DÖNEM: 22 CİLT: 161 YASAMA
YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
121’inci Birleşim
3 Haziran 2007 Pazar
İ Ç İ N D E K İ L
E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - BU BİRLEŞİM TUTANAK ÖZETİ
III. - GELEN KÂĞITLAR
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve
İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet
Komisyonları Raporları (2/820) (S. Sayısı: 1337)
4.- Ağrı Milletvekili Mehmet Kerim Yıldız ve 11
Milletvekilinin, Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu
(2/1013) (S. Sayısı: 1418)
5.- 8/5/2007 Tarihli ve 5654 Sayılı Nükleer Güç Santrallarının
Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışına İlişkin Kanun ve Cumhurbaşkanınca
bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderme Tezkeresi ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(1/1365) (S. Sayısı: 1436)
6.- Sigortacılık Kanunu Tasarısı ile Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun Sigorta Murakabe Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları
(1/1218, 2/87) (S. Sayısı: 1364)
7.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu ve 3 Milletvekilinin,
Mera Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi; Bolu Milletvekili Mehmet Güner ve 2 Milletvekilinin,
Mera Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Bursa
Milletvekilleri Mehmet Emin Tutan ve Zafer Hıdıroğlu'nun, Mera Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporu (2/779, 2/791, 2/1014) (S. Sayısı: 1422)
8.- Kütahya Milletvekili Soner Aksoy ile 7 Milletvekilinin;
Jeotermal Enerji Kaynakları ve Mineralli Sular Kanunu Teklifi, İzmir
Milletvekili Hakkı Ülkü'nün; Jeotermal Kaynaklar ve Mineralli Sular
Kanun Teklifi ve Denizli Milletvekili Mehmet Yüksektepe'nin; Jeotermal
Kaynakları ve Mineralli Sular Kanunu Teklifi ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(2/454, 2/76, 2/579) (S. Sayısı: 1208)
9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna
Hükümeti Arasında Uzayın Araştırma ve Kullanımı Konularında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı
ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/491) (S. Sayısı: 1380)
V. - ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralama ve çalışma saatlerinin
yeniden düzenlenmesi ile TBMM'nin 22 Temmuz 2007 Pazar günü yapılması
kararlaştırılan milletvekili genel seçiminin kesin sonuçlarının
açıklanmasına kadar tatile girmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
VI. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun,
Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
VII. - OYLAMALAR
1.- Sigortacılık Kanunu Tasarısı ile Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun Sigorta Murakabe Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi'nin oylaması
2.- Jeotermal Enerji Kaynakları ve Mineralli Sular
Kanunu Teklifi'nin oylaması
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna
Hükümeti Arasında Uzayın Araştırma ve Kullanımı Konularında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı'nın
oylaması
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 11.07'de açılarak beş oturum
yaptı.
Gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak
dağıtılan 1440 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin ve 1441 sıra sayılı İç
Tüzük Değişiklik Teklifi'nin gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 5'inci ve 6'ncı
sıralarına alınmasına, kırk sekiz saat geçmeden görüşülmesine
ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine ilişkin
AK Parti Grubu önerisi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildi.
Devlet Bakanı Mehmet Aydın'ın Rusya Federasyonu'na
yaptığı resmî ziyarete katılması uygun görülen milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi kabul edildi.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının:
1'inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin (2/212) (S. Sayısı:
305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon
raporu henüz gelmediğinden;
2'nci sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı (1/1030) (S. Sayısı:
904),
3'üncü sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/820) (S. Sayısı:
1337),
7'nci sırasına alınan, Ağrı Milletvekili Mehmet
Kerim Yıldız ve 11 Milletvekilinin, Sağlık Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/1013) (S. Sayısı: 1418),
8'inci sırasına alınan ve Cumhurbaşkanınca bir
kez daha görüşülmek üzere geri gönderilen 8/5/2007 Tarihli ve 5654
Sayılı Nükleer Güç Santrallarının Kurulması ve İşletilmesi ile
Enerji Satışına İlişkin Kanun (1/1365) (S. Sayısı: 1436),
9'uncu sırasına alınan, Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu ve 3 Milletvekilinin, Mera Kanununun Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Bolu Milletvekili
Mehmet Güner ve 2 Milletvekilinin, Mera Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi; Bursa Milletvekilleri Mehmet Emin Tutan ve Zafer
Hıdıroğlu'nun, Mera Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/779, 2/791, 2/1014) (S. Sayısı: 1422),
Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından;
Ertelendi.
4'üncü sırasında bulunan, Sivas Milletvekili
Selami Uzun ve 3 Milletvekilinin, Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin (2/1037) (S. Sayısı:
1437) görüşmelerine devam olunarak;
5'inci sırasına alınan, Ankara Milletvekili Haluk
İpek ve 4 Milletvekilinin, Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna
Sunulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair (2/1043)
(S. Sayısı: 1440) ve
6'ncı sırasına alınan, Kastamonu Milletvekili
Hakkı Köylü'nün, Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair (2/1041) (S. Sayısı: 1441),
Kanun Teklifleri de yapılan görüşmelerden sonra;
Kabul edildi.
İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz, Antalya Milletvekili
Atila Emek'in, konuşmasında, partisine sataştığı iddiasıyla bir
açıklamada bulundu.
Alınan karar gereğince, 3 Haziran 2007 Pazar günü
saat 11.00'de toplanmak üzere, birleşime 20.18'de son verildi.
İsmail Alptekin |
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
Harun Tüfekci |
Türkân Miçooğulları |
|
|
İzmir |
|
Kâtip
Üye |
Kâtip
Üye |
Ahmet Gökhan Sarıçam |
|
|
Kırklareli |
|
|
Kâtip
Üye |
|
|
II. - BU BİRLEŞİM
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 11.08'de açılarak dört oturum
yaptı.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının 19'uncu sırasında bulunan 1364 sıra
sayılı Kanun Tasarısı'nın bu kısmın 6'ncı, 6'ncı sırasında bulunan
1422 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 7'nci, 18'inci sırasında bulunan
1208 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 8'inci sırasına alınmasına;
9'uncu sırasında bulunan 1380 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın sırasında
kalmasına ve diğer işlerinin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine;
Genel Kurulun 3/6/2007 tarihli 121'inci Birleşiminde 1380 sıra sayılı
Kanun Tasarısı'nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesine; 3/6/2007 tarihli 121'inci Birleşimin sona ermesinden
itibaren Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22 Temmuz 2007 Pazar günü
yapılması kararlaştırılan milletvekili genel seçimine ilişkin
kesin sonuçların 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu'nun
37'nci ve TBMM İç Tüzüğü'nün 3'üncü maddesine göre Yüksek Seçim Kurulunca
Türkiye radyo ve televizyonlarından ilanını takip eden beşinci
gün saat 15.00'te toplanmak üzere tatile girmesine ilişkin Danışma
Kurulu önerisi kabul edildi.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının:
1'inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin (2/212) (S. Sayısı:
305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon
raporu henüz gelmediğinden;
2'nci sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı (1/1030) (S. Sayısı:
904),
3'üncü sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/820) (S. Sayısı:
1337),
5'inci sırasında bulunan ve Cumhurbaşkanınca
bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderilen 8/5/2007 Tarihli ve
5654 Sayılı Nükleer Güç Santrallarının Kurulması ve İşletilmesi
ile Enerji Satışına İlişkin Kanun (1/1365) (S. Sayısı: 1436),
İlgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadıklarından;
Ertelendi.
4'üncü sırasında bulunan, Ağrı Milletvekili
Mehmet Kerim Yıldız ve 11 Milletvekilinin, Sağlık Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına
Dair (2/1013) (S. Sayısı: 1418) ve
7'nci sırasına alınan, Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu ve 3 Milletvekilinin, Mera Kanununun Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Bolu Milletvekili
Mehmet Güner ve 2 Milletvekilinin, Mera Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi; Bursa Milletvekilleri Mehmet Emin Tutan ve Zafer
Hıdıroğlu'nun, Mera Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
(2/779, 2/791, 2/1014) (S. Sayısı: 1422),
Kanun Teklifleri, yapılan görüşmelerden sonra;
6'ncı sırasına alınan ve İç Tüzük'ün 91'inci maddesi
kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesi kararlaştırılan, Sigortacılık Kanunu Tasarısı ile
Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Sigorta Murakabe Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında (1/1218, 2/87) (S. Sayısı: 1364) ve
8'inci sırasına alınan ve İç Tüzük'ün 91'inci maddesi
kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesi kararlaştırılan, Kütahya Milletvekili Soner Aksoy
ile 7 Milletvekilinin, Jeotermal Enerji Kaynakları ve Mineralli
Sular Kanunu Teklifi; İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü'nün, Jeotermal
Kaynaklar ve Mineralli Sular Kanun Teklifi ve Denizli Milletvekili
Mehmet Yüksektepe'nin, Jeotermal Kaynakları ve Mineralli Sular
(2/454, 2/76, 2/579) (S. Sayısı: 1208) ile
9'uncu sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında Uzayın Araştırma ve Kullanımı
Konularında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında (1/491) (S. Sayısı: 1380)
Kanun Tasarı ve Teklifleri de görüşmelerini müteakiben
elektronik cihazla yapılan açık oylamalardan sonra;
Kabul edildi.
İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Sağlık
Bakanı Recep Akdağ'ın, konuşmasında, şahsına sataştığı iddiasıyla
bir açıklamada bulundu.
Alınan karar gereğince, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
22 Temmuz 2007 Pazar günü yapılması kararlaştırılan milletvekili
genel seçiminin kesin sonuçlarının 2839 sayılı Milletvekili Seçimi
Kanunu'nun 37'nci ve TBMM İç Tüzüğü'nün 3'üncü maddesine göre Yüksek
Seçim Kurulunca Türkiye radyo ve televizyonlarından ilanını takip
eden beşinci gün saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 18.21'de son
verildi.
İsmail Alptekin |
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
Bayram Özçelik |
Mehmet Daniş |
|
Burdur
|
Çanakkale |
|
Kâtip
Üye |
Kâtip
Üye |
|
Ahmet Küçük |
Ahmet Gökhan Sarıçam |
|
Çanakkale
|
Kırklareli |
|
Kâtip
Üye |
Kâtip
Üye |
Türkân
Miçooğulları |
|
|
İzmir |
|
|
Kâtip
Üye |
|
|
No.: 161
III. - GELEN KÂĞITLAR
3 Haziran 2007 Pazar
Yazılı Soru Önergeleri
1.-
Ankara Millletvekili Yılmaz ATEŞ'in, Anafartalar Çarşısındaki terör
zararının karşılanmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/22975) (Başkanlığa geliş tarihi:
2.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'ya MOBESE
kurulmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22976)
(Başkanlığa geliş tarihi:
3.-
Mersin Milletvekili Ersoy BULUT'un, Kuzey Irak konusunun TBMM gündemine
getirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22977)
(Başkanlığa geliş tarihi:
4.-
İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Bingöl'ün Genç İlçesinde bombalanan
yük trenine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22978) (Başkanlığa
geliş tarihi:
5.-
Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ'in, Eryaman Toplu Konutlarındaki
açık hizmet alanlarının satışa sunulmasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/22979) (Başkanlığa geliş tarihi:
6.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Manavgat'daki
araç muayene işlemlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/22980) (Başkanlığa geliş tarihi:
7.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, AK Parti TBMM Grup
toplantısında yaptığı bir konuşmaya ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/22981) (Başkanlığa geliş tarihi:
8.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
9.-
Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ'in, Ankara Büyükşehir Belediyesinin
Çağlayan Kavşağı ve Metro inşaatına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22983) (Başkanlığa geliş tarihi:
10.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Ali ÖZPOLAT'ın, basında çıkan Bağcılar
Lisesiyle ilgili iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22984) (Başkanlığa geliş tarihi:
11.-
Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, basında çıkan Bağcılar
Lisesiyle ilgili iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22985) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.-
Diyarbakır Milletvekili Muhsin KOÇYİĞİT'in, Diyarbakır-Bismil'deki
pamuk üreticilerinin destekleme primlerinin ödenmesine ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22986) (Başkanlığa
geliş tarihi:
13.-
Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, Denizli'deki kuraklık
mağduriyetine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22987) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, ABD uçaklarının Türk hava
sahasını ihlal etmesine ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
yazılı soru önergesi (7/22988) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.-
Antalya Milletvekili Osman KAPTAN'ın, Antalya'daki bir özel hastaneyle
ilgili usulsüzlük iddialarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/22989) (Başkanlığa geliş tarihi:
16.-
Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, Artvin'deki bir kısım DSİ
personelinin tayin sorununa ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22990) (Başkanlığa geliş tarihi:
17.-
Kastamonu Milletvekili Mehmet YILDIRIM'ın, Devrekani hindi üretme
çiftliğinin satışına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22991) (Başkanlığa geliş tarihi:
18.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya Kalesine
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/22992)
(Başkanlığa geliş tarihi:
19.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
20.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Telsim'in borçlularına yönelik
bir uygulamasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/22994) (Başkanlığa geliş
tarihi:
3 Haziran 2007 Pazar
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.08
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 121'inci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin,
Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı Kanununa Geçici Bir Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1'inci sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon
raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2'nci sırada yer alan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı:
904)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer
alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet Komisyonları
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet Komisyonları
Raporları (2/820) (S. Sayısı: 1337)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
4'üncü sırada yer
alan, Ağrı Milletvekili Mehmet Kerim Yıldız ve 11 Milletvekilinin;
Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
başlıyoruz.
4.- Ağrı Milletvekili Mehmet Kerim Yıldız ve 11 Milletvekilinin,
Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/1013) (S. Sayısı:
1418) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
(x) 1418 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 1418
sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde
söz isteği vardır.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına ve şahsı adına Ankara Milletvekili Sayın Bayram Meral.
Sayın Meral, sürenizi
birleştirdim.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA BAYRAM
ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım;
1418 sıra sayılı Teklif üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunmaktayım. Yüce Genel Kurula saygılar sunuyorum ve
hayırlı sabahlar diliyorum.
Tahmin ederim, bugün,
belki de son toplantı. Listeye giremeyen arkadaşlarımıza da sabır
diliyorum. Canları
sağ olsun. Üzülmeyin, üzülmeyin, demeyin ki "
ALİ RIZA ALABOYUN (Aksaray)
- Gidip de dönmemek var.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Bakınız, sizin deyiminizle, sizin deyiminizle "yavru muhalefet"
yerinde yok. Sizin deyiminizle…
AHMET YENİ (Samsun) -
Daha da azaldı.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Grup Başkan Vekili buraya çıkmış, dert yanıyor.
ALİ RIZA ALABOYUN (Aksaray)
- Ana muhalefet partisi burada var mı?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Diyor ki, bakınız, biz, Cumhuriyet Halk Partisiyiz. Atatürk demiş
ki, "bir Türk cihana bedeldir." Bizim 4 kişimiz belki buraya
bedeldir.
BAŞKAN - Sayın Meral,
Sayın Başkanım, aziz Başkanım, şimdi, biraz önce siz ifade ettiniz,
belki son toplantımız, belki son hitabımız. Ne muhalefet partisine
ne iktidara… Gel, bu, sadece… Siz de bu işi çok iyi bilirsiniz, sağlık
konularını. Bu konuya gelelim. Ben sizden istirham ediyorum.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Oraya gelelim, ama, Değerli Başkanım, arkadaşlar dediler ki:
"Sabah sabah…
BAŞKAN - Arkadaşlar,
lütfen laf atmayalım.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- …biraz neşelenelim." dediler. Ben de oradan başladım, oradan
geldi talep.
BAŞKAN - Arkadaşlar,
bak, tartışmaya ve sataşmaya sebep olmayalım. Bakın, güzel bir toplantı
yapalım.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Sataşma yok, sataşma yok şimdi burada.
Sayın Başkanım, ama,
arkadaş burada çıktı, dert yandı. Dedim ki: Ya, gözünü sevdiğim, Sayın
Başbakanımız 72 milyonun karşısına çıktı, dedi ki: 'Milletvekili
dokunulmazlığını kaldıracağım.' Bunu tutmadı da, şimdi size verdiği
sözü mü tutacak?
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Sağlıkla ne ilgisi var?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Efendim, arkadaşa söylüyorum, size değil. Siz niye rahatsız oluyorsunuz?
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Size dokunurlar sonra.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Bir üzüntümü de müsaade ederseniz ifade etmek istiyorum değerli
arkadaşlarım, gelen telefonlarla da ilgili.
Dün burada, bir arkadaşımız
bir örnek verdi: Kumaşlar çalınıyormuş. Bir hanımın belinden kumaş
çıkmış, sonra demiş ki: "Ya, benim belime bu kumaşları kim sardı?"
Bundan ben üzüntü duyduğum gibi, çok sayıda işçiden de telefon aldım
değerli arkadaşlarım ve bu hoş bir kelime değil. Ben, arkadaşımdan,
Hüsrev arkadaşımdan rica ediyorum, çıksın, burada işçilerden özür
dilesin. Yani, şimdi, burada, adamlar oradan bana o kadar laf söylediler
ki, ben burada söylesem size onların söylediğini, yine rahatsız
olacaksınız, ama söylemiyorum, tahrik etme beni. Ama, değerli arkadaşlarım,
hoş bir ifade tarzı değildi ve hiçbir zaman, işçi de hırsızlık yapmaz,
yapan da belasını bulur. Hırsızlığı yapanı siz de tanıyorsunuz,
ben de tanıyorum, detayına inmiyorum değerli arkadaşlarım, detayına
inmiyorum. Ben, milletvekili arkadaşıma… Burada çıksın, bütün işçilerden
özür dilesin, onu bekliyorum kendisinden.
Değerli arkadaşlarım,
ben 1418 sıra sayılı yasayla ilgili komisyonda da kısa bir konuşma
yaptım. Elbette ki, sağlık sorunumuz önemli bir sorundur. İnsanın
yaşayabilmesi için, rahatsızlıklarını telafi edebilmesi için gideceği
kapı sağlık kapısıdır, doktordur, hastanelerdir. Ama, görebildiğim
kadarıyla değerli arkadaşlarım, çabaladınız, çalıştınız, birleştirdiniz;
ama, beklediğiniz randımanı hastaneler vermedi ve vermiyor.
"Acaba doktorlar ilaçları şöyle mi yazdı, böyle mi yazdı?"
Şu anda eczanelerin büyük bir bölümü zan altında, doktorların büyük
bir bölümü de zan altında, değerli arkadaşlarım. Bu şikâyetler size
de geliyor, ama, düzeni pek değiştiremediniz. Sosyal Sigortalar
Kurumu yine Sosyal Sigortalar Kurumu; Sağlık Bakanlığına bağlı
hastaneler de Sağlık Bakanlığı havasında, karmakarışık bir düzen
içinde gidiyor ve gittiğimiz birçok hastanede bize gelen şikâyet:
"Daha önce verimli bir mesai yürütürken, bu kargaşanın içerisinde,
düzensiz, sistemsiz bu düzenin içerisinde yeteri derecede hastalarımızla
ilgilenemiyoruz." diyen doktorlar var, değerli arkadaşlarım.
Şimdi, kusura bakmayın,
seçim yaklaştıkça güzel uygulamalar yapıyorsunuz. Bakınız, bu Konut
Edinme Fonu Yasası'nı çıkardınız. Dört buçuk sene buradaydınız, bunu
yapmadınız, giderayak… Onun içinden kimse de kolay kolay da çıkamaz
değerli arkadaşlarım. Ben Türk-İş Başkanıyken o işle çok uğraştım.
Çünkü, Toplu Konut üzerine yatan paralar birimler üzerine yatmış,
kişiler üzerine yatmamış. Onu denetleyeceksin, onu ayıracaksın,
müesseseyi bulacaksın, kişiyi bulacaksın! O bir zaman alır.
CAVİT
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Efendim, ödemiyorsunuz ki.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Ödeyeceğiz.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Ödeyemezsiniz kısa sürede, ödeyemezsiniz; öyle değil.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Biz yaparız, biz yaparız.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Ben yıllardır onunla uğraştım Değerli Milletvekilim.
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Biz yaparız.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Ama, niye
dört buçuk senedir yapmadınız da giderayak bir yasa çıkarıyorsunuz?
Neredeydiniz? Dört buçuk senedir buradaydınız Saygıdeğer Milletvekilim.
Bunları biliyoruz.
Bu da yetmiyor. Giderayak, Sağlık Bakanlığı
30 binin üzerinde eleman alıyor. Ee, sorarlar dört buçuk senedir neredeydin?
MUSA UZUNKAYA (
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Efendim, aldınız.
Neyi aldınız? Aldınız…
MUSA UZUNKAYA (
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - İhtiyaçtan
aldık.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Değerli arkadaşlarım,
eleman da aldınız. Bakınız, sözleşmeli eleman aldınız. Birçoğunun
sendikal hakkını elinden aldınız, grev hakkını elinden aldınız, kıdem
tazminatı hakkını aldınız. Aldınız, aldınız.
Şu Mecliste çalışan,
temizlik şirketlerinde çalışanları hiç denetliyor musunuz? Burada,
birçoğunun sigortası var mı, yok mu, diye hiç soruyor musunuz değerli
arkadaşlarım?
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Herkes memnun hâlinden.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Hiç soruyor musunuz? Bunları siz ihaleye verdiniz, böyle yaptınız
işte onları da.
Şimdi, gelelim maddenin
konularına değerli arkadaşlarım.
Şimdi, diyeceksiniz
ki: "Ya, siz her getirdiğimiz yasaya şüphe gözüyle bakıyorsunuz."
Değerli arkadaşlarım, kusura bakmayın, güven telkin edemediniz,
güven telkin edemediniz. Her getirilen işin altından, bir sorunla
karşılaştık. Dört buçuk sene, bu yüce Meclis mesaisinin birçoğunu
Avrupa Birliğinin getirdiği talepler, teklifler üzerine kuruldu
ve o istekler doğrultusunda yasalar çıktı, ya Anayasadan geri döndü
ya Cumhurbaşkanlığından geri döndü. Ama, Cumhurbaşkanımızdan da
Anayasadan da dönen yasaların birçoğunu yeniden düzenledik, birçoğu
yeniden gitti değerli arkadaşlarım. Baktınız ki randıman alınmıyor,
o yasaları bir daha, tekrar gözden geçirmek, bazı maddelerini değiştirmek
mecburiyetinde kaldınız.
Şimdi, bu yasa ile -bıraktık
şimdi köylüyü, bıraktık çiftçiyi, bıraktık emekliyi, bıraktık dulu,
bıraktık işsizi, kısacası memuru bıraktık- birilerine yeni rant
kapısı nasıl açarız, onların peşine düştük.
Muhterem arkadaşlarım,
bakınız, şu bir iki notu bilginize sunmak istiyorum. Bunların hepsi
para konusu, onun için de oradan giriyorum. 2002 yılında dış ticaret
açığı -burada dışa da açılıyoruz da onun için söylüyorum- 15,5 milyar
dolar iken 2006 yılında 53 milyar dolara çıkmış, yüzde 200 kat farkı.
Yine, esnafa gelelim.
Daha 2007 yılının üç ayında -bir şeyler yapıyorsunuz ya- 10.837 şirket
kapanmış saygıdeğer milletvekilleri, üç ayın içerisinde. Bunları
bir tarafa bırakmışız, birilerine nasıl rant kapısı açarız, onun
peşine gidiyoruz. 2006 yılında 114.740 çek karşılıksız çıkmış. Esnafın
durumu bu. İçinizde esnaf var değerli arkadaşlarım. 2006 yılını bırakalım,
gelelim 2007'nin üç ayına. 2007'nin üç ayında, değerli arkadaşlarım,
201 bin çek karşılıksız çıkmış. Niye karşılıksız çıkmış? Satmış alamamış,
parasını toparlayamamış, ondan sonra icraların kapısına düşmüş.
Şimdi, biz bunları
bir tarafa bırakmışız. Esnaf yok, çiftçi yok, işçi yok, emekli yok,
hâlâ daha emekliler ucuz ekmek kuyruğunda bekliyor. Ne yapmışız biz?
Belediyeler kanalıyla -Ankara'yı örnek vermek istiyorum değerli
arkadaşlarım- artık, üretmeyi bir tarafa bırakmışız, Ankara gibi
bir ilde 230 bin aileye ayda yardım yapıyoruz değerli arkadaşlarım.
Kimin parasından, kime ne yapıyoruz? Bunları siz izliyorsunuz.
Bunlar hoş bir hareket değil. Yani, birileri "Allah razı olsun,
bana bunu gönderdi" diyebilir.
AHMET YAŞAR (Aksaray)
- Aç mı kalsın?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Bu çeşme bugün kurur, Kızılırmak'ın suyu bile kuruyor, Kızılırmak'ın.
Ankara'da, İstanbul'da -yarın- içecek su bulamıyoruz. Bu da tükenir.
Bir göze aramak lazım değerli arkadaşlarım. Üreten bir toplum olmaktan
çıktık, dilenen bir toplum hâline geldik. Bunları yapıyoruz, siz de
bunu görüyorsunuz, izliyorsunuz.
Biz, şimdi, burada,
geliyoruz, değerli arkadaşlarım, yeni yasa çıkarıyoruz. Yasa çıkar.
Bu yasanın özü nedir? Ben kendi kafama göre değerlendiriyorum -geçmiş
yasalar, geçen yasaları da çıkardık değerli arkadaşlarım- doğru,
kalbimizi rahatlatamadınız. İçinizde, inanıyorum ki, bizim gibi
rahatsız olan çok sayıda milletvekili arkadaşım var, çok sayıda
milletvekili arkadaşım var. Yarın burayı bırakıp gittikten sonra,
bir gün "Eyvah, o kürsüde, o koltukta oturdum, bu tablolara elimi
kaldırdım, yazık ettim." diyecek çok sayıda içinizde milletvekili
var değerli arkadaşlarım. Şimdi, bu yasa da geliyor.
TÜPRAŞ'ı satışa çıkardınız.
Burada bağırdık, yanlıştır dedik değerli arkadaşlarım. Yüzde
65,74'ünü 1 milyar 400 milyon dolara sattınız. İtiraz ettik, yargıya
gidildi, sendika tepki gösterdi, iptal oldu. Yüzde 14,74'ünün nasıl
satıldığını siz de iyi biliyorsunuz, benim bir şey söylememe gerek
yok. Geri kaldı yüzde 51 mi değerli arkadaşlarım? Daha düşüğe satılması
gerekmez mi? Kaça satıldı biliyor musunuz? 4 milyar 140 milyon dolara
değerli milletvekilleri. Bu ülke sizin de, burada sizin de alın teriniz
var. Yapılmadı mı bunlar? Yapıldı.
Gelelim Tekelin içki
bölümüne. Neye sattınız değerli arkadaşlarım? 292 milyar dolara
sattınız. Üç ay sonra yüzde 90'ı, değerli arkadaşlarım, 800 milyon
dolara satıldı. Şimdi, yasalara da, gelen yasalara niye kuşkulu
baktığımızı izah etmeye çalışıyorum. Bunun altından acaba ne çıkacak
diye, bu rahatsızlığımızı dile getirmek için bunları örnek veriyorum
değerli arkadaşlarım, sizleri üzmek için değil, bunları birlikte
yaşadık. Niye demiyorsunuz ki, milletvekilisiniz, bunu satanlara
-bu sizin de göreviniz değil mi- benim malımı sen üç ay içerisinde
birilerine nasıl hibe ettin, diye niye sormuyorsunuz?
Bir şeyi daha niye
sormuyorsunuz? Bir Başbakan Yardımcınız niye milletvekili adayı
olmadı diye niye sormuyorsunuz? Bunların altında bunlar yatıyor.
İşte, bu işler, o muhterem zatın elinden alındı, anasının gözü birine
verildi, ondan sonra onu orada Yunan kralı gibi oturtturdunuz -hani,
Yunan kralı kaçtı, Roma'da oturuyordu ya- orada, işsiz güçsüz oturtturdunuz.
Burada bu talanlar da oldu değerli arkadaşlarım. Bunu bir gün sormadınız.
Şimdi, oradan bir yerlere
doğru gidiyoruz. Bir tek bu mu ki? Gemlik Gübre Fabrikasından mı bahsedeyim,
SEKA Kâğıt Fabrikasından mı bahsedeyim? Mahkeme karar vermiş, iptal
etmiş ve adamın elinden almıyorsunuz değerli arkadaşlarım ve bundan
dolayı bir milletvekiliniz Başbakana rapor vermiş, Mecliste çıkmış
konuşmuş sizin milletvekiliniz. Adam bakmış ki başa çıkamıyorum,
demiş ki, "aman, ne siz ne de ben" ve adam bırakmış gitmiş değerli
arkadaşlarım. Bunlar yaşadığımız olaylar.
Kayserili arkadaş
buradaysa… İçime oturuyor! Üç tane Uludağ'ın binası gibi bina 900
bin dolara satılır mı değerli arkadaşlarım? Bir daire parası değil.
Karayollarının, Devlet Su İşlerinin, Bayındırlık Bakanlığının,
toparlasan hepsini 300 yatağa varan bir müessese, bir daire parasına
bu satılıyor muhterem arkadaşlar! Kime satılıyor, bunları hiç
araştırmıyorsunuz.
Bakınız, muhterem arkadaşlarım,
ben bir gün bir konuşmamda -daha o zaman Türk-İş Başkanıydım- Sayın Genel
Başkanınıza -o zaman Genel Başkandı- dedim: "Ola ki bir gün siyaset
size bir görev verir, bazen ülkede simsarlar vardır, bu simsarlar Demirel'i
bitirdi, Özal'ı bitirdi, Tansu Çiller'i bitirdi; onlar bitirir, sırayla
gider. Tedbirli ve temkinli ol, seni de bitirir ve sizi de bitirdi değerli
arkadaşlarım ve sizi de bitirdi.
AHMET YAŞAR (Aksaray)
- Size öyle geliyor.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Burada işte, okuyorum işte bak, okuyorum. Sen de çık de ki, efendim
bunlar yanlış. Halep oradaysa arşın burada, buyur. Gel de ki, yanlış.
Niye birbirimizi üzüyoruz? Gel, burada, hepsi burada, hangi birini
sayayım sana.
ÖNER ERGENÇ (Siirt) -
Bu kanun ne getiriyor peki?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Ha ona geleceğim, hiç acele etme hemşehrim, hiç acele etme.
Yani, değerli arkadaşlarım,
şimdi bu kanun… Limanlardan mı bahsedeyim, Seydişehir'den mi bahsedeyim,
Kuşadası'ndan mı bahsedeyim…
ÖNER ERGENÇ (Siirt) -
Kanun sağlıkla ilgili Bayram Bey!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- …hangi birisinden bahsedeyim? Dağıttınız da dağıttınız, içime
oturuyor bunlar. Ben başkandım, buralarda işçi çalışıyordu, gidiyordum
onlarla sohbet ediyordum, verimi artırın diyordum. Şimdi burada
Aşık Kerem'in dediği gibi "Leylekler geziyor."
Değerli arkadaşlarım,
şimdi bu yasa nedir? Yasa daha önce kararnamelerle, Bakanlar Kurulu
kararnameleriyle yürütülüyor bu yasanın bir bölümü. Şimdi bu yasalaştırılıyor.
Ne oluyor burada değerli arkadaşlarım? Bütün Sağlık Bakanlığına
bağlı -yine benim bilebildiğim kadarıyla- yeni daire başkanlıkları
oluşturuluyor, yani meşrulaştırılıyor, yasayla meşrulaştırılıyor,
kanun kuvvetindeki kararname meşrulaştırılıyor, millî hâle getiriliyor.
Nedir bu? İnşaat ve Onarım Daire Başkanlığı. Şimdi, ben de diyorum
ki -SSK'da eski Genel Müdürlük yapan arkadaşlarım var- bu inşaat daire
başkanlıkları Sosyal Sigortalar Kurumunda mevcut hem de Türkiye'nin
bütün bölgelerinde mevcut, yetişmiş elemanı var, mühendisi var,
hepsi var. Çok iyi bilirsiniz, bunlar daha önce Sosyal Sigortalar Kurumunda
yapılan bütün kooperatif evlerini, inşaat evlerini kontrol ederler.
Bunu içinizde bilmeyen yok. Burada hazır paket, yetişmiş elemanlar
duruyor.
Sayın Bakanımız diyor
ki: "Efendim, biz o bölümü Sağlık Bakanlığına aktarmadık."
Şimdi, Nasrettin Hoca'nın
şeyi aklıma geliyor, "Akşamı sabahı biliyorsun da yolda gitmeyi
niye bilmiyorsun?" dediği gibi, sen, Sağlık Bakanlığına
SSK'nın diğer birimlerini almasını biliyorsun da bu bölümü niye
almasını bilmiyorsun; yani bir zorluğu mu var bunun? Altına bir madde
koyarsın, Sosyal Sigortalar Kurumundaki bütün inşaat daireleri
Sağlık Bakanlığına aktarılmıştır, dersin iş biter. Aynen Köy Hizmetlerinin
dağıtılması gibi, orada yüz binlerce mühendis oturacak, boş, merkez
valisi gibi; sen, yeni yeni işi bilmeyen bir sürü adamı işin başına
getireceksin, ondan sonra, taşerondur, müteahhittir, devletin
arabaları taşeronların işinde çalışacak. Bunu kabul ettiremedik.
İkinci bir daire başkanlığı…
Yani, burada, değerli arkadaşlarım, satın alması var, kamulaştırması
var; yani Sağlık Bakanlığının, sağlık hastanelerinin çalışması
için, iaşesine kadar ne gerekiyorsa burada oluşturuyoruz. Kamu
Özel Ortaklığı Daire Başkanlığı… İçinizde genel müdürlük yapanlar
var, devlet müessesesinde çalışanlar var değerli arkadaşlarım.
Kamu Özel Daire Başkanlığı nedir biliyor musunuz? Birilerine, Sağlık
Bakanlığının bütün imkânlarını parsellemektir değerli arkadaşlarım,
dikkatinizi çekerim sayın milletvekilleri. Seksen bir ilde, Sağlık
Bakanlığının hastaneleri var, birimleri var. Ben seksen bir ilde
bu müesseseyi oluşturdum, hastanenin bakımı, tamiri, kamulaştırması,
yeni hastanelerin yapılması, iaşesinin alınması… Cumhuriyet tarihinde,
bundan daha akışı olan bir iş var mı, size soruyorum değerli arkadaşlarım.
Bu, işte bu ve kusura bakmasın -yani ben, Sağlık Bakanıyla bir türlü
irtibat kuramadım, kendisi de hemşehrimdir, bir şey söylemek istemiyorum,
söylenecek çok söz var- onun, bu kadar ince işe aklının ereceğini zannetmiyorum.
Bunu çok samimi söylüyorum.
AHMET YENİ (Samsun) -
Sayın Başkan, ayıp oluyor.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Benim ne söylediğimin farkında mısın sen? Ne söylediğimin sen farkında
mısın?
AHMET YENİ (
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bu kadar ince
işe onun aklı ermez. Yani, o bu işlere şey yapmaz.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Tenezzül etmez yani.
ALİ TOPUZ (İstanbul)
- Tenezzül etmez.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Övdü yani Sayın Bakanı.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Beyefendi, burada bir vurgundan bahsediyorum. O, bunları bilmez
demek istiyorum, yapmaz demek istiyorum. Anlıyor musun şimdi? Anladın
mı şimdi?
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Bence yanlış.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Şimdi, muhterem arkadaşlarım, neden buna ihtiyaç duyuluyor? Şimdi,
düşününüz ki, bütün Türkiye'de bu müesseseyi oluşturduk, oluşacak
daha. Neden ihtiyaç duyuluyor burada? Kurum var; Sosyal Sigortalar
Kurumu var, oturmuş; mühendisi var, elektrik mühendisi var, makine
mühendisi var, inşaat mühendisi var. Kurulu bir düzen, değerli arkadaşlarım,
orada duruyor. Bu müessese orada oturuyor sayın milletvekilleri.
Değerli arkadaşlarım,
SSK'da o birimi aldınız diyorum, iş yok. Herhâlde ne söylemek istediğimi
anlıyorsunuz. Ama, son günü kimseyi üzmek istemiyorum, ancak, bu
kadar çalışıyorum üzmemek için, yani, becerim bu kadar, kusura bakmayın.
Eğer eskisi gibi konuşmamı istiyorsanız, biraz daha açık konuşayım
anlamanız için.
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Aç, aç!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Açayım değil mi?
Şimdi, ne oldu değerli
arkadaşlarım? Belediyelerinizde şu anda muazzam rahatsızlıklar
var. 408 milyar dolar… Yani, seksen dört yılda yapılan borçtan daha
fazlasını dört buçuk yılda yaptınız. Bu borçlar, bu paralar nereye
gitti? Nerede yatırım yaptınız? Yapmadınız! Nereye gitti? Büyük
bir bölümü belediyelere gitti. Bir gün siz de söylediniz "En büyük
payı biz aldık." diye.
MUSTAFA ÇAKIR (Samsun)
- Doğru değil o söylediğin.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Azdır belki o yöreye, onu da söyleyeyim sana.
MUSTAFA ÇAKIR (Samsun)
- Bayram Bey, borcun gayrisafi millî gelire oranını bir hesapla.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Şimdi, ben seni televizyonda izledim, o güzel bahçede oturdun. Senin
moralini bozmak istemiyorum, otur. Ne yanılacağım? Orada sohbetin
güzeldi. Sen kafanda o sohbeti canlandır.
Değerli arkadaşlarım,
bir milletvekiliniz, Amasya Milletvekiliniz, size getirdi bilgi
sundu belediyesiyle ilgili; başa çıkamadı, bıraktı gitti. Delil
istiyorsanız söylüyorum. Bir milletvekili, geçende alkışlıyordunuz
burada, nereden geldiği… Allah kimsenin yolunu şaşırtmasın. (AKP
sıralarından "Amin" sesleri) Yolunu şaşırmış o arkadaşınız,
ne yapacağını, ne diyeceğini karıştırıyor. Bir defasında, RTÜK
yasasında, anlaştığımız zaman, onun bize söylediği lafları hatırlıyorsunuz
herhâlde değil mi? Yenilir, içilir laflar değildi. Böyle bir adam! Ne
yapacaksın? Yolunu şaşırmış. Allah yardım ede, genç bir arkadaş.
Onun söylediklerini dinlediniz burada. O yetmedi değerli arkadaşlarım
-bu paraların nereye gittiğinden bahsediyorum- bir milletvekiliniz
yine, baktı ki başa çıkamıyor, sorunları dile getirdi, ihraç ettiniz.
Bunları birlikte yaşadık burada. Ne yaptı? İhale mi istedi? Yok. Bu
paraların yatırıma gitmediğinden, nereye gittiğinden bahsediyorum.
Bakınız, gidin belediyelere,
işçi alacakları birçoğunda durur, müteahhit alacakları anında
ödenir. Ödensin, bir şey demiyorum, müteahhit de işçi çalıştırıyor,
bir şey dediğim yok. Ama, bir gezin arkadaşlar. Ben geçende bir yere
gittim, devletin arabası, bir taşeronun işini yapıyor; resmî araba,
işçi, müteahhidin işçisi. Müessesenin adını söylemiyorum, içime
dokunuyor benim, çünkü ben o müessesede çalıştım. "Ne yapıyorsunuz
çocuklar?" dedim. Araba devletin arabası, damperli araba, doldurmuşlar
içerisine asfaltı, yama yapıyorlar. İşçi müteahhidin, araba devletin,
parayı kazanan taşeron. Bunlar birçok yerde var değerli arkadaşlarım.
Şimdi, burada da, bu
yasayla da olacak nedir onu söylemek istiyorum. Bu yasayla da, seksen
bir ilde bu müesseseler kurulur. Tamirini yaptı mı hastanelerin,
bakımını yaptı mı hastanelerin, temizlik şirketlerine ihalesini
verdi mi hastanelerin… Değerli arkadaşlarım, hastane yapmak için
yaptı mı kamulaştırmasını? Kim ile yapıyor? Özel sektör ile devlet.
Hadi ben özel sektörüm, girdim, ortak oldum. Nasıl ortak olacağız? Bununla
ilgili burada bir açıklama da yok değerli arkadaşlarım, burada
doğru düzgün bir şey de yok. Nasıl olacağız? Devletle ortak oldum ben.
Sermaye artırımı geldi, ödeyemedim. Siyasi de bir gücüm var arkamda.
Bunun bedelini kim ödeyecek değerli arkadaşlarım? Devlet ödeyecek.
Bunları söylemek istiyoruz değerli arkadaşlarım. Yani, cumhuriyet
tarihinde bundan daha akışlı, uzun vadeli bir iş, bundan daha kârlı
bir iş hiç kimse bulamaz ve göremez.
Şimdi siz çok beceriklisiniz!
Allah rahmet eylesin, Özal bana derdi ki: "Yahu sizi tebrik ederim.
