Normal deneme 2 3 2007-07-04T08:48:00Z 2007-07-04T08:48:00Z 1 73721 420210 Türkiye Büyük Millet Meclisi 3501 985 492946 10.2625 0 0 nk 0 nk 0 0 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

DÖ­NEM: 22                         CİLT: 159       YA­SA­MA YI­LI: 5

 

 

 

TÜR­Kİ­YE BÜ­YÜK MİL­LET MEC­Lİ­Sİ

TU­TA­NAK DER­Gİ­Sİ

 

 

113’üncü Bir­le­şim

26 Mayıs 2007 Cumartesi

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                                                                                                                Say­fa    

DÖ­NEM: 22                         CİLT: 159       YA­SA­MA YI­LI: 5

 

 

 

TÜR­Kİ­YE BÜ­YÜK MİL­LET MEC­Lİ­Sİ

TU­TA­NAK DER­Gİ­Sİ

 

 

113’üncü Bir­le­şim

26 Mayıs 2007 Cumartesi

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                                                                                                                Say­fa    

  I. - GE­ÇEN TU­TA­NAK ÖZE­Tİ

 II. - GE­LEN KÂĞIT­LAR

III. - BAŞ­KAN­LI­ĞIN GE­NEL KU­RU­LA SU­NUŞ­LA­RI

A) TEZ­KE­RE­LER VE ÖNER­GE­LER

1.- Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Ana­ya­sa­sı­nın Ba­zı Mad­de­le­rin­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da 10/5/2007 ta­rih­li ve 5660 sa­yı­lı Ka­nun'un bir kez da­ha gö­rü­şül­mek üze­re ge­ri gön­de­ril­di­ği­ne iliş­kin Cum­hur­baş­kan­lı­ğı tez­ke­re­si (3/1281)

IV. - ÖNE­Rİ­LER

A) Sİ­YA­Sİ PAR­Tİ GRU­BU ÖNE­Rİ­LE­Rİ

1.- Gün­dem­de­ki sı­ra­la­ma ile 1/1368 esas nu­ma­ra­lı Cum­hur­baş­kan­lı­ğın­ca bir kez da­ha gö­rü­şül­mek üze­re ge­ri gön­de­ri­len Ka­nun'un, Baş­kan­lık­ça ha­va­le edil­di­ği ko­mis­yon­lar­da­ki gö­rüş­me­le­ri­ne kırk se­kiz sa­at geç­me­den baş­lan­ma­sı­na iliş­kin AK Par­ti Gru­bu öne­ri­si

V. - USUL HAK­KIN­DA GÖ­RÜŞ­ME­LER

1.- Cum­hur­baş­kan­lı­ğın­ca bir kez da­ha gö­rü­şül­mek üze­re ge­ri gön­der­me tez­ke­re­si­nin Ge­nel Ku­ru­lun bil­gi­si­ne su­nul­ma­dan, Baş­kan­lık­ça ha­va­le edil­di­ği ko­mis­yon­lar­da­ki gö­rüş­me­le­ri­ne kırk se­kiz sa­at geç­me­den baş­lan­ma­sı­nın ko­mis­yo­na tav­si­ye edil­me­si­ne iliş­kin AK Par­ti Gru­bu öne­ri­si­nin İç Tü­zük'e ay­kı­rı ol­du­ğu hak­kın­da

VI. - KA­NUN TA­SA­RI VE TEK­LİF­LE­Rİ İLE KO­MİS­YON­LAR­DAN GE­LEN Dİ­ĞER İŞ­LER

1.- Ça­nak­ka­le Mil­let­ve­kil­le­ri Meh­met Da­niş ve İb­ra­him Köş­de­re'nin, Ge­li­bo­lu Ya­rı­ma­da­sı Ta­ri­hi Mil­li Par­kı Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Bir Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi (Ka­mu İha­le Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi) ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/212) (S. Sa­yı­sı: 305)

2.- Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1030) (S. Sa­yı­sı: 904)

3.- Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Grup Baş­kan­ve­ki­li Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Fa­ruk Çe­lik'in, İmar Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ve Ba­yın­dır­lık, İmar, Ulaş­tır­ma ve Tu­rizm ile Ada­let Ko­mis­yon­la­rı Ra­por­la­rı (2/820) (S. Sa­yı­sı: 1337)

4.- Mer­ke­zi Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi­nin İs­tih­dam ve Büt­çe Esas­la­rı Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Av­ru­pa Bir­li­ği Uyum Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru ile İç­tü­zü­ğün 37 nci Mad­de­si­ne Gö­re Doğ­ru­dan Gün­de­me Alın­ma Öner­ge­si (1/1317) (S. Sa­yı­sı: 1428)

5.- Sen­di­ka­lar Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Sağ­lık, Ai­le, Ça­lış­ma ve Sos­yal İş­ler Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1230) (S. Sa­yı­sı: 1250)

VII. - AÇIK­LA­MA­LAR VE SA­TAŞ­MA­LA­RA İLİŞ­KİN KO­NUŞ­MA­LAR

1.- Sam­sun Mil­let­ve­ki­li Ha­luk Koç'un, Ak­sa­ray Mil­let­ve­ki­li Ali Rı­za Ala­bo­yun'un, ko­nuş­ma­sın­da, par­ti­si­ne sa­taş­ma­sı ne­de­niy­le ko­nuş­ma­sı

2.- Er­zu­rum Mil­let­ve­ki­li İb­ra­him Öz­do­ğan'ın, Er­zu­rum Mil­let­ve­ki­li Mus­ta­fa Nu­ri Ak­bu­lut'un, ko­nuş­ma­sın­da, şah­sı­na sa­taş­ma­sı ne­de­niy­le ko­nuş­ma­sı

VI­II. - OY­LA­MA­LAR

1.- Mer­ke­zi Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi­nin İs­tih­dam ve Büt­çe Esas­la­rı Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın oy­la­ma­sı

 

 

I. - GE­ÇEN TU­TA­NAK ÖZE­Tİ

TBMM Ge­nel Ku­ru­lu sa­at 11.03'te açı­la­rak ye­di otu­rum yap­tı.

Nük­le­er Güç San­tral­la­rı­nın Ku­rul­ma­sı ve İş­le­til­me­si ile Ener­ji Sa­tı­şı­na İliş­kin 8/5/2007 ta­rih ve 5654 sa­yı­lı Ka­nun'un ba­zı mad­de­le­ri­nin Ana­ya­sa'nın 89 ve 104'ün­cü mad­de­le­ri uya­rın­ca bir kez da­ha gö­rü­şül­mek üze­re ge­ri gön­de­ril­di­ği­ne iliş­kin Cum­hur­baş­kan­lı­ğı tez­ke­re­si Ge­nel Ku­ru­lun bil­gi­si­ne su­nul­du.

Baş­ba­kan Re­cep Tay­yip Er­do­ğan'ın Su­ri­ye'ye yap­tı­ğı resmî zi­ya­re­te ka­tıl­ma­sı uy­gun gö­rü­len mil­let­ve­kil­le­ri­ne iliş­kin Baş­ba­kan­lık tez­ke­re­si ka­bul edil­di.

Gün­de­min "Ka­nun Ta­sa­rı ve Tek­lif­le­ri ile Ko­mis­yon­lar­dan Ge­len Di­ğer İş­ler" kıs­mı­nın:

1'in­ci sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Ka­mu İha­le Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi'nin (2/212) (S. Sa­yı­sı: 305) gö­rüş­me­le­ri, da­ha ön­ce ge­ri alı­nan mad­de­le­re iliş­kin ko­mis­yon ra­po­ru he­nüz gel­me­di­ğin­den;

2'nci sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin (1/1030) (S. Sa­yı­sı: 904),

3'ün­cü sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Grup Baş­kan­ve­ki­li Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Fa­ruk Çe­lik'in, İmar Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir (2/820) (S. Sa­yı­sı: 1337),

6'ncı sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Sen­di­ka­lar Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir (1/1230) (S. Sa­yı­sı: 1250),

7'nci sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Kay­se­ri Mil­let­ve­ki­li Ta­ner Yıl­dız'ın, Ba­zı Ka­nun­lar­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da (2/1016) (S. Sa­yı­sı: 1412),

8'in­ci sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Uk­ray­na Hü­kü­me­ti Ara­sın­da Uza­yın Araş­tır­ma ve Kul­la­nı­mı Ko­nu­la­rın­da İş­bir­li­ği An­laş­ma­sı­nın  Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu Hak­kın­da (1/491) (S. Sa­yı­sı: 1380),

Ka­nun Ta­sa­rı ve Tek­lif­le­ri, il­gi­li ko­mis­yon yet­ki­li­le­ri Ge­nel Ku­rul­da ha­zır bu­lun­ma­dık­la­rın­dan;

Er­te­len­di.

4'ün­cü sı­ra­sın­da bu­lu­nan, An­ka­ra Mil­let­ve­kil­le­ri Ey­yüp Sa­nay ve Nur Do­ğan To­pa­loğ­lu'nun, Do­ğal Gaz Pi­ya­sa­sı Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun Tek­li­fi (2/1018) (S. Sa­yı­sı: 1425) gö­rüş­me­le­ri­ni mü­te­aki­ben, elek­tro­nik ci­haz­la ya­pı­lan açık oy­la­ma­dan son­ra,

5'in­ci sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Şan­lı­ur­fa Mil­let­ve­ki­li Meh­met Fa­ruk Bay­rak'ın, 388 Sa­yı­lı Gü­ney­do­ğu Ana­do­lu Pro­je­si Böl­ge Kal­kın­ma İda­re­si Teş­ki­la­tı­nın Ku­ru­luş ve Gö­rev­le­ri Hak­kın­da Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun Tek­li­fi (2/999) (S. Sa­yı­sı: 1424) ya­pı­lan gö­rüş­me­ler­den son­ra,

Ka­bul edil­di.

Sam­sun Mil­let­ve­ki­li Ha­luk Koç, Or­du Mil­let­ve­ki­li Eyüp Fat­sa'nın, ko­nuş­ma­sın­da, Ge­nel Baş­kan­la­rı­na sa­taş­tı­ğı id­di­asıy­la bir açık­la­ma­da bu­lun­du.

Alı­nan ka­rar ge­re­ğin­ce, 26 Ma­yıs 2007 Cu­mar­te­si gü­nü sa­at 11.00'de top­lan­mak üze­re, bir­le­şi­me 22.50'de son ve­ril­di.

Nev­zat Pak­dil

 

 

 

 

Baş­kan Ve­ki­li

 

 

 

 

 

Ya­şar Tü­zün

Meh­met Da­niş

Ah­met Kü­çük

Ah­met Gök­han Sa­rı­çam

 

Bi­le­cik

Ça­nak­ka­le

Ça­nak­ka­le

Kırk­la­re­li

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

Kâtip Üye

Kâtip Üye

No.: 153

II. - GE­LEN KÂĞIT­LAR

26 Ma­yıs 2007 Cu­mar­te­si

Ra­por

1.- Kas­ta­mo­nu Mil­let­ve­ki­li Hak­kı Köy­lü'nün; Ba­zı Ka­nun­lar­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/1020) (S. Sa­yı­sı: 1432) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 26.5.2007) (GÜN­DE­ME )

 

 

26 Ma­yıs 2007 Cu­mar­te­si

Bİ­RİN­Cİ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 11.06

BAŞ­KAN : Baş­kan Ve­ki­li Nev­zat PAK­DİL

KÂTİP ÜYE­LER : Ah­met KÜ­ÇÜK (Ça­nak­ka­le), Meh­met DA­NİŞ (Ça­nak­ka­le)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 113'ün­cü Bir­le­şi­mi­ni açı­yo­rum.

Top­lan­tı ye­ter sa­yı­sı var­dır, gün­de­me ge­çi­yo­ruz.

Baş­kan­lı­ğın Ge­nel Ku­ru­la su­nuş­la­rı var­dır.

Cum­hur­baş­kan­lı­ğı­nın bir tez­ke­re­si var­dır; oku­tup bil­gi­le­ri­ni­ze su­na­ca­ğım.

III. - BAŞ­KAN­LI­ĞIN GE­NEL KU­RU­LA SU­NUŞ­LA­RI

A) TEZ­KE­RE­LER VE ÖNER­GE­LER

1.- Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Ana­ya­sa­sı­nın Ba­zı Mad­de­le­rin­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da 10/5/2007 ta­rih­li ve 5660 sa­yı­lı Ka­nun'un bir kez da­ha gö­rü­şül­mek üze­re ge­ri gön­de­ril­di­ği­ne iliş­kin Cum­hur­baş­kan­lı­ğı tez­ke­re­si (3/1281)

25/05/2007

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

İl­gi: 11.05.2007 gün­lü, A.01.0.GNS.0.10.00.02-32263/71597 sa­yı­lı ya­zı­nız.

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Ge­nel Ku­ru­lu'nca 10.05.2007 gü­nün­de ka­bul edi­len 5660 sa­yı­lı "Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Ana­ya­sa­sı­nın Ba­zı Mad­de­le­rin­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun" in­ce­len­miş­tir.

1- Ya­sa'nın,

-2. mad­de­sin­de,

"Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Ana­ya­sa­sı­nın 79 un­cu mad­de­si­nin ikin­ci fık­ra­sın­da ge­çen 'se­çim tu­ta­nak­la­rı­nı' iba­re­sin­den son­ra gel­mek üze­re 've Cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çi­mi tu­ta­nak­la­rı­nı' iba­re­si; son fık­ra­sın­da ge­çen 'hal­ko­yu­na su­nul­ma­sı' iba­re­sin­den son­ra gel­mek üze­re, 'Cum­hur­baş­ka­nı­nın halk ta­ra­fın­dan se­çil­me­si' iba­re­si ek­len­miş­tir."

- 4. mad­de­siy­le de­ği­şik, Ana­ya­sa'nın 101. mad­de­sin­de,

"Cum­hur­baş­ka­nı, kırk ya­şı­nı dol­dur­muş ve yük­sek öğ­re­nim yap­mış Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si üye­le­ri ve­ya bu ni­te­lik­le­re ve mil­let­ve­ki­li se­çil­me ye­ter­li­ği­ne sa­hip Türk va­tan­daş­la­rı ara­sın­dan, halk ta­ra­fın­dan se­çi­lir.

Cum­hur­baş­ka­nı­nın gö­rev sü­re­si beş yıl­dır. Bir kim­se en faz­la iki de­fa Cum­hur­baş­ka­nı se­çi­le­bi­lir.

Cum­hur­baş­kan­lı­ğı­na Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si üye­le­ri için­den ve­ya Mec­lis dı­şın­dan aday gös­te­ri­le­bil­me­si yir­mi mil­let­ve­ki­li­nin ya­zı­lı tek­li­fi ile müm­kün­dür. Ay­rı­ca, en son ya­pı­lan mil­let­ve­ki­li ge­nel se­çim­le­rin­de ge­çer­li oy­lar top­la­mı bir­lik­te he­sap­lan­dı­ğın­da yüz­de onu ge­çen si­ya­si par­ti­ler or­tak aday gös­te­re­bi­lir.

Cum­hur­baş­ka­nı se­çi­le­nin, var­sa par­ti­si ile ili­şi­ği ke­si­lir ve Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si üye­li­ği so­na erer."

- 5. mad­de­siy­le de­ği­şik, Ana­ya­sa'nın 102. mad­de­sin­de,

"Cum­hur­baş­ka­nı se­çi­mi, Cum­hur­baş­ka­nı­nın gö­rev sü­re­si­nin dol­ma­sın­dan ön­ce­ki alt­mış gün için­de; ma­ka­mın her­han­gi bir se­bep­le bo­şal­ma­sı ha­lin­de ise bo­şal­ma­yı ta­kip eden alt­mış gün için­de ta­mam­la­nır.

Ge­nel oy­la ya­pı­la­cak se­çim­de, ge­çer­li oy­la­rın salt ço­ğun­lu­ğu­nu alan aday Cum­hur­baş­ka­nı se­çil­miş olur. İlk oy­la­ma­da bu ço­ğun­luk sağ­la­na­maz­sa, bu oy­la­ma­yı iz­le­yen ikin­ci pa­zar gü­nü ikin­ci oy­la­ma ya­pı­lır. Bu oy­la­ma­ya, ilk oy­la­ma­da en çok oy al­mış bu­lu­nan iki aday ka­tı­lır ve ge­çer­li oy­la­rın ço­ğun­lu­ğu­nu alan aday Cum­hur­baş­ka­nı se­çil­miş olur.

İkin­ci oy­la­ma­ya ka­tıl­ma­ya hak ka­za­nan aday­lar­dan bi­ri­nin ölü­mü ve­ya se­çil­me ye­ter­li­ği­ni kay­bet­me­si ha­lin­de; ikin­ci oy­la­ma, bo­şa­lan aday­lı­ğın bi­rin­ci oy­la­ma­da­ki sı­ra­ya gö­re ika­me edil­me­si su­re­tiy­le ya­pı­lır. İkin­ci oy­la­ma­ya tek ada­yın kal­ma­sı ha­lin­de, bu oy­la­ma re­fe­ran­dum şek­lin­de ya­pı­lır. Aday, ge­çer­li oy­la­rın ço­ğun­lu­ğu­nu al­dı­ğı tak­dir­de Cum­hur­baş­ka­nı se­çil­miş olur.

Cum­hur­baş­ka­nı gö­re­ve baş­la­yın­ca­ya ka­dar gö­rev sü­re­si do­lan Cum­hur­baş­ka­nı­nın gö­re­vi de­vam eder.

Cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çi­mi­ne iliş­kin usûl ve esas­lar ka­nun­la dü­zen­le­nir.",

- 6. mad­de­siy­le Ana­ya­sa'ya ek­le­nen,

Ge­çi­ci 18. mad­de­de,

"Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Ana­ya­sa­sı­nın 67 nci mad­de­si­nin son fık­ra­sı, Cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çim­le­ri­nin ya­pı­la­bil­me­si için; çı­ka­rıl­ma­sı ge­re­ken ka­nun hü­küm­le­ri ile se­çim ka­nun­la­rın­da ya­pı­la­cak de­ği­şik­lik­ler ba­kı­mın­dan dik­ka­te alın­maz."

Ge­çi­ci 19. mad­de­de de,

"On­bi­rin­ci Cum­hur­baş­ka­nı se­çi­mi­nin ilk tur oy­la­ma­sı, bu Ka­nu­nun Res­mi Ga­ze­te­de ya­yı­mı­nı ta­kip eden kır­kın­cı gün­den son­ra­ki ilk Pa­zar gü­nü, ikin­ci tur oy­la­ma­sı ise ilk tur oy­la­ma­yı ta­kip eden ikin­ci Pa­zar gü­nü ya­pı­lır.

Ana­ya­sa'nın 101 in­ci mad­de­si uya­rın­ca gös­te­ri­len aday­lar, ya­zı­lı mu­va­fa­kat­la­rı ve Ana­ya­sa­nın de­ği­şik 101 in­ci mad­de­sin­de­ki şart­la­rı ih­ti­va eden ve di­ğer il­gi­li bel­ge­ler­le bir­lik­te ilk tur oy­la­ma ta­ri­hin­den otuz gün ön­ce Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na baş­vu­rur­lar. Aday­la­rın baş­vu­ru­la­rın­da ek­sik bil­gi ve bel­ge­le­rin tes­pit edil­me­si ha­lin­de Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı ta­ra­fın­dan, ek­sik­lik­le­rin gi­de­ril­me­si için üç gün­lük ke­sin sü­re ve­ri­lir. Bu sü­re için­de ek­sik­lik­le­rin gi­de­ril­me­me­si ha­lin­de aday­lar, ken­di­li­ğin­den aday­lık­tan çe­kil­miş sa­yı­lır­lar.

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğın­ca, Ana­ya­sa­nın 101 in­ci mad­de­sin­de be­lir­ti­len ni­te­lik­le­ri ta­şı­dık­la­rı an­la­şı­lan aday­la­ra iliş­kin ke­sin lis­te iki gün için­de ilan edi­lir ve Yük­sek Se­çim Ku­ru­lu Baş­kan­lı­ğı­na bil­di­ri­lir.

Cum­hur­baş­ka­nı ada­yı gös­te­ri­len ka­mu gö­rev­li­si, aday gös­te­ril­di­ği ta­rih­ten iti­ba­ren gö­re­vin­den ay­rıl­mış sa­yı­lır. Gö­re­vin­den ay­rı­lan ka­mu gö­rev­li­si­nin Cum­hur­baş­ka­nı se­çi­le­me­me­si ha­lin­de gö­re­vi­ne ge­ri dön­me­si ko­nu­sun­da il­gi­li ka­nun hü­küm­le­ri uy­gu­la­nır.

Bi­rin­ci tur se­çim so­nuç­la­rı­nın ke­sin­leş­me­sin­den ikin­ci tur oy­la­ma­nın so­nuç­lan­ma­sı­na ka­dar, ikin­ci oy­la­ma­ya ka­tıl­ma­ya hak ka­za­nan aday­lar­dan bi­ri­nin ölü­mü ve­ya se­çil­me ye­ter­li­ği­ni kay­bet­me­si ha­lin­de; ikin­ci oy­la­ma, bo­şa­lan aday­lı­ğın bi­rin­ci oy­la­ma­da­ki oy sı­ra­la­ma­sı esas alı­na­rak sı­ra­da­ki aday­la dol­du­rul­ma­sı su­re­tiy­le ya­pı­lır. İkin­ci oy­la­ma­ya tek ada­yın kal­ma­sı ha­lin­de, bu oy­la­ma re­fe­ran­dum şek­lin­de ya­pı­lır. Aday, ge­çer­li oy­la­rın ço­ğun­lu­ğu­nu al­dı­ğı tak­dir­de Cum­hur­baş­ka­nı se­çil­miş olur.

Cum­hur­baş­ka­nı­nın se­çil­me­si­ne iliş­kin usûl ve esas­la­rın ka­nun­la dü­zen­len­me­si­ne ka­dar, 10/6/1983 ta­rih­li ve 2839 sa­yı­lı Mil­let­ve­ki­li Se­çi­mi Ka­nu­nu, 26/4/1961 ta­rih­li ve 298 sa­yı­lı Se­çim­le­rin Te­mel Hü­küm­le­ri ve Seç­men Kü­tük­le­ri Hak­kın­da Ka­nun, 22/4/1983 ta­rih­li ve 2820 sa­yı­lı Si­yasî Par­ti­ler Ka­nu­nu, 23/5/1987 ta­rih­li ve 3376 sa­yı­lı Ana­ya­sa De­ği­şik­lik­le­ri­nin Hal­ko­yu­na Su­nul­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun ile di­ğer ka­nun­la­rın bu mad­de­ye ay­kı­rı ol­ma­yan hü­küm­le­ri uy­gu­la­nır."

dü­zen­le­me­le­ri­ne yer ve­ril­miş­tir.

Ya­pı­lan dü­zen­le­me­ler­de­ki te­mel de­ği­şik­lik, Cum­hur­baş­ka­nı'nın halk ta­ra­fın­dan se­çil­me­si­nin ön­gö­rül­me­si­dir. Ana­ya­sa'nın 101 ve 102. mad­de­le­rin­de bu­na iliş­kin dü­zen­le­me­ler ya­pıl­mış; 79. mad­de­si­ne ek ku­ral­lar ge­ti­ril­miş; ge­çi­ci mad­de­ler ile de, de­ği­şik­li­ğin ilk Cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çi­min­de uy­gu­lan­ma­sı­nı sağ­la­mak üze­re ge­rek­li dü­zen­le­me­ler ya­pı­lıp, yi­ne ilk se­çi­me iliş­kin yön­tem­ler ve sü­re­ler be­lir­len­miş­tir.

Ana­ya­sa de­ği­şik­lik­le­ri Cum­hur­baş­ka­nı'nın halk ta­ra­fın­dan se­çil­me­siy­le sı­nır­lı kal­mış, il­gi­li di­ğer mad­de­ler­de her­han­gi bir dü­zen­le­me ya­pıl­ma­mış­tır.

Cum­hur­baş­ka­nı se­çi­mi­nin ba­sit bir yön­tem so­ru­nu ol­ma­ma­sı, ter­si­ne Ana­ya­sa ile yeğ­le­nen si­ya­sal sis­tem­le doğ­ru­dan il­gi­li ol­ma­sı de­ği­şik­li­ğin, Ana­ya­sa'da­ki si­ya­sal sis­tem yö­nün­den in­ce­len­me­si­ni ge­rek­tir­mek­te­dir.

Ana­ya­sa'nın 6. mad­de­sin­de, ege­men­li­ğin ka­yıt­sız ko­şul­suz Ulus'un ol­du­ğu vur­gu­lan­mış­tır. Dev­let kud­re­ti ya da ege­men­lik tek ve bö­lün­mez­dir ve Türk Ulu­su'nun­dur.

Ana­ya­sa'nın 80. mad­de­sin­de, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si üye­le­ri­nin, se­çil­dik­le­ri böl­ge­yi ya da ken­di­le­ri­ni se­çen­le­ri de­ğil, tüm Ulu­su tem­sil ede­cek­le­ri be­lir­til­miş­tir. Tem­si­li re­ji­min da­yan­dı­ğı te­mel il­ke­yi ko­yan bu ku­ral, ulu­sal is­ten­cin tek tem­sil­ci­si­nin Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si ol­du­ğu­nu gös­ter­mek­te­dir. Bu­nun için­dir ki, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si üye­le­ri si­ya­sal par­ti­ler ara­cı­lı­ğıy­la ya da ba­ğım­sız ola­rak hal­kın seç­me­siy­le mil­let­ve­ki­li sı­fa­tı­nı ka­zan­mak­ta­dır­lar.

Yi­ne Ana­ya­sa'nın 6. mad­de­sin­de, Ulus'un, tek ve bö­lün­mez ni­te­lik­te­ki ege­men­li­ği­ni, Ana­ya­sa'nın koy­du­ğu yet­ki­li or­gan­la­rı eliy­le kul­la­na­ca­ğı ve 7, 8, 9. mad­de­le­rin­de de yet­ki­li or­gan­la­rın ya­sa­ma, yü­rüt­me ve yar­gı ol­du­ğu açık­lan­mış­tır.

Böy­le­ce Ana­ya­sa­mız­da, dev­le­tin çe­şit­li iş­lev­le­ri­nin de­ği­şik or­gan­lar­ca ye­ri­ne ge­ti­ril­me­si bi­çi­min­de ta­nım­la­na­bi­le­cek erk­ler ay­rı­lı­ğı il­ke­si ka­bul edil­miş­tir.

Erk­ler ay­rı­lı­ğı­nı ka­bul eden ül­ke­ler­de, erk­le­rin sert ay­rı­lı­ğı ya da iş­bir­li­ği için­de yü­rü­me­si­ne gö­re, sı­ra­sıy­la baş­kan­lık re­ji­mi ya da par­la­men­ter re­jim söz­ko­nu­su ol­mak­ta­dır.

Ana­ya­sa­mı­zın Baş­lan­gıç bö­lü­mün­de, erk­ler ay­rı­mı­nın, Dev­let or­gan­la­rı ara­sın­da üs­tün­lük sı­ra­la­ma­sı an­la­mı­na gel­me­di­ği, bel­li Dev­let yet­ki ve gö­rev­le­ri­nin kul­la­nıl­ma­sın­dan iba­ret ve bu­nun­la sı­nır­lı uy­gar bir iş­bö­lü­mü ve iş­bir­li­ği ol­du­ğu be­lir­ti­le­rek, par­la­men­ter re­ji­min ka­bul edil­di­ği an­la­tıl­mış­tır.

Ana­ya­sa'nın 8. mad­de­si­nin ge­rek­çe­sin­de de, ya­sa­ma ve yü­rüt­me erk­le­ri kas­te­di­le­rek, "her iki kuv­ve­tin Dev­let fa­ali­yet­le­ri­nin dü­zen­len­me­sin­de eşit­lik ve denk­lik için­de iş­bir­li­ği yap­ma­la­rı­nı ön­gö­ren par­la­men­ter hü­kü­met sis­te­mi bü­tün ge­rek­le­riy­le uy­gu­la­ma­ya kon­muş­tur" an­la­tı­mıy­la, ana­ya­sa­mız­da par­la­men­ter sis­te­min ka­bul edil­di­ği vur­gu­lan­mış­tır.

Ya­sa­ma ve yü­rüt­me­nin den­ge­li ve yu­mu­şak ay­rı­lı­ğı ola­rak ta­nım­la­nan par­la­men­ter re­ji­min en önem­li özel­li­ği, yü­rüt­me or­ga­nı­nın si­ya­sal ka­na­dı­nın ya­sa­ma or­ga­nı­na kar­şı si­ya­sal yön­den so­rum­lu ol­ma­sı­dır. Ya­sa­ma or­ga­nı, hü­kü­me­tin gü­ve­no­yu ile gö­re­ve baş­la­ma­sı­nı sağ­la­mak­ta, hü­kü­me­ti de­net­le­mek­te ve ge­rek­ti­ğin­de gü­ven­siz­lik oyu ile dü­şür­mek­te­dir.

Par­la­men­ter re­ji­min ikin­ci özel­li­ği yü­rüt­me or­ga­nı­nın ya­sa­ma­dan doğ­ma­sı­dır.

Üçün­cü­sü, si­ya­sal yön­den so­rum­suz, yan­sız, den­ge ve is­tik­rar öğe­si bir dev­let baş­ka­nı­nın var­lı­ğı­dır. Par­la­men­ter sis­te­min özü yö­nün­den cum­hur­baş­ka­nı­nın ro­lü yan­sız­lık ve ha­kem­lik­tir.

Bu ne­den­le, ya­sa­ma or­ga­nı­na kar­şı si­ya­sal yön­den so­rum­suz kı­lı­nan cum­hur­baş­ka­nı et­kin si­ya­sal bir or­gan de­ğil, dev­le­tin sü­rek­li­li­ği­ni sağ­la­yan, dev­le­ti ve ulu­su tem­sil eden yan­sız bir ma­kam­dır ve gün­lük po­li­ti­ka­nın dı­şın­da­dır.

Kuş­ku­suz, her ül­ke­nin özel ko­şul­la­rı ana­ya­sa­sı ile be­lir­le­nen re­ji­mi­ne yan­sı­mak­ta­dır. An­cak, so­mut re­jim so­yut mo­del­de va­ro­lan te­mel ni­te­lik­le­re uy­gun ol­mak zo­run­da­dır.

Ana­ya­sa­mız­da da bu zo­run­lu­lu­ğa uyul­muş­tur. Ana­ya­sa'nın 110. mad­de­sin­de, Ba­kan­lar Ku­ru­lu'nun gü­ve­no­yu ile gö­re­ve baş­la­ma­sı; 111. mad­de­sin­de, Baş­ba­kan'ın gö­rev sı­ra­sın­da Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si'nden gü­ven is­te­me­si; 112. mad­de­sin­de Ba­kan­lar Ku­ru­lu'nun ya­sa­ma or­ga­nı­na kar­şı si­ya­sal yön­den so­rum­lu ol­ma­sı; 98, 99 ve 100. mad­de­le­rin­de de, ya­sa­ma­nın Ba­kan­lar Ku­ru­lu'nu de­ne­tim yol­la­rı dü­zen­len­miş­tir.

Ana­ya­sa'da be­nim­se­nen si­ya­sal sis­tem kla­sik par­la­men­ter re­ji­min ni­te­lik­le­ri­ni ta­şı­mak­la bir­lik­te, Cum­hur­baş­ka­nı'nın yet­ki­le­ri yö­nün­den bu sis­tem­den uzak­la­şıl­dı­ğı, Cum­hur­baş­ka­nı'na, ik­ti­dar gü­cü­ne kar­şı bir den­ge ve is­tik­rar öğe­si ola­rak güç­lü ve et­ki­li bir ko­num ve­ril­di­ği gö­rül­mek­te­dir.

Ana­ya­sa'nın,

- 8. mad­de­sin­de, yü­rüt­me or­ga­nı, Cum­hur­baş­ka­nı ve Ba­kan­lar Ku­ru­lu ol­mak üze­re iki ke­sim­li ola­rak ön­gö­rül­müş,

- 104. mad­de­sin­de, Cum­hur­baş­ka­nı'nın Dev­let'in ba­şı ol­du­ğu, bu sı­fat­la Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'ni ve Türk Ulu­su'nun bir­li­ği­ni tem­sil et­ti­ği, Ana­ya­sa'nın uy­gu­lan­ma­sı­nı, Dev­let or­gan­la­rı­nın dü­zen­li ve uyum­lu ça­lış­ma­sı­nı gö­ze­te­ce­ği be­lir­til­miş,

- 102. mad­de­sin­de, Cum­hur­baş­ka­nı'nın Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si'nce se­çil­me­si ön­gö­rül­müş,

- 109. mad­de­sin­de, Cum­hur­baş­ka­nı'na Baş­ba­kan'ı ve ba­kan­la­rı ata­ma yet­ki­si ve­ril­miş,

- 104. mad­de­sin­de, Cum­hur­baş­ka­nı'nın ge­rek­ti­ğin­de Ba­kan­lar Ku­ru­lu'na baş­kan­lık ede­ce­ği vur­gu­lan­mış,

- 104 ve 105. mad­de­le­rin­de, ka­rar­na­me­le­ri im­za­la­mak­la yet­ki­li ve gö­rev­li kı­lın­mış,

- 89, 104 ve 150. mad­de­le­rin­de, ya­sa­la­rı bir kez da­ha gö­rü­şül­me­si için Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si'ne ge­ri gön­der­me ve Ana­ya­sa Mah­ke­me­si'ne da­va aç­ma yet­ki­si ve­ril­miş,

- 130, 146, 155, 156, 157. mad­de­le­rin­de de, ki­mi yük­sek yar­gı or­gan­la­rı üye­le­ri­ni, Yük­se­köğ­re­tim Ku­ru­lu Baş­ka­nı ve üye­le­ri­ni, üni­ver­si­te rek­tör­le­ri­ni seç­mek ve ata­mak­la yet­ki­len­di­ril­miş­tir.

Gö­rül­dü­ğü gi­bi, Ana­ya­sa'da, par­la­men­ter hü­kü­met sis­te­mi­nin ti­pik te­mel ni­te­lik­le­ri­ne yer ve­ril­miş; ya­sa­ma ile yü­rüt­me ara­sın­da, yü­rüt­me­nin ik­ti­dar gü­cü­nü den­ge­le­yi­ci bir dü­ze­nek ku­rul­muş; Cum­hur­baş­ka­nı, ana­ya­sal dü­ze­ni iş­let­mek ve ko­ru­mak ama­cıy­la, se­çim­le iş­ba­şı­na ge­len ve ya­sa­ma ile yü­rüt­me­den olu­şan ik­ti­dar gü­cü­ne kar­şı den­ge­le­yi­ci ve is­tik­ra­rı sağ­la­yı­cı yet­ki­ler­le do­na­tı­lıp güç­len­di­ril­miş­tir.

Cum­hur­baş­ka­nı, bir den­ge ve is­tik­rar öğe­si ola­rak ön­gö­rül­dü­ğü için, Ana­ya­sa'nın 102. mad­de­sin­de, Cum­hur­baş­ka­nı se­çi­lir­ken ilk iki tur­da üye tam­sa­yı­sı­nın üç­te iki ço­ğun­luk oyu ara­na­rak, her ke­si­mi tem­sil ede­cek bir Cum­hur­baş­ka­nı ada­yı üze­rin­de uz­la­şıl­ma­sı ön­gö­rül­müş­tür. Se­çi­min sü­rün­ce­me­de kal­ma­ma­sı için de son iki tur­da, Cum­hur­baş­ka­nı se­çi­le­bil­mek için üye tam sa­yı­sı­nın salt ço­ğun­lu­ğu­nun oyu ye­ter­li gö­rül­müş­tür.

Ana­ya­sa'da güç­lü bir yü­rüt­me er­ki ya­ra­tı­lır­ken, yü­rüt­me or­ga­nı­nın hem si­ya­sal ka­na­dı olan Ba­kan­lar Ku­ru­lu, hem yan­sız ka­na­dı olan Cum­hur­baş­ka­nı ge­niş yet­ki­ler­le do­na­tıl­mış­tır.

Ay­rı­ca, yi­ne Ana­ya­sa'da Baş­ba­kan, eşit­ler ara­sın­da bi­rin­ci de­ğil, güç­lü bir li­der ni­te­li­ğin­de ön­gö­rül­müş­tür. Ana­ya­sa'nın 109. ve 112. mad­de­le­ri­ne gö­re, ba­kan­lar Baş­ba­kan'ca se­çil­mek­te, gö­rev­den alın­ma­la­rı öne­ri­le­bil­mek­te, yap­tık­la­rı iş ve iş­lem­ler­den Baş­ba­kan'a kar­şı so­rum­lu bu­lun­mak­ta­dır­lar.

İn­ce­le­nen Ya­sa'nın 4. mad­de­si ile Ana­ya­sa'nın 101. mad­de­si de­ğiş­ti­ri­le­rek Cum­hur­baş­ka­nı'nın halk ta­ra­fın­dan se­çil­me­si­ne ola­nak sağ­lan­mak­ta­dır.

Ana­ya­sa'nın par­la­men­ter sis­tem ön­gö­ren hiç­bir ku­ra­lı­na do­kun­ma­dan yal­nız­ca Cum­hur­baş­ka­nı'nın halk ta­ra­fın­dan se­çil­me­si­nin ön­gö­rül­me­si, ör­ne­ği ve uy­gu­la­ma­sı du­yul­ma­yan ye­ni bir sis­tem ge­ti­ril­me­si an­la­mı­na gel­mek­te­dir. Çün­kü, bu sis­tem, bir yan­dan par­la­men­ter mo­del­den uzak­la­şır­ken, öte yan­dan da baş­kan­lık ya da ya­rı baş­kan­lık mo­de­li­nin te­mel özel­lik­le­ri­ni ta­şı­ma­mak­ta­dır.

Böy­le­si­ne, ku­ram­sal ola­rak ve uy­gu­la­ma­sı bi­lin­me­yen bir sis­te­min ne gi­bi so­run­lar ya­ra­ta­bi­le­ce­ği­ni kes­tir­mek güç­tür. An­cak, ya­ra­ta­bi­le­ce­ği so­run­la­rın re­ji­mi sı­kın­tı­ya so­ka­ca­ğı açık­tır.

Yu­ka­rı­da da be­lir­til­di­ği gi­bi, Ana­ya­sa­mız, güç­lü bir yü­rüt­me için­de güç­len­di­ril­miş bir Cum­hur­baş­ka­nı mo­de­li ön­gör­mek­te­dir. Ana­ya­sa'nın 104. mad­de­sin­de, Cum­hur­baş­ka­nı'nın ya­sa­ma, yü­rüt­me ve yar­gı­ya iliş­kin gö­rev ve yet­ki­le­ri­ne bir ara­da yer ve­ril­miş; 89, 91, 93, 108, 109, 114, 116, 117, 118, 120, 121, 122, 130, 131, 146, 150, 154, 155, 156, 157, 159 ve 175. mad­de­ler­de de bu gö­rev ve yet­ki­ler ay­rın­tı­lı bi­çim­de dü­zen­len­miş­tir.

Par­la­men­ter sis­tem için­de, ik­ti­dar gü­cü­nü den­ge­le­mek için ön­gö­rü­len bu ge­niş yet­ki­ler, halk ta­ra­fın­dan se­çil­miş bir Cum­hur­baş­ka­nı kul­la­nı­mın­da çok fark­lı ve re­jim yö­nün­den sa­kın­ca­lı so­nuç­lar do­ğu­ra­bi­le­cek­tir.

Bir yan­dan güç­lü bir Baş­ba­kan, bir yan­dan ge­niş yet­ki­ler­le do­na­tıl­mış ve halk ta­ra­fın­dan se­çil­miş bir Cum­hur­baş­ka­nı ne­de­niy­le yü­rüt­me or­ga­nı iki si­ya­sal is­tenç­ten olu­şa­cak, baş­ka bir de­yiş­le si­ya­sal yön­den iki baş­lı ola­cak ve yü­rüt­me er­ki so­run­lu du­ru­ma ge­le­cek­tir.

Ay­rı­ca, Ana­ya­sa'da yan­sız ni­te­li­ğiy­le bir den­ge ve is­tik­rar öğe­si ola­rak ön­gö­rü­len Cum­hur­baş­ka­nı'nı hal­ka seç­tir­mek, böy­le­ce yü­rüt­me or­ga­nı­nın her iki ke­si­mi­ni de si­ya­sal­laş­tır­mak Cum­hur­baş­ka­nı'nı den­ge ve is­tik­rar öğe­si ol­mak­tan çı­ka­ra­cak­tır. Baş­ka bir an­la­tım­la, Dev­let'i tem­sil eden Cum­hur­baş­ka­nı'nın halk ta­ra­fın­dan se­çil­me­siy­le, "den­ge­le­yi­ci" yet­ki­le­ri "ic­rai" ni­te­li­ğe dö­nü­şe­bi­le­cek­tir.

Güç­len­di­ril­miş yet­ki­le­re doğ­ru­dan halk is­ten­ciy­le se­çil­miş ol­ma­nın ve­re­ce­ği ma­ne­vi gü­cün ek­len­me­si de, Cum­hur­baş­ka­nı'nı ko­lay­lık­la si­ya­sal sis­te­min ege­men öğe­si du­ru­mu­na ge­ti­re­bi­le­cek­tir.

Ço­ğun­lu­ğu oluş­ma­yan bir par­la­men­to ya da Cum­hur­baş­ka­nı'nı se­çen­den da­ha az bir ço­ğun­lu­ğa da­ya­nan Hü­kü­met kar­şı­sın­da, halk oyu­nu doğ­ru­dan tem­sil eden Cum­hur­baş­ka­nı'nın, ulu­sal is­ten­cin ken­di­sin­de oluş­tu­ğu bir ma­kam du­ru­mu­na yük­se­le­ce­ği, çok da­ha güç­lü bir de­mok­ra­tik ge­çer­li­li­ğe sa­hip ola­ca­ğı; bu du­ru­mun ise, Cum­hur­baş­ka­nı'nın yet­ki­le­ri­nin si­ya­sal yön­den kul­la­nı­mı­nı ko­lay­laş­tı­ra­ca­ğı açık­tır.

Ay­rı­ca, ege­men­li­ği Ulus adı­na an­cak di­ğer or­gan­lar bağ­la­mın­da yü­rüt­me or­ga­nı kul­lan­mak­ta iken, hal­kın se­çi­miy­le iş­ba­şı­na ge­len Cum­hur­baş­ka­nı, Türk Ulu­su'nun bir­li­ği­ni tem­sil gü­cün­den ya­rar­la­na­rak "yü­rüt­me or­ga­nı" dı­şın­da ulu­sal ege­men­li­ği kul­la­nan bir ma­kam du­ru­mu­na ge­le­bi­le­cek­tir.

Bu ara­da, hal­kın seç­me­siy­le gö­re­ve ge­le­cek bir Cum­hur­baş­ka­nı'nın bu­lun­du­ğu sis­te­min, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si kar­şı­sın­da ulu­sal is­ten­ci tem­sil yö­nün­den so­run ya­ra­ta­ca­ğı da göz­den uzak tu­tul­ma­ma­lı­dır. Baş­ka bir an­la­tım­la, hal­ko­yu ile se­çil­miş Cum­hur­baş­ka­nı, ulu­sal ege­men­lik ve ulu­su tem­sil yö­nün­den de va­ro­lan sis­tem­le bağ­daş­ma­ya­cak­tır.

Halk ta­ra­fın­dan se­çi­len Cum­hur­baş­ka­nı'nın, yi­ne se­çim­le iş­ba­şı­na ge­len ya­sa­ma or­ga­nı ve yü­rüt­me or­ga­nı­nın si­ya­sal ka­na­dı ile ay­nı si­ya­sal dü­şün­ce ve gö­rüş­te ol­ma­sı den­ge­le­ne­mez bir ik­ti­dar gü­cü ya­ra­tıl­ma­sı­na; ter­si du­rum ise, çe­kiş­me­le­re ve Dev­let oto­ri­te­si­nin za­yıf­la­yıp bö­lün­me­si­ne ne­den ola­bi­le­cek­tir.

Dev­let'in ve yü­rüt­me or­ga­nı­nın ba­şı olan Cum­hur­baş­ka­nı ile ya­sa­ma or­ga­nı ara­sın­da tam ça­tış­ma ya da tam bü­tün­leş­me de­ğil, "me­sa­fe­li bir uyum" bu­lun­ma­sı ge­rek­mek­te­dir. Cum­hur­baş­ka­nı'nın hal­ko­yu ile se­çil­me­si, tam ça­tış­ma ya da tam bü­tün­leş­me so­nu­cu­nu do­ğu­ra­bi­le­cek­tir. Bu­nun, Dev­let dü­ze­ne­ği­ne za­rar ve­re­ce­ği açık­tır.

Sis­tem de­ği­şik­li­ği yap­ma­dan ya da ana­ya­sal sis­te­mi tü­müy­le ele alıp ge­rek­li dü­zen­le­me­le­ri ön­gör­me­den yal­nız­ca Cum­hur­baş­ka­nı'nı hal­ka seç­tir­mek par­la­men­ter re­ji­min özüy­le bağ­daş­ma­mak­ta­dır.

Ana­ya­sa'nın 102. mad­de­sin­de, Cum­hur­baş­ka­nı'nın giz­li oy­la se­çi­le­ce­ği; 101. mad­de­sin­de de, Cum­hur­baş­ka­nı se­çi­le­nin, var­sa par­ti­si ile ili­şi­ği­nin ke­si­le­ce­ği ve Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si üye­li­ği­nin so­na ere­ce­ği be­lir­til­miş­tir. Böy­le­ce, Cum­hur­baş­ka­nı'nın si­ya­sal yön­den yan­sız ol­ma­sı sağ­lan­mış­tır.

Ni­te­kim, mad­de ge­rek­çe­sin­de, "Par­la­men­ter re­jim­de Cum­hur­baş­ka­nı­nın ta­raf­sız­lı­ğı esas teş­ki­lat hu­ku­ku­muz­da tar­tı­şıl­maz bir il­ke­dir." de­ni­le­rek, Cum­hur­baş­ka­nı'nın yan­sız­lı­ğı açık bi­çim­de vur­gu­lan­mış­tır.

Cum­hur­baş­ka­nı'nın hal­ko­yu ile se­çil­me­si du­ru­mun­da, seç­me­nin önü­ne na­sıl bir prog­ram­la çı­ka­ca­ğı, na­sıl bir pro­pa­gan­da ile se­çim sü­re­ci­ne ka­tı­la­ca­ğı­nı da kes­ti­re­bil­mek güç­tür.

İn­ce­le­nen Ya­sa'nın 4. mad­de­siy­le ye­ni­den dü­zen­le­nen Ana­ya­sa'nın 101. mad­de­sin­de, Cum­hur­baş­ka­nı se­çi­le­nin, var­sa par­ti­si ile ili­şi­ği­nin ke­si­le­ce­ği­ne ve Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si üye­li­ği­nin so­na ere­ce­ği­ne iliş­kin ku­ral ay­nen ko­run­muş­tur.

An­cak, ya­pı­lan dü­zen­le­me­de, yir­mi mil­let­ve­ki­li­nin ya­zı­lı öne­ri­si ya da son ge­nel se­çim­ler­de al­dık­la­rı top­lam oy yüz­de 10'u ge­çen si­ya­sal par­ti­le­rin Cum­hur­baş­kan­lı­ğı'na aday gös­te­re­bi­le­cek­le­ri be­lir­til­miş­tir.

Bu dü­zen­le­me, mil­let­ve­kil­le­ri ya da si­ya­sal par­ti­ler uy­gun gör­me­den Cum­hur­baş­ka­nı ada­yı olu­na­ma­ya­ca­ğı­nı gös­ter­mek­te­dir. Bu du­ru­mu, hal­ko­yu ile se­çil­me­nin özüy­le bağ­daş­tır­mak ola­nak­sız­dır.

Öte yan­dan, her iki ku­ral bir­lik­te dü­şü­nül­dü­ğün­de, Cum­hur­baş­ka­nı ada­yı­nın se­çi­mi ya­pa­cak hal­kın önü­ne si­ya­sal gö­rün­tü için­de çık­ma ol­gu­su Cum­hur­baş­ka­nı'nın yan­sız­lı­ğı­na göl­ge dü­şü­re­cek­tir.

Ay­rı­ca, Cum­hur­baş­ka­nı ada­yı­nı par­ti­le­rin öner­me­si de, Cum­hur­baş­ka­nı'nın yan­sız­lı­ğı ile bağ­daş­ma­mak­ta­dır. Çün­kü, halk ge­nel­lik­le ki­şi­ye de­ğil, ge­nel se­çim­ler­de ol­du­ğu gi­bi si­ya­sal par­ti­ye oy ve­re­cek, Cum­hur­baş­ka­nı da se­çi­mi­ni sağ­la­yan par­ti­ye olan gö­nül­bor­cu ne­de­niy­le yan­sız ve ba­ğım­sız dav­ra­na­ma­ya­cak­tır.

De­mok­ra­si­ler­de halk­tan yet­ki al­ma­nın yo­lu, hal­kın kar­şı­sı­na si­ya­sal prog­ram­la çık­ma­yı ge­rek­tir­mek­te­dir. Pro­pa­gan­da yap­ma­dan se­çil­mek, si­ya­sal par­ti ör­gü­tün­den ya­rar­lan­ma­dan pro­pa­gan­da yap­mak işin do­ğa­sı­na ay­kı­rı­dır. Böy­le bir yön­tem­le hal­kın önü­ne çı­ka­cak ada­yın si­ya­sal ko­nu­lar­dan uzak dur­ma­sı ola­nak­sız­dır. Bu ne­den­le­dir ki, par­la­men­ter sis­tem, dev­let baş­ka­nı­nın yan­sız­lı­ğı­nı sağ­la­ya­bil­mek için hal­ko­yu ile se­çi­mi ön­gör­me­miş­tir.

Se­çim kam­pan­ya­la­rı do­ğa­sı ge­re­ği Ulus'un iki ya da da­ha çok kam­pa ay­rıl­dı­ğı bir or­tam­da se­çi­le­cek Cum­hur­baş­ka­nı'nın Ulus'un bir­li­ği­ni tem­sil et­me­si de ola­nak­sız de­ni­le­bi­le­cek ka­dar güç gö­rün­mek­te­dir.

So­rum­suz­luk du­ru­mu, ge­niş yet­ki­le­re sa­hip ol­ma­sı, tek ba­şı­na yap­tı­ğı iş­lem­le­rin yar­gı de­ne­ti­mi dı­şı bı­ra­kıl­ma­sı ya­nın­da halk ta­ra­fın­dan se­çil­me­si, Cum­hur­baş­ka­nı'nın ana­ya­sal sis­tem üs­tü bir ko­nu­ma gel­me­si­ne ne­den ola­bi­le­cek­tir. Baş­ka bir an­la­tım­la, halk ta­ra­fın­dan se­çil­me­si so­nu­cu si­ya­sal pres­tij ka­za­na­cak Cum­hur­baş­ka­nı'nın, hu­kuk­sal yön­den kul­lan­dı­ğı yet­ki­le­ri si­ya­sal ala­na kay­dır­ma­sı ka­çı­nıl­maz ola­cak­tır.

Böy­le­ce, yü­rüt­me or­ga­nı için­de, Cum­hur­baş­ka­nı ile Hü­kü­met ara­sın­da yö­ne­tim kri­zi çı­ka­bi­le­cek­tir. Bu kri­zi ön­le­me ya da gi­der­me dü­ze­ne­ğin­den yok­sun bir sis­tem re­ji­me za­rar ve­re­cek­tir.

Cum­hur­baş­ka­nı'nın halk ta­ra­fın­dan se­çil­me­si bir sis­tem de­ği­şik­li­ği­ni ge­rek­tir­mek­te­dir. Bu­nun için kap­sam­lı bir dü­zen­le­me ya­pıl­ma­sı, Ana­ya­sa'nın de­ğiş­me­si ge­re­ken ku­ral­la­rı­nın bir­lik­te ele alı­nıp de­ğer­len­di­ril­me­si ge­rek­mek­te­dir.

Böy­le­si­ne önem­li bir sis­tem de­ği­şik­li­ği­nin, uz­man aka­de­mis­yen­ler, si­vil top­lum ku­ru­luş­la­rı, mes­lek ör­güt­le­ri, si­ya­sal par­ti­ler, il­gi­li ku­rum ve ku­ru­luş­lar ile ka­mu­oyun­da tar­tı­şı­lıp ol­gun­laş­tı­rıl­dık­tan son­ra, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si'nde tüm öne­ri­le­rin özen­le de­ğer­len­di­ri­le­rek ya­pıl­ma­sı en uy­gun yol ola­cak­tır.

De­ği­şik­li­ğin, sis­tem ir­de­len­me­den yal­nız­ca Cum­hur­baş­ka­nı se­çi­mi­ne in­dir­gen­me­si, ana­ya­sal dü­ze­ni so­run­lu du­ru­ma ge­ti­re­cek­tir. Ge­le­cek dö­nem­de, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si'nin si­ya­sal ya­pı­sın­da­ki ola­sı de­ğiş­me de gö­zö­nün­de bu­lun­du­ru­lur­sa, bu so­run­la­rın çö­züm­süz ka­la­ca­ğı, bu­nun da bir re­jim çık­ma­zı ya­ra­ta­ca­ğı­nı söy­le­mek ya­nıl­tı­cı ol­ma­ya­cak­tır.

Ana­ya­sa­lar, top­lum­sal oy­daş­ma­nın so­nu­cu olu­şan is­tik­rar bel­ge­le­ri­dir. Bu bel­ge­le­rin ar­ka­sın­da ta­rih­sel de­ne­yim­ler ve ka­mu­oyu bas­kı­sıy­la bi­çim­len­miş sü­reç­ler var­dır.

Ya­pıl­mak is­te­nen Ana­ya­sa de­ği­şik­lik­le­ri ise, re­jim kri­zi­nin aşıl­ma­sı, te­mel hak ve öz­gür­lük­le­rin ge­liş­ti­ril­me­si, top­lum­sal gö­nen­cin ar­tı­rıl­ma­sı gi­bi hak­lı bir ge­rek­çe­ye, ka­mu­oyu is­te­ği­ne ya da top­lum­sal uz­laş­ma­ya da­yan­ma­mak­ta­dır.

Da­ha açık an­la­tım­la, ge­ti­ril­mek is­te­nen sis­tem de­ği­şik­li­ği­nin hak­lı ve ka­bul edi­le­bi­lir bir ge­rek­çe­si ve ge­rek­li­li­ği yok­tur.

Par­la­men­ter re­jim­den sap­ma an­la­mı­na ge­len, Dev­let ve Ulus ya­şa­mın­da çok önem­li so­nuç­lar ya­ra­ta­cak bu Ana­ya­sa de­ği­şik­li­ği­nin, tem­sil­de ada­le­tin sağ­la­na­ma­dı­ğı bir Mec­lis ta­ra­fın­dan ve bu ka­dar kı­sa bir sü­re için­de, tar­tı­şıl­ma­dan, ol­gun­laş­tı­rıl­ma­dan ya­pıl­ma­sı­nın uzun erim­li ve gi­de­ril­me­si ola­nak­sız sa­kın­ca­lar ya­ra­ta­ca­ğı açık­tır.

Üs­te­lik bu de­ği­şik­lik, Cum­hur­baş­ka­nı'nı se­çe­me­di­ği için, Ana­ya­sa'nın 102. mad­de­si uya­rın­ca "der­hal ye­ni­len­me­si" ge­re­ken bir Mec­lis ta­ra­fın­dan ger­çek­leş­ti­ril­mek­te­dir. Ana­ya­sa de­ği­şik­li­ği­nin ge­rek­ti­ğin­de hal­ko­yu­na gö­tü­rül­me­si de gö­zö­nün­de bu­lun­du­rul­du­ğun­da, hem hal­koy­la­ma­sı­nın, hem bu oy­la­ma so­nu­cu­na gö­re Cum­hur­baş­ka­nı'nın halk ta­ra­fın­dan se­çi­mi­nin, hem de ge­nel se­çi­min ne­re­dey­se bir­lik­te ya da üst üs­te ya­pı­la­ca­ğı bir ger­çek­tir. Böy­le­si­ne önem­li bir ko­nu­nun, bu ka­dar sı­kı­şık bir sü­reç­te gün­de­me ge­ti­ril­me­si­nin hak­lı ve ka­bul edi­le­bi­lir bir ge­rek­çe­si ola­maz.

