DÖNEM: 23 CİLT: 2 YASAMA YILI: 2 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ 6’ncı
Birleşim 10 Ekim 2007 Çarşamba İ Ç İ N D E K İ L
E R I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN
KÂĞITLAR III. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ 1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve 272
milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/14) (S. Sayısı: 32) IV.- SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, temizlik hizmeti alımına ilişkin sorusu ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı (7/83) 2.- Muğla
Milletvekili Ali Arslan’ın, milletvekillerine dağıtılan bir dergiye ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı
(7/86) I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETÝ TBMM
Genel Kurulu saat 15.00’te açıldı. TBMM
Başkan Vekili ve Oturum Başkanı Eyyüp Cenap Gülpınar, Şırnak ve Diyarbakır’da
meydana gelen terör olaylarında şehit edilen askerlerimize Allah’tan rahmet;
ailelerine, silah arkadaşlarına ve milletimize başsağlığı dileyen bir konuşma
yaptı. Ardahan
Milletvekili Saffet Kaya, Ardahan’da üniversite kurulmasına ve Bakü-Tiflis
demiryolu hattının Ardahan’dan geçişine, Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek, Kırklareli Vize’de yeni bir çimento fabrikası
kurulması faaliyetlerine, İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar. Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncü’nün, Hazreti Mevlânâ ve Anadolu felsefesine ilişkin
gündem dışı konuşmasına, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay cevap verdi. Kırklareli
Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam ve 19 milletvekilinin, küresel ısınma ve
küresel ısınmanın neden olduğu su sorununun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/11) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve
Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmenin sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı. Gündemin
“Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının
11’inci sırasında bulunan 25 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi İç
Tüzüğünde Değişiklik Yapılması Hakkında İç Tüzük Teklifi’nin bu kısmın 1’inci
sırasına; 8/10/2007 tarihli gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve aynı
tarihte dağıtılan 32 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi’nin 5’inci sırasına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 9, 16 Ekim 2007 Salı
ve 10, 24 Ekim 2007 Çarşamba günlerindeki birleşimlerinde sözlü sorular ile
diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerin
görüşülmesine; 10 Ekim 2007 Çarşamba günkü birleşiminde çalışmalarına saat
12.00’de başlamasına; bu birleşimde 32 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin birinci görüşmeleri ile oylamasının
yapılmasına ve oylamaların bitimine kadar çalışmalara devam edilmesine; 32 sıra
sayılı Teklif’in ikinci görüşmelerinin ve oylamalarının 16 Ekim 2007 Salı günü
yapılmasına ve bu birleşimde çalışma süresinin oylamaların tamamlanmasına kadar
uzatılmasına; 23 Ekim 2007 Salı günü ise, gündemin “Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmının 1, 5, 6, 8, 10 ve 11’inci
sırasında bulunan (10/1), (10/4), (10/5), (10/7), (10/9) ve (10/10) esas
numaralı Meclis araştırması önergeleri ile 9/10/2007 tarihli gelen kâğıtlar
listesinde yayımlanan ve biraz önce okunan (10/11) esas numaralı küresel ısınma
ve su ile ilgili Meclis araştırması önergesinin birleştirilerek görüşülmesine;
görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ve bu
birleşimde başka bir konunun görüşülmemesine; 30 Ekim 2007 Salı günü (9/1) esas
numaralı Meclis soruşturması önergesinin görüşmelerinin bitimine kadar
çalışmalarını sürdürmesine ve bu birleşimde başka bir konunun görüşülmemesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildi. Gündemin
“Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının: 1’inci
sırasına alınan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Hatay
Milletvekili Sadullah Ergin, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Kemal Anadol, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vural ve Demokratik Toplum Partisi Grup Başkanvekili Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılması Hakkında İçtüzük Teklifi (2/13) (S. Sayısı: 25) yapılan
görüşmelerden sonra, 2’nci
sırasına alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Tarım Alanında Teknik, Bilimsel ve Ekonomik İşbirliği Protokolünün
(1/280) (S. Sayısı: 7), 3’üncü
sırasına alınan, Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı ile Bosna-Hersek Adalet
Bakanlığı Arasında İşbirliği Konusunda Protokolün (1/282) (S. Sayısı: 8), 4’üncü
sırasına alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moğolistan Hükümeti Arasında
Sağlık Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın (1/286) (S. Sayısı: 9), Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarıları, görüşmelerini müteakiben yapılan açık
oylamalardan sonra, Kabul
edildi. Ardahan
Milletvekili Saffet Kaya, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, konuşmasında
şahsına sataştığı iddiasıyla bir açıklamada bulundu. “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 5’inci
sırasına alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fas Krallığı Hükümeti
Arasında Bitki Karantina ve Bitki Koruma Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın (1/305) (S. Sayısı:
10) görüşmeleri Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, 10
Ekim 2007 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 12.00’de toplanmak üzere,
birleşime 17.47’de son verildi.
No.:
8 II.-
GELEN KÂÐITLAR 10
Ekim 2007 Çarşamba Raporlar 1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Vietnam Sosyalist
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Turizm Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/272) (S. Sayısı: 17) (Dağıtma tarihi: 10.10.2007) (GÜNDEME) 2.- Türkiye
Cumhuriyeti Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı ile Romanya KOBİ’ler ve Kooperatifler Ulusal Kurumu Arasındaki
Mutabakat ve İşbirliği Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/273) (S. Sayısı: 18) (Dağıtma tarihi:
10.10.2007) (GÜNDEME) 3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Litvanya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayii
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/278) (S. Sayısı: 19) (Dağıtma tarihi: 10.10.2007)
(GÜNDEME) 4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Sudan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Denizcilik
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/281) (S. Sayısı: 20) (Dağıtma tarihi: 10.10.2007) (GÜNDEME) 5.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Savunma Sanayii
Alanında İkili İş Birliği Süresince Mübadele Edilen veya Oluşturulan Gizlilik
Dereceli Bilgi ve Malzemelerin Karşılıklı Korunması Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/283) (S.
Sayısı: 21) (Dağıtma tarihi: 10.10.2007) (GÜNDEME) 6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kore Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında İktisadi Kalkınma İşbirliği Fonu Kredilerine İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/288) (S. Sayısı: 22) (Dağıtma tarihi: 10.10.2007) (GÜNDEME) Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri 1.- İzmir
Milletvekili Ahmet ERSİN’in, bakanların yurt dışı gezilerine katılan
milletvekillerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7) 2.- Antalya
Milletvekili Hüsnü ÇÖLLÜ’nün, Antalya’da su ve elektrik planlamasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8) 3.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan ÇİRKİN’in, kuraklıkla ilgili kararnameye ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9) 4.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye ERBATUR’un, DSİ’nin 2004 yılında 10
Ekim 2007 Çarşamba BİRİNCİ
OTURUM Açılma
Saati: 12.00 BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP
ÜYELER : Fatoş GÜRKAN ( BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 6’ncı Birleşimini açıyorum. Toplantı yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
Alınan karar gereğince, gündemin “Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Hatay
Milletvekili Sadullah Ergin, Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağ ve 272 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu
Raporu’nun birinci görüşmesine başlayacağız. III.-KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER A)
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ 1. – Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Hatay Milletvekili Sadullah
Ergin, Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve 272 Milletvekilinin;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/14) (S. Sayısı: 32)
(x) BAŞKAN – Komisyon?.. Burada. Hükûmet?.. Burada. Komisyon raporu 32 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır. Teklifin tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Konya Milletvekili Atilla Kart’ın söz talebi vardır. Sayın Kart, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) – Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; referandum metniyle ilgili olarak düzenlenen
yasa teklifi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Grubum ve şahsım adına Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, görüşlerimi ifade etmeden
evvel, hain saldırılar sonucunda şehit olan askerlerimize Allah’tan
rahmet, ulusumuza da başsağlığı diliyorum. Gelinen süreçte, artık Hükûmetin boş söylem ve vaatleri
bir tarafa bırakarak, kararlı bir siyasi iradeyi ortaya koyması
gerekmektedir. Egemenliğimizi tartışılır hâle getirmeden, icazet
arayışlarına girmeden, uluslararası hukuk ve antlaşmalardan doğan
meşru hak ve yetkilerini kullanması ve asli görevini yapması noktasında,
konusunda Hükûmeti bir kez daha uyarmak gereğini duyuyoruz. Bu değerlendirme ve tespitlerimi yaptıktan sonra
teklifle ilgili görüşlerimi ifade etmek istiyorum. Değerli arkadaşlarım, 21 Ekim referandumu öncesinde
bir Türkiye fotoğrafı çizmekte yarar görüyoruz. “Biz demiştik.” saplantısına girmeden
bu fotoğrafın unsurlarını ve aktörlerini ana başlıklarıyla anlatmak
istiyoruz. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Anayasa
Mahkemesinin Cumhurbaşkanının seçimi konusunda toplantı yeter
sayısıyla ilgili olarak tesis ettiği karardan sonra, siyasi iktidar,
günü kurtarmak, gündemi değiştirmek ve 22 Temmuz seçimlerinde bir
siyasi malzeme yaratmak amacıyla referanduma konu olan metni Meclis
gündemine getirdi ve düzenlenmesini sağladı. Metnin uygulanma takvimi başladığında, iktidar
sözcülerinin önce “Geçici 19’uncu madde kendiliğinden zaten yok
hükmündedir.” dediklerini, daha sonra ise eleştiriler ve tepkiler
üzerine harekete geçerek –teklife konu olan- görüşülmekte olan
teklifi gündeme getirdiklerini biliyoruz. Sorumsuz ve öngörüsüz
bir iktidar anlayışının dayatmacı ve kararlı bir şekilde sürdüğünü
görüyoruz. Çoğunluk diktası anlayışıyla ülkeyi yönetmek isteyen
bir iktidar yapılanmasıyla karşı karşıya olduğumuzu bir kez daha
görüyoruz. İşte değerli arkadaşlarım, 21 Ekim referandumuyla
ilgili olarak doğması kaçınılmaz olan bu kaotik ortamı ve hukuk ihlallerini
Mayıs, Haziran 2007 tarihinden bu yana Anayasa Komisyonunda, Genel
Kurulda ve kamuoyu huzurunda ısrarla anlattık. İktidarı ve kamuoyunu
sürekli olarak uyardık. Hiçbir hesabın ve pazarlığın içine girmeden
ilkeler doğrultusunda ve ülkemizin yararları doğrultusunda muhalefet
görevini sürdürdük. Bu süreçte Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Anayasa
değişikliği teklifinin içerdiği mutlak çelişkiler bir tarafa,
Anayasa ve 3376 sayılı Halkoylaması Kanunu’ndaki asgari süreler
sebebiyle, zorunlu olan süreler sebebiyle 22 Temmuz tarihine yetişemeyeceğini,
bunun bir aldatmaca olduğunu, zorunlu olarak referandum sürecinin
Ekim, Kasım 2007 tarihine sarkacağını, bu takdirde ise, bu süreçte
ise yeni cumhurbaşkanının Parlamento tarafından, mevcut Anayasa’ya
göre Parlamento tarafından seçilmiş olacağını ve yine bunun devamında
bu getirilen teklifin, getirilen değişiklik teklifinin geçerliliğinin
tartışma konusu olacağını başta Sayın Genel Başkanımız olmak üzere
tüm sözcülerimiz ısrarla anlattılar. Tutanaklar ve kayıtlar bunu
gösteriyor. Esasen, çok uzun bir tarihten de söz etmiyorum, iki üç ay
öncesinden söz ediyorum. Bu anlattığımız çerçevede, sayın milletvekilleri,
uyarı yapmanın, politika yapmanın, muhalefet görevi yapmanın gerginlik
yaratmak veya kriz üretmek kavramlarıyla uzaktan yakından bir ilgisi
olamaz. Böylesine ilkeli ve kararlı bir politikayı tahterevalli
politikası kavramıyla nitelendirmek -ise en hafif deyimiyle söylüyorum-
haksız ve yanlış bir değerlendirmedir. Zira, çoğunluk diktasına ve
dayatmacı anlayışa karşı sürdürülen bir mücadeleden söz ediyoruz
sayın milletvekilleri. Bu süreçte Cumhuriyet Halk Partisinin, Sayın
Erdoğan’ı Başbakanlığa taşıdığı yolundaki savunma ve eleştirinin
de demokrasiye saygı kavramıyla bağdaşmadığını ve ucuz bir polemik
niteliğinde olduğunu da yine, yeri gelmişken ifade etmek gereğini
duyuyorum. Değerli arkadaşlarım, biz yaşanması muhtemel
olan, kaçınılmaz olan bu süreci anlatırken, mayıs-haziran ayından
bu yana anlatırken ve Hükûmeti uyarırken, komisyon çalışmalarında
Hükûmet adına görev yapan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın
Mehmet Ali Şahin aynen şöyle konuşuyordu kendinden son derece emin
bir şekilde: “Efendim, biz ne yaptığımızı biliyoruz, hiç merak etmeyin,
22 Temmuza ikinci sandık da yetişecek.” dediğini çok iyi biliyoruz,
tutanaklar bunu gösteriyor. Sayın Başbakanın da benzer konuşmalar
yaptığını kamuoyu çok iyi biliyor. Bunun yanında, bakıyorsunuz, bütün bu süreçler
üç dört aydan bu yana tarafımızdan ısrarla kamuoyu gündemine taşınmasına
rağmen, sanki böyle bir konu yokmuş gibi, sanki bu konu sekiz on günden
bu yana ortaya çıkmış gibi yayın yapmaya başlayan bir medya dünyasını
da, bu gerçeği de bir Türkiye gerçeği olarak ayrıca ifade etmekte,
vurgulamakta yarar görüyorum. Ve nihayet 22 Temmuz sonrasında ortaya, bakıyoruz
şöyle bir siyaset anlayışı çıkıyor: Uzlaşmacı ve sorun çözücü söylemle
ortaya çıkan, ancak özünde ve esasında AKP’nin, siyasi iktidarın
dayatmacı anlayışına omuz veren kompleks ve yeni bir siyaset anlayışının
geliştiğini görüyoruz. İşte değerli arkadaşlarım, bu genel tespitlerden
sonra, bu genel değerlendirmelerden sonra, getirilen teklifle ilgili
olarak olayın bir de yasal ve hukuki boyutunu değerlendirmek istiyorum,
bunları sizinle paylaşmak istiyorum. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 21 Ekim referandumu
süreci işlemeye başladı. Mevcut metne göre yurttaşlarımız oylarını
kullanmaya başladılar. Gümrük kapılarında oylar kullanılıyor.
18 ve 19’uncu maddelerin metinden çıkarılması hâlinde ise 21 Ekim tarihinde,
yeni bir metin, farklı bir metin halka sunulacak. “Efendim, gümrükte
kullanılan oylar, beş bin seviyesinde, on bin seviyesinde, otuz bin
seviyesinde, onun için bunlar seçimin sonucunu etkilemez.” gerekçesiyle,
mantığıyla bu olayı geçiştiremeyiz, çünkü, yapılan bu metin değişikliği
doğrudan referandumun içeriğiyle ilgilidir. Süreç başladıktan
sonra böyle bir içerik değişikliği yapılması, referandum kavramı
ve konusuyla bağdaşmaz. Referandumun sıhhatini etkileyen, sakatlayan
ve ihlal eden bir hâl söz konusu. Bakın, şunu değerlendirmenizi istiyorum: Şu anda
yapılan ve yapılmak istenilen bu metin değişikliğiyle, aslında,
21 Ekim tarihinde, 21 Ekim sabahında üç dört saat sonra yapılmak istenilecek
bir metin değişikliğinin, öz itibarıyla, içerik itibarıyla birbirinden
hiçbir farkı yok değerli milletvekilleri. Getirilen teklif, öncelikle,
bu yönüyle hukuk ve siyaset skandalı niteliğinde olup, gayriciddi
yaklaşımlar içermektedir, gayriciddi bir anlayışı içermektedir. Komisyon
raporu aşamasında bile –metin önümde- burada bile bakın, komisyonda
bir milletvekilinin yaptığı uyarının göz önüne alınmadığını, komisyon
raporu aşamasında bile kanun teklifinin başlığının düzeltilmediğini
üzüntüyle görüyoruz. Bir diğer husus değerli arkadaşlarım, referandum
metninin aslında, tümden geri alınması da mevcut olan bu garabeti,
bu kaosu, bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırmaya yetmeyecektir. Niye
yetmeyecektir? Bakıyoruz, Meclis, 22’nci Yasama Döneminde Parlamento,
iradesini ortaya koymuş. İşte, 21 Ekimde oylaması yapılacak metni
düzenlemiş, iradesini ortaya koymuş. Ondan sonra dönemin Cumhurbaşkanı
Sayın Ahmet Necdet Sezer, Anayasa’dan doğan yetkisini kullanarak
“Ben, Meclisin iradesini yeterli görmüyorum, ayrıca halkın iradesinin
devreye girmesini gerekli görüyorum.” demiş ve bu süreç başlamış;
halk, iradesini ortaya koymaya başlamış, oy kullanmaya başlamış. Halkın
oyunu kullanmaya başladığı bir süreçte Meclisin kendi iradesini
ortadan kaldırarak, halk iradesini yok sayarak, hiç işlemeye başlamamış
gibi kabul ederek kendi iradesini ortadan kaldırma girişiminde
bulunması demokrasiyle ve “millî egemenlik” kavramıyla, “millet
iradesi” kavramıyla “millî irade” kavramıyla bağdaşmaz. Burada,
doğrudan demokrasiyi ihlal eden, demokrasiyi zedeleyen bir hâl
söz konusudur. Peki, bu noktada ne yapılmalıdır, bunun çözümü
nedir? Öyle bir garabet yaşıyoruz ki, öyle bir garabet yaratıldı
ki daha doğrusu, neresinden tutsanız elinizde kalıyor. Bakın, bunun,
her şeye rağmen mevcut yapı içinde, sistemin bütünlüğünü bozmadan
bir çözümü var. Onun çözümünü biraz sonra konuşmamın ilerleyen bölümünde
anlatacağım, ifade edeceğim. Geldiğimiz aşamada, tabii, elbette,
bu çözümü bulabilmek için İktidar Grubunun ve iktidara destek verenlerin
samimi ve dürüst bir şekilde politika yapmaları gereğinin altını
çizmekte fayda görüyorum. Yaşanan süreçte değerli arkadaşlarım, Yüksek
Seçim Kurulu da, maalesef, üstüne düşen görevi bihakkın yerine
getirmemiştir. Bilindiği gibi Yüksek Seçim Kurulunun hem adli hem
de idari işlevi vardır. Yüksek Seçim Kurulu Başkanı “21 Ekim referandumu
yapılsın, ‘evet’ oyu çıkarsa biz Kurul olarak durumu değerlendiririz.”
demektedir. Bu yolda kamuoyuna açıklamaları yansıdı. Yüksek Seçim
Kurulu Başkanı, yargıç hassasiyetiyle doğru bir şey söylüyor, yani
“Olay önüme gelmeden görüşümü açıklarsam bu ihsası rey anlamına gelir.”
diyor. Bu, yargıç yaklaşımı içinde doğru bir değerlendirmedir, yerinde
olan bir değerlendirmedir. Ancak, biraz evvel de ifade ettiğim gibi,
Yüksek Seçim Kurulunun adli işlevi yanında, diğer yüksek mahkemelerden
farklı olarak, bir de idari işlevi vardır. Yüksek Seçim Kurulu, idari
işlevinin gereği olarak, doğmuş olan bu kaotik ortamın daha da ağırlaşmaması,
100 trilyonlar seviyesindeki harcamanın yerinde olup olmayacağının
değerlendirmesinin yapılması, gereksiz mesai sarfının önlenmesi
ve benzeri sakıncaların doğmaması amacıyla, yaklaşımıyla önlem
alma sorumluluğunun gereğini yapmalıdır, bu yolda idari işlem tesis
etmelidir. Seçimin hukuki sıhhatini ve güvenliğini ilgilendiren
konularda, Anayasa’nın 79’uncu maddesi gereğince seçimin düzen
içinde yönetimi ve dürüstlüğü sorumluluğunu üstlenen bir kurul,
İç Tüzük 77 ve bağlı mevzuat gereğince teklifin kadük olup olmadığını,
referandum başladıktan sonra metin değiştirilmesinin seçimin
sıhhatini ihlal edip etmediğini resen değerlendirmelidir. Yüksek
Seçim Kurulu, bu inisiyatifi kullanmalı ve sorumluluk üstlenmelidir.
Geldiğimiz aşamada, Yüksek Seçim Kurulunun bu değerlendirmeyi
yapma imkânının hâlen mevcut olduğunu bir kez daha ifade etmek gereğini
duyuyorum. Değerli arkadaşlarım, yine bu süreçte bir hususa
daha Genel Kurulun dikkatini çekmek istiyorum. Referandum kavramı
ve referanduma konu olabilecek, konu olamayacak konular nelerdir?
Bunları bu vesileyle bir kez daha konuşmamız gerekiyor, çünkü 21
Ekim referandumu öncesinde şunu görüyoruz: Çoğunluk diktasına dayalı
yeni anlayışların, yeni tezahürlerin Başbakanın ağzından ifade
edildiğini görüyoruz. Sayın Başbakan “Artık bundan böyle referandum
süreçlerini sıkça yaşayacağız.” diyor. Biz, bu aşamada tespitlerimizi,
uyarılarımızı ve kaygılarımızı ifade etmek gereğini duyuyoruz.
Değerli arkadaşlarım, yapılacak herhangi bir
referandumun azınlıkta kalanların haklarının ihlali sonucunu
yaratmaması gerekir. Demokrasi, çoğunluğun yönetimi olmakla beraber,
azınlığın hakları çoğunluğun iyi niyetine bağlı tutulamaz. Çoğunluğun
oyu azınlığın haklarını hiçbir şekilde ortadan kaldıramaz. Bu anlamda,
temel hak ve özgürlüklerin sadece devlete karşı korunması yetmez,
halk çoğunluğuna karşı da korunması gerekir. Demokrasilerde asıl
olan, çoğunluk ile azınlık çatışmasının önlenmesini sağlayacak mekanizmaları
gerçekleştirmektir. Bu aşamada ve bu süreçte, rejimin temel nitelikleri,
anayasal kurumlar, Anayasa yargısı, kuvvetler ayrılığı, denge ve
denetim mekanizmaları ve en nihayet temel hak ve özgürlükler konusunda
doğrudan veya dolaylı da olsa bu hak ihlallerine yol açacak herhangi
bir şekilde referandumun yapılmasının demokrasiyle ve hukuk devletiyle
bağdaşmadığını, bağdaşamayacağını, bir kez daha, tespit ve uyarı
anlamında ifade etmekte yarar görüyoruz. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; geldiğimiz
aşamada öylesine düşündürücü, öylesine ibret verici bir tablo
söz konusu ki, bakıyoruz, nisan-mayıs ayından bu yana Cumhurbaşkanlığı
sürecinde doğmuş olan kaos ve ihtilafın öznesi konumunda olan Sayın
Abdullah Gül, geldiğimiz aşamada, kendi siyasi geleceğini de etkileyen
ve etkileyecek olan Anayasa değişikliklerini son merci olarak onama
veya veto etme konumundadır. Anayasal anlamda böylesine garip
bir tablo, herhâlde ve ancak Türkiye’de başarılabilirdi; siyasi
iktidar bunu da başarmıştır. Görüldüğü gibi, her hâlükârda anayasal anlamda kaosa
ve belirsizliğe yol açan bir süreç söz konusudur. Başbakan ve AKP yönetiminin
kaprislerine, sorumsuz ve öngörüsüz politikalarına mahkûm edilen
bir Türkiye gerçeğiyle karşı karşıyayız. Kamu yönetimi adına ibret
verici bir AKP karakteristiğiyle karşı karşıyayız. Doğmuş ve doğacak
olan tahribatı önemsemeyen, sadece günü kurtarmaya çalışan bir siyaset
anlayışının ne kadar ağır sonuçlar yarattığını gösteren vahim bir
tabloyla karşı karşıyayız. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu sürecin
yaşanmaması konusunda, aylar öncesinden sorumlu ve yapıcı muhalefet
anlayışımızın gereği olarak öneri ve uyarılarımızı her aşamada
ve her zeminde yaptık. Bundan böyle de, aynı kararlılık içinde, aynı
tutarlılık doğrultusunda, dayatmacı anlayışlara prim vermeden
ve uzlaşmaya katkı görünümü altında oportünist arayışlara girmeden
görevimizi yapmaya devam edeceğiz. Yeni Anayasa çalışmaları, daha doğrusu Anayasa’nın
bazı maddelerinin değiştirilmesine yönelik bir çalışma kamuoyu
gündeminde. Türkiye, bir aydır, bir buçuk aydır bu konuyu tartışıyor
değerli arkadaşlarım. Biz, referanduma konu olan tüm konuların,
referandum metnine konu olan tüm konuların bu çalışmalar kapsamında
çözüme bağlanmasının mümkün olduğu görüşündeyiz. Bunun için yeterli
zaman aralığı vardır, acil bir durum söz konusu değildir. Bu sebeple,
referandum konusu metnin tümden kaldırılmasıyla birlikte, hemen
akabinde, görev, yetki ve sorumluluk dengeleri içinde ve anayasal
bütünlük içinde düzenleme yapılması doğru ve yerinde olacaktır. Bu
yaklaşımlar içinde yapılacak her türlü düzenlemeye destek vereceğimizi
huzurlarınızda çok açık bir şekilde ifade ediyoruz. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye’nin,
artık, bu zorlama konuları tartışmak yerine ve dayatmacı anlayışlara
prim vermeden terörü konuşması gerekiyor, işsizliği konuşması
gerekiyor, yolsuzluğu konuşması gerekiyor, yoksulluğu konuşması
gerekiyor, ulusal güvenliği konuşması gerekiyor, refahı, kalkınmayı
ve sosyal adaleti konuşması gerekiyor. Türkiye’nin, artık, İSKİ
ihalelerinde, rögar kapaklarında ölen küçük Dilara’ları konuşması
gerekiyor, bunların akıbetini sorgulaması gerekiyor. (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Kart, bir dakika süre veriyorum,
konuşmanızı tamamlayınız efendim. Buyurun. ATİLLA KART (Devamla) - Türkiye’nin, artık, İSKİ
ihalelerinde, yolsuzluklarında ve iş güvencesinin yok edildiği
ortamlarda vincin altında kalarak ölen mühendis Gülseren’lerin
akıbetini konuşması, bunların hesabını sorması gerekiyor. Türkiye’nin,
artık, 13-15 YTL yevmiyeyle Karadeniz’e fındık toplamaya giderken
hayatlarını kaybeden Adıyaman-Kâhtalı mevsimlik tarım işçilerinin
sorunlarını konuşması gerekiyor. Türkiye’nin, artık, iki gün evvel
16 şehidinin hesabını sorması, konuşması gerekiyor. Gündem bunlardır,
Türkiye’nin konuları, gerçek gündemleri bunlardır değerli arkadaşlarım.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Hükûmetin yeni
ve yapay gündemler yaratmasına fırsat vermeden, Türkiye’nin öncelikli
ve acil konularını anlatmaya devam edeceğiz. Bu düşünce ve değerlendirmelerle, getirilen
teklife destek vermemizin söz konusu olamayacağını, siyasi iktidarı
ve destek verenleri tarihî sorumluluklarıyla baş başa bıraktığımızı
bir kez daha ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Saygıdeğer milletvekilleri, sayın grup başkan
vekilleri; şu ana kadar, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu dışında bir
söz talebi Başkanlığımıza intikal etmemiştir. Gruplar adına söz talebi yoksa… MEHMET ŞANDIR (Mersin) – MHP Grubu adına Grup Başkan
Vekilimiz Sayın Oktay Vural konuşacaklar efendim. BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına,
Grup Başkan Vekili, İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vural. Sayın Vural, buyurun efendim. MHP GRUBU ADINA OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 5678 sayılı Anayasa değişikliğinin ilk
tur görüşmelerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle hepinizi saygılarla selamlıyorum. Konuşmama başlamadan önce, son günlerde milletimizi
acılara zerk eden menfur bölücü terör saldırısı sonucunda hayatını
kaybeden kahraman güvenlik görevlilerimize Cenabıhak’tan rahmet,
ailelerine ve Türk milletine başsağlığı diliyorum. Hiçbir örgüt
veya devlet Türk milletinin ve devletin bölünmez bütünlüğüne olan
inancımızı ve bunu korumaya olan kararlılığımızı zayıflatamayacaktır.
