklik teklifi bulunmayan bir madde hakkında ikinci görüşmede
önerge verilememektedir. Teklifin birinci görüşmesinde 1’inci, 2’nci ve 3’üncü
maddeler üzerinde önerge verilmişti. Şimdi teklifin 1’inci maddesini okutuyorum: TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASASININ BAZI MADDELERİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ MADDE 1 16/6/2007 tarihli ve 26554 sayılı Resmî Gazetede halkoyuna
sunulmak üzere yayımlanan 31/5/2007 tarihli ve 5678 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 6 ncı
maddesiyle 7.11.1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına
eklenen geçici 18 inci maddesi çerçeve 6 ncı maddeyle birlikte metinden
çıkarılmıştır. BAŞKAN Madde üzerinde bir önerge
vardır. Önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülecek olan 32’ye 1’inci ek yasa teklifinin 1. maddesi Anayasaya
aykırı olduğundan teklif metninden çıkarılmasını saygılarımla arz ederim. Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu? ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) Katılmıyoruz
Başkanım. BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor mu? ADALET BAKANI MEHMET ALİ
ŞAHİN (Antalya) Biz de katılmıyoruz
Sayın Başkan. BAŞKAN Sayın Genç, konuşacak mısınız? KAMER GENÇ (Tunceli) Konuşacağım Sayın Başkan. BAŞKAN Buyurunuz. Süreniz beş dakika. KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan Vekilimizin
biraz önce yaptığı konuşmalara aynen katılıyorum, kendisini de tebrik ediyorum.
Bu görevi layıkıyla, en iyi şekilde yapacağına da inanıyorum. Bizim bu kürsüde
en fazla çektiğimiz sıkıntı, Meclisi yönetecek başkan vekillerinin taraflı,
iktidar partisinin âdeta emir ve kumandasındaymış gibi hareket etmesi bu
kürsünün saygınlığına gölge düşürmüştür. (AK Parti sıralarından gürültüler,
bağımsız sıralarından alkışlar) Değerli milletvekilleri,
şimdi, tabii, her şey çığrından çıkıyor. 272 milletvekili Anayasa değişikliği
diye bir teklif veriyor. Sonra bu büyük Anayasa Komisyonu Profesör Başkanı da
diyor ki: “Biz burada redaksiyon yaptık.” ve “kanuna” çeviriyor. Sayın
Profesör, Anayasa değişikliğinin kanuna çevrilmesi redaksiyon mudur? Yahu, ben
anlamıyorum, bu nasıl Anayasa profesörlüğüdür ve çıkıp da bunu savunuyorsunuz. (Gülüşmeler) Şimdi, değerli
milletvekilleri, tabii, burada insanlar bilim niteliklerini, kişiliklerini eğer
mesleklerinde hâkim olacak bir tarafsızlık içinde kullanırlarsa o zaman
kullandığı o bilimsel bilgilerine saygı duyulur ama onu kendi şahsi çıkarları
veya siyasi partilerin çıkarları doğrultusunda kullanırlarsa buna hiçbir saygı
duyulmaz. Şimdi, ok yaydan çıkmış. Bir
Anayasa değişikliği getiriyoruz. Anayasa değişikliği değil, Anayasa’da olmayan
maddelerin değiştirilmesini istiyoruz. Bir şeyin Anayasa değişikliği olabilmesi
için onun Anayasa’da olması lazım. Anayasa’ya konulmamış maddeleri
değiştiriyorsunuz. Bu, AKP İktidarının geçmişte yaptığı büyük hatanın bir
sonucudur. Bu hatanın tek temizleme yeri, 21 Ekimde yapılacak referandumdur.
Siz şimdi bunu çıkardığınız zaman ben daha bu kanunda zaten böyle ayaküstü… Yani,
siz Anayasa değişikliği veriyorsunuz ama Anayasa değişikliği olup olmadığını da
incelemiyorsunuz. Bunda çok önemli hatalar var. Şimdi, bu kanun çıksın bakalım,
Çankaya’da da onaylansın, gelsin, ben o hatayı o zaman söylerim. Bakalım,
eksiklerini o zaman göreceksiniz. Yani, o zaman Yüksek Seçim Kurulu da benim o
iddiamı nazara almak zorunda. Şimdi, önemli olan, bir kanun
çıkarmışsınız, diyorsunuz ki: “Cumhurbaşkanını halk seçsin.” E seçsin. Biraz
önce Tayyip Erdoğan grubunda konuşuyor: “Biz” diyor, “halka inanıyoruz.” E
inanıyorsan seçtir kardeşim. 21 Ekimde referanduma gidiyor muyuz? Gidiyoruz.
Halk “Cumhurbaşkanını seçeceğim ben.” diyor mu? Diyor. O zaman, halka güveniyorsan
seçsin. Niye bu ateşe tutuldunuz da, niye ateş tuttu sizi, niye
vazgeçiyorsunuz? Yani, halkın karşısına çıkıp da dürüst konuşun. Böyle, çıkıp
da, ondan sonra yiğitlik yapıp da perde arkasında bazı düşünceleri öne
sürmeyin. O zaman gitsin bakalım halk, 21 Ekimde referandum yapılsın, ondan
sonra kırk gün içinde yeni Cumhurbaşkanı seçilsin. Zaten, referandum çıktıktan
sonra Abdullah Gül istifa etmek zorundadır. Yerine, Meclis Başkanı
Cumhurbaşkanına vekâlet edecektir. O zaman da orada tarafsız… Yani, halk kimi
seçerse seçsin. O zaman halkın iradesinden niye kaçıyorsunuz? Şimdi, değerli
milletvekilleri, 2002 seçimlerinden sonra bir garip durum çıktı. Tayyip Erdoğan
o zaman yargılandığı bir cezadan eski bir hükümlü… ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) Konuşma üslubuna dikkat et! KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, ben konuşmalarıma dikkat ediyorum. ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) Nasıl dikkat ediyorsun? KAMER GENÇ (Devamla) Milletvekili olamaz, Başbakan olamaz. Geldi,
o zamanki muhalefet partisiyle işbirliği yaptılar, kişi lehine Anayasa
değiştirdiler. Yani, Anayasa’da onun işlediği suçları işleyenlerin başka
vatandaşlar olması halinde, bu, gelip milletvekili olamıyordu, Başbakan
olamıyordu. Sonra, Yüksek Seçim Kurulu o kadar taraflı hareket etti ki, Siirt
seçimlerini iptal etti. Bu defa getirildi, bütün Anayasa kendine uygun olarak
değiştirildi. İşte, Türkiye bu. Şimdi de, yeni bir 22 Temmuz
seçimleri yapıldı. 22 Temmuz seçimleri yapıldığı zaman, bu Anayasa
referandumunu herkes biliyordu. Neden siz… Ben bu kürsüde söyledim, dedim ki:
“Kardeşim, 21 Ekimde referandum var. Cumhurbaşkanı seçmek için bir neden yok.
Bırakın, referanduma gidilsin. Referandumda halk, eğer referandumu kabul derse,
o zaman Cumhurbaşkanını halk seçsin.” Bunu beklemediniz, Cumhurbaşkanı seçtiniz
kendi grubunuzun oyuyla. Şimdi, kendi grubunuzun
oyuyla seçilen kişi… Mesela, bakın, geçen gün, Avrupa’da, sivil toplum
örgütleri bir toplantı yapıyor. Deniliyor ki, bir tane vatandaşın birisi, Alevi
derneklerinin Başkanı diyor ki: “Efendim, bu, Sivas Madımak otelinde…” BAŞKAN Sayın Genç, toparlar mısınız lütfen. KAMER GENÇ (Devamla) …37 vatandaşımız haksız yere katledildi”
diyor. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) KAMER GENÇ (Devamla) Sayın Başkan… BAŞKAN Bir dakika daha süre veriyorum. KAMER GENÇ (Devamla) Diyor ki: “37 tane vatandaşımız katledildi.” O
toplumun içinde bazı güruhi sesler: “Atın bu komünisti dışarıya!”, “Efendim,
bunlar şöyledir, böyledir” diye karşı çıkınca, Abdullah Gül sanki onların o
düşüncesini tasvip ediyormuş gibi, “Kardeşim, sen de toplum içinde konuşma
böyle” diyor. Yani, böyle şey söylenir mi? Yani, orada 37 tane canı yakan, diri
diri yakan zihniyetin kimlerden teşekkül ettiğini, kimlerin cüppelerini alıp
da, gidip de duruşmalarda onların avukatlıklarını yaptığını biliyoruz ama hiç
olmazsa, haklı vatandaşların taleplerini de hakkın hukukun yanında yer almak
lazım. Şimdi, bu düşüncedeki bir
kişinin yedi sene Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı yapması Türkiye’de ciddi
sıkıntılar yaratır. Ben geçen konuşmamda da dedim ki: “Ya, sayın MHP’liler,
buna destek vermeyin, belki sizin bir arkadaşınız Cumhurbaşkanlığına seçilir.” Daha
iyi değil mi? Daha iyi olurdu. Dolayısıyla, ben yine MHP’li arkadaşlara rica
ediyorum, bu Anayasa teklifine kabul vermeyin. Bir referanduma gitsin, o zaman
sonucu göreceğiz bakalım. Bu halk kabul ederse… (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Genç. KAMER GENÇ (Devamla) Sayın Başkanım, yani, siz öteki arkadaşları
şey etmeyin. Eskiden onlar bir dakika veriyorlardı, siz de bir yarım dakika
verin efendim. BAŞKAN Süreniz doldu Sayın Genç, çok teşekkür
ediyoruz. KAMER GENÇ (Devamla) Peki, benim daha üç tane önergem var,
konuşurum. BAŞKAN Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Edilmemiştir. Şimdi, teklifin 1’inci
maddesinin gizli oylamasına başlıyoruz. Sayın milletvekilleri, gizli
oylamanın ne şekilde yapılacağını arz ediyorum: Komisyon ve Hükûmet sıralarında
yer alan kâtip üyelerden komisyon sırasındaki kâtip üyeler Adana’dan başlayarak
Denizli’ye kadar (Denizli dahil) ve Diyarbakır’dan başlayarak İstanbul’a kadar
(İstanbul dahil); Hükûmet sırasındaki kâtip üyeler ise İzmir’den başlayarak
Mardin’e kadar (Mardin dahil) ve Mersin’den başlayarak Zonguldak’a kadar
(Zonguldak dahil) adı okunan milletvekiline biri beyaz, biri yeşil, biri de
kırmızı olmak üzere üç yuvarlak pul ile mühürlü zarf verecek ve pul ve zarf
verilen milletvekilini ad defterinde işaretleyecektir. Milletvekilleri, Başkanlık
kürsüsünün sağında ve solunda yer alan kabinlerden başka yerde oylarını
kullanamayacaklardır. Vekâleten oy kullanacak
bakanlar da yerine oy kullanacakları bakanın ilinin bulunduğu bölümde oylarını
kullanacaklardır. Bildiğiniz üzere, bu
pullardan beyaz olanı kabul, kırmızı olanı ret, yeşil olanı ise çekimser oyu
ifade etmektedir. Oyunu kullanacak sayın üye,
kâtip üyeden üç yuvarlak pul ile mühürlü zarfı aldıktan ve adını ad defterine
işaretledikten sonra kapalı oy verme yerine girecek, oy olarak kullanacağı pulu
burada zarfın içerisine koyacak, diğer iki pulu ise ıskarta kutusuna atacaktır.
Bilahare oy verme yerinden çıkacak olan üye, oy pulunun bulunduğu zarfı
Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne konulan oy kutusuna atacaktır. Oylamada adı okunmayan
milletvekiline pul ve zarf verilmeyecektir. Şimdi, gizli oylamaya Adana
ilinden başlıyoruz. (Oyların toplanmasına
başlandı) BAŞKAN Sayın milletvekilleri, oylamada, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik’in yerine Maliye Bakanı Sayın Kemal
Unakıtan, Dışişleri Bakanı Sayın Ali Babacan’ın yerine İçişleri Bakanı Sayın
Beşir Atalay, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in yerine Devlet
Bakanı M. Sait Yazıcıoğlu, Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yerine Devlet
Bakanı Mehmet Aydın vekâleten oy kullanacaklardır. (Oyların toplanmasına devam
edildi) BAŞKAN Oyunu kullanmayan sayın milletvekili var mı
acaba? Yok. Oylama işlemi bitmiştir. Oy kupaları kaldırılsın. (Oyların ayrımı yapıldı) BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkan Vekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Hatay
Milletvekili Sadullah Ergin, Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve 272
Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum: Kullanılan oy sayısı : 510 Kabul : 395 Ret : 104 Çekimser : 7 Geçersiz : 4 Bu değişiklik teklifi kabul
edilmiştir. Şimdi, teklifin 2’nci
maddesini okutuyorum: MADDE 2 16/6/2007 tarihli ve
26554 sayılı Resmî Gazetede halkoyuna sunulmak üzere yayımlanan 5678 sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunun 6 ncı maddesiyle 7.11.1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasına eklenen geçici 19 uncu madde metinden çıkarılmıştır. BAŞKAN Madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri, önce geliş
sırasına göre okutacağım, sonra, aykırılıklarına göre işleme alacağım. İlk önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülecek olan 32’ye 1’inci
ek yasa teklifinin 2’nci maddesi Anayasa’ya aykırı olduğundan teklif metninden
çıkarılmasını saygılarımla arz ederim. Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 32 sıra
sayılı kanunun 2. maddesi Anayasaya aykırıdır. 2. maddenin kanun metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Saygılarımla 16.10.2007
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, önergelerin ikisi de
aynı olduğu için metinden çıkartma ikisini birleştirerek aynı işleme tabi
tutacağım ve Komisyona soracağım. Komisyon önergeye katılıyor
mu? ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) Katılmıyoruz Başkanım. BAŞKAN Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ
ŞAHİN (Antalya) Biz de katılmıyoruz
efendim. BAŞKAN Önerge sahiplerine ayrı ayrı söz veriyorum.
Önce Sayın Genç. Buyurunuz Sayın Genç. KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Anayasa değişiklik teklifinin esas can alıcı maddesi bu geçici
19’uncu maddedir. Bununla kastedilen, şimdi, bir Anayasa değişikliği
yapıyorsunuz 21 Ekimde “Cumhurbaşkanını halk seçsin.” diyorsunuz. Halk seçsin
diyorsunuz da bu mevcut Cumhurbaşkanının hâli ne olacak? O zaman, bunun,
Anayasa, kanunların düzenleme tekniği bakımından, bu maddenin yani, çıkmaması
lazım. Bu, referanduma sunulacak metinde olması lazım. Yani, şimdi siz, yedi
sene sonra seçilecek bir Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin bu
Meclis tarafından Anayasa değişikliği olarak halkoyuna sunulmasının bir anlamı
var mı? Bu Parlamentonun süresi beş yıldan dört yıla iniyor; yani, 21 Ekimde
referanduma sunulacak metinle dört yıla iniyor. Geriye kalıyor üç yıl daha. Belki
gelecek Meclis üç yıl daha da… Yani, yeni bir Meclis olacak. Yani, üç seçim
sonrasına kadar siz tutuyorsunuz, bugünden bir durum yaratıyorsunuz. Halbuki,
bakın, bu kanun, burada, referandum konusunda ben konuştuğum zaman dedim ki:
Siz bu referanduma evet diyecek misiniz? “Evet” dediniz. Yani, insanların
sözünün eri olması lazım. O zaman, bu geçici maddeyi niye çıkarıyorsunuz? Abdullah
Gül’ün durumunu kurtarmak için yapıyorsunuz. Abdullah Gül Cumhurbaşkanlığına
hemen geldi kızını evlendirdi, Allah rahmet… (Gülüşmeler) Allah mesut etsin. Ondan
sonra, epey de hediyeler topladı. Ama burada benim dikkatimi çeken bir şey var.
Altı bin polisi getirip de orada yağmur altında durdurmaya kimsenin hakkı
yoktur. Düğününüzü yaparsanız, kardeşim, kendi imkânlarınızla yapın, ondan
sonra sade yapın. NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Konuyla alakası yok. Sayın
Başkan… KAMER GENÇ (Devamla) Bir de oraya bir şey ilave edildi. “Efendim,
düğünde toplanan hediyelerin bir kısmı şehit ailelerine bağışta bulunulacak.” Aslında
bu güzel bir şey de… MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, önergeyle alakası yok. NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Ne alakası var? AHMET YENİ (Samsun) Ne alakası var Sayın Başkan? KAMER GENÇ (Devamla) Gündemle ilgili. …acaba bu hediyelerin
miktarını artırmak için mi böyle bir açıklama yapıldı bilmiyorum yani. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan… BAŞKAN Sayın Genç, lütfen… KAMER GENÇ (Devamla) Sayın Başkanım, onlar anlamazlar. Siz kendi
idarenize devam edin. FARUK KOCA (Ankara) Başkanı yönlendirme. BAŞKAN Lütfen Sayın Genç. KAMER GENÇ (Devamla) Bu hediyelerin hakikaten ne kadarı şey
edilecek, zekâtı mı şehit ailelerine verilecek? Eğer bunun tamamı verilecekse,
orada getirilir bir düzen kurulur. Efendim, bakın, bir
Cumhurbaşkanlığı makamına gelecek insanların yapması gereken şeyleri size,
doğruları anlayasınız diye anlatıyorum. Bunları herkese de söylemem yani. Bunu
bilesiniz yani. Olur mu böyle şey yani? (Gülüşmeler) Yani, ileride söz olmasın
diye... İleride söz olur. Kaç lira toplandı? Hakikaten ne kadar toplandı?
Zekâtı mı verildi, yarısı mı verildi? 400 milyar liradan bahsediliyor da acaba
400 milyar mı toplandı? Eskiden bir düğün yapıldı, 400 milyon dolar toplandığı
söylendi. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, önergeyle, konuyla hiç alakası
yok. KAMER GENÇ (Devamla) Yani, önergeyle ilgili söylüyorum. Şimdi bu madde çıksa bile,
Yüksek Seçim Kurulu, referandumun sonucu çıktıktan sonra, Cumhurbaşkanının halk
tarafından seçilmesi işlemini başlatmak zorundadır. Bu memlekette eğer hukuk
varsa, bu memlekette eğer yüksek hâkimler varsa bunu uygulamak zorundadır. Aksi
takdirde Yüksek Seçim Kurulunun varlığından söz edilemez. O zaman bu Anayasa
referandumunun anlamı ne? Bir de, ben üç gün önce bir
toplumda konuşuyorum, bir doktor var orada, “yahu, bu referandum, bu yeni
Anayasa mıdır geldi yaptı?” diyor. Bakın, bu referandumda
vatandaşın daha neyi oylayacağı konusunda bilgisi de yok. (AK Parti
sıralarından “Biliyor” sesleri.) Biliyorsa söyleyin işte. Şimdi, çıkıyorsunuz, ondan
sonra, halka gidiyorsunuz, ama halka neyi götürdüğünüzü de söylemiyorsunuz. FARUK KOCA (Ankara) Halk biliyor. KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, burada, demin de, bir önceki şeyde de
söylediğim gibi, bence bırakın, 21 Ekimden sonra bir halk oylamasında,
referandumda kabul edilsin. Ben de kabul oyu
vereceğim, yani kabul oyu vereceğim, çünkü ben inanıyorum ki kırk gün içinde
yapılacak bir Cumhurbaşkanı seçiminde herhâlde sizin düşüncenize uygun bir kişi
Çankaya Köşkü’ne gelemez. Çünkü, bu milletin sağduyusuna ben inanıyorum. Bu
milletin sağduyusu Çankaya Köşkü’nde oturacak insanın, en azından siyasi
iktidardan gelecek, keyfî, ülkeye yararı olmayan yasaların ve işlemlerin
durdurulmasında bir emniyet supabı olması konusunda çok önemli bir makamdır
orası. O makam, eğer bu vasfını kaybederse, ülke çok şey kaybeder. İşte,
Abdullah Gül geldi… BAŞKAN Sayın Genç, sözünüzü toparlayın lütfen. Bitmek
üzere. KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, daha var sürem Sayın Başkanım, daha
var. Şimdi, hemen geldi, Çankaya
Köşkü’nde iftarlar vermeye başladı. Tamam, şehit ailelerine iftar vermesini
saygıyla karşılıyoruz, ama yani kendi yandaşlarını, bilmem büyük tüccarları
getirip de orada benim verdiğim vergiyle lütfen iftar yemeğini vermeyin. Bakın Sayın Başkan, bir şey
daha söylüyorum. Özellikle şu Meclisin lavabolarında insanlar gelip de abdest
almasın. Abdestlerini gitsinler şeyde alsınlar efendim, caminin avlusunda
alsınlar. Burada torbalarla, bakın, kâğıtlar harcanıyor, yazık yahu. BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Ne saygısız adamsın! KAMER GENÇ (Devamla) Yani bunlar… Arkadaşlar, burası Meclistir.
Burada, namazını kılmak isteyen gitsin camide abdest alsın efendim, yani
burada, tuvaletlerde gelip de hemen yanında çoraplarını çıkarmanın bir anlamı
yok. BAŞKAN Sayın Genç, konuya gelir misiniz lütfen. KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, bunlar önemli, bunlar önemli de… Sayın
Başkan, tabii bize normal olarak gündem dışı söz verirseniz, bunları gündem
dışı sözler içinde şey edebiliriz, ama bu… Bunlar rejimle yakından
ilgili şeyler arkadaşlarım, yani bir Cumhurbaşkanı seçilen adam, getirip de
Çankaya Köşkü’nde her gün iftar yemeğini veremez, verirse getirir kendi parasıyla
verir arkadaş, benim paramla veremezsiniz, tamam mı, ben vergi veriyorum. MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Bursa) Kendi parasıyla veriyor, onun
senin parana ihtiyacı yok. KAMER GENÇ (Devamla) Onun için, lütfen… M. NECATİ ÇETİNKAYA
(Elâzığ) Oruç tutuyor musun? KAMER GENÇ (Devamla) Tutarım tutmam, sizi ilgilendirmez. Ben orucu
kendi kesemden tutuyorum, sizin gibi milletin kesesinde tutmuyorum. Oruç
boyunca, ramazan boyunca devlet daireleri saat beşte tatil oluyor. Bu
Müslümanlığa sığar mı? (AK Parti sıralarından gürültüler) Dini kendi… (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN Sayın Genç, teşekkür ederiz. KAMER GENÇ (Devamla) Sayın Başkan, daha sürem vardı. BAŞKAN Hayır, süreniz doldu ve geçti. KAMER GENÇ (Devamla) Peki, teşekkür ediyorum. Saygılar sunarım. BAŞKAN Şimdi, diğer önergenin sahibi Sayın İçli,
buyurun. (DSP sıralarından alkışlar) HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli Başkanım, özellikle
sizi ve Sayın Meral Akşener’i, çağdaş bir Türk kadını olarak Meclis
çalışmalarına büyük katkılar sağlayacağınıza inanıyorum ve tekrar kutluyorum. Değerli arkadaşlarım, bu
yasanın birinci tur görüşmelerinde bu kanun değişikliğinin bir Anayasa
değişikliği olmadığını ifade etmiştim. Televizyonlarda ve gazetelerde, tabii ki
buranın bilgilendirilmesinden olsa gerek, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündeminden olsa gerek, bunun bir Anayasa değişikliği olduğu söylendi ve
yazıldı çizildi. Değerli arkadaşlarım, bu bir
Anayasa değişikliği değil. İçinizde hukukçu olmayan arkadaşlarımız vardır,
hukuk fakültelerinden mezun olmayan arkadaşlarımız var şüphesiz, ama çoğu
üniversitelerde, bir kanunun ne zaman yürürlüğe gireceği, onun ne zaman bir
kanun olduğu okutulur. Bir kanun Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul
edildikten sonra Cumhurbaşkanı tarafından bir daha görüşülmek üzere geri
gönderilmediği veyahut referanduma sunulmadığı takdirde Resmî Gazete’de
yayımlandıktan sonra yürürlüğe girer. Ama, böyle, halk oylamasına sunulan kanun
metinleri, halk tarafından kabul edildikten sonra Yüksek Seçim Kurulu
tarafından Resmî Gazete’de yayımlandıktan sonra yürürlüğe girer. Değerli Anayasa Komisyonu
Başkanımız anayasa profesörü. İçinizde, anayasa profesörü olan birçok değerli
arkadaşlarımız var. Bu kanun yürürlüğe girmemiştir. Ben bunu Komisyonda ifade
ettim ve benim bu görüşüm Komisyon Başkanı tarafından kabul edilmek suretiyle,
sizlere dağıtılan 32 sıra sayılı kanun metninde düzeltilerek sizlere dağıtıldı.
Bakın, Anayasa Komisyonu
metninin başlığını okuyorum değerli milletvekilleri: “Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi” oldu bunun başlangıcı. Yürürlüğe girmemiş bir
kanun, “Anayasa değişikliği” diye Türk halkına yutturulmaya çalışılıyor AKP’li
arkadaşlarımız tarafından. Değerli arkadaşlarım, hukuki
ayıptır bu. Türkiye Büyük Millet Meclisinde bundan sonraki çalışmalarda bu
kanun teklifi kara bir sayfa olarak yer alacak; bunlara izin vermeyin. Bu bir
kanun değişikliğinde, yürürlüğe girmemiş kanun değişikliğinde değişiklik
yapılmasına ilişkin bir kanun. Milliyetçi Hareket Partili
değerli arkadaşlarım, lütfen… Diğer, AKP’li arkadaşlarım, bakın, bu, siyasi bir
düşünceyle yapılan bir çalışma değil. Yasama organı, adı üstünde, yasa
çıkartıyoruz. Her şeyden önce, yasalara ve bizim kılavuz olduğumuz Anayasa’mıza
saygılı olmalıyız. Bakın, geçen dönem, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Arınç konuşmasında hak verdi, “Bunun neresi
doğru?” dedi. Peki, o da hukukçu, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı yaptı
ve Nasreddin Hoca’dan bir örnek verdi, hırsız misali ve bunun yanlış olduğunu
aslında kabul etti. Ama, ben size başka bir söz söyleyeyim, hani hırsız
benzetmesine: “Yavuz hırsız ev sahibini
bastırır.” diye bir söz var. Bu, bu kanun teklifi “Yavuz hırsız ev sahibini
bastırır.” sözünde olduğu gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisini bastırmaya
yönelik bir dayatma. İnanın utanacağız. Böyle bir kanun çıktığı zaman,
üniversitelerde, başka yerlerde konuşulduğu zaman, 23’üncü Dönem Millet
Meclisinin bir mensubu olarak büyük bir utanç duyacağız. Bunu, bütün
içtenliğimle söylüyorum. Sizler de inanıyorsunuz. Bunu, bakışlarınızdan
anlıyorum. Ama, bir grup kararı anlayışıyla bir şey yapıyoruz. Ama, bizler
hukuka saygılı olmazsak, hakka adalete… Bakın “hak, adalet” diyoruz. Bu
yapacağımız düzenleme hak ve adaletle ilgili, vicdanla ilgili. Bırakalım burada
grup meselesini. Bu, farklı bir kanun, madde, kanun değil, bir Anayasa
değişikliği. Bazı arkadaşlarımız Yüksek
Seçim Kurulunun devreye girmesini ve bu konuda… (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN Sayın konuşmacı, lütfen… Bir dakika ek süre
veriyorum. HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ
(Devamla) Toparlıyorum. HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) Yavuz hırsız… HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ
(Devamla) Bakın, bunu “Yüksek Seçim
Kurulu işte, Anayasa’mızın 79’uncu maddesine bir yargı organı” diyoruz, “idari
kurul, idari birtakım görevleri var” diyoruz. Topu Yüksek Seçim Kuruluna atmaya
kalkıyoruz. Anayasa’mıza göre güçler ayrılığı var. Top Yüksek Seçim Kurulunda
değildir, yargıda değildir. Top bizdedir, yasama organındadır. Biz, eğer,
Anayasaya aykırı kanunlar çıkartırsak yargı organları ne yapsın? Yarın bir gün
ülkemizde olacak tüm olumsuzluklara, yanlış çıkartılan kanunlar sebep oluyor. Tekrar, görüşlerimi ifade
ediyorum. Bu hukuki ayıba çok değerli milletvekili arkadaşlarımın alet
olmayacağına inanıyorum, hepinize saygılarımı sunuyorum. (DSP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın İçli. Sayın milletvekilleri,
Komisyon ve Hükûmetin katılmadığı, birleştirerek görüştüğümüz iki önergeyi
birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmemiştir. Teklifin 2’nci maddesinin
gizli oylamasına Adana ilinden başlıyoruz. (Oyların toplanmasına
başlandı) BAŞKAN Sayın milletvekilleri, oylamada Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik’in yerine Maliye Bakanı Sayın Kemal
Unakıtan, Dışişleri Bakanı Sayın Ali Babacan’ın yerine İçişleri Bakanı Sayın
Beşir Atalay, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in yerine Devlet
Bakanı M. Said Yazıcıoğlu, Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yerine Devlet
Bakanı Mehmet Aydın, Millî Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün yerine Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlu oy kullanacaklardır, bilginize... (Oyların toplanmasına devam
edildi) BAŞKAN Sayın milletvekilleri, oyunu kullanmayan
vekillerimizin lütfen oylarını kullanmasını rica ediyorum. (Oyların toplanmasına devam
edildi) BAŞKAN Oylama işlemi bitmiştir. Kupalar kaldırılsın
lütfen. (Oyların ayrımı yapıldı) BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinin
gizli oylama sonucunu açıklıyorum: Kullanılan oy sayısı : 497 Kabul : 391 Ret : 101 Çekimser : 4 Boş : 1 Bu sonuca göre, madde kabul
edilmiştir. Şimdi, 3’üncü maddeyi
okutuyorum: MADDE 3. Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer ve halkoyuna sunulması halinde tümüyle oylanır. BAŞKAN Sayın milletvekilleri, madde üzerinde iki
adet önerge vardır. Önergeler aynı mahiyette
olduğundan birlikte işleme alacağım. İlk önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülecek olan 32’ye 1’inci
ek yasa teklifinin 3. maddesindeki “yayın tarihinde” ibaresi yerine “22 ekim
tarihinde” ibaresi olarak değiştirilmesini saygılarımla arz ederim. Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN Sayın milletvekilleri, önergelerde bir
değişiklik yapılmış. Ayrı ayrı işleme alacağım. Şimdi ikinci önergeyi
okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan 32 sıra
sayılı kanunun 3. maddesi Anayasaya aykırıdır. 3. maddenin kanun metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla. 16.10.2007
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu? ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın Başkanım,
bir kısa açıklama yapmak istiyorum bu çerçevede. BAŞKAN Buyurun. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) Üç madde hakkında
da deminden beri takip ettiniz buradaki sayın milletvekilleri, Sayın Genç ve
Sayın İçli tarafından verilen önergeler aynı yöndeki farklı bir yöne çekerek
konunun, kafaların karıştırıldığını görüyorum. Komisyon Başkanı olarak, biz,
Komisyonda da bunları uzun uzun tartıştık Başkanım. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin yetkisi bu anlamda tartışılamaz. Bunlar Anayasa’da her zaman açık
açık yazmaz. Redaksiyon yetkisi aldık, o teklifteki hatayı düzelttik. Sayın
İçli de o zaman oradaydı. Şimdi, daha önceki dönemde,
Türk Ceza Kanunu’nda ve Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası’nda benzer değişiklik
yapılırken de bu yöntem uygulanmış ve daha önce de belirttiğim gibi, Sayın
İçli’nin de vekil olduğu dönemde, Anayasa’mızın 86’ncı maddesi bu bağlamda
referandum, çerçeve değiştirilmiş. Belki diyecek ki: “Aynı şey değil.” Ama,
süreci kesme noktasında aynı şey. Süreç kesilemezse burada da kesilemez.
