DÖNEM: 22 CİLT: 159 YASAMA
YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
115’inci Birleşim
28 Mayıs 2007 Pazartesi
İ Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) ÇEŞİTLİ İŞLER
1.- Genel Kurulu ziyaret eden Amerika Birleşik
Devletleri Temsilciler Meclisi Ortak Heyeti Başkanı Edward Withfield
ve beraberindeki heyete Başkanlıkça "Hoş geldiniz" denilmesi
IV. - ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ
GRUBU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin
yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi
V. - KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve
İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet
Komisyonları Raporları (2/820) (S. Sayısı: 1337)
4.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Aydoğan'ın;
Büyükşehir Belediyesi Kanunu, İl Özel İdaresi Kanunu ve Belediye
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İçişleri
Komisyonu Raporu (2/968) (S.Sayısı: 1416)
5.- 10.5.2007 Tarihli ve 5660 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresi ile Anayasa Komisyonu Raporu (1/1368)(S. Sayısı:1433)
VI. - USUL HAKKINDA
GÖRÜŞMELER
1.- Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'a, Cumhurbaşkanıyla
ilgili bazı ifadelerinden dolayı gerekli uyarıyı yapmadığı gerekçesiyle
Başkanın tutumu hakkında
VII. - AÇIKLAMALAR
VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili Oya Araslı'nın, Kastamonu
Milletvekili Musa Sıvacıoğlu'nun, konuşmasında, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
VIII. - SORULAR
VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR
VE CEVAPLARI
1.- Antalya Milletvekili Tuncay ERCENK'in, seçim
kurullarında geçici olarak görevlendirilen personele ilişkin
Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı
Fahri KASIRGA'nın cevabı (7/21715)
2.- Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün, Çanakkale
Orman Bölge Müdürlüğünün denetimine ve bazı bölge müdürlüklerine
geçici işçi alımı izni verilmemesine ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/22125)
3.- Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun, egzoz
muayenesi yapma yetkisi verilen vakıf ve firmalara ilişkin sorusu
ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin
cevabı (7/22137)
4.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in,
"2/A" olarak bilinen orman alanlarıyla ilgili düzenlemeye
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı
(7/22138)
5.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, yabancı
uyruklularla yapılan evliliklere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Osman GÜNEŞ'in cevabı (7/22183)
6.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun,
Denizli Vali Yardımcısının yaptığı bir konuşmaya ilişkin sorusu
ve İçişleri Bakanı Osman GÜNEŞ'in cevabı (7/22193)
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 11.04'te açılarak sekiz oturum
yaptı.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının:
1'inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin (2/212) (S. Sayısı:
305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon
raporu henüz gelmediğinden;
2'nci sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030) (S. Sayısı: 904),
3'üncü sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair (2/820) (S. Sayısı: 1337),
4'üncü sırasında bulunan, Kayseri Milletvekili
Taner Yıldız'ın, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
(2/1016) (S. Sayısı: 1412),
7'nci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında Uzayın Araştırma ve Kullanımı
Konularında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında (1/491) (S. Sayısı: 1380),
8'inci sırasında bulunan, Antalya Milletvekili
Fikret Badazlı'nın, 2464 Sayılı Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında (2/995) (S. Sayısı: 1406),
9'uncu sırasında bulunan, Afyonkarahisar Milletvekili
Halil Aydoğan'ın, Büyükşehir Belediyesi Kanunu, İl Özel İdaresi
Kanunu ve Belediye Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi'nin (2/968) (S.Sayısı: 1416) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı.
Verilen aradan sonra,
10'uncu sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında Enerji Alanında İşbirliğine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair (1/1109)
(S. Sayısı: 1083),
Kanun Tasarı ve Teklifleri,
İlgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadıklarından;
Ertelendi.
5'inci sırasında bulunan, Bitlis Milletvekili
Abdurrahim Aksoy ve Şırnak Milletvekili İbrahim Hakkı Birlik, Mardin
Milletvekili Muharrem Doğan ve 17 Milletvekili ile Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, Köy Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifleri (2/1027, 2/832, 2/1030) (S. Sayısı: 1429) görüşmelerini
müteakiben, elektronik cihazla yapılan açık oylamadan sonra,
6'ncı sırasında bulunan, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısı (1/1360) (S. Sayısı: 1427), yapılan görüşmelerden
sonra,
Kabul edildi.
Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir, yapmış olduğu
konuşmada bazı sözlerinin yanlış anlaşıldığı gerekçesiyle bir
açıklamada bulundu.
Alınan karar gereğince, 28 Mayıs 2007 Pazartesi
günü saat 11.00'de toplanmak üzere, birleşime 21.57'de son verildi.
Sadık Yakut
Başkan Vekili
Mehmet Daniş Ahmet Küçük Bayram Özçelik
Çanakkale Çanakkale Burdur
Kâtip Üye Kâtip
Üye Kâtip Üye
No.: 155
II. - GELEN KÂĞITLAR
28 Mayıs 2007 Pazartesi
Tasarı
1.- Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/1369) (Plan ve Bütçe
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/5/2007)
Teklif
1.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın; Kamu
İhale Kanunu ve Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/1039) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/5/2007)
Rapor
1.- İstanbul Milletvekili Ömer Zülfü LİVANELİ
ve 19 Milletvekili, Çorum Milletvekili Muzaffer KÜLCÜ ve 19 Milletvekili,
Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI ve 54 Milletvekili ile Anavatan
Partisi Grubu Adına Grup Başkanvekilleri Gaziantep Milletvekili
Ömer ABUŞOĞLU ve Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın; Çocuklarda
ve Gençlerde Artan Şiddet Eğilimi ile Okullarda Meydana Gelen Olayların
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci Maddeleri Uyarınca
Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergeleri ve Meclis Araştırması
Komisyonu Raporu (10/337, 343, 356, 357) (S. Sayısı: 1413) (Dağıtma Tarihi:
28/5/2007) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, özel hastanelerin
ruhsatlarına göre çalışmasına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/2588) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/05/2007)
2.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, küresel
ısınmaya karşı alınacak önlemlere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2589) (Başkanlığa geliş tarihi:
02/05/2007)
3.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, ilaç sektöründeki
yolsuzluk iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2590) (Başkanlığa geliş tarihi 02/05/2007)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, TOKİ'nin
İstanbul, Ankara ve İzmir'deki faaliyetlerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/22644) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2007)
2.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun,
TMSF'nin el koyduğu sabah gazetesinin yayınlarına müdahale ettiği
iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22645)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2007)
3.- İstanbul Milletvekili Birgen KELEŞ'in, satılan
kamu taşınmazlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/22646) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/5/2007)
4.- Muğla Milletvekili Gürol ERGİN'in, basında
yer alan bir iddiaya ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
yazılı soru önergesi (7/22647) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2007)
5.- Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, Irak'ta
yaralanan Kızılay görevlisinin hayatını kaybetmesine ilişkin
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi
(7/22648) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2007)
6.- Mersin Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK'in, TÜİK'in
adres ve nüfus bilgilerine yönelik projelerine ilişkin Devlet Bakanından
(Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/22649) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/5/2007)
7.- Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un bir televizyon
kanalı ve yardım derneğine yönelik iddialara ilişkin Devlet Bakanından
(Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/22650) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/5/2007)
8.- Tunceli Milletvekili V. Sinan YERLİKAYA'nın,
TRT'de istisna akdi ile çalışanlara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir
ATALAY) yazılı soru önergesi
(7/22651) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2007)
9.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa'nın
bir köyünün sulama göleti ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22652) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2007)
10.- Artvin Milletvekili Yüksel ÇORBACIOĞLU'nun,
Borçka Müftülüğünün düzenlediği bir konferansa ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/22653) (Başkanlığa geliş tarihi:
4/5/2007)
11.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün İstanbul'daki
1 Mayıs gösterilerine yapılan müdahaleye ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22654) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/5/2007)
12.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın,
İstanbul'daki 1 Mayıs gösterilerine yapılan müdahaleye ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22655) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4/5/2007)
13.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, kadrosuz
usta öğreticilere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22656) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/05/2007)
14.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur YAKA'nın, bir
yönergede yapılan değişikliğe ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/22657) (Başkanlığa
geliş tarihi: 02/05/2007)
15.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, organ
bağışına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22658)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2007)
16.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, bebek ve
çocuk ölümlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22659) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2007)
17.- Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in, pamuk
destekleme primlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22660) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/5/2007)
18.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'da
yem bitkileri desteklemesinin ödenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/22661) (Başkanlığa geliş tarihi:
4/5/2007)
19.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Nevşehir
- Ürgüp'teki Keşlik Manastırına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22662) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2007)
20.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa'nın
bazı köylerinin sulama suyu elektriği borçlarına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/22663) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/5/2007)
21.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun,
bir cami bahçesindeki ağaçların kesilmesine ilişkin Devlet Bakanından
(Mehmet AYDIN) yazılı soru önergesi (7/22664) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/5/2007)
22.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bolu -
Abant - Paşaköy karayolunda meydana gelen çökmeye ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/22665) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/5/2007)
23.- Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, Emekli Sandığının
2006 yılındaki sağlık hizmeti alımlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/22666) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/5/2007)
24.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Erol Aksoy'un
Halk Bankasına olan borcuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22667) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7/5/2007)
25.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, KOBİ'lerin
mali sektöre olan borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22668) (Başkanlığa geliş tarihi:
7/5/2007)
26.- Ankara Milletvekili Bayram Ali MERAL'in, İstanbul
metrosunda çalışan ve hakkında yakalama kararı bulunan bir kişiye
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22669) (Başkanlığa geliş
tarihi 7/5/2007)
27.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, bölücü
terör olaylarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22670)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
28.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in,
Bulgaristan ile transit vizenin kaldırılmasına yönelik antlaşmaya
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22671) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8/5/2007)
29.- Aydın Milletvekili Mehmet Mesut ÖZAKCAN'ın,
Büyük Menderes Havzasındaki kuraklığa ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/22672) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/5/2007)
30.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya Büyükşehir
Belediyesi bünyesindeki bir genel müdürlükle ilgili iddialara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22673) (Başkanlığa
geliş tarihi: 9/5/2007)
31.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'da
elektrik kablolarının yer altına alınmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22674) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/5/2007)
32.- Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in, Salihli
ilçesindeki bir araziye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22675) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11/5/2007)
33.- Adıyaman Milletvekili, Mahmut GÖKSU'nun, Cumhurbaşkanlığınca
yardım yapılan sivil toplum kuruluşlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22676) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/5/2007)
34.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Yenimahalle
Sağlık Grup Başkanlığı ile ilgili iddialara ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22677) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/5/2007)
35.- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın,
bir şube müdürü atamasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22678) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/5/2007)
36.- Trabzon Milletvekili Asım AYKAN'ın, Kanaltürk
Televizyonunun bir yayın kurulu üyesi hakkındaki iddialara ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22679) (Başkanlığa geliş
tarihi: 9/5/2007)
37.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, bir davadaki
Hazine alacağına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/22680) (Başkanlığa geliş
tarihi: 9/5/2007)
38.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, THY ile ilgili
bazı iddialara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22681) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/5/2007)
39.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Anten İşletme
ve Teknik Hizmetler A.Ş.'ne ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY)
yazılı soru önergesi (7/22682) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/5/2007)
40.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22683) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
41.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22684) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
42.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22685) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
43.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22686) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
44.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22687) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
45.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22688) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
46.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22689) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
47.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22690) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
48.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22691) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
49.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22692) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
50.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22693) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
51.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22694) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
52.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22695) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
53.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22696) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
54.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22697) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
55.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22698) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
56.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22699) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
57.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22700) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
58.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22701) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
59.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22702) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
60.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22703) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
61.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22704) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
62.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22705) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
63.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22706) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
64.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22707) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
65.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22708) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
66.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22709) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
67.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22710) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
68.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22711) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
69.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22712) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
70.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22713) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
71.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22714) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
72.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22715) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
73.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22716) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
74.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22717) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
75.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22718) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
76.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22719) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
77.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22720) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
78.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22721) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
79.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/226722) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
80.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22723) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
81.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22724) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
82.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22725) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
83.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22726) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
84.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22727) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
85.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22728) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
86.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22729) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
87.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22730) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
88.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22731) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
89.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22732) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
90.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22733) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
91.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22734) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
92.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22735) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
93.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22736) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
94.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22737) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
95.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22738) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
96.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22739) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
97.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22740) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
98.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22741) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
99.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22742) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
100.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22743) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
101.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22744) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
102.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22745) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
103.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22746) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
104.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22747) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
105.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22748) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
106.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22749) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
107.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22750) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
108.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22751) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
109.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22752) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
110.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22753) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
111.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22754) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
112.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22755) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
113.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22756) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
114.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22757) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
115.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22758) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
116.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22759) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
117.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22760) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
118.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22761) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
119.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22762) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
120.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22763) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
121.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22764) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
122.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22765) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
123.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22766) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
124.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22767) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
125.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22768) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
126.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22769) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
127.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22770) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
128.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22771) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
129.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22772) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
130.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22773) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
131.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22774) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
132.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22775) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
133.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22776) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
134.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22777) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
135.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22778) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
136.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22779) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
137.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22780) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
138.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22781) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
139.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22782) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
140.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22783) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
141.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22784) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
142.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22785) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
143.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22786) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
144.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22787) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
145.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22788) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
146.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22789) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
147.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22790) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
148.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22791) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
149.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22792) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
150.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22793) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
151.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22794) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
152.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22795) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
153.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22796) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
154.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22797) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
155.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22798) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
156.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22799) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
157.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22800) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
158.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22801) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
159.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22802) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
160.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22803) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
161.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22804) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
162.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22805) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
163.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22806) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
164.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22807) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
165.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22808) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
166.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22809) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
167.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22810) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
168.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22811) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
169.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22812) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
170.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22813) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
171.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22814) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
172.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22815) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
173.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22816) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
174.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22817) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
175.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22818) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
176.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22819) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
177.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22820) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
178.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22821) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
179.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22822) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
180.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22823) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
181.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22824) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
182.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22825) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
183.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22826) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
184.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22827) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
185.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22828) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
186.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22829) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
187.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22830) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
188.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22831) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
189.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22832) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
190.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22833) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
191.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22834) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
192.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22835) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
193.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22836) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
194.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22837) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
195.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22838) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
196.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22839) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
197.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22840) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
198.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22841) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
199.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22842) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
200.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22843) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
201.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22844) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
202.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22845) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
203.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22846) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
204.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22847) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
205.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22848) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
206.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22849) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
207.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22850) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
208.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22851) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
209.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22852) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
210.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22853) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
211.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22854) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
212.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22855) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
213.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22856) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
214.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22857) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
215.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22858) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
216.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22859) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
217.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22860) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
218.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22861) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
219.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22862) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
220.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22863) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
221.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22864) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
222.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22865) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
223.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22866) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
224.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22867) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
225.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22868) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
226.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22869) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
227.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22870) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
228.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22871) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
229.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22872) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
230.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22873) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
231.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22874) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
232.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22875) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
233.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22876) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
234.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22877) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
235.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22878) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
236.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22879) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
237.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22880) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
238.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22881) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
239.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22882) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
240.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22883) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
241.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22884) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
242.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22885) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
243.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22886) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
244.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22887) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
245.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22888) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
246.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22889) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
247.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22890) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
248.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22891) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
249.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22892) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
250.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22893) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
251.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22894) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
252.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22895) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
253.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22896) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
254.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22897) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
255.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22898) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
256.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22899) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
257.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22900) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
258.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22901) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
259.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22902) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
260.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22903) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
261.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22904) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
262.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22905) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
263.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22906) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
264.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22907) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
265.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22908) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
266.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22909) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
267.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22910) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
268.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22911) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
269.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22912) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
270.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22913) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
271.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22914) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
272.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22915) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
273.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22916) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
274.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22917) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
275.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22918) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
276.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22919) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
277.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22920) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
278.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22921) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
279.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22922) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
280.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, Karayolları
Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısına
ve trafik kazalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/22923) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2007)
281.- Antalya Milletvekili Hüseyin EKMEKÇİOĞLU'nun,
TOKİ'nin Ankara - Etimesgut Erler Mahallesinde yaptığı konutlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22924) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/5/2007)
282.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, ilaç ve eczacılık
sektöründeki bazı sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/22925) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/5/2007)
283.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya -
Ankara Hızlı Tren Projesinin Konya ana istasyonunun yer seçimine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22926) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/5/2007)
284.- Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, bir mitingde
çalınan marşa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22927)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/5/2007)
285.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, örtülü
ödenek yönetiminde görevli bir kişi hakkındaki iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22928) (Başkanlığa geliş tarihi:
17/5/2007)
286.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, ateşli
silahların kural dışı kullanılmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22929) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/5/2007)
287.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, bazı belediye
yöneticileri hakkındaki takibata ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22930) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/5/2007)
288.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, Aliağa
Belediyesi ve bağlı şirketlerin yaptığı ihalelere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/22931) (Başkanlığa geliş tarihi:
17/5/2007)
289.- Antalya Milletvekili Tuncay ERCENK'in, orman
alanlarında uygulanacak bazı projelere ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/22932) (Başkanlığa geliş tarihi:
17/5/2007)
290.- İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, alınan
kitap ve süreli yayınlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22933) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/5/2007)
291.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, Aliağa
Belediyesi ve bağlı şirketlerin yaptığı ihalelere ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/22934) (Başkanlığa geliş tarihi:
17/5/2007)
292.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, belediyelerin
yaptığı ihalelere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22935) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/5/2007)
293.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın,
bir ilköğretim okulunda dağıtıldığı iddia edilen bir kitaba ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/22936) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17/5/2007)
294.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, Bingöl
- Karlıova'da lise binası ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22937) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/5/2007)
295.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
Sağlık Eğitimi Genel Müdürlüğündeki bir atamaya ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22938) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2007)
296.- Uşak Milletvekili Osman COŞKUNOĞLU'nun, kuraklık
mağduru çiftçilerin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/22939) (Başkanlığa geliş tarihi:
17/5/2007)
297.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN'ın,
Ziraat Bankasının çiftçi kredilerine ilişkin Devlet Bakanından
(Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/22940) (Başkanlığa geliş tarihi:
17/5/2007)
298.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, bazı
medya kuruluşlarında sendika üyeliklerinin engellendiği iddialarına
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER)
yazılı soru önergesi (7/22941) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/5/2007)
299.- Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, TÜİK'in
adrese dayalı nüfus kayıt sistemine ilişkin Devlet Bakanından (Beşir
ATALAY) yazılı soru önergesi (7/22942) (Başkanlığa geliş tarihi:
17/5/2007)
300.- Tokat Milletvekili Feramus ŞAHİN'in, 2. Ligde
bir futbol maçının tekrarlanması kararına ilişkin Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi
(7/22943) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/5/2007)
301.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, TBMM Kreşine
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi
(7/22944) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2007)
302.- İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, TBMM Kreşine
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi
(7/22945) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/5/2007)
303.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil ÜNLÜTEPE'nin,
TBMM Kreşine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı
soru önergesi (7/22946) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/5/2007)
28 Mayıs 2007 Pazartesi
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
11.14
BAŞKAN : Başkan Vekili
İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER : Ahmet
Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 115'inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı
vardır, gündeme geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri,
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
IV. - ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine
ilişkin AK Parti Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Danışma Kurulu
28.05.2007 Pazartesi günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasi parti
grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu
maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Salih
Kapusuz
Ankara
AK
Parti Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının 439. sırasında
yer alan 1432 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin bu kısmın 8. sırasına;
65. sırasında yer alan 201 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın bu kısmın
16. sırasına; Gelen Kağıtlar Listesinde yayınlanan ve bastırılarak
dağıtılan 1433 Sıra Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Anayasa'nın
89 uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha
Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve 1434 Sıra Sayılı Kanun
Teklifinin 48 saat geçmeden bu kısmın sırasıyla 5. ve 7. sıralarına
alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi;
Gelen Kâğıtlarda yayınlanan
ve bastırılarak dağıtılan (10/337, 343, 356, 357) Esas Numaralı Meclis
Araştırma Komisyonunun 1413 Sıra Sayılı raporunun gündemin Özel
Gündemde Yer Alacak İşler kısmının 1. sırasında yer alması ve görüşmelerinin
29 Mayıs 2007 Salı günkü birleşimde yapılması ve sonrasında kanun
tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine devam edilmesi;
28 Mayıs 2007 Pazartesi
günkü (bugün) birleşimde çalışma süresinin 1433 Sıra Sayılı Anayasa
Değişiklik Teklifinin 1. tur Oylamasının tamamlanmasına kadar,
29 Mayıs 2007 Salı günkü birleşimde ise, Genel Kurulun saat 15.00'te
toplanması;
Önerilmiştir.
BAŞKAN - Grup önerisi
aleyhinde olmak üzere Adana Milletvekili Sayın Uğur Aksöz.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
UĞUR AKSÖZ (Adana) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Adalet ve Kalkınma Partisi
bir öneride bulunmaktadır. Anayasa değişikliğinin kırk sekiz saat
geçmeden burada görüşülmesine ilişkin bir öneridir.
Değerli arkadaşlar,
anayasalar diğer yasalara benzemez. Diğer yasaları kırk sekiz saat
geçmeden burada görüşebiliriz, kırk sekiz saat geçmeden komisyonda
görüşebiliriz, ama anayasalar, bir toplumun temelidir, bir toplumdaki
rejimin temel direğidir. Hiç olmazsa, anayasaları, bizim, yeterli
bir vakit içinde incelememiz, çalışmalar yapmamız, hukukçularla
tartışmamız, sivil toplum örgütleriyle görüşmemiz lazım. Siz burada,
herhangi bir yasanın bir maddesini veya toplumu ilgilendiren… (Gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Aksöz,
bir dakikanızı rica edeyim.
Sayın milletvekilleri…
Sayın milletvekilleri… Değerli arkadaşlar, Sayın Hatibi ben takip
edemiyorum. Lütfen, sükûnetle dinleyelim, rica ediyorum.
Buyurun.
UĞUR AKSÖZ (Devamla) -
Toplumun sadece küçük bir kesimini ilgilendiren bir düzenleme
yapmıyoruz. Bugün burada görüşeceğimiz konu, Cumhurbaşkanının,
yani devleti, milleti temsil eden en yüksek organın seçimiyle ilgili.
Belki de bu, rejimi kökünden değiştirecek bir oylamadır.
Yani bakın değerli arkadaşlarım,
bugüne kadar bütün Cumhurbaşkanlarını, biz, mevcut yasaya göre,
mevcut Anayasa'ya göre seçmişiz, hiçbirisinde sorun çıkmamış. Bugüne
kadar bütün Cumhurbaşkanları bu sisteme göre seçilmiş; çünkü, Anayasa'mızın
8'inci maddesinin gerekçesinde "Sistem, parlamenter rejimdir,
sistem parlamenter rejim olunca, bu rejim içinden de Parlamento, Cumhurbaşkanını
seçer." diyor, temel kural bu. Bu kurala göre devletin bütün yapılanması,
çatından aşağıya kadar yapılanmış. Şimdi bütün bu yapılanmayı bir
kenara bırakıyoruz, devletin parlamenter rejimle yönetildiğini
bir kenara bırakıyoruz, hiçbir altyapı yapmadan, hiçbir kuralı değiştirmeden,
hiçbir görüşme yapmadan, sadece cımbızla bir kelime alıyoruz, diyoruz
ki: "Parlamento seçmez, halk seçer." Tamam, halk seçsin, buna
kimsenin itirazı yok, ama bunun altyapısının yapılması lazım. Yani,
bir elbisenin bir tek düğmesini değiştirmekle siz o elbiseyi yenileyemezsiniz,
o sırıtır orada. Bugünkü bu değişiklik de sırıtıyor. Çünkü, Cumhurbaşkanını
halkın seçmesine ilişkin hiçbir kural, altyapı getirmedik. Bakın,
bir tek örnek vereyim: Şimdi, biz bu yasayı buradan geçirirsek ne
olacak? Cumhurbaşkanını diyelim ki halk seçecek. Peki, Cumhurbaşkanı
adayı nasıl ortaya çıkacak? Cumhurbaşkanı adayı Parlamentoya gelecek,
partilerin kapısını vuracak, "Bana 20 milletvekili imza versin."
diyecek.
Şimdi, ben size soruyorum:
Cumhurbaşkanını halk seçsin, tarafsız olsun, yansız olsun, güçlü olsun
diyoruz; ama Cumhurbaşkanını aday etmek için onu 20 milletvekiline
muhtaç ediyoruz. Yani, bir Cumhurbaşkanı aday olmak için bir partiye
gidip onun kapısını vurursa, yirmi imza alırsa tarafsız mı oluyor?
Tarafsız olabilir mi? Tarafsız kalabilir mi? O, 20 milletvekili…
Biliyorsunuz 20 milletvekili bu Parlamentoda bir grup demektir.
Burada grubu olan bir partinin adayı olmuyor mu yirmi imza alınca? O
zaman, bakınız, Cumhurbaşkanını… Biz, burada, bugüne kadar, sistemde,
bir kişi kendisi Parlamento içindeyse, ben adayım diyebiliyordu,
onu kaldırıyoruz. Bakın, demokratikleşmeyi daha daraltıyoruz.
Şu Parlamentodaki herhangi bir arkadaşımız bugünkü sisteme göre
Cumhurbaşkanı adayı olabiliyordu; şimdi bunu zorlaştırıyoruz,
20 milletvekili diyoruz. Peki…
AHMET YENİ (Samsun) -
Orada da 20 lazım…
MUSA UZUNKAYA (Samsun)
- 20 milletvekiline şu anda muhtaç değil miyiz Cumhurbaşkanlığı
seçiminde? Şu anda yaptığınız ne?
BAŞKAN - Efendim, müdahale
etmeyelim, Hatibi dinleyelim.
UĞUR AKSÖZ (Devamla) -
Değerli Arkadaşım, bakın, 20 milletvekiline muhtaç değil. Bu Parlamentoda
bugünkü sistemde Cumhurbaşkanı 367 milletvekilinin oyuyla seçiliyor.
367 demek, bu Parlamentoda daima konsensüs aramak, daima uzlaşma
aramak demektir. Zaten, 367 sayısının konulmasının sebebi, bu Parlamento
uzlaşsın, bir grubun, 20 milletvekilinin, herhangi birinin Cumhurbaşkanı
olmasın, tüm Parlamentonun Cumhurbaşkanı olsun diye bu 367 şartı
getirilmiş. Şimdi, biz ne yapıyoruz? Bunu kaldırıyoruz.
Peki, değerli arkadaşlar,
hiç kendi kendinize sordunuz mu, yani, cumhuriyet tarihi boyunca
Cumhurbaşkanı bu maddelere göre seçilmiş de, ilk defa bu kadar güçlü
bir sayıyla gelmiş Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhurbaşkanını seçememiş.
Niye seçememiş?
ASIM AYKAN (Trabzon) - Sayenizde.
UĞUR AKSÖZ (Devamla) -
Siz, "Sayenizde." diyorsunuz. Tabii, sayemizde. Tabii,
biz, sizin yanlışlıklarınıza engel olmak için buradayız, biz görevimizi
yapıyoruz.
Ama, değerli arkadaşlar,
şimdi, biz, Adalet ve Kalkınma Partisi olarak elimizi vicdanımıza
koyalım, tembel öğrenciler gibi, "sınıfı geçmedim" diye
öğretmeni mi değiştireceksiniz veya tembel futbolcular gibi, hakem
golü saymayınca, oyunun hakemini mi değiştireceksiniz, kuralları
mı değiştireceksiniz?
Değerli arkadaşlar,
böyle yapacağınıza "biz nerede hata yaptık" diye düşünseniz
ve oturup bu Parlamentoda grubu olan partilerle görüşseniz, onlarla
uzlaşma sağlasanız, yine Cumhurbaşkanı bu gruptan olsun, ama uzlaşmayla,
konsensüsle bir aday çıkarsaydınız bugün biz burada bunu görüşüyor
olur muyduk, bugün Cumhurbaşkanını seçmiş olmaz mıydık?
Bakınız, değerli arkadaşlarım,
dünyada, kitaplarda, okullarda okutulmayan tek şey parlamenterliktir.
Parlamenterlik yapılarak öğrenilir ve parlamenterin yaptığı her
hata onun tecrübe hanesine artı yazılır, hata yapa yapa tecrübeli
olurlar. Ama, maalesef, Adalet ve Kalkınma Partisi asla hatalarından
ders almıyor ve bir inat uğruna gidiyor. "Mademki, ben burada
Cumhurbaşkanını seçmedim, ben Anayasa'yı değiştiririm; mademki
siz, temel kanunlara itiraz ettiniz, ben İç Tüzük'ü değiştiririm;
mademki bu Parlamentoda işler yürümüyor, ben avizeyi değiştiririm;
mademki işler yürümüyor, ben beyazı sarı yaparım."
Arkadaşlar, bunlar parlamenterliğe
uygun olmayan davranışlardır. Bir kayaya çarparsanız yön değiştirebilirsiniz,
ama o yön değiştirme kayayı delme ile olmaz. Kayayı delemezsiniz.
Bugün, parlamenter sistemde yaşamış bu ülke, bütün yapısı parlamenter
sisteme göre oluşmuş bu ülke sizin şuradaki çoğunluğunuzla vites
değiştirmez, makas değiştirmez, bunlar hayaldir. Nitekim, Cumhurbaşkanlığı
seçiminde iki kere kayaya tosladınız. Bakın, demek ki, sayıyla olmuyor
bu işler. Bu işler, akılla olur, uzlaşmayla olur. Bu işler, konsensüsle
olur.
Bakınız, daha önceki
Parlamento dönemlerinde beş parti vardı. Hep uzlaştılar, hep uzlaşarak
her şeyi çözdüler. Adalet ve Kalkınma Partisi ise, inatla "Ben gitmem,
konuşmam, dediğim dedik, benim dediğim olacak, ben çoğunluğum…"
Yok böyle bir şey arkadaşlar. Çoğunluğun her dediği olmaz. Yerleşmiş
kurallar vardır ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın en önemli maddesi
"Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir." Hukuk devletidir,
hukuk devletidir, hukuk devletidir. Ne demek bu? Yani, yerleşmiş hukuk
kurallarının dışına çıkamazsınız. Bu yerleşmiş hukuk kurallarından
biri de Cumhurbaşkanlığı seçiminin bu yerleşik kurallara göre yapılmasıdır.
Peki, siz ne yapıyorsunuz? "E, ben bu kurala göre seçemiyorum,
kuralı değiştiririm." Peki, şimdi…
MUSTAFA ÜNALDI (Konya)
- 360 mı büyük 160 mı?
UĞUR AKSÖZ (Devamla) -
Arkadaşlar, bakın, şimdi, bir arkadaşım gene laf atıyor. Adalet ve
Kalkınma Partisi bu hastalıktan kurtulamadı, 22 Temmuzda kurtulacaksınız!
Diyor ki: "360 mı büyük 160 mı?" Öyle diyor değil mi? E, o zaman,
bak, bana gene laf düştü. Bu 160 bu 360'ı hezimete uğrattı. Ne yapacaksınız?
Ne yapacaksınız?
MUSTAFA ÜNALDI (Konya)
- 130 mu büyük 361 mi?
UĞUR AKSÖZ (Devamla) -
Ne yapacaksınız? Biz, sizi sayıyla yenmedik. Biz, sizi hukukla yendik.
Biz, sizi tecrübeyle yendik. Gene yenileceksiniz, gene yenileceksiniz.
(AK Parti sıralarından gürültüler)
MUSA UZUNKAYA (Samsun)
- Yönlendirmeyle…
UĞUR AKSÖZ (Devamla) -
Bakın… Bakın, şair ne diyor… Şair ne diyor… (AK Parti sıralarından
gürültüler)
MUSA UZUNKAYA (Samsun)
- Yönlendirdiniz, yönlendirdiniz…
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen… Lütfen dinleyelim efendim.
UĞUR AKSÖZ (Devamla) -
Şair "Bir hilal uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor!" diyor
değil mi? Şimdi, ben de size söylüyorum: Bir inat uğruna ya Rab, ne
AKP'ler batacak, göreceğiz! (AK Parti sıralarından gürültüler)
Saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum)
- Gülerler, gülerler…
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Aksöz.
Önerinin lehinde olmak
üzere, Ankara Milletvekili Sayın Salih Kapusuz. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Listeleri yapıyor, iyi alkışlayın!
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım…
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Pazar günü listeleri yapıyor, iyi alkışlayın. Hatta ayağa kalkın,
ayağa!
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Değerli arkadaşlarım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Meclis çalışmalarının
son döneminde, Beşinci Yasama Yılının son günlerinde, Meclisin mehabetine
yakışır, vatandaşımızın dikkatle takip ettiği bu çalışmaları,
konuşma yapan bütün arkadaşlarımızın, demokrasimize, siyaset
kurumumuza zarar vermeyecek üslup ile yapmalarında ben yarar görüyorum.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Arkada muhabbet edenler var, onları gör!
SALİH KAPUSUZ (Devamla)
- Dolayısıyla, bu tartışmaları kendi zemininde, kendi alanında
yapmaya dikkat gösterirsek, itina gösterirsek, daha doğru yaptığımızı
herhâlde hepimiz kabul ederiz.
Değerli arkadaşlar, AK
Parti Grubunun önerisi ne getiriyor? Birinci olarak, bugün Anayasa
Komisyonumuz tarafından kabul edilmiş olan, Cumhurbaşkanı tarafından
da bir kez daha görüşülmek üzere iade edilmiş olan Anayasa paketini
bugün görüşmek, birinci tur oylamalarını yapmak, aynı zamanda, bu
bitinceye kadar gün olarak gündemimizi tamamlamak. Birinci istediğimiz
husus bu.
İkinci olarak, salı günü,
yarın… Bildiğiniz gibi daha önceden bir kararımız var: 11.00'de çalışmaları
başlatıyoruz, gece 24.00'e kadar. Ama, yarın, siyasi partilerimizin
gruplarının olması sebebiyle TRT-3'ün yayın yapmasında bir sıkıntı
meydana gelebilecek. Çünkü, Genel Kurul çalışırken grupların konuşmaları
aktarılamayacak, yansıtılamayacak. Bunu da düşünerek -arkadaşlarımız
da bizden talep ettiler- yarınki çalışma saatlerimizi 15.00-24.00
olarak düzenliyoruz. Arkadaşlarım, zannedersem, buna da katılıyorlar.
Ayrıca, yine, yasa gereği,
3 tane RTÜK üyemizin çekilen kura sonucu görevleri son buldu; tekrar,
yeni RTÜK üyelerinin yasa gereği seçimleri yapılacak. Aday olma
süreci tamamlandı. Sonuç olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu
adaylar içerisinden, anayasal görevi olan bu üyeleri seçmeyi yerine
getirecek. Onu da yarın yapmayı düşünüyoruz.
Yine, ayrıca, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin kararı gereği, okullardaki şiddetle ilgili
olarak bir komisyon kurduk. Bu Komisyonumuz bir rapor hazırladı. Bu
hazırlanmış olan raporu da, bugün alacağımız kararla, yine, yarın,
özel gündemde yer alacak konuların başına alacağız. Komisyon raporu
hakkında milletimiz ve Genel Kurulumuz bilgilendirilmiş olacak.
Düzenlediğimiz bir diğer husus da budur.
Ayrıca, yine, gündemin
ön sıralarına gelmesini arzu ettiğimiz, Diyanet İşleri Başkanlığımızın
ihtiyaçlarından bir tanesi: Bir mahkeme kararıyla, kadrolarla ilgili
verilmiş bir kararla, yurt dışında görev yapan Diyanet İşleri Başkanlığına
ait görevlilerin bir problemi doğmuştur; onların da süresi dolmak
üzeredir, bununla ilgili yasal bir düzenleme lazım. Bunu ön sıraya
çekmekteyiz.
Bir diğer husus: Bekçilerimizle
ilgili bir düzenleme yaptık, komisyondan geçti. Kırk sekiz saat geçmeden
bunun da ön sıralarda yer almasını ve buna yönelik, daha önceki almış
olduğumuz sıralamalara göre de yasama görevlerimizi yapma konusunda
bir grup önerisi getirdik. Elbette, biraz sonra tartışılacak. Değerli
konuşmacı diyor ki: "Efendim, niye kırk sekiz saat beklemeden
hemen getiriyorsunuz? Tartışmamız, incelememiz, araştırmamız lazım."
Değerli arkadaşlar,
yirmi beş yıldır Türkiye'de bu tartışılır.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Nerede tartışılıyor yahu?
SALİH KAPUSUZ (Devamla)
- Bırakın geriye kalmış yirmi - yirmi beş yıllık tartışmayı, efendim,
biz bu paketi bir kez çıkardık mı? O çıkarma esnasında bütün düşüncelerinizi,
o muhterem katkılarınızı herkes dikkatle ve ibretle de takip etti.
Konuştuk, konuşuldu, tartışıldı, ama ikinci kez bir daha buraya geliyor,
burada da konuşulup tartışılacak. Daha bunun, kırk sekiz saat beklemeyi,
kırk sekiz gün beklemeyi gerektirecek bir tarafının olmadığı herkes
tarafından biliniyor. Yapılmak istenen de açıkçası şudur: Mademki,
yıllardır "beş yıl parlamento için uzun süre, dört yıla indirelim"
diyorsunuz, işte, dört yıla indirmeyi getiriyoruz; bir.
İki: Türkiye Büyük Millet
Meclisi, bugüne kadar 3 tane Cumhurbaşkanını aynı kurallarla seçtiği
hâlde, son dönemde yapılan müdahaleler sonucu ne olmuştur? Bu, Parlamentonun
elinden alınmıştır.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Beceremediniz yahu! Ne elinizden alındı? Beceremediniz!
MUSA UZUNKAYA (Samsun)
- Olur mu öyle şey?
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Beceremediniz!
SALİH KAPUSUZ (Devamla)
- Dolayısıyla, Parlamentonun elinden alınmış olan, bunca uygulanmış
olan bu kurallar…
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Beceremediniz!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Yönetemediniz!
SALİH KAPUSUZ (Devamla)
- …bu kurallar, eğer öyle olmuyorsa, bu tip yollarla bunun önü kesiliyorsa
bunun bir tek yolu var:
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Elinizden kaçırdınız!
SALİH KAPUSUZ (Devamla)
- Bu işin sahibi kim?
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Kaçırdınız kuşu, kaçırdınız!
SALİH KAPUSUZ (Devamla)
- Kimin adına görev yapıyoruz burada?
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Kuşu kaçırdınız, konuşma burada!
BAŞKAN - Efendim, müdahale
etmeyelim. (CHP sıralarından gürültüler) Müdahale etmeyelim lütfen…
Müdahale etmeyelim.
SALİH KAPUSUZ (Devamla)
- Değerli arkadaşım da söylüyor, egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Anayasa Mahkemesi kararı…
SALİH KAPUSUZ (Devamla)
- Milletin olan bu katkıyı, sahibine, Türkiye Büyük Millet Meclisine
yaptırtılmayan bu görevi, sahibi olarak millete götürüyoruz, millet
seçsin diyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Yapamadınız! Siz yapamadınız Kapusuz!
SALİH KAPUSUZ (Devamla)
- Halktan korkmak Halk Partisine yakışmaz! Milletten korkmak milletvekillerine
hiç yakışmaz.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Mersin'de, mitingde dersinizi almadınız mı?
SALİH KAPUSUZ (Devamla)
- O hâlde yapılacak şey, bununla ilgili olarak, bu düzenlemeyi
2'nci kez Sayın Cumhurbaşkanına göndereceğiz. Sayın Cumhurbaşkanının
bundan sonraki süreçte ne yapacağını da birlikte göreceğiz.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Senin amacın memleketi karıştırmak!
SALİH KAPUSUZ (Devamla)
- İşte, bizim bu asli görevimizi, yasama görevimizi burada yapmak
için, görevimizin başında olduğumuzu, bu konularla ilgili olarak
bugüne kadar yapılmış olan tartışmalar bir tarafa, sonuçlandırmak
üzere bu görevimizi, birinci tur şayet bugün biterse, ikinci turumuzu
da perşembe gün oylamalarını yapmak suretiyle tamamlayacağız ve
almış olduğumuz karar gereği, 3 Hazirana kadar da Türkiye Büyük
Millet Meclisi çalışacak.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- 4'te, 4'te… 4, 5, 6 Haziranda da çalışalım, 5-6 Haziran, o zaman da
çalışalım!
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Çalışırız.
SALİH KAPUSUZ (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, ben, kişisel bir de kanaatimi söyleyeyim mi
size. Arkadaşlarımız derler ki: "5'inde de çalışalım." Ama
ben bir öneride bulunacağım, herhâlde arkadaşlarım ona da karşı çıkacaklar.
Evet, 3'ünde Meclis ara verirse, 15 Haziranda tekrar toplanacak. 15
Haziranda toplanmasına da inanıyorum ki karşı çıkarsınız.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Çağırın, çağırın!
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Gücün yetiyorsa topla!
SALİH KAPUSUZ (Devamla)
- Evet, 15 Haziranda da yine davet edeceğiz.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Hiç kapatma!
SALİH KAPUSUZ (Devamla)
- Ona da karşı çıkmayacağınızı ümit ederim.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Hiç kapatma, kapatma! Ne kapatıyorsun?
SALİH KAPUSUZ (Devamla)
- Dolayısıyla, siz, milletin gözü önünde cereyan eden bütün bu olayların
sandıkta da karşılığını bulacaksınız!
Hepinize saygılar sunuyor,
yapmış olduğumuz düzenlemeye oylarınızla destek vereceğinizi
ümit ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla)
- İyi alkışlayın, iyi alkışlayın! Liste yapacaklar ona göre!
AHMET YENİ (Samsun) -
Sen bizim listemize karışma! Sen kendi listene bak!
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kapusuz.
Sayın milletvekilleri,
öneri üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince,
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
V. - KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin,
Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı Kanununa Geçici Bir Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1'inci sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon
raporu gelmediğinden teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2'nci sırada yer alan, Bazı
Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı:
904)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer alan,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet Komisyonları
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet Komisyonları
Raporları (2/820) (S. Sayısı: 1337)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Hepsi burada Başkan!
BAŞKAN - 4'üncü sırada
yer alan Afyonkarahisar Milletvekili Halil Aydoğan'ın; Büyükşehir
Belediyesi Kanunu, İl Özel İdaresi Kanunu ve Belediye Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu
Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Aydoğan'ın; Büyükşehir
Belediyesi Kanunu, İl Özel İdaresi Kanunu ve Belediye Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu
Raporu (2/968) (S.Sayısı: 1416)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5'inci sırada yer alan,
10.5.2007 Tarihli ve 5660 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Anayasanın
89 uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha
Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Anayasa Komisyonu
Raporu'nun birinci görüşmelerine başlayacağız.
5.- 10.5.2007 Tarihli ve 5660 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Cumhurbaşkanınca
Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Anayasa Komisyonu
Raporu (1/1368)(S. Sayısı:1433) (x) (xx)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 1433 sıra
sayıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
(x) Kanunun ilk görüşmeleri 7/5/2007 tarihli 102'nci ve 10/5/2007
tarihli 105'inci Birleşimlerde yapılmıştır.
(xx) 1433 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Kanunun tümü üzerinde
söz isteği vardır.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Oya Araslı.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz yirmi dakika
efendim.
CHP GRUBU ADINA OYA ARASLI
(Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, sizleri saygıyla
selamlıyorum. 1433 sıra sayılı Kanun üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yasama, yani kanun yapma, devlet erkini kullanma
bağlamında en önemli, en özenle yerine getirilmesi gereken görevlerden
birisidir ve bu özenin kanun yaparken çok daha yoğun biçimde gösterilmesi
gereken alan da Anayasa kurallarıyla ilgili yasama faaliyetleridir.
Çünkü, anayasalar, toplumsal temel uzlaşmaları yansıtmak durumundadırlar,
toplumsal temel uzlaşmalar doğrultusunda yapılmak durumundadırlar.
Aksi takdirde, toplumla Anayasa arasında çok büyük bir mesafe ortaya
çıkar ve bu, Anayasa'nın benimsenmesini, Anayasa'ya uyulmasını,
toplumun bu Anayasa'yı öz varlığının bir parçası olarak kabul etmesini
engeller. Böyle bir durumun ortaya çıkmasını önleyebilmek için,
bu temel uzlaşmanın Anayasa yapılırken, Anayasa hükümleri değiştirilirken
öncelikle göz önünde tutulması gerekir. Bu gerek, temsil adaleti
bakımından toplumdaki siyasal bölünüşü tam yansıtamayan Meclisler
tarafından gereğince yerine getirilemez. Türkiye Büyük Millet
Meclisi, biliyorsunuz, 22'nci Dönemde, göreve başladığı anda temsil
adaleti bakımından tartışmaların orta yerinde kendisini bulmuştur.
Bunun nedeni, hepimiz buraya uygulanan Seçim Kanunu'na göre gelmiş
olmamıza, kanuni meşruiyetimiz açısından herhangi tartışılacak
bir nokta bulunmamasına rağmen ortaya çıkan tablonun, Meclisteki
siyasal dağılımın toplumdaki siyasal dağılımdan çok farklı olması
nedeniyle ortaya çıkmıştır ve toplumdaki siyasal görüşlerin âdeta
çoğunluğunu oluşturan bir kesimi toplam olarak, burada temsilci
bulunduramamak durumu ile yüz yüze gelmiştir. Tabii ki bu, özellikle
yasalar yapılırken, özellikle yürütme bağlamında birtakım adımlar
atılırken, o dışarıda kalan, temsil edilemeyen kesimlerin değerlendirmelerini,
tercihlerini de çok yakından izlemek ve göz önünde bulundurmak mecburiyetiyle
bizleri karşı karşıya getirmiştir. Ama, şimdi bakıyorum, toplumun
hiç bugüne kadar bir Anayasa değişikliği bağlamında tartışmadığı
bir konuyu bu konumdaki bir Meclis ele alıyor ve bir Anayasa değişikliği
görünümünde gerçekleştirmeye kalkıyor.
Değerli arkadaşlarım,
bundan önceki seçimlerde Türkiye'de böyle bir sistemin uygulanmasının
uygun olup olmayacağı hiçbir parti tarafından toplumun önüne getirilip
tartışılmadı. Kimi partilerin programlarında başkanlık sistemine
geçilmesi önerisi var, ama şu Anayasa'da getirilen sistem bir başkanlık
sistemi değil, bir yarı başkanlık sistemi değil, bir parlamenter
sistem değil. Adı konulmamış, bilinmeyen, parça parça birtakım sistemlerden
parçaları bir araya getiren bir düzenleme, bir sistem. Bu, toplumda
tartışılmadı, toplumun bu konudaki beğenisini hiç bilmiyoruz.
Şu anda, Türkiye Büyük Millet Meclisinde iktidar partisinin bir
başka grupla takviye edilerek önümüze getirmiş olduğu bir çözüm
bu, halktan geçmedi. Bir kere, bunu tespit etmeliyiz.
Buradaki bir çoğunluğun
tercihini halkın çoğunluğunun tercihi olarak kabul etmek, tanımlamak
hakkı hiç kimsede yoktur. Türkiye Büyük Millet Meclisindeki çoğunluğun
iradesi, halkın iradesine eşit tutulamaz. Şu anda, çağdaş demokrasiler,
çoğulcu demokrasi anlayışı içerisindedir. Meclisteki çoğunluk
"Ben ne dersem, bu, halkın iradesidir." diyebilmek imkânına
sahip değildir. Halkın iradesini iktidar da temsil eder, muhalefet
de temsil eder. "Muhalefetin iradesi hiçbir şey değil; çoğunluğun,
iktidarın iradesi, halkın iradesi. Böyle bir anlayış olamaz."
Böyle bir anlayış, çağdaş demokrasilerde yeri olmayan bir anlayıştır.
Türkiye Büyük Millet
Meclisinde bugün çoğunluğu temsil eden Adalet ve Kalkınma Partisi,
maalesef, böyle bir anlayış içerisinde "Ben çoğunluğum, ben ne
istersem halkın iradesi de odur." diyerek hareket etmektedir
ve bu anlayışın bir uzantısı olarak da önümüze bu Anayasa değişikliği
getirilmiş, konulmuş durumdadır.
