DÖNEM: 23                             CİLT: 2                     YASAMA YILI: 2

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

7’nci Birleşim

16 Ekim 2007 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

   I. GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. GELEN KÂĞITLAR

III. OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1. TBMM Başkan Vekili Şükran Güldal Mumcu’nun, Başkan Vekili seçilmesi dolayısıyla teşekkür konuşması

 

IV. KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1. Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve 272 milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/14) (S. Sayısı: 32 ve 32’ye 1 inci Ek)

2. Çorum Milletvekili Agah Kafkas’ın; 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ve 2925 Sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/16) (S. Sayısı: 43)

 

V. ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1. Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

 

VI. SORULAR VE CEVAPLAR

A) Yazılı Sorular ve Cevapları

1. İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, bir dergi ile ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/22)

2. İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül hakkında açılan ve sonuçlanan davalara ilişkin sorusu ve  Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/23)

3. Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, 22 Temmuz Genel Seçimlerinin sonuçları hakkındaki iddialara ve SEÇSİS projesine ilişkin Başbakandan sorusu ve  Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/66)

4. Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, BurdurBucak’ta adliye sarayı yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan sorusu ve  Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/89)

5. Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, Samsun’un adliye binası ihtiyacına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/227)

6. Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Sayıştay’da boş bulunan üyeliklere ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı (7/235)

 

 

I. GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 12.00'de açýlarak iki oturum yaptý.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve 272 Milletvekilinin, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/14) (S. Sayısı: 32) birinci görüşmesi tamamlandı; ikinci görüşmesine, en az kırk sekiz saat geçtikten sonra başlanabileceği açıklandı.

16 Ekim 2007 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 18.26’da son verildi.

 

                                                         Nevzat PAKDİL

                                                           Başkan Vekili

 

Fatoş GÜRKAN

 

Fatma SALMAN KOTAN

 

Adana

 

Ağrı

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

No.: 9

II. GELEN KÂÐITLAR

11 Ekim 2007 Perşembe

Raporlar

1. Asya Karayolları Ağı Hükümetlerarası Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/293) (S. Sayısı: 23) (Dağıtma tarihi: 11.10.2007) (GÜNDEME)

2. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Mısır Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/301) (S. Sayısı: 24) (Dağıtma tarihi: 11.10.2007) (GÜNDEME)

3. Uluslararası Karayolu Yolcu ve Eşya Taşımacılığına İlişkin Türkiye Cumhuriyeti ve Portekiz Cumhuriyeti Arasında Anlaşmanın  Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/311) (S. Sayısı: 26) (Dağıtma tarihi: 11.10.2007) (GÜNDEME)

4. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında Demiryolu Taşımacılığı Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/312) (S. Sayısı: 27) (Dağıtma tarihi: 11.10.2007) (GÜNDEME)

5. Hava Yoluyla Uluslararası Taşımacılığa İlişkin Belirli Kuralların Birleştirilmesine Dair Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/327) (S. Sayısı: 28) (Dağıtma tarihi: 11.10.2007) (GÜNDEME)

6. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, Mısır Arap Cumhuriyeti Hükümeti ve Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Turizm Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/328) (S. Sayısı: 29) (Dağıtma tarihi: 11.10.2007) (GÜNDEME)

7. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti  ile Kolombiya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/340) (S. Sayısı: 30) (Dağıtma tarihi: 11.10.2007) (GÜNDEME)

8. Türkiye Cumhuriyeti Ulaştırma Bakanlığı ile Suriye Arap Cumhuriyeti Ulaştırma Bakanlığı Arasında Yapılan Lokomotif, Vagon ve Diğer Ray Hizmetlerini de Kapsayan Demiryolu Araç ve Gereçlerinin Yapımı, Geliştirilmesi, Yenilenmesi, Bakımı ve Onarımı ile İlgili Karşılıklı Anlaşma Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/274) (S. Sayısı: 31) (Dağıtma tarihi: 11.10.2007) (GÜNDEME)

Yazılı Soru Önergesi

1. Konya Milletvekili Atilla KART’ın, Sayıştay’da boş bulunan üyeliklere ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/235) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/9/2007)

 

No.: 10

15 Ekim 2007 Pazartesi

Rapor

1. Çorum Milletvekili Agah Kafkas’ın; 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ve 2925 Sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/16) (S. Sayısı: 43) (Dağıtma tarihi: 15.10.2007) (GÜNDEME)

 

No.:11

16 Ekim 2007 Salı

Tasarılar

1. Devletlerin Ayda ve Diğer Gök Cisimlerindeki Faaliyetlerini Düzenleyen Anlaşmaya Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/351) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

2. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/352) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)    

3. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kendi Toprakları Arası ve Ötesinde Hava Hizmetlerine İlişkin Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/353) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)            

4. Dışişleri Bakanlığı Tarafından Temsil Edilen Türkiye Cumhuriyeti ile Fransız Kalkınma Ajansı Arasında Kuruluş Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/354) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

5. Türkiye Cumhuriyeti ve Avustralya Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ile Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/355) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

6. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu ile Ukrayna Devlet Nükleer Düzenleme Komitesi Arasında Nükleer Düzenleme Konularında Teknik İşbirliği ve Bilgi Değişimi Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/356) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

7. Türkiye Cumhuriyeti Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile Bahreyn Krallığı Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Arasında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/357) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

8. Türkiye Cumhuriyeti Ulaştırma Bakanlığı ile Kore Cumhuriyeti Enformasyon ve Haberleşme Bakanlığı Arasında Enformasyon ve Haberleşme Teknolojileri (EHT) İşbirliği İçin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/358) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

9. Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Filistin Ulusal Yönetimi Tarım Bakanlığı Arasında Tarım Alanında İşbirliği Konulu Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/359) (Tarım, Orman ve Köyişleri  ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

10. Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Umman Sultanlığı Tarım ve Balıkçılık Bakanlığı Arasında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/360) (Tarım, Orman ve Köyişleri  ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

11. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Hollanda Krallığı Arasında Gümrük Mevzuatının Doğru Bir Şekilde Uygulanması ve Gümrük Suçlarının Önlenmesi, Soruşturulması ve Bu Suçlarla Mücadele Konularında Karşılıklı İdari Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/361) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

12. Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Makedonya Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı Arasında Makedonya Cumhuriyetinde Yer Alan Bazı Osmanlı Dönemi Eserlerinin Onarımı ve Rekonstrüksiyonuna Yönelik Yapılan Görüşmelere İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/362) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

13. Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/363) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

14. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kolombiya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür Anlaşması ile Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/364) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

15. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu Arasında         Denizcilik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/365) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

16. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hayvan Sağlığı ve Karantina Konusunda İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/366) (Tarım, Orman ve Köyişleri  ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

17. AsyaPasifik Uzay İşbirliği Örgütü (APSCO) Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/367) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji  ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

18. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Avustralya Hükümeti Arasında Askeri Alanda İşbirliği Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/368) (Millî Savunma ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

19. Türkiye Cumhuriyeti ile Hırvatistan Cumhuriyeti Arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/369) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

20. Türkiye Cumhuriyeti ile Kırgız Cumhuriyeti Arasında Hukuki, Ticari ve Cezai Konularda Adli İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/370) (Adalet ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

21. İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı (1/371) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji; İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

22. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Suudi Arabistan Krallığı Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/372) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

23. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Tayland Krallığı Hükümeti Arasında Bilimsel ve Teknolojik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/373) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji  ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

24. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İpsalaKipi Sınır Geçiş Bölgesinde İki Ülke Arasında İkinci Bir Karayolu Sınır Geçiş Köprüsü İnşa Edilmesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/374) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

25. Güney Doğu Avrupa’da Yüksek Performanslı Bir Demiryolu Ağının Kurulması Konusunda Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/375) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

26. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moğolistan Hükümeti Arasında Çevre Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/376) (Çevre ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

27. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suudi Arabistan Krallığı Hükümeti Arasında Karayoluyla Yolcu ve Yük Taşımacılığının Düzenlenmesi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/377) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

28. Kıta Sahanlığında Bulunan Sabit Platformların Güvenliğine Karşı Yasadışı Eylemlerin Önlenmesine Dair Protokole Ait 2005 Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/378) (Adalet ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

29. Denizde Seyir Güvenliğine Karşı Yasadışı Eylemlerin Önlenmesine Dair Sözleşmeye Ait 2005 Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/379) (Adalet ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

30. TürkiyeEFTA Ortak Komitesinin EFTA Devletleri ile Türkiye Arasında Anlaşmanın Devlet Yardımlarına İlişkin 18 ve 23. Maddelerinin ve II Sayılı Ekinin Değiştirilmesi ve X ve XI Sayılı Eklerinin İptaline İlişkin 1/2005 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/380) (Plan ve Bütçe  ile Dışişleri Komisyonlarına)  (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

31. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Umman Sultanlığı Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/381) (Plan ve Bütçe  ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

32. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve İslam Kalkınma Bankası Arasında Türkiye ile Afrika’daki İslam Kalkınma Bankası Üyesi Ülkeler Arasındaki Ticaret ve Yatırımların Desteklenmesi İçin İşbirliği Hakkında Anlayış Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı  (1/382) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji; Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

33. Türkiye Cumhuriyeti ve Birleşik Arap Emirlikleri Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/383) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

34. Türkiye Cumhuriyeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/384) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

35. Avrupa Orta Vadeli Hava Tahminleri Merkezi İmtiyazları ve Dokunulmazlıklarına Dair Düzeltilmiş Protokole Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/385) (Adalet ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

36. Avrupa Orta Vadeli Hava Tahminleri Merkezini Oluşturan Düzeltilmiş Sözleşmeye Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/386) (Çevre ve Dışişleri Komisyonlarına)    (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

37. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Bahreyn Krallığı Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/387) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

38. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bahreyn Krallığı Arasında Denizcilik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/388) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

39. Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ve Suudi Arabistan Krallığı Sağlık Bakanlığı Arasında Sağlık Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/389) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007) 

40. Türkiye ile Mısır Arasında Doğal Gaz Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının       Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/390) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji  ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

41. Pendik Kentsel Dönüşüm ve İleri Teknoloji Parkı Projesi Kanunu Tasarısı (1/391) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji; İçişleri; Plan ve Bütçe ile Bayındırlık, İmar,       Ulaştırma ve Turizm Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

42. Güneydoğu Avrupa (GDA) Kültür Bakanları Konseyi Şartnamesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/392) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

43. Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/393) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

44. Biyotıp Araştırmalarına İlişkin İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesine Ek Protokolün       Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/394) (Adalet; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

45. Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı Arasında Savunma Uzay İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/395) (Millî Savunma ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

46. Beşinci Dünya Su Forumu Organizasyonu İçin Çerçeve Anlaşma ile Beşinci Dünya Su Forumu Anlaşma Mektubunun Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/396) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

47. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü (GTÖ) Arasında GTÖ Orta Asya Alt Bölge Ofisi Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/397) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

48. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İçişleri Bakanlığı ve Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti İçişleri Bakanlığı Arasında Eğitim İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/398) (İçişleri ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

49. Türkiye Cumhuriyeti ile İspanya  Krallığı Arasında  Bilimsel ve  Teknolojik  İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı  (1/399) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji  ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

50. Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı ile Moğolistan Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Arasında Petrol, Doğal Gaz ve Mineral Kaynaklar Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/400) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji  ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

51. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Letonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında, Eğitim, Bilim, Kültür ve Spor Alanlarında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/401) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

52. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İtalya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sinematografik Ortak Yapım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/402) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

53. Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı ve Ekvator Cumhuriyeti Enerji ve Maden Bakanlığı Arasında Enerji Sektöründe İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/403) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji  ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

54. Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Rusya Federasyonu Kültür ve Sinemacılık Federal Ajansı Arasında 2007 Yılında Türkiye Cumhuriyetinde Düzenlenecek Rusya Federasyonu Kültür Yılına Yönelik Yapılan Görüşmelere İlişkin Niyet Muhtırası (Rusya’nın Türkiye’de Kültür Yılı) nın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/404) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

55. Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı ile Arnavutluk Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı Arasında İşbirliği Konusunda Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/405) (Adalet ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

56. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Etiyopya Federal Demokratik Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Tarım Alanında Teknik, Bilimsel ve Ekonomik İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/406) (Tarım, Orman ve Köyişleri  ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

57. Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı ile Fas Krallığı Adalet Bakanlığı Arasında İşbirliği Konusunda Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı  (1/407) (Adalet ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

58. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Tunus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Madencilik ve Jeoloji Alanlarında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/408) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji  ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

59. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Kore Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Turizm Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/409) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

60. Asya’da İşbirliği ve Güven Arttırıcı Önlemler Konferansı Yazmanlığının Statüsünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/410) (Dışişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

61. Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Avustralya Tarım, Balıkçılık ve Ormancılık Bakanlığı Arasındaki Tarım Alanında Teknik, Bilimsel ve Ekonomik İşbirliği Konulu Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/411) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

62. Kalıcı Organik Kirleticilere İlişkin Stokholm Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/412) (Çevre ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

63. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Burkina Faso Hükümeti Arasında Genel İşbirliği An  laşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/413) (Plan ve Bütçe; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

64. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Kosova ÖzYönetim Geçici Kurumları Adına Hareket Eden Birleşmiş Milletler Kosova Geçici Yönetim Misyonu (UNMIK) Arasında Yatırımların Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/414) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

65. Balinacılığın Düzenlenmesine İlişkin Uluslararası Sözleşme ile Protokole Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/415) (Tarım, Orman ve Köyişleri; Çevre ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

66. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belarus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karantina ve Bitki Koruma Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/416) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

67. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Burkina Faso Hükümeti Arasında Ticaretin Geliştirilmesi ve Ekonomik ve Teknik İşbirliği Anlaşma Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/417) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji  ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

68. Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı ile Bulgaristan Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı Arasında İşbirliği Konusunda Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/418) (Adalet ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

69. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bulgaristan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında SvilengradKapıkule Demiryolu Sınır Geçişi Faaliyetlerinin ve Kapıkule Sınır Mübadele Garındaki Demiryolu Sınır Hizmetlerinin Düzenlenmesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/419) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

70. Türkiye Cumhuriyeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Veterinerlik Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/420) (Tarım, Orman ve Köyişleri  ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

71. Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/421) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

72. BaküTiflisKars Yeni Demiryolu Bağlantısına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/422) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

73. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türk Kültür ve Sanatları Ortak Yönetimi (TÜRKSOY) Arasında Türksoya İlave Arsa Tahsisi Hakkında Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/423) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

74. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Federal Demokratik Etiyopya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Turizm Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/424) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

75. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü Arasında Hükümetlerarası Tahıl Grubu 31 inci Oturumu ve Hükümetlerarası Pirinç Grubu 42 nci Oturumu Ortak Toplantısına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/425) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)

Tezkere

1. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, 1 Yıl Süreyle, Irak’ın Kuzeyinden Ülkemize Yönelik Terör Tehdidinin ve Saldırıların Bertaraf Edilmesi Amacıyla, Sınır Ötesi Harekat ve Müdahalede Bulunmak Üzere, Irak’ın PKK Teröristlerinin Yuvalandıkları Kuzey Bölgesi ile Mücavir Alanlara Gönderilmesine ve Görevlendirilmesine Anayasa’nın 92 nci Maddesi Uyarınca İzin Verilmesine Dair Başbakanlık Tezkeresi (3/199) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.10.2007)

Raporlar

1. Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukukî Veçhelerine Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/315) (S. Sayısı: 33) (Dağıtma tarihi: 16.10.2007) (GÜNDEME)

2. Tanık Koruma Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/346) (S. Sayısı: 34) (Dağıtma tarihi: 16.10.2007) (GÜNDEME)

3. Kat Mülkiyeti Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/332)  (S. Sayısı: 35) (Dağıtma tarihi: 16.10.2007) (GÜNDEME)

 

 

16 Ekim 2007 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER : Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN  Türkiye Büyük Millet Meclisinin 7’nci Birleşimini açıyorum. (CHP sıralarından ayakta alkışlar)

Toplantı yeter sayısı vardır.

 

III. OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1. TBMM Başkan Vekili Şükran Güldal Mumcu’nun, Başkan Vekili seçilmesi dolayısıyla teşekkür konuşması

BAŞKAN  Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce, sizlerle bazı düşüncelerimi ve duygularımı paylaşmak istiyorum.

10 Ağustos 2007 tarihinde, oylarınızla, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekilliğine seçilmiş olmamdan dolayı, ulusumuzun Türkiye Büyük Millet Meclisindeki siz değerli temsilcilerine teşekkürlerimi sunarım.

Kurtuluş Savaşı sırasında Mustafa Kemal Atatürk “Önce Meclis” diyerek Türkiye Büyük Millet Meclisinin kurulmasını sağlamış ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi olarak mazlum milletlere ilham kaynağı olan bağımsızlık savaşımızı buradan yönetmiştir.

Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkan Vekili olarak Başkanlık ettiğim bu ilk oturumunda Mustafa Kemal Atatürk’ün yaktığı bağımsızlık meşalesinin aydınlığını yüreğimde duyuyorum. Özgürlüğü ve eşit yaşam hakkı elinden alınmak istenen bir ulusun yoktan var ettiği demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletinde yaşamanın kıvancıyla bana Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir üyesi olma onurunu veren milletimize en derin şükranlarımı sunuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi saltanata ve hilafete son veren, egemenliği kayıtsız şartsız millete tanıyan demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında, ulusumuzu çağdaş yaşam biçimine kavuşturan devrim yasalarının kabul edilmesinde, geniş halk kesimlerine ulaşan sosyal politikaların hayata geçirilmesinde temel bir rol oynamıştır.

Tarihi boyunca üstlendiği onurlu görevini başarıyla yerine getiren Türkiye Büyük Millet Meclisinin, geçmişte olduğu gibi bugün ve gelecekte de bu görevini yerine getireceğine inanıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin onurlu tarihinde Türk kadınının medeni ve siyasi haklarına kavuşturulması önemli bir yer işgal eder. Öyle ki, Atatürk Türkiye’sinin aydınlığından en çok yararlananlar kadınlar olmuştur. Mustafa Kemal Atatürk, 30 Ağustos 1925 tarihinde Kastamonu konuşmasında şöyle diyordu: “Bir sosyal toplum, bir millet, erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelmiştir. Kabil midir ki, bir kitlenin bir parçasını ilerletelim, diğerini ihmal edelim de kitlenin tümü ilerleyebilsin. Mümkün müdür ki, bir topluluğun yarısı topraklara zincir ile bağlı kaldıkça diğer kısmı göklere yükselebilsin. Şüphe yok, ilerleme adımları, dediğim gibi iki cins tarafından beraber, arkadaşça atılmalıdır. Böyle olursa inkılap başarılı olur. Memnuniyetle görüyoruz ki, bugünkü tutumumuz gerçek icaba yaklaşmaktadır. Her hâlde daha cesur olmak lüzumu açıktır.”

Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, kadını toplumun eşit ve özgür bireyi yapan Atatürk devrimlerini yaşatacağına, kadını tekrar ikinci sınıf  vatandaşlığa mahkûm etmek isteyenlere asla izin vermeyeceğine ve kadını eşit haklar ve fırsatlar açısından daha da ilerleteceğine inanıyorum. Bu makamda bulunuşumun, bu açıdan da özel bir anlam taşıdığını belirtmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, son günlerde terör bir kez daha gencecik insanlarımızın yaşam haklarını elinden aldı. Yaşam hakkı kutsaldır ve terör bir insanlık suçudur. Terörün uluslararası ve ulusal bağlantılara vardır. Etnik kimliği, dini, ideolojiyi kullanır. Tehdit, baskı, korku yaratarak toplumları sindirmeye çalışır. Hangi nedenle olursa olsun terör olaylarının yanında olmak bu insanlık suçuna ortak olmak demektir. Terörün ana amacı ülkelerin vatandaşlarını ve ulusları birbirlerine düşman etmektir. Terörün arkasındaki çıkar çevreleri bu düşmanlıktan hem siyasi hem ekonomik kazanç sağlarlar.

Değerli milletvekilleri, bir konunun altını özellikle çizmek istiyorum. Atatürk “Savaş, zorunlu ve yaşamsal olmalıdır. Ulusun yaşamı tehlikeyle karşılaşmadıkça savaş bir cinayettir.” demişti. Kan üstünden rant sağlayan terörün, ulusları savaş bataklığına sürüklemesine hep birlikte karşı çıkmalıyız. Ülkemizde terör acısını ocağında ya da yüreğinde hissetmeyen neredeyse hiç kimse kalmadı. Yaşam hakkı elinden alınan her değer, arkasında acılı ana babalar, eşler, çocuklar, kardeşler bıraktı. Bugüne kadar terör nedeniyle yitirdiğimiz tüm vatandaşlarımızın yakınlarına başsağlığı diliyor ve derin acılarını paylaşıyorum.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisine Başkanlık ettiğim oturumlarda Meclis çalışmalarını, ülkemizin ve ulusumuzun çıkarları doğrultusunda, kürsü masuniyeti çerçevesinde, tam bir tarafsızlık içinde yöneteceğim. Bu tarafsız yönetimin dayanaklarının cumhuriyetin temel değerleri, Atatürk devrimleri, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ilkeleri ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde uygulamalarla yerleşmiş gelenek ve kurallar olacağını belirtir, yüce heyetinize saygılarımı sunarım. (Alkışlar)

Gündeme geçiyoruz.

Alınan karar gereğince, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve 272 milletvekilinin, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun ikinci görüşmesine başlayacağız.

 

IV. KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklİflerİ

1. Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve 272 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/14) (S. Sayısı: 32 ve 32’ye 1 inci Ek) (x)

BAŞKAN  Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Sayın milletvekilleri, teklifin birinci görüşmesi 10/10/2007 Çarşamba günü saat 18.25’te tamamlanmıştı.

                           

(x) 32 S. Sayılı Basmayazı 10/10/2007 tarihli 6’ncı Birleşim tutanağına eklidir.

     32’ye 1’inci Ek S. Sayılı Basmayazı bu birleşim tutanağına eklidir.

Bilindiği gibi anayasa değişiklik tekliflerinin ikinci görüşmesinde teklifin tümü ve maddeleri üzerinde görüşme açılmamakta, yalnızca maddeler üzerinde verilmiş değişiklik önergeleri görüşülmekte; birinci görüşmede üzerinde değişiklik teklifi bulunmayan bir madde hakkında ikinci görüşmede önerge verilememektedir. Teklifin birinci görüşmesinde 1’inci, 2’nci ve 3’üncü maddeler üzerinde önerge verilmişti.

Şimdi teklifin 1’inci maddesini okutuyorum:

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASININ BAZI MADDELERİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA

KANUN TEKLİFİ

MADDE 1 16/6/2007 tarihli ve 26554 sayılı Resmî Gazetede halkoyuna sunulmak üzere yayımlanan 31/5/2007 tarihli ve 5678 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 6 ncı maddesiyle 7.11.1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına eklenen geçici 18 inci maddesi çerçeve 6 ncı maddeyle birlikte metinden çıkarılmıştır.

BAŞKAN  Madde üzerinde bir önerge vardır.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülecek olan 32’ye 1’inci ek yasa teklifinin 1. maddesi Anayasaya aykırı olduğundan teklif metninden çıkarılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                   Kamer Genç

                                                                                                                       Tunceli

BAŞKAN  Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)  Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN  Hükûmet önergeye katılıyor mu?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya)  Biz de katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN  Sayın Genç, konuşacak mısınız?

KAMER GENÇ (Tunceli)  Konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN  Buyurunuz.

Süreniz beş dakika.

KAMER GENÇ (Tunceli)  Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan Vekilimizin biraz önce yaptığı konuşmalara aynen katılıyorum, kendisini de tebrik ediyorum. Bu görevi layıkıyla, en iyi şekilde yapacağına da inanıyorum. Bizim bu kürsüde en fazla çektiğimiz sıkıntı, Meclisi yönetecek başkan vekillerinin taraflı, iktidar partisinin âdeta emir ve kumandasındaymış gibi hareket etmesi bu kürsünün saygınlığına gölge düşürmüştür. (AK Parti sıralarından gürültüler, bağımsız sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, şimdi, tabii, her şey çığrından çıkıyor. 272 milletvekili Anayasa değişikliği diye bir teklif veriyor. Sonra bu büyük Anayasa Komisyonu Profesör Başkanı da diyor ki: “Biz burada redaksiyon yaptık.” ve “kanuna” çeviriyor. Sayın Profesör, Anayasa değişikliğinin kanuna çevrilmesi redaksiyon mudur? Yahu, ben anlamıyorum, bu nasıl Anayasa profesörlüğüdür ve çıkıp da bunu savunuyorsunuz. (Gülüşmeler)

Şimdi, değerli milletvekilleri, tabii, burada insanlar bilim niteliklerini, kişiliklerini eğer mesleklerinde hâkim olacak bir tarafsızlık içinde kullanırlarsa o zaman kullandığı o bilimsel bilgilerine saygı duyulur ama onu kendi şahsi çıkarları veya siyasi partilerin çıkarları doğrultusunda kullanırlarsa buna hiçbir saygı duyulmaz.

Şimdi, ok yaydan çıkmış. Bir Anayasa değişikliği getiriyoruz. Anayasa değişikliği değil, Anayasa’da olmayan maddelerin değiştirilmesini istiyoruz. Bir şeyin Anayasa değişikliği olabilmesi için onun Anayasa’da olması lazım. Anayasa’ya konulmamış maddeleri değiştiriyorsunuz. Bu, AKP İktidarının geçmişte yaptığı büyük hatanın bir sonucudur. Bu hatanın tek temizleme yeri, 21 Ekimde yapılacak referandumdur. Siz şimdi bunu çıkardığınız zaman ben daha bu kanunda zaten böyle ayaküstü… Yani, siz Anayasa değişikliği veriyorsunuz ama Anayasa değişikliği olup olmadığını da incelemiyorsunuz. Bunda çok önemli hatalar var. Şimdi, bu kanun çıksın bakalım, Çankaya’da da onaylansın, gelsin, ben o hatayı o zaman söylerim. Bakalım, eksiklerini o zaman göreceksiniz. Yani, o zaman Yüksek Seçim Kurulu da benim o iddiamı nazara almak zorunda.

Şimdi, önemli olan, bir kanun çıkarmışsınız, diyorsunuz ki: “Cumhurbaşkanını halk seçsin.” E seçsin. Biraz önce Tayyip Erdoğan grubunda konuşuyor: “Biz” diyor, “halka inanıyoruz.” E inanıyorsan seçtir kardeşim. 21 Ekimde referanduma gidiyor muyuz? Gidiyoruz. Halk “Cumhurbaşkanını seçeceğim ben.” diyor mu? Diyor. O zaman, halka güveniyorsan seçsin. Niye bu ateşe tutuldunuz da, niye ateş tuttu sizi, niye vazgeçiyorsunuz? Yani, halkın karşısına çıkıp da dürüst konuşun. Böyle, çıkıp da, ondan sonra yiğitlik yapıp da perde arkasında bazı düşünceleri öne sürmeyin. O zaman gitsin bakalım halk, 21 Ekimde referandum yapılsın, ondan sonra kırk gün içinde yeni Cumhurbaşkanı seçilsin. Zaten, referandum çıktıktan sonra Abdullah Gül istifa etmek zorundadır. Yerine, Meclis Başkanı Cumhurbaşkanına vekâlet edecektir. O zaman da orada tarafsız… Yani, halk kimi seçerse seçsin. O zaman halkın iradesinden niye kaçıyorsunuz?

Şimdi, değerli milletvekilleri, 2002 seçimlerinden sonra bir garip durum çıktı. Tayyip Erdoğan o zaman yargılandığı bir cezadan eski bir hükümlü…

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya)  Konuşma üslubuna dikkat et!

KAMER GENÇ (Devamla)  Efendim, ben konuşmalarıma dikkat ediyorum.

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya)  Nasıl dikkat ediyorsun?

KAMER GENÇ (Devamla)  Milletvekili olamaz, Başbakan olamaz. Geldi, o zamanki muhalefet partisiyle işbirliği yaptılar, kişi lehine Anayasa değiştirdiler. Yani, Anayasa’da onun işlediği suçları işleyenlerin başka vatandaşlar olması halinde, bu, gelip milletvekili olamıyordu, Başbakan olamıyordu. Sonra, Yüksek Seçim Kurulu o kadar taraflı hareket etti ki, Siirt seçimlerini iptal etti. Bu defa getirildi, bütün Anayasa kendine uygun olarak değiştirildi. İşte, Türkiye bu.

Şimdi de, yeni bir 22 Temmuz seçimleri yapıldı. 22 Temmuz seçimleri yapıldığı zaman, bu Anayasa referandumunu herkes biliyordu. Neden siz… Ben bu kürsüde söyledim, dedim ki: “Kardeşim, 21 Ekimde referandum var. Cumhurbaşkanı seçmek için bir neden yok. Bırakın, referanduma gidilsin. Referandumda halk, eğer referandumu kabul derse, o zaman Cumhurbaşkanını halk seçsin.” Bunu beklemediniz, Cumhurbaşkanı seçtiniz kendi grubunuzun oyuyla.

Şimdi, kendi grubunuzun oyuyla seçilen kişi… Mesela, bakın, geçen gün, Avrupa’da, sivil toplum örgütleri bir toplantı yapıyor. Deniliyor ki, bir tane vatandaşın birisi, Alevi derneklerinin Başkanı diyor ki: “Efendim, bu, Sivas Madımak otelinde…”

BAŞKAN  Sayın Genç, toparlar mısınız lütfen.

KAMER GENÇ (Devamla)  …37 vatandaşımız haksız yere katledildi” diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla)  Sayın Başkan…

BAŞKAN  Bir dakika daha süre veriyorum.

KAMER GENÇ (Devamla)  Diyor ki: “37 tane vatandaşımız katledildi.” O toplumun içinde bazı güruhi sesler: “Atın bu komünisti dışarıya!”, “Efendim, bunlar şöyledir, böyledir” diye karşı çıkınca, Abdullah Gül sanki onların o düşüncesini tasvip ediyormuş gibi, “Kardeşim, sen de toplum içinde konuşma böyle” diyor. Yani, böyle şey söylenir mi? Yani, orada 37 tane canı yakan, diri diri yakan zihniyetin kimlerden teşekkül ettiğini, kimlerin cüppelerini alıp da, gidip de duruşmalarda onların avukatlıklarını yaptığını biliyoruz ama hiç olmazsa, haklı vatandaşların taleplerini de hakkın hukukun yanında yer almak lazım.