Tarih, buna karşı yeltenenlerin düştükleri akıbeti göstermiştir,
bu kaçınılmaz akıbeti tarih yine yazacaktır. Değerli milletvekilleri, huzurlarınızda görüşmelerine
başladığımız bu Anayasa değişikliğini gerektiren referandum konusu,
esas itibarıyla hepimizce malum şartlar ve ortamda hazırlanmış ve
gündeme taşınmıştır. Cumhurbaşkanı seçimine yönelik gelişmelerin
ve tartışmaların odağında hazırlanan referandum konusu Anayasa
değişikliğinin dahi değiştirilmesine duyulan ihtiyaç esasen
her şeyi açıklamaya yetmektedir. Bununla beraber, bu değişikliği gerektiren süreç hakkındaki
gelişmeleri ve bu gelişmeler karşısında Milliyetçi Hareket Partisinin
duruşunu ortaya koyarak bugün ortaya koyduğumuz tavrımıza da
bir anlam kazandırmak istiyorum. Cumhurbaşkanlığı seçimleri, sürekli olarak ülkemizde
bir gerilim aracı olarak kullanılmış, çeşitli siyasal kriz ve tartışmaların
odağını teşkil etmişti. Türkiye, sürekli olarak bu tartışmalardan
vakit kaybetmiş, kamplaşma ve gerilimler içerisinde maalesef demokrasimizi
dahi yönetemediğimiz olaylarla karşı karşıya kalınmıştır. İşte
Milliyetçi Hareket Partisi, tarihin bu ışığı altında Cumhurbaşkanlığı
seçiminin demokrasinin ve millî iradenin güçlenmesini, uzlaşma
anlayışının yerleşmesini sağlayacak bir siyasal duruş tarzını
siyaset sahnesine getirmiştir. Milliyetçi Hareket
Partisi olarak bütün bu gelişmeleri öngörerek gerektiği zaman
önerilerimizi -Parlamento dışında olduğumuz zamanda da Parlamentoda
bulunduğumuz zamanda da- kamuoyuyla paylaşarak hem öngörülerimizi
hem de çözüm önerilerimizi paylaştık. Henüz daha 10’uncu Cumhurbaşkanı
seçim sürecinde Sayın Genel Başkanımız 11 Nisan 2000 tarihli grup
toplantısında aynen şunları ifade etmişti: “Siyasi partilerle
Meclisimiz, Cumhurbaşkanı seçimine küçük ve kişisel hesapların
değil, siyasetin prestij kazanma ve güven tazelemesinin bir aracı
olarak yaklaşmalıdır.” Nitekim, o gün, partimiz, Cumhurbaşkanı seçimini
bir parti içi mesele, bir hükûmet meselesi olarak değil, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde bulunan bütün siyasi partilerin uzlaşmasını
aramayı öncelik hâline getirerek, geniş bir uzlaşmayla Cumhurbaşkanlığı
seçimini gerçekleştirmiş, bugün Parlamentoda çoğunluğu bulunan
AKP’nin kurucularının ve yöneticilerinin bulunduğu şahsiyetlerin
de imzasıyla Cumhurbaşkanı önerisiyle Cumhurbaşkanı sorunu çözülmüştü.
Bugün yine bu tavır neticesinde 11’inci Cumhurbaşkanı
seçimine yönelik tavırlarımız da, yine aynı şekilde, Parlamento
dışında olmamıza rağmen Genel Başkanımız tarafından gündeme getirilmiş
ve gerekli uyarılar kamuoyunda paylaşılmıştır. 30 Kasım 2006 tarihinde merkez yönetim kurulu
toplantısında, yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin, önemli
bir siyasi gerginlik unsuru olarak gündemdeki ağırlığını giderek
daha fazla hissettirdiğini belirterek; daha sonra da, 19 Aralık
2006 tarihinde yapılan basın toplantısında da, bu Cumhurbaşkanlığı
seçiminin muhtemel bir ara rejim tartışmalarına dönüştürülmeden
yapılması gerektiğini, Türkiye’yi bir siyasi istikrarsızlığa
sürüklememek, bir ara rejim korkusu içerisinde, gölgesi altında
bir seçimin yapılmasını önlemek için seçimlerin öne alınması gerektiğini
ifade etmişti. İşte, ülkemize yakışanın da bu yaklaşım olduğunu
belirtmişti. Böylece, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hep tartışma
içinde geçtiğini ifade ederken, durumun normalleştirilmesi için
herkesin üzerine düşen görevi yapması gerektiğini belirtmiştik.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerini siyasi istikrarsızlığın
sebebi veya bir rejim krizinin doğuşuna vesile olabilecek tarzda
davranışlar içerisinde bulunmak, kritik bir süreçte ülkemiz için
doğru olmayacaktır demiştik. Yine, 11 Ocak 2007 tarihinde Sayın Genel Başkanımızın
ifade ettiği seçim süreciyle ilgili endişeler şunlar olmuştur:
Mevcut eğilimler ve göstergeler, 2007’nin, tehlikeli sonuçları olacak
zorlamaların ve gerginliklerin yaşanacağı çalkantılı bir dönem
olacağına işaret etmektedir. Bunlar, AKP’nin gerginlik stratejisine
hizmet edecek ve meşruiyet açığını kapatmak sonucunu doğurabilecektir.
Bu bakımdan, Mecliste temsil edilen muhalefet partilerinin bu konuda
çelişkilerden uzak, açık ve tutarlı bir yaklaşım benimsemeleri ve
AKP’nin değirmenine su taşıyacak hareketlerden kaçınmaları
önem taşımaktadır. İşte bu konu etrafında şekillenen siyasi ve hukuki
meşruiyet tartışmalarını bertaraf etmek için de 11 Mart 2007 tarihinde
erken genel seçim yapılmasını önermişti. Maalesef bu erken genel
seçim gerçekleştirilemedi ve bu konuda, Cumhurbaşkanlığı seçimi
siyasal tartışmaların, âdeta gerilimlerin bir kaynağı olma ve Cumhurbaşkanlığı
seçimi de bu oyunun bir parçası olarak gösterildi. Böyle bir makam, siyaset arenasında, âdeta seçimlere
giderken bir seçim stratejisinin malzemesi olarak kullanıldı. Her
kurumla çatışmayı ve her kuruluşla çatışmayı tercih ederek önlerinin
kesildiği iddiasıyla mağdur ve mazlum görünme taktiğinin peşinde
olanlara Cumhurbaşkanlığı seçimi bir vesile teşkil ettiğini ifade
eden Genel Başkanımız “Bu süreci kaşıyarak, kutuplaşmadan nemalanmak
isteyen, milletin değer ve inançlarından habersiz siyasal hareketler
ve bazı kurumlar da sorumluluk sahibidir. Bunlar, AKP’nin gerginlik
stratejisine adım adım hizmet etmiştir.” diyerek, derinleşen meşruiyet
açığını kapatmak için eline malzeme ve bahane verdiklerini ifade
etmişti. Noksanları yanlışlarıyla altmış yılda elde edilen demokratik
kazanım ve demokrasi geleneğinin durdurulması, sekteye uğratılması
asla çare olmamalı diye kararlılığımızı belirtmişti. İşte bu çerçevede, yine 23 Nisan Ulusal Egemenlik
ve Çocuk Bayramı münasebetiyle Genel Başkanımızın ortaya koyduğu
tavır, bu yönüyle…«Türkiye Büyük Millet Meclisi, yalnızca gücünü
milletten alan kurumsal bir yapı değildir, döneminin ağır şartlarına
rağmen güçlüklerden ve baskılardan asla etkilenmeden ve yılmadan
çalışmış, zor günlerin aşılmasında varlığıyla milletimize güç ve
ümit vermiştir. Milletimiz, bugün karşımıza çıkan vahim gelişmeler
ve ağır sorunların çözümü için de aynı ümit ve beklentilerin karşılanmasını
Türkiye Büyük Millet Meclisinden haklı olarak beklemektedir» demiştik.
Bu süreç içerisinde, gerek 24 Nisanda gerek 27 Nisanda
gerekse 28 Nisanda Cumhurbaşkanlığı seçiminin ortaya koyduğu gerilimlerin
Türkiye’ye bir şey kazandırmayacağını ve bu kamplaşma ve gerilimin
bir seçim stratejisi olarak uygulanmasının da makamları ve parlamenter
rejimi tehlikeye soktuğunu ifade etmiş ve bu konuda bir erken genel
seçim yapılmasını Türkiye’nin önüne bir alternatif olarak ortaya
koymuştur. Maalesef, Türkiye’nin bir erken genel seçim sonucunda,
yenilenmiş bir irade tarafından Cumhurbaşkanının seçilmesine yönelik
teklifimiz Parlamento tarafından kabul edilmemiş, nihayeti itibarıyla
22’nci. Dönem, Cumhurbaşkanlığı seçimini yapamadığı için 22 Temmuz
seçimlerine kadar gelinmiştir. İşte bugün, o tartışmaların olduğu noktada, şu
ifadeleri -2 Mayıs 2007 tarihinde- dikkatinize sunmak istiyorum:
Tıkanan Cumhurbaşkanlığı seçimi süreci sona erdirilerek süratle
erken seçim kararı alınmalıdır. Başbakanın, Cumhurbaşkanının
halk tarafından iki turlu seçimle seçilmesi, görev süresinin beş
yılla ve iki dönemle sınırlandırılması, genel seçimlerin dört yılda
yapılması ve seçilme yaşına ilişkin Anayasa değişikliği paketini
Meclise getirecekleri yolundaki beyanatları nafile bir siyasi
manevradır. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin
Cumhurbaşkanının yetkilerinden bağımsız olarak ele alınmayacağı
bir gerçektir. Anayasal sistemimizde merkezî konumda bulunan Cumhurbaşkanına
ilişkin düzenlemelerin, seçimlerden sonra oluşacak Meclis tarafından
bir bütünlük içinde ele alınması siyasi basiretin icabı olacaktır.
İşte daha o gün, bugün değiştirilmesini öngördüğümüz Anayasa değişikliğinin
getireceği tartışmalara işaret etmiştir ki, bugün Parlamento bu
değişiklik yapılmadığı takdirde Türkiye’nin hangi sıkıntılarla
karşılaşacağını düşünerek, değişiklikle ilgili değişiklik yapma
konusunda teklifini hazırlamış bulunmaktadır. İşte, bütün bu uyarılarınızın
yer aldığı dönemde, 11’inci Cumhurbaşkanlığı 367 tartışmalarıyla
kilitlenmiş, 22’nci Dönem Meclisi Cumhurbaşkanını seçememiş ve bu
süreç demokratik hayatı ve parlamenter sistemi işlevsiz hâle getirmiştir.
Kamuoyunda, demokrasinin geleceği hakkında, Meclisin saygınlığı
konusunda maalesef istenilmeyen tartışma ve beklentiler hâkim olmuştur.
Sayın milletvekilleri, Cumhurbaşkanına yönelik
tartışmaların geliştiği bu ortamda Türkiye erken genel seçime
gitmiş, maalesef bu konuda demokrasimizi yönetemediğimiz için,
bu Parlamentoda irade oluşmadığı için, demokrasinin kurumları kuralları
işletmediği için, bu erken seçim sonucunda yeni Meclis olmuştur. Bu
yeni Meclis 319 değerli yeni milletvekilinin, yeni siyasi partilerin
geldiği ve Türk milletinin de yüzde 85’inin temsil edildiği bir Meclistir.
Dolayısıyla, bu yenilenmiş Meclisin Cumhurbaşkanı seçimini gerçekleştirmesi
ve bu seçimle ilgili olarak, demokrasimizin vazgeçilmez kurumu
olarak, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, demokrasinin kurallarını
işletmek de milli iradenin bir gereği olarak ortaya konmuş ve nihayeti
itibarıyla, bildiğiniz gibi, bu seçim gerçekleştirilmiştir. İşte,
bu süreç içerisinde Milliyetçi Hareket Partisinin ortaya koyduğu
tavır artık mağduriyet, fedakârlık ve dayatma edebiyatından arınmış
olarak sistemin çalışacağını görenler birdenbire açığa çıkmış ve
ellerindeki tüm siyasi manevra alanları ellerinden alınmıştır. Karşılarına
arzu ettikleri zaman kullanabilecekleri son derece geniş bir uzlaşma
alanı bırakılmış. Böyle bir alanı kendi siyasi kurumlarının sorumluluğu
içerisinde kullanmayanların sorumluluklarının da elbette kendilerine
ait olduğunu ifade etmek isterim. Bu konuda milletimize verdikleri
sözleri tutamayanların milletimize söyleyecek sözü olmayacağını
düşünüyoruz. Netice olarak, demokrasimizin vazgeçilmez kurumları
kendi üzerlerine düşen görevleri ve sorumluluklarıyla demokrasinin
kurallarını işletmiş ve parlamenter sistem çalışmıştır. Böylelikle,
Milliyetçi Hareket Partisi, bu parlamenter sistemin Türkiye’nin
sorunlarını çözebileceğine dair kamuoyu beklentilerine uygun
hareket etmiş ve demokrasimizi âdeta büyük bir badireden kurtarmıştır.
İşte, böyle bir ortam içerisinde aceleyle hazırlanmış,
derinlemesine bir tartışma yapılmadan gündeme getirilmiş bir Anayasa
değişikliği referanduma 21 Ekimde gidilmektedir. Bugün, bu Anayasa değişikliğinin değiştirilmesi,
bizim daha 2 Mayıs 2007 tarihinde Genel Başkanımızın ifade ettiği
mahzurları bütün kamuoyu tartıştı. Aslında bütün siyasi partiler,
böyle bir Anayasa değişikliği yapılmadığı zaman Türkiye’nin sıkıntıya
gireceğini ifade etti. Genel Başkanımız, bu sıkıntıya gireceğini
görerek, Türkiye’nin önüne, Parlamentoya iki alternatif sundu:
Birincisi, bu referandum konusunu ortadan kaldırmak. Eğer bu konuda
siyasi partiler arasında bir uzlaşma söz konusu olmuyorsa, nihayeti
itibarıyla bir meşruiyet tartışması, kısır tartışma içerisinde
geçecek bir süreyi engellemek amacıyla, geçici 18 ve 19’uncu maddelerin
kaldırılabileceğini kamuoyunun ve siyasi partilerin dikkatine
sundu. Bugün geldiğimiz bu noktada aslında, bu Anayasa
değişikliğinin sorun doğurduğu konusunda bütün siyasi partiler
hemfikirdir. Bugün tartışılan konu sadece bir yöntemdir. Gönül isterdi
ki, elbette, siyasi partiler kendi aralarında bu meselenin çözümü
konusunda tam bir uzlaşma ile bugün Parlamentoda tartıştığımız gerekli
değişikliği getirseydi. Ancak üzerinde uzlaşabilen, hiç olmazsa
Türkiye’deki tartışmaları sanal ve boş hukuki tartışmalardan
uzaklaştıracak bir formül bugün huzurlarınıza bu Anayasa değişikliğiyle
getirilmiştir. Aslında bu referandumun bir anlamı da kalmamıştır.
Sorunu çözmek için ortaya konulduğu iddia edilen referandum konusu,
bir sorun doğuran bir referandum konusu olmuştur. İşte, bu açıdan
bakıldığı zaman muhakkak surette biz Milliyetçi Hareket Partisi
olarak, öncelikli görevimizin toplumu bir siyasal ve sosyal kamplaşmanın
önüne geçerek kriz niteliği doğuracak tartışmalara son vermek, ülkemizin
bütünlüğüne yönelik tehditlerin arttığı böylesi bir ortamda pozitif
toplumsal enerjimizin boşa gitmemesini öngördük. Milliyetçi Hareket
Partisi için demokrasinin vazgeçilmezi ve tartışılmazı hususunda
sarsılmaz bir inancımız vardır. Elbette demokrasimizi de yönetmemiz
gerekmektedir. Bugün geldiğimiz bu noktada milletimizin ihtiyaç
duyduğu, bugün içinde bulunduğu sorunlara odaklanmış bir Parlamento
gerekliyken maalesef bugün Parlamento çatısı altında birtakım
hukuki tartışmaların ya da daha önceki Meclisin bugünkü Meclisin
gündemine ötelediği hukuki tartışmalarla Türkiye’yi bir gerilim
ve kamplaşmaya götürmenin de Türk milletine bir faydası olmadığını
düşünüyoruz. Değerli milletvekilleri, bu çerçevede, huzurlarınızda,
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin, Cumhurbaşkanının
yetkilerinden bağımsız olarak ele alınamayacağı gerçeğini ve anayasal
sistemimizde merkezî durumda olan Cumhurbaşkanına ilişkin düzenlemelerin
de Meclis tarafından bir bütünlük içinde ele alınmasının da bir siyasi
basiretin icabı olduğunu paylaşmak istiyorum. İktidar partisinin
de her türlü siyasi mülahazayı geride bırakarak bu konuda ortaya
konulan yaklaşımları dikkate alması gerekmektedir. Kimse, milletten
gücünü alan siyasi partilerin milletten kaçtığı iddiasını ortaya
koymak gibi bir kolaycılığa sığınmamalıdır. Milletin verdiği yetkiyi
kullanmasını bilmeyenlerin, millete gitmeyi siyasi manevra alanı
olarak kullanmaları ikiyüzlü bir siyaset anlayışıdır. Unutmayalım
ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi millî iradenin tesis edildiği yerdir.
Bu yüce kurumun saygınlığını bu tür siyasi hesaplarla göz ardı etmek
demokrasimize büyük bir darbedir. İşimize geldiği zaman millete gitmeyi, gelmediği zaman milletten
kaçmayı şiar edinenlerin bu çifte standardı ortadadır. Avrupa Birliği
yolunda teslimiyet belgeleri imzalayanlara, askerimizi Kuzey
Irak’a göndermek için başka ülkelerden
icazet bekleyenlere şu soruyu sormak isteriz: Neden bu konuları
millete sormuyorsunuz? Milletten kaçmayınız. Sayın milletvekilleri, bu değişiklikle önlenecek
sorun bir kişinin ya da AKP’nin sorunu değildir. Ortaya çıkacak sorun
ve tartışmaların mağduru tüm milletimiz olacaktır. Milliyetçi Hareket
Partisi siyasi konumunu başka partilere göre değil, milletin menfaatine
göre düzenler. Bugüne
kadar ortaya koyduğumuz siyasi tavrın tamamı milletimizin değer,
arzu ve menfaatlerine göre şekillenmiştir.
“Bu onların sorunudur.” diyerek kolaycılığa gitmek, sonra çıkacak
sorunlarla milletimizin mağdur olmasını beklemek ve bundan medet
ummak milliyetçiliğe sığmaz. Kimse bizden, milletimiz sıkıntı çekerken
bunun siyasi rantından faydalanmayı önermemelidir. Biz siyaseti
mertçe yapıyoruz. Milletimizin zarar gördüğünü gördüğümüz her
noktada taşın altına elimizi atmaya kararlıyız. Muhalefet anlayışımızda,
Türkiye’nin önüne yeni alternatifler getirmek kararlılığı vardır.
Türkiye’nin, artık, bu çıkmaz siyasetlerden kurtulması ve gerçek
alternatiflere, siyasetlere odaklanması gerekmektedir. Milliyetçi
Hareket Partisi demokrasinin vazgeçilmez kurumu olarak, demokrasinin
kurallarını işletmeye, kısır tartışma ve gerilimler yerine Türkiye’nin
gerçek gündemleriyle uğraşmasını sağlama yolunda kararlıdır. Artık,
Milliyetçi Hareket Partisinin olduğu bir Mecliste, Başbakan ya da
AKP’nin attığı çelik çomakla uğraşacak vaktimiz yoktur. (MHP sıralarından
alkışlar) Türkiye, artık, sanal oyunlarla vakit kaybetmemelidir
ve milletimiz bu oyunlarla oyalanmamalıdır. Artık, oyun bitmiştir,
yeni oyunlara da müsaade etmeyeceğimizi herkes bilmelidir. Değerli milletvekilleri, bu vesileyle huzurlarınızda
üç konuda ayrıca tekrar vurgu yapmak istiyorum: Birincisi: Cumhurbaşkanı seçimi yöntemi, Cumhurbaşkanının
parlamenter sistemindeki konumuyla ilgilidir ve bu, muhakkak, bu
seçim konusu, Anayasa değişikliği tartışmaları içerisinde, bütünlük
içerisinde değerlendirilmelidir. İkincisi: Anayasa’nın değişikliğiyle ilgili
tartışmalar, milletin ve Parlamentonun, milletvekillerinin dışında
başka odaklarda aranmamalı, hazırlık muhakkak surette Türkiye Büyük
Millet Meclisine gelmelidir, başka yerlerde ısmarlama Anayasa çalışmaları
yapılmamalıdır. (MHP sıralarından alkışlar) Milletten, Türkiye
Büyük Millet Meclisinden kaçmanın gereği yoktur. O bakımdan, bu çerçevede hepinize, özellikle bütün
siyasi partilere, bu konuda uzlaşma ve hazırlama kurulu olarak,
Parlamento çatısı altında, bütün kurum ve kuruluşların, sivil toplum
örgütlerinin… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Vural, bir dakika ek süre veriyorum.
Konuşmanızı tamamlayın. Buyurun. OKTAY VURAL (Devamla) – Teşekkür ederim. Anayasa değişikliklerini bu zemin altında tartışmaya
hazırız. Diğer taraftan da iki konuda… Hatırlarsanız,
Cumhurbaşkanı seçiminden önce, Türkiye bir sınır ötesi operasyonu
tartışıyordu. “Gerekliydi” deniyordu. Yapamadık. Neden? Bu kısır
tartışmalardan dolayı. O günden bu yana, canlarımız, kanlarımız
gitti. Şimdi, yine aynı tartışmalar içerisinde, yine sınır ötesi
operasyonun olduğu bir ortamda, Türkiye’nin gündemini bu tür sanal
hukuki tartışmalara odaklanmasından kurtaracağız ve Türkiye’yi
gerçek gündemine dönüştüreceğiz. Sayın milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi
her zaman çözümün bir parçasıdır, onlar her zaman problemin bir parçası.
Milliyetçi Hareket Partisinin
her zaman bir programı vardır, onların her zaman bir özrü. MHP “bu işi
millet için yaparım” der, onlar “bu benim işim değil ki” der. MHP her sorunda
bir çözüm görür, onlar her çözümde bir sorun görür. Konuşmama son verirken, hepinize saygılarımı
arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. AK Parti Grubu adına, Grup Başkan Vekili ve Yozgat
Milletvekili Sayın Bekir Bozdağ. Sayın Bozdağ, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Sözlerime başlamadan, Türk milletinin, ülkesi
ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne kasteden menfur terör saldırısı
sonucu şehit düşen şehitlerimizi huzurlarınızda rahmetle ve minnetle
anıyorum, manevi huzurlarında saygıyla eğiliyorum; ailelerine
ve milletimize başsağlığı diliyorum, başımız sağ olsun diyorum.
Ama, bir hususun da altını çizmek istiyorum. Türk milletinin, birliğine, dirliğine, ülkesi
ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne kastedenler sadece bugünküler
değil. Tarihin derinliklerine doğru indiğiniz zaman orada bunun
gibi nice türedi birtakım yapılanmaların olduğunu görürsünüz,
ama orada bir şey daha görürüz, onların her birinin akıbetlerinin
ne olduğunu da görürüz. Hiçbirisi emellerine ulaşamamış, Türk milletinin
ve devletinin kararlılığı karşısında yok olup gitmişlerdir. Bunlar
da yok olacaktır. Hükûmetimiz, devletimiz terörle mücadele konusunda
kararlılığını sürdürmektedir, neticeyi alacak ve bunlardan da ülkemizi
temizleyecektir. Buna inanıyorum ve Hükûmetimizin, devletimizin
bu konudaki çalışmalarının netice alacağına inancım tamdır. Değerli dostlarım, değerli kardeşlerim; şimdi,
bu Anayasa değişikliği konusu nereden buraya geldi? Önce, bir oradan
bakmak lazım. Nedir konu? Konu şu: Türkiye Cumhuriyeti tarihi döneminde
Cumhurbaşkanlığı seçim süreçlerine baktığınız zaman, her seçim
sürecinde bir krizin yaşandığını görüyoruz. Çok partili siyasal
hayata geçtikten sonra, 60 darbesinden sonra, 80’den sonra birsürü
sıkıntılar var. Nice, demokrasi içerisinde, hukuk içerisinde işleyen
yönteme, demokrasi ve hukuk dışı müdahalelerin yapıldığını ve
yaşandığını gördük. En son yaşanan Cumhurbaşkanlığı seçim süreci
de hafızalarımızın içindedir, tazedir. İşte, bu süreçlerde her zaman sorun olan, her zaman
kriz olan, insanımızın sürekli enerjisini tüketen, birbirini yıpratmasına
neden olan bir yapıyı ortadan kaldırmak lazım. Nedir o? Cumhurbaşkanını
millete seçtirmektir. İşte, atılan adım bunun adımıdır, bir şeye tepki
olarak değil veya bir şeye karşı bir tavır olarak değil. Ama Türkiye’de
Cumhurbaşkanlığı bir sorun mudur? Her seçimi ayrı bir sorun olmuş
mudur? Olmuştur. Olmadığı seçim var mı, sorun olmadığı seçim? Yok.
(MHP sıralarından “Var, var!” sesleri) Öyleyse, ilanihaye her cumhurbaşkanı seçiminde
aynı sorunu defalarca gündeme getirip tartışmanın ne manası var?
Bir manası yok zaman kaybından başka, ülkeye zarar vermekten başka.
Onun için “Sorunun çözüm merci olan bu konunun tek yetkilisi millete
götürelim.” dendi ve Cumhurbaşkanını cumhurun seçmesi konusunda
Türkiye Büyük Millet Meclisi bir karar aldı ve bu karar Sayın Cumhurbaşkanımız
tarafından geri gönderildi, yeniden kanunlaştı, bu sefer de referanduma
gönderildi ve süreç devam ediyor. Peki, Cumhurbaşkanını milletin seçmesi kötü
bir şey mi? Değil. Bizim Anayasa’mızın 1’inci maddesine baktığımız
zaman maddenin gerekçesinde aynen şöyle deniyor: Tasarının 1’inci
maddesi Türk devletinin bir cumhuriyet olduğunu ilan etmektedir.
1924 ve 1961 Anayasalarında bu ilke
belirtilmiştir. Devlet başkanının veraset yoluyla değil milletçe
veya milletin temsilcisi Türkiye Büyük Millet Meclisince seçilerek
makamına geleceği açıklanmaktadır. Çok açık; devlet başkanının ya
milletçe veyahut da milletin temsilcisi Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından seçilerek makamına geleceği anlatılmaktadır burada.
Şimdiye kadar, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Türkiye Büyük Millet
Meclisi tarafından seçilme usulünü tercih etmiştir. Bu bir tercih
meselesidir. Bundan sonra da bu seçimin millet tarafından yapılması
usulünü tercih etmektedir. Bu da, kurucu iktidarın da gerekçede anlattığı bir hususun tercihinden
ibarettir. Cumhuriyetin niteliklerine
uygun. Zira, cumhuriyetimizin niteliklerinden bir tanesinin de
demokratik bir cumhuriyet olduğundan bahsediyoruz. Ben yine onun gerekçesine bakıyorum. Gerekçesinde
de deniyor ki bununla ilgili: “Demokrasi egemenliğin millete ait
olduğu bir rejimdir.” Biz buna inanıyoruz, millete aittir ve millet
kendini yönetenleri, aralıklarla yapılan seçimlerle, demokratik
rekabetin olduğu bir ortamda seçecek ve onlar da belli bir dönem
için kendilerini yönetecekler. Sistem bu. Onun için, bu yapılan düzenleme
bu noktadan da bizim cumhuriyetimizin nitelikleriyle de uyumludur.
Öte yandan, parlamenter sistemin özelliklerine
baktığınız zaman Türkiye’de uygulanan sistem tam bir parlamenter
sistem mi, yoksa yarı başkanlık sistemi mi? Bu tamamen tartışma konusu
olan bir husus, ama pek çok kişi melez
bir sistem olduğunu söylüyor. Cumhurbaşkanının yetkilerine baktığınız
zaman, bu kadar bir yetkinin parlamenter sistemde olmayacağını
söyleyen birsürü kişi var. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilecek
olması parlamenter sistemin, efendim, özüne de ters bir durum da değildir.
Bu bir rejim değişikliği, sistem değişikliği anlamına da kesinlikle
gelmez. Rejim de değişmez, sistem de değişmez, parlamenter rejim de
aynen varlığını sürdürür. Zira, bakın, çok konuşulan veya son günlerde görüşleri
en çok dile getirilenlerden bir tanesi YÖK Başkanımız Sayın Teziç,
parlamenter sistemin özelliklerini anlatırken, orada aynen söyle
diyor, okuyorum: “Parlamenter rejimlerde devlet başkanı irsî -soydan
geçme- bir hükümdar olabileceği gibi, halk tarafından seçilen ya
da parlamento tarafından seçilen bir kişi de olabilir.” Yani, ille
de Meclis tarafından seçilmesi şarttır, aksi takdirde sorun olur diye
bir husus söz konusu değildir. Öte yandan, değerli milletvekilleri, bu değişikliğin
içerisinde geçici 18 ve 19’uncu maddenin yer almış olmasını, bu değişikliğin
yapıldığı tarihe bakarak değerlendirmek lazım. O tarihte seçimi
yapılmamış bir Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Eğer, Anayasa değişikliği,
Sayın Cumhurbaşkanı tarafından onaylanırsa, işleyecek sürece dair
bir düzenleme lazım. Halkoyuna sunulduğu takdirde de bunun referandum
süresinin kısaltılarak Türkiye’nin Cumhurbaşkanının kısa sürede
seçiminin temini amaçlanmış. kırkbeş güne indiren bir kanun Türkiye
Büyük Millet Meclisinde görüşülmüş, ancak Sayın Cumhurbaşkanı tarafından
geri gönderilince, kanunlaşma imkânı bulamamıştır. Onun için, referandum
süreci bugüne kadar uzamıştır. Peki, bu referandumun bir anlamı var mı? Bu referandumun
bir anlamı var. Peki,
bu referandum bir dayatma mı? Bu referandum bir dayatma değildir. Ben şimdi sormak isterim: Ne zamandan beri millete
bir konunun sorulması, “Kabul ediyor musun-etmiyor musun?” şeklinde
bir soru tevcih etmesi dayatma olur? Siz millete sorarsanız dayatma
olur mu? Onun kararını kendiniz için esas kabul ederseniz dayatma
olur mu, kaos olur mu? Olmaz. Ama, ne yaparsınız: Dayatmayı başka usullerle
yaparsınız, başka yöntemlerle yaparsınız. Onu yapanlar nasıl yaptıklarını
gayet iyi biliyorlar. Türk milleti de, kimin dayatma yaptığını, kimin
de milletle beraber yürüdüğünü, milletin kanaatine önem verdiğini
çok iyi bilmektedir. Değerli milletvekilleri, bu referandumun bir
anlamı var. Nedir biliyor musunuz en önemli anlamı? Türk milleti tarihinde
ilk defa Cumhurbaşkanını kendi seçecektir. Bundan daha büyük bir
anlam olabilir mi? Şimdiye kadar hiçbir dönemde doğrudan doğruya
kendinin seçtiği bir örnek yoktur. Gerçi Sayın Kenan Evren’in seçimi
var ama, o biraz bundan farklı. Ama, ilk defa millet kendi Cumhurbaşkanını
kendi seçecek ve bu en büyük anlamdır, bu en büyük reformdur, en önemli
bir değişimdir, millete gitmek en büyük adımdır. Bu adımı sizler attınız,
Türkiye Büyük Millet Meclisi attı. Bu adımı küçümsemek doğru bir
şey değildir. Peki, bugünkü bu teklif niye bu noktaya geldi? Bir
şüphemiz mi vardı, bir sıkıntı mı vardı? Bize göre bir şüphe, bir sıkıntı
yoktu. Neden? Çünkü, Türkiye Büyük Millet Meclisi 1982 Anayasası’nın
yürürlükteki maddelerine göre Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni
Cumhurbaşkanını seçmiş midir? Seçmiştir. Cumhurbaşkanı yemin etmiş,
görevine başlamış mıdır? Başlamıştır, şu anda da görevinin başındadır.