AHMET YENİ (Samsun) - Demokrasi…
OYA ARASLI (Devamla) -
Demokrasi benim dediğim efendim. Eğer, siz, Meclisteki çoğunluğun
iradesini…
AHMET YENİ (Samsun) - Çoğunluğun
değil…
OYA ARASLI (Devamla) -
…eşittir halkın iradesi anlayışından hareket ederseniz, çok geri
çağlarda kalmış bir demokrasi anlayışına angaje olmuş olursunuz.
AHMET YENİ (Samsun) - O
zaman halka gidelim.
OYA ARASLI (Devamla) -
Çağdaş demokrasilerde böyle bir anlayışın yeri yoktur.
AHMET YENİ (Samsun) -
Millete gidelim o zaman.
OYA ARASLI (Devamla) -
Bizim Anayasa'mızda da böyle bir anlayışın yeri yoktur. Sorduğunuz
sorunun yanıtını da biraz sonra size vereceğim.
AHMET YENİ (Samsun) - O
zaman millete gidelim.
OYA ARASLI (Devamla) -
Eğer dinlemesini ve anlamasını bilebilirseniz.
Sayın Başkan, lütfen, görevinizi
yapınız. Arkadaşların laf atmalarından, bireysel olarak bana soru
yöneltmelerinden konuşmamı tamamlayamıyorum. Lütfen görevinizi
yapınız.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
kürsüdeki Hatibe lütfen müdahale etmeyelim, dinleyelim. Grubun
sözcüsü var, biraz sonra o da düşüncelerini aktaracak. Rica ediyorum…
OYA ARASLI (Devamla) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eğer biliyorlarsa ve ihtiyaçları
yoksa efendim katkımıza, biz konuşma imkânımızdan vazgeçelim.
BAŞKAN - Efendim, siz, Genel
Kurula hitap edin.
OYA ARASLI (Devamla) -
Arkadaşların, çünkü, dinlemeye gönüllü olmadıkları anlaşılıyor
sizin ikazlarınıza rağmen.
MUSA UZUNKAYA (Samsun)-
Sizin söylediklerinizi çok dinledik Hoca Hanım.
BAŞKAN - Lütfen, lütfen
arkadaşlar, müdahale etmeyelim.
OYA ARASLI (Devamla) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir kere, temsil adaleti bakımından
böyle bir değişikliği burada görüşüyor olmamızın, gerçekleştirmeye
kalkışıyor olmamızın çok büyük sakıncalar getireceğini ve taşıdığını
bilmeliyiz.
İkinci olarak, Türkiye
Büyük Millet Meclisi erken seçim kararı aldığı zaman, kuşkusuz yetkileri,
yeni seçilen Meclis göreve başlayıncaya kadar devam eder ama parlamenter
demokrasinin gelenekleri, bu devam eden yasama yetkisinin sadece
güncel ve çok acil olan olaylar konusunda kullanılması doğrultusundadır.
Biz, üstelik, şu anda, artık erken seçim sürecinde de değiliz. Cumhurbaşkanı
bile seçemeyen bir Türkiye Büyük Millet Meclisi konumunda olduğumuz
için, Anayasa'nın 102'nci maddesi gereği derhâl seçimi gerçekleştirmek
konumunda olan bir yasama organı durumundayız. Derhâl seçimin anlamıysa
çok açıktır: "Başka şeylerle uğraşma, çok zorunlu bir durum yoksa
ve derhâl sen seçimini gerçekleştir."
Bu nedenle, biz, şu anda
parlamenter demokrasinin, Anayasa'nın 102'nci maddesinin mantığının
tamamen dışında bir faaliyet içerisindeyiz. Niye? Adalet ve Kalkınma
Partisinin bir inadı yüzünden. Adalet ve Kalkınma Partisi şu çoğunluğuna
rağmen, Meclisteki şu ezici çoğunluğuna rağmen, neredeyse Anayasa'yı
değiştirebilecek çoğunluğuna rağmen Cumhurbaşkanı seçmeyi başaramamıştır,
çünkü, Cumhurbaşkanı seçiminde, Anayasa'nın emretmiş olduğu uzlaşmayı
arama arayışına girmemiştir. Tıpkı biraz önce işaret ettiğim gibi,
benim çoğunluğum var, ben ne istersem yaparım, ben ne dersem o halkın
iradesidir anlayışına girmiş, ben tek başıma Cumhurbaşkanını seçeceğim,
başka kimsenin katkısını istemiyorum diyerek, Cumhurbaşkanı seçme
faaliyetine girişmiş, ama bu anlayışının sonucunda Cumhurbaşkanı
seçmeyi başaramamıştır, becerememiştir. Bu kadar büyük çoğunluğu
olmasına rağmen, bu konuda böyle bir beceriksizliği göstermek başarısına
sahip olan tek partinin de Adalet ve Kalkınma Partisi olduğunu söylemek
mecburiyetindeyim.
Değerli arkadaşlarım,
inatlaşma burada da bitmemiştir. Anayasa'nın 102'nci maddesine göre
derhâl seçim sürecine girmiş olan bir Meclis, şu anda gene Adalet ve
Kalkınma Partisinin, ben isterim, çoğunluğum var, yaparım zihniyeti
doğrultusunda bir Anayasa değişikliğini, toplumsal uzlaşma temeli
üzerinde gerçekleşebilmiş bir Anayasa değişikliğini gerçekleştirmek
arayışındadır. Doğrusu bu girişimin, Anayasa hukuku açısından,
parlamenter rejimin ve demokrasinin gelenekleri açısından fevkalade
yersiz ve zamansız olduğunu söylemek ve kabul etmek durumundayız.
Değerli arkadaşlarım,
Anayasa değişikliğinin böyle bir ortamda gelmiş olması, kabul edilebilir
birtakım düzenlemelerinin dahi bu nedenle kabul edilemez hâle gelmesine
yol açmıştır. Bu Anayasa değişikliğinin yöneldiği temel amacın
Cumhurbaşkanını halka seçtirmek, doğrudan halkoyuyla göreve gelmesini
sağlamak olduğu anlaşılmıştır. Anayasa değişikliğindeki temel
hedef budur.
Değerli arkadaşlarım,
siyasal rejimlerde yönetilenlerin yöneticilerden ayrılış biçimlerine
göre birtakım sistemler vardır. Kuvvetler ayrılığı sistemleri vardır,
kuvvetler birliği sistemleri vardır. Biz, Anayasa'mızın 8'inci maddesinin
gerekçesinde ve Başlangıç kısmında kuvvetler ayrılığı sistemini
benimsemiş durumdayız ve kuvvetler ayrılığı sistemlerinden de
parlamenter sistemi benimsemiş durumdayız. Bunların hepsi demokratik
rejim içinde gerçekleşen sistemlerdir. Her birinin bir yerinde halkoyu
mutlaka ve mutlaka vardır ama bunlar, kendi içinde bütünleşerek, nasıl
işleyeceği yıllar yılı kullanılması suretiyle şekillenerek ortaya
konulmuş olan sistemlerdir. Bugün, kalkıp bir unsurunu içinden çıkarttığınız
zaman sistem bozulur.
Parlamenter sistem de
şu esaslara dayalıdır: Halkoyuyla seçilmiş bir yasama organı, bu
yasama organının seçtiği bir hükûmet ve yasama organı güven duyduğu
sürece görevde kalan bir hükûmet. Bu, siyasi bakımdan rengi olan, tercihi
olan yürütme kanadıdır, yürütmenin siyasallaşmış olan parçasıdır.
Parlamenter sistemde yürütmede iki unsur vardır: Birisi bu siyasal
karakter taşıyan hükûmet, Bakanlar Kurulu; diğeri ise, gene yasama
organının seçtiği tarafsız ve sorumsuz konumdaki devlet başkanı.
Şimdi, bu devlet başkanının
Parlamento tarafından seçilmesinin bir anlamı vardır. Bu usul, birtakım
halk indinde seçim aşamasında yapılacak tartışmalarla Cumhurbaşkanı
adayı yıpranmasın diyedir. İkincisi: Toplumda bir kamplaşma olup
"benim Cumhurbaşkanım, senin Cumhurbaşkanın" ayrışması
ortaya çıkmasın içindir. Cumhurbaşkanının belli bir siyasi partinin
seçiminde taraftarlığını arkasına alıp, ona angaje olarak tarafsızlığını
yitirmesine yol açmamaktır. Her şeyin bir anlamı ve bir amacı vardır
ve Cumhurbaşkanının tarafsızlığı parlamenter sistemin temel direğidir,
bel kemiğidir, çünkü, yasama ile yürütme arasında bir ihtilaf çıktığı
zaman, hakem konumunda olacak olan Cumhurbaşkanıdır. Şimdi, siz ne
yapıyorsunuz?
MUSA UZUNKAYA (Samsun)
- Damadı CHP'li olursa ne olur?
OYA ARASLI (Devamla) -
Cumhurbaşkanı seçimle göreve gelsin diyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Başkan burada, söyleyeceğiniz lafınız varsa buraya gelir
söylersiniz.
MUSA UZUNKAYA (Samsun)
- Söylerim, oradan da söylerim.
OYA ARASLI (Devamla) -
Oradan söylemeyin, oradan söylemek hakkınız değil.
MUSA UZUNKAYA (Samsun)
- Damat CHP'den olursa mahzuru olmaz mı?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
rica ederim, uymuyor bu hiç, usule.
OYA ARASLI (Devamla) -
Sayın Başkan, lütfen, kesmeyiniz sözümü, görevinizi yapınız.
MUSA UZUNKAYA (Samsun)
- Sayın Başkan…
BAŞKAN - Efendim, yerinizden
konuşmayın lütfen.
Buyurun efendim.
OYA ARASLI (Devamla) -
Şimdi, değerli arkadaşlarım, siz bu sistemin içerisine, hiçbir ülkede
parlamenter sistem yapısı içerisinde uygulanmayan bir biçimde
Cumhurbaşkanını halk seçsin diyorsunuz. Olabilir, o da bir yöntemdir,
olabilir.
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa)
- Tandoğan'daki halk seçsin.
OYA ARASLI (Devamla) -
Değerli arkadaşım, benim hiç sinirim bozulmaz. Benim sizin gibi ne
öğrenciler geldi geçti elimden, neticede öğretmeye muvaffak oldum.
(CHP sıralarından alkışlar) Ben bunları çok iyi bilirim. Size de öğretmeye,
ben olmasam bile, olayların muvaffak olacağına inanıyorum bütün
gönlümle.
MUSA UZUNKAYA (Samsun)
- Öğrencilerini de görüyoruz Hocam.
OYA ARASLI (Devamla) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım…
Öğrenmemiş olanlar da
burada dinleyip öğrenecekler, onların da farkındayım, aranızda
öğrenmemiş olanların.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Hangi olaylar Hocam?
OYA ARASLI (Devamla) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, hiçbir parlamenter
sistemde olmayan biçimde, Cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından
seçilmesi şeklinde bir yöntem bu sistemin içine monte edilmeye çalışılıyor.
Bizim halkoyuyla bir alıp veremediğimiz yok. Biz, bu seçim öncesinde
kurulmuş, seçim sandığını 2002'de görmüş olan bir parti de değiliz.
Biz, bu memlekete ilk milletvekili seçim sandığını da kurdurmuş
olan bir partiyiz, bu konuda kimseden ders alacak bir durumumuz da
yoktur; iktidarı da efendice, bir başka parti çoğunluğu sağladığı
zaman devretmeyi bilebilmiş bir partiyiz. Çoğunluğu kaybederken,
halkın önüne böyle kurt yumakları atıp başarısızlığımızı gizleyebilmek
için başka şeyleri tartışmaya yönelmeye tenezzül etmiş bir parti
de değiliz. Bu gerçekleri biliniz.
Şimdi, siz, bu sistemin
içine bu usulü yerleştirerek parlamenter sistemi yozlaştırıyorsunuz.
Halk seçsin, seçmesine bir şey diyeceğimiz yok, ama sistemi bozmayın.
"Cumhurbaşkanını halk seçsin, demokratik oluyor!" Peki, Bakanlar
Kurulunu niye halk seçmiyor? Niye onun için de "Sandığı halkın
önüne koyalım." demiyorsunuz? Niye Bakanlar Kurulunun Parlamentodan
seçilmesini içinize sindiriyorsunuz, demokratikliğinize dokunmuyor
da, Cumhurbaşkanı Parlamentodan seçilince demokratik olmuyor?
Çünkü…
ALİM TUNÇ (Uşak) - Seçtirmiyorsunuz.
OYA ARASLI (Devamla) -
Onun onunla alakası yok. Dinleyin de anlayın.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Seçemiyorsunuz, beceremiyorsunuz!
OYA ARASLI (Ankara) -
Onun için, sizler neye, nerede, ne itirazı yapacağınızı bilmiyorsunuz.
O zaman Hükûmeti de, sandık koyun halk seçsin. O da size göre demokratik
bir yöntem değil, mademki her şey sandıktan çıkmaya bağlı.
Değerli arkadaşlarım,
demokraside, parlamenter sistemde halk, meclisi seçer, diğer organlar
da meclis tarafından seçilir. Çünkü, bu sistemin dengesi buna göre
kurulmuştur. Eğer siz kurulmuş bu dengenin içinde bir unsuru değiştirecek
olursanız, Cumhurbaşkanı tarafsızlığını yitirir. Hele beş yıl görev
yapmış olan Cumhurbaşkanına bir beş yıl daha seçilmek imkânı getirirseniz,
bu, iktidarın şahsileşmesine yol açabilir, Cumhurbaşkanının bir
daha seçilebilmek için parlamentodaki partilerden destek arayışına
girip tarafsızlığını yitirmesine yol açabilir. Parlamenter sistemde
Cumhurbaşkanı tarafsızlığını yitirdiği zaman da bu sistem çalışmaz.
Sistem içerisinde parlamentonun seçtiği bir başbakan, halkın oyundan
gelmiş bir devlet başkanı. Bunlar arasında kaçınılmaz bir biçimde
ihtilaf çıkar ve hatta hatta, devlet başkanı başbakana, "Beni
halk seçti, seni yalnız parlamento seçti." de diyebilir. Bunları
hiç dikkate aldınız mı? Çünkü, bu tür sistemlerin her şeyi yerleşik
bir vaziyette, yarı başkanlık ve başkanlık konumunda uygulandığı
demokrasilerde bu tür ihtilaflar çok sıklıkla yaşanmaktadır. Biraz
inceleyecek olsanız bunu görürsünüz.
Bizde sistemin diğer unsurları
da yok. Cumhurbaşkanını halka seçtiriyorsunuz, belki bir yarı başkanlık
ama diğer unsurları yok. Parlamenter sistemle, yarı başkanlığı karma
ediyorsunuz. Bir lokomotifin tekerleklerini çıkartıp yelken takmaya
çalışıyorsunuz ve sonra, bu, enginlere açılsın diye bekliyorsunuz
veya rayların üzerinde gitsin diye bekliyorsunuz. İkisi de olmayacak.
Alelacayip bir sistem ortaya çıkacak ama inadınızdan -bunu bilmemeniz
mümkün değil, her hâlde okuyorsunuz çünkü başka ülkelerde neler yaşandığını-
bilmemenizin mümkün olmadığını düşünüyorum bu yaşta ve bu başta
ama…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OYA ARASLI (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun efendim.
OYA ARASLI (Devamla) -
…sırf bir inat uğruna siz, Cumhurbaşkanı seçimini hukuki bakımdan
problemli hâle getirdiniz ve daha da problemli hâle getirmeye devam
ediyorsunuz.
Burada bizler, dinleseniz
de dinlemeseniz de, size bu tarihî uyarıyı yapmakla görevli hissediyoruz
kendimizi. Bunca kere açıkladık, bunca kere size uyarılarda bulunduk,
artık bundan sonra kabahati sizindir. Dilerim ki, yapılan yanlışlığın
doğrultulması çok acı deneyimler yaşandıktan sonra akla gelmez.
Sizleri saygıyla selamlıyorum
ve burada söylenenleri, dikkatle bir kere daha zihninizde değerlendireceğinizi
ummak istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Araslı.
Tümü üzerinde, Anavatan
Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Sayın Süleyman Sarıbaş.
(Anavatan Partisi Grubu sıralarından alkışlar)
Buyurun efendim.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Sayın Cumhurbaşkanımızca bir kez daha görüşülmek
üzere Meclisimize iade edilen, kısaca "Anayasa paketi"
dediğimiz paket üzerinde Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini
açıklamak üzere huzurunuzdayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken,
geçen hafta içerisinde Ankara'da, terör örgütlerinin vahşice saldırıları
sonucu hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum,
yakınlarına başsağlığı diliyorum. Keza, bu olayda yaralanan vatandaşlarımıza
da acil şifalar diliyorum.
Yine, bu bağlamda, Şırnak'ta
hayatını kaybeden 7 tane vatan evladımızın, şehitlerimizin ailelerine
de başsağlığı diliyorum.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, meydanlarda gümbür gümbür Sayın Başbakan, Meclisten kaçıldığını
falan söylüyor. "Terör" deyince, biliyorsunuz, 19 Eylül diye
bir tarih var, burada milletin huzurunda söylüyorum. "Gelin,
bu terörü tartışalım, bu Mecliste tartışalım, tedbirlerini alalım"
dedik; o günden bugüne 500 vatandaşımız hayatını kaybetti. AK Parti
Grubu bu Meclisin içine girmedi, Meclisin dışında bekledi. Meclisten
kaçma, AK Partiden icat oldu bu ülkeye. "Millî egemenlik bu Mecliste
olur, tartışmalar bu Mecliste olur" dediğimiz zaman… O günün kayıtlarını,
televizyon kayıtlarını bu millete göstermek lazım, neredeydi o
gün Başbakan? "Terör konuşalım" dediğimiz zaman, Meclis dışında
kulisten içeriye girmezken, bugün "Meclisten kaçmayın" diye…
"Hadi" derler adama, yemezler öyle! Terör konusunda bu Meclisten
kaçtınız, terör konusunu bu Mecliste tartıştırmadınız.
Geldiniz, sıkıştığınız
noktada bugün, "Efendim asker talep ederse veririz." Bir taraftan
diyeceksiniz ki, "Asker bana bağlı" ondan sonra diyeceksiniz
ki, "Asker talep etsin ki verelim." Size bağlı kurum sizden
ne talep edecek? Niye siyasi iradeyi üstünüze alıp, sorumluluğunu
üstünüze alıp gereğini yapmıyorsunuz?
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- İhtiyacını söyleyecek.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Böyle caka satarak, meydanlarda millete meydan okuyacaksınız,
terör konusu olunca, "Ee, asker talep ederse veririz." Ondan
sonra, başka işlere gelince, "Asker bize bağlı." O konuda
da asker size bağlı, terör konusunda da asker size bağlı. Yapın gereğini.
Yapın, alın siyasi sorumluluğu üstünüze. Bu ülkeyi kan gölüne çevirdiniz,
sıfır terörle aldığınız noktada insanlar ölüyor.
Buradan basını da kınıyorum.
Ankara'da bomba patladı siyah punto tam sayfa… Evet, çok doğru yaptılar;
ama, ertesi gün 7 tane askerimiz şehit oldu, sayfalarının bir köşesinde
küçük küçük "6 askerimiz, 7 askerimiz şehit oldu." Ayıptır
bu!.. Ayıptır! Onlar da vatan evladı. Ayıptır! Ankara'dakine, evet,
çok doğru tepki gösterdiniz, ama, Şırnak'ta ölenleri de tam punto, tam
sayfa vermemek ahlaksızlıktır! Onları da buradan kınıyorum.
Değerli arkadaşlar, gelelim
Anayasa'ya. Biz, Anavatan Partisi olarak ta baştan, beri bu sistemin
doğru bir sistem olmadığını, bu sistemin millete dair bir sistem olmadığını,
bu devletin bürokratik bir devlet olduğunu, demokratik bir devlet
olmadığını, bu bürokratik devlet anlayışının da özünde Cumhurbaşkanlığı
makamının düzenlenmiş olduğunu açık açık ifade ettik ve bu sistemin
değişmesi gerektiğini söyledik. Bu sistemin bürokratik devletten
demokratik devlete, yani devlet otoritesiyle yönetilen bir milletten
millî iradeyle yönetilen bir devlete dönüşmesi gerektiğini açık
açık söyledik ve bunun da temel taşının, sigortasının Cumhurbaşkanını
halkın seçmesi gerektiğini söyledik.
Evet, eksikleri var mıdır
paketin? Vardır. Tamamlanması gerekir mi? Evet tamamlanır, bir parlamento
da gelir onları tamamlar. Yani Cumhurbaşkanının yetkileri tartışılmalıdır,
yarı başkanlığa geçilmeli midir, başkanlığa geçilmeli midir, bundan
korkmamak lazım. Dünyanın değişik ülkelerinde, Avrupa'da bile, on
dokuz ülkede yarı başkanlık sistemi var, bizde neden olmasın? Biraz
önce Sayın Hocam söylediler: "Bakanlar Kurulunu da halk seçsin."
Aynı kanaatteyim. Bakanlar Kurulunu da Cumhurbaşkanıyla birlikte…
Yani, yürütmeyi yasamadan ayırmak zorundayız.
Şimdi, parlamenter sistem,
parlamenter sistem… Arkadaşlar, niye kendimizi kandırıyoruz, bu
sistem parlamenter sistem mi? Yani, parlamenter sistem dediğiniz
zaman, Parlamentonun yürütmeyi denetlediği, yürütmeye hesap sorduğu
sistemin adı parlamenter sistem. Böyle bir şey var mı? Uygulamada
böyle bir şey var mı? Yani, kendi listesini hazırlayan yürütmenin
lideri, kendi seçtirdiği milletvekilleriyle, yani, lider vekilleriyle
bir denetim yapabilir mi? Yani "milletin vekili" sistemini
getirmeden, yani halkın seçtiği, yani dar bölge sistemi mi olur, başka
sistem mi olur, tamamen millete dair, ön seçimlerle seçilmeyen bir
parlamento, tamamen liderlerin kendi yazdıkları isimlerden oluşmuş
ve liderlerin yazdığı isimlerin -milletin seçtiği değil- onayladığı
bir sistemle… Hangi parlamenter sistemden bahsediyoruz? Neresi
parlamenter sistem bunun?
Mesela, dört buçuk yıllık
iktidara hesap sorabildik mi? Mesela, Sayın Başbakanın oğlu -Allah
daha çok versin- 5 milyon dolarlara Dubai Şeyhiyle arsa alan adamdan
gemi alırken, servetine servet katarken, bu Parlamento "ayıptır,
günahtır, yetim hakkına el sürmeyin" diyebildi mi? (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar) Ondan sonra döneceğiz, bunun adına
parlamenter sistem diyeceğiz. Bu, parlamenter sistem falan değil
Hocam. Bu sistem, acube bir sistem. Sayın Cumhurbaşkanı diyor:
"Halk seçerse yürütme iki başlı olur." Yürütme tek başlı mı?
Yürütme bugün tek başlı mı? Yani bu ülkenin, mesela, YÖK gibi kocaman
bir alanına, 2 milyon öğrencinin okuduğu, 10 milyon aileyi doğrudan
ilgilendiren bir alana, millî irade dediğimiz Parlamento ve millî
iradenin içinden çıktığını kabul ettiğimiz Hükûmet dokunabiliyor
mu? Kim dokunuyor? Sadece Sayın Cumhurbaşkanı. Peki, zaten alanların
birçoğunu, icrai faaliyetlerin alanı sayılan alanların birçoğunu,
yürütmenin yarı kısmını Sayın Cumhurbaşkanının yetkisine vermiş
bu Anayasa. 104'üncü maddedeki yetkilere bir bakın. Şimdi, Sayın
Cumhurbaşkanının bu iade gerekçesinde "Yürütme iki başlı
olur" sözü, bugün tek başlılığı mı gösteriyor? Bugün yürütme daha
fazla iki başlı. Belki halk seçer ise, belki halka karşı sorumluluk
duyan bir Cumhurbaşkanı olur ise, milletin kalbinden, milletin ruhundan,
milletin vicdanından, milletin anlayışından bir nebze olsun nasiplenmiş
bir Cumhurbaşkanı olur ise, belki yapılan icraatların önüne engel
koymaz. Bugünkü Cumhurbaşkanları yani milletin anlayışıyla yakından
bir ilgisi, alakası var mı? İlgisi alakası var mı? (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Şimdi "Efendim, partiler
seçerse işte ne olur, partilere yakın olur." Sayın Demirel'i kim
seçti, kim önerdi? Partiler önermedi mi? Sayın Özal'ı kim önerdi? Partiler
önermedi mi? Yani, bu partilerin önermiş olması demokratik bir ülkede
ayıp bir şey mi? Partiler illegal örgütler mi? Partiler, bu ülkenin,
Anayasa gereği vazgeçilmez, demokrasinin vazgeçilmez unsurları.
Elbette, siyasi partiler, siyasi alanda öneride de bulunacaklar,
katkı da sağlayacaklar, aday da önerecekler, bundan daha tabii, daha
olağan ne olabilir?
Sayın Cumhurbaşkanını
partiler önermediler mi? Mevcut Cumhurbaşkanımızı da siyasi partiler
önerdiler. Yani, partilerin önermiş olmasının, partiler tarafından
önerilen bir Cumhurbaşkanının seçilmiş olmasının Cumhurbaşkanlığının
tarafsızlığıyla ne alakası var? Cumhurbaşkanı seçildikten sonra,
görüldü ki, Sayın Özal da, Sayın Demirel de, ondan önceki cumhurbaşkanları
da, Anayasa'nın kendine verdiği yetkilerin dışında bir yetki kullanmadılar.
Şimdi, ne diyor Sayın
Cumhurbaşkanımız gönderme gerekçesinde? Diyor ki: "Millî egemenliğin
temsilcisi olur Cumhurbaşkanı." Yani "Millî egemenliği temsil
eder halk seçerse." diyor. Bundan daha güzel ne olabilir? Elbette,
benim Cumhurbaşkanım bu ülkenin millî egemenliğini temsil etmeli.
Hiçbir şeyi temsil etmeyen bir Cumhurbaşkanı olur mu? Bu ülkenin başı
olacaksınız, birliğini, beraberliğini temsil edeceksiniz ama
millî egemenliği temsil etmeyeceksiniz. Bu, abesle iştigaldir.
Abesle iştigaldir. Cumhurbaşkanları bu ülkede millî egemenliği hakikaten
temsil etmeleri gerekir, temsil ederler ise de ülkenin sorunları
bu kadar büyümez, ülkenin sorunlarına taraf olurlar, ülkenin sorunlarına
çözüm önerirler. Hiçbir çözüm önermeyeceksiniz, hiçbir katkı sağlamayacaksınız,
ülkede bombalar patlayacak, Sayın Cumhurbaşkanı görmeyecek. Ülkede
müdahaleler olacak, Sayın Cumhurbaşkanının ağzı açılmayacak. O,
varsa yoksa "laiklik elden gitti, laiklik elden gitti…" Laiklik
falan bir yere gitmedi. Laiklik falan bir yere gitmedi, yerinde duruyor.
(AK Parti sıralarından alkışlar) Türk insanı laikliğinden de cumhuriyetinden
de değerlerinden de kişilerle, kurumlarla vazgeçmez, onun ruhunda
var. O, Orta Asya'da da laikti, Anadolu'da da laik, gelecekte de laik
kalacak. Hiç mi Orta Asya Türk tarihini okumazlar! Orta Asya Türk tarihini
okudukları zaman, Türk'ün laikliğe, Türk'ün cumhuriyete, Türk'ün kendi
değerlerine ne kadar bağlı olduğunu, bu milletin özünde, ananesinde,
damarlarındaki kanda mevcut olduğunu herkesin görmesi gerekir.
Ama, AK Parti, şimdi, dönüp dolanıp kendi beceriksizliğini, yani
Cumhurbaşkanı… Sayın Başbakan Cumhurbaşkanını seçmek falan istemedi.
Sayın Başbakan, kendine dair iktidarını ve gücünü ortaya koymak
için dayatma bir aday gösterdi. Sayın Başbakan partilere gelseydi,
3 tane, 5 tane arkadaşımız var, bunlardan kimi önerirsiniz deseydi
belki Abdullah Gül önerilecekti. Sayın Başbakanın böyle bir derdi
yoktu. Sayın Başbakanı güç ve kudret çıldırttı. Öyledir bu. Tarihte
de böyle. Güç ve kudreti eline alanlar, her şey benim, her şeyi ben yaparım…
Parlamentoyu sıfır sayanlar, millî iradeyi sıfır sayanlar, muhalefeti
görmezden gelenler "Ben yaparım olur" anlayışıyla bu ülkeyi
bu duruma getirdi, bugün içinden çıkılmaz duruma getirdi.
Hâlâ da meydanlarda
"Efendim, Parlamentodan kaçtılar." Parlamentodan sen başlattın
kaçmayı. 19 Eylülü hatırlarsınız, terörle ilgili bir genel görüşme
yapalım, bu milletin bu terör belasına bir çare arayalım bu Mecliste
dediğimizde, AK Parti Grubunu bu Meclise sokmayan Sayın Başbakandır,
bu Meclisten kaçıran Sayın Başbakandır. Millî iradeyi terör konusunda
konuşturmayan, söz söyletmeyen, Meclis içine sokmayan Sayın Başbakandır,
gelenek orada başladı, orada başladı.
Gitmedi Cumhuriyet
Halk Partisine. Niye gitmedi? Çünkü biliyordu Abdüllatif Şener
Bey'in isminin verileceğini. Cumhuriyet Halk Partisi "Abdüllatif
Şener Bey olsun" demişti. O isme tahammül etmediği için gitmedi,
tahammül edemediği için gitmedi.
CAHİT CAN (Sinop) - Alakası
yok!
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Samimi söylüyorum, samimi söylüyorum böyle. Ama millet bunları
bilmiyor tabii, millet bunları bilmiyor, bunları bilecek.
Cumhurbaşkanının bu
gönderme tezkeresine asla katılmıyoruz. Bizim Anavatan Partisi
olarak görüşümüz gayet açık ve net. Biz, Cumhurbaşkanını halk seçsin
istiyoruz, demokrasiyse tam demokrasi diyoruz. Yürütmeyi halk
seçmeli midir, Hocamın dediği gibi? Evet, onu da seçmelidir. Yürütme
ile yasama birbirinden ayrılmalı, yürütmeyi ayrı seçmeli, yasamayı
ayrı seçmelidir. Bunun adına ne derseniz deyin, başkanlık sistemiyse
başkanlık sistemi, yarı başkanlıksa yarı başkanlık sistemi.
Şimdi, alışmışlar
"Efendim, bu, düzen değiştirir bu." diyorlar. Ben de onu söylüyorum,
bu düzen değişsin diyorum. Bunu tam söylüyorum, açık söylüyorum, net
söylüyorum: Bu düzen değişsin, bu düzen yıkılsın! Bu düzen yolsuzluktan
başka bir şey üretmiyor ki, üretmiyor. Çünkü, Parlamento Hükûmeti denetleyemiyor,
çünkü Başbakanın oğlunun gemi almasının hesabını soramıyor. O
zaman, değişsin bu düzen. Parlamento ayrı seçilsin, Hükûmet ayrı seçilsin,
ama Hükûmet hırsızlıkların hesabını sorsun. Binlerce belge var, binlerce
hırsızlık var.
HAKAN TAŞCI (Manisa) -
Çıkartın belgeleri.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Aycell'in devrinde 1,5 milyar, Telekom'un devrinde 1 milyar... Herkesin
burnundan gelsin, herkese lanet olsun. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar) Ama, bunun hesabı sorulmuyor. Niye sorulmuyor? Bu sistem
sormuyor. Ben de diyorum ki: Bu sistem değişsin kardeşim, köküne kadar
değişsin, millete dair bir sistem olsun.
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa)
- Belgeleri niye yargıya vermiyorsunuz?
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Belgeler var beyler. Yüce Divanda hesabını vereceksiniz. Kafanızı
yormayın, 23 Temmuza az kaldı.
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa)
- Verin belgeleri yargıya.
HAKAN TAŞCI (Manisa) -
Öyle boş boş konuşup durma orada.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Kafanızı yormayın, o savunmaları Başbakanınızla beraber Yüce
Divana gider, yaparsınız.
HAKAN TAŞCI (Manisa) -
Siz burada olmayacaksınız ki!
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Kaç kuruş aldınız Aycell'in devrinden?
HAKAN TAŞCI (Manisa) -
Siz burada olmayacaksınız.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Türkiye Cumhuriyeti kasasına Aycell'in devrinden kaç kuruş girdi?
HAKAN TAŞCI (Manisa) -
Çıkar belgeleri.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Lisansını devrettiniz Aria'ya. 5 milyar dolar bugün bir lisans.
HAKAN TAŞCI (Manisa) -
Belgeleri getirmeyen namerttir.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Kaç kuruş girdi? Hangi kapılar arkasında Berlusconi ile ne hesaplar
yapıldı? Vereceksiniz bunları. Yani, muhalefet susacak mı sanıyorsunuz,
meydanlar hep size mi kalacak sanıyorsunuz? Bu hırsızlıkların hesabı
sorulacak bu ülkede.
HAKAN TAŞCI (Manisa) -
Belgesini çıkarmayan namerttir.
BAŞKAN - Müdahale etmeyelim
arkadaşlar, lütfen.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- İşte, biz diyoruz ki, bu hırsızlıklar bir daha yapılmasın diye, bu
düzen değişsin. Bu düzen bunun için değişsin, bu sistem değişsin. Hesap
sorabilen, şeffaf, herkesin çaldığının hesabını bu Parlamentoda
verdiği bir düzen kuralım. Cumhurbaşkanı da millete karşı sorumlu
olsun, başbakan da millete karşı sorumlu olsun, Parlamento da milletin
içinden olsun. Liderlerin vekili olmasın.
Söylemedi mi Başbakan
grup toplantısında "Sıra sıra kapıma dizildiniz." diye.
Yine aynı metot değil mi arkadaşlar? Yine, sıra sıra liderlerin kapısına
dizilinmiyor mu?
FARUK KOCA (Ankara) -
Şu anda siz ne yapıyorsunuz?
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Yani, bundan onur mu duyuyoruz? Niye bir Seçim Kanunu'nu, niye bir
Siyasi Partiler Kanunu'nu bu çoğunluğunuzla yapıp, adayları milletin
belirlemesine, halkın belirlemesine, üçer kişilik seçim bölgeleriyle,
mahallenin çocuğunun, mahallenin iyi insanının seçilmesine fırsat
yaratmadınız? Yarattınız mı? "Bu düzen değişsin." dedik, 3
Kasımda da "Bu düzen değişsin." diye millet size oy verdi.
CAHİT CAN (Sinop) - Size
de oy verdi ama…
AHMET YENİ (Samsun) - Sizi
Ağar mı seçecek, Mumcu mu?
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Doğru söylüyorsunuz, değiştirmediniz. Düzeni değiştirin, kimse
seçmesin.
AHMET YENİ (Samsun) -
Mumcu mu seçecek, Ağar mı?
BAŞKAN - Arkadaşlar, müdahale
etmeyelim lütfen.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Bakın arkadaşlar, demokrasi böyle bir şey.
AHMET YENİ (Samsun) -
Ya, onu da söyle.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Demokrasiye dair bir şey yapın, ne Sayın Ağar yapabilsin ne Erdoğan
yapabilsin ne bir Baykal yapabilsin. Kimse onların önünde değil, sadece
milletin önünde boyun eğsin.
AHMET YENİ (Samsun) -
İyi de, Mumcu mu, Ağar mı? Kim?
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Ahmet Bey, Samsun'da milletin önüne çıkarsan yoksun.
AHMET YENİ (Samsun) -
Ya, olsun…
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Erdoğan'ın önünde varsın.
AHMET YENİ (Samsun) -
Mumcu mu, Ağar mı?
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Çünkü, Erdoğan'ın tetikçisisin! Beş senedir Erdoğan için konuşuyorsun,
laf atıyorsun! (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) -
Ya, Ağar mı, Mumcu mu?
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Hiçbir şey üretmedin, sadece laf attın!
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul)
- Yaşa Başkan.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Onun için, Erdoğan'ın senin gibi tetikçilere ihtiyacı var, ama,
Samsunlunun sana ihtiyacı yok.
AHMET YENİ (Samsun) -
Mumcu mu, Ağar mı?
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Samsunlunun sana ihtiyacı yok. Onun için, değiştirin bu düzeni,
Seçim Kanunu'nu da, Siyasi Partiler Kanunu'nu da…
Yani, şimdi, millet çok
mu memnun? Millet ne yapıyor? 4 Haziranda listede kim olacak, yani,
şapkadan kim çıkacak? Böyle bir sistem olur mu ya, böyle bir rejim olur
mu? Böyle bir rejim olur mu? Niye değiştirmediniz Siyasi Partiler
Kanunu'nu, niye değiştirmediniz Seçim Kanunu'nu? Niye millete dair
bir şey yapmadınız? Bunu da iki senedir söylüyoruz. Bakın, iki senedir
"yapın" diyoruz. Ne zaman beceriksizliğiniz ortaya çıktı,
Anavatan Partisinin önerisine sarılmak zorunda kaldınız.
Şimdi, bu metni biz yazdık.
Grup başkan vekilleriniz dört defa geldi, dört defa değiştirdim
"Olmaz böyle şey." diye. Dört defa yeniden yazdık bu metni.
Bu önerinin Anavatan Partisinin önerisi olduğunu bütün âlem biliyor.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Ne alakası var?
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Hiç, seçim meydanlarına gidip de "Biz Cumhurbaşkanını halka
seçtiriyoruz." cakaları atmayın. Beceremeyince, fırsatı ganimete
çevirip ganimeti kendinize nimet yapamayınca, Anavatan Partisinin
önerisine sarılmak zorunda kaldınız. Çünkü, aklın yolu bir, hukukun
yolu bir. Aklın yolu bir, demokrasinin yolu bir. Demokrasinin yolu
millet.
Ben diyorum ki, elinizde
fırsat varken, gelin, şu Seçim Kanunu ile şu Siyasi Partiler Kanunu'nu
da değiştirelim. Bu Parlamentonun seçiminde, çözüm millet olsun,
adayları millet belirlesin, seçimi millet yapsın, vekiller milletin
vekili olsun. Anayasa'da "milletin vekili" yazıyor, ama
vallahi değil. Değil, liderin vekili bu. Parlamento, Parlamento
değil. Sayın Hocam "Parlamenter sistem, parlamenter sistem"
diyor. Parlamenter sistem falan yok. Acube bir sistem var ve dünyanın
hiçbir tarafında böyle bir sistem yok. Cumhurbaşkanı yürütmenin yarı
yetkilerini kullanacak. Millî irade denilen Meclis denetimi yapamayacak.
Millî iradeyi temsil eden Hükûmet sadece Başbakanın ağzından çıkan
Cumhurbaşkanı adayını bekleyecek. Türkiye'de 11 tane televizyonun
8 tanesi iktidar gücüyle zapturapt altına alınacak, kimisine şantaj
yapılacak, kimisine yağma akıtılacak. Ondan sonra rekabet ortamının
sıfır olduğu bir yerde, bir tanesi 153 trilyon lira parti yardımı
alacak, diğer partiler hiç almayacak. Ondan sonra parlamenter sistemden,
demokrasinden falan filan…
Demokrasi konusunda
en sonda gelen parti AK Partidir. En ufak bir demokrasi bilinci yoktur.
Çünkü, demokrasiyi, o, sadece gerektiğinde binilen gerektiğinde
inilen tramvay falan zanneder. Sözleriyle de açık ortaya koymuştur.
Dört buçuk yıllık uygulamasında da bunun örneklerini vermiştir.
Demokratik hiçbir şey yapmadınız. Ne yaptınız biliyor musunuz; yaptığınız
şey, o giden Parlamentonun Anayasa değişikliklerine uyum yasalarını
çıkartmaktan ibaret kaldı. O Parlamento seçim kararı aldıktan sonra,
o Anayasal değişiklikleri yapmasaydı, dokuz uyum paketinden hiç
birini çıkartamazdınız. O gücünüz, o iradeniz, maalesef, mevcut değil.
Şimdi, geldiniz, sıkıştınız.
İyi ki, Anavatan Partisi var. İyi ki, Anavatan Partisinin akıllı önerileri
var, sarıldınız kaldınız. Biz de sonuna kadar destekleyeceğiz, çünkü
bu öneri bize aittir.
Saygılar sunarım. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Sarıbaş.
AK Parti Grubu adına, Sakarya
Milletvekili Sayın Ayhan Sefer Üstün.
Buyurun efendim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AYHAN
SEFER ÜSTÜN (Sakarya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
1433 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha
Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Anayasa Komisyonu
Raporu üzerinde AK Parti Grubu adına söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
sürece nereden geldik, nasıl geldik, bir defa daha hatırlamamız lazım.
Bunun cevabı, aslında, Anayasa'mızın 175'inci maddesinde var.
175'inci maddesinin başlığı, Anayasa'nın değiştirilmesi, seçimlere
ve halk oylamasına katılmaya dairdir. Bu maddenin son fıkrasında
"Halkoylamasına, milletvekili genel ve ara seçimlerine ve mahallî
genel seçimlere iştiraki temin için, kanunla para cezası dahil gerekli
her türlü tedbir alınır." diyor.
Şimdi siz vatandaşa döndüğünüzde,
"Bak, seçimlere katılmazsan, sandığa gitmezsen, sana, para cezası
dâhil her türlü tedbiri uygularım, ona göre." diyeceksin, hatta
bununla ilgili kanun çıkartacaksın, ama iş kendine geldiğinde, iş
milletvekillerine düştüğünde, iş partilere düştüğünde, iş en
önemli, Cumhurbaşkanı seçme gibi çok önemli, ülkeyi ilgilendiren
bir hayati meseleye geldiğinde Meclisten kaçacaksın ve sanacaksın
ki, bu, cezasız kalacak. Hayır, böyle bir şey yok; her şeyin bir cezası
vardır, bunun da cezasını, elbette, halkımız 22 Temmuzda kesecektir.
Değerli arkadaşlar, yine,
ana muhalefet partisi sözcüleri, Cumhurbaşkanını halka seçtirmek
konusunda AK Partinin aslında samimi olmadığını, işte, bir mağduriyet
ortaya çıkartılarak 22 Temmuzda bu mağduriyeti kullanacaklarını,
onun için bu tür değişiklikleri yaptığını beyan etmektedir.
Değerli arkadaşlar,
Anayasa Mahkemesinin kararından sonra hepimiz biliyoruz ki, artık
bu yüce Mecliste Cumhurbaşkanını seçme imkân ve ihtimali kalmamıştır;
hem Meclisin önü tıkanmıştır hem ülkenin önü tıkanmıştır.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Kim tıkadı? Kim tıkadı?
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla)
- Sayın Başbakanımızın dediği gibi, bizim derdimiz vardır, derdimiz
Türkiye'dir, derdimiz ülkemizdir, derdimiz demokrasidir. Elbette,
bu tıkanıklığı aşmak, elbette, yine, bu Meclisin görevidir. İşte
burada, bu süreçte AK Parti mağdur edilmiş midir? Edilmiştir. Demokrasi
mağdur edilmiştir her şeyden önce bu süreçte.
ORHAN ZİYA DİREN (Tokat)
- Uzlaşmayı öğreneceksin, uzlaşmayı!
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla)
- O bakımdan, bu bir realitedir. Bizim mağdurları oynamaya ihtiyacımız
yok; ama, gerçek budur. Hukuken mağdur edilmiştir, siyaseten mağdur
edilmiştir; ama, bu sürecin sadece mağduru mudur AK Parti? Hayır, bu
sürecin aynı zamanda mağrurudur. Çünkü, herkes bu süreçten, sınavdan
geçti, demokrasi sınavından geçti.
YILMAZ KAYA (İzmir) - Sevinçten
mi ağlıyorsunuz o zaman!
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla)
- Daha sınavın ilk merhalesinde, ilk ayağında, işte, muhalefet partileri
Meclisten kaçarak bu sınavı kaybettiler. Başka? Anayasa Mahkemesini
tehdit ederek kaybettiler. Başka? Demokrasi dışı güçler karşısında
sütre arkasına saklanarak, mevzi arkasına saklanarak kaybettiler.
İşte, bu süreçte AK Parti demokrasi sınavını başarıyla geçmiştir.
Hem mağdurdur hem de mağrurdur. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
- Mağrurların düşmanı Allah'tır!
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanımız iade gerekçelerinde
Meclisle ilgili birtakım tespitler yapmışlardır. Mademki, Meclisle
ilgili birtakım tespitler yaptı, değerlendirmeler yaptı; elbette,
bir milletvekili olarak bu tespitlere veya değerlendirmelere bizim
de cevap hakkımız doğmuştur. Bunlardan bir tanesinde mevcut Parlamentonun
temsil yeterliliğini sorguluyor. Değerli arkadaşlar, bu mevcut
Parlamento, elbette, mevcut kanunlara göre ve Anayasa'ya göre seçilmiştir.
AK Parti yüzde 34,5 oyla belki yüzde 60 küsur bir temsil kabiliyetine
sahip oldu; ama, aynı şekilde ana muhalefet partisi de yüzde 19 oyla
yüzde 35 gibi bir temsil kabiliyetine sahip oldu. Burada Meclisin
bu temsil kabiliyeti vardır ve Anayasa'ya göre hukukidir, siyasidir.
O bakımdan, hiç kimse Meclisin temsil kabiliyetini sorgulamasın;
ama, mademki, bir temsil kabiliyeti sorunu var ortada, o zaman, bence,
bu temsil kabiliyeti sorunu Sayın Cumhurbaşkanının sorunudur.
Zira, Sayın Cumhurbaşkanını seçen partilerin durumuna bir bakalım:
Demokratik Sol Parti yüzde 1 oy almış son seçimlerde ve önümüzdeki
seçimlere katılamıyor. Anavatan Partisi yüzde 5 oy almış, bir hafta
sonra kendini feshetmek üzere. MHP yüzde 8 oy almış, baraj dışına
gitmiş. Şimdi ortada bir temsil kabiliyeti sorunu varsa, kimin acaba
temsil kabiliyeti sorunu var, bunu bir incelemek lazım.
Değerli arkadaşlar, yine,
Meclisin, seçim kararı aldığından ve derhâl seçim sürecine girdiğinden,
böyle önemli birtakım Anayasa değişikliklerini yapmaması gerektiğini
söylüyor.
Değerli arkadaşlar, elbette
ki, bu Meclisin, yenisi gelene kadar, Anayasa gereğince çalışma
yetkisi vardır, kanun da çıkartabilir, Anayasa değişikliği de yapılabilir.
Daha önceki dönemlerde de bu yapılmıştır, 21'inci Dönemde de… Yine,
nitekim, 22'inci Dönemde, yani daha bir hafta önce, biz, seçmen listelerinde,
biliyorsunuz, bağımsız adayların yer almasına ilişkin bir Anayasa
değişikliği yaptık. Ne yaptı Sayın Cumhurbaşkanı? Bu konuda hiçbir
yorum yapmadan onayladı. Şimdi ise deniyor ki: Efendim, Meclisin, bu
tür olaylarda -işte, seçim kararı almıştır- böyle önemli olayları
yapmak gibi veya düzenlemek gibi bir yetkisinin olmadığı noktasında
bir şey yapıyor.
Değerli arkadaşlar,
adama sorarlar: Eğer camdan bir köşkte oturuyorsanız, lütfen, başkasının
bahçesine taş atmayın. Çünkü, Sayın Cumhurbaşkanının da biliyorsunuz
görev süresi 16 Mayısta dolmuştur, ama "Benim, 16 Mayısta doldu
sürem, öyleyse Anayasa değişikliği gibi çok önemli bir konuyu artık
veto edemem, bakamam, ilgilenemem" demiş midir? Hayır, görevini
yapmıştır. Başka? En önemli rektörleri atamış mıdır? Atamıştır. Hâlâ
görevine devam etmekte midir? Etmektedir. Öyleyse, lütfen, kimse
bu Meclisin görev yapma sorumluluğunu ve yeterliliğini tartışmasın.
Değerli arkadaşlar, yine,
Sayın Cumhurbaşkanı, gelecek dönemde Meclisin siyasal yapısının
değişeceğinden bahsederek, bunu veto ettiğini söylüyor. Yani,
hakikaten şaşılacak bir durum. İlk kez, bir kehanette bulunarak,
öngörü yapılarak, ileriki günleri söyleyerek "ileriki günlerde
bazı olaylar olabilir" diyerek önündeki bir kanunu veto etmek
Sayın Cumhurbaşkanına nasip olmuştur değerli arkadaşlarım. O bakımdan,
bu tür değerlendirmelere de katılmamız mümkün değildir.
