deneme 3 2 2007-06-28T14:22:00Z 2007-06-28T14:22:00Z 1 46731 266372 Türkiye Büyük Millet Meclisi 2219 624 312479 10.2625 0 0 nk 0 nk 0 0 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

DÖNEM: 22                                      YASAMA YILI: 5

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

CİLT : 160

 

116 ncı Birleşim

29 Mayıs 2007 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. - GE­ÇEN TU­TA­NAK ÖZE­Tİ

 II. - GE­LEN KÂĞIT­LAR

III. - BAŞ­KAN­LI­ĞIN GE­NEL KU­RU­LA SU­NUŞ­LA­RI

A) TEZ­KE­RE­LER VE ÖNER­GE­LER

1.- İz­mir Mil­let­ve­ki­li En­ver Ök­tem hak­kın­da tan­zim edi­len so­ruş­tur­ma dos­ya­sı­nın ge­ri gön­de­ril­me­si­ne iliş­kin Baş­ba­kan­lık tez­ke­re­si (3/1296)

2.- Bir­leş­miş Mil­let­ler Ge­çi­ci Gö­rev Gü­cü bün­ye­sin­de Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­nin 5 Ey­lül 2007 ta­ri­hin­den iti­ba­ren bir yıl da­ha UNI­FIL Ha­rekâtı'na iş­ti­rak et­me­si­ne izin ve­ril­me­si­ne iliş­kin Baş­ba­kan­lık tez­ke­re­si (3/1282)

IV. - AÇIK­LA­MA­LAR VE SA­TAŞ­MA­LA­RA İLİŞ­KİN KO­NUŞ­MA­LAR

1.- Er­zu­rum Mil­let­ve­ki­li İb­ra­him Öz­do­ğan'ın, Sa­kar­ya Mil­let­ve­ki­li Erol As­lan Ce­be­ci'nin, ko­nuş­ma­sın­da, şah­sı­na sa­taş­ma­sı ne­de­niy­le ko­nuş­ma­sı

2.- Sa­kar­ya Mil­let­ve­ki­li Erol As­lan Ce­be­ci'nin, Er­zu­rum Mil­let­ve­ki­li İb­ra­him Öz­do­ğan ve Sam­sun Mil­let­ve­ki­li Ha­luk Koç'un, ko­nuş­ma­la­rın­da, şah­sı­na sa­taş­ma­la­rı ne­de­niy­le ko­nuş­ma­sı

3.- İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Ali Ke­mal Kum­ku­moğ­lu'nun, Sa­kar­ya Mil­let­ve­ki­li Erol As­lan Ce­be­ci'nin, ko­nuş­ma­sın­da, par­ti­si­ne sa­taş­ma­sı ne­de­niy­le ko­nuş­ma­sı

4.- Or­du Mil­let­ve­ki­li Eyüp Fat­sa'nın, İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Ali Ke­mal Kum­ku­moğ­lu'nun, ko­nuş­ma­sın­da, par­ti­si­ne sa­taş­ma­sı ne­de­niy­le ko­nuş­ma­sı

5.- Ya­lo­va Mil­let­ve­ki­li Mu­har­rem İn­ce'nin, İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Ha­li­de İn­ce­ka­ra'nın, ko­nuş­ma­sın­da, şah­sı­na sa­taş­ma­sı ne­de­niy­le ko­nuş­ma­sı

V. - KA­NUN TA­SA­RI VE TEK­LİF­LE­Rİ İLE KO­MİS­YON­LAR­DAN GE­LEN Dİ­ĞER İŞ­LER

1.- İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Ömer Zül­fü Li­va­ne­li ve 19 Mil­let­ve­ki­li, Ço­rum Mil­let­ve­ki­li Mu­zaf­fer Kül­cü ve 19 Mil­let­ve­ki­li, De­niz­li Mil­let­ve­ki­li Mus­ta­fa Ga­zal­cı ve 54 Mil­let­ve­ki­li ile Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu Adı­na Grup Baş­kan­ve­kil­le­ri Ga­zi­an­tep Mil­let­ve­ki­li Ömer Abu­şoğ­lu ve Ma­lat­ya Mil­let­ve­ki­li Sü­ley­man Sa­rı­baş'ın, ço­cuk­lar­da ve genç­ler­de ar­tan şid­det eği­li­mi ile okul­lar­da mey­da­na ge­len olay­la­rın araş­tı­rı­la­rak alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin be­lir­len­me­si ama­cıy­la Mec­lis araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­na iliş­kin öner­ge­le­ri ve Mec­lis Araş­tır­ma­sı Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (10/337, 343, 356, 357) (S. Sa­yı­sı: 1413)

2.- Ça­nak­ka­le Mil­let­ve­kil­le­ri Meh­met Da­niş ve İb­ra­him Köş­de­re'nin, Ge­li­bo­lu Ya­rı­ma­da­sı Ta­ri­hi Mil­li Par­kı Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Bir Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi (Ka­mu İha­le Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi) ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/212) (S. Sa­yı­sı: 305)

3.- Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1030) (S. Sa­yı­sı: 904)

4.- Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Grup Baş­kan­ve­ki­li Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Fa­ruk Çe­lik'in, İmar Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ve Ba­yın­dır­lık, İmar, Ulaş­tır­ma ve Tu­rizm ile Ada­let Ko­mis­yon­la­rı Ra­por­la­rı (2/820) (S. Sa­yı­sı: 1337)

5.- Af­yon­ka­ra­hi­sar Mil­let­ve­ki­li Ha­lil Ay­do­ğan'ın; Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye­si Ka­nu­nu, İl Özel İda­re­si Ka­nu­nu ve Be­le­di­ye Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ve İçiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/968) (S.Sa­yı­sı: 1416)

VI. - SE­ÇİM­LER

1.- Rad­yo ve Te­le­viz­yon Üst Ku­ru­lun­da bo­şa­la­cak üye­lik­le­re se­çim

VII. - SO­RU­LAR VE CE­VAP­LAR

A) YA­ZI­LI SO­RU­LAR VE CE­VAP­LA­RI

1.- İz­mir Mil­let­ve­ki­li En­ver ÖK­TEM'in, TBMM Kre­şi­ne iliş­kin so­ru­su ve Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan Ve­ki­li İs­ma­il ALP­TE­KİN'in ce­va­bı (7/22944)

2.- İz­mir Mil­let­ve­ki­li Ca­nan ARIT­MAN'ın, TBMM Kre­şi­ne iliş­kin so­ru­su ve Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan Ve­ki­li İs­ma­il ALP­TE­KİN'in ce­va­bı (7/22945)

3.- Af­yon­ka­ra­hi­sar Mil­let­ve­ki­li Ha­lil ÜN­LÜ­TE­PE'nin, TBMM Kre­şi­ne iliş­kin so­ru­su ve Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan Ve­ki­li İs­ma­il ALP­TE­KİN'in ce­va­bı (7/22946)

I. - GE­ÇEN TU­TA­NAK ÖZE­Tİ

TBMM Ge­nel Ku­ru­lu sa­at 11.14'te açı­la­rak dört otu­rum yap­tı.

Gün­de­min "Ka­nun Ta­sa­rı ve Tek­lif­le­ri ile Ko­mis­yon­lar­dan Ge­len Di­ğer İş­ler" kıs­mı­nın 439'un­cu sı­ra­sın­da bu­lu­nan 1432 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Tek­li­fi'nin bu kıs­mın 8'in­ci, 65'in­ci sı­ra­sın­da bu­lu­nan 201 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın 16'ncı, ge­len kâğıt­lar lis­te­sin­de ya­yım­la­nan ve bas­tı­rı­la­rak da­ğı­tı­lan 1433 sı­ra sa­yı­lı Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Ana­ya­sa­sı­nın Ba­zı Mad­de­le­rin­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun ve Ana­ya­sa'nın 89'un­cu ve 104'ün­cü mad­de­le­ri ge­re­ğin­ce Cum­hur­baş­ka­nın­ca bir kez da­ha gö­rü­şül­mek üze­re ge­ri gön­der­me tez­ke­re­si ve 1434 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Tek­li­fi'nin kırk se­kiz sa­at geç­me­den bu kıs­mın sı­ra­sıy­la 5'in­ci ve 7'nci sı­ra­la­rı­na alın­ma­sı­na ve di­ğer iş­le­rin sı­ra­sı­nın bu­na gö­re te­sel­sül et­ti­ril­me­si­ne; ge­len kâğıt­lar­da ya­yım­la­nan ve bas­tı­rı­la­rak da­ğı­tı­lan (10/337, 343, 356, 357) esas nu­ma­ra­lı Mec­lis Araş­tır­ma­sı Ko­mis­yo­nu­nun 1413 sı­ra sa­yı­lı ra­po­ru­nun gün­de­min "Özel Gün­dem­de Yer Ala­cak İş­ler" kıs­mı­nın 1'in­ci sı­ra­sı­na alın­ma­sı­na ve gö­rüş­me­le­ri­nin 29 Ma­yıs 2007 Sa­lı gün­kü bir­le­şim­de ya­pıl­ma­sı­na ve son­ra­sın­da ka­nun ta­sa­rı ve tek­lif­le­ri­nin gö­rü­şül­me­si­ne de­vam edil­me­si­ne; 28 Ma­yıs 2007 Pa­zar­te­si gün­kü bir­le­şim­de ça­lış­ma sü­re­si­nin 1433 sı­ra sa­yı­lı Ana­ya­sa De­ği­şik­lik Tek­li­fi'nin 1'in­ci tur oy­la­ma­sı­nın ta­mam­lan­ma­sı­na ka­dar, 29 Ma­yıs 2007 Sa­lı gün­kü bir­le­şim­de ise, Ge­nel Ku­ru­lun sa­at 15.00'te top­lan­ma­sı­na iliş­kin AK Par­ti Gru­bu öne­ri­si, ya­pı­lan gö­rüş­me­ler­den son­ra, ka­bul edil­di.

Gün­de­min "Ka­nun Ta­sa­rı ve Tek­lif­le­ri ile Ko­mis­yon­lar­dan Ge­len Di­ğer İş­ler" kıs­mı­nın:

1'in­ci sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Ka­mu İha­le Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi'nin (2/212) (S. Sa­yı­sı: 305) gö­rüş­me­le­ri, da­ha ön­ce ge­ri alı­nan mad­de­le­re iliş­kin ko­mis­yon ra­po­ru he­nüz gel­me­di­ğin­den;

2'nci sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin (1/1030) (S. Sa­yı­sı: 904),

3'ün­cü sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Grup Baş­kan­ve­ki­li Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Fa­ruk Çe­lik'in, İmar Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir (2/820) (S. Sa­yı­sı: 1337),

4'ün­cü sı­ra­sı­na alı­nan, -Af­yon­ka­ra­hi­sar Mil­let­ve­ki­li Ha­lil Ay­do­ğan'ın, Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye­si Ka­nu­nu, İl Özel İda­re­si Ka­nu­nu ve Be­le­di­ye Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir (2/968) (S. Sa­yı­sı: 1416),

Ka­nun Ta­sa­rı ve Tek­lif­le­ri, il­gi­li ko­mis­yon yet­ki­li­le­ri Ge­nel Ku­rul­da ha­zır bu­lun­ma­dık­la­rın­dan;

Er­te­len­di.

5'in­ci sı­ra­sı­na alı­nan ve Cum­hur­baş­ka­nın­ca bir kez da­ha gö­rü­şül­mek üze­re ge­ri gön­de­ri­len Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Ana­ya­sa­sı­nın Ba­zı Mad­de­le­rin­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da 10/5/2007 Ta­rih­li ve 5660 Sa­yı­lı Ka­nun'un (1/1368) (S.Sa­yı­sı: 1433) bi­rin­ci gö­rüş­me­si ta­mam­lan­dı; ikin­ci gö­rüş­me­si­ne en az kırk se­kiz sa­at geç­tik­ten son­ra baş­la­na­bi­le­ce­ği açık­lan­dı.

De­niz­li Mil­let­ve­ki­li Üm­met Kan­do­ğan'a, Cum­hur­baş­ka­nıy­la il­gi­li ba­zı ifa­de­le­rin­den do­la­yı ge­rek­li uya­rı­yı yap­ma­dı­ğı id­di­asıy­la Baş­ka­nın tu­tu­mu hak­kın­da açı­lan usul gö­rüş­me­sin­den son­ra, Otu­rum Baş­ka­nın­ca, ya­pı­lan uy­gu­la­ma­nın İç Tü­zük hü­küm­le­ri­ne uy­gun ol­du­ğu ifa­de edil­di.

An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li Oya Aras­lı, Kas­ta­mo­nu Mil­let­ve­ki­li Mu­sa Sı­va­cı­oğ­lu'nun, ko­nuş­ma­sın­da, şah­sı­na sa­taş­tı­ğı id­di­asıy­la bir açık­la­ma­da bu­lun­du.

Ge­nel Ku­ru­lu zi­ya­ret eden Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri Tem­sil­ci­ler Mec­li­si Or­tak He­ye­ti Baş­ka­nı Ed­ward With­fi­eld ve be­ra­be­rin­de­ki he­ye­te Baş­kan­lık­ça "Hoş gel­di­niz" de­nil­di.

29 Ma­yıs 2007 Sa­lı gü­nü sa­at 15.00'te top­lan­mak üze­re, bir­le­şi­me 22.57'de son ve­ril­di.

İs­ma­il Alp­te­kin

 

 

Baş­kan Ve­ki­li

 

 

 

Ah­met Gök­han Sa­rı­çam

Türkân Mi­ço­oğul­la­rı

 

Kırk­la­re­li

İz­mir

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

Ah­met Kü­çük

 

 

Ça­nak­ka­le

 

 

Kâtip Üye

 

 

No.: 156

II. - GE­LEN KÂĞIT­LAR

29 Ma­yıs 2007 Sa­lı

Ra­por­lar

1.- 8.5.2007 Ta­rih­li ve 5464 Sa­yı­lı Nük­le­er Güç San­tral­la­rı­nın Ku­rul­ma­sı ve İş­le­til­me­si ile Ener­ji Sa­tı­şı­na İliş­kin Ka­nun ve Ana­ya­sa­nın 89 un­cu ve 104 ün­cü Mad­de­le­ri Ge­re­ğin­ce Cum­hur­baş­ka­nın­ca Bir Da­ha Gö­rü­şül­mek Üze­re Ge­ri Gön­der­me Tez­ke­re­si ile Sa­na­yi, Ti­ca­ret, Ener­ji, Ta­biî Kay­nak­lar, Bil­gi ve Tek­no­lo­ji Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1365) (S. Sa­yı­sı: 1436) (Da­ğıt­ma Ta­ri­hi: 29.5.2007) (GÜN­DE­ME)

2.- Si­vas Mil­let­ve­ki­li Se­la­mi Uzun ve 3 Mil­let­ve­ki­li­nin; Po­lis Va­zi­fe ve Sa­la­hi­yet Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ve Ada­let Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/1037) (S. Sa­yı­sı: 1437) (Da­ğıt­ma Ta­ri­hi: 29.5.2007) (GÜN­DE­ME)

 

 

 

29 Ma­yıs 2007 Sa­lı

Bİ­RİN­Cİ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 15.14

BAŞ­KAN : Baş­kan Ve­ki­li İs­ma­il ALP­TE­KİN

KÂTİP ÜYE­LER : Ah­met Gök­han SA­RI­ÇAM (Kırk­la­re­li), Türkân Mİ­ÇO­OĞUL­LA­RI (İz­mir)

BAŞ­KAN - Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 116'ncı Bir­le­şi­mi­ni açı­yo­rum.

Top­lan­tı ye­ter sa­yı­sı var­dır, gün­de­me ge­çi­yo­ruz.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Baş­kan­lı­ğın Ge­nel Ku­ru­la su­nuş­la­rı var­dır.

Baş­kan­lı­ğın bir tez­ke­re­si var; oku­tu­yo­rum:

III. - BAŞ­KAN­LI­ĞIN GE­NEL KU­RU­LA SU­NUŞ­LA­RI

A) TEZ­KE­RE­LER VE ÖNER­GE­LER

1.- İz­mir Mil­let­ve­ki­li En­ver Ök­tem hak­kın­da tan­zim edi­len so­ruş­tur­ma dos­ya­sı­nın ge­ri gön­de­ril­me­si­ne iliş­kin Baş­ba­kan­lık tez­ke­re­si (3/1296)

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

3167 sa­yı­lı Çek­le Öde­me­le­rin Dü­zen­len­me­si ve Çek Ha­mil­le­ri­nin Ko­run­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun'a ay­kı­rı­lık su­çu­nu iş­le­di­ği id­dia olu­nan İz­mir Mil­let­ve­ki­li En­ver Ök­tem hak­kın­da Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Ana­ya­sa­sı'nın 83'ün­cü mad­de­si uya­rın­ca ya­sa­ma do­ku­nul­maz­lı­ğı­nın kal­dı­rı­lıp kal­dı­rıl­ma­ma­sı hu­su­sun­da il­gi (a) ya­zı­mız ile Baş­kan­lı­ğı­nı­za gön­de­ri­len so­ruş­tur­ma dos­ya­sı­nın ia­de­si ile il­gi­li Ada­let Ba­kan­lı­ğın­dan alı­nan il­gi (b) ya­zı su­re­ti ve ek­le­ri ili­şik­te gön­de­ril­miş­tir.

Ge­re­ği­ni arz ede­rim.

                                                                                                   Re­cep Tay­yip Er­do­ğan

                                                                                                              Baş­ba­kan

BAŞ­KAN - Ana­ya­sa ve Ada­let Ko­mis­yon­la­rı Üye­le­rin­den Ku­ru­lu Kar­ma Ko­mis­yon­da bu­lu­nan dos­ya Hükûme­te ge­ri ve­ril­miş­tir.

Baş­ba­kan­lı­ğın, Ana­ya­sa'nın 92'nci mad­de­si­ne gö­re ve­ril­miş bir tez­ke­re­si var­dır, ön­ce oku­tup iş­le­me ala­ca­ğım son­ra da oy­la­rı­nı­za su­na­ca­ğım.

Baş­ba­kan­lık tez­ke­re­si­ni oku­tu­yo­rum:

2.- Bir­leş­miş Mil­let­ler Ge­çi­ci Gö­rev Gü­cü bün­ye­sin­de Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­nin 5 Ey­lül 2007 ta­ri­hin­den iti­ba­ren bir yıl da­ha UNI­FIL Ha­rekâtı'na iş­ti­rak et­me­si­ne izin ve­ril­me­si­ne iliş­kin Baş­ba­kan­lık tez­ke­re­si (3/1282)

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Bir­leş­miş Mil­let­ler Gü­ven­lik Kon­se­yi'nin 11 Ağus­tos 2006 ta­ri­hin­de ka­bul et­ti­ği 1701 (2006) sa­yı­lı Ka­rar ve Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 5/9/2006 ta­rih­li ve 880 sa­yı­lı Ka­ra­rı ile bir yıl için ver­di­ği izin çer­çe­ve­sin­de, Tür­ki­ye ge­rek Bir­leş­miş Mil­let­ler Ge­çi­ci Gö­rev Gü­cü (UNI­FIL) ka­ra ha­re­ka­tı­na, ge­rek UNI­FIL-De­niz Gö­rev Gü­cü'ne yap­tı­ğı kat­kı­lar­la, ba­rı­şı ko­ru­ma ha­re­ka­tı­nın et­kin bi­çim­de ic­ra­sın­da önem­li bir iş­lev üst­len­miş, böy­le­ce, ge­rek BM sis­te­mi için­de, ge­rek böl­ge­sel ve kü­re­sel öl­çek­te gö­rü­nür­lü­ğü­nün art­ma­sı­nı ve Dün­ya­nın di­ğer böl­ge­le­rin­de bun­dan ön­ce ka­tıl­dı­ğı ba­rı­şı ko­ru­ma ope­ras­yon­la­rın­da­ki ba­şa­rı­lı per­for­man­sıy­la sa­hip ol­du­ğu ko­nu­mu­nun pe­kiş­me­si­ni sağ­la­mış­tır. UNI­FIL'in gö­rev sü­re­si 31 Ağus­tos 2007 ta­ri­hin­de so­na ere­cek olup, gö­rev sü­re­si­nin 31 Ağus­tos 2007 ta­ri­hin­den son­ra­ki dö­nem için ye­ni­len­me­si yö­nün­de BM bün­ye­sin­de ha­zır­lık­lar baş­la­tıl­mış­tır. Bu ha­zır­lık­lar ta­mam­lan­dık­tan son­ra ye­ni bir BM Gü­ven­lik Kon­se­yi ka­ra­rı ka­bul edi­le­rek UNI­FIL'in gö­rev sü­re­si­nin uza­tıl­ma­sı bek­len­mek­te­dir.

Bu çer­çe­ve­de, BM Gü­ven­lik Kon­se­yi'nin UNI­FIL'in gö­rev sü­re­si­nin uza­tıl­ma­sı yö­nün­de ka­rar al­ma­sı du­ru­mun­da; hu­dut, şü­mul ve mik­ta­rı Hü­kü­met­çe be­lir­le­ne­cek Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri un­sur­la­rı­nın, 1701 sa­yı­lı BM Gü­ven­lik Kon­se­yi Ka­ra­rı ve 880 sa­yı­lı TBMM Ka­ra­rı ile tes­pit edi­len il­ke­ler kap­sa­mın­da 5 Ey­lül 2007 ta­ri­hin­den iti­ba­ren bir yıl da­ha UNI­FIL Ha­re­ka­tı­na iş­ti­rak et­me­si ve bu­nun­la il­gi­li ge­rek­li dü­zen­le­me­le­rin Hü­kü­met ta­ra­fın­dan ya­pıl­ma­sı için Ana­ya­sa'nın 92 nci mad­de­si uya­rın­ca izin ve­ril­me­si­ni say­gı­la­rım­la arz ede­rim.

                                                                                                   Re­cep Tay­yip Er­do­ğan

                                                                                                              Baş­ba­kan

BAŞ­KAN - Baş­ba­kan­lık tez­ke­re­si üze­rin­de, İç Tü­zük'ün 72'nci mad­de­si­ne gö­re gö­rüş­me aça­ca­ğım.

Grup­la­ra ve Hükûme­te ve şah­sı adı­na iki üye­ye söz ve­re­ce­ğim.

Ko­nuş­ma sü­re­le­ri, grup­lar ve Hükûmet için yir­mi­şer da­ki­ka, şa­hıs­lar için­se on da­ki­ka­dır.

Şim­di, Tez­ke­re üze­rin­de söz alan sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri­nin isim­le­ri­ni oku­yo­rum: Grup­lar adı­na; Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na Ma­lat­ya Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Sü­ley­man Sa­rı­baş, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Onur Öy­men, AK Par­ti Gru­bu adı­na Sa­kar­ya Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Erol As­lan Ce­be­ci. Şa­hıs­la­rı adı­na, İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Onur Öy­men ve yi­ne İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Şük­rü Mus­ta­fa Elek­dağ söz is­te­miş­ler­dir.

İlk söz, Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na, Ma­lat­ya Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Sü­ley­man Sa­rı­baş'a ait­tir.

Efen­dim, sü­re­niz yir­mi da­ki­ka.

Bu­yu­run.

ANA­VA­TAN PAR­Tİ­Sİ GRU­BU ADI­NA SÜ­LEY­MAN SA­RI­BAŞ (Ma­lat­ya) - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, UNI­FIL mü­ni­fil bil­mem, Lüb­nan'a as­ker gön­der­me tez­ke­re­si­nin de­va­mı. Ge­çen se­ne, do­ku­zun­cu ay­da, bu Mec­lis­te Lüb­nan'a as­ker gön­der­me tez­ke­re­si­ni çı­kar­mış ve bir yıl sü­rey­le Hükûme­te yet­ki ver­miş­tik. Hükûmet ge­rek gör­dü ki, bir yıl da­ha uza­tıl­ma­sı için böy­le bir tez­ke­re gön­der­di.

Ben, söz­le­ri­me baş­lar­ken, yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

O gün de söy­le­dik, Türk as­ke­ri­ni gön­de­ri­yo­ruz çok şü­kür. Lüb­nan'a gön­de­ri­yo­ruz, Ko­so­va'da var, Af­ga­nis­tan'da var, ama gön­de­re­me­di­ği­miz yer var. Gön­de­re­me­di­ği­miz yer, esa­sın­da, Tür­ki­ye'nin ka­na­yan ya­ra­sı, Ku­zey Irak'a gön­de­re­mi­yo­ruz. Gön­de­re­me­di­ği­miz gi­bi, da­ha dün, Irak'ı iş­gal et­miş bir "dost" ve "müt­te­fik" ül­ke say­dı­ğı­mız Ame­ri­ka'nın uçak­la­rı Türk ha­va sa­ha­sı­nı ih­lal edi­yor­lar dört da­ki­ka. Ne ül­ke­nin Baş­ba­ka­nın­dan ne ül­ke­nin Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nın­dan bu ko­nu­da hiç­bir açık­la­ma yok, hiç­bir tep­ki yok.

Şim­di, mil­let Ana­do­lu'da çık­tı "Efen­dim, bu­nu Cum­hur­baş­ka­nı ni­ye seç­me­di­niz, bu Ab­dul­lah Gül'ü?" İş­te, bu­nun için seç­me­dik. Ame­ri­ka uçak­la­rı Türk ha­va sa­ha­sı­nı ih­lal edi­yor ve ül­ke­nin bu Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nı tek bir tep­ki gös­ter­mi­yor üç gün­dür! Bu­nu mu se­çe­cek­tik? Bu­nu mu seç­me­liy­dik? Türk hal­kı, ey Türk hal­kı: Ame­ri­ka'ya her şe­yi tes­lim et­miş, Ku­zey Irak po­li­ti­ka­la­rı­nı tes­lim et­miş, Tür­ki­ye'nin gü­ven­li­ği­ni tes­lim et­miş bir Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nı­nı mı Cum­hur­baş­ka­nı se­çe­cek­tik? Tür­ki­ye'nin ta­ma­mı­nı mı tes­lim et­tir­sey­dik baş­ka­la­rı­na? Böy­le bir şey var mı? Böy­le bir şey var mı?

Lüb­nan'a gi­der­ken söy­le­dim: "Lüb­nan'a bu as­ker­le­ri İs­ra­il'in gü­ven­li­ği için gön­de­ri­yo­ruz." O gün söy­le­miş­tim, bu­gün de tek­rar edi­yo­rum: "Ha­yat­la­rı bo­yun­ca 'Ya­hu­di te­lin mi­tin­gi' dü­zen­le­yen­ler, kırk ya­şın­dan son­ra Ya­hu­di­le­rin des­tek­çi­si ol­du­lar da onun için vic­da­nım ka­nı­yor." de­miş­tim, tek­rar edi­yo­rum.

Ne yap­tı bir yıl­dır Lüb­nan'a gön­der­di­ği­miz as­ker­ler? Hiz­bul­lah'ın si­lah­lan­dı­rıl­ma­sı­nı sağ­la­dı, ya­ni, "Hiz­bul­lah'ın elin­den si­lah­la­rı al­ma­dı." di­ye­cek­si­niz, ama, Hiz­bul­lah'a dı­şa­rı­dan ge­len des­tek­le­ri ön­le­di. Ki­min adı­na? İs­ra­il'in gü­ven­li­ği adı­na. Tür­ki­ye'ye de bu ya­kı­şır­dı, bu Hükûme­te de bu ya­kı­şır­dı. Mü­ba­rek ol­sun! Mü­ba­rek ol­sun!

Ya­ni, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, de­ni­le­cek ki: "As­ker­le­ri­miz, iş­te, dı­şa­rı­da ne ya­pı­yor? Te­rör olan ül­ke­ler­de Bir­leş­miş Mil­let­ler ka­rar­la­rı da­hi­lin­de, te­rö­rün ya­yıl­ma­sı­na en­gel ol­mak için, te­rör­le mü­ca­de­le için, Bir­leş­miş Mil­let­ler kap­sa­mın­da iş bir­li­ği için gön­de­ri­yo­ruz." Bir ta­raf­tan te­rör­le iş bir­li­ği için as­ker­le­ri­mi­zi dı­şa­rı gön­de­ri­yo­ruz, bir ta­raf­ta te­rö­re des­tek olan El Ka­dı'ya ke­fil olu­yo­ruz. Şim­di bu­nun ne­re­si ne bu­nun? Bir ta­raf­ta te­rö­re mad­di kay­nak­lar sağ­la­dı­ğı açık, net olan El Ka­dı'ya Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'nin Baş­ba­ka­nı ke­fil, bir ta­raf­tan Af­ga­nis­tan'a, Lüb­nan'a te­rör ön­len­sin di­ye, ulus­la­ra­ra­sı alan­da te­rör ön­len­sin di­ye as­ker gön­de­ri­yo­ruz, esas as­ker gön­der­me­miz ge­re­ken yer, Baş­ba­kan­lık. Baş­ba­kan­lı­ğa as­ker gön­de­rir­sek te­rö­rü ön­le­riz. Te­rö­rü ön­le­riz… Çün­kü ora­sı üre­ti­yor bu­nu, El Ka­dı'ya ke­fil olan yer ora­sı.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ne ola­cak bu Ku­zey Irak'ın du­ru­mu? Bak, bu­gün sa­bah ha­ber­ler­de gör­düm: "Da­ho'nun, Er­bil'in, Sü­ley­ma­ni­ye'nin gü­ven­li­ği böl­ge­sel güç­le­re tes­lim edil­di." Bir müd­det son­ra herhâlde, re­fe­ran­dum­dan son­ra Ker­kük'ün, Mu­sul'un da gü­ven­li­ği böl­ge­sel güç­le­re tes­lim edi­le­cek. O böl­ge­de ya­yın ya­pan te­le­viz­yon­lar var. Ora­da­ki yö­ne­ti­min ya­yın yap­tır­dı­ğı 10'a ya­kın te­le­viz­yon­lar var. Bir din­le­yin ar­ka­daş­lar, uy­du­lar­dan bir açın da o te­le­viz­yon­la­rı din­le­yin; Tür­ki­ye'ye han­gi ha­ka­ret­ler yağ­dı­rı­lı­yor, her gün han­gi iha­net­ler yağ­dı­rı­lı­yor bir din­le­yin. On­dan son­ra gi­din, Bağ­dat'ta Ta­la­ba­ni'yle sa­rı­lı­yor mu­su­nuz, öpü­şü­yor mu­su­nuz, ba­rı­şı­yor mu­su­nuz, kar­deş­lik me­saj­la­rı mı ve­ri­yor­su­nuz, on­la­rı din­le­dik­ten son­ra bir ko­nu­şun. Ya­ni yap­mak is­te­di­ği­niz şey ne­dir dört bu­çuk se­ne­lik ik­ti­da­rı­nız­da? Te­rör­le il­gi­li mü­ca­de­le­niz­de ge­le ge­le, ge­le ge­le gel­di­niz, An­ka­ra'nın gö­be­ğin­de, te­rö­rün bom­ba­la­rı pat­la­ma­ya baş­la­dı. Bu Mec­lis­te söy­le­dik, ge­çen de, dün de söy­le­dim. (19 Ey­lül 2005, Mec­lis ola­ğa­nüs­tü top­lan­tı­ya ça­ğı­rıl­dı.) Ge­lin, şu te­rö­rü bir ko­nu­şa­lım, şu Mec­lis­te bir tar­tı­şa­lım, ön­lem­le­ri­ni ala­lım, Hükûme­te tav­si­ye­ler­de bu­lu­na­lım di­ye. AK Par­ti Gru­bu ku­lis­ten bu sa­lo­na gir­me­di ve ilk de­fa Mec­li­sin ge­le­ne­ğin­de Mec­lis­ten kaç­ma, AK Par­ti Gru­bu­nun ey­le­miy­le or­ta­ya çık­tı. Şim­di, mey­dan­lar­da ca­ka sa­ta­rak, "Mec­li­se gir­me­den mil­let­ve­ki­li ol­maz." de­ni­len­ler, te­rör ko­nu­su bu Mec­lis­te gö­rü­şü­lür­ken, o ku­lis­ler­den bu sa­lon­la­ra kim­se­yi koy­ma­dı­lar. Bu mil­let, bu aziz mil­let, bu bü­yük mil­let bun­la­rı gör­me­ye­cek, bun­la­rı ya­şa­ma­ya­cak, on­dan son­ra dö­nüp di­ye­cek ki: Ku­zey Irak'ta kır­mı­zı çiz­gi­le­ri­mi­zi sil­di­ren, Av­ru­pa Bir­li­ğin­de Tür­ki­ye'ye en ga­liz ha­ka­ret­le­ri yap­tı­ran, Kıb­rıs'ta Kıb­rıs­lı Rum­la­ra peş­keş çek­me adı­na pro­to­kol­le­rin al­tı­na im­za at­mak­tan ken­di kork­tu­ğu için baş­ka­la­rı­na at­tı­ran bi­ri­ni, Cum­hur­baş­ka­nı seç­me­di­niz di­ye... Ki­mi seç­me­di­ği­mi­zi an­la­sın bu mil­let. Ki­mi seç­me­di­ği­mi­zi bu mil­let an­la­sın di­ye söy­lü­yo­rum bun­la­rı. Biz, Ku­zey Kıb­rıs'ı pro­to­kol­le Rum­la­ra tes­lim et­me­ye kal­kan ve Rum­la­rın Kıb­rıs'ın tek tem­sil­ci­si ol­ma­sı­nı ka­bul et­me­ye doğ­ru adım­lar atan bir Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nı­nı seç­me­dik. Biz, Ku­zey Irak'ta as­ke­ri­nin ba­şı­na çu­val ge­çirt­ti­ren ve Ku­zey Irak'ta­ki bü­tün kır­mı­zı çiz­gi­le­ri­mi­zi yok eden bir Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nı­nı, evet, Cum­hur­baş­ka­nı seç­me­dik. Biz, Ame­ri­ka'nın her de­di­ği­ni ya­pan, ama Ame­ri­ka uçak­la­rı Tür­ki­ye'nin ha­va sa­ha­sı­nı ih­lal et­ti­ği için üç gün­dür se­si­ni çı­kart­ma­yan bir Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nı­nı seç­me­dik. Çün­kü, Tür­ki­ye'nin bun­la­ra ema­net edi­le­me­ye­ce­ği­ni dü­şün­dük ve doğ­ru dü­şün­dük. Ne için se­çi­lir? İyi yö­ne­ti­ci seç­mek­tir, bü­tün mil­le­tin ama­cı bu­dur, iyi yö­ne­ti­ci seç­mek. Bi­zi iyi yö­ne­ten­ler yö­net­sin di­ye se­çim­ler ya­pı­lır. Bir Cum­hur­baş­kan­lı­ğı sü­re­ci­ni kö­tü yö­ne­te­ne, tek­rar prim ve­re­ce­ğiz ve se­çe­ce­ğiz; ya­ni, yö­ne­te­me­miş, sü­re­ci yö­ne­te­me­miş, kö­tü yö­net­miş, bu kriz­le­re ve­si­le ol­muş, ama kö­tü yö­ne­tim bir prim ala­cak. Böy­le bir şey yok. Kö­tü yö­ne­ten­ler dün­ya­nın her ta­ra­fın­da gi­der­ler, iyi yö­ne­ten­ler ge­lir­ler ve bu mil­let in­şal­lah bu se­çim­de ken­di ge­le­ce­ği­ni iyi yö­ne­te­cek, ken­di ge­le­ce­ği­ni iyi yer­le­re ta­şı­ya­cak, Tür­ki­ye'nin millî çı­kar­la­rı­nı, Tür­ki­ye'nin de­ğer­le­ri­ni, Tür­ki­ye'nin ta­rih­ten ge­len gü­cü­nü bu böl­ge­de ka­im kı­la­cak­la­rı ik­ti­dar ede­cek.

Dö­ne­mi­niz­de ne ol­du ar­ka­daş­lar? Tür­ki­ye, ita­at eden, bo­yun bü­ken bir ül­ke hâli­ne gel­di. Oy­sa ta­ri­hin her dö­ne­min­de bu ül­ke, söz söy­le­yen, buy­ruk ve­ren bir ül­key­di. Şim­di ne ya­pı­yor bu ül­ke? Baş­ka­la­rı­nın iş­te… Bu, bun­lar­dan bi­ri, ita­at et­me tez­ke­re­si­dir bu. Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri'nin Bir­leş­miş Mil­let­ler­den çı­kart­tı­ğı, ora­da ma­hallî güç­ler, ken­di ha­yat­la­rı­nı kur­tar­mak için di­re­nen Hiz­bul­lah güç­le­ri­nin İs­ra­il'e kar­şı bi­raz üs­tün­lü­ğü­nü gö­rün­ce, İs­ra­il'in gü­ven­li­ği­ni ko­ru­mak için, Hiz­bul­lah'ın si­lah­lan­ma­sı­nı ön­le­mek için on­lar ta­ra­fın­dan ta­li­mat­lan­dı­rıl­mış, be­nim Hükûme­tim ta­ra­fın­dan da bi­hak­kın uy­gu­la­ma­ya ge­çil­miş bir tez­ke­re­dir. İşin özü bu. Af­ga­nis­tan'da as­ker­le­ri­miz var, Ko­so­va'da var, Lüb­nan'da var; ama, Ku­zey Irak'ta… "Ku­zey Irak'a gi­re­mez­si­niz." di­yor Ame­ri­ka söz­cü­sü. Ni­ye gi­re­mem? Ora­da te­rö­rü bes­li­yor­sun da on­dan gi­re­mem. Su­çüs­tü ya­ka­la­na­cak­sın, çün­kü, be­nim as­ke­rim ora­ya gir­di­ği za­man, ora­da­ki te­rö­rist­le­rin kim­ler ta­ra­fın­dan des­tek­len­di­ği­ni, o bom­ba­la­rın, o A-4'le­rin, C-4'le­rin kim­ler ta­ra­fın­dan on­la­ra ema­net edil­di­ği­ni, ve­ril­di­ği­ni ve o bom­ba­la­rın Tür­ki­ye'nin ne­re­le­rin­de pat­la­ya­ca­ğı­nı su­çüs­tü ya­ka­la­ya­ca­ğı için "Gi­re­mez­sin." di­yor.

Ve bu Hükûmet, te­rör­le il­gi­li, bun­dan da­ha bir­kaç ay ev­vel bu Mec­lis­te giz­li otu­rum yap­tı. Ne yap­tık? O giz­li otu­rum­dan ha­fı­za­la­rı­nız­da ka­lan ve­ya o giz­li otu­rum so­nu­cun­da Hükûme­tin te­rör­le il­gi­li al­dı­ğı bir ted­bir, bu­ra­da 550 mil­let­ve­ki­li­nin ha­fı­za­sın­da hiç­bir şey var mı? Ne ko­nuş­tuk? Ne ko­nuş­tuk? O ko­nuş­ma­dan son­ra Tür­ki­ye'de ne­ler ol­du? Tür­ki­ye'de yüz­ler­ce gü­ven­lik gö­rev­li­miz şe­hit ol­du, on­lar­ca si­vil va­tan­da­şı­mız ma­ale­sef te­rö­re kur­ban git­ti. De­mek ki, bu Hükûme­tin gö­re­vi sa­de­ce ko­nuş­mak.

Şim­di, Ge­nel­kur­may Baş­ka­nı, te­rör­le il­gi­li bi­rim­ler di­yor­lar ki: "Ku­zey ırak'a mü­da­ha­le et­me­miz la­zım." Hükûmet di­yor ki: "Bi­ze bir ta­lep­le­ri gel­me­di, bi­ze bir ta­lep­le­ri gel­sin, bi­ze bir tez­ke­re ta­lep­le­ri ge­lir­se, Hükûmet ola­rak ar­ka­sın­da du­ru­ruz, ye­ri­ne ge­ti­ri­riz." Ay­nı Hükûmet, bir baş­ka alan­da di­yor ki: "Ge­nel­kur­may Baş­kan­lı­ğı ba­na bağ­lı, si­ya­si so­rum­lu­luk ba­na ait."

Şim­di, Ge­nel­kur­may Baş­kan­lı­ğı si­ze bağ­lı, doğ­ru­dur, Baş­ba­kan­lı­ğa bağ­lı, si­ya­si so­rum­lu­luk da si­ze ait. Ni­ye pe­ki, si­ze bağ­lı bir ku­ru­mun siz­den bir ta­lep et­me­sin­den me­det umu­yor­su­nuz da, siz, bir si­ya­si so­rum­lu­luk­la… Ya­ni, bu ül­ke­nin gü­ven­li­ğin­den, bu ül­ke­nin te­rör­le mü­ca­de­le­sin­den si­zin hiç­bir so­rum­lu­lu­ğu­nuz yok mu? Ya­ni, sa­ha­da bu­lu­nan, te­rör­le mü­ca­de­le eden Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri, po­li­si­miz, gü­ven­lik kuv­vet­le­ri­miz, on­lar an­cak bu ko­nu­da bir şey ge­liş­ti­rir­ler­se siz ona des­tek olur­su­nuz, ama, siz, hiç­bir şey ge­liş­tir­me nok­ta­sın­da, te­rör­le mü­ca­de­le nok­ta­sın­da adım at­maz­sı­nız, öy­le mi? Si­ya­si so­rum­lu­lu­ğu­nuz bu­nu ge­rek­ti­ri­yor! O za­man ni­ye Hükûmet­si­niz? O za­man Hükûmet ol­ma­nı­zın es­ba­bı­mu­ci­be­si ne­dir? Ül­ke­nin gü­ven­li­ğin­den so­rum­lu ol­ma­ya­cak­sı­nız! ül­ke­nin yok­lu­ğun­dan, fa­kir­li­ğin­den, aç­lı­ğın­dan, se­fil­li­ğin­den so­rum­lu ol­ma­ya­cak­sı­nız. Siz din iş­le­ri hükûme­ti mi­si­niz? Sa­de­ce, mil­le­tin din iş­le­rin­den mi so­rum­lu­su­nuz?

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu tez­ke­re fu­zu­li bir tez­ke­re­dir. Be­nim as­ke­ri­min, ne Lüb­nan'da ne Af­ga­nis­tan'da işi yok­tur. Be­nim as­ke­ri­min bir yer­de işi ol­ma­sı ge­re­ki­yor­sa, ül­ke­min ulu­sal gü­ven­li­ği­ni, ül­ke­min millî çı­kar­la­rı­nı ge­rek­ti­ren Ku­zey Irak'ta işi var­dır ve Tür­ki­ye'ye iha­net ku­san Ku­zey Irak'ta gö­rev yap­ma­lı­dır.

Ge­ti­rin, öy­le bir tez­ke­re al­nı­nız­dan öpe­lim si­zi. Ora­ya ge­lin­ce, ne­den­se, ken­di ül­ke­mi­zin ulu­sal gü­ven­li­ği­ne, millî çı­kar­la­rı­na ge­lin­ce tek bir adım at­ma­ya­cak­sı­nız, ama, baş­ka­la­rı­nın eli­ni­ze si­pa­riş ola­rak ya­zıp ver­di­ği tez­ke­re­le­ri, bir al­tı­na im­za ata­rak Mec­li­se gön­de­re­cek­si­niz, on­dan son­ra da biz­den des­tek bek­le­ye­cek­si­niz.

Bu mil­le­tin, siz gel­dik­ten son­ra te­rö­re kur­ban ver­di­ği bin­ler­ce in­sa­nı­nın ka­nı si­zi tu­ta­cak in­şal­lah. Bin­ler­ce in­sa­nın ka­nı si­zi tu­ta­cak, çün­kü siz, bu mil­le­tin vic­da­nı­nı ka­nat­tı­nız, bu mil­le­tin ir­fa­nı­nı ka­nat­tı­nız, bu mil­le­tin ru­hu­nu ka­rart­tı­nız; te­rör ko­nu­sun­da hiç­bir ted­bir al­ma­ya­rak, her gün kö­tü­le­di­ği­niz, her gün ça­tış­ma ya­rat­tı­ğı­nız dev­le­tin ku­rum­la­rı­nı, bu iş­ler­de san­ki so­rum­lu­lar sa­de­ce on­lar­mış gi­bi, hiç­bir si­ya­si so­rum­lu­luk al­ma­ya­rak. Bu­nun ve­ba­li­ni, in­şal­lah bu mil­let gö­re­cek. İç Ana­do­lu'nun, Do­ğu Ana­do­lu'nun, Ka­ra­de­niz'in, Mar­ma­ra'nın, Ege'nin in­san­la­rı, be­ni din­le­yen in­san­la­rı, eğer bu ül­ke­de te­rör­den kur­tul­mak is­ti­yor­lar­sa, eğer bu ül­ke­de kar­deş kav­ga­sın­dan kur­tul­mak is­ti­yor­lar­sa, eğer bu ül­ke­de kamp­laş­mak­tan kur­tul­mak is­ti­yor­lar­sa, kur­tul­mak is­te­dik­le­ri tek şey, kur­tul­ma­la­rı ge­re­ken tek şey bu Hükûmet­tir. Çün­kü, bu Hükûmet, bi­za­ti­hi bun­la­rın ey­lem­ci­si, bun­la­rın için­de bu­lu­nan, ger­çek­ten bun­la­ra des­tek olan, teş­vik eden bir Hükûmet­tir.

CA­HİT CAN (Si­nop) - Ayıp, ayıp! Ne teş­vik edi­yor ya­hu?

SÜ­LEY­MAN SA­RI­BAŞ (De­vam­la) - Ben, bu duy­gu­lar­la, Ana­va­tan Par­ti­si ola­rak bu tez­ke­re­ye des­tek ver­me­di­ği­mi­zi ilan edi­yo­rum. Be­nim as­ke­ri­min Lüb­nan'da işi yok. Eğer si­zin ih­ti­ya­cı­nız var­sa -siz na­sıl ol­sa 22 Tem­muz­dan son­ra boş ka­la­cak­sı­nız- he­pi­niz si­lah­la­nır, gi­der­si­niz ora­ya.

Say­gı­lar su­nu­yo­rum. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (Er­zu­rum) - Ken­di­le­ri git­sin­ler, ken­di­le­ri!

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Sa­rı­baş.

Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na, İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Onur Öy­men.

Şah­sı adı­na da söz is­te­ği var, bu iki is­te­ği bir­leş­ti­ri­yo­rum.

Bu­yu­run. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA ONUR ÖY­MEN (İs­tan­bul) - Sa­yın Baş­kan, çok de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Lüb­nan'da gö­rev ya­pan Bir­leş­miş Mil­let­ler Ge­çi­ci Gö­rev Gü­cü UNI­FIL'in bün­ye­sin­de Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­nin gö­rev sü­re­si­nin uza­tıl­ma­sı­na iliş­kin Baş­ba­kan­lık Tez­ke­re­si hak­kın­da Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Mec­lis Gru­bu­nun gö­rüş­le­ri­ni arz et­mek üze­re söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Bu ve­si­ley­le, yü­ce Mec­li­si say­gı­la­rım­la se­lam­lı­yo­rum.

Sa­yın Baş­kan, bu me­se­le­nin özü­ne gir­me­den ön­ce bir hu­su­sa dik­ka­ti­ni­zi çek­mek is­ti­yo­rum: Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si se­çim ka­ra­rı al­mış­tır. Se­çim ka­ra­rı al­mış mec­lis­ler ve o dö­nem­de gö­rev ya­pan hükûmet­ler, ulus­la­ra­ra­sı te­amü­le gö­re, an­cak ca­ri iş­ler­le uğ­ra­şır­lar. Gün­lük, dev­le­tin gün­lük iş­le­riy­le uğ­ra­şır­lar, ola­ğa­nüs­tü bir du­rum, bir sa­vaş du­ru­mu gi­bi bir ola­ğa­nüs­tü, bek­len­me­dik bir du­rum or­ta­ya çık­ma­dık­ça.

Şim­di, ba­kı­yo­ruz, Hükûmet, san­ki se­çim ka­ra­rı alın­ma­mış gi­bi, san­ki Ana­ya­sa'mı­zın 102'nci mad­de­si­ne gö­re Cum­hur­baş­ka­nı se­çi­le­me­di­ği için der­hal se­çi­me gi­dil­me­si zo­run­lu olan bir du­rum or­ta­ya çık­ma­mış gi­bi, tu­tu­yor uzun sü­re iş ba­şın­da ka­la­cak bir hükûmet­miş gi­bi, bir mec­lis­miş gi­bi ka­rar­lar alı­yor ve bu Mec­li­se bu yön­de öne­ri­ler ge­ti­ri­li­yor. Bun­la­rın en önem­li­si, bil­di­ği­niz gi­bi Ana­ya­sa de­ği­şik­li­ği öne­ri­si­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ge­çen gün de baş­ka ve­si­ley­le söy­le­dim, bu­ra­da bir ke­re da­ha tek­rar­la­ya­yım. Biz in­ce­le­dik ve dün­ya ta­ri­hin­de bu­nun bir ör­ne­ği­ni bu­la­ma­dık. Se­çim ka­ra­rı al­mış bir hükûme­tin bir ana­ya­sa de­ği­şik­li­ği­ne git­ti­ği­nin ör­ne­ği­ni gö­re­me­dik. Se­çim ka­ra­rı al­mış hükûmet­ler, yal­nız ana­ya­sa de­ği­şik­li­ği gi­bi böy­le önem­li, öz­lü ko­nu­lar­da de­ğil, baş­ka ko­nu­lar­da da ka­rar al­mak­tan çe­ki­ni­yor­lar, önem­li iha­le­ler yap­ma­mak gi­bi, uzun va­de­li ka­rar­lar al­ma­mak gi­bi, bir son­ra­ki mec­li­sin, bir son­ra­ki hükûme­tin gö­rev sa­ha­sı­na gi­ren ko­nu­lar­da ka­rar al­ma­mak gi­bi. Bu­na bü­tün ül­ke­ler özen gös­te­ri­yor­lar, bi­zim Hükûme­ti­miz ha­riç. Şim­di, Hükûme­tin Mec­li­se bu de­fa sun­du­ğu Lüb­nan'la il­gi­li öne­ri de tam bu çer­çe­ve­ye gi­ri­yor.

Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Bir­leş­miş Mil­let­le­rin Lüb­nan'da­ki as­kerî bir­li­ği­nin gö­rev sü­re­si ne za­man so­na eri­yor? 31 Ağus­tos 2007 ta­ri­hin­de. Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si, Hükûme­te ora­da as­kerî bir­lik bu­lun­dur­mak için han­gi ta­ri­he ka­dar yet­ki ver­di? 5 Ey­lül 2007. Pe­ki, si­zin şim­di ace­le­niz ne? Ni­çin Mec­li­se bu ko­nu­yu şu an­da ge­ti­ri­yor­su­nuz da ge­le­cek hükûme­tin, ge­le­cek mec­li­sin bir de­ğer­len­dir­me yap­ma­sı­na fır­sat bı­rak­ma­dan Tür­ki­ye'nin eli­ni ko­lu­nu bağ­lı­yor­su­nuz? Bu­na hak­kı­nız var mı? Bu­na yet­ki­niz var mı? Bı­ra­kı­nız, siz­den son­ra­ki mec­lis ka­rar ver­sin. Bı­ra­kı­nız, siz­den son­ra­ki hükûmet ka­rar ver­sin. Siz­den son­ra­ki hükûmet bü­tün ko­nu­la­rı, bü­tün ge­liş­me­le­ri bir­lik­te gör­sün, bir­lik­te de­ğer­len­dir­sin. Lüb­nan'da ne­ler olu­yor, Or­ta Do­ğu'da ne­ler olu­yor, ora­da as­kerî bir­lik bu­lun­dur­mak Tür­ki­ye'nin le­hi­ne mi­dir de­ğil mi­dir, böl­ge­ye kat­kı sağ­lar mı sağ­la­maz mı, bı­ra­kın siz­den son­ra­ki­ler ka­rar ver­sin. Bu ne te­laş­tır, bu ne ace­le­dir, ya­ni bu­nu an­la­mak ka­bil de­ğil. Hükûmet, baş­ka ko­nu­lar­da yap­tı­ğı gi­bi, bu ko­nu­da da âde­ta yan­gın­dan mal ka­çı­rır gi­bi, ne ka­dar ka­rar müm­kün­se o ka­dar ka­rar çı­ka­ra­lım, Mec­li­si ge­ce ya­rı­la­rı­na ka­dar ça­lış­tı­ra­lım...

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu, ulus­la­ra­ra­sı tea­mül­le­re hiç uy­gun ol­ma­yan, Par­la­men­to alış­kan­lık­la­rı­na, Par­la­men­to ça­lış­ma usul­le­ri­ne hiç uy­gun ol­ma­yan bir yak­la­şım­dır.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu ve­si­ley­le bir iki hu­su­sa dik­ka­ti­ni­zi çek­mek is­ti­yo­rum Lüb­nan'la il­gi­li ola­rak. Ge­çen yıl 12 Tem­muz­da baş­la­yan ve İs­ra­il'in Lüb­nan'a sal­dı­rı­sıy­la ge­li­şen olay­lar­da yüz­ler­ce si­vil ha­ya­tı­nı kay­bet­ti, 975 bin Lüb­nan­lı ile 500 bin İs­ra­il­li ev­siz kal­dı ve ne ya­zık ki, Bir­leş­miş Mil­let­ler, bu bü­yük in­san­lık dra­mı kar­şı­sın­da çok uzun sü­re ses­siz kal­dı, tep­ki gös­te­re­me­di. Ora­da İs­ra­il uçak­la­rı Bir­leş­miş Mil­let­ler göz­lem pos­ta­la­rı­nı vur­du­lar, Bir­leş­miş Mil­let­ler as­ker­le­ri­ni öl­dür­dü­ler, onu bi­le kı­na­ma­ya ce­sa­ret ede­me­di­ler, hiç­bir Ba­tı­lı ül­ke cid­di bir tep­ki or­ta­ya ko­ya­ma­dı. Biz Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak, o za­man bu sal­dı­rı­la­rı çok açık bi­çim­de kı­na­dık ve İs­ra­il bom­bar­dı­ma­nı­nın he­men dur­du­rul­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni söy­le­dik. Ça­tış­ma­lar 14 Ağus­tos 2006 ta­ri­hin­de dur­du ve o ta­ri­he ka­dar Lüb­nan'da tam 3,6 mil­yar do­lar­lık tah­ri­ba­tın ol­du­ğu tes­pit edil­di.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, biz, Sa­yın Ge­nel Baş­ka­nı­mız­la bir­lik­te Lüb­nan'ı zi­ya­ret et­tik, Gü­ney Lüb­nan'a git­tik, as­ker­le­ri­mi­zin du­ru­mu­nu ye­rin­de gör­dük, bir­li­ği­mi­zi zi­ya­ret et­tik, ora­da­ki as­ker­le­ri­mi­zin, su­bay­la­rı­mı­zın, ast­su­bay­la­rı­mı­zın gö­rev­le­ri­ni bü­yük bir so­rum­lu­luk duy­gu­suy­la ye­ri­ne ge­tir­dik­le­ri­ni if­ti­har­la gör­dük. Bu, işin bir ta­ra­fı­dır ama işin bir de baş­ka ta­ra­fı var. Bi­zim ora­da­ki as­kerî mev­cu­di­ye­ti­mi­zin da­yan­dı­ğı ku­ral­la­rı dik­ka­te al­mak zo­run­da­yız. Ge­çen de­fa bu ko­nu gün­de­me gel­di­ğin­de, biz, bu Mec­lis­te bun­la­rı si­ze açık­la­mış­tık. Mec­li­se, ma­ale­sef, Hükûmet­çe ye­te­rin­ce bil­gi ve­ril­me­miş­ti, ama biz, Bir­leş­miş Mil­let­le­rin 1701 sa­yı­lı Gü­ven­lik Kon­se­yi Ka­ra­rı'nın içe­ri­ği­ni bu­ra­da an­lat­mış­tık, UNI­FIL'in bi­rin­ci ve ikin­ci bö­lü­mü­nün han­gi ko­şul­lar al­tın­da gö­rev yap­tı­ğı­nı an­lat­mış­tık.

Şim­di, o ta­rih­ten son­ra ne ol­du? Du­rum Lüb­nan'da sükûne­te ka­vuş­tu mu? Biz Lüb­nan'a git­ti­ği­miz­de son de­re­ce pe­ri­şan bir man­za­ray­la kar­şı­laş­tık. Sos­ya­list En­ter­nas­yo­nal Baş­ka­nı Sa­yın Pa­pan­dreu'nun da­ve­ti üze­ri­ne Sa­yın Ge­nel Baş­ka­nı­mız Lüb­nan'a git­ti ve ora­da Cum­hur­baş­ka­nıy­la, Baş­ba­kan­la, Mec­lis Baş­ka­nıy­la, si­ya­si par­ti­le­rin baş­kan­la­rıy­la, ön­de ge­len tem­sil­ci­le­riy­le gö­rüş­me­ler yap­tı ve bu te­mas­lar sı­ra­sın­da Lüb­nan'da­ki du­ru­mun ne ka­dar pe­ri­şan ol­du­ğu­nu gör­dük.

Baş­ba­ka­nın da­ve­ti­ne gir­dik. Baş­ba­kan­lık bi­na­sı­na di­ken­li tel­ler ara­sın­da, tank­la­rın ko­ru­du­ğu kü­çü­cük ka­pı­lar­dan gi­re­bi­li­yor­su­nuz. Gü­ven­lik yok. Hiç­bir kim­se Lüb­nan'da gü­ven­li­ğin­den emin de­ğil. Biz Baş­ba­kan­lı­ğa git­me­ye ha­zır­la­nır­ken ote­li­miz­de, bü­yük böy­le si­lah ses­le­ri duy­duk, çok mik­tar­da ateş açan bir­lik­le­rin ses­le­ri­ni duy­duk, kim ki­me sal­dı­rı­yor bel­li de­ğil.

Şim­di, böy­le bir kar­ga­şa or­ta­mın­da Türk as­ker­le­ri gö­rev ya­pı­yor ve Türk De­niz Kuv­vet­le­ri gö­rev ya­pı­yor. Bu ara­da ne olu­yor? Bu ara­da Lüb­nan or­du­su, ül­ke­nin ku­ze­yin­de Fe­tih El İs­lam ör­gü­tü­nün üs­len­di­ği Nahr el Be­rid mül­te­ci kam­pı­nı ab­lu­ka­ya alı­yor. Ora­da ye­ni bir ör­güt çı­kı­yor or­ta­ya, şid­de­te baş­vu­ran bir ör­güt çı­kı­yor or­ta­ya ve iki gün için­de 61 ki­şi öl­dü­rü­lü­yor. Fe­tih El İs­lam, El Ka­ide ile bağ­lan­tı­lı ol­du­ğu id­dia edi­len bir ör­güt­tür. Ya­ni, Lüb­nan'da böy­le bir ça­tış­ma or­ta­mı var ve Lüb­nan'ın ne­re­si­ne bu ça­tış­ma or­ta­mı­nın si­ra­yet ede­ce­ği­ni, Hiz­bul­lah'ın han­gi aşa­ma­da ne öl­çü­de dev­re­ye gi­re­ce­ği­ni bu­gün­den tes­pit et­mek müm­kün de­ğil.

Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu­nun dı­şın­da da Or­ta Do­ğu'da ge­ne Fi­lis­tin ile İs­ra­il ara­sın­da ay­nı böl­ge­de çok cid­di ça­tış­ma­lar olu­yor. İs­ra­il da­ha bir­kaç gün ön­ce bir Fi­lis­tin­li Ba­ka­nı tev­kif et­ti. Ora­da bir ta­raf­tan Ha­mas ör­gü­tü İs­ra­il'e fü­ze sal­dı­rı­la­rın­da bu­lu­nu­yor, bir ta­raf­tan İs­ra­il uçak­la­rı Fi­lis­tin­li­le­ri bom­bar­dı­man edi­yor­lar, ya­ni ora­da da gü­ven­lik or­ta­mı hiç­bir şe­kil­de sağ­lan­mış de­ğil­dir ve bu or­tam için­de ma­ale­sef Türk as­ker­le­ri bu sı­nı­ra çok ya­kın bir yer­de gö­rev yap­mak­ta­dır­lar.

Şim­di de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ga­yet ta­bii ki "ba­rış gü­cü" in­sa­ni bir gö­rev­dir. Tür­ki­ye de Ko­re Sa­va­şı'ndan bu ya­na Bir­leş­miş Mil­let­ler Ba­rış Gü­cü çer­çe­ve­sin­de çe­şit­li ül­ke­ler­de gö­rev yap­mış­tır ve bu ko­nu­da­ki ta­lep­le­ri eli­nin ter­siy­le ge­ri çe­vir­me­miş­tir. Ama, bü­tün hü­kü­met­ler böy­le bir ta­lep­le kar­şı kar­şı­ya kal­dık­la­rı za­man in­ce­le­miş­ler­dir. Bi­zi da­vet eden ül­ke kim­dir? Biz ora­da ne ya­pa­ca­ğız? Ki­mi ki­me kar­şı ko­ru­ya­ca­ğız?

Şim­di, Lüb­nan'da­ki du­rum hak­kın­da si­ze iki ta­ne bil­gi ver­mek is­ti­yo­rum: Şim­di, bi­zim ko­ru­ma için, Lüb­nan or­du­su­na des­tek ol­mak için as­ker gön­der­di­ği­miz ül­ke ne yap­mış­tır? En son yap­tı­ğı iş­ler­den bi­ri, Gü­ney Kıb­rıs Rum Yö­ne­ti­miy­le bir an­laş­ma im­za­la­mış­tır. Ne di­yor bu an­laş­ma? Kıb­rıs ile Lüb­nan ara­sın­da­ki de­niz sa­ha­sı­nın al­tın­da­ki kı­ta sa­han­lı­ğı­nı pay­la­şı­yor­lar, ora­da­ki pet­rol re­zerv­le­ri­ni pay­la­şı­yor­lar ulus­la­ra­ra­sı hu­ku­ka ay­kı­rı bi­çim­de. Dü­şü­ne­bi­li­yor mu­su­nuz, bir Çin ve bir Nor­veç fir­ma­sı araş­tır­ma ya­pı­yor ve ora­da 8 mil­yar va­ril de­ğe­rin­de, 450 mil­yar do­lar­lık pet­rol re­zer­vi bu­lun­du­ğu­nu tes­pit edi­yor ve bu pet­ro­lü pay­laş­mak için, gi­di­yor Kıb­rıs­lı Rum­lar, bir ta­raf­tan Mı­sır'la an­laş­ma ya­pı­yor, bir ta­raf­tan Lüb­nan'la an­laş­ma ya­pı­yor ve Lüb­nan bu an­laş­ma­nın al­tı­na im­za atı­yor; eli­miz­de met­ni var, ta­ri­hi var, ay­rın­tı­la­rı var. Hükûme­ti­miz bu­na aca­ba ye­ter­li tep­ki gös­ter­di mi? Bu im­za­yı ip­tal et­tir­di­niz mi? Siz ora­da as­ker bu­lun­du­ru­yor­su­nuz, siz o ül­ke­yi ko­ru­yor­su­nuz ve si­zin ko­ru­du­ğu­nuz ül­ke, si­zin için can alı­cı bir ko­nu­da, si­zi ha­sım sa­yan bir dev­let­çik­le -Gü­ney Kıb­rıs Rum yö­ne­ti­miy­le- böy­le bir an­laş­ma im­za­lı­yor. Şim­di, bu­nu siz içi­ni­ze sin­di­re­bi­li­yor mu­su­nuz? Şim­di, bu so­ru­yu bir ke­na­ra ko­yu­yo­ruz.

Mad­de iki… Baş­ka ne ya­pı­yor? Lüb­nan Par­la­men­to­su bir ka­rar alı­yor ve bu ka­rar­la Er­me­ni soy­kı­rı­mı id­di­ası­nı ka­bul edi­yor, üs­te­lik "1915 ile 1923 yıl­la­rı ara­sın­da­ki soy­kı­rım." di­yor. Ya­ni, bi­zim 19 Ma­yıs 1919'dan son­ra­ki dö­ne­mi de kap­sa­yan, Cum­hu­ri­ye­tin ila­nı­na ka­dar olan dö­ne­mi kap­sa­yan bir soy­kı­rım id­di­ası­nı Lüb­nan Mec­li­si ka­bul edi­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, şu­nu dü­şü­ne­bi­lir­si­niz: "Efen­dim, iş­te Mec­lis­te ka­rar­lar ço­ğun­luk­la alı­nır. Ne ya­pa­lım? Ora­da, bi­zim­le bu­gün mu­ha­tap olan Lüb­nan­lı dev­let adam­la­rı herhâlde bu­nun dı­şın­da kal­mış­lar­dır, bu ka­ra­rı be­nim­se­mi­yor­lar­dır." di­ye dü­şü­nen­ler ola­bi­lir ara­nız­da. Böy­le dü­şü­nen­le­ri ra­hat­la­ta­yım, he­men ce­va­bı­nı ve­re­yim. Bu ka­rar, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Lüb­nan Par­la­men­to­sun­da oy bir­li­ğiy­le alın­mış­tır, oy bir­li­ğiy­le. Bu­gün, si­zin otur­du­ğu­nuz, el sı­kış­tı­ğı­nız, as­kerî bir­lik gön­de­ril­me­si ve­si­le­siy­le gö­rüş­me yap­tı­ğı­nız in­san­lar, bu soy­kı­rım id­di­ası­nı im­za­la­yan in­san­lar­dır. Bu­nu bi­li­yor mu­su­nuz? Ve bu ül­ke­de as­ker bu­lun­du­ra­cak­sı­nız! Ne ni­çin? Ne ni­çin? Tür­ki­ye'nin han­gi çı­kar­la­rı bu­nu ge­rek­ti­ri­yor? Efen­dim, Hükûmet men­sup­la­rı "Biz ora­ya as­ker gön­der­mez­sek böl­ge­de iti­ba­rı­mız kal­maz." di­yor­lar­dı.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, yıl­lar­dan be­ri, UNI­FIL Lüb­nan'da gö­rev ya­pı­yor ve bi­zim as­ke­ri­miz yok­tu ora­da, iti­ba­rı­mız mı sar­sıl­dı? Or­ta Do­ğu'nun en önem­li ül­ke­le­rin­de Mı­sır'ın UNI­FIL'de as­ke­ri yok. Mı­sır'ın iti­ba­rı mı sar­sı­lı­yor? Bu id­di­alar, ger­çek­ten, cid­di­ye alı­na­cak id­di­alar de­ğil­dir. Şim­di, as­ke­ri­ni­zin bu­lun­ma­sı zo­run­lu ol­ma­yan bir yer­de, üs­te­lik da­ha uzun sü­re­si var­ken mev­cut yet­ki­ni­zin, siz ge­li­yor­su­nuz, ale­la­ce­le, bu Mec­lis­ten ka­rar al­ma­ya ça­lı­şı­yor­su­nuz. Bu­nu bi­zim an­la­ma­mız ka­bil de­ğil­dir, tas­vip et­me­miz ka­bil de­ğil­dir, oy ver­me­miz ka­bil de­ğil­dir.