Dolayısıyla, Türkiye Cumhuriyeti’nin 11’inci Cumhurbaşkanı seçilmiştir.
Geçici 19’uncu madde neyi düzenliyor? 11’inci Cumhurbaşkanının seçim
usulünü düzenliyor, seçilemediği takdirde hangi usulle seçileceğini
düzenliyor. Şu anda seçilmiş bir Cumhurbaşkanı var mı? Var. Diyelim
ki aksi oldu, seçim yapılmak istendi ve yapıldı, seçilecek Cumhurbaşkanı
hangisi olacak? 11’inci Cumhurbaşkanı mı 12’nci Cumhurbaşkanı mı? Yok
efendim, 11’inci Cumhurbaşkanı olacak denirse ayrı bir, başka, konu.
11’inci olabilir mi? Olamaz. Neden? Seçilmiş bir Cumhurbaşkanı var.
O zaman, 11’inci Cumhurbaşkanının seçimi için öngörülmüş bir usulü,
siz başka bir noktada uygulayamazsınız, konusu kalmamış bir maddedir.
Bu referandum milletimiz tarafından kabul edilip yürürlüğe girdiği
takdirde, konusu kalmadığı için bunun uygulama kabiliyeti kesinlikle
söz konusu değildir, bir sıkıntı da yoktur. Ancak, kamuoyunda yaşanan
tartışmalara baktığımız takdirde, bir sıkıntı olacağı, bir kaos
olacağı değişik kesimler tarafından ifade ediliyor ve Cumhurbaşkanımızın
durumu sürekli bir tartışma zemininin içinde tutulmak isteniyor.
Biz gördük ki, Türkiye, bu konuyla daha fazla enerji kaybedecek, daha
fazla tartışmalar olacak. Bu tartışmalar olmasın, enerji kaybına
neden olmasın. Bizce herhangi bir sorun olmayan konuyu, Türkiye’yi
daha fazla zaman kaybına uğratmamak adına huzurlarınıza getirdik.
Bu konuda destek verenlere de teşekkür ediyoruz. Zira, Türkiye’nin,
böyle, sanal gündemlerle kaybedecek vakti yoktur. Peki, referandum
süreci başlamış, şu anda devam ediyor. Devam eden sürece birileri
müdahale edebilir mi? Olabilir mi böyle bir düzenleme? Oy verme işlemi
başlamış, takvim işliyor. Şimdi, bunu söyleyenler olabilir, ama, bunun
Türkiye’de uygulaması ilk değil. Daha önce de 2001 yılında Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası’nda değişiklik yapılmış ve bu değişikliğin
içerisinde milletvekillerinin özlük haklarını düzenleyen bir
madde de var. Sayın Cumhurbaşkanımız bu maddeyi referanduma göndermiş,
daha sonra da Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu referanduma gönderilen
maddeyi yeniden değiştirmiş. Konu, Yüksek Seçim Kuruluna intikal
etmiş. Yüksek Seçim Kurulu da bu konu da bir karar veriyor
3/12/2001’de ve diyor ki: “10/11/2001 günlü 658 Sayılı kararımızla oluşturulan
komisyon tarafından halk oylamasına ilişkin takvim ve genelgelerin
hazırlanmasına karar verilmiştir. Bu konudaki çalışmalar sürdürülmekte
iken, bu defa 1/12/2001 günlü 24600 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan
4720 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında Kanun ile Anayasa’nın daha önce halkoyuna sunulması öngörülen
27’nci maddeyle değişik 86’ncı maddesi değiştirilmiş ve kanunlaşmıştır.
Bu belirtilen durum karşısında, yapılması istenilen halk oylaması
konusuz kalmıştır.” Ben demiyorum, Yüksek Seçim Kurulu söylüyor ve
onun kararı. Şimdi yapılan şey, daha önce olan bir uygulamanın tekrarından
başka bir şey değildir. Bir başka konu: Burada, konuşmacı arkadaşlarımızdan
bir tanesi de yeni anayasa çalışmalarına değindi. Ona da kısa bir
değinip huzurlarınızdan ayrılmak istiyorum. Değerli milletvekilleri, yeni anayasa çalışması,
bizim, parti olarak seçim beyannamemizde var, başka partilerin de
seçim beyannamelerinde var; 1993’te burada bulunan partilerin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunduğu çalışma örnekleri de
var, önerileri de var başka kurumların, Barolar Birliğinin, TOBB’un
ve TÜSİAD’ın da bu konuda yaptığı başkaca çalışmalar var. Biz, Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası’yla ilgili yeni bir çalışmayı gizli kapaklı
yapmıyoruz, kamuoyuna biz bunu deklare etmişiz; “Yeni bir anayasa
yapacağız.” Seçime giderken milletimizin önüne böyle bir vaatle
çıkmışız, milletimiz bu vaadi de değerlendirmiştir. Peki, olan nedir?
Olan şudur: Siz bir anayasa hazırlıyorsunuz, bu anayasanın milletin
tartışmasına sunacağınız bir metin hâline gelmesi için bir mutfak
çalışması lazım mı? lazım. Vatandaşımızın
huzuruna, kamuoyunun huzuruna, siyasi partilerimizin huzuruna
ve bu konuyu tartışacak bütün kesimlerin huzuruna tartışılabilir,
somut bir metin ortaya koymamız lazım mı? Lazım. O zaman elbette ki bu metnin bir
mutfak çalışması olacak. Bugüne kadar, kamuoyuna, anayasa önerisi
olarak hazırlanmış bulunan çalışmaların tamamı böyle bir mutfak çalışmasından
sonra çıkmıştır. Türkiye Barolar Birliği, kamuoyuna sunacağı
öneriyi hazırlarken bu önerinin her bir maddesini ayrı ayrı tartışıp
hazırlamamış, TÜSİAD da öyle hazırlamamış, efendim TOBB da öyle hazırlamamış.
Hepsi, ne yapmış? Türkiye’de, uzman anayasa hukukçularımızdan
bir komisyon oluşturmuş ve bu komisyona -bugün konuşan pek çok anayasa
hukukçumuz da bunların içerisinde var- onların oluşturduğu komisyon
bir öneri hazırlamış ve o öneriyi değerlendirdikten sonra kamuoyunun
bilgisine ve tartışmasına sunmuştur. Bizim yaptığımız, bunun dışında
bir şey değil ki. Biz, Türkiye Cumhuriyeti’ne yeni bir anayasa önerisiyle
milletimizin huzuruna çıkacağız, onun için de bir mutfak çalışması
yaptırıyoruz ve daha sonra bu çalışma neticelendikten sonra, kamuoyunun
bilgisine, tartışmasına açılacak, sunulacak. Ondan sonra da herkes
kanaatini söyleyecek ve bu kanaatler değerlendirildikten sonra,
yeniden, değerlendirme somut hâle getirilip Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunulacak. Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisinden
kaçırılan bir şey yok, kaçırılması da mümkün değil. Zira, millî iradenin
tecelli ettiği yer burasıdır, millî iradenin karargâhı burasıdır
ve buradan bu çıkacak, buradan kimsenin kaçması yok. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Kaldı ki biz, buranın iradesini her şeyin üzerinde tutan
bir anlayışın sahibiyiz. Egemenliği kayıtlı şartlı gören değil,
kayıtsız şartsız bir egemenlik. Meclisin, hemen…Görüyorsunuz, arkamda
yazıyor. Bu anlamda bir egemenliğe inanan bir partiyiz. Onun için, değerli milletvekilleri, önemli bir iş
yapıyor AK Parti bu konuda. Bakın, şimdiye kadar, çok partili siyasi
hayata geçmemizden sonra 61 Anayasası yapıldı, tartışılmadı, 82
Anayasası yapıldı, doğru dürüst tartışılmadı yapanlar belli, yaptıranlar
belli, tartışma falan yok. Danışma Meclisine gelenlerin nasıl geldiği
belli ve baktığınız zaman bir tartışma yok. KAMER GENÇ (Tunceli) – Danışma Meclisinde altı
ay tartışıldı. Sen ne diyorsun ya! BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Şimdi, ben, 82 Anayasası’nı
incelediğimde, orada bir şey gördüm. Nedir? 82 Anayasası’nın, tam
111 maddesinde, Millî Güvenlik Konseyi, Anayasa Komisyonu değişiklik
yapmış, 9 da geçici maddesinde değişiklik yapmış. Neredeyse tamamı
Danışma Meclisinde görüşülüyor, ama yukarıda da başka şekilde değiştiriliyor
ve tartışma yok. Ama, bakın, ilk defa, Türkiye Cumhuriyeti devletinde
millet Anayasa’sını tartışıyor. Bundan daha büyük bir adım, daha
büyük bir başarı olabilir mi? (AK Parti sıralarından alkışlar) Anayasa’sını tartışan bir millet olduk. Sivil
toplum tartışıyor, üniversiteler tartışıyor, siyasi partiler tartışıyor
ve herkes, yeni anayasada kendi emeğinin de kendi katkısının da olması
için gayret ve çaba sarf ediyor. AK Parti, bu gayretleri milletin tamamının
onaylayacağı bir biçimde birleştirerek milletin Meclisine getirecek
ve Millet Meclisimiz de bunu tartışacaktır. Meclise geldikten sonra,
Anayasa Komisyonu süreci var, ondan sonra Genel Kurul süreci var. Hem
Anayasa Komisyonunda hem de Genel Kurulda bunun tartışmaları yapılacak,
kanaatleri olanlar orada da kanaatlerini söyleyecek ve sonuçta
sizin kararınızla bu kabul edilecek ve arkasından da Sayın Başbakanımızın
da açık ve net ifadesiyle, milletin de onayına sunulacak. Milletimiz
kabul etmediği takdirde, yürürlüğe girme imkânı da bulmayacaktır.
Hem Meclisin iradesi hem milletin iradesi, onaylanma sürecinde, yapım
sürecinde de yine hem milletin, sivil toplumuyla, üniversiteleriyle,
bütün kesim ve katmanlarıyla katkısı ve iradesi, siyasi partilerimizin
katkısı ve iradesiyle oluşacak bir anayasa, Türkiye’nin hayrına,
daha doğru, daha iyi bir anayasa değil mi? Ben, beklerdim ki, bu tartışma
başladı… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Bozdağ, bir dakika süre veriyorum,
konuşmanızı tamamlayınız. BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan. Bütün partiler -programlarında var- geçmişte, değişik
defalar, anayasa önerisi, yeni bir anayasa, başka bir anayasa vaadini
getirmişler, millete sunmuşlar, ama yapma imkânları bulmamış. Şimdi,
AK Partinin bu hareketiyle, bütün partilerin millete verdikleri
sözün gereğini de yapma imkânı doğmuştur. Şimdi, herkes, elindekini,
ürettiği bilgiyi, varsa katkısını bu işe sunarak Türkiye’ye 21’inci
Yüzyıla yaraşır bir anayasa kazandırmamız lazım. Bir kez daha altını
çiziyorum: Bu anayasa, AK Partinin anayasası değil, AK Partiye anayasa
değil, Türk milletine, Türkiye Cumhuriyeti devletine bir Anayasadır,
herkesin emeğine, katkısına açıktır. Hep beraber yapacağız, partilerimizle,
sivil toplumumuzla, üniversitelerimizle, milletimizle beraber.
Ben, bu vesileyle, tekrar, hepinizi saygıyla selamlıyorum
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Teklifin tümü üzerinde, şahsı adına Sakarya Milletvekili
Ayhan Sefer Üstün. Buyurun Sayın Üstün. (AK Parti sıralarından alkışlar) AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; 32 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi üzerinde şahsım adına söz aldım. Bu
vesileyle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, benden önce konuşan değerli
grup başkan vekilimiz, bu mini Anayasa paketinin niçin gerekli olduğunu,
yakın tarihe atıfta bulunarak açıkladı. Aslında, Cumhurbaşkanının
halk tarafından seçilmesine ilişkin bu Anayasa değişikliğinin
bence tarihsel de bir süreci var. Cumhurbaşkanı seçimlerine, demokrasi tarihimize
baktığımızda, bizatihi Cumhurbaşkanlığı seçiminin kendisi bir
kriz alanı olarak ortaya çıkmıştır. Cumhurbaşkanlığı seçimi, demokrasi
üzerinde, Meclis üzerinde, siyasi partiler ve siyasetçi üzerinde
âdeta bir baskı aracı olarak kullanılmıştır. Bakın, 1961’de Ordinaryüs
Profesör Doktor Ali Fuat Başgil Cumhurbaşkanı adayı olmak istemiş,
başına silah sıkılarak, Ankara’dan kaçmak zorunda kalmıştır ve
derhâl istifa etmiş, memleketi terk etmiştir. KAMER GENÇ (Tunceli) - Ölmüş mü, ölmemiş mi? AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) – Bakın, zaman zaman,
Cumhurbaşkanı seçimlerinde Meclise baskı yapılmış, Meclis basılmıştır.
Hatta, 12 Eylül darbesinde, Cumhurbaşkanının seçilememesi darbenin
bir gerekçesi olarak sunulmuştur. Yani, Cumhurbaşkanını seçmek de
seçememek de bir baskı unsuru olarak her zaman dile getirilmiştir.
İşte, 22 Temmuz seçimlerinden önce de, yine 11’inci
Cumhurbaşkanımızın seçilmesi sırasında da aynı baskılar, maalesef,
Meclisimiz üzerinde uygulanmak istenmiştir. Bir parti Meclise girmemiştir.
Meclise girmek isteyen kendi milletvekillerine de baskı yapmış,
şu kapılara bodyguard koyarak Meclise girmesini engellemiştir. Ama,
ne hazindir ki, bakıyorum, o bodyguard’lık yapan arkadaşlarımız
şu anda Mecliste değiller. İşte, arkadaşlar… K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Böyle bir şey yok Sayın Başkan!
Ne demek istiyor? AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) – Bakın, yine Anayasa
Mahkemesi tehdit edilmiş ve bu tehdit süreci devam etmiştir. O bakımdan,
mademki Cumhurbaşkanlığı seçiminin bizatihi kendisi bir kriz konusu
olmakta, o zaman, bunu, artık, külliyen, tümüyle çözmek gerekmektedir.
İşte, geçen dönemde, AK Parti -22’nci Dönemde- böyle
bir teklif hazırlayarak, Cumhurbaşkanının seçimini artık kriz olmaktan
çıkarmak için, Cumhurbaşkanını halka seçtirmek için bir anayasa değişikliği
paketi getirmiş ve 22’nci Dönemde görüşülerek, bu teklif kabul edilmiştir. Değerli arkadaşlar, sadece Cumhurbaşkanlığı
seçimi değil, aynı zamanda cumhurbaşkanlarının zaman zaman uygulamaları
da kriz konusu olmuştur. Çünkü, sorumsuzdur, halka dayanmamaktadır,
halktan yetki almamaktadır. Bakın, o zaman iktidar ortağı olan bir
partimiz şu anda burada, Mecliste. 2001 krizini aslında hükûmet çıkarmamıştır,
sorumsuz Cumhurbaşkanı Anayasa kitapçığını o parti başkanlarının
suratına atmakla başlatmıştır. O bakımdan, işte, Cumhurbaşkanının
makamını artık kriz olmaktan çıkarmak için böyle bir değişiklik getirilmiştir.
Değerli arkadaşlar, bu değişiklik yapıldıktan
sonra, bu değişikliğin 5’inci maddesinde “Cumhurbaşkanlığı seçimine
ilişkin usul ve esaslar kanunla belirlenir.” hükmü getirilmiştir. Yani,
bu paket Meclisten geçmiş, artık bundan sonra cumhurbaşkanı seçimi
halk tarafında yapılacak, ama bunun için bir kanun çıkartılacaktır. Peki, 22 Temmuz seçimlerinden önce, biliyoruz
ki, 11’inci Cumhurbaşkanı, maalesef, seçilememiştir. Öyleyse önümüzde
bir sorun var. İşte bu sorunu bir an önce çözmek için geçici 19’uncu
madde ihdas edilmiştir. Geçici 19’uncu madde, adı üzerinde, geçicidir.
Geçici maddeler, hemen önünüzde acil bir sorun varsa o sorunu çözmek
için ihdas edilirler. Peki, bu sorun çözülmüş müdür? Elbette, seçimlerden
sonra, demokrasiye inanan, Meclise inanan milletvekillerimiz,
partilerimiz Meclise girmişlerdir ve bu sorun çözülmüştür. Yani,
11’inci Cumhurbaşkanımızı bu Meclis mevcut Anayasa’ya göre seçmiştir. Öyleyse, geçici olarak vazedilen bu 19’uncu madde
aslında ölü doğmuştur, sakıt olmuştur, bunu uygulama imkân ve ihtimalî
kalmamıştır. KAMER GENÇ (Tunceli) – Anasını söyle… AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) – Peki, bu yaptığımız
iş nedir? Komisyonda da söyledim. Aslında bu yaptığımız iş, dedim
ki, minare düzeltmektir. Bunu da anlamadı bazı arkadaşlarımız,
nedir minare düzeltmek falan diye. İşte, Mimar Sinan’ın ünlü bir
hikâyesi vardır. Hepimiz biliriz, ama bilmeyenler için anlatmak istiyorum.
Mimar Sinan, meşhur bir mimarımızdır. O Ulu Sinan en son ustalık eseri
olarak Selimiye’yi yapmıştır ve o muhteşem eserin karşısına geçmişler
bakmaktadırlar. O sırada yanlarına bir çocuk gelmiştir. demişler
ki: “Ne diyorsun?” “Çok güzel olmuş, ama şu minarenin bir tanesi yamuk.”
demiş. “Öyleyse bana bir ip getirin” demiş Mimar Sinan. İpi bağlamışlar
minareye, biraz çekmiş, çocuğa sormuşlar “Ne oldu?” “Hah, şimdi düzeldi.”
demiş. İşte, aslında, bizim yaptığımız şu anda, Mimar
Sinan’ın yaptığı gibi, minareyi düzeltmektir. Hiç bu işi yapmamış
olsak dahi, hiç bu işi yapmamış olsak dahi, hukukun temel ilkesidir
-yani, geçici madde, adı üzerinde geçici madde- eğer bu geçici maddenin
öngördüğü sorun bir şekilde çözülmüş ise artık onun uygulama kabiliyeti
yoktur. Değerli arkadaşlar, tabii, komisyonda bu kanun
teklifi görüşülürken bazı partilerin sözcüleri, zinhar Meclisin
böyle bir teklife bakmaya yetkili olmadığını, bakamayacağını,
böyle bir kanun çıkartamayacağını, bu işte artık YSK’nın yetkili
olduğunu söylemişlerdir. HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – İsim verin, isim
verin! AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - Gerçekten, üzüntü
verici bir beyan. Şimdi, Yüksek Seçim Kurulu, karar altına alınan
bir seçimi veya halk oylamasını sadece idare etmekle yükümlüdür.
Yoksa, bir seçimi yok farz etmek, yapmamak veya seçim kararı almak…
Anayasa’da böyle bir yetki yoktur. Ne hazindir ki, belki bizim Parlamentomuzda
böyle arkadaşlar var. Yani, Parlamentonun yetkilerini başka bir
kuruma havale eden -üzücü ama- belki de bizim Parlamentomuzda böyle
arkadaşlarımız var. Değerli arkadaşlar, yine aynı arkadaşlar “Efendim,
yaptığımız bu değişiklikler Anayasa’nın falanca falanca maddelerine
aykırı.” Diyorlar, bir anayasa değişikliğinin Anayasa’nın başka
bir maddesine aykırı olduğunu iddia ediyorlar. Şimdi, hukuk fakültelerinde hukuk başlangıcı
dersleri ve anayasa hukukuna giriş dersleri vardır. Burada, bu
derslerde ilk önce normlar hiyerarşisi diye bir ders öğretilir. O…
İşte, mevzuatların birbirine bir üstünlüğü vardır, en tepede anayasa
kanunlar, tüzükler diye aşağı doğru gider. Elbette bir ast norm üst
norma aykırı olamaz, ama -aynı normu, yani anayasanın bir hükmünü
bir hükmüne üstün tutmak herhâlde o arkadaşın görüşüdür- aynı normlar
içerisinde bir astlık-üstlük ilişkisi yoktur. Bir kanunu başka bir
kanuna denetletemezsiniz. Bir tüzüğü bir tüzüğe denetletemezsiniz.
O bakımdan, işte burada saymış, belki on beş tane madde saymış arkadaşımız.
“Bu yaptığınız” diyor “Anayasa’nın falanca falanca… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Üstün, bir dakikalık süre içinde
konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) – Değerli arkadaşlar,
Meclis bu değişikliği yapmaya yetkilidir. Arkada, bakın, biraz
sonra oy kullanacağız. Bu da bir anayasa değişikliğidir. O bakımdan
yetkimiz vardır. Önümüzde Ramazan Bayramı. Milletimizin Ramazan
Bayramını şimdiden tebrik ediyorum, Ramazan Bayramı hayırlı olsun.
İnşallah, referandumda kullanacakları oyda “evet” olsun diyor, saygılar
sunuyorum değerli arkadaşlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkan,
değerli konuşmacı beni kastederek yanlış bir açıklamada bulundu,
onu düzeltmek istiyorum. BAŞKAN – Efendim, değerli konuşmacının konuşmasını
ben izledim, hiçbir isim falan söylemedi, böyle bir şey ben duymadım. HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Komisyondaki
milletvekili bendim. BAŞKAN – Evet, şahsı adına teklifin tümü üzerinde
Samsun Milletvekili Suat Kılıç. Sayın Kılıç, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkanım, çok saygıdeğer
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesine İlişkin Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine
Yönelik Kanun Teklifimiz üzerinde kişisel görüşlerimi açıklamak
üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce heyetinizi en içten
duygularımla, saygıyla selamlıyorum. Çok saygıdeğer milletvekilleri, hemen hafta başında
aziz vatanımızı korumak üzere yurdun sınır boylarında varlıklarını
ortaya koyan, cansiparane varlığını varlığımıza armağan eden vatan
evlatlarımızın Türkiye’ye yönelik bölücü terörün kahpece kurşunlarına
hedef olduklarına büyük bir üzüntüyle, derin bir teessürle tanıklık
ettik. Vatan uğruna şehadet şerbetini içerek tertemiz bedenleriyle
Allah’ın huzuruna çıkan şehit vatan evlatlarını saygıyla, minnetle,
şükranla yâd ediyorum. Bu vesileyle,
yurdumuzu ve milletimizi hedef alan bütün terörist saldırıları
nefretle ve lanetle kınıyorum. Terörist saldırılar karşısında
hâlâ tavrını ortaya koyamayan sivilleri de kınıyor ve bugünler vesilesiyle,
ramazanı da vesile kılarak hidayete ermelerini diliyorum. Sayın Başkanım, çok saygıdeğer milletvekilleri;
gündemimizde olan ve bugün birinci tur oylaması yapılacak olan Anayasa
değişikliği teklifi, 31 Mayıs 2007 tarihinde yüce Parlamentoda
kabul edilen Anayasa değişikliği teklifinin bugünün koşullarına
uyarlanmasından ibarettir. Dolayısıyla, yapılan iş çok sıra dışı,
yapılan iş çok kural dışı, yapılan iş Parlamento gelenekleriyle
ya da demokrasinin kaideleriyle oynamak anlamında tanımlanabilecek,
vasıflandırılabilecek bir girişim asla değildir. Muhalefet sözcülerinin iktidara yönelik sorumsuzluk
vurgularını iade etme ihtiyacı hissediyorum. Bugünlere gelinmesinin
müsebbibi, asıl müsebbibi, maalesef, özellikle ana muhalefet grubunun
sorumsuz ve yıkıcı muhalefet anlayışıdır. (AK Parti sıralarından
alkışlar) 1982 Anayasası’nın özü ve ruhu bellidir. 82 Anayasası,
12 Eylül 80 müdahalesi öncesinde sayısı yüzleri aşan nafile Cumhurbaşkanlığı
seçimi turlarını sona erdirmek üzere Cumhurbaşkanlığı seçimini
kolaylaştırmaya dayalı bir anlayışla dizayn edilmiş bir Anayasa’dır.
Dolayısıyla, 82 Anayasası’nın ruhu, Cumhurbaşkanlığı seçimini
zorlaştırmak değil, kolaylaştırmaktır ve Sayın Abdullah Gül’ün
aday olduğu Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar aranmayan sayı şartı,
maalesef, bu son seçimde aranmış, konu ana muhalefet partisi tarafından
Anayasa Mahkemesinin gündemine taşınmış ve Anayasa Mahkemesi,
Anayasa’mızın kolaylaştırmayı hedefleyen ruhuna aykırı bir kararla
367 koşulunun gerekli olduğu neticesine varmıştır. Dolayısıyla, değişen ve bugün için halkımızın
oyuna, referanduma sunulmuş bulunan kanunu yeniden hatırlayacak
olursak temel başlıkların şunlar olduğunu göreceğiz: 1) Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılacak
olan bütün seçimlerde, Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı seçimi de dâhil olmak üzere, aranması gereken
toplantı yeter sayısı 184’tür. Yani, Anayasa, Anayasa Mahkemesi
üyelerinin yorumuyla ortaya çıkan bir içtihat yerine, kendi metnini
açık, sarih bir hâle getirmek suretiyle bu konudaki kafa karışıklığını
gidermeyi hedeflemiştir. 2) Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı 5+5 olarak
formüle edilen şekilde beşer yıllık iki dönem hâlinde görev yapabilir. 3) Türkiye’nin Cumhurbaşkanı halkın oyuyla seçilir. Dördüncüsü: Beş yıllık milletvekili görev süresi,
yani beş yıl olan yasama dönemi süresi dört yıla indirilir. Milletvekili
seçimleri dört yılda bir yenilenir. Yapmış olduğumuz Anayasa değişikliğinin şu an
referandumda bulunan hükümlerinin içeriği, teferruatı bundan
ibarettir. Peki, değiştirdiğimiz başlıklar nedir, onu da hemen
ifade etmek istiyorum: Referanduma sunulan kanunun, Anayasa değişikliği
yasasının çerçeve 6’ncı madde içerisinde konumlandırılan geçici
18 ve geçici 19’uncu maddeleri, o an seçimi yapılamayan Sayın Cumhurbaşkanının
seçimi sürecini kolaylaştırmaya ve Anayasa’daki belirsizlikleri
geçici maddelerle gündem dışına çıkarmaya yönelik düzenlemelerden
ibarettir. Ancak, yapılmış olan Anayasa değişikliğinin o günkü Sayın
Cumhurbaşkanı tarafından referanduma götürülmüş olması, referandum
tarihinin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından daha önceden
kararlaştırılan 22 Temmuz milletvekili genel seçimlerinden sonraya
kalması nedeniyle, geçici 18 ve geçici 19’uncu maddenin pratikteki
anlamları tartışmaya açık hâle gelmiştir. Zira, 22’nci Dönem Türkiye
Büyük Millet Meclisi 22 Temmuz seçimlerinde yenilenirken 23’üncü
Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisinde Cumhurbaşkanı seçimine
imkân sağlayacak bir parlamento aritmetiği ortaya çıkmıştır. Hiç kuşkusuz, o günlerin koşulları içerisinde
sorumsuz davranan muhalefet partileri de milletin hanesine kaydedilmiştir,
o günün gereği olan sorumluluğun idrakinde davrananlar da millet
tarafından bilinç hanesine kaydedilmişlerdir. Netice itibarıyla, 22 Temmuz seçimleriyle oluşan
Parlamento, yeni Cumhurbaşkanımızın seçimini yürürlükte bulunan
mevcut Anayasa’nın hükümlerine göre icra etmiş bulunduğundan,
11’inci Cumhurbaşkanı olarak numaralandırılan, geçici 18 ve 19’da
tanımını bulan iki geçici madde hükmünün pratikte zaten konusu
kalmamıştır. Konusu kalmayan iki geçici maddenin referandum süreci
içerisinde varlığını muhafaza etmelerinin, takdir edilecektir
ki, hiçbir anlamı söz konusu bile değildir. Burada hemen şu konuya temas edilebilir: Ana muhalefet
partisinin bir yaklaşımı var. Diyor ki ana muhalefet partisi sözcüsü
arkadaşlarımız: “Çerçeve 6’ncı maddede dizayn edilen geçici 18 ve
geçici 19’u değil, referanduma sunulan kanunun tamamını geri çekelim
ve dolayısıyla referandum tümüyle konusuz kalsın.” Değerli arkadaşlar, az önce sıraladım. Referanduma
sunulan anayasa değişiklikleri sıradan anayasa değişiklikleri
değil. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi son derece önemli
bir değişim, Cumhurbaşkanının iki dönem görev yapabilmesi son derece
önemli bir değişim, Parlamentonun görev süresinin beş yıldan dört
yıla indirilmesi, keza aynı şekilde son derece önemli bir değişim
ve bu arada Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılacak olan tüm seçimlerde
367 değil, 184 sayısının toplantı yeter sayısı olarak aranması gereği
de yine çok önemli değişimler. Ee bu kadar önemli değişim, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde iki tur oylanmış, Anayasa değişikliği prosedürü
tamamlanmış, Sayın Cumhurbaşkanına gitmiş, referandum sürecinin
içerisine girmiş, Yüksek Seçim Kurulu tarafından referandum hazırlıkları
başlatılmış ve hatta bu konuyla ilgili yapılması gereken harcamaların
yarıya yakını tamamlanmışken bu kadar önemli bir Anayasa değişikliği
paketinin referandum sürecinden geriye çekilmesinin anlaşılabilir,
kabul edilebilir hiçbir gerekçesinin olmadığı kanaatindeyiz. Denilebilir ki, zaten yapılacak olan Anayasa değişikliğinin
içerisinde, tümüyle değişecek olan yeni Anayasa’nın içerisinde,
bu maddelerin aynı çözümlerle karşılıkları ortaya konulabilir
ve zaten ana muhalefet partisinden de bu yönde gelen yaklaşımlar
var. Değerli arkadaşlar, burada da bir samimiyet sorununun
varlığıyla, apaçık bir samimiyet sorununun varlığıyla karşı karşıya
olduğumuzu ifade etmek isterim. Eğer ki bu çözümün savunucuları
önerilerinde samimiyseler, o zaman mevcut Anayasa değişikliğini,
yani üzerinde çalışmaları devam edilen Anayasa değişikliğini tümüyle
yok saymak yerine, “yeni Anayasa,” “sivil Anayasa” olarak adlandırılan
anayasa çalışmalarını tümüyle yok saymak yerine, katkılarını ortaya
koymak ya da Anayasa yenileştirmesine giden yola demokratik katkılar
sunmak tavrını benimsemiş olmaları gerekirdi diye düşünüyorum.