Değerli arkadaşlar, yine,
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle ilgili birtakım
görüşleri var Sayın Cumhurbaşkanının. Cumhurbaşkanının seçilmesini
değerlendirirken, ülkenin parlamenter sistemle yönetildiğini,
Cumhurbaşkanının yetkileri yönünden bu sistemden uzaklaşıldığını,
Cumhurbaşkanının iktidar gücüne karşı bir denge ve istikrar unsuru
olarak güçlendirildiğini söylüyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
bakalım bakalım, Türkiye'de gerçekten Cumhurbaşkanlığı bir istikrar
unsuru olmuş mudur? Başlangıçta, seçilmesi yönünden bir defa istikrarsızlık
alanıdır. Cumhurbaşkanlığı seçimi, Türkiye'de her zaman istikrarsızlığı
getirmiştir. Bugün de aynı istikrarsızlığı yaşıyoruz. Cumhurbaşkanının
uygulamaları yönünden istikrarsızlık getirmiştir. 28 Şubattaki
sürecin nereden başladığı bilinmektedir. 2001 krizinin nasıl çıktığı,
bu memlekette bilinmektedir. O bakımdan, Cumhurbaşkanlığını, bu
yetkilerle, ülkede bir istikrar unsuru olarak sunmak son derece
yanlıştır değerli arkadaşlar.
Yine, yürütme organının
siyasal kanadının Bakanlar Kurulu, yansız kanadının da Cumhurbaşkanı
olduğunu söylüyor. Şimdi, siyasi literatürümüze yeni bir durum,
yeni bir terim sokuluyor. Yansız kanat var, bir tarafta da yanlı kanat
var. Bir defa, Sayın Cumhurbaşkanı, hemen başlangıçta, kendini bir
"yansız kanat" olarak tarif etmekle, bütün eleştirilerden
ari konuma koyuyor, Hükûmeti de yanlı taraf gibi göstermeye çalışıyor.
Anayasa'da böyle bir tabir yok değerli arkadaşlar.
Peki, gerçekten bu yansızlık
hayata geçmiş mi, bir de ona bakmak lazım. Değerli arkadaşlar, son
aday adayları listesine bakın bakalım. Sayın Cumhurbaşkanının
Özel Kalem Müdürü, Sayın Cumhurbaşkanının değerli damadı nereden
adaydırlar acaba, bir bakmak lazım.
MUSTAFA CUMUR (Trabzon)
- Yansız taraftan…
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla)
- Yansız taraftan adaylar, evet.
Değerli arkadaşlar, yine,
bundan üç-dört yıl önce Sayın Cumhurbaşkanımız, Anayasa Mahkemesi
gibi son derece tarafsız olması gereken bir makama, üye olarak, bir
partinin, ana muhalefet partisinin kongre üyesini atamıştır. Allah'tan,
atanan kişi daha onurlu çıkmıştır ve demiştir ki "Ben falanca
partinin kongre üyesiyim, dolayısıyla bu makama atanmam uygun olmaz."
demiştir ve istifa etmiştir, atandığı hâlde istifa etmiştir. Şimdi
yansızlığa bir defa daha bakalım, kim yansız burada?
Değerli arkadaşlar, Sayın
Cumhurbaşkanı af yetkisini kullanıyor. Acaba, bu zamana kadar hiç
siyasi düşüncesinden dolayı mahkûm olmuş veya düşüncesinden dolayı
mahkûm olmuş bir kişiyi affettiğini duydunuz mu? Ama, Sayın Cumhurbaşkanının
affettiklerinin tamamı, maalesef, yine ya jandarmayla ya polisle
mücadele ederken, çatışırken vurularak ya ölmüşler ya tekrar yakalanmışlardır.
Bu mu yansızlık arkadaşlar? (AK Parti sıralarından alkışlar)
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Karıştırdın yine, karıştırdın…
YILMAZ KAYA (İzmir) - Kinini
kusuyorsun! Kinini kusuyorsun!
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul)
- Hukuk mantığına hiç uymuyor.
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla)
- Şimdi, değerli arkadaşlar, yine, "Cumhurbaşkanının halk tarafından
seçilmesi örneği ve uygulanması, duyulmayan, yepyeni bir sistemdir."
diyor. Hayır. Birçok Avrupa ülkesinde bu, duyulan bir sistemdir, uygulanan
bir sistemdir. Hatta ve hatta, 12 Eylülden sonra darbecilerin de Cumhurbaşkanı
olmasını sağlayan bu yöntemdir arkadaşlar. Halk oylamasıyla bu
memleket bir Cumhurbaşkanı seçmiştir. Darbecileri ve darbeleri
kınıyorum, ama, maalesef, orada da böyle bir yöntem uygulanmıştır.
Şimdi, darbeciler bu yöntemle seçilirken ses çıkarmayacaksınız,
bir siyasi veya halkın içinden çıkmış bir insan bu halk oylamasıyla
seçilirse "Efendim, olmaz." diyeceksiniz.
Değerli arkadaşlar, yine,
deniyor ki, eğer Cumhurbaşkanını halk seçerse rejim sıkıntıya girermiş.
(CHP sıralarından gürültüler)
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Niye sesini çıkarmadın o zaman? Zincirbozan'a giden kimdi o zaman?
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla)
- Bakın, aynen tabir bu, rejim sıkıntıya girermiş. Şimdi, bizim rejimimiz
ne arkadaşlar? Demokratik bir rejim. Şimdi, demokratik bir rejimde
Cumhurbaşkanını halk seçerse rejim nasıl sıkıntıya düşecek, anlamak
mümkün değil. Biliyorsunuz, demokrasilerde asıl, doğrudan demokrasidir.
Şu anda bizim uyguladığımız temsilî demokrasi, yani halk milletvekillerini
seçiyor ve milletvekilleri yoluyla kendi egemenliğini ortaya koyuyor.
Şimdi, ilk kez halkın önüne gidiyoruz, diyoruz ki: "Sen doğrudan
bir seçim yap, doğrudan devletin başını seç." Ama diyor ki bir tanesi:
"Hayır efendim, doğrudan seçerse rejim krizi çıkar." Bunu
da anlamak gerçekten mümkün değil değerli arkadaşlarım.
Şimdi, bir başka konu:
"Devleti temsil eden Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilir
ise, dengeleyici yetkileri ortadan kalkar, icrai yetkileri devreye
girer." diyor. Değerli arkadaşlar, sanki bugün farklı mı? Bugün,
Sayın Cumhurbaşkanının bir sürü icrai yetkisi var. Efendim, kararnameleri
imzalamaktan, rektörleri atamaktan, yargı mensuplarını atamaktan,
yani sayamayacağınız kadar belki icrai yetkisi var. Şimdi, sanki
farklı bir durummuş gibi, Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilirse
bu icrai yetkilerin devreye gireceği ortaya konuluyor. Bu da son
derece yanlış bir durumdur.
Yine, değerli arkadaşlar,
"Halkın seçimiyle işbaşına gelen Cumhurbaşkanı, Türk ulusunun
birliğinin temsil gücünden yararlanarak yürütme organı dışında
ulusal egemenliği kullanan bir makam durumuna gelecektir." Elbette,
egemenlik milletindir. Cumhurbaşkanı tarif edilirken "devletin
ve ulusun başıdır" deniliyor, yani milletin başıdır, yani
"egemen" dediğimiz kitlenin başıdır. Şimdi, "egemeni
olduğunuz, temsil ettiğiniz kitle sizi seçsin" diyoruz; "hayır"
diyorsunuz, "ben, temsil ettiğim kitle tarafından seçilmek istemiyorum."
Ya kim tarafından seçileyim? Efendim, işte o egemenliği sanki başkaları
kullanacak. O zaman derler ki: "Siz kimin egemenisiniz? Milletin
egemeni misiniz? Yoksa başkalarının egemeni misiniz?" diye
sorarlar. Bu iddialar da, değerli arkadaşlar, son derece tutarsız
ve yanlış iddialardır.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Yahu bu iddialarda samimiyseniz dört buçuk yıldır neredesiniz?
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, şimdi, bakın, aynen şöyle diyor Sayın Cumhurbaşkanı,
diyor ki: "Cumhurbaşkanının hükûmetle aynı siyasal düşüncede
olması da sakıncalı, ayrı düşüncede olması da sakıncalı." Yani,
başka bir ihtimal var mı arkadaşlar? Yani, aynı olursa sakıncalı,
farklı olursa da sakıncalı. Yani, böyle bir şey düşünülebilir mi?
Şimdi, belki de şunu demek istiyorlar: Cumhurbaşkanlığı makamına
sakın ola siyasi birisi gelmesin. Ya kim gelsin? Allah'a şükür bundan
kurtulduk. Eskiden birileri, Cumhurbaşkanlığı makamını, ulaşılabilecek
son rütbe olarak görürlerdi, elhamdülillah son yıllarda bundan kurtulduk.
Ama şimdi bazı bürokratlar, bazı yargıçlar, Cumhurbaşkanlığını,
ulaşılabilecek son makam olarak görüyor. Şimdi, buradan bunu çıkartıyoruz.
Yine bir başka konu, diyorlar
ki değerli arkadaşlar: "Eğer, Meclis Başkanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı
aynı siyasal düşünceden olursa rejim sıkıntıya girer." Şimdi,
bu da koskoca bir yalandır. Biliyorsunuz ki daha önceden, Sayın
Özal Cumhurbaşkanı olmuştur, Sayın Yıldırım Akbulut Başbakan, Sayın
Necmettin Karaduman da Meclis Başkanı olmuştur; hiçbir sıkıntı çıkmamıştır.
Aksine, bazı uygulamalarda Sayın Özal, tersine birtakım uygulamalar
yapmıştır. Yine, Sayın Demirel Cumhurbaşkanı olmuştur, Sayın Tansu
Çiller Başbakan olmuştur ve Sayın Cindoruk da Meclis Başkanı olmuştur;
aynı siyasal düşünceden gelmişlerdir. Şimdi, değerli arkadaşlar,
başka partilerden olduğunda hiç sorun çıkmıyor, ama milletin içinden
çıkan AK Partinin evlatları buraya aday olduğunda, talip olduğunda
"Efendim, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Meclis Başkanı aynı siyasal
düşünceden çıkarsa rejim sıkıntısı çıkar." Bu da koskoca bir
yalandır değerli arkadaşlar.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Daha onu anlayamadın galiba!
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla)
- Evet, şu anda Parlamentonun önü tıkanmıştır, ülkenin önü tıkanmıştır.
Sayın Başbakanımızın dediği gibi, dert bizimdir. Bu derdi yine biz
çözeceğiz. İşte, bu derdi, bu sıkıntıyı çözmek üzere bu paketi getirmiş
bulunmaktayız.
Değerli arkadaşlar, bu
pakette, evet, Anavatan Partisinin, oy vererek katkıları vardır.
Ayrıca, maddede de bir katkıları olmuştur. Bu görüşmelerde, o maddenin
hazırlanmasında bulunduğum için söylüyorum bunu, Anavatan Partisinin
de bir katkısı olmuştur. O da nedir: "Baraj altında kalan partiler,
birkaç parti birleşerek bir aday gösterebilir." maddesini, düzenlemesini
kendileri teklif etmişlerdir. Tahmin ediyorum, ileriyi görerek yapılan
bir düzenlemedir. Anavatan Partisinin katkısı budur ve ayrıca da
oy verdikleri için kendilerine teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, elbette,
samimiyet sınavından geçiyoruz. Göreceğiz, şu anda, biraz sonra
oylamalar başlayacak, Anavatan Partisi, dilerim, bu tutarlı tavrını
devam ettirir. Dilerim, son dakikada da, Doğru Yol Partisi -veya Demokrat
Parti oldu, dün 27 Mayıstı- işte, o rahmetli Menderes'in, rahmetli
Özal'ın…
YILMAZ KAYA (İzmir) - Damardan,
damardan!
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla)
- …kemiklerini sızlatmayacak bir şekilde, gelirler buraya. Çünkü
"Biz, milletin olduğu her yerde varız." diyor Sayın Ağar. Milletin
olduğu her yerde varsan, milletin önünü açacak bir düzenleme yapıyoruz.
Biz, Sayın Ağar'dan, buraya gelip, burada -3 tane de olsa- işte, milletvekilleriyle
birlikte, bu, milletin önüne gidecek sandığın önünü açmasını talep
ederiz.
Yine, Anavatan Partisi
de, inşallah, bu süre içerisinde gerekli tavrını devam ettirir ve
bu Cumhurbaşkanlığı paketi de geçerek ülkenin tıkanmış olan önü
açılmış olur, demokrasi tesis edilmiş olur.
Bu duygu ve düşüncelerle
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum değerli arkadaşlarım. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Üstün.
Şahsı adına, Denizli
Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan.
Buyurun Sayın Kandoğan.
Süreniz on dakika.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Bu Anayasa paketi üzerinde
şahsi düşüncelerimi açıklamak için huzurlarınızdayım.
Bu konuya temas etmeden
önce, bir hususu dikkatlerinize sunmak istiyorum: Bu gerekçenin
içerisinde kaç kez "Cumhurbaşkanının tarafsız ve yansız olması
gerektiği"ni ifade eden Sayın Cumhurbaşkanının yansız ve tarafsız
olup olmadığını tahlil etmek istiyorum. Niye bunu söyledim? Şunun
için söylüyorum: Çünkü, kamuoyunda beklenen bir gelişme vardı; Sayın
Cumhurbaşkanı inceleme süresinin sonuna kadar bu paketi tutacak,
son gün görüşünü açıklayacak, Meclise gönderecek. Kamuoyundaki
beklenti buydu. Peki, kamuoyundaki yansız ve tarafsız olduğu söylenebilecek
bir Cumhurbaşkanı olsa idi böyle bir beklenti olur muydu? Olmazdı.
Bakınız, Sayın Cumhurbaşkanı
cuma günü sabahleyin 8.30'da İzmir'e gidiyor -burası çok önemli-
8.30'da İzmir'e gidiyor. Peki, Anayasa paketini geri gönderme gerekçesi
kaçta kamuoyuna açıklanıyor? 16.15'te. Arada sekiz saatlik bir süre
var değerli milletvekilleri. Eğer, Sayın Cumhurbaşkanı İzmir'e gitmeden
önce bunu bitirmiş ve imzalamış ise, bu geri gönderme gerekçesi sekiz
saat nerelerdeydi arkadaşlar? Sekiz saat neredeydi bu geri gönderme
gerekçesi? Niçin, sabahleyin o saatlerde Türkiye Büyük Millet Meclisine
geri gönderilmedi? Peki, eğer hazır değil idiyse…
ORHAN ZİYA DİREN (Tokat)
- Ayıp, ayıp!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- …İzmir'e gittikten sonra…
ORHAN ZİYA DİREN (Tokat)
- Ayıp, ayıp, utan biraz!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- İzmir'e gittikten sonra…
ORHAN ZİYA DİREN (Tokat)
- O makama dil uzatma!.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- …İzmir'e gittikten sonra, o ne zaman…
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Sen kendi hâline bak. Hesap soracak adam değilsin sen!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- …ne zaman ve nasıl hazırlandı, nasıl imzalandı…
BAŞKAN - Lütfen, müdahale
etmeyelim.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- …ve nasıl Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderildi?
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Dön bak aynaya!.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Öncelikle, milletvekilleri, sayın milletvekilleri, öncelikle
bu hususun açıklığa kavuşması gerekir. Bu hususun yansız ve tarafsız
olması gerektiğini geri gönderme gerekçesinde on kez bahseden Sayın
Cumhurbaşkanı o sekiz saatin hesabını millete vermeli, verecek
millete, vermeli. (AK Parti sıralarından alkışlar) Eğer hazır değil
idiyse 8.30'dan 16.15'e kadar İzmir'deki bütün faaliyetleri kamuoyunun
gözü önünde cereyan eden bir Cumhurbaşkanı o saatlerde bunu hazırlayıp,
imzalayıp Türkiye Büyük Millet Meclisine geri mi gönderdi? Bunun
açıklığa çıkması lazım.
Şimdi, bu geri gönderme
gerekçesini inceliyoruz. Bu geri gönderme gerekçesinde korku
var, endişe var, panik var, çelişkiler var. Biraz sonra anlatacağım
çelişkileri.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Sen kendine bak, kendine! Panik sizde var.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Yani, bir de temenni de var işin içerisinde. Yani, bu kadar korku,
evham, tevehhüm, endişe, paniğin yanında, bir de temenni de var; o
temenniye de geleceğim.
Şimdi, bu korkunun sebebi
ne biliyor musunuz? Bu korkunun sebebi şu: Eğer, bundan sonra bu Anayasa
paketi buradan geçer ve yürürlüğe girerse Cumhurbaşkanlarını
halk seçecek. Artık, bazı mahfillerde, bazı yerlerde Cumhurbaşkanının
kim olacağı veya kimin olmaması gerektiği yolunda kararlar alınmayacak.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ATİLA EMEK (Antalya) -
Bir alkışlayana, bir de alkışlatana bak!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- 1961 yılına bir geri gidelim bakalım. Rahmetli Ali Fuat Başgil'in
Cumhurbaşkanlığının nasıl önlendiğini bu millet çok iyi biliyor.
(AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Nasıl
treninin yollarda tutulduğu, nasıl Başbakanlığa çağrılıp başına
silah dayanılarak Cumhurbaşkanlığı adaylığından vazgeçirildiğini
bu millet çok iyi biliyor. Sizin korkunuz ondan. Artık, bundan sonra
böyle oyunlar olmayacak Türkiye'de. (AK Parti sıralarından alkışlar)
2007 yılında olduğu gibi,
Türkiye Büyük Millet Meclisi egemenliğinin yerine, Anayasa Mahkemesinden
çıkan karar, Cumhuriyet Halk Partisi genel merkezlerinde alkışlarla
karşılanmayacak. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar) Korku bu.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Trajedi, trajedi!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Korkunun bir sebebi daha var: Çünkü, bu milletin yüzde 75'inin siyasi
görüşü bellidir, düşüncesi bellidir.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Milleti ağzına alma, milleti.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- İki turlu bir oylamada kimi Cumhurbaşkanı seçeceğini bu millet
çok iyi bilir. Onun için siz, yüzde 20-25 oyla, hiçbir zaman, halk seçtiği
takdirde kendi adaylarınızdan birinin Cumhurbaşkanı olamayacağını
çok iyi biliyorsunuz. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar) Çok iyi biliyorsunuz. Bu korkunun sebebi bu. Bu endişenin
sebebi bu. Halktan kaçmanın arkasında yatan gerekçeler bunlar, bunlar.
Değerli milletvekilleri…
HASAN ÖREN (Manisa) - Size
doğru geliyor!
ATİLA EMEK (Antalya) -
Yer açın, sıra verin, sıra! Sana yer vermeyecekler, Meclise giremeyeceksin!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Değerli milletvekilleri, şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı -beş kez,
dikkatinizi çekmek istiyorum- halk seçerse rejim sıkıntıya girermiş.
Yani, bu panik, bu endişe nedir Sayın Cumhurbaşkanı? Halk seçince
niçin rejim krizine girilecek? Şunu çıkın milletin önünde bir açıklayın,
bizler de duyalım ki, bu rejim krizi halk seçince nasıl olacak bir görelim.
Bir görelim. Ama, şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki: "Cumhurbaşkanı
ulusun birliğini temsil eder, milleti temsil eder." Şimdi, bakınız,
ben size bir resim göstermek istiyorum, bir gazeteden. Şimdi, bakınız,
şu resmi dikkatli bir şekilde inceleyiniz. Halkın birliğini, milletin
birliğini, 70 milyonu temsil ettiğini ifade eden Cumhurbaşkanının
şu bakışlarındaki kin ve nefreti çok iyi tahlil edin. (CHP sıralarından
gürültüler)
ABDULAZİZ YAZAR (Hatay)
- Ayıp ya! Ayıp ya!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Terbiyesiz!
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Ne diyorsun sen ya! Terbiyesiz herif!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bakınız… Bakınız… Bakınız… (CHP sıralarından gürültüler)
Şimdi, bakınız, bu resimde…
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Yazıklar olsun! Ayıp sana ya!
ATİLA EMEK (Antalya)-
Böyle bir terbiyesizlik olamaz bu Mecliste!
BAŞKAN - Lütfen… Lütfen
yerinize oturun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bakınız, bu resimde milletin birliği ve beraberliğini sağlaması
gereken bir Cumhurbaşkanı bu ülkenin Başbakanına nasıl bakıyor.
(CHP sıralarından gürültüler)
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Yazık! Dönek!
BAŞKAN - Lütfen… Lütfen,
yerinize oturun.
Sayın Kandoğan…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Nasıl bakıyor Başbakanına. Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı…
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Dönek!
BAŞKAN - Sayın Kandoğan…
Sayın Kandoğan, konuya dönün efendim.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayın Cumhurbaşkanı halkın birliğini, beraberliğini temsil etmesi
lazım, halkı kucaklaması lazım.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Yazıklar olsun sana, yazıklar olsun!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Dönek!
ABDULAZİZ YAZAR (Hatay)
- Sayın Başkan… Sayın Başkan, böyle konuşma olur mu!
BAŞKAN - Arkadaşlar,
oturun lütfen yerinize.
Sayın Kandoğan…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- 70 milyon insanı bir ve beraber kabul etmesi lazım. Bu anlayıştaki
bir Cumhurbaşkanının milletin birliğini temsil ettiğini çok açık
ve net bir şekilde ortaya koyuyoruz.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
lütfen…
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Ahlaksız! İnsanın yüzünde biraz utanma olur!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki…
MEHMET VEDAT YÜCESAN
(Eskişehir) - Cumhurbaşkanına hakaret ediyor.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Böyle rezalet olur mu!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Terbiyesiz herif!
BAŞKAN - Arkadaşlar,
bir oturun…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bakınız, Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki…
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
bir dakikanızı rica edeceğim.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- …Cumhurbaşkanı yetkileri yönünden…(CHP sıralarından gürültüler,
sıra kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
bir dakikanızı rica edeceğim.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- …bu sistemden uzaklaşılmış.
Şimdi, değerli milletvekilleri…
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Hadi oradan! Yazıklar olsun sana!
BAŞKAN - Arkadaşlar,
lütfen yerinize oturun… Lütfen yerinize oturun…
ATİLA EMEK (Antalya) -
Seni millet susturacak!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Vallahi Ümmet Kandoğan'ı susturamazsınız kardeşim.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Hangi yüzle bakıyorsun?
BAŞKAN -Sayın Kandoğan,
bir dakikanızı rica ediyorum.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Cumhurbaşkanına hakaret ediyor?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Susturamazsınız…
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Cumhurbaşkanına hakaret edemezsin!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bu kürsü hür ve bağımsız bir kürsü.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bu kürsüden, ben, hür ve bağımsız düşüncelerimi özgürce ifade etmek
için buradayım.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Sen kimsin?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bakınız, Sayın Cumhurbaşkanı ne diyor…
BAŞKAN - Arkadaşlar…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki…
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Fırıldak! Fırıldak!
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Başkan,
lütfen oturun bir…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- …Cumhurbaşkanının yetkileri yönünden bu sistemden uzaklaşılmış.
(CHP sıralarından gürültüler) Yani, şu anki mevcut…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan…
Sayın Kandoğan, bir dakikanızı rica edeyim, bir dakika bekleyin.
ABDULAZİZ YAZAR (Hatay)
- Sayın Başkanım, Cumhurbaşkanına hakaret edilir mi burada?
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa)
- Kürsü Türk milletinin.
BAŞKAN - Arkadaşlar, yerinize
oturun, ben, gerekli ikazımı yapacağım.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Daha evvel AKP'ye saldırıyordun, şimdi Cumhurbaşkanına.
BAŞKAN - Sayın Emek, lütfen…
Lütfen oturun arkadaşlar…
Oturun arkadaşlar… Lütfen…
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu)
- Cumhurbaşkanına hakaret etme hakkını nereden buluyorsun?
BAŞKAN - Efendim, siz
oturmazsanız nasıl sözün devamını söyleyeyim.
ABDULAZİZ YAZAR (Hatay)
- Senin ne olduğun belli!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Sen paralı asker olmuşsun, milletvekili değilsin.
BAŞKAN - Efendim, oturun
yerinize…
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Döneksin… AK Partiden döndün, yine dönüyorsun!
BAŞKAN - Oturun yerinize…
ATİLA EMEK (Antalya) -
Hayatının hesabını versin!
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
buyurun, konuşmanızı tamamlayın.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Değerli milletvekilleri, bakınız, çelişkilere bakınız.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Dün Başbakana söylüyordun, bugün bir başkasına söylüyorsun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, diyor ki Sayın Cumhurbaşkanı: Bu anayasal sistemde Cumhurbaşkanı
yetkileri yönünden bu sistemden uzaklaştırıldığını söylüyor.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
konuşmanızı lütfen tamamlayın.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Tamamlıyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
siz, hukuk ölçüleri içerisinde tahlilinizi yapınız. Yalnız, Sayın
Cumhurbaşkanıyla ilgili daha üsluba uygun, buraya uygun, lütfen,
konuşun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Değerli milletvekilleri, şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı geri gönderme
gerekçesinde…
YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli)
- Dönek! Dönek!
BAŞKAN - Siz gerekçeyi
tartışın efendim.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- …geri gönderme gerekçesinde, Cumhurbaşkanının yetkileri yönünden
parlamenter sistemden uzaklaşıldığını söylüyor.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - İnsan biraz utanır ya!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Yani, bu Anayasaya göre, Cumhurbaşkanı yetkileri çok fazla ve bundan
dolayı parlamenter sistemden uzaklaşılmıştır diyor. (CHP sıralarından
gürültüler)
ABDULAZİZ YAZAR (Hatay)
- Şu tarafa dön, şu tarafa!
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu)
- O tarafa dön!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Peki, Sayın Cumhurbaşkanı, yedi yıldan beri…
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Sayın Başkan, süreye bak. Süresinde yanlışlık var.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Size de bu yakışır!
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
konuşma süreniz tamamlanmıştır. Son cümlelerinizi rica ediyorum.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bu kadar engellemenin… (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Efendim, son cümleleriniz…
Toparlayın.
Sayın Kandoğan, bir dakika,
bir açıklama yapacağım.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Söyleyemediklerinizi buna söyletiyorsunuz!
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa)
- Çıkın siz de konuşun, ne bağırıyorsunuz!
BAŞKAN - Arkadaşlar,
oturursanız bir açıklama yapacağım.
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa)
- Oya Araslı demin konuştu…
ATİLA EMEK (Antalya) -
Yüreğin yetiyorsa git konuş! İşe bak ya!
BAŞKAN - Oturursanız
bir açıklama yapacağım.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Şu Meclis zabıtlarına bir bak!
BAŞKAN - Arkadaşlar,
oturur musunuz…
Değerli arkadaşlar, Sayın
Cumhurbaşkanı bu milletin, cumhurun başkanıdır ve bu Parlamento
tarafından, bundan önceki Parlamento tarafından seçilmiştir. O
makam, yüce bir makamdır. O makama hepimizin gerekli hassasiyeti
ve saygıyı göstermemiz, konuşmamız sırasında -icraatını beğenmemiş
olabiliriz- hukuk ölçülerinde ifade etmemiz lazım.
Sayın Kandoğan, bu ölçüler
içerisinde konuşmanızı tamamlamanızı ifade ediyorum, bazı ifadelerinizin
de bu yönüyle yanlış olduğunu burada açıklamış oluyorum Başkanlık
olarak.
Lütfen, son cümlelerinizi…
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Sayın Başkan, müsaade ederseniz ben hastaneye götüreceğim arkadaşı!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
En son konuşacak adam sensin, ahlaksız herif!
BAŞKAN - Efendim, oturun.
Oturun efendim, ben gerekli açıklamayı ve ikazı yaptım.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sıklıkla dile getirilen bir husus daha var.
BAŞKAN - Lütfen, sataşmadan
son cümleleriniz efendim…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayın Başkan, görev süresi derhâl yenilenme nedeniyle sona ermiş
veya erecek olduğu şeklinde Türkiye Büyük Millet Meclisiyle ilgili
ifadeler kullanılıyor. Sayın Cumhurbaşkanı da kullanmış aynı ifadeyi,
biraz önce Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü de kullandı.
Peki, şimdi, ben size
sormak istiyorum: Anayasa'nın 92'nci maddesi Türkiye Büyük Millet
Meclisine savaş ile ilgili karar verme yetkisini Türkiye Büyük
Millet Meclisine vermiş. Şimdi, eğer görev süresi sona ermekte olan
veya ermiş şeklinde ifadeler kullanacak olursanız, yarın, Allah korusun,
böyle bir yetki Türkiye Büyük Millet Meclisinden istenildiğinde,
hiçbir milletvekili diyebilir mi ki, bu Meclisin, derhâl yenilenmesi
gereken bir Meclis tarafından böyle bir karar alınması yanlıştır diye
bir tek milletvekili söyleyebilir mi?
ATİLA EMEK (Antalya) -
Hadi be sen de!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Dönek!
MEHMET VEDAT YÜCESAN
(Eskişehir) - Sen kimsin de soracaksın!
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu)
- Sana mı soracak!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Adamda biraz surat olur! Konuşma be!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayın Cumhurbaşkanının görev süresi, yeni Cumhurbaşkanı seçilememesi
dolayısıyla uzarken ve o yetkilerini aynen kullanmaya devam ederken,
Anayasa hükmü gereğince yeni Meclis seçilinceye kadar görevi devam
etmekte olan bir Meclisle ilgili böyle şeylerin söylenebilmesini
bir milletvekili olarak ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde şu anda
oturan bir milletvekili olarak bunun kürsüden nasıl dile getirilebildiğini
anlamakta inanın zorluk çekiyorum.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Vay be!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, evet…
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu)
- Senin aklından zorun var zaten, aklından!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Anlama kapasiten yok senin!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı, eğer halk Cumhurbaşkanını seçerse ya
tam çatışma olurmuş ya da tam uzlaşma olurmuş. Yani, bu nasıl bir kültürdür
ki, bu nasıl bir düşüncedir ki kafamızda hep bir çatışma fikri orada
duracak! Niçin tam çatışma olsun?
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Sen önce kendine baksana ya!
BAŞKAN - Sayın Kandoğan…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Cumhurbaşkanının yetkileri Anayasa'mızda belirlenmiş.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan
süreniz tamamlanmıştır.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayın Cumhurbaşkanı bu yetkileri kullanacak. Bu yetkileri de…
(CHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu)
- Sayın Başkan, yeter artık!
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
selamlamanızı rica ediyorum. Sayın Kandoğan, son cümleni rica ediyorum.
Süreniz tamamlanmıştır. Lütfen…
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Milletvekillerinin yüz karası, otur!
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Sayın Başkan, buna bir hâl oldu, bunu hastaneye götüreceğim ben.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Ahlaksız herif, sen döneğin tekisin!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Değerli milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanı Anayasa'da verilen
yetkileri kullanacak… (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Sen Cumhurbaşkanının adını abdestle ağzına al!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- …geçmişte de böyle olmuştur, günümüzde de böyle olmuştur, bundan
sonra da böyle olacaktır. Sayın Süleyman Demirel de aynı yetkileri
kullanmıştır, Sayın Turgut Özal da aynı yetkileri kullanmıştır. Geçmişte
hiç tartışılmayan, hiç konuşulmayan konuları bugün geri gönderme
gerekçesi içerisine dercederek…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)
- Sayın Başkan, kaç dakikadır konuşuyor. Sayın Başkan…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- …Türkiye Büyük Millet Meclisine göndermenin haklı ve mantıklı…
(Gürültüler)
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)
- Sayın Başkan, kaç dakikadır konuşuyor, taraflı davranıyorsunuz!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Yüce heyetinize saygılar sunuyorum. ( AK Parti sıralarından alkışlar,
CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan
teşekkür ediyorum. Teşekkür ediyorum.
Buyurun, oturun efendim.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Delirmişsin sen, delirmiş!
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)
- Kaç dakikadır konuşuyor?
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Sen delirmişsin, delirmiş!
BAŞKAN - Siz lütfen yerinize
oturun.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Bir doktor olarak seni hastaneye götüreceğim ben.
BAŞKAN - Sizin tavrınızın
ne olduğunu bu Genel Kurul görüyor. (CHP sıralarından gürültüler)
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Ayıp, ayıp!
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)
- Taraflı davranıyorsunuz!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Sana verdiğim selamlara yazıklar olsun!
BAŞKAN - Hiç yakışmıyor…
Yakışmıyor…
Teşekkür ederim Sayın
Kandoğan.
Şahsı adına ikinci söz
hakkı…
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Satılmış köpek!
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Sayın Başkan… (CHP ve AK Parti sıralarından gürültüler)
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Ahlaksız adam!
BAŞKAN - Sayın Işık, buyurun.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Yazıklar olsun!
(CHP ve AK Parti sıralarından
gürültüler, bağımsızlar sıralarına doğru yürümeler)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
13.00
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
13.06
BAŞKAN : Başkan Vekili
İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER :
Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 115'inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Sayın Başkan…
BAŞKAN - 1433 sıra sayılı
Kanun'un görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Hükûmet ve Komisyon yerinde.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Buyurun efendim.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Sayın Başkanım, biraz evvel kürsüde konuşan konuşmacı Sayın Cumhurbaşkanına
ağır hakaretlerde bulundu, kaba cümleler kullandı. İç Tüzük'ümüzün
67'nci maddesi, konuşma üslubuyla ilgili düzenlemeler yapmıştır.
Kendisinin bu konuşmasına 67'nci madde uyarınca yapmanız gereken
müdahaleleri yapmadığınız için tutumunuz hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN - Efendim, zabıtlara
bakarsanız, defaatle… İki üç defa da mikrofonu kapattım. Ondan sonra
da, bu konuşmasının doğru olmadığını ifade eden ve Türkiye Büyük
Millet Meclisinin asıl düşüncesini ortaya koyan bir açıklama yaparak
kendisine son ikazımı da yaptım ve konuşmasını kapattırdım.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Sayın Başkanım, 67'nci maddede belirtilen tedbirlerin bir kısmını
almadınız. Söz verirseniz bunları açıklayacağım ve bazı önerilerde
bulunacağım, Meclisimizin tarihine bir kara leke sürmemek için
bazı önerilerde bulunacağım.
Amacım bir tartışma yapmak
değil, yüce Meclisin haysiyetini korumak, sizi de korumak ve bu
Meclisin gelecek nesiller için…
BAŞKAN - Bu hepimizin
görevi elbette.
Sizin tecrübenizi biliyorum
Sayın Başkan, buyurun, size söz veriyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
VI. - USUL HAKKINDA
GÖRÜŞMELER
1.- Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'a, Cumhurbaşkanıyla
ilgili bazı ifadelerinden dolayı gerekli uyarıyı yapmadığı gerekçesiyle
Başkanın tutumu hakkında
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Sayın Başkan, önce, bana söz verdiğiniz için size teşekkür ediyorum
ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
biraz evvel burada, eminim ki, bütün milletvekillerimiz serinkanlı
bir şekilde kendi vicdanlarıyla baş başa kalarak bir değerlendirme
yapacak olurlarsa, üzülecekleri bir tablonun yaşanmış olduğunu
göreceklerdir. Söylenen sözler bir kısım arkadaşlarımızın hoşuna
gitmiş olabilir, ama -lütfen- dönemini tamamlamakta olan bir Meclisin
üyeleri olarak, saygın üyeleri olarak, sizin hoşunuza gittiğini
zannettiğiniz konuşmanın içeriğinin bu Meclise ne kadar yakışmadığını
ileride anlayacaksınız.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Nereden biliyorsunuz efendim?
AYHAN ZEYNEP TEKİN BÖRÜ
(Adana) - Nereden biliyorsunuz?
ALİ TOPUZ (Devamla) -
Ben öyle tahmin ediyorum.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Hayır, tahmininiz yanlış.
ALİ TOPUZ (Devamla) -
Ben öyle tahmin ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Tekin,
lütfen müdahale etmeyin. Arkadaşlar, rica ediyorum sizden. Bu müdahaleler
işi uzatıyor. Lütfen müdahale etmeyin.
ALİ TOPUZ (Devamla) -
Ben öyle tahmin ediyorum.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Yanlış tahmin ediyorsun.
ALİ TOPUZ (Devamla) -
Ben, hepinizin vicdanında bir hakkaniyet duygusunun olabileceğini
düşünüyorum. Eğer o duygu yoksa, o benim sorunum değil, o sizin sorununuz
olur.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Sana göre öyle!
ALİ TOPUZ (Devamla) -
Ben burada bir gerginlik yaratmak için söylemiyorum.
Kim dedi "O sana göre."
diye?
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Ben dedim.
ALİ TOPUZ (Devamla) -
Siz mi dediniz?
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Evet.
ALİ TOPUZ (Devamla) -
Çok terbiyeli konuşuyorsunuz! Evet, çok terbiyeli konuşuyorsunuz!
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Hak ettiniz.
BAŞKAN - Efendim, siz Genel
Kurula hitap edin.
Lütfen müdahale etmeyelim
arkadaşlar.
ALİ TOPUZ (Devamla) -
Ben bu kürsüden öyle ağır şeyler söyleyebilirim ki size, bir daha bana
karşı bir söz söyleyecek durumunuz kalmaz, ama bu seferlik bağışlıyorum
seni. Sen düşüneceksin, ne yaptığını anlayacaksın, ne seviyede
olduğunu anlayacaksın!
Sayın milletvekilleri,
konuşmacı burada Sayın Cumhurbaşkanıyla ilgili çok ağır ve kaba
sözler sarf etmiştir. Bakınız, İç Tüzük'ümüzün konuşma üslûbunu belirleyen
67'nci maddesi ne diyor, aynen okuyorum size:
"Genel Kurulda kaba
ve yaralayıcı sözler söyleyen kimseyi Başkan derhal, temiz bir dille
konuşmaya, buna rağmen temiz bir dil kullanmamakta ısrar ederse kürsüden
ayrılmaya davet eder. Başkan, gerekli görürse, o kimseyi o birleşimde
salondan çıkartabilir." Çok açık bir hüküm.
Sayın Milletvekili, bu
kürsüden, bu Meclisin, yani Türkiye Büyük Millet Meclisinin kurulduğu
tarihten bu yana hiç kimse için söylenmemiş derecede ağır sözleri
maalesef bu mikrofonlardan söyledi. Kim için söyledi? Görev başındaki
Sayın Cumhurbaşkanı için söyledi. Neye dayanarak söyledi? Eline
almış olduğu bir resme bakarak, o resimdeki bakışı tahlil ederek
söyledi. Bunu söyleyen Sayın Milletvekilinin bu dönemin başından
bu yana hangi zikzaklar içinde olduğunu hep beraber burada gördük.
Zaman zaman siz bu milletvekiline tepki gösterdiniz bu kürsüden buna
benzer konuşmalar yaparken.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Başbakan için yaptı, Başbakan.
ALİ TOPUZ (Devamla) -
Başbakan için yaparken de tepki gösterdiniz. Ama şimdi, ne hikmetse,
bu arkadaşımız sizin hoşunuza giden bir tarz tutturduğu için, Sayın
Cumhurbaşkanı ile ilgili söylediklerini alkışladınız.
Bunlar, bu Meclisin tarihindeki
kara lekeler olur.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
- Hayda!
ALİ TOPUZ (Devamla) -
Ben, görev başındaki Sayın Cumhurbaşkanının kişiliğine büyük saygı
duyuyorum. Toplumumuz da onun kişiliğine büyük saygı duyuyor. Toplumda
yapılan anketler yüzde 80'in üzerinde güvenilir bir devlet adamı
olarak onu değerlendiriyor. Böylesine bir kişiyi bu kürsülerden
seçime gitmeye çok az bir zaman kala bu şekilde karalayarak o kişinin
kimliğini ve kişiliğini lekeleyemezsiniz…
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
- Aday gösterin o zaman.
ALİ TOPUZ (Devamla) - …o
kişinin onurunu zedeleyemezsiniz.
BAŞKAN - Müdahale etmeyelim
arkadaşlar.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Siz onu
aday gösterin.
ALİ TOPUZ (Devamla) -
Bunlar yanlış şeylerdir.
BAŞKAN - Arkadaşlar, müdahale
etmeyelim.
ALİ TOPUZ (Devamla) -
Ben şimdi Sayın Başkandan şunu rica ediyorum:
Sayın Başkan, siz 67'nci
maddeye uymadınız. Dolayısıyla, birden fazla sözünü uzatarak konuşmasına
müsaade ettiniz. Öyle bir anlam çıktı ki buradan, sizin himayenizde
bu konuşmayı yapıyormuş gibi bir sonuç çıktı. (CHP sıralarından alkışlar,
AK Parti sıralarından gürültüler)
Ben, Sayın Başkanın böyle
bir amaç güdeceğine kesinlikle inanmam, onun için söylüyorum. Ama,
tutumu ve olayın gelişimi Sayın Başkan hakkında da bu söylediğim
tarzda bu değerlendirmenin yapılmasına müsait bir durum ortaya
çıkarmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ TOPUZ (Devamla) - Bitiriyorum
sözümü efendim.
BAŞKAN - Buyurun.
AHMET YENİ (Samsun) - Yorum
yapmaya devam edin.
ALİ TOPUZ (Devamla) -
Şimdi yapılması gereken şey nedir? Bir kere, biraz evvel burada konuşan
milletvekilinin derhâl bu kürsüye gelerek Sayın Cumhurbaşkanına
hakaret etmesine ilişkin iddialarını geri çekmesi lazım, özür dilemesi
lazım.
Sayın Başkana düşen görev
de zaptın bu bölümünün… Meclis zaptının bu bölümündeki bu konuşmaların
zabıttan çıkarılması lazımdır. Eğer bunlar yapılmayacak olur ise,
o zaman burada konuşan milletvekilinin tarihe karşı da -bana göre-
işlemiş olduğu suç ve kabalık Meclisin tarihine geçecek, ama, bu,
aynı zamanda buna müsamaha eden Başkanın da siciline geçecektir,
Meclisin de siciline geçecektir. Bu kirden bu Meclisi kurtarmak hepimizin
görevidir.
Ben bu görevi yapmaya
davet ediyorum Sayın Başkanı, Sayın Milletvekilini ve bu Mecliste
bulunan değerli milletvekillerini. Bu lekeyi hep beraber bu Meclisin
üzerinden çekelim, zabıtlardan bunları çıkaralım ve ilgili milletvekilimiz
Sayın Cumhurbaşkanından özür dileyerek konuyu olması gereken noktaya
taşıyalım.
Bunu söylemek için çıktım.
Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. Bu uygulamanın yapılmasını
da ısrarla talep ediyorum.
Saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Topuz.
V. - KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
5.- 10.5.2007 Tarihli ve 5660 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Cumhurbaşkanınca
Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Anayasa Komisyonu
Raporu (1/1368)(S. Sayısı:1433) (Devam)
BAŞKAN - Kanunun tümü
üzerinde, şahsı adına Konya Milletvekili Sayın Ahmet Işık.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Efendim, ben o
talebinizi değerlendireceğim tabii.
Sayın Işık, buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 1433 sıra sayılı Anayasa değişikliğine
yönelik kanun teklifinin geneli üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
dünyada, iktisadi kalkınmalar başta olmak üzere, demokratik ve
teknolojik büyük değişimler yaşanırken üzülerek ifade ediyorum
ki Türkiye büyük bir zaman kaybetmiştir. Artık Türkiye'nin bugünü
ve yarınıyla ilgili kaybedecek hiçbir zamanı kalmamıştır.
Hukukun evrensel ilkelerine
saygı, bireysel ve örgütlü olarak hak ve özgürlüklerin kullanılması,
kanunların hukuka, hukukun evrensel adalet ve insan hakkı esasına
dayalı olması, temel hak ve hürriyetleri sınırlayan antidemokratik
yasaların mevzuattan arındırılarak ideal hukuk devleti pratiği
mutlak anlamda sağlanmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
merkeziyetçi ve hantal yapıların aşılması, toplumsal denetim ve
katılımın artırılması, yozlaşmanın önlenmesi, insanların barış
ve özgürce yaşadığı ve dünyayla bütünleşmiş farklılıkların çatışma
unsuru olarak değil, zenginlik kaynağı olarak görüldüğü dinamik
bir millet iradesinin hayata geçirilmesi mutlak bir şekilde gerçekleştirilmelidir.
Siyasetçinin siyasetçi üzerindeki manipülasyonu, bürokrasinin
tarihî hantallığı, demokrasi dışı medet ummalar, hukuki olmayan
bir kısım yargı kararları, halkın güven duymada yaşadığı tereddüt,
sonuç almaya yönelik çabaların önündeki en büyük açmazlardır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; demokrasi, sadece ülkemizin zenginliği değil,
aynı zamanda dinamizmin ve değişim potansiyelinin de kaynağıdır.
Çoğulcu demokratik sisteme sahip olmak Türkiye için büyük bir imkân
ve fırsattır. Parlamenter sistemde Cumhurbaşkanı, yasama, yürütme
ve yargı organları arasındaki uyumu devlet başkanı sıfatıyla sağlar
ve devleti temsil eder. Türkiye Cumhuriyeti'nin en büyük temsil makamı
Cumhurbaşkanının seçilmesinde seçim tabanının genişletilmesi
ve Cumhurbaşkanını halkın seçmesi demokratik katılım bakımından
daha ileri bir düzenleme olacağı gibi, doğrudan demokrasinin bir
uyarlaması olacaktır. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle,
aynı zamanda demokratik düşüncenin eylemsel olarak hayata yansıması
da sağlanmış olacaktır. Aksi tutum ve davranışlar egemenliğin kaynağı
olan millet iradesinin vicdanında sorgulanmalıdır. Hayal dünyalarındaki
kurguyla durumdan vazife çıkararak korku üretip rol biçenler tarihin
ibret sayfalarında mutlak olarak yerlerini alacaklardır.
Değerli milletvekilleri,
demokrasi platformunun istikrarlı ve kararlı yürüyüşünde bugün
bir adım daha atmanın mutluluğu ve huzuru içerisindeyiz. Tuttuğumuz
ve takip ettiğimiz yolun kuvvet ve sağlamlığını, neticenin ise yüceliğini
biliyoruz. Siyasal mücadelemiz, çıplak anlamıyla bir iktidar mücadelesi
değil, milletimizin vermiş olduğu emaneti hakkıyla yerine getirme
mücadelesidir. Hareketimizin dayanmış olduğu felsefe, beşerî
menfaatler ve beşerî iktidar üzerine değil, milletimizin huzur ve
saadeti, devletimizin kalkınması ideali üzerine kurulmuştur.
Demokrasilerde aslolan,
temel hak ve hürriyetlerin yalnızca metinlerde değil, hayatın çıplak
realitesinde de görülmesidir. Aksi durum, hayatta karşılığını
bulamayan ütopyadır, var olduğu iddia edilen şey.
Hukukun ve demokrasinin
olmazsa olmazı, hukukun içerisinde yer alan her şeyi saygıyla karşılamak
ve onu hukukun dışında görmemektir.
Anayasa'nın lafzında ve
ruhunda mündemiç olan temel hak ve hürriyetlerin kullanılması hiçbir
şekilde baskı altına alınmamalıdır. Aksi durum, anayasal suçun da
ötesinde, insanlık suçu işlemek demektir.
Hak duygusunun, hukuki
ve siyasilikten çok, evvela kişinin ahlak ve düşünce boyutunda
gerçekleşmesi gerekir. Gerçeklere yenik düşmenin çaresizliği,
onu reddederek onarılamaz. Kanun karşısında eşitliğin geçerli ve
hayatın içerisinde uygulanır bir ilke olması, her şeyden önce, temel
hak ve hürriyetlerin yaşamsal bazda da görülmesine bağlıdır.
Değerli milletvekilleri,
geçmişi kavramak, bugünü anlamak ve yarını yakalamak gerekmektedir.
