DÖNEM: 23 CÝLT: 1 YASAMA YILI: 1 TÜRKÝYE BÜYÜK MÝLLET MECLÝSÝ TUTANAK DERGÝSÝ 8’inci Birleþim 31 Ağustos 2007 Cuma Ý Ç
Ý N D E K Ý L E R Sayfa I. -GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından kurulan
Bakanlar Kurulunun atandığına dair Cumhurbaşkanlığı tezkeresi
(3/8) 2.- Bazı kamu kurum ve kuruluşlarının daha önce
bağlı bulundukları bakanlıklardan alınıp, Başbakanlığa ve başka
bakanlıklara bağlandıklarına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi
(3/9) III.- ÖNERİLER A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ 1.- Bakanlar Kurulu Programı’nın okunması, üzerinde
yapılacak görüşmeler ve güven oylamasının yapılacağı günler ile
Bakanlar Kurulu Programı üzerindeki görüşmelerde konuşma süreleri
ile çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine, sunuşlar
ve işaret oyuyla yapılacak seçimler dışında başka bir konunun görüşülmemesine
ilişkin Danışma Kurulu önerisi IV.- HÜKÛMET PROGRAMI 1.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından kurulan
Bakanlar Kurulu Programı’nın okunması I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu
saat 15.03’te açıldı. Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Eyyüp Cenap Gülpınar, Başkan Vekili seçilmesi dolayısıyla
bir teşekkür konuşması yaptı. Kırklareli Milletvekili
Tansel Barış ve 29 milletvekilinin, Trakya’daki su kaynaklarının
korunması ve su kıtlığına karşı alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1) Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı
ve ön görüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı. TBMM Başkanı Köksal
Toptan’ın, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi Başkanı
Dr. Fatma Ekenoğlu’nun davetine icabet etmek üzere, beraberinde
Parlamento heyetiyle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne resmî ziyarette
bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi; Genel Kurulun 29 Ağustos
2007 Çarşamba günkü birleşiminde “Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları”ndan
başka bir konunun görüşülmemesine, 31 Ağustos 2007 Cuma günü saat
15.00’te toplanmasına ve çalışmalarını sürdürmesine; Avrupa Birliğinin
üye sayısının 25’e çıkmasının ardından, Türkiye-Avrupa Birliği
Karma Parlamento Komisyonunun Avrupa Birliği kanadının da üye sayısını
25’e çıkardığına, buna mukabil Karma Parlamento Komisyonu Türk kanadının
hâlen 15 üyeden oluştuğuna, Türkiye-Avrupa Birliği Karma Parlamento
Komisyonu İç Tüzüğü’nün 1’inci maddesinin 2’nci fıkrasında Karma
Parlamento Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Avrupa
Parlamentosunun eşit sayıdaki üyelerinden meydana geleceği ifade
edildiğinden Türkiye-Avrupa Birliği Karma Parlamento Komisyonunun
Türkiye Büyük Millet Meclisi kanadının üye sayısının 25’e çıkartılmasına,
bunun sağlanabilmesi için de 4847 sayılı Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
Kanunu’nun 2’nci maddesi gereğince Avrupa Birliği Uyum Komisyonunun
üye sayısının da 26’ya çıkartılmasına; Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
üyeliklerinin Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna 16, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubuna 5, Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna 3, Demokratik
Toplum Partisi Grubuna 1 ve bağımsızlara da 1 üye şeklinde olmasına
ilişkin Danışma Kurulu önerisi, Kabul edildi. Başkanlıkça, Plan ve
Bütçe Komisyonu, Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu, İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda, grubu bulunmayan
siyasi partilere mensup milletvekilleri ile bağımsız milletvekillerine
düşen 1’er üyelik için aday olmak isteyen milletvekillerinin 3 Eylül
2007 Pazartesi günü saat 18.30’a kadar Başkanlığa yazılı olarak başvuruda
bulunmalarına ilişkin duyuruda bulunuldu. Alınan karar gereğince,
31 Ağustos 2007 Cuma günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime
15.15’te son verildi.
BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 15.00 BAŞKAN : Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN – Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 8’inci Birleşimini açıyorum. Toplantı yeter sayımız
vardır, gündeme geçiyoruz. Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır. Başbakan Sayın Recep
Tayyip Erdoğan tarafından kurulan Bakanlar Kurulunun atandığına
dair bir Cumhurbaşkanlığı tezkeresi vardır, okutuyorum: II.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından kurulan
Bakanlar Kurulunun atandığına dair Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/8) 29
Ağustos 2007 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İLGİ: 6 Ağustos 2007
günlü, B.01.0.KKB.01-08-2-2007-520 sayılı yazımız. Başbakan’ın önerisi
üzerine; 1- 3046 sayılı Bakanlıkların
Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında 174 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname
ile 13/12/1983 Gün ve 174 Sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Kaldırılması
ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 202 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Yasa’nın
4. maddesi uyarınca, dokuz Devlet Bakanının
görevlendirilmesi ve bunlardan üçüne Başbakan Yardımcılığı görevinin
verilmesi onaylanmıştır. 2- Yeni Bakanlar Kurulu’nda
yer alan Bakanlıklara, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 109. maddesi gereğince ekli listede gösterilen kişiler
atanmıştır. Bilgilerinize sunarım.
Abdullah
Gül Cumhurbaşkanı Bakanlar Kurulu Listesi Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan
(AK
Parti sıralarından alkışlar) 1- Cemil Çiçek Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı (AK
Parti sıralarından alkışlar) 2- Hayati Yazıcı Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı (AK
Parti sıralarından alkışlar) 3- Nazım Ekren Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı (AK
Parti sıralarından alkışlar) 4- Mehmet Aydın Devlet
Bakanı (AK
Parti sıralarından alkışlar) 5- Murat Başesgioğlu Devlet
Bakanı (AK
Parti sıralarından alkışlar) 6- Kürşad Tüzmen Devlet
Bakanı (AK
Parti sıralarından alkışlar) 7- Nimet Çubukçu Devlet
Bakanı (AK
Parti sıralarından alkışlar) 8- Mehmet Şimşek Devlet
Bakanı (AK
Parti sıralarından alkışlar) 9- Mustafa Sait Yazıcıoğlu Devlet Bakanı
(AK
Parti sıralarından alkışlar) 10- Mehmet Ali Şahin Adalet
Bakanı (AK
Parti sıralarından alkışlar) 11- Mehmet Vecdi Gönül Milli
Savunma Bakanı (AK
Parti sıralarından alkışlar) 12- Beşir Atalay İçişleri
Bakanı (AK
Parti sıralarından alkışlar) 13- Ali Babacan Dışişleri
Bakanı (AK
Parti sıralarından alkışlar) 14- Kemal Unakıtan Maliye
Bakanı (AK
Parti sıralarından alkışlar) 15- Hüseyin Çelik Milli
Eğitim Bakanı (AK
Parti sıralarından alkışlar) 16- Faruk Nafız Özak Bayındırlık
ve İskân Bakanı (AK
Parti sıralarından alkışlar) 17- Recep Akdağ Sağlık
Bakanı (AK
Parti sıralarından alkışlar) 18- Binali Yıldırım Ulaştırma
Bakanı (AK
Parti sıralarından alkışlar) 19- Mehmet Mehdi Eker Tarım
ve Köyişleri Bakanı (AK
Parti sıralarından alkışlar) 20- Faruk Çelik Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı (AK
Parti sıralarından alkışlar) 21- Mehmet Zafer Çağlayan
Sanayi
ve Ticaret Bakanı (AK
Parti sıralarından alkışlar) 22-Mehmet Hilmi Güler Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanı (AK
Parti sıralarından alkışlar) 23- Ertuğrul Günay Kültür
ve Turizm Bakanı (AK
Parti sıralarından alkışlar) 24- Veysel Eroğlu Çevre
ve Orman Bakanı (AK
Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur. KAMER GENÇ (Tunceli)
– Sayın Başkan, ben bu tezkere hakkında söz istiyorum efendim, aleyhte.
BAŞKAN – Söz kaydınız
yapıldı Sayın Genç. KAMER GENÇ (Tunceli)
– Efendim, birinci ben istedim; benden önce kimse istemedi. Aleyhte
istiyorum. BAŞKAN – Tamam. Herhâlde yok. Sayın Başbakan, Anayasa’nın
110’uncu ve İç Tüzük’ün 123’üncü maddeleri uyarınca Hükümet Programını
Genel Kurula sunmak için 5 Eylül 2007 Çarşamba gününden önce olmak
üzere düşündüğünüz bir tarih var mı? BAŞBAKAN RECEP TAYYİP
ERDOĞAN (İstanbul) – Müsaadenizle, Hükümet Programını bugün okumak
istiyorum. BAŞKAN – Sayın Başbakanımıza
sordum, bugün okunacakmış Hükümet Programı, onu bilgilerinize sunuyorum. Teşekkür ederim. Bu konuyla ilgili
bir Danışma Kurulu önerisi vardır. Önerinin işlemini tamamladıktan
sonra gereğini yerine getireceğim. Cumhurbaşkanlığının
bir tezkeresi daha vardır, okutup bilgilerinize sunacağım: 2.- Bazı kamu kurum ve kuruluşlarının daha önce bağlı
bulundukları bakanlıklardan alınıp, Başbakanlığa ve başka bakanlıklara
bağlandıklarına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/9)
30 Ağustos 2007 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İLGİ: Başbakanlığın,
30 Ağustos 2007 günlü, B.02.0.PPG.0.12-301/10667 sayılı yazısı. 1. İçişleri Bakanlığına
bağlı bulunan Darülaceze Müessesesi Müdürlüğünün Başbakanlığa, 2. Başbakanlığa bağlı
bulunan Avrupa Birliği Genel Sekreterliğinin Dışişleri Bakanlığına, 3. Bayındırlık ve
İskân Bakanlığına bağlı bulunan Karayolları Genel Müdürlüğünün Ulaştırma Bakanlığına, 4. Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığına bağlı bulunan Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Çevre ve Orman Bakanlığına
bağlanmaları, 5. İçişleri Bakanlığı
ile ilgili bulunan Türkiye ve Orta-Doğu Amme İdaresi Enstitüsü Genel
Müdürlüğünün Başbakanlık ile ilgilendirilmesi, 3046 sayılı Yasa’nın
4060 sayılı Yasayla değişik 4. ve 3313 sayılı
Yasayla değişik 10. maddeleri gereğince, Başbakanın
teklifi üzerine uygun görülmüştür. Bilgilerinize sunarım. Abdullah Gül Cumhurbaşkanı (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur. Bakanlar Kurulu programıyla
ilgili olarak bir Danışma Kurulu önerisi vardır, okutuyorum: III.- ÖNERİLER A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ 1.- Bakanlar Kurulu Programı’nın okunması, üzerinde
yapılacak görüşmeler ve güven oylamasının yapılacağı günler ile
Bakanlar Kurulu Programı üzerindeki görüşmelerde konuşma süreleri
ile çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine, sunuşlar
ve işaret oyuyla yapılacak seçimler dışında başka bir konunun görüşülmemesine
ilişkin Danışma Kurulu önerisi Danışma Kurulu Önerisi No: 6 Tarihi:
31.08.2007 Danışma Kurulunun
31 Ağustos 2007 Cuma günü (bugün) yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerilerin
Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt)
– Başkanım, düzeltme gerekiyor. SELAHATTİN DEMİRTAŞ
(Diyarbakır) – Sayın Başkan, partimizin adı yanlış okundu. “Demokrat
Türkiye Partisi” değil, Demokratik Toplum Partisi… Öneriler: 1. Bakanlar Kurulu
Programının 31 Ağustos 2007 Cuma günü (bugün) okunması ile Bakanlar
Kurulu Programı üzerinde 3 Eylül 2007 Pazartesi günü yapılacak görüşmeler
ve 5 Eylül 2007 Çarşamba günü yapılacak güvenoylamasının, gündemin
“Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmında yer alması ve bu günlerde
Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları ve işaret oyuyla yapılacak seçimler
hariç başkaca konuların görüşülmemesi, 2. 3 Eylül 2007 Pazartesi
günü yapılacak olan Bakanlar Kurulu Programı üzerindeki görüşmelere
saat 15.00’te başlanması; Hükümet ve siyasî parti grupları adına yapılacak
konuşmaların 40’ar dakika (bu süre, iki konuşmacı tarafından kullanılabilir)
kişisel konuşmaların 10’ar dakika olması, görüşmelerin tamamlanmasına
kadar çalışma süresinin uzatılması, 3. Genel Kurulun 4 Eylül
2007 Salı günkü Birleşiminde Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları
ile işaret oyuyla yapılacak seçimler dışında başka bir konunun görüşülmemesi, Önerilmiştir. KAMER GENÇ (Tunceli)
– Aleyhinde söz istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Danışma Kurulu
önerisi aleyhinde olmak üzere Sayın Kamer Genç; buyurun efendim. SELAHATTİN DEMİRTAŞ
(Diyarbakır) – Sayın Başkan, bir düzeltme yapılması gerekiyor; “Demokrat
Türkiye Partisi” olarak tutanaklara geçti, Demokratik Toplum Partisi
efendim… Sayın Başkan, partimizin
ismi yanlış okundu, yanlış tutanaklara geçti, düzeltilsin. BAŞKAN – Anlaşıldı,
yanlış okumuş Kâtip Üye, onu düzeltiyoruz, “Demokratik Toplum Partisi”
olarak düzeltiyoruz. Teşekkür ederim. Buyurun Sayın Genç,
süreniz on dakikadır efendim. KAMER GENÇ (Tunceli)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ben, bugün, aslında,
Sayın Başkandan gündem dışı söz istemiştim. Gündem dışının konusu,
yedi yıl üç ay Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı yapan Sayın
Ahmet Necdet Sezer’in Türkiye Cumhuriyeti Devlet Başkanlığı makamında
gösterdiği basiret ve Türkiye’ye yaptığı hizmetleri dile getiren,
bundan dolayı şahsım adına şükranlarımı bildiren bir konuşma yapmak
istedim, fakat Sayın Başkan… Tabii, gündemi de maalesef Başkanlık
Divanı yanlış yorumluyor, yanlışlar yapılıyor. Yanlışlar üzerine
yanlışlar yapılıyor. Denildi ki: Efendim,
buna gündem dışı söz verilmiyor dendi. Ama ben yine de bu vesileyle
-hem onu da belirteyim- iki isteğimi bir araya getireyim. Şimdi, Sayın Başkan,
İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi diyor ki: Bir defa, gündem, önceden Danışma
Kurulu tarafından belirlenir, bir birleşim kapatıldığı zaman ondan
sonraki birleşimde hangi konuların görüşüleceği o gündemde belirtilir.
Bir defa, geçen günkü birleşimin kapatılmasında bugün Hükûmet Programının
okunacağına dair bir kayıt yoktu, bir. İkincisi, İç Tüzük’ün
123’üncü maddesinde der ki: Bakanlar Kurulu listesi Genel Kurula
sunulur. Bakanlar Kurulu Genel Kurula sunulduktan sonra, bir daha,
o programın görüşülmesi için özel bir Danışma Kurulu getirilir. Şimdi,
hem aynı günde siz Bakanlar Kurulu listesini sunuyorsunuz ve hem
de aynı zamanda Danışma Kurulunu getiriyorsunuz. Bence, bunlar,
İç Tüzük’ün, bu gibi işlerin sağlıklı olarak Genel Kurulda müzakereleri
için öngörülen sisteme aykırı bir sistem. Ama, maalesef, tabii,partinin, öteki muhalefet grupları da seyredince,
biz tabii tek kişilik bağımsız milletvekili olarak bu kadar, 348 kişiye
gücümüz yetmeyeceğine göre yine düşüncelerimizi burada söyleyeceğiz. Şimdi, bu gündem dışı
vermediğiniz sözden dolayı, Sayın Ahmet Necdet Sezer’in Türkiye
Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı görevinden ayrılması dolayısıyla,
o görevde bulunduğu zaman, üstün hukuk bilgisiyle, kişiliğiyle,
niteliğiyle, yurtseverliğiyle, Atatürk’ün kurduğu laik Türkiye
Cumhuriyeti devletine sahip çıkma yönüyle verdiği ve yaptığı hizmetlerden
dolayı kendisine teşekkür etmeyi Türkiye Büyük Millet Meclisinin
bir üyesi olarak kendime bir onur biliyorum. Değerli arkadaşlar,
Sayın Necdet Sezer Çankaya Köşküne geldiğinden beri sade bir vatandaşın
gerektirdiği mütevazılık içinde, kendisine ve ailesine devletin
kaynaklarını peşkeş çektirmemiş, çocuklarının düğünü için on binlerce
insana davetiye göndererek para toplamamış, devletin uçaklarına
kendisinin, ailesinin dostlarını toplayarak, yurt içinde ve yurt
dışında kendilerine ziyafetler verilmemiş. Ayrıca, geçmiş dönemlerde
iktidar olan kişilerin, siyasi iktidarların kendilerinin mutlak
bir iktidara sahip oldukları -istedikleri her şeyi yapacakları
ve kendilerini durdurmayacakları- Anayasa’yı ihlal ve hukuksuzluğu
öne süren davranış ve tasarrufları karşısında büyük bir dirençle,
büyük bir bilinçle durmuş ve ciddi bir görev yapmıştır. Bu görevi,
Türkiye Cumhuriyeti’ne, devletine, laik Türkiye Cumhuriyeti
ilkelerine, sağlıklı, nitelikli bir oluşumu sağlamasına katkıda
bulunmuştur. BAŞKAN – Sayın Genç,
bir dakika müsaade eder misiniz. KAMER GENÇ (Devamla)
– Evet. BAŞKAN – Sizin bugün
istediğiniz gündem dışı konuşma aynı bu konuyla ilgiliydi. KAMER GENÇ (Devamla)
– Evet. BAŞKAN – Siz, Danışma
Kurulu üzerinde görüşlerinizi sunmak üzere söz aldınız. KAMER GENÇ (Devamla)
– Hayır, onu da söyleyeceğim, geleceğim efendim. Sayın Başkan, şimdi,
bakın… BAŞKAN – Hayır, bunu…
KAMER GENÇ (Devamla)
– Hayır, siz… BAŞKAN - Bir dakika,
ben konuşayım, ondan sonra size… KAMER GENÇ (Devamla)
– Ama sürem bitiyor. BAŞKAN – Sürenize
ilave ederiz, önemli değil de… KAMER GENÇ (Devamla)
– Peki efendim, peki. BAŞKAN – Ben, Danışma
Kurulu önerisi üzerinde söz verdim size. KAMER GENÇ (Devamla)
– Tamam. BAŞKAN – Siz, aynı gündem
dışıyla ilgili konunun üzerinde görüşlerinizi sunuyorsunuz. KAMER GENÇ (Devamla)
– Efendim, bunun sizi rahatsız edeceğine inanmıyorum. BAŞKAN – Rahatsız edecek
bir şey yok. Ben, gündeme bağlı olan bir insanım, onun için dedim. KAMER GENÇ (Devamla)
– Tabii, tabii. BAŞKAN – Neyle ilgili
söz almışsanız, lütfen onunla ilgili konuşmanızı tamamlayınız. (AK
Parti sıralarından alkışlar) KAMER GENÇ (Devamla)
– Sayın Başkan, bakın, ben, o kürsüde sekiz sene oturdum. BAŞKAN – Sayın Kamer
Genç, ben de… KAMER GENÇ (Devamla)
– Hayır, hayır, gayet iyi biliyorum. BAŞKAN – Bir dakika
müsaade eder misiniz. Ben de on beş yıl sizin bulunduğunuz yerde oturdum,
sizi dinledim, yıllarca dinledim. Konuşma tarzınızı biliyorum,
nasıl konuştuğunuzu da biliyorum. Sizi tanımayan bir insan değilim.