Şimdi, bu düşüncedeki bir kişinin yedi sene Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı yapması Türkiye’de ciddi sıkıntılar yaratır. Ben geçen konuşmamda da dedim ki: “Ya, sayın MHP’liler, buna destek vermeyin, belki sizin bir arkadaşınız Cumhurbaşkanlığına seçilir.” Daha iyi değil mi? Daha iyi olurdu. Dolayısıyla, ben yine MHP’li arkadaşlara rica ediyorum, bu Anayasa teklifine kabul vermeyin. Bir referanduma gitsin, o zaman sonucu göreceğiz bakalım. Bu halk kabul ederse…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN  Teşekkür ederiz Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla)  Sayın Başkanım, yani, siz öteki arkadaşları şey etmeyin. Eskiden onlar bir dakika veriyorlardı, siz de bir yarım dakika verin efendim.

BAŞKAN  Süreniz doldu Sayın Genç, çok teşekkür ediyoruz.

KAMER GENÇ (Devamla)  Peki, benim daha üç tane önergem var, konuşurum.

BAŞKAN  Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Edilmemiştir.

Şimdi, teklifin 1’inci maddesinin gizli oylamasına başlıyoruz.

Sayın milletvekilleri, gizli oylamanın ne şekilde yapılacağını arz ediyorum: Komisyon ve Hükûmet sıralarında yer alan kâtip üyelerden komisyon sırasındaki kâtip üyeler Adana’dan başlayarak Denizli’ye kadar (Denizli dahil) ve Diyarbakır’dan başlayarak İstanbul’a kadar (İstanbul dahil); Hükûmet sırasındaki kâtip üyeler ise İzmir’den başlayarak Mardin’e kadar (Mardin dahil) ve Mersin’den başlayarak Zonguldak’a kadar (Zonguldak dahil) adı okunan milletvekiline biri beyaz, biri yeşil, biri de kırmızı olmak üzere üç yuvarlak pul ile mühürlü zarf verecek ve pul ve zarf verilen milletvekilini ad defterinde işaretleyecektir.

Milletvekilleri, Başkanlık kürsüsünün sağında ve solunda yer alan kabinlerden başka yerde oylarını kullanamayacaklardır.

Vekâleten oy kullanacak bakanlar da yerine oy kullanacakları bakanın ilinin bulunduğu bölümde oylarını kullanacaklardır.

Bildiğiniz üzere, bu pullardan beyaz olanı kabul, kırmızı olanı ret, yeşil olanı ise çekimser oyu ifade etmektedir.

Oyunu kullanacak sayın üye, kâtip üyeden üç yuvarlak pul ile mühürlü zarfı aldıktan ve adını ad defterine işaretledikten sonra kapalı oy verme yerine girecek, oy olarak kullanacağı pulu burada zarfın içerisine koyacak, diğer iki pulu ise ıskarta kutusuna atacaktır. Bilahare oy verme yerinden çıkacak olan üye, oy pulunun bulunduğu zarfı Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne konulan oy kutusuna atacaktır.

Oylamada adı okunmayan milletvekiline pul ve zarf verilmeyecektir.

Şimdi, gizli oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.

(Oyların toplanmasına başlandı)

BAŞKAN  Sayın milletvekilleri, oylamada, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik’in yerine Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan, Dışişleri Bakanı Sayın Ali Babacan’ın yerine İçişleri Bakanı Sayın Beşir Atalay, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in yerine Devlet Bakanı M. Sait Yazıcıoğlu, Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yerine Devlet Bakanı Mehmet Aydın vekâleten oy kullanacaklardır.

(Oyların toplanmasına devam edildi)

BAŞKAN  Oyunu kullanmayan sayın milletvekili var mı acaba? Yok.

Oylama işlemi bitmiştir.

Oy kupaları kaldırılsın.

(Oyların ayrımı yapıldı)

BAŞKAN  Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve 272 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı   : 510

Kabul                         : 395

Ret                             : 104

Çekimser                   :      7

Geçersiz                     :      4

Bu değişiklik teklifi kabul edilmiştir.

Şimdi, teklifin 2’nci maddesini okutuyorum:

MADDE 2 16/6/2007 tarihli ve 26554 sayılı Resmî Gazetede halkoyuna sunulmak üzere yayımlanan 5678 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 6 ncı maddesiyle 7.11.1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına eklenen geçici 19 uncu madde metinden çıkarılmıştır.

BAŞKAN  Madde üzerinde iki adet önerge vardır.

Önergeleri, önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra, aykırılıklarına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülecek olan 32’ye 1’inci ek yasa teklifinin 2’nci maddesi Anayasa’ya aykırı olduğundan teklif metninden çıkarılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                   Kamer Genç

                                                                                                                       Tunceli

BAŞKAN  Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 32 sıra sayılı kanunun 2. maddesi Anayasaya aykırıdır. 2. maddenin kanun metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımla 16.10.2007

 

H.Tayfun İçli

Hasan Erçelebi

Süleyman Yağız

 

Eskişehir

Denizli

İstanbul

 

Ayşe Jale Ağırbaş

Emrehan Halıcı

Hüseyin Pazarcı

 

İstanbul

Ankara

Balıkesir

 

 

Mustafa Vural

 

 

 

Adana

 

BAŞKAN  Sayın milletvekilleri, önergelerin ikisi de aynı olduğu için metinden çıkartma ikisini birleştirerek aynı işleme tabi tutacağım ve Komisyona soracağım.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)  Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN  Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya)  Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN  Önerge sahiplerine ayrı ayrı söz veriyorum. Önce Sayın Genç.

Buyurunuz Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli)  Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Anayasa değişiklik teklifinin esas can alıcı maddesi bu geçici 19’uncu maddedir. Bununla kastedilen, şimdi, bir Anayasa değişikliği yapıyorsunuz 21 Ekimde “Cumhurbaşkanını halk seçsin.” diyorsunuz. Halk seçsin diyorsunuz da bu mevcut Cumhurbaşkanının hâli ne olacak? O zaman, bunun, Anayasa, kanunların düzenleme tekniği bakımından, bu maddenin yani, çıkmaması lazım. Bu, referanduma sunulacak metinde olması lazım. Yani, şimdi siz, yedi sene sonra seçilecek bir Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin bu Meclis tarafından Anayasa değişikliği olarak halkoyuna sunulmasının bir anlamı var mı? Bu Parlamentonun süresi beş yıldan dört yıla iniyor; yani, 21 Ekimde referanduma sunulacak metinle dört yıla iniyor. Geriye kalıyor üç yıl daha. Belki gelecek Meclis üç yıl daha da… Yani, yeni bir Meclis olacak. Yani, üç seçim sonrasına kadar siz tutuyorsunuz, bugünden bir durum yaratıyorsunuz. Halbuki, bakın, bu kanun, burada, referandum konusunda ben konuştuğum zaman dedim ki: Siz bu referanduma evet diyecek misiniz? “Evet” dediniz. Yani, insanların sözünün eri olması lazım. O zaman, bu geçici maddeyi niye çıkarıyorsunuz? Abdullah Gül’ün durumunu kurtarmak için yapıyorsunuz. Abdullah Gül Cumhurbaşkanlığına hemen geldi kızını evlendirdi, Allah rahmet… (Gülüşmeler) Allah mesut etsin. Ondan sonra, epey de hediyeler topladı. Ama burada benim dikkatimi çeken bir şey var. Altı bin polisi getirip de orada yağmur altında durdurmaya kimsenin hakkı yoktur. Düğününüzü yaparsanız, kardeşim, kendi imkânlarınızla yapın, ondan sonra sade yapın.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun)  Konuyla alakası yok. Sayın Başkan…

KAMER GENÇ (Devamla)  Bir de oraya bir şey ilave edildi. “Efendim, düğünde toplanan hediyelerin bir kısmı şehit ailelerine bağışta bulunulacak.” Aslında bu güzel bir şey de…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)  Sayın Başkan, önergeyle alakası yok.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun)  Ne alakası var?

AHMET YENİ (Samsun)  Ne alakası var Sayın Başkan?

KAMER GENÇ (Devamla)  Gündemle ilgili.

…acaba bu hediyelerin miktarını artırmak için mi böyle bir açıklama yapıldı bilmiyorum yani.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)  Sayın Başkan…

BAŞKAN  Sayın Genç, lütfen…

KAMER GENÇ (Devamla)  Sayın Başkanım, onlar anlamazlar. Siz kendi idarenize devam edin.

FARUK KOCA (Ankara)  Başkanı yönlendirme.

BAŞKAN  Lütfen Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla)  Bu hediyelerin hakikaten ne kadarı şey edilecek, zekâtı mı şehit ailelerine verilecek? Eğer bunun tamamı verilecekse, orada getirilir bir düzen kurulur.

Efendim, bakın, bir Cumhurbaşkanlığı makamına gelecek insanların yapması gereken şeyleri size, doğruları anlayasınız diye anlatıyorum. Bunları herkese de söylemem yani. Bunu bilesiniz yani. Olur mu böyle şey yani? (Gülüşmeler)

Yani, ileride söz olmasın diye... İleride söz olur. Kaç lira toplandı? Hakikaten ne kadar toplandı? Zekâtı mı verildi, yarısı mı verildi? 400 milyar liradan bahsediliyor da acaba 400 milyar mı toplandı? Eskiden bir düğün yapıldı, 400 milyon dolar toplandığı söylendi.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)  Sayın Başkan, önergeyle, konuyla hiç alakası yok.

KAMER GENÇ (Devamla)  Yani, önergeyle ilgili söylüyorum.

Şimdi bu madde çıksa bile, Yüksek Seçim Kurulu, referandumun sonucu çıktıktan sonra, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi işlemini başlatmak zorundadır. Bu memlekette eğer hukuk varsa, bu memlekette eğer yüksek hâkimler varsa bunu uygulamak zorundadır. Aksi takdirde Yüksek Seçim Kurulunun varlığından söz edilemez. O zaman bu Anayasa referandumunun anlamı ne?

Bir de, ben üç gün önce bir toplumda konuşuyorum, bir doktor var orada, “yahu, bu referandum, bu yeni Anayasa mıdır geldi yaptı?” diyor.

Bakın, bu referandumda vatandaşın daha neyi oylayacağı konusunda bilgisi de yok. (AK Parti sıralarından “Biliyor” sesleri.) Biliyorsa söyleyin işte.

Şimdi, çıkıyorsunuz, ondan sonra, halka gidiyorsunuz, ama halka neyi götürdüğünüzü de söylemiyorsunuz.

FARUK KOCA (Ankara)  Halk biliyor.

KAMER GENÇ (Devamla)  Şimdi, burada, demin de, bir önceki şeyde de söylediğim gibi, bence bırakın, 21 Ekimden sonra bir halk oylamasında, referandumda kabul edilsin. Ben de kabul oyu  vereceğim, yani kabul oyu vereceğim, çünkü ben inanıyorum ki kırk gün içinde yapılacak bir Cumhurbaşkanı seçiminde herhâlde sizin düşüncenize uygun bir kişi Çankaya Köşkü’ne gelemez. Çünkü, bu milletin sağduyusuna ben inanıyorum. Bu milletin sağduyusu Çankaya Köşkü’nde oturacak insanın, en azından siyasi iktidardan gelecek, keyfî, ülkeye yararı olmayan yasaların ve işlemlerin durdurulmasında bir emniyet supabı olması konusunda çok önemli bir makamdır orası. O makam, eğer bu vasfını kaybederse, ülke çok şey kaybeder. İşte, Abdullah Gül geldi…

BAŞKAN  Sayın Genç, sözünüzü toparlayın lütfen. Bitmek üzere.

KAMER GENÇ (Devamla)  Efendim, daha var sürem Sayın Başkanım, daha var.

Şimdi, hemen geldi, Çankaya Köşkü’nde iftarlar vermeye başladı. Tamam, şehit ailelerine iftar vermesini saygıyla karşılıyoruz, ama yani kendi yandaşlarını, bilmem büyük tüccarları getirip de orada benim verdiğim vergiyle lütfen iftar yemeğini vermeyin.

Bakın Sayın Başkan, bir şey daha söylüyorum. Özellikle şu Meclisin lavabolarında insanlar gelip de abdest almasın. Abdestlerini gitsinler şeyde alsınlar efendim, caminin avlusunda alsınlar. Burada torbalarla, bakın, kâğıtlar harcanıyor, yazık yahu.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)  Ne saygısız adamsın!

KAMER GENÇ (Devamla)  Yani bunlar… Arkadaşlar, burası Meclistir. Burada, namazını kılmak isteyen gitsin camide abdest alsın efendim, yani burada, tuvaletlerde gelip de hemen yanında çoraplarını çıkarmanın bir anlamı yok.

BAŞKAN  Sayın Genç, konuya gelir misiniz lütfen.

KAMER GENÇ (Devamla)  Efendim, bunlar önemli, bunlar önemli de… Sayın Başkan, tabii bize normal olarak gündem dışı söz verirseniz, bunları gündem dışı sözler içinde şey edebiliriz, ama bu…

Bunlar rejimle yakından ilgili şeyler arkadaşlarım, yani bir Cumhurbaşkanı seçilen adam, getirip de Çankaya Köşkü’nde her gün iftar yemeğini veremez, verirse getirir kendi parasıyla verir arkadaş, benim paramla veremezsiniz, tamam mı, ben vergi veriyorum.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa)  Kendi parasıyla veriyor, onun senin parana ihtiyacı yok.

KAMER GENÇ (Devamla)  Onun için, lütfen…

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Elâzığ)  Oruç tutuyor musun?

KAMER GENÇ (Devamla)  Tutarım tutmam, sizi ilgilendirmez. Ben orucu kendi kesemden tutuyorum, sizin gibi milletin kesesinde tutmuyorum. Oruç boyunca, ramazan boyunca devlet daireleri saat beşte tatil oluyor. Bu Müslümanlığa sığar mı? (AK Parti sıralarından gürültüler) Dini kendi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN  Sayın Genç, teşekkür ederiz.

KAMER GENÇ (Devamla)  Sayın Başkan, daha sürem vardı.

BAŞKAN  Hayır, süreniz doldu ve geçti.

KAMER GENÇ (Devamla)  Peki, teşekkür ediyorum.

Saygılar sunarım.

BAŞKAN  Şimdi, diğer önergenin sahibi Sayın İçli, buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Eskişehir)  Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli Başkanım, özellikle sizi ve Sayın Meral Akşener’i, çağdaş bir Türk kadını olarak Meclis çalışmalarına büyük katkılar sağlayacağınıza inanıyorum ve tekrar kutluyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu yasanın birinci tur görüşmelerinde bu kanun değişikliğinin bir Anayasa değişikliği olmadığını ifade etmiştim. Televizyonlarda ve gazetelerde, tabii ki buranın bilgilendirilmesinden olsa gerek, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminden olsa gerek, bunun bir Anayasa değişikliği olduğu söylendi ve yazıldı çizildi.

Değerli arkadaşlarım, bu bir Anayasa değişikliği değil. İçinizde hukukçu olmayan arkadaşlarımız vardır, hukuk fakültelerinden mezun olmayan arkadaşlarımız var şüphesiz, ama çoğu üniversitelerde, bir kanunun ne zaman yürürlüğe gireceği, onun ne zaman bir kanun olduğu okutulur. Bir kanun Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul edildikten sonra Cumhurbaşkanı tarafından bir daha görüşülmek üzere geri gönderilmediği veyahut referanduma sunulmadığı takdirde Resmî Gazete’de yayımlandıktan sonra yürürlüğe girer. Ama, böyle, halk oylamasına sunulan kanun metinleri, halk tarafından kabul edildikten sonra Yüksek Seçim Kurulu tarafından Resmî Gazete’de yayımlandıktan sonra yürürlüğe girer.

Değerli Anayasa Komisyonu Başkanımız anayasa profesörü. İçinizde, anayasa profesörü olan birçok değerli arkadaşlarımız var. Bu kanun yürürlüğe girmemiştir. Ben bunu Komisyonda ifade ettim ve benim bu görüşüm Komisyon Başkanı tarafından kabul edilmek suretiyle, sizlere dağıtılan 32 sıra sayılı kanun metninde düzeltilerek sizlere dağıtıldı.

Bakın, Anayasa Komisyonu metninin başlığını okuyorum değerli milletvekilleri: “Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi” oldu bunun başlangıcı. Yürürlüğe girmemiş bir kanun, “Anayasa değişikliği” diye Türk halkına yutturulmaya çalışılıyor AKP’li arkadaşlarımız tarafından.

Değerli arkadaşlarım, hukuki ayıptır bu. Türkiye Büyük Millet Meclisinde bundan sonraki çalışmalarda bu kanun teklifi kara bir sayfa olarak yer alacak; bunlara izin vermeyin. Bu bir kanun değişikliğinde, yürürlüğe girmemiş kanun değişikliğinde değişiklik yapılmasına ilişkin bir kanun.

Milliyetçi Hareket Partili değerli arkadaşlarım, lütfen… Diğer, AKP’li arkadaşlarım, bakın, bu, siyasi bir düşünceyle yapılan bir çalışma değil. Yasama organı, adı üstünde, yasa çıkartıyoruz. Her şeyden önce, yasalara ve bizim kılavuz olduğumuz Anayasa’mıza saygılı olmalıyız.

Bakın, geçen dönem, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Arınç konuşmasında hak verdi, “Bunun neresi doğru?” dedi. Peki, o da hukukçu, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı yaptı ve Nasreddin Hoca’dan bir örnek verdi, hırsız misali ve bunun yanlış olduğunu aslında kabul etti. Ama, ben size başka bir söz söyleyeyim, hani hırsız benzetmesine:  “Yavuz hırsız ev sahibini bastırır.” diye bir söz var. Bu, bu kanun teklifi “Yavuz hırsız ev sahibini bastırır.” sözünde olduğu gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisini bastırmaya yönelik bir dayatma. İnanın utanacağız. Böyle bir kanun çıktığı zaman, üniversitelerde, başka yerlerde konuşulduğu zaman, 23’üncü Dönem Millet Meclisinin bir mensubu olarak büyük bir utanç duyacağız. Bunu, bütün içtenliğimle söylüyorum. Sizler de inanıyorsunuz. Bunu, bakışlarınızdan anlıyorum. Ama, bir grup kararı anlayışıyla bir şey yapıyoruz. Ama, bizler hukuka saygılı olmazsak, hakka adalete… Bakın “hak, adalet” diyoruz. Bu yapacağımız düzenleme hak ve adaletle ilgili, vicdanla ilgili. Bırakalım burada grup meselesini. Bu, farklı bir kanun, madde, kanun değil, bir Anayasa değişikliği. Bazı arkadaşlarımız  Yüksek Seçim Kurulunun devreye girmesini ve bu konuda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN  Sayın konuşmacı, lütfen… Bir dakika ek süre veriyorum.

HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Devamla)  Toparlıyorum.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)  Yavuz hırsız…

HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Devamla)  Bakın, bunu “Yüksek Seçim Kurulu işte, Anayasa’mızın 79’uncu maddesine bir yargı organı” diyoruz, “idari kurul, idari birtakım görevleri var” diyoruz. Topu Yüksek Seçim Kuruluna atmaya kalkıyoruz. Anayasa’mıza göre güçler ayrılığı var. Top Yüksek Seçim Kurulunda değildir, yargıda değildir. Top bizdedir, yasama organındadır. Biz, eğer, Anayasaya aykırı kanunlar çıkartırsak yargı organları ne yapsın? Yarın bir gün ülkemizde olacak tüm olumsuzluklara, yanlış çıkartılan kanunlar sebep oluyor.

Tekrar, görüşlerimi ifade ediyorum. Bu hukuki ayıba çok değerli milletvekili arkadaşlarımın alet olmayacağına inanıyorum, hepinize saygılarımı sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

 BAŞKAN  Teşekkür ederiz Sayın İçli.

Sayın milletvekilleri, Komisyon ve Hükûmetin katılmadığı, birleştirerek görüştüğümüz iki önergeyi birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Teklifin 2’nci maddesinin gizli oylamasına Adana ilinden başlıyoruz.

(Oyların toplanmasına başlandı)

BAŞKAN  Sayın milletvekilleri, oylamada Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik’in yerine Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan, Dışişleri Bakanı Sayın Ali Babacan’ın yerine İçişleri Bakanı Sayın Beşir Atalay, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in yerine Devlet Bakanı M. Said Yazıcıoğlu, Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yerine Devlet Bakanı Mehmet Aydın, Millî Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün yerine Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu oy kullanacaklardır, bilginize...

(Oyların toplanmasına devam edildi)

BAŞKAN  Sayın milletvekilleri, oyunu kullanmayan vekillerimizin lütfen oylarını kullanmasını rica ediyorum.

(Oyların toplanmasına devam edildi)

BAŞKAN  Oylama işlemi bitmiştir. Kupalar kaldırılsın lütfen.

(Oyların ayrımı yapıldı)

BAŞKAN  Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı    : 497

Kabul                          : 391

Ret                              : 101

Çekimser                    :     4

Boş                             :     1

Bu sonuca göre, madde kabul edilmiştir.

Şimdi, 3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer ve halkoyuna sunulması halinde tümüyle oylanır.

BAŞKAN  Sayın milletvekilleri, madde üzerinde iki adet önerge vardır.

Önergeler aynı mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülecek olan 32’ye 1’inci ek yasa teklifinin 3. maddesindeki “yayın tarihinde” ibaresi yerine “22 ekim tarihinde” ibaresi olarak değiştirilmesini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                   Kamer Genç

                                                                                                                       Tunceli

BAŞKAN  Sayın milletvekilleri, önergelerde bir değişiklik yapılmış. Ayrı ayrı işleme alacağım.

Şimdi ikinci önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 32 sıra sayılı kanunun 3. maddesi Anayasaya aykırıdır. 3. maddenin kanun metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla. 16.10.2007

 

Hüseyin Tayfun İçli

Mustafa Vural

Hüseyin Pazarcı

 

Eskişehir

Adana

Balıkesir

 

Hasan Erçelebi

Harun Öztürk

Süleyman Yağız

 

Denizli

İzmir

İstanbul

BAŞKAN  Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)  Sayın Başkanım, bir kısa açıklama yapmak istiyorum bu çerçevede.

BAŞKAN  Buyurun.

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)  Üç madde hakkında da deminden beri takip ettiniz buradaki sayın milletvekilleri, Sayın Genç ve Sayın İçli tarafından verilen önergeler aynı yöndeki farklı bir yöne çekerek konunun, kafaların karıştırıldığını görüyorum.

Komisyon Başkanı olarak, biz, Komisyonda da bunları uzun uzun tartıştık Başkanım. Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkisi bu anlamda tartışılamaz. Bunlar Anayasa’da her zaman açık açık yazmaz. Redaksiyon yetkisi aldık, o teklifteki hatayı düzelttik. Sayın İçli de o zaman oradaydı.

Şimdi, daha önceki dönemde, Türk Ceza Kanunu’nda ve Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası’nda benzer değişiklik yapılırken de bu yöntem uygulanmış ve daha önce de belirttiğim gibi, Sayın İçli’nin de vekil olduğu dönemde, Anayasa’mızın 86’ncı maddesi bu bağlamda referandum, çerçeve değiştirilmiş. Belki diyecek ki: “Aynı şey değil.” Ama, süreci kesme noktasında aynı şey. Süreç kesilemezse burada da kesilemez. Dolayısıyla, yetkinin kullanılması bakımından Anayasa’ya aykırı en ufacık bir durum yoktur.

Bu bahane edilerek ne hukukçuluğumuz, ne anayasa profluğumuz bırakıldı burada. Herkes biraz kendine çekidüzen versin ve hele hukukçu olmayan Sayın Genç tarafından… Kendisi hukukçu değil bir defa üstelik. Dolayısıyla, bunların burada dile getirilmesinden rahatsız olduğumu belirtmek istiyorum ve ayrıca bu çerçevede katılmadığımı belirtiyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN  Teşekkür ediyoruz efendim.

Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya)  Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN  Teşekkür ediyoruz efendim.

Sayın İçli, konuşmak istiyorsanız buyurunuz lütfen.

Beş dakika süreniz var.

HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Eskişehir)  Değerli arkadaşlarım, tabii öncelikle, Sayın Başkanım, Sayın Komisyon Başkanı ismimi zikrederek bir sataşmada bulundu. Onun için ek süre talep ediyorum, çünkü ayrı. İsmim zikredilerek sataşmada bulunuldu.

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)  Öyle bir şey yok.

HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Devamla)  Öyle efendim.

Şimdi bakın, Değerli Komisyon Başkanım, defalarca söyledim.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)  Genel Kurula, Genel Kurula…

HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Devamla)  Tabii ki sayın milletvekili arkadaşlarım, ama Komisyon Başkanım sataştığı için söylüyorum.

Bakın, tekrar size gösteriyorum. Biz öyle bir şey yapmadık. Bakın, Sayın Adalet Bakanı o zaman partiler arası uzlaşma komisyonu üyesiydi, Anayasa Komisyonu üyesiydi. Biz o tarihte 38 maddeden ibaret bir Anayasa değişikliği yaptık. Cumhurbaşkanı 86’ncı maddeyi kabul etmedi. 37 tanesini kabul etti, birini halk oylamasına gönderme kararı aldı. O aşamada biz, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki komisyonda bulunan milletvekilleri Sayın Cumhurbaşkanıyla konuştuk, yepyeni tek bir maddeden ibaret bir Anayasa değişikliği yaptık ve onun kanun numarası 4720.

Sayın Başkanım, farklı şeyler.

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)  Süreci kestiniz ama.

HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Devamla)  Bakın, hayır… Bakın, süreci kesmedik. Siz burada Anayasa’yı değiştiren bir kanunu değiştirmeye kalkıyorsunuz. Biz o tarihte Anayasa’nın 86’ncı maddesini değiştirdik. Yüksek Seçim Kurulunun kararı da elimde: “Daha hazırlık aşamaları yapılmaktayken, Anayasa’nın 86’ncı maddesi Türkiye Büyük Millet Meclisince tek maddeden ibaret olmak üzere bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilip bu da yürürlüğe girdiği için, daha önce Cumhurbaşkanı halk oylamasına sunulan ve hazırlık aşamaları tamamlanan ve seçim takvimi bile başlamamış olan o Kanun gereksiz kalmıştır.” diyor. Siz burada…

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)  Referandum ne oldu, referandum?

HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Devamla)  Bakın, tekrar, Sayın Meclis Başkanım da okurken, sunuş yaparken şunu söylüyor: “Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” diyor.

Bakın, önümdeki dağıtılan şey hatalı. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda bir değişiklik yapmıyoruz değerli milletvekili arkadaşlarım diyorum, asıl konuya geçiyorum.

Bakın, 5678 sayılı Yasa’nın 7’nci maddesi “Kanunun maddeleri tümüyle oylanır.” diyor.  Hani? Bu getirdiğiniz kanun teklifinde buna ilişkin bir değişiklik yok. O Kanun 7 maddeden ibaret ve o Kanun gereği 7 maddesi birlikte halk oylamasına sunulmuş, referandum takvimi başlamış, 11 Eylülde oy kullanılıyor. Peki, maddenin 7’nci maddesini değiştirmeden nasıl böyle bir değişiklik yapabilirsiniz? Böyle bir değişiklik yapamazsınız. Bakın, bu da bir kere aykırı. Burada açıkça İç Tüzük ihlali var, usul ve şekle aykırılık var. Umut ediyorum ki ana muhalefet partisi bunu Anayasa Mahkemesine götürecek ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu hukuki ayıbı, göreceksiniz, Anayasa Mahkemesinden geri dönecek.

Arkadaşlar, bu bir korsan girişim. Birçok bilim adamı, köşe yazarları, anayasa hukukçuları diyor ki: “Sivil darbe mi oluyor?”

Değerli arkadaşlarım, hukuk kurallarını  hiçe sayarak gücü kullanmak bir darbedir. Bunu silah gücüyle yaparsınız, bunu sayısal gücünüzle yaparsınız. Eğer siz bunu…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun)  Darbenin sivili mi olur?

HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Devamla)  Siz bunu soru, bilim adamının sorusu eğer hukuk kurallarını hiçe sayarak bugünkü göreceli gücünüzle birtakım şeyleri yaparsanız, o bilim insanlarının sorduğu sorunun yanıtı “evet” olur. Bu da bir hukuksuzluktur diyorum.

Bir de başka bir konuya değineceğim. Hukukçu olanlar bilir veyahut işleri mahkemeye düşenler bilir. Bir yargıç kendisiyle ilgili bir konuda veyahut da bir kurulda bir kişi kendisiyle ilgili bir konu gündeme geldiği zaman o kurul üyesi o kurulda bulunmaz, oy kullanmaz. Bu, hukukun evrensel kuralıdır. Şimdi siz gerçekleştirmek istediğiniz bir kanun ile Sayın Cumhurbaşkanı Gül’ü ilgilendiren  bir konuda bir değişiklik yapıyorsunuz ve Sayın Cumhurbaşkanının bu yasayı onama, referanduma sunma yetkisinde olan ve tamamen kendiyle ilgili olan bir konuda Sayın Cumhurbaşkanını test ediyorsunuz.

Birincisi, Sayın Cumhurbaşkanına haksızlık ediyorsunuz, çünkü eğer kendiyle ilgili olan bir konuda karar verecek olursa, tarihimiz şimdiki Cumhurbaşkanını sorgulayacak, diyecek ki, kendiyle ilgili, kendi menfaatiyle ilgili olan bir konuyu değerlendirdi. O nedenle, Sayın Cumhurbaşkanının bu kanunu inceleme yetkisi de yok, çünkü tarafsız olamaz. Anayasa’nın 103’üncü maddesi gereğince, tarafsız kalacağına, hukukun üstünlüğüne saygılı olacağına, adalet anlayışı içerisinde Cumhurbaşkanlığı yapacağına dair yemin etti.

Değerli arkadaşlarım, düşünebiliyor musunuz, sizinle ilgili bir konu önünüze gelecek, siz bu konuda adil karar vereceğinizi söyleyeceksiniz. Adil karar vermiş olsanız dahi…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun)  Biz veririz, veririz.

HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Devamla) Ben sizin veremeyeceğinize inanıyorum.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun)  Yanlış düşünüyorsunuz.

HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Devamla) Ama Sayın Gül’ün, söylediğim gibi, bu tamamen kişisel bir olayı bir anayasa, bir hukuk skandalına dönüştürüyor AKP’li arkadaşlarımız. Bunu özellikle belirtiyorum ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN  Sayın İçli, lütfen…

Bir dakika daha süre veriyorum.

HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Devamla) Tamamlıyorum efendim.

…hepimizin hukuka saygılı olacağına inancımı tekrar belirtiyorum, heyetinize saygılarımı sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN  Teşekkür ederiz.

Şimdi, Sayın İçli ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülecek olan 32’ye 1’inci ek yasa teklifinin 3. maddesindeki “yayın tarihinde” ibaresi yerine “22 ekim tarihinde” ibaresi olarak değiştirilmesini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                   Kamer Genç

                                                                                                                       Tunceli

BAŞKAN  Komisyon?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)  Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN  Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya)  Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN Sayın Genç, konuşacak mısınız?

KAMER GENÇ (Tunceli)  Konuşacağım. Zaten katılmalarını beklemiyordum.

BAŞKAN  Buyurunuz.

Beş dakika süreniz var.

KAMER GENÇ (Tunceli)  Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir hilkat garibesi bir yasa teklifini inceliyoruz ve ben bu yasa teklifinin hilkat garibesi gördüğüm için ne ilk müzakerelerinde oy kullandım ne de bu müzakerelerinde oy kullandım. Benim hukukçuluğuma yakışmaz.

Ben aşağı yukarı 1966’dan beri Danıştayda hukukla uğraşan bir kişiyim. Sonra anayasa yapmalarında bulundum. Aşağı yukarı yirmi yedi senedir de siyasetle uğraşıyorum. Ama inanmanızı istiyorum, bu kadar olmayan bir şeyde değişiklik yapmak... Yani, böyle bir şey olur mu ya? Şimdi Anayasa Komisyonu Başkanı biraz önce söyledi. Kardeşim, evvela okuduğumuzu anlayalım. Bir defa, Anayasa’nın 86’ncı maddesi tek madde olarak referanduma sunuluyor. Referanduma sunulan o madde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından tekrar eski hâline çevriliyor. Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından eski hâline çevrilince Cumhurbaşkanı da onu yayınlıyor ve böylece bu husus, artık referandumun konusu kalmıyor. Burada ise siz referanduma sunulan bütün teklifi, yani bu 21 Ekimde sunulan Anayasa değişikliğinin tümünü eğer iptal etseydiniz, o zaman sizin dediğiniz şey olurdu, referandumdan vazgeçilebilirdi.

Şimdi, bakın, burada siz anayasa profesörüsünüz çıkış yolu şudur. Gidin, öğrenin de gelin. 175’inci maddede bir değişiklik yapmak lazım sevgili milletvekilleri. 175’inci maddede bir fıkra eklemek lazım. Denilebilir ki orada, eğer Türkiye Büyük Millet Meclisi Anayasa’da değişiklik yapmış, referanduma sunmuş, ama referanduma sunmadan önce, ya kendisi veya Cumhurbaşkanı tarafından sunulmadan önce eğer Türkiye Büyük Millet Meclisi bu referanduma sunulan tekliflerde bir değişiklik yaparsa… Onunla ilgili bir düzenleyici madde konulabilirdi ve ondan sonra siz bunu getirebilirdiniz. Ama, şimdi yok ortada. Yani, Anayasa’dan kaynağını alan bir yetki kullanamıyorsunuz. Böyle olunca da, işte abesle iştigal gibi bir şey oluyor, yani, böyle hilkat garibesi gibi bir madde oluyor. Yani, şimdi, memleketin o kadar büyük sıkıntıları var ki… Bakın, bilmiyorum, yani halkın içine çıkıyor musunuz, insanlar geçim sıkıntısı içinde inim inim inliyorlar.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun)  Biz halkın içindeyiz de, sen neredesin?

KAMER GENÇ (Devamla)  Her gün televizyonlarda görüyorsunuz. Emekli diyor ki: “Kardeşim, bu Hükûmet sağır mı? Benim derdimi duymuyor mu?” İşçi öyle, memur öyle. Ayrıca, Türkiye’de çok ciddi, bekleyen vergi düzenlemeleri var. Boyuna vergileri yabancılar lehine indiriyorsunuz indiriyorsunuz, ondan sonra asgari ücretlinin ve Türk müstahsilinin ürettiği zirai ürünlerine zam yapıyorsunuz. Ondan sonra…

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)  Maddeye gel, maddeye…

KAMER GENÇ (Devamla)  Yahu, senden öğrenecek değilim kardeşim.

Tabii, sizin şey yok. Siz, şimdi… Tayyip Erdoğan şimdi 67 trilyonluk uçak alıyormuş. Ee, bu eski uçaklar ne olacak? Peki… Yani bu Türkiye Cumhuriyeti devleti bu kadar zengin bir devlet midir ki, gideceksin… Haa, ondan sonra canları da sıkılınca hemen dostlarını topluyorlar, yurt dışına götürüyorlar, yediriyorlar içiriyorlar, birtakım da basın mensuplarını götürüyorlar. Tabii, basın sizinle ilgili bir şey yazmıyor ki.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)  Maddeyle ilgili…

KAMER GENÇ (Devamla)  Maddeyle ilgili konuşuyorum.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)  Konuşmuyorsun.

KAMER GENÇ (Devamla)  Anayasa konuşuyoruz. Anayasa devletin temel organlarının işleyişini gösteren bir belgedir. Bu devletin temel organlarının işleyişini gösteren belgenin müzakerelerini yaparken Hükûmet faaliyetlerinin de ciddi olarak tenkit edilmesi lazım. Haa, bunları öğrenin gelin…

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)  Sana da öğretiriz.

KAMER GENÇ (Devamla)  Neyse, siz yine konuşun. Ben konuşmama devam edeceğim de…

Şimdi, bu kadar büyük bir sıkıntı içindeyken… İşte, dün 149 tane vatandaşımız trafikte öldü, ondan önce 28 vatandaşımız teröre kurban gitti. Bu memlekette bu kadar sıkıntı varken, yani, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu kadar ortada uğraşılması gereken, yapması gereken, ülkenin, vatandaşlarının sorunlarına çözüm getirmesi gereken bir kurumken, bunu bir tarafa itip de olmayan bir kanunu, olmayan bir Anayasa hükmünü değiştirmeye ne gerek var? Hep söylüyorum, yine söyleyeceğim, çünkü, birilerinin kafasına girmesi lazım. Hani halktan korkmuyordunuz? Niye Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi Anayasa teklifini getiriyorsunuz? Ondan sonra, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinden korkuyorsunuz. Böyle bir ikilem olmaz; böyle bir, halkı kandırmaca olmaz. Onun için, bırakın şimdi şunu, çekin bu teklifi. Zaten siz çekmeseniz bile, Yüksek Seçim Kurulu, bak, göreceksiniz ben de Danıştay’dan geldim. Yüksek Seçim Kurulunun bir kısmı Danıştay’dan, bir kısmı Yargıtay’dan geldi hemen, şeyde değişiklik oldu diye, referandum metninde değişiklik oldu diye, göreceksiniz, hemen yapacak, referandum süresini uzatacak. Yeniden, yani, 21 Ekimde değil de, benim bildiğim kadarıyla… Eğer hukuk Türkiye’de işliyorsa böyle olacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN  Sayın Genç, lütfen toparlar mısınız.

KAMER GENÇ (Devamla)  Daha önce referanduma sunulan metinde 19’uncu madde var. 19’uncu madde, yeni Cumhurbaşkanının halk tarafından seçileceğini yazıyor. Bunu çıkarmakla, referanduma sunulan metinde 19’uncu madde yok. Dolayısıyla, ne oluyor? Referanduma sunulacak geçici 19’uncu madde kaldırılınca çok ciddi bir konu değişikliği oluyor. Dolayısıyla, Yüksek Seçim Kurulu, tutacak, referandum sürecini yeniden belirleyecek, yani, 21 Ekimde, benim gördüğüm kadarıyla, bu referandum da olmayacak. Ama, bakalım yani, herhâlde Yüksek Seçim Kurulu da bu konuda hukukçuluk nosyonunu, görevini gösterecek ve yani, ben üzülmüyorum da, bize, Türkiye Büyük Millet Meclisi yönünden hakikaten çok sıkıntılı bir durum yaratılacak. Yani, bu kanunu, bilim adamları bunu incelerken, tartışırken derler ki: “Ya Allah Allah, bu kadar Mecliste hiç mi doğru dürüst bir hukukçu yoktu, anayasa profesörü yoktu; yani, bu nasıl oluyor da böyle bir kanun çıkarılıyor?” Ondan sonra da, biz, o Meclisin itibarının sarsılmasından duyduğumuz üzüntü vesilesiyle konuşmamızı yapmak istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN  Çok teşekkür ederiz Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla)  Ama ister anlayın, ister anlamayın.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN  Sayın Genç’in önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Teklifin 3’üncü maddesinin gizli oylamasına Adana ilinden başlıyoruz.

(Oyların toplanmasına başlandı)

BAŞKAN  Sayın milletvekilleri, görüşülmekte olan Anayasa değişikliği ikinci tur oylamasında, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik’in yerine Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan, Dışişleri Bakanı Sayın Ali Babacan’ın yerine İçişleri Bakanı Sayın Beşir Atalay, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Cemil Çiçek’in yerine Devlet Bakanı Sayın M. Sait Yazıcıoğlu, Millî Savunma Bakanı Sayın Vecdi Gönül’ün yerine Çevre ve Orman Bakanı Sayın Veysel Eroğlu, Devlet Bakanı Sayın Mehmet Aydın’ın yerine Devlet Bakanı Sayın Kürşad Tüzmen, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın M.Hilmi Güler’in yerine Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Zafer Çağlayan vekâleten oy kullanacaklardır; bilginize…

(Oyların toplanmasına devam edildi)

BAŞKAN  Sayın milletvekilleri, Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yerine Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker oy kullanmıştır.

Oyunu kullanmayan sayın vekilimiz var mı? Yok.

Oylama işlemimiz sona ermiştir, kupaları kaldırınız lütfen.

(Oyların ayrımı yapıldı)

BAŞKAN  Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı    : 493

Kabul                         : 396

Ret                              :   91

Çekimser                    :     5

Boş                             :     1

Madde kabul edilmiştir.

Şimdi, teklifin tümünün gizli oylamasına Adana ilinden başlıyoruz.

(Oylar toplandı)

BAŞKAN  Sayın milletvekilleri, görüşülmekte olan Anayasa değişikliği ikinci tur oylamasında, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik’in yerine Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan, Dışişleri Bakanı Sayın Ali Babacan’ın yerine İçişleri Bakanı Sayın Beşir Atalay, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Cemil Çiçek’in yerine Devlet Bakanı Sayın M.Said Yazıcıoğlu, Millî Savunma Bakanı Sayın Vecdi Gönül’ün yerine Çevre ve Orman Bakanı Sayın Veysel Eroğlu, Devlet Bakanı Sayın Mehmet Aydın’ın yerine Devlet Bakanı Sayın Kürşad Tüzmen, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın M.Hilmi Güler’in yerine Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Zafer Çağlayan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yerine Devlet Bakanı Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren, Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yerine Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker vekâleten oy kullanmışlardır.

Oyunu kullanmayan sayın milletvekili var mı? Yok.

Oylama işlemi bitmiştir.

Kupaları kaldırınız.

(Oyların ayrımı yapıldı)

BAŞKAN  Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifi’nin tümünün gizli oylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı   : 480

Kabul                         : 386

Ret                             :   87

Çekimser                   :     4

Boş                            :     2

Geçersiz                     :     1

Teklif kabul edilmiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.11

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.23

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

BAŞKAN  Sayın milletvekilleri, Büyük Millet Meclisinin 7’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Danışma Kurulunun bir önerisi var, okutup oylarınıza sunacağım:

 

V. ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerİlerİ

1. Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu Önerisi

 

Danışma Kurulu Önerisi

No:11                                                                                     Tarihi: 16.10.2007

15.10.2007 tarihli Gelen Kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 43 sıra sayılı Çorum Milletvekili Agah Kafkas’ın; 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ve 2925 Sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin, 48 saat geçmeden gündemin  “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının ikinci sırasına alınması; 16.10.2007 günkü (bugün) Birleşimde Teklifin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması; Genel Kurulun 17.10.2007 Çarşamba günkü Birleşiminde Anayasa’nın 92 nci maddesi gereğince Türk Silahlı Kuvvetlerinin Irak’ın kuzeyinden ülkemize yönelik terör tehdidinin ve saldırıların bertaraf edilmesi amacıyla Irak’ın kuzeyine ve mücavir alanlara gönderilmesine ve görevlendirilmesine dair Başbakanlık tezkeresinin görüşülmesi, görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması ve bu Birleşimde başka bir konunun görüşülmemesinin Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

                                                                                                 Köksal Toptan

                                                                                     Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                      Başkanı

 

Nihat Ergün

Kemal Kılıçdaroğlu

 

Adalet ve Kalkınma Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi

 

Gurubu Başkanvekili

Grubu Başkanvekili

 

Oktay Vural

Selahattin Demirtaş

 

Milliyetçi Hareket Partisi

Demokratik Toplum Partisi

 

Grubu Başkanvekili

Grubu Başkanvekili

BAŞKAN  Söz isteyen? Yok.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci sıraya alınan, Çorum Milletvekili Agâh Kafkas’ın 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ve 2925 Sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

 

IV. KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklİflerİ (Devam)

2. Çorum Milletvekili Agah Kafkas’ın; 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ve 2925 Sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/16) (S. Sayısı: 43) (x)

BAŞKAN  Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Komisyon Raporu 43 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Bayram Meral.

Buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul)  Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Sayın Başkanın da buyurduğu gibi, AK Parti Çorum Milletvekili Agâh Kafkas’ın 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ve 2925 Sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Genel Kurulu saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu konuda sözlerime başlamadan önce bir konuyu bilgilerinize arz etmek istiyorum. Biliyorsunuz Türkiye’nin en önemli kuruluşlarından birisi olan Telekom yakın bir tarihte Oger şirketine satıldı. Bu kuruluş, her zaman toplu iş sözleşmesini masa başında çözen, ülkeye büyük katkı sağlayan bir kuruluştur ve orada çalışan işçiler de üretime büyük ölçüde katkı sağlayan, iş barışını koruyan sorumlu bir sendikanın da üyeleridir.

Bugün, bu iş yerinde, değerli arkadaşlarım, beşinci aydan bu tarafa sürdürülen toplu iş sözleşme görüşmelerinden bir sonuç alınamadı, işçiler greve gitti.

Bildiğiniz gibi, bu kuruluş yakın bir tarihte 6,5 trilyon dolara beş yıl taksitle biraz önce arz ettim Oger firmasına satıldı. Bunun 2006 yılındaki geliri 4,5 trilyon değerli arkadaşlarım. 2007 yılındaki geliri de 3,5 trilyon. Bunu defterdar, şurada, Hürriyet gazetesinde ilan etti, mutlaka siz değerli arkadaşlarım da bunu okumuşsunuzdur. Bu kadar kâr eden bir kuruluşun, yani iki buçuk senelik kârı ile kendisini amorti eden bir kuruluşun, muhterem arkadaşlarım, orada çalışan işçinin hakkını vermesi gerekir.

Ayaküstü de olsa, biraz önce, Sayın Çalışma Bakanımızdan rica ettim. Değerli arkadaşlarım, ben her zaman şunu ifade ederim: En iyi toplu sözleşme masa başında çözülen toplu sözleşmedir. Bunu sabahleyin sendikama da söyledim, daha önce de söylemiştim, ama görünen odur ki, işveren kesimi dediğim dediktir, dediğimden bir adım geri atmam veya ileri atmam.” Ne oluyor biliyor musunuz değerli arkadaşlarım: İşlerin büyük bölümü, asgari ücret ve asgari ücretin altında çalışan taşeronlara veriliyor ve orada çalışan etkili bazı arkadaşlarımız bu, üzücüdür kapsam dışı bırakılıyor. Kapsam dışı nedir, bilirsiniz; greve katılamaz, orada sorumlu görev alan arkadaşlar demektir. Ben, Sayın Bakanımızdan, Hükûmetimizden özellikle rica ediyorum: Olaya seyirci kalınmaksızın, orada çalışan arkadaşlarımızın hakları verilsin.

                            

(x) 43 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Gelelim şimdi bizim konuşacağımız yasa tasarısına değerli arkadaşlarım: Muhterem arkadaşlarım, her nedense, emekli aylıkları üzerinde bir türlü sağlıklı bir sistem kurulamadı. Şimdi, içinizden dersiniz, “Ya, emekliyi savunuyorsunuz, işçiyi savunuyorsunuz, memuru savunuyorsunuz, esnafı savunuyorsunuz da oyları da biz alıyoruz.” Ah, size oy verenlerin bazı haklarını kısıtlasanız bir şey demem de içinde bize oy verenler de var. Bunları ayırmak biraz zor. Onun için geliniz size oy verdi, bize oy verdi, bunlar bizim emektar insanlarımız değerli arkadaşlarım, bunların sorunlarına ortaklaşa çözüm bulalım. Yarın, gittiğiniz illerde, ilçelerde yine bunlarla karşılaşacaksınız.

Bakınız, Emekli Sandığından emekli olan, Ocak 2007 yılı itibarıyla, 1 milyon 706 bin 971 emekli, Sosyal Sigortalar Kurumundan emekli olan 4 milyon 493 bin 79 emekli işçi, BağKur’dan emekli olan değerli arkadaşlarım 1 milyon 757 bin 738 emekli BağKur işçisi; toplam 7 milyon 957 bin 806 emekli vatandaşımız BağKur’dan, SSK’dan ve Emekli Sandığından aylık almaktadır. Bunların genel nüfusunu toplayacak olursanız değerli arkadaşlarım, eşiyle, çevresiyle 25 milyon nüfusa tekabül etmektedir bunların Türkiye nüfusu içindeki oranları.

Değerli arkadaşlarım, ne oldu şimdi bunların durumları? Sağ olsun, Sayın Başbakanımız bütün konuşmalarında diyor ki: “Millî geliri 180 milyar dolardan 400 milyar dolara çıkardım. Fert başına düşen millî geliri 2 binden 5 bin dolara çıkardım.” Ama, değerli arkadaşlarım, bu emeklilerin halen daha birçoğu açlık sınırının altında aylık ücret almaktadırlar. Kayıtlar, veriler, hepsi sizin elinizde. O zaman ne yapmak lazım muhterem arkadaşlarım? Katılmak istediğimiz Avrupa’da emekli olanlar ülkemize gelir, tatil yapar, kendisini istirahate çeker, bizden emekli olan arkadaşlarım da ya millî piyango bileti satar veya ayakkabı boyacılığı yapar veya inşaatlarda gece bekçiliği yapar. Neden? Aldığı ücret yetmiyor da ondan değerli arkadaşlarım.

Emeklilerin bir sorunu daha var: Emekliler yalnızca kendine bakmıyor. İşsizlik had safhada. Bunu söylememe gerek yok. Bizim kapımızı çalanlar 4 kişi ise, mutlaka iktidarsınız sizin kapınızı çalan da 8 kişidir. Biz bunun farkındayız. Kim bunlar? Çifte diplomalı, üniversite mezunu, ziraat fidanı gibi gençler babasının emekli aylığından aldığı üç beş kuruşla yaşamını sürdürüyor değerli arkadaşlarım. Emeklinin bir de bu derdi var. Niye bu ücretler bu kadar farklı?

Bir şey daha yaptınız değerli arkadaşlarım. Geçmişte emekli çalışan bir işçi kaç yıl çalışırsa çalışsın, son üç yılın ortalamasından emekli aylığı bağlanırdı. Şimdi, bütün hizmetleri toplanıyor değerli arkadaşlarım, ortalaması bulunuyor, aylık bağlanıyor, düşük oluyor.

Bir şey daha oluyor: Çıkarılan son yasalarda taban aylığı vardı emeklilerde, taban aylığı vardı, 460 küsurdu yanılmıyorsam. Yani, aylık ücretin düşük de olsa, asgari ücretle de çalışsan, taban ücretin 400 küsurlardan aşağı düşmüyordu. Bunu kaldırdınız değerli arkadaşlarım. Ücreti düşük olan emeklilerin, bugün, neredeyse 200 liradan 190 liraya kadar aylık ücretleri düşmek üzere muhterem arkadaşlarım.

Bir başka sorun, bir başka sıkıntı: Zaten, emekliliği ortadan kaldırdık neredeyse. Bir türlü çözemiyoruz. Bu yalnız sizden kaynaklanan bir olay değil, giden hükûmetlerde de vardı bu sorun. Bir taraftan emekli yaşını yükseltiyoruz, bir taraftan resen emekli yapıyoruz. İkisi birbirinin tezadı. Ne oldu? 5 bin günden 7 bin güne çıkardık prim gün sayısını. İşçi çalıştıran bir sürü arkadaşınız var içeride. Meydanları doldurduk. Yasayı hazırlayan Agâh arkadaşımla birlikte kol kola girip bağırıyorduk: “Mezarda emekliliğe hayır!” Şimdi ne oldu? Değerli arkadaşlarım, 7 bin günden 9 bin güne çıkardınız. Yılda dört ay çalışan süreli çalıştırıyoruz işçiyi bir tarım işçisinin, inşaat işçisinin, şeker işçisinin yetmiş sekiz yıl çalışması lazım ki emekli olsun; üç ay çalışanın da doksan yıl çalışması lazım ki emekli olsun. Emeklilik ortadan kalktı değerli arkadaşlarım.

Bir şeyi daha getirdim, gözünüzden kaçmıyordur: Artık bazı işçiler patronuna diyor ki: “Ben nasıl olsa emekli olamayacağım, prim kesme ve yatırma; bölüşelim.” Bunu siz de tespit ediyorsunuz. Birçoğunuz bunu benden daha iyi biliyorsunuz. Ne oluyor o zaman, biliyor musunuz değerli arkadaşlarım? Kayıt dışını teşvik ediyor bu olay, kayıt dışı dediğimiz var ya… Orada bir şey daha oluyor: O işçinin sosyal güvencesi hani sosyal adaletten bahsediyoruz ya ortadan kalkıyor. Çünkü, prim kesilmediği zaman emeklilik hakkı ortadan kalkıyor, prim kesilmediği zaman sağlık sorunlarına çözüm bulunmuyor. Neresi bunun sosyal adalet? Neresi bunun sosyal devlet, değerli arkadaşlarım?

Şimdi, bir şey daha söz verdiniz seçimlerden önce: Emeklilerin TÜFE alacakları vardı. Söz verdiniz… Beş yıldır bu insanları uğraştırıyorsunuz. Seçimden önce de çok ümit verdiniz. “Verdik, vereceğiz.” Hâlen daha vereceksiniz! Verseniz ya fakir fukaranın parasını. Yani, milyonları götüren faizcilere para buluyorsunuz da değerli arkadaşlarım veya buluyoruz da bu emeklilerin hakkını niye vermiyoruz? Bunların alacakları var. Buradan alacakları var, bir de memurlara fark verdiniz, emeklilere vermediniz. Yasada da bunu böyle belirledik. Ondan sonra Anayasa Mahkemesine götürdük. Anayasa Mahkemesi memurları korudu, işçileri korumadı; bu Yasa da böyle devam etti değerli arkadaşlarım.

Bir şey daha var muhterem arkadaşlarım: Yasa henüz yürürlüğe girmedi. Buna bir çözüm bulun. Emekli olan bir insan kendisine bir meşguliyet bulmuş, bir iş kurmuş; orada oğlu çalışmış veya 1 tane adam çalıştırmış. Bunun, kime, ne zararı var? Bu gibi çalışanlara yüzde 30 destek primi getiriyorsunuz. Getirdiniz, Yasa çıktı; yılbaşını bekliyor. Buna gerek yok. Bunları kaldırın değerli arkadaşlarım, kaldıralım. Bırakın, adam kahvede mi otursun? Parkta ölümü mü beklesin? Almış işte üç beş kuruş kıdem tazminatı veya alacağı varsa, birikimi varsa, bir iş kuruyorsa, bunun üzerine gitmenin bir anlamı yok. Trilyonları götürenlerin üzerine gidin, vergi kaçıranların üzerine gidin, devleti soyanların üzerine gidin. Ne işin var, bu garip emekliyle uğraşıyorsun; eti ne, budu ne onun?

Değerli arkadaşlarım, emekliler… Asıl denge bozukluğu, daha önce bir taban ücreti kurulurdu, taban ücreti vardı SSK’dan, burada yetkili arkadaşlarım da var bu taban ücreti üzerinden, taban üzerinden artış sağlanırdı. Ondan sonra TÜFE geldi, oranlar üzerinden, yüzdeler üzerinden ücretler artırılınca düşük ücretler daha düştü, işte, normal ücretler de kendisini koruduysa korudu, korumayan da işte bağırıyor, sızlanıyor.

Değerli arkadaşlarım, bizim, şunu… Hep birlikte üzerinde durmamız gereken bir konu, bu emeklilik yasa tasarısını baştan bir ele almak lazım; baştan, sil baştan bir ele almak lazım; yeniden bu emekli arkadaşlarımızın haklarını vermek lazım, emeklilerin yüzünü güldürmek lazım ve böylece, emeklileri bir noktada teşvik ederiz.

Şimdi, bu yasanın detayına inmiyorum, inmiyorum, bu yasanın detayına inmiyorum, öyle söz verdim, inmiyorum. Yani, muhterem arkadaşlarım, oturulsa, muhalefeti ile iktidarı ile bu konulara muhatap sivil toplum örgütleri ile ve sendikalar ile bir araya gelinse bu maddeler gelmez. Bu maddenin detayı, birçok insan, emekliliğini iptal ediyor, üç gün sonra emekliliğine müracaat ediyor, önceki aldığından çok farklı farklı bir emekli aylığı bağlanıyor. Ee peki, bunu bilen yapıyor… Bunu açıklayan bir müfettişi de görevden aldınız bir daire başkanı, her neyse tebrik ederim sizi, onun da hemen işini bitirdiniz. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar diye bir laf var ya, siz de bunu aydınlatan, bu yanlıştır, böyle olursa böyle olur diyen bir zatı görevden aldınız. Onore edilmesi gerekirken, taltif edilmesi gerekirken, doğru iş yapanın kolundan tuttunuz, dışarı koydunuz. Bunlar doğru değil değerli arkadaşlarım.

Şimdi, emekli, yıllarımı verdim diyor, gençliğim, tozun toprağın içinde geçti, makine başında geçti, maden ocaklarında geçti diyor. Sayın Milletvekilim diyor, şu anda aldığım, ortalama 700 küsur, sen buna de 800 küsur. Şimdi, suyu yüzde 100 artırırken, elektriği yüzde 100 artırırken, ulaşımı yüzde 100’e yakın artırırken…

OSMAN KILIÇ (Sivas)  Elektriğe yüzde 100 zam ne zaman yapılmış?

TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ)  Elektriğe zam yok!

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)  Değerli arkadaşlarım, herhâlde, izlemiyorsunuz yani kaç köyün elektriğini sildiğinizi biliyor musunuz, size oy veren kaç tane köyün elektriğini sildiğinizi biliyor musunuz, parasını almadığınızı biliyor musunuz?

Ben, burada, bugün sakin konuşacaktım; otururuz, ne edeceksiniz… Söz verdim arkadaşlara, hiç, sakin sakin konuşacaktım. Duramıyorsunuz, onları mı bana söyleteceksiniz?

Değerli arkadaşlarım, suya zam yapmadınız mı, ulaşıma zam yapmadınız mı, kiralara zam yapmadınız mı?

ZEKERİYA AKINCI (Ankara)  Doğal gaz, doğal gaz!

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)  Doğal gaza zam yapmadınız mı? Ee, yüzde kaç yaptınız? Emekliye yüzde kaç zam yapıyorsunuz, memura yüzde kaç zam yapıyorsunuz? Bunlardan niye rahatsız oluyoruz değerli arkadaşlarım? Bunlar, gözümüzün önünde olan şeyler yani ben söylemesem, siz duymasanız, bunu yaşayanlar bunu bilmiyor mu? Bunları burada konuşacağız; bu sorun, bu çözüm bizim, bunu çözeceğiz. Veriyoruz bir yerlere, güzel, istediğimizi veriyoruz. Verdik işte, anlattım biraz önce Telekom’u; 6,5 trilyona sattık, sattınız, iki senelik kârı, onun parası. Söylemeyelim bunu, bu yanlıştır demeyelim mi? Niye rahatsız oluyoruz bundan muhterem arkadaşlarım?

OSMAN KILIÇ (Sivas)  Ne ilgisi var onunla?

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)  Rahatsız olmayalım. İşte, burada. Ben söylemiyorum, Hürriyet gazetesi yazıyor. Burada devletin ilanı. İlan etmiş, senin müdürün, senin saymanın, senin defterdarın ilan etmiş bu müessesenin kârını, yazmış burada. Yani, bu müesseseyi, dev gibi müesseseyi 6,5 trilyona satacaksın, 6,5 milyar dolara satacaksın, iki yıllık kârı da 6,5 trilyon edecek, milyar dolar edecek. Bunu söyleyemezsek neyi söyleyelim? Bu bizim derdimiz değil mi değerli arkadaşlarım? Ondan sonra da bu zat ayağını diretecek, oradaki işçinin hakkını vermeyecek, işçiyi greve sürükleyecek. Ee, buna en fazla sizin müdahale etmeniz lazım saygıdeğer milletvekilleri. İktidarsınız. Ülkedeki sorunları çözmek, halkı huzura kavuşturmak, halkı mutlu etmek sizin iktidarınızın icraatlarına bağlı. Ee, bir şey yapamayacaksınız, “Nasıl olsa, kardeşim, seçimden seçime belediyelerin arabalarını doldururuz, vatandaşa veririz, işte, fasulyesini, patatesini, bulgurunu, bilmem neyini, Allah’ına şükrettiririz, oyu alırız, bir dahakine Allah büyük” diyorsanız… Ama bir gün Arap uyanır ha! Bir gün Arap uyanır! Arap’ın her zaman gözünü yumduğunu zannetmeyin. Bir gün o vatandaş bunun hesabını sizden sorsa iyi, parlamenter sistemden sorar, benim üzüntüm o.