Yapılması gereken, değişmeyen bilimsel doğrular ile değişen araçların
gücünü kavrayarak çağın ritmini yakalamaktır. Doğruyu aramada,
sağlıklı olanı seçmede can alıcı sorun, bilginin kaynağındaki hiyerarşiye
dikkat etmektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; evrensel hukuk ölçütlerinin yakalandığı, ulusal
tam kalkınmışlık şartlarının gerçekleştiği, temel hak ve hürriyetlerin
ve fırsat eşitliğinin ideal anlamda hayata geçtiği süreçlerin sonuçlanması
temennisiyle, dört buçuk yıldır Anayasa değişiklik paketini gündemde
tutan başta Başbakanımız olmak üzere, Anayasa Komisyonu Başkanımıza,
katkısı olan herkese teşekkürlerimizi sunuyor, kanun teklifinin
demokratik yaşamımıza ve milletimize hayırlı olmasını diliyor,
Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Işık.
Tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
VI. - USUL HAKKINDA
GÖRÜŞMELER (Devam)
1.- Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'a, Cumhurbaşkanıyla
ilgili bazı ifadelerinden dolayı gerekli uyarıyı yapmadığı gerekçesiyle
Başkanın tutumu hakkında (Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
oylamaya geçmeden önce bir açıklamada bulunmak istiyorum.
Bildiğiniz gibi, biraz
önce, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Topuz, benim
tutumumla ilgili bir konuşma yaptı, kendilerine söz verdim. Burada
yaptığı konuşmalara, düşüncelerine saygı duyuyorum. Beş yıla yakın
süre bu kürsüde Başkan Vekili olarak görev yapıyorum. Bu yüce Parlamentonun
oylarıyla bu göreve getirildim. Bu süre içerisinde, tam bir tarafsızlık
içerisinde ve hoşgörü anlayışıyla bu görevimi yapmaya çalıştım
ve gerek muhalefete gerek iktidara gerek söz isteyen diğer milletvekillerimize,
kürsü masuniyetini, milletvekilinin bu kürsüdeki asli hakkını
ve görevini yapabilmesi noktasında gerekli hassasiyeti gösterdim.
Sayın Topuz, elbette
ki, tasvip etmediğim ve birkaç defa konuşmasını kesmek suretiyle
Başkanlığın tutumunu ve kararlılığını ifade eden açıklamalarım
zabıtlarda ve daha sonra da Sayın Cumhurbaşkanımızla ilgili bu
ifadelerin kesinlikle Başkanlık tarafından kabullenilmediğini,
doğru olmadığını ifade eden konuşmam da zabıtlardadır.
Uzmanlarla istişare
ettim, İç Tüzük'ü inceledim. Sayın Başkanın bu konuşmanın zabıtlardan
çıkarılması noktasında teklifinin İç Tüzük'e göre mümkün olmadığını,
bugüne kadar da böyle bir şeyin olmadığını burada gördük. O bakımdan,
o talebi yerine getiremeyeceğim. Bu benim şahsi kararım değil,
bu bir teamül ve İç Tüzük.
İkinci husus ise, konuşmayı
yapan Sayın Kandoğan eğer -Genel Kurulda yok bakıyorum, şu ana kadar
da gelmedi- talepte bulunursa, kendilerine -bu kürsüden ifade ediyorum-
söz vereceğim, konuşmasını tavzih etsin ve gerekli düşüncelerini
aktarma imkânını da kendisine vereceğim.
Çok hassasım bu konuda.
Değerli arkadaşlarım benim ne kadar hassas ve hoşgörü içerisinde
görüşmeleri götürdüğümü de zannederim takdir ederler. Benim tutumumun
mümkün olan ölçüler içerisinde tarafsızlık içerisinde geçtiği düşüncesindeyim.
Sayın Topuz'un bu noktadaki düşüncelerine saygı duymakla beraber
yapabileceğim işlemin bu kadar olduğunu, bu noktada olduğunu bu
şekilde ifade etmiş oluyorum Genel Kurula, üzüntü içerisinde.
Teşekkür ederim.
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan…
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Fatsa, bir isteğiniz mi var?
EYÜP FATSA (Ordu) - Müsaadeniz
olursa, konuyla ilgili grubumun görüşlerini açıklamak…
BAŞKAN - Efendim?
EYÜP FATSA (Ordu) - Müsaadeniz
olursa, tartışılan konuyla ilgili grubumuzun görüşlerini açıklamak
isterim.
BAŞKAN - Söz istiyorsunuz.
EYÜP FATSA (Ordu) - Evet,
söz istiyorum.
BAŞKAN - Kısa… Lütfen,
sadece görüşleriniz olsun. Bir tartışma açmıyorum, işin hassasiyeti
itibarıyla söz veriyorum.
Buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhurbaşkanımız tarafından
bir kere daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine iade
edilen Anayasa değişiklik paketinin görüşmelerini yapıyoruz.
Bu paketin içeriğiyle, Anayasa değişiklik paketinin içeriğiyle
veya iade gerekçesinin içeriğiyle alakalı arkadaşlarımızın lehte,
aleyhte konuşmaları olmuştur. Her bir konuşma, yasal çerçevede kalmak
suretiyle, bu Meclisin ve kürsünün gereklerine sadık kalmak suretiyle
elbette ki saygıdeğer görüşlerdir.
Ben de şahsen, Sayın Cumhurbaşkanımızın
iade gerekçelerine katılmadığımı hem bu kürsüden hem de değişik
basın yayın organları aracılığıyla ifade ettim. Ancak, burada bazı
hassasiyetleri dikkate almak gerekir diye düşünüyorum. Cumhurbaşkanlığı
makamı, cumhurun makamıdır, bu milletin makamıdır. Dolayısıyla,
bu makamı zedeleyecek, bu makamın büyüklüğüne halel getirecek
veya tartışmaya açacak görüş ve düşünceleri, nereden gelirse gelsin,
kimden gelirse gelsin, kabul etmemiz mümkün değildir. Sayın Cumhurbaşkanının
görüş ve düşüncelerini kabul edip etmemek ayrı bir konudur -eleştirebiliriz,
kabul etmediğimizi söyleyebiliriz veya kabul ettiğimizi de söyleyebiliriz,
bu ayrı şeydir- Cumhurbaşkanlığı makamını tartışmaya açmak çok
farklı bir şeydir ki, eğer itirazlar veya tartışma konusu Sayın Cumhurbaşkanının
makamıyla alakalıysa, bizim bunu kabul etmemiz mümkün değildir.
Bu, şahsa ait bir makam değil, millete ait bir makamdır.
Dolayısıyla, değerli
arkadaşlar, burada konuşurken, makamları, bu makamlarda oturan,
millet adına bu makamlarda oturan şahsiyetleri de hukukuyla beraber
korumak, elbette ki, milletvekili olarak bizim görevimizdir. Biraz
önce de ifade ettim, eleştiri olabilir, görüşlerine katılmadığımızı,
görüşlerini kabul etmediğimizi söyleyebiliriz, ama, bu, o makama
karşı birtakım yanlış beyan ve ifadelerde bulunmamızı gerektirmez.
Sorumluluk da bunu gerektirir diye düşünüyorum.
Dolayısıyla, ben, Sayın
Başkanın, bu kürsüde konuşma yapılırken, ısrarla, konuşmacıyı
-konuşma içeriğine gelmesini, daha dikkatli konuşması gerektiğini-
defalarca uyardığını da yerimden takip ettim. Dolayısıyla, bu konuşmanın
sahibi arkadaş, tabii, birçok şeyler söyledi burada, benim de katıldığım
şeyler söyledi. Belki en az onun kadar ileri seviyede itiraz içeren
Anavatan Partisi Grup Başkan Vekili Süleyman Bey de bazı itirazlarda
bulundu, ama, her şeyin bir makul ölçüsü mutlaka olmalıdır. Ben, sadece
Cumhurbaşkanlığı makamıyla alakalı değil, millet adına bu makamlarda
oturan şahsiyetlerin de hak ve hukukuna, konuşurken, hangi kesimden,
hangi taraftan, hangi gruptan olursa olsun, daha bir itina gösterilmesi
gerektiğine inanıyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle
de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Fatsa.
V. - KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
5.- 10.5.2007 Tarihli ve 5660 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Cumhurbaşkanınca
Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Anayasa Komisyonu
Raporu (1/1368)(S. Sayısı:1433) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Kanunun maddelerine
geçilmesi hususunda gizli oylama yapacağım.
Gizli oylamanın ne şekilde
yapılacağını arz ediyorum: Komisyon ve Hükûmet sıralarında yer
alan kâtip üyelerden komisyon sırasındaki kâtip üye Adana'dan başlayarak
Denizli'ye kadar -Denizli dâhil- ve Diyarbakır'dan başlayarak İstanbul'a
kadar -İstanbul dâhil- Hükûmet sırasındaki kâtip üye ise İzmir'den başlayarak
Mardin'e kadar -Mardin dâhil- ve Mersin'den başlayarak Zonguldak'a kadar
-Zonguldak dâhil- adı okunan milletvekillerine biri beyaz, biri yeşil,
biri de kırmızı olmak üzere üç yuvarlak pul ile mühürlü zarf verecek
ve pul ve zarf verilen milletvekilini ad defterinde işaretleyecektir.
Milletvekilleri, Başkanlık
kürsüsünün sağında ve solunda yer alan kabinlerden başka yerde oylarını
kullanamayacaklardır.
Vekâleten oy kullanacak
bakanlar da yine oy kullanacakları bakanın ilinin bulunduğu bölümde
oylarını kullanacaklardır ve bu arada ilaveten bir açıklama yapmak
istiyorum. Sayın bakanlar, hangi bakan adına vekâleten oy kullanacaklar
ise, yetki belgelerini de Başkanlığa bildireceklerdir ve ben bunu
Genel Kurula açıklayacağım ve ondan sonra oy kullanacaklardır.
Bildiğiniz üzere, bu
pullardan beyaz olanı kabul, kırmızı olanı ret, yeşil olanı ise çekimser
oyu ifade etmektedir. Oyunu kullanacak sayın üye, kâtip üyeden üç yuvarlak
pul ile mühürlü zarfı aldıktan ve adını ad defterine işaretlettirdikten
sonra kapalı oy verme yerine girecek, oy olarak kullanacağı pulu
zarfın içerisine koyacak, diğer iki pulu ise ıskarta kutusuna atacaktır.
Bilahare oy verme yerinden çıkacak olan üye, oy pulunun bulunduğu
zarfı Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne konulan oy kutusuna atacaktır.
Oylamada adı okunmayan
milletvekiline pul ve zarf verilmeyecektir ve sayın milletvekilleri
oylarını kullanırken, zarfın kapağını kapatacaklardır.
Şimdi, gizli oylamaya
Adana ilinden başlıyoruz.
(Oyların toplanmasına
başlandı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
oylamada, Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan yerine Devlet Bakanı
Sayın Ali Babacan, Millî Savunma Bakanı Sayın Vecdi Gönül yerine
Çevre ve Orman Bakanı Sayın Osman Pepe, Enerji Bakanı Sayın Hilmi
Güler yerine Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ vekâleten oy kullanacaktır.
Genel Kurula arz ediyorum.
(Oyların toplanmasına
devam edildi)
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Bitti galiba Sayın Başkan. Ne bekliyoruz efendim? Ne bekliyoruz, kaça
kadar bekleyeceğiz?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
oyunu kullanmayan var mı? (AK Parti sıralarından "Var efendim"
sesleri) Kullanın o zaman.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Böyle adam beklenmez ki! Ayıp!
AHMET ERSİN (İzmir) - Sayın
Başkan, bekliyorlar orada, kullanmıyorlar.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Sayın Başkan, oy verme işlemi bitti.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Dolmuş mu bu doluncaya kadar bekliyoruz!
BAŞKAN - Var mı başka kullanmayan?
AHMET ERSİN (İzmir) - Yahu,
telefonla adam çağırılıyor, onu mu bekleyeceğiz Sayın Başkan? Yani,
telefonla adam çağırılıyor canım, olur mu öyle şey!
ERDAL KARADEMİR (İzmir)
- Havaalanından adam geliyormuş, öyle şey olur mu? Havaalanından geliyorlar
herhâlde!
ATİLA EMEK (Antalya) -
Salonda oy kullanmayan yok Sayın Başkan.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Sayın Başkan, oy kullanacaklar bitti.
AHMET ERSİN (İzmir) - Tamam,
bitti işareti yapıyorlar Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
oyunu kullanmayan var mı?
Oylama işlemi tamamlanmıştır.
Kupaları kaldıralım.
(Oyların ayırımı yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
10.05.2007 tarihli ve 5666 sayılı, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un maddelerine
geçilmesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:
Oylamaya 372 sayın milletvekili
katılmıştır.
Kabul :
366
Ret : 4
Çekimser :
1
Geçersiz :
1
Böylece, maddelerine
geçilmesi kabul edilmiştir.
Birleşime saat 15.00'e
kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati:
14.03
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
15.06
BAŞKAN: Başkan Vekili
İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Ahmet
Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 115'inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
1433 sıra sayılı Kanun'un
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Kanun'un 1'inci maddesini
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASASININ BAZI MADDELERİNDE
DEĞİŞİKLİK YAPILMASI
HAKKINDA KANUN
MADDE 1- 7/11/1982 tarihli
ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 77 nci maddesinin
birinci fıkrasında geçen "beş" ibaresi "dört" olarak
değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Yılmaz
Kaya, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YILMAZ
KAYA (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz Anayasanın Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine
Dair Kanun Teklifi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, öğleden
önceki oturumda bir milletvekili arkadaşımız hiç söylenmemesi
gereken bazı sözler sarf etti, hiç kafamızdan bile geçmemesi gereken
sözleri maalesef bu kürsüde sarf etti. Bunun için çok üzüntü duydum,
açıkçası yadırgadım. Ama, ben, bu sözlerin, o arkadaşımızın birçok
kereler bazı partiler arasında gidip gelmekten başının dönmüş olduğunu
farz ederek o baş dönmesi neticesi söylendiğini kabul ediyorum.
Değerli arkadaşlar, maalesef,
bu Anayasa değişikliği görüşmeleri ve maalesef, Sayın Cumhurbaşkanına
karşı bir kampanyaya dönüştürülmüş bulunmaktadır. Buraya çıkan
iktidar partisi ve diğer bazı milletvekilleri, Cumhurbaşkanının
geri gönderme tezkeresini siyaseten ve hukuken eleştirme yerine,
tamamen Sayın Cumhurbaşkanını hedef alıcı konuşmalar yapmışlardır.
Sayın Ayhan Sefer Üstün komisyonda da dile getirdi. Tahmin ediyorum,
Sayın Üstün, hukuk fakültesinde okurken anayasa hukuku derslerini
kaçırmış olmalı ki, anayasa hukukuyla bağdaşmayacak görüşler ifade
etti. Dedi ki: "Meclis ömrünü tamamladı, yoruldu diye eleştiri
alıyoruz. Bu nedenle bu değişikliği görüşmemesi konusunda özellikle
Cumhuriyet Halk Partisinin ısrarları var." Ve kendince şu yorumu
yapıyor Sayın Üstün, diyor ki: "Sayın Cumhurbaşkanının da süresi
sona ermiştir, neden o zaman kendisine gelen yasaları inceliyor,
veto hakkını kullanıyor veya onayarak yürürlüğe sokuyor?" Sayın
Üstün Anayasa'nın ilgili maddesini açıp okusaydı herhâlde bunu buradan
söyleme cesaretini bulamazdı. Anayasa açıkça, der ki: "Yeni
Cumhurbaşkanı seçilene kadar mevcut Cumhurbaşkanı görevine devam
eder." Ve yine Sayın Üstün, Cumhurbaşkanının önüne giden yasaların
incelenmesi sonucunda on beş gün içinde bir karar verilmesi gerektiğini
bilseydi, herhâlde bunları söyleyemezdi. "Cumhurbaşkanında
temsil kabiliyeti sorunu vardır." dedi. "Yansız olması gerekir
seçilecek Cumhurbaşkanının. Ben bu değişiklikle bu yansız Cumhurbaşkanı
seçileceğine inanmadığım için geri göndermiştir." dedi.
"Peki, hükûmetler ne olacak?" dedi.
Değerli arkadaşlarım,
Cumhurbaşkanı hangi yöntemle seçilirse seçilsin gerçekten yansız
olmak durumundadır, ama, hükûmetler, bir siyasi partinin seçilmesi
veya birkaç siyasi partinin koalisyon kurması nedeniyle oluştuğundan
ve onların parti programları seçim bildirgeleri olduğu için, bu
yansızlık o hükûmetten veya herhangi bir hükûmetten beklenemez, çünkü,
yanlıdır, belli bir şey yapmak üzere taahhütte bulunmuştur vatandaşa,
seçmene ve onu yapmak üzere diğer partiler, muhalefetteki partiler,
onları, hükûmetin yapmak istediği şeyleri kabul etmese bile onu
yapmak konusunda irade gösterirler ve bu nedenle yanlıdırlar.
Bu eleştirilere katılmak
mümkün değildir. Hatta hatta, Sayın Cumhurbaşkanına buradan söz
söyleme ve tabiri caizse, siyasi ve hukuki eleştiriler dışına çıkarak
hakarete varan sözler söylenme kampanyasında Sayın Üstün aynen şu
ifadeyi kullanmıştır, hiç tasvip edilecek bir ifade değildir:
"Halk doğrudan seçerse rejim sıkıntısı çıkarmış." "Diyor
ki bir tanesi..." Yani, Cumhurbaşkanının geri gönderme tezkeresindeki
ifadesi nedeniyle, Sayın Üstün "Diyor ki bir tanesi…" diye
ifade ediyor. Bu, hiç yakışık alacak bir durum değildir.
Değerli arkadaşlarım,
biz, komisyonlarda da çok söyledik. Üzerinde konuştuğum 1'inci madde,
seçim süresinin, daha doğrusu Parlamento döneminin beş yıldan
dört yıla, yani seçimlerin, kısacası, beş yılda bir değil de normal
seçimlerin dört yılda bir yapılmasını öngören bir maddedir.
Biz, buna, ilke olarak
karşı değiliz, bunu defalarca söyledik, ama, sizin, iktidar partisinin
her zaman yaptığı bir uygulama var ve zaten bu yasa teklifinin, Anayasa
değişikliği teklifinin son maddesinde de bunu açıkça görüyoruz.
Yani, sizin önümüze sürdüğünüz menüde alakart yok, hiç olmamıştır,
kesinlikle tabldot. Ya hepsini yiyeceksin ya da hiçbirini. Yani,
seçim süresinin beş yıldan dört yıla indirilmesini kabul edebiliriz,
ilke olarak kabul ediyoruz zaten, ama, yanında… Kaldı ki, bu paketteki
birçok şeyi kabul ediyoruz. Niye itiraz ettiğimizi birazdan açıklamaya
çalışacağım.
7'nci maddede "Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer ve halkoyuna sunulması halinde
tümüyle oylanır." deniyor. Bu filmi biz daha önce de görmüştük:
2/B'nin yanında yirmi beş yaş. Yirmi beş yaşı kabul edebilirsin, ama
edersen 2/B'yi de edeceksin veya hiçbirini etmeyeceksin. Bu, dediğim
gibi, tümünü yemek zorunda bıraktığınız bir tabldot teklif hâline
getirilmiştir.
Değerli arkadaşlarım,
biz diyoruz ki: Komisyonda da dile getirdim, cumartesi, pazar çalışıyoruz
ve 11.00-24.00 itibarıyla çalışıyoruz. Eğer, bu çalışma takvimi Danışma
Kuruluyla getirilmemiş olsaydı, bizim önümüzde, milletvekili
adaylarının listelerinin Yüksek Seçim Kuruluna verilmesine kadar
geçecek sürede -bugün dâhil- sadece üç günlük çalışma süremiz kalacaktı.
Bu da 15.00-19.00 saatlerini dikkate alacak olursak -ve bugünün de
geçtiğini farz ediyorum- sekiz saatlik bir çalışma süremiz vardı.
Yani, çalışma süresi sekiz saat kalmış bir Meclis, 22'nci Dönem Meclisi
çok ilerilerde, yani, 23'üncü Dönemi de kapsayacak şekilde bir Anayasa
değişikliği düzenlemesi görüşmekte ve bunun da biz doğru olmadığını
iddia ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
bu inadın neden olduğunu bir türlü anlayabilmiş değiliz. Bir an önce
çıksın, bir an önce oylayalım, ama çıksın… Bakın, biz komisyonlarda
görüşmelerimizi yaparken, Anayasa Komisyonu Başkanı Sayın Kuzu,
çok haklı eleştirileriniz var ve söylediğiniz bazı konularda benim
de tereddütlerim var, haklı olabilirsiniz; aslında bunu bir değerlendirmemiz
lazım gibi, bu mealde -aynen olmasa da kelime olarak, cümle olarak-
açıklamalarda bulundu. Ama, konuşmalarımız bitsin de bir an önce
oylamaya geçeyim diye de gözümüzün içine bakar hâldeydi. Yani, bir
maddede, bir pakette tereddüt varsa, daha doğrusu yapılabilirse,
bize katılabiliyorsa o konuda, katkılarımızı haklı görüyorsa,
niye bu konuda hiçbir düzeltme, çalışma veya alt komisyon kurarak
bunun enine boyuna değerlendirilmesini temin etmeden hemen oylama
konusunda ısrar etti, bunu anlamak mümkün değildir. Ama, ilk baştaki
ısrarınız şuydu, onu siz de açıkça söylemiştiniz: Genel milletvekili
seçimleriyle birlikte Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin sandığı
da aynı tarihte seçmen önüne koyma konusunda ısrar ediyor idiniz.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
şapkamızı önümüze koyup biraz düşünmemiz gerekiyor. Bu Anayasa
değişikliği paketi, Cumhurbaşkanı tarafından -yüzde 50 ihtimaldir,
ya kabul eder onar veya referanduma götürür- referanduma götürüldüğü
takdirde, Anayasa Değişikliğinin Halk Oyuna Sunulmasına Dair Yasa'ya
göre, yüz yirmi günü takip eden ilk pazar günü bunun yapılması gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
YILMAZ KAYA (Devamla) -
Sayın Başkanım bir dakika süre verdiniz, iki dakika veriyordunuz;
teamül mü değişti, ne oldu?
BAŞKAN - Yirmi dakika
olana iki dakika…
YILMAZ KAYA (Devamla) -
Öyle mi, peki.
Ve kabul çıkarsa referandumdan,
ilgili Anayasa değişikliğine göre, kırk günü takip eden ilk hafta
sonu, ikinci oylama da bir hafta sonu yapılıyor.
Yani, değerli arkadaşlarım,
bu değişiklik yürürlüğe girse bile altı aylık bir süreç gerekiyor
ve de bu dönem Parlamentosu, Cumhurbaşkanını seçememiş bir Parlamento
olarak addedilirken, ne mutlu ki bize, bu değişiklik, o dediğimiz
şekilde yürürlüğe girerse iki tane Cumhurbaşkanı seçme hakkımız
olacak; bunu da belirtmek istiyorum. Çünkü, gelen yeni 23'üncü Dönem,
mevcut Anayasa hâlâ durduğu için, ona göre bir Cumhurbaşkanı seçecek
ve bu değişiklikle de başka bir halkoyuyla Cumhurbaşkanı seçme
imkânı olabilecek.
Bütün bunları dikkate
alın diyorum ve bu inattan vazgeçin diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kaya.
Madde üzerinde, Anavatan
Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Muzaffer Kurtulmuşoğlu,
buyurun efendim.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
sözlerime başlamadan, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Günlerdir diyorum ki,
bu Meclisin gündemini 11.00'den 24.00'e kadar çalıştırmak yanlıştır
diye söylüyorum, ama dinletemedik. Bunun için de biraz önce, burada
arkadaşım konuşurken, herhâlde sinirleri yıprandığı için, psikolojisi
insanların bozulduğu için, burada kavga başladı. Şık değil. Meclisin
son gününde, son günlerinde, insanların birbirlerini kırması, yarın
buraya yarısı gelecek yarısı gelmeyecek olan milletvekillerinin
sokakta birbirlerini gördüğünde kucaklaması lazım iken yüzünü
öte dönüp gitmesi daha mı iyi? Ama, bunun sebebi, birinci etapta, bu
insanları sekiz saat burada bilafasıla çalıştırmaktır ve yanlıştır.
Bunu bu kadarlıkla geçiyorum. Hiçbir insanın birbirini kırma lüksü
yoktur benim bildiğim kadarıyla, ama, burada, bunlar oluyor. Laflar
atılıyor… Laf atılır, ama, onun da bir nezaketi vardır. Burada konuşulur,
kürsü dokunulmazlığı var diye, hiç kimsenin, değil Cumhurbaşkanına,
Başbakana, milletvekiline, bir başkasına hakaret etme lüksü yoktur,
böyle bir kürsü dokunulmazlığı yoktur diye düşünüyorum ve öyledir
de. Hiç kimsenin birbirini incitmeye hakkı yoktur.
Evet, şimdi, Anayasa teklifinde,
burada, iktidar partisine mensup milletvekili Ayhan Sefer Üstün
Bey kalktı, dedi ki: (Sanki sana sordular burada Anavatanın ne yaptığını?)
"Anavatanın sadece 4'üncü maddede emeği vardır, diğerinde…"
Hepsi hayırlı olsun, sizin olsun, ama, yanlış. Anavatan burada olmasa,
bu yasa buraya gelmezdi Sevgili Sefer Üstün kardeşim.
Efendim, 4'üncü maddede
ne demişiz? "Siyasi partilerden barajı aşamayan partilerin
birleşmesinin toplamı yüzde 10'u geçerse, bunlar da aday gösterebilir."
demişiz. Yani, devede kulak! Ya, bir iktidar partisine bu yakışıyor
mu? Ya, buraya geldik, herkese rağmen bu Anayasa'nın değişmesine
"okey" demişiz. Size rağmen demişiz, sizlere rağmen demişiz.
Bizim, burada, anlaşamadığımız dediğiniz, Cumhurbaşkanı seçmemek
için elinizden geleni yaptınız, gerek ana muhalefet veya iktidar
partisi olarak… İktidar partisi 354 tane milletvekiliyle Cumhurbaşkanını
seçmeyecektir, sonra da gelip diyeceksin ki burada: "Efendim,
biz bunu yaptık." Hayır, yanlış yaptınız. Yanlışınızı kabul
edin, ne olur. Yanlışı kabul etmek de erdemliliktir. Burada, evvelsi
gün arkadaşım beni 22 bin yerine 22 milyon dediğim için uyardı, gittim,
kendine teşekkür ettim 22 bin doğrudur diye. Ne oldu? İnsan yanlış
da söyleyemez mi ve yanlış yaptığınızı niye kabul etmiyorsunuz?
"Evet, biz hata yaptık, bu kadar sayıyla Cumhurbaşkanını seçemedik,
Meclisi mahkemelik ettik, demokrasiyi çizdirdik" deyin. Bunları
yaptınız. Ondan sonra, kalkıyorsunuz: "Anavatan Partisinin
hiçbir şeyi yok." Yok, sizin olsun. İyiler sizin olsun, kötüler
bizim olsun, ama, bunu benim halkım biliyor, nasıl olduğunu da takdir
edecek güçte halk. Sanki bütün işi gücü bitmiş, buraya, kürsüye çıktı
"Anavatan şunu yaptı" diyor. İyi, tamam, öyle yaptık, ama bu
paket bizimdir. Bu paketi… Biz, Cumhurbaşkanı seçiminde her yedi
senede bir kavga edilmesin bu Mecliste diye, bir kriz çıkmasın diye,
iki sene evvelinden Sayın Başbakana mektup yazdık. O mektubumuza
cevap verseydi, bu paket evvelden getirilseydi, burada şimdi bu paket
konuşulurken sivil toplum örgütlerine sorulsaydı, anayasal kuruluşlara
sorulsaydı, ana muhalefetin ve diğer muhalefetin görüşleri alınsaydı
da, halk seçerken doğru dürüst seçiyor bunu diye, hep birlikte, bunun
emeği bizim, hepimizin deseydik daha iyi değil miydi? Ne olurdu bir
konsensüs yaratılsaydı? Çok mu yanlış olurdu? Anlamadım gitti.
Evet, kim istemiyor ki
dört senede… Milletvekillerinin beş senesinin fazla olduğunu,
dört senenin normal olduğunu herkes söylemez mi? Söylüyor. İşte beş
senelik milletvekili belli. Burada birbirlerine tahammülleri
kalmadı, konuşmalarına bile tahammül edemez oldular. Demek ki,
dört senede bir bu kafaları, bu vücutları yenilemek lazım.
RECEP ÖZEL (Isparta) -
Nasıl değiştireceğiz?
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Lazım derim o zaman. Çünkü, öyle, yorulmuştur, o beyin
yoruldu demektir ki kavga ediyorsunuz, tahammül edemiyorsunuz.
Kim olursa olsun -sadece siz değil- kim laf atıyorsa, eğer kürsüdeki
hatibi dinleme lütfunda, nazikliğinde bulunamıyorsa, onda bir
şey vardır tabii ki. Ama, tekrar söylüyorum: Buraya çıkan her hatip
de hiç kimseyi incitecek bir laf söyleme hakkına sahip değil. En
azından yurttaşlık görevini okumuş olması lazım. Yurttaşlık kitabında
şunu yazar: "Birinin hakkının başladığı yerde diğerinin hakkı
biter." der. Bunu bilmeyen burada oturmasın, konuşmasın. Öyle
hakaret var mı birbirinize! Cumhurbaşkanına hakaret edeceksiniz,
Başbakana hakaret edeceksiniz, ondan sonra, oturduğunuz yerden
birbirinize laf atacaksınız! Ee ne oldu burası? Türkiye Cumhuriyeti'nin
Büyük Millet Meclisini ilkokul çocuklarının okuduğu sınıfa benzetiriz
o zaman. Evet, ondan sonra kavga da edersiniz, laf da atarsınız. Lafı
attıktan sonra tabii ki biraz sonra da kavga başlar. İnsan tabiatında
vardır bu. Herkes Kurtulmuşoğlu değil ki, yerinde oturduğu gibi dinlesin,
buraya da geldiğinde istediği gibi konuşsun; kimsenin hakkını yemeden,
kimseye hakaret etmeden doğruları söylesin. Bazen söyleyemez tabii.
İşte o zaman tahammül edeceksin.
Evet, Cumhurbaşkanını
halkın seçmesi kadar doğal bir şey yok. Ama, sevgili arkadaşlarım,
bu yasayı biz getirdik ama, bu yasanın eksikleri var, bunu kabul
edin. Bugünkü bu Cumhurbaşkanının yetkisiyle bunu halka seçtirirseniz,
hakikaten, yürütme ile Cumhurbaşkanı arasında sorun daha fazla
olur, bugünkünden daha da fazla olur, bunu bilin. Ama, ne yapayım ki,
sıkıştırdınız, "siz bizim Cumhurbaşkanını burada seçtirmediniz,
biz de size, buyurun, Anavatan Partisi, senin teklifini kabul ediyoruz"
diye getirdiniz buraya.
YILMAZ KAYA (İzmir) - Oy
vermeyin o zaman.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Bizim tabii ki, sözümüzden dönmemiz olası mı? Var mı böyle
sözümüzden dönmek? Hayır ve sonuna kadar da destekliyoruz. Bakınız,
bugün kullanılan oyda 4 tane oy kimin? Nereden çıktı o kırmızı oy?
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ
(Manisa) - Bizim değil, bize laf söyleme.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Sevgili arkadaşlarım, herkes ne yaptığını çok iyi bilir.
Bakınız, 11.00'den 24.00'e kadar -gece sabaha kadar neredeyse- çalışma
nerede bu şekilde? Nedir, nereye gidiyoruz? Niye bugüne kadar getirmedik
bu kanun tekliflerini de, şimdi hepsini birbirinin peşine sıralıyoruz,
getiriyoruz? Nedir bu telaşe?
Halk, zaten sizi biliyor,
sizin ne kadar güzel iş yaptıklarınızı biliyor(!) ona göre sizi değerlendirecek.
Yasaları çok çıkarmakla, uygulayamadığınız müddetçe, size halk
oy mu verecek zannediyorsunuz? Burada yanlışı söylediğinizde,
buraya kalktığınızda "evet, biz yanlış yaptık" dediğinizde
oyunuzu mu kesecek zannediyorsunuz? Diyecek ki: "Ulan, aferin
be, doğruya doğru dedi, yanlışa yanlış dedi" diye siz oy alırsınız,
ama doğruyu yaparsanız alırsınız, doğruyu yapmazsanız hiçbir şey
alamazsınız. Onun için, buraya çıkıp…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Sayın Başkan, hemen bitiriyorum.
Buraya çıkan arkadaşlarım,
kürsü adabına, ne olur, uysunlar; kimseyi incitmesinler, kimseyi kırmasınlar!
Bakınız arkadaşlarım,
şurada, gözümün önünde rahmetli Ömer, gözümün önünde buradan giden
arkadaşlarımın hepsi. Ne oldu? Nur içinde yatsınlar. Bu dünya gelip
geçici, bu Meclis de geçici. Kırmayın birbirinizi, üzmeyin birbirinizi,
bildiğinizi söyleyin, doğruyu söyleyin. Yanlışlarla bir şey yapmaya
kalkmayın diyorum.
Hepinize sevgiler sunuyorum,
saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kurtulmuşoğlu.
Şahsı adına, Karaman
Milletvekili Sayın Mevlüt Akgün. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika efendim.
MEVLÜT AKGÜN (Karaman)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik yapılması Hakkında Kanun'un 1'inci
maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bugün, Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından iade edilen Anayasa değişikliklerini
ele alıyoruz. İade gerekçelerine baktığımız zaman, gerekçelerin
hukuki olmaktan ziyade siyasi gerekçeler olduğu görülecektir.
Değerli arkadaşlarım,
öncelikle, bu Anayasa değişikliklerine neden gerek duyulmuştur?
Niçin cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi gündemdedir. Kısaca,
bu süreci irdeleyecek olursak, Türkiye Büyük Millet Meclisi, mevcut
yazılı Anayasa kurallarıyla olağan seyrinde cumhurbaşkanı seçimine
giderken, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından gerilim ve kriz politikasıyla
karşı karşıya bırakılmıştır. Önce, Sabih Kanadoğlu ve Erdoğan Teziç
tarafından 367 fikri ortaya atılmış, daha sonra Meclisten kaçılmış,
iş Anayasa Mahkemesine havale edilmiş, bu arada, "Çatışma çıkar"
uyarısı Yüce Mahkemeye yöneltilmiştir.
Yine, demokrasi tarihimizde
gece yarısı bildirisi yerini almıştır. Anayasa Mahkemesi, çok
tartışılan kararıyla, Meclisin cumhurbaşkanını seçmesinin önünü
tıkamıştır. Meclisin ve milletin iradesi bloke edilmiştir. 367 toplantı
yeter sayısı herhâlde dünyanın hiçbir hukuk düzeninde yoktur. İstanbul
Barosu eski Başkanı Avukat Yücel Sayman, bu sürece "Cumhurbaşkanlığı
seçim süreci hukuk dışı bir süreçtir. Hukuk kalıbına uyduruluyor,
uymasa da uydurulmaya çalışılıyor." diyerek, kendine göre
tarif etmiştir.
Demokratik sistemi tıkayan
Anayasa Mahkemesi kararından sonra sistemin önünü açmak ve 1982
Anayasası'yla getirilen bir dengesizliği ortadan kaldırmak amacıyla
bu Anayasa değişikliği gündeme gelmiştir. 1982 Anayasası'yla sorumsuz
Cumhurbaşkanlığı makamına, seçimle iş başına gelen ve halka karşı
sorumlu olan hükûmetin üzerinde çok geniş yetkiler tanınmıştır. Hiçbir
parlamenter demokratik sistemde cumhurbaşkanının bu kadar geniş
yetkileri yoktur. Yapılmak istenen, Anayasa'da Cumhurbaşkanına
verilen yetkileri aynen muhafaza ederek, sadece seçim usulünü değiştirmek
ve Cumhurbaşkanını halka seçtirmektir. Böylece, Cumhurbaşkanlığı
seçimlerini bir kavga unsuru, makamını da tartışma konusu olmaktan
çıkarmak istenmektedir.
Sayın Cumhurbaşkanımız,
iade gerekçesinde, özetle, bu değişikliğin, rejim değişikliği getireceği,
bir örneğinin bulunmadığı, bugün anayasal sistemde Cumhurbaşkanının
yansız olduğu, denge ve istikrar unsuru olduğunu belirtmektedir.
Ayrıca, devlet başkanı ve hakem sıfatıyla, devlet organlarının düzenli
ve uyumlu çalışması için çalışıldığını, halkın seçeceği bir cumhurbaşkanının
bu özelliklere uygun davranış gösteremeyeceğini ifade etmiştir.
Değerli arkadaşlarım,
bu gerekçelere katılmak mümkün değildir. Bir defa, getirilen, rejim
değişikliği değil, mevcut kurallar aynen muhafaza edilerek, sadece
seçim usulünü değiştirmektir. Bu değişiklik, kendine özgü bir değişikliktir.
Nitekim, Mustafa Kemal
Paşa, 1 Aralık 1921 tarihinde Mecliste rejim ve sistem tartışılırken
"Ne yapalım ki demokrasiye benzemiyormuş, sosyalizme benzemiyormuş,
hiçbir şeye benzemiyormuş! Efendiler, biz, benzememekle ve benzetmemekle
iftihar etmeliyiz! Çünkü, biz, bize benziyoruz." demiştir. Peki,
biz, bugün, niye başkalarına benzeyelim? Kaldı ki, mevcut Cumhurbaşkanımızın
yansız ve tarafsız davrandığını iddia edebilir miyiz? Yaptığı atamalardan
affettiği mahkûmlara, gecesine katıldığı televizyonlardan milletvekillerine
gönderdiği davetlere kadar, hep, belli bir siyasi görüşe yakın durduğunu
hepimiz biliyoruz.
İade gerekçeleri arasında
"Cumhurbaşkanını halkın seçmesi durumunda, bir tarafta Başbakanın,
diğer tarafta halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanının varlığı
yürütme organını iki başlı kılacak ve siyasallaştıracak, denge
ve istikrar makamı olmaktan çıkaracak." deniyor. Bu gerekçeye
de katılmak mümkün değildir. Bugün, birçok Avrupa ülkesinde, cumhurbaşkanını
halk seçtiği gibi, 5+5 formülüyle yeniden seçilmek isteyecek olan
Cumhurbaşkanı, halkın taleplerine daha açık olacak ve halkın temsilcileriyle
daha uyumlu çalışacaktır.
Kaldı ki, bugünkü sistemin
kriz üretmediği söylenebilir mi? Cumhuriyet tarihinin en büyük siyasi
ve ekonomik krizi, Cumhurbaşkanının Başbakana Anayasa fırlatmasıyla
olmamış mıdır? Mevcut Cumhurbaşkanı, hem önceki Hükûmet hem de bugünkü
AK Parti Hükûmetiyle uyumlu çalışabilmiş midir?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı
tamamlayın.
MEVLÜT AKGÜN (Devamla)
- Demek ki, bugünkü sistem, kriz üretmeye daha yakın bir sistemdir.
Sayın Cumhurbaşkanımızın
iade gerekçeleri arasında, Meclisin meşruiyetini sorgulayan ifadeler
varsa da, 16 Mayısta görev süresi dolan ve kendisini seçen partilerin
Meclis dışında kaldığı hesap edilirse, kimin meşruiyetinin sorgulanması
gerektiğini kamuoyunun takdirine bırakıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dün, 27 Mayıs tarihi idi. Bu tarih, demokrasi tarihimizde
kara bir sayfa olarak anılmaktadır. Cumhuriyet Halk Partisinden istifa
eden Hakkâri Milletvekili Sayın Esat Canan "CHP, muhtıradan medet
umuyor." diyor.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Sen ne söylüyorsun? Bak, Afyonlular geliyor, haberin olsun!
MEVLÜT AKGÜN (Devamla)
- Sayın Baykal da kendisine sorulan bir soruya, darbe dönemlerinden
sonra siyasi yelpazenin değiştiğini iddia ederek, örnek olarak da
12 Mart ve 28 Şubatı göstermektedir. Adına sosyal demokrat diyenlerin,
konumunu yeniden gözden geçirmesi gerekir.
YILMAZ KAYA (İzmir) -
Sen kendi konumuna bak.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Sen kendi konumunu gözden geçir.
MEVLÜT AKGÜN (Devamla)
- Bu, sosyal demokrasi değil, olsa olsa, postal demokrasi olur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Yakışmıyor, yakışmıyor, bu sözler sana yakışmıyor.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Dolmabahçe'de ne konuştuğunu anlatsana sen!
MEVLÜT AKGÜN (Devamla)
- Bu düşüncelerle, Sayın Cumhurbaşkanımızın iade gerekçelerine
katılmıyorum.
Anayasa değişikliklerinin
Meclisimizden aynen geçeceğini umuyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Akgün.
Şahsı adına, Kastamonu
Milletvekili Sayın Musa Sıvacıoğlu.
Buyurun Sayın Sıvacıoğlu.
MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Anayasanın
Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine İlişkin 1433 sıra sayılı Kanun
Tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Getirilmek istenen değişiklik,
bilindiği üzere, 1982 Anayasası'nda Millet Meclisi seçimleri beş
yılda bir yapılmak üzere hükme bağlanmış idi. 1961 Anayasası'nda ise,
bu süre, dört yıl olarak tespit edilmişti.
Öteden beri, muhalefetin
de istediği, sık sık dile getirdikleri erken seçim şeklindeki muhalefetin
görüşü ve neticede iktidar partisinin hazırlamış olduğu bu tasarıyla
birlikte, Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin dört yılda bir
yapılması bu tasarıyla getirilmektedir.
Çok partili siyasi hayata
geçtiğimiz 1950 seçimlerinden günümüze kadar, 13 milletvekili genel
seçimi, 8 milletvekili ara seçimi, 11 yerel yönetimler seçimi, 8
Cumhuriyet Senatosu kısmi seçimi olmak üzere 41 tane seçim yapılmış
bulunmaktadır.
Evet, seçimler, millet
iradesinin Türkiye Büyük Millet Meclisine yansımalarının bir işaretidir.
Daha önce Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına konuşan Sayın Oya Araslı, talihsiz bir beyanla
"Çoğunluk iradesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi iradesi, halkın
iradesine bağlanamaz." şeklinde bir ifadede bulundular. Bu,
açıkçası, Anayasa profesörü olan Hocamızın, Anayasa'nın 6'ncı maddesinde
işaret edilen Egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu…
OYA ARASLI (Ankara) - Ne
alakası var ya?
MUSA SIVACIOĞLU (Devamla)
- …Türk milletinin egemenliğini Anayasa'nın koyduğu esaslara göre
yetkili organlar eliyle kullanacağına, egemenliğin kullanılmasının
hiçbir suretle, hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamayacağına,
hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasa'dan almayan devlet yetkisini
kullanamaz ilişkisiyle tamamen çelişkili bir vaziyettedir. Bu,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı altında yer alan egemenliğin
kayıtsız şartsız millete ait olduğu ilkesine tamamen de aykırı
bir vaziyettedir.
Ve yine, Cumhuriyet
Halk Partisinden konuşan Sayın Aksöz'ün de "Biz, hukuk savaşını
kazandık." şeklinde bir beyanları oldu.
Evet, belki de bu… Son merci
olarak Anayasa Mahkemesi elbette son kararı verebilir, ancak, bu,
hiçbir zaman Türk milletinin verdiği bir karar manasına da gelemez.
Elimde, Cumhuriyet Halk
Partisinin Anayasa Mahkemesine müracaat ettiğine ilişkin bir layihaları
var.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Dilekçe, dilekçe…
MUSA SIVACIOĞLU (Devamla)
- Burada, davacı Ali Topuz, Kemal Anadol olmak üzere imzalar atılmış
ve Anayasa Mahkemesine müracaat edilmiş. Burada açıkça "Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından Cumhurbaşkanının seçilmesi
derhâl durdurulmalıdır, yürütmenin durdurulma kararı verilmelidir"
şeklinde Anayasa Mahkemesine müracaat ediliyor.
YILMAZ KAYA (İzmir) -
Oku da biraz Anayasa öğren!
MUSA SIVACIOĞLU (Devamla)
- Burada, evet, davacı Cumhuriyet Halk Partisi, davalı Türk milletinin
iradesi. Evet, davalı Türk milletinin iradesi. (AK Parti sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
YILMAZ KAYA (İzmir) -
Hâlâ kendinizi öyle avutuyorsunuz, öyle avunuyorsunuz,
MUSA SIVACIOĞLU (Devamla)
- Bunun avukatı, Türkiye Büyük Millet Meclisinde çoğunluğu da olan
Adalet ve Kalkınma Partisi.
OYA ARASLI (Ankara) - Musa
Bey, siz okuduğunuzu anlamıyorsunuz.
MUSA SIVACIOĞLU (Devamla)
- Bunların davası, delilleri, şahitleri her şeyiyle hazır. Bu, nereye
gidecek?
ATİLLA KART (Konya) - Musa
Bey, hukukçu musunuz siz?
MUSA SIVACIOĞLU (Devamla)
- Evet, artık, Anadolu'nun bütün şehirleri, bütün ilçeleri, bütün
köyleri murafaalı bir duruşma yapacak. Murafaanın ne demek olduğunu
da bizim hukukçularımız çok iyi bilirler.
OYA ARASLI (Ankara) -
Sen söylediklerini bir iyi bilsen de, başkalarının neyi bilip bilmediğini
bir anlasan.
MUSA SIVACIOĞLU (Devamla)
- Şu anda zaten bir yerde duruşma başladı, devam ediyor. Anadolu'nun
bütün ilçelerinde, köylerinde, şehirlerinde bu devam ediyor.
ORHAN DİREN (Tokat) - Karar
22 Temmuzda…
MUSA SIVACIOĞLU (Devamla)
- Neticede, 22 Temmuz tarihi geldiğinde…
YILMAZ KAYA (İzmir) - O
zaman da AKP kalmayacak.
MUSA SIVACIOĞLU (Devamla)
- …evet, temyiz mahkemesi olarak da yüce Türk milleti bir karar verecek.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Bu
kararı göreceğiz 23 Temmuzda, göreceğiz.
MUSA SIVACIOĞLU (Devamla)
- Yüce Türk milletinin o kararı, işte burada ifadesi bulunan, egemenliğin
kayıtsız şartsız Türk milletine ait olduğunun iradesinin, yeniden,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde tecellisidir. Bu iradeden de hiçbir
kimsenin, hiçbir grubun -ister iktidarda olsun, ister muhalefette
olsun- bundan kaçınması da mümkün değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
YILMAZ KAYA (İzmir) - Kaçamayacaksınız
zaten, kaçamayacaksınız.
MUSA SIVACIOĞLU (Devamla)
- Bundan tabii ki siz kaçamayacaksınız.
YILMAZ KAYA (İzmir) - Gömüleceksiniz,
gömüleceksiniz.
MUSA SIVACIOĞLU (Devamla)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; artık, son durumlarına
doğru yaklaşıyoruz.
22 Temmuz tarihi geldiğinde,
23 Temmuz sabahında sandıklar açıldığında, bu davayı kimin kazandığı,
egemenliğin kayıtsız şartsız kime ait olduğu, millî iradenin ne şekilde
tecelli edeceği ve neticede temyiz mercisinin yegâne sahibinin
Türk milleti olduğu açık ve net bir şekilde görülecek diyor, ben, yüce
Meclisi, sevgi, saygı, muhabbetle selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
YILMAZ KAYA (İzmir) - Davadan
kaçan hukukçu mu olur ya!
ORHAN ZİYA DİREN (Tokat)
- Aksini söyleyen mi var?
YILMAZ KAYA (İzmir) -
Sen hukukçu musun?
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Sıvacıoğlu.
OYA ARASLI (Ankara) - Sayın
Başkan, biraz önce konuşan sözcü, adımı da zikrederek, görüşlerimi
çarpıtmak suretiyle açıklama yapmıştır. Söz istiyorum.
BAŞKAN - Efendim üzerinde
inceliyorum.
69'uncu maddeye göre,
lütfen, açıklama yapabilirsiniz, buyurun. Yalnız, tabii ki, sadece
açıklama rica ediyorum.
VII. - AÇIKLAMALAR
VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili Oya Araslı'nın, Kastamonu Milletvekili
Musa Sıvacıoğlu'nun, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
OYA ARASLI (Ankara) - Sayın
Başkan, söz verdiğiniz için teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri,
bazı öyle konular vardır ki, bunlar hukuk fakültesi birinci sınıfında
öğretilir ve bilmeyenler de birinci sınıftan ikinci sınıfa geçmezler.