Öyle sloganlar buluyorsunuz ki, mahkemeye vereceğim, suç teşkil
edemiyor." Şimdi, belediyeler sizde, hazine de sizde, dağıtım
da güzel değerli arkadaşlarım! Hâlinden memnun olanın sesi çıkmıyor,
hâlinden memnun olmayan bağırsa, kapının dışına konuyor. Şimdi yeni
bir kapı daha açıyorsunuz burada, yeni bir kapı daha açılıyor burada.
Bunun üzerinde durun değerli arkadaşlarım.
Söylemek istediğim,
kimseyi burada yargılamak, kimseyi burada eleştirmek istemiyorum.
Ama, bunun detayına bir inin, oldubittiye getirmeyin, oldubittiye
gelmesin. Ne demek kamu-özel sektör ortaklığı? İhaleyle ver özel sektöre,
denetimi yap. Nasıl kamu ile özel sektörü ortak ediyorsunuz? Var mı
şu ana kadar böyle bir müessese? Devlet yönetenler var içinizde, var
mı böyle bir müessese? Nereden buluyorsunuz, kim düşünüyor? Onun
için diyorum Sayın Sağlık Bakanı bunu düşünemez, bir düşünen var burada.
Demek istediğim o. Ne? Yani, burada bunu kafasına koyan, bunun projesini
kafasında yapan, buradan ne getireceğini düşünen birisi bunu yapar.
Bu farklı bir şey değerli arkadaşlarım, ciddi bir şey, trilyonların
akışının olduğu bir şey. Şu hastanelerin alınan iaşelerin ne olduğunu
biliyor musunuz? Kimler alıyor biliyor musunuz? Cihazlar alınıyor,
vesaire alınıyor, kimler alıyor biliyor musunuz? Bunların ne yaptığını
biliyor musunuz? Dünya kadar dava açıldı bunların hakkında, sonucunun
ne olduğunu biliyor musunuz? Bunlar yok! Şimdi bir şey daha getiriyoruz.
Söylemek istediğim bu değerli arkadaşlarım. Elinizi kaldıracaksınız
gidecek. Ben konuşuyorum, ilk konuşan ne yaparsa yapsın, son konuşan
ilk konuşanın konuşmasını mümkün olduğu kadar çürütür. Şimdi, gelirsiniz,
birisi çıkar burada, yok bu şudur, bu değildir… Bu, yeni bir vurgun
kapısının açılmasıdır. Yeni bir talanın açılmasıdır. Yoksa, sen
hastaneye doktor alıyorsun, hastaneye sen yatak alıyorsun, hastaneye
sen cihaz alıyorsun, hemşire alıyorsun, buna kimsenin diyeceği yok
değerli arkadaşlarım.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Meral.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Hangimiz buna bir şey söyleriz? Hiçbirimiz. Ama, müsaade ederseniz,
bunu bir etüt edin, bir değerlendirin. İçinizde bu işleri bilen çok
sayıda arkadaşlarımız var. Ne acelemiz var? İktidar olamazsanız
bunu biz kullanacağız. İktidar olursanız, gelip, bir daha detaylı
bir şekilde yaparsınız, araştırırsınız. Bunu giderayak oldubittiye
getirmenin ne anlamı var? Ne acelesi var bunun? Hangi müteahhit bekliyor
bunu? Kim zorluyor bunları değerli arkadaşlarım? Kim zorluyor ki
böyle giderayak size getirip bunu dayatıyorlar. Bunun bir acelesi
yok. Yani, dört buçuk senedir bu iş yürüdü de, bir tıkanma olmadı da,
bugün niye tıkandı? Birileri var bunun arkasında. Bir güç var bunların
arkasında. Rica ediyorum sayın milletvekilleri, bunu bir etüt
edin, bunu bir araştırın, ondan sonra çıkarılacaksa getirip çıkaralım.
Senin Sosyal Sigortalar Kurumun orada duruyor, eski Genel Müdür
orada…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Meral,
selamlamanız için mikrofonu açıyorum.
Buyurun.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Şayet, eğer eleman ihtiyacı varsa burada, Kurumun yetişmiş dünya
kadar elemanı var, çağırsın veya görev versin, ondan sonra zaman kazanılsın,
bunun etüdü, tahlili yapılsın, ondan sonra gerekiyorsa çıkarılsın
değerli arkadaşlarım. Benim söylemek istediğim bu, giderayak bir
yanlışa hep birlikte imza atmayalım derim değerli arkadaşlarım.
Bunun tahlilini sağlıklı bir şekilde yapacağınızı düşünüyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Meral.
Anavatan Partisi Grubu
adına, tümü üzerinde, Ankara Milletvekili Sayın Muzaffer Kurtulmuşoğlu.
Buyurun efendim.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
sözlerime başlamadan evvel hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, yasama yılının
sonuna geldik. Ekşisiyle, tatlısıyla, acısıyla dört buçuk senemiz
geçti. Bu bakımdan, kürsüde, bilmeden sizleri kırdım ise bağışlayın.
Kırmadığımı zannediyorum, ama yine de siyasettir bu tansiyonların
arttığı zamanlar olur, adrenalinin yükseldiği zamanlar olur, olmuş
olabilir. Onun için şahsım adına böyle bir şey yapılmış ise özür diliyorum.
Sevgili arkadaşlarım,
bu çatı altında dört buçuk sene geçti. Buradan hep söyledik, iktidara
yapıcı şeyler söyledik, bazen siyasi laflar söylenmiş olabilir,
ama, ben, kanımca, hep yapıcı olmaya çalıştım.
Burada, yine, Sağlık
Bakanlığına, iki tane daire başkanlığı için kanun çıkarılıyor. Niye?
Doğrudur, hastanelerin onarılması, yapılması, yeni hastaneler
açılması… Fakat, tabii, bir arada, burada bir şey var, ince bir şey
var: Sanki, Türkiye'deki sağlık işlerini halletmişiz de, tamamen
bitmiş, arada da, insani denilmiş -tabii ki, bu, insanların kalbine
çok güzel gelen bir şey- insani, ama, dışarıda hastane de yapılabilir
lafı var. İnsanlığı anladık da, ticareti çok anlamadım, çünkü,
ben, Türkiye'de sağlığın çok iyi olduğunu gören bir adam değilim, göremedim.
Ha, dün de öyleydi, bugün de daha iyisi oldu deme hakkını görmüyorum
kendimde. Ama, yine söylüyorum, inşallah gelirsiniz, hepiniz burada
olursunuz.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA
VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Muzaffer
ağabey, sen gelmeyecek misin?
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Sayın Bakan, bu kadar yaptın, çok şey yaptığınızı söylüyorsunuz,
"Sağlıkta dönüşüm yaptım." diyorsunuz, ne yaptınızsa, nereye
döndük bilmiyorum, geriye döndük gibi geliyor biraz.
AYHAN ZEYNEP TEKİN BÖRÜ
(Adana) - Döndü, döndü…
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Geriye döndük gibi geliyor.
Şimdi, sevgili arkadaşlarım,
sağlığın tek çatı altında olması kadar doğal bir şey yoktur, ama, o
da olmadı. Bakınız, yeni bir Sosyal Güvenlik Kurumu kuruldu; Sayın
Bakan, tabii ki, bu, Çalışma Bakanlığı emrinde ama, ne yaptığını bu
kurumun bilemedim, hâlen öğrenemedim. Bir Çalışma Bakanlığına
bağlı deniyor, doğru. Bir bakıyorsun, diyorlar ki: Ona Emekli Sandığı
bakıyor şu ödemeyi verirken veya bir şey yaparken bu Emekli Sandığının,
bu Maliye Bakanlığının. Bağ-Kur ayrı, SSK ayrı, Emekli Sandığı ayrı,
onun başındaki ve yönetimindeki insanlar da ne yapacağını bilmiyorlar,
şaşırmış vaziyetteler. Ama kurulmuş, var. Bana orada daire başkanı
lazım değil, oraya birini buluruz, bina da lazım değil, bana Türkiye'nin
sağlığı lazım, Türkiye'nin insanlarına hizmeti götürebilecek,
köyüne, mezrasına, mahallesine ulaşılabilecek bir sağlık sistemi
istiyorum.
Şimdi, 100 bine yakın
doktorumuz var Türkiye'de, ne yaptık bu doktorlar için bugüne kadar?
Özlük haklarını mı verdik? Çalışma şartlarını mı değiştirdik? Türkiye'de
doktor dağılımını oturtturabildik mi Türkiye'nin her tarafına demografik
olarak? Yaptık, bir şey yaptık, gönderemediğimiz anda Demoklesin
kılıcı gibi mecburi hizmeti çıkardık tekrar. Buradan hatırlıyorum,
Sayın Bakan "Böyle antidemokratik bir yasa olmaz, bu yasayı
kaldıralım." dediğinde ve kaldırdığında Sayın Bakanı alkışlamıştım
ben buradan ve teşekkür de etmiştim. Ben, yapılanı hiçbir zaman
inkâr etmem. Ama, öyle oldu ki, biz buradan demiştik ki: Sayın Bakan
bunu kaldırıyorsun ama, Türkiye'nin dört bucağına doktor gönderebilmek
için, mezrasına, köyüne, mahallesine, Siirt'ine, Van'ına gönderebilmek
için 657 sayılı Yasa'ya tabi tutalım, bir ücret skalası yapalım. Siirt'in
falan köyündeki hekime şunu veririm veya sağlık personeline, şuradakine
bunu veririm, Ankara'nın merkezinde de bunu veririm. İşte buyur sana
liste, doktora seçme hakkı veririm. Oraya gidecek adamlar sıraya
girerdi, torpil yaparlardı doğuya ben gideceğim diye. Ama bunu yapmadınız,
tekrar mecburi hizmeti getirdiniz gitmiyor diye.
ÖNER ERGENÇ (Siirt) -
Şu anda Siirt Devlet Hastanesinde 80 tane uzman doktor var.
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Hocam, benim
ilçemde şu anda 13 tane uzman doktor var.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) -
Şimdi, dedik ki, performans yanlış olur, çünkü bunun içinden geliyorum.
Performans, bir depoda yığılan parayı oradan her gün alırsın, ama tükenir.
Performansın manası nedir? Devlet, bu cebinden alıyor, bu cebine koyuyor.
Bunu yapacağınıza, doktora, sağlık personeline, geçinebilecek
özlük haklarını verelim, yarın emekli olduklarında insanca yaşamaları
için bir hayat standardını bunlara verelim dedik, olmadı. Ama şimdi
Sayın Bakana sorsanız, belki de çıkar söyler: "Doktorlar şu kadar
para alıyor." der. Herkes oraya göz dikmiş ya, yani performanstan
şu kadar para alıyor diye. Doğru, alıyor. Bu, günübirlik… Buna, burada, bizim
tıp dilinde "palyatif tedavi" derler, "günü kurtarma"
derler. Bu, emekliliğine ve… İleride altmış beş yaşını doldurmasa
bile cerrahların eli titrer, artık, ameliyat da yapamaz. Bunların
özlük haklarını bu şekilde yapsak daha iyi olur diye düşünüyorum
ve hâlen bu sözümde ısrar ediyorum.
Bakınız, yeni 32.500
sağlık personeli alınacak; hemşire, ebe, sağlık memuru, yani, yardımcı
hizmetler alınacak. Keşke daha evvelden alınsaydı. Ama, bunu niye
alıyorsunuz demiyorum; ülkemin ihtiyacı var. Ama, bugün olmasa daha
iyi olurdu. Aklımdan, sanki, dilim varmamasına rağmen, çok da söylemeyi
istemememe rağmen, bana, biraz da, seçim yatırımı gibi geliyor.
Niye evvelden yapmadık bunu? Ne vardı? Eksiğimiz var, ihtiyacımız
da var, artı, yetmiyor, sokaklarda, kaç senedir, ebe, hemşire, sağlık
memuru çocuklarımız boş geziyorlar idi. Ha, bunu bugün yaptın diye
seni çok fazla suçlamıyorum, yine de kötünün iyisidir, ama, keşke
daha evvel yapılsaydı. Daha evvel yapılsaydı çok daha iyi olurdu.
Hem de benim de zihnimden, aklımdan sanki bu seçim yatırımıymış gibi
geçmezdi.
Sevgili arkadaşlarım,
sağlığın kıymetini, hekimin kıymetini, hemşirenin kıymetini veya
sağlık memurunun, sağlık personelinin kıymetini en çok ne zaman anlıyoruz?
Hasta olduğumuzda anlıyoruz. Hasta olana kadar, doktormuş, ebeymiş,
hemşireymiş bana ne, ama hasta olduğumuzda "Aman doktor, aman beni
kurtar!" demesini çok iyi biliyoruz. Ne olur, o zaman, burada
biz Meclis olarak, bu insanların özlük haklarını, çalışma şartlarını
iyileştirsek de, hani Avrupa Birliğine giriyoruz ya, Avrupa Birliği
şartlarına uydurmaya çalışsak madem. Ki, bu, eğitim ve sağlık, Türkiye'nin,
bizim birinci hedefimiz.
İnsanı yaşat ki, siz
yaşayasınız. Yani, insanı yaşatmak için, her türlü şeyi yapmak için
bizim ne eksiğimiz var? Niye yapılmaz anlamam?
Bazen halk arasında
şöyle bir laf vardır: Sağlık personeli acından ölse derler ki, çok yedi
de öldü, çatladı öldü. Halk arasında böyle de bir laf gezer. Ama, ben
böyle olmadığını biliyorum ve hekim arkadaşlarımın, sağlık personeli,
yardımcı personel arkadaşlarımın günde 50, 60, 100 hastaya baktıklarını
biliyorum, bir hemşireye 15-20 tane hasta düştüğünü biliyorum, büyük
şehirlerde hastane koridorlarında yürüyemediğimi biliyorum.
Orada, o insanların nefesinden, basıncından oradaki hekimlerin
boğulacak şekle geldiğini görüyorum.
Daire başkanlığını
açacağız. Tabii açalım, ne var yani; onarım yapacak, yurt dışında hastane
de açacak, açsın. Burayı da satar, fark etmez. Ama, bu 100 bin hekimin,
belki 200 bine yakın da yardımcı sağlık personelinin yaşam şartlarını
bence iyileştirelim diye düşünüyorum. Ben olsaydım, buraya bir
şey eklerdim.
Tabii, Sayın Sağlık
Bakanına sorduğunuzda size şunu söyleyecek: "Maliye Bakanı
vermiyor." Maliye Bakanı: "Eğer doktorlara bir şey verirseniz
diğer personel de istiyor…" Elbette ki, tüm personelimizin yaşam
şartlarını, özlük haklarını iyileştirmek hükûmetlerin, iktidarların
bir görevidir. Ama, "önce sağlık" dediğimize göre, "önce
eğitim" dediğimize göre, bunlara bir öncelik tanınmasında yarar
vardır diye düşünüyorum.
Hiç unutmuyorum, tesadüfen,
şurada Sağlık Bakanını, Maliye Bakanını, Çalışma Bakanını bir
araya getirdim "Şu işi halledin burada." dedim. Bana söylediği
laf Maliye Bakanının: "Ooo Hocam, doktorlar çok para alıyor."
Doktorlar duyun bunu: "Çok çok para alıyorlar." dedi. Şöyle
durdum: "Gönlüm istemiyor, ama erinde gecinde sen o doktorlara
bir gün uğrayacaksın, senin dediğin gibi yapmayacak. O, yine, ne
olursa olsun, vazifesini yapacak." dedim.
Arkadaşlarım, ben,
nerede ne konuşursam çok da rahat söyleyen bir adamım ve aldığımda
bu cevabı Maliye Bakanından, şöyle, Sağlık Bakanına baktım, Çalışma
Bakanına baktım, sadece gülümsedim. Yapacak bir şey de yok. Adamın
söylediği bu. Yani, böyle bir, insanları küçümsemek, insanları giderayak
suçlamak değil gayem. Ama böyle bir şeyle karşılaştım ve Maliye Bakanına,
"Bu söylediğin lafı da hiç beğenmedim, şık değil." dedim.
Ama, olmadı.
Sevgili arkadaşlarım,
sağlık hakikaten çok mühim. Bu insanların yetişmesi kolay değil.
Emeğe saygılı olmak mecburiyetindeyiz, emeğin karşılığını vermek
mecburiyetindeyiz. Nasıl biz burada gün geliyor gece gündüz çalışıyorsak,
onlar da gerektiğinde yirmi dört saat hastasıyla birlikte olmak
mecburiyetindeler. Ama, dediğim gibi, ben, Türkiye'de hekimlerin
azlığından değil, Türkiye'deki hekimlerin dağılışından şikâyetçiyim.
Türkiye'de hekim sayısı yeterlidir, ama ileriye doğru bir plan yapılmasında
yarar vardır. Fakat, dediğim gibi, Ankara'nın göbeğinde aynı maaşı
verirsen, Siirt'te de aynı maaşı verirsen, oraya kimse gitmez. İşte,
o zaman, Demoklesin kılıcı gibi antidemokratik bir yasayı getirirsin,
doktorların önüne koyarsın. "İster
yersin, ister yemezsin, bu, tabildot yemektir. Bunu yersen yersin,
yemezsen aç kalırsın. Çünkü, diplomanı vermem -elinde ya- diplomanı
vermem." Bence, yine buradan söylüyorum: Bu mecburi hizmet yasası
çok demokratik değildir, yanlış bir yasadır, bu yanlıştan hükûmetlerin
dönmesini istiyorum.
Sevgili arkadaşlarım, tekrar söylüyorum:
Bu aşağı yukarı bir veda konuşması gibi. Hepinize başarılar diliyorum,
çoluğunuza çocuğunuza uzun ömürler diliyorum.
FİKRET BADAZLI (Antalya) - Sağ olun Hocam.
Hepimiz için.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) -
Gönlüm hepinizin tekrar buraya dönmesini istiyor. Dönmeseniz de
hayatta başarılar diliyorum.
Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum.
Hoşça kalın. (Alkışlar)
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - Muzaffer Bey, sen de gel inşallah.
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Seni seviyoruz Hocam.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kurtulmuşoğlu.
AK Parti Grubu adına,
Ağrı Milletvekili Sayın Kerim Yıldız. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Buyurun efendim.
AK PARTİ GRUBU ADINA
MEHMET KERİM YILDIZ (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifim üzerinde
AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken,
geçtiğimiz pazar günü Ağrı ilimiz ve Hamur ilçemizin köylerinde
meydana gelen sel felaketinde hayatını kaybeden 8 Hamurlu hemşehrime
Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Felaketi takiben,
Sayın İçişleri Bakanımız ile Afet İşleri Genel Müdürümüz ve teknik
bir heyet bölgeye giderek gerekli çalışmaları yaptılar. Onlara
hemşehrilerim adına teşekkür ediyorum. Peşinden, Ağrı milletvekilleri
olarak bizler de, felaketin yaşandığı yerlerdeki vatandaşlarımızı
ziyaret ederek, acılarını, dertlerini paylaştık. Hepsine buradan
geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum, Allah bir daha böyle acılar
yaşatmasın.
Devletimiz bu hadisede
de büyüklüğünü göstermiştir. Hükûmetimiz tarafından afeti müteakip
acil ihtiyaçlar için valiliğimize yeterli ödenek aktarılmış, hasar
tespit çalışmalarına başlamış, vatandaşlarımızın ihtiyaç duyduğu
çadır, gıda ve içecek ihtiyaçları karşılanmıştır ve bu ihtiyaçlar
karşılanmaya devam etmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmelerine başladığımız bu kanun teklifi
ile sağlık hizmetlerinin yerine getirilmesinin kolaylaştırılması,
vatandaşımıza kamu tarafından verilen sağlık hizmetlerinin ulaşılabilir
olmasını sağlayacak bir düzenleme getirilmesi hedeflenmiştir.
Bu kanunla, sağlık
hizmet binalarının yapımı, onarımı, bunların kontrol ve koordinasyon
çalışmaları ile kamu özel ortaklığı projelerinin yürütülmesi
için Sağlık Bakanlığının ana hizmet birimleri içerisinde yer alacak
iki daire başkanlığının kurulması, insani ve teknik yardım amaçlı
ve geçici süreli olmak üzere Sağlık Bakanlığına yurt dışında sağlık
birimleri kurulması imkânı sağlanmış olacaktır.
26/09/1989 tarih, 1417
sayılı Sağlık Bakanlığı oluru ile inşaat, onarım, bakım ve bunlara
ait kontrol, mimari proje, kamulaştırma ve satın alma çalışmalarının
yürütülmesi görevleri, Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu
Başkanlığına verilmişti. Bilahare 5436 sayılı Kamu Mali Yönetimi
ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Araştırma, Planlama ve Koordinasyon
Kurulu Başkanlığı kaldırılarak, Sağlık Bakanlığı onayı ile bu görevler
yeni kurulan Strateji Geliştirme Başkanlığı uhdesine verilmiştir.
Belirtilen bu görevler,
Yatırım, İnşaat ve Onarım Daire Başkanlığı bünyesinde yer alan Emlak
İstimlak Şube Müdürlüğü, Etüt Proje Şube Müdürlüğü, Yapım Yönetim
Kontrol Şube Müdürlüğü ve Yapım İhale ve Keşif İnceleme Şube Müdürlüğü
tarafından yürütülmektedir.
Strateji Geliştirme
Başkanlığının görevleri 5436 sayılı Kanun'un 15'inci maddesiyle
sayılmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır: Ulusal kalkınma strateji
ve politikaları, yıllık program ve hükûmet programı çerçevesinde,
idarenin orta ve uzun vadeli strateji ve politikalarını belirlemek,
amaçlarını oluşturmak üzere gerekli çalışmaları yapmak, idarenin
görev alanına giren konularda performans ve kalite ölçütleri geliştirmek
ve bu kapsamda verilecek diğer görevleri yerine getirmek, idarenin
yönetimi ile hizmetlerin geliştirilmesi ve performansla ilgili
bilgi ve verileri toplamak, analiz etmek, yorumlamak, idarenin görev
alanına giren konularda hizmetleri etkileyecek dış faktörleri
incelemek, kurum içi kapasite araştırması yapmak, hizmetlerin etkinliğini
ve tatmin düzeyini analiz etmek ve genel araştırmalar yapmak, önemli
mali konuların kontrol faaliyetlerini yürütmek, iç kontrol sisteminin
kurulması, standartların uygulanması ve geliştirilmesi konularında
çalışmalar yapmak.
Görüldüğü gibi, Strateji
Geliştirme Başkanlığının görevleri, idarenin yönetim hizmetlerini
ve performansını artıracak kriterlerin geliştirilmesi, mali konularla
ilgili sistemin kurulması, geliştirilmesi gibi görevler olup, inşaat,
onarım, bakım işleri Strateji Daire Başkanlığına kanunla verilmiş
görevler arasında yer almamaktadır. Bu işler, mahiyetleri itibarıyla
da kanunla verilmiş görevlerden çok daha farklı özellikler arz etmektedir.
Strateji Daire Başkanlığının,
kendisine kanunla verilmiş görevleri daha etkin ifa edebilmesi
için, inşaat, onarım, bakım veya bunlara ait kontrol ile koordinasyon
çalışmaları, mimari proje çalışmaları, kamulaştırma ve satın alma
çalışmaları gibi hizmetlere ilişkin görevlerin yürütülmesi için
"İnşaat ve Onarım Daire Başkanlığı" ve "Kamu Özel Ortaklığı
Daire Başkanlığı" olmak üzere müstakil iki daire başkanlığı kurulması
gereklidir. Bu yasa teklifiyle, Sağlık Bakanlığımızda bir "İnşaat
ve Onarım Daire Başkanlığı" ile "Kamu Özel Ortaklığı Daire
Başkanlığı" kuruyoruz. Bir maddeyle de, yurt dışında insani ve
teknik yardım amaçlı ve geçici süreli olmak üzere sağlık birimleri
kurmanın önünü açıyoruz.
Hükûmetimiz döneminde
önceki dönemlerle kıyaslanmayacak ölçüde yüksek sayıda sağlık
binası yapılmış, hastanelerimize ihtiyaçların daha rahat karşılanabildiği
modern hasta odaları kazandırılmıştır. Önümüzdeki süreç içerisinde
de amaç, kamuya ait, kamunun sahip olduğu veya kamunun işlettiği
sağlık yapılarının kapasitelerini, fonksiyonlarını güçlendirmek,
buraları çok daha konforlu, çok daha çağdaş hastaneler, sağlık binaları
hâline getirmek ve bu arada da sadece kamunun kaynaklarını değil,
özel sektörün kaynaklarını da yine Sağlık Bakanlığının öncülüğünde
milletin hizmetine vermektir. AK Parti Hükûmeti genel bütçeyle, döner
sermaye bütçesiyle, il özel idare bütçeleriyle sağlık yatırımı
yapmaya devam etmektedir.
Ancak, artan kaynak
ihtiyacının bir sonucu olarak, kamu özel ortaklığı da bir yatırım
aracı olarak kullanılacaktır. Kamu özel ortaklığıyla yapılmak istenen,
özel teşebbüs finansmanıyla hastane binalarının yapılması ve yapılan
bu binaların Sağlık Bakanlığınca uzun süreli olarak kiralanmasıdır.
Bu, çağdaş bir yatırım aracının kullanılmasından ibarettir. Hastane
yine kamunun hastanesi olacak, yine kamu adına orada hizmet verilecek,
ama binalar daha hızlı bir süreç içerisinde yenilenebilecektir,
onarılabilecektir. Kamu özel ortaklığıyla ilgilenecek özel ihtisas
sahibi bir dairenin kurulmasıyla bu husustaki uygulamalar hızlandırılmış
olacaktır. Vatandaşımıza sağlık hizmeti verme konusunda bu kanunla
hayırlı bir iş yapmış olacağız.
Benzer uygulamalar
diğer bazı bakanlıklarımızda ve Avrupa ülkelerinde bulunmaktadır.
Bu dairelerin kurulmasıyla aynı zamanda usulsüzlüklerin de önüne
geçilmiş olacaktır.
Yine, bu teklif ile
Sağlık Bakanlığının, 13/12/1983 tarihli ve 189 sayılı Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Yurt Dışı Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
hükümlerine göre, yurt dışında, insani ve teknik yardım amaçlı ve
geçici süreli sağlık birimleri kurmak ve işletmek imkânı tanınarak,
günün şartları göz önünde bulundurulmak suretiyle ihtiyaç görülen
yabancı devletlerde sağlık birimi kurulması ve işletilmesi amaçlanmaktadır.
Yurt dışında sağlık
birimleri kurmayla ilgili ihtiyaç da şuradan kaynaklanmıştır:
Hükûmetimizin, özellikle, Afganistan ve Sudan başta olmak üzere bazı
ülkelere son üç dört yılda insani ve sağlık amaçlı çok ciddi teşebbüsleri
ve yardımları olmuştur. Bu teşebbüslerden biri de hem Afganistan'da
hem de Sudan'da sağlık binaları yapmak şeklindedir, ama, mevcut mevzuatımız
Sağlık Bakanlığına bu yapma iznini vermemektedir. Bu teklifle Afganistan'da,
Sudan'da, tabii ki, daha sonra ihtiyaç olacak diğer ülkelerde, Sağlık
Bakanlığımız, insani ve sağlık amaçlı yatırım yapma imkânına kavuşmuş
olacaktır.
NURİ ÇİLİNGİR (Manisa)
- Orada da kiralansın.
MEHMET KERİM YILDIZ
(Devamla) - Diğer taraftan, bu amaçla görevlendirilen personele,
Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenen aylık ödeme yapılacağı da
teklifte belirtilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; insana hizmeti her şeyin üzerinde tutan bir iktidar
olarak, sağlıkla ilgili ihtiyaçların ne kadar vazgeçilmez olduğunun
farkındayız. Bu ihtiyaçları hakkıyla karşılayabilmek için, sağlık
sistemimizi ve ülkemizin genel sağlık göstergelerini çağdaş seviyeye
çıkartmak üzere Sağlıkta Dönüşüm Programını hayata geçirdik. Bu
programla, sağlık hizmetlerine erişimin kolaylaştırılması, hizmet
kalitesinin artırılması, Sağlık Bakanlığının planlama ve denetleme
rolünün güçlendirilmesi, akılcı ilaç ve malzeme kullanımının sağlanması,
genel sağlık sigortası sisteminin oluşturulması hedeflenmiştir.
Bu kapsamda, kamuya ait hastaneler tek çatı altında toplanmıştır.
Performansa dayalı ek ödeme uygulamasıyla, personel motivasyonu
ve verimlilikte iyileşmeler sağlanmıştır. Aile hekimliği uygulamaları
sürdürülmektedir. Sağlık Bakanlığı, daha verimli ve etkili sağlık
hizmeti sunabilmek için personel ihtiyacını hızla gidermektedir.
Son olarak, sözleşmeli personel statüsünde 32.444 sağlık personeli
alımı yapılacaktır. Bunlardan diş hekimi ve eczacı atamaları noter
huzurunda, diğer personel atamaları ÖSYM tarafından yapılacaktır.
Değerli arkadaşlarım,
Meclis, bugün, son çalışmalarını yapmaktadır, Meclisin son çalışma
günü. Bu son konuşmamda bazı arkadaşlarımı anmadan geçemeyeceğim.
Kasım 2002'de bizimle beraber bu Mecliste bulunan bazı arkadaşlarımız,
şu anda içimizde bulunmamaktadır, Hakk'ın rahmetine kavuşmuşlardır.
Başta, Ağrı Milletvekilimiz Mehmet Melik Özmen olmak üzere, Bursa
Milletvekilimiz, Meclis Başkan Vekili Ali Dinçer, Kütahya Milletvekilimiz
Halil İbrahim Yılmaz, Yozgat Milletvekili İlyas Arslan, Gaziantep
Milletvekili Ömer Abuşoğlu ve Samsun Milletvekili Sezai Önder'i
rahmetle anıyorum. Allah'ın rahmeti, bereketi üzerlerine olsun.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz'i unuttunuz.
MEHMET KERİM YILDIZ
(Devamla) - Konya Milletvekilimiz Nezir Bey'e de Allah'tan rahmet diliyorum.
Ruhları şad olsun. Kendilerini unutmayacağız, hatıraları kalbimizde
yaşayacaktır. (Alkışlar)
Bu duygu ve düşüncelerle,
bu kanun teklifinin ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. 23 Temmuzda
burada buluşmak umuduyla hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Yıldız.
Komisyon adına, Sayın
Komisyon Başkanının söz isteği var.
Komisyon Başkanımız
Sayın Cevdet Erdöl, buyurun.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA
VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 22'nci Dönemin son çalışma gününde hepinizi
en kalbî duygularımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
tabii, dört buçuk yıl geldi geçti, ama, bu kubbede hoş bir seda bırakabildiysek
ne mutlu bizlere.
Bizler, sağlık sistemini
gerçekten çağdaş normlara ulaştırabilmek için çok gayret sarf ettik,
hep birlikte bunu başardık. Gerek sağlık alanında gerek çalışma hayatında
Komisyonumuzu ilgilendiren diğer, özürlüler gibi, sosyal yardımlar
gibi, aile hayatı gibi, kadın ve aileyle ilgili sorunlarda pek çok
kanuna Komisyonumuz bu Meclisin katkılarıyla imza attı. Bunlar
içerisinde elli üç tane tasarı ve teklif kanunlaştı.
Gerçekten, bu konuda
bizlere çok ama çok destek veren değerli milletvekillerimiz ve bakanlarımız
oldu. Ben, bunları, hassaten bu son konuşma gününde anmak istiyorum.
Gerek iktidar gerek muhalefet milletvekillerimiz Komisyonumuzda
bir kardeşlik havası içerisinde, asla çatışma olmaksızın, asla
kavga olmaksızın, bir ihtisas komisyonunun olması gerektiği gibi
çalıştılar. Kendilerine hassaten teşekkür ediyorum. Komisyon dışından
gelip de bize katkı veren milletvekillerimiz oldu, onlara da ayrıca
teşekkür ediyorum. Sivil toplum kuruluşlarından gelip destek verenlere,
bürokrat olarak gelip fikirlerini açıklayanlara ve İçişleri Komisyonu
Başkanımıza, tabii, odasını işgal ettiğim için, ayrıca teşekkür
ediyorum. Komisyon çalışanlarını ve gerek iktidardan gerek muhalefetten
Meclisimizin değerli grup başkan vekillerini -bizlere kanunların
çıkmasında oldukça yardımcı oldular- ve Komisyonumuzu ilgilendiren,
daha doğrusu ilgi alanındaki kanunlarda bize destek olan Sayın Beşir
Atalay Bey'i, kadın ve aileden sorumlu Devlet Bakanımız Sayın Nimet
Çubukçu Hanımefendi'yi ve eski Bakanımız Güldal Akşit Hanımefendi'yi,
Çalışma Bakanımız Murat Başesgioğlu Bey'i ve hassaten Sağlık Bakanımız
Profesör Recep Akdağ'ı gerçekten çok ama çok teşekkür ederek anmak istiyorum,
burada kayıtlara geçmesi bakımından. Tüm Bakanlar Kurulu üyelerine
ve Sayın Başbakanımıza da sağlığa vermiş olduğu bu destekten dolayı
teşekkürlerimi, burada, bir borç olarak iletmek isterim.
Kamu özel ortaklığıyla
ilgili de, bu kanunla ilgili de bir iki kelime söylemek istiyorum.
Kamu özel ortaklığı, zannedildiği gibi, özel şirketlerin Sağlık Bakanlığında
büro açması gibi değildir. Özel şirketlerin, para sahibi olan kişilerin,
devlet tarafından bunlara imkânlar sağlanarak, hastaneler yapmasından
başka bir şey değildir.
CANAN ARITMAN (İzmir)
- Kendi ağzınızla söylüyorsunuz, devlet imkânı sağlamak…
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - Aynen "yap-işlet-devret"
gibi "yap-kirala-devret" olacak, bunu anlamayacak kadar
gerçekten zor olduğunu zannetmiyorum. Nasıl yap-işlet-devret varsa,
yapıyor bir kişi… Ama, bunların hepsi şeffaf ihale metoduyla yapılıyor.
İhaleyle, bir iş adamı alıyor, bir hastaneyi yapıyor, Sağlık Bakanlığı
da o hastaneyi kiralıyor, belli bir dönemin sonunda da hastane, yine,
Sağlık Bakanlığına kalıyor. Bu kadar basit bunu anlamak. Bunu hassaten
bilgilerinize tekrar sunmak istiyorum ki…
CANAN ARITMAN (İzmir) - Hastane nasıl
yapılır anlatacağız şimdi.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - Bunların hepsinin ihaleyle
yapılacağını, "sen bunu yap" şeklinde değil, ama açık, şeffaf
ihaleyle yapılacağını herkesin bilmesini istiyorum.
Personel politikalarında da, sayın
milletvekilleri, çok önemli değişiklikler yapıldı. Sağlık Bakanımıza
bu konuda da teşekkür ediyorum. Şeffaf atama yöntemini getirerek,
Sağlık Bakanlığında her şeyin İnternet üzerinden yapıldığı, noterler
tarafından atamaların yapıldığı şeffaf bir dönem başlattık. Bunu
hep birlikte yaptık, milletvekilleri olarak hepimizin, hepinizin
bu çorbada tuzu var. Bu neyi getirdi? Gerçekten, bir insanın nereye,
nasıl tayin edilebileceğini. Eski dönemlerde nasıl olduğunu hepimiz
biliyoruz. Bu dönemde de İnternet üzerinden, şeffaf bir şekilde yapılmasını
başlattılar. Bunun böyle devam edeceğini, milletimizin, memleketimizin
ihtiyacı olan hekimlerin, yurt sathına, güzel ve dengeli bir şeklide
dağılacağını bilmenizi istiyoruz. Bunun pek çok örneğini de şu
günlerde herkes görmektedir. Biraz önce, bir Diyarbakır milletvekili
arkadaşımız Sayın Sağlık Bakanımıza bir bilgi notu iletti: Çermik'te
bir hastanenin bu dönemde açıldığını, 250 bin kişinin son iki yılda
burada muayene olduğunu… Bu önemli, sadece bir örnek.
Değerli arkadaşlar,
sözleşmeli hekimlerle, uzman hekimlerle ilgili bir bilgi notu da
size arz etmek istiyorum: Sözleşmeli olarak başlayan hekim arkadaşların
hepsi, istedikleri zaman devlet memuru olabilirler -bir kere bunun
altını çizelim- istedikleri zaman devlet memuru olabilirler, sözleşmeli
olarak kalmalarına gerek yok, ama sözleşmeli olarak kaldıkları müddetçe
ve performansa dayalı hizmet ürettikleri müddetçe daha çok ücret
alacaklarını da onlar da biliyor, herkes de biliyor. Bunun için…
CANAN ARITMAN (İzmir)
- Niye sokaklarda bu doktorlar? Neden feryat figan içindeler?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA
VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - Şimdi,
performansa dayalı, muayenehanesi olmayan hekimlerin performansa
dayalı olarak daha çok ücret aldıklarını, 5,5-6 milyar -eski hesapla-
para aldıklarını da hepimiz bilmekteyiz. Bundan, hekimlerimiz de
diğer sağlık çalışanları da memnun. Performansta, yalnız, şunu söyleyeyim
ki, hekim arkadaşlarıma haksızlık ediliyor: "Efendim, gelen
herkese şu şu tahlilleri yaptırıyorlar ve çok performans alıyorlar."
Bu, külliyen yalan bir ifadedir.
ALİ ARSLAN (Muğla) -
Sayın Bakan söylüyor bunu.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA
VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - Tekrar
altını çiziyorum, yapılan tetkiklerden değil de hastaya yapılan
hizmetlerden, muayenelerden ve ameliyatlardan, hastayla ilgili,
bizatihi hastaya yapılan hizmetlerden performans alınmaktadır.
Bunu da burada, kayıtlara geçmesi bakımından ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
kıymetli arkadaşlar, bakınız, eğer Sosyal Sigortalar Kurumu mensupları,
Bağ-Kur'lular, üniversite hastaneleri dâhil her hastaneye, şu andan
sonra, 15 Hazirandan sonra gidebilecekler. Sigortalılar gibi
Bağ-Kur'lular, yeşil kartlılar bütün eczanelerden ilaç alabiliyorlar.
Herkes her hastaneye gidebiliyor. Bu sistemi 22'nci Dönem Parlamentosu
başardı. Eğer bunu bundan önceki iktidarlar ve Parlamento başarabilmiş
olsaydı, gerçekten, cakasından, tafrasından geçilmezdi hiç kimsenin.
Bu çok önemli başarıya hep birlikte imzalar attık.
Heyet raporlarının
tek imzaya düşürülmesi, milletimizi, hastalarımızı çok ama çok
rahatlattı. Bundan dolayı da Sayın Bakanımıza çok teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar,
tabii, bu arada kırgınlıklar olmadı mı, Meclisimizde tatsızlıklar
olmadı mı? Keşke olmasaydı. Lafa geldiği zaman Hacı Bektaş Veli'den,
Hacı Bayram Veli'den, Yunus Emre'den "sevelim sevilelim" diye
konuşuyor arkadaşlarımız, ama kürsüye çıktıklarında da kırmadık
çam, devirmedik çam bırakmıyorlar. Onun için, gerçekten sevip sevelim.
Hiç kimseye sevgiden zarar gelmez. Bakınız, yani -çok affedersiniz-
bir kedi yavrusunu, bir köpek yavrusunu dahi sevseniz, onun, sizin
sevdiğinizi anladığını bilmeniz lazım. Hiçbir hayvan onu seven insanı
incitmez. Kaldı ki, insanlar birbirini sevdiklerinde, birbirlerini
hiç incitmezler. Dolayısıyla, gerçekten, ya olduğumuz gibi görünelim
ya göründüğümüz gibi olalım, ama sevelim, sevilelim.
ATİLLA KART (Konya) -
İşin esası bu işte: Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol!
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA
VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, kıymetli milletvekilleri...
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Sayın Başkan, sözde değil, özde söyleyin!
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA
VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - Söyleyeyim
efendim, söyleyeyim.
Şimdi, milletvekillerimizin...
Tabii, öğretmenleri, halkımız, öğretirken görmek ister, öğrencileri
sınıfta görmek ister, milletvekillerini de milletvekilliği yaparken
bu sıralarda görmek ister. Ya… Özde bir cevap aldınız mı?
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Yok. Hayır, hiç
sanmıyorum.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Ne oldu? Ne dedin
sen şimdi?
CANAN ARITMAN (İzmir) - Kel alaka bir cevap.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - Anlamanız lazım.
Evet, değerli arkadaşlar, biraz önce
Sayın Kerim Yıldız'ın da söylediği gibi, 22'nci Döneme başlarken birlikte
olduğumuz arkadaşlarımızdan aramızda olmayanlara Allah'tan rahmet
diliyorum. 23'üncü Dönem için sağlık ve mutluluk içerisinde çalışma
diliyorum hepinize. Allah ülkemize hayırlar versin. 22 Temmuzdaki
seçimlerin, ülkemiz, milletimiz, memleketimiz için huzur, başarı
ve mutluluk getirmesini temenni ediyorum.