Dolayısıyla, yetkinin kullanılması bakımından Anayasa’ya aykırı en ufacık bir
durum yoktur. Bu bahane edilerek ne
hukukçuluğumuz, ne anayasa profluğumuz bırakıldı burada. Herkes biraz kendine
çekidüzen versin ve hele hukukçu olmayan Sayın Genç tarafından… Kendisi hukukçu
değil bir defa üstelik. Dolayısıyla, bunların burada dile getirilmesinden
rahatsız olduğumu belirtmek istiyorum ve ayrıca bu çerçevede katılmadığımı
belirtiyorum Sayın Başkanım. BAŞKAN Teşekkür ediyoruz efendim. Hükûmet katılıyor mu? ADALET BAKANI MEHMET ALİ
ŞAHİN (Antalya) Biz de katılmıyoruz
efendim. BAŞKAN Teşekkür ediyoruz efendim. Sayın İçli, konuşmak
istiyorsanız buyurunuz lütfen. Beş dakika süreniz var. HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) Değerli arkadaşlarım, tabii
öncelikle, Sayın Başkanım, Sayın Komisyon Başkanı ismimi zikrederek bir
sataşmada bulundu. Onun için ek süre talep ediyorum, çünkü ayrı. İsmim
zikredilerek sataşmada bulunuldu. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) Öyle bir şey yok. HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ
(Devamla) Öyle efendim. Şimdi bakın, Değerli Komisyon
Başkanım, defalarca söyledim. HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) Genel Kurula, Genel
Kurula… HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ
(Devamla) Tabii ki sayın milletvekili
arkadaşlarım, ama Komisyon Başkanım sataştığı için söylüyorum. Bakın, tekrar size
gösteriyorum. Biz öyle bir şey yapmadık. Bakın, Sayın Adalet Bakanı o zaman
partiler arası uzlaşma komisyonu üyesiydi, Anayasa Komisyonu üyesiydi. Biz o
tarihte 38 maddeden ibaret bir Anayasa değişikliği yaptık. Cumhurbaşkanı 86’ncı
maddeyi kabul etmedi. 37 tanesini kabul etti, birini halk oylamasına gönderme
kararı aldı. O aşamada biz, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki komisyonda
bulunan milletvekilleri Sayın Cumhurbaşkanıyla konuştuk, yepyeni tek bir
maddeden ibaret bir Anayasa değişikliği yaptık ve onun kanun numarası 4720. Sayın Başkanım, farklı
şeyler. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) Süreci kestiniz
ama. HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ
(Devamla) Bakın, hayır… Bakın, süreci
kesmedik. Siz burada Anayasa’yı değiştiren bir kanunu değiştirmeye
kalkıyorsunuz. Biz o tarihte Anayasa’nın 86’ncı maddesini değiştirdik. Yüksek
Seçim Kurulunun kararı da elimde: “Daha hazırlık aşamaları yapılmaktayken,
Anayasa’nın 86’ncı maddesi Türkiye Büyük Millet Meclisince tek maddeden ibaret
olmak üzere bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilip bu da yürürlüğe girdiği
için, daha önce Cumhurbaşkanı halk oylamasına sunulan ve hazırlık aşamaları
tamamlanan ve seçim takvimi bile başlamamış olan o Kanun gereksiz kalmıştır.”
diyor. Siz burada… ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) Referandum ne
oldu, referandum? HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ
(Devamla) Bakın, tekrar, Sayın Meclis
Başkanım da okurken, sunuş yaparken şunu söylüyor: “Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” diyor. Bakın, önümdeki dağıtılan şey
hatalı. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda bir değişiklik yapmıyoruz değerli
milletvekili arkadaşlarım diyorum, asıl konuya geçiyorum. Bakın, 5678 sayılı Yasa’nın 7’nci
maddesi “Kanunun maddeleri tümüyle oylanır.” diyor. Hani? Bu getirdiğiniz kanun teklifinde buna
ilişkin bir değişiklik yok. O Kanun 7 maddeden ibaret ve o Kanun gereği 7
maddesi birlikte halk oylamasına sunulmuş, referandum takvimi başlamış, 11
Eylülde oy kullanılıyor. Peki, maddenin 7’nci maddesini değiştirmeden nasıl
böyle bir değişiklik yapabilirsiniz? Böyle bir değişiklik yapamazsınız. Bakın,
bu da bir kere aykırı. Burada açıkça İç Tüzük ihlali var, usul ve şekle
aykırılık var. Umut ediyorum ki ana muhalefet partisi bunu Anayasa Mahkemesine
götürecek ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu hukuki ayıbı, göreceksiniz,
Anayasa Mahkemesinden geri dönecek. Arkadaşlar, bu bir korsan
girişim. Birçok bilim adamı, köşe yazarları, anayasa hukukçuları diyor ki:
“Sivil darbe mi oluyor?” Değerli arkadaşlarım, hukuk
kurallarını hiçe sayarak gücü kullanmak
bir darbedir. Bunu silah gücüyle yaparsınız, bunu sayısal gücünüzle yaparsınız.
Eğer siz bunu… NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Darbenin sivili mi olur? HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ
(Devamla) Siz bunu soru, bilim adamının
sorusu eğer hukuk kurallarını hiçe sayarak bugünkü göreceli gücünüzle birtakım
şeyleri yaparsanız, o bilim insanlarının sorduğu sorunun yanıtı “evet” olur. Bu
da bir hukuksuzluktur diyorum. Bir de başka bir konuya
değineceğim. Hukukçu olanlar bilir veyahut işleri mahkemeye düşenler bilir. Bir
yargıç kendisiyle ilgili bir konuda veyahut da bir kurulda bir kişi kendisiyle
ilgili bir konu gündeme geldiği zaman o kurul üyesi o kurulda bulunmaz, oy
kullanmaz. Bu, hukukun evrensel kuralıdır. Şimdi siz gerçekleştirmek
istediğiniz bir kanun ile Sayın Cumhurbaşkanı Gül’ü ilgilendiren bir konuda bir değişiklik yapıyorsunuz ve
Sayın Cumhurbaşkanının bu yasayı onama, referanduma sunma yetkisinde olan ve
tamamen kendiyle ilgili olan bir konuda Sayın Cumhurbaşkanını test ediyorsunuz.
Birincisi, Sayın
Cumhurbaşkanına haksızlık ediyorsunuz, çünkü eğer kendiyle ilgili olan bir
konuda karar verecek olursa, tarihimiz şimdiki Cumhurbaşkanını sorgulayacak,
diyecek ki, kendiyle ilgili, kendi menfaatiyle ilgili olan bir konuyu
değerlendirdi. O nedenle, Sayın Cumhurbaşkanının bu kanunu inceleme yetkisi de
yok, çünkü tarafsız olamaz. Anayasa’nın 103’üncü maddesi gereğince, tarafsız
kalacağına, hukukun üstünlüğüne saygılı olacağına, adalet anlayışı içerisinde
Cumhurbaşkanlığı yapacağına dair yemin etti. Değerli arkadaşlarım,
düşünebiliyor musunuz, sizinle ilgili bir konu önünüze gelecek, siz bu konuda
adil karar vereceğinizi söyleyeceksiniz. Adil karar vermiş olsanız dahi… NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Biz veririz, veririz. HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Devamla)
Ben sizin veremeyeceğinize inanıyorum. NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Yanlış düşünüyorsunuz. HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Devamla)
Ama Sayın Gül’ün, söylediğim gibi, bu tamamen kişisel bir olayı bir anayasa,
bir hukuk skandalına dönüştürüyor AKP’li arkadaşlarımız. Bunu özellikle
belirtiyorum ve… (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN Sayın İçli, lütfen… Bir dakika daha süre
veriyorum. HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Devamla)
Tamamlıyorum efendim. …hepimizin hukuka saygılı
olacağına inancımı tekrar belirtiyorum, heyetinize saygılarımı sunuyorum. (DSP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN Teşekkür ederiz. Şimdi, Sayın İçli ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülecek olan 32’ye 1’inci
ek yasa teklifinin 3. maddesindeki “yayın tarihinde” ibaresi yerine “22 ekim
tarihinde” ibaresi olarak değiştirilmesini saygılarımla arz ederim. Kamer
Genç Tunceli
BAŞKAN Komisyon? ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkan. BAŞKAN Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ
ŞAHİN (Antalya) Biz de katılmıyoruz
efendim. BAŞKAN Sayın Genç, konuşacak
mısınız? KAMER GENÇ (Tunceli) Konuşacağım. Zaten katılmalarını
beklemiyordum. BAŞKAN Buyurunuz. Beş dakika süreniz var. KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir
hilkat garibesi bir yasa teklifini inceliyoruz ve ben bu yasa teklifinin hilkat
garibesi gördüğüm için ne ilk müzakerelerinde oy kullandım ne de bu
müzakerelerinde oy kullandım. Benim hukukçuluğuma yakışmaz. Ben aşağı yukarı 1966’dan
beri Danıştayda hukukla uğraşan bir kişiyim. Sonra anayasa yapmalarında
bulundum. Aşağı yukarı yirmi yedi senedir de siyasetle uğraşıyorum. Ama
inanmanızı istiyorum, bu kadar olmayan bir şeyde değişiklik yapmak... Yani,
böyle bir şey olur mu ya? Şimdi Anayasa Komisyonu Başkanı biraz önce söyledi. Kardeşim,
evvela okuduğumuzu anlayalım. Bir defa, Anayasa’nın 86’ncı maddesi tek madde olarak
referanduma sunuluyor. Referanduma sunulan o madde Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından tekrar eski hâline çevriliyor. Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından eski hâline çevrilince Cumhurbaşkanı da onu yayınlıyor ve böylece bu
husus, artık referandumun konusu kalmıyor. Burada ise siz referanduma sunulan
bütün teklifi, yani bu 21 Ekimde sunulan Anayasa değişikliğinin tümünü eğer
iptal etseydiniz, o zaman sizin dediğiniz şey olurdu, referandumdan
vazgeçilebilirdi. Şimdi, bakın, burada siz
anayasa profesörüsünüz çıkış yolu şudur. Gidin, öğrenin de gelin. 175’inci
maddede bir değişiklik yapmak lazım sevgili milletvekilleri. 175’inci maddede
bir fıkra eklemek lazım. Denilebilir ki orada, eğer Türkiye Büyük Millet
Meclisi Anayasa’da değişiklik yapmış, referanduma sunmuş, ama referanduma
sunmadan önce, ya kendisi veya Cumhurbaşkanı tarafından sunulmadan önce eğer
Türkiye Büyük Millet Meclisi bu referanduma sunulan tekliflerde bir değişiklik
yaparsa… Onunla ilgili bir düzenleyici madde konulabilirdi ve ondan sonra siz
bunu getirebilirdiniz. Ama, şimdi yok ortada. Yani, Anayasa’dan kaynağını alan
bir yetki kullanamıyorsunuz. Böyle olunca da, işte abesle iştigal gibi bir şey
oluyor, yani, böyle hilkat garibesi gibi bir madde oluyor. Yani, şimdi,
memleketin o kadar büyük sıkıntıları var ki… Bakın, bilmiyorum, yani halkın
içine çıkıyor musunuz, insanlar geçim sıkıntısı içinde inim inim inliyorlar. NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Biz halkın içindeyiz de, sen
neredesin? KAMER GENÇ (Devamla) Her gün televizyonlarda görüyorsunuz. Emekli
diyor ki: “Kardeşim, bu Hükûmet sağır mı? Benim derdimi duymuyor mu?” İşçi
öyle, memur öyle. Ayrıca, Türkiye’de çok ciddi, bekleyen vergi düzenlemeleri
var. Boyuna vergileri yabancılar lehine indiriyorsunuz indiriyorsunuz, ondan
sonra asgari ücretlinin ve Türk müstahsilinin ürettiği zirai ürünlerine zam
yapıyorsunuz. Ondan sonra… HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) Maddeye gel, maddeye… KAMER GENÇ (Devamla) Yahu, senden öğrenecek değilim kardeşim. Tabii, sizin şey yok. Siz,
şimdi… Tayyip Erdoğan şimdi 67 trilyonluk uçak alıyormuş. Ee, bu eski uçaklar
ne olacak? Peki… Yani bu Türkiye Cumhuriyeti devleti bu kadar zengin bir devlet
midir ki, gideceksin… Haa, ondan sonra canları da sıkılınca hemen dostlarını
topluyorlar, yurt dışına götürüyorlar, yediriyorlar içiriyorlar, birtakım da
basın mensuplarını götürüyorlar. Tabii, basın sizinle ilgili bir şey yazmıyor
ki. HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) Maddeyle ilgili… KAMER GENÇ (Devamla) Maddeyle ilgili konuşuyorum. HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Konuşmuyorsun. KAMER GENÇ (Devamla) Anayasa konuşuyoruz. Anayasa devletin temel
organlarının işleyişini gösteren bir belgedir. Bu devletin temel organlarının
işleyişini gösteren belgenin müzakerelerini yaparken Hükûmet faaliyetlerinin de
ciddi olarak tenkit edilmesi lazım. Haa, bunları öğrenin gelin… HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) Sana da öğretiriz. KAMER GENÇ (Devamla) Neyse, siz yine konuşun. Ben konuşmama devam
edeceğim de… Şimdi, bu kadar büyük bir
sıkıntı içindeyken… İşte, dün 149 tane vatandaşımız trafikte öldü, ondan önce
28 vatandaşımız teröre kurban gitti. Bu memlekette bu kadar sıkıntı varken,
yani, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu kadar ortada uğraşılması gereken, yapması
gereken, ülkenin, vatandaşlarının sorunlarına çözüm getirmesi gereken bir
kurumken, bunu bir tarafa itip de olmayan bir kanunu, olmayan bir Anayasa
hükmünü değiştirmeye ne gerek var? Hep söylüyorum, yine söyleyeceğim, çünkü,
birilerinin kafasına girmesi lazım. Hani halktan korkmuyordunuz? Niye
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi Anayasa teklifini getiriyorsunuz?
Ondan sonra, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinden korkuyorsunuz. Böyle
bir ikilem olmaz; böyle bir, halkı kandırmaca olmaz. Onun için, bırakın şimdi
şunu, çekin bu teklifi. Zaten siz çekmeseniz bile, Yüksek Seçim Kurulu, bak,
göreceksiniz ben de Danıştay’dan geldim. Yüksek Seçim Kurulunun bir kısmı
Danıştay’dan, bir kısmı Yargıtay’dan geldi hemen, şeyde değişiklik oldu diye,
referandum metninde değişiklik oldu diye, göreceksiniz, hemen yapacak, referandum
süresini uzatacak. Yeniden, yani, 21 Ekimde değil de, benim bildiğim kadarıyla…
Eğer hukuk Türkiye’de işliyorsa böyle olacak. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN Sayın Genç, lütfen toparlar mısınız. KAMER GENÇ (Devamla) Daha önce referanduma sunulan metinde 19’uncu
madde var. 19’uncu madde, yeni Cumhurbaşkanının halk tarafından seçileceğini
yazıyor. Bunu çıkarmakla, referanduma sunulan metinde 19’uncu madde yok.
Dolayısıyla, ne oluyor? Referanduma sunulacak geçici 19’uncu madde kaldırılınca
çok ciddi bir konu değişikliği oluyor. Dolayısıyla, Yüksek Seçim Kurulu,
tutacak, referandum sürecini yeniden belirleyecek, yani, 21 Ekimde, benim
gördüğüm kadarıyla, bu referandum da olmayacak. Ama, bakalım yani, herhâlde
Yüksek Seçim Kurulu da bu konuda hukukçuluk nosyonunu, görevini gösterecek ve
yani, ben üzülmüyorum da, bize, Türkiye Büyük Millet Meclisi yönünden hakikaten
çok sıkıntılı bir durum yaratılacak. Yani, bu kanunu, bilim adamları bunu
incelerken, tartışırken derler ki: “Ya Allah Allah, bu kadar Mecliste hiç mi
doğru dürüst bir hukukçu yoktu, anayasa profesörü yoktu; yani, bu nasıl oluyor
da böyle bir kanun çıkarılıyor?” Ondan sonra da, biz, o Meclisin itibarının
sarsılmasından duyduğumuz üzüntü vesilesiyle konuşmamızı yapmak istiyoruz. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN Çok teşekkür ederiz Sayın Genç. KAMER GENÇ (Devamla) Ama ister anlayın, ister anlamayın. Saygılar sunuyorum. BAŞKAN Sayın Genç’in önergesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir. Teklifin 3’üncü maddesinin
gizli oylamasına Adana ilinden başlıyoruz. (Oyların toplanmasına
başlandı) BAŞKAN Sayın milletvekilleri, görüşülmekte olan
Anayasa değişikliği ikinci tur oylamasında, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Sayın Faruk Çelik’in yerine Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan, Dışişleri
Bakanı Sayın Ali Babacan’ın yerine İçişleri Bakanı Sayın Beşir Atalay, Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Cemil Çiçek’in yerine Devlet Bakanı Sayın
M. Sait Yazıcıoğlu, Millî Savunma Bakanı Sayın Vecdi Gönül’ün yerine Çevre ve
Orman Bakanı Sayın Veysel Eroğlu, Devlet Bakanı Sayın Mehmet Aydın’ın yerine
Devlet Bakanı Sayın Kürşad Tüzmen, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın
M.Hilmi Güler’in yerine Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Zafer Çağlayan vekâleten
oy kullanacaklardır; bilginize… (Oyların toplanmasına devam
edildi) BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Devlet Bakanı Murat
Başesgioğlu’nun yerine Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker oy kullanmıştır. Oyunu kullanmayan sayın
vekilimiz var mı? Yok. Oylama işlemimiz sona
ermiştir, kupaları kaldırınız lütfen. (Oyların ayrımı yapıldı) BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinin
gizli oylama sonucunu açıklıyorum: Kullanılan oy sayısı : 493 Kabul : 396 Ret : 91 Çekimser : 5 Boş : 1 Madde kabul edilmiştir. Şimdi, teklifin tümünün gizli
oylamasına Adana ilinden başlıyoruz. (Oylar toplandı) BAŞKAN Sayın milletvekilleri, görüşülmekte olan
Anayasa değişikliği ikinci tur oylamasında, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Sayın Faruk Çelik’in yerine Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan, Dışişleri
Bakanı Sayın Ali Babacan’ın yerine İçişleri Bakanı Sayın Beşir Atalay, Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Cemil Çiçek’in yerine Devlet Bakanı Sayın
M.Said Yazıcıoğlu, Millî Savunma Bakanı Sayın Vecdi Gönül’ün yerine Çevre ve
Orman Bakanı Sayın Veysel Eroğlu, Devlet Bakanı Sayın Mehmet Aydın’ın yerine
Devlet Bakanı Sayın Kürşad Tüzmen, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın
M.Hilmi Güler’in yerine Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Zafer Çağlayan, Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan’ın yerine Devlet Bakanı Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren,
Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yerine Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker
vekâleten oy kullanmışlardır. Oyunu kullanmayan sayın
milletvekili var mı? Yok. Oylama işlemi bitmiştir. Kupaları kaldırınız. (Oyların ayrımı yapıldı) BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifi’nin tümünün gizli
oylama sonucunu açıklıyorum: Kullanılan oy sayısı : 480 Kabul : 386 Ret : 87 Çekimser : 4 Boş : 2 Geçersiz : 1 Teklif kabul edilmiştir. Birleşime on dakika ara
veriyorum. Kapanma Saati: 18.11 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati:
18.23 BAŞKAN: Başkan
Vekili Şükran Güldal MUMCU KÂTİP ÜYELER:
Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı) BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Büyük Millet
Meclisinin 7’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır. Danışma Kurulunun bir önerisi
var, okutup oylarınıza sunacağım: V. ÖNERİLER A) Danışma Kurulu Önerİlerİ 1. Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine
ilişkin Danışma Kurulu Önerisi Danışma Kurulu Önerisi No:11 Tarihi: 16.10.2007 15.10.2007 tarihli Gelen
Kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 43 sıra sayılı Çorum
Milletvekili Agah Kafkas’ın; 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu, 1479 sayılı
Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu
ve 2925 Sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununun Bir Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin, 48 saat geçmeden gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının ikinci sırasına alınması; 16.10.2007
günkü (bugün) Birleşimde Teklifin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma
süresinin uzatılması; Genel Kurulun 17.10.2007 Çarşamba günkü Birleşiminde
Anayasa’nın 92 nci maddesi gereğince Türk Silahlı Kuvvetlerinin Irak’ın
kuzeyinden ülkemize yönelik terör tehdidinin ve saldırıların bertaraf edilmesi
amacıyla Irak’ın kuzeyine ve mücavir alanlara gönderilmesine ve
görevlendirilmesine dair Başbakanlık tezkeresinin görüşülmesi, görüşmelerin
tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması ve bu Birleşimde başka bir
konunun görüşülmemesinin Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca
uygun görülmüştür. Köksal
Toptan Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
BAŞKAN Söz isteyen? Yok. Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 2’nci sıraya alınan, Çorum
Milletvekili Agâh Kafkas’ın 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu, 1479 Sayılı
Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu
Kanunu ve 2925 Sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununun Bir Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz. IV. KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) A) Kanun Tasarı ve Teklİflerİ (Devam) 2. Çorum Milletvekili Agah Kafkas’ın; 506 Sayılı Sosyal Sigortalar
Kanunu, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kurumu Kanunu ve 2925 Sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar
Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/16) (S. Sayısı: 43) (x) BAŞKAN Komisyon? Yerinde. Hükûmet? Yerinde. Komisyon Raporu 43 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır. Teklifin tümü üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Bayram Meral. Buyurunuz efendim. (CHP
sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA BAYRAM ALİ
MERAL (İstanbul) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Sayın Başkanın da buyurduğu gibi, AK Parti Çorum
Milletvekili Agâh Kafkas’ın 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu, 1479 Sayılı
Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu
Kanunu ve 2925 Sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununun Bir Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Genel Kurulu saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, bu
konuda sözlerime başlamadan önce bir konuyu bilgilerinize arz etmek istiyorum. Biliyorsunuz
Türkiye’nin en önemli kuruluşlarından birisi olan Telekom yakın bir tarihte
Oger şirketine satıldı. Bu kuruluş, her zaman toplu iş sözleşmesini masa
başında çözen, ülkeye büyük katkı sağlayan bir kuruluştur ve orada çalışan
işçiler de üretime büyük ölçüde katkı sağlayan, iş barışını koruyan sorumlu bir
sendikanın da üyeleridir. Bugün, bu iş yerinde, değerli
arkadaşlarım, beşinci aydan bu tarafa sürdürülen toplu iş sözleşme
görüşmelerinden bir sonuç alınamadı, işçiler greve gitti. Bildiğiniz gibi, bu kuruluş
yakın bir tarihte 6,5 trilyon dolara beş yıl taksitle biraz önce arz ettim Oger
firmasına satıldı. Bunun 2006 yılındaki geliri 4,5 trilyon değerli
arkadaşlarım. 2007 yılındaki geliri de 3,5 trilyon. Bunu defterdar, şurada,
Hürriyet gazetesinde ilan etti, mutlaka siz değerli arkadaşlarım da bunu
okumuşsunuzdur. Bu kadar kâr eden bir kuruluşun, yani iki buçuk senelik kârı
ile kendisini amorti eden bir kuruluşun, muhterem arkadaşlarım, orada çalışan
işçinin hakkını vermesi gerekir. Ayaküstü de olsa, biraz önce,
Sayın Çalışma Bakanımızdan rica ettim. Değerli arkadaşlarım, ben her zaman şunu
ifade ederim: En iyi toplu sözleşme masa başında çözülen toplu sözleşmedir. Bunu
sabahleyin sendikama da söyledim, daha önce de söylemiştim, ama görünen odur
ki, işveren kesimi dediğim dediktir, dediğimden bir adım geri atmam veya ileri
atmam.” Ne oluyor biliyor musunuz değerli arkadaşlarım: İşlerin büyük bölümü,
asgari ücret ve asgari ücretin altında çalışan taşeronlara veriliyor ve orada
çalışan etkili bazı arkadaşlarımız bu, üzücüdür kapsam dışı bırakılıyor. Kapsam
dışı nedir, bilirsiniz; greve katılamaz, orada sorumlu görev alan arkadaşlar
demektir. Ben, Sayın Bakanımızdan, Hükûmetimizden özellikle rica ediyorum:
Olaya seyirci kalınmaksızın, orada çalışan arkadaşlarımızın hakları verilsin. (x) 43 S.Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir. Gelelim şimdi bizim
konuşacağımız yasa tasarısına değerli arkadaşlarım: Muhterem arkadaşlarım, her
nedense, emekli aylıkları üzerinde bir türlü sağlıklı bir sistem kurulamadı. Şimdi,
içinizden dersiniz, “Ya, emekliyi savunuyorsunuz, işçiyi savunuyorsunuz, memuru
savunuyorsunuz, esnafı savunuyorsunuz da oyları da biz alıyoruz.” Ah, size oy
verenlerin bazı haklarını kısıtlasanız bir şey demem de içinde bize oy verenler
de var. Bunları ayırmak biraz zor. Onun için geliniz size oy verdi, bize oy
verdi, bunlar bizim emektar insanlarımız değerli arkadaşlarım, bunların
sorunlarına ortaklaşa çözüm bulalım. Yarın, gittiğiniz illerde, ilçelerde yine
bunlarla karşılaşacaksınız. Bakınız, Emekli Sandığından
emekli olan, Ocak 2007 yılı itibarıyla, 1 milyon 706 bin 971 emekli, Sosyal
Sigortalar Kurumundan emekli olan 4 milyon 493 bin 79 emekli işçi, BağKur’dan
emekli olan değerli arkadaşlarım 1 milyon 757 bin 738 emekli BağKur işçisi;
toplam 7 milyon 957 bin 806 emekli vatandaşımız BağKur’dan, SSK’dan ve Emekli
Sandığından aylık almaktadır. Bunların genel nüfusunu toplayacak olursanız
değerli arkadaşlarım, eşiyle, çevresiyle 25 milyon nüfusa tekabül etmektedir
bunların Türkiye nüfusu içindeki oranları. Değerli arkadaşlarım, ne oldu
şimdi bunların durumları? Sağ olsun, Sayın Başbakanımız bütün konuşmalarında
diyor ki: “Millî geliri 180 milyar dolardan 400 milyar dolara çıkardım. Fert
başına düşen millî geliri 2 binden 5 bin dolara çıkardım.” Ama, değerli
arkadaşlarım, bu emeklilerin halen daha birçoğu açlık sınırının altında aylık
ücret almaktadırlar. Kayıtlar, veriler, hepsi sizin elinizde. O zaman ne yapmak
lazım muhterem arkadaşlarım? Katılmak istediğimiz Avrupa’da emekli olanlar
ülkemize gelir, tatil yapar, kendisini istirahate çeker, bizden emekli olan
arkadaşlarım da ya millî piyango bileti satar veya ayakkabı boyacılığı yapar
veya inşaatlarda gece bekçiliği yapar. Neden? Aldığı ücret yetmiyor da ondan
değerli arkadaşlarım. Emeklilerin bir sorunu daha
var: Emekliler yalnızca kendine bakmıyor. İşsizlik had safhada. Bunu söylememe
gerek yok. Bizim kapımızı çalanlar 4 kişi ise, mutlaka iktidarsınız sizin
kapınızı çalan da 8 kişidir. Biz bunun farkındayız. Kim bunlar? Çifte
diplomalı, üniversite mezunu, ziraat fidanı gibi gençler babasının emekli
aylığından aldığı üç beş kuruşla yaşamını sürdürüyor değerli arkadaşlarım. Emeklinin
bir de bu derdi var. Niye bu ücretler bu kadar farklı? Bir şey daha yaptınız değerli
arkadaşlarım. Geçmişte emekli çalışan bir işçi kaç yıl çalışırsa çalışsın, son
üç yılın ortalamasından emekli aylığı bağlanırdı. Şimdi, bütün hizmetleri
toplanıyor değerli arkadaşlarım, ortalaması bulunuyor, aylık bağlanıyor, düşük
oluyor. Bir şey daha oluyor:
Çıkarılan son yasalarda taban aylığı vardı emeklilerde, taban aylığı vardı, 460
küsurdu yanılmıyorsam. Yani, aylık ücretin düşük de olsa, asgari ücretle de
çalışsan, taban ücretin 400 küsurlardan aşağı düşmüyordu. Bunu kaldırdınız
değerli arkadaşlarım. Ücreti düşük olan emeklilerin, bugün, neredeyse 200
liradan 190 liraya kadar aylık ücretleri düşmek üzere muhterem arkadaşlarım. Bir başka sorun, bir başka
sıkıntı: Zaten, emekliliği ortadan kaldırdık neredeyse. Bir türlü çözemiyoruz.