Ana­ya­sa'nın 96. mad­de­si­nin de­ğiş­ti­ri­lip, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si'nin, ya­pa­ca­ğı se­çim­ler de da­hil tüm iş­le­rin­de üye tam sa­yı­sı­nın en az üç­te bi­ri ile top­la­na­ca­ğı­nın be­lir­til­me­si, Cum­hur­baş­ka­nı se­çi­mi­ne iliş­kin ku­ral­lar­da, bu ka­dar sı­kı­şık bir sü­reç­te ya­pıl­mak is­te­nen de­ği­şik­li­ğin yer­siz­li­ği­ni da­ha açık bi­çim­de göz­ler önü­ne ser­mek­te­dir.

2- 5660 sa­yı­lı Ya­sa'nın 4. mad­de­siy­le ye­ni­den dü­zen­le­nen, Ana­ya­sa'nın 101. mad­de­si­nin ikin­ci fık­ra­sın­da,

"Cum­hur­baş­ka­nı­nın gö­rev sü­re­si beş yıl­dır. Bir kim­se en faz­la iki de­fa Cum­hur­baş­ka­nı se­çi­le­bi­lir.",

dü­zen­le­me­si­ne yer ve­ril­miş­tir.

Ya­pı­lan dü­zen­le­me ile Cum­hur­baş­ka­nı'nın gö­rev sü­re­si 7 yıl­dan 5 yı­la in­di­ril­mek­te; an­cak, bir ki­şi­ye iki kez Cum­hur­baş­ka­nı se­çi­le­bil­me hak­kı ge­ti­ril­mek­te­dir.

Ana­ya­sa'nın 104. mad­de­sin­de, Cum­hur­baş­ka­nı'nın Dev­let'in ba­şı ol­du­ğu, bu sı­fat­la Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'ni ve Türk Ulu­su'nun bir­li­ği­ni tem­sil et­ti­ği, Ana­ya­sa'nın uy­gu­lan­ma­sı­nı ve Dev­let or­gan­la­rı­nın dü­zen­li ve uyum­lu ça­lış­ma­sı­nı gö­ze­te­ce­ği be­lir­til­miş­tir.

Ay­rı­ca, Ana­ya­sa'da, bu iş­lev­le­ri­ni doğ­ru ya­pa­bil­me­si için Cum­hur­baş­ka­nı'nın ta­raf­sız ol­ma­sı ge­rek­ti­ği vur­gu­lan­mış­tır.Cum­hur­baş­ka­nı'nın ta­raf­sız­lı­ğı yu­ka­rı­da be­lir­ti­len iş­lev­le­ri­nin her­han­gi bir bas­kı ve et­ki al­tın­da kal­ma­dan yü­rü­tül­me­si yö­nün­den çok önem­li gö­rül­müş­tür.

Ana­ya­sa'nın 101. mad­de­si­ne gö­re, bir ki­şi an­cak bir kez Cum­hur­baş­kan­lı­ğı ya­pa­bil­mek­te­dir. Cum­hur­baş­ka­nı'nın iki dö­nem Cum­hur­baş­kan­lı­ğı ya­pa­ma­ma­sı yan­sız­lı­ğı­nın ve par­ti­le­rüs­tü ko­nu­mu­nun ge­re­ği­dir.

İkin­ci kez se­çil­me ola­sı­lı­ğı, Cum­hur­baş­ka­nı'nı, ki­mi si­ya­sal par­ti­le­ri hoş­nut et­me, bir si­ya­sal par­tiy­le, özel­lik­le ik­ti­dar­la öz­deş­leş­tir­me yo­lu­na ite­bi­le­cek­tir. Bu du­rum, Cum­hur­baş­ka­nı'nın yan­sız­lı­ğı­nı ze­de­le­ye­cek, bir­leş­ti­ri­ci, is­tik­rar ve den­ge sağ­la­yı­cı iş­le­vi­ni an­lam­sız kı­la­cak­tır.

Öte yan­dan, Cum­hur­baş­ka­nı'nın hiç­bir bas­kı ya da et­ki al­tın­da kal­ma­dan özel­lik­le Ana­ya­sa'nın uy­gu­lan­ma­sı­nı sağ­la­ma gö­re­vi­ni ek­sik­siz ye­ri­ne ge­ti­re­bil­me­si için ikin­ci kez se­çil­me kay­gı­sı ta­şı­ma­ma­sı ge­rek­mek­te­dir.

İkin­ci kez se­çi­le­bil­me kay­gı­sı, gö­rev ve yet­ki­ler ye­ri­ne ge­ti­ri­lip kul­la­nı­lır­ken ödün ve­ril­me­si ve bas­kı­la­ra bo­yun eğil­me­si so­nu­cu­nu do­ğu­ra­bi­le­cek­tir. Bu ne­den­le, bir ki­şi­ye ikin­ci kez Cum­hur­baş­ka­nı se­çi­le­bil­me hak­kı­nın ve­ril­me­si­nin uy­gun ol­ma­ya­ca­ğı de­ğer­len­di­ril­mek­te­dir.

Ya­yım­lan­ma­sı yu­ka­rı­da açık­la­nan ge­rek­çe­ler­le uy­gun gö­rül­me­yen 5660 sa­yı­lı "Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Ana­ya­sa­sı­nın Ba­zı Mad­de­le­rin­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun", Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si'nce bir kez da­ha gö­rü­şül­me­si için, Ana­ya­sa'nın 104 ve 175. mad­de­le­ri uya­rın­ca ili­şik­te ge­ri gön­de­ril­miş­tir.

                                                                                                Ah­met Nec­det Se­zer

                                                                                                   Cum­hur­baş­ka­nı

BAŞ­KAN - Bil­gi­le­ri­ni­ze su­nul­muş­tur.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Gru­bu­nun İç Tü­zük'ün 19'un­cu mad­de­si­ne gö­re ve­ril­miş bir öne­ri­si var­dır, oku­tup oy­la­rı­nı­za su­na­ca­ğım:

IV. - ÖNE­Rİ­LER

A) Sİ­YA­Sİ PAR­Tİ GRU­BU ÖNE­Rİ­LE­Rİ

1.- Gün­dem­de­ki sı­ra­la­ma ile 1/1368 esas nu­ma­ra­lı Cum­hur­baş­kan­lı­ğın­ca bir kez da­ha gö­rü­şül­mek üze­re ge­ri gön­de­ri­len Ka­nun'un, Baş­kan­lık­ça ha­va­le edil­di­ği ko­mis­yon­lar­da­ki gö­rüş­me­le­ri­ne kırk se­kiz sa­at geç­me­den baş­lan­ma­sı­na iliş­kin AK Par­ti Gru­bu öne­ri­si

Sa­yı: 138                                                                                                         26/05/2007

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Da­nış­ma Ku­ru­lu, 26.05.2007 Cu­mar­te­si gü­nü (bu­gün) top­la­na­ma­dı­ğın­dan, İç­tü­zü­ğün 19 un­cu mad­de­si ge­re­ğin­ce, Gru­bu­mu­zun aşa­ğı­da­ki öne­ri­si­nin Ge­nel Ku­ru­lun ona­yı­na su­nul­ma­sı­nı arz ede­rim.

                                                                                                    Sa­lih Ka­pu­suz

                                                                                                          An­ka­ra

                                                                                       AK Par­ti Gru­bu Baş­kan Ve­ki­li

Öne­ri:

Gün­de­min Ka­nun Ta­sa­rı ve Tek­lif­le­ri ile Ko­mis­yon­lar­dan Ge­len Di­ğer İş­ler Kıs­mı­nın; 441. sı­ra­sın­da yer alan 1428 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı­nın bu kıs­mın 4. sı­ra­sı­na, 440. sı­ra­sın­da yer alan 1427 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı­nın bu kıs­mın 8. sı­ra­sı­na, 51. sı­ra­sın­da yer alan 1370 sı­ra sa­yı­lı Ge­ri Gön­der­me Tez­ke­re­si­nin bu kıs­mın 23. sı­ra­sı­na, 311. sı­ra­sın­da yer alan 1109 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı­nın bu kıs­mın 28. sı­ra­sı­na, Ge­len Kâğıt­lar Lis­te­sin­de ya­yın­la­nan ve bas­tı­rı­la­rak da­ğı­tı­lan 1429 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Tek­li­fi­nin 48 sa­at geç­me­den bu kıs­mın 7. sı­ra­sı­na alın­ma­sı ve di­ğer iş­le­rin sı­ra­sı­nın bu­na gö­re te­sel­sül et­ti­ril­me­si;

1/1368 esas nu­ma­ra­lı Ana­ya­sa­nın Ba­zı Mad­de­le­ri­nin De­ğiş­ti­ril­me­si­ne İliş­kin Cum­hur­baş­kan­lı­ğı Tez­ke­re­si­nin, Baş­kan­lık­ça ha­va­le edil­di­ği ko­mis­yon­lar­da­ki gö­rüş­me­le­ri­ne 48 sa­at geç­me­den baş­lan­ma­sı­nın İç­tü­zü­ğün 36 ncı mad­de­si ge­re­ğin­ce ko­mis­yon­la­ra tav­si­ye edil­me­si,

Öne­ril­miş­tir.

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - Sa­yın Baş­kan…

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın Baş­ka­nım.

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - Sa­yın Baş­ka­nım, Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si­nin grup öne­ri­si­nin ikin­ci ben­di…(AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

BAŞ­KAN - Ar­ka­daş­lar, lüt­fen din­le­ye­lim.

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - …bi­raz ev­vel Mec­li­si­mi­ze su­nul­muş bu­lu­nan Cum­hur­baş­kan­lı­ğı tez­ke­re­siy­le il­gi­li­dir. Do­la­yı­sıy­la, Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si­nin bu­ra­ya ge­tir­di­ği grup öne­ri­si, Da­nış­ma Ku­ru­lun­da an­laş­ma sağ­la­na­ma­dı­ğı esa­sı­na da­ya­lı ola­rak ger­çek­leş­ti­ril­di­ği­ne gö­re, he­nüz Mec­lis­te okun­ma­yan bir tez­ke­rey­le il­gi­li bir ka­rar alın­mış ol­mak­ta­dır.

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Al­ma­dık da­ha, ala­ca­ğız.

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - Bu ne­den­le, mes­net­siz, da­ya­nak­sız bir öne­ri ma­hi­ye­tin­de­dir. Do­la­yı­sıy­la, bu ko­nuy­la il­gi­li ola­rak, 63'ün­cü mad­de uya­rın­ca, bir usul tar­tış­ma­sı aç­ma­nı­zı is­ti­yo­rum ve gru­bu­mu­za da bu ko­nu­da söz ve­ril­me­si­ni, aley­hin­de söz ve­ril­me­si­ni, tu­tu­mu­nu­zun aley­hin­de söz ve­ril­me­si­ni ri­ca edi­yo­rum, çün­kü, böy­le bir şe­yi uy­gu­la­ma­ya ko­ya­maz­sı­nız. Çün­kü, da­ya­na­ğı yok­tur bu öne­ri­nin.

BAŞ­KAN - Sa­yın To­puz, şu an­da ben si­zi din­le­dim. AK Par­ti Gru­bu­nun öne­ri­si üze­rin­de leh­te ve aleyh­te iki­şer ki­şi­ye söz ve­re­ce­ğim. Za­ten, bu, ay­nı za­man­da…

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - O ay­rı…

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - O ay­rı efen­dim…

BAŞ­KAN - Mü­sa­ade bu­yu­run efen­dim.

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - Evet efen­dim… Ta­mam efen­dim…

BAŞ­KAN - Do­la­yı­sıy­la leh­te iki ki­şi onar da­ki­ka, aleyh­te… Ta­bii, ta­lep eder­ler­se her kim­se ar­ka­daş­la­rı­mız, leh­te ve­ya aleyh­te iki­şer ki­şi­ye onar da­ki­ka söz ve­re­ce­ğim.

OYA ARAS­LI (An­ka­ra) - Olur mu ca­nım bu böy­le!

BAŞ­KAN - Bu ko­nuş­ma­la­rın ne­ti­ce­sin­de Ge­nel Ku­ru­lun ona­yı­na su­na­ca­ğım ve Ge­nel Ku­ru­lun ona­yı­nı ala­ca­ğım. Bu­ra­da bir hu­sus yok­tur.

OYA ARAS­LI (An­ka­ra) - O ay­rı, bu ay­rı efen­dim.

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - Sa­yın Baş­ka­nım…

BAŞ­KAN - Ar­ka­daş­lar mü­sa­ade edin…

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - Sa­yın Baş­ka­nım, si­zin tu­tu­mu­nu­zun yan­lış ol­du­ğu­nu söy­lü­yo­rum, uy­gu­la­ma­nı­zın yan­lış ol­du­ğu­nu söy­lü­yo­rum, İç Tü­zük'e ay­kı­rı ha­re­ket et­miş ol­du­ğu­nu­zu söy­lü­yo­rum.

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Ne­ye ay­kı­rı, ne­ye?

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - Bu ne­den­le bir usul tar­tış­ma­sı is­ti­yo­rum. Si­zin bu­ra­da bir tak­dir hak­kı kul­lan­ma­ya hak­kı­nız yok. Bi­ze onar da­ki­ka söz ve­re­cek­si­niz, an­la­ta­ca­ğız ve si­zi ik­na ede­ce­ğiz di­ye ümit edi­yo­rum ben.

BAŞ­KAN - Sa­yın To­puz, ben, şim­di, bu ko­nuy­la il­gi­li ola­rak…

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Böy­le bir şey yok ya!

Sa­yın Baş­kan, Da­nış­ma Ku­ru­luy­la ala­ka­lı ola­rak ya­pı­lan bir şe­yin fark­lı­lı­ğı yok ki bu­gü­ne ka­dar olan­dan. Ne is­te­dik­le­ri­ni an­la­mak müm­kün de­ğil.

ATİ­LA EMEK (An­tal­ya) - Sen gru­bu­nu yö­net, Mec­li­si yö­ne­te­mez­sin!

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) - Ne ol­du sa­bah sa­bah be!

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Ben bu­ra­da gö­rü­şü­mü be­yan ede­rim, siz ka­rı­şa­maz­sı­nız! Siz­den izin ala­cak hâlim de yok!

ATİ­LA EMEK (An­tal­ya) - Mec­li­si yö­ne­te­mez­sin, Mec­lis Baş­ka­nı var!

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Ben bu­ra­da ko­nuş­ma hak­kı­na sa­hi­bim. Ali Bey ko­nu­şa­cak da ben ni­ye ko­nu­şa­ma­ya­ca­ğım!

BAŞ­KAN - Sa­yın To­puz, ben, siz­den şu­nu öğ­ren­mek is­ti­yo­rum: Ya­ni, siz, Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Grup Baş­kan Ve­ki­li­nin yap­mış ol­du­ğu bu öne­ri­si­nin, grup öne­ri­si­nin, ya­ni, bu şart­lar al­tın­da bu­ra­ya gel­me­me­siy­le il­gi­li mi bir gö­rüş be­yan edi­yor­su­nuz?

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - Evet efen­dim… Evet efen­dim… Ay­nen öy­le efen­dim…

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Na­sıl olur bu Sa­yın Baş­kan!

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - Gel­me­si­nin…

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Na­sıl olur bu Sa­yın Baş­kan!

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - Mü­sa­ade eder mi­si­niz efen­dim...

Gel­me­si­nin müm­kün ol­ma­dı­ğı­nı si­ze ifa­de ede­yim.

OYA ARAS­LI (An­ka­ra) - Ko­nuş­ma­yın da bil­me­di­ği­niz çık­ma­sın or­ta­ya.

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Öğ­re­ti­rim Ho­cam!

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - Da­nış­ma Ku­ru­lu sa­at 10.30'da top­lan­dı…

BAŞ­KAN - Sa­yın To­puz, bu ko­nuy­la il­gi­li ola­rak si­ze, be­nim tu­tum­la il­gi­li ola­rak, ya­ni, Baş­kan­lık Di­va­nı­nın bu hu­sus­ta­ki tu­tu­muy­la il­gi­li ola­rak söz ve­re­ce­ğim, gö­rüş­le­ri­ni­zi açık­la­ma fır­sa­tı ve­re­ce­ğim.

Bu­yu­run efen­dim.

SA­LİH KA­PU­SUZ - Na­sıl olur? Müm­kün de­ğil.

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - Ya­ni usul tar­tış­ma­sı açı­yor­su­nuz…

BAŞ­KAN - Ha­yır efen­dim, si­ze…

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Ha­yır, ol­maz ki…

BAŞ­KAN - Ya­ni, be­nim ken­di tu­tu­mum­la il­gi­li… Be­nim tu­tu­mum­da bir şey yok. Ben tu­tu­mu­mun nor­mal ol­du­ğu­nu ka­bul edi­yo­rum. Ama, siz…

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - Efen­dim, usu­le ay­kı­rı ha­re­ket edi­yor­su­nuz.

BAŞ­KAN - Evet, bu­yu­run.

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Sa­yın Baş­kan, 63'e gö­re tak­dir hak­kı­nız yok ki si­zin.

BAŞ­KAN - Sa­yın Koç, bu­ra­da bir Grup Baş­kan Ve­ki­li­niz ko­nu­şu­yor, lüt­fen mü­da­ha­le et­me­yin.

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Ben de Grup Baş­kan Ve­ki­li­yim ca­nım!

BAŞ­KAN - An­la­dım da, lüt­fen mü­da­ha­le et­me­yin. Öbür ar­ka­daş ayak­ta ko­nu­şu­yor za­ten. İkin­ci bir şe­ye ge­rek yok.

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - 63'e gö­re tak­dir hak­kı­nız yok, onu söy­lü­yo­rum.

BAŞ­KAN - Evet, bu­yu­run Sa­yın  To­puz.

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Mec­li­si keyfî yö­ne­te­mez­si­niz, ku­ral­la­rı var!

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Usul tar­tış­ma­sı açı­yor­su­nuz de­ğil mi?

BAŞ­KAN - Ar­ka­daş­lar, bir ar­ka­da­şı­mız ko­nu­şur­ken herhâlde onu din­le­mek he­pi­mi­zin gö­re­vi­dir, lüt­fen…

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Ama doğ­ru usul açın. 63'e gö­re usul tar­tış­ma­sı ya­pın.

BAŞ­KAN - Sa­yın Çe­tin, si­zin grup hak­kın­da bir şe­yi­niz mi var efen­dim, Grup Baş­kan Ve­ki­li­ni­zin dı­şın­da? Ar­ka­daş­lar, ya­kış­mı­yor ya­ni, lüt­fen…

ALİ  TO­PUZ (İs­tan­bul) - Sa­yın Baş­kan… Sa­yın Baş­ka­nım…

BAŞ­KAN - Evet, bu­yu­run Sa­yın To­puz.

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - Za­tı­ali­ni­zin ça­lış­ma­la­rı­na des­tek ol­du­ğu­mu­zu, si­ze gü­ve­ni­mi­zin ge­niş ol­du­ğu­nu bi­li­yor­su­nuz, ama her in­san ba­zen yan­lış ya­pa­bi­lir, o amaç­la ifa­de edi­yo­rum. Be­nim ta­le­bim 63'ün­cü mad­de­ye gö­re söz is­te­mek­tir. Bu ko­nu­da bir usul tar­tış­ma­sı açıl­sın ve böy­le­ce, Mec­lis­te de bu ko­nu açık­lık ka­zan­mış ol­sun.

BAŞ­KAN - Sa­yın To­puz, 63'e gö­re si­ze söz hak­kı ve­re­ce­ğim efen­dim. Be­nim tu­tu­mum­la il­gi­li, bu­yu­run.

ALİ TO­PUZ (De­vam­la) - İlk sö­zü Sa­yın Oya Aras­lı ala­cak efen­dim.

BAŞ­KAN - Efen­dim…

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - İlk sö­zü Sa­yın Oya Aras­lı, ikin­ci sö­zü de ben is­ti­yo­rum efen­dim.

BAŞ­KAN - Sa­yın To­puz, ön­ce ba­na ta­lep eden siz­si­niz. Siz tu­tu­mum­la il­gi­li ola­rak bu­yu­run ko­nu­şun, son­ra ge­rek gö­rür­sem öbür ko­nuy­la il­gi­li ola­rak tar­tış­ma aça­ca­ğım.

Bu­yu­run siz ko­nu­şun efen­dim.

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - Ya­ni, 63'e gö­re mi söz ve­ri­yor­su­nuz?

BAŞ­KAN - Evet, bu­yu­run. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

V. - USUL HAK­KIN­DA GÖ­RÜŞ­ME­LER

1.- Cum­hur­baş­kan­lı­ğın­ca bir kez da­ha gö­rü­şül­mek üze­re ge­ri gön­der­me tez­ke­re­si­nin Ge­nel Ku­ru­lun bil­gi­si­ne su­nul­ma­dan, Baş­kan­lık­ça ha­va­le edil­di­ği ko­mis­yon­lar­da­ki gö­rüş­me­le­ri­ne kırk se­kiz sa­at geç­me­den baş­lan­ma­sı­nın ko­mis­yo­na tav­si­ye edil­me­si­ne iliş­kin AK Par­ti Gru­bu öne­ri­si­nin İç Tü­zük'e ay­kı­rı ol­du­ğu hak­kın­da

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; şu an­da Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si­nin ver­miş ol­du­ğu bir grup öne­ri­si üze­rin­de tar­tı­şı­yo­ruz. Bu­nun usu­le uy­gun ol­ma­dı­ğı­na iliş­kin gö­rüş­le­ri­mi­zi 63'ün­cü mad­de uya­rın­ca ifa­de et­me­ye ça­lı­şı­yo­rum, ya­ni Baş­ka­nın uy­gu­la­ma­sı­nın aley­hin­de ko­nu­şu­yo­rum.

Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, sa­bah­le­yin sa­at 10.30'da Da­nış­ma Ku­ru­lu top­lan­tı­ya çağ­rıl­dı. Bu top­lan­tı­da uz­laş­ma sağ­la­na­ma­dı, an­laş­ma sağ­la­na­ma­dı. Bu­na da­ya­nı­la­rak İç Tü­zük'ün ver­di­ği bir hak­kı kul­lan­mak ama­cıy­la Sa­yın Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Gru­bu, bir öne­ri sun­du. Bu öne­ri­nin bi­rin­ci bö­lü­mü gün­dem­le il­gi­li­dir. Do­la­yı­sıy­la, o ko­nu­nun, bu­ra­da, gün­dem­le il­gi­li bö­lü­mün ko­nu­şul­ma­sı­na en­gel bir du­rum söz ko­nu­su de­ğil­dir. Ya­ni, gün­de­min sı­ra­la­rın­da ya­pıl­ma­sı ge­re­ken de­ği­şik­lik­ler­le il­gi­li bir so­run yok­tur. Ama, bu öne­ri­nin ikin­ci bö­lü­mü­nü teş­kil eden Cum­hur­baş­kan­lı­ğı tez­ke­re­si­nin ko­mis­yon­lar­da gö­rüş­me sü­re­si­nin kırk se­kiz sa­at bek­le­me­den baş­la­ma­sı­na iliş­kin bö­lü­mü usu­le ay­kı­rı­dır. Ne­den ay­kı­rı­dır? Çün­kü, bu grup öne­ri­si­nin da­ya­na­ğı olan Da­nış­ma Ku­ru­lu­nun ya­pıl­dı­ğı sa­at­ler­de, da­ha, Cum­hur­baş­kan­lı­ğı tez­ke­re­si Mec­li­sin bil­gi­si­ne su­nul­ma­mış­tı.

OYA ARAS­LI (An­ka­ra) - Gün­de­mi­ne gir­me­miş­tir.

ALİ TO­PUZ (De­vam­la) - Mec­li­sin bil­gi­si­ne ne­den su­nul­mak­ta­dır tez­ke­re? Mil­let­ve­kil­le­ri­nin bun­dan ha­ber­dar ol­ma­sıy­la il­gi­li bir uya­rı­dır bu ve de Mec­lis ça­lış­ma­la­rı­nın baş­lan­gı­cı­nı sağ­la­mak ama­cı­nı gü­der bu. Bu­ra­da oku­nan tez­ke­rey­le, tez­ke­re­nin okun­ma­sın­dan son­ra, Cum­hur­baş­kan­lı­ğı­nın tez­ke­re­si üze­rin­de ya­pı­la­cak ça­lış­ma­la­rın baş­la­ma­sı ge­re­kir. Bu sa­at­ten ön­ce­ki bir sa­at­te, aşa­ğı yu­ka­rı bir sa­at ön­ce­ki bir sa­at­te, bu ko­nuy­la il­gi­li bir ka­rar alın­mış ol­ma­sı ve­ya alı­nan ka­ra­ra ora­da bir te­mel ha­zır­lan­mış ol­ma­sı, bir ye­ni İç Tü­zük mad­de­si yaz­mak an­la­mı­na ge­lir. Bu ise bi­zim ça­lış­ma usul­le­ri­mi­ze ay­kı­rı­dır. Bu ko­nu­da faz­la­ca ıs­rar­lı ol­ma­nın, pra­tik hiç­bir fay­da­sı da yok­tur. Çün­kü, bu­gün, bu iş ya­pıl­maz. Da­nış­ma Ku­ru­lu­nu ya­rın top­lan­tı­ya ça­ğı­rır­sı­nız, bu­ra­da okun­du­ğu için, ar­tık, sü­reç baş­la­mış­tır. O sü­re­ci yön­len­dir­me­ye dö­nük bir ka­rar al­ma ko­nu­sun­da, hem Da­nış­ma Ku­ru­lu­nun hem de Da­nış­ma Ku­ru­lu ka­rar ver­mi­yor­sa grup öne­ri­si ya­pa­rak o grup öne­ri­si Mec­lis­te ka­bul edil­di­ği tak­dir­de Mec­li­si­miz ta­ra­fın­dan, bu mü­za­ke­re usu­lü sü­re­ci üze­rin­de ka­rar­lar ala­bi­lir­si­niz ve ne kay­be­der­si­niz? Bir gün kay­bet­miş olur­su­nuz.Bir gün kay­bet­me­mek, he­men, derhâl bu işe baş­la­ma ko­nu­sun­da ıs­rar et­mek, si­zin, ye­ni­den bir İç Tü­zük ha­ta­sı iş­le­me­niz so­nu­cu­nu do­ğu­rur ve bu­ra­da, Mec­li­sin ta­ri­hi­ne ya­kış­ma­yan bir­ta­kım yan­lış ge­le­nek­le­re se­be­bi­yet ve­re­bi­le­cek bir dö­ne­mi baş­lat­mış olur­su­nuz. Uya­rı­mız, usul­le­re uyun.

Ba­kın, biz, si­ze her ve­si­ley­le bir­ta­kım usul­le­ri ha­tır­la­tı­yo­ruz. Siz bun­la­rı bi­zim uya­rı­la­rı­mı­za rağ­men dik­ka­te al­mı­yor­su­nuz ve o yüz­den Tür­ki­ye'de bir­ta­kım ger­gin­lik­ler olu­yor, za­man kay­bı olu­yor, par­ti­ler ara­sın­da­ki iliş­ki­ler bo­zu­lu­yor ve top­lum­da bir kar­ga­şa, ka­os ya­ra­tıl­ma­sı­na se­bep olu­yor­su­nuz. Böy­le­si­ne bir ko­nu­da, bir gün son­ra ya­pıl­ma­sı müm­kün bir işi il­la bu­gün, bü­tün usul­le­ri aşa­rak, ta­şa­rak, çiğ­ne­ye­rek ya­pa­ca­ğız di­yor­sa­nız, o si­zin bi­le­ce­ği­niz iş­tir, ama, yap­tı­ğı­nız ha­ta­la­rın al­tın­da ezil­me nok­ta­sı­na gel­di­ği­niz za­man, bi­zim bu uya­rı­la­rı­mı­zı ha­tır­lar­sa­nız, onun bir işe ya­ra­ma­dı­ğı­nı o za­man gö­rür­sü­nüz.

Ben va­kit geç­me­den si­ze ifa­de edi­yo­rum, bir kez da­ha ifa­de edi­yo­rum. Cum­hur­baş­ka­nı­nın gön­der­di­ği tez­ke­re bu­ra­da okun­ma­dan, Ana­ya­sa de­ği­şik­li­ğiy­le il­gi­li Mec­lis­te­ki ikin­ci dö­nem mü­za­ke­re sü­re­ci baş­la­ma­dan, san­ki baş­la­mış gi­bi ka­bul ede­rek, on­dan bir sa­at ön­ce bir Da­nış­ma Ku­ru­lu top­la­mak, ora­da an­laş­ma ol­ma­dı di­ye, ona da­ya­lı ola­rak bu­ra­ya bir öne­ri ge­ti­re­rek Mec­li­si de, Ko­mis­yo­nu da sık­bo­ğaz et­me­ye hak­kı­nız yok­tur. Tek­rar edi­yo­rum, bu bir İç Tü­zük ih­la­li­dir, ye­ni bir İç Tü­zük mad­de­si yaz­ma an­la­mı­na ge­lir. Bu ha­ta­dan dö­nün. Sa­yın Baş­kan, siz bu­nu ön­le­ye­bi­lir­si­niz. Mec­lis Baş­ka­nı ola­rak, bu usul­süz­lü­ğü bu­ra­da ke­ser­se­niz, ko­nu­yu ken­di hu­ku­ki mec­ra­sı­na, Tü­zük'ün ön­gör­dü­ğü mec­ra­ya sok­muş olur­su­nuz ve böy­le­ce de, çok önem­li bir ko­nu­da Mec­li­sin ta­ri­hi­ne ge­çe­bi­le­cek, Mec­lis za­bıt­la­rı­na ge­çe­bi­le­cek bir du­ru­mu siz ön­le­miş ola­bi­lir­si­niz.

He­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum ve he­pi­niz­den bu gö­rü­şe uy­gun ha­re­ket et­me­ni­zi ri­ca edi­yo­rum, te­şek­kür edi­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın To­puz.

Sa­yın Oya Aras­lı, An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li, tu­tu­mu­mun aley­hin­de…

Bu­yu­run efen­dim. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - Bir aleyh­te bir leh­te ver­mi­yor mu­su­nuz?

BAŞ­KAN - Şu an­da bir ta­lep yok leh­te ko­nuy­la il­gi­li.

OYA ARAS­LI (An­ka­ra) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin ça­lış­ma esas­la­rı İç Tü­zük'te gös­te­ri­lir, ama, bu­nun ya­nın­da, Baş­kan­lık Di­va­nı­nın uy­gu­la­ma­la­rıy­la, bu­ra­da ya­pı­lan uy­gu­la­ma­lar­la oluş­muş bir­ta­kım ge­le­nek­ler de İç Tü­zük'ün bi­rer par­ça­sı ola­rak bu­ra­da­ki ça­lış­ma dü­ze­ni­mi­zi be­lir­ler, ama, bi­zim par­la­men­ter sis­te­mi­mi­zin ge­le­nek­le­ri, gün­de­me gir­me­miş her­han­gi bir hu­sus­la il­gi­li, bu­ra­da onun gün­dem­de­ki sı­ra­sı­nı, gö­rü­şül­me sü­re­le­rin­de­ki kı­salt­ma­la­rı içe­ren bir­ta­kım gö­rüş­me­le­rin ya­pıl­ma­ma­sı­dır. Bir hu­sus an­cak Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin gün­de­mi­ne gir­dik­ten son­ra, bu tür öne­ri­ler üze­ri­ne, gö­rü­şül­me sı­ra­sı ve­ya gö­rü­şül­me­sin­de uyu­la­cak sü­re­ler hak­kın­da­ki kı­salt­ma­lar gün­de­me ta­şı­na­bi­lir, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­sin­de bun­lar­la il­gi­li ka­rar­lar ve­ri­le­bi­lir. Ama, şu an­da gö­rü­yo­ruz ki, ilk de­fa, bu­ra­da, Mec­lis kür­sü­sün­de okun­ma­sı so­nu­cun­da mut­ta­li ol­du­ğu­muz Cum­hur­baş­ka­nı tez­ke­re­si­ne iliş­kin ola­rak bir Ana­ya­sa de­ği­şik­li­ği tek­li­fi­nin ko­mis­yon­da ikin­ci ke­re gö­rü­şül­me­si­ne iliş­kin sü­re­ler­le il­gi­li bir kı­salt­ma öne­ri­si, bir si­ya­si par­ti gru­bu ta­ra­fın­dan Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­ne ta­şı­nı­yor. Bu, ol­ma­ma­sı ge­re­ken bir hu­sus­tur, çün­kü, gün­de­me gir­me­yen bir hu­sus­la il­gi­li bu tür gö­rüş­me­le­rin ya­pıl­ma­ma­sı­nın bir ne­de­ni var­dır. Bu­nun te­mel ne­de­ni de, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si üye­si­ne ve onun ya­sa­ma ça­lış­ma­la­rı­na ya­pa­ca­ğı kat­kı­ya gös­te­ri­len say­gı­dır. Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si üye­si ne­yi gö­rü­şe­ce­ği­ni et­raf­lı­ca in­ce­le­sin, han­gi kat­kı­yı ya­pa­ca­ğı­nı be­lir­le­sin ve bu kat­kı­yı Ana­ya­sa'nın 87'nci mad­de­si­nin ön­gör­dü­ğü bi­çim­de ya­sa­ma ça­lış­ma­la­rı­na yan­sı­ta­bil­sin di­ye­dir.

Her ku­ra­lın bir ama­cı var­dır. Her ku­ra­lın yö­nel­di­ği, ça­lış­ma­la­rı iyi­leş­tir­me­ye yö­ne­lik bir hu­sus var­dır. Bu ku­ra­lın ama­cı da bu­dur. Ama, şim­di gö­rü­yo­ruz ki, gün­de­me, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin gün­de­mi­ne gir­me­miş olan bir hu­sus­la il­gi­li bir­ta­kım ka­rar­lar al­ma­ya yön­len­di­ri­li­yo­ruz. Bir öner­ge bi­zi bu­nu mü­za­ke­re­ye ve bu­nun üze­rin­de ka­rar­lar al­ma­ya yön­len­di­ri­yor. Bu­na imkân ve­rir­sek de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu­ra­da­ki var­lık ne­de­ni­mi­zi inkâr et­miş olu­ruz. Bi­zim bu­ra­da­ki var­lık ne­de­ni­miz, ya­sa­ma ça­lış­ma­la­rı­na kat­kı yap­mak­tır. Mil­let bu­nun için bi­ze vekâlet ver­miş­tir. Bu gö­re­vi­miz­den, bu yet­ki­miz­den sar­fı­na­zar et­me­miz di­ye bir olay söz ko­nu­su de­ğil. Bu gö­re­vi Ana­ya­sa'nın ön­gör­dü­ğü bi­çim­de ye­ri­ne ge­tir­mek du­ru­mun­da­yız. Bu gö­re­vi ye­ri­ne ge­tir­me­mi­zin te­me­lin­de de, "Gö­rü­şe­ce­ği­miz ko­nu­la­rı iyi­ce tet­kik." ya­zar. Eğer bi­ri­le­ri, "Na­sıl ol­sa biz ge­ti­ri­riz, şöy­le oy da kul­la­nır­sı­nız de­riz. Bi­zim de ço­ğun­lu­ğu­muz var, des­tek­ler bi­zi, her işi en kı­sa za­man­da çı­kar­tı­rız." zih­ni­ye­tiy­le ha­re­ket edi­yor­sa, bi­li­niz ki, bu­na he­pi­mi­zin is­yan et­me­miz ge­re­kir. Eğer Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si üye­si ola­rak bu ça­tı­nın al­tın­da gö­rev ya­pı­yor­sak, bu gö­re­vi­mi­zi ge­re­ğin­ce ye­ri­ne ge­tir­mek is­ti­yor­sak, böy­le bir tu­tu­ma her­kes­ten ön­ce, mil­let­ve­ki­li sı­fa­tı­nı ta­şı­yan­lar ola­rak bi­zim is­yan et­me­miz ge­re­kir. Çün­kü, bu bi­zim kat­kı­mı­zı hi­çe in­dir­ge­me­ye yö­ne­lik bir du­rum­dur.

 Bu­ra­da ye­ni bir İç Tü­zük ku­ra­lı ih­das edil­miş­tir. Bu gö­rüş­me­nin önü­mü­ze ge­ti­ril­me­siy­le ve gö­rüş­me­ye baş­la­nıl­ma­sıy­la ye­ni bir İç Tü­zük ku­ra­lı ih­das edil­miş ola­cak­tır ve bu, Ana­ya­sa'nın 87'nci mad­de­si­ne ay­kı­rı­dır, mil­let­ve­kil­li­ği gö­re­vi­mi­ze ay­kı­rı­dır. Bi­zi par­mak kal­dı­ran bi­rer me­ka­niz­ma­ya in­dir­ge­me­ye yö­ne­lik bir uy­gu­la­ma­dır. Böy­le bir du­ru­mu ka­bul ede­bi­li­yor­sa­nız, bu öne­ri­nin pe­şin­den gi­di­niz. Ama, "ben mil­let­ve­ki­li­yim, mil­le­tin ba­na ver­di­ği gö­re­vi ge­re­ğin­ce ye­ri­ne ge­ti­re­ce­ğim her yer­de" di­yor­sa­nız, si­ze bu tür mu­ame­le­ler ya­pıl­ma­sı­na is­yan edi­niz ve bu öner­ge­nin pe­şin­de git­me­yi­niz, aley­hin­de oy kul­la­nı­nız. Bu iki se­çe­nek bu ka­dar açık ve se­çik bi­çim­de or­ta­da­dır.

Ben uya­rı­mı yap­tık­tan son­ra, bu yü­ce Mec­li­sin al­tın­da gö­rev ya­pan siz de­ğer­li ar­ka­daş­la­rı­mın mil­let­ve­ki­li sı­fa­tı­nın ge­rek­tir­di­ği doğ­rul­tu­da oyu­nu­zu kul­la­na­ca­ğı­nı­za ina­nı­yo­rum.

Say­gı­lar su­nu­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Sa­yın Baş­kan, tu­tu­mu­nu­zun le­hin­de söz is­ti­yo­rum.

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) -Öğ­re­ne­cek çok şe­yi­niz var da­ha.

BAŞ­KAN - Sa­yın Sa­lih Ka­pu­suz, An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li, tu­tu­mu­mun le­hin­de.

Bu­yu­run. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; he­pi­ni­zi en de­rin say­gı, sev­gi ve hür­met­le­rim­le se­lam­lı­yo­rum.İyi bir ça­lış­ma gü­nü he­pi­miz için te­men­ni edi­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, AK Par­ti Gru­bu­nun bir öne­ri­si ba­ha­ne edi­le­rek bir usul tar­tış­ma­sı ta­lep edil­miş­tir. El­bet­te usul tar­tış­ma­la­rı­nın bu Mec­lis­te ilk de­fa ya­pıl­dı­ğı­nı söy­le­mi­yo­rum. Ama, il­gi ku­ru­lan, ba­ha­ne edi­le­rek, or­ta­ya ge­ti­ri­len bu tar­tış­ma­yı ise, ger­çek an­lam­da ya­dır­ga­dı­ğı­mı da ifa­de et­mek is­ti­yo­rum.

İç Tü­zük çok açık. Mec­lis ça­lış­ma­la­rıy­la il­gi­li ola­rak her­han­gi bir ko­nu­da İç Tü­zük'ün 19'un­cu mad­de­si­ne gö­re, grup­lar, Hükûmet, Mec­lis Baş­kan­lı­ğı ta­lep ge­ti­rir, ora­da mu­ta­ba­kat sağ­la­nır­sa bu­nun adı­na "Da­nış­ma Ku­ru­lu öne­ri­si" sağ­la­na­ma­ma­sı ha­lin­de de ne ya­pı­lır? Grup öne­ri­si ola­rak ge­ti­ri­lir.

De­ğer­li ar­ka­da­şım ko­nuş­ma­sın­da di­yor ki: "Bu öne­ri­nin bi­rin­ci kıs­mı ge­ti­ri­le­bi­lir, ama ikin­ci kıs­mı ge­ti­ri­le­mez." Doğ­ru­su, bir grup öne­ri­si­nin, ön­ce ge­ti­ri­lip ge­ti­ril­me­ye­ce­ği­ni tar­tış­ma­ya açar­ken, bir kıs­mı­nın ge­ti­ri­le­ce­ği­ni, di­ğer kıs­mı­nın da ge­ti­ri­le­me­ye­ce­ği­ni söy­le­mek, herhâlde bu öne­ri­nin usul tar­tış­ma­sı­nın ruh hâli­ni de or­ta ye­re ko­yu­yor.

OYA ARAS­LI (An­ka­ra) - Al­lah, Al­lah!

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Sen öy­le de!

SA­LİH KA­PU­SUZ (De­vam­la) - Evet.

Efen­dim, bir baş­ka şey da­ha. Yi­ne, bir de­ğer­li ko­nuş­ma­cı "Mil­let­ve­kil­le­ri­ni is­ya­na teş­vik edi­yo­rum." di­yor. İş­te, ruh hâli de­di­ğim şey bu­dur. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar, CHP sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

HÜ­SE­YİN EK­MEK­Cİ­OĞ­LU (An­tal­ya) - Sa­lih Bey, yan­lış yo­rum­lu­yor­su­nuz.

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Ay­na­ya bak Sa­lih Bey!

OYA ARAS­LI (An­ka­ra) - Ken­di ruh hâli­ni­ze ba­kın! Mil­let si­zi iz­li­yor!

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Sen ken­di ruh hâli­ne bak!

OYA ARAS­LI (An­ka­ra) - Baş­ka tür­lü gös­ter­me­ye ça­lı­şı­yor­su­nuz siz.

SA­LİH KA­PU­SUZ (De­vam­la) - Bu Mec­lis­te ki­mi ne­yin is­ya­nı­na da­vet et­ti­ği­ni­zi an­la­mak ka­dar ya­dır­ga­tı­cı olan bir şey ola­maz.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, mil­let­ve­kil­le­ri­nin kat­kı­sın­dan bah­se­di­li­yor. Doğ­ru­dur, mil­let­ve­kil­le­ri­nin kat­kı­sı han­gi ko­nu­da? Ko­mis­yon saf­ha­sı var, Ge­nel Ku­rul saf­ha­sı var. Bi­zim ge­tir­di­ği­miz öner­ge ne­dir? Dün Cum­hur­baş­ka­nı ia­de et­miş, Mec­lis Baş­kan­lı­ğı ko­mis­yo­na ha­va­le et­miş, ak­şam­dan ko­mis­yo­na in­ti­kal et­miş, Türk med­ya­sın­da yer al­mış, her­ke­sin tar­tış­tı­ğı, her­ke­sin gün­ler­ce ge­rek­siz ye­re bek­le­miş ol­du­ğu bir hu­sus­la il­gi­li ola­rak bir ko­nu­yu siz bu­ra­ya ge­ti­ri­yor­su­nuz.

OYA ARAS­LI (An­ka­ra) - Ne de­mek ge­rek­siz ye­re bek­le­me­si? "Ge­rek­siz ye­re." ne de­mek? Ge­rek­siz  olan ne?

SA­LİH KA­PU­SUZ (De­vam­la) - Ge­ti­rir­ken, efen­dim, biz bu­nu Ge­nel Ku­rul için öner­miş ol­sak ilk fır­sat­ta ak­la ge­le­bi­lir, di­ye­bi­lir­si­niz ki, efen­dim, Ge­nel Ku­rul­da ar­ka­daş­la­rı­mız bu­nu ta­kip et­me­di­ler.

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Se­nin ama­cın Mec­li­si kü­çük dü­şür­mek! 

OYA ARAS­LI (An­ka­ra) - Ne mü­na­se­bet! Cum­hur­baş­ka­nı­nın ge­rek­çe­si­ni öğ­ren­mek is­ti­yo­ruz, tet­kik et­mek is­ti­yo­ruz.

SA­LİH KA­PU­SUZ (De­vam­la) - Bi­zim öner­di­ği­miz şey; ko­mis­yon, ge­rek­li gör­me­si hâlin­de kırk se­kiz sa­at geç­me­den gün­de­mi­ne al­sın. Ya­ni, Ge­nel Ku­ru­lun gün­de­mi­ne de­ğil, ko­mis­yo­nun gün­de­mi­ne alın­ma­sı öne­ri­miz­dir.

OYA ARAS­LI (An­ka­ra) - Cum­hur­baş­ka­nı­nın ia­de ge­rek­çe­si­ni tet­kik et­mek is­ti­yo­ruz.

SA­LİH KA­PU­SUZ (De­vam­la) - Eğer Ge­nel Ku­ru­lu­muz bu­nu bek­le­ye­cek, bu­nun­la il­gi­li ola­rak, siz­ler­le ala­ka­lı ola­rak, si­zin ar­zı­nı­za gö­re ça­lı­şa­cak ol­sa…

OYA ARAS­LI (An­ka­ra) - Millî ira­de­ye say­gı­nız bu ka­dar!

SA­LİH KA­PU­SUZ (De­vam­la) - …za­ten bu Mec­li­si yok sa­yı­yor­su­nuz, "ge­rek­siz" di­yor­su­nuz, "sü­re­si bit­ti" di­yor­su­nuz, hal­ka inan­mı­yor­su­nuz, Mec­li­se inan­mı­yor­su­nuz. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar, CHP sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

OYA ARAS­LI (An­ka­ra) - Millî ira­de­ye say­gı­nız bu ka­dar! Say­gı gös­ter­mi­yor­su­nuz millî ira­de­ye!

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Ala­ca­ğın ka­rar­la­rın hep­si sa­kat şim­di.

SA­LİH KA­PU­SUZ (De­vam­la) - Ne yap­ma­mı­zı is­te­di­ği­ni­zi an­la­mak­ta da güç­lük çe­ki­yo­rum de­ğer­li ar­ka­daş­lar.

Şim­di, biz, açık bir dil­le ifa­de et­mek is­ti­yo­ruz ki, bu ge­len tez­ke­re, ya­ni ia­de edil­miş olan Ana­ya­sa pa­ke­ti, Ana­ya­sa Ko­mis­yo­nun­da kırk se­kiz sa­at geç­me­den gün­de­me alın­ma­sı ko­nu­sun­da tav­si­ye ede­lim. Bu­nun usul­le, bu­nun ku­ral­la­rı ta­nı­ma­mak­la…

OYA ARAS­LI (An­ka­ra) - Ona biz kar­şı çık­mı­yo­ruz ki.

SA­LİH KA­PU­SUZ (De­vam­la) - …bu­nun usul­le­ri yok et­mek­le bir ala­ka­sı­nı…

OYA ARAS­LI (An­ka­ra) - Ona kar­şı çık­mı­yo­ruz ki.

SA­LİH KA­PU­SUZ (De­vam­la) - …ney­le kur­duk­la­rı­nı da bu­la­ma­dım. Dik­kat­li bir şek­li­de din­le­dim.

OYA ARAS­LI (An­ka­ra) - Ne de­di­ği­mi­zi an­la­mı­yor­su­nuz.

SA­LİH KA­PU­SUZ (De­vam­la) - Ben si­ze bir şey söy­le­me­den din­le­dim. Lüt­fen din­le­yin.

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Bu Mec­lis sa­na bü­yük ge­li­yor Sa­lih Bey.

SA­LİH KA­PU­SUZ (De­vam­la) - Lüt­fen din­le­yin. Din­le­me­ye de bi­raz dik­kat edin lüt­fen ya­ni. Lüt­fen… Lüt­fen ya­ni…

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) -Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti sa­na ya­kış­mı­yor, baş­ka ye­re git.

SA­LİH KA­PU­SUZ (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bir baş­ka hu­sus da­ha var, ikin­ci­si de, mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım bu ko­nu­lar­la il­gi­li ola­rak, ben ina­nı­yo­rum ki ik­ti­dar ve mu­ha­le­fet far­kı gö­zet­mek­si­niz, gün­dem­de olan bu ko­nu­la­ra ya­kın il­gi için­de­dir­ler. Ön­ce Ana­ya­sa Ko­mis­yo­nu üye­le­ri­miz, Ko­mis­yo­nu­muz bu ko­nu­yu ken­di için­de tar­tı­şa­cak, da­ha son­ra da Ge­nel Ku­ru­la ge­le­cek. Bu, yıl­lar­dır bu mem­le­ket­te tar­tı­şı­lan, bi­li­nen bu tar­tış­ma ko­nu­la­rı ko­nu­sun­da ye­ni bir şey de ih­das edi­le­cek hâli yok, ya ka­bul edi­le­cek­tir ve­ya­hut da red­de­di­le­cek­tir.

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Se­nin da­ha öğ­re­ne­ce­ğin çok şe­yin var.

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - Ye­ni gel­di, 11.30'da gel­di.

SA­LİH KA­PU­SUZ (De­vam­la) - Ben, Ana­ya­sa'mı­zın ve İç Tü­zük'ümü­zün il­gi­li ku­ral­la­rı ge­re­ği hiç­bir usul ha­ta­sı söz ko­nu­su ol­ma­dı­ğı gi­bi, İç Tü­zük'te de il­la okun­duk­tan son­ra bir öne­ri ge­lir, öne­ri şu şe­kil­de ge­lir, bu şe­kil­de ge­lir, eğer Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si­nin is­te­di­ği gi­bi gel­mez­se di­ye bir ku­ra­lın ol­du­ğu­nu da zan­net­mi­yo­rum.

Say­gı­lar su­nu­yor, te­şek­kür edi­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

OYA ARAS­LI (An­ka­ra) - Sa­lih Bey, İç Tü­zük'te ku­ral yok­sa İç Tü­zük ih­das edi­yor olur­su­nuz. O da…

BAŞ­KAN - Say­gı­de­ğer mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım…

SA­LİH KA­PU­SUZ (De­vam­la) - Ana­ya­sa­ya gö­tü­rür­sü­nüz Ho­cam.

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, lüt­fen sükûne­ti sağ­la­ya­lım.

Say­gı­de­ğer ar­ka­daş­la­rım, Cum­hur­baş­ka­nı­mı­zın gön­der­miş ol­du­ğu tez­ke­re 25 Ma­yıs 2007 ta­ri­hi iti­ba­rıy­la Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­ne gel­miş­tir ve ay­nı gün Ana­ya­sa Ko­mis­yo­nu­na ha­va­le edil­miş­tir. Böy­le­ce resmî iş­lem baş­la­mış­tır. Tez­ke­re, tea­mül ge­re­ği ola­rak, Ge­nel Ku­ru­lun bil­gi­si­ne arz edil­mek­te­dir. Bu hu­sus­ta İç Tü­zük'te her­han­gi bir hü­küm yok­tur ve yap­mış ol­du­ğum uy­gu­la­ma usu­le uy­gun­dur, İç Tü­zük'e uy­gun­dur. Ar­ka­daş­la­rı­mı­zı da din­le­di­niz. Onun için, şim­di, gö­rüş­me­le­re kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam edi­yo­ruz.

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - Mad­de­si yok­sa, ne­re­si uy­gun?

IV. - ÖNE­Rİ­LER (Devam)

A) Sİ­YA­Sİ PAR­Tİ GRU­BU ÖNE­Rİ­LE­Rİ (Devam)

1.- Gün­dem­de­ki sı­ra­la­ma ile 1/1368 esas nu­ma­ra­lı Cum­hur­baş­kan­lı­ğın­ca bir kez da­ha gö­rü­şül­mek üze­re ge­ri gön­de­ri­len Ka­nun'un, Baş­kan­lık­ça ha­va­le edil­di­ği ko­mis­yon­lar­da­ki gö­rüş­me­le­ri­ne kırk se­kiz sa­at geç­me­den baş­lan­ma­sı­na iliş­kin AK Par­ti Gru­bu öne­ri­si (Devam)

BAŞ­KAN - Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Gru­bu­nun İç Tü­zük'ün 19'un­cu mad­de­si­ne gö­re ve­ril­miş bir öne­ri­si var­dır, oku­tup oy­la­rı­nı­za su­na­ca­ğım.

Bu­yu­run.

Sa­yı: 138                                                                                                         26/05/2007

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Da­nış­ma Ku­ru­lu 26.05.2007 Cu­mar­te­si gü­nü (bu­gün) top­la­na­ma­dı­ğın­dan, İç­tü­zü­ğün 19 un­cu mad­de­si ge­re­ğin­ce, Gru­bu­mu­zun aşa­ğı­da­ki öne­ri­si­nin Ge­nel Ku­ru­lun ona­yı­na su­nul­ma­sı­nı arz ede­rim.

                                                                                                    Sa­lih Ka­pu­suz

                                                                                                          An­ka­ra

                                                                                       AK Par­ti Gru­bu Baş­kan Ve­ki­li

Öne­ri:

Gün­de­min Ka­nun Ta­sa­rı ve Tek­lif­le­ri ile Ko­mis­yon­lar­dan Ge­len Di­ğer İş­ler Kıs­mı­nın; 441. sı­ra­sın­da yer alan 1428 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı­nın bu kıs­mın 4. sı­ra­sı­na, 440. sı­ra­sın­da yer alan 1427 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı­nın bu kıs­mın 8. sı­ra­sı­na, 51. sı­ra­sın­da yer alan 1370 sı­ra sa­yı­lı Ge­ri Gön­der­me Tez­ke­re­si­nin bu kıs­mın 23. sı­ra­sı­na, 311. sı­ra­sın­da yer alan 1109 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı­nın bu kıs­mın 28. sı­ra­sı­na, Ge­len Kâğıt­lar Lis­te­sin­de ya­yın­la­nan ve bas­tı­rı­la­rak da­ğı­tı­lan 1429 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Tek­li­fi­nin 48 sa­at geç­me­den bu kıs­mın 7. sı­ra­sı­na alın­ma­sı ve di­ğer iş­le­rin sı­ra­sı­nın bu­na gö­re te­sel­sül et­ti­ril­me­si;

1/1368 esas nu­ma­ra­lı Ana­ya­sa­nın Ba­zı Mad­de­le­ri­nin De­ğiş­ti­ril­me­si­ne İliş­kin Cum­hur­baş­kan­lı­ğı Tez­ke­re­si­nin, Baş­kan­lık­ça ha­va­le edil­di­ği ko­mis­yon­lar­da­ki gö­rüş­me­le­ri­ne 48 sa­at geç­me­den baş­lan­ma­sı­nın İç­tü­zü­ğün 36 ncı mad­de­si ge­re­ğin­ce ko­mis­yon­la­ra tav­si­ye edil­me­si,

Öne­ril­miş­tir.

BAŞ­KAN - Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Grup öne­ri­si­nin le­hin­de, Sa­yın Sa­lih Ka­pu­suz, An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Ka­pu­suz. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; bi­raz ön­ce usul tar­tış­ma­sı ya­pı­lan öne­ri­miz­le il­gi­li ola­rak, bi­zim, ön­ce­lik­le­ri siz­le­re arz et­mek ve tas­dik­le­ri­ni­zi, Ge­nel Ku­ru­lun ona­yı­nı al­mak is­te­di­ği­miz hu­sus şun­lar­dır:

Bi­rin­ci ola­rak, Mer­ke­zi Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi­nin İs­tih­dam ve Büt­çe Esas­la­rı Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın be­lir­len­miş olan gün­de­min 4'ün­cü sı­ra­sı­na çe­kil­me­si­ni is­ti­yo­ruz.

Bi­li­yor­su­nuz, geç­miş­te bir­çok dü­zen­le­me­ler yap­tık. Bu dü­zen­le­me­le­rin bir kıs­mı… Bu ta­sa­rı, ma­li des­tek ko­nu­sun­da Av­ru­pa Bir­li­ği­nin Tür­ki­ye'ye ya­pa­ca­ğı 1,3 mil­yar eu­ro­luk bir ma­li des­te­ğin hi­be şek­lin­de ol­ma­sı ve öde­me­le­ri­nin ya­pı­la­bil­me­si için bir ka­nun ta­sa­rı­sı­dır. Bu ka­nun ta­sa­rı­sı Tür­ki­ye açı­sın­dan önem arz et­mek­te­dir, çün­kü, bu ka­nun­la il­gi­li 30 Ey­lül ta­ri­hi­ne ka­dar bu ya­sal dü­zen­le­me ya­pıl­ma­ya­cak olur­sa, bü­yük oran­da ma­li des­te­ğin as­kı­ya alı­na­ca­ğı, pro­je kar­şı­lı­ğı ve­ri­len bu des­tek­le­rin bir ne­vi ya­pı­la­ma­ya­ca­ğı gi­bi bir sı­kın­tıy­la kar­şı kar­şı­ya ka­la­ca­ğız.