OSMAN KILIÇ (Sivas)  Sordu, sordu, seçimlerde sordu.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)  Parlamenter sisteme vatandaşın güveni, ümidi kalmazsa, o zaman, hepimizin oturup kara kara düşünmesi gerekir. Onun için, halkımızın ümitlerini beslemek zorundayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN  Buyurun

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)  Ama, halkımıza bugün yapamazsak… Yarın onun sorunlarına cevap verme, görüşünü bildirmemiz lazım. Aksi takdirde, değerli arkadaşlarım, vatandaş bizim yüzümüze bakmaz.

Oturun, sendikaları dinleyin, emeklileri dinleyin, diğer sivil toplum örgütlerini dinleyin. Bu yasalar hazırlanırken birlikte tatbik ediliyor bu insanların görüşlerini alın da ikide bir, yazdım çizdim olmasın. Yazdım çizdim… Bu kaçıncı SSK’yla ilgili yasa, geldi gitti? Yazdım çizdim, olmadı, bir daha gelsin; yazdım çizdim, olmadı, bir daha gelsin… Bunlar olmaz.

Değerli arkadaşlarım, bu sorun hepimizin. Bu gibi sorunlarda iktidarmuhalefet ayrımı yapmıyoruz. Emeklilerle ilgili, memurlarla ilgili, esnafla ilgili, çiftçiyle ilgili, halkımızla ilgili bize düşen görev neyse yapmaya hazırız.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN  Teşekkür ederiz.

Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Zekai Özcan.

Buyurunuz efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Ankara)  Değerli Başkan, değerli arkadaşlarım; konuşmama başlamadan önce hepinizi şahsım ve AK Parti Grubu adına saygıyla selamlarım.

Bugün görüşmekte olduğumuz yasa, maalesef, Türkiye’de emeklilik sigortasının ne kadar yanlış kurgulandığının bir göstergesi olmuştur. Çünkü, yıllardan beri, “Türkiye’de emeklilik sigortası artık adil değildir, kuralları belirli değildir ve sürdürülebilme imkânı yoktur.” sözlerine rağmen bu konuya kimse eğilmemiş. AK Parti Hükûmeti, geçen dönem, Türkiye’nin en büyük reformu için kolları sıvamış ve huzurunuza bir yasa getirmişti.

Tabii, bu Yasa’yı Cumhuriyet Halk Partisi Anayasa Mahkemesine götürünce bazı maddeleri yüzünden, bunu uygulama şansımız kalmamıştır. İnşallah, 2008 itibarıyla, bu Yasa, yine, üzerinde tartışılarak huzurunuza gelecektir.

Burada emeklilik sigortası açıkları var, işte bu yasada olduğu gibi. Yani, bilenler, buradan yaralanıp fazla emekli maaşı alabiliyorlar veya Emekli Sandığında, kişiler, çok kısa bir dönem belirli makamlara geldiğinde, o makamın hak etmediklerini hem çalışma hayatlarında hem de emeklilik süresinde alabilmektedir. Yani, aynı kategorideki aynı okuldan mezun olanlar, aynı dönem çalışanlar, aynı şartlarda çalışanlar bir gün geliyor ki, biri, siyasi mülahazalarla, 6.400, 7.200 gibi kadro alıyor ve kendi arkadaşından 3 kat daha fazla emekli maaşı alabiliyor ve ikramiye de alabiliyor ve burada, Sosyal Sigortalar Kurumuna geldiğimizde ki, bu konuları, inşallah, ileride daha çok konuşacağız, üzerinde fazla durmuyorum ama Sosyal Sigortalar Kurumunda da buna benzer yanlışlıklar var.

Bugün, kırk sene asgari ücretle çalışan bir işçiyle, on dört buçuk yıl asgari ücretle çalışan bir işçi arasında emekli aylığı yönünden bir fark yok değerli arkadaşlar. Böyle bir şey olmaz! Demin, Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü arkadaşımız şikâyet etti, işte, uzun yıllar çalışıyorum fazla emekli maaşı alamıyorum… Doğrudur. İşte, biz, bu sistemin yanlışlığını düzeltmek için bu yasayı hazırlıyoruz. İnsanlar, ne kadar sistemde kalırsa ne kadar prim öderse o kadar fazla emekli maaşı alma sistemini getiriyoruz. Hâlbuki bugünkü sistem öyle değil, adil değil ve çok çabuk sistemden çıkılmasını gerektiren bir şekilde kurgulanmış. Yani, bugün asgari ücretli bir işçi 419 YTL maaş alırken, emekli olduğu an, yani 5 bin gününü doldurduğu an ki bu sene itibarıyla 47 yaşına geldiği takdirde emekli olabiliyor ve aldığı maaşın yüzde 30’u fazlasını alıyor ve çalışmadığı hâlde hem çalıştığı sürede aldığı maaşın yüzde 30’unu alıyor hem sağlık sisteminden yararlanıyor hem başka bir iş yapma arayışı içine giriyor. Bu çok şikâyet ettiğimiz kayıt dışı sistem de bunun içerisinde.

Şimdi, Türkiye’ye ben sosyal güvenlik sistemini burada tartışmayacağım ama emeklilik sigortasına değinmek istiyorum emeklilik sigortası yönünden baktığımızda, Türkiye, bugün, millî gelirin yüzde 3,6’sını açığa veriyor emeklilik sigortası bakımından söylüyorum bunu hâlbuki, bugün, Avrupa ülkeleri 1.9’dur ve bugün, sadece Polonya ve Avusturya bizden fazla açık veriyor değerli arkadaşlarım Avrupa’nın hiçbir ülkesi bizim kadar açık vermiyor ve onlar da yaptıkları düzenleme neticesinde 2010 yılında bizden daha düşük, yüzde 3,7’nin çok altında açık verecekler. Yani, bizim bu sistemle yürümemiz mümkün değil.

Burada, aslında Türkiye’de 73 milyon insanı ilgilendiren bir tasarı. Bu AK Partinin yasası olmayacak, Cumhuriyet Halk Partisinin olmayacak, Milliyetçi Hareket Partisinin olmayacak, diğer partilerin olmayacak. Şüphesiz bu, bütün Türk toplumunun yasası olacak. O halde, bu yasayı mutlaka çıkarmamız gerekiyor.

Burada değerli arkadaşım işte, emeklilerimizin az maaş aldığını söylüyor. Doğrudur, emeklilerimiz az maaş alıyor. Çalışanlarımız da az maaş alıyor. Bunun sebebini tabii ki sorgulamak lazım. Bizim de aslında yaptığımız düzenlemelerle amacımız şu: İnsanlar fazla ücret alsın, fazla prim ödesinler bu nispette ve fazla emekli maaşı alsınlar. Yani, sistemin özü bu. Aslında sistem bu yönden bakıldığında kimsenin itiraz etmemesi gereken bir tasarı ama, ne yazık ki, AK Parti getirdiği için geçen dönem sıkıntılar oldu.

Burada değerli arkadaşımız dedi ki: “İşte, 9 bin güne çıkardınız, mezarda emeklilik mi?” diye söyledi. Değerli arkadaşlarım, 9 bin gün bir defa doğru değil. Yani, 9 bin gün prim ödeyip emekli olacak olanlar 2055’ten önce olmayacak. Yani 2055’te ancak 9 bin gün şartı aranacak ama bunu şimdiden söylersek yanlış olur. Kaldı ki, tek bir çözüm de değil 9 bin gün.   5 400 gün prim ödemek suretiyle de emekli olma imkânı var. Yani, bu ikinci alternatifi de unutmamak lazım.

Yine, bir tenkit konusu oldu. Emekli maaşlarının işte, AK Parti döneminde de artmadığı, fazla artmadığı gibi bir görüntü oldu. Tabii, Türkiye’nin muhtaç olduğu şey değerli arkadaşlarım, büyümedir. Çok şükür, bizim dönemimizde, tam dört yıllık dönemde, cumhuriyet tarihinin süreklilik açısından en uzun büyümesi olmuştur; 7,3 ortalamayla, cumhuriyet tarihinde, daralma olmadan sürekli büyüyen bir dönem olmuştur.

Şimdi, tabii, bu reel anlamda yüzde 32 civarında bir büyümedir, ama, tabii nüfus artışı hâlâ Türkiye’de fazladır, dolayısıyla kişi başı reel artış yüzde 23,5 olmuştur ve o dört senenin TÜFE artışının da yüzde 53 olduğunu düşünürsek demek ki, Türkiye’de yaklaşık yüzde 76, eğer dört sene içerisinde ben maaşlara zam vermişsem, o zaman hem TÜFE’ye ezdirmemiş oluyorum hem gayri safi millî hasılanın da tamamını emeklime vermiş oluyorum. Peki, söylenebilir mi ki, SSK’lıya biz bu dört sene içinde yüzde 85,5’un altında emekli maaşı verdik? Vermedik değerli arkadaşlarım.

Demek ki biz, TÜFE artı gayri safi millî hasılanın toplamından daha fazla emeklimize maaş artışı yaptık. Yeterli mi? Değil. Bunun yolu dediğim gibi büyümeyi sürdürmektir. Yine, BağKur’lu için de aynı şeyi söyleyebilirim, ki BağKur’lunun 1 ve 6’ncı basamaklarına düşük basamaklarına, tarım kesimine yüzde 250 civarında, esnafa da yüzde 153 civarında yaptık. Yani, bunu gayri safi millî hasılaya da kattığımızda onun 2 katı fazla emekli maaşı ödemiş olduk.

Burada, sadece TÜFE ile artış doğru mudur? Değildir. Bizim dönemimize kadar bu gelmiştir, ama bu yeni yasada  inşallah gayri safi millî hasılanın da belli bir bölümünü buna katmak suretiyle, güncelleşmeye katmak suretiyle emeklilerimizin ilerideki maaşlarının artışını daha fazla yapma imkânımız olacaktır.

Şimdi, tabii bölük pörçük oluyor. 2000 yılında 4447 sayılı Yasa çıkarılırken BağKur ve SSK ile ilgili bir düzenleme yapılmış, yaş sınırı getirilmiş elli sekizaltmış. Dediğimiz gibi, bu farklılık 2000 ve 2000 sonrası emeklilerde doğmuştur. Bu da dediğim gibi, emeklilik sigortasının özenle hazırlanmamasının bir sonucudur ve buna daha özen göstermemiz gerektiğini de vurgulamak istiyorum.

Şimdi, gerçekten, Türkiye’de bu kadar büyüme olurken, yani reel anlamda yüzde 32 büyüme olurken istihdamda büyüme olmamış mıdır değerli kardeşlerim? Şimdi burada, on beş artı grubu alırsak, on beş yaş üstü grubu alırsak, Türkiye’de bunların bu dört senedeki artış oranı yüzde 7,5’tur, yani Türkiye’deki on beş yaş üzerinde çalışabilir nüfusun artış oranı yüzde 7,5’tur. Fakat burada tarım dışı istihdamdaki artışımız yüzde 16,13 olmuştur, yani bu artışın neredeyse 2 katından fazla bir artış sağladık.

Peki, genel baktığınızda… Tabii ki, 10,3 civarında aldığımız işsizlik oranının belki çok ciddi oranda düşmediğini görüyoruz. Bunun sebeplerinden birkaç tanesini sıralamak istiyorum: Bu bir yapısal sorundur. Niçin yapısal sorundur? Çünkü Türkiye’de ücretsiz aile işçiliği mefhumu vardır. Bu, dünyanın hiçbir ülkesinde yüzde 21 dolayında değildir ama Türkiye’de yüzde 21 dolayında ücretsiz aile işçisi vardır. Yani bunlar, aslında, köyde, kırsal kesimde genellikle oturuyorlar, fakat çalışmıyorlar, ama çalışır gözüküyorlar. Hep böyle gösterildi. Yani ücretsiz aile işçisi istihdamda gözüktü. Şimdi bunların oranı yüzde 14’e düştü. Bu, çok ciddi bir yapısal gelişmedir, yani siz, ücretsiz aile işçisini ücretli hâle getiriyorsunuz.

Ücretlilerle ilgili bir rakam vermek istiyorum. Şimdi, ücretliler, aslında, Türkiye’de son dört senede 2 milyon 38 bin civarında arttı. Bunun anlamı yüzde 9,54’tür. Aslında, Türkiye’de ücretlilerin sayısı azdır. Avrupa’da, sanayi ülkelerinde bu yüzde 80, yüzde 85’tir, Avrupa’nın genelinde yüzde 75’in üzerindedir ama Türkiye’de yüzde 45’i ancak bizim dönemimizde yüzde 50’leri buldu. Yani burada amaç, ücretsiz aile işçisini iyice azaltmak, tarım kesimindeki kendi nam ve hesabına çalışanların sayısını azaltmak ve ücretlilerin sayısını artırmaktır. Bu aslında şunu getirecektir. Çünkü, biz, ücretlilerden genelde prim toplanıyor ve zaten bakıldığında, kayıt dışı söyleminde yüzde 48’lerde, yüzde 47’lerdeki kayıt dışı oranı ücretlilere baktığınızda yüzde 21’lere iniyor. O hâlde, biz ücretli sayısını artırdığımız zaman hem emeklilik sigortası yönünden tabanı genişleyecektir ve dolayısıyla biz emeklilerimizi daha rahat finanse edeceğiz.

Değerli arkadaşlarım, şunu unutmayalım: Bugün, Türkiye’de sadece SSK için diyorum SSK’da toplanan primlerin emeklilere ödenen maaşı karşılama oranı yüzde 54’tür. Türkiye’nin genelinde ise Emekli Sandığı ve BağKur’u kattığınızda yüzde 45’lerdedir. Hâlbuki bugün, Fransa’da yüzde 100’dür, işte Çekoslovakya’da yüzde 105’tir, birçok ülkede yüksektir. Avrupa’nın ortalaması ise yüzde 82’dir. Yani, burada şunu vurgulamak istiyorum: Çok söylenen ama sürdürülme imkânı olmayan sistem budur. Yani, siz eğer topladığınız primlerle ödediğiniz emeklinin ancak yüzde 54’ünü karşılıyorsanız o sistem sürdürülme imkânı yok demektir ve sıkıntı da buradadır.

Yine, şunu vurgulamak istiyorum: Türkiye’de hem büyümenin sağlandığı, bu dört sene içerisinde 2007’yi söylemiyorum, çünkü hem gayrisafi millî hasılanın artışı net değil hem de TÜFE’nin sonuçları net olmadığı için ben 2006 öncesini kıyaslıyorum şimdi, bu kadar büyüme içerisinde, dediğim gibi, istihdamın da yapısal anlamda olumlu hâle gelmesi ve ücretlilerin sayısının artması yönünden olumlu bir gelişmedir. Aynı zamanda gelir dağılımı da çok önemlidir. Çünkü, biz insanlarımıza sadece sosyal yardım yapamayız. Onlara iş bulacağız ve o şekilde yoksulluğu gidereceğiz. Şimdi, sosyal güvenliğin sıkıntısı da buradadır. Biz sadece emeklilik sigortasına odaklandık ve emeklilik sigortasının dışına çıkamadık. Hâlbuki önümüzde, Avrupa’nın yaptığı gibi, sosyal koruma harcamalarının Türkiye’de artması gerekir. Yani, belki gelişmiş ülkelerin kabul ettiği, işte, eğitime ne harcıyorsunuz, sağlığa ne harcıyorsunuz, sosyal korumaya ne harcıyorsunuz, sosyal harcamalara? Şimdi, onlara baktığınızda Türkiye’de de son dört senedir çok olumlu gelişmeler olmuştur. Hem sosyal korumalar açısından… Ki, bugün Avrupa’da bu sosyal koruma harcamaları çok düşük düzeyde olmaktadır. Yani, dört senede, beş senede yarım puan artmamaktadır ama bizim bu dört sene içerisindeki artış oranı 2 puanın üzerindedir.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep)  Yatırım arttı mı, yatırım? Sokağa attığınız paralarla yatırım yapsaydınız istihdam artardı. Sokağa attığınız paralarla yatırım yapamadınız. Onu niye söyleyemiyorsunuz?

MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Devamla)  Şimdi, burada sabit sermaye yatırımı noktasına gelince arkadaşımız söylüyor değerli arkadaşlarım, sabit sermaye yatırımında gerçekten patlama olmuştur. Yüzde 106 civarında sabit sermayede artış olmuştur. Dolayısıyla, zaten bu istihdamın artmasının sebebi de Türkiye’de enflasyonun süratle tek rakama inmesidir ve reel faizler belki istediğimiz düzeye gelmemiştir ama faizler, bunlar yüzde 70’lerden, yüzde 69’lardan yüzde 17’lere geldiğini düşünürseniz ciddi bir düşüş olmuştur ve bunlar, sabit sermaye yatırımlarını, güvenerek, artık bundan sonra yapmaya başlamışlardır. Onun için, bu istihdam ücreti artışının  sebebi de zaten bu sabit sermaye yatırımlarının artmasıdır.

Şimdi, şurada şu söylenebilir: Çünkü, bu sigortacılık mantığıyla konuşmak lazım emeklilik sigortasını. Ama, sosyal yardımları, sosyal güvenliği düşündüğünüzde bu farklıdır. Şimdi, eğer, biz, sosyal emeklilik sigortasını, çözümünü bulursak, diğer kaynakları biz sosyal yardımlara ayırmak  durumundayız. Şimdi, biz 2004’te… 2002’de Türkiye’de 17 milyon civarında yoksul vardı, yani, gıda ve açlık anlamında. Bunlar 14 milyona indi 2005 sonu itibarıyla. Nüfus artışına bakarsanız ciddi bir düşüştür. Ama, gelir dağılımında da çok büyük gelişme olmuştur. Dikkat ederseniz, 2002’de Türkiye’de yüzde 20’lik üst dilimin millî gelirden aldığı pay yüzde 50’nin üzerindeydi, yüzde 50,1 civarındaydı, bugün yüzde 44’e düştü. Yani, yüzde 80’lik dilim özellikle yüzde 20 ve artı yüzde 40 dar ve orta gelir grubunun altı daha fazla pay almaya başlamıştır. Bu da gösteriyor ki, Hükûmet bu konuda çok ciddi bir çaba içerisindedir ve bizim, dikkat ederseniz, emekli aylıklarının da, çalışanların da aylıklarını artırırken az ücret alanlara daha fazla emekli maaşı artışı yaptık, daha fazla ilave yaptık. Bu, aslında, sosyal politika olarak Türkiye için gerekliydi. Hatta gelir katsayısı 0,44 iken, 2005 sonu itibarıyla yüzde 38’e indi. Çok ciddi bir, çok süratli bir düşüştür bu. Geçmiş yıllara baktığınızda, aslında, Türkiye’deki sosyal adaletsizlik, gelir dağılımındaki adaletsizlik çok fazlaydı. Bugün çok söylenen, işte, “Gelir dağılımında adaletsizlik vardır...” Rakamlar bunu reddediyor değerli arkadaşlarım.

MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri)  Herkes fakirleşince adalet sağlanıyor.

MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Devamla)  Çünkü, burada demin ifade ettim. Çalışanlar ve emeklilerle ilgili söylüyorum. Eğer bu dört sene içerisinde TÜFE yüzde 53, artı gayri safi millî hasılanın kişi başı tümünü ki dünyanın hiçbir yerinde kişi başı millî gelir tümü TÜFE’nin üzerinde kimseye verilmez… Ben bunu da katıyorum, ama dar gelirli gruplar için söylüyorum, kesinlikle söylüyorum bunun üzerinde emekli maaşı ve aktif maaş bağlamış olduk.

Şimdi, burada, biz emeklilik sigortasını düşünürken, tabii ki bunun yanında genel sağlık sigortasını da gündemimize aldık. Türkiye’deki 73 milyon insanın sağlık hizmetinin eşit olduğunu kabul ediyoruz. Yani, milletvekili de, simitçi de, köydeki çoban da, muhtar da eşit sağlık hizmeti almak durumundadır. Biz o sistemi de getirdik. İnşallah, 2008 itibarıyla onu da yürürlüğe koymak suretiyle Türkiye’de hem gelir dağılımında hem emeklilik sigortasında hem çok önemli olan genel sağlık sigortasında cumhuriyet tarihinin en büyük reformunu yapmış olacağız bu alanda.

Burada sözlerimi tamamlarken, değerli milletvekilleri, belki çok şey söylenebilir ama AK Parti Hükûmetinin, çalışanların ve emeklilerinin TÜFE’ye ve gayri safi millî hasıla dahil olmak üzere, bunun altında emekli maaşı veya aktif maaş verdiğini kimse söyleyemez ve Türkiye’deki gelir dağılımının adaletsiz olduğunu da kimse söyleyemez. Tam aksine, gelir dağılımının hızlı bir şekilde düzeldiğini çok rahatlıkla söyleyebiliriz. Tabii ki, bu önümüzdeki dönem de, 2013 yılına kadar da inşallah, bu gelir dağılımı da, gayri safi millî hasıla da büyüdükçe…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Devamla)  Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN  Buyurun.

MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Devamla)  …ve biz bunu adil bir şekilde dağıttığımız sürece, Türkiye çok daha ak günler görecektir diye düşünüyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN  Teşekkürler Sayın Özcan.

Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi adına Süleyman Latif Yunusoğlu.

Buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN LATİF YUNUSOĞLU (Trabzon)  Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çorum Milletvekilimiz  Sayın Agâh Kafkas Beyin, 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2925 Sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Teklifi hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin görüş ve düşüncelerini sizlere sunmak üzere huzurlarınızdayım. Sözlerime başlamadan evvel, geçmiş Ramazan Bayramınızı kutluyor, Türkİslam âlemine hayırlar getirmesini temenni ediyor, yüce heyetinize saygılar sunuyorum.

Bu kanun maddelerindeki değişikliğe gidilmesi acaba hangi ihtiyaçlardan doğmuştur? Bunu sorgulamamız gerektiğine inanıyorum. Kanun tasarısı, yoğun bir şekilde basına yansıyan, SSK’da usulsüz aylık bağlama iddialarına istinaden hazırlanmıştır. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’na göre aylık almakta iken aylığını kestirip bir ay veya daha az bir süre prim ödedikten sonra yeniden aylık bağlanma talebinde bulunan vatandaşlara önceki aylıklarından daha yüksek aylık bağlandığına ilişkin haberler, yazılı ve görsel basınımızda, yoğun bir şekilde gündeme getirildi. İlgili kurumdan değişik açıklamalar basına yansıdı. Bu şekilde 10 binin üzerinde aylık bağlandığı, bu aylıkların iptal edilerek faiziyle birlikte geri alınacağı, bunların ve bunları sigortalı gösteren işverenlerin savcılıklara verileceği ifade edildi. Ancak, Sayın Bakan konuya açıklık getirdi ve aylık bağlanmış olanların kazanılmış haklarına dokunulmayacağı ancak bundan sonra bu şekilde aylık bağlanmayacağını ve gerekli tedbirlerin alınacağını basına açıkladı.

Bu arada, hem başkanlık mensubu olup hem de gazetecilik sıfatı taşıyan bir kişi, köşesinde yazdığı yazıyla, SSK üst yönetiminde bulunan bazı kişilerin aile yakınlarına bu şekilde aylık bağlattıkları hâlde görevlerine devam ettiklerini, kendisinin ise bu yazısından dolayı cezalandırıldığı yönünde yazılı basında açıklamalarda bulundu.

O hâlde, bu aşamada, kanun teklifinin teknik olarak irdelenmesi yerine, yıllardan beri uygulanmakta olan bir yasa maddesinin bugün neden değiştirilmek istendiğini ve bugüne kadar yetkili kişilerin sayın bakanları neden uyarmadıklarını sorgulamak gerekiyor.

İlgili hüküm uygulamaya konulduğu tarihten bugüne kadar, bu şekilde kaç kişiye aylık bağlanmıştır? Bu işlemden dolayı kurumun uğradığı maddi kayıp hesaplanmış mıdır? Gazetecinin iddiası, yani kurumun üst yöneticilerinin yakınlarına bu şekilde aylık bağlama iddiası, soruşturma konusu yapılmış mıdır? Bu değişiklik “SSK’yı kurtarma operasyonu” mudur? Aylığını kestirip bir süre prim ödedikten sonra yeniden aylık bağlatma talebinde bulunan sigortalılara, üç yıl sonra aylık bağlanabilmesi yönündeki 1479 sayılı Kanun’un 38’inci maddesi hükmü daha uygun bir çözüm değil midir?

Sayın milletvekilleri, verilen kanun değişikliği teklifi 6 maddeden oluşmakta olup 5 ve 6’ncı maddesi yürürlük ve yürütme maddesidir; 1, 2, 3 ve 4’üncü maddeleri 506, 1479 ve 2925 sayılı Kanunların yaşlılık aylığı hesaplanmasıyla ilgili maddelerini kapsamakta ve her birisinde aynı düzenlemeyi getirdiği için tarafımızca geneli dikkate alınmıştır.

4447 sayılı Kanun’un 7’nci maddesiyle, 1/1/2000 tarihinden geçerli olmak üzere, 1978 yılından beri uygulanmakta olan kat sayı esasına dayalı gösterge sistemi yürürlükten kaldırılarak, yerine her yılın aralık ayına göre Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yılı kentsel yerler tüketici fiyat endekslerindeki artış oranı ve gayrisafi yurt içi hasıla sabit fiyatlarla gelişme hızı kadar ayrı ayrı artırılarak bulunan ve emekli oldukları yıla göre güncellenen prime esas yıllık kazançları üzerinden emekli maaşı bağlanmaya başlanmıştır. Bu sisteme göre emekli olmaya hak kazanan sigortalılara, 1/1/2000 öncesi emekli olan sigortalılara oranla daha yüksek maaşlar bağlanmakta ve her geçen gün de aradaki maaş farkı artarak gitmekte ve bu makasın giderek açıldığı görülmektedir ki bu da Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırıdır.

Sunulan teklifle, 2000 öncesi emekli olanların önüne bir set çekilerek, 4447 sayılı Kanun’dan yararlanmalar önlenmek istenmektedir. Oysa böyle haksız bir uygulamanın varlığı tespit edildiğinde, Anayasa’nın eşitlik ilkesi ve sosyal devlet olmanın sorumluluğunun bilincinde olarak, tüm mağdur olan emeklilerin maaşlarında düzeltme yoluna gidilerek mağduriyetlerinin önlenmesi için gerekli düzenlemenin yapılması konusunda değişikliğin yapılması daha uygun bir yaklaşım olacaktır.

Yapılan teklifle “Yeni aylık, eski aylığın kesildiği tarihten sonra aylıklara yapılan artışlar uygulanarak ikinci fıkrada belirtilen aylık başlangıç tarihi itibariyle bulunan tutarı ile emeklilik sonrası çalışmaya ait kısmi aylığın toplamından oluşur. Emeklilik sonrası çalışmaya ait kısmi aylık, talep tarihindeki emeklilik öncesi  ve sonrası prim ödeme gün sayısı toplamı üzerinden, 61’inci maddeye göre hesaplanan aylığın emeklilik sonrası prim ödeme gün sayısına orantılı bölümü kadardır.” şeklinde yapılan düzenlemeyle, 2000 öncesi emekli olanların yasal hakları ellerinden alınmış olmaktadır.

Bir örnek vermek gerekirse, 1/1/2000 tarihinden önce emekli olan ve çalışma süresince tavandan prim ödeyerek toplam 8600 prim/gün sayısı üzerinden ve üst göstergeden emekli olan bir sigortalı ortalama 700750 YTL civarında emekli maaşı almaktayken, bugün, aynı şartlarda emekli olan  bir sigortalıya 1.2501.350 YTL civarında emekli maaşı bağlanmaktadır. Aradaki farka bakıldığında durumun hiç de adil olmadığı ortadadır.

Bu çarpık uygulamanın ortadan kaldırılarak emeklilerin mağduriyetlerinin giderilmesi için 1/1/2000 tarihinden önce emekli olan tüm emeklilerimizin maaşları, gelişme hızı oranı kadar artırılarak bugüne getirilme ve bu tarihten sonraki her yıl açıklanan TÜFE oranı artı gelişme hızı oranlarında artış yapılarak güncelliği korunmalı ve yeni emekli olanlarla eski emekli olanlar arasındaki her geçen gün açılan makas kapatılmalıdır.

Yukarıda belirtmiş olduğumuz gibi, yapılacak düzenlemeyle çok zor şartlarda hayatlarını sürdürmeye çalışan emeklilerimizin mağduriyetlerinin giderilmesinin yanında, birtakım yanlış, yani yasal olmayan yollarla tekrar çalışmaya başlaması gibi olayların da önüne geçilmiş olacaktır.

4447 sayılı Kanun’la, 1/1/2000 tarihinden geçerli olmak üzere 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 61’inci maddesinde yapılan düzenlemeyle, aslında, emekli olanların maaşlarında gerekli artışların yapılarak bağlanacak emekli aylıklarının günün şartlarına göre iyileştirilmesi düşünülmüştür. Ancak, uygulamada, maalesef, emeklilerin bir kısmına bu imkân tanınırken, diğerlerinin bundan haberdar olmamaları sebebiyle hak kayıpları ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla, verilen kanun teklifi ile,

1 Kanunla verilen hakkın elden alınarak emeklilerin mağduriyetinin devam etmesine,

2 1/1/2000 öncesi ve 1/1/2000 sonrası emekli olanların arasındaki maaş farkının giderilmesi yerine, bu çarpık durumun aynen devam etmesine,

3 Yapılması düşünülen değişikliğin Anayasa’mızın eşitlik ilkesine aykırı olmasına,

4 Yine, düşünülen bu düzenlemeyle, sosyal devlet olma ilkesine ters düşülmesine zemin hazırlanmıştır.

Değerli milletvekilleri, bu yasa değişikliği ile emeklilerin aylıklarında bir iyileştirme amaçlanmamış, 2000 yılından önce emekli olan SSK emeklilerinin yeniden çalışmaya başlayarak, en az bir ay çalışıp yeniden emekli olmaları hâlinde emekli aylıklarındaki yüzde 40’lara varan artış önlenmektedir.

Sadece SSK ve BağKur emeklileri için değil, Emekli Sandığı, SSK ve BağKur emeklileri için mutlak surette intibak kanunları hazırlanarak eski emeklilerinin mağduriyetleri de giderilmelidir veya 2000 yılı öncesinde emekli olanların emekli aylıkları yeniden hesaplanarak TÜFE ve refah payı bunlara da uygulanmalıdır.