Şim­di, me­se­le­nin baş­ka ta­ra­fı­na ge­çe­lim. De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, siz, as­ker bu­lun­dur­ma­mı­zın çe­şit­li sa­kın­ca­la­rı olan, ama fay­da­sı ol­ma­sı ol­ma­dı­ğı aşikâr olan bir böl­ge­de as­ker bu­lun­du­ra­cak­sı­nız, ama as­ker bu­lun­dur­ma­mı­zın zo­run­lu ol­du­ğu ye­re as­ker gön­der­mek için ge­lip Mec­lis­ten yet­ki is­te­me­ye­cek­si­niz! İş­te bu­nu an­la­mak ka­bil de­ğil­dir. Ku­zey Irak'tan bah­se­di­yo­rum an­la­ya­ca­ğı­nız gi­bi, ga­yet iyi an­la­ya­ca­ğı­nız gi­bi.

Ku­zey Irak'ta­ki du­rum, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, si­ze çok açık­ça söy­lü­yo­rum, dün­ya yü­zün­de hiç­bir ör­ne­ği ol­ma­yan bir du­rum­dur. Dün­ya­nın üze­rin­de hiç­bir yer­de, bir te­rör ör­gü­tü ola­cak, ama o te­rör ör­gü­tü­nü et­ki­siz kıl­mak­la gö­rev­li bir gü­ven­lik gü­cü ol­ma­ya­cak, böy­le bir du­rum dün­ya­nın hiç­bir ye­rin­de yok. Ne­re­de bir te­rör ör­gü­tü var­sa, o ül­ke­de, o te­rör ör­gü­tü­nü ber­ta­raf et­mek için gö­rev­li bir gü­ven­lik gü­cü var. Tek is­tis­na­sı Irak'tır. Böy­le bir şey ola­maz. Siz bu­nu içi­ni­ze sin­di­re­mez­si­niz. Lüb­nan me­se­le­si­ni ge­ti­re­ce­ği­ni­ze, bu­nu ge­ti­rin Mec­li­se.

Ba­kı­nız, da­ha bir­kaç gün ön­ce, An­ka­ra'nın gö­be­ğin­de, çok sa­yı­da va­tan­da­şı­mız, ma­sum in­sa­nı­mız ha­ya­tı­nı kay­bet­ti, bir­çok va­tan­da­şı­mız ya­ra­lan­dı. Tür­ki­ye'nin her kö­şe­sin­de ben­ze­ri sal­dı­rı­la­rı yap­mak için ha­zır­la­nan can­lı bom­ba­lar, pat­la­yı­cı­lar­la bir­lik­te ya­ka­la­nı­yor. Al­lah ko­ru­sun, ya­rın, baş­ka bir yer­de ben­ze­ri olay­la­rın ol­ma­ya­ca­ğı­nı kim­se te­min ede­mez bi­ze.

Pe­ki, bu olay­la­rın kay­na­ğı ne­re­si? Ku­zey Irak. Ku­zey Irak'ta­ki te­rör ör­gü­tü­nü et­ki­siz kıl­mak için kim ne ya­pı­yor? Hiç kim­se, hiç­bir şey yap­mı­yor, Türk Hükûme­ti da­hil. Biz bu­na is­yan edi­yo­ruz. Biz, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­li­ler ola­rak bu­na is­yan edi­yo­ruz. Türk dev­le­ti, cum­hu­ri­yet ta­ri­hin­de hiç­bir za­man bu du­ru­ma dü­şü­rül­me­miş­ti. Siz ne yap­mak is­ti­yor­su­nuz? "Efen­dim, ya­ban­cı ül­ke­le­ri ik­na ede­me­dik. Irak'la te­mas­lar­da bu­lun­duk, git­tik gel­dik; Irak Baş­ba­ka­nıy­la ko­nuş­tuk, yet­ki­li­le­riy­le ko­nuş­tuk, Irak Hükûme­ti­nin o te­rö­rist­le­ri et­ki­siz kıl­ma­sı­nı sağ­la­ya­ma­dık." Ma­şal­lah! Siz oku­mu­yor mu­su­nuz, ga­ze­te­le­ri bil­mi­yor mu­su­nuz? Irak Hükûme­ti şu sı­ra­da ken­di­ni ko­ru­ya­cak du­rum­da de­ğil, Bağ­dat'ı ko­ru­ya­cak du­rum­da de­ğil. Ame­ri­kan as­ker­le­ri ge­li­yor, Ame­ri­kan as­ker­le­ri­nin gü­cü bi­le Bağ­dat'ı ko­ru­ma­ya yet­mi­yor. Böy­le bir du­rum­da Irak han­gi güç­le, han­gi bir­lik­le ge­lip si­zin sı­nı­rı­nız­da üç yüz ki­lo­met­re­yi aş­kın bir böl­ge­yi ko­ru­ya­cak? Müm­kün de­ğil. İs­te­se de ya­pa­cak du­rum­da de­ğil.

O za­man kim ya­pa­cak? Ame­ri­ka ya­pa­cak. Ora­da 150 bin ci­va­rın­da as­ke­ri var. Ame­ri­ka'ya söy­lü­yor­su­nuz, Ame­ri­ka da yap­mı­yor. Di­yor ki: "Be­nim ora­ya tah­sis ede­cek as­ke­rim yok." Biz Ame­ri­ka­lı­la­ra de­dik ki: "As­ke­ri­niz yok­sa, uça­ğı­nız da mı yok? Ya­ni, bir ha­va ope­ras­yo­nu da­hi mi ya­pa­maz­sı­nız so­rum­lu ol­du­ğu­nuz bir böl­ge­de­ki bir te­rör ör­gü­tü­ne? Si­zin de te­rö­rist ör­güt say­dı­ğı­nız bir ör­gü­te kar­şı bir ha­va ope­ras­yo­nu da­hi mi ya­pa­maz­sı­nız?" "Efen­di­ler, uçak­la­rı­mı­zın baş­ka gö­re­vi var." Şim­di an­lı­yo­ruz ne gö­re­vi ol­du­ğu­nu. De­mek ki Hakkâri böl­ge­si­nin üze­rin­den uç­mak gö­re­vi var­mış! Te­rö­rist­le­re tah­sis ede­mi­yor­lar, ama Tür­ki­ye'nin üze­rin­den uç­ma­ya tah­sis edi­yor­lar uçak­la­rı. Eğer ora­lar­da uçu­ra­cak uça­ğı­nız var­sa, ön­ce te­rö­rist he­def­le­re yö­ne­lik kul­la­na­cak­sı­nız bu uçak­la­rı, bir müt­te­fik ül­ke­nin top­rak­la­rı­nı de­net­le­mek için de­ğil. Efen­dim, ka­za ol­muş! Böy­le, bu de­vir­de, bu tek­no­lo­ji­nin ol­du­ğu de­vir­de, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, böy­le ka­za­la­rın ol­ma­sı­nı biz hay­ret­le kar­şı­la­rız.

Çok dik­kat­li ol­ma­mız ge­re­ken gün­ler­den ge­çi­yo­ruz ve Hükûmet­ten ma­ale­sef tep­ki gö­re­mi­yo­ruz. Sa­yın Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nı de­meç ve­ri­yor: "Efen­dim, bu ko­nu­da bil­gi ala­ma­dık as­ker­ler­den." di­yor. As­ker ni­ye bil­dir­me­sin? Böy­le bir olay ol­du­ğun­da, he­pi­miz tec­rü­bey­le bi­li­yo­ruz ki, as­ker­ler anın­da Hükûme­te bil­gi ve­rir­ler, anın­da Dı­şiş­le­ri­ne bil­gi ve­rir­ler. "Ba­ka­lım, kaç da­ki­ka kal­mış?" di­yor. Ya­ni, üç da­ki­ka kal­ma­sı ile dört da­ki­ka kal­ma­sı­nın si­zin açı­nız­dan, Hükûmet açı­sın­dan aca­ba ne gi­bi bir far­kı var? Bun­lar ola­cak şey­ler de­ğil ve siz bun­la­ra kar­şı hiç­bir tep­ki gös­te­re­mi­yor­su­nuz, as­ker gön­de­re­mi­yor­su­nuz, siz­den ön­ce­ki hükûmet­le­rin yap­tı­ğı­nı ya­pa­mı­yor­su­nuz de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım. Bu, ola­cak iş de­ğil.

Siz, as­ker gön­der­mek ye­ri­ne, efen­dim, "otu­ra­lım, bek­le­ye­lim" di­yor­su­nuz, "özel tem­sil­ci­ler ça­re bul­sun." Bu özel tem­sil­ci­ler yo­luy­la, aca­ba, ne­re­de te­rör­le mü­ca­de­le edi­li­yor? Ame­ri­ka, ni­çin Irak'ta­ki te­rö­rist fa­ali­yet­ler­le özel tem­sil­ci va­sı­ta­sıy­la mü­ca­de­le et­mi­yor? Ni­çin Af­ga­nis­tan'a özel tem­sil­ci gön­der­mi­yor da, Tür­ki­ye'yle özel tem­sil­ci va­sı­ta­sıy­la, PKK'yı en­gel­le­me­ye ça­lı­şı­yor? Bun­lar ola­cak şey­ler de­ğil. Ya­ni, ger­çek­ten ken­di­si­ne say­gı­sı olan hiç­bir ül­ke bu­nu ka­bul ede­mez.

Şim­di, işin öze­ti şu: Ara­mız­da an­laş­ma var, 1926 An­laş­ma­sı. Bu An­laş­ma çer­çe­ve­sin­de, Irak, sı­nı­rı ko­ru­mak du­ru­mun­da, te­rör­le mü­ca­de­le et­mek zo­run­da. Ya­pa­mı­yor, Ame­ri­ka da yap­mı­yor. "Biz ya­pa­lım." di­yo­ruz, "Ha­yır, siz de yap­ma­yın." di­yor­lar. Bu ne de­mek­tir? Ya­ni, bu, te­rö­rist­le­re na­sıl bir me­saj­dır? Bu, Tür­ki­ye'ye na­sıl bir me­saj­dır?

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ben, si­ze şu­nu söy­le­ye­yim: Ben, böy­le bir şe­yin ör­ne­ği­ni hiç gör­me­dim. Tür­ki­ye de Ame­ri­ka da NA­TO ül­ke­si­dir. NA­TO'ya, Tür­ki­ye 1952 yı­lın­dan be­ri üye­dir. Ya­rım yüz­yıl­dan faz­la bir sü­re­dir biz NA­TO ül­ke­si­yiz. NA­TO ni­çin ku­rul­muş? Dev­let­le­rin müş­te­rek gü­ven­lik ih­ti­yaç­la­rı­nı, müş­te­rek sa­vun­ma ih­ti­yaç­la­rı­nı ko­ru­mak için ku­rul­muş. Şim­di, Tür­ki­ye ile Ame­ri­ka, NA­TO için­de müt­te­fik ül­ke­ler­dir, ya­ni bir­bir­le­ri­nin gü­ven­li­ği­ni ko­ru­mak­la mü­kel­lef ül­ke­ler­dir.

1949 ta­rih­li Was­hing­ton An­laş­ma­sı­nı açıp ba­ka­cak­sı­nız. Bu An­laş­ma, ül­ke­le­rin bir­bir­le­ri­nin gü­ven­li­ği­ni ko­ru­mak için ne ka­dar ile­ri ta­ah­hüt­ler üst­len­dik­le­ri­ni or­ta­ya ko­yu­yor. Şim­di, 11 Ey­lül sal­dı­rı­la­rın­dan son­ra, Ame­ri­ka bir te­rö­rist sal­dı­rı­ya uğ­ra­dık­tan son­ra, biz bü­tün NA­TO ül­ke­le­ri ola­rak Ame­ri­ka'ya des­tek ver­dik. Bi­rin­ci sı­ra­da han­gi ül­ke var­dı? Ben, o sı­ra­da NA­TO'da da­imi tem­sil­ciy­dim, bi­rin­ci sı­ra­da Tür­ki­ye var­dı ve Ame­ri­ka­lı­lar NA­TO'da de­di­ler ki: Hiç­bir ül­ke bi­zi Tür­ki­ye ka­dar des­tek­le­me­di" ve ben, bu­ra­da, çok üzü­le­rek, de­rin bir üzün­tüy­le söy­lü­yo­rum ki, Ku­zey Irak'ta­ki mü­ca­de­le­miz­de hiç­bir ül­ke bi­zi Ame­ri­ka ka­dar yal­nız bı­rak­ma­mış­tır. Bu­nu üzün­tüy­le kar­şı­lı­yo­ruz. Bu na­sıl bir it­ti­fak­tır? Bu na­sıl bir it­ti­fak­tır ki, bir­bi­ri­nin gü­ven­li­ği­ni ko­ru­mak­la, bir­bi­ri­ni des­tek­le­mek­le gö­rev­li ül­ke­ler ola­cak, ama o ül­ke­ler­den bi­ri öbü­rü­ne yö­ne­lik te­rö­rist fa­ali­yet­le­ri en­gel­le­mek için hiç­bir şey yap­ma­ya­cak ve te­rö­rist sal­dı­rı­ya mu­ha­tap olan ül­ke­nin ken­di­ni ko­ru­ma­sı­na en­gel ola­cak!

Biz Ame­ri­ka'ya git­tik ge­çen­ler­de, bu­nu sor­duk "Bu­nun iza­hı ne­dir? Ya­ni, bu­nu, bi­ze na­sıl izah ede­cek­si­niz, na­sıl açık­la­ya­cak­sı­nız?" de­dik. Bu­la­bil­dik­le­ri tek izah tar­zı şu: "Efen­dim, biz, Ku­zey Irak'ta is­tik­ra­rın ko­run­ma­sı­na önem ve­ri­yo­ruz. Tür­ki­ye ora­ya bir as­kerî mü­da­ha­le­de bu­lu­nur­sa Ku­zey Irak'ın is­tik­ra­rı­nı ko­ru­ya­ma­yız." Biz de­dik ki: "Ku­zey Irak'ın is­tik­ra­rı­nın bo­zul­ma­sı­nın be­de­li eğer Tür­ki­ye'nin is­tik­ra­rı­nın bo­zul­ma­sı ise, ya­ni Ku­zey Irak'ta is­tik­ra­rın ko­run­ma­sı­nın be­de­li Tür­ki­ye'de is­tik­ra­rın bo­zul­ma­sıy­sa, siz, bu­nu, ka­bul ede­mez­si­niz. Siz, Tür­ki­ye'nin müt­te­fi­ki ola­rak, bir müt­te­fik ül­ke­nin is­tik­ra­rı­nın bo­zul­ma­sı­nı içi­ni­ze sin­di­re­mez­si­niz, böy­le bir du­rum ola­maz." Aman efen­dim, do­kun­ma­yın Irak'a ora­da is­tik­rar bo­zul­ma­sın, ama Tür­ki­ye'de bo­zul­sun. Böy­le şey olur mu? Bu­nu na­sıl ya­par­sı­nız?

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, biz Ame­ri­ka'nın düş­ma­nı de­ği­liz. Biz, Ame­ri­ka'yla, de­di­ğim gi­bi, ya­rım yüz­yı­lı aş­kın za­man­dan be­ri it­ti­fak iliş­ki­si için­de­yiz; bir­bi­ri­mi­ze bü­yük kat­kı­la­rı­mız ol­du, bü­yük des­te­ği­miz ol­du. Ame­ri­ka'yla iyi iliş­ki­ler kur­ma­yı biz de is­te­riz, ama bu ül­ke­nin ma­sum in­san­la­rı­nın ka­nı­nı akı­tan, bu ül­ke­nin as­ker­le­ri­nin ka­nı­nı akı­tan bir te­rör ör­gü­tü, Ame­ri­ka'nın et­ki ala­nın­da­ki bir ül­ke­de ser­best­çe fa­ali­yet gös­te­ri­yor­sa bu­na ses­siz ka­la­ma­yız. Ger­çek­ten, biz Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­li­ler, Tür­ki­ye'nin, Türk Hükûme­ti­nin bu ko­nu­da­ki yet­ki­siz, aciz, be­ce­rik­siz ve ce­sa­ret­siz tu­tu­mu­nu kı­nı­yo­ruz. Bu­nu ya­pa­maz­sı­nız, bu ül­ke he­pi­mi­zin, bu in­san­lar he­pi­mi­zin, ölen in­san­lar he­pi­mi­zin kar­de­şi, yal­nız bi­zim de­ğil, si­zin de kar­de­şi­niz, bu mem­le­ke­tin ço­cuk­la­rı. Kan akı­yor Tür­ki­ye'de, her gün ma­yın dö­şü­yor­lar, as­ker­le­ri­miz ma­yı­na çar­pıp, ölü­yor; bom­ba­lı sal­dı­rı­lar ya­pı­yor­lar, ma­sum in­san­la­rı­mız ölü­yor. Biz ne­re­de­yiz, biz ne ya­pı­yo­ruz bu­na kar­şı? Biz, Lüb­nan'da, iki ay son­ra, üç ay son­ra gö­re­vi bi­te­cek bir bir­li­ği­mi­zin gö­re­vi­ni uzat­mak için bu­ra­da tar­tı­şı­yo­ruz. Böy­le şey ola­bi­lir mi?

De­ğer­li ar­ka­da­şım bi­raz ön­ce söy­le­di, ya­ni, biz "Bu ko­nu­la­rı ge­lin Mec­lis­te gö­rü­şe­lim." di­yo­ruz, ge­nel gö­rüş­me öner­ge­si ve­ri­yo­ruz, red­de­di­yor­su­nuz; ya­ni Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si bu ko­nu­la­rı gö­rü­şe­me­ye­cek. Ne­yi gö­rü­şe­cek? Lüb­nan'da­ki as­kerî bir­li­ği­mi­zin sü­re­si­nin uza­tıl­ma­sı­nı gö­rü­şe­cek. İş­te, bun­la­rı ka­bul et­mi­yo­ruz.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bun­la­rı ka­bul et­mi­yo­ruz ve Hükûme­tin bu ko­nu­da ta­vır al­ma­sı­nı bek­li­yo­ruz. Mec­lis­ten alın­mış yet­ki­niz yok, al­mış­sı­nız yet­ki­yi, bi­tir­miş­si­niz. 20 Mart ta­ri­hin­de bir tez­ke­re ge­tir­miş­si­niz Mec­li­se "Ora­da ben te­rö­rist­ler­le mü­ca­de­le et­mek için as­ker gön­der­mek zo­run­da­yım." de­miş­si­niz ve bu Mec­lis­ten al­tı ay sü­rey­le yet­ki al­mış­sı­nız. Son­ra ay­nı çer­çe­ve­de bir yet­ki da­ha al­mış­sı­nız. Ne­dir o? Tür­ki­ye'nin üze­rin­den ha­va uçu­şu, ya­ban­cı ül­ke­le­rin uçak­la­rı için, Tür­ki­ye'nin ha­va sa­ha­sı­nı kul­lan­mak için Mec­lis­ten yet­ki al­mış­sı­nız. Biz iti­raz et­tik. Biz, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak de­dik ki: "Bu tez­ke­re­yi iki­ye bö­lün, Ku­zey Irak'a as­ker gön­der­me­ye biz de oy ve­re­ce­ğiz. İki­si­ni bir­leş­tir­me­yin, çün­kü Tür­ki­ye üze­rin­den ha­va ope­ras­yo­nu­na, da­ha doğ­ru­su uçak­la­rın geç­me­si­ne izin ve­ril­me­si­ni son de­re­ce sa­kın­ca­lı bu­lu­ruz, Bir­leş­miş Mil­let­ler Ya­sa­sı'na ay­kı­rı bu­lu­ruz, Türk Ana­ya­sa­sı'nın 92'nci mad­de­si­ne ay­kı­rı bu­lu­ruz, Tür­ki­ye'nin böl­ge­de­ki çı­kar­la­rı­na ay­kı­rı bu­lu­ruz."

Şim­di, bir de­ğer­li dip­lo­ma­tı­mız -emek­li ol­muş- te­le­viz­yon­lar­da açık­lı­yor: "Efen­dim, yal­nız Tür­ki­ye'nin ha­va sa­ha­sın­dan geç­mek­le kal­ma­dı­lar, Tür­ki­ye'nin üze­rin­den ge­çen uçak­lar, git­ti­ler Irak'ı bom­bar­dı­man et­ti­ler." di­yor. Siz bu­na yet­ki ver­di­niz mi ar­ka­daş­lar? Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si­ne men­sup mil­let­ve­kil­le­ri, Türk ha­va sa­ha­sın­dan ge­çen ya­ban­cı uçak­la­rın Irak'a bom­bar­dı­man­da bu­lun­ma­sı için yet­ki ver­di­ler mi aca­ba? Biz ver­me­dik. Böy­le bir ta­lep­te de Hükûme­tin bu­lun­du­ğu­nu duy­ma­dık. Böy­le bir bil­gi de ver­me­di­ler. Ne Mec­lis­te ver­di­ler ne Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nun­da ver­di­ler ve şim­di öğ­re­ni­yo­ruz ki, böy­le bir ha­va ope­ras­yo­nun­da, ora­da, Ku­zey Irak'ı bom­bar­dı­man et­miş ya­ban­cı uçak­lar Tür­ki­ye üze­rin­den. Ya­ni, on­lar bu­nu ya­pa­bi­li­yor ama siz ken­di­ni­ze yö­ne­lik te­rö­rist­le­rin üs­le­ri­ni ken­di top­rak­la­rı­nız­dan kal­kan Türk uçak­la­rıy­la vu­ra­mı­yor­su­nuz. Bu­na yet­ki­niz yok. Da­ha kö­tü­sü, vur­ma­ya­ca­ğı­nı­za da­ir an­laş­ma im­za­lı­yor­su­nuz. 22 Ey­lül 2003 ta­rih­li Du­bai An­laş­ma­sı'nın met­ni­ni ben is­te­dim Sa­yın Dev­let Ba­ka­nı Ali Ba­ba­can'dan, bi­ze gön­der­mek zo­run­da­lar, gön­der­me­di. Ba­sı­na sız­dı ve ora­da di­yor ki: "1 mil­yar do­lar­lık hi­be kar­şı­lı­ğın­da Tür­ki­ye Ku­zey Irak'a as­ker gön­der­me­me­yi ka­bul ede­cek­tir, et­miş­tir." Biz bu­na o ka­dar kuv­vet­li tep­ki gös­ter­dik ki Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak, ge­lip de Mec­li­se bu­nun ona­yı­nı tek­lif bi­le ede­me­di Hükûmet. Tek­lif bi­le ede­me­di ve on­dan son­ra an­laş­ma yü­rür­lü­ğe gi­re­me­di, Mec­lis­te onay­lan­ma­mış­tı ama im­za­lan­dı. Ne­yi im­za­lı­yor­su­nuz? Ku­zey Irak'a as­ker gön­der­me­me­yi im­za­lı­yor­su­nuz. Şu Tür­ki­ye'nin düş­tü­ğü du­ru­ma ba­kın! Lüb­nan'a as­ker gön­de­re­cek­si­niz, ama ül­ke­ni­ze yö­ne­lik sal­dı­rı­la­rın kay­na­ğın­da­ki Irak'a as­ker gön­der­me­me­yi ya­zı­lı ola­rak ta­ah­hüt ede­cek­si­niz. Tür­ki­ye'nin gel­di­ği du­rum, bu du­rum­dur. Bi­zim bun­la­rı an­la­ma­mız ka­bil de­ğil, ma­kul kar­şı­la­ma­mız ka­bil de­ğil.

Şim­di, biz ik­ti­da­ra ge­lin­ce gö­re­cek­si­niz ne­le­rin de­ğiş­ti­ği­ni. Biz bu ül­ke­yi sa­hip­siz bı­rak­ma­ya­ca­ğız. Biz bu ül­ke­nin ço­cuk­la­rı­nı o te­rö­rist sal­dı­rı­lar kar­şı­sın­da ko­ru­ma­sız bı­rak­ma­ya­ca­ğız. Sa­yın Ge­nel Baş­ka­nı­mız açık­la­dı, bu ül­ke­yi böl­dür­me­ye­ce­ğiz, bu dev­le­ti böl­dür­me­ye­ce­ğiz. Bu dev­le­tin bö­lün­me­si için ha­ri­ta­lar ha­zır­la­yan­la­rın he­ves­le­ri­ni kur­sak­la­rın­da bı­ra­ka­ca­ğız. Biz, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­li­ler ola­rak böy­le bir ge­liş­me­yi, ger­çek­ten, Tür­ki­ye'ye o böl­ge­de ya­pı­lan­la­rı son de­re­ce hak­sız ve in­saf­sız bu­lu­yo­ruz. Kim­den ge­lir­se gel­sin. Bu ka­dar ce­sa­ret­siz po­li­ti­ka­lar Tür­ki­ye'yi ger­çek­ten ken­di çı­kar­la­rı­nı ko­ru­ya­ma­yan bir ül­ke hâli­ne ge­tir­miş­tir.

İş­te, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, için­de bu­lun­du­ğu­muz du­rum bu­dur ve bu du­ru­mu de­rin bir üzün­tüy­le kar­şı­lı­yo­ruz.

Son ola­rak şu­nu söy­le­ye­yim: Yi­ne, o de­ğer­li dip­lo­ma­tı­mı­zın açık­la­dı­ğı­na gö­re, me­ğer­se, Ame­ri­ka­lı­lar, Tür­ki­ye üze­rin­den as­kerî amaç­la kul­la­nıl­mak üze­re, cip­ler­le, bir­ta­kım mu­ha­rip un­sur­la­rı Irak'a ge­çir­miş­ler. Han­gi yet­kiy­le? Hükûmet bun­la­ra izin ver­diy­se kim­den al­dı­ğı yet­kiy­le ver­di? Eğer yan­lış ha­tır­la­mı­yor­sam, biz, bu yü­ce Mec­lis­te 1 Mart tez­ke­re­si­ni red­det­miş­tik. Pe­ki, 1 Mart tez­ke­re­si red­de­dil­miş­ken, siz bu top­rak­lar üze­rin­den bir as­kerî ope­ras­yo­na han­gi hak­la, han­gi yet­kiy­le izin ver­di­niz? Ar­ka­da­şı­mı­zın yan­lış bil­gi ver­di­ği­ni tah­min et­mi­yo­rum? Lüt­fen, Hükûmet, gel­sin, Mec­lis bu­ra­da, kür­sü bu­ra­da, bi­ze iza­hat ver­sin. Han­gi yet­kiy­le bu­nu yap­tı­nız? De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, iş­te, bu du­rum, ger­çek­ten, bü­tün bu an­lat­tık­la­rım, son de­re­ce üzün­tü ve­ri­ci bir tab­lo­yu or­ta­ya ko­yu­yor ve ben si­ze şu­nu bir ke­re da­ha bü­yük bir üzün­tüy­le ifa­de et­mek is­ti­yo­rum ki, biz, cum­hu­ri­yet ta­ri­hi­miz­de böy­le bir du­ru­ma hiç düş­me­dik. Sı­nı­rı­mı­zı ko­ru­mak için baş­ka­sın­dan ica­zet bek­le­yen bir ül­ke du­ru­mu­na hiç düş­me­dik. Ken­di sı­nı­rı­mı­zı biz ken­di­miz ko­ru­ruz, kim­se­den izin ala­cak hâli­miz yok­tur.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

ONUR ÖY­MEN (De­vam­la) - Bi­ti­ri­yo­rum Sa­yın Baş­kan, son cüm­le­mi söy­le­ye­ce­ğim.

BAŞ­KAN - Bu­yu­run efen­dim, ko­nuş­ma­nı­zı lüt­fen ta­mam­la­yı­nız.

ONUR ÖY­MEN (De­vam­la) - Ken­di ül­ke­mi­ze yö­ne­lik te­rö­rist sal­dı­rı­lar­la ken­di­miz mü­ca­de­le ede­riz. Ha, Tür­ki­ye te­rö­rist­le mü­ca­de­le et­me­sin di­ye bi­ze fi­zi­ki en­gel koy­mak is­te­yen­ler çı­kar­sa, o za­man, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, si­ze İs­met Pa­şa'nın sö­zün­den ce­vap ve­re­yim: "O za­man, bu dün­ya yı­kı­lır, ye­ni bir dün­ya ku­ru­lur ve Tür­ki­ye de o dün­ya­da ye­ri­ni bu­lur."

Çok te­şek­kür ede­rim. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Öy­men.

AK Par­ti Gru­bu adı­na, Sa­kar­ya Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Erol As­lan Ce­be­ci.

Bu­yu­run efen­dim. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

AK PAR­Tİ GRU­BU ADI­NA EROL AS­LAN CE­BE­Cİ (Sa­kar­ya) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Bir­leş­miş Mil­let­ler Gü­ven­lik Kon­se­yi­nin UNI­FIL'in gö­rev sü­re­si­nin uza­tıl­ma­sı yö­nün­de ka­rar al­ma­sı du­ru­mun­da hu­dut, şü­mul ve mik­ta­rı Hükûmet­çe be­lir­le­ne­cek Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri un­sur­la­rı­nın, 1701 sa­yı­lı Bir­leş­miş Mil­let­ler Gü­ven­lik Kon­se­yi Ka­ra­rı ve 880 sa­yı­lı Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Ka­ra­rı'yla tes­pit edi­len il­ke­ler kap­sa­mın­da, 5 Ey­lül 2007 ta­ri­hin­den iti­ba­ren bir yıl da­ha UNI­FIL ha­rekâtı­na iş­ti­rak et­me­si ve bu­nun­la il­gi­li ge­rek­li dü­zen­le­me­le­rin Hükûmet ta­ra­fın­dan ya­pıl­ma­sı için Ana­ya­sa'nın 92'nci mad­de­si uya­rın­ca izin ve­ril­me­si­ne da­ir Baş­ba­kan­lık Tez­ke­re­si'yle il­gi­li AK Par­ti Gru­bu­nun gö­rüş­le­ri­ni be­lirt­mek üze­re söz al­dım. He­pi­ni­zi en de­rin say­gı­la­rım­la se­lam­lı­yo­rum.

Ül­ke­miz, hem so­ğuk sa­vaş dö­ne­min­de hem da­ha son­ra­sın­da, Ulu Ön­der Ga­zi Mus­ta­fa Ke­mal Ata­türk'ün "yurt­ta sulh, ci­han­da sulh" il­ke­si­ni dış po­li­ti­ka­mı­zın ana he­de­fi hâli­ne ge­tir­miş, dün­ya­da ve için­de ya­şa­dı­ğı­mız böl­ge­de ba­rış ve gü­ven­li­ğin sağ­lan­ma­sı ve de­va­mı için önem­li kat­kı­lar­da bu­lun­muş­tur.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, he­pi­mi­zin bil­di­ği gi­bi, say­gın ve güç­lü bir üye­si bu­lun­du­ğu­muz NA­TO it­ti­fa­kı, Av­ru­pa Bir­li­ğiy­le bü­tün­leş­me sü­re­cin­de iler­le­me ko­nu­sun­da ka­rar­lı ve böl­ge­si­nin en güç­lü, en bü­yük eko­no­mik, si­ya­si ve as­kerî gü­cü olan ül­ke­mi­zin özel­lik­le böl­ge­miz­de ya­şa­nan ge­liş­me­ler­den et­ki­len­me­me­si, bu ge­liş­me­le­ri et­ki­le­me­me­si ve ken­di­si­ni bu ge­liş­me­le­rin dı­şın­da tut­ma­sı müm­kün de­ğil­dir.

Coğ­ra­fi ola­rak sı­nı­rın­da bu­lun­du­ğu­muz ve in­san­la­rıy­la çok güç­lü ta­rihî ve kül­tü­rel bağ­la­rı­mız olan Or­ta Do­ğu böl­ge­si, üzü­le­rek be­lirt­me­li­yim ki, zen­gin yer al­tı kay­nak­la­rı ne­de­niy­le mü­ref­feh bir ge­le­cek po­tan­si­ye­li­ne sa­hip ol­mak­la bir­lik­te, yıl­lar­ca sü­ren ka­rı­şık­lık­lar, ça­tış­ma ve is­tik­rar­sız­lık için­de­dir. Bu böl­ge­ye yö­ne­lik cid­di bir so­rum­lu­lu­ğu­muz var­dır. Bu so­rum­lu­luk­la­rı­mı­zı ye­ri­ne ge­tir­me­miz böl­ge­de­ki ve dün­ya­da­ki say­gın­lı­ğı­mı­zı ar­tır­mış­tır, bun­dan son­ra da ar­tı­ra­cak­tır.

Bu te­mel çer­çe­ve­de, iz­ni­niz­le, siz­le­re, son bir yıl içe­ri­sin­de Lüb­nan'da­ki ge­liş­me­ler­le il­gi­li ola­rak, çok kı­sa, ha­fı­za­la­rı­nı­zı ta­ze­le­mek is­ti­yo­rum.

12 Tem­muz 2006 gü­nü, Hiz­bul­lah mi­li­tan­la­rı­nın ro­ket sal­dı­rı­la­rı ve İs­ra­il top­rak­la­rı­na gi­re­rek dü­zen­le­dik­le­ri ope­ras­yon­da 8 İs­ra­il as­ke­ri­nin öl­dü­rül­me­si ve 2'si­nin ka­çı­rıl­ma­sı, bi­raz da Gaz­ze'de­ki olay­lar ne­de­niy­le, böl­ge­de ya­şan­mak­ta olan kri­zin kap­sam ve bo­yu­tu ge­niş­le­miş ve geç­miş­te bu tarz sal­dı­rı­lar­da yal­nız­ca Hiz­bul­lah'ı he­def alan İs­ra­il, bu de­fa, sal­dı­rı­dan Lüb­nan Hükûme­ti­ni so­rum­lu tu­ta­rak, Hiz­bul­lah sal­dı­rı­sı­na oran­tı­sız bir ağır­lık­la kar­şı­lık ver­miş­tir. İs­ra­il, Lüb­nan'ı ha­va­dan, ka­ra­dan ve de­niz­den ku­şat­mış, Gü­ney Lüb­nan ve Bey­rut'ta özel­lik­le Şi­ile­rin otur­du­ğu gü­ney ma­hal­le­le­ri bom­ba­lan­mış, ha­va­alan­la­rı ve de­niz li­man­la­rı bom­ba­lan­mış ve bu sal­dı­rı­lar­da, 12 Tem­muz 2006 ta­ri­hin­den ateş­ke­sin ilan edil­di­ği 14 Ağus­tos 2006 ta­ri­hi­ne ka­dar, yak­la­şık 1.200 ta­ne Lüb­nan­lı, ma­ale­sef, ha­ya­tı­nı kay­bet­miş­tir. Öte yan­dan, bu ça­tış­ma­lar sı­ra­sın­da Hiz­bul­lah, İs­ra­il'e üç bin beş yü­ze ya­kın ro­ket ve ha­van mer­mi­si at­mış ve bu ça­tış­ma­da da 154 İs­ra­il va­tan­da­şı öl­müş­tür.

Lüb­nan me­se­le­si ilk ola­rak 14 Tem­muz 2006 ta­ri­hin­de, Bir­leş­miş Mil­let­ler Gü­ven­lik Kon­se­yin­de ele alın­mış­sa da, ko­nu­ya iliş­kin Gü­ven­lik Kon­se­yi­nin bir ka­rar ta­sa­rı­sı çı­kar­ma­sı ça­lış­ma­la­rı, ma­ale­sef, Fran­sa'nın ha­zır­la­dı­ğı tas­lak üze­ri­ne Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri'yle yü­rü­tü­len mü­za­ke­re­ler çer­çe­ve­sin­de, uzun bir sü­re de­vam et­miş ve 11 Ağus­tos 2006 ta­ri­hin­de, Bir­leş­miş Mil­let­ler Gü­ven­lik Kon­se­yi, 1701 sa­yı­lı Ka­rar'ıy­la bu ateş­kes da­ve­ti­ni, oy bir­li­ğiy­le bu ka­ra­rı al­mış­tır.

Ka­rar­da, ta­raf­la­ra, ça­tış­ma­la­rı ta­ma­men dur­dur­ma­la­rı, be­lir­ti­len il­ke­ler ve un­sur­lar dâhi­lin­de da­imî ateş­ke­si ve uzun va­de­li çö­zü­mü des­tek­le­me­le­ri çağ­rı­sın­da bu­lu­nul­muş­tur. Ka­rar­da, ay­rı­ca, ça­tış­ma­la­ra son ve­ril­me­si­ni ta­ki­ben, Lüb­nan kuv­vet­le­ri­nin Bir­leş­miş Mil­let­ler Ge­çi­ci Gö­rev Gü­cü olan UNI­FIL ile Gü­ney Lüb­nan'a ko­nuş­lan­dı­rıl­ma­sı­na pa­ra­lel ola­rak İs­ra­il kuv­vet­le­ri­nin böl­ge­den çe­kil­me­si, UNI­FIL'in gö­rev yö­ner­ge­si­nin ve fa­ali­yet­le­ri­nin kap­sa­mı­nın ge­niş­le­ti­le­rek, per­so­nel sa­yı­sı­nın 15 bin as­ke­re ka­dar çı­ka­rıl­ma­sı ön­gö­rü­lü­yor.

Lüb­nan kri­zi­nin so­na er­di­ril­me­si için, Sa­yın Baş­ba­ka­nı­mız Re­cep Tay­yip Er­do­ğan, Lüb­nan Baş­ba­ka­nı Fu­ad Sin­yo­ra, Su­ri­ye Cum­hur­baş­ka­nı Esad, Bir­leş­miş Mil­let­ler Ge­nel Sek­re­te­ri An­nan, o dö­nem­de AB Dö­nem Baş­kan­lı­ğı­nı ya­pan Fin­lan­di­ya Baş­ba­ka­nı Van­ha­nen, İs­pan­ya Baş­ba­ka­nı Za­pa­te­ro ve Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri Baş­ka­nı Bush, İran Cum­hur­baş­ka­nı Ah­me­di­ne­cad ve Al­man mes­lek­ta­şı Mer­kel ile te­le­fon gö­rüş­me­le­ri ger­çek­leş­ti­ril­miş­tir. Bu gö­rüş­me­ler­de, ateş­ke­sin ive­di­lik­le sağ­lan­ma­sı, bu amaç­la ulus­la­ra­ra­sı ça­ba­la­rın ar­tı­rıl­ma­sı ve ça­tış­ma­la­rın böl­ge­ye ya­yıl­ma­ma­sı için, Lüb­nan'a bu ateş­kes­te öne­ri­len gü­cün ko­nuş­lan­dı­rıl­ma­sıy­la il­gi­li ola­rak, Sa­yın Baş­ba­ka­nı­mız, ga­yet ak­tif, ga­yet tu­tar­lı bir dış po­li­ti­ka iz­le­miş­tir.

Yi­ne, Sa­yın Baş­ba­kan Yar­dım­cı­mız ve Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nı­mız, Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri, Su­ri­ye, Fran­sa, İs­pan­ya Dı­şiş­le­ri Ba­kan­la­rı ve İs­ra­il Baş­ba­kan Yar­dım­cı­sı ile te­le­fon gö­rüş­me­le­ri ger­çek­leş­tir­miş ve 26 Tem­muz 2006'da Ro­ma'da­ki top­lan­tı­ya ka­tıl­mış, yi­ne, ça­tış­ma­la­rın so­na er­di­ril­me­si­ni ta­kip eden dö­nem­de de, hem Sa­yın Baş­ba­ka­nı­mız hem de Sa­yın Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nı­mız bu ça­ba­la­rı­na de­vam et­miş­tir.

Bu sü­reç­te, ül­ke­miz, ya­pı­cı, öl­çü­lü, ak­tif bir dış po­li­ti­ka iz­le­miş ve Tür­ki­ye'nin te­rör­le mü­ca­de­le­sin­de mev­cut ko­nu­mu­nu ke­sin­lik­le za­afa uğ­rat­ma­ya­cak ve bu ko­nu­da­ki hu­ku­ki ve si­ya­si ze­mi­ni za­yıf­lat­ma­ya­cak bir tu­tum iz­le­miş­tir.

Ül­ke­mi­zin Lüb­nan'da gö­rev ya­pan UNI­FIL'e as­ker gön­de­ril­me­si­ne da­ir tez­ke­re, 5 Ey­lül 2006 ta­ri­hin­de bu Mec­lis­te gö­rü­şül­müş ve 880 sa­yı­lı Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Ka­ra­rı da yi­ne ay­nı otu­rum­da alın­mış ve Ana­ya­sa'mı­zın 92'nci mad­de­si ge­re­ğin­ce Hükûme­te bu ko­nu­da yet­ki ve­ril­miş­tir.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; bu­gün­kü ko­nuş­ma­ma ha­zır­la­nır­ken hem tez­ke­re tar­tış­ma­sı sı­ra­sın­da­ki par­ti­mi­zin ve mu­ha­le­fet söz­cü­le­ri­nin o gün Mec­lis­te yap­tık­la­rı ko­nuş­ma­la­rı tu­ta­nak­lar­dan hem de o gün­ler­de ga­ze­te ha­ber­le­ri­ni ve ga­ze­te­le­re ko­nu­şan ar­ka­daş­la­rı­mı­zın söy­le­dik­le­ri­ni oku­dum.

Bil­di­ği­niz gi­bi, çok yo­ğun tar­tış­ma­lar ya­şan­mış­tı. Şu­nu söy­le­me­den ge­çe­me­ye­ce­ğim ki, bu­gün, ge­ri­ye bak­tı­ğı­mız­da ve bir yıl­lık uy­gu­la­ma­yı gör­dük­ten son­ra, o gün­ler­de mu­ha­le­fet par­ti­le­ri­nin söz­cü­le­ri­nin söy­le­dik­le­ri­ni bir kez da­ha hay­ret ve ib­ret­le ha­tır­la­dım.

Biz, il­ke ola­rak gü­ven­lik, te­rör ve dış po­li­ti­ka ko­nu­la­rı­nın si­ya­si po­le­mik ama­cıy­la kul­la­nıl­ma­sı­na kar­şı­yız. Bu­ra­da an­lat­mak is­te­di­ğim şey, biz, hem ik­ti­dar par­ti­si ola­rak hem de Hükûmet ola­rak te­rör, gü­ven­lik ve dış po­li­ti­ka ko­nu­la­rın­da si­ya­si ge­ti­ri ve­ya si­ya­si ma­li­yet yap­ma­dan ve bu ko­nu­la­rı po­le­mi­ğe sok­ma­dan, bu ko­nu­lar­la il­gi­li hem mu­ha­le­fe­tin gö­rüş­le­ri­ni din­le­me­ye ha­zı­rız hem de ken­di gö­rüş­le­ri­mi­zi ga­yet ra­hat­lık­la söy­lü­yo­ruz. Ve bu si­ya­si ge­ti­ri, si­ya­si ma­li­yet he­sa­bı yap­ma­mak ko­nu­sun­da özen gös­te­ri­yo­ruz. Sa­nı­rım şu da hak­kı­mız ki, mu­ha­le­fet par­ti­le­ri­nin de bu­na ya­kın bir öze­ni gös­ter­me­si bek­le­ni­yor.

Bu du­rum­da, bi­zim, bu­gün­kü gö­rüş­me­ler sı­ra­sın­da ben mu­ha­le­fet par­ti­le­ri söz­cü­le­ri­nin ko­nuş­ma­la­rın­da ve on­lar­dan bek­le­di­ğim ve çok iyi bi­li­yo­rum ki, hal­kı­mı­zın da bek­len­ti­si bu­dur: O gün bir bar­dak su­da fır­tı­na ko­part­tık­la­rı ve ik­ti­da­rı ve Hükûme­ti­mi­zi hak­sız ye­re eleş­tir­dik­le­ri­ni, bu­ra­ya ge­lip dü­rüst ve sa­mi­mi bir şe­kil­de iti­raf et­me­li­ler­dir: Evet, biz o gün bun­la­rı bun­la­rı söy­le­dik, şöy­le bir ka­ram­sar tab­lo çiz­dik… Bil­mi­yo­rum, si­zin ku­lak­la­rı­nız da çın­lı­yor mu bu "sün­gü sün­gü­ye" me­se­le­si, be­nim ku­lak­la­rım­da hâlâ var.

Ben de­tay­lı bir tar­tış­ma­ya gir­mek is­te­mi­yo­rum, an­cak o gün or­ta­ya ko­nu­lan ka­ram­sar tab­lo­lar­dan hiç­bi­ri, Al­lah'a çok şü­kür ki, ger­çek­leş­me­miş­tir. Tam ak­si­ne, bu bir yıl­lık uy­gu­la­ma bi­ze ve tüm dün­ya­ya şu­nu gös­ter­miş­tir ki, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti ve Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri gü­cü­nün ve bü­yük­lü­ğü­nün far­kın­da­dır ve bu güç ve bü­yük­lü­ğü ge­rek­ti­ğin­de gös­ter­mek ko­nu­sun­da da hiç­bir te­red­dü­dü yok­tur.

Tür­ki­ye, böl­ge­nin en bü­yük gü­cü ve Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri, böl­ge­nin en iyi eği­tim­li, en mo­dern araç ve ge­reç­ler­le teç­hiz edil­miş or­du­su­dur. Böl­ge­miz­de gü­ven­lik ve is­tik­rar söz ko­nu­su ol­du­ğun­da, bu ko­nu­lar­da ge­liş­me­ler ol­du­ğun­da bun­la­ra se­yir­ci kal­ma­mı­zı hiç kim­se bek­le­ye­mez.

Son bir yıl içe­ri­sin­de, Türk bay­ra­ğı gu­rur ve şe­ref­le, hem Lüb­nan'da hem de Do­ğu Ak­de­niz'de dal­ga­lan­mış­tır. Bu­gün, âde­ta, bi­zim bir kör­fe­zi­miz sa­yı­la­bi­le­cek Do­ğu Ak­de­niz'de, do­nan­ma­mı­zın ge­mi­le­riy­le ve dal­ga­la­nan bay­ra­ğıy­la, bu kör­fez, bu Do­ğu Ak­de­niz şen­len­miş­tir. Sa­nı­rım, bu ül­ke­de de bun­dan gu­rur duy­ma­ya­cak bir tek Türk va­tan­da­şı yok­tur.

Bir nok­ta­ya özel­lik­le de­ğin­mek is­ti­yo­rum: Lüb­nan'a gön­der­di­ği­miz is­tih­kam bö­lü­ğü­nün özel­lik­le kul­lan­dı­ğı bir kı­sım ağır araç­lar -çün­kü bö­lü­ğü­mü­zün bir kı­sım ih­ti­yaç­la­rı ge­mi­ler­le gö­tü­rül­müş- da­ha ön­ce bel­ki hiç­bir yer­de rast­lan­ma­ya­cak şe­kil­de Su­ri­ye'yi bir baş­tan bir ba­şa ka­ra yo­luy­la ge­çe­rek Lüb­nan'a ulaş­mış­tır gü­ven­li bir şe­kil­de. Bu ko­nu­da da ay­rı­ca Su­ri­ye Hükûme­ti­ne te­şek­kür et­mek is­ti­yo­rum.

Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri, da­ha ön­ce So­ma­li'de, Af­ga­nis­tan'da, Bos­na'da, Ko­so­va'da ba­şar­dı­ğı gi­bi… ki, bu say­dı­ğım ül­ke­le­rin in­san­la­rı, "Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri ve­ya Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti" den­di­ği za­man, bu gö­rev­le­ri bu ül­ke­ler­de yap­ma­dan ön­ce biz­le­ri ta­ri­hi­miz­le ve kah­ra­man­lık­la­rı­mız­la ha­tır­lar­ken, bu ül­ke­ler­de Meh­met­çik gö­rev yap­tık­tan son­ra, biz­le­ri bir de bu hiz­met ve gö­rev­den do­la­yı min­net ve şük­ran­la ha­tır­la­mak­ta­dır­lar. Lüb­nan'da Türk or­du­su yer­li halk ta­ra­fın­dan sev­gi ve say­gıy­la bi­lin­mek­te ve hal­kın gön­lün­de ve ka­fa­sın­da, ha­fı­za­la­rın­da yer et­mek­te­dir.

Bu­ra­da dik­ka­ti­ni­zi çek­mek is­te­di­ğim hu­sus, bu hal­kın içe­ri­sin­de dok­san do­kuz grup var­dır; Sün­ni'sin­den Şii'si­ne, Or­to­doks Hris­ti­yan'ın­dan Fa­lan­jist'ine bü­tün bu halk­lar… Sa­yın Mu­ha­le­fet Söz­cü­müz, bu­ra­ya gel­di­ği za­man, Lüb­nan'ı zi­ya­ret et­tik­le­ri­ni söy­le­di. Çok is­ter­dim ki, o zi­ya­ret sı­ra­sın­da bu hal­kın ken­di­le­ri­ne gös­ter­di­ği mu­ame­le­yi de bi­ze bu­ra­da söy­le­miş ol­sun­lar­dı. Çün­kü, ben bu­nu, Sa­yın Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nı­mı­zın ve Sa­yın Baş­ba­ka­nı­mız böl­ge­ye yap­tı­ğı ge­zi­ler­den… O ge­zi­le­ri ta­kip eden her­kes bu­nu çok iyi an­la­dı.

Yal­nız, bu ta­bii, Lüb­nan'a öz­gü bir şey de de­ğil. Türk or­du­su da­ha ön­ce ba­rış gü­cü ola­rak gö­rev yap­tı­ğı yer­ler­de de, bir­çok ül­ke­nin ba­rış gü­cü­ne kat­kı sağ­la­yan kuv­vet­le­ri âde­ta bir "iş­gal or­du­su" al­gı­la­ma­sı ya­şar­ken, bi­zim si­lah­lı kuv­vet­le­ri­miz o ül­ke halk­la­rın­ca -Af­ga­nis­tan, So­ma­li, Bos­na, Ko­so­va, şim­di Lüb­nan- bir mi­sa­fir mu­ame­le­si gör­müş ve o ül­ke­nin hal­kı­na, ger­çek­ten, hem okul hem has­ta­ne hem pre­fab­rik ko­nut an­la­mın­da cid­di yar­dı­mı ol­muş­tur. El­bet­te bu, Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­nin böl­ge­de bu­lun­ma­sı, sa­de­ce ken­di­si­nin ya­pa­ca­ğı hiz­met­le­ri de­ğil, Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri ne­de­niy­le bi­zim Türk Kı­zı­la­yı­mı­zın ve di­ğer in­sa­ni yar­dım ku­ru­luş­la­rı­nın böl­ge­ye ya­pa­bi­le­ce­ği hiz­met­le­ri ar­tır­mış­tır ve bu yol­la da eks­tra okul, has­ta­ne ve pre­fab­rik ev ya­pıl­mış, ger­çek in­san­la­rın ger­çek prob­lem­le­ri­nin çö­zü­mü­ne kat­kı­da bu­lu­nul­muş­tur. Lüb­nan'da, özel­lik­le or­du­mu­zun gö­rev yap­tı­ğı böl­ge­de, dev­le­ti­mi­ze ve ül­ke­mi­ze olan sev­gi ve hay­ran­lık art­mış­tır. Özet­le, böl­ge­ye hu­zur ve is­tik­rar gel­me­si­ne kat­kı­da bu­lun­duk, ta­rihî dost­luk his­le­ri­mi­zi can­lan­dır­dık, böl­ge­nin ve Lüb­nan'ın hem eko­no­mik kal­kın­ma­sı­na hem de de­mok­ra­si­si­ne hiz­met et­tik ve kat­kı­da bu­lun­duk.

Yi­ne, Sa­yın Baş­ba­ka­nı­mız, 3 Ocak 2007 ta­ri­hin­de, Kur­ban Bay­ra­mı sı­ra­sın­da böl­ge­de­ki bir­li­ği­mi­zi zi­ya­ret et­ti ve hem bu zi­ya­ret sı­ra­sın­da as­ker­le­ri­mi­zin yap­tık­la­rı­nı ve böl­ge­de­ki et­ki­le­ri­ni gör­me fır­sa­tı bul­du hem de Sa­yın Lüb­nan Baş­ba­ka­nı Fu­ad Sin­yo­ra ve Lüb­nan'da­ki di­ğer önem­li si­ya­si ak­tör­ler­le yap­tı­ğı gö­rüş­me­ler­de, si­ya­si kri­zin aşıl­ma­sı için ta­raf­la­rı iş bir­li­ği­ne ve uz­la­şı­ya teş­vik et­ti.

Mu­ha­le­fet söz­cü­le­ri­nin, Ame­ri­kan uçak­la­rı­nın Türk ha­va sa­ha­sı­nın ih­lal ve Ku­zey Irak me­se­le­siy­le il­gi­li söy­le­dik­le­ri ko­nu­la­rı din­le­dim. Bu­gün ko­nuş­tu­ğu­muz ko­nu, Lüb­nan'da gö­rev ya­pan Türk bir­li­ği­nin gö­rev sü­re­si­nin uza­tıl­ma­sı me­se­le­si. El­bet­te, Ku­zey Irak'ta Türk ha­va sa­ha­sı­nın ih­la­li de ko­nu­şul­ma­lı­dır, ko­nu­şu­la­cak­tır da. An­cak, da­ha ön­ce ko­nuş­mam­da be­lirt­ti­ğim gi­bi, gü­ven­lik ve te­rör ko­nu­la­rı, öy­le baş­ka bir ko­nu ko­nu­şu­lur­ken ara­da de­re­de ko­nu­şu­la­cak iş­ler de­ğil­dir. Bu ko­nu­la­rın cid­di­yet­le­ri var­dır ve bu ko­nuy­la il­gi­li, özel­lik­le bu ko­nu­lar­la il­gi­li ya­pı­lan bir­ta­kım hak­sız it­ham ve eleş­ti­ri­ler var. Bun­lar­la il­gi­li, hem Hükûme­ti­miz hem de ge­rek­li ku­rum­lar ne, ne­re­de ko­nu­şul­ma­sı ge­re­ki­yor­sa ko­nu­şu­yor ve ne ge­re­ki­yor­sa ya­pı­la­cak­tır.

Yal­nız, bir so­ru gel­di, "As­ker gön­der­me­sek ül­ke­mi­zin iti­ba­rı sar­sı­lır mı?" di­ye. El­bet­te sar­sı­lır. Bu böl­ge­de ya­şa­ya­cak­sı­nız, bu böl­ge­de eko­no­mik, si­ya­si ve as­kerî güç id­di­anız ola­cak, böl­ge­de ya­şa­nan ha­ya­ti olay­la­ra "Bi­zi il­gi­len­dir­mez." di­ye­cek­si­niz. Ben, bu so­ru­ya bi­raz da şöy­le ce­vap ver­mek is­ti­yo­rum: Ona, "Sar­sı­lır mı?", o so­ru­ya ce­vap ver­mem, ama, gön­der­me­nin iti­ba­rı­mı­zı art­tır­dı­ğı­nın ka­nı­tı or­ta­da.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, De­ğer­li Baş­ka­nım; Sa­yın Mu­ha­le­fet Söz­cü­sü­nün, Sa­yın Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nı­mız­la ve Cum­hur­baş­ka­nı aday­lı­ğıy­la il­gi­li söy­le­dik­le­ri­ne ger­çek­ten üzül­düm ve ken­di­si­ne bin mis­liy­le ia­de edi­yo­rum. Bir kez da­ha tek­rar edi­yo­rum ki, Sa­yın Ab­dul­lah Gül, bu mil­le­tin 20'n­ci yüz­yıl'da ye­tiş­tir­di­ği ve na­di­ren ye­tiş­tir­di­ği dev­let adam­la­rın­dan bi­ri­dir. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (Er­zu­rum) - Vah Vah Vah!

EROL AS­LAN CE­BE­Cİ (De­vam­la) - Bu­na, hem bu mil­let hem de Ab­dul­lah Gül'ü ta­nı­ma fır­sa­tı­na ulaş­mış her ar­ka­da­şı­mız bi­lir. Eğer be­nim bu id­di­amı test et­mek is­ti­yor­sa­nız, Cum­hur­baş­ka­nı­nı halk se­çer ve Ab­dul­lah Bey de aday olur. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (Er­zu­rum) - Mil­let test et­ti.

EROL AS­LAN CE­BE­Cİ (De­vam­la) - Ama, baş­ka­la­rıy­la il­gi­li söz söy­le­me­ye baş­la­ma­dan ön­ce, her­ke­si bir ay­na­ya bak­ma­ya da­vet edi­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (Er­zu­rum) - Ken­din de bak ay­na­ya.

EROL AS­LAN CE­BE­Cİ (De­vam­la) - Sa­yın Mu­ha­le­fet Söz­cü­sü­nün as­ke­rin ne­re­ye gön­de­ri­le­ce­ğiy­le il­gi­li ve tek­rar­la­mak­tan, ger­çek­ten hem şah­sım hem de gru­bum adı­na utanç du­ya­ca­ğım iğ­renç ifa­de­yi şid­det­le kı­nı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Eğer cid­di bir ba­raj geç­me kor­ku­nuz var­sa, bu­nun yo­lu böy­le se­vi­ye­siz sa­taş­ma de­ğil­dir. 22 Tem­muz ge­lir, he­pi­mi­ze kar­ne­le­ri­miz ve­ri­lir.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; bu ko­nuş­tu­ğu­muz çer­çe­ve içe­ri­sin­de UNI­FIL'in, Lüb­nan'da gö­rev ya­pan as­kerî gü­cün gö­rev yap­ma sü­re­si­nin Bir­leş­miş Mil­let­ler ta­ra­fın­dan uza­tıl­ma­sı hâlin­de, 880 sa­yı­lı Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Ka­ra­rı ile tes­pit edi­len il­ke­ler kap­sa­mın­da, 5 Ey­lül 2007 ta­ri­hin­den iti­ba­ren bir yıl sü­rey­le da­ha UNI­FIL ha­rekâtı­na iş­ti­rak et­me­si ve bu­nun­la il­gi­li ge­rek­li dü­zen­le­me­le­rin Hükûmet ta­ra­fın­dan ya­pıl­ma­sı için, Ana­ya­sa'mı­zın 92'nci mad­de­si uya­rın­ca, Hükûme­ti­mi­ze izin ve­ril­me­si­ni yü­ce Mec­lis­ten say­gı­la­rım­la arz ede­rim.

Te­şek­kür edi­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (Er­zu­rum) - Sa­yın Baş­kan, Sa­yın Ha­tip az ön­ce ba­na laf ata­rak "se­vi­ye­siz" ve "iğ­renç" ke­li­me­le­ri­ni kul­lan­dı. Mad­de 69'a gö­re söz is­ti­yo­rum.

BAŞ­KAN - Zap­tı ge­tir­te­yim, ka­rar ve­re­ce­ğim.

Şim­di, Hükûmet adı­na Dev­let Ba­ka­nı­mız Sa­yın Meh­met Ay­dın. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

DEV­LET BA­KA­NI MEH­MET AY­DIN (İz­mir) - Sa­yın Baş­kan, say­gı­de­ğer mil­let­ve­kil­le­ri; he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Bir­leş­miş Mil­let­ler Gü­ven­lik Kon­se­yi­nin 1071 sa­yı­lı Ka­ra­rı çer­çe­ve­sin­de Lüb­nan'da gö­rev ya­pan Bir­leş­miş Mil­let­ler Ge­çi­ci Gö­rev Gü­cü, kı­sa­ca­sı UNI­FIL'in ge­niş­le­til­me­si su­re­tiy­le oluş­tu­ru­lan kuv­ve­te ül­ke­miz­ce bir yıl sü­rey­le kat­kı­da bu­lu­nul­ma­sı, Ana­ya­sa'mı­zın 92'nci mad­de­si uya­rın­ca 5 Ey­lül 2006 ta­ri­hin­de yü­ce Mec­li­si­miz ta­ra­fın­dan ka­rar­laş­tı­rıl­mış bu­lu­nu­yor­du. Bu bir yıl­lık sü­re Ağus­tos 2007'nin so­nun­da do­la­cak­tır.

Bir ba­rış gü­cü ola­rak -al­tı­nı çiz­mek is­ti­yo­rum, her­han­gi bir ül­ke­yi doğ­ru­dan sa­vu­nan bir güç ola­rak de­ğil- UNI­FIL'e ih­ti­yaç de­vam et­mek­te ve UNI­FIL'in gö­rev sü­re­si­nin 31 Ağus­tos 2007 ta­ri­hin­den son­ra­ki dö­nem için­de uza­tıl­ma­sı yö­nün­de ça­lış­ma­lar Bir­leş­miş Mil­let­ler bün­ye­sin­de baş­la­tıl­mış bu­lun­mak­ta­dır.

Yü­ce Mec­li­si­mi­zin ça­lış­ma prog­ra­mı­nı göz önün­de tu­ta­rak, ül­ke­mi­zin kat­kı­sı­nın sü­re­si­nin UNI­FIL'in­ki­ne pa­ra­lel ola­rak uza­tı­la­bil­me­si için, Ana­ya­sa'mı­zın 92'nci mad­de­si uya­rın­ca yü­ce Mec­li­si­miz­den şim­di­den izin is­te­miş bu­lu­nu­yo­ruz.

Ben, ko­nuş­ma­mı ta­ma­men bu ko­nuy­la il­gi­li, ya­ni UNI­FIL ko­nu­suy­la il­gi­li sı­nır­lan­dı­ra­ca­ğım ve bu ara­da bu ko­nu ba­ha­ne edi­le­rek bir­ta­kım ya­pıl­mış olan gön­der­me­le­re de te­mas et­me ih­ti­ya­cı duy­ma­ya­ca­ğım.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Tür­ki­ye, ge­niş ve böl­ge­ye ya­yıl­ma ve cid­di bo­yut­lar ka­zan­ma is­ti­da­dı gös­te­ren Lüb­nan kri­zi­nin baş­lan­gı­cın­dan iti­ba­ren bu teh­li­ke­li gi­di­şa­tın ön­len­me­si ama­cıy­la yo­ğun ça­ba har­ca­mış, bir yan­dan dip­lo­ma­tik gi­ri­şim­le­ri­ni sür­dü­rür­ken, bir yan­dan da Lüb­nan'a acil in­sa­ni yar­dım­lar­da bu­lun­muş­tur. 1071 sa­yı­lı Bir­leş­miş Mil­let­ler Gü­ven­lik Kon­se­yi Ka­ra­rı'nın laf­zı ve ru­huy­la ha­ya­ta ge­çi­ril­me­si­nin Ak­de­niz ve Or­ta Do­ğu böl­ge­sin­de gü­ven­lik ve is­tik­ra­rın te­si­si ba­kı­mın­dan arz et­ti­ği öne­mi dik­ka­te alan Hükûme­ti­miz ta­ra­fın­dan ka­ra­rı ta­ki­ben, Bir­leş­miş Mil­let­ler ka­ra­rı­nı ta­ki­ben dost ve müt­te­fik ül­ke­ler ile bir­lik­te üst dü­zey­li bir­ta­kım zi­ya­ret­ler­den son­ra da ka­rar is­ti­ka­me­tin­de adım­lar atıl­mış­tır. Bu gö­rüş­me ve te­mas­lar­dan Lüb­nan'da­ki tüm grup­la­rın, İs­ra­il, Su­ri­ye, Fi­lis­tin yet­ki­li­le­ri­nin Tür­ki­ye'nin UNI­FIL'e kat­kı sağ­la­ma­sı­na bü­yük önem ver­dik­le­ri gö­rül­müş ve an­la­şıl­mış­tır. Bir­leş­miş Mil­let­ler Ge­nel Sek­re­te­riy­le bir­çok dost ve müt­te­fik ül­ke de ben­zer yön­de tu­tum ser­gi­le­miş­tir. Tür­ki­ye'nin, böl­ge­de hü­küm sü­ren ger­gin­lik ve ih­ti­laf­la­rın olum­suz yan­sı­ma­la­rı­nı doğ­ru­dan his­se­den bir ül­ke ola­rak ba­rış ve is­tik­ra­rı teh­li­ke­ye dü­şü­re­cek ge­liş­me­le­re ka­yıt­sız kal­ma­sı müm­kün de­ğil­dir, ka­la­bi­le­ce­ği müm­kün de­ğil­dir.