Mart ayın­da Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­ne ge­len bu ta­sa­rı, yu­ka­rı­da, ko­mis­yon­da da, üzü­le­rek ifa­de ede­lim ki, en­gel­len­mek is­ten­miş­tir. Ama, şu an iti­ba­rıy­la, bu­nun­la il­gi­li ola­rak, 37'nci mad­de­ye gö­re ta­sa­rı aşa­ğı­ya in­di­ril­miş­tir, gün­de­min 4'ün­cü sı­ra­sı­na alın­ma­sı­nı is­ti­yo­ruz.

Bu köy ko­ru­yu­cu­la­rıy­la il­gi­li ola­rak yap­mış ol­du­ğu­muz bir dü­zen­le­me var. Bi­li­yor­su­nuz, tek­lif, ko­mis­yon­da gö­rü­şül­dü, aşa­ğı­ya gel­di. Kırk se­kiz sa­at geç­me­den bu­nun da 7'nci sı­ra­ya alın­ma­sı­nı is­ti­yo­ruz.

Ay­rı­ca, yi­ne, 440'ın­cı sı­ra­da bu­lu­nan Genç­lik ve Spor Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­ne ait bir ka­nun ta­sa­rı­sı var­dır ki, bu da, Er­zu­rum'da ya­pı­la­cak olan olim­pi­yat­lar­la il­gi­li dü­zen­le­me­nin ya­pı­la­bil­me­si­ni il­gi­len­di­ren bir ka­nun ta­sa­rı­sı­dır.

Bi­zim öne­ri­miz, ila­ve ola­rak, bir de, Cum­hur­baş­ka­nı­mız ta­ra­fın­dan ia­de edil­miş olan, bi­raz ön­ce ko­nu­şu­lan tez­ke­re­nin de, ya­ni Ana­ya­sa pa­ke­ti­nin de kırk se­kiz sa­at geç­me­den, Ana­ya­sa Ko­mis­yo­nu­muz ta­ra­fın­dan gün­de­me alın­ma­sı tav­si­ye­si­dir.

Bu ko­nu­da des­tek­le­ri­ni­zi bek­li­yor, ha­yır­lı ol­ma­sı­nı te­men­ni edi­yor, say­gı­lar su­nu­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

Grup öne­ri­si­nin aley­hin­de An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Oya Aras­lı.

Bu­yu­run Sa­yın Aras­lı. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

OYA ARAS­LI (An­ka­ra) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; siz­le­ri say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; ar­tık ya­sa­ma dö­ne­mi bit­mek üze­re, ama mil­let­ve­ki­li­nin kat­kı­sı­nı as­ga­ri­ye in­di­ren, ya­sa­ma ça­lış­ma­la­rı­nın kat­kı­sı­nı as­ga­ri­ye in­di­ren bu uy­gu­la­ma hâlâ so­na er­me­di, bü­tün hı­zıy­la de­vam edi­yor, hâlâ biz bu­ra­ya sa­bah­le­yin evi­miz­den çı­kıp gel­di­ği­miz za­man ne ko­nu­şa­ca­ğı­mı­zı bi­le­mi­yo­ruz. Gel­di­ği­miz gün bu uy­gu­la­ma baş­la­dı, gi­di­yo­ruz, hâlâ de­vam edi­yor.

Bi­raz ön­ce söy­le­di­ğim mil­let­ve­ki­li­ni sa­de­ce bir par­mak kal­dır­ma ma­ki­ne­si­ne in­dir­ge­yen bir zih­ni­ye­tin ese­ri ola­rak, te­za­hü­rü ola­rak bu uy­gu­la­ma içe­ri­sin­de ya­sa­ma ça­lış­ma­la­rı­na kat­kı­da bu­lun­ma­ya gay­ret et­me­ye mec­bur bı­ra­kıl­dık dört yıl bo­yun­ca. Mu­ha­se­be­si el­bet­te ki va­tan­daş­la­rı­mız ta­ra­fın­dan ya­pı­la­cak­tır bu­nun.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, Sa­yın Baş­kan; önü­müz­de Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Gru­bu­nun ge­tir­miş ol­du­ğu bir öne­ri var, iki bent­ten olu­şu­yor ve­ya iki fık­ra­dan olu­şu­yor.

Bi­rin­ci fık­ra yi­ne bir­ta­kım ka­nun­la­rın sı­ra­sı­nı de­ğiş­ti­ri­yor. Ka­nun­la­rın gö­rü­şül­me­si ko­nu­sun­da, ül­ke­nin ih­ti­ya­cı olan ka­nun­la­rın çı­kar­tıl­ma­sı ko­nu­sun­da el­bet­te ki bir iti­ra­zı­mız ola­maz, ama ben yü­ce Mec­li­se şu­nu anım­sat­mak is­ti­yo­rum: Bu Mec­lis, ar­tık, er­ken se­çim sü­re­cin­den de çık­mış­tır, Cum­hur­baş­ka­nı­nı se­çe­me­di­ği için der­hal se­çim sü­re­ci­nin içi­ne gir­miş olan bir mec­lis­tir.

Bu tür mec­lis­ler, par­la­men­ter sis­te­min ge­le­ne­ği, sa­bah­tan ak­şa­ma, ge­re­ken ge­rek­me­yen her ya­sa­yı çı­kart­ma­ya ça­ba­la­mak zo­run­da bı­ra­kıl­maz­lar. Çok zo­run­lu, mut­la­ka çö­zül­me­si ge­re­ken çok önem­li ko­nu­lar var­sa onun­la il­gi­le­nir­ler ve onun dı­şın­da­ki za­man­da da se­çim sü­re­ci için­de mil­let­ve­kil­le­ri­nin yer al­ma­sı­na imkân ta­nır­lar.

Bu, par­la­men­ter sis­te­min, bu­ra­da atı­la­cak adım­la­rın ye­ni ge­le­cek Mec­li­si uzun yıl­lar sü­re­cek ba­ğıt­lar­la kar­şı kar­şı­ya ge­tir­me­me­si için de oluş­muş olan bir ge­le­ne­ği­dir. Ama, par­la­men­ter sis­te­min han­gi ge­le­ne­ği­ne ik­ti­dar par­ti­si ria­yet et­ti ki bu­na da et­sin! Edil­mi­yor ve bu­ra­da ça­lış­ma­lar sü­rü­yor. Ge­re­ki­yor­sa kat­kı ve­ri­yo­ruz, bir iti­ra­zı­mız yok de­mek ki zo­run­lu gö­rül­müş di­ye, ama, bu­ra­da, Cum­hur­baş­ka­nı ta­ra­fın­dan ikin­ci ke­re gö­rü­şül­mek üze­re Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­ne ia­de edil­miş olan Ana­ya­sa de­ği­şik­li­ği­ne iliş­kin Ka­nun'un da yer al­mış ol­du­ğu­nu gö­rü­yo­ruz.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, tek­lif, kırk se­kiz sa­at­lik bek­le­me sü­re­si geç­me­den bu ia­de edi­len met­nin Ana­ya­sa Ko­mis­yo­nun­da gö­rü­şül­me­si­ne iliş­kin. Bi­raz ön­ce söy­le­dim, bu sü­re­ler mil­let­ve­ki­li­nin ha­zır­lık yap­ma­sıy­la il­gi­li­dir. Bi­raz ön­ce Sa­yın Sa­lih Ka­pu­suz "Her­kes za­ten bi­li­yor." de­di. Her­kes Ana­ya­sa de­ği­şik­li­ği­ni bi­li­yor, ama Cum­hur­baş­ka­nı­nın han­gi ge­rek­çe­ler­le ia­de et­ti­ği dün ak­şam çok geç bir sa­at­te öğ­re­nil­di, ki­mi ar­ka­daş­la­rı­mız da bu­ra­da okun­mak­la öğ­ren­di. Bu­nun üze­rin­de araş­tır­ma yap­mak la­zım, açı­lan ye­ni açı­lar­dan bir de­ğer­len­dir­me yap­mak la­zım. Ama, bu­nun­la il­gi­li bir sü­re, ma­ale­sef, mil­let­ve­kil­le­ri­ne bu tek­lif­le esir­ge­ni­yor, mil­let­ve­kil­le­ri­ne böy­le bir imkân ta­nın­mı­yor, çün­kü "Mil­let­ve­kil­le­ri, emir ve­ri­riz, gi­der­ler ora­da oy­la­rı­nı kul­la­nır­lar, faz­la tar­tış­ma ve kat­kı da ge­rek­mez." an­la­yı­şı­nın ge­ne hü­küm sür­dü­ğü bir du­rum bu.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bi­raz ön­ce söy­le­di­ğim gi­bi, bu ace­le­miz ni­ye? Ni­ye da­ha doğ­ru düz­gün bir şey­ler or­ta­ya çı­kart­mak için çok az bir za­man kay­bı­nı, ama bi­ze da­ha ile­ri­de za­man ka­zan­dı­ra­cak, çok da­ha faz­la za­man ka­zan­dı­ra­cak bir sü­re­yi mil­let­ve­kil­le­ri­miz­den esir­gi­yo­ruz? Ace­le­niz ne­dir? As­lı­na ba­kar­sa­nız, Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı­nın ia­de ge­rek­çe­le­ri­ni oku­du­ğu­muz za­man, hiç de bu ko­nu­da ace­le et­me­me­miz la­zım, bu Ana­ya­sa de­ği­şik­li­ği­ni dur­du­ğu bu nok­ta­da bı­rak­mak la­zım. Ne­de­ni­ni söy­le­ye­yim: Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı­mız da açık­ça ifa­de et­miş­ler. Bu Mec­lis, ar­tık, derhâl se­çim sü­re­ci­nin için­de bir Mec­lis. Bu Mec­li­sin, Tür­ki­ye'nin on yıl­la­rı­nı et­ki­le­ye­cek, önün­de­ki on yıl­la­rı­nı et­ki­le­ye­cek bir sis­tem de­ği­şik­li­ği ge­ti­ren, par­la­men­ter sis­te­mi bir ya­rı baş­kan­lık ve­ya baş­kan­lık sis­te­mi­ne dö­nüş­tü­re­cek ve yan dü­ze­nek­le­ri oluş­tu­rul­ma­mış bir Ana­ya­sa de­ği­şik­li­ği­ni ka­bul et­me­si, ül­ke­ye iyi­lik de­ğil, kö­tü­lük­tür.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, di­yor­su­nuz ki: "Biz  san­dı­ğı hal­kın önü­ne gö­tür­me­ye ça­lı­şı­yo­ruz, de­mok­ra­si­yi ya­şat­ma­ya ça­lı­şı­yo­ruz, Halk Par­ti­si en­gel olu­yor." De­mok­ra­si­ye, hal­ka git­me­ye kim­se­nin en­gel ol­du­ğu yok, ama şu­nu da bi­li­niz: San­dık her za­man de­mok­ra­si de­mek de­ğil­dir. Se­çim ya­pan, ama de­mok­ra­si­nin hiç­bir ku­ra­lı­nı da, hiç­bir te­mel un­su­ru­nu da ye­ri­ne ge­tir­me­miş olan eleş­tir­di­ği­miz bir­ta­kım ül­ke­le­ri he­pi­miz bi­li­yo­ruz. Ka­tıl­ma oran­la­rı da fev­ka­la­de yük­sek ol­muş­tur, se­çim­le­ri de ga­yet gü­zel yap­mış­lar­dır.

De­mok­ra­si çe­şit­li sis­tem­ler­le ger­çek­le­şir. Bi­zim Ana­ya­sa'mız, de­mok­ra­tik çö­züm içe­ri­sin­de par­la­men­ter sis­te­mi be­nim­se­miş­tir ve Cum­hur­baş­ka­nı­nın yet­ki­le­ri­ni de bi­raz ağır­laş­tır­mış­tır, bi­raz faz­la­laş­tır­mış­tır. Baş­kan­lık sis­te­mi de, ya­rı baş­kan­lık sis­te­mi de de­mok­ra­si içe­ri­sin­de ger­çek­le­şir. Ya­ni, "Par­la­men­ter sis­te­min esas­la­rı­nı ko­ru­ya­lım." de­mek de­mok­ra­si­den vaz­ge­çe­lim an­la­mı­na gel­mi­yor ki. Ama, böy­le an­la­ma­ya ça­lı­şı­yor­su­nuz, böy­le an­lat­ma­ya ça­lı­şı­yor­su­nuz. "Par­la­men­ter sis­tem­den vaz­ge­çer­sek de­mok­ra­si olur." la­fı­nı söy­le­me­ye ki­min di­li va­ra­bi­lir? Böy­le bir şey yok. Ama, bu böy­le tak­dim edil­me­ye ça­lı­şı­lı­yor. Ana­ya­sa'mız bir sis­tem be­nim­se­miş. Bu­nun bü­tün yan dü­ze­nek­le­ri ku­rul­ma­dan, siz, ta­raf­sız ola­rak, par­la­men­ter sis­tem içe­ri­sin­de, o sis­te­min ra­hat ça­lı­şa­bil­me­si için ih­das edil­miş olan Cum­hur­baş­kan­lı­ğı sta­tü­sü­nü kal­kıp da se­çi­me bağ­lar­sa­nız, aday­la­rın par­ti­ler ta­ra­fın­dan gös­te­ril­me­si­ne imkân ta­nır­sa­nız, se­çim pro­pa­gan­da­sı­nın Cum­hur­baş­ka­nı için bir par­ti­ler pro­pa­gan­da­sı ha­li­ne ge­ti­ril­me­si­nin önü­nü açar­sa­nız ve beş yı­la ar­tı bir beş yıl da imkân ta­nır­sa­nız, bu ta­raf­sız­lık na­sıl ger­çek­le­şe­cek de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım? Bun­la­rı dü­şü­ne­bil­di­niz mi?

Cum­hur­baş­ka­nı, ba­kı­nız, bun­la­rı söy­lü­yor ia­de ge­rek­çe­sin­de, "İyi­ce dü­şü­nü­nüz. Yap­tı­ğı­nız dü­zen­le­me önü­müz­de­ki Cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çi­mi­ni iyi­ce çap­ra­şık, iyi­ce için­den çı­kıl­maz, iyi­ce so­run­lu bir ha­le ge­ti­re­cek­tir." di­yor, ama inat, "Biz de­dik, biz ya­pa­ca­ğız, ço­ğun­lu­ğu­muz var, ola­cak" ina­dı. Ba­kı­nız, bu inat­laş­may­la Tür­ki­ye'yi Cum­hur­baş­ka­nı­nı se­çe­mez ko­nu­ma ge­tir­di­niz, bu ne­den­le se­çi­me gi­di­yo­ruz. "Ço­ğun­lu­ğu­muz var, Cum­hur­baş­ka­nı­nı biz se­çe­ce­ğiz." de­di­niz, se­çe­me­di­niz. Şim­di, bu de­ği­şik­lik­le bir şey çö­ze­me­ye­cek­si­niz. Ace­le edi­yor­su­nuz "İl­la­ki çı­kar­ta­lım." Di­yor­su­nuz. Bir şey çö­ze­me­ye­cek­si­niz, da­ha bü­yük bir ka­rı­şık­lı­ğa yol aça­cak­sı­nız, ama ba­na öy­le ge­li­yor ki siz bu ka­rı­şık­lı­ğı dü­şün­mü­yor­su­nuz. Siz, se­çim mey­dan­la­rın­da ge­ri­de ka­lan 4,5 yıl yap­tı­ğı­nız kö­tü ic­ra­atın he­sa­bı­nı ver­me­mek, dik­ka­ti Cum­hur­baş­ka­nı se­çi­mi­ne yö­nelt­mek için böy­le bir dü­ze­ne­ği, böy­le bir Ana­ya­sa de­ği­şik­li­ği­ni mil­le­tin önü­ne ko­yu­yor­su­nuz. Ama si­ze he­men şu­ra­dan şu­nu söy­le­ye­yim: Halk si­ze ge­re­ken ce­va­bı ve­re­cek­tir.

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) - Halk­tan kaç­ma­yın.

OYA ARAS­LI (De­vam­la) - Biz, halk­tan kaç­mı­yo­ruz. Hiç­bir za­man kaç­ma­dık. Bi­zim ma­zi­miz or­ta­da. Biz, dün ku­ru­lup da bu­gün Par­la­men­to­ya gi­ren bir par­ti de­ği­liz. Bi­zim Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak ar­ka­mız­da bir ta­rih var ve biz o ta­rih içe­ri­sin­de san­dık­lar kur­duk, san­dık­tan kaç­ma­dık. Onun için bu la­fı bi­ze söy­le­me­niz, bi­zim için hiç­bir şey­dir, halk için ise hiç­bir inan­dı­rı­cı­lı­ğı yok­tur. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Biz si­zi, at­mak üze­re ol­du­ğu­nuz adı­mın, Tür­ki­ye'yi kar­şı kar­şı­ya ge­tir­mek üze­re ol­du­ğu­nuz zor­luk­la­rın ayı­bı ile, he­sa­bı ile baş ba­şa bı­ra­kı­yo­ruz.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

OYA ARAS­LI (De­vam­la) - Bi­ti­ri­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın Aras­lı, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız.

OYA ARAS­LI (De­vam­la) - Ama, bir ta­rihî uya­rı yap­mak­tan da ken­di­mi­zi ala­mı­yo­ruz.

Ar­ka­daş­lar, par­la­men­ter sis­tem­de de se­çim var. Se­çim san­dı­ğın­dan ka­ça­rak gel­me­dik bu­ra­ya. Cum­hur­baş­ka­nı­nı, se­çim san­dı­ğın­dan ka­çı­ra­rak seç­me­dik, içi­miz­den seç­tik, bi­zi de halk seç­ti. Ama, de­mok­ra­tik sis­tem içe­ri­sin­de san­dık­tan ka­çıl­ma­yan, san­dı­ğın or­ta­ya ko­nul­du­ğu, de­mok­ra­tik re­jim içe­ri­sin­de yö­ne­ten­le­rin yö­ne­ti­len­ler­den ay­rıl­dı­ğı bir me­ka­niz­ma ku­ru­lan, bir ka­rar me­ka­niz­ma­sı, bir ic­ra me­ka­niz­ma­sı oluş­tu­ru­lan, ya­sa­ma-yü­rüt­me iliş­ki­le­ri ba­kı­mın­dan ko­nuş­lan­dı­rı­lan üç sis­tem var: Par­la­men­ter sis­tem, ya­rı baş­kan­lık sis­te­mi, baş­kan­lık sis­te­mi. Bun­la­rın hep­si de de­mok­ra­si, hiç­bi­rin­de san­dık­tan ka­çıl­mı­yor. Ama biz di­yo­ruz ki: Siz ya­rı baş­kan­lık sis­te­mi­ne git­mek­le, onun yo­lu­nu aç­mak­la, ne tam bir ya­rı baş­kan­lık sis­te­mi oluş­tu­ru­yor­su­nuz ne tam bir par­la­men­ter sis­te­min ger­çek­leş­me­si­ne imkân ha­zır­lı­yor­su­nuz, ne de­ve ne kuş, eşi me­nen­di hiç­bir yer­de bu­lun­ma­yan bir sis­tem or­ta­ya koy­ma­ya ça­lı­şı­yor­su­nuz ve bu hâliy­le bu sis­tem Tür­ki­ye'yi bu­na­lım­la­ra, prob­lem­le­re sü­rük­le­ye­cek­tir. Biz bu­nun gü­na­hı­na or­tak ol­mak is­te­mi­yo­ruz. Siz bu gü­na­hı ta­rih önün­de çok uzun yıl­lar, eğer bu yol­da de­vam eder­se­niz, ver­mek du­ru­mun­da ka­lır­sı­nız.

Say­gı­lar su­nu­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

AK Par­ti grup öne­ri­si­nin le­hin­de Ha­tay Mil­let­ve­ki­li Sa­dul­lah Er­gin.

Sa­yın Er­gin, bu­yu­run efen­dim. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

SA­DUL­LAH ER­GİN (Ha­tay) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; Ge­nel Ku­ru­lu say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. AK Par­ti grup öne­ri­si­nin le­hin­de söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum.

Bi­lin­di­ği gi­bi, Par­la­men­to­da kı­sa bir sü­re ön­ce ka­bul edi­le­rek Cum­hur­baş­ka­nı­mı­zın ona­yı­na su­nu­lan Ana­ya­sa de­ği­şik­lik pa­ke­ti, dün öğ­le­den son­ra, Cum­hur­baş­ka­nı­mız­ca, Par­la­men­to­ya bir kez da­ha gö­rü­şül­mek üze­re ia­de edil­miş­ti. Dün ak­şam sa­at­le­ri iti­ba­rıy­la Ana­ya­sa Ko­mis­yo­nu­mu­za bu tek­lif gön­de­ril­miş ve ko­mis­yon gün­de­mi­ne gir­miş­tir. Bu­gün de ge­tir­miş ol­du­ğu­muz grup öne­ri­siy­le Ana­ya­sa Ko­mis­yo­nun­da kırk se­kiz sa­at geç­me­den bu Ana­ya­sa de­ği­şik­lik pa­ke­ti­nin ye­ni­den gö­rüş­me­le­ri­nin ya­pı­la­bil­me­si için Ge­nel Ku­ru­lun tav­si­ye ka­ra­rı­nı al­mak üze­re, Da­nış­ma Ku­ru­lu­nu hu­zur­la­rı­nı­za ge­tir­dik.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ta­bii, bu­ra­da Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı­mı­zın ia­de ge­rek­çe­le­ri okun­du, bir­çok ba­sın-ya­yın or­ga­nın­da ya­yım­lan­dı. Bu ge­rek­çe­le­re bak­tı­ğı­mız za­man, Cum­hur­baş­ka­nı­mı­zın, sa­tır baş­la­rıy­la ifa­de et­mek ge­re­kir­se, ia­de ge­rek­çe­le­ri­ni si­zin­le pay­laş­mak is­ti­yo­rum: "Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Ana­ya­sa­sı par­la­men­ter sis­te­mi esas ka­bul et­miş­tir" di­yor Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı­mız. "So­rum­suz Cum­hur­baş­ka­nı ulu­su tem­sil eden yan­sız bir ma­kam­dır." tes­pi­tin­de bu­lun­muş. Cum­hur­baş­ka­nı­nın gün­lük po­li­ti­ka­la­rın dı­şın­da ol­du­ğu­nu tes­pit et­miş ve yi­ne, Cum­hur­baş­ka­nı­mı­zın yü­rüt­me­nin ik­ti­dar gü­cü­nü den­ge­le­yi­ci bir ko­nu­mu ol­du­ğun­dan bah­set­miş ve üzü­le­rek be­lirt­mek ge­re­kir­se, bu Par­la­men­to­nun, Ana­ya­sa'mı­zın 102'nci mad­de­si­nin son fık­ra­sı ge­re­ğin­ce Cum­hur­baş­ka­nı se­çe­me­di­ği için der­hal se­çi­me git­mek zo­run­da olan bir Par­la­men­to ol­du­ğu­nu ve bu de­ği­şik­lik­le­ri yap­ma­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni be­yan et­miş.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, yi­ne bu ia­de ge­rek­çe­le­ri içe­ri­sin­de, Cum­hur­baş­ka­nı­nı halk se­çer ise ik­ti­dar ile Çan­ka­ya ara­sın­da ve­ya Cum­hur­baş­ka­nı ara­sın­da, yü­rüt­mey­le, Par­la­men­to ile Cum­hur­baş­kan­lı­ğı ma­ka­mı ara­sın­da ça­tış­ma alan­la­rı olu­şa­ca­ğı…

OYA ARAS­LI (An­ka­ra) - Olu­yor za­ten.

SA­DUL­LAH ER­GİN (De­vam­la) - …ve iki baş­lı bir sis­tem olu­şa­ca­ğı yö­nün­de eleş­ti­ri­ler ge­tir­miş Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı­mız.

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - Ay­nen öy­le.

SA­DUL­LAH ER­GİN (De­vam­la) - Ta­bii, bu gö­rüş­ler Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı­mı­zın gö­rü­şü­dür, say­gıy­la kar­şı­la­rız, ama ka­tı­lı­rız ya da ka­tıl­ma­yız, bu­ra­da on­la­rı de­ğer­len­di­re­ce­ğiz.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, şu an­da mev­cut Ana­ya­sa­mı­zın 101 ve 102'nci mad­de­si­ni he­pi­miz bi­li­yo­ruz ve bu Ana­ya­sa­mı­za gö­re son dö­nem­ler­de se­çil­miş olan cum­hur­baş­kan­la­rı­mı­zın Par­la­men­to ile ve yü­rüt­me or­ga­nıy­la iliş­ki­le­ri­ni şöy­le bir göz­den ge­çir­mek ge­re­kir­se Sa­yın Ah­met Nec­det Se­zer, şu an­ki Cum­hur­baş­ka­nı­mız, ken­di­si­ni se­çen Par­la­men­to ile ve o Par­la­men­to için­den çık­mış Hükûmet ile ve rah­met­li Ece­vit ile ya­şa­mış ol­du­ğu sü­re­ci şöy­le bir ha­tır­la­dı­ğı­mız­da, mev­cut ya­pı­nın da Par­la­men­to ve Hükûmet ile Cum­hur­baş­ka­nı ve ma­ka­mı ara­sın­da za­man za­man bir ge­ri­lim ve ça­tış­ma ala­nı oluş­tur­du­ğu­nu or­ta­ya koy­mak­ta­dır.

MU­SA UZUN­KA­YA (Sam­sun) - Za­man za­man de­ğil, hiç olum­lu ol­ma­dı ki.

SA­DUL­LAH ER­GİN (De­vam­la) - Yi­ne, bir ön­ce­ki Cum­hur­baş­ka­nı­na gi­de­lim: Sa­yın Sü­ley­man De­mi­rel. Ken­di­si­ni se­çen Par­la­men­to, ken­di­si­ni se­çen ağır­lık­lı Par­ti Doğ­ru Yol Par­ti­si ve onun sa­yın ge­nel baş­ka­nıy­la ya­şa­mış ol­du­ğu ge­ri­lim alan­la­rı­nı bir ha­tır­la­mak ge­re­kir­se, mev­cut 101 ve 102'nci mad­de, 104'ün­cü mad­de bir­lik­te de­ğer­len­di­ril­di­ğin­de, mev­cut Ana­ya­sa­mı­zın za­ten yü­rüt­me or­ga­nı ve Par­la­men­to ile Cum­hur­baş­kan­lı­ğı ma­ka­mı ara­sın­da sen­kro­ni­ze bir iliş­ki ağı ku­ra­ma­dı­ğı or­ta­da­dır. Ko­ru­ma­ya ça­lış­tı­ğı­mız ne­dir? Çok mü­kem­mel iş­le­yen bir ya­pı var da "Aman bu­nu kay­bet­me­ye­lim." en­di­şe­si­ni mi ta­şı­yo­ruz?

OS­MAN KAP­TAN (An­tal­ya) - Son gü­ne ka­dar ni­ye de­ğiş­tir­me­di­niz bu­nu?

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - Kaç yıl­dır ak­lı­nız ne­re­dey­di?

OYA ARAS­LI (An­ka­ra) - Ak­lı­nız ne­re­dey­di?

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - Dört yıl­dır ak­lı­nız ne­re­dey­di?

SA­DUL­LAH ER­GİN (De­vam­la) - Rah­met­li Özal, Sa­yın Tur­gut Özal, rah­met­li, bu Par­la­men­to­dan Cum­hur­baş­ka­nı se­çil­di, en kı­sa sü­re­de, ken­di­si­ni se­çen si­ya­si ira­de ve par­ti ve onun ge­nel baş­ka­nıy­la za­ten bir ça­tış­ma ala­nı oluş­tu­rul­du.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, şu­nu an­lat­ma­ya ça­lı­şı­yo­rum: Bu­ra­da bir po­le­mik ya da si­ya­si söy­lem içe­ri­sin­de de­ği­lim. Şu an­da mev­cut Ana­ya­sa­mız­da Cum­hur­baş­ka­nı­mı­zın se­çim yön­te­mi, za­ten Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­sin­de mil­let­ve­kil­le­ri­nin öne­ri­siy­le aday olu­yor. Şu an­da Par­la­men­to dı­şın­dan ken­di­li­ğin­den bi­ri­si­nin aday ol­ma şan­sı var mı­dır? Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı­mı­zın ia­de ge­rek­çe­le­ri ara­sın­da, Cum­hur­baş­ka­nı ada­yı­nın mil­let­ve­kil­le­ri ta­ra­fın­dan gös­te­ril­me­si­nin Cum­hur­baş­ka­nı­nı po­li­ti­ze ede­ce­ği tes­pi­ti var­dır. Oy­sa, şu an­ki Ana­ya­sa'mız­da da Cum­hur­baş­ka­nı aday­la­rı mil­let­ve­kil­le­ri ta­ra­fın­dan öne­ril­mek­te ya da mil­let­ve­kil­le­ri­nin ken­di­si­nin aday ol­ma­sıy­la oluş­mak­ta­dır.

CEV­DET ER­DÖL (Trab­zon) - Kim gös­ter­miş, mil­let­ve­ki­li de­ğil mi?

SA­DUL­LAH ER­GİN (De­vam­la) - Do­la­yı­sıy­la, mev­cut Ana­ya­sa'yı da bi­zim ge­tir­miş ol­du­ğu­muz de­ği­şik­lik pa­ke­ti­ni de in­saf öl­çü­le­ri içe­ri­sin­de de­ğer­len­dir­me­nin ya­rar­lı ola­ca­ğı ka­na­atin­de­yim. Do­la­yı­sıy­la, şu an­ki Ana­ya­sa'mız, ya­kın si­ya­si ta­ri­hi­miz­de, se­çil­miş olan Cum­hur­baş­kan­la­rıy­la Par­la­men­to, Cum­hur­baş­kan­la­rıy­la yü­rüt­me or­ga­nı olan hükûmet ara­sın­da sü­rek­li bir ge­ri­lim ve ça­tış­ma ala­nı oluş­tur­ma­yı en­gel­le­ye­me­miş­tir ve bu ge­ri­lim­ler içe­ri­sin­de, bi­zim ge­tir­di­ği­miz de­ği­şik­lik tek­li­fiy­le, Cum­hur­baş­ka­nı­nın bu Par­la­men­to­da se­çil­me­si­nin önün­de Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­nin ver­miş ol­du­ğu ka­rar ile fii­len bir en­gel oluş­muş­tur ve bu Par­la­men­to­da bu mev­cut ka­rar ol­du­ğu sü­re­ce bir Cum­hur­baş­ka­nı­nın se­çil­me­si ger­çek­ten çok zor­dur. Do­la­yı­sıy­la, bu zo­run­lu­luk kar­şı­sın­da cum­hu­run ken­di baş­ka­nı­nı seç­me­si­ni öner­mi­şiz. Do­la­yı­sıy­la, bi­zim ge­tir­miş ol­du­ğu­muz öne­ri, sa­de­ce Tür­ki­ye'ye has bir dü­zen­le­me­yi kap­sa­mı­yor.

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - Bu bi­çi­miy­le yal­nız Tür­ki­ye'de var. Baş­ka hiç bir ör­nek gös­te­re­mez­si­niz.

SA­DUL­LAH ER­GİN (De­vam­la) - Ba­kı­nız, Avus­tur­ya'da, Fin­lan­di­ya'da…

OYA ARAS­LI (An­ka­ra) - Avus­tur­ya'da­ki fark­lı.

SA­DUL­LAH ER­GİN (De­vam­la) - …Fran­sa'da…

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - O da fark­lı.

OYA ARAS­LI (An­ka­ra) - Fran­sa'da­ki de fark­lı.

SA­DUL­LAH ER­GİN (De­vam­la) - …İr­lan­da'da, Po­lon­ya'da, Por­te­kiz'de…

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - On­la­ra bak­ma, on­lar fark­lı. 

SA­DUL­LAH ER­GİN (De­vam­la) - …Rus­ya Fe­de­ras­yo­nun­da ve­sa­ir yer­ler­de ben­zer ya­pı­lar uy­gu­la­nı­yor.

ATİ­LA EMEK (An­tal­ya) - "Ben­zer" di­yor­su­nuz.

OYA ARAS­LI (An­ka­ra) - Ben­zer ay­rı.

SA­DUL­LAH ER­GİN (De­vam­la) - İn­san­lar, el­bet­te…

ATİ­LA EMEK (An­tal­ya) - Ben­ze­mez de üs­te­lik. 

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - Ar­mut­la ay­va gi­bi bir şey ya­ni.

SA­DUL­LAH ER­GİN (De­vam­la) - Pe­ki, ben si­ze so­ru­yo­rum: Par­la­men­ter de­mok­ra­si­nin Tür­ki­ye'de uy­gu­lan­dı­ğı bi­çi­miy­le dün­ya­da bir tek ör­nek gös­te­rin. "Par­la­men­ter de­mok­ra­si" de­di­ği­miz bu ya­pı­nın adı­nı ve Ana­ya­sa'mız­da­ki şu yet­ki da­ğı­lı­mı­nın bir ör­ne­ği­ni gös­te­re­bi­lir mi­si­niz? Cum­hur­baş­ka­nı­nın bir baş­kan yet­ki­le­ri­ni kul­lan­dı­ğı ve ay­nı za­man­da so­rum­suz ol­du­ğu bir ta­ne ör­nek gös­te­re­bi­lir mi­si­niz?

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu­ra­da hak­kı tes­lim et­mek du­ru­mun­da­yız. Bu ya­pı­lan tes­pit­le­re ka­tıl­ma­dı­ğı­mı­zı ifa­de edi­yo­rum. Say­gı duy­mak ay­rı­dır, ka­tıl­mak ay­rı bir şey­dir ve en çok da ağı­rı­mı­za gi­den de­ğer­len­dir­me şu­dur: "Bu Par­la­men­to, 102'nci mad­de ge­re­ğin­ce derhâl se­çim­le­re git­mek zo­run­da ka­lan bir Par­la­men­to­dur." tes­pi­ti.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu Par­la­men­to, ken­di ira­de­siy­le al­mış ol­du­ğu se­çim ka­ra­rı doğ­rul­tu­sun­da bir se­çi­me git­mek­te­dir. Cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çim sü­re­ci de­vam eder iken, he­nüz so­na er­me­miş iken, he­pi­ni­zin bil­di­ği gi­bi bir se­çim ka­ra­rı­nı bu Par­la­men­to al­mış­tır ve bu Par­la­men­to, bu­nu, tüm mil­let­ve­kil­le­ri­nin oy bir­li­ğiy­le al­mış­tır, tüm grup­la­rın, tüm par­ti­le­rin oy bir­li­ğiy­le al­mış­tır.

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - Al­ma­ya mec­bur­du za­ten.

OYA ARAS­LI (An­ka­ra) - Al­ma­ya mec­bur­du.

SA­DUL­LAH ER­GİN (De­vam­la) - Alı­nan bu ka­rar üze­ri­ne, Yük­sek Se­çim Ku­ru­lu bir tak­vim yap­mış ve bu tak­vim doğ­rul­tu­sun­da se­çim­le­re, 22 Tem­muz se­çim­le­ri­ne hız­la iler­le­mek­te­yiz.

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - Al­ma­ya mec­bur hâle gel­di.

SA­DUL­LAH ER­GİN (De­vam­la) - Do­la­yı­sıy­la, şu an­da yap­mak­ta ol­du­ğu­muz se­çim, için­den geç­miş ol­du­ğu­muz sü­reç… Ana­ya­sa'nın 102'nci mad­de­si doğ­rul­tu­sun­da de­ğil, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin al­mış ol­du­ğu se­çim ka­ra­rı doğ­rul­tu­sun­da iz­le­yen bir sü­re­ci ta­kip edi­yo­ruz.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, şu tes­pi­tim­le be­ra­ber söz­le­ri­me son ve­re­ce­ğim: "Efen­dim, bu Par­la­men­to se­çim ka­ra­rı al­mış bir par­la­men­to­dur. Bu Par­la­men­to se­çim ka­ra­rı al­mış bir Par­la­men­to ol­du­ğu için, bir­ta­kım esas­lı de­ği­şik­lik­le­re gi­riş­me­me­si ge­re­kir."

Sa­yın Aras­lı da ifa­de et­ti. "On­lar­ca yı­lı et­ki­le­ye­cek bir dü­zen­le­me­yi yap­mak ne ka­dar doğ­ru." de­di­ler. Evet, şa­yet bu sö­zü­müz­de sa­mi­miy­sek.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu Par­la­men­to, eğer, ge­le­ce­ğe yö­ne­lik ola­rak bir ka­rar al­ma­ma­sı ge­re­ken bir Par­la­men­to ise… Ama he­nüz sü­re­si bit­me­miş ha. 4 Ka­sı­ma ka­dar nor­mal­de sü­re­si ol­du­ğu hâlde se­çim ka­ra­rı alan…

OYA ARAS­LI (An­ka­ra) - Par­la­men­ter sis­te­min ge­le­ne­ğin­den bah­set­tim, sap­tır­ma­yın ola­yı!

SA­DUL­LAH ER­GİN (De­vam­la) - …an­cak, 102'nci mad­de do­la­yı­sıy­la da se­çim ya­pıl­ma­sı ge­rek­li­li­ği olan bir at­mos­fer­de­yiz.

OYA ARAS­LI (An­ka­ra) - Ön­ce bir par­la­men­ter sis­te­min ge­le­nek­le­ri­ni  oku­yun an­la­yın da on­dan son­ra…

SA­DUL­LAH ER­GİN (De­vam­la) - Pe­ki, 16 Ma­yıs ta­ri­hi iti­ba­rıy­la gö­rev sü­re­si dol­muş olan bir Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı, Tür­ki­ye'nin ge­le­cek beş yı­lı­nı, on yı­lı­nı et­ki­le­ye­cek…

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - Ana­ya­sa­ya gö­re de­vam edi­yor.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Er­gin, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız.

SA­DUL­LAH ER­GİN (De­vam­la) - Bi­ti­ri­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

Bir Cum­hur­baş­ka­nı, gö­rev sü­re­si bit­tik­ten son­ra…

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - De­vam edi­yor. Siz hâlâ oku­du­ğu­nu­zu an­la­mı­yor­su­nuz. Siz, bu ka­fay­la da­ha çok du­va­ra çar­par­sı­nız.

SA­DUL­LAH ER­GİN (De­vam­la) - …on beş ta­ne üni­ver­si­te rek­tö­rü ata­mak­ta be­is gör­mü­yor ise…

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - Ana­ya­sa'nın ru­hu­na da­ya­nı­yor, Ana­ya­sa'ya. Ayıp de­ğil mi?

SA­DUL­LAH ER­GİN (De­vam­la) - …tem­dit sü­re­le­ri­ni kul­la­nan bir Cum­hur­baş­ka­nı bu özel­lik­le­re ria­yet et­me­den şu eleş­ti­ri­le­ri ya­pı­yor ise…

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - Ana­ya­sa ge­re­ği ya­pı­yor!

SA­DUL­LAH ER­GİN (De­vam­la) - …ben, bu­nu hem Ge­nel Ku­ru­lun hem de mil­le­ti­mi­zin tak­dir­le­ri­ne arz edi­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan "Bra­vo" ses­le­ri, al­kış­lar)

Ge­nel Ku­ru­lu say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - Da­ha çok şey öğ­ren­me­niz la­zım, hu­kuk öğ­ren­me­niz la­zım, Tü­zük öğ­ren­me­niz la­zım, de­mok­ra­si öğ­ren­me­niz la­zım!

BAŞ­KAN - AK Par­ti grup öne­ri­si­nin aley­hin­de Ada­na Mil­let­ve­ki­li Uğur Ak­söz. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Sa­yın Ak­söz, bu­yu­run efen­dim.

UĞUR AK­SÖZ (Ada­na) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, de­ğer­li ar­ka­daş­lar; bir par­la­men­to dö­ne­mi­nin so­nu­na gel­dik. Lüt­fen, be­ni dik­kat­le din­le­yin. Ben bu kür­sü­ye ne za­man çık­tıy­sam, bu gru­bu hu­ku­ki an­lam­da uyar­dım ve de­di­ği­min hep­si tek tek çık­tı. İnan­ma­yan­lar tu­ta­nak­la­ra ba­kar, inan­ma­yan­lar Ana­ya­sa Mah­ke­me­si ka­rar­la­rı­na ba­kar, bi­zim ko­nuş­ma­la­rı­mız­la yan ya­na ge­ti­rir­si­niz.

MUS­TA­FA DU­RU (Kay­se­ri) - Or­tak mı ça­lı­şı­yor­su­nuz? (CHP sı­ra­la­rın­dan "Sa­yın Baş­kan" ses­le­ri)

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - Şim­di… Sa­yın Baş­kan, Sa­yın Baş­kan…

BAŞ­KAN - Sa­yın Ak­söz, bir­kaç sa­ni­ye­ni­zi ri­ca ede­yim.

Say­gı­de­ğer ar­ka­daş­la­rım...

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - Sa­yın Baş­kan, bir da­ki­ka… Ben, bir şey söy­le­mek zo­run­da­yım.

BAŞ­KAN - …sükûne­ti sağ­la­ya­lım.

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - Bu­ra­da par­la­men­ter­li­ği bil­me­yen, hu­kuk­tan an­la­ma­yan ar­ka­daş­lar var ma­ale­sef. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

BAŞ­KAN - Es­tağ­fu­rul­lah.

MU­HAR­REM KARS­LI (İs­tan­bul) - Ora­da da var, ora­da da!

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - Bir da­ki­ka… Ba­kın, ben bir şey söy­lü­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri…

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bir da­ki­ka…

MU­SA UZUN­KA­YA (Sam­sun) - Kim bil­mi­yor, kim?

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - Evet bil­mi­yor, bil­mi­yor!

BAŞ­KAN - Sa­yın Ak­söz…

MU­SA UZUN­KA­YA (Sam­sun) - Böy­le bir şey olur mu?

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - Bil­mi­yor! İs­pat ede­ce­ğim. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

Efen­dim, bir da­ki­ka…

Baş­kan, sus­tu­rur mu­su­nuz?

BAŞ­KAN - Sa­yın Ak­söz, si­zin de herhâlde cüm­le­le­ri­niz ara­sın­da sür­çü­li­san ol­du, ya­ni "hu­kuk­tan an­la­ma­yan mil­let­ve­kil­le­ri var" ifa­de­si pek şık ol­ma­dı.

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - Efen­dim, söy­lü­yo­rum: Hu­kuk­tan an­la­ma­yan­lar var. Çün­kü, ora­dan ba­na ar­ka­da­şım "Ana­ya­sa Mah­ke­me­siy­le or­tak mı­sı­nız?" di­yor. Utan­mı­yor mu­su­nuz? Ayıp de­ğil mi? (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar, AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler) Ayıp de­ğil mi?

Baş­kan, ön­ce o ar­ka­da­şı uya­rın!

BAŞ­KAN - Ar­ka­daş­lar, lüt­fen…

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - Ön­ce o ar­ka­da­şı uya­rın! Bir hu­kuk dev­le­tin­de hu­kuk­tan, Ana­ya­sa'dan bah­se­den bir ar­ka­da­şı­nı­za "Or­tak mı­sı­nız?" di­ye­mez­si­niz, di­ye­mez­si­niz! On­la­rı za­bıt­tan çı­ka­rın! (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

BAŞ­KAN - Say­gı­de­ğer ar­ka­daş­la­rım, lüt­fen…

Sa­yın Ak­söz, Ge­nel Ku­ru­la hi­tap ede­lim.

Sa­yın ar­ka­daş­la­rım, lüt­fen sa­kin olu­nuz.  (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler) Say­gı­de­ğer ar­ka­daş­la­rım, lüt­fen din­le­ye­lim sa­yın ha­ti­bi.

Bu­yu­run efen­dim.

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - Sa­yın Baş­kan, sü­re­mi ba­şa alır mı­sı­nız, çün­kü ko­nu­şa­ma­dım.

BAŞ­KAN - Baş­la­dı, baş­la­dı. Ben ek sü­re ve­ri­rim.

Bu­yu­run efen­dim.

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ba­kın, bir­bi­ri­mi­zi in­cit­me­ye ge­rek yok. Ye­di gün son­ra bel­ki hiç­bi­ri­miz bu­ra­da ola­ma­yız.

BAY­RAM ÖZ­ÇE­LİK (Bur­dur) - Ka­rış­tır­ma onu!

ÖZ­KAN ÖK­SÜZ (Kon­ya) - Sen ken­di­ne bak, ken­di­ne!

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - Ba­kın, ba­kın… İn­cit­me­yin… Ama, si­ze bir şey söy­lü­yo­rum. Bi­raz, Al­lah rı­za­sı için şu tu­ta­nak­la­rı oku­yun. Oku­yun, oku­yun! Biz bu­ra­da ne söy­le­mi­şiz, Ana­ya­sa Mah­ke­me­sin­den ne ka­rar­lar çık­mış bir ba­kın, ba­kın. Bak­mı­yor­su­nuz. Her ka­ra­rı­nız ge­ri ge­li­yor, her ya­sa­nız ip­tal edi­li­yor ve Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'nde, 360 mil­let­ve­ki­li­ne ya­kın bir ço­ğun­luk­la, cum­hu­ri­yet ta­ri­hi­nin Cum­hur­baş­ka­nı se­çe­me­yen tek kit­le­si siz­si­niz. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Siz­si­niz siz! Ha, bu si­ze ye­ter, bu si­ze ye­ter!

AB­DUL­LAH ER­DEM CAN­Tİ­MUR (Kü­tah­ya) - Bu le­ke si­ze ye­ter! CHP'ye ye­ter bu le­ke!

BAŞ­KAN - Sa­yın Can­ti­mur…

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - Şim­di, ba­kın…

BAŞ­KAN - Ar­ka­daş­lar, sa­kin olu­nuz, Cum­hur­baş­ka­nı­nı Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si hep be­ra­ber se­çi­yor. Lüt­fen sa­kin ola­lım.

Bu­yu­run Sa­yın Ak­söz.

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - Be­ce­rik­siz in­san­lar baş­ka­la­rı­nı suç­lar­lar. Di­yor­lar ki: "Bu le­ke si­ze ait, siz seç­tir­me­di­niz." Şu gü­ce ba­kın, şu bü­yük gru­ba ba­kın, 150 ile 360'ı yen­miş. Al­kış­la­yın o za­man, al­kış­la­yın. Al­kış­la­yın o za­man. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

AB­DUL­LAH ER­DEM CAN­Tİ­MUR (Kü­tah­ya) - İş­te bu, le­ke!

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - Şim­di, si­zin ka­fa­nız şu: Si­zin ka­fa­nız şu ar­ka­daş­lar…

CEV­DET ER­DÖL (Trab­zon) - Hu­kuk­tan an­la­yan­la­rın ma­ri­fe­ti!

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - Ba­kın, 4 Ha­zi­ran­dan son­ra bu­nu he­pi­niz an­la­ya­cak­sı­nız. Şim­di, ben söy­le­ye­yim, ba­kın ben söy­le­ye­yim.

CEV­DET ER­DÖL (Trab­zon) - Hu­kuk­tan an­la­yan­la­rın ma­ri­fe­ti!

BAŞ­KAN - Sa­yın Er­döl, lüt­fen…

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - Şim­di, si­zin ka­fa­nız şu: Biz 360 ki­şiy­le Cum­hur­baş­ka­nı se­çe­me­dik. Ey­vah! Ne ya­pa­lım? Ee o za­man ya­sa­la­rı de­ğiş­ti­ri­rim. Ön­ce ken­di­ni­zi de­ğiş­ti­rin, ka­fa­nı­zı de­ğiş­ti­rin, hu­kuk an­la­yı­şı­nı­zı de­ğiş­ti­rin. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Bu­nu ni­ye de­ğiş­ti­ri­yor­su­nuz?

CA­VİT TO­RUN (Di­yar­ba­kır) - Si­zi de­ğiş­ti­re­ce­ğiz, si­zi!

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ba­kın…

YEK­TA HAY­DA­ROĞ­LU (Van) - Halk­tan kor­ku­yor mu­su­nuz?

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - Şim­di, bun­dan son­ra ko­nu­ya ge­li­yo­rum, tek­rar, ko­nu­ya ge­li­yo­rum.

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) - Halk­tan kaç­ma­yın!

YEK­TA HAY­DA­ROĞ­LU (Van) - Mil­let­ten kor­ku­yor mu­su­nuz?

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - Ta­mam, ta­mam…

YEK­TA HAY­DA­ROĞ­LU (Van) - Mil­let­ten kork­ma­yın!

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - Şim­di ge­çin bun­la­rı, ge­çin. 4 Ha­zi­ran­dan son­ra hep ko­nu­şa­ca­ğız bun­la­rı…

BAŞ­KAN - Sa­yın Hay­da­roğ­lu, lüt­fen…

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - Şim­di de­ğer­li ar­ka­daş­lar, ba­kın, tek­rar, şim­di hu­ku­ka ge­li­yo­rum. Hiç ba­ğır­ma­yın, tek­nik bir şey söy­le­ye­ce­ğim, tek­nik.

FA­RUK AN­BAR­CI­OĞ­LU (Bur­sa) - Oy kul­la­nın!

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - Bir mah­ke­me, da­va di­lek­çe­si ken­di­si­ne gel­me­den du­ruş­ma gü­nü ve­re­bi­lir mi?

CA­VİT TO­RUN (Di­yar­ba­kır) - Ve­ri­yor, ve­ri­yor...

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - Ve­re­bi­lir mi?

CA­VİT TO­RUN (Di­yar­ba­kır) - Ana­ya­sa Mah­ke­me­si ve­ri­yor.

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) -  Ve­re­mez. Ada­ma gü­ler­ler, gü­ler­ler!

Pe­ki, Cum­hur­baş­ka­nı­nın ia­de ge­rek­çe­si bu­ra­da okun­ma­dan Da­nış­ma Ku­ru­lu­nun gün­de­mi­ne alı­nır mı? Ada­ma gü­ler­ler, gü­ler­ler! Ada­ma gü­ler­ler!

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Doğ­ru, böy­le hu­kuk­çu­ya gü­ler­ler!

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ba­kın...

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Sa­yın Ak­söz, böy­le hu­kuk­çu­ya gü­ler­ler, doğ­ru! Böy­le hu­kuk­çu­ya gü­ler­ler!

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - Doğ­ru. Ben de şim­di Sa­lih Ka­pu­suz'a gü­lü­yo­rum! Bi­raz ev­vel de­di ki Sa­lih Bey -biz, Sa­lih Bey'le yıl­lar­dır bu­ra­da­yız- ba­kın, ken­di­ne hiç ya­kış­ma­yan bir şey söy­le­di, ne de­di bi­li­yor mu­su­nuz? Sa­lih­çi­ğim, be­ni din­le! Çık­tın, bu­ra­dan bi­raz ön­ce de­din ki: "Ca­nım ni­ye bu­ra­da oku­ya­lım, kaç gün­dür med­ya ya­zı­yor, bil­mi­yor mu­su­nuz?" Ya­ni, bu Mec­lis, med­ya­dan mı öğ­re­ne­cek ia­de ge­rek­çe­le­ri­ni? Sen böy­le mi öğ­ren­din bu işi? (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

AB­DUL­LAH ER­DEM CAN­Tİ­MUR (Kü­tah­ya) - Bu­ra­da okun­du, din­le­me­din mi?

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - Pe­ki...

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ben, za­ten si­ze söy­le­mi­yo­rum. Ben, tu­ta­nak­la­ra söy­lü­yo­rum. O tu­ta­nak­lar bi­ze la­zım ola­cak.

Şim­di, tu­ta­na­ğa geç­mek üze­re, ta­rihî söz­le­ri­mi söy­lü­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan "Vay be" ses­le­ri) İs­ter ka­bul edin is­ter et­me­yin; söy­lü­yo­rum, ba­kın...

MUS­TA­FA DU­RU (Kay­se­ri) - Ta­rihî söz söy­le­ye­ne bak!

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - Bu­gün, Da­nış­ma Ku­ru­lu 10.30'da top­lan­dı. Da­nış­ma Ku­ru­lun­da, Cum­hur­baş­ka­nı­nın ia­de ya­sa­sı gün­de­me alın­dı. Hâlbu­ki, o sa­at­te, Cum­hur­baş­ka­nı­nın ia­de tez­ke­re­si, Mec­lis ira­de­si ta­ra­fın­dan bi­lin­mi­yor­du.  Bu­ra­da, Cum­hur­baş­ka­nı­nın ia­de tez­ke­re­si 11.30'da okun­du. Ya­ni, ol­ma­yan, okun­ma­yan, bi­lin­me­yen bir şe­yi Da­nış­ma Ku­ru­lu gün­de­mi­ne al­mak­la ye­ni bir İç Tü­zük ih­das et­ti ve İç Tü­zük'ü ih­lal et­ti.

İB­RA­HİM KÖŞ­DE­RE (Ça­nak­ka­le) - Siz Mec­lis­te ol­ma­dı­ğı­nız için duy­ma­dı­nız.

AB­DUL­LAH ER­DEM CAN­Tİ­MUR (Kü­tah­ya) - Dün siz yok­tu­nuz.

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - Bu­ra­ya gel­dik, bi­zim yet­ki­li ar­ka­daş­la­rı­mız, söz­cü­le­ri­miz ko­nuş­tu­lar ve Sa­yın Baş­kan, ay­nen şu cüm­le­yi et­ti, tu­ta­nak­ta var: "Ar­ka­daş­lar, be­nim tu­tu­mum doğ­ru; bu ko­nu­da hiç­bir mad­de yok, ben uy­gu­lu­yo­rum." İş­te, iti­raf et­ti Baş­kan; hiç­bir mad­de yok­sa sen uy­gu­lu­yor­san, ye­ni bir İç Tü­zük ih­das et­tin. Si­ze geç­miş ol­sun! Bu ya­sa da sa­kat doğ­du. Bu ka­dar ba­sit­tir, bu ka­dar.

İB­RA­HİM KÖŞ­DE­RE (Ça­nak­ka­le) - İşi­ne öy­le ge­li­yor!

MEH­MET EMİN TU­TAN (Bur­sa) - Ka­na­doğ­lu mu söy­le­di sa­na bu­nu?

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - Ka­na­doğ­lu say­gın bir hu­kuk­çu­dur, on­dan öğ­re­ne­ce­ği­niz çok şey var.

Şim­di, ar­ka­daş­lar, ba­kın, işin va­ha­me­ti­ni söy­lü­yo­rum, ba­kın din­le­mi­yor­su­nuz;din­le­me­yin­ce de an­la­mı­yor­su­nuz ar­ka­daş­lar. Ba­kın, din­le­yin.

Bu­gün, bu Ge­nel Ku­rul­da, ço­ğun­luk ol­ma­say­dı, ol­ma­dı, top­la­na­ma­dı, si­zin o Da­nış­ma Ku­ru­lu­na al­dı­ğı­nız o gün­dem mad­de­si ne ola­cak­tı? Ha­va­da ka­la­cak­tı. Pe­ki.

FA­TİH ARI­KAN (Kah­ra­man­ma­raş) - Ha­ya­lî...