Ayrıca, işçi emeklileri ikramiyeleri zamanında ödenmeyerek 175 bin YTL’lik bölümü zaman aşımına uğratılmıştır. İşçilerimize bu hakkı yeni bir düzenlemeyle iade etmeli ve mağduriyetlerinin giderilmelerinin gerektiğine inanıyoruz.

Biraz önce konuşan Sayın AKP Vekili, ülkemizde asgari ücretle çalışanların sayısında artış olduğunu ifade ettiler. Bu ifade ülkemizde yaşayan asgari ücretlilerin çoğaltılarak, simit ve çaya talim edenlerin sayısının arttığının bir göstergesi olarak karşımızda durmaktadır. Mevcut iktidar döneminde tarım alanındaki istihdam gerilemiş, dolayısıyla tarım kesimi mağdur edilmiştir. Bu mağduriyetin önlenmesi için, Meclisimizin yeni çalışmalar yapacağına inancımız sonsuzdur ve bu çalışmaların bir an önce yapılması gerektiğine inanıyorum.

Sözlerime son vermeden önce, işçilerimizin mağduriyetlerinin, bütün emeklilerimizin mağduriyetlerinin giderilmesi için, yeni yapılacak bütün çalışmalara destek olacağımızı ifade ediyorum ve unutulmamalıdır ki yaşlılarımız, büyüklerimiz, babalarımız, emekli olan insanlarımız hiçbir zaman gözden çıkartılmamalı ve hakları iade edilmelidir ve unutulmamalıdır ki bizler de bir süre sonra onların safında yer alacağız.

Sözlerime son verirken, cumhuriyetimizin kurucusu Yüce Atatürk’ün şu sözleriyle kapatmak istiyorum: “Emekli, devletin aynadaki kendi görüntüsüdür.”

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN  Teşekkür ederiz.

Şahısları adına söz isteyen Mehmet Zekai Özcan…

Konuşacak mısınız? (AK Parti sıralarından “Yok, yok” sesleri)

Peki, Mehmet Emin Tutan…

Evet, şimdi, tümü üzerindeki görüşmelerimiz tamamlanmıştır.

KAMER GENÇ (Tunceli)  Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN  Arayacağım.

Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

 

SOSYAL SİGORTALAR KANUNU, ESNAF VE SANATKARLAR VE DİĞER BAĞIMSIZ ÇALIŞANLAR SOSYAL SİGORTALAR KURUMU KANUNU İLE TARIM İŞÇİLERİ SOSYAL SİGORTALAR KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA

KANUN TEKLİFİ

MADDE 1 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 58 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Madde 58 Malullük aylığı almakta iken sigortalı olarak çalışmaya başlayanlar hakkında 63 üncü maddenin (A) fıkrası hükümleri uygulanır. Şu kadar ki, malullük aylıkları kesilenlerden işten ayrılarak malullük aylığı verilmesi için yazılı istekte bulunan sigortalıya aylık bağlanması, kontrol muayenesi sonunda malullüğün devam ettiğinin anlaşılması şartına bağlıdır.”

BAŞKAN  Madde üzerinde, gruplar adına söz isteyen yok.

Şahısları adına, Mehmet Zekai Özcan… Konuşmayacak.

Mehmet Emin Tutan… O da istemiyor.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)  Sacid Bey şahsı adına konuşacak.

BAŞKAN  Buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

SACİD YILDIZ (İstanbul)  Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 58’inci maddesindeki değişiklikle ilgili söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum ve geçmiş Şeker Bayramınızı kutluyorum.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)  Ramazan Bayramı!

SACİD YILDIZ (Devamla)  Şeker Bayramı, Ramazan Bayramı aynı, halk arasında ikisi de olduğu için… Ramazan Bayramı, doğru… Kutluyorum.

Bu vesileyle, yüce Meclisin kırk yılı aşkın bir süreden sonra, ilk kez bir hanım başkanın yönetiminde toplanmasını saygıyla karşılıyorum, kendisini kutluyorum ve başarılar diliyorum. Daha sonra yönetecek olan Sayın Meral Akşener’e de başarılar diliyorum.

Şimdi, bu maddede, önce teknik konu olduğu için notlarıma bakarak ileteceğim. Malullük nedir? Malulen emeklilik nedir? Bunları sizlerle paylaşmak istiyorum.

İştirakçilerin vücutlarında meydana gelen arızalar veya uğradıkları tedavisi imkânsız hastalıklar sebebiyle vazifelerini yapamayacak duruma gelenlere, malullük işlemi uygulanır. Bu duruma gelmelerinde uygulanan işlem, malulen emeklilik işlemidir. Çalışma gücünün 2/3’ünü kaybettiğini tam teşekküllü hastaneden alınan sağlık kurulu raporuyla kanıtlayanlar bu haktan yararlanırlar. Belirtilen sebeplerle çalışamayacak duruma düşenlere “malul” denilmekte olup, meydana geliş sebeplerine göre üç çeşit malullük vardır: Adi malullük, vazife malullüğü, harp malullüğü. Bunlardan kısaca bahsetmek istiyorum.

Adi malullükte emekli aylığı bağlanabilmesi için iştirakçilerin en az on yıl fiilî hizmet müddetinin bulunması gerekmekte olup, aksi taktirde toptan ödeme yapılmaktadır. İstisna olarak, beş yıl fiilî hizmet müddeti bulunan iştirakçilere, tedavisi imkânsız bir maluliyete uğramaları ve başkasının güç ve yardımı olmaksızın hayatını devam ettiremez duruma düşmeleri hâlinde on beş yıl hizmeti bulunan maluller gibi aylık bağlanmaktadır.

Vazife malullüğü, iştirakçilerin vazife yapamayacak duruma düşmeleri durumudur. İlgililerin vazifelerini yaptıkları sırada ve vazifelerinden doğmuş olursa, vazifeleri dışında kurumların verdiği herhangi bir kuruma ait başka işleri yaparken bu işlerden doğmuş olursa, kurumların menfaatini korumak maksadıyla bir iş yaparken o işten doğmuş olursa, bir de son şık önemli fabrika, atölye ve benzeri iş yerlerinde işe başlamadan evvel, iş sırasında veya işi bitirdikten sonra o iş yerinde meydana gelen ve yine o iş yerinin mahiyetinden veya çalışma konusundan ileri gelen kazadan doğmuş olursa bunlar da vazife malulüdür. Bu maddeden olarak, Tuzla Tersanesinde selde boğularak ölen Azeri işçinin durumu önemlidir. Bu sigortalı mıdır, malul mü sayılacak, onun dul ve yetimleri ne durumda olacak? Belli değil. Bu maddeye girmektedir.

Vazife malullükleri: Keyif verici içki ve her çeşit madde kullanmaktan; kanun, tüzük ve emir dışında hareket etmiş olmaktan, yasak fiilleri yapmaktan, intihara teşebbüsten olursa, her ne surette olursa olsun kendilerine veya başkalarına menfaat sağlamak ve zarar vermek maksadından doğmuş olursa adi malullük hükümleri uygulanır, bu durumda vazife malullüğü hükmü uygulanmaz.

Bir de harp malulleri vardır. Günümüzde çok önemli. Harpte fiilen ateş altında; harpte, harp bölgelerindeki harekât ve hizmetleri sırasında, harpte veya harbe hazırlık devresinde her çeşit düşman silahlarının etkisiyle, askerî harekâtı gerektiren iç ve sınır harekâtı sırasında, bir de barışta ve olağanüstü hâllerde emir veya görev ile uçuş yapan uçucularla emir ve görevli olarak uçakta bulunanlardan uçuşun havadaki ve yerdeki sebepleriyle, emir ve görev ile dalış yapan dalgıçlarla denizaltı gemisinde veya dalgıç kıtasında bulunanlardan denizaltıcılığın ya da dalgıçlığın çeşitli sebep ve tesiriyle uğranılmış ise bunlara da “harp malulü” denilmektedir.

Bu malulen emeklilerin sorunlarını arkadaşlarımız söylediler, daha doğrusu emeklilerin sorunlarını söylediler. Malulen emeklilerin sorunları da bunlardan kat be kat fazladır. Bunlara ek olarak birkaç tanesini söyleyeceğim. Mesela, malulen emekli olanlar, sağlık hizmeti sunumunda emekli ve diğer yaşlı insanlara göre, malulen emeklilere göre de özel düzenlemeler olmadığı için, bunlar hastane kuyruklarında beklemek zorunda kaldıkları gibi sosyal güvenlik kurumlarının yeterli hizmet vermemesi nedeniyle hizmet alımında ceplerinden ödeme yapmak durumundadırlar. Yine maluller, kimsesiz hasta ve yaşlı emeklilerin evlerinde bakımları yapılmadığı için, bu insanlar çağ dışı yaşam koşullarıyla baş başa kalmaktadırlar. Keza, bunların emekli aylıkları alması da sorun olmaktadır.

Bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak malullerin ve malulen emeklilerimizin her sorunuyla yakinen ilgileneceğimizi, yaşam koşullarının iyileştirilmesi için parti olarak üzerimize düşeni yapacağımızı belirtirim.

Bu konuda, başında söylediğim gibi, bu üçüne adi malullük, vazife malullüğü, harp malullüğüne ek olarak bir de “doğuştan malullük” tanımını getirmek istiyoruz. Çünkü, doğuştan malul olanların da bu haklardan yararlanması lazım. Biz bu konuda önerge hazırladık, eğer kabul edilirse seviniriz.

Yüce heyetinize tekrar saygılarımızı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN  Teşekkür ederiz Sayın Yıldız.

Sayın milletvekilleri, Sacid Yıldız ve arkadaşlarının bir önergesi vardır, fakat İç Tüzük’ün 87’nci maddesi nedeniyle teknik olarak işleme koymamız olanaksız görünmektedir.

Şimdi maddeyi oylarınıza sunuyorum: 1’inci maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 63 üncü maddesinin (A) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“A) Bu Kanuna göre yaşlılık aylığı almakta iken, sigortalı olarak çalışmaya başlayanların yaşlılık aylıkları çalışmaya başladıkları tarihte kesilir.

Yaşlılık aylıkları kesilenlerden yeniden çalıştıkları süre zarfında 78 inci maddeye göre prime esas kazançları üzerinden 73 üncü madde gereğince prim alınır. Yaşlılık aylıkları kesilenlerden işten ayrılarak yaşlılık aylığı verilmesi için yazılı talepte bulunan sigortalıya yeniden bağlanacak yaşlılık aylığı talep tarihini takip eden ödeme döneminden başlanarak ödenir.

Yeni aylık, eski aylığın kesildiği tarihten sonra aylıklara yapılan artışlar uygulanarak ikinci fıkrada belirtilen aylık başlangıç tarihi itibariyle bulunan tutarı ile emeklilik sonrası çalışmaya ait kısmî aylığın toplamından oluşur. Emeklilik sonrası çalışmaya ait kısmî aylık, talep tarihindeki emeklilik öncesi ve sonrası prim ödeme gün sayısı toplamı üzerinden, 61 inci maddeye göre hesaplanan aylığın emeklilik sonrası prim ödeme gün sayısına orantılı bölümü kadardır.”

BAŞKAN  2’nci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekin Bingöl, Ankara Milletvekili.

Buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

HASİP KAPLAN (Şırnak)  Sayın Başkan, 2’nci maddeyle ilgili olarak söz istiyorum.

CHP GRUBU ADINA TEKİN BİNGÖL (Ankara)  Sayın Başkan, değerli üyeler; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 63’üncü maddesiyle ilgili değişiklik üzerinde konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Sayın AKP sözcüsünün konuşmasında değindiği bir iki hususa ben de değinmek istiyorum. Sayın sözcü, Sayın Bayram Meral’in konuşmasına atfen bir iki hususa değindi. Sayın Meral’in, emeklilerin ciddi sorunlarının olduğunu, bunu kabul ettiğini belirtti. Ayrıca, emeklilerin maaşlarının yeterli olmadığını da doğru bulduğunu belirtti.

Değerli milletvekilleri, doğruları teyit etmek, onları kabul etmek ama gereğini yapmamak en kolaycı yol olsa gerek. Zira, “doğrudur” deyip olayın içinden sıyrılmak emeklilerimizin sorunlarını çözmemektedir. Takdir edersiniz ki, Türkiye’de çok ciddi sorunları olan toplum kesimlerinden bir tanesi de emeklilerimizdir. Emeklilerimiz, yirmi beş yıldan başlayarak uzun yıllar ülkemize, ülkemiz insanlarına hizmet etmekte, mütevazı yaşam ve zor yaşam koşullarına katlanarak, sadece, emekli olduktan sonra, ömürlerinin geri kalan kısmında sağlıklı, huzurlu ve geçim sıkıntısı çekmeden yaşamanın hayalini kurmaktadırlar. Ama, maalesef, yıllardır, emeklilerimiz, ciddi geçim sıkıntısı çekmektedirler.

Son yıllarda emeklilik hayali kuranlar, âdeta, emeklilik kâbusu yaşar hâle gelmişlerdir. Zira, son değişikliklerle emeklilerimize yeni yükler getirilmiştir.  Bunlardan bir tanesi… Emeklilerimiz, bildiğiniz gibi, ilaç alırken yüzde 10 katkı payı ödemekteydiler. Şimdi, buna, AKP İktidarı döneminde, anlaşmalı sağlık kurumlarından alınan hizmetlere katkı payı ödemek de ilave  edildi. Bu da emeklilerimize ciddi bir yük getirmektedir.

Değerli milletvekilleri, hiçbir insan, emekli olduktan sonra, ömrünün geri kalan kısmını çalışarak geçirmek istemez. Herkes huzurlu bir emeklilik dönemi geçirmek ister. Ama, maalesef, emeklilerimizin önemli bir kısmı emekli olduktan sonra ikinci bir işte çalışma ihtiyacı hissetmektedirler. 8 milyon civarında emeklinin olduğu ülkemizde, kayıtları göre 500 bin civarında vatandaşımız emekli olduktan sonra çalışıyor gözüküyorken, hepimiz biliyoruz ki, bu sayı çok daha fazladır ve emeklilerimizin çok önemli bir kısmı, emekli olduktan sonra ikinci bir işte çalışmak zorunda kalmaktadırlar.

Değerli milletvekilleri, sayın AKP sözcüsü, emeklilerimize enflasyon oranında artış yapıldığından bahsetti ama maalesef, bu, gerçeği yansıtmamaktadır. Zira, kira artışları, suya, doğal gaza, ulaşıma ve gıdaya yapılan zamlar, hepimiz bilmekteyiz ki enflasyonun çok çok üzerinde seyretmektedir ve bunlar emeklilerin temel girdileri oldukları için, bu ödemeler, bu artışlar emeklilere çok ciddi yük getirmektedir.

Değerli milletvekilleri, bugün görüşmekte olduğumuz Anayasa değişikliği gündemimize son on günde gelip oturmuştur. Bunu Türkiye gündemine taşıyan bürokrat, ilginçtir, alelacele görevinden alınmıştır. Şimdi, bu bürokrat eğer yanlış bir iş yapmışsa, doğruları söylemiyorsa, değiştirmekte olduğumuz bu kanun doğru ise bu bürokratın görevden alınmasında ya da görev değişikliği yapılmasında bir beis görmüyoruz ama o zaman bu kanun değişikliğine gerek kalmamaktadır. Aksi söz konusu ise, yani bürokrat bir gerçeği gün ışığına çıkarmışsa, bir yasal boşluğu Türkiye gündemine getirip oturtmuşsa ve AKP Hükûmeti de bunu görüp alelacele bu yasa değişikliğini yapma ihtiyacı hissediyorsa, o zaman o bürokratı cezalandırmak yerine ödüllendirmek gerekmiyor mu değerli arkadaşlar? Maalesef çok ciddi bir konuyu Türkiye’nin gündemine taşıyan bu bürokrat cezalandırılmıştır ve görev değişikliğine gidilmiştir.

Çok ilginçtir, değerli milletvekilleri, bu yasa tasarısı, bu yasa değişikliği onon beş günlük süre içerisinde önümüze getirilmiştir. AKP Hükûmetinin, AKP yöneticilerinin bu duyarlılığını takdir etmek gerekir. Ama şunu da ifade etmek istiyorum ki, bu yasayla bu yasal boşluktan faydalanan emeklilerin sayısı şu ana kadar 307’dir, 45 bin civarında emekli de emeklilik işlemlerini sonlandırıp yeniden çalışmak üzere başvurmuşlardır, ama henüz bir sonuç alınmamıştır. Yani 307 emeklinin bütçeye getirdiği yük nedeniyle ki bu artış birkaç yüz YTL’lik bir artıştır maaş farklılığı süratle, alelacele yasa değişikliği gelmiştir. Biz isterdik ki AKP yöneticileri aynı duyarlılığı, aynı aceleciliği yıllardır artagelen yolsuzluklar konusunda da gösterseydi. Biz isterdik ki Türkiye’nin makûs talihi hâline gelen yoksulluk konusunda, işsizlik konusunda ve diğer birçok temel konularda da aynı hassasiyette, aynı duyarlılıkta çalışmalar sergileseydi. Ama ne hikmetse o çok önemli konularda, Türkiye ekonomisine çok ciddi sorunlar getiren vergi adaletsizliği, kayıt dışılar, bunların hiçbir tanesinde bu kadar duyarlı, bu kadar hassas, bu kadar aceleci davranmayan AKP, ama bu konuda çok hassas davranmış, çok aceleci davranmış, süratle bir yasa değişikliği önümüze getirmiştir.

Değerli milletvekilleri, burada asıl olan eğer Türkiye ekonomisine katkı koymaksa, Türkiye bütçesini ayağa kaldırmaksa, yolsuzluklarla mücadelede iddialı olmak durumundayız, kayıt dışı ekonomiyle ciddi bir şekilde uğraş vermek zorundayız. Bu değişiklik Türkiye’de çok minimal birtakım yararlar sağlayacaktır ama bu değişiklik emeklilerimizin hiçbir sorununu çözmeyecektir. Emeklilerimiz refah payından katkı almayacaklardır, emeklilerimiz enflasyona karşı yine ezdirilecektir, emeklilerimiz ikinci bir işte çalışma ihtiyacını yeniden duyacaklardır ve her geçen gün ikinci işte çalışma ihtiyacı hisseden emeklilerimizin sayısı artacaktır.

Değerli milletvekilleri, bizim için emekliler çok önemli değerlerimiz. Onların yaşamlarını kolaylaştırmak, onların emekli olduktan sonraki ömürlerini huzurlu, sağlıklı, geçim sıkıntısı duymadan geçirmelerini sağlamak bu Parlamentonun birincil görevi olmalıdır ama maalesef AKP İktidarı, emeklilerin bu sorunlarını gidermek yerine, her yasa değişikliğinde, emeklilere yeni bir yük getirmektedir. Bakınız, Sosyal Güvenlik Yasası’yla, emeklilerin emekli olduktan sonra ikinci bir işte çalışmaları durumunda kesilen destek primlerinin yüzde 39’lara varan oranda artışı söz konusuydu. Allah’tan, bizim iptal davamız bu maddelerin iptalini sağladı da, hiç olmazsa, emekliler, bu konuda rahat nefes aldılar.

Düşünün, 500600 YTL emekli maaşı alan bir emeklimizin ikinci bir işte çalışması durumunda maaşının üçte 1’i kendisinden geri alınmaya çalışılmakta değerli milletvekilleri. Kaldı ki, ikinci bir işte çalışan emekliler öyle çok ahım şahım işlerde de çalışmıyorlar, çok mütevazı işlerde çalışıyorlar değerli milletvekilleri. Bunu hepimiz biliyoruz. Sadece ve sadece emekli maaşlarının belki yarısı kadar, belki tamamına varacak miktarda ikinci bir işte çalışabilmektedir. Öyle çok büyük gelir elde etmeleri de mümkün değil.

Dolayısıyla, emeklilerimiz, Türkiye’de, ciddi bir cendere içindedirler. Emeklilerimiz, her geçen gün yeni sıkıntılara gark edilmektedirler. Emeklilerimizin sorunlarının bu Parlamento tarafından mutlaka ve mutlaka çözülmesi zorunluluğu vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN  Ek bir dakika süre veriyorum.

Buyurun.

TEKİN BİNGÖL (Devamla)  Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Onlar, bu ülkenin sorunlarını bire bir yaşamış büyüklerimiz, saygı duymamız gereken insanlarımız.

Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, emeklilerin sorunlarının bertaraf edilmesinde yapılacak her türlü çalışmaya ve emeklilerimizin durumunu iyileştirme konusunda yapılacak her türlü çalışmaya katkı koymaya hazır olduğumuzu belirtir, hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN  Teşekkür ederim Sayın Bingöl.

OKTAY VURAL (İzmir)  Sayın Başkanım, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kırıkkale Milletvekilimiz Sayın Osman Durmuş konuşacaklardır.

BAŞKAN  Sayın Durmuş, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale)  Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, basın yayın organlarına yansıyan, hukukun boşluğundan istifade ederek yetkililerimizin 309 kişi, basın yayın organlarında 11 bin kişinin bu suiistimalden istifade ederek, emekli aylıklarını kestirerek yeniden işe başlamaları, bazen hiç işe başlamadan başlamış gibi göstermeleri, bazen de iki yıla varan bir süreyle çalışan insanların yeniden maaşlarını yükseltme çabaları, farklı farklı basınımızda kamuoyumuza yansımıştır. Ben, olayın emekli penceresinden baktığım zaman, taban emekli aylığı alan, 550 milyon lira maaş alan bir işçi emeklisinin bu maaşla nasıl geçinebileceğini doğrusu kabul edemiyorum, vicdanım sızlıyor.

Değerli arkadaşlar, ben de bir işçi emeklisinin oğluyum. Türk iş hayatının zorluklarını hepiniz bilirsiniz. Bugün Zonguldak’ta yer altında çalışan bir işçimiz on yıl süreyle çalıştığında emekli olursa yaşama süresi on yıldır değerli arkadaşlarım. Meslek hastalığı ve pnömokonyozdan hayatını kaybetmektedir. Yine, bazı sanayi dallarında, Türkiye’de bu vesileyle ifade etmek istiyorum haddehanelerde eritilen bazı metallerin radyoaktivite özelliklerine bakılmaksızın işçilerimiz vardiyalı olarak uzun süre oralarda çalışmıştır. Buna bir örnek olarak kendi öz babamı ifade etmek istiyorum. Değerli arkadaşlarım, otuz sekiz yaşında, tıpta çok nadir görülen omurilik kanserinden vefat etmiştir. (AK Parti sıralarından “Allah rahmet eylesin.” sesi) Sağ olun. Nedeni şudur efendim: Gece vardiyasında üşüdüklerinde ısınmak için sırtlarını haddehaneye çeviriyorlar ve oradaki radyoaktif ışınlardan etkileniyorlar. O gün için biz “kaderdir” diye kabullendik.

Şimdi, düşünün, çoğu iş kazasından malul ve mağdur. Bir kısmı bundan sonra astım ve solunum yetmezliği benzeri hastalıklarla meslek hastalıklarına duçar olmuş ve aldıkları maaş 550 milyon lira. Bu insanların bu yollara tevessül etmesini bir bakıma anlayabilirim; geçim şartlarıdır, çocuklarını okutacaklar… Bugün Ankara’da aldığımız bir ekmeği tarttığınız zaman, zaman zaman bu 100 gram mı, 150 gram mı tereddüt ediyorsunuz. Kamuoyuna ekmeğe zam yapılmıyor, gıdaya zam yapılmıyor, yağa yapılmıyor… Enflasyon güncel hayatta temel gıda maddelerinin kullanılmadığı rakamlarla hesaplanıyor ve herkes evine gittiğinde kendi mutfağında pişene bakıyor. Ama, üzülerek ifade edeyim, bu toplumun en üst kademesinde üniversite hocaları aramızda milletvekili konumundalar emekli olduklarında pazar yerlerinin dağılma saatlerinde sebze meyve almaya gidiyorlar değerli arkadaşlarım. Bu meseleyi bir bütün olarak ele almamız lazım. Çalışma hayatında, aktif çalışma hayatındaki ücretle emekliliğe yansıyan prim ve emekliliği topyekûn ele almamız lazım. Bugün üniversitelerimizde 1 milyar 800 milyon lira maaş alan bir profesör emekli olduğunda 1 milyar civarında bir maaş alıyor. Sosyal statüsü belli bir noktada, hayat standardı belli bir noktada, Allah kimseyi gördüğünden geriye bırakmasın, çok ciddi sıkıntılar yaşıyor.

Şimdi burada bir muhalefet eleştirisi yapsaydım, onu Komisyonda da yapardım. Derdim ki, basın yayın organlarına yansıdığı gibi, “Yandaşlarınıza yüksek ücretli emekli olma fırsatı veriyorsunuz, hiç değilse üç yıl daha çalışıp prim bile almıyorsunuz.” gibi bir üslupla yaklaşırdım ya da “Sağlık Bakanlığında genel müdürlüğe getirdiğiniz insanları maaşsız ücretli olarak Dünya Bankasında 7 dolara çalıştırıyorsunuz, hep bu üslubu kullanıyorsunuz ve alelacele kanun getiriyorsunuz.” derdim. Bunu söylemiyorum. Diyorum ki: Emeklinin meselesini bir bütün olarak getirelim. İşçi emeklisi, memur emeklisi, Bağ Kur emeklisi olarak getirelim. Biz burada hukukun açığını düzeltmek gibi bir fiili tabii ki yerine getirebiliriz. Ama yine adaletsizlik yapıyoruz. Komisyonda, Sağlık, Aile Komisyonunda biz konuştuk, bunları görüştük, fikirlerimizi ifade ettik. Kayıtlarda var. Komisyonumuz da olumsuz bir cevap vermedi. Önümüze daha adil bir tasarının geleceğini varsaydık. Ama gördüğümüz manzara şu: Bu haktan istifade edenler maaşlarını alacak, yaptıkları yanlarına kâr kalacak. Peki, bugün 550 milyon maaş alan insanın da durumunu, haydi öbürü bir beceriklilikle ondan istifade etmiş, ona yaklaştırmanın bir imkânı yok mu? Asgarisinden, 950 milyon maaş alan bir emekli ile 550 milyon arasında 400 milyonluk bir açık var, Bunun yüzde 50’sini artıramaz mıyız?

Ha, bu konulara girdiğimiz zaman “Bu konu Bütçe Plan Komisyonunun işi, bu konu Maliye Bakanlığının işi, onu orada tartışmak lazım.” diyenlerimiz olacaktır. O hâlde, niçin alelacele sağlık, aile, çalışma, sosyal hayatla ilgili komisyona getirip oradan Meclise indirip, hemen kanunlaştırıyoruz? Burada, bu haktan istifade edemeyen işçiye bir iyileştirme yapıyor muyuz? Hayır. Ne yapıyoruz? Sen ikinci bir işte çalışamazsın, bundan dolayı maaşını artıramazsın, kaderine razı ol. Öbürüne, aferin, bu işi iyi becermişsiniz, ama doğru da değil, maaşını da almaya devam et. Burada adalet yok arkadaşlar, onun için…

Biz bekliyorduk ki, oradaki eleştirilerimiz tüm emeklilerimizin durumunu, en azından göstergeler bakımından, en azından 2000 yılı öncesi emekli olanlarla 2000 yılı sonrası emekli olanlar arasındaki makasın biraz küçültülmesi, telafi edilmesi yönünde bir gayretimiz olsun.

Bakın, seçim masrafları bütçeye 7,5 katrilyon yük getirdi.

Komisyonda da ifade ettiğim için söylüyorum, Kırıkkale’nin Yahşihan ilçesinde 550 milyon maaş alan bir emekli “Efendim, bana kömür vermediler, gıda paketi vermiyorlar, ama 950 milyon emekli maaşı alana veriyorlar.” dedi. Komisyonda arkadaşlarımız “Emeklilere, maaş alanlara verilmez.” dedi, ama bu bir gerçek, veriliyor. “Niye vermediler sana?” dedim, “Ee, ben CHP’liyim” dedi. CHP’lilere de buradan bir kıyağımız olsun.

Şimdi, değerli arkadaşlarım…

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)  Valilere, kaymakamlara deyin, onlar yapıyor o işi.

OSMAN DURMUŞ (Devamla)  E                                                          fendim, valilere, kaymakamlara derseniz cevabım farklı olur.

Bakın, Kırıkkale’nin Balışeyh ilçesinde, komisyon, bu yardımın seçimden sonra yapılmasıyla ilgili karar aldı, perşembe günü baskıyla komisyon yeniden toplattırıldı, cumartesi günü bunlar dağıtıldı.

Değerli arkadaşlarım, o konuya girersek emekliyi tartışamayız, cevap vermeyeyim. Her birinin cevabı vardır, oraya girmeyelim.

Değerli arkadaşlarım, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, biz, gerçekten yapıcı bir muhalefet yapmaya gayret ediyoruz ve belki fark ettiniz, grup başkan vekillerimle tartışıp olumlu davranmaya çalışıyoruz, ama gördüğümüz manzara şu ki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN DURMUŞ (Devamla)  Teşekkür ediyorum Başkanım.

…Komisyonda eleştirilerimiz hiç kale alınmamış, hiçbir adım atılmamış. “Biz istediğimizi yaparız, sonra da buraya gelir, buradan tıkır tıkır istediğimiz geçer.”

Ben ve arkadaşlarım, bu haliyle, hukuki düzeltme de olsa, eksiğin giderilmesi de olsa hayır diyeceğiz.

Saygılarımı arz ediyorum efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)  Orada öyle demedin.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale)  Var efendim, burada da görüşlerimiz var.

BAŞKAN  Teşekkür ederiz Sayın Durmuş.

Gruplar adına görüşmeler tamamlanmıştır.

Şahsı adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.

Buyurunuz efendim.

HASİP KAPLAN (Şırnak)  Sayın Başkan, değerli üyeler; geçmiş Ramazan Bayramınızı kutluyorum ve otuz altı yıl sonra Başkanlık Divanında bir farklılık görmekten de mutluluk duyuyorum, çağdaş Türkiye’nin gerçek yüzü bu olsa gerek diye düşünüyorum.