(AK Parti sıralarından alkışlar) KAMER GENÇ (Devamla)
– Tamam, teşekkür ederim Sayın Başkan. BAŞKAN – Lütfen konuya
geliniz, lütfen. KAMER GENÇ (Devamla)
– Konuya geliyorum. Bakın, Danışma Kurulunun
kararı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma usullerini belirten
bir karardır. Yani, Danışma Kurulu kararı üzerinde konuşulurken,
siz herhangi bir gündeme bağlı olarak konuşamazsınız. BAŞKAN – O zaman niçin
gündem dışı söz istediniz? KAMER GENÇ (Devamla)
– Efendim, ama siz vermediniz. BAŞKAN - Aynı konuda
istediniz, vermedim size onun için. KAMER GENÇ (Devamla)
– Bakın, Sayın Başkan, bana gündem dışı söz verseydiniz, ben şimdi bunu
konuşmazdım. BAŞKAN – Vermedim,
çünkü teamüle uygun değil. KAMER GENÇ (Devamla)
– Ama haksız olarak vermediniz. BAŞKAN - Bugüne kadar
hiçbir hükûmet programının sunuşunda… KAMER GENÇ (Devamla)
– Neyse, ben size… Efendim, sizinle tartışmak da istemiyorum. Bakın, Sayın Başkan,
sizin de… BAŞKAN – Lütfen polemik
yaratmayalım, gündeme gelelim lütfen. KAMER GENÇ (Devamla)
– Gündeme de geleceğim… BAŞKAN – Lütfen, lütfen,
lütfen… KAMER GENÇ (Devamla)
– Bakın, Sevgili, Sayın Başkan… BAŞKAN – Keserim konuşmanızı
o zaman; bakın, lütfen… KAMER GENÇ (Devamla)
– Efendim, kesin. Ben nihayet, siz orada… BAŞKAN – Keserim. Lütfen
gündem dışı… KAMER GENÇ (Devamla)
- … düğme sizin elinizde, kesin. BAŞKAN – Hayır, ben buna
müsamaha edemem; hiçbir arkadaşıma etmem, yalnız size değil. Bundan sonra bütün arkadaşlarıma
aynı tutum içinde olacağım. KAMER GENÇ (Devamla)
– Evet… Peki . Şimdi, Sayın Başkan,
bakın, biz bağımsız milletvekiliyiz. Burada söz hakkımız çok kısıtlıdır.
Bu söz hakkımızı kullanabilmemiz için elbette ki zaman zaman… BAŞKAN - Söz hakkınızı kısıtlamıyoruz. KAMER GENÇ (Devamla)
– Efendim, işte ya bize gündem dışı söz verin. O zaman gündem dışı konuları
gündem dışı olarak dile getiririm. O konudaki hakkımızı kısıyorsanız,
o zaman biz de çıkar burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma
usullerini belirleyen usullerle kendi duygularımızı, düşüncelerimizi
dile getireceğiz. BAŞKAN – Buyurun, buyurun. KAMER GENÇ (Devamla)
– Neyse, bakın, şimdi orada getirilen Danışma Kurulu kararında kişisel
konuşmaları on dakikayla sınırlandırıyorsunuz. Niye sınırlıyorsunuz?
Parti gruplarına kırk dakika veriyorsunuz, tek bir kişi çıkacak
Hükûmet Programı aleyhine -ki o da benim- on dakika getiriyorsunuz.
Onu da hiç olmazsa yirmi dakika yapın yani, böyle bir adaletsizlik
olmaz. Deminki şeyden dolayı,
yani konuşmamı Sayın Başkan kesti. Ben tabii konuşmamın bir yerinde
de kendi ilimle ilgili bir şey söylemek istiyordum. Bakın, Sayın Necdet
Sezer, Cumhurbaşkanlığı döneminde illeri de gezseydi, bizim ilimize
gelseydi… Mesela, 2003 yılında orada bir deprem oldu. Hâlâ Hükûmet Konağı
oturulamıyor, emniyet binası oturulamıyor, lojmanlara oturulamıyor,
PTT oturmuyor, yatılı bölge okulu oturmuyor ve bundan bir süre önce
Pülümür’de bir kültür evi yapıldı, o kültür evinin açılışına Münih
Belediye Başkanı geldi -onun katkısıyla yapıldı- dedi ki: “Ben otuz
beş sene önce bu ilçeye geldim, bu Pülümür yolu tozlu topraktı, otuz
beş sene yine tozlu topraktır.” Yani, şimdi ben bunları nerede söyleyeceğim
Sayın Başkan? Tabiiki ki bu vesileyle
söyleyeceğim burada, yani kendi ilimizin durumunu da. Şimdi, şurada şuna gelmek
istiyorum sayın milletvekilleri: Bakın, ben diyorum ki, şu Türkiye
Büyük Millet Meclisi, Anayasa’ya sadakat yemini yaparak gelen
milletvekilleriyiz. Lütfen, burada, bu Anayasa’ya sadakat yeminine
bağlı olarak çalışmalarımızı yapalım, milletvekillerinin konuşmalarını
sınırlamayalım veyahut da işte çoğunluğun istekleri doğrultusunda
sınırlamayalım. Bakın, geçen parlamento
döneminde, İç Tüzük’ün, temel hüküm, kanunlar diye bir hüküm ilave
ettiniz ve bu kanunu, yüz maddelik, yüz elli maddelik maddeleri getirdiniz
üç madde halinde geçirdiniz. Hiç olmazsa, o zaman Çankaya Köşkünde
bunları inceleyen, enine boyuna tartışan bir hukukçu kadrosu vardı.
Şimdi bunları da aynı usulle getirirseniz, bu memleketin aleyhine
çok ciddi sıkıntılar yaratabilecek düzenlemeler yaparsınız. Çünkü,
orada artık bu konularda gerekli düzenlemeyi yapacak, bu kadar inceleme
yapacak bir organ yok, bir kişiler yok. Onun için, sizlerden rica ediyorum,
ilk gündür, burada hepimiz, bu ülke bizimdir, bu ülkenin lehine, bu
memleketin lehine, bu memlekette hak ve hukukun gelişmesi için, yasalar
yapılması için gayret sarf etmemiz lazım. Bunu da sarf edebilmemiz
için burada söz hakkımızın olması lazım. Ama, şimdi Başkanlık makamında
oturan arkadaşlarımız, efendim, işte “Sözünüzü keserim.” derse… Kesebilirsiniz,
yani onda bir şey demem. Onun için, son cümlelerimi de söyleyeyim. Sayın Ahmet Necdet Sezer’in
yaptığı bu hizmetlerden dolayı da kendisine teşekkür ediyorum. Tarih
kendisine hak ettiği yeri verecektir. O üstün hukukçu kişiliğiyle
Türkiye Cumhuriyeti’ne iyi hizmetler yapmıştır. Kendisini tebrik
ediyorum. Bundan da herkesin ders alacağına inanıyorum ve bundan
sonra da… Bugün basında görüyorum, bazı basının köşe yazarları,
hemen, efendim, çok iştahlı iştahlı hemen gidiyorlar “artık, yeni
Cumhurbaşkanı bizi uçaklarına alacak yurt dışına getirecek…” Arkadaşlar, bu memleketin
kaynaklarını, kendi eş dostlarınıza devletin kaynaklarını kullanarak
böyle israflara girmeyin. Girerseniz, bu, insanların burnundan gelir.
(AK Parti sıralarından “Ne alakası var?” sesleri, gürültüler) Çok iyi alakası var.
Bundan sonra bunları size iyi anlatırım, merak etmeyin. Burada çok
çok konuşacağız. Siz bana tahammül etmek zorundasınız. (AK Parti
sıralarından gürültüler) Siz iktidarsınız.
İktidar… Hem devletin nimetlerinden yararlanacaksınız, istediğiniz
gücü kullanacaksınız, ondan sonra da biz de muhalefet yapacağız
buna tahammül etmeyeceksiniz!.. Eğer tahammül
etmeyecekseniz iktidar sıralarında oturmayın. Gelin bizim yanımıza
oturun, siz de bizim gibi tenkit edin. (Gülüşmeler) Yoksa, burada muhalefeti
dinlemek zorundasınız. (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) KAMER GENÇ (Devamla)
– Bakın, Türkiye Cumhuriyeti devletinde çok ciddi sakıntılar var. Bakın, ekonomi iflas
etmiş. İktidarınız zamanında, dört yıllık zamanda ödenen dış borç faizi
157 trilyon lira. Türkiye size 2002 seçimlerinde, bu seçimlerde çok
büyük bir imkân verdi, çok büyük güçle iktidara geldiniz. Bu çok büyük bir güçle geldiğiniz zaman
bir rizikoyu göze alsaydınız. Türkiye’nin geleceğini selamete
kavuşturacak ciddi düzenlemeler yapsaydınız. Vergi hukukunda
ciddi düzenlemeler yapsaydınız. Yabancı güçlere Türkiye’nin kaynaklarını
peşkeş çektirmeseydiniz. Efendim, devletin elindeki KİT mallarını
getirip, yandaşlarınıza, sıfır bedellerle veya sıfır bedele yakın
paralarla vermeseydiniz, Türkiye’nin ekonomisi bu duruma gelmezdi,
bugün, dış güçlere 150-160 milyar dolarlık faiz ödemezdiniz. Bugün,
Türkiye’nin özel sektörü 140 milyar dolar civarında yabancı sermayeye
borçlanmış. Yarın bunların topraklarını da elinden alırlar. Neyse, bunları, her
vesileyle burada söyleyeceğiz. Ben, bu vesileyle düşüncelerimi
söylemek istedim. Saygılar sunuyorum
efendim. BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Genç. BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
– Lehinde söz istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Lehte mi? BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
– Danışma Kurulu önerisinin lehinde söz istiyorum. BAŞKAN – Bekir Bozdağ
lehte söz istemişlerdir. Buyurun Sayın Bekir
Bozdağ. (AK Parti sıralarından alkışlar) BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Danışma Kurulu önerisinin
lehinde söz aldım. Benden önce konuşan Değerli Hatip, Anayasa ve İç
Tüzük’e uyulmadan Mecliste çalıştığına dair görüşler beyan etti.
Ben “keşke, aynı, dedikleri doğru çıksa da hak versek desek” diye
içimden geçti. Ama, maalesef öyle değil. Hani derler ya “şecaat
arz ederken sirkatini söylemek” diye halk tabirinde bir ifade vardır.
Aynen onun gibi bir şey. Nasıl derseniz. Bakın, İç Tüzük’ü
adım adım nasıl çiğnedi: “İç Tüzük’e uyun” diye Sayın Başkanı ve Hatibi
davet ederken, bakıyorum, 19’da Danışma Kurulu var, doğru. Öte yandan,
yine, İç Tüzük’ün 50’nci maddesinde “Özel gündem” var. Şu anda özel
gündemle… Yine, İç Tüzük’ün 123’üncü maddesinde Bakanlar Kurulunun
programının okunmasıyla ilgili özel gündem yapılabileceğine dair
düzenleme var. Siyasi partilerin grup başkan vekilleri, Meclis Başkanımızın başkanlığında toplanmış
ve İç Tüzük’ün 123’üncü maddesine göre böyle bir özel gündem oluşturmuş
ve değerli Meclis üyelerinin onayına takdim etmiş, sunmuş. Doğru
mu? Aynen uyulmuş. 19’uncu maddeye de uyulmuş mu? Uyulmuş. Peki burada
bir aykırılık var mı? Yok. Peki, üyeler gündem
dışı söz talebinde bulunabilir mi? Bulunabilir. Buna mâni bir hâl
var mı? Hayır, yok; aksine İç Tüzük gündem dışı söz alma konusunu düzenlemiş,
ama orada bir şeyi daha düzenlemiş. Diyor ki: “Meclis Başkanı verebilir.”
diyor. Takdire bağlı bir konu. Yani, siz talep edebilirsiniz, Başkan
bu talebinizi değerlendirir, olumlu veya olumsuz değerlendirir. Başkanlık
değerlendirmiş mi? Değerlendirmiş, demiş ki: “Teamüllerde şimdiye
kadar, hükûmet programı okunurken arada böylesi herhangi bir gündem
dışı söz alma olmamış, böyle bir değerlendirme de yapılmamış. Ben
Meclisin geleneğine, teamülüne uydum, vermiyorum.” demiş. İç Tüzük’e
uygun mu? Uygun. İtiraz var mı? Yok. Meclis Başkanı doğru yapmış. Peki başka bir şey daha
var orada, o da ilginç. 60’ıncı madde diyor ki: “Gündemde bulunan veya
belli bir günde görüşme konusu olacağı Anayasa, Kanun veya İçtüzük
gereğince bilinen konular dışında, kâtip üyeler, söz alma istemi
kaydedemezler.” Doğru mu? Doğru. Şimdi, Sayın Genç buradan
kalktı, dedi ki: “Ben Danışma Kurulu önerisinin aleyhinde söz istiyorum.”
Doğru mu? İstedi, Başkanlık da İç Tüzük’teki hükmü uyguladı “Buyur,
konuş.” dedi. Geldi buraya, neyin üzerinde konuştu? İki cümle oraya…
Başkanın ikazı üzerine, gündeme gelmeye çağırdı. Başkanlığı yanılttı,
aldattı, Meclisin içinde İç Tüzük’ün verdiği yetkiyi kötüye kullandı.
(AK Parti sıralarından alkışlar) İç Tüzük’ü ayağının altına alarak
bu kürsüye geldi. Bunu yapmak hiç kimsenin hakkı da değildir, haddi
de değildir. (AK Parti sıralarından alkışlar) Herkes Anayasa ve İç
Tüzük’ün verdiği yetkileri ne yapması lazım? Anayasa ve İç Tüzük’e
uygun olarak kullanması lazım. Onun için dedim, derler ya “Merdikıpti
şecaat arz ederken sirkatini söylermiş.” Tam da oturdu buna. Onun
için, biz burada çalışmalarımızı İç Tüzük’e göre yapacağız, ona
uyacağız. (CHP sıralarından gürültüler) Bir başka konu, o da
yine Başkanın söz kesmesi konusu… MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) - Sayın Başkan, düzeltin yani… BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- Söz kesmesiyle ilgili, bakın, gündem dışına çıktığı zaman ne yapar
Başkan? GÜROL ERGİN (Muğla) –
Sayın Başkan, hakaret etme hakkı var mı? Nasıl Başkansınız! Nasıl hakaret
edebilir oradan? BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- Diyor ki İç Tüzük’ün 66’ncı maddesi… BAŞKAN – Sayın Bozdağ…
Sayın Bozdağ, bir dakika müsaade eder misiniz. Demin aynı konuda Sayın
Genç’i ikaz ettim. Lütfen… Siz de gündem dışına çıkmayın lütfen. Aynı
şeyi yapmayın lütfen. ALGAN HACALOĞLU
(İstanbul) – Romanlara hakaret edemezsin! Ne dediğinin farkında değilsin. RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Onlar da bu memleketin vatandaşı. BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
– Sayın Başkan, ben gündemi yöneten Başkanlığa ve Danışma Kurulu
önerisine dair yöneltilen eleştirilerinin İç Tüzük’e aykırı olduğunu,
İç Tüzük’ten maddeleri göstermek suretiyle cevaplandırıyorum
ve İç Tüzük’ün lehinde olan kanaatimi söylüyorum. RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Haddini bilmiyorsun! BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- Ve yine burada, İç Tüzük’ün 66’ncı maddesi diyor ki, kürsüdeki
üyenin sözü ancak Başkan tarafından, kendisini İç Tüzük’e uymaya
davet amacıyla kesilebilir, konunun dışına çıktığı zaman konuya
çağırmak maksadıyla kesilebilir. Bütün bunları şöyle sıraladığınız
zaman uygulama İç Tüzük’e aynen uygundur. Peki, Danışma Kurulu
önerisi Anayasa’ya uygun mu? Anayasa’ya da uygun. İç Tüzük’e uygun
mu? İç Tüzük’e de uygun. Siyasi partilerimizin değerli grup başkan
vekilleri bir araya gelmişler, bu konuda 123’üncü maddenin öngördüğü
özel gündemi Danışma Kurulu hâline getirmişler, Meclise sunmuşlar.
Şimdi, Sayın Başbakan da “Ben programı bugün okuyacağım.” diye Genel
Kurula beyanda bulundu. Ne diyor Anayasa? “Bakanlar
Kurulunun okunmasından itibaren bir hafta içinde okunabilir.” diyor.