Ama, bazıları için bir şeyi bir kere anlatmak yetmez, çünkü öğrenmezler,
çünkü anlamazlar, birkaç kere anlatmak gerekir. Ona rağmen anlayamayan
da olur. O zaman yapılacak hiçbir şey yoktur...
AHMET YENİ (Samsun) - Bu
millet cahil değil Hocam.
OYA ARASLI (Devamla) -
…bu, onların problemidir deyip olayı bırakmak gerekir.
AHMET YENİ (Samsun) - Bu
millet cahil değil.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
müdahale etmeyelim.
OYA ARASLI (Devamla) -
Ama, ben, burada bir çarpıtma olduğu için, görüşlerim tamamen yanlış
bir biçimde anlaşılıp, o anlama doğrultusunda buraya yansıtıldığı
için söz almak ihtiyacını duydum.
Egemenliğin kayıtsız
şartsız millete ait olduğu, hepimizin bildiği, yadsıyamayacağımız,
Anayasa'mızda yazılı olan bir ilkedir. Böyle bir ilkenin Anayasa'mızda
yer almış olmasından hepimiz onur duyarız, ama, egemenliğin halka
ait olması demek, Meclisteki çoğunluğun iradesinin eşittir halkın
iradesi olduğu anlamına gelmez. Mecliste iktidar da vardır, muhalefet
de vardır. İktidar partisi milletvekillerini de, halk, oyuyla seçer,
egemenliği adına kullansın diye; muhalefet partisi milletvekillerini
de halk seçer, egemenliği adına kullansın diye. Bu nedenle, "Ben
iktidarım, burada çoğunluğum var, ne dersem, bu halkın iradesine
eşittir, benim söylediğim halkın iradesi." demek yanlıştır. Dünyanın
neresine giderseniz gidin, yanlıştır. Bu, bir tahakkümcü demokrasi
anlayışıdır, bu demokrasi anlayışı bütün ülkelerde tarihin derinliklerine
gömülmüştür. Ama, içinizde kimileri hangi çağda yaşadığının farkında
değil ise, hâlâ tarihin derinliklerinde, geçmişte kalmış günlerinde
kendilerini ve Türkiye'yi yaşıyor varsayıyorlarsa, buna yapabileceğimiz
hiçbir şey yoktur; zihinleri açılsın, okusunlar, okuduklarını anlasınlar,
çağdaş demokrasinin, çoğulcu demokrasinin ne anlama geldiğini
bilebilsinler dileğini onlar için ifade etmekten başka.
Ben de aynı dileği burada
dile getiriyorum. Benim söylediklerimde hiçbir yanlış yoktur. Anayasa
hukuku konusunda yazılmış olan her ders kitabında, ilk sayfalarda,
bu benim söylediğim yazılıdır, ama, tabii okuduğunu anlayabilmek
gerek. Okuduğunu anlayamayanlara da Allah böyle bir yetenek versin
diye diliyorum.
Saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Araslı.
V. - KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
5.- 10.5.2007 Tarihli ve 5660 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Cumhurbaşkanınca
Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Anayasa Komisyonu
Raporu (1/1368)(S. Sayısı:1433) (Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
1'inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, maddenin gizli
oylamasına Adana ilinden başlıyoruz.
Sayın Kâtip Üyeler yerini
alsın ve görevlerinin başına gelsinler lütfen.
(Oyların toplanmasına
başlandı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
oylamada Maliye Bakanı Sayın Unakıtan yerine Devlet Bakanı Sayın
Ali Babacan, Millî Savunma Bakanı Sayın Gönül yerine Çevre ve Orman
Bakanı Sayın Osman Pepe vekâleten oy kullanacaklardır.
(Oyların toplanmasına
devam edildi)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
oyunu kullanmayanlar oyunu kullansınlar, Kâtip üyeler eğer kullanmadıysa,
kullansın.
(Oyların toplanmasına
devam edildi)
BAŞKAN - Oylama işlemi
tamamlanmıştır.
Kupalar kaldırılsın.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
10.05.2007 tarihli ve 5660 sayılı, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 1'inci
maddesinin gizli oylaması sonucunu açıklıyorum:
Oylamaya 370 sayın milletvekili
katılmıştır.
Kabul :
368
Ret : 1
Geçersiz :
1
Böylece, madde kabul
edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 79 uncu maddesinin ikinci fıkrasında geçen "seçim
tutanaklarını" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve Cumhurbaşkanlığı
seçimi tutanaklarını" ibaresi; son fıkrasında geçen "halkoyuna
sunulması" ibaresinden sonra gelmek üzere "Cumhurbaşkanının
halk tarafından seçilmesi" ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın
Tuncay Ercenk.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA TUNCAY
ERCENK (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çok önemli
bir Anayasa değişikliğini, yine, bu kürsüde, yüce Mecliste konuşuyoruz.
Öncelikle, bu teklifin
getirilişiyle ilgili usul konusunda yapılan hatayı arz etmek istiyorum:
Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanının iade tezkeresi Meclise 25/5/2007 tarihinde
geldi, aynı gün Anayasa Komisyonuna havale edildiği bildirildi.
Yine, Danışma Kurulu toplantı tarihi 26/5/2007, toplantı saati
10.30. İade tezkeresinin Genel Kurulda okunma tarihi 26/5/2007, saati
11.30. Yani, kırk sekiz saat geçmeden komisyonlarda görüşülmesi
için toplanan Danışma Kurulunun yapıldığı saatlerde, iade tezkeresi
henüz Genel Kurulda okunmuş değil. Yani, hukuki süreç, Anayasa'ya
ve İç Tüzük'e uygun olarak başlatılmış değil. Hukuki süreç, tezkerenin
Genel Kurulda okunmasından sonra başlayacak ve Genel Kurulda okunmasından
sonra Anayasa Komisyonuna havale edilecek, ancak 25/5 tarihinde
Anayasa Komisyonuna havale edilmesi usule ve İç Tüzük'e aykırı
bir durum. Özellikle bunu yüce Meclise arz etmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dönemini tamamlamış, "Benim sürem bitti, artık
yoruldum." diyen bir Meclisin Anayasa'da bu kadar önemli bir değişikliği
yapma yetkisini kendisinde görmemesi gerektiğine inanıyorum.
Şimdi, seçime gitme kararı almışsınız. Parlamento 22 Temmuzda yenilenecek
ve yeni milletvekilleri Parlamentoya gelecek, ama siz, giderek ülkenin
rejimini de etkileyebilecek, toplumun yapısını, işleyişini,
devletin yapısını, kurumlar arasındaki diyaloğu kurabilecek değişikliği
yapan bir Anayasa değişikliğinin, süresi bitmiş bir Parlamentoda
yerine getirilmesi ve bu Meclise getirilmiş olması bence geleneklere
çok uygun bir davranış değil; yasaya da aykırı, geleneklere de aykırıdır
diye düşünüyorum. Ülkenin rotasını ve sistemini değiştirmeye
dönük bir Anayasa değişikliği bu. Bu kadar önemli bir değişikliğin
giderayak, apar topar, yangından mal kaçırırcasına Meclise getirilmiş
olmasını doğru bulmuyoruz, şık bulmuyoruz.
Şimdi, bu teklif nasıl
geldi? Maalesef, akşam yatılıyor, sabah kalkılıyor, "Bir Anayasa
değişikliği yapalım." Nasıl bir Anayasa değişikliği bu? Sistemi
değiştiren bir Anayasa değişikliği. Bir apartman yönetim kadrosunun
oluşturacağı bir yönetmelik hazırlamıyorsunuz, değiştirmiyorsunuz;
Anayasa'yı değiştiriyorsunuz, yani, Anayasa, bir toplumun işleyişini,
temelini, kurallarını ortaya koyan bir Anayasa, bir kurum. Siz burada
bir değişiklik yaparken çok önemli tartışmaları, çok önemli düşünceleri,
ortaya çıkıp, masaya yatırıp ondan sonra tartışarak ancak böyle
bir değişikliğin ülkeye ne getirip götürmeyeceğini tartıştıktan
sonra teklifi getirmenizde yarar vardır diye düşünüyorum.
Şimdi, AKP'li sözcüler
diyorlar ki: "Efendim bunlar tartışıldı, yirmi yıldır tartışılıyor."
Tartışma ile konuşmayı ayırmak lazım. Tartışma ayrı şey, konuşma ayrı
şey. Yirmi yıldır belki bu konu konuşuluyor ama, üniversitelerle,
bilim organlarıyla, TÜSİAD'la, sivil toplum örgütleriyle, barolarla,
siyaset adamlarıyla, hocalarla, muhalefet partileriyle, toplumun
değişik kesimleriyle oturup konuşularak hazırlanmış bir teklif
değil. Bu açıdan önemli bir yanlışın bu Meclis tarafından da reddedileceğini
düşünüyorum.
Sivil toplum örgütlerinden
görüş alınmamış, hiçbir üniversiteden görüş alınmamış. Bir yıl, iki
yıl tartışılması gereken bir teklif bu. Ancak ondan sonra, artısıyla
eksisiyle bu Meclisin önüne getirilmesi gereken bir teklif. Süresi
bitmiş bir Meclisin hatta, böyle bir teklifi görüşmesi ve kabul etmesi,
öyle sanıyorum ki, Türkiye'nin geleneklerine, Türkiye Cumhuriyeti'nin
devletinin ciddiyetine de siyasi devlet adamının ciddiyetine de
yakışmaz diye düşünüyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle şunu belirtmek istiyorum: Siyaset inatla yapılmaz, siyasette
inatlaşma olmaz; Anayasa'yla, halkla, devletin kurumlarıyla inatlaşma
olmaz; hele hukukla, yargıyla hiç inatlaşma olmaz. Şimdi, ben öyle
sanıyorum ki, bu teklif, bir inatlaşma sonucu olarak getirildiğini
görüyoruz ve bunun örneklerini de ben size izin verirseniz arz etmek
isteyeceğim.
Şimdi, iktidar, Başbakan
halkla, üniversiteyle, muhalefet ile kavga etmez. Herkesle uzlaşarak
devleti yönetmek zorundasınız. Cumhurbaşkanı seçiminde inatlaşıldı.
Devleti ve milleti, bayrağıyla bağımsızlığını, devletin tekliğini,
ulusal bütünlüğünü temsil eden bir kuruma inatlaşarak bir kimse seçilmez,
ancak uzlaşmayla olur. Anayasa bunu belirtiyor zaten. Uzlaşma varsa
siyaset kültürü vardır, uzlaşma kültürü varsa siyaset vardır ve siyaset
ciddi bir rotanın içinde yerini alır.
Şimdi, ben bakıyorum,
"Abdullah Gül kardeşimi Cumhurbaşkanı adayı gösterdim, yüce
Meclis sen bunu seçmedin, ey muhalefet sen bunu seçmedin, Anayasa
Mahkemesi sen buna karşı çıktın, öyleyse ben de sana Anayasa'da değişiklik
yapıyorum ve Cumhurbaşkanı seçimini, yöntemini değiştiriyorum."
Böyle bir anlayışın siyaset adamlığı ciddiyetiyle, devlet ciddiyetiyle
bağdaşmadığını düşünüyorum.
Şimdi, Abdullah Gül kardeşimiz
olabilir, ancak, hakkında dava olan bir kardeşimiz aynı zamanda Abdullah
Gül ve yine eşi tarafından Türkiye'nin Avrupa Birliğine şikâyet edildiği
birisi Abdullah Gül, Sayın Dışişleri Bakanı. Şimdi, böyle bir isim,
dayatılarak, Türkiye Cumhuriyeti devletinin Cumhurbaşkanı hâline
getirilebilir mi? "Hayır, ben yaptım oldu, ben söyledim."
AKP'de başka insan yok muydu? Sayın Baykal bu konuda gerekli uzlaşma
arayışlarını her zaman, bütün gücüyle savunan bir insan ve size de
bu konuda gerekli çağrıyı da yaptı. Nasıl yaptı, bakın: 3 Kasım Seçiminden
sonra uzlaşmanın en güzel örneğini verdi Sayın Baykal, en güzel örneğini
verdi. Dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş bir şekilde, AKP Genel
Merkezini ziyaret ederek uzlaşmanın örneklerini gösterdi ve orada
"Devletin rotasıyla, rejimin, cumhuriyetin temel ilkeleriyle
uğraşmayın, bu konuda bir tartışma açmayın, sonuna kadar arkanızdayız."
dedikten sonra ve 76'ncı maddenin değişikliğini Meclis gündemine
getirdi. Eğer Anayasa'nın 76'ncı maddesindeki değişiklik olmasa
idi, Sayın Erdoğan, acaba o düştüğü yerden kalkma imkânını elde eder
miydi? "Yiğit düştüğü yerden kalkar." deniyordu. Eğer o
76'ncı maddedeki değişiklik bizim önerimizle -vetoya rağmen- yapılmamış
olsaydı, o yiğit düştüğü yerden kalkabilir miydi? Gerçi bizim yiğit
attan da düşüyor ya!
A. YEKTA HAYDAROĞLU
(Van) - En önemlisi, halkın gönlünden düşmemesidir.
TUNCAY ERCENK (Devamla)
- Şimdi, Sayın Baykal, ısrarla: "AKP'li biri Cumhurbaşkanı olamaz
deme hakkını kendimde görmüyorum…" Cümlesi aynen budur. Önemli
olan budur. Fakat, bir üçlü çıkıyor, "ya sen ya ben ya o" diyerek,
bir dayatma içinde Cumhurbaşkanı seçilmez. Olmaz, olmamalı.
AHMET YENİ (Samsun) -
Halkımız Gül'ü bekliyor, Gül'ü.
TUNCAY ERCENK (Devamla)
- Olmaz, olmadı.
AHMET YENİ (Samsun) -
Milletimiz Gül'ü bekliyor, Gül'ü.
TUNCAY ERCENK (Devamla)
- Olmadı. 367'yi belirtelim, 367 getirelim, 367'yle seçelim. Hayır,
fasa fiso, olmaz. Efendim, muhalefet partisiyle görüşmeyeceksin,
üniversiteyle görüşmeyeceksin, halka danışmayacaksın, ben yaptım
oldu diyeceksin. Kim o?
AHMET YENİ (Samsun) -
Milletimiz Gül'ü bekliyor.
BAŞKAN - Sayın Yeni, müdahale
etmeyin lütfen.
TUNCAY ERCENK (Devamla)
- 3 kişiden biri Cumhurbaşkanı olacak. Var mı böyle bir şey? Türkiye'de
başka yok mu, 72 milyonun içinde Cumhurbaşkanı olacak? AKP içinde yok
muydu başka? Sayın Erdoğan'ın kafasındaki isim başka, Sayın Arınç'ın
kafasındaki isim başka, halkın kafasındaki isim başka? "O önemli
değil, benim dediğim olacak" diyorsanız işte bu tıkanıklığı
buraya getirirsiniz. Meclisi de tıkarsınız, ülkeyi de tıkarsınız,
ülkeyi de hak etmediği sıkıntıların içine sokmuş olursunuz.
Şimdi, Sayın Başbakanın
sözlerini ben okuyorum izin verirseniz. "Siyaset bir uzlaşı
alanıdır. Sadece sayısal güce dayanan bir yönetim anlayışını benimsemiyoruz
Toplumsal mutabakattan güç alan bir siyaset anlayışından yanayız."
Başbakan söylüyor bunu. "AKP İktidarı her türlü dayatmacı, buyurgan,
tek tipçi yaklaşımları sağlıklı bir demokratik sistem için engel
olarak görür." diyor Başbakan. Şimdiki nokta ne? Şimdiki nokta,
bunun tam tersi. Zaten, sürekli bu söylenenlerin tersini yapma, ülkeyi
bu hâle getirdi. Bu açıdan, inanıyorum ki, yüce Meclis, böylesine rejimi
etkileyecek bir teklifin kısa sürede reddini sağlayacak ve ülkenin
önünü açılacak bir noktaya getirecektir.
Şimdi, değişikliğin
ciddiyetini bir tartışalım izin verirseniz. 6 Mayıs 2007'de burada
Cumhurbaşkanlığı oylaması yapılıyordu, 6 Mayıs 2007, Sayın Abdullah
Gül'ün Cumhurbaşkanlığı oylanıyordu burada. Aynı saatlerde bir
gün önce de Anayasa değişikliği yapılarak Cumhurbaşkanının halka
seçtirilmesi konusu da görüşülüyordu.
Peki, o anda, 6 Mayıs
2007'de Sayın Abdullah Gül Cumhurbaşkanı seçilseydi ne olacaktı?
"Vazgeçtik, kusura bakmayın, Abdullah Gül kardeşim, gösterdiğim
aday Cumhurbaşkanı oldu." Bu iş bitecek miydi? Bunun ciddiyetsizliğini
özellikle yüce halkımıza ve yüce Meclise sunmak istiyorum.
Şimdi, iade tezkeresinde
Sayın Cumhurbaşkanı çok önemli bir şeye dikkat çekiyor, diyor ki:
"Sadece bu maddede değişiklik yapmak yeterli değildir. Cumhurbaşkanı
yetkilerini düzenleyen maddelerde de değişiklik yapmak zorundasınız."
Şimdi, ben, size, izin verirseniz,
Anayasa'nın 6'ncı maddesinden bir bölüm okumak istiyorum: "Egemenliğin
kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa
bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan
bir Devlet yetkisi kullanamaz."
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
TUNCAY ERCENK (Devamla)
- Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
TUNCAY ERCENK (Devamla)
- Şimdi, bu madde ortada dururken, siz, egemenliği bir kişiye havale
edecek bir değişikliği nasıl yapacaksınız Anayasa'da? Anayasa'da
egemenlik organlar tarafından kullanılır, kişi tarafından değil
ama siz, Anayasa değişikliği yaparak, kişi tarafından bir egemenliğin
kullanılmasını getiriyorsunuz. Bu da Anayasa'nın 6'ncı maddesine
de aykırı bir girişim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; toplumla, Anayasa'yla, yargıyla, üniversiteyle
kavga edenler, Cumhurbaşkanı seçim yöntemini değiştiremezler.
"Laiklik de neymiş, halk isterse tabii ki elden gidecek." diyenler
Cumhurbaşkanı seçtiremezler. Hikmet Yar'ın önünde diz çökenler Cumhurbaşkanı
seçtiremezler. "Demokrasi bizim için araçtır." diyerek cumhuriyeti
tahrip edenler, Cumhurbaşkanı seçemezler. El Kadı'ya kefil olanlar,
Cumhurbaşkanı seçimini yapamazlar. "Egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir. Bak yalan, koskoca yalan." diyenler, Cumhurbaşkanı
seçiminde etkili olamazlar. "Bu cumhuriyet döneminin sonudur,
laik sistem iflas etmiş demektir ve biz kesinlikle onu değiştirmek
istiyoruz." diyenler, Cumhurbaşkanı olamazlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
TUNCAY ERCENK (Devamla)
- Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Efendim, son cümlenizi
alayım lütfen.
TUNCAY ERCENK (Devamla)
- Dokunulmazlığı kaldıralım sözünü tutmayan, yoksulluğu ve yolsuzluğu
artıranlar, Cumhurbaşkanı seçilemezler.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ercenk.
2'nci madde üzerinde Anavatan
Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Sayın Süleyman Sarıbaş.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
- Konuşmayacağım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim,
konuşmuyorsunuz.
Şahısları adına, Manisa
Milletvekili Sayın İsmail Bilen.
Efendim, zamanı iyi kullanırsanız
memnun olurum.
Süreniz beş dakika.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Anayasa değişikliği
paketi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Kısaca, geçmişe dokunmadan,
ancak, niye bugün bu paketi önünüze getirdiğimizi açıklamayı düşünüyorum.
Bu paket bugün önümüze
niye geldi ve paketle neler getiriliyor? Biliyorsunuz, mevcut Parlamentonun
Cumhurbaşkanını seçme imkânı, ihtimali kalmamıştı. Anayasa Mahkemesi
kararıyla gelecekte oluşacak ihtimalleri de göz önüne alarak parçalı
bir parlamento yapısı oluşması hâlinde bu tıkanıklık daha da derinleşecekti.
Bu paketle, Cumhurbaşkanını
halkın seçmesini, Cumhurbaşkanının görev süresinin 5+5 olmasını
ve görev süresini yedi yıldan beşe düşürmeyi ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinin görev süresinin de beş yıldan dört yıla düşürülmesini
ve nihayet, Türkiye Büyük Millet Meclisinin de İç Tüzük gereği toplantı
yeter sayısını üçte 1'e düşürmeyi hedefledik. Bununla da ilerideki
toplantılarda yeni bir kanuni veya hukuki ihtilaflara düşülmesini
engellemeyi düşündük.
Şimdi, yapılan tartışmalara baktığımda,
Cumhuriyet Halk Partisinin özellikle gündeme getirdiği eleştirileri
göz önüne aldığımda, bu tıpkı oyun bilmeyen gelinin mazeretine benziyor,
"Yenim dar." diyor.
ERDAL KARADEMİR (İzmir)
- Yapma ya!
İSMAİL BİLEN (Devamla)
- Halkın huzuruna çıkmaktan imtina ettiği, halk nezdinde itibar
görmeyeceğini veya göstereceği adayın itibar görmeyeceğini bildiği
için de bugün bu malum gerekçelerle Cumhurbaşkanının halk tarafından
seçilmesinin önüne set çekmeye çalışıyor. Komisyonda da bunları
yaşadık.
Sayın Komisyon Başkanımızın
talebesi olarak, kendisine de çok teşekkür ediyorum. Sayın Başkanın
engin sabrı sayesinde bu tasarı bugün Genel Kurulun gündemine inmiştir.
ERDAL KARADEMİR (İzmir)
- Sayın Kuzu yeniden sınava girecek!
İSMAİL BİLEN (Devamla)
- Evet, engin sabrı sayesinde.
Değerli arkadaşlar,
ben sizi sabırla dinledim. Bakın ben de bir hukukçuyum. Hukukçu arkadaşlarım
da bilir, Türkiye'de birçok, en az sizler, bizler kadar saygın hukukçu,
hukukun omurgasının kırıldığını, hukuka işkence yapıldığını iddia
etti. Ancak, Anayasa Mahkemesi bütün bu görüşlere rağmen bir karar
verdi. Elbette ki, Parlamento ve hepimiz bu karara saygı göstereceğiz.
YILMAZ KAYA (İzmir) -
İyi ki saygı gösteriyorsun!
İSMAİL BİLEN (Devamla)
- Tuncay Bey biraz önce konuştu, "Sayın Cumhurbaşkanını halk seçerse,
temsil yetkisini, egemenliğin kullanılmasını tek kişiye devrediyorsunuz."
dedi. Böyle bir şey yok. Biraz önce Cumhuriyet Halk Partili bir başka
arkadaşım konuşurken de, efendim parlamenterlerin, milletvekillerinin
tek başına müracaatının engellendiğini ve yeni dışarıdan veya
içeriden gösterilecek Cumhurbaşkanı adaylarının da 20 kişiye muhtaç
edildiğini, âdeta yalvarma durumunda, pozisyonunda bırakıldığını
iddia ettiler. Mevcut Anayasa elimde, açıp okursanız, eski Anayasa'mızda
da 110 milletvekilinin Cumhurbaşkanı adayını gösterebileceği,
imzalarıyla birlikte gösterebileceğini göreceksiniz. Biz bunun
sayısını aza indirerek, başkalarına, 110 kişiye yalvarmak yerine
belki 20 kişiye müracaat etmeyi getirmişiz. Bundan daha demokratik
bir şey olabilir mi?
YILMAZ KAYA (İzmir) -
İkinci dönem ne oluyor, ikinci dönem?
İSMAİL BİLEN (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, Cumhurbaşkanını halk seçecekse, halkın güvenini
alacaksa elbette ki, Sayın Cumhurbaşkanı halka hesap verecektir.
Siyasi hesaplaşma yeri, bir dahaki seçilme gününe kadardır, bütün
dünyada da böyledir, Türkiye'de de böyle olmalıdır. Mevcut Cumhurbaşkanının
da başka bir hesap verme pozisyonu var mıdır veya getirilen teklifte
Cumhurbaşkanının mevcut yetkilerinin artırıldığını iddia edebilir
misiniz?
Bazı arkadaşlarımız,
ya hukuku bilmiyor ya Anayasa'yı okumadı ya mevcut durumdan bihaber.
Cumhurbaşkanının sanki bugün yeniden yetkileri artırılıyormuş
gibi birtakım iddialarla, sizin deyiminizle savlarla, bu halkın
huzurundan kaçmanız doğru algılanmayacaktır.
HASAN ÖREN (Manisa) - İsmail,
sen hukuku hiç bilmiyorsun!
İSMAİL BİLEN (Devamla)
- Siz, elitlerin temsilcisi olma niyetinde ve arzusundasınız,
aristokratların temsilcisi olma arzusu ve niyeti içerisindesiniz.
Biz ise halkın temsilcisi olma niyet ve arzusunu taşıyoruz. İnanıyoruz
ki, halkın huzuruna çıktığımızda, birbirimize baktığımızda, kucaklaştığımızda,
temasa geçtiğimizde, ellerimizi sıktığımızda, halkımız, bizim
ne söylediğimizi, ne anlatmak istediğimizi gayet iyi anlayacaktır.
YILMAZ KAYA (İzmir) - Gidebilseniz
olacak da gidemiyorsunuz ki!
İSMAİL BİLEN (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, Anavatan Grubundan çıkan bazı arkadaşlarım
da söylediler, Anavatanın da böyle bir değişiklik teklifi gündemine
alınmış, bize de teklif edildi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İSMAİL BİLEN (Devamla)
- Toparlıyorum efendim.
BAŞKAN - Efendim, son cümlenizi
rica ediyorum.
İSMAİL BİLEN (Devamla)
- Doğrudur, onlara da teşekkür ediyoruz. Ancak, bizim de programımızda,
tüzüğümüzde halk tarafından seçilmesi vardır ve onlara da ayrıca
destek verdikleri için teşekkür ediyorum. İnşallah, kabul edilecek
Anayasa değişiklik paketiyle halk tarafından seçilecek Cumhurbaşkanı
da bütün milletin ve devletimizin temsilcisi olacaktır diyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Bilen.
Şahsı adına, Uşak Milletvekili
Sayın Ahmet Çağlayan, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AHMET ÇAĞLAYAN (Uşak) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Yasa'nın
2'nci maddesiyle ilgili düşüncelerimi bildirmek üzere söz almış
bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Anayasalar ve yasalar
uyulmak için vardır, uyulduğu sürece yaşar. İngilizlerin bir Magna
Carta'sı vardır bilirsiniz, örfi bir anayasadır, yazılı değildir,
ama, İngilizler ona uymayla ilgili mükellefiyetini gösterdikleri
için, yazılı olma gereği bile yoktur ve o, yaşanan hâlde yürürlüğünü
devam ettirmektedir. Hâlbuki, bizde 1924 Anayasası vardı; 1961 yılında,
bir ihtilal sonunda ortadan kaldırıldı. Hürriyetler biraz daha geniş
olsun diye 1961 Anayasası getirildi. Daha sonra, terör olayları nedeniyle
bu hürriyetler fazla geldi denildi ve 1982'de yine bir darbe Anayasası'yla
o da rafa kaldırıldı. Şimdi uygulanan 1982 Anayasası, yani bir darbe
Anayasası. Herkes de bu Yasa'nın değiştirilmesiyle ilgili uzun yıllar
görüşler belirttiler, bu kürsüde konuşuldu, televizyonlarda, radyolarda
anlatıldı, ama, hâlâ daha değiştirilemedi.
Şimdi, eğer, anayasalar
ve yasalar benimsenirse dedim. Bundan önce, üç tane Cumhurbaşkanı
seçiliyor: Sayın Özal, Sayın Demirel, Sayın Sezer ve bunlar, bu Anayasa'nın
102'nci maddesine göre seçiliyor ve üçüncü turda seçiliyorlar. Toplantı
yeter sayısı 184 ve karar yeter sayısı, işte ilk iki turda 367 bulunamadığı
için seçilemiyorlar, üçüncü turda salt çoğunlukla seçiliyorlar.
Şimdi, bu dönemde ne oldu
ki, ne değişti ki, bu Anayasa'nın toplantı yeter sayısı 367 oldu ve
bu konuda Anayasa Mahkemesine başvuruldu, hatta hatta ana muhalefet
partisi liderinin "Anayasa Mahkemesi talebi reddederse tartışma,
çatışma çıkar." şeklindeki bir talihsiz beyanı ve yine,
"İnternet bildirisi" denilen bir olayın akabinde toplantı
yeter sayısı 367 denildi? Mahkeme kararları önemlidir, uyulması
gereklidir, hukuk devletinin gereğidir, uyuyoruz, bugün buradayız,
ama, eğer o Anayasa ve yasalara uyma mecburiyeti yoksa, bu tür durumlar
hep olacaktır. Bu bakımdan, her şeyden önce, Anayasa'nın -10'uncu maddesi-
kanun herkese eşit uygulanır, zümre ve gruplara farklı uygulanmaz,
diye bir maddesi var, bu ne yazık ki, bu dönemde tecelli etmemiştir.
Adalet olmazsa kurallarda, yasalarda adalet kuralı uygulanmazsa,
zorbalık gelir.
Bakın, Meclise girmeyerek,
Meclise gelmeyerek vatandaştan alınan vekâlet yerine getirilmez,
ödev yerine getirilmez, görev yerine getirilmez.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) -
Sizsiniz Meclise gelmeyen.
AHMET ÇAĞLAYAN (Devamla)
- Bugün, Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılamamışsa böyle bir sonuçla
olmuştur.
Sayın Gül aday olunca,
sağcı, solcu, medya, hep olumlu görüşler belirtiyorlardı o günlerde,
ilk iki gün, hatırlıyorsunuz ve anketler olumluydu; hatta, ekonomik
göstergeler fevkalade iyiydi, borsa yükseldi, faizler düşme eğilim
gösterdi, döviz düştü. Bakın, o İnternet bildirisi ve akabinde Anayasa
kararıyla her şey altüstü oldu.
Şimdi, kıymetli arkadaşlarım,
bu ülkede her şey var, ama, demokrasi ve tartışma kültürü yok. Demokrasi
dediğiniz, katlanma rejimidir. Herkes "Niye benim gibi düşünmüyor,
niye benim gibi yapmıyor?" derse bu durumlar hiçbir zaman bitmez.
Yani, niye uzlaşılmadı diye söyleyenlerin, burada, huzurunda,
Sayın Başbakanımızın eşiyle ilgili söylediğini ben hatırlıyorum.
"Baş örtüsü ayıpları örtmez." gibi şeyler…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
NAİL KAMACI (Antalya)
- Ne karıştırıyorsunuz, ne alakası var?
İSMET ATALAY (İstanbul)
- Saptırma!... Saptırma!... Ayıp ya!
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul)
- Sen yıllarca hâkimlik yapmışsın, ayıp.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Yazıklar olsun!
BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı
tamamlayın.
AHMET ÇAĞLAYAN (Devamla)
- Bakın, 367'nci maddede uzlaşma deniyor.
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul)
- Sen ne anlarsın uzlaşmadan!
AHMET ÇAĞLAYAN (Devamla)
- O uzlaşmanın önünü kesen, bu tür beyanlar, bu tür tavırlardır…
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul)
- Senin hukuk bilgin yetmez ona. Sen ancak sabıkasızlık kaydı verirsin!
AHMET ÇAĞLAYAN (Devamla)
- …bu tür tavırlardır. Bu tür tavırlar devam ettiği sürece nasıl uzlaşacaksınız?
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul)
- Ya, bırak sen! Sen anlamazsın ki. Anlayacağın şeyi konuş. Anlamadığın
şeyi ne diye konuşuyorsun?
AHMET ÇAĞLAYAN (Devamla)
- Ve "Niye uzlaşılmadı?" gibi söylemleri bu nedenle anlayamıyorum.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Sen ne biçim hukukçusun ya? Sana diploma verene…
AHMET ÇAĞLAYAN (Devamla)
- Yine, bakın, çok güzel bir şey söyledi Sayın Antalya Milletvekili
Ercenk, dedi ki: "Biz 76'ncı maddeyi birlikte yaptık." Ondan
önceki duruma bir bakın. Bir Eşber yasası gelmişti hani, hatırlıyorsunuz.
Tayyip Erdoğan istifade edecek diye geri çekildi o.
İSMET ATALAY (İstanbul)
- İstifade değil, istifa!
AHMET ÇAĞLAYAN (Devamla)
- Sonra uyum yasaları gelirken yine geri çekildi ama, bu, en büyük
hakem halk, 363 milletvekiliyle AK Partiyi iktidara getirince, o
uzlaşmayı mecburen yapmak zorunda kaldınız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
NAİL KAMACI (Antalya)-
Ne alakası var bunun?
BAŞKAN - Sayın Çağlayan,
son cümle efendim. Son cümle, selamlama.
AHMET ÇAĞLAYAN (Devamla)
- Son sözüm, bağlıyorum.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Sen zavallı bir adamsın, zavallı!
AHMET ÇAĞLAYAN (Devamla)
- Çünkü, "Yetkisiz. Bizi temsil ediyor, yetki verelim." dendi,
öyle oldu. Millet yetkiyi verdi. Ve yine o yüce hakem millet, bu Anayasa
paketinde de hakemliğini gösterecek ve onu birlikte göreceğiz diyor,
yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
OSMAN ÖZCAN (Antalya) -
Fotoğrafını çekiyor millet, şu vaziyetine bak!
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Sen de hâkimlik yaptın bu memlekette değil mi, hâkimlik yaptın sen de
bu memlekette! Yazıklar olsun sana!
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Çağlayan.
Sayın milletvekilleri,
2'nci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Oylamaya geçiyoruz.
Şimdi maddenin gizli oylamasına
Adana ilinden başlayacağız.
Oylamada Maliye Bakanı
Sayın Unakıtan yerine Devlet Bakanı Sayın Ali Babacan, Millî Savunma
Bakanı Sayın Gönül yerine Çevre ve Orman Bakanı Sayın Osman Pepe,
Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Coşkun yerine de Sayın Devlet Bakanı
Kürşad Tüzmen vekâleten oy kullanacaklardır.
Görevliler yerini alsın
efendim.
Adana ilinden başlıyoruz.
(Oyların toplanmasına
başlandı)
Süleyman Bölünmez…
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
oy kullanan arkadaşlara da müdahale etmeyin.
Erdal Bey, siz de çekilin
oradan, ben gereğini yaparım. Efendim, herkes, rica ediyorum, gizli
oylamanın kurallarına uymak zorunda. Ne oyu kullanacaksanız kullanın,
ama kabine girin orada verin oyunuzu. Diğer milletvekilleri de oradan
çekilsinler. Kâtip üyelerin dışında, görevlilerin dışında hiçbir
milletvekili orada kalmasın.
(Oyların toplanmasına
devam edildi)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
oyunu kullanmayan sayın vekilimiz var mı?
ERDAL KARADEMİR (İzmir)
- Yok fendim, herkes kullandı.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
- Var.
BAŞKAN - Oyunu kullanmayan
var mı?
ERDAL KARADEMİR (İzmir)
- Sayın Başkan, salonda oyunu kullanmayan var mı yok mu ona bakın, listeye
bakarak telefonla çağırıyorlar.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Ya kardeşim, ne karışıyorsunuz Başkanın yerine! Böyle bir şey yok
ki! Başkanlık mı yapacaksınız burada siz yahu? Arkadaşlar, lütfen…
YILMAZ KAYA (İzmir) - Sayın
Başkan, siz "Oyunu kullanmayan var mı?" deyince listeye bakıp
"Var" diyorlar. Böyle oylama olmaz ki?
HARUN AKIN (Zonguldak) -
Başkanım, hastaneye gidenleri hastaneden çağırıyorlar. Olur mu
öyle şey!
BAŞKAN - Efendim, müdahale
etmeyin siz de artık… Burayı da biz yönetiyoruz. Lütfen, yerinize
oturun!
Oyunu kullanmayan var
mı?
Oy verme işlemi tamamlanmıştır.
Kupalar kaldırılsın.
(Oyların ayırımı yapıldı)
BAŞKAN - Sayın millet vekilleri
10.05.2007 tarihli ve 5660 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 2'nci
maddesinin gizli oylaması sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 365
Kabul : 361
Ret : 1
Boş : 2
Çekimser : 1
Böylece, madde kabul
edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 96 ncı maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Türkiye Büyük Millet Meclisi, yapacağı
seçimler dahil bütün işlerinde üye tamsayısının en az üçte biri
ile toplanır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Anayasada başkaca bir
hüküm yoksa toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar verir;
ancak karar yeter sayısı hiçbir şekilde üye tamsayısının dörtte birinin
bir fazlasından az olamaz."
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Ziya
Yergök.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET
ZİYA YERGÖK (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın
Cumhurbaşkanınca bir kez daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet
Meclisine geri gönderilen, görüşmekte olduğumuz Kanun'un 3'üncü
maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisimizi ve yüce milletimizi saygıyla selamlayarak sözlerime
başlamak istiyorum.
Sayın Cumhurbaşkanı geri
gönderme yazısında, söz konusu Anayasa değişikliğinin yanlışlıklarını
ve doğuracağı sakıncaları sorumlu bir devlet adamı ve yetkin bir
hukukçu olarak bütün ayrıntılarıyla ortaya koymuş ve Meclisimizce
bir kez daha görüşülmesini istemiştir. Ancak, başından beri, olaylara
öngörüyle değil, ön yargıyla yaklaşan, özellikle de Sayın Cumhurbaşkanının
ve muhalefetin haklı uyarılarını dikkate almamayı bir yönetim
anlayışı hâline getiren AKP, siyasal sistemimizi, anayasal sistemimizi
temelinden etkileyen böylesine önemli bir konuda da aynı yanlış
tutumunda ısrar etmektedir.
Daha önce de pek çok örneği
görüldüğü gibi, Sayın Cumhurbaşkanının iade gerekçesini bile
görmeden, okumadan, Anayasa değişiklik paketinin aynen iade edileceği,
başta Sayın Başbakan olmak üzere AKP yöneticilerince ifade edilmiştir.
Bu yanlış tutum, Anayasa Komisyonunun çoğunluğunu oluşturan
AKP'li Başkan ve üyelerin de elini kolunu bağlamıştır. Nitekim, komisyon
görüşmelerinde Cumhuriyet Halk Partili üyeler olarak dikkati çektiğimiz
ve ileride büyük sakıncalar doğuracağına işaret ettiğimiz birçok
yazım hatası, ifade hatası, AKP'li üyelerce de haklı görülmesine
rağmen, aynen iade kararı karşısında bunları düzeltecek bir irade
ortaya konulamamıştır.
Aslında bugün Meclisimizin
Cumhurbaşkanı seçememiş olmasından kaynaklanan sorun, Anayasa
metninden kaynaklanan bir sorun değildir. Öyle olduğu için de giderayak
ve alelacele Anayasa değiştirilerek, hatta sistem değiştirilerek
çözülecek sorun da değildir. Sorun Anayasa'dan değil, AKP'nin demokrasi
anlayışından kaynaklanmaktadır.
Anayasa, devletimizin
ve milletimizin birliğini temsil edecek, bu en yüksek makama seçilecek
kişide uzlaşmayı öngörmesine rağmen, siz, "Cumhurbaşkanını
istediğimiz gibi seçeriz" anlayışında ısrar ettiniz. Önce
"Cumhurbaşkanı, bu Meclisten olacak, AKP Grubundan biri olacak."
dediniz, sonra "ya sen ya ben ya o olacak" noktasına getirdiniz.
İşte, diyaloğu ve uzlaşmayı reddeden bu yönetim anlayışıdır ki,
bugün, Meclisimizi Cumhurbaşkanı seçemez duruma düşürmüştür. Demokrasiyi,
hoşgörüye ve uzlaşmaya dayalı bir sistem olarak görmeyip, bir tahakküm
rejimi olarak algılarsanız, kendinizi de ülkeyi de Meclisi de milleti
de sıkıntıya sokarsınız. Nitekim, soktunuz da. Terör konusunda bile
kararlı bir tutum ortaya koymayıp, bu konuyu dahi diyalogla, uzlaşmayla,
görüşmeyle çözmekten söz edebilen bir zihniyetin, 72 milyonluk Türkiye'nin
Cumhurbaşkanını seçerken bundan kaçınması anlaşılır bir tutum değildir.
Sayın milletvekilleri,
yeniden görüşmekte olduğumuz Anayasa değişiklik paketi ülkenin
siyasal sistemini, anayasal rejimini değiştirmeye yöneliktir,
parlamenter rejimden sapma anlamına gelen bir değişikliktir. Getirilen
sistemin ne olduğunu da hiçbir anayasa hukukçusu tanımlayamamaktadır.
Dünyada eşi benzeri uygulaması olmayan bir sistem değişikliğiyle
karşı karşıyayız. Bu sisteme olsa olsa yozlaştırılmış parlamenter
sistem denilebilir.
Bu kadar önemli ve temelli
konular AKP'nin ihtiyaçlarına göre ele alınacak konular değildir;
hele, tepkiyle, kırgınlıkla, kızgınlıkla ve intikam duygusu içinde
ele alınacak ve sonuçlandırılacak konular hiç değildir. Muhalefete
kızarak, kurumlara kızarak, yargı kararlarını sorunların kaynağı
olarak sunarak, karar verenleri hedef hâline getirerek bir yere varamazsınız,
sadece hukuk devletini zedelemiş olursunuz, Danıştay saldırısında
olduğu gibi üzücü olaylara sebebiyet vermiş olursunuz.
Söz konusu Anayasa değişikliğinin
zamanlaması yanlış, içeriği tartışmalı ve sakıncalı, yöntemi yanlıştır.
Meclis Cumhurbaşkanını seçememiş, seçim kararı alınmış, bir taraftan
seçim takvimi işliyor. Böyle bir aşamada Anayasa değişikliklerinin
yapılması, demokratik hukuk devleti kurallarıyla da, siyasi etik
kurallarıyla da bağdaşmaz.
Sayın Cumhurbaşkanı da
iade gerekçesinde çok haklı olarak "Böylesine önemli bir sistem
değişikliğinin uzman akademisyenler, sivil toplum kuruluşları,
meslek örgütleri, siyasi partiler, ilgili kurum ve kuruluşlar ile
kamuoyunda tartışılıp olgunlaştırıldıktan sonra Türkiye Büyük
Millet Meclisinde tüm önerilerin özenle değerlendirilerek yapılması
en uygun yol olcaktır." demektedir.
Peki, Sayın Cumhurbaşkanı
böyle derken AKP programı ne diyor bir de ona bakalım: AKP programında
da anayasaların bir toplum sözleşmesi olduğu, yapılacak değişikliklerin
kamuoyunda tartışmaya açılacağını, kamuoyunda oluşacak uzlaşmaya
paralel olarak gerekli yasal düzenlemelerin yapılacağı ve sivil
toplum kuruluşlarının da değerlendirmelerinin alınacağı yazılmaktadır.
Değerli arkadaşlar, siyasette
sözler tutulmak için verilir, programlar uyulmak ve uygulanmak için
yazılır. Sizin, yaptığınızla programınızda yazdığınız birbirini
tutmuyor; ya yaptığınız yanlış ya da yazdığınız yanlış. Kuşkusuz,
yaptığınız yanlıştır. Cumhurbaşkanının uyarılarını dikkate almıyorsunuz,
Cumhuriyet Halk Partisinin uyarılarını dinlemiyorsunuz. O zaman,
sizi kendi programınıza uymaya davet ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
bizim Anayasa'mız parlamenter sistemi benimsemiştir. Ülkemizde,
parlamenter sistemin seksen yılı aşan bir tarihi vardır. Anayasa'nın
parlamenter sistemi öngören hiçbir kuralına dokunulmadan, anayasal
sistemi tümüyle ele alıp gerekli düzenlemeleri yapmadan, yalnızca
Cumhurbaşkanını halka seçtirmek, parlamenter sistemin özüyle bağdaşmadığı
gibi, içinden çıkılmaz birçok yeni sorunu da beraberinde getirecektir.
Öfkeyle kalkıp, zararla oturmayalım. Ülkeyi yeni kaoslara götürmeyelim.
Sizleri, bu nedenle, daha sorumlu davranmaya davet ediyorum. Kaldı
ki, konu bir bütünlük içerisinde ele alınmadan, sadece Cumhurbaşkanının
halka seçtirilmesi, aday gösterme yöntemi, ikinci dönem seçilme
olanağı da bu şekilde seçilecek Cumhurbaşkanının tarafsız olmasını,
partilerüstü kalmasını imkânsız kılacaktır. Cumhurbaşkanının çok
önemli görev ve yetkileri karşısında tarafsız olması büyük önem taşımaktadır.
Söz konusu Anayasa değişikliği bu anlamda da sakıncalar içermektedir.
Değerli milletvekilleri,
sonuç olarak, ortaya çıkmıştır ki, görüşmekte olduğumuz ve ülkenin
anayasal sistemini, siyasal sistemini önemli ölçüde değiştiren
Anayasa değişikliğini oldubittiye getirerek, inat ederek sağlıklı
bir sonuca ulaşmak mümkün değildir. Kaldı ki, bu değişiklik paketinin,
Meclisimizce 367 ve üzeri bir oyla aynen kabul edilmesi hâlinde de
Sayın Cumhurbaşkanının, onaylayabileceği gibi, referanduma götürme
olasılığı da bulunmaktadır. Bu durumda, seçimlerden sonraya kalması
ve yeni seçilecek Meclisin, mevcut düzenlemeye göre Cumhurbaşkanını
seçmesi söz konusu olacaktır.
Bütün bu hususlar bilinmesine
rağmen, bu değişiklikte ısrar edilmesinin tek açıklaması, buradan,
seçimler için bir propaganda malzemesi çıkarmak olduğu anlaşılmaktadır.
Yüce Meclisin böyle bir amaca alet edilmesi yanlıştır. Bu nedenle,
AKP'yi tekrar uyarıyoruz: Demokrasiyi zorlamayınız, hukuku zorlamayınız,
Meclisi zorlamayınız, milleti yormayınız, Meclisin görev süresi
biterken kurallarla oynamayınız.
Bu düşüncelerle, değişiklik
teklifine ve görüşmekte olduğumuz maddeye "ret" oyu vermek
istediğimizi, yüce Meclisimizi ve yüce milletimizi tekrar selamlayarak
arz ediyorum.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Yergök.
Anavatan Partisi Grubu
adına, Malatya Milletvekili Sayın Süleyman Sarıbaş… Yok.
Şahsı adına, Kastamonu
Milletvekili Sayın Hakkı Köylü, buyurun.
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
- Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; 3'üncü maddeyle ilgili görüşlerimi
açıklamadan önce, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Yapılan değişiklikle,
esasen daha önce var olan maddede, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
toplantılarının üçte 1 ile yapılacağı, seçimlerin de buna dâhil
olduğu hükmü getirilmektedir. Esasen, ben bunu anlamakta çok zorlanıyorum.
Neden üçte 1? Yani, neden 184, daha az değil de 184? Karar yeter sayısı
neden daha az değil de 139? Bunu, aslında, düşünmemiz lazım. Bu şekildeki
bir toplantı ve karar yeter sayısı, yüce Meclisin daha verimli çalışmasını
önlemektedir.
İşi başka bir yönden ele
alalım. Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevleri arasında denetim
görevi vardır. Özellikle, sayın muhalefetteki arkadaşlarıma soruyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi denetim görevlerini gereği gibi yerine
getirebiliyor mu? Getiremiyor. Araştırma görevlerini gereği gibi
yerine getirebiliyor mu? Onu da getiremiyor. Peki, "Yasama
görevlerini oldukça iyi şekilde yerine getiriyor." diyebiliriz,
ama, bu Meclis olağanüstü bir mesai sarf etmek suretiyle, gece gündüz
çalışmak suretiyle çok önemli yasalar çıkarıyor. Fakat, hâlâ görüyoruz
ki, yüzden fazla kanun tasarı ve teklifi komisyonlardan geçmiş ve
Genel Kurulun gündemine inmiştir.
Kanun tasarı ve tekliflerinin
en iyi görüşülebileceği, en iyi neticenin alınabileceği, en iyi
şekilde tartışılabileceği yerler komisyonlardır. Komisyonlarda
yeterince tartışılmalı, daha çok zaman ayrılmalı ve en ince noktasına
kadar değerlendirilmelidir, ama Genel Kurula gelince işin şekli
değişir. Genel Kurulda gruplar adına veya kişiler adına, kanunun
geneli üzerinde konuşulmalıdır.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Komisyonlarda kırk sekiz saat bile beklenmeden görüşülüyor.