Yani, bir taraftan “Referandumdakini geri çekin.” diğer taraftan
“Yeni bir anayasa yapılmasın.” gibi bir paradoksun içerisinde, ana
muhalefet sözcülerinin bir açmaza, bir çıkmaza sürüklendiklerini
üzüntüyle müşahede ediyorum. Üzülüyorum, zira Türkiye’nin çok
önemli sorunlarını tartışabilmesi lazım. Ana muhalefet partisinin
fren yapan tavrı, maalesef, gerçek gündeme dönüşü zaman zaman güçleştiriyor,
imkânsız hâle getiriyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kılıç, bir dakika süre veriyorum,
konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. SUAT KILIÇ (Devamla) – Çok saygıdeğer milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında, grubu bulunan siyasi
partiler ve bağımsız milletvekilleri olarak hepimizin temel bazı
görevleri var. Türk milleti adına daha iyi bir Anayasa, daha özgür
bir toplum, standartları daha yüksek bir demokrasi, daha çağdaş bir
yönetim anlayışı, daha modern bir Türkiye'nin inşa edilebilmesi
adına, hepimizin bütün imkânları her zeminde seferber etmemiz gerektiğini
düşünüyorum. Kim ki demokrasinin freni olur, kim ki özgürlüklerin
karşısına çıkmaya çalışır, kim ki demokratik cumhuriyetin gelişmesine
ve modernleşmesine direnirse, cevabını milletten alacaktır. Bugüne
kadar bu direnci en üst düzeyde gösteren muhalefet partilerinin
freni 22 Temmuz seçimlerinde millet tarafından indirilmiştir. Biz,
buradan 170 kişiyle gidip 70 kayıpla geri dönen siyasi parti gruplarını
gördük. Hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum. Anayasa değişikliğinin ülkemiz için hayırlara
vesile olmasını diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Saygıdeğer milletvekilleri, gruplar adına ve
şahıslar adına teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, İç Tüzük’ün 81’inci maddesine göre teklifin
tümü üzerinde yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Genç, buyurun. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, çok teşekkür
ediyorum. Evvela Anayasa Komisyonu Başkanının yerine
geçmesini diliyorum, çünkü Anayasa Komisyonu Başkanına çok ciddi
sorularımız var, gelsin yerine, ona soruyorum. Sayın Anayasa Komisyonu Başkanına sorduğum şu:
Şimdi 272 milletvekilinin teklifinde Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi. Komisyon bunu şöyle
değiştirmiş: Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi. Şimdi, acaba, Sayın Anayasa Komisyonu Başkanı
ve Anayasa hukukçusu olarak, bu teklif Anayasa’ya uygun bir teklif
midir, değil midir? Çünkü, burada teklif edilen konular Anayasa’da
yer almayan konulardır. Anayasa’da yer almayan konuları bir Anayasa
değişikliğiyle yapmak demek, çocukları güldürmek demektir. 2001 yılındaki Anayasa değişikliği ile bunun
arasında bir bağlantı kuruyorlar. 2001 yılındaki değişikliğin özü
şöyle: O zaman, Türkiye Büyük Millet Meclisi Anayasa’nın 86’ncı maddesinde
değişiklik yaparak, milletvekili maaşlarına bir zam sistemi getirildi.
O zaman, Cumhurbaşkanı bunu referanduma götürmek istedi. Referanduma
gitmesini önlemek için, o zaman, o günkü Türkiye Büyük Millet Meclisi
toplandı, 86’ncı maddeyi değiştirdi. Bakın, burası çok önemli. Yani,
daha önce referanduma götürülen değişikliği geri aldı, Anayasa’da
86’ncı maddede olduğu için 86’ncı maddeyi değiştirdi ve kabul edildi.
Dolayısıyla, referandum konusu ortada kalmadı. Şimdi, burada, değiştirilmesi teklif edilen konu
Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçmiş, bir kanun numarasını almış,
ama, kanun olmamış. Bunun kanun olup olmaması için ancak 21 Ekimde yapılacak
referandum sonunda, kanun niteliğini ve Anayasa maddesi niteliğini
alacaktır. Dolayısıyla, Anayasa’da olmayan bir maddenin değiştirilmesi
Anayasa değişikliği teklifi yoluyla nasıl sağlanıyor? Bu büyük
anayasa profesörü hocamıza sormak istiyorum. Ama, bunu, bir ilkokul
öğrencisinin Anayasa düşüncesi ve kültürü içinde değil, gerçek
bir Anayasa kültürünü almış bir profesör sıfatıyla soruyorum kendisine.
Şimdi, birinci sorum bu. İkinci sorum: Yine, tabii 2001 şeyini söyledim. Yani,
orada, hem Hükûmet hem AKP Grup sözcüsü, bugün burada Yüksek Seçim Kurulunun, ona dayandı. Bunun onunla ilgisi yok. Yani, orada, bu iş Meclis tarafından
hâlledilmiş ve konusu kalmamış. İkincisi, bu Hükûmet ve bazı gruplar, bu Hükûmete
destek verenler Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini istiyorlar
mı istemiyorlar mı? Eğer Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini
istiyorlarsa, 21 Ekimde referanduma gidecek, orada konulan geçici
19’uncu maddeye göre, eğer bu, referandumda kabul edilirse, yeniden,
kırk gün içinde Cumhurbaşkanı seçilecek. Bunun niye konusu kalmamış
diyorlar? İşte, konusu var. Referandumda Anayasa değişikliği kabul
edilirse, kırk gün içinde Cumhurbaşkanı seçilecek. Bunun anlamı şu
olacak: Halk diyecek ki “ey Meclis, sen seçime gittin ama referandumda
benim gündemimde bulunan bir kanun vardı. Sen benim yetkimi gasp ettin.
Ben kabul ediyorum, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini
kabul ediyorum. Senin seçtiğin Cumhurbaşkanını da kabul etmiyorum
ve yeni bir Cumhurbaşkanı seçiyorum.” Bunun açık seçik, net anlamı
budur. Bu nasıl oluyor da Anayasa’ya konulmuş, ondan sonra bir hükmü,
efendim, konusu kalmamış… MEHMET ÇERÇİ (Manisa) – Soru Sayın Başkan, soru! KAMER GENÇ (Tunceli) – … hatta biraz önce bir AKP’li
de diyor ki.. BAŞKAN – Sayın Genç…
Sayın Genç… KAMER GENÇ (Tunceli) – Tamam efendim, soru soruyorum
işte. BAŞKAN – Hayır, Sayın Genç, bakınız, sizden sonra
soru sormak için ekranda görünen arkadaşlarımız var. KAMER GENÇ (Tunceli) – Ee, tamam efendim, daha yirmi dakika var, yani,
beş dakikasını… BAŞKAN – On dakikalık sürenin yarısını tek başınıza
kullandınız… KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bir dakika, yani… BAŞKAN -... onun için, cümlenizi tamamlayınız. Diğer
arkadaşlara söz vereceğim. Buyurun. KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet, yani, evvela, bu Cumhurbaşkanının
halk tarafından seçilmesine karşı değillerse niye bunu ortadan
kaldırıyorlar? Eğer bir
anlamı kalmamışsa o zaman gidilsin, referandumda kabul olunsun. Bakalım,
ilgili müesseseler nasıl karar verir. Peki, teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ederim. Sayın İçli, buyurun efendim. HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Değerli Başkanım,
çok teşekkür ediyorum. Değerli konuşmacıların konuşmaları hep siyasi
gerekçelere dayandı. Bakın, dağıtılan kanunda bunun bir anayasa
değişikliği kanunu olduğu ifade ediliyor. Ben, Komisyonda da bunu
ifade ettim. Bu, bir anayasa değişikliği kanunu değildir. Anayasa’yı
değiştiren 5678 sayılı Kanun’u değiştiren bir kanundur. Şimdi, 5678 sayılı Kanun, Anayasa’nın 175’inci
maddesinin altıncı fıkrası gereğince halkoyuna sunulması ve kabul
edilmesiyle yürürlüğe girecektir. Düşünün, Türkiye Büyük Millet
Meclisince kabul edilen bir kanun Sayın Cumhurbaşkanında beklerken
Türkiye Büyük Millet Meclisi o kanun üzerinde değişiklik yapabilir
mi? Yapamaz. Ancak, Sayın Cumhurbaşkanının bir daha görüşülmek üzere
Türkiye Büyük Millet Meclisine göndermesi hâlinde o kanunun maddeleri
hakkında görüşülür. Yürürlüğe girmemiş bir kanunu -ki Anayasa Komisyonunda
önerge verdim “Anayasaya aykırıdır, Türkiye Büyük Millet Meclisi
yetkili değildir.” dedim- şimdi huzurunuza getirdiler. Yürürlüğe
girmemiş, Anayasa’nın 175’inci maddesinin altıncı fıkrası gereğince
yürürlüğe girmemiş bir kanun maddesi üzerinde değişiklik yapılamaz.
Bu bir Anayasa değişikliği olsaydı, evet, yüce Meclis bunu görüşebilirdi. Komisyonda ve Genel Kurulun huzurunda AKP Grup
Başkan Vekili arkadaşımız, Anayasa’nın 86’ncı maddesinde yapılan
değişikliği emsal göstermeye kalktı. Bir kere yanlıştır, bu emsali
yanlıştır, şöyle yanlıştır: Doğrudur, 21’inci Dönem Parlamento 38
maddeden ibaret bir Anayasa değişikliği yapmış, Sayın Cumhurbaşkanı
86’ncı maddesini referanduma götürmeye karar vermiştir. Ama yüce
Meclis, Anayasa’nın 86’ncı maddesini yeniden değiştirmek suretiyle,
yani 86’ncı maddeyi değiştiren bir kanun çıkartmak suretiyle Cumhurbaşkanına
göndermiş, Cumhurbaşkanı bunu onaylamıştı. Yüksek Seçim Kurulu kararı
-tam metni- okunmadı arkadaşımız tarafından, Grup Başkan Vekili tarafından
ve yüce Meclisiniz yanıltılıyor. Bakın, Yüksek Seçim Kurulu şöyle
diyor: “Altyapı çalışmaları yapılmıştır, ancak Anayasa’nın 4709
sayılı Kanun’la değiştirilen ve Cumhurbaşkanınca halkoyuna sunulan
86’ncı maddesi gereğince halkoyuna sunulmasına gerek kalmamıştır.” Bakın, 3/10/2001 tarihinde 86’ncı madde değiştirilmiştir
yüce Meclis tarafından. Yüce Meclis, 21/11/2001 tarihinde 4720 sayılı
Kanun’la Anayasa değişikliği yapmıştır. Yüce Meclisinizin, bu
görüşülmekte olan Anayasa değişikliğinin yapılmasına dair kanunda
değişiklik yapılmasına dair kanunu görüşme yetkisi yoktur. Komisyona bu soruyu yöneltmek istiyorum: Bu yapılan
işlem yürürlüğe girmemiş, Anayasa’nın 175’inci maddesinin altıncı
fıkrası gereğince yürürlüğe girmemiş bir kanunu ve 21’inde halkoyuna
sunulup kabul edilmesi hâlinde yürürlüğe girecek bir kanunu görüşmek
Anayasa’ya aykırı mıdır değil midir? Bu soruya yanıt bekliyorum
Değerli Başkanım. BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İçli. Sayın Gök... İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan, şimdi, öncelikle,
hakikaten merak ettiğim bir şey var: Bu kanun yapma tekniğini kimse
araştırmıyor mu?+ Geçen dönem, bu Meclisten, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu
değişikliği gerçekleştirildi. 1 Nisanda uygulamaya girecekti,
hazirana ertelendi ve dünyada örneği olmayan bir şekilde, başka
hiçbir ülkede olmayan bir şekilde, hazirana kadar, daha yürürlüğe
girmeyen Ceza Kanunu’nda kaç kere değişiklik yapıldı. Örneği yok
dünyada bunun. Bir Anayasa değişiklik teklifi geldi AKP tarafından,
yine yürürlüğe girmeden, yine değişiklik geldi. Bunu anlamak mümkün
değil. Hukukçuyum, bunu anlayamıyorum ben. Aynı şey -dünyada örneği
olmayan bir şeyi başarıyor Hükûmet- yürürlüğe girmeyen maddeyi, kendi
yarattığı maddeyi, kendi bir kısmını geri çekiyor. Öbür taraftan -tabii anlamadığım bir şey daha
var- bir kısım muhalefet, belki de Sayın Abdullah Gül’ün makamını
boşaltmasını, yeni bir Cumhurbaşkanının seçilmesini gerektirecek
sonuca girmek üzereyken, Sayın Abdullah Gül’ün makamında kalmasını
sonuçlayıcı bir yola giriyor, yani,
destekleyici bir yola giriyor. Buna da anlam veremiyorum ben. Neden yeni bir isim de konuşulmasın?
Türkiye, halk seçeceği
şekilde, yeni bir Cumhurbaşkanı isminde niye bir uzlaşı aramasın
ve hatta tüm muhalefet partileri? Bunu anlamak mümkün değil. Efendim, sorumu soruyorum Sayın Başkan: Yapılan
değişikliği, yani Sayın Abdullah Gül’ün, geçici iki maddenin geri
çekilmesi üzerine, halkın seçmesi ihtimalini ortadan kaldırarak,
Sayın Abdullah Gül’ün makamında kalmasını sonuçlayacak bu teklifi
onaylayacak olan kim? Yine, Sayın Abdullah Gül. Siyasi etik nerede?
Bunu çok merak ediyorum. Bu işin siyasi etiği nerede? Buna bakmak lazım. İkinci sorum efendim, hani deniyordu: “Cumhurbaşkanını halk seçmeli, halk
seçmeli.” Buyurun, hodri meydan, halk seçsin. Sayın Abdullah Gül gene
aday olsun, o geçici maddeler geri çekilmesin, halka gidelim, halka
gidelim. Halk, yeniden, Cumhurbaşkanı adaylarını görsün, konuşsun,
bakınsın. İki sorum var efendim. Çok teşekkür ediyorum, sağ olun. BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gök. Buyurun Sayın Başkan. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Kamer Genç’in sorusuna
cevap vereceğim. Şimdi, diyor ki: “Yürürlüğe girmemiş bir metin üzerinde
değişiklik…” Şimdi, yürürlüğe girmemiş bir metin üzerinde değişikliği
yapan milletvekillerinin bizatihi kendileri, yani Meclisin bizatihi
kendisi bunu yapabiliyor. Dünyada bunun birçok örnekleri var, teorik
olarak bunları isterseniz getiririm bir başka toplantıda. Buradaki
konu şu: Yürürlüğe girmemiş metin hakkında Anayasa Mahkemesinde
dava açabiliyorsunuz, değil mi? Açılmıştır ve Mahkeme bu davayı da
görmüştür. Dolayısıyla, metin üzerindeki değişiklik, daha önce
de Türk Ceza Kanunu’nda ve Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası’nda
yapılan hususlarda da uygulanmıştı. Bu açıdan yapılan şeyde herhangi
bir Anayasa’ya aykırı bir durum olduğunu düşünmüyorum. KAMER GENÇ (Tunceli) – Anayasa’ya girmemiş beyefendi,
girmemiş Anayasa’ya! ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
– Ee, şimdi, Sayın Genç, Anayasa’ya girmiş ya da girmemiş. Şimdi, diyelim
ki, Millet Meclisi olarak biz -burada deniliyor ki: “Bu paketi külliyen
durduralım.”- karar aldık, durdurduk. Yine yürürlüğe girmemiş, durdurabilir miyiz? Durdurabiliriz
değil mi? KAMER GENÇ (Tunceli) – Durduramayız. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
– Nasıl? Durdururuz, bal gibi durdururuz istersek, öyle şey olur mu?
Öyle bir şey olmaz, kusura bakmayın. MUSTAFA ELİTAŞ ( ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
– Ee, şimdi, burada yapılan, en ufacık, Anayasa’ya aykırı bir durum
bu anlamda yoktur. Tamamını yapmaya yetkili Meclis milletvekilleri,
cüzi değişikliği çok rahat yapabilir. Yapılan bundan ibarettir. Şimdi, ikinci bir husus: Tayfun İçli Komisyon
üyemiz değil, buraya geldi, sağ olsun, katkıda bulundu. O zaman da
86’ncı madde örneğini -demin burada da kürsüde verildi- aynı örneği
verdik. Kendisi Komisyon üyesiydi o zaman, imzası var orada, açıp
baktığınız zaman kayıtlarda görürsünüz. Siz, 86’ncı maddeyi, yürürlüğe
girmiş olan bir metin olmadığı hâlde, oturuyorsunuz külliyen değiştiriyorsunuz
Sayın İçli, ama Anayasa Komisyonu Başkanı kısmi değişiklik yaptığı
zaman, bugün, bunu bizim karşımıza dikiyorsunuz. Böyle bir şey olamaz.
Böyle bir şey yok. Dolayısıyla, yapılanlar, benim gördüğüm kadarıyla,
en ufacık, Anayasa’ya aykırılık bakımından tartışma konusu yapılamaz.
HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Bu Meclis Anayasa’nın
bir maddesini değiştirdi. Yanlış bilgi veriyorsunuz Sayın Başkan!
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
– Millî irade kullanılmıştır. Son bir husus da Sayın Başkanım “Sayın Gül ‘Cumhurbaşkanı’
sıfatıyla bu metne imza atacak, nasıl atacak?” şeklinde soru. Şimdi,
86’ncı madde milletvekili maaşını artırıyordu o zaman, siz nasıl
yaptınız kendi maaşınızı artırırken o zaman peki? Kendi maaşını
artırırken kendin yapabiliyorsun, diyelim ki Cumhurbaşkanının
maaşını artıran ya da yetkisini azaltan bir değişiklik yapmış olsak,
ilgili makam, zorunlu olarak, başka çare olmadan bu değişikliği
imzalamak durumunda kalsa, bunun tartışma neresi olabilir? KAMER GENÇ (Tunceli) – Referanduma götürüyorsunuz! ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
– Bunu da böylece belirtmiş oluyorum. Saygılarımı sunuyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederim. HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Sayın
İçli, İç Tüzük gereğince süre tamamlanmadığı için size söz vereceğim,
buyurun. HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Değerli Başkanım,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Sayın Komisyon Başkanının
verdiği bilgi doğru değildir. 2001’de, biraz evvel de arz ettim, bir
kanunla 38 maddeden ibaret Anayasa değişikliği yapıldı. Daha sonra,
86’ncı madde, milletvekillerinin ödenek ve yolluklarıyla ilgili
madde Sayın Cumhurbaşkanı tarafından halkoyuna gönderildiği
için, Türkiye Büyük Millet Meclisi o tarihte 4709 sayılı Kanun’da
değişiklik yaparak 86’ncı maddeyi değiştirmedi. Sayın Komisyon Başkanım, Anayasa profesörüsünüz,
bakın, 4709 sayılı Kanun’da değişiklik yapmış olsaydık siz bunu emsal
gösterebilirdiniz. Biz, o tarihte, 4709 sayılı Kanun’da değişiklik
yapmadık, 4720 sayılı Kanun’la Anayasa’nın 86’ncı maddesini münhasıran
değiştirdik. Bakın, burada yapılan uygulamada, 5678 sayılı Kanun
yüce Meclis tarafından kabul edilmiş, Cumhurbaşkanı tarafından
halkoyuna sunulmuş, Yüksek Seçim Kurulu devreye girmiş, 11 Eylülde
oylamaya başlanmış ve bu Kanun’un -Anayasa değişikliğine ilişkin
kanunun- yürürlüğe girebilmesi de 21 Ekimde halkımız tarafından
kabul edilmesiyle mümkün olacaktır. Yoksa geçmişte yapıldığı gibi
eski kanunda değişiklik yapılarak Anayasa’nın bir maddesi değiştirilmemiştir.
O tarihte Türkiye Büyük Millet Meclisi sadece 86’ncı maddeyle ilgili
ayrı bir kanun, Anayasa değişikliği kanunu yapmıştır. Bunlar farklıdır.
Biraz evvel örnek
verdim. Sayın Cumhurbaşkanının önünde incelenmekte olan bir kanunu
yüce Meclis alabilir mi, önüne çekip, ben bunu değiştirdim denebilir
mi? Yürürlüğe girmemiş. Halk oylamaları ayrı bir usule tabidir,
halkın kabulüne bağlıdır. İşte söyleniyor: Yüce milletin, cumhurun
iradesine başvurduk diyorsunuz. Tam cumhurun iradesi tecelli ederken,
bir kısmı tecelli ederken, kusura bakmayın, siz bu işi bilemezsiniz,
biz daha iyi biliyoruz deyip, metin üzerinde oynamaya kalkıyorsunuz.
Anayasa’nın 11’inci maddesi, yasama, yürütme,
yargı organlarının Anayasa’ya bağlı olduğunu amirdir. Bizler yüce
Meclis olarak keyfî kararlar alamayız. Biz, hukukun evrensel prensiplerine
ve Anayasa’nın kurallarına bağlı olmalıyız. Bu kanun tasarısı, yüce Parlamentonun halk nezdinde
saygınlığını bitirmektedir, demokrasiyi zedelemektedir. Lütfen,
yüce Meclise doğru bilgi verin, yüce Meclisi doğru bilgilendirin,
siyasi gerekçelerle kanun yapmaya kalkmayın diyorum, saygılarımı
sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Sayın Gök, söz isteğinizi ekranda gördüm. Fakat,
önce Sayın Komisyon Başkanına cevap için söz vereceğim. Eğer süre
kalırsa size söz vereceğim. Buyurun Sayın Başkan. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
- Şimdi Sayın Başkanım, durum çok açık. Sayın İçli burada, eski yaptığı
hatayı gidermeye çalışıyor. Sayın İçli, soruyorum: Siz 86’ncı maddeyi
değiştirdiniz mi? Değiştirdiniz. Peki, nasıl yaptınız bunu? HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Değişiklik yapmadık. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
- Hayır hayır, bir dakika… HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Ayrı bir kanun
olarak getirdik. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
- Anayasa’daki… BAŞKAN – Sayın İçli, dinleyin. Buyurun efendim. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
– Hayır, siz, Anayasa’daki hükmü değiştirdiniz. Dolayısıyla, süreci
durdurdunuz. Nasıl kestiniz bunu? HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Süreci durdurmadık.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
– Ne oldu peki, nasıl durdu süreç ya? HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Anayasa’nın
86’ncı maddesi… BAŞKAN – Sayın İçli, lütfen… ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
– Şimdi bakın, polemik yapmanın bir anlamı yok Sayın İçli. BAŞKAN – Sayın Başkanım, Genel Kurula hitap ediniz
efendim, lütfen. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
– Evet, Genel Kurula hitap ediyorum. BAŞKAN - Sayın İçli, buyurun efendim, oturunuz. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
– Şimdi, sonuç itibarıyla burada daha önceki örnek önümüzde. Kaldı
ki, hiç örnek olmasa bile Meclis bunu pekâlâ değiştirebilir. Kullanılan
yetki Anayasa çerçevesinde yapılmaktadır Sayın Başkanım. Saygılarımı arz ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederim. Sayın Gök, buyurun. İSA GÖK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Çok az bir süremiz kaldı, lütfen olumlu
kullanınız. İSA GÖK (Mersin) – Ben uzun konuşmam Sayın Başkanım,
direkt konuya girerim. Efendim, bakınız, şimdi ısrarla diyoruz ki: madem
öyle, geçici 2 maddeyi ellemeyin, halk seçsin. Şu anda AKP, Cumhurbaşkanının
halk tarafından seçilmesini engellemeye çalışıyor, bunu net koyalım.
Efendim, öte taraftan gümrüklerde oy kullanılıyor.
Deniyor ki: “Halka gideceğiz, halkın iradesini esas alıyoruz.” Sorumu
soruyorum Sayın Başkan: Şu ana kadar gümrüklerde oy kullanan bu ülkenin
vatandaşlarını -bu oyları çöpe atacaksınız, bu değişiklikten sonra
bu oylar geçersiz olacak- bu gümrüklerde oy kullanan vatandaşlarımızı,
o yüce milletimizin ferdi olarak görmüyor musunuz acaba? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederim. Sayın Başkanım, buyurun. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
– Şimdi, efendim, Sayın Gök’ün sorduğu soru… Evet, kullanılan bir oy meselesi vardır, doğrudur.
40 gün önceden başlamış, eldeki yasa çerçevesinde kullanılan oyların…
Tabii, oyların sayısının azlığı çokluğu elbette ki değer bakımından
farklılık arz etmez, bir oy bir oydur. Bunlar elbette ki kutsaldır, en
doğal hakkıdır vatandaş olarak. Yalnız, Yüksek Seçim Kurulunun daha
önce verdiği birçok kararlar var bu konuda, içtihatlar oluşmuştur.
Seçimin sonucunu etkileyip etkilememesine bakıyor. Eldeki rakam,
bize gelen, 480 oy kullanılmış. Sayı olarak yüksek değil, değeri yüksek
elbette ki, onu kimse tartışamaz. Tabii, bundan sonraki uygulama meselesi, Seçim
Kuruluna ait olan bir meseledir. O açıdan, onu, bizim burada Meclis
olarak çözme şansımız yok. Bunu açıklamak durumundayım Başkan. BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Anayasa
değişikliğine dair teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Teklifin maddelerine geçilmesi hususunda gizli
oylama yapacağız. Gizli oylamanın ne şekilde yapılacağını arz ediyorum: Komisyon ve Hükûmet sıralarında yer alan kâtip
üyelerden Komisyon sırasındaki Kâtip Üye Adana’dan başlayarak
İstanbul’a kadar (İstanbul dahil), Hükûmet sırasındaki Kâtip Üye ise
İzmir’den başlayarak Zonguldak’a kadar (Zonguldak dâhil) adı okunan
milletvekiline, biri beyaz, bir yeşil, biri de kırmızı olmak üzere
üç yuvarlak pul ile mühürlü zarf verecek ve pul ve zarf verilen milletvekillerini
ad defterinde işaretleyecektir. Milletvekilleri, Başkanlık kürsüsünün sağında
ve solunda yer alan kabinlerden başka yerde oylarını kullanamayacaklardır.
Vekâleten oy kullanacak bakanlar da yerine oy
kullanacakları bakanın ilinin bulunduğu bölümde oylarını kullanacaklardır.
Bildiğiniz üzere, bu pulların beyaz olanı Oyunu kullanacak sayın üye, kâtip üyelerden üç
yuvarlak pul ile mühürlü zarfı aldıktan ve adını ad defterine işaretlettirdikten
sonra kapalı oy verme yerine girecek, oy olarak kullanacağı pulu
burada zarfın içerisine koyacak, diğer iki pulu ise ıskarta kutusuna
atacaktır. Bilahare oy verme yerinden çıkacak olan üye, oy pulunun
bulunduğu zarfı Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne konulan oy kutusuna
atacaktır. Oylamada adı okunmayan milletvekiline pul ve
zarf verilmeyecektir. Sayın kâtip üyelerimizden bu hususa riayet
etmelerini istirham ediyorum. Şimdi, gizli oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.
(Oylar toplandı ) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Genel Kurulda
bulunup da oyunu kullanmayın arkadaşımız var mı? Yok. Oy verme işlemi tamamlanmıştır. Kupaları kaldıralım. (Oyların ayrımı yapıldı) BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, Kocaeli Milletvekili
Nihat Ergün, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Yozgat Milletvekili
Bekir Bozdağ ve 272 Milletvekilinin, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin maddelerine geçilmesinin
gizli oylama sonucunu açıklıyorum:
Bu sonuca göre, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin maddelerine geçilmesi
kabul edilmiştir. Saygıdeğer milletvekilleri, birleşime beş dakika
ara veriyorum. Kapanma
Saati: 14.53 İKİNCİ
OTURUM Açılma
Saati: 14.58 BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP
ÜYELER : Fatoş GÜRKAN (Adana), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 6’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. 32 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine
devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. Teklifin 1’inci maddesini okutuyorum: TÜRKİYE
CUMHURİYETİ ANAYASASININ BAZI MADDELERİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI
HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ MADDE 1- 16/6/2007 tarihli ve 26534 sayılı Resmî Gazetede
halkoyuna sunulmak üzere yayımlanan 31/5/2007 tarihli ve 5678 sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunun 6 ncı maddesiyle 7.11.1982 tarihli ve
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına eklenen geçici 18
inci maddesi çerçeve 6 ncı maddeyle birlikte metinden çıkarılmıştır. BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkan. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
– Sayın Başkanım, bu maddede Resmî Gazete’nin sayısı yanlış yazılmış.