Sağlıklı günlerde buluşmak
dileğiyle en kalbi duygularımla sizleri ve yüce milletimizi selamlıyorum
efendim.
Teşekkür ederim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Erdöl.
Tümü üzerinde konuşmalar
tamamlanmıştır.
Bir soru var.
Sayın Kart, soruyor
musunuz?
ATİLLA KART (Konya) -
Evet efendim, soracağım.
BAŞKAN - Buyurun.
ATİLLA KART (Konya) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Vasıfsız kadrolaşmanın
yoğun olduğu bakanlıkların başında Sağlık Bakanlığı gelmektedir.
9 Eylül 2006 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Görevde Yükselme ve
Unvan Değişikliği Yönetmeliği, bu haksız atamalara meşruiyet kazandırmak
amacıyla çıkarılmıştır. Bu çerçevede sorularımı soruyorum.
Uzman hekim yerine
pratisyen hekimler neden ağırlıklı olarak başhekim sıfatıyla görevlendirilmişlerdir?
Bunun yasal ve tıbbi gerekçesi nedir? Böyle bir görevlendirme, kadrolaşma
ve görevi kötüye kullanma anlamına gelmez mi? Kamu bütçesinin yandaş
ve siyasi ilişkiler içinde talan edilmesi sonucunu doğurmaz mı?
Yine, bağlı olarak soruyorum:
9 Eylül 2006 tarihinde çıkartılan yönetmelik, bir anlamda, daha evvel
yapılan atama ve uygulamaların hukuka aykırı olduğunun kabulü
anlamına gelmez mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kart.
Sayın Bakan cevaplandırıyor
musunuz?
Buyurun.
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) - Değerli Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Kart, mutat alışkanlığı
olduğu üzere soru sormak yerine yorum yapmayı aslında tercih etti.
Bunlar, siyasi mesajlar olarak, vermek üzere böyle bir tavrının olduğunu
biliyorum.
ATİLLA KART (Konya) -
Ben çok açık bir şekilde soruyorum, siz de soruya cevap verin; bunu
bir öğrenin artık.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Niye hakaret ediyorsun!
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) - Eğer bekleyecekseniz sorunuzun cevabını vereyim
Sayın Kart.
ATİLLA KART (Konya) -
Sataşmadan cevap vermesini öğrenin.
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) - İsterseniz cevap vermeyebilirim. Arzu ediyorsanız
size cevap vermeyebilirim.
ATİLLA KART (Konya) -
Sayın Bakan, cevap vermesini öğrenin.
BAŞKAN - Sayın Kart,
bakın, o ifadeniz yanlış efendim.
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) - Siz soru sormayı öğreneceksiniz önce.
ATİLLA KART (Konya) -
Hiç olmazsa bu kadarını…
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) - Sabrederseniz, ben size cevap vereceğim.
BAŞKAN - Lütfen Sayın
Kart, müdahale etmeyelim.
Buyurun.
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) - "Vasıfsız kadrolaşmanın başında Sağlık Bakanlığı
gelmektedir." iddiası, tamamen şahsi bir yoruma dayalı, gerçek
olmayan bir iddiadır. Sorunuzun cevabı.
Uzman hekim yerine
pratisyen hekimlerin de başhekim yardımcısı olabilmesi son derece
tabii karşılanmalıdır, çünkü sonuçta yapılan yöneticiliktir. Uzman
hekimlerin belli alanlarda yöneticilik yapması ne kadar tabiiyse,
pratisyen hekim değerli meslektaşlarımızın da yöneticilik yapabilecekleri
o kadar tabiidir.
Kaldı ki, Türkiye'de
ciddi bir uzman hekim eksikliğimiz olduğu için, hastanelerde diğer
görevlerde bulunan pratisyen arkadaşlarımızın bir yandan da yöneticilik
yapması, yalnızca verimliliği artırmaya yöneliktir. Bu "yandaşlar",
"talan" kelimeleri falan, onun için söylüyorum. Yani, bunlar…
ATİLLA KART (Konya) -
Raporlara bağlı Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) - Bir soru sorarken objektif bir soru sorulur, o objektif
soruya bir cevap verilir. Siz yorum yapıyorsunuz.
ATİLLA KART (Konya) -
Teftiş kurulu raporlarına bağlı, Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) - Biz, Sağlık Bakanlığına objektif atama kriterlerini
getirdik, şeffaf atama kriterlerini getirdik. Sağlık Bakanlığının…
ATİLLA KART (Konya) -
Savcılar orada isyan ediyor size!
BAŞKAN - Sayın Kart,
müsaade eder misiniz.
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) - Sayın Kart, bakın, lütfen, bu demokrasi kültürünü
biraz içselleştirin. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bir soru sordunuz,
ben size cevap veriyorum. Bütün, cevap verdiğim her cümle boyunca
itiraz ediyorsunuz. O zaman ya sormayın ya dinleyin!
ATİLLA KART (Konya) -
Doğru cevap vermiyorsunuz!
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Ama siz cevap verirken tahrik ediyorsunuz!
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) - Ya sormayacaksınız ya size cevap verilirken dinlemeyi
bileceksiniz, öğreneceksiniz. Bunu içselleştirin lütfen. Yani,
soru sormanın maksadı, bir yorum yapıp, sonra da buna cevap verilirken
itiraz etmek değildir.
FARUK ANBARCIOĞLU
(Bursa) - Beş yıldır öğrenemediler, bugün mü öğrenecekler Sayın Bakan.
BAŞKAN - Lütfen…
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Siz de cevap verirken tahrik etmeyin Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) - Sağlık Bakanlığı, dört buçuk yıllık süre içerisinde
personel atamalarının nasıl şeffaf biçimde yapılabileceğini,
nasıl hakkaniyetin bütün personele uygulanacağını bütün Türkiye'ye
göstermiştir. Benim devraldığım Bakanlıkta, maalesef, personel
atamalarıyla ilgili dedikodular ayyuka çıkmıştı. Bugün, hamdolsun,
Türkiye'de artık bunlar tamamen ortadan kalkmıştır.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Ayyuka çıktı, ayyuka!
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) - Bütün atamalarımız objektif ölçüler içerisinde,
belli kurallar içerisinde, belli liyakat ve hakkaniyet ölçüleri
gözetilerek yapılmaktadır.
Teşekkür ediyorum.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Belli oluyor, belli oluyor!
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi okutuyorum:
SAĞLIK BAKANLIĞININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA
KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMEDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- 13/12/1983 tarihli
ve 181 sayılı Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin 8 inci maddesine aşağıdaki (j) ve (k)
bentleri eklenmiş ve aşağıdaki daireler aynı Kararnameye ekli 1
sayılı Cetvelin "Ana Hizmet Birimleri" bölümüne ilave
edilmiştir.
"j) İnşaat ve Onarım
Dairesi Başkanlığı,
k) Kamu Özel Ortaklığı
Daire Başkanlığı,"
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına Bursa Milletvekili Sayın
Mustafa Özyurt.
Buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA
ÖZYURT (Bursa) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
Ağrı Milletvekili Mehmet Kerim Yıldız ve 11 Milletvekilinin; Sağlık
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisinin görüşlerini sizlerle paylaşmak için söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlarım,
sağlık denilince insanın aklına hepimizi ilgilendiren konular
gelmektedir. Ancak, neresinden başlayayım Sağlık Bakanlığı konusu
gelince… Onu da açık söyleyeyim. Oturup şöyle bir göz gezdirdim, dedim
ki, neler anlatayım yani…
Değerli arkadaşlarım,
değişim programı diye bir şey tutturdunuz, her şeyi değiştiriyoruz
diye yerleşmiş, kökleşmiş, son derece iyi çalışan kurumlarımızı
hep böyle altüst ettiniz ve bunun adına da "değişim" dediniz.
Arkadaşlar, değişim iyi yönde olur. Değişim dediğiniz şey, iyi tarafa
doğru giderseniz değişim olur. Kötüye doğru giderseniz değişim olmaz
bu, kötüye gitmek olur.
Birkaç tane örnek vermek
istiyorum. Mecburi Hizmet Yasası, Sağlık Bakanlığının bana göre
sınıfta kaldığı sınavlardan bir tanesidir. Kötü puan almış demeyeceğim,
sınıfta kalmıştır Sağlık Bakanlığı bu konuda. 105 bin hekimi olan
Türkiye Cumhuriyeti'nde, arkadaşlar, iktidara gelirken bütün meydanlarda
bağırdınız: "Mecburi hizmeti kaldıracağız, bu bir zulümdür,
bunu kaldıracağız." dediniz. Tamam, geldiniz iktidara ve mecburi
hizmeti kaldırdınız. Altı ay geçmedi arkadaşlar, "Mecburi hizmeti
getiriyoruz." dediniz ve getirdiniz değerli arkadaşlarım.
Dünyanın hiçbir memleketinde, totaliter idareler hariç hiçbir memleketinde
bir meslek grubuna bu kadar eziyet edilmemiştir.
Tıp fakültesi altı
sene okunur arkadaşlar. Çoğunuz tıp fakültesi okumadığınız için
bunu hatırlatmak istiyorum. Altı sene tıp fakültesi okunur, dört
yıl ihtisas yapılır. Şöyle bir toplarsanız, yükseköğrenim süresi
on yıldır. Siz buna diyorsunuz ki: "Mezun olur olmaz size bir iki
yıl mecburi hizmet." Uzman olursa bir iki yıl mecburi hizmet daha
koyuyorsunuz. Düşünebiliyor musunuz, on yıl, on dört yıl çalıştırıyorsunuz
bu insanı. Hangi meslek grubuna bunu yapıyorsunuz arkadaşlar? Mühendise
mi yapıyorsunuz, mimara mı yapıyorsunuz, hukukçuya mı yapıyorsunuz,
öğretmene mi yapıyorsunuz? Hiçbirine yapmıyorsunuz efendim.
TEVFİK AKBAK (Çankırı)
- Askere…
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Efendim, bakın, laf atarsanız cevap veririm. Lütfen susun, dinleyin.
Asker girerken der
ki: "Ben askerim, nereye gönderirseniz giderim." Öyle değil.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Hakimler, savcılar…
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Onlar da öyledir efendim.
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Beşinci bölgeden
başlarlar.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Hayır efendim.
Şimdi, arkadaşlar,
hekimleri alıyorsunuz, "Sen mecbursun, şuraya gideceksiniz."
diyorsunuz. Arkadaşlar, hekimlik sevgiyle yapılan bir iştir. Kendiniz
hastaneye gittiğinizde eğlenceye değil, mecbur olduğunuz için gidersiniz,
zor günlerinizde gidersiniz efendim.
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Hangi hâkim
istediği yerde görev yapıyor?
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Lütfen susar mısınız. Susun da dinleyin, lütfen dinleyin.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Ama bir dakika… Hangi hâkim, hangi savcı istediği yerde görev yapabiliyor?
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Efendim, bakın, konuşmak istiyorsanız gelir burada konuşursunuz.
BAŞKAN - Sayın Torun, lütfen dinleyelim,
beğenmeyebiliriz efendim.
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Ama yanlış
söylüyor efendim.
BAŞKAN - Yanlışını kürsüde düzeltin.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Dört buçuk
yıl bitiyor, beş yıla geliyoruz arkadaşlar, kesinlikle dinlemeyi
öğrenemediniz. Gelin, burada söyleyin fikirlerinizi. Deyin
ki: "Bu böyle değil, yanlış." deyin. Demiyorsunuz.
Arkadaşlar, hiçbir
mesleğe bu eziyet yapılmamıştır. Diyorsunuz ki: "Doktoru gönderemiyoruz."
Doktoru göndermek için bazı çekici şeyler var. Örneğin, tıp fakültesi
mezunu olmuş pratisyen hekime diyorsunuz ki: "Mecburi hizmete
gönderiyoruz." Ona deyin ki: "Mecburi hizmete gidilecek
olan zor yerler, kötü koşulları olan yerlere giderseniz TUS sınavınızda
size şu kadar puan veririm, eklerim." Bu, dünyanın birçok yerinde
böyle yapıldı. TUS sınavında puan vererek buraları cazip hâle getirirsiniz.
Bunu yapmadınız. Zorla gönderiyorsunuz insanları. Zorla hekimlik
yapılmaz beyler. Gecenin 2'sinde insanı kaldırıp da "Kalk, benim
karnım ağrıyor." derseniz, o insan, bu işi zevkle, isteyerek yapmaz.
Yapmayın bunu. Yanlış yapıyorsunuz.
Hâkimliği örnek gösteriyorsunuz.
Hâkim sabah 9'da gelir, saat 5'te işini bitirir. Doktorluk öyle değildir.
Doktorluk yirmi dört saat olan bir iştir.
Hekim için hiç önemli
olmayan bir şey sizin için çok önemli olabilir. Gece kaldırırsınız,
hekim gelir başınıza der ki: "Şu ağrı kesiciyi alsaydınız bu
iş bitecekti." Ama, bunun için de sizi azarlamaz.
Dediğim gibi, bu Mecburi
Hizmet Yasası'nda Sağlık Bakanlığı sınıfta kalmıştır. Öyle şey falan
değil, kötü not almış değil, sınıfta kalmıştır arkadaşlar.
Sağlık Hizmetlerinin
Sosyalleştirilmesi Yasası'nı değiştireceğiz diye tutturdunuz.
Aile hekimliği yapacağız diye son birkaç denemeniz var. Onların
da ne olacağı belli değil. Bu da hiçbir başarılı bir uygulama değildir.
Bunda da, dediğim gibi, Sağlık Bakanlığı sınıfta kalmıştır.
Değerli arkadaşlarım,
bugüne kadar hiçbir iktidarın yapmadığı ve Türk hekimlerine, bana
göre, en büyük hakareti siz yaptınız. Dediniz
ki: "Ben yabancı hekim getiririm, istersem 100 dolara da hekim
çalıştırırım."
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa)
- Gitmiyor, ne yapalım?
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Bu olmaz arkadaşlar.
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa)
- Ne olacak doğudakiler?
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Gitmenin yolu var, onu bilmiyorsunuz.
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa)
- Söyle, o yolu söyle.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Yolunu bilmiyorsunuz, çünkü çıkmaz yoldasınız. Yanlış bir yola
girmişsiniz, ille "Bildiğim yolda giderim." diyorsunuz.
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa)
- Söyle, öğrenelim.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Şimdi, aynı yere gelecek olursanız, şurada 360 kişisiniz, Cumhurbaşkanını
seçemediniz. (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
- Yahu, bırak Allah aşkına!
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Biz değil… Ee, işte, bilmediğiniz için…
ÖNER ERGENÇ (Siirt) -
Ne alakası var?
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Çok alakası var. Bilmiyorsunuz, yöntemi bilmiyorsunuz.
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa)
- Söyle.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Kör bir yola girmişsiniz. Karşıda yazıyor "Bu yol çıkmaz."
tabelası var. "Hayır, çıkar." diyorsunuz.
ÖNER ERGENÇ (Siirt) -
Yalan yanlış şeyler anlatıyor.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
- Saçmalıyor, ne yalan yanlışı!
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Arkadaşlar, bakın "Yalan." derseniz ben de size ağırını
söylerim.
Dediğim gibi, 105 bin
hekimi var Türkiye'nin, dağılımını yapamadınız, "Yabancı memleketten
hekim getiririm." diye tutturdunuz. Nereden gelecek yabancı
hekim? Türki cumhuriyetlerden getirmeye çalışıyorsunuz. Onların
çoğunu, arkadaşlar, Yüksek Öğretim Kurulu zaten diplomaların
denkliğini kabul etmiyor. Yapmayın böyle şeyleri. Burada elli kere
söyledik, "Yapmayın, yanlış yapıyorsunuz." dedik, zorla
durdurduk.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Yapamadılar.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Yapmadınız değil, biz durdurduk.
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa)
- Ne yapalım? Çözümü söyle, çözümü.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Zorla durdurduk "Yapmayın." diye.
Değerli arkadaşlar,
kırk yıllık ben cerrahım. Buraya getirdiniz, dediniz ki: "Anestezi
teknisyenleri tek başına anestezi verebilir." Hiçbiriniz, şurada
oturanların hiçbirisi bir anestezi teknisyeninin altına, ameliyat
masasına yatıp da fıtık ameliyatı olmaz. Yakınlarınızı da yaptırmazsınız,
ama vatandaş olunca "Vatandaş gitsin, teknisyende olsun."
diyorsunuz. Teknisyene ihtiyaç yok mu? Vardır tabii. Ama, teknisyen,
anestezi uzmanının olduğu yerde anestezi verebilir. Siz "Vatandaş
gitsin, en kötü şartlarda ameliyat olsun." diyorsunuz, ama bana
gelince "Ben en iyi cerrahı isterim. En iyi anestezist kim,
onu söyleyin, ben orada ameliyat olayım. En iyi hastanede ameliyat
olayım." diyorsunuz. Bu mu sizin fakir gureba edebiyatınız Allah'ınızı
severseniz beyler? Yapmayın yahu!
CÜNEYİT KARABIYIK
(Van) - Kim öyle dedi?
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Dediğim gibi, Sağlık Bakanlığı, bana göre, bütün bunları şöyle
koyacak olursanız, tümüyle sınıfta kalmıştır.
EYÜP AYAR (Kocaeli) -
Millet öyle düşünmüyor. Sana göre… Millet takdir ediyor.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Göreceğiz… Göreceğiz… 22'sinde, 22 Temmuzda saçlarınız dökülecek
öne, göreceksiniz ak mı, kara mı.
EYÜP AYAR (Kocaeli) -
Hep aynı şeyleri söylüyorsunuz.
FARUK ANBARCIOĞLU
(Bursa) - Belediye seçimlerinde de öyle söylüyordunuz.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Şimdi, arkadaşlar, buraya gelirken Sayın Fatsa "Sizi alkışlayacağım."
dedi, ama üzgünüm, ben kendisine birkaç şey söylemek istiyorum. Dedi
ki: "Buraya geldiğinizde hep laiklik, demokrasi ve cumhuriyet
edebiyatı yapıyorsunuz."
EYÜP AYAR (Kocaeli) -
Şimdi uzmanlık alanınıza girdiniz!
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Arkadaşlar, zincir en zayıf noktasından kopar. Bizi korkutan o.
Sizin zayıf noktanız orası, onu biliyoruz. Laiklik, demokrasi ve
cumhuriyet sizin zayıf noktanız. Onun için korkuyoruz, onun için bunu
dile getiriyoruz. Amacımız bu. Neden gocunuyorsunuz? Gocunmayın.
FARUK ANBARCIOĞLU
(Bursa) - Gocunmuyoruz ki.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
- Siz korkuyorsunuz.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Hayır, biz dile getiriyoruz, siz de deyin ki "Böyle bir şey yok
arkadaşlar, niye telaş ediyorsunuz." deyin. Varsa cesaretiniz
bunu söylersiniz.
FARUK ANBARCIOĞLU
(Bursa) - Hiçbir sorunumuz yok.
BAŞKAN - Sayın Özyurt,
bir dakikanızı rica edebilir miyim.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Buyurun efendim.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
biraz önce söylemedik mi, son toplantımızı yapıyoruz, kürsüye çıkan
değerli milletvekilimiz konuşsun, dinleyelim, beğenmiyorsak çıkar
bunu tavzih ederiz, düzeltiriz diye. Niçin laf atmakta ısrar ediyoruz,
ben bunu anlamıyorum.
ÖNER ERGENÇ (Siirt) -
Sayın Başkan, sağlıkla ne alakası var bunların?
BAŞKAN - Yanlış olabilir
efendim. Böyle bir usul yok bu Mecliste.
ÖNER ERGENÇ (Siirt) -
Sayın Başkan, görüştüğümüz konuyla ne alakası var?
NURİ ÇİLİNGİR (Manisa)
- Sen mi yönetiyorsun bu Meclisi, Başkan mı yönetiyor!
BAŞKAN - Ben size söylemiyorum,
bütün arkadaşlarıma söylüyorum. Çok hoş bir şey değil.
Sayın Özyurt, buyurun
konuşmanızı tamamlayın.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Sayın arkadaşlar…
ÖNER ERGENÇ (Siirt) -
Görüştüğümüzle ne alakası var!
BAŞKAN - Efendim, söz
alın, konuşun.
ÖNER ERGENÇ (Siirt) -
Oradan müdahale ediyor efendim.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, dün AKP Grup Başkan Vekili buraya çıktı, dedi
ki: "Cumhuriyet Halk Partisi çıkıyor kürsüye, hep bunları söylüyorsunuz.
Niye yapacaklarınızı söylemiyorsunuz?" Ben size söyleyeyim
arkadaşlar.
BAŞKAN - Sayın Özyurt,
bakın, biraz önce yaptığım ikazın tersini yine siz de yapıyorsunuz.
Efendim, konu üzerinde konuşalım. Ben rica ediyorum.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Sayın Başkanım…
BAŞKAN - Sizin zaten
titriniz, durumunuz, tahsiliniz, makamınız böyle bir bilimsel konuşmaya
daha müsait. Niye gerelim efendim, germeyelim birbirimizi son
gün. Bunları çok konuştuk zaten.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Hayır Sayın Başkanım, ben germek istemiyorum.
BAŞKAN - Bunları çok
konuştuk.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Sayın Başkanım, ben germek istemiyorum, ama grup başkan vekilimiz
dün akşam giderken dedi ki: "Şunları, şunları dile getirmiyorsunuz."
Ben de onu dile getireyim.
BAŞKAN - Efendim, ihtiyaç
duyarsa grup başkan vekiliniz cevap verir efendim. Siz madde üzerinde
bizi bilgilendirin efendim.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Eğitimde ne yapmak istiyoruz, sağlıkta ne yapmak istiyoruz, bunlar
önümüzdeki günlerde seçim bildirgemizde çıkacak, ama, Başkan izin
verirse, ben bunu size söylerim, neler yapmak istediğimizi.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye)
- Söyle, söyle.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Söyleyeyim arkadaşlar.
1 milyon 800 bin öğrenci
üniversite kapısına geliyor. Beş buçuk yıl oldu. 200 bin öğrenci örgün
öğretime giriyor, 1 milyon 600 bini evine geri dönüyor. Ne yaptınız
bunda, ne iyilik getirdiniz?
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Otuz dokuz tane üniversite kurduk.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Otuz dokuz tane üniversite kurdunuz. Otuz dokuz tane üniversitenin
kuruluşu şu: Falan fakültenin tabelasını indirdiniz, üzerine
bir "rektörlük" yazdınız. Bu mu üniversite kurmak? (AK Parti sıralarından
gürültüler)
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Daha indirmedik.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Öğretim üyesi yok, kadrosu yok, hiçbir şeyi yok, adını üniversite
kurduk diye övünüyorsunuz. Otuz dokuz da değil, onu da söyleyeyim,
sayısını da bilmiyorsunuz. On beş ilk defa, on yedi ikinci defa kurdunuz. Devlet
üniversitesidir bunlar.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Kaç ediyor?
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Sayın…
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Kaç ediyor?
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- İşte bu kadar.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Sizinkisi kıskançlık, kıskançlık!
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Özel üniversiteler var, beş tane de özel üniversite var.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Efendim, bir devleti konuşalım da ondan sonra özeli konuşun.
Değerli arkadaşlar,
siz diyorsunuz ki: Bunu nasıl çözeceksiniz? Hemen söyleyeyim arkadaşlar:
Ortaöğretimdeyken çocukların üçte 2'sini meslek liselerine kaydırmanın
yönünü buluyoruz. Onu da söyleyeyim, çocuklara diyoruz ki: Arkadaşlar,
eğer meslek lisesine giderseniz burs alacaksınız. Artı, mezun olduğunuzda
gideceğiniz, çalışacağınız yer burası, hazır, buyurun." diyoruz.
Bunu niye yapmadınız? Bana söylüyorsunuz şey diye. Niçin bunu yapmadınız?
Deneseydiniz ne olurdu? Dört buçuk yıl oldu.
Neyse arkadaşlar,
bir de şunu söylemek istiyorum…
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Hiçbir şey
anlamadık.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Oy koparmak
için bir sadaka edebiyatı getirdiniz Türkiye Cumhuriyeti'ne. İnanın
utanıyorum, samimi söylüyorum utanıyorum. Bizim âdet ve örfümüzde
birisine bir yardım yapacaksanız bu gizli kapaklı yapılır, akşam
kimse görmesin diye yapılırdı. Siz bunu artık o kadar meşrulaştırdınız
ki, böyle çadırlar kuruyorsunuz. Neymiş efendim? Sadaka veriyoruz.
Arkadaşlar, insan bunu yaparken utanır.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Bu 1'nci maddenin
sadakayla ne alakası var?
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Bunun maddeyle
alakası yok arkadaşlar. Bugün Parlamentonun belki son günü, ama, size söylemek
istediğim şeyleri de söyleyeceğim. Bunun maddeyle alakası olsun
olmasın.
Türkiye Cumhuriyeti'ni
kötü bir şeye alıştırdınız, sadaka edebiyatı. Bir başbakan burada
çıkıp da "Şu kadar kömür dağıtıyorum, bu kadar zeytinyağı dağıtıyorum."
demez.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Suç mu?
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Suç.
Bir başbakan der ki arkadaşlar:
"Şu kadar işsizliği önledim, şu kadar istihdam yarattım, bu kadar
bunu yaptım."
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Onu da söylüyor
Hocam.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Ama, dediğim
gibi, "2 kilo zeytinyağı verdim, 3 kilo fasulye verdim." diye
burada bir bakan övünmez, ayıp olur.
FARUK ANBARCIOĞLU
(Bursa) - KDV oranlarında düşme var, onu da söyleyebilirsiniz.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, Sağlık Bakanlığının bu şeyini okurken akşam,
şöyle bir baktım: "Sağlık Bakanlığı yurt dışında insani ve teknik
yardım amaçlı ve geçici süreli sağlık birimleri kurar." Bununla
ne amaçlanmaktadır bilmiyorum. Bununla bir konsolosluk mu kurmak
istiyor Sağlık Bakanlığı, bir konsolosluk mu…
MEHMET ÇERÇİ (Manisa)
- Büyükelçilik…
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- …yoksa, birilerine kadro yahut da birileri için bir yer mi hazırlıyorsunuz?
MEHMET ÇERÇİ (Manisa)
- Büyükelçilik…
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Onu da yaparsınız, onu da yaparsınız, çünkü sizin sınır tanımazlığınız,
bilgisizliğiniz, görgüsüzlüğünüz o kadar aşırı ki… (AK Parti sıralarından
gürültüler)
MEHMET ÇERÇİ (Manisa)
- Sizin de çapsızlığınız!
BAŞKAN - Sayın Özyurt…
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- …siz, sağlık büyükelçiliğini de kurmaya kalkarsınız!
MEHMET ÇERÇİ (Manisa)
- Çapsızsın!
BAŞKAN - Sayın Özyurt,
lütfen, bu sözler uygun olmuyor bu Genel Kurula.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Sayın Başkanım, laf atanın sözleri uygun oluyor da benim ki uygun
olmuyor mu acaba!
MEHMET ÇERÇİ (Manisa)
- Çünkü siz çapsızsınız, çapsız!
BAŞKAN - Ben gerekli
ikazı yaptım.
Sayın Çerçi, lütfen…
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Büyükelçilik kurmanın yolu yöntemi vardır.
Çapsızlık size yakışır.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa)
- Ufkunuz yok, çapsızsınız çünkü!
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Çapsızlık size yakışır. Söylediklerinizi aynen size iade ediyorum.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa)
- Özelliğiniz bu!
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, biraz evvel Başkan benim için bir şeyler söyledi.
Sizin ne bilginiz ne görgünüz ne beceriniz benimle tartışamaz, onu
söyleyeyim.
Değerli arkadaşlarım,
iyi günümüz, kötü günümüz olmuştur ama, şu kadarını söyleyeyim: Şurada
dört buçuk yıl beraber olduk.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Bu beraberliğimiz
tatlı olur, acı olur, ama, amacımız bu ülkenin iyiye gitmesidir. Biz
bu ülkenin iyiye gitmesini istiyoruz.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Giderayak millete görgüsüz diyorsun, bir de güzellikten bahsediyorsun,
yakışıyor mu! Hepimize görgüsüz diyorsun, yakışıyor mu!
BAŞKAN - Lütfen Sayın
Torun…
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Size değil… Size değil… Söyleyene söyledim.
CANAN ARITMAN (İzmir)
- Muhatap olma… Muhatap olma…
BAŞKAN - Efendim, buyurun.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- İyi günde, kötü günde dört buçuk yılı birlikte geçirdik. Dediğim
gibi, ülkemizin iyiye gitmesini istiyoruz, iyi şartlarda beraber
olalım istiyoruz. İnşallah, 22 Temmuzdan sonra bu iyi şartları yaratacağız
ve Cumhuriyet Halk Parti iktidarında size daha güzel şeyler söyleyeceğim.
Saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Görürsünüz, görürsünüz!
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Özyurt.
Sayın Kart, konuyla
ilgili rica ediyorum, buyurun.
ATİLLA KART (Konya) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Konya Milletvekili Sayın Mustafa Ünaldı'nın ifadeleriyle
Sayın Bakana sorumu yöneltiyorum.
Sayın Mustafa Ünaldı,
Konya İl Sağlık Müdürlüğündeki görevlendirme ve değişimleri siyasi
müdahalelere bağlayarak Adalet ve Kalkınma Partisi Konya ve Kars
milletvekilleri arasındaki mücadeleyi, komisyon üyelerinin, yani
AKP il örgütü bünyesindeki komisyon üyelerinin taraf olma durumlarını
bütün boyutlarıyla anlatmaktan çekinmemiştir. Bunlar yerel basına
yansımıştır. Aslında Sayın Ünaldı, sağlık sektöründe, Sağlık Bakanlığında
Türkiye genelindeki bir uygulamayı da anlatmıştır, Türkiye fotoğrafını
bizce ortaya koymuştur. Bu değerlendirmelerle sorumu soruyorum:
AKP il örgütleri hangi
sıfatla, hangi yasal dayanakla ve hangi güçle bürokratik yapılanmalarda
ve değişimlerde söz sahibi olmakta ve taraf durumuna gelmektedirler?
Kıdem ve liyakatı ayaklar altına alan, hiçbir adalet duygusu ve idari
takdirle bağdaşmayan bu tür kadrolaşmaların kamu yönetimi verimliliğini
ortadan kaldırması ve kaosa yol açması kaçınılmaz olmasına göre,
Bakanlık olarak hangi gerekçeyle bu işlem ve uygulamalara göz yumuyorsunuz?
Bu uygulamalar, zorunlu olarak beraberinde bürokratik yapıyı
parti devleti hâline getirmez mi?
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Ülkü buyurun.
HAKKI ÜLKÜ (İzmir) -
Sayın Bakan, bir hafta içerisinde, birisi mal ve hizmet alımı, bir diğeri
de inşaat yapımı için iki adet yasa çıkartıyorsunuz. Acaba, sadece
İzmir ve Ankara'da bulunan belediye hastanelerinde çalışanların
döner sermaye işletmesi kurup da ondan yararlanmasını sağlayacak
olan, verilmiş bir yasa teklifini bugüne kadar niçin dikkate almadınız
diye sormak istiyorum? Çok mu zordu bir tek madde ile sadece iki tane
hastanesi olan belediyelerin içinde bulunduğu mağduriyetlerinin
giderilmesi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ülkü.
Sayın Bakan, buyurun.
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) - Değerli Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Kart'ın sorusuna
cevaben şunu söyleyebilirim: Biz, Hükûmet olarak ve Sağlık Bakanlığı
olarak, bütün bürokratik yapılanmalarda liyakat ve ehliyeti temel
aldık, bundan sonra da liyakat ve ehliyeti temel alarak bu görevlendirmeleri
yapacağız. Bunu bu şekilde yapmasaydık 59'uncu Cumhuriyet Hükûmetinin
büyük bir projesi olan Sağlıkta Dönüşüm Programı'nda bu kadar mesafe
alamazdık zaten. Bütün bu işler, liyakat ve ehliyeti yüksek bürokratlar
ve yöneticiler desteğiyle kuşkusuz ki yapılmaktadır. Dolayısıyla,
atamalarımızda, herhangi bir parti yönetiminin, yöneticilerinin
etkin olduğu hususundaki görüşlerinize kesinlikle katılmadığımı,
yüce Meclisimize ve yüce milletimize bir kere daha ifade etme fırsatını
bana verdiniz. Şunu özellikle ifade etmek isterim ki, Hükûmetimiz,
dört buçuk yıllık icraatları süresince Türkiye'de yapılamaz denen
birçok işi değerli bürokratlarıyla gerçekleştirmiştir. Kuşkusuz,
dünkü bürokratlar nasıl memuriyet yapan değerli arkadaşlarımız
arasından seçilmişse bugünkü bürokratların bir kısmı yine aynı bürokratlar
olarak görevlerine devam etmişler, yöneticiliklerine devam etmişler,
bir kısmı da değiştirilmişlerdir ve bu şekilde biz hizmetlerimizi
bu noktaya kadar taşımız durumdayız.
Sayın Ülkü'nün sorusuna
cevaben: Belediye hastanelerimizde çalışan değerli arkadaşlarımıza
döner sermaye verilmesi hususundaki teklife ben de katılıyorum.
Buna biz karşı çıkmadık. Bu Mecliste hep fazla çalışıldığından, hep
fazla mesai yapıldığından, işte son iki günde bile gece 11'lere kadar
çalışıldığından bazı konuşmacı arkadaşlarımız bahsediyorlar.
Sayın Ülkü, bütün bu çalışmaların maksadı budur. Yani, sonuçta bahsettiğiniz
değişiklik Genel Kurula getirilememişse… Zannediyorum komisyondadır,
Plan ve Bütçe Komisyonunda olduğunu biliyorum. En kısa zamanda,
inşallah, Genel Kurulumuzun önüne getirilir ve yasalaşır diye
ben de sizin gibi ümit ediyorum.
Teşekkür ediyorum Değerli
Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Bir önerge var, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1418 sıra sayılı
"Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin Çerçeve
1 inci maddesinin çerçeve hükmündeki" "Ana hizmet birimleri"
bölümüne ibaresinden sonra gelmek üzere "(11) ve (12) numaralı
bentler olarak" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet Yeni |
Abdullah Erdem Cantimur |
Alaettin Güven |
|
|
Samsun |
Kütahya |
Kütahya |
|
Cavit Torun |
Musa Uzunkaya |
Fahri Keskin |
|
Diyarbakır |
Samsun |
Eskişehir |
|
|
Mehmet Yılmazcan |
|
|
|
Kahramanmaraş |
|
BAŞKAN - Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (
BAŞKAN - Sayın Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
181 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
teknik bütünlüğü sağlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Maddeyi
Sayın milletvekilleri, birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:12.57
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.02
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Ahmet Gökhan
SARIÇAM (Kırklareli)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 121'inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Çalışmalarımıza devam
edeceğiz, ancak, Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım.
V. - ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralama ve çalışma saatlerinin
yeniden düzenlenmesi ile TBMM'nin 22 Temmuz 2007 Pazar günü yapılması
kararlaştırılan milletvekili genel seçiminin kesin sonuçlarının
açıklanmasına kadar tatile girmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No: 224 3.6.2007
Gündemin Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler Kısmının; 19 uncu
sırasında yer alan 1364 sıra sayılı Kanun Tasarısının bu kısmın 6
ncı sırasına, 6 ncı sırasında yer alan 1422 sıra sayılı Kanun Tasarısının
bu kısmın 7 nci sırasına, 18 inci sırasında yer alan 1208 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 8 inci sırasına alınmasının, 9 uncu sırasında
yer alan 1380 sıra sayılı Kanun Tasarısının sırasında kalmasının
ve diğer işlerinin sırasının buna göre teselsül ettirilmesinin,
Genel Kurulun
3.6.2007 tarihli 121 inci Birleşiminde (bugün), 1380 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesinin,
Genel Kurulun
3.6.2007 tarihli 121 inci Birleşiminin sona ermesinden itibaren,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin, 22 Temmuz 2007 Pazar günü yapılması
kararlaştırılan Milletvekili Genel Seçimine ilişkin kesin sonuçların,
2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununun 37 nci ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün 3 üncü maddelerine göre, Yüksek Seçim
Kurulunca Türkiye Radyo ve Televizyonlarından ilanının takip
eden beşinci gün saat: 15.00'te toplanmak üzere tatile girmesinin,
Genel Kurulun onayına
sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
Nevzat PAKDİL |
|
|
|
|
|
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi |
|
|
|
Başkanı V. |
|
İrfan Gündüz |
Ali Topuz |
Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu |
|
AK Parti Grubu |
CHP Grubu |
Anavatan Partisi Grubu |
|
Başkan Vekili |
Başkan Vekili |
Başkan Vekili |
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Şimdi, 1418 sıra sayılı
Kanun Teklifi'nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- Ağrı Milletvekili Mehmet Kerim Yıldız ve 11
Milletvekilinin, Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu
(2/1013) (S. Sayısı: 1418) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 181 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki 17/B maddesi eklenmiştir.
"MADDE 17/B- İnşaat
ve Onarım Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır.
a) İnşaat, onarım, bakım
ve bunlara ait kontrol ve koordinasyon çalışmalarını yürütmek,
b) Mimari proje çalışmalarını
yürütmek,
c) Kamulaştırma işlemlerini
yürütmek."
BAŞKAN - Efendim, şahsı
adına Ordu Milletvekili Sayın Sami Tandoğdu.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Sağlık Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında söz almış bulunmaktayım.
Fakat, bu kanun teklifi üzerindeki görüşlerimi ve düşüncelerimi
ne kadar belirtirsem belirteyim, ne kadar açıklığa koyarsam koyayım,
kanun nasıl olsa geçecek.
Fakat, burada, Meclisin
açıldığı dört buçuk yıldan bu yana hizmet veren Sağlık Bakanının daha
bakan olduğunun ilk yıllarındaki duygusal konuşmaları bir doktor
olarak ve benim gibi düşünen doktor arkadaşlarımızı, AKP sıralarında
veyahut da CHP sıralarında oturan doktor arkadaşlarımızı çok duygulandırmış,
çok sevindirmişti. "İdealist doktor lazım bize." sözleri hakikaten
beni 1964'lere, 1965'lere götürmüştü. Çünkü, ben de idealist doktor
olarak tıp fakültesine girdim. Tıp fakültesini kazandığım zaman,
hasta yatağında yatan babam, benim kazandığımı duyduğu anda, yan
odadaki çığlıklarım karşısında yanına çağırdı. "Oğlum, tıp fakültesini
kazandın, öyle mi?" dedi. "Evet baba." dedim. "Doktor
mu olacaksın?" "Evet, doktor olacağım ve senin kalbini tedavi
edeceğim." dedim. "Şu ayak ucuma gel…" Ayak ucuna geçtiğimde
"Fakir fukaradan para almayacağına, mesleğini düzgün ve dürüst
yapacağına, benim yanımda ve Allah'ın huzurunda yemin et." dedi
ve ben ilk yeminimi hasta babamın yatağının ayak ucunda yaptım.
Gün ola harman geçe,
1971 senesinde tıp fakültesinin mezuniyet töreninde, rahmetli
Prof. Kaya Çilingiroğlu -benim, bu olayımı, bir staj nöbetinde anlatma
mecburiyetini hissettim ve anlatmıştım- "Diploma töreninde
senin diplomanı ben vereceğim." dedi ve salonda, bütün yakınlarımız,
dostlarımız, mezun olmuş doktorların anneleri, babaları, yakınları,
salon hıncahınç dolu. Benim adım okunduğunda, Dr. Sami Tandoğdu diye
okunduğunda, diplomamı, Kaya Çilingiroğlu yerinden fırladı, çünkü,
halamın çocukları da profesördü, onlar da vermek istiyorlardı diplomamı
-şu anda kendileri, Çapa Tıp Fakültesinde, Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde
ve gene, Çapa Tıp Fakültesi hematoloji, kulak-burun-boğaz ve göz
kliniklerinde öğretim üyeleri olarak çalışmaktalar- Kaya Çilingiroğlu,
diplomamı verdikten sonra, mikrofona yaklaştığımda, diplomamı
aldıktan ve yemin töreni yapacağım sırada "Sami, senin yemin
etmene gerek yok." dedi ve babamla yaşadığım olayı anlattığımda,
salon, gözyaşlarıyla, alkışlarla boğuldu.
Şimdi, biz, böyle tıbbiyeyi
bitirdik, böyle idealist olduk ve ben, hayatımda, meslek hayatımda,
bütün içtenliğimle ve samimiyetimle söylüyorum, bir hastama, şu
kadar borcun var, şu kadar para vereceksin, hiçbir kelimeyi kullanmadım,
ama, buna rağmen para kazandım, hepimiz kazandık. Doktor arkadaşlarıma
hep şunu söylemişimdir: Çok kazanan doktorla az kazanan doktor arasında
fazla bir fark yoktur demişimdir. Az kazanan doktorun Renault'u vardır,
çok kazanan doktorun Mercedes'i vardır. Çok kazanan doktorun dubleks
evi vardır, villası vardır, kazanmayan doktorun Çankaya'da bir evi
vardır muhakkak, bir yazlığı vardır. Yani hastaları soymaya, yalan
söylemeye, devleti soymaya, arkadaşlar, gerek yoktur diye bunu
her konuşmamda, her bulunduğum sohbette söylemişimdir.