Bu mü­la­ha­za­lar ışı­ğın­da tam ulus­la­ra­ra­sı meş­ru­iye­ti ha­iz -bu­nun al­tı­nı çiz­mek is­ti­yo­rum, ulus­la­ra­ra­sı meş­ru­iye­ti, ya­sal­lı­ğı ha­iz- olan ve ulus­la­ra­ra­sı top­lu­mun or­tak ira­de­si­ni yan­sı­tan Bir­leş­miş Mil­let­ler Gü­ven­lik Kon­se­yi­nin 1071 sa­yı­lı Ka­ra­rı'nda ön­gö­rü­len amaç­lar doğ­rul­tu­sun­da Lüb­nan'da gö­rev ya­pan Bir­leş­miş Mil­let­ler Ge­çi­ci Gö­rev Gü­cü'ne kat­kı­da bu­lu­nul­ma­sı ön­gö­rül­müş­tür. Bu kat­kı­nın, Ana­ya­sa'nın 92'nci mad­de­si uya­rın­ca 5 Ey­lül 2006 ta­ri­hin­de yü­ce Mec­li­si­miz­den alı­nan bir yıl sü­re­li izin kap­sa­mın­da aşa­ğı­da be­lir­ti­len ko­nu­lar­da ne­le­rin ya­pıl­ma­sı­na ka­rar ve­ril­di­ği hu­su­su­nu bir da­ha ha­tır­lat­mak is­ti­yo­rum.

Do­ğu Ak­de­niz'de dev­ri­ye gö­re­vi ya­pan de­niz gö­rev gü­cü için ye­ter­li kuv­ve­tin tah­sis edil­me­si, ta­lep­le­rin tek tek de­ğer­len­di­ril­me­si kay­dıy­la dost ve müt­te­fik ül­ke­ler için de­niz ve ha­va ula­şım des­te­ği sağ­lan­ma­sı, Lüb­nan or­du­su­nun eği­ti­me ta­bi tu­tul­ma­sı, böl­ge­de Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti dev­le­ti ta­ra­fın­dan ic­ra edi­le­cek in­sa­ni yar­dım fa­ali­yet­le­ri­nin ge­rek­ti­re­ce­ği ve baş­ta bu un­sur­la­rın gü­ven­li­ği­ni sağ­la­ya­cak kuv­vet ko­ru­ma bir­lik­le­ri ol­mak üze­re hu­dut ve şü­mul ve mik­ta­rı Hükûme­ti­miz­ce be­lir­le­ne­cek as­kerî un­sur­la­rın tah­si­si.

Söz ko­nu­su kuv­ve­tin böl­ge­de si­lah­lı un­sur­la­rın si­lah­tan arın­dı­rıl­ma­sı dâhil yu­ka­rı­da be­lir­ti­len ta­ah­hüt­le­rin dı­şın­da hiç­bir gö­rev­de kul­la­nıl­ma­ya­cak­la­rı açık­ça ka­rar al­tı­na alın­mış­tır. Bu çer­çe­ve­de UNI­FIL'in de­niz ve ka­ra güç­le­ri­ne kat­kı­da bu­lun­du­ğu­muz bir­lik ve ge­mi­ler, Ekim 2006'dan iti­ba­ren böl­ge­ye ko­nuş­lan­dı­rı­la­rak gö­rev­le­ri­ne baş­la­mış bu­lu­nu­yor­lar. UNI­FIL'e kat­kı­mız hâli­ha­zır­da aşa­ğı­da­ki un­sur­lar­dan oluş­mak­ta­dır.

UNI­FIL De­niz Gö­rev Gü­cü­ne bir fır­ka­teyn, iki kor­vet, bir ik­mal ge­mi­siy­le ka­tı­lın­mak­ta­dır. Sur şeh­ri­nin ya­kı­nın­da­ki Eş Şa­di­ye ka­sa­ba­sın­da is­tihkâm in­şa­at bir­li­ği­nin ko­nuş­lan­dı­rıl­ma­sı. Hâli­ha­zır­da de­niz ve ka­ra güç­le­rin­de top­lam 993 per­so­ne­li­miz gö­rev ya­pı­yor. Ay­rı­ca, 1071 sa­yı­lı Bir­leş­miş Mil­let­ler Gü­ven­lik Kon­se­yi Ka­ra­rı'nda ön­gö­rü­len amaç­lar doğ­rul­tu­sun­da dost ve müt­te­fik ül­ke­le­rin is­ti­fa­de­si için si­vil ve as­kerî imkânla­rıy­la ön­ce­lik­li ola­rak kul­la­nıl­mak üze­re Mer­sin Li­ma­nı ve Ada­na Ha­va­ala­nı, ih­ti­yaç ol­ma­sı hâlin­de kul­la­nıl­mak üze­re ise İs­ken­de­run Li­ma­nı ve Ak­saz De­niz Üs­sü ve Ga­zi­an­tep Ha­va­ala­nı tes­pit edil­miş, böl­ge­de­ki ge­liş­me­le­re gö­re ge­re­kir­se Sa­bi­ha Gök­çen Ha­va­ala­nı­nın da özel­lik­le tah­li­ye ope­ras­yon­la­rı için kul­la­nı­la­bi­le­ce­ği be­lir­len­miş, söz ko­nu­su li­man ve ha­va­alan­la­rı­nın kul­la­nıl­ma­sı­na iliş­kin il­ke ve usul­ler tes­pit edil­miş­tir. Bi­la­ha­re Bir­leş­miş Mil­let­ler ta­ra­fın­dan UNI­FIL'e ka­tı­lan ül­ke­le­rin kul­la­nı­mı için Mer­sin Li­ma­nı­mız be­lir­len­miş li­man ola­rak da açık­lan­mış­tır. UNI­FIL'e ka­tı­lan is­tihkâm in­şa­at bö­lü­ğü­mü­zün mas­raf­la­rı­nın ge­ri öden­me­si ko­nu­sun­da Tür­ki­ye'yle Bir­leş­miş Mil­let­ler sek­re­ter­ya­sı ara­sın­da mu­ta­ba­kat muh­tı­ra­sı ve yar­dım mek­tup­la­rı im­za­lan­mış­tır. De­niz Kuv­vet­le­ri­mi­zin mas­raf­la­rı­nın öden­me­si­ne iliş­kin bel­ge­le­rin im­za­sı­na da­ir sü­re­cin de kı­sa sü­re için­de so­nuç­lan­dı­rıl­ma­sı bek­len­mek­te­dir.

Hâlen İtal­ya'nın ko­mu­ta­sın­da bu­lu­nan UNI­FIL'de top­lam 13 bin as­kerî per­so­nel gö­rev yap­mak­ta olup, Tür­ki­ye'nin ya­nı sı­ra UNI­FIL'e kuv­vet kat­kı­sı sağ­la­yan ül­ke­ler şun­lar­dır: Ka­ra bir­lik­le­ri­ne kat­kı­da bu­lu­nan ül­ke­ler, Bel­çi­ka, Çin, Fin­lan­di­ya, Fran­sa, Ga­na, Gu­ate­ma­la, Ma­ca­ris­tan, Hin­dis­tan, En­do­nez­ya, İr­lan­da, İtal­ya, Gü­ney Ko­re, Lük­sem­burg, Ma­lez­ya, Ne­pal, Po­lon­ya, Por­te­kiz, Ka­tar, Slo­vak­ya, Slo­ven­ya, İs­pan­ya ve Tan­zan­ya; de­niz bir­lik­le­ri­ne kat­kı sağ­la­yan ül­ke­ler ise, Da­ni­mar­ka, Al­man­ya, Yu­na­nis­tan, Hol­lan­da, Nor­veç ve İs­veç.

De­ğer­li Baş­kan, yü­ce Mec­li­sin de­ğer­li üye­le­ri; 1071 sa­yı­lı Bir­leş­miş Mil­let­ler Gü­ven­lik Kon­se­yi Ka­ra­rı'nın uy­gu­la­ma­ya ko­nul­ma­sın­dan ve ge­niş­le­til­miş UNI­FIL'in gö­re­ve baş­la­ma­sın­dan bu ya­na Lüb­nan-İs­ra­il sı­nı­rın­da­ki gü­ven­lik du­ru­mu dü­zel­miş ve böl­ge­de bü­yük öl­çü­de is­tik­rar sağ­la­na­bil­miş­tir. Ta­raf­lar 1071 sa­yı­lı Ka­rar çer­çe­ve­sin­de te­sis edi­len ateş­ke­se uy­muş­lar­dır. Lüb­nan or­du­su Gü­ney Lüb­nan'a ko­nuş­lan­mış, UNI­FIL'in cid­di bir gü­ven­lik teh­di­di­ne ma­ruz bı­rak­mak­sı­zın gö­rev yö­nel­ge­siy­le ha­re­ket kon­sep­ti ve an­gaj­man ku­ral­la­rın­da ta­nım­la­nan iş­lev­le­ri çer­çe­ve­sin­de ba­rış, gü­ven­lik ve is­tik­ra­rın ida­me­si­ne önem­li öl­çü­de kat­kı sağ­la­mış­tır UNI­FIL.

Tür­ki­ye, UNI­FIL ka­ra ha­rekâtı­na ve UNI­FIL de­niz gö­rev gü­cü­ne yap­tı­ğı kat­kı­lar­la bah­se ko­nu ba­rı­şı ko­ru­ma ha­rekâtı­nın et­kin bi­çim­de ic­ra­sın­da çok önem­li bir iş­lev üst­len­miş, böy­le­ce ge­rek Bir­leş­miş Mil­let­ler sis­te­mi için­de ge­rek böl­ge­sel ve kü­re­sel öl­çek­te gö­rü­nür­lü­ğü­nün art­ma­sı­nı ve dün­ya­nın di­ğer böl­ge­le­rin­de bun­dan ön­ce ka­tıl­dı­ğı ba­rı­şı ko­ru­ma ope­ras­yon­la­rın­da­ki ba­şa­rı­lı per­for­man­sıy­la sa­hip ol­du­ğu ko­nu­mu­nu pe­kiş­tir­miş bu­lun­mak­ta­dır.

Bu bağ­lam­da, UNI­FIL'de gö­rev ya­pan bir­lik­le­ri­mi­zin üs­tün per­for­man­sı di­ğer ka­tı­lım­cı ül­ke­ler ta­ra­fın­dan da tak­dir­le kar­şı­lan­mış, is­tihkâm in­şa­at bö­lü­ğü­müz Bir­leş­miş Mil­let­ler yet­ki­li­le­ri ta­ra­fın­dan ör­nek bir­lik ola­rak se­çil­miş­tir. Ay­nı za­man­da bö­lü­ğü­müz, ye­rel ma­kam­lar ve böl­ge hal­kıy­la da çok sı­cak ve çok ya­kın bir kar­deş­lik iliş­ki­si için­de bu­lun­muş­tur. UNI­FIL'e kat­kı­da bu­lun­ma ka­ra­rı­nı alır­ken, Türk as­ke­ri­nin kar­şı­la­şa­bi­le­ce­ği risk­le­rin en aza in­dir­gen­me­si­ne aza­mi özen gös­te­ril­miş, bö­lü­ğü­müz ve ge­mi­le­ri­mi­zin bu­gü­ne ka­dar gö­rev­le­ri­nin ic­ra­sı sı­ra­sın­da her­han­gi cid­di bir teh­dit­le kar­şı kar­şı­ya kal­ma­mış ol­ma­la­rı bu yön­de­ki ça­ba­la­rı­mı­zın so­nuç ver­di­ği­ni apa­çık bir bi­çim­de gös­ter­mek­te­dir. Lüb­nan'da is­tik­rar or­ta­mı­nın ida­me­si için in­sa­ni yar­dım ça­lış­ma­la­rı­nın da önem­li ol­du­ğu­na inan­mak­ta­yız. Bu çer­çe­ve­de Lüb­nan'da okul ve sağ­lık mer­kez­le­ri in­şa et­mi­şiz ve et­me­ye de de­vam ede­ce­ğiz. Lüb­nan'a şim­di­ye ka­dar gön­der­di­ği­miz ve­ya ta­ah­hüt et­ti­ği­miz yar­dım­la­rın tu­ta­rı 50 mil­yon ABD do­la­rı­na eriş­miş du­rum­da­dır.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, UNI­FIL'in is­tik­ra­rın ve ba­rı­şın ko­run­ma­sı ko­nu­sun­da bu­gü­ne ka­dar ser­gi­le­di­ği ba­şa­rı­lı ic­ra­ata rağ­men, 1071 sa­yı­lı Ka­rar­da atıf­ta bu­lu­nu­lan Şe­ba Çift­lik­le­ri'nin sta­tü­sü gi­bi uyuş­maz­lık­la­ra çö­züm bu­lun­ma­sı yö­nün­de­ki ça­ba­lar he­nüz ar­zu edi­len so­mut so­nuç­la­rı ve­re­me­miş, ay­rı­ca, Lüb­nan'da si­ya­si kriz de baş gös­ter­miş­tir. Do­la­yı­sıy­la, bu so­ru­la­ra za­man için­de di­ya­log ve uz­la­şı yo­luy­la ka­lı­cı çö­züm­ler üre­ti­le­bil­me­si için de UNI­FIL'in kat­kı­sı­na ve de­va­mı­na ih­ti­yaç var­dır.

Lüb­nan, İs­ra­il ve Su­ri­ye baş­ta ol­mak üze­re böl­ge ül­ke­le­ri Tür­ki­ye'nin UNI­FIL'e kat­kı­sı­nın de­vam et­me­si yö­nün­de ar­zu ve ta­lep­le­ri­ni çe­şit­li şe­kil­ler­de Hükûme­ti­mi­ze bil­dir­miş­ler­dir. UNI­FIL'in gö­rev sü­re­si­nin 31 Ağus­tos 2007 ta­ri­hin­den son­ra­ki dö­nem için ye­ni­len­me­si yö­nün­de Bir­leş­miş Mil­let­ler bün­ye­sin­de baş­la­tı­lan ha­zır­lık­lar ta­mam­lan­dık­tan son­ra çı­ka­rı­la­cak mu­tat bir Bir­leş­miş Mil­let­ler Gü­ven­lik Kon­se­yi ka­ra­rıy­la UNI­FIL'in gö­rev sü­re­si­nin uza­tıl­ma­sı bek­len­mek­te­dir.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; so­nuç ola­rak yu­ka­rı­da izah et­ti­ğim hu­sus­lar mu­va­ce­he­sin­de UNI­FIL'e sağ­la­dı­ğı­mız kat­kı­nın sü­re­si­nin bir yıl uza­tıl­ma­sı­nın böl­ge­miz­de ba­rış ve is­tik­ra­rın ko­run­ma­sı ve ül­ke­mi­zin böl­ge­de­ki et­kin­li­ği­nin ve ko­nu­mu­nun pe­kiş­ti­ril­me­si ba­kı­mın­dan bü­yük bir önem ta­şı­dı­ğı­nı tek­rar et­me­ye ge­rek yok­tur. Bu çer­çe­ve­de, key­fi­ye­ti yü­ce Mec­li­si­mi­zin ona­yı­na su­nu­yor, he­pi­ni­zi tek­rar en de­rin say­gı­la­rım­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Sa­yın Ba­ka­na te­şek­kür edi­yo­ruz.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, tez­ke­re üze­rin­de son ko­nuş­ma, şah­sı adı­na Sam­sun Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Ha­luk Koç'a ait­tir.

Bu­yu­run Sa­yın Koç. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Hükûmet tez­ke­re­si üze­rin­de şah­sım adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. He­pi­ni­zi say­gı­la­rım­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, 5 Ey­lül 2007'ye ka­dar yet­ki ver­di­ği­miz Lüb­nan'da ko­nuş­la­nan as­kerî gü­cü­mü­zün gö­rev sü­re­si­nin uza­tıl­ma­sı­na dö­nük bir tez­ke­re ta­le­biy­le, is­tem­le kar­şı kar­şı­ya­yız. Şim­di, bu­nu da­ha ön­ce­ki ko­nuş­ma­cı­lar da di­le ge­tir­di. Ben bir tek­nik un­su­ru, tek­nik hu­su­su yük­sek ses­le tar­tış­mak is­ti­yo­rum.

Bu gö­rev sü­re­si 5 Ey­lül 2007'de do­lu­yor. Par­la­men­to se­çim­le­ri­miz 22 Tem­muz 2007 ta­ri­hin­de ya­pı­la­cak. Ye­ni se­çi­len üye­ler 2 ya da 3 Ağus­tos 2007 ta­ri­hin­de ye­min ede­cek­ler. Beş gün son­ra da Mec­lis Baş­ka­nı se­çi­miy­le ye­ni Par­la­men­to gö­re­vi ala­cak. Da­ha bir ay­lık bir sü­re var. Ni­ye bu ace­le­yi gös­te­ri­yo­ruz da, ge­le­cek dö­nem Par­la­men­to­su­nun yet­ki­si­ne mü­da­ha­le an­la­mı ta­şı­ya­cak olan bir ka­ra­rı, bu­ra­dan, bu ta­rih­te çı­kart­ma­ya ça­lı­şı­yo­ruz? Şah­sım adı­na ko­nu­şu­yo­rum, ben bu­nu tek­nik açı­dan çok an­la­ya­bil­miş de­ği­lim.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, önem­li mi, önem­li de­ğil mi? Bu­nu tak­dir­le­ri­ni­ze su­nu­yo­rum. Ben­ce önem­li bir hu­sus. Bir yet­ki aşı­mı ya­pı­yo­ruz. Ge­le­cek dö­nem­de yet­ki ala­cak olan Par­la­men­to­nun yet­ki­si­ne da­ha şim­di­den biz mü­da­ha­le edi­yo­ruz. De­mok­ra­si açı­sın­dan, ka­tı­lım­cı­lık açı­sın­dan, millî ira­de­nin yan­sı­ya­ca­ğı ye­ni Par­la­men­to­nun bu ko­nu­da ala­ca­ğı ka­ra­ra mü­da­ha­le açı­sın­dan ben­ce va­him bir du­rum­la kar­şı kar­şı­ya­yız. Bu­nu tak­dir­le­ri­ni­ze sun­mak is­ti­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu­ra­da­ki ace­le ne? Yi­ne, bir­ta­kım ulus­la­ra­ra­sı güç odak­la­rıy­la, Tür­ki­ye'nin, Or­ta Do­ğu'da­ki sü­reç içe­ri­sin­de ver­di­ği ta­ah­hüt­le­rin, söz­le­rin Tür­ki­ye ta­ra­fın­dan ye­ri­ne ge­ti­ril­me­si mi ta­sar­lan­mak is­te­ni­yor? Bu­nu dü­şün­mek is­ti­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım…

Sa­yın Baş­kan, mü­sa­ade eder­ler­se ar­ka­daş­lar… Siz oy kul­la­nı­la­cak de­di­niz, son ko­nuş­ma­cı de­di­niz, o yüz­den Ge­nel Ku­rul sa­lo­nu dol­ma­ya baş­la­dı. Oy kul­lan­ma­yı ha­tır­lat­ma­sa­nız dol­ma­ya­cak­tı, biz de ra­hat ra­hat ko­nu­şa­cak­tık.

BAŞ­KAN - Efen­dim, siz Ge­nel Ku­ru­la hi­tap edin.

Ar­ka­daş­lar, Ha­ti­bi din­le­ye­lim, ken­di ara­mız­da soh­bet et­me­ye­lim.

Bu­yu­run.

HA­LUK KOÇ (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ba­kın, 5 Ey­lül 2006 gü­nü ola­ğa­nüs­tü top­la­nan Par­la­men­to­da bu ka­rar alı­nır­ken, İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li­miz Sa­yın Şük­rü Elek­dağ'ın ba­zı tes­pit­le­ri var. Ben, de­min, ik­ti­dar par­ti­si gru­bu adı­na ko­nu­şan Sa­kar­ya Mil­let­ve­ki­li, De­ğer­li Mil­let­ve­ki­li­nin za­man za­man çok hid­det­li ifa­de­ler­le di­le ge­tir­di­ği ko­nu­la­rı bi­raz da­ha ge­niş pen­ce­re­den de­ğer­len­dir­me­ni­zi is­tir­ham ede­ce­ğim ve Sa­yın Elek­dağ'ı re­fe­re ede­rek, isim ve­re­rek, söy­le­dik­le­ri­nin de tu­ta­nak­tan ba­zı­la­rı­nı ala­rak, Or­ta Do­ğu sü­re­cin­de, bu gel­di­ği­miz nok­ta­da ne­ler ya­şa­nı­yor ve Or­ta Do­ğu'da­ki maz­lum Fi­lis­tin hal­kı­nın, İs­ra­il-Ame­ri­ka iliş­ki­le­ri çer­çe­ve­sin­de ne­le­re ma­ruz kal­dı­ğı­nın; İs­ra­il'in 2 as­ke­ri ka­çı­rıl­dı di­ye Lüb­nan'a, ta­rih ola­rak da 12 Tem­muz 2006'da baş­lat­tı­ğı, in­san­lık dı­şı, kon­trol­süz, Bir­leş­miş Mil­let­ler ta­ra­fın­dan, ulus­la­ra­ra­sı bü­yük güç­ler ta­ra­fın­dan, Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri ta­ra­fın­dan önem­sen­me­yen, ama bu ara­da Fi­lis­tin'in Gaz­ze böl­ge­si de da­hil ol­mak üze­re, Lüb­nan'ın gü­ney böl­ge­sin­de çok sa­yı­da can kay­bı­na ve mal kay­bı­na yol açan bu ar­sız sal­dı­rı­nın ne­den­le­ri üze­rin­de hiç dur­ma­ya­cak mı­sı­nız Sa­yın Ve­ki­lim? İl­le, Ame­ri­ka'da­ki göz­lük­le mi ba­ka­ca­ğız bu işe? Biz bu coğ­raf­ya­da ya­şı­yo­ruz Sev­gi­li Kar­de­şim. Bu coğ­raf­ya­da ya­şa­ma­nın bir be­de­li var, o be­del de, Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri'nin bu­gün Or­ta Do­ğu'da çiz­mek is­te­di­ği po­li­ti­ka­la­ra, biz, ken­di ulu­sal çı­kar­la­rı­mız bağ­la­mın­da fark­lı göz­lük­ler­le de ba­ka­bil­me­si­ni bil­mek zo­run­da­yız.

Şim­di, Tür­ki­ye'nin ulu­sal po­li­ti­ka­sı­na ve çı­kar­la­rı­na hiz­met et­ti­ği sü­re­ce, dün­ya ba­rış ve is­tik­ra­rı­na kat­kı­da bu­lun­du­ğu sü­re­ce ulus­la­ra­ra­sı ba­rış güç­le­ri­ne Tür­ki­ye'nin ka­tıl­ma­sı ya­rar­lı­dır. Bu­nu da­ha ön­ce Ko­so­va'da, So­ma­li'de, de­ği­şik ne­den­ler­le dün­ya­nın de­ği­şik böl­ge­le­rin­de Tür­ki­ye ka­nıt­la­mış­tır. Bu­na iti­ra­zı­mız yok. Ya­ni, bu­nun Tür­ki­ye'nin iti­ba­rı­nı ar­tı­ra­cak bir kav­ram içe­ri­sin­de ele alın­ma­sı yan­lış­tır. Ulus­la­ra­ra­sı hu­kuk, Tür­ki­ye'nin iti­ba­rı ve Tür­ki­ye'nin ulu­sal çı­kar­la­rı doğ­rul­tu­sun­da, üç bağ­lam­da eğer uy­gun­luk var­sa Tür­ki­ye ka­tı­lır, ka­tıl­ma­lı­dır, ka­tıl­mış­tır.

Ge­le­lim ko­nu­ya. De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, şim­di, bu be­lirt­ti­ği­miz ko­şul­lar­da Tür­ki­ye'nin Bir­leş­miş Mil­let­ler ba­rış güç­le­ri­ne kat­kı­da bu­lun­ma­sı­na hiç­bir iti­ra­zı­mız ol­ma­mış­tır, da­ha ön­ce de ol­ma­dı Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si­nin. An­cak, bu ko­nu­da bir ka­rar alı­na­ca­ğı za­man has­sa­si­yet­le üze­rin­de du­rul­ma­sı ge­re­ken hu­su­sun bu ba­rış gü­cü­nün ama­cı­nın ne ola­ca­ğı, na­sıl bir pro­je­ye hiz­met ede­ce­ği ve bu pro­je­nin -bir ke­re da­ha al­tı­nı çi­zi­yo­rum- siz­le­rin za­man za­man unut­tu­ğu Tür­ki­ye'nin ulu­sal çı­kar­la­rıy­la ne de­re­ce ör­tü­şüp ör­tüş­me­di­ği­nin ir­de­len­me­si nok­ta­sı­dır. Bu nok­ta­ya gel­di mi, Tür­ki­ye'nin ulu­sal çı­kar­la­rı­nı gö­zet­me, ka­yır­ma, de­ğer­len­dir­me, tar­tış­ma, o bi­raz ar­ka­da kal­sın. Pe­ki ne? Baş­ka güç­le­rin çı­kar­la­rı da­ha önem­li. De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu çe­liş­ki­den çık­mak zo­run­da­sı­nız.

Si­zin ko­nuş­ma­nı­zı ben he­def ala­rak söy­lü­yo­rum Sa­yın Ve­ki­lim. Eğer bir sa­taş­ma gö­rür­se­niz söz alır­sı­nız, Sa­yın Baş­kan da si­ze söz ve­rir, o he­ye­can­lı ko­nuş­ma­nız­da bu­nu tek­zip eder­si­niz.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, 1950 yı­lın­dan be­ri bu böl­ge­de sa­vaş­lar çı­kı­yor ve bu ça­tış­ma­la­rın te­me­lin­de… Hiç kim­se ken­di­ni kan­dır­ma­sın. Özel­lik­le si­zin ge­le­nek­sel si­ya­si çiz­gi­niz­den ge­len­le­rin ken­di ken­di­le­ri­ni şim­di öz eleş­ti­ri­ye ta­bi tut­ma­la­rı ge­re­ki­yor. Pe­ki, 1950'den be­ri bu coğ­raf­ya­da ya­şa­nan sa­vaş­la­rın te­me­lin­de ne ya­tı­yor de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım? Te­me­lin­de Fi­lis­tin so­ru­nu ya­tı­yor. Var mı bu­na bir iti­ra­zı­nız? Te­me­lin­de Fi­lis­tin so­ru­nu ya­tı­yor. Pe­ki, bu­gün, da­ha doğ­ru­su, 2006'nın Tem­mu­zu ile Ağus­to­su ara­sın­da Lüb­nan'da ta­nık ol­du­ğu­muz sa­va­şın te­me­lin­de de yi­ne Arap-İs­ra­il ih­ti­la­fı ya­tı­yor, ya­ni Fi­lis­tin so­ru­nu ya­tı­yor. 1948 ile 1973 yıl­la­rı ara­sın­da dört bü­yük sa­vaş ya­şan­dı böl­ge­de. Fa­kat bu sa­vaş­lar­dan çok sa­yı­da çö­züm pla­nı çı­kar­tıl­ma­ya ça­lı­şıl­dı, ama hiç­bi­rin­den ba­rış çık­ma­dı. Ba­rış, bu bek­len­ti­ler­le de çık­ma­ya­cak de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım. Ya­ni, ge­çen se­ne­den bu za­ma­na ka­dar ge­çen on ay içe­ri­sin­de ora­da bir hu­zur gö­zü­kü­yor­sa, bu si­zi ya­nılt­ma­sın. Te­mel so­run du­ru­yor, sa­vaş­la­rın te­mel ne­de­ni du­ru­yor. Ora­da­ki Fi­lis­tin hal­kı­nın gasbedi­len hak­la­rı, Fi­lis­tin coğ­raf­ya­sı­na dö­nük İs­ra­il ve Ame­ri­ka ta­lep­le­ri dur­du­ğu sü­re­ce, di­le ge­ti­ril­di­ği sü­re­ce şu on ay­lık sükûnet se­ni hiç kan­dır­ma­sın. Bu­nu bir AKP söz­cü­sü ola­rak bu­ra­da, Ame­ri­ka gö­züy­le na­sıl an­la­tır­sın de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım? Bu­nun Tür­ki­ye'nin ulu­sal çı­kar­la­rıy­la bağ­daş­ma­yan yön­le­ri­ni, san­ki bir baş­ka gü­cün bir par­la­men­te­ri gi­bi, bu­ra­da ifa­de et­me­nin sı­kın­tı­la­rı­nı lüt­fen dü­şün.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ba­kın, İs­ra­il-Ame­ri­ka iki­li­si bir pro­je uy­gu­lu­yor. Bu pro­je şu: Ba­zen Mı­sır'da ol­du­ğu gi­bi, bir mad­di rüş­vet­le ola­yı sü­re­cin dı­şı­na çı­kar­tı­yor bir ül­ke­yi -Mı­sır'ı çı­kart­tı­ğı gi­bi eko­no­mik yar­dım­la- ve­ya et­nik ya da mez­hep­sel te­mel­de ül­ke­ler o böl­ge­de, o coğ­raf­ya­da bö­lün­me­ye ça­lı­şı­lı­yor. Bu­nu Irak'ta ya­şa­dık. Irak'ta em­per­ya­list te­mel­de bir sa­vaş var, ulus­la­ra­ra­sı hu­ku­ka uy­gun ol­ma­yan bir sal­dı­rı var, ama te­me­lin­de, sa­de­ce yer al­tı kay­nak­la­rı­na dö­nük de­ğil, Irak'ın de­ği­şik te­mel­ler­de, et­nik ve mez­hep­sel te­mel­de bö­lü­ne­rek, İs­ra­il-Fi­lis­tin an­laş­maz­lı­ğın­da Fi­lis­tin'in yıl­lar sü­ren hak­sız­lı­ğı­nı da­ha da pe­kiş­ti­re­cek bir pro­je ya­tı­yor. Bu pro­je­nin al­tın­da Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri'nin im­za­sı var, Con­do­le­ez­za Ri­ce'ın açık­la­ma­la­rı var. Ye­ni bir Or­ta Do­ğu ha­ri­ta­sın­dan bah­se­di­li­yor. Şim­di, Tür­ki­ye ulu­sal çı­kar­la­rı ba­kı­mın­dan bu ko­nu­da ka­rar alır­ken hem bun­la­rı gö­ze­te­cek hem ken­di çı­kar­la­rı­nı gö­ze­te­cek.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, şim­di, bak­tı­ğı­nız za­man, ta­bii, 11 Ey­lül mi­lat. Ame­ri­ka, 11 Ey­lül'den son­ra bir ye­ni ulu­sal gü­ven­lik stra­te­ji­si oluş­tur­du ve bu­na, Bü­yük Or­ta Do­ğu Pro­je­si­ni en­teg­re et­ti. Ame­ri­ka'nın Irak'ı iş­gal et­me­si, Wa­shing­ton'un glo­bal ener­ji kay­nak­la­rı­nın de­ne­ti­mi­ni ön­gö­rün dün­ya he­ge­mon­ya­sı stra­te­ji­si bağ­la­mın­da ger­çek­leş­ti­ril­miş ol­sa da, te­mel he­def­le­rin­den bir ta­ne­si İs­ra­il'in gü­ven­li­ği­dir.

Evet, Sa­yın Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­li mil­let­ve­kil­le­ri, Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri'nin te­mel stra­te­ji­si, bu böl­ge­de yü­rüt­tü­ğü ha­rekât, 11 Ey­lül son­ra­sın­da­ki stra­te­ji Bü­yük Or­ta Do­ğu Pro­je­si­nin ayak­la­rı, te­mel­de, İs­ra­il'in gü­ven­li­ği­ni sağ­la­ma­ya dö­nük ön­lem­ler­dir.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Bu­yu­run.

HA­LUK KOÇ (De­vam­la) - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

Tür­ki­ye bu­ra­da… Ha­ni, di­yo­ruz ya hep, "Biz al­tı yüz yıl­dır be­ra­ber ya­şa­dık. O coğ­raf­ya­nın ege­me­niy­dik, o coğ­raf­ya­ya, biz, inanç öz­gür­lü­ğü gö­tür­dük, o coğ­raf­ya­ya, biz, Os­man­lı kül­tü­rüy­le, yö­ne­ti­miy­le fark­lı bir an­la­yış gö­tür­dük." Pe­ki, şim­di, bu pro­je­le­ri gör­me­ye­ce­ğiz; bu bek­len­ti­le­ri­ni, bü­yük dev­let­le­rin, bü­yük güç­le­rin bu coğ­raf­ya­da hiç önem­se­me­ye­ce­ğiz ve Tür­ki­ye'yi sa­de­ce kah­ra­man­lık söy­lem­le­riy­le "Efen­dim, ora­ya git­mek bi­zim iti­ba­rı­mı­zı art­tır­dı." gi­bi söy­lem­ler­le, "Bak, on ay­dır çıt çık­mı­yor. Mu­ha­le­fet söz­cü­le­ri­nin da­ha ön­ce de­dik­le­ri ger­çek­leş­me­di." gi­bi, bir­ta­kım su­dan se­bep­ler­le, ola­yın te­me­li­ni gör­me­den, oku­ma­dan, ka­nık­sa­yıp ge­çe­ce­ğiz.

Fi­lis­tin ora­da du­ru­yor mu de­ğer­li ar­ka­da­şım? Fi­lis­tin hal­kı­nın hak­lı bek­len­ti­si du­ru­yor mu, da­va­sı du­ru­yor mu? Ora­da maz­lum Müs­lü­man halk­la­rın Ame­ri­ka ve İs­ra­il’in bas­kı­sı al­tın­da ezil­me­si du­ru­yor mu? Du­ru­yor mu? Du­ru­yor.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Koç, son cüm­le­le­ri­ni­zi ala­yım efen­dim.

HA­LUK KOÇ (De­vam­la) - Pe­ki, on­la­rı gör­me­ye­ce­ğiz. Biz, sa­de­ce bü­yük dev­let­le­rin ora­da uy­gu­la­dık­la­rı stra­te­ji­si­nin biz­den bek­le­dik­le­ri par­ça­sı ola­ca­ğız. "Mu­ha­le­fet söz­cü­le­ri ge­çen se­ne böy­le de­miş­ti; bak bir tü­fek pat­la­ma­dı, ne gü­zel ol­du, iti­ba­rı­mız ko­run­du." Si­zin de­yi­mi­niz­le, hay­ret ve ib­ret­le kar­şı­la­mış­sın. Ne­ye hay­ret edi­yor­sun kar­de­şim sen? Ne­yi ib­ret­le iz­li­yor­sun sen? "İb­ret" se­nin bu­ra­da­ki söz­le­rin­dir! Aç bak tu­ta­nak­la­ra! Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nı­na ta­pı­la­cak adam po­zis­yo­nu gös­te­rip ken­di sı­kın­tı­nı aş­ma­ya ça­lı­şı­yor­sun bel­ki ve bu­nu da, son de­re­ce önem­li ulus­la­ra­ra­sı bir ko­nu­da bu­ra­da Tür­ki­ye'nin çı­kar­la­rı aley­hin­de ko­nuş­ma şan­sı­nı sa­na ver­dik­le­ri için, ben, AKP Grup yö­ne­ti­ci­si ar­ka­daş­la­rı­mın da bu­gün şans­sız gü­nün­de ol­duk­la­rı­nı ifa­de ede­rek, he­pi­ni­ze say­gı­la­rı­mı su­nu­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Koç.

EROL AS­LAN CE­BE­Cİ (Sa­kar­ya) - Sa­yın Baş­kan…

BAŞ­KAN - Bu­yu­run.

EROL AS­LAN CE­BE­Cİ (Sa­kar­ya) - Sa­yın söz­cü, ko­nuş­ma­sı sı­ra­sın­da şah­sı­mı he­def alan it­ham­lar­da bu­lun­muş­tur. İç Tü­zük'ün 69'un­cu mad­de­si­ne gö­re söz ver­me­ni­zi ta­lep edi­yo­rum.

BAŞ­KAN - Sa­yın Öz­do­ğan, si­zin de bir ta­le­bi­niz var­dı, Sa­yın Ce­be­ci'nin de ta­le­bi var. Si­ze 69'a gö­re -iki­ni­ze de- söz ve­re­ce­ğim, yal­nız sö­zü­nüz üç da­ki­ka içe­ri­sin­de, kı­sa ve bir sa­taş­ma­ya mey­dan ver­me­ye­cek şe­kil­de…

Bu­yu­run.

IV. - AÇIK­LA­MA­LAR VE SA­TAŞ­MA­LA­RA İLİŞ­KİN KO­NUŞ­MA­LAR

1.- Er­zu­rum Mil­let­ve­ki­li İb­ra­him Öz­do­ğan'ın, Sa­kar­ya Mil­let­ve­ki­li Erol As­lan Ce­be­ci'nin, ko­nuş­ma­sın­da, şah­sı­na sa­taş­ma­sı ne­de­niy­le ko­nuş­ma­sı

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (Er­zu­rum) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; yü­ce he­ye­ti­ni­zi en de­rin say­gı­la­rım­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Lüb­nan'a ge­çen yıl as­ker gön­der­miş­tik ve 5 Ey­lül­de bi­ti­yor. Bu­nun bir yıl da­ha uza­tıl­ma­sı üze­rin­de­ki tez­ke­re gö­rüş­me­le­ri sı­ra­sın­da Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na bi­zim Sa­yın Grup Baş­kan Ve­ki­li­miz Sü­ley­man Sa­rı­baş söz al­dı ve ne­den Lüb­nan'a as­ker gön­der­me­me­miz ge­rek­ti­ği hu­su­sun­da ve Irak ko­nu­sun­da­ki han­di­kap­la­rı­mız hu­su­sun­da ve son za­man­lar­da Ame­ri­ka'nın uçak­la­rı­nın Türk ha­va sa­ha­sı üze­rin­de uçuş­la­rın­dan do­la­yı Sa­yın Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nı­nın hiç­bir söy­lem­de bu­lun­ma­dı­ğı­nı ve Kıb­rıs'ta­ki bir­çok hak­la­rı­mı­zın Kıb­rıs Rum ke­si­mi­ne ve­ril­me­si yö­nün­de adım­lar at­tı­ğı­nı -ki bun­la­ra ta­ma­men ka­tı­lı­yo­ruz- bu­ra­ya…

Sa­yın Grup Baş­kan Ve­ki­li­mi­zin de bu­ra­da ol­ma­dı­ğı bir sü­re içe­ri­sin­de Sa­yın AK Par­ti Sa­kar­ya Mil­let­ve­ki­li Erol Ce­be­ci bu­ra­da çık­tı, had­di­ni aşan söz­ler söy­le­di Sa­yın Grup Baş­kan Ve­ki­li­miz için ve Sa­yın Ab­dul­lah Gül'ün 21'in­ci Asır'da ye­tiş­ti­ril­miş en bü­yük bir dev­let ada­mı ol­du­ğu­nu söy­le­di. En bü­yük dev­let ada­mı olup ol­ma­dı­ğın­da her­han­gi bir ka­na­atim yok de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım. Ken­di­le­ri de bu­ra­da yok. Aley­hin­de ve­ya le­hin­de söz söy­le­ye­cek bir du­rum­da de­ği­lim. Fa­kat, Türk­çe­miz­de bir söz var­dır, "kem söz sa­hi­bi­nin­dir." Erol Ce­be­ci bu­ra­da Sa­yın Grup Baş­kan Ve­ki­li­mi­zi kı­na­dı­ğı­nı be­lirt­ti, ben ken­di­si­ni kı­na­mı­yo­rum, çün­kü kı­na­ma­ya de­ğer bir vas­fı bi­le yok ken­di­si­nin ve ba­na da ha­ki­ka­ten çok çir­kin laf­lar et­ti bu­ra­da. Ben yi­ne ken­di­si­ni kı­na­mı­yo­rum. Kı­na­na­cak bir ta­ra­fı yok. Yal­nız bir şey söy­le­mek is­ti­yo­rum: Be­nim ay­na­ya bak­ma­mı is­te­di. Ben her sa­bah ay­na­ya ba­kı­yo­rum. Gün­de bir­kaç de­fa ay­na­ya ba­kı­yo­rum. Bir da­daş ola­rak Türk mil­le­ti­ni, Türk er­ke­ği­ni tem­sil et­ti­ği­mi gö­rü­yo­rum. Aca­ba ken­di­si ki­mi tem­sil edi­yor? Onu bu­ra­dan ka­mu­oyu­na sor­mak is­ti­yo­rum. İs­ter­se bir jü­ri­nin kar­şı­sı­na çı­ka­lım, be­nim ne­yi tem­sil et­ti­ği­mi…

BAŞ­KAN - Sa­yın Öz­do­ğan…

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (De­vam­la) - …ken­di­si­nin de ne­yi tem­sil et­ti­ği­ni jü­ri ka­rar ver­sin.

BAŞ­KAN - Sa­yın Öz­do­ğan, te­şek­kür edi­yo­rum.

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (De­vam­la) - He­pi­ni­ze te­şek­kür ede­rim. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

Sa­yın Ce­be­ci, bu­yu­run.

Yi­ne üç da­ki­ka­lık bir sü­re…

Lüt­fen, bir sa­taş­ma­ya mey­dan ver­me­ye­lim.

2.- Sa­kar­ya Mil­let­ve­ki­li Erol As­lan Ce­be­ci'nin, Er­zu­rum Mil­let­ve­ki­li İb­ra­him Öz­do­ğan ve Sam­sun Mil­let­ve­ki­li Ha­luk Koç'un, ko­nuş­ma­la­rın­da, şah­sı­na sa­taş­ma­la­rı ne­de­niy­le ko­nuş­ma­sı

EROL AS­LAN CE­BE­Cİ (Sa­kar­ya) - Sa­yın Baş­kan, söz ver­di­ği­niz için te­şek­kür edi­yo­rum.

Ön­ce, en son ko­nuş­ma­cıy­la il­gi­li… Bi­rin­ci­si, ben, ko­nuş­mam­da, ce­vap ver­di­ğim şey­le­rin hiç­bi­ri­ni ken­di­li­ğim­den söy­le­me­dim, ben­den ön­ce o par­ti­nin Sa­yın Grup Baş­kan Ve­ki­li­nin söy­le­di­ği şey­ler­le il­gi­li gö­rüş­le­ri­mi be­lirt­tim.

AH­MET ER­SİN (İz­mir) - He­ye­can­lan­ma, he­ye­can­lan­ma!

EROL AS­LAN CE­BE­Cİ (De­vam­la) - Bu, pek, bel­ki, dı­şa­rı­dan bel­li ol­maz ama ben iyi po­le­mik ya­pa­rım ar­ka­daş­lar.

FE­Rİ­DUN FİK­RET BA­LOĞ­LU (An­tal­ya) - Vay be!

EROL AS­LAN CE­BE­Cİ (De­vam­la) - Be­ye­fen­di, ay­na­ya her gün bak­tı­ğı­nı söy­lü­yor. Çok zor bir iş ya­pı­yor­su­nuz, teb­rik ede­rim. On­dan son­ra ne his­se­di­yor­su­nuz, me­rak ede­rim! Ama işi bu se­vi­ye­ye dü­şür­mek is­te­mem.

Yal­nız, şah­sıy­la il­gi­li de­ğil­di, bir ön­ce­ki ko­nuş­ma­cı­nın, Hükûme­ti­miz, as­ke­rin gön­de­ril­me­siy­le il­gi­li, be­nim -yi­ne söy­lü­yo­rum- tek­rar­la­mak­tan utanç du­ya­ca­ğım… Çün­kü ken­di as­ke­ri­mi­zi yurt için­de ve Hükûmet­le il­gi­li bir ku­rum­dan… Tu­ta­nak­lar or­ta­da, her­kes ge­ri­ye dö­nüp ba­kar, ben ne­yi, ni­ye söy­le­di­ği­mi ga­yet iyi bi­li­yo­rum.

Şim­di, Sa­yın Ha­luk Koç'un ifa­de­le­ri­ne ge­lin­ce. Bir ta­ne­si, "Baş­ka bir gü­cün par­la­men­te­ri" la­fı, Ha­luk Koç Bey'in ka­fa ya­pı­sı­nı çok iyi işa­ret edi­yor. Ben, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin onur­lu bir üye­si­yim. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Ha­luk Koç bun­dan hoş­lan­sa da öy­le­yim, işi­ne gel­me­se de öy­le­yim.

FE­Rİ­DUN FİK­RET BA­LOĞ­LU (An­tal­ya) - Ara­da bir gel is­ter­sen!

EROL AS­LAN CE­BE­Cİ (De­vam­la) - An­cak, evet, şu­ra­sı doğ­ru­dur, yurt dı­şın­da dev­let bur­suy­la aka­de­mik ka­ri­yer yap­mış ve uzun yıl­lar da yurt dı­şın­da üni­ver­si­te­de ders okut­muş bi­ri­si­yim.

SÜ­LEY­MAN SA­RI­BAŞ (Ma­lat­ya) - Bur­nun­dan gel­sin! Bu dev­le­tin sa­na ver­di­ği pa­ra­lar ha­ram ol­sun!

EROL AS­LAN CE­BE­Cİ (De­vam­la) - Ama eğer bu bir suç­sa… Sa­yın Ke­mal Der­viş'i çok iyi ha­tır­lar­lar. Yi­ne bu se­vi­ye­ye de gel­mek is­te­mi­yo­rum.

Yal­nız, ben, iki yıl NA­TO Par­la­men­to­sun­da, üç yıl da Av­ru­pa Kon­se­yi Par­la­men­to­sun­da bu Mec­li­si gu­rur­la ve onur­la tem­sil et­tim.

SÜ­LEY­MAN SA­RI­BAŞ (Ma­lat­ya) - Se­nin tem­sil et­ti­ğin bel­li olu­yor! Ba­şa­rı­sız­lık­la­rın mü­seb­bi­bi sen­sin o za­man!

EROL AS­LAN CE­BE­Cİ (De­vam­la) - AK Par­ti­li ar­ka­daş­la­rı­ma gü­ven­mi­yor­lar­sa, ken­di par­ti­le­rin­den olan ar­ka­daş­la­ra so­rar­lar, be­nim­le il­gi­li bil­gi alır­lar. Onun için, bu ko­nu­da, eğer bir ka­rın ağ­rı­sı var­sa, bu onun prob­le­mi­dir.

FE­Rİ­DUN FİK­RET BA­LOĞ­LU (An­tal­ya) - Ne de­mek ka­rın ağ­rı­sı bi­ra­der? Ne bi­çim ko­nu­şu­yor­sun!

EROL AS­LAN CE­BE­Cİ (De­vam­la) - Bir şe­ye da­ha de­ği­ne­ce­ğim, bu me­se­ley­le il­gi­li bir şey.

BAŞ­KAN - Ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yın efen­dim.

EROL AS­LAN CE­BE­Cİ (De­vam­la) - Bi­ti­ri­yo­rum Sa­yın Baş­ka­nım.

Şim­di, id­dia şu: Efen­dim, Türk as­ke­ri, Lüb­nan'a, ora­da­ki İs­ra­il çı­kar­la­rı­nı ko­ru­mak için gi­di­yor. Şim­di, ben bu­nun ne an­la­ma gel­di­ği­ni… Ben böy­le kar­şı­laş­tır­ma­lar yap­mak­tan hoş­lan­mam ama pekâlâ o za­man Bos­na'ya da Sırp­lı­la­rın çı­kar­la­rı­nı mı ko­ru­mak için git­miş­ti di­ye bi­ri­si so­rar­sa ne ola­cak? Ya, böy­le saç­ma bir man­tık olur mu ar­ka­daş­lar ya! (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (İs­tan­bul) - Se­nin man­tı­ğın saç­ma.

EROL AS­LAN CE­BE­Cİ (De­vam­la) - Ora­da ezi­len, zor­la­nan Lüb­nan hal­kı­dır ve yar­dım edi­len Lüb­nan hal­kı­dır. Fi­lis­tin me­se­le­si­ni, hiç­bir Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­li­nin öm­rü bo­yun­ca his­set­me­di­ği ve his­se­de­me­ye­ce­ği ka­dar…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

FE­Rİ­DUN FİK­RET BA­LOĞ­LU (An­tal­ya) - Ya­zık­lar ol­sun sa­na!

ER­DO­ĞAN KAP­LAN (Te­kir­dağ) - Ya­lan söy­lü­yor­sun!

BAŞ­KAN - Efen­dim, son cüm­le­ni­zi ri­ca edi­yo­rum Sa­yın Ce­be­ci.

FE­Rİ­DUN FİK­RET BA­LOĞ­LU (An­tal­ya) - Ayıp ya! Ne bi­çim ko­nu­şu­yor­sun sen!

EROL AS­LAN CE­BE­Cİ (De­vam­la) - Her­ke­sin söy­le­di­ği­ni ku­la­ğı du­ya­cak.

Te­şek­kür ede­rim Baş­ka­nım.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri… (Van Mil­let­ve­ki­li Meh­met Kar­tal'ın Sa­kar­ya Mil­let­ve­ki­li Erol As­lan Ce­be­ci'nin ko­lu­na dir­se­ğiy­le vur­ma­sı.)

BAY­RAM ALİ ME­RAL (An­ka­ra) - Sa­yın Baş­kan, bu ne bi­çim laf? (CHP ve AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan aya­ğa kalk­ma­lar, gü­rül­tü­ler)

BAŞ­KAN - De­ğer­li ar­ka­daş­lar, otu­run ye­ri­ni­ze. Faz­la he­ye­can­lan­ma­ya ge­rek yok, her­kes fik­ri­ni söy­le­ye­cek.

HA­SAN FEH­Mİ GÜ­NEŞ (İs­tan­bul) - Kaç pa­ra­lık adam­sın sen?

ATİ­LA EMEK (An­tal­ya) - Sen tes­li­mi­yet­çi­sin.

HA­SAN FEH­Mİ GÜ­NEŞ (İs­tan­bul) - Ne bi­çim ko­nu­şu­yor­sun sen!

BAŞ­KAN - Bu­yu­run, otu­run ye­ri­ni­ze.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri…

TUN­CAY ER­CENK (An­tal­ya) - Ne bi­çim ko­nu­şu­yor­sun sen!

BAŞ­KAN - Sa­yın Er­cenk… Sa­yın Er­cenk…

HÜ­SE­YİN BA­YIN­DIR (Kır­şe­hir) - Ah­lak­sız­sın sen!

ATİ­LA EMEK (An­tal­ya) - Müs­tem­le­ke­ci, tes­li­mi­yet­çi adam­sın sen. (CHP ve AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

BAŞ­KAN - Ar­ka­daş­lar, ye­ri­ni­ze otu­run. Lüt­fen ye­ri­ni­ze otu­run.

İda­re amir­le­ri gö­re­vi­ni yap­sın. Ye­ri­ni­ze otu­run.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, bir­le­şi­me beş da­ki­ka ara ve­ri­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati: 16.59

 

 

İKİN­Cİ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 17.14

BAŞ­KAN : Baş­kan Ve­ki­li İs­ma­il ALP­TE­KİN

KÂTİP ÜYE­LER : Ah­met Gök­han SA­RI­ÇAM (Kırk­la­re­li), Türkân Mİ­ÇO­OĞUL­LA­RI (İz­mir)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 116'ncı Bir­le­şi­mi­nin İkin­ci Otu­ru­mu­nu açı­yo­rum.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Baş­ba­kan­lık Tez­ke­re­si üze­rin­de­ki gö­rüş­me­ler ta­mam­lan­mış­tır. Şim­di Tez­ke­re'yi tek­rar oku­tup oy­la­rı­nı­za su­na­ca­ğım.

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Bu­yu­run efen­dim.

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - Bi­raz ev­vel ko­nu­şan Sa­yın Mil­let­ve­ki­li, ko­nuş­ma­sı sı­ra­sın­da Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu­nu ren­ci­de eden ba­zı söz­ler söy­le­di. Bu ko­nu­da or­ta­lı­ğı ger­me­den kı­sa bir açık­la­ma yap­ma fır­sa­tı­nı Gru­bu­mu­za ve­rir mi­si­niz efen­dim? Bir ar­ka­da­şı­mı­za kı­sa bir açık­la­ma yap­ma fır­sa­tı­nı ve­rir­se­niz, her­han­gi bir sa­taş­ma­ya ne­den ol­ma­dan bir yan­lı­şı dü­zel­te­ce­ğiz.

BAŞ­KAN - Efen­dim, şim­di, ay­nı otu­rum de­ğil; o mad­de­ye gö­re ve­re­mem.

Fi­lis­tin me­se­le­si de­ğil mi?

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - Evet.

BAŞ­KAN - Yal­nız "Bi­zim Fi­lis­tin me­se­le­sin­de par­ti gö­rü­şü­müz şu­dur." di­ye iki cüm­le söy­le­me­ye el­bet­te ki hak­kı­nız var.

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - Ali Ke­mal Kum­ku­moğ­lu ko­nu­şa­cak.

BAŞ­KAN - Otur­du­ğu­nuz yer­den, ye­ri­niz­den.

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (İs­tan­bul) - Sa­yın Baş­kan, kür­sü­den ko­nu­şa­yım.

BAŞ­KAN - Ye­ri­niz­den efen­dim.

Sa­yın Kum­ku­moğ­lu "Par­ti­mi­zin gö­rü­şü bu­dur…" Za­bıt­la­ra geç­sin.

Bu­yu­run.

3.- İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Ali Ke­mal Kum­ku­moğ­lu'nun, Sa­kar­ya Mil­let­ve­ki­li Erol As­lan Ce­be­ci'nin, ko­nuş­ma­sın­da, par­ti­si­ne sa­taş­ma­sı ne­de­niy­le ko­nuş­ma­sı

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (İs­tan­bul) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

Sa­yın Baş­ka­nım, ne za­man Tür­ki­ye'nin özel­lik­le Or­ta Do­ğu'yla iliş­ki­le­ri ko­nu­su Mec­li­si­mi­zin gün­de­mi­ne gel­se, Mec­li­si­miz­de sert tar­tış­ma­lar olu­yor, kar­şı­lık­lı suç­la­ma­lar da olu­yor.

Sa­yın Baş­ka­nım, Sa­yın Baş­ba­kan, Bü­yük Or­ta Do­ğu Pro­je­si'nin eş baş­ka­nı ol­du­ğu­nu ifa­de et­miş­tir. Şim­di, ben…

ÜNAL KA­CIR (İs­tan­bul) - Ne­re­de ifa­de et­miş­tir?

MEV­LÜT ÇA­VU­ŞOĞ­LU (An­tal­ya) - Öy­le bir şey yok.

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (İs­tan­bul) - Bu, Sa­yın Baş­ba­ka­nın ifa­de­si. Mü­sa­ade eder mi­si­niz ar­ka­daş­lar.

MEV­LÜT ÇA­VU­ŞOĞ­LU (An­tal­ya) - Ya­lan söy­le­me­ye­cek­sin, doğ­ru­yu söy­le­ye­cek­sin.

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (İs­tan­bul) - Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ba­kın, bu ko­nuy­la il­gi­li bu Mec­li­sin hiç­bir bil­gi­si yok­tur. As­lın­da, bu tar­tış­ma­la­rın ta­ma­mı­nın kay­na­ğın­da bu yat­mak­ta­dır. Bu ko­nuy­la il­gi­li bu Mec­li­sin hiç­bir bil­gi­si yok­tur. Sa­yın Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Baş­ka­nı­mız -şu an­da ken­di­si bu­ra­da­dır. Ben bu kür­sü­den bir­kaç de­fa bu­nu tek­rar et­tim- Bü­yük Or­ta Do­ğu Pro­je­si'yle il­gi­li ola­rak "Bu se­nar­yo­yu biz yaz­ma­dık, rol­le­ri­ni biz da­ğıt­mı­yo­ruz. Bi­ze pren­ses ro­lü de ve­re­bi­lir­ler, pren­se­sin hiz­metkârı ro­lü de ve­re­bi­lir­ler." ifa­de­si­ni bir te­le­viz­yon ka­na­lın­da bu ko­nu ko­nu­şu­lur­ken ifa­de et­miş­tir.

Şim­di, bu ka­dar bi­lin­me­yen bir ko­nuy­la il­gi­li ola­rak…

BAŞ­KAN - Sa­yın Kum­ku­moğ­lu…

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (İs­tan­bul) - To­par­lı­yo­rum Sa­yın Baş­ka­nım.

BAŞ­KAN - …o çok ge­niş bir mev­zu.

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (İs­tan­bul) - Tam ora­ya ge­li­yo­rum, tam si­zin de­di­ği­niz nok­ta­ya ge­li­yo­rum Sa­yın Baş­ka­nım.

BAŞ­KAN - Siz, Fi­lis­tin'le il­gi­li gö­rü­şü­nü­zü…

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (İs­tan­bul) - Tam si­zin de­di­ği­niz nok­ta­ya ge­li­yo­rum Sa­yın Baş­ka­nım.

Bu ka­dar bi­lin­me­zi olan ve Tür­ki­ye'nin, Mec­li­sin bil­gi­si da­hi­lin­de bir şe­kil­de içe­ri­si­ne gir­di­ği an­la­şı­lan bu ko­nuy­la il­gi­li ola­rak ya­pı­lan tar­tış­ma­lar­da, Ku­va­yı­mil­li­ye'den, Ku­va­yı­mil­li­ye kay­na­ğın­dan gel­di­ği­ni he­pi­mi­zin bil­di­ği, dün­ya­nın maz­lum mil­let­le­ri­ne ör­nek oluş­tu­ra­bi­le­cek ilk Ulu­sal Kur­tu­luş Sa­va­şı'nı ör­güt­le­miş Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si­ne dö­nük eleş­ti­ri­le­ri ya­par­ken ben AKP'li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rı­mın… (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler) AKP'li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rı­mın… (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

BAŞ­KAN - Ar­ka­daş­lar, bir da­ki­ka… Bir da­ki­ka… Din­le­ye­lim efen­dim.

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (İs­tan­bul) - De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si­ni Ku­va­yı­mil­li­ye ha­re­ke­ti­nin tem­sil­ci­le­ri kur­muş­tur. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

ÖMER ÖZ­YIL­MAZ (Er­zu­rum) - Ne il­gi­si var?

BAŞ­KAN - Sa­yın Kum­ku­moğ­lu, ben son cüm­le­ni­zi ri­ca edi­yo­rum.

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (İs­tan­bul) - De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ben bir ger­gin­lik ya­rat­ma­ya ça­lış­mı­yo­rum, sa­de­ce ken­di­mi­ze ya­pıl­mış… (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

BAŞ­KAN - Sa­yın Kum­ku­moğ­lu…

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (İs­tan­bul) - Sa­yın Baş­ka­nım, ben bir ger­gin­lik ya­rat­ma­ya ça­lış­mı­yo­rum, sa­de­ce ken­di­mi­ze ya­pıl­mış bir hak­sız­lı­ğı en­gel­le­me­ye ça­lı­şı­yo­rum.

BAŞ­KAN - Efen­dim, "Bi­zim gö­rü­şü­müz şu­dur." de­yin.

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (İs­tan­bul) - Ar­ka­daş­lar, siz de ora­dan gel­miş ola­bi­lir­si­niz. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler) Mü­sa­ade eder mi­si­niz. Ya­ni, biz ken­di­mi­zin ora­dan gel­di­ği­ni dü­şü­nü­yo­ruz.

BAŞ­KAN - Sa­yın Kum­ku­moğ­lu, sö­zü­nü­zü ke­se­rim, gö­rü­şü­nü­zü bil­di­rin.

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (İs­tan­bul) - Siz de ken­di­ni­zin ora­dan gel­di­ği­ni­zi hak­lı ola­rak ses­len­di­re­bi­lir­si­niz. Ama, bi­li­nen, ta­ri­hin bil­di­ği bir ger­çek var­dır ki, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si­ni ku­ran­lar Ku­va­yı­mil­li­ye ha­re­ke­ti­nin Halk Fır­ka­sı­nın de­va­mı ni­te­li­ğin­de­dir.

BAŞ­KAN - Sa­yın Kum­ku­moğ­lu, me­se­le an­la­şıl­mış­tır, te­şek­kür ede­rim efen­dim, ta­mam. Me­se­le an­la­şıl­mış­tır efen­dim.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

SÜ­LEY­MAN GÜN­DÜZ (Sa­kar­ya) - Sa­yın Baş­kan, he­pi­miz Ku­va­yı­mil­li­ye ha­re­ke­ti­nin tem­sil­ci­le­ri­yiz, bu bir züm­re­ye teş­mil edi­le­mez.

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (İs­tan­bul) - Sa­yın Baş­kan…

BAŞ­KAN - Me­se­le an­la­şıl­mış­tır efen­dim.

EYÜP FAT­SA (Or­du) - Sa­yın Baş­kan…

BAŞ­KAN - Sa­yın Fat­sa, biz bir ko­nu­yu mü­za­ke­re edi­yo­ruz. Bu kar­şı­lık­lı de­ğil.

EYÜP FAT­SA (Or­du) - Sa­yın Baş­kan…

BAŞ­KAN - Ta­mam efen­dim. Siz de, bir şart do­ğar, gö­rü­şü­nü­zü bil­di­rir­si­niz.

EYÜP FAT­SA (Or­du) - Sa­yın Baş­kan…

BAŞ­KAN - Şim­di, tez­ke­re­yi tek­rar oku­tu­yo­rum…

EYÜP FAT­SA (Or­du) - Sa­yın Baş­kan, bir da­ki­ka…

BAŞ­KAN - Tez­ke­re­yi oku­tu­yo­rum efen­dim tek­rar…

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (İs­tan­bul) - Sa­yın Baş­kan, söy­le­mek is­te­di­ği­mi söy­le­ye­me­dim.

EYÜP FAT­SA (Or­du) - Sa­yın Baş­kan, lüt­fen! Ba­kın, bu­ra­da it­ham edi­len…

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (İs­tan­bul) - Na­sıl it­ham edi­yo­ruz?

EYÜP FAT­SA (Or­du) - …be­nim Ge­nel Baş­ka­nım, Grup Baş­ka­nım­dır, it­ham edi­len mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım­dır.

MUS­TA­FA ER­DO­ĞAN YE­TENÇ (Ma­ni­sa) - Kim, ne­yi it­ham et­miş, an­la­ma­dım ki.

EYÜP FAT­SA (Or­du) - Do­la­yı­sıy­la, bu it­ham­la­rın doğ­ru ol­ma­dı­ğı­nı, bun­la­rın hak­lı it­ham­lar ol­ma­dı­ğı­nı, ben de bu Gru­bun Grup Baş­kan Ve­ki­li ola­rak işin doğ­ru­su­nu, ola­yın doğ­ru­su­nu ifa­de et­mek is­ti­yo­rum.

BAŞ­KAN - Ta­mam, za­bıt­lar gel­sin, ba­ka­ca­ğım efen­dim.

Bu­yu­run, otu­run.

EYÜP FAT­SA (Or­du) - Ha­yır, za­bıt­la­ra ba­kı­la­cak bir şey yok Sa­yın Baş­kan. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler) Sa­yın Baş­kan… Sa­yın Baş­kan…

BAŞ­KAN - Sa­yın Baş­kan, grup baş­kan ve­kil­le­ri Mec­li­sin da­ha ve­rim­li ça­lış­ma­sı­nı sağ­lar.

MUS­TA­FA ER­DO­ĞAN YE­TENÇ (Ma­ni­sa) - Sa­yın Fat­sa, sen ni­ye alı­nı­yor­sun? Si­ze bir şey söy­le­me­di ki.

EYÜP FAT­SA (Or­du) - Ben de ken­di kay­na­ğı­mı söy­le­ye­ce­ğim.

MUS­TA­FA ER­DO­ĞAN YE­TENÇ (Ma­ni­sa) - Siz de ora­dan ge­le­bi­lir­si­niz, ne var bun­da? Ge­len var­sa, ne gü­zel.

BAŞ­KAN - Efen­dim, ne de­di? Ne di­yor­su­nuz?

Açı­yo­rum mik­ro­fo­nu­nu­zu, ne de­di­ği­ni ak­ta­rın.

MUS­TA­FA ER­DO­ĞAN YE­TENÇ (Ma­ni­sa) - Ne söy­le­di Sa­yın Baş­ka­nım? Ar­ka­daş­lar ni­ye alı­nı­yor­lar?

BAŞ­KAN - Ya­ni, Sa­yın Kum­ku­moğ­lu si­ze ne gi­bi bir ifa­de­de bu­lun­du?

MUS­TA­FA ER­DO­ĞAN YE­TENÇ (Ma­ni­sa) - Ku­va­yı­mil­li­ye­den ge­li­yor­lar­sa, bu­yur­sun­lar…

BAŞ­KAN - Bu­yu­run.