26534, 26554 şeklinde yani “3”, “5” olacak biçimde düzeltiyoruz. BAŞKAN – 26554 olacak. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
– Evet. BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Manisa Milletvekili Şahin Mengü. Sayın Mengü, buyurun efendim. Süreniz… KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, söz alan kişileri
bir okuyun, bir görelim. BAŞKAN – Şahısları adına Zafer Üskül, Mersin Milletvekili;
Yılmaz Tunç, Bartın Milletvekili; Kamer Genç, Tunceli Milletvekili;
Hüseyin Tayfun İçli, Eskişehir Milletvekili. Buyurun Sayın Mengü. CHP GRUBU ADINA ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Meclis
Grubu adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. 5678 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanunu değiştiren
(2/14) esas sayılı Yasa Teklifi’nin, 5678 sayılı Yasa’nın çerçeve
6’ncı maddesiyle Anayasa’ya eklenmesi düşünülen geçici 18’inci
maddesinin kaldırılması hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
görüşlerini sunmak üzere huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5678 sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkındaki Yasa, esasen başından sorunlu doğmuş, toplumsal,
siyasal, kurumsal altyapı ve uzlaşmadan öteye düşünsel zemini dahi
olmayan, Adalet ve Kalkınma Partisinin Cumhurbaşkanı seçememesinin
veya seçmemesinin tepkisini yansıtan, Meclisteki çoğunluğunun
bir dayatmasıydı. Düşünsel zemini olmayan bir dayatmasıydı diyorum,
çünkü Adalet ve Kalkınma Partisi, Anayasa Mahkemesinin kararının
açıklandığı zaman dilimi içinde birlikte yürümesi mümkün olmayan
erken seçim, Cumhurbaşkanlığı seçim turlarının devamı ve Cumhurbaşkanını
halkın seçmesini öngören Anayasa değişikliği kararlarını aynı
zaman dilimi içinde aldı. Huzurunuzdaki tasarı, Cumhurbaşkanının halk
tarafından seçilmesinin parlamenter rejimin Türkiye’de uygulanmasında
nasıl sonuçlar doğuracağı, böyle bir uygulamanın mevcut parlamenter
rejimi giderek yarı başkanlık sistemine dönüştürüp dönüştürmeyeceğinin
tartışılmadığı; ayrıca başta Cumhurbaşkanının yetkileri ve sorumluluğu,
sorumsuzluğu olmak üzere Anayasa’daki kurumlar arası dengenin
hiç tartışılmadığı; sadece Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin
ülkemizde ne gibi sorunlar yaratacağı enine boyuna tartışılmadan,
alelacele getirilmiş bir Anayasa değişikliği tasarısıdır. Alelacele
getirildiğinin en açık göstergelerinden biri, yürürlük maddesinin
sonunda “…halkoyuna sunulması hâlinde tümüyle oylanır.” cümlesinden
sonra da “Halk oylaması kesin sonuçları Yüksek Seçim Kurulu tarafından
Resmî Gazete’de yayımlandığı tarihte yürürlüğe girer.” cümlesi
dahi konmamıştır. Arz ve izah edeceğimiz nedenlerden dolayı bu değişikliğin
istediğiniz sonucu vermeyeceği kanısındayım. Yani geçici maddelerin
tasarıdan çıkartılması, referandum sonrasında yeni bir referandum
ve Cumhurbaşkanlığı seçimini engelleyemez. Bunun iki önemli nedeni
var: İlki: Anayasa’mıza göre, tali kurucu iktidar
bellidir. Bunun ilk aşaması Meclistir, ikinci aşaması onay makamı
olarak Cumhurbaşkanıdır, üçüncü aşaması halktır. Anayasa’daki
prosedür içinde, ister Cumhurbaşkanı tarafından doğrudan veya Anayasa’daki
oylama, oy süreçlerine göre baktığınız zaman, halka gidildiği zaman,
tali kurucu iktidar halktan oluşur. 5678 sayılı Anayasa değişikliğinin halk oyuna
sunulması ve Yüksek Seçim Kurulunun belirlediği halk oylaması
takviminin işlemeye başladığını da göz önüne alırsanız, halk oyuna
sunulmuş bir Anayasa değişikliği tasarısını değiştirmeye yönelik
olarak doğrudan bir yasa değişikliği yapmak, halkın da dâhil olduğu
tali kurucu Mecliste halkı devre dışı bırakarak bir yetki gasbı
söz konusu olur. Yetki gasbı, işlemi yoklukla malul kılar. Şimdi, huzurunuzda yaptığımız değişikliğin
yoklukla malul olmaması için, 5678’de olduğu gibi, Cumhurbaşkanının
bu değişiklik tasarısını da halk oyuna götürmesi gerekmektedir. Halk
oylamasına götürdüğü zaman iyice karmaşık, iyice içinden çıkılmaz
bir durum ortaya çıkacaktır. O zaman 5678 değişikliği de henüz gerçekleşmemiş
olduğuna göre çok karmaşık bir durum ortaya çıkacaktır. İkincisi: Statü hukuku gereği Anayasa’da ve yasalarda
yeni bir düzenleme yapıldığında eski kurallara göre oluşmuş hukuki
durumların yeni düzenlemeyle getirilen hukuki durumlara intibakı
geçici maddelerle yapılır. Şu anda görevde bulunan Sayın Cumhurbaşkanı
yasal bir şekilde seçildiğine göre, Anayasa değişikliğinin gerçekleşmesinden
sonra Cumhurbaşkanının durumunun ne olacağını düzenleyen bir geçici
madde de söz konusu değildir. 5678 sayılı Yasa’nın halk oyuyla kabulüyle yürürlüğe
girmesinden sonra -Cumhurbaşkanlarının halk tarafından seçilerek
göreve getirileceği, getirildiğinden- halk tarafından değil, şu
andaki Meclis tarafından seçilmiş olan Sayın Gül’ün görev süresi
sona erecek ve tasarıdaki 102’nci maddenin birinci fıkrası uyarınca
altmış gün içinde Cumhurbaşkanı seçimi yapılması gündeme gelecektir.
Bu yapılmadığı takdirde de Adalet ve Kalkınma Partisinin dayatmacı
tutumu yüzünden Sayın Gül’ün meşruiyeti tartışılmaya başlanacaktır.
Bilindiği üzere, halk oylamasından sonra artık
bu konuda takdir ve değerlendirmede bulunarak karar verme hakkı
tamamıyla Yüksek Seçim Kuruluna aittir. Sözü geçen kurul, pekâlâ,
intibakı sağlayan bir geçici madde de bulunmamasına dayanarak
“Anayasa’nın Cumhurbaşkanı seçim şekli ve görev süresi değişmiştir,
bu durumda yeni bir Cumhurbaşkanı seçim süreci başlayacaktır” da
diyebilir. Bir an için bunun tam aksi bir görüşle geldiğini düşünürsek,
seçilmiş Cumhurbaşkanı yedi yıllık görev süresi dolduktan sonra
bu değişikliğin uygulanacağı hükmüne varırsa bu sefer de Anayasa’nın
77’nci maddesinde yapılan, Türkiye Büyük Millet Meclisi seçim dönemini
beş yıldan dört yıla indiren Anayasa değişikliğinin de 23’üncü Dönemden
sonra uygulanması gerekecektir. Tahmin ediyorum, böyle bir uygulama
da Adalet ve Kalkınma Partisinin hiç arzu etmediği bir durum olacaktır.
Ancak, bütün bu belirttiğimiz hususlar- Anayasa
hukukuyla uğraşanların dahi görüş birliği içinde olmadığı göz
önüne alınırsa- seçilmiş Cumhurbaşkanının meşruiyet tartışmasını
ister istemez gündeme getirecektir. Bu durum ülkeyi bir hukuk karmaşasına
sürükleyecektir. Bu durum karşısında, yol yakınken, ne Türkiye’nin
bir Cumhurbaşkanı seçme sorunu var ne bir seçim süresinin beş yıldan
dört yıla indirilmesi gibi bir süreçte bir sıkıntı var. Zaten oy çoğunluğunuz
var, istediğiniz zaman bu beş yıllık seçim süresini dört yıla indirebilirsiniz.
Bütün bu kaosa, bütün bu hukuki karmaşaya izin vermemek için bu tasarının
tümünü halkoyundan çekmek gerekir. Bir an için aklınıza şu husus gelebilir: “Biraz
evvel, halkın iradesine sunulmuş bir konuda kurucu iktidarın halk
kanadını dışlayarak bir şey yapamazsın demiştin, bu nasıl bir mantıktır?”
derseniz, ikisi birbirinden çok farklı. Şu anda bizim yaptığımız,
halkın da dâhil olduğu, halkın kurucu iktidarın içinde bulunduğu
bir oylama sırasında bir tasarıyı parçalamak durumundayız. Hâlbuki,
benim dediğim modelde tali kurucu iktidar kendi başlattığı süreci
tümünden durdurabilir. Parçalamak başka şeydir, tali kurucu iktidarın
içinde bir kanadını oluşturan Meclisin kendi başlattığı süreci
baştan durdurması başka bir şeydir. Şu anda sınır kapılarında oylamalar başladı.
Bu andan itibaren geçici maddenin iptal edilerek paketten çıkartılması,
oylama başladıktan sonra halkın iradesine -yukarıda belirttiğim
gibi bir yetki gaspı da söz konusu olmak üzere- müdahale olur. Bunun
hukuken savunulabilir bir tarafı yoktur. Zaten bir Anayasa değişikliği
için de Adalet ve Kalkınma Partisi düğmeye bastığı işte, ilim adamlarına
tasarı hazırlattığı… Dün, galiba, Sayın Başbakan Yardımcısının
“Biz bu işi biraz öteledik, sivil toplum örgütlerine bıraktık, bir
anayasa hazırlayın.” dediği de basında yer aldı. Demek ki bir anayasa
değişikliği tartışmasını yaşayacağız. O zaman toplumu tekrar, birkaç defa, peş peşe referandumlara,
halk oylamalarına götürüp -gene sizin arkadaşlarınızın verdiği
rakamla- her biri 103 trilyona mal olan halk oylamalarını 5 defa yaptırmanın,
6 defa yaptırmanın bir pratik manası da yok. Anayasa değişikliği
yapılacaksa, şu anda acil bir Cumhurbaşkanlığı seçimi söz konusu
değilse, Parlamentonun seçim süresini dilediğiniz şekilde kendi
iradenizle düzenlemeniz mümkünken niçin Parlamentoyu bu işlerle
uğraştıralım? Anayasa değişikliği tasarısı içinde- çünkü, Cumhurbaşkanının
yetkilerini de düzenleyerek- ülkeyi yeni bir Başkanlık rejimine
sürüklemeden bu yetki dengeleri sağlanarak bir Anayasa değişikliği
yapılabilir. Bu nedenle, bu Anayasa değişikliği tasarısının
tümden geri çekilmesinde Parlamentonun saygınlığı açısından fayda
vardır. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu referandum ayıbına
ortak olmamak için, ülkeyi yeni hukuki belirsizliklere sürüklemeye
ortak olmamak için ret oyu kullanacağız. Sözlerime son verirken hepinizi saygıyla selamlarım.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Mengü. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Isparta
Milletvekili Sayın Nevzat Korkmaz. Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
– Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; ben de yüce heyetinizi
saygıyla selamlarken, bir iki gün önce yaşadığımız menfur hadiseye
yeniden dikkatlerinizi çekmek ve acı içerisinde olan şehit analarımızın,
babalarımızın acılarını paylaşmak üzere birkaç cümle sarf ederek
sözlerime başlamak istiyorum. Sevgili milletvekilleri, kanlarımız, canlarımız
gidiyor. Âdeta, bir gün yok ki televizyonları açtığımızda, gazeteleri
karıştırdığımızda bir şehit haberi olmasın ve yine bir gün yok ki
milletin oylarıyla birtakım yerlere gelmiş ve milletin kaynaklarını
kullanan birtakım insanlar, bir tarafta şehitler verilirken, devlete
meydan okumaya devam ediyorlar. Peki, bu sorunları çözmek üzere milletten
ehliyet almış Hükûmet ne yapıyor? Hükûmet, tıpkı diğer kurumlar gibi,
bu meseleleri, efendim, izlemeye devam ediyor, âdeta seyircilik
yapmaya devam ediyor. Terörle ilgili, beş yıldır, sadece milleti
oyalamak ve zaman kazanmak dışında, verdiği demeçler dışında hemen
hemen yaptığı somut hiçbir şey yok. Nitekim, dün bir Hükûmet yetkilisi
de bizlerle birlikte şehitlerimizin acısını paylaştı ve “Mevlana’nın
800’üncü doğum yıldönümünde biz niye bu meseleleri yaşıyoruz?” diye
şikâyette bulundu. Hükûmet şikâyet etme mercisi değil arkadaşlar. Bir
söz varmış, ben bu sözü sizlere hatırlatmak istiyorum: “Gardiyanın
şaşkını mahkûma dert yanarmış.” Hükûmet icraat yeri, bu sorunları çözme
yeri, şikâyet etme yeri değil. Artık, ülkemizin kuzeyi güneyi, doğusu batısı,
bütün insanlarımız Hükûmetten bir kararlılık bekliyor ve Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, hem Sayın Genel Başkanımız hem grubumuz hem
de bir bir milletvekillerimiz, bulunduğumuz her ortamda, terörle
mücadelede önümüze ne getirilecekse, hangi tedbir öngörülüyor
ise onu vermeye hazır olduğumuzu her ortamda belirttik. Yalnız, şu ana kadar somut herhangi bir öneri gelmiş
değil. Milletimizin takdirine esefle sunuyoruz. Hükûmet sözcüsü “Artık, sözün bittiği an, sözün
bittiği nokta.” diye tanımladı. Sözün bittiği noktada, siyaset ve
diplomasi bitmiştir. Hükûmete bu beş yılda siyaset ve diplomasi adına
neler yaptığını sormak icap etmektedir. Sevgili milletvekilleri, yaşanan tüm bu olumsuzluklara
rağmen, terörle mücadelede, insanlarımızın, vatanseverliğinden
ve vatanını, milletini, bayrağını koruma konusunda, elini taşın
altına sokmada en ufak bir geri adım atmayacağını, geri adım atmadığını
bilerek, karamsarlığa yer yok ve inşallah, Türkiye Cumhuriyeti bu
meselelerin üzerinden gelecektir diyoruz. Yeter ki, insanlarımızda
şehadet kurumuna yönelik, hem dinimizce kutsanan hem de Türk geleneklerimizde,
göreneklerimizde kutsanan şehadet kurumuna yeter ki halel getirilmesin.
Sözlerimi, şu an önümüzde, tartıştığımız Anayasa
değişikliğiyle ilgili birkaç cümle sarf ederek devam ettirmek istiyorum.
Gerçekten -birçok milletvekilimiz de bahsetti- alelacele, 22 Temmuz
seçimlerine âdeta siyasi rant sağlamak üzere ve gerekli tartışma
ortamı yaratılmaksızın hazırlanan bir Anayasa değişikliği kanun
tasarısıyla karşı karşıya kalındı ve bu, âdeta yangından mal kaçırırcasına,
o dönemde kanunlaştırıldı. Bir kanunun yeteri kadar tartışılmaması başlı
başına bir hata olmakla beraber, yeni Anayasa değişikliği esnasında
da bu hataya devam edildiğini görüyoruz. Sürekli “Sivil ve demokratik
bir anayasa yapacağız. Bireyi ön plana çıkaran bir anayasa yapacağız.”
sözüyle konuşan, efendim, mevcut iktidar partisi şunu iyi bilmek durumunda
ki: Bu Mecliste, sivil, demokratik ve bireyi geliştiren, bireyi ön
plana çıkaran bir Anayasa değişikliğine hayır diyecek hiçbir parti
yok. Eğer bizim ortak paydamız bu değerlerse, o zaman, Anayasa değişikliği
yapma konusundaki çalışmaları da bu Meclisten kaçırmanın bir anlamı
yok. Getirilsin, biz de, bu değerler uğrunda, diğer partiler gibi
her türlü katkıyı vermeye hazır olduğumuzu dün de belirttik, şimdi
de belirtiyoruz. Bir milletvekilimiz -herhâlde, bir dil sürçmesi diye
düşünüyorum- “Egemenlik kayıtsız, şartsız Meclisindir.” sözünü
kullandı. Kendisine Anayasa’nın 6’ncı maddesini hatırlatmaktan
hicap duyuyorum. Kaynağını milletten almayan hiçbir yetkinin kullanılmayacağı
da açıktır, bunu bir kere daha belirtmiş olalım. Değerli arkadaşlar, yine bir arkadaşımız yıkıcı
muhalefetten bahsetti. Muhalefet olarak yaptığımız, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak yaptığımız, iktidarın kırıp döktüğü, değerler
olarak yakıp yıktığı birçok şeyi tamir etmekten ibaret. Konu acilen
ele alınmalı. Önümüzde 21 Ekim referandumu var, gerçekten çok kısa
bir süre kaldı. Ortaya çıkacak sonuç, hakikaten milletimizi kamplaştırabilecek,
devletimizi bir belirsizliğe sokabilecek bir sonuç. İşte, bu sonuçları ortadan kaldırmak üzere, Sayın
Genel Başkanımız ve Milliyetçi Hareket Partisi iki teklif getirdi.
Bunlardan, hepinizin bildiği
üzere birincisi, referandumu tamamen ortadan kaldıracak bir teklif.
İkincisi de şayet bir konsensüs sağlanamayacak ise Anayasa Komisyonunda
ve Mecliste, biraz önce bahsettiğim o belirsizlikleri ve kamplaşmaları
ortadan kaldırmak üzere, geçici 18 ve 19’uncu maddeleri kaldırmak.
Siyaset mümkün olanın sanatıdır. Biliyorsunuz,
bizlerin gönlünde her ne kadar birinci teklifimiz yer almakta ise
de, eğer Meclis önümüzdeki bu belirsizliği kaldırmak üzere ikinci
önerimizde bir uzlaşma, bir uyum sağlayacaksa, bu konuda da her türlü
katkıyı vermeye hazır olduğumuzu baştan beri belirttik, çünkü samimiyetle
inanıyoruz ki arkadaşlar, hiçbir siyasi mülahaza ve hiçbir siyasi
düşünce milletin ve devletin önünde olmamalı. Biz öyle bir gelenekten
geliyoruz ki, Sayın Genel Başkanımızın dediği gibi, önce ülkem ve
milletim, sonra partim. Bu bakımdan, her türlü belirsizliği ortadan kaldırmak
üzere -tekrar ediyorum- elimizden gelen katkıyı yapacağız, çünkü
Türkiye Büyük Millet Meclisi bugün, bence farklı konuları tartışıyor
olmalıydı ve Türk kamuoyunun önünde bugün farklı bir gündem olmalıydı.
Ortada hakikaten bir şeyler yapılması gereken ve neredeyse ülkemizin
büyük bir kısmını yangın yerine çeviren terörün, terör ateşinin
söndürülmesi, işsizliğin ortadan kaldırılması, üretimin artırılması,
uluslararası ilişkilerde devlet itibarına yakışır bir biçimde
ilişkilerin rayına oturtulması gibi çok ciddi meseleler varken,
bu meseleyi bir an önce aşmak gerektiğini düşünüyoruz. Eminim, vatanını,
milletini seven bütün arkadaşlarım da bu hassasiyeti bizlerle
birlikte göstereceklerdir. Söylediğim gibi, hiçbir mülahaza devletin
ve milletin birliği üstünde olamaz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Korkmaz, bir dakikalık süre içinde
konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. SÜLEYMAN NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Teşekkür ederim
Başkanım. Bu düşüncelerle, zaten fiilî durumda bir geçerliliği
kalmayan geçici 18’inci maddenin kaldırılması konusunda olumlu
oy kullanacağımızı belirtiyor; ben de hepinize sevgilerimi, saygılarımı
sunarak sözlerimi tamamlamak istiyorum efendim. Teşekkür ederim. (MHP ve AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Korkmaz. Şahsı adına Mersin Milletvekili Zafer Üskül. (AK
Parti sıralarından alkışlar) KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben ondan daha önce söz istemiştim
Sayın Başkan. Esas isteyen arkadaşınız yok, sıra bana geldi. Lütfen…
BAŞKAN – Sayın Genç… KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, birinci arkadaşınız… BAŞKAN – Efendim, birinci sıradaki arkadaşımız… KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, oraya bakar mısınız.
O devredemez, benden sonra devredebilir. O başkasına devrediyorsa,
ben ondan önce geliyorum. BAŞKAN – Sayın Genç, birinci sıradaki arkadaşımız
sırasını diğer arkadaşımıza devretmiş. KAMER GENÇ (Tunceli) – Devredemez efendim, başkasına
devredemez. Lütfen, orada usule uygun bir uygulama yapın. BAŞKAN – Buyurun Sayın Üskül. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, benden sonra
söz istemiş. Nasıl keyfî davranıyorsunuz? İç Tüzük’ü okuyun lütfen.
MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Mersin) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Anayasa değişiklik teklifini görüşmek üzere
toplanmış bulunuyoruz. Sözlerime başlamadan önce hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Bir süreden beri Türkiye, ciddi Anayasa değişikliği
ya da Anayasa’nın değişik maddeleriyle ilgili tartışmaları yürütüyor.
Bu tartışmaları izlerken, zaman zaman geriye dönerek, tartışma
içinde yer alanların geçmiş dönemlerde yazdıklarını, söylediklerini
araştırma ihtiyacı da hissettiğim oldu, tartışmaları gerçekten
şaşkınlıkla izlediğim anlar oldu. Beş yıl önce, on yıl önce görüşlerini
açıklamış olan hem siyaset dünyasından hem bilim dünyasından insanların,
Cumhurbaşkanı seçimi öncesinde ve daha sonra yaşanan gelişmelerle
ilgili olarak daha önce söylediklerinin, yazdıklarının tam tersini
söyleyebildiklerini, savunabildiklerini gördüm. Siyasetle hukukun
çok ciddi bir biçimde birbirine karıştırıldığını gözlemledim. Bugün
yapılmakta olan tartışmalarda da bunları gözlemlemek mümkün. Parlamenter sistemin doğduğu ülke olan Birleşik
Krallık’ta parlamentonun mutlak kraldan yetkileri yavaş yavaş üzerine
devraldığı ve bir noktada “kadını erkek, erkeği kadın yapmak dışında
parlamentonun her şeyi yapabildiğinin” söylendiği bir noktaya gelindiğinde,
Avrupa’daki ve dünyadaki tüm parlamenter sistemlerin örneği
olan İngiltere’de ortaya çıkan bu gelişmeler sanki hiç bilinmiyormuş
gibi bu Meclisin üyelerinin bu Meclisin yetkilerinin ne kadar sınırlı
olduğu konusunda görüş belirtmelerini şaşkınlıkla karşılıyorum.
Elbette, Meclisimiz, Anayasa sınırları içinde
her konuda, her türlü düzenleme yapma yetkisine sahiptir ve Meclisimiz
bu yetkisine kıskançlıkla sahip çıkmak zorundadır, durumundadır. Anayasa’da tali kurucu iktidar olarak Türkiye
Büyük Millet Meclisinin yetkilerini sınırlayan maddeler belirlidir:
Anayasa’nın değiştirilmesi usulünü öngören madde ve Anayasa’nın
1, 2 ve 3’üncü maddelerinin değiştirilemeyeceği, değiştirilmesinin
teklif dahi edilemeyeceği ile ilgili madde. Bunun dışında nasıl olur da Anayasa değişikliği
yapma yetkisine sahip Türkiye Büyük Millet Meclisi, herhangi bir
aşamada, yapmış olduğu bir düzenlemeyi kısmen veya tamamen geri
alamaz? Tali kurucu iktidar yetkisini kullanırken, metnin hazırlanması,
yasanın çıkartılması, kabul edilmesi yetkisi Türkiye Büyük Millet
Meclisinindir. Elbette, Cumhurbaşkanı onu onaylar ya da referanduma
götürülmesi kararını verebilir ama orada yapılan sadece, Türkiye
Büyük Millet Meclisince hazırlanmış olan metnin kabul ya da reddedilmesiyle
sınırlıdır. Halk metin yazmaz, böyle bir yetki yok. Nasıl olur da metnin
tamamını geri çekme yetkisine sahip olan bir Meclis, metnin iki maddesini
geri çekme yetkisine sahip sayılamaz? Değerli milletvekilleri, eğer biz halktan aldığımız
yetkiyi, Anayasa’nın Türkiye Büyük Millet Meclisine verdiği yetkileri,
halktan aldığımız vekâletle kullanma yeteneğine sahip değilsek,
halktan özür dileyerek oraya dönmekten başka yapabileceğimiz bir
şey olmasa gerektir. Bizim görevimiz halkın bize verdiği vekâleti,
Anayasa’nın bize verdiği yetkileri kullanarak, onun sorunlarını
çözmekten ibarettir. (AK Parti sıralarından alkışlar) (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Üskül, bir dakikalık süre içinde
konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Devamla) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri -konuşmamı tamamlamak üzereydim- yetkilerimize
sahip çıkmak ve bu yetkileri Anayasa’nın öngördüğü sınırlar içinde
doğru bir biçimde kullanmak, aldığımız vekâletin bir gereğidir. Bunun
dışında herhangi bir şeyle sınırlı olmadığımızı, herhâlde en önde
savunması gereken, burada bulunan heyetin üyeleridir. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Sayın Üskül, teşekkür ederim. Şahsı adına, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç. Sayın Tunç, buyurun. YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. 21 Ekimde referanduma sunulacak olan 5678 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun’un 6’ncı maddesiyle eklenen geçici
18’inci ve 19’uncu maddelerinin Anayasa değişikliği paketinden
çıkarılmasına ilişkin Anayasa değişikliği teklifinin 1’inci maddesi
hakkında, şahsım adına söz almış bulunuyorum. Cumhurbaşkanlığı seçimleri, Türkiye’de hep
uzun tartışmalara, gereksiz gerilimlere ve sancılı turlara sebep
olmuştur. Tüm bu olumsuzlukların yerine, Cumhurbaşkanlığı seçimini
doğrudan millete bırakmanın en sağlıklı yol olduğu uzun yıllardan
beri dile getirilmiş ancak bugüne kadar değişiklik gerçekleştirilememiştir.
22’nci Dönem Parlamentosu, bundan sonra yapılacak Cumhurbaşkanlığı
seçimlerinde, ülkemize zaman kaybettiren, gereksiz tartışma ve
gerilimlere neden olmadan, cumhurun kendi başkanını serbest iradesiyle
seçebilmesinin yolunu açan Anayasa değişikliğini kabul etmiş,
değişiklik, Cumhurbaşkanı tarafından halkoyuna sunulmuştur. 21
Ekim halk oylaması için seçim takvimi işlemeye başlamış, takvim işlerken,
halk oylamasının doğurabileceği hukuki sonuçlar üzerinde, tıpkı
367’nci madde tartışmasında olduğu gibi hukuki mesnedi olmayan iddialar
ortaya atılmıştır. Halk oylamasının “evet”le sonuçlanması hâlinde
Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığının sona
ereceği, 11’inci Cumhurbaşkanını yeniden seçmek için sandığa gidileceği
ve bu konudaki son kararın da Yüksek Seçim Kurulu tarafından verileceği
yönündeki görüşlerin yayılmasına çalışılmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımız
Abdullah Gül’ün seçimi, seçildiği anda yürürlükte bulunan Anayasa
kurallarına göre yapılmıştır. Bu seçimin meşruluğu ve hukukiliğiyle
ilgili hiçbir şüphe bulunmamaktadır. Daha sonra yürürlüğe girecek
bir hukuk kuralının bu seçimi etkileyebileceğini ileri sürmek,
hukuk kurallarının geriye yürümeyeceği yolundaki temel hukuk
ilkesini inkâr etmek demektir. Bu iddianın dayanağı olarak da geçici
19’uncu maddede 11’inci Cumhurbaşkanının halk tarafından seçileceği
yönündeki hüküm gösterilmektedir. Ancak 11’inci Cumhurbaşkanı zaten
seçilmiş olduğuna göre, bu hükmün uygulama kabiliyetinin kalmadığı
da açıktır. Yüksek Seçim Kurulunun Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin
bir karar verebileceğini iddia etmek de, hukuka ve Anayasa’mıza
aykırı, gülünç bir iddiadır. Anayasa’nın 79’uncu maddesinde Yüksek
Seçim Kurulunun görevleri bellidir. Kurulun, milletvekilliği veya
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılmasına karar verme yetkisi
yoktur, olması da düşünülemez. Aksi takdirde bu durum Yüksek Seçim
Kurulunun, Meclisin ve Cumhurbaşkanının görevini sona erdirme
yetkisinin olduğunun kabulü anlamına gelir ki, hiçbir demokratik
ülkede bunun örneği bulunmamaktadır. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine
ilişkin Anayasa değişikliği paketi, ana muhalefet partisi ve o zamanki
Cumhurbaşkanı tarafından Anayasa’ya aykırılık gerekçesiyle
Anayasa Mahkemesine götürülmüş, her iki dava da reddedilmiştir. Dolayısıyla,
ortada Anayasa’ya aykırılık da söz konusu değildir. Hukuki durum
bu derece net olmakla beraber, referandumun içeriğiyle ilgili olmayan
geçici 18’inci ve 19’uncu maddelerini uygulama kabiliyetinin
kalmamış olmasına rağmen, geçmişte olduğu gibi yine gereksiz tartışmalarla,
hukuki dayanağı bulunmayan iddialarla ülke gündeminin meşgul
edilmesinin önüne geçmek adına geçici maddelerin halk oylaması paketinden
çıkarılması yönünde muhalefet partilerinin de uzlaşmasıyla bu
değişiklik gündeme gelmiştir. Yapılacak değişiklik, halk oylamasından
sonra ortaya çıkacak olan gereksiz tartışmalardan ülkemizi kurtaracak
bir fayda sağlayacaktır. 21 Ekimde yapılacak halk oylamasının ülkemiz ve
milletimiz için hayırlı olmasını diliyor, Türkiye'nin AK Parti
İktidarıyla demokratikleşme alanında gerçekleştirdiği büyük atılımlardan
sonra yıllardan beri gündeme gelmiş ancak bugüne kadar gerçekleşememiş
bu çok önemli Anayasa değişikliğine milletimizin büyük bir ekseriyetle
“evet” diyeceğine inanıyor, milletimizin Ramazan Bayramı’nı tebrik
ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
1’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır. Sayın milletvekilleri, önergelerin ikisi de aynı
mahiyette olduğundan iki önergeyi okutup, birlikte işleme alacağım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Tek imzalı önergeler
Sayın Başkanım. BAŞKAN – Önerge sahiplerine istedikleri takdirde
ayrı ayrı söz vereceğim yahut da gerekçelerini okutacağım. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım önergelerde
kaç imza var? BAŞKAN – Sayın Elitaş, önergeler görüşmelere başlamadan
önce verildiği için geçerlidir. Teşekkür ederim. Önergeleri okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 32 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının değiştirilmesine dair 1. maddesi Anayasaya aykırılık
içermesi nedeniyle teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederim. 10.10.2007 H.