Şimdi buradan Sağlık
Bakanına sesleniyorum: Şu dört buçuk yıl içerisinde çıkartmış olduğu
yasalarda halktan yana, fakirden yana bir yasanın çıkmadığını gördüm.
Ama çıkartmış olduğu yasadan dolayı da kendilerine teşekkür ettim,
SSK'yla devlet hastanelerini birleştirerek SSK hastalarını hastane
eczanelerindeki kuyruklarda beklemekten kurtardığı için kendisine
teşekkür ettim. Ama sağlık hizmeti yalnız bu demek değildir, sağlık
hizmeti yalnız aşı yapmak demek değildir, sağlık hizmeti göstermelik
aile hekimliği çalışmalarıyla da bitmemelidir. Her zaman söylemişimdir,
mecburi hizmet olayında da kendisine söyledim, mecburi hizmetleri
kaldırdığı zaman, bunun altyapı çalışmalarını tamamladıktan sonra
Sayın Bakanım çıkartalım, dediğimde "her şey tamam" dedi
ve kendisine teşekkür ettim, ama altı ay sonra mecburi hizmeti tekrar
geri getirdi.
Şimdi aynı şekilde
burada da, hazırlamış olduğu bu yasada da şeffaf yapacaklarını
söylüyor. Sayın Cevdet Erdöl de burada kalkıyor teşekkürleriyle
dolduruyor konuşmasını ama eksikliklerini göz ardına atarak.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla)
- Sağlık Bakanlığının vermiş olduğu hizmetlerde, ben her zaman söylüyorum,
bir doktor milletvekili olarak bölgeme gittiğimde insanlar arasında
hiçbir siyasi farkı gözetmeksizin hizmet yaptığımı ve milletvekili
rozeti taktığımı söyledim. Bu belki yanlış da anlaşılmış olabilir.
Çünkü biz doktoruz, biz mühendis veyahut da diğer meslekten arkadaşlarım
gibi değiliz. Biz namus simgesiyiz. Biz bir evin yatak odasına girebilen,
bir evin namus simgesi olan hanımlarının, kızlarının sırtlarını görebilen
insanlarız. Biz özelliği olan bir mesleğe sahibiz. Onun için bu meslek
sahipleri olan insanların yalan söylemesi veyahut istismar yapmaları
mümkün değildir. Ama, lütfen, bizim başımızda olan Sağlık Bakanının
da düzgün hizmet vermesi, siyaseti bu Bakanlıktan uzak tutması gerekirken,
çok affedersiniz, çaycısından başhekimine kadar bütün kadroları
değiştirerek… Kimi getirdiği belli değil, ne yapmak istediği belli
değil. Bir üniversite hastanesinde, şimdi yeni aldığım… Yani biraz
evvel, bir saat evvel, bir buçuk saat evvel İbni Sina Hastanesinden
geliyorum, içeriye alınmayan, yeşil kartlı değil, sigortalı hasta.
Peki, burada kalkıp da bunun hizmetini yaptığını, çok başarılı
bir hizmet verdiğini söylemesine…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Efendim, son
cümleleriniz için açtım mikrofonu, buyurun.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla)
- Peki.
Sayın Bakanım, içtenliğimle
söylüyorum, 22'nci Dönemde, burada, hakikaten, dört buçuk yıl çok büyük,
çok zorlu bir hizmetimizi tamamladık ve bugünden itibaren de tatile
giriyoruz ve seçimlere gideceğiz. Bu kırgınlıklar içerisinde ve
güzellikler içerisinde birbirimizi üzmüş olabiliriz, kırmış olabiliriz.
Bu üzgünlükler ve kırgınlıklar için birbirimize karşı özveride ve
fedakârlıkta bulunacağız, birbirimizden özür dileyeceğiz başta
ben olmak üzere.
O nedenle, lütfen sizden
bir şey rica ediyorum: Sağlık hizmetlerinde, sağlığın içerisinde
şu politikanızı çekin. Bütün samimiyetimle söylüyorum, bırakmış
olduğunuz -siz, bugün varsınız yarın yoksunuz- yerinize başka bakan
gelecektir. O bakan bunları düzeltmek istediği zaman… Samimiyetimle,
bütün içtenliğimle söylüyorum sevgili arkadaşlarım, sevgili, değerli
arkadaşlarım, düzeltilmesi mümkün olmayan bir hâle getirdiniz Bakanlığı.
Ama yapmış olduğunuz güzel birkaç tane şeyi istismar ederek o kötülükleri
kapatmanız mümkün değil.
Bu duygularımla, bu
düşüncelerimle, yüce Meclisi en derin sevgilerimle, saygılarımla
selamlıyor, gelecek seçimin partilerimize hayırlar ve uğurlar getirmesini
temenni ediyorum.
Sevgiler, saygılar.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Tandoğdu.
Madde üzerinde bir
önerge var, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1418 sıra sayılı "Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi"nin 2 nci maddesi ile 181 sayılı KHK'ye eklenmesi
öngörülen 17/B maddesine "İnşaat ve Onarım Dairesi Başkanlığı"
ibaresinin madde başlığı olarak ve maddeye aşağıdaki bendin ilave
edilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Demir |
Fahri Keskin |
Maliki Ejder Arvas |
|
|
Samsun |
Eskişehir |
Van |
|
Musa Sıvacıoğlu |
Ayhan Zeynep Tekin Börü |
Nusret Bayraktar |
|
Kastamonu |
Adana |
İstanbul |
"d) İhtiyaç duyulan
hastane, sağlık yerleşkesi gibi sağlık tesislerini ve hizmet binalarını,
Hazinenin özel mülkiyetinde bulunan arazi ve arsaların devri karşılığında
ve/veya bedeli Sağlık Bakanlığı bütçesinin ilgili tertiplerine
bu amaçla konulan ödeneklerden veya döner sermaye gelirlerinden
karşılanmak üzere, düzenlenecek protokol esasları çerçevesinde
Toplu Konut İdaresi Başkanlığına veya inşaat işleri ile ilgili
araştırma, proje, taahhüt, finansman ve yapım işlemleri konusunda
görevli ve yetkili kamu tüzelkişiliğine sahip diğer kurum ve kuruluşlara
doğrudan yaptırmak."
BAŞKAN - Sayın Komisyon
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA
VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Uygun görüşle
takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Hükûmet
katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) - Katılıyoruz Değerli Başkanım.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Ülke genelinde bulunan
sağlık tesislerinin önemli bir kısmı fiziki ve ekonomik ömürlerini
doldurmuştur. Söz konusu sağlık tesisleri günümüz ihtiyaçlarına
yeterli ölçüde cevap verememekte, ayrıca park yeri, asansör, özürlü
merdiveni gibi altyapı ihtiyaçlarını da karşılayamamaktadır.
Sağlık Bakanlığınca başlatılan yatırım hamlesi içerisinde bundan
böyle sağlık tesisleri hasta odalarının tek kişilik, tuvaletli,
banyolu olarak günümüz standartlarına uygun şekilde yapılması
planlanmaktadır. Bu yatırım hamlesinin tüm ülke imkânlarının kullanılarak
en kısa sürede tamamlanması hedeflenmektedir.
Bu nedenle, sağlık tesislerinin
hedeflenen standartlara uygun olarak en kısa sürede yapılmasını
ve yatırımlarının hızlandırılmasını sağlamak üzere, Sağlık Bakanlığınca
yapılması planlanan sağlık tesislerinin, İl Özel İdareleri ve Bayındırlık
ve İskân Bakanlığının yanı sıra inşaat alanında yeterli uzman personeli
ve teknik altyapısı bulunan Toplu Konut İdaresi Başkanlığı ve benzeri
kamu tüzel kişiliğine sahip kurum ve kuruluşlara da yaptırılması
planlanmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Maddeyi kabul edilen
önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- 181 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki 17/C maddesi eklenmiştir.
"MADDE 17/C- Kamu
Özel Ortaklığı Daire Başkanlığı, 7/5/1987 tarihli ve 3359 sayılı Temel
Sağlık Hizmetleri Kanununun Ek 7 nci maddesiyle öngörülen iş ve işlemleri
yapmak."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
CHP Grubu ve şahsı adına İzmir Milletvekili Canan Arıtman.
Buyurun Sayın Arıtman.
CHP GRUBU ADINA CANAN
ARITMAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan 1418 sıra sayılı Yasa Teklifi'nin 3'üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım.
Şimdi, teklifin bu
maddesiyle, 181 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye 17/C maddesi diye
bir madde ekleniyor ve Kamu Özel Ortaklığı diye de bir daire kuruluyor.
Sağlık Bakanlığında,
biliyorsunuz, bu binaların yapımı, inşaat, onarım, bakım, kamulaştırma,
satın alma işlerinin yürütülmesi daha önce APK Dairesiyle yapılırken,
sonraları bu görevler Strateji Geliştirme Başkanlığına verilmişti.
Şimdi, bu görevler bu daireden de alınıyor, başka bir birim tarafından
yürütülüyor. Bu amaçla da İnşaat ve Onarım Dairesi Başkanlığı, bir
de Kamu Özel Ortaklığı Daire Başkanlığı olmak üzere iki tane müstakil
daire başkanlığı kurulması öngörülüyor.
Bunlardan Kamu Özel
Ortaklığı Daire Başkanlığı, Temel Sağlık Hizmetleri Kanunu'nun ek
7'nci maddesiyle öngörülen iş ve işlemleri yapacak. Nedir bu ek
7'nci madde? Kısaca şöyle: Sağlık tesisleri, Sağlık Bakanlığınca
gerçek veya özel hukuk tüzel kişilerine kırk dokuz yılı geçmemek
üzere belirli bir süre ve bedel üzerinden kiralama karşılığı yaptırılabilir.
Her türlü iş ve işlemler damga vergisi ile Harçlar Kanunu uyarınca
alınan harçlardan muaftır. Ve yine bu maddeye göre yapılacak iş ve
işlemler 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'na tabi değildir.
Şimdi, bu teknik açıklamadan
sonra bu yasa teklifini şöyle herkesin anlayacağı bir şekilde
açıklayalım: Bizim oraların deyişiyle tam bir ballı börek işidir bu.
Milletin parası devlet eliyle birilerine aktarılacak, devlet
soydurulacak, o birileri de zengin edilecek. Yani, Ali Dibo işlerinin
şahı yaşanacak.
Siz hiç kamu ve özel ortaklaşa
bir daire başkanlığı duydunuz mu arkadaşlar? Devlette bunun bir örneği
daha var mıdır? Yok. Dünyada da bunun bir örneği yok. Başka hiçbir devlet
kurumunda böyle bir daire, böyle bir ortaklık yoktur. Kamu Özel Daire
Başkanlığı, ne iş görecek bu? Devleti soyduracak arkadaşlar. Amacı,
devletin imkânlarını dolaylı bir şekilde özel sektöre aktarmaktır,
tam bir soygun, vurgun, talan düzeni kurmaktır. Beş yıldır yapılanlar
yetmedi, giderayak, alelacele, bu örneği görülmemiş düzenlemeyi
de getiriyorsunuz. Acelenizi anlıyoruz tabii "Yolcudur Abbas,
bağlasan durmaz." Ama, bu arada zengin edilecekler var.
Ne diyor Sayın Sağlık
Bakanı: "Artan kaynak ihtiyacının bir sonucu olarak, kamu özel
ortaklığını bir yatırım aracı olarak kullanacağız." diyor.
Özel sektör mü kamuyu finanse edecek, yoksa, kamu kaynakları mı özel
sektöre peşkeş çekilecek, orası, işte, biraz karanlık. Süslü laflarla
üstü örtülmeye çalışılıyor.
Elli yılı aşkın bir
süredir bu ülkede yaşanan gerçek, kamunun, devletin imkânlarıyla
özel sektörün zenginleştirilmesidir. Kaybeden, soyulan hep devlet ve millet
olmuştur ne yazık ki. Bu çarpık düzenin en âlâsı da devri iktidarınızda
yaşandı. Kendi milletvekilleriniz bile bu "Ali Dibo" ve
"Ali Cengiz" işlerine dayanamayıp istifa etti.
Hem "Kaynak ihtiyacımız var."
deyip özel sektörle ortak oluyorsunuz hem de yurt dışında sağlık birimleri
kurmak için kanun teklifi getiriyorsunuz. Bu yasa teklifinin 4'üncü
maddesi de bu işi düzenliyor. Neymiş efendim? Afganistan, Sudan gibi
ülkelere insani amaçlı sağlık binaları yapılacakmış. Siz önce
kendi ülkenize, Türk milletine insani amaçlı sağlık tesisleri yapın
da, sonra başka ülkelere, başka milletlere yaparsınız. Sanki, Türkiye'nin
her yerini hastanelerle donattınız da, halkımızın hiçbir sağlık
tesisi ihtiyacı kalmadı da, başka ülkelere hastane yapıp işletmek
peşindesiniz.
AKP olarak, vatandaşın
sağlık tesislerini bile elinden aldınız. Bir ay önce, 13 kişilik
bir milletvekili heyeti olarak, parti göreviyle, Uşak, Afyon illerimizde
incelemelerde bulunduk. Pek çok beldede kamu binalarını kapatmışsınız,
sağlık ocaklarını kapatmışsınız; vatandaşımızı gördüğü günden
geri bıraktınız. Gerekçesi de bunun: Getirisi giderlerini karşılamıyormuş,
doktorun, ebenin maaşını bile ödemeye yetmiyormuş. Sizin anlayışınızda,
halka sağlık hizmeti vermek bir devlet görevi değil de sırtınızda
kurtulunması gereken bir yük, bir kamburdur. Vatandaşın sağlık hakkı
da neymiş? Varsa yoksa ticaret. AKP'nin anlayışında sağlık da bir ticaret
alanıdır. Bakın, İzmir'de iki yüz kırk üç sağlık ocağını kapattınız,
sağlık ocağı tabelalarını indirip aile hekimliği tabelaları
taktınız, binalarını da hekimlere kiraladınız. O binaların çoğunluğu
vatandaşların bağışlarıyla edinilmişti. Vatandaş, evini, arsasını,
sağlık hizmeti versin diye, devletine bağışlamıştı. Hukuk diliyle,
ivazlı bağış, yani şartlı bağıştı bunlar. Ama siz oraları ticarethaneye
dönüştürünce, bağışçılar da mahkemenin yolunu tuttu. AKP, Adalet
ve Kalkınma Partisi şimdi İzmir'de hayırseverlerle mahkemeliktir.
Sağlık Bakanlığının
son dört yıllık uygulamalarına esas teşkil eden sözde Sağlıkta Dönüşüm
Programı'nı Sağlık Bakanı kendi buluşu gibi kamuoyuna sunmaya çalışıyor
ama, aslında bu program Dünya Bankası orijinlidir ve Dünya Bankasının,
birçok belgesinde, temel amacının sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi
olduğu da açıkça yazılıdır. Yani, devlet sağlık hizmeti sunumundan
çekilecek, sağlık hizmeti sunumu piyasadan alınacak, sağlık hizmetlerinin
finansmanı ise vatandaşın ödeyeceği primlerden karşılanacaktır.
İnsan sağlığı üzerinden kazanç elde etmek isteyen bir avuç sermaye
grubunca desteklenen bu program, sağlık hakkının gasbı anlamına gelip,
kesinlikle halkın yararına değildir. Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
kamu hastanelerini ticarethane hâline getirmeye çalışmakta, bunun
için de ticaret odalarından görüş istemektedir. Ticarethane hâline
dönüştürülmek istenen kamu sağlık kurumlarında alınıp satılacak
olan insan sağlığıdır ve itiraz ettiğimiz nokta da budur. Uygulamalarıyla
halkın yararına hizmet etmediği ortada olan Sağlık Bakanı ve AKP
Hükûmeti, Dünya Bankasına, IMF'ye ve bir avuç sermaye grubuna hizmet
etmektedir. Sağlıktaki 20 milyar dolarlık pasta, sermaye gruplarının
ağzını sulandırmaktadır. Dışarıdan sipariş bu sağlıkta dönüşüm
programlarıyla, bu pastayı da iştahla yemeye başladılar. Bu yasa
tasarısı da bu amaca hizmet etmek için önümüze getirilmiştir.
AKP'nin dört yıldır uyguladığı bu politikalarla sağlık alanında büyük
bir tahribata yol açıldı ve artık uygulanabilirliğinin kalmadığı
görülen bu Sağlıkta Dönüşüm Programı'na, halkımızla, sağlık çalışanlarımızla
birlikte "Artık yeter!" diyoruz.
Sağlık Bakanı, Bakanlık
koltuğunda oturduğu beş yıla yakın sürede sağlık sistemimizin hiçbir
sorununu çözememiş, aksine, durumu iyice içinden çıkılmaz bir
hâle getirmiş, hiçbir yaraya merhem olamamıştır. Öfkesi de bundandır.
Sağlık Bakanı özellikle hekimlere çok öfkeli.
Değerli arkadaşlar,
bunun iki nedeni var: Birincisi, 2002 Kasım seçimlerinden birkaç ay
önce, haziran ayında, Sayın Bakan, Türk Tabipler Birliğinin II. Büyük
Kongresinde Yüksek Onur Kuruluna aday olmuş, ama, seçilememişti.
Kendisi hakkında doğru ve erken teşhis koyarak seçmeyen meslektaşlarına
öfkelidir. İkinci nedeniyse, hekimlerin, sağlık çalışanlarının,
Cumhuriyet Halk Partisiyle birlikte, sağlıkta dönüşümün aslında
sağlıkta çöküş olduğunu her yerde dile getirmeleridir. Sağlık Bakanı,
bu nedenlerle, dört buçuk yıl boyunca, hekimleri, meslektaşlarımızı
inim inim inletti. Ama, sanırım, 22 Temmuzdan sonra inleme sırası size
gelecek.
Sağlık Bakanımız en
çok da Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerine kızıyor. Öfkesinden kontrolünü
kaybedip, zaman zaman bizlere hakaret bile ediyor. Neden? Çünkü, Sayın
Sağlık Bakanımızın Meclise getirdiği yasa tasarıları Cumhuriyet
Halk Partisi milletvekillerinin bu kürsüde dile getirdikleri söylem
ve gerekçelerle veto ediliyor da ondan.
Bizlere kızmayın Sayın
Bakan. Sadece, özenle dinleyin ve uyarılarımızı dikkate alın. Bakın,
bu yasa tasarınız için de sizi, AKP Hükûmetini uyarıyoruz: Yapmayın,
yazıktır, günahtır. Sağlıkta kamu-özel ortaklığını yaşama geçirip,
devlet kesesinden birilerini finanse edecek, zenginleştireceksiniz.
Tüyü bitmemiş yetimlerin hakkı yenecek. Önümüzdeki dönemde bunların
hesabı Yüce Divanda sorulur.
Biz Cumhuriyet Halk
Partisi olarak şöyle diyoruz: "Teşhis: AKP sağlığa zararlıdır.
Tedavi: 22 Temmuzda sandığa gömmektir."
Bakın, değerli arkadaşlar,
yazın 40-45 derece sıcaklıkta -hatta ülkemizin bazı bölgelerinde,
İzmir, Antalya'da 50 derece veya üstüne bile çıkacaktır- bu sıcaklıkta
hastasıyla, yaşlısıyla, hamilesiyle o oy verme kuyruklarında beklerken,
halkına, giderayak bu eziyeti, bu işkenceyi de reva gören AKP'yi
sandığa gömme fikri, inanın tüm milletimizi o sıcakta ferahlatacak,
serinletecektir, klima gibi etki gösterecektir.
Seçim sonrası ise,
AKP'yi sıcak basarken, şunu hatırlamanızı tavsiye ederim: Bakın,
Kurtuluş Savaşı sonrası harabeye dönmüş, yanmış, yıkılmış, yoksul
ülkemizde Atatürk'ün önderliğinde büyük bir yatırım hamlesi başlatıldı
ve başarıldı. Savaştan çıkmış bu ülkede Anadolu'nun her tarafına
hastaneler, doğumevleri, sanatoryumlar yapıldı hem de hiç kimseye
borçlanmadan, kamu özel ortaklığı daireleri filan da kurmadan. Çok
partili rejime geçerek ülkeyi demokratikleştiren Cumhuriyet
Halk Partisi 1950'de iktidarı sağ partiye teslim ederken, ülkemizin
tek kuruş borcu yoktu, işsiz insanımız yoktu ve devletin kasasında
144 ton altın vardı; 144 ton altınla, imar edilmiş bir ülkeyi teslim ettik
ve ülkenin her yerinde de fabrikalar çalışıyordu.
İşte, bugün ülkenin
geldiği noktayla mukayese ediniz ve işte bunun içindir ki, 2007 Türkiyesi'nde
milyonlarca insan meydanlarda hep bir ağızdan "Demir ağlarla ördük
anayurdu dört baştan." diye Onuncu Yıl Marşı'nı söylüyor.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, Sağlık Bakanı, hastanelerde tuvaletli- banyolu oda oranını
dört buçuk yıllık süre içerisinde yüzde 7'den yüzde 20'ye çıkarmakla
övünüyor. Ya, siz tuvaletli-banyolu odaları bırakın da halkın sağlık
kalitesini yükseltin!
Bakın, torba yasada
da anlatmıştım. İzmir'de altmış altı tane ameliyathane var, gayet
iyi yapılmış bunlar, hiç doktor açığı falan da yok, ama sterilizasyon
bile sağlanamıyor; dolayısıyla, ameliyathane enfeksiyonlarından
insanlarımız ölüyor. Bu ülkede, kuvözlerde enfeksiyon nedeniyle,
sağlık altyapısının yetersizliği nedeniyle bebeklerimiz ölüyor.
Ama sizin derdiniz sadece akçeli işler, inşaat işleri falan filan…
İşte, TÜPRAŞ'ı pazarlamak, Kuşadası Limanı'nı pazarlamak, Maliye
Bakanının naylon faturalarını affettirmek… İşte, 1 Mart Tezkeresi
öncesi de savaş gibi insanlık dışı bir suçu bile para işine çevirdiniz,
Amerikalılara bile "At pazarlığı yapıyorlar." dedirtdiniz,
bir anlamda kan pazarlığı yaptınız ve sadece Cumhuriyet Halk Partisinin
sayesinde ülkemiz bu ayıptan kurtulmuştur. İnsan ve insan yaşamının
söz konusu olduğu konular, ne yazık ki, umurunuz bile değildir.
Bakın, ülkemizdeki
nüfusun üçte 1'i, yani yüzde 33'ü çocuklardır, yaklaşık 24-25 milyon
kişiyi kapsayan bir büyük rakamdır. Ama bu Mecliste, çocuklarımız
-bırakın insanımızın hepsini- hepimiz için en önemli değerimiz olması
gereken çocuklarımız için verilen araştırma önergeleri var, kanun
teklifleri var. Bu araştırma önergeleri ve kanun teklifleri, çocuklarımızın
yaşamını korumayı amaçlayan kanun teklifleriydi. Ama, hani Sağlık
Bakanımız, nerede çocuktan sorumlu Sayın Çubukçu, nerede Adalet
Bakanımız? Hiçbiri bunlarla ilgilenmemiştir.
Bir örnek vermek istiyorum:
İki tane araştırma önergesi verdi Cumhuriyet Halk Partisi; biri benim
yazdığım ve 50 CHP'li milletvekilinin imzası olan, çocuklara karşı
her türlü ihmal ve istismarın önlenmesiyle ilgili, bir de İstanbul
Milletvekilimiz Sayın Güldal Okuducu'nun ve 50 Cumhuriyet Halk Partilinin
imzaladığı, çocuklara yönelik cinsel istismar suçunun nedenlerinin
araştırılması ve önlenmesiyle ilgili. Aylar oldu, neredeyse üzerinden
bir yıl geçti, siz bu araştırma önergelerini yaşama geçirmediniz.
Ben, bir kanun teklifi
vermiştim, küçük çocuklara, bebeklere yönelik cinsel istismar ve
tecavüz suçunun cezasının ağırlaştırılmış müebbet hapse hükmolunmasıyla
ilgili…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
CANAN ARITMAN (Devamla)
- Hemen bitiriyorum Sayın Başkan, bir-iki dakika…
Bakın, bu suç sadece
çocuklarımızın cinsel dokunulmazlığına karşı işlenmiş bir suç olmayıp,
onların yaşam hakkına karşı işlenmiş, hayata karşı işlenmiş bir
suçtur. Bu yasa teklifini hazırlarken bir hekim olarak tıbbi gerekçe
yazdım; bir ilktir. Pediatristlerden, adli tıp hekimlerinden, akademisyenlerden
görüş aldım. Türkiye'de barolardan görüş aldım, onlarca baromuz,
Ankara'dan Van'a kadar, bu yasa teklifiyle ilgili olumlu görüş bildirdi.
Web sayfamda bir anket düzenledim, halka sordum, bu yasayı uygun buluyor
musunuz, yasalaşmasını ister misiniz diye. Değerli arkadaşlarım,
bugün itibarıyla 596 bin küsur vatandaşımız "evet" oyu verdi.
Yani, 600 bine yakın, yarım milyondan fazla insanın da istediği bir
yasa teklifini, defalarca anket sonuçlarını da Sayın Adalet Bakanına,
Adalet Komisyonu Başkanına, Sayın Başbakana iletmeme rağmen, yasalaştırmak
için hiçbir çaba göstermediniz. Adalet Komisyonunda bile görüşülmemiştir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
CANAN ARITMAN (Devamla)
- Son cümlem…
Çocuklarımızın bile
yaşam hakkını korumaya direnen AKP İktidarını ben milletimize
şikâyet ediyorum ve çocuklarımızı bile korumayan, onları bu insanlık
dışı suçun mağduru edecek kişileri cezalandırmayanları, milletimize
diyorum ki, gelin sandıkta birlikte cezalandıralım.
Saygılar sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Arıtman.
Sayın Sağlık Bakanının
söz isteği var…
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) - Sorudan sonra.
BAŞKAN - Sorudan sonra,
peki.
Evet, Sayın Çilingir,
buyurun.
NURİ ÇİLİNGİR (Manisa)
- Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana iki soru sormak istiyorum.
Düzenlenen bu teklifteki
3'üncü maddede, Sağlık Bakanlığı, hastane yapmak yerine hastane
kiralamayı düşünüyor anladığım kadarıyla . Birinci sorum: Artık,
Sağlık Bakanlığı hastane yapmaktan vaz mı geçiyor? İkinci sorum:
Yurt dışında, Sağlık Bakanlığının hastane, sağlık tesisi yapmasına
imkân tanınıyor. Hangi ülkelerde böyle bir girişim düşünülüyor?
Yani, kendi ülkemizde hastane yapmaya paramız yokken yabancı ülkelerde
hastane yapmaya mı başlıyoruz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Çilingir.
Sayın Bakan, buyurun,
soruyu cevaplandırın, açıklamanızı yapın efendim.
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) - Teşekkür ederim Değerli Başkanım.
Sayın Çilingir, hastane
yapmaktan Sağlık Bakanlığı vazgeçmiyor. Biraz sonra kürsüden de kısaca
ifade edeceğim.
BAŞKAN - Efendim, açıklamanızı
beraberce yerinizden yapın. Çünkü, sorudan sonra olduğu için… Açıklamanızı
yerinizden yapın.
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) - Oldu efendim. Teşekkür ederim Değerli Başkanım.
Hastane yapmaktan
vazgeçmiyoruz, ama yeni bir finansman enstrümanı olarak bütün dünyada
gelişmiş ülkelerin kullandığı, özellikle son on beş yılda İngiltere'nin
çok yoğun biçimde kullandığı, şimdi İtalya'nın, İspanya'nın, Kanada'nın
ve diğer gelişmiş ülkelerin kullandığı yeni bir yöntemi de ülkemize
getirmiş oluyoruz, yeni bir finansman yöntemini ülkemize getirmiş
oluyoruz.
Bir taraftan, yine,
genel bütçe kaynaklarıyla, il özel idare kaynaklarıyla, döner sermaye
kaynaklarımızla hastane binaları inşa etmeye devam edeceğiz,
mülkiyet olarak, diğer yandan, "yap-kirala-devret" diyebileceğimiz
bir metotla, özel sektörün kaynaklarını, finans kaynaklarını vatandaşımızın
hizmetine sunacağız. Şöyle örnekleyeyim size: Diyelim ki, yirmi
beş yıllığına bir hastane binasını bize yapıp özel sektör devredecek,
yine işletimini biz yapacağız, yirmi beş sene sonra da hastane yine
bize kalacak arsasıyla beraber. Çünkü, bu arsaların şehirlerin
önemli yerlerinde yerleşmiş olduğunu, olacağını -özellikle yirmi
beş yıl sonra- biliyoruz. Dolayısıyla, aynı alanlarda sağlık yatırımlarına
devam edebilmek için, bu sürenin sonunda da kiralanmış bir binanın
veya binayla birlikte işletmenin, ekipmanın Bakanlığımıza devredilmesini
kural olarak getiriyoruz.
Yurt dışında şu anda
Afganistan ve Sudan'da ağırlıklı olarak sağlık hizmetlerimiz var.
Bizden önceki hükûmetler döneminde Afganistan'da kısmen başlanmış
olan hizmetleri, Sudan'da başlanmış olan hizmetleri -buralarda yapılmış
hastaneler vardı- şimdi biraz daha geliştiriyoruz. Gerçekten, çok
değerli çalışmalar yaptık. Değerli doktor arkadaşlarımız, sağlık
personelimiz bu ülkelerde hizmet verdiler. Ancak, yapılmış olan,
şu anda Türkiye Cumhuriyeti'nin bayrağı dalgalanan bu işletmeleri,
kanunumuz yetersiz olduğu için doğrudan biz yönetemiyoruz. Maddeyle
bunun da önünü açmış olacağız.
Sayın Arıtman'ın da konuşmalarında,
"kamu özel ortaklığı" kavramını gerçekten anlayamadığı
için birtakım eleştiriler getirdiğini ben fark ettim. Kamu özel ortaklığında,
yine, işletmelerin patronajını devlet yapıyor, kamu yapıyor. Söylediğim
gibi, özel sektörün kaynaklarını vatandaşımızın hizmetine daha
kolay sunmanın yeni bir modelidir bu. Şu anda, İngiltere'de yüzün
üzerinde hastane yapılıyor bu şekilde. Aslında, ülkemiz, bu açıdan,
gecikmiş bir dönemi yaşıyor. Hatırlayacaksınız, iki sene önce, bir buçuk sene
önce bir kanun yapmıştık. Onun uygulama yönetmeliklerini yaptık
ve çalışıyoruz konu üzerinde. Şimdi, bu işle ilgili bir daire kuruyoruz
Bakanlığımızda; ki, biraz daha insan kaynaklarımızı geliştirebilelim
ve işleri kolay yürütelim, biraz daha hızlı gidebilelim.
Yani, böyle, Sayın
Arıtman'ın ifade ettiği gibi "yapmam, yaptırmam" falan demekle
millete hizmet olmadığını, artık aziz millet çok iyi bilmektedir.
"1950'lerde ülkeyi demokrasiye biz kavuşturduk." dedi.
Ama, bu ifadenin arkasından, elli yedi senedir niçin iktidara gelinemediğini
de bence iyi düşünmek lazım. Yani, elli yedi sene sonrayı konuşuyoruz.
Yani, herhâlde millet hatalı değil, herhâlde demokrasi hatalı değil.
Teşekkür ediyorum Değerli
Başkanım.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Teslim ettikleriyle şimdiki cumhuriyeti kıyaslıyor musunuz Sayın
Bakan?
BAŞKAN - Sayın Bakana
teşekkür ederiz.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- "144 ton altın" dedi. Ne oldu, şimdi nerede bunlar?
BAŞKAN - Bir önerge
var, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1418 sıra sayılı "Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin Çerçeve 3 üncü maddesine "Kamu Özel Ortaklığı
Daire Başkanlığı:" ibaresinin madde başlığı olarak eklenmesini
ve maddede geçen "yapmak" ibaresinin "yapar" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Recep
Akdağ
Sağlık
Bakanı
BAŞKAN - Sayın Komisyon
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA
VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Uygun görüşle
takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın
Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) - Katılıyoruz Değerli Başkanım.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Teknik bir
düzenlemedir. 181 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin kanun tekniği
anlamındaki bütünlüğünün sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
4'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4- 181 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki Ek madde eklenmiştir.
"EK MADDE 7- Bakanlık
insani ve teknik yardım amaçlı ve geçici süreli olmak üzere yurt dışında
sağlık birimleri kurabilir ve işletebilir.
Bu amaçla görevlendirilen
personele yurt dışındaki görevleri süresince gündelik verilmez.
Bunlara gittikleri ülkelerde sürekli görevle bulunan ve dokuzuncu
derecenin birinci kademesinden aylık alan meslek memurlarına
ödenmekte olan yurtdışı aylığının yarısını geçmemek üzere unvanları
itibarıyla Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenen tutarda aylık
ödeme yapılır."
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Ali Arslan…
Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Diğer maddeyi okutuyorum:
MADDE 5- Ekli (I) sayılı
listede yer alan kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı Genel Kadro ve
Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin
Sağlık Bakanlığına ilişkin bölümüne eklenmiştir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
6'ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde
Sayın Tandoğdu… Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
7'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7- Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu.
Şahsınız adına da söz
isteği vardı, birleştirdim.
Buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Parlamentonun bu son
gününde, aslında, güzel şeylerden söz etmek belki de en güzeliydi,
ama Sağlık Bakanlığı bütçesi gelince ve Sayın Bakanın yaptığı bir
açıklama üzerine, ben de izninizle birkaç konuda düşüncelerimi
aktarmak isterim.
Sayın Bakan, Cumhuriyet
Halk Partisinin uzun süredir iktidar olmadığı, 1950'lerden sonra olmadığı
gibi bir ifade kullandı. Sayın Bakanın, önce Türk siyasal tarihini
öğrenmesini isterim. Eğer, Türk siyasal tarihini yeterince bilmiyorsa,
öğrenmiyorsa o zaman bu tür bir ifadenin kendisi açısından, özellikle
akademik kariyeri olan birisi açısından çok da doğru bir ifade olmadığını
ifade etmek istiyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi,
1973 ve 1977 seçimlerinde yüzde 40'ın üzerinde oy almıştır. Yani, yüzde
40'ın üzerinde oy alan bir siyasal partiye bu tür bir insafsız yaklaşımı,
doğrusunu isterseniz, ben, Sayın Bakana yakıştıramadım. Türkiye'de
yüzde 40'ın üzerinde oy aldıktan sonra CHP'nin iktidar olmamasının
önünü kesen de askerî ihtilallerdir. Onun da altını çizerek burada
özenle belirtmek isterim.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Bakan buradayken birkaç konuya daha değinmek isterim.
Bunlardan birincisi:
Bu dönem, Parlamentoda ortak bir paydayı yaratamadık arkadaşlar.
Eğer, Parlamentoda saygınlığı olan kişileri taşıyabilseydik buraya,
yurttaş olarak taşıyabilseydik ve burada saygınlığı olan kişiler
yolsuzluklara karşı daha duyarlı bir tablo sergileyebilselerdi,
eminim ki, bu Parlamento, Türkiye Cumhuriyeti'nin en önemli görevini
yapmış parlamentolarından birisi olacaktı, ama biz bunu yapmadık.
Özellikle iktidar kanadına dâhil milletvekilleri, pek çok yolsuzluk
olayının kapatılmasında oy kullandılar, pek çok yolsuzluk olayının
kamuoyuna yeterince aktarılmasını engellediler. Ben, izninizle,
hazır Sayın Bakanı bulmuşken, birkaç konuda Sayın Bakanın dikkatini
çekmek isterim ve yüce Parlamentoyu da bilgilendirmek isterim ve
sonuçta da, Sayın Bakanın, gelip burada benim bu sorduğum sorulara,
naçizane sorulara yanıt vermesini isterim.
Birinci konu şu: Sağlık
Bakanlığı Dünya Bankasıyla bir anlaşma yapıyor Eylül 2002'de. Bayburt,
Artvin, Erzurum, Erzincan ve Gümüşhane'de eğitim sağlık ocakları yapılacak.
İnşaat işi, Ekşi İnşaat diye bir firmaya veriliyor ve yapılan sözleşmeye
göre bu firma, altı ayda bu inşaatları bitirecek. Şimdi hangi yıldayız
arkadaşlar? 2007. Bu inşaatlar bitti mi? Hayır. Peki, nasıl oluyor
arkadaşlar, altı ayda bitmesi gereken bir inşaat 2007'ye kadar devam
ediyor?
Şimdi, bir başka önemli
nokta daha var: Şimdi, değerli arkadaşlar, bu firmanın borçları
var, herkese borcu var ve bunlar, pek çok firma tarafından, alacaklı
firma tarafından icraya verilmiş. İcraya verilen kuruluş, tabii,
Sağlık Bakanlığı saymanlığına para gelirse, bu hak edişlerden alacağını
alacak, en doğal hak, bildiğimiz, hepimizin bildiği hukuki yöntem.
Bakın, Sağlık Bakanlığı, Ekim 2005 tarihinde, hak edişleri kendisi
değil Dünya Bankası tarafından doğrudan ilgili firmaya ödenmesi
için belge düzenliyor. Belgeyi sizlere sunuyorum arkadaşlar. Peki,
ben merak ediyorum: Bakanlığın görevi, bu firmadan alacağı olan insanların
hukuki yollardan alacağını aramasına engel olmak mıdır? Bakanlıkla
bu firma arasındaki ilişki nedir arkadaşlar? Belge burada. Sayın
Bakan arzu ederse ben belgeyi Sayın Bakana da verebilirim.
Şimdi, Bakanlık bundan
rahatsız olmuş -hakkını yemeyelim- ve bu işi yapan kişiyi bir süre
sonra alıyorlar. Ne oluyor, biliyorsunuz değil mi? Diyeceksiniz
ki, ne oldu, herhâlde alındı, pasivize edildi, bir köşeye bırakıldı…
Bu kişi, Bakanlığın Teftiş Kurulu Başkan Yardımcılığına getiriliyor.
Şimdi, arkadaşlar, insaf ile düşünmek lazım. Hem bu tür işlemleri yapacaksınız,
sonra rahatsız olacaksınız bu projenin başından alacaksınız bunu,
sonra Bakanlığın Teftiş Kurulu Başkan Yardımcılığına getireceksiniz...
Şimdi, merak ediyorum, Sayın Bakan bu soruya yanıt verirse sevinirim.
Geliyorum ikinci konuya:
Şimdi bakın, 1 Temmuz 2005 tarihinde burada Parlamento bir yasa kabul
etti, dedi ki: Sağlık Bakanlığına bağlı eğitim hastanelerinin şef
ve şef yardımcılıkları kadrosuna atamayı doğrudan Bakanlık yapacak,
profesörler ve doçentler arasından. Bu yasa gitti, Sayın Cumhurbaşkanı
veto etti, 1 Kasım 2005 tarihinde yeniden burada kabul edildi bu yasa
ve Anayasa Mahkemesine gitti. Anayasa Mahkemesi bu kanunu 12 Aralık
2005 tarihinde oy birliğiyle reddetti. Altını çiziyorum, oy birliğiyle
reddetti, bu, hukuka aykırıdır diye.
Şimdi geliyoruz işin
püf noktasına: Sayın Bakan 197 tane atama yapıyor. Anayasa Mahkemesinin
oy birliğiyle reddettiği bir yasa dolayısıyla 197 atama yapıyor.
Yapabilir. Atamalardan birisi de Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı.
Şimdi, bakın değerli
arkadaşlar ve Sayın Bakan da lütfen dinlesin, 16/11/2005 tarihinde
Sağlık Bakanlığı Müsteşarı "şef" olarak atanıyor,
16/11/2005, ama her ne hikmetse Anayasa Mahkemesinin iptal kararından
sonra bile bu atamayı tebliğ etmiyor, çekmecesine koyuyor. Ne zaman
tebliğ ediyor? 7/5/2007 tarihinde, yani bir buçuk yıl sonra.
Şimdi, elinizi vicdanınıza
koyup, lütfen, bütün arkadaşlar düşünsün; Anayasa Mahkemesinin oy
birliğiyle iptal ettiği bir kararın gereği, bir buçuk yıl sonra nasıl
oluyor da yerine getiriliyor? Hangi hukuk? Hangi hukuk? Hangi adalet?
Hangi dürüstlük? Bunun yanıtı yok arkadaşlar. Bu arkadaş ne oldu,
biliyor musunuz? Bu arkadaş istifa etti, Mersin'den AKP milletvekili
adayı olarak buraya gelecek. Bana söyler misiniz arkadaşlar, Parlamentoda
biz, dürüst, namuslu, nitelikli adamların olmasını istemiyor muyduk?