4.- Or­du Mil­let­ve­ki­li Eyüp Fat­sa'nın, İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Ali Ke­mal Kum­ku­moğ­lu'nun, ko­nuş­ma­sın­da, par­ti­si­ne sa­taş­ma­sı ne­de­niy­le ko­nuş­ma­sı

EYÜP FAT­SA (Or­du) - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­lar; ben bu tez­ke­re mü­na­se­be­tiy­le Mec­lis kür­sü­sün­den ya­pı­lan ko­nuş­ma­la­rın ta­ma­mı­nı din­le­dim, ar­ka­daş­la­rı­mız da din­le­di, ka­mu­oyu da din­le­di. Bir mil­let­ve­ki­li­nin ve­ya her­han­gi bir sa­de Türk va­tan­da­şı­nın ken­di ül­ke­si dı­şın­da baş­ka bir ül­ke­de eği­tim al­mış ol­ma­sı, ora­da dok­to­ra, mas­ter yap­mış ol­ma­sı…

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - Ne de­mi­şiz efen­dim?

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (İs­tan­bul) - Ar­ka­da­şı­nı­za söy­le­yin…

EYÜP FAT­SA (Or­du) - Bak, bu tar­tış­ma bu­ra­dan baş­la­dı Sa­yın Kum­ku­moğ­lu.

…ve­ya bir baş­ka ül­ke­nin üni­ver­si­te­sin­de öğ­re­tim gö­rev­li­si ola­rak gö­rev yap­mış ol­ma­sı, o ül­ke­nin adı­na bu­ra­da tem­sil­ci ol­ma­sı­nı ve­ya o ül­ke adı­na ça­lı­şı­yor ol­ma­sı an­la­mı­na gel­mez.

Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bun­da da, AK Par­ti Gru­bun­da da, par­ti­le­ri­mi­zin yet­ki­li ka­nat­la­rın­da so­rum­lu­luk al­mış, or­gan­la­rın­da çok sa­yı­da ar­ka­da­şı­mız fark­lı ül­ke­le­rin üni­ver­si­te­le­rin­de oku­muş­tur, o ül­ke­le­rin üni­ver­si­te­le­rin­de öğ­re­tim gö­rev­li­si, ilim ada­mı, bi­lim ada­mı ola­rak gö­rev yap­mış­tır, her bi­ri de bu­nu şan­la, şe­ref­le ve onur­la yap­mış­tır.

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - Ye­ni bir tar­tış­ma baş­lat­ma.

EYÜP FAT­SA (Or­du) - Mü­sa­ade edin, ama tar­tış­ma bu­ra­dan baş­la­dı.

Sa­yın Koç, ar­ka­da­şı­mız Ame­ri­ka'da oku­du­ğu için ve Ame­ri­ka üni­ver­si­te­le­rin­de de gö­rev yap­tı­ğı için san­ki bu­ra­da Türk mil­le­ti­nin tem­sil­ci­si de­ğil de…

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - Öy­le bir şey de­me­di. Öy­le bir şey yok.

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (İs­tan­bul) - Olur mu ca­nım!

EYÜP FAT­SA (Or­du) - …eği­tim al­dı­ğı, gö­rev yap­mış ol­du­ğu ül­ke­nin tem­sil­ci­siy­miş gi­bi it­ham­lar­da bu­lun­du. Bu­nu şid­det­le red­de­de­rim, ar­ka­da­şım için de red­de­de­rim, her bir Türk va­tan­da­şı için de bu­nu red­de­de­rim, şid­det­le red­de­de­rim. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (İs­tan­bul) - Öy­le bir şey de­me­dim.

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - Yok efen­dim öy­le bir şey.

BAŞ­KAN - Sa­yın Fat­sa, siz esas ko­nu­ya ge­lin.

EYÜP FAT­SA (Or­du) - Bi­ti­ri­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

İkin­ci­si: Kim­se kim­se­nin bir ko­nu­yu ne ka­dar sev­di­ği­ni, ne ka­dar sev­me­di­ği­ni ölç­me gi­bi bir hak­ka sa­hip de­ğil­dir.

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (İs­tan­bul) - Onu ar­ka­da­şı­nı­za söy­le­yin, az ön­ce de­di ki "Hiç­bi­ri­niz…"

EYÜP FAT­SA (Or­du) - Mü­sa­ade edin. Sa­yın Koç'un ko­nuş­ma tu­ta­nak­la­rı ora­da­dır.

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (İs­tan­bul) - Ha­yır, "Hiç­bi­ri­niz Fi­lis­tin me­se­le­si­ni sa­hip­le­ne­mez­si­niz." de­di. Onu ar­ka­da­şı­nı­za söy­le­yin, ben öy­le bir şey söy­le­me­dim.

EYÜP FAT­SA (Or­du) - Türk mil­le­ti­nin bü­tün fert­le­ri Fi­lis­tin ko­nu­sun­da has­sas­tır.

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (İs­tan­bul) - Evet… Onu ar­ka­da­şı­nı­za söy­le­yin…

EYÜP FAT­SA (Or­du) - Fi­lis­tin'de bir in­sa­nın aya­ğı­na di­ken bat­sa, her bir Türk va­tan­da­şı bu­ra­da san­cı çe­ker.

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - Biz­den özür di­le­yin.

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (İs­tan­bul) - Sa­yın Fat­sa, ko­nu­yu din­le­me­miş­sin.

EYÜP FAT­SA (Or­du) - Bir di­ğer ko­nu: Sa­yın Baş­ba­ka­nı­mız, bü­yük Or­ta Do­ğu Pro­je­si'nin eş baş­ka­nı de­ğil, Me­de­ni­yet­ler İt­ti­fa­kı'nın eş baş­ka­nı­dır. Lüt­fen doğ­ru­yu söy­le­yin, doğ­ru şey­ler ifa­de edin. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Me­se­le ha­sıl ol­muş­tur, te­şek­kür ede­rim.

EYÜP FAT­SA (Or­du) - Bir di­ğer ko­nu da Sa­yın Baş­kan…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

EYÜP FAT­SA (Or­du) - Bi­ti­ri­yo­rum.

Be­nim de­dem de… (CHP sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler) Bu­ra­da, han­gi grup­tan olur­sa ol­sun her­ke­sin geç­mi­şin­de -AK Par­ti­li ola­bi­lir, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­li ola­bi­lir, baş­ka par­ti­li ola­bi­lir- Ku­va­yı­mil­li­ye'de onur­la gö­rev yap­mış bü­yük­le­ri­miz var­dır, Ku­va­yı­mil­li­ye de kim­se­nin te­ke­lin­de de­ğil­dir. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

A) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

2.- Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü bünyesinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin 5 Eylül 2007 tarihinden itibaren bir yıl daha UNIFIL Harekâtı'na iştirak etmesine izin verilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1282) (Devam)

BAŞ­KAN - Şim­di, tez­ke­re­yi tek­rar oku­tup oy­la­rı­nı­za su­na­ca­ğım:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Bir­leş­miş Mil­let­ler Gü­ven­lik Kon­se­yi'nin 11 Ağus­tos 2006 ta­ri­hin­de ka­bul et­ti­ği 1701 (2006) sa­yı­lı Ka­rar ve Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 5/9/2006 ta­rih­li ve 880 sa­yı­lı Ka­ra­rı ile bir yıl için ver­di­ği izin çer­çe­ve­sin­de, Tür­ki­ye ge­rek Bir­leş­miş Mil­let­ler Ge­çi­ci Gö­rev Gü­cü (UNI­FIL) ka­ra ha­re­ka­tı­na, ge­rek UNI­FIL-De­niz Gö­rev Gü­cü'ne yap­tı­ğı kat­kı­lar­la, ba­rı­şı ko­ru­ma ha­re­ka­tı­nın et­kin bi­çim­de ic­ra­sın­da önem­li bir iş­lev üst­len­miş, böy­le­ce, ge­rek BM sis­te­mi için­de, ge­rek böl­ge­sel ve kü­re­sel öl­çek­te gö­rü­nür­lü­ğü­nün art­ma­sı­nı ve Dün­ya­nın di­ğer böl­ge­le­rin­de bun­dan ön­ce ka­tıl­dı­ğı ba­rı­şı ko­ru­ma ope­ras­yon­la­rın­da­ki ba­şa­rı­lı per­for­man­sıy­la sa­hip ol­du­ğu ko­nu­mu­nun pe­kiş­me­si­ni sağ­la­mış­tır. UNI­FIL'in gö­rev sü­re­si 31 Ağus­tos 2007 ta­ri­hin­de so­na ere­cek olup, gö­rev sü­re­si­nin 31 Ağus­tos 2007 ta­ri­hin­den son­ra­ki dö­nem için ye­ni­len­me­si yö­nün­de BM bün­ye­sin­de ha­zır­lık­lar baş­la­tıl­mış­tır. Bu ha­zır­lık­lar ta­mam­lan­dık­tan son­ra ye­ni bir BM Gü­ven­lik Kon­se­yi ka­ra­rı ka­bul edi­le­rek UNI­FIL'in gö­rev sü­re­si­nin uza­tıl­ma­sı bek­len­mek­te­dir.

Bu çer­çe­ve­de, BM Gü­ven­lik Kon­se­yi'nin UNI­FIL'in gö­rev sü­re­si­nin uza­tıl­ma­sı yö­nün­de ka­rar al­ma­sı du­ru­mun­da; hu­dut, şü­mul ve mik­ta­rı Hü­kü­met­çe be­lir­le­ne­cek Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri un­sur­la­rı­nın, 1701 sa­yı­lı BM Gü­ven­lik Kon­se­yi Ka­ra­rı ve 880 sa­yı­lı TBMM Ka­ra­rı ile tes­pit edi­len il­ke­ler kap­sa­mın­da 5 Ey­lül 2007 ta­ri­hin­den iti­ba­ren bir yıl da­ha UNI­FIL Ha­re­ka­tı­na iş­ti­rak et­me­si ve bu­nun­la il­gi­li ge­rek­li dü­zen­le­me­le­rin Hü­kü­met ta­ra­fın­dan ya­pıl­ma­sı için Ana­ya­sa'nın 92 nci mad­de­si uya­rın­ca izin ve­ril­me­si­ni say­gı­la­rım­la arz ede­rim.

                                                                                                   Re­cep Tay­yip Er­do­ğan

                                                                                                              Baş­ba­kan

BAŞ­KAN - Şim­di tez­ke­re­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Gün­de­min "Özel Gün­dem­de Yer Alacak İş­ler" kıs­mı­na ge­çi­yo­ruz.

Bu kıs­mın 1'in­ci sı­ra­sın­da yer alan, İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Ömer Zül­fü Li­va­ne­li ve 19 Mil­let­ve­ki­li, Ço­rum Mil­let­ve­ki­li Mu­zaf­fer Kül­cü ve 19 Mil­let­ve­ki­li, De­niz­li Mil­let­ve­ki­li Mus­ta­fa Ga­zal­cı ve 54 Mil­let­ve­ki­li ile Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu Adı­na Grup Baş­kan­ve­kil­le­ri Ga­zi­an­tep Mil­let­ve­ki­li Ömer Abu­şoğ­lu ve Ma­lat­ya Mil­let­ve­ki­li Sü­ley­man Sa­rı­baş'ın; Ço­cuk­lar­da ve Genç­ler­de Ar­tan Şid­det Eği­li­mi ile Okul­lar­da Mey­da­na Ge­len Olay­la­rın Araş­tı­rı­la­rak Alın­ma­sı Ge­re­ken Ön­lem­le­rin Be­lir­len­me­si Ama­cıy­la Ana­ya­sa­nın 98 in­ci, İç­tü­zü­ğün 104 ve 105 in­ci Mad­de­le­ri Uya­rın­ca Bir Mec­lis Araş­tır­ma­sı Açıl­ma­sı­na İliş­kin Öner­ge­le­ri ve Mec­lis Araş­tır­ma­sı Ko­mis­yo­nu­nun 1413 sı­ra sa­yı­lı Ra­po­ru üze­rin­de­ki gö­rüş­me­le­re baş­lı­yo­ruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Ömer Zül­fü Li­va­ne­li ve 19 Mil­let­ve­ki­li, Ço­rum Mil­let­ve­ki­li Mu­zaf­fer Kül­cü ve 19 Mil­let­ve­ki­li, De­niz­li Mil­let­ve­ki­li Mus­ta­fa Ga­zal­cı ve 54 Mil­let­ve­ki­li ile Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu Adı­na Grup Baş­kan­ve­kil­le­ri Ga­zi­an­tep Mil­let­ve­ki­li Ömer Abu­şoğ­lu ve Ma­lat­ya Mil­let­ve­ki­li Sü­ley­man Sa­rı­baş'ın, ço­cuk­lar­da ve genç­ler­de ar­tan şid­det eği­li­mi ile okul­lar­da mey­da­na ge­len olay­la­rın araş­tı­rı­la­rak alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin be­lir­len­me­si ama­cıy­la Mec­lis araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­na iliş­kin öner­ge­le­ri ve Mec­lis Araş­tır­ma­sı Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (10/337, 343, 356, 357) (S. Sa­yı­sı: 1413) (x)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon ve Hükûmet ye­rin­de.

İç Tü­zük'e gö­re, Mec­lis Araş­tır­ma­sı Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru üze­rin­de­ki ge­nel gö­rüş­me­de ilk söz hak­kı öner­ge sa­hi­bi­ne ait­tir. Da­ha son­ra, İç Tü­zük'ümü­zün 72'nci mad­de­si­ne gö­re si­ya­si par­ti grup­la­rı adı­na bi­rer üye­ye, şa­hıs­la­rı adı­na iki üye­ye söz ve­ri­le­cek­tir.

Ay­rı­ca, is­tem­le­ri ha­lin­de Ko­mis­yon ve Hükûme­te de söz ve­ri­le­cek­tir.

Bu su­ret­le, Mec­lis Araş­tır­ma­sı Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru üze­rin­de­ki ge­nel gö­rüş­me ta­mam­lan­mış ola­cak­tır. Bu, İç Tü­zük'ün 104 ve 103'ün­cü mad­de­le­rin­de dü­zen­len­miş­tir.

Ko­nuş­ma sü­re­le­ri, Ko­mis­yon, Hükûmet ve si­ya­si par­ti­ler için yir­mi­şer da­ki­ka, öner­ge sa­hip­le­ri ve şa­hıs­lar için­se on da­ki­ka­dır.

Ko­mis­yon Ra­po­ru 1413 sı­ra sa­yı­sıy­la bas­tı­rı­lıp da­ğı­tıl­mış­tır.

Ra­por üze­rin­de söz alan sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri­nin isim­le­ri­ni arz edi­yo­rum: Öner­ge sa­hi­bi ola­rak De­niz­li Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Mus­ta­fa Ga­zal­cı, yi­ne öner­ge sa­hi­bi ola­rak, Ma­ni­sa Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Ha­kan Taş­cı; grup­lar adı­na, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na Ya­lo­va Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Mu­har­rem İn­ce, AK Par­ti Gru­bu adı­na İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Mus­ta­fa Ataş ve Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na Mu­zaf­fer Kur­tul­mu­şoğ­lu; şa­hıs­la­rı adı­na, Si­nop Mil­let­ve­ki­li En­gin Al­tay ve De­niz­li Mil­let­ve­ki­li Meh­met Yük­sek­te­pe söz ta­le­bin­de bu­lun­muş­lar­dır.

Şim­di ilk söz, bi­raz ön­ce de ifa­de et­ti­ğim gi­bi, öner­ge sa­hi­bi sı­fa­tıy­la De­niz­li Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Mus­ta­fa Ga­zal­cı'ya ait­tir.

Bu­yu­run efen­dim. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

MUS­TA­FA GA­ZAL­CI (De­niz­li) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; dün­ya­nın çe­şit­li yer­le­rin­de ve ya­kı­nı­mız­da Irak'ta, Or­ta Do­ğu'da sa­vaş­la­rın ol­du­ğu, ül­ke­miz­de­ki te­rö­rün ma­sum can al­dı­ğı, fut­bol maç­la­rın­da, so­kak­lar­da, okul­lar­da ki­mi ya­ra­lan­ma­la­rın ve ölüm­le­rin ol­du­ğu bir za­man­da şid­de­te iliş­kin bir Mec­lis araş­tır­ma ra­po­ru­nu ko­nu­şa­ca­ğız. Ço­cuk­lar­da, genç­ler­de ar­tan şid­det eği­lim­le­ri­ni, okul­lar­da­ki olay­la­rı araş­tı­ran bir ra­por. Yak­la­şık 500 say­fa­lık, ger­çek­ten kay­nak ni­te­li­ğin­de, ken­di ala­nın­da çok iyi ha­zır­lan­mış bir ra­por.

Ge­nel Ku­ru­la te­şek­kür et­mek is­ti­yo­rum böy­le bir ko­nu­da araş­tır­ma öner­ge­si ka­ra­rı ver­di­ği için ve baş­ta Ko­mis­yon Baş­ka­nı ol­mak üze­re, bü­tün Ko­mis­yon üye­le­ri­ne, uz­man­la­ra, kat­kı su­nan bü­tün ar­ka­daş­la­rı­ma, bu ra­po­run ha­zır­lan­ma­sın­da­ki kat­kı­la­rı için ger­çek­ten te­şek­kür edi­yo­rum. Ama, bir ta­lih­siz dö­nem­de bu gü­zel ça­lış­ma­yı ko­nu­şu­yo­ruz, gö­rü­şü­yo­ruz. Se­çim ka­ra­rı alın­mış, in­san­la­rın il­gi­si baş­ka alan­lar­da. Biz, ço­cuk­la­rı­mız, genç­ler şid­det eği­lim­le­rin­den na­sıl kur­tu­lur, okul­lar­da, so­kak­ta bu sal­dı­rı­lar na­sıl ön­le­nir, bu­nu ko­nu­şa­ca­ğız. Bu, sağ­lık­lı de­ğil. Za­man­la­ma çok iyi de­ğil.

Bi­zim Ko­mis­yon, 14 Ara­lık 2006'da ku­rul­du. Öner­ge sa­hip­le­rin­den 54 ar­ka­da­şım­la -bi­ri de be­nim, baş­ka par­ti­ler­den ve ba­ğım­sız olan­lar­dan da var- bir ay­lık uzat­ma sü­re­si­ni de kul­la­na­rak dört ay do­lu do­lu bir ça­lış­ma yap­tı ve 132 ki­şi­yi -uz­man, ken­di alan­la­rın­da- bu ko­nu­da ar­ka­da­şı din­le­di. On bir­den faz­la il­de ge­zi­ler yap­tı, ora­lar­da so­rum­lu­lar­la ko­nuş­tu. Ço­cuk ce­za­ev­le­ri­ne git­tik ar­ka­daş­lar­la bir­lik­te. İn­ter­net ka­fe­le­ri do­laş­tık. Ulus­la­ra­ra­sı ka­tı­lım­la bir pa­nel ya­pıl­dı ve or­ta­öğ­re­tim­de bir

(x) 1413 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

an­ket uy­gu­lan­dı. Şim­di­ye de­ğin bu alan­da ya­pı­lan en ge­niş bir an­ket. Yar­gı men­sup­la­rı, gü­ven­lik yet­ki­li­le­ri, Yİ­BO'lar­da­ki yö­ne­ti­ci­ler ve öğ­ren­ci­ler, uyuş­tu­ru­cu­ya bu­laş­mış in­san­lar ve bun­la­rın na­sıl te­da­vi edil­dik­le­ri, ne­den­le­ri üze­rin­de du­rul­du. Bun­lar, bü­tün bu beş yüz say­fa­lık Ko­mis­yon ra­po­run­da var. Bu Ko­mis­yon, or­tak is­tek üze­ri­ne, bü­tün grup­la­rın öner­ge­le­ri bir­leş­ti­ri­le­rek ya­pıl­dı, de­min de söy­le­di­ğim gi­bi. Şid­de­tin eko­no­mik, top­lum­sal, kül­tü­rel ne­den­le­ri var, onun üze­rin­de de du­ru­lu­yor bu­ra­da.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ta­bii, bu ra­por gü­zel ha­zır­lan­dı, ama, bu­nun için­de­ki öne­ri­le­rin ya­şa­ma geç­me­si ge­re­kir. Ya­ni, toz­lu raf­lar ara­sın­da, bu­ra­da iş­te üç dört ki­şi­nin ko­nu­şup "Böy­le bir ra­por ha­zır­lan­dı, ile­ri­de araş­tır­ma ya­pa­cak­la­ra kay­nak­lık gös­te­ril­sin." di­ye de­ğil, bu ra­po­run ge­re­ği ya­pıl­ma­sı ge­re­kir. Ya­ni, bu­ra­da, ya­sa­lar­da, dü­zen­le­me­de bir ek­sik­lik or­ta­ya kon­muş­tur, bun­lar ye­ri­ne gel­me­li­dir. İş­te, ki­mi eş gü­düm ek­sik­li­ği var­dır, bun­lar ye­ri­ne ge­ti­ril­me­li­dir. Çün­kü, şid­det ola­yı, yal­nız bi­zim de­ğil bü­tün dün­ya­nın da so­ru­nu­dur.

Dün­ya Sağ­lık Ör­gü­tü­nün 2000 yı­lın­da yap­tı­ğı bir araş­tır­ma­ya gö­re 1,6 mil­yon in­san şid­det­ten do­la­yı ya­şa­mı­nı yi­tir­mek­te­dir. Bun­la­rın ya­rı­sı da in­ti­har­dır ma­ale­sef.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, Tür­ki­ye'de de özel­lik­le 2005 yı­lın­da, bu öner­ge­le­rin ve­ril­di­ği za­man­lar­da, okul­lar­da ço­cuk­la­rı­mız, öğ­ret­men­ler şid­det olay­la­rın­dan do­la­yı ya­şa­mı­nı yi­tir­di. Da­ha ge­çen­ler­de An­ka­ra'da bir öğ­ret­me­ni vur­du­lar oku­lun önün­de.

Bü­tün bun­la­rın ne­den­le­ri bu ra­por­da, uz­man­la­rın da kat­kı­la­rıy­la or­ta­ya kon­ma­ya ça­lı­şıl­dı. Önem­li olan da, bu­nun şim­di ya­şa­ma ge­çi­ril­me­si­dir, ya­pıl­ma­sı­dır. Çün­kü, in­san­lar suç­lu doğ­maz­lar, suç or­ta­mı­na do­ğa­bi­lir­ler. Ya­ni, bir in­sa­nı sağ­lık­lı or­tam­da ye­tiş­ti­rir­se­niz, iyi eği­tir­se­niz, iyi alış­kan­lık­lar ve­rir­se­niz, boş za­ma­nın­da iyi şey­ler­le uğ­ra­şır­sa o adam, o in­san te­rö­re bu­laş­maz de­ğer­li ar­ka­daş­lar. O yüz­den de te­rö­re, şid­de­te ya da sal­dır­gan­lı­ğa bu­laş­mış ki­şi­yi te­da­vi et­me­nin -ra­por­da da be­lir­til­di­ği gi­bi- her za­man be­de­li ağır, pa­ha­lı; ama, bir in­sa­nı ko­ru­mak, eğit­mek da­ha ko­lay. Ya­ni, bir okul yap­ma­nın be­de­li var hem de in­sa­nı in­san yap­ma yö­nün­den çok ya­rar­lı, ama "Bir ıs­la­he­vi ya­pa­yım, bir ce­za­evi ya­pa­yım." de­di­ği­miz za­man hem be­de­li çok faz­la hem de o ka­dar ko­lay ol­mu­yor. O in­sa­nı ye­ni­den sağ­lık­lı yap­mak çok zor, o yüz­den ko­ru­yu­cu­luk çok önem­li.

Ço­cuk ce­za­ev­le­ri­ni do­laş­tık. Üç bü­yük ken­tin dı­şın­da, tu­tuk­lu ço­cuk­la­rı­mız bü­yük­le­rin bu­lun­du­ğu ce­za­ev­le­rin­de tu­tu­lu­yor­lar. Bu ek­sik­lik Tür­ki­ye'nin ek­sik­li­ği, ya­ni ora­da fi­zi­ki ko­şul­lar uy­gun de­ğil, kü­tüp­ha­ne uy­gun de­ğil. İn­ter­net ka­fe­le­ri ar­ka­daş­lar­la bir­lik­te do­laş­tık -ar­ka­daş­la­rım da an­la­ta­cak- ama ora­lar bir eği­tim yu­va­sı ol­mak­tan çık­mış, âde­ta bu şid­de­ti aşı­la­yan oyun­la­rın oy­nan­dı­ğı, baş­ka amaç­lar­la kul­la­nı­lır ol­muş. Tü­mü için söy­le­mi­yo­rum bu­nu, iç­le­rin­de mut­la­ka iyi­le­ri var­dır, ama ora­da da bir yet­ki ek­sik­li­ği­ni göz­lem­le­dik. Yö­ne­ti­ci­nin çok önem­li ol­du­ğu­nu bu araş­tır­ma ko­mis­yo­nu sı­ra­sın­da gör­dük. Ya­ni, bir ye­re, bir ala­na, bir işe ger­çek­ten o işin uz­ma­nı ya da işi­ni se­ven bir ki­şi ata­nır­sa çok gü­zel şey­ler yap­tı­ğı­nı gör­dük, ama ter­si de var bu­nun. Kı­lı­nı kı­pır­dat­ma­mış, yet­ki­si­ni kul­lan­ma­mış, ya­kı­nan, ya­kı­nan, ya­kı­nan in­san­lar da gör­dük; ya ka­yır­may­la gel­miş ya da ora­da bu­lu­nu­yor. Bun­dan son­ra, bun­la­rın ger­çek­ten dur­du­rul­ma­sı ge­re­kir.

Okul­lar, okul­lar­da­ki olay­lar de­ğer­li ar­ka­daş­lar… Okul­la­rın bir­çok­la­rın­da spor ala­nı yok, sos­yal et­kin­lik ya­pa­cak yer­ler yok. Yİ­BO'lar­da da böy­le. Ör­ne­ğin, reh­ber öğ­ret­men ye­te­rin­ce yok. Norm kad­ro­ya gö­re 400-500 öğ­ren­ci­ye 1 reh­ber öğ­ret­men, onu da okul mü­dür yar­dım­cı­sı yap­mış­lar; okul­da ye­ter­li reh­ber öğ­ret­men yok ve bü­tün öğ­ret­men­ler­le, öğ­ren­ci­ler­le ko­nuş­ma­mız­da, reh­ber öğ­ret­men ek­sik­li­ği­nin de gi­de­ril­me­si ge­rek­ti­ği­ni bi­ze söy­le­di­ler.

Ya­ni, so­nuç ola­rak, bu şid­de­tin pan­zeh­ri sa­nat­sa, kül­tür­se, spor­sa -ki, öy­le­dir- boş za­man­la­rın­da bir ço­cu­ğun, gen­cin de­ğer­len­di­ril­me­si ise bu­nu ya­rat­mak ge­re­kir de­ğer­li ar­ka­daş­lar.

Ba­kın, nü­fus ola­rak Tür­ki­ye bir ço­cuk­lar ve genç­ler ül­ke­si, ya­ni nü­fu­sun üç­te 1'i sı­fır ile on se­kiz yaş ara­sın­da, iş­te, genç­li­ği de kat­tı­ğı­nız za­man işin içe­ri­si­ne yüz­de 45'i, nü­fu­sun ne­re­dey­se ya­rı­sı. Ee bu ya­rı nü­fus bir zen­gin­lik sa­yı­la­bi­lir, eğer sağ­lık­lı bir or­tam ya­ra­tı­lır­sa, boş za­man­la­rı­nı de­ğen­di­re­cek bir or­tam ya­ra­tı­lır­sa.

Bir in­sa­nı in­san eden, ta­bii, ona ver­di­ğin eği­tim­le be­ra­ber, okul­dur, ay­nı za­man­da so­kak­tır.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

MUS­TA­FA GA­ZAL­CI (De­vam­la) - Evet, çev­rey­le bir­lik­te in­sa­nı dü­şün­mek ge­re­kir ve ço­cuk­la­rın kay­gı­sı, dı­şa­rı­da gü­ven­li bir or­ta­mın ol­ma­sıy­dı, ya­ni ço­cuk­lar, okul­da bir gü­ven­lik var­sa so­kak­ta da ol­sun is­ti­yor­lar; çev­rey­le bir­lik­te al­mak ge­re­kir.

Bu ra­por... Or­ta­öğ­re­tim öğ­ren­ci­le­riy­le il­gi­li bir an­ket yap­tı­ğı­nı söy­le­dim. Bel­ki ile­ri­de il­köğ­re­tim ve üni­ver­si­te­de de ben­ze­ri bir an­ket uy­gu­la­na­bi­lir. Eği­tim­de­ki ek­sik­lik­ler mut­la­ka gi­de­ril­me­li­dir di­ye dü­şü­nü­yo­rum. Ya­ban­cı film­ler, vur­du­lu kır­dı­lı di­zi­ler, is­ter yer­li ol­sun... Önem­li olan, ço­cu­ğun, gen­cin, ger­çek­ten, suç ale­ti­ne de ko­lay eriş­me­me­si­dir.

Ben, so­nuç­ta, bu ra­po­run ha­zır­lan­ma­sın­da eme­ği ge­çen­le­ri yi­ne kut­la­mak is­ti­yo­rum. Ama, il­gi­li ku­rum­la­rın bu ra­po­ra gö­re ha­re­ket et­me­si ge­rek­ti­ği­ni dü­şü­nü­yo­rum. Bun­da Hükûme­tin gö­rev­le­ri var­dır, Mec­li­sin gö­rev­le­ri var­dır.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Ga­zal­cı, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­lar mı­sı­nız.

MUS­TA­FA GA­ZAL­CI (De­vam­la) - Pe­ki, bi­ti­ri­yo­rum Baş­ka­nım.

Ye­rel yö­ne­tim­le­rin, ge­nel yö­ne­tim­le­rin, ai­le­nin, eği­ti­min, kül­tü­rün, bir­çok ku­ru­mun, ki­şi­nin bu ko­nu­da gö­re­vi var­dır.

Ben, ye­ni­den, bu ra­po­run ül­ke­miz­de­ki ve dün­ya­da­ki şid­de­tin ön­len­me­sin­de, sal­dı­rı­nın ön­len­me­sin­de kat­kı ver­me­si­ni di­li­yo­rum ve ha­zır­la­yan­la­ra bir kez da­ha te­şek­kür edi­yo­rum.

Say­gı­la­rım­la. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Ga­zal­cı.

Yi­ne, öner­ge sa­hi­bi ola­rak Ha­kan Taş­cı, Ma­ni­sa Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Taş­cı.

HA­KAN TAŞ­CI (Ma­ni­sa) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; son yıl­lar­da ço­cuk­la­rı­mız ve genç­le­ri­miz ara­sın­da üzü­le­rek art­tı­ğı­nı göz­lem­le­di­ği­miz şid­det eği­lim­le­ri­nin ne­den­le­ri­nin araş­tı­rıl­ma­sı ko­nu­sun­da ver­miş ol­du­ğu­muz öner­ge­miz, ay­nı ko­nu­da di­ğer par­ti grup­la­rı ve mil­let­ve­kil­le­ri­mi­zin ver­miş ol­du­ğu dört öner­gey­le bir­leş­ti­ril­miş ve 14 Ara­lık 2006 ta­ri­hin­de yü­ce Mec­li­si­miz­ce, ço­cuk­lar­da ve genç­ler­de ar­tan şid­det eği­li­mi ile okul­lar­da mey­da­na ge­len olay­la­rın araş­tı­rı­la­rak alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin be­lir­len­me­si ama­cıy­la Ana­ya­sa'mı­zın 98'in­ci, İç Tü­zük'ün 104 ve 105'in­ci mad­de­le­ri uya­rın­ca bir Mec­lis araş­tır­ma ko­mis­yo­nu ku­rul­muş­tur.

Öner­ge­miz­de, gün­de­lik ha­yat­ta, ev­de, okul­da, so­kak­ta, spor mü­sa­ba­ka­la­rın­da, eğ­len­ce yer­le­rin­de ba­zen ço­cuk kav­ga­sı, ba­zen an­ne-ba­ba­nın ço­cu­ğu­na uy­gu­la­dı­ğı, ba­zen ço­cuk­la­rın iz­le­dik­le­ri di­zi­le­rin et­ki­siy­le top­lu­ma ve di­ğer ço­cuk­la­ra uy­gu­la­dık­la­rı, ba­zen fi­zik­sel, ba­zen cin­sel ta­ciz ola­rak or­ta­ya çı­kan, ne­den­le­ri çok fark­lı olan ve ge­liş­miş top­lum­lar­da­ki ka­dar ol­ma­sa da ar­tan bir iv­mey­le kar­şı­mı­za çı­kan şid­det olay­la­rı ko­nu­sun­da du­yar­sız kal­ma­mak ama­cıy­la böy­le bir araş­tır­ma­ya ge­rek duy­duk.

Şid­det, ne ya­zık ki top­lu­mun tüm ke­sim­le­rin­de sı­ra­dan­laş­mış­tır. Da­ha ön­ce­le­ri ayıp­la­dı­ğı­mız dav­ra­nış­lar, ar­tık nor­mal ka­bul edil­me­ye baş­la­nıl­mış­tır. Ör­ne­ğin, da­ha ön­ce ha­ka­ret ola­rak ni­te­le­ye­bi­le­ce­ği­miz pek çok söz, kü­für, şim­di gün­de­lik ha­ya­tın di­li hâli­ne gel­miş, genç­ler ara­sın­da nor­mal ko­nuş­ma için­de kul­la­nıl­ma­ya baş­la­nıl­mış­tır. Yi­ne, bu­nun ya­nın­da si­la­ha ulaş­mak çok ko­lay­laş­mış, ke­si­ci ve de­li­ci alet­ler her so­kak ba­şın­da sa­tı­lır hâle gel­miş­tir.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, gü­nü­müz­de hız­la ge­li­şen med­ya, kül­tür ve eğ­len­ce en­düs­tri­si olan te­le­viz­yon­lar, sa­nal or­tam de­di­ği­miz bil­gi­sa­yar ve İn­ter­net or­ta­mı­nın, içe­ri­ği, top­lu­mun kül­tü­rü­nü ke­mi­ren, yok eden, zen­gin­li­ğe ve şid­de­te öv­gü dü­zen prog­ram­la­rı ve ya­yın­la­rıy­la, genç­ler ve ço­cuk­la­rı­mız ara­sın­da or­ta­ya çı­kan şid­det eği­lim­le­ri­nin art­ma­sın­da, iv­me ka­zan­ma­sın­da rol oy­na­mış­tır.

Ta­bii ki, tek ba­şı­na med­ya ve İn­ter­net, ya­şa­nan bu olay­la­rın so­rum­lu­su ola­maz. Ço­cuk­la­rı­mı­zın va­kit­le­ri­nin bü­yük bir bö­lü­mü­nü ge­çir­dik­le­ri okul­lar da, ne ya­zık ki şid­de­tin oluş­tu­ğu ve uy­gu­lan­dı­ğı yer­ler hâli­ne gel­mek­te­dir. Ço­cuk­la­rın bir­bir­le­ri­ne uy­gu­la­dık­la­rı şid­de­tin, kö­tü söz­le­rin, ta­ciz­le­rin okul­lar­da sı­ra­dan­laş­tı­ğı, ne ya­zık ki, öğ­ret­men­le­ri­mi­zin göz­le­ri önün­de ya­pı­lan ta­ciz­le­re ve kü­für­le­re, ar­go ko­nuş­ma­la­ra ses­siz ka­lıp kı­na­ma­dık­la­rı bir ger­çek­tir. Ma­ale­sef, okul­la­rı­mız, genç­le­re ba­rış, sev­gi, hoş­gö­rü ve mer­ha­met gi­bi te­mel in­sa­ni de­ğer­ler aşı­la­ya­ma­mak­ta­dır.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, ço­cu­ğun dün­ya­ya göz­le­ri­ni aç­tı­ğı yer ai­le­si­dir. Da­ha ço­cuk an­ne kar­nın­day­ken eği­ti­mi­ne baş­la­na­bi­le­ce­ği­ni uz­man­lar be­lirt­mek­te­dir­ler. Ço­cu­ğun, ki­şi­li­ği­nin ge­li­şi­mi­ni ta­mam­la­dı­ğı ye­di ya­şı­na ka­dar, iyi ai­le iliş­ki­le­ri­nin ya­şan­dı­ğı bir or­tam­da ol­ma­sı çok önem­li­dir. Bu nok­ta­da, ço­cu­ğun ile­ri­de şid­de­te mey­yal ol­ma­ma­sı için ai­le­nin ne yap­ma­sı ge­rek­ti­ği, ya­ni, ai­le eği­ti­mi çok bü­yük bir önem arz et­mek­te­dir. An­ne-ba­ba sev­gi­siy­le, il­gi­siy­le, hu­zur­lu bir or­tam­da bü­yü­yen ço­cuk­la­rın, ile­ri­de da­ha ba­şa­rı­lı, şid­de­te yö­nel­me­yen bi­rey­ler ol­duk­la­rı göz­lem­len­miş­tir. Özel­lik­le üç dört yaş­la­rın­dan son­ra, ço­cuk­la­rın okul ön­ce­si eği­tim­le sos­yal­leş­me­le­ri­ni hız­lan­dır­ma­la­rı, ile­ri­de­ki dö­nem­de şid­de­te sap­ma­la­rı­nı en­gel­le­yi­ci et­ken­ler­den­dir.

Kıy­met­li ar­ka­daş­lar, için­de ya­şa­dı­ğı­mız sos­yal, si­ya­sal, eko­no­mik, kül­tü­rel or­ta­mın, ço­cuk­lar ve genç­ler ka­dar he­pi­mi­zin dav­ra­nış­la­rı­nı et­ki­le­di­ği bir ger­çek­tir. Kav­ga­cı bir si­ya­si or­tam, top­lum­da­ki bi­rey­le­ri ger­di­ği gi­bi, ço­cuk­la­rı ve genç­le­ri de ger­mek­te­dir. Eko­no­mik is­tik­ra­rın ol­ma­ma­sı, kav­ga­cı bir si­ya­si or­ta­mın de­vam­lı top­lu­ma pom­pa­lan­ma­sı, geç­miş­te, 12 Ey­lül ön­ce­si dö­nem­de ya­şa­dı­ğı­mız şid­det olay­la­rı­nın kay­na­ğı ol­muş­tur.

Yi­ne, ül­ke­miz­de bun­dan ön­ce­ki dö­nem­de sık sık ya­şa­dı­ğı­mız eko­no­mik kriz­le­rin ve si­ya­si is­tik­rar­sız­lık­la­rın ne­ti­ce­si, onu ta­kip eden yıl­lar­da suç ve suç­lu­lu­ğun art­tı­ğı­nı, top­lu­mun hız­la şid­de­te yö­nel­di­ği­ni göz­lem­le­mek­te­yiz. İn­san­la­rın, ya­rın­la­rın­dan en­di­şe et­me­le­ri, top­lum­sal hu­zu­ru boz­mak­ta­dır. Bü­tün bu ge­liş­me­ler, şu an kar­şı­mı­za çı­kan, genç­ler ve ço­cuk­lar ara­sın­da­ki şid­det ve suç­lu­lu­ğun ne­den­le­ri ara­sın­da­dır.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, yu­ka­rı­da ba­zı­sı­nı say­ma­ya ça­lış­tı­ğım ne­den­ler­le or­ta­ya çık­tı­ğı­na inan­dı­ğım, ço­cuk­lar­da ve genç­ler­de­ki şid­det eği­lim­le­ri­nin ne­den­le­ri­nin araş­tı­rı­lıp, alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin tes­pi­ti ko­nu­sun­da ku­ru­lan, be­nim de üye­si bu­lun­du­ğum araş­tır­ma ko­mis­yo­nu, dört ay gi­bi bir sü­re­de dört aya sığ­ma­ya­cak ça­lış­ma­lar yap­mış­tır. Ko­nu­nun ne­den­le­ri ko­nu­sun­da ve çö­züm öne­ri­le­ri­nin tes­pi­ti ko­nu­sun­da bun­dan son­ra­ki araş­tır­ma­la­ra ışık tu­ta­cak bir baş­vu­ru kay­na­ğı ni­te­li­ğin­de ra­po­ru ha­zır­la­mış­tır. Bu ra­por­da çok kap­sam­lı araş­tır­ma­lar, suç­lu ve su­ça itil­miş ço­cuk­lar­la yüz yü­ze gö­rüş­me­ler, İn­ter­net ka­fe ve okul­lar­da­ki in­ce­le­me­ler, ko­nu­su­nun uz­man­la­rı­nın din­len­me­si so­nu­cu olu­şan ka­na­at­ler yer al­mak­ta­dır.

Bu ra­po­run ko­nu­nun ay­dın­lan­ma­sı için ye­ter­li bir ra­por ol­du­ğu­nu ve baş­ta yü­ce Mec­li­si­miz ol­mak üze­re tüm ka­mu ku­ru­luş­la­rı­mı­zın bu ra­por­dan ken­di­le­ri için ya­pa­bi­le­cek­le­ri bir gö­rev çı­kar­ta­cak­la­rı ümi­diy­le, bu ça­lış­ma­lar­da ya­şa­dı­ğım bir anek­do­tu an­la­ta­rak söz­le­ri­me son ve­re­ce­ğim. Pa­şa­ka­pı­sı Ce­za­evin­de, su­ça bu­laş­mış bir kı­zı­mız ko­mis­yo­nu­mu­za şu­nu söy­le­di: "Bu­ra­dan çı­kın­ca kır­mı­zı ışık­ta bi­le geç­me­ye­ce­ğim." Top­lu­mu­muz­da ba­zı suç­lar o ka­dar sı­ra­dan­laş­mış­tır ki, bu kı­zı­mız, za­ten suç olan kır­mı­zı ışık­ta geç­me fi­ili­ni bi­le ha­fi­fe alıp suç de­ğil­miş gi­bi gö­re­bil­mek­te­dir.

Biz bü­yük­le­rin, ana­la­rın, ba­ba­la­rın, öğ­ret­men­le­rin suç al­gı­sı üze­rin­de da­ha has­sas dav­ran­ma­mız ge­rek­ti­ği dü­şün­ce­siy­le hâl ve ha­re­ket­le­ri­miz­de top­lu­ma ve ço­cuk­la­rı­mı­za ör­nek ol­ma­mız, so­rum­lu­lu­ğu­nu unut­ma­dan dav­ra­nış­la­rı­mı­zı bu so­rum­lu­luk­la ya­pa­rak kırk öl­çüp bir biç­me­miz ge­rek­ti­ği dü­şün­ce­siy­le he­pi­ni­zi say­gı­la­rım­la se­lam­lı­yo­rum. (Al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­ruz Sa­yın Taş­cı.

Bu­yu­run.

(10/337, 343, 356, 357) ESAS NU­MA­RA­LI MEC­LİS ARAŞ­TIR­MA­SI KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI HA­Lİ­DE İN­CE­KA­RA (İs­tan­bul) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; ço­cuk­lar­da ve genç­ler­de ar­tan şid­det eği­li­mi ile okul­lar­da mey­da­na ge­len olay­la­rın araş­tı­rı­la­rak alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin be­lir­len­me­si ama­cıy­la ku­ru­lan Araş­tır­ma Ko­mis­yo­nu adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yor, he­pi­ni­zi say­gı ve sev­giy­le se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, şid­det za­man za­man fark­lı ça­lış­ma­lar için­de Ge­nel Ku­ru­lun gün­de­mi­ne gel­di. Spor­da şid­det, ka­dın ve ço­cuk­la­ra kar­şı şid­det. Yi­ne, yok­sul­luk ve şid­de­tin mağ­du­ru olan so­kak ço­cuk­la­rı­nı in­ce­le­me sı­ra­sın­da da de­ğer­li ko­mis­yon ça­lış­ma­la­rı ol­du. Ama, bu gi­diş­le, sa­nı­yo­rum, bir de Mec­lis­te şid­det in­ce­le­me ko­mis­yo­nu ku­ru­la­cak gi­bi ge­li­yor, çün­kü, de­min şid­det var­ken bü­tün ar­ka­daş­la­rı­mız bu­ra­day­dı, şid­det bit­ti ve her­kes git­ti.

Ta­rih bo­yun­ca da şid­det hep, ta­bii ki, var ol­muş. Bu ka­dar ba­rış söy­lem­le­ri, in­san hak­la­rı, ka­dın hak­la­rı, ço­cuk hak­la­rı söy­lem­le­ri ar­ta­rak ha­ya­tı­mı­za gi­rer­ken şid­de­tin de hız­la art­ma­sı çok il­ginç­tir.

Şid­det, ge­nel­de ta­rih bo­yun­ca bü­yük­le­rin ara­sın­da ya­şa­nır ve anı­lır­dı. Ama, üzü­le­rek gö­rü­yo­ruz ki, gü­nü­müz­de şid­det genç ve ço­cuk­lar­da anı­lır ol­muş, ço­cuk­la­ra kar­şı şid­de­ti ko­nu­şur­ken, araş­tı­rır­ken ço­cuk ve genç­le­rin şid­de­ti­ni ko­nuş­mak ve araş­tır­mak ih­ti­ya­cı ha­sıl ol­muş­tur.

Dün­ya­nın ve ça­ğı­mı­zın en önem­li prob­lem­le­rin­den olan genç ve ço­cuk­lar­da şid­det ül­ke­mi­zin genç nü­fus yo­ğun­lu­ğu­na ba­kıl­dı­ğın­da, bi­zim için da­ha da önem­li ol­du­ğu aşikârdır. İş­te, bu has­sa­si­yet­le, de­ğer­li mes­lek­taş­la­rım, AK Par­ti­li Sa­yın Mil­let­ve­ki­li Mu­zaf­fer Kül­cü, Ana­va­tan­lı rah­met­li Ömer Abu­şoğ­lu, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­li Mus­ta­fa Ga­zal­cı, ba­ğım­sız Zül­fü Li­va­ne­li ve ar­ka­daş­la­rı­nın ver­dik­le­ri öner­ge­ler ile ko­nu Par­la­men­to­ya ta­şın­mış ve Ana­ya­sa'nın 98'in­ci, İç Tü­zük'ün 104'ün­cü ve 105'in­ci mad­de­le­ri uya­rın­ca sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri ta­ra­fın­dan ve­ri­len öner­ge­ler bir­leş­ti­ri­le­rek, şu an­da si­ze ça­lış­ma­la­rı­nı an­la­ta­ca­ğım araş­tır­ma ko­mis­yo­nu 14/12/2006 ta­ri­hin­de ku­ru­la­rak ça­lış­ma­la­ra baş­la­mış­tır.

De­min de­ğer­li ar­ka­daş­la­rı­mın da akı­şın­dan söz et­ti­ği ko­mis­yon ça­lış­ma­la­rı için­de, özel­lik­le 14/2/2007 ta­ri­hin­de al­dı­ğı ka­rar uya­rın­ca, Tür­ki­ye ge­ne­lin­de ör­nek­le­me yön­te­miy­le alt­mış il­de or­ta­öğ­re­tim ku­rum­la­rın­da öğ­ren­ci­ler ile on do­kuz il­de­ki ço­cuk in­faz ku­rum­la­rın­da bu­lu­nan tu­tuk­lu ve hü­küm­lü ço­cuk­lar­la il­gi­li araş­tır­ma ya­pıl­ma­sı­na ka­rar ver­miş ve uy­gu­la­mış­tır.

Alt­mış il­de eği­tim ve­ri­len yak­la­şık 1.500 reh­ber öğ­ret­men, 261 okul­da an­ket ça­lış­ma­la­rı­nı 26 Şu­bat-2 Mart ta­rih­le­ri ara­sın­da ta­mam­la­mış­tır.

21/2/2007 ta­rih­li top­lan­tı­da alı­nan ka­rar­la da An­ka­ra, İs­tan­bul, İz­mir, Trab­zon, Kay­se­ri, Ada­na, Kon­ya, An­tal­ya, Mer­sin, Er­zu­rum, Ağ­rı, Di­yar­ba­kır, Ga­zi­an­tep ve Elâzığ il­le­rin­de, ko­mis­yon üye­si mil­let­ve­kil­le­rin­den olu­şan alt ko­mis­yon­lar ma­ri­fe­tiy­le in­ce­le­me ve araş­tır­ma­lar­da bu­lun­muş­tur.

5-6 Ni­san 2007'de, Ko­mis­yo­nun yap­tı­ğı ça­lış­ma­la­rı ve an­ket so­nuç­la­rı­nı pay­laş­mak ve fi­kir alış­ve­ri­şin­de bu­lun­mak ama­cıy­la, İs­tan­bul Dol­ma­bah­çe Sa­ra­yı'nda bi­lim, sa­nat ve med­ya ca­mi­asın­dan de­ği­şik ke­sim­ler­le gö­rüş ve öne­ri­le­ri­ni al­mak ama­cıy­la bir ara­ya ge­lin­miş ve can­lı ya­yın ara­cı­lı­ğıy­la ça­lış­ma­lar ka­mu­oyuy­la pay­la­şıl­mış­tır.

05-06 ta­rih­le­ri ara­sın­da, Bil­kent Otel'de Dün­ya Sağ­lık Ör­gü­tü da­nış­man­la­rıy­la, il­gi­li ka­mu ku­rum­la­rı­nın üst dü­zey yö­ne­ti­ci­le­riy­le, tek­nik per­so­ne­li, aka­de­mis­yen­ler ve ba­zı si­vil top­lum ku­ru­luş tem­sil­ci­le­riy­le pa­nel ve ça­lış­ma top­lan­tı­la­rı dü­zen­len­miş­tir.

Bu son top­lan­tı­da, dün­ya­da ço­cuk­lar­da şid­de­tin ön­len­me­sin­de ka­bul edi­len yak­la­şım­lar, sek­tör­le­rin şid­det ön­le­me prog­ram­la­rı­nın uy­gu­la­ma­sı sı­ra­sın­da kar­şı­laş­tık­la­rı so­run­la­rı ta­nım­la­ma­la­rı ve çö­züm öne­ri­si ge­liş­tir­me­le­ri ve sek­tör­ler ara­sı iş bir­li­ği için or­tam oluş­tu­rul­ma­sı amaç­lan­mış­tır.

Bu ça­lış­ma­da, pa­nel, ça­lış­ma top­lan­tı­sı ve be­yin fır­tı­na­sı yön­tem­le­ri uy­gu­lan­mış­tır.

Bir baş­ka ça­lış­ma da İs­tan­bul öze­lin­de şid­det ve suç eği­li­mi araş­tır­ma ça­lış­ma­sı­dır. Bu ça­lış­ma da eği­tim ve öğ­re­tim çağ­la­rın­da bu­lu­nan, ama eği­tim ve öğ­re­ti­me de­vam et­me­yen genç­ler­le ça­lı­şan ve so­kak­ta ya­şa­yan ço­cuk­la­rı­mı­zın ara­sın­da ya­pı­lan ça­lış­ma­lar­dır.

Di­ğer yan­dan ko­mis­yon ça­lış­ma­la­rı de­vam eder­ken…

Sa­yın Baş­ka­nım, ar­ka­daş­lar ko­nu­şu­yor­lar, dik­ka­tim da­ğı­lı­yor.

BAŞ­KAN - Ar­ka­daş­lar, din­le­ye­lim lüt­fen.

(10/337, 343, 356, 357) ESAS NU­MA­RA­LI MEC­LİS ARAŞ­TIR­MA­SI KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI HA­Lİ­DE İN­CE­KA­RA (De­vam­la) - Di­ğer yan­dan ko­mis­yon ça­lış­ma­la­rı de­vam eder­ken ku­rum­lar­la bil­gi pay­la­şım­la­rı ya­pıl­mış, ra­por­da öne­ri­len bir kı­sım hu­sus­lar da bu ça­lış­ma sü­re­si için­de ha­ya­ta ge­çi­ril­miş­tir.

Ba­sın, ya­pı­lan ça­lış­ma­la­rı ya­kın­dan iz­le­ye­rek top­lum­sal du­yar­lı­lı­ğın art­ma­sı­na kat­kı­da bu­lun­muş, ba­sın­da 500'ün üze­rin­de ha­ber ya­pıl­mış, can­lı ya­yın­lar ya­pıl­mış, ça­lış­ma­dan çı­kan me­saj­lar öğ­ret­men­le­ri­miz, öğ­ren­ci­le­ri­miz ve ka­mu­oyuy­la pay­la­şıl­ma­ya ça­lı­şıl­mış­tır.

De­ğer­li mes­lek­taş­la­rım, ko­mis­yon üye­si ar­ka­daş­la­rım ve bi­zim­le ça­lı­şan uz­man ar­ka­daş­la­rım, bir araş­tır­ma ko­mis­yo­nu ola­rak gu­rur­la söy­le­ye­bi­li­riz ki, ça­lış­ma tek­nik­le­ri ve iz­le­nen prog­ram açı­sın­dan bu ko­mis­yon ça­lış­ma­la­rı bir sü­rü il­ki ger­çek­leş­tir­me şan­sı­na sa­hip ol­muş­tur. Dol­ma­bah­çe, Bil­kent ça­lış­ma­la­rı ve an­ket araş­tır­ma ça­lış­ma­la­rı bun­lar­dan baş­lı­ca­la­rı­dır. Bu ça­lış­ma­lar­da bi­ze des­tek ve­ren Mec­lis Baş­ka­nı, de­ğer­li ba­kan­la­rı­mız, grup baş­kan ve­kil­le­ri­miz ve uz­man ar­ka­daş­la­rı­ma hu­zu­ru­nuz­da te­şek­kür edi­yo­rum.

Bu ça­lış­ma­lar so­nun­da si­ze su­nu­lan ra­po­ru­muz­da alı­nan ve iş­le­nen ko­nu­lar: Bi­rin­ci bö­lü­mün­de "Ku­ru­luş ve Amaç­la­rı", ikin­ci bö­lü­mün­de "Şid­det ve Sal­dır­gan­lık" ko­nu­su ir­de­len­miş, Tür­ki­ye'de ço­cuk ve genç­ler ara­sın­da şid­de­tin gö­rül­me sık­lı­ğı­nı ir­de­ler­ken özel­lik­le dün­ya­da ve ül­ke­miz­de kul­la­nı­lan ta­nım­lar, şid­de­tin sal­dır­gan­lık dür­tü­süy­le iliş­ki­si, ne­den­le­ri, bi­rey­sel iliş­ki­ler ve sos­yal, top­lum­sal et­ken­ler araş­tı­rıl­mış, üçün­cü bö­lüm­de "Ulu­sal ve Ulus­la­ra­ra­sı Mev­zu­at", dör­dün­cü bö­lüm de Tür­ki­ye'nin sos­yo de­mog­ra­fik ya­pı­sı, şid­de­tin ül­ke­miz­de­ki bo­yu­tu ve genç­ler­de­ki şid­det eği­lim­le­ri­ni ar­tı­ran ne­den­le­rin in­ce­len­di­ği bö­lüm­dür. Be­şin­ci bö­lüm tu­ta­nak­lar­dan özet­le­ri kap­sa­mak­ta, al­tın­cı bö­lüm ise ku­rum, ku­ru­luş ra­por­la­rı, tu­ta­nak­lar, ya­pı­lan araş­tır­ma­lar, pa­nel ve ça­lış­tay so­nuç­la­rı göz önü­ne alı­na­rak "So­nuç ve Öne­ri­ler" kıs­mı­nı oluş­tur­mak­ta­dır.

Sü­re­mi­zin ye­ter­siz­li­ği do­la­yı­sıy­la an­cak baş­lık­la­rı­nı ve­re­bi­le­ce­ğim ça­lış­ma­la­rın de­tay­la­rı­nı ra­por­da de­tay­lı ola­rak bul­ma şan­sı­nız var­dır.

Ül­ke­miz­de genç nü­fu­su­mu­zun beş yaş gru­bu­na ka­dar 7 mil­yon 864 bin, yüz­de 10; al­tı-on se­kiz yaş gru­bu­nun 17 mil­yon, yüz­de 24; on do­kuz-yir­mi beş yaş gru­bu­nun 8 mil­yon 988 bin, yüz­de 12 ol­du­ğu dü­şü­nül­dü­ğün­de, hiç­bir Ba­tı ül­ke­siy­le mu­ka­ye­se edi­le­me­ye­cek de­re­ce­de şid­det eği­li­mi­ne yö­ne­lik risk ta­şı­yan genç nü­fu­su­muz ol­du­ğu­nu ka­bul et­me­li­yiz.

Bir­kaç dev­le­tin top­lam nü­fu­su­na denk olan genç nü­fu­sun ora­nı, ül­ke po­li­ti­ka­la­rı­mı­zı "genç nü­fus" odak­lı be­lir­le­mek za­ru­re­ti­ni do­ğur­mak­ta­dır. Baş­ta eği­tim, sağ­lık, kül­tü­rel ve eko­no­mik po­li­ti­ka­lar ol­mak üze­re, tüm po­li­ti­ka­lar "mer­kezî genç­lik po­li­ti­ka­sı" oluş­tu­ru­la­rak ya­pıl­ma­lı­dır.

Or­ta­öğ­re­tim ku­rum­la­rın­da ya­pı­lan araş­tır­ma­la­rın so­nu­cun­da genç­ler ara­sın­da­ki şid­det olay­la­rı­nın bo­yut­la­rı ve et­ki­le­yen fak­tör­le­ri araş­tı­rıl­dı­ğın­da gör­dü­ğü­müz üzü­cü bir so­nuç var­dır ki, şid­det al­gı­la­ma­sı­nın bo­zul­muş ol­ma­sı­dır. Za­man za­man, üzü­le­rek söy­le­ye­yim ki, Mec­li­si­miz­de de ya­şa­nan şid­det olay­la­rı­nın as­lın­da kay­na­ğın­da şu yat­mak­ta­dır: Ar­tık sert dav­ra­nıl­ma­sı, ken­di­si­ne ba­ğı­rıl­ma­sı, alay edil­me­si, la­kap ta­kıl­ma­sı, is­ten­me­di­ği hâlde ken­di­si­ne olum­suz bir dav­ra­nış­ta bu­lu­nul­ma­sı, ki­şi­ler ta­ra­fın­dan şid­det ola­rak ta­nım­lan­ma­mak­ta­dır. Bu da şid­det dav­ra­nış­la­rı­nın nor­mal ola­rak ka­bul edil­me­si­ne ne­den ol­mak­ta, nor­mal olan bu dav­ra­nış­lar top­lum­da da­ha faz­la ka­bul gö­re­rek yay­gın­laş­mak­ta­dır.

Şid­det olay­la­rı­nın fark­lı al­gı­lan­ma­ya baş­la­ma­sı, şid­de­tin tü­rü­nü ve do­zu­nu da de­ğiş­tir­mek­te­dir. Ör­ne­ğin, to­kat­tan yum­ru­ğa, ke­si­ci alet­ten ateş­li si­lah kul­lan­ma­ya yön­len­me ya da sö­zel şid­de­tin ye­ri­ne fi­zik­sel şid­de­tin uy­gu­lan­ma­sı gi­bi.

Uy­gu­la­nan şid­det olay­la­rı­nın sa­yı­ca art­ma­sı­nın ya­nı sı­ra şid­det dav­ra­nış­la­rı hak­kın­da far­kın­da­lı­ğın azal­mış ol­ma­sı, şid­de­tin gi­de­rek bü­yü­yen bir top­lum­sal so­run hâli­ne gel­di­ği­ni gös­ter­mek­te­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, şid­det di­ye bah­set­ti­ği­miz ola­yın hem ma­ne­vi hem mad­di he­pi­mi­ze bir ma­li­ye­ti var­dır. De­tay­lı ma­li­yet ça­lış­ma­la­rı­nı ra­po­run için­de gö­re­ce­ği­niz gi­bi, ben sa­de­ce bir­kaç ra­kam­la si­ze ör­nek ver­mek is­ti­yo­rum: 2006 yı­lın­da yak­la­şık 280 ço­cuk ve er­gen şid­det­le iliş­ki­li suç­lar­dan do­la­yı eği­tim ev­le­ri­ne ko­nul­muş­tur. Bu ço­cuk­la­rın dev­le­te bir ay­lık ma­li­ye­ti 960 YTL'dir. Bu ra­kam sa­de­ce ce­za in­faz ku­ru­mu ma­li­ye­ti olup, için­de yar­gı ma­li­ye­ti yok­tur.

Şu­nu da pay­laş­mak is­te­rim ki, bu­gün okul için, eği­tim için top­lum­dan al­dı­ğı­mız ba­ğış­la­rı, ya­rın ha­pis­ha­ne­ler için halk­tan al­mak müm­kün ol­ma­ya­cak, hat­ta hiç kim­se şeh­ri­ne ha­pis­ha­ne­le­ri sok­mak is­te­me­ye­cek­tir.

Di­ğer yan­dan, ço­cuk­la­rı­mı­zı şid­de­te iten ne­den­ler ara­sın­da ön­ce bir bi­rey­sel ne­den­le­re ba­ka­lım:

Ço­cu­ğun an­ne­si­nin do­ğum ön­ce­si ba­kım al­ma­ma­sı ve sağ­lık­sız ko­şul­lar­da do­ğum yap­ma­sı, do­ğum ön­ce­si so­run­lar ve do­ğum trav­ma­la­rı be­yin ha­sa­rı­na ne­den ola­bil­mek­te, bu da ya­şam bo­yu ki­şi­le­rin şid­de­te ma­ruz kal­ma­la­rı­na ya da şid­det dav­ra­nı­şı uy­gu­la­ma­la­rı­na,

Ço­cu­ğun cin­si­yet, sa­yı ve za­man­la­ma açı­sın­dan is­ten­me­yen ço­cuk ol­ma­sı, ço­cu­ğa yö­ne­lik şid­det dav­ra­nış­la­rı­nı ar­tır­dı­ğı gi­bi, ço­cu­ğun ki­şi­li­ği­nin şid­det dav­ra­nış­la­rı ser­gi­le­ye­cek şe­kil­de ge­liş­me­si­ne,

Okul ba­şa­rı­sız­lı­ğı olan ço­cuk ve genç­le­rin şid­de­te ma­ruz kal­ma­sı­na ve şid­det içe­ren dav­ra­nış­la­ra da­ha faz­la sa­hip ol­ma­la­rı­na,

Oku­la de­vam­sız­lı­ğı olan genç­le­rin şid­det içe­ren or­tam­lar­da bu­lun­ma­sı­na, ne­den ol­mak­ta­dır.

Genç­ler, şid­det olan or­tam­lar­da bu dav­ra­nış­lar­la baş et­me­yi bi­le­me­mek­te ve ken­di­le­ri de şid­det dav­ra­nış­la­rı ser­gi­le­me­den so­run­la­rı çöz­me­de zor­la­na­bil­mek­te­dir­ler. Genç­le­rin şid­det dav­ra­nış­la­rı ye­ri­ne ile­ti­şim tek­nik­le­ri­ni kul­la­na­rak so­run çöz­me be­ce­ri­le­ri­nin çok da ye­ter­li ol­ma­dı­ğı -bü­yük­le­rin­de ol­ma­dı­ğı gi­bi- tes­pit edil­miş­tir.

Şid­det dav­ra­nış­la­rıy­la kar­şı­laş­tık­la­rı za­man ver­dik­le­ri tep­ki­ler ise şid­det­le kar­şı­lık ver­me, ka­bul­len­me şek­lin­de­dir. Bu du­rum, ço­cuk ve genç­le­rin az ge­liş­miş vic­dan duy­gu­su ve olay­la­rı de­ğer­len­dir­me ko­nu­sun­da ye­ter­siz ol­du­ğu ken­di­le­ri ta­ra­fın­dan ta­nım­lan­mış­tır.

Ai­le­de şid­de­te ne­den olan du­rum­la­rın ba­şın­da kül­tü­rel ya­pı­sı gel­mek­te­dir. Şid­de­tin ka­nık­san­dı­ğı, eği­tim ve prob­lem çöz­me sa­na­tı ola­rak kul­la­nıl­dı­ğı ai­le­ler­de şid­det dav­ra­nış­la­rı da­ha sık gö­rül­mek­te­dir.

Ben­zer şe­kil­de ço­cuk sa­yı­sı faz­la olan ai­le­ler­de, kent­le­re göç eden ai­le­ler­de, ai­le or­ta­mın­da al­kol ve mad­de kul­la­nı­mıy­la stres et­ken­le­ri­nin ol­ma­sı, ai­le­nin top­lum­da ken­di­ni yal­nız his­set­me­si ve top­lu­ma ya­ban­cı­laş­ma­sı, er­ken yaş­ta an­ne ve ba­ba olan bi­rey­le­rin ye­ter­li ya­şam de­ne­yi­mi­ne sa­hip ol­ma­ma­sı, ai­le içi ge­çim­siz­lik, ço­cuk­lu­ğun­da ai­le için­de şid­det gö­ren eriş­kin­le­rin da­ha faz­la şid­det uy­gu­la­ma­la­rı, şid­det or­tam­la­rın­da ye­tiş­ti­ri­len ço­cuk ve gen­cin so­run çöz­me be­ce­ri­si­nin ge­li­şe­me­me­si­ne ne­den ol­mak­ta­dır.

Ço­cuk ve genç­le­rin ar­ka­daş­la­rın­dan çok et­ki­len­dik­le­ri, kar­şı­laş­tık­la­rı so­run­la­rı ar­ka­daş­la­rıy­la pay­laş­ma­yı ter­cih et­tik­le­ri, en çok şid­de­ti ar­ka­daş­la­rın­dan gör­dük­le­ri ve ar­ka­daş­la­rı­na gös­ter­dik­le­ri de yap­tı­ğı­mız araş­tır­ma­la­rın bir so­nu­cu.