Ne yapıyor burada? Okuma konusunda, Bakanlar Kuruluna programı
hangi tarihte okuyacağı konusunda bir takdir hakkı veriyor, ama
onun da üst sınırını sınırlıyor. Takdir hakkını kullanmış Hükûmetin
kurucusu Sayın Başbakan, “Ben bugün okuyacağım.” demiş. Orada da
Anayasa’ya uygunluk var mı? Orada da var. Her şey Anayasa’ya uygun.
Öyleyse, bugün, Hükûmet Programı Anayasa ve İç Tüzük’e uygun okunuyor.
Arkasından iki tam
gün geçtikten sonra müzakere yapılır. İki tam gün geçiyor mu? Pazartesi
günü müzakere olduğu Danışma Kurulu önerisinde açık, net, doğru. Arkasından
bir tam gün sonra güven oylaması, o da var mı? O da var, o da doğru. Danışma
Kurulu önerisi tamamen Anayasa ve İç Tüzük’e uygun. Bir şeyi de ifade etmek
istiyorum: Tunceli’de geçmişte deprem oldu, bizim iktidarımız
döneminde. O depremin akabinde, Tunceli’de evleri yıkılan vatandaşlarımızın
tamamının evleri yine yapıldı, hak sahiplerine teslim edildi. KAMER GENÇ (Tunceli)
- Doğruyu söyle. BEKİR BOZDAĞ (Devamla)-
Ahırları yıkılanların ahırları yapıldı, hak sahiplerine teslim
edildi, sözü verilip de havada kalan hiçbir şey yok. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bunu
Tuncelililer gayet iyi biliyor. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Önerinin lehinde oy kullanacağım. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Bozdağ. KAMER GENÇ (Tunceli)
– Efendim, sataşmadan söz istiyorum. Bana hakaret edildi Sayın Başkan,
sataşmadan dolayı söz istiyorum. BAŞKAN – Danışma Kurulu
önerisi üzerinde Sayın Bülent Arınç Bey lehte söz istemişlerdir. Buyurun Sayın Arınç.
(AK Parti sıralarından alkışlar) BÜLENT ARINÇ (Manisa)
– Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; sadece usule
yönelik birkaç cümle sarf etmek üzere huzurlarınızdayım. Hepinize
teşekkür ediyorum ve 23’üncü Dönemin başında tüm milletvekili arkadaşlarıma
başarılar diliyor, saygılar sunuyorum. Biraz önce, Sayın Bekir
Bozdağ’ın, Grup Başkan Vekilimizin bir benzetmesinin aşırı kaçtığını
ve uygun düşmediğini ifade edeyim. (Cumhuriyet Halk Partisi sıralarından
alkışlar) “Şecaat arz ederken merdikıpti” sözü,
Sayın Kamer Genç’in üslubunu eleştirirken ayrıca başka bir eleştiriye
yol açmış olabilir. Bu bakımdan, özü kaybetmeden birkaç cümleyle huzurlarınızdayım.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Çıksın özür dilesin Sayın Başkan. BÜLENT ARINÇ (Devamla)
– Değerli arkadaşlarım, kendileri ifade ederler, sizin ayrıca bir
şey söylemenize gerek yok. Bu nezaheti bozmak hiçbirimizin hakkı
değil. Ben de sizinle birlikte, oturduğum yerden Sayın Genç’e verilen
cevapta bu benzetmenin uygun kaçmadığını fark ettim. Bu yüzden, arkadaşım
adına da bunu ifade etmek istiyorum. Ancak, bir şeye dikkat
etmemiz lazım: Başladığımız günden bu yana, Danışma Kurulu önerisi
okunuyor, bu önerinin altında Sayın Meclis Başkanının ve grubu bulunan
dört partimizin temsilcilerinin, grup başkan vekillerinin imzası
var. Usulümüz izin veriyor, üzerinde iki lehte, iki aleyhte konuşabilirsiniz,
ama öncelikle Danışma Kurulunun ne olduğunu, Danışma Kurulu önerisinin
ne anlam ifade ettiğini, grup önerisi gelirse bunun da ne anlam taşıdığını
hepimiz çok iyi biliyoruz. Danışma Kurulu önerisi
demek, 19’uncu maddeye göre, Başkan da Danışma Kuruluna çağırabilir
siyasi parti temsilcilerini, her partinin de böyle bir çağrıya hakkı
vardır. Oturulur, getirilen talep üzerinde uzlaşılabilirse, altına
bütün grup temsilcilerinin imzası alınır, bu bir müşterek öneri demektir
ve bu ağırlıklıdır. Çünkü, bizim İç Tüzük’ümüz grup çalışmalarına
çok daha fazla önem verir, grup temsilcilerinin sözlerine, onların
imzalarına, onların belli bir konu üzerindeki görüşmelerdeki sürelerine
daha fazla ağırlık verir. Bu bizim İç Tüzük’ümüzün getirdiği bir
usuldür. Şimdi, Danışma Kurulu
önerisi varsa, genelde üzerinde konuşma olmaz. Çünkü, bütün parti
grupları, artık, buna “Evet” demişlerdir, altına imzasını atmışlardır.
Aksi olamaz mı? Elbette olur. Öncelikle bağımsız milletvekillerimiz
vardır, grubu olmayan partilerimizin milletvekilleri vardır, hatta
getirilen öneriyi beğenmediği veya bir yönüyle eleştirmek istediği
için grup mensubu milletvekillerimiz de olabilir. Ancak, önemli
olan şey, Danışma Kurulu önerisinin, artık, grupların ittifakıyla
imzalanmış bir belge olduğudur ve teamül olarak ve genel olarak Danışma
Kurulu önerisinde hiçbir konuşma yapılmaz, oylamayla bu önerinin
kabulü gerçekleşebilir. Eğer, talepte bulunan
partilerin önerisi uygun düşmemişse veya Danışma Kurulu önerisi
haline gelmemişse, o zaman o parti, bir, iki, üç, dört parti, her birisi
ayrı grup önerisi getirebilir, o grup önerisi üzerinde iki lehte,
iki aleyhte konuşma yapılabilir ve sonucu da oylamayla ortaya çıkabilir. Üzülerek ifade edeyim,
geçen beş yıllık Meclis Başkanlığım döneminde pek çok hakkın kötüye
kullanılabildiğini gördüm. Bunun üzerine hem geçmişteki üç dönem
çalışmalar hem de yukarıda kürsüden edindiğim izlenimle, İç Tüzük’ümüzde
bir değişiklik taslağı hazırladım. Ancak, bu, son günlerin gündemi
içerisinde kayboldu gitti ve gerçekleşemedi. 19’uncu maddeye orada
getirmek istediğimiz değişiklik budur. Anayasa Komisyonunda beklemektedir,
bu dönem gerçekleşebileceğini umuyorum. Tek bir maddelik değişiklik:
“Danışma Kurulu önerisi görüşme yapılmaksızın oylanır.” Buna döndüğümüz
zaman, zamanı ekonomik kullanacağız; dakikalar süren, saatler süren
ve genelde de Danışma Kurulu önerisiyle hiç alakası olmayan başka
şeylerin konuşulabildiği… KAMER GENÇ (Tunceli)
– O zaman Meclisi susturalım! BÜLENT ARINÇ (Devamla)
– Lütfen dinleyin beni. Biz sizi sabırla dinliyoruz. Sadece sizin
konuşma hakkınız yok, tüm milletvekillerimizin konuşma hakkı var.
Siz kendinizi Parlamentonun üstünde görmeyin ve bütün hakları tek
başınıza kullanmak istemeyin. (AK Parti sıralarından alkışlar) KAMER GENÇ (Tunceli)
– Hayır, siz görmeyin. BÜLENT ARINÇ (Devamla)
– Değerli arkadaşlarım, Danışma Kurulu önerileri, üzerinde konuşma
yapılmaksızın oylanırsa, göreceksiniz, bundan sonraki günlerimizde
de herhangi bir konuyu kendisi gündeme getirmek isteyen bir arkadaşımızın
bu hakkı bir başka şekilde kötüye kullanabildiğini -bu taraftan da
o taraftan da- görebiliriz. Zaten 15.00’te başlayan Genel Kurul çalışmaları
bir-bir buçuk saat bu tartışmalarla devam ederse asıl gündeme girme
imkânımız kalmayabilir. Ama, Danışma Kurulu önerisi tamamlanamazsa,
grup önerilerinde her partinin şüphesiz hakkı vardır, kendi önerisinin
haklı ve doğru olduğunu söyleyecektir, bunun karşılığını da arkadaşlarımız
vereceklerdir. Birinci düşüncem,
eğer bundan böyle bir İç Tüzük değişikliğine gidilecekse, bu konuda,
artık her parti grubunun altında imzası olan bir belge üzerinde kırk
beş dakika, elli dakika konuşma hakkının verilmesinin Parlamentonun
zamanından çalmak olabileceğini düşünüyorum. Bunu arz edeyim. Değerli arkadaşlarım,
şüphesiz bugünkü gündem hazırlanmıştır, bu uygulanacaktır. Bunun
hazırlığını Danışma Kurulunda partilerimiz yapmışlardır. Bu partili
arkadaşlarımızın, grup mensubu arkadaşlarımızın önerisi kabul
edilebilecektir. Gündem dışı konuşmalar asıl Meclis çalışmaları
başladığında elbette en az 3 kişiye olmak üzere verilecektir. Arkadaşlarımız
burada Genel Kurula duyurulmasında aciliyet olan konularda söz
alabilirler ve konuşabilirler. Genelde de başkan vekillerimiz,
yani, kürsüde oturan arkadaşlarımız, milletvekillerimizin, kendi
bölgeleriyle ilgili veya yurt geneliyle ilgili veya özel bir günle
konuşmak arzularını mutlaka yerine getireceklerdir. Ama, her
gün, her defasında “ben kürsüye çıkmalıyım ve mutlaka konuşmalıyım”
anlayışının doğru olmadığını ifade etmek istiyorum. Bir ikincisi, Türkiye’nin
güzel ili Tunceli’yle doğrudan ilgilidir. Ben, 2006 Temmuz ayında
Tunceli’yi ziyaret ettim. Tunceli’yi tarihinde ilk ziyaret eden
Meclis Başkanıyım ve bu ziyaretim sırasında bana Cumhuriyet Halk
Partisinin iki değerli milletvekili, Sinan Yerlikaya ve Hasan Güyüldar
eşlik ettiler. Orada, bizzat Tunceli halkının kendi projesini gerçekleştirdik.
Tunceli fakir bir ilimiz. Yurt dışında çalışan çok sayıda işçi arkadaşlarımız
var. Bunlar, Tunceli’deki engelli vatandaşlarımız için bir fizik
tedavi ve rehabilitasyon merkezi yapmak istemişler. Bu projelerini
bize de duyurdular. Sayın Güyüldar vasıtasıyla bana geldikleri
zaman inanın gözlerim doldu. Dediler ki, Tunceli merkezinde bizim
tespit edebildiğimiz kadarıyla 3 bine yakın engelli vatandaşımız
var -Sayın Ateş de bilirler- biz bunlara bir tedavi ve rehabilitasyon
merkezi yapmak istiyoruz, sizin de desteğinizi rica ediyoruz. Peki,
finansman? 2-2,5 trilyon civarında. Nasıl temin edeceksiniz? Avrupa’da
günler, geceler yapacağız, para toplayacağız, Türkiye içinden de
para toplayacağız. Bana bütçede verilen
bir hak var, tahminen 400 milyar civarında. Bunlar, dernek ve vakıflara
tahsis edilmek üzere ayrılan, çoğu zaman kullanmadığımız bir tahsisattır.
Helalühoş olsun, milletimiz adına, ben, Tunceli’deki bu eğitim ve
rehabilitasyon merkezine 125 milyar lira tahsis ettim. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Rica ettiler, dediler ki, açılışına siz de
gelir misiniz? BAŞKAN – Sayın Arınç,
süreniz bitmek üzere. BÜLENT ARINÇ (Devamla)
– Şunu da ifade edeyim, hemen bitiriyorum. Memnuniyetle dedim.
Sayın Çubukçu’yla beraber gittik, açılışı yaptık, Tunceli’yle kucaklaştık.
Orada Sayın Genç yoktu ama Sinan Yerlikaya ve Hasan Güyüldar arkadaşlarımız
vardı. KAMER GENÇ (Tunceli)
– Beni davet etmemişlerdi. BÜLENT ARINÇ (Devamla)
– Değerli dostlar, bakınız, Tunceli’de, Sayın Valimiz Mustafa Erkal,
Sayın Belediye Başkanımız Demokratik Toplum Partisinden Songül
Erol Abdil, -ikisini de ziyaret ettim- bana brifing verdiler. Belediyeyi
ziyaretim bile tartışıldı orada. Ben onlara dedim ki, halkın seçtiğine
saygı duyarım ben Meclis Başkanı olarak. (AK Parti ve DTP sıralarında
alkışlar) Dolayısıyla, Songül Erol Abdil’i ziyaret etmek, Tunceli
halkını ziyaret etmektir. Hanımefendiyi bizzat makamında ziyaret
ettim ve orada bulunan Tuncelili vatandaşlarıma konuştum. Vali
brifing veriyor: “Efendim, KÖYDES’ten bize ayrılan para, bu yıl 38,5
trilyondur.” Bütün Tuncelililere döndüm, şunu söyledim: “Tunceli’nin
nüfusu 125 bin, Manisa’nın nüfusu 1 milyon 350 bin. Tunceli’ye KÖYDES’ten
tahsis edilen para 29 trilyon, Manisa’ya tahsis edilen para 26,5
trilyon. Ey Tunceli, bu devlet sizi düşünüyor, sizin köyünüzün yolunu,
suyunu düşünüyor. Gelin, devletiyle, milletiyle halkımızı kaynaştıralım.”
Dediler ki: “Hiç yol meselemiz kalmadı, hiç içme suyu meselemiz kalmadı.”
Biz de “Helal olsun, afiyet olsun.” dedik. (AK Parti sıralarından alkışlar) Değerli dostlar, ben,
Tunceli ismi zikredilince bütün bunu ifade etmeyi bir borç bildim.
Danışma Kurulu önerileri
üzerinde, çok değerli dört partimizin temsilcisinin imzası varsa,
artık, bu konu üzerinde konuşmak başka şeyler konuşmak olur. Saygılar sunuyorum
hepinize. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Arınç. KAMER GENÇ (Tunceli)
– Bana sataşma var. BAŞKAN – Öneri üzerinde… KAMER GENÇ (Tunceli)
– Efendim, sataşma vardır. (AK Parti sıralarından gürültüler) Biraz
önce “merdikıpti” diye, benim hareketime “merdikıpti” diyerek
Anayasa’yı ve İç Tüzük’ü ayaklar altına aldı. Lütfen, sataşmadan
söz istiyorum. BAŞKAN – Ne sataşması,
izah eder misiniz, ne dediler size ? KAMER GENÇ (Tunceli)
– Efendim, biraz önce, AKP’li bir milletvekili bana dedi ki, işte,
Çingenelere hakaret eder biçimde “merdikıptidir” dedi, bunu söyleyen
bir cümle sarf etti. Ayrıca da İç Tüzük’ü ve Anayasa’yı ayaklar altına
aldı. BAŞKAN – Sayın Genç,
yerinizden, sataşmaya cevap verdiniz herhâlde. Teşekkür ederim, buyurun. KAMER GENÇ (Tunceli)
– Hayır efendim vermedim. Kürsüden… Yaa Sayın Başkan!.. BAŞKAN – Öneri üzerinde
başka söz isteyen? Yok. Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… KAMER GENÇ (Tunceli)
– Efendim, hakaret etti. GÜROL ERGİN (Muğla) –
Hakaret ettiğini Sayın Arınç söyledi. BAŞKAN – Kabul etmeyenler…
Öneri kabul edilmiştir. GÜROL ERGİN (Muğla) –
Meclis böyle yönetilir mi! KAMER GENÇ (Tunceli)
– O zaman, efendim, burayı susturalım, konuşmayalım burada, milletvekili
konuşmasın. (AK Parti sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Değerli milletvekilleri,
şimdi, Bakanlar Kurulu Programını okumak üzere, Başbakan Sayın Recep
Tayyip Erdoğan’ı kürsüye davet ediyorum. Buyurun Sayın Başbakan.
(AK Parti ve Bakanlar Kurulu sıralarından ayakta alkışlar) IV.- HÜKÛMET PROGRAMI 1.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından kurulan
Bakanlar Kurulu Programı’nın okunması BAŞBAKAN RECEP TAYYİP
ERDOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cumhuriyetimizin
60’ıncı, Adalet ve Kalkınma Partisinin 3’üncü Hükûmeti adına aziz milletimizi
ve siz değerli milletvekillerini saygıyla selamlıyor, Meclisimizin
23’üncü Döneminin milletimize ve ülkemize hayırlı olmasını Allah’tan
temenni ediyorum. Bu anlamlı günde, başta
cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere,
bugüne kadar ülkemize, milletimize hizmeti geçen bütün devlet ve
siyaset adamlarına teşekkürü bir borç biliyor, kendilerini rahmetle,
minnetle anıyorum. Konuşmamın başında,
ülkemizde seçimlerin yüzde 84 düzeyinde bir katılım oranıyla huzur
ve güven içinde geçmesinden, sonuçların doğru ve hızlı biçimde açıklanmış
olmasından duyduğum memnuniyeti ifade etmek istiyorum. Bunun
için Hükûmet olarak büyük çaba sarf ettik. Tüm ilgili kurumlarımız büyük
bir başarı örneği sergilediler, kendilerine teşekkür ediyorum. 22 Temmuz 2007 milletvekili
genel seçimlerinin, yaz ortasında ve tatil mevsiminde yapılmış olmasına
rağmen, yüksek bir katılımla gerçekleşmesi ve millî iradenin güçlü
bir biçimde Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilmesi, demokrasimizin
katılımcılık ve temsil niteliklerinin daha da güçlendiğinin açık
bir göstergesidir. Bu seçim sonuçları,
aynı zamanda, milletimizin siyaset kurumuna duyduğu güvenin en
yüksek düzeye çıktığının da somut bir ifadesidir. 22 Temmuzda aziz milletimizden
Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil yetkisi alan bütün siyasi
partileri ve siz değerli milletvekillerini yürekten tebrik ediyor,
Türkiye’ye yapacağınız hizmetlerde şimdiden başarılar diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
Adalet ve Kalkınma Partisi olarak, ülke gerçekleriyle tutarlı,
inandırıcı ve güven verici politikalarla milletimizin huzuruna
çıkmayı en önemli ilke olarak benimsedik. Milletimizin siyaset
kurumuna güveninin ancak böyle sağlanacağına inandık ve inanıyoruz.