Tayfun İçli Eskişehir Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülecek olan 32 sıra sayılı yasa teklifinin
1. maddesinin teklif metninden Anayasa’ya aykırı olduğundan dolayı
çıkarılmasını saygılarımla arz ederim. 09.10.2007 Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
– Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de
katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın İçli, buyurun efendim. (DSP sıralarından
alkışlar) Sayın İçli, süreniz beş dakika. HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) - Teşekkür ederim
Sayın Başkanım. Değerli Başkanım, çok saygıdeğer milletvekilleri;
hepinizi Demokratik Sol Parti ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, görüşülmekte
olan kanun teklifine ilişkin görüşlerim, eleştirilerim siyasi nitelikte
değil, hukuki nitelikte. Lütfen, eleştirilerimi bir siyasi partiye
yönelik olarak algılamayın. Burası yüce Meclis, kutsal Meclis. Aldığımız
kararların, her şeyden önce hukukun evrensel kurallarına uygun olması
gerekir ve sonra da Anayasa’nın amir hükümlerine uygun olması gerekir.
Değerli arkadaşlarım, size dağıtılan bu kanun
teklifinde dahi ne kadar büyük bir hukuki ayıp yapıldığını, ne kadar
alelacele işe el konulduğunu net olarak görebilirsiniz. Bakın, diyor
ki: “Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun…” Değerli arkadaşlarım, Anayasa’da değişiklik
yapabilirsiniz -Sayın Üskül’ün dediği gibi- ama, siz, Anayasa’da
değişiklik yapılmasına ilişkin kanunda değişiklik yapmaya kalkıyorsunuz.
Bunu yapamazsınız. Anayasa’da Türkiye Büyük Millet Meclisinin
neleri yapabileceği açık olarak belirtilmiş. Bakın, daha baskıda
bu hata… Komisyonda Değerli Başkanıma bunu ifade ettim ve düzeltti.
Orada konuşulurken yanlış ifadelerde bulundurdu 21’inci Dönem Meclisle
ilgili. 21’inci Dönem Meclis… Sayın Başkanım, size de bunu arz edeceğim.
Bakın, hep arkadaşlarımın da Genel Kurulu yanıltan açıklamalarının
metni Kanunlar Kararlardan getirdiğim metindir. 4720 sayılı Yasa’yla,
Anayasa’mızın 86’ncı maddesinin bazı cümleleri değiştirilmiştir
yüce Meclis tarafından o tarihte. Yani, şimdi yapıldığı gibi 4709
sayılı Kanun’da değişiklik yapılmamıştır ve yine yüce Meclis yanıltılmaktadır.
İşte, Yüksek Seçim Kurulunun kararı. İçimizde hukukçu arkadaşlar
var. Sayın Adalet Bakanı ile hem Anayasa Komisyonunda hem Partiler
Arası Uzlaşma Komisyonunda çalıştık. Burada birlikte çalıştığımız
birçok hukukçu arkadaşlar var. Bakın, ne diyor, kararı okuyorum size:
“Kurulumuz, 10.11.2001 gün ve 658 sayılı kararıyla komisyon oluşturmuş,
3376 sayılı Anayasa Değişikliğinin Halkoyuna Sunulması Hakkında
Kanun gereği altyapı çalışmaları yapılmıştır. Ancak, Anayasa’nın
4709 sayılı Kanun’la değiştirilen ve Cumhurbaşkanınca halkoyuna
sunulan 86’ncı maddesi, bu defa, Türkiye Büyük Millet Meclisince
4720 sayılı Kanun’la değiştirildiği için konusuz kalmıştır.” Bakın, siz, burada bir kanunu değiştirmeye kalkıyorsunuz.
Anayasa’nın 175’inci maddesinin altıncı fıkrası der ki: “Anayasa
değişikliğine ilişkin kanunlar halkoyuna sunulması hâlinde, halk
oylamasında kabul edildiği takdirde yürürlüğe girer.” Bu Kanun yürürlüğe girmemiş, Türkiye
Büyük Millet Meclisi elini çekmiş, Cumhurbaşkanına gitmiş, Cumhurbaşkanı
halkoyuna sunmuş, onun üzerine Yüksek Seçim Kurulu devreye girmiş,
seçim takvimini başlatmış, gümrük kapılarında 11 Eylülden beri oy
kullanılıyor. Elinizi vicdanınıza koyun değerli milletvekili,
burada keyfîlik olamaz. Anayasa’yı böyle keyfî olarak değiştirmeye,
ihlal etmeye kalkarsanız birileri gelir, düdüğü çalar, sizin de
anayasal haklarınızı ihlal eder. Bu, bu kadar basittir. Lütfen… AHMET KOCA (Afyonkarahisar) – İyi bir cümle olmadı.
HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Bakın, değerli
milletvekilleri, bu, benim değil… Bir şey söylüyorum… NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ayıp, ayıp… Bakanlık
yaptınız, yakışmıyor. HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Bakın, izin verin…
İzin verin, ben, size çok güzel cevap veririm. Bu söz, tarihî bir sözdür. 12 Eylül askerî ihtilalinden
önce…(AK Parti sıralarından gürültüler) Değerli milletvekilleri, dinleyin. Rahmetli Bülent Ecevit’in, o, biraz evvel konuşmalarınızda
Cumhurbaşkanı seçilemediği için darbeye neden olan, ama demokrasinin
nasıl, ne şekilde savunulması gerektiğini Türk halkına ve parlamenterlere
ifade eden tarihî bir sözdür. Bunu işinize geldiği gibi algılamayın.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Geri alın geri, yakışmıyor. HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Hayır, hiç geri
alınacak bir söz değil. Bakın, şunu söylüyorum: Eğer geri alınacak bir şey
varsa değerli Başkanım bana müdahale eder değerli milletvekilleri. Ben sizin bir arkadaşınız olarak, bir siyasi ayrım
gözetmeksizin yaptığınız bir hataya işaret etmeye çalışıyorum. Burada
siyasi birtakım düşüncelerle, birtakım siyasi kaygılarla… (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın İçli, size bir dakikalık süre vereceğim;
yalnız, şu hususu açıklamama fırsat verin: Belki, orada, kastınızı
aşan bir ifade olabilir veya arkadaşlarımız öyle anlamış olabilirler.
Biraz önce, anayasa kürsüsünde bulunmuş olan bir hocamız da konuştu
burada, ifade etti. Yani, Meclisin yetkileri bellidir, Meclis bu
yetkilerini millet tarafından almaktadır. Dolayısıyla, yetkilerini
Anayasa’da belirtilen şekilde kullanabilir. Bu yetkileri de Meclisin
elinden kimsenin almaya gücü yetmeyeceği inancımı ben kendi adıma
Başkanlık Divanında Başkan Vekili olarak söylüyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) Buyurun efendim. HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Değerli Başkanım,
bu, benim düşüncem değil. Önünüzde bulunan ve değerli milletvekillerinin
önünde bulunan Anayasa’nın 11’inci maddesi. 11’inci maddesini tekrar
ifade ediyorum ve bizi dinleyen Türk halkının da dikkatle dinlemesini
arzu ediyorum: “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü: Anayasa hükümleri, -yasama, yani, bizleri- yürütme ve yargı organlarını, idare
makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.” Doğrudur. Türkiye Büyük Millet Meclisi, değiştirilmesi
teklif edilemez ilk üç maddesini değiştiremez ama, yüce Meclis, ancak
bu Anayasa’da belirtilen yetkilerini kullanmakla Anayasa’yı
değiştirebilir. Yüce Meclis bugün Anayasa’yı değiştirmiyor. Anayasa’nın
Değiştirilmesi Hakkında Kanunu değiştirmeye kalkıyor bu Anayasa’daki
hükümlere göre. Benim biraz evvel ifade etmek istediğim o ifadeyi
anladım ki bazı arkadaşlarımız yanlış algılamış. Şunu anlatmaya
çalışıyorum: Anayasa’yı… (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bugüne kadar, Meclis açıldığından beri
kullandığım usul dışında hareket edemeyeceğim, özür diliyorum. Mikrofonunuzu… HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Ama müdahale ettiniz… BAŞKAN – Hayır, müdahale ettiğimde mikrofonunuz
açık değildi, ayrıca bir dakikalık süreyi sonra vermiştim. Başka
bir zeminde, ümit ederim, veririm. Bu kaidemi bozdurmayın bana, istirham
ediyorum. HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Değerli Başkanım,
ikaz etmediniz, cümlemi bitireyim. BAŞKAN – Yok, bana müsaade edin. Anlayışla karşılayacağınızı
ümit ediyorum. Teşekkür ediyorum katkılarınız için. HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Peki, teşekkür
ediyorum. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Evet, diğer önerge sahibi olarak Sayın Kamer
Genç. Buyurun Sayın Genç. (CHP sıralarından alkışlar) KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Burada çok fuzuli bir işle uğraşıyoruz. Fuzuli
iş şu, bizim, birilerinin anlamadığı şu: Teklifi veren arkadaşlarımız
diyorlar ki, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun. Bu değiştirilmesini istedikleri kanunlar Anayasa’da
yok, hükümler. Yani, olmayan bir hükmün değiştirilmesini teklif
ediyorlar. Bizim dediğimiz bu. Eğer daha önce bu metinler Anayasa’da
olsaydı, yani geçici 18 ve 19’uncu maddeler Anayasa’da olsaydı,
tabii ki Meclis, daha bunu halk oylamasına sunmadan önce bunu getirip
değiştirebilirdi. Bu Anayasa profesörlerinin nerede Anayasa öğrendiklerini
de merak ediyorum! (CHP ve AK Parti sıralarından gülüşmeler) Yani, arkadaşlar, tabii ki Türkiye Büyük Millet
Meclisi yasa yapma yetkisine sahip, bu gücü mutlaktır, ama, ortada,
Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilmiş, Cumhurbaşkanına
gitmiş, Cumhurbaşkanı halk oylamasına sunmuş, halk oylamasıyla ancak
bu kabul veya reddedilebilir. Ha, geçmişte, 2001’de milletvekilleri
maaşıyla ilgili şeyde 86’ncı maddede değişiklik yapılmış. 86’ncı
maddede değişiklik yapılınca halk oylaması safhasında Meclis yine
çıkmış 86’ncı maddede Anayasa değişikliği yapmış ve Anayasa değişikliğini
yapınca Cumhurbaşkanı da onu onaylamış, kesinleşmiş. Yani, bu, çok
açık ve net bir şeydir. Yani, Anayasa’da olmayan bir kanun maddesini
siz nasıl değiştiriyorsunuz ben anlamıyorum. Yani, bunu, Anayasa
profesörleri çıksınlar, bize bir onu anlatsınlar. Yani, olmayan
şeyi nasıl değiştireceksin? Yani, birisi dedi ki, efendim, çocuk
ölü doğmuş. Bu ölüyü kim doğurdu? İşte, bundan önceki AKP’nin getirdiği
anayasa değişikliği doğurdu. Onun için, yani, ölü doğma kelimesi…
Bizim burada Anayasa’ya aykırı dediğimiz şey, geçici 18’inci madde.
Geçici 18’inci madde ne diyor? Anayasa’nın 67’nci maddesi, yani, seçim
kanunlarında yapılacak değişikliklerin Cumhurbaşkanlığı seçiminde
nazara alınmayacağı. Bu, bir şekilde telafi edilebilirdi. Ne yapacaktı?
Yine, Anayasa’nın 67’nci maddesinde bir değişiklik yapılacaktı,
“Cumhurbaşkanlığı seçimi nedeniyle yapılacak kanunlar ve Seçim
Kanunu’nda yapılacak hükümler bu Anayasa hükmüne tabidir” deyip
eski hâline getirseydiniz, zaten bu kendiliğinden ortadan kalkmış
olurdu. Şimdi, biraz da başka konularda şey etmek istiyorum.
Bakın arkadaşlar, siyasette, toplumda bir kural vardır, eğer bir kişiyi
iki defa kuyudan çıkarırsanız, o kuyudan çıkardığınız kişi döner
sizi tekrar kuyuya itebilir. Şimdi, bu muhalefetin de bir dayanışma
içinde olması lazım. Şimdi, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesine
sevgili MHP’li arkadaşlarımız sebep oldu, onların kendi takdirleridir.
Ama, şimdi, mademki siz Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini
istiyorsanız, şunda bu AKP’ye bir destek vermeyin. Hadi bakalım burada
çok böyle çalım ediyorlar, diyorlar ki, efendim, bu Anayasa da geçse
Abdullah Gül orada oturur. Oturur mu oturmaz mı, onu bir görelim. Hayır,
bu Anayasa’ya da destek vermeyin, belki ondan sonra bu hâliyle referandum
kabul edildiği zaman belki MHP’li bir arkadaşımız gelir Cumhurbaşkanlığına
oturur, bu hakkınızı niye aramıyorsunuz? Yani, ben rica ediyorum
sizlerden. (CHP sıralarından alkışlar) Bakın, şöyle bir şey var arkadaşlar, bakın: Şimdi,
bu halk Çankaya’ya Abdullah Gül’ün bu İktidar zamanında Cumhurbaşkanı
olacağına, kabul etmeyeceğine ben inanıyorum. Çünkü, burada bu
halk iradesi her şeyin üstündedir. FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Yüzde 47’yi kim aldı,
siz mi aldınız? KAMER GENÇ (Devamla) – Halk daima ülkenin geleceğini
düşünür. Cumhurbaşkanlığı makamında oturacak insanın iktidar
partisiyle paralel düşünmemesi lazım. İktidar partisinin her aldığı
kanunu, her aldığı tasarrufu onaylamaması lazım. Bu, Türkiye için
çok ama çok ciddi bir rejim sıkıntısıdır. Geçmişte, bakın, ben size bir olay anlatayım: 2003
vergi affında -2003 müydü, 2004 tarihinde vergi affını çıkardınız,
bu vergi affında- affın son süresini 31 Mart diye gözettiniz. Yani,
incelemede olup da 31 Mart tarihine kadar verilen raporlarda af kanunu
kapsamına girdiniz. Fakat tam o sırada süre dolmaya az bir zaman kala,
baktılar ki AKP’ye yakın adamların, Hükûmetin yakın adamlarının inceleme
elemanlarının elinde önemli raporları var ve o raporlar verildiği
takdirde devlet aşağı yukarı 5-6 trilyon vergi kazanacak. Bunun üzerine
bir kanun teklifi getirdiler alelacele Bütçe Plan Komisyonuna. Bütçe
Plan Komisyonu bu kanun teklifini Genel Kurulda kabul etti ve bu
gitti Cumhurbaşkanı bunu veto etti. Veto etti, gelip tekrar Bütçe
Plan Komisyonuna gittiği zaman, yahu Hükûmet dedi, ben bu kanun teklifini
vermedim: milletvekilleri dedi, biz bu kanun teklifini vermedik. Yani, bakın, bunlar çok önemli şeyler. Eğer Çankaya’da
oturan kişiler… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Genç, bir dakika ek süre veriyorum,
konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun efendim. KAMER GENÇ (Devamla) – Eğer Çankaya’da oturan kişiler
bir siyasi partinin tamamen güdümünde hareket ederse, orada çok
ciddi bir rejim sorunu çıkabilir. Ben rica ediyorum, özellikle MHP’li
arkadaşlarımızdan, buna destek vermeyin. Bu çıksın böyle. Ondan
sonra, bu böyle çıktıktan sonra Abdullah Gül yerine yeniden Cumhurbaşkanı
seçilecektir, herkesin bunu bilmesi lazım. Burada bir kaos da yok. FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Çok beklersiniz çok! KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, yiğitseniz işte
çıkarmayın! Yiğitseniz çıkarmayın! (CHP sıralarından alkışlar)
Gidelim Meclise, halk kabul etsin, ondan sonra bakın ben Abdullah Gül’den
Cumhurbaşkanlığını alıyor muyum almıyor muyum, göreceksiniz bakın.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Sen mi alıyorsun? KAMER GENÇ (Devamla) – Ya ben almasam bile bir başka
arkadaş alır, ama bu böyle yürümez arkadaşlar. Rejim için sıkıntı
olabilir. FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Sıkıntı sende var,
sen hazmedemiyorsun! KAMER GENÇ (Devamla) – Yani, bilmem gazeteci, gazetenin
birtakım basın mensuplarını Cumhurbaşkanının uçağına doldurarak
onlara getirip ziyafet çekmekle basını lehinize çevirebilirsiniz
ama halkı çeviremezsiniz. Onu da bilesiniz. Ama rica ediyorum ben,
gelin şu Anayasa değişikliğini reddedelim, halk onu kabul etsin,
bakın Türkiye’nin çok lehine sonuç çıkar. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Sayın milletvekilleri, önergeleri beraberce
işleme almıştım. Önerge sahiplerini dinlediniz. Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Saygıdeğer milletvekilleri, 1’inci madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır. Bir önceki oylamadan farklı olarak, Komisyon sırasında
ve Hükûmet sırasında, iki ayrı yerden, arkadaşlarımıza yardım için
pullar verilecektir. Onu da bilgilerinize sunuyorum. Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, oy pullarının
rengini hatırlatıyorum: Beyaz pul kabul, kırmızı pul ret, yeşil pul
çekimser oy anlamını taşımaktadır. Arz ederim. Şimdi maddenin gizli oylamasına Adana ilinden
başlıyoruz. (Oylar toplandı) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Genel Kurulda
bulunup oyunu kullanmayan arkadaşlarımız var mı? Yok. Oy kullanma işlemini bitiriyorum. Kupaları kaldıralım. (Oyların ayrımına başlandı) BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
oy tasnifi yapılırken 2’nci maddenin görüşmelerine devam edeceğiz. 2’nci madde üzerinde söz alan üyelerin isimlerini
okuyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Hakkı Suha Okay, Ankara
Milletvekili. Şahısları adına: Mehmet Emin Ekmen, Batman; Suat Kılıç,
Samsun; Kamer Genç, Tunceli; Hüseyin Tayfun İçli, Eskişehir.. 2’nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2- 16/6/2007 tarihli ve 26534 sayılı Resmî Gazetede
halkoyuna sunulmak üzere yayımlanan 5678 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunun 6 ncı maddesiyle 7.11.1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasına eklenen geçici 19 uncu madde metinden
çıkarılmıştır. BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay. Sayın Okay, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz on dakikadır. CHP GRUBU ADINA HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’yle ilgili olarak Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Gerek Parti Grubum adına gerek
şahsım adına sizleri saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, bugün saat 12.00’den bu yana
Anayasa’mızın bazı maddelerinde değişiklik yapan kanun teklifine
ilişkin görüşmelerimizi sürdürüyoruz. Bu süreçte AKP Grubuna dâhil
kimi sözcü arkadaşlarım bu aşamaya nasıl gelindiğine ilişkin bilgilendirirken
kimi gerçekleri farklı olarak ifade ettiler. Öncelikle bir iki hususu
düzelterek konuşmamı sürdürmeyi düşünüyorum. İfade edilenlerden biri şuydu: 367 şartı şimdiye
kadar hiç aranmadı, ama ilk kez 2007’de Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde
arandı. Değerli arkadaşlarım, gerek Sayın Süleyman Demirel’in
gerek Sayın Ahmet Necdet Sezer’in seçimlerinde toplantı yeter sayısı
olan 367 sayısı Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu salonunda
hazırdı. Hem Sayın Demirel’in hem Sezer’in seçim süreciyle bu süreci
karıştırmayın. Ama, şu denilebilir: “Sayın Özal’ın da seçiminde
367 olan toplantı sayısı veyahut da o dönemdeki Parlamento sayısına
göre gerekli olan üçte 2 çoğunluk yoktu.” Değerli arkadaşlarım, bir kural ihlal edildi diye
bu kuralın ilanihaye ihlal edilmesi söz konusu olamaz. Yani, bir defa
kırmızı ışıktan geçtik, bundan sonraki süreçte ben de geçerim… Hayır,
sen geçemezsin ve bu süreç yargıya taşınır, yargı da Anayasa’ya uygun
kararını verir. Peki, 367 sonrası ne oldu, Anayasa Mahkemesi kararı
sonrası ne oldu? O süreçte Parlamentoda bulunan, ama seçim sürecinde
seçime dahi katılamayan, Anavatan Partisi AKP Grubuyla iş birliği
yaptı, “uzlaşmayı gerçekleştireceğiz” dedi ve o uzlaşmanın ürünü
olarak Anayasa’da değişiklik yapan ve referandumu da içeren bir
paket gündeme geldi. Tabii, anayasalar yapılırken hazırlandığı döneme
bakılır. Hazırlandığı dönem geçmişi göz önünde tutar, ama geleceğe
de ışık tutar. Hazırlandığı dönemde Parlamentoda yeter sayı bulunamaz
endişesiyle böyle bir kanun değişikliği teklifi Türkiye’nin gündemine
geldi ve bu teklif öylesine alelacele gündeme getirildi ki, sanki
hem seçim yapılacak hem de Cumhurbaşkanı seçilecekti. Fakat, olmadı.
Seçim yapıldı, ama, o seçim sürecinde Cumhurbaşkanlığına talepkâr
olan Sayın Gül dahi, AKP’nin tüm sözcüleri seçim çalışmalarında dediler
ki: “Biz, halk tarafından Cumhurbaşkanının seçilmesini istedik. Ama,
Parlamentoda şimdi bize o yetkiyi verin, halk tarafından seçilsin.”
Şimdi bu süreç geldi, yeni, 23’üncü Dönem Parlamentosu çalışmaya
başladı, bir anda Parlamento Anayasa’ya uygun Cumhurbaşkanını
seçti. Şimdi “Anayasa’ya göre seçiminde zorluk olacak.” ifadesi
edilen Sayın Cumhurbaşkanının konumunu tartışmadan çıkartmak
için bu kez paketten, çerçeve 6’ncı maddenin içerisinde yer alan 18 ve
19’uncu geçici maddelerin çıkarılması için bu Meclis gündeminde
bunları konuşuyoruz ve bunları konuşurken bir taraftan da oylama
devam ediyor. Şu an gümrüklerde halkımız oyunu vermeye devam ediyor.
10 Eylülden bu yana da bu süreç işliyor. Kimilerine göre “1 oyun ne
önemi var?” denilebilir, ama bilesiniz ki, bu Parlamentoda 1 oy nedeniyle
Cumhurbaşkanı seçilememiştir, benim partim 47 oy nedeniyle 1 milletvekili
eksik kazanmıştır. Hem oyun çok önemi var hem de vatandaşın iradesini
yok farz etme hakkımız yok. Bu oylama süreci başlamıştır. Şimdi birinci tur görüşmeleri yapıyoruz, salı
günü ikinci tur görüşmelerini yapacağız ve bir anda o paketten iki
maddeyi çıkaracağız ve o iki maddeyi çıkarırken de, bugüne kadar
oy veren vatandaşların iradelerini yok farz edeceğiz. Ve şunu da anlamakta zorluk çekiyorum. Parlamento
salı günkü görüşmesinde belki bu değişiklik teklifini kabul edecek.
Ama, nereden çıkarıyorsunuz Sayın Cumhurbaşkanı da aynı gün onaylayacak?
Ona güveniyorsunuz. Ama, ya incelemek isterse! Bunu şunun için ifade ediyorum: Bu yasa, yani görüşmekte
olduğumuz bu temel yasa ele alındığında zaten birsürü yanlışla iç
içeydi. Örneğin, nereden çıkarıldı 11’inci Cumhurbaşkanı? Cumhurbaşkanları
içerisinde öyle bir sıralama mı vardı? Niye o “11’inci Cumhurbaşkanı”
ibaresi konuldu? Hiçbir yasal düzenlemede Cumhurbaşkanlarının
sıralaması yer almıyor. Şimdi, bugün üzerinde konuştuğum geçici 19’uncu
maddede, halkoyuna sunulması hâlinde Cumhurbaşkanının nasıl başvuruda
bulunacağı ve bunun Yüksek Seçim Kurulunda nasıl inceleneceği
söyleniyor. Değerli arkadaşlarım, şu söylenebilir: “Kanunla
düzenlenir.” hükmü var 5’inci maddenin son cümlesinde. Ee, orada düzenliyoruz.”
Biz Cumhurbaşkanı seçiyoruz, Türkiye’ye Cumhurbaşkanı seçiyoruz.
Yani, Anayasa’daki bir hükümle kanundaki hüküm arasındaki kabul
sayılarının farklılığı da göz önüne alınırsa, bu konuda çok daha
titiz, çok daha dikkatli olma zorunluluğumuz var. Bir başka husus: “Efendim, Cumhuriyet Halk Partisinin
Sayın Genel Başkanı bu referandum için 200 trilyon harcanacak.” diyor,
kimi AKP sözcüleri “30 trilyon harcandı.” İşte, referandum için 100
trilyon... 30 veya 100… Çok rica ediyorum; o parada tüyü bitmemiş yetimin
hakkı var. Ne olacak, 100 trilyon da buraya gitsin deme hakkımız yok.
Niçin? Çünkü bir iddiayla, Türkiye’nin gündemini değiştiren bir
söylemle… AKP, bugün kimi grup sözcülerinin sahiplendiği,
kimi zaman Hükûmet sözcülerinin ve grubunun sahiplenmediği bir Anayasa
tartışmasını Türkiye’nin gündemine getirdi. Böylesine Anayasa
tartışmalarının Türkiye’nin gündeminde olduğu bir süreçte, şimdi
referandumda kabul edilecek değişikliğe baktığımızda özeti
şudur: Cumhurbaşkanını yedi yıl değil beş yılda seçelim. Milletvekillerinin
süresi beş yıl olmasın, dört yıl olsun. Değerli arkadaşlarım, bu her aşamada yapılabilir.
Parlamento açılalı, bu yasama dönemi başlayalı daha üç ay oldu. Eğer,
o Anayasa değişikliği teklifinde veya AKP Grubunun söyleminde olduğu
gibi yeni anayasa, sivil anayasada samimiyseniz, gelin, bunu bir
bütün olarak ele alalım. Böylesine palyatif, parça parça, orasından
burasından değişiklikler yaratarak Anayasa’yı değiştirmeyelim
ve bunun hiç kimseye de bir faydası yok. Ayrıca, bütün bunlara baktığımızda
şunu görüyorum: Böylesine irade Meclisi yıpratıyor, Mecliste itibar
zafiyetine sebebiyet veriyor. Oysa, Türkiye Büyük Millet Meclisi
demokrasinin kalbi. Değerli arkadaşlarım, anayasalar böylesine
sık sık değiştirilmez. Anayasalar kalıcı metinlerdir. Anayasaları
günün koşulları için değiştirmeye kalkarsanız, bir gün bir başka ekseriyet
gelir, o da bunun alışkanlık hâlinde olduğunu tespit eder, o da bunu
yapmaya kalkar. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Okay, bir dakika ek süre veriyorum,
konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. HAKKI SUHA OKAY(Devamla) – Toparlıyorum Sayın
Başkan. Gelin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığına
uygun, birlikte, kimi maddeler değişecekse, ama bir toplumsal uzlaşmayı,
bir konsensüsü yaratacak bir anayasa metni hazırlanacaksa, el ele
verelim, birlikte yapalım. Şunun için söylüyorum anayasaların sık sık değiştirilemeyeceğini:
Eğer, bu anayasaları böylesine hukukun kurum ve kurallarını göz
ardı ederek, dilediğimiz zaman, isteğimize uygun biçimde değiştirmeyi
alışkanlık hâline getiren bir Mecliste çalışmayı sürdürürsek, bilesiniz
ki, bunun sıkıntısını gelecek süreçte çok fazla çekeriz. Bu vesileyle, şahsım adına bu değişikliğin doğru
olmadığını ifade ediyorum, sizlere saygı sunuyorum, teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Okay. Şahsı adına, Batman Milletvekili Mehmet Emin Ekmen.