Şid­det al­gı­la­rı­nın bo­zul­ma­sı ne­de­niy­le şid­det içe­ren dav­ra­nış­la­rın sık ve sü­rek­li ol­ma­sı,

İle­ti­şim ve so­run çöz­me tek­nik­le­ri­ni bil­me­me­si,

Yar­dım ala­bi­le­ce­ği ye­tiş­kin­ler ko­nu­sun­da ye­ter­li bil­gi­ye sa­hip ola­ma­ma­sı,

Olum­suz ar­ka­daş çev­re­le­ri­nin et­ki­si,

Duy­gu­sal ar­ka­daş­lık­lar­da ko­ru­ma ve kıs­kanç­lık iç­gü­dü­le­ri­nin ön pla­na çık­ma­sı,

Özel­lik­le genç­lik dö­ne­min­de "bir gru­ba ait ol­ma" duy­gu­su­nun yo­ğun ola­rak ya­şan­ma­sı,

Li­der­lik duy­gu­su­nun şid­det dav­ra­nış­la­rıy­la tat­min edil­me is­te­ği,

Şid­det dav­ra­nış­la­rı­na ne­den ol­mak­ta­dır.

Ço­cuk ve genç­le­rin en yo­ğun ve önem­li iliş­ki­le­ri ai­le ve ar­ka­daş­la­rı olup en çok şid­det dav­ra­nış­la­rı­nı bu or­tam­lar­da ya­şa­mak­ta­dır­lar. Ço­cuk ve genç­le­re, ai­le ve ar­ka­daş iliş­ki­le­rin­de ile­ti­şim be­ce­ri­le­ri­nin doğ­ru öğ­re­til­me­me­si en önem­li so­run­lar­dan bi­ri­si­dir.

Di­ğer yan­dan, kü­re­sel­leş­me­nin, top­lu­mun sos­yal, eko­no­mik ve kül­tü­rel ya­pı­sı üze­rin­de­ki olum­suz et­ki­le­rin­den ço­cu­ğun ko­ru­na­ma­ma­sı,

İn­ter­net ka­fe­ler­de ve sa­nal or­tam­lar­da ye­tiş­kin­ler­le olum­suz et­ki­le­şim için­de bu­lun­ma­sı,

Med­ya­da de­vam­lı ola­rak yer alan şid­det gö­rün­tü­le­ri ne­de­niy­le ço­cuk­la­rın şid­det gö­rün­tü­le­ri­ni ka­nık­sa­ma­la­rı ve şid­det al­gı­la­rı­nın de­ğiş­me­si,

Ço­cuk ve genç­le­rin te­le­viz­yon ka­rak­ter­le­rin­den et­ki­len­me­le­ri,

İş­siz­lik ve yok­sul­lu­ğun et­ki­le­rin­den ço­cuk ve genç­le­rin ko­ru­na­ma­ma­sı,

Si­ga­ra kul­la­nı­mı, al­kol­lü iç­ki iç­me ve mad­de kul­la­nı­mı,

Ço­cuk ve genç­le­rin de­li­ci-ke­si­ci alet, ateş­li si­lah ta­şı­ma­la­rı ve çe­te üye­si ol­ma­la­rı,

Spor ve kül­tü­rel et­kin­lik­le­re ka­tıl­ma­ma­la­rı,

Ge­le­cek kay­gı­sı­nın had saf­ha­da ol­ma­sı ve bü­yük­le­ri­ni kö­tü ör­nek al­ma­sı,

Şid­det eği­lim­le­ri­ni be­lir­le­mek­te­dir.

Ta­bii ki, bü­tün bu prob­lem­le­re çö­züm bu­la­bil­me­niz için de iyi bir ve­ri ta­ba­nı­na sa­hip ol­ma­nız ge­re­ki­yor. La­kin, ça­lış­ma­la­rı­mız sı­ra­sın­da üzü­le­rek gör­dük ki, ku­rum­la­rın hep­sin­de ay­rı ay­rı bu­lu­nan ve­ri­ler bir­bir­le­ri­ni ta­mam­la­yı­cı ya da pa­ra­lel­lik arz et­me­mek­te­dir. Ço­cuk ve genç­ler­de şid­det ile il­gi­li ka­yıt­la­rın bir­bi­riy­le iliş­ki­si­nin ol­ma­ma­sı, bir­leş­ti­ri­le­me­me­si, top­lam ço­cuk sa­yı­sı üze­rin­den yo­rum ya­pı­la­ma­ma­sı­na ne­den ol­mak­ta­dır. Bu ne­den­le, ço­cuk ve genç­ler­de şid­de­tin gö­rül­me sık­lı­ğı ve or­ta­ya çı­kar­dı­ğı so­run­lar hak­kın­da ka­rar ve­ril­me­si­ni sağ­la­ya­cak ve­ri­le­rin ve ka­yıt­la­rın bir­bi­riy­le iliş­ki­li ol­ma­ma­sı önem­li bir so­run­dur.

Üni­ver­si­te­le­rin de bu­lun­duk­la­rı şe­hir­le­ri da­hi in­ce­le­yip genç ve ço­cuk­la­rıy­la il­gi­li prob­lem­le­ri ken­di­le­ri­ne dert et­me­di­ği gö­rül­müş ve ma­ale­sef araş­tır­ma­la­rı­na rast­la­na­ma­mış­tır.

Di­ğer yan­dan, ço­cuk ve genç­le­re yö­ne­lik, ül­ke ge­ne­lin­de or­tak bir prog­ra­mın ol­ma­ma­sı bü­yük bir so­run­dur. Ka­mu ve si­vil top­lum ku­ru­luş­la­rı­nın yap­tı­ğı ça­lış­ma­la­rın hep­si­nin ama­cı, şid­de­tin ön­len­me­si ve kon­tro­lü şek­lin­de­dir. An­cak, ül­ke ça­pın­da ve tüm ku­rum­la­rı içi­ne alan, şid­de­tin ne­den­le­riy­le bir­lik­te or­ta­ya çık­ma­ma­sı­nı ve şid­det son­ra­sı ya­pıl­ma­sı ge­re­ken­le­ri kap­sa­yan eş za­man­lı bir prog­ram bu­lun­ma­mak­ta­dır.

Şid­det, pek çok risk­li dav­ra­nış­lar­la be­ra­ber gi­den bir ol­gu­dur. Ör­ne­ğin, si­lah ta­şı­ma, mad­de kul­la­nı­mı, çe­te­ye üye ol­ma. Bu da, ül­ke­miz­de ço­cuk ve genç­ler­le bir­lik­te ça­lı­şan bü­tün ka­mu ku­ru­luş­la­rı­nı ve özel ku­ru­luş­la­rı kap­sa­yan, or­tak bir amaç ve he­def gru­bu olan bir prog­ra­mın eş gü­düm için­de iş­le­me­di­ği­ni gös­ter­mek­te­dir.

Şid­det prog­ram­la­rı, da­ha çok şid­det olay­la­rı so­nu­cun­da ço­cuk­la­rın te­da­vi­si, re­ha­bi­li­tas­yo­nu ve şid­de­te ma­ruz ka­lan ya da uy­gu­la­yan ço­cuk­la­rın ko­run­ma­sı şek­lin­de ya­pı­lan­dı­rıl­mış olup, şid­det or­ta­ya çık­ma­dan ön­ce ya­pı­lan­lar ol­duk­ça ye­ter­siz­dir.

Di­ğer yan­dan, ye­rel uy­gu­la­ma­lar­da kar­şı­la­şı­lan so­run­lar ve ko­or­di­nas­yon ek­sik­li­ği­ne bak­tı­ğı­mız­da:

İl ve il­çe­ler­de ço­cuk ve genç­le­re yö­ne­lik uy­gu­la­nan prog­ram­lar ba­kan­lık­lar ta­ra­fın­dan ko­or­di­ne edil­mek­te­dir. Bu da, prog­ram­la­rın yü­rü­tül­dü­ğü alan­da sı­nır­lı kal­ma­sı­na ne­den ol­mak­ta­dır. Ör­ne­ğin, sağ­lık, eği­tim, em­ni­yet ve ben­ze­ri alan­lar­da ya­pı­lan ça­lış­ma­lar sa­de­ce bu ku­ru­lu­şun için­de il mü­dür­lü­ğü ta­ra­fın­dan ko­or­di­ne edil­mek­te ve di­ğer il­gi­li ku­ru­luş­lar­la ile­ti­şim ku­rul­mak­ta ye­ter­li ol­ma­mak­ta­dır. Bu ko­or­di­nas­yo­nun il ve il­çe mül­ki ida­re ami­ri ta­ra­fın­dan ya­pıl­ma­sı ge­rek­mek­te­dir. Bu iş­le­yi­şin ye­ter­siz ol­du­ğu göz­len­miş­tir.

Ül­ke­miz­de ka­bul edi­len ulus­la­ra­ra­sı ve ulu­sal mev­zu­at de­ğer­len­di­ril­di­ğin­de, mağ­dur, ih­mal ve is­tis­mar edil­miş, su­ça sü­rük­le­nen, şid­det eği­li­min­de olan ve şid­de­te ma­ruz ka­lan ço­cuk ve genç­ler­le il­gi­li hu­ku­ki dü­zen­le­me­le­rin bu ko­nu­da­ki ulus­la­ra­ra­sı dü­zen­le­me­ler­le pa­ra­lel­lik arz eden dü­zen­le­me­ler ol­du­ğu, bu çer­çe­ve­den ba­kıl­dı­ğın­da, bu ko­nu­da­ki prob­lem­le­rin ya­sal boş­luk ve­ya ih­ti­yaç­tan de­ğil, mev­cut ve ye­ter­li olan ya­sa­la­rın ye­ni ol­ma­sı ve uy­gu­la­yı­cı­la­rın uy­gu­la­ma­yı ye­te­rin­ce yan­sı­ta­ma­dı­ğı, ya­ni et­kin bir şe­kil­de uy­gu­la­na­ma­ma­sın­dan kay­nak­lan­mak­ta­dır.

La­kin, tek­no­lo­ji­de­ki ge­liş­me­le­rin hız­la ge­liş­ti­ği ve yay­gın­laş­tı­ğı dün­ya­mız­da tek­no­lo­ji ve bi­lim da­lın­da, özel­lik­le te­le­viz­yon ve İn­ter­net or­ta­mın­da ço­cuk­lar için za­rar­lı olan ya­yın­lar­la il­gi­li suç­la­rın dü­zen­len­me­si ve ko­ru­yu­cu di­ğer de­ne­tim me­ka­niz­ma­la­rı­nın oluş­tu­rul­ma­sı­na yö­ne­lik ya­sal dü­zen­le­me­ler hız­lı bir şe­kil­de ya­pıl­ma­lı, gü­nün ih­ti­yaç­la­rı­na gö­re de­ğiş­ti­ril­me­li ve et­kin bir şe­kil­de uy­gu­lan­ma­lı­dır.

Ço­cuk ve genç­le­ri­miz­de şid­det or­ta­ya çık­ma­dan ön­ce ve şid­det gö­rül­dük­ten son­ra ya­pıl­ma­sı ge­re­ken­le­re iliş­kin öne­ri­ler:

Ko­mis­yo­nun yap­tı­ğı ça­lış­ma­la­rın so­nuç­la­rı­na gö­re, ço­cuk ve genç­ler­de şid­de­tin or­ta­ya çık­ma­dan ön­ce ön­len­me­si için, bi­rey­le­rin do­ğum ön­ce­sin­den iti­ba­ren olum­lu ya­şam tar­zı ge­liş­tir­me­si açı­sın­dan iz­le­me­ye alın­ma­sı ve il­gi­li iz­le­me­nin eriş­kin­lik dö­ne­mi­ne dek sür­dü­rül­me­si ge­rek­mek­te­dir.

Şid­de­tin kon­trol al­tı­na alı­na­bil­me­si için şid­det ne­de­ni ola­bi­le­cek et­ken­le­rin er­ken dö­ne­min­de be­lir­le­ne­bil­me­si ile şid­de­te ka­rış­mış ço­cuk ve genç­le­rin te­da­vi ve re­ha­bi­li­tas­yo­nu ulu­sal, or­tak, sür­dü­rü­le­bi­lir ve ku­rum­lar ara­sı mut­lak eş gü­düm da­hi­lin­de bir prog­ram ola­rak ele alın­ma­lı­dır.

Ço­cuk ve genç­le­rin ken­di­ni ifa­de ede­bil­me, stres ile ba­şa çı­ka­bil­me, zor du­rum­lar­da ka­rar ve­re­bil­me gi­bi ya­şam be­ce­ri­le­ri­nin ge­liş­ti­ril­me­si,

Şid­det ile kar­şı­la­şan ço­cuk ve gen­cin doğ­ru tu­tum ve dav­ra­nış ser­gi­le­ye­bil­me­si,

Ya­şa­dı­ğı fi­zik­sel ve sos­yal çev­re­nin gü­ven­li ol­ma­sı, şid­de­te ma­ruz kal­ma ve şid­det uy­gu­la­ma için risk al­tın­da olan ço­cuk ve genç­le­re er­ken ta­nı ko­nul­ma­sı,

Şid­de­te ma­ruz ka­lan ve şid­det uy­gu­la­yan ço­cuk ve genç­ler ile ai­le­le­rin te­da­vi ve re­ha­bi­li­te edil­me­si,

Ge­rek­mek­te­dir.

Ço­cuk­luk dö­nem­le­riy­le, top­lum­sal ve sos­yal ne­den­le­re iliş­kin öne­ri­ler:

İs­te­ni­len be­bek ol­mak, do­ğum ön­ce­si ba­kım al­mak ve sağ­lık­lı ko­şul­lar­da do­ğum yap­mak, ço­cu­ğun ile­ri­ki yaş­lar­da şid­det ile kar­şı­laş­ma­sı­nı azal­tan et­ken­ler­dir.

Bu du­rum­da:

An­ne ve ba­ba­nın ge­be­lik ön­ce­sin­de ebe­veyn­li­ğe ha­zır­lan­ma ko­nu­sun­da eği­tim al­ma­la­rı,

Her ge­be­li­ğin is­te­ye­rek ol­ma­sı­nın sağ­lan­ma­sı,

Her do­ğu­mun sağ­lık­lı ko­şul­lar­da ya­pıl­ma­sı,

Önem­li­dir.

Okul ön­ce­si dö­ne­me iliş­kin öne­ri­ler:

Özel­lik­le er­ken be­bek­lik dö­ne­min­den iti­ba­ren ilk ay­lar için­de te­mel gü­ven duy­gu­su ge­liş­me­ye baş­la­mak­ta­dır.

Be­be­ğin do­ğum son­ra­sı dö­ne­min­de çı­kan her­han­gi bir sağ­lık so­ru­nu­nun ive­di­lik­le ta­nı al­ma­sı ve te­da­vi­si­nin sağ­lan­ma­sı ile­ri­ye dö­nük sağ­lı­ğı açı­sın­dan çok önem­li­dir.

Ya­şam be­ce­ri­le­ri­nin ge­liş­me­si için kri­tik dö­ne­min ya­ka­lan­ma­sı:

Ço­cuk­la­ra bu be­ce­ri­le­rin ka­zan­dı­rı­la­bi­le­ce­ği dö­nem esas ola­rak 0-8 yaş dö­ne­mi­dir. Bu tür eği­tim­ler sağ­lık per­so­ne­li, ai­le da­nış­man­lık mer­ke­zi ve med­ya ta­ra­fın­dan ha­zır­la­na­cak eği­tim prog­ram­la­rı ve okul ön­ce­si eği­tim prog­ra­mı kap­sa­mın­da Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğı ta­ra­fın­dan ve­ri­le­bi­lir. La­kin, okul ön­ce­si­nin bu ka­dar önem­li ol­du­ğu gü­nü­müz­de, bi­zim okul ön­ce­si eği­tim oran­la­rı­mı­zın yüz­de 25 ol­ma­sı, za­man za­man eko­no­mik, kül­tü­rel ve di­ğer de­ğer­le­ri­mi­zi kı­yas­la­dı­ğı­mız Av­ru­pa ül­ke­le­ri­nin ise okul ön­ce­si eği­tim­de ne­re­dey­se yüz­de 80'in üze­rin­de bir ta­mam­la­ma­ya geç­miş ol­du­ğu­nu he­pi­ni­zin dik­ka­ti­ne sun­mak is­te­rim.

Okul dö­ne­mi­ne iliş­kin öne­ri­le­ri­miz:

Eği­tim ve sos­yal hiz­met alan­la­rın­da hiz­met su­nu­mu sı­ra­sın­da kul­la­nıl­ma­sı, uy­gu­la­nan prog­ram­la­rın iz­le­mi ve de­ğer­len­di­ril­me­si­nin sağ­lan­ma­sı ge­rek­mek­te­dir.

Okul­lar­da bu so­run­lar ile uğ­ra­şa­cak psi­ko­lo­jik da­nış­man sa­yı­sı ar­tı­rıl­ma­lı­dır.

Oku­la baş­la­ma­dan ön­ce dik­kat ek­sik­li­ği ve hi­pe­rak­ti­vi­te gi­bi du­rum­la­rın ta­nın­ma­sı ama­cıy­la öl­çek­ler de ek­len­me­li­dir.

Reh­ber­lik ser­vis­le­ri, ço­cuk­la­rın ce­za­lan­dı­rıl­dık­la­rın­da öğ­ret­men­le­ri ta­ra­fın­dan gön­de­ri­le­cek­le­ri yer ol­mak­tan kur­ta­rıl­ma­lı­dır.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

(10/337, 343, 356, 357) ESAS NU­MA­RA­LI MEC­LİS ARAŞ­TIR­MA­SI KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI HA­Lİ­DE İN­CE­KA­RA (De­vam­la) - Sa­yın Baş­ka­nım, ra­po­ru­mu bi­ti­re­yim lüt­fen.

BAŞ­KAN - Bu­yu­run efen­dim.

(10/337, 343, 356, 357) ESAS NU­MA­RA­LI MEC­LİS ARAŞ­TIR­MA­SI KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI HA­Lİ­DE İN­CE­KA­RA (De­vam­la) - Sı­nıf ve branş öğ­ret­men­le­ri­nin bu ko­nu­da mut­la­ka eği­tim al­ma­sı ge­rek­mek­te­dir.

Oku­la de­vam­sız­lı­ğın ön­len­me­si ve ta­ki­bi,

Okul ba­şa­rı­sız­lı­ğı­nın iz­len­me­si ve des­tek­len­me­si,

Şid­det öy­kü­sü olan ço­cuk ve genç­le­rin tes­pi­ti ve psi­ko­sos­yal yön­den des­tek­len­me­si,

Si­ga­ra, al­kol ve al­kol dı­şı mad­de kul­la­nı­mı­nın azal­tıl­ma­sı,

Mad­de kul­la­nı­mı­nın en­gel­len­me­si için za­ten var olan Em­ni­yet Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­nün ça­lış­ma­la­rı­nın da­ha et­kin hâle ge­ti­ril­me­si,

Si­lah ta­şı­ma ve çe­te üye­si ol­ma­nın azal­tıl­ma­sı,

Genç­le­rin si­la­ha ulaş­ma­la­rı­nın en­gel­len­me­si, top­lum­da ge­nel ola­rak si­la­ha ulaş­may­la il­gi­li ya­sal du­ru­mun güç­leş­ti­ril­me­siy­le sağ­la­na­bi­lir di­ye dü­şü­nü­yo­ruz.

Top­lum­da­ki bi­rey­le­rin si­lah sa­hi­bi ol­ma­la­rı­nın azal­tıl­ma­sı, genç­le­rin si­la­ha ulaş­ma­sı­nı sı­nır­lan­dı­ra­cak­tır.

Okul­lar­da çe­te­leş­me eği­li­mi olan ço­cuk ve genç­le­rin reh­ber­lik hiz­met­le­ri ta­ra­fın­dan ya­kın iz­le­me alın­ma­sı ve çe­te üye­si olan ço­cuk ve genç­le­rin ise bu tür olay­lar­dan uzak­laş­ma­sı,

Çe­te­ye ya da ba­zı olum­suz grup­la­ra üye olan ço­cuk ve genç­le­rin olum­lu dav­ra­nış gös­te­ren ço­cuk­lar­dan olu­şan grup­la­ra en­teg­re edil­me­le­ri,

Ku­mar ve şans oyu­nu oy­na­ma ko­nu­sun­da ço­cuk­la­rın ta­kip edil­me­le­ri,

Kon­trol­süz İn­ter­net kul­la­nı­mı­nın azal­tıl­ma­sı,

Çok önem­li­dir.

Ai­le­ler, ço­cuk ve genç­le­rin İn­ter­net ka­fe­ler­de sı­nır­lı bir sü­re kal­ma­la­rı­nı sağ­la­ma­lı­dır.

İn­ter­net ka­fe iş­let­me­ci­le­ri­nin ço­cuk ve genç­le­rin şid­det içe­ren oyun­lar­dan et­ki­le­ne­bi­le­cek­le­ri ko­nu­sun­da du­yar­lı­lık­la­rı ar­tı­rıl­ma­lı­dır.

Okul­lar­da, ço­cuk ve halk kü­tüp­ha­ne­le­rin­de ve halk eği­tim mer­kez­le­rin­de kon­trol­lü İn­ter­net oda­la­rı ve gü­ven­li İn­ter­net kul­la­nım ola­nak­la­rı­nın ar­tı­rıl­ma­sı sağ­lan­ma­lı­dır.

Gü­ven­li or­ta­mın sağ­lan­ma­sı, ço­cuk­ta şid­de­tin en faz­la ar­ka­daş­lar ara­sın­da ol­du­ğu­nu dü­şün­dü­ğü­müz­de, genç­ler açı­sın­dan çok önem ta­şı­mak­ta­dır.

Ai­le­le­rin ço­cuk­la­rı­nın olum­lu dav­ra­nış­la­ra sa­hip olan ar­ka­daş se­çi­min­de on­la­ra des­tek ver­me­le­ri,

Okul­da eği­ti­ci­le­rin olum­lu ar­ka­daş iliş­ki­le­ri ko­nu­sun­da ço­cuk ve genç­le­re reh­ber­lik yap­ma­sı,

"Top­lum des­tek­li po­lis," an­la­yı­şı­nın yay­gın­laş­tı­rıl­ma­sı,

Ge­rek­mek­te­dir.

Ço­cuk ve genç­ler­de sağ­lık­lı ya­şam tar­zı­nın ge­liş­ti­ril­me­si:

Şu­nu söy­le­mek is­te­rim ki de­ğer­li mes­lek­taş­la­rım, bu­ra­da­ki ko­nuş­ma­la­rı­mız­da da, za­man za­man ba­sın­dan iz­le­di­ği­miz­de de, ço­cuk­la­rı­mı­zın şid­de­te kar­şı eği­tim­le­ri­nin sa­de­ce okul ça­tı­sı al­tın­da ol­du­ğu­nu dü­şün­mek ve­ya ko­nuş­mak çok an­lam­lı gel­me­mek­te­dir. Bu ül­ke­nin Kül­tür Ba­kan­lı­ğı, spor ve genç­lik­ten so­rum­lu Dev­let Ba­kan­lı­ğı ve il­gi­li ku­rum­la­rı ve bu­na ben­zer, ço­cu­ğun ve ai­le­nin di­rekt ha­ya­tı­nı il­gi­len­di­ren bir sü­rü fa­ali­yet alan­la­rı var­dır.

Ço­cuk ve genç de­di­ği­miz za­man, sa­de­ce bun­la­rın millî eği­tim ça­tı­sı al­tın­da çö­zü­le­ce­ği­ni dü­şün­mek, sa­nı­yo­rum çok ko­lay­cı­lık ol­mak­ta­dır. Onun için, ço­cuk ve genç­le­ri­mi­zin sağ­lık­lı ya­şam tar­zı­nın ge­liş­ti­ril­me­si, on­la­rın ha­yat­la bu­luş­tu­rul­ma­sı, özel­lik­le spor yap­ma­nın ço­cuk­la­rın şid­det eği­lim­le­ri­ni azal­tan bir un­sur ol­du­ğu­nu dü­şün­dü­ğü­müz­de, genç­lik ve spor il mü­dür­lük­le­ri­ne çok faz­la gö­rev düş­mek­te­dir. Kül­tür Ba­kan­lı­ğı­nın, kül­tür et­kin­lik­le­riy­le ço­cuk­la­rın boş va­kit­le­ri­ni et­kin ola­rak kul­lan­ma ve de­ğer­len­dir­me­si, da­ha ak­tif bir gö­rev al­ma­sı ge­rek­mek­te­dir.

Ya­şam be­ce­ri­le­ri­nin ge­liş­ti­ril­me­si ko­nu­sun­da, ev­de ai­le baş­ta ol­mak üze­re, yi­ne, de­di­ği­miz gi­bi, spor ve genç­lik il mü­dür­lük­le­ri ile Kül­tür Ba­kan­lı­ğı­nın, de­ği­şik se­nar­yo­lar, oyun­lar ve di­zi­ler için­de ço­cuk­la­rın ya­şam be­ce­ri­le­ri­nin ge­liş­ti­ril­me­si­ne des­tek ol­ma­la­rı,

Öğ­ret­men­ler, reh­ber­lik ser­vis­le­ri, okul yö­ne­ti­ci­le­ri­nin, ai­le­ler­le or­tak ça­lış­ma or­tam­la­rı­nın oluş­tu­rul­ma­sı, ai­le eği­tim­le­ri­nin ya­pıl­ma­sı,

Ge­rekmek­te­dir.

Top­lum­sal ve sos­yal ne­den­le­re iliş­kin öne­ri­le­ri­miz ise:

Top­lum­sal eşit­siz­li­ği azalt­ma­ya yö­ne­lik po­li­ti­ka ve uy­gu­la­ma­la­rın ol­ma­sı,

Bü­yük şe­hir­ler­de sos­yal yar­dım ya­pan ku­rum­lar ara­sın­da­ki ile­ti­şim ek­sik­li­ği, ba­zı ke­sim­le­rin mağ­dur ol­ma­sı­na, ba­zı ke­sim­le­rin ise bu yar­dım­la­rı, su­is­ti­mal ede­rek zen­gin ol­ma­sı­na ne­den ol­mak­ta­dır.

Sos­yal yar­dım po­li­ti­ka­la­rı­nın, göç eden­le­ri ken­di şe­hir­le­ri­ne dön­me­le­ri ve ya­şam şart­la­rı­nın ken­di şe­hir­le­rin­de yük­sel­til­me­si için teş­vik prog­ram­la­rı­nın ge­liş­ti­ril­me­si,

Göç eden­ler için be­le­di­ye­ler, kay­ma­kam­lık­lar ta­ra­fın­dan, şeh­re göç eden, özel­lik­le genç ço­cuk­lar­da şeh­re uyum prog­ram­la­rı­nın ge­liş­ti­ril­me­si,

Kül­tür Ba­kan­lı­ğı ve ye­rel yö­ne­tim­le­rin, göç eden­le­rin şe­hir kim­li­ği­ni be­nim­se­me­le­rin­de yar­dım­cı ol­ma­la­rı,

Ço­cuk­la­rın ki­şi­lik ge­li­şim­le­ri­ne des­tek ola­cak sos­yal fa­ali­yet alan­la­rı­nın olu­şu­mun­da Genç­lik ve Spor Ge­nel Mü­dür­lü­ğü, be­le­di­ye­ler ve Kül­tür Ba­kan­lı­ğı, il­gi­li mü­dür­lük­le­rin iş bir­li­ği için­de sos­yal so­rum­lu­luk pro­je­le­ri uy­gu­la­ma­la­rı­nın ar­tı­rıl­ma­sı,

Med­ya­nın, özel­lik­le okul ön­ce­si eği­ti­mi des­tek­le­yen kam­pan­ya­la­rın et­kin ve sür­dü­rü­le­bi­lir hâlde ku­rum­sal­la­şa­rak sü­rek­li­li­ği,

Ka­dı­nın eko­no­mik ba­ğım­sız­lık ka­zan­ma­sı­nın teş­vik edil­me­si, ço­cu­ğun ruh­sal ve ki­şi­sel ge­liş­me açı­sın­dan çok bü­yük önem ta­şı­mak­ta­dır.

Ço­cuk ve genç­le­rin te­le­viz­yon prog­ram­la­rı­nı yo­ğun ola­rak iz­le­dik­le­ri gö­rül­mek­te­dir. Te­le­viz­yo­nu­n çok sey­re­dil­me­siy­le ba­zı şid­det tür­le­ri ara­sın­da iliş­ki bu­lun­muş­tur.

 Ço­cuk ve genç­le­rin sey­ret­tik­le­ri prog­ram­la­rın olum­lu de­ğer­le­ri ve dav­ra­nış­la­rı içe­ren me­saj­lar içer­me­si­ne dik­kat edil­me­li, ço­cuk ve genç­le­rin sey­ret­tik­le­ri prog­ram için­de "şid­det", "risk­li dav­ra­nış­lar", "si­lah ta­şı­ma", "çe­te­leş­me" gi­bi olay­la­rın ol­ma­ma­sı­na dik­kat edil­me­li, bu tür dav­ra­nış­la­rın so­run çöz­me dav­ra­nı­şı ola­rak ser­gi­len­me­si ve­ya olum­lu bi­çim­de al­gı­lan­ma­sı­nın önü­ne ge­çil­me­li­dir.

Er­gen­lik­le il­gi­li ya­yın­la­rın te­le­viz­yon­da iz­le­ne­bi­lir sa­at­ler­de ya­yın­lan­ma­sı, şid­de­tin so­nuç­la­rı ve kay­bet­tir­dik­le­ri hak­kın­da ai­le­ler, ço­cuk­lar ve öğ­ret­men­ler baş­ta ol­mak üze­re her ke­si­min bi­linç­len­di­ril­me­si, bu ko­nu­da med­ya­nın sos­yal so­rum­lu­luk üst­len­me­si ge­rek­mek­te­dir.

Şid­det içe­rik­li ha­ber ve me­saj­la­rın de­vam­lı gö­rü­nür kı­lın­ma­sı ço­cuk ve genç­le­ri şid­de­te kar­şı du­yar­sız kı­la­ca­ğı için, bu tür me­saj­la­rın, do­ğu­ra­ca­ğı so­nuç­lar açı­sın­dan ti­tiz­lik­le ir­de­len­me­si ge­rek­mek­te­dir.

Top­lum­da­ki de­mok­ra­si, say­gı, sev­gi, hoş­gö­rü ve ben­ze­ri de­ğer­le­rin ge­liş­ti­ril­me­si:

Ço­cuk ve genç­le­rin okul­lar­da spor ve kül­tü­rel et­kin­lik­ler sı­ra­sın­da kar­şı­lık­lı et­ki­le­şim­de bu­lu­na­rak de­mok­ra­si kül­tü­rü­nün ge­liş­ti­ril­me­si sağ­lan­ma­lı­dır.

Millî ve ma­ne­vi de­ğer­ler kül­tür fa­ali­yet­le­ri­miz­de, dav­ra­nış bi­çim­le­ri­miz­de ken­di­ni bul­ma­lı, ço­cuk ve genç­le­ri­miz bu rol­le­ri mo­del al­ma­lı­dır. Bu­nun için de Kül­tür Ba­kan­lı­ğı, genç ama­tör ti­yat­ro grup­la­rı­nın özel­lik­le bu eği­lim­le­ri en­gel­le­yen ve gen­cin yü­re­ği­ni ve he­ye­ca­nı­nı olum­lu kul­lan­ma­sı­nı sağ­la­yan oyun ve se­nar­yo­la­ra des­tek ver­me­li­dir.

Baş­ta il­le­rin ti­ca­ret ve sa­na­yi oda­la­rıy­la, di­ğer si­vil top­lum ku­ru­luş­la­rı ye­rel ola­rak genç ve ço­cuk­la­rı şid­det­ten uzak­laş­tı­ran kül­tü­rel fa­ali­yet ko­nu­sun­da da­ha ak­tif ol­ma­lı­dır.

Di­ya­net İş­le­ri Baş­kan­lı­ğı, ço­cuk ve genç­le­re yö­ne­lik de­ğer­ler eği­ti­min­de Kül­tür Ba­kan­lı­ğıy­la iş bir­li­ğin­de da­ha ak­tif ol­ma­lı­dır.

Ço­cuk ve genç­le­rin top­lum­da fark­lı ko­şul­lar­da olan ki­şi­ler­le ile­ti­şim kur­ma­sı sağ­lan­ma­lı, pay­la­şım duy­gu­la­rı ge­liş­ti­ril­me­li­dir. (Ço­cuk­la­rın yaş­lı­lar­la be­ra­ber çe­şit­li sos­yal fa­ali­yet­ler­de bu­lun­ma­la­rı gi­bi.) Bu et­kin­lik­ler, okul­lar, sos­yal hiz­met­ler, si­vil top­lum ku­ru­luş­la­rı ta­ra­fın­dan or­tak or­ga­ni­ze edi­le­bi­lir.

Şid­det, suç eği­li­mi, sa­de­ce gü­ven­lik ön­lem­le­ri ve ce­za ile önü­ne ge­çi­le­bi­le­cek bir so­nuç de­ğil­dir.

BAŞ­KAN - Efen­dim, ko­nuş­ma­nı­zı to­par­lar mı­sı­nız.

(10/337, 343, 356, 357) ESAS NU­MA­RA­LI MEC­LİS ARAŞ­TIR­MA­SI KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI HA­Lİ­DE İN­CE­KA­RA (De­vam­la) - Her bi­re­yin vic­dan po­li­si­ni oluş­tu­ra­cak kül­tür ve eği­tim se­fer­ber­li­ği­miz ol­ma­lı­dır.

Or­ta­öğ­re­ti­me de­vam eden ço­cuk ve genç­le­rin yüz­de 72'si millî de­ğer­le­re ha­ka­ret edil­di­ğin­de şid­det uy­gu­la­ya­bi­le­ce­ği­ni be­lirt­mek­te­dir. Top­lum li­der­le­ri, biz si­ya­set ya­pan­lar, top­lu­mun or­tak de­ğer­le­ri­ni, ço­cuk ve genç­le­ri şid­de­te yö­nel­te­cek şe­kil­de tah­rik un­su­ru ola­rak söy­lev­le­rin­de kul­lan­ma­ma­lı­dır­lar.

Ve­ri top­la­ma sis­te­mi ve araş­tır­ma­la­rın­da TÜ­İK, bü­tün ku­rum­lar ara­sın­da or­tak bir so­rum­lu­luk al­ma­lı ve de­vam et­tir­me­li­dir.

Bü­tün bun­lar­la ko­nuş­ma­yı bi­tir­mek zo­run­da ol­du­ğum için, ka­lan kıs­mı kı­sa­ca pay­laş­mak is­te­rim:

Ço­cuk ve genç­ler­de şid­det or­ta­ya çık­ma­dan ön­ce ve şid­det or­ta­ya çık­tık­tan son­ra ya­pı­lan mü­da­ha­le­ler­de, ulu­sal ve ye­rel dü­zey­de ko­or­di­nas­yon­la il­gi­li so­run­lar ön pla­na çık­mak­ta­dır. Bu bö­lüm­de or­ga­ni­zas­yo­na iliş­kin öne­ri­le­re yer ve­ril­miş­tir. Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı, Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğı, Sos­yal Hiz­met­ler ve Ço­cuk Esir­ge­me Ku­ru­mu, Ça­lış­ma ve Sos­yal Gü­ven­lik Ba­kan­lı­ğı, İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı, Ai­le Araş­tır­ma Ku­ru­mu, Millî Sa­vun­ma Ba­kan­lı­ğı, Ma­li­ye, DPT, TÜ­İK, üni­ver­si­te­ler, med­ya, Rad­yo ve Te­le­viz­yon Üst Ku­ru­lu, si­vil top­lum, be­le­di­ye­ler, Kül­tür Ba­kan­lı­ğı şid­de­tin ön­len­me­si ko­nu­sun­da hız­lı bir şe­kil­de eş gü­düm için­de bir ça­lış­ma yap­ma­lı­dır­lar.

Ül­ke­nin bü­tün ço­cuk ve genç nü­fu­su­na ulaş­ma­yı he­def­le­yen ulu­sal ço­cuk ve genç­lik po­li­ti­ka­sı­nı oluş­tu­ra­cak ve bu po­li­ti­ka doğ­rul­tu­sun­da prog­ram­lar ge­liş­ti­re­cek, ba­kan­lık­lar ve di­ğer ka­mu ku­rum, ku­ru­luş­la­rı­nın ço­cuk ve genç­lik prog­ram­la­rı­nı ve so­rum­lu­luk alan­la­rı­nı net ola­rak be­lir­le­ye­cek, özel ve si­vil top­lum ku­ru­luş­la­rı­nın des­tek ve ka­tı­lım­la­rı­nı prog­ram dâhi­lin­de ko­or­di­nas­yo­nu­nu sağ­la­ya­cak, uy­gu­la­ma­la­rı iz­le­ye­cek mer­kezî bir ya­pı­lan­ma­ya çok acil ih­ti­yaç var­dır. Bu mer­kezî ya­pı­lan­ma mo­de­li bir ba­kan­lık şek­lin­de ya da mev­cut olan ba­kan­lık­la­rın eş gü­düm ko­or­di­nas­yo­nu ya da sek­tör­ler ara­sı ço­cuk ku­ru­lu gi­bi, hâlen yü­rür­lük­te olan sek­tör­ler ara­sı bir ku­rul şek­lin­de ya­pı­lan­dı­rı­la­bi­lir.

Ço­cuk ve genç­le­re yö­ne­lik ba­kan­lık prog­ram­la­rı, mer­kez teş­ki­la­tı ta­ra­fın­dan ya­pıl­mak­ta­dır. Ka­rar­la­rın alın­ma­sı ve uy­gu­lan­ma­sı sı­ra­sın­da taş­ra teş­ki­la­tı ça­lı­şan­la­rı­nın da ka­tı­lım­la­rı, prog­ram oluş­tur­ma aşa­ma­sın­da sağ­lan­ma­lı­dır. An­cak, her za­man mer­kez teş­ki­la­tı ta­ra­fın­dan oluş­tu­ru­lan prog­ram­lar, sa­ha­da kar­şı­la­şı­lan so­run­la­rı tam ola­rak kar­şı­la­ya­ma­mak­ta­dır. Ör­ne­ğin, ba­zı şe­hir­ler­de göç­le ge­len so­run­lar şid­de­tin te­mel ne­den­le­ri ara­sın­da yer alır­ken, baş­ka bir şe­hir­de ai­le ya­pı­sı fark­lı bir be­lir­le­yi­ci ola­bil­mek­te­dir. Bu ne­den­le, ço­cuk ve genç­le­re yö­ne­lik şid­de­tin ön­len­me­sin­de iz­le­ne­cek prog­ram­la­rın be­lir­len­me­si için taş­ra teş­ki­lat­la­rı­nın gö­rüş­le­ri alın­ma­lı­dır. Mer­kez teş­ki­la­tı ta­ra­fın­dan oluş­tu­ru­lan prog­ra­mın taş­ra teş­ki­la­tı ta­ra­fın­dan uy­gu­lan­ma­sı sı­ra­sın­da, taş­ra teş­ki­la­tı ye­rel ön­ce­lik­le­re gö­re prog­ram­da fark­lı ön­ce­lik­le­ri gün­de­me ge­ti­re­bil­me­li­dir. İl ve il­çe dü­ze­yin­de ül­ke prog­ram­la­rı­nın uy­gu­lan­ma­sın­da va­li ve kay­ma­kam­la­ra çok bü­yük so­rum­lu­luk­lar düş­tü­ğü­ne ina­nı­yo­ruz.

Sa­yın Baş­ka­nım, izin ve­rir­se­niz, genç ve ço­cuk­la­rın ken­di­le­ri ile il­gi­li ifa­de­le­ri­ni ta­mam­la­mak is­te­riz. Çün­kü bü­tün yö­ne­ti­ci­le­re, genç ve ço­cuk­la­rı bu ka­dar nü­fus yo­ğun­lu­ğu olan bir ül­ke­de lüt­fen ka­rar me­ka­niz­ma­la­rın­da bu­lun­du­run de­dik. Biz de ay­nı şe­yi genç­le­ri­mi­ze sor­duk ve genç­ler ken­di­le­riy­le il­gi­li hem ne­den­le­ri­ni hem so­nuç­la­rı­nı hem de çö­züm öne­ri­le­ri­ni yap­tı­lar. İki da­ki­ka­da, bu­na izin ve­rir­se­niz, ta­mam­la­mak is­ti­yo­rum.

BAŞ­KAN - Efen­dim, sü­re­mi­zi çok aş­tık. Lüt­fen…

(10/337, 343, 356, 357) ESAS NU­MA­RA­LI MEC­LİS ARAŞ­TIR­MA­SI KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI HA­Lİ­DE İN­CE­KA­RA (De­vam­la) - Ta­mam­lı­yo­rum.

Ço­cuk ve genç­ler ko­nu­şur­ken ve ya­zar­ken her­ke­se yap­tı­ğı­mız öne­ri­ye biz de uy­duk ve genç­le­rin şid­de­te iliş­kin ne­den­ler ve çö­züm öne­ri­le­ri ko­nu­sun­da­ki gö­rüş­le­ri­ni ay­rı bir baş­lık al­tı­na ala­rak siz­le­re sun­duk.

Ço­cuk ve genç­ler:

Ya­şa­nı­lan or­ta­mın ye­ter­li gü­ven­li ol­ma­dı­ğı­nı, ah­la­ki de­ğer­le­rin önem­sen­me­me­si­ni, top­lum­da­ki in­san­lar­dan acı­ma­sız olan­la­ra da­ha çok say­gı gös­te­ril­me­si ve dinî de­ğer­le­rin ih­mal edil­me­si­ni top­lum­da şid­de­te yol açan ne­den­ler ola­rak sı­ra­la­mış­lar­dır.

Ai­le içi eği­ti­min ye­ter­siz ol­ma­sı, an­ne ve ba­ba­la­rın öf­ke­li dav­ra­nış­lar ser­gi­le­me­si, ai­le­nin mad­di du­ru­mu­nun kö­tü ol­ma­sı, ai­le­le­rin ço­cuk­la­rı­nı sev­me­me­si­nin şid­de­te yol aç­tı­ğı­nı bil­dir­miş­ler­dir.

Okul­da­ki eği­ti­min ye­ter­siz ol­ma­sı ve okul­da ör­nek alı­nan ki­şi­le­rin şid­det içe­ren dav­ra­nış­la­rı­nın so­run ya­rat­tı­ğı­nı dü­şün­mek­te­dir­ler.

Te­le­viz­yon film kah­ra­man­la­rı gi­bi güç­lü ol­ma is­te­ği­nin şid­det ne­de­ni ol­du­ğu be­lir­til­mek­te­dir.

Genç­ler, ada­let duy­gu­su­nun güç­len­di­ril­me­si­ni, şid­de­te ma­ruz kal­ma­nın en­gel­len­me­si­ni, dev­let bü­yük­le­ri­nin, yö­ne­ti­ci­le­rin ve önem­li ki­şi­le­rin iyi ör­nek ol­ma­sı­nı, vic­dan ve in­saf gi­bi duy­gu­la­rın güç­len­di­ril­me­si­ni ilk üç öner­me ola­rak be­lir­le­miş­ler­dir.

Genç­ler top­lum­sal de­ğer­ler­le il­gi­li ko­nu­lar ara­sın­da acı­ma, şef­kat ve mer­ha­met duy­gu­la­rı­nın güç­len­di­ril­me­si, yar­dım­se­ver­lik ve fe­dakârlı­ğın teş­vik edil­me­si, dü­rüst­lü­ğün ve sö­zün­de dur­ma­nın özen­di­ril­me­si ve top­lu­ma kar­şı utan­ma duy­gu­su­nun güç­len­di­ril­me­si­ni önem­se­mek­te­dir­ler.

Top­lum­sal an­la­yı­şın yer­leş­ti­ril­me­si­ne iliş­kin ola­rak "baş­ka­la­rı­nın hak­la­rı­na say­gı gös­ter­mek", "kı­sa yol­dan kö­şe dön­me an­la­yı­şın­dan uzak­laş­ma", "top­lum­sal çı­kar­la­rı önem­se­mek", "ama­ca ulaş­mak için her yo­lun de­nen­me­si an­la­yı­şın­dan vaz­ge­çil­me­si", "baş­ka­sı­nın du­ru­mun­dan et­ki­len­me­me­yi öne­ren yak­la­şım­lar­dan vaz­geç­mek" öner­me­le­ri­ne ka­tıl­mış­lar­dır.

Mec­li­si­miz­de, bir da­ha, yük­sek ses­le ko­nuş­ma­nın ol­ma­ma­sı, yum­ruk­laş­ma­nın ol­ma­ma­sı di­le­ğiy­le, he­pi­ni­zi say­gı ve sev­giy­le se­lam­lı­yo­rum.

Kat­kı­la­rı­nız­dan do­la­yı, he­pi­ni­ze te­şek­kür edi­yo­rum. (Al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­ruz Sa­yın İn­ce­ka­ra.

Ko­mis­yon Baş­ka­nı­mız, bi­ze, bu ko­nu­da­ki ça­lış­ma­lar hak­kın­da çok ge­niş bil­gi ver­di­ler. Te­şek­kür ede­rim.

Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na, An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Mu­zaf­fer Kur­tul­mu­şoğ­lu, bu­yu­run efen­dim. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

ANA­VA­TAN PAR­Tİ­Sİ GRU­BU ADI­NA MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (An­ka­ra) - Sa­yın Baş­kan, te­şek­kür edi­yo­rum.

Ko­mis­yon Baş­ka­nı ge­rek­li bil­gi­yi ver­di. Bu ra­por da aşa­ğı yu­ka­rı 500 say­fa­lık bir ra­por. Bu 500 say­fa­lık ra­por­da eme­ği ge­çen ku­rum ve ku­ru­luş­la­ra, ba­kan­lık­la­ra, sev­gi­li Ko­mis­yon üye­si ar­ka­daş­la­rı­mın hep­si­ne te­şek­kür edi­yo­rum.

Bu­ra­da, ga­ye, ül­ke­mi­zin genç­le­ri­ni iyi ye­tiş­ti­re­bil­mek, şid­det­ten alı­ko­ya­bil­mek, on­la­rı ül­ke­ye bi­rer va­tan­se­ver in­san ola­rak ye­tiş­tir­mek için uğ­raş ver­mek. Ra­po­run te­me­li de bu, bi­zim is­te­ği­miz de bu. Ama, ku­su­ra bak­maz­sa­nız, 20-25 mil­yon gen­ci­mi­zi il­gi­len­di­ren bir ko­nu­da, ge­le­ce­ği­mi­zi il­gi­len­di­ren bir ko­nu­da, sev­gi­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım bu sa­lon­da ol­sa­lar­dı çok da­ha iyi olur­du di­ye dü­şü­nü­yo­rum. Çün­kü, so­run, şah­sı­mı­zın so­ru­nu de­ğil, so­run, ül­ke­mi­zin so­ru­nu, so­run, ge­le­ce­ği­mi­zin so­ru­nu di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

Sev­gi­li ar­ka­daş­la­rım, bi­li­yor­su­nuz, her şey ai­le­den baş­lar. Ai­le­de şid­de­ti de öğ­re­nir ço­cuk, iyi­yi ve kö­tü­yü ai­le­den alır. Sa­de­ce onun­la de­ğil, son­ra, kom­şu ço­cuk­la­rın­dan, kom­şu­dan, ya­şam or­ta­mın­dan alır, okul­dan alır. He­le he­le okul­da, öğ­ret­men­le­ri­nin söy­le­di­ği her laf, ye­ni ye­ti­şen ço­cuk için bir de­ğiş­mez ka­nun­dur. Ya­ni, ço­cuk­la­rı­mız, okul­da öğ­ren­dik­le­ri­ni da­ima ha­tır­lar. Ba­na il­köğ­re­tim­de oku­tu­lan ders­le­ri, ho­ca­la­rı­mı… Ken­dim ho­ca ol­ma­ma rağ­men za­ma­nın­da, o ho­cam, il­ko­kul ho­cam kar­şı­ma gel­di­ğin­de, ben, ya­ka­mı ki­lit­le­yip, bü­yük bir say­gıy­la onu kar­şı­la­mı­şım­dır. Ya­ni, or­ta­öğ­re­tim, il­köğ­re­tim çok mü­him­dir.

Evet, ai­le­den bah­set­tim. Ai­le­de ni­çin şid­det olur? Ai­le­de şid­de­tin en önem­li ne­den­le­rin­den bi­ri­si eko­no­mik so­run­dur. İkin­ci so­run ve­ya bi­rin­ci so­run eği­tim­dir, ama, eği­ti­mi al­ma­sı­na rağ­men, eğer o ai­le­nin eko­no­mik so­run­la­rı var ise o ai­le­de şid­det var­dır, tar­tış­ma var­dır, kav­ga var­dır. Ai­le­le­rin ço­cuk­la­rı­nın ya­nın­da bir­bir­le­ri­ne kar­şı söz­le da­hi ol­sa sert mu­ame­le et­me­me­le­ri la­zım­dır di­ye dü­şü­nü­yo­rum. Son­ra, ai­le­den çık­tık­tan son­ra, ço­cuk ai­le­de an­ne-ba­ba­sın­dan gör­dü­ğü tar­tış­ma­yı, kav­ga­yı oku­la ta­şır, çev­re­ye ta­şır, okul­da ken­di­ni is­pat et­me­ye ça­lı­şır. İş­te, bu­gün­kü, okul­lar­da olan şid­de­tin te­me­lin­de ya­tan ai­le­dir, eko­no­mik so­run­dur. Evet, okul­da han­gi ta­ra­fa gi­der­se­niz gi­din et­ra­fı­mız şid­det do­lu.

(10/337, 343, 356, 357) ESAS NU­MA­RA­LI MEC­LİS ARAŞ­TIR­MA­SI KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI HA­Lİ­DE İN­CE­KA­RA (İs­tan­bul) - Bu­ra­sı da öy­le!

MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Te­le­viz­yo­nu açın, ço­cuk­la­rın yüz­de 21'i şid­det fil­mi sey­re­di­yor, ya­ni 40'a ka­dar gi­di­yor bu. Her tür­lü şid­de­ti te­le­viz­yon­da gö­rü­yor, et­raf­ta gö­rü­yor, son­ra okul­lar­da çe­te­leş­me­ler baş­lı­yor, ken­di­ni üs­tün his­set­me his­si­ne ka­pı­lı­yor. Keş­ke be­nim genç­le­rim, sev­gi­li kar­deş­le­rim ken­di­ni efen­di­lik­le üs­tün gös­ter­me­ye ça­lış­sa­lar, keş­ke eği­tim­le­riy­le üs­tün gö­rün­me­ye ça­lış­sa­lar. Ama, yi­ne de bu­nun al­tın­da ya­tan bir­ta­kım se­bep­ler var. İş­te bu se­bep­ler­den bir­ka­çı, ai­le, okul, çev­re. Bun­la­rı hep bir­lik­te dü­şün­dü­ğü­nüz­de, şid­de­ti hep bir­lik­te ön­le­mek mec­bu­ri­ye­tin­de­yiz. Kim ya­pa­cak bu­nu? Biz ya­pa­ca­ğız. Te­le­viz­yon­lar­da te­le­vo­le­le­ri gös­te­ri­yor­lar her gün. Ee, ne olur bi­raz da eği­tim yap­sa­lar, ne olur bu te­le­viz­yon­lar­da sa­de­ce bu te­le­vo­le kül­tü­rü­nü gös­te­re­ce­ği­ne ilim adam­la­rı­nı da gös­ter­se­ler, ba­şa­rı­lı ilim adam­la­rı­nı da gös­ter­se­ler. Ba­şa­rı­lı ilim adam­la­rı­nı, ör­nek adam­la­rı gös­ter­se­ler de, be­nim genç­li­ğim, "Ben de okur­sam böy­le bir ilim ada­mı ola­ca­ğım, ben de okur­sam böy­le ba­şa­rı­lı bir in­san ola­ca­ğım." de­se da­ha iyi de­ğil mi aca­ba? Şim­di, bi­zim genç­le­ri­miz -ha­ni ata­la­rın bir sö­zü var ya- "Bu mem­le­ket­te ya top­çu ola­cak­sın ya pop­çu." di­yor. Ee, ta­bii öy­le olur. Ço­cuk­lar onu gö­rü­yor do­ğar doğ­maz. Te­le­viz­yon­lar­da onu gö­rü­yor, med­ya­da onu gö­rü­yor, ben na­sıl med­ya­tik ola­ca­ğım di­ye onu dü­şü­nü­yor.

Si­ya­set­çi­ler de böy­le de­ğil mi? Si­ya­se­te adım atan, si­ya­se­te ta­ban­dan baş­la­ma­yan, hal­kın için­den gel­me­yen adam­la­ra ba­kı­nız. He­pi­mi­zin si­ya­set ku­rum­la­rın­da ara­dı­ğı­mız med­ya­tik adam­lar. Ben on­la­ra, ku­su­ra bak­ma­yın, bi­raz ara­dı­ğı­mız şe­ye "Te­le­vo­le adam­la­rı­nı arı­yo­ruz." di­yo­rum. Ol­maz böy­le şey, ol­maz böy­le şey. Ama, olu­yor Tür­ki­ye'de. Tür­ki­ye'de kim ga­ze­te­ye çok çık­mış­sa, o bi­rin­ci sı­nıf adam olu­yor Tür­ki­ye'de. Yan­lı­şım var­sa söy­le­yin. Yan­lı­şa yan­lış di­ye­lim, doğ­ru­ya da doğ­ru di­ye­ce­ğim ben.

MEH­MET YIL­DI­RIM (Kas­ta­mo­nu) - Se­nin ko­nuş­tu­ğun hep doğ­ru za­ten.

MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Şim­di, bu suç­lar­dan na­sıl kur­tu­la­ca­ğız?

Bir: Eko­no­mik so­ru­nu­mu­zu hal­let­me­miz la­zım ül­ke ola­rak.

İki: Okul­lar­da ço­cuk­la­ra, ders ça­lış­mı­yor di­ye "Sen hay­laz­sın, sen işe ya­ra­maz­sın." di­ye­ce­ği­ne, öğ­ret­men ola­rak, "Oğ­lum, kı­zım, se­nin der­din ne­dir? Sen ni­ye ders ça­lış­mı­yor­sun?" Onu bir in­ce­ler­se, onu in­ce­le­di­ği­miz­de, ba­ka­cak­sı­nız ki, kö­tü in­san yok­tur. Kö­tü in­sa­nı top­lum ya­ra­tır. Eğer onu de­vam­lı iter­se­niz, kö­tü in­san olur; eğer top­lu­ma çe­ker­se­niz, eğer ona iyi yol gös­ter­me­ye ça­lı­şır­sa­nız, o iyi in­san olur. İn­san­lar do­ğar­ken kö­tü ol­maz, böy­le bir şey yok­tur. İn­san­lar do­ğar­ken şid­det­le doğ­maz, şid­det ada­mı doğ­maz. Ama, sen evin­de şid­det gö­rür­sen, okul­da şid­det gö­rür­sen, çev­ren­de şid­det gö­rür­sen, sen de bu şid­de­te ma­ruz kal­dı­ğın için, şid­de­ti şid­det­le ön­le­me­ye kal­kar­sın.

Hep biz söy­le­riz Türk mil­le­ti ola­rak, Av­ru­pa'da, Av­ru­pa in­san­la­rı­na bir şey söy­le­di­ği­niz­de… Çok ami­ya­ne bir ta­bir­le, ha­ni, çok söy­ler­ler: "Av­ru­pa­lı­nın yü­zü­ne tü­kür­sen, 'te­şek­kür ede­rim' der." Av­ru­pa­lı­nın, aca­ba, bu şe­kil­de, se­nin ka­ba kuv­ve­ti­ne böy­le gü­le­rek ce­vap ver­me­si, onun sen­den kork­tu­ğu­nu ve­ya onun sen­den kül­tür­süz ol­du­ğu­nu mu gös­te­ri­yor? "Bu ca­hil­dir, bu­na uy­ma­ya­yım." mı di­yor?

İş­te, eği­tim bu­dur; eği­tim, in­san­la­rı kö­tü şey­ler­den alı­ko­yar, ama, de­di­ğim gi­bi, eko­no­mik so­ru­nu olun­ca, ev­de her ak­şam kav­ga olun­ca, ço­cuk ora­da kav­ga­ya ka­tı­lır, kav­ga­yı din­ler. Za­ten, an­ne-ba­ba "Sen ni­ye ders ça­lış­ma­dın?" de­di­ğin­de, "Sen işe ya­ra­maz­sın." de­di­ğin­de o ço­cuk iti­lir. Ev­den iti­len ço­cuk, okul­dan iti­lir; okul­dan iti­len ço­cuk, çev­re­den iti­lir ve ken­di­ni is­pat et­me eği­li­mi­ne ka­pı­lır, bu is­pa­tı da ka­ba kuv­ve­te dö­ker. "Ben za­ten bir işe ya­ra­mı­yo­rum, ben bu­gü­ne ka­dar hiç­bir işe ya­ra­ma­dım, ya­ra­ma­ya­ca­ğım da bel­li­dir, ben ol­sam ne olur, ol­ma­sam ne olur." der so­rar­sa­nız. Bu so­kak­ta­ki in­san­la­ra, so­kak­ta ya­şa­yan­la­ra ba­kı­nız, o hay­laz ço­cuk­la­rın bir du­ru­mu­na ba­kı­nız.

Ni­ye ar­ka­daş­la­rım bun­la­rı an­la­tı­yo­rum? Ni­ye, tu­tup ben de, bu­ra­da ra­po­ru ge­re­ği ka­dar oku­mak is­te­mi­yo­rum? Ra­por bel­li za­ten, beş yüz say­fa ya­zıl­mış. Beş yüz say­fa­yı, Sev­gi­li Ko­mis­yon Baş­ka­nı ar­ka­da­şım da ya­rım sa­at an­lat­tı, bun­lar­dan bir şey al­dık ama, ben de bi­raz ha­yat­tan böy­le ge­ti­re­yim de, bel­ki bir­kaç ta­ne­si top­lu­mun zih­nin­de ka­lır­sa, bir­kaç ço­cu­ğu okul­dan kur­ta­rır­sam, ya­ni oku­lun dı­şı­na it­mez­sem, şid­det­ten alı­ko­yar­sam, bir in­sa­nı şid­det­ten alı­ko­yar­sam, ken­di­mi mut­lu his­se­de­rim, onun için söy­lü­yo­rum.

Öğ­ret­men­le­re çok şey düş­mek­te­dir. Evet, ta­bii, öğ­ret­men­le­re çok şey dü­şü­yor da, biz öğ­ret­men­le­re ne ya­pı­yo­ruz aca­ba? Öğ­ret­men­ler Gü­nü'nde, kür­sü­ye çı­kıp, fır­sat bu­la­bi­lir­sek, "Eli öpü­le­si öğ­ret­me­ni­miz, ho­ca­mız." di­ye ba­ğı­rı­rız, "Her şe­yi bi­ze öğ­ret­men­ler öğ­ret­ti." de­riz. Mü­hen­dis olu­ruz, mi­mar olu­ruz, dok­tor olu­ruz, hu­kuk­çu olu­ruz. "Sağ ol­sun öğ­ret­men­ler." de­riz. Ya­ni, bu öğ­ret­men­ler na­sıl ya­şı­yor, na­sıl ge­çi­ni­yor? Av­ru­pa ül­ke­le­rin­de­ki öğ­ret­men­le­rin ya­şam stan­dart­la­rı ile Ame­ri­ka'da ya­şa­yan öğ­ret­men­le­rin ya­şam stan­dart­la­rı ile on­la­rı aca­ba hiç kar­şı­laş­tır­dık mı?

Sa­yın Ba­kan, bun­lar sa­na ait, ba­na de­ğil. Si­ze ait. Özür di­li­yo­rum "sa­na" de­dim, si­ze ait. Si­zin yap­ma­nız la­zım ge­len şey, eğer, ma­dem­ki, her şey eği­tim­den ge­çi­yor­sa, Millî Eği­tim Ba­ka­nı ola­rak Ba­kan­lar Ku­ru­lun­da -600 bin öğ­ret­me­nin- ma­sa­ya eli­ni­zi, yum­ru­ğu­nu­zu vu­rup "Bu öğ­ret­men­le­rin öz­lük hak­la­rın­dan ya­şam şart­la­rı­na, her tür­lü şart­la­rı­nı iyi­leş­tir­mek be­nim gö­re­vim" di­ye, ora­da tar­tı­şıp ve on­la­rın hak­kı­nı al­man la­zım di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

Ne? Tür­ki­ye'nin de­ğil dün­ya­nın en bü­yük so­ru­nu eği­tim, sağ­lık. Sağ­lık Ba­ka­nı da ay­nı şe­yi ya­pa­cak, Millî Eği­tim Ba­ka­nı da ay­nı şe­yi ya­pa­cak; in­sa­nı ya­şat­mak için Sağ­lık Ba­ka­nı ay­nı şe­yi ya­pa­cak. İn­sa­nı ca­hil bı­rak­ma­mak için, Millî Eği­tim Ba­ka­nı­nın, o 23 ba­ka­nın için­de far­kı fark ol­ma­sı la­zım. Ee, bir in­sa­nın da yap­tık­la­rı ney­le bel­li olur? Gös­ter­di­ği imkânlar­la olur, ver­di­ği imkânlar­la.

Şim­di Sa­yın Ba­kan, ta­bii, bu­ra­ya ge­lip ba­na di­ye­cek ki: "Ya­ni, Tür­ki­ye'nin şart­la­rı bu­dur, ona gö­re ya­pı­yo­ruz." Ama, Tür­ki­ye'nin şart­la­rı da 73 mil­yo­nun ge­li­ri, 73 mil­yo­nun eği­ti­mi, 73 mil­yo­nun ge­le­ce­ği eği­ti­me bağ­lı­dır.

Be­ni ko­lay ko­lay kav­ga et­ti­re­mez­si­niz. Bir gün laf at­tı­ğı­mı gör­dü­nüz mü? Ha, bu­ra­da laf atan­la­rın hep­si eği­tim­siz mi? Ha­yır, ama gör­müş laf at­ma­yı, sev­miş, o da öğ­ren­miş et­ra­fın­dan. Ben okul­da da at­ma­dım hiç; il­ko­kul­dan be­ri ben laf at­ma­sı­nı hiç bil­mem, yü­züm kı­za­rır be­nim. Ba­na öy­le öğ­ret­ti­ler. Ee, ba­na öğ­re­ten öğ­ret­men, de­mek ki, iş­te eli öpü­le­si öğ­ret­men­ler­den bir ta­ne­siy­miş; aç ve su­suz ça­lış­ma­sı­na rağ­men, bi­ze öy­le eği­tim ver­di.

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - İl­ko­kul­da Mec­lis mi var­dı Mu­zaf­fer ağa­bey?

MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Ee, şim­di? Şim­di ge­li­yo­ruz, 600 bin öğ­ret­men var. Şim­di, öğ­ret­men, evi­ne gi­der­ken ve­ya oku­la gi­der­ken ço­cu­ğu­nun ki­tap pa­ra­sı­nı dü­şü­nü­yor­sa, evi­ne gö­tü­re­ce­ği ek­mek pa­ra­sı­nı dü­şü­nü­yor­sa, ki­ra­sı­nı dü­şü­nü­yor­sa, Meh­met Ağa'nın oğ­lu ni­ye il­gi­len­dir­sin onu, Fat­ma tey­ze­nin kı­zı ni­ye il­gi­len­dir­sin onu? İş­te, böy­le il­gi­len­di­ri­yor. İl­gi­len­dir­me bu ka­dar, il­gi bu ka­dar, eği­tim böy­le olur.