Kuşkusuz, siyasetimizin
öznesi milletimizdir. Büyük reformlarla
Türkiye’yi zenginleştiren, ülkemizin itibarına itibar kazandıran
siyasetimiz, yeni dönemde, daha güçlü bir Türkiye için, milletten
aldığı gücü yine milletimizin hizmetine sunacaktır. Ülkemize kazandırdığımız
başarılarla dolu beş yıllık iktidarımızın tecrübesiyle, yeni
Hükûmetimiz, önümüzdeki dönemi de Türkiye’ye kazandırma kararlılığındadır.
Devamlılığı esas
alan yeni Hükûmet Programı’mız, kuşkusuz, bu dönem için Türkiye’nin
önüne koyduğumuz yeni hedefleri de içermektedir. 58’inci ve 59’uncu
Hükûmet Programları, ülkemizin yıllardır bekleyen sorunlarına gerçekçi
çözümler içermekteydi. Bu çözümlerin büyük
bir bölümünü hayata geçirmiş durumdayız. Birçok önemli reform,
Hükûmetimizin ve Meclisimizin yoğun çalışmaları sonucu başarıyla
gerçekleşmiş; ekonomiden sosyal politikalara, sağlıktan eğitime,
temel hak ve özgürlüklerden yargı sistemine, yerel yönetimlerden
çevreye, toplu konuttan ulaşıma, sosyal güvenlik sisteminden yoksulluğun
azaltılması ve gelir dağılımının iyileştirilmesine kadar çok geniş
bir alanda önemli mesafeler alınmıştır. Herkesin geleceğe
güvenle baktığı, demokrasimizin güçlendiği, cumhuriyetimizin
tüm kazanımlarının kökleştiği ve ülkemizin itibarının arttığı
bir dönem yaşanmıştır. AK Parti İktidarı, ülkemizde
refahın artmasına ve istikrarın güçlenmesine önemli katkısı olan
Avrupa Birliğine katılım sürecini başlatarak Türkiye’yi uzun
vadede çok daha öngörülebilir bir ülke hâline getirmiştir. Avrupa Birliği hedefi,
ülkemizin demokrasi, temel hak ve özgürlükler, hukukun üstünlüğü
gibi konularda evrensel standartlara yaklaşmasına yardımcı olmaktadır. Ayrıca, kurumsal yapılanmalar
ve sektörel politikalar gibi pek çok konuda Türkiye’nin önümüzdeki
dönemde neler yapacağını da şekillendirecektir. 22 Temmuz seçimleri
öncesinde, iktidar olma sorumluluğu içinde, dürüst, popülizmden
uzak, gerçekçi vaatler içeren geniş kapsamlı bir seçim beyannamesi
hazırladık ve kamuoyuna sunduk. Şu anda sizlere sunmakta
olduğum Hükûmet Programımız, seçim beyannamemizde yer alan geniş
kapsamlı taahhütlerimizi esas almaktadır. Geride bıraktığımız
icraat dönemi, ekonomide istikrarlı büyüme, kalkınma ve yapısal
dönüşüm dönemi olmuştur. Türkiye’ye insanımızın
hayat kalitesini etkileyen her alanda önemli mesafeler aldırdık,
ekonomik kalkınma sürecinde kritik bir eşiğe getirdik. Türkiye artık kalkışa
hazır hâle gelmiştir. Bu programda öngördüğümüz
özellikle dönem sonu hedefleriyle Türkiye’yi bu kritik eşikten geçirmeyi
başaracağımıza inanıyorum. Açıklayacağım program,
istikrar zemininde ilerleyen ekonomik ve sosyal gelişme sürecimizde
bir sıçrama dönemi programıdır. Bu bakımdan temel hedefimiz,
Türkiye’yi “take-off”a, “kalkış”a geçirerek daha güvenli bir hıza
ve yüksekliğe taşımaktır. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik, sosyal
bir hukuk devletidir. Anayasa’mızın değişmez
hükümleriyle belirlenmiş olan bu nitelikler bir bütündür ve cumhuriyetimizin
temel değerleridir. Adalet ve Kalkınma
Partisi, Anayasa’da tarifini bulan ve birbirini tamamlayan bu
temel değerlerin bütünlüğünün savunucusu ve bu bütünlük üzerinde
yükselen Türkiye’nin güvencesidir. (AK Parti sıralarından alkışlar) Cumhuriyetimizin
100’üncü yılına yaklaşırken, ülkemiz sivil bir uzlaşma anayasasını
hak etmektedir. Yeni anayasa, cumhuriyetimizin
değiştirilemez temel nitelikleri olan demokratik, laik ve sosyal
hukuk devleti ilkelerini tam olarak hayata geçirmeli, bireylerin
haklarını en etkili şekilde korumalı, temel hak ve özgürlükleri
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin ve Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’nin getirdiği ilke ve standartlarda güvence altına
almalıdır. Yeni anayasa, olabilecek
en geniş toplumsal uzlaşmayla hazırlanmalıdır. Değerli milletvekilleri,
demokrasinin ve hukuk devletinin nihai
amacı, bütün temel hak ve özgürlükleri güvence altına almak,
insanların korku ve endişeden uzak olarak güven içinde yaşamalarını
sağlamaktır. Temel hak ve özgürlükler
konusunda ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde belirtilen
esaslar uygulanacak, özellikle Kopenhag siyasi kriterlerine tam
uyum sağlanacaktır. “Sıfır tolerans” anlayışıyla
işkence, kayıp, gözaltında ölüm, faili meçhul cinayet gibi demokratik
hukuk devletinde kabul edilemez insan hakları ihlallerinin üzerine,
şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da büyük bir kararlılıkla
gidilecektir. (AK Parti sıralarından alkışlar) Hükûmetimiz, demokrasinin
daha da kökleşmesi için sivil toplumun güçlenmesini ve etkili bir
kamuoyu denetimini gerekli görmektedir. Hükûmetimiz, çoğulcu
ve katılımcı demokratik siyasal sürecin sivil toplum örgütlerine
daha fazla açılmasına ve siyasal karar alma süreçlerinde ilgili
toplum kesimlerinin görüş ve önerilerini almaya devam edecektir. Hükûmetimiz, medyanın
bağımsızlığına önem vermektedir. Bireylerin doğru habere
ulaşma hakkı, güçlü bir demokratik kültürün oluşması için birinci
şarttır. Şeffaf bir yönetim, ancak bağımsız, tarafsız ve sorumlu bir
medyayla mümkün olabilir. Bunun için, medyanın
çoğulcu, şeffaf ve rekabetçi bir yapıda gelişmesi için gerekli
adımlar atılacaktır. Bağımsız ve tarafsız
yargı, adaleti sağlamanın ön şartıdır. Yıllarca sorunlarla,
yetersizliklerle ve cezaevi isyanlarıyla kamuoyunun gündemine
gelen yargı teşkilatı, Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarında Avrupa
Birliğine uyumu sağlanan temel kanunlarla, bilgi ve iletişim teknolojilerinin
etkin kullanımıyla, teknik donanımlarıyla birlikte yükselen modern
adliye binalarıyla, evrensel standartlara uygun hâle getirilen
ceza ve infaz kurumlarıyla önemli mesafeler katetmiştir. Önümüzdeki dönemde
de adalet ve yargı reformu ile ilgili çalışmalarımızı kararlılıkla
sürdüreceğiz. İhtilafları çıkmadan
önlemek amacıyla “koruyucu hukuk” uygulamaları daha da geliştirilecektir.
Uyuşmazlıkların hızlı,
basit, az giderle ve etkin bir şekilde çözülmesini sağlamak ve böylece
yargı organlarının iş yükünü azaltmak amacıyla, özellikle hukuki
uyuşmazlıklarda alternatif çözüm yollarını öngören yasal düzenlemeler
yapılacaktır. Mahkemelerin elektronik
arşiv imkânlarından daha verimli bir şekilde yararlanması sağlanarak
gerekli bilgi ve belgeler ile emsal kararlara zamanında erişim daha
etkili hale getirilecek, yargı organları arasında kurulan bilgi
ağı geliştirilecektir. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kamu yönetiminin temel amacı, halkın hayatını
kolaylaştırmak, huzur, güvenlik ve refah içinde yaşam kalitesini
geliştirmektir. Kamu yönetiminin kuruluş ve işleyişinde idarenin
bütünlüğü esastır. Merkezî ve yerel yönetimler birbirini tamamlayarak
güçlendirir. Kamu hizmetlerinde
“beyana güven, basitleştirme ve mükerrer bilgi istememe” esastır.
AK Parti İktidarında
“şeffaf” yönetime doğru çok önemli açılımlar yapılmış, Bilgi Edinme
Kanunu çıkarılmıştır. Kanun sayesinde devlete ait birçok bilgiye
vatandaşlar kolayca ulaşabilmekte ve kamuoyu, denetimi yapabilmektedir.
Geçtiğimiz dönemde
yönetimde dağınıklığı gidermek, aşırı merkezîleşmeyi önlemek ve
vatandaşlarımıza daha iyi hizmet sunabilmek için önemli düzenlemeler
ve uygulamalar gerçekleştirilmiştir. Belediye ve il özel
idarelerini, Anayasa’mızda belirtilen “yerinden yönetim” ilkesine
uygun olarak yeniden ele aldık ve çok temel sorunları çözüme kavuşturduk. Geçen dönem hazırlıklarını
tamamlamış olduğumuz İl Özel İdareleri ve Belediye Gelirleri Kanunu
Tasarısı bu dönemde çıkarılarak yerel yönetimlerimiz mali yönden
de güçlendirilecek, Köy Kanunu da yenilenecektir. Değerli milletvekilleri,
yolsuzluk, vatandaş ile devlet arasındaki güven ilişkisini yaralayan,
kamu kaynaklarının haksızca gasp edilmesiyle ülkemize yıllarca
ağır maliyetler ödeten temel bir sorundur. Hükümetimiz döneminde,
yolsuzlukların önlenmesi ve hesabının sorulması yönünde çok ciddi tedbirler alınmıştır. Yolsuzluklar karşısında
Hükûmetimiz tavizsiz tutumunu sürdürecektir. Vatandaşlık hizmetlerinin
en hızlı şekilde görülebilmesinde büyük zaman ve enerji kaybına
yol açan bürokratik işlemlerin en aza indirilmesinde teknolojik
gelişmeler büyük imkânlar sunmaktadır. Önümüzdeki dönem bütün
kurumların hizmetlerini elektronik ortama taşıması sağlanacaktır.
Diğer taraftan, kısa
bir süre içerisinde “Tek Kart” projesi milletimizin hizmetine sunulacaktır.
Böylece, vatandaşlarımız
her kurum için ayrı ayrı kartlar taşımak yerine üzerinde bulunduracağı
tek bir kartla, hem vergi ve nüfus-vatandaşlık işlemlerini yapabilecek
hem sağlık ve sosyal güvenlik hizmetlerinden yararlanabilecek hem
de ehliyet, ruhsat, pasaport ve benzeri işlemlerini yürütebilecektir.
Milletimizin demokrasi
ve güvenlik taleplerini eş zamanlı olarak ve birbirini tamamlar
bir şekilde karşılamak ana hedefimizdir. Gerçek anlamda huzur ve güvenlik,
özgürlüğün ve adaletin tam anlamıyla yaşandığı bir toplumda mümkündür.
Geçen beş yıllık dönemde
güvenliğin gerek yasal altyapısı gerekse güvenlik güçlerinin etkinleştirilmesi
konusunda önemli adımlar atılmıştır. Mobil iletişim teknolojisi
kullanılarak kentlerimizin cadde, sokak ve meydanları görüntülü
güvenlik denetimine alınmıştır. Proje, 58 il ve 36 ilçeye yaygınlaştırılmıştır.
Önümüzdeki dönemde,
artan bir kararlılıkla ve etkinleştirilecek politika ve programlarla,
halkımızın huzur ve güvenliğini sağlamaya dönük çabalarımız yoğunlaştırılacaktır.
Genel kolluğun önleyici
kolluk yetkileri, yapılacak yasal düzenlemelerle yeniden tanımlanacak,
polis ve jandarma, gerek insan kaynakları gerekse teknoloji, teçhizat
ve malzeme bakımından daha da güçlendirilecektir. Değerli milletvekilleri,
Hükûmetimiz, milletimizin birlik ve beraberliğini, ülkemizin bölünmez
bütünlüğünü ve üniter yapımızı güçlendirecek politikaları esas
almaktadır. Ulusal güvenliğimize
kastedecek her türlü oluşuma karşı tavizsiz tutumumuz kararlılıkla
sürdürülecektir. (AK Parti sıralarından alkışlar) Hiçbir şiddet ve terör
odağının nüfuz edemeyeceği en büyük gücün milletimizin birlik ve
beraberlik ruhu olduğunu iyi biliyoruz. Türkiye Cumhuriyeti,
güvenliğine, hudutlarına ve büyük bir mücadeleyle kazanmış olduğu
istiklaline ilelebet sahip çıkma kararlılığındadır. Ülkemiz son otuz yıldır
bölücü terör belasıyla karşı karşıyadır. Bu süreçte, sosyal ve
ekonomik sorunlar ile kültürel hassasiyetler sürekli istismar
edilmiş ve ülkemiz ağır bedeller ödemiştir. AK Parti İktidarı,
Türkiye’nin millî güvenliğini geniş bir açıdan ele almış, güvenliğin
askerî, diplomatik, ekonomik, kültürel ve toplumsal boyutlarını
bir bütün içinde değerlendirerek iç ve dış güvenliğimizin sağlanmasında
büyük bir kararlılık göstermiştir. Bütün vatandaşlarımızın
ortak aidiyet duygusunu güçlendirmek ve terörün kaynaklarını kurutmak
amacıyla etkin ve kapsamlı politikalar uygulamıştır. Türkiye’nin her bir
köşesinde sosyal ve ekonomik kalkınmayı hızlandırmak, hiçbir bölgemizin
geride kalmamasını sağlamak amacıyla çalışmalarımız yoğunlaşarak
devam edecektir. İktidarımız döneminde
terörizmle mücadele konusunda Türkiye’nin haklı konumunu uluslararası
platformlarda etkin bir şekilde savunduk ve savunmaya da devam edeceğiz.
Millî güvenliğimizi
güçlendirmek, ulusal birliğimizi muhafaza etmek için verdiğimiz
bu mücadeleyi, 60’ıncı Hükûmet döneminde de her türlü meşru aracı
kullanarak devam ettireceğiz. Değerli milletvekilleri,
Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh.” ilkesine uygun olarak ve ülkemizin
tarihî ve stratejik konumu gereği Türkiye’nin güçlü bir millî savunma
sistemine sahip olması temel politikamız olmuştur. Bu anlayışla, hem
millî savunma sanayimizi güçlendirme çalışmalarına ağırlık verilmiş
hem de Türk Silahlı Kuvvetlerinin her türlü ihtiyacının zamanında
karşılanmasına öncelik verilmiştir. İktidarımız döneminde
yapılan çalışmalarla, 2002 yılında yüzde 25 olan Silahlı Kuvvetlerimizin
ihtiyaçlarının yurt içinden karşılanma payı bugün yüzde 50’ye yaklaşmıştır.
(AK Parti sıralarından alkışlar) Savunma sanayimizin
uluslararası etkinliği de artırılmış, askerî hücümbot ve gemiler,
silah, diğer savunma araç gereçleri ile komuta kontrol ve elektronik
harp sistemleri ihracatımız 350 milyon dolara çıkarılmıştır. Türkiye, bu dönemde,
güçlü ordusu ve savunma sanayisiyle, başta NATO, Avrupa Birliği
ve Birleşmiş Milletler organizasyonları içinde birçok ülkede barışın
korunması ve güvenliğin sağlanması misyonu çerçevesinde önemli
roller üstlenmiştir. Türkiye’nin gücünü
her türlü şart ve coğrafyada hissettirecek, hem konvansiyonel hem
de asimetrik muharebeleri icra edebilecek, caydırıcılığı, beka
kabiliyeti ve muharebe gücü yüksek bir savunma sistemi ve gücünün
oluşturulması ana hedefimiz olmuştur, olmaya devam edecektir. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; verimsiz koalisyon yapılarıyla geçen 1990’lı
yıllar, ülkemizin “kayıp yılları” olmuştur. 1994, 1999 ve nihayet
2001 kriziyle anılan bu yıllar; büyümenin durduğu, enflasyonun, faizlerin
ve borç yükünün hızla yükseldiği, işsizliğin arttığı, yolsuzlukların
makro dengeleri sarsacak boyutlara yükseldiği, halkımızın geleceğe
dair umutlarını kaybettiği, uluslararası alanda itibarımızın yitirildiği
yıllardır. AK Parti İktidarı göreve
başladıktan hemen sonra siyasi istikrar hızla güçlenmiş, seçimlerden
önce partimizin tüm ayrıntılarıyla ilan etmiş olduğu çok kapsamlı
bir ekonomik program uygulanmaya başlanmıştır. 2003-2007 dönemi cumhuriyet
tarihimizin en parlak dönemlerinden biri olarak kayıtlara geçmiştir.
(AK Parti sıralarından alkışlar) Bu dönemde Türkiye,
gelişen ülkeler arasında “yükselen yıldız” olarak adlandırılmış,
bir “başarı örneği” olarak tüm dünyada övgüyle anılır olmuştur. Hükûmetimizin tüm politikalarının
ve yönetim anlayışının ekseninde “güven” kavramı vardır. Ekonomi alanında elde
ettiğimiz tarihi başarıların en önemli sebebi de ülkemizde oluşturduğumuz
güven ortamıdır. Hükûmetimiz, ekonomi
politikalarında “şeffaflık”, “süreklilik”, “tutarlılık” ve “öngörülebilirlik”
ilkelerini esas almaya devam edecektir. İktidarımız, yapacaklarını
ve ortaya çıkan sonuçları, ilgili tüm taraflarla son derece şeffaf
bir biçimde paylaşmakta ve bunun yararlarını yaşayarak görmektedir.