Buyurun Sayın Ekmen. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 21 Ekim 2007 tarihinde halkoyuna sunulmak üzere
bekleyen 5678 sayılı Yasa’nın çerçeve 6’ncı maddesinin referandum
metninden çıkarılmasına ilişkin yasa teklifi üzerinde kişisel görüşlerimi
açıklamak üzere huzurunuzda bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. Sözlerime başlamadan önce, son günlerde artış
gösteren terör olayları nedeniyle yaşamını kaybeden şehitlerimize
Allah’tan rahmet diliyorum. Saygıdeğer milletvekilleri, hepimizin bildiği
gibi, 5678 sayılı Yasa ile meydana getirilen değişiklikler, siyasetin
ve ülke yönetiminin tartışılmaz meşru zemini olan Türkiye Büyük
Millet Meclisinin, muhalefet partileri tarafından çalışamaz
hâle getirilmesi sonucunda ortaya çıkan kaos durumunu aşmak ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarında aynı tıkanıklığın
bir kez daha yaşanmaması için atılan bir adımdır. Bu yasa ile sadece
Cumhurbaşkanını halkın seçmesi değil, milletvekili seçimlerinin
süresi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarında dikkate
alınacak toplantı yeter sayısı da düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler
ile Türkiye Büyük Millet Meclisinin meşru çalışma zemini vasfını
kaybetmemesi ve muhalefetin, Türkiye Büyük Millet Meclisini çalıştırmayarak
demokratik sistemin işleyişini engelleme girişimlerinin ortadan
kaldırılması sağlanmıştır. Demokratik ülkelerde ihtiyaç duyulmayacak
böyle bir düzenlemenin ülkemizde yapılmış olması da bize özgü demokrasi
anlayışının sonuçlarından biridir sanırım. Bu yasanın ardından 22 Temmuz seçimleri yapılarak
Türkiye Büyük Millet Meclisi iradesi yenilenmiş ve seçimlerden katılım
ve temsiliyet oranı ile güçlenerek çıkan Türkiye Büyük Millet Meclisi,
ülkemize 11’inci Cumhurbaşkanını seçmiştir. Bu durumda, 18 ve
19’uncu maddelerin uygulanma imkânı kalmamıştır. Bu değişiklikler,
referandum sonucu kabul edilse bile uygulanamaz. Uygulanma ihtimali
olmayan maddelerin referandum metninde bulunması hukuki anlamda
bir sakınca doğurmamasına rağmen, yapılan tartışmalar böyle bir
değişikliğin gündemimize gelmesine sebebiyet vermiştir. Saygıdeğer arkadaşlar, hukuki anlamda böyle
bir değişikliğe ihtiyaç duyulmamasına rağmen, son günlerde yaşanan
tartışmalar, ileri sürülen fikirler göz önüne alındığında, bu maddelerin
referandum metninden çıkartılması, fuzuli tartışmalar ile ülkemizin
zaman kaybetmesini, Türkiye Büyük Millet Meclisi iradesine yönelik
olası bürokratik müdahalelerin engellenmesini ve Türkiye’nin
bir an önce içte ve dıştaki sorunlarının çözümüne odaklanmasını
sağlayacaktır. Böylece, daha zengin, daha demokratik, daha gelişmiş
bir ülke olma yolunda hükûmetimizin ortaya koymuş olduğu yüzüncü
yıl hedeflerine yürüyüşümüz de hızlanacaktır. Bu düşünceler ile Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ekmen. Şahsı adına, Samsun Milletvekili Suat Kılıç. Sayın Kılıç, buyurun. SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; yüce heyetinizi en içten saygılarımla selamlıyorum. Yapmakta olduğumuz Anayasa değişikliğinin
Türk milleti ve Türkiye için hayırlara vesile olmasını temenni
ediyorum. Yaklaşmakta olan Ramazan Bayramı’nızı da tebrik
ediyorum ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Saygıdeğer milletvekilleri, madde üzerinde, aynı
mahiyette iki adet önerge vardır, okutup işleme alacağım. Buyurun: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 32 sıra sayılı yasa teklifinin
2. maddesi Anayasaya aykırı olduğundan teklif metninden çıkarılmasını
saygılarımla arz ederim. Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 32 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının değiştirilmesine dair 2. maddesi Anayasaya aykırılık
içermesi nedeni ile teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederim. 10.10.2007 H.
Tayfun İçli Eskişehir BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
– Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın İçli, konuşacak mısınız? HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Konuşacağım
Sayın Başkan. BAŞKAN - Buyurun Sayın İçli. Süreniz beş dakika. HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Teşekkür ederim. Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım;
tabii, beş dakikada görüşleri ifade edebilmek o kadar kolay bir
olay değil. Kalan yerden devam ediyorum, zamanınızı alacak değilim. Tekrar söylüyorum: Bugün, biz, burada bir Anayasa
değişikliği yapmıyoruz, daha önceki bir Anayasa değişikliğine
ilişkin bir kanunu değiştirmeye kalkıyoruz. Onun için, hangi usullere
göre hareket etmemiz gerektiğinin şeyi Anayasa'mızda ve İç Tüzük’ümüzde
bellidir. Değerli arkadaşlarım, 5678 sayılı Anayasa'nın
bazı hükümlerinin değiştirilmesine dair Kanun, 22’nci Dönem Parlamentoda
31 Mayıs 2007’de kabul edilmiş, Cumhurbaşkanı tarafından halkoyuna
sunulmuştur ve bu Kanun 16 Haziran 2007 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanmıştır.
Bunun üzerine, Anayasa'nın 79’uncu maddesi gereği, devreye yargı
girmiştir. Bakın değerli arkadaşlarım, Anayasa'nın 79’uncu
madde hükmü açıktır, Anayasa'nın 175’inci maddesiyle birlikte değerlendirilmesi
gerekir. Seçimler, yargı organlarının genel yönetim ve denetimi
altında yapılır. Seçimlerin başlamasından -seçimler başlamış, 16
Haziranda başlamış- bitimine kadar, seçimin düzen içinde yönetimi
ve dürüstlüğüyle ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırma, seçim
süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzluklar,
şikâyet ve itirazları inceleme, Yüksek Seçim Kurulunun yetkisindedir.
Seçim başlamış 16 Haziranda, seçim takvimi ilan edilmiş, Parlamento
bu işten elini çekmiş ve 11 Eylülden itibaren, ister sınır kapısı olsun
-adını ne koyarsanız koyun- Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları oy
kullanmaya başlamış. Artık, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, başlamış
olan bir seçime müdahale etme hakkı yoktur. Bugün görüşmekte olduğumuz
yasa bir anayasa değişikliği değildir. Anayasa değişikliği olmuş
olsaydı, getirilmiş olsaydı, yüce Meclisin, bu konuda, tabii ki
Anayasa’nın ilk üç maddesi dışındaki bazı hükümlerini değiştirmesi
mümkün olurdu. Ama, yanlış yapıyoruz değerli arkadaşlarım. Bu bir
kanun, daha önceki Kanun’u, yürürlüğe girmemiş bir Kanun’u değiştirmeye
yönelik. O Kanun’un da nasıl yürürlüğe gireceği Anayasa’mızda
bize açıkça belirtilmiş. Denilmiş ki: “Anayasa değişikliğine ilişkin
kanunlar eğer halk oylamasına sunulursa, bu kanunların yürürlüğe
girmesi, halkın, katılan halkın yarısından bir fazlasının kabulüyle
mümkündür.” Daha bu Kanun bir anayasa hükmü hâline gelmemiş. Gelmesi
için, sizlerin iradesiyle, devreye yüksek yargı girmiş, Yüksek Seçim
Kurulu el altmış. Böyle bir hukuki hatayı yapmayalım değerli arkadaşlarım.
Benim ifade etmek istediğim bu. Bakın, farkındaysanız, hiçbir siyasi gerekçe
ileri sürmüyorum. Şekil ve usul açısından yanlış yapıyoruz. Bir kapı
açacak olursak, bütün, bundan sonra yanlış işlere kapı açmış oluruz.
Benim sizlerden ricam, bunu dikkate alın. Bir bu. İkincisi: Bazı arkadaşlarımız gerekçeler ileri
sürüyorlar, işte “Cumhura gideceğiz.”, “Zaten geçerli olmayan
18’inci ve 19’uncu maddeyi biz yürürlükten kaldırdık.” diyorlar. Ee,
o zaman tamamını niye kaldırmadık? Şunun tamamını kaldırmış olsaydık
-biz önceden de söyledik, 11 Eylülde, seçim başlamadan evvel- böyle
bir problem kalmazdı. Şimdi, bakın, bu Parlamento Cumhurbaşkanını seçti.
Şimdi, Türkiye’nin önünde bu tartışmayı yaratan ben değilim, bu
tartışmayı yaratan AKP grup başkan vekilleri ve 272 arkadaşımız. Türkiye’nin
bunca önemli sorunu varken, sanki suçlama yöneltiliyor gibi, biz
konuşurken sizleri sıkıntıya sokuyormuşuz izlenimini vermeye
çalışıyorsunuz. Bu kanunu ben getirmedim, bu kanunu AKP grup başkan
vekilleri ve 272 AKP milletvekili getirdi. Tamamını çıkarsaydınız.
Sayın Gül’ü, Sayın Cumhurbaşkanını tartışılır bir hâle getirdiniz.
Yazıktır ona da yazıktır. tartışılan bir Cumhurbaşkanı olacaktır.
Bu hatalardan dönün. İnanın, hukuk fakültelerinde öğrencilere bunu
anlatmakta zorluk çekecek öğretim görevlileri. Biraz evvel söyledim. Konuşmamda, bana dayanak
olarak gösterilen eski uygulamanın böyle bir uygulama olmadığını,
o uygulamanın bir anayasa değişikliği şeklinde Türkiye Büyük Millet
Meclisine geldiğini söyledim. Biz, o zaman, bir anayasa değişikliğine
ilişkin bir kanun değiştirmeye kalkmadık. Lütfen, Meclisi doğru bilgilendirelim
Sayın Başkanım. Bakın, elimde var, sizde de vardır, Kanunlar Kararlar
Dairesinden getirtin. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın İçli, bir dakika içinde konuşmanızı
tamamlayınız. Buyurun efendim. HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Toparlayacağım. Bakın efendim, değerli milletvekili arkadaşlarım,
4720 sayılı Kanun bir maddeden ibarettir ve anayasa değişikliğine
ilişkin bir maddedir. Bu sizin yetkinizdedir, ama Anayasa değişikliğini
içeren bir kanunu, yürürlüğe girmemiş bir kanunu, Anayasa’yı değiştirme
hükümlerine tabi olarak değiştiremezsiniz. Bizim bu konuda yetkimiz
yoktur. O zaman her şeyi yapabiliriz, kendimizi yargıç yerine de koyarız.
O zaman yürütme yerine kendimizi koyarız. Anayasa’mızın -işte
bahsettim dilekçemde- başlangıç hükümleri, eşitlik ilkesi, 11’inci
maddesi, yasama, yürütme, yargı erklerinin güçler ayrılığı prensibi
gereğince Anayasa’da verilen yetkiler çerçevesinde kullanabileceğini
söyledim. Lütfen, rica ediyorum. Bunu ben siyasi bir saikle
söylemiyorum. Hata yapıyoruz. Bunlar tutanaklara geçecek ve bu
Anayasa, bir kanunun da ötesinde, gelecek kuşakları ilgilendirecek,
emsal olacak. Sabrınız için çok teşekkür ediyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İçli. Evet, diğer önerge sahibi olarak Sayın Kamer Genç. Sayın Genç, buyurun efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
getirilen ve Anayasa’da olmayan bir maddenin Anayasa değişikliği
şeklinde önümüze getirilen bu madde, tamamen Abdullah Gül’ü kurtarma
maddesidir. MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Kimdir Abdullah Gül? KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, bunu hiç inkâr etmenize
gerek yok, sizin seçtiğiniz Cumhurbaşkanı canım. MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Senin de Cumhurbaşkanın. KAMER GENÇ (Devamla) – Ben insanların nüfus cüzdanındaki
isimleriyle hitap ediyorum. MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Türkiye Cumhuriyeti’nin
Cumhurbaşkanı. KAMER GENÇ (Devamla) – Neyse canım, sen öyle hitap
et. Yahu sen benim irademe sahip olamazsın. Şimdi, burada, bu nedir biliyor musunuz? Kuş yok
ortada, arkasından mermi atıyorsunuz, olmayan kuşa mermi atmak. Yani
yok böyle, Anayasa’da hüküm yok böyle. Hele bu öteki maddede, geçici
6’ncı maddede Anayasa’nın 67’nci maddesi var. Burada yok 19’uncu madde,
Anayasa’ya girmemiş, daha oylanmamış, Anayasa’ya girmemiş. Olmayan
bir maddenin… Yani, teklifin başında diyorsunuz ki Anayasa değişikliği.
Ben anlamıyorum. Yani, bu hangi anayasa eğitimini aldılar da bu
profesörlerimiz, nerede, hangi tezleri incelediler de anayasa
imtihanını verdiler, anayasa profesörleri oldular, benim aklım
ermiyor. Keşke şöyle bir aklı başında profesörleri getirseydik,
bunları karşı karşıya şey etseydik. Şimdi bakın değerli milletvekilleri, tabii çoğunluğunuz
var. Tabii biraz önce de ben yine burada
konuşurken Sayın MHP’li dostlara da özellikle rica ettim, dedim ki:
Yahu bir muhalefet dayanışması içinde hareket edin. Yani, ille iktidara
dayanışma gerekmez. Onlar, efendim, diyor ki: “Bundan sonra her şeyi
halka götüreceğiz. Getirirler bundan sonra… “ Şimdi her türlü bilmem delilikleri getirip de halka
götürürsek bu halk ne yapar? Sonunda der ki: “Yahu siz o zaman memleketi yönetmiyorsanız gelin
biz yönetelim. Yani “Bırakın o Meclisi…” Şimdi, dolayısıyla, burada çok açık seçik olmayan
bir hükmü değiştiriyoruz. Değiştirdiğiniz zaman Abdullah Gül’ün…
Yani, niye bu kadar Abdullah Gül’ü şey ediyorsunuz? Yani, Abdullah
Gül, bakın… AGÂH KAFKAS (Çorum) – Sayın Gül! KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, sen söyleyebilirsin,
ben söylemiyorum. Allah Allah!.. MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Saygılı olmak zorundasınız! KAMER GENÇ (Tunceli) – Zorla mı bana söyleteceksin?
MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Saygılı davranmak
zorundasınız! KAMER GENÇ (Devamla) – Neyse, siz kendinize göre
konuşun. Şimdi, yani Türkiye Cumhuriyeti devleti seksen
dört yıllık geleneği olan bir devlet. Bir insan özel hayatında istedikleri
gibi giyinebilir, kuşanabilir, inançlarına saygı duyuyoruz. Ama
bir devletin belirli makamlarına gelen kişiler, o devletin seksen
yıllık, seksen beş yıllık geleneklerini devam ettirmek zorundadır.
Bakın, bunu bilmemiz lazım. O gelenekler ancak ihtilallerle değişebilir.
Yoksa… Şimdi Türkiye’nin, laik Türkiye Cumhuriyeti devletinin
seksen yıllık geleneğinde Çankaya’da türban yoktur, çarşaf yoktur.
MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Görüşmeyle ne ilgisi
var bunun? KAMER GENÇ (Devamla) – Vardır. İşte Abdullah Gül’ü
kurtarma kanunudur. Eğer siz Abdullah Gül’ü halkoyuyla getirseniz,
Abdullah Gül bir daha orada seçilmez. Buna inanmanızı istiyorum.
Varsa bir yiğitliğiniz, kaldıralım bu maddeyi, kaldıralım… MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Görüşmeyle ilgisi
yok! KAMER GENÇ (Devamla) - Hatta Abdullah Gül’e de
bir tavsiyede bulunuyorum: Bu kanun direkt kendisini ilgilendiriyor,
lütfen referanduma getirsin. Hiç onaylamadan, ne kadar oy kullanılırsa
kullanılsın, desin ki: “Arkadaş, bu benim durumumu kurtarma kanunudur,
benim vicdanım kabul etmiyor, ben bunu halka getiriyorum.” Bu kanun hükmü nedir? Siz diyorsunuz… Anayasa değişikliği
yapıyorsunuz, insanların gözünü boyuyorsunuz, diyorsunuz ki:
“Cumhurbaşkanını halk seçsin.” Eh, seçecekse seçsin kardeşim. Yani,
şimdi, eğer bu Meclis yedi yıl için Abdullah Gül’ü seçmişse, bu müteakip
oylayacağımız Anayasa hükmüyle seçim süresini beş yıldan dörde
indiriyoruz. Zaten, erken seçim kararını almak bu Meclisin elinde.
Yani, o hükmün bir anlamı da yok. 184’üncü maddede bir değişiklik yapılıyor, o halkoyuna
gidilen şeyde de. O 184’üncü
maddede de Anayasa Mahkemesinin verdiği, seçim, Cumhurbaşkanı seçimiyle
ilgili 367 oy arıyor. Zaten bu bizim dönemimizde yani Parlamentoda
kalacağımız sürede de zaten 184’ün uygulaması söz konusu olmayacak.
Yani, böyle fuzuli bir, abesle iştigal etme gibi bir durumla karşı
karşıya kalıyoruz. Dolayısıyla, o zaman bunları da kaldırdığımıza
göre, hiç bu referanduma da gerek yok. Cumhurbaşkanının halk tarafından
seçilmesinden korkuyorsunuz, lafla söylüyorsunuz. Yahu seçtirelim
işte. Anayasa’ya koymuşsunuz, halka gidiyoruz. Halk da bunda, yani
21 Ekimde referandumda oy kullanacak “tamam ben seçeyim” diyecek. O
zaman, bizim seçtiğimiz Abdullah Gül gelsin, karşımızda, birisinin
karşısında aday olsun. Niye bundan korkuyorsunuz? MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Siz de aday olur musunuz?
KAMER GENÇ (Devamla) – Olurum. 19 kişi siz de… Bak, 19 kişi bana imza verin, imza verin… ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Milletvekilliğinden istifa
et, ben vereyim! KAMER GENÇ (Devamla) - Bakın, inanınız ki, eğer seçilmezsem
de burada intihar ederim. [AK Parti sıralarından alkışlar (!)] ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – İstifa et, vereyim! KAMER GENÇ (Devamla) - Bak, size söz de veriyorum.
Varsa bir gücünüz, varsa bir gücünüz… Bak, söz veriyorum, eğer halk
beni seçmezse, Abdullah Gül’ü seçerse, ben de intihar etmeyi de göze
alırım. Tamam mı? Ama, siz de sözünüzde durun ama. Yoksa siz intihar
etmiş olursunuz, bakın, size söyleyeyim. ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Kaç oy aldın, kaç oy? Kaç oyla
geldin? KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar,
bir Anayasa hazırlığı var. Cemil Çiçek diyor ki, bakın Cemil Çiçek
ilk şeyde dedi ki: “Efendim, 2008’in başında yeni… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Genç, bir dakika içinde konuşmanızı
tamamlayınız. Buyurun. KAMER GENÇ (Devamla) – ...bir anayasa yapacağız
ve anayasayı yürürlüğe sokacağız.” Arkasından Grup Başkan Vekiliniz
dedi ki: “Efendim, biz bu 2008’in başında yeni anayasayı getireceğiz.”
Beyler, bakın, Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir.
Hukuk devletinde egemenlik kayıtsız şartsız millete aittir ve millet
bunu organları kanalıyla kullanır. MEHMET ÇERÇİ (Manisa) – Yanlış! KAMER GENÇ (Devamla) - Bu Anayasa’nın ilgili maddesinde
“Hiçbir kişi ve kuruluş kaynağını Anayasa’dan almayan bir devlet
yetkisini kullanamaz.” Bu Meclisin bir anayasayı tümüyle yeniden
yapma yetkisi yoktur. Çünkü, 175’inci madde –okuyun efendim, okuma
yazmanız varsa okuyun- Anayasa değişikliğidir. Yoksa tümüyle değiştirme
yoktur. Ha yeni anayasa yaparsanız Anayasa’nın 175’inci maddesine
bir fıkra getirirsiniz, “Yeni anayasa yapılma ve değiştirilme
usulleri” diye Anayasa’ya bir hüküm getirirsiniz, ondan sonra yeni
anayasa yaparsınız. Neyse bunlar… Tabii zamanımız da çok az olduğu
için… Ama, siz… Yani, böyle bu zikzaklarla biz sizin hangi sözünüze
inanacağız!. Şimdi, evvela dediniz ki: “Biz anayasa yapacağız.” Yahu
şimdi sizin zihniyetinizle Türkiye Cumhuriyetinin yapılacak
Anayasa yönetilir mi? Mümkün değil. Sizin… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Senin zihniyetinle
yönetilir mi! MEHMET ÇERÇİ (Manisa) – Halk ne diyor, halk? Halk ne
diyor? BAŞKAN – Sayın Çerçi, lütfen. Sayın Genç, teşekkür ediyorum KAMER GENÇ (Devamla) – Herkes sizi tanıyor. MEHMET ÇERÇİ (Manisa) – Halk ne diyor, halk? Demokrasiye
inanıyor musun sen? KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, halk da biliyor,
ben de biliyorum. BAŞKAN – Sayın Çerçi, sakin olalım lütfen. Sayın Genç, teşekkür ederim. KAMER GENÇ (Devamla) - Keşke zamanım olsa da birtakım
şeyleri anlatsam. MEHMET ÇERÇİ (Manisa) – Halk ne diyor, halk? KAMER GENÇ (Devamla) – Beyefendi, Anayasa… MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, Anayasa’yı
konuşuyor burada, tüzükleri ihlal ediyor. BAŞKAN – Sayın Genç, teşekkür ediyorum efendim. Buyurun,
süreniz tamamlandı. Süreniz tamamlandı efendim, buyurun. KAMER GENÇ (Devamla) – Teşekkür ederim. MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Aday olmaktan bahset. KAMER GENÇ (Tunceli) – Tamam, tamam aday olacağım.
Buyurun. ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Sen kaç oy aldın? KAMER GENÇ (Tunceli) – Sizden fazla oyum, sizden
fazla. Yiğitliğiniz varsa gelin kamuoyuna gidelim, gelin gidelim. BAŞKAN – Saygıdeğer arkadaşlarım, lütfen karşılıklı
konuşmayalım. Saygıdeğer arkadaşlarım, hatiplerin konuşma
üslubuna biz karışmayız. Ama, seçilmiş olan Cumhurbaşkanımız hepimizin
Cumhurbaşkanıdır ve şu anda bu görevini de en güzel şekilde ifa etmektedir
ve pek çok vasıfları, özellikleri vardır. Sayın Abdullah Gül Cumhurbaşkanımız
tabii ki saygıya en güzel şekilde layıktır. “Sayın” ifadesini kullanıp
kullanmamak Sayın Cumhurbaşkanımızdan bir şey eksiltmez veya artırmaz,
ama bizler bu ülkenin vatandaşları olarak en yüce makamda bulunan
Sayın Cumhurbaşkanımıza hitap ederken daha dikkatli olursak, bu,
milletimizin gönlünü incitmeyecektir umuyorum. Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge
kabul edilmemiştir. Saygıdeğer milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkan Vekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, Kocaeli Milletvekili Nihat
Ergün, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Yozgat Milletvekili
Bekir Bozdağ ve 272 Milletvekilinin, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin
gizli oylama sonucunu açıklıyorum:
Böylece, madde kabul edilmiştir. Şimdi, 2’nci maddenin oylamasına Adana ilinden
başlıyoruz. (Oylar toplandı) BAŞKAN – Oyunu kullanmayan sayın milletvekilimiz
varsa oyunu kullansın. Vekâleten oy kullanacak sayın bakanlarımız varsa
oylarını kullansınlar efendim. Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, oy verme
işlemi tamamlanmıştır. Kupalar kaldırılsın. (Oyların ayırımına başlandı) BAŞKAN – Tasnif işlemi devam ederken 3’üncü maddenin
görüşmelerine başlayacağız. 3’üncü madde üzerinde söz alan milletvekili arkadaşlarımın
isimlerini okuyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Turgut Dibek,
Kırklareli Milletvekili. Şahısları adına: Bülent Arınç, Manisa Milletvekili;
Suat Kılıç, Samsun Milletvekili; Kamer Genç, Tunceli Milletvekili;
Hüseyin Tayfun İçli, Eskişehir Milletvekili. 3’üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 3- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer
ve halkoyuna sunulması halinde tümüyle oylanır. BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek. Sayın Dibek, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar) Süreniz 10 dakika. CHP GRUBU ADINA TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 32 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 3’üncü maddesiyle
ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi
öncelikle saygıyla selamlıyorum. Şimdi, metni önce dikkatle okumaya çalıştım, çünkü
okurken de hata yapılabiliyor. Çok ilginç bir başlığı var kanunun.
Yani, değişikliğin değişikliği de değil aslında. Az önce diğer
sözcülerin de belirttiği gibi, ortada henüz prosedürü tamamlanmış
bir değişiklik de yok. Yani, henüz gerçekleşmemiş bir değişikliğin
değişikliği gibi bir durum var. Kısmen de Nasrettin Hoca’nın hikâyelerini
anımsatıyor bize. Halkımızın gerçek gündeminde zaten referandumla
ilgili süreç yok. Son günlerde, konu gündeme gelince, halkımızın
kafası zaten bu konuda çok karışıktı, şimdi bu değişiklikle iyice
karıştı gibi geliyor bize. Yani, bunu da başaran AKP Grubunu kutlamak
gerekir diye düşünüyorum. Değerli arkadaşlar, öncelikle, diğer görüşlerime
geçmeden bir hususu ben de tekrarlamak istiyorum. Bunu lütfen dikkate
alın. Bizce, bu konu atlanmış gözüküyor. Şu an biz Anayasa’mızın
175’inci maddesine göre bir değişiklik prosedürü uyguluyoruz, yani
turlar yapıyoruz ve 175’inci maddemize göre de Anayasa’daki ilgili
maddeleri değiştiriyoruz. Fakat, değiştirdiğimiz kanun, 2709 sayılı
ve 7/11/1982 tarihli Anayasa değil, yani mevcut, yürürlükteki Anayasa
değil. Neyi değiştiriyoruz? 5678 sayılı ve 31/5/2007 tarihli, değişiklik
maddeleri içeren kanunu değiştiriyoruz. Değerli arkadaşlar, diğer sözcüler de belirttiler,
bu değişiklik Meclisten belli bir oyla geçti, yani 367 oyun üzerinde
bir oyla geçti. Cumhurbaşkanına gitti, Cumhurbaşkanı, o dönemde,
bunu 16 Haziran 2007 tarihinde -yanılmıyorsam- Resmî Gazete’de yayımlanmak
üzere sevk etti, ama “Ben halkın da görüşüne başvurmak istiyorum” dedi.
Yani bu konudaki prosedür
henüz daha tamamlanmadı. “Bunu halka da sormak gerekir.” dedi. Bunu
da Anayasa’dan aldığı yetkiyle yaptı. Yani, 10’uncu Cumhurbaşkanımız
Sayın Necdet Sezer, Anayasa’nın kendisine vermiş olduğu bir yetkiyi
kullanarak “Bunu halka da sormak istiyorum.” dedi. Değerli arkadaşlar, bu değişiklik ne zaman gerçek
anlamda değişiklik olacak? Halka sorulacak, katılanların yüzde 51 oyuyla kabul edilecek,
ondan sonra da geçerli bir Anayasa değişikliği hâline gelecek. Şimdi,
ortada olmayan bir değişiklik, yani henüz Anayasa değişikliği
hâline gelmeyen bir değişiklik var ve bunu biz, Anayasa değişikliği
gibi şu anda tartışıyoruz, turlar yapıyoruz, 16’sında da ikinci tur
oylamayı yapacağız. Değerli arkadaşlar, bu, sakat, atlanmış gözüküyor.
Dolayısıyla, bunun daha sonra getireceği sakıncaları da her biriniz
takdir eder diye düşünüyorum. Öncelikle bunu belirtmek ihtiyacı
duydum. Ben, aynı şeyleri tekrarlamadan -çünkü daha önceki
sözcüler bu konulara girdiler, işin hukuki yanına da girdiler, biraz
da maddeyle bağlantısı olmasını istiyorum söylediklerimizin-
halkımızın bu konudaki düşüncelerini sizlerle biraz paylaşmak
istiyorum. Değerli arkadaşlar, sayın milletvekilleri; -az
önce de sözlerimin başında belirttim ben- halkımızın gündeminde
referandum diye bir şey yok, böyle bir aciliyet de yok. Bilemiyorum,
Sayın Başbakan geçen gün İstanbul’daydı sanıyorum, bir iftar programındaydı;
Başbakan Yardımcısı Sayın Çiçek bir parti içi danışma toplantısındaydı,
yani Ankara dışındaydılar. Herhangi bir yerde, vatandaşın, kendilerini,
referandumla ilgili pankartlar açarak heyecanla bir karşılaması
falan oldu mu? Vatandaşın gündemi bambaşka, halkımızın gündemi
bambaşka, halkımızın gündemi bambaşka. Yani, Türkiye’de -bugün
basında da vardı- dokuz ayda yaklaşık 100 şehit vermişiz. Terör çok
yoğun bir şekilde; son günlerde, hele hele son bir haftalık sürede
30’a yakın evladımızı şehit verdik. Bir bölücü terör sorunu var. Esas gündemimiz bu olmalı. Vatandaşın
da gündeminde bu var. Yani, referandum gündemi, tabii, bu Meclis
gündemiyle beraber, bir anlamda, insanların karşısına çıkıyor,
ama gerçek gündem değil. Değerli arkadaşlar, yetkiyi elinde bulunduranlar,
Türkiye’yi yönetenler, mutlaka, bu yetkilerini, kamu yararına,
halkımızın yararına kullanmak zorundadırlar. Halkımızın yararını
taşımayan, halkımızın yararına olmayan konular, işte böyle, bizleri…
Burada saat 12’den bu yana tartışıyoruz, 16’sında bir daha tartışacağız.
Yani, dün 10 şehidimizi Türkiye’nin değişik illerinde defnettik,
bir gün evvel de 6 şehidimizi. Yani, Türkiye başka şey konuşuyor,
biz başka şey konuşuyoruz. Böyle bir tablodayız. Tabii, niye bu noktaya geldik? Üzücü tarafı bu.