Ben, gerçekten, bu konuda hazırlıklı olmak, yetmiş milyon insanımızdan yaklaşık yedisekiz milyon insanımızı ilgilendiren bu çok ciddi konuda tüm parti gruplarının da en azından belli bir diyalogla bir mutabakat arayarak bu sosyal güvenlik alanındaki, SSK, BağKur, tarım işçileri, memurlar ve onun dışında, bugün bu tasarı içinde yer almayan, ama topluluk sigortasına tabi olan bazı meslek gruplarının, örneğin avukatların ve diğer farklı meslek gruplarının da hepsini ele alan, çok sağlıklı, adil, eşit ve gerçekten, hep söz ettiğimiz Türkiye Cumhuriyeti devleti özelliklerini sayarken, “Sosyal bir devlettir.” kavramının lafta kalmadığı, gerçekten de sosyal devlet anlayışının en önemli özelliğinin, bir müddet çalıştıktan sonra emekliye ayrılmış insanlarımıza rahat bir yaşam standardını sağlamaktan geçtiği konusunda yüce Meclisin bir mutabakata varmasıdır.

Ben şunu ifade etmek istiyorum: Çağdaş, uygar, sosyal bir devletin ölçütü, emeklilerin yaşam standardından geçer. Yaşam standardına baktığımız zaman Türkiye’de, 500 milyon, 600 milyon ücret alarak ikinci kez çalışmak zorunda kalan yurttaşlarımızı cezalandırmanın hiçbir şekilde sosyal devlet anlayışıyla bağdaştığını düşünmüyorum ve vicdanen çok rahatsız olduğumu da ifade etmek istiyorum.

Anayasa’nın 55’inci maddesindeki ücrette adaletin sağlanması konusundaki devletin görevlerini kim yerine getirecek? Elbette ki yasama Meclisimiz yerine getirecek, bizler yerine getireceğiz ve yine, 60’ncı maddedeki sosyal güvenlik hakkını, sadece söz olsun diye Anayasa’ya herhâlde koymadık diye düşünüyorum.

Bunun yanında, Anayasa’mızın 2000 reformlarından sonra, 2001 değişikliklerinde de uluslararası sözleşmeleri aldık, 90’ıncı maddede iç hukuk hükmü haline getirdik. Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’ni Birleşmiş Milletlerin Ekonomik ve Sosyal Haklar Sözleşmesi’ni de sırf süs olsun diye “Türkiye de bunların altına imza attı” diye de koymadık. O zaman bizim burada biraz daha vicdani bir duruş  sergilememiz gerekiyor diye düşünüyorum.

Şimdi, şu an Mecliste bulunan, bu geç  saatte bulunan yüce Meclisin üyelerine seslenmek istiyorum. Biz, burada, seçildikten sonra geldiğimizde, bizim emekli olduğumuz bir iş kolu varsa emekli aylıklarımız kesilmiyor değil mi? Üstelik milletvekili seçildiğimiz için de aldığımız maaş, ekonomik olanaklarımız arttı. Şimdi, bir sene iki sene çalışınca biz o iki sene üzerinden… Örneğin, ben avukat olarak emekli olmuşum otuz yıllık hizmetimin sonunda…

MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Ankara)  Kesilecek sonra…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASİP KAPLAN (Devamla)  …aldığımız para 500 milyon. Şimdi, yüzde 15 kesinti yapıyor SSK ve diyor ki: “Avukatlığına devam et.” Peki, bu tasarıda bu tür çalışanlarla ilgili bir düzenleme yok. Peki, biz, neden işçi emeklisine bu cezayı reva görüyoruz? Onun için de “Eğer ikinci bir işte çalışıyorsan çalış kardeşim, emekli maaşını da al ama yüzde 10 mu, 15 mi, 20 mi hakkaniyete uygun bir ücret kesintisi yapalım, sosyal güvenliğin devam etsin” diyemez miyiz? Yani, bunun bir formülü herhâlde olması lazım. Yoksa derler ki bize: “Milletin vekilleri kendilerine anayasal düzenleme yapıyor. Bir yıl çalışıyor SSK’dan emekli geliyor, 500 lira maaş alıyor, emekli maaşı bir sene, iki sene sonra milletvekili emekli olunca 3 milyar lira alıyor.” Biz, bu şekilde, bu sosyal devlet anlayışını hayata geçiremeyiz, adaleti sağlayamayız, toplum vicdanını sağlayamayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASİP KAPLAN (Devamla)  O emekli olmuş, kirasını ödeyemeyen…

BAŞKAN  Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Devamla)  İki tane kriz geçirmiş ülkemizde, ekonomik kriz sonrası hayat pahalılığında 500 milyon liranın sadece ev kirası olduğu bir ortamda kendi yaşam standardını düzenleyemez.

BAŞKAN  Sürenizi aştınız Sayın Kaplan, lütfen sözünüzü bitirin.

HASİP KAPLAN (Devamla)  Cümlemi bağlamak istiyorum. Bu acele getirilmiş tasarıyı ne olur bekletin, bir daha görüşülsün, bir daha konuşalım, adil, vicdani bir karar çıksın.

BAŞKAN  Teşekkürler Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Devamla)  Teşekkür ediyorum, saygılarımla.

BAŞKAN  Konuşmalar tamamlanmıştır.

Komisyon Başkanının bir talebi var.

Buyurunuz.

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon)  Sayın Başkanım, ben de sizlere, hanımefendi başkan olarak görevinizde başarılar diliyorum.

BAŞKAN  Teşekkürler.

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon)  Madde 2 başlığıyla “Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 63’üncü maddesinin (A) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.” cümlesindeki “bendi” ibaresinin “fıkrası” olarak değiştirilerek oylanmasını talep ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN  Not alınmıştır ve bu şekilde oylamaya sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeye geçiyoruz.

MADDE 3 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun 38 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 38 Bu Kanuna göre yaşlılık aylığı alanların istekleri halinde, aylıkları kesilerek son defa prim ödedikleri basamaktan malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile sağlık sigortası primi ödemeye devam edebilirler. Bunların tekrar yaşlılık aylığı talep etmeleri halinde, yeniden bağlanacak yaşlılık aylığı, talep tarihini takip eden ödeme döneminden başlanarak ödenir.

Yeni aylık, eski aylığın kesildiği tarihten sonra aylıklara yapılan artışlar uygulanarak birinci fıkrada belirtilen aylık başlangıç tarihi itibariyle bulunan tutarı ile emeklilik sonrası çalışmaya ait kısmî aylığın toplamından oluşur. Emeklilik sonrası çalışmaya ait kısmî aylık, talep tarihindeki emeklilik öncesi ve sonrası prim ödeme gün sayısı toplamı üzerinden, yürürlükteki hükümlere göre hesaplanan aylığın emeklilik sonrası prim ödeme gün sayısına orantılı bölümü kadardır.”

BAŞKAN  Madde üzerinde gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisinden Ali Arslan, Muğla Milletvekili.

Buyurunuz efendim.

Süreniz on dakika.

CHP GRUBU ADINA ALİ ARSLAN (Muğla)  Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 43 sıra sayılı kanunun 3’üncü maddesinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Sözlerime başlamadan önce, ben de tümünüzün ve ulusumuzun geçmiş bayramını kutluyorum ve bu bayramı keyif içinde, şeker tadında kutlamamıza engel olan terör lanetini de tekrar buradan, bu kürsüden lanetlerken, Değerli Başkanıma da, bunca yıl sonra bir bayan Meclis Başkan Vekilini görev başında görmekten duyduğumuz memnuniyeti dile getirerek sözlerime başlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, gezilerimizde, bölgelerimizde, Türkiye’de gezdiğimizde gördüğümüz üç önemli problem var: Birisi terör, birisi işsizlik, bir diğeri de şimdi görüşmekte olduğumuz elbette başka sorunlarımız da var ama sanıyorum ilk üç sırayı bunlar alıyor emeklilik sorunu.

Emekli olamayanlar üzgün, emekli olanlar perişan. Öyle bir… Emeklilik deyince hepimizin tüyleri diken diken oluyor. Emeklilik konusundaki manzara… Deveye sormuşlar “Neren eğri?” diye, “Nerem doğru ki.” demiş, aynen öyle.

Memurla, kamu çalışanıyla işçi emeklileri arasında, işçi emeklileri ile BağKur’lular arasında müthiş farklılıklar var. Onun ötesinde, BağKur’luların kendi aralarında farklılıkları var, işçi emeklilerinin kendi aralarında farklılıkları var, Emekli Sandığı emeklilerinin farklılıkları var. Herkes perişan. Herkes bu konuda, her gittiğimiz yerde “Ne olacak halimiz…” Gerçekten, müthiş bir sıkıntı var.

İşte bugün basına yansıdı, gazetelerde okumuşsunuzdur. BağKur bundan önce 2004 yılında yanılmıyorsam bir kararla basamak artırması için bir yasa çıkarıyor. Yurttaşlarımız, 12’nci basamaktan 24’üncü basamağa çıkabilmek için 2530 bin yeni Türk lirasına yakın farklar ödüyor, ancak o vatandaşlarımızın aldığı emeklilik maaşı fark artırmasaydı daha yüksek olacakmış. Yani, bir tarafı doğrultuyorsunuz, öbür taraftan eğriliyor. İnanılmaz bir sıkıntı, inanılmaz bir çelişki.

Şimdi bugün görüştüğümüz yasa da öyle. 1/1/2000 yılından beri bir uygulama var. O uygulamaya göre işte TÜFE farkları, refah payları emeklilik maaşlarına yansıyacak. Tabii o ilk yıllarda gelişme hızı çok fazla olmadığı için çok fazla fark edilmiyor, ama son dönemde… Gerçi, o konuda da sanıyorum sanal bir büyüme var.

Bakın dün yine basından öğrendiğimiz kadarıyla Avrupa ülkeleri içinde gelişme hızında gerçekten ön sıralardayız ama işsizlikte de son sıralardayız. Nasıl bir büyüme ki işsizliğimizi bir türlü çözmüyor, toplumda iş olarak, gelir olarak bir rahatlama olmuyor? Böyle bir büyüme. Bu büyümeyle işte son dönemde bazı, yasanın boşluğundan yararlanmak isteyen işçi emeklisi arkadaşlarımızın kısa süreli, emekliliğini, emekli maaşını kestirip, yeni bir işe girip, bir ay sonra tekrar emekli olarak maaşını yükseltmesiyle… İşte, Sayın Ali Tezel’in açıklamasıyla ortaya çıkan bir durum bu. Bunun önüne geçmeye çalışıyorsunuz. Gerçi çok fazla sayıda vatandaşımız yararlanmamış. Sanıyorum, Sayın Bakanın açıklamasına göre kısa sürede, bu bir aylık, tekrar işe başlayıp emekli olarak maaşını artıran yurttaş sayısı 300400 civarında. Çok fazla değil, gerçi çelişkili rakamlar var ama.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu yasayla, refah düzeyini artırmaya çalışan, gelir düzeyini artırmaya çalışan emekli arkadaşlarımızın önü kesilip tekrar sefalette eşitlik sağlanmaya çalışılıyor. Emeklilerimizin maaşlarının kötü olduğunu herkes söylüyor. Biraz önce Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına konuşan değerli arkadaşımız Zekai Özcan da aynı şeyleri itiraf etti. Gerçekten müthiş sıkıntı var.

Şimdi, bakın, bu maddeyle, bu 3’üncü maddeyle, işçi emeklilerinde gördüğümüz yanlışlığın, hatanın sizin deyiminizle aman gelecekte belki BağKur emeklilerinde olur gerekçesiyle, BağKur emeklilerine de uygulanması maddesi bu.

Değerli arkadaşlarım, zaten BağKur emeklilerinin maaşını kestirip tekrar emekli olabilmesi için üç yıl o işe esnaf olarak devam etmesi gerekiyor, yani böyle bir haktan yararlanması mümkün de değil. Zaten bu konuda suistimal bu yasada hiç olmamış. Gerçi suistimal dememek lazım. Bu 300400 civarında sayısı kesin belli olmayan yurttaşımız, yasal bir hakkı kullanmışlar, suistimal falan değil, yasanın kendine verdiği hakkı kullanmışlar. O açıdan kendilerini suçlayamıyoruz da tam tersine, bence, bilinçli birer yurttaş olarak, bilinçli birey olarak yasanın kendine verdiği hakkı kullanan arkadaşlarımız. Şimdi, biz bunların önünü keseceğiz diye, BağKur emeklilerinde de belki böyle bir şey olur diye, ki, olması mümkün de değil.

Bakın, yine, gittiğimiz yerlerde BağKur emeklilerinden, biliyorsunuz, yüzde 10 civarında, yüzde 10 sosyal güvenlik destek primi kesiliyor bize vatandaşlarımız “Aman bunu kaldırtın, bu konuda çalışmalar yapın.” diye taleplerde bulunurken, şimdi başka bir şey, aman ha, sakın, böyle bir şey yaparsın, gelecekte emekli maaşını artırmak için böyle bir hileye başvurabilirsin ya da yasanın sana verdiği hakkı kullanmaya kalkarsın, aman senin önünü şimdiden keselim diye bir yasa çıkarıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, biraz önce AKP Grubu adına konuşan Sayın Özcan, emeklilerin sorunlarının olduğunu kabul etti, ancak ne gariptir ki bu konuda bakın, Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı önümüzdeki 3 Kasımda beş yılını dolduruyor beş yıldan beri iktidardasınız, sorunu hâlâ çözememişsiniz, aynen bir muhalefet partisi anlayışı içinde siz de durumdan şikâyetçisiniz, ama çözülmemesinin gerekçesi Cumhuriyet Halk Partisi ve Anayasa Mahkemesi. “Şu Anayasa Mahkemesi olmasaydı, Cumhuriyet Halk Partisi olmasaydı biz bu işi çözecektik.”

Bakın, değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisinin size yaptığı iki tane iyilik var. Birisi, 1 Mart tezkeresi. 1 Mart tezkeresini bu Meclisten geçirtmeyerek, 65 bin Amerikan askerinin Türkiye’ye yerleşmesine engel olarak, Türk askerinin Bağdat’taki cehenneme gitmesine engel olarak size en büyük iyiliği yapmıştır Cumhuriyet Halk Partisi.

Bir diğeri, Sosyal Güvenlik Yasası’nda yasalara aykırı çıkardığınız maddelerin iptal ettirilmesi. Eğer o Sosyal Güvenlik Yasası, Sayın Özcan, yürürlüğe girseydi bugün bu sıralarda değil, bu sıralarda oturuyor olacaktınız. Bakın kaç tane BağKur emeklisi var, kaç tane emekli var Türkiye’de, hepiniz çok iyi biliyorsunuz. Eğer o yasa yürürlüğe girseydi sizin söylediğiniz gibi, hiçbir emeklinin maaşında düzelme olmayacaktı. Tam tersine eğer ikinci bir işe başlarsa ki, emeklilerin büyük bir bölümü ikinci bir işi yapmak zorunda, çünkü bugünkü rakamlarda aldıkları maaşlar açlık ve yoksulluk sınırının altında değerli arkadaşlarım. Büyük bir çoğunluğunun, yüzde 85, yüzde 90’ı açlık sınırının altında maaş alıyor bu insanların ve ikinci işi yapmak zorunda kalıyorlar. Eğer o yasa yürürlüğe girseydi, yüzde 30 sosyal güvenlik destek primi ödemek zorunda kalacaklardı.

Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi eğer o yasayı, hukuksuz çıkardığınız, yasalara aykırı çıkardığınız o yasayı Anayasa Mahkemesine götürmese de o yasa iptal edilmeseydi, bugün yine siz bu sıralarda değil, bu sıralarda oturuyor olacaktınız değerli arkadaşlarım. O açıdan başınıza gelen her felaketi Cumhuriyet Halk Partisine yüklemeyi vazgeçin. Cumhuriyet Halk Partisi, sorumlu bir muhalefet anlayışı içinde, “bu ülkenin insanlarına, bu ülkenin yurttaşlarına en güzel hizmeti nasıl yaparım” onun bilinci içinde bu Mecliste sürekli görev yapan bir partidir.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın, yaşlılık maaşı komedisi var bir. Biliyorsunuz kamuoyunda “65 yaş aylığı” diye bilinen bir komedi var. Eğer bu yurttaşlarımız kendisine verilen maaşla günde, sabah, öğlen, akşam bir çay, bir simit yerse kendilerine verdiğimiz maaş yetmiyor. Sabah, öğlen, akşam bir çay, bir simit verdiğimiz vatandaşımıza o verdiğimiz 67 lira yanılmıyorsam maaş simit parasına, çay parasına yetmiyor. Böyle bir komedi de yaşıyoruz.

Şimdi, Sayın Bakan bayramda müjde vermiş işçi emeklilerine. İşte, “Refah payından intibak yasasını çıkaracağız, sizin de maaşınızı artıracağız, iyi yaşayacaksınız.” Bir bayram müjdesi vermiş, ama sonradan hemen de kaytarmış. “Yahu, vereceğiz de kaynak nerede?” diyor. Yani, kaynağı bulsak vereceğiz. Sayın Meral biraz önce söyledi: “Vereceğiniz yerlere veriyorsunuz kaynağı.” İşte, Ofer’e verdiniz, hunharca kullanıyor Telekom’u.

Değerli arkadaşlarım, bakın, SSK’nın hastanelerine…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN  Lütfen…

ALİ ARSLAN (Devamla)  Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Şimdi, SSK hastanelerine el koydunuz.

AGÂH KAFKAS (Çorum)  Halkın hizmetine sunduk.

ALİ ARSLAN (Devamla)  Cumhuriyet Halk Partisinin de projesiydi sağlığın tek elde toplanması, ama Cumhuriyet Halk Partisinin projesi içinde Sosyal Sigortalar Kurumunun hastanelerine el koymak yoktu. El koydunuz, hiç para ödemediniz. Ee, işçilerin refah payının artırılması, işçi emeklilerinin maaşlarının düzeltilmesi için Sayın Bakanın söylediği kaynak 44,5 katrilyon civarında. Zaten o hastaneler de, ancak, o paradan fazla bile ediyor. Sayın Bakanım, kaynak orada, aldığınız hastanelerde… O hastanelerin parasıyla işçi emeklilerine bugün insanca yaşayacakları maaşı verebilirsiniz. İnsanca yaşayacak yurttaşlarımız, emeklilerimiz de size dua eder. Zaten onların elinden malını almışsınız, borçlusunuz onlara. O borcunuzu ödeyin.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)  20 katrilyon ödedik geçen sene.

ALİ ARSLAN (Devamla)  Değerli arkadaşlarım, tabii, bu saatte, bence Türkiye’nin en önemli sorunlarından birisini konuşuyoruz. Bakın, günlerden beri hiçbirimizin doğru dürüst doğruluğuna inanmadığı Anayasa değişikliği konusunu konuşuyoruz değil mi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN  Teşekkür ederiz Sayın Arslan.

ALİ ARSLAN (Devamla)  Reel sorunlarımız var. Keşke bu kürsüde daha çok emeklilerin sorunlarını konuşabilsek, daha çok işsizlerin sorunlarını konuşabilsek.

Bu  duygularla, hepinizi yeniden saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN  Teşekkür ediyoruz

Maddeyi oylarınıza sunuyoruz: Kabul edenler…

KAMER GENÇ (Tunceli)  Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN  Şimdi oylamaya geçtik. Öbür maddede vereyim Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli)  Hayır efendim. Sayın Başkan, bu o kadar acele değil ki.

BAŞKAN  Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

4’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununun 23 üncü maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.

“Yukarıdaki fıkraya göre yaşlılık aylığı kesilen sigortalılardan işten ayrılarak yaşlılık aylığı verilmesi için yazılı istekte bulunan sigortalıya, eski aylığın kesildiği tarihten sonra aylıklara yapılan artışlar uygulanarak bulunan aylık tutarına, yazılı istek tarihindeki emeklilik öncesi ve sonrası prim ödeme gün sayısı toplamı üzerinden, 21 inci maddeye göre hesaplanan aylığın emeklilik sonrası prim ödeme gün sayısına orantılı bölümü eklenmek suretiyle istek tarihini takip eden ödeme dönemi başından itibaren ödenir.”

BAŞKAN  Madde üzerinde gruplar adına söz isteyen? Yok.

Şahıslar adına, Mehmet Zekai Özcan, Ankara, buyurunuz efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Ankara)  Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Konuşmalarda özellikle bu sosyal güvenlik destek primi üzerinde çok vurgu yapıldı. Aslında, sosyal güvenlik destek primi geçmişte vardı, yeni icat olmadı. Yalnız, BağKur’daki yüzde 10 oranı yüzde 30,5’a çıkartılmıştı tasarıda, fakat Sayın Başbakanla da görüşmüştük, Başbakanımızla biz bunu kaldırıyorduk ve bunu da ilan ettik. Anayasa Mahkemesi daha sonra bunu iptal etti. Yani, biz bunu kamuoyuna deklare etmiştik, ama şunu bilinmesi açısından söylüyorum: Dünyanın hiçbir ülkesinde altını çiziyorum emekli olduktan sonra, tekrar, emekli maaşıyla beraber ikinci bir işte çalışma yoktur. Yani, Türkiye’ye has bir sistemdir, fakat biz bunları kazanılmış hak olarak kabul ettik ve düzenlememizi de ona göre yapacağımızı belirttik ki yeni yasada buna ait uygulama yapacağız.

Şimdi, burada, emekli aylıklarının daha fazla artırılması konusuna gelince, emekli aylıklarının artırılmasını çok açık söyledik, ama arkadaşımız çok farklı söylüyor. Yani, TÜFE, bütün gıda, giyim, kira dahil olmak üzere, bunların toplamıdır kendi orantıları içerisinde. Dolayısıyla, dört yıllık TÜFE de yüzde 53’tür. Biz buna gayrisafi millî hasılayı da koyduk ve ona rağmen dedik ki, TÜFE artı gayrisafi millî hasıla üzerinden daha fazla emeklimize emekli aylığı bağladığımızı söyledik ve aynı şeyi söylüyoruz, rakamlar ortada.

Şimdi, burada, daha çok emekli aylığı verebilirsiniz, ama açıklarınız belli. Yani, emekli açıkları açısından söylüyorum. Yüzde 3,6 civarında emekliği açığınız var, Avrupa’ya göre çok yüksek. Eğer bunu daha da artırırsanız, o zaman borçlanırsınız. Borcun bir maliyeti var ki bizim, sosyal güvenlik kurumlarına 1994’ten 2006 yılı sonuna kadar yaptığımız kaynak aktarımı, hazine faiziyle birlikte 687 milyar YTL’dir. Yani, 1994 ile 2006 yılı sonu arasındaki kaynak aktarımının maliyeti 687 milyar YTL’dir. 2006 yılının Türkiye’de gayrisafi millî hasılanın toplamı 575,8 milyar YTL’dir. Yani, ondan çok büyüktür. Kaldı ki, bizim kamu net borcumuzun 2 katından fazladır. Yani, siz bir şeyi talep ederken, isterken sizin tek alternatifiniz büyümektir. Allah’a çok şükür, bu büyüme de AK Parti İktidarıyla beraber demin de vurguladım Cumhuriyet tarihinin en sürekli ve yüksek büyümesi olmuştur.

Dolayısıyla, bir arkadaşımız da burada ifade etti, sanki bu dört maddelik yasayla emeklilik sigortasını düzenliyoruz gibi bir anlam getirdi. Böyle bir şey yok. Yani, biz emeklilik sigortasını buraya getirdiğimizde ne milletvekilimizin arkadaşımız burada yok şu anda ne BağKur’lumuzun ne SSK’lımızın arasında bir fark kalmayacak. Yani, insanlar ne kadar prim öderlerse, sistemde ne kadar uzun süre kalırlarsa o kadar emekliye ayrılacak. Milletvekili olması, BağKur’lu olması, SSK’lı olması bir şey ifade etmiyor. Kaldı ki biz bunu da kaldırdık. Biz, norm ve standart birliği sağlamak adına SSK’lı, BağKur’lu, Emekli Sandığı arasındaki farkı bundan sonra gideriyoruz. Yani, bütün bunlar tek çatı altında toplandı, biliyorsunuz, Sosyal Güvenlik Kurumu oluşturuldu, yapısal anlamda oluşturuldu, fakat emeklilik sigortası yönünden daha bu yasayı çıkartamadığımız için bu norm ve standart birliğine geçemedik ve artık 2008’den sonra, inşallah yürürlüğe girdikten sonra Türkiye’de ne BağKur’lu ne SSK’lı ne Emekli Sandığı aralarındaki nimet külfet eşitliği üzerine kurulacak olan sistemle, bundan sonra ne kadar prim öderse o kadar emekli aylığı alacak şekilde olacaktır.

Kaldı ki, değerli Cumhuriyet Halk Partisi sözcü arkadaşımız “Eğer bu yasayı siz çıkarsaydınız, siz orada olurdunuz.” demiştir. AK Parti İktidarının en olumlu taraflarından biri popülist politika yapmamasıdır. (AK Parti sıralarından alkışlar) Biz, sosyal güvenlik konusunda, bugüne kadar çok ciddi adım atılması gerekirken atmayanların yanında, bu kadar önemli soruna el bastık ve bunu çıkartmaya çalıştık. Hiçbir zaman aklımızda popülist politika olmamıştır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN  Teşekkür ederiz Sayın Özcan.

Şahsı adına Bursa Milletvekili Mehmet Emin Tutan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Buyurunuz.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)  Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yasanın görüşmeleri sırasında muhalefet partilerimizin özellikle emekli aylıklarıyla ilgili eleştirileri oldu.

Şimdi, ben, önüme, değerli arkadaşlarım, bir liste aldım, bunu sizlerle paylaşmak istiyorum.

SSK emekli aylığı. AK Parti iktidara geldiğinde, 2002 Aralığı, asgari aylık, SSK’lı bir emeklimizin aldığı asgari aylık 257 lira 05 kuruş. 2007 Temmuzunda 526 lira 50 kuruş. Artış oranı yüzde 104.

BağKur’la ilgili. BağKur esnafının aldığı asgari aylık, değerli arkadaşlarım, 2002 Aralığında 148 lira 66 kuruş. 2007 Temmuzunda ise 407 lira 63 kuruş. Yani, artış oranlarına bakarsanız, SSK’da asgari aylık alan bir emeklimiz yüzde 104,8 artış oranı alıyor, BağKur esnafının aldığı ise yüzde 174. Demin arkadaşım anlattı değerli arkadaşlarım, dört yılda ortaya çıkan enflasyon yüzde 56, yüzde 57. Yani, her hâlükârda enflasyonun 2 katı bu emeklilerimize artış sağlanmıştır.

Hatırlayın, bazı siyasiler seçim meydanlarında gezerlerdi. “Ben emeklimi enflasyona ezdirmeyeceğim, ben memurumu enflasyona ezdirmeyeceğim.” Ama, her seferinde de emeklimiz, memurumuz, esnafımız, hepsi enflasyona ezilirlerdi. Oysa, AK Parti, şu geçtiğimiz dört buçuk yılı, beş yılı değerlendirdiğiniz zaman, asla, ne çalışanını ne emeklisini enflasyona ezdirmemiştir.

Yine, değerli bir arkadaşım dedi ki: “Efendim, siz SSK hastanelerini aldınız, el koydunuz, bedelini ödemediniz.”

Şimdi, arkadaşlar, el insaf! Az önce, yine Zekai Bey açıkladı bütçeden aktarılan kaynağı. Yani, Hükûmetimizin SSK’ya, BağKur’a ve Emekli Sandığına aktardığı kaynak, neredeyse millî gelirin tamamıdır. Dolayısıyla, bu sitemi de haklı bulmadığımı ifade ediyorum.

Ben yasanın hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN  Teşekkür ederiz Sayın Tutan.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

5’inci maddeye geçiyoruz.

Yürürlük

MADDE 5  Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN  Söz isteyen?..

KAMER GENÇ (Tunceli)  Var efendim, ben varım.

BAŞKAN  Şahısları adına Zekai Özcan… (AK Parti sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli)  Benim konuşmamam için söz alıyorlar.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)  Senin varlığından bile haberi yok.

MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Ankara)   Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; fazla zamanınızı almayacağım.

Burada, sosyal güvenlikle ilgili bu sosyal yardımlara da yine bir vurgu yapıldı. Dendi ki: “Altmış beş yaş maaşları çok düşüktür.” Bu doğrudur. Türkiye’nin esas sorunu buradadır. Yani, sosyal güvenlik şemsiyesi altında olmayan vatandaşlarımızın millî gelirden aldığı payın artırılması gerekmektedir. Şimdi, zaten Sosyal Güvenlik Yasası’nın da temel mantığı budur. Yani, siz, az veya çok, emeklinize belli bir maaş ödüyorsunuz, ama bunun dışında kalan altmış beş yaşındaki vatandaşlarınıza 50 dolar düzeyinde bir maaş ödüyorsunuz. Bu, gerçekten dünya şartları içerisinde düşündüğümüzde, düşüktür. Ama, eğer emeklilik sigortası kanunu çıkarmış olsaydık… Biz bu sosyal yardımlar yasasını da hazırlıyoruz. Onu da çıkaracaktık ve esas kaynağı buradan buna aktaracaktık. Deminki konuşmamda tabii, hep 2002’yi hedeflediğim için 2002 ile 2006’yı söylemişim, bütçeden ayrılan kaynağı. Tabii ki, sosyal güvenlik kurumları 1994’ten beri açık vermektedir. Dolayısıyla, onu tashih ediyorum. 1994 ile 2006 yılları arasındaki genel bütçeden aktarılan kaynak 687 milyar YTL’dir, eski rakamla katrilyondur.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN  Teşekkür ederiz Sayın Özcan.

Bursa Milletvekili Mehmet Emin Tutan, buyurunuz.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)  Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Deminden beri konuşan arkadaşlarımız, özellikle muhalefet sözcüsü arkadaşlarımız emekli maaşlarının yetersiz olduğundan söz ediyorlar. Biz de “Elbette yeterli değildir.” diyoruz.

Peki, niye böyle değerli arkadaşlar, teknik bir bilgi vermek istiyorum size: Aktifpasif oranımız, nüfus profilimiz itibarıyla 7 çalışana karşılık 1 emekli olması gerekiyor. Ancak, maalesef, bugün ülkemizde kayıt dışılık ve erken emeklilik nedeniyle, ne yazık ki, 2 çalışana 1 emekli düşmektedir. Çok vahim bir tablodur. OECD standardı ise 4 çalışana 1 emeklidir değerli arkadaşlarım.