Politikaların tüm
unsurlarının birbiriyle tutarlı olmasına özen göstermekte, bütün
uygulamaların ortak hedeflere ulaşma yönünde gerçekleşmesini
sağlamaktadır. Akşamdan sabaha politika
değiştirmemekte, uygulamalarda süreklilik sağlayarak halkımız
ve ekonomik karar alıcılar için güvenilir bir ortam oluşturmaktadır.
Ulusal ve uluslararası
yatırımcıların Türkiye’yi bir yatırım yeri olarak tercih etmesinde,
yatırımların, ekonomik büyümenin ve böylece istihdamın artmasında
önemli bir rol oynayan Avrupa Birliği hedefi ekonomimizin geleceğini
güçlü bir çerçeveye oturtmaktadır. Değerli milletvekilleri,
sağlıklı ve işleyen bir piyasa ekonomisi, güçlü ve yerleşik bir demokratik
temel üzerinde inşa edilebilir. Temel hakların korunuyor olması,
temel özgürlüklere saygı duyulması, hukuk devletinin bütün kuralları
ve kurumlarıyla varlığı, sürdürülebilir bir ekonomik kalkınmanın
ana dinamiğini oluşturur. Bu gerçeği başından
itibaren gören Hükûmetimiz, başarıyla uyguladığı ekonomik programını
demokratikleşme çabalarıyla bütünleştirmeye ve bu iki süreci
birbirini tamamlayan unsurlar olarak görmeye devam edecektir. Çağdaş normlara dayalı
olarak işleyen bir hukuk düzeni ekonomik kalkınmanın ön şartları
arasında yer alır. Can ve mal güvenliğini
sağlayan, keyfîliğe kapalı, günübirlik tartışmaların ve siyasi etkilerin
üstünde bir hukuk sistemi, ekonomik faaliyetlerin güven ve öngörülebilirlik
içinde yürütülmesini sağlar. Sosyal refahtaki artışın
kalıcı bir şekilde devamı ise, mal ve hizmet sektörlerindeki rekabet
ortamını iyileştirmek ve böylece verimliliğin artmasını sağlamakla
mümkündür. Rekabet ortamının
iyileştirilmesindeki en önemli konulardan birisi devletin ekonomik
faaliyetlerden çekilmesi, düzenleme ve denetleme fonksiyonlarına
ağırlık vermesidir. Bu çerçevede Hükûmetimiz,
özelleştirme uygulamalarını sadece kamu için bir gelir kaynağı
olarak görmemekte, üretimdeki verimliliğin ve istihdamın artmasını
sağlayacak önemli bir politika aracı olarak değerlendirmektedir.
Ekonomimiz dışa açılıp
uluslararası piyasayla çok daha iyi bir şekilde entegre oldukça
halkımızın refahı da artacaktır. Uluslararası bilgi birikimi ve
teknoloji getiren, rekabet gücünü artıran, dış denge açısından
önemli bir finansman kaynağı oluşturan, yeni pazarlara açılımı sağlayan
ve en önemlisi, istihdamı artıran uluslararası doğrudan yatırımların
Türkiye’ye artan oranlarda gelmesini sağlamak temel hedeflerimizdendir.
Küresel sermayenin özellikle mal ve hizmet üretimine yönelik yeni
yatırımlara yönelmesi için gerekli ortam oluşturulacaktır. Ekonomik programımızın
temel unsurlarından biri mali disiplindir. AK Parti İktidarı, her
yıl arka arkaya ilan ettiği bütçe hedeflerini şu ana kadar tutturmuştur.
Programımızın bir diğer unsuru ise Merkez Bankamızın bağımsızlık
ilkesi çerçevesinde uyguladığı para politikalarıdır. Para politikalarının
temel önceliği fiyat istikrarıdır. AK Parti İktidarı döneminde
enflasyonla mücadelede büyük başarılar elde edilmiştir. Türkiye’ye sermaye
girişinin ve çıkışının serbest olması, ekonomik programımızın
bir diğer temel unsurudur. Açık bir ekonomik yapı
başarımızın temel faktörlerindendir. Programımızın bir diğer
unsuru ise serbest kur rejimidir. Kurun piyasa şartlarında oluşması,
ekonomimizin iç veya dış şoklardan daha az etkilenmesini sağlamaktadır.
AK Parti İktidarı,
gerçekleştirdiği yapısal reformlarla ekonomide elde ettiği başarılara
kalıcı bir zemin hazırlamıştır. Türkiye ekonomisini
iç ya da dış etkilere karşı çok daha korunaklı bir yapıya kavuşturmuştur.
Ekonomik programda
öngördüğü, kamu sektörü, finans sektörü ve sosyal güvenlik gibi
alanlarda pek çok reformu tamamlamıştır. Hükûmetimiz, önümüzdeki
dönemde de yapısal reformlara kararlılıkla devam edecektir. Değerli milletvekilleri,
ekonomimiz, 2002 yılından bu yana kesintisiz olarak ilk defa 21 çeyrek
boyunca büyüme kaydetmiştir. 2003-2006 yılları arasında
ortalama büyüme oranı yüzde 7,3 olmuştur. 2002 yılında 181 milyar
dolar seviyesinde olan millî gelirimiz 2,2 kat artarak 2006 yılında
400 milyar dolara yükselmiş ve ülkemiz dünyanın 17’nci büyük ekonomisi
hâline gelmiştir.(AK Parti sıralarından alkışlar) Kişi başına millî gelir
2002’de 2.598 dolar iken 2006 sonu itibarıyla 5.477 dolara yükselmiştir. 2013 yılı için hedefimiz
800 milyara yaklaşan bir millî gelire ulaşmak, kişi başına geliri
ise 10 bin dolara çıkarmaktır. (AK Parti sıralarından alkışlar) Ekonomide hızlı bir
büyüme sağlanırken, eş zamanlı olarak enflasyon düşürülmüştür. Vatandaşımızın cebindeki
parayı durduğu yerde eriten enflasyon, Temmuz 2007 sonunda, son otuz
sekiz yılın en düşük oranına inmiş, yüzde 6,9 olmuştur. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Hükûmetimiz, enflasyonu
kalıcı, hızlı ve adaletli bir kalkınma sürecinin önündeki en önemli
engel olarak görür. Enflasyonu tek haneli
seviyelere getirmekle yetinemeyiz. Yeni dönemdeki hedefimiz
fiyat istikrarını sağlayıp kalıcı hâle getirmektir. Ekonominin genelindeki
fiyat artışları, iktisadi kararlar alınırken, ihmal edilebilir
seviyelere kalıcı olarak ininceye kadar bu mücadeleye devam edeceğiz.
Bunu gerçekleştirirken,
operasyonel bağımsızlığını koruyacağımız Merkez Bankasına, uygulayacağımız
maliye politikamızla destek vereceğiz. Ayrıca, gerek makro
düzeydeki yapısal reformlar gerekse mal ve özellikle hizmetler sektöründe
rekabeti artırıcı mikro reformlar yoluyla enflasyonun düşük, tek
haneli seviyelere inmesi için çalışacağız. Bu amaçla, enflasyon
hedeflemesi rejimini geliştirmeye devam edeceğiz. AK Parti İktidarı
Türk parasına itibarını yeniden kazandırmış, başarılı bir operasyonla
liradan altı sıfır atılmıştır. 2009 yılında ise “yeni” ibaresi kaldırılacak
ve paramız yeniden “Türk lirası” adını alacaktır. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Dünyaya açılan ve öz
güveni yükselen ülkemizin dış ticaret hacmi de çarpıcı bir büyüme
göstermiştir. 2002-2006 döneminde
dış ticaret hacmimiz 87 milyar dolardan 223 milyar dolara yükselmiştir. İhracatımız 2002 yılında
36 milyar dolar seviyesinde iken, 2007 yılı Temmuz ayı itibarıyla on
iki aylık ihracat rakamı 97 milyar dolara ulaşmıştır. (AK Parti sıralarından
alkışlar) 2013 yılında ihracatımızın
200 milyar doları aşmasını bekliyoruz. Cari açığın finansmanında
doğrudan küresel yatırımların payı önemli ölçüde artış göstermiştir. Yıllarca ortalama 1
milyar dolar civarında seyreden doğrudan küresel sermaye yatırımları
tam anlamıyla bir sıçrama göstermiş ve 2006 yılında –bildiğiniz gibi- 20,1 milyar dolar
seviyesine yükselmiştir. 2007 yılının ilk altı
ayında ise doğrudan sermaye girişi 12 milyar dolara yaklaşmıştır. Merkez Bankası döviz
rezervleri 2002 yılı sonunda 26,8 milyar dolarken, 2007 yılı Ağustos
ayında en yüksek tarihî seviyesine ulaşarak 70 milyar dolara ulaşmıştır.
(AK Parti sıralarından alkışlar) Böylece, ekonomimizin dış şoklara
dayanıklılığı artmıştır. Bütçe disiplini sağlanmış,
kamu borçlarının çevrilme endişesi tarihe karışmıştır. 2002 yılında kamu
açıklarının millî gelire oranı yüzde 12,6 iken, 2006 sonunda bu açık
fazlaya dönüşmüş ve millî gelirin yüzde 3’ü civarında fazla verilmiştir. Program tanımlı faiz
dışı fazlanın gayrisafi millî hasılaya oranı 1993-2002 ortalaması
olan yüzde 0,4 seviyesinden 2003-2006 döneminde yüzde 6,5 seviyesine
yükselmiştir. 1985-2002 arasında on
sekiz yılda yapılan özelleştirme tutarı –buraya dikkatinizi çekmek
istiyorum- sadece 8 milyar dolar iken 2003 yılından bugüne kadar yapılan
özelleştirme toplamı 33 milyar dolara ulaşmıştır. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Böylece, kamunun ekonomideki ağırlığı azaltılırken
özel sektörün rolü artırılmıştır. Önümüzdeki dönemde
özelleştirme programımızı kararlılıkla devam ettireceğiz. Değerli milletvekilleri,
sadece gelecek beş yılı değil, 2013 yılını ve Cumhuriyetimizin
100’üncü yılı olan 2023 yılını hedefliyoruz. 17 Nisan 2007’de açıkladığımız
ve Türkiye’nin AB müktesebatına uyumu için 2013 yılına kadar uygulayacağımız
program çerçevesinde, ekonomik değişim ve dönüşümü de kapsayan
200 kadar yasal düzenleme ve 600 kadar ikincil düzenlemeyi tamamlayacağız. 2023 yılında satın alma
paritesine göre millî hasıla büyüklüğü bakımından ülkemizin dünyanın
ilk on ekonomisi içinde yer alması ana hedefimizdir. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kamu borç yükünün düşmeye devam etmesi, cari açığın
kontrol altında tutulması ve enflasyonun daha da düşük oranlara çekilmesi
ancak mali disiplinle mümkündür. Toplam kamu net borç
stokunun gayrisafi millî hasılaya oranı ise 2002 yılı sonundaki
yüzde 78 seviyesinden 2006 yılı sonunda yüzde 45 düzeyine gerilemiştir. Söz konusu dönemde
borç stoku içerisindeki döviz ve dövize endeksli borçların payı
yüzde 58’den yüzde 19’a -buranın altını çiziyorum- düşerken, yeni
Türk lirası cinsinden borçların payı yüzde 42’den yüzde 82’ye çıkmıştır. Borç stoku, kur ve faiz
riskine karşı daha korunaklı bir yapıya kavuşturulmuştur. Önümüzdeki dönemde
kamu borcunun millî gelire oranı daha da aşağı düşürülecektir. Mali disiplinin doğrudan
ve en çarpıcı yansıması borçlanma maliyetlerinde görülmüştür. Türk lirası cinsinden
iskontolu Devlet İç Borçlanma Senetlerinin faiz oranı 2002 yılı Ekim
ayında yüzde 64 iken, 2006 yılı Nisan ayında yüzde 14’e gerilemiştir.
Son dönemlerde global
piyasalardaki olumsuz gelişmelere rağmen, söz konusu faiz oranları
2007 Ağustos ayı itibarıyla yüzde 17 ila 19 aralığında seyretmektedir.
Hükûmetimizin hedefi
önümüzdeki dönemde nominal faizleri tek haneye indirmektir. Uygulayacağımız
vergi politikalarının temel amacı, ekonomide kayıt dışılığın
azaltılması, rekabet gücümüzün artırılması, daha basit, adil ve
geniş tabanlı bir vergi sistemi oluşturmaktır. İktidarımız döneminde
kurumlar vergisini yüzde 33’ten yüzde 20’ye, gelir vergisinin üst dilimini
yüzde 45’ten yüzde 35’e düşürdük. Eğitim, sağlık, gıda,
giyim gibi alanlarda KDV oranını yüzde 18’den yüzde 8’e düşürdük. Önümüzdeki dönemde,
öncelikle istihdam üzerindeki yükler olmak üzere, vergi oranlarını
indirmeye devam edeceğiz. Damga vergisi başta
olmak üzere, işlemler üzerindeki vergileri kademeli olarak kaldıracağız.
Vergi politikalarında
öngörülebilirliği artıracak, vergi mevzuatını sadeleştireceğiz.
Hükûmetimiz, kayıt dışılığı,
işletmelerin verimliliğini azaltan, büyümesini engelleyen ve
rekabet edebilirliğini azaltan bir sorun olarak görmektedir. Önümüzdeki dönemde
de kayıt dışılıkla mücadele öncelikli alanlarımızdan biri olacaktır. Değerli milletvekilleri,
uygulamaya koyduğumuz ve bankacılık sektörünü yeniden yapılandırmayı
amaçlayan programla sektörün kırılganlığının giderilmesine yönelik
önemli gelişmeler sağladık. Sağlıklı bir bankacılık
sisteminin reel kesim ve ekonomik büyüme için ne kadar önemli olduğunu
bilen Hükûmetimiz, önümüzdeki dönemde, bir yandan sektördeki rekabet
ortamının gelişmesi, diğer yandan reel kesimin bankacılık sisteminden
daha fazla faydalanabilmesi için gerekli her türlü önlemi zamanında
ve kararlılıkla almaya devam edecektir. Sanayi politikamızın
temel hedefi, rekabet gücümüzü verimlilik ve teknolojik yenilik
ekseninde artırmak, özel sektör öncülüğünde dışa dönük bir yapı
içinde sürdürülebilir kalkınmayı sağlamaktır. Bu hedefe, piyasa koşullarında
ve taraf olduğumuz uluslararası anlaşmaları gözeterek ulaşacağız.
Ülkemize döviz kazandıran,
çok sayıda insanımıza aş ve iş imkânı sunan turizm sektörü, AK Parti
İktidarı döneminde hızla büyümüş ve dünyayla rekabet edebilir en
önemli üstünlük alanlarımızdan birisi haline gelmiştir. Türkiye’nin dünya
çapında bir marka olması hedefi doğrultusunda yaptığımız çalışmalar
neticesinde, ülkemize gelen turist sayısı ve gelirlerimizde
önemli artışlar olmuştur. 2006 yılında ülkemize
gelen turist sayısı 19 milyona yükselirken, turizm gelirlerimiz
yaklaşık 17 milyar dolar olmuştur. 2013 yılında turizm gelirlerimizin
40 milyar dolara yaklaşmasını hedefliyoruz. Değerli milletvekilleri,
enerji politikamızın temel amacı, rekabetin oluştuğu şeffaf bir
piyasa ekonomisi ile artan nüfusumuzun ve hızla gelişen ekonomimizin
enerji ihtiyacının sürekli, kaliteli, güvenli ve uygun maliyetlerle
temin edilmesidir. Enerji politikamızda
ana unsur, enerji arz güvenliğidir. Elektrik üretim ve dağıtımında
özel sektör katılımının sağlanması, rekabetin oluştuğu işleyen
bir piyasanın oluşturulması, tedarikçi ülkelerin çeşitlendirilmesi
ve enerji üretiminde azami oranda iç kaynak kullanarak ithalata bağımlılığın
azaltılması temel önceliklerimizdir. Bütün dünyada enerji
özellikle elektrik fiyatları hızla artarken, yukarıda sayılan tedbirler
sayesinde, iktidarımız döneminde, konutlarda tüketilen elektriğe
hiç zam yapılmamıştır. (AK Parti sıralarından alkışlar) Ayrıca, sanayide tüketilen
elektriğin fiyatında yüzde 5 indirim sağlanmıştır. Doğal gazdan faydalanan
il sayısı 9’dan 47’ye çıkarılmıştır. Yeni dönemde doğal
gazı tüm şehirlerimize yaygınlaştırmayı planlıyoruz. Önümüzdeki dönemde
enerji sektöründe, yatırımcıya, tüketiciye ve ilgili kesimlere
güven veren, belirsizlik içermeyen bir ortam oluşturulacaktır. Düzenlenmiş işleyen
piyasa yapısını oluşturmak için başlatılmış olan çalışmalar hızla
tamamlanacak, öngörülebilirlik sağlanacak ve özel sektörün yatırım
yapmasının önündeki engeller kaldırılacaktır. İktidarımız döneminde
tamamladığımız Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı örneğinde görüldüğü
gibi, bölgemizde bulunan petrol, doğal gaz ve elektrik gibi enerji
kaynaklarının uluslararası pazarlara ulaştırılmasında daha fazla
rol üstlenerek, ülkemizin jeostratejik konumu güçlendirilecektir. Hazar Bölgesi ve Orta
Doğu gaz rezervlerini Avrupa pazarlarına
ulaştırmayı öngören Türkiye-Bulgaristan-Romanya-Macaristan-Avusturya,
yani kısa adıyla NABUCCO Doğal Gaz Boru Hattı Projesi’nin gerçekleşmesi
için çabamız sürdürülecektir. Avrupa elektrik sistemine
ülkemiz elektrik sisteminin entegrasyonuna yönelik çalışmalar
en kısa sürede tamamlanacaktır. Ayrıca, Türkiye, Yunanistan
ve İtalya, yani Güney Avrupa hattı arasında, yılda 12 milyar metreküp
kapasiteli doğal gaz boru hattı ile
elektrik iletim hattı devreye yakında alınacaktır. Bu çalışmaların tamamlanmasıyla
ülkemiz, enerji geçişi konusunda önemli bir altyapıya kavuşacağı
gibi, kendi arz güvenliği açısından da avantajlar elde edecektir. Boyabat, Deriner, Ermenek
ve Ilısu Barajları bu dönemde tamamlanacak, Yusufeli Barajının
yapılmasına da başlanacaktır. Kamu yatırım programında
yer alan hidroelektrik ve termik santral projelerinin hızla tamamlanması
öncelik taşıyacaktır. Alternatif enerji
kaynaklarının geliştirilmesi için çalışılacaktır. Yenilenebilir
enerji kaynaklarından azami şekilde istifade etmek ve uygulamaları
yaygınlaştırmak için yapılan çalışmalara devam edilecektir. Enerji kaynaklarımıza
nükleer enerjinin de eklenmesi için gerekli hukuki çalışmalar hızla
sonuçlandırılacak, özel sektörün bu alandaki yatırımları desteklenecektir.