HAKKI KÖYLÜ (Devamla) -
Bundan sonrası için söylüyorum. Şimdiye kadar ne olduysa oldu, ama
bundan sonra, bir önerim olacak.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Bundan sonrası olur mu? Zaten dönem bitti.
HAKKI KÖYLÜ (Devamla) -
Bir sonraki dönemde arkadaşlar, dinleyin lütfen, bir sonraki dönemde.
Ama Genel Kurulda, her madde…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Biz zaten gereğini yaparız onun!
HAKKI KÖYLÜ (Devamla) -
Doğru söylüyorsun… İki ay sonra siz geldiğiniz zaman size de çok fayda
sağlayacaktır.
Genel Kurulda, her maddeyle
ilgili olarak, gruplar adına konuşma, şahıslar adına konuşma, konuş
babam konuş, konuş babam konuş; başka bir şey yapmıyoruz. Bir madde
bir saatte geçiyor buradan. Gruplar ve şahıslar adına maddelerde
konuşmamamız lazım. Geneliyle ilgili görüştük, konuştuk, yeter.
Sadece önergelerle ilgili olarak, önergeyi veren kişinin konuşması,
ondan sonra maddenin oylanması bence en doğru olanıdır.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Olur mu Sayın Köylü, o zaman milletvekilinin görevi ne?
HAKKI KÖYLÜ (Devamla) -
Bunu yaptığımız takdirde, bu Meclis çok daha verimli çalışacaktır.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Komisyonlarda görevi olmayan arkadaşlar burada ne yapacak?
HAKKI KÖYLÜ (Devamla) -
Burada yapılan konuşmalar sonunda, verilen önergelerle, zaman zaman
yasa tasarısına, yasaya katkıda bulunuluyor ama bazen de iyi yapılmış
bir yasa, buradaki bir önergeyle bozuluyor. Bu bakımdan, bunun en
iyi yapılabileceği yer komisyonlardır, burada konuşmalarımızı
daha az tutmamız lazım.
Şimdi, biz bu değişiklikle,
184'ten bahsediyoruz, seçimler dâhil. Ben şimdi hukukçu kimliğimi
bir tarafa koyuyorum.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Zaten koydun, yani, onu koydun, farkındayız.
HAKKI KÖYLÜ (Devamla) -
Zaten hukukçuluk burada işe yaramadı. Evet, bir vatandaş olarak ve
bir siyasetçi olarak soruyorum, Burhan Hocamın da iyi dinlemesini
istiyorum. Seçimler dâhil dedik. Yarın, karşımıza, Cumhurbaşkanlığı
seçimi diye burada bir şey yazmıyor deyip, geri gelebilir. Hukukçu
mantığı değildir bu, ama, siyasetçi mantığı olabilir, başka bir vatandaş
mantığı olabilir; bunu iyi düşünmemiz lazım gelir diye düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Köylü.
Şahsı adına Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Mehmet Ali Bulut, buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MEHMET ALİ BULUT (Kahramanmaraş)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Cumhurbaşkanı tarafından
geri gönderildiğinden, yeniden görüşülmekte olan Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi'nin 3'üncü maddesi hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisince bir kez daha
görüşülmesi için geri gönderme tezkeresinde, teklifin 3'üncü maddesiyle
ilgili "Anayasa'nın 96. maddesinin değiştirilip, Türkiye Büyük
Millet Meclisi'nin yapacağı seçimler de dâhil tüm işlerinde üye tam
sayısının en az üçte biriyle toplanacağının belirtilmesi, Cumhurbaşkanı
seçimine ilişkin kurallarda, bu kadar sıkışık bir süreçte yapılmak
istenen değişikliğin yersizliğini daha açık biçimde gözler önüne
sermektedir." cümlesinin dışında hiçbir gerekçe yoktur. Bu cümlenin
de gerekçe olup olamayacağını, sayın anayasa hukukçularının takdirlerine
arz ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
teklifin 3'üncü maddesiyle, Anayasa'nın "Toplantı ve karar yeter
sayısı" başlıklı 96'ncı maddesinin birinci fıkrası yeniden düzenlenmektedir.
Bu değişikliğe göre "Türkiye Büyük Millet Meclisi, yapacağı
seçimler dahil bütün işlerinde üye tamsayısının en az üçte biri
ile toplanır." hükmü getirilerek, bu konudaki gereksiz ve yersiz
tüm tartışmaları sona erdirmek amaçlanmıştır. Uygulamada karşılaşılan
sorunları gidermek ve daha net, anlaşılır bir dille madde tanzim
edilmiş bulunmaktadır.
Anayasa'nın uygulandığı
dönemde, Kenan Evren Paşa'yı saymazsak, 3 Cumhurbaşkanı Türkiye Büyük
Millet Meclisi tarafından… Hiçbirinde toplantı yeter sayısı olarak
üçte 2 çoğunluk aranmamıştır. Rahmetli Özal'ın, Sayın Süleyman Demirel'in
ve Sayın Ahmet Necdet Sezer'in Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yoklama
yapılarak oylamalara geçilmemiş ve üçte 2 çoğunluk aranmamıştır.
Her üç seçimde de Meclis Başkanı "Türkiye Büyük Millet Meclisinin
(...) birleşimini açıyorum. Toplantı yeter sayısı vardır. Gündeme
geçiyoruz." diyerek oylamaları başlatmıştır. Her üç Cumhurbaşkanlığı
seçimlerinin hiçbir turunda toplantı yeter sayısıyla ilgili hiçbir
itirazda bulunulmamış, hiçbir tartışma da yapılmamıştır.
Ne acıdır ki, seksen dört
yıllık cumhuriyet idaresinin 2/3'ü krizlerle, sıkıyönetim ve olağanüstü
hâl idaresiyle yönetilmiştir. Ülkemizin atılım ve açılım yılları
ise demokratik kuralların işlediği dönem ve yıllar olmuştur.
Bu bakımdan, teklifin
3'üncü maddesiyle getirilen, Meclisin tüm işlerinde en az üye tam
sayısının üçte 1'iyle toplanacağı hükmü yerinde ve Meclisin önünü
açacak olan bir değişiklik olup, ülkemize, milletimize hayırlı olması
dileğiyle, yüce Meclisi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Bulut.
Sayın milletvekilleri,
3'üncü madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, maddenin gizli
oylamasına Adana ilinden başlayacağız.
Sayın milletvekillerinin,
bu gizli oylamadır, kabinlere girmek suretiyle oylarını kullanmalarını
ve oy kullanacak milletvekilleri dışındaki kimselerin, diğer arkadaşların
da orada bulunmamalarını rica ediyorum ve oylamayı başlatıyorum.
(Oyların toplanmasına
başlandı)
BAŞKAN - Oyunu kullanmayan
sayın vekilimiz varsa oyunu kullansın.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Başkanım, evden gelecekmiş, olur mu?
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Ya, bırakın şu soytarılığı! Soytarılık oluyor bu ya! Böyle şey mi
olur artık! Yeter yahu! Gelecek diye beklenir mi canım! Ne biçim iş
bu ya!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Nereye gidiyorlar kardeşim?
ATİLLA KART (Konya) - Salonda
olmayan kişi beklenir mi?
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Sayın Başkan, salonda olmayan kişi beklenir mi?
ATİLLA KART (Konya) - Salonda
olmayan kişi beklenmez Sayın Başkan.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan, salonda olan kişi beklenir mi? "Salonda
oyunu kullanmayan var mı?" diye soruyorsunuz, varsa söylesin.
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul)
- Bir dakika, biz "var" dedik.
ATİLLA KART (Konya) - Görevinizi
yapın Sayın Başkan.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Var mı salonda oyunu kullanmayan Sayın Başkan? Allah Allah
ya!
BURHAN KILIÇ (Antalya)
- Arkadaşlar, ben oyumu kullandım.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Adam evinden gelecek, onu mu bekleyeceğiz? İşi ne?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
oyunu kullanmayan sayın vekilimiz var mı?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Ayıp diye bir şey var ya!
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
İçinize sindirmemeniz lazım. Ayıptır! Bekleyeceğiz, o da gelecek!
Reva mı bu!
BAŞKAN - Oylama işlemi
tamamlanmıştır.
Kupaları kaldırıyoruz.
(Oyların ayrımına başlandı)
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Bitti, bitti. Kupalar kaldırıldı.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Oyunu kullanmış, ama işaretlenmemiş.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Başkan ne sorar, "Salonda oyunu kullanmayan var
mı?" diye sorar.
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar,
bu bir Anayasa oylaması. Herkes zamanını ona göre değerlendirmeli.
Ben, oylamaya başladığım zaman, herkes neredeyse burada bulunmalı.
Her şeyin bir usulü var. Herkes ona göre gitsin gideceği yere, gelsin.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sayın Başkan, iki arkadaşımız oyunu kullandığı hâlde işaretlenmemiş.
BAŞKAN - Eğer öyle bir
şey varsa işaretleyin.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Yok öyle bir şey!
ATİLLA KART (Konya) - Kimsin
sen!
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
İşte burada, o zaman da burada, şimdi de burada.
BAŞKAN - O zaman, bu görevli
arkadaşımız dikkat etsin.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Görevli misin sen, senin görevin ne?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Senin görevin ne kardeşim?
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Ünal Bey'e bir görev mi verdiniz Sayın Başkan?
ATİLLA KART (Konya) - Ne
görevi var onun?
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Burada seçim komiserliği mi yapıyor? Bu arkadaşımız yapıyor her
şeyi, her şeyin kaynağı o, oyları kontrol eden de o.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Nereden kontrol ediyorum? Ayıp ya!
BAŞKAN - Sayın Başkan…
Sayın Başkan, yani o itirazda çok haklı değilsiniz. Ben, iki partinin
de orada bulunan milletvekillerine rica ettim, bulunmayın diye.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Burada gidip geliyorsun ama sen!
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sen de buradasın.
(Oyların ayrımına devam
edildi)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
10.05.2007 tarihli ve 5660 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 3'üncü
maddesinin gizil oylama sonuçlarını açıklıyorum:
Oylamaya katılan sayın
milletvekili sayısı: 371
Kabul :
363
Ret : 3
Çekimser :
1
Boş : 1
Geçersiz :
3
Şimdi, 4'üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4- Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 101 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 101- Cumhurbaşkanı,
kırk yaşını doldurmuş ve yüksek öğrenim yapmış Türkiye Büyük Millet
Meclisi üyeleri veya bu niteliklere ve milletvekili seçilme yeterliğine
sahip Türk vatandaşları arasından, halk tarafından seçilir.
Cumhurbaşkanının görev
süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.
Cumhurbaşkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri içinden veya Meclis dışından
aday gösterilebilmesi yirmi milletvekilinin yazılı teklifi ile
mümkündür. Ayrıca, en son yapılan milletvekili genel seçimlerinde
geçerli oylar toplamı birlikte hesaplandığında yüzde onu geçen siyasi
partiler ortak aday gösterebilir.
Cumhurbaşkanı seçilenin,
varsa partisi ile ilişiği kesilir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyeliği sona erer."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Atilla
Kart, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ATİLLA
KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Anayasa değişikliği
teklifinin 4'üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi
adına Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
anayasal dengelerle ilgisi olmayan, sistematik bütünlüğü bulunmayan
Anayasa değişikliği teklifinde siyasi iktidarın ısrarlı olduğunu
görüyoruz. Gelinen süreçte, bu ısrarın artık gayriciddi ve sorumsuz
bir hâl aldığını üzüntü ve kaygıyla izliyoruz. Yolsuzluk batağına
saplanan, yoksulluğu kendince sadaka kültürüyle aşmaya çalışan
bu siyasi iktidar, gelinen süreçte gündemi değiştirebilmek amacıyla
ve 22 Temmuz öncesinde yeni bir söylem yaratabilmek amacıyla sistemi
tahrip etme ve mevzuatta anarşi yaratma pahasına bu teklifteki ısrarını
sürdürüyor.
Kararlılıkla ve her zeminde
anlatıyoruz. Mevcut tablo içinde, Meclisin Cumhurbaşkanı seçimi
işlevini yerine getiremediği açık ve tartışmasızdır. Cumhurbaşkanı
seçme görevini yerine getiremeyen, bunu başaramayan bir Meclisin
yapacağı işler belli ve sınırlıdır. Bu işler zorunlu ve günlük faaliyetlerle
sınırlıdır.
Bakın değerli arkadaşlarım,
Meclisin münfesih olmasından söz etmiyorum, bu anlama gelebilecek
bir beyanda bulunmuyorum. İnanıyoruz ki bu Meclis ve sonraki Meclisler
hiçbir zaman münfesih olmayacaktır. Bunun teminatı sizlersiniz,
bizleriz, halkımız. Bunda hiçbir tereddüt yok. Bu Meclisin işlevini
yerine getirdiği, değerli arkadaşlarım, etkinliğini kaybettiği,
bir an evvel yenilenmesi gerektiği, görüşülmekte olan bu teklifin
1'inci maddesinin gerekçesinde de ifade ediliyor. Esasen, bütün bu
durumlar, Cumhuriyet Halk Partisi adına ve Sayın Genel Başkanımız
tarafından son bir yılda, bir buçuk yılda her zeminde anlatıldı. Gelinen
noktada, bu zorunluluk siyasi iktidar tarafından da geç de olsa kabul
edildiğine göre, artık, böylesine kapsamlı bir değişiklik teklifinin
bu aşamada görüşülmesinin anlamsızlığı ve yanlışlığı ortadadır.
Anayasal sistemi altüst eden, kendi bünyesinde mutlak çelişkiler
içeren böyle bir değişikliği, böyle bir zaman diliminde görüşmenin
ve yasalaştırmak istemenin, devlet yönetimi ciddiyeti ve sorumluluğuyla
bağdaşmadığı ortadadır. Bırakalım artık bu değerlendirmeleri,
22 Temmuzda seçilecek Parlamento değerlendirsin. Yapılacak olan
bu seçimde, inanıyoruz ki, halk siyasi iktidarı tespit ve tayin edeceği
gibi, vereceği yetkiyle Cumhurbaşkanlığı sürecindeki tıkanmayı
ve yanlışlıkları aşmanın da yetkisini verecektir. Değerli arkadaşlarım,
anayasal sistem ve demokrasi içinde bundan daha sağlıklı ve etkili
bir çözümü tasavvur edemiyoruz. Başka bir çözüme de hiçbir şekilde
itibar etmiyoruz.
Bir diğer önemli husus:
Bu teklifin mevcut Anayasa prosedürü ve 3376 sayılı ilgili Yasa'nın
2'nci maddesi karşısında, en iyimser hesaplamayla Aralık 2007 tarihinden
önce halk oylamasına sunulması ve yürürlük kazanması mümkün değil
değerli arkadaşlarım. Burada, Sayın Kapusuz bir önceki konuşmalarında
şunu ifade ettiler, 15 Haziran tarihinde Meclisi tekrar toplantıya
çağırmaktan söz ettiler. Sayın Bakan, Sayın Başbakan Yardımcısı da
bu anlama gelebilecek ifadeleri komisyon toplantısında ifade etmişti,
ama yeri gelmişken ifade ediyorum: 15 Haziran tarihinde Meclisi
toplantıya çağırsanız da bu da bir çözüm olmayacaktır değerli arkadaşlarım.
Bunları artık sorgulamanız gerekiyor, bunları muhakeme etmeniz
gerekiyor.
Sayın Cumhurbaşkanının
veto gerekçesi karşısında, halk oylamasına bu teklifin götürülmesi
kuvvetle muhtemel. Yani, ikinci oylamalardan sonra, veto iadesinden
sonra, ikinci oylamadan sonra 367'yi aşsa bile Sayın Cumhurbaşkanının
veto gerekçesinin içeriği karşısında çok büyük ihtimalle bu teklif
referanduma gidecektir. Başka bir ifadeyle, 22 Temmuz veya yakın
tarihte uygulanması mümkün olmayan bir Anayasa değişiklik teklifiyle
karşı karşıyayız. Peki, uygulanma imkânı olmayan bir Anayasa değişikliği
teklifiyle ülke gündemini neden meşgul ediyoruz, neden gerginlik yaratmak
pahasına, toplumda kutuplaşma yaratmak pahasına, anayasal kurumlar
arasında çatışma yaratmak pahasına bu teklifte ısrar ediyoruz? Neden
gerçek gündemi saptırıyoruz? Neden bu ihtiyacı duyuyoruz? Neden
kurumlar arası gerginliği -tekrar ifade ediyorum- körüklemek pahasına
bu teklifte ısrar ediyoruz? İşte, değerli arkadaşlarım, bu soruları
sağduyuyla ve sorumluluk duygusuyla sorgulamamız gerekiyor.
Bakın, değerli arkadaşlarım,
Türkiye iki aydır hırsızlıkları, yoksulluğu, yolsuzluğu konuşamıyor.
Devlet yönetme ehliyeti olmayan kifayetsiz ve muhteris bir üst yönetim
kadrosu… Hemen burada şunu ifade etmek istiyorum: AKP tüzel kimliğini
ve yönetim kademelerini bu değerlendirmenin dışında tutuyorum.
Tekrar ifade ediyorum: Devlet yönetme ehliyeti olmayan, kifayetsiz
ve muhteris bir üst yönetim kadrosu, kendi başarısızlıklarını, öngörüsüzlüklerini,
sorumluluklarını gizleyebilmek için, yolsuzlukların konuşulmasını
engellemek için gündemi değiştiriyor, seçim malzemesi yaratabilmek
amacıyla anayasal sistemi tahrip etmekten kaçınmıyor, kaos boyutlarını
aşacak bir şekilde anayasal sistemimizde mevzuat anarşisi yaratmaktan
kaçınmıyor. İşte, değerli arkadaşlarım, yarattığı bu anarşinin
toplumda yol açtığı tahribatı ve gerginliği umursamayan, sadece
ve sadece günü kurtarmaya çalışan popülist bir anlayışın Goebbels
propagandasına dayalı ve her türlü Makyavel yöntemlerini kullanan
bir anlayışla Türkiye'yi getirdiği tabloyla karşı karşıyayız.
Öte yandan, değerli arkadaşlarım,
bu genel değerlendirmenin yanında, getirilen bu teklifin hiçbir
sistematiği ve tutarlılığı da yok, kendi bünyesinde mutlak çelişkiler
taşıyor. Bakın, bunları, lütfen hamaset yapmadan, polemik yapmadan,
demagoji yapmadan, sağduyuyla değerlendirmenizi istirham ediyorum.
Bakın, biz, yıllardır
-zaman zaman biz de ifade ettik, bu yasama döneminde iktidar hep ifade
etti, akademik çevreler hep ifade ettiler- mevcut Anayasa'mızda,
parlamenter sistem içinde, Cumhurbaşkanın yetkilerinin fazla olduğunu
hep ifade ettik. Kabul etmek gerekir ki bu görüş ve eleştiriler, anayasal
bütünlük ve sorumluluk içinde hem akademik düzeyde hem de Meclis çatısı
altında elbette tartışılmalıdır. Buna hiç kimsenin bir diyeceği
olamaz. Bu tartışma zemini içinde parlamenter sistemi daha dengeli
bir hâle getirmek veya yarı başkanlık veyahut başkanlık sistemini
tercih etmek elbette mümkün olabilir. Anayasal bütünlük içinde bu
tartışma ve tercihler yapılabilir. Siyasal iktidar, siyasi ve sosyal
sonuçlarını göz önüne alarak, elbette bu tercihini yapabilir, bu
tercihe de saygı duyulur. Peki, burada, acaba, böyle bir süreç ve
tercih mi söz konusudur? İşte, bu aşamada Anayasa Komisyonu Başkanının
talihsiz bir değerlendirmesini bilgilerinize sunmak istiyorum.
Aynen ifade şu: "Başkanlık düzenlemesini yapamadık, ancak bu
düzenlemeyi getirebildik." İfadenin meali bu.
İşte, değerli arkadaşlarım,
sistematik ve tutarlı anlayıştan uzak bir yaklaşımın itirafı niteliğindeki
bir açıklamadan söz ediyorum. Bu açıklamanın, aynı zamanda Anayasa
Komisyonu Başkanını, akademik anlamda ömür boyu takip edeceğini
de üzülerek ifade ediyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
yapılmak istenilen aslında son derece açık. Yetkilerinin çok geniş
olduğunu dile getirdiğimiz Cumhurbaşkanının bu yetkilerini muhafaza
ettiğimiz gibi, başka hiçbir düzenleme yapmadan ayrıca halkoyuyla
seçilmesini gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Peki, bunun devamında
görev, yetki, sorumluluk dengesini, bunların araştırmasını, bunların
değerlendirmesini yapıyor muyuz? Hayır. Yine, halkoyuyla geldiği
gibi, Cumhurbaşkanı, hem hukuken hem siyaseten sorumsuz olmaya devam
ediyor.
İşte, değerli arkadaşlarım,
demokrasilerde böyle bir şey olmaz. Demokrasiler, hukuk yapılanması
içinde hesap verme ve hesap sorma rejimleridir. Biz bunu ortadan
kaldırıyoruz. Bu değişiklikle bunu ortadan kaldırıyoruz. Böylece,
kendi elimizle bir diktatörlük sistemi yaratıyoruz. Hiçbir şekilde
denetlenmesi mümkün olmayan bir gücü ortaya çıkarıyoruz.
Ayrıca, bu düzenlemeyle
böyle bir gücü yarattığımız gibi, bu düzenlemeyle, yürütme organı
içinde halkoyuyla gelen iki ayrı organı yaratıyoruz. Bu iki ayrı
organ arasında çatışma ve yetki tecavüzü ortamlarının doğmasını
yaratıyoruz, bu ortamı, bu zemini yaratıyoruz. Böyle bir düzenlemenin
başka hiçbir fiilî sonucu olamaz, bu sonuç kaçınılmazdır. Bunları,
artık, görmemiz gerekiyor, bunları değerlendirmemiz gerekiyor.
Sayın Başbakan bu aşamada
bir değerlendirme yaptılar. Bütün bu eleştiriler dile getirildiği
zaman, şunu ifade etti Sayın Başbakan…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ATİLLA KART (Devamla) -
"Efendim, biz bu yetkilere ilişkin, sorumluluklara ilişkin düzenlemeyi
de ilerleyen aşamalarda yapabiliriz" dedi. Aslında Sayın Başbakanın
bütün bu ifadesi, bu itirafı, bizim bu söylediklerimizin ne kadar
doğru olduğunu, ne kadar yerinde olduğunu anlatıyor. İşte, biz de
diyoruz ki: Böylesine önemli bir konuda yetki, görev, sorumluluk
meselesini bu aşamada düzenlemek gerekir diyoruz. Bunu, ne zaman
olacağı belli olmayan, belirsiz bir döneme erteleyemezsiniz diyoruz.
Bunu ifade etmeye çalışıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
böyle bir süreç içinde bütün bu soruların -biraz evvel anlattığım
soruların- yaptığım açıklamaların bir açıklaması olabilir, iktidar
açısından bir açıklaması olabilir. Seçim dönemine yönelik olarak
propaganda ve istismar malzemesi sağlamak, ondan sonra da, kendince
mağduru ve mazlumu oynamak. Ancak, unutulmamalıdır ki, halk, artık,
gerçekleri bütün çıplaklığıyla görüyor...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kart, son
cümlelerinizi alayım.
ATİLLA KART (Devamla) -
Hemen bitiriyorum Sayın Başkanım.
… mağdur ve mazlumu oynamak
isteyenlerin, devlet kadrolarını nasıl ele geçirdiklerini ve yolsuzluk
ilişkilerine nasıl bulaştıklarını ibret ve hayretle izliyor. İnanıyoruz
ki, bu kifayetsiz ve muhteris kadroların yarattığı tahribatlar en
geç 22 Temmuzda sona erecektir. Fiilen ve anayasal takvim sebebiyle
uygulanma imkânı olmayan bu Anayasa değişikliğinde ısrar etmek
-tekrar ifade ediyorum- sistemi tahrip etmek ve mevzuatta anarşi yaratmaktan
başka bir sonuç doğurmayacaktır. Geldiğimiz süreçte Türkiye'yi artık
siyasi hırs ve komplekslerimize alet etmeyelim.
Bu düşüncelerle, bu değerlendirmelerle,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kart.
Anavatan Partisi Grubu
adına Malatya Milletvekili Sayın Süleyman Sarıbaş… Yok.
Şahsı adına Kırıkkale
Milletvekili Sayın Ramazan Can, buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhurbaşkanının halk
tarafından seçimi, doğrudan demokrasinin tezahürüdür, milletin
demokrasiye doğrudan katılımıdır. Oy veren bir milletin zekâsından
kuşkulanmaya kimsenin hakkı yoktur. Demokrasiye yatkın ya da yatkın
olmayan toplumlar ayrımı artık bitmiştir. Nitekim, Atatürk, yıllar
önce, aynen aktarıyorum: "Gözlerimizi kapayıp, mücerret yaşadığımızı
farz edemeyiz. Memleketimizi bir çember içine alıp, dünyayla alakasız
kalamayız." dediği hâlde, devletimiz, yasama organınca benimsenen
ulus üstü hukuku bir türlü içine sindirememiş, yalnız kovboyu oynuyor.
Özgürlük, çoğulculuk,
elbette özgür millet yönetimi olan demokrasi için yetmez. Demokrasi,
düşünceler cumhuriyetidir, diyalogdur. Bu diyalog, yönetenleri
halkın seçmesiyle oluşur. Evet, Türk milleti, demokraside yerini
almak istiyor, hem de bunu millete yasa önerisi getirilebilmenin
tartışıldığı bir ortamda istiyor. Bu yüzden Türk milleti haklıdır.
Demokrasimiz, prematüre bir demokrasi değildir, ancak, millet kayıt
dışına itildiğinde prefabrike bile olabilir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
burada çok önemli bir şeyi hatırlatmak istiyorum: Her gün Atatürk'e
yollama yapmak bir hüner değildir. Hüner, Atatürk gibi düşünebilmektedir.
O Atatürk ki en dar zamanlarda bile "Benim en büyük yapım, en büyük
eserim Türkiye Büyük Millet Meclisi." demiştir. Kurtuluş Savaşı
zamanında Meclisi terk etmemiştir. Ama maalesef Atatürk'ün mirasçısı
olduğunu iddia eden, Atatürkçülükten geçinen, Atatürk'ü istismar
edenler Meclisi terk etmiştir. Atatürk'ün kemikleri sızlıyor. Sağ olsaydı,
herhâlde yapacağı ilk iş, Cumhuriyet Halk Partisinden sizleri kurtarmak
olacaktır. Siz, Meclisi terk ettiniz, aziz Türk milleti de 22 Temmuzda
sizleri terk edecektir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Kurtuluş Savaşı'nı başaran,
cumhuriyeti kuran demokratik sabır ve sınavından geçen aziz Türk
milletinin Cumhurbaşkanını seçmesinden doğal bir şey olamaz. Cumhuriyetin
son sığınağı devlet, devletin son sığınağı ise hikmeti hükûmettir. Demokrasinin
son sığınağı ise millettir. Milletin son sığınağı ise hukuktur. Maalesef
hukuk son zamanlarda katledilmiştir, 367 ucubesi çıkarılarak katledilmiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi ise, Cumhurbaşkanlığı seçimini mahkemeye
intikal ettirerek demokrasiye ihanet etmiştir.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Dikkat et sözlerine!
RAMAZAN CAN (Devamla) -
Mahkeme ilamıyla milletin iradesine ipotek koydurmuştur…
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Sayın Başkan, 67'nci maddeyi hatırlatıyorum.
RAMAZAN CAN (Devamla) -
…ve çoğunluğun dahi Cumhurbaşkanını seçemeyeceği anlaşılmıştır.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Katlediyorsun…
RAMAZAN CAN (Devamla) -
"Meclis seçsin." Olmaz. "Millet seçsin." Olmaz.
ERDAL KARADEMİR (İzmir)
- Seçseydiniz, engel olan mı var?
RAMAZAN CAN (Devamla) -
Cumhuriyet Halk Partisi mi seçsin?
ERDAL KARADEMİR (İzmir)
- Seçseydiniz…
RAMAZAN CAN (Devamla) -
O zaman olur değil mi? Böyle bir şey olamaz demokrasilerde.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Beceriksizliğinizin faturasını başkalarından çıkarıyorsunuz.
RAMAZAN CAN (Devamla) -
Milletimiz seçsin diyoruz, seçtirmiyorlar, size değer vermiyorlar,
üstelik Meclisi terk ediyorlar. Sineyimillet 22 Temmuzda silleyimillet
olarak size dönecektir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ERDAL KARADEMİR (İzmir)
- Göreceğiz…
UFUK ÖZKAN (Manisa) - O
milletin sillesini göreceksin!
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Sen biraz daha konuşursan benim sillemi göreceksin.
RAMAZAN CAN (Devamla) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın Cumhurbaşkanı maalesef
Cumhuriyet Halk Partisinin muhalefet ettiği bütün yasaları iade
ediyor. Ancak Gabar Dağı'nda Mehmetçikle mücadeleye girerek ölü ya
da diri yakalanan teröristleri affeden kararnameleri maalesef
iade etmiyor.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) -
Sensin affeden be! Ayıp be!
RAMAZAN CAN (Devamla) -
Tabii ki Cumhurbaşkanı anayasal yetkisini kullanıyor, ama bu yetkileri
keşke Cumhurbaşkanı cumhura değil teröristlere karşı kullansa
idi.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Terörle
Mücadele Kanunu'nun 6'ncı maddesini kim koydu?
RAMAZAN CAN (Devamla) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhurbaşkanının geri göndermesiyle
ilgili olarak Sayın Profesör Teziç, Anayasa Hukuku kitabında aynen
şöyle diyor: "Kamu hukukunda yetki ve otorite sorunu beraberdir.
Sorumluluk kimdeyse, yetki, otorite ondadır. Devlet Başkanı geri
göndermenin takdirini keyfiyetle uygulayamaz." demektedir.
Nitekim, merhum Anayasa Profesörü Hüseyin Nail Kubalı, aynen
"Devlet Başkanının siyasi bakımdan haiz olduğu mutlak sorumsuzluk,
mutlak siyasi tarafsızlığını gerektirir. Devlet Başkanı bu sıfatı
taşıdığı müddetçe parti adamı değildir, partiler üstü tarafsız
bir şahsiyettir, zira, devletin temsilcisi, cumhurun başıdır, bu
sebeple, asla partizan gibi konuşamaz; rolü, ayırıcı değil, birleştiricidir;
tenkit veya tasvip değil, uyarma ve irşattır; gerektiğinde milletin
hakemliğini yapmaktır." diyor. Gerçekten Sayın Ahmet Necdet Sezer'in
tarafsız olup olmadığını, Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekili
aday listelerine baktığımızda görebileceğiz.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
yine bir hukukçu -dikkatlerinizi çekiyorum- Anayasa Mahkemesi
üyesiyken, 1991 yılında Anayasa Mahkemesi üyesi olarak vermiş olduğu
bir kararda aynen şöyle diyor: "Bugün artık gerçek güç kaynağı
olan, seçimle oluşan parlamentodur. İçindeki çoğunluğa dayalı
hükûmet ön plana geçmiştir…"
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Son cümlelerinizi
alayım Sayın Can.
Buyurun.
RAMAZAN CAN (Devamla) -
"…Parlamenter sistemde yürütmenin sorumluluğu hükûmetlerdedir.
Hükûmet ve Meclisin tasarruflarına karşı, Cumhurbaşkanının uyarı
ve tavsiyede bulunmaktan öte, direnmesi, sistemin özelliğine ters
düşer. Sistem özde parlamenter demokrasi olduğundan, Cumhurbaşkanı
siyasal yerindelik yapamaz. Tasarrufları imzalamak zorundadır."
Esasen öğretide de Cumhurbaşkanının rolünün uyarı ve tavsiye olduğunu
belirterek, Profesör Teziç'e de atıf yapılmaktadır. Bu kararda imzası
olan hukukçuyu merak ettiniz mi? Söylüyorum: Sayın Ahmet Necdet Sezer.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Can.
ERDAL KARADEMİR (İzmir)
- Sayın Başkan, ha bire Cumhurbaşkanına saldırı yapıyor.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Cumhurbaşkanına hepsi saldırıyor Sayın Başkan. Bakın, bu grup Cumhurbaşkanına
hakaret ediyor.
BAŞKAN - Şahsı adına, Isparta
Milletvekili Sayın Recep Özel.
Buyurun Sayın Özel. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) -
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Cumhurbaşkanımızın
Anayasa paketini iade gerekçeleri arasında özellikle 7'nci sayfada
yer alan "Devlet'in ve yürütme organının başı olan Cumhurbaşkanı
ile yasama organı arasında tam çatışma ya da tam bütünleşme değil,
mesafeli bir uyum…" Lütfen buraya dikkat etmenizi istiyorum,
mesafeli bir uyumdan bahsediyor.
Cumhurbaşkanımız Sayın
Sezer, son görev süresi içerisinde, bu belirtmiş olduğu üç özellikten
Parlamentoyla, Hükûmetle tam bir çatışma içinde miydi, tam bir bütünleşme
içinde miydi…(CHP sıralarından gürültüler)
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Hukuktan yana tavır koydu.
ERDAL KARADEMİR (İzmir)
- Uyumdan, uyumdan…
RECEP ÖZEL (Devamla)
-…yoksa, mesafeli bir uyum içinde miydi, kamuoyunun ve tüm milletimizin
takdirlerine arz ediyoruz.
MEHMET ZİYA YERGÖK (Adana)
- Kusurda taraf sizsiniz.
BAŞKAN - Sayın Özel, siz
madde üzerinde hukuki görüşlerinizi açıklayın, şahıslar üzerinde
değil.
Buyurun.
RECEP ÖZEL (Devamla) -
İade gerekçeleri üzerinde efendim.
Sayın Cumhurbaşkanımız
diğer bir veto gerekçesinde ise "Yapılmak istenen Anayasa değişiklikleri
ise, rejim krizinin aşılması, temel hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi,
toplumsal gönencin artırılması…"
Bu "gönenç"in ne
anlama geldiğini de pek anlayabilmiş değiliz. (CHP sıralarından
gürültüler)
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Anlamadıysan nasıl geldin buraya sen?
REYHAN BALANDI (Afyonkarahisar)
- Türkçedir o Türkçe, sen anlamazsın Türkçeden!
RECEP ÖZEL (Devamla) -
"…gibi haklı bir gerekçeye, kamuoyu isteğine ya da toplumsal
uzlaşmaya dayanmamaktadır." demektedir.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Recep, sözlük yok mu sende? Türkçe sözlüğe bak, Arapça sözlüğe değil.
Recep Bey, o sözcük Türkçe, Arapça değil.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Vay bu memleketin hâline, vay be!
RECEP ÖZEL (Devamla) -
Acaba, Sayın Cumhurbaşkanımız, tek bir birey olarak, bu konuda nasıl,
ne şekilde, hangi veriyle toplumsal bir uzlaşmanın olmadığından
bahsedebilmektedir? Eğer bir toplumsal uzlaşma olmadığını, böyle
bir toplumsal beklenti olmadığını da iddia ediyorsa, buyursun, bu
paketi referanduma götürsün, o zaman el mi yaman bey mi yaman, uzlaşma
toplumda var mı yok mu hep beraber görürüz.
MEHMET ZİYA YERGÖK (Adana)
- Siz hele şu 367'yi bulun bir bakalım.
RECEP ÖZEL (Devamla) -
Bir diğer gerekçesinde ise "İkinci kez seçilme olasılığı, Cumhurbaşkanını,
kimi siyasal partileri hoşnut etme, bir siyasal partiyle, özellikle
iktidarla özdeşleştirme yoluna itebilecektir." diyor.
Bir kişinin, bir partinin
ikinci kez seçilmesi, görev süresi içerisinde yapmış olduğu icraatlardan
vatandaşın, milletin memnun olup olmamasına bağlı. Eğer vatandaş
memnun ise ikinci bir kez seçilme -yüzde 51'i aldıktan sonra bunun arkasında
başka amaçlar aramak- Sayın Cumhurbaşkanımız Sezer'in de bu değişiklik
paketiyle ilgili olarak ikinci kez seçilme imkânı vardır, ikinci kez
seçilebilir. Bu görev süresi içerisinde başarılı mıydı? Kimine
göre çok başarılı, kimine göre çok başarısız. Aday olur, bu zamana
kadar sözcülüğünü yapan milletvekillerimiz, partiler aday gösterirler.
O da görev süresi içerisinde başarılı mı değil mi, hep beraber görürüz.
Bu Anayasa değişiklikleri
paketi de, Sayın Cumhurbaşkanımıza, tekrar, halk huzurunda yapmış
olduğu icraatların…
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Sizin aklınıza ihtiyacımız yok bizim.
RECEP ÖZEL (Devamla) -
…başarılı mı başarısız mı olduğunu, kendisini bir çek etme anlamında
da bir imkân tanıyacaktır. Bu imkânı da Sayın Cumhurbaşkanına tanıyalım
diyoruz.
Tabii ki, bu aşamaya gelmesinin
en büyük fonksiyonu, sistemin tıkanması. Cumhurbaşkanlığı sisteminin
bloke edilmesinde…
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Kim bloke etti? Niye uzlaşmadınız?
RECEP ÖZEL (Devamla) -
…Anayasa Mahkememizin önemli bir işlev üstlendiği ülkemizde de
yadsınamaz. Ama, ülkemizde yasama organının hukuki denetimini
yapan tek organ da Anayasa Mahkemesidir.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- 3 kişi mi belirleyecek Cumhurbaşkanını?
RECEP ÖZEL (Devamla) -
Türkiye açısından, Anayasa Mahkemesinin varlığı değil, kararlarının
ne kadar birey hak ve özgürlüklerinden yana olduğu sorunudur.
Dolayısıyla, genel olarak,
yargının siyasi alana müdahalesi sorunu ülkemizde daha değişik
bir boyutta ele alınmalıdır. Çünkü, bizim sorunlarımız, sadece dünyadaki
genel eğilime uygun olarak, yasama organı aleyhine giderek genişleyen
yargı yetkileri değil, yargının, özellikle de Anayasa Mahkemesinin,
temel hak ve özgürlükler ile demokrasiyi korumada gösterdiği çekingen
tutumundandır.
Kuvvetler ayrılığının
esas alındığı demokrasilerde, meclis kanun yapıyor, hükûmet ve bürokrasi
yürütüyor, yargı kurumları da denetliyor. Eğer sistem demokratik
ise, bütün bu kurumlar yaptıklarını millet adına yapıyorlar, yetkiyi
onlardan alıyorlar demektir.
Anayasa Mahkememiz, bugünlerde,
neredeyse bir senato görevi yapmaktadır. Yasaları denetleyen
Anayasa Mahkemesi, giderek, Türkiye Büyük Millet Meclisini denetleyen
mahkeme statüsü kazanmaktadır. İç Tüzük dahil, her şeyi denetliyor.
Anayasa yargısının siyasi rejim üzerinde bu kadar ağırlığı olmaması
gerekir.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Yanlış iş yaparsanız denetler tabii.
RECEP ÖZEL (Devamla) -
Anayasa Mahkemesinin yürütmeyi durdurma kararlarının dayanağının
ne olduğunun da tartışılması gerekmektedir. Zira, hiçbir kurum ve
kuruluş Anayasa'dan ve yasalardan alınmayan hiçbir yetkiyi kullanamaz.
Anayasa'mızın 6'ncı maddesi
egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğunu belirttikten
sonra "Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara
göre, yetkili organlar eliyle kullanır." demektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- İşte, siz bunu bir kişiye teslim ediyorsunuz bak. "Organlar
eliyle kullanılır." diyorsunuz…
RECEP ÖZEL (Devamla) -
Ama bu, devlet yönetiminin arapsaçına dönüştürülmesi, çok başlılığın
iktidarı parçalaması anlamına da gelmez. Anayasa'nın bu hükmü,
Parlamentonun politik takdir yetkisini başkalarıyla paylaşması
gerektiği anlamına da gelmez. Başka bir ifadeyle, Anayasa'nın tesis
ettiği başka yetkili organlar Türkiye Büyük Millet Meclisinin
eşitleri değildir. Her anayasal organının anayasal yetkileri belirlenmiştir,
ama, şüphesiz, bu yetkilerin hepsi aynı düzeyde değildir.
Esasen, bir anayasal düzende
birden fazla yetkili organın bulunması, bunların hepsinin aynı düzeyde
ve eşit yetkide oldukları anlamına gelmez. Anayasa Mahkemesi,
evet, bir yasayı iptal edebilir, ama, bu, onun, yasama yetkisinin ortağı
olduğu anlamını da göstermez. Onun içerdiği politik tercihi geçersiz
kılmak suretiyle kamu siyasetini belirlemek değil... Denebilir
ki: "Yargı da Türk milleti adına karar verebiliyor." Evet,
ama bu, hiçbir zaman egemenliğin kullanıcısı anlamına da gelmez diyor,
Anayasa paketi değişikliğimizin hayırlı uğurlu olmasını diliyor,
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Özel.
4'üncü madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi gizli oylamaya
başlamadan önce Genel Kurula bir açıklama yapmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, oylama
işleminin huzur içerisinde ve güvenli bir şekilde yapılabilmesi
için, görevli olan arkadaşlarımızın -Divan Kâtibi ve yardımcılarının-
acele etmeden, gelen sayın milletvekilleriyle ilgili işlemleri
yapmalarını ve oy kullananların dışında hiç kimsenin orada bulunmamasını
rica ediyorum. Aksi takdirde, oylamayı durdururum.
ERDAL KARADEMİR (İzmir)
- Sayın Başkan, herkes kabinde oy kullansın.
BAŞKAN - Şimdi, gizli oylamaya
Adana ilinden başlıyoruz.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN - Sayın milletvekillerinden
oyunu kullanmayan var mı efendim?
Oylama işlemi tamamlanmıştır.
Kupaları kaldıralım.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
10.05.2007 Tarihli ve 5660 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 4'üncü
maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 371
Kabul : 367
Ret :
1
Geçersiz : 3
Şimdi, 5'inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 5- Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 102 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 102- Cumhurbaşkanı
seçimi, Cumhurbaşkanının görev süresinin dolmasından önceki altmış
gün içinde; makamın herhangi bir sebeple boşalması halinde ise boşalmayı
takip eden altmış gün içinde tamamlanır.
Genel oyla yapılacak
seçimde, geçerli oyların salt çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı
seçilmiş olur. İlk oylamada bu çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamayı
izleyen ikinci pazar günü ikinci oylama yapılır. Bu oylamaya, ilk
oylamada en çok oy almış bulunan iki aday katılır ve geçerli oyların
çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı seçilmiş olur.
İkinci oylamaya katılmaya
hak kazanan adaylardan birinin ölümü veya seçilme yeterliğini kaybetmesi
halinde; ikinci oylama, boşalan adaylığın birinci oylamadaki sıraya
göre ikame edilmesi suretiyle yapılır. İkinci oylamaya tek adayın
kalması halinde, bu oylama referandum şeklinde yapılır. Aday, geçerli
oyların çoğunluğunu aldığı takdirde Cumhurbaşkanı seçilmiş
olur.
Cumhurbaşkanı göreve
başlayıncaya kadar görev süresi dolan Cumhurbaşkanının görevi
devam eder.
Cumhurbaşkanlığı seçimine
ilişkin usûl ve esaslar kanunla düzenlenir."
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın
Atila Emek, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ATİLA
EMEK (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi'nin 5'inci maddesi üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi ve büyük Türk milletini saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım,
temel yasa olan anayasa, toplumların ana sözleşmeleridir. Anayasaların
yapılması ve anayasalar üzerindeki değişiklikler toplumsal uzlaşmayla
olmalıdır. Tepkiyle, hiddetle ve hele dayatmayla anayasa yapılamaz,
anayasa değiştirilemez.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde görüşmekte olduğumuz
Anayasa değişikliği, Adalet ve Kalkınma Partisinin Cumhurbaşkanlığı
seçiminde içine düştüğü sıkıntılı durumun üzerinde yarattığı
psikolojik çöküntüyle mağdurları oynama projesinin bir parçası
olarak önümüze gelmiştir. Sayın Cumhurbaşkanının yeniden görüşülmek
üzere yüce Meclise iade ettiği Anayasa paketi ile Cumhurbaşkanlığı
tezkeresi üzerinde ikinci kez görüşmekteyiz.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Cumhurbaşkanımızın iade tezkeresini inceleyip oradaki konulardan
sonuç çıkarmak ve ona uygun davranmak var iken, Komisyonda başlayan
ve bugün yüce Mecliste devam eden müzakerelerde, sizin, anlayışınızın
gereği olarak, devletin bütün kurumlarıyla bugüne kadar sürdürdüğünüz
çatışmayı, ne acıdır ki, milletimiz ibretle seyretmekte. Şimdi, Sayın
Cumhurbaşkanımızı hedef alan, hiç de hoş olmayan, hiç de seviyeli
olmayan sözlerle, Cumhurbaşkanlığı makamına saldırılmaktadır.
Öylesine durumlar, öylesine sözler işittik ki, en son, Sayın Cumhurbaşkanının
"teröristleri affetti" anlayışına kadar sözlerinizi
vardırdınız. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Bakınız, bu konuda özürlüsünüz.
Adalet ve Kalkınma Partisi olarak, hiç, bu konuda konuşmama durumunda
olan tek kurum sizsiniz, çünkü, Eve Dönüş Yasası'yla, cezaevlerindeki
teröristleri toplumun içine salan ve yeniden dağa gönderen sizsiniz!
Sizsiniz! Sizsiniz!
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Sen hiçbir şey bilmiyorsun.
ATİLA EMEK (Devamla) -
Bakınız, kabul evleri açtınız Van'da, Trakya'da, bir tek insan oraya
gelmedi, ama, cezaevlerinden bıraktıklarınız dağa çıktı, Anadolu'nun
yiğit evlatlarını, askerlerini şehit etti, al bayrağa sarılı tabutlar
kucağımıza geldi. Bir Güneydoğu Anadolu incelemesinde bir ilimizde
brifing alırken devletin bir emniyet müdürü aynen heyetimize şunu
söyledi: "Sayın milletvekilleri, bir Eve Dönüş Yasası çıkardınız
ve cezaevindeki tuttuğumuz teröristleri saldınız; ilk işi, geldi,
şehrin göbeğinde 4 tane polisimizi şehit etti." dedi.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Rahşan affı!
ATİLA EMEK (Devamla) - O
günlerde de, maalesef, siz Terörle Mücadele Yasası'nı Meclisin gündemine
getiriyordunuz ve Terörle Mücadele Yasası'nın 6'ncı maddesinin
son fıkrasında terör örgütünün kurucusunun affını sağlıyordunuz.
Şimdi, bu konuda hiç konuşmaması gerekenler, burada, kalkıyor, Sayın
Cumhurbaşkanına af yoluyla saldırıyor. Biraz düşününüz. Tabii,
anlıyoruz, kabul ediyoruz...
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Avukatı mısınız?
ATİLA EMEK (Devamla) -
Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti'nin Devlet Başkanına, Cumhurbaşkanına
herkes saygılı olacak, siz de saygılı olacaksınız.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Senden mi öğrenecek bu millet Cumhurbaşkanına saygıyı?
ATİLA EMEK (Devamla) -
Sabırlı olun.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Sen sabırlı ol. Öğretmen misin sen?
ATİLA EMEK (Devamla) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakınız şu düştüğümüz duruma.
Haftaya bugün listeler belli olduğunda, belki üçte 2, bilemem, belki
yüzde 50 küskünler grubu oluşacak. Şimdi, siz, bu gruba -biraz önce
bir arkadaşınız söylüyordu- söyleyin, oy kullanmayanlar listede
olmayacak baskısıyla son noktada milletvekillerine dayatıyorsunuz,
baskı yapıyorsunuz. Ama, bakınız, millete dayatmaya çalıştığınız
durum hiçbir zaman anayasa hukukuna da, hukuk sistemimize de, toplumsal
uzlaşmamıza da, geleneklerimize de uygun değil. Dayattınız, başaramadınız.
Şimdi dayatmaya devam ediyorsunuz ve…
AHMET YENİ (Samsun) -
Millete gidiyoruz.
ATİLA EMEK (Devamla) -
Gideceğiz.
…mağdurları oynuyorsunuz
AHMET YENİ (Samsun) -
Milletten kaçmayın.