Bu yalnız sizden kaynaklanan bir olay değil, giden hükûmetlerde de vardı bu
sorun. Bir taraftan emekli yaşını yükseltiyoruz, bir taraftan resen emekli
yapıyoruz. İkisi birbirinin tezadı. Ne oldu? 5 bin günden 7 bin güne çıkardık
prim gün sayısını. İşçi çalıştıran bir sürü arkadaşınız var içeride. Meydanları
doldurduk. Yasayı hazırlayan Agâh arkadaşımla birlikte kol kola girip bağırıyorduk:
“Mezarda emekliliğe hayır!” Şimdi ne oldu? Değerli arkadaşlarım, 7 bin günden 9
bin güne çıkardınız. Yılda dört ay çalışan süreli çalıştırıyoruz işçiyi bir
tarım işçisinin, inşaat işçisinin, şeker işçisinin yetmiş sekiz yıl çalışması
lazım ki emekli olsun; üç ay çalışanın da doksan yıl çalışması lazım ki emekli
olsun. Emeklilik ortadan kalktı değerli arkadaşlarım. Bir şeyi daha getirdim,
gözünüzden kaçmıyordur: Artık bazı işçiler patronuna diyor ki: “Ben nasıl olsa
emekli olamayacağım, prim kesme ve yatırma; bölüşelim.” Bunu siz de tespit
ediyorsunuz. Birçoğunuz bunu benden daha iyi biliyorsunuz. Ne oluyor o zaman,
biliyor musunuz değerli arkadaşlarım? Kayıt dışını teşvik ediyor bu olay, kayıt
dışı dediğimiz var ya… Orada bir şey daha oluyor: O işçinin sosyal güvencesi
hani sosyal adaletten bahsediyoruz ya ortadan kalkıyor. Çünkü, prim kesilmediği
zaman emeklilik hakkı ortadan kalkıyor, prim kesilmediği zaman sağlık
sorunlarına çözüm bulunmuyor. Neresi bunun sosyal adalet? Neresi bunun sosyal
devlet, değerli arkadaşlarım? Şimdi, bir şey daha söz
verdiniz seçimlerden önce: Emeklilerin TÜFE alacakları vardı. Söz verdiniz… Beş
yıldır bu insanları uğraştırıyorsunuz. Seçimden önce de çok ümit verdiniz. “Verdik,
vereceğiz.” Hâlen daha vereceksiniz! Verseniz ya fakir fukaranın parasını. Yani,
milyonları götüren faizcilere para buluyorsunuz da değerli arkadaşlarım veya
buluyoruz da bu emeklilerin hakkını niye vermiyoruz? Bunların alacakları var.
Buradan alacakları var, bir de memurlara fark verdiniz, emeklilere vermediniz. Yasada
da bunu böyle belirledik. Ondan sonra Anayasa Mahkemesine götürdük. Anayasa
Mahkemesi memurları korudu, işçileri korumadı; bu Yasa da böyle devam etti
değerli arkadaşlarım. Bir şey daha var muhterem
arkadaşlarım: Yasa henüz yürürlüğe girmedi. Buna bir çözüm bulun. Emekli olan
bir insan kendisine bir meşguliyet bulmuş, bir iş kurmuş; orada oğlu çalışmış
veya 1 tane adam çalıştırmış. Bunun, kime, ne zararı var? Bu gibi çalışanlara
yüzde 30 destek primi getiriyorsunuz. Getirdiniz, Yasa çıktı; yılbaşını
bekliyor. Buna gerek yok. Bunları kaldırın değerli arkadaşlarım, kaldıralım. Bırakın,
adam kahvede mi otursun? Parkta ölümü mü beklesin? Almış işte üç beş kuruş
kıdem tazminatı veya alacağı varsa, birikimi varsa, bir iş kuruyorsa, bunun
üzerine gitmenin bir anlamı yok. Trilyonları götürenlerin üzerine gidin, vergi
kaçıranların üzerine gidin, devleti soyanların üzerine gidin. Ne işin var, bu
garip emekliyle uğraşıyorsun; eti ne, budu ne onun? Değerli arkadaşlarım,
emekliler… Asıl denge bozukluğu, daha önce bir taban ücreti kurulurdu, taban
ücreti vardı SSK’dan, burada yetkili arkadaşlarım da var bu taban ücreti
üzerinden, taban üzerinden artış sağlanırdı. Ondan sonra TÜFE geldi, oranlar
üzerinden, yüzdeler üzerinden ücretler artırılınca düşük ücretler daha düştü,
işte, normal ücretler de kendisini koruduysa korudu, korumayan da işte
bağırıyor, sızlanıyor. Değerli arkadaşlarım, bizim,
şunu… Hep birlikte üzerinde durmamız gereken bir konu, bu emeklilik yasa
tasarısını baştan bir ele almak lazım; baştan, sil baştan bir ele almak lazım;
yeniden bu emekli arkadaşlarımızın haklarını vermek lazım, emeklilerin yüzünü
güldürmek lazım ve böylece, emeklileri bir noktada teşvik ederiz. Şimdi, bu yasanın detayına inmiyorum,
inmiyorum, bu yasanın detayına inmiyorum, öyle söz verdim, inmiyorum. Yani,
muhterem arkadaşlarım, oturulsa, muhalefeti ile iktidarı ile bu konulara
muhatap sivil toplum örgütleri ile ve sendikalar ile bir araya gelinse bu
maddeler gelmez. Bu maddenin detayı, birçok insan, emekliliğini iptal ediyor,
üç gün sonra emekliliğine müracaat ediyor, önceki aldığından çok farklı farklı
bir emekli aylığı bağlanıyor. Ee peki, bunu bilen yapıyor… Bunu açıklayan bir
müfettişi de görevden aldınız bir daire başkanı, her neyse tebrik ederim sizi,
onun da hemen işini bitirdiniz. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar diye bir
laf var ya, siz de bunu aydınlatan, bu yanlıştır, böyle olursa böyle olur diyen
bir zatı görevden aldınız. Onore edilmesi gerekirken, taltif edilmesi
gerekirken, doğru iş yapanın kolundan tuttunuz, dışarı koydunuz. Bunlar doğru
değil değerli arkadaşlarım. Şimdi, emekli, yıllarımı
verdim diyor, gençliğim, tozun toprağın içinde geçti, makine başında geçti,
maden ocaklarında geçti diyor. Sayın Milletvekilim diyor, şu anda aldığım,
ortalama 700 küsur, sen buna de 800 küsur. Şimdi, suyu yüzde 100 artırırken,
elektriği yüzde 100 artırırken, ulaşımı yüzde 100’e yakın artırırken… OSMAN KILIÇ (Sivas) Elektriğe yüzde 100 zam ne zaman yapılmış? TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Elektriğe zam yok! BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) Değerli arkadaşlarım,
herhâlde, izlemiyorsunuz yani kaç köyün elektriğini sildiğinizi biliyor
musunuz, size oy veren kaç tane köyün elektriğini sildiğinizi biliyor musunuz,
parasını almadığınızı biliyor musunuz? Ben, burada, bugün sakin
konuşacaktım; otururuz, ne edeceksiniz… Söz verdim arkadaşlara, hiç, sakin
sakin konuşacaktım. Duramıyorsunuz, onları mı bana söyleteceksiniz? Değerli arkadaşlarım, suya
zam yapmadınız mı, ulaşıma zam yapmadınız mı, kiralara zam yapmadınız mı? ZEKERİYA AKINCI (Ankara) Doğal gaz, doğal gaz! BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) Doğal gaza zam yapmadınız mı? Ee,
yüzde kaç yaptınız? Emekliye yüzde kaç zam yapıyorsunuz, memura yüzde kaç zam
yapıyorsunuz? Bunlardan niye rahatsız oluyoruz değerli arkadaşlarım? Bunlar,
gözümüzün önünde olan şeyler yani ben söylemesem, siz duymasanız, bunu
yaşayanlar bunu bilmiyor mu? Bunları burada konuşacağız; bu sorun, bu çözüm
bizim, bunu çözeceğiz. Veriyoruz bir yerlere, güzel, istediğimizi veriyoruz.
Verdik işte, anlattım biraz önce Telekom’u; 6,5 trilyona sattık, sattınız, iki
senelik kârı, onun parası. Söylemeyelim bunu, bu yanlıştır demeyelim mi? Niye
rahatsız oluyoruz bundan muhterem arkadaşlarım? OSMAN KILIÇ (Sivas) Ne ilgisi var onunla? BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) Rahatsız olmayalım. İşte,
burada. Ben söylemiyorum, Hürriyet gazetesi yazıyor. Burada devletin ilanı.
İlan etmiş, senin müdürün, senin saymanın, senin defterdarın ilan etmiş bu
müessesenin kârını, yazmış burada. Yani, bu müesseseyi, dev gibi müesseseyi 6,5
trilyona satacaksın, 6,5 milyar dolara satacaksın, iki yıllık kârı da 6,5
trilyon edecek, milyar dolar edecek. Bunu söyleyemezsek neyi söyleyelim? Bu
bizim derdimiz değil mi değerli arkadaşlarım? Ondan sonra da bu zat ayağını diretecek,
oradaki işçinin hakkını vermeyecek, işçiyi greve sürükleyecek. Ee, buna en
fazla sizin müdahale etmeniz lazım saygıdeğer milletvekilleri. İktidarsınız.
Ülkedeki sorunları çözmek, halkı huzura kavuşturmak, halkı mutlu etmek sizin
iktidarınızın icraatlarına bağlı. Ee, bir şey yapamayacaksınız, “Nasıl olsa,
kardeşim, seçimden seçime belediyelerin arabalarını doldururuz, vatandaşa
veririz, işte, fasulyesini, patatesini, bulgurunu, bilmem neyini, Allah’ına
şükrettiririz, oyu alırız, bir dahakine Allah büyük” diyorsanız… Ama bir gün
Arap uyanır ha! Bir gün Arap uyanır! Arap’ın her zaman gözünü yumduğunu
zannetmeyin. Bir gün o vatandaş bunun hesabını sizden sorsa iyi, parlamenter
sistemden sorar, benim üzüntüm o. OSMAN KILIÇ (Sivas) Sordu, sordu, seçimlerde sordu. BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) Parlamenter sisteme vatandaşın
güveni, ümidi kalmazsa, o zaman, hepimizin oturup kara kara düşünmesi gerekir.
Onun için, halkımızın ümitlerini beslemek zorundayız. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN Buyurun BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) Ama, halkımıza bugün
yapamazsak… Yarın onun sorunlarına cevap verme, görüşünü bildirmemiz lazım.
Aksi takdirde, değerli arkadaşlarım, vatandaş bizim yüzümüze bakmaz. Oturun, sendikaları dinleyin,
emeklileri dinleyin, diğer sivil toplum örgütlerini dinleyin. Bu yasalar
hazırlanırken birlikte tatbik ediliyor bu insanların görüşlerini alın da ikide
bir, yazdım çizdim olmasın. Yazdım çizdim… Bu kaçıncı SSK’yla ilgili yasa,
geldi gitti? Yazdım çizdim, olmadı, bir daha gelsin; yazdım çizdim, olmadı, bir
daha gelsin… Bunlar olmaz. Değerli arkadaşlarım, bu
sorun hepimizin. Bu gibi sorunlarda iktidarmuhalefet ayrımı yapmıyoruz.
Emeklilerle ilgili, memurlarla ilgili, esnafla ilgili, çiftçiyle ilgili,
halkımızla ilgili bize düşen görev neyse yapmaya hazırız. Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN Teşekkür ederiz. Şimdi, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Zekai Özcan. Buyurunuz efendim. (AK Parti
sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET
ZEKAİ ÖZCAN (Ankara) Değerli Başkan,
değerli arkadaşlarım; konuşmama başlamadan önce hepinizi şahsım ve AK Parti
Grubu adına saygıyla selamlarım. Bugün görüşmekte olduğumuz
yasa, maalesef, Türkiye’de emeklilik sigortasının ne kadar yanlış
kurgulandığının bir göstergesi olmuştur. Çünkü, yıllardan beri, “Türkiye’de
emeklilik sigortası artık adil değildir, kuralları belirli değildir ve
sürdürülebilme imkânı yoktur.” sözlerine rağmen bu konuya kimse eğilmemiş. AK
Parti Hükûmeti, geçen dönem, Türkiye’nin en büyük reformu için kolları sıvamış
ve huzurunuza bir yasa getirmişti. Tabii, bu Yasa’yı Cumhuriyet
Halk Partisi Anayasa Mahkemesine götürünce bazı maddeleri yüzünden, bunu
uygulama şansımız kalmamıştır. İnşallah, 2008 itibarıyla, bu Yasa, yine,
üzerinde tartışılarak huzurunuza gelecektir. Burada emeklilik sigortası
açıkları var, işte bu yasada olduğu gibi. Yani, bilenler, buradan yaralanıp
fazla emekli maaşı alabiliyorlar veya Emekli Sandığında, kişiler, çok kısa bir
dönem belirli makamlara geldiğinde, o makamın hak etmediklerini hem çalışma
hayatlarında hem de emeklilik süresinde alabilmektedir. Yani, aynı kategorideki
aynı okuldan mezun olanlar, aynı dönem çalışanlar, aynı şartlarda çalışanlar
bir gün geliyor ki, biri, siyasi mülahazalarla, 6.400, 7.200 gibi kadro alıyor
ve kendi arkadaşından 3 kat daha fazla emekli maaşı alabiliyor ve ikramiye de
alabiliyor ve burada, Sosyal Sigortalar Kurumuna geldiğimizde ki, bu konuları,
inşallah, ileride daha çok konuşacağız, üzerinde fazla durmuyorum ama Sosyal
Sigortalar Kurumunda da buna benzer yanlışlıklar var. Bugün, kırk sene asgari
ücretle çalışan bir işçiyle, on dört buçuk yıl asgari ücretle çalışan bir işçi
arasında emekli aylığı yönünden bir fark yok değerli arkadaşlar. Böyle bir şey
olmaz! Demin, Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü arkadaşımız şikâyet etti, işte,
uzun yıllar çalışıyorum fazla emekli maaşı alamıyorum… Doğrudur. İşte, biz, bu
sistemin yanlışlığını düzeltmek için bu yasayı hazırlıyoruz. İnsanlar, ne kadar
sistemde kalırsa ne kadar prim öderse o kadar fazla emekli maaşı alma sistemini
getiriyoruz. Hâlbuki bugünkü sistem öyle değil, adil değil ve çok çabuk
sistemden çıkılmasını gerektiren bir şekilde kurgulanmış. Yani, bugün asgari
ücretli bir işçi 419 YTL maaş alırken, emekli olduğu an, yani 5 bin gününü
doldurduğu an ki bu sene itibarıyla 47 yaşına geldiği takdirde emekli
olabiliyor ve aldığı maaşın yüzde 30’u fazlasını alıyor ve çalışmadığı hâlde
hem çalıştığı sürede aldığı maaşın yüzde 30’unu alıyor hem sağlık sisteminden
yararlanıyor hem başka bir iş yapma arayışı içine giriyor. Bu çok şikâyet
ettiğimiz kayıt dışı sistem de bunun içerisinde. Şimdi, Türkiye’ye ben sosyal
güvenlik sistemini burada tartışmayacağım ama emeklilik sigortasına değinmek
istiyorum emeklilik sigortası yönünden baktığımızda, Türkiye, bugün, millî
gelirin yüzde 3,6’sını açığa veriyor emeklilik sigortası bakımından söylüyorum
bunu hâlbuki, bugün, Avrupa ülkeleri 1.9’dur ve bugün, sadece Polonya ve
Avusturya bizden fazla açık veriyor değerli arkadaşlarım Avrupa’nın hiçbir
ülkesi bizim kadar açık vermiyor ve onlar da yaptıkları düzenleme neticesinde
2010 yılında bizden daha düşük, yüzde 3,7’nin çok altında açık verecekler.
Yani, bizim bu sistemle yürümemiz mümkün değil. Burada, aslında Türkiye’de 73
milyon insanı ilgilendiren bir tasarı. Bu AK Partinin yasası olmayacak,
Cumhuriyet Halk Partisinin olmayacak, Milliyetçi Hareket Partisinin olmayacak,
diğer partilerin olmayacak. Şüphesiz bu, bütün Türk toplumunun yasası olacak. O
halde, bu yasayı mutlaka çıkarmamız gerekiyor. Burada değerli arkadaşım
işte, emeklilerimizin az maaş aldığını söylüyor. Doğrudur, emeklilerimiz az
maaş alıyor. Çalışanlarımız da az maaş alıyor. Bunun sebebini tabii ki
sorgulamak lazım. Bizim de aslında yaptığımız düzenlemelerle amacımız şu:
İnsanlar fazla ücret alsın, fazla prim ödesinler bu nispette ve fazla emekli
maaşı alsınlar. Yani, sistemin özü bu. Aslında sistem bu yönden bakıldığında
kimsenin itiraz etmemesi gereken bir tasarı ama, ne yazık ki, AK Parti
getirdiği için geçen dönem sıkıntılar oldu. Burada değerli arkadaşımız
dedi ki: “İşte, 9 bin güne çıkardınız, mezarda emeklilik mi?” diye söyledi.
Değerli arkadaşlarım, 9 bin gün bir defa doğru değil. Yani, 9 bin gün prim
ödeyip emekli olacak olanlar 2055’ten önce olmayacak. Yani 2055’te ancak 9 bin
gün şartı aranacak ama bunu şimdiden söylersek yanlış olur. Kaldı ki, tek bir
çözüm de değil 9 bin gün. 5 400 gün
prim ödemek suretiyle de emekli olma imkânı var. Yani, bu ikinci alternatifi de
unutmamak lazım. Yine, bir tenkit konusu oldu.
Emekli maaşlarının işte, AK Parti döneminde de artmadığı, fazla artmadığı gibi
bir görüntü oldu. Tabii, Türkiye’nin muhtaç olduğu şey değerli arkadaşlarım,
büyümedir. Çok şükür, bizim dönemimizde, tam dört yıllık dönemde, cumhuriyet
tarihinin süreklilik açısından en uzun büyümesi olmuştur; 7,3 ortalamayla,
cumhuriyet tarihinde, daralma olmadan sürekli büyüyen bir dönem olmuştur. Şimdi, tabii, bu reel anlamda
yüzde 32 civarında bir büyümedir, ama, tabii nüfus artışı hâlâ Türkiye’de
fazladır, dolayısıyla kişi başı reel artış yüzde 23,5 olmuştur ve o dört
senenin TÜFE artışının da yüzde 53 olduğunu düşünürsek demek ki, Türkiye’de
yaklaşık yüzde 76, eğer dört sene içerisinde ben maaşlara zam vermişsem, o
zaman hem TÜFE’ye ezdirmemiş oluyorum hem gayri safi millî hasılanın da
tamamını emeklime vermiş oluyorum. Peki, söylenebilir mi ki, SSK’lıya biz bu
dört sene içinde yüzde 85,5’un altında emekli maaşı verdik? Vermedik değerli
arkadaşlarım. Demek ki biz, TÜFE artı gayri
safi millî hasılanın toplamından daha fazla emeklimize maaş artışı yaptık.
Yeterli mi? Değil. Bunun yolu dediğim gibi büyümeyi sürdürmektir. Yine,
BağKur’lu için de aynı şeyi söyleyebilirim, ki BağKur’lunun 1 ve 6’ncı
basamaklarına düşük basamaklarına, tarım kesimine yüzde 250 civarında, esnafa
da yüzde 153 civarında yaptık. Yani, bunu gayri safi millî hasılaya da
kattığımızda onun 2 katı fazla emekli maaşı ödemiş olduk. Burada, sadece TÜFE ile artış
doğru mudur? Değildir. Bizim dönemimize kadar bu gelmiştir, ama bu yeni
yasada inşallah gayri safi millî hasılanın
da belli bir bölümünü buna katmak suretiyle, güncelleşmeye katmak suretiyle
emeklilerimizin ilerideki maaşlarının artışını daha fazla yapma imkânımız
olacaktır. Şimdi, tabii bölük pörçük
oluyor. 2000 yılında 4447 sayılı Yasa çıkarılırken BağKur ve SSK ile ilgili bir
düzenleme yapılmış, yaş sınırı getirilmiş elli sekizaltmış. Dediğimiz gibi, bu
farklılık 2000 ve 2000 sonrası emeklilerde doğmuştur. Bu da dediğim gibi,
emeklilik sigortasının özenle hazırlanmamasının bir sonucudur ve buna daha özen
göstermemiz gerektiğini de vurgulamak istiyorum. Şimdi, gerçekten, Türkiye’de
bu kadar büyüme olurken, yani reel anlamda yüzde 32 büyüme olurken istihdamda
büyüme olmamış mıdır değerli kardeşlerim? Şimdi burada, on beş artı grubu
alırsak, on beş yaş üstü grubu alırsak, Türkiye’de bunların bu dört senedeki
artış oranı yüzde 7,5’tur, yani Türkiye’deki on beş yaş üzerinde çalışabilir
nüfusun artış oranı yüzde 7,5’tur. Fakat burada tarım dışı istihdamdaki
artışımız yüzde 16,13 olmuştur, yani bu artışın neredeyse 2 katından fazla bir
artış sağladık. Peki, genel baktığınızda…
Tabii ki, 10,3 civarında aldığımız işsizlik oranının belki çok ciddi oranda
düşmediğini görüyoruz. Bunun sebeplerinden birkaç tanesini sıralamak istiyorum:
Bu bir yapısal sorundur. Niçin yapısal sorundur? Çünkü Türkiye’de ücretsiz aile
işçiliği mefhumu vardır. Bu, dünyanın hiçbir ülkesinde yüzde 21 dolayında
değildir ama Türkiye’de yüzde 21 dolayında ücretsiz aile işçisi vardır. Yani
bunlar, aslında, köyde, kırsal kesimde genellikle oturuyorlar, fakat çalışmıyorlar,
ama çalışır gözüküyorlar. Hep böyle gösterildi. Yani ücretsiz aile işçisi
istihdamda gözüktü. Şimdi bunların oranı yüzde 14’e düştü. Bu, çok ciddi bir
yapısal gelişmedir, yani siz, ücretsiz aile işçisini ücretli hâle
getiriyorsunuz. Ücretlilerle ilgili bir rakam
vermek istiyorum. Şimdi, ücretliler, aslında, Türkiye’de son dört senede 2
milyon 38 bin civarında arttı. Bunun anlamı yüzde 9,54’tür. Aslında, Türkiye’de
ücretlilerin sayısı azdır. Avrupa’da, sanayi ülkelerinde bu yüzde 80, yüzde
85’tir, Avrupa’nın genelinde yüzde 75’in üzerindedir ama Türkiye’de yüzde 45’i
ancak bizim dönemimizde yüzde 50’leri buldu. Yani burada amaç, ücretsiz aile
işçisini iyice azaltmak, tarım kesimindeki kendi nam ve hesabına çalışanların
sayısını azaltmak ve ücretlilerin sayısını artırmaktır. Bu aslında şunu
getirecektir. Çünkü, biz, ücretlilerden genelde prim toplanıyor ve zaten
bakıldığında, kayıt dışı söyleminde yüzde 48’lerde, yüzde 47’lerdeki kayıt dışı
oranı ücretlilere baktığınızda yüzde 21’lere iniyor. O hâlde, biz ücretli
sayısını artırdığımız zaman hem emeklilik sigortası yönünden tabanı
genişleyecektir ve dolayısıyla biz emeklilerimizi daha rahat finanse edeceğiz. Değerli arkadaşlarım, şunu
unutmayalım: Bugün, Türkiye’de sadece SSK için diyorum SSK’da toplanan
primlerin emeklilere ödenen maaşı karşılama oranı yüzde 54’tür. Türkiye’nin
genelinde ise Emekli Sandığı ve BağKur’u kattığınızda yüzde 45’lerdedir.
Hâlbuki bugün, Fransa’da yüzde 100’dür, işte Çekoslovakya’da yüzde 105’tir,
birçok ülkede yüksektir. Avrupa’nın ortalaması ise yüzde 82’dir. Yani, burada
şunu vurgulamak istiyorum: Çok söylenen ama sürdürülme imkânı olmayan sistem
budur. Yani, siz eğer topladığınız primlerle ödediğiniz emeklinin ancak yüzde
54’ünü karşılıyorsanız o sistem sürdürülme imkânı yok demektir ve sıkıntı da
buradadır. Yine, şunu vurgulamak
istiyorum: Türkiye’de hem büyümenin sağlandığı, bu dört sene içerisinde 2007’yi
söylemiyorum, çünkü hem gayrisafi millî hasılanın artışı net değil hem de
TÜFE’nin sonuçları net olmadığı için ben 2006 öncesini kıyaslıyorum şimdi, bu
kadar büyüme içerisinde, dediğim gibi, istihdamın da yapısal anlamda olumlu
hâle gelmesi ve ücretlilerin sayısının artması yönünden olumlu bir gelişmedir.