Deminden beri anlatmaya çalıştığımız budur. Sistem, aktüeryal dengeler maalesef bozulmuştur. İşte, yapılan çalışmalar bu dengelerin tekrar yerine oturtulması çalışmalarıdır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN  Teşekkür ederiz Sayın Tutan.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

6’ncı maddeyi okutuyorum:

Yürütme

MADDE 6  Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN  CHP Grubu adına Kemal Kılıçdaroğlu.

Buyurunuz.

CHP GRUBU ADINA KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)  Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, mini bir kanun teklifini görüşüyoruz. Aslında söz almayacaktım ama, arkadaşlarımız o kadar pembe bir tablo çizdiler ki, insan ister istemez, ya, bu pembe tablo söylendiği gibi güzel bir tablo değil… Bu gerçeği sizinle paylaşmak için söz aldım.

Birinci nokta şu: Değerli arkadaşlar, kanun teklifi… Milletvekili emeklilerinin değil de işçi emeklilerinin bir yasal boşluktan yararlanarak, emekli aylıklarını artırmak için buldukları bir yöntem. Bu yöntem yasal bir yöntemdir ve yasaların işçi emeklilerine verdikleri bir olanaktır. Şimdi bu olanağı ortadan kaldırıyoruz. Ortadan kaldırmak için kim kanun teklifi veriyor? Eski bir sendikacı veriyor. İşin tuhaf tarafı da bu. Gönül isterdi ki bu kanun teklifini eski bir işçi emeklisi vermesin. Herhangi birisi verebilirdi, bir memur emeklisi verebilirdi, bir sanayici verebilirdi, bir iş adamı verebilirdi, ama bir işçi emeklisinin bu kanun teklifini vermesi etik olarak doğru değildir.

İkinci önemli nokta şu değerli arkadaşlar: Dendi ki: “Dünyanın hiçbir ülkesinde emekliler tekrar çalışmaz.” Doğrudur. İyi de bizde insanlar gönüllü mü çalışıyor? O artırdığınız, yüzde 100 dediğiniz rakamlara bakalım, yüzde 100 arttı dediğiniz rakamlar: SSK emeklisi 526 YTL alıyormuş,     BağKur emeklisi de 407 YTL alıyormuş.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)  Daha önce ne alıyormuş?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)  Şimdi ne alıyormuş?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)  Ne yapsın bu adam, çalışmayıp ne yapsın? Hırsızlık mı yapsın? Çalışacak. Demek ki, çalışmaya zorluyorsunuz, çalışma koşulları onu zorluyor, yani bu maaşla bunu götüremiyor adamcağız.

Geliyorum bir başka noktaya. Değerli arkadaşlar, diyorsunuz ki: “Emeklilere millî gelir artışından da pay verdik.” Peki, Sayın Bakan niye öyle bir açıklama yaptı “Emeklilere millî gelir artışından biz pay vereceğiz.” diye? Demek ki vermiyoruz. Millî gelir artışından pay verilmemesi sizin sorumluluğunuz mu?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun)  Daha fazla vereceğiz.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)  Kısmen evet, kısmen hayır. Çünkü, bu yasa sizden önce çıkmıştı, ama siz de geldiniz aynısını yürürlüğe koydunuz ve en son çıkardığınız pakette de o var. “Emeklilere millî gelir artışından pay verilmez.” diye hüküm var. Bakalım, Sayın Bakan verdiği sözü tutarsa biz de saygı duyacağız ve kendisini destekleyeceğiz.

Efendim, deniyor ki bunu da söylemeyecektim ama söylemek zorundayım “Efendim, genel sağlık sigortası çıkarsa, milletvekilleri ile vatandaş arasında hiçbir fark kalmayacak.” Yapmayın arkadaşlar! Kendi kendimizi ne kandırıyoruz. Milletvekillerinin sağlık sigortasından daha farklı faydalanacaklarına dair kanun çıktı arkadaşlar, niye kandırıyoruz kendimizi? Daha doğrusu, kendimizi kandırmıyoruz da vatandaşı enayi yerine niye koyuyoruz? Niçin bu kürsüden vatandaşa doğru bilgi vermiyoruz? Biz, Plan Bütçe Komisyonu Başkanı Sayın Açba burada mıdır bilmiyorum Sayın Açba’nın odasında toplandık. Yapmayın! Vatandaşa doğru bilgi vermek hepimizin görevi olmak zorundadır. Bunu yapamazsak milletvekili kimliğini bir tarafa bırakmalıyız.

Şimdi, bir başka önemli nokta: “Biz hiçbir popülist politika uygulamadık.” Ya, insaf! Temmuz ayında kömürü herhâlde muhalefet partisi dağıttı değil mi, biz dağıttık kömürü? Ama, millet oyu size verdi.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)  Siz hiç dağıtmıyorsunuz zaten.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)  Öyle mi arkadaşlar? Popülizmin en iyisini yapıyorsunuz. Bundan da…

ÜNAL KACIR (İstanbul)  Siz kömür dağıtırsanız eliniz kirlenir!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)  Gelip burada, daha farklı şeyler söylemeyin. Söyleyebilirsiniz, ben ona saygı da duyabilirim. Kömür de verebilirsiniz, başka şey de verebilirsiniz, ona itirazımız da yok. Bakın, niye vatandaşa kömür veriyorsunuz diye itiraz etmiyoruz biz. Temmuzun sıcağında bunu, niye seçimlerden önce yaptınız diye sorduk size.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)  Geçen sene de yaptık, her sene aynı…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)  Ve size bir şey daha söyleyeyim. Biliyorum, geçen sene… Bakın değerli milletvekilleri, sizden istirhamım var, itiraz ediyorsunuz ama, geçen yıl ne zaman yaptınız, bu yıl ne zaman yaptınız? Bakın, ben size bir örnek daha vereceğim, bir örnek daha vereceğim.

ÜNAL KACIR (İstanbul)  Aynı dönemde mi değil mi onu söyle!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)  5 milyon 300 bin yeşil kartı iptal ettiniz ağustos ayında.

ÜNAL KACIR (İstanbul)  Yanlış şey…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)  5 milyon 350 bin yeşil kartı iptal ettiniz ağustos ayında. Tamam, niçin ağustos ayında seçim bittikten sonra da ondan önce değil? Evet, bu soruyu ben sizlere değil zaten vatandaşlarıma soruyorum, onlar herhâlde buna karar vereceklerdir.

YILMAZ TUNÇ (Bartın)  Maddeyle ilgili konuş!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)  “Efendim, biz bir tasarı getirdik, bu tasarı CHP engellemeseydi çıkacaktı ve biz çok önemli bir sağlık reformu yapmış olacaktık, sosyal güvenlik reformu yapmış olacaktık…” Anayasa Mahkemesi niye iptal etti arkadaşlar? Anayasa’ya aykırı olduğu için. Peki, bu Parlamentonun görevi Anayasa’ya aykırı yasa yapmak mıdır? Ve Anayasa Mahkemesine gitmek ne zamandan beri suç oluyor arkadaşlar? Yani, bir vatandaş hak aramak için mahkemeye gider, suç değil; bir yasa Anayasa’ya aykırı olur, muhalefet Anayasa Mahkemesine başvurur, suç olur. Bu da demokraside yeni bir oyun galiba, buna izin vermememiz lazım. Doğru neyse onu yapacağız. Bakın siz, bu yasa geldiği zaman, biz burada olabildiğince, bir yasal boşluk vardır, bu yasal boşluğu doldurmak için arkadaşlar iyi niyetle çaba harcamıştır diye, olabildiğince, sadece teknik boyutuyla olayı ortaya koymak… Ve dikkat ederseniz “hayır” oyu da kullanmadık. Ama, bu kürsüye gelip, pembe tablolar çizerseniz, bu doğru değildir. Şimdi, deniliyor ki: “Efendim, SSK’ya devlet şu kadar yardım yaptı, 20 trilyon para verdi.”

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)  Katrilyon!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)  Katrilyon, yani yeni deyimle 20 milyar YTL para verdi.

Ben, size sormak istiyorum: Sosyal Sigortalar Kurumu üyeleri başka bir ülkenin vatandaşları mı?

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)  Biz öyle bir şey söylemedik!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)  Ee, onlara para vereceksiniz tabii, ama onların paralarıyla yapılmış olan hastanelerin bedelini de o kuruma ödeyeceksiniz, ikisi birbirinden farklıdır. Bizim arkadaşlarımız onu dile getirdiler.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla)  O hâle getiren kim?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)  O hâle getiren bu Parlamento arkadaşlar.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)  Yaşar Okuyan…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)  Bu Parlamento derken, yani Türkiye Büyük Millet Meclisini kastediyorum. Biz, hiçbir zaman buraya gelip, bakın şunun da altını çizeyim: “Sosyal güvenlik sistemindeki bu açıkların sorumlusu AKP’dir.” demedik. Biz bu kürsüde olabildiğince doğruları söyledik. Bu kürsü…

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)  Kimdir?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)  Efendim “Parlamentodur” dedik. Emeklilik yaşını kısaltan kimdir? Parlamento değil mi arkadaşlar? Yani…

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)  Doğru Yol Partisi…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)  Arkadaşlar, ben “Parlamentodur” diyorum.

Biz, sizi, emeklilik yaşını niçin düşürdünüz diye suçladık mı? Hayır. Şu kürsüde, yeri geldiği zaman, niçin emeklilik yaşıyla ilgili sağlıklı bir düzenlemenin yapılması gerektiğini de söyledik. Az önce değerli milletvekilimiz söyledi “Aktüeryal dengeler bozulmuştur.” diye. Biz burada sessiz kalıyorsak herhalde bu dengelerin farkındayız, onun için biz itiraz etmiyoruz buna. Dengelerin niçin farkındayız? Çünkü, Türkiye bizim Türkiye'miz: Aynı otobüse biniyoruz, benzer kentlerde oturuyoruz, aynı evlerde oturuyoruz, aynı sorunları paylaşıyoruz. Ama, biz ne kadar sorumluluğumuzun bilincindeysek iktidarın da o kadar sorumluluğunun bilincinde olması lazım. Eğer bir işçi emeklisi hâlâ açlık sınırının altında aylık alıyorsa, burada sizin pembe tablo çizmeye hakkınız yok. Biz bunu söylemek istiyoruz. Bu sorumlulukla biz eğer hareket edersek, Türkiye'nin sorunlarına çözüm bulabiliriz. Biz bunu istiyoruz, farklı bir şey istemiyoruz. Elbette el birliğiyle çözeceğiz Türkiye'nin sorunlarını. Biz eleştireceğiz, sizler aksini söyleyeceksiniz. Bizim eleştirilerimiz belki sizi rahatsız edebilir, bizim eleştirilerimiz sizi tatmin etmeyebilir, ama sonuçta bir nokta var: Muhalefetin olmadığı bir yerde “demokrasi” denen bir kavram olmaz, demokrasinin olduğu tek yer muhalefetin varlığıdır. Aksini söyleyecek, yeri geldiğinde doğruları da söyleyecek, yeri geldiğinde iktidara destek de verecek, ama yeri geldiğinde iktidarın hatalarını gerekirse biraz abartarak dile getirecek; bu, muhalefetin görevidir. Biz, bu görevi yerine getirmek istiyoruz değerli arkadaşlar.

Enflasyonla ilgili bir şey daha söyleyeyim değerli arkadaşlar, bir gerçeğin daha altını çizelim: Enflasyon düştü, doğrudur, ama enflasyon düşüşü her ailenin bütçesinde aynı oranda olmadı. Kira ödeyen bir emeklinin yaşadığı enflasyon daha yüksektir. Neden? Çünkü, enflasyon içindeki kiranın artışı yüzde 1720’lerdedir. Dolayısıyla, enflasyonun yüzde 4’e düşmüş olması demek, kira ödeyen birisinin yüzde 4’e inmesi demek değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)  Kira ödeyen enflasyondan daha fazla etkileniyor. Bu gerçeği de bilelim ve bu sağlıklı eleştiriyi yaparken de yine TÜİK’in rakamlarına bakalım, Türkiye İstatistik Kurumunun rakamlarına. O rakamlara baktığımızda, dar gelirlilerin enflasyonu yüzde 10’lar civarındadır, yüzde 4 hedeflenmekle beraber yüzde 10’lar civarındadır. Bakın, siz, memurlara, enflasyon yüzde 4 olacak diye 2+2 veriyorsunuz. Enflasyonun yüzde 4 olmadığı bugünden çıktı meydana. Merkez Bankası söylüyor, bantı aştığını da söylüyor.

ÜNAL KACIR (İstanbul)  Farkı alacak.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)  Farkı alacak, ama ne zaman? Bir yıl sonra alacak farkı. Yani, yine özveride bulunan memur oluyor, işçi oluyor, emekli oluyor. Bizim, zaten itiraz ettiğimiz nokta da bu.

Hepinize teşekkür ediyorum değerli milletvekilleri. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN  Teşekkür ederiz Sayın Kılıçdaroğlu.

Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Zekai Özcan, Ankara Milletvekili, buyurunuz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Ankara)  Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

Özet olarak söylemek istediğim şu: Sayın Kılıçdaroğlu burada, doğrusu, hayret ettiğim şeyler söyledi. Yani, burada, biz, norm ve standart birliğini çıkartıyoruz ve sosyal güvenlik parça parça, adil değil, kuralları yok, herkes farklı maaş alıyor, herkes boşluklardan istifade ediyor ve kişiler makamlarıyla ilişkili maaş alıyorlar, oysaki, insanların ödedikleri primler karşılığında emekli maaşı alması gerektiği şeklinde bir yasa getiriyoruz ve bunu Anayasa Mahkemesine götürüyorlar; başka maddeleri değiştiği için uygulamaya girmiyor. Bunu burada söylemek, bilmiyorum bir eksiklik midir?

ALİ ARSLAN (Muğla)  Bir seneden beri çıkarsaydınız, bir sene oldu iptal edileli.

MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Devamla)  Burada, işte, aktüeryal dengeler konusu konuşuluyor. Aslında, Türkiye’nin, Avrupa’ya göre aktifpasif oranına baktığınızda, onlarla bir farkı yok. Bugün, Avrupa’da da 2’ye 1 oranı var. Türkiye’nin şansı, çalışabilir nüfusun artmakta olması, yani burada toplam bağımlılık oranında, önemli ölçüde, 2023’e kadar Türkiye’nin Avrupa’ya göre çok şanslı olmasıdır. Hâlbuki, Türkiye, 1970’de toplam bağımlılık oranı en olumsuz olduğu bir dönemde, yaş sınırını kaldırdı ve Türkiye’yi bir bataklığın içine soktu.

Evet, Türkiye, belki, Sayın Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi, bu açıkları yapma imkânı olabilirdi, yani emekli aylıklarını daha artırabilirdi, ama bu ancak Türkiye’nin şartlarıyla 2023’ten sonra gündeme gelebilmeliydi. Yani Türkiye, 2023’lere, 2030’lara kadar aslında sosyal güvenlikte fon biriktirmeliydi. Yaşlılık nüfusu artmaya başladığı 2023’lerden sonra Türkiye açık vermeye başlamalıydı ve o zaman denebilirdi ki, evet, bu açıkların olması doğaldır. Hâlbuki bugün Türkiye’de çalışabilir nüfusun emekliye oranına baktığınız zaman, Avrupa’nın en iyisidir, 7’ye 1’dir. Ama, Türkiye’deki istihdamın yapısını daha önceden bahsetmiştim. Yani ücretlilerin nüfus içerisindeki oranının çok düşük olması, ancak AK Parti İktidarıyla artmaya başlaması, ancak bunlarla Türkiye, istihdamın artmasıyla bunları sonuçlandırabilir.

İkinci tenkit edilen şey: “Sağlık…” dendi. Değerli arkadaşlarım, Türkiye’de SSK’ya, BağKur’a, Emekli Sandığına tabi olanlar çok farklı sağlık hizmeti alıyorlardı. Şimdi kısmen bunlar düzeltildi, ama genel sağlık sigortasıyla, bunlar sağlıkta erişim konusunda, Türkiye’de yaşayan herkes… Ben defalarca söyledim, bir müsteşarla yanındaki çalışan müstahdemin, köydeki muhtarla köydeki çobanın, fabrikadaki fabrika patronuyla orada çalışan işçinin aynı sağlık hizmeti alacağını söyledim ve biz bunu yasaya koyduk. Şimdi, bunları inkâr etmenin bir anlamı yoktur. Burada eğer doğruları konuşacaksak, yasa ne diyorsa onun özüne bakmamız gerektiğini belirtiyorum, hepinize tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN  Teşekkür ederiz Sayın Özcan.

Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Oktay Vural.

Buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA OKTAY VURAL (İzmir)  Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Tabii, bu kanunun yürütülmesiyle ilgili… Bakanlar Kurulu bu kanunu yürütürken, bir grup olarak da, özellikle emeklilerin durumu hakkında bu yürütmeyi sağlarken nelere dikkat etmesi gerektiğini ve neler yapması gerektiğini özellikle buradan ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkanım, öncelikle, bu rapor, Sayın Başkan tarafından, önce, esas komisyon olan Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna, tali komisyon olarak da Plan ve Bütçe Komisyonuna gönderilmiştir. Komisyon raporunda, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülüp görüşülmediği ya da görüşülmekten imtina edildiğine dair herhangi bir kayıt yoktur. Dolayısıyla, öncelikle bu hususu dikkatinize çekmek istiyorum. Plan ve Bütçe Komisyonunda, biz, 48 saat geçmeden önce gündeme alınmasını istemiş olmamızla birlikte, Plan ve Bütçe Komisyonunun bu konudaki kararının ne olduğunu bilmiyoruz. Bu, ciddi bir eksiklik olarak tebarüz etmektedir, o bakımdan, özellikle not olarak da konulmuş ve Plan Bütçeye de havale edildiği ifade ediliyor ama, akıbetini açıkçası bilmiyoruz.

Şimdi, bu kanunla ilgili olarak görüşmelerde, özellikle, değerli arkadaşlarım,  Türkiye’nin ekonomik tablosuyla ilgili birtakım görüşlerini ifade ettiler. Özellikle tarımda çalışanın azalmasını, ekonomide çok önemli gelişmelere bağladılar. Doğrusu, bu ifadeleri dinlediğimiz zaman tarım kesiminin içi yanmıştır açıkçası. Ürünü para etmez, girdileri 34 kat artmışken “Tarım nüfusunun azalmasını bir ekonomik gerekçeyle daha iyi bir yaşam standardına ulaştırdığımız için sağladık.” ifadesi, doğrusu, bütün tarım kesimimizi derinden yaralamıştır. Bugün Anadolu’nun her yerine değerli milletvekillerimiz gitmiştir, elimizi vicdanımıza koyalım, ürün para etmiyor, ektiğini biçemiyor, biçtiğini satamıyor, sattığıyla doyamaz hâle gelmiş. Şimdi, böyle bir ortamda, tarım kesiminin çökertildiği bir ortamda, bunun bir ekonomik tercihle olduğu iddiası son derece yanlıştır. Üstelik TÜİK’in yeni açıkladığı işsizlik rakamlarıyla işsiz sayısının bir önceki döneme göre 45 bin arttığını da dikkate alırsak, doğrusu gerek istihdamın gerek iş gücüne katılma oranıyla ilgili rakamları birazdan da size vereceğim ortaya konan ekonomik tablonun aslında çalışan kesimin lehine olmadığını ortaya koymaktadır.

Bakınız, iş gücüne katılma oranı 2002 yılında yüzde 48,7 iken 2006 yılı sonunda yüzde 48’e düşmüştür. İstihdam oranı yüzde 43,5 iken bugün yüzde 43,2’ye düşmüştür. İş aramayıp işbaşı yapmaya hazır olanlar kısmı da eklendiğinde, işsizlik 2002 yılında yüzde 12,1 iken bugün yüzde 17,8’e ulaşmıştır. Dolayısıyla bu ekonomik çöküntünün doğrusu istihdamı artırdığını ifade ederken, Hükûmetin programında “Özellikle bu dönemde artık istihdama yöneleceğiz, işsizliği çözmeye yöneleceğiz.” şeklinde bir tespitinin anlamsız olduğunu ifade ediyorlar. Demek ki gerçekten bundan önceki program istihdamı artırmış, işsizliği çözmüş. O zaman Hükûmet, neden “Bugüne kadar biz bu sorunlarla uğraştık, ama bundan sonra da büyüme ve işsizliği, işsizliği özellikle gündeme alacağız.” diye ifadede bulunmaktadır?

Şimdi değerli arkadaşlarım, Türkiye’de özellikle tarım kesimi çökünce biraz önce ifade edildi özellikle sosyal yardımlara muhtaç kesim çok önemli oranda artmıştır. Şimdi, Türkiye’de istihdam boyutu da giderek maalesef yüzde 40’ların üzerinde asgari ücretle istihdam modeline gitmiştir. Oysa, bu oranın yüzde 1415 civarında olması gerekmektedir.

Şimdi, Türkiye’deki istihdamı asgari ücretliye istihdam modeli olarak ortaya koyarsanız, bu, paylaşımda sermaye ve iş gücü hasıla katsayısında sermaye lehine ama iş gücü aleyhine bir tercihte bulunuyorsunuz demektir. İnsanlarımızı asgari ücretle istihdama mahkûm etmeye hakkımız yok, asgari ücretin üzerinde bir istihdam modeli oluşturmamız lazım. Ama baktığımız zaman, millî gelir dağılımında en alt gelir grubu olan yüzde 10 grubunu dikkate aldığımız zaman, bu yüzde 10 gelir grubunda özellikle bir istihdam sağlandığı görülmektedir. Bu, Türkiye’nin giderek bozulan bir gelir dağılımı politikasıyla karşılaştığını ortaya koymaktadır.

Değerli arkadaşlarım, biraz önce söylendi, “Emeklilere gelecek yükü dikkate almamız lazım, dengeyi dikkate almamız lazım.” Elbette Türkiye’nin kaynakları ve giderleri dikkate alınmalı; ama elimizi vicdanımıza koyalım, Türk Telekomu 6,5 milyar dolara özelleştirip önümüzdeki yirmi bir yıl boyunca, geçmiş beş yıldaki kâr oranını dikkate aldığımız zaman, 116 milyar doları oraya aktarmak, acaba Türkiye’nin kaynaklarını verimli kullanmak demek midir? Yani emekli olduğu zaman sorun, başkaları olduğu zaman doğru. Bir özelleştirmenin hemen sonrasında kurumlar vergisini söz verildiği için yüzde 33 oranında azaltarak yılda ortalama 500 milyon dolarlık bir vergi avantajını kurumlar vergisinin 1 numaralı mükellefine aktarmak, acaba emeklilerimizin bu sorunları ortada iken, sizin haklı olarak ilettiğiniz bu dengesizlikler de ortada iken, doğru mudur? Elimizi vicdanımıza koyalım. Kaynaklarımız kime gidiyor? Biz milletvekiliyiz. Milletin vekiliyiz. O zaman, bu konularda eleştiri getirirken ekonomi politikalarına da bütüncül bakmamız gerekmektedir. Bir taraftan oraya verip, bir taraftan kısıp, bu doğrusu adaletsiz bir yaklaşımdır.

Değerli arkadaşlarım, bu konuda bu kanundaki bir boşluktan faydalanmayı bir suistimal olarak görmek doğru değil. Kanundan faydalanma konusunda milletin getirdiği bir çözüm tarzıdır. Kanundan faydalanmayı bir suistimali olarak görmek doğru değil. Asıl suistimali, bir mısır ithali konusunda gümrük vergisini bir gecede indirip çıkarmakta belki aramamız gerekmektedir. Orada aramamız gerekiyor. (MHP sıralarından alkışlar) Burada kanunun verdiği bir imkânı kullananı, “Suistimal yapıyorsun.” diye değil, burada biz iyiyi, güzelliği hep beraber, birlikte bulmamız gerekiyor açıkçası.

Değerli arkadaşlarım, emekli maaşları ve açlık sınırı… Bakınız, Sosyal Sigortalar Kurumu, Ocak 2007 itibarıyla, asgari emekli maaşı 507 milyon; Türkİş’in açlık sınırı 618 milyon, Türkiye KamuSen’in açlık sınırı 848 milyon. Biz bugün bunu konuşuyoruz. Emekli Sandığında olanların asgari emekliliği 659 milyon; yine Türkİş’in 618 milyon açlık sınırı, Türkiye KamuSen’in 848 milyon. Türkiye’deki işçi emeklilerinin yüzde 81,9’u açlık sınırının altındadır. Emekli Sandığından maaş alanlardan 502 bin tanesi de yine açlık sınırının altında maaş almaktadır.

Biz bu sorunu çözmeye yönelik iyi bir adım atılması gerektiğini düşünüyoruz. Bir adım bir adım, atalım bunu. Ama bu bir adımı atmazken, bütün bu konulardaki gelişmeleri ve fırsatları tıkayan bir yaklaşımı doğru görmüyoruz, yanlıştır bu. O bakımdan, özellikle Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bizim, Bakanlar Kurulu bunu yürütürken, Bakanlar Kurulu, emeklinin içinde olduğu bu durumu dikkate alması gerekmektedir.

Bugün kanunda oluşan bir boşluğu vatandaş dolduruyor diye tedbir alıyor olabiliriz. Ama bizim sormamız gereken husus, Hükûmetin tedbir almasıdır. Hükûmet bu sorunu çözsün, Hükûmet yapsın.

AGÂH KAFKAS (Çorum)  İşte öyle yapıyoruz.

OKTAY VURAL (Devamla)  Asgaride değil, daha iyisinde beraber ve birlikte olmayı, daha iyi bir maaş imkânı oluşturacak bir ortamı sağlamamız gerekmektedir. O bakımdan, Milliyetçi Hareket Partisi olarak özellikle bu konuda Türkiye’nin ekonomik durumuyla ilgili yaklaşımları ortaya koyduğumuz zaman, ben inanıyorum ki, hepiniz de biliyorsunuz ki, gerçekten, emeklilerimizin durumu iyi değildir. Bakın, ortalama memur maaş artışı 20022006 arasında yüzde 68 olmuştur. İstanbul Ticaret Odasının geçinme endeksi ulaşımda yüzde 77’dir, konutta yüzde 93’tür, enerjide yüzde 97’dir değerli arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OKTAY VURAL (Devamla)  Şimdi, bütün bunları dikkate aldığımız zaman, bir de mutfaktaki enflasyonu dikkate aldığımız zaman, hepimiz seçim bölgemize gittiğimiz zaman, milletimizin bu ıstırabını hissediyoruz. Bu durumda bizim yapmamız gereken husus nedir? Hükûmetimizi, bu konuda atacağı olumlu bir adım konusunda teşvik etmektir. İşte, Milliyetçi Hareket Partisi bunu yapıyor. Bir sorun var, çözelim. Doğrudur. Bir boşluk var, giderelim. Doğrudur. Ama size soruyorum: Emekliler arasında bu maaş uçurumu ve açlık sınırında olan bu emeklilerin oluşturduğu sosyal ıstırap boşluğunu nasıl gidereceğiz? Soruyu burada sorup, burada bulmamız gerekmektedir. O bakımdan, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, bugüne kadar yapılanların çok iyi olduğu iddiasıyla emeklilerle ilgili ortaya konulan bu iddialar karşısında, bu getirilen ve yasal bir boşluğu teknik amaçla doldurmayı ifade eden bu teklif karşısında, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, aslında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN  Teşekkür ediyoruz.

OKTAY VURAL (Devamla)  Bir dakika süre vermiş miydiniz?

BAŞKAN  Vermiştim efendim.

OKTAY VURAL (Devamla)  Anlıyorum, peki efendim.

Efendim, Hükûmetin bu boşluğu bu yönlü doldurmasını tavsiye ediyor ve bu kanunun her hâlükârda emeklilerimize hayırlı olması dileğiyle Milliyetçi Hareket Partisinin hayır oyu vereceğini de ifade etmek istiyorum.

Hayırlı akşamlar efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN  Teşekkür ederiz Sayın Vural.

Komisyon adına, Komisyon Başkanı Cevdet Erdöl.

Buyurunuz efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon)  Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben tekrar Sayın Başkanımı almış olduğu görevden dolayı kutluyorum, başarılar diliyorum. Geçmiş Ramazan Bayramı’nı, tüm ulusumuzun, tüm İslam âleminin kutluyorum.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; ben iki düzeltme yaparak sözlerimi tamamlayacağım. Birincisi, komisyonda, esas komisyon Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu olarak bu kanunda bizdik. Tali komisyon ise Plan Bütçe Komisyonuydu.

KAMER GENÇ (Tunceli)  Havale öyle değil!

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla)  Dinlemesini öğrenince arkadaşlar daha efendi olacaklardır zannediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Plan Bütçe Komisyonu Başkanıyla yaptığım görüşme neticesinde, ben bunu esas komisyon başkanı olarak komisyonda görüşmeye aldım, Plan Bütçe Komisyonunun görüşmeyeceğini öğrendiğim için. Dolayısıyla, yaptığım uygulamada yasalara ve İç Tüzük’e aykırı hiçbir husus yoktur, birincisi bu.

İkincisi, bir hatip burada, çok değerli hatip, efendim, sosyal yardımlarla ilgili usulsüzlüğün olduğunu söylediler ki, o gün komisyonda da aynı şeyi söylemişlerdi. Ben de sosyal işlerden  sorumlu bir komisyon olarak, aynı zamanda, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu, sosyal işler ayağına da bakan bir komisyon olarak “Bu bizi de ilgilendirir. Elinizde bilgi, belge belge olmazsa bilgi de olur bize getirirseniz, bildirirseniz, biz bunu komisyon olarak inceleriz.” dedim ve bir haftadır böyle bir bilgi, belge elimize gelmediği hâlde, burada yeniden aynı şeyin söylenmesini de ben yadırgadığımı ifade ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. Kanunun hayırlı olmasını temenni ediyorum. Katkı veren iktidar, muhalefet herkese teşekkür ediyorum, sivil toplum örgütlerine teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum efendim.

Sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar.)

BAŞKAN  Teşekkür ederiz Sayın Erdöl.

Şimdi, şahıslar adına Çorum Milletvekili Sayın Agâh Kafkas.

Buyurunuz.(AK Parti sıralarından alkışlar.)

AGÂH KAFKAS (Çorum)  Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğim kanun teklifi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Özellikle konuşmak istemiyordum ama bir kısım arkadaşlarımızın isim vererek “Bir sendikacı, emekten yana birisi böyle bir kanun teklifini nasıl verir?” gibi bir sorusu ve benzeri sorulara bakınca, birkaç şey söyleme ihtiyacı hissettim.