Parlamentoda… Bu tür, Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği bir kararın
gereği bir buçuk yıl sonra nasıl oluyor da yerine getiriliyor?
Bir şey daha var…
MUHARREM KARSLI (İstanbul)
- Sadece aday adayı olmuştur, aday olmamıştır.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Tabii, aday adayı.
Bir şey daha var…
MEHMET KARTAL (Van) - Yeri sağlam, ama,
gelme şansı yok.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Şimdi,
bundan on gün önce, Yargıtay tarafından altı ay hapis ve altı ay kamu
hizmetlerinden men cezası verildi bu arkadaşla ilgili olarak.
Aday adaylığı bu arkadaşa hayırlı olsun
diyeyim.
Bir başka nokta: Sağlık Bakanlığı her
seferinde der ki… Ben az önce de yukarıda dinlerken Sayın Bakanı,
nitelikten ve liyakatten söz etti. Devlet bürokrasisinde olması
gereken budur, nitelik ve liyakat ararsınız.
Sağlık Bakanlığı müfettiş yardımcılığı
imtihanı açıyor. Açabilir tabii. Nitelikli adam almak, devlet bürokrasisine
nitelikli insan yetiştirmek çok önemli bir olay. Sağlık Bakanlığı
müfettiş yardımcılığı sınavında, sözlü sınavda sorulan sorulara
bakın arkadaşlar:
Namaz kılar mısın?
Kul hakkı nedir?
Kur'an'daki ayet ve sureler
ile normal yasalar arasındaki farklar nelerdir?
Kerahet vakti nedir?
Hangi şairlerin kitaplarını
okuyorsun?
Necip Fazıl'dan bildiğin
bir şiir var mı?
MAHMUT GÖKSU (Adıyaman)
- Nazım Hikmet de var.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Hangi gazeteleri okuyorsun?
Fıtrat nedir?
RECEP GARİP (Adana) -
Nereden çıkarıyorsun bunları?
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Yunus Emre'nin "Sordum Sarı Çiçeğe" ilahisinin
devamını tamamla.
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa)
- Kerahet nedir?
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Bakın, Değerli Milletvekili aynı soruyu bana da soruyor.
Demek ki, soru sorma geleneği var sizde, değil mi arkadaşlar?
RECEP GARİP (Adana) -
Hayır, sizin elinizdeki metni merak ettim; nereden çıkarıyorsunuz
bunları?
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Evet, ben bunları nereden çıkarıyorum? Çok haklı bir soru
tabii.
RECEP GARİP (Adana) -
Yoksa, oturup siz kendiniz mi yazdınız bunları?
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Bu soruyu sorduğunuz için de teşekkür ederim.
Bu sözlü sınava giren
arkadaşlara sorulan sorular. O sözlü sınava giren arkadaşlar söylüyorlar,
ben söylemiyorum.
RECEP GARİP (Adana) -
Hayır, siz bunu kendiniz yazmışsınız.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Bakın, değerli arkadaşlar, ben söylemiyorum, ama, bu iddia…
Bir şey daha söyleyeyim
değerli milletvekilleri…
MAHMUT GÖKSU (Adıyaman)
- Her söylenen buraya gelmemeli.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Bir şey daha söyleyeyim.
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Belge… Belge…
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Var…
Ama, bir dakika, ben
size söylüyorum değerli arkadaşlar, bu haber gazetelerde de yer
aldı.
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Hangi gazetede?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Efendim,
pek çok gazetede yer aldı. Örneğin -ben size söyleyeyim- Hürriyet
gazetesinin Ankara baskısında yer aldı.
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Hangi tarihte?
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Tarihi de söyleyeyim: 23 Mayıs 2007 tarihinde.
Şimdi, değerli arkadaşlar…
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Ya, siz o saçma şeylere inanıyor musunuz?
BAŞKAN - Müdahale etmeyelim
arkadaşlar.
Buyurun.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Bu saçmalıklara inanıyor musunuz? Hakikaten inanıyor musunuz
siz bu saçmalıklara? Hayret bir şey ya!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Ama, bakın, benim sözümü hiç dinlemiyorsunuz!
Bakın, Sayın Bakan
orada…
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Ama olmaz böyle bir şey! Saçma sapan şeyleri gerçekmiş gibi…
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Ama bir dakika efendim! Bir dakika!
Bakın, Sayın Bakan burada.
Ben bunları sordum, diğer soruları da sordum ve Sayın Bakana soruyorum
ben bu soruları, siz niçin alınganlık gösteriyorsunuz?
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ama, ben hayret
ediyorum!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Bakan orada. Bakan çıkar, der ki: "Arkadaşlar, böyle
bir soru sorulmadı." Biz de tatmin oluruz.
Bakın, milletvekili
olarak bizim görevimiz, eğer bunlar medyada yer almış da yalanlanmamışsa,
bunları dile getirmektir. Sayın Bakan gelir kürsüye der ki: "Hayır
arkadaşlar, böyle bir şey olmadı. Gazetede yazılan haber yalandır."
Biz de teşekkür ederiz Bakana. Siz niçin alınıyorsunuz? Bakan Bey
orada.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Size yakışmıyor da onun için dedim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Bana neyin yakışıp yakışmadığı ayrı bir konu, ona, lütfen…
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Siz ciddi bir insansınız, o tip şeyler size yakışmıyor!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Peki, lütfettiniz, teşekkür ederim.
BAŞKAN - Efendim, siz
Genel Kurula hitap edin.
Arkadaşlar, müdahale
etmeyelim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Şimdi, bir başka önemli konu daha değerli arkadaşlar:
DENETDE denen bir sivil toplum kuruluşu var, Devlet Denetim Elemanları
Derneği denen bir sivil toplum kuruluşu var.
Bu kuruluşun başındaki
arkadaş, 2000-2002 döneminde pek çok yolsuzluğu belgeleriyle ortaya
koyan bir dernek. Bu dernek, o dönemde sizlerin de el üstünde tuttuğu,
bizlerin de el üstünde tuttuğu ve her yolsuzluk belgesini ortaya
çıkardığı zaman da alkışladığımız bir dernekti. Bu derneğin başkanı
Sağlık Bakanlığında müfettiş. Şimdi, bu Dernek Başkanı hakkında soruşturma
açılıyor. Niye açılıyor biliyor musunuz arkadaşlar? Odasında olmadığı
için.
Şimdi, ben de eski bir
denetim elemanıyım. Denetim elemanlarında mesai kavramı normal memurlar
gibi değildir. Denetim elemanı, daha çok dışarıda görev yapar, çalışır,
şirketlere gider, diğer kuruluşlara gider, sorgulamaya gider. Bir
görevi vardır. Olmadıysa bir denetim elemanı odasında, önce, niye
olmadığı sorulur. Derneğe gitmişse, eğer demokrasiye inanıyorsak,
ona da belli bir hoşgörüyle yaklaşmamız lazım.
Şimdi, siz, kalkıp da
bunun hakkında soruşturma açarsanız, bu doğru bir olay olmaz arkadaşlar.
Neden olmaz? Etik olarak doğru olmaz. O arkadaşımızın eğer bir yanlışlığı
varsa, bir yolsuzluğu varsa, bir yolsuzluğu kapatmışsa amenna, açabilirsiniz
soruşturma, ama böyle bir şeyi yok. Bu insan geçmişten beri tüm bu
olayların üzerine gitmişse, ee, bunun hakkını vermek lazım.
Bakın, bu arkadaşımız
Sayın Binali Yıldırım hakkında da açtığı bir dava dolayısıyla tazminat
davası kazandı.
Şimdi, geliyorum bir
başka önemli noktaya: Yine, Sayın Bakana soruyoruz tabii, eğer sizler
üstünüze almazsanız. Teftiş Kurulu Başkanlığını Sayın Bakan Siteler'e
taşıyor. Siteler'de kiraladıkları yer Aydeniz İnşaata ait ve haklı
olarak Bakanlık buraya bir ekip gönderiyor. Yani, diyor ki, acaba bu
bina yeterli midir, Teftiş Kurulu için uygun mudur değil midir? Tutulan
tutanak bu arkadaşlar. Tutanağın birer örneğini de size göstereyim.
Şimdi, bakın, bu tutanakta
oy birliğiyle alınan bir karar var. Diyor ki…
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Size servis mi yapılıyor?
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Efendim, siz de eğer… Devletin fotokopisi, orijinali değil
beyefendi, orijinali değil. Eğer ben bunu gösteriyorsam, bundan mutlu olmanız
lazım. Neden, biliyor musunuz? Bir haksızlığı burada dile getiriyoruz.
Siz lütfedip araştırmıyorsunuz da, müsaade edin biz araştıralım. Şimdi,
biz araştırıyoruz, ondan da alınganlık gösteriyorsunuz. Niye alınganlık
gösteriyorsunuz?
MAHMUT GÖKSU (Adıyaman)
- Bakan Bey'e söylemiş miydiniz?
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Hayır efendim.
MAHMUT GÖKSU (Adıyaman)
- Orada, gidip söyleseydiniz…
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Niçin söyleyeyim efendim? Ben Sayın Bakana gidip onları
söylemek zorunda değilim ki. Ben Sayın Bakana…
MAHMUT GÖKSU (Adıyaman)
- Anında sorun çözülürdü.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Hayır efendim, bu sorun anında çözülmez.
BAŞKAN - Müdahale etmeyelim
Sayın Göksu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Biz, milletin kürsüsünde, bakın, milletin kürsüsünde
AKP Hükûmetinin yaptığı yolsuzlukları anlatmakla görevliyiz. Muhalefetin
görevi budur.
BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu,
siz Genel Kurula hitap edin.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Evet, söyleyeyim efendim. Diyorlar ki: Siteler'de olmaz
bu, doğru değildir. İşte, inşaatı uzun sürecek vesaire. Ama, bakın,
bir cümle çok önemli…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Bağlıyorum Sayın Başkanım.
"Diğer taraftan,
toplam kiralama bedeli düşük olmakla birlikte, metrekareye isabet
eden kira tutarı olarak diğer seçeneklerin tümünden ucuz olmadığı
görülmektedir. Bu hususlar çerçevesinde, binanın kiralanmasının
uygun olmayacağı düşünülmektedir."
FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş)
- Belki yeri uygundur canım!
HASAN ÖREN (Manisa) -
Allah Allah! Bir şey bulmaya çalışıyorsun. Ne kadar üstün gayret gösteriyorsun!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Şimdi, ben merak ediyorum: Sayın Bakan, bina kiralandı
mı kiralanmadı mı? Tamam. Onu soruyoruz.
Başka bir şey daha söyleyeyim:
Değerli milletvekili…
BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu,
süreniz bitmek üzere; toparlayın.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Efendim, lütfederseniz, çok önemli bir konu.
İsim vereceğim, vatandaşların
isimlerini okuyorum şimdi: Necati Bölükbaşı, Ömer Hüseyin Namal,
Ayşe Dudu Ceylan, Bayram Durmuş, Mustafa Yetkin, Naso Dal, Yılmaz Kılıç,
Selahattin Şahin, Zafer Zorman, Ahmet Yıldız.
Bu isimler, üzerinde
miadı dolmuş tıbbi malzeme kullanılan vatandaşlar. Nerede? Antalya'da.
Hangi hastanede? Andeva Hastanesinde. Bu hastanenin yetkilileri
kim? Bu hastanenin bazı yetkilileri AKP'den milletvekili aday adayı.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen, konuşmanızı
tamamlayın.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Bağlıyorum Sayın Başkan.
Bunlar, Antalya'dan milletvekili aday
adayları.
Şimdi, Sayın Bakandan istirham ediyorum:
Sayın Bakan bir tıp adamıdır; üzerinde miadı dolmuş bir malzemenin
kullanıldığı, hiçbir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşına en son izin
vermesi gereken kişilerden birisidir. Hiç izin vermemesi lazım.
Şimdi, Sayın Bakan,
size açıkça söylüyorum: Bu hastane için ne yaptınız? Bir. Bu hastane,
sizden izin almadan, bakın, Sağlık Bakanlığından hastane olma izni
almadan hasta kabul etti mi etmedi mi ve hasta kabul ettiği için, ilgili
sosyal güvenlik kuruluşlarından 1 trilyonun üzerinde parayı usulsüz
olarak aldı mı almadı mı?
Diyeceksiniz ki, bu
raporlar ne?
BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu,
lütfen tamamlayın efendim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Hemen bağlıyorum.
Bu raporlar her bir
hasta için düzenlenmiş ve doktorların da imza attığı, miadı dolduğu
için imza attığı raporlar. Bu raporların ekinde, ayrıca, miadı dolan
her bir ilacın rakamları, süreleri de var.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Hemen bağlıyorum, teşekkür edeceğim.
Yolsuzluk komisyonunda
beraber çalıştığımız Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli milletvekillerine
her zaman şükran borçluyum. Onlardan birisi de Sayın Hamza Albayrak'tı.
Onun Tempo'da çıkan bir cümlesiyle bitirmek istiyorum. Diyor ki:
"Duayla iktidara geldik, şimdi beddualar başladı."
Ben, yüce Parlamentoyu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, söz istiyorsunuz, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (
Aslında, bu kürsü, kanun görüşmeleri
sırasında, madde görüşmeleri sırasında kanunla, maddeyle ilişkisi
olmayan konuların görüşülmesine gerçekten bu dönemde çok alışkın
hâle geldi, değerli ana muhalefet partimizden milletvekillerimizin
sayesinde. Sayın Kılıçdaroğlu kanun ve maddeyle ilgili hemen hemen
hiçbir şey konuşmadı. Dolayısıyla, tabii olarak, söylediği bazı şeylere
de benim buradan cevap vermem gerekir. Zannediyorum, Sayın Kılıçdaroğlu'nun
dili sürçtü bir cümlesinde, "Saygınlığı olan kişileri Parlamentoya
taşıyamadık." dedi.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - "Taşımalıyız." dedim.
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Devamla) - Yani "Taşımalıyız." derken buradaki sayın
milletvekillerinin, gerek ana muhalefet partimizden olsun gerek
iktidarımızdan olsun saygınlığı yok mu? Ne anlama gelir bu yani?
NURİ ÇİLİNGİR (Manisa)
- Temennidir o.
ALİ ARSLAN (Muğla) -
Demagoji yapıyorsun. Koskoca Bakansın, hâlâ öğrenemedin Bakan gibi
konuşmayı, beş yıldan beri öğrenemedin.
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Devamla) - Herhâlde, buradaki bütün milletvekilleri bu Meclisin,
yüce Meclisin saygın milletvekilleridir. Bu Meclisin çatısı altına
gelen, bu çatı altına milletin hür iradesiyle, tertemiz oylarıyla
gelen bütün milletvekilleri bu ülkenin saygın milletvekilleridir.
(AK Parti sıralarından alkışlar) Buna sizler de dâhilsiniz.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Artvin) - Onun için mi bazılarını ihraç ettiniz Sayın Bakan?
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Devamla) - Şimdi, benim "Cumhuriyet Halk Partisi elli yedi
senedir iktidara gelemedi" -yani, bunu Sayın Arıtman'ın söylediklerinden
ben çıkarıyorum- ifadesine de Sayın Kılıçdaroğlu takılmış.
Değerli arkadaşlar…
ALİ ARSLAN (Muğla) -
Kanunla ilgili ne konuşuyorsun Sayın Bakan?
CANAN ARITMAN (İzmir)
- Kanunla ilgili, kanunla!
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Devamla) - Onu biraz önce arkadaşınız konuşurken düşünecektiniz
Sayın Arslan.
ALİ ARSLAN (Muğla) -
Niye eleştiriyorsun ki konuşanları?
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Devamla) - Kös kös dinliyordunuz biraz önce. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)
ATİLA EMEK (Antalya)
- Ne demek "Kös kös dinlemek?"
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım…
BAŞKAN - Sayın Bakan,
siz sorulara teknik cevap verin. Lütfen germeyelim Genel Kurulu.
ATİLA EMEK (Antalya)
- Sayın Başkan, niye müdahale etmiyorsunuz?
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, 1950 yılından sonra Cumhuriyet
Halk Partisi bu ülkede kendi başına bir kere bile iktidar olamamıştır.
(AK Parti sıralarından "Olamaz da." sesleri) Koalisyonlarla
iktidar olmuştur, doğru, ama, bir kere bile tek başına bu ülkede elli
yedi senedir iktidar olamamıştır. 22 Temmuzda bir kere daha, iktidar
olamayacağını hep birlikte göreceğiz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ALİ ARSLAN (Muğla) -
Sen de Erzurum'dan milletvekili ol da görelim bakalım.
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Devamla) - Şimdi, Sayın Kılıçdaroğlu her şeyi böyle çok iyi
bildiğini farz ederek, o eski denetçi edalarıyla burada bize ders
vermeye çalışıyor ama…
CANAN ARITMAN (İzmir)
- Ayıp, ayıp! Çok ayıp oluyor Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Devamla) - …Anayasa Mahkemesinin yürütmeyi durdurma kararıyla
bir Anayasa Mahkemesinin iptal kararını bile birbiriyle karıştırıyor.
MAHMUT GÖKSU (Adıyaman)
- Hep karıştırıyor zaten!
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bakın, bu da çok sık yapıldı,
maalesef yapılıyor. Biz bir kanun yaptık yüce Meclisin iradesiyle.
Bu irade, bize, üniversitelerimizden, değerli bilim adamlarımızdan
klinik şefi ve şef yardımcısı olarak kamu hastanelerine, kamunun
eğitim hastanelerine atanmasına imkân verdi. O gün olduğu gibi bugün
de aslında aynı düşüncedeyim ben. Bu değerli arkadaşlarımız YÖK
tarafından kendilerine doçentlik ve profesörlük unvanı verilmiş
olan değerli bilim adamlarıdır. Bunların doğrudan klinik şefi yapılmasında,
bize göre, o gün de bir problem yoktu, bugün de bir problem olmamak gerekir.
Anayasa Mahkememiz, bu konuda bir yürütmeyi durdurma kararı vermiştir.
Biz de bu yürütmeyi durdurma kararına kadar atamalarımızı yaptık.
Tabii olarak yüce mahkeme karar verdikten sonra da bu atamalara
artık devam etmedik. Yüce mahkemenin bu yürütmeyi durdurma kararından
sonra kesin kararını ne şekilde vereceğini Sayın Kılıçdaroğlu,
siz biliyor musunuz da konuşuyorsunuz? Hiçbirimiz bilmiyoruz,
hiçbirimiz bilmiyoruz bugün.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Ne zaman tebliğ edildi Sayın Bakan, bunu bana söyler misiniz?
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Devamla) - Yani, bu yürütmeyi durdurma kararından sonra biz
bir işlem tesis etmiş değiliz elbette.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Yürürlüğü durdurma kararı ne demektir?
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Devamla) - Sonuçta, bu karar iptal edilir mi, edilmez mi; bunu
hiçbirimiz henüz bilmiyoruz ki. Siz bir yürütmeyi durdurma kararını
bir iptal kararı gibi, burada, yüce milletin huzuruna, bu değerli
yüce Meclisin çatısı altına bu yanlış bilgileri getirerek niçin
kafaları karıştırmak istiyorsunuz? Gerçekleri konuşmak lazım bu
kürsüde.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Doğruyu konuşmuyorsunuz Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Devamla) - Şimdi, bir alışkanlık da sağda solda bir muhabirin
getirip söylediği veya yayınladığı bir haberi alarak burada gelip
konuşmak. Biz bir müfettiş yardımcılığı sınavı yaptık. Burada, Türkiye'nin
en başarılı diplomalarına sahip öğrencileri çok yüksek puanlarla
mülakatlara alındılar ve biraz önce Sayın Kılıçdaroğlu'nun burada
bir gazete haberini esas alarak konuştuğu hususta da, tabiidir ki,
hiçbir adaya bu şekilde herhangi bir soru sorulmamıştır. Ama, Sayın
Kılıçdaroğlu, ben size hatırlatmak isterim. Her duyduğunu konuşup
durmak, aslında insanoğluna yalan söylemek için yeter. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Bir kişi denetim elemanı
olabilir, bir kişi müfettişlik yapabilir, bir dernek kurabilir. Bir
başka konudan bahsetti Sayın Kılıçdaroğlu Bakanlığımızdaki bir
soruşturmayla ilgili olarak. Kim olursa olsun, ne olursa olsun, bir
devlet memuru, devlet memuru ciddiyetine yaraşır görev yapmak zorundadır.
Herhangi bir derneğin üyesi olmak, başkanı olmak bir kişiyi sorumsuz
kılmaz. Bir kişiyi devlet memuru görevlerini yaparken ihmal etmek
hususunda yetkili de kılmaz. Yani, ben, sizin, görevini eksik yaptığı
düşünülerek hakkında soruşturma açılmış bir devlet memuruna burada
avukatlık yapmanızı da yadırgadım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Eğer herhangi bir vatandaşıma,
bu ülkenin herhangi bir ferdine bir özel hastanede, bir üniversite
hastanesinde, bir devlet hastanesinde, her nerede olursa olsun yanlış
bir muamele yapılmışsa, üzerinde tıbbi bir malzeme kullanılırken
-sizin söylediğiniz gibi- miadı geçmiş bir malzeme kullanılmışsa,
biz, bunun için gerekeni mutlaka yaparız ve şimdi sizin buradaki
ifadenize dayanarak, ben, derhal soruşturma başlatacağım. Eğer
herhangi bir aksaklık, eksiklik varsa, gerekeni yapacağız.
MEHMET NURİ SAYGUN
(Tekirdağ) - Günaydın!
OSMAN ÖZCAN (Antalya) - On gün oldu…
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) -
Değerli milletvekilleri, 59'uncu Hükûmetimiz, sağlıktaki çarpık
ve hakkaniyetten uzak sistemi iyileştirmek için, hepinizin bildiği
gibi, kapsamlı bir dönüşüm programı başlatmış ve bunu başarıyla yürütmüştür.
Bu programın temelinde "önce insan" anlayışı vardır. Sağlıkta
"sosyal devlet" anlayışını temel çıkış noktamız alarak bu
konuyu bugüne kadar getirdik.
Şimdi, arkadaşlarım bana bir not ilettiler.
Teftiş kuruluna yer kiralamasıyla ilgili olarak Sayın Kılıçdaroğlu'nun
söz ettiği rapordan sonra, yeniden pazarlık yapılarak bu rapor dikkate
alınmıştır ve bu husustaki rakamlar da aşağıya düşürülmüştür, yani,
birimlerimizde bu rapor dikkate alınmıştır.
Hastalarımızın rehin tutulduğu, acil
servislerden çevrildiği, ambulanslara konurken bile kendisinden
para talep edildiği günleri hamdolsun geride bıraktık. Yalnızca şehirlerde
değil, köylerimizde de 112 Acil Sağlık Hizmetlerimizle hizmet ediyoruz.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Sayın Bakan, iki yıl önce, cenazeyi, sizin talimatınızla aldık
hastaneden!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) -
Bütün köylerimizde vatandaşlarımıza gezici hizmetlerle hizmet
ediyoruz, diyaliz ihtiyacı olan vatandaşlarımızı evinden alarak
hizmetini verebildiğimiz bir dönem yaşıyoruz. Sağlık ocaklarımız,
sağlıkevlerimiz terk edilmişlikten kurtarıldı. Vatandaşlarımız,
bu sağlık ocaklarına, hastanelere hiçbir ayrıma tabi tutulmadan
serbestçe müracaat edebiliyorlar ve ilaçlarını da eczanelerden
serbestçe alabiliyorlar. Bu imkânlardan yoksul vatandaşlarımız, yeşil
kartlılarımız da en güzel şekilde yararlanıyor.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - 22 Temmuzdan
sonra nüfus cüzdanıyla olacak o.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) -
Aile hekimliği uygulamalarımızı 11 ilimizde 9 milyon vatandaşımıza
yaygınlaştırdık ve vatandaşımız bu uygulamadan yararlanarak birinci
basamakta da artık doktorunu seçebilmeye başladı.
Ülkemizde sıtma, tifo, kızamık gibi
bulaşıcı hastalıkların sayısında geçmiş dönemlerle kıyaslanamayacak
ölçüde azalmalar gerçekleştirebildik.
Artık hastanelerimizde hakkımızı
arayabiliyoruz. Birçok hastanede tercih ettiğimiz doktora muayene
olabiliyoruz.
Hastanelerimiz artık
cihaz fakiri değil.
Uzman doktorlarımızın
çoğu özel muayene çalıştırmıyor. Bugün ülkedeki uzman doktorların
yüzde 60'ı muayenehanesini kapamış durumda. Hastaneye gittiğimizde,
bize özel muayenehanelerin yolunun tarif edildiği dönemler çok geride
kaldı. (AK Parti sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım,
önümüzdeki dönemde, bu Büyük Cumhuriyet Projesi'ni, Sağlıkta Dönüşüm
Programı'nı kararlılıkla sürdüreceğiz. Gayemiz, ülkemiz insanı
ve çocuklarımız için, yarınımızın sağlıklı Türkiye'sini oluşturmaktır
ve bu çabalarımıza katkı veren bütün değerli arkadaşlarıma, sizlere,
tekrar, saygılarımı ve sevgilerimi sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Bakan.
İki soru var…
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan, bir açıklama yapabilir miyim?
Sayın Bakan…
BAŞKAN - Efendim, oturursanız,
mikrofonunuzu açacağım.
Buyurun.
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU
(Çorum) - Niye açacaksınız?
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
- Cevabını aldı!
BAŞKAN - Kısaca, eğer
bir açıklama ihtiyacınız varsa, sadece o açıklama için.
Buyurun.
VI. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun,
Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Önce, konuşma olanağı
verdiğiniz için teşekkür ederim.
Sayın Başkan, Sayın
Bakan yaptığı açıklamada, benim bazı konuşmalarımı özenle birbirine
karıştırdı, çarpıttı desem belki daha uygun olacak, ama, özenle, birbirine
ve bilinçli olarak karıştırdı.
Ben, yürütmeyi durdurmayla
iptal kararlarının ne anlama geldiğini çok iyi biliyorum, hele hele
Sayın Bakandan çok daha iyi biliyorum. Benim sorduğum soru şuydu:
2007 tarihinde nasıl oluyor da birisi şeflik kadrosuna atanıyor,
2007 tarihinde tebellüğ ediliyor bu? Oysa, Anayasa Mahkemesinin
önce yürütmeyi daha sonra da iptal kararını oy birliğiyle vermesi
2005 yılı. Bir buçuk yıl sonra nasıl oluyor bu kişi atanıyor? Ben, bu
soruyu sordum.
İkinci önemli nokta,
Sayın Bakan "Her duyduğunu konuşmak, insana yalan söylemek
için yeterdir." diye bir açıklama yaptı. (AK Parti sıralarından
"Doğru söylüyor." sesleri) Evet, Sayın Bakanın bu açıklamasına
aynen katılıyorum. Her duyduğunu konuşmak insana yalan söylemek
için yeter, ama, Türkiye'nin en büyük gazetesinde yer alan bu haberin
Bakanlık tarafından yalanlanmadığı için Meclis kürsüsünde bunun
söylenmesini, eğer yalancılıkla bir kişiyi itham ediyorsa, bu, Sayın
Bakanın kişiliğini göstermesi açısından ilginç bir tanımlamadır.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - O sana yakışır!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Devlet memuruna avukatlık yapmakla ilgili bir sözü daha
oldu Sayın Bakanın. Sadece devlet memuru değil, Türkiye Cumhuriyeti'nde
haksızlığa uğrayan her yurttaşın avukatlığını yapmak Cumhuriyet
Halk Partili her milletvekilinin boynunun borcudur. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Bir şey daha, Sayın Bakan…
BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu
tamam…
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Ama çok önemli bir şey Sayın Başkan.
BAŞKAN - Efendim, bu
ikinci konuşma oluyor. Son bir cümle efendim, son cümle.
SONER AKSOY (Kütahya)
- Daha ne kadar konuşacak Sayın Başkan!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Sayın Bakan "saygınlığı olan milletvekilleri Parlamentoya
taşınmalı" diye bir açıklamamı da çarpıttı. Şunu ifade etmek
istedim ben: Pek çok yolsuzluk olayına bulaşan kişilerin veya yargılama
süreci sonunda mahkûm olan kişilerin Parlamentoya taşınmaması,
saygınlığı olan kişilerin Parlamentoya taşınması gerektiği şeklinde
önümüzdeki döneme ilişkin bir temennide bulundum…
BAŞKAN - Temennide
bulundunuz, anlaşıldı.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - … ve Sayın Bakan bir de dönüp gruba, kös kös…
BAŞKAN - Anlaşıldı
efendim, Sayın Kılıçdaroğlu anlaşıldı; dediğiniz anlaşıldı. Teşekkür
ederim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Saygısızlıktan söz eden bir bakan, milletvekillerine
dönüp kös kös dinlemekten söz edemezler.
BAŞKAN - Anlaşıldı
efendim. Bunu mevcut milletvekilleri için söylemediğinizi zaten…
Teşekkür ederim.
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- Ağrı Milletvekili Mehmet Kerim Yıldız ve 11
Milletvekilinin, Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu
(2/1013) (S. Sayısı: 1418) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, sorular
var.
Sayın Gazalcı, kısa,
konuyla ilgili; buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bu yasal düzenleme,
Kamu İhale Kurumunu devreden çıkararak kimi sağlık hizmetlerini
ihale etmeye yol açıyor. Bu, yolsuzlukları arttırmaz mı?
Ayrıca, sizin, daha
önce çıkardığınız, dışarıdan bilgi işlemle ilgili hastanelerin
hizmet alabilmesine ilişkin genelgeniz sonucunda, Sağlık Bakanlığı
Müsteşar Yardımcısının eşinin ortak olduğu Bilbest adlı bir şirkete,
milyonlarca, trilyonlarca liralık bir iş verdiniz mi? Elimde birtakım
rakamlar var, soruyu uzatmamak için bunları okumuyorum.
Sayın Bakanım, sizin
Bakanlığınız döneminde kaç hastane sağlık merkezi oldu, kaç sağlık
merkezi sağlık ocağına dönüştürüldü? Yani, daha önceden daha iyi
hizmet alırken, sonra o hizmetler yoksullaştırıldı? Buradan, o kadar
güzel ters bir şeyler anlattınız ki, toz pembe anlattınız ki, ben, kendi
ilçemden biliyorum, Denizli'nin Güney ilçesinde, eskiden orada
sağlık hizmetleri daha çok verilirken şimdi, akşam, gece birisi rahatsız
olduğu zaman, Denizli'ye, 70-80 kilometre öteye hasta yetişirken
ölüm vakaları oluyor Sayın Bakanım; siz, nereden söz ediyorsunuz?
BAŞKAN - Efendim, sorunuzu
sorun lütfen.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
MEHMET EMİN MURAT BİLGİÇ
(Isparta) - Neşşar, aile hekimliğini engelledi orada. Neşşar'a
sor, Neşşar'a!
BAŞKAN - Sayın Arıtman.
CANAN ARITMAN (İzmir)
- Sayın Bakanımıza, iki ay önce, burada, 3 Nisan 2007 tarihli bir yazılı
soru önergesiyle sordum, cevaplamadılar. Şimdi, burada, sözlü olarak
soruyorum: Dünya Bankası tarafından finanse edilen Sağlıkta Dönüşüm
Projesi kapsamında atanan ve sözleşmelerini UNDP'yle imzalayan saha
koordinatörlerinin, Türkiye'de aile hekimliği uygulamalarıyla
ilgili olarak üç ayda bir Dünya Bankasına ve bağlı bulundukları
mercilere yolladıkları raporları kamuoyuna açıklayacak mısınız?
Bu raporları, bugüne değin niçin açıklamadınız?
Bir buçuk yıldır, Düzce
ilimizdeki ve diğer pilot illerdeki aile hekimliği uygulamalarının
neticeleri raporlaştırılmış mıdır? Bu neticeler kamuoyuna niçin
açıklanmamaktadır?
Sağlıkta Geçiş Projesi'ne
destek için UNDP ile uygulayıcı kuruluş olan Türkiye Cumhuriyeti
Sağlık Bakanlığı arasında imzalanan sözleşmeye göre, Sağlık Bakanlığı
saha koordinatörlerine yetki devri yapmış mıdır? Bu yetki devri
yasal mıdır? Sağlık Bakanının hangi yetkileri bu koordinatörlere
devredilmektedir? Uygulamada personel dağılımında dahi yetkili
oldukları doğru mudur? Bu yetki devri uygulaması ile Dünya Bankasının
belirlemeleri doğrultusunda çalışan bu saha koordinatörleri,
aslında Sağlık Bakanlığının temel işlevi olan sağlık politikasının
oluşturulması ve yürütülmesini doğrudan üstlenmiş olmuyorlar
mı? Bu durumda, ülkemizin Sağlık Bakanı siz misiniz, yoksa Dünya
Bankasının Baş Saha Koordinatörü mü Türkiye Cumhuriyetinin Sağlık
Bakanıdır?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Kılıçdaroğlu,
buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana bir sorum
daha olmuştu. Bu, Bayburt, Artvin, Erzurum, Erzincan, Gümüşhane illerinde
yapılan eğitim sağlık ocaklarının altı ayda bitirilmesi gerekirken,
2007 yılına geldik, hâlâ bitmediğini sormuştum, ama, bu soruya yanıt
alamadım.
İkinci sorum da: Sayın
Bakan milletvekili saygınlığından söz ederken, Parlamentoya dönüp
milletvekillerini kös kös dinlemekle itham etti. Acaba, bunu kendi
akademik kişiliğiyle ne ölçüde bağdaştırıyor?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Işık buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanıma seçim
bölgemle ilgili bir sual yöneltmek istiyorum.
Sayın Bakanım, sizin
de büyük katkınızla çok büyük mesafe aldığımız Beyhekim Sağlık
Kompleksi, biliyorsunuz, dört hastaneden oluşmakta. Burada, devlet hastanesiyle
akıl ve ruh hastalıkları hastanesinin hizmet sunumuna başlama noktasında
tarih verebilir misiniz? Son aşamaya geldik.
Ayrıca, ilçelerimize
göndermiş olduğunuz ilave ambulanslardan dolayı çok teşekkür ediyoruz.
Sorularım bu kadardı.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Kamacı, süremiz
çok az kaldı. Buyurun, sorunuzu sorun.
NAİL KAMACI (Antalya)
- Sayın Başkan, 1993'te başlanan ve 2005'te biten Kumluca Devlet Hastanesi
var, yaklaşık 200 yataklı ve bölge hastanesi şeklinde değerlendiriliyor,
ancak, açılışından beri hâlâ daha eksikleri devam etmekte. Ancak Kumluca bölgesi,
esas itibarıyla göç alan bölgelerden bir tanesi. Şu anda, beyinci ve
kalp hastalıkları doktoru yoktur. Bu konuda bir çalışma yapmayı düşünüyor
musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kamacı.
Sayın Bakan, buyurun.
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) - Değerli Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Gazalcı'nın sorusuna
cevaben şunu ifade edeceğim: Bu yeni kanunda herhangi bir kurumu
devreden çıkararak falan bir şey yapmıyoruz, daire başkanlıkları
kuruyoruz. Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcılarımızdan biriyle
alakalı olarak basında daha önce çıkan haberler, tarafımızdan,
Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından soruşturulmuş ve bu hususlar,
soruşturmalar sonuçlanmış durumdadır. Yani, "Bir şey yaptınız
mı yapmadınız mı?" dediniz.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Ne oldu sonucunda Sayın Bakan?
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) - Soruşturmalar sonucunda herhangi bir suça rastlanmamıştır
Sayın Gazalcı.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- İhale verilmedi yani!
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) - Ben, şimdi, detayını hatırlayamam takdir edersiniz
ki, ama, bu soruşturmalar sonucunda usulsüz ve kanunsuz herhangi
bir işleme rastlanmamıştır.
"Hastanelerin
sağlık merkezlerine dönüştürülmesi, kaç hastane nasıl dönüştürüldü?"
Bu rakamları da size yazılı olarak verelim, ama, biz "sağlık merkezi"
kavramını şimdi "entegre sağlık hastaneleri" kavramıyla
değiştirdik. Küçük ilçelerimizde, sağlık ocaklarımızda, hastanelerimizi
birlikte çalıştırdığımız, böylece insan kaynaklarını ve ekipmanı
daha verimli kullanabildiğimiz yeni bir model geliştirdik. Bu anlamda,
artık "sağlık merkezi" tanımlamasını pek kullanmıyoruz,
ya "hastane"yi kullanıyoruz veya "entegre sağlık hastanesi"
tanımlamasını kullanıyoruz. Ama, yaptığımız bütün işlemler, aslında,
sonuç olarak, mevcut insan kaynaklarımızın bize imkân verdiği ölçüde,
vatandaşımıza hizmetin kalitesini yükseltme amaçlıdır.
Sayın Arıtman'ın sorularında…
Saha koordinatörlerinin, UNDP'yle birlikte yürütülen bir saha koordinatörlüğü
işinin raporlarının bütünün kamuoyuna açıklanması gibi bir sonuç,
pratik, kamuoyu açısından çok yararlı olabilecek bir şey değil, çünkü,
binlerce sayfalık raporlar var.
CANAN ARITMAN (İzmir)
- Nerede şeffaflık o zaman?
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) - Sunabiliriz, hiç önemi yok, ancak, bir konuda yanılıyorsunuz
Sayın Arıtman. Bunlar, aile hekimliğini izlemek üzere görevlendirilmiş
kişiler değil. Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın birçok farklı komponenti
var. Aile hekimliği yalnızca bu komponentlerden birisidir. Hiçbir
yetki devri yapılmamıştır bu kişilere. Görevleri, Sağlıkta Dönüşüm
Programı'mızın sahada nasıl yürüdüğünü, uygulamaların ne noktada
olduğunu gözlemek ve bu gözlemlere dayalı raporlarla, Bakanlığı,
Bakanlık bürokrasisini, Müsteşarlığı ve Bakanı, geri beslemeyle,
politikalar oluşturmak açısından beslemektir.
ALİ ARSLAN (Muğla) -
Dünya Bankası da besliyor!
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) - Yani, koordinatörlerin başkanının Sağlık Bakanlığının
yerini alması falan gibi bir şey, tabii, bunlar hiç mümkün olabilecek
şeyler değil.
Sayın Kılıçdaroğlu'nun
bu eğitim sağlık ocaklarıyla ilgili sorusuna cevaben şunu ifade
edeyim. Bunlar yirmi iki eğitim sağlık ocağıydı Sayın Kılıçdaroğlu.
Bahsettiğiniz bir yüklenici maalesef işini yeterince yapamamış
ve burada bir hizmet aksamasına yol açmış, dolayısıyla, sözleşmeler
de sonlandırılmıştır. Ve bu beş inşaat için şimdi şu anda yeniden
ihale aşamasındayız. Biz de bunların bitirilememesinden gerçekten
rahatsız olduk ve üzüldük. Ama, yüklenici, maalesef, işini yapamadı.
Dolayısıyla, sözleşmesini sonlandırmış durumdayız.
Bu arada, tekrarladınız,
biraz önce benim kürsüden yaptığım konuşmaya cevaben:
"2007'de, nasıl oluyor da bundan işte bir sene-bir buçuk sene önce
atanan bir şef görevi tebellüğ ediyor." dediniz. Burada da bir
yanlış bilginiz var. Size kim bilgi veriyorsa Sayın Kılıçdaroğlu,
yanlış bilgilendiriyor. Biz sizinle Plan ve Bütçe Komisyonunda çok
değerli çalışmalar yaptık. Gerçekten, bize sorsanız, doğru bilgileri
alırsınız ve sıkıntı kalmaz, bu kadar yorulmamıza gerek kalmaz. Bahsettiğiniz
bürokratımız kanunun yürürlükte olduğu tarihte şefliğini tebellüğ
etmiş bir bürokrattır. Biz, o tebellüğden sonra, görevlendirmeyle
kendisine müsteşarlık yaptırdık ve belli bir dönem sonra da müsteşarlık
görevini bırakarak şeflik görevine geri dönmüştür. Yani, tebellüğ
yeni değildir, bir buçuk sene sonra filan yapılmış bir tebellüğ yoktur.
Bu arada, biraz önceki
tartışmamıza söz konusu olan haberin de Bakanlığımız tarafından
gazeteye tekzip edildiğini ve gazete hakkında dava açıldığını da
size ifade etmek isterim. Hukuki süreç, biliyorsunuz, zaman alabiliyor
maalesef. Biz isteriz ki, ertesi gün bunlar sonuçlansın, ama, hukuki
süreçler sebebiyle sonuçlanamıyor.
Ben, bir de sizin devlet
memurunun avukatlığını yapmanıza karşı çıkmam. Devlet memurlarına
hepimiz saygı duyarız, onlar milletimize hizmet ediyorlar. Görevini
yapmadığı, yapamadığı için veya en azından bu iddiayla hakkında
soruşturma açılan bir devlet memuruna avukatlığı kastetmiştim
ben. Onu açıkça size ifade edeyim.