Okul bah­çe­le­ri­ne ge­le­lim: Okul bah­çe­le­rin­de po­lis­ler ne iş ya­par? Böy­le, ara­da bir ge­çer dev­ri­ye; on­dan son­ra o fır­sat­çı­lar, bally'ci­ler, ex­tacy'ci­ler, uyuş­tu­ru­cu sa­ta­nın her çe­şi­di okul bah­çe­le­rin­de ço­cuk­la­rı ze­hir­le­mek için ora­da­lar. Onu ben ko­ru­ma­ya­ca­ğım ki… O şe­yi ben al­ma­ya­ca­ğım ki… Millî Eği­tim Ba­ka­nı, İçiş­le­ri Ba­ka­nı­na so­ra­cak "Kar­de­şim, se­nin po­li­sin, be­nim ço­cuk­la­rı­mı ze­hir­le­te­mez." di­ye­cek. "Be­nim ço­cuk­la­rı­mı ze­hir­let­tir­me hak­kı yok­tur." Onun için, her oku­lun ka­pı­sın­da en az 2 ta­ne po­lis ola­cak, do­la­şa­cak. Öy­le bir şey yok. Öy­le ge­lip kır­mı­zı pla­ka­yı ta­kıp, ba­kan ol­mak ko­lay. Asıl me­se­le, bu in­san­la­rı­mı­zın ha­yat şart­la­rı­nı, stan­dart­la­rı­nı, eği­tim­le­ri­ni, sağ­lık­la­rı­nı, hu­zu­rev­le­ri­ni… Ya­ni, sa­de­ce Sağ­lık Ba­ka­nı ile Millî Eği­tim Ba­ka­nı de­ğil bu­ra­da, dev­let ba­ka­nı da ba­ka­cak. Ora­da ne­ler ya­şa­nı­yor, gö­re­cek, gi­de­cek… Za­ma­nın­da rah­met­li bir ba­kan var­dı, "jet ba­kan", Ve­dat Ali Öz­kan, nur için­de yat­sın. "Ne za­man ge­le­ce­ği bel­li de­ğil." di­yor­du dok­tor­lar. Bu ba­ka­nın ne za­man has­ta­ne­ye ge­le­ce­ği bel­li de­ğil­di. Her­kes te­yak­kuz ha­lin­dey­di. Ama tek­rar söy­lü­yo­rum, nur için­de yat­sın, öy­le Sağ­lık Ba­ka­nı is­ti­yo­rum. Her ta­raf­ta di­yor "İlaç­lar be­da­va, dok­tor be­da­va." Ne­re­de bu Sağ­lık Ba­ka­nı, onu an­la­mı­yo­rum, ne­re­de be­da­vay­mış, onu bir gö­re­ce­ğim! Se­kiz ay­dır dev­le­te hiz­met eden hiç­bir ku­rum pa­ra­sı­nı al­mı­yor, ge­ri­ye dön­me­di. Ne­re­de bu Ba­kan, ne iş ya­par? Ama sor­du­ğu­nuz­da, bu­ra­ya çık­tı­ğın­da "Üni­ver­si­te has­ta­ne­le­ri de be­da­va, gi­de­bi­lir­sin…" Ye­ni bir ka­nun çı­kar­dı, tek­rar ta­mim ya­yın­la­dı, "Sevk­siz de gi­de­bi­lir­sin…" Ba­kar­lar­sa gi­der­sin! Ba­kar­lar­sa gi­der­sin! Ora­ya git­ti­ğin­de, he­men be­nim va­tan­da­şı­ma "Sa­de­ce se­nin mu­aye­ne üc­re­tin be­da­va, dev­let ta­ra­fın­dan kar­şı­la­nı­yor, di­ğer­le­ri­nin pa­ra­sı­nı alı­rız." di­yor. Bun­la­rı gör­mü­yor mu Ba­kan? Na­sıl gö­re­cek? Za­ten piş­man ol­du her­kes, özel te­şeb­bü­sün hep­si piş­man. Ver­di eli­ni özel te­şeb­büs, ba­kan­lık­lar­dan ko­lu­nu ala­mı­yor.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Ne Ma­li­ye Ba­ka­nı du­yu­yor, ne Sağ­lık Ba­ka­nı du­yu­yor, ne Ça­lış­ma Ba­ka­nı du­yu­yor. El­li ke­re söy­le­dik, üni­ver­si­te­le­rin hâli­ne bir ba­kı­nız ba­ka­lım, özel has­ta­ne­le­re bir ba­kı­nız. Ee, ben mi il­gi­le­ne­ce­ğim bu Tür­ki­ye'nin sağ­lı­ğıy­la? Ha­yır, Sağ­lık Ba­ka­nı il­gi­le­ne­cek. Ben mi il­gi­le­ne­ce­ğim Tür­ki­ye'nin eği­ti­miy­le? Eği­tim Ba­ka­nı il­gi­le­ne­cek.

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Han­gi bi­ri­siy­le il­gi­le­ne­cek­sin?

MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Ya­ni, han­gi­siy­le il­gi­le­ne­cek­sin?

Ben mi il­gi­le­ne­ce­ğim Ço­cuk Esir­ge­me Ku­ru­mun­da olan olay­lar­la? Ni­ye Ba­kan yap­tık, ni­ye Ba­kan ya­pıl­dı­nız, ni­çin Ba­kan ol­du­nuz? Ma­dem­ki Ba­kan ol­du­nuz "Biz, bu iş­le­ri dü­zel­te­ce­ğiz." di­ye bu­ra­da­sı­nız… İk­ti­da­rın da gö­re­vi bu­dur. Ama, ik­ti­dar ge­li­yor... Ben bu­gün Sa­yın Baş­ba­ka­nı din­le­dim "Ya­ni, borç ni­ye ol­ma­sın" de­di. Ya, şa­şır­dım. "Dün­ya­nın en borç­lu ül­ke­si Ame­ri­ka" de­di, 10 tril­yon do­lar bor­cu var­mış, son­ra Ja­pon­ya'ymış, son­ra da Al­man­ya. Ee, on­la­rı bu­ra­ya ge­tir de o ya­şam şart­la­rı­nı bu­ra­ya ge­tir de ben de ya­pa­yım o bor­cu. Siz, da­ha va­tan­da­şın ala­ca­ğı­nı öde­ye­mi­yor­su­nuz, dev­let­ler ara­sı, borç­tan vaz­geç­tim. Me­se­la, Sa­yın Baş­ba­kan bir de şu­nu de­di: "Bor­cu azalt­tık." 22 mil­yar IMF'ye bor­cu­mu­zu 9 mil­yar bor­ca in­dir­mi­şiz.

(10/337, 343, 356, 357) ESAS NU­MA­RA­LI MEC­LİS ARAŞ­TIR­MA­SI KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI HA­Lİ­DE İN­CE­KA­RA (İs­tan­bul) - Ho­cam, şid­det­le iliş­ki­si­ne ge­le­lim.

MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Ya­ni, ya­ni…

O, be­ni il­gi­len­di­ren bir şey.

Ya­ni, şu­nu söy­lü­yo­rum: Bu şid­de­ti ön­le­me­nin en gü­zel şey­le­rin­den bi­ri­si, ku­rum ve ku­ru­luş­la­rın…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Kur­tul­mu­şoğ­lu, ek sü­re­niz bit­ti. Açı­yo­rum, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yın.

MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - …ko­or­di­ne­li bir şe­kil­de ba­kan­lık­lar ara­sı cid­di bir ko­mis­yon ku­rul­ma­sı la­zım. Bu ül­ke­nin ge­le­ce­ği genç­le­ri­mi­ze tes­lim edi­le­ce­ği­ne gö­re, Ata­türk on­la­ra tes­lim et­ti­ği­ne gö­re, biz de, Ata­türk'ün va­si­ye­ti üze­ri­ne, bu genç­le­ri­mi­zi -ül­ke­mi­zin ge­le­ce­ği­ni genç­le­ri­mi­ze tes­lim ede­ce­ği­mi­ze gö­re- so­kak­tan kur­ta­ra­lım, şid­det­ten ari ya­pa­lım, on­la­rı ül­ke­mi­ze ya­ra­yış­lı bi­rer in­san ola­rak top­lu­ma ka­zan­dı­ra­lım di­yo­rum.

He­pi­ni­ze, say­gı­lar ve sev­gi­ler su­nu­yo­rum. Hoş­ça ka­lı­nız efen­dim. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Kur­tul­mu­şoğ­lu.

Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na, Ya­lo­va Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Mu­har­rem İn­ce.

Bu­yu­run efen­dim.

CHP GRU­BU ADI­NA MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; ço­cuk­lar­da ve genç­ler­de ar­tan şid­det eği­li­mi ile okul­lar­da mey­da­na ge­len olay­la­rın araş­tı­rı­la­rak alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin be­lir­len­me­si ama­cıy­la 14/12/2007 ta­ri­hin­de ku­ru­lan Mec­lis araş­tır­ma­sı ko­mis­yo­nu­nun ra­po­ru hak­kın­da Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu­nun gö­rüş­le­ri­ni açık­la­ya­ca­ğım. Bu ve­si­ley­le he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Ön­ce­lik­le şu­nu be­lirt­mek is­ti­yo­rum ta­bii ki: Beş yüz say­fa­lık bir ra­por, dün sa­at 17.00 iti­ba­rıy­la da­ğı­tıl­dı. Ko­mis­yon üye­si ar­ka­daş­la­rı­mız ha­riç, hiç­bir mil­let­ve­ki­li­nin bu Ko­mis­yon ra­po­ru­na bak­ma şan­sı ol­ma­mış­tır.

Bir di­ğe­ri, se­çim or­ta­mı­nın ve ulu­sal dü­zey­de­ki ge­li­şen ba­zı olay­la­rın ol­du­ğu bir dö­nem­de bu ra­po­run tar­tı­şı­lı­yor ol­ma­sı, ka­mu­oyu­nu et­ki­le­me gü­cü­nü aşa­ğı­ya çek­miş­tir. Ya­ni, araş­tır­ma ko­mis­yo­nu ra­por­la­rı­nın yü­rüt­me üze­rin­de be­lir­le­yi­ci bir du­ru­mu ol­ma­dı­ğı­na gö­re, sa­de­ce ve sa­de­ce ka­mu­oyu oluş­tur­ma­sı an­la­mın­da bir önem ta­şı­ya­cak­tı. Ne ya­zık ki, bu şans­sız dö­nem­de, se­çim ari­fe­sin­de bu Ko­mis­yon ra­po­ru­nun or­ta­ya çık­ma­sıy­la, ka­mu­oyun­da ye­ter­li il­gi­yi gö­re­me­ye­cek. Bun­lar, bu ra­por üze­rin­de o ka­dar emek har­ca­yan bü­rok­rat ar­ka­daş­la­rı­mı­zın, mil­let­ve­kil­le­ri­mi­zin, Ko­mis­yon üye­le­ri­nin, Mec­lis ça­lı­şan­la­rı­nın, di­ğer ba­kan­lık ça­lı­şan­la­rı­nın eme­ği­ne de bir mik­tar ya­zık ola­cak di­ye dü­şü­nü­yo­rum ve Mec­li­sin toz­lu raf­la­rın­da bu Ko­mis­yon dos­ya­sı­nın kal­ma­sın­dan ina­nın kuş­ku du­yu­yo­rum.

Şim­di, ta­bii ki, biz bun­la­rı tar­tı­şır­ken, son bir ay için­de iki ta­ne öğ­ret­men öl­dü­rül­dü. Es­ki­şe­hir'de bir öğ­ret­men ar­ka­da­şı­mız, yi­ne, An­ka­ra'da bir öğ­ret­men ar­ka­da­şı­mız öl­dü­rül­dü. Biz, ar­tık, şid­de­ti tar­tı­şır­ken, dün­ya­nın pek çok ül­ke­sin­de ola­ge­len, sü­re­ge­len, genç­ler­le genç­ler ara­sın­da­ki şid­det­ten söz et­mi­yo­ruz. Ar­tık öy­le bir nok­ta­ya gel­dik ki, öğ­ret­men­le­re yö­ne­lik çok cid­di bir şid­det var. Genç­ler­den öğ­ret­men­le­re yö­ne­len şid­de­ti bu­ra­da ye­te­rin­ce tar­tış­ma­dı­ğı­mı­zı dü­şü­nü­yo­rum.

Ba­kı­nız, si­ze ba­zı ör­nek­ler ver­mek is­ti­yo­rum: 2/4/2007 Da­rı­ca Sü­rey­ya Yal­çın İl­köğ­re­tim Oku­lu, öğ­ret­men Hü­se­yin Ce­be, ta­ban­cay­la öl­dü­rü­lü­yor. 18/10/2006 Do­ğu­be­ya­zıt, Yay­gın­yurt kö­yü İl­köğ­re­tim Oku­lu öğ­ret­me­ni Meh­met Sıd­dık Ka­ra­vuş öl­dü­rü­lü­yor. Ada­na Cey­han il­çe­sin­de ya­şa­yan öğ­ret­men Ad­nan Özal­pat, 31/10/2006'da öl­dü­rü­lü­yor. Nu­say­bin Ya­vuz Se­lim İl­köğ­re­tim Oku­lu öğ­ret­me­ni Ad­nan Çe­lik -tek tek sa­yı­yo­rum- Hat­bo­yu, Yu­nus Em­re İl­köğ­re­tim Oku­lu gö­rev­li öğ­ret­me­ni Ser­vet Al­tın, bun­lar 16/3/2004 ta­ri­hin­de ya­şa­mı­nı kay­be­di­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, da­ha geç­ti­ği­miz gün­ler­de, Ya­lo­va Li­se­si mü­dür yar­dım­cı­sı­nı ta­ban­cay­la ya­ra­lı­yor­lar. Bat­man En­düs­tri Mes­lek Li­se­sin­de oku­yan bir öğ­ren­ci öğ­ret­me­ni­ni ya­ra­lı­yor. Kay­se­ri'de bir öğ­ret­men okul gi­ri­şin­de ve­li­le­rin sal­dı­rı­sı­na uğ­ru­yor. İz­mit'in Da­rı­ca bel­de­sin­de, Da­rı­ca Li­se­sin­de öğ­ret­men­lik ya­pan En­der Yöy­ler, bir grup öğ­ren­ci­nin sal­dı­rı­sı­na ma­ruz ka­lı­yor. Ma­lat­ya Ana­do­lu İmam-Ha­tip Li­se­sin­de nö­bet­çi öğ­ret­men ta­nı­ma­dı­ğı 3 ki­şi ta­ra­fın­dan dö­vü­lü­yor. Er­zu­rum Ha­lit­pa­şa İl­köğ­re­tim Oku­lun­da­ki öğ­ret­men­ler okul çı­kı­şın­da darp edi­li­yor. Bur­sa mer­kez Yıl­dı­rım il­çe­si­ne bağ­lı Ara­ba­ya­ta­ğı Ma­hal­le­sin­de­ki Ha­san Ali Yü­cel İl­köğ­re­tim Oku­lun­da ye­di yıl­lık öğ­ret­men Bey­za­de Er­gün, yi­ne oku­lun önün­de dö­vü­lü­yor. İz­mit Li­se­sin­de fel­se­fe öğ­ret­me­ni Yu­suf Yal­çın dö­vü­lü­yor. Ri­ze Tev­fik İle­ri En­düs­tri Mes­lek Li­se­sin­de kim­ya öğ­ret­me­ni Re­cep Ka­ra­ib­ra­hi­moğ­lu dö­vü­lü­yor. Sa­kar­ya Ak­ya­zı'da öğ­ret­men­ler dö­vü­lü­yor. Di­yar­ba­kır Er­ga­ni Öğ­ret­men Li­se­sin­de öğ­ret­men Rıd­van Ak­bu­lut dö­vü­lü­yor. Er­zu­rum Ata­türk Li­se­sin­de okul mü­dü­rü Me­tin Se­zen'in bur­nu kı­rı­lı­yor. Sam­sun 30 Ağus­tos İl­köğ­re­tim Oku­lun­da öğ­ret­men Yıl­maz Baş­tan'a ka­fa atıp, ya­ra­la­dık­tan son­ra ka­çan öğ­ren­ci­ler var. Sun­gur­lu Li­se­si ede­bi­yat öğ­ret­me­ni kim­li­ği tes­pit edil­me­yen ki­şi­ler­ce sal­dı­rı­ya uğ­ru­yor. Ha­tay'ın İs­ken­de­run il­çe­sin­de okul­la­rın açıl­dı­ğı ilk gün kırk iki ya­şın­da­ki öğ­ret­men Mur­ta­za Ba­rut aya­ğın­dan ya­ra­la­nı­yor. Es­ki­şe­hir Süt­lü­ce Ma­hal­le­sin­de Ümit Gün­gör tuğ­lay­la ya­ra­la­nı­yor, yi­ne il­köğ­re­tim oku­lu­nun bah­çe­sin­de. Sı­nıf öğ­ret­me­ni bun­lar…

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu ör­nek­le­ri ço­ğalt­mak müm­kün. Bun­lar o ka­dar art­mış ki, ya­ni Mec­li­si­mi­zin bu ko­nu­ya il­gi gös­ter­me­miş ol­ma­sı, bi­raz az il­gi gös­ter­miş ol­ma­sı ko­nu­nun önem­siz ol­du­ğu an­la­mı­na gel­mez. Ta­bii ki, kim en­gel­le­ye­cek okul­lar­da­ki bu şid­de­ti? Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğı­nın bu ko­nu­da­ki en önem­li bi­ri­mi Özel Eği­tim Reh­ber­lik ve Da­nış­ma Hiz­met­le­ri Ge­nel Mü­dür­lü­ğü. Ya­ni, bu okul­lar­da bu ka­dar öğ­ret­men­ler dö­vü­lü­yor­sa, okul­da şid­det, so­kak­ta şid­det bu ka­dar tar­tı­şı­lı­yor­sa en­gel­le­me­si ge­re­ken, bu­na çö­züm üret­me­si ge­re­ken bi­rim Özel Eği­tim Reh­ber­lik ve Da­nış­ma Hiz­met­le­ri Ge­nel Mü­dür­lü­ğü. Asıl şid­det bu­ra­da var ar­ka­daş­lar. Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğın­da, asıl şid­det bu­ra­da var. İsim­le­ri­ni ve­re­rek söy­le­ye­yim: Şid­de­tin ön­len­me­siy­le il­gi­li pro­je­yi yü­rü­ten Hay­ru­ni­sa Sal­dı­roğ­lu, gör­dü­ğü psi­ko­lo­jik şid­det so­nu­cu emek­li­ye ay­rı­lı­yor, Cev­det Taş emek­li­ye ay­rı­lı­yor, Emi­ne İs­ken­der emek­li­ye ay­rı­lı­yor, 2 ki­şi de di­lek­çe ve­ri­yor -Nes­rin ve Dam­la Ha­nım­lar, bu ko­nu­da gö­rev­li ar­ka­daş­la­rı­mız- ku­rum­la­rı­na dön­mek is­ti­yor­lar. Ya­ni, ken­di­si so­run­lu bir Ge­nel Mü­dür­lük, ken­di­si prob­lem üre­ten, ken­di­si psi­ko­lo­jik şid­det üre­ten bir Ge­nel Mü­dür­lük, ken­di so­run­la­rı­nı çö­ze­me­miş bir Ge­nel Mü­dür­lük, na­sıl ola­cak da bu okul­lar­da­ki şid­de­ti çö­ze­cek, doğ­ru­su me­rak edi­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bir araş­tır­ma­dan söz et­mek is­ti­yo­rum siz­le­re: Fran­sa'da 1826-1830 ara­sın­da 279 ci­na­yet sa­yı­sı var, 1876-1880 ara­sın­da 160. Şim­di, ba­kı­yor­lar, ci­na­yet­ler düş­müş. O za­man di­yor­lar ki sos­yo­log­lar: "De­mek ki, ci­na­yet­ler, uy­gar­lık­la bir­lik­te azal­mak­ta­dır." Oy­sa, ci­na­yet­le­rin azal­ma­sı­na yol açan ge­liş­miş­lik hâli, di­ğer suç­la­rın ise art­ma­sı­na ne­den ol­mak­ta­dır. 1826'da 10 bin olan hır­sız sa­yı­sı, 1880'e ge­lin­di­ğin­de 41.522'ye çık­mak­ta­dır. "Ne­den ci­na­yet­ler azal­mak­ta­dır?" so­ru­su, sos­yo­log­lar için ce­vap­lan­dı­rıl­ma­sı ge­re­ken bir so­ru­dur ve onu şöy­le ce­vap­lan­dı­rı­yor­lar: "Uy­gar­lık, in­sa­na da­ir ev­ren­sel de­ğer­ler üret­miş ol­du­ğun­dan, ci­na­yet­le­rin azal­ma­sı­na ne­den ol­muş de­ğil­dir. İn­san­lı­ğa ve bi­re­ye, ya­ban­cı amaç­la­ra bağ­la­yan et­ken­le­rin azal­ma­sı­dır ci­na­yet­le­ri azal­tan." di­ye, gö­rüş­le­ri­ni bu şe­kil­de açık­lı­yor­lar.

Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, yi­ne, şu ko­nu­nun al­tı­nı çiz­me­miz ge­re­ki­yor: Pe­ki, si­zin bir öne­ri­niz var mı, bu şid­det na­sıl ön­le­nir? Yüz­de 50'si­ni he­men ön­le­me şan­sı­mız var, mev­cut mev­zu­atı adam gi­bi uy­gu­la­ya­rak, bu ko­nu­da ira­de gös­te­re­rek. Ya­ni, ba­kı­nız, Ce­za Ka­nu­nu'nun ai­le hu­ku­kun­dan kay­nak­la­nan yü­küm­lü­lü­ğün ih­la­li so­nu­cu ola­rak, 223'ün­cü mad­de­de ai­le hu­ku­kun­dan do­ğan ba­kım, eği­tim ve­ya des­tek ol­ma yü­küm­lü­lü­ğü­nü ye­ri­ne ge­tir­me­yen ki­şi­nin şikâyet üze­ri­ne bir yı­la ka­dar ha­pis ce­za­sıy­la ce­za­lan­dı­rı­la­ca­ğı or­ta­da. Mev­zu­at bu. Biz, bu­nu yap­mak ye­ri­ne, bu Mec­lis­ten, ne ya­zık ki, AKP Gru­bu­nun oy­la­rıy­la ço­cuk­la­rı­nı oku­la gön­der­me­yen­le­rin ce­za­lan­dı­rıl­ma­sı ge­re­ken mad­de­le­ri kal­dır­dık, hat­ta, bir an­lam­da bun­la­rı ödül­len­dir­dik. Ya­ni, ye­ni ön­lem­ler al­ma­ya ge­rek yok, mev­cut mev­zu­atı uy­gu­la­sak so­run­la­rı bü­yük öl­çü­de za­ten çöz­müş ola­ca­ğız.

Yi­ne, Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğı­nın ko­nu­ya yak­la­şı­mı doğ­ru de­ğil­dir. Bu­gün, Hakkâri'de oku­ma yaz­ma bil­me­yen­le­rin ora­nı yüz­de 50'ye ya­kın­dır, İs­tan­bul'da bu oran yüz­de 2'dir. O za­man, Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğı ola­ya şöy­le yak­laş­mak­ta­dır: De­mek ki, oku­ma yaz­ma so­ru­nu, Hakkâri'nin bir so­ru­nu­dur. Ha­yır, bu man­tık doğ­ru de­ğil­dir. İs­tan­bul'da yüz­de 2'dir, ama, İs­tan­bul'da oku­ma yaz­ma bil­me­yen­le­rin sa­yı­sı beş Hakkâri yap­mak­ta­dır. Man­tık açı­sın­dan teh­li­ke­li bul­du­ğu­muz için, ne ya­zık ki, çö­züm­ler de teh­li­ke­li sı­nır­lar­da do­la­şı­yor.

Em­ni­yet ka­yıt­la­rın­da on se­kiz yaş al­tın­da su­ça ka­rı­şan­lar­la il­gi­li, 2002 yı­lın­da 20.194 şüp­he­li sap­ta­nır­ken, 2006 yı­lın­da bu sa­yı 33.118'e çık­mış. Ta­bii, bu­ra­da ül­ke nü­fu­su­nun yüz­de 82'si yok­sul­luk sı­nı­rı­nın al­tın­da ya­şı­yor­sa, ki­şi ba­şı­na 6 bin do­lar borç var­sa, bu ül­ke­de bu suç oran­la­rı­nın ol­ma­sı hiç de yan­lış de­ğil­dir.

Yi­ne, ra­po­run bir bö­lü­mü­nü siz­ler­le pay­laş­mak is­ti­yo­rum de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım. Ba­kı­nız, bu çok il­ginç­tir ve Ana­do­lu coğ­raf­ya­sı­na bir an­lam­da da ha­ka­ret içer­mek­te­dir. Ra­po­run bu bö­lü­mün­de di­yor ki: "Or­ta­öğ­re­tim ku­rum­la­rı­na de­vam eden genç­ler şid­de­tin ön­len­me­si ve kon­tro­lü ko­nu­sun­da ada­let duy­gu­su­nun güç­len­di­ril­me­si, şid­de­te ma­ruz kal­ma­nın en­gel­len­me­si, dev­let bü­yük­le­ri­nin, yö­ne­ti­ci­le­rin ve önem­li ki­şi­le­rin iyi ör­nek ol­ma­sı, Al­lah kor­ku­su, vic­dan ve in­saf gi­bi duy­gu­la­rın güç­len­di­ril­me­si­ni öner­mek­te­dir."

İş­te, ar­ka­daş­lar, ya­ni, bi­zim be­de­vi ça­dır­la­rın­da ya­şa­yan­lar ile Ana­do­lu coğ­raf­ya­sı­nın far­kı bu. Biz­de Mevlânâ, Yu­nus Em­re, Ha­cı Bek­taş Ve­li, Al­lah kor­ku­su de­ğil, Al­lah sev­gi­si­ni öne çı­kart­mış­lar­dır. Ya­ni, kor­ku­nun ol­du­ğu yer­de mut­la­ka şid­det de var­dır, kor­kuy­la de­ğil, sev­giy­le yo­la çık­ma­mız la­zım. Bu man­tı­ğın Al­lah kor­ku­su ola­rak yan­sı­tıl­ma­sı­nın bir de öğ­ren­ci­ler­den öne­ril­di­ği­ni öğ­re­nin­ce iyi­ce şa­şı­rı­yo­rum; bu­na çok şa­şı­rı­yo­rum, top­lu­mu­muz teh­li­ke­li bir ye­re doğ­ru gi­di­yor di­ye dü­şü­nü­yo­rum. Bu­gün, bel­ki de top­lum­ca en önem­li so­ru­nu­muz, kor­ku­la­rı­mı­zın art­ma­sı­dır. Böy­le bir çö­züm öne­ri­si­ni genç­le­ri­mi­zin di­le ge­tir­miş ol­ma­sı­nı, üze­rin­de du­rul­ma­sı ge­re­ken bir ko­nu ola­rak gör­mek­te­yim.

Yi­ne, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bir baş­ka ko­nu­nun da­ha al­tı­nı çiz­mek is­ti­yo­rum: Eko­no­mi el­bet­te ki önem­li­dir, ama ne za­man ki "eko­no­mi­ye uy­gun in­san" kav­ra­mı öne çı­ka­rıl­mış­tır, Ana­ya­sa ve Millî Eği­tim Te­mel Ka­nu­nu'mu­zun eği­ti­mi­mi­zin amaç­la­rıy­la il­gi­li kav­ram­la­rın içi bo­şal­tıl­mış­tır. Bu­gün ya­kın­ma­ya de­vam et­ti­ği­miz sap­kın dav­ra­nış­lar yay­gın­lık ka­zan­mış­tır. Bu dav­ra­nış­la­rın için­de yer alan in­san­la­rın eği­tim­siz ol­du­ğun­dan bah­se­di­le­mez. Yol­suz­luk­la­ra, çe­te­le­re adı ka­rı­şan­la­ra ba­kar­sa­nız, du­ru­mu ya­lın hâliy­le gö­rür­sü­nüz. Fu­huş­tan çe­te­le­re, yol­suz­luk­la­ra, uyuş­tu­ru­cu kul­la­nı­mı­na da­ir bir di­zi sap­kın dav­ra­nı­şa ta­nık ol­du­ğu­muz ki­şi­ler ali oku­lun­dan de­ğil, ül­ke­mi­zin an­lı şan­lı okul­la­rın­dan me­zun ol­muş­tur. Avu­kat yap­tı­ğı­mız ki­şi Da­nış­tay­da kat­li­am yap­mak­ta, öğ­ret­men yap­tı­ğı­mız ki­şi Ada­let Ba­kan­lı­ğın­da in­ti­har ey­le­mi ya­pa­bil­mek­te, bir li­se öğ­ren­ci­si bir pa­pa­zı öl­dü­re­bil­mek­tey­se, kit­le ile­ti­şim araç­la­rıy­la bu olay­lar tek­rar en kı­sa za­man­da hal­ka ak­ta­rıl­mak­ta ve dön­gü, böy­le­ce, ne ya­zık ki de­vam et­mek­te­dir. Ya­ni, biz, bu top­lum­da­ki şid­de­ti tar­tı­şır­ken, bu şid­de­ti ya­pan­lar, oku­ma yaz­ma­sı ol­ma­yan, top­lu­mun en alt ke­si­min­den in­san­lar de­ğil. Hu­kuk dip­lo­ma­sı ver­di­ği­miz, avu­kat dip­lo­ma­sı ver­di­ği­miz in­san git­ti Da­nış­ta­yı bas­tı, öğ­ret­men dip­lo­ma­sı ver­di­ği­miz in­san git­ti, bom­ba­lı sal­dı­rı­lar­da bu­lun­du. Bun­la­rı de­ğer­len­dir­me­miz ge­re­ke­cek­tir ar­ka­daş­lar.

Yi­ne, yi­ne çok il­ginç bir ko­nu da­ha. Yi­ne ra­por­da var, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri­miz ra­po­ru in­ce­le­dik­le­rin­de gö­re­cek­ler­dir. Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğı şid­de­ti azalt­mak, yok et­mek için, şid­de­ti ön­le­mek için bir stra­te­ji bel­ge­si ha­zır­lı­yor. Çok da doğ­ru ya­pı­yor, çok da iyi ya­pı­yor, çok da gü­zel ya­pıl­mış, kut­lu­yo­rum. An­cak, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si de, ço­cuk­lar­da ve genç­ler­de ar­tan bu şid­det eği­li­miy­le il­gi­li bir araş­tır­ma ko­mis­yo­nu ku­ru­yor. Ba­kan­lık, bir ta­raf­tan, bir stra­te­ji bel­ge­si ha­zır­lı­yor, Mec­lis bir ko­mis­yon ku­ru­yor. Ama, işin il­gin­ci, An­ka­ra Üni­ver­si­te­sin­den Pro­fe­sör Se­la­hat­tin Öğül­müş bir öğ­ren­ci­si­nin, yük­sek li­sans öğ­ren­ci­si­nin Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğın­da şid­det­le il­gi­li bir araş­tır­ma yap­ma­sı­nı is­ti­yor, bu­na Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğı izin ver­mi­yor. Ya­ni, böy­le bir çe­liş­ki!

Yi­ne bir baş­ka ko­nu da­ha, ya­ni Ba­kan­lı­ğın na­sıl bir des­po­tik an­la­yış­la yö­ne­til­di­ği­nin ka­nı­tı­dır bu: Uz­man ar­ka­daş­la­rı­mız var. Bu ra­por­da çe­şit­li ba­kan­lık­lar gö­rüş bil­dir­di­ler. Bu ra­po­ra da, ya­zı­lır­ken ar­ka­daş­lar, uz­man­la­rın yaz­dı­ğı gö­rüş­ler, ön­ce Müs­te­şa­rın önü­ne git­ti, Müs­te­şar okey ver­di, on­dan son­ra ra­po­ra ya­zıl­dı.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu, uz­man­la­rın gö­rüş­le­ri­ne ha­ka­ret­tir; bu doğ­ru de­ğil­dir, böy­le ol­ma­ma­lı­dır. Uz­man­lar gö­rüş­le­ri­ni ay­nen ora­ya ak­ta­ra­bil­me­li­dir­ler. Bu ko­nu­da yan­lış­lık­la­rın ya­pıl­dı­ğı­nı he­pi­miz bi­li­yo­ruz.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, bu ül­ke­de son yıl­lar­da, 5 bin­den faz­la ka­dın ca­nı­na kıy­mış­tır. 1.500'den faz­la genç ka­dın tö­re ci­na­yet­le­ri­ne kur­ban git­miş­tir. Ço­cuk por­no­sun­da, ço­cuk fu­hu­şun­da ön­de ge­len ül­ke­ler­den ol­du­ğu­muz sap­ta­nı­yor, bi­li­ni­yor. Yal­nız ka­til de­ğil, kap­kaç­çı, do­lan­dı­rı­cı, soy­gun­cu, vur­gun­cu, üçkâğıt­çı, ti­ner­ci ve ko­yu ce­ha­let üre­ti­yo­ruz.

Tra­fik ka­za­la­rın­da zir­ve­de yer alı­yo­ruz. Çok sa­yı­da er­ke­ği­miz, er­kek ço­cuk do­ğur­ma­dı­ğı için eşi­ni suç­lu­yor. Yi­ne, çok sa­yı­da ba­ba, özel­lik­le kız ev­la­dı­na, tö­re adı­na ya­şam hak­kı ta­nı­mı­yor. Yal­nız ka­dın­la­rın gi­re­bi­le­ce­ği park­lar yap­tı­ran be­le­di­ye baş­kan­la­rı­mız var. Kız ar­ka­da­şı­nın om­zu­na ko­lu­nu atan üni­ver­si­te öğ­ren­ci­si hak­kın­da so­ruş­tur­ma açı­lı­yor. İla­hi­yat pro­fe­sö­rü bir ho­ca­mız "Kız ve er­kek yal­nız ka­lır­lar­sa, ara­la­rı­na şey­tan gi­rer." di­yor. Kül­tür ve do­ğa var­lık­la­rı­mız, hiç­bir za­man ol­ma­dı­ğı ka­dar hız­la tah­rip olu­yor. Ça­lı­şan­la­rın ay­lık or­ta­la­ma ge­li­ri 700-800 YTL ci­va­rın­day­ken, yok­sul­luk sı­nı­rı 2 bin YTL'nin üze­rin­de.

İş­te, böy­le bir or­tam­da, ge­le­ce­ği­miz göz gö­re gö­re eli­miz­den ka­yıp gi­di­yor. Böy­le bir or­tam­da se­çi­me ha­zır­la­nan bir Par­la­men­to­nun, za­man­la­ma­sı yan­lış da ol­sa, ye­te­ri ka­dar ka­mu­oyu­nu et­ki­le­ye­me­miş de ol­sa, yi­ne de doğ­ru bir iş yap­tı­ğı­nı dü­şü­nü­yo­rum.

Ko­mis­yo­nu­mu­zun bü­tün üye­le­ri­ne te­şek­kür edi­yo­rum, bü­rok­rat ar­ka­daş­la­rı­mı­za çok te­şek­kür edi­yo­rum. Yü­ce Mec­li­se say­gı­lar su­nu­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­riz Sa­yın İn­ce.

(10/337, 343, 356, 357) ESAS NU­MA­RA­LI MEC­LİS ARAŞ­TIR­MA­SI KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI HA­Lİ­DE İN­CE­KA­RA (İs­tan­bul) - Sa­yın Baş­kan, bir açık­la­ma yap­mak is­ti­yo­rum izin ve­rir­se­niz.

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon Baş­ka­nı bir açık­la­ma ya­pa­cak.

Bu­yu­run.

(10/337, 343, 356, 357) ESAS NU­MA­RA­LI MEC­LİS ARAŞ­TIR­MA­SI KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI HA­Lİ­DE İN­CE­KA­RA (İs­tan­bul) - Şim­di, ar­ka­da­şı­mı il­giy­le iz­le­dim. Zevk al­dı­ğı­mı söy­le­ye­me­ye­ce­ğim, çün­kü, ar­ka­da­şı­mız Ko­mis­yon ça­lış­ma­sı bo­yun­ca top­lam 3 ke­re mi, 4 ke­re mi ne top­lan­tı­ya sü­re­nin bir kıs­mıy­la ka­tıl­mış; ken­di­si, biz ko­mis­yon ça­lış­ma­la­rı­nı uz­man ar­ka­daş­lar­la ge­ce gün­düz ya­par­ken, ar­ka­da­şı­mı­zın, Mec­lis­te mes­lek­taş­la­rı­na yum­ruk atan gö­rün­tü­le­ri ba­sı­na yan­sı­mış­tır.

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Ki­min­dir o?

(10/337, 343, 356, 357) ESAS NU­MA­RA­LI MEC­LİS ARAŞ­TIR­MA­SI KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI HA­Lİ­DE İN­CE­KA­RA (İs­tan­bul) - Si­zin.

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Ben de­ği­lim. Ha­ka­ret bu! Ben dün Mec­lis­te yok­tum Ha­nı­me­fen­di.

(10/337, 343, 356, 357) ESAS NU­MA­RA­LI MEC­LİS ARAŞ­TIR­MA­SI KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI HA­Lİ­DE İN­CE­KA­RA (İs­tan­bul) - Dün de­ğil efen­dim.

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Ev­vel­si gün de yok­tum.

(10/337, 343, 356, 357) ESAS NU­MA­RA­LI MEC­LİS ARAŞ­TIR­MA­SI KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI HA­Lİ­DE İN­CE­KA­RA (İs­tan­bul) - Ha­yır efen­dim. Biz Ko­mis­yon ça­lış­ma­la­rı­nı ya­par­ken bah­se­di­yo­rum.

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Ha­nı­me­fen­di, si­zi mah­ke­me­ye ve­ri­rim.

(10/337, 343, 356, 357) ESAS NU­MA­RA­LI MEC­LİS ARAŞ­TIR­MA­SI KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI HA­Lİ­DE İN­CE­KA­RA (İs­tan­bul) - Pe­ki, ve­rin.

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Mah­ke­me­ye ve­ri­rim si­zi. Ya­lan­cı­sı­nız siz!

(10/337, 343, 356, 357) ESAS NU­MA­RA­LI MEC­LİS ARAŞ­TIR­MA­SI KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI HA­Lİ­DE İN­CE­KA­RA (İs­tan­bul) - Pe­ki, ve­rin efen­dim.

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Ya­lan­cı­sı­nız! Bir ha­nı­me­fen­di­ye "ya­lan­cı" de­mek is­te­mem ama, siz ya­lan­cı­sı­nız.

BAŞ­KAN - Sa­yın İn­ce, bir da­ki­ka… Bir da­ki­ka… Bir açık­la­sın, si­ze de söz hak­kı do­ğar.

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Sa­yın Baş­ka­nım, yok böy­le bir şey. Ben kim­se­ye yum­ruk at­ma­dım bu Mec­lis­te, hiç kim­se­ye. Hiç böy­le bir fo­toğ­ra­fım çık­ma­dı. Eğer böy­le bir şe­yim çık­tıy­sa, ben, şu an­da mil­let­ve­kil­li­ği­ni bı­ra­kı­yo­rum.

(10/337, 343, 356, 357) ESAS NU­MA­RA­LI MEC­LİS ARAŞ­TIR­MA­SI KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI HA­Lİ­DE İN­CE­KA­RA (İs­tan­bul) - Ha­yır, bı­rak­ma­yın, sab­re­din.

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Yok böy­le bir şey! Yok böy­le bir şey! Bu bir ya­lan­dır, if­ti­ra­dır. Ter­bi­ye sı­nır­la­rı­nı aş­ma­yı­nız.

BAŞ­KAN - Sa­yın İn­ce­ka­ra, siz açık­la­ma­nı­zı ya­pın.

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Eğer böy­le bir şey var­sa şu Mec­lis­ten çı­ka­ca­ğım… Eğer, ba­kın, be­nim yum­ruk atar­ken bir ar­ka­da­şı­ma böy­le bir fo­toğ­ra­fım ol­duy­sa, böy­le bir gö­rün­tüm ol­duy­sa şu­ra­dan çı­ka­ca­ğım ve bir da­ha hiç gir­me­ye­ce­ğim. Siz de ya­pa­bi­le­cek mi­si­niz ay­nı­sı­nı?

(10/337, 343, 356, 357) ESAS NU­MA­RA­LI MEC­LİS ARAŞ­TIR­MA­SI KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI HA­Lİ­DE İN­CE­KA­RA (İs­tan­bul) - Sa­yın Mil­let­ve­ki­lim, şu an­da yap­tı­ğı­nız da bir şid­det gös­ter­ge­si.

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Ya­lan söy­lü­yor­su­nuz siz! Ya­lan söy­lü­yor­su­nuz! Ya­lan­la­ra da­ya­na­mam.

BAŞ­KAN - Sa­yın İn­ce, bir otu­rur mu­su­nuz.

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - İf­ti­ra atı­yor­su­nuz, if­ti­ra atı­yor­su­nuz!

BAŞ­KAN - Otu­run efen­dim, bir otu­run, bir da­ki­ka…

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Gös­ter­sin Sa­yın Baş­ka­nım, be­nim bu­ra­da bir ar­ka­da­şı­ma yum­ruk at­tı­ğı­mı gös­ter­sin, si­ze söz ve­ri­yo­rum, öm­rü­mün so­nu­na ka­dar mil­let­ve­kil­li­ği­ne aday ol­ma­ya­ca­ğım.

BAŞ­KAN - Efen­dim, bel­ki bir yan­lış an­la­ma ol­du.

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Öm­rü­mün so­nu­na ka­dar aday ol­ma­ya­ca­ğım. Çı­kar­sın, gös­ter­sin.

BAŞ­KAN - Sa­yın İn­ce, bir otu­run. Bel­ki yan­lış an­la­ma ol­du, açık­la­ya­cak.

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - İf­ti­ra bu!

BAŞ­KAN - Sa­yın İn­ce­ka­ra, bu­yu­run.

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Sa­yın Baş­ka­nım, siz­den şu­nu is­ti­yo­rum: Ma­dem­ki, Ha­nı­me­fen­di ko­mis­yon ça­lış­ma­la­rın­da bu­lu­nur­ken ben bu­ra­da bi­ri­si­ne yum­ruk at­mı­şım, eğer bu­nu is­pat­la­maz­sa ya­lan­cı­dır.

BAŞ­KAN - Ya­sal yol­la­rı­nız var, ta­mam, söy­le­di­niz.

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Sa­yın Baş­kan, ba­kın, o za­man ben bu­ra­dan bi­ri­ne "hır­sız" di­ye­yim, ata­yım if­ti­ra­yı kal­sın. Böy­le bir şey ola­maz!

BAŞ­KAN - Efen­dim, be­nim de ya­pa­ca­ğım iş var, izin ver­mi­yor­su­nuz ama.

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Ya­lan­dır! Böy­le bir şey yok.

BAŞ­KAN - Efen­dim, izin ver­mi­yor­su­nuz. Bu­yu­run, otu­run.

Sa­yın İn­ce­ka­ra, ba­kın…

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Ben, Sa­yın Baş­kan, ko­mis­yon ça­lış­ma­la­rı­na… Ken­di­si sı­nıf baş­ka­nı de­ğil­dir, ben de öğ­ren­ci­si de­ği­lim. Ben he­sa­bı­mı ken­di gru­bu­ma ve­ri­rim.

BAŞ­KAN - Ta­bii.

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - İs­te­di­ğim ka­dar ka­tı­lı­rım, is­te­me­di­ğim ka­dar ka­tıl­mam.

BAŞ­KAN - O, İç Tü­zük'te bel­li efen­dim.

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Ben ha­nı­me­fen­di­nin ora­da baş­kan­lık komp­lek­si­ni yen­sin de ça­lış­ma yap­sın di­ye onun key­fi­ne ka­tıl­mak zo­run­da de­ği­lim.

BAŞ­KAN - Ama, efen­dim, siz me­se­le­yi uza­tı­yor­su­nuz, otu­run ye­ri­ni­ze.

Efen­dim, bu­yu­run, siz açık­la­ma­nı­zı ya­pın. Yal­nız, Sa­yın İn­ce­ka­ra, bu de­vam­la de­vam­sız­lık­la il­gi­li de­ğil; siz, ra­por­la il­gi­li gö­rü­şü­ne ce­vap ve­rin.

(10/337, 343, 356, 357) ESAS NU­MA­RA­LI MEC­LİS ARAŞ­TIR­MA­SI KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI HA­Lİ­DE İN­CE­KA­RA (İs­tan­bul) - Pe­ki efen­dim, dü­zel­ti­yo­rum efen­dim. Za­ten, ar­ka­daş şu an­da­ki dav­ra­nış­la­rıy­la da, ko­mis­yon ra­po­run­da da be­lir­til­di­ği gi­bi, il­le in­sa­na yum­ruk at­ma­nız ge­rek­mi­yor, şu dav­ra­nış­lar­da da şid­det eği­li­mi­ni gös­ter­miş­tir. (CHP sı­ra­la­rın­dan "Ay­nen de­vam edi­yor." ses­le­ri)

AH­MET SIR­RI ÖZ­BEK (İs­tan­bul) - Hâlâ de­vam edi­yor.

BAŞ­KAN - Efen­dim, izin ve­rin, bu, ko­ro hâ­lin­de ol­maz ki. Bu alış­kan­lı­ğı bı­ra­ka­lım ar­ka­daş­lar. Ko­ro hâ­lin­de ol­maz ki. İl­gi­li kim­se…Efen­dim, si­zi ne il­gi­len­di­ri­yor? İl­gi­li­si bu­ra­da.

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Ben söz is­ti­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Bir da­ki­ka efen­dim, ko­nuş­ma­sı­nı bi­tir­me­di ki.

(10/337, 343, 356, 357) ESAS NU­MA­RA­LI MEC­LİS ARAŞ­TIR­MA­SI KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI HA­Lİ­DE İN­CE­KA­RA (İs­tan­bul) - Sa­yın Mil­let­ve­ki­lim, mü­sa­ade eder­se­niz bir ko­nu­şa­yım ya! Ba­ğır­ma­na, ça­ğır­ma­na ge­rek yok.

BAŞ­KAN - Efen­dim, siz ko­nuş­ma­nı­zı ya­pın.

Bu­yu­run.

(10/337, 343, 356, 357) ESAS NU­MA­RA­LI MEC­LİS ARAŞ­TIR­MA­SI KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI HA­Lİ­DE İN­CE­KA­RA (İs­tan­bul) - Ya­ni, sa­kin sa­kin de ko­nu­şa­bi­le­rek prob­lem­le­ri çö­ze­bi­li­riz. Eleş­tir­di­niz, ben de izin ve­rir­se­niz ce­vap ver­mek is­ti­yo­rum.

Du­yar­lı­lı­ğı­nız için çok te­şek­kür edi­yo­rum. Geç­mi­şi­niz­de bir eği­tim kim­li­ği­niz var. Ben­ce, hem eği­tim hem mil­let­ve­kil­li­ği kim­li­ği­ne da­ha ya­kı­şır bir şe­kil­de bir­bi­ri­mi­ze dav­ran­mak, sa­nı­yo­rum, da­ha hoş bir şey­dir di­ye dü­şü­nü­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Ya­lan söy­le­me­mek de de­ğil mi? Ya­lan söy­le­me­mek de la­zım.

(10/337, 343, 356, 357) ESAS NU­MA­RA­LI MEC­LİS ARAŞ­TIR­MA­SI KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI HA­Lİ­DE İN­CE­KA­RA (İs­tan­bul) - Pe­ki, ya­lan ola­rak dü­şün­me­ye­lim. Ama, ben şu­nu söy­le­ye­yim: Biz ça­lış­ma yap­tı­ğı­mız o gün­ler­de, ger­çek­ten, bu­gün­kü ta­vır­lar gi­bi ay­nı ta­vır­la­rı ser­gi­le­yen gö­rün­tü­ler var­dı, ama, bu­nu kı­rıl­man ve­ya alın­man için söy­le­mi­yo­rum. Çün­kü, biz, bir­bi­ri­mi­zi sev­mek, an­la­yış­lı ol­mak ve hoş gör­mek zo­run­da­yız. Ek­ran­la­rı ba­şın­da bi­zi iz­le­yen ço­cuk­la­rı­mız, de­min si­zin de sa­tır­la­rı oku­du­ğu­nuz gi­bi, biz­le­ri ör­nek alı­yor­lar. Mu­har­rem Ho­ca­la­rı­nın ve sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri­nin el­le­ri­ni kol­la­rı­nı kal­dı­ra­rak, ha­ka­ret ede­rek bir ta­vır için­de ol­du­ğu­nu da sey­re­di­yor­lar. Be­nim si­ze kar­şı son de­re­ce uy­sal bir şe­kil­de, üs­te­lik de bir ha­nı­ma… "Bu ha­nım sa­yı­sı fa­lan Mec­lis­te ar­tar." di­yor­su­nuz. Bu ha­nım­lar, bu tür ka­ba kuv­vet­le­re alı­şık de­ğil­ler, onun için bu­ra­la­ra gel­mek is­te­mi­yor­lar böy­le dav­ra­nan­la­rın yü­zün­den ar­ka­daş­lar. Bi­raz da­ha na­zik olun lüt­fen. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

ALİ ARS­LAN (Muğ­la) - Ya­lan söy­le­dik­le­ri­ni de sey­re­di­yor­lar.

(10/337, 343, 356, 357) ESAS NU­MA­RA­LI MEC­LİS ARAŞ­TIR­MA­SI KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI HA­Lİ­DE İN­CE­KA­RA (İs­tan­bul) - Di­ğer yan­dan… Ger­çek­ten ya… Si­nir­le­ne­cek bir şey yok. Bir ke­re sa­kin ol ya! Bir şey yok. Ta­mam. (CHP sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

YA­ŞAR TÜ­ZÜN (Bi­le­cik) - Akıl ver­me sen ya!

NA­İL KA­MA­CI (An­tal­ya) - Ya­hu siz bu­ra­ya bak­ma­yın…

(10/337, 343, 356, 357) ESAS NU­MA­RA­LI MEC­LİS ARAŞ­TIR­MA­SI KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI HA­Lİ­DE İN­CE­KA­RA (İs­tan­bul) - Di­ğer ta­raf­tan "Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğı Müs­te­şa­rı­na izin alın­dı." gi­bi, efen­dim "Uz­man gö­rüş­le­ri yan­sı­tıl­ma­dı." de­mek… Ben, de­min, yan­lış an­la­şıl­ma­sın, ta­bii ki, bir sı­nıf öğ­ret­me­ni ve de­net­le­yi­ci­niz de­ği­lim. Sü­re için­de bu­lun­ma şan­sı­nız ol­say­dı, ka­tı­lı­mı­nız da­ha faz­la ol­say­dı, ya­pı­lan, ar­ka­daş­la­rın alın ter­le­ri­ni gör­mek gi­bi bir şan­sı­nız ola­cak­tı. On­la­rın bir de­net­le­me için de­ğil, so­ru­la­rın, sa­de­ce Türk Di­li açı­sın­dan ve ço­cuk­la­rın psi­ko­lo­ji­le­ri açı­sın­dan so­ru­la­rın yi­ne uz­man­lar­la bir­lik­te bir göz­den ge­çi­ril­me­siy­di. Bu bil­gi­le­ri ver­mek is­te­dim.

Eğer kır­dım­sa, özür di­le­rim. Çün­kü, si­zi se­ve­rim, bü­tün mes­lek­taş­la­rı­mı se­ve­rim ve lüt­fen, bu tür ka­ba, bir­bi­ri­mi­zi kı­ran dav­ra­nış­lar­da bu­lun­ma­ma­yı, özel­lik­le bu ra­por gö­rü­şü­lür­ken hiç ol­maz­sa, özen­le is­tir­ham edi­yo­rum.

Te­şek­kür ede­rim.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Sa­yın Baş­kan, çok kı­sa bir açık­la­ma yap­mak is­ti­yo­rum.

BAŞ­KAN - Sa­yın İn­ce, za­ten ge­re­ği­ni söy­le­di.

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Sa­yın Baş­ka­nım, çok kı­sa bir açık­la­ma yap­mak is­ti­yo­rum, iz­ni­niz­le.

BAŞ­KAN - Efen­dim…

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Be­nim bir mil­let­ve­ki­li­ne yum­ruk at­tı­ğı­mı söy­le­di.

BAŞ­KAN - Efen­dim, özür di­le­di iş­te, bir yan­lış an­la­ma var­sa da­ha ne di­ye­cek.

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Sa­yın Baş­ka­nım, lüt­fen, ona izin ve­ri­yor­sa­nız ba­na da ver­me­li­si­niz.

BAŞ­KAN - Efen­dim da­ha ne di­ye­cek, ne is­ti­yor­su­nuz?

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Sa­yın Baş­ka­nım, kı­sa bir açık­la­ma yap­mak is­ti­yo­rum.

BAŞ­KAN - Ee ca­nım, bu kar­şı­lık­lı ko­nuş­may­la ol­maz ki.

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Efen­dim, Sa­yın Ha­li­de Ha­nım'a ve­ri­yor­sa­nız Sa­yın Baş­ka­nım…

BAŞ­KAN - Efen­dim, Ko­mis­yon Baş­ka­nı ola­rak söz is­te­di.

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Efen­dim, ba­na bir if­ti­ra at­mış­tır, ben de kı­sa­ca ken­di­si­ne…

BAŞ­KAN - Efen­dim, açık­la­dı, sö­zü­nü ge­ri al­dı.

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Efen­dim, al­ma­dı ge­ri. Ben de kı­sa bir açık­la­ma yap­mak is­ti­yo­rum.

BAŞ­KAN - Özür di­le­me ne de­mek Sa­yın İn­ce? Siz öğ­ret­men­si­niz.

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Sa­yın Baş­ka­nım, o ara­da ba­na bi­raz da ne­za­ket der­si ver­di. Ben de ona bir ka­dı­nın ya­lan söy­le­me­me­si ge­rek­ti­ği­ni an­lat­mak is­ti­yo­rum.

BAŞ­KAN - Ee an­lat­tı­nız za­ten, ge­re­ği­ni faz­la­sıy­la yap­tı­nız.

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Sa­yın Baş­kan…

BAŞ­KAN - Ta­mam efen­dim. Lüt­fen otu­run ye­ri­ni­ze… Böy­le bir usul yok.

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Sa­yın Baş­kan… Sa­yın Baş­kan…

YIL­MAZ KA­YA (İz­mir) - 69'un­cu mad­de açık, lüt­fen…

BAŞ­KAN - Efen­dim, açık ola­na ben ka­rar ve­ri­rim. Bu­yu­run otu­run! Ge­re­ği­ni siz söy­le­di­niz faz­la­sıy­la, o da…

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Sa­yın Baş­kan, siz Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­ka­nı­sı­nız, grup baş­kan ve­ki­li de­ğil­si­niz.

BAŞ­KAN - Efen­dim, özür di­le­di. Bu­ra­sı… Eli­ni­zi mi öpe­cek ya­ni! Ri­ca ede­rim.

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Sa­yın Baş­ka­nım… Sa­yın Baş­kan, hiç ya­kış­mı­yor ta­raf­sız ko­nu­mu­nu­za. Hiç ya­kış­mı­yor!

BAŞ­KAN - Ri­ca ede­rim Mu­har­rem Bey, ya­ni si­zin bu sö­zü­nüz hiç ya­kış­mı­yor.

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Tu­tu­mu­nuz­la il­gi­li söz al­mak is­ti­yo­rum Sa­yın Baş­ka­nım.

BAŞ­KAN - Ri­ca ede­rim.

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Tu­tu­mu­nuz­la il­gi­li söz al­mak is­ti­yo­rum.

BAŞ­KAN - Efen­dim, şim­di, AK Par­ti Gru­bu adı­na Mus­ta­fa Ataş, İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Sa­yın Baş­kan… Sa­yın Baş­kan… Sa­yın Baş­kan…

YIL­MAZ KA­YA (İz­mir) - Sa­yın Baş­kan… Sa­yın Baş­kan, yok böy­le bir şey ama ya! Tu­tu­mu­nuz­la il­gi­li söz is­ti­yor.

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Sa­yın Baş­kan, bu­ra­da ya­lan söy­le­ni­yor, ya­lan­cı­ya söz ve­ri­yor­su­nuz, ba­na ver­mi­yor­su­nuz!

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) - Ayıp! Ayıp!

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Ya­lan söy­lü­yor. Ben bu­ra­da de­ğil­dim. Ben bu­ra­da de­ğil­dim.

BAŞ­KAN - Sa­yın İn­ce, ba­kı­nız, ço­cuk­lar­la il­gi­li bir ra­po­ru gö­rü­şü­yo­ruz. Or­ta­lı­ğı ger­me­ye ge­rek yok.

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Ha­nı­me­fen­di­ler ya­lan söy­ler mi?

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) - Söy­le­mez. Söy­le­mez. Söy­le­di­ği­ne hiç şa­hit ol­ma­dık.

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - İf­ti­ra atı­yor. Ben bu­ra­da yok­tum.

BAŞ­KAN - Bu­yu­run.

AK PAR­Tİ GRU­BU ADI­NA MUS­TA­FA ATAŞ (İs­tan­bul) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Ömer Zül­fü Li­va­ne­li ve 19 mil­let­ve­ki­li, Ço­rum Mil­let­ve­ki­li Mu­zaf­fer Kül­cü ve 19 mil­let­ve­ki­li, De­niz­li Mil­let­ve­ki­li Mus­ta­fa Ga­zal­cı ve 54 mil­let­ve­ki­li ile Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na Grup Baş­kan Ve­kil­le­ri Ga­zi­an­tep Mil­let­ve­ki­li rah­met­li Ömer Abu­şoğ­lu ve Ma­lat­ya Mil­let­ve­ki­li Sü­ley­man Sa­rı­baş'ın; ço­cuk­lar­da ve genç­ler­de ar­tan şid­det eği­li­mi ile okul­lar­da mey­da­na ge­len olay­la­rın araş­tı­rı­la­rak alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin be­lir­len­me­si ama­cıy­la Ana­ya­sa'nın 98'in­ci, İç Tü­zük'ün 104 ve 105'in­ci mad­de­le­ri uya­rın­ca bir Mec­lis araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­na iliş­kin öner­ge­le­ri ve (10/337, 343, 356, 357) esas nu­ma­ra­lı Mec­lis Araş­tır­ma­sı Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru'na iliş­kin Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. He­pi­ni­zi tek­rar say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ben­den ön­ce­ki ko­nuş­ma­cı ar­ka­daş­la­rı­mız ve Ko­mis­yon Baş­ka­nı Sa­yın İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Ha­li­de İn­ce­ka­ra'nın ve di­ğer ar­ka­daş­la­rın Ko­mis­yon ça­lış­ma­la­rıy­la il­gi­li sun­muş ol­duk­la­rı bil­gi­le­rin dı­şın­da, ben, Ko­mis­yo­nu­mu­zun ça­lış­ma sü­re­ci içe­ri­sin­de Tür­ki­ye ge­ne­lin­de ya­pı­lan il­le­re yö­ne­lik zi­ya­ret­ler­le il­gi­li ve bu zi­ya­ret­le­rin so­nu­cun­da­ki iz­le­nim­le­ri­miz­le il­gi­li siz­le­re bil­gi arz et­mek is­ti­yo­rum.

On iki ile zi­ya­ret ya­pıl­mış­tır. Bu ge­zi­ler­le il­gi­li iz­le­nim­le­ri­mi­zi, mü­sa­ade eder­se­niz, şöy­le­ce arz et­mek is­ti­yo­rum:

Zi­ya­ret edi­len il­le­rin va­li­lik top­lan­tı sa­lon­la­rın­da cum­hu­ri­yet baş­sav­cı­sı, il em­ni­yet mü­dü­rü, il millî eği­tim mü­dü­rü, il kül­tür ve tu­rizm mü­dü­rü, il müf­tü­sü, genç­lik ve spor il mü­dü­rü, sos­yal hiz­met­ler il mü­dü­rü, si­vil top­lum ku­ru­luş­la­rı ve aka­de­mis­yen­ler­le ya­pı­lan gö­rüş­me­ler, su­nu­lan bri­fing­ler­de il­gi­li ku­rum­la­rın mev­cut ya­pı­la­rı ve iş­le­yiş­le­ri hak­kın­da bil­gi­ler alın­mış­tır.

Su­num­lar­la il­gi­li, ku­rum yö­ne­ti­ci­le­ri­nin iyi ni­yet­li ve gay­ret­li ol­duk­la­rı ve gay­ret­li ça­lış­ma­la­rın ar­ta­rak sür­dü­rül­dü­ğü fa­kat ya­pı­lan ça­lış­ma­lar­da şeh­rin nü­fus da­ğı­lı­mı ve ço­cuk için risk ola­bi­le­cek böl­ge ana­liz­le­ri­nin ya­pıl­ma­dı­ğı, il ve il­çe dü­ze­yin­de­ki ku­rum yö­ne­ti­ci­le­ri­nin ko­nu­la­ra ay­nı de­re­ce ve du­yar­lı­lık­la vâkıf ol­ma­dık­la­rı göz­len­miş­tir.

Bah­se ko­nu ça­lış­ma­lar ve zi­ya­ret­ler son­ra­sın­da­ki göz­lem ve de­ğer­len­dir­me­le­ri siz­le­re ak­tar­mak is­ti­yo­rum:

Ço­ğun­luk­la şe­hir­le­rin­de­ki ço­cuk ve genç nü­fus, on­la­rın prob­lem­le­ri ve şid­det eği­lim­le­riy­le il­gi­li de­tay­lı bil­gi­le­re sa­hip ol­ma­dık­la­rı, il ida­re­le­ri­nin ve il­çe ida­re­le­ri­nin bu bil­gi­le­re, de­tay­lı bil­gi­le­re sa­hip ol­ma­dık­la­rı göz­len­miş­tir.

İl dü­ze­yin­de şid­de­te kar­şı mü­ca­de­le­de et­kin ça­lış­ma ve ku­rum­lar ara­sı iliş­ki­yi sağ­la­ya­bi­le­cek bir­den faz­la ku­ru­lun ol­ma­sı­na rağ­men ara­la­rın­da et­kin bir ko­or­di­nas­yon sağ­la­ya­ma­dık­la­rı, gö­rev yap­tık­la­rı il ve il­çe­ler­de uy­gu­la­nan pro­je ve prog­ram­lar­la il­gi­li ye­ter­li bil­gi­ye sa­hip ol­ma­dık­la­rı, bu ne­den­le de so­nuç­la­rıy­la il­gi­li et­kin kon­trol ya­pa­ma­dık­la­rı; em­ni­yet, gü­ven­lik, eği­tim, sos­yal yar­dım gi­bi genç­li­ği doğ­ru­dan il­gi­len­di­ren sek­tör­le­rin et­kin iş bir­li­ği­ni sağ­la­ya­rak in­san, za­man ve kay­nak ye­ter­siz­li­ği­ni ön­le­ye­me­dik­le­ri; iş bir­li­ği­ni sağ­la­yan kay­ma­kam ve va­li­le­rin, ku­rul­la­rı­nı et­kin kul­la­nan, ço­cuk ve genç nü­fu­su ve on­la­rın prob­lem­le­ri­ni bi­len ve bu ko­nu­lar­da ça­lış­ma­lar ya­pan yö­ne­ti­ci­le­rin şe­hir ve il­çe­le­rin­de ise suç­lu­luk oran­la­rı­nın da­ha az ol­du­ğu tes­pit edil­miş­tir.

Şe­hir­ler­de ve il­çe­ler­de kıs­mi sek­tö­rel ba­şa­rı­la­rın ol­ma­sı­na rağ­men, ba­zen gü­ven­lik, ba­zen eği­tim, ba­zen Sos­yal Hiz­met­ler Ço­cuk Esir­ge­me Ku­ru­mu ça­lış­ma­la­rı­nın da­ha öne geç­me­si gi­bi, bun­la­rın tü­mü­nün ay­nı hâlde et­kin ola­ma­dı­ğı, bu ko­nu­da da va­li ve kay­ma­kam­la­rın da­ha et­kin ol­ma­sı ge­rek­ti­ği,

Ba­zı il­ler ve il­çe­ler, ço­cuk ve genç nü­fus, bun­lar­la il­gi­li şid­det ana­liz­le­ri­ni iyi in­ce­le­miş, fark­lı mü­dür­lük­ler­de­ki fark­lı kay­nak­la­rı bir ara­ya ge­ti­re­rek mak­si­mum fay­da­yı sağ­la­yıp ça­lış­ma­la­rı et­kin kıl­dık­la­rı,

Gö­rüş­me­ler­de ba­zı yö­ne­ti­ci­le­rin sa­de­ce ma­ze­ret­le­ri an­lat­tık­la­rı, çö­züm üre­te­me­dik­le­ri, ba­zı­la­rı­nın da ma­ze­ret ye­ri­ne kıt ve mev­cut imkânla­rıy­la mak­si­mum fay­da­yı na­sıl sağ­la­ya­cak­la­rı­nı dü­şün­dük­le­ri ve böy­le­ce, şid­de­tin so­nuç ve se­bep­le­ri­ni ça­lış­ma­la­rıy­la azalt­tık­la­rı,

Uy­gu­la­ma­da ba­şa­rı olan il ve il­çe­le­rin va­li­lik ve kay­ma­kam­lık­la­rın­ca ta­kip ve tak­lit edi­le­me­di­ği, İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı­nın sos­yal içe­rik­li ve şid­de­ti ön­le­me­ye yö­ne­lik ba­şa­rı­lı ça­lış­ma­la­rı olan il ve il­çe­le­rin ça­lış­ma­la­rı­nı ör­nek gös­te­re­rek, bun­la­rın ge­li­şip yay­gın­laş­ma­sı­nı sağ­la­ma­sı­nın ge­rek­ti­ği,

Bü­yük şe­hir­ler­de­ki il­çe­le­rin nü­fus­la­rı­nın Ana­do­lu'da­ki bir­çok bü­yük ilin nü­fu­sun­dan da­ha faz­la ol­du­ğu dik­ka­te alın­dı­ğın­da, kay­ma­kam­la­rı­mı­zın, ço­cuk­la­rın ve genç­le­rin şid­det eği­lim­le­ri­nin azal­tıl­ma­sı­na yö­ne­lik sos­yal içe­rik­li pro­je­le­ri ger­çek­leş­tir­mek ko­nu­sun­da has­sa­si­yet­le dur­ma­la­rı ge­rek­ti­ği göz­lem­len­miş­tir.