Aynı zamanda gelir dağılımı da çok önemlidir. Çünkü, biz insanlarımıza sadece
sosyal yardım yapamayız. Onlara iş bulacağız ve o şekilde yoksulluğu
gidereceğiz. Şimdi, sosyal güvenliğin sıkıntısı da buradadır. Biz sadece
emeklilik sigortasına odaklandık ve emeklilik sigortasının dışına çıkamadık.
Hâlbuki önümüzde, Avrupa’nın yaptığı gibi, sosyal koruma harcamalarının
Türkiye’de artması gerekir. Yani, belki gelişmiş ülkelerin kabul ettiği, işte,
eğitime ne harcıyorsunuz, sağlığa ne harcıyorsunuz, sosyal korumaya ne
harcıyorsunuz, sosyal harcamalara? Şimdi, onlara baktığınızda Türkiye’de de son
dört senedir çok olumlu gelişmeler olmuştur. Hem sosyal korumalar açısından…
Ki, bugün Avrupa’da bu sosyal koruma harcamaları çok düşük düzeyde olmaktadır.
Yani, dört senede, beş senede yarım puan artmamaktadır ama bizim bu dört sene
içerisindeki artış oranı 2 puanın üzerindedir. YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Yatırım arttı mı, yatırım? Sokağa attığınız
paralarla yatırım yapsaydınız istihdam artardı. Sokağa attığınız paralarla
yatırım yapamadınız. Onu niye söyleyemiyorsunuz? MEHMET ZEKAİ ÖZCAN
(Devamla) Şimdi, burada sabit sermaye
yatırımı noktasına gelince arkadaşımız söylüyor değerli arkadaşlarım, sabit
sermaye yatırımında gerçekten patlama olmuştur. Yüzde 106 civarında sabit
sermayede artış olmuştur. Dolayısıyla, zaten bu istihdamın artmasının sebebi de
Türkiye’de enflasyonun süratle tek rakama inmesidir ve reel faizler belki
istediğimiz düzeye gelmemiştir ama faizler, bunlar yüzde 70’lerden, yüzde
69’lardan yüzde 17’lere geldiğini düşünürseniz ciddi bir düşüş olmuştur ve
bunlar, sabit sermaye yatırımlarını, güvenerek, artık bundan sonra yapmaya
başlamışlardır. Onun için, bu istihdam ücreti artışının sebebi de zaten bu sabit sermaye
yatırımlarının artmasıdır. Şimdi, şurada şu
söylenebilir: Çünkü, bu sigortacılık mantığıyla konuşmak lazım emeklilik sigortasını.
Ama, sosyal yardımları, sosyal güvenliği düşündüğünüzde bu farklıdır. Şimdi,
eğer, biz, sosyal emeklilik sigortasını, çözümünü bulursak, diğer kaynakları
biz sosyal yardımlara ayırmak
durumundayız. Şimdi, biz 2004’te… 2002’de Türkiye’de 17 milyon civarında
yoksul vardı, yani, gıda ve açlık anlamında. Bunlar 14 milyona indi 2005 sonu
itibarıyla. Nüfus artışına bakarsanız ciddi bir düşüştür. Ama, gelir
dağılımında da çok büyük gelişme olmuştur. Dikkat ederseniz, 2002’de Türkiye’de
yüzde 20’lik üst dilimin millî gelirden aldığı pay yüzde 50’nin üzerindeydi,
yüzde 50,1 civarındaydı, bugün yüzde 44’e düştü. Yani, yüzde 80’lik dilim
özellikle yüzde 20 ve artı yüzde 40 dar ve orta gelir grubunun altı daha fazla
pay almaya başlamıştır. Bu da gösteriyor ki, Hükûmet bu konuda çok ciddi bir çaba
içerisindedir ve bizim, dikkat ederseniz, emekli aylıklarının da, çalışanların
da aylıklarını artırırken az ücret alanlara daha fazla emekli maaşı artışı
yaptık, daha fazla ilave yaptık. Bu, aslında, sosyal politika olarak Türkiye
için gerekliydi. Hatta gelir katsayısı 0,44 iken, 2005 sonu itibarıyla yüzde
38’e indi. Çok ciddi bir, çok süratli bir düşüştür bu. Geçmiş yıllara
baktığınızda, aslında, Türkiye’deki sosyal adaletsizlik, gelir dağılımındaki
adaletsizlik çok fazlaydı. Bugün çok söylenen, işte, “Gelir dağılımında
adaletsizlik vardır...” Rakamlar bunu reddediyor değerli arkadaşlarım. MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU
(Kayseri) Herkes fakirleşince adalet
sağlanıyor. MEHMET ZEKAİ ÖZCAN
(Devamla) Çünkü, burada demin ifade
ettim. Çalışanlar ve emeklilerle ilgili söylüyorum. Eğer bu dört sene
içerisinde TÜFE yüzde 53, artı gayri safi millî hasılanın kişi başı tümünü ki
dünyanın hiçbir yerinde kişi başı millî gelir tümü TÜFE’nin üzerinde kimseye
verilmez… Ben bunu da katıyorum, ama dar gelirli gruplar için söylüyorum,
kesinlikle söylüyorum bunun üzerinde emekli maaşı ve aktif maaş bağlamış olduk.
Şimdi, burada, biz emeklilik
sigortasını düşünürken, tabii ki bunun yanında genel sağlık sigortasını da
gündemimize aldık. Türkiye’deki 73 milyon insanın sağlık hizmetinin eşit
olduğunu kabul ediyoruz. Yani, milletvekili de, simitçi de, köydeki çoban da,
muhtar da eşit sağlık hizmeti almak durumundadır. Biz o sistemi de getirdik.
İnşallah, 2008 itibarıyla onu da yürürlüğe koymak suretiyle Türkiye’de hem
gelir dağılımında hem emeklilik sigortasında hem çok önemli olan genel sağlık
sigortasında cumhuriyet tarihinin en büyük reformunu yapmış olacağız bu alanda. Burada sözlerimi tamamlarken,
değerli milletvekilleri, belki çok şey söylenebilir ama AK Parti Hükûmetinin,
çalışanların ve emeklilerinin TÜFE’ye ve gayri safi millî hasıla dahil olmak
üzere, bunun altında emekli maaşı veya aktif maaş verdiğini kimse söyleyemez ve
Türkiye’deki gelir dağılımının adaletsiz olduğunu da kimse söyleyemez. Tam
aksine, gelir dağılımının hızlı bir şekilde düzeldiğini çok rahatlıkla
söyleyebiliriz. Tabii ki, bu önümüzdeki dönem de, 2013 yılına kadar da
inşallah, bu gelir dağılımı da, gayri safi millî hasıla da büyüdükçe… (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkan. BAŞKAN Buyurun. MEHMET ZEKAİ ÖZCAN
(Devamla) …ve biz bunu adil bir şekilde
dağıttığımız sürece, Türkiye çok daha ak günler görecektir diye düşünüyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özcan. Şimdi, Milliyetçi Hareket
Partisi adına Süleyman Latif Yunusoğlu. Buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar) MHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN
LATİF YUNUSOĞLU (Trabzon) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Çorum Milletvekilimiz
Sayın Agâh Kafkas Beyin, 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu, 1479
Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kanunu ve 2925 Sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununun Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Teklifi hakkında Milliyetçi Hareket
Partisinin görüş ve düşüncelerini sizlere sunmak üzere huzurlarınızdayım.
Sözlerime başlamadan evvel, geçmiş Ramazan Bayramınızı kutluyor, Türkİslam
âlemine hayırlar getirmesini temenni ediyor, yüce heyetinize saygılar sunuyorum. Bu kanun maddelerindeki
değişikliğe gidilmesi acaba hangi ihtiyaçlardan doğmuştur? Bunu sorgulamamız
gerektiğine inanıyorum. Kanun tasarısı, yoğun bir şekilde basına yansıyan,
SSK’da usulsüz aylık bağlama iddialarına istinaden hazırlanmıştır. 506 sayılı
Sosyal Sigortalar Kanunu’na göre aylık almakta iken aylığını kestirip bir ay
veya daha az bir süre prim ödedikten sonra yeniden aylık bağlanma talebinde
bulunan vatandaşlara önceki aylıklarından daha yüksek aylık bağlandığına
ilişkin haberler, yazılı ve görsel basınımızda, yoğun bir şekilde gündeme
getirildi. İlgili kurumdan değişik açıklamalar basına yansıdı. Bu şekilde 10
binin üzerinde aylık bağlandığı, bu aylıkların iptal edilerek faiziyle birlikte
geri alınacağı, bunların ve bunları sigortalı gösteren işverenlerin
savcılıklara verileceği ifade edildi. Ancak, Sayın Bakan konuya açıklık getirdi
ve aylık bağlanmış olanların kazanılmış haklarına dokunulmayacağı ancak bundan
sonra bu şekilde aylık bağlanmayacağını ve gerekli tedbirlerin alınacağını basına
açıkladı. Bu arada, hem başkanlık
mensubu olup hem de gazetecilik sıfatı taşıyan bir kişi, köşesinde yazdığı
yazıyla, SSK üst yönetiminde bulunan bazı kişilerin aile yakınlarına bu şekilde
aylık bağlattıkları hâlde görevlerine devam ettiklerini, kendisinin ise bu
yazısından dolayı cezalandırıldığı yönünde yazılı basında açıklamalarda
bulundu. O hâlde, bu aşamada, kanun
teklifinin teknik olarak irdelenmesi yerine, yıllardan beri uygulanmakta olan
bir yasa maddesinin bugün neden değiştirilmek istendiğini ve bugüne kadar
yetkili kişilerin sayın bakanları neden uyarmadıklarını sorgulamak gerekiyor. İlgili hüküm uygulamaya
konulduğu tarihten bugüne kadar, bu şekilde kaç kişiye aylık bağlanmıştır? Bu
işlemden dolayı kurumun uğradığı maddi kayıp hesaplanmış mıdır? Gazetecinin
iddiası, yani kurumun üst yöneticilerinin yakınlarına bu şekilde aylık bağlama
iddiası, soruşturma konusu yapılmış mıdır? Bu değişiklik “SSK’yı kurtarma
operasyonu” mudur? Aylığını kestirip bir süre prim ödedikten sonra yeniden
aylık bağlatma talebinde bulunan sigortalılara, üç yıl sonra aylık
bağlanabilmesi yönündeki 1479 sayılı Kanun’un 38’inci maddesi hükmü daha uygun
bir çözüm değil midir? Sayın milletvekilleri,
verilen kanun değişikliği teklifi 6 maddeden oluşmakta olup 5 ve 6’ncı maddesi
yürürlük ve yürütme maddesidir; 1, 2, 3 ve 4’üncü maddeleri 506, 1479 ve 2925
sayılı Kanunların yaşlılık aylığı hesaplanmasıyla ilgili maddelerini kapsamakta
ve her birisinde aynı düzenlemeyi getirdiği için tarafımızca geneli dikkate
alınmıştır. 4447 sayılı Kanun’un 7’nci
maddesiyle, 1/1/2000 tarihinden geçerli olmak üzere, 1978 yılından beri uygulanmakta
olan kat sayı esasına dayalı gösterge sistemi yürürlükten kaldırılarak, yerine
her yılın aralık ayına göre Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en
son temel yılı kentsel yerler tüketici fiyat endekslerindeki artış oranı ve
gayrisafi yurt içi hasıla sabit fiyatlarla gelişme hızı kadar ayrı ayrı
artırılarak bulunan ve emekli oldukları yıla göre güncellenen prime esas yıllık
kazançları üzerinden emekli maaşı bağlanmaya başlanmıştır. Bu sisteme göre
emekli olmaya hak kazanan sigortalılara, 1/1/2000 öncesi emekli olan
sigortalılara oranla daha yüksek maaşlar bağlanmakta ve her geçen gün de
aradaki maaş farkı artarak gitmekte ve bu makasın giderek açıldığı
görülmektedir ki bu da Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırıdır. Sunulan teklifle, 2000 öncesi
emekli olanların önüne bir set çekilerek, 4447 sayılı Kanun’dan yararlanmalar
önlenmek istenmektedir. Oysa böyle haksız bir uygulamanın varlığı tespit
edildiğinde, Anayasa’nın eşitlik ilkesi ve sosyal devlet olmanın sorumluluğunun
bilincinde olarak, tüm mağdur olan emeklilerin maaşlarında düzeltme yoluna
gidilerek mağduriyetlerinin önlenmesi için gerekli düzenlemenin yapılması
konusunda değişikliğin yapılması daha uygun bir yaklaşım olacaktır. Yapılan teklifle “Yeni aylık,
eski aylığın kesildiği tarihten sonra aylıklara yapılan artışlar uygulanarak
ikinci fıkrada belirtilen aylık başlangıç tarihi itibariyle bulunan tutarı ile
emeklilik sonrası çalışmaya ait kısmi aylığın toplamından oluşur. Emeklilik
sonrası çalışmaya ait kısmi aylık, talep tarihindeki emeklilik öncesi ve sonrası prim ödeme gün sayısı toplamı
üzerinden, 61’inci maddeye göre hesaplanan aylığın emeklilik sonrası prim ödeme
gün sayısına orantılı bölümü kadardır.” şeklinde yapılan düzenlemeyle, 2000
öncesi emekli olanların yasal hakları ellerinden alınmış olmaktadır. Bir örnek vermek gerekirse,
1/1/2000 tarihinden önce emekli olan ve çalışma süresince tavandan prim
ödeyerek toplam 8600 prim/gün sayısı üzerinden ve üst göstergeden emekli olan
bir sigortalı ortalama 700750 YTL civarında emekli maaşı almaktayken, bugün,
aynı şartlarda emekli olan bir
sigortalıya 1.2501.350 YTL civarında emekli maaşı bağlanmaktadır. Aradaki farka
bakıldığında durumun hiç de adil olmadığı ortadadır. Bu çarpık uygulamanın ortadan
kaldırılarak emeklilerin mağduriyetlerinin giderilmesi için 1/1/2000 tarihinden
önce emekli olan tüm emeklilerimizin maaşları, gelişme hızı oranı kadar
artırılarak bugüne getirilme ve bu tarihten sonraki her yıl açıklanan TÜFE
oranı artı gelişme hızı oranlarında artış yapılarak güncelliği korunmalı ve
yeni emekli olanlarla eski emekli olanlar arasındaki her geçen gün açılan makas
kapatılmalıdır. Yukarıda belirtmiş olduğumuz
gibi, yapılacak düzenlemeyle çok zor şartlarda hayatlarını sürdürmeye çalışan
emeklilerimizin mağduriyetlerinin giderilmesinin yanında, birtakım yanlış, yani
yasal olmayan yollarla tekrar çalışmaya başlaması gibi olayların da önüne
geçilmiş olacaktır. 4447 sayılı Kanun’la,
1/1/2000 tarihinden geçerli olmak üzere 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun
61’inci maddesinde yapılan düzenlemeyle, aslında, emekli olanların maaşlarında
gerekli artışların yapılarak bağlanacak emekli aylıklarının günün şartlarına
göre iyileştirilmesi düşünülmüştür. Ancak, uygulamada, maalesef, emeklilerin
bir kısmına bu imkân tanınırken, diğerlerinin bundan haberdar olmamaları
sebebiyle hak kayıpları ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla, verilen kanun teklifi
ile, 1 Kanunla verilen hakkın
elden alınarak emeklilerin mağduriyetinin devam etmesine, 2 1/1/2000 öncesi ve 1/1/2000
sonrası emekli olanların arasındaki maaş farkının giderilmesi yerine, bu çarpık
durumun aynen devam etmesine, 3 Yapılması düşünülen
değişikliğin Anayasa’mızın eşitlik ilkesine aykırı olmasına, 4 Yine, düşünülen bu
düzenlemeyle, sosyal devlet olma ilkesine ters düşülmesine zemin
hazırlanmıştır. Değerli milletvekilleri, bu
yasa değişikliği ile emeklilerin aylıklarında bir iyileştirme amaçlanmamış,
2000 yılından önce emekli olan SSK emeklilerinin yeniden çalışmaya başlayarak,
en az bir ay çalışıp yeniden emekli olmaları hâlinde emekli aylıklarındaki
yüzde 40’lara varan artış önlenmektedir. Sadece SSK ve BağKur
emeklileri için değil, Emekli Sandığı, SSK ve BağKur emeklileri için mutlak
surette intibak kanunları hazırlanarak eski emeklilerinin mağduriyetleri de
giderilmelidir veya 2000 yılı öncesinde emekli olanların emekli aylıkları
yeniden hesaplanarak TÜFE ve refah payı bunlara da uygulanmalıdır. Ayrıca, işçi emeklileri
ikramiyeleri zamanında ödenmeyerek 175 bin YTL’lik bölümü zaman aşımına
uğratılmıştır. İşçilerimize bu hakkı yeni bir düzenlemeyle iade etmeli ve
mağduriyetlerinin giderilmelerinin gerektiğine inanıyoruz. Biraz önce konuşan Sayın AKP
Vekili, ülkemizde asgari ücretle çalışanların sayısında artış olduğunu ifade
ettiler. Bu ifade ülkemizde yaşayan asgari ücretlilerin çoğaltılarak, simit ve
çaya talim edenlerin sayısının arttığının bir göstergesi olarak karşımızda
durmaktadır. Mevcut iktidar döneminde tarım alanındaki istihdam gerilemiş,
dolayısıyla tarım kesimi mağdur edilmiştir. Bu mağduriyetin önlenmesi için,
Meclisimizin yeni çalışmalar yapacağına inancımız sonsuzdur ve bu çalışmaların
bir an önce yapılması gerektiğine inanıyorum. Sözlerime son vermeden önce,
işçilerimizin mağduriyetlerinin, bütün emeklilerimizin mağduriyetlerinin
giderilmesi için, yeni yapılacak bütün çalışmalara destek olacağımızı ifade
ediyorum ve unutulmamalıdır ki yaşlılarımız, büyüklerimiz, babalarımız, emekli
olan insanlarımız hiçbir zaman gözden çıkartılmamalı ve hakları iade
edilmelidir ve unutulmamalıdır ki bizler de bir süre sonra onların safında yer
alacağız. Sözlerime son verirken,
cumhuriyetimizin kurucusu Yüce Atatürk’ün şu sözleriyle kapatmak istiyorum:
“Emekli, devletin aynadaki kendi görüntüsüdür.” Saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN Teşekkür ederiz. Şahısları adına söz isteyen
Mehmet Zekai Özcan… Konuşacak mısınız? (AK Parti
sıralarından “Yok, yok” sesleri) Peki, Mehmet Emin Tutan… Evet, şimdi, tümü üzerindeki
görüşmelerimiz tamamlanmıştır. KAMER GENÇ (Tunceli) Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN Arayacağım. Maddelere geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
vardır, kabul edilmiştir. 1’inci maddeyi okutuyorum: SOSYAL
SİGORTALAR KANUNU, ESNAF VE SANATKARLAR VE DİĞER BAĞIMSIZ ÇALIŞANLAR SOSYAL
SİGORTALAR KURUMU KANUNU İLE TARIM İŞÇİLERİ SOSYAL SİGORTALAR KANUNUNDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ MADDE 1 17/7/1964 tarihli ve
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 58 inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir. “Madde 58 Malullük aylığı
almakta iken sigortalı olarak çalışmaya başlayanlar hakkında 63 üncü maddenin
(A) fıkrası hükümleri uygulanır. Şu kadar ki, malullük aylıkları kesilenlerden
işten ayrılarak malullük aylığı verilmesi için yazılı istekte bulunan
sigortalıya aylık bağlanması, kontrol muayenesi sonunda malullüğün devam
ettiğinin anlaşılması şartına bağlıdır.” BAŞKAN Madde üzerinde, gruplar adına söz isteyen
yok. Şahısları adına, Mehmet Zekai
Özcan… Konuşmayacak. Mehmet Emin Tutan… O da
istemiyor. KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Sacid Bey şahsı adına
konuşacak. BAŞKAN Buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar) SACİD YILDIZ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 506
sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 58’inci maddesindeki değişiklikle ilgili
söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum ve geçmiş Şeker
Bayramınızı kutluyorum. BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Ramazan Bayramı! SACİD YILDIZ (Devamla) Şeker Bayramı, Ramazan Bayramı aynı, halk
arasında ikisi de olduğu için… Ramazan Bayramı, doğru… Kutluyorum. Bu vesileyle, yüce Meclisin
kırk yılı aşkın bir süreden sonra, ilk kez bir hanım başkanın yönetiminde
toplanmasını saygıyla karşılıyorum, kendisini kutluyorum ve başarılar diliyorum.
Daha sonra yönetecek olan Sayın Meral Akşener’e de başarılar diliyorum. Şimdi, bu maddede, önce
teknik konu olduğu için notlarıma bakarak ileteceğim. Malullük nedir? Malulen
emeklilik nedir? Bunları sizlerle paylaşmak istiyorum. İştirakçilerin vücutlarında
meydana gelen arızalar veya uğradıkları tedavisi imkânsız hastalıklar sebebiyle
vazifelerini yapamayacak duruma gelenlere, malullük işlemi uygulanır. Bu duruma
gelmelerinde uygulanan işlem, malulen emeklilik işlemidir. Çalışma gücünün
2/3’ünü kaybettiğini tam teşekküllü hastaneden alınan sağlık kurulu raporuyla
kanıtlayanlar bu haktan yararlanırlar. Belirtilen sebeplerle çalışamayacak
duruma düşenlere “malul” denilmekte olup, meydana geliş sebeplerine göre üç
çeşit malullük vardır: Adi malullük, vazife malullüğü, harp malullüğü. Bunlardan
kısaca bahsetmek istiyorum. Adi malullükte emekli aylığı
bağlanabilmesi için iştirakçilerin en az on yıl fiilî hizmet müddetinin
bulunması gerekmekte olup, aksi taktirde toptan ödeme yapılmaktadır. İstisna
olarak, beş yıl fiilî hizmet müddeti bulunan iştirakçilere, tedavisi imkânsız
bir maluliyete uğramaları ve başkasının güç ve yardımı olmaksızın hayatını
devam ettiremez duruma düşmeleri hâlinde on beş yıl hizmeti bulunan maluller
gibi aylık bağlanmaktadır. Vazife malullüğü,
iştirakçilerin vazife yapamayacak duruma düşmeleri durumudur. İlgililerin
vazifelerini yaptıkları sırada ve vazifelerinden doğmuş olursa, vazifeleri
dışında kurumların verdiği herhangi bir kuruma ait başka işleri yaparken bu
işlerden doğmuş olursa, kurumların menfaatini korumak maksadıyla bir iş
yaparken o işten doğmuş olursa, bir de son şık önemli fabrika, atölye ve
benzeri iş yerlerinde işe başlamadan evvel, iş sırasında veya işi bitirdikten
sonra o iş yerinde meydana gelen ve yine o iş yerinin mahiyetinden veya çalışma
konusundan ileri gelen kazadan doğmuş olursa bunlar da vazife malulüdür. Bu
maddeden olarak, Tuzla Tersanesinde selde boğularak ölen Azeri işçinin durumu
önemlidir. Bu sigortalı mıdır, malul mü sayılacak, onun dul ve yetimleri ne
durumda olacak? Belli değil. Bu maddeye girmektedir. Vazife malullükleri: Keyif
verici içki ve her çeşit madde kullanmaktan; kanun, tüzük ve emir dışında
hareket etmiş olmaktan, yasak fiilleri yapmaktan, intihara teşebbüsten olursa,
her ne surette olursa olsun kendilerine veya başkalarına menfaat sağlamak ve
zarar vermek maksadından doğmuş olursa adi malullük hükümleri uygulanır, bu
durumda vazife malullüğü hükmü uygulanmaz. Bir de harp malulleri vardır.
Günümüzde çok önemli. Harpte fiilen ateş altında; harpte, harp bölgelerindeki
harekât ve hizmetleri sırasında, harpte veya harbe hazırlık devresinde her
çeşit düşman silahlarının etkisiyle, askerî harekâtı gerektiren iç ve sınır
harekâtı sırasında, bir de barışta ve olağanüstü hâllerde emir veya görev ile
uçuş yapan uçucularla emir ve görevli olarak uçakta bulunanlardan uçuşun
havadaki ve yerdeki sebepleriyle, emir ve görev ile dalış yapan dalgıçlarla
denizaltı gemisinde veya dalgıç kıtasında bulunanlardan denizaltıcılığın ya da
dalgıçlığın çeşitli sebep ve tesiriyle uğranılmış ise bunlara da “harp malulü”
denilmektedir. Bu malulen emeklilerin
sorunlarını arkadaşlarımız söylediler, daha doğrusu emeklilerin sorunlarını
söylediler. Malulen emeklilerin sorunları da bunlardan kat be kat fazladır.