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - Pe­ki.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ba­kın, Ana­ya­sa de­ği­şik­lik­le­ri, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­ne an­cak şe­kil ba­kı­mın­dan gi­der. Şe­kil nok­san­lı­ğı ve usul ha­ta­la­rı ba­kı­mın­dan gi­der. Bu­gün, Sa­lih Ka­pu­suz, sağ ol­sun, çok bil­di­ği için(!) bu usul ha­ta­sı­nı yap­tı. Bu­ra­da okun­ma­yan tez­ke­re­yi Da­nış­ma Ku­ru­lu gün­de­mi­ne al­mak­la ve Sa­yın Baş­ka­nı­mız da "Böy­le bir mad­de yok, ben uy­gu­lu­yo­rum ar­ka­daş, uy­gu­la­mam doğ­ru­dur." de­mek­le, ye­ni bir İç Tü­zük ih­das et­ti­ği za­bıt­la­ra geç­ti ve tek­rar söy­lü­yo­rum: Bu Ya­sa -bu­gün gö­rü­şe­ce­ği­miz Ana­ya­sa Ko­mis­yo­nun­da ve son­ra oy­lar­sak- sa­kat doğ­muş ol­du, ye­ni bir İç Tü­zük ih­da­sıy­la İç Tü­zük bir ke­re da­ha ih­lal edil­miş ol­du.

Ben bu­ra­dan, Oya Ho­cam ve di­ğer ko­nuş­ma­cı­lar bu­ra­dan, de­fa­lar­ca si­zi uyar­dı­ğı­mız­da yi­ne ba­ğır­dı­nız, yi­ne ça­ğır­dı­nız; ama, hep bi­zim de­di­ği­miz ol­du. Hep bi­zim de­di­ği­miz ol­du.

Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, ba­kın, bi­raz ev­vel, yi­ne AKP'li ar­ka­da­şım  "Efen­dim, bü­tün dün­ya­da halk se­çi­yor, siz bu­na kar­şı mı­sı­nız?" de­di.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, de­ma­go­ji­ye lü­zum yok. Ba­kın, İs­viç­re, İtal­ya, Yu­na­nis­tan, Ma­ca­ris­tan ve Çek Cum­hu­ri­ye­ti'nde cum­hur­baş­ka­nı­nı par­la­men­to se­çi­yor. Al­man­ya'da da mil­let­ve­kil­le­ri ile eya­let tem­sil­ci­le­rin­den mey­da­na ge­len yi­ne bir ku­rul se­çi­yor. Şim­di, bu Av­ru­pa'nın ya­rı­sın­dan faz­la olan bu ül­ke­le­rin hep­si an­ti­de­mok­ra­tik de sa­de­ce Sa­lih Ka­pu­suz'un öner­ge­si mi de­mok­ra­tik? Böy­le yap­ma­yın. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Böy­le yap­ma­yın. Hal­kı kan­dır­ma­yın.

ZÜL­FÜ DE­MİR­BAĞ (Elâzığ) - Av­ru­pa­lı 367'yle mi se­çi­yor?

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - Ba­kın, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si şu­nu söy­lü­yor: El­bet­te halk seç­sin, halk si­zi de se­çi­yor bi­zi de, Cum­hur­baş­ka­nı da seç­sin.

İS­MA­İL Bİ­LEN (Ma­ni­sa) - Hal­kı siz se­çin, hal­kı.

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - Ama, yüz­ler­ce mad­de olan Ana­ya­sa'dan, hiç­bir alt­ya­pı yap­ma­dan, hiç­bir ku­rum­laş­tır­ma yap­ma­dan, hiç­bir in­ce­le­me yap­ma­dan o Ana­ya­sa'nın için­den bir ke­li­me­yi cım­bız­la alıp, "Par­la­men­to"yu çı­ka­rıp "halk seç­sin"i ko­yar­sa­nız, bu­nun adı hu­kuk de­ğil, gu­guk oyu­nu olur.

CEV­DET ER­DÖL (Trab­zon) - Hal­ka "gu­guk" de­me­yin lüt­fen.

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) -  Bu­na da, ne bu Par­la­men­to ne yü­ce Türk Mil­le­ti ne yük­sek mah­ke­me izin ver­mez. Oyu­nu ku­ra­lı­na gö­re oy­nar­sa­nız, ba­şı­mız üs­tü­ne halk seç­sin, ama, siz, ba­kın, bir tek ör­nek ve­ri­yo­rum. Halk seç­sin di­yor­su­nuz. İç Tü­zük'te üç ta­ne mad­de var; Cum­hur­baş­ka­nı­nın -di­yor- tu­ta­na­ğı­nı Baş­kan­lık Di­va­nı im­za­lar, Cum­hur­baş­ka­nı­na ve­rir, bil­di­rir, eder… Si­zin ta­sa­rı­da da "YSK gö­rev­li" di­yor­su­nuz.

Şim­di, ba­kın, bu iki mad­de bi­le çe­liş­ki­yi gör­me­ye ye­ti­yor. Bir ta­raf­ta Baş­kan­lık Di­va­nı yet­ki­li, bir ta­raf­ta Yük­sek Se­çim Ku­ru­lu. Pe­ki, Cum­hur­baş­ka­nı se­çi­min­de bu iki ku­rul çe­liş­ki­ye dü­şer­se kim çö­ze­cek? Kim çö­ze­cek?

MUS­TA­FA DU­RU (Kay­se­ri) - Ka­na­doğ­lu!

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - Onun için, ba­kın, bu­nun alt­ya­pı­sı­nı ya­pa­lım. Her­ke­se yet­ki­yi tam ve­re­lim, ku­ral­la­rı doğ­ru ko­ya­lım. Halk el­bet­te seç­sin.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Ak­söz, bu­yu­run, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız.

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bi­zim sa­vun­ma­mız bu. Yan­gın­dan mal ka­çı­rır gi­bi yap­ma­yın.

Ba­kın, si­ze iki çe­liş­ki söy­le­yip, sö­zü­mü bi­te­re­ce­ğim. Bel­ki, bir da­ha bir ara­ya ge­le­me­yiz. Bun­lar ku­la­ğı­nız­da bir hoş se­da ola­rak kal­sın.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ba­kın, Baş­ba­kan de­di ki: "Cum­hur­baş­ka­nı­nı ben se­çe­rim, kim­se­ye da­nış­mam." Doğ­ru mu?

AB­DUL­LAH ER­DEM CAN­Tİ­MUR (Kü­tah­ya) -  Öy­le bir şey de­me­di.

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) -  "Ko­nuş­mam." de­di mi?

AB­DUL­LAH ER­DEM CAN­Tİ­MUR (Kü­tah­ya) -  Öy­le bir şey de­me­di.

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) -  Pe­ki, ko­nuş­tu mu kim­sey­le? (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler) Pe­ki, de­me­di; pe­ki, de­me­di. Pe­ki, par­ti­le­ri zi­ya­ret et­ti mi?

AB­DUL­LAH ER­DEM CAN­Tİ­MUR (Kü­tah­ya) - Et­ti.

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - Et­me­di, "Ben git­mem." de­di. "Si­ze mi da­nı­şa­ca­ğım." de­di. Ba­kın, bir.

Ay­nı Baş­ba­ka­nın ada­yı Ab­dul­lah Gül ise, ka­pı ka­pı do­laş­tı. Han­gi­si doğ­ru?

AB­DUL­LAH ER­DEM CAN­Tİ­MUR (Kü­tah­ya) - İki­si de doğ­ru.

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - Şim­di, bak "İki­si de doğ­ru." der­se­niz, iş­te, ya­sa­la­rı­nız böy­le dö­ner. Çün­kü, iki doğ­ru ol­maz, dün­ya­da tek doğ­ru var­dır. Tek doğ­ru var­dır.

AB­DUL­LAH ER­DEM CAN­Tİ­MUR (Kü­tah­ya) - Hal­kı siz se­çin, hal­kı.  Hal­kı se­çin!

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - Ba­kın, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, baş­ka bir şey söy­le­ye­yim: Sa­yın Baş­ba­kan par­ti­ler­le gö­rüş­sey­di "Bu­yu­run, bi­zim dü­şün­dü­ğü­müz aday­lar şun­lar­dır." de­sey­di, bu par­ti­ler de bi­ri­si­nin üze­rin­de uz­laş­say­dı, biz bu­gün kav­ga edi­yor olur muy­duk?

İB­RA­HİM KÖŞ­DE­RE (Ça­nak­ka­le) - Siz uz­laş­ma­yı sev­mez­si­niz.

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - Cum­hur­baş­ka­nı se­çi­lir­di ve bu da­va bi­ter­di.

Şim­di, siz, ba­kın, ken­di ha­ta­nız­dan ötü­rü, gö­rüş­me yap­mı­yor­su­nuz, uz­laş­mı­yor­su­nuz, "De­di­ğim de­dik, de­di­ğim de­dik."

AB­DUL­LAH ER­DEM CAN­Tİ­MUR (Kü­tah­ya) - CHP uz­la­şa­maz!

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - Pe­ki, o za­man, bu bü­yük mil­let de 22 Tem­muz­da "De­di­ğim de­dik." der­se ne ya­pa­cak­sı­nız?

Say­gı­lar su­nu­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Sa­yın Ak­söz, te­şek­kür edi­yo­rum.

Say­gı­de­ğer ar­ka­daş­la­rım, bir hu­su­su açık­la­ma­ma izin ve­ri­niz.

Say­gı­de­ğer ar­ka­daş­lar, tez­ke­re, 25 Ma­yıs 2007 ta­ri­hi iti­ba­rıy­la Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­ne gel­miş­tir -bi­raz ön­ce de ifa­de et­miş­tim- ya­ni dün iti­ba­rıy­la ve Ana­ya­sa Ko­mis­yo­nu­na ha­va­le edil­miş­tir. İs­te­yen ar­ka­daş­la­rı­mız, ar­zu eden ar­ka­daş­la­rı­mız bu hu­sus­ta da­ha ön­ce­den de ya­pıl­mış olan iş­lem­le­ri, mu­ame­le­le­ri gö­re­bi­lir­ler. Da­ha ön­ce­den de bu tip mu­ame­le­ler ya­pıl­mış­tır ve resmî iş­lem baş­la­mış­tır.

Be­nim ifa­de et­ti­ğim hu­sus şu­dur: Tez­ke­re, bir tea­mül ge­re­ği ola­rak Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin bil­gi­si­ne arz edil­mek­te­dir, Ge­nel Ku­ru­lun.

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - Özel bir uy­gu­la­ma­dır bu.

BAŞ­KAN -  Sa­yın Ak­söz, din­le­yi­niz efen­dim.

Tez­ke­re­nin okun­ma­sı, ya­ni, bir tea­mül­dür.

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - Her­han­gi bir ya­sa de­ğil­dir.

BAŞ­KAN - İç Tü­zük'te okun­ma­sı­nı ge­rek­ti­re­cek amir bir hü­küm yok­tur. Bu­nu söy­le­dim ve bu hu­sus ka­yıt­lar­da açık­ça bel­li­dir.

ATİ­LA EMEK (An­tal­ya) - Siz, İç Tü­zük ih­da­sı yap­tı­nız.

BAŞ­KAN - Hu­ku­ki yo­rum­la­rı hu­kuk­çu­lar ara­sın­da çok­ça tar­tı­şı­lır, ama, bi­zim yap­tı­ğı­mız iş­lem­ler İç Tü­zük'e uy­gun­dur. Ana­ya­sa Ko­mis­yo­nu­na da­ha ön­ce­den de bu tip ha­va­le­ler ya­pıl­mış­tır ve du­ru­mu bil­gi­le­ri­ni­ze arz edi­yo­rum. İç Tü­zük hü­küm­le­ri­ne uy­gun dav­ran­mış­tır Baş­kan­lık Di­va­nı ve her­han­gi bir usul­süz­lük yok­tur.

Şim­di, AK Par­ti Gru­bu­nun öne­ri­si­ni oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Say­gı­de­ğer mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, alı­nan ka­rar ge­re­ğin­ce "Ka­nun Ta­sa­rı ve Tek­lif­le­ri ile Ko­mis­yon­lar­dan Ge­len Di­ğer İş­ler" kıs­mı­na ge­çi­yo­ruz.

VI. - KA­NUN TA­SA­RI VE TEK­LİF­LE­Rİ İLE KO­MİS­YON­LAR­DAN

GE­LEN Dİ­ĞER İŞ­LER

1.- Ça­nak­ka­le Mil­let­ve­kil­le­ri Meh­met Da­niş ve İb­ra­him Köş­de­re'nin, Ge­li­bo­lu Ya­rı­ma­da­sı Ta­ri­hi Mil­li Par­kı Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Bir Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi (Ka­mu İha­le Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi) ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/212) (S. Sa­yı­sı: 305)

BAŞ­KAN - 1'in­ci sı­ra­da yer alan ka­nun tek­li­fi­nin ge­ri alı­nan mad­de­le­riy­le il­gi­li Ko­mis­yon ra­po­ru gel­me­di­ğin­den, tek­li­fin gö­rüş­me­le­ri­ni er­te­li­yo­ruz.

2'nci sı­ra­da yer alan, Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru­nun gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

2.- Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1030) (S. Sa­yı­sı: 904)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon? Yok.

Er­te­len­miş­tir.

3'ün­cü sı­ra­da yer alan, Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Grup Baş­kan Ve­ki­li Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Fa­ruk Çe­lik'in, İmar Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ve Ba­yın­dır­lık, İmar, Ulaş­tır­ma ve Tu­rizm ile Ada­let Ko­mis­yon­la­rı Ra­por­la­rı­nın gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

3.- Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Grup Baş­kan­ve­ki­li Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Fa­ruk Çe­lik'in, İmar Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ve Ba­yın­dır­lık, İmar, Ulaş­tır­ma ve Tu­rizm ile Ada­let Ko­mis­yon­la­rı Ra­por­la­rı (2/820) (S. Sa­yı­sı: 1337)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon? Yok.

Er­te­len­miş­tir.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, 4'ün­cü sı­ra­ya alı­nan, Mer­ke­zi Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi­nin İs­tih­dam ve Büt­çe Esas­la­rı Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Av­ru­pa Bir­li­ği Uyum Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru ile İç­tü­zü­ğün 37 nci Mad­de­si­ne Gö­re Doğ­ru­dan Gün­de­me Alın­ma Öner­ge­si'nin gö­rüş­me­le­ri­ne baş­lı­yo­ruz.

4.- Mer­ke­zi Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi­nin İs­tih­dam ve Büt­çe Esas­la­rı Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Av­ru­pa Bir­li­ği Uyum Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru ile İç­tü­zü­ğün 37 nci Mad­de­si­ne Gö­re Doğ­ru­dan Gün­de­me Alın­ma Öner­ge­si (1/1317) (S. Sa­yı­sı: 1428) (x)

BAŞ­KAN - Hükûmet? Ye­rin­de.

Ta­sa­rı 1428 sı­ra sa­yı­sıy­la bas­tı­rı­lıp da­ğı­tıl­mış­tır.

Ta­sa­rı­nın tü­mü üze­rin­de, AK Par­ti Gru­bu adı­na, Ka­ra­bük Mil­let­ve­ki­li Meh­met Cey­lan.

Sa­yın Cey­lan, bu­yu­run efen­dim. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

AK PAR­Tİ GRU­BU ADI­NA MEH­MET CEY­LAN (Ka­ra­bük) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; Mer­ke­zi Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi­nin İs­tih­dam ve Büt­çe Esas­la­rı Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı hak­kın­da AK Par­ti Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lun­mak­ta­yım. Bu ve­si­ley­le yü­ce Mec­li­si say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ka­nun ta­sa­rı­sı­nın te­mel ama­cı, Mer­kezî Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi­nin Ha­zi­ne Müs­te­şar­lı­ğı ile idarî iliş­ki­si­ni, is­tih­dam ve büt­çe esas­la­rı­nı dü­zen­le­mek­tir. Bi­lin­di­ği üze­re, ül­ke­mi­zin Av­ru­pa Bir­li­ği­ne aday ül­ke ola­rak ta­nın­ma­sıy­la bir­lik­te, kar­şı­lık­lı yü­küm­lü­lük­ler çer­çe­ve­sin­de, Av­ru­pa Bir­li­ği­nin ka­tı­lım ön­ce­si ma­li yar­dım­la­rın­dan ya­rar­lan­ma imkânla­rı doğ­muş, bu yar­dım­la­rın yö­ne­ti­mi ko­nu­sun­da ül­ke­miz­de de aday ül­ke­le­re ben­zer tarz­da bir sis­tem oluş­tu­rul­muş­tur. İş­te, bu ama­ca yö­ne­lik ola­rak, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hükûme­ti ve Av­ru­pa Ko­mis­yo­nu ara­sın­da 14 Şu­bat 2002 ta­ri­hin­de im­za­la­nan Mu­ta­ba­kat Zap­tı, 30 Ocak 2003 ta­rih ve 4802 sa­yı­lı Ka­nun'la uy­gun bu­lun­muş ve bu iş­le­ri yü­rüt­mek üze­re Mer­kezî Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi, res­men ku­rul­muş bu­lun­mak­ta­dır.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım; ifa­de et­ti­ğim gi­bi, Mer­kezî Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi­nin esas gö­re­vi, Av­ru­pa Bir­li­ği­ne ka­tı­lım ön­ce­si Av­ru­pa Bir­li­ği ta­ra­fın­dan ül­ke­mi­ze sağ­la­nan ma­li yar­dım­la­rın yö­ne­ti­mi ile il­gi­li­dir. Bi­rim, Av­ru­pa Bir­li­ği­ne bağ­lı bir teş­ki­lat ol­ma­yıp, Türk ida­ri ya­pı­sı için­de ulus­la­ra­ra­sı an­laş­ma ile ta­nım­lan­mış bu­lu­nan ve gö­rev­le­ri özerk sta­tü­de ifa eden, ida­ri açı­dan Ha­zi­ne Müs­te­şar­lı­ğı­na bağ­lı bir bi­rim­dir.

(x) 1428 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Bü­tün aday ül­ke­ler­de ka­tı­lım ön­ce­si ben­zer bi­rim­ler ku­rul­muş ve gö­rev yap­mış bu­lun­mak­ta­dır. Ül­ke­miz­de de Mer­kezî Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi, ma­li yar­dım çer­çe­ve­sin­de prog­ram­lan­mış iş­ler için iha­le­ye çı­kıl­ma­sı, söz­leş­me im­za­lan­ma­sı, mu­ha­se­be ve öde­me iş­lem­le­ri­nin yü­rü­tül­me­si ko­nu­la­rın­da tek so­rum­lu bi­rim ola­rak gö­rev yap­mak­ta­dır. Bi­rim, Av­ru­pa Ko­mis­yo­nu­nun 8 Ekim 2003 ta­rih­li ka­ra­rıy­la ak­re­di­te edil­miş­tir. Ak­re­di­tas­yon, kı­sa­ca, Bi­ri­min Av­ru­pa Bir­li­ği ve Tür­ki­ye ta­ra­fın­dan or­tak fi­nan­se edi­len pro­je­le­ri yö­net­me­ye ehil ol­du­ğu an­la­mı­na gel­mek­te­dir. Mer­kezî Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi­nin ku­rul­ma­sı­na yö­ne­lik 2003 yı­lın­da im­za­la­nan Mu­ta­ba­kat Zap­tı'na da­ha son­ra 1 No.lu Ek ile de­ği­şik­lik­ler ya­pıl­mış ve 5500 sa­yı­lı Ka­nun'la bu de­ği­şik­lik­ler uy­gun bu­lun­muş­tur. De­ği­şik­lik­ler so­nu­cun­da, Bi­rim da­ha ön­ce ida­ri açı­dan Av­ru­pa Bir­li­ği Ge­nel Sek­re­ter­li­ği­ne bağ­lı iken bu se­fer Ha­zi­ne Müs­te­şar­lı­ğı­na bağ­lan­mış, per­so­ne­lin öz­lük hak­la­rı ve özel bir büt­çe­ye sa­hip ol­ma­sı için özel bir ya­sal dü­zen­le­me ya­pıl­ma­sı be­nim­sen­miş bu­lun­mak­ta­dır.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım; 2005 yı­lın­da Av­ru­pa Bir­li­ğiy­le im­za­la­nan Ek Mu­ta­ba­kat Zap­tı ile ka­bul edi­len ku­ru­mun özel bir büt­çe­si ve per­so­ne­lin öz­lük hak­la­rıy­la il­gi­li ya­sal dü­zen­le­me, ma­ale­sef bu za­ma­na ka­dar ger­çek­leş­ti­ri­le­me­miş­tir. 2006 so­nu­na ka­dar büt­çe ve per­so­ne­lin dı­şın­da­ki di­ğer ya­sal so­run­la­ra çö­züm ge­ti­ri­le­bil­miş, an­cak büt­çe ve per­so­nel ko­nu­su so­run ol­ma­ya bu za­ma­na ka­dar de­vam et­miş bu­lun­mak­ta­dır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, 2007 yı­lı Şu­bat ayın­da Av­ru­pa Ko­mis­yo­nu yet­ki­li­le­ri ta­ra­fın­dan bu ko­nuy­la il­gi­li tek­rar bir iz­le­me de­ne­ti­mi ya­pıl­dı. Bu so­ru­nun hâlâ çö­zül­me­di­ği bir kez da­ha gö­rül­müş bu­lun­mak­ta­dır ve so­ru­nun de­vam et­me­si hâlin­de Mer­kezî Fi­nans İha­le Bi­ri­mi­nin ak­re­di­tas­yo­nu­nun ip­tal edi­le­ce­ği, Türk ta­ra­fı­na, üç ay için­de ger­çek­leş­me­di­ği tak­dir­de ip­tal edi­le­ce­ği res­men bil­di­ril­miş bu­lun­mak­ta­dır. Şim­di ise, 6 Ha­zi­ran­da Or­tak İz­le­me Top­lan­tı­sı ger­çek­leş­ti­ri­le­cek An­ka­ra'da. Bu top­lan­tı­lar al­tı ay­da bir ger­çek­leş­ti­ril­mek­te­dir. Bu top­lan­tı­da da hâlâ ka­nu­nun çık­ma­dı­ğı ve dü­zen­le­me­nin ya­pıl­ma­dı­ğı gö­rü­lür­se -ki, bu ikin­ci de­fa ola­cak- bu hu­sus­ta çok cid­di bir yap­tı­rım söz ko­nu­su ola­bi­le­cek ve bi­ri­min ak­re­di­tas­yo­nu­nun as­kı­ya alı­na­bi­le­ce­ği ve ip­tal edi­le­bi­le­ce­ği söz ko­nu­su ola­bi­le­cek­tir.

Pe­ki, Bi­ri­min ak­re­di­tas­yo­nu­nun ip­tal edil­me­si, Av­ru­pa Bir­li­ği ta­ra­fın­dan ip­tal edil­me­si du­ru­mun­da or­ta­ya ne gi­bi so­nuç­lar çı­ka­cak? Ona de­ği­ne­cek olur­sak, her şey­den ön­ce 2006 yı­lı fi­nas­man an­laş­ma­sı­nın im­za­lan­ma­sı sı­kın­tı­ya gi­re­bi­le­cek­tir de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım. Bi­lin­di­ği gi­bi, Tür­ki­ye aday ül­ke ol­duk­tan son­ra, 2002 yı­lın­dan iti­ba­ren bu­gü­ne ka­dar çe­şit­li ma­li yar­dım­lar al­mak­ta­dır ve 2006 yı­lı fi­nans­man an­laş­ma­sı da yak­la­şık 453 mil­yon eu­ro­luk bir büt­çe ön­gör­mek­te, bu­nun yak­la­şık 379 mil­yon eu­ro­luk kıs­mı Av­ru­pa Bir­li­ği kat­kı­sı ola­rak ön­gö­rül­mek­te­dir.

Yi­ne, bu ka­nun çık­ma­dı­ğı tak­dir­de ve Bi­rim­le il­gi­li Ek Mu­ta­ba­kat zap­tı'nda­ki dü­zen­le­me­ler ya­pıl­ma­dı­ğı tak­dir­de, 2006 yı­lı yar­dı­mı çık­ma­dı­ğı gi­bi, da­ha ön­ce­ki yıl­lar­dan de­vam et­mek­te olan prog­ram­la­ra ait öde­me­ler de sı­kın­tı­ya gi­re­bi­le­cek­tir. Bu du­rum, yak­la­şık 1 mil­yar eu­ro­luk  yar­dı­mın sı­kın­tı­ya gir­me­si an­la­mı­na da gel­mek­te­dir de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım ve bu ko­nuy­la il­gi­li bun­dan ön­ce ya­pıl­mış olan an­laş­ma­la­rın, dü­zen­le­me­le­rin, ta­ah­hüt­le­rin de, her şe­yin as­kı­ya alın­ma­sı an­la­mı­na da ge­le­bi­le­cek­tir.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım; Tür­ki­ye'nin Av­ru­pa Bir­li­ği­ne aday ül­ke sta­tü­sü ka­zan­ma­sın­dan son­ra Mer­kezî Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi ta­ra­fın­dan yü­rü­tü­len prog­ram­la­ra ait kı­sa ma­li bil­gi­ler ver­mek is­ti­yo­rum. Bi­raz ön­ce de ifa­de et­ti­ğim gi­bi, Tür­ki­ye'nin Av­ru­pa Bir­li­ği­ne aday ül­ke ko­nu­mu­na yük­sel­me­sin­den son­ra, Mer­kezî Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi ta­ra­fın­dan yü­rü­tü­len çe­şit­li prog­ram­lar söz ko­nu­su­dur. Bu prog­ram­lar çer­çe­ve­sin­de, 2002 Ulu­sal Prog­ra­mı'nda 107 mil­yon eu­ro­luk kıs­mı Av­ru­pa Bir­li­ği büt­çe­sin­den ve 20 mil­yon eu­ro­luk kıs­mı Tür­ki­ye büt­çe­sin­den ol­mak üze­re, 127 mil­yon eu­ro­luk bir prog­ram ve pro­je yü­rü­tül­mek­te­dir. 2003 yı­lın­da ise, 116 mil­yon eu­ro­luk kıs­mı Av­ru­pa Bir­li­ği kat­kı­sı, 21,2 mil­yon eu­ro­luk kıs­mı da Tür­ki­ye kat­kı­sı ol­mak üze­re, yak­la­şık 134 mil­yon eu­ro­luk bir prog­ram yü­rü­tül­mek­te­dir. 2004 Ulu­sal Prog­ra­mı'nda ise 197 mil­yon eu­ro­luk kıs­mı Av­ru­pa Bir­li­ğin­den, 34 mil­yon eu­ro­luk kıs­mı da Tür­ki­ye kat­kı­sı ol­mak üze­re 231 mil­yon eu­ro­luk bir pro­je yü­rü­tül­mek­te­dir. 2005 Ulu­sal Prog­ra­mı'nda ise Av­ru­pa Bir­li­ği kat­kı­sı 232,5 mil­yon eu­ro, Tür­ki­ye kat­kı­sı ise 50,2 mil­yon eu­ro ol­mak üze­re top­lam 282 mil­yon eu­ro­yu bul­mak­ta­dır. He­nüz im­za­lan­ma­mış olan ve önü­müz­de­ki ay­lar için­de im­za­lan­ma­sı­nı bek­le­di­ği­miz 2006 prog­ra­mı­na gö­re ise, Av­ru­pa Bir­li­ği­nin kat­kı­sı 379 mil­yon eu­ro, Tür­ki­ye'nin kat­kı­sı ise 74 mil­yon eu­ro ol­mak üze­re top­lam 453 mil­yon eu­ro­luk bir pro­je ve yar­dım söz ko­nu­su­dur. Bun­la­ra ila­ve­ten Do­ğu Ana­do­lu Kal­kın­ma Prog­ra­mı çer­çe­ve­sin­de Av­ru­pa Bir­li­ği­nin 45 mil­yon eu­ro­luk bir yar­dı­mı söz ko­nu­su, İda­ri İş­bir­li­ği Prog­ra­mı'nda 2,8 mil­yon eu­ro­luk yar­dım ve Kuş Gri­bi Prog­ra­mı'yla bir­lik­te 10,5 mil­yon eu­ro­luk kat­kı­lar­la, ma­li yar­dım­lar­la bir­lik­te, 2002 yı­lın­dan iti­ba­ren beş yıl­lık bir sü­reç için­de bu kap­sam­da Av­ru­pa Bir­li­ği­nin ma­li yar­dı­mı 1 mil­yar 88 mil­yon eu­ro­yu bul­mak­ta ve Tür­ki­ye'nin 202 mil­yon eu­ro­luk kat­kı­sıy­la bir­lik­te top­lam 1 mil­yar 290 mil­yon­luk bir ma­li yar­dım söz ko­nu­su bu­lun­mak­ta­dır.

İş­te, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, eğer biz bu ka­nu­nu çı­ka­ra­ma­dı­ğı­mız tak­dir­de, bu iş­le­ri yü­rü­ten Mer­kezî Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi­nin ak­re­di­tas­yo­nu­nun as­kı­ya alın­ma­sı ve­ya ip­tal edil­me­si söz ko­nu­su ola­cak, onun öte­sin­de de 2006 yı­lı fi­nans­man prog­ra­mı­nın im­za edil­me­me­si, yü­rür­lü­ğe gir­me­me­si söz ko­nu­su ola­bi­le­cek­tir. Do­la­yı­sıy­la, Tür­ki­ye, eğer böy­le­si bir du­rum­la kar­şı­la­şa­cak olur­sa, di­ğer olum­suz­luk­la­rın ya­nın­da, sa­de­ce ma­li açı­dan yak­la­şık 1 mil­yar eu­ro­nun üze­rin­de bir yar­dım pa­ke­ti­nin, bir pro­je­ler pa­ke­ti­nin as­kı­ya alın­ma­sı ve­ya er­te­len­me­si gi­bi cid­di an­lam­da bir so­run­la kar­şı kar­şı­ya kal­mış ola­ca­ğız.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım; bu ne­den­le, ka­nu­nun bir an ön­ce çı­ka­rıl­ma­sı tak­dir eder­si­niz ki za­ru­ret arz et­mek­te­dir. Hâlen, ku­ru­mun özel bir büt­çe­si ve per­so­nel is­tih­da­mıy­la il­gi­li ka­nu­ni bir dü­zen­le­me ol­ma­dı­ğı için ele­man is­tih­da­mı ko­nu­sun­da da ma­ale­sef güç­lük­ler ya­şan­mak­ta­dır. Hâlen, ku­rum­da ge­çi­ci gö­rev­li ola­rak 80 per­so­nel ça­lış­mak­ta, ku­rum­da ça­lı­şan bu per­so­nel ma­aş­la­rı­nı ken­di ku­rum­la­rın­dan al­mak­ta, do­la­yı­sıy­la kad­ro­la­rı­nın bu­lun­du­ğu ku­rum­lar­dan gel­dik­le­ri ku­ru­ma bağ­lı ola­rak ça­lı­şan­lar de­ği­şik ma­aş­lar al­mak­ta­dır­lar. Son de­re­ce yo­ğun bir me­sa­isi olan ve ile­ri dü­zey­de ya­ban­cı dil ge­rek­ti­ren bir işin az sa­yı­da­ki ka­mu gö­rev­li­si­nin ki­şi­sel fe­dakârlık­la­rıy­la uzun sü­re yü­rü­tü­le­me­ye­ce­ği açık­tır. Ni­te­kim, bi­ri­min mev­cut du­ru­muy­la il­gi­li Av­ru­pa  Bir­li­ği or­gan­la­rı ta­ra­fın­dan da sık sık eleş­ti­ri ko­nu­su ya­pıl­mak­ta­dır. Do­la­yı­sıy­la, gün­dem­de­ki ta­sa­rı­nın ka­nun­laş­ma­sıy­la, sa­de­ce bi­ri­min büt­çe ve per­so­nel te­mi­ni­ne iliş­kin so­run­la­rı çö­zül­mek­le kal­ma­ya­cak, Av­ru­pa Bir­li­ği ma­li yar­dım­la­rı­nın sü­rek­li­li­ği­nin te­mi­ni açı­sın­dan da önem­li bir adım atıl­mış ola­cak­tır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ta­sa­rıy­la kad­ro ih­da­sı söz ko­nu­su ol­ma­yıp, bi­ri­min üst­len­di­ği işin ta­bii bir ne­ti­ce­si ola­rak ge­çi­ci gö­rev­li ka­mu per­so­ne­li ve ka­mu ke­si­mi dı­şın­dan ele­man te­mi­ni ön­gö­rül­mek­te­dir. Her iki sı­nıf per­so­nel de söz­leş­me­li ola­rak is­tih­dam edi­le­cek, dev­let me­mur­la­rı, bi­rim­de gö­rev­li bu­lun­duk­la­rı sü­re­ce, ken­di ku­rum­la­rın­dan üc­ret­siz izin­li sa­yı­la­cak­lar­dır. Bi­ri­min per­so­nel sa­yı­sı için ön­ce­den bir kad­ro ih­ti­ya­cı tes­pit edil­me­si müm­kün ol­ma­dı­ğın­dan, ül­ke­mi­ze ay­rı­lan fon­la­rın tü­rü ve pa­ra­sal bü­yük­lü­ğü­ne gö­re ha­zır­la­nan iş yü­kü ana­liz­le­ri esas alın­mak­ta­dır. Ör­ne­ğin, 2005 yı­lı fi­nans­man an­laş­ma­sı­nın im­za­la­na­bil­me­si için, Bi­ri­min per­so­nel sa­yı­sı­nın 80 ki­şi ol­ma­sı şart ko­şul­muş iken 2006 yı­lı için bu sa­yı 100 ola­rak be­lir­len­miş­tir.

Ta­sa­rı­da ge­çen "ara yö­ne­ti­ci" de­yi­mi, Bi­rim­de hâli­ha­zır­da ça­lış­mak­ta olan kı­dem­li fi­nans ve iha­le yö­ne­ti­ci­si ile sek­tör ko­or­di­na­tör­le­ri­ni ifa­de et­mek­te olup bun­la­rın sa­yı­sı ve ni­te­lik­le­ri, Bi­ri­min so­rum­lu­lu­ğun­da­ki prog­ram­la­rın tü­rü­ne ve bü­yük­lü­ğü­ne gö­re de­ği­şe­bil­mek­te­dir. Bu yüz­den, Mu­ta­ba­kat Zap­tı'nda, Bi­ri­min or­ga­ni­zas­yon şe­ma­sı­nın, Av­ru­pa Bir­li­ği de­le­gas­yo­nu ve ulu­sal yet­ki­len­dir­me gö­rev­li­si­nin, ya­ni Ha­zi­ne Müs­te­şa­rı­nın eş ona­yıy­la be­lir­len­me­si esa­sı ge­ti­ril­miş­tir. Do­la­yı­sıy­la, söz ko­nu­su un­van­lar, kad­ro un­va­nı ol­ma­yıp o per­so­ne­lin yap­tı­ğı işin ni­te­li­ği­ne gö­re be­lir­le­nen gö­rev un­van­la­rı­dır.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım; he­men be­lirt­me­li­yiz ki, bu ta­sa­rı, Bi­ri­min ku­ru­luş ka­nu­nu ol­ma­ya­cak­tır. Bi­rim, yu­ka­rı­da de­ğin­di­ği­miz gi­bi, za­ten, ulus­la­ra­ra­sı an­laş­may­la ön­ce­den ku­rul­muş olup, bu ta­sa­rıy­la, büt­çe ve per­so­nel is­tih­da­mı­na iliş­kin so­run­la­rın çö­zül­me­si amaç­lan­mak­ta­dır. Bi­lin­di­ği üze­re, bu gi­bi ko­nu­la­rın, ulus­la­ra­ra­sı an­laş­ma­lar­la de­ğil özel ka­nun­lar­da dü­zen­len­me­si ge­rek­mek­te­dir.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım; bi­raz ön­ce ifa­de et­tim, bu ka­nun çık­ma­dı­ğı tak­dir­de ve Ek Mu­ta­ba­kat Zap­tı'nın ge­rek­le­ri ye­ri­ne ge­ti­ril­me­di­ği tak­dir­de, Av­ru­pa Bir­li­ği yar­dım­la­rı­nı ida­re eden, yö­ne­ten Mer­ke­zi Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi­nin Av­ru­pa Bir­li­ği, Av­ru­pa Kon­se­yi ta­ra­fın­dan ak­re­di­tas­yo­nu­nun ip­tal edi­le­bi­le­ce­ği­ni ve­ya as­kı­ya alı­na­bi­le­ce­ği­ni ifa­de et­miş­tim. Bu sa­kın­ca­nın dı­şın­da, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ak­re­di­tas­yon bir şe­kil­de ip­tal edil­me­se ve fi­nans­man an­laş­ma­la­rı im­za­lan­ma­ya de­vam edil­se bi­le, ta­sa­rı­nın ge­nel ge­rek­çe­sin­de de açık­lan­dı­ğı üze­re, hâli­ha­zır­da Bi­ri­min ida­ri gi­der­le­ri Av­ru­pa Bir­li­ği ta­ra­fın­dan sağ­la­nan bir hi­be kap­sa­mın­da kar­şı­lan­mak­ta olup, hi­be söz­leş­me­si­nin sü­re­si de 30 Ey­lül 2007 ta­ri­hin­de so­na er­mek­te­dir. Bu açı­dan, bu ka­nun çık­ma­dı­ğı tak­dir­de ve ak­re­di­tas­yon da as­kı­ya alın­dı­ğı tak­dir­de, Bi­rim, ida­ri gi­der­le­ri­ni kar­şı­la­ya­bi­le­ce­ği bir büt­çe­ye ka­vu­şa­ma­ma­sı hâlin­de, bu ta­rih­ten son­ra fii­len ça­lı­şa­maz hâle ge­le­cek­tir ve do­la­yı­sıy­la, bu za­ma­na ka­dar 1,3 mil­yar eu­ro­luk bir yar­dı­mı yö­ne­ten ve yi­ne, bu za­ma­na ka­dar 400 iha­le ger­çek­leş­ti­ren, 1.960 adet söz­leş­me im­za­la­yan ku­ru­mun da ma­ale­sef gö­rev­le­ri sı­kın­tı­ya gi­re­bi­le­cek­tir.

İş­te, açık­la­nan bu ne­den­ler­le, yü­ce Mec­li­si­mi­zin gün­de­min­de bu­lu­nan ta­sa­rı­nın bir an ev­vel ka­nun­laş­ma­sı, ül­ke­mi­zin ma­li çı­kar­la­rı ve Av­ru­pa Bir­li­ğiy­le olan iliş­ki­ler açı­sın­dan ha­ya­ti önem arz et­mek­te­dir.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım; Mer­kezî Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi bu­gün iti­ba­rıy­la 837,4 mil­yon eu­ro­luk fo­nun yö­ne­ti­min­den so­rum­lu ola­rak gö­rev yap­mak­ta­dır. Bi­ri­min so­rum­lu­lu­ğun­da­ki fon­la­rın top­la­mı, bi­raz ön­ce de ifa­de et­ti­ğim gi­bi, 2006 yı­lı fi­nans­man an­laş­ma­sı­nın im­za­lan­ma­sıy­la bir­lik­te yak­la­şık 1,3 mil­yar eu­ro­ya ula­şa­cak­tır.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım; ifa­de et­me­ye ça­lış­tı­ğım tüm bu ge­rek­çe­ler­le, Mer­kezî Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi­mi­zin özel bir büt­çe­yi ha­iz ol­ma­sı ve per­so­nel ça­lış­tır­ma­sıy­la il­gi­li dü­zen­le­mey­le il­gi­li olan bu ka­nu­nun bir an ön­ce ya­sa­laş­ma­sı, Av­ru­pa Bir­li­ğiy­le olan iliş­ki­le­ri­miz ve Av­ru­pa Bir­li­ğin­den el­de et­ti­ği­miz yar­dım­lar açı­sın­dan za­ru­ret arz et­mek­te­dir. Eğer bu ka­nun bi­raz da­ha ge­ci­ke­cek olur­sa, çok cid­di an­lam­da sı­kın­tı­lar or­ta­ya çı­ka­bi­le­cek­tir.

İş­te tüm bu ne­den­ler­le, bu ka­nu­nun ik­ti­dar ve mu­ha­le­fe­ti­mi­zin gay­ret­le­riy­le, des­tek­le­riy­le çık­ma­sı­nı, bir an ön­ce çık­ma­sı­nı ve yü­rür­lü­ğe gir­me­si­ni ar­zu edi­yo­ruz. Kat­kı­da bu­lu­nan bü­tün grup­la­rı­mı­za, mil­let­ve­kil­le­ri­mi­ze…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın Cey­lan, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız.

MEH­MET CEY­LAN (De­vam­la) - Ka­nu­nun çık­ma­sın­da eme­ği ge­çen bü­tün ku­ru­luş­la­ra, baş­ta Ba­kan­lı­ğı­mız ol­mak üze­re, Ha­zi­ne Müs­te­şar­lı­ğı­mı­za, Mer­kezî Fi­nans İha­le Ku­ru­mu­mu­za ve des­tek ve­re­cek olan ik­ti­da­rı­mı­za, mu­ha­le­fe­ti­mi­ze te­şek­kür edi­yo­rum.

Bu ka­nu­nun ül­ke­miz için, Mer­kezî Fi­nans İha­le Ku­ru­mu­muz için ve Av­ru­pa Bir­li­ği iliş­ki­le­ri­miz açı­sın­dan ha­yır­lı ol­ma­sı­nı di­li­yor, he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Cey­lan.

Say­gı­de­ğer mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, sa­at 14.30'da top­lan­mak üze­re, bir­le­şi­me ara ve­ri­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati: 13.04

 

İKİN­Cİ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 14.33

BAŞ­KAN : Baş­kan Ve­ki­li Nev­zat PAK­DİL

KÂTİP ÜYE­LER : Ha­run TÜ­FEK­Cİ (Kon­ya), Ah­met KÜ­ÇÜK (Ça­nak­ka­le)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 113'ün­cü Bir­le­şi­mi­nin İkin­ci Otu­ru­mu­nu açı­yo­rum.

1428 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı üze­rin­de­ki gö­rüş­me­le­re kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

Ko­mis­yon ve Hükûmet ye­rin­de.

Ta­sa­rı­nın tü­mü üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Onur Öy­men.

Sa­yın Öy­men, bu­yu­run efen­dim.

CHP GRU­BU ADI­NA ONUR ÖY­MEN (İs­tan­bul) - Sa­yın Baş­kan, çok de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Mer­ke­zi Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi­nin İs­tih­dam ve Büt­çe Esas­la­rı Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı hak­kın­da Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu­nun gö­rüş­le­ri­ni yü­ce Mec­li­se arz et­mek üze­re söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Bu ve­si­ley­le yü­ce Mec­li­si say­gı­la­rım­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ilk ba­kış­ta, gün­de­mi­miz­de­ki bu ya­sa tek­nik bir me­se­le gi­bi gö­zü­ke­bi­lir. O ba­kım­dan, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rı­mın da da­ha ön­ce bu kür­sü­de söy­le­dik­le­ri gi­bi, tek­nik açı­dan bu­nu de­ğer­len­dir­mek ka­bil­dir. Bu­nu yap­mak la­zım, bu­nu ya­pa­ca­ğız. Ama, bun­dan iba­ret de­ğil me­se­le. Bu ya­sa çer­çe­ve­sin­de şim­di­ye ka­dar­ki ge­liş­me­ler na­sıl ol­du, ne gi­bi so­run­lar ya­şa­dık ve bü­tün bu ça­lış­ma­lar han­gi ge­nel çer­çe­ve­ye otu­ru­yor bu­na bak­mak la­zım.

Bir ke­re, Çok De­ğer­li Ba­ka­na sor­mak is­ti­yo­ruz. Bu ya­sa­nın özü­nü teş­kil eden Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hükûme­tiy­le Av­ru­pa Bir­li­ği Ko­mis­yo­nu ara­sın­da­ki Mu­ta­ba­kat Zap­tı ve ulu­sal fo­nun ku­rul­ma­sı­na iliş­kin Mu­ta­ba­kat Zap­tı, Ba­kan­lar Ku­ru­lu ta­ra­fın­dan 24 Şu­bat 2003 ta­ri­hin­de im­za­lan­mış. O ta­rih­ten bu­gü­ne ka­dar bu ya­sa­yı ni­çin Mec­li­se ge­ti­re­me­dik aca­ba? Bu ya­sal dü­zen­le­me­yi şim­di­ye ka­dar ni­çin ya­pa­ma­dık? De­ğer­li ar­ka­da­şım Meh­met Cey­lan, bi­raz ön­ce söy­le­di, "Çok sı­kın­tı­lı bir du­rum var, bu­nu bir an ön­ce ge­çir­me­miz la­zım" de­di. Doğ­ru­dur, ama, bu ka­dar za­ma­nı aca­ba ni­çin bo­şa har­ca­dık?

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, şim­di, uy­gu­la­ma­da ne ol­du? Ya­ni, bu ya­sa­yı za­ma­nın­da ge­çi­re­me­di­ği­miz için ne ol­du si­ze söy­le­ye­yim: Mev­zu­atı­mız ye­te­rin­ce dü­zen­le­ne­me­di­ği için, bu alan­da gö­rev­len­dir­di­ği­miz ba­zı dev­let gö­rev­li­le­ri­nin ma­aşı­nı Av­ru­pa Bir­li­ği öde­di bi­li­yor mu­su­nuz? Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'nin me­mur­la­rı­nın bir bö­lü­mü­nün ma­aşı­nı uzun­ca bir sü­re Av­ru­pa Bir­li­ği büt­çe­sin­den öde­di­ler. Ola­cak iş de­ğil! Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'nde biz böy­le bir şe­yi ne za­man yap­tık? Ne za­man­dan be­ri dev­let gö­rev­li­le­ri­mi­zin ma­aş­la­rı­nı, üc­ret­le­ri­ni ya­ban­cı­la­ra ödet­tik? İş­te, bu ya­şan­mış­tır. Ni­çin? "Efen­dim, mev­zu­at mü­sa­it de­ğil." Baş­ka? "Efen­dim, baş­ka ül­ke­ler­de de var böy­le yön­tem­ler. İş­te, biz on­la­rı uy­gu­la­mak zo­run­da­yız Tür­ki­ye'de, onun için bu ku­ru­lu­şu mey­da­na ge­tir­dik." Çok gü­zel! Bu ku­ru­lu­şun esas işi ne? Av­ru­pa Bir­li­ğin­den ge­len pa­ra­la­rı Tür­ki­ye'de na­sıl kul­la­na­ca­ğız, na­sıl iha­le ya­pa­ca­ğız, bu iha­le­le­re kim ka­tı­la­cak, han­gi ko­şul­lar­da ka­tı­la­cak fa­lan… Onun­la il­gi baş­ka bir dü­zen­le­me yü­ce Mec­lis­ten geç­ti. Bu ko­nu­yu gö­rü­şür­ken, Mec­lis Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nun­da, bir de bak­tık ki de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, öy­le bir sis­tem ku­ru­lu­yor ki, Av­ru­pa Bir­li­ği­nin pa­ra­sıy­la ve ay­nı za­man­da Türk Hükûme­ti­nin de kat­kı­sıy­la oluş­tu­ru­la­cak fon­lar­dan ya­rar­la­na­rak pro­je üst­le­ne­cek ya­ban­cı fir­ma­lar var­sa, bu ya­ban­cı fir­ma­lar hiç ver­gi öde­me­ye­cek; ne ge­lir ver­gi­si öde­ye­cek ne kat­ma de­ğer ver­gi­si öde­ye­cek, ama Türk fir­ma­la­rı ya­rar­la­na­cak­sa, on­lar hem ge­lir ver­gi­si öde­ye­cek hem de kat­ma de­ğer ver­gi­si öde­ye­cek. De­dik: "Böy­le bir şey ola­bi­lir mi?" Ya­ni, bu ka­dar hak­sız bir re­ka­bet or­ta­mı ya­ra­ta­bi­lir mi­yiz? Doğ­ru­dan doğ­ru­ya Türk fir­ma­la­rı­na za­rar ve­re­cek böy­le bir sis­te­mi siz na­sıl ya­par­sı­nız? "Efen­dim, iş­te uy­gu­la­ma öy­le­dir, böy­le­dir fi­lan." de­di­ler. "Pe­ki, di­ğer aday ül­ke­ler­de de böy­le bir uy­gu­la­ma ol­muş mu, ora­da na­sıl ol­muş bu iş?" de­dik. "Efen­dim, iş­te in­ce­le­dik." de­di­ler. Ora­da hem Av­ru­pa Bir­li­ği fir­ma­la­rı hem de ken­di ül­ke­le­ri­nin fir­ma­la­rı, ya­ni Po­lon­ya fir­ma­sı, Çek fir­ma­sı fi­lan hep­si ver­gi­den mu­af. Ya­ni, bir Po­lon­ya fir­ma­sı Av­ru­pa Bir­li­ği pa­ra­sıy­la bir iş ya­pa­cak­sa ver­gi­den mu­af ola­cak, ama Türk fir­ma­sı ya­pa­cak­sa ver­gi­si­ni öde­ye­cek. Bir tek Tür­ki­ye. "Baş­ka han­gi ül­ke bu­nu ya­pı­yor?" de­dik, baş­ka hiç­bir ül­ke­yi çı­ka­ra­ma­dı­lar ve bu ve­si­ley­le şu­nu da üzün­tüy­le söy­le­ye­yim ki, bu iş­le­rin yü­rü­tül­me­sin­de çe­şit­li ku­ru­luş­la­rı­mız ara­sın­da ba­zı önem­li gö­rüş ay­rı­lık­la­rı, yak­la­şım fark­lı­lık­la­rı ol­du­ğu­na da gör­dük.

Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu ko­nu­nun faz­la ay­rın­tı­sı­na gir­mek is­te­mi­yo­rum, bir­kaç önem­li ko­nu­da söy­le­ye­cek­le­rim var, ama bu ko­nuy­la il­gi­li ola­rak şu­nu be­lirt­mek is­ti­yo­rum: Av­ru­pa Uyum Ko­mis­yo­nun­da bu iş gö­rü­şül­dük­ten son­ra, de­ğer­li ar­ka­da­şı­mız Sa­yın Ga­ye Er­ba­tur bir mu­ha­le­fet şer­hi no­tu im­za­la­mış­tır. Tav­si­ye edi­yo­rum -önü­nüz­de­ki bel­ge­ye ek­li­dir- lüt­fen oku­yu­nuz. Gö­re­cek­si­niz ki, ha­zır­la­nan bu ya­sa ta­sa­rı­sı bi­zim dev­let usul­le­ri­miz­le, dev­let ge­le­nek­le­ri­miz­le hiç bağ­daş­ma­mak­ta­dır. Ya­ni, baş­lan­gıç­ta, es­ki me­tin­de "Mer­ke­zi Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi Türk ida­re sis­te­mi­nin ta­mam­la­yı­cı bir par­ça­sı­dır." di­yo­ruz, şim­di­ki me­tin­de, ha­yır öy­le de­mi­yo­ruz, Mer­ke­zi Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi Ha­zi­ne Müs­te­şar­lı­ğı­na bağ­lı bir bi­rim ola­cak... Ya­ni, na­sıl ola­cak, bu na­sıl bağ­lı ola­cak? Bel­li de­ğil. Ha­zi­ne­nin bir bi­ri­mi mi ola­cak? Öy­le bir ifa­de yok. Ha­zi­ne­nin bir ge­nel mü­dür­lü­ğü mü ola­cak? O da bel­li de­ğil. Ya­ni dev­let me­mu­ru mu ola­cak bu­nun yö­ne­ti­ci­le­ri? Ha­yır, o da ol­ma­ya­cak, söz­leş­mey­le ge­le­cek­ler.

Ya­ni o ka­dar çok hü­küm var ki bu­nun için­de bi­zim dev­let an­la­yı­şı­mız­la bağ­daş­ma­yan, dev­let sis­te­mi­miz­le bağ­daş­ma­yan, baş­ka ben­ze­ri ku­ru­luş­la­rı­mız­da ör­ne­ği­ni bi­zim bu­la­ma­dı­ğı­mız. Bir­çok ay­kı­rı­lık­lar var dev­let sis­te­mi­mi­ze. Bun­lar­dan, en önem­li­le­rin­den bir ta­ne­si şu: Ha­zi­ne­nin des­tek bi­ri­mi de­ğil, hiz­met bi­ri­mi de­ğil, tü­zel ki­şi­li­ği yok; ya­ni bu gi­bi ek­sik­le­ri olan bir ku­ru­lu­şu mey­da­na ge­ti­ri­yo­ruz, ha­ya­ta ge­çi­ri­yo­ruz; de­ne­tim­le il­gi­li hü­küm yok. Ya­ni bun­la­rın ki­min ta­ra­fın­dan de­net­le­ne­ce­ği tam ola­rak açık de­ğil. De­ne­tim­le il­gi­li açık bir dü­zen­le­me­ye de yer ve­ril­me­miş.

Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu ko­nu­nun tek­nik ay­rın­tı­la­rı için da­ha faz­la za­ma­nı­nı­zı al­mak is­te­mi­yo­rum. Böy­le bir bi­rim ku­rul­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni biz de bi­li­yo­ruz, il­ke ola­rak bu­na kar­şı de­ği­liz, ama biz is­ter­dik ki, bir, bu­nu za­ma­nın­da ya­pa­lım, dört se­ne­yi bo­şa har­ca­ma­ya­lım ve bu sü­re için­de bu ça­lış­ma­la­rı dü­zen­li bir bi­çim­de yü­rü­te­lim. İki, yap­tı­ğı­mız iş Ana­ya­sa'mı­za, dev­let an­la­yı­şı­mı­za, dev­let per­so­ne­liy­le il­gi­li dü­zen­le­me­le­ri­mi­ze uy­gun ol­sun. Bu da de­ğil ma­ale­sef. Ya­ni, ya­pı­lan iş hem geç ya­pıl­mış­tır hem ek­sik ya­pıl­mış­tır hem de yan­lış ya­pıl­mış­tır ma­ale­sef.

Ama işin esa­sı­na ge­le­lim.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, şim­di bi­zim bu­ra­da ko­nuş­ma­mız ge­re­ken bu me­se­le­nin as­lı­dır. Me­se­le­nin as­lı şu­dur… Zan­ne­di­yo­rum ki çok de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri­mi­zi de il­gi­len­di­ri­yor bu, on­la­rın da din­le­mek­ten öğ­re­ne­cek­le­ri ba­zı un­sur­lar ola­bi­lir.

Şim­di, bu­ra­da, Av­ru­pa Bir­li­ğin­den sağ­la­nan hi­be­ler na­sıl ha­ya­ta ge­çi­ri­le­cek, na­sıl kul­la­nı­la­cak fi­lan, bu­nu tar­tı­şı­yo­ruz. Esas ko­nuş­ma­mız ge­re­ken şu: Tür­ki­ye'ye Av­ru­pa Bir­li­ği ne ka­dar ma­li kat­kı­da bu­lu­nu­yor ve di­ğer ül­ke­le­re, ben­ze­ri ül­ke­le­re ne ka­dar kat­kı­da bu­lu­nu­yor? Bir ba­ka­lım.

Şim­di, bi­zim kom­şu­muz Yu­na­nis­tan var bi­li­yor­su­nuz. 1981 yı­lın­da üye ol­du. Yu­na­nis­tan Av­ru­pa Bir­li­ğin­den kaç pa­ra al­dı? Yu­na­nis­tan 1981 yı­lın­dan bu ya­na Av­ru­pa Bir­li­ğin­den tam 84 mil­yar eu­ro pa­ra al­mış­tır, 84 mil­yar! Tür­ki­ye'nin on­da 1'i ka­dar nü­fu­su var. İs­pan­ya ne ka­dar al­mış­tır? 110 mil­yar eu­ro. Tür­ki­ye ne ka­dar al­mış­tır bu sü­re için­de? Tür­ki­ye'nin 1963 yı­lın­dan 2005 yı­lı­nın so­nu­na ka­dar, kırk iki yıl­da al­dı­ğı pa­ra top­lam 1 mil­yar 700 mil­yon eu­ro­dan iba­ret­tir. Ya­ni bu, ger­çek­ten, son de­re­ce ha­zin bir tab­lo­dur. Bu­nu sa­vun­mak ka­bil de­ğil. Bu, bu­gü­nün me­se­le­si de­ğil. Ya­ni bu, bi­ri­ki­min so­nu­cu­dur ve Tür­ki­ye'nin na­sıl bir mu­ame­le­ye ma­ruz kal­dı­ğı­nı gös­te­ri­yor. "Şim­di, on­la­rı bı­ra­ka­lım efen­dim, on­lar üye ül­ke­dir, biz üye de­ği­liz fi­lan."