Değerli milletvekilleri,
önümüzdeki dönemde ülkemizin altyapı ihtiyacının, ekonomik ve
sosyal gelişmeyi hızlandıracak şekilde karşılanması esas olacaktır. Bu nedenle, AK Parti
İktidarı, göreve geldiğinde ilk iş olarak ulaşım sistemlerinin dengeli
bir şekilde gelişimini sağlayacak bir ulaştırma ana plan stratejisi
hazırlamıştır. Bu planda hedef, gelecek
on yıl için; kara, deniz, demir yolu ve hava taşımacılığının birbirine
paralel gelişimini sağlamak, gerçekleştirilecek projelerle deniz
ve hava taşımacılığı ile demir yolu öncelikli olmak üzere tüm ulaşım
türleri arasındaki dengeyi sağlamaktır. İktidarımız döneminde
cumhuriyet tarihimizin en uzun bölünmüş yol ağı yapılmıştır. 2002 yılı sonu itibarıyla
bölünmüş yol ağı toplam 4.326 kilometre iken, sadece dört buçuk yıllık
dönemde 6.700 kilometre yeni bölünmüş yol ağı tamamlanmış, böylece
otoyollar dahil bölünmüş yol uzunluğumuz 12.700 kilometreye ulaşmıştır. Şu anda yapımı devam
etmekte olan bölünmüş yolların toplamı 1.800 kilometredir. Hedefimiz, bölünmüş
yol ağının toplam uzunluğunu 15 bin kilometreye çıkartmaktır. (AK
Parti sıralarından alkışlar) Demir yollarımıza
dönemimizde yapılan yatırım miktarı, son kırk yılda yapılanın üzerine
çıkmıştır. Demir yollarında hızlı
tren çağını başlatmak, mevcut sistemi yenilemek, yeniden yapılanmayı
sağlamak, özel sektörün dinamizmini demir yollarına aktarmak, işletmelerin
tedarik sürecine değer katan bir anlayışa geçmek ana hedef olarak
belirlenmiştir. Ankara-İstanbul, Ankara-Konya,
İstanbul-Ankara-Sivas, Ankara-Afyonkarahisar-İzmir koridorlarından
oluşan ağ üzerinde hızlı tren çalışmaları süratle devam etmektedir. Ankara-İstanbul arasında
seyahat süresini üç saate indirecek hızlı tren projesine büyük
önem veriyoruz. Ankara-Eskişehir etabı bitti, test çalışmaları devam
ediyor. Eskişehir-Köseköy etabının da ihalesi yapıldı. Sadece ülkemizin değil
dünyanın da önemli projelerinden biri olan Marmaray Projesi’ni hayata
geçiriyoruz. Önümüzdeki dönemde
demiryolu ağını daha da geliştirmeyi planlıyoruz. Günümüzün en hızlı
ulaşım sektörü olan havacılık, iktidarımız döneminde çağ atlamıştır. İç hatlarda tekel kaldırılmış,
uyguladığımız teşvikler sayesinde özel şirketlerin yurdun her tarafına
tarifeli sefer yapması sağlanmıştır. Bunun sonucu olarak,
2002’de 8,5 milyon olan iç hat yolcu sayısı 29 milyona ulaşmıştır. (AK
Parti sıralarından alkışlar) 2002’de iç artı dış hat
yolcu sayısı 33,5 milyondan 2006 sonunda 62 milyona yükselmiştir. (AK
Parti sıralarından alkışlar) Başkentimiz başta olmak
üzere, birçok ilimiz modern terminal binalarına kavuşturulmuştur.
Yeni dönemde, havacılıkta
başlattığımız serbestleşme politikası, dış hatları da kapsayacak
şekilde yaygınlaştırılacaktır. Denizcilik sektörü
de iktidarımız döneminde altın çağını yaşamış, birçok proje hayata
geçirilmiştir. Özellikle gemi inşa
sanayisinde büyük atılımlar yapılmış, Türkiye sayılı gemi üreticisi
ülkeler arasına girmiştir. Bu sektörlerdeki atılımlar
artarak devam edecektir. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; iktidarımız döneminde, nüfusumuzun önemli bir
kesiminin yaşadığı kırsal alanda tarım ve tarım dışı sektörleri
bir bütün olarak ele alınmış, köklü ve süreklilik arz eden bir kırsal
kalkınma programı uygulanmaya başlanmıştır. İlk kez bir “Kırsal Kalkınma
Stratejisi” hazırlanmıştır. Bu strateji doğrultusunda
kırsal kesimde iş imkânlarını çeşitlendirmek ve gelir düzeyini yükseltmek
için kırsal kalkınma yatırımlarının desteklenmesi projeleri uygulamaya
konulmuş, ayrıca AB fonlarından yararlanmak için Tarım ve Kırsal
Kalkınmayı Destekleme Kurumu kurulmuştur. Başta yol ve içme suyu
olmak üzere, ülkemizin her köşesinde köylerimizin ve beldelerimizin
altyapısını tamamlamak için KÖYDES ve BELDES Projelerine iki yılda
toplam 4 milyar yeni Türk lirası, yani 4,5 katrilyonun üzerinde bir
kaynak tahsis edilmiştir. 2005 ve 2006 yıllarında
toplam 11.706 içme suyu projesi, 24.280 kilometre asfalt yol, 32.023
kilometre stabilize ve ham yol yapılmıştır. 2007 yılı sonu itibarıyla,
21.000 içme suyu projesi, 50.000 kilometre asfalt yol, 45.000 kilometre
stabilize ve ham yol tamamlanmış olacaktır. Bu dönemde, KÖYDES
Projesi kapsamında, köylerimizin elektrik altyapı sorunları da
çözülecektir. Özellikle önümüzdeki yıldan itibaren, KÖYDES, artık,
yol ve su hedefinin yanında, öncelikli hedef olarak elektrik enerjisini
öne çıkaracaktır. (AK Parti sıralarından alkışlar) Değerli milletvekillerimiz,
ülkemizde 6,1 milyon kişinin istihdam edildiği ve çalışan nüfusun
yüzde 27’sinin geçimini sağladığı tarım sektörü, insanımızın temel
ihtiyaçlarının karşılanmasındaki vazgeçilmezliği nedeniyle
hayati öneme sahiptir. Tarım sektörümüzün
rekabet gücünü artırmak, sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmak
ve orta vadede uygulayacağımız politikaları net olarak ortaya
koymak için, iktidarımız, Tarım Stratejisi Belgesi’ni hazırlamış
ve Tarım Çerçeve Kanunu başta olmak üzere, tohumculuk, depoculuk,
toprak ve arazi kullanımı, tarım sigortası, organik tarım, üretici
birlikleri ve kırsal kalkınmayı destekleme alanlarında gerekli
yasal düzenlemeler yapılmıştır. Önümüzdeki dönemde, bu düzenlemelerin
hayata geçirilmesine büyük önem verilecektir. Petrol fiyatlarında
meydana gelen artışın üreticiye yansıtılmaması için çiftçilerimize
ilk defa mazot desteği verilmeye başlanmıştır. Bu destek önümüzdeki
dönemde de devam edecektir. 2002 yılında yüzde 59
olan tarımsal kredi faiz oranları düşürülerek, kredi türüne göre
yüzde 7 ila 13 aralığına çekilmiştir. Önümüzdeki dönemde faizler
daha da aşağı çekilecektir. 2002 yılında Ziraat
Bankası aracılığıyla verilmiş olan tarımsal kredi miktarı 228 milyon
yeni Türk lirası iken, Ağustos 2007 itibarıyla bu miktar 4,4 milyar yeni
Türk lirasına yükseltilerek 19 kat artış sağlanmıştır. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Tarımsal krediler yaygınlaştırılarak devam edilecektir. Tarım Bakanlığı, hazine
ve Ziraat Bankasının müşterek olarak başlattığı “yağmurlama ve
damlama” ile sulama projeleri de yaygınlaştırılacaktır. Tarım alanlarındaki
en yeni bilgi birikimini çiftçimizin ayağına götürmek amacıyla
2.500 ziraat mühendisi, veteriner hekimin 20 bin köye hizmet verecek
şekilde merkez köylerde istihdamı ve ikameti sağlanmıştır. Önümüzdeki
dönemde bu tarım danışmanlarının sayısı 10 bine çıkarılacak ve
bütün köylerimize hizmet vermeleri sağlanacaktır. İthalatımızda önemli
bir yer tutan yağlı tohumlar başta olmak üzere, ülkemizde arz açığı
olan ürünlere yönlendirme teşviklerini uygulayacağız. Pilot uygulaması
başlatılan havza bazlı teşviklerini ülke geneline yaygınlaştıracağız.
Pazar garantili sözleşmeli
üretimi yaygınlaştıracak tedbirler alacağız. Hayvancılık sektöründe
büyük bir potansiyele sahip olan ülkemizin rekabet gücünü artırmak
için başlattığımız zihniyet devrimini kararlılıkla sürdüreceğiz. Değerli milletvekilleri,
küçük ve orta ölçekli işletmelerle, esnaf ve sanatkârımız ekonomik
ve sosyal yapımızın omurgasını teşkil etmektedir. Bu kesimin güçlenmesini
hayati derecede önemsiyoruz. İktidarımız döneminde,
devletin borçlanma gereğindeki azalmaya paralel olarak özel bankacılık
ve finans sistemi küçük girişimcilere daha geniş imkânlar sunmaya
başlamıştır. Halk Bankası esnaf ve
sanatkâr kredileri 2002 yılında 154 milyon yeni Türk lirası iken, yaklaşık
17 kat artarak Ağustos 2007 itibarıyla 2,6 milyar yeni Türk lirasına
yükselmiştir. KOBİ kredileri ise
2002 yılında 347 milyon yeni Türk lirası iken, Ağustos 2007’de 5,7 milyar
yeni Türk lirasına yükselmiştir. 2002 yılında sadece 63 bin işletme
bu imkânlardan yararlanmışken 2007 yılında yaklaşık 600 bin işletme
bundan yararlanır hâle gelmiştir. Ziraat Bankası KOBİ
kredileri 2002 yılında 22 milyon yeni Türk lirasıyken, rekor seviyede
bir artışla 80 kat artarak Ağustos 2007 itibarıyla 1,8 milyar yeni
Türk lirası seviyesine ulaşmıştır. Esnaf ve sanatkârlara
kullandırılan kredilerin faiz oranları da yüzde 47’den yüzde 13’e
indirilmiştir. Önümüzdeki dönemde,
modern teknolojiyi takip edememeleri nedeniyle rekabet güçleri
azalan KOBİ’lerin müşterek yatırımları kümelenme yaklaşımı çerçevesinde
desteklenecek, organize sanayi bölgesi yönetimlerinin kümelenmede
önemli rol üstlenmeleri sağlanacaktır. Girişim sermayesi,
kredi garantisi gibi uygulamaların gelişmesi desteklenecek, KOBİ’lerin
finansman imkânlarının çeşitlendirilmesi sağlanacaktır. Teknoloji geliştirme
bölgelerine yatırım kredisi faiz desteği sağlanarak ar-ge çalışması
yapan KOBİ’lerin sayısı artırılacaktır. Geleneksel sektörlerde
faaliyette bulunan firmalarımızın markalaşma çalışmalarıyla
eş zamanlı olarak, teknik altyapısından insan kaynaklarına, yönetişim
sistemlerinden marka yönetimi ve pazarlamaya kadar tüm yeteneklerini
uluslararası standartlara ulaştırarak rekabet güçlerini de artıracağız. Bu amaçla, kümeleme
politikaları oluşturarak, hâlihazırda ülkemizde doğal olarak
oluşmuş KOBİ kümelerinin sektörel kümeler halinde örgütlenmesini
özendireceğiz. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hükûmetimiz, odağında insan ve insana ait değerler
olan bir siyaset anlayışına sahiptir. Politikalarımızda,
insanımızın adalet ve kalkınma taleplerine cevap vermek, milletin
tercihlerini siyasete taşımak temel ilkemizdir. Anayasamızda ifadesini
bulan ve devletimizin temel vasıflarından olan “sosyal devlet” ilkesini
en kapsamlı ve etkili şekilde hayata geçirmek, vatandaşlarımızın
her konuda hizmetinde olma anlayışımızın gereğidir. Bu inanç ve kararlılıkla
iktidarımız döneminde sosyal politikalara özel bir önem ve ağırlık verilmiştir. Ekonomik güçlenmemize
paralel olarak yeni dönemde insanımızın hayat standardını yükseltecek
sosyal harcamalara daha fazla kaynak ayırabileceğiz. Yeni dönemimiz sosyal
yapımızı her boyutuyla güçlendirme politikalarını artırdığımız
bir dönem olacaktır. İktidarımız döneminde
iyileşme trendine giren gelir dağılımı daha dengeli hâle gelecek,
sosyal güvenlik-sosyal yardım-sosyal hizmet şemsiyesi merkezî bir organizasyonla
bütün vatandaşlarımızı kapsayacak, eğitim ve sağlık gibi temel insan
hakkı olduğuna inandığımız hizmetler daha çağdaş bir kimlik kazanacaktır.
Göreve geldiğimiz
günden başlayarak, eğitimin en temel sorunları olarak gördüğümüz
altyapı, erişim ve kalite sorunlarının üzerine ısrarla gittik. Bu çerçevede, insan
kaynağı niteliğinin yükseltilmesi ve beşerî sermayemizin çağdaş
standartlara ulaştırılması amacıyla iktidarımız döneminde,
Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi yüzde 186 oranında artırılmıştır. Önümüzdeki dönemde
de kamu harcamalarında en büyük pay, yine eğitime ayrılacaktır. Yedi yaşını eğitime
başlamak için geç bir yaş olarak görmekteyiz. Bu nedenle, iktidara
geldiğimizde yüzde 11 olan okul öncesi eğitimdeki okullaşma oranını,
büyük bir çaba harcayarak yüzde 25’e çıkardık, yeni dönemde bu oranı
yüzde 50’ye çıkaracağız. Eğitim altyapımızı
iyileştirmek için tüm imkân ve kaynaklar seferber edilerek 110 bin yeni
derslik yapılmıştır. Okullara 550 bin bilgisayar dağıtılmış, özel bilişim
ve teknoloji sınıfları oluşturulmuş, bunlar için ADSL, İnternet bağlantıları
kurulmuştur. Okula gidemeyen veya
gönderilmeyen kız çocuklarımıza yönelik “Haydi Kızlar Okula” kampanyası
ile yaklaşık 250 bin kızımız okula kazandırılmıştır. Ailesi düşük gelirli
olan yaklaşık 1,6 milyon evladımızın -okula devamı şartıyla- ailelerine
eğitim ihtiyaçlarını karşılamak üzere düzenli yardım yapılmaktadır. Hükûmetimiz, özellikle
ilköğretim ve ortaöğretimi, bilgi yüklemeden ziyade öğrencilere
temel beceriler edinme, analiz ve sentez yapabilme, düşünebilme,
sorgulama, sağlam bir karakter kazandırma dönemi olarak görmektedir.
Bu dönemi, aynı zamanda
öğrencinin kendisi ve çevresiyle uyumlu, sosyal ve kültürel değerlerle
toplumsal aidiyet duygusunu kazanacağı bir kimlik oluşturma aşaması
olarak kabul etmektedir. İktidarımız, ilköğretim
ve ortaöğretim kademesindeki müfredatları bu yaklaşımdan hareketle
değiştirmiş ve tüm okullarımızda uygulamaya başlamıştır. Cumhuriyet tarihimizde
ilk defa iktidarımız döneminde, ilköğretim ve ortaöğretimde her
çocuğumuza ücretsiz ders kitabı verilmesi uygulaması başlatılmıştır. Yeni dönemimizde,
insan kaynağımızın niteliğini dünya ile rekabet edebilecek standartlara
yükseltmek amacıyla başlattığımız yeniliklere devam edecek ve beşerî
sermayemize yatırımları sürdüreceğiz. Bu çerçevede, derslik,
altyapı, öğretmen ve donanım gibi zaten büyük oranda çözdüğümüz
erişim sorunlarını sıfıra indirmek, eğitim kalitesini artırmak
için en öncelikli hedefimizi inşallah gerçekleştireceğiz. Önümüzdeki dönemde
hedefimiz ilköğretimde yüzde 100, mesleki ve teknik eğitim dâhil olmak
üzere ortaöğretimde yüzde 90 okullaşmayı gerçekleştirmektir. İlk ve ortaöğretimde
tekli öğretime geçmek kaydıyla, hedefimiz sınıflarda azami 30 öğrencinin
eğitim görmesini sağlamaktır. Bu dönem başlattığımız
bilgi ve iletişim teknolojilerini eğitimde yaygın olarak kullanma
çalışmalarına, önümüzdeki dönem aynı hız ve kararlılıkla devam
edeceğiz. İnternetin bağlanmadığı
okul, bilişim okuryazarı olmayan öğrenci inşallah bırakmayacağız.