Bunlara ek olarak birkaç tanesini söyleyeceğim. Mesela, malulen emekli olanlar,
sağlık hizmeti sunumunda emekli ve diğer yaşlı insanlara göre, malulen
emeklilere göre de özel düzenlemeler olmadığı için, bunlar hastane
kuyruklarında beklemek zorunda kaldıkları gibi sosyal güvenlik kurumlarının
yeterli hizmet vermemesi nedeniyle hizmet alımında ceplerinden ödeme yapmak
durumundadırlar. Yine maluller, kimsesiz hasta ve yaşlı emeklilerin evlerinde
bakımları yapılmadığı için, bu insanlar çağ dışı yaşam koşullarıyla baş başa
kalmaktadırlar. Keza, bunların emekli aylıkları alması da sorun olmaktadır. Bizim Cumhuriyet Halk Partisi
olarak malullerin ve malulen emeklilerimizin her sorunuyla yakinen
ilgileneceğimizi, yaşam koşullarının iyileştirilmesi için parti olarak üzerimize
düşeni yapacağımızı belirtirim. Bu konuda, başında söylediğim
gibi, bu üçüne adi malullük, vazife malullüğü, harp malullüğüne ek olarak bir
de “doğuştan malullük” tanımını getirmek istiyoruz. Çünkü, doğuştan malul
olanların da bu haklardan yararlanması lazım. Biz bu konuda önerge hazırladık,
eğer kabul edilirse seviniriz. Yüce heyetinize tekrar
saygılarımızı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Yıldız. Sayın milletvekilleri, Sacid
Yıldız ve arkadaşlarının bir önergesi vardır, fakat İç Tüzük’ün 87’nci maddesi
nedeniyle teknik olarak işleme koymamız olanaksız görünmektedir. Şimdi maddeyi oylarınıza
sunuyorum: 1’inci maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 2’nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2 17/7/1964 tarihli ve
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 63 üncü maddesinin (A) bendi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir. “A) Bu Kanuna göre
yaşlılık aylığı almakta iken, sigortalı olarak çalışmaya başlayanların yaşlılık
aylıkları çalışmaya başladıkları tarihte kesilir. Yaşlılık aylıkları
kesilenlerden yeniden çalıştıkları süre zarfında 78 inci maddeye göre prime
esas kazançları üzerinden 73 üncü madde gereğince prim alınır. Yaşlılık
aylıkları kesilenlerden işten ayrılarak yaşlılık aylığı verilmesi için yazılı
talepte bulunan sigortalıya yeniden bağlanacak yaşlılık aylığı talep tarihini
takip eden ödeme döneminden başlanarak ödenir. Yeni aylık, eski aylığın
kesildiği tarihten sonra aylıklara yapılan artışlar uygulanarak ikinci fıkrada
belirtilen aylık başlangıç tarihi itibariyle bulunan tutarı ile emeklilik
sonrası çalışmaya ait kısmî aylığın toplamından oluşur. Emeklilik sonrası
çalışmaya ait kısmî aylık, talep tarihindeki emeklilik öncesi ve sonrası prim
ödeme gün sayısı toplamı üzerinden, 61 inci maddeye göre hesaplanan aylığın
emeklilik sonrası prim ödeme gün sayısına orantılı bölümü kadardır.” BAŞKAN 2’nci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Tekin Bingöl, Ankara Milletvekili. Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar) HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, 2’nci maddeyle ilgili olarak
söz istiyorum. CHP GRUBU ADINA TEKİN BİNGÖL
(Ankara) Sayın Başkan, değerli üyeler;
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 63’üncü maddesiyle ilgili değişiklik
üzerinde konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum. Öncelikle, Sayın AKP
sözcüsünün konuşmasında değindiği bir iki hususa ben de değinmek istiyorum. Sayın
sözcü, Sayın Bayram Meral’in konuşmasına atfen bir iki hususa değindi. Sayın Meral’in,
emeklilerin ciddi sorunlarının olduğunu, bunu kabul ettiğini belirtti. Ayrıca,
emeklilerin maaşlarının yeterli olmadığını da doğru bulduğunu belirtti. Değerli milletvekilleri,
doğruları teyit etmek, onları kabul etmek ama gereğini yapmamak en kolaycı yol
olsa gerek. Zira, “doğrudur” deyip olayın içinden sıyrılmak emeklilerimizin
sorunlarını çözmemektedir. Takdir edersiniz ki, Türkiye’de çok ciddi sorunları
olan toplum kesimlerinden bir tanesi de emeklilerimizdir. Emeklilerimiz, yirmi
beş yıldan başlayarak uzun yıllar ülkemize, ülkemiz insanlarına hizmet etmekte,
mütevazı yaşam ve zor yaşam koşullarına katlanarak, sadece, emekli olduktan sonra,
ömürlerinin geri kalan kısmında sağlıklı, huzurlu ve geçim sıkıntısı çekmeden
yaşamanın hayalini kurmaktadırlar. Ama, maalesef, yıllardır, emeklilerimiz, ciddi
geçim sıkıntısı çekmektedirler. Son yıllarda emeklilik hayali
kuranlar, âdeta, emeklilik kâbusu yaşar hâle gelmişlerdir. Zira, son
değişikliklerle emeklilerimize yeni yükler getirilmiştir. Bunlardan bir tanesi… Emeklilerimiz,
bildiğiniz gibi, ilaç alırken yüzde 10 katkı payı ödemekteydiler. Şimdi, buna,
AKP İktidarı döneminde, anlaşmalı sağlık kurumlarından alınan hizmetlere katkı
payı ödemek de ilave edildi. Bu da
emeklilerimize ciddi bir yük getirmektedir. Değerli milletvekilleri,
hiçbir insan, emekli olduktan sonra, ömrünün geri kalan kısmını çalışarak geçirmek
istemez. Herkes huzurlu bir emeklilik dönemi geçirmek ister. Ama, maalesef,
emeklilerimizin önemli bir kısmı emekli olduktan sonra ikinci bir işte çalışma
ihtiyacı hissetmektedirler. 8 milyon civarında emeklinin olduğu ülkemizde,
kayıtları göre 500 bin civarında vatandaşımız emekli olduktan sonra çalışıyor
gözüküyorken, hepimiz biliyoruz ki, bu sayı çok daha fazladır ve
emeklilerimizin çok önemli bir kısmı, emekli olduktan sonra ikinci bir işte
çalışmak zorunda kalmaktadırlar. Değerli milletvekilleri,
sayın AKP sözcüsü, emeklilerimize enflasyon oranında artış yapıldığından
bahsetti ama maalesef, bu, gerçeği yansıtmamaktadır. Zira, kira artışları,
suya, doğal gaza, ulaşıma ve gıdaya yapılan zamlar, hepimiz bilmekteyiz ki
enflasyonun çok çok üzerinde seyretmektedir ve bunlar emeklilerin temel
girdileri oldukları için, bu ödemeler, bu artışlar emeklilere çok ciddi yük
getirmektedir. Değerli milletvekilleri,
bugün görüşmekte olduğumuz Anayasa değişikliği gündemimize son on günde gelip
oturmuştur. Bunu Türkiye gündemine taşıyan bürokrat, ilginçtir, alelacele
görevinden alınmıştır. Şimdi, bu bürokrat eğer yanlış bir iş yapmışsa,
doğruları söylemiyorsa, değiştirmekte olduğumuz bu kanun doğru ise bu
bürokratın görevden alınmasında ya da görev değişikliği yapılmasında bir beis
görmüyoruz ama o zaman bu kanun değişikliğine gerek kalmamaktadır. Aksi söz konusu
ise, yani bürokrat bir gerçeği gün ışığına çıkarmışsa, bir yasal boşluğu
Türkiye gündemine getirip oturtmuşsa ve AKP Hükûmeti de bunu görüp alelacele bu
yasa değişikliğini yapma ihtiyacı hissediyorsa, o zaman o bürokratı
cezalandırmak yerine ödüllendirmek gerekmiyor mu değerli arkadaşlar? Maalesef
çok ciddi bir konuyu Türkiye’nin gündemine taşıyan bu bürokrat
cezalandırılmıştır ve görev değişikliğine gidilmiştir. Çok ilginçtir, değerli
milletvekilleri, bu yasa tasarısı, bu yasa değişikliği onon beş günlük süre
içerisinde önümüze getirilmiştir. AKP Hükûmetinin, AKP yöneticilerinin bu
duyarlılığını takdir etmek gerekir. Ama şunu da ifade etmek istiyorum ki, bu
yasayla bu yasal boşluktan faydalanan emeklilerin sayısı şu ana kadar 307’dir,
45 bin civarında emekli de emeklilik işlemlerini sonlandırıp yeniden çalışmak
üzere başvurmuşlardır, ama henüz bir sonuç alınmamıştır. Yani 307 emeklinin
bütçeye getirdiği yük nedeniyle ki bu artış birkaç yüz YTL’lik bir artıştır
maaş farklılığı süratle, alelacele yasa değişikliği gelmiştir. Biz isterdik ki
AKP yöneticileri aynı duyarlılığı, aynı aceleciliği yıllardır artagelen
yolsuzluklar konusunda da gösterseydi. Biz isterdik ki Türkiye’nin makûs talihi
hâline gelen yoksulluk konusunda, işsizlik konusunda ve diğer birçok temel
konularda da aynı hassasiyette, aynı duyarlılıkta çalışmalar sergileseydi. Ama
ne hikmetse o çok önemli konularda, Türkiye ekonomisine çok ciddi sorunlar
getiren vergi adaletsizliği, kayıt dışılar, bunların hiçbir tanesinde bu kadar
duyarlı, bu kadar hassas, bu kadar aceleci davranmayan AKP, ama bu konuda çok
hassas davranmış, çok aceleci davranmış, süratle bir yasa değişikliği önümüze
getirmiştir. Değerli milletvekilleri,
burada asıl olan eğer Türkiye ekonomisine katkı koymaksa, Türkiye bütçesini ayağa
kaldırmaksa, yolsuzluklarla mücadelede iddialı olmak durumundayız, kayıt dışı
ekonomiyle ciddi bir şekilde uğraş vermek zorundayız. Bu değişiklik Türkiye’de
çok minimal birtakım yararlar sağlayacaktır ama bu değişiklik emeklilerimizin
hiçbir sorununu çözmeyecektir. Emeklilerimiz refah payından katkı
almayacaklardır, emeklilerimiz enflasyona karşı yine ezdirilecektir,
emeklilerimiz ikinci bir işte çalışma ihtiyacını yeniden duyacaklardır ve her
geçen gün ikinci işte çalışma ihtiyacı hisseden emeklilerimizin sayısı
artacaktır. Değerli milletvekilleri,
bizim için emekliler çok önemli değerlerimiz. Onların yaşamlarını
kolaylaştırmak, onların emekli olduktan sonraki ömürlerini huzurlu, sağlıklı,
geçim sıkıntısı duymadan geçirmelerini sağlamak bu Parlamentonun birincil
görevi olmalıdır ama maalesef AKP İktidarı, emeklilerin bu sorunlarını gidermek
yerine, her yasa değişikliğinde, emeklilere yeni bir yük getirmektedir. Bakınız,
Sosyal Güvenlik Yasası’yla, emeklilerin emekli olduktan sonra ikinci bir işte
çalışmaları durumunda kesilen destek primlerinin yüzde 39’lara varan oranda
artışı söz konusuydu. Allah’tan, bizim iptal davamız bu maddelerin iptalini
sağladı da, hiç olmazsa, emekliler, bu konuda rahat nefes aldılar. Düşünün, 500600 YTL emekli
maaşı alan bir emeklimizin ikinci bir işte çalışması durumunda maaşının üçte
1’i kendisinden geri alınmaya çalışılmakta değerli milletvekilleri. Kaldı ki,
ikinci bir işte çalışan emekliler öyle çok ahım şahım işlerde de çalışmıyorlar,
çok mütevazı işlerde çalışıyorlar değerli milletvekilleri. Bunu hepimiz
biliyoruz. Sadece ve sadece emekli maaşlarının belki yarısı kadar, belki
tamamına varacak miktarda ikinci bir işte çalışabilmektedir. Öyle çok büyük
gelir elde etmeleri de mümkün değil. Dolayısıyla, emeklilerimiz,
Türkiye’de, ciddi bir cendere içindedirler. Emeklilerimiz, her geçen gün yeni
sıkıntılara gark edilmektedirler. Emeklilerimizin sorunlarının bu Parlamento
tarafından mutlaka ve mutlaka çözülmesi zorunluluğu vardır. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN Ek bir dakika süre veriyorum. Buyurun. TEKİN BİNGÖL (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Onlar, bu ülkenin sorunlarını
bire bir yaşamış büyüklerimiz, saygı duymamız gereken insanlarımız. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, emeklilerin sorunlarının bertaraf edilmesinde yapılacak her türlü
çalışmaya ve emeklilerimizin durumunu iyileştirme konusunda yapılacak her türlü
çalışmaya katkı koymaya hazır olduğumuzu belirtir, hepinize saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bingöl. OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Kırıkkale Milletvekilimiz Sayın Osman Durmuş konuşacaklardır. BAŞKAN Sayın Durmuş, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar) MHP GRUBU ADINA OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
basın yayın organlarına yansıyan, hukukun boşluğundan istifade ederek
yetkililerimizin 309 kişi, basın yayın organlarında 11 bin kişinin bu
suiistimalden istifade ederek, emekli aylıklarını kestirerek yeniden işe
başlamaları, bazen hiç işe başlamadan başlamış gibi göstermeleri, bazen de iki
yıla varan bir süreyle çalışan insanların yeniden maaşlarını yükseltme
çabaları, farklı farklı basınımızda kamuoyumuza yansımıştır. Ben, olayın emekli
penceresinden baktığım zaman, taban emekli aylığı alan, 550 milyon lira maaş
alan bir işçi emeklisinin bu maaşla nasıl geçinebileceğini doğrusu kabul
edemiyorum, vicdanım sızlıyor. Değerli arkadaşlar, ben de
bir işçi emeklisinin oğluyum. Türk iş hayatının zorluklarını hepiniz
bilirsiniz. Bugün Zonguldak’ta yer altında çalışan bir işçimiz on yıl süreyle
çalıştığında emekli olursa yaşama süresi on yıldır değerli arkadaşlarım. Meslek
hastalığı ve pnömokonyozdan hayatını kaybetmektedir. Yine, bazı sanayi
dallarında, Türkiye’de bu vesileyle ifade etmek istiyorum haddehanelerde
eritilen bazı metallerin radyoaktivite özelliklerine bakılmaksızın işçilerimiz
vardiyalı olarak uzun süre oralarda çalışmıştır. Buna bir örnek olarak kendi öz
babamı ifade etmek istiyorum. Değerli arkadaşlarım, otuz sekiz yaşında, tıpta
çok nadir görülen omurilik kanserinden vefat etmiştir. (AK Parti sıralarından
“Allah rahmet eylesin.” sesi) Sağ olun. Nedeni şudur efendim: Gece vardiyasında
üşüdüklerinde ısınmak için sırtlarını haddehaneye çeviriyorlar ve oradaki
radyoaktif ışınlardan etkileniyorlar. O gün için biz “kaderdir” diye
kabullendik. Şimdi, düşünün, çoğu iş
kazasından malul ve mağdur. Bir kısmı bundan sonra astım ve solunum yetmezliği
benzeri hastalıklarla meslek hastalıklarına duçar olmuş ve aldıkları maaş 550
milyon lira. Bu insanların bu yollara tevessül etmesini bir bakıma
anlayabilirim; geçim şartlarıdır, çocuklarını okutacaklar… Bugün Ankara’da
aldığımız bir ekmeği tarttığınız zaman, zaman zaman bu 100 gram mı, 150 gram mı
tereddüt ediyorsunuz. Kamuoyuna ekmeğe zam yapılmıyor, gıdaya zam yapılmıyor,
yağa yapılmıyor… Enflasyon güncel hayatta temel gıda maddelerinin
kullanılmadığı rakamlarla hesaplanıyor ve herkes evine gittiğinde kendi
mutfağında pişene bakıyor. Ama, üzülerek ifade edeyim, bu toplumun en üst
kademesinde üniversite hocaları aramızda milletvekili konumundalar emekli
olduklarında pazar yerlerinin dağılma saatlerinde sebze meyve almaya gidiyorlar
değerli arkadaşlarım. Bu meseleyi bir bütün olarak ele almamız lazım. Çalışma
hayatında, aktif çalışma hayatındaki ücretle emekliliğe yansıyan prim ve
emekliliği topyekûn ele almamız lazım. Bugün üniversitelerimizde 1 milyar 800
milyon lira maaş alan bir profesör emekli olduğunda 1 milyar civarında bir maaş
alıyor. Sosyal statüsü belli bir noktada, hayat standardı belli bir noktada,
Allah kimseyi gördüğünden geriye bırakmasın, çok ciddi sıkıntılar yaşıyor. Şimdi burada bir muhalefet
eleştirisi yapsaydım, onu Komisyonda da yapardım. Derdim ki, basın yayın
organlarına yansıdığı gibi, “Yandaşlarınıza yüksek ücretli emekli olma fırsatı
veriyorsunuz, hiç değilse üç yıl daha çalışıp prim bile almıyorsunuz.” gibi bir
üslupla yaklaşırdım ya da “Sağlık Bakanlığında genel müdürlüğe getirdiğiniz
insanları maaşsız ücretli olarak Dünya Bankasında 7 dolara çalıştırıyorsunuz,
hep bu üslubu kullanıyorsunuz ve alelacele kanun getiriyorsunuz.” derdim. Bunu
söylemiyorum. Diyorum ki: Emeklinin meselesini bir bütün olarak getirelim. İşçi
emeklisi, memur emeklisi, Bağ Kur emeklisi olarak getirelim. Biz burada hukukun
açığını düzeltmek gibi bir fiili tabii ki yerine getirebiliriz. Ama yine
adaletsizlik yapıyoruz. Komisyonda, Sağlık, Aile Komisyonunda biz konuştuk,
bunları görüştük, fikirlerimizi ifade ettik. Kayıtlarda var. Komisyonumuz da
olumsuz bir cevap vermedi. Önümüze daha adil bir tasarının geleceğini
varsaydık. Ama gördüğümüz manzara şu: Bu haktan istifade edenler maaşlarını
alacak, yaptıkları yanlarına kâr kalacak. Peki, bugün 550 milyon maaş alan
insanın da durumunu, haydi öbürü bir beceriklilikle ondan istifade etmiş, ona
yaklaştırmanın bir imkânı yok mu? Asgarisinden, 950 milyon maaş alan bir emekli
ile 550 milyon arasında 400 milyonluk bir açık var, Bunun yüzde 50’sini
artıramaz mıyız? Ha, bu konulara girdiğimiz
zaman “Bu konu Bütçe Plan Komisyonunun işi, bu konu Maliye Bakanlığının işi,
onu orada tartışmak lazım.” diyenlerimiz olacaktır. O hâlde, niçin alelacele
sağlık, aile, çalışma, sosyal hayatla ilgili komisyona getirip oradan Meclise
indirip, hemen kanunlaştırıyoruz? Burada, bu haktan istifade edemeyen işçiye
bir iyileştirme yapıyor muyuz? Hayır. Ne yapıyoruz? Sen ikinci bir işte
çalışamazsın, bundan dolayı maaşını artıramazsın, kaderine razı ol. Öbürüne,
aferin, bu işi iyi becermişsiniz, ama doğru da değil, maaşını da almaya devam
et. Burada adalet yok arkadaşlar, onun için… Biz bekliyorduk ki, oradaki
eleştirilerimiz tüm emeklilerimizin durumunu, en azından göstergeler
bakımından, en azından 2000 yılı öncesi emekli olanlarla 2000 yılı sonrası
emekli olanlar arasındaki makasın biraz küçültülmesi, telafi edilmesi yönünde
bir gayretimiz olsun. Bakın, seçim masrafları
bütçeye 7,5 katrilyon yük getirdi. Komisyonda da ifade ettiğim
için söylüyorum, Kırıkkale’nin Yahşihan ilçesinde 550 milyon maaş alan bir
emekli “Efendim, bana kömür vermediler, gıda paketi vermiyorlar, ama 950 milyon
emekli maaşı alana veriyorlar.” dedi. Komisyonda arkadaşlarımız “Emeklilere,
maaş alanlara verilmez.” dedi, ama bu bir gerçek, veriliyor. “Niye vermediler
sana?” dedim, “Ee, ben CHP’liyim” dedi. CHP’lilere de buradan bir kıyağımız
olsun. Şimdi, değerli arkadaşlarım… BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Valilere, kaymakamlara deyin, onlar yapıyor o
işi. OSMAN DURMUŞ (Devamla) E fendim,
valilere, kaymakamlara derseniz cevabım farklı olur. Bakın, Kırıkkale’nin Balışeyh
ilçesinde, komisyon, bu yardımın seçimden sonra yapılmasıyla ilgili karar aldı,
perşembe günü baskıyla komisyon yeniden toplattırıldı, cumartesi günü bunlar
dağıtıldı. Değerli arkadaşlarım, o
konuya girersek emekliyi tartışamayız, cevap vermeyeyim. Her birinin cevabı
vardır, oraya girmeyelim. Değerli arkadaşlarım, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak, biz, gerçekten yapıcı bir muhalefet yapmaya
gayret ediyoruz ve belki fark ettiniz, grup başkan vekillerimle tartışıp olumlu
davranmaya çalışıyoruz, ama gördüğümüz manzara şu ki… (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) OSMAN DURMUŞ (Devamla) Teşekkür ediyorum Başkanım. …Komisyonda eleştirilerimiz
hiç kale alınmamış, hiçbir adım atılmamış. “Biz istediğimizi yaparız, sonra da
buraya gelir, buradan tıkır tıkır istediğimiz geçer.” Ben ve arkadaşlarım, bu
haliyle, hukuki düzeltme de olsa, eksiğin giderilmesi de olsa hayır diyeceğiz. Saygılarımı arz ediyorum
efendim. (MHP sıralarından alkışlar) BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Orada öyle demedin. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Var efendim, burada da görüşlerimiz var. BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Durmuş. Gruplar adına görüşmeler
tamamlanmıştır. Şahsı adına Şırnak
Milletvekili Sayın Hasip Kaplan. Buyurunuz efendim. HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli üyeler; geçmiş Ramazan
Bayramınızı kutluyorum ve otuz altı yıl sonra Başkanlık Divanında bir farklılık
görmekten de mutluluk duyuyorum, çağdaş Türkiye’nin gerçek yüzü bu olsa gerek
diye düşünüyorum. Ben, gerçekten, bu konuda
hazırlıklı olmak, yetmiş milyon insanımızdan yaklaşık yedisekiz milyon
insanımızı ilgilendiren bu çok ciddi konuda tüm parti gruplarının da en azından
belli bir diyalogla bir mutabakat arayarak bu sosyal güvenlik alanındaki, SSK,
BağKur, tarım işçileri, memurlar ve onun dışında, bugün bu tasarı içinde yer
almayan, ama topluluk sigortasına tabi olan bazı meslek gruplarının, örneğin
avukatların ve diğer farklı meslek gruplarının da hepsini ele alan, çok
sağlıklı, adil, eşit ve gerçekten, hep söz ettiğimiz Türkiye Cumhuriyeti
devleti özelliklerini sayarken, “Sosyal bir devlettir.” kavramının lafta
kalmadığı, gerçekten de sosyal devlet anlayışının en önemli özelliğinin, bir
müddet çalıştıktan sonra emekliye ayrılmış insanlarımıza rahat bir yaşam standardını
sağlamaktan geçtiği konusunda yüce Meclisin bir mutabakata varmasıdır. Ben şunu ifade etmek
istiyorum: Çağdaş, uygar, sosyal bir devletin ölçütü, emeklilerin yaşam
standardından geçer. Yaşam standardına baktığımız zaman Türkiye’de, 500 milyon,
600 milyon ücret alarak ikinci kez çalışmak zorunda kalan yurttaşlarımızı
cezalandırmanın hiçbir şekilde sosyal devlet anlayışıyla bağdaştığını
düşünmüyorum ve vicdanen çok rahatsız olduğumu da ifade etmek istiyorum. Anayasa’nın 55’inci
maddesindeki ücrette adaletin sağlanması konusundaki devletin görevlerini kim
yerine getirecek? Elbette ki yasama Meclisimiz yerine getirecek, bizler yerine
getireceğiz ve yine, 60’ncı maddedeki sosyal güvenlik hakkını, sadece söz olsun
diye Anayasa’ya herhâlde koymadık diye düşünüyorum. Bunun yanında, Anayasa’mızın
2000 reformlarından sonra, 2001 değişikliklerinde de uluslararası sözleşmeleri
aldık, 90’ıncı maddede iç hukuk hükmü haline getirdik. Medeni ve Siyasi Haklar
Sözleşmesi’ni Birleşmiş Milletlerin Ekonomik ve Sosyal Haklar Sözleşmesi’ni de
sırf süs olsun diye “Türkiye de bunların altına imza attı” diye de koymadık. O
zaman bizim burada biraz daha vicdani bir duruş
sergilememiz gerekiyor diye düşünüyorum. Şimdi, şu an Mecliste
bulunan, bu geç saatte bulunan yüce Meclisin
üyelerine seslenmek istiyorum. Biz, burada, seçildikten sonra geldiğimizde,
bizim emekli olduğumuz bir iş kolu varsa emekli aylıklarımız kesilmiyor değil
mi? Üstelik milletvekili seçildiğimiz için de aldığımız maaş, ekonomik
olanaklarımız arttı. Şimdi, bir sene iki sene çalışınca biz o iki sene
üzerinden… Örneğin, ben avukat olarak emekli olmuşum otuz yıllık hizmetimin
sonunda… MEHMET ZEKAİ ÖZCAN
(Ankara) Kesilecek sonra… (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) HASİP KAPLAN (Devamla) …aldığımız para 500 milyon. Şimdi, yüzde 15
kesinti yapıyor SSK ve diyor ki: “Avukatlığına devam et.” Peki, bu tasarıda bu
tür çalışanlarla ilgili bir düzenleme yok. Peki, biz, neden işçi emeklisine bu
cezayı reva görüyoruz? Onun için de “Eğer ikinci bir işte çalışıyorsan çalış
kardeşim, emekli maaşını da al ama yüzde 10 mu, 15 mi, 20 mi hakkaniyete uygun
bir ücret kesintisi yapalım, sosyal güvenliğin devam etsin” diyemez miyiz? Yani,
bunun bir formülü herhâlde olması lazım. Yoksa derler ki bize: “Milletin vekilleri
kendilerine anayasal düzenleme yapıyor. Bir yıl çalışıyor SSK’dan emekli
geliyor, 500 lira maaş alıyor, emekli maaşı bir sene, iki sene sonra
milletvekili emekli olunca 3 milyar lira alıyor.” Biz, bu şekilde, bu sosyal
devlet anlayışını hayata geçiremeyiz, adaleti sağlayamayız, toplum vicdanını
sağlayamayız. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) HASİP KAPLAN (Devamla) O emekli olmuş, kirasını ödeyemeyen… BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Kaplan. HASİP KAPLAN (Devamla) İki tane kriz geçirmiş ülkemizde, ekonomik
kriz sonrası hayat pahalılığında 500 milyon liranın sadece ev kirası olduğu bir
ortamda kendi yaşam standardını düzenleyemez. BAŞKAN Sürenizi aştınız Sayın Kaplan, lütfen
sözünüzü bitirin. HASİP KAPLAN (Devamla) Cümlemi bağlamak istiyorum. Bu acele
getirilmiş tasarıyı ne olur bekletin, bir daha görüşülsün, bir daha konuşalım,
adil, vicdani bir karar çıksın. BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kaplan. HASİP KAPLAN (Devamla) Teşekkür ediyorum, saygılarımla. BAŞKAN Konuşmalar tamamlanmıştır. Komisyon Başkanının bir
talebi var. Buyurunuz. SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) Sayın Başkanım, ben de sizlere, hanımefendi
başkan olarak görevinizde başarılar diliyorum. BAŞKAN Teşekkürler. SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) Madde 2 başlığıyla “Sosyal Sigortalar
Kanunu’nun 63’üncü maddesinin (A) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.”
cümlesindeki “bendi” ibaresinin “fıkrası” olarak değiştirilerek oylanmasını
talep ediyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN Not alınmıştır ve bu şekilde oylamaya
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 3’üncü maddeye geçiyoruz. MADDE 3 2/9/1971 tarihli ve
1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kurumu Kanununun 38 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “MADDE 38 Bu Kanuna göre
yaşlılık aylığı alanların istekleri halinde, aylıkları kesilerek son defa prim
ödedikleri basamaktan malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile sağlık
sigortası primi ödemeye devam edebilirler. Bunların tekrar yaşlılık aylığı
talep etmeleri halinde, yeniden bağlanacak yaşlılık aylığı, talep tarihini
takip eden ödeme döneminden başlanarak ödenir. Yeni aylık, eski aylığın
kesildiği tarihten sonra aylıklara yapılan artışlar uygulanarak birinci fıkrada
belirtilen aylık başlangıç tarihi itibariyle bulunan tutarı ile emeklilik
sonrası çalışmaya ait kısmî aylığın toplamından oluşur. Emeklilik sonrası
çalışmaya ait kısmî aylık, talep tarihindeki emeklilik öncesi ve sonrası prim
ödeme gün sayısı toplamı üzerinden, yürürlükteki hükümlere göre hesaplanan
aylığın emeklilik sonrası prim ödeme gün sayısına orantılı bölümü kadardır.” BAŞKAN Madde üzerinde gruplar adına, Cumhuriyet Halk
Partisinden Ali Arslan, Muğla Milletvekili. Buyurunuz efendim. Süreniz on dakika. CHP GRUBU ADINA ALİ ARSLAN
(Muğla) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 43 sıra sayılı kanunun 3’üncü
maddesinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce,
ben de tümünüzün ve ulusumuzun geçmiş bayramını kutluyorum ve bu bayramı keyif
içinde, şeker tadında kutlamamıza engel olan terör lanetini de tekrar buradan,
bu kürsüden lanetlerken, Değerli Başkanıma da, bunca yıl sonra bir bayan Meclis
Başkan Vekilini görev başında görmekten duyduğumuz memnuniyeti dile getirerek
sözlerime başlıyorum. Değerli arkadaşlarım,
gezilerimizde, bölgelerimizde, Türkiye’de gezdiğimizde gördüğümüz üç önemli
problem var: Birisi terör, birisi işsizlik, bir diğeri de şimdi görüşmekte
olduğumuz elbette başka sorunlarımız da var ama sanıyorum ilk üç sırayı bunlar
alıyor emeklilik sorunu. Emekli olamayanlar üzgün,
emekli olanlar perişan. Öyle bir… Emeklilik deyince hepimizin tüyleri diken
diken oluyor. Emeklilik konusundaki manzara… Deveye sormuşlar “Neren eğri?”
diye, “Nerem doğru ki.” demiş, aynen öyle. Memurla, kamu çalışanıyla
işçi emeklileri arasında, işçi emeklileri ile BağKur’lular arasında müthiş
farklılıklar var. Onun ötesinde, BağKur’luların kendi aralarında farklılıkları
var, işçi emeklilerinin kendi aralarında farklılıkları var, Emekli Sandığı
emeklilerinin farklılıkları var. Herkes perişan. Herkes bu konuda, her
gittiğimiz yerde “Ne olacak halimiz…” Gerçekten, müthiş bir sıkıntı var. İşte bugün basına yansıdı,
gazetelerde okumuşsunuzdur. BağKur bundan önce 2004 yılında yanılmıyorsam bir
kararla basamak artırması için bir yasa çıkarıyor. Yurttaşlarımız, 12’nci
basamaktan 24’üncü basamağa çıkabilmek için 2530 bin yeni Türk lirasına yakın
farklar ödüyor, ancak o vatandaşlarımızın aldığı emeklilik maaşı fark
artırmasaydı daha yüksek olacakmış. Yani, bir tarafı doğrultuyorsunuz, öbür taraftan
eğriliyor. İnanılmaz bir sıkıntı, inanılmaz bir çelişki. Şimdi bugün görüştüğümüz yasa
da öyle. 1/1/2000 yılından beri bir uygulama var. O uygulamaya göre işte TÜFE
farkları, refah payları emeklilik maaşlarına yansıyacak. Tabii o ilk yıllarda
gelişme hızı çok fazla olmadığı için çok fazla fark edilmiyor, ama son dönemde…
Gerçi, o konuda da sanıyorum sanal bir büyüme var. Bakın dün yine basından
öğrendiğimiz kadarıyla Avrupa ülkeleri içinde gelişme hızında gerçekten ön
sıralardayız ama işsizlikte de son sıralardayız. Nasıl bir büyüme ki
işsizliğimizi bir türlü çözmüyor, toplumda iş olarak, gelir olarak bir
rahatlama olmuyor? Böyle bir büyüme. Bu büyümeyle işte son dönemde bazı,
yasanın boşluğundan yararlanmak isteyen işçi emeklisi arkadaşlarımızın kısa
süreli, emekliliğini, emekli maaşını kestirip, yeni bir işe girip, bir ay sonra
tekrar emekli olarak maaşını yükseltmesiyle… İşte, Sayın Ali Tezel’in
açıklamasıyla ortaya çıkan bir durum bu. Bunun önüne geçmeye çalışıyorsunuz.