Pe­ki, di­ğer aday ül­ke­ler ne al­mış, ba­ka­lım. Gö­rü­yo­ruz ki, on ta­ne üye var, ye­ni üye olan. Bun­lar, aday­lık dö­ne­min­de, 1990 yı­lın­dan 2005 yı­lı­na ka­dar… Bun­la­rın nü­fu­su top­lam 75 mil­yon, ya­ni, Tür­ki­ye'nin nü­fu­su ci­va­rın­da, bi­zim­ki de 73 mil­yon. 75 mil­yon­luk aday ül­ke­ler top­lam ola­rak 31 mil­yar 251 mil­yon­luk bir hi­be kat­kı­sı al­mış­lar. Tür­ki­ye'nin al­dı­ğı pa­ra top­lam 1 mil­yar 702 mil­yon, de­min de söy­le­di­ğim gi­bi. De­mek ki, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu ko­nu­da cid­di bir me­se­le var kar­şı­mız­da.

Şim­di de­ni­le­bi­lir ki: "Efen­dim, iş­te, on­la­ra o ka­dar ver­miş­ler, bi­ze bu ka­dar ver­miş­ler, uğ­raş­tık, da­ha faz­la­sı­nı ala­ma­dık, ne ya­pa­lım." Öy­le de­ğil. Bu, doğ­ru­dan doğ­ru­ya, Tür­ki­ye'nin üye­li­ğiy­le il­gi­li bir me­se­le­dir de­ğer­li ar­ka­daş­lar. Dik­kat­le in­ce­ler­se­niz, Av­ru­pa Bir­li­ği­nin 2004 yı­lı­nın Ara­lık ayın­da al­dı­ğı zir­ve ka­ra­rı­nı dik­kat­le okur­sa­nız, ora­da şöy­le ifa­de­ler var, -di­ğer un­sur­la­rı çok söy­le­dik bu­ra­da, on­la­rı bı­ra­kı­yo­ruz- de­ni­yor ki: "Tür­ki­ye, Av­ru­pa Bir­li­ği bir ma­li re­form yap­ma­dan üye ola­maz. Bu da, 2014 yı­lın­dan ön­ce ola­maz." Ya­ni şu­nu de­mek is­ti­yor: "Siz bü­tün yü­küm­lü­lük­le­ri­ni­zi ye­ri­ne ge­tir­se­niz, her şe­yi yap­sa­nız, biz ma­li re­form yap­ma­dan, si­zi üye yap­ma­ya­ca­ğız." Aca­ba ni­çin? Çün­kü, si­ze ve­re­cek pa­ra­la­rı yok, me­se­le bu ka­dar açık, bu ka­dar ba­sit.

Av­ru­pa Bir­li­ği­nin büt­çe­si, yak­la­şık 125 mil­yar eu­ro­dur ve bu büt­çe­nin öz­lü bi­çim­de ar­tı­rıl­ma­ma­sı ko­nu­sun­da da il­ke mu­ta­ba­kat­la­rı var.  Şim­di, Tür­ki­ye bu­gün üye ol­sa, Av­ru­pa Bir­li­ği­nin büt­çe­sin­den yak­la­şık 16 mil­yar eu­ro pa­ra ala­cak, yak­la­şık 5,5 mil­yar eu­ro Av­ru­pa Bir­li­ği büt­çe­si­ne kat­kı­da bu­lu­na­cak, ya­ni, net ola­rak -kre­di, borç fi­lan de­ğil, doğ­ru­dan doğ­ru­ya Av­ru­pa Bir­li­ği­nin büt­çe­si­nin kat­kı­sı ola­rak- Tür­ki­ye'ye yıl­da 11,5 mil­yar eu­ro pa­ra ve­ri­le­cek. Bu­nun 8,5 mil­yar eu­ro­su da ta­rım sek­tö­rü­ne gi­de­cek.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, Av­ru­pa Bir­li­ğin­de bu pa­ra­yı ve­re­cek kay­nak yok. Onun için si­ze di­yor­lar ki: "Biz ma­li re­form ya­pa­ca­ğız, ya­ni, bu­gün­kü usul­le­ri de­ğiş­ti­re­ce­ğiz, si­ze bu­gün ver­me­miz ge­re­ken pa­ra­yı ver­me­ye­ce­ğiz ve o ne­den­le, an­cak, si­ze çok da­ha dü­şük bir pa­ra ve­re­bi­le­ce­ği­miz bir du­ru­ma ge­lir­sek, o za­man ba­ka­ca­ğız." Ya­ni, Tür­ki­ye'nin üye­li­ği­ne kar­şı çı­kan­la­rın her za­man di­le ge­tir­me­dik­le­ri, ama, bu gi­bi bel­ge­ler­den oku­du­ğu­muz ger­çek­ler bun­lar­dır. Biz, böy­le tek­nik me­se­le­ler­le, tek­nik bel­ge­ler­le bo­ğu­şur­ken, bu me­se­le­nin özü­nü göz­den uzak tu­ta­ma­yız.

Bir şe­yi da­ha si­ze söy­le­ye­yim: Ay­nı za­man­da Dün­ya Ti­ca­ret Ör­gü­tün­de ne ol­du­ğu­na ba­ka­cak­sı­nız. Do­ha'da Dün­ya Ti­ca­ret Ör­gü­tü­nün al­dı­ğı ka­rar, 2014 yı­lı­na ka­dar ta­rım sek­tö­rü­ne ya­pı­lan kat­kı­la­rın azal­tı­la­ca­ğı­nı, hat­ta, müm­kün­se sı­fı­ra in­di­ri­le­ce­ği­ni söy­lü­yor. Ya­ni, de­min si­ze söy­le­dim, şim­di, Tür­ki­ye bu­gün üye ol­sa, bi­zim çift­çi­mi­zin ce­bi­ne, ay­nen, Yu­nan çift­çi­si­nin, Po­lon­ya çift­çi­si­nin, Bul­gar çift­çi­si­nin ce­bi­ne gir­di­ği gi­bi çok bü­yük bir kat­kı gi­re­cek, borç fi­lan de­ğil, kre­di de­ğil, Av­ru­pa Bir­li­ği pa­ra­sı ola­rak bir kat­kı gi­re­cek 8,5 mil­yar. Ama, bir ta­raf­tan da öy­le bir sis­tem ge­liş­ti­ri­li­yor ki Dün­ya Ti­ca­ret Ör­gü­tün­de, bu kat­kı­lar ta­ma­men sı­fı­ra in­di­ri­li­yor, o da 2014 yı­lın­da. Te­sa­düf o ki, bi­zim zir­ve ka­ra­rın­da da "2014 yı­lın­dan ön­ce Tür­ki­ye üye ola­maz." de­ni­li­yor. İş­te, bun­la­rı, bi­zim bu­ra­da ko­nuş­ma­mız la­zım de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, yü­ce Mec­lis­te bun­la­rı ko­nu­şa­ca­ğız. Üye­li­ği­mi­zin önün­de­ki bu en­gel­le­ri ko­nu­şa­ca­ğız. Bun­lar bi­zim me­se­le­le­ri­miz.

Şim­di, bu­nun­la bit­mi­yor. Ye­ni bir ge­liş­me var. Ba­zı ar­ka­daş­la­rı­mız bu­nu bi­li­yor, Av­ru­pa Uyum Ko­mis­yo­nun­da üye olan­lar, ama, zan­ne­di­yo­rum ki, yü­ce Mec­li­sin önün­de bun­lar tar­tı­şıl­ma­dı. Şim­di, önü­mü­ze her gün ye­ni bir en­gel çı­ka­rı­lı­yor. En son çı­ka­rı­lan en­ge­li mü­sa­ade eder­se­niz si­ze arz ede­yim. O da şu­dur: Al­man­ya, kı­sa bir sü­re ön­ce, bir çer­çe­ve ka­ra­rı ta­sa­rı­sı sun­du Av­ru­pa Bir­li­ği Kon­se­yi­ne, Par­la­men­to fi­lan de­ğil, doğ­ru­dan doğ­ru­ya Av­ru­pa Bir­li­ği­nin ic­ra ma­ka­mı­na. İlk baş­ta ba­kı­yor­su­nuz, ne di­yor bu ta­sa­rı: Efen­dim, bu ta­sa­rı, ırk­çı­lık­la mü­ca­de­le, ya­ban­cı düş­man­lı­ğıy­la mü­ca­de­le, Ya­hu­di düş­man­lı­ğıy­la mü­ca­de­le… Bun­la­ra iti­ra­zı­mız yok, ama bir hü­küm da­ha koy­muş. O da şu: "Soy­kı­rı­mı inkâr eden­le­ri ha­pis ce­za­sı­na çarp­tı­ra­cak­sı­nız" di­yor. Ve bü­tün AB ül­ke­le­ri­ni bağ­la­ya­cak bir ka­rar bu. Bu­ra­da ko­nuş­tuk, Fran­sız mec­li­si­nin al­dı­ğı ka­ra­rı he­pi­miz oy bir­li­ğiy­le tak­bih et­tik, çok şid­det­le tep­ki gös­ter­dik. Bu, Fran­sa'ya öz­gü ol­ma­ya­cak. Bu ta­sa­rı ka­bul edil­mek üze­re şu sı­ra­da. Ka­bul edil­di­ği an­da, bü­tün Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­le­ri soy­kı­rım id­di­ası­nı inkâr eden­le­ri ce­za­lan­dır­mak zo­run­da ka­la­cak­lar, bu­nun için ce­za ka­nun­la­rı­nı de­ğiş­tir­mek zo­run­da ka­la­cak­lar.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bun­la­rı ko­nuş­mak zo­run­da­yız. Ve bu­nu ya­par­ken çok önem­li bir nok­ta­ya dik­ka­ti­ni­zi çe­ke­yim -Mec­lis za­bıt­la­rı­na bu­nu mut­la­ka kay­det­tir­me­miz la­zım ki, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si bu­nun far­kın­da de­ğil miy­di de­me­sin­ler- ulus­la­ra­ra­sı alan­da soy­kı­rım ko­nu­sun­da­ki en te­mel bel­ge olan 1948 ta­rih­li Soy­kı­rı­mı Ön­le­me Söz­leş­me­si'ni ta­ma­men dev­re dı­şı bı­ra­kı­yor­lar. Bu­na hiç­bir atıf yok. Öy­le an­la­şı­lı­yor ki, Türk Hükûme­ti tek­nik dü­zey­de "Aman ne ya­pı­yor­su­nuz! İş­te, bu­nun esa­sı 1948 Söz­leş­me­si'dir. Bu­nu mut­la­ka bu­ra­ya yaz­ma­nız la­zım." di­ye iti­raz­da bu­lun­muş, cid­di­ye al­ma­mış­lar Tür­ki­ye'nin iti­ra­zı­nı. Tek bir sa­tır­la, tek bir cüm­ley­le bah­set­mi­yor­lar bun­dan.

Ne­ti­ce­de ne ola­cak? İş­te, Fran­sa gi­bi ül­ke­le­rin par­la­men­to­la­rın­da al­dık­la­rı söz­de soy­kı­rım id­di­ala­rı­na da­ya­na­rak, üye ül­ke­ler, "soy­kı­rım ol­ma­mış­tır" di­yen­le­ri ce­za­lan­dır­ma yo­lu­na gi­de­cek­ler.

"Efen­dim, Er­me­ni de­mi­yor." Er­me­ni de­mi­yor, ama Er­me­ni me­se­le­si­ni de kap­sa­ya­cak şe­kil­de ka­le­me alın­mış. Ne­re­den bi­li­yo­ruz? Çün­kü, 1948 Söz­leş­me­si'ne atıf­ta bu­lun­sa bu Er­me­ni id­di­ala­rı­nı dı­şa­rı­da bı­ra­kı­yor. Çün­kü, ulus­la­ra­ra­sı hu­kuk, millî hu­kuk gi­bi, ma­kab­li­ne şa­mil ol­mu­yor, geç­mi­şe ge­çer­li ol­mu­yor. Hal­bu­ki, bu, ha­zır­la­nan me­tin, doğ­ru­dan doğ­ru­ya geç­mi­şe de ge­çer­li olu­yor, ya­ni geç­miş­te­ki soy­kı­rım id­di­ala­rı­na da ge­çer­li olu­yor. İş­te, biz, Av­ru­pa Bir­li­ği­nin An­ka­ra'da­ki tem­sil­ci­si­ni da­vet et­tik, ba­zı bü­yü­kel­çi­le­ri da­vet et­tik, Av­ru­pa Bir­li­ği Uyum Ko­mis­yo­nu ola­rak ça­lı­şı­yo­ruz, ama ta­ti­le gir­me­den yü­ce Mec­li­sin bil­gi­si­ne bu­nu ge­tir­mek is­te­dik.

Ya­ni, ne­ti­ce­de ne ola­cak? Bu me­tin ka­bul edil­di­ğin­de -bel­ki bir iki aya ka­dar ka­bul edi­le­cek- Av­ru­pa hu­ku­ku­nun bir par­ça­sı ola­cak ve siz, üye ol­mak is­te­di­ği­niz za­man, üye­lik sü­re­cin­de ka­rar aşa­ma­sa­na gel­di­ği­niz za­man si­ze di­ye­cek­ler ki, bak, Av­ru­pa hu­ku­ku­nun ta­ma­mı­nı ka­bul et­mek zo­run­da­sı­nız, bu­nu da ka­bul ede­cek­si­niz, ya­ni soy­kı­rı­mın inkârı­nı siz de ya­sak­la­ya­cak­sı­nız Ce­za Ka­nu­nu'nuz­da. Ya­ni, Fran­sa ne yap­tıy­sa, Tür­ki­ye de onu yap­mak zo­run­da ka­la­cak. Bu­nun da­ha ay­rın­tı­la­rı var, gir­mi­yo­rum; millî mah­ke­me ka­ra­rı­na bağ­lı­yor­lar, bu da 1948 Söz­leş­me­si'ne ay­kı­rı.

Ya­ni, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, biz, za­ma­nı­mı­zı bu iş­le­re ayır­mak zo­run­da­yız. Mec­li­sin son gün­le­ri­ni, biz, zan­ne­di­yo­rum ki, bu gi­bi ko­nu­la­rı tar­tış­ma­ya ayır­sak çok isa­bet­li bir iş yap­mış olur­duk. Çok de­ğer­li ar­ka­da­şım Ya­şar Ya­kış bü­yük bir ti­tiz­lik­le bu ko­nu­yu ta­kip edi­yor, ken­di­si­ne te­şek­kür edi­yo­rum bu ve­si­ley­le, ama, bu, he­pi­mi­zin so­ru­nu­dur, he­pi­mi­zin ko­nu­su­dur ve zan­ne­di­yo­rum ki, biz Mec­lis ola­rak bun­la­rın üs­tü­ne gi­de­ce­ğiz. Bu­nu yap­mı­yo­ruz. Ne ya­pı­yo­ruz? Ale­la­ce­le bir Ana­ya­sa de­ği­şik­li­ği yo­lu­na gi­di­yo­ruz. Bu ko­nu be­nim şu an­da­ki ko­nuş­ma­mın ko­nu­su de­ğil, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım da gö­rüş­le­ri­mi­zi çok iyi bir şe­kil­de, ay­rın­tı­lı bir şe­kil­de an­lat­tı­lar, on­la­ra bir şey söy­le­me­ye­ce­ğim. Yal­nız, çok de­ğer­li Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si söz­cü­sü ar­ka­da­şım dün­ya­dan ör­nek­ler ver­di, iş­te, hal­kın cum­hur­baş­ka­nı­nı seç­ti­ği ül­ke­ler­den ör­nek­ler ver­di fi­lan.

Şim­di, bu ve­si­ley­le, ma­dem­ki dün­ya­dan bah­se­di­yo­ruz, mü­sa­ade eder­se­niz si­ze bir cüm­ley­le şu­nu ha­tır­la­ta­yım: Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin se­çim ka­ra­rı al­dık­tan son­ra Ana­ya­sa de­ği­şik­li­ği yo­lu­na git­me­si­nin dün­ya­da bir ta­ne ör­ne­ği yok­tur. Biz çok ara­dık, bu­la­ma­dık. Se­çim ka­ra­rı al­mış bir par­la­men­to­nun ana­ya­sa de­ği­şik­li­ği­ne git­ti­ği­nin ör­ne­ği­ni biz bu­la­ma­dık. Siz bu­lur­sa­nız lüt­fen bi­ze de söy­le­yin, bi­zim de ir­fa­nı­mız art­mış olur, biz de öğ­ren­miş olu­ruz. Bu gi­bi ko­nu­lar­da, da­ima, ge­le­cek par­la­men­to­ya bı­ra­kı­lır gö­rev. Bı­ra­kı­nız ana­ya­sa de­ği­şik­li­ği gi­bi ko­nu­la­rı, önem­li iha­le­ler yap­maz­lar hükûmet­ler. Bı­ra­kı­nız onu, hükûmet­ler, si­ya­si­ler dev­let pa­ra­sıy­la uça­ğa bin­mez­ler mec­lis se­çim ka­ra­rı al­dık­tan son­ra. Bu ka­dar ti­tiz­lik­le ha­re­ket edi­lir, çün­kü, yet­ki, ar­tık, bel­li ki, kı­sa bir sü­re son­ra oluş­tu­ru­la­cak mec­li­se ait­tir.

Şim­di, biz, bun­la­rı bil­me­den, bun­la­rı dü­şün­me­den, ale­la­ce­le, ge­ce ya­rı­sı ça­lış­ma­la­rıy­la Ana­ya­sa de­ği­şik­li­ği­ne gi­der­sek, şu­nu bi­li­niz -içe­ri­ği hak­kın­da çok şey söy­len­di, da­ha da söy­le­ne­cek ama, şu­nu bil­has­sa tes­cil et­tir­mek is­ti­yo­rum, va­tan­daş­la­rı­mı­zın da bil­gi­si­ne su­nu­yo­rum ki- dün­ya­da bir tek ör­ne­ği yok­tur. Ar­tı, ge­ne, ar­ka­da­şım, hal­kın doğ­ru­dan seç­ti­ği ül­ke­ler­den bah­set­ti Av­ru­pa'da ve bu ara­da, Fran­sa'dan bah­set­ti.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, si­ze bu ko­nu­da da kı­sa bir bil­gi ve­re­yim. Bah­set­ti­ği Fran­sa Ana­ya­sa­sı, 1958 ta­rih­li İkin­ci Cum­hu­ri­yet Ana­ya­sa­sı'dır ve Fran­sız hu­kuk­çu­la­rı­nın oy bir­li­ğiy­le be­lirt­ti­ği gö­rüş şu­dur: Bü­tün Av­ru­pa ül­ke­le­ri ara­sın­da en an­ti­de­mok­ra­tik ana­ya­sa Fran­sız Ana­ya­sa­sı'dır. Ni­çin? Çün­kü, öy­le yet­ki­ler ver­miş­ler ki o za­man De Ga­ul­le Cum­hur­baş­ka­nı ola­cak di­ye, hiç­bir uy­gar ül­ke­de, hiç­bir de­mok­ra­tik ül­ke­de ör­ne­ği yok. Di­le­di­ği za­man mec­li­si fes­he­di­yor, al­tı ay sü­rey­le Fran­sa'yı ka­rar­na­me­ler­le ida­re edi­yor.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Bu­yu­run, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız.

ONUR ÖY­MEN (De­vam­la) - Ta­mam­lı­yo­rum.

1958 Ana­ya­sa­sı çer­çe­ve­sin­de­ki bu yet­ki­le­ri­ni De Ga­ul­le'ün kul­lan­ma­sı­na ra­mak kal­mış­tı 68 olay­la­rı sı­ra­sın­da, git­ti Al­man­ya'ya, ora­da­ki Fran­sız Bir­lik­le­ri Ko­mu­ta­nı Mas­su'yle ko­nuş­tu. Doğ­ru­dan doğ­ru­ya as­kerî ida­re ku­ra­cak­tı Fran­sa'da, bu Ana­ya­sa'ya da­ya­na­rak. Onun için, ka­ti­yen zan­net­me­yin ki, hal­kın seç­ti­ği, doğ­ru­dan doğ­ru­ya cum­hur­baş­ka­nı­nı seç­ti­ği re­jim­ler çok de­mok­ra­tik re­jim­ler­dir, fa­kat, par­la­men­to­nun seç­ti­ği re­jim­le­rin de­mok­ra­siy­le ala­ka­sı yok­tur. Hiç doğ­ru de­ğil.

Bu ara­da, bir son cüm­le ola­rak şu­nu da söy­le­ye­yim: De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bü­tün ül­ke­le­ri, bü­yük ve kü­çük, müt­te­fik olan ve ol­ma­yan, bü­tün ül­ke­le­ri uya­rı­yo­ruz: "Tür­ki­ye'de­ki iç po­li­ti­ka tar­tış­ma­la­rı­na lüt­fen ka­rış­ma­yın; lüt­fen, bun­la­rın dı­şın­da ka­lın." Kal­kıp da, ya­ban­cı ül­ke­ler, Tür­ki­ye'de Ana­ya­sa öy­le mi ol­sun, böy­le mi ol­sun, bu ko­nu­da, lüt­fen gö­rüş­le­ri­ni ken­di­le­ri­ne sak­la­sın­lar, bu ko­nu­da Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si ka­rar ve­rir, Türk hal­kı ka­rar ve­rir. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Biz, ya­ban­cı­la­rın tel­ki­niy­le, teş­vi­kiy­le, öne­ri­siy­le Ana­ya­sa de­ğiş­ti­re­cek bir mil­let de­ği­liz. Onun için uya­rı­yo­ruz: Hiç kim­se Tür­ki­ye'ye ne­yi na­sıl ya­pa­ca­ğı­nı öğ­ret­me­ye kalk­ma­sın, hiç kim­se Türk hal­kı­na ki­me oy ve­re­ce­ği­ni söy­le­me­ye kalk­ma­sın. Türk hal­kı bu­nu çok iyi bi­lir ve ben ina­nı­yo­rum ki, bu Mec­lis­te gö­rev ya­pan hiç­bir mil­let­ve­ki­li ya­ban­cı­la­rın des­te­ğiy­le se­çi­lip bir ke­re da­ha bu kol­tuk­la­ra otur­mak is­te­mez. Bu gö­rüş­le­ri­mi de bu ve­si­ley­le ifa­de et­mek is­ti­yo­rum.

Bi­zim tav­rı­mız, bu ya­say­la il­gi­li bu söy­le­di­ğim ne­den­ler­le bel­li­dir. İl­ke ola­rak, böy­le bir ku­ru­mun ku­rul­ma­sı­na kar­şı de­ği­liz. Biz de oy ve­rir­dik; eğer, bi­zim dev­let sis­te­mi­mi­ze, per­so­nel re­ji­mi­mi­ze, Ana­ya­sa'mı­za uy­gun bir me­tin ola­rak ha­zır­lan­mış ol­say­dı.

Bu ve­si­ley­le, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, yü­ce Mec­li­se en iç­ten say­gı­la­rı­mı su­nu­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

Şah­sı adı­na, Bat­man Mil­let­ve­ki­li Afif De­mir­kı­ran.

Bu­yu­run Sa­yın De­mir­kı­ran. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

AFİF DE­MİR­KI­RAN (Bat­man) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; Mer­ke­zi Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi­nin İs­tih­dam ve Büt­çe Esas­la­rı Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı­nın ge­ne­li üze­ri­ne şah­sım adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Yü­ce Mec­li­si say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; De­ğer­li Bü­yü­kel­çi Onur Öy­men Be­ye­fen­di, bi­raz ön­ce bir cüm­le kul­lan­dı­lar, de­di­ler ki: "Dün­ya­nın hiç­bir par­la­men­to­sun­da se­çim ka­ra­rı alın­dık­tan son­ra ana­ya­sa de­ği­şik­li­ği, böy­le bir şe­yi biz ara­dık, bu­la­ma­dık, va­ki de­ğil­dir."

Ben de bu­na şu şe­kil­de mu­ka­be­le­de bu­lun­mak is­ti­yo­rum: Dün­ya­nın hiç­bir par­la­men­to­sun­da -bi­zim de tes­pit­le­ri­mi­ze gö­re- "se­çi­lir" ile "top­la­nır" sa­yı­la­rı­nın eş­teş ol­du­ğu, ya­ni, her­ke­sin "184" ola­rak ön­gör­dü­ğü… Ana­ya­sa Mah­ke­me­si ka­ra­rı­nı ver­miş, onun için bu­ra­da yo­rum ya­pa­bil­me hak­kı­mız var. Her ne ka­dar say­gıy­la uy­gu­la­dık, an­cak bü­tün hu­kuk­çu­lar, bü­tün Ana­ya­sa hu­kuk­çu­la­rı "184" ola­rak top­lan­tı sa­yı­sı­nı ön­gör­mek­te iken, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si ak­si­ne ka­rar ver­di. Bir baş­ka par­la­men­to­da da bir baş­ka dün­ya par­la­men­to­sun­da da böy­le bir hu­sus yok­tur, ben de bu­nu ifa­de et­mek is­ti­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CA­VİT TO­RUN (Di­yar­ba­kır) - "Se­çi­lir" ke­li­me­si ile "top­la­nır" ke­li­me­si bir­bi­ri­ne ka­rış­tı.

AFİF DE­MİR­KI­RAN (De­vam­la) - Evet, ya­ni "se­çi­lir" ile "top­la­nır" ve­ya­hut da "ka­rar" ile "top­lan­tı ye­ter sa­yı­la­rı"nın ay­nı ol­ma­sı hu­su­su.

RA­SİM ÇA­KIR (Edir­ne) - Bur­han Ku­zu'nun dı­şın­da hiç kim­se öy­le bir şey de­me­di.

AFİF DE­MİR­KI­RAN (De­vam­la) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; esa­sen, ka­nun­laş­ma­sı­nı bek­le­di­ği­miz ta­sa­rı, Mer­kezî Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi­nin ku­ru­lu­şu­na iliş­kin bir ta­sa­rı de­ğil­dir, bir ku­ru­luş ka­nu­nu söz ko­nu­su de­ğil­dir. Za­ten ku­ru­lu bu­lu­nan ve beş yıl­dır hiz­met ve­ren bir ku­ru­mun per­so­nel ya­pı­sı­nın güç­len­di­ril­me­si, ken­di büt­çe imkânla­rı­na sa­hip ol­ma­sı ve böy­le­ce, AB ma­li yar­dım­la­rı­nın mak­si­mum öl­çü­de kul­la­nı­la­bil­me­si için ya­pıl­ma­sı ge­re­ken dü­zen­le­me­ler söz ko­nu­su­dur.

AB ma­li yar­dım­la­rı der­ken, Tür­ki­ye-AB iliş­ki­le­ri­ne bak­tı­ğı­mız za­man, bu ma­li iliş­ki­le­rin üç dö­nem hâlin­de te­sis edil­miş ol­du­ğu­nu gö­rü­yo­ruz. Bir ta­ne­si, güm­rük bir­li­ği ön­ce­si Tür­ki­ye ve­ri­len yar­dım­lar, ya­ni 1963-1995 yıl­la­rı ara­sı.

Mik­ta­rı­na bak­tı­ğı­mız za­man, kre­di ve hi­be­le­rin top­la­mı -ta­ah­hüt edi­len- 1,6 mil­yar do­lar. Bi­raz ön­ce, De­ğer­li Bü­yü­kel­çim, De­ğer­li Mil­let­ve­ki­lim ifa­de et­ti top­la­mı, ama ben de bö­lüm­le­re, pe­ri­yot­la­ra bö­le­rek ifa­de ede­yim: An­cak 1 mil­yar do­la­rı kul­la­nıl­mış. Bu da An­ka­ra An­laş­ma­sı Ek Ma­li Pro­to­ko­lü çer­çe­ve­sin­de yü­rü­tül­müş.

 Güm­rük Bir­li­ği dö­ne­mi­ne gel­di­ği­miz­de, ya­ni 1996-1999 yıl­la­rı ara­sın­da Or­tak­lık Kon­se­yi ka­ra­rıy­la, Güm­rük Bir­li­ği son­ra­sın­da Tür­ki­ye'ye AB büt­çe kay­nak­la­rın­dan ve Top­lu­lu­ğun Ak­de­niz ül­ke­le­ri­ne yö­ne­lik prog­ra­mın­dan kre­di ve hi­be ya­pıl­ma­sı ön­gö­rül­müş­tür. Ta­ah­hüt edi­len mik­tar 2 mil­yar 275 mil­yon av­ro, kul­la­nı­lan ise sa­de­ce 690 mil­yon av­ro. Bu, ağır­lık­lı ola­rak Yu­na­nis­tan ve­to­su ne­de­niy­le­dir.

Aday­lık dö­ne­mi: Ka­tı­lım Ön­ce­si Ma­li Pro­to­kol, ma­lu­mu­nuz ol­du­ğu gi­bi, Av­ru­pa Bir­li­ği­nin 10-11 Ara­lık 1999 ta­ri­hin­de ger­çek­leş­tir­di­ği Hel­sin­ki Zir­ve­si'nde ül­ke­mi­zin tam üye­li­ğe aday­lı­ğı­nın ka­bul edil­me­siy­le Tür­ki­ye-Av­ru­pa Bir­li­ği iliş­ki­le­ri ye­ni bir sü­re­ce gir­miş­tir ve bu­ra­da­ki ma­li yar­dım­lar, ME­DA prog­ra­mı çer­çe­ve­sin­de oluş­tu­rul­muş ve bu ma­li prog­ra­mın 2002, 2003, 2004 yıl­la­rın­da­ki ger­çek­leş­me­le­ri, 2005 yı­lın­da im­za­la­nan ve fa­kat he­nüz  söz­leş­me­ye bağ­lan­ma­yan mik­ta­rı ve 2006 yı­lı -he­nüz im­za­lan­ma­mış, ki, im­za­lan­ma­sı için bu bi­raz ön­ce ifa­de et­ti­ği­miz ve şu an­da gö­rüş­tü­ğü­müz ka­nu­nun çık­ma­sı ge­re­ki­yor- ile be­ra­ber 1,3 mil­yar do­lar­lık bir mik­ta­ra te­ka­bül et­mek­te­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, 2007 yı­lın­dan iti­ba­ren 2013 yı­lı­na ka­dar Av­ru­pa Bir­li­ğiy­le ma­li iş­bir­li­ği­miz bir "Ka­tı­lım Ön­ce­si Ma­li Yar­dım Ara­cı" İn­gi­liz­ce kı­sal­tıl­mış is­miy­le IPA dö­ne­mi­ne gir­miş bu­lu­nu­yo­ruz. 2010 yı­lı­na ka­dar her se­ne ala­ca­ğı­mız mik­tar aşa­ğı yu­ka­rı be­lir­len­miş bu­lu­nup, 2 mil­yar 250 mil­yon do­lar­dır or­ta­la­ma. Ya­ni, 500 mil­yon do­lar­dan baş­la­yıp ar­tan bir se­yir ile top­lam 2 mil­yar 250 mil­yon do­la­ra ba­liğ ola­cak­tır. An­cak, 2013 yı­lı­na ka­dar­ki Av­ru­pa Bir­li­ği­nin ka­tı­lım ön­ce­si ma­li yar­dı­mı top­la­mı 11,4 mil­yar do­lar­dır. Bu, Tür­ki­ye'nin ya­nı sı­ra, Hır­va­tis­tan, Ar­na­vut­luk, Bos­na-Her­sek, Sır­bis­tan-Ka­ra­dağ ve Ma­ke­don­ya'yı kap­sa­mak­ta­dır. Eğer, ma­li bün­ye­mi­zi güç­len­di­rir, ku­rum­la­rı­mı­zı doğ­ru dü­rüst ça­lı­şır va­zi­ye­te ge­ti­rir, ele­man tak­vi­ye­si ya­par­sak bu ma­li yar­dım­dan mak­si­mum se­vi­ye­de is­ti­fa­de ede­bil­me imkânı­mız var, önü açık­tır. Ne ka­dar çok pro­je üre­te­bi­lir­sek o ka­dar çok kul­la­na­bil­me imkânı var. Ön­gö­rü, or­ta­la­ma yıl­lık 600 mil­yon do­lar ci­va­rın­da ol­mak­la be­ra­ber -ki, bu 4 mil­yar do­lar ci­va­rın­da bir ra­ka­ma ba­liğ olu­yor- ben, ar­ka­daş­la­rı­mız­la yap­mış ol­du­ğu­muz gö­rüş­me­ler­de de 5-6 mil­yar do­la­rı­nı ra­hat­lık­la, hat­ta da­ha faz­la­sı­nı da ra­hat­lık­la kul­la­na­bil­me imkânın­da ol­du­ğu­mu­za ina­nı­yo­rum.

Ta­bii ki, Av­ru­pa Bir­li­ğiy­le iliş­ki­ler­de ma­li yar­dım her şe­yin ba­şın­da de­ğil. Bi­raz ön­ce Sa­yın Öy­men, uzun bir sü­re için­de çok az bir mik­tar yar­dı­mın kul­la­nı­la­bil­di­ği­ni ifa­de et­ti­ler. Ya­ni, biz za­ma­nın­da eğer Av­ru­pa Bir­li­ği­ne üye ola­bil­miş ol­say­dık, İs­pan­ya'nın, Yu­na­nis­tan'ın, di­ğer ül­ke­le­rin al­mış ol­du­ğu yar­dım­lar ka­dar biz de ala­cak­tık. Ha, ile­ri­de ola­bi­le­cek­miş o da ay­rı. Bu, bi­raz ön­ce ifa­de et­ti­ğim 5-6 mil­yar av­ro­luk yar­dı­mı kul­la­na­bi­le­cek mi­yiz o da ay­rı. Ama, bu­ra­da önem­li olan, bir he­def kon­muş­tur, ulu­sal bir he­def­tir, Av­ru­pa Bir­li­ği­ne üye­lik­tir. Yar­dım­lar ve­sa­ire ikin­ci plan­da ge­lir. Ama, ma­dem­ki bu yo­la çık­mı­şız, ma­dem­ki ku­rum­sal ya­pı­mı­zı ona gö­re adap­te ede­ce­ğiz, ma­dem­ki böl­ge­ler ara­sın­da­ki fark­lı­lık­la­rı or­ta­dan kal­dı­ra­ca­ğız, ma­dem­ki is­tih­da­mı ar­tı­ra­ca­ğız, ma­dem­ki sı­nır öte­si kom­şu­la­rı­mız­la çe­şit­li pro­je­ler ge­liş­ti­re­ce­ğiz, o za­man, bu­nu bi­hak­kın yap­mak la­zım, bu­na gö­re or­ga­ni­ze ol­mak la­zım ve Mer­ke­zî Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi­ni de bu­na gö­re güç­len­dir­mek la­zım, ken­di büt­çe­si­ne ka­vuş­tur­mak la­zım, ken­di per­so­nel alı­mı­nı sağ­la­mak la­zım.

Şu an­da bu­ra­da ça­lı­şan, bu ku­rum­da ça­lı­şan per­so­nel aşa­ğı yu­ka­rı 80 ci­va­rın­da­dır. Bu ra­kam, esa­sen, o yıl­ki yar­dım­la­rın, ma­li yar­dım­la­rın mik­ta­rı ve ka­rak­te­riy­le ba­ğım­lı ola­rak ar­tı­rıl­mak­ta­dır. Me­se­la, 2006 yı­lın­da­ki pa­ket için, 100 ta­ne ele­man ön­gö­rül­mek­te­dir. An­cak, ele­man­la­rın her bi­ri­si de­ği­şik ku­rum­lar­dan gel­miş, bu­ra­da is­tih­dam edil­miş­tir. Çün­kü, ken­di üc­ret­le­ri­ni ken­di ku­rum­la­rın­dan al­mış ol­duk­la­rı için, her bi­ri­nin de­ği­şik üc­ret­le­ri var, her bi­ri­nin de­ği­şik sta­tü­sü var. Eğer, biz, bu ka­nu­nu, bu­gün, bu­ra­da yü­ce Par­la­men­to­nun oy­la­rıy­la ge­çi­rir isek, hem mev­cut ora­da ça­lı­şan ar­ka­daş­la­rı­mız ken­di ku­rum­la­rın­da kad­ro­la­rı kal­mak kay­dıy­la -bu­ra­da söz­leş­me­li- bu­ra­nın üc­re­ti­ni ala­bi­le­cek­ler- Dev­let Plan­la­ma Teş­ki­la­tı, Ha­zi­ne Müs­te­şar­lı­ğı, Baş­ba­kan­lık­ta ol­du­ğu gi­bi- ve ila­ve, söz­leş­me­li, ka­li­te­li, iyi li­san bi­len genç­ler de alı­na­bi­le­cek ve ona gö­re, bi­raz ön­ce bah­set­ti­ğim, 11,4 mil­yar av­ro, -2013 yı­lı­na ka­dar­ki- Av­ru­pa Bir­li­ği ka­tı­lım ön­ce­si ma­li yar­dı­mın­dan çok da­ha faz­la is­ti­fa­de ede­bil­me imkânı­mız ola­cak­tır.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; ben, ko­nuş­ma­mı bu­ra­da nok­ta­la­ya­yım. Mad­de­ler üze­rin­de, ola­yın tek­nik de­tay­la­rı­na bi­raz da­ha gi­re­ce­ğiz.

He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın De­mir­kı­ran.

Şah­sı adı­na, Ka­ra­bük Mil­let­ve­ki­li Meh­met Cey­lan.

Bu­yu­run Sa­yın Cey­lan.

MEH­MET CEY­LAN (Ka­ra­bük) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; bu­gün, Tür­ki­ye-Av­ru­pa Bir­li­ği iliş­ki­le­rin­de, Av­ru­pa Bir­li­ği­nin ma­li kay­nak­la­rın­dan ya­rar­lan­ma nok­ta­sın­da önem­li bir ka­nun ta­sa­rı­sı­nı gö­rüş­mek­te­yiz.

Da­ha ön­ce de ifa­de et­ti­ğim gi­bi, Tür­ki­ye Av­ru­pa Bir­li­ği­ne aday ol­duk­tan son­ra, Av­ru­pa Bir­li­ği­nin ma­li yar­dım­la­rın­dan ya­rar­lan­ma açı­sın­dan, Tür­ki­ye ile Av­ru­pa Kon­se­yi ara­sın­da im­za­la­nan bir mu­ta­ba­kat zap­tıy­la, bu iş­le­rin yü­rü­tül­me­si, iha­le­le­rin ya­pıl­ma­sı, söz­leş­me­le­rin im­za­lan­ma­sı, tüm bu iş­le­rin yü­rü­tül­me­si açı­sın­dan, Mer­kezî Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi, Ha­zi­ne Müs­te­şar­lı­ğı­na bağ­lı ola­rak 2003 yı­lın­da ku­rul­muş ve bu­gü­ne ka­dar da gö­rev­le­ri­ni yü­rüt­mek­te­dir.

An­cak, za­man için­de Av­ru­pa Kon­se­yiy­le im­za­la­nan ikin­ci bir Ek Mu­ta­ba­kat Zap­tı'yla, bu alan­da gö­rü­len ek­sik­lik­le­rin gi­de­ril­me­si açı­sın­dan ba­zı dü­zen­le­me­le­re ih­ti­yaç ol­du­ğu or­ta­ya çık­mış ve bu, Tür­ki­ye ile Av­ru­pa Kon­se­yi ara­sın­da im­za­la­nan ikin­ci ek bir Mu­ta­ba­kat Zap­tı'yla da ka­yıt al­tı­na alın­mış­tır.

Do­la­yı­sıy­la, Av­ru­pa Bir­li­ği­nin Tür­ki­ye'den bek­le­di­ği ko­nu, özel­lik­le Mer­ke­zi Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi­nin, is­tih­dam ve özel bir büt­çe­ye sa­hip ol­ma­sı açı­sın­dan ka­nu­ni bir dü­zen­le­me bek­len­mek­te­dir. İş­te, böy­le­si bir dü­zen­le­me bu za­ma­na ka­dar ya­pı­la­ma­mış­tır. Ta­bii ki, da­ha faz­la ge­cik­me­si du­ru­mun­da, bu Bi­ri­mi­mi­zin ça­lış­ma­sı­nı da ak­sa­ta­cak ve Av­ru­pa Bir­li­ğin­den yar­dım­lar ko­nu­sun­da önem­li tı­kan­ma­lar ya­şa­na­bi­le­cek­tir.

İş­te, bu mak­sat­la bu ka­nun ta­sa­rı­sı hu­zu­ru­nu­za ge­ti­ril­miş­tir. İn­şal­lah, siz­le­rin de­ğer­li oy­la­rıy­la ka­nun­laş­tı­ğı tak­dir­de, Mer­kezî Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi­nin gö­rev­le­ri da­ha sağ­lık­lı bir şe­kil­de bun­dan son­ra da ya­pı­la­bi­le­cek ve Av­ru­pa Kon­se­yi ta­ra­fın­dan da ak­re­di­tas­yon so­ru­nu or­ta­dan kalk­mış ola­cak­tır. Ak­si tak­dir­de, da­ha ön­ce de ben ve ar­ka­daş­la­rı­mın ifa­de et­ti­ği gi­bi, şu an­da 2002 yı­lın­dan iti­ba­ren bu za­ma­na ka­dar kul­lan­dı­rı­lan ve 2006 yı­lı prog­ra­mıy­la kul­lan­dı­rı­la­cak olan top­lam 1,3 mil­yar do­lar­lık bir yar­dı­mın da as­kı­ya alın­ma­sı ve­ya kul­lan­dı­rıl­ma­ma­sı gi­bi cid­di an­lam­da sı­kın­tı­lar söz ko­nu­su ola­bi­le­cek­tir.

Onun öte­sin­de, şu an­da Mer­kezî Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi­nin bü­tün har­ca­ma­la­rı Av­ru­pa Bir­li­ği ta­ra­fın­dan hi­be yo­luy­la sağ­lan­mak­ta­dır ve bu sü­re de ey­lül ayın­da dol­mak­ta­dır. Do­la­yı­sıy­la, eğer biz bu ka­nu­nu çı­ka­ra­maz­sak ve­ya ge­ci­ke­cek olur­sa, bu an­lam­da da cid­di sı­kın­tı­lar­la kar­şı kar­şı­ya kal­mış ola­ca­ğız. Bu açı­dan, bu ka­nun bir an ön­ce ya­sa­laş­tı­rı­la­rak, Mer­kezî Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi­mi­zin da­ha sağ­lık­lı bir ya­pı­ya ka­vuş­tu­rul­ma­sı amaç­lan­mış bu­lun­mak­ta­dır.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım; De­ğer­li Onur Öy­men Be­ye­fen­di, ko­nuş­ma­sın­da, ta­bii, hak­lı ola­rak, ka­nun ta­sa­rı­sın­da Bi­ri­min Ha­zi­ne Müs­te­şar­lı­ğı­na bağ­lı­lı­ğı ko­nu­sun­da ba­zı te­red­düt­le­ri­ni ifa­de et­ti ve onun öte­sin­de de­ne­tim ko­nu­suy­la il­gi­li ba­zı te­red­düt­le­ri­ni ifa­de et­ti. Şu­nu ifa­de et­mek is­te­rim: Mer­kezî Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi, özerk bir ya­pı­da ku­rul­muş­tur ve ku­rul­mak­ta­dır. Ha­zi­ne Müs­te­şar­lı­ğı­na sa­de­ce ida­ri açı­dan bağ­lı ol­mak­ta­dır. Ya­ni, Müs­te­şar­lık­la ida­ri iliş­ki­si, Bi­ri­min fonk­si­yo­nel özerk­li­ği­ne hiç­bir za­man za­rar ge­tir­me­ye­cek bir şe­kil­de dü­zen­len­miş olup, Bi­rim Baş­ka­nı­nın ve di­ğer ça­lı­şan­la­rı­nın mu­ta­ba­kat zap­tın­da­ki dü­zen­le­me­le­re uy­gun şe­kil­de atan­ma­la­rı­nın sağ­lan­ma­sı, ge­rek­li büt­çe kay­na­ğı­nın ak­ta­rıl­ma­sı ko­nu­la­rıy­la sı­nır­lı­dır. Ya­ni, özet­le, Ha­zi­ne Müs­te­şar­lı­ğı­na ida­ri açı­dan bağ­lan­tı­sı, ifa­de et­ti­ğim gi­bi, sa­de­ce büt­çe kay­na­ğı­nın ak­ta­rıl­ma­sı ko­nu­la­rıy­la sı­nır­lı­dır. Onun öte­sin­de, Mu­ta­ba­kat Zap­tı'nda da ifa­de edil­di­ği şek­liy­le, bi­ri­min gö­rev­le­ri­ni ifa eder­ken, ya­ni iha­le­le­rin ya­pıl­ma­sı ve söz­leş­me­le­rin im­za edil­me­si gi­bi tüm bu iş­lem­ler­de, ra­por­la­ma iş­lem­le­rin­de, as­la hiç­bir ma­kam­dan, mer­ci­den izin al­ma­sı ge­rek­mi­yor. Bu an­lam­da, tam ma­na­sıy­la fonk­si­yo­nel bir özerk­li­ğe sa­hip­tir. Özet­le -tek­ra­ren söy­lü­yo­rum- Müs­te­şar­lık­la iliş­ki­si, sa­de­ce ida­ri bir bağ­lan­tı­dır.

Di­ğer ta­raf­tan, ku­ru­mun de­ne­ti­miy­le il­gi­li ba­zı te­red­düt­ler ifa­de edil­di. Bu ko­nu­da da te­red­dü­de ma­hal yok de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, çün­kü Bi­ri­min yö­ne­ti­min­de­ki bü­tün fon­la­rın de­ne­ti­mi, yi­ne, ay­rı bir mu­ta­ba­kat zap­tıy­la ku­rul­muş bu­lu­nan Ha­zi­ne Müs­te­şar­lı­ğı bün­ye­sin­de­ki ulu­sal fon ka­yıt­la­rı üze­rin­den Sa­yış­tay ta­ra­fın­dan ger­çek­leş­ti­ril­mek­te­dir. Ya­ni, ku­ru­mun de­ne­tim­siz kal­ma­sı gi­bi bir ko­nu as­la söz ko­nu­su de­ğil, Sa­yış­tay ta­ra­fın­dan de­ne­ti­mi söz ko­nu­su­dur. Yi­ne, bu Bi­ri­min ta­sa­rı­nın ka­nun­laş­ma­sıy­la ka­vu­şa­ca­ğı büt­çe kay­na­ğı da ida­ri açı­dan bağ­lı bu­lun­du­ğu Ha­zi­ne Müs­te­şar­lı­ğı büt­çe­sin­den kar­şı­la­na­ca­ğın­dan do­la­yı, ay­nı kap­sam­da de­ne­ti­me ta­bi­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu duy­gu ve dü­şün­ce için­de, ka­nun ta­sa­rı­sı­nın, tek­rar, Mer­kezî Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi­mi­ze, ül­ke­mi­ze ha­yır­lı ol­ma­sı­nı di­li­yo­rum, he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

Ta­sa­rı­nın mad­de­le­ri­ne ge­çil­me­si­ni oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

1'in­ci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MER­KE­Zİ Fİ­NANS VE İHA­LE Bİ­Rİ­Mİ­NİN İS­TİH­DAM VE BÜT­ÇE ESAS­LA­RI

HAK­KIN­DA KA­NUN TA­SA­RI­SI

Amaç

MAD­DE 1- (1) Bu Ka­nu­nun ama­cı, Mer­ke­zi Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi­nin Ha­zi­ne Müs­te­şar­lı­ğı ile idarî iliş­ki­si­ni, is­tih­dam ve büt­çe esas­la­rı­nı dü­zen­le­mek­tir.

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na, İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Ke­mal Kı­lıç­da­roğ­lu.

Sa­yın Kı­lıç­da­roğ­lu, bu­yu­run. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Sü­re­niz on da­ki­ka.

CHP GRU­BU ADI­NA KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (İs­tan­bul) - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

Sa­yın Öy­men, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na ko­nuş­ma­sı­nı ya­par­ken, bu ta­sa­rı­nın ni­çin bu ka­dar ge­cik­ti­ği­ne vur­gu yap­tı. Ger­çek­ten, şu­nu an­la­mak müm­kün de­ğil: 14 Şu­bat 2002 ta­ri­hin­de Mu­ta­ba­kat Zap­tı'nı im­za­lı­yor­su­nuz, 2002; 30 Ocak 2003'te bu Mu­ta­ba­kat Zap­tı Par­la­men­to­dan ge­çi­yor ve ya­sa­la­şı­yor; 29 Mart 2007'de Av­ru­pa Bir­li­ği Uyum Ko­mis­yo­nun­da gö­rü­şü­lü­yor; 2003-2007, tam dört yıl...

Şim­di, sor­mak ge­re­ki­yor: Sa­yın Cey­lan, ko­nuş­ma­sı­nı ya­par­ken "Bu çok önem­li­dir. Bu­nun bir an ön­ce çık­ma­sı la­zım. Yok­sa, 1 mil­yar eu­ro­luk ala­ca­ğı, hi­be­yi ala­ma­ya­ca­ğız." de­di. İki açı­dan, bir se­fer, doğ­ru de­ğil bu. Bu­nun, eğer çık­ma­sı bu hi­be­ye bağ­lı ise bu hi­be­nin bir an ön­ce gel­me­si la­zım­dı ve AKP Hükûme­ti -ha­tır­lar­sı­nız- 1 mil­yar do­lar­lık bir yar­dı­mı ala­bil­mek için, Du­bai'de, "Ku­zey Irak'a gir­me­ye­ce­ğiz" di­ye an­laş­ma im­za­la­dı, bu Hükûmet, Sa­yın Ali Ba­ba­can. Sa­yın Ali Ba­ba­can'a Plan Büt­çe Ko­mis­yo­nun­da sor­dum: "Sa­yın Ba­kan, siz, 1 mil­yar do­la­rı al­mak için si­ya­si şart koş­tu­nuz bu eko­no­mik an­laş­ma­nın içi­ne, de­di­niz ki: 'Biz, Ku­zey Irak'a gir­me­ye­ce­ğiz, bu pa­ra­yı ve­rir­se­niz bi­ze.' Siz, bu an­laş­ma­yı im­za­lar­ken, Hükûme­tin ha­be­ri var mıy­dı, Sa­yın Baş­ba­ka­nın ha­be­ri var mıy­dı?" Sa­yın Ba­kan uzun sü­re do­laş­tı, so­nun­da da "Evet, biz bir hükûme­tiz, Hükûme­tin de ha­be­ri var­dır." de­di.

Şim­di, Sa­yın Ba­ka­na sor­mak is­te­rim: Ger­çek­ten de Ku­zey Irak'a gir­me­me ko­şu­lu­nu, o im­za­yı atar­ken Sa­yın Ba­kan, bi­li­yor muy­du, bil­mi­yor muy­du? Bu kür­sü­ye gel­sin, bu­ra­da Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti yurt­taş­la­rı­na ve Par­la­men­to­ya he­sa­bı­nı ver­sin! Ben emi­nim ki, Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Gru­bu, bu an­laş­ma­dan ötü­rü ren­ci­de ol­muş­tur. Na­sıl, böy­le bir an­laş­ma­yı Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'nin bir ba­ka­nı im­za­lar?

Şim­di, ge­li­yo­rum baş­ka bir ko­nu­ya. Efen­dim, 1,3 mil­yar av­ro yar­dım ge­le­cek­miş bi­ze. Şim­di, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti, dün­ya­nın yir­mi bü­yük eko­no­mi­sin­den bi­ri­si­dir. Av­ru­pa Bir­li­ği­nin, Tür­ki­ye'yi di­len­ci ko­nu­mu­na ge­tir­me­si­ne kim­se­nin izin ver­me­me­si la­zım ve biz, bu ya­sa bu­ra­da gö­rü­şü­lür­ken de "efen­dim, 1 mil­yar av­ro ge­le­cek, bu ace­le çık­sın." Ne de­mek 1 mil­yar av­ro? 1 mil­yar av­ro, ben şim­di si­ze ra­kam ve­re­yim: Ro­man­ya ve Bul­ga­ris­tan, AB'nin bun­la­ra yap­tı­ğı yar­dım ne ka­dar bi­li­yor mu­su­nuz? 10,4 mil­yar av­ro, 10,4 mil­yar… Tür­ki­ye'ye ne ve­ri­yor? 1,3 ve­re­cek­miş de, biz bu ya­sa­yı çı­ka­ra­lım da bir an ön­ce gel­sin.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, Av­ru­pa Bir­li­ği ile iliş­ki­ler­de Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'ni edil­gen du­ru­mu­na dü­şü­ren, her ta­li­ma­ta ba­şüs­tü­ne di­yen bir hükûmet var şu an­da. Bu Hükûmet­ten kur­tul­ma­dık­ça Tür­ki­ye ile Av­ru­pa Bir­li­ği iliş­ki­le­ri den­ge­li, dü­zen­li ve tu­tar­lı yü­rü­mez, yü­rü­me­di­ği­ni de gö­rü­yo­ruz. Her şe­ye ta­li­mat ve­ri­yor­lar, Hükûmet de "ba­şüs­tü­ne" di­yor. Bu an­la­yı­şı kır­ma­mız la­zım.

Ba­kın, ben si­ze Sa­yın Ali Ba­ba­can ile il­gi­li bir ko­nu­yu da­ha ak­ta­ra­ca­ğım: Bu tek­lif Plan Büt­çe Ko­mis­yo­nun­da gö­rü­şü­lür­ken gel­di. Sa­yın Ali Ba­ba­can kür­sü­ye gel­di, Hükûmet sı­ra­la­rın­da otur­du. Plan Büt­çe Ko­mis­yo­nun­da Sa­yın Ba­ka­na şu so­ru­yu sor­duk: De­dik ki: "Sa­yın Ba­kan, siz, Sa­yın Ab­dul­lah Gül'ün Cum­hur­baş­ka­nı ada­yı ilan edil­di­ği gün, AKP Gru­bun­da siz şu la­fı et­ti­niz mi: 'Va­ta­na, mil­le­te ve İs­lam âle­mi­ne ha­yır­lı ol­sun.' Söy­le­di­niz mi söy­le­me­di­niz mi?"

Şim­di, Sa­yın Ba­kan ge­ne pas geç­ti: Tek­rar sor­duk. "Sa­yın Ba­kan, siz bu la­fı et­ti­niz mi et­me­di­niz mi? Biz, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'ne ha­li­fe se­çi­yor­sak söy­le­di­ği­niz laf doğ­ru­dur. Ama, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'ne Cum­hur­baş­ka­nı se­çi­yor­sak, he­le he­le baş­mü­za­ke­re­ci ola­rak bu yan­lış­tır. Bu­nu na­sıl ve han­gi ge­rek­çey­le söy­le­di­niz?"

Şim­di, ben bu­ra­dan, yi­ne Sa­yın Ba­ka­na so­ru­yo­rum: Sa­yın Ba­kan, bu laf si­zin ya­ka­nız­da ka­la­cak. Ge­lin, bu­ra­da o la­fı­nı­zı dü­zel­tin. Ge­le­cek­si­niz bu kür­sü­de dü­zel­te­cek­si­niz.

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Ta­li­mat mı ve­ri­yor­su­nuz?

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) -  Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Par­la­men­to­su ha­li­fe seç­mez. Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Par­la­men­to­su Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'ne Cum­hur­baş­ka­nı se­çer. Siz, bu­nu…

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - El­bet­te.

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Ama Sa­yın Ba­kan söy­le­ye­cek. Sa­yın Ba­kan ge­lip, bu kür­sü­de dü­zel­te­cek ve Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti hal­kın­dan özür di­le­ye­cek, özür di­le­ye­cek.

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Sa­yın Baş­kan, bu bi­raz­cık had­di aşan bir ifa­de, bu yan­lış.

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Had­di aşan Sa­yın Ba­kan.

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Tar­zı­nız yan­lış. Böy­le ta­li­mat ve­rir gi­bi ko­nu­şa­maz­sı­nız.

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Sa­yın Ba­kan ge­le­cek, bu­ra­da di­ye­cek ki: "Ben had­di­mi aş­tım, çok özür di­le­rim ve dü­zel­ti­yo­rum."

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Ama, siz de had­di­ni­zi aşı­yor­su­nuz dik­kat eder­se­niz, siz de had­di­ni­zi aşı­yor­su­nuz.