İktidara geldiğimizde
ortaöğretime devam eden öğrencilerimizin yüzde 28’i meslek okullarına
kayıtlı iken, yaptığımız çalışmalar ve aldığımız tedbirler sonucu
bu oran yüzde 35’e çıkarılmıştır. Önümüzdeki dönemde
bu oran yüzde 50’ye çıkarılacaktır. Değerli milletvekilleri,
üniversiteler yenilikçi ve eleştirel bir bakış açısı ile bilgi üreten,
bu bilgiyi yayan ve kaliteli insan gücü yetiştiren kurumlardır. Ülkemizdeki üniversite
sistemi, bilgi ekonomisinin gerektirdiği kaliteli insan gücünün
yetiştirilmesi, sosyal yapının güçlendirilmesi, eleştirel düşünce
ve evrensel demokratik değerlerin yaygınlaştırılması gibi alanlarda
toplumsal beklentileri karşılayabilmek için bir dizi yeniliğe ihtiyaç
duymaktadır. Üniversitelerimizdeki
nitelik ve kaynak sorununun çözümü, ancak katılımcı, hesap verebilir,
özerk, sorumlu ve şeffaf bir yönetim anlayışıyla mümkündür. Üniversiteler, bilimsel
olarak özgür, idari olarak özerk ve finansal olarak mali kaynak üretebilen
yapılara sahip olmalıdır. Yeni dönemde, üniversitelerimizin
karşılaştığı sorunların ilgili paydaşların katılımıyla çözümüne
öncelik verilecektir. Üniversitelerimizin,
yönetişim ve öğretimdeki farklılaşmaları ile temayüz etmeleri
desteklenecektir. Farklı insani, fiziki
ve mali kaynaklara sahip olan üniversitelerimizin tek tip ve tek
merkezli yönetim anlayışı yerine, küresel rekabete katılabilen,
dünyaya açık ve Türk toplumunun beklentilerini karşılayan dinamik
kurumlar hâline getirilmesi sağlanacaktır. Üniversitelerdeki
öğrencilerimizin eğitimlerini daha rahat şartlarda sürdürmeleri
için yurt kapasiteleri artırılmış, yurt şartları iyileştirilmiş
ve öğrenci bursları 45 yeni Türk lirasından 150 yeni Türk lirasına
çıkarılmıştır. Bu dönemde yurtların
kalitesi daha da iyileştirilecek, burs miktarları da artırılacaktır.
Değerli milletvekilleri,
hükûmetimiz döneminde daha kaliteli, daha adil ve daha kolay ulaşılabilir
sağlık hizmeti sunma yolunda hayal edilemeyen başarılar sağlanmıştır.
Vatandaşlarımızın
sağlık hizmetlerine ulaşmasını zorlaştıran birçok engel cesaretle
ve kararlılıkla kaldırılmış, sağlıktaki çarpık, hakkaniyetten
uzak sistemi iyileştirmek üzere, kapsamlı bir “Sağlıkta Dönüşüm
Programı” başarıyla yürütülmüştür. Başta Sosyal Sigortalar
Kurumu hastaneleri olmak üzere, diğer kamu kurumlarının hastaneleri
Sağlık Bakanlığına devredilmiştir. Artık her vatandaşımız,
üniversite hastaneleri ve özel hastaneler dahil, istediği her hastaneye
gidebilmekte, tercih ettiği doktora muayene olabilmekte, ilaçlarını
anlaşmalı serbest eczanelerden alabilmektedir. Böylece, sağlık hizmetlerinden
faydalanmada vatandaşlarımızın Emekli Sandığı mensubu, SSK’lı,
Bağ-Kur’lu gibi ayrımlara tabi tutulması sona erdirilmiştir. Sağlık kurum ve kuruluşlarında
sunulan sağlık hizmetlerinden alınan KDV oranını yüzde 18’den yüzde
8’e düşürdük. Çağdaş sağlık anlayışının
temel unsurları arasında yer alan “Aile Hekimliği” uygulamasını
başlattık. Geleceğe dönük olarak
büyük bir adım niteliğinde olan ve hâlen 11 pilot ilimizde başarıyla
sürdürülen bu uygulamadan 9 milyon vatandaşımız şu anda yararlanmaktadır.
Önümüzdeki dönemde,
“Sağlıkta Dönüşüm Programı”nı kararlılıkla sürdüreceğiz. Aile hekimliği uygulaması
bu dönemimizde ülke genelinde yaygınlaştırılacaktır. Bildiğiniz gibi, Genel
Sağlık Sigortası sistemi geçen dönemde yasal ve kurumsal altyapısını
tamamlamış, ancak bazı nedenlerle hayata geçirilememiştir. Zengin-fakir ayrımı
gözetmeden, halkımızın tümünün sağlık hizmetlerinden aynı standartta
faydalanacağı, yoksulların primlerinin devletimizce karşılanacağı,
on sekiz yaşın altındaki çocuklarımızın tamamının sağlık güvencesi
altında olacağı “Genel Sağlık Sigortası” sistemi, 2008 yılında uygulamaya
konulacaktır. (AK Parti sıralarından alkışlar) Değerli milletvekilleri,
gelecek kaygısı olmadan huzur içinde yaşamaları için tüm insanlarımızın
kapsamlı ve etkin bir sosyal güvenlik şemsiyesi altına alınmaları
Hükûmetimizin en önemli önceliğidir. İktidarımız, sosyal
güvenlik gibi temel bir alanda hayati önemde reformlar yaparak, dağınık
yapıdaki üç sosyal sigorta kuruluşunun tek çatı altında toplanmasını
gerçekleştirmiştir. Geçtiğimiz dönemde,
net asgari ücret 2002-2007 yılları arasında yüzde 128 oranında artmıştır. 2002 yılı sonunda net
ele geçen asgari ücret 184 yeni Türk lirası iken, 2007 yılı ikinci yarısı
için 419 yeni Türk lirası olarak belirlenmiştir. 2002 yılı sonunda SSK
ortalama emekli aylığı 276 yeni Türk lirası iken, yüzde 95 artışla
2007 Ocak ayında 538 yeni Türk lirasına yükseltilmiştir. Bağ-Kur’lu esnafın
2002 yılı sonunda ortalama emekli aylığı 261 yeni Türk lirasından,
yüzde 117 artışla 2007 Ocak ayında 566 yeni Türk lirasına çıkarılmıştır.
Bağ-Kur’lu çiftçilerin
2002 yılı sonunda ortalama emekli aylığı 110 yeni Türk lirasından,
yüzde 205 artışla 2007 Ocak ayında 335 yeni Türk lirasına çıkarılmıştır. Ülkemizin imkânları
ve kaynakları ölçüsünde büyümeye ve kalkınmaya paralel olarak
iyileşmeler bütün toplumsal kesimlere yansıtılacaktır. Değerli milletvekilleri,
biz, “Kimsesizlerin kimsesi olacağız.” diye yola çıktık. Çaresiz
ve umutsuz tek bir insanımızın kalmaması için var gücüyle çalışmak
ve insanımıza onurlu bir hayat imkânı sunmak hükûmetimizin en temel
amaçlarından biridir. 2002 yılında iktidar
olduğumuzda, yılların ihmali ve yaşanan krizlerin sonucu artan
yoksullaşmayı yenmek, açılan sosyal yaraları sarmak öncelikli hedefimiz
olmuştur. Yıpranan toplumsal
yapımızı güçlendirmek, âdeta çaresizlik içerisinde kalan vatandaşlarımızın
yardımına ulaşmak ve tekrar insanımıza özgüven kazandırmak için
ülkemizin bütün imkânlarını seferber ettik. Değişik bakanlıklarımızca
vatandaşlarımıza ulaştırılan sosyal yardımların miktarı 2002 yılında
1,4 milyar yeni Türk lirası iken, dönemimizde bu miktar hızla artırılmış
ve 2006 yılında 5,7 milyar yeni Türk lirasına ulaşmıştır. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Hükûmetimiz önümüzdeki
dönemde sosyal yardım ve destek politikalarını yeni bir yapılanma
içinde daha güçlü ve etkin bir şekilde sürdürecektir. Özellikle en
düşük gelir grubundaki ailelerin çocuklarının periyodik sağlık
hizmeti alması ve eğitimlerine devamlarını sağlamak için annelere
yapılan her çocuk için aylık ödemeler sürdürülecektir. Aile toplumun temel
taşıdır. Bütün toplumsal değerler bu temelin sağlamlığı ölçüsünde
yükselir. Toplumsal dokumuzun
güçlenmesi ve gelecek nesillerimizin emniyeti için toplumsal sorumluluk
taşıyan bütün kurumlarımızla beraber, birlikte, her zamankinden
daha çok aile kurumuna ve aile değerlerinin korunmasına önem vermek
zorundayız. Aile içi şiddet, töre
ve namus cinayetleri ile mücadelede sıfır tolerans yaklaşımıyla
hareket edilmektedir. Bu soruna karşı kalıcı
ve gerçekçi bir çözüme ulaşılması için bir seferberlik başlatılmıştır.
Kız çocuklarımızın
ve kadınlarımızın eğitimin her kademesine daha fazla katılması
ve toplumsal hayatın her alanında daha fazla rol alması için sürdürdüğümüz
çalışmalarımız yeni politikalarla güçlendirilecektir. Kadın huzurevleri
yaygınlaştırılacaktır. Çocuk, genç, yaşlı ve
özürlülerimize verilen hizmetler katlanarak artmıştır. Hükûmetimiz döneminde
bu hizmetlerden yararlanan kişi sayısında 2,5 kat, sağlanan ayni
nakdî yardımlarda 9 kat artış sağlanmıştır. Yenilikçi bir uygulama
olarak “Sevgi Evleri Projesi” hayata geçirilmiş, çocuklarımız aile
ortamına yakın şartlarda oluşturulan sevgi ve çocuk evlerine taşınmaya
başlamıştır. 2007 sonuna kadar çocuklarımızın
yüzde 40’ı bu sıcak ortamlara kavuşacaktır. Önümüzdeki dönemde
de aile statüsünü geliştirmeye, aile kurumunu güçlendirmeye ve
aile üyelerinin bir bütün olarak yaşam standartlarını yükseltmeye
yönelik çalışmalar sürdürülecektir. Nitelikli, girişimci,
öz güveni yüksek, millî ve manevi değerlerine sahip çıkan bir gençlik,
ülkemizi hak ettiği yere taşıyacak temel varlığımızdır. Bu çerçevede, gençliğimizin
her anlamda donanımlı, temel değerlerimize sahip çıkan bireyler
olarak yetişmelerini temin etmek, onları zararlı alışkanlıklardan
korumak ve istikbale güvenle bakmalarını sağlamak Hükûmetimizin
bütün politikalarında gözeteceği bir önceliğimizdir. Değerli milletvekilleri,
AK Parti İktidarı döneminde, tam anlamıyla bir reform niteliğinde
olan Özürlüler Kanunu çıkarılarak dünyadaki birçok ülkeye örnek
olacak şekilde, toplumda özürlü bireylere hak ettikleri değer verilmiştir.
Önümüzdeki dönemde,
özürlüler konusunda yapılan reform niteliğindeki düzenlemelerin
en iyi şekilde hayata geçirilmesi sağlanacaktır. Ayrıca, özürlülerimizin
toplumla bütünleşmeleri, refah seviyelerinin, huzur ve mutluluklarının
artırılması için önümüzdeki dönemde de yeni düzenlemeler yapmaya
devam edilecektir. Özürlü vatandaşlarımın
istihdamını artırmak amacıyla, özel sektörde çalışan özürlülerin
sosyal sigorta primleri hazine tarafından ödenecektir. Değerli milletvekilleri,
hükûmetimiz, ahlaki ve manevi değerlerimizin yaşatılması, millî
dayanışma ve bütünleşmemizin sağlanması için din hizmetlerini
önemli bir alan olarak görmektedir. İktidarımız döneminde, din hizmetlerinin
etkin bir şekilde yürütülmesi için Diyanet İşleri Başkanlığına her
türlü destek verilmiştir. Diyanet İşleri Başkanlığı,
her türlü siyasi görüş ve düşünce karşısında özerkliğini koruyarak
dinin birleştirici ve bütünleştirici özelliğini, din kurumunun
saygınlığını öne çıkarmış ve toplumun bütün kesimlerinin ortak kabul
ve teveccühünü kazanmıştır. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; halkımızın ihtiyaçları doğrultusunda, artan
nüfusumuza ve işsizlerimize istihdam imkânı oluşturmak temel önceliğimizdir. Sağladığımız güven
ve istikrarla, hızlı, yüksek ve sürdürülebilir bir büyüme gerçekleştirilmiş,
geçmiş krizlerin açtığı yaralar sarılmıştır. İstihdamı ve üretimi
destekleyen bir anlayış içinde, kapsamlı bir Teşvik Yasası uygulamaya
konmuş, istihdam oluşturmanın dinamiği olan yatırımlar canlandırılmış,
üretime dönük kapasite kullanım oranları artırılmıştır. İktidarımızın başladığı
2002 yılının sonundan günümüze, nüfusumuzda meydana gelen 4 milyon
kişilik artışa rağmen, yeni işsiz oluşturulmadığı gibi, devralınan
işsiz kişi sayısı azaltılmıştır. 2002 yılında yüzde
10,3 olan işsizlik oranı, 2006’da yüzde 9,9’a gerilemiştir. Önümüzdeki dönem, hükümetimiz
için uzun vadeli ekonomik gelişme ve kalkınma için sosyal politikaların
merkeze alındığı bir dönem olacaktır. İstihdamın artırılması,
daha fazla ve daha kaliteli iş imkânlarının oluşturulması için çabalarımız
artarak devam edecektir. 2003 yılında yapılan
3 puanlık indirim sonucu, işsizlik sigortası prim oranı yüzde
7’den yüzde 4’e çekilmiştir. Sosyal sigorta primine esas kazancın
alt sınırı asgari ücrete eşitlenmiş, bir başka ifadeyle sanal asgari
ücret uygulaması sona ermiştir. Önümüzdeki dönemde
SSK işveren prim oranı, 2008 yılında 5 puan ile başlamak üzere kademeli
olarak indirilecektir. İşverenlerin zorunlu
özürlü istihdamında SSK işveren prim tutarı hazine tarafından karşılanacaktır. Şirket kurma ve kapatma
ile ilgili maliyetler düşürülecektir. Esnek istihdam biçimleri
artırılacak, esneklik-güvence ilişkisi korunacaktır. Önümüzdeki dönemde,
sadece mali yükler değil, istihdam üzerindeki idari ve yasal yükler
de azaltılacaktır. Çalışma hayatına
ilişkin bürokratik formaliteler daha da basitleştirilecektir. Zorunlu istihdam uygulamalarında,
işverenlerin işçi çalıştırmasını özendirecek düzenlemelere gidilecektir.
İstihdam üzerindeki
yüklerin hafifletilmesi için, İş Kanunu’na göre açılması zorunlu
birimler konusunda kolaylaştırıcı düzenlemeler getirilecektir. Değerli milletvekilleri,
ülkemizde eğitim sistemiyle iş gücü piyasası arasında yapısal
bir uyumsuzluk bulunmaktadır. Bir yandan iş arayan
çok sayıda insan, diğer taraftan aradığı nitelikte eleman bulamamaktan
şikâyet eden çok sayıda firma olması bu yapısal sorunun çarpıcı bir
göstergesidir. Özellikle ara insan
gücü alanında ortaya çıkan bu tabloyu sadece makro politikalarla
değil, eş zamanlı olarak uygulamaya koyacağımız mikro politikalar
ve reformlarla aşma kararlılığındayız. Mesleki eğitimde
okul türü yerine program türünü esas alan ve programlar arasında kolaylıkla
geçişlerin yapılabildiği esnek bir sistemin altyapısı kurulmuş
olup, önümüzdeki dönem bu sisteme geçilecektir. Ayrıca, çıraklık eğitim
merkezlerinin ve programlarının modernleştirilmesi, meslek liseleri
ve meslek yüksek okullarının iş gücü piyasasıyla iş birliği içinde
eğitim yapmaları da sağlanacaktır. AK Parti İktidarı döneminde
modern bir kamu istihdam kurumu olarak yeniden yapılandırılan Türkiye
İş Kurumu, aktif iş gücü programlarını etkin ve yaygın bir şekilde
uygulayabilecek kapasiteye ulaştırılacaktır. “Meslek Edin-İşin Hazır”,
“Gençler İş Adamı Oluyor”, “Kadın Girişimcilik” gibi aktif iş gücü
programları uygulanmaya başlanacaktır. Özel istihdam bürolarının
açılması özendirilecektir. İşsizlik Sigortası
Fonu önümüzdeki dönem daha etkili kullanılacak, kullanım koşulları
kolaylaştırılacaktır. Fon kaynakları, işsizlere
verilecek desteklerin yanı sıra, istihdamı artırmak amacıyla geliştirilecek
projelerde de kullanılacaktır. Ekonomik ve sosyal
olarak hızla gelişen ve kentleşen ülkemizde insanımızın yaşam kalitesini
artırmak ve tüm ülkeye yaygınlaştırmak Hükûmetimizin yeni dönemde
öncelikli hedefi olacaktır. Anayasa’mızda ifadesini
bulan “sağlıklı ve dengeli çevrede yaşama hakkı”, çevre politikalarımızın
temelini oluşturmaktadır. Türkiye’yi, biyolojik
çeşitliliğin korunduğu, doğal kaynakların sürdürülebilir kalkınma
yaklaşımıyla yönetildiği, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama
hakkını gözeten bir ülke yapmayı hedefliyoruz. Su kaynaklarımızın
çok daha verimli bir şekilde kullanılmasına yönelik çalışmalarımız
artarak devam edecektir. Bu çerçevede, atık
su, katı atık, tehlikeli atık gibi çevre korumaya yönelik tesislerin
yaygınlaşmasını sağlayacağız. Geri dönüşüm çalışmalarına
ağırlık vereceğiz. Ağaçlandırma, erozyonla
mücadele ve iyileştirme çalışmalarımızı hızlandıracak, kentlerimizin
etrafındaki “yeşil kuşak ormancılığı”nı geliştirerek, daha yaşanabilir
kentler oluşturulmasına katkıda bulunacağız. Küresel ısınmayla ilgili
olarak daha önce başlatılan enerji, ulaştırma, tarım ve sanayi gibi
sektörel alandaki çalışmalara ve ağaçlandırmalara kararlılıkla
devam edeceğiz. Değerli milletvekilleri,
hükûmetimiz, 2003 yılında başlattığı planlı kentleşme ve konut atağıyla
ve yerel yönetimlerle iş birliği içerisinde, cumhuriyet tarihimizde
bugüne kadar görülmemiş hızda ve kapsamda bir çalışma başlatmıştır.