Teşekkür ederim Değerli
Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Bakan.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Dokunulmazlık dosyalarına bir bakıver Sayın Bakan! Başbakan
dâhil, hepsinin hakkında dokunulmazlığı kaldırsana! Memura gelince
yapma, sen kendi Başbakanına, bakanlarına avukatlık yapıyorsun! Olur
mu? Kaldırın dokunulmazlığı Sayın Bakan!
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) - Fazla öfkelenme! Fazla öfke, sağlığa zararlı!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Tümünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Hayırlı olmasını diliyorum.
15.30'a kadar birleşime
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.26
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.35
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli),
Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 121'inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
"Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 5'inci
sırasında yer alan, 8.5.2007 Tarihli ve 5654 Sayılı Nükleer Güç Santrallarının
Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışına İlişkin Kanun ve Anayasanın
89 uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir daha
Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine başlıyoruz.
5.- 8/5/2007 Tarihli ve 5654 Sayılı Nükleer Güç Santrallarının
Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışına İlişkin Kanun ve Cumhurbaşkanınca
bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderme Tezkeresi ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(1/1365) (S. Sayısı: 1436)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükûmet? Yok.
Ertelenmiştir.
6'ncı sıraya alınan,
Sigortacılık Kanunu Tasarısı ile Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun
Sigorta Murakabe Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporlarının görüşmelerine
başlıyoruz.
6.- Sigortacılık Kanunu Tasarısı ile Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun Sigorta Murakabe Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları
(1/1218, 2/87) (S. Sayısı: 1364) (x)
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 1364
sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince, bu tasarı, İç Tüzük'ün 91'inci maddesi kapsamında
görüşülecektir. Bu nedenle, tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler
hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Tasarının tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Tacidar
Seyhan.
Buyurun Sayın Seyhan.
CHP GRUBU ADINA TACİDAR
SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Beş yıl süredir sektörün
beklediği bir kanun bu kanun. Hem alt komisyonda hem üst komisyonda
değerli arkadaşlarımızla birlikte bir çalışma yaptık.
Tabii, bu kanunun
dört tarafı var: Sigorta şirketleri ve reasürans şirketleri, bunun
dışında, sigorta acenteleri ve sigorta eksperleri. Elbette, böyle dört
tarafı olan kanunlarda hepsi için bir mükemmellik yaratmak zordur. Bu
sektörlerin her birinin mağduriyetini ayrı ayrı giderecek, mutlaka,
tedbirleri almak arzusundaydık, biz de arkadaşlarımızla bunu yapmaya
çalıştık. Elbette ki, kanunda yapmamız gereken birçok şey vardı fakat
sektörün bir kanunu yoktu. Öncelikle amacımız sektöre bu kanunu
kazandırmaktı.
(x) 1364 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Biz, sigorta eksperlerinin
bağımsız örgütlenmesinden yanayız, sigorta acentelerinin örgütlenmelerinin,
kendilerini ifade edebilecek daha sağlıklı bir yapıya kavuşturulmasından
yanayız. Bunlar için önümüzdeki dönemlerde yeni çalışmalar yapabileceğiz
ancak kanun, mevcut hâliyle dahi bunların örgütlenmelerini yürütebilecek
bir şekillenme getirdiğinden, buna bir itiraz göstermedik. Ancak,
bunun dışında, kanunda mutabakata vardığımız, yeni bir sektör, yeni
bir iş kolu ısrarı vardı. Yani, prodüktörleri oluşturarak Türkiye'de
sigorta yapma sayısını artırmak gibi bir talep vardı. Şu anda sektörün
kontrolsüz yürüdüğü, acentelerin vergilendirme konusunda denetim
altına alınamadığı şeklinde birtakım eleştiriler vardı. Buna baktığımızda,
sigorta acentelerine haksızlık edildiğini gördük. En azından, her
yaptığı işlem kayıt altında olduğu için, sigorta acentelerinin zaten
mali yükümlülükler açısından denetimsiz olarak hareket ettiği konusundaki
eleştirilerin hepsi havada kalıyordu. Durum böyleyken, hem sigorta
eksperlerini hem de tüketicileri sıkıntıya götürecek bir prodüktör
çalışma biçiminin, biz, Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmesine
karşı çıktık. Biz, sigorta acentelerinin -zannediyorum on iki
bin-on beş bin arası- bunların daha bağımsız, özgür çalışmasını istiyoruz
ama kendi oldukları yerden güçlendirilmesini istiyoruz. Sigorta
eksperlerinin de bağımsız bir kuruluş hâline dönüştürülmesini istiyoruz.
Umut ediyorum ki hem
iktidar partisi hem muhalefet partisi milletvekillerinin bu dönemde
sürdürmüş oldukları mutabakatı, önümüzdeki dönem Meclisin yeni
şekillenmesinde de bir örnek olacak, o zaman göreve gelen hükümet
de sağduyuyla buna yaklaşıp bu kanunun eksikliklerini ortadan
kaldıracak tedbirleri alacaktır. Biz hem çalışma yapan arkadaşlarımıza,
komisyonumuza güveniyoruz hem bundan sonraki iktidar görevini
üstlenecek değerli arkadaşlarımıza güveniyoruz. Hepimizin amacı
Türkiye'deki sektörleri yasal statüye kavuşturmak ve onların çalışma
refahını yükseltmektir, burada istihdam yaratmaktır.
Ben, emeği geçen bütün
arkadaşlarıma teşekkür ediyorum, milletvekili arkadaşlarımı
kutluyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Çok teşekkür
ederim Sayın Seyhan.
Geneli üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Şimdi, birinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila
29'uncu maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde
söz isteği yok.
Şimdi, maddeleri okutuyorum
efendim:
SİGORTACILIK KANUNU TASARISI
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam ve Tanımlar
Amaç ve kapsam
MADDE 1-
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tanımlar
MADDE 2-
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İKİNCİ BÖLÜM
Sigorta Şirketleri ve Reasürans Şirketleri
Sigorta şirketlerinin
ve reasürans şirketlerinin kuruluşu
MADDE 3-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sigorta şirketleri
ve reasürans şirketlerinin teşkilatı
MADDE 4-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Ruhsat
MADDE 5-
BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Ruhsat talebinin değerlendirilmesi
MADDE 6-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Ruhsat iptali
MADDE 7-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Ana sözleşme değişiklikleri
MADDE 8-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İntifa ve oy kullanma
haklarının edinilmesi
MADDE 9-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasfiye, birleşme,
devir, portföy devri ve iflas
MADDE 10-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Sigorta Sözleşmeleri
Sigorta sözleşmeleri
MADDE 11-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tarifeler
MADDE 12-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Zorunlu sigortalar
MADDE 13-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Güvence Hesabı
MADDE 14-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Yurt dışında yaptırılabilecek
sigortalar
MADDE 15-.
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Mali Bünye
Teknik karşılıklar
MADDE 16-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Teminatlar
MADDE 17-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Hesap esasları, kayıt
düzeni ile temel mali tablo ve mali bünye düzenlemeleri
MADDE 18-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Aktif azaltıcı işlem
yasağı
MADDE 19-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Mali bünyenin güçlendirilmesi
MADDE 20-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Aktüerler, Aracılar ve Sigorta Eksperleri
Aktüerler ve brokerler
MADDE 21-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sigorta eksperleri
MADDE 22-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sigorta acenteleri
MADDE 23-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
ALTINCI BÖLÜM
Meslek Örgütlenmeleri
Türkiye Sigorta ve
Reasürans Şirketleri Birliği
MADDE 24-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birlik organlarının
seçim esasları ve yasaklar
MADDE 25-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sigorta Eksperleri
İcra Komitesi
MADDE 26-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sigorta Acenteleri
İcra Komitesi
MADDE 27-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
YEDİNCİ BÖLÜM
Denetim ve Bilgi Verme
Denetim
MADDE 28-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bilgi verme yükümlülüğü
MADDE 29-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birinci bölümde yer
alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm, geçici
15 ile geçici 1 ile 9'uncu maddeler dâhil, 30 ile 48'inci maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde
söz isteği yoktur.
İkinci bölümün maddelerini
okutuyorum:
SEKİZİNCİ BÖLÜM
Tahkim
Sigortacılıkta tahkim
MADDE 30-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
DOKUZUNCU BÖLÜM
Çeşitli Hükümler
Sigortacılık eğitim
merkezi ve diğer organizasyonlar
MADDE 31-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
İyiniyet
MADDE 32-
BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
İhtisas komiteleri
MADDE 33-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
ONUNCU BÖLÜM
Cezalar
İdari cezalar
MADDE 34-
BAŞKAN -
Adli cezalar
MADDE 35-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kovuşturma
MADDE 36-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
ONBİRİNCİ BÖLÜM
Atıflar, Değiştirilen ve Yürürlükten
Kaldırılan
Hükümler
Atıflar
MADDE 37-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
MADDE 38-
BAŞKAN - Madde üzerinde
bir önerge vardır.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1364 sıra sayılı Sigortacılık Kanunu Tasarısının 38 inci maddesinin
Tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Eyüp
Fatsa |
Zülfü
Demirbağ |
A.
Müfit Yetkin |
|
|
Ordu |
Elâzığ |
Şanlıurfa |
|
Vahit
Kirişci |
Abdullah
Erdem Cantimur |
|
|
|
Kütahya |
|
BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Olumlu
görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Hükûmet?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul)
- Katılıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmetin katıldığı önergenin
gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Vergi ile ilgili düzenlemelerin vergi
kanunlarında yapılması gerekçesinden hareketle söz konusu düzenleme
yapılmıştır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Maddeyi
Böylece, madde tasarı
metninden çıkmış olduğundan teselsül etmiş şekliyle maddeleri devam
ettiriyoruz.
39'uncu maddeyi 38
olarak okutuyorum ve bu şekilde devam edecektir:
MADDE 38-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GEÇİCİ MADDE 15-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
MADDE 39-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
MADDE 40-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
MADDE 41-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
MADDE 42-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
MADDE 43-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
MADDE 44-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
MADDE 45-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
ONİKİNCİ BÖLÜM
Geçici ve Son Hükümler
GEÇİCİ MADDE 1-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GEÇİCİ MADDE 2-
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GEÇİCİ MADDE 3-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GEÇİCİ MADDE 4-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GEÇİCİ MADDE 5-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GEÇİCİ MADDE 6-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GEÇİCİ MADDE 7-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GEÇİCİ MADDE 8-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GEÇİCİ MADDE 9-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Yürürlük
MADDE 46-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler…
Yürütme
MADDE 47-
BAŞKAN -
İkinci bölümde yer
alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi, tasarının görüşmeleri
tamamlanmış olup, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika
süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin
teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme
giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen üç dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan
oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın Milletvekilleri,
Sigortacılık Kanunu Tasarısı ile Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun
Sigorta Murakabe Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi'nin yapılan açık oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı :
283
Kabul : 283 (x)
Böylece, kanun kabul
edilmiş ve yasalaşmıştır. Hayırlı olmasını diliyorum.
7'nci sırada yer alan,
Adana Milletvekili Atilla Başoğlu ve 3 Milletvekilinin, Mera Kanununun
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
Bolu Milletvekili Mehmet Güner ve 2 Milletvekilinin Mera Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Bursa milletvekilleri
Mehmet Emin Tutan ve Zafer Hıdıroğlu'nun Mera Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
Raporu'nun görüşmelerine başlıyoruz.
7.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu ve 3 Milletvekilinin,
Mera Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi; Bolu Milletvekili Mehmet Güner ve 2 Milletvekilinin,
Mera Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Bursa
Milletvekilleri Mehmet Emin Tutan ve Zafer Hıdıroğlu'nun, Mera Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporu (2/779, 2/791, 2/1014) (S. Sayısı: 1422) (xx)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 1422
sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklif üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Erdal Karademir.
(CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Karademir.
CHP GRUBU ADINA ERDAL
KARADEMİR (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan 1422 sıra sayılı Mera Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin tümü üzerine Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz aldım.
Değerli milletvekilleri,
söz konusu tekliflerin gerekçelerinde, yaylaların özel mülkiyete
konu olabileceği, bunların zaman aşımıyla kazanılabileceği ve
bu alanların kamu malı sayılamayacağı ifade edilmektedir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo
tutanağın sonuna eklidir.
(xx) 1422 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Yine gerekçede, daha
önce AKP'li üyelerin oylarıyla kabul edilen 5334 sayılı Mera Kanunu'nda
yapılan değişiklikle "Belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde
kalan ve kesinleşen imar planları içerisinde yerleşim yeri olarak
işgal edilerek, mera olarak kullanımı teknik olarak mümkün olmayan
yerlerin tahsis amacı değiştirilerek hazine adına tescilleri yapılır"
ibaresine, bu defa, "yaylaklar"ın da eklenmesi öngörülmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
dün meraların bugün yaylakların işgal edilmesine göz yumarak, bu
yerlerin mera ve yaylak özelliklerinin yitirilmesine neden olan
Adalet ve Kalkınma Partisi, ne yazık ki, yaylaklara yönelik bu tür
işgallere, bu yasa teklifiyle, bir anlamda af getirmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
yaylaklar, bir tahsis belgesine dayanılarak veya kadimden beri
tahsisli olduğuna dair bir hakka dayanarak, bir veya birkaç köy veya
kasaba halkının birlikte oturup kalktığı ve hayvanların, otundan
ve suyundan yararlandığı yüksek yerlerdir. Anayasa'mızın, tarım
arazileri ile çayır ve meralara ilişkin 44 ve 45'inci maddeleri, bu
tür alanların amaç dışı kullanılmasını yasaklamış ve devleti bu konuda
görevli kılmıştır.
Yine, Yargıtay 16. Hukuk
Dairesinin 27/2/1997 tarihli kararı ile Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun
10/11/1999 tarihli kararlarında ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun
18'inci maddesi ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 713'üncü maddesinde,
meraların, yaylak ve kışlakların imar ve ihya yoluyla, zilyetliğe
dayalı olarak, tapuya tescil edilemeyeceği öngörülmektedir.
Belediye ve mücavir
alanları içerisinde kalan alanların yararlanma hakkı mera olarak
belediyelere bırakılsa dahi, bu taşınmazların mera niteliğinin
değiştirilmesiyle, çıplak mülkiyetinin hazineden belediyeye
geçmesi söz konusu değildir.
Değerli arkadaşlarım,
mera, yaylak ve kışlaklar, bağlı bulunduğu hukuki rejim gereği tescile
konu olamazlar, kazandırıcı zaman aşımıyla kazanılamazlar; alım
satım, trampa, bağışlama, haciz ve taksime konu olamazlar. Mera,
yaylak ve kışlaklar kiraya verilemez. Bu alanların sınırları genişletilemez,
daraltılamaz, niteliği de değiştirilemez.
Adalet ve Kalkınma
Partisi İktidarı, yukarıda ifade edilen Anayasa ve yargı kararlarına
rağmen getirdiği yasa tasarısıyla meraları özel mülkiyete dönüştürerek,
hızla elden çıkarılmasının önünü açmakta ve öngördüğü imar affıyla,
Anayasa'ya ve Yargıtay kararlarına aykırı davranmakta ısrar etmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
teklifi, Türkiye Büyük Millet Meclisine getiren sayın milletvekili
arkadaşlar, mera, yaylak ve kışlakların bu özelliklerini bildiklerinden
kamu taşınmaz malları terminolojisinde yer almayan "yayla"
tanımı yapmaktadırlar ve bu alanları yaylaklardan ayırmaktadırlar.
Bu, kamu hukukuna karşı işlenmekte olan bir hiledir. Zira, "yayla"
olarak tanımlanan söz konusu alanlar, geçmişte hayvanların otundan
ve suyundan yararlandığı yüksek yerlerdir. Bu alanlar, zamanla işgaline
göz yumularak fiilî olarak da mera, yaylak ve kışlak niteliklerinin
yitirilmesine neden olunmuş yerlerdir. Kaldı ki, tekliflerin genel
gerekçesinde bu alanların işgal edildiği de vurgulanmıştır. Diğer
bir deyimle, doğal niteliği gereği özel mülkiyete elverişli olmayan
bu kamu malları işgal edilerek bu nitelikleri kaybettirilmiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti, Mera Yasası'nda olduğu gibi
yaylaklarda da bu düzenlemeyle işgalcilere destekte bulunmakta,
dün meralar, bugün yaylaklar, yarın ise ormanlar ve kıyılar bu işgallerden
nasibini alacaklardır.
Değerli arkadaşlarım,
bu yasa teklifi, AKP İktidarının 27 Mayıs 2004 tarihli 5178 sayılı
Yasa'yla yapmış olduğu değişiklikte olduğu gibi imara aykırı ve
kaçak yapılara ve yerleşimlere af getirmektedir. Bu yasa teklifi,
hazine lehine alınmış mahkeme kararlarının uygulanmamasını da
sağlayarak işgalcilere devrini öngörmektedir. Bu yasa teklifi,
bu yerlerin işgalciler lehine ve belirli bir bedel karşılığı devredilmesini
ve kamu malı dışına çıkartılmasını sağlamaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
kamu malları, devletin hüküm ve tasarrufu altında, özel mülkiyete
elverişli olmayan, herkesin ortak ve genel yararlanmasına açık,
kamu yararına kullanılmak üzere ayrılan, bir kamu hizmetine tahsis
edilen mallardır. Bu özelliklerinden dolayı, devletin özel malları
özel hukuk statüsündedir, kamu malları kamu hukuku statüsündedir.
Anayasa'mızın, tarım, hayvancılık ve bu üretim dallarında çalışanların
korunmasına ilişkin 45'inci maddesi, devleti, tarım arazileri ile
çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemekle
yükümlü kılmıştır; yaylak ve kışlaklar da bu kapsam içerisindedir.
Ayrıca, 4342 sayılı Mera Yasası'nın 19'uncu maddesi, mera, yaylak
ve kışlakların korunmasına ilişkin gereken önlemleri düzenlemiştir.
Bununla birlikte, maddenin üçüncü fıkrası, muhtar ve belediye başkanlarını,
mera, yaylak ve kışlaklara tecavüz olduğu takdirde, bakanlık, valilik
veya kaymakamlığa bildirmekle yükümlü kılmıştır. Bu yasal hükümlere
karşın, meraların, yaylakların ve kışlakların işgal edilmesine ve
amacı dışında kullanılmasına göz yumulmaktadır. Kamunun gözünün
önünde meydana gelen bu tahribat ve işgal, her nedense, ulusal değerlerimiz
olan meralara, yaylaklara, ormanlara, kıyılara ve kültür ve tabiat
varlıklarına çıkartılmaktadır. Yasal görevini yerine getirmeyenler
hakkında bir işlem yapılmazken işgal edilen bu doğal değerlerimizden
kurtulunmasının, yok edilmesinin, amacı dışında kullanılmasının
yasal düzenlemeleri yapılmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
ülkemizde hâlâ, kamu varlıkları ve kamu toprakları bir servet unsuru
olarak görülmekte ve yerli-yabancı demeden elden çıkarmanın hesabı
ve düzenlemeleri yapılmaktadır. Ülkemizde ne zaman ekonomik bir
kriz dönemi yaşansa, hemen kamu mallarının satışı gündeme getirilmekte
ve ülke toprakları öne sürülmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Yasaları devre dışı bırakarak,
takiye yaparak, yasal olmayan biçimde kaçak yapılara ve işgallere
af getirilmektedir. Bu anlayışın, bu yaklaşımın sonu yoktur. Esas
olan, işgalleri önlemektir. Doğal ve kültürel kaynaklarımız ve varlıklarımızda
onarılmayacak adaletsizliklere yol açacak ve işgalcileri özendirecek
bu düzenlemeden derhâl vazgeçilmelidir. Yasal olmayan bu tür uygulama
biçimine itibar edilmemelidir. Bir ülkede hükûmetin görevi, işgali,
talanı, kaçak yapılanmayı teşvik etmek değil, hukuku ve kamu düzenini
tesis etmektir. Bunun gereği olarak, görevini yapmayan ya da ihmal
edenleri göreve ve ülkeye hizmet etmeye çağırmak, yasalara uymayanlara
karşı da gereğini yapmaktır. Asla, bugün yapılmaya çalışılanlar
gibi, yasalara uymayanları ödüllendirmek değildir bu yaklaşım.
Değerli arkadaşlarım,
son söz olarak da, 22 Temmuzdan sonra oluşacak yeni Parlamentoya ve
Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarına, ülkemize ve yurttaşlarımıza
hayırlı olması dileğiyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Karademir.
AK Parti Grubu adına,
Bursa Milletvekili Sayın Zafer Hıdıroğlu. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım;
4342 sıra sayılı Mera Yasası'yla ilgili görüşmeler yapıyoruz.
Daha önce, 2005 yılında
Mera Yasası çıkmış. Fakat, bu Yasa'nın herkesi kapsamadığı, bir kelimenin
yüzünden, bir farklılıktan dolayı mağduriyetler olmuş. Bu mağduriyetlerin
ortadan kalkması, adaletin sağlanması için çıkarılan bir yasa.
1'inci maddede ve ek
geçici 3'üncü maddede "doğrudan" kelimesinin kaldırılarak,
"doğrudan olmayan" yani, hazinenin Milli Emlake ait olan
arazilerin -ki, bunlar mera vasfını kaybetmiş olan araziler, bunlar
daha önceden mera vasfını kaybettiği tescillenmiş, belgelenmiş
olan araziler- satılması. Bunlar, tabii, "doğrudan satış"
getirildiği için, doğrudan olmayan satışları içermiyor, zorluklar
çıkıyor. Yani, kanunun birbirine uyumunun sağlanması için bu kanunun
çıkarılma mecburiyeti doğdu. Yani, belediyeler ve kamu aracılığıyla
yapılan satışlar doğrudan satışı içermediği için "doğrudan satış"
kelimesinin kaldırılmasıyla bu adaletsizliğin ortadan kaldırılmasıdır,
yasanın özü bu.
Sayın grup başkan vekillerimiz,
ki zaman zaman arkadaşlarımız da çok uzun konuşmanın, kelimelerin
tekrar edilmesinin fazla bir anlam ifade etmeyeceğini söylüyorlar,
doğru söylüyorlar. Ben de bu konuda fazla zaman alma niyetinde değilim.
Konuşma sürem yirmi dakika, ama üç beş dakika içinde maksadım hasıl
olacak diye düşünüyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
1986-1987 yılından beri, belediyelerle protokol yapmış olan kooperatifler
-ki Bursa'da 1.140 konut, 17 kooperatif ve 5 binin üzerinde nüfusu ilgilendiren
bir kitle, bunların hiçbir suçu, günahı yok- normal paralarını ödemişler,
protokollerini yapmışlar, inşaatlarına başlamışlar, inşaatlarını
bitirmişler. Binalarda, sadece oturma izni alamıyorlar, vergilerini
veremiyorlar, satışlarını yapamıyorlar; vergilerini veriyorlar,
fakat yer kendilerinin değil; bina kendilerinin, arsa kendilerinin
değil. Bu "doğrudan" kelimesinin kalkmasıyla herkese eşit
muamele yapılacak.
Bu yasanın hayırlı
uğurlu olmasını diliyorum. Kısa tutacağım konuşmamı demiştim.
Meclisin son günü veya bu dönemin, bugün yarın son günleri.
Bu vesileyle, iktidar
ve muhalefet, bazen köstek bazen destek de olsa, neticede Türkiye
Cumhuriyeti devletini muasır medeniyetler seviyesine yükseltme
konusunda bütün vekil arkadaşlarımız vekâlet görevlerinin bilincinde
hareket ettiler diye düşünüyorum. Sabahlara kadar çalışmanın,
geceleri geç saate kadar devam etmenin, sabah kahvaltısı yapamadan
buraya gelmenin verdiği birtakım stresler, sıkıntılar da olmuştur,
maksadı aşan sözler olmuş, incitici kelimeler duyulmuş olabilir;
ama, neticede, Türkiye Cumhuriyeti parlamentolarının en çok yasa
çıkartan Meclisi olarak tarihe geçecektir. Ki, Mustafa Kemal Atatürk'ün
bir sözünü -şu anda aklıma geldi- söylemek istiyorum: "Az zamanda
çok iş başardık." demişti. Biz, Hükûmet olarak, Parlamentonun tümü
olarak çok yasa çıkardık, az zamanda çok iş başardık. Bundan sonraki
az zamanlarda da çok iş başarmamız gerektiğini biliyoruz ve bizim
inancımızın temelinde de en büyük ibadetin insanlığa yapılan hizmet
olduğu söyleniyor. Bunun mutluluğunu bütün arkadaşlarımla beraber
paylaşmak istiyorum.
Bu vesileyle, son cümlem
olarak, bu Parlamentoda belki hep beraber olacağız, belki bir kısmımız
gelemeyeceğiz. Neticede, bir dönem, iki dönem, üç dönem, dört dönem,
beş dönem milletvekilliği yapan arkadaşlar da var, ama, neticede
bu vekillerin hepsi bir gün "Bekir" olacak, ama yeter ki, dışarıda
ve içeride halkın vekâlet görevini görürken de dışarıda halk olarak
gezerken de şerefli insanlar olarak gezmek hepimizin duygu ve düşünceleri,
hepimizin arzuladığı şeydir. Onun için, ben, bu Parlamentoya, bütün
milletvekili arkadaşlarıma saygılarımı sunuyorum ve iyi tatiller
diliyorum efendim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Hıdıroğlu.
Şahsı adına, Bursa
Milletvekili Sayın Mehmet Emin Tutan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Buyurun.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben de konuşma niyetinde
değildim ama, çok değerli ana muhalefet partisi sözcümüz konuşurken,
bu yasayla, bu yasa değişikliğiyle işgalcilere meraların peşkeş
çekildiği gibi bir izlenimde bulundu. Bizim Zafer Bey'le birlikte
bu yasayı vermekteki amacımızı bizi izleyen Bursalılar çok iyi biliyor,
Çok Değerli Mustafa Bey, Bursa Milletvekili, CHP milletvekili arkadaşımız
da çok iyi biliyor. Bu teklifi vermekteki amacımız şu değerli arkadaşlarım:
Zafer Bey'in de izah ettiği gibi, Bursa'da 5 bin civarında yurttaşımız,
bin küsur konutta oturan yurttaşımız, şu anda, paralarını ödedikleri,
belediyeden ruhsat alarak yaptıkları binalarda işgalci durumunda
bulunuyorlar. Çok uzatmak istemiyorum, Bursa'nın ortasında, daha
önce mera vasfında olan bir yer Bursa Belediyesi Büyükşehir sınırlarına
girince Büyükşehire kalmış, Büyükşehir de burayı kooperatiflere
tahsis etmiş konut yapmak için, ruhsat vermiş, ruhsatı alan kooperatifler
buralara binalarını yapmaya başlamışlar, hazine Belediyeyi
mahkemeye vermiş, yerlerini geriye almış. Yani, burada, hiç suçu
olmayan bir kişi var, o da vatandaş. Getirdiğimiz yasayla, getirdiğimiz
değişiklikle, bu vatandaşlarımızın mağduriyeti giderilmektedir.
Bir şey daha söyleyeyim:
Hiçbir milletvekilimizin, AK Parti milletvekilimizin, hiçbir yöneticimizin
de buralarda dairesi yoktur. Burada oturan insanlar -değerli arkadaşlarım
da çok iyi bileceklerdir- gerçekten "orta direk" dediğimiz,
kendi yağıyla kavrulan insanlarımızdır. Bu getirdiğimiz yasa değişikliği,
yaklaşık on yıldır mağduriyet içerisinde olan Emirkoop'taki bu vatandaşlarımızın
mağduriyetini giderecektir.
Ben, muhalefet ve iktidar
olarak, öncelikle grup başkan vekillerimize de bu yasayı gündeme
aldıkları için, Bursalılar adına teşekkür ediyorum. Bu son günde,
iktidarıyla muhalefetiyle, tüm milletvekili arkadaşlarıma bundan
sonraki yaşamlarında başarılar diliyor ve 22 Temmuz seçimlerinin
ülkemiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum, saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Tutan.
Komisyon Başkanımızın
söz isteği var.
Sayın Vahit Kirişci,
buyurun.
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) - Sayın Başkanım, çok değerli
milletvekili arkadaşlarım, bizleri ekranları başında izleyen
değerli vatandaşlarım; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Meclisimizin bu son
gününde, gerçekten çok hayırlı bir çalışmaya daha imza atacağız inşallah
birazdan. Burada 4342 sayılı, adı "Mera Kanunu" olan, ama
içerisine baktığımızda yaylak ve kışlakları da içine alan bir kanunla
ilgili düzenlemeden bahsedeceğim.
Bu, milletvekili arkadaşlarımızın
üç ayrı tekliflerinin birleştirilmesi neticesinde teke indirilmiş
bir yasama faaliyeti olacak. Burada Bursa milletvekili arkadaşlarım
bahsetti, gerçekten, herhangi bir şekilde bir talanın veyahut da
bir peşkeş çekmenin olmadığını belirtti. Hâlen, kendi değerleriyle,
kendi varlıklarıyla buranın sahibi konumunda olan insanların bir
mağduriyeti var, bu giderilecek.
Diğer milletvekili
grubu, Bolu milletvekili arkadaşlarımızın vermiş olduğu bir teklifti.
Komisyon çalışmaları sırasında o teklif hem Hükûmet kanadı tarafından
hem de Komisyonun üyeleri tarafından çıkarılmış oldu. Atilla Başoğlu
ve arkadaşlarının teklifi ile Mehmet Emin Tutan ve Zafer Hıdıroğlu'nun
teklifleri bu manada birleştirilmiş oldu.
Değerli arkadaşlar,
bilindiği gibi 4342 sayılı Mera Kanunu çıkmadan önce bu tür araziler
hazineye ait, Millî Emlake ait araziler olarak, varlıklar olarak, kamunun
ortak malı olarak nitelendiriliyor idi. 1988 yılında bu Kanun'un
çıkmasıyla beraber artık meralarımız ve Kanun içerisinde ifade
edilen şekliyle de yaylak ve kışlaklarımız da bir anlamda, bir özel
kanuna kavuşmuş oldu.
Değerli arkadaşlar,
burada, özellikle Sayın Atilla Başoğlu ve arkadaşlarının... Bizim
de seçim bölgemiz olan Adana Pozantı Akçatekir beldesinin olduğu
muhitle ilgili konudan birazcık bahsetmek istiyorum. Çünkü, Bursa
milletvekili arkadaşlarımız kendi bölgelerinde bir talanın olmadığından
bahsetmişti. Biliyoruz, yasalar bir bölge için veyahut da münhasıran
bir yöre için çıkarılmaz, mutlak surette genele hizmet etmesi gerekir.
Ama, biz, eğer Akçatekir örneğini ele alacak olursak, değerli arkadaşlar,
burada 1936 yılında vergi kaydı olan yerleşim yerleri var. 1951 yılında
haritası olan, resmî olarak 1951 yılında devlet tarafından yayımlanmış
olan haritaları olan köyler var. Dolayısıyla, tapusu var. Türkiye
Cumhuriyeti'nden önceki döneme ait "Halep tapusu" olarak
nitelendirilen tapuları olan insanların bir mağduriyeti var burada.
Dolayısıyla, yapmış olduğumuz düzenlemeyle, insanların gerçekten
bu zamana kadar çekmiş oldukları sıkıntıları bir nebze de olsa hafifletmiş
olacağız.
Peki, bizim yapmış olduğumuz
buradaki işlem nedir? Geçici 3'üncü madde, daha önceden çıkarılmış
olan bir maddedir. Burada, daha önce sadece "mera" ifadesi,
ibaresi vardı. Şimdi, Kanun'un içerisinde de yaylak ve kışlak bulunduğu
için, biz bu geçici 3'üncü maddedeki "mera" ibaresinden sonra
gelmek üzere "yaylak ve kışlak" ibarelerini de ekliyoruz.
Burada üç temel şart
var değerli arkadaşlar. Bu üç şarttan bir tanesi, belediye mücavir
alanı sınırları içerisinde olması; ikincisi, üzerinde bir şekilde,
mera olarak, yayla olarak, yaylak olarak kullanılma imkânının kalmamış
olması, birtakım yapıların bulunması; üçüncüsü ise çok daha önemli,
1/1/2003 tarihinden önce imar uygulaması görmüş olması şartı var değerli
arkadaşlar.
Şu anda bu yasa teklifini
dikkatle izleyen bizim çok değerli hemşehrilerimiz bu yasanın bir
an önce çıkmasını, sabırsızlıkla, açıkçası bekliyorlar.
Ben, burada bir kez daha
ifade etmek isterim ki, herhangi bir şekilde kamunun ortak malı
olan varlıkların bir kesime veyahut da bir yöreye, birilerine peşkeş
çekilmesi diye bir şey söz konusu değil.
ERDAL KARADEMİR (İzmir)
- Aynen öyle.
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Devamla) - Kangren hâle gelmiş,
toplamı 11.800 olan dosyanın -ki, bunun 5.300 civarında olanı dava
olarak devam ediyor- 4.500 tanesi kesinleşmiş, bu insanların ellerinde
var olan tapuları iptal edilmiş durumda. Geri kalan kısmı, yaklaşık
2 bin civarındaki tapuyla ilgili işlem de tıpkı diğer 5.300 davada
olduğu gibi, artık dava açılabilecek noktaya gelmiştir.
Ben, konuşmamı burada
tamamlarken, özellikle 3 Kasım seçimlerinde aziz milletimizden almış
olduğumuz yetkiyi 22 Temmuzda onlara tekrar sunarak, 23'üncü Dönemin
milletvekilleri olarak gelecek olan arkadaşlarıma bu seçimde başarılar
diliyorum, milletvekili olmayıp gündelik hayatlarına tekrar dönecek
olan arkadaşlarıma da o yaşamlarında başarılar diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Kirişci.
Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi okutuyorum:
MERA KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- 25/02/1998 Tarihli
ve 4342 sayılı Mera Kanununun Geçici 3 üncü maddesinde yer alan
"mera" ibarelerinden sonra gelmek üzere "yaylak ve kışlak"
ibareleri eklenmiş, ikinci fıkrada yer alan "doğrudan" ibaresi
madde metninden çıkarılmış ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
Birinci fıkrada nitelikleri
belirtilen taşınmazlardan, Hazine adına tescil edilmesi gerekirken
belediyeler adına tescil edilen ve belediyelerce konut veya işyeri
yapılmak üzere bedelsiz olarak veya bedeli karşılığında gerçek ve
özel hukuk tüzel kişilerine tahsis edilen, daha sonra Hazine tarafından
ilgili belediye aleyhine açılan davalar sonucu mera, yaylak ve
kışlak olarak sınırlandırılmasına ve özel siciline yazılmasına
karar verilerek mera, yaylak ve kışlak özel siciline yazılan, fakat
daha sonra bu Kanun hükümlerine göre mera, yaylak ve kışlak vasfı
değiştirilerek Hazine adına tescil edilen taşınmazlardan; herhangi
bir kamu hizmeti için gerekli olmayan, Hazinece herhangi bir tasarrufa
konu edilmeyen ve halen tapuda Hazine adına kayıtlı olan taşınmazlar,
tahsis tarihindeki arsa değerine devir tarihine kadar geçen süre
için yasal faiz eklenerek belirlenecek bedelin ilgililerce Hazineye
ödenmesi kaydıyla adlarına tahsis yapılanlara devredilir. Bu fıkranın
uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar, Bakanlığın görüşü alınarak
Maliye Bakanlığınca belirlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Hakkı
Ülkü.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA HAKKI
ÜLKÜ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adana milletvekilleri,
Bolu milletvekilleri ve Bursa milletvekillerinin bazılarının
vermiş olduğu 1422 sıra sayılı Mera Yasası'nın Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesine İlişkin Yasa Teklifi üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Söz almamın diğer bir
nedeni de, 18 Temmuz 2005, 11 Mayıs 2006 ve 24 Şubat 2006 tarihlerinde
ikisi Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, birisi de Sayın
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'a sormuş olduğum yazılı sorulara verilmemiş
olan cevaplar ya da verilmiş olan, ama tatmin olmadığım cevaplardır.
Mesela, İzmir ile ilgili,
İzmir'de, Mera Kanunu'nun yürürlüğe girmesinden sonra bazı yerlerin
birilerine peşkeş çekildiğine ilişkin almış olduğum bir ihbarı
değerlendirdim ve orada ne kadar tahsisli yer olduğunu ve kimlere
verildiğini sordum, ama, açık bir cevap alamadım doğrusunu söylemek
gerekirse. Sadece "75 adet tahsis amaçlı ve 21 adet de tahsis amacı
değişikliği uygun görülmüş olan 8.603 dekar alanda hazine adına tescil
işlemi gerçekleştirilmiştir" diye bir cevap var.
Yine, Maliye Bakanının
da buna benzer bir cevabı var. Maliye Bakanına ayrıca demiştim ki
"İzmir ilinde, bazı yerlerde hazineye ait olan tarım arazileri
ve meralardan son dört yılda satışa çıkarılanlar hangileri"
diye. O da, onları ilçe ilçe yazmış. Mesela, "Çeşme'de 71, Menderes
ilçesinde 77, Bergama'da 62, Menemen'de 54, Kemalpaşa'da 161, Aliağa'da
53, Torbalı'da 94, Beydağ'da 20, Kiraz ilçesinde 14, Bayındır'da 24,
Tire'de 38, Buca'da 3, Seferihisar'da 34, Urla'da 120, Karaburun'da
22, Güzelbahçe'de 19 ve Gaziemir'de 14 olmak üzere, toplam 808 adet olduğu
anlaşılmıştır." diyor tescillerde.
Şimdi, buradan yola
çıkarak, Mera Yasası'yla ilgili bazı şeyler söylemek istiyorum arkadaşlar.
Mera Yasası'nın amacı, mera, yaylak ve kışlakların tespit, tahdit,
tahsis, kullanım, koruma ve geliştirilmesini sağlamaktı. Bu yasa,
1940 yılında 44 milyon hektar olup yasasızlıktan ötürü korunamadığı
için 1991'de 12 milyon hektara inen, 2000'li yılların başlarında ise 10
milyon hektarın altına indiği soru önergelerime gelen yanıtlarda
belirtilen meralarımızın daha fazla azalmasını önleyecek, mera,
yaylak ve kışlaklarda daha fazla ot üretilmesini sağlayacaktı.
Çünkü, hayvancılığımız sürekli kan kaybediyordu ve kan kaybının
önüne de ancak meraların korunup geliştirilmesiyle, daha fazla
kuru ot üretilerek geçilebilecekti. Nitekim, Anayasa'mızın 45'inci
maddesinde, "Devlet, tarım arazileri ile çayır ve meraların
amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek için gereken tedbirleri
alır." denmektedir. Yani, Mera Yasası, can çekişen hayvancılığı
sağlıklı hâle getirmek için meralarımızı her türlü tecavüzden korumak,
mera alanlarımızın daralmasını önlemek için çıkarılmıştır. Eğer
bugün ülkemizde büyük ve küçükbaş hayvan sayıları çok değil, son
yirmi yıl içerisinde yarı yarıya azalmışsa, bunda, geçmiş hükûmetlerin
yanlış ekonomi ve tarım politikaları kadar, 1950 yıllarında başlayan
meraları tahrip anlayışının da çok ciddi etkisi olmuştur. Bütün
bunları ve hayvancılığımızın içerisine düştüğü zavallı durumu
görerek, meralarımızın üzerine titrememiz gerek.
Çok uğultu var Sayın
Başkan…
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
değerli arkadaşlar, hatibi dinleyelim lütfen.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla)
- Beni dinlemeleri bir tarafa, benim konuşmamı izlemesinler de,
ben rahat konuşayım, isterlerse dışarı çıksınlar.
BAŞKAN - Buyurun efendim.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla)
- Fakat, bakıyoruz, Mera Yasası'nda yapmak istediğiniz değişiklikler
meraları korumaya değil, tam tersine, meraları amacı dışında da
kolay kullanılabilir hâle getirmeyi amaçlıyor.
Değerli milletvekilleri,
Türk tarımı, tarım içerisinde hayvancılık, doğrudan tarla alanlarıyla,
mera alanlarıyla ilgilidir. Topraklarımız yoksa, meralarımız
yoksa nerede bitkisel üretim, nerede hayvancılık yapacağız? Devlet
İstatistik Enstitüsünün resmî rakamlarına göre sürekli azalmaktadır.