Keşke, bu sorunu, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizlerin de önerdiği
gibi, halkın gündeminde olmayan bu konuyu da kestirip atıp çıkarsaydık.
Yeni sorunlarla karşılaşacağımızı şimdiden ben belirtmek istiyorum.
Yani, yanlıştan dönmeyi tabii ki bilmek gerekir. Yanlıştan dönmek
de her zaman takdir edilen bir davranıştır diye belirtmek isterim. Değerli arkadaşlar, tabii, bu konunun diğer boyutları
da var. Yani, Yüksek Seçim Kurulu
Başkanımız geçenlerde bir açıklama yaptı. İşte, belki, aslında
içinden geçeni, gönlünden geçeni söylemek istiyordu. Yani “İptal
olursa ve bu gündemden çıkarsa, 70 trilyona yakın bir meblağ tasarruf
edilecek.” dedi. Ama, bu konuyu da hiç dikkate almadık. Gümrüklerde
kullanılan oyları hiçbir şekilde dikkate almıyoruz. Az önce, Sayın
Komisyon Başkanı Burhan Kuzu, “Aldığımız tespitlere göre 480 vatandaşımız
gümrüklerde oy kullanmış.” dedi. Bilmiyorum, yanılmıyorum değil
mi Sayın Kuzu? Böyle bir tespit yapmış. Tabii, buna iki açıdan bakmak
lazım. Bu sayı çok az dersek, arkadaşlar, bu ülkede Siirt seçimleri
80 oyla iptal edilmişti, hatırlayanlar vardır. Öyle değil mi? 80 oy.
Yani, az önceki konuşmacımız Hakkı Bey de bu sayılardan bahsetti,
yani oylar, sayılar çok önemlidir. Ama diğer taraftan da bunu bir uyarı
olarak da almakta yarar var. Binlerce insanın kapıdan çıkıp girdiği
ülkemizde, hele hele yaz sezonu sonunda vatandaşımızın, 450 kişinin
gelip oy kullanması da sanıyorum
sizlere bir şeyler ifade eder diye düşünüyorum. Yani bu konuyu da
dikkate almak gerekir. Şimdi “70 trilyon önemli değil.” denebilir, ama benim
burada -Sayın Tarım ve Köyişleri
Bakanımız Mehdi Bey buradaydı az önce, sanıyorum burada- şöyle
bir önerim olacak Cumhuriyet Halk Partisi adına: Değerli arkadaşlar,
2007 yılının hayvan üreticilerinin süt teşvikleri henüz ödenmedi,
on aydan bu yana ödenmedi. Niye ödenmediğini kendisi de bilir Sayın
Bakan. Yani, bütçede para yok. Niye yok? 2007’nin bütçesinde bu teşvikler
için ödenecek olan para 2006’da ödendi, 2007 boş kaldı, ek bütçe de yapılmadı.
Hayvan üreticisi ineğini kasaba gönderiyor, on aydır teşviklerini
almıyor ve “Para yok” diye de kendilerine ödeme yapılamıyor. Alın
size kaynak, bu 70 trilyonu hiç olmazsa bu insanlara aktarın diye
bir öneride bulunmak istiyorum. Yani, tasarruf yapılması, halkın kaynaklarını,
kamunun kaynaklarını verimli kullanmak gerçekten önemli. Yani, sanıyorum
Sayın Hükûmet seçimlerden sonra 5 milyon 350 bin yeşil kartı da iptal
ederken herhâlde bu tasarruf ölçüsünü gündemine alarak bunları iptal
etmişti, çünkü bir anda bu kadar yeşil kart iptal oldu biliyorsunuz.
Herhâlde “Kaynaklar boşuna akıtılmasın, yanlışlık yapılmış ve ülkenin
çıkarına değil.” düşüncesiyle böyle bir yola gitmiş. Demek ki yapılabiliyor
tasarruf. Bunu da bilgilerinize sunmak istiyorum. Şimdi, sözlerimi tamamlamak üzere- sürem azaldı-
bir şeyi de ifade etmek istiyorum. AKP sözcülerinden bir arkadaş
-tam hatırlayamıyorum, belki Batman Milletvekilimiz olabilir-
bir beyanda bulundu, dedi ki, bu, 367’yle ilgili tartışma söz konusu
olduğunda Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde “CHP Grubu Meclise girmedi,
kulislerde bodyguard’lar tuttunuz sağda solda ve onları Meclise
sokmadınız” gibi beyanda bulundu; meali bu şekilde. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Dibek, ek bir dakika süre veriyorum,
konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. TURGUT DİBEK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkanım. Şimdi, o bunu söylerse, yani, milletvekillerinin
demokratik bir hakkı olarak bunu değil de, parti boyutuna getirirse,
ben de şunu söylerim Cumhuriyet Halk Partisi adına: 22’nci Dönemde,
yine terörün bu denli yoğun olduğu süreçte muhalefet milletvekilleri
olarak bir genel görüşme çağrısı yapılmıştı, terör konusu görüşülsün
diye. Burada, o dönemde milletvekili olan arkadaşlarımız, büyüklerimiz
var; biz o dönemde yoktuk, takip ediyorduk. Değerli arkadaşlar, yani, 184 sayısı bulunana
kadar AKP Grubu neredeydi? Neredeydi o arkadaşlarımız? Kulisteydiler.
Yani, ben de onu sormak isterim o arkadaşımıza, onlar da bodyguard’lar
tarafından mı orada bekletiliyordu? Değerli arkadaşlar, yani, bunları söylerken dikkatli
olmak gerekir diye düşünüyorum. Söylemlerimiz lütfen dikkate alınsın. İyi niyetle,
yapıcı söylemler; yardımcı olmaya çalışıyoruz. Bu yanlışlığın
Türkiye gündeminden bir an evvel çıkarılması gerekiyordu. Maalesef
yeni sorunlarla karşılaşabiliriz. Ben, Cumhuriyet Halk Partisi adına hepinize saygılar,
sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Madde üzerinde, şahsı adına Manisa Milletvekili
Sayın Bülent Arınç. Sayın Arınç, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Anayasa’nın Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi
Hakkındaki Kanun Teklifini görüşüyoruz. Yürütme ve yürürlükle
ilgili madde üzerinde söz almamın bir tek sebebi var. Bu görüşmeleri
başından beri izledim, grup sözcülerini ve şahsı adına konuşan arkadaşlarımı
da takip ettim. Bu değişikliğin Anayasa ve hukuk mevzuatına göre
yanlışlığını arkadaşlarımız söylemeye çalışıyorlar. Şurası yanlıştır
burası yanlıştır ve ısrarla bunun üzerine gidiyorlar. “Neresi doğru
ki!” demek gerekecek. Bu yaptığımız işin önce bir menşeine bakmamız lazım.
Bugün bizi Anayasa değişikliğine götüren olayın başında 16 Nisanda
başlayan yeni Cumhurbaşkanını seçme süreci var. Bu süreç, Meclis
açıkken ve faaliyette iken Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevi
olduğu hâlde, bu seçimin yapılmaması konusunda bazı partilerimizin
çabası oldu. Bunlar siyasi tavırlardır. Siyasi tavırlar her partinin
lehine veya aleyhine tecelli edebilir. Bildiğiniz gibi, çok yakın bir mazide olduğu
için hatırlayacaksınız, mayıs ayının başında, Anayasa Mahkemesi,
o güne kadar hiç kimsenin aklına gelmeyen, tartışılmamış bir konu
iddia edildi, toplantı yeter sayısı aynen karar yeter sayısı olarak
kabul edildi, 367 kararı çıktı. Cumhurbaşkanı seçilemeyince bu Meclis iki şey
yaptı: Bir, seçimi öne aldı. Önce 24 Haziran teklifi geldi, Yüksek
Seçim Kurulunun talebiyle 22 Temmuz olarak değişti. Buna bu Meclisimiz
458 milletvekilinin “evet” oyuyla karar verdi. Meclis ikinci bir şey
yaptı, Anayasa değişikliklerini gündeme getirdi. Çünkü 367 kararı
Parlamentoda Cumhurbaşkanı seçilmesini imkânsız hâle getirmişti.
184 bir tarafta benim istediğimi seçmeye mecbursunuz diyecek, 363
veya daha fazlası buna karşı “evet, haklısınız” demek zorunda kalacaktı.
Türkçesini söylüyorum: O zaman eskiden beri konuşulan, doğru olduğu
iddia edilen, hatta bazı geçmişteki siyasetçilerimizin “Gidin
halka yüzde 51’le gelin, o zaman bu yetkileri çok daha rahat kullanırsınız.”
dedikleri sözleri hatırlatarak Cumhurbaşkanını halkın seçmesi
üzerinde Anayasa değişikliği yapıldı. Bu da Meclisimizden geçti,
Anayasa Mahkemesi de bu Anayasa değişikliklerinin doğru olduğuna
karar verdi. Anayasa değişiklikleriyle birlikte Cumhurbaşkanını
seçmek, aynı zamanda da milletvekili genel seçimini yapmak üzere
22 Temmuzda referandumla ilgili kanunda değişiklik yapıldı. Bu
kadar lafın üstüne özetleyerek konuşuyorum. Bu kanunda yüz yirmi
gün olan referandum süresi kırk güne, kırk beş güne indirildi. Fakat
Cumhurbaşkanlığındaki onaylama süreci aşıldı, bu hadise mümkün
olmadı. Düşünce şuydu: 22 Temmuzda halk seçime gidecek mi? Gidecek.
Bir sandıkta milletvekili seçimi yapsın, bir sandıkta da Cumhurbaşkanı
seçimi yapsın. Bu talep o zaman makul ve mümkün görüldü. Yüz yirmi
günlük süre geriye çekildiği takdirde, aynı seçimde iki sandık kullanmak
mümkün olabilecekti. Fakat, biz, 22 Temmuzda sadece milletvekili
genel seçimi yapabildik, Cumhurbaşkanı seçiminin referandumunu
yapamadık. Şimdi, dolayısıyla, önümüze gelen bu Anayasa değişikliklerinde
bir hafta sonra referanduma giderken, yeni bir tartışmanın artık
gündemden kalkması için bir Anayasa değişikliği yapıyoruz. Değerli arkadaşlar, Nasrettin Hoca’nın çok meşhur
anlatılan fıkrası vardır. Evine hırsız girmiş de, herkes: “Niye kapıyı
güzel kapatmadın!” “Niye pencerenin sürgüsünü almadın!” “Niye ışığı
içeride yakmadın!” “Bu kadar derin uyku, utanmadın mı!” Sonunda adamcağız
boynunu bükmüş de, “Hırsızın hiç mi kabahati yok?” demiş. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Değerli arkadaşlar, geldiğimiz nokta -sadece
benzetme açısından kullanıyorum- yani bugün yaptığımız iş, bir sıkıntıyı
aşabilmektir. Parlamento… METİN ERGUN (Muğla) – Ayıp ayıp, Meclis Başkanlığı
yaptınız! BÜLENT ARINÇ (Devamla) – Ben ne konuştuğumu biliyorum,
burada konuşulanları da dinledim. MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Evet, evet… BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Lütfen… Lütfen… MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) - Ama bu teşbihleri yaparken
dikkat etmemiz lazım. BÜLENT ARINÇ (Devamla) – Bunlar bilinen şeylerdir.
Nasrettin Hoca da sadece Türkiye’de değil, dünyanın her yerinde, sözleriyle
bilge bir kişidir ve bizim önümüzü açmaktadır. Bakın, ben bunu şunun için söylüyorum: Bütün gönül
ferahlığıyla diyorum ki, “yaptığınız iş yanlış” diyenlere, ben de
“Neresi doğru ki!” diye önce bir öz eleştiri yapmak istiyorum. Ama
bunu yaparken şurasına bakacaksınız: Bu iş nereden çıktı? Siyasetin
bir tek gayesi vardır, toplumsal sorunları çözmek. Siyaset, kişiler
için yapılmaz. Siyaset, belli gruplar için yapılmaz. Siyaset, millet
için yapılır, milletin sorunlarını çözmek için yapılır. Parlamento
niçin vardır? Yasama ve denetleme için vardır. Ama aynı zamanda, Parlamento,
demokrasinin önüne dikilmiş bütün engelleri aşmak için de vardır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Bu engeller bazen mayın
tarlası olabilir, bazen de, hepinizin bildiği gibi, akla gelmeyen,
gelebilecek bütün engellemeler olabilir. BAŞKAN – Sayın Arınç, bir dakika ek süre veriyorum.
Lütfen konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. BÜLENT ARINÇ (Devamla) – Bugün Cumhurbaşkanı seçiminde
Parlamentoya katılmak suretiyle yeni Cumhurbaşkanının seçimine
destek veren partiler, demokrasi önündeki ve Parlamento önündeki
engellerin aşılmasında çok büyük katkıda bulunmuşlardır. Bu Anayasa değişikliklerinin yapılmasında da
öngörülen tek şey, referandumdan bu iki geçici maddeyi çıkarmak suretiyle,
bu referandumun sonuçlarının tartışılmaması ve Anayasa değişiklikleri
üzerinde uzun süre devam edebilecek tartışmalara son verilmesidir.
Bir tek şey sorarak sözlerime son vereceğim. “Bu iş yanlıştır” diyenlere
bir tek şey soruyorum: 367’yle ilgili Anayasa Mahkemesinin kararına
gönlünüzden “evet” diyebiliyor musunuz? K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Tabii. BÜLENT ARINÇ (Devamla) – “Evet, bu doğrudur ve haklıdır.”
diyebiliyor musunuz? MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Çok doğru bir karar
vermiştir. BÜLENT ARINÇ (Devamla) – Ben de bu cevabı bekliyordum.
Evet, çok haklısınız siz, 367’yle ilgili karar ne kadar doğruysa… MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Çünkü, uzlaşmayı
arayan bir karardır. BÜLENT ARINÇ (Devamla) – Sayın Özyürek, lütfen… O iş ne kadar doğruysa, bugün yaptığımız iş de o
kadar doğrudur. MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Bu iş çok yanlıştır. BÜLENT ARINÇ (Devamla) – Hepinize hayırlı olsun.
(AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arınç. Şahsı adına ikinci konuşmacı Samsun Milletvekili
Sayın Suat Kılıç. Sayın Kılıç, buyurun. SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapan Kanunun Geçici Maddelerinde Değişiklik Öngören
Kanun Teklifi üzerinde görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi en kalbî saygılarımla selamlıyorum. Bir önceki maddedeki konuşmamda, sabahtan bu yana
devam eden müzakerelerin artık kifayeti müzakere aşamasına gelmiş
olduğuna ilişkin kanaatimden dolayı sözlerimi çok kısa olarak toparlamıştım.
Ancak, muhalefet sıralarından, bir sonraki, kürsüye gelen hatip
arkadaşlarımız tarafından eleştiriler aldım. Eğer, burada, mutlaka
süreyi saniyesine kadar kullanma gereği varsa ve bu süreçte yapılacak
Anayasa değişikliğinden, daha fazla demokratikleşmeden, daha
fazla çağdaşlaşmadan, daha fazla özgürleşmeden kaçınanların bütün
hamlelerini, bütün hatalarını ısrarla ve defaatle dile getirmenin
gereği varsa, elbette ki, bu süreyi son saniyesine kadar kullanabilme
imkânına sahibim. Ama yine de… MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Kullan! Kullan! SUAT KILIÇ (Devamla) - …yapılmakta olan Anayasa
değişikliğinde, saat 12.00’den bu yana sarf edilen sözlerle artık kifayeti
müzakere aşamasına gelindiği kanaatini ifade ediyorum, Yapılan Anayasa değişikliğinin Türk milletine
ve ülkemize hayırlar getirmesini dileyerek yüce heyetinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Saygıdeğer milletvekilleri, madde üzerinde aynı
mahiyette iki adet önerge vardır. Önergeleri ayrı ayrı okutup işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 32 sıra sayılı yasa teklifinin
3. maddesindeki (yayım tarihi) ibaresinin (22.10.2007 tarihinde)
olarak değiştirilmesini saygılarımla arz ederim Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 32 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının değiştirilmesine dair 3. maddesi Anayasaya aykırılık
içermesi nedeniyle teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederim. 10.10.2007 H.
Tayfun İçli Eskişehir BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
- Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de
katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Buyurun Sayın İçli. HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkanım,
teşekkür ederim. Değerli milletvekili arkadaşlarım, yine bir hata
yapıldı. İki önerge arasında fark var. Sayın Başkanım,“İki önerge aynı
mahiyette.” dediniz, iki önerge aynı mahiyette değil. BAŞKAN – Sayın İçli, şimdi arkadaşlarla onu müzakere
ettik. Doğru, arkadaşların verdiği yanlış bir bilgi olmuş. Ben arkadaşlarım
adına ve kendi adıma özür diliyorum. Ayrı ayrı işleme alacağım. Buyurun efendim. HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Peki efendim. Süremi
de yeniden başlatırsanız çok memnun olurum efendim. BAŞKAN – Buyurun, sürenizi yeniden başlatıyorum. HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Sağ olun, çok teşekkür
ediyorum. Yine kaldığım yerden devam ediyorum, tekrara girmeden.
5678 sayılı Yasa’nın 7’nci maddesi “Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer ve halkoyuna sunulması halinde tümüyle
oylanır.” şeklinde bir hüküm taşımaktadır. Şimdi, önümüzde, bu Kanun’u
değiştirmeye kalkıyoruz ve bu Kanun’un madde 7’sini değiştirmeden
başka bir işlem yapmaya kalkıyoruz. O 5678 sayılı Yasa 7 maddeden
ibarettir. Siz 6’ncı maddesi ve 6’ncı maddeye dayalı geçici 18 ve
19’la ilgili düzenleme yapıyorsunuz. Birincisi, bu, kanaatime
göre, Anayasa’ya aykırı. Ama daha ilginç bir şey söyleyeceğim: Bu
kanun -bütün hatipler onu ifade etti- Sayın Cumhurbaşkanı Gül’ü ilgilendiriyor.
Sayın Gül bu Parlamento tarafından Cumhurbaşkanı olarak seçildi
ve Anayasa’nın 103’üncü maddesi gereğince -tekrar, bizi izleyen
vatandaşlarımızın da dinlemesi için okuyorum, detaylara girmiyorum-
Anayasa’ya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve
inkılaplarına ve laik cumhuriyet ilkelerine bağlı kalacağına
dair yemin etti. Siz Sayın Gül’ü test mi ediyorsunuz? Hukuka aykırı
olduğu açıkça bilinen bir kanunu ve kendisiyle ilgili bir kanunu
nasıl onaylayabileceğini düşünüyorsunuz? Sayın Gül’ü -21’inci
Dönem Parlamentoda birlikte çalıştık, ben saygı duyarım; oy veririm
vermem, ayrı konu- hukukun üstünlüğüne
bağlı olacağına yemin eden Sayın Cumhurbaşkanını bu hukuka aykırı
yasayla test ediyorsunuz, onu ciddi sıkıntıya sokuyorsunuz. Benim
inancım o ki, Sayın Cumhurbaşkanı bu kanun teklifini Türkiye Büyük
Millet Meclisine, eğer sayıyı geçmezse, geri gönderecek ve sizler
çok çok mahcup olacaksınız. Yine… MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Çok iyimsersiniz. HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Devamla) – İyimser değilim
efendim. Benim duygularım bu. Geri göndermedi, referanduma sunacağını umuyorum.
Çünkü, Anayasa’mıza göre -ramazan günündeyiz değil mi, ramazandayız-
yemin etmiştir hukukun üstünlüğüne bağlı kalacağına, bağlı kalacağına
benim inancım tam. Ama sizler sanki onu test ediyormuşsunuz gibi, onunla
ilgili bir… Ki, Anayasa değişikliği değil, daha önce anlattım,
bir kanun, bu bir kanun, Anayasa’yı değiştirmiyorsunuz. Test ediyorsunuz
ve Cumhurbaşkanına ayıp ediyorsunuz diyorum, sözlerimi bitiriyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim, Sayın İçli. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 32 sıra sayılı yasa teklifinin
3. maddesindeki (yayım tarihi) ibaresinin (22.10.2007 tarihinde)
olarak değiştirilmesini saygılarımla arz ederim. Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
– Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) - Biz de
katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun. KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, komisyon
katılmıyoruz diyemez, çünkü çoğunluğu yok orada. MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Takdire bırakıyorum
demeniz lazım Sayın Başkan. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
benim önergemin mahiyeti bu halk oylaması 21 Ekimde sonuçlanıyor,
bunun, şu değişikliğin 22 Ekimde yürürlüğe girmesini vurguluyorum.
Bunun bir mantığı var. Şimdi, şu kanunla siz Abdullah Gül’ü kurtarmak
istediğinize göre, referandumdan bu kanun geçerse, o zaman bu 22
Ekimde yürürlüğe girerse, o zaman işte, 19’uncu madde de bir gün sonra
yürürlüğe girecek ve yeni bir Cumhurbaşkanı seçilmesi ortadan
kalkacak. Şimdi, biraz önce burada bir konuşma yapıldı. Ben
Danıştayda on beş sene hâkimlik ve savcılık yaptım. Yani, Danışma
Meclisinde de burada anayasa yaptım. Burada bugün konuşuldu. Dedi
ki, efendim, Danışma Meclisi militarizmdir ve orada tartışılmadı.
Bakın, Danışma Meclisi 15 kişiden oluşuyordu, bir tane asker üye
vardı, onun dışındakiler anayasa profesörü, iktisat profesörü,
Danıştay üyeleri, Yargıtay üyeleri ve Anayasa Mahkemesi üyelerinden
oluşan 15 kişilik Danışma Meclisi vardı o zaman ve orada tam yedi ay
Danışma Meclisinde 82 Anayasası tartışıldı, 81’in Aralık ayında ve
82’nin Temmuz ayında komisyon raporunu tamamladı ve üç ay da aşağı
yukarı Danışma Meclisinde tartışıldı. Yani, ben o konuları sahip
çıkmak için söylemiyorum. Eğer birileri bir bilgi veriyorsa doğru
bilgi versin. Yani, bunları bilesiniz. Yani, bu memlekette Danıştay
üyeleri anayasa yapmayacak da Yargıtay yapmayacak da Anayasa Mahkemesi
üyeleri yapmayacak da bilmem anayasanın A’sından haberi olmayan
insanlar mı yapacak? Yok efendim, profesör yapmayacak da “Gidin siz
işinize bakın.” mı denilecek? Şimdi, burada, 367 meselesi çok adil ve verilen,
hukuka uygun bir karardı. Çünkü, yani, siz… İnsan insan mı doğuracak?
184’le toplanacak 367 karar verecek! Böyle bir mantık olur mu? Bakın,
orada Anayasa’nın… NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Niye mantıklı olmasın? KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, bakın, 367 kişi ancak
toplanarak 367 kişi kararını verir. O Anayasa’nın Danışma Meclisinde
müzakeresi sırasında sorulan bir soruya Anayasa Komisyonu Başkanı
Orhan Aldıkaçtı’nın bir cevabı vardır. Bunlar, hepsi söylenmedi.
Diyor ki: “Daha fazla karar sayısının arandığı hâllerde daha fazla
toplantı yeter sayısı aranır.” Bu, insan mantığının kabul ettiği
bir şey, mantığı olan insanların kabul ettiği bir şey. Mantığı olmayan insanlar “Sen, 184’le toplanıp
367 ile karar vereceksin!” Böyle bir mantıksızlık olur mu? Şimdi sizin
yaptığınız da bu. Efendim, Anayasa’da olmayan bir maddeyi değiştiriyorsunuz. Şimdi göreceğiz, Abdullah Gül sizin
içinizden seçtiğiniz Cumhurbaşkanı, eğer bu kanunu veto ederse… SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Meclis seçti. KAMER GENÇ (Devamla) – Siz, tabii, AKP seçti, ben
oy vermedim kardeşim. Yalnız AKP’nin oyuyla seçildi. Var mı başka bu
Genel Kurulda oy veren? Yok. HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Biz seçmedik, Meclis
seçti. KAMER GENÇ (Devamla) – Siz seçtiniz… Neyse. Yani,
seçtiğinize pişman mı oldunuz? MURAT YILDIRIM (Çorum) – Hazmedemiyorsunuz. KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bu kanun teklifini
eğer veto ederse, anlarım ki, tamam, bundan sonra orada, burada, Cumhurbaşkanı
seçildikten sonra bu kürsüde yaptığı yemine sadakat göstereceği
konusunda benden ciddi sağlam bir kanaat oluşur. Bir benden değil
başka bir yerlerde de oluşabilir. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Ama, Anayasa’da olmayan bir maddeyi, hatta iki maddeyi siz getirip
de, efendime söyleyeyim, Anayasa değişikliği diye yutturursanız,
ondan sonra o da orada giderse… Tabii,
bilmiyorum, ana muhalefet partisi Anayasa mahkemesine götürür
mü? Ben olsam götürürüm, yani, hemen götürürüm; yürütmenin durdurulmasını
istiyorum, çünkü, bu… Yani, hakikaten utanç duyulacak bir şey. Anayasa’da
olmayan bir şey, değişiklik söylüyorsunuz. Böyle bir şey olmaz. Yani, işte biraz
önce arkadaş dedi: “Buna 200 trilyon para gidiyor.” İşte, ben geçen
gün dedim, Tunceli’de 500 tane öğrenci okuyor ve yurt yok, bir yurt binası
yok. Yani, çocuklar bana telefon ediyor,“Nerede okuyacağız?” diyor.
(AK Parti sıralarından gürültüler) ÜNAL KACIR (İstanbul) – İktidarda kaldınız, niye
yapmadınız? KAMER GENÇ (Devamla) - Bu sizin için ayıp değil midir?
O paraları oraya harcayacağınıza, işte o öğrencilerin yurdunu
yapın, oraya bir öğrenci yurdunu kurun. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Onun için, bunlar… Efendim, şimdi, böyle, koro
hâlinde konuşmayın. Bak, ben çok sakin sakin konuşuyorum. Sizin, daha
benden çok öğreneceğiniz şeyler var. Ben bu kürsünün en kıdemlisiyim.
Bak, bunu bilesiniz. Kıdemli insanların bilgisinden, deneyiminden
öğrenin, bir şeyler öğrenin, yoksa, bağırmak hiçbir şeyi halletmiyor
ki. Biz burada doğruları söylüyoruz. Doğruları yaparsanız, biz de
çıkar sizi tebrik ederiz, ama, doğruları yapmazsanız, biz burada sizin
anlayacağınızdan daha sert tenkit de edebiliriz. Yani, burada çıkıp
da, efendim, hangisi doğru yapıldı… Meclis Başkanlığını yapmış, arkadaşımız
diyor ki, hangisi doğru… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Genç, bir dakika içerisinde konuşmanızı
tamamlayınız. Buyurun. KAMER GENÇ (Devamla) – Eğer, yani, ötekiler eğri
yapıldı, yanlış yapıldı diye biz de burada eğri mi yapacağız, yanlış
mı yapacağız? Böyle bir mantık olur mu! (Bağımsızlar sıralarından
alkışlar) Bu Meclisin görevi doğruları yapmak. Geçmişte yapılan
hatalar… “O parti şu hatayı yaptı,
ben de yapacağım…” Böyle bir mantık olur mu! O parti o hatayı
yaptı, cezasını gördü. Siz de bu hatayı yapacaksınız… Yaptınız ve
göreceksiniz cezasını. (AK Parti sıralarından gürültüler) Şimdi, arkadaşlar, siz biraz beni dinleyin, müdahale de etmeyin. Şimdi, konuşmamın
siz insicamını bozmak istiyorsunuz ; siz bozamazsınız. BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayalım sayın milletvekilleri. KAMER GENÇ (Devamla) – Bu bir anayasadır. Anayasa
üzerinde konuşmak, anayasa hukukunda bilgi sahibi olmayı gerektirir.
Ama, ben bu yasanın çok püf bir noktasını yakalamışım, söylemem; oylandıktan
sonra söylerim, bak, altında kalır mısınız kalmaz mısınız, o zaman
görürsünüz. Saygılar sunarım. (CHP ve Bağımsızlar sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, Kocaeli Milletvekili
Nihat Ergün… Arkadaşlar, 2’nci maddenin neticesini okuyorum,
lütfen yerlerimize oturalım. …Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ ve 272 Milletvekilinin… (AK Parti sıralarından
“önergeyi oylamadınız” sesleri. Affedersiniz… Doğru. …Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinin gizli oylama sonucu… KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, önergeyi oylamadınız. BAŞKAN – Oylayacağım efendim, oylayacağım. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir. Saygıdeğer arkadaşlarım, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Hatay
Milletvekili Sadullah Ergin, Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağ ve 272 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinin
gizli oylama sonucunu açıklıyorum:
Böylece, madde kabul edilmiştir. Şimdi, 3’üncü maddenin gizli oylamasına Adana
ilinden başlıyoruz. (Oylar toplandı) BAŞKAN – Oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok. Saygıdeğer milletvekilleri, oy verme işlemi tamamlanmıştır.
Oy kupaları kaldırılsın. (Oyların ayırımı yapıldı) BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, Kocaeli Milletvekili
Nihat Ergün, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Yozgat Milletvekili
Bekir Bozdağ ve 272 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinin
gizli oylama sonucunu açıklıyorum:
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin
birinci görüşmeleri tamamlanmıştır. İkinci görüşmeye en az kırk
sekiz saat geçtikten sonra başlanabilecektir. Böylece, maddeler
de kabul edilmiştir. Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Meclis
çalışmalarımız burada nihayete ermiş bulunmaktadır. Bu vesileyle,
şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, siz saygıdeğer milletvekillerimizin
ve Türk milletinin, İslam âleminin Ramazan Bayramı’nı kutluyorum
ve bu Bayramın insanlığa hayırlar getirmesini Cenabı Allah’tan
niyaz ediyorum. Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini
sırasıyla görüşmek için, 16 Ekim 2007 Salı günü saat 15.00’te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum. Kapanma
Saati: 18.26 |
|