Başbakanlık Toplu Konut
İdaresi Başkanlığı vasıtasıyla yürütülmekte olan bu projelerle,
hem kentsel dönüşüme öncülük edilmiş hem de tüm yurtta modern şehirlerin
oluşumuna katkı sağlanmıştır. Vatandaşlarımıza,
on, on beş, yirmi yıl gibi vadelerle, kira öder gibi ev sahibi olma
imkânı sağladık. Bugüne kadar, toplam
280 bin konutun yapımı devam ediyor. Bunların yaklaşık
140 bini, sosyal donatıları ve çevre düzenlemeleriyle tamamlanmış
ve sahiplerine teslim edilmiştir. Önümüzdeki dönemde
hedefimiz, tamamlanmış olan konut sayısını, 280 bine ilave 220 bin
konutla 500 bine çıkarmaktır. Ülkemiz, coğrafi, jeolojik
ve iklim özellikleriyle bağlantılı olarak sıklıkla deprem ve sel gibi
doğal afetlere maruz kalmaktadır. Bunun farkında olan
hükûmetimiz, konu üzerinde ciddiyetle durmuş, gerekli müdahaleleri
ve yardımları zamanında yapmıştır. Hükûmetimiz verdiği
maddi ve manevi desteklerle her zaman doğal afetlere maruz kalan vatandaşlarımızın
yanında olmuştur. Evleri yıkılan afetzedelere,
TOKİ vasıtasıyla güvenli konutlar hızla yaptırılarak teslim edilmiştir. Ayrıca, İstanbul depremi
hazırlıkları çerçevesinde, valilik bünyesinde koordinasyon merkezi
ve Dünya Bankası iş birliği ile proje uygulama birimi oluşturularak,
çalışmalarda önemli mesafeler kaydedilmiştir. Doğal afetlere hazırlıkta
güvenli yaşam mekânları oluşturmak temel önceliğimiz olacaktır. Bu amaçla, ülke genelinde
doğal afet riski taşıyan yerleşim yerlerimiz risk düzeyine göre öncelikli
hâle getirilecek, bunlardan yeniden yerleşim gerekenlere TOKİ tarafından
uygun koşullarda konut ve iş yeri yapılacaktır. Güçlendirme ve rehabilitasyon
ihtiyacı olanlara da yeni finansman modelleri geliştirilecektir. Ayrıca, İstanbul’da
yürütülen depreme hazırlık çalışmaları daha da hızlandırılacak
ve denetimler artırılacaktır. Değerli milletvekilleri,
Türk kültür ve sanatının millî kimliğini muhafaza ederek evrensel
platformlara taşınması öncelikli hedefimiz arasındadır. Medeniyetlerin beşiği
olan Türkiye’nin yerel ve ulusal kültür değerlerini evrensel kültür
mirasının vazgeçilmez bir parçası olarak gören Hükûmetimiz, Türk
kültür, sanat ve medeniyet eserlerinin yaşatılması, korunması ve
tanıtılması alanında büyük adımlar atmıştır. Hükûmetimiz devletin
kültür alanındaki rolünü, zengin ve rekabetçi bir kültür hayatının
oluşması için ortam hazırlamak ve kültür mirasını korumak ve geliştirmek
olarak görür. AK Parti İktidarı döneminde
ülkemizin farklı uygarlıklara ait kültür varlıklarına yönelik
çağdaş mevzuat çalışmaları gerçekleştirilmiş, bu alana yeni kaynaklar
aktararak büyük bir seferberlik başlatılmıştır. Bu çerçevede, Kültür
ve Turizm Bakanlığı ile Vakıflar Genel Müdürlüğünün restorasyon,
proje ve uygulamasını tamamladığı eser sayısı 3 binin üzerindedir. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ekonomik büyümeye, sosyal gelişmeye, milletimizin
yaşam düzeyinin yükselmesine ve sürdürülmesine olan stratejik etkisi
nedeniyle bilim, teknoloji ve yeniliğin desteklenmesi en temel
önceliklerimizdendir. AK Parti İktidarı döneminde
bütçeden ar-ge’ye ayrılan payda önemli bir artış sağlanmıştır. Sadece TÜBİTAK’a
ayrılan kaynak geçmiş dönemlerle mukayese edilmeyecek tutardadır. Önümüzdeki dönemde
hedefimiz, ar-ge harcamalarının millî gelir içindeki payının, 2013
yılına kadar yüzde 2’ye yükseltilmesidir. Bu payın en az yarısının
özel kesim tarafından karşılanabilmesi için her türlü önlem alınacak,
gerekli idari ve hukuki ortam hazırlanacaktır. Geçen beş yıllık dönemde,
bilgi toplumuna dönüşüm yolunda çok hızlı bir değişim yaşanmıştır. Geniş bant İnternet
hizmeti başlatılmış ve abone sayısı hızla artırılarak 4,4 milyona
ulaşmıştır. İnternet kullanıcı
sayısı 2002 yılında 4 milyon iken, 5 kat artarak 2006 yılında 20 milyona
yükselmiştir. Aynı dönemde bilgisayar
sayısı ise 4 milyondan 8 milyona yükselmiştir. Bilgisayar kullanımının
yaygınlaşmasında bu dönemde Türkiye dünya birincisi olmuştur. 2002 yılı sonunda 23
milyon olan cep telefonu kullanıcı sayısı, 2006 yılı sonunda 54 milyona
ulaşmıştır. Telekomünikasyonda
tekel kaldırılmıştır. Gelişen bilişim teknolojilerinin
ihtiyacını karşılayan birçok yasal düzenleme gerçekleştirilmiş,
elektronik imza, evrensel hizmet, numara taşınabilirliği, üçüncü
nesil lisanslar ve İnternet suçlarıyla ilgili düzenlemeler yapılmıştır.
Önümüzdeki dönemde;
telekomünikasyon pazarındaki serbestleşme hızlandırılacaktır. Elektronik haberleşme
hizmetlerindeki yüksek vergi yükü, bütçe imkânları dahilinde tedricen
makul seviyelere çekilecektir. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye dış politika gündemi ve sorumluluk alanları
açısından çok yönlü ve çok boyutlu bir ülkedir. Tarihi birikimimiz,
coğrafi ve kültürel bağlarımız, stratejik konumumuz iyi belirlenmiş
ve bütüncül bir çerçeveye oturtulmuş çok boyutlu bir dış politika
gerektirmektedir. Türkiye’yi, krizlere
tepki veren, savunmacı bir ülke konumundan çıkararak bölgesel ve
küresel vizyonuyla gelişmeleri yönlendirebilen belirleyici
bir aktör hâline getirmek temel amacımız olmuştur. Bu hedefe ulaşmanın
öncelikli şartı, komşu ülkelerle ekonomik, kültürel ve siyasi bağları
güçlendirerek ülkemizin çevresinde bir güvenlik ve refah halkası
oluşturulmasıdır. Bunun için hükûmetimiz,
Balkanlar, Kafkaslar, Orta Doğu ve Orta Asya bölgeleri ile Akdeniz,
Karadeniz, Hazar ve Basra havzalarıyla ilişkilerin kurumsallaşmasını
öncelikli hedef olarak görmüş ve bu yönde köklü adımlar atmıştır. Değerli milletvekilleri,
Kıbrıs Türk halkının güvenlik ve refahının sağlanması için Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin her alanda uluslararası etkinliğinin
artırılması ve Doğu Akdeniz’deki denge ve istikrarın korunması,
Türkiye’nin Kıbrıs politikasının iki ana stratejik hedefini oluşturmaktadır.
Geçen dönemde takip
ettiğimiz dinamik Kıbrıs politikası ile Türkiye bir taraftan büyük
bir psikolojik üstünlük kazanırken, diğer taraftan Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti’nin uluslararası meşruiyetini ve etkinliğini
de artırmıştır. 2002 yılı itibarıyla
Kıbrıs konusunda uluslararası baskı altında bunalan Türkiye, yürüttüğümüz
aktif politika sonucunda, ulusal çıkarlarımızdan en küçük bir taviz
vermeden uluslararası alanda büyük bir manevra kabiliyeti kazanmıştır. Bu noktaya gelinirken
Kıbrıs’ta tek bir asker çekilmemiş, 1 metrekare toprak verilmemiştir.
(AK Parti sıralarından alkışlar) Bu süre içinde Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin uluslararası temaslarında ciddi bir
artış gözlenmiştir. Her yıl artan sayıda
uluslararası yetkili Kıbrıs’ı ziyaret
etmekte ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı ve
hükûmet üyeleri, gittikleri ülkelerde daha üst düzeyde ilgi ve kabul
görmektedirler. Kıbrıs Türk halkının
ekonomik kalkınma düzeyi büyük bir gelişme göstermiş, 2002’de kişi
başına millî gelir 4.500 dolar iken, 2006 yılı sonu itibarıyla bu
11.270 dolara çıkmıştır. Uluslararası konumunun
daha ileriye götürülmesi, başta ticaret, kültür, turizm ve eğitim
olmak üzere ana hizmet sektörlerinin geliştirilmesi, temel altyapı
sorunlarının aşılması için hükûmetimiz, bugüne kadar olduğu gibi
bundan sonra da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne gerekli desteği
verecektir. Değerli milletvekilleri,
Türkiye’nin tarihsel sorumluluğunu yerine getirmek, Türk ve akraba
devlet ve topluluklara sahip çıkmak, dış politikamızın öncelikli
konuları arasındadır. İktidarımız döneminde bu coğrafyaya yardım
götürülürken, hamasetten uzak, profesyonel ve sürdürülebilir
ilişkiler geliştirilmiştir. İktidarımız döneminde
Kırım Tatarlarına, Gagavuz Türklerine, Afganistan Özbek ve Türkmenlerine,
Gürcistan Azeri ve Karakalpak Türklerine, Moğolistan Kazaklarına,
Kosova Türklerine, Makedonya Türklerine, Batı Trakya ve Bulgaristan
Türklerine, Kuzey Irak Türkmenlerine ve Ahıska Türklerine kalkınma
desteği verilmiş, tarihi ve kültürel değerlerine sahip çıkmaları
sağlanmıştır. (AK Parti sıralarından alkışlar) Ayrıca, Kırım Türkleri
için söz verilen bin konut alınıp teslim edilmiş ve Türk tarihinin en
eski yazılı kaynağı kabul edilen Orhun Abidelerine ulaşımı sağlayan
Karakurum-Abideler arası 50 kilometrelik kara yolunun yapımı tamamlanmıştır.
(AK Parti sıralarından alkışlar) Değerli milletvekilleri,
Orta Doğu, büyük gerilimlerin ve önemli dönüşümlerin yaşandığı
tarihi bir kavşak noktasındadır. Geçtiğimiz dönemde
Filistin sorununa hakkaniyetli bir çözüm bulunması ve Lübnan’ın
istikrara kavuşması için göstermiş olduğumuz yoğun çabayı önümüzdeki
dönemde kararlılıkla devam ettireceğiz. Irak’taki gelişmeler
dünya enerji politikalarını ve küresel ekonominin dengelerini
önemli ölçüde etkileyecektir. Türkiye için Irak’ın
güvenlik ve istikrarı sadece komşu bir ülke olarak değil, Türkiye’nin
güvenliği açısından da büyük önem taşımaktadır. Bu nedenledir ki, Türkiye son dört yıl içinde Irak’ın istikrar ve
güvenliği için en fazla çaba sarf eden ülkelerin başında gelmiştir.
Irak politikamız, barış,
güvenlik, demokrasi ve istikrar ilkelerine dayanır. Kerkük meselesinin
bütün etnik ve mezhebî unsurların katılımıyla hakkaniyet ilkelerine
dayalı bir çözüme kavuşturulması öncelikli gündem maddelerimizden
birini oluşturmaya devam edecektir. Irak’ta istikrarsızlıktan
beslenen terör tehdidine karşı da her türlü tedbiri en etkin bir
şekilde aldık, alıyoruz ve alacağız. (AK Parti sıralarından alkışlar) Hiçbir komşu ülke toprağının
ülkemize yönelik terörist eylemler için bir üs olarak kullanılmasına
izin vermeyeceğiz. Değerli milletvekilleri,
hükûmetimiz, Avrupa Birliği-Türkiye ilişkilerini sadece ikili
ilişkiler çerçevesinde değil, küresel ve bölgesel barış vizyonumuz
içinde değerlendirmektedir. Avrupa Birliği-Türkiye
ilişkileri, küresel barışı tehdit eden gerilimlerin yumuşatılmasında,
uluslararası terör, kültürel çatışma, enerji güvenliği gibi risk
alanlarında uluslararası iş birliğinin yaygınlaştırılmasında
büyük önem taşımaktadır. 17 Aralık 2004 Avrupa
Birliği zirvesinde alınan karar, Türkiye’nin yarım asırdır sürdüregeldiği
Avrupa Birliği ile bütünleşme çabalarına ivme katmış, bölgesel
ve küresel bir aktör olma iradesine kurumsal bir boyut kazandırmıştır.
Avrupa Birliği müktesebatını
tarama çalışmaları, ülkemizde pek çok alanda gerçekleştireceğimiz
yapısal dönüşümün altyapısını hazırlamıştır. 2007 başında aldığımız
kararla fasılların müzakerelere resmen açılıp açılmamasına bakmaksızın
pek çok alanda reformlar hızla devam edecektir. Hükûmetimiz, Avrupa
Birliği katılım sürecini, hem bir entegrasyon hem de Türkiye’nin
siyasal, ekonomik, sosyal ve yasal standartlarını yükselten bir yeniden
yapılanma süreci olarak değerlendirmektedir. Değerli milletvekilleri,
Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği transatlantik ilişkileri de
geliştiren bir etkiye sahiptir. Türkiye, Avrupa üzerinden
Avrasya’ya uzanan alanda yaşanan gerilimlerin aşılmasında belirleyici
bir konum ve role sahiptir. Türkiye bu konum ile
NATO’nun ve transatlantik ittifak sisteminin en önemli aktörlerinden
biridir. Bu ilişkilerin daha
geniş kapsamlı bir şekilde ekonomik, teknolojik, sosyal ve kültürel
alanda zenginleştirilmesi gerekmektedir. Amerika Birleşik Devletleri
ile olan ittifakımızı, transatlantik ilişkilerin omurgasını oluşturan
NATO içindeki etkin rolümüzü ve Avrupa Birliği üyelik sürecimizi,
ortak bir hedefin ana unsurları olarak görüyoruz. Rusya, Çin, Hindistan
ve Japonya gibi Avrasya’nın önemli aktörleriyle geliştirilen
ilişkiler, Türkiye’nin Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri
ile sahip olduğu bu kurumsallaşmış ilişkiler sisteminin hiçbir zaman
bir alternatifi değildir. İktidarımız döneminde
aktif dış politikamıza paralel olarak dış teknik yardımlara, kalkınma
projesi desteklerine ve insani yardımlara yeni bir yaklaşım getirilmiştir. Başta Türk cumhuriyetleri
ve Türk topluluklarının bulunduğu ülkeler olmak üzere Orta Asya,
Kafkasya, Balkanlar, Orta Doğu ve Afrika’da daha planlı ve etkili
bir yardım politikası izlenmiştir. Hükûmet olarak yeni dönemimizde
de dinamik dış politikamıza paralel olarak dış teknik yardım ve insani
yardım politikamızı aynı kararlılıkla sürdüreceğiz. Sayın Başkan, değerli
millevtekilleri; Türkiye’nin imkânları ve kaynakları zengindir. Türkiye’nin
çözülemeyecek aslında hiçbir meselesi de yoktur. Daha önceki hükûmet
programlarımızdaki bütün hedeflerimizi gerçekleştirdiğimiz gibi,
buradaki hedeflerimizi de inşallah gerçekleştirerek, milletimizi
daha çok refaha, daha çok adalete, daha güçlü bir Türkiye’ye kavuşturacağız. Seçim Beyannamemizde
ayrıntılı biçimde yer alan taahhütlere dayalı olarak hazırladığımız,
sürekliliği ve tutarlılığı esas alan 60’ıncı Hükûmet Programı çerçevesinde,
halkımızın gerçek gündeminden kopmadan, toplumumuzun tüm kesimlerini
kucaklayan bir anlayış içinde çalışmalarını yürütecek olan hükûmetimiz,
yüce Meclisten ve aziz milletimizden güven ve destek beklemektedir. Çalışmalarımızı
başta muhalefet partilerimiz olmak üzere, sivil toplum kuruluşları
ve ilgili tüm taraflarla diyalog ve iş birliği içinde, şeffaf biçimde
yürüteceğiz. Bütün bu çalışmalar
sonucu elde edilecek olan başarılar, sadece bize ait olmayacak,
tüm tarafların katkısıyla milletimizin başarısı hâline gelecektir. Bu yeni dönemin ülkemize
ve milletimize hayırlı olmasını Allah’tan diliyor, sizleri saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından ayakta alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Başbakan. Sayın milletvekilleri,
Hükûmet Programı üzerinde 3 Eylül 2007 Pazartesi günü yapılacak görüşmeler
için şahsı adına 28 milletvekili yazılı olarak söz talebinde bulunmuştur. Görüşmelerde şahsı
adına 2 milletvekiline on’ar dakika söz verilecektir. İlk söz, ayağa kalkmak
suretiyle söz talep eden, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç’e
ait olacaktır. Şimdi, yazılı olarak
başvuruda bulunan milletvekilleri arasından kura çekeceğim ve
bir milletvekilini tespit edeceğim. Her ihtimale karşı, üçüncü bir milletvekilini
de kura yöntemiyle tespit edeceğim. Ayhan Sefer Üstün Sakarya
Milletvekili, Ali Rıza Alaboyun Aksaray Milletvekili. Değerli milletvekilleri,
alınan karar gereğince Hükûmet Programı üzerindeki görüşmeleri
yapmak için, 3 Eylül 2007 Pazartesi günü saat 15.00’te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum. Kapanma
Saati: 17.23 |
|