AB­DUL­LAH ER­DEM CAN­Tİ­MUR (Kü­tah­ya) - Böy­le bir şey söy­le­di­ği­ni duy­du­nuz mu?

BAŞ­KAN - Sa­yın Kı­lıç­da­roğ­lu…

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Ben­de ka­se­ti var, siz me­rak­lan­ma­yın. Ben bir şe­yi bu­ra­da söy­lü­yor­sam, mut­la­ka ben­de bel­ge­si var­dır. Bel­ge­yi ben si­ze söy­le­ye­yim ne­re­den ala­cak­sı­nız: Aça­cak­sı­nız RTÜK'e, NTV'nin o ya­yı­nı­nı is­te­ye­cek­si­niz, ora­da Sa­yın Ba­ka­nın se­si­ni din­le­ye­cek­si­niz. Ye­ti­yor mu bu ar­ka­daş­lar?  İnan­mı­yor­sa­nız ba­na, açar­sı­nız -RTÜK'te si­zin üye­le­ri­niz var, AKP Gru­bu­nu tem­sil eden üye­ler var, siz­ler seç­ti­niz- ora­dan is­ter­si­niz.

CA­HİT CAN (Si­nop) - Ka­nal­türk'te ya­yın­la­tı­yor­su­nuz ya her şe­yi, onu da ya­yın­lat iş­te.

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, ge­li­yo­rum bir baş­ka nok­ta­ya da­ha.

MUS­TA­FA ÜNAL­DI (Kon­ya) - Ne de­miş, onu da söy­le de ma­dem, an­la­şıl­sın.

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Sa­yın Ba­kan mı?

MUS­TA­FA BAŞ (İs­tan­bul) - Ne de­miş?

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Söy­le­dim ar­ka­daş­lar.

MUS­TA­FA ÜNAL­DI (Kon­ya) - Tek­rar et, tek­rar et.

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Sa­yın Kı­lıç­da­roğ­lu…

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - "Va­ta­na, mil­le­te ve İs­lam âle­mi­ne ha­yır­lı ol­sun." di­ye Ba­ka­nın…

MUS­TA­FA BAŞ (İs­tan­bul) - Ne var? Ne mah­zu­ru var? Ya­ni, ha­yır­sız mı ol­sun?

BAŞ­KAN - Say­gı­de­ğer ar­ka­daş­la­rım, kar­şı­lık­lı ko­nuş­ma­ya­lım. Sa­yın Kı­lıç­da­roğ­lu, Ge­nel Ku­ru­la hi­tap edi­niz.

 Bu­yu­run. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

Ar­ka­daş­lar…

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Di­ni si­ya­se­te alet et­mek doğ­ru bir olay de­ğil­dir.

MUS­TA­FA BAŞ (İs­tan­bul) - İs­lam'dan ne ka­dar kor­ku­yor­su­nuz!

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - İs­la­mi­yet'ten as­la kork­ma­yız. İs­lam ol­du­ğu­muz, Müs­lü­man ol­du­ğu­muz için de gu­rur du­ya­rız.

MUS­TA­FA BAŞ (İs­tan­bul) - İs­lam'dan ne ka­dar kor­ku­yor­sun. Se­nin di­nin İs­lam de­ğil mi?

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) -  Müs­lü­man­lı­ğı­mız­dan da hiç­bir za­man vaz­geç­me­yiz, ama, si­zin gi­bi, Müs­lü­man­lı­ğı, gi­dip, Al­man­ya'da Müs­lü­man­lı­ğı kul­la­nıp, mil­le­tin ce­bin­den pa­ra alan in­san­lar da de­ği­liz biz. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler) Evet…Evet…

CA­HİT CAN (Si­nop) - Kim yap­mış öy­le? Ayıp olu­yor bak…

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - O za­man mü­da­ha­le et­me­ye­cek­si­niz.

CA­HİT CAN (Si­nop) - Bu grup­ta öy­le bir şey ya­pan kim­se yok.

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Mü­da­ha­le et­me­ye­cek­si­niz… Mü­da­ha­le et­me­ye­cek­si­niz… Mü­da­ha­le eder­se­niz, kay­be­der­si­niz ar­ka­daş­lar. Mü­da­ha­le et­me­yin.

Sa­yın Ba­kan baş­mü­za­ke­re­ci­dir, ben bu so­ru­yu Sa­yın Ba­ka­na so­ru­yo­rum. Biz hiç­bir za­man… Dün­ya­ya ha­yır­lı olur. Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Cum­hur­baş­ka­nı bü­tün dün­ya­ya ha­yır­lı olur. Ni­ye dün­ya­yı ayı­rı­yor­su­nuz ar­ka­daş­lar? İs­lam dün­ya­sı da bi­zim için ha­yır­lı­dır, Av­ru­pa da, Ame­ri­ka da, Rus­ya da, Tür­ki cum­hu­ri­yet­ler de. Ni­çin on­la­rı söy­le­mi­yo­ruz?

AB­DUL­LAH ER­DEM CAN­Tİ­MUR (Kü­tah­ya) - Bu Müs­lü­man ta­kın­tı­sın­dan vaz­ge­çin. Müs­lü­man­la­rı aşa­ğı­la­mak­tan vaz­ge­çin. Müs­lü­man­la­rı aşa­ğı­la­ma­yın!

BAŞ­KAN - Sa­yın Can­ti­mur, lüt­fen...

RE­SUL TO­SUN (To­kat) - "Dün­ya­ya ha­yır­lı ol­sun." de­sin, ne olur ya­ni?

AB­DUL­LAH ER­DEM CAN­Tİ­MUR (Kü­tah­ya) - Bı­ra­kın şu İs­lam düş­man­lı­ğı­nı. Yap­ma­yın… Yap­ma­yın lüt­fen.

RA­MA­ZAN KE­RİM ÖZ­KAN (Bur­dur) - Ya, aşa­ğı­la­yan mı var ya? Ne bi­çim laf? Aşa­ğı­la­yan mı var?

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Müs­lü­man­lı­ğı si­ya­se­te alet et­mek…

ALİ RI­ZA ALA­BO­YUN (Ak­sa­ray) - Siz edi­yor­su­nuz, siz.

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) -… Müs­lü­man­lı­ğı ti­ca­re­te alet et­mek, dün­ya­nın en aşa­ğı­lık işi­dir. Bu­nu da bu­ra­dan söy­lü­yo­rum. Ta­bii…

RE­SUL TO­SUN (To­kat) - Ya­şar Nu­ri'yi aday gös­ter­di­niz…(AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) -Evet, ger­çek­ten de Müs­lü­man­lı­ğı ti­ca­re­te ve si­ya­se­te alet et­mek dün­ya­nın en aşa­ğı­lık işi­dir, çün­kü Müs­lü­man­lı­ğa say­gı du­yan bi­ri­si as­la bu işe te­ves­sül et­mez.

Sa­yın Ba­ka­nı bu­ra­ya ça­ğı­rı­yo­rum. Sa­yın Ba­kan gel­sin, "Ben bu la­fı et­tim, şu ge­rek­çey­le…" Ni­ye go­cu­nu­yor­su­nuz? Gel­sin, bu­ra­da açık­la­sın.

AB­DUL­LAH ER­DEM CAN­Tİ­MUR (Kü­tah­ya) - Si­ze ne! Ce­vap ver­dik iş­te. Ge­lir, gel­mez, si­ze ne!

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Şim­di, ge­li­yo­rum bir baş­ka nok­ta­ya, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, baş­ka bir nok­ta­ya ge­li­yo­rum.

MÜ­CA­HİT DA­LOĞ­LU (Er­zu­rum) - Pey­gam­ber la­fı­nı siz kul­lan­dı­nız.

BAŞ­KAN - Sa­yın Da­loğ­lu, ar­ka­daş­lar; ko­nu­mu­za dö­ne­lim.

Bu­yu­run Sa­yın Kı­lıç­da­roğ­lu.

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Be­nim bu an­la­tım­la­rım­dan ra­hat­sız olan­lar -bun­dan son­ra 7 mad­de da­ha var- bu kür­sü­ye ge­lir­ler, an­la­tır­lar, biz de mut­lu olu­ruz de­ğer­li ar­ka­daş­lar.

Şim­di, ba­kın, Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si ve AKP Hükûme­ti, Av­ru­pa Bir­li­ği­nin, Ame­ri­ka'nın, IMF'nin bü­tün ta­li­mat­la­rı­nı ek­sik­siz ye­ri­ne ge­ti­ri­yor ve si­ze şu­nu söy­le­ye­yim: Bu­gün Ege Can­sen'in bir gü­zel ya­zı­sı var, Hür­ri­yet ga­ze­te­sin­de çık­tı, di­yor ki: "Bu se­çim ön­ce­sin­de be­ni esas şaş­kın­lı­ğım, ABD ve AB'nin, AKP'nin tek­rar ik­ti­dar ol­ma­sı için yü­rüt­tük­le­ri müt­hiş kam­pan­ya." Ya­ni, siz, Tür­ki­ye'de kam­pan­ya yap­ma­nı­za ge­rek yok. Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri ve Av­ru­pa Bir­li­ği si­zin adı­nı­za bu kam­pan­ya­yı yü­rü­tü­yor: Bun­lar tek­rar ik­ti­dar ol­sun...”

Ba­kın, o ka­dar kor­ku­yor­lar ki, CHP ik­ti­dar olur­sa bü­tün bu iliş­ki­ler bi­te­cek. Ne­den bi­te­cek? CHP ik­ti­dar olur­sa bu iliş­ki­ler Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'nin çı­kar­la­rı doğ­rul­tu­sun­da ge­li­şe­cek, bun­dan kor­ku­yor­lar.

CA­HİT CAN (Si­nop) - Ha­ya­li ko­nu­şu­yor­sun.

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Ba­kın ne di­yor Ege Can­sen: "Ba­tı ka­mu­oyu­nu oluş­tu­ran med­ya­nın bü­yük ga­ze­te ve der­gi­le­ri, AKP ik­ti­dar­da kal­ma­lı­dır di­ye ma­ka­le üze­ri­ne ma­ka­le dö­şe­ni­yor."

CA­HİT CAN (Si­nop) - Çok mu doğ­ru yaz­dık­la­rı?

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - "Tam ter­si olur­ken, ABD'nin An­ka­ra Bü­yü­kel­çi­si, pek ya­kın­da, ABD'nin des­te­ğiy­le PKK te­rö­rü­nün bi­te­ce­ği­ni söy­lü­yor… Gırt­la­ğı­na ka­dar do­la­ra gark ol­muş Tür­ki­ye'ye IMF, 1,2 mil­yar do­lar da­ha kre­di ve­ri­yor. Hem de IMF'ye ve­ri­len söz­le­rin ço­ğu tu­tul­ma­mış­ken. Ga­ze­te­le­ri­miz, her gün mut­la­ka bir iki Ba­tı­lı işa­da­mı­nın ‘Tür­ki­ye'ye na­sıl hay­ran kal­dı­ğı’ ha­be­ri yap­mak­tan yor­gun düş­tü. Dış ve iç ser­ma­ye çev­re­le­rin­den, AKP'ye na­sıl bir gaz ve­ri­li­yor, hay­ret! Ba­tı­lı bü­yük­le­ri­miz, AKP'yi ik­ti­dar­da tu­tun, yok­sa so­nu­nuz kö­tü olur; kriz çı­kar, aç ve açık­ta ka­lır­sı­nız di­ye Türk mil­le­ti­ni kor­ku­tu­yor."

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

CA­HİT CAN (Si­nop) - Si­ze ça­lı­şı­yor bun­lar ya­hu za­ten!

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın Kı­lıç­da­roğ­lu, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız.

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Si­ze Av­ru­pa Bir­li­ğin­den, Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri'nden, IMF'den ne ka­dar des­tek ge­lir­se gel­sin, 22 Tem­muz­da hep be­ra­ber gö­re­ce­ğiz. Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'nin yurt­taş­la­rı ken­di ulu­sal çı­kar­la­rı­na so­nu­na ka­dar bağ­lı ka­la­cak­lar­dır. Ame­ri­ka'nın, AB'nin önün­de ön­le­ri­ni ilik­le­yip on­la­rın her ta­li­ma­tı­na "evet" di­yen ik­ti­da­rı da san­dı­ğa gö­me­cek­ler­dir.

Say­gı­lar su­nu­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

MUS­TA­FA BAŞ (İs­tan­bul) - 23 Tem­muz­da gö­rü­şü­rüz. Unut­ma bu söz­le­ri­ni.

BAŞ­KAN - Say­gı­de­ğer ar­ka­daş­la­rım, ko­nuş­ma­lar­da bi­raz sükûnet sağ­la­ya­lım. 22 Tem­muz­da hal­kın ira­de­si­ne hep be­ra­ber bo­yun eğe­ce­ğiz. Onun için -bu­na her­kes say­gı gös­te­ri­yor ga­li­ba- bu­nu da te­yit et­miş ola­lım.

MUS­TA­FA BAŞ (İs­tan­bul) - Her­kes ay­na­da ken­di­ni gö­re­cek.

BAŞ­KAN - Evet, şah­sı adı­na Ak­sa­ray Mil­let­ve­ki­li Ali Rı­za Ala­bo­yun.

Sa­yın Ala­bo­yun? Bu­ra­da­sı­nız.

Bu­yu­run. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

ALİ RI­ZA ALA­BO­YUN (Ak­sa­ray) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Gö­rü­şül­mek­te olan 1428 sa­yı­lı Mer­ke­zi Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi­nin İs­tih­dam ve Büt­çe Esas­la­rı Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın 1'in­ci mad­de­si üze­rin­de şah­sım adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Say­gı­la­rı­mı su­nu­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu ta­sa­rıy­la beş yıl­dır hiz­met ve­ren bir ku­ru­mun per­so­nel ya­pı­sı­nın güç­len­di­ril­me­si, ken­di büt­çe imkânla­rı­na sa­hip kı­lın­ma­sı, böy­le­ce AB ma­li yar­dım­la­rı­nın mak­si­mum öl­çü­de kul­la­nı­la­bil­me­si için ya­pıl­ma­sı ge­re­ken dü­zen­le­me­ler söz ko­nu­su­dur.

Bi­ri­min ku­ru­lu­şu za­ten 30 Ocak 2003 ta­ri­hin­de 4802 sa­yı­lı Ka­nun'la uy­gun bul­du­ğu­muz Mu­ta­ba­kat Zap­tı'yla ger­çek­leş­miş­tir. Söz ko­nu­su za­bıt­ta da­ha son­ra ya­pı­lan de­ği­şik­lik­ler de 5500 sa­yı­lı Ka­nun'la uy­gun bu­lun­muş­tu. Bu de­ği­şik­lik­ler­den bi­ri de, Bi­ri­min Ha­zi­ne Müs­te­şar­lı­ğı ile ida­ri iliş­ki­si­nin, per­so­nel alı­mı­nın, per­so­ne­lin sta­tü­sü­nün, per­so­ne­lin ma­li hak­la­rı ve büt­çe gi­bi ko­nu­la­rı­nın kap­sa­mı ve de­tay­la­rı­nın uy­gun bir ya­sal dü­zen­le­mey­le tan­zim edil­me­si şek­lin­de dü­zen­le­me­dir. Ta­sa­rı­nın sevk edi­liş ama­cı bu­dur. Ulus­la­ra­ra­sı an­laş­ma ile ya­pıl­ma­sı ön­gö­rü­len ya­sal dü­zen­le­me­nin ger­çek­leş­ti­ril­me­si, hem AB'nin bu alan­da­ki eleş­ti­ri­le­ri­ni or­ta­dan kal­dı­ra­cak hem de ül­ke­mi­zin AB üye­lik sü­re­cin­de­ki ka­rar­lı­lı­ğı­nı te­yit et­miş ola­cak­tır.

Do­la­yı­sıy­la, ta­sa­rı­ya salt bir per­so­nel is­tih­da­mı ve­ya üc­ret so­ru­nu­nun çö­zül­me­si ola­rak bak­mak yan­lış olur. Bu ta­sa­rı­nın ka­nun­laş­ma­sı ile bi­li­me sağ­la­na­cak büt­çe imkânı, aday ül­ke ol­ma­mız do­la­yı­sıy­la hak et­ti­ği­miz yar­dım­la­rın ya­nın­da kü­çük bir şey­dir. Salt per­so­nel sa­yı­sı­nın ye­ter­siz­li­ği ve büt­çe yok­lu­ğu gi­bi ül­ke­mi­zin as­lın­da ko­lay­ca üs­te­sin­den ge­le­bi­le­ce­ği so­run­lar yü­zün­den AB fon­la­rın­dan ya­rar­lan­ma imkânı­mı­zın kı­sıt­lan­ma­sı­na ra­zı ol­ma­ya­ca­ğı­mı­za dik­kat­le­ri­ni­zi çek­mek is­ti­yor ve yü­ce Mec­li­si say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

Şah­sı adı­na Ka­ra­bük Mil­let­ve­ki­li Meh­met Cey­lan.

MEH­MET CEY­LAN (Ka­ra­bük) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım; tek­rar he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz Mer­ke­zi Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi­nin İs­tih­dam ve Büt­çe Esas­la­rı Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın 2'nci mad­de­si­ni gö­rüş­mek­te­yiz. Bu 2'nci mad­de­de "Ta­nım­lar" mad­de­si yer al­mış bu­lun­mak­ta­dır. As­lın­da bu mad­dey­le ge­ti­ri­len ta­nım­lar, esas iti­ba­rıy­la Mer­kezî Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi­nin ku­ru­lu­şu­nu dü­zen­le­yen Mu­ta­ba­kat Zap­tı'nda yer al­mak­ta olup bu­ra­da ye­ni­den ta­nım­lan­ma­la­rı söz ko­nu­su de­ğil­dir. Mad­de­de, Av­ru­pa Bir­li­ği ma­li yar­dım­la­rı­nın yö­ne­ti­mi ala­nın­da­ki te­mel fonk­si­yon­la­rı ifa ede­cek ka­mu gö­rev­li­le­ri ta­nım­lan­mak­ta­dır. Bu­ra­da gö­rül­dü­ğü gi­bi, bu ka­nu­nun uy­gu­lan­ma­sın­da iş­te ara yö­ne­ti­ci kim­dir, ba­kan, bi­rim, bi­rim baş­ka­nı, des­tek per­so­ne­li, ko­mis­yon kim­ler­den olu­şur, Mu­ta­ba­kat Zap­tı ne­dir, müs­te­şar­lık han­gi müs­te­şar­lık, ulu­sal yar­dım ko­or­di­na­tö­rü, ulu­sal yet­ki­len­dir­me gö­rev­li­si, uz­man per­so­ne­li ta­nım­la­mak­ta­dır.

As­lın­da bi­rim­de ça­lış­mak­ta olan per­so­ne­le iliş­kin ta­nım­la­ma­lar da esa­sen ye­ni ge­ti­ril­miş de­ğil­dir. Mu­ta­ba­kat zap­tı­nın de­ği­şik 4'ün­cü mad­de­sin­de, Bi­ri­min or­ga­ni­zas­yon şe­ma­sı­nın Av­ru­pa Bir­li­ği de­le­gas­yo­nu ve ulu­sal yet­ki­len­dir­me gö­rev­li­si­nin eş ona­yıy­la be­lir­le­ne­ce­ği ön­gö­rül­müş olup, han­gi ni­te­lik­te­ki per­so­ne­lin, han­gi un­van­lar al­tın­da, han­gi gö­rev­le­ri ifa ede­ce­ği her iki ta­ra­fın or­tak ona­yıy­la be­lir­len­mek­te­dir. Bu sis­tem, Bi­ri­min yü­rüt­tü­ğü gö­rev­le­rin fark­lı ni­te­li­ğin­den kay­nak­lan­mak­ta­dır.

Tek­rar te­şek­kür edi­yo­rum, mad­de­nin de ha­yır­lı ol­ma­sı­nı di­li­yo­rum, say­gı­lar su­nu­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

Mad­de üze­rin­de­ki gö­rüş­me­ler ta­mam­lan­mış­tır.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za…

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Ka­rar ye­ter sa­yı­sı is­ti­yo­rum…

BAŞ­KAN - Ara­ya­ca­ğım.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­rar ye­ter sa­yı­sı var­dır, mad­de ka­bul edil­miş­tir.

2'nci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

Ta­nım­lar

MAD­DE 2- (1) Bu Ka­nu­nun uy­gu­lan­ma­sın­da;

a) Ara Yö­ne­ti­ci: Mu­ta­ba­kat Zap­tın­da­ki usûl çer­çe­ve­sin­de be­lir­le­nen Bi­rim or­ga­ni­zas­yon şe­ma­sın­da gös­te­ri­len sa­yı ve un­van­da, Bi­rim Baş­ka­nı ile uz­man per­so­nel ara­sın­da yer alan per­so­ne­li,

b) Ba­kan: Ha­zi­ne Müs­te­şar­lı­ğı­nın bağ­lı bu­lun­du­ğu ba­ka­nı,

c) Bi­rim: Mer­ke­zi Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi­ni,

ç) Bi­rim Baş­ka­nı: Mer­ke­zi Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi Baş­ka­nı­nı,

d) Des­tek per­so­ne­li: 27/9/1984 ta­rih­li ve 3046 sa­yı­lı Ka­nun­da yar­dım­cı bi­rim­le­re iliş­kin ola­rak sa­yı­lan gö­rev­ler çer­çe­ve­sin­de, idarî, malî, gü­ven­lik ve si­vil sa­vun­ma gi­bi des­tek hiz­met­le­ri­ni ye­ri­ne ge­tir­mek üze­re is­tih­dam edi­len per­so­ne­li,

e) Ko­mis­yon: Ulu­sal Yet­ki­len­dir­me Gö­rev­li­si­nin ona­yı ile Bi­rim Baş­ka­nı­nın baş­kan­lı­ğın­da, Bi­rim­den iki ara yö­ne­ti­ci ve Müs­te­şar­lık­tan en az da­ire baş­ka­nı dü­ze­yin­de iki yö­ne­ti­ci ol­mak üze­re top­lam beş ki­şi­den oluş­tu­ru­lan ko­mis­yo­nu,

f) Mu­ta­ba­kat Zap­tı: Bi­ri­min ku­ru­lu­şu­na da­ir 30/1/2003 ta­rih­li ve 4802 sa­yı­lı Ka­nun­la uy­gun bu­lu­nan ve 24/2/2003 ta­rih­li ve 2003/5313 sa­yı­lı Ba­kan­lar Ku­ru­lu Ka­ra­rı ile onay­la­nan  Mu­ta­ba­kat Zap­tı ile ek ve de­ği­şik­lik­le­ri­ni,

g) Müs­te­şar­lık: Ha­zi­ne Müs­te­şar­lı­ğı­nı,

ğ) Ulu­sal Yar­dım Ko­or­di­na­tö­rü: Av­ru­pa Bir­li­ği Ge­nel Sek­re­te­ri­ni,

h) Ulu­sal Yet­ki­len­dir­me Gö­rev­li­si: Ha­zi­ne Müs­te­şa­rı­nı,

ı) Uz­man per­so­nel: Mu­ta­ba­kat Zap­tın­da be­lir­ti­len gö­rev­le­rin ye­ri­ne ge­ti­ri­le­bil­me­si için ge­çi­ci gö­rev­li ola­rak ve­ya hiz­met söz­leş­me­si ile is­tih­dam edi­le­cek hu­kuk mü­şa­vi­ri, bil­gi­sa­yar prog­ram­cı­sı ve çö­züm­le­yi­ci­si da­hil per­so­ne­li,

ifa­de eder.

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Onur Öy­men.

Sa­yın Öy­men, bu­yu­run. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA ONUR ÖY­MEN (İs­tan­bul) - Çok te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

De­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, bu mad­de, 2'nci mad­de, Sa­yın Ba­kan­dan baş­la­ya­rak müs­te­şar­la­rı, efen­dim Bi­rim mer­ke­zi­nin baş­ka­nı­nı, des­tek per­so­ne­li­ni fi­lan uzun uzun an­la­tı­yor. Şim­di, biz bu met­ni oku­yun­ca zan­net­tik ki bu ma­kam­la­rın her bi­ri­nin önem­li gö­rev­le­ri ola­cak, fa­kat, bi­raz ön­ce De­ğer­li Ar­ka­da­şı­mız Meh­met Cey­lan'ı din­le­dik ve onun söy­le­dik­le­rin­den an­la­dı­ğı­mı­za gö­re bu ku­ru­lu­şun özerk bir ya­pı­sı ola­cak, hiç kim­se bun­la­ra bir söz söy­le­ye­me­ye­cek, ya­ni, bu ka­dar ma­ka­mın adı bu­ra­ya ya­zıl­mış ama, Sa­yın Ba­kan dâhil hiç kim­se­nin bir söz hak­kı ol­ma­ya­cak, öy­le an­la­şı­lı­yor.

Ha­zi­ney­le ba­ğı da sa­de­ce -ken­di söz­le­ri­ni nak­le­di­yo­rum, ha­tır­la­tı­yo­rum- büt­çe kay­na­ğı­nın ak­ta­rıl­ma­sı, ya­ni bu ka­dar ku­ru­mun  bir tek fonk­si­yo­nu var, bu ku­ru­lu­şa pa­ra ak­tar­mak, onun dı­şın­da hiç­bir şe­ye ka­rış­ma­ya­cak­lar. Ya­ni, bu isim­le­rin bu­ra­ya ni­ye bu ka­dar ya­zıl­dı­ğı­nı da doğ­ru­su­nu is­ter­se­niz çok me­rak edi­yo­ruz.

Şim­di di­yor ki ar­ka­daş­la­rı­mız: "Av­ru­pa Bir­li­ği biz­den bu ya­sal dü­zen­le­me­yi bek­li­yor." Yap­maz­sak ne ola­cak? Yap­maz­sak, Av­ru­pa Bir­li­ği yar­dı­mı as­kı­ya alı­na­cak. Bu­nun için bir an ön­ce ya­sa­laş­tı­ra­lım di­yor. Ya­ni, bu pa­ra­yı al­mak bi­zim için o ka­dar önem­li ki, bu ya­sa­yı çı­kar­maz­sak bi­ze pa­ra ver­mez­ler. Ya­ni, bi­zi teh­dit edi­yor­lar, ya bu ya­sa­yı çı­ka­rır­sın ve­ya si­ze pa­ra ver­mem. Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si ne za­man­dan be­ri dış bas­kı­lar­la, teh­dit­ler­le ka­nun çı­ka­rı­yor? Bu­na ben­zer baş­ka du­rum­lar ya­şa­dık. Sa­yın Ba­ka­nın 22 Ey­lül 2003 ta­ri­hin­de im­za­la­dı­ğı bir an­laş­ma var. Bi­raz ön­ce, De­ğer­li Ar­ka­da­şım Ke­mal Kı­lıç­da­roğ­lu ha­tır­lat­tı, Ame­ri­ka'yla bir an­laş­ma im­za­la­dık, 8,5 mil­yar do­lar­lık kre­di ala­ca­ğız ve kar­şı­lı­ğın­da da Ku­zey Irak'a as­ker gön­der­me­ye­ce­ğiz. Bu ara­da, ben bir­kaç ay ön­ce, Sa­yın Ba­ka­na ya­zı­lı bir so­ru öner­ge­si ver­dim, "Ney­di şu an­laş­ma? Bu­nun bir met­ni­ni bi­ze gön­de­rin." De­dim, hâlâ gel­me­di. Öy­le an­la­şı­lı­yor ki, bu me­tin­le­ri oku­mak biz ik­ti­da­ra ge­lin­ce na­sip ola­cak. O za­man, Yü­ce Mec­lis­te siz­le­re bu­nu açık­la­ya­ca­ğız.

Şim­di, ne ol­du son­ra? Bi­raz ba­sı­na sız­dı bu an­laş­ma ve biz çok bü­yük bir tep­ki gös­ter­dik, Hükûmet Mec­li­se ge­ti­re­me­di onay için. Mec­li­se ge­ti­re­me­di, onay­lan­ma­dı, ka­dük ol­du, yü­rür­lü­ğe gi­re­me­di. Ha­ni bu pa­ra­ya bu ka­dar ih­ti­ya­cı­nız var­dı? Ba­kan di­yor ki: "Bi­zim o pa­ra­ya ih­ti­ya­cı­mız yok­tu." O za­man ni­ye im­za­la­dı­nız? Pa­ra­ya ih­ti­ya­cı­nız yok da, bu kre­di an­laş­ma­sı­nı ni­ye im­za­la­dı­nız? Bel­li ki tep­ki­yi gö­rün­ce pa­ra­dan vaz­ge­çe­bil­di­niz. O ba­kım­dan, böy­le, biz bu ka­nu­nu ge­çir­mez­sek bi­ze pa­ra ver­mez­ler fi­lan gi­bi ge­rek­çe­le­ri di­le ge­tir­mek zan­ne­di­yo­rum ki bi­zim iti­ba­rı­mı­zı ar­tır­mı­yor, yü­ce Mec­li­sin iti­ba­rı­nı ar­tır­mı­yor.

Önü­mü­ze ge­len bir ya­sa, bir an­laş­ma, ül­ke­mi­zin çı­ka­rı­na uy­gun­sa onu onay­la­rız. De­ğil­se, efen­dim, onay­la­maz­sak pa­ra­yı kay­be­de­riz gi­bi ge­rek­çe­ler­le onay­la­mak zo­run­da, yü­ce Mec­li­si, bı­rak­ma­ya­lım.

Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bü­tün bun­la­rı tar­tı­şır­ken bir şe­yi göz­den uzak tut­ma­ya­lım. Sa­yın Ba­ka­nın, bu kür­sü­de­ki, da­ha ön­ce­ki de­meç­le­ri­ni ha­tır­lı­yo­ruz, ya­ni, her şey yo­lun­da gi­di­yor, me­rak et­me­yin; iş­te, ön­gö­rü­len sü­reç, baş­tan dü­şü­nül­dü­ğü gi­bi yü­rü­yor; iş­te, şu iş­lem­le­ri yap­tık, bu iş­lem­le­ri yap­tık, ta­ra­ma sü­re­ci­ni bi­tir­dik, mü­za­ke­re sü­re­ci­ne gir­dik fi­lan gi­bi, ga­yet iyim­ser be­yan­lar­da bu­lun­du. Onun gü­zel söz­le­ri­ni Mec­lis­te din­ler­ken bir Pol­yan­na ki­ta­bı­nı oku­du­ğu­muz iz­le­ni­mi­ni za­man za­man al­dık. Ama, son za­man­lar­da duy­du­ğu­muz ba­zı de­meç­ler, zan­ne­di­yo­rum ki, bu gü­zel ma­sal­la­rın et­ki­siy­le uyu­yan­la­rı da uyan­dır­mış­tır. Fran­sa Cum­hur­baş­kan­lı­ğı­na se­çi­len Ni­co­las Sar­kozy ne di­yor? "Tür­ki­ye'yi, hiç­bir za­man Av­ru­pa Bir­li­ği­ne al­ma­ya­ca­ğız." di­yor. Ni­çin? Çün­kü, Tür­ki­ye, As­ya ül­ke­siy­miş, böy­le söy­lü­yor ve "Mü­za­ke­re­le­ri derhâl kes­me­li­yiz." di­yor.

Şim­di, dü­şü­ne­bi­li­yor mu­su­nuz, Fran­sa gi­bi, Av­ru­pa'nın en önem­li ül­ke­le­rin­den bi­ri­nin Cum­hur­baş­ka­nı, kal­ka­cak ve si­ze di­ye­cek ki, hiç çe­kin­me­den, Türk hal­kı ne tep­ki gös­te­rir, Türk Par­la­men­to­su ne tep­ki gös­te­rir, Tür­ki­ye'nin Baş­ba­ka­nı, Türk Hükûme­ti ne tep­ki gös­te­rir, bun­la­rı hiç ka­le al­ma­dan, gö­zü­nü­zün içi­ne ba­ka ba­ka: "Si­zi, hiç­bir za­man üye yap­ma­ya­ca­ğız, çün­kü, siz As­ya­lı­sı­nız." di­ye­cek. Pe­ki, on­dan ön­ce­ki Fran­sız Cum­hur­baş­kan­la­rı ne di­yor­du? Tür­ki­ye, Av­ru­pa Kon­se­yi­ne gi­rer­ken o za­man­ki Fran­sız Cum­hur­baş­kan­la­rı ne di­yor­du? On­lar da mı Tür­ki­ye'nin As­ya­lı ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­yor­lar­dı? On­la­rın coğ­raf­ya­dan ha­be­ri yok­tu da ilk de­fa si­zin mi ha­be­ri­niz ol­du? Tür­ki­ye, Av­ru­pa Kon­se­yi­ne gi­rer­ken siz ne­re­dey­di­niz ku­zum? Tür­ki­ye'yi, Av­ru­pa Kon­se­yi­ne, Av­ru­pa Eko­no­mik Kal­kın­ma Teş­ki­la­tı­na alır­lar­ken, NA­TO ör­gü­tü­ne alır­lar­ken siz ne­re­ler­dey­di­niz? Kalk­mış­sı­nız, di­yor­su­nuz ki: "Tür­ki­ye As­ya­lı­dır, Av­ru­pa'da ye­ri yok­tur." Ne ka­dar in­ci­ti­ci, ne ka­dar kü­çül­tü­cü bir söz­dür. Kıb­rıs Av­ru­pa Bir­li­ği­ne üye ya­pı­lır­ken siz ne­re­dey­di­niz? Si­zin, okul­lar­da oku­du­ğu­nuz han­gi ha­ri­ta­da Kıb­rıs Av­ru­pa Kı­ta­sı'nın bir par­ça­sı sa­yı­lı­yor? Onu ni­ye al­dı­nız? Ni­çin de­me­di­niz ki, Kıb­rıs'ı üye ya­pa­ma­yız, çün­kü Kıb­rıs Av­ru­pa Kı­ta­sı'nda de­ğil­dir? Tür­ki­ye'ye ge­lin­ce ha­tır­lı­yor­su­nuz coğ­raf­ya­yı, Kıb­rıs'a ge­lin­ce coğ­raf­ya­yı ha­tır­la­mı­yor­su­nuz, Tür­ki­ye'ye ge­lin­ce coğ­raf­ya ha­tır­lı­yor­su­nuz. Coğ­raf­ya­yı da yan­lış ha­tır­lı­yor­su­nuz.

Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, bun­la­ra tep­ki gös­te­re­cek­si­niz. Ya­ni, bu gi­bi…

CA­VİT TO­RUN (Di­yar­ba­kır) - Ge­lin, bir­lik­te mü­ra­ca­at ede­lim de­yin­ce, CHP ne­re­dey­di?

ONUR ÖY­MEN (De­vam­la) - Mü­sa­ade edin. CHP çok kuv­vet­li tep­ki gös­ter­di. Kıb­rıs'ın üye­li­ği­ne en bü­yük tep­ki­yi Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si mil­let­ve­kil­le­ri ve ba­kan­la­rı gös­ter­miş­tir. Bu ko­nu­da gö­rüş­le­ri­mi­zi biz Bir­leş­miş Mil­let­le­re tes­cil et­tir­dik. Me­rak eden ar­ka­daş­la­rı­mız var­sa, ben on­la­ra bel­ge­si­ni ve­ri­rim. Siz­den ön­ce­ki hükûmet­ler, Kıb­rıs'ın ni­çin üye ola­ma­ya­ca­ğı ko­nu­sun­da yal­nız ken­di söz­le­ri­ni de­ğil, bu ko­nu­da ulus­la­ra­ra­sı ün­lü uz­man­la­rın ra­por­la­rı­nı Bir­leş­miş Mil­let­le­re tes­cil et­tir­di­ler.

Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, işin can alı­cı ta­ra­fı şu: Sar­kozy böy­le di­yor. An­ge­la Mer­kel ne di­yor, Al­man­ya Baş­ba­ka­nı? "Tür­ki­ye'nin üye­li­ği­ne el­li yıl son­ra ba­ka­rız." di­yor. Ömür çok, bek­le­riz! El­li yıl son­ra ba­kar­mış! Dü­şü­ne­bi­li­yor mu­su­nuz?

Pe­ki, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, biz bu­na ne tep­ki gös­te­ri­yo­ruz? Ga­ze­te­le­re ba­kı­nız: Sa­yın Baş­ba­kan Sar­kozy'e te­le­fon et­miş "Aman, bun­la­rı ba­sı­na açık­la­ma­yın." di­yor. Ya­ni, halk bil­me­sin, biz si­zin­le giz­li ola­rak bun­la­rı ka­pa­lı ka­pı­lar ar­ka­sın­da gö­rü­şe­lim, ama, sa­kın Türk hal­kı si­zin ne dü­şün­dü­ğü­nü­zü bil­me­sin. Si­zin de­mok­ra­si an­la­yı­şı­nız bu mu? İyi ki söy­lü­yor. İyi ki söy­lü­yor da, ha­be­ri­miz olu­yor. En azın­dan ne ola­ca­ğı­mı­zı bi­li­yo­ruz. Bu ola­cak şey mi­dir ar­ka­daş­lar? "Siz açık­la­ma­yın." di­yor. Tep­ki gös­te­re­cek­si­niz. Bu ül­ke­nin Baş­ba­ka­nı, bi­ri­si kal­kıp da "Tür­ki­ye'yi hiç­bir za­man Av­ru­pa Bir­li­ği­ne al­ma­ya­ca­ğız." de­yin­ce, çı­ka­cak "Si­zin bu­nu söy­le­me­ye hak­kı­nız yok, had­di­ni­ze düş­me­miş­tir." di­ye­cek. "1963 yı­lın­da im­za­la­dı­ğı­mız an­laş­ma­nın 28'in­ci mad­de­si Tür­ki­ye'nin üye­li­ği­ni ön­gö­rü­yor." di­ye­cek. "Si­zin ak­lı­nız ne­re­dey­di o za­man." di­ye­cek. "Kırk yıl­dan faz­la za­man­dır bi­zi bo­şu­na mı oya­la­dı­nız." di­ye­cek. Tür­ki­ye'nin Baş­ba­ka­nın­dan, Türk hal­kı bu söz­le­ri bek­li­yor. Ne­re­de Baş­ba­kan? "Aman, sa­kın halk duy­ma­sın, bu dü­şün­ce­le­ri­ni­zi si­zin­le giz­li­ce ko­nu­şa­lım." di­yor. Böy­le şey olur mu? Ne­re­de Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nı­nın tep­ki­si? Yok. Ne­re­de çok De­ğer­li Mü­za­ke­re­ci­mi­zin tep­ki­si? Bel­ki şim­di çı­kar da söy­ler; o da yok. De­ğer­li ar­ka­daş­lar, biz bu du­ru­ma hiç düş­me­dik, hiç­bir ül­ke bu­nu yap­maz. Ya­ni, bir ül­ke­ye bu ka­dar ha­ka­ret an­la­mı­na ge­le­cek söz­ler söy­le­ye­cek­si­niz, o ül­ke­den tep­ki çık­ma­ya­cak, bu, bi­zim gu­ru­ru­mu­za do­ku­nu­yor. Bı­ra­kın şim­di ik­ti­da­rı mu­ha­le­fe­ti bir ta­ra­fa, mil­le­ti­mi­ze ha­ka­ret­tir bu söz­ler. Ba­zı­la­rı, on­la­rı hak­lı çı­kart­mak için di­yor­lar ki: "Efen­dim, siz bak­ma­yın, se­çim ko­nuş­ma­sı­dır. Bir ka­zan­sın se­çi­mi, gö­re­cek­si­niz he­men tu­tu­mu­nu de­ğiş­ti­re­cek. Biz de an­la­yış gös­te­re­lim, se­çim za­ma­nı olur böy­le şey­ler." Ya, öy­le mi? Ne olu­yor son­ra? Se­çim­den son­ra, ka­zan­mış, Cum­hur­baş­ka­nı ol­muş; gi­di­yor Brük­sel'e ora­da be­ya­nat ve­ri­yor "Gö­rüş­le­rim­de hiç­bir de­ği­şik­lik yok­tur, bun­la­rın hiç­bi­ri se­çim ko­nuş­ma­sı de­ğil­dir. Ben, böy­le, se­çim­den ön­ce baş­ka, se­çim­den son­ra baş­ka ko­nu­şa­cak adam ol­say­dım se­çi­le­mez­dim." di­yor. Bu­yu­run! Ne ya­pa­cak­sı­nız? Tep­ki gös­te­re­cek­si­niz, Mec­lis ola­rak tep­ki gös­te­re­ce­ğiz, he­pi­mi­zi tek tek tep­ki gös­te­re­ce­ğiz. İş­te, biz gös­te­ri­yo­ruz ve si­zi da­vet edi­yo­ruz. Şim­di, bun­dan son­ra­ki mad­de­ler­de si­zin de söz hak­kı­nız var. Çı­kı­nız, bu­ra­da bi­zim gös­ter­di­ği­miz ce­sa­re­ti siz de gös­te­ri­niz, siz de kı­na­yı­nız. Yüz­yıl­lar­dan be­ri de­vam eden Türk-Fran­sız dost­lu­ğu­nu bir ki­şi çı­kıp tah­rip edi­yor. Ne hak­kı var? Ne hak­kı var? Ya­ni, ne­sil­ler­den…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

ONUR ÖY­MEN (De­vam­la) - Bi­ti­ri­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

Ne­sil­ler­den be­ri ge­len bir dost­lu­ğu tah­rip et­me­ye ne hak­kı­nız var? Na­sıl ya­par­sı­nız bu­nu? Ve ay­nı de­re­ce­de va­him olan, Tür­ki­ye'den kim­se­nin kal­kıp da bu­na tep­ki gös­te­re­me­me­si. On­dan ön­ce­ki Cum­hur­baş­ka­nı Chi­rac git­ti, Eri­van'da de­meç ve­ri­yor ga­ze­te­ci­le­re: "Ben­ce, Tür­ki­ye, Er­me­ni soy­kı­rı­mı­nı ka­bul et­me­den Av­ru­pa Bir­li­ği­ne gi­re­mez." di­yor. Dı­şiş­le­rin­den su­re­ta ya­pıl­mış bir açık­la­ma. Baş­ba­kan­dan tep­ki yok. Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nın­dan tep­ki yok. Mü­za­ke­re­ci­den tep­ki yok. Böy­le dev­let olur mu ar­ka­daş­lar? Han­gi dev­let bu­nu si­ne­ye çe­ker? Ya­ni, bu ka­dar da mı ce­sa­re­ti­mi­zi kay­bet­tik biz? İn­saf edi­niz. Bu mem­le­ket he­pi­mi­zin, bu mil­let he­pi­mi­zin. Ya­ni, bu mil­let ren­ci­de olu­yor. So­kak­lar­da, mey­dan­lar­da bu ka­dar bü­yük tep­ki gös­te­ri­li­yor­sa al­tın­da bun­lar ya­tı­yor. Bir ta­raf­tan, ül­ke­mi­ze ya­pı­lan bu bü­yük hak­sız­lık­lar, kü­çül­tü­cü söz­ler, bir ta­raf­tan da, on­la­ra tep­ki gös­te­ri­le­me­me­si ya­tı­yor. Lüt­fen tep­ki gös­te­rin. Bu mil­let, Türk mil­le­ti siz­den gür ses­le tep­ki bek­li­yor.

Kim de­miş "Tür­ki­ye hiç­bir za­man Av­ru­pa Bir­li­ği­ne gi­re­mez.", kim de­miş "Tür­ki­ye As­ya­lı­dır." Bi­zim­le oyun mu oy­nu­yor­su­nuz siz el­li yıl­dan be­ri? İkin­ci Dün­ya Sa­va­şı'ndan bu ya­na kim söy­le­di bu sö­zü ba­ka­lım? Siz­den baş­ka söy­le­yen çık­tı mı? Bu­nu ni­ye söy­le­ye­mi­yor­su­nuz, ne­yi­niz ek­sik, ne­den kor­ku­yor­su­nuz? Söy­ler­se­niz si­ze han­gi kö­tü­lü­ğü ya­pa­cak­lar, da­ha ne ya­pa­cak­lar? "Si­zi al­ma­ya­ca­ğım." di­yor, da­ha ne ya­pa­cak? Ve şim­di biz kal­kı­yo­ruz, efen­dim, 2'nci mad­de, 3'ün­cü mad­de, her şey yo­lun­day­mış gi­bi Av­ru­pa Bir­li­ğiy­le il­gi­li bir tek­nik an­laş­ma­yı mü­za­ke­re edi­yo­ruz ve bun­lar­dan hiç söz et­me­ye­ce­ğiz. Ha­yır ar­ka­daş­lar, bu­nu ka­bul et­mi­yo­ruz, Türk mil­le­ti ola­rak bu­nu ka­bul et­mi­yo­ruz. Duy­sun Fran­sız­lar di­ye söy­lü­yo­ruz.

Biz, Fran­sız kül­tü­rü­nü ala­rak ye­tiş­tik, okul­lar­da bu­nu oku­duk. Ama, biz Fran­sa'yı böy­le ta­nı­ma­dık. Fran­sa ne zan­ne­di­yor? Dün­ya­ya te­pe­den ba­ka­cak! Hiç kim­se­nin dost­lu­ğu­na ih­ti­yaç­la­rı yok; Türk mil­le­ti dost ol­muş ol­ma­mış, umu­run­da de­ğil; Türk hal­kı tep­ki gös­ter­miş gös­ter­me­miş, umu­run­da de­ğil. Her tür­lü kü­çül­tü­cü la­fı söy­le­ye­cek ve on­dan son­ra da Tür­ki­ye'den hiç­bir tep­ki gel­me­ye­ce­ğin­den emin ola­rak ha­ya­tı­nı de­vam et­ti­re­cek ve Tür­ki­ye'den hiç­bir tep­ki çık­ma­ya­cak! Böy­le şey olur mu?

BAŞ­KAN - Sa­yın Öy­men, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yın lüt­fen.

ONUR ÖY­MEN (De­vam­la) - Bi­ti­ri­yo­rum, son cüm­le­mi söy­lü­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, Sa­yın Baş­ba­kan "Ne­re­den ne­re­ye gel­dik." di­yor. Ben si­ze so­ru­yo­rum: Cum­hu­ri­ye­ti ku­ran Ata­türk'ün dö­ne­min­den ne­re­ye gel­dik?

Çok te­şek­kür edi­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Şah­sı adı­na, Ak­sa­ray Mil­let­ve­ki­li Ru­hi Açık­göz.

Bu­yu­run Sa­yın Açık­göz.

RU­Hİ AÇIK­GÖZ (Ak­sa­ray) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. Ka­nun ta­sa­rı­sı üze­rin­de şah­sım adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Bu ko­nu­da, bi­raz ön­ce, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Söz­cü­sü­nün bı­rak­tı­ğı yer­den de­vam et­mek is­ti­yo­rum. Ata­türk'ün bı­rak­tı­ğı yer­den, bu­gün, çağ­daş, uy­gar­lık se­vi­ye­si­nin ge­rek­le­ri­ni ye­ri­ne ge­ti­ren, aşa­ğı yu­ka­rı ya­ka­la­mış olan bir Tür­ki­ye'de­yiz, bu ko­nu­da emin ola­bi­lir­si­niz.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, gö­rüş­me­ler baş­la­dı­ğın­dan bu ta­ra­fa Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si söz­cü­le­ri­ni iz­li­yo­rum. San­ki Av­ru­pa'da­ki bi­ze kar­şı olan mu­ha­lif grup­la bir iş bir­li­ği için­dey­miş gi­bi ko­nu­şu­yor­lar. San­ki on­la­rın ni­yet­le­ri­ne kat­kı sağ­lar, be­ra­ber dü­şü­nü­yor­lar­mış gi­bi bir ha­va se­zi­li­yor.

Ar­ka­daş­lar, eğer kar­şıy­sa­nız Av­ru­pa Bir­li­ği­ne, ge­lir­si­niz, bu­ra­da, biz kar­şı­yız der­si­niz. Ni­ye kar­şı olan­la­rın söz­le­ri­ni ge­ti­rip ge­ti­rip bu­ra­da söy­lü­yor­su­nuz?

FE­Rİ­DUN FİK­RET BA­LOĞ­LU (An­tal­ya) - Dik­kat edin di­ye.

RU­Hİ AÇIK­GÖZ (De­vam­la) - Yok­sa, son za­man­lar­da­ki mi­ting mey­dan­la­rın­da­ki Av­ru­pa Bir­li­ği kar­şı­tı söy­lem­ler­den do­la­yı et­ki­len­di­niz mi? Bi­li­yor­su­nuz, dört yıl bo­yun­ca, dört bu­çuk yıl bo­yun­ca Av­ru­pa Bir­li­ğiy­le il­gi­li çok önem­li ka­nun­la­rı siz­ler­le bir­lik­te yap­tık.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, Av­ru­pa'da, ta­bii ki, mu­ha­lif­le­ri var Tür­ki­ye'nin. Na­sıl Tür­ki­ye'de Av­ru­pa Bir­li­ği mu­ha­lif­le­ri var­sa, Av­ru­pa'da da Tür­ki­ye'nin mu­ha­lif­le­ri var. Üs­te­lik, biz, Av­ru­pa'ya ya­rın gir­me­ye­ce­ğiz. Bir mü­za­ke­re sü­re­ci var, on­lar bi­zim ek­sik­lik­le­ri­mi­zi gö­re­cek ta­mam­la­ya­ca­ğız, biz on­la­rın faz­la­lı­ğı­nı, ek­sik­li­ği­ni söy­le­ye­ce­ğiz. Do­la­yı­sıy­la, Ata­türk'ün de işa­ret et­ti­ği o çağ­daş uy­gar­lık se­vi­ye­sin­de bu­lu­şa­ca­ğız.

MEH­MET KAR­TAL (Van) - Aşa­ğı­la­ma­la­rı­na da izin ver­me­yin.

RU­Hİ AÇIK­GÖZ (De­vam­la) - Bu­nun için mu­ha­le­fe­tin de, ik­ti­da­rın da yar­dım­cı ol­ma­sı ge­re­kir. Av­ru­pa'da­ki mu­ha­lif ses­le­ri bu­ra­da dil­len­dir­me­nin hiç­bir an­la­mı yok, bu bi­li­ni­yor.

MEH­MET KAR­TAL (Van) - Sus­kun ka­lı­yor­sun sen. Aşa­ğı­lı­yor­lar sus­kun ka­lı­yor­su­nuz.

RU­Hİ AÇIK­GÖZ (De­vam­la) - Biz, Av­ru­pa Bir­li­ği­nin de­mok­ra­si­ye geç­ti­ğin­den bu ta­ra­fa üye­si­yiz bir şe­kil­de. Av­ru­pa ku­rum­la­rı­na de­mok­ra­si­ye geç­ti­ği­miz­den be­ri üye ol­mu­şuz. Av­ru­pa Kon­se­yi öy­le­dir, OECD öy­le­dir, NA­TO öy­le­dir. Bu son aşa­ma­sı Av­ru­pa Bir­li­ği­dir. Bu­nun da bu­gün mü­za­ke­re ya­pan ada­yı­yız.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, mad­dey­le il­gi­li ola­rak da şun­la­rı di­le ge­tir­mek is­ti­yo­rum: Bu Bi­rim, 2002 yı­lın­dan be­ri, hat­ta 1999 yı­lın­dan be­ri yak­la­şık bin al­tı yüz ci­va­rın­da pro­je­yi yö­ne­ten bir bi­rim; Mu­ta­ba­kat Zap­tı'yla ku­rul­muş, ka­nu­nu ol­ma­yan, ka­nu­nu ol­ma­dı­ğı için de bel­li sı­kın­tı­la­rı olan bir bi­rim. Bu Bi­ri­mi­mi­ze ken­di mev­zu­atı­mız içe­ri­sin­de bir yer bul­muş olu­yo­ruz bu ta­sa­rıy­la. Ya de­ğil­se, pro­je­ler yü­rü­yor, bi­raz ön­ce bah­se­di­len Av­ru­pa Bir­li­ği­nin Tür­ki­ye'ye ayır­mış ol­du­ğu ra­kam­lar kul­la­nı­lı­yor, fa­kat bi­zim ka­nu­nu­muz­da ye­ri ol­ma­dı­ğı için, ku­rum hu­ku­ken ku­rul­ma­dı­ğı için sı­kın­tı­la­rı var, onu gi­der­me­ye ça­lı­şı­yo­ruz. Bu ko­nu­da CHP'nin de des­tek ver­di­ği­ni bi­li­yo­rum, te­şek­kür edi­yo­rum ken­di­le­ri­ne.

Ben, bu ka­nu­nun, bu mad­de­nin ha­yır­lı ol­ma­sı­nı di­li­yor, say­gı­lar su­nu­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

Şah­sı adı­na Bat­man Mil­let­ve­ki­li Afif De­mir­kı­ran.

Bu­yu­run Sa­yın De­mir­kı­ran. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

AFİF DE­MİR­KI­RAN (Bat­man) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; he­pi­ni­zi say­gıy­la tek­rar se­lam­lı­yo­rum.

Gö­rüş­tü­ğü­müz ta­sa­rı­nın 2'nci mad­de­si üze­rin­de şah­sım adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum.

Mad­de -bi­raz ön­ce Sa­yın Cey­lan da ifa­de et­ti, ger­çi 1'in­ci mad­de­dey­di ama- ta­nım­lar­la il­gi­li­dir. Bu ta­nım­lar­dan önem­se­di­ğim, siz­ler­le de pay­laş­mak is­te­di­ğim bir­kaç ta­ne ta­nım var, on­la­rı aç­mak is­ti­yo­rum. Şim­di, bu­ra­da bu ma­li yar­dım­la­rın, ko­or­di­nas­yon­la­rın uy­gu­la­ma­sıy­la il­gi­li üç ta­ne ak­tör var, üç ta­ne oyun­cu var: Bir ta­ne­si Ulu­sal Yar­dım Ko­or­di­na­tö­rü, bi­ri Ulu­sal Yet­ki­len­dir­me Gö­rev­li­si, bir di­ğe­ri de Prog­ram Yet­ki­len­dir­me Gö­rev­li­si.

Da­ha ön­ce 2002 yı­lın­da im­za­la­nan Mu­ta­ba­kat Zap­tı, bi­la­ha­re 2006 yı­lın­da, ma­lu­mu­nuz, -bi­raz ön­ce ar­ka­daş­la­rı­mız ifa­de et­ti­ler- ye­ni­den bir ek pro­to­kol­le ba­zı mad­de­le­rin­de de­ği­şik­lik­ler ya­pıl­dı ve bun­lar Par­la­men­to­muz­da ka­nun­laş­tı, Resmî Ga­ze­te'de de ya­yın­lan­dı.

Şim­di, Ulu­sal Yar­dım Ko­or­di­na­tö­rü ne­dir di­ye so­rar­sak, yar­dım­dan fay­da­la­nan ül­ke­de… Çün­kü bu Mer­kezî Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi bü­tün aday ül­ke­ler­de olan bir bi­rim­dir, ka­tı­lım ön­ce­si ma­li yar­dım­la­rı kul­lan­mak üze­re. Bu, esa­sen, 2001 yı­lın­da­ki Av­ru­pa Ko­mis­yo­nu­nun bir re­gü­las­yo­nu­na bağ­lı ola­rak, ka­tı­lım ön­ce­si ma­li yar­dım­dan ya­rar­la­na­cak­sa bir ül­ke mer­kezî ol­ma­yan bir uy­gu­la­ma sis­te­mi oluş­tu­ra­cak ve o sis­tem, ki bu­ra­da da Mer­kezî Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi­dir. Do­la­yı­sıy­la yar­dım­dan fay­da­la­nan ül­ke­de prog­ram­la­may­la gö­rev­len­di­ril­miş Av­ru­pa Bir­li­ği Ge­nel Sek­re­te­ri Ulu­sal Yar­dım Ko­or­di­na­tö­rü­dür. Ulu­sal Yar­dım Ko­or­di­na­tö­rü, ay­nı za­man­da top­lu­luk ma­li yar­dı­mı­nın kul­la­nı­mıy­la ge­nel ka­tı­lım sü­re­ci ara­sın­da ya­kın bir iliş­ki ku­rul­ma­sı­nı sağ­lar ve Av­ru­pa Bir­li­ği prog­ram­la­rı­nın iz­len­me­sin­den ve de­ğer­len­di­ril­me­sin­den so­rum­lu­dur.