ATİLA EMEK (Devamla) -
Ama, mağdur ettiğiniz o millet sizi bekliyor.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
Anayasa'da değişiklik istiyorsanız -verdiğiniz söz vardı 2002 seçiminde-
yüreğiniz yetiyor idiyse, arkanızda korkacağınız dosyalar yok
ise niye dokunulmazlığı sınırlandırmadınız? Ama, Meclisin raflarında
yolsuzluk dosyalarını dönem sonuna bırakmayı başardınız. İstanbul
Belediyesinin yönetimindeki yolsuzlukların hesabını vermeden
Meclise geldiniz, dokunulmazlık zırhına büründünüz, burada da
yolsuzluklara devam ettiniz, yolsuzluk batağına battınız…
BAŞKAN - Sayın Emek,
şikâyet ettiğiniz konuyu kürsüde dile getirmeyin. Lütfen, madde
üzerinde konuşmaya davet ediyorum sizi.
Buyurun.
ATİLA EMEK (Devamla) -
Madde üzerinde bağlantı kuruyorum, Anayasa'yı konuşuyorum Sayın
Başkan.
Şimdi de, bakınız, 23'üncü
Dönem bu sınırlamayı yapacak, yargı yollarını açacak. Ama, öyle
inanıyorum ki, 23'üncü Dönem Meclisiyle birlikte Anayasa Mahkemesi
Yüce Divan sıfatıyla çok çalışacak, çok çalışacak. Bunu bilmenizi
isterim.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi şurada sayılı günler var. 4 Hazirana sayılı gün bir hafta kaldı.
Siz geliyorsunuz, Anayasa değişikliğiyle meşgulsünüz, dayatmaya
devam ediyorsunuz. Ama, şunu biliniz ki, bu seçimi, 22 Temmuz seçimini
sadece mağdurları oynayarak başarısızlığınızı, milleti yoksullaştırdığınızı,
milleti perişan ettiğinizi unutturacağınızı sanıyorsanız, millet
bekliyor, sandıkta bunun hesabını size soracak ve bunları tartışacağız.
YEKTA HAYDAROĞLU (Van)
- Az kaldı, az… 22 Temmuza az kaldı.
ATİLA EMEK (Devamla) -
Hiç gerçekleşmeyeceğine inandığınız bir yolda direniyorsunuz.
AHMET YENİ (Samsun) - Niye
telaşlanıyorsunuz?
BAŞKAN - Müdahale etmeyelim.
ATİLA EMEK (Devamla) -
Ama, millet sizi bekliyor. Millet sizi 22 Temmuzda dört buçuk yılın
hesabını sormak üzere bekliyor.
Şimdi, öyle bir durumdayız
ki, Anayasa Komisyonuna sabahleyin komisyondaki müzakerelerin
zabıtlarını almak için gittik, daha deşifre edilmemiş. Tozu dumana
katıyorsunuz ve bir tepki içinde açıkça bir iktidar olmanın, Mecliste
çoğunluk olmanın her şey olduğunu sanarak, bunun adını demokrasi
sanarak bir dayatma içindesiniz. Ama, unutmayınız ki, rejimi demokratik
kılan iktidarlar değildir, iktidar her rejimde vardır, ama muhalefetin
varlığıyla rejim demokratik olur. Siz, bunu kabul etmiyorsunuz.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde bunu diyorsunuz, Anayasa değişikliğinde
bunu diyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
5'inci maddenin değişikliği, Anayasa'nın 5'inci maddedeki değişikliği
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi. Şimdi, Sayın Hocam burada;
bir kere daha kendisine akademisyen olarak, bilim adamı olarak siyasi
kimliğiyle birlikte soruyorum: Hocam, bu değişiklikle sistemin
adı nedir? Nedir? Yani, anayasal sistemde başkanlık sistemi var, yarı
başkanlık sistemi var, bizim şimdiye kadar uygulayageldiğimiz
parlamenter sistem var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ATİLA EMEK (Devamla) -
Bağlıyorum Sayın Başkan.
Şimdi, Sayın Grup Başkan
Vekili sabah konuşmasında dedi ki: "Yirmi yıldır toplum bunu
tartışıyor. Anayasa derslerinde, hukuk fakültesinin birinci sınıfında,
bütün dünyada ve her yerde anayasa derslerinde yıllardır, neredeyse
uzun yıllardır sistemler tartışılır. Ama sizin getirdiğiniz değişiklikle
sistemin adı nedir? Bunu nereye oturtuyorsunuz?" Sayın Başkan
dedi ki: "Evet, ben de bir tarifini bulamıyorum." Bu, bir AKP
klasiği. Bu, bir ucube! Bunun adı ne parlamenter sistem ne yarı başkanlık
sistemi ne de başkanlık sistemi ne de başkanlık sistemi.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Halktan korktuğunuzdan ayaklarınız titriyor!
ATİLA EMEK (Devamla) -
Bir ucube yaratıyorsunuz, halkın önüne mağdurları oynamak üzere
gidiyorsunuz.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Milletten korktuğunuzdan ayaklarınız titriyor!
ATİLA EMEK (Devamla) -
Ama, merak etmeyin, halk sizi bekliyor, halk hesabını soracak, 22
Temmuzda defterinizi dürecek.
BAŞKAN - Lütfen müdahale
etmeyelim.
ATİLA EMEK (Devamla) -
Burada küçük bir grup olarak…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Emek, son
cümleleriniz için açıyorum efendim.
ATİLA EMEK (Devamla) -
Bağlıyorum efendim.
Bakınız, 22 Temmuzdan
sonra bu tarafta küçük bir grup olarak sizlerle birlikte çalışmayı
bekliyoruz.
AHMET YENİ (Samsun) - Rüya
görüyorsun, rüya!
ATİLA EMEK (Devamla) -
Ve uzlaşmanın ne olduğunu, Parlamentonun nasıl çalışacağını, nasıl
çalıştırılacağını, uzlaşmayla Cumhurbaşkanının nasıl seçileceğini
de öğrenmiş olacaksınız.
Durum bu, tablo bu. Millet
sizi bekliyor ve bir daha bu grubu göremeyeceksiniz. Ama, son olarak,
yanlıştan dönmeniz için uyarımızı yapıyoruz. Dinlemeyeceğinizi
biliyoruz, ama, millet bizi izliyor.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Emek.
MUSTAFA ÜNALDI (Konya)
- Aç tavuk…
ATİLA EMEK (Antalya) -
Görürüz, görürüz…
III. - BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) ÇEŞİTLİ İŞLER
1.- Genel Kurulu ziyaret eden Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler
Meclisi Ortak Heyeti Başkanı Edward Withfield ve beraberindeki
heyete Başkanlıkça "Hoş geldiniz" denilmesi
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
şu anda Amerika Birleşik Devletleri Senatosu ve Temsilciler Meclisi
Ortak Heyeti olarak, Heyet Başkanı Sayın Edward Withfield ve Senatör
Nelson, Heyetle birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisini ziyaret
etmektedirler. Başkanlık olarak, kendilerine "hoş geldiniz"
diyoruz. (Alkışlar)
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Bunlar da kurtaramayacak sizi, bunlar da kurtaramayacak!
V. - KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
5.- 10.5.2007 Tarihli ve 5660 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Cumhurbaşkanınca
Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Anayasa Komisyonu
Raporu (1/1368)(S. Sayısı:1433) (Devam)
BAŞKAN - Madde üzerinde
Anavatan Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili Sayın
Mahmut Koçak.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Mahmut, iyi konuşursan liste birsin, konuşamadığında yandın!
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Koçak.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MAHMUT KOÇAK (Afyonkarahisar) - Değerli Başkanım, çok kıymetli
milletvekili arkadaşlarım; ben de Anayasa değişikliğine farklı
bir pencereden bakmak istiyorum. 22'nci Dönem başladığında büyük
bir çoğunlukla iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisinin bir
milletvekili olarak en çok üzerinde durduğum konulardan birisi,
Türkiye'de sivil bir anayasa hazırlanması, siyasi partiler ve seçim
yasasının demokratik, çağdaş normlara kavuşturulması, millî iradenin
gerçek bir şekilde tecelli etmesiydi.
Hiç unutmuyorum, 2006 yılında
bu kürsüden bunları konuştuğumda bazı milletvekili arkadaşlarımızın
yüzlerinin asıldığını gördüm. Orada dile getirdiğimiz şeyler kötü
şeyler değildi ki. Orada dile getirdiğimiz şeyler, milletin milletvekilini
kendisi seçmesiydi, doğrudan kendisi seçmesiydi, aracısız seçmesiydi.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Vekili zaten kendisi seçiyor canım.
MAHMUT KOÇAK (Devamla)
- Şimdi, hangi bir seçim sistemiyle gidiyoruz? Bir kör dövüşü şeklinde
gidiyoruz ve millet, şimdi adaylarını, aday adaylarını bile tanımıyor
ve yarın bir gün bunun sıkıntısını ülke çekecek ve sıkıntılar peşi
sıra gelecek. Nerede millî irade? Bugün, meydanlarda konuşulan
millî irade nerede?
Hani, sivil bir anayasa
hazırlığı? O, yine 2002 seçimlerine giderken meydanlarda konuştuğumuz,
millete söz verdiğimiz, "Kahir ekseriyetle bizi iktidara getirin,
bizi muhtaç etmeyin, Anayasayı değiştirecek güç verin" diye
konuşulan o meydanlar unuttu mu acaba?
Baş örtüsü probleminden,
imam-hatiplerdeki kat sayı problemine kadar, ifade hürriyetinden
sivil, çağdaş, demokratik bir seçim sistemine kadar, hukukun sonuna
kadar işlediği demokratik, çağdaş bir siyasi partiler kanununa
kadar, bunların hepsini bu meydanlar unuttu mu? Yok, unutmayacak da.
Millî irade çuvallara
itina ile giriyor. Millî irade, liderlerin dudakları arasında yine.
Millî irade, evet, ne yazık ki, dört buçuk yıl boşa geçtikten sonra millet
akla geliyor, hatırlanıyor, üzüntümüz buna.
Kişisel hiçbir şey söylemeyeceğim,
insanlarla ilgili de konuşmayacağım ama 22'nci Dönem, demokrasi
alanında gerçekten çok şeyler kaybedilmiş bir dönemdir. Büyük bir
milletvekili ordusuyla gelinip…
Bakın arkadaşlar, bu
millet, bu büyük ordudan çok şeyler bekledi demokrasi alanında. Ben
bir şeyi hatırlatacağım. Meydanlarda ağlıyorduk. Diyorduk ki:
"Ey millet, bir şiir okudu diye siyasi bir liderimizin önü tıkanmıştır.
İfade hürriyeti bu memlekette bu kadar mı bitmiştir? Gelin, bu liderin
önünü açın." Evet, bu Parlamento o liderin önünü açmıştır. Anayasa
ve yasal değişiklikler ana muhalefet partisiyle beraber gerçekleştirilmiştir.
Ama, akabinde yapılması gereken şeyler rafa kaldırılmıştır, rafa,
rafa! Bu konuda -kendim dâhil- verdiğim yasa teklifleri ne grubu geçebilmiştir…
Sadece Türkiye Büyük Millet Meclisinin arşivinde gelecek dönemleri
bekleyecektir ya da araştırma yapan, bu konuda konuşma yapacak, samimi
demokrat, gerçekten demokrasiyi arzu eden insanlar için, belki de
bir arşiv oluşturacak veya istifade edebileceği bir metin oluşturacak.
Değerli arkadaşlar,
"Alma ağacının altında büyüdü" diye Anadolu'da bir laf vardır.
İnsanlar, demokratik hakları kendileri için istememeli, milleti
için istemeli. Ne zaman kendi önleri tıkandı o zaman demokrasi akla
geliyorsa, hukuka sarılıyorsa, millî irade akla geliyorsa, insanların
ister istemez zihinleri de bulanır, akılları da karışabilir ve insanlarımız
bugün onu diyor. Diyorlar ki: "Almalar, almalar, canım almalar/Vermeye
gelince yüreğim tırmalar" diyor. Evet, vermeye gelince yürek
tırmalanıyor. Millete bu hak verilmemiştir ve 22'nci Dönem, demokrasi
açısından, kim ne derse desin, kim ne derse desin, millî irade açısından
kapkara bir dönem olarak tarihe geçecektir, kim ne derse desin. Hiç,
vız gelir.
Değerli arkadaşlar,
çok kıymetli arkadaşlar, neler yapabilirdik? Hukuk devletini, adalet
düzenini bu büyük grupla oluşturabilirdik. İmtiyazlar rejiminden
haklar rejimine bu ülkeyi beraberce taşıyabilirdik. Ama, bu konu
kimsenin gündeminde olmadı. Siyasi Etik Yasası bile son yılın tartışma
konusu arasına girebildi. Dokunulmazlıkların sınırlandırılması
zaten tu kaka oldu; herkesin kaçtığı ve üzerinde bile konuşmaktan
hicap duyduğu, utandığı "Gazetelerde görülürsem ihraç edilirim,
yanlış olur." dendiği, gazetelerden, televizyonlardan, muhabirlerden
bile kaçınıldığı bir madde oldu.
Değerli arkadaşlar,
gerçekten üzülüyorum meydanlarda konuşulanları gördüğümde,
"Azınlığın çoğunluğa tahakkümü" lafı kullanılıyor son zamanlarda.
Ee, doğru. Ne diyorlar: Biz dedik ki size, temsilde adaleti kurun.
Yüzde 34'le yüzde 66'yı oluşturursanız yarın bir gün başka şeylerde
kendinizi izah edemezsiniz.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Neyle geldin, neyle geldin?
MAHMUT KOÇAK (Devamla)
- İşte, azınlığın çoğunluğa tahakkümü bu değil mi? Evet, evet bunu
yapmaktan hicap ettiniz, yapmadınız, temsilde adaletle ilgili düzenleme
yapmadınız elinizde güç varken. Siyasi Partiler Yasası aynen duruyor,
Seçim Yasası duruyor. Bugün, televizyonlarda bizi izleyen vatandaşlarımız
aynen şunu çok iyi biliyor: Bu dönem, milletin vekilini seçmesi bu
grup tarafından engellenmiştir. Bunu çok iyi biliyor bu millet ve bunu
unutmayacak da. Millî irade şudur: Liderin iki dudağı arasından kurtulmuş
irade, ama ne yazık ki Cumhurbaşkanlığı aday tespitinde bile biz bunu
yaşadık. Sadece milletvekilini değil, Cumhurbaşkanlığı adaylığını
da bir lidere, bir Başbakana -benim de saygı duyduğum- ülkemizin
Başbakanının iki dudağı arasına sıkıştırdık. Biz istiyorduk ki,
550 milletvekilini hür bir iradeyle seçsin bu millet, daraltılmış
bölge olsun, tercih sistemi olsun, adam gibi millet kendi milletvekilini
seçsin istiyorduk. Gerçek demokratlar bunu istiyordu, ama ne yazık
ki, Cumhurbaşkanlığı tespiti bile liderlerin iki dudağı arasına
sıkışıp kaldı.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Oy kullanmaya, o gün, onun için mi gelmedin?
MAHMUT KOÇAK (Devamla)
- Evet, evet, evet, evet, evet.
Son on yedi saatte, son
on yedi saatlik bir manevrayla, Parlamentoya dayatma yaparak
"Ben pişirdim sen ye." anlayışıyla Cumhurbaşkanlığı seçilmez
bu memlekette.
Sayın Kapusuz bilir, mahallesinin
muhtarı bile bir yıl öncesinden adaylığını açıklar, tartışılır. Yine,
Sayın Kapusuz, bilir -ki, çok tecrübelidir- Sarkozy'nin iki yıl öncesinden
beri tartışıldığını çok iyi bilir adaylığının. Böyle şey olur mu?
Böyle bir ucube görülmüş mü? Onun için, kusura hiç bakmayın, 353 arkadaşla
çok daha güzel bir Cumhurbaşkanlığı süreci yürütülebilirdi. Çok
da sevdiğimiz bir kişiyi Cumhurbaşkanı adayı olarak çıkardınız
ama, belki de 5-6 tane aday çıkarmış olsaydınız, uzlaşmayı denemiş
olsaydınız, mutlaka bu Parlamentonun görüşüne müracaat etmiş olsaydınız,
bu insanlar da bigâne değil.
Bakın, şimdi 370'leri buluyoruz.
Geçenkinde 376. Demek ki, uzlaştığınız zaman 376'yı bulabiliyorsunuz.
O zaman Abdullah Bey'in günahı neydi kardeşim, niye uzlaşmadınız?
Neden uzlaşmadınız?
MUSTAFA CUMUR (Trabzon)
- Gelmedin oy kullanmaya, onu söyle.
MAHMUT KOÇAK (Devamla)
- Yani gerçekten söylüyorum, eğer istemiş olsaydınız, eğer gerçekten
Cumhurbaşkanını seçtirmek isteseydiniz, gelir uzlaşırdınız ve
demokratik bir süreç yönetirdiniz ve demezdiniz ki "Akşam pişirdik,
sabahleyin buyurun siz yiyin." Hatta daha da ileri giderek, o
fındık reklamındaki gibi "yerseniz" gibi bir anlayışla,
demokrasiye dayatma yapmazdınız.
Evet, bir dönem boşuna
gitmiştir. Yazıktır demokrasi alanında bu dönemin zayiatı. Ben size
bu dönemin nasıl yönetildiğini, Koca Sekbanbaşı'nın 1830'da ortaya
koyduğu risalesinden bir örnekle göstereceğim. Siyaset halka yaygınlaşmaya
başlamış, kahvehanelerde, berber salonlarında, her yerde siyaset
konuşuluyor, Osmanlıyı nasıl yeniden eski günlerine döndürürüz,
o konuşuluyor. O arada, hemen varıyorlar, diyorlar ki: "Efendim,
siyaset berber salonlarında, kahvehanelerde, köy meydanlarında
konuşulmaya başlandı.", "E ne yapalım?", "Buna bir
siyaset geliştirin." Yani o günkü tabirle bir idam cezası. Bir
"mutlaka cezalandırılması lazım" anlayışı hemen yaşatıldı.
Çıkan öneri şu: "Konuşanın dilini kesin, dinleyenin de kulağını
kesin."
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Mikrofonu da kesin!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Bir daha, bir daha…
MAHMUT KOÇAK (Devamla)
- İşte…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Bir daha, anlaşılmadı, bir daha…
MAHMUT KOÇAK (Devamla)
- İşte, demokrasi anlayışı…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Mikrofon kesildi.
MAHMUT KOÇAK (Devamla)
- Kesildi mi efendim?
Diyorlar ki, "bir siyaset
geliştirin…"
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
- CHP'ye söyle.
MAHMUT KOÇAK (Devamla)
- Yok, CHP'ye değil, Burdurlulara söyleyeceğim, esas sana söyleyeceğim.
Şimdi, ben size özellikle
söylüyorum, konuşanın dilini keserek, dinleyenin kulağını keserek
demokrasi gelmez bu memlekete. Millî irade konusunda samimi olacaksınız.
Nefsiniz için istediğinizi, benim önümü açın, ben gelip hizmet edeceğim
derken, nefsiniz için istediğiniz şeyi, Müslüman kardeşin için de
istemezsen, gerçek iman sahibi değilsin, diyen bir inancın sahibiyiz
biz.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Bravo! Alkışlayın!
MAHMUT KOÇAK (Devamla)
- Onun için, hiç lamı cimi yok. Bunları yapmadınız. Demokrasi alanında
hiçbir şekilde ciddi adım atmadınız. Anayasa'yı değiştirip… 366 milletvekiliyle
aklınıza gelen sadece 2/B oldu, yirmi beş yaş oldu, bu konular olmadı.
Halkın Cumhurbaşkanını seçmesi gündeminizde bile yoktu. Önünüz
tıkandığında aldınız geldiniz. Ben size o zamanlar parti programlarını
gösterdim….
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Koçak,
son cümlelerinizi alayım.
Buyurun.
MAHMUT KOÇAK (Devamla)
- Bakın, burada millete söz verdiniz, sözünüzde durun dedim. Yetmedi
"Üttüm Oynamıyorum" diye kitap yazdım, gönderdim; iktidara
gelmeden önce başka, iktidarda başka davranmayalım diye. Ama olmadı,
hayırlısı, başka bir bahara kaldı herhâlde demokrasi alanında atılacak
şeyler.
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul)
- Demokraside, gelip, oyunu kullanacaktın o zaman.
MAHMUT KOÇAK (Devamla)
- Fakat, sizi vicdani ve mahşerî âlemde hakikaten büyük hesap bekliyor.
Bu gençliğin geleceğini, demokrasimizin geleceğini bu dört buçuk
-beş yıllık iktidar sürecinde yazık ettiniz. Bunun vebali de size
yeter diyorum.
Saygılarımla selamlıyorum.
Sağ olun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Koçak.
Komisyon Başkanı Sayın
Kuzu'nun söz isteği var.
Buyurun Sayın Başkan.
(AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Sağ olun.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; tabii, bu memlekette hukukçu olmanın
zorlukları var.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
- Niye Cumhurbaşkanı adayı olarak göstermediniz?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - Müsaade edin efendim.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Niye aday göstermediniz?
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - Niye aday göstermediniz?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - Beni bu işin içine karıştırmayın; geçmiş bir
iş o, bitti. Şimdi, bundan sonra söyleyeceklerimi, lütfen, istirham
ediyorum dinlemenizi.
BAŞKAN - Arkadaşlar, sakin
olalım, Sayın Hatibi ben anlayamıyorum. Lütfen…
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, tabii, bir memlekette
sistem konusu her zaman tartışılır. Tabii, sistemin en iyisi olabilir
mi? Olabilir.
YILMAZ KAYA (İzmir) -
Biz de anlayamadık zaten!
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - Bizim iyi dediğimiz bir modele başka bir bakışla
kötü bir model denebilir.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Hocam, bu, bir sistem mi?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - Şimdi, aslında dünyada bulunmuş üç tane model
var. Başka modeller bulunmayacak diye bir kural da yok.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Bunun da mucidi siz oldunuz!
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - Yerleşmiş üç modelin biri parlamenter sistem,
bunun bir tanesi başkanlık, bir de ikisi arasında yer alan yarı başkanlık
modeli. Parlamenter model İngiliz modeli, yarı başkanlık Fransız,
başkanlık da Amerikan modeli diye dünyada bilinir. Tabii, buradan
yayılmış birçok yere. Başkanlık modeli en az olanı bunların, tam başkanlık
modeli, en az olanı. Benim de hep savunduğum model bu. Yirmi yıldan
bu tarafa başkanlık sistemi üzerinde yazdık çizdik, hep savunduk,
Rahmetli Özal'dan bu tarafa epeyce sempozyum, paneller yaptık.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Amerikalılar dinliyor yalnız.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - Yarı başkanlık modeli ayrı bir modeldir, gidilir
gidilmez…
Şimdi, bizim getirdiğimizi
kısaca ben size söyleyeyim, nedir: Getirilen model, evvela, şu Anayasa'da…
Buradan sesleniyorum, Türkiye'deki tüm anayasa profesörlerine
-ben de onlardan birisiyim- ve sizlere ve hukukçulara, şu Anayasa'nın
getirdiği modelin adını kim koyacak, gelsin burada bana söylesin.
Bu Anayasa'nın modeli yok. Bu Anayasa parlamenter rejim demiş, ama
parlamenter rejim değil bu Anayasa.
Açıyoruz kitapları, yarı
başkanlık diyen var, başkanlık diyen var, başkancıl diyen var, otoriter
sistem diyen var, krallık diyen var… Aklınıza ne geliyorsa var. Dolayısıyla,
bütün bu karmaşa içerisinde, sorumlu olmayan bir makama bunca yetki
verilmiş hesap soran yok, yedi sene icraattan sonra çekip gidiyor.
Ben, bunu, Sezer için söylemiyorum sadece, bütün geçmişler için söylüyorum.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Yetkilerini kısıtlayın, niye kısmadınız?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - O zaman, demek ki, yapılacak iki şeyden biri
var. Bunlardan bir tanesi, bütün bu yetkilerini kısarak parlamenter
modele, klasik hâle getirmektir. İsmi parlamenter… Bu, bir yöntemdir.
İkinci yol da, sorumluluğu
olmayan bu makama sorumluluk verip yetkilerini muhafaza etmektir.
İşte yapılan budur. Şu anki yapılan, halka seçtirilmek suretiyle
hesap verme durumuna sokmak. Bu, idealdir değildir, ayrı bir mesele
o. Ben bunun örneklerini Komisyonda on saat konuştum sabırla, arkadaşlarımız
biliyorlar oradaki konuşmaları.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Hocam, yine hesap vermiyor Cumhurbaşkanı sizin tasarınızda da.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - Bakın, örnek vereyim size: Avusturya, Finlandiya,
İrlanda, İzlanda, Portekiz, Romanya, Polonya, Estonya, Slovenya.
Bütün bu Avrupa ülkelerinde hangi model varsa, bizde şundan sonra
olacak olan da odur. O bakımdan, bu, ideal model anlamında diyorsanız
elbette ki değil. İdeal model… Ben hep söylüyorum size, parlamenter
model bir memleketi ne ondurur ne öldürür, süründür. Türkiye şimdi
bunu yaşıyor, açık söylüyorum. Bu bakımdan…
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Sayın Başkan, bilimle konuşun, talimatla değil.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - Yani, söyleyen… Tövbe estağfurullah. Allah'ım,
sabır ver ya! Ben sabırlı bir insanım da, yani… (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Şimdi, netice itibarıyla,
değerli arkadaşlar, bu, modelin kendisinin adını koyma meselesi
değil, parlamenter rejim içerisinde kalınıyor, sorumluluk getirmiş
oluyor. Bütün yapılanlar bundan ibarettir.
Demin de bahsettiğim…
Benim Komisyondaki konuşmalarımda kimi eleştiriler olabilir. Mesela,
diyor ki arkadaşlarımızdan birisi: "5+5 olmasa da, 5 olsa."
Olabilir, ama, mesela, benim verdiğim örneklerin hiçbir tanesinde
iki dönem olmayan yok -liste burada, dağıtayım isterseniz size-
hepsi iki dönem seçilmiş. Deniyor ki: Siyasi davranır mı o zaman,
partinin emrine mi girer? Olabilir. Yani, çatışma dediğiniz şey sizin,
cumhurbaşkanı-başbakan çatışması, iki başlı olan her yerde vardır,
parlamenter modelde de vardır, yarı başkanlıkta da vardır. Bugün
yok mudur? Yani, siz, Kenan Evren'den bu tarafa bakın gelen cumhurbaşkanlarımıza,
kendilerinin çok gönüllü getirdiği başbakanlarla geçinememişlerdir.
Dolayısıyla, iki başlı olan yerde sürtüşme olur demek çok doğal, olur
zaten bunlar.
O zaman sonuç, son cümlem:
Sayın Başkanım, eğer Türkiye'de çatışması en az, en ideal modeli istiyorsak,
tam başkanlık modeline geçmemiz lazım. Buna hazırsanız, hepimiz
beraber bunu da başlatabiliriz yeni dönemde.
Çok teşekkür ediyorum,
saygılarımı sunuyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kuzu.
Madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, oylamaya Adana
ilinden başlıyoruz.
(Oyların toplanmasına
başlandı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
oylamadan sonra bir yemek arası vereceğim kırk beş dakika civarında.
Ondan sonra çalışmalara tekrar başlıyoruz. Arkadaşlarımız ona göre
durumlarını değerlendirsinler.
(Oyların toplanmasına
devam edildi)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
oylamada, Maliye Bakanı Sayın Unakıtan yerine Devlet Bakanı Sayın
Ali Babacan, Millî Savunma Bakanı Sayın Gönül yerine de Çevre ve Orman
Bakanı Sayın Osman Pepe oy kullanacaklardır. Başbakan Sayın Recep
Tayyip Erdoğan yerine de Sanayi Bakanımız Sayın Coşkun oy kullanacaktır.
Oyunu kullanmayan sayın
milletvekilimiz var mı?..
(Oyların toplanmasına
devam edildi)
BAŞKAN - Sayın milletvekillerinden
oyunu kullanmayan var mı?
Oylama işlemi tamamlanmıştır.
Kupaları kaldıralım.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
10.05.2007 Tarihli ve 5660 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 5'inci
maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 370
Kabul : 368
Çekimser : 1
Geçersiz : 1
Sayın milletvekilleri,
birleşime 20.30'a kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati:
19.45
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
20.38
BAŞKAN: Başkan Vekili
İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Ahmet
KÜÇÜK (Çanakkale), Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 115'inci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
1433 sıra sayılı Kanun
üzerindeki görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Çerçeve 6'ncı maddeye
bağlı geçici madde 18'i okutuyorum:
MADDE 6- Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasına aşağıdaki geçici maddeler eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 18-
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 67 nci maddesinin son fıkrası,
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılabilmesi için; çıkarılması
gereken kanun hükümleri ile seçim kanunlarında yapılacak değişiklikler
bakımından dikkate alınmaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Sayın Muharrem
Kılıç.
Buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA MUHARREM
KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte
olan Anayasa değişikliği paketinin 6'ncı maddesinde düzenlenen
geçici 18'inci madde üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
Anayasa değişikliği paketi niçin önümüze geldi, bunu şöyle bir düşünelim
diyorum. Eğer, Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde, Cumhurbaşkanlığı
seçiminde bir tıkanıklık yaşanmasaydı, Cumhurbaşkanını Meclis
iradesiyle seçebilseydik böyle bir değişiklik gelecek miydi? Hepimiz
biliyoruz ki, bu değişiklik Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin tıkanmasından,
Adalet ve Kalkınma Partisinin ve onun Sayın Genel Başkanı Recep Tayyip
Erdoğan'ın dayatmacı ve "illa benim dediğim olsun" anlayışında
olunmasaydı bu duruma gelmeyecekti. Eğer, gerçek anlamda Adalet ve
Kalkınma Partisinin bir Anayasa değişikliği önerisi olsa idi,
grupta, üstelik Anayasa Komisyonu Başkanı Sayın Burhan Kuzu gibi
bir Anayasa hukuku profesörü vardı, çok rahatlıkla, şimdiye kadar
bir Anayasa değişikliği paketi hazırlanırdı ve bu değişiklik partiler
arasında görüşülürdü, Anayasa'da gerekli değişiklikler yapılabilirdi.
Değerli arkadaşlarım,
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara yeni mi geldi? Aradan çok uzun
süre geçti. İktidarınızın son dönemine geldiniz, artık, deyim yerindeyse,
uzatmalar oynanıyor, 22 Temmuzda seçime gidiliyor.
MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu)
- Bir daha geliyoruz.
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
- Bir daha zor gelirsiniz.
Yani, mademki, böyle
bir düşünceniz var idiyse, şimdiye kadar niye yapmadınız? Niye bunları
önermediniz? Demek ki, sadece günü kurtarmak için veya bir tepki sonucu,
mademki Parlamento bizim dediğimiz Cumhurbaşkanını seçtirmiyor,
biz de o zaman sistemi değiştiririz…
Değerli arkadaşlarım,
bu süreçte, sorunlu olan sistem mi, sorunlu olan sizin anlayışınız
mı?
MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu)
- CHP.
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
- Cumhuriyet Halk Partisinin bu süreçte hiçbir sorumluluğu yoktur.
Cumhuriyet Halk Partisi ve Sayın Genel Başkanımız Deniz Baykal bu
süreçte her türlü katkıyı vermeye hazır olduğunu dile getirdi ve
dedi ki: "Bu süreçte, Cumhurbaşkanı Adalet ve Kalkınma Partisinden
seçilmesin demiyoruz." Ancak, bu seçilecek Cumhurbaşkanından,
Adalet ve Kalkınma Partisinin saygıdeğer milletvekillerinin haberi
yoktu.
AFİF DEMİRKIRAN (Batman)
- Vardı, vardı.
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
- Son iki güne kadar, Sayın Başbakanın iki dudağının arasında saklı
kaldı.
AFİF DEMİRKIRAN (Batman)
- Oy verdik, olur mu?
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Altan Öymen kimlerle görüştü?
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım…
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…
Sayın Kılıç…
Arkadaşlar, Hatibe müdahale
etmenin bir faydası yok, zaman kaybediyoruz. Bakın, gecenin bu saatinde,
Hatibin hakkı, bu kürsüde verilen on dakikalık süre içerisinde
-beğeniriz, beğenmeyiz- fikirlerini ortaya koymaktır. O bakımdan,
sükûnetle dinlemenizi rica ediyorum; bütün arkadaşlardan, sadece
bir taraftan değil.
Aradaki, benim konuştuğum
süreyi ekleyeceğim.
Buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
- Sağ olun efendim, teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bu süreci gerçekten çok kötü yönettiniz. Ana muhalefet partisiyle
görüşmediniz, diğer muhalefet partileriyle görüşmediniz, kimsenin
görüşünü almadınız. Sayın Başbakan "illa da benim dediğimi
seçeceksiniz" diye bir direniş sergiledi ve bu aday gösterdiği
Sayın Abdullah Gül'ün şahsına bir diyeceğimiz yok, ancak, yani, koskoca
grubun içinde, yani, dokunulmazlık dosyası olmayan başka bir değerli
arkadaşımız yok muydu? Hakkında kayıp trilyon davası olan, özel harcamalarını
kendi denetimindeki bankaya yaptıran bir kişinin dışında Adalet
ve Kalkınma Partisinden, koskocaman 352 kişilik bir gruptan yani
başka bir değerli arkadaşımız çıkamaz mıydı?
AHMET YENİ (Samsun) -
Millet Gül'ü bekliyor.
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
- Eğer bir uzlaşma aransaydı, bu grubun içinden çok değerli arkadaşlar
vardı, bunlar çok rahatlıkla öneri olarak götürülürdü muhalefete
ve bunların içinden birisi üzerinde muhalefetle uzlaşılırdı. Demokrasi
uzlaşı rejimidir. Demokraside, "benim çoğunluğum var, ben her
dediğimi yaptırırım" diyemezsiniz. Bunun adı demokrasi olmaz.
Dediğim dedik yaparsanız, bunun adı çoğunluk diktatörlüğü olur. Sanırım,
sizler de bu anlayışta olamazsınız. Öyle düşünmek istemiyorum. Ancak
gelinen süreçte, ne yazık ki, böyle bir noktaya doğru gelindi.
Uzlaşma aranmadı. Hukukçular
"367 şartı olması gerekir toplantı için" dediler, bu da dikkate
alınmadı. Ne oldu? En sonunda, Anayasa Mahkemesi gereken sonucu
verdi ve noktayı koydu, deyim yerindeyse.
Ancak siz, ne yazık ki,
muhalefete gereken değeri, gereken saygıyı göstermediğiniz gibi,
kurumlara da gereken saygıyı göstermiyorsunuz. Anayasa Mahkemesinin
vermiş olduğu kararla ilgili, bu ülkenin Başbakanı "Bu karar,
demokrasiye sıkılan bir kurşundur." diyebiliyor. Böyle bir anlayış
olabilir mi değerli arkadaşlarım? Bir ülkenin Başbakanı, o ülkenin
kurumlarını hedef hâline getirebilir mi?
AHMET YENİ (Samsun) -
Çarpıtmayın, sizin tavrınıza söylendi o.
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
- Bunun üzücü sonuçlarını görmedik mi?
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
- Size söylendi o.
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
- Geçmişte, Danıştay kararıyla ilgili süreçte, o hâkimler hedef
gösterildiğinde ne gibi sonuçlar doğduğunu hep beraber yaşamadık
mı? Eğer o insanları, bu sözlerden sonra, hedef hâline getirirseniz
bunun sorumluluğu kime ait olacak?
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Size ait.
BAŞKAN - Sayın Kılıç, biraz
da maddeye döner miyiz.
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, işin özü şurada: Şu anda seçime gidiliyor.
Seçime giderken, Adalet ve Kalkınma Partisi, halkın gerçek gündeminden
uzak. Halkın gerçek gündemi yoksulluk, halkın gerçek gündemi işsizlik.
Köylü perişan, esnaf perişan, vatandaşlarımız yoksulluk içinde.
Ancak, siz neyle uğraşıyorsunuz? Tüm bunları bırakmışsınız, seçimlere
giderken size sanal malzemeler gerekiyor. Çünkü, elinizde gerçek
malzeme kalmadı.
Şu anda diyeceksiniz
ki: "Ya, biz, işçilerin ve memurların maaşını artıramadık, köylüye
bir şey veremedik, esnafın yüzünü güldüremedik, ancak, bak, işte,
Cumhurbaşkanını size biz seçtireceğiz" gibi, sanal gündemler
yaratmaya çalışıyorsunuz ki, bu sürecin de sonuçsuz olduğunu bile
bile. Sonuçsuz, çünkü, bu süreçten sonra, şu anda bu paket kabul edilse
bile, bunun sonucunda, muhtemeldir ki, referandum vardır, referandumdan
sonra da zaten bu süreç yetişmeyeceği için, 22 Temmuzdan sonra seçilecek
olan Meclis mevcut Anayasa'ya göre Cumhurbaşkanını seçer, o Cumhurbaşkanı,
yedi yıllık süresiyle yine Cumhurbaşkanlığı yapar. O süreç içinde
de bu Meclis iki kez yenilenecek. Yani, şu anda, sonuç alınamayacak
bir durumla milleti oyalayıp duruyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
bu üzerinde görüşme yaptığımız geçici madde...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
- Anayasa'mızın 67'nci maddesinin son fıkrası şöyle diyor değerli
arkadaşlarım: "Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler, yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz."
Bu hüküm ne için konulmuş
değerli arkadaşlarım? Bu hüküm, iktidara gelen partiler, seçimlere
giderken sürekli seçim kanunlarıyla oynamasınlar diye konulmuş.
Yani, hangi siyasi parti iktidara gelirse "Seçim sistemini
nasıl düzenlersem daha çok milletvekili çıkarırım." anlayışında
olmasın diye, seçim sistemlerine bir anlamda bu garanti getirilmiş.
Ancak, Anayasa'nın 67'nci maddesinin bu son fıkrasını, son gelen düzenlemelerde,
sürekli bir geçici maddeyle çıkarttığımız yasalara eklemeye çalışıyoruz.
Sistemle oynamayı âdet hâline getirdik.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kılıç,
son cümleniz için açıyorum mikrofonu.
Buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, Sayın Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan
Kuzu, demin, geldi burada bir açıklama yaptı. Bu getirilen sistemin
başkanlık veya yarı başkanlık sistemine bir gidişin yolu olduğuna
dair eleştirilerimizin bir anlamda haklı olduğunu dile getirdi,
çünkü şu anki sistemin de bir sistem olmadığını belirtti. Yani, şu
anda gelen sistem, yarı başkanlık sistemi değil, başkanlık sistemi
değil; parlamenter sistemden uzaklaşılıyor, ne olduğu belirsiz
bir sistem hâline getiriyorlar. Sayın Başkanın, bu anlamda başkanlık
sistemiyle ilgili düşünceleri var, ancak bunun bütünlüğü olması
gerekir, derli toplu olması gerekir, yani bu sistemin bazı maddeleri
değiştirilerek bu ülkenin sistemi tahrip edilmeye çalışılıyor.
Eğer halkın karşısına
çıkıp söyleyecek sözleriniz varsa -şu anda seçime gediyoruz- gelin,
seçimden kaçmayalım, halkın karşısına çıkmaktan kaçmayalım. Şu anda
Parlamentonun bu şekilde çalıştırılması, sabah 11.00'den gece yarılarına
kadar çalıştırılması, halka saygısızlıktır. Halk şu anda seçime
gidiyor ve adaylarını…
BAŞKAN - Sayın Kılıç…
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
- …aday adaylarını karşısında görmek istiyor.
BAŞKAN- Sayın Kılıç…
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
- …bana ne söyleyecekler diyor. Ancak…
BAŞKAN - Sayın Kılıç, ek
süreyi de çok aştık.
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
- Efendim, bir dakika…
BAŞKAN - Efendim, verdim,
ikinci ek süreyi aştınız.
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
- Sağ olun efendim.
BAŞKAN - Son cümleleriniz
efendim.
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, daha fazla zaman kaybetmeyelim. Samimiyetle
söylüyorum, mademki seçime gidiyoruz, bir an önce köylere gidelim,
kasabalara gidelim, şehirlere gidelim, oralarda halkla bütünleşelim,
halkın sorunlarını dinleyelim.
YEKTA HAYDAROĞLU (Van)
- Biz her gün halkın içindeyiz.
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
- Önümüzdeki dönemde neler yapacağız, hangi işleri yapacağız, onları
anlatalım ve halkın tercihini kazanmaya çalışalım.
Ancak, görüyorum ki,
siz…
BAŞKAN - Sayın Kılıç, teşekkür
ediyorum.
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
- …halktan kaçmaya çalışıyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın Kılıç, teşekkür
ediyorum.
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
- Çünkü halkın yanına gidecek yüzünüz kalmamış.
Teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş?
Yok.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi maddenin gizli oylamasına
Adana ilinden başlayacağım.
Kâtip üyeler yerlerini
alsın öncelikle.
Sayın milletvekilleri,
oylamada Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan yerine Devlet Bakanı
Sayın Ali Babacan, Millî Savunma Bakanı Sayın Gönül yerine Çevre ve
Orman Bakanı Sayın Osman Pepe, Sayın Devlet Bakanı Abdüllatif Şener
yerine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu,
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Abdullah Gül yerine
Sayın Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, Sayın Başbakan Erdoğan yerine
Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ali Coşkun vekâleten oy kullanacaklardır.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN - Oyunu kullanmayan
sayın milletvekilimiz var mı? Yok.
Oylama işlemi tamamlanmıştır.
Kupaları kaldıralım.
(Oyların ayırımı yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
10.05.2007 Tarihli ve 5660 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 6'ncı
maddesine bağlı geçici 18'inci maddenin gizli oylama sonucunu
açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 368
Kabul : 366
Ret : 1
Boş : 1
Şimdi, çerçeve 6'ncı maddenin
geçici 19'uncu maddesini okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 19- Onbirinci
Cumhurbaşkanı seçiminin ilk tur oylaması, bu Kanunun Resmi Gazetede
yayımını takip eden kırkıncı günden sonraki ilk Pazar günü, ikinci
tur oylaması ise ilk tur oylamayı takip eden ikinci Pazar günü yapılır.
Anayasanın 101 inci maddesi
uyarınca gösterilen adaylar, yazılı muvafakatları ve Anayasanın
değişik 101 inci maddesindeki şartları ihtiva eden ve diğer ilgili
belgelerle birlikte ilk tur oylama tarihinden otuz gün önce Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına başvururlar. Adayların başvurularında
eksik bilgi ve belgelerin tespit edilmesi halinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı tarafından, eksikliklerin giderilmesi
için üç günlük kesin süre verilir. Bu süre içinde eksikliklerin giderilmemesi
halinde adaylar, kendiliğinden adaylıktan çekilmiş Sayılırlar.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığınca, Anayasanın 101 inci maddesinde belirtilen
nitelikleri taşıdıkları anlaşılan adaylara ilişkin kesin liste
iki gün içinde ilan edilir ve Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığına bildirilir.
Cumhurbaşkanı adayı
gösterilen kamu görevlisi, aday gösterildiği tarihten itibaren
görevinden ayrılmış Sayılır. Görevinden ayrılan kamu görevlisinin
Cumhurbaşkanı seçilememesi halinde görevine geri dönmesi konusunda
ilgili kanun hükümleri uygulanır.
Birinci tur seçim sonuçlarının
kesinleşmesinden ikinci tur oylamanın sonuçlanmasına kadar, ikinci
oylamaya katılmaya hak kazanan adaylardan birinin ölümü veya seçilme
yeterliğini kaybetmesi halinde; ikinci oylama, boşalan adaylığın
birinci oylamadaki oy sıralaması esas alınarak sıradaki adayla
doldurulması suretiyle yapılır. İkinci oylamaya tek adayın kalması
halinde, bu oylama referandum şeklinde yapılır. Aday, geçerli oyların
çoğunluğunu aldığı takdirde Cumhurbaşkanı seçilmiş olur.
Cumhurbaşkanının seçilmesine
ilişkin usûl ve esasların kanunla düzenlenmesine kadar, 10/6/1983 tarihli
ve 2839 Sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu, 26/4/1961 tarihli ve 298
Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında
Kanun, 22/4/1983 tarihli ve 2820 Sayılı Siyasî Partiler Kanunu, 23/5/1987
tarihli ve 3376 Sayılı Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması
Hakkında Kanun ile diğer kanunların bu maddeye aykırı olmayan hükümleri
uygulanır."
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın
Ali Kemal Kumkumoğlu.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL
KUMKUMOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Cumhurbaşkanı tarafından
bir kez daha görüşülmek üzere Meclisimize geri gönderilen Anayasa
değişikliğinin sonuna doğru geliyoruz. Yani, sondan bir önceki
geçici madde üzerinde konuşuyorum.
Değerli arkadaşlarım,
belli ki, bu süreç çok tartışılacak. Daha seçim atmosferi içerisine
girilmeden, dün Sivas'ta, önceki gün Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin
kongresinde, Türkiye'nin gündeminin tamamı, bu Cumhurbaşkanlığı
seçimi sürecinde yaşananların üzerine odaklandırılmaya başladı.
İyi bir fırsat bulduğunuzu düşünüyorsunuz. Bu vesileyle muhalefet
partisini bir taraftan suçlarken, vatandaşın size yönelteceği,
seçimler süresince, dört buçuk yıllık iktidarınızın hesabını sormak
adına size yöneltebileceği sorulardan da kurtulacağınızı düşünüyorsunuz.
Bir noktadan bakıldığında bu sizin için makul bir kaçış yolu olarak
düşünülebilir, ama değerli arkadaşlarım, milletvekilliği sorumluluğu,
sadece "vatandaşın hoşuna gidebilecek şey nedir"in arayışı
içerisine girip, ülke gerçeklerinden, toplum gerçeklerinden, ülkenin
geleceğinden hiçbir şekilde etkilenmeden ve onu dikkate almadan,
önemsemeden, madem vatandaşın hoşuna bu gider, o zaman biz bunu söyleyelim
mantığı, milletvekilliği sorumluğuyla bağdaşan, hele iktidar
partisi sorumluluğuyla bağdaşan bir anlayış, hiçbir şekilde, hiçbir
suretle değildir.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
siz, birileri, muhalefet partileri iki yıldan bu yana erken seçime
gidilmelidir, özellikle dört yıl bittikten sonra, bundan önce hiçbir
Meclis dört yıldan fazla görev yapmamıştır, erken seçim bir zorunluluktur
dendiğinde, mesela sizin sözcüleriniz, hatta Başbakan "Erken
seçimden söz etmek bu ülkeye ihanettir." demektedir…
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ
(Manisa) - Vatan hainliği…
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - …"Vatan hainliğidir." demektedir. O zaman, o
laf doğrudur size göre. Ama, siz bir erken seçim kararı aldığınızda
"Erken seçime karşı çıkanlar halktan kaçanlardır." demektesiniz.
Yahu, hangisi sizsiniz arkadaşlar? "Erken seçime karşı çıkmak
vatana ihanettir." diyen mi sizsiniz, o mu doğru; yoksa, "Yazın
ortasında erken seçim yapmak doğru değildir. Bunu daha uygun bir zamana
taşıyalım." diyenleri halktan kaçmakla, vatandaştan kaçmakla,
sandıktan kaçmakla suçlayan siz mi doğrusunuz?
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Siz istediniz erken seçimi.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Siz, iktidar partisi olarak, Türkiye'nin en temel meselelerinden
birisi olan terör olaylarının görüşülmesiyle ilgili verilmiş
olan Meclis araştırmasıyla ilgili görüşmelere burada girmezken,
iktidar partisi sorumluluğu taşıyan parti olarak milletvekillerinizi
Meclisten içeriye sokmazken, o demokratik bir hak; şu Türkiye'yi içerisine
soktuğunuz çıkmaz noktasında size her türlü uyarıyı yapmış, size
her türlü katkıyı yapabileceğini daha önceden Genel Başkanı tarafından
ifade edilerek bu yardımı size vaat etmiş, ama bütün bunlara rağmen,
sizin dayatmanıza karşı başka bir çıkış yolu olmadığı için, Meclise
girmemeyi bir gerekçe olarak görüp Meclisin Genel Kuruluna girmemiş
olmayı, siz, "Meclise şimdi gelmediniz, yarın hangi yüzle vatandaştan
oy isteyeceksiniz?" diye suçluyorsunuz. Siz hangisisiniz değerli
arkadaşlarım? Bu nasıl oluyor? Bunların hepsi sizin sırtınıza, omzunuza
mı takılmış? Siz "Erken seçim ihanettir." derken, erken seçim
ihanet oluyor...