Soru önergeme gelen yanıtta şimdiye kadar var olan alanların en iyi
tahminle yalnızca yüzde 10'unda tespit, tahdit ve tahsis çalışması
yapılagelmiştir. Bu kanun teklifinin Türkçesi, işgal edilmiş mera
arazilerini işgalcilere sunmaktan ibarettir, yargıda açılan davalardan
kurtulmaktır. Zaten iki Bursa milletvekilimizin de Bursa'ya hitaben
konuşmasının temel nedeni budur. "Yargı, mera kavramını dar
bir şekilde tanımlıyordu, şimdi kanuna yaylak ve kışlak kavramlarını
ekliyoruz." diyorsunuz. Bakın, gerekçeleri okuyalım. Mera
arazilerine ne yaptığınızın kısa bir özeti bu. Hazine adına tescil
edilmesi gerekirken belediyeler adına tescil edilen ve belediyelerce
konut veya işyeri yapılmak üzere bedelsiz olarak veya bedeli karşılığında
gerçek veya özel hukuk tüzel kişilerine tahsis edilen, ancak, hazinece
ilgili belediye aleyhine açılan davalar sonucunda mera olarak sınırlandırılmasına
ve özel siciline yazılmasına karar verilmesi üzerine, mera özel
siciline yazılan, fakat, daha sonra bu kanun hükümlerine göre meralık
vasfı değiştirilerek hazine adına tescil edilen taşınmazlardan
herhangi bir kamu hizmeti için gerekli olmayan, hazinece herhangi
bir tasarrufa konu edilmeyen ve hâlen tapuda hazine adına kayıtlı
olan taşınmazların tahsis tarihindeki arsa değerine devir tarihine
kadar geçen süre için yasal faiz eklenmek suretiyle belirlenecek
bedelin ilgililerince hazineye ödenmesi kaydıyla, adlarına tahsis
yapılanlara devredilmesi amaçlanıyor. Bunun Türkçesi bir arkadaşımız
tarafından da şöyle anlatılmaktadır: İzmir ilinde, 1/1/2002 tarihinden
bu yana, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ile 4070 sayılı Hazineye
Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun'a göre satışı yapılan
hazineye ait tarım arazilerinin sayısı 1.000'i buluyor.
Bir başka şey, değerli
arkadaşlar, Bursa'dan bir arkadaşımız başka şeyler anlatıyor. Yani,
demin Bursa milletvekillerimizin söylediği gibi, orada, sadece,
yapılmış olan bir kooperatifinin, işte, ruhsat alımıyla ilgili bir
olay değil ya da vergileri verilmiş de ruhsat alımıyla ilgili bir
olay değil. Bu, Adana'yı, Bolu'yu, Bursa'yı ilgilendiriyorsa demek
ki…
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
- Hayır, hayır. Sor, Mustafa Bey biliyor.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla)
- Demek ki tüm Akdeniz kıyılarında da, Ege kıyılarında da buna benzer
yerler var ve bu yerlerde birtakım gizli ibadethaneler de açılmaktadır.
Bakın, "Uludağ irtica tehdidi altında." diye elimde yazı
var, bu, çok zaman alacağı için okumak istemiyorum.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
- Hiç alakası yok. Yanlış.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla)
- Ama, ne diyor burada? "Bitlisli bir şeyh burada gelip kamp kurmuştur,
hazinenin yerinde. Şimdi, bu kampın bulunduğu alanda da küçücük çocuklar
Kur'an kursuna zorla götürülmekte, orada eğitilmeye çalışılmaktadır."
diyor ve buna benzer yaylaklar, kışlaklar önümüzdeki dönemde çoğaltılmak
istenecektir eğer 22 Temmuzda istediğiniz sonucu alırsanız. Ama,
tabii ki, ben, 22 Temmuzda durumun sizin lehinize olmayacağını
bildiğimden dolayı, hem bu mektubu okumuyorum hem de günün son konuşmalarından
birisini yaptığım için sizleri hop oturup hop kaldırmak istemiyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum, iyi günler diliyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Ülkü.
Şahsı adına Malatya
Milletvekili Sayın Münir Erkal. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AHMET MÜNİR ERKAL (Malatya)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün gelen Mera Kanunu'nun
en önemli özelliklerinden birisi bu konuda oluşan belirsizliğin
ortadan kaldırılmasıdır. Gerçekten, kamu alanlarında en büyük
anarşi, en büyük keşmekeş… Ben de bu işin içinden biri olarak söylüyorum,
herhangi bir kamu alanında belirsizlik varsa, orada anarşi vardır,
orada problem vardır, orada çarpık yapılaşma vardır. Dolayısıyla,
Mera Kanunu'nun bu şekilde gündeme gelmesi ve belediyece tescil
edilen alanlarda bu belirsizliğin giderilmesine dönük bu teklif,
gerçekten önemli bir hizmeti ifa edecektir. Bunu desteklediğimi
ifade etmek istiyorum.
Ayrıca, Meclisin son
gününde, değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisinin siz
çok değerli üyelerini, onurlu ve şerefli üyelerini bir kez daha selamlamak
istiyorum, ama, bunun sebebi şu: Benim tespitlerim, bu beş yıllık dönemde,
gerçekten, bu Meclisin Türkiye'ye kazandırdığı çok büyük imajlar
var. Birincisi, milletle devlet arasındaki güven köprüsünü bu Meclis
yeniden inşa etmiştir. Bu çok önemli bir kazanımdır, çünkü, bu milletin
güvendiği en büyük kurum burası.
Değerli arkadaşlar,
ikincisi -çok önemli bir tespit yine- bu Meclis, bu ülkedeki olağanüstü
dönemden normal döneme geçişin -çünkü, Türkiye, dört büyük, böyle,
darbeler, muhtıralar yaşamış bir ülke- olağanüstü dönemden, anormal
bir dönemden normal döneme geçiş noktasında çok önemli tarihî bir görev
ifa etmiştir.
Bir önemli tespitim
daha var. Türkiye Büyük Millet Meclisi, geçen bu süreç içerisinde
-bu, kamuoyunda hâkim olan bir kanaattir, ilgili ilgisiz herkesin
hâkim olduğu bir kanaattir- asla, bu Meclis, bu milletin değerlerine,
temel değerlerine, inanç hassasiyetlerine, manevi değerlerine
asla yanlış yapmamıştır. Gerçekten, bu sürecin bu tarzda oluşmasında
bu, "egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ilkesi, bu Meclis
tarafından, en yüksek seviyede temsil edilmiştir, hayata geçirilmiştir,
uygulamaya konulmuştur. Tabii, son dönemde de şunu göstermiştir: Bu Meclis
oldubittilere direnmiştir, bu Meclis dayatmalara direnmiştir.
Bu Meclis hakkın ikame edilmesi için dayatmalara karşı, doğrunun
ifade edilmesi için her türlü gayreti çok seviyeli bir şekilde, Türkiye
milletinin gözü önünde gereken fonksiyonunu ifa etmiştir. Onun
için, gerçekten, olağanüstü bir performansı var bu Meclisin yasama
anlamında, çalışma anlamında. Bu performansı ifade etmekten âcizim.
Bu anlamda, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin siz, onurlu, şerefli, değerli üyelerini
bir kez daha selamlıyorum, sizlere helal olsun diyorum.
Saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Erkal.
Şahsı adına, Artvin
Milletvekili Sayın Yüksel Çorbacıoğlu.
Buyurun.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Artvin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yüce Meclisin değerli
üyeleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında bu kanunda
söz alma düşüncesinde değildim, ama biraz önce konuşan Sayın AKP
sözcüsünden sonra söz alma ihtiyacı hissettim. Biraz önce konuşan
Değerli Milletvekilimiz, Meclisimizin Çevre Komisyonu Başkanı.
Çevreyi herkesten çok koruması gereken, yaylaları, kışlakları,
meraları, hepimizden daha çok koruması gereken bir milletvekilinin,
bir Çevre Komisyonu Başkanının bunun tam tersine bir görüş beyan etmesi
ve bu kanuna olumlu yanaşmasını, doğrusu, çevrecilik adına hiç doğru
bulmadığımı söylüyorum.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Çorbacıoğlu.
Madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Teklifin tümünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. Hayırlı olmasını diliyorum.
8'inci sırada yer
alan, Kütahya Milletvekili Soner Aksoy ile 7 Milletvekilinin; Jeotermal
Enerji Kaynakları ve Mineralli Sular Kanunu Teklifi, İzmir Milletvekili
Hakkı Ülkü'nün; Jeotermal Kaynaklar ve Mineralli Sular Kanun Teklifi
ve Denizli Milletvekili Mehmet Yüksektepe'nin; Jeotermal Kaynakları
ve Mineralli Sular Kanunu Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
başlıyoruz.
8.- Kütahya Milletvekili Soner Aksoy ile 7 Milletvekilinin;
Jeotermal Enerji Kaynakları ve Mineralli Sular Kanunu Teklifi, İzmir
Milletvekili Hakkı Ülkü'nün; Jeotermal Kaynaklar ve Mineralli Sular
Kanun Teklifi ve Denizli Milletvekili Mehmet Yüksektepe'nin; Jeotermal
Kaynakları ve Mineralli Sular Kanunu Teklifi ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(2/454, 2/76, 2/579) (S. Sayısı: 1208) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 1208
sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince, bu tasarı İç Tüzük'ün 91'inci maddesi kapsamında
görüşülecektir. Bu nedenle tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler
hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Şimdi, tasarının tümü
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili
Sayın Nuri Çilingir.
Sayın Çilingir buyurun.
CHP GRUBU ADINA NURİ
ÇİLİNGİR (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1208 sıra
sayılı Jeotermal Kaynaklar ve Mineralli Sular Kanun Teklifi üzerinde
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlarım.
Ülkelerin kalkınması
ve bireylerin daha iyi bir hayat yaşayabilmesinin başlıca unsurlarından
biri enerjidir. İçinde bulunduğumuz yüzyıl içinde yaşam düzeyinin
sürekli yükselmesi kişi başına enerji tüketimini de artırmaktadır.
Günümüzde, güvenilir, ucuz ve temiz enerji temini, bütün ülkelerin
birincil enerji politikasıdır. Bununla beraber, enerji temininde
çevresel etkenleri mutlaka göz önünde bulundurmak gereklidir. Sürdürülebilir
enerji politikalarının en önemlisi, enerjinin verimli kullanımı
ve çevreye zarar vermeyen enerji teknolojilerinin tercih edilmesidir.
Bugün, dünya nüfusunun yüzde 80'i, az gelişmiş bölgelerde yoksul
bir yaşam sürdürmektedir. Dünyada üretilen enerjinin yüzde 70'i,
dünyanın yüzde 20'sini kapsayan endüstrisi gelişmiş ülkelerce tüketilmektedir.
Son yıllarda, özellikle
gelişmiş ülkeler, tek enerji kaynağına bağlı kalmamak gerektiğini
görmüş ve enerji güvenliğini ön plana çıkarmışlardır. Yine, son yıllarda
ortaya çıkan çevre bilinci, fosil yakıtlara dayalı enerji üretiminin
ve tüketiminin, bölgesel ve küresel seviyede çevreye zararlı olduğunun
anlaşılmasını sağlamıştır. Yenilenebilir enerji kaynaklarından
olan jeotermal enerjide böyle bir problem yoktur. Jeotermal enerji,
çevre dostu bir enerjidir. Avrupa Birliği, çevrenin korunması ve
sürdürülebilir enerjiye katkıları, arz güvenliği ve yerel istihdam
yaratarak sosyal bütünleşmeye katkı sağlaması nedeniyle, yenilenebilir
enerji kaynaklarının öncelikli olarak geliştirilmesini gerekli
görmektedir. Gerek enerjide dışa bağımlılığın azaltılması gerekse
arz güvenliğinin sağlanması bakımından, yenilenebilir enerji
kullanımı, ülkemizin ulusal enerji politikası açısından son derece
önemlidir.
Türkiye, jeotermal
kaynaklar ve mineralli sular açısından oldukça zengindir. Ancak,
daha çok, bu kaynaklar, geleneksel olarak kaplıca ve içmece olarak
kullanılmaktadır. Son yıllarda, bu kaynaklarımız, il ve ilçelerimizde
konut ısıtmacılığında da kullanılmaya başlanmıştır. Ülkemizde
zengin olarak bulunan jeotermal kaynaklar ile aynı jeolojik sistem
içerisinde bulunan mineralli sulardan mutlaka daha fazla yararlanmamız
gerekmektedir.
Öte yandan, Avrupa
Birliği genel enerji tüketimi içinde ortalama yenilenebilir
enerji kaynaklarının payının 2010 yılına kadar 2 katına çıkartılarak
yüzde 12 seviyesine ulaştırılmasının hedeflendiği günümüzde,
yenilenebilir enerji kaynaklarının bir an önce geliştirilerek
gerçekleştirilmesi ülkemiz açısından da büyük önem
taşımaktadır. Yeterince değerlendirilemeyen bu kaynakların,
(x) 1208 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
gerek ülkemizin öz
kaynakları olması ve enerji bağımlılığının azaltılması gerekse
çevrenin korunması, istihdam ve yerli teknoloji oluşturulmasına
katkı sağlaması ve yenilenebilir kaynakların mevcut piyasa şartları
içerisinde diğer enerji üretim sistemleriyle rekabetinin zor olması
nedeniyle, yenilenebilir enerji kaynaklarımızın ulusal bir politika
oluşturularak desteklenmesi gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1926 yılında çıkarılan 927 sayılı Kanun'la jeotermal
suların, vergi ve kazanç hisseleri il özel idarelerine bırakılmıştır.
İl özel idareleri, bu suları doğrudan doğruya işletebilecekleri
gibi, işletmeye talip olanlara işletme ruhsatnamesi vermek suretiyle
ihale edebilmekteydiler. Özel idarelerce işletilmek istenmeyen
veya ihale edilemeyen suların vergi ve kazanç hisseleri vilayetçe
belediye ve köylere devredilebilmekteydi.
Uygulanan bu Yasa,
jeotermal sektörün gelişiminde ve oluşum problemlerinin çözümünde
son derece yetersiz kalmıştır. 2004 yılında yürürlüğe giren 5177 sayılı
Kanun ile değişik 3213 sayılı Maden Kanunu'nun geçici 4'üncü maddesinin
uygulanmasına ilişkin düzenlenen yönetmelik de yetersiz kalmaktadır.
Değerli arkadaşlar,
bu kanun ülkemiz açısından son derece önemlidir. Bilindiği üzere,
ülkemiz jeotermal kaynaklar ve mineralli sular açısından son derece
zengindir. Ancak, bu zengin potansiyelden gerektiği gibi yararlanıldığını
söylememiz mümkün değildir. Bu kaynaklar konut ısıtma, kaplıca gibi
kamu yararının ön planda tutulduğu uygulamaların yanında, elektrik
üretimi, termal turizm, seracılık ve endüstriyel ürünlerin elde
edilmesi gibi çok çeşitli alanlarda kullanılmaktadır. Kaynakların
değerlendirilmesinin kaynağın bulunduğu yöre ve bölge ekonomisine
katma değer sağladığı gibi, ülkemizin tanıtılmasında da önemli
bir rol oynayacağı bilinmektedir. Jeotermal kaynaklar ile aynı jeolojik
sistem içerisinde bulunan mineralli sulardan daha fazla yararlanma
yönünde yatırımlar artmaktadır. Bu kaynaklar ile ilgili olarak yasal
alanda ve uygulamada oldukça karışık ve yetersiz bir durum vardır.
Jeotermal Kaynaklar ve Mineralli Sular Kanun Teklifi, kullanım
alanları, sağlayacakları faydalar ve işletme büyüklükleri açısından
çok büyük farklılık gösteren jeotermal ve mineralli suların tümünü
kapsamaktadır. Oluşum ortamlarına göre, farklı sıcaklık, debi, mineral
içeriği ve derinlik gibi parametrelere bağlı olarak üretilen ve
elektrik, konut ısıtmacılığı, seracılık, fizik tedavi, kaplıca,
mineral kazanımı ve içme suyu gibi farklı amaçlar için kullanılan
jeotermal ve mineralli suların kullanımının mutlaka bir düzen içerisine
alınması gereklidir. Yürürlüğe girecek olan bu kanunla, yasal alandaki
yetersizlik ve mevzuat boşluğu ortadan kalkarak, ruhsat haklarının
tek elden ve düzenli bir şekilde yürüyeceğini düşünüyorum. Yine,
bu kanunla birlikte çıkarılacak uygulama yönetmeliklerinin,
sisteme bir işlerlik kazandıracağı inancını taşımaktayım.
Değerli arkadaşlar,
seçim bölgem Manisa ili Salihli ilçemizde konut ısıtmacılığı jeotermal
enerjiyle yapılmaktadır. İlçemizde bulunan Kurşunlu Kaplıcaları,
aynı zamanda, şehirde 5 bin konutun ısıtılmasında kullanılmaktadır,
projenin tamamı 20 bin konutluktur. Son derece temiz ve çevreci bir
enerji kaynağıdır, Salihli Belediyemiz bu sistemi başarı ile uygulamaktadır.
Belediyemiz, şehirde daha fazla konutun ısıtılması için gerekli
yatırımları yapmıştır, ancak, kaplıcamızdaki sıcak su daha fazla
konutun ısıtılması için yeterli değildir. Bu sorunun giderilmesi
için, Kurşunlu Kaplıcalarının bulunduğu sahanın bitişiğinde bulunan
Caferbey Kuyusu'nun Salihli Belediyesine devri için gerekli girişimleri
yaptık, ancak, şu ana kadar bir sonuca ulaşamadık. Sayın Enerji Bakanımızı
bu konuda bilgilendirdik. Ben, Sayın Enerji Bakanımızın, seçimlerden
önce, Caferbey Kuyusu'nun bir kamu kuruluşu olan Salihli Belediyemize
devredilmesi hususunda gerekli talimatları vermesini burada
tekrar arz ediyorum. Aksi takdirde, söz konusu kuyunun başka birine
verilmesi durumunda, belediyemizin yaptığı, 20 bin konutun ısıtılması
için, yatırım boşa gideceği gibi, insanlarımıza da haksızlık yapılmış
olacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle,
yüce heyeti saygıyla selamlamadan önce, 23'üncü Dönemin… Ve 23 Temmuzda
başlaması da bence çok ilginç. 22'nci Dönem ayın 22'sinde bitiyor, 23
Temmuzda da 23'üncü Dönem başlıyor. 22'nci Dönemde hep beraber güzel
anılarımız oldu. Bazen tartışmalarımız da oldu ama, hepimiz mutabıkız
ki, bu Meclis Türkiye için çok önemli çalışmaları gerçekleştirmiştir,
Türkiye'de önemli işlere imza atmıştır ve biraz önce çıkan Sigortacılık
Yasası'nda görüldüğü gibi, uzlaşmayla her şeyi yapabileceğini
kanıtlamıştır. Ama, ne yazık ki, Cumhurbaşkanlığı seçiminde Adalet
ve Kalkınma Partisi uzlaşmaya yanaşmadığından bu sorun gelmiştir.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Kaçtınız Meclisten yahu!
NURİ ÇİLİNGİR (Devamla)
- Ben, bu dönemde kaybettiğimiz bütün arkadaşlarımıza, milletvekili
kardeşlerimize Tanrı'dan rahmet diliyorum, ailelerine başsağlığı
diliyorum.
Hepinize yeni dönemde
başarılar diler, saygılar, sevgiler sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Çilingir.
Komisyon adına, Kütahya
Milletvekili Sayın Soner Aksoy.
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER
AKSOY (Kütahya) - Muhterem Başkan, çok kıymetli arkadaşlarım; ben
de bu son gün -sanıyorum, son konuşmalardan biri olacak- sizi sıkmayacağım.
Sadece… Jeotermal enerji ve mineralli sular, enerji politikasında
AK Parti Hükûmetinin yapmış olduğu önemli yapılanmaların son halkasıdır.
Bu bakımdan önem arz eder. Türkiye'de toplumla entegre olabilen ve kalıcı
nitelik de taşıyan, enerjiyle alakalı çok ciddi yasalar çıkartılmıştır.
Bu yasaların çıkartılmasında Enerji Bakanlığı ve özellikle Komisyonumun
değerli üyeleri çok üstün gayretler göstermiştir. Bu gayretin sonunda
da Türkiye'de gerçekten enerji politikasını ortaya koyan ciddi yasalar
ortaya konmuştur. Bu bakımdan, ben kendilerine müteşekkir olduğumu
ifade etmek istiyorum.
Bu jeotermal enerji,
yenilenebilir enerji niteliğinde olup, kendi öz kaynaklarımızı
elektriğe, seraya, konut ısıtımına ve kuru buz üretimi gibi diğer
pek çok fonksiyonları olabilecek nitelikte kullanmaya dönük temel
bir yasadır. Bu itibarla, önemi çok büyüktür ve ayrıca, potansiyel
olarak da Avrupa ülkeleri arasında bir numaralı jeotermal enerji
kaynaklarına sahibiz, dünyada da yedi ülkeden biriyiz. Bu bakımdan,
bu kaynağımızı ortaya çıkarmak ve istifade etmek noktasında önemli
bir adım atmış oluyoruz. Bu, 22'nci Döneme nasip olduğu için, doğrusu,
ben, bütün arkadaşlarımızla gurur duyuyorum. Burada, iktidar, muhalefet
beraber çalışmışız.
Bu yasa, aslında bir
yasa teklifidir ama 3 arkadaşımızın yasa teklifidir. Her yasa teklifinin
altında da, diğer, Komisyon üyesi arkadaşlarımızın imzaları vardır.
Burada imza sahiplerinin hepsinin ismini tek tek saymama lüzum
yok. Tamamen, fahri olarak yapılmış bir çalışmanın sonunda meydana
gelmiştir. Bu çalışmaları biz yaparken, Enerji Bakanlığı da kendi
arasında, MTA'yla beraber benzer bir çalışma yapmıştır ve sonra hepsini,
hem Cumhuriyet Halk Partisinin hem AK Partili Denizli Milletvekili
arkadaşımızın hem bizim Komisyonumuzun hazırladığı yasa ve bir
de MTA'nın Enerji Bakanlığıyla hazırladığı yasa alt komisyonda birleştirilmiş
ve bu metin öyle oluşturulmuştur.
Türkiye'nin gerçeklerine
uygun, ciddi ve güzel bir yasadır. Bunun hayırlı olacağına inanıyorum
ve bütün arkadaşlarıma şükranlarımı sunuyor, hayırlı, başarılı
günler diliyorum.
Sağ olunuz, var olunuz
efendim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Aksoy.
Geneli üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, maddelere geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Şimdi birinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz, birinci bölüm 1 ila 15'inci maddeleri
kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın
Mustafa Gazalcı.
Buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA
GAZALCI (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; Meclisimizin son gününde, bu dönemin son gününde, Jeotermal
Enerji Kaynakları ve Mineralli Sular Yasa Önerisi üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, birinci bölümde, söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Denizli'yi ilgilendirdiği
için jeotermal enerji, kısa bir konuşma gereksinimi duydum.
Üç değerli milletvekili
arkadaşımızın yasa önerisi birleştirilerek -Kütahya, İzmir ve
Denizli, hem AKP'li hem CHP'li arkadaşlarımızın yasa önerisi- önümüze
geldi son gün. Gönül isterdi ki, Enerji Bakanımız, tartışmalı bir
nükleer enerji yasa tasarısını getireceğine, herkesin birleştiği
jeotermalle ilgili bir hükûmet tasarısı getirsin, bu önerilerle beraber,
biz, onu daha bol bir zaman içinde, aylar önce, belki yıllar önce, konuşsaydık
diyorum. Yani, son gün bir zaman baskısı var hepimizin üzerinde haklı
olarak "İşte, aman, hepimiz görüş birliği içindeyiz, bunu konuşalım,
bitirelim, kabul edelim, gidelim."
Değerli arkadaşlar,
jeotermal kaynak, gerçekten hem yerli kaynak hem temiz kaynak enerji
açısından ve eğer bugünkü teknolojiyle bugün bu enerji kaynakları
kullanılacak olursa… Konut ısıtmasında kullanılabiliyor, seracılıkta
kullanılıyor, sanayide kullanılıyor, turizmde kullanılıyor,
sağlık amaçlı olarak kullanılıyor ve Türkiye de bu konuda çok zengin.
Yani bu zengin kaynaklardan birisi de Denizli ili. Maalesef, bu kadar
temiz, bu kadar çok amaçlı bir kaynaktan, biz üçte 1 oranda bile yararlanamıyoruz,
yani, yüzde 32 ancak yararlandığımız bir durum.
Bir yasası şimdiye
kadar yapılmamış, kırk yıldır duruluyor üzerinde. Bir temel yasa olmadığı
için, işletmede ve izinde, devirde çeşitli aksaklıklar oluyor ve bu
yüzden de, enerjinin üzerinde oturmuş olmasına karşın, jeotermal
kaynak enerjinin üzerinde oturmuş olmasına karşın yoksulluk çeken
yerlerimiz var, bizim Denizli'de çok. Örneğin, birden aklıma Gölemezli
kasabamız geliyor; kuyular açılmış MTA tarafından, kişiler tarafından,
kasabalılara demiş ki, aman dokunmayın. Yok… Çünkü, bir yasal ortam
yoktu şimdiye kadar. Bununla ilgili çeşitli girişimler yapılmış,
parça parça işler olmuş, o, var olan yasalardan yararlanarak. Bir ölçüde,
bu düzenleme bunları önleyecek. Yani, belki yerel yönetimlerin,
özel idarelerin ellerini güçlendirecek bu yasa. Yani, bakanlıktı,
özel idareydi, valilikti, bu karmaşadan bir ölçüde kurtulmuş olacağız
bu düzenlemeyle.
Bizim eski valilerimiz
de uğraşıyordu, bu, Denizli'nin enerji jeotermal kaynağıyla ilgili,
ama, yeni Valimiz Sayın Hasan Canpolat da çok ilgili ve bu konuda çeşitli
toplantılar yapıyor ve Denizli'nin dört bölgesinde jeotermal köyler,
âdeta, çok amaçlı bu jeotermal kaynağı ortaya çıkaracak ve orada,
çok amaçlı kuruluşların, tesislerin olmasını sağlayacak bir girişimde
de bulundu. Çardak Beylerli'de, Buldan Yenicekent'te, Sarayköy Kızıldere'de,
Akköy Gölemezli'de bu çalışmalar yapılmaktadır.
Ben, tabii, ülkemizin
bu büyük zenginliğinin ileride daha gelişmiş yasalarla, daha destekleyici
birtakım düzenlemelerle getirilmesini diliyorum. Gene de böyle
çevreyi kirletmeyen çok amaçlı jeotermal enerjinin ve mineral suların
bir yasal düzenlemeye son günde de olsa kavuşturulmuş olması çok
güzel bir şey. Bu yasa önerisini getiren arkadaşlarımı kutluyorum.
Gerçekten bir boşluk vardı. Bu yasayla bu boşluk da bir ölçüde giderilmiş
olacak. Ama bu, bence, daha geniş bir zamanda ele alınsa çok daha iyi
olurdu. Çünkü, Türkiye'de, demin de söyledim, MTA, yani Maden Tetkik
ve Arama Genel Müdürlüğü eski çekiciliğini yitirmiştir.
Bu konuda -işte 360
civarında özel girişimle beraber- toplam 500 kuyu var. Oysa, biz kadar
bu jeotermal enerjiye sahip olmayan ülkelerde bu daha fazla. İşte
bu yasa, belki, etkin kullanımını, araştırılmasını, işletilmesini,
izne bağlanmasını bir ölçüde ortaya çıkaracak. Bütün illerimiz
olduğu gibi, Türkiye'nin birçok yeri olduğu gibi Denizli de doğal
olarak bundan yararlanacaktır. Ben, yeniden, bu yasa önerisini veren
milletvekili arkadaşlarımı kutluyorum.
Bu dönemde, 22'nci Dönemde,
gerçekten, Meclis, güzel çalışmalar da yaptı, ama birçok olumsuz düzenlemeler
de oldu. Böyle bir günde olumsuz şeyler konuşulmaz. Ama Anayasa Mahkemesi,
Cumhurbaşkanı ve Cumhuriyet Halk Partisinin denetimi olmasaydı
daha kötü olabilirdi diye düşünüyorum. Beraber yaptığımız birtakım
düzenlemeler oldu, ama çoğu da çoğunluğa dayanarak burada bazen
ikinci kez görüşmelerde ortaya çıktı. Ne olursa olsun, birlikte çalıştığımız
bir dört buçuk yıl zaman var. Bütün arkadaşlarıma yeni dönemde başarılar
diliyorum, tümünüze saygılar sunuyorum.
Sağ olun. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Gazalcı.
Sayın milletvekilleri,
birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde
yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
1'inci maddeyi okutuyorum:
JEOTERMAL KAYNAKLAR VE DOĞAL MİNERALLİ SULAR KANUNU TEKLİFİ
BİRİNCİ BÖLÜM
Genel Hükümler
Amaç
MADDE 1-
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kapsam
MADDE 2-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tanımlar
MADDE 3-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler…
Mülkiyet ve ruhsat
MADDE 4-
BAŞKAN -
İKİNCİ
BÖLÜM
Ruhsatlar
Arama ruhsatı
MADDE 5-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İşletme ruhsatı
MADDE 6-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Teknik sorumluluk ve
faaliyet raporu
MADDE 7-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Mücbir sebep ve beklenmeyen
hal
MADDE 8-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Ortak Hükümler
Faaliyetlerin denetlenmesi
MADDE 9-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Devir, sicil, ihale,
harç, teminat ve idare payı
MADDE 10-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İdari yaptırımlar
MADDE 11-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İrtifak ve kamulaştırma
MADDE 12-
BAŞKAN - Madde üzerinde
bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1208 sıra sayılı Kanun Teklifi Madde 12 ye aşağıdaki fıkranın 8 inci
fıkra olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
İrfan Gündüz |
Hasan Anğı |
Alaettin Güven |
|
İstanbul |
Konya |
Kütahya |
|
Abdullah
Erdem Cantimur |
A.Müfit
Yetkin |
Hasan
Güyüldar |
|
Kütahya |
Şanlıurfa |
Tunceli |
(8) Jeotermal kaynak dağıtımı ve üretimini
yapan şirketler sanayi kuruluşu ve atık arıtma kuruluşu olarak değerlendirilirler.
Bu değerlendirilmeye göre, başta elektrik tarifeleri olmak üzere
sanayi kuruluşları ve atık arıtma kuruluşlarına tanınan tüm teşvik
ve haklardan yararlanırlar.
BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR,
BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Takdire
bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Ülkemizde yerli ve çevre dostu kaynağımız
olan jeotermal kaynağa dayalı elektrik üretimi, konut ve sera ısıtması
ve termal turizm alanında yaygın uygulamalar bulunmaktadır. 31500
megavat termal olarak kabul edilen jeotermal potansiyelimizin yaklaşık
% 4 ü ve 3250 megavat termal olan görünür kapasitemizin ise % 40 ı
kullanılmaktadır. Bu uygulamalara göre ülkemiz Dünya'da 5. sırada
olmasına rağmen potansiyelimiz dikkate alındığında bu uygulamalar
arzu edilen düzeyde değildir.
Jeotermal kaynak üretimi ve dağıtımını
yapan kamu ve özel şirketlerin teşvik edilerek desteklenmesi halinde
ülkemiz jeotermal uygulamaları büyük bir artış gösterecek bu da
ülkemiz ekonomisi ve istihdamına katkıda bulunacaktır.
BAŞKAN - Gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Şimdi, 12'nci maddeyi
Rehin, haciz, ihtiyati tedbir ve ipotek
tesisi
MADDE 13-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kaynak rezervuarının
korunması
MADDE 14-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Terk ve tesislerin intikali
MADDE 15-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm geçici
1 ila 3'üncü maddeler dâhil 16'yla 23'üncü maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölümde, şahsı
adına İzmir Milletvekili Sayın Hakkı Ülkü.
Buyurun efendim.
HAKKI ÜLKÜ (İzmir) -
On dakika değil mi Sayın Başkan?
BAŞKAN - Şahsınız adına
dediler de…
HAKKI ÜLKÜ (İzmir) -
Hayır, grup adına.
BAŞKAN - Grup adına mı
oluyor? Tamam efendim.
Buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA HAKKI
ÜLKÜ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sabrınıza
sığınarak, kendi vermiş olduğum bir yasa teklifi olduğu için -belki
istenilen dakikalarda bitmeyebilir, ama aşağı yukarı on bir tane
yasa teklifi vermiştim- ilk defa bir yasa teklifinin Genel Kurulda
görüşülmesini sağladığım için ya da sağlandığı için, yani bunların
da tutanaklara geçmesi sağlanacağı için, benim için çok önemli. O
nedenle, sabrınıza sığınıyorum ve jeotermal yasasının bizim için
çok önem taşıdığını belirterek sözlerime başlamak istiyorum.
Kısaca tanımlayacak
olursak jeotermal kaynak, yer kabuğunun çeşitli derinliklerinde
birikmiş ısının oluşturduğu, kimyasallar içeren sıcak su, buhar ve
gazlardır. Jeotermal enerji ise, jeotermal kaynaklardan doğrudan veya
dolaylı olarak her türlü faydalanmayı kapsamaktadır. Yenilenebilir, sürdürülebilir,
tükenmeyen, ucuz, güvenilir, çevre dostu ve yerli bir enerji türüdür.
Bugün, dünyada, jeotermal
kaynaklar ile elektrik enerjisi üretimi yapılıyor, merkezî ısıtma-soğutma
yapılıyor, sera ısıtması yapılıyor; endüstriyel amaçlı kullanım,
proses ısısı temini ve kurutma yapılıyor, kimyasal madde ve mineral
üretimi, karbondioksit, gübre, lityum, ağır su, hidrojen üretimi yapılıyor;
kaplıcalarda termal turizm için kullanılıyor, 30 derece gibi düşük
sıcaklıklarda kültür balıkçılığı için kullanılıyor, mineralli
su olarak, içilerek kullanılıyor.
Türkiye, jeotermal
açıdan dünyadaki en şanslı, en zengin ülkelerden biri. Dünya jeotermal
potansiyelinin yüzde 8'i Türkiye'de bulunuyor. Başta İç Anadolu
ve Ege Bölgesi olmak üzere ülkemizde Sakarya'dan Rize'ye, Aydın'dan
Batman, Bingöl, Bitlis ve Van'a kadar doksan iki adet konut ısıtmacılığına
uygun saha bulunmaktadır. Bu sahalarda, jeotermal potansiyeliyle
ülkemizin toplam ısınma ihtiyacının yüzde 30'unun karşılanması
mümkündür.
Türkiye'deki jeotermal
ısı potansiyeli, bir yılda kullanılan 9,3 milyar dolarlık fuel oile
ve 30 milyar metreküp doğal gaza eş değer düzeydedir. Yani, 2006'da
tükettiğimiz ve 5,5 milyar dolar para ödediğimiz, 30 milyar metreküp
doğal gaza eşit düzeyde bir jeotermal potansiyelimiz var. Nitekim,
ben ve diğer arkadaşlarımız, 31 Mart 2003 tarihinde, bu potansiyelden
en verimli şekilde faydalanabilmek için bu kanun teklifini vermiştik.
Meclise yeni girmiştik, ülkemizin çıkarlarına, halkımızın yararına,
gençlerimize ve geleceğimize çok büyük hizmetler yapabilmeyi
umuyorduk. Ülkemizi, bunca zenginliğe sahipken, yabancı ülke kaynaklarına
muhtaç eden anlayışı yıkıp, kendi kaynaklarımızı en verimli şekilde
kullanmayı amaçlıyorduk. Bu konuda, şu anda görüştüğümüz gibi kanun
teklifleri verdik, soru önergeleri verdik, basın açıklamaları yaptık.
Türkiye gibi enerjisi yerin altından fışkıran bir ülkede jeotermal
açıdan zengin bölgelerde doğal gaz kullanılması cinayettir, vatan
hainliğidir dedik. Çünkü, ülke genelinde, ilk etapta bir milyon konutu
ısıtacak kapasitedeki jeotermal kaynaklar sayesinde, halkımız,
vanası başka ülkelerin elinde, neredeyse her kış kesilme tehlikesi
olan, petrol fiyatlarındaki artışa göre sürekli daha pahalı hâle
gelen doğal gaza mahkûm olmayacaktı. Her yıl en az 2 milyar dolar, devletin,
halkın cebinde kalacak, halkımız doğal gazla ısınmak için ayda en az
150 milyon vermek yerine, jeotermalle 30 milyona ısınabilecekti.
Fakat, gelin görün ki, "Cumhuriyet Halk Partisi bugüne kadar
hangi projeyi üretti?" diyerek aklı sıra CHP'ye saldıran Başbakanınız
ve AKP Grubu, bizim, ülkemize yılda en az 2 milyar dolar para kazandıracak
bu çabamızı görmezden geldi ve jeotermal açıdan zengin olan bütün bölgelerimizi
doğal gaza mahkûm etti, Türkiye'yi yabancı ülkelerin insafına bıraktı.
Değerli arkadaşlar,
bakın, jeotermal kaynaklar yerine doğal gazı ülkede yaygınlaştırmak
için, ülkeyi doğal gaz bağımlısı hâline getirmek için neler yaptınız?
Öncelikle, dediğim gibi, bizim, bu dönemin başında, 2003 yılının
Mart ayında verdiğimiz kanun teklifini görmezden geldiniz. Daha
sonra, burada, Meclisimizde jeotermalin ısınma amaçlı kullanımı
açısından son derece önemli bir yasa çıktı: 10 Mayıs 2005 tarih, 5346
sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi
Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun. Bu Kanun, jeotermalin ısınma amaçlı
kullanımına yönelik öyle önemli bir düzenleme içeriyordu ki, eğer
zamanında çıkarsaydınız, Kanun'un getirdiği hükümlere uysaydınız,
bugün, jeotermal açıdan zengin bütün bölgeler jeotermal enerjiyle
ısıtılıyor olacaktı. Çünkü, bu tasarının 7'nci maddesinin son paragrafında
"Yeterli jeotermal kaynakların bulunduğu bölgelerdeki valilik
ve belediyelerin sınırları içinde kalan yerleşim birimlerinin
ısı enerjisi ihtiyaçlarını öncelikle jeotermal ve güneş termal
kaynaklarından karşılamaları esastır." denilmekteydi. Ama,
2004 Temmuz ayında Komisyondan Genel Kurula sevk edilen bu kanun tasarısı
yaklaşık bir yıl gündeme gelmedi.
Kanun tasarısı görüşülmeyi
beklerken, Türkiye'nin değişik yerlerinde olduğu gibi, jeotermal
açıdan gayet zengin olan Ege'de doğal gaz dağıtımı ihaleleri yapıldı,
Uşak'ta, İzmir'de, Tire'de, Manisa'da, Turgutlu'da, Akhisar'da doğal
gaz ihaleleri yapıldı ve hızla doğal gaz ağlarıyla donatıldı. Hiç
gerek yokken ithal enerjiye mahkûmiyetimizi daha da perçinlediniz.
Bununla da yetinmediniz, Çevre ve Orman Bakanlığınız, 13 Ocak
2005'te çıkardığı bir yönetmelikle, sözde hava kirliliğinin azaltılması
amacıyla "Doğal gaz hatlarının geçtiği yerlerde ısınma amacıyla
doğal gazın kullanılması zorunludur." dedi. Bu bir oyun. Bir yandan
hızla doğal gaz dağıtım ihaleleri yapılıyor, bir yandan da bu ihaleleri
alanlar, doğal gaz ithal ettiğimiz ülkeler mağdur olmasın diye işi
garantiye alıyorlar. "Doğal gazın geçtiği yerde doğal gazla
ısınmak zorunludur." deniyor. Neyse ki, verdiğimiz mücadele
bu yönetmeliğin değiştirilmesini sağladı. Hatta, ben bile idari
yargıda dava açtım bu yönetmelik aleyhine.
Sonra, her şey olup bittikten
sonra, ihaleler dağıldıktan sonra, 10 Mayıs 2005 tarihinde, bu sözünü
ettiğim 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik
Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Mecliste kabul
edildi. Sevindik. Çünkü, bu Yasa "Isınmada öncelik jeotermalindir."
diyordu. Ben yine de merak ettim, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Sayın Hilmi Güler'e bir soru önergesi yönelttim. "Doğal gaz ihalesi
yapılmış olan, hatta faaliyete de girişilen jeotermal açıdan zengin
yerlerde şimdi ne olacak?" diye sordum. Sayın Bakandan öyle bir
yanıt geldi ki, hukukun üstünlüğüyle de, yasaların bağlayıcılığıyla
da, millet iradesiyle de, demokrasiyle de, ülkemizin yoksul halkıyla
da resmen dalga geçiliyordu. Bakın, Yasa açıkça emrettiği hâlde Sayın
Bakan jeotermalin kullanımı için ne diyordu: "İdareler bu konuda
gerekli ekonomik ve teknik analizleri yaparak önceliği belirleyeceklerdir."
Yani, yasanın emrettiği konuda, Bakan, yetkiyi yürütme organına
ve idareye veriyordu. Bu Meclisten kırk yılda bir ülkemizin yararına
bir yasa çıkarmış, onu da bu şekilde yok etmiştiniz. Daha sonra, MTA
Genel Müdürlüğü elinde bulunan jeotermal sahaları ve kuyuların
kullanımını özel sektöre devretmeye karar verdi. Bu doğrultuda
yirmi jeotermal sahası ve kuyuların kullanım hakları özel sektöre
devredilecekti. Büyük bölümü Ege'deki illerde bulunan jeotermal
sahası ile kuyuların devrine ilişkin ihaleler 2006 sonunda yapıldı.