Bir şart da­ha var, bi­raz ön­ce ifa­de et­ti­ğim üç oyun­cu­dan hiç­bi­ri di­ğer ikin­ci bir şap­ka­yı da gi­ye­mi­yor. Ya­ni, Ulu­sal Yar­dım Ko­or­di­na­tö­rü, ay­nı za­man­da Ulu­sal Yet­ki­len­dir­me Gö­rev­li­si ola­mı­yor ve­ya bir Prog­ram Yet­ki­len­dir­me Gö­rev­li­si ola­mı­yor; ay­rı ay­rı un­sur­lar ol­ma­sı ge­re­ki­yor.

Ulu­sal Yet­ki­len­dir­me Gö­rev­li­si ise Ulu­sal Fo­na baş­kan­lık eden -ki Ulu­sal Fon, ma­lu­mu­nuz, ma­li yar­dım­la­rın top­lan­dı­ğı ha­zi­ne­ye bağ­lı bir fon­dur- Ha­zi­ne Müs­te­şa­rı­dır. Ulu­sal Yet­ki­len­dir­me Gö­rev­li­si Av­ru­pa Bir­li­ği fon­la­rı­nın sağ­lam şe­kil­de ma­li yö­ne­ti­mi­nin ge­nel so­rum­lu­lu­ğu­nu üst­len­miş­tir. Ulu­sal Yet­ki­len­dir­me Gö­rev­li­si, ay­nı za­man­da Ulu­sal Yar­dım Ko­or­di­na­tö­rü ve­ya­hut da Prog­ram Yet­ki­len­dir­me Ko­or­di­na­tö­rü ola­maz.

Bir de Prog­ram Yet­ki­len­dir­me Ko­or­di­na­tö­rü var­dır; bu da, fon­la­rın iha­le­le­ri­nin ya­pıl­ma­sın­dan, ta­ki­bin­den, iz­len­me­sin­den so­rum­lu ve ay­nı za­man­da, Mer­kezî Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi­nin baş­ka­nı ko­nu­mun­da­ki ak­tör­dür. Bu üç ak­tör, Tür­ki­ye'de ve di­ğer ül­ke­ler­de de Av­ru­pa Bir­li­ği ma­li yar­dım­la­rı­nın ko­or­di­nas­yo­nu­nu yap­mak­ta­dır­lar.

Do­la­yı­sıy­la, biz, bu­gün bu ka­nu­nu ge­çi­re­rek, bi­raz ön­ce de ifa­de edil­di­ği gi­bi, ey­lül ayı­na ka­dar… Şu an­da bu Bi­ri­mi­miz, Mer­kezî Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi­miz, Av­ru­pa Bir­li­ği­nin hi­be­le­riy­le ha­ya­ti­ye­ti­ni de­vam et­ti­ri­yor. Tür­ki­ye'ye de, ben­ce, bu ya­kış­maz. Çün­kü çok bü­yük mik­tar­lar­dan bah­set­mi­yo­ruz. Ey­lül ayı­na ka­dar bu­ra­nın ha­ya­ti­ye­ti­ni de­vam et­ti­re­bi­le­cek olan bir mik­tar hi­be var­dır. Ama ey­lül ayın­dan iti­ba­ren, eğer biz bu ka­nu­nu bu­gün bu­ra­da ge­çi­re­mez­sek, büt­çe­si ol­ma­ya­cak ve ar­zu edi­len fonk­si­yon­la­rı ic­ra ede­me­ye­cek ve ye­te­ri ka­dar ele­man­la bes­le­nip, ar­zu edil­di­ği mik­tar­da pro­je üre­te­me­ye­cek.

Bu­nu tek­rar yü­ce Mec­li­sin gün­de­mi­ne ge­ti­re­rek, say­gı­la­rım­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

Ek­ran­da gö­rü­yo­rum, Sa­yın Os­man Coş­ku­noğ­lu'nun so­ru sor­mak için bir ta­le­bi var.

Bu­yu­run Sa­yın Coş­ku­noğ­lu.

OS­MAN COŞ­KU­NOĞ­LU (Uşak) - Te­şek­kür ede­rim.

Sa­yın Baş­kan, ara­cı­lı­ğı­nız­la Sa­yın Ba­ka­na bir so­ru sor­mak is­ti­yo­rum. Bu Ye­din­ci Çer­çe­ve Prog­ra­mı içe­ri­sin­de­ki fon­lar da bu bi­ri­min gö­rev kap­sa­mı­nın içe­ri­si­ne mi gi­ri­yor?

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

Sa­yın Ba­ka­nım, bu­yu­run.

DEV­LET BA­KA­NI ALİ BA­BA­CAN(An­ka­ra) - Ha­yır, gir­mi­yor.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Bir­le­şi­me beş da­ki­ka ara ve­ri­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati: 15.56

 

ÜÇÜN­CÜ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 16.08

BAŞ­KAN : Baş­kan Ve­ki­li Sa­dık YA­KUT

KÂTİP ÜYE­LER : Ah­met KÜ­ÇÜK (Ça­nak­ka­le), Meh­met DA­NİŞ (Ça­nak­ka­le)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 113'ün­cü Bir­le­şi­mi­nin Üçün­cü Otu­ru­mu­nu açı­yo­rum.

1428 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı üze­rin­de­ki gö­rüş­me­le­re kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

Ko­mis­yon ve Hükûmet ye­rin­de.

Ta­sa­rı­nın 3'ün­cü mad­de­si­ni oku­tu­yo­rum:

İs­tih­dam esas­la­rı

MAD­DE 3- (1) Bi­ri­min gö­rev­le­ri, hiz­met söz­leş­me­si kap­sa­mın­da is­tih­dam edi­len  uz­man per­so­nel ve des­tek per­so­ne­li ile ge­çi­ci ola­rak gö­rev­len­di­ri­le­cek ka­mu gö­rev­li­le­ri eliy­le yü­rü­tü­lür. Des­tek per­so­ne­li­nin sa­yı­sı, Bi­ri­min top­lam per­so­nel sa­yı­sı­nın yüz­de yir­mi­si­ni ge­çe­mez.

(2) Bi­rim Baş­ka­nı, Ulu­sal Yet­ki­len­dir­me Gö­rev­li­si ta­ra­fın­dan, Ulu­sal Yar­dım Ko­or­di­na­tö­rü­nün gö­rü­şü alı­na­rak ata­nır. Ara yö­ne­ti­ci po­zis­yon­la­rı­na Bi­rim Baş­ka­nı­nın tek­li­fi üze­ri­ne Ulu­sal Yet­ki­len­dir­me Gö­rev­li­si­nin ona­yı ile gö­rev­len­dir­me ya­pı­lır. Uz­man per­so­nel Ko­mis­yon ma­ri­fe­tiy­le se­çi­lir ve Ulu­sal Yet­ki­len­dir­me Gö­rev­li­si­nin ona­yı ile Bi­rim­de is­tih­dam edi­lir. Söz ko­nu­su per­so­ne­lin gö­re­vi­ne son ve­ril­me­sin­de de ay­nı usûller iz­le­nir.

(3) Bi­rim­de hiz­met söz­leş­me­si ile ve­ya ge­çi­ci gö­rev­li ola­rak is­tih­dam edi­le­cek bü­tün yer­li per­so­ne­lin 657 sa­yı­lı Dev­let Me­mur­la­rı Ka­nu­nu­nun 48 in­ci mad­de­sin­de be­lir­ti­len ge­nel şart­la­rı ta­şı­ma­sı zo­run­lu olup, ara yö­ne­ti­ci­ler ile yer­li uz­man per­so­nel­de ay­rı­ca;

a) En az dört yıl­lık eği­tim ve­ren si­ya­sal bil­gi­ler, hu­kuk, ik­ti­sadî ve idarî bi­lim­ler, ik­ti­sat, iş­let­me ve mü­hen­dis­lik fa­kül­te­le­ri ile üni­ver­si­te ve fa­kül­te­le­rin ma­te­ma­tik ve is­ta­tis­tik bö­lüm­le­rin­den ve­ya bun­la­ra denk­li­ği Yük­sek Öğ­re­tim Ku­ru­lu ta­ra­fın­dan onay­lan­mış ya­ban­cı fa­kül­te ve­ya yük­sek okul­lar­dan me­zun ol­mak,

b) Ka­mu Per­so­ne­li Ya­ban­cı Dil Bil­gi­si Se­vi­ye Tes­pit Sı­na­vın­da İn­gi­liz­ce, Al­man­ca ve­ya Fran­sız­ca dil­le­rin­den en az 80 pu­an al­mak ve­ya dil ye­ter­li­li­ği ba­kı­mın­dan bu­na denk­li­ği ka­bul edi­len ulus­la­ra­ra­sı ge­çer­li­li­ği olan bir bel­ge­ye sa­hip ol­mak,

şart­la­rı ara­nır.

(4) Söz­leş­me­li ola­rak ça­lı­şan per­so­nel­den Bi­rim Baş­ka­nı­na Müs­te­şar­lık­ta gö­rev ya­pan Ge­nel Mü­dür; ara yö­ne­ti­ci­ler­den Kı­dem­li Fi­nans ve Kı­dem­li İha­le Yö­ne­ti­ci­le­ri­ne Müs­te­şar­lık­ta gö­rev ya­pan Ge­nel Mü­dür Yar­dım­cı­sı, di­ğer­le­ri­ne Müs­te­şar­lık­ta gö­rev ya­pan Da­ire Baş­ka­nı; Uz­man per­so­ne­le Müs­te­şar­lık­ta 1 in­ci de­re­ce­li kad­ro­da gö­rev ya­pan Ha­zi­ne uz­ma­nı; des­tek per­so­ne­li­ne ise Müs­te­şar­lık­ta gö­rev ya­pan em­sa­li per­so­ne­le her tür­lü öde­me­ler da­hil öden­mek­te olan tu­ta­rı geç­me­mek üze­re üc­ret öde­nir. Bu per­so­ne­le öde­ne­cek üc­ret Bi­rim ile ara­la­rın­da im­za­la­na­cak hiz­met söz­leş­me­sin­de be­lir­le­nir.

(5) Bi­rim per­so­ne­li­nin ça­lış­ma usûl ve esas­la­rı, izin­le­ri, hak­la­rı, yü­küm­lü­lük­le­ri ve han­gi hal­ler­de iş­le­ri­ne son ve­ri­le­ce­ği ile ya­ban­cı uz­man­la­ra öde­ne­cek üc­ret­ler Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğı ile Dev­let Per­so­nel Baş­kan­lı­ğı­nın gö­rü­şü alın­mak su­re­tiy­le çı­ka­rı­la­cak yö­net­me­lik­le be­lir­le­nir.

(6) Ge­nel büt­çe kap­sa­mın­da­ki ka­mu ida­re­le­ri, özel büt­çe­li ida­re­ler ve sos­yal gü­ven­lik ku­rum­la­rın­da ça­lı­şan­lar ken­di­le­ri­nin is­te­ği ve ku­rum­la­rı­nın mu­va­fa­ka­ti ile Bi­rim­de hiz­met söz­leş­me­si ile is­tih­dam edi­le­bi­lir­ler. Bi­ri­min bu ko­nu­da­ki ta­lep­le­ri, il­gi­li ida­re­ler­ce ön­ce­lik­le so­nuç­lan­dı­rı­lır. Bu kap­sam­da­ki per­so­nel hiz­met söz­leş­me­si­nin ya­pıl­ma­sıy­la bir­lik­te ku­rum­la­rın­dan ay­lık­sız izin­li sa­yı­lır. Bu şe­kil­de is­tih­dam edi­len­ler, Bi­rim­de­ki gö­rev­le­ri so­na er­di­ğin­de, öğ­re­nim du­rum­la­rı, hiz­met yı­lı ve un­van­la­rı dik­ka­te alı­na­rak ön­ce­ki ku­rum­la­rın­da ka­ri­yer­le­ri­ne ve­ya du­rum­la­rı­na uy­gun boş bir kad­ro ve­ya po­zis­yo­na en geç üç ay için­de ata­nır­lar ve her­han­gi bir iş­le­me ge­rek kal­mak­sı­zın en geç bir ay içe­ri­sin­de gö­re­ve baş­la­tı­lır­lar. An­cak, bu ki­şi­le­rin atan­ma­la­rın­da, ön­ce­ki ku­rum­la­rın­da­ki idarî un­van­lar dik­ka­te alın­maz. Bu fık­ra kap­sa­mın­da­ki ki­şi­ler­den, ön­ce­ki ka­mu ku­rum ve ku­ru­luş­la­rın­da­ki kad­ro­la­rı­na müş­te­rek ka­rar­na­me ile ata­nan­la­rın, bu fık­ra­ya gö­re ya­pı­la­cak ata­ma  iş­lem­le­ri il­gi­li ba­ka­nın ona­yı ile ya­pı­lır. Bu fık­ra uya­rın­ca ön­ce­ki ku­rum­la­rı­na dö­nen ki­şi­le­rin Bi­rim­de ge­çen hiz­met­le­ri ka­za­nıl­mış hak ay­lık de­re­ce ve ka­de­me­le­rin­de de­ğer­len­di­ril­di­ği gi­bi emek­li­lik ik­ra­mi­ye­si­nin he­sa­bın­da da dik­ka­te alı­nır.

(7) Al­tın­cı fık­ra­da be­lir­ti­len ida­re­ler­de is­tih­dam edi­len per­so­nel ken­di­le­ri­nin is­te­ği ve ku­rum­la­rı­nın mu­va­fa­ka­ti üze­ri­ne ay­lık, öde­nek, her tür­lü zam ve taz­mi­nat­la­rı ile di­ğer malî ve sos­yal hak ve yar­dım­la­rı ku­rum­la­rın­ca kar­şı­lan­mak kay­dıy­la Bi­rim­de ge­çi­ci ola­rak gö­rev­len­di­ri­le­bi­lir­ler. Üni­ver­si­te öğ­re­tim ele­man­la­rı da 2547 sa­yı­lı Yük­se­köğ­re­tim Ka­nu­nu­nun 38 in­ci mad­de­si­ne gö­re Bi­rim­de gö­rev­len­di­ri­le­bi­lir­ler. Bu mad­de uya­rın­ca gö­rev­len­di­ri­len­ler ha­riç ol­mak üze­re, bu fık­ra­ya gö­re gö­rev­len­di­ril­miş ol­ma­sı ha­lin­de, Bi­rim Baş­ka­nı­na 3000, ara yö­ne­ti­ci­ler­den Kı­dem­li Fi­nans ve Kı­dem­li İha­le Yö­ne­ti­ci­le­ri­ne 2000 gös­ter­ge ra­ka­mı­nın me­mur ay­lık­la­rı­na uy­gu­la­nan kat­sa­yı ile çar­pı­mı so­nu­cu bu­lu­na­cak tu­tar, di­ğer ka­nun­la­rın kı­sıt­la­yı­cı hü­küm­le­ri­ne ta­bi ol­mak­sı­zın her ay ay­rı­ca Bi­rim ta­ra­fın­dan öde­nir. Bu öde­me­ler­den dam­ga ver­gi­si ha­riç her­han­gi bir ke­sin­ti ya­pıl­maz.

(8) Bi­rim per­so­ne­li­ne 657 sa­yı­lı Dev­let Me­mur­la­rı Ka­nu­nu­nun di­sip­lin ve si­cil hü­küm­le­ri uy­gu­la­nır.

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen Os­man Coş­ku­noğ­lu, Uşak Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Coş­ku­noğ­lu.

CHP GRU­BU ADI­NA OS­MAN COŞ­KU­NOĞ­LU (Uşak) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, 1428 sı­ra sa­yı­lı Ya­sa Ta­sa­rı­sı'nın 3'ün­cü mad­de­si üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si­nin gö­rüş­le­ri­ni ifa­de et­mek için söz al­dım. Yü­ce Mec­li­si say­gıy­la se­lam­la­rım.

Da­ha ön­ce bir­kaç kez ifa­de edil­di. Bu, çok önem­li ol­du­ğu AKP söz­cü­le­ri ta­ra­fın­dan ifa­de edi­len ya­sa ta­sa­rı­sı, dört yıl­lık bir ge­cik­me­den son­ra gün­de­mi­mi­ze gir­miş­tir. Bu sap­tan­dı. Ben, eli­miz­de­ki sı­ra sa­yı­sı­nın 1'in­ci say­fa­sın­da, siz­le­rin de oku­ya­bi­le­ce­ği, Sa­yın Baş­ba­kan im­za­lı cüm­le­yi de bu­ra­dan tek­rar­la­ya­yım: "İl­gi­de ka­yıt­lı ya­zı­mız ekin­de Baş­kan­lı­ğı­nı­za su­nu­lan -Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na su­nu­lan- 'Mer­ke­zi Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi­nin İs­tih­dam ve Büt­çe Esas­la­rı Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın, Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nun­da­ki gö­rüş­me­le­ri kırk­beş gün için­de so­nuç­lan­dı­rı­la­ma­dı­ğın­dan, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si İç­tü­zü­ğü­nün 37 nci mad­de­si uya­rın­ca doğ­ru­dan Ge­nel Ku­rul gün­de­mi­ne alın­ma­sı hu­su­sun­da ge­re­ği­ni arz ede­rim." de­miş Sa­yın Baş­ba­kan bu ya­sa ta­sa­rı­sı­nı Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na su­nar­ken. Kırk beş gün içe­ri­sin­de Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nun­da so­nuç­lan­dı­rı­la­ma­mış. Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu gün­de­mi­ne alı­nıp alın­ma­ma­sı, bil­di­ği­niz gi­bi, Hükûme­tin tel­kin­le­ri so­nu­cun­da ka­rar ve­ri­len bir ko­nu­dur. Bu keyfî bir du­rum ol­muş­tur, bu­nu gös­te­ri­yor.

Şim­di, tar­tış­tı­ğı­mız 3'ün­cü mad­de, ta­sa­rı­nın tü­mü üze­rin­de ko­nu­şan Sa­yın Öy­men'in de ifa­de et­ti­ği gi­bi, bi­zim, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti­nin dev­let ge­le­nek ve usul­le­ri ile bağ­daş­ma­yan, uyum gös­ter­me­yen ni­te­lik­le­rin­den bi­ri­ni bu mad­de­de gö­re­bi­li­yo­ruz.

3'ün­cü mad­de­nin ikin­ci fık­ra­sı­nı dik­ka­ti­ni­ze ge­tir­mek is­te­rim. "Bi­rim Baş­ka­nı, Ulu­sal Yet­ki­len­dir­me Gö­rev­li­si ta­ra­fın­dan, Ulu­sal Yar­dım Ko­or­di­na­tö­rü­nün gö­rü­şü alı­na­rak ata­nır. Ara yö­ne­ti­ci po­zis­yon­la­rı­na Bi­rim Baş­ka­nı­nın tek­li­fi üze­ri­ne Ulu­sal Yet­ki­len­dir­me Gö­rev­li­si­nin ona­yı ile gö­rev­len­dir­me ya­pı­lır." Ya­ni, ara yö­ne­ti­ci gö­rev­len­dir­me­si ya­pı­lı­yor. De­vam ede­lim: "Uz­man per­so­nel Ko­mis­yon ma­ri­fe­tiy­le se­çi­lir ve Ulu­sal Yet­ki­len­dir­me Gö­rev­li­si­nin ona­yı ile Bi­rim­de is­tih­dam edi­lir."

Şim­di, bu­ra­da, özet­le, baş­kan ata­na­cak, ara yö­ne­ti­ci­ler gö­rev­len­di­ri­le­cek, uz­man per­so­nel ise is­tih­dam edi­le­cek. Şim­di, bu kav­ram­lar per­so­ne­lin sta­tü­sü­nü de be­lir­le­yen kav­ram­lar­dır ka­mu hu­ku­kun­da. Alt yö­ne­ti­ci­le­rin me­mur sta­tü­sü­nü ha­iz olup ol­ma­ya­cak­la­rı bu­ra­da bel­li de­ğil­dir. Çün­kü "ata­ma" söz­cü­ğü kul­la­nıl­mı­yor "gö­rev­len­dir­me" söz­cü­ğü se­çi­li­yor. Oy­sa, alt yö­ne­ti­ci­le­rin yü­rüt­tük­le­ri gö­rev­ler dev­le­tin as­li ve sü­rek­li gö­rev­le­ri, ni­te­li­ğin­de ol­du­ğun­dan alt yö­ne­ti­ci­le­rin de me­mur sta­tü­sün­de ol­ma­la­rı ge­re­ki­yor. Bu­ra­da bir be­lir­siz­lik var. Di­ğer bir be­lir­siz­lik de söz ko­nu­su söz­leş­me­ler 657 sa­yı­lı Ka­nun'a ta­bi per­so­nel ile mi ya­pı­la­cak, İş Ka­nu­nu'na ta­bi per­so­nel ile mi ya­pı­la­cak? Bu ko­nu­da da en azın­dan ben bir be­lir­siz­lik gö­rü­yo­rum bu ka­dar ge­cik­ti­ril­di­ği ve Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nun­da gö­rü­şül­me­den gün­de­me ge­ti­ri­len bu ya­sa ta­sa­rı­sın­da.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ay­rın­tı­lar­da bir­ta­kım açık ol­ma­yan nok­ta­lar var. Onun öte­si­ne gi­de­rek, Av­ru­pa Bir­li­ği fon­la­rı ko­nu­sun­da, bu fon­la­rın mik­ta­rı ko­nu­sun­da Sa­yın Öy­men ko­nuş­ma­sın­da çar­pı­cı ra­kam­la­rı ver­di. Tür­ki­ye'nin hem çok dü­şük bir fon ile kar­şı kar­şı­ya ol­du­ğu­nu, di­ğer aday ül­ke­ler­le, ye­ni üye ol­muş ül­ke­ler­le kar­şı­laş­tı­rı­lın­ca, Tür­ki­ye'ye sağ­la­nan fon­la­rın son de­re­ce dü­şük ol­du­ğu­nu dik­ka­te ge­tir­di. Ben, bi­raz da bu fon­la­rın kul­la­nı­lı­şı üze­rin­de ko­nuş­mak is­ti­yo­rum.

Özel­lik­le son za­man­da, Av­ru­pa Bir­li­ği, bu fon­la­rı, si­vil top­lum ku­ru­luş­la­rı­nın güç­len­di­ril­me­si için kul­la­nıl­ma­sı ko­nu­sun­da bir tel­kin­de bu­lu­nu­yor, bu yön­de pro­je çağ­rı­la­rın­da bu­lu­nu­yor. Si­vil top­lum ku­ru­luş­la­rı­nın ge­liş­me­si, el­bet­te de­mok­ra­si açı­sın­dan önem­li­dir. Hat­ta, on­la­rın et­ki­si­ni, ger­çek de­mok­ra­si­yi, ka­tı­lım­cı de­mok­ra­si­yi içi­ne sin­di­re­bil­miş ül­ke­ler­de, on­la­rın et­ki­si­ni par­la­men­to da his­se­der. Ma­ale­sef, Mec­li­si­mi­zin ço­ğun­lu­ğu­nu teş­kil eden Hükûmet bu­nu pek his­set­mi­yor. Oy­sa, si­vil top­lum ku­ru­luş­la­rı, ka­tı­lım­cı­lık­la­rıy­la, de­mok­ra­si­nin se­çim­den se­çi­me oy ver­mek ol­ma­dı­ğı, iki se­çim ara­sın­da da et­ki­le­ri­ni ve bas­kı­la­rı­nı his­set­ti­re­bil­me­si ge­re­ken ku­ru­luş­lar­dır. De­mok­ra­si­ler­de, bu, iyi bi­li­nen bir ger­çek­tir.

Av­ru­pa Bir­li­ği kay­nak­la­rı­nın, fon­la­rı­nın da­ğı­tı­mın­da, pro­se­dür ol­duk­ça ka­rı­şık­tır. Bu ka­rı­şık pro­se­dür­den ya­rar­la­na­bi­le­cek si­vil top­lum ku­ru­luş­la­rı çok sı­nır­lı ol­mak­ta­dır. Özel­lik­le, des­tek­len­me­si ge­re­ken, özel­lik­le de­za­van­taj­lı du­rum­da olan kit­le­le­ri tem­sil eden si­vil top­lum ku­ru­luş­la­rı, ör­ne­ğin ka­dın­la­rın si­vil top­lum ku­ru­luş­la­rı, bu fon­lar­dan ya­rar­lan­mak için, o yo­ğun ve zor­lu pro­se­dür­den, o sa­yı­sız form­la­rın dol­du­rul­ma­sı sü­re­cin­den yıl­gın­lı­ğa dü­şe­bil­mek­te­dir. O za­man, güç­lü­nün ve ola­nak­la­rı­nın da­ha iyi ol­du­ğu si­vil top­lum ku­ru­luş­la­rı­nın bu fon­lar­dan ya­rar­lan­ma­sı da­ha ko­lay ol­mak­ta­dır. İş­te, o za­man da, güç­lü ile güç­süz ara­sın­da­ki fark bi­raz da­ha açıl­ma eği­li­mi­ne gir­mek­te­dir.

Do­la­yı­sıy­la, bu ve­si­ley­le, önem­li öl­çü­de bil­gi, önem­li öl­çü­de ça­ba ge­rek­ti­ren bu fon­la­ra baş­vur­ma sü­re­cin­de, dev­le­tin de, özel­lik­le çe­şit­li ne­den­ler­le da­ha de­za­van­taj­lı olan, çe­şit­li ne­den­ler­le elin­de bu gü­cü, bu pro­se­dü­rün üs­tün­den ge­le­bil­me gü­cü­nü bu­lun­du­ra­ma­yan si­vil top­lum ku­ru­luş­la­rı­na şim­di­ye ka­dar ol­du­ğun­dan da­ha yar­dım­cı, da­ha çok yar­dım­cı ol­ma­sı­nı da bu ve­si­ley­le be­lirt­mek is­ter, he­pi­ni­ze say­gı­lar su­na­rım.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Coş­ku­noğ­lu.

Mad­de üze­rin­de, şah­sı adı­na söz is­te­yen Ali Rı­za Ala­bo­yun, Ak­sa­ray Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Ala­bo­yun.

ALİ RI­ZA ALA­BO­YUN (Ak­sa­ray) - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­ka­nım.

Gö­rü­şül­mek­te olan 1428 sıra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın 3'ün­cü mad­de­si üze­rin­de, şah­sım adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Şah­sı­nı­zı ve Mec­li­si say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Ar­ka­daş­lar, bil­di­ği­niz gi­bi, Av­ru­pa Bir­li­ğiy­le il­gi­li, Av­ru­pa Bir­li­ği des­tek­li pro­je­le­ri biz çok uzun sü­re­dir yü­rüt­mek­te­yiz. Bun­la­ra bak­tı­ğı­mız za­man iki çer­çe­ve içe­ri­sin­de bun­la­rı gö­rü­yo­ruz. 1996-2001 yıl­la­rı­nı kap­sa­yan ME­DA çer­çe­ve an­laş­ma­sı dö­ne­mi­dir ki, ha­zır­lık ça­lış­ma­la­rı bu dö­nem­de ya­pıl­mış, fa­kat, uy­gu­la­ma­la­rı hâlâ sür­dü­rü­len otuz üç adet pro­jey­le il­gi­li ku­rum ve ku­ru­luş­la­rı­mız ta­ra­fın­dan ba­şa­rıy­la yü­rü­tül­mek­te­dir. Çe­şit­li alan­lar­da­ki bu pro­je­ler, AB'ye uyum çer­çe­ve­sin­de, amaç, he­def ve pro­je bek­len­ti­le­ri­ne uy­gun ola­rak za­ma­nın­da ta­mam­lan­ma­la­rı için pe­ri­yo­dik ola­rak iz­le­nip de­ğer­len­di­ril­mek­te­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, Av­ru­pa Bir­li­ği­nin Tür­ki­ye'ye sağ­la­dı­ğı ma­li yar­dım­la­ra iliş­kin ola­rak top­lu­mun çe­şit­li ke­sim­le­rin­de bu ma­li yar­dım­la­rın, da­ha doğ­ru­su hi­be­le­rin mik­tar­la­rı, kul­la­nı­lış pro­se­dür­le­ri ve uy­gu­la­nış­la­rı hak­kın­da yan­lış ka­na­at­ler var­dır. Hat­ta, bu hi­be­le­rin Tür­ki­ye ta­ra­fın­dan kul­la­nıl­ma­dı­ğın­dan Av­ru­pa Bir­li­ği büt­çe­si­ne ge­ri dön­dü­ğü şek­lin­de­ki ka­na­at ol­duk­ça yay­gın­dır ve yan­lış bir ka­na­at­tir. Top­lu­luk prog­ram­la­rı ve­ya Av­ru­pa Ya­tı­rım Ban­ka­sı­nın kre­di­le­ri de ba­zen bu kap­sam­da de­ğer­len­dir­mek­te­dir. AB ma­li yar­dım­la­rı, AB Ko­mis­yo­nu ta­ra­fın­dan, di­ğer aday ül­ke­ler için ol­du­ğu gi­bi, her yıl Tür­ki­ye'ye de tah­sis edi­len hi­be ni­te­li­ğin­de­ki yar­dım­lar­dır. Söz ko­nu­su yar­dım­lar, doğ­ru­dan nakdî bir yar­dım ni­te­li­ğin­de ol­ma­yıp, Av­ru­pa Ko­mis­yo­nu ve Tür­ki­ye'nin bir­lik­te seç­tik­le­ri pro­je ve prog­ram­la­ra ma­li des­tek sağ­la­mak ama­cıy­la kul­la­nıl­mak­ta­dır.

Pro­je se­çi­min­de­ki en önem­li kri­ter, ma­li yar­dım­la­rın AB üye­li­ği­ne yö­ne­lik uyum esas­la­rı doğ­rul­tu­sun­da kul­la­nı­la­bi­le­cek ol­ma­sı­dır. Bu ne­den­le, prog­ram­la­ma sü­re­si, Ka­tı­lım Or­tak­lı­ğı Bel­ge­si, İler­le­me Ra­po­ru, Ulu­sal Prog­ram ve Ön Ulu­sal Kal­kın­ma Pla­nı'nda ifa­de edi­len ön­ce­lik alan­la­rı çer­çe­ve­si­ne gi­ren pro­je fi­kir­le­ri­nin tes­pit edil­me­si ve bun­la­rın be­lir­li bir for­mat­ta ge­liş­ti­ril­me­si ça­lış­ma­la­rı­nı kap­sa­mak­ta­dır.

Hâli­ha­zır­da, 1996 - 2001 ME­DA Çer­çe­ve An­laş­ma­sı, 2002, 2003, 2004 ve 2005 ka­tı­lım ön­ce­si ma­li yar­dım prog­ram­la­rı kap­sa­mın­da, AB uyum çer­çe­ve­sin­de ön­ce­lik­le ele alın­ma­sı ge­re­ken çe­şit­li sek­tör­ler­de ol­mak üze­re bir­çok pro­je yü­rü­tül­mek­te­dir ve bu pro­je­le­rin top­lam bü­yük­lü­ğü de 1,5 mil­yar eu­ro­dur.

Ku­ru­lu­şu­mu­zun ha­yır­lı ol­ma­sı­nı di­li­yor, he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ala­bo­yun.

Mad­de üze­rin­de şah­sı adı­na söz is­te­yen Hüs­nü Or­du, Kü­tah­ya Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Or­du. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

HÜS­NÜ OR­DU (Kü­tah­ya) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; şah­sım adı­na 3'ün­cü mad­de­de söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Şim­di, bu ko­nu ta­bii ki çok tek­nik bir ko­nu. An­cak, bu­ra­ya çı­kan de­ğer­li söz­cü­le­ri­mi­zin ba­zı­la­rı, ko­nu Ha­zi­ney­le de il­gi­li ol­du­ğu için, Ha­zi­ne­ye yö­ne­lik, Tür­ki­ye'ye yö­ne­lik bir­ta­kım tes­pit­ler­de bu­lun­du­lar. Şim­di ben şöy­le bir ana­liz yap­mak is­ti­yo­rum de­ğer­li ar­ka­daş­lar. Hükûme­ti­miz­den ev­vel­ki son hükûmet dö­ne­mi­ne, şöy­le bir ge­ri­ye git­mek is­ti­yo­rum: Ne­dir Tür­ki­ye'nin tab­lo­su, ha­zi­ne­nin du­ru­mu ne­dir, gel­di­ği­miz nok­ta­da­ki Ha­zi­ne Müs­te­şar­lı­ğı­mı­zın du­ru­mu ne­dir?

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, yüz­de 100'e va­ran dö­viz ar­tış­la­rı ya­şa­yan bir Tür­ki­ye. Çok iyi ha­tır­lı­yo­rum, 690 bin li­ray­ken dö­viz fi­ya­tı, bir ay içe­ri­sin­de bu ül­ke­de 1 mil­yon 300 bin­le­ri gö­ren bir Tür­ki­ye.

NU­Rİ Çİ­LİN­GİR (Ma­ni­sa)- Şim­di de düş­tü!

HÜS­NÜ OR­DU (De­vam­la) - Bir ay son­ra­ki ma­aş­la­rı­nı öde­me zor­lu­ğu dü­şü­nen bir Tür­ki­ye, bir ha­zi­ne.

Türk pa­ra­sı­na olan gü­ven­siz­lik -borç is­te­mey­le il­gi­li- bı­ra­kın Türk pa­ra­sı­nı, dö­viz­le bi­le, kar­deş kar­de­şe -eşi dos­tu bı­ra­kın- borç alıp ver­mek­te te­red­düt eden bir Tür­ki­ye.

Özel ban­ka­lar­da, ka­mu ban­ka­la­rın­da mil­yar­lar­ca do­la­rı ba­tı­rı­lan, iç edi­len bir Tür­ki­ye, bir ha­zi­ne.

Üc­ret­li­le­ri­ne ve­ri­len zam­la­rı bir ay­da, iki ay­da, ce­bin­den, ya­pı­lan zam­lar­la ge­ri­ye alı­nan bir ha­zi­ne, bir Tür­ki­ye.

Ge­ce­lik fa­iz­le­ri 7.500'le­ri gö­ren bir ha­zi­ne, bir Tür­ki­ye.

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Mu­ha­le­fe­ti öz­le­di­niz ga­li­ba!

HÜS­NÜ OR­DU (De­vam­la) - Ver­gi ge­lir­le­ri­nin -DSP Hükûme­ti­nin de için­de ol­du­ğu bir dö­nem­de- ta­ma­mı­na ya­kın bir kıs­mı -de­ğer­li söz­cüm- sa­de­ce fa­iz­le­ri öde­me­yen bir Tür­ki­ye.

Mev­du­at­ta top­la­nan pa­ra­la­rı, ha­zi­ne­de, ha­zi­ne­nin, o dö­nem hükûmet­te, sa­de­ce ha­zi­ne­nin borç­la­rı­nı kar­şı­la­mak­ta yet­me­yen bir Tür­ki­ye, bir ha­zi­ne.

Şir­ket­le­re ba­kı­yo­ruz, ge­lir­le­ri­nin yüz­de 85'i fa­ali­yet dı­şı ge­lir­ler­le olu­şan bir Tür­ki­ye, bir ha­zi­ne.

İçe­ri­den ve dı­şa­rı­dan al­dı­ğı borç­lar­la borç­la­rı­nı dön­dür­mek­te zor­luk çe­ken bir ha­zi­ne, bir Tür­ki­ye.

Gü­nü­nü, ge­le­ce­ği­ni, geç­mi­şi­ni, mo­ra­li­ni, her şe­yi­ni kay­be­den bir ha­zi­ne, bir Tür­ki­ye.

Böy­le bir Tür­ki­ye'den, dev­ral­dı­ğı so­run­lar­la be­ra­ber, baş­ta, ba­tan ban­ka­lar­da mil­yar­lar­ca do­lar pa­ra­la­rın üze­ri­ne yük­le­nen yü­küm­lü­lü­ğü alan bir Hükûme­tin üze­ri­ne, dün­ya­da ya­şa­nan so­run­lar, prob­lem­ler, Irak kri­zi, Kıb­rıs sü­re­ci, Av­ru­pa Bir­li­ği sü­re­ci, pet­rol fi­yat­la­rı 20 do­lar­lar­dan 70 do­lar­la­rı gö­ren bir Tür­ki­ye.

Sos­yal gü­ven­lik açık­la­rı... Bü­tün bu sı­kın­tı­lar da bu prob­lem­le­rin üze­ri­ne gel­miş ol­ma­sı­na rağ­men, 2006 büt­çe­sin­de ne­re­dey­se, büt­çe­si­ni denk hâle ge­ti­ren bir ha­zi­ne, bir Tür­ki­ye.

Doğ­ru­dan ya­tı­rı­mı 1 mil­yar do­lar­lar­dan bir yıl­da 20 mil­yar do­la­rı bu­lan bir Tür­ki­ye.

Cum­hu­ri­yet ta­ri­hi bo­yun­ca ih­ra­ca­tı 36 mil­yar do­lar­lık bir ih­ra­cat­ken, dört yıl­da 49 mil­yar do­lar­lık bir ar­tış­la 85 mil­yar do­la­rı bu­lan bir Tür­ki­ye.

ALİ KE­MAL DE­VE­Cİ­LER (Ba­lı­ke­sir) - İt­ha­lat, it­ha­la­tı da söy­le! Onu es geç­me, it­ha­la­tı!

HÜS­NÜ OR­DU (De­vam­la) - Ban­ka­lar­da­ki mev­du­atı­nı, Ha­zi­ne­nin dı­şın­da, pi­ya­sa­ya, Top­lu Ko­nu­ta...

BAŞ­KAN - Sa­yın De­ve­ci­ler, lüt­fen...

HÜS­NÜ OR­DU (De­vam­la) - ... ta­şıt kre­di­le­ri­ne ve bü­tün bu ül­ke­nin es­na­fı­na bı­ra­kan bir Tür­ki­ye, bir ha­zi­ne.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Dış borç ne ol­du? Bir de ona de­ğin.

BAŞ­KAN - Sa­yın Or­du, lüt­fen, to­par­lar mı­sı­nız.

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Yor­ma ken­di­ni, Kü­tah­ya do­lu, do­lu!

HÜS­NÜ OR­DU (De­vam­la) - Bu­gü­ne ka­dar, zo­run­lu ta­sar­ruf­lar­la il­gi­li, 14 kat­ril­yon­luk bir borç yü­küm­lü­ğü­nü öde­yen bir ha­zi­ne, bir Tür­ki­ye.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Ya­ni, or­ta­lık toz­pem­be, toz­pem­be!

HÜS­NÜ OR­DU (De­vam­la) - İn­san­la­rı­na 250 bin ko­nu­tu ki­ra öder gi­bi su­nan bir ha­zi­ne, bir Tür­ki­ye.

Bu­gü­ne ka­dar 3.500 ki­lo­met­re­lik bir dub­le yol­dan dört yıl, beş yıl­da bu­nun 2 ka­tı­na ka­dar dub­le yol üre­ten bir ha­zi­ne, bir Tür­ki­ye.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Ne­re­de, ha­ni ne­re­de?

HÜS­NÜ OR­DU (De­vam­la) - Pe­ki ne ol­du? Ne ol­du bi­li­yor mu­su­nuz? Şu ol­du sa­de­ce: Bu aziz mil­let bun­la­rı not edi­yor, sey­re­di­yor. Ya bu ka­dar gü­zel şey­ler var, olum­lu şey­ler var da, aca­ba ge­ri­li­mi te­tik­le­yen şey ne­dir? Bu aziz mil­let çok iyi bi­li­yor ki onun ar­ka­sın­da­ki zih­ni­ye­ti, Cum­hur­baş­kan­lı­ğı sü­re­ciy­le il­gi­li bir ves­ve­se­dir bu. Siz­ler di­yor­su­nuz ki, bu ko­nuy­la il­gi­li bi­zim is­te­di­ği­miz tarz­da bir Cum­hur­baş­ka­nı ola­cak. Mil­let de di­yor ki, mil­li ira­de ne is­ti­yor­sa, sis­tem ne is­ti­yor­sa siz onu ya­pın bi­ze. Bu sü­reç bu­nun­la il­gi­li­dir aziz mil­let.

Bu­ra­da, ben bu duy­gu ve dü­şün­ce­ler­le, ül­ke­mi­zi mo­ral­siz, ge­le­cek­siz gün­ler­den bu­gün­le­re ta­şı­yan ha­zi­ne­mi­zi, ül­ke­mi­zi, Hükûme­ti­mi­zi, kut­lu­yo­rum. İn­şal­lah, ge­le­ce­ğe çok da­ha gü­ven­le ba­ka­cak, çok da­ha is­tik­rar­la yö­ne­ti­le­cek bir Tür­ki­ye ol­ma­sı­nı bir mil­let­ve­ki­li ola­rak ar­zu edi­yo­rum. Yü­ce Mec­li­si­ni­zi sev­gi ile say­gı ile se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Or­du.

Mad­de üze­rin­de iki adet öner­ge var­dır. Öner­ge­le­ri, ön­ce, ge­liş sı­ra­sı­na gö­re oku­tup, ay­kı­rı­lık­la­rı­na gö­re iş­le­me ala­ca­ğım.

İlk öner­ge­yi oku­tu­yo­rum:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan Ka­nun Ta­sa­rı­sı­nın "İs­tih­dam esas­la­rı" baş­lık­lı 3 ün­cü mad­de­si­nin 3 ün­cü fık­ra­sı­nın (b) ben­di­nin aşa­ğı­da­ki şe­kil­de de­ğiş­ti­ril­me­si­ni arz ve tek­lif ede­riz.

 

Sa­lih Ka­pu­suz

Te­lat Ka­ra­pı­nar

Gül­se­ren To­puz

 

An­ka­ra

An­ka­ra

İs­tan­bul

 

Meh­met Cey­lan

Ala­et­tin Gü­ven

 

 

Ka­ra­bük

Kü­tah­ya

 

"b) Ka­mu Per­so­ne­li Ya­ban­cı Dil Bil­gi­si Se­vi­ye Tes­pit Sı­na­vın­da İn­gi­liz­ce di­lin­den en az 80 pu­an al­mak ve­ya dil ye­ter­li­li­ği ba­kı­mın­dan bu­na denk­li­ği ka­bul edi­len ulus­la­ra­ra­sı ge­çer­li­li­ği olan bir bel­ge­ye sa­hip ol­mak,"

BAŞ­KAN - Ay­kı­rı öner­ge­yi oku­tup, iş­le­me alı­yo­rum:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan "Mer­ke­zi Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi­nin İs­tih­dam ve Büt­çe Esas­la­rı Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı"nın 3 ün­cü mad­de­si­nin (6) ncı fık­ra­sı­nın aşa­ğı­da­ki şe­kil­de de­ğiş­ti­ril­me­si­ni arz ve tek­lif ede­riz.

 

Sa­lih Ka­pu­suz

Te­lat Ka­ra­pı­nar

Gül­se­ren To­puz

 

An­ka­ra

An­ka­ra

İs­tan­bul

 

Meh­met Cey­lan

Ala­et­tin Gü­ven

 

 

Ka­ra­bük

Kü­tah­ya

 

"(6) Ge­nel büt­çe kap­sa­mın­da­ki ka­mu ida­re­le­ri, özel büt­çe­li ida­re­ler ve sos­yal gü­ven­lik ku­rum­la­rın­da ça­lı­şan­lar ken­di­le­ri­nin is­te­ği ve ku­rum­la­rı­nın mu­va­fa­ka­ti ile Bi­rim­de hiz­met söz­leş­me­si ile is­tih­dam edi­le­bi­lir­ler. Bi­ri­min bu ko­nu­da­ki ta­lep­le­ri, il­gi­li ida­re­ler­ce ön­ce­lik­le so­nuç­lan­dı­rı­lır. Bu kap­sam­da­ki per­so­nel, hiz­met söz­leş­me­si­nin ya­pıl­ma­sıy­la bir­lik­te ku­rum­la­rın­dan ay­lık­sız izin­li sa­yı­lır. Per­so­nel ka­nun­la­rı­na ta­bi ola­rak ça­lış­mak­ta iken bu fık­ra uya­rın­ca ay­lık­sız izin­li sa­yı­lan­la­rın ay­lık­sız izin­li sa­yıl­dık­la­rı sü­re­ce ön­ce­ki sta­tü­le­ri ile il­gi­li sos­yal gü­ven­lik hak­la­rı ay­nı şe­kil­de de­vam et­ti­ği gi­bi, bu sü­re­ler ken­di ku­rum­la­rın­da ça­lı­şı­yor­muş gi­bi ad­de­di­le­rek, ter­fi­le­rin­de he­sa­ba ka­tı­lır ve her­han­gi bir iş­le­me ge­rek kal­mak­sı­zın sü­re­sin­de ter­fi­le­ri ya­pı­lır."

BAŞ­KAN - Hükûmet öner­ge­ye ka­tı­lı­yor mu?

DEV­LET BA­KA­NI ALİ BA­BA­CAN (An­ka­ra) - Evet, ka­tı­lı­yo­ruz.

BAŞ­KAN - Ge­rek­çe­yi oku­tu­yo­rum:

Ge­rek­çe: Bi­rim­de hiz­met söz­leş­me­si ile is­tih­dam edi­le­cek ve ku­rum­la­rın­dan ay­lık­sız izin­li sa­yı­la­cak per­so­ne­lin, Bi­rim­de­ki gö­rev­le­ri ve do­la­yı­sıy­la ay­lık­sız izin­le­ri so­na er­di­ğin­de ye­ni­den atan­ma­la­rı söz ko­nu­su ol­ma­dan es­ki gö­rev­le­ri­ne baş­la­ma­la­rı ge­re­ke­ce­ğin­den, anı­lan fık­ra­da bu çer­çe­ve­de ge­rek­li de­ği­şik­lik­le­rin ya­pıl­ma­sı uy­gun gö­rül­mek­te­dir.

BAŞ­KAN - Öner­ge­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Di­ğer öner­ge­yi oku­tu­yo­rum:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan Ka­nun Ta­sa­rı­sı­nın "İs­tih­dam esas­la­rı" baş­lık­lı 3 ün­cü mad­de­si­nin 3 ün­cü fık­ra­sı­nın (b) ben­di­nin aşa­ğı­da­ki şe­kil­de de­ğiş­ti­ril­me­si­ni arz ve tek­lif ede­riz.

                                                                                 Sa­lih Ka­pu­suz (An­ka­ra) ve ar­ka­daş­la­rı

"b) Ka­mu Per­so­ne­li Ya­ban­cı Dil Bil­gi­si Se­vi­ye Tes­pit Sı­na­vın­da İn­gi­liz­ce di­lin­den en az 80 pu­an al­mak ve­ya dil ye­ter­li­li­ği ba­kı­mın­dan bu­na denk­li­ği ka­bul edi­len ulus­la­ra­ra­sı ge­çer­li­li­ği olan bir bel­ge­ye sa­hip ol­mak,"

BAŞ­KAN - Sa­yın Hükûmet öner­ge­ye ka­tı­lı­yor mu?

DEV­LET BA­KA­NI ALİ BA­BA­CAN (An­ka­ra) - Evet, ka­tı­lı­yo­ruz.

BAŞ­KAN - Ge­rek­çe­yi oku­tu­yo­rum:

Ge­rek­çe:

Av­ru­pa Ko­mis­yo­nu De­le­gas­yo­nu'nun Bi­rim­le olan ya­zış­ma ve mü­za­ke­re di­li İn­gi­liz­ce ol­du­ğu gi­bi, Bi­rim ta­ra­fın­dan yö­ne­ti­len söz­leş­me­le­rin de İn­gi­liz­ce di­lin­de ha­zır­lan­mak­ta ol­ma­sı kar­şı­sın­da, Al­man­ca ve Fran­sız­ca bi­len ki­şi­le­rin is­tih­da­mı­na yer ol­ma­dı­ğı an­la­şıl­dı­ğın­dan; Ka­nun met­nin­de ih­ti­laf ve te­red­düt­le­re yol açan ni­te­lik­te hü­küm­le­re yer ve­ril­me­me­si açı­sın­dan söz ko­nu­su de­ği­şik­lik ge­rek­li gö­rül­mek­te­dir.

BAŞ­KAN - Öner­ge­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Ka­rar ye­ter sa­yı­sı…

BAŞ­KAN - Ka­bul edi­len öner­ge­ler doğ­rul­tu­sun­da mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum, ay­nı za­man­da ka­rar ye­ter sa­yı­sı ara­ya­ca­ğım: Ka­bul eden­ler…

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Kâtip Üye­ler ara­sın­da an­laş­maz­lık ol­du­ğu için elek­tro­nik ci­haz­la oy­la­ma ya­pa­ca­ğız. Üç da­ki­ka sü­re ve­ri­yo­rum, baş­la­tı­yo­rum.

(Elek­tro­nik ci­haz­la oy­la­ma ya­pıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, ka­rar ye­ter sa­yı­sı var­dır, mad­de ka­bul edil­miş­tir.

4'ün­cü mad­de­yi oku­tu­yo­rum…

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, sis­tem­de­ki arı­za ne­de­niy­le bir­le­şi­me beş da­ki­ka ara ve­ri­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati: 16.43

 

 

DÖR­DÜN­CÜ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 16.57

BAŞ­KAN : Baş­kan Ve­ki­li Sa­dık YA­KUT

KÂTİP ÜYE­LER : Ah­met KÜ­ÇÜK (Ça­nak­ka­le), Meh­met DA­NİŞ (Ça­nak­ka­le)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 113'ün­cü Bir­le­şi­mi­nin Dör­dün­cü Otu­ru­mu­nu açı­yo­rum.

1428 sı­ra sa­yı­lı Ta­sa­rı'nın gö­rüş­me­le­ri­ne de­vam ede­ce­ğiz.

Ko­mis­yon ve Hükûmet ye­rin­de.

Ta­sa­rı­nın 4'ün­cü mad­de­si­ni oku­tu­yo­rum:

Bi­ri­min gi­der­le­ri

MAD­DE 4- (1) Bi­ri­min bü­tün gi­der­le­ri, Müs­te­şar­lık büt­çe­sin­de gös­te­ri­len trans­fer öde­ne­ğin­den kar­şı­la­nır. Öde­nek tu­ta­rı, her ma­li yıl ba­şın­da, Baş­ba­kan­lık Mer­kez Mu­ha­se­be Bi­ri­min­ce Tür­ki­ye Cum­hu­ri­yet Mer­kez Ban­ka­sı ve­ya mu­ha­bi­ri olan Zi­ra­at Ban­ka­sı nez­din­de Bi­rim adı­na açı­la­cak özel he­sa­ba ya­tı­rı­lır.

(2) Söz ko­nu­su özel he­sap­tan ya­pı­la­cak har­ca­ma­lar­da Har­ca­ma Yet­ki­li­si Bi­rim Baş­ka­nı­dır.

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen Ke­mal Kı­lıç­da­roğ­lu, İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Kı­lıç­da­roğ­lu. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (İs­tan­bul) - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

Ta­sa­rı­nın 4'ün­cü mad­de­si, har­ca­ma­la­rın na­sıl ya­pı­la­ca­ğı ko­nu­sun­da açık­lık ge­ti­ren bir mad­de, ama, yü­ce Par­la­men­to­nun de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri de ga­yet iyi ha­tır­lar­lar, da­ha ön­ce çı­kan bir Ka­mu Ma­li Yö­ne­ti­mi ve Kon­trol Ya­sa­sı var­dı ve bu Ya­sa, 5018 sa­yı­lı bu Ya­sa, Türk ma­li sis­te­mi­nin ana­ya­sa­sı ola­rak ad­lan­dı­rı­lır.

Sa­yın Cey­lan bu ya­sa ta­sa­rı­sı­nı sa­vu­nur­ken, ku­ru­mun özerk bir ya­pı­ya sa­hip ol­du­ğu­nu ifa­de et­ti. Doğ­ru­dur, ama, özerk­lik bi­raz do­zu ka­çı­rı­lan bir özerk­lik -ya­ni, ger­çi öner­ge­le­ri­ni­zi gör­düm, ba­zı mad­de­le­ri de­ğiş­ti­ri­yor­su­nuz, do­la­yı­sıy­la o de­ği­şik­lik­le­rin de olum­lu ol­du­ğu­nu ifa­de ede­yim- ama, özerk­lik hiç­bir yer­de ve hiç­bir za­man de­ne­tim­siz­lik an­la­mı­na gel­mez. Özel­lik­le bir ka­mu kay­na­ğı eğer har­ca­nı­yor­sa, o ka­mu kay­na­ğı­nın da de­ne­ti­mi­nin mut­la­ka ol­ma­sı ge­re­ki­yor. Her ne ka­dar ik­ti­dar ka­na­dı­nın söz­cü­sü bu ko­nu­da Sa­yış­tay de­ne­ti­mi­nin var­lı­ğın­dan söz et­tiy­se de, bu, mad­de­de açık­lık­la ifa­de edil­mi­yor. Eğer ik­ti­dar ka­na­dı lüt­fe­dip des­tek ve­rir­se, de­ne­ti­me açık­lık ge­ti­ri­yo­ruz hem iç de­ne­tim hem dış de­ne­tim bağ­la­mın­da, ha­zi­ne­nin bu ko­nu­da gö­re­vi­ni da­ha sağ­lık­lı ya­pa­ca­ğı ve kay­nak­la­rın da­ha sağ­lık­lı kul­la­nı­la­ca­ğı­nı vur­gu­la­mak açı­sın­dan.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, Av­ru­pa Bir­li­ği sü­re­ci­ni tar­tış­tı­ğı­mız bir or­tam­da bir ar­ka­da­şı­mız, Sa­yın Açık­göz de­di ki: "Tür­ki­ye çağ­daş uy­gar­lı­ğı ya­ka­la­mış bir ül­ke­dir." Çağ­daş uy­gar­lı­ğın, ta­bii, ta­nı­mı çok önem­li. Eğer çağ­daş uy­gar­lık şu de­mek­se, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti dev­le­ti­nin me­mur­la­rı­nın ma­aşı­nı baş­ka bir ül­ke öde­miş­se, bu çağ­daş uy­gar­lık de­ğil­dir. Eğer Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'nin Baş­ba­kan­lı­ğı­nın bir ki­tap­çı­ğı­nı İn­gi­liz Bü­yü­kel­çi­li­ği ödü­yor­sa, mas­ra­fı­nı kar­şı­lı­yor­sa, bu, çağ­daş bir ül­ke de­ğil­dir. Çağ­daş­lık­tan söz edi­le­mez. Çağ­daş­lık, aç ka­lır­sı­nız, yok­sul ka­lır­sı­nız, ama ül­ke­nin onu­run­dan as­la ve as­la ödün ver­mez­si­niz. Na­sıl olu­yor da, 21'in­ci yüz­yıl­da Ulu­sal Kur­tu­luş Sa­va­şı ver­miş bir ül­ke­nin Baş­ba­kan­lı­ğı çok in­ce bir ki­tap­çı­ğı, üs­tün­de Baş­ba­kan­lı­ğın adı ya­zı­lı olan çok in­ce bir ki­tap­çı­ğı, bu mas­ra­fı kar­şı­la­ya­mı­yor, İn­gil­te­re Bü­yü­kel­çi­li­ği bu mas­ra­fı kar­şı­lı­yor ve ka­pa­ğın­da da şu ya­zı­yor: "Bu ki­tap­çı­ğın ba­sım mas­raf­la­rı­nı İn­gi­liz Bü­yü­kel­çi­li­ği fi­nan­se et­miş­tir, kar­şı­la­mış­tır."

Şim­di ba­na söy­ler mi­si­niz de­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu­nun çağ­daş­lık ne­re­sin­de­dir? Na­sıl olu­yor da Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'nin Hükûme­ti çok kü­çük bir be­de­li da­hi fi­nan­se et­mek­ten ka­çın­mış­tır? Bu­nu eğer ta­nım­la­mak ge­re­ki­yor­sa, bu, yüz ka­ra­sı bir olay­dır ar­ka­daş­lar. Türk si­ya­si ta­ri­hin­de yüz ka­ra­sı bir olay­dır.