RECEP GARİP (Adana) -
Sen kendin inanıyor musun söylediğine?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - …siz Meclise girmeyince, Meclise girmemek demokratik
hak oluyor. (CHP sıralarından alkışlar) Bu nasıl bir anlayış? Bu nasıl
bir mantık? Bunu anlamak mümkün değil.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, şimdi bir sorgulayalım; kendinizi sorgulayın lütfen. Bu proje
kimin projesi? Bu, "Cumhurbaşkanını halk seçsin" projesi
kimin projesi?
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman)
- Mecbur kaldık.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Sayın Bakan, Sayın Kuzu; siz Anayasa Komisyonu üyesisiniz,
siz Bakansınız, siz de milletvekillerisiniz. Sizin seçim bildirgenizde,
"biz böyle bir şey yapacağız" diye bir düzenleme var mı? (AK
Parti sıralarından "Var, var" sesleri) Tesadüflerin yarattığı
birtakım sonuçlarla, bir yere geldiğinizi zannediyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, sizin dikkatinizi bir yere çekmek istiyorum. Siz "Vay,
bize Cumhurbaşkanını siz seçtirmediniz, şimdi biz de size yapalım
da görün." anlayışıyla, böyle temel bir düzenlemenin, bir iktidar
partisi sorumluluğu içerisinde, sadece bu gerekçeyle yapılabileceğine
inanıyor musunuz?
Değerli arkadaşlarım,
bakın, sizi uyarıyorum: Bu, biraz önce Sayın Başkanın da, Anayasa
Komisyonu Başkanımızın da ifade ettiği gibi, doğru bir sistem değildir.
Siz, ahşap bir binanın üzerine betondan bir tabla atıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
ahşap binanın üzerine beton tabla atıldığında aşağıdaki binanın
tamamının çökeceğini Sayın Başkan da Sayın Bakan da biliyor. Bu konu
üzerinde biraz düşünen bütün milletvekili arkadaşlarım da bu gerçeği
görüyor. Peki, nasıl olmuştur da bu AKP'nin politikası hâline dönüştürülmüştür?
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Talimatla hareket ediyorlar.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bakın, uyarıyorum: Bu proje, bu
Meclisten 1 Mart Tezkeresini geçiremeyenlerin projesidir. Bu proje,
bu Meclisten Kamu Yönetimi Yasa Tasarısı projesini geçiremeyenlerin
projesidir. Onlar da bu ülkeyi tahrip etme projeleriydi; bu da bu
ülkeyi, bu sistemi, bu rejimi tahrip etme projesidir. (CHP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
bu vesileyle, Cumhurbaşkanından, Anayasa Mahkemesinden devletin
bütün kurumlarına kadar her kurumu suçladınız. Dün size buradan
ağız dolusu küfreden milletvekilini, şimdi başkalarına küfrediyor
diye elleriniz çatlayıncaya kadar alkışladınız. (CHP sıralarından
alkışlar) Kendi söyleyemediklerinizi maşalar aracılığıyla söylettirerek,
buradan kamuoyuna mesaj verdiğinizi düşünüyor oldunuz.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman)
- Çok ayıp!
MUHARREM KARSLI (İstanbul)
- Evvelce siz alkışlıyordunuz.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, şimdi, bu proje, ANAP'a göre de güya
kendi projesi. Güya, onlara sorsan, efendim, kendilerinin iki yıldan
bu yana ısrar ettiği ve doğru çözüm olarak sunduğu öneri, şimdi zorunluluktan
ötürü herkesin kabul ettiği bir gerçek olarak Meclisin gündemine
getirildi. Onlar da oradan, güya seçim arifesinde, seçim sürecinde
bir prim toplayacağını, prim yapabileceklerini zannediyorlar.
Değerli arkadaşlarım,
her vesileyle devletin kurumlarına saldırmayı bir görev sayan bir
anlayış var.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman)
- Ne demek saldırmak ya?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Bunu bütün arkadaşlarımı kastederek söylemiyorum,
bütün arkadaşlarımı kastederek söylemiyorum, arkadaşlarımın
dikkatini çekmek için bunu söylüyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
bu kurumlar sizin yaptıklarınıza karşı çıkıyorlar. Niye? Yani, hukuk
size karşı, Cumhurbaşkanı size karşı, Anayasa Mahkemesi size karşı,
üniversiteler size karşı, odalar, borsalar vesaire size karşı. (AK
Parti sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlarım,
bakın, durumunuz…
MUHARREM KARSLI (İstanbul)
- Oligarşi…
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - …hani, otobanda giderken bütün otomobillerin karşı taraftan
geldiğini düşünen oto sürücüsüne benziyor.
Biraz düşünün: Niye bu
kurumların hepsi bize karşı?
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman)
- Halk niye size karşı, onu söyle!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bu kurumlar şu sebeple size karşı:
Bu kurumların tamamı, göreve gelirken…
İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir)
- Hani Cumhurbaşkanı tarafsızdı?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - …hukuk devletine, laik, demokratik rejime bağlı kalacağına
yemin ettiler, tıpkı sizin gibi yemin ettiler. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHARREM KARSLI (İstanbul)
- Halka karşısınız, halka!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Dolayısıyla, onlar yeminlerinin gereklerini yapıyorlar, çünkü
siz yanlış yapıyorsunuz.
Şimdi, ben, Sayın Anayasa
Komisyonu Başkanına, elini vicdanına koyup düşünebilecek her
milletvekili arkadaşıma bir soru sormak istiyorum:
Değerli arkadaşlarım,
bu mantıkla, bu anlayışla, 5 tane Cumhurbaşkanı adayı çıktı. Ne diyecekler
bunlar vatandaşa? Çıktı, seçim kampanyası yapacak bu vatandaş. Vatandaşa
vaatte bulunacak. Vatandaşın, kendisini seçmesi için vatandaştan
talepte bulunacak. Değerli arkadaşlarım, ne söyleyecek bu Cumhurbaşkanı?
Ne söyleyecek değerli arkadaşlarım? Cumhurbaşkanının yetkileri
belli. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar, bak, sizi
sağduyuya davet ediyorum. Lütfen, tepkinizi gösterirken biraz da
vicdanınıza danışarak gösterin. Soru soruyorum, kendinize bu soruyu
lütfen sorun: Ne diyecek Cumhurbaşkanı vatandaşa?
Şimdi, Fransa'da Cumhurbaşkanı
seçildi. Yarı başkanlık sistemi üstelik de. Fransa'da, Cumhurbaşkanı
seçildikten bir hafta sonra, Fransız Cumhurbaşkanı Bakanlar Kurulunu
atadı, Bakanlar Kurulu atandı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla)- Fransız Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanlığı seçimi süresince
Fransa'yı nasıl yöneteceğini, Fransa'da nasıl bir Bakanlar Kurulu
atayacağını, o Bakanlar Kurulunun nasıl bir politika izleyeceğini
hem Fransızlara hem bütün dünyaya ilan etti ve aylarca bunları tartıştılar
bu başkanlar, başkan adayları kamuoyunun karşısında.
Amerika Birleşik Devletleri'nde
başkanlık modeli… Orada, yıllarca tartışıyor başkan adayları daha
aday adayı iken başkan olması hâlinde ülkeyi nasıl yöneteceğiyle
ilgili olarak.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Ben olsam "ben CHP'li değilim" diyeceğim mesela.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Sayın Başkan, siz Anayasa Komisyonu Başkanısınız.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- "Ben CHP'li değilim" diyeceğim mesela.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Lütfen, söyler misiniz, siz bir Cumhurbaşkanı adayı olursanız…
Cumhurbaşkanı adayı olmayı düşünüyordunuz.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Siz talimatla hareket ediyorsunuz. Tayyip Bey ne diyorsa… Bırakın
Allah aşkına!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Siz bir Cumhurbaşkanı adayı olursanız yarın, çıkıp vatandaşın
karşısında, diğer cumhurbaşkanı adaylarından farklı olarak siz nasıl
bir Cumhurbaşkanlığı yapmayı o vatandaşlarımıza söyleyeceksiniz?
Değerli arkadaşlarım,
bu sizin söylediğiniz şey neye benziyor biliyor musunuz?
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Ben CHP'li olmadığımı söyleyeceğim mesela.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Bakın, bakın, siz bu takiye işini, maalesef, yaşamınızın
doğal bir parçası hâline dönüştürmüşsünüz. Bunu samimiyetimle
söylüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu,
son cümleniz.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Bitiriyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Telaş etme, adaylar bilir ne diyeceğini.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bakın, bugünlerde bir banka reklamı
var, bir yatırım bankası reklamı. Normal bir vatandaş o reklamı dinlediğinde
hakikaten şaşırır, "Ya, bu ne diyor, bu bankanın diğerlerinden
nasıl bir farklılığı var?" diye düşünür. Bir dikkat edin, dinleyin
o reklamı. Reklamda söylenenler şunlar: "Biz, aslında sizin nasıl
bir yatırım yapmak istediğinizi biliriz. Biz sizin hassasiyetlerinizi
biliriz." Yani, her ifade şifreli, her ifadenin arkasında, hatta
her ifadenin önünde bir takiye var. Çıkıp "Biz, faizsiz bankacılık
yapıyoruz. Biz, işte size faiz değil, kâr payı vereceğiz." bilmem
ne falan demiyor öbürünü ürkütmemek için, "Biz sizin hassasiyetlerinizi
biliriz, biz sizin hassasiyetlerinize karşı duyarlılık gösteririz."
vesaire biçimde…
Değerli arkadaşlarım,
bakın… (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu,
siz son cümlenizi söyleyin efendim.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
Ekonomide de siyasette
de yönetimde de mantığınız, anlayışınız, kesinlikle takiye üzerine
kurgulu ve bu anlayışla oluşturulabilecek bir Cumhurbaşkanlığı
seçiminde, cumhurbaşkanlarına, Cumhurbaşkanı adaylarına, o yüksek
makama aday olmuş kişilere takiyeden başka hiçbir seçenek bırakmıyorsunuz.
Bunu Türkiye'ye de, bunu Türkiye'nin Cumhurbaşkanına da, lütfen,
hep birlikte layık görmeyelim.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kumkumoğlu.
AK Parti Grubu adına, Ordu
Milletvekili Sayın Eyüp Fatsa, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
görüşülmekte olan Anayasa değişiklik paketinin geçici 19'uncu
maddesi üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle,
Başkanlık makamını ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Kısaca bu geçici 19'uncu
madde, eğer bu değişiklik yürürlüğe girerse, bundan sonraki turların
ve seçim sürecinin nasıl işleyeceğini, nasıl yapılacağını ifade
ediyor. Ayrıntılarıyla madde metninde yazılı olduğu için çok fazla
detaylarına girmek istemiyorum, ancak, bu madde vesilesiyle de
bazı burada dile getirilen görüş ve düşüncelerle alakalı grubumun
görüşünü ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, öncelikle,
Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Türkiye bu noktaya nasıl geldi, Türkiye
Büyük Millet Meclisi bir erken seçim veya öne alınmış bir seçim kararı
almışken böyle bir Anayasa değişikliğine neden ihtiyaç duydu, bunu
ifade etmek istiyorum.
Hep şunu söyleriz: Hukuk
metinleri, anayasa metinleri herkesin anlayabileceği sade bir
lisanla… Yani, her okuyanın okuduğu zaman anlayabileceği metinlerdir.
Ben çok hayretle takip ediyorum. Anayasa Komisyonunda da takip ettim,
burada da bu vesileyle, özellikle bu Anayasa değişikliği paketi
üzerinde, üzerinde hukuk titri olan birçok arkadaşımızın nasıl aynı
konuyu 180 derece farklı şekilde ifade ettiklerini, doğrusunu isterseniz,
çok hayretle takip ettim. Zaman zaman da ya, iyi ki hukukçu olmamışım,
aksi takdirde insanın mesleğine bu kadar saygısız davranmasını
içime sindiremezdim, diye kendi kendime de söylendiğim olmuştur.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Anayasa Komisyonu Başkanı için söylüyorsun, değil mi?
EYÜP FATSA (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, Anayasa metni buradadır. Bakın, kabul ederiz,
reddederiz, bu bir ara dönem Anayasası'dır. Ben iddia ediyorum:
1982'den sonra yapılan bütün seçimlerde seçime katılan bütün siyasi
partilerin hemen hemen tamamına yakını, bunun Türkiye'ye ve Türk
halkına dayatılan bir Anayasa olduğunu, dolayısıyla Türk halkına
bu Anayasa'nın dar geldiğini, Türk halkının taleplerinin bu Anayasa
içerisine sığmadığını hep ifade etmişler. Seçim beyannamelerinde,
hükûmet programlarında, parti programlarında hep bunlar yazılmıştır,
ama her ne hikmetse, sonra parlamentoya iktidar veya muhalefet sorumluluğu
yüklenerek gelenler, ilk önce bu görüşlerini hep rafa kaldırmışlardır.
Ben, burada, bütün siyasi parti gruplarına…
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Siz dâhil.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Sayın Başkan, Sayın Başkan… Ya, beş yılını burada laf atmakla geçirdi.
BAŞKAN - Siz Genel Kurula
hitap edin efendim
EYÜP FATSA (Devamla) -
Allah aşkına çık şu kürsüye bir şey konuş Sayın Milletvekilim ya!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Ama, siz dâhil diyorum. Hakaret mi ediyorum? Lütfen…
EYÜP FATSA (Devamla) -
Lütfen ama ya, lütfen ama!... Bir şey söylüyorum ya!
Bakın, değerli arkadaşlar,
geçen dönem bu Meclis köklü Anayasa değişikleri yaptı, köklü Anayasa
değişiklikleri yaptı. Belki siz burada yoktunuz, ama biz buradaydık.
Meclis Başkanlığının öncülüğünde bir Uyum Komisyonu kuruldu. Geçmişte
yapılan bütün Anayasa değişiklikleri de hep bu Uyum Komisyonu, siyasi
partilerin oradaki eşit orandaki temsiliyle, hukukçulardan, anayasacılardan
oluşan Uyum Komisyonunun vardığı mutabakatla temin edildi. Önemli
ölçüde Anayasa değişiklikleri de yapıldı.
Bu Parlamento oluştuğu
günün ilk haftasında, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı,
derhâl siyasi partiler arasında bir mutabakata varılarak Anayasa
Uyum Komisyonunun hayata geçirilmesini, siyasi partilerin önceliklerini
-bakın, çok söylediğiniz dokunulmazlık da dâhil, çok dile getirdiğiniz
dokunulmazlık da dâhil- ve Türk halkının acil ihtiyaç duyduğu Anayasa
değişikliklerinin bu Komisyon tarafından bir an önce ele alınmasını
istedi. Çaplı Anayasa değişiklik paketleri de hazırladık. Bunlar,
iktidar ve muhalefet partisinin gruplarına da verildi. Ama her ne
hikmetse, muhalefet partimiz Anayasa Uyum Komisyonuna ne üye verdi
ne de bunun çalışmasına müsaade etti. Bunu şunun için söylüyorum:
Değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi Cumhurbaşkanı
seçemez hâle getirilmiştir. Eğer bunun aksini iddia edenler olursa
ben onlara şunu sorarım: Öyleyse siz bu Anayasa'ya göre seçilmiş 3
tane Cumhurbaşkanının meşruiyetini tartışmaya açarsınız. Eğer muhalefetin
mantığından ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin Cumhurbaşkanını
seçememiş olmak gerekçesinden hareket edersek, bundan önceki 3 Sayın
Cumhurbaşkanı yetkisini Anayasa'dan almadığı bir yetkiyi kullanmıştır
ve meşru değildir, eğer sizin iddianız üzerinde konuşursak.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Uzlaşmayla seçildi onlar Sayın Fatsa, olur mu!
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Hiçbirinde yoklama yapılmadı burada.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, bakın, rahmetli Turgut Özal, ilk oylamada 247,
ikinci oylamada 256…
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Katılım kaç, katılım?
EYÜP FATSA (Devamla) -
…üçüncü oylamada 263. Ha, kullanılan oy ilk oylamada 285, ikinci oylamada
284, üçüncü oylamada 285'tir. Bu mantığa göre Cumhurbaşkanı seçilememiştir
ve meşru değildir.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Katılım kaç, katılım kaç?
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Kullanılan oy önemli değil, katılım kaç?
EYÜP FATSA (Devamla) -
Katılım da burada, katılım da burada, müsaade edin.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Söyler misin?
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Onu da söyleyin, katılımı da söyleyin.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Bak, kullanılan oy… Bak, kullanılan oyu söylüyorum.
Sayın Demirel… (AK Parti
ve CHP sıralarından gürültüler)
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Her yerde takiyesiniz ya! Yapmayın ya!
RECEP GARİP (Adana) -
Dinle, dinle! Dinle biraz!
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Ne bağırıyorsunuz, ayıp ya!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Otur yerine!
BAŞKAN - Sayın Bodur… Sayın
Bodur, lütfen…
EYÜP FATSA (Devamla) -
Sayın Demirel, ilk oylamada 234, ikinci oylamada 235 ve nihayet seçildiği
turda da 244 oy almıştır. Sayın Sezer de ilk oylamada 281, ikinci oylamada
314, üçüncü oylamada da 330 oy alarak Cumhurbaşkanı seçilmiştir ve
bu 3 Cumhurbaşkanı da kanuni süre içerisinde Cumhurbaşkanlığı görevi
yapmıştır. Sayın Abdullah Gül, 358 geçerli oy almış ve bu oylar geçerli
sayılmamıştır.
Değerli arkadaşlar, bakın,
burada milletin önündeyiz, milletin kürsüsünde konuşuyoruz. Yani,
konuşulan şeylerin, olup bitenlerin, yapılanların millet tarafından
anlaşılmadığını, takip edilmediğini, yorumlanmadığını mı zannediyorsunuz!
Bir diğer konu: Deniliyor
ki, efendim, siz rejim değişikliği veya sistemi bozma veya sistemi
altüst etme, alabora etme gibi birtakım yanlış manipülasyonlar
içindesiniz, deniyor muhalefet tarafından.
Değerli arkadaşlar,
bak, biz siyasetçiyiz, millet adına sorumluluk yüklenmiş insanlarız
ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin de tıkanan noktada, milletin
beklediği noktada, hizmet noktasında karar alma ve tıkanan yolları
açma gibi önemli bir sorumluluğu vardır. Bunu kim yapacak? Bunu, tıkanan
sistemin önünü kim açacak? Allah aşkına, ben size soruyorum: Kim açacak?
Sistem tıkanmış, Türkiye Büyük Millet Meclisi Cumhurbaşkanını seçemiyor.
Ne olacak? Kim açacak bunu?
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Uzlaşmayla açılacak.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Sistemi değiştirmeyeceksiniz, kafaları değiştireceksiniz kafaları.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Seçime gidiyoruz.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Efendim, eğer sizin dediğiniz gibi olursa, birinin gelip kulağımıza
bir şey fısıldamasını beklememiz lazım.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Anlayış sorunu var anlayış, sistemin sorunu yok.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Anlayış sorunu yok…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Şimdiye kadar tıkır tıkır seçilmiş.
EYÜP FATSA (Devamla) -
…kabullenme sorunu var bazılarında, olup bitenleri, realiteyi kabullenme
sorunu var. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Başbakanın talimatından vazgeçin, Meclis uzasın.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, lütfen, Türk milletinin, bu milletin, bu aziz
milletin sağduyusuna inanın ve güvenin.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
EYÜP FATSA (Devamla) -
Bizler yanlış yapabiliriz, ama bu millet hiçbir zaman yanlış yapmamıştır.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Sizi getirmekle büyük yanlış yaptı.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Kendisini yok sayanlara, kendisinin yanlış yapacağına inananlara,
doğru karar veremeyeceğini düşünenlere, onun için bir başkalarının
düşünüp düşündüklerini hayata koyması gerektiğine inananlara
her seferinde sağduyusuyla hiç unutamayacağı tarihî dersler vermiştir.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Lütfen, millete inanmaktan,
millete güvenmekten ve tıkanan yerde çözümü millete götürmekten
imtina etmeyin, endişe etmeyin. Bu ülkede millet hiçbir zaman rejim
için tehlike olmamıştır, milleti rejim için tehlikeli görmeyin.
(AK Parti sıralarından alkışlar) Ama rejim için tehlikeli olanlar
vardır. Lütfen rejim için tehlikeli olanlara da alkış tutmayın.
OYA ARASLI (Ankara) -
Kim diyor bunu?
EYÜP FATSA (Devamla) -
Efendim deniliyor ki…
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Kim diyor bunu?
EYÜP FATSA (Devamla) -
Müsaade edin.
Deniliyor ki: "Efendim,
eğer Cumhurbaşkanını halk seçerse…"
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Tartışmamız o değil, tartışmamız Anayasa.
BAŞKAN - Sayın Fatsa,
son cümlelerinizi rica ediyorum.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Son cümlelerim.
"Cumhurbaşkanı
adayları çıkıp millete ne söyleyecek?" Ha, arkadaşlar, eğer mesele
buysa, bunun cevabı çok açıktır. Anayasa'nın 2'nci maddesini alırsınız,
okursunuz. Orada, cumhuriyeti anlatır, demokratik, laik cumhuriyeti
anlatır, sosyal devleti anlatır, hukuk devletini anlatır.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Bunu size öğretmeye çalışıyoruz ömür boyu.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Bir şey daha anlatır: Çıkar bu adaylar, Türkiye'nin yedi coğrafi bölge
olduğunu anlatır.
OYA ARASLI (Ankara) - Allah
Allah!
EYÜP FATSA (Devamla) -
Seksen bir vilayet olduğunu anlatır. En doğusundan en batısına kadar
bütün renklerin, bütün inançların, bütün farklılıkların bu ülke
için bir zenginlik olduğunu anlatır ve bunların hiçbirinin diğerine
karşı üstün olmadığını, herkesin eşit ve özgür vatandaş olduğunu,
bunun güvencesi olduğunu anlatır, yetmez mi! (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Fatsa,
son cümlenizi rica ediyorum.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu da bu değil midir?
Hepimizin ihtiyaç duyduğu da bu değil midir?
Biraz önce Sayın Kumkumoğlu
şunu söyledi değerli arkadaşlar: "Bütün kurumlar size karşı,
Cumhurbaşkanı da size karşı." Eğer mantık buysa, doğrusunu isterseniz,
bu mantığı çok kınarım. Biz buraya bir gece yarısı baskınıyla gelmedik,
milletin bağrından çıkarak geldik, millet bizi seçti. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Biz millî iradeyiz, millî iradeyi temsilen buradayız. Bir
gece yarısı baskınıyla gelmedik buraya.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Yüzde 34'le yüzde 65'i kaptınız tabii!
EYÜP FATSA (Devamla) -
Cumhurbaşkanının veya devletin anayasal kurumlarının, milletin
seçtiklerine karşı olma gibi bir lüksü olamaz, hakkı da olamaz. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Siz karşısınız siz!
EYÜP FATSA (Devamla) -
Dolayısıyla, herkes, burada konuşurken, ağzından çıkanı kulağının
duyması lazım.
BAŞKAN - Sayın Fatsa,
lütfen son cümlenizi rica ediyorum.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Burası milletin Meclisidir. Milletin seçtiği insanlar burada tahkir
edilerek konuşulamaz. Buna kimsenin hakkı da yoktur. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Dolayısıyla, yapılan
düzenlemeler doğrudur. Sistem tıkanmıştır. Tıkanan sistemin önünü
açacak merci de milletin ve iradenin yegâne temsilcisi olan halkın ta
kendisidir. Lütfen, halka gitmekten çekinmeyin, halka gitmekten endişe
etmeyin ve halka güvenin.
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum
Sayın Fatsa, teşekkür ediyorum.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Dört buçuk yıldır nerelerdeydiniz diye halk size soracak!
EYÜP FATSA (Devamla) -
Ben, bu duygu ve düşüncelerle, görüşülen metnin hayırlı olmasını
temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına…
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kumkumoğlu.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Sayın Fatsa, benim ifadelerimi burada tam tersine,
çarpıtarak kullandı. Ben, bu kurumların size karşı olduğunu değil…
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu,
oturun, mikrofonunuzu açın, söz vereceğim. Tamam, konuşmanızı
açıklayın. (AK Parti sıralarından gürültüler)
FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
- Hiçbir şey yok, neden söz veriyorsunuz?
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu,
açın, konunuzu bana bir ifade edin. Nedir itirazınız?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Fatsa, benim, devletin
kurumlarının -AKP'yi kastederek- AKP'ye karşı olduğunu ifade ettiğimi
söyledi. Ben, tam tersine, AKP'nin bunu böyle algıladığını, bu kurumların
millet iradesine olan saygısı nedeniyle…
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Doğru söylemiyor, doğru söylemiyor. Bak, çeviriyor Başkan.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - …AKP'ye karşı olamayacağını, AKP'nin kendisinin bir düşünüp,
acaba niye bu kurumlar bize karşı gibi görülüyor biçiminde kendisini
sorgulaması gerektiğini…
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Hayır, öyle söylemedi. Çeviriyor, çeviriyor Başkan, yalan söylüyor!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - …hatta bir örnek vererek AKP'nin otobanda karşıdan gelen
bütün otomobillerin trafiği altüst eder biçimde ters taraftan geldiğini
düşünen bir anlayışla, böyle bir mantığın içerisine sürüklendiğini
ifade ettim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Bu kurumlar AKP'ye karşı değildir.
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu,
maksat anlaşılmıştır, tamam.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - AKP'nin yaptığı yanlışlar nedeniyle…
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu,
teşekkür ederim efendim.
Şahsı adına, Adıyaman
Milletvekili Sayın Hüsrev Kutlu. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Kutlu, süreniz
beş dakika.
Gece yarısı çalışmaları
yapıyoruz. Lütfen, rica ediyorum, hiçbirimiz Genel Kurulu germeyelim.
Buyurun.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman)
- Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben, oldum
olası, bu sosyal demokrat arkadaşlarımın ifadelerini anlamıyordum.
Anlatıyorlardı, anlayamıyordum.
OYA ARASLI (Ankara) - Büyüdüğün
zaman anlarsın.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla)
- Ama, bugün gördüm ki kendi anlattıklarını kendileri bile anlamamışlar.
Burada, kürsüde konuştuktan sonra, "benim sözlerim çarpıtıldı"
diye burada anlatmadıklarını tekrar oradan izah gereği duydular.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) -
Onu senin Başbakanın yapıyor.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla)
- Arkadaşlar…
OYA ARASLI (Ankara) - Anlamamışsınız
yine.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla)
- Siz kendiniz anlamadınız Hocam.
Şimdi, arkadaşlar, kürsüde,
çıkan hatip arkadaşlarım "Bu saatte, bugün, Meclisi çalıştırmak
millete hakarettir." diye bir ifade kullandı, daha önce konuşan
arkadaşım.
Arkadaşlar, bu milletin
Meclisini çalıştırmak nasıl hakaret olur ya? Biz, bu milletin ödediği
vergilerden maaşımızı alıyoruz, Meclisin her türlü imkânını kullanıyoruz.
Millet bize bu maaşı Meclisi çalıştıralım diye veriyor arkadaşlar.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Ağustos böceği gibi şimdiye kadar yatmışsınız, şimdi mi çalışmak
aklınıza geldi?
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Ama boş işle uğraşıyorsunuz.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla)
- Seçimlere elli beş gün var.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Seçime giderken mi aklınıza geldi?
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla)
- Seçimlere elli beş gün var ve biz burada tıkatılan sistemi açmaya
çalışıyoruz.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Kafanızı açın, kafanızı! Kafanızı açın önce!
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla)
- Kimin tıkadığını herkes çok iyi biliyor. Bunu millete hakaret
olarak görenlerin, kendilerinin millet yanındaki tavrını, bakışını
gözden geçirmeleri lazım.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Hazırlanmamışsın Hüsrev sen, hazırlanmamışsın.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla)
- Ayrıca, az önce konuşan çok kıymetli arkadaşım ikide bir otoban
misali verdi. Arkadaşlar, otobanda hani Temel girmiş ters yöne, radyodan
anons olmuş "Delinin biri ters yönden geliyor…" "Ne birisi,
hepsi hepsi" demiş.
HARUN AKIN (Zonguldak) -
Sen de duble yolları anlat!
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla)
- Arkadaşım diline doladığı birkaç kurumu -onları yıpratmaya da
hakkınız yoktur, verilen kararları öyle sahiplenmeye de hakkınız
yoktur- otobanda hepsi olarak görüyor.
Arkadaşlar, millet hangi
taraftan gidiyor bir ona bakın. Milletin hepsi sizin karşı yönünüzden
geliyor. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Milyonlarca insan sizin yaptıklarınızı kınıyor, sizin yaptıklarınıza
katılmıyor ve buna cevabı 22 Temmuzda verecek. Arkadaşlar, biz…
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
İzmir'e gel, İzmir'e!
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla)
- Biz, İzmir'e de geliriz…
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Sen öyle mi zannediyorsun?
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla)
- …Adıyaman'a da gideriz, Şırnak'a da gideriz, Hakkâri'ye de gideriz.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
13 Mayısta İzmir'i görseydin. Türkiye'de değil, dünyada tek örnek.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla)
- Ve şunu söylüyorum arkadaşlar: Biz burada konuşurken, biz burada
yerimizde otururken şuna gayet emin olun, ayık kafayla oturuyoruz.
(AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Arkadaşlar, bazı arkadaşlarım
kürsüde çok konuşmayı beceremez, ama oturduğu yerden, yaşına başına
bakmadan, kürsüdekine laf atar. Kürsüdeki olmaz, bir bakarsın burayı
da es geçti, oradaki sayın bakanlarımıza laf kavuşturuyorlar. Arkadaşlar,
bu Meclisin kutsiyetine bu yakışmaz. Herkes, diyeceği varsa, burada,
halkın önünde çok rahat bir şekilde söylemeli.
Bir de bu bütün vaveyla,
Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilsin değişikliği üzerine kopuyor.
Benim de ya Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarım buna niye karşı
çıkıyorlar diye birtakım endişelerim vardı, niye, anlayamıyordum;
Halk Partisi halktan kaçıyor, Halk Partisi seçim olmasın, ileri alınsın
diyor, bu nasıl Halk Partisi diye sebebini bulamıyordum. Az önce
Sayın Kumkumoğlu bunu anlattı. Dedi ki: Aday göstereceğiz. Aday halkın
önüne çıkacak ne diyecek?
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
Diyecek bir şeyleri yok.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla)
- Arkadaşlar, sizin, halka diyeceğiniz bir şey olmayabilir. (AK
Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
HARUN AKIN (Zonguldak) -
Sen ne diyeceksin?
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sen ne diyeceksin?
YILMAZ KAYA (İzmir) -
Söyle bakalım.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla)
- Siz halka ne diyeceğinizi bilemeyebilirsiniz, ama şuna emin
olun, biz halka diyeceğimizi çok iyi biliyoruz.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Sen şifreli söylersin.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Zayıf bir konuşma.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla)
- Biz, Cumhurbaşkanının cumhur tarafından seçilmesinden daha doğal
bir şey olmadığını biliyoruz. Biz, bu Mecliste 360 milletvekiline
Cumhurbaşkanı seçtirilmediğinin halk tarafından nasıl algılandığını
biliyoruz.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Niye seçmediniz?
OYA ARASLI (Ankara) - Seçemediniz.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla)
- Burada milletvekillerine oy bile kullandırmayan, kendi milletvekillerine
güvenmeyen…
NAİL KAMACI (Antalya)
- Sen şaşırmışsın sen!
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla)
- …kendi milletvekilleri oy kullandığı zaman belki de Cumhurbaşkanlığında
olumlu oy vereceğinden endişe edenleri de gayet iyi biliyoruz, bunları
halka anlatacağız.
NAİL KAMACI (Antalya)
- Anlat, anlat.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Halkın karşısına çıkarsan anlatırsın.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla)
- Arkadaşlar, siz kendinizi halka anlatamadınız, siz kendinizi
partilinize anlatamadınız. Altı ilde ön seçim yaptınız, altı ilde
ön seçimden 2 tane milletvekili gelebildi. Ne oldu? (AK Parti sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Sana ne! Sana ne!
NAİL KAMACI (Antalya)
- Sana mı düştü kaygısı?
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Sen kaç ilde yaptın?
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Bravo! Bravo!
BAŞKAN - Sayın Kutlu,
son cümleleriniz için açıyorum.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla)
- Son cümlemi söylüyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Lütfen…
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Bravo! Bravo!
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Aklının ermediği işe karışma.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla)
- Siz, değil halka, kendi teşkilatınıza bile kendinizi kabul ettiremediniz.
NAİL KAMACI (Antalya)
- Siz ne yaptınız?
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu)
- Girenler örgüt temsilcisi, örgüt!
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla)
- Halk sizi 22 Temmuzda gerekli şekilde ödüllendirecek ve bu sıkıntıdan
kurtaracak, daha rahat bir hayat geçirmeniz için emekliye sevk edecektir.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kutlu.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, maddenin gizli
oylamasına Adana ilinden başlıyoruz.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
oyunu kullanmayan var mı?
Oylama işlemi tamamlanmıştır.
Kupaları kaldıralım.
(Oyların ayırımı yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
10.05.2007 Tarihli ve 5660 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 6'ncı
maddesine bağlı geçici 19'uncu maddenin gizli oylama sonucunu
açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 371
Kabul : 366
Ret :
1
Boş :
2
Geçersiz : 2
Şimdi, 7'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer ve halkoyuna sunulması halinde tümüyle
oylanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Uğur
Aksöz.
CHP GRUBU ADINA UĞUR AKSÖZ
(Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri…
Yalnız, Sayın Başkan, arkadaşlar
oturacak mı?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
yerimize oturalım. Arkadaşlar… Sayın Öksüz, yerimize oturalım,
lütfen. Diğer arkadaşlar da yerine otursun.
Buyurun.
UĞUR AKSÖZ (Devamla) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 7'nci madde "Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer ve halkoyuna sunulması halinde tümüyle
oylanır." hükmünü içermektedir.
Maddeye geçmeden evvel,
burada biraz evvel konuşma yapan değerli arkadaşlarıma cevap vermek
istiyorum. Benden evvel konuşan Sayın Konuşmacı Hüsrev Kutlu
"Ben, oldum olası sosyal demokratları anlamam." diye bir
cümle kullandı. Doğrudur, Hazreti Mevlânâ diyor ki: "Ne kadar anlatırsan
anlat, anlatabileceğin karşıdakinin anlayabileceği kadardır."
O bakımdan, Sayın Hüsrev Kutlu'nun bizi anlamasını zaten biz beklemiyoruz.
(CHP sıralarından alkışlar)
İkincisi: Sayın Hüsrev
Kutlu, bu Meclis duvarında yıllardır duran Atatürk resminin kaldırılmasını
istemiştir, o nedenle bizi anlamasını zaten istemiyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Aynı Hüsrev Kutlu, bundan
bir süre önce, Sayın Başbakanı…
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Sayın Başkan, bu konuşma direkt sataşma konusu efendim. Yani, konuşmayla
ne alakası var?
UĞUR AKSÖZ (Devamla) -
Evet, buyurun! Salih Kapusuz'un istediği gibi mi konuşacağım ben?
Hadi anlat bakalım, anlat!
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Aynı arkadaşın cevap verme hakkı var.
UĞUR AKSÖZ (Devamla) -
Salih Bey, senin istediğin gibi mi konuşacağım ben?
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Lütfen yani, lütfen, bu konuları…
UĞUR AKSÖZ (Devamla) -
Peki, Sayın Kapusuz, bunca tecrübeli adamsın, Hüsrev Kutlu burada
konuşurken niye susturmadın? Niye uyarmadın? Şimdi, "Böyle konuşma
olur mu?" diyorsun.
BAŞKAN - Sayın Aksöz… Sayın
Aksöz, lütfen, siz maddeye gelin.
UĞUR AKSÖZ (Devamla) -
Evet, geliyorum efendim.
BAŞKAN - Gecenin bu vaktinde
son maddeyi gayet güzel müzakere edelim.
UĞUR AKSÖZ (Devamla) -
Şimdi, yine Sayın Grup Başkan Vekili Eyüp Fatsa dedi ki burada:
"Biz, gece yarısı baskınıyla gelmedik buraya." dedi.
Doğru mu Salih Bey? Dedi
böyle değil mi?
EYÜP FATSA (Ordu) - Dedim,
dedim!
UĞUR AKSÖZ (Devamla) -
Peki, dediniz değil mi?
Peki, şimdi ben soruyorum:
Bu yüce çatıya gece yarısı baskınıyla gelen kim var? Bana söyle bakalım
bir tane? Kim geldi, kim?
MUHARREM KARSLI (İstanbul)
- Kimse gelmedi!
UĞUR AKSÖZ (Devamla) - O
zaman niye böyle söylüyorsun? Biz gece yarısı baskınıyla mı geldik,
niye soruyorsun?
BAŞKAN - Sayın Aksöz,
dinler misiniz?
Siz tecrübeli bir parlamentersiniz,
böyle karşılıklı soru-cevap bir konuşma yok.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - Tecrübesini konuşturuyor şu anda!
BAŞKAN - Siz genel olarak
izah edin ama, böyle bir usulümüz yok.
UĞUR AKSÖZ (Devamla) -
Değerli Başkanım, bakın…
AHMET IŞIK (Konya) - Sakin
ol, heyecanlanma!
UĞUR AKSÖZ (Devamla) -
…AKP milletvekilleri buraya çıkıyorlar, hiç konuşulmaması gereken
şeyleri söylüyorlar. Değil mi Sayın Başkan? Ama, ben, cevap hakkımı
kullanınca, diyorsunuz ki: "Siz tecrübelisiniz, bunu yapmayın."
Şimdi, Eyüp Fatsa, çıkıp,
grup adına -Grup Başkan Vekilidir- burada "Ben gece yarısı baskınıyla
mı geldim?" derse, ben ona sorarım, ben mi geldim gece yarısı baskınıyla?
Ben mi geldim? (CHP sıralarından alkışlar) ANAP'mı geldi? Kim geldi?
(CHP sıralarından alkışlar) O zaman, bakın, Grup Başkan Vekili bunu
söyleyemez. Söyleyemez. Söyleyemez, ama "gece" lafını AKP
çok seviyorsa, karanlığı çok seviyorsa onların bileceği iş. Biz
aydınlığı seviyoruz. O sizin bileceğiniz iş. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Hazreti Mevlana'nın sözünü hatırlatırım.
UĞUR AKSÖZ (Devamla) -
Yine Sayın Fatsa dedi ki (Bu, Grubumuzu ilgilendiriyor Sayın Başkan.)
"Anayasa Uzlaşma Komisyonuna üye vermediler" dediniz. Bunu
da dediniz.
Değerli arkadaşlar, ne
bu Anayasa'nın bir yerinde ne İç Tüzük'ün bir yerinde "Uzlaşma Komisyonu"
diye bir cümle yoktur. Böyle bir kurum yoktur. Olmayan kurumu Sayın
Fatsa bizden istiyor. Yok böyle bir şey. Uzlaşma Komisyonu geçmiş dönemlerde
var idi. Ne oldu? Beş parti, altı parti, yedi parti vardı, bir türlü
bir yere varamıyorlardı, böyle kendiliklerinden, uzlaşma sağlamak
için bir komisyon kurmuşlar idi.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Uyutma komisyonu!
UĞUR AKSÖZ (Devamla) -
Ama, bu dönemde, sadece, Anavatan Grup kurmadan evvel iki büyük grup
olduğu için, Uzlaşma Komisyonuna da gerek kalmadı; bu bir.
İki: Bakın, AKP, her daim
mikrofonu aldığında bir şey söylüyor. Diyor ki: "Biz bu kadar yasa
çıkardık, en çalışkan Meclis" vesaire, değil mi? Bunu söylüyorsunuz.
Peki, bu kadar yasaları,
Anayasa değişikliklerini çıkarırken Uzlaşma Komisyonu yoktu
da, şimdi, işinize gelmeyince, tıkanınca, kayaya çarpınca niye Uzlaşma
Komisyonunu bahane ediyorsunuz? Bakın, bu kadar yasa çıktı, demek
ki, Uzlaşma Komisyonu olmadan da yasalar çıkabiliyor Sayın Fatsa.
Evet, bu cevap faslını
bitirdikten sonra, şimdi konumuza gelelim.
Değerli milletvekilleri
"…halkoyuna sunulduğunda bu maddeler tümüyle oylanır."
diye bir madde var; bu da yanlış.
Bakın, niye yanlış, söyleyeyim:
Şimdi, bu Cumhurbaşkanlığı sürecini baştan sona kadar alalım. Sizin
konuşmalarınızı, bizim konuşmalarımızı, Anayasa Mahkemesinin
gerekçeli kararlarını, Cumhurbaşkanın veto kararlarını üst üste
koyalım; size yemin ediyorum, hukuk fakültesinde ders diye okutulur.
İki cilt yapar. Bu iki ciltte ama, bir tek konu var: AKP'nin hatalar zinciri,
hatalar zinciri, hatalar zinciri. Burada da bir hata var, söylüyorum
bakın: "Halkoyuna sunulması halinde tümüyle oylanır." diyorsunuz.
Hâlbuki, burada ne var? Bir madde, beş yıllık Parlamento dönemini
dört yıla indiriyor. Bu bir süre, bu ayrı. Bir madde, toplantı yeter
sayısını 184 diyor. O da bizim çalışmamızla ilgili, İç Tüzük'le ilgili,
ayrı bir şey. Bir de bir bölüm maddeler var, Cumhurbaşkanıyla ilgili.
Yani, elmalar var, armutlar var, domatesler var, bunların ayrı ayrı
oylanması gerekir halkoyunda; siz, birbiriyle ilgisiz üç ayrı konuyu,
üç ayrı konumu "Birlikte oylanır." demekle bir hata daha
yapıyorsunuz. Ee, yapın. Yani, kaleci hata yapacak ki, santrforlar
gol atacak. Yapın kardeşim, biz bir şey demiyoruz.
Şimdi, gelelim tarih meselesine.
Değerli arkadaşlar, öyle bir iş yapıyorsunuz ki, bunun altından
hiç kimse çıkamaz. Gelecek Parlamentoya da bir sürü yük bırakıyorsunuz.
Bakın, çok basit, tarih örneği vereyim: Bugün 28 Mayıs, birinci oylama,
31 Mayısta ikinci oylamayı yapacağız. Aynı gün Cumhurbaşkanına
gittiğini varsayalım; on beş gün inceleme hakkı var -kullandığını
varsayalım- 15 Haziran eder. Geçici 19'uncu madde diyor ki: "Bu
Kanunun Resmî Gazetede yayınlandığından itibaren, kırkıncı günden
sonraki ilk pazar günü oylama yapılır." diyor. Yani, her şey sizin
istediğiniz gibi gitse bile, bakın, 15 Hazirandan kırk gün sonraki
ilk tur 29 Temmuzda oluyor, ikinci tur 5 Ağustosta oluyor. Yani, 22 Temmuz
seçim, 29 Temmuz Cumhurbaşkanlığının ilk turu, 5 Ağustos ikinci turu.
Üç pazar, üst üste sandık. Yani, siz iş yapıyorsunuz. Peki… Diyelim
ki, Cumhurbaşkanı bunu referanduma götürdü. Hakkıdır. Götürdüğü
zaman, bakın ne oluyor: Referanduma giderse, 3376 sayılı Referandum
Yasası'na göre, Resmî Gazete'de yayınlandıktan sonra yüz yirmi günü
takip eden ilk pazar günü, Cumhurbaşkanının ilk oylaması yapılıyor.
Bu da 15 Ekim yapıyor, 15 Ekimde ilk turu yapacağız.
Değerli arkadaşlar, bu
referandum. 15 Ekimde referandum olacak, referandumda halk evet derse,
ondan kırk gün sonra da oylama yapacağız öyle mi Salih Bey? Bu da ne
yapıyor? 9 Aralık yapıyor.
Değerli arkadaşlar, bakın,
bu Parlamento gidiyor, 22 Temmuzda yerine yeni bir Parlamento geliyor.
Bunlar, 5-6 Ağustos civarında yemin edip göreve başlıyorlar. Kucaklarında
bir Cumhurbaşkanlığı seçimi; aralığa kadar referandum, tur, aralığa
kadar Cumhurbaşkanlığı seçimi yok. Peki, yeni gelen Parlamentoya
böyle bir yük yüklemeye sizin hakkınız var mı? Bizden önceki Parlamentolar
bize böyle bir yük bıraktılar mı?
Şimdi ne olacak? Bakın,
ne olacak: Biz bu kadar emek veriyoruz, bu kadar uğraşıyoruz, yeni
gelen Parlamento, doğal olarak, ne ekimi ne aralığı ne referandumu,
hiçbir şeyi beklemeyecek, yemin eder etmez Cumhurbaşkanını seçmek
için çare arayacak. Ya, sizin yaptığınız bu işlemleri, toplanıp,
hepsini iptal edecek ya da Cumhurbaşkanını, kendisi, burada seçmenin
yolunu bulacak. O zaman, adama sormazlar mı, biz bu kadar eziyeti,
bu kadar emeği niye çekiyoruz? Bunun hiçbirinin sonucu yok.
Bir de işin bir başka perde
arkası var, o da şu: Hadi, bu Anayasa değişikliğini, oldu ya, şekil
noksanlığından, şuradan buradan, Anayasa Mahkemesine götürüverdik
de orada da tekrar bir şeyler oldu; ne olacak arkadaşlar?
Yani, bakın, bir yandan
milletvekili listeleri hazırlanıyor, bir yandan çok demokrat AKP,
milletvekillerine temayül yoklaması yapıp oy pusulalarının mührünü
bile açmadan hepsini Ankara'ya gönderiyor; gizli oy, gizli tasnif!
Bunlar yapılıyor. (CHP sıralarından alkışlar) Bir yandan, anlı şanlı
AKP, koskoca ülkeyi yönetecek milletvekillerini, pop star yarışması
gibi jürinin önünden geçirtiyor, mülakat yapıyor, öbür yandan da,
gelmişiz, burada, ülkenin rejimini değiştirecek şeyleri oyluyoruz.
Bunlar, ne ciddiyetle bağdaşır ne hukukla bağdaşır, bunların ne de
bir getirisi var.
Bakın, arkadaşlar, bir
getirisi yok. Şimdi, ben size söyleyeyim, sözümü şöyle bitiriyorum:
Bu gece vakti biraz neşeli bir şey söyleyeyim size. Buna ihtiyacınız
var, çok gerginsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
UĞUR AKSÖZ (Devamla) -
Bakın, şöyle söyleyeyim: Karadenizli hastalanmış, demiş ki:
"Çocuğum, ben ölüyorum." "Baba" demişler, "Bir
şey olmaz." İkinci gün gelmiş, baba: "Çocuklar, ben ölüyorum."
Demişler "Bir şey olmaz." Adam ölmüş, vasiyetini açmışlar:
"Ölüyorum dedim, inanmadınız; ölüyorum dedim, inanmadınız; şimdi
ne oldi?" Ben de size diyorum ki: 22 Temmuz gecesi size, bu kürsüden
olmasa bile, seçim meydanından sesleneceğim: AKP, şimdi ne oldi?
Saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Aksöz.
Madde üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştır.
Son maddenin gizli oylamasına
Adana ilinden başlıyoruz.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN - Oyunu kullanmayan
var mı?
Oylama işlemi tamamlanmıştır.
Kupalar kaldırılsın.
(Oyların ayırımı yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
10.05.2007 Tarihli ve 5660 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 7'nci
maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 368
Kabul : 363
Ret :
1
Boş :
1
Geçersiz : 3
Sayın milletvekilleri,
10.05.2007 Tarihli ve 5660 Sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun'un birinci görüşmeleri tamamlanmıştır. İkinci görüşmeye
en az kırk sekiz saat geçtikten sonra başlanabilecektir.
Alınan karar gereğince,
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyeliklerine seçim yapmak, Çocuklarda
ve Gençlerde Artan Şiddet Eğilimi ile Okullarda Meydana Gelen Olayların
Araştırılması Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunun
1413 sıra sayılı Rapor'uyla, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için, 29 Mayıs 2007 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:
22.57