Top­lan­tı­la­rın ar­dın­dan ku­rum­la­rın uy­gu­la­ma­la­rı­nı ye­rin­den gör­mek ama­cıy­la okul zi­ya­ret­le­ri ya­pı­la­rak, öğ­ren­ci­ler­le kar­şı­lık­lı gö­rüş­me­ler ger­çek­leş­ti­ri­lip, so­run­la­rı, bek­len­ti­le­ri ve özel­lik­le şid­det hak­kın­da­ki dü­şün­ce­le­ri, ken­di­le­ri­ni teh­li­ke­de his­set­tik­le­rin­de ilk ola­rak ne­re­ye mü­ra­ca­at edi­le­ce­ği­ni bi­lip bil­me­dik­le­ri gi­bi ko­nu­lar­da bil­gi alış­ve­ri­şin­de bu­lu­nul­muş­tur.

Ay­rı­ca, okul­la­rın öğ­ret­men oda­la­rın­da ida­re­ci­ler ve öğ­ret­men­ler­le gö­rüş­me­ler ya­pı­la­rak şid­det ve se­bep­le­ri ko­nu­la­rın­da­ki gö­rüş ve öne­ri­le­ri alın­mış­tır. Okul zi­ya­ret­le­rin­de tes­pit edi­len hu­sus­la­rı siz­ler­le pay­laş­mak is­ti­yo­rum:

Ve­li-okul iliş­ki­si­nin za­yıf ol­du­ğu ve öğ­ren­ci de­vam­sız­lı­ğı­nın yo­ğun ol­du­ğu okul­lar­da şid­det eği­li­min da­ha faz­la ya­şan­dı­ğı,

Sı­nıf­lar­da zi­ya­ret edi­len ço­cuk­la­ra, ai­le ve­ya so­kak­ta şid­de­te ma­ruz kal­dık­la­rın­da ne­re­ye ve­ya ki­me mü­ra­ca­at ede­cek­le­ri so­rul­du­ğun­da ye­ter­li bil­gi­ye sa­hip ol­ma­dık­la­rı,

Okul kan­tin­le­rin­de ço­cu­ğun doğ­ru bes­len­me­si­ne uy­gun ol­ma­yan gı­da mad­de­le­ri­nin sa­tı­şı­nın ya­pıl­dı­ğı, fi­yat­la­rın nor­mal fi­yat­la­rın çok üze­rin­de ol­du­ğu, bu ne­den­le ço­cuk­la­rın alış­ve­riş­le­ri­ni yap­mak için so­ka­ğa çık­mak zo­run­da kal­dık­la­rı,

İn­ter­net'e bağ­lı olan ödev­le­rin, ço­cu­ğun imkânla­rı ve oku­lun bil­gi­sa­yar ye­ter­li­li­ği göz önü­ne alın­ma­ya­rak ve­ril­di­ğin­de, ço­cuk­la­rın ken­di­le­ri için olum­suz şart­lar içe­ren In­ter­net ka­fe­le­re git­mek zo­run­da kal­dık­la­rı,

Ya­tı­lı il­köğ­re­tim böl­ge okul­la­rın­da, özel­lik­le il­köğ­re­tim ya­şın­da­ki öğ­ren­ci­le­rin ken­di­le­ri­ni sı­cak ev or­ta­mın­da his­se­de­bi­le­cek­le­ri otur­ma ve oyun oda­la­rı­nın ol­ma­dı­ğı,

Okul et­ra­fın­da­ki gü­ven­lik ted­bir­le­ri­nin ye­ter­li ol­ma­yı­şı ne­ti­ce­sin­de çe­te olu­şu­mu­nun en­gel­le­ne­me­di­ği, bu yüz­den de öğ­ren­ci ve öğ­ret­men­le­rin ken­di­le­ri­ni teh­dit al­tın­da his­set­tik­le­ri,

Ya­tı­lı il­köğ­re­tim böl­ge okul­la­rı baş­ta ol­mak üze­re nü­fus yo­ğun­lu­ğu çok olan ve yok­sul­luk ora­nı yük­sek olan risk­li böl­ge­ler­de tec­rü­be­li öğ­ret­men­le­re ih­ti­yaç ol­du­ğu hâlde bu has­sa­si­ye­tin göz­den ka­çı­rıl­dı­ğı,

Okul yö­ne­ti­ci­le­ri­nin imkânlar ba­kı­mın­dan eşit ol­ma­la­rı­na rağ­men tec­rü­be­li ve ekip ru­hu­na sa­hip olan yö­ne­ti­ci­le­rin prob­lem­le­ri çöz­me­de da­ha ba­şa­rı­lı ol­duk­la­rı,

Ço­cuk­la­ra dav­ra­nış bi­çim­le­ri ve öz gü­ven­le il­gi­li ders­ler ve­ril­me­si so­nu­cun­da şid­det dav­ra­nış­la­rı­nın, olay­la­rı­nın aza­la­ca­ğı,

Reh­ber öğ­ret­men ek­sik­lik­le­riy­le kar­şı­la­şıl­dı­ğı du­rum­lar­da bir reh­ber öğ­ret­me­nin iki oku­la bak­tı­ğı,

Öğ­ren­ci­le­rin il­gi ve ye­te­nek­le­ri doğ­rul­tu­sun­da fa­ali­yet­ler ya­pa­bil­me­le­ri, ener­ji­le­ri­ni olum­lu alan­lar­da kul­la­na­bil­me­le­ri ve oku­lu sa­hip­len­me­le­ri gi­bi ko­nu­lar­da okul sos­yal ku­lüp­le­ri­nin öne­mi bü­yük­tür, an­cak ay­rı­lan za­ma­nın yak­la­şık iki haf­ta­da bir sa­at ol­ma­sı ve yö­ne­ti­min ku­lüp­le­ri et­kin kul­la­na­ma­dı­ğı.

Ba­kan­lık ta­ra­fın­dan dü­zen­le­nen hiz­met içi eği­tim, kurs ve se­mi­ner­ler­de, öf­ke yö­ne­ti­mi, ça­tış­ma çöz­me, prob­lem çöz­me, em­pa­ti ge­liş­tir­me, stres yö­ne­ti­mi, ak­ran iliş­ki­le­ri ge­liş­tir­me, et­ki­li ile­ti­şim be­ce­ri­le­ri, ka­rar ver­me ve so­rum­lu­luk al­ma­ya yö­ne­lik eği­tim­ler ile öz gü­ven ve ai­le da­nış­man­lı­ğı ko­nu­la­rı­nı içe­ren eği­tim­le­re ağır­lık ve­ril­me­li­dir.

Ya­pı­lan gö­rüş­me­ler­de, öğ­ret­men ve ida­re­ci­le­rin bu ko­nu­lar­da ken­di­le­ri­ni ye­ter­siz his­set­tik­le­ri,

Geç­miş­te, ka­mu­oyun­da af ola­rak al­gı­la­nan ve ba­şa­rı­sız öğ­ren­ci­le­re ikin­ci bir sı­nav hak­kı­nın ve­ril­me­si­nin ba­şa­rı­lı öğ­ren­ci­ler­de ada­le­te gü­ven duy­gu­su­nu za­yıf­lat­tı­ğı,

Zi­ya­ret kap­sa­mın­da­ki il is­ta­tis­tik­le­ri in­ce­len­di­ğin­de, öğ­ren­ci­le­rin ba­şa­rı dü­zey­le­ri ile ya­şa­nan di­sip­lin olay­la­rı ara­sın­da ters oran­tı ol­du­ğu, ya­ni ba­şa­rı dü­ze­yi art­tık­ça va­ka sa­yı­la­rın­da azal­ma ol­du­ğu,

Ya­tı­lı il­köğ­re­tim böl­ge okul­la­rın­da oku­yan ba­zı öğ­ren­ci­le­rin şe­hir ve okul ya­şa­mı­na adap­tas­yon prob­lem­le­ri­nin ol­du­ğu; dil, ye­mek, tu­va­let ve ge­nel ba­kım ko­nu­la­rın­da bir­ta­kım ek­sik­lik­le­rin ya­şan­dı­ğı; bu yüz­den, özel­lik­le yaz ay­la­rın­da ta­til kap­sa­mın­da şe­hir mer­kez­le­rin­de­ki okul­lar­da söz ko­nu­su öğ­ren­ci­le­re uyum ve eği­tim­le­ri­nin ve­ril­me­si­nin sağ­lan­ma­sı ge­rek­ti­ği,

Ya­tı­lı il­köğ­re­tim böl­ge okul­la­rın­da Sos­yal Hiz­met­ler ve Ço­cuk Esir­ge­me Ku­ru­mu­na bağ­lı ku­ru­luş­lar­da ol­du­ğu gi­bi ba­kı­cı an­ne uy­gu­la­ma­sı­na ge­çil­me­si ge­rek­ti­ği göz­lem­len­miş­tir.

Sos­yal Hiz­met­ler ve Ço­cuk Esir­ge­me Ku­rum­la­rın­da tes­pit edi­len hu­sus­lar:

Sos­yal hiz­met­ler il mü­dür­lü­ğü­ne bağ­lı yurt­lar zi­ya­ret edi­le­rek yö­ne­ti­ci­ler ve yurt­lar­da ba­rı­nan ço­cuk­lar­la gö­rüş­me­ler ya­pıl­mış, mev­cut ya­pı­dan kay­nak­la­nan prob­lem­ler ve çö­züm öne­ri­le­ri tar­tı­şıl­mış­tır.

Bu ku­rum­da ka­lan ço­cuk­la­ra on se­kiz ya­şın­dan son­ra iş imkânı sağ­lan­ma­sı, ço­cuk­la­rı­nı ku­ru­ma ver­me fik­ri­ni ev­de ba­kım des­te­ği­ne ter­cih et­me­le­ri­ne se­bep ol­du­ğu,

İş ga­ran­ti­si dü­şün­ce­si­nin üni­ver­si­te­ye gir­me is­tek­le­ri­ni ve bu­na bağ­lı ola­rak okul­lar­da­ki ba­şa­rı­la­rı­nı olum­suz et­ki­le­di­ği,

Ted­bir ka­ra­rıy­la ge­len su­ça itil­miş ço­cuk­la­rın ku­rum­da de­vam­lı ka­lan ço­cuk­la­rın dav­ra­nış­la­rı­nı olum­suz et­ki­le­dik­le­ri,

Şid­det eği­lim­le­ri­ni ar­tı­ran se­bep­ler­den bir­ka­çı ola­rak göz­lem­len­miş, de­tay­la­rı ra­por­da ve­ril­miş­tir.

Ce­za ve İn­faz Ku­rum­la­rı:

Zi­ya­ret edi­len il­ler­de var olan ce­za­evi ve tu­tu­kev­le­ri­nin ço­cuk ko­ğuş­la­rı zi­ya­ret edi­le­rek, söz ko­nu­su yer­ler­de bu­lu­nan ço­cuk hü­küm­lü ve tu­tuk­lu­lar ile söz ko­nu­su ku­rum­la­rın yö­ne­ti­ci­le­rin­den bil­gi­ler alın­mış­tır.

Ce­za ve in­faz ku­rum­la­rın­da su­ça itil­miş ço­cuk­la­rın sa­yı­sı­nın ar­tış hı­zı­na pa­ra­lel ola­rak ço­cuk ce­za­ev­le­ri­nin ka­pa­si­te­si­nin ay­nı hız­la art­ma­dı­ğı,

Mev­cut ce­za­ev­le­ri­nin için­de ço­cuk bö­lüm­le­ri­nin ay­rıl­ma­mış ol­du­ğu,

Yö­ne­ti­ci­le­rin bu ko­nu­da ye­ter­li eği­ti­me sa­hip ol­ma­dık­la­rı,

Ce­za ve in­faz ku­rum­la­rı­nın yö­ne­ti­ci­le­ri ço­cuk­la­rın eği­tim­le­ri, sa­nat kül­tür fa­ali­yet­le­ri ve spor ko­nu­sun­da ço­cuk­la­ra imkân sun­duk­la­rı, an­cak, ce­za­ev­le­rin­de tec­rü­be­li psi­ko­log ve sos­yal hiz­met uz­man­la­rı­na ih­ti­yaç du­yul­du­ğu,

Ce­za ve in­faz ku­rum­la­rın­dan tah­li­ye olan ço­cuk­la­rın, tah­li­ye son­ra­sı da ge­rek­li olan re­ha­bi­li­tas­yon ve ta­kip ça­lış­ma­la­rı ya­pı­la­ma­dı­ğı için, tek­rar, ay­nı ve­ya fark­lı suç­la­rı iş­le­me­ye de­vam et­tik­le­ri,

Mekân dar­lı­ğı olan yer­ler­de ko­ğuş­lar­da ka­lan ço­cuk tu­tuk­lu­la­rın bir­bir­le­ri­ni olum­suz yön­de et­ki­le­dik­le­ri,

Ço­cuk­la­rın ce­za­evin­de oku­duk­la­rı ki­tap­la­rın, ço­cuk­la­rın sos­yop­si­ko­lo­jik du­rum­la­rı­na ve ge­le­cek­le il­gi­li ge­li­şim­le­ri­ne uy­gun olup ol­ma­dı­ğı­nın in­ce­len­me­di­ği,

Ce­za ve in­faz ku­rum­la­rı­na gi­ren ba­zı ço­cuk­la­rın, çık­tık­la­rın­da pres­tij ka­zan­mış ol­duk­la­rı­nı dü­şün­dük­le­ri, göz­lem­len­miş­tir.

İn­ter­net ka­fe­ler­de tes­pit edi­len hu­sus­lar:

Son yıl­lar­da, genç ve ço­cuk­la­rı­mız için kon­trol­süz kul­la­nım­dan do­la­yı teh­li­ke arz et­me­ye baş­la­yan ve cid­di ted­bir­ler alın­ma­sı­na ih­ti­yaç du­yu­lan İn­ter­net ka­fe­ler, kol­luk bi­rim­le­ri re­fa­ka­tin­de zi­ya­ret edi­le­rek bir­ta­kım tes­pit­ler­de bu­lu­nul­muş­tur.

Ya­pı­lan in­ce­le­me­ler­de:

Ti­ca­ri bir ka­zanç el­de et­mek ama­cıy­la açı­lan İn­ter­net ka­fe­le­rin ço­ğun­da fi­zi­ki şart­la­rın ye­ter­siz ve sağ­lık­sız ol­du­ğu,

Bah­se ko­nu yer­ler, iş ye­ri aç­ma ve ça­lış­tır­ma ruh­sat­la­rı­na iliş­kin yö­net­me­lik ekin­de dü­zen­le­nen hu­sus­lar dik­ka­te alı­na­rak ve sıh­hi mü­es­se­se­ler için sı­nıf­la­rı­na ve özel­lik­le­ri­ne gö­re ara­na­cak ni­te­lik­le­rin, iş ile iş ye­rin­de ol­ma­sı ge­re­ken as­ga­ri stan­dart­lar göz önün­de bu­lun­du­ru­la­rak ye­rel yö­ne­tim­ler ve kol­luk bi­rim­le­rin­ce et­kin ve sü­rek­li bir şe­kil­de de­net­le­ne­me­di­ği,

İn­ter­net ka­fe­ler­de ge­nel ah­la­ka ay­kı­rı içe­rik­le­re sa­hip ku­mar, ba­his ve por­nog­ra­fik içe­rik­li kö­tü alış­kan­lık­la­ra özen­di­ri­ci ve şid­det içe­rik­li, şid­de­ti özen­di­ri­ci si­te­le­re ço­cuk­la­rın ra­hat­lık­la ula­şa­bil­dik­le­ri,

İn­ter­net ka­fe yö­ne­ti­ci­le­ri­nin, fil­tre prog­ram­la­rı­nı sa­de­ce tef­tiş aşa­ma­sın­da kul­la­nı­ma aç­tık­la­rı,

Ya­pı­lan in­ce­le­me­ler­de, ge­nel gü­ven­lik suç un­sur­la­rı­nın tes­pi­ti ve asa­yi­şin sağ­lan­ma­sı ama­cıy­la kol­luk bi­rim­le­ri­nin yap­tı­ğı de­ne­tim­ler ile İn­ter­net ka­fe­le­rin iş­le­til­me­si açı­sın­dan so­rum­lu olan be­le­di­ye ve­ya böl­ge­si­ne gö­re il özel ida­re­le­rin­ce ya­pı­lan de­ne­tim­ler­de ko­or­di­nas­yon ek­sik­li­ği ol­du­ğu,

Mev­cut pay­la­şım ek­sik­li­ği­nin İn­ter­net ka­fe­ler­de­ki su­ça yö­ne­lik olum­suz­luk­la­rı ar­tır­dı­ğı ve bir za­fi­ye­tin oluş­ma­sı­na ne­den ol­du­ğu,

Bu kap­sam­da de­ne­ti­min et­kin­li­ği­nin ar­tı­rıl­ma­sı ge­rek­ti­ği,

De­ne­tim­le­rin il­gi­li bi­rim­le­rin iş bir­li­ğin­de ya­pıl­ma­sı,

Ka­pa­tıl­ma­sı ge­re­ken iş yer­le­ri­nin di­ğer İn­ter­net ka­fe­le­re ör­nek teş­kil et­me­si açı­sın­dan he­men ka­pa­tıl­ma­sı,

Suç un­su­ru tes­pit edil­me­si du­ru­mun­da kol­luk bi­rim­le­ri ta­ra­fın­dan ge­rek­li tu­ta­nak­lar ha­zır­la­na­rak ive­di­lik­le yar­gı­ya in­ti­ka­li­nin sağ­lan­ma­sı ve böy­le­lik­le dev­le­tin de­ne­tim­ler yo­luy­la cay­dı­rı­cı­lık gü­cü­nün ar­tı­rıl­ma­sı ge­rek­ti­ği,

İn­ter­net ka­fe­le­rin şe­kil ve içe­rik yö­nün­den ül­ke ge­ne­lin­de or­tak bir mo­del oluş­tu­ru­la­rak de­net­len­me­le­ri ge­rek­ti­ği,

Yek­ne­sak­lık sağ­lan­ma­sı ve söz ko­nu­su açıl­ma­sı iz­ne bağ­lı yer­le­rin sü­rek­li kon­trol al­tın­da tu­tul­ma­la­rı­nın ge­rek­ti­ği,

Ka­fe­ler­de ço­cuk­lar ile ye­tiş­kin­le­rin ay­nı or­tam­lar­da bu­lun­duk­la­rı göz­lem­len­miş­tir.

Ya­pı­lan il zi­ya­ret­le­rin­de ay­rı­ca il ço­cuk şu­be mü­dür­lük­le­ri, il genç­lik ve spor mü­dür­lük­le­ri, il kül­tür ve tu­rizm mü­dür­lük­le­ri, il müf­tü­lük­le­ri, be­le­di­ye­ler, cum­hu­ri­yet baş­sav­cı­lık­la­rı ve si­vil top­lum ku­ru­luş­la­rı da zi­ya­ret edil­miş­tir.

İl ço­cuk şu­be mü­dür­lük­le­ri:

Ço­ğun­luk­la şu­be mü­dür­lük­le­ri­nin amaç­la­rı­na uy­gun bir şe­kil­de or­ga­ni­ze ol­du­ğu,

Ye­ni ya­sal dü­zen­le­mey­le il­gi­li eği­tim ala­ma­yan gö­rev­li­le­rin so­kak­ta­ki mü­da­ha­le­de çe­kim­ser kal­dık­la­rı,

SHÇEK genç­lik mer­kez­le­ri­nin, genç­lik ve spor mü­dür­lü­ğü­ne bağ­lı genç­lik mer­kez­le­ri­nin yay­gın ve et­kin ol­ma­ma­sı ne­de­niy­le, şu­be mü­dür­lük­le­ri­nin bu mer­kez­le­rin yap­ma­la­rı ge­re­ken­le­ri yap­mak zo­run­da kal­dık­la­rı,

So­kak ve okul çev­re­si gü­ven­li­ğin­de et­kin ol­ma­sı ge­re­ken po­li­sin okul içi­ne gir­mek zo­run­da kal­dı­ğı,

Sos­yal fa­ali­yet­le­re za­man ayır­mak zo­run­da kal­dı­ğı,

Po­li­sin ulu­sal pro­je­le­ri­nin di­ğer ku­rum­la­ra na­za­ran da­ha et­kin ça­lış­tık­la­rı,

Çe­te­leş­me ve uyuş­tu­ru­cu sa­tı­cı­la­rı ko­nu­sun­da çok et­kin or­ga­ni­ze ola­ma­dık­la­rı,

Suç he­nüz iş­len­me­den su­çu ön­le­me­ye yö­ne­lik ça­lış­ma­la­rın ya­pıl­ma­sı ge­rek­ti­ği,

Suç iş­len­dik­ten son­ra ih­lal edi­len ka­mu dü­ze­ni­nin sağ­lan­ma­sı­nın çok da­ha zor ol­du­ğu göz önü­ne alın­dı­ğın­da, şid­de­ti ön­le­me ko­nu­sun­da, ön­le­yi­ci kol­luk hiz­met­le­ri­ni ye­te­rin­ce kul­la­na­ma­dık­la­rı, ço­cuk­lar için suç iş­le­me ko­nu­su­nun ve ço­cuk­la­rı su­ça iten risk­li böl­ge­le­rin ye­te­rin­ce de­net­len­me­di­ği,

Bu­na iliş­kin bil­gi­le­rin de­ğer­len­di­ri­le­rek su­çu ön­le­me­ye yö­ne­lik ça­lış­ma­la­rın ya­pıl­ma­dı­ğı,

An­cak suç iş­len­dik­ten son­ra ih­lal edi­len ka­mu dü­ze­ni­ni sağ­la­ma­ya ça­lış­tık­la­rı; bu­nun da suç­la mü­ca­de­le de­ğil de suç­luy­la mü­ca­de­le­ye yö­ne­lik ça­lış­ma­lar ola­rak al­gı­lan­dı­ğı,

Bu du­ru­mun da top­lum­da­ki su­çun ön­len­me­sin­de ye­ter­siz kal­dı­ğı,

Su­ça iti­len ço­cuk­la­rın ka­ra­ko­la gel­dik­le­ri an­dan iti­ba­ren, ku­rum­la­rın or­ga­ni­ze ola­ma­ma­la­rı ne­de­niy­le, em­ni­ye­tin, ço­cuk­tan sü­rek­li so­rum­lu hâlde ol­ma­sı,

Göz­lem­len­miş­tir.

İl genç­lik ve spor mü­dür­lük­le­ri:

Genç­lik mer­ke­zi sa­yı­la­rı ve bu mer­kez­ler­de ça­lı­şan ele­man sa­yı­la­rı­nın ye­ter­li ol­ma­dı­ğı,

Fi­zi­ki or­tam­la­rı­nın amaç­la­rı doğ­rul­tu­sun­da kul­lan­ma­ya el­ve­riş­li ol­ma­dı­ğı,

Şe­hir­de­ki genç nü­fu­sun ih­ti­ya­cı­nı gi­der­me­ye yö­ne­lik el­le­rin­de ne mer­kezî ne de ye­rel bir plan­la­ma­nın ol­ma­dı­ğı,

Okul­lar­la ge­rek­li ko­or­di­nas­yon sağ­la­na­rak genç­le­rin mer­ke­ze gel­me­le­ri­ni yön­len­di­re­cek bir pro­je­le­ri­nin ol­ma­dı­ğı,

Kül­tür Ba­kan­lı­ğı, SHÇEK, Millî Eği­tim ve ye­rel yö­ne­tim­ler ile or­ga­ni­ze ola­rak ça­lış­ma­ya ge­re­ken öne­mi ver­me­dik­le­ri; eğer bu ça­lış­ma­la­rı ya­pa­bil­se­ler, Kül­tür Ba­kan­lı­ğın­dan ele­man des­te­ği ve okul­lar­dan da spor sa­lo­nu ve okul bah­çe­le­ri­ni kul­lan­ma imkânla­rı­nı ra­hat­lık­la kul­la­na­bi­le­cek­le­ri,

Spo­run şid­de­ti ön­le­yen en bü­yük et­ken­ler­den bi­ri­si ol­du­ğu göz önü­ne alın­dı­ğın­da, bu bi­rim­le­rin şid­de­ti ön­le­me ko­nu­sun­da çok et­kin bir so­rum­lu­luk ta­şı­dık­la­rı bi­lin­me­li ve bu­na gö­re ted­bir­ler alın­ma­sı ge­rek­ti­ği,

Göz­lem­len­miş­tir.

İl kül­tür ve tu­rizm mü­dür­lük­le­ri:

Şe­hir kül­tü­rü oluş­tur­mak­la il­gi­li et­kin ve ye­ter­li ça­lış­ma­la­rı­nın ol­ma­dı­ğı,

Genç­li­ğe yö­ne­lik ça­lış­ma­la­rı­nın ye­ter­siz ol­du­ğu,

Dev­let ti­yat­ro­la­rı­nın il mü­dür­lük­le­riy­le olan di­ya­log­la­rı­nın za­yıf ol­du­ğu,

Ge­nel­de et­kin, yay­gın, di­ğer mü­dür­lük­ler­le or­ga­ni­ze ol­muş bir ça­lış­ma­la­rı­nın alan­da his­se­dil­me­di­ği,

Kül­tür fa­ali­yet­le­ri­nin tu­rizm fa­ali­yet­le­ri­nin göl­ge­sin­de kal­dı­ğı, bu ne­den­ler­le ço­cuk­la­rın boş va­kit­le­ri­ni uy­gun ol­ma­yan or­tam­lar­da ge­çir­mek­te, şid­det­le da­ha ko­lay ta­nış­mak­ta ol­duk­la­rı,

Göz­lem­len­miş­tir.

İl müf­tü­lük­le­ri:

 Cu­ma hut­be­le­rin­de ve va­az­lar­da genç­lik, şid­det ve ai­ley­le il­gi­li ko­nu­la­rın iş­len­di­ği, fa­kat, de­vam­lı ve et­kin ol­ma­dı­ğı,

Ma­hallî te­le­viz­yon ve rad­yo­lar­da müf­tü­lük­ler ta­ra­fın­dan bu ko­nu­la­rı iş­le­yen prog­ram­la­rın ye­ter­siz ol­du­ğu,

Genç­li­ği he­def alan prog­ram­lı, genç­li­ğin ile­ti­şim di­li­ni kul­la­nan gün­lük ko­nu­lar­la il­gi­li bir ça­lış­ma­nın ya­pıl­ma­dı­ğı,

Genç­le­re ulaş­mak için tek­nik araç­la­rın iyi kul­la­nıl­ma­dı­ğı,

Genç­le­rin top­lum­sal de­ğer­le­ri­ni ve du­yar­lı­lık­la­rı­nı ar­tı­ran et­kin­lik­le­ri­nin ol­ma­dı­ğı,

Ken­di­le­ri­nin ulaş­ma­sı ye­ri­ne ki­şi­le­rin ken­di­le­ri­ne ulaş­ma­la­rı­nı bek­le­dik­le­ri,

Hal­kın­sa, müf­tü­lü­ğün bir­çok hiz­me­tin­den ha­be­ri ol­ma­dı­ğı,

Göz­lem­len­miş­tir.

Si­vil top­lum ku­ru­luş­la­rı…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Ataş, ko­nuş­ma­nı­zı lüt­fen ta­mam­la­yı­nız. Son cüm­le­le­ri­niz için aç­tım.

Bu­yu­run.

MUS­TA­FA ATAŞ (De­vam­la) - To­par­lı­yo­rum efen­dim.

Ge­nel ola­rak ya­pı­lan gö­rüş­me­ler­de bir­çok si­vil top­lum ku­ru­lu­şu­nun et­kin­lik dü­zen­le­ye­bil­mek için si­vil kay­nak oluş­tur­mak ye­ri­ne, dev­let­ten yar­dım ta­lep et­tik­le­ri, bu­nun da ça­lış­ma­la­rın et­kin­li­ği­ni azalt­tı­ğı,

Şe­hir­le­rin­de­ki genç­le­rin şid­det eği­lim­le­ri­ni azal­ta­cak kül­tü­rel, sa­nat­sal ve spor fa­ali­ye­ti alan­la­rın­da ih­ti­sas­la­şıp et­kin ve yay­gın ça­lış­ma yap­ma­dık­la­rı,

Kay­nak­la­rın ve­rim­li­li­ği açı­sın­dan ay­nı ko­nu­da fa­ali­yet ya­pan si­vil top­lum ku­ru­luş­la­rı­nın iş bir­li­ği yap­ma­dık­la­rı,

Göz­lem­len­miş­tir.

Sa­yın Baş­ka­nım, be­le­di­ye­ler­le il­gi­li de göz­lem­le­ri­mi­zi ak­ta­rıp, söz­le­ri­mi to­par­lı­yo­rum:

Genç­le­re yö­ne­lik genç­lik mer­kez­le­ri ve kül­tür mer­kez­le­ri nok­ta­sın­da ye­ter­siz kal­dık­la­rı,

Kül­tü­rel fa­ali­yet­ler nok­ta­sın­da öğ­ren­ci­le­re ve genç­le­re yö­ne­lik da­ha et­kin fa­ali­yet­ler yap­ma­la­rı ge­re­kir­ken, da­ha çok sos­yal yar­dım fa­ali­yet­le­ri­ne yö­nel­dik­le­ri,

İn­ter­net ka­fe­le­rin ruh­sat­lan­dır­ma ve de­ne­tim­le­rin­de en et­kin ku­ru­mun ken­di­le­ri ol­ma­sı­na rağ­men, de­ne­tim fa­ali­yet­le­ri nok­ta­sın­da ve ruh­sat ver­me hu­su­sun­da ge­cik­me­le­rin, genç­le­rin ve ço­cuk­la­rın bu­ra­lar­dan olum­suz an­lam­da et­ki­len­me­le­ri­ne do­lay­lı ola­rak se­bep ol­duk­la­rı,

Aç­ma iz­ni ve­ri­len İn­ter­net ka­fe­le­rin de­ne­tim­le­ri­nin be­le­di­ye­ler ta­ra­fın­dan dü­zen­li ola­rak ye­ri­ne ge­ti­ril­me­sin­de ak­sa­ma­lar ol­du­ğu,

Ya­pı­lan araş­tır­ma­lar­da, spor ya­pan ço­cuk­la­rın ve genç­le­rin şid­det­ten da­ha uzak ol­duk­la­rı göz önü­ne alın­dı­ğın­da, genç­le­rin spor ya­pa­cak­la­rı ye­ter­li alan­la­ra sa­hip ol­ma­la­rı ko­nu­sun­da ye­ter­li ça­lış­ma­la­rı­nın ol­ma­dı­ğı,

Genç­ler ve ço­cuk­lar­la il­gi­li di­ğer ku­rum ve ku­ru­luş­lar­la iş bir­li­ği­nin ye­ter­siz ol­du­ğu,

Göz­lem­len­miş­tir.

Tak­dir eder­si­niz ki, bu so­run­lar ve ak­sak­lık­lar bu­gün or­ta­ya çık­mış so­run­lar de­ğil­dir. Bu so­run­lar yıl­lar­ca ih­mal edil­miş­li­ğin so­nu­cu­dur.

Ko­mis­yon ra­po­ru­nun so­nuç ve öne­ri­le­ri­nin son bö­lü­mün­de şun­la­rı siz­ler­le pay­laş­mak is­ti­yo­rum: Şid­det, dün­ya­da git­tik­çe ar­tan, so­nuç­la­rı iti­ba­rıy­la da sa­de­ce şid­de­ti uy­gu­la­yan ve şid­det mağ­dur­la­rın­dan öte top­lu­mun her bi­re­yi­ni do­lay­lı ya da di­rekt et­ki­le­yen ça­ğı­mı­zın en önem­li so­run­la­rın­dan bi­ri­si­dir.

"İn­san hak­la­rı, ba­rış, sev­gi ve da­ya­nış­ma" söy­lem­le­ri­nin çok kul­la­nıl­dı­ğı ça­ğı­mız­da ya­pı­lan ko­mis­yon ça­lış­ma­la­rı gös­ter­mek­te­dir ki, ül­ke­miz­de de ço­cuk ve genç­le­ri­mi­zin şid­det eği­lim­le­ri ar­tış sey­ri gös­ter­mek­te­dir. 25,6 mil­yon sı­fır-on se­kiz yaş gru­bu, te­rör ör­güt­le­ri­nin, suç ör­güt­le­ri­nin, or­gan ve uyuş­tu­ru­cu ta­cir­le­ri­nin en ko­lay ulaş­tı­ğı ve et­ki­le­di­ği bir yaş gru­bu­dur.

Millî ve ma­ne­vi de­ğer­le­ri ko­ru­ma­sı­nı bek­le­di­ği­miz bu genç nes­li teh­dit­ler­den ko­ru­mak için er­te­le­ye­bi­le­ce­ği­miz hiç­bir ted­bir yok­tur. Şid­de­tin ço­cuk ve genç­ler­de art­ma­sı­nın ge­tir­di­ği ma­li­yet, se­bep­le­ri­ni or­ta­dan kal­dır­mak için sarf ede­ce­ği­miz kay­nak­lar­dan çok çok faz­la­dır. Bu bağ­lam­da, ço­cuk ve genç­le­ri­mi­zi şid­det­ten uzak­laş­tır­mak için, tüm yö­ne­ti­ci­le­re, an­ne­le­re, ba­ba­la­ra ve med­ya­ya önem­li gö­rev­ler düş­mek­te­dir. Unut­ma­ya­lım, hiç­bi­ri­miz, genç­li­ğe kar­şı olan so­rum­lu­lu­ğun dı­şın­da ka­la­ma­yız.

Ül­ke­miz­de ar­tan şid­det olay­la­rı­nın ve genç­ler­de­ki şid­det eği­lim­le­ri­nin ön­len­me­si için, ço­cuk­la­ra ve genç­le­re yö­ne­lik ulu­sal plan­la­ma­la­rın ive­di­lik­le et­kin ve öl­çü­le­bi­lir bir şe­kil­de ya­pıl­ma­sı ge­rek­mek­te­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, yap­tı­ğı­mız bu zi­ya­ret­ler­de­ki tes­pit­le­ri­mi­zi siz­ler­le pay­laş­ma­ya ça­lış­tım. Ta­bi­idir ki, bu olum­suz şart­lar içe­ri­sin­de çok ola­ğa­nüs­tü gay­ret­ler sarf ede­rek, ger­çek­ten, bu tes­pit­le­ri­mi­zin ak­si is­ti­ka­me­tin­de olum­lu ça­lış­ma­lar ya­pan be­le­di­ye­le­ri­miz, ku­rum­la­rı­mız var­dır. İn­şal­lah, bu olum­lu ça­lış­ma­lar ya­pan ku­rum­la­rı­mı­zın ve be­le­di­ye­le­ri­mi­zin ida­re­ci­le­ri­nin di­ğer­le­ri ta­ra­fın­dan ör­nek alın­ma­sı te­men­ni­siy­le he­pi­mi­zin üze­rin­de­ki bu şid­det eği­lim­le­ri­ni ön­le­me nok­ta­sın­da­ki so­rum­lu­lu­ğu bir kez da­ha ha­tır­la­tı­yor, ön­ce­lik­le, şid­de­tin Mec­lis­te ol­ma­ma­sı­nı di­le­ye­rek, he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Ataş.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Mec­lis Baş­kan­lı­ğı­na ya­zı­lı ola­rak mü­ra­ca­at eden Ya­lo­va Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Mu­har­rem İn­ce, ken­di is­mi­nin de açık­ça kul­la­nı­la­rak ger­çek dı­şı be­yan­da bu­lu­nul­du­ğu­nu -Ko­mis­yon Baş­ka­nı ta­ra­fın­dan- ifa­de et­miş ve 69'un­cu mad­de­ye gö­re söz ta­le­bin­de bu­lun­muş­tur. Bu ta­le­bi de­ğer­len­di­ri­yo­rum. Za­bıt­la­rın bir kıs­mı gel­di. Ken­di­le­ri­ne de ve­re­ce­ğim ve el­bet­te ki, bir açık­la­ma imkânı da her za­man için ve­kil­le­ri­mi­ze ve­ri­yo­ruz. Yi­ne, onu o şe­kil­de de­ğer­len­di­re­ce­ğim. Üç beş da­ki­ka için­de di­ğer za­bıt­lar da gel­sin, si­ze de tak­dim ede­ce­ğim.

Şim­di, söz sı­ra­sı, şah­sı adı­na, Si­nop Mil­let­ve­ki­li Sa­yın En­gin Al­tay'a ait­tir. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Bu­yu­run.

EN­GİN AL­TAY (Si­nop) - Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Ön­ce Ko­mis­yon Baş­ka­nı­na he­men bir ikaz­da bu­lun­mak is­ti­yo­rum: Ben bu Ko­mis­yo­nun üye­si de­ği­lim, bi­raz son­ra be­nim ko­nuş­mam­dan da ra­hat­sız olup, ba­na da bi­raz ön­ce Sa­yın İn­ce'ye yap­tı­ğı gi­bi bir if­ti­ra­da bu­lun­ma­sın di­ye pe­şi­nen bu işin önü­nü kes­mek is­ti­yo­rum.

AH­MET SIR­RI ÖZ­BEK (İs­tan­bul) - İn­san­lar alış­kan­lık­la­rın­dan ko­lay vaz­geç­mez­ler!

EN­GİN AL­TAY (De­vam­la) - Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; ço­cuk­lar­da ve genç­ler­de ar­tan şid­det eği­li­mi ve okul­lar­da mey­da­na ge­len olay­lar­la il­gi­li, Mec­li­si­miz 14/12/2006'da bir ko­mis­yon kur­du. Şim­di, biz de, ay­nı yı­lın tam iki ay ön­ce­sin­de, Par­la­men­to­mu­za bir gen­so­ruy­la gel­dik ve ba­kın, ben, bu gen­so­ru gö­rü­şü­lür­ken de­mi­şim ki: "Bu gen­so­ru, okul­la­rı­mız­da son üç yıl­dır or­ta­ya çı­kan şid­det olay­la­rı­nın ar­tık dur­ma­sı için ve­ril­miş bir gen­so­ru­dur." Biz, par­ti ola­rak bu tes­pi­ti çok da­ha ön­ce ya­pa­rak ve ko­nu­nun -ge­nel ve özel şart­la­rı mut­la­ka var ama- özel şart­la­rın­da Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğı­nın bi­rin­ci de­re­ce mu­ha­tap ol­du­ğu­nu bi­le­rek, Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğı hak­kın­da bir gen­so­ru içe­ri­sin­de bu­nu de­ğer­len­dir­mek is­te­dik. Ama, Mec­li­si­miz, o za­man ne ya­zık ki, bu gen­so­ru öner­ge­mi­zi ik­ti­dar par­ti­si­nin ço­ğun­luk oy­la­rıy­la red­det­ti. İki bu­çuk ay son­ra, ay­nı Mec­lis, genç­ler­de ve ço­cuk­lar­da ar­tan şid­det eği­lim­le­ri ve okul­lar­da mey­da­na ge­len olay­lar için bir Mec­lis Araş­tır­ma­sı Ko­mis­yo­nu kur­du.

Şim­di, Ko­mis­yon ra­po­ru bu­ra­da, siz­ler­de de var­dır, dört yüz dok­san se­kiz say­fa­dan iba­ret bir ra­por. Eme­ği ge­çen, ça­lı­şan ar­ka­daş­la­rı­mı­za çok te­şek­kür edi­yo­rum.

Ra­por iyi de, şim­di, Mec­lis araş­tır­ma­sı ni­ye açı­lır? Or­ta­da bir so­run var­dır, so­ru­nu araş­tı­rır­sı­nız ve son­ra da so­ru­na yö­ne­lik bir ça­re or­ta­ya ko­yar­sı­nız. Ko­mis­yon ra­po­ru­nun so­nuç bö­lü­mü "ol­ma­lı", "sağ­lan­ma­lı", "des­tek­len­me­li", "kul­la­nıl­ma­lı", "ça­lış­ma­lı", "ve­ril­me­li." şek­lin­de; me­li, ma­lı ra­po­ru di­ye­bi­le­ce­ği­miz bir ra­por.

Bu ra­por­dan son­ra ne ola­cak? Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Mec­lis bir ko­nu­yu araş­tı­rır… Ki Mec­li­sin bir ko­nu­yu araş­tır­mak için ko­mis­yon kur­ma­sı­nı ge­rek­ti­re­cek ka­dar önem­li bir ko­nuy­sa, mil­let ço­luk ço­cu­ğu­nu ar­tık oku­la gön­de­re­mez hâle gel­miş­se, mil­let on ye­di ya­şın­da­ki ço­cu­ğu ak­şam al­tı­dan son­ra eve gel­me­yin­ce po­li­si arar hâle gel­miş­se or­ta­da cid­di bir du­rum var­dır, cid­di, sos­yal, top­lum­sal bir prob­lem var­dır.

Şim­di, ben is­ter­dim ki, bu Ko­mis­yon ra­po­ru­nun son say­fa­sın­da bir Mec­lis so­ruş­tur­ma­sı açıl­ma­sı­na yö­ne­lik bir iba­re ol­sun; bu yok. Bu şim­di gö­rü­şül­dü, Sa­yın Baş­kan bi­raz son­ra "Ra­por gö­rü­şül­müş­tür." di­ye­cek, ye­mek ara­sı ve­re­cek, bi­te­cek. Son­ra, il­gi­li­le­re, me­rak­lı­la­rı­na, Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğı is­ta­tis­tik­le­riy­le il­gi­li, sos­yal, kül­tü­rel is­ta­tis­tik­ler­le il­gi­li, sos­yal hiz­met­ler­le il­gi­li gü­zel bir en­van­ter, is­ta­tis­ti­ki en­van­ter. Me­se­la, bu ra­po­ru açar­sı­nız, bir say­fa­sın­da Tür­ki­ye'de kaç ta­ne öğ­ren­ci var, kaç ta­ne öğ­ret­men var, kaç ta­ne ders­lik var, bun­la­rı gö­rür­sü­nüz. Bun­lar za­ten Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğı­nın ha­zır­la­dı­ğı is­ta­tis­tik­ler­de, yıl­lık­lar­da var. Bu­nu der­ken Ko­mis­yo­nun eme­ği­ni kü­çüm­se­mi­yo­rum, ama ya­ni ne ol­du?

MEH­MET YÜK­SEK­TE­PE (De­niz­li) - Kü­çüm­sü­yor­sun…

EN­GİN AL­TAY (De­vam­la) - Şim­di bu ra­por çık­tı da ne ol­du? -Me­li, ma­lı ra­po­ru bu. Dur­du mu şid­det? Bu Ko­mis­yon ça­lış­tı, işi­ni bi­tir­di de şid­det dur­du mu? Ço­cuk­lar­da ve genç­ler­de şid­det eği­li­mi son mu bul­du? Böy­le bir şey yok. Ne var? Ee, Mec­lis gö­rev yap­tı... Bu, gö­rev fa­lan de­ğil sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; bu, bey­tül­ma­lı za­ra­ra uğ­rat­mak­tır. Bu­nun baş­ka bir açık­la­ma­sı ola­maz. Bu­nu pe­şi­nen söy­le­mek is­ti­yo­rum.

Şim­di de­ğer­li ar­ka­daş­lar, eği­tim, he­pi­mi­zin ön­ce bi­rin­ci de­re­ce ço­cuk­la­rı­mı­zı, ge­le­cek ku­şak­la­rı, ül­ke­mi­zin ge­le­ce­ği­ni, do­la­yı­sıy­la ken­di ku­şak­la­rı­mı­zın da ge­le­ce­ği­ni il­gi­len­di­ren ha­ki­ka­ten cid­di bir iş. Ço­cuk­la­rı­mız bi­zim ge­le­ce­ği­miz, bi­zim ço­cu­ğu­muz ol­sun ol­ma­sın. Ben ina­nı­yo­rum ki, bi­ri­niz be­nim ço­cu­ğu­mun so­kak­ta ba­şı­na bir iş hâl gel­di­ği­ni gör­se­niz, ken­di ço­cu­ğu­nu­zu mü­da­faa eder ka­dar mü­da­faa eder­si­niz, mu­ha­fa­za eder ka­dar mu­ha­fa­za…

FİK­RET BA­DAZ­LI (An­tal­ya) - Ke­sin.

EN­GİN AL­TAY (De­vam­la) - Biz de si­zin için, si­zin ço­cuk­la­rı­nız… Bu böy­le­dir, ço­cuk sev­gi­si ay­rı bir şey­dir. Ço­cuk­la­rın iyi ye­tiş­ti­ril­me­si la­zım, ço­cuk­la­rın doğ­ru ye­tiş­ti­ril­me­si la­zım, bu­nu çok önem­se­mek la­zım.

Şim­di, ba­kın, genç­ler­de ve ço­cuk­lar­da şid­det eği­li­mi­nin art­tı­ğı­nı gö­rü­yo­ruz. Bil­me­yen­ler için söy­le­ye­yim, bu Mec­lis­te be­ni hâlâ hu­kuk­çu zan­ne­den­ler var, ben eği­tim­ci­yim; te­be­şi­ri bı­ra­kıp Par­la­men­to­ya gel­miş bir ar­ka­da­şı­nı­zım, son üç yı­lın­da da eği­tim yö­ne­ti­ci­li­ği ya­pı­yor­dum. Bu işi bir par­ça bi­li­rim. Şim­di, şid­det eği­li­mi bir so­run­dur. Bi­raz ön­ce ik­ti­dar söz­cü­sü ar­ka­da­şı­mız de­di ki: "Bu, bu­gün or­ta­ya çık­mış bir so­run de­ğil. Bu, yıl­la­rın ih­ma­li, bi­ri­ki­miy­le bu­gün önü­mü­ze gel­miş bir so­run." Ya­hu, is­ta­tis­tik­ler ga­yet açık, ya­ni si­zin dö­ne­mi­niz­de okul­lar­da şid­de­tin art­tı­ğı­nı, so­kak­ta şid­de­tin art­tı­ğı­nı, çar­şı­da, pa­zar­da, stad­yum­lar­da şid­de­tin art­tı­ğı­nı, hat­ta hat­ta mil­le­tin ge­çim der­di yü­zün­den, pa­ra­sız­lık yü­zün­den ev­ler­de, ai­le için­de şid­de­tin art­tı­ğı­nı bil­me­yen mi var? Bu ye­ni bir şey de­ğil ki! Tür­ki­ye'yi bu nok­ta­ya, siz sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri de­ğil ama, si­zin gü­ve­no­yu ver­di­ği­niz 59'un­cu Hükûmet ge­tir­miş­tir. Bu­nu ka­bul et­me­miz la­zım, bu­nu gör­me­miz la­zım. Bu­nu Tür­ki­ye gö­rü­yor, mil­let bu­nu bi­li­yor. Üç se­ne ön­ce se­kiz ya­şın­da­ki ço­cu­ğu­nu oku­la gön­de­ren an­ne­nin psi­ko­lo­ji­si ile şim­di o an­ne­nin -ço­cuk da bü­yü­dü, on bir ya­şın­da- psi­ko­lo­ji­si bir mi ar­ka­daş­lar? Ben si­ze so­ru­yo­rum.

OS­MAN KI­LIÇ (Si­vas) - Şim­di da­ha iyi.

EN­GİN AL­TAY (De­vam­la) - Şim­di, tab­lo bu. Şim­di, bir ke­re, bu tab­lo­yu bil­me­miz la­zım.

Ge­nel so­run­lar ay­rı, ya­ni, top­lum­da şid­det ni­ye art­tı? Bu­nun bi­rin­ci se­be­bi, mil­le­tin aş ve iş so­ru­nu­dur. Biz­de bir söz var­dır, "Aç ta­vuk am­bar yı­kar." der­ler. Bu mil­le­ti aç bı­ra­kır­sa­nız, bu mil­le­tin ço­cu­ğu ti­ner­ci olur, ba­ba­sı da hır­sız olur. Kim­se dur­duk yer­de ti­ner­ci ol­maz, hır­sız ol­maz, çe­te­ci ol­maz, kap­kaç­çı ol­maz. Tür­ki­ye bu nok­ta­ya gel­diy­se bu, Hükûme­ti­ni­zin uy­gu­la­dı­ğı eko­no­mik po­li­ti­ka­la­rın, sos­yal po­li­ti­ka­la­rın bir ürü­nü­dür, bir ese­ri­dir. Bu bir va­kı­adır. Bu­nu or­ta­ya koy­mak la­zım. Hükûme­tin de bu ko­nu­da ted­bir al­ma­sı la­zım. İş iş­ten geç­ti, Par­la­men­to­nun son gün­le­ri­ni ya­şı­yo­ruz. Gön­lüm is­ter­di ki, bu iş­ler ya ön­ce­den baş­la­say­dı, ko­nu­şul­say­dı ya da ye­ni Par­la­men­to­ya bı­ra­kıl­say­dı. Şim­di, se­çim ka­ra­rı al­mış bir Par­la­men­to, bu­ra­da, âdet ye­ri­ni bul­sun cin­sin­den, şid­det­le il­gi­li Mec­lis araş­tır­ma­sı­nı gö­rü­şü­yor "muş" gi­bi! Tür­ki­ye'nin bir ge­nel prob­le­mi­dir, hiç­bir şe­yi doğ­ru dü­rüst yap­ma­yız, yap­mış gi­bi, ol­muş gi­bi, bak­mış gi­bi, ça­lış­mış gi­bi... Bu "mış gi­bi"den Tür­ki­ye'nin kur­tul­ma­sı la­zım, ama ön­ce­lik­le, Par­la­men­to­nun kur­tul­ma­sı la­zım.

Şim­di, okul­lar bo­yu­tu­na gel­mek is­ti­yo­rum. Ya­ni, ge­nel­de şid­de­tin, top­lum­da­ki şid­de­tin, genç­ler­de­ki şid­det eği­lim­le­ri­nin bir­çok se­be­bi var, fak­tö­rü var; bu on da­ki­ka­ya bu­nu sığ­dır­mak ta­bii ki müm­kün de­ğil. Ama, şid­de­tin stad­yum­da ol­ma­sı­nı ka­bul ede­me­yiz, şid­de­tin so­kak­ta ol­ma­sı­nı, park­ta ol­ma­sı­nı ka­bul ede­me­yiz, ama sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, ilim-ir­fan yu­va­sın­da, okul­da şid­det ol­ma­sı­nı ta­sav­vur ede­me­yiz; ka­bul et­me­yi bı­ra­kın, ka­bul ede­me­yiz, ta­sav­vur ede­me­yiz, dü­şü­ne­me­yiz, dü­şün­me­me­li­yiz, ol­ma­ma­lı, ola­bi­le­me­me­li, ama var. Gün geç­mi­yor ki, ga­ze­te­ler­de, okul­lar­la il­gi­li şid­det ha­ber­le­ri, uy­gun­suz ha­ber­ler oku­yo­ruz. Bu ko­nu­da çe­şit­li öğ­ret­men­le­rin, çe­şit­li yer­le­re yaz­dı­ğı mek­tup­lar var. Bir ta­ne­si­ni ben oku­dum, ina­nın ben ağ­la­dım, bir öğ­ret­men ola­rak ben ağ­la­dım. Me­se­la, o mek­tup­tan, si­ze, sa­de­ce çok kı­sa bir bö­lüm oku­mak is­ti­yo­rum, çok şey var o mek­tup­ta ama: "Muh­taç ol­du­ğu kud­re­tin do­laş­tı­ğı asil ka­nı uyuş­tu­ru­cuy­la ze­hir­le­yen öğ­ren­ci­le­ri­mi kur­ta­ra­mı­yo­rum." di­ye fer­yat eden bir öğ­ret­men mek­tu­bu bu. Ay­nı öğ­ret­men di­yor ki: "Öğ­ren­me­ye di­re­nen, ken­di­ni ka­pa­tan öğ­ren­ci­le­ri­me İs­tik­lal Mar­şı'nın an­la­mı­nı bi­le öğ­re­te­mi­yo­rum." Ve ay­nı öğ­ret­men -da­ha ön­ce, bu­nu Mec­lis­te bir ke­re söy­le­miş­tim- "Sı­nıf­ta ço­cuk­la­ra ders an­la­tır­ken, ya­zı tah­ta­sı­nın üs­tün­de du­ran Ata­türk res­mi­ne ba­kıp Ata­türk'ün göz­le­riy­le göz gö­ze gel­mek­ten kor­ku­yo­rum." di­yor. İş­te, Türk millî eği­tim sis­te­mi­nin içi­ne düş­tü­ğü du­rum bu­dur. Böy­le bir sis­tem­de okul­lar­da da top­lum­la pa­ra­lel ola­rak şid­de­tin ol­ma­sı da ka­çı­nıl­maz. Hâlen, en azın­dan iki ay, iki bu­çuk ay gö­rev­de ka­la­cak Sa­yın Ba­ka­na, âci­za­ne tav­si­ye ede­rim ki…

FAH­Rİ KES­KİN (Es­ki­şe­hir) - Gö­re­ve de­vam ede­cek.

EN­GİN AL­TAY (De­vam­la) - Efen­dim, eder et­mez. Eder­se, ha­yır­lı ol­sun, uğur­lu ol­sun de­riz.

Şim­di, Sa­yın Ba­kan, siz de bi­lir­si­niz, okul­la­rın ik­li­mi var­dır, okul­la­rın eği­tim or­ta­mı var­dır. Bu ik­lim ve bu or­tam…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

EN­GİN AL­TAY (De­vam­la) - Sa­yın Baş­kan, mü­sa­ma­ha­nı­za sı­ğı­nı­yo­rum.

Sa­yın Ba­kan, okul­la­rın ik­li­mi ve or­ta­mı okul­la­rın ba­şa­rı­sıy­la doğ­ru oran­tı­lı­dır, ama, okul­lar­da bu ik­lim bo­zul­muş­sa, okul­lar­da­ki eği­tim or­ta­mı­nın de­mok­ra­tik ya­pı­sı za­ten dar­dır Tür­ki­ye'de, tü­müy­le or­ta­dan kalk­mış­sa okul­lar­dan ve­rim ala­maz­sı­nız. Okul­lar­da ve­rim ala­ma­dık­tan son­ra, okul baş­ka şe­ye yö­ne­lir. Okul­dan bi­lim çı­kar­sa, okul­dan ay­dın­lık çı­kar­sa, ay­dın­lan­ma çı­kar­sa, okul­dan akıl çı­kar­sa, okul­dan bi­lim­sel man­tık, an­la­yış çı­kar­sa, okul­dan uy­gu­la­ma­lı eği­tim an­la­yı­şı, la­ik eği­tim an­la­yı­şı çı­kar­sa, oku­lun içi­ne hu­ra­fe gi­rer­se, oku­lun içi­ne ar­go gi­rer­se, oku­lun içi­ne kü­für gi­rer­se, oku­lun içi­ne müs­teh­cen­lik gi­rer­se, oku­lun içi­ne si­ya­si ka­yır­ma­cı­lık gi­rer­se, oku­lun içi­ne hem­şeh­ri­ci­lik an­la­yı­şı gi­rer­se, ar­tık, he­pi­mi­zin ço­cuk­la­rı­mı­zı yol­la­dı­ğı o okul­lar­dan ye­ti­şe­cek öğ­ren­ci­ler­den…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

EN­GİN AL­TAY (De­vam­la) - Sa­yın Baş­ka­nım, mü­sa­ade eder mi­si­niz?

BAŞ­KAN - Efen­dim, son cüm­le­le­ri­ni­zi ri­ca edi­yo­rum, ek sü­re ver­dim.

EN­GİN AL­TAY (De­vam­la) - …o okul­lar­dan ye­ti­şe­cek ço­cuk­la­rı­mız­dan, bu ül­ke için, bu mil­let için çok şey bek­le­ye­mez hâle ge­lir­si­niz.

Söy­le­ne­cek çok şey var, ama an­lı­yo­rum ki Sa­yın Baş­kan ik­ti­dar par­ti­si ha­ti­bi­ne ver­di­ği to­le­ran­sı ba­na ver­me­ye­cek gi­bi, mi his­set­tim? Bel­ki ve­re­cek­tir.

Evet, ama, ba­zı şey­le­ri de­ğiş­tir­me­miz la­zım. Din­ci ku­şat­ma ve kad­ro­laş­ma­dan vaz­geç­me­miz la­zım. Hu­kuk ta­nı­maz yö­ne­tim an­la­yı­şı­nı terk et­me­miz la­zım. Ke­ma­list ide­olo­ji­den ra­hat­sız ol­ma­mak la­zım. Müs­teh­cen­li­ği, küf­rü, ar­go­yu, cum­hu­ri­yet ta­ri­hin­de gö­rül­me­miş şid­de­ti okul­dan te­miz­le­ye­cek her tür­lü akıl­cı ve bi­lim­sel tek­ni­ği oku­la sok­mak la­zım. Mah­ke­me­ler­den yö­net­me­lik­le­rin dön­me­me­si la­zım. Bir bu­çuk yıl ge­çip de, bu ül­ke­de, Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğı­nın, bu ül­ke­nin Par­la­men­to­su­nun, ku­ru­lan üni­ver­si­te­le­re rek­tör ata­ya­ma­mış bir du­rum­da, okul or­tam­la­rı­nı bir ka­os or­ta­mın­da bı­rak­ma­ma­sı la­zım. 15 mil­yo­na be­da­va ki­tap da­ğı­tıp, ve­li­den 150 mil­yon li­ra ba­ğış al­ma­mak la­zım. Okul­la­rın fi­zi­ki şart­la­rı­nı derhâl, derhâl dü­zen­le­mek la­zım. Öğ­ren­ci­le­ri ÖSS stre­sin­den, OKS kar­ga­şa­sın­dan kur­tar­mak la­zım. Öğ­ret­men­le­ri ka­de­me­le­re ve rüt­be­le­re, kad­ro­lu, söz­leş­me­li, üc­ret­li, us­ta öğ­re­ti­ci di­ye ayı­ra­rak, okul­lar­da­ki öğ­re­tim kad­ro­la­rı ara­sın­da bir bu­na­lım, bir sen­drom ya­rat­ma­mak la­zım. Gü­ven, ni­te­lik, ba­şa­rı so­ru­nu ya­şa­yan bir millî eği­tim ca­mi­ası­nın, sis­te­mi­nin derhâl bu so­run­la­rı aş­ma­sı la­zım. Adı millî, ken­di­si millî ol­ma­yan bir Ba­kan­lık, ül­ke­miz­de ka­bul edi­le­bi­le­cek bir du­rum de­ğil­dir.

Özet­le, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, be­den eği­ti­mi, re­sim, mü­zik ders­le­ri­nin bu dö­nem­de he­men he­men yok sa­yı­la­cak bir nok­ta­ya ge­ti­ril­me­si de ço­cuk­la­rı te­tik­le­miş­tir. Genç­ler ener­ji­le­ri­ni bo­şalt­mak zo­run­da­dır. Genç­le­re, be­den eği­ti­mi, re­sim, mü­zik alan­la­rın­da, bun­lar önem­li ders de­ğil di­ye ya da ders sa­at sa­yı­sı­nı azal­ta­rak bu okul­la­rın dü­zel­me­si müm­kün de­ğil­dir. Bun­la­rı çöz­mek la­zım, ama her şey­den ön­ce, her şey­den ön­ce, mil­li eği­ti­min ba­şı­nın, 20 mil­yon­luk bir ca­mi­anın ba­şı­nın so­ka­ğa çı­kan in­san­la­ra "ya­ra­sa" ben­zet­me­si yap­ma­ma­sı la­zım.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Al­tay.

Sa­yın İn­ce, son kıs­mı ye­ni gel­di, ve­re­mi­yo­rum. Sa­de­ce, ora­da şu­nu oku­ya­yım, yi­ne si­ze söz ve­re­ce­ğim.

Sa­yın Ko­mis­yon Baş­ka­nı "Bu bil­gi­le­ri ver­mek is­te­dim. Eğer kır­dım­sa, özür di­le­rim. Çün­kü, si­zi se­ve­rim, bü­tün mes­lek­taş­la­rı­mı se­ve­rim ve lüt­fen, bu tür ka­ba, bir­bi­ri­mi­zi kı­ran dav­ra­nış­lar­da bu­lun­ma­ma­yı, özel­lik­le bu ra­por gö­rü­şü­lür­ken hiç ol­maz­sa, özen­le is­tir­ham edi­yo­rum" di­yor. Özür kıs­mı da bu ka­dar, di­ğer kı­sım ora­da.

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Söz ver­me­ye­cek mi­si­niz?

BAŞ­KAN - Şim­di, si­ze İç Tü­zük'ün 69'un­cu mad­de­si­ne gö­re söz ve­ri­yo­rum.

Kı­sa­ca, lüt­fen, ken­di açık­la­ma­nı­zı ya­pın.

Evet, bu­yu­run.

IV. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

5.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin, İstanbul Milletvekili Halide İncekara'nın, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; çok te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

Bu­ra­da, ta­bii ki, okul­lar­da­ki şid­det gö­rü­şü­lür­ken, Araş­tır­ma Ko­mis­yo­nu Baş­ka­nı­nın söz­lü şid­det­te bu­lun­ma­sı­nı ya­dır­ga­dı­ğı­mı be­lirt­mek is­ti­yo­rum. Sa­yın İn­ce­ka­ra'nın mes­le­ği­ni bil­mi­yo­rum, ama de­di­ko­du kül­tü­rü­nün Mec­li­se yan­sı­ma­sı­nın çok teh­li­ke­li so­nuç­la­rı ola­ca­ğı­nı dü­şü­nü­yo­rum.

Bu hiç doğ­ru de­ğil ve özet­le­mem ge­re­kir­se şu­nu söy­le­ye­yim: Al­lah in­sa­nı ku­ru if­ti­ra­dan sak­la­sın. Bu­ra­da bir şid­det ola­yı ya­şan­mış ola­bi­lir, ama ya­şan­dı­ğı gün ben bu­ra­da yok­tum, An­ka­ra'da de­ğil­dim. Siz na­sıl ba­na if­ti­ra atar­sı­nız? Ben Ya­lo­va'day­dım dün. Bu­ra­da­ki ya­şan­mış ola­yı ba­na at­tı­nız. Ya­ni, ön­ce in­sa­na if­ti­ra ata­cak­sı­nız, son­ra si­ze çok sert tep­ki gös­te­ri­lin­ce di­ye­cek­si­niz ki: "Ben ba­ya­nım, ba­na ki­bar ol." Ön­ce, ki­bar ol­ma­yı hak ede­cek­si­niz, si­ze ki­bar dav­ra­nıl­ma­sı­nı hak ede­cek­si­niz. Siz ba­na bu­nu na­sıl söy­ler­si­niz? Ay­rı­ca, di­yor­su­nuz ki: "Ko­mis­yon ça­lış­ma­la­rı­nın şu ka­da­rı­na ka­tıl­ma­dı." Ha­nı­me­fen­di, si­ze ba­kan­lık ve­re­me­miş ola­bi­lir­ler, ko­mis­yon baş­kan­lı­ğı ve­re­me­miş ola­bi­lir­ler, bir araş­tır­ma ko­mis­yo­nu­nun baş­ka­nı yap­mış ola­bi­lir­ler si­zin de gön­lü­nü­zü al­mak için, ama, siz be­nim ami­rim de­ğil­si­niz.

İN­Cİ ÖZ­DE­MİR (İs­tan­bul) - Ayıp ama, çok ayıp bu ifa­de­ler.

MU­HAR­REM İN­CE (De­vam­la) - Ya­ni, siz be­nim ami­rim de­ğil­si­niz. Ka­tı­lıp ka­tıl­ma­ma tak­di­ri­ni, he­sa­bı­nı, ben, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si yö­ne­ti­mi­ne ve­ri­rim, si­ze ver­mem.

İN­Cİ ÖZ­DE­MİR (İs­tan­bul) - Sa­yın Baş­kan, uya­rır mı­sı­nız?

MU­HAR­REM İN­CE (De­vam­la) - Siz ba­na bir ser­ti­fi­ka gön­der­di­niz Sa­yın Baş­kan, ko­ca ko­ca da im­za­nız var. Bir de dip­lo­ma gön­der­di­niz. Ça­lış­ma­la­rım­dan do­la­yı te­şek­kür et­miş­si­niz, bir de ko­ca­man da bir ser­ti­fi­ka­nız var. O ser­ti­fi­ka­yı ni­ye gön­der­di­niz o za­man? Siz, ça­lış­ma­la­ra ka­tıl­ma­yan­la­ra, hak et­me­dik­le­ri hâlde ser­ti­fi­ka gön­de­rir mi­si­niz?

(10/337, 343, 356, 357) ESAS NU­MA­RA­LI MEC­LİS ARAŞ­TIR­MA­SI KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI HA­Lİ­DE İN­CE­KA­RA (İs­tan­bul) - Uz­man­la­ra so­ra­ca­ğım, ha­ta et­miş­ler.

MU­HAR­REM İN­CE (De­vam­la) - Si­zin im­za­nız var Ha­nı­me­fen­di. Sa­yın İn­ce­ka­ra, si­zin im­za­nız var. Siz o za­man, bu im­za­yı ni­ye koy­du­nuz ora­ya? Ni­ye im­za at­tı­nız da ba­na böy­le bir şey gön­der­di­niz? Ben si­ze onu ia­de ede­ce­ğim ya­rın, me­rak et­me­yin. Si­zin im­za­nı­zı ta­şı­yan bir şe­yi ben du­va­rı­ma as­mam za­ten. İf­ti­ra atan bir in­sa­nın ya­pa­bi­le­ce­ği… Dü­şü­ne­mi­yo­rum ya­ni böy­le bir şe­yi. Na­sıl, emin ol­ma­dan bir ki­şi­yi suç­la­ya­bi­lir­si­niz?