Fakat, Allah'tan, Türkiye'de Başbakan ve arkadaşlarının bir türlü
içlerine sindiremediği bağımsız yargı hâlâ dimdik ayakta da bu ihaleler
şubat ayında Ankara 15. İdare Mahkemesi tarafından iptal oldu. Mahkeme
"Anayasa'nın 168'inci maddesi uyarınca tabii servet ve kaynaklarımızdan
olan jeotermal kaynaklar devletin hüküm ve tasarrufu altında olup,
bu kaynakların devri, aranması, işletilmesi kanunun açık iznine
bağlıdır. Bu ihaleleri kanunsuz bir şekilde yapamazsınız." dedi
ve siz de işte sırf bu ihaleleri kurtarmak için bugün bu kanun tekliflerini
gündeme aldınız. Gene de teşekkür ediyoruz tabii. Amacınız jeotermalin
kullanımını yaygınlaştırmak, ısınmada kullanmak, bundan maksimum
düzeyde faydalanmak da değildi. Zaten iş işten geçmiş durumdaydı,
ülkenin her yerini doğal gaz hatlarıyla sarmıştınız. Şimdi amacınız
yapamadığınız ihaleleri tamamlamak belki de. Bu yaptığınız ne
devlet ciddiyetine sığar ne kamu yararı anlayışına sığar ne de
millet iradesine saygı anlayışına. Yazıktır, günahtır bu yoksul
halka.
Bakın değerli milletvekilleri,
zengin hidroelektrik kaynaklarımız varken bunların ancak üçte
1'ini değerlendiriyoruz, dünyanın en çok rüzgâr alan bölgesinde yaşıyorken
rüzgâr enerjisinden yararlanmıyoruz, Tanrı'nın sunduğu jeotermal
kaynaklar varken doğal gaz kullanımını yaygınlaştırıyoruz. Bu yanlış
politikaların acısını siz çekecek olsanız neyse, ama çoğunuz da
trilyonluksunuz aslında, doğal gaz faturaları sizleri de etkilemez.
Yandaşlarınızı da zaten devletin parasını kullanarak kömür yardımlarıyla
ayakta tutuyorsunuz. Olan, çocuklarımıza torunlarımıza olacak.
Peki, ayda 400-500 milyona
mahkûm ettiğiniz asgari ücretliler, emekliler ne yapacak? Yoksulluk
sınırında yaşayan milyonlarca insan ne yapacak? Ayda 150 milyonluk
doğal gaz faturalarını nasıl ödeyecek? Tıpkı demir yolları yerine
kara yollarını tercih edip bugünkü duruma gelindiği gibi, tıpkı,
margarin kullanılıp, zeytin ülkesinde zeytinyağı tüketiminde
sondan birinci olduğumuz gibi…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HAKKI ÜLKÜ (Devamla)
- Bitiriyorum efendim. Müsaade edin de bunları tutanaklara da geçireyim.
BAŞKAN - Buyurun efendim.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; jeotermal ülkesinde yaşıyoruz
ama, doğal gazla ısınmak için vatandaş yılda ortalama 870 milyon, devlet
yılda 2 milyar dolar para ödüyor.
Bakın, geçtiğimiz nisan
ayında Avrupa Parlamentosunda düzenlenen "Aday Ülkeler ve
Enerji" konulu toplantıya Avrupa Komisyonu adına katılan yetkililerden
birisi Türkiye'nin doğal gaz ithali için ne diyor: "Türkiye, bunun
için milyarlarca dolar para harcıyor. Bu paranın nereden gelip nereye
gittiğini bilmiyorum ama, ödemeler dengesi açısından hiç de iyi bir
durum değil. Türkiye'nin bu iş için her sene bir kamyon parayı sınırlarının
dışına göndermesi bizi kaygılandırıyor."
Bunu söyleyen, hani
şu sizin, Türkiye'yi üyesi yapacağınız Avrupa Birliğinin yetkilileri
var ya -öyle diyorlar ya- "Doğal gaza her sene bir kamyon para ödüyorsunuz.
Bu kafayla, bu enerji politikalarıyla Avrupa Birliğine de giremezsiniz."
diye tembih ediyorlar bize. Ben bu kanun teklifini verdiğimde, Türkiye
yılda 21 milyar metreküp doğal gaz tüketiyor ve bunun için ihracatçı
ülkelere 3 milyar dolar civarında para ödüyordu.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HAKKI ÜLKÜ (Devamla)
- Sayın Başkan, konuşmamı tamamlasam…
BAŞKAN - Efendim, özetler
misiniz.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla)
- Hemen tamamlayacağım önemli. Bir tane, tek…
BAŞKAN - Çok güzel bilgileniyoruz
da özetlemenizi rica edeceğim.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla)
- Sonraki yıllarda, hem doğal gaz tüketimimiz arttı hem de AKP Hükûmetinin
beceriksizliği nedeniyle doğal gaza ödediğimiz para ikiye katlandı.
2003 yılında Ruslarla
yapılan müzakereler sonrasında doğal gaz fiyatı sözde 148 dolardan
130 dolara çekildi, ama rakam petrol fiyatlarına endekslendiği
için, doğal gazın fiyatı bir ayda 2 kat arttı ve Türkiye, doğal gaza
250 dolar civarında para ödemeye başladı.
2006 yılı başında ortalama
100 metrekarelik bir evin ısıtılması için harcanan para aylık 100
YTL'yken, 2006 yılının sonunda bu rakam 150 YTL'ye çıktı.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bakın, 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Yasası'nın
bu kadar gecikmesinin baş sorumlusu ne yazık ki biraz da Ali Babacan'dır.
Çünkü, Ali Babacan, bir soru üzerine, çok uluslu şirketlerin yenilenebilir
enerjiyi kullanmamız için kendilerine bir tavsiyede bulunduklarında
şöyle bir şey söylüyor uluslararası şirketlere danışarak, diyor
ki: "Onlar istemiyor, ben ne yapayım?" Şimdi, bu, bizim için
çok kötü bir manzaradır. Küresel ısınma gibi çok tehlikeli bir süreç
yaşıyoruz bilindiği gibi. Küresel ısınma olgusunun en önemli nedenlerinden
birisi petrol, doğal gaz, kömür gibi fosil yakıt türlerinin çevreye
verdiği zarardır. Türkiye, 2020 yılında AB'ye üye ülkelerde üretilen
enerjinin yüzde 12'sinin ve elektrik enerjisinin yüzde 22'sinin yenilenebilir
enerji kaynaklarından üretilmesini kendilerine hedef aldıklarını
biliyor mu? Jeotermal enerji de -işte başta da söylediğim gibi- bu
çevre dostu kaynaklardan birisidir. Fosil yakıtların karbondioksit
yayma oranları kömürde yüzde 100, petrolde yüzde 81, doğal gazda yüzde
57 iken, jeotermalde yüzde 3 gibi yok denecek kadar az bir etkiye sahiptir.
O nedenle, jeotermal kullanımı Türkiye için son derece önemlidir.
Türkiye, ne yazık ki,
sizin döneminizde bir nevi kazıklanmaya devam ediyor. Halk da yoksulluğa
mahkûm ediliyor. Bir ülkenin kendi parasıyla rezil edilmesi, kendi
kaynakları varken yoksulluğa mahkûm edilmesi diye işte buna denir.
Teklif sahibi olarak elbette bu yasayı destekliyoruz. Geç de olsa,
çok önem arz eden bu yasa ülkemize başarı ve katkı getirecektir. Bunu
biliyorum ve ben de bu yasa tekliflerinden birisinin sahibi olarak,
çok geç de olsa, hani Nazım Hikmet'in "...mutluluğun resmini yapabilir
misin Abidin?/ İşin kolayına kaçmadan ama" deniyor ya, işin kolayına
biraz kaçtık, zamanınızı da fazla aldık, ama, bu yasanın ülkemize
çok büyük katkılarda bulunacağına inanıyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Ülkü.
Komisyonun bir söz isteği
var. Tümünden sonra mı düzeltme?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER
AKSOY (Kütahya) - İsterseniz şimdi de düzeltebilirim, ama 10'uncu
maddede.
BAŞKAN - Tamam, madde
gelmeden olmaz.
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER
AKSOY (Kütahya) - Hayır, 10'uncu madde geçti efendim.
BAŞKAN - Tamam, şimdi
açıklayın.
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER
AKSOY (Kütahya) - 10'uncu maddede sonlara doğru geldiğimizde
"d) Teminat" bölümü var. Orada, aşağıda, dördüncü satırda
"değerlendirme" kelimesi "değerleme" olacak efendim.
BAŞKAN - Kanunda da
öyle geçiyor, "değerleme" olarak düzeltilmiştir.
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER
AKSOY (Kütahya) - Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümde
yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
16'ncı madde…
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Çeşitli Hükümler
Maden Tetkik ve Arama
Genel Müdürlüğü hizmetleri ile ilgili haklar
MADDE 16-
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kültür ve turizm koruma
ve gelişim bölgeleri ile turizm merkezlerine ilişkin hususlar
MADDE 17-
BAŞKAN - Madde üzerinde
bir önerge var, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1208 sıra sayılı Kanun Teklifinin 17'nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
İrfan
Gündüz |
A.
Müfit Yetkin |
Hasan
Güyüldar |
|
İstanbul |
Şanlıurfa |
Tunceli |
|
Abdullah
Erdem Camtimur |
Alaettin
Güven |
Zülfü
Demirbağ |
|
Kütahya |
Kütahya |
Elâzığ |
"Kültür ve turizm
koruma ve gelişim bölgeleri ile turizm merkezlerine ilişkin hususlar
Madde 17- (1) 12.3.1982 tarihli ve 2634 Turizmi
Teşvik Kanunu uyarınca ilan edilen kültür ve turizm koruma ve gelişim
bölgeleri ile turizm merkezlerinde;
1) Bu Kanun kapsamında verilecek termal
turizm amaçlı işletme faaliyet izinlerinde, imar planları ile belirlenen
yatırım alanları ve işletmelerin kapasitelerinin gerektirdiği
kaynak miktarı sağlandıktan sonra diğer kullanımlara yönelik talepler
karşılanabilir. Termal turizme yönelik kullanım alanlarında
imar planı olmadan faaliyet izni verilemez.
2) Turizm belgeli tesislerin
jeotermal su kullanım bedeli, kullanılan jeotermal su miktarına
göre belirlenir.
3) Faaliyetler için
idarece önceden Kültür ve Turizm Bakanlığının görüşü alınır.
(2) Enerji üretimi ve
ısıtma uygulamalarına uygun olarak akışkanlar hariç diğer akışkanların
bulunduğu alanlarda termal turizm amaçlı kullanıma öncelik tanınır.
(3) Bu madde kapsamında
Belediyelerce kurulacak şirketler için 4046 sayılı Özelleştirme
Uygulamaları Hakkında Kanun'un 27 inci maddesi uygulanmaz, İçişleri
Bakanlığı'nın görüşü alınır.
(4) Bu maddenin uygulanmasıyla
ilgili tüm usul ve esaslar, Kültür ve Turizm Bakanlığının uygun görüşü
alınarak Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir."
BAŞKAN - Komisyon katılıyor
mu efendim?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER
AKSOY (Kütahya) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Sayın
Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Kültür ve Turizm Bakanlığı
tarafından bugüne kadar 60 adet Turizm Merkezi ve Turizm Koruma ve
Gelişim Bölgesi ilan edilmiştir. Enerji üretimi ve ısıtmaya uygun
jeotermal akışkanın bulunduğu alanların tamamı (Denizli-Kızıldere
(2420C), İzmir-Dikili 1400C, Çanakkale Tuzla 170 0C, Kütahya Simav
0C, İzmir Seferihisar 1400C, Sındırgı Hisaralan 137 0C… vs) bu bölgeler
içerisinde yer almaktadır. Halbuki dünyada termal turizm için gerekli
olan jeotermal su sıcaklığı 40 0C civarındadır.
17. maddenin eski haliyle
yasalaşması halinde madde gereğince Özel İdare, Belediye ve Turizm
firmaları birlikte bir birlik kurmaları halinde Turizm merkezi
ilan edilen yerlerdeki bu kaynakların bu birliğe verilmesi ve öncelikle
Turizm tesisinin ihtiyacını karşılaması hükmü getirilmektedir.
Bu durumda serbest girişimciliğin önü tıkanmakta ve yatırımların
tamamıyla kamu iştirakı yada kamu ortaklığı şeklinde yapılması
hükmü getirilmektedir. Bu ise çağdaş dünyada gelişen rekabete dayalı
küresel özel sektör girişimcilik ruhuna aykırıdır. Yine bu maddenin
eski halinde öncelikle Turizm tesisinin ihtiyacını karşılaması
hükmü getirilmektedir, oysa, 242 0C Denizli Kızılderedeki akışkandan
önce elektrik ve ısıtma uygulamaları yapılması ve eğer teknik olarak
uygun ise termal amaçlı tahsisi; kamu kaynağından entegre olarak etkin
ve verimli bir şekilde maksimum düzeyde yararlanma ilkesi açısından
doğru olacaktır:
Teklifte yer alan 17.
madde eski haliyle kalması halinde Türkiyedeki jeotermal alanların
60 adedi (potansiyel bakımından % 80 i) Turizm merkezi ilan edildiği
için faaliyetler bu madde kapsamında yürütüleceğinden kanunun diğer
maddeleri işlevsiz kılınmakta ve yetki karmaşasına yol açmaktadır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Şimdi maddeyi kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
MADDE 18-
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
MADDE 19-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Yönetmelik
MADDE 20-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Yürürlükten kaldırılan
hükümler
MADDE 21-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
BEŞİNCİ KISIM
Geçici ve Son Hükümler
GEÇİCİ MADDE 1-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GEÇİCİ MADDE 2-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GEÇİCİ MADDE 3-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GEÇİCİ MADDE 4-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
teklife yeni bir geçici madde eklenmesine ilişkin bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1208 sıra sayılı Teklife aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
İrfan Gündüz |
Alaettin Güven |
Zülfü Demirbağ |
|
|
İstanbul |
Kütahya |
Elâzığ |
|
A. Müfit Yetkin |
Abdullah Erdem Cantimur |
|
|
Şanlıurfa |
Kütahya |
|
"Geçici Madde 5-
(1) Elektrik Üretim Anonim Şirketi tarafından yapılan kömür tahsis
(rödövans) ihalesi sonucunda kömür kullanım hakkı elde edecek şirketler
tarafından yapılacak 1000 MW üzeri güçte yerli kömür yakıtlı elektrik
santralarından 2014 yılı sonuna kadar işletmeye girenlerin ürettiği
elektrik, perakende ve toptan satış lisansı sahibi şirketler tarafından
on beş yıl süreli ikili anlaşmalar ile satın alınır ve üstlenilecek
elektrik enerjisi alımına ilişkin hükümler bu şirketlerin lisanslarına
derç edilir.
(2) Toptan ve perakende
satış şirketlerine satışı yapılacak miktarla santralın üreteceği
yıllık elektrik miktarı arasında ikili anlaşmaya bağlanamayan bir
üretim bakiyesi oluşursa, bu miktar için Türkiye Elektrik Ticaret
ve Taahhüt Anonim Şirketi alım anlaşması yapar.
(2) Elektrik Üretim
Anonim Şirketi tarafından 1000 MW üzeri güçte yerli kömür yakıtlı
elektrik santralı yapılması amacıyla yapılacak kömür tahsis (rödövans)
ihalelerinde isteklilerce; yıllara sarî olarak rödövans bedeli,
onbeş yıllık süre için yıllara sarî olarak elektrik enerjisi üretim
miktarları ve yıllık birim elektrik enerjisi satış fiyatları teklif
edilecektir. Bu ihalede seçim, şartnamede belirlenecek esaslar dahilinde,
teklif edilecek yıllık üretim miktarları ile yılık birim elektrik
enerjisi satış fiyatlarının çarpımı sonucu oluşacak elektrik alım
bedellerinin önceden saptanmış belirli bir iskonto haddi üzerinden
ihalenin yapıldığı tarihe indirgenmiş değerleri toplamı ile rödövans
bedelinin değerlendirilmesi sonucunda yapılır."
BAŞKAN - Sayın Komisyon,
katılıyor musunuz?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER
AKSOY (Kütahya) - Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın
Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Ülkemizin
8,3 Milyar ton kömür rezervine sahip olmasına rağmen bu rezervin
yüksek kül, kükürt ve nem nedeniyle % 57'sinin 1500 Kcal/kg. ısıl değerin
altında olduğu ve bu nedenle termik santral yakıtı dışında sanayide
kullanım imkanı yoktur. İhtiyacımız olan elektrik enerjisi miktarının
yüksekliği nedeniyle yerli kaynağımız olan bu kömürlerin ivedilikle
termik santral yakıtı olarak kullanılması ve ileri teknoloji ve
yüksek maddi kaynak gerektiren termik santral projelerinin en kısa
sürede gerçekleştirilmesi için kamu kurumlarının elindeki kömür
rezervlerinin yapılacak ihalelerle özel sektöre açılması gerekmektedir.
Yüksek maliyetli bu projelerin finansmanı için kredi bulunabilmesini
kolaylaştırmak için alım garantisi verilmesi ise özel sektörü teşvik
edici bir unsur olacaktır. Bu kapsamda EÜAŞ tarafından kömür tahsis
(rödövans) ihalesi sonucunda kömür kullanım hakkı elde edecek şirketler
tarafından yapılacak 1000 MW üzeri güçte yerli kömür yakıtlı elektrik
santrallerinden 2014 yılı sonuna kadar işletmeye girenlerin ürettiği
elektrik için alım garantisi sağlayan geçici maddenin eklenmesi
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiş, böylece tasarıya
geçici 5'inci madde olarak eklenmiştir.
Yürürlük
MADDE 22-
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Yürütme
MADDE 23-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İkinci bölümde yer
alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Tasarının görüşmeleri
de böylece tamamlanmıştır.
Tasarının tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakikalık
süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyenlerin teknik
personelden yardım istemelerini, vekâleten oy kullanacak sayın bakanların
da hangi bakana vekâleten oy kullandığını, açık bir şekilde ifade etmelerini
rica ediyorum.
Süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Jeotermal Enerji Kaynakları ve Minarelli Sular Kanun Teklifi'nin
yapılan açık oylamasının sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 282
Kabul : 282 (x)
Böylece, teklif kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır. Hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın Bakan, kısa bir
teşekkür konuşması yapacaklar.
Buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinize önce teşekkür ederek sözlerime başlamak istiyorum.
Bu "Jeotermal Yasası"
diye adlandırdığımız yasa, gerçekten ülkemiz için son derece önemli.
Ben, bütün partilere, Ali Topuz Bey'e de özellikle teşekkür ediyorum.
AK Partiye ve bütün milletvekillerine, muhalefet-iktidar ayırt etmeden
hepsine özellikle teşekkür ediyorum. Bu, aynı zamanda, millî mutabakat
yasası oldu. O bakımdan da fevkalade güzel. Demek ki, ortak konularda
yasalar çıkabiliyor.
(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın
sonuna eklidir.
Ben, bu vesileyle iki
de müjde vermek istiyorum, yeri gelmişken. Bunlardan bir tanesi,
bir hafta kadar önce Aydın Hıdırbeyli'de MTA, tarihinin en büyük jeotermal
kuyusunu açtı, 120 derece sıcaklık, 182 litre/saniye debide. Bu,
aşağı yukarı 7 bin konutun eş değeri ısıtma yapıyor, 400 dönüm serayı
da ısıtabilecek kadar zengin.
İkinci müjdemiz de,
iki gün kadar önce oldu, o da Konya Cihanbeyli'de, gene MTA -bizim
emektar MTA'mız- bir kuyu daha açtı. Orada da 47 derece santigrat 30
litre/saniye, bu da 2.600 yataklı bir turizm tesisinin rahatlıkla
ihtiyacını karşılayabilecek büyüklükte. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Yeri gelmişken, şunları
da, isimleri sadece ifade edeceğim: Samsun Havza'da -2007'de açtık-
Amasya Hamamözü, Kahramanmaraş Özel İdare, Afyon-Erkmen, Ankara Çağa-2,
Kayseri Bayramhacılı, Aydın Hıdırbeyli, İzmir Bergama BMTA-1, Konya
Cihanbeyli, Mersin Camili. Toplam olarak 82,60 megavat termal enerji
üretebilecek bir çalışmayı 2007 yılında tamamladık. Aslında, bu,
MTA tarihinde bir rekordur.
Bu arada da devam eden
sondajlarımız var. Devam eden sondajlarda da İzmir Poyracık, Denizli
Karataş, Kütahya Şaphane, İzmir Kocaoba, Mersin Mut Keben, Ankara
Beypazarı, Aydın Atça'da da sondaj çalışmalarımız devam ediyor.
Böylece, bu tertemiz
enerjiyi bütün Türkiye'ye yaymak istiyoruz. Bu arada da sürpriz bazı
ürünlerde buluyoruz, ama, şu anda denemeleri devam ediyor, o da netleşince,
sizlere inşallah o müjdeleri de bu vesileyle yapmış olacağız.
Hepinize tekrar tekrar teşekkür ediyorum.
Başta, Başkanlık Divanı olmak üzere, bütün bürokrat arkadaşlara
da saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.41
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.51
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 121'inci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
9'uncu sırada yer
alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında
Uzayın Araştırma ve Kullanımı Konularında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri
Komisyonları Raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.
9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna
Hükümeti Arasında Uzayın Araştırma ve Kullanımı Konularında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı
ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/491) (S. Sayısı: 1380) (x)
BAŞKAN - Hükûmet? Yerinde.
Komisyon? Yerinde.
Komisyon raporu 1380
sıra sayıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE UKRAYNA HÜKÜMETİ
ARASINDA
UZAYIN ARAŞTIRMA VE KULLANIMI KONULARINDA İŞBİRLİĞİ
ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU
HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE 1 - 19 Aralık
2001 tarihinde Kiev'de nota değişimi suretiyle imzalanan
"Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında
Uzayın Araştırma ve Kullanımı Konularında İşbirliği Anlaşması"nın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2 - Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3 - Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz var mı?
Sayın İstanbul Milletvekilimiz
İrfan Gündüz söz istemiştir.
Buyurun.
(x) 1380 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
- Sayın Başkanım, söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum.
22'nci Dönemin Beşinci
Yasama Yılının son toplantısında, aslında bütün milletvekili arkadaşlarıma;
yine, burada beraber görev yaptığımız Grup Başkan Vekilleri Sayın
Anadol, Sayın Haluk Koç, Sayın Ali Topuz Başta olmak üzere, beraber
çalıştığımız Anavatan Partisinin Grup Başkan Vekillerine de huzurlarınızda
teşekkür etmek istiyorum.
Yani, bu yasama döneminde
çok yoğun bir yasama faaliyeti gerçekleştirdik. Hele 2007 yılı bütçe
tasarısı görüşülürken, elli bir saat aralıksız çalışarak demokrasi
tarihimizde bir rekor kırdık. Hatta, bu arada, ben odaya gidip kanepeye
uzandığımda, Adalet Bakanımız odaya gelmiş, ben uyuyordum; aman, rahatsız
etmeyeyim diye… Sonra, aradan yarım saat falan geçti, ben buraya indim.
Dedi ki: "Arkadaş, Meclis yan gelip yatma yeri değildir, ben, sizi,
bir grup başkan vekili olarak yan gelip yatarken gördüğüm için kınıyorum."
dedi. Gerçekten böyle çok yoğun bir çalışma temposu sergiledik. Burada
gece gündüz demeden emeği geçen her arkadaşımıza, iktidarıyla muhalefetiyle
huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Acısıyla tatlısıyla
zaman zaman gerilimler oldu, zaman zaman birbirimizi kırıcı noktalara
varacak kadar, belki siyasetin tabii gereği, yaralayıcı konuşmalar
da yaptık; ama, 22 Temmuza doğru milletin huzuruna çıkarak bir seçim
kantarında tartılacağız. Ümit ederiz ki, herkes, yine bütün arkadaşlarımız,
iktidarıyla muhalefetiyle o kantarda ağırlığını bulsun, tekrar
önümüzdeki dönemde de buluşalım. Gidip gelmemek var, gelip görmemek
var; ama, hele bu yasama döneminde bizimle beraber yola çıkıp da vefat
eden arkadaşlarımız var. Başta Meclis Başkan Vekilimiz Ali Dinçer
Bey olmak üzere, diğer vefat eden tüm arkadaşlarımıza da ben hepiniz
adına Cenabıhak'tan rahmet diliyorum, ruhları şad olsun diyorum.
Tabii, Avrupa Birliğine
giden bir süreçte, Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde biz
paketler çıkardık, Anayasa değişiklikleri yaptık, demokratikleşmeden
siyasi özgürlüklere varıncaya kadar, bazı temel insan hak ve özgürlükleriyle
ilgili milletimizin ve insanlarımızın önündeki engelleri kaldıran
bazı yasal düzenlemelere varıncaya kadar. Ekonomik ve sosyal pek
çok konuda reform niteliğinde yasalar çıkardık ve bu yasalar, öyle
zannediyoruz ki, toplumumuzdaki pek çok sıkıntıyı gidermede büyük
hizmetler ifa etti.
Ben sadece bir matematik
olarak şunu söyleyeyim: Bu Meclise 22'nci Yasama Döneminde, 22'nci
Dönem Meclisine 1.109 kanun tasarısı sevk edilmiş Hükûmet tarafından,
bunun 915'i yasalaşmıştır. 1.043 kanun teklifi yapılmış milletvekili
arkadaşlarımız tarafından, bunun 278'i yasalaştırılmıştır. Şimdi,
Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan ister tasarı ister tekliflerin
yüzde 82,5'u yasalaştırılmıştır. Geçmiş dönemlere baktığımız zaman,
19'uncu Dönemde bu yasalaşma oranı yüzde 15,6; 20'nci Dönemde bu yasalaşma
oranı yüzde 37; 21'inci Dönemde yüzde 51,5, ama bu dönem yüzde 82,5.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Aynı zamanda demokrasi
tarihimizde de gerçekten çok yoğun bir performans sergilenmiştir.
O yüzden, ben bu enerjiyi bize veren, bu desteği veren aziz milletimize,
sonra da bu Meclisteki bu gayretlerde payı olan her arkadaşımıza,
iktidar ve muhalefetiyle teker teker teşekkür ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. Yeni dönemde sağlıkla buluşmak üzere diyor,
hepinize Allah'a ısmarladık diyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Gündüz.
Sayın Topuz, buyurun.
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Ali Ağabey, kendini affettirecek bir şey söyle!
ALİ TOPUZ (İstanbul)
- Bırakırım, Haluk Bey'i gönderirim! (Gülüşmeler)
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 22'nci Dönem Parlamento çalışmalarının normal
süresini tamamlamış bulunuyoruz. Biraz sonra bu dönemi kapatacağız,
hepimiz seçim bölgelerimize gideceğiz ve bundan sonraki dönem
için çalışmalara başlayacağız.
Öncelikle, bu dönem
zarfında kaybettiğimiz arkadaşlarımızın aziz hatırası önünde
saygıyla eğilmek istiyorum. Büyük çabalar sarf etmişlerdi, Parlamento
çalışmalarına renk katmışlardı, ama ne yazık ki onları kaybettik.
Hepinize başarılı ve mutlu, uzun ömürler diliyorum.
Dört buçuk yıl beraber
çalıştık. Zaman zaman sevinerek çalıştık, zaman zaman üzülerek çalıştık,
ama çok çalıştık. Aynı zamanda çok da tartıştık. Hem Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunu hem komisyonları zorladık sonuna
kadar, bazen geç vakitlere kadar çalıştırdık. Biz çok çalıştık, Sayın
Cumhurbaşkanını da Anayasa Mahkemesini de çok çalıştırdık. Ama,
bu çok çalışmanın, çok iş çıkarmanın yanında, çok verimli çalıştığımızı
söyleyemem, çünkü, bazı kanunları birden fazla görüşmek zorunda
kaldık. Bazen zamanı iyi kullanamadık, ama, hep beraber dört buçuk
yıl çok önemli bir birikimi oluşturduk, çok güzel işler yaptık, önemli
kanunlar çıkardık, bundan önceki Parlamentolardan daha verimli
-o açıdan- işler yaptık. Önemli bir birikimimiz oldu.
İlk defa Parlamentoya
gelen arkadaşlarımız vardı bu dönemin başında, birkaç kez burada
görev yapmış arkadaşımız vardı. Herkes kendi birikiminin üzerine
yeni birikimler kattı. Şimdi, bize düşen tek temel görev, bu birikimi
doğru değerlendirmektir, bu birikimi objektif koşullarda değerlendirmektir.
Gerek iktidar gerek ana muhalefet partisi, öteki partiler gerekse
teker teker milletvekilleri, kendi adlarına, partileri adlarına
öz eleştiri yapmalıdırlar. Eğer bu birikimden yararlanmak istiyorsak,
geleceğe daha iyi şeyler taşımak istiyorsak, bir öz eleştiri yapmamızın
gerekli olduğuna inanıyorum. Öyle zannediyorum ki, öz eleştiri
yaptığımız zaman, hepimiz geleceğe daha iyi şeyleri taşıma olanağını
bulacağız, önce kendimize katkı yapacağız, sonra partilerimize
katkı yapacağız, belki daha sonra partiler arası ilişkileri daha
iyi bir ortamda sürdürme olanaklarını hep beraber bulacağız.
Ben, bu çalışmaların
ulusumuza hayırlı olmasını dilerken, mümkün olan genişlikte, bu
Parlamentoda görev yapan arkadaşlarımın yeniden bu Parlamentoya
dönmesini temenni ediyorum. (Alkışlar) Ama, değerli arkadaşımın
söylediği gibi, gitmek var, dönmemek var, dönüp görmemek var. Bunların
hepsini de olgunlukla karşılamalıyız. Yeniden bu Parlamentoya
dönüp dönmeme konusunda kendisine haksızlık yapıldığı kanaatine
ulaşan arkadaşlarımız olabilir. Ben, onlara, eski bir parlamenter
olarak şunu tavsiye ediyorum: Bu konulardaki üzüntünün hiçbir faydası
yoktur. Eğer gelemezsek, bunu da olgunlukla hep beraber karşılamalıyız.
Yeni gelen arkadaşlarımıza nasıl katkıda bulunuruz, onun çarelerini
bulmalıyız. Siyasete küsmemeliyiz. Siyaseti daha ileri boyutlara
taşımalıyız, daha uygar boyutlara taşımalıyız. O nedenle, siyasetin
yaşamın ayrılmaz bir parçası olduğuna inanarak meseleye bakmalıyız.
İnsan, Parlamentodayken de siyaset yapabilir, Parlamentoda olmadan
da siyaset yapabilir, hiçbir siyasi görev üstlenmeden de bulunduğu
yerden işini yürütürken de siyaset yapabilir.
Öyle zannediyorum
ki, önümüzdeki dönem bizden daha başarılı bir dönem olacaktır ve öyle
zannediyorum ki, önümüzdeki dönem Parlamentosu Türkiye'yi daha
ileri ufuklara taşıyacaktır.
Hepinize, yeniden,
sağlık ve afiyet diliyorum, ailenizle mutlu bir yaşam diliyorum,
herkesin siyasi bakımdan daha başarılı olmasını diliyorum.
Hepinize tekrar saygılarımı
sunuyorum. Teşekkür ediyorum. Allaha ısmarladık diyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Başkan.
Sayın Kurtulmuşoğlu,
Anavatan Partisi Grup Başkan Vekili, buyurun efendim. (Alkışlar)
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum.
Meclisin bu kadar kalabalık
olduğu anda, bugüne kadar hiçbir konuşma yapmadım. (Gülüşmeler)
Sevgili arkadaşlarım,
dört buçuk senemiz bitti. Dört buçuk senede çok şeyler yaptık bu Mecliste.
Beğenilir beğenilmez, ama bizim burada dört buçuk senemiz geçti
hep birlikte. Aynı çatı altında nefes aldık, üzüldük. Burada bizimle
başlayan, rahmetli olan sevgili arkadaşlarımın hepsine rahmet diliyorum,
ailelerine başsağlığı diliyorum.
Kim ne derse desin bu
Meclis aranacaktır. Bu Meclisin diğer Meclislerden farkı neydi diyeceksiniz;
bu Meclisin tartışmasıyla, birbirimize laf atmamızla, ama insanları
çok fazla incitmeden geldik gidiyoruz. Gönül ister ki, bütün arkadaşlarımın,
tabii ben dâhil, hepsinin burada olmasını isterim. (Gülüşmeler)
Ama, kusura bakmayın çoğumuz gelmeyebiliriz.
Sevgili arkadaşlarım,
hayatta en güzel şey insanı sevebilmektir, insan odaklı olabilmek
çok mühimdir, erdemdir insanı sevmek. Ben buradaki, isimlerini bile
bazen hatırlayamadığım tüm arkadaşlarımı seviyorum ve sevdim.
Hep böyle kaldım, böyle kalacağım. Ne sizi ağlatayım ne de kendim ağlayayım,
ama size şunu söyleyeyim, insanı unutmayınız, insan çok güzel bir
varlıktır, dostluklar çok güzeldir. Ben, hiçbirinizin o güzel bakışlarını,
dostluklarını unutmayacağım. Kolay mı zannediyorsunuz, dört buçuk
sene, aynı çatı altında, gece demeden, gündüz demeden nefes alabilmek.
Vaktimizin burada geçirdik çoğunu. Böyle güzel bir ahengi yaşadığım
için kendimi mutlu hissediyorum.
Bu arada, incittimse
bilmeden kimseyi, tekrar söylüyorum, incinen bir arkadaşım varsa
-zannetmiyorum ama olabilir, bilmiyorum- o arkadaşlarımdan özür
diliyorum. Ama, bana kalırsa incitmemeye çalıştım; ola ki, olmuştur,
bilmiyorum.
Size hayatta başarılar
diliyorum, çoluğunuzla çocuğunuzla uzun ömürler diliyorum. Tekrar
hepinizi bu Mecliste görmek istiyorum, hepinize saygı ve selamlar
sunuyorum. Hoşça kalınız diyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Kurtulmuşoğlu.
Madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
3'üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika
süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen sayın milletvekillerinin
teknik personelden yardım istemelerini rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanların da hangi bakana vekâleten oy kullandığını
belirten pusulularını, yine iki dakikalık süre içerisinde göndermelerini
rica ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
eğer uygun bulursanız -biraz sonra Genel Kurulumuzu kapatacağız,
sonuçları bildirdikten sonra- ben de birkaç cümle ifade etmek istiyorum,
tabii, sizler burada olursanız…
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında Uzayın
Araştırma ve Kullanımı Konularında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı'nın açık oylama sonucunu
açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 292
Kabul : 292 (x)
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo
tutanağın sonuna eklidir.
Böylece tasarı kabul
edilmiş ve yasalaşmıştır, hayırlı olmasını diliyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri,
bugün burada kabul edilen Danışma Kurulu kararıyla, yüce Meclisimiz
-yani sizler, sizlerin oylarıyla- 22 Temmuzda yapılacak seçimler
sebebiyle tatil kararı almıştır.
Bildiğiniz gibi, 3
Kasım 2002 tarihinden 22 Temmuza 2007'ye kadar, dört buçuk yılı aşkın
süredir sizlerle beraber olduk. Şahsım ve Başkanlık Divanı üyesi
değerli arkadaşlarım adına, sizlere birkaç hissiyatımı ifade etmek
istiyorum.
Bizleri bu makama
siz getirdiniz, siz bize teveccüh ettiniz, bu görevi bize verdiniz.
Bu onurlu makamda görevimizi yaparken layık olmaya çalıştık. Sizlere,
yüce heyetinize, bize bu itimadı, teveccühü gösterdiğiniz için,
Başkanlık Divanı olarak bizim şükran borcumuz vardır, sizlere teşekkür
ediyoruz.
Biz görevimizi yaparken,
Anayasa, İç Tüzük ve yasalara uygun olarak hareket etmeye azami titizlik
gösterdik. Bu konuda hassas olduk. Çünkü, bizden önce bu görevi yapanların
uygulamalarına da bakarak biz gerektiğinde kararlarımızı veriyorduk.
Bizim uygulamalarımıza bakarak da bizden sonra bu onurlu görevi
devralacak arkadaşlarımız karar verecekler. O bakımdan, verdiğimiz
kararın ve uygulamaların Anayasa'ya, yasalara ve vicdanlara uygun
olmasına hassasiyet gösterdik, buna gayret ettik.
Kürsü dokunulmazlığına
ve özellikle masuniyetine özel bir değer vermeye çalıştık. Çünkü,
milletvekili kürsüsünün demokrasimizin temel kurallarından birisi
olduğuna inanıyoruz. Hâkimiyetin yegâne temsilcisi olan yüce Meclisimize,
onun saygın milletvekillerine layık olmaya çalıştık ve o düşünce
içerisinde gayret ettik.
Hepimiz insanız, hatamız,
kusurumuz olabilir. Uzun çalışmalar yaptık. Sabahın erken saatlerinden
gece yarılarına kadar çalıştık. Yorgun olabiliriz, bazı hatalarımız
olabilir. Eğer bir hatamız olduysa, bunun, kesinlikle bizim iyi niyetimiz
içerisinde değerlendirilmesini düşünüyoruz. Emin olunuz ki bilerek
yapmış değiliz, bilerek zaten böyle bir şey yapamayız.
Benim kişisel anlayışıma
göre, herkes siyasete heveslenebilir. Ama, herkes siyasetçi olamıyor.
Siyasetçi kolay yetişmiyor. Dolayısıyla, bu Parlamento aynı zamanda
bir okul. Şahsen ben sizlerden çok şeyler öğrendim, öğrendiklerimi
hayatımda uygulamaya ve daha iyi olmaya gayret ettim. Ben, bu düşüncelerimin
Değerli Başkanlık Divanı üyelerinin de birer hissiyatı olduğuna
inanıyorum.
Hayatımız boyunca
hoşgörü ve saygıyı esas almaya çalıştık. Benim de, esas, önemle bir
prensip edindiğim, hayatımda, özel hayatımda, kendi meslek hayatımda
hep bu olmuştur. Temel kural olarak hep bunu düşündük, buna gayret ettik.
Hepimiz ülkemize
hizmet için yarışıyoruz, siyasi partiler ve bizler. Yapılan tenkit
ve tartışmalar daha iyiyi ortaya koymak için olmuştur. Ben buna inanıyorum.
İşte, demokrasinin güzelliği, neticede belirli bir dönem sonunda
halkımıza gitmektir, partiler ve siyasiler olarak, yeniden hizmete
talip olarak, daha güzellerini yapabilmek, bu ülkeye daha güzel
hizmet edebilmek için millete gitmektir. İşte beraberce milletimize
gidiyoruz ve milletimizin vereceği karara elbette ki hepimiz derin
saygı duyacağız.
Ben, bu arada, beraber
olduğumuz ve aramızdan ayrılan, vefat eden değerli kardeşlerimize
Allah'tan tekrar rahmet diliyorum, aileleri acılar içerisinde, onlara
sabırlar diliyorum. Onlar bizim kardeşlerimizdi, bizim arkadaşlarımızdı,
hepimiz onların ailelerini unutmamalıyız, onları zaman zaman hatırlamak,
hatta onların ihtiyaç ve değerlerini sormamız bence insani görevlerimizdir.
Netice olarak, belki,
size çok şeyler ifade etmek istiyorum, ama bilin ki, hepsi güzel şeyler,
bütün arkadaşlarıma aileleriyle birlikte sağlık, başarı ve mutluluk
diliyorum. Sağ olun. (Alkışlar)
Tabii ki, bizimle beraber
gece gündüz çalışan bütün Parlamentodaki çalışanlarımıza, Genel
Sekreterinden diğer kısımlarda çalışan arkadaşlarımıza, bize
hizmet verenlere ve bize zaman zaman görüşleriyle, hizmetleriyle
daha iyi kararlar almamıza destek veren Kanunlar ve Kararlar Dairesindeki
bütün değerli arkadaşlarımıza da, sizler adına, bütün Genel Kurul
adına teşekkür ediyorum, onların da hayatlarında mutluluklar ve
başarılar diliyorum.
Şimdi, elbette ki, çalışanlar
derken, en vefakâr ve cefakâr stenograf arkadaşlarımızı biz başta
ifade ediyoruz. (Alkışlar)
Kavas arkadaşlarımız,
bize çay getiren, hasılı bütün arkadaşlarımıza müteşekkiriz.
Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin, 22 Temmuz 2007 Pazar günü yapılması
kararlaştırılan milletvekili genel seçimine ilişkin kesin sonuçların,
2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu'nun 37'nci ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi İç Tüzüğü'nün 3'üncü maddelerine göre, Yüksek Seçim
Kurulunca Türkiye Radyo ve Televizyonlarından ilanını takip eden
beşinci gün saat 15.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Yolunuz açık olsun.
(Ayakta alkışlar)
Kapanma
Saati: 18.21