Gerçi çok fazla sayıda vatandaşımız yararlanmamış. Sanıyorum, Sayın Bakanın
açıklamasına göre kısa sürede, bu bir aylık, tekrar işe başlayıp emekli olarak
maaşını artıran yurttaş sayısı 300400 civarında. Çok fazla değil, gerçi
çelişkili rakamlar var ama. Şimdi, değerli arkadaşlarım,
bu yasayla, refah düzeyini artırmaya çalışan, gelir düzeyini artırmaya çalışan
emekli arkadaşlarımızın önü kesilip tekrar sefalette eşitlik sağlanmaya
çalışılıyor. Emeklilerimizin maaşlarının kötü olduğunu herkes söylüyor. Biraz
önce Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına konuşan değerli arkadaşımız Zekai
Özcan da aynı şeyleri itiraf etti. Gerçekten müthiş sıkıntı var. Şimdi, bakın, bu maddeyle, bu
3’üncü maddeyle, işçi emeklilerinde gördüğümüz yanlışlığın, hatanın sizin
deyiminizle aman gelecekte belki BağKur emeklilerinde olur gerekçesiyle, BağKur
emeklilerine de uygulanması maddesi bu. Değerli arkadaşlarım, zaten
BağKur emeklilerinin maaşını kestirip tekrar emekli olabilmesi için üç yıl o
işe esnaf olarak devam etmesi gerekiyor, yani böyle bir haktan yararlanması
mümkün de değil. Zaten bu konuda suistimal bu yasada hiç olmamış. Gerçi
suistimal dememek lazım. Bu 300400 civarında sayısı kesin belli olmayan
yurttaşımız, yasal bir hakkı kullanmışlar, suistimal falan değil, yasanın
kendine verdiği hakkı kullanmışlar. O açıdan kendilerini suçlayamıyoruz da tam
tersine, bence, bilinçli birer yurttaş olarak, bilinçli birey olarak yasanın
kendine verdiği hakkı kullanan arkadaşlarımız. Şimdi, biz bunların önünü
keseceğiz diye, BağKur emeklilerinde de belki böyle bir şey olur diye, ki,
olması mümkün de değil. Bakın, yine, gittiğimiz
yerlerde BağKur emeklilerinden, biliyorsunuz, yüzde 10 civarında, yüzde 10
sosyal güvenlik destek primi kesiliyor bize vatandaşlarımız “Aman bunu
kaldırtın, bu konuda çalışmalar yapın.” diye taleplerde bulunurken, şimdi başka
bir şey, aman ha, sakın, böyle bir şey yaparsın, gelecekte emekli maaşını
artırmak için böyle bir hileye başvurabilirsin ya da yasanın sana verdiği hakkı
kullanmaya kalkarsın, aman senin önünü şimdiden keselim diye bir yasa
çıkarıyoruz. Değerli arkadaşlarım, biraz
önce AKP Grubu adına konuşan Sayın Özcan, emeklilerin sorunlarının olduğunu
kabul etti, ancak ne gariptir ki bu konuda bakın, Adalet ve Kalkınma Partisi
İktidarı önümüzdeki 3 Kasımda beş yılını dolduruyor beş yıldan beri
iktidardasınız, sorunu hâlâ çözememişsiniz, aynen bir muhalefet partisi
anlayışı içinde siz de durumdan şikâyetçisiniz, ama çözülmemesinin gerekçesi
Cumhuriyet Halk Partisi ve Anayasa Mahkemesi. “Şu Anayasa Mahkemesi olmasaydı,
Cumhuriyet Halk Partisi olmasaydı biz bu işi çözecektik.” Bakın, değerli arkadaşlarım,
Cumhuriyet Halk Partisinin size yaptığı iki tane iyilik var. Birisi, 1 Mart
tezkeresi. 1 Mart tezkeresini bu Meclisten geçirtmeyerek, 65 bin Amerikan
askerinin Türkiye’ye yerleşmesine engel olarak, Türk askerinin Bağdat’taki
cehenneme gitmesine engel olarak size en büyük iyiliği yapmıştır Cumhuriyet
Halk Partisi. Bir diğeri, Sosyal Güvenlik
Yasası’nda yasalara aykırı çıkardığınız maddelerin iptal ettirilmesi. Eğer o
Sosyal Güvenlik Yasası, Sayın Özcan, yürürlüğe girseydi bugün bu sıralarda
değil, bu sıralarda oturuyor olacaktınız. Bakın kaç tane BağKur emeklisi var,
kaç tane emekli var Türkiye’de, hepiniz çok iyi biliyorsunuz. Eğer o yasa
yürürlüğe girseydi sizin söylediğiniz gibi, hiçbir emeklinin maaşında düzelme
olmayacaktı. Tam tersine eğer ikinci bir işe başlarsa ki, emeklilerin büyük bir
bölümü ikinci bir işi yapmak zorunda, çünkü bugünkü rakamlarda aldıkları
maaşlar açlık ve yoksulluk sınırının altında değerli arkadaşlarım. Büyük bir
çoğunluğunun, yüzde 85, yüzde 90’ı açlık sınırının altında maaş alıyor bu
insanların ve ikinci işi yapmak zorunda kalıyorlar. Eğer o yasa yürürlüğe
girseydi, yüzde 30 sosyal güvenlik destek primi ödemek zorunda kalacaklardı. Şimdi, Cumhuriyet Halk
Partisi eğer o yasayı, hukuksuz çıkardığınız, yasalara aykırı çıkardığınız o
yasayı Anayasa Mahkemesine götürmese de o yasa iptal edilmeseydi, bugün yine
siz bu sıralarda değil, bu sıralarda oturuyor olacaktınız değerli arkadaşlarım.
O açıdan başınıza gelen her felaketi Cumhuriyet Halk Partisine yüklemeyi
vazgeçin. Cumhuriyet Halk Partisi, sorumlu bir muhalefet anlayışı içinde, “bu
ülkenin insanlarına, bu ülkenin yurttaşlarına en güzel hizmeti nasıl yaparım”
onun bilinci içinde bu Mecliste sürekli görev yapan bir partidir. Şimdi, değerli arkadaşlarım,
bakın, yaşlılık maaşı komedisi var bir. Biliyorsunuz kamuoyunda “65 yaş aylığı”
diye bilinen bir komedi var. Eğer bu yurttaşlarımız kendisine verilen maaşla
günde, sabah, öğlen, akşam bir çay, bir simit yerse kendilerine verdiğimiz maaş
yetmiyor. Sabah, öğlen, akşam bir çay, bir simit verdiğimiz vatandaşımıza o
verdiğimiz 67 lira yanılmıyorsam maaş simit parasına, çay parasına yetmiyor. Böyle
bir komedi de yaşıyoruz. Şimdi, Sayın Bakan bayramda
müjde vermiş işçi emeklilerine. İşte, “Refah payından intibak yasasını
çıkaracağız, sizin de maaşınızı artıracağız, iyi yaşayacaksınız.” Bir bayram
müjdesi vermiş, ama sonradan hemen de kaytarmış. “Yahu, vereceğiz de kaynak
nerede?” diyor. Yani, kaynağı bulsak vereceğiz. Sayın Meral biraz önce söyledi:
“Vereceğiniz yerlere veriyorsunuz kaynağı.” İşte, Ofer’e verdiniz, hunharca
kullanıyor Telekom’u. Değerli arkadaşlarım, bakın,
SSK’nın hastanelerine… (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN Lütfen… ALİ ARSLAN (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Şimdi, SSK hastanelerine el
koydunuz. AGÂH KAFKAS (Çorum) Halkın hizmetine sunduk. ALİ ARSLAN (Devamla) Cumhuriyet Halk Partisinin de projesiydi
sağlığın tek elde toplanması, ama Cumhuriyet Halk Partisinin projesi içinde
Sosyal Sigortalar Kurumunun hastanelerine el koymak yoktu. El koydunuz, hiç
para ödemediniz. Ee, işçilerin refah payının artırılması, işçi emeklilerinin
maaşlarının düzeltilmesi için Sayın Bakanın söylediği kaynak 44,5 katrilyon
civarında. Zaten o hastaneler de, ancak, o paradan fazla bile ediyor. Sayın
Bakanım, kaynak orada, aldığınız hastanelerde… O hastanelerin parasıyla işçi
emeklilerine bugün insanca yaşayacakları maaşı verebilirsiniz. İnsanca
yaşayacak yurttaşlarımız, emeklilerimiz de size dua eder. Zaten onların elinden
malını almışsınız, borçlusunuz onlara. O borcunuzu ödeyin. MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) 20 katrilyon ödedik geçen sene. ALİ ARSLAN (Devamla) Değerli arkadaşlarım, tabii, bu saatte, bence
Türkiye’nin en önemli sorunlarından birisini konuşuyoruz. Bakın, günlerden beri
hiçbirimizin doğru dürüst doğruluğuna inanmadığı Anayasa değişikliği konusunu
konuşuyoruz değil mi? (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Arslan. ALİ ARSLAN (Devamla) Reel sorunlarımız var. Keşke bu kürsüde daha
çok emeklilerin sorunlarını konuşabilsek, daha çok işsizlerin sorunlarını
konuşabilsek. Bu duygularla, hepinizi yeniden saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Maddeyi oylarınıza sunuyoruz:
Kabul edenler… KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, söz istiyorum. BAŞKAN Şimdi oylamaya geçtik. Öbür maddede vereyim
Sayın Genç. KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır efendim. Sayın Başkan, bu o kadar acele
değil ki. BAŞKAN Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir. 4’üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 4 17/10/1983 tarihli ve
2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununun 23 üncü maddesinin
ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, üçüncü fıkrası yürürlükten
kaldırılmıştır. “Yukarıdaki fıkraya göre
yaşlılık aylığı kesilen sigortalılardan işten ayrılarak yaşlılık aylığı
verilmesi için yazılı istekte bulunan sigortalıya, eski aylığın kesildiği
tarihten sonra aylıklara yapılan artışlar uygulanarak bulunan aylık tutarına,
yazılı istek tarihindeki emeklilik öncesi ve sonrası prim ödeme gün sayısı
toplamı üzerinden, 21 inci maddeye göre hesaplanan aylığın emeklilik sonrası
prim ödeme gün sayısına orantılı bölümü eklenmek suretiyle istek tarihini takip
eden ödeme dönemi başından itibaren ödenir.” BAŞKAN Madde üzerinde gruplar adına söz isteyen? Yok. Şahıslar adına, Mehmet Zekai
Özcan, Ankara, buyurunuz efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) MEHMET ZEKAİ ÖZCAN
(Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum. Konuşmalarda özellikle bu
sosyal güvenlik destek primi üzerinde çok vurgu yapıldı. Aslında, sosyal
güvenlik destek primi geçmişte vardı, yeni icat olmadı. Yalnız, BağKur’daki
yüzde 10 oranı yüzde 30,5’a çıkartılmıştı tasarıda, fakat Sayın Başbakanla da
görüşmüştük, Başbakanımızla biz bunu kaldırıyorduk ve bunu da ilan ettik. Anayasa
Mahkemesi daha sonra bunu iptal etti. Yani, biz bunu kamuoyuna deklare
etmiştik, ama şunu bilinmesi açısından söylüyorum: Dünyanın hiçbir ülkesinde
altını çiziyorum emekli olduktan sonra, tekrar, emekli maaşıyla beraber ikinci
bir işte çalışma yoktur. Yani, Türkiye’ye has bir sistemdir, fakat biz bunları
kazanılmış hak olarak kabul ettik ve düzenlememizi de ona göre yapacağımızı
belirttik ki yeni yasada buna ait uygulama yapacağız. Şimdi, burada, emekli
aylıklarının daha fazla artırılması konusuna gelince, emekli aylıklarının
artırılmasını çok açık söyledik, ama arkadaşımız çok farklı söylüyor. Yani,
TÜFE, bütün gıda, giyim, kira dahil olmak üzere, bunların toplamıdır kendi
orantıları içerisinde. Dolayısıyla, dört yıllık TÜFE de yüzde 53’tür. Biz buna
gayrisafi millî hasılayı da koyduk ve ona rağmen dedik ki, TÜFE artı gayrisafi
millî hasıla üzerinden daha fazla emeklimize emekli aylığı bağladığımızı
söyledik ve aynı şeyi söylüyoruz, rakamlar ortada. Şimdi, burada, daha çok
emekli aylığı verebilirsiniz, ama açıklarınız belli. Yani, emekli açıkları
açısından söylüyorum. Yüzde 3,6 civarında emekliği açığınız var, Avrupa’ya göre
çok yüksek. Eğer bunu daha da artırırsanız, o zaman borçlanırsınız. Borcun bir
maliyeti var ki bizim, sosyal güvenlik kurumlarına 1994’ten 2006 yılı sonuna
kadar yaptığımız kaynak aktarımı, hazine faiziyle birlikte 687 milyar YTL’dir. Yani,
1994 ile 2006 yılı sonu arasındaki kaynak aktarımının maliyeti 687 milyar
YTL’dir. 2006 yılının Türkiye’de gayrisafi millî hasılanın toplamı 575,8 milyar
YTL’dir. Yani, ondan çok büyüktür. Kaldı ki, bizim kamu net borcumuzun 2
katından fazladır. Yani, siz bir şeyi talep ederken, isterken sizin tek
alternatifiniz büyümektir. Allah’a çok şükür, bu büyüme de AK Parti İktidarıyla
beraber demin de vurguladım Cumhuriyet tarihinin en sürekli ve yüksek büyümesi
olmuştur. Dolayısıyla, bir arkadaşımız
da burada ifade etti, sanki bu dört maddelik yasayla emeklilik sigortasını
düzenliyoruz gibi bir anlam getirdi. Böyle bir şey yok. Yani, biz emeklilik
sigortasını buraya getirdiğimizde ne milletvekilimizin arkadaşımız burada yok
şu anda ne BağKur’lumuzun ne SSK’lımızın arasında bir fark kalmayacak. Yani,
insanlar ne kadar prim öderlerse, sistemde ne kadar uzun süre kalırlarsa o
kadar emekliye ayrılacak. Milletvekili olması, BağKur’lu olması, SSK’lı olması
bir şey ifade etmiyor. Kaldı ki biz bunu da kaldırdık. Biz, norm ve standart
birliği sağlamak adına SSK’lı, BağKur’lu, Emekli Sandığı arasındaki farkı
bundan sonra gideriyoruz. Yani, bütün bunlar tek çatı altında toplandı,
biliyorsunuz, Sosyal Güvenlik Kurumu oluşturuldu, yapısal anlamda oluşturuldu,
fakat emeklilik sigortası yönünden daha bu yasayı çıkartamadığımız için bu norm
ve standart birliğine geçemedik ve artık 2008’den sonra, inşallah yürürlüğe
girdikten sonra Türkiye’de ne BağKur’lu ne SSK’lı ne Emekli Sandığı
aralarındaki nimet külfet eşitliği üzerine kurulacak olan sistemle, bundan
sonra ne kadar prim öderse o kadar emekli aylığı alacak şekilde olacaktır. Kaldı ki, değerli Cumhuriyet
Halk Partisi sözcü arkadaşımız “Eğer bu yasayı siz çıkarsaydınız, siz orada
olurdunuz.” demiştir. AK Parti İktidarının en olumlu taraflarından biri
popülist politika yapmamasıdır. (AK Parti sıralarından alkışlar) Biz, sosyal
güvenlik konusunda, bugüne kadar çok ciddi adım atılması gerekirken
atmayanların yanında, bu kadar önemli soruna el bastık ve bunu çıkartmaya
çalıştık. Hiçbir zaman aklımızda popülist politika olmamıştır. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özcan. Şahsı adına Bursa
Milletvekili Mehmet Emin Tutan. (AK Parti sıralarından alkışlar) Buyurunuz. MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Yasanın görüşmeleri sırasında
muhalefet partilerimizin özellikle emekli aylıklarıyla ilgili eleştirileri
oldu. Şimdi, ben, önüme, değerli
arkadaşlarım, bir liste aldım, bunu sizlerle paylaşmak istiyorum. SSK emekli aylığı. AK Parti
iktidara geldiğinde, 2002 Aralığı, asgari aylık, SSK’lı bir emeklimizin aldığı
asgari aylık 257 lira 05 kuruş. 2007 Temmuzunda 526 lira 50 kuruş. Artış oranı
yüzde 104. BağKur’la ilgili. BağKur
esnafının aldığı asgari aylık, değerli arkadaşlarım, 2002 Aralığında 148 lira
66 kuruş. 2007 Temmuzunda ise 407 lira 63 kuruş. Yani, artış oranlarına
bakarsanız, SSK’da asgari aylık alan bir emeklimiz yüzde 104,8 artış oranı
alıyor, BağKur esnafının aldığı ise yüzde 174. Demin arkadaşım anlattı değerli
arkadaşlarım, dört yılda ortaya çıkan enflasyon yüzde 56, yüzde 57. Yani, her
hâlükârda enflasyonun 2 katı bu emeklilerimize artış sağlanmıştır. Hatırlayın, bazı siyasiler
seçim meydanlarında gezerlerdi. “Ben emeklimi enflasyona ezdirmeyeceğim, ben
memurumu enflasyona ezdirmeyeceğim.” Ama, her seferinde de emeklimiz,
memurumuz, esnafımız, hepsi enflasyona ezilirlerdi. Oysa, AK Parti, şu
geçtiğimiz dört buçuk yılı, beş yılı değerlendirdiğiniz zaman, asla, ne
çalışanını ne emeklisini enflasyona ezdirmemiştir. Yine, değerli bir arkadaşım
dedi ki: “Efendim, siz SSK hastanelerini aldınız, el koydunuz, bedelini
ödemediniz.” Şimdi, arkadaşlar, el insaf!
Az önce, yine Zekai Bey açıkladı bütçeden aktarılan kaynağı. Yani,
Hükûmetimizin SSK’ya, BağKur’a ve Emekli Sandığına aktardığı kaynak, neredeyse
millî gelirin tamamıdır. Dolayısıyla, bu sitemi de haklı bulmadığımı ifade
ediyorum. Ben yasanın hayırlı olmasını
diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tutan. Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 5’inci maddeye geçiyoruz. Yürürlük MADDE 5 Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN Söz isteyen?.. KAMER GENÇ (Tunceli) Var efendim, ben varım. BAŞKAN Şahısları adına Zekai Özcan… (AK Parti
sıralarından alkışlar) KAMER GENÇ (Tunceli) Benim konuşmamam için söz alıyorlar. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Senin varlığından bile haberi yok. MEHMET ZEKAİ ÖZCAN
(Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; fazla zamanınızı almayacağım. Burada, sosyal güvenlikle
ilgili bu sosyal yardımlara da yine bir vurgu yapıldı. Dendi ki: “Altmış beş
yaş maaşları çok düşüktür.” Bu doğrudur. Türkiye’nin esas sorunu buradadır.
Yani, sosyal güvenlik şemsiyesi altında olmayan vatandaşlarımızın millî
gelirden aldığı payın artırılması gerekmektedir. Şimdi, zaten Sosyal Güvenlik
Yasası’nın da temel mantığı budur. Yani, siz, az veya çok, emeklinize belli bir
maaş ödüyorsunuz, ama bunun dışında kalan altmış beş yaşındaki vatandaşlarınıza
50 dolar düzeyinde bir maaş ödüyorsunuz. Bu, gerçekten dünya şartları
içerisinde düşündüğümüzde, düşüktür. Ama, eğer emeklilik sigortası kanunu
çıkarmış olsaydık… Biz bu sosyal yardımlar yasasını da hazırlıyoruz. Onu da
çıkaracaktık ve esas kaynağı buradan buna aktaracaktık. Deminki konuşmamda
tabii, hep 2002’yi hedeflediğim için 2002 ile 2006’yı söylemişim, bütçeden
ayrılan kaynağı. Tabii ki, sosyal güvenlik kurumları 1994’ten beri açık
vermektedir. Dolayısıyla, onu tashih ediyorum. 1994 ile 2006 yılları arasındaki
genel bütçeden aktarılan kaynak 687 milyar YTL’dir, eski rakamla katrilyondur. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özcan. Bursa Milletvekili Mehmet
Emin Tutan, buyurunuz. MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Deminden beri konuşan
arkadaşlarımız, özellikle muhalefet sözcüsü arkadaşlarımız emekli maaşlarının
yetersiz olduğundan söz ediyorlar. Biz de “Elbette yeterli değildir.” diyoruz. Peki, niye böyle değerli
arkadaşlar, teknik bir bilgi vermek istiyorum size: Aktifpasif oranımız, nüfus
profilimiz itibarıyla 7 çalışana karşılık 1 emekli olması gerekiyor. Ancak,
maalesef, bugün ülkemizde kayıt dışılık ve erken emeklilik nedeniyle, ne yazık
ki, 2 çalışana 1 emekli düşmektedir. Çok vahim bir tablodur. OECD standardı ise
4 çalışana 1 emeklidir değerli arkadaşlarım. Deminden beri anlatmaya
çalıştığımız budur. Sistem, aktüeryal dengeler maalesef bozulmuştur. İşte,
yapılan çalışmalar bu dengelerin tekrar yerine oturtulması çalışmalarıdır. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tutan. Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 6’ncı maddeyi okutuyorum: Yürütme MADDE 6 Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN CHP Grubu adına Kemal Kılıçdaroğlu. Buyurunuz. CHP GRUBU ADINA KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan. Değerli milletvekilleri, mini
bir kanun teklifini görüşüyoruz. Aslında söz almayacaktım ama, arkadaşlarımız o
kadar pembe bir tablo çizdiler ki, insan ister istemez, ya, bu pembe tablo
söylendiği gibi güzel bir tablo değil… Bu gerçeği sizinle paylaşmak için söz
aldım. Birinci nokta şu: Değerli
arkadaşlar, kanun teklifi… Milletvekili emeklilerinin değil de işçi
emeklilerinin bir yasal boşluktan yararlanarak, emekli aylıklarını artırmak
için buldukları bir yöntem. Bu yöntem yasal bir yöntemdir ve yasaların işçi
emeklilerine verdikleri bir olanaktır. Şimdi bu olanağı ortadan kaldırıyoruz.
Ortadan kaldırmak için kim kanun teklifi veriyor? Eski bir sendikacı veriyor.
İşin tuhaf tarafı da bu. Gönül isterdi ki bu kanun teklifini eski bir işçi
emeklisi vermesin. Herhangi birisi verebilirdi, bir memur emeklisi verebilirdi,
bir sanayici verebilirdi, bir iş adamı verebilirdi, ama bir işçi emeklisinin bu
kanun teklifini vermesi etik olarak doğru değildir. İkinci önemli nokta şu
değerli arkadaşlar: Dendi ki: “Dünyanın hiçbir ülkesinde emekliler tekrar
çalışmaz.” Doğrudur. İyi de bizde insanlar gönüllü mü çalışıyor? O
artırdığınız, yüzde 100 dediğiniz rakamlara bakalım, yüzde 100 arttı dediğiniz
rakamlar: SSK emeklisi 526 YTL alıyormuş,
BağKur emeklisi de 407 YTL alıyormuş. MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) Daha önce ne alıyormuş? MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Şimdi ne alıyormuş? KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) Ne yapsın bu adam, çalışmayıp
ne yapsın? Hırsızlık mı yapsın? Çalışacak. Demek ki, çalışmaya zorluyorsunuz,
çalışma koşulları onu zorluyor, yani bu maaşla bunu götüremiyor adamcağız. Geliyorum bir başka noktaya.