(10/337, 343, 356, 357) ESAS NU­MA­RA­LI MEC­LİS ARAŞ­TIR­MA­SI KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI HA­Lİ­DE İN­CE­KA­RA (İs­tan­bul) - Ce­vap hak­kım do­ğu­yor Sa­yın Baş­kan.

MU­HAR­REM İN­CE (De­vam­la) - Çok te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­ka­nım. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

İN­Cİ ÖZ­DE­MİR (İs­tan­bul) - Sa­yın İn­ce, çok ayıp ol­du, çok ayıp!

BAŞ­KAN - Şim­di, Sa­yın İn­ce, ta­bii ki, Ko­mis­yon Baş­ka­nı­nın bir mü­ey­yi­de­si yok zor­la­ma­ya, an­cak, İç Tü­zük'ün 28'in­ci mad­de­sin­de, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin üye­si eğer bir ko­mis­yo­na se­çil­miş­se, gö­re­vi­ni ya­pa­cak. Yap­mı­yor­sa, bu­na kar­şı da ge­rek­li pro­se­dür var. Za­ten, her üye gö­re­vi­ni yap­ma­ya ça­lı­şı­yor.

Böy­le­ce, bu tar­tış­ma­yı da­ha faz­la uzat­ma­nın bir ma­na­sı­nı gör­mü­yo­rum.

İN­Cİ ÖZ­DE­MİR (İs­tan­bul) - Sa­yın Baş­kan, ku­rul­muş bü­tün ko­mis­yon baş­kan­la­rı­na ha­ka­ret edil­di bu­ra­da.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1.- İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Ömer Zül­fü Li­va­ne­li ve 19 Mil­let­ve­ki­li, Ço­rum Mil­let­ve­ki­li Mu­zaf­fer Kül­cü ve 19 Mil­let­ve­ki­li, De­niz­li Mil­let­ve­ki­li Mus­ta­fa Ga­zal­cı ve 54 Mil­let­ve­ki­li ile Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu Adı­na Grup Baş­kan­ve­kil­le­ri Ga­zi­an­tep Mil­let­ve­ki­li Ömer Abu­şoğ­lu ve Ma­lat­ya Mil­let­ve­ki­li Sü­ley­man Sa­rı­baş'ın, ço­cuk­lar­da ve genç­ler­de ar­tan şid­det eği­li­mi ile okul­lar­da mey­da­na ge­len olay­la­rın araş­tı­rı­la­rak alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin be­lir­len­me­si ama­cıy­la Mec­lis araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­na iliş­kin öner­ge­le­ri ve Mec­lis Araş­tır­ma­sı Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (10/337, 343, 356, 357) (S. Sa­yı­sı: 1413) (De­vam)

BAŞ­KAN - Şim­di, söz hak­kı Sa­yın Ba­kan­da.

Millî Eği­tim Ba­ka­nı­mız Sa­yın Hü­se­yin Çe­lik; bu­yu­run efen­dim. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

MİLLÎ EĞİ­TİM BA­KA­NI HÜ­SE­YİN ÇE­LİK (Van) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; top­lum­da yay­gın­laş­ma­ya yüz tut­muş şid­det­le il­gi­li ola­rak, şid­de­tin, her or­tam­da­ki şid­de­tin azal­tıl­ma­sı ve alın­ma­sı ge­re­ken ted­bir­ler­le il­gi­li ola­rak, ma­lu­mu­nuz, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si ta­ra­fın­dan bir ko­mis­yon ku­rul­du. Ge­rek ik­ti­dar par­ti­sin­den ge­rek­se mu­ha­le­fet par­ti­sin­den araş­tır­ma ko­mis­yo­nu ku­rul­ma­sıy­la il­gi­li öner­ge­ler ve­ril­miş­ti ve bu öner­ge­le­rin, biz de, ka­bul edil­me­si ge­rek­ti­ği­ni bu kür­sü­de ge­lip ifa­de et­tik ve böy­le bir ko­mis­yo­nun oluş­tu­rul­ma­sı, böy­le bir ko­mis­yo­nun ça­lış­ma­sı ve bir ra­por ha­zır­la­ma­sı­nın bi­zim için de yol gös­te­ri­ci ola­ca­ğı­nı, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin bu me­se­le­ye el at­ma­sı­nın da çok fay­da­lı ola­ca­ğı­nı, biz, Hükûmet adı­na be­yan et­tik.

Bu­gün gö­rü­yo­rum ki, bu­ra­da son de­re­ce der­li top­lu bir ko­mis­yon ra­po­ru ha­zır­lan­mış. Ko­mis­yon uzun boy­lu ça­lış­tı. Bir­çok yurt için­de se­ya­hat­ler­de bu­lun­du­lar, ça­lış­ma se­ya­hat­le­rin­de bu­lun­du­lar. Bi­za­ti­hi me­se­le­le­ri çe­şit­li or­tam­lar­da göz­lem­le­di­ler ve bir­çok uz­man din­le­di­ler, bir­çok ku­ru­mun de­ğer­li tem­sil­ci­si­ni din­le­di­ler, bi­zi ko­mis­yo­na da­vet et­ti­ler ve so­nun­da, as­lın­da, nor­mal pun­to­lar­la, ki­tap pun­to­suy­la di­zil­di­ği za­man bin say­fa­lık bir ki­tap ola­bi­le­cek der­li top­lu bir do­kü­man ha­zır­lan­dı.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu ça­lış­ma­nın, bun­ca za­man sarf edi­len bu gay­re­tin bo­şa git­ti­ği­ni söy­le­mek müm­kün de­ğil. Evet, Mec­lis ta­ra­fın­dan ku­ru­lan araş­tır­ma ko­mis­yon­la­rı­nın ha­zır­la­dı­ğı ra­por­la­rın bir yap­tı­rı­mı söz ko­nu­su de­ğil­dir. An­cak, ben, ken­di adı­ma, Millî Eği­tim Ba­ka­nı ola­rak, Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğı ola­rak bu do­kü­ma­nın son de­re­ce ya­rar­lı ola­ca­ğı­nı, bu­ra­da­ki tes­pit­le­rin, bu­ra­da­ki teş­his­le­rin ve bu­ra­da­ki bun­la­rın çö­zü­mün­de or­ta­ya ko­nan prob­lem­le­rin çö­zü­mün­de öne­ri­len ba­zı ted­bir­le­rin, yol gös­te­ri­ci ted­bir­le­rin bi­zim için son de­re­ce fay­da­lı ola­ca­ğı­nı ifa­de et­mek is­ti­yo­rum.

Ben, bu ve­si­ley­le, Sa­yın Ko­mis­yon Baş­ka­nı­mız, İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li­miz Sa­yın Ha­li­de İn­ce­ka­ra Ha­nı­me­fen­di­ye ve ça­lış­ma ar­ka­daş­la­rı­na, mu­ha­le­fet­ten ik­ti­dar­dan, bu ko­mis­yon­da gö­rev alan bü­tün ar­ka­daş­la­rı­ma bu ve­si­ley­le hu­zu­ru­nuz­da te­şek­kür et­mek is­ti­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ta­bii ki, şid­det de­nin­ce za­ten bu­ra­da okul­da şid­det­ten zi­ya­de okul ça­ğın­da­ki ço­cuk­lar ve genç­ler ara­sın­da ya­yıl­ma is­ti­da­dı gös­te­ren bir şid­det­ten söz edi­li­yor. Ai­le or­ta­mın­da­ki şid­de­tin ön­len­me­si, stad­yum­da­ki şid­de­tin ön­len­me­si, so­kak­ta­ki şid­de­tin ön­len­me­si, her or­tam­da­ki, sa­de­ce fi­ilî sal­dı­rı ve darp ni­te­li­ğin­de de­ğil, ama, ka­ba dav­ra­nış­lar so­nu­cu or­ta­ya çık­mış olan şid­de­tin, kö­tü söz­ler so­nu­cu or­ta­ya çık­mış şid­det eği­lim­le­ri­nin top­lu­mu­muz­dan atıl­ma­sı, bun­la­rın as­ga­ri­ye in­di­ril­me­si, müm­kün­se yok edil­me­si için ne­ler ya­pıl­ma­lı­dır yö­nün­de bir ça­lış­ma ya­pıl­mış.

Bu ara­da, he­men şu­nu be­lirt­mek is­ti­yo­rum: Bu prob­lem or­ta­ya çık­tı­ğı ilk gün­ler­den iti­ba­ren, ma­lu­mu­ali­niz, ba­zı olay­lar, ba­zı top­lum­sal olay­lar bel­li za­man­lar­da da­ha çok his­se­di­lir hâle ge­lir. Bu olay his­se­di­lir hâle gel­di­ği an­dan iti­ba­ren biz Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğı ola­rak bu­nun­la il­gi­li bir stra­te­ji ve ey­lem pla­nı ha­zır­la­dık. 2011 yı­lı­na ka­dar de­vam ede­cek -2006-2011 yı­lı­na ka­dar de­vam ede­cek- beş yıl­lık bir stra­te­ji ve ey­lem pla­nı ha­zır­la­dık ve me­se­le­nin üze­ri­ne git­tik ve if­ti­har­la söy­le­ye­yim ki, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu­ra­da da bir tab­lo var, 2006 yı­lı ara­lık ayın­da en üst nok­ta­ya çık­mış olan, özel­lik­le okul­lar­da­ki şid­det, bu alı­nan ted­bir­ler so­nu­cu, okul yö­ne­ti­ci­le­riy­le, okul­la­rı­mız­da­ki öğ­ret­men­ler­le, ve­li­ler­le, öğ­ren­ci­ler­le yüz yü­ze gö­rüş­me­ler so­nu­cu ve bü­tün bu ke­sim­le­ri işin içi­ne dâhil eden ted­bir­ler so­nu­cu okul­lar­da­ki şid­det eği­lim­le­ri bin­de 5'ten bin­de 2'ye düş­müş­tür. Ya­ni, cid­di an­lam­da bir dü­şüş söz ko­nu­su­dur. Bu­nu da if­ti­har­la hu­zu­ru­nuz­da be­lirt­mek is­ti­yo­rum. En faz­la şid­det ola­yı gö­rü­len on iki vi­la­yet­te­ki bir il em­ni­yet mü­dür yar­dım­cı­sı, bir millî eği­tim mü­dür yar­dım­cı­sıy­la bir­lik­te kurs­la­ra çağ­rıl­mış ve ken­di­le­ri cid­di bir eği­tim­den ge­çi­ril­miş. Özel­lik­le İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı, Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğı, ye­ri­ne gö­re Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı, Ada­let Ba­kan­lı­ğı ve SHÇEK'ten so­rum­lu olan Dev­let Ba­kan­lı­ğı­nın iş bir­li­ği ve ko­or­di­nas­yo­nuy­la bu me­se­le­nin çö­zü­mü yö­nün­de çok cid­di adım­lar atıl­mış ve bu­ra­lar­da bir azal­ma gö­rül­müş­tür.

Ko­nuy­la il­gi­li ola­rak sü­rek­li gö­rev ya­pan 6 pro­fe­sör­den olu­şan bir bi­lim he­ye­ti­miz var­dır. Bi­raz ön­ce bir mu­ha­le­fet söz­cü­sü ar­ka­da­şı­mı­zın adı­nı ver­di­ği Pro­fe­sör Dok­tor Se­la­hat­tin Övül­müş bu 6 pro­fe­sör­den bi­ri­si­dir. Bir yük­sek li­sans öğ­ren­ci­si okul­la­rı­mız­da bir araş­tır­ma yap­mak is­te­miş. Ma­lu­mu­nuz, "Ben okul­lar­da araş­tır­ma yap­mak is­ti­yo­rum." di­yen her­ke­se "Bu­yur, okul­lar­da araş­tır­ma yap." den­mi­yor, bu işin ku­ral­la­rı var. Bi­ze öy­le an­ket­ler ge­ti­ri­li­yor ki, za­man za­man "Ben bu an­ket­le­ri okul­lar­da uy­gu­la­mak is­ti­yo­rum." di­yen in­san­lar ge­li­yor, an­ket­te so­ru­lan so­ru­la­ra ba­kı­yor­su­nuz, ke­sin­lik­le pe­da­go­jik de­ğil, ke­sin­lik­le il­köğ­re­tim öğ­ren­ci­si­nin ve­ya li­se öğ­ren­ci­si­nin mu­ha­tap ol­ma­sı ge­re­ken so­ru­lar de­ğil. Bun­la­ra da izin ve­ril­mi­yor. Pro­se­dü­rü ye­ri­ne ge­tir­dik­ten son­ra aka­de­mik ça­lış­ma­la­rın hep­si­ne izin ve­ri­li­yor ve Pro­fe­sör Dok­tor Se­la­hat­tin Övül­müş'ün yük­sek li­san öğ­ren­ci­si olan ki­şi­ye de özel­lik­le Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğı Özel Eği­tim ve Reh­ber­lik Hiz­met­le­ri Da­ire­si ile bi­zim ar-ge bi­ri­mi­miz "şun­la­rın, şun­la­rın ta­mam­lan­ma­sı la­zım, şu ek­sik­lik­le­ri gi­de­rir­se­niz si­ze araş­tır­ma iz­ni ve­ri­riz" de­miş­ler ve şu an­da o ek­sik­lik­ler gi­de­ri­li­yor, il­gi­li ki­şi­ye de araş­tır­ma iz­ni ve­ri­le­cek­tir de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım. Yok­sa, okul­lar­da bi­ri­si araş­tır­ma yap­mak is­te­di­ği za­man, he­le he­le böy­le bir olay­la il­gi­li, şid­det­le il­gi­li bir araş­tır­ma yap­mak is­te­di­ği za­man bi­zim bu­na des­tek ol­mak­tan öte bir tav­rı­mız ola­maz. Bu­nu hu­zur­la­rı­nız­da ifa­de et­mek is­ti­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bi­zim okul­lar­da­ki reh­ber­lik sis­te­mi­miz re­ak­tif bir reh­ber­lik sis­te­miy­di. Ya­ni, ön­ce prob­lem ola­cak, or­ta­ya sı­kın­tı çı­ka­cak, on­dan son­ra reh­ber öğ­ret­men­ler onu gi­der­mek için uğ­ra­şa­cak­lar, öğ­ren­ci­yi ça­ğı­ra­cak­lar, ko­nu­şa­cak­lar, prob­le­mi çöz­me­ye ça­lı­şa­cak­lar. Biz, bu reh­ber­lik sis­te­mi­ni ye­ni baş­tan di­zayn edip pro­ak­tif olan, ya­ni olay­la­rın önün­de gi­den, olay or­ta­ya çık­ma­dan, has­ta­lık or­ta­ya çık­ma­dan, sal­gın or­ta­ya çık­ma­dan, me­se­le­nin üs­tü­ne gi­den, öğ­ren­ci­ler­le bi­re bir iliş­ki ku­ran, prob­lem­li öğ­ren­ci­le­rin ai­le­le­riy­le te­mas­ta bu­lu­nu­lan bir sis­tem ge­ti­ril­miş­tir ve bu reh­ber­lik sis­te­mi de bi­zim ül­ke­miz­de şu an­da yer­leş­miş va­zi­yet­te­dir ve prob­lem­li ço­cu­ğu olan 14 bin ai­ley­le bi­re bir gö­rüş­me ya­pıl­mış­tır. Bu ço­cuk­la­rın prob­le­mi­nin te­mel se­be­bi ne­dir, ai­le or­ta­mın­da­ki şid­det­ten mi kay­nak­la­nı­yor, ge­çim sı­kın­tı­sın­dan mı kay­nak­la­nı­yor, bu­nun baş­ka se­bep­le­ri mi var­dır şek­lin­de me­se­le­nin üs­tü­ne gi­dil­mek­te­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bir şe­yi da­ha özel­lik­le be­lirt­mek is­ti­yo­rum. Bi­raz ön­ce yi­ne bir mu­ha­le­fet söz­cü­sü ar­ka­da­şı­mız de­di ki: "Özel Eği­tim ve Reh­ber­lik Ge­nel Mü­dür­lü­ğün­de ba­zı in­san­la­ra şid­det uy­gu­lan­mış." Bu, psi­ko­lo­jik bir şid­det ola­rak ifa­de edil­di. On­lar da emek­li ol­muş­lar ve ay­rı­lıp git­miş­ler bir şe­kil­de. Şid­de­ti ön­le­me­ye me­mur olan, şid­de­ti ön­le­ye­cek olan bi­rim­de eğer bun­lar olur­sa, Tür­ki­ye'de şid­de­ti na­sıl ön­ler­si­niz şek­lin­de bir yo­rum ya­pıl­dı.

Ba­kın, bu ar­ka­daş­la­rın hep­si­nin is­mi şu an­da ya­nım­da. Ben, te­ker te­ker bu in­san­la­rın isim­le­ri­ni oku­ya­rak ken­di­le­ri­ni sı­kın­tı­ya so­ka­cak bir po­zis­yon oluş­tur­mak is­te­mi­yo­rum. Bun­lar­dan bir kıs­mı kırk yıl ça­lış­tı­ğı için emek­li olup git­miş­tir. Bir de Özür­lü­ler Ya­sa­sı çık­tık­tan son­ra, bil­di­ği­niz gi­bi, özel eği­tim ve re­ha­bi­li­tas­yon mer­kez­le­ri bü­tün Tür­ki­ye ça­pın­da özel­lik­le ti­ca­ri ola­rak da bir ca­zi­be nok­ta­sı hâli­ne gel­miş­tir. Özel eği­tim uz­ma­nı olan, özel eği­tim ko­nu­sun­da de­ne­yi­mi olan in­san­lar, bu özel eği­tim ve re­ha­bi­li­tas­yon mer­kez­le­ri ta­ra­fın­dan da­ha yük­sek üc­ret­ler­le is­tih­dam edil­mek­te­dir. Sö­zü edi­len ar­ka­daş­la­rın hep­si, bir özel eği­tim ve re­ha­bi­li­tas­yon mer­ke­zi­ne gi­de­rek, Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğın­da ça­lı­şır­ken al­dı­ğı maa­şın bir­kaç ka­tı faz­la ma­aş ala­rak şu an­da ça­lış­ma­la­rı­na de­vam edi­yor­lar. Bun­la­ra şid­det uy­gu­lan­dı­ğı için, bun­lar emek­li­ye zor­lan­dı­ğı için emek­li ol­ma­mış­lar­dır. Bu­nu özel­lik­le hu­zu­ru­nuz­da ifa­de et­mek is­te­rim.

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Bir araş­tır­sa­nız iyi olur Sa­yın Ba­ka­nım.

MİLLÎ EĞİ­TİM BA­KA­NI HÜ­SE­YİN ÇE­LİK (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ba­kın, bi­raz ön­ce yi­ne bir baş­ka mil­let­ve­ki­li­miz de­di ki: "Sa­yın Millî Eği­tim Ba­ka­nı, Ba­kan­lar Ku­ru­lun­da yum­ru­ğu­nu ma­sa­ya vur­sun 'öğ­ret­men­le­rin üc­ret­le­ri­ni ar­tı­ra­cak­sı­nız, öğ­ret­men­le­rin ha­yat stan­dar­dı­nı yük­sel­te­cek­si­niz' de­sin" de­di.

Ben bu­ra­dan si­ze ba­zı ra­kam­lar ver­mek is­ti­yo­rum. Şüp­he­siz ki, ba­kın, bir kez da­ha al­tı­nı çiz­mek is­ti­yo­rum, sev­gi­li öğ­ret­men­le­ri­mi­ze ne ka­dar faz­la üc­ret öder­sek, on­la­rın hak­kı­nı öde­miş ol­ma­yız. Bu mem­le­ket­te en faz­la pa­ra­yı hak eden mes­lek gru­bu, şüp­he­siz ki, öğ­ret­men­le­ri­miz, eği­tim­ci­le­ri­miz­dir, an­cak, 2002 yı­lın­dan bu ya­na, ba­kın, öğ­ret­men ma­aş­la­rın­da mey­da­na ge­len ar­tış, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, yüz­de 95'tir. Enf­las­yon pa­yı­nı çı­kar­dı­ğı­nız za­man, kü­mü­la­tif enf­las­yo­nu çı­kar­dı­ğı­nız za­man, re­fah pa­yı, ha­yat stan­dar­dı­nı yük­selt­me adı­na re­el ar­tış ola­rak öğ­ret­men­le­re ya­pı­lan ar­tış yüz­de 42'dir. Bir­çok mes­lek gru­bun­da yüz­de 12 ile yüz­de 20-25 ara­sın­da de­ği­şir­ken, bi­zim dö­ne­mi­miz­de yi­ne en faz­la üc­ret ar­tış­la­rı öğ­ret­men­le­re ya­pıl­mış­tır, öğ­ret­men­lik mes­le­ği­ne ya­pıl­mış­tır.

Şüp­he­siz ki, bu ül­ke­nin kay­nak­la­rı art­tı­ğı za­man, millî ge­lir da­ha faz­la art­tı­ğı za­man ve bi­zim öğ­ret­men­le­ri­mi­ze da­ha faz­la pa­ra ve­re­cek imkânı­mız ol­du­ğu za­man, öğ­ret­men­le­ri­mi­ze bi­zim de da­ha faz­la pa­ra ver­me­miz ge­re­ki­yor, di­ğer dev­let me­mur­la­rı­na ve ka­mu ça­lı­şan­la­rı­na ver­me­miz ge­rek­ti­ği gi­bi, ama, tek­rar al­tı­nı çi­zi­yo­rum, 1998'den 2006 yı­lı­na ka­dar, 2005 yı­lı­na ka­dar öğ­ret­men­le­rin ders üc­ret­le­ri­ne kat sa­yı ar­tış­la­rı­nın dı­şın­da bir ku­ruş zam gel­me­miş­ken, biz, bir an­da öğ­ret­men ek ders üc­ret­le­ri­ne yüz­de 47 zam yap­tık ar­ka­daş­lar. Ha, bun­la­rı el­bet­te faz­la bul­mu­yo­rum, ye­ter­li de bul­mu­yo­rum, ama, bu ko­nu­da Hükûme­ti­miz üze­ri­ne dü­şe­ni yap­mış­tır.

Bu beş yüz say­fa­lık ra­por­da önem­li tes­pit­ler var. Biz bü­tün bu tes­pit­le­ri, özel­lik­le yol gös­te­ri­ci ve bi­zim için ger­çek­ten son de­re­ce fay­da­lı bil­gi­ler ola­rak alı­yo­ruz, uz­man ar­ka­daş­la­rı­mız bun­la­rı sa­tır sa­tır oku­ya­cak­lar, not­la­rı­nı ala­cak­lar, de­ğer­len­di­re­cek­ler ve ya­pıl­ma­sı ge­re­ken ney­se ya­pa­ca­ğız.

Bu­ra­da okul ön­ce­si eği­ti­min ar­tı­rıl­ma­sı is­te­ni­yor. De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ba­kın, biz ik­ti­da­ra gel­di­ği­miz­de okul ön­ce­si eği­tim Tür­ki­ye'de yüz­de 11'di, okul­laş­ma ora­nı yüz­de 11'di, şim­di yüz­de 25'e çık­tı, yüz­de 25'i geç­ti, yüz­de 120'lik bir ar­tış sağ­lan­mış­tır bu alan­da. Ye­ter­li mi? El­bet­te ye­ter­li de­ğil.

YIL­MAZ KA­YA (İz­mir) - Sa­bah­çı öğ­len­ci ya­pa­rak 2 ka­tı­na çı­kar­dı­ğı­nız de­ğil mi Sa­yın Ba­kan?

MİLLÎ EĞİ­TİM BA­KA­NI HÜ­SE­YİN ÇE­LİK (De­vam­la) - Ba­kın, bü­tün Tür­ki­ye ça­pın­da 800'e ya­kın müs­ta­kil ana­oku­lu var­dır, bu­nun 400 kü­su­ru bu dö­nem­de ya­pıl­mış­tır.

MUS­TA­FA GA­ZAL­CI (De­niz­li) - İki­ye bö­lün­me..

MİLLÎ EĞİ­TİM BA­KA­NI HÜ­SE­YİN ÇE­LİK (De­vam­la) - Ba­kın, ben o iki­ye bö­lün­me­den, sa­bah­çı öğ­len­ci eği­ti­min­den söz et­mi­yo­rum, in­şa edi­len müs­ta­kil ana­oku­lun­dan söz edi­yo­rum. Top­lam 800 ci­va­rın­da­dır, ya­rı­sın­dan faz­la­sı bu dö­nem­de ya­pıl­mış­tır.

MUS­TA­FA GA­ZAL­CI (De­niz­li) - Çok iyi bi­li­yor­su­nuz siz onu!

MİLLÎ EĞİ­TİM BA­KA­NI HÜ­SE­YİN ÇE­LİK (De­vam­la) - Do­la­yı­sıy­la, okul ön­ce­si eği­tim­de ge­rek­li şey­ler ya­pı­lı­yor. Reh­ber öğ­ret­men ar­tı­rıl­sın de­ni­yor, her ata­ma dö­ne­min­de yi­ne çok önem­li sa­yı­da… Bir de za­ten çok faz­la, reh­ber öğ­ret­men açı­sın­dan, kay­na­ğı­mız da yok. Reh­ber öğ­ret­men ve psi­ko­lo­jik da­nış­ma hiz­met­le­ri ya­pa­cak kay­nak­tan çok faz­la öğ­ret­men za­ten ye­tiş­mi­yor, ama biz yi­ne her ata­ma dö­ne­min­de önem­li mik­tar­da ata­ma­lar ya­pı­yo­ruz.

Okul-öğ­ren­ci-ve­li iliş­ki­le­ri­nin dü­zen­len­me­si ge­re­ki­yor de­ni­li­yor. Bu­ra­da da özel­lik­le Okul Ai­le Bir­lik­le­ri Ya­sa­sı'yla ve pe­şin­den çı­kar­dı­ğı­mız yö­net­me­lik­le bu ko­nu­da da çok önem­li bir me­sa­fe kat edil­miş.

Kan­tin­ler­le ve kan­tin­ci­ler­le il­gi­li, ser­vis şo­för­le­riy­le il­gi­li, öğ­ret­men- öğ­ren­ci-ida­re­ci iliş­ki­le­riy­le il­gi­li bu­ra­lar­da ba­zı tav­si­ye­ler var ve bun­la­rın ge­re­ği ya­pı­lı­yor de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım. Ama, de­di­ğim gi­bi, bu ra­por­da üze­rin­de du­ru­lan özel­lik­le ya­tı­lı okul­lar­dan tu­tun da bü­tün mes­lek okul­la­rı­na, ge­nel li­se­le­re va­rın­ca­ya ka­dar ya­pı­lan tes­pit­ler var. Bu tes­pit­ler bi­zim için de­ğer­li tes­pit­ler­dir.

İn­ter­net or­ta­mın­da iş­le­nen suç­lar var­dı. İn­ter­net or­ta­mın­da ço­cuk­la­rı su­ça iten -ma­lu­mu­nuz- çok, ger­çek­ten, öne alın­ma­sı ge­re­ken yan­lış şey­ler var­dı. Bil­di­ği­niz gi­bi Resmî Ga­ze­te'de 23 Ma­yıs 2007 ta­ri­hin­de ya­yım­la­nan İn­ter­net Or­ta­mın­da Ya­pı­lan Ya­yın­la­rın Dü­zen­len­me­si ve Bu Ya­yın­lar Yo­luy­la İş­le­nen Suç­lar­la Mü­ca­de­le Edil­me­si Hak­kın­da Ka­nun yi­ne bi­zim Hükûme­ti­miz dö­ne­min­de ha­zır­lan­mış, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­ne ge­ti­ril­miş ve bu Ya­sa da çı­ka­rıl­mış­tır. Bu Ya­sa'nın çık­ma­sıy­la bir­lik­te, ar­tık, İn­ter­net'in bir suç or­ta­mı ha­li­ne gel­me­si bü­yük çap­ta ön­le­ne­cek­tir. Bu­na bağ­lı şüp­he­siz ki çı­ka­rıl­ma­sı ge­re­ken ba­zı yö­net­me­lik­ler var. Ulaş­tır­ma Ba­kan­lı­ğı­mız ve Sa­yın Ulaş­tır­ma Ba­ka­nı­mız da bu ko­nu­da bü­yük bir gay­ret­le bu me­se­le­nin üs­tü­ne git­mek­te­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ben çok faz­la vak­ti­ni­zi al­ma­ya­ca­ğım, ama, bir şe­yin özel­lik­le al­tı­nı çiz­mek is­ti­yo­rum: Şüp­he­siz ki, suç iş­le­me ora­nı, genç yaş­lar­da da­ha faz­la­dır. Ben, suç iş­le­me­nin… El­bet­te, eği­tim son de­re­ce önem­li­dir, in­sa­nı­mı­zı en iyi şe­kil­de eğit­me­miz la­zım, ama, eği­tim­le, dip­lo­ma ver­me­yi bir­bi­ri­ne ka­rış­tır­ma­ma­mız la­zım. Bu­gün, bir­çok, ba­kı­yor­su­nuz, yan­lış işin al­tın­dan çı­kan in­san­la­ra ba­kı­yor­su­nuz, bun­la­rın çif­ter çif­ter dip­lo­ma­la­rı var. Eğer, ver­di­ği­miz eği­tim in­san­la­rı iyi­den ya­na de­ğiş­tir­mi­yor­sa, on­lar­da bir ah­lak te­lak­ki­si ola­rak or­ta­ya çık­mı­yor­sa, eğer bir dav­ra­nış mo­du ola­rak or­ta­ya çık­mı­yor­sa, ora­da bir prob­lem var de­mek­tir ve sos­yal me­se­le­ler­de… Ba­zı ar­ka­daş­la­rım de­di­ler ki, bu ra­por­da "me­li, ma­lı" var. Sos­yal prob­lem­ler, sos­yal me­se­le­ler, top­lum­sal me­se­le­ler, bir şe­yi bo­ya­cı kü­pü­ne ba­tı­rıp çı­ka­ra­rak çö­zül­mez. Sos­yal prob­lem­ler­le il­gi­li, bir an­da ağ­rı ke­si­ci gi­bi bir çö­züm söz ko­nu­su de­ğil­dir. Bun­lar, yıl­lar­ca üst üs­te ge­len, kro­nik­le­şen prob­lem­ler­dir. Bun­la­rın gi­de­ril­me­si için de bir çok ted­bi­rin alın­ma­sı ge­re­ki­yor, bu da bir sü­reç me­se­le­si­dir ve ted­ri­cen bun­la­rın çö­zül­me­si ge­re­ki­yor. Bu­nun­la il­gi­li ola­rak da ge­rek fu­ka­ra­lı­ğın ön­len­me­si ge­rek­se or­ta­okul­lar­da­ki fi­zi­ki mekânın iyi­leş­ti­ril­me­si ge­rek­se öğ­ret­men­le­ri­mi­zin du­rum­la­rı­nın iyi­leş­ti­ril­me­si, da­ha faz­la per­so­nel ta­yin edil­me­si, atıl­ma­sı ge­re­ken, alın­ma­sı ge­re­ken ne ted­bir var­sa bu ted­bir­le­re baş­vu­rul­muş­tur, ama bu ye­ter­li mi­dir? El­bet­te, her alan­da ol­du­ğu gi­bi eği­tim ala­nı­nın ve okul or­ta­mı­nın da ek­sik­lik­le­ri var­dır. Bun­la­rı gi­der­mek de Hükûmet ola­rak boy­nu­mu­zun bor­cu­dur, yap­ma­ya ça­lış­tı­ğı­mız, yap­tı­ğı­mız da bu­dur.

Ben, bir kez da­ha, özel­lik­le böy­le bir öner­ge ve­re­rek, da­ha doğ­ru­su öner­ge­ler ve­re­rek bu me­se­le­nin Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­sin­de tar­tı­şıl­ma­sı­nı sağ­la­yan ve bir ko­mis­yon oluş­tuk­tan son­ra da bu ko­mis­yo­na baş­kan­lık ya­pan De­ğer­li Baş­ka­na, onun ça­lış­ma ar­ka­daş­la­rı­na, ik­ti­dar ve mu­ha­le­fet par­ti­si mil­let­ve­kil­le­ri­ne, ben de te­şek­kür edi­yo­rum.

Baş­ta, Mec­lis ol­mak üze­re şid­de­tin bu­lun­ma­dı­ğı or­tam­la­rın oluş­ma­sı, şid­de­tin ta­ma­men ha­ya­tı­mız­dan si­lin­di­ği bir dö­ne­min ar­zu­suy­la ve te­men­ni­siy­le he­pi­ni­ze en de­rin say­gı­la­rı­mı, sev­gi­le­ri­mi su­nu­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Sa­yın Ba­ka­na te­şek­kür edi­yo­ruz.

Şim­di, şah­sı adı­na, De­niz­li Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Meh­met Yük­sek­te­pe.

Bu­yu­run. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

MEH­MET YÜK­SEK­TE­PE (De­niz­li) - Sa­yın Baş­kan te­şek­kür edi­yo­rum.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­lar; ço­cuk­lar­da ve genç­ler­de ar­tan şid­det eği­li­mi ile okul­lar­da mey­da­na ge­len olay­la­rın araş­tı­rıl­ma­sı ve alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin be­lir­len­me­si ama­cıy­la ku­ru­lan Araş­tır­ma Ko­mis­yo­nu­nun ra­po­ru üze­rin­de şah­sım adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, yak­la­şık beş bu­çuk sa­at­tir, bu­ra­da bu ra­po­ru gö­rü­şü­yo­ruz. Ger­çek­ten, tüm dün­ya­da ol­du­ğu gi­bi, ül­ke­miz­de de şid­det ol­gu­su, şid­det un­su­ru önem­li bir kav­ram. Ben ko­nuş­ma­mın he­men ba­şın­da, özel­lik­le, bu Araş­tır­ma Ko­mis­yo­nu­nun ku­rul­ma­sı aşa­ma­sın­da öner­ge sa­hip­le­ri­ne, Ko­mis­yon Baş­ka­nı­na, Ko­mis­yon üye­si ar­ka­daş­la­rı­mı­za, Mec­lis Baş­ka­nı­mı­zın gay­re­ti­ne ve özel­lik­le hem Mec­lis uz­ma­nı ola­rak ça­lı­şan -Mec­li­si­miz­de­ki- hem de dı­şa­rı­dan ge­len ar­ka­daş­la­rı­mı­za özel­lik­le te­şek­kür edi­yo­rum. Ger­çek­ten, çok önem­li bir ça­lış­ma­ya im­za at­tı­lar.

Bu ra­por yak­la­şık 500 say­fa. Şim­di, ta­bii ki, bu ra­por içe­ri­sin­de si­hir­li değ­nek yok. Söz­cü ar­ka­daş­la­rı­mız­dan bir ta­ne­si de­di ki: "Ya, me­li, ma­lı!" Tüm Mec­lis araş­tır­ma­sı ko­mis­yon­la­rın­da ol­du­ğu gi­bi, so­nuç ola­rak, el­bet­te bir ra­por or­ta­ya çık­tı ve ra­po­run so­nun­da "me­li, ma­lı." Evet, doğ­ru; ya­ni cüm­le­le­rin bit­me­si böy­le. Ama, Sa­yın Mil­let­ve­ki­li­miz, eğer ra­po­run iç kıs­mı­na bi­raz­cık zah­met edip ba­kar­sa, araş­tı­rır­sa, ora­da her ku­rum­la il­gi­li -ba­kın, her ku­rum­la il­gi­li- hem ka­mu ku­ru­mu hem her ba­kan­lık­la il­gi­li ne­ler ya­pıl­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni te­ker te­ker, mad­de mad­de, "so­run 1, çö­züm 1; so­run 2, çö­züm 2" şek­lin­de, âde­ta, il­gi­li­le­re, so­rum­lu­la­ra, hep bir­lik­te, Ko­mis­yon ola­rak, bir as­pi­rin gi­bi, bu sı­kın­tı­yı çöz­me­si yo­lun­da bir yol gös­te­ri­ci ol­ma­sı nok­ta­sın­da, ışık tut­ma­sı nok­ta­sın­da net ifa­de­ler or­ta­ya koy­duk. El­bet­te ki bu sos­yo­lo­jik bir sü­reç­tir.

Şim­di, yak­la­şık, nü­fu­su­mu­zun yüz­de 40'ı sı­fır ile 24 yaş ara­sın­da ve bu ra­kam 26 mil­yon ar­ka­daş­lar. Do­la­yı­sıy­la, sü­rek­li kul­la­nı­yo­ruz, ifa­de edi­yo­ruz, bu ra­kam, bir­çok Av­ru­pa ve dün­ya ül­ke­si­nin nü­fu­sun­dan da­ha yo­ğun.

Ta­bii, bu­ra­da da­ha çok eği­tim ko­nu­su­nu ele al­dık, eği­tim ve okul­la­rın, millî eği­ti­min so­run­la­rı­nı, çün­kü, bu yav­ru­la­rı­mı­zın bü­yük bir kıs­mı eği­tim-öğ­re­tim ça­ğın­da, ama, şid­de­tin ön­len­me­si, şid­de­tin en­gel­len­me­si, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, uz­man­la­rı­mı­zın bi­ze ver­di­ği ifa­de­ler­de, an­ne rah­min­den baş­lı­yor, an­ne kar­nın­dan. Ya­ni, uz­man­lar şu­nu ifa­de edi­yor ar­ka­daş­lar: Eğer ha­mi­le an­ne­nin psi­ko­lo­ji­si, ha­mi­le an­ne­nin ruh sağ­lı­ğı, onun bes­len­me­si, ya­şam stan­dar­dı, ya­şam şart­la­rı, ai­le için­de iliş­ki­ler mut­lu ise, hu­zur­lu ise o be­be­ğin sağ­lık­lı doğ­ma­sı ve sağ­lık­lı bir bi­rey ol­ma­sın­da bü­yük bir et­ki­si ol­du­ğu­nu; hat­ta, de­di­ler ki, an­ne­nin din­le­di­ği mü­zi­ğin rit­mi­ne gö­re be­be­ğin an­ne kar­nın­da­ki tek­me­le­ri­nin şek­li de­ği­şi­yor; eğer ha­re­ket­li bir mü­zik din­li­yor­sa an­ne, ço­cu­ğun, an­ne kar­nın­da­ki ço­cu­ğun tek­me­le­ri da­ha hız­lı; eğer bi­raz da­ha mis­tik, bi­raz da­ha ağır bir mü­zik din­li­yor­sa, da­ha ya­vaş ol­du­ğu göz­len­miş­tir.

Ta­bii, tüm bun­lar dik­ka­te alın­dı­ğın­da de­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu so­run in­şal­lah çö­zü­le­cek.

Yi­ne, mu­ha­le­fet mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rı­mız­dan Sa­yın Al­tay de­di ki: "Bir­çok şey ya­pıl­ma­sı la­zım." Ar­ka­daş­lar, bu ra­po­run bun­dan ön­ce­ki -ba­na gö­re- araş­tır­ma ko­mis­yo­nu ra­por­la­rın­dan bir far­kı var. Bu Ko­mis­yon bi­lim­sel ola­rak ara­zi­ye çık­mış­tır, yak­la­şık on­dan faz­la ili­mi­zi zi­ya­ret et­mi­şiz­dir ve bu sü­re içe­ri­sin­de de yak­la­şık 30 bin or­ta­öğ­re­tim ça­ğın­da­ki ço­cuk­la­rı­mız­la il­gi­li bi­re bir an­ket ça­lış­ma­sı ya­pıl­mış, ay­rı­ca, ce­za ve tu­tu­kev­le­rin­de­ki 2 bin ci­va­rın­da­ki genç­le­ri­miz­le de yüz yü­ze, uz­man­la­rı­mız ara­cı­lı­ğıy­la bu ça­lış­ma ger­çek­leş­ti­ril­miş­tir.

Şim­di, bun­dan ön­ce şid­det var mıy­dı yok muy­du? De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu­nun­la il­gi­li eli­miz­de ma­ale­sef bi­lim­sel bir ve­ri yok­tu. Üni­ver­si­te­le­ri­mi­ze ya­zı­lar yaz­dık. De­dik ki: "Ça­lış­ma­la­rı­nı­zı bi­ze lüt­fen gön­de­rin, bi­ze ışık tu­tun." 100 ki­şi, 200 ki­şi, 500 ki­şi, 1.500 ki­şi üze­rin­de ya­pı­lan ça­lış­ma­lar var. Ama, biz de­dik ki: "Bu böy­le ol­ma­ma­lı." Hat­ta, bu amaç­la bir ho­ca­mı­zı bi­ze yar­dım­cı ol­ma­sı nok­ta­sın­da da­vet et­ti­ği­miz­de "Biz, on gün içe­ri­sin­de Tür­ki­ye ça­pın­da yak­la­şık 30 bin öğ­ren­ci­miz­le an­ket ça­lış­ma­sı ya­pa­ca­ğız." de­di­ğim­de ho­cam şa­şır­dı, de­di ki: "Sa­yın Ve­ki­lim, bu müm­kün de­ğil." Ni­ye? "Biz, üni­ver­si­te­de bu­nu pro­je­len­di­re­ce­ğiz, bu­nu bö­lüm baş­ka­nı­mı­za su­na­ca­ğız, o, de­ka­nı­mız­dan onay ala­cak, üni­ver­si­te­miz bu­nu des­tek­le­ye­cek. Bu pro­je­nin onay­lan­ma­sı al­tı ay sü­rer." De­dik ki: "Biz öy­le yap­ma­ya­ca­ğız." Biz ne ya­pa­ca­ğız? Derhâl Sa­yın Ko­mis­yon Baş­ka­nı­mız Millî Eği­tim Ba­ka­nı­mı­za ya­zı yaz­dı, Sağ­lık Ba­ka­nı­mı­za ya­zı yaz­dı ve ram­la­rı or­ta­ya koy­duk, TÜ­İK'le te­ma­sa geç­tik ve bi­lim­sel an­lam­da Tür­ki­ye ör­nek­le­me­si­ni or­ta­ya ko­ya­cak bir ça­lış­ma ger­çek­leş­tir­dik. Ben­ce bu ra­por­da en çok önem­sen­me­si ge­re­ken yer bu­ra­sı.

Ta­bii, za­man da ge­çi­yor. Ar­ka­daş­lar, biz top­lum ola­rak er­dem­li in­san ol­ma nok­ta­sın­da, in­sa­ni de­ğer­ler nok­ta­sın­da cid­di bir aşın­ma­nın var ol­du­ğu­nu tes­pit et­tik. El­bet­te ki, şid­det­le il­gi­li eği­tim, göç, di­ğer olay­lar, med­ya, ai­le içi, hep­si önem­li, ama in­sa­ni de­ğer açı­sın­dan bir de­ğer aşın­ma­sı­na sa­hip, mev­cut.

Yi­ne, ba­kın, Ame­ri­ka'da ya­pı­lan bir ça­lış­ma­da, an­ne-ba­ba eğer ço­cu­ğuy­la da­ha çok za­man har­ca­mış­sa, o ai­le­de ve o ço­cuk üze­rin­de şid­de­tin en az ol­du­ğu­nu, hat­ta, hiç ol­ma­dı­ğı­nı gö­rü­yo­ruz, hat­ta, eğer, o ai­le ço­cu­ğuy­la bir­lik­te her haf­ta so­nu ki­li­se­ye gi­di­yor­sa, o ai­le­ler­de şid­det ola­yı­nın ol­ma­dı­ğı­nı gö­rü­yo­ruz. Şim­di, bu an­lam­da, mes­le­ki eği­ti­min, sos­yal ve spor­tif fa­ali­ye­tin ar­tı­rıl­ma­sı ge­re­ki­yor.

Be­nim elim­de bir ki­tap­çık var, "Bu Be­nim Ese­rim" di­ye bir ki­tap­çık ve ben, Millî Eği­tim Ba­ka­nı­ma te­şek­kür edi­yo­rum. Ge­çen haf­ta, Baş­kent Öğ­ret­me­ne­vi'nde bir he­ye­can var­dı: Tür­ki­ye'nin sek­sen bir ilin­den ge­len yav­ru­la­rı­mız -yüz pro­je ora­ya se­çil­miş; yak­la­şık, bu pro­je­ler, sek­sen bir il­den 13.922 pro­je ara­sın­dan se­çil­miş, öy­le il­ginç­ti ki- öy­le he­ye­can­lıy­dı­lar ki, o he­ye­ca­nı ya­şa­ma­nız ge­re­ki­yor­du

MUS­TA­FA GA­ZAL­CI (De­niz­li) - Meh­met, şid­de­ti an­lat, şid­de­ti; baş­ka şey­le­ri an­lat­ma!

MEH­MET YÜK­SEK­TE­PE (De­vam­la) - Bu­nun içe­ri­sin­de De­niz­li'den de pro­je var­dı ve tüm il­ler­den var­dı.

MUS­TA­FA GA­ZAL­CI (De­niz­li) - Millî Eği­tim Ba­ka­nı ken­di­ni öv­dü za­ten.

MEH­MET YÜK­SEK­TE­PE (De­vam­la) - Şim­di bu­nu ni­ye söy­lü­yo­rum? Bu­gü­ne ka­dar ya­pıl­ma­yan… Eğer Ja­pon­lar ze­kiy­se, Ame­ri­ka­lı ze­kiy­se, İn­gi­liz ze­kiy­se, ben ina­nı­yo­rum ki, bi­zim yav­ru­la­rı­mız da­ha ze­ki, ama, o fır­sa­tı o yav­ru­la­rı­mı­za mut­la­ka ver­mek zo­run­da­yız. İş­te, Millî Eği­tim Ba­ka­nı­mı­zın yap­tı­ğı ça­lış­ma bu­nun ör­ne­ği.

MUS­TA­FA GA­ZAL­CI (De­niz­li) - Bra­vo!

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Bra­vo, he­lal ol­sun!

MEH­MET YÜK­SEK­TE­PE (De­vam­la) - Ba­kın, ora­da yüz pro­je­miz var­dı, el­li ta­ne­si­ne ödül ve­ril­di. Kay­be­den de ka­za­nan da öy­le he­ye­can­lıy­dı ki, iş­te, o he­ye­ca­nı ya­şa­ma­nız ge­re­ki­yor­du. Ya­ni, kay­be­den ço­cuk­la­rı­mı­zın pro­je­le­ri bu­ra­da ar­ka­daş­lar, çok il­ginç pro­je­ler. Lüt­fen, bu­na ba­kın. Ye­ni mu­cit­ler, ye­ni icat­lar, ye­ni pro­je­ler, ye­ni bi­lim­sel ça­lış­ma­la­rın te­me­li bu iş­te. İş­te, bu­nu yap­mak zo­run­da­yız, şid­de­ti bu şe­kil­de ön­le­mek zo­run­da­yız, o bi­re­ye, o gen­ci­mi­ze, o yav­ru­mu­za ken­di­ne olan öz­gü­ve­ni ver­mek zo­run­da­yız ve bu­nu da­ha da yay­gın­laş­tır­mak zo­run­da­yız; hat­ta -ben ümit edi­yo­rum ki- özel­lik­le özel fir­ma­lar bu tür ça­lış­ma­la­ra fi­nans­man sağ­la­sın­lar, pro­je des­te­ği sağ­la­sın­lar ve sos­yal so­rum­lu­luk an­la­yı­şı içe­ri­sin­de.

Bir di­ğer ko­nu şu: Ge­çen ak­şam önem­li bir te­le­viz­yon ka­na­lın­da bir uz­man çık­tı, Bi­li­şim Der­ne­ğin­den, de­di ki: "Bu Hükûmet İn­ter­net ka­fe­le­ri ve bi­li­şi­mi san­sür­lü­yor." De­ğer­li ar­ka­daş­lar, biz, bu ça­lış­ma­mız içe­ri­sin­de İn­ter­net ka­fe­le­ri de zi­ya­ret et­tik. Eğer, her bi­ri­miz o İn­ter­net ka­fe­le­ri zi­ya­re­tin­de gör­dü­ğü­müz man­za­ra­yı ak­tar­mış ol­sak, ger­çek­ten tüy­ler ür­per­ti­ci. Eğer, Sa­yın Ba­ka­nın ifa­de et­ti­ği o çı­kar­dı­ğı­mız ya­say­la il­gi­li, ya­ni elek­tro­nik or­tam­da iş­le­nen suç­lar…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

MEH­MET YÜK­SEK­TE­PE (De­vam­la) - Bi­ti­ri­yo­rum ar­ka­daş­lar.

Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

Eğer, o İn­ter­net ka­fe­ler­de­ki or­ta­mı gör­müş ol­say­dık, bu­nu ya­dır­ga­maz­dık. Ben, Tür­ki­ye Bi­li­şim Der­ne­ği­nin Ge­nel Ku­ru­lun­da da ay­nı ko­nuş­ma­yı yap­tım. De­dim ki, biz, bi­li­şi­me kar­şı de­ği­liz ve özel­lik­le, bi­zim dö­ne­mi­miz­de bi­li­şim nok­ta­sın­da ge­li­nen nok­ta­yı ga­yet iyi bi­li­yo­ruz. Özel­lik­le, bu çağ­daş dün­ya­da bil­gi­nin pay­la­şı­mın­da en önem­li un­sur­lar­dan bir ta­ne­si­nin İn­ter­net ol­du­ğu­nun da far­kın­da­yım. Ama, bu­ra­da biz ken­di yav­ru­la­rı­mı­zı, ken­di genç­le­ri­mi­zi, ken­di ço­cuk­la­rı­mı­zı, ar­ka­daş­lar, ko­ru­mak zo­run­da­yız.

Ja­pon­ya'da ye­ni çı­kan bir has­ta­lık var. Ne­dir bi­li­yor mu­su­nuz ar­ka­daş­lar? İn­ter­net'le uzun sü­re hemhâl olup ken­di­si­ni oda­ya ka­pa­tan, gün­ler­ce, ay­lar­ca, haf­ta­lar­ca ka­pa­tan in­san­lar­la il­gi­li -şu an­da has­ta­lı­ğın adı­nı söy­le­ye­me­ye­ce­ğim- bir has­ta­lık or­ta­ya çık­mış. Do­la­yı­sıy­la, ben, bu an­lam­da, sö­zü­mü to­par­la­mak is­ti­yo­rum…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Bu­yu­run, son cüm­le­le­ri­ni­zi…

MEH­MET YÜK­SEK­TE­PE (De­vam­la) - Bu ça­lış­ma­nın ha­yır­lı ol­ma­sı­nı di­li­yo­rum ve in­şal­lah, önü­müz­de­ki sü­reç­te da­ha hu­zur­lu, da­ha mut­lu, ken­di­ne gü­ve­nen bir genç­li­ğe sa­hip ol­ma­mız ümi­diy­le he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Yük­sek­te­pe.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, ço­cuk­lar­da ve genç­ler­de ar­tan şid­det eği­li­mi ile okul­lar­da mey­da­na ge­len olay­la­rın araş­tı­rı­la­rak alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin be­lir­len­me­si ama­cıy­la Ana­ya­sa­nın 98 in­ci, İç Tü­zük'ün 104 ve 105'in­ci mad­de­le­ri uya­rın­ca ku­rul­muş bu­lu­nan (10/337, 343, 356, 357) esas nu­ma­ra­lı Mec­lis Araş­tır­ma Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru üze­rin­de­ki ge­nel gö­rüş­me ta­mam­lan­mış­tır.

Bir­le­şi­me 21.30'a ka­dar ara ve­ri­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati: 20.28

 

 

ÜÇÜN­CÜ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 21.37

BAŞ­KAN : Baş­kan Ve­ki­li İs­ma­il ALP­TE­KİN

KÂTİP ÜYE­LER : Bay­ram ÖZ­ÇE­LİK (Bur­dur), Türkân Mİ­ÇO­OĞUL­LA­RI (İz­mir)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 116'ncı Bir­le­şi­mi­nin Üçün­cü Otu­ru­mu­nu açı­yo­rum.

Gün­de­min "Se­çim" kıs­mı­na ge­çi­yo­ruz.

VI. - SEÇİMLER

1.- Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda boşalacak üyeliklere seçim

BAŞ­KAN - Şim­di, Rad­yo ve Te­le­viz­yon Üst Ku­ru­lu üye­lik­le­ri için 3984 sa­yı­lı Ka­nun'un 6'ncı mad­de­si ge­re­ğin­ce se­çim ya­pa­ca­ğız.

Si­ya­si par­ti grup­la­rı ta­ra­fın­dan gös­te­ri­len aday­la­rın ad­la­rı­nı so­ya­dı sı­ra­sı­na gö­re oku­tu­yo­rum:

"Rad­yo ve Te­le­viz­yon Üst Ku­ru­lun­da bo­şa­la­cak 3 üye­lik için Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Gru­bu aday lis­te­si: A. Za­hid Ak­man, Mah­mut Be­şir­li, Sa­mi Şe­ner, İl­han Yer­li­ka­ya."

"Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu aday lis­te­si: Ney­yir Hül­ya Alp, Öz­can Ka­ra­kuş Er­do­ğan."

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, RTÜK Ka­nu­nu'nun 6'ncı mad­de­si ge­re­ği, si­ya­si par­ti grup­la­rı ken­di­le­ri­ne dü­şen üye­li­ğin 2 ka­tı aday gös­ter­miş­ler­dir.

Aday­la­rın ad­la­rı, so­yad­la­rı sı­ra­sı­na gö­re bir­le­şik oy pu­su­la­sı şek­lin­de dü­zen­len­mek su­re­tiy­le bas­tı­rıl­mış­tır.

Top­lan­tı ve ka­rar ye­ter sa­yı­sı mev­cut ol­mak şar­tıy­la, se­çim­de, Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si aday lis­te­sin­den en çok oyu alan 2 aday ile Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si aday lis­te­sin­den en çok oyu alan 1 aday se­çil­miş ola­cak­tır.

Oy­la­ma­nın ne şe­kil­de ya­pı­la­ca­ğı­nı arz edi­yo­rum: Gö­rev­li ar­ka­daş­lar, mü­hür­lü bir­le­şik oy pu­su­la­la­rıy­la zarf­la­rı, her sa­yın mil­let­ve­ki­li­ne bi­rer ta­ne ol­mak üze­re da­ğı­ta­cak­lar­dır. Bir­le­şik oy pu­su­la­sı ve zar­fı alan sa­yın üye, Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Gru­bu aday lis­te­sin­den 2 ada­yın, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu aday lis­te­sin­den 1 ada­yın isim­le­ri­nin kar­şı­sın­da­ki ka­re­yi çar­pı işa­re­tiy­le işa­ret­le­ye­rek ve bir­le­şik oy pu­su­la­sı­nı zar­fa ko­ya­rak adı­nın okun­ma­sı­nı bek­le­ye­cek­tir. Her­han­gi bir te­red­dü­de ma­hal ver­me­mek için, ko­mis­yon ve hükûmet sı­ra­la­rın­da yer alan kâtip üye­ler­den ko­mis­yon sı­ra­sın­da­ki kâtip üye Ada­na'dan baş­la­ya­rak De­niz­li'ye ka­dar (De­niz­li dâhil) ve Di­yar­ba­kır'dan baş­la­ya­rak İs­tan­bul'a ka­dar (İs­tan­bul dâhil), hükûmet sı­ra­sın­da­ki kâtip üye ise İz­mir'den baş­la­ya­rak Mar­din'e ka­dar (Mar­din dâhil) ve Mer­sin'den baş­la­ya­rak Zon­gul­dak'a ka­dar (Zon­gul­dak dâhil) adı oku­nan mil­let­ve­ki­li­nin adı­nı def­ter­den işa­ret­le­ye­cek­tir. Adı işa­ret­le­nen mil­let­ve­ki­li, da­ha son­ra oy pu­su­la­sı­nı içe­ren zar­fı Baş­kan­lık Di­va­nı kür­sü­sü­nün önü­ne ko­nul­muş olan oy ku­tu­su­na ata­cak­tır.

Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Gru­bu aday lis­te­sin­den 2'den faz­la, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu aday lis­te­sin­den 1'den faz­la ada­yın işa­ret­len­di­ği oy pu­su­la­la­rı ge­çer­siz sa­yı­la­cak­tır. Bu hu­sus­lar, bir­le­şik oy pu­su­la­la­rın­da da dip­not ola­rak açık­ça be­lir­til­miş­tir.

Sa­yın kâtip üye­le­rin yer­le­ri­ni al­ma­la­rı­nı oy pu­su­la­la­rı ile zarf­la­rın da gö­rev­li per­so­nel ta­ra­fın­dan sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri­ne da­ğı­tıl­ma­sı­nı ri­ca edi­yo­rum.

Şim­di, oy­la­ma­nın sa­yım ve dö­kü­mü için ad çek­mek su­re­tiy­le 5 ki­şi­lik bir tas­nif ko­mis­yo­nu tes­pit ede­ce­ğim. Se­çi­le­cek tas­nif ko­mis­yo­nu üye­le­ri, oy­la­ma iş­le­mi bit­tik­ten son­ra ko­mis­yon sı­ra­la­rın­da yer­le­ri­ni ala­cak­lar­dır.

Ad çek­me iş­le­mi­ni baş­la­tı­yo­rum:

Ab­dul­lah Gül, Kay­se­ri? Yok.

Gök­sal Kü­çü­ka­li, İs­tan­bul? Yok.

Fa­ruk Ko­ca, An­ka­ra? Bu­ra­da.

Mus­ta­fa De­mir, Sam­sun? Bu­ra­da.

Ali Ay­dın Du­ma­noğ­lu, Trab­zon? Bu­ra­da.

Tur­han Çö­mez, Ba­lı­ke­sir? Yok.

M. Akif Ham­za­çe­bi, Trab­zon? Yok.

Meh­met Ay­dın, İz­mir? Yok.

Nu­ret­tin Ak­taş, Ga­zi­an­tep? Bu­ra­da.

Nev­zat Do­ğan, Ko­ca­eli? Yok.

Meh­met Asım Ku­lak, Bar­tın? Yok.

Se­la­mi Yi­ğit, Kars? Yok.

Fah­ri Kes­kin, Es­ki­şe­hir? Bu­ra­da.

Şim­di, bir de­fa da­ha oku­yo­rum: Sam­sun Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Mus­ta­fa De­mir, Es­ki­şe­hir Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Fah­ri Kes­kin, Ga­zi­an­tep Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Nu­ret­tin Ak­taş, Trab­zon Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Ali Ay­dın Du­ma­noğ­lu ve An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Fa­ruk Ko­ca bu­ra­dan ay­rıl­ma­ya­cak­lar, so­nun­da tas­nif he­ye­ti ola­rak gö­rev ya­pa­cak­lar. Teb­liğ edi­yo­rum ken­di­le­ri­ne.

Şim­di, oy­la­ma­ya Ada­na ilin­den baş­lı­yo­ruz.

(Oy­lar top­lan­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, oyu­nu kul­lan­ma­yan sa­yın üye var mı? Yok.

Oy­la­ma iş­le­mi ta­mam­lan­mış­tır.

Ku­pa­lar kal­dı­rıl­sın.

Tas­nif Ko­mis­yo­nu üye­le­ri Sa­yın Fa­ruk Ko­ca, Sa­yın Ali Ay­dın Du­ma­noğ­lu, Sa­yın Nu­ret­tin Ak­taş, Sa­yın Fah­ri Kes­kin, Sa­yın Mus­ta­fa De­mir yer­le­ri­ni al­dı­lar.

Tas­nif iş­le­mi baş­la­mış­tır.

(Oy­la­rın ayı­rı­mı ya­pıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Rad­yo ve Te­le­viz­yon Üst Ku­ru­lu üye­lik­le­ri için ya­pı­lan se­çi­me iliş­kin Tas­nif Ko­mis­yo­nu tu­ta­na­ğı gel­miş­tir.

Şim­di oku­tu­yo­rum:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Rad­yo ve Te­le­viz­yon Üst Ku­ru­lun­da Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Gru­bu­na dü­şen (2) üye­lik ile Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu­na dü­şen (1) üye­lik için ya­pı­lan se­çi­me 298 üye ka­tıl­mış, kul­la­nı­lan oy­la­rın da­ğı­lı­mı aşa­ğı­da gös­te­ril­miş­tir.

Say­gıy­la arz olu­nur.

Tas­nif Ko­mis­yo­nu

 

Üye

Üye

Üye

 

Fa­ruk Ko­ca

Ali Ay­dın Du­ma­noğ­lu

Nu­ret­tin Ak­taş

 

An­ka­ra

Trab­zon

Ga­zi­an­tep

 

Üye

Üye

 

 

Fah­ri Kes­kin

Mus­ta­fa De­mir

 

 

Es­ki­şe­hir

Sam­sun

 

 

A. Za­hid Ak­man

:

 274

 

 

İl­han Yer­li­ka­ya

:

 270

 

 

Ney­yir Hül­ya Alp

:

 267

 

 

Sa­mi Şe­ner

:

 29

 

 

Öz­can Ka­ra­kuş Er­do­ğan

:

 16

 

 

Mah­mut Be­şir­li

:

 10

 

 

Ge­çer­siz

:

 2

 

 

Boş

:

 3

 

BAŞ­KAN - Bu du­ru­ma gö­re, A. Za­hid Ak­man, İl­han Yer­li­ka­ya ve Ney­yir Hül­ya Alp se­çil­miş­ler­dir. Ken­di­le­ri­ne ha­yır­lı ol­sun di­yo­rum.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, bir­le­şi­me beş da­ki­ka ara ve­ri­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati: 22.43

 

 

DÖR­DÜN­CÜ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 22.51

BAŞ­KAN : Baş­kan Ve­ki­li İs­ma­il ALP­TE­KİN

KÂTİP ÜYE­LER : Bay­ram Öz­çe­lik (Bur­dur), Türkân Mİ­ÇO­OĞUL­LA­RI (İz­mir)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 116'ncı Bir­le­şi­mi­nin Dör­dün­cü Otu­ru­mu­nu açı­yo­rum.

Alı­nan ka­rar ge­re­ğin­ce, gün­de­min "Ka­nun Ta­sa­rı ve Tek­lif­le­ri ile Ko­mis­yon­lar­dan Ge­len Di­ğer İş­ler" kıs­mı­na ge­çi­yo­ruz.

V. - KA­NUN TA­SA­RI VE TEK­LİF­LE­Rİ İLE KO­MİS­YON­LAR­DAN

GE­LEN Dİ­ĞER İŞ­LER (Devam)

2.- Ça­nak­ka­le Mil­let­ve­kil­le­ri Meh­met Da­niş ve İb­ra­him Köş­de­re'nin, Ge­li­bo­lu Ya­rı­ma­da­sı Ta­ri­hi Mil­li Par­kı Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Bir Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi (Ka­mu İha­le Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi) ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/212) (S. Sa­yı­sı: 305)

BAŞ­KAN - Ba­sı­lı gün­de­min 1'in­ci sı­ra­sın­da yer alan ka­nun tek­li­fi­nin ge­ri alı­nan mad­de­le­riy­le il­gi­li ko­mis­yon ra­po­ru gel­me­di­ğin­den, tek­li­fin gö­rüş­me­le­ri er­te­len­miş­tir.

2'nci sı­ra­da yer alan, Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru'nun gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

3.- Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1030) (S. Sa­yı­sı: 904)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon? Yok.

Er­te­len­miş­tir.

3'ün­cü sı­ra­da yer alan, Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Grup Baş­kan Ve­ki­li Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Fa­ruk Çe­lik'in, İmar Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ve Ba­yın­dır­lık, İmar, Ulaş­tır­ma ve Tu­rizm ile Ada­let Ko­mis­yon­la­rı Ra­por­la­rı­nın gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

4.- Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Grup Baş­kan­ve­ki­li Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Fa­ruk Çe­lik'in, İmar Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ve Ba­yın­dır­lık, İmar, Ulaş­tır­ma ve Tu­rizm ile Ada­let Ko­mis­yon­la­rı Ra­por­la­rı (2/820) (S. Sa­yı­sı: 1337)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon? Yok.

Er­te­len­miş­tir.

4'ün­cü sı­ra­da yer alan, Af­yon­ka­ra­hi­sar Mil­let­ve­ki­li Ha­lil Ay­do­ğan'ın; Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye­si Ka­nu­nu, İl Özel İda­re­si Ka­nu­nu ve Be­le­di­ye Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ve İçiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru'nun gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

5.- Af­yon­ka­ra­hi­sar Mil­let­ve­ki­li Ha­lil Ay­do­ğan'ın; Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye­si Ka­nu­nu, İl Özel İda­re­si Ka­nu­nu ve Be­le­di­ye Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ve İçiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/968) (S. Sa­yı­sı: 1416)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon? Yok.

Er­te­len­miş­tir.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, ko­mis­yon­la­rın bu­lu­na­ma­dı­ğı an­la­şıl­dı­ğın­dan, alı­nan ka­rar ge­re­ğin­ce ka­nun ta­sa­rı ve tek­lif­le­ri­ni sı­ra­sıy­la gö­rüş­mek için 30 Ma­yıs 2007 Çar­şam­ba gü­nü sa­at 11.00'de top­lan­mak üze­re bir­le­şi­mi ka­pa­tı­yo­rum, iyi ge­ce­ler di­li­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati: 22.53