Bir defa, Sayın Grup Başkan Vekilinin, muhalefetin görevini tanımlarken, biraz da abartarak “muhalefet etmektir gerçeklere” dediğinden anlaşılıyor ki, bu abartmanın biraz ucunu kaçırıyoruz, her şeyde olduğu gibi. Burada biz şöyle bir noktadayız: Sosyal güvenlik sistemini tümüyle tartışma şansına sahip değiliz. Bir hukuki boşlukta, bir arızayı tamir etmek gibi bir düzenlemeyi yapıyoruz. Küçük bir düzenleme yapıyoruz. Emeklilik sistemimiz iflas etmiş, 12 çeşit emeklilik sistemi olmuş ve biz bütün bunları temize çekecek bir anlayışla, bir sosyal güvenlik reformu yapmak gayreti içerisinde, geçen yıl, uzun bir uğraş sergilemişiz bütün sivil toplum örgütleriyle, iktidarıyla, muhalefetiyle, ama maalesef, Sayın Cumhurbaşkanımız ve Cumhuriyet Halk Partisinin müracaatıyla, bir Anayasa Mahkemesinde, Anayasa Mahkemesinin temel görevinin yurttaşlar arasında eşitliği sağlamak olduğunu herkesin bildiği bir yapıda, hukukun temel prensibinin bu olduğu gerçeği ortadayken, Anayasa Mahkememiz “vatandaşlarımız eşittir ama bazıları daha fazla eşittir” gibi bir gerekçeyle iptal etmiştir. Şimdi, bize düşen, yeniden, Anayasa Mahkemesinin de gerekçeleriyle, 22’nci Döneme nasip olmamış bu reformu, 23’üncü Dönem Parlamentosu olarak, Türkiye’yi bundan sonraki yıllara taşıyacak bir vizyon içerisinde bir sosyal güvenlik reformunu birlikte hazırlayıp ortaya koymaktır. Ancak, burada bir sıkıntının başladığı, bir arızanın olduğu yerde, siz… Sosyal güvenlik sisteminin bugün buraya geliş nedenini hep beraber biliyoruz. İşte, o popülist politikalardır. “5 de benden, fazla” mantığı, 50 de 100 de daha aşağı almayı sağlamıştır. “5 daha fazla vereceğiz” diyen herkes bu milletin ekmeğiyle oynamıştır ve aşağıya indirmiştir.

Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekilimiz bu düzeltmeye çalıştığımız yasa sizin döneminizde sizin oylarınızla çıkmış bir yasayı tamir ediyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar) Yani, şimdi, burada bizim hep beraber yapmaya çalıştığımız şey şu olmalı: Bu millet… İşte, yeni bir seçimden geldik. Bu milletin siyasette bize verdikleri var ortada, yapın dedikleri var, yapmayın dedikleri var. Bunları yapmamız lazım. Çıkıp burada hâlâ şu sosyal yardımlardan vazgeçin… Biz beş senedir temmuzda dağıtıyorduk kardeşim bunu, beş senedir vatandaşla ilgileniyoruz. Siz seçim zamanı ilgilendiğiniz için zannettiniz ki bu temmuzda dağıtılıyor. (AK Parti sıralarından alkışlar) Oysaki biz iktidara geldiğimiz günden bu yana bu ülkede bir sosyal devlet olma bilincini geliştirmek, bir sosyal devlet olma sorumluluğunu…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)  Sadaka devleti...

AGÂH KAFKAS (Devamla)  …yerine getirmek adına sosyal yardımları beş yıldır yapıyorduk. Siz araziye seçim zamanı indiğiniz için rastladınız ki yardım gidiyor, zannettiniz ki son yıl oldu. Oysaki biz bunu beş yıldır yapıyorduk. O nedenle, değerli arkadaşlarım…

MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri)  Önde seçim konvoyu, arkada yardım konvoyu!

AGÂH KAFKAS (Devamla)  Değerli arkadaşlarım, yardım değil, sosyal devlet, gereğini yapıyor.

MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri)  Önde Başbakan Yardımcısı gidiyor, arkadan Başbakanlık tırları gidiyor. On gün sonra da seçim var.

AGÂH KAFKAS (Devamla)  Sosyal devlet, yoksuluna… Sosyal devletin görevi yanmayan sobada kömür olmaktır, o yoksul öğrencinin masasında kitap olmaktır. Sosyal devlet böyle bir şeydir. (AK Parti sıralarından alkışlar) Onun için bunları yapıyoruz.

Artı, bir şeyi tartışırken… Gerçekten, artık seçim meydanlarından geldiniz bugün Muğla’nın valisiyle yeşil kartlısı, Muğla’nın valisiyle köydeki yoksul kardeşimiz, belediye başkanıyla aynı sağlık haklarına sahip olmaktan, SSK’lısıyla, valisinin, kaymakamının, belediye başkanının haklarına sahip olmaktan, Muğla’daki SSK’lı çok mutlu. SSK hastanelerini aldınız da el koydunuz…

Şimdi, 2004’ten bu yana sosyal güvenlik açıklarına bakınız, SSK’nın açıklarına bakınız: 2004’te 5,8; 2005’te 7,4; 2006’da 8,2. Şu denilebilir miydi: Bunu Sayın Kılıçdaroğlu’yla çok konuştuk, SSK’nın hastanelerinin bedeli 5 lira, kardeşim, biz 10 lira verdik aldık, sosyal güvenlik sisteminin içine de koyduk, denilebilirdi bu. Oysaki, devletin kendi kurumları arasında birbirimizi kandırmanın anlamı yoktu ki. Sosyal güvenliğin açıklarını devlet zaten bir şekliyle sübvanse ediyor, ama bizim dönemimizde sağlıktaki yapılan bu dönüşümden dolayı bu halk mutludur. Hâlâ araziden gelip bunu görmemiş olmanızı anlamakta zorluk çekiyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AGÂH KAFKAS (Devamla)  Yani, Avrupa standartları üzerinde bir sağlık hizmeti sunmaktadır yurttaşlarına devletimiz. O nedenle, biz, hepimiz bu ülkeye olan sorumluluklarımızı yerine getirme konusunda duyarlı olmak mecburiyetindeyiz. Yani, popülizm politikalarıyla bir yere varılamayacağı için bunu yaptık.

Bakın, komisyonumuzda, Türkİş, DİSK, TİSK, Hakİş, işçi emeklileri dernekleri, bütün ilgili sosyal tarafların tamamı gelmiştir ve tutanaklar ortadadır, bu yasadaki bu düzenlemeyi desteklediklerini de ifade etmişlerdir. O nedenle, burada daha kraldan çok kralcının ötesine geçmenin bir anlamı yok. Onlar biliyorlar ki, ne geldiyse başlarına bu popülist politikalardan gelmiştir. Artık bu ülkede o dönemin bittiğini, artık her şeyin reel bir düzlemde yapılması gerektiğini biliyoruz. Türkiye büyüyerek, Türkiye zenginleşerek halkını daha zenginleştirecektir diye temel hedefimiz budur ve bu yürüyüşümüz, bu onurlu yürüyüşümüz bundan sonra da devam edecektir diyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN  Teşekkürler Sayın Kafkas.

MEHMET ŞANDIR (Mersin)  İşçi emeklileri seni hayırla yâd edecek Sayın Kafkas!

BAŞKAN  Şahsı adına Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, buyurunuz efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun)  Teşekkür Ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, değerli arkadaşlar, muhalefetin eleştirmesine, bardağın boş tarafını görmesine herhangi bir itirazımız yok, hatta bunların katkı sağlayıcı olduğuna da inanıyoruz, bundan yana bir sıkıntımız yok, eleştirileri bekliyoruz. Yalnız, bu eleştiriler yapılırken, özellikle konu ekonomiyse, rakamlarla ifade edilmesi gereken bir konuyu, bir gündemi tartışıyorsak, o zaman daha dikkatli konuşmak lazım ve rakamları çarpıtmamak lazım, bir iktisatçının deyimiyle rakamlara dans ettirmemek lazım.

Şimdi, biraz önce değerli muhalefete mensup arkadaşlarımız, özellikle işsizlikle ilgili rakamlar konusunda açıklamalar yaptılar, bilgi verdiler ve bununla bağlantılı olarak da tarım sektörünün istihdam kapasitesi ve buradaki istihdam imkânlarının daraltılmasından ya da daralmasından bahsettiler.

Şimdi, olayın özü şudur değerli arkadaşlar: 2002 yılı itibarıyla, yani AK Parti Hükûmetinin iktidarı devraldığı tarih itibarıyla Türkiye’de işsizlik oranı yüzde 10,3’tür, bugün itibarıyla yüzde 9,9’dur. Şu rakamlar dahi biraz sonra tarımla ilgili tartışmaları modele dâhil edeceğim yeterli olmamakla birlikte, Türkiye’de istihdam imkânlarında bir artış olduğunu, iyileşme sağlandığını çok net olarak ifade etmektedir. Bu rakamlar konusunda hiç kimsenin bir itirazı yok, olamaz, TÜİK’in rakamlarıdır, resmî rakamlardır. Fakat, bu rakamı tam olarak algılamak için, yine aynı dönemde, yani 20022006 döneminde tarım kesiminden 600 bin gizli işsizin diğer sektörlere kaydığını, aktarıldığını ve buralarda kendilerine istihdam sağlandığını da ilave etmemiz gerekiyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bunun anlamı şu: Tarımda herhangi bir sıkıntı bu anlamda yok ya da oradan 600 bin kişinin diğer sektörlere iş aramak için ayrılması tarım sektöründe bir olumsuzluk olarak ortaya çıkmıyor. Tam aksine, bir iyileşmenin işaretidir. Nedeni şu: Aslında bu 600 bin kişi, yani daha önce tarım sektöründe çalışan, fakat buradan ayrılarak diğer sektörlerde iş bulan 600 bin kişi tarım sektöründe çalışırken de aslında işsiz idi, gizli işsiz idi. Tanımı nedir gizli işsizin? Eğer belli insanları, çalışan insanları üretimden çektiğiniz hâlde üretimde bir azalma meydana gelmiyorsa, hatta artış meydana geliyorsa, orada gizli işsizlik vardır. İşsizdir ama işsiz olarak gözükmemektedir. Tarımda yaşanan budur, hâlen de bu devam etmektedir.

Bakın, değerli arkadaşlar, tarım sektöründe gelişmiş ülkelerde yaşayan nüfusun toplam nüfusa oranı yüzde 4 ile 10 arasındadır. Türkiye’de yüzde 30 civarında idi biz devraldığımızda. Bu süreci Batı, yaklaşık yüz yıl ve yüz elli yıl önce tamamladı. Türkiye bunu yaşayamadı. Neden? Çünkü, tarım sektöründeki gizli işsizlere diğer alanlarda istihdam imkânı oluşturulamadı. Bugüne kadar iktidar olan hiçbir hükûmet tarafından yeterli istihdam oluşturulamadı. O nedenle, tarım kesimi, hâlen, Batı’nın yüz yıl önceki nüfus oranıyla bugün yaşamak durumundadır. Bu yanlış bir tablodur. Bu ekonomik bir tablo değildir. Bu modern bir tablo değildir. Çağdaş Batı ekonomilerinin gerçekliğini yansıtan bir tablo değildir. Ama, Türkiye, er veya geç bu rakama doğru gitmek zorundadır, gidecektir. Bu süreç, AK Parti döneminde hızlanmıştır. Neden? Çünkü, diğer sektörlerde imalat sektöründe, hizmetlerde, turizmde, diğer sektörlerde istihdam imkânları oluşturulmuştur ve tarım sektörü, tıpkı Batı’nın yüz yıl önce yaşadığı süreci hızlı bir şekilde şu anda yaşamaya başlamıştır. Daha önce diğer hükûmetlerin başaramadığını AK Parti başarmaya başlamıştır.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale)  Tavukları yakarak mı?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla)  Ve bu dönemde toplam 2 milyon adet istihdam oluşturulmuştur. Tarım kesiminden kayan 600 bin rakamını da ilave ederseniz bu rakama, aslında, işsizlik oranının 8’in, yüzde 9’un altına düştüğünün kabul edilmesi gerekiyor. Yani, ceteris paribus, hiçbir şey değişmemiş olsaydı, tarım sektöründe çalışan gizli işsizler yine orada çalışmaya devam etmiş olsaydı, bu durumda bu oran yüzde 9’un altına düşecekti ki, 10,3’ten 8’lere düşmüş bir işsizlik oranı düzeltilmiş rakamlarla söylüyorum çok önemli bir gelişmedir, çok ciddi bir gelişmedir. Bunu, herkesin kabul etmesi gerekiyor. Bu bir.

İkincisi, değerli arkadaşlar…

BAŞKAN  Ek sürenizdesiniz. Lütfen...

NURETTİN CANİKLİ (Devamla)  Değerli arkadaşlar, bütün hükûmetler vergi indirimleri yapmak için hep millete söz vermişlerdir. İstisnasız bütün hükûmet programlarında bunu görürsünüz. Ama, hemen hemen, son, belki otuz yılda hiçbir hükûmet vergi indirimini gerçekleştirememiştir. Tam aksine hep artırmışlardır, katma değer vergisi başta olmak üzere.  İlk defa biz yaptık bunu, katma değer vergisinde, gelir vergisinde ve kurumlar vergisinde…

Şimdi, bazı arkadaşlarımız, kurumlar vergisinde yapılan bu indirimi Telekom özelleştirmesiyle bağdaştırarak haksız bir kazanç aktarıldığını iddia ediyorlar. Gerçekten…

MUHARREM VARLI (Adana)  Doğru.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla)  Gerçekten, böyle bir anlayışı kabul etmek ve objektif bir değerlendirme olarak görmek mümkün değil.

MUHARREM VARLI (Adana)  1 milyon dolar…

NURETTİN CANİKLİ (Devamla)  Bu değerlendirmenin doğal sonucu şudur: Telekom, özel sektörden…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) 

BAŞKAN  Ek sürenizi de kullandınız. (AK Parti sıralarından “Hayır, vermediniz.” sesleri)

NURETTİN CANİKLİ (Devamla)  Ek süremi vermediniz.

BAŞKAN  Verdim ek süreyi. Başlangıçta altı dakika olarak verdim size Sayın Canikli.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla)  Peki.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN  Teşekkür ederiz.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Yasanın tümünün oylamasına geçmeden önce oyunun rengini belirtmek üzere, İç Tüzük’ün 86’ncı maddesi gereği, aleyhte, Kamer Genç.

Buyurunuz efendim, beş dakika süreniz var.

KAMER GENÇ (Tunceli)  Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkanım, aslında siz bu Meclisi şu anda çok gündem dışı çalıştırıyorsunuz. Bakın, gündemdeki 3’üncü sırada ne diyor: “32 Sıra Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin ikinci görüşmeleri ile oylamalarının 16 Ekim 2007 Salı günü yapılması ve bu birleşimde çalışma süresinin oylamaların tamamlanmasına kadar uzatılması.” Bir defa, oylama tamamlanınca bugünkü birleşim sona eriyordu ve siz burada gündemi hiçbir suretle haklı olarak şey etmediniz, uzatmak durumunda kalamazdınız.

BAŞKAN  Pardon…

KAMER GENÇ (Devamla)  Ben şey edeyim ve Danışma Kurulu…

BAŞKAN  Danışma Kurulu kararını oyladık efendim.

KAMER GENÇ (Devamla)  Hayır, hayır efendim, süre bittikten sonra Danışma Kurulu kararı gelemez buraya. Bakın, Anayasa oylaması bitinceye kadar çalışma süresi… Birleşim bitmiştir. Birleşim bittikten sonra siz…

ÜNAL KACIR (İstanbul)  Siz okuduğunuzu anlamıyorsunuz!

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)  Kapanmadan… Kapanmadan…

KAMER GENÇ (Devamla)  Efendim, bir dakika… Bir şeyler öğrenin ya! Allah Allah! (AK Parti sıralarından gülüşmeler)

Şimdi, siz, birleşim bittikten sonra yeni bir Danışma Kurulu kararı getiremezsiniz; bir. İkincisi, ben muhalefet partilerine hayret ediyorum. Yani, şimdi, bakın şu kanun teklifi Başkanlıkça, birinci komisyon Plan ve Bütçe Komisyonu, ikincisi Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna havale edilmiş ve siz bunun, asıl komisyonun Plan ve Bütçe Komisyonu olduğunu gözden kaçırıyorsunuz. Bu böyle olur mu?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun)  Başkanlığın takdiri.

KAMER GENÇ (Devamla)  Burada, zaten, karara bağlanan parasal meseleler. Parasal meseleler, Sayın Defterdarım, herhâlde siz de biliyorsunuz, Plan ve Bütçe Komisyonunun bunu görüşmesi lazım. Ama, daha dünkü çocuklar, yani, şimdi, buradaki Komisyon Başkanı ben müdahale ediyorum orada diyor ki, işte “Dinlerlerse… Efendiliği bil de…” Biz efendiliği çoktan öğrendik. Burada, ben, burada çalışırken, bazıları daha kısa pantolonlarla geziyorlardı. (AK Parti sıralarından gülüşmeler) Onu da bilmeleri lazım ki, yani benimle öyle yarışa giremezsiniz de.

Şimdi, bakın, değerli milletvekilleri, şimdi, bu AKP İktidarının bir huyu var: Kanunlar daha gelir gelmez Başkanlık Divanına gidiyorlar, hemen tümü ve maddeleri üzerinde söz alıyorlar, muhalefeti susturmaya çalışıyorlar. Bence, bu, dürüst ve sağlıklı bir davranış biçimi değil.

Bakın, ben biraz önce neden söz istemedim? Aslında, ben söz istemeye başlayınca hemen oradaki arkadaşlarınız söz istiyor ve özellikle Başkanlık Divanında oturan arkadaşlarımız da hata yapıyorlar. Mesela, bakın, Plan ve Bütçe Komisyonu… Mecliste Tüzük değişikliği üzerinde “Söz isteyen yok.” dedi. Ben önce gittim. Dediler  ki, tümü ve maddeleri üzerinde söz istenmiştir. Fakat, ben o gün biraz geç geldim, buradaki Başkan “Söz isteyen yok.” dedi, böyle olmaz ki. Yani, beyler, dürüstlük denilen kutsal bir müessese vardır. Eğer dürüstlük denilen o kutsal müesseseye riayet edeceksek burada çalışırız. Ama, hilelerle hurdalarla, yalanlarla dolanlarla ne meclisler yönetilir ne bu Parlamentoda işler sağlıklı gider.

Şimdi, tabii, bakın, hep yani usuli meseleler tartıştım Sayın Başkan. Bana başlangıçta oy verseydiniz, tabii bunu şey edecektim. (AK Parti sıralarından “Söz, söz” sesleri) Bakın, Türkiye’de çok ciddi, sizin iktidarınız zamanında büyük suistimaller var. Bir tane yabancı bankanın 3,5 milyar dolarını bir kalemde sildiniz.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)  Yasa… Yasa…

KAMER GENÇ (Devamla)  Yasa… Senin yasaya aklın ermez ki yahu! (Gülüşmeler)

Bir dakika şimdi… Şimdi, burada emekli maaşlarıyla, çalışanların maaşlarıyla ilgili durumu anlatıyorum. Niye anlatıyorum? Bu devletin kaynakları çok. Siz, bir basın patronunun 1 katrilyon 250 trilyon lirasını  uzlaştırmada  kaldırdınız mı kaldırmadınız mı?

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)  Hayır…

KAMER GENÇ (Devamla)  Siz, o 50 tane aileye veya 60 tane aileye bütçede 53 katrilyon faiz ödüyor musunuz ödemiyor musunuz? Siz, ihalelerde kendi yandaşlarınızı kayırıyor musunuz kayırmıyor musunuz?

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)  Yasaya gel, yasaya!

KAMER GENÇ (Devamla)  Bak, oradan oraya geleceğim.

Siz, kendi Hükûmetinizin, bakanlarınızın yakını olduğu kişilerin, ihaleleri tezgâhlayıp da ihaleleri 5 misli, 10 misli fiyat artışlarıyla getirip özel davetiyelerle veriyor musunuz vermiyor musunuz? (AK Parti sıralarından gürültüler)

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)  Yasaya gel!

KAMER GENÇ (Devamla)  İşte, bu davetiyeleri yapmazsanız, ihaleleri gerçek fiyatları üzerinde yaparsanız, insanların vergilerini haklı olarak alırsanız, ondan sonra da devletin gelirlerini toplarsanız, emekliye de para çok, ziraatçıya da çok.

Şimdi, biraz önce Sayın Defterdar diyor ki: “Biz kurumlar vergisini indirdik.” Yahu bu..

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)  Kim defterdar ya?

KAMER GENÇ (Devamla)  Neyse, vekil arkadaşımız canım. Ben de maliyeciyim, ben de maliye okulu mezunuyum. Yani, ben de maliyeci olmaktan da gurur duyarım. Diyor ki, kurumlar vergisini… Bakın arkadaşlar, kurumlar vergisini indirmek kadar bu memlekette yapılacak bir ihanet yok!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)  Sen nasıl maliyecisin ya?

KAMER GENÇ (Devamla)  Bakın, bankacılık sektörünün yüzde 60’lık, 70’lik kısmını getirdiniz yabancılaştırdınız ve onların vergisini getirdiniz indirdiniz.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)  Yapma ya!

KAMER GENÇ (Devamla)  Yabancı, bilmem Agop’un Magop’un siz bankasını getiriyorsunuz da vergisini indiriyorsunuz yüzde 10, ondan sonra Telekom’u, TÜPRAŞ’ı, PETKİM’i ve en büyük devlet kurumlarını getirip özelleştiriyorsunuz ve onların vergisini indiriyorsunuz. Bu, hakka adalete sığar mı arkadaşlar?

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)  Yasaya gel!

KAMER GENÇ (Devamla)  Tabii, biz burada, ben, yani kendimi kastediyorum çok geniş bir zaman içinde fikirlerimi söyleme olanağına sahip olmadığım için burada tabii derli toplu bazı şeyleri söyleme imkânımız yok, ama lütfen, rica ediyorum, bundan sonra bizi de bu kürsüde de konuşturun…

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)  Boş konuşuyorsun, boş!

KAMER GENÇ (Devamla)   …ve biz bu memlekete sizlerden daha iyi açık şeyler söyleyeceğiz, çünkü ben hayatın içinden gelmiş bir insanım. Onun için… Hele bu emekliler inim inim geçim sıkıntısı içinde inlerken, memur öyleyken, ondan sonra, işçi öyleyken, getirdiniz, bugün şarabın ÖTV’sini artırdınız, üzümler bağda kaldı. Yahu, bu müstahsile niye vermiyorsunuz? Onların ürünlerini değerlendirin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN  Teşekkür ederiz Sayın Genç, sağ olun.

KAMER GENÇ (Devamla)  Sayın Başkan, tabii, gerçekten, yapılan büyük hatalar var. Bakın siz de…

BAŞKAN  Teşekkür ederiz…

KAMER GENÇ (Devamla)  Bir defa, Meclisin çalışma saati bittikten sonra, rica ediyorum, Danışma Kurulu kararını getirip oylatmamanız gerekiyor. Gruplara söyleyin…

BAŞKAN  Teşekkürler Sayın Genç, dikkate alacağız. Teşekkür ederiz.

Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik kısa bir konuşma yapacaktır.

Buyurunuz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa)  Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, ben de Sayın Başkanı tebrik ediyorum ve başarılar temenni ediyorum.

Değerli arkadaşlar, sizlere de çok teşekkür ediyorum, muhalefetiyle iktidarıyla bütün arkadaşlarımıza, katkı sağlayan arkadaşlarımıza çok teşekkür ediyorum. Önemli bir teklifi burada yasalaştırdık, fakat şunu da ifade etmeden geçemeyeceğim: Milletin kürsüsü burası. Tabii ki, herkes, bütün milletvekili arkadaşlarımız, düşüncelerini özgürce burada ifade edeceklerdir. Buna saygımız var. Gönül arzu eder ki, burada görüşülen teklif ve tasarı neyse o çerçevede görüşmeler, konuşmalar cereyan etsin, ama milletin kürsüsünde milletvekillerimizin ülkenin ve Parlamentonun veya seçim bölgeleriyle ilgili bazı değerlendirmeleri de buralara taşımaları makul karşılanacak bir durum diye ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, sekiz yıl karşı tarafta oturmuş bir kardeşiniz olarak, buradaki düzenlemeler, buradaki konuşmaları da karşı taraftan takip eden ve bugün de Bakan olarak huzurlarınızda olan bir arkadaşınız olarak şöyle bir tablonun olduğunu ifade etmek istiyorum: Genelde bütün milletvekilleri için bunu söylemek doğru değil, büyük çoğunluğu da tenzih ederek söylüyorum; ama, gelen yasa tasarısı nedir, ne getiriyor, ne götürüyor, bu bilinmeden, gerek konuşan gerekse el kaldıran arkadaşlarımız teklifin ve tasarının içeriği hakkında sağlıklı bilgi sahibi olmadan değerlendirmelerin yapıldığına da çok şahit olmuşuzdur.

KAMER GENÇ (Tunceli)  Ama, işte bu dönem...

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)  Umarım ki, 23’üncü Dönemde daha nitelikli bir yasama faaliyetini el birliğiyle gerçekleştiririz, daha nitelikli tasarıları Hükûmet olarak biz getiririz, daha nitelikli teklifleri siz milletvekili olarak getirirsiniz ve burada el birliğiyle yapacağımız değerlendirmelerle burada yasalaşmasını sağlarız. Bu, işin birinci yanı. Bunu niçin söylüyorum? Şunun için ifade ediyorum: Bu görüştüğümüz teklif ne getiriyor? Neyi tartıştık biz? 6 maddelik bir teklifi burada geçiriyoruz. Getirilen şey şu değerli arkadaşlar: Bizim yaşlılık aylığı bağlama sistemimiz 2000 yılından önce çok farklı. Gösterge esasına göre yaşlılık aylığı bağlanıyor ve orada da çok farklılıklar var. 19651982, 19821987, 19871992 ve 1999’a kadar burada aylık bağlama oranındaki değişikliklerden dolayı çok farklı maaşlar bağlanmış diyelim halkın tabiriyle, farklı oranlarda aylıklar bağlanmış. 2000 yılında, yani 1999 yılında 4447 sayılı bir Yasa çıktı Parlamentodan ve bu yürürlüğe girdi. Bu Yasa, bu yaşlılık aylığı bağlama sistemini tümden değiştirdi. “TÜFE çarpı gelişmişlik hızı, gelişme hızı” diye yeni bir sisteme geçtik. Ne oldu geçtik? 2000, 2001, 2002 yıllarında Türkiye’de büyüme hızı, gelişme hızı düşük olduğundan, hatta eksi 9’larda olduğundan bu bir sorun oluşturmadı. Fakat, 2003’ten sonra Türkiye’de büyüme hızı ortalama 7; 7,5; 8’lere varınca, burada, 4447 sayılı Yasa’daki açık keşfedildi ve ortaya çıkarıldı ve bugüne kadar rakam istedi arkadaşlar, rakam vermek istiyorum 2000’den 2007 yılına kadar 1.395 kişi mevcut emekli maaşını kestirmiş, tekrar çalışmaya başlamış. Bunların 307 kişisi kısa süreli, kısmi bir çalışma yapmış. Bir ay çalışmış, iki ay çalışmış ve yeniden emekli maaşı talebinde bulunmuş. 1.080 kişi ise daha uzun süreli çalışmış. 2000 ile 2007 yılları arasındaki süreçte olandan bahsediyorum. Son olarak, son bir ayda bu konu gündeme getirilince, bu gelişmişlik hızı, Türkiye’nin büyüme hızının meydana getirdiği fark medyaya taşınınca, o günden bugüne müracaat eden sayısına bakıyoruz, yani, maaşını kestiren, aylığını kestiren emeklilerin sayısına bakıyoruz; Komisyonda görüşürken 4.895 idi bu rakam, bugün itibarıyla 5.441 kişi maaşını kestiriyor ve çalışmaya başlıyor.

Şimdi, böyle bir tablo var karşımızda. Şimdi, biz ne yapmaya çalışıyoruz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)  …Komisyonda bütün gruplar, yani, siyasi parti grupları ve sivil toplum örgütlerinin tümüyle yaptığımız değerlendirmede, gerçekten son derece yerinde bir düzenleme olduğu cihetinde değerlendirmeler yapıldı ve bu teklifi Genel Kurula getirdik. Şimdi, ne yapılıyor? Eşitler arasından eşitliği bozmaya dönük bir tabloyla karşı karşıyayız, bu yasal boşluk diye tabir ettiğimiz… Eşitler var. Zaten emekliler arasında çok ciddi, maaşlarda intibak sorunları var, farklılıklar var. Buna yenisini ilave etme gibi bir durumla karşı karşıyayız. Bunun olmaması adına getirdiğimiz bir düzenlemedir. Son derece yerinde bir düzenlemedir diyorum ve söylenecek çok şey olmasına rağmen, bir teşekkür konuşmasıdır, onun için, son cümleyle bunu bağlamak istiyorum. O da şudur: Burada çok önemli bir şey söylendi, yolsuzluklarla ilgili.

Değerli arkadaşlar, Parlamentoda bulunan hiçbir arkadaşımızın, ne yolsuzluğa bulaşması ne yolsuzluğun içerisinde olması söz konusu değildir. Türkiye bir hukuk devletidir. Böyle bir bilgi, belge varsa, bunun sonuna kadar takibi hepimizin asli görevidir diye düşünüyorum.

Bunu da belirterek, teklifin hayırlı olması temennisiyle hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN  Teşekkürler ederiz Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, yarın görüşülecek olan, Anayasa’nın 92’nci maddesine göre Meclis Başkanlığına sunulan Başbakanlık tezkeresi üzerinde şahsı adına aynı anda 22 milletvekili söz talebinde bulunmuştur. Şahsı adına söz talebinde bulunan milletvekilleri arasında 3 kişilik kura çekilerek söz sıralaması belirlenecektir: Gülşen Orhan, Van; Mehmet Emin Tutan, Bursa; Mustafa Ataş, İstanbul.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, Anayasa’nın 92’nci maddesine göre Bakanlar Kurulunca Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuş olan 15/10/2007 tarihli tezkereyi görüşmek için, 17 Ekim 2007 Çarşamba günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 21.32

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.