Değerli arkadaşlar, diyorsunuz ki: “Emeklilere millî gelir artışından da pay
verdik.” Peki, Sayın Bakan niye öyle bir açıklama yaptı “Emeklilere millî gelir
artışından biz pay vereceğiz.” diye? Demek ki vermiyoruz. Millî gelir
artışından pay verilmemesi sizin sorumluluğunuz mu? NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Daha fazla vereceğiz. KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) Kısmen evet, kısmen hayır. Çünkü,
bu yasa sizden önce çıkmıştı, ama siz de geldiniz aynısını yürürlüğe koydunuz
ve en son çıkardığınız pakette de o var. “Emeklilere millî gelir artışından pay
verilmez.” diye hüküm var. Bakalım, Sayın Bakan verdiği sözü tutarsa biz de
saygı duyacağız ve kendisini destekleyeceğiz. Efendim, deniyor ki bunu da
söylemeyecektim ama söylemek zorundayım “Efendim, genel sağlık sigortası
çıkarsa, milletvekilleri ile vatandaş arasında hiçbir fark kalmayacak.” Yapmayın
arkadaşlar! Kendi kendimizi ne kandırıyoruz. Milletvekillerinin sağlık
sigortasından daha farklı faydalanacaklarına dair kanun çıktı arkadaşlar, niye
kandırıyoruz kendimizi? Daha doğrusu, kendimizi kandırmıyoruz da vatandaşı
enayi yerine niye koyuyoruz? Niçin bu kürsüden vatandaşa doğru bilgi
vermiyoruz? Biz, Plan Bütçe Komisyonu Başkanı Sayın Açba burada mıdır
bilmiyorum Sayın Açba’nın odasında toplandık. Yapmayın! Vatandaşa doğru bilgi
vermek hepimizin görevi olmak zorundadır. Bunu yapamazsak milletvekili
kimliğini bir tarafa bırakmalıyız. Şimdi, bir başka önemli
nokta: “Biz hiçbir popülist politika uygulamadık.” Ya, insaf! Temmuz ayında
kömürü herhâlde muhalefet partisi dağıttı değil mi, biz dağıttık kömürü? Ama,
millet oyu size verdi. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Siz hiç dağıtmıyorsunuz zaten. KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) Öyle mi arkadaşlar? Popülizmin
en iyisini yapıyorsunuz. Bundan da… ÜNAL KACIR (İstanbul) Siz kömür dağıtırsanız eliniz kirlenir! KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) Gelip burada, daha farklı şeyler
söylemeyin. Söyleyebilirsiniz, ben ona saygı da duyabilirim. Kömür de
verebilirsiniz, başka şey de verebilirsiniz, ona itirazımız da yok. Bakın, niye
vatandaşa kömür veriyorsunuz diye itiraz etmiyoruz biz. Temmuzun sıcağında
bunu, niye seçimlerden önce yaptınız diye sorduk size. HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) Geçen sene de yaptık,
her sene aynı… KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) Ve size bir şey daha
söyleyeyim. Biliyorum, geçen sene… Bakın değerli milletvekilleri, sizden
istirhamım var, itiraz ediyorsunuz ama, geçen yıl ne zaman yaptınız, bu yıl ne
zaman yaptınız? Bakın, ben size bir örnek daha vereceğim, bir örnek daha
vereceğim. ÜNAL KACIR (İstanbul) Aynı dönemde mi değil mi onu söyle! KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) 5 milyon 300 bin yeşil kartı
iptal ettiniz ağustos ayında. ÜNAL KACIR (İstanbul) Yanlış şey… KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) 5 milyon 350 bin yeşil kartı
iptal ettiniz ağustos ayında. Tamam, niçin ağustos ayında seçim bittikten sonra
da ondan önce değil? Evet, bu soruyu ben sizlere değil zaten vatandaşlarıma
soruyorum, onlar herhâlde buna karar vereceklerdir. YILMAZ TUNÇ (Bartın) Maddeyle ilgili konuş! KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) “Efendim, biz bir tasarı
getirdik, bu tasarı CHP engellemeseydi çıkacaktı ve biz çok önemli bir sağlık
reformu yapmış olacaktık, sosyal güvenlik reformu yapmış olacaktık…” Anayasa Mahkemesi
niye iptal etti arkadaşlar? Anayasa’ya aykırı olduğu için. Peki, bu
Parlamentonun görevi Anayasa’ya aykırı yasa yapmak mıdır? Ve Anayasa
Mahkemesine gitmek ne zamandan beri suç oluyor arkadaşlar? Yani, bir vatandaş
hak aramak için mahkemeye gider, suç değil; bir yasa Anayasa’ya aykırı olur,
muhalefet Anayasa Mahkemesine başvurur, suç olur. Bu da demokraside yeni bir
oyun galiba, buna izin vermememiz lazım. Doğru neyse onu yapacağız. Bakın siz,
bu yasa geldiği zaman, biz burada olabildiğince, bir yasal boşluk vardır, bu
yasal boşluğu doldurmak için arkadaşlar iyi niyetle çaba harcamıştır diye,
olabildiğince, sadece teknik boyutuyla olayı ortaya koymak… Ve dikkat ederseniz
“hayır” oyu da kullanmadık. Ama, bu kürsüye gelip, pembe tablolar çizerseniz, bu
doğru değildir. Şimdi, deniliyor ki: “Efendim, SSK’ya devlet şu kadar yardım
yaptı, 20 trilyon para verdi.” MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) Katrilyon! KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) Katrilyon, yani yeni deyimle
20 milyar YTL para verdi. Ben, size sormak istiyorum:
Sosyal Sigortalar Kurumu üyeleri başka bir ülkenin vatandaşları mı? HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) Biz öyle bir şey
söylemedik! KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) Ee, onlara para vereceksiniz
tabii, ama onların paralarıyla yapılmış olan hastanelerin bedelini de o kuruma
ödeyeceksiniz, ikisi birbirinden farklıdır. Bizim arkadaşlarımız onu dile
getirdiler. MEHMET NİL HIDIR (Muğla) O hâle getiren kim? KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) O hâle getiren bu Parlamento
arkadaşlar. BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Yaşar Okuyan… KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) Bu Parlamento derken, yani
Türkiye Büyük Millet Meclisini kastediyorum. Biz, hiçbir zaman buraya gelip,
bakın şunun da altını çizeyim: “Sosyal güvenlik sistemindeki bu açıkların
sorumlusu AKP’dir.” demedik. Biz bu kürsüde olabildiğince doğruları söyledik.
Bu kürsü… HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) Kimdir? KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) Efendim “Parlamentodur” dedik.
Emeklilik yaşını kısaltan kimdir? Parlamento değil mi arkadaşlar? Yani… HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) Doğru Yol Partisi… KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) Arkadaşlar, ben
“Parlamentodur” diyorum. Biz, sizi, emeklilik yaşını
niçin düşürdünüz diye suçladık mı? Hayır. Şu kürsüde, yeri geldiği zaman, niçin
emeklilik yaşıyla ilgili sağlıklı bir düzenlemenin yapılması gerektiğini de
söyledik. Az önce değerli milletvekilimiz söyledi “Aktüeryal dengeler
bozulmuştur.” diye. Biz burada sessiz kalıyorsak herhalde bu dengelerin
farkındayız, onun için biz itiraz etmiyoruz buna. Dengelerin niçin farkındayız?
Çünkü, Türkiye bizim Türkiye'miz: Aynı otobüse biniyoruz, benzer kentlerde
oturuyoruz, aynı evlerde oturuyoruz, aynı sorunları paylaşıyoruz. Ama, biz ne
kadar sorumluluğumuzun bilincindeysek iktidarın da o kadar sorumluluğunun
bilincinde olması lazım. Eğer bir işçi emeklisi hâlâ açlık sınırının altında
aylık alıyorsa, burada sizin pembe tablo çizmeye hakkınız yok. Biz bunu
söylemek istiyoruz. Bu sorumlulukla biz eğer hareket edersek, Türkiye'nin
sorunlarına çözüm bulabiliriz. Biz bunu istiyoruz, farklı bir şey istemiyoruz.
Elbette el birliğiyle çözeceğiz Türkiye'nin sorunlarını. Biz eleştireceğiz,
sizler aksini söyleyeceksiniz. Bizim eleştirilerimiz belki sizi rahatsız
edebilir, bizim eleştirilerimiz sizi tatmin etmeyebilir, ama sonuçta bir nokta
var: Muhalefetin olmadığı bir yerde “demokrasi” denen bir kavram olmaz,
demokrasinin olduğu tek yer muhalefetin varlığıdır. Aksini söyleyecek, yeri
geldiğinde doğruları da söyleyecek, yeri geldiğinde iktidara destek de verecek,
ama yeri geldiğinde iktidarın hatalarını gerekirse biraz abartarak dile
getirecek; bu, muhalefetin görevidir. Biz, bu görevi yerine getirmek istiyoruz
değerli arkadaşlar. Enflasyonla ilgili bir şey
daha söyleyeyim değerli arkadaşlar, bir gerçeğin daha altını çizelim: Enflasyon
düştü, doğrudur, ama enflasyon düşüşü her ailenin bütçesinde aynı oranda
olmadı. Kira ödeyen bir emeklinin yaşadığı enflasyon daha yüksektir. Neden?
Çünkü, enflasyon içindeki kiranın artışı yüzde 1720’lerdedir. Dolayısıyla,
enflasyonun yüzde 4’e düşmüş olması demek, kira ödeyen birisinin yüzde 4’e
inmesi demek değildir. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) Kira ödeyen enflasyondan daha
fazla etkileniyor. Bu gerçeği de bilelim ve bu sağlıklı eleştiriyi yaparken de
yine TÜİK’in rakamlarına bakalım, Türkiye İstatistik Kurumunun rakamlarına. O
rakamlara baktığımızda, dar gelirlilerin enflasyonu yüzde 10’lar civarındadır,
yüzde 4 hedeflenmekle beraber yüzde 10’lar civarındadır. Bakın, siz, memurlara,
enflasyon yüzde 4 olacak diye 2+2 veriyorsunuz. Enflasyonun yüzde 4 olmadığı
bugünden çıktı meydana. Merkez Bankası söylüyor, bantı aştığını da söylüyor. ÜNAL KACIR (İstanbul) Farkı alacak. KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) Farkı alacak, ama ne zaman? Bir
yıl sonra alacak farkı. Yani, yine özveride bulunan memur oluyor, işçi oluyor,
emekli oluyor. Bizim, zaten itiraz ettiğimiz nokta da bu. Hepinize teşekkür ediyorum
değerli milletvekilleri. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Kılıçdaroğlu. Şimdi, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Zekai Özcan, Ankara Milletvekili, buyurunuz. (AK Parti
sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET
ZEKAİ ÖZCAN (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. Özet olarak söylemek
istediğim şu: Sayın Kılıçdaroğlu burada, doğrusu, hayret ettiğim şeyler
söyledi. Yani, burada, biz, norm ve standart birliğini çıkartıyoruz ve sosyal
güvenlik parça parça, adil değil, kuralları yok, herkes farklı maaş alıyor,
herkes boşluklardan istifade ediyor ve kişiler makamlarıyla ilişkili maaş
alıyorlar, oysaki, insanların ödedikleri primler karşılığında emekli maaşı
alması gerektiği şeklinde bir yasa getiriyoruz ve bunu Anayasa Mahkemesine
götürüyorlar; başka maddeleri değiştiği için uygulamaya girmiyor. Bunu burada
söylemek, bilmiyorum bir eksiklik midir? ALİ ARSLAN (Muğla) Bir seneden beri çıkarsaydınız, bir sene oldu
iptal edileli. MEHMET ZEKAİ ÖZCAN
(Devamla) Burada, işte, aktüeryal
dengeler konusu konuşuluyor. Aslında, Türkiye’nin, Avrupa’ya göre aktifpasif
oranına baktığınızda, onlarla bir farkı yok. Bugün, Avrupa’da da 2’ye 1 oranı
var. Türkiye’nin şansı, çalışabilir nüfusun artmakta olması, yani burada toplam
bağımlılık oranında, önemli ölçüde, 2023’e kadar Türkiye’nin Avrupa’ya göre çok
şanslı olmasıdır. Hâlbuki, Türkiye, 1970’de toplam bağımlılık oranı en olumsuz
olduğu bir dönemde, yaş sınırını kaldırdı ve Türkiye’yi bir bataklığın içine
soktu. Evet, Türkiye, belki, Sayın
Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi, bu açıkları yapma imkânı olabilirdi, yani emekli
aylıklarını daha artırabilirdi, ama bu ancak Türkiye’nin şartlarıyla 2023’ten
sonra gündeme gelebilmeliydi. Yani Türkiye, 2023’lere, 2030’lara kadar aslında
sosyal güvenlikte fon biriktirmeliydi. Yaşlılık nüfusu artmaya başladığı
2023’lerden sonra Türkiye açık vermeye başlamalıydı ve o zaman denebilirdi ki,
evet, bu açıkların olması doğaldır. Hâlbuki bugün Türkiye’de çalışabilir
nüfusun emekliye oranına baktığınız zaman, Avrupa’nın en iyisidir, 7’ye 1’dir.
Ama, Türkiye’deki istihdamın yapısını daha önceden bahsetmiştim. Yani
ücretlilerin nüfus içerisindeki oranının çok düşük olması, ancak AK Parti
İktidarıyla artmaya başlaması, ancak bunlarla Türkiye, istihdamın artmasıyla
bunları sonuçlandırabilir. İkinci tenkit edilen şey:
“Sağlık…” dendi. Değerli arkadaşlarım, Türkiye’de SSK’ya, BağKur’a, Emekli Sandığına
tabi olanlar çok farklı sağlık hizmeti alıyorlardı. Şimdi kısmen bunlar
düzeltildi, ama genel sağlık sigortasıyla, bunlar sağlıkta erişim konusunda,
Türkiye’de yaşayan herkes… Ben defalarca söyledim, bir müsteşarla yanındaki
çalışan müstahdemin, köydeki muhtarla köydeki çobanın, fabrikadaki fabrika
patronuyla orada çalışan işçinin aynı sağlık hizmeti alacağını söyledim ve biz
bunu yasaya koyduk. Şimdi, bunları inkâr etmenin bir anlamı yoktur. Burada eğer
doğruları konuşacaksak, yasa ne diyorsa onun özüne bakmamız gerektiğini
belirtiyorum, hepinize tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özcan. Şimdi, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Sayın Oktay Vural. Buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar) MHP GRUBU ADINA OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Tabii, bu kanunun
yürütülmesiyle ilgili… Bakanlar Kurulu bu kanunu yürütürken, bir grup olarak
da, özellikle emeklilerin durumu hakkında bu yürütmeyi sağlarken nelere dikkat
etmesi gerektiğini ve neler yapması gerektiğini özellikle buradan ifade etmek
istiyorum. Sayın Başkanım, öncelikle, bu
rapor, Sayın Başkan tarafından, önce, esas komisyon olan Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler Komisyonuna, tali komisyon olarak da Plan ve Bütçe Komisyonuna
gönderilmiştir. Komisyon raporunda, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülüp
görüşülmediği ya da görüşülmekten imtina edildiğine dair herhangi bir kayıt
yoktur. Dolayısıyla, öncelikle bu hususu dikkatinize çekmek istiyorum. Plan ve
Bütçe Komisyonunda, biz, 48 saat geçmeden önce gündeme alınmasını istemiş
olmamızla birlikte, Plan ve Bütçe Komisyonunun bu konudaki kararının ne
olduğunu bilmiyoruz. Bu, ciddi bir eksiklik olarak tebarüz etmektedir, o
bakımdan, özellikle not olarak da konulmuş ve Plan Bütçeye de havale edildiği
ifade ediliyor ama, akıbetini açıkçası bilmiyoruz. Şimdi, bu kanunla ilgili
olarak görüşmelerde, özellikle, değerli arkadaşlarım, Türkiye’nin ekonomik tablosuyla ilgili
birtakım görüşlerini ifade ettiler. Özellikle tarımda çalışanın azalmasını,
ekonomide çok önemli gelişmelere bağladılar. Doğrusu, bu ifadeleri dinlediğimiz
zaman tarım kesiminin içi yanmıştır açıkçası. Ürünü para etmez, girdileri 34
kat artmışken “Tarım nüfusunun azalmasını bir ekonomik gerekçeyle daha iyi bir
yaşam standardına ulaştırdığımız için sağladık.” ifadesi, doğrusu, bütün tarım
kesimimizi derinden yaralamıştır. Bugün Anadolu’nun her yerine değerli
milletvekillerimiz gitmiştir, elimizi vicdanımıza koyalım, ürün para etmiyor,
ektiğini biçemiyor, biçtiğini satamıyor, sattığıyla doyamaz hâle gelmiş. Şimdi,
böyle bir ortamda, tarım kesiminin çökertildiği bir ortamda, bunun bir ekonomik
tercihle olduğu iddiası son derece yanlıştır. Üstelik TÜİK’in yeni açıkladığı
işsizlik rakamlarıyla işsiz sayısının bir önceki döneme göre 45 bin arttığını
da dikkate alırsak, doğrusu gerek istihdamın gerek iş gücüne katılma oranıyla
ilgili rakamları birazdan da size vereceğim ortaya konan ekonomik tablonun
aslında çalışan kesimin lehine olmadığını ortaya koymaktadır. Bakınız, iş gücüne katılma
oranı 2002 yılında yüzde 48,7 iken 2006 yılı sonunda yüzde 48’e düşmüştür.
İstihdam oranı yüzde 43,5 iken bugün yüzde 43,2’ye düşmüştür. İş aramayıp
işbaşı yapmaya hazır olanlar kısmı da eklendiğinde, işsizlik 2002 yılında yüzde
12,1 iken bugün yüzde 17,8’e ulaşmıştır. Dolayısıyla bu ekonomik çöküntünün
doğrusu istihdamı artırdığını ifade ederken, Hükûmetin programında “Özellikle
bu dönemde artık istihdama yöneleceğiz, işsizliği çözmeye yöneleceğiz.”
şeklinde bir tespitinin anlamsız olduğunu ifade ediyorlar. Demek ki gerçekten
bundan önceki program istihdamı artırmış, işsizliği çözmüş. O zaman Hükûmet,
neden “Bugüne kadar biz bu sorunlarla uğraştık, ama bundan sonra da büyüme ve
işsizliği, işsizliği özellikle gündeme alacağız.” diye ifadede bulunmaktadır? Şimdi değerli arkadaşlarım,
Türkiye’de özellikle tarım kesimi çökünce biraz önce ifade edildi özellikle
sosyal yardımlara muhtaç kesim çok önemli oranda artmıştır. Şimdi, Türkiye’de
istihdam boyutu da giderek maalesef yüzde 40’ların üzerinde asgari ücretle
istihdam modeline gitmiştir. Oysa, bu oranın yüzde 1415 civarında olması
gerekmektedir. Şimdi, Türkiye’deki istihdamı
asgari ücretliye istihdam modeli olarak ortaya koyarsanız, bu, paylaşımda
sermaye ve iş gücü hasıla katsayısında sermaye lehine ama iş gücü aleyhine bir
tercihte bulunuyorsunuz demektir. İnsanlarımızı asgari ücretle istihdama mahkûm
etmeye hakkımız yok, asgari ücretin üzerinde bir istihdam modeli oluşturmamız
lazım. Ama baktığımız zaman, millî gelir dağılımında en alt gelir grubu olan
yüzde 10 grubunu dikkate aldığımız zaman, bu yüzde 10 gelir grubunda özellikle
bir istihdam sağlandığı görülmektedir. Bu, Türkiye’nin giderek bozulan bir
gelir dağılımı politikasıyla karşılaştığını ortaya koymaktadır. Değerli arkadaşlarım, biraz
önce söylendi, “Emeklilere gelecek yükü dikkate almamız lazım, dengeyi dikkate
almamız lazım.” Elbette Türkiye’nin kaynakları ve giderleri dikkate alınmalı;
ama elimizi vicdanımıza koyalım, Türk Telekomu 6,5 milyar dolara özelleştirip
önümüzdeki yirmi bir yıl boyunca, geçmiş beş yıldaki kâr oranını dikkate
aldığımız zaman, 116 milyar doları oraya aktarmak, acaba Türkiye’nin
kaynaklarını verimli kullanmak demek midir? Yani emekli olduğu zaman sorun,
başkaları olduğu zaman doğru. Bir özelleştirmenin hemen sonrasında kurumlar
vergisini söz verildiği için yüzde 33 oranında azaltarak yılda ortalama 500
milyon dolarlık bir vergi avantajını kurumlar vergisinin 1 numaralı mükellefine
aktarmak, acaba emeklilerimizin bu sorunları ortada iken, sizin haklı olarak
ilettiğiniz bu dengesizlikler de ortada iken, doğru mudur? Elimizi vicdanımıza
koyalım. Kaynaklarımız kime gidiyor? Biz milletvekiliyiz. Milletin vekiliyiz. O
zaman, bu konularda eleştiri getirirken ekonomi politikalarına da bütüncül
bakmamız gerekmektedir. Bir taraftan oraya verip, bir taraftan kısıp, bu
doğrusu adaletsiz bir yaklaşımdır. Değerli arkadaşlarım, bu
konuda bu kanundaki bir boşluktan faydalanmayı bir suistimal olarak görmek
doğru değil. Kanundan faydalanma konusunda milletin getirdiği bir çözüm
tarzıdır. Kanundan faydalanmayı bir suistimali olarak görmek doğru değil. Asıl
suistimali, bir mısır ithali konusunda gümrük vergisini bir gecede indirip
çıkarmakta belki aramamız gerekmektedir. Orada aramamız gerekiyor. (MHP
sıralarından alkışlar) Burada kanunun verdiği bir imkânı kullananı, “Suistimal
yapıyorsun.” diye değil, burada biz iyiyi, güzelliği hep beraber, birlikte
bulmamız gerekiyor açıkçası. Değerli arkadaşlarım, emekli
maaşları ve açlık sınırı… Bakınız, Sosyal Sigortalar Kurumu, Ocak 2007
itibarıyla, asgari emekli maaşı 507 milyon; Türkİş’in açlık sınırı 618 milyon,
Türkiye KamuSen’in açlık sınırı 848 milyon. Biz bugün bunu konuşuyoruz. Emekli
Sandığında olanların asgari emekliliği 659 milyon; yine Türkİş’in 618 milyon
açlık sınırı, Türkiye KamuSen’in 848 milyon. Türkiye’deki işçi emeklilerinin
yüzde 81,9’u açlık sınırının altındadır. Emekli Sandığından maaş alanlardan 502
bin tanesi de yine açlık sınırının altında maaş almaktadır. Biz bu sorunu çözmeye yönelik
iyi bir adım atılması gerektiğini düşünüyoruz. Bir adım bir adım, atalım bunu.
Ama bu bir adımı atmazken, bütün bu konulardaki gelişmeleri ve fırsatları
tıkayan bir yaklaşımı doğru görmüyoruz, yanlıştır bu. O bakımdan, özellikle
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bizim, Bakanlar Kurulu bunu yürütürken,
Bakanlar Kurulu, emeklinin içinde olduğu bu durumu dikkate alması gerekmektedir.
Bugün kanunda oluşan bir
boşluğu vatandaş dolduruyor diye tedbir alıyor olabiliriz. Ama bizim sormamız
gereken husus, Hükûmetin tedbir almasıdır. Hükûmet bu sorunu çözsün, Hükûmet
yapsın. AGÂH KAFKAS (Çorum) İşte öyle yapıyoruz. OKTAY VURAL (Devamla) Asgaride değil, daha iyisinde beraber ve
birlikte olmayı, daha iyi bir maaş imkânı oluşturacak bir ortamı sağlamamız
gerekmektedir. O bakımdan, Milliyetçi Hareket Partisi olarak özellikle bu
konuda Türkiye’nin ekonomik durumuyla ilgili yaklaşımları ortaya koyduğumuz
zaman, ben inanıyorum ki, hepiniz de biliyorsunuz ki, gerçekten,
emeklilerimizin durumu iyi değildir. Bakın, ortalama memur maaş artışı 20022006
arasında yüzde 68 olmuştur. İstanbul Ticaret Odasının geçinme endeksi ulaşımda
yüzde 77’dir, konutta yüzde 93’tür, enerjide yüzde 97’dir değerli arkadaşlar. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) OKTAY VURAL (Devamla) Şimdi, bütün bunları dikkate aldığımız zaman,
bir de mutfaktaki enflasyonu dikkate aldığımız zaman, hepimiz seçim bölgemize
gittiğimiz zaman, milletimizin bu ıstırabını hissediyoruz. Bu durumda bizim
yapmamız gereken husus nedir? Hükûmetimizi, bu konuda atacağı olumlu bir adım
konusunda teşvik etmektir. İşte, Milliyetçi Hareket Partisi bunu yapıyor. Bir
sorun var, çözelim. Doğrudur. Bir boşluk var, giderelim. Doğrudur. Ama size
soruyorum: Emekliler arasında bu maaş uçurumu ve açlık sınırında olan bu
emeklilerin oluşturduğu sosyal ıstırap boşluğunu nasıl gidereceğiz? Soruyu
burada sorup, burada bulmamız gerekmektedir. O bakımdan, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak biz, bugüne kadar yapılanların çok iyi olduğu iddiasıyla
emeklilerle ilgili ortaya konulan bu iddialar karşısında, bu getirilen ve yasal
bir boşluğu teknik amaçla doldurmayı ifade eden bu teklif karşısında, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, aslında… (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN Teşekkür ediyoruz. OKTAY VURAL (Devamla) Bir dakika süre vermiş miydiniz? BAŞKAN Vermiştim efendim. OKTAY VURAL (Devamla) Anlıyorum, peki efendim. Efendim, Hükûmetin bu boşluğu
bu yönlü doldurmasını tavsiye ediyor ve bu kanunun her hâlükârda emeklilerimize
hayırlı olması dileğiyle Milliyetçi Hareket Partisinin hayır oyu vereceğini de
ifade etmek istiyorum. Hayırlı akşamlar efendim.
(MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Vural. Komisyon adına, Komisyon
Başkanı Cevdet Erdöl. Buyurunuz efendim. (AK Parti
sıralarından alkışlar) SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ben tekrar Sayın Başkanımı
almış olduğu görevden dolayı kutluyorum, başarılar diliyorum. Geçmiş Ramazan
Bayramı’nı, tüm ulusumuzun, tüm İslam âleminin kutluyorum. Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; ben iki düzeltme yaparak sözlerimi tamamlayacağım. Birincisi,
komisyonda, esas komisyon Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
olarak bu kanunda bizdik. Tali komisyon ise Plan Bütçe Komisyonuydu. KAMER GENÇ (Tunceli) Havale öyle değil! SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla)
Dinlemesini öğrenince arkadaşlar daha efendi olacaklardır zannediyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar) Plan Bütçe Komisyonu
Başkanıyla yaptığım görüşme neticesinde, ben bunu esas komisyon başkanı olarak
komisyonda görüşmeye aldım, Plan Bütçe Komisyonunun görüşmeyeceğini öğrendiğim
için. Dolayısıyla, yaptığım uygulamada yasalara ve İç Tüzük’e aykırı hiçbir husus
yoktur, birincisi bu. İkincisi, bir hatip burada,
çok değerli hatip, efendim, sosyal yardımlarla ilgili usulsüzlüğün olduğunu
söylediler ki, o gün komisyonda da aynı şeyi söylemişlerdi. Ben de sosyal
işlerden sorumlu bir komisyon olarak,
aynı zamanda, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu, sosyal işler
ayağına da bakan bir komisyon olarak “Bu bizi de ilgilendirir. Elinizde bilgi,
belge belge olmazsa bilgi de olur bize getirirseniz, bildirirseniz, biz bunu
komisyon olarak inceleriz.” dedim ve bir haftadır böyle bir bilgi, belge
elimize gelmediği hâlde, burada yeniden aynı şeyin söylenmesini de ben
yadırgadığımı ifade ediyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Kanunun hayırlı olmasını temenni ediyorum. Katkı veren iktidar, muhalefet
herkese teşekkür ediyorum, sivil toplum örgütlerine teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum efendim. Sağ olun. (AK Parti
sıralarından alkışlar.) BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Erdöl. Şimdi, şahıslar adına Çorum
Milletvekili Sayın Agâh Kafkas. Buyurunuz.(AK Parti
sıralarından alkışlar.) AGÂH KAFKAS (Çorum) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
verdiğim kanun teklifi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Özellikle
konuşmak istemiyordum ama bir kısım arkadaşlarımızın isim vererek “Bir
sendikacı, emekten yana birisi böyle bir kanun teklifini nasıl verir?” gibi bir
sorusu ve benzeri sorulara bakınca, birkaç şey söyleme ihtiyacı hissettim. Bir defa, Sayın Grup Başkan
Vekilinin, muhalefetin görevini tanımlarken, biraz da abartarak “muhalefet
etmektir gerçeklere” dediğinden anlaşılıyor ki, bu abartmanın biraz ucunu
kaçırıyoruz, her şeyde olduğu gibi. Burada biz şöyle bir noktadayız: Sosyal
güvenlik sistemini tümüyle tartışma şansına sahip değiliz. Bir hukuki boşlukta,
bir arızayı tamir etmek gibi bir düzenlemeyi yapıyoruz. Küçük bir düzenleme
yapıyoruz. Emeklilik sistemimiz iflas etmiş, 12 çeşit emeklilik sistemi olmuş
ve biz bütün bunları temize çekecek bir anlayışla, bir sosyal güvenlik reformu
yapmak gayreti içerisinde, geçen yıl, uzun bir uğraş sergilemişiz bütün sivil
toplum örgütleriyle, iktidarıyla, muhalefetiyle, ama maalesef, Sayın
Cumhurbaşkanımız ve Cumhuriyet Halk Partisinin müracaatıyla, bir Anayasa
Mahkemesinde, Anayasa Mahkemesinin temel görevinin yurttaşlar arasında eşitliği
sağlamak olduğunu herkesin bildiği bir yapıda, hukukun temel prensibinin bu
olduğu gerçeği ortadayken, Anayasa Mahkememiz “vatandaşlarımız eşittir ama
bazıları daha fazla eşittir” gibi bir gerekçeyle iptal etmiştir. Şimdi, bize
düşen, yeniden, Anayasa Mahkemesinin de gerekçeleriyle, 22’nci Döneme nasip
olmamış bu reformu, 23’üncü Dönem Parlamentosu olarak, Türkiye’yi bundan
sonraki yıllara taşıyacak bir vizyon içerisinde bir sosyal güvenlik reformunu
birlikte hazırlayıp ortaya koymaktır. Ancak, burada bir sıkıntının başladığı,
bir arızanın olduğu yerde, siz… Sosyal güvenlik sisteminin bugün buraya geliş
nedenini hep beraber biliyoruz. İşte, o popülist politikalardır. “5 de benden,
fazla” mantığı, 50 de 100 de daha aşağı almayı sağlamıştır. “5 daha fazla
vereceğiz” diyen herkes bu milletin ekmeğiyle oynamıştır ve aşağıya indirmiştir.
Şimdi, Sayın Grup Başkan
Vekilimiz bu düzeltmeye çalıştığımız yasa sizin döneminizde sizin oylarınızla
çıkmış bir yasayı tamir ediyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar) Yani, şimdi,
burada bizim hep beraber yapmaya çalıştığımız şey şu olmalı: Bu millet… İşte,
yeni bir seçimden geldik. Bu milletin siyasette bize verdikleri var ortada,
yapın dedikleri var, yapmayın dedikleri var. Bunları yapmamız lazım. Çıkıp
burada hâlâ şu sosyal yardımlardan vazgeçin… Biz beş senedir temmuzda
dağıtıyorduk kardeşim bunu, beş senedir vatandaşla ilgileniyoruz. Siz seçim
zamanı ilgilendiğiniz için zannettiniz ki bu temmuzda dağıtılıyor. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Oysaki biz iktidara geldiğimiz günden bu yana bu ülkede
bir sosyal devlet olma bilincini geliştirmek, bir sosyal devlet olma
sorumluluğunu… KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Sadaka devleti... AGÂH KAFKAS (Devamla) …yerine getirmek adına sosyal yardımları beş
yıldır yapıyorduk. Siz araziye seçim zamanı indiğiniz için rastladınız ki
yardım gidiyor, zannettiniz ki son yıl oldu. Oysaki biz bunu beş yıldır
yapıyorduk. O nedenle, değerli arkadaşlarım… MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU
(Kayseri) Önde seçim konvoyu, arkada
yardım konvoyu! AGÂH KAFKAS (Devamla) Değerli arkadaşlarım, yardım değil, sosyal
devlet, gereğini yapıyor. MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU
(Kayseri) Önde Başbakan Yardımcısı
gidiyor, arkadan Başbakanlık tırları gidiyor. On gün sonra da seçim var. AGÂH KAFKAS (Devamla) Sosyal devlet, yoksuluna… Sosyal devletin
görevi yanmayan sobada kömür olmaktır, o yoksul öğrencinin masasında kitap
olmaktır. Sosyal devlet böyle bir şeydir. (AK Parti sıralarından alkışlar) Onun
için bunları yapıyoruz. Artı, bir şeyi tartışırken…
Gerçekten, artık seçim meydanlarından geldiniz bugün Muğla’nın valisiyle yeşil
kartlısı, Muğla’nın valisiyle köydeki yoksul kardeşimiz, belediye başkanıyla
aynı sağlık haklarına sahip olmaktan, SSK’lısıyla, valisinin, kaymakamının,
belediye başkanının haklarına sahip olmaktan, Muğla’daki SSK’lı çok mutlu. SSK
hastanelerini aldınız da el koydunuz… Şimdi, 2004’ten bu yana
sosyal güvenlik açıklarına bakınız, SSK’nın açıklarına bakınız: 2004’te 5,8;
2005’te 7,4; 2006’da 8,2. Şu denilebilir miydi: Bunu Sayın Kılıçdaroğlu’yla çok
konuştuk, SSK’nın hastanelerinin bedeli 5 lira, kardeşim, biz 10 lira verdik aldık,
sosyal güvenlik sisteminin içine de koyduk, denilebilirdi bu. Oysaki, devletin
kendi kurumları arasında birbirimizi kandırmanın anlamı yoktu ki. Sosyal
güvenliğin açıklarını devlet zaten bir şekliyle sübvanse ediyor, ama bizim
dönemimizde sağlıktaki yapılan bu dönüşümden dolayı bu halk mutludur. Hâlâ
araziden gelip bunu görmemiş olmanızı anlamakta zorluk çekiyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) AGÂH KAFKAS (Devamla) Yani, Avrupa standartları üzerinde bir sağlık
hizmeti sunmaktadır yurttaşlarına devletimiz. O nedenle, biz, hepimiz bu ülkeye
olan sorumluluklarımızı yerine getirme konusunda duyarlı olmak
mecburiyetindeyiz. Yani, popülizm politikalarıyla bir yere varılamayacağı için
bunu yaptık. Bakın, komisyonumuzda,
Türkİş, DİSK, TİSK, Hakİş, işçi emeklileri dernekleri, bütün ilgili sosyal
tarafların tamamı gelmiştir ve tutanaklar ortadadır, bu yasadaki bu düzenlemeyi
desteklediklerini de ifade etmişlerdir. O nedenle, burada daha kraldan çok
kralcının ötesine geçmenin bir anlamı yok. Onlar biliyorlar ki, ne geldiyse
başlarına bu popülist politikalardan gelmiştir. Artık bu ülkede o dönemin
bittiğini, artık her şeyin reel bir düzlemde yapılması gerektiğini biliyoruz.
Türkiye büyüyerek, Türkiye zenginleşerek halkını daha zenginleştirecektir diye
temel hedefimiz budur ve bu yürüyüşümüz, bu onurlu yürüyüşümüz bundan sonra da
devam edecektir diyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kafkas. MEHMET ŞANDIR (Mersin) İşçi emeklileri seni hayırla yâd edecek Sayın
Kafkas! BAŞKAN Şahsı adına Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, buyurunuz efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Teşekkür Ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Tabii, değerli arkadaşlar,
muhalefetin eleştirmesine, bardağın boş tarafını görmesine herhangi bir
itirazımız yok, hatta bunların katkı sağlayıcı olduğuna da inanıyoruz, bundan
yana bir sıkıntımız yok, eleştirileri bekliyoruz. Yalnız, bu eleştiriler
yapılırken, özellikle konu ekonomiyse, rakamlarla ifade edilmesi gereken bir
konuyu, bir gündemi tartışıyorsak, o zaman daha dikkatli konuşmak lazım ve
rakamları çarpıtmamak lazım, bir iktisatçının deyimiyle rakamlara dans
ettirmemek lazım. Şimdi, biraz önce değerli
muhalefete mensup arkadaşlarımız, özellikle işsizlikle ilgili rakamlar
konusunda açıklamalar yaptılar, bilgi verdiler ve bununla bağlantılı olarak da
tarım sektörünün istihdam kapasitesi ve buradaki istihdam imkânlarının
daraltılmasından ya da daralmasından bahsettiler. Şimdi, olayın özü şudur
değerli arkadaşlar: 2002 yılı itibarıyla, yani AK Parti Hükûmetinin iktidarı
devraldığı tarih itibarıyla Türkiye’de işsizlik oranı yüzde 10,3’tür, bugün
itibarıyla yüzde 9,9’dur. Şu rakamlar dahi biraz sonra tarımla ilgili
tartışmaları modele dâhil edeceğim yeterli olmamakla birlikte, Türkiye’de
istihdam imkânlarında bir artış olduğunu, iyileşme sağlandığını çok net olarak
ifade etmektedir. Bu rakamlar konusunda hiç kimsenin bir itirazı yok, olamaz,
TÜİK’in rakamlarıdır, resmî rakamlardır. Fakat, bu rakamı tam olarak algılamak
için, yine aynı dönemde, yani 20022006 döneminde tarım kesiminden 600 bin gizli
işsizin diğer sektörlere kaydığını, aktarıldığını ve buralarda kendilerine
istihdam sağlandığını da ilave etmemiz gerekiyor. Şimdi, değerli arkadaşlar,
bunun anlamı şu: Tarımda herhangi bir sıkıntı bu anlamda yok ya da oradan 600
bin kişinin diğer sektörlere iş aramak için ayrılması tarım sektöründe bir
olumsuzluk olarak ortaya çıkmıyor. Tam aksine, bir iyileşmenin işaretidir.
Nedeni şu: Aslında bu 600 bin kişi, yani daha önce tarım sektöründe çalışan,
fakat buradan ayrılarak diğer sektörlerde iş bulan 600 bin kişi tarım
sektöründe çalışırken de aslında işsiz idi, gizli işsiz idi. Tanımı nedir gizli
işsizin? Eğer belli insanları, çalışan insanları üretimden çektiğiniz hâlde
üretimde bir azalma meydana gelmiyorsa, hatta artış meydana geliyorsa, orada
gizli işsizlik vardır. İşsizdir ama işsiz olarak gözükmemektedir. Tarımda
yaşanan budur, hâlen de bu devam etmektedir. Bakın, değerli arkadaşlar,
tarım sektöründe gelişmiş ülkelerde yaşayan nüfusun toplam nüfusa oranı yüzde 4
ile 10 arasındadır. Türkiye’de yüzde 30 civarında idi biz devraldığımızda. Bu
süreci Batı, yaklaşık yüz yıl ve yüz elli yıl önce tamamladı. Türkiye bunu
yaşayamadı. Neden? Çünkü, tarım sektöründeki gizli işsizlere diğer alanlarda
istihdam imkânı oluşturulamadı. Bugüne kadar iktidar olan hiçbir hükûmet
tarafından yeterli istihdam oluşturulamadı. O nedenle, tarım kesimi, hâlen,
Batı’nın yüz yıl önceki nüfus oranıyla bugün yaşamak durumundadır. Bu yanlış
bir tablodur. Bu ekonomik bir tablo değildir. Bu modern bir tablo değildir.
Çağdaş Batı ekonomilerinin gerçekliğini yansıtan bir tablo değildir. Ama, Türkiye,
er veya geç bu rakama doğru gitmek zorundadır, gidecektir. Bu süreç, AK Parti
döneminde hızlanmıştır. Neden? Çünkü, diğer sektörlerde imalat sektöründe,
hizmetlerde, turizmde, diğer sektörlerde istihdam imkânları oluşturulmuştur ve
tarım sektörü, tıpkı Batı’nın yüz yıl önce yaşadığı süreci hızlı bir şekilde şu
anda yaşamaya başlamıştır. Daha önce diğer hükûmetlerin başaramadığını AK Parti
başarmaya başlamıştır. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Tavukları yakarak mı? NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Ve bu dönemde toplam 2 milyon
adet istihdam oluşturulmuştur. Tarım kesiminden kayan 600 bin rakamını da ilave
ederseniz bu rakama, aslında, işsizlik oranının 8’in, yüzde 9’un altına
düştüğünün kabul edilmesi gerekiyor. Yani, ceteris paribus, hiçbir şey
değişmemiş olsaydı, tarım sektöründe çalışan gizli işsizler yine orada
çalışmaya devam etmiş olsaydı, bu durumda bu oran yüzde 9’un altına düşecekti
ki, 10,3’ten 8’lere düşmüş bir işsizlik oranı düzeltilmiş rakamlarla söylüyorum
çok önemli bir gelişmedir, çok ciddi bir gelişmedir. Bunu, herkesin kabul
etmesi gerekiyor. Bu bir. İkincisi, değerli arkadaşlar…
BAŞKAN Ek sürenizdesiniz. Lütfen... NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bütün
hükûmetler vergi indirimleri yapmak için hep millete söz vermişlerdir. İstisnasız
bütün hükûmet programlarında bunu görürsünüz. Ama, hemen hemen, son, belki otuz
yılda hiçbir hükûmet vergi indirimini gerçekleştirememiştir. Tam aksine hep
artırmışlardır, katma değer vergisi başta olmak üzere. İlk defa biz yaptık bunu, katma değer vergisinde,
gelir vergisinde ve kurumlar vergisinde… Şimdi, bazı arkadaşlarımız,
kurumlar vergisinde yapılan bu indirimi Telekom özelleştirmesiyle bağdaştırarak
haksız bir kazanç aktarıldığını iddia ediyorlar. Gerçekten… MUHARREM VARLI (Adana) Doğru. NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Gerçekten, böyle bir anlayışı
kabul etmek ve objektif bir değerlendirme olarak görmek mümkün değil. MUHARREM VARLI (Adana) 1 milyon dolar… NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Bu değerlendirmenin doğal
sonucu şudur: Telekom, özel sektörden… (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN Ek sürenizi de kullandınız. (AK Parti
sıralarından “Hayır, vermediniz.” sesleri) NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Ek süremi vermediniz. BAŞKAN Verdim ek süreyi. Başlangıçta altı dakika
olarak verdim size Sayın Canikli. NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Peki. Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN Teşekkür ederiz. Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir. Yasanın tümünün oylamasına
geçmeden önce oyunun rengini belirtmek üzere, İç Tüzük’ün 86’ncı maddesi
gereği, aleyhte, Kamer Genç. Buyurunuz efendim, beş dakika
süreniz var. KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkanım, aslında siz
bu Meclisi şu anda çok gündem dışı çalıştırıyorsunuz. Bakın, gündemdeki 3’üncü
sırada ne diyor: “32 Sıra Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi’nin ikinci görüşmeleri ile oylamalarının 16 Ekim 2007
Salı günü yapılması ve bu birleşimde çalışma süresinin oylamaların
tamamlanmasına kadar uzatılması.” Bir defa, oylama tamamlanınca bugünkü
birleşim sona eriyordu ve siz burada gündemi hiçbir suretle haklı olarak şey
etmediniz, uzatmak durumunda kalamazdınız. BAŞKAN Pardon… KAMER GENÇ (Devamla) Ben şey edeyim ve Danışma Kurulu… BAŞKAN Danışma Kurulu kararını oyladık efendim. KAMER GENÇ (Devamla) Hayır, hayır efendim, süre bittikten sonra
Danışma Kurulu kararı gelemez buraya. Bakın, Anayasa oylaması bitinceye kadar
çalışma süresi… Birleşim bitmiştir. Birleşim bittikten sonra siz… ÜNAL KACIR (İstanbul) Siz okuduğunuzu anlamıyorsunuz! MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) Kapanmadan… Kapanmadan… KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, bir dakika… Bir şeyler öğrenin ya!
Allah Allah! (AK Parti sıralarından gülüşmeler) Şimdi, siz, birleşim
bittikten sonra yeni bir Danışma Kurulu kararı getiremezsiniz; bir. İkincisi,
ben muhalefet partilerine hayret ediyorum. Yani, şimdi, bakın şu kanun teklifi
Başkanlıkça, birinci komisyon Plan ve Bütçe Komisyonu, ikincisi Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna havale edilmiş ve siz bunun, asıl
komisyonun Plan ve Bütçe Komisyonu olduğunu gözden kaçırıyorsunuz. Bu böyle
olur mu? NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Başkanlığın takdiri. KAMER GENÇ (Devamla) Burada, zaten, karara bağlanan parasal
meseleler. Parasal meseleler, Sayın Defterdarım, herhâlde siz de biliyorsunuz,
Plan ve Bütçe Komisyonunun bunu görüşmesi lazım. Ama, daha dünkü çocuklar,
yani, şimdi, buradaki Komisyon Başkanı ben müdahale ediyorum orada diyor ki,
işte “Dinlerlerse… Efendiliği bil de…” Biz efendiliği çoktan öğrendik. Burada,
ben, burada çalışırken, bazıları daha kısa pantolonlarla geziyorlardı. (AK
Parti sıralarından gülüşmeler) Onu da bilmeleri lazım ki, yani benimle öyle
yarışa giremezsiniz de. Şimdi, bakın, değerli
milletvekilleri, şimdi, bu AKP İktidarının bir huyu var: Kanunlar daha gelir
gelmez Başkanlık Divanına gidiyorlar, hemen tümü ve maddeleri üzerinde söz alıyorlar,
muhalefeti susturmaya çalışıyorlar. Bence, bu, dürüst ve sağlıklı bir davranış
biçimi değil. Bakın, ben biraz önce neden
söz istemedim? Aslında, ben söz istemeye başlayınca hemen oradaki
arkadaşlarınız söz istiyor ve özellikle Başkanlık Divanında oturan
arkadaşlarımız da hata yapıyorlar. Mesela, bakın, Plan ve Bütçe Komisyonu…
Mecliste Tüzük değişikliği üzerinde “Söz isteyen yok.” dedi. Ben önce gittim.
Dediler ki, tümü ve maddeleri üzerinde
söz istenmiştir. Fakat, ben o gün biraz geç geldim, buradaki Başkan “Söz
isteyen yok.” dedi, böyle olmaz ki. Yani, beyler, dürüstlük denilen kutsal bir
müessese vardır. Eğer dürüstlük denilen o kutsal müesseseye riayet edeceksek
burada çalışırız. Ama, hilelerle hurdalarla, yalanlarla dolanlarla ne meclisler
yönetilir ne bu Parlamentoda işler sağlıklı gider. Şimdi, tabii, bakın, hep yani
usuli meseleler tartıştım Sayın Başkan. Bana başlangıçta oy verseydiniz, tabii
bunu şey edecektim. (AK Parti sıralarından “Söz, söz” sesleri) Bakın,
Türkiye’de çok ciddi, sizin iktidarınız zamanında büyük suistimaller var. Bir
tane yabancı bankanın 3,5 milyar dolarını bir kalemde sildiniz. HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) Yasa… Yasa… KAMER GENÇ (Devamla) Yasa… Senin yasaya aklın ermez ki yahu!
(Gülüşmeler) Bir dakika şimdi… Şimdi,
burada emekli maaşlarıyla, çalışanların maaşlarıyla ilgili durumu anlatıyorum.
Niye anlatıyorum? Bu devletin kaynakları çok. Siz, bir basın patronunun 1
katrilyon 250 trilyon lirasını
uzlaştırmada kaldırdınız mı
kaldırmadınız mı? MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) Hayır… KAMER GENÇ (Devamla) Siz, o 50 tane aileye veya 60 tane aileye
bütçede 53 katrilyon faiz ödüyor musunuz ödemiyor musunuz? Siz, ihalelerde
kendi yandaşlarınızı kayırıyor musunuz kayırmıyor musunuz? HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Yasaya gel, yasaya! KAMER GENÇ (Devamla) Bak, oradan oraya geleceğim. Siz, kendi Hükûmetinizin,
bakanlarınızın yakını olduğu kişilerin, ihaleleri tezgâhlayıp da ihaleleri 5
misli, 10 misli fiyat artışlarıyla getirip özel davetiyelerle veriyor musunuz
vermiyor musunuz? (AK Parti sıralarından gürültüler) HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) Yasaya gel! KAMER GENÇ (Devamla) İşte, bu davetiyeleri yapmazsanız, ihaleleri
gerçek fiyatları üzerinde yaparsanız, insanların vergilerini haklı olarak
alırsanız, ondan sonra da devletin gelirlerini toplarsanız, emekliye de para
çok, ziraatçıya da çok. Şimdi, biraz önce Sayın
Defterdar diyor ki: “Biz kurumlar vergisini indirdik.” Yahu bu.. MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) Kim defterdar ya? KAMER GENÇ (Devamla) Neyse, vekil arkadaşımız canım. Ben de
maliyeciyim, ben de maliye okulu mezunuyum. Yani, ben de maliyeci olmaktan da
gurur duyarım. Diyor ki, kurumlar vergisini… Bakın arkadaşlar, kurumlar
vergisini indirmek kadar bu memlekette yapılacak bir ihanet yok! (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) Sen nasıl maliyecisin ya? KAMER GENÇ (Devamla) Bakın, bankacılık sektörünün yüzde 60’lık,
70’lik kısmını getirdiniz yabancılaştırdınız ve onların vergisini getirdiniz
indirdiniz. MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) Yapma ya! KAMER GENÇ (Devamla) Yabancı, bilmem Agop’un Magop’un siz
bankasını getiriyorsunuz da vergisini indiriyorsunuz yüzde 10, ondan sonra
Telekom’u, TÜPRAŞ’ı, PETKİM’i ve en büyük devlet kurumlarını getirip
özelleştiriyorsunuz ve onların vergisini indiriyorsunuz. Bu, hakka adalete
sığar mı arkadaşlar? HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) Yasaya gel! KAMER GENÇ (Devamla) Tabii, biz burada, ben, yani kendimi
kastediyorum çok geniş bir zaman içinde fikirlerimi söyleme olanağına sahip
olmadığım için burada tabii derli toplu bazı şeyleri söyleme imkânımız yok, ama
lütfen, rica ediyorum, bundan sonra bizi de bu kürsüde de konuşturun… HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) Boş konuşuyorsun, boş! KAMER GENÇ (Devamla) …ve biz bu memlekete sizlerden daha iyi açık
şeyler söyleyeceğiz, çünkü ben hayatın içinden gelmiş bir insanım. Onun için…
Hele bu emekliler inim inim geçim sıkıntısı içinde inlerken, memur öyleyken,
ondan sonra, işçi öyleyken, getirdiniz, bugün şarabın ÖTV’sini artırdınız,
üzümler bağda kaldı. Yahu, bu müstahsile niye vermiyorsunuz? Onların ürünlerini
değerlendirin… (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Genç, sağ olun. KAMER GENÇ (Devamla) Sayın Başkan, tabii, gerçekten, yapılan büyük
hatalar var. Bakın siz de… BAŞKAN Teşekkür ederiz… KAMER GENÇ (Devamla) Bir defa, Meclisin çalışma saati bittikten
sonra, rica ediyorum, Danışma Kurulu kararını getirip oylatmamanız gerekiyor.
Gruplara söyleyin… BAŞKAN Teşekkürler Sayın Genç, dikkate alacağız.
Teşekkür ederiz. Teklifin tümünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Sayın Faruk Çelik kısa bir konuşma yapacaktır. Buyurunuz. (AK Parti
sıralarından alkışlar) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Öncelikle, ben de Sayın
Başkanı tebrik ediyorum ve başarılar temenni ediyorum. Değerli arkadaşlar, sizlere
de çok teşekkür ediyorum, muhalefetiyle iktidarıyla bütün arkadaşlarımıza,
katkı sağlayan arkadaşlarımıza çok teşekkür ediyorum. Önemli bir teklifi burada
yasalaştırdık, fakat şunu da ifade etmeden geçemeyeceğim: Milletin kürsüsü
burası. Tabii ki, herkes, bütün milletvekili arkadaşlarımız, düşüncelerini
özgürce burada ifade edeceklerdir. Buna saygımız var. Gönül arzu eder ki,
burada görüşülen teklif ve tasarı neyse o çerçevede görüşmeler, konuşmalar
cereyan etsin, ama milletin kürsüsünde milletvekillerimizin ülkenin ve
Parlamentonun veya seçim bölgeleriyle ilgili bazı değerlendirmeleri de buralara
taşımaları makul karşılanacak bir durum diye ifade etmek istiyorum. Değerli arkadaşlar, sekiz yıl
karşı tarafta oturmuş bir kardeşiniz olarak, buradaki düzenlemeler, buradaki
konuşmaları da karşı taraftan takip eden ve bugün de Bakan olarak
huzurlarınızda olan bir arkadaşınız olarak şöyle bir tablonun olduğunu ifade
etmek istiyorum: Genelde bütün milletvekilleri için bunu söylemek doğru değil,
büyük çoğunluğu da tenzih ederek söylüyorum; ama, gelen yasa tasarısı nedir, ne
getiriyor, ne götürüyor, bu bilinmeden, gerek konuşan gerekse el kaldıran
arkadaşlarımız teklifin ve tasarının içeriği hakkında sağlıklı bilgi sahibi
olmadan değerlendirmelerin yapıldığına da çok şahit olmuşuzdur. KAMER GENÇ (Tunceli) Ama, işte bu dönem... ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Umarım ki,
23’üncü Dönemde daha nitelikli bir yasama faaliyetini el birliğiyle
gerçekleştiririz, daha nitelikli tasarıları Hükûmet olarak biz getiririz, daha
nitelikli teklifleri siz milletvekili olarak getirirsiniz ve burada el
birliğiyle yapacağımız değerlendirmelerle burada yasalaşmasını sağlarız. Bu,
işin birinci yanı. Bunu niçin söylüyorum? Şunun için ifade ediyorum: Bu
görüştüğümüz teklif ne getiriyor? Neyi tartıştık biz? 6 maddelik bir teklifi
burada geçiriyoruz. Getirilen şey şu değerli arkadaşlar: Bizim yaşlılık aylığı
bağlama sistemimiz 2000 yılından önce çok farklı. Gösterge esasına göre
yaşlılık aylığı bağlanıyor ve orada da çok farklılıklar var. 19651982,
19821987, 19871992 ve 1999’a kadar burada aylık bağlama oranındaki
değişikliklerden dolayı çok farklı maaşlar bağlanmış diyelim halkın tabiriyle,
farklı oranlarda aylıklar bağlanmış. 2000 yılında, yani 1999 yılında 4447
sayılı bir Yasa çıktı Parlamentodan ve bu yürürlüğe girdi. Bu Yasa, bu yaşlılık
aylığı bağlama sistemini tümden değiştirdi. “TÜFE çarpı gelişmişlik hızı,
gelişme hızı” diye yeni bir sisteme geçtik. Ne oldu geçtik? 2000, 2001, 2002
yıllarında Türkiye’de büyüme hızı, gelişme hızı düşük olduğundan, hatta eksi
9’larda olduğundan bu bir sorun oluşturmadı. Fakat, 2003’ten sonra Türkiye’de
büyüme hızı ortalama 7; 7,5; 8’lere varınca, burada, 4447 sayılı Yasa’daki açık
keşfedildi ve ortaya çıkarıldı ve bugüne kadar rakam istedi arkadaşlar, rakam
vermek istiyorum 2000’den 2007 yılına kadar 1.395 kişi mevcut emekli maaşını
kestirmiş, tekrar çalışmaya başlamış. Bunların 307 kişisi kısa süreli, kısmi
bir çalışma yapmış. Bir ay çalışmış, iki ay çalışmış ve yeniden emekli maaşı
talebinde bulunmuş. 1.080 kişi ise daha uzun süreli çalışmış. 2000 ile 2007
yılları arasındaki süreçte olandan bahsediyorum. Son olarak, son bir ayda bu
konu gündeme getirilince, bu gelişmişlik hızı, Türkiye’nin büyüme hızının
meydana getirdiği fark medyaya taşınınca, o günden bugüne müracaat eden
sayısına bakıyoruz, yani, maaşını kestiren, aylığını kestiren emeklilerin
sayısına bakıyoruz; Komisyonda görüşürken 4.895 idi bu rakam, bugün itibarıyla
5.441 kişi maaşını kestiriyor ve çalışmaya başlıyor. Şimdi, böyle bir tablo var
karşımızda. Şimdi, biz ne yapmaya çalışıyoruz… (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) …Komisyonda
bütün gruplar, yani, siyasi parti grupları ve sivil toplum örgütlerinin tümüyle
yaptığımız değerlendirmede, gerçekten son derece yerinde bir düzenleme olduğu
cihetinde değerlendirmeler yapıldı ve bu teklifi Genel Kurula getirdik. Şimdi,
ne yapılıyor? Eşitler arasından eşitliği bozmaya dönük bir tabloyla karşı
karşıyayız, bu yasal boşluk diye tabir ettiğimiz… Eşitler var. Zaten emekliler
arasında çok ciddi, maaşlarda intibak sorunları var, farklılıklar var. Buna
yenisini ilave etme gibi bir durumla karşı karşıyayız. Bunun olmaması adına
getirdiğimiz bir düzenlemedir. Son derece yerinde bir düzenlemedir diyorum ve
söylenecek çok şey olmasına rağmen, bir teşekkür konuşmasıdır, onun için, son
cümleyle bunu bağlamak istiyorum. O da şudur: Burada çok önemli bir şey
söylendi, yolsuzluklarla ilgili. Değerli arkadaşlar,
Parlamentoda bulunan hiçbir arkadaşımızın, ne yolsuzluğa bulaşması ne
yolsuzluğun içerisinde olması söz konusu değildir. Türkiye bir hukuk
devletidir. Böyle bir bilgi, belge varsa, bunun sonuna kadar takibi hepimizin
asli görevidir diye düşünüyorum. Bunu da belirterek, teklifin
hayırlı olması temennisiyle hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN Teşekkürler ederiz Sayın Bakan. Sayın milletvekilleri, yarın
görüşülecek olan, Anayasa’nın 92’nci maddesine göre Meclis Başkanlığına sunulan
Başbakanlık tezkeresi üzerinde şahsı adına aynı anda 22 milletvekili söz
talebinde bulunmuştur. Şahsı adına söz talebinde bulunan milletvekilleri
arasında 3 kişilik kura çekilerek söz sıralaması belirlenecektir: Gülşen Orhan,
Van; Mehmet Emin Tutan, Bursa; Mustafa Ataş, İstanbul. Sayın milletvekilleri, alınan
karar gereğince, Anayasa’nın 92’nci maddesine göre Bakanlar Kurulunca Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuş olan 15/10/2007 tarihli tezkereyi
görüşmek için, 17 Ekim 2007 Çarşamba günü saat 15.00’te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum. Kapanma Saati:
21.32 |
|