Şim­di, ba­kın, AB mü­za­ke­re­le­riy­le il­gi­li de ne ek­si­ği­miz var? AB mü­za­ke­re­le­ri­ni yü­rü­tü­yo­ruz. Yi­ne, Sa­yın Açık­göz de­di ki: "Bir ek­si­ği­miz var­sa za­ten Av­ru­pa Bir­li­ği yet­ki­li­le­ri bi­ze söy­lü­yor­lar." Baş­tan ek­si­ği­mi­zi ka­bul edi­yo­ruz za­ten. Doğ­ru­dur, uyum sağ­la­mak­la siz bu­nu kas­tet­mi­yor­su­nuz, ama eğer ger­çek­ten de biz uyum sü­re­ci­ni, onur­lu ve iki ül­ke­nin kar­şı­lık­lı çı­kar­la­rı­nı, ya­ni Bir­lik­le ül­ke­nin çı­kar­la­rı­nı, di­ğer ül­ke­le­rin üye ol­du­ğu ko­şul­lar­da ya­pa­bi­li­yor­sak hiç­bir so­ru­nu­muz yok. Biz, hiç­bir za­man şu kür­sü­ye ge­lip, her şe­yi red­de­den bir dü­şün­ce­yi sa­vun­ma­dık. Doğ­ru­la­rı sa­vun­duk, Hükûme­ti uyar­dık, yan­lış var­sa uya­rı­la­rı­mı­zı yap­tık. Bu­nun bir kıs­mı dik­ka­te alı­nır ve­ya dik­ka­te alın­maz. Ni­te­kim Du­bai'de im­za­la­nan söz­leş­me­yi bi­zim mü­da­ha­le­miz üze­ri­ne ve şid­det­li tep­ki­miz üze­ri­ne Hükûmet Par­la­men­to­ya ge­tir­me­di ve uy­gu­la­mak­tan vaz­geç­ti. Ama, önem­li olan, si­ya­si ira­de­nin ora­da be­lir­len­miş ol­ma­sıy­dı. Ku­zey Irak'a, na­sıl olur da Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti, bir te­rör böl­ge­si­ne ben gir­me­ye­ce­ğim di­ye an­laş­ma im­za­lar? Ne kar­şı­lı­ğın­da? 1 mil­yar do­lar kar­şı­lı­ğın­da. İn­saf ar­ka­daş­lar!

Şim­di, Sa­yın Or­du de­di ki -bu­ra­da, gü­zel bir ko­nuş­ma yap­tı, sa­nı­yo­rum, ken­di ta­raf­tar­la­rı­nı da çok mut­lu et­miş­tir- iş­te, fa­iz 1.500'dü, do­lar şöy­ley­di, böy­ley­di di­ye. Yaa, ar­ka­daş­lar, ben me­rak edi­yo­rum, siz, Hükûme­ti dev­ral­dı­ğı­nız za­man, fa­iz ora­nı­nın, enf­las­yon ora­nı­nın yüz­de 34 ol­du­ğu­nu na­sıl bil­mez­si­niz? Dev­ral­dı­ğı­nız­da, enf­las­yon ora­nı yüz­de 34'tü, Dev­let Plan­la­ma Teş­ki­la­tı ora­da, ve­ri­ler ora­da. Haa, 1.500 ol­ma­dı mı? Ol­du ta­bii, ama, onun­la mü­ca­de­le­yi siz mi yap­tı­nız? İn­saf de­nen bir şey var. Siz, o prog­ra­mı al­dı­nız, şim­di sür­dü­rü­yor­su­nuz. Haa, o prog­ra­mı sür­dü­rü­yor­su­nuz, o prog­ra­mı ye­ni­le­ye­me­di­niz. Za­ten, so­run ora­dan baş­lı­yor. Na­sıl olu­yor da ye­ni­le­mi­yor­su­nuz siz bu prog­ra­mı? Bu prog­ra­mın ge­tir­di­ği tab­lo ne­dir bi­li­yor mu­su­nuz? 3 ta­ne do­lar mil­yar­de­ri­miz var­dı, si­zin uy­gu­la­dı­ğı­nız prog­ram so­nu­cun­da, 26 ta­ne do­lar mil­yar­de­ri­miz çık­tı. Bu­nu, biz söy­le­mi­yo­ruz, açın, ulus­la­ra­ra­sı der­gi­le­re ba­kın. 26 do­lar mil­yar­de­ri­nin el­de et­ti­ği ge­lir­le 25 mil­yon yurt­ta­şın el­de et­ti­ği ge­lir eşit­len­miş du­rum­da.

Şim­di ba­kın, bu Hükûmet, her şey söy­le­ne­bi­lir ta­bii, bar­da­ğın do­lu­su, ya­rı­sı, ya­rı­sı do­lu, ya­rı­sı boş di­ye, gü­zel laf­lar da edi­li­yor za­man za­man. Bir eko­no­mi, in­san için var­dır ar­ka­daş­lar. Siz, ne ka­dar gü­zel şey ya­par­sa­nız ya­pın, in­san mut­lu de­ğil­se ora­da eko­no­mi mut­lu de­ğil­dir. Siz, hiç dü­şü­ne­bi­li­yor mu­su­nuz, efen­dim, iş­siz­lik dos­tu bü­yü­me yok. Ne de­mek iş­siz­lik dos­tu bü­yü­me yok? Şim­di, iş­siz­lik var mı bu ül­ke­de? Var. Üni­ver­si­te­yi bi­tir­miş in­san­lar­da iş­siz­lik ora­nı yüz­de 34'le­re ulaş­mış va­zi­yet­te.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, üni­ver­si­te­yi bi­ti­ren bi­ri­si iş bu­la­maz­sa ne ola­cak? Han­gi eko­no­mi­den bah­se­di­yor­su­nuz siz?

HA­LİL AY­DO­ĞAN (Af­yon­ka­ra­hi­sar) - Av­ru­pa'da da var, dün­ya­da da var!

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Yok­sul­luk! Ben, si­ze, yok­sul­luk ra­ka­mı­nı ve­re­yim de­ğer­li ar­ka­daş­lar. Bin­göl nü­fu­su­nun yüz­de 68,5'i, Si­irt nü­fu­su­nun yüz­de 60,1'i, Ağ­rı nü­fu­su­nun yüz­de 58,7'si, Hakkâri nü­fu­su­nun yüz­de 58,7'si, Van'ın yüz­de 57,5'i, Bat­man'ın yüz­de 56'sı, Adı­ya­man'ın yüz­de 48,3'ü, Kars'ın yüz­de 48,3'ü, Iğ­dır'ın yüz­de 46,9'u, Bit­lis'in yüz­de 45,8'i, Ar­da­han nü­fu­su­nun yüz­de 44,2'si, Muş nü­fu­su­nun da yüz­de 44,2'si ye­şil kart­lı. Ne de­mek­tir ye­şil kart, bi­li­yor mu­su­nuz? As­ga­ri üc­re­tin ya­rı­sın­dan da­ha az ge­lir sa­hi­bi olan bir nü­fus var. Sa­yın Baş­ba­ka­nın se­çil­di­ği Si­irt Tür­ki­ye sı­ra­la­ma­sın­da 2'nci sı­ra­da. Siz han­gi par­lak tab­lo­dan söz edi­yor­su­nuz ar­ka­daş­lar? Han­gi par­lak tab­lo bu­nu an­la­tı­yor si­ze? Siz Teş­vik Ka­nu­nu çı­kar­dı­nız, do­ğu ve gü­ney­do­ğu­da­ki il­le­re ya­tı­rım git­sin, özel sek­tör git­sin ora­ya… Şır­nak, Tun­ce­li, Hakkâri, Bat­man, Si­irt ne ol­du ar­ka­daş­lar? Gi­din ba­kın Dev­let Plan­la­ma Teş­ki­la­tı­nın ve­ri­le­ri­ne, ya­tı­rım sı­fır. Ha­ni teş­vik var­dı!

MEH­MET KAR­TAL (Van) - Ölü doğ­du bu Ya­sa.

FA­TİH ARI­KAN (Kah­ra­man­ma­raş) - 1,5 mil­yar do­lar Kah­ra­man­ma­raş'ta ya­tı­rım var.

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Şim­di, ar­ka­daş­lar, hal­ka doğ­ru­la­rı söy­le­ye­ce­ğiz, ek­sik­le­ri­miz var­sa on­la­rı da söy­le­ye­ce­ğiz.

HA­LİL AY­DO­ĞAN (Af­yon­ka­ra­hi­sar) - Ar­tı­la­rı da söy­le­se­ne.

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Si­zin ge­tir­di­ği­niz bu sis­tem­den kim mem­nun? Hiç bu so­ru­yu sor­du­nuz mu ken­di­ni­ze? IMF mem­nun, çün­kü, dün­ya­da tek müş­te­ri­si kal­dı, o da Tür­ki­ye. En yük­sek fa­izi alı­yor, Tür­ki­ye'den çok mem­nun IMF.

Baş­ka? Ar­ka­da­şı­mız bu­ra­da de­di ki, "1 mil­yar do­lar­dan 30 mil­yar do­la­ra sı­cak pa­ra gel­di." Ni­ye gel­me­sin? Gel­mez­ler­se ena­yi­ler za­ten adam­lar.

HÜS­NÜ OR­DU (Kü­tah­ya) - Ben sı­cak pa­ra de­me­dim, 20 mil­yar do­lar doğ­ru­dan ya­tı­rım de­dim.

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Haa, şim­di ge­li­yo­rum ora­ya.

HÜS­NÜ OR­DU (Kü­tah­ya) - Ön­ce, iyi an­la­yın.

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Gü­zel! Özür di­le­rim. Özür di­le­rim. Si­zin de­di­ği­ni­ze ge­li­yo­rum.

20 mil­yar do­lar ya­tı­rım gel­di, de­ğil mi, doğ­ru­dan ya­tı­rım? Sı­fır­dan doğ­ru­dan ya­tı­rı­mı 1 mil­yar do­lar ola­rak id­dia edi­yor­sa­nız… Ba­kın, sı­fır­dan doğ­ru­dan ya­tı­rı­mı 1 mil­yar do­lar ola­rak id­dia edi­yor­sa­nız, bu Par­la­men­to­nun önün­de, ça­ğı­ra­lım Plan­la­ma yet­ki­li­le­ri­ni… Sa­yın Ba­ka­nın Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nun­da yap­tı­ğı açık­la­ma var­dır; sı­fır­dan doğ­ru­dan ya­tı­rım sı­fır ar­ka­daş­lar! Ne di­yor­su­nuz siz?

HÜS­NÜ OR­DU (Kü­tah­ya) - Ben sı­fır­dan doğ­ru­dan ya­tı­rım de­me­dim.

BAŞ­KAN - Sa­yın Or­du, lüt­fen… Sa­yın Or­du…

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Adam ge­lip Te­le­kom'u alı­yor, PET­KİM'i alı­yor…

HÜS­NÜ OR­DU (Kü­tah­ya) - Sı­fır­dan doğ­ru­dan ya­tı­rım de­me­dim.

BAŞ­KAN - Sa­yın Or­du…

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Çün­kü, ha­zır ya­tı­rı­mı al­mak, doğ­ru­dan ya­tı­rım de­ğil­dir. Doğ­ru­dan ya­tı­rım, ge­lir bu­ra­ya, otu­rur, fab­ri­ka­yı ku­rar, iş­çi is­tih­dam eder, tek­no­lo­ji ge­ti­rir…

HÜS­NÜ OR­DU (Kü­tah­ya) - Ke­mal Bey…

BAŞ­KAN - Sa­yın Or­du, lüt­fen…

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - … biz de o ya­tı­rı­mı ya­pa­nın al­nın­dan öpe­riz.

HÜS­NÜ OR­DU (Kü­tah­ya) - Sı­fır­dan doğ­ru­dan ya­tı­rım de­me­dim, laf­la­rı dü­zel­tin.

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Ha­yır, ben söy­lü­yo­rum, siz söy­le­me­di­niz.

BAŞ­KAN - Sa­yın Or­du…

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Onu ben söy­lü­yo­rum. Ben söy­lü­yo­rum, di­yo­rum ki, ya­ban­cı ser­ma­ye…

BAŞ­KAN - Sa­yın Kı­lıç­da­roğ­lu, lüt­fen, kar­şı­lık­lı ko­nuş­ma­ya­lım.

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - …. Tür­ki­ye'ye ha­zı­rı al­ma­ya gel­me­sin, gel­sin, her tür­lü teş­vi­ki ve­re­lim sı­fır­dan ya­tı­rım yap­sın. O ya­tı­rım için ya­ban­cı ser­ma­ye gel­mi­yor ar­ka­daş­lar.

HÜS­NÜ OR­DU (Kü­tah­ya) - O da ola­cak.

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Ke­mal Bey, ona da gel­mi­yor­lar­dı.

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Ba­kın, bir şey da­ha söy­le­ye­ce­ğim.

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Dün ona da gel­mi­yor­lar­dı.

BAŞ­KAN - Sa­yın Ka­pu­suz, lüt­fen…

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - De­ğil mi, dün ona da gel­mi­yor­lar­dı, onu da söy­le­yin.

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Bir şey da­ha söy­le­ye­ce­ğim si­ze.

HÜS­NÜ OR­DU (Kü­tah­ya) - Biz ne söy­le­di­ği­mi­zi çok iyi bi­li­yo­ruz.

BAŞ­KAN - Sa­yın Or­du…

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Dün bu­nun için de gel­mi­yor­lar­dı, ten­kit et­ti­ğin nok­ta­da da gel­mi­yor­lar­dı.

BAŞ­KAN - Sa­yın Kı­lıç­da­roğ­lu, lüt­fen, kar­şı­lık­lı ko­nuş­ma­ya­lım. Ge­nel Ku­ru­la hi­tap eder mi­si­niz lüt­fen.

Bu­yu­run.

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - "Dün onun için de gel­mi­yor­lar­dı" di­ye Sa­yın Sa­lih Ka­pu­suz söy­lü­yor. Doğ­ru­dur, ama, bu­gün ni­ye ge­li­yor­lar? Dün­ya­nın en yük­sek fa­izi­ni ve­ri­yor­su­nuz, hem de ver­gi­siz ve­ri­yor­su­nuz.

ÖZ­KAN ÖK­SÜZ (Kon­ya) - Sap­tı­rı­yor­su­nuz.

ALİ AY­DIN­LI­OĞ­LU (Ba­lı­ke­sir) - Da­ha ön­ce­den kaç­tı fa­iz? 83'te fa­iz kaç­tı?

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Fa­iz baş­ka bir şey, o baş­ka bir şey.

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Bu sis­tem­den o adam­lar da çok mem­nun, çün­kü, dün­ya­nın en yük­sek fa­izi­ni Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hükûme­ti ve­ri­yor. Ki­min ce­bin­den ve­ri­yor­su­nuz bu­nu bi­li­yor mu­su­nuz Sa­yın Sa­lih Ka­pu­suz? O si­zin, Sa­yın Baş­ba­ka­nın söy­le­di­ği şey var ya, sık sık kul­lan­dı­ğı, ga­rip gu­re­ba, fa­kir fu­ka­ra, iş­te on­la­rın ce­bin­den alıp o in­san­la­ra ak­ta­rı­yor­su­nuz. Bu in­san­lar na­sıl dün­ya­nın en yük­sek fa­izi­ni ödü­yor­lar? İş­te bun­lar ara­cı­lı­ğıy­la ödü­yor­lar. Bu sis­tem­den kim mağ­dur? Siz ba­na iş­çi­le­ri, çift­çi­le­ri, emek­li­le­ri söy­le­yin ba­ka­yım, ger­çek sa­na­yi­ci­yi söy­le­yin ba­ka­yım, mem­nun mu bu sis­tem­den, bu dü­zen­den?

Ri­fat Hi­sar­cık­lı­oğ­lu'nun yap­tı­ğı açık­la­ma var, di­yor ki: "Biz ken­di ül­ke­miz­de bu ül­ke­nin ta­şe­ro­nu ko­nu­mu­na gel­mek is­te­mi­yo­ruz. Ya­ban­cı­nın ta­şe­ro­nu ol­mak is­te­mi­yo­ruz." Kim söy­lü­yor? Tür­ki­ye Oda­lar Bor­sa­lar Bir­li­ği Baş­ka­nı söy­lü­yor ar­ka­daş­lar.

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Ya­tı­rım­la­ra en­gel mi var Sa­yın Kı­lıç­da­roğ­lu?

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Ya­tı­rım­la­ra si­zin iz­le­di­ği­niz po­li­ti­kay­la en­gel var.

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Ne­dir o?

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Sı­cak pa­ra­ya net yüz­de 25 fa­iz ve­rir­se­niz adam ya­tı­rım yap­maz. Ni­ye ya­tı­rım yap­sın? Siz baş­ka bir ül­ke­nin bu ka­dar yük­sek fa­iz ver­di­ği­ni gör­dü­nüz mü? Av­ru­pa Bir­li­ği siz­den ni­ye mem­nun? IMF ni­ye mem­nun? Ame­ri­ka ni­ye mem­nun? Ser­ma­ye çev­re­le­ri ni­ye mem­nun? Bu­nu ni­ye ken­di­ni­ze sor­mu­yor­su­nuz?

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Yük­sek fa­iz na­sıl ol­du da düş­tü söy­le­yin Al­lah aş­kı­na!

HÜS­NÜ OR­DU (Kü­tah­ya) - Sa­yın Kı­lıç­da­roğ­lu kaç­tan düş­tü­ğü­nü söy­le­yin ya. Yüz­de 70'ler­den düş­tü.

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Siz… De­ğer­li ar­ka­daş­lar, dün­ya­nın en yük­sek fa­izi­ni Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hükûme­ti ödü­yor.

HÜS­NÜ OR­DU (Kü­tah­ya) - Ne­re­den ne­re­ye gel­din? Onu söy­le.

BAŞ­KAN - Sa­yın Or­du, ni­ye mü­da­ha­le edi­yor­su­nuz?

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Ha, ne­re­den ne­re­ye gel­di?

ÖZ­KAN ÖK­SÜZ (Kon­ya) - 7.500'ten gel­di, 7.500. Ha­tır­lı­yor mu­su­nuz?

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Sa­yın Baş­kan, izin ve­rir mi­si­niz, ne­re­den ne­re­ye gel­di­ği­mi­zi an­la­ta­yım.

ÖZ­KAN ÖK­SÜZ (Kon­ya) - Ka­nal­türk'te an­la­tır­sın!

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Ne­re­den ne­re­ye gel­dik? 2002'de 89 mil­yar do­lar­dı iç bor­cu­muz 2006'da 187 mil­yar do­lar.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

ÖZ­KAN ÖK­SÜZ (Kon­ya) - Kaç­la borç­lan­dın ora­ya gel­din? Onu da bir söy­le. Kaç­la borç­lan­dın?

BAŞ­KAN - Sa­yın Ök­süz…

OS­MAN ÖZ­CAN (An­tal­ya) - Siz ne ağ­zı gev­şek adam­sı­nız.

MEH­MET KAR­TAL (Van) - Si­zin ye­ri­niz sağ­lam ama, gel­me şan­sı­nız yok.

BAŞ­KAN - Sa­yın Kı­lıç­da­roğ­lu, lüt­fen… Te­şek­kür için açı­yo­rum. Bu­yu­run.

HA­LİL AY­DO­ĞAN (Af­yon­ka­ra­hi­sar) - Ka­nal­türk'te söy­ler!

OS­MAN ÖZ­CAN (An­tal­ya) - Ye­ri­niz­de du­ra­mı­yor­su­nuz!

ÖZ­KAN ÖK­SÜZ (Kon­ya) - Ha­yır, kaç­tan borç­lan­dı­ğı­nı söy­le­sin.

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Ne­re­den ne­re­ye gel­di­ği­miz ko­nu­sun­da da açık­la­ma­la­rı ya­pa­ca­ğım. Onu da ya­pa­ca­ğım ama, şim­di vak­tim yok, Sa­yın Baş­ka­nı da is­tis­mar et­mek is­te­mi­yo­rum.

ÖZ­KAN ÖK­SÜZ (Kon­ya) - Ta­bii vak­tin ol­maz! Ka­nal­türk'te de­vam eder­sin!

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Doğ­ru­lar­dan ra­hat­sız ol­ma­ya­cak­sı­nız. Eğer ra­hat­sız olu­yor­sa­nız, o za­man yan­lış­ta ıs­rar et­me­ye­cek­si­niz.

ÖZ­KAN ÖK­SÜZ (Kon­ya) - Ha­yır, sen yan­lış bil­gi ve­ri­yor­sun.

BAŞ­KAN - Sa­yın Ök­süz…

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Yan­lış­ta ıs­rar eder­se­niz bun­la­rı her yer­de söy­le­ye­ce­ğiz.

Te­şek­kür edi­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

RE­CEP GA­RİP (Ada­na) - Doğ­ru söy­le­mi­yor­sun.

ÖZ­KAN ÖK­SÜZ (Kon­ya) - Yüz­de 90'la, yüz­de 120'yle borç­lan­dı­nız.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Kı­lıç­da­roğ­lu.

Mad­de üze­rin­de şah­sı adı­na söz is­te­yen Ru­hi Açık­göz, Ak­sa­ray Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Açık­göz. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

RU­Hİ AÇIK­GÖZ (Ak­sa­ray) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; gö­rü­şül­mek­te olan ta­sa­rı­nın 4'ün­cü mad­de­si üze­rin­de şah­sı­ma ait gö­rüş­le­ri açık­la­ya­ca­ğım.

Bu mad­de, bi­ri­min har­ca­ma­la­rıy­la il­gi­li. Na­sıl, ne­re­den kar­şı­la­na­ca­ğı bu­ra­da be­lir­ti­li­yor. Bu mad­dey­le il­gi­li, mu­ha­le­fet­ten ar­ka­daş­la­rı­mız de­ne­ti­min ol­ma­dı­ğı­nı söy­lü­yor­lar. Bu, Ha­zi­ne Müs­te­şar­lı­ğı­nın büt­çe­sin­den bu­ra­ya ko­nu­la­ca­ğı için, ha­zi­ne za­ten Sa­yış­tay de­ne­ti­min­de. Do­la­yı­sıy­la, bu büt­çe de­ne­tim al­tın­da­dır de­mek doğ­ru olur.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu­ra­ya ge­len mu­ha­le­fet söz­cü­le­ri, ta­bii, bar­da­ğın boş ta­ra­fı­nı an­la­tı­yor­lar. Ben de do­lu ta­ra­fı­nı an­la­ta­yım.

OS­MAN COŞ­KU­NOĞ­LU (Uşak) - Boş ta­ra­fı epey bü­yük!

RU­Hİ AÇIK­GÖZ (De­vam­la) - Biz ik­ti­da­ra gel­di­ği­miz­de Ak­sa­ray'da bir Mer­ce­des kam­yon fab­ri­ka­sı var­dı. Ka­pa­ta­lım mı-baş­ka ye­re ta­şı­ya­lım mı ka­ra­rı­nı ver­mek üze­rey­di­ler. Yıl­da 1.400 kam­yon üre­ti­li­yor. Tek var­di­ya­ya düş­müş, bir­çok ça­lı­şa­nı­na izin ver­miş. Bu­gün ne ka­dar bi­li­yor mu­su­nuz, ar­ka­daş­lar? Bu­gün, yıl­lık 16 bin kam­yon üre­ti­li­yor.

OS­MAN ÖZ­CAN (An­tal­ya) - Kam­yon­cu­lar da çok ra­hat!

RU­Hİ AÇIK­GÖZ (De­vam­la) - Var­di­ya­sı za­man za­man üçe çı­kı­yor. Şim­di, doğ­ru, bar­da­ğın boş ta­ra­fı­nı ta­rif eder­ken, ya­ni "Bu bar­dak boş." de­me­yin.

NA­İL KA­MA­CI (An­tal­ya) - Ya, ki­min kam­yo­nu­nu üre­ti­yor­sun ya? Baş­ka ül­ke­den ge­tir­di­ğin kam­yon­la­rı üre­ti­yor­sun bu­ra­da.

BAŞ­KAN - Sa­yın Ka­ma­cı… Lüt­fen Sa­yın Ka­ma­cı…

RU­Hİ AÇIK­GÖZ (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­da­şım, da­ha ön­ce o kam­yon­lar ken­di ül­ke­le­rin­de üre­ti­li­yor­du, kat­ma de­ğer o ül­ke­de ka­lı­yor­du, yi­ne de sen o kam­yo­nu alı­yor­dun. Bı­ra­kın şim­di bun­la­rı, bı­ra­kın bun­la­rı. Biz, iş ya­pı­yo­ruz

NA­İL KA­MA­CI (An­tal­ya) - Ne kat­ma de­ğe­ri ka­tı­yor­sun kar­de­şim? Ne bar­da­ğın do­lu­sun­dan bah­se­di­yor­sun?

BAŞ­KAN - Sa­yın Ka­ma­cı…

RU­Hİ AÇIK­GÖZ (De­vam­la) - Biz iş ya­pı­yo­ruz, tüm gös­ter­ge­ler de, bu yap­tı­ğı­mız işi gös­te­ri­yor. İs­ter bu­nu, ulus­la­ra­ra­sı gös­ter­ge­ler­le test edin, is­ter ken­di gös­ter­ge­le­ri­niz­le. Şim­di, Al­lah aş­kı­na, 34 mil­yar ih­ra­cat­tan, sen, tu­tar, 100 mil­yar do­la­ra çı­ka­rır­san bu­nun far­kı­nı ney­le izah ede­cek­si­niz? Ya­lan mı di­ye­cek­si­niz?

RA­MA­ZAN KE­RİM ÖZ­KAN (Bur­dur) - İt­ha­lat ne ka­dar? İt­ha­la­tı söy­le.

RU­Hİ AÇIK­GÖZ (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş, it­ha­lat da bu oran­da art­mış­tır, hat­ta ih­ra­ca­tın it­ha­la­tı kar­şı­la­ma ora­nı da gün geç­tik­çe dü­zel­mek­te­dir. Bu it­ha­la­tın ka­lem­le­ri­ne bak­tı­ğın­da, Tür­ki­ye'nin kal­kın­ma­sı­na yar­dım­cı olan araç­la­rın gel­di­ği­ni de gö­rür­sü­nüz.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu­ra­da ta­bii, akı ka­ra gös­ter­mek ko­lay de­ğil, mil­let bu­nu ya­şı­yor. Bi­raz ön­ce ar­ka­da­şı­mız, bu­ra­da "Bit­lis'te şu ka­dar fa­kir var­dı, bil­mem…" Bu fa­kir­ler da­ha ön­ce de var­dı, ye­şil kart­la­rı yok­tu, has­ta­ne­ler­de re­hin ka­lı­yor­lar­dı. (CHP sı­ra­la­rın­dan "Şim­di de ka­lı­yor­lar" ses­le­ri)

Şim­di, ye­şil kar­tıy­la gi­di­yor, has­ta­ne­sin­de te­da­vi olu­yor, hiç kim­se de re­hin kal­mı­yor. Ya­ni, bu iyi­ye git­me­yi, si­zin bu­ra­da­ki po­le­mik­le­ri­niz­le ka­pat­mak müm­kün de­ğil.

YA­VUZ AL­TI­NO­RAK (Kırk­la­re­li)- Şu an­da Bağ-Kur'lu­lar has­ta­ne­le­re gi­de­mi­yor, ölü­yor, ölü­yor.

RU­Hİ AÇIK­GÖZ (De­vam­la) - Va­tan­daş her gün bu­nu ya­şı­yor ve 22 Tem­muz­da da bu ya­şa­dık­la­rı­nı san­dı­ğa yan­sı­ta­cak. Bun­dan emi­nim.

Ben, bu duy­gu­lar­la he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

YA­VUZ AL­TI­NO­RAK (Kırk­la­re­li) - Sen ne ko­nu­şu­yor­sun? Se­nin so­ka­ğa çık­tı­ğın yok. Gi­de­mi­yor­sun herhâlde, çık so­ka­ğa da gör.

RU­Hİ AÇIK­GÖZ (Ak­sa­ray) - Da­ha dün Ak­sa­ray'dan gel­dim.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Açık­göz.

Mad­de üze­rin­de şah­sı adı­na söz is­te­yen Afif De­mir­kı­ran, Bat­man Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın De­mir­kı­ran.

AFİF DE­MİR­KI­RAN (Bat­man) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; ta­bii, va­tan­daş­la­rı­mız so­kak­ta do­laş­mı­yor, ar­tık, ev­le­rin­de otu­ru­yor­lar ama, 22 Tem­mu­zu da dört göz­le bek­li­yor­lar. İn­şal­lah, o za­man her şey an­la­şı­la­cak.

Bi­raz ön­ce, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si­nin De­ğer­li Söz­cü­sü Ke­mal Bey, "Borç­lar art­tı." di­ye­cek­ti herhâlde; fır­sa­tı ol­ma­dı, sö­zü bit­ti ama, bor­cun, gay­ri­sa­fi millî ha­sı­la­nın ne­re­den ne­re­ye gel­di­ği­ni hep be­ra­ber bi­li­yo­ruz, Ma­as­tricht Kri­ter­le­ri­ne ka­dar in­di­ği­ni bi­li­yo­ruz. Onun için, ben sa­de­ce bu­nu söy­le­ye­yim.

İkin­ci­si -bi­raz ön­ce, Ya­ban­cı Ser­ma­ye Ge­nel Mü­dü­rü ar­ka­da­şım­la çek et­tim- öy­le 1 mil­yar do­lar­lar fa­lan de­ğil, Tür­ki­ye'ye ge­rek ka­pa­si­te ar­tı­rı­mı­na ge­rek mo­der­ni­zas­yo­na ge­rek­se ye­ni "gre­en­fi­eld" de­di­ği­miz…

RA­MA­ZAN KE­RİM ÖZ­KAN (Bur­dur) - Sı­fır­dan ya­tı­rım, sı­fır­dan.

AFİF DE­MİR­KI­RAN (De­vam­la) - … sı­fır­dan ya­tı­rı­ma ge­len mik­tar öy­le 1 mil­yar­lar fa­lan de­ğil, çok da­ha faz­la­sı­dır. İn­şal­lah, önü­müz­de­ki haf­ta için­de ya­pa­ca­ğım bir ko­nuş­ma­da bun­la­rın de­tay­la­rı­nı si­ze ve­re­ce­ğim.

De­net­le­mey­le il­gi­li ola­rak da 2002 yı­lın­da ha­zır­la­nan Mu­ta­ba­kat Zap­tı'nın 12'nci mad­de­sin­de, za­ten ha­zi­ne­nin kon­tro­lör­le­ri­nin de­ne­ti­mi­ne ta­bi ol­du­ğu ifa­de edil­mek­te­dir. Ay­rı­ca, ve­ri­le­cek olan büt­çe­si za­ten ha­zi­ne­den ve­ri­le­ce­ği için -bi­raz son­ra öner­ge­de olur mu bil­mi­yo­rum- ha­zi­ne Sa­yış­ta­yın de­ne­ti­mi­ne ta­bi­dir. Do­la­yı­sıy­la, bu da, do­lay­lı ola­rak Sa­yış­ta­yın de­ne­ti­mi­ne ta­bi ola­cak. Sa­de­ce bu ka­dar açık­la­ma ya­pa­yım.

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (İs­tan­bul) - Ni­ye ora­ya koy­mu­yor­su­nuz?

AFİF DE­MİR­KI­RAN (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ta­bii, bu hi­be­ler­den bah­se­der­ken, ger­çek­ten, ge­rek ken­di ken­di­mi­zi ge­rek hal­kı­mı­zı, va­tan­daş­la­rı­mı­zı bil­gi­len­dir­me­miz ge­re­kir ki, çok da­ha faz­la pro­je üre­ti­le­bil­sin, çok da­ha faz­la ma­li yar­dım­lar kul­la­nı­la­bil­sin. Şu an­da uy­gu­la­ma­sı de­vam eden 2002, 2003, 2004 yıl­la­rı­na ait pro­je­le­re bak­tı­ğı­mız za­man, bi­raz ön­ce ar­ka­daş­la­rı­mız da söy­le­di­ler, 2002 yı­lı için 127 mil­yon av­ro, 2003 için 138, 2004 için 231 mil­yon av­ro pro­je de­me­ti uy­gu­la­ma­sı de­vam edi­yor. 2005'in im­za­sı ya­pıl­dı, he­nüz söz­leş­me­ler ya­pıl­ma­dı, 2006 da im­za bek­li­yor. Bu 2002, 2003, 2004'e bak­tı­ğı­mız za­man, bir da­ğı­lı­mı­nı yap­tı­ğı­mız za­man, Tür­ki­ye İş Ku­ru­mu­nun Tür­ki­ye ge­ne­lin­de uy­gu­la­dı­ğı bir pro­je var, Si­vil Top­lum Ku­ru­luş­la­rı­nın Ka­mu Ku­ru­luş­la­rıy­la İş­bir­li­ği­ni Ge­liş­tir­me Pro­je­si var, Tür­ki­ye ge­ne­li için. Sam­sun, Kas­ta­mo­nu, Er­zu­rum, Dü­zey 2 Böl­ge­le­ri Kal­kın­ma Prog­ra­mı var, bir­çok ili­mi­zi kap­sa­yan. Sı­nır Öte­si İş­bir­li­ği, hem 2003'te var, hem 2004'te var, bu Edir­ne'nin, Kırk­la­re­li'nin Bul­ga­ris­tan ile olan or­tak bir pro­je­si. Do­ğu Ana­do­lu Kal­kın­ma Pro­je­si var, Van, Hakkâri, Bit­lis ve Muş'u içe­ren. Yi­ne, Si­vil Top­lu­mun Ge­liş­ti­ril­me­si Pro­je­si var, Tür­ki­ye ge­ne­lin­de uy­gu­la­nan bir pro­je. Kül­tü­rel Hak­la­rı Des­tek Pro­je­si var. Sür­dü­rü­le­bi­len Kal­kın­ma Pro­je­si var, Sos­yal Di­ya­lo­ğun Güç­len­di­ril­me­si var. Bun­lar ta­ma­men Tür­ki­ye'nin her ta­ra­fı­na uy­gu­la­nan… Ay­rı­ca, Ağ­rı, Kon­ya, Kay­se­ri, Ma­lat­ya, Dü­zey 2 Böl­ge­le­ri Kal­kın­ma Prog­ram­la­rı var, yi­ne bir­çok ili­mi­zi kap­sa­yan bir pro­je var ve Bil­gi Köp­rü­le­ri di­ye bir pro­je de­me­ti var, ME­DA kap­sa­mın­da. Bun­la­rın ta­ma­mı 212 mil­yon av­ro ve pro­je­le­rin uy­gu­la­ma­sı de­vam edi­yor.

İl­ler ba­zın­da bak­tı­ğı­mız za­man, han­gi il, bu sü­reç için­de, 2002, 2003, 2004 yıl­la­rı­na ait fon­lar­dan en faz­la is­ti­fa­de et­miş, en çok der­si­ni ça­lış­mış, en çok pro­je üret­miş di­ye bak­tı­ğı­mız za­man: Kon­ya ili­miz baş­ta ge­li­yor, yüz­de 7,94, Van onu ta­kip edi­yor yüz­de 7,89'unu kul­la­nı­yor, Kay­se­ri yüz­de 6,60 ile onu ta­kip edi­yor.

Sek­tö­rel ola­rak bak­tı­ğı­mız za­man: Be­le­di­ye­ler en faz­la fon kul­lan­mış­lar yüz­de 32,35 ile, KO­Bİ'ler yüz­de 14,48 ile ikin­ci sı­ra­da ge­li­yor ve kö­ye hiz­met bir­lik­le­ri, muh­tar­lık­lar üçün­cü sı­ra­da, yüz­de 7,5 ile bu Av­ru­pa Bir­li­ği ma­li yar­dım fon­la­rı­nı kul­lan­mış­lar.

Şim­di, hâlen yü­rür­lük­te olan bu pro­je­le­ri… Sü­rem bi­te­cek. Pe­ki, ben bu­ra­da ke­se­yim, bir son­ra­ki mad­de­de, 2007-2013 ara­sın­da ne tür pro­je­le­re, ki­min so­rum­lu­lu­ğun­da, ne ka­dar yar­dım ya­pı­la­cak, ma­li yar­dım, hi­be ya­pı­la­cak, on­lar­la il­gi­li bil­gi ve­re­ce­ğim.

Yü­ce Mec­li­si say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın De­mir­kı­ran.

Mad­de üze­rin­de iki adet öner­ge var­dır. Öner­ge­le­ri ön­ce ge­liş sı­ra­sı­na gö­re oku­tup ay­kı­rı­lı­ğı­na gö­re iş­le­me ala­ca­ğım.

İlk öner­ge­yi oku­tu­yo­rum:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan Ka­nun Ta­sa­rı­sı­nın "Bi­ri­min gi­der­le­ri" baş­lık­lı 4 ün­cü mad­de­si­nin aşa­ğı­da­ki şe­kil­de de­ğiş­ti­ril­me­si­ni arz ve tek­lif ede­riz.

 

Sa­lih Ka­pu­suz

Te­lat Ka­ra­pı­nar

Gül­se­ren To­puz

 

An­ka­ra

An­ka­ra

İs­tan­bul

 

Meh­met Cey­lan

Ala­et­tin Gü­ven

 

 

Ka­ra­bük

Kü­tah­ya

 

Madde 4 -(1) Bi­ri­min bü­tün gi­der­le­ri, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­yet Mer­kez Ban­ka­sı ve­ya mu­ha­bi­ri olan Zi­ra­at Ban­ka­sı nez­din­de Bi­rim adı­na açı­la­cak özel he­sa­ba ya­tı­rı­lır.

(2) Bi­rim gi­der­le­ri­ni kar­şı­la­mak ama­cıy­la Bi­rim he­sa­bı­na ak­ta­rıl­ma­sı ge­re­ken tu­tar ge­nel büt­çe­den kar­şı­la­nır.

(3) Söz ko­nu­su özel he­sap­tan ya­pı­la­cak har­ca­ma­lar­da Har­ca­ma Yet­ki­li­si Bi­rim Baş­ka­nı­dır."

BAŞ­KAN - En ay­kı­rı öner­ge­yi oku­tup iş­le­me alı­yo­rum:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan 1428 Sı­ra Sa­yı­lı Ya­sa Ta­sa­rı­sı­nın 4'ün­cü mad­de­si­ne aşa­ğı­da­ki fık­ra­nın ek­len­me­si­ni arz ve tek­lif ede­riz.

 

Ha­luk Koç

Ke­mal Kı­lıç­da­roğ­lu

Ra­sim Ça­kır

 

Sam­sun

İs­tan­bul

Edir­ne

 

Meh­met Kü­çü­ka­şık

Mu­har­rem Kı­lıç

Ati­la Emek

 

Bur­sa

Ma­lat­ya

An­tal­ya

 

 

En­sar Öğüt

 

 

 

Ar­da­han

 

"(3) Bi­ri­min iç de­ne­ti­mi Ha­zi­ne Müs­te­şar­lı­ğın­ca, dış de­ne­ti­mi Sa­yış­tay­ca ya­pı­lır."

BAŞ­KAN - Sa­yın Hükûmet öner­ge­ye ka­tı­lı­yor mu?

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (Er­zu­rum) - Ka­tıl­mı­yo­ruz Sa­yın Baş­ka­nım.

BAŞ­KAN - Ge­rek­çe­yi oku­tu­yo­rum:

Ge­rek­çe:

Mer­ke­zi Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi'nin de­ne­ti­mi­ne açık­lık ge­ti­ril­mek­te­dir.

BAŞ­KAN - Öner­ge­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Öner­ge red­de­dil­miş­tir.

Di­ğer öner­ge­yi oku­tu­yo­rum:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan Ka­nun Ta­sa­rı­sı­nın "Bi­ri­min gi­der­le­ri" baş­lık­lı 4 ün­cü mad­de­si­nin aşa­ğı­da­ki şe­kil­de de­ğiş­ti­ril­me­si­ni arz ve tek­lif ede­riz.

                                                                                 Sa­lih Ka­pu­suz (An­ka­ra) ve ar­ka­daş­la­rı

Madde 4 - (1) Bi­ri­min bü­tün gi­der­le­ri, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­yet Mer­kez Ban­ka­sı ve­ya mu­ha­bi­ri olan Zi­ra­at Ban­ka­sı nez­din­de Bi­rim adı­na açı­la­cak özel he­sa­ba ya­tı­rı­lır.

(2) Bi­rim gi­der­le­ri­ni kar­şı­la­mak ama­cıy­la Bi­rim he­sa­bı­na ak­ta­rıl­ma­sı ge­re­ken tu­tar ge­nel büt­çe­den kar­şı­la­nır.

(3) Söz ko­nu­su özel he­sap­tan ya­pı­la­cak har­ca­ma­lar­da Har­ca­ma Yet­ki­li­si Bi­rim Baş­ka­nı­dır."        

BAŞ­KAN - Sa­yın Hükûmet öner­ge­ye ka­tı­lı­yor mu?

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (Er­zu­rum) - Ka­tı­lı­yo­ruz Sa­yın Baş­ka­nım.

BAŞ­KAN - Ge­rek­çe­yi oku­tu­yo­rum:

Ge­rek­çe:

Öner­ge ile mad­de­nin büt­çe tek­ni­ği­ne uy­gun ha­le ge­ti­ril­me­si amaç­lan­mak­ta­dır.

BAŞ­KAN - Öner­ge­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum…

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Ka­rar ye­ter sa­yı­sı is­ti­yo­rum.

BAŞ­KAN - Ara­ya­ca­ğım Sa­yın Koç, ay­nı za­man­da ka­rar ye­ter sa­yı­sı ara­ya­ca­ğım.

Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­rar ye­ter sa­yı­sı yok­tur.

Bir­le­şi­me 5 da­ki­ka ara ve­ri­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati: 17.22

BE­ŞİN­Cİ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 17.30

BAŞ­KAN : Baş­kan Ve­ki­li Sa­dık YA­KUT

KÂTİP ÜYE­LER : Ah­met KÜ­ÇÜK (Ça­nak­ka­le), Meh­met DA­NİŞ (Ça­nak­ka­le)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 113'ün­cü Bir­le­şi­mi­nin Be­şin­ci Otu­ru­mu­nu açı­yo­rum.

1428 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

Ko­mis­yon ve Hükûmet ye­rin­de.

Ta­sa­rı­nın 4'ün­cü mad­de­si üze­rin­de ve­ri­len, An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li Sa­lih Ka­pu­suz ve ar­ka­daş­la­rı­nın öner­ge­si­nin oy­la­ma­sın­da ka­rar ye­ter sa­yı­sı bu­lu­na­ma­mış­tı.

Şim­di, öner­ge­yi tek­rar oy­la­rı­nı­za su­na­ca­ğım ve ka­rar ye­ter sa­yı­sı­nı ara­ya­ca­ğım.

Öner­ge­yi ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­rar ye­ter sa­yı­sı var­dır ve öner­ge ka­bul edil­miş­tir.

Ka­bul edi­len öner­ge doğ­rul­tu­sun­da mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Mad­de ka­bul edil­miş­tir.

5'in­ci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

Dü­zen­le­yi­ci iş­lem yap­ma yet­ki­si

MAD­DE 5- (1) Bu Ka­nun­da be­lir­ti­len hu­sus­la­rın uy­gu­lan­ma­sı­na iliş­kin her tür­lü dü­zen­le­yi­ci iş­lem­le­ri yap­ma­ya Müs­te­şar­lı­ğın bağ­lı ol­du­ğu Ba­kan yet­ki­li­dir.

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen, Os­man Coş­ku­noğ­lu, Uşak Mil­let­ve­ki­li.

Sa­yın Coş­ku­noğ­lu, bu­yu­run.

CHP GRU­BU ADI­NA OS­MAN COŞ­KU­NOĞ­LU (Uşak) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; 5'in­ci mad­de, da­ha ön­ce de sö­zü­nü et­ti­ği­miz, özerk­lik ko­nu­sun­da­ki ve de­net­le­me ko­nu­sun­da­ki kay­gı­la­rı­mı­zı bi­raz da­ha per­çin­le­yen bir mad­de. Her tür­lü dü­zen­le­yi­ci iş­lem­le­ri yap­ma­ya Müs­te­şar­lı­ğın bağ­lı ol­du­ğu Ba­kan yet­ki­li olu­yor bu­ra­da.

Şim­di, de­net­le­me ko­nu­sun­da, Sa­yış­ta­yın Ha­zi­ne­yi de­net­le­di­ği, do­la­yı­sıy­la da, bu bi­ri­mi de­net­le­yi­ci ol­du­ğu oto­ma­tik ola­rak var­sa­yı­lı­yor. Fa­kat, bu­nun, ne­den açık­ça be­lir­til­me­di­ği de söy­len­mi­yor. Bu ve­si­ley­le, Sa­yış­ta­yın de­net­le­me­si ko­nu­sun­da da bir iki ha­tır­lat­ma yap­mak is­te­rim. Sa­yış­ta­yın tek gö­re­vi, sa­de­ce ma­li de­net­le­me de­ğil­dir. Bi­li­yor­su­nuz, ye­ni ya­say­la Sa­yış­ta­ya, ay­nı za­man­da "per­for­mans de­net­le­me­si" gö­re­vi de ve­ril­miş­tir. Bu gö­re­vi ve­ren de, bu dö­ne­min Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­dir.

Bu gö­rev ve­ril­miş­tir Sa­yış­ta­ya. Fa­kat, Sa­yış­ta­yın yap­tı­ğı de­net­le­me­le­ri Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si gö­rüş­me­miş­tir. Sa­yış­tay, e-Dev­let, e-Dö­nü­şüm Pro­je­le­ri, ya­ni, Elek­tro­nik Dev­let, Dö­nü­şüm Pro­je­le­ri­ni -Hükûme­tin- de­net­le­miş­tir, e-Dev­let Ka­pı­sı Pro­je­si'ni de­net­le­miş­tir. Bu­nun­la il­gi­li çok et­raf­lı ve çok ya­rar­lı bir ra­por­la gel­miş­tir. Bu ra­po­run, ya­sa­ya gö­re Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nun­da gö­rü­şül­me­si, on­dan son­ra da Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu­nun gö­rüş­le­riy­le bir­lik­te Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Ge­nel Ku­ru­lun­da gö­rü­şül­me­si ge­re­ki­yor­du, bun­lar ya­pıl­ma­mış­tır.

Sa­yış­ta­ya hem de­net­le­me gö­re­vi ve­ren ya­sa çı­ka­rı­yo­ruz. On­dan son­ra Sa­yış­ta­yın bu gö­re­vi yap­ma­sı üze­ri­ne, hiç ora­lı ol­ma­yan bir Mec­lis du­ru­mu­na dü­şü­yo­ruz. Bu­nun hiç­bir açık­la­ma­sı ola­maz. Bu çok cid­di bir ih­mal­dir ve­ya baş­ka bir de­yiş­le, çok gay­ri­cid­di bir dav­ra­nış­tır. Bu­nu dik­ka­te ge­tir­mek is­te­rim.

Ge­nel­lik­le mad­de üze­rin­de, bu tek­nik ya­sa üze­rin­de ko­nu­şu­yor­dum. Fa­kat, ben­den ön­ce ko­nu­şan AKP mil­let­ve­kil­le­ri, bu mad­de­den ön­ce ko­nu­şan AKP mil­let­ve­kil­le­ri, Ha­zi­ney­le il­gi­li olan bu ya­sa ne­de­niy­le Ha­zi­ne­nin ne ka­dar iyi du­rum­da ol­du­ğu­nu, eko­no­mi­nin ne ka­dar iyi yö­ne­til­di­ği­ni söy­le­me­ye ça­lış­tı­lar.

Sa­yın Açık­göz de­di ki: "Biz, ta­bii, bar­da­ğın do­lu ta­ra­fı­nı gös­te­re­ce­ğiz, siz boş ta­ra­fı­nı gös­te­re­cek­si­niz." Şim­di, do­lu ta­ra­fı­nı da gös­te­re­lim. Hükûmet son de­re­ce ba­şa­rı­lı ol­du ba­zı ko­nu­lar­da. Ör­ne­ğin, Sa­yın Kı­lıç­da­roğ­lu sö­zü­nü et­ti, do­lar mil­yar­de­ri sa­yı­sı bu Hükûmet dö­ne­min­de 3'ten 26'ya çık­tı di­ye ra­ka­mı ver­di Sa­yın Kı­lıç­da­roğ­lu. Ben, bu ra­ka­ma bir ek­le­me da­ha ya­pa­yım: Dün­ya sı­ra­la­ma­sın­da do­lar mil­yar­de­ri sa­yı­sı­na gö­re, Tür­ki­ye, ge­çen yıl 6'ncı­lı­ğa yük­sel­miş­tir, dün­ya­da 6'ncı­yız do­lar mil­yar­de­ri sa­yı­sı­na gö­re. Böy­le yük­sel­miş­tir, AKP İk­ti­da­rı­nın o ba­şa­rı­lı eko­no­mi yö­ne­ti­mi sa­ye­sin­de. Dün­ya 6'ncı­sı… Ja­pon­ya'dan çok do­lar mil­yar­de­ri biz­de­dir, Fran­sa'dan çok do­lar mil­yar­de­ri Tür­ki­ye'de­dir. Ee, bu da, ba­zı­la­rı­na gö­re ba­şa­rı ola­bi­lir.

ALİ RI­ZA ALA­BO­YUN (Ak­sa­ray) - Ya­tı­rım ya­pı­yor iş­te, ne gü­zel!

OS­MAN COŞ­KU­NOĞ­LU (De­vam­la) - Ama "Bu eko­no­mik bü­yü­me ne za­man bi­ze yan­sı­ya­cak?" di­yen köy­lü­mü­ze ve es­na­fı­mı­za gö­re, iş­te, bu ba­şa­rı de­ğil­dir. Ba­zı­la­rı­na ve siz­le­re gö­re…

SO­NER AK­SOY (Kü­tah­ya) - Zen­gin düş­man­lı­ğı yap­ma!

OS­MAN COŞ­KU­NOĞ­LU (De­vam­la) - Haa, bak "ser­ma­ye düş­man­lı­ğı" di­yor.

ALİ RI­ZA ALA­BO­YUN (Ak­sa­ray) - Evet, ser­ma­ye düş­man­lı­ğı…

OS­MAN COŞ­KU­NOĞ­LU (De­vam­la) - Do­lar mil­yar­de­ri ya­rat­mak ser­ma­ye dos­tuy­muş… Bol bol, dün­ya­da…

ALİ RI­ZA ALA­BO­YUN (Ak­sa­ray) - Ya­tı­rım yap­mış, ih­ra­cat yap­mış, pa­ra ka­zan­mış.

OS­MAN COŞ­KU­NOĞ­LU (De­vam­la) - O za­man, Ja­pon­ya ser­ma­ye düş­ma­nı, de­mek bi­zim ka­dar do­lar mil­yar­de­ri ya­ra­ta­ma­mış; Fran­sa ser­ma­ye düş­ma­nı, bi­zim ka­dar do­lar mil­yar­de­ri ya­ra­ta­ma­mış. O da bir ba­şa­rı o şe­kil­de ba­kar­sak.

Şim­di, öte yan­dan, bu­nun da ko­nu­su edil­di, onu da ta­mam­la­ya­yım. Ya­ban­cı ser­ma­ye­yi çek­tik, di­ye övü­nül­dü. 20 mil­yar do­lar­la­ra yak­la­şan ya­ban­cı ser­ma­ye, tek bir fab­ri­ka kur­ma­dan, tek bir te­mel at­ma­dan… Var olan de­ğer­le­ri­mi­zi ona, bu­na sat­mak ba­şa­rıy­sa, onun için de bu Hükûme­ti kut­la­mak ge­re­kir, ama bu­nu kut­la­yan­lar yi­ne si­zin ya­rın önü­ne çı­ka­ca­ğı­nız halk ol­ma­ya­cak­tır, bu­nu kut­la­yan­lar IMF ola­cak­tır, ulus­la­ra­ra­sı ser­ma­ye ola­cak­tır. On­la­rın kut­la­ma­sı­nı, on­la­rın gö­zün­de ba­şa­rı öl­çü­le­ri­ni çok iyi ger­çek­leş­tir­di­ği­ni­zi he­pi­mi­zin tes­lim et­me­si ge­re­kir.

SO­NER AK­SOY (Kü­tah­ya) - De­ma­go­ji al­fa­be­si böy­le baş­lar­mış!

OS­MAN COŞ­KU­NOĞ­LU (De­vam­la) - Ama, dün ak­şam al­dı­ğım bir ha­be­ri söy­le­ye­yim: Be­nim se­çim böl­gem­de bir kö­ye gi­den bir aday ada­yı­mız…

TEV­FİK AK­BAK (Çan­kı­rı) - DSP'mi?

OS­MAN COŞ­KU­NOĞ­LU (De­vam­la) -  …Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si aday ada­yı­mı­zı kö­yün dı­şın­da kar­şı­la­mış­lar "Siz han­gi par­ti­den­si­niz?" di­ye, "Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si" de­yin­ce, "İyi, bu­yu­run." de­miş­ler, "AKP ol­say­dı­nız al­ma­ya­cak­tık kö­ye." de­miş­ler. Bu­nu da… Ya­rın öbür gün…

ALİM TUNÇ (Uşak) - Atı­yor­sun, atı­yor­sun!

OS­MAN COŞ­KU­NOĞ­LU (De­vam­la) - "Ma­dem bu eko­no­mi bu ka­dar iyi gi­di­yor, biz ni­ye sif­tah­sız ke­penk ka­pa­tı­yo­ruz?" di­yen es­na­fın önün­de ko­nu­şun.

CA­VİT TO­RUN (Di­yar­ba­kır) - İs­mi ne? Onun is­mi­ni söy­le!

OS­MAN COŞ­KU­NOĞ­LU (De­vam­la) - Şim­di ba­na ba­ğı­rır­sı­nız, ko­lay.

CA­VİT TO­RUN (Di­yar­ba­kır) - İs­mi­ni söy­le!

BAŞ­KAN - Sa­yın To­run… Sa­yın To­run

OS­MAN COŞ­KU­NOĞ­LU (De­vam­la) - Ha­di, o es­na­fın önün­de ko­nu­şun ba­ka­lım!

SO­NER AK­SOY (Kü­tah­ya) - Han­gi köy?

OS­MAN COŞ­KU­NOĞ­LU (De­vam­la) - Ha­di, o köy­lü­mü­zün önün­de ko­nu­şun!

SO­NER AK­SOY (Kü­tah­ya) - Kö­yün adı­nı söy­le!

OS­MAN COŞ­KU­NOĞ­LU (De­vam­la) - Ha­di, on­la­rın önü­ne çı­kın da "do­lar mil­yar­de­ri ya­rat­tık, biz ser­ma­ye dos­tu­yuz" de­yin ba­ka­lım, na­sıl kar­şı­la­ya­cak­lar?

SO­NER AK­SOY (Kü­tah­ya) - Kö­yün adı­nı söy­le, adı­nı!

OS­MAN COŞ­KU­NOĞ­LU (De­vam­la) - Şim­di bu­ra­da…

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) - Kö­yün is­mi­ni söy­le!

OS­MAN COŞ­KU­NOĞ­LU (De­vam­la) - …ba­na ba­ğır­mak ko­lay, o va­tan­da­şın önün­de bu­nu açık­la­yın ba­ka­lım, o za­man gö­re­ce­ğiz siz­le­ri. Bu­nu, ser­ma­ye dost­lu­ğu ola­rak de­ğer­len­di­ri­yor­sa­nız do­lar mil­yar­der­li­ği­ni, bu­yu­run, açık­la­yın. "Ne za­man bu eko­no­mik bü­yü­me bi­ze yan­sı­ya­cak?" di­yen es­na­fı­mı­za açık­la­yın. "Ne za­man bu eko­no­mik bü­yü­me bi­ze yan­sı­ya­cak?" di­yen köy­lü­mü­ze açık­la­yın.

MU­ZAF­FER BAŞ­TOP­ÇU (Ko­ca­eli) - Çok­tan yan­sı­dı.

OS­MAN COŞ­KU­NOĞ­LU (De­vam­la) - Ne­re­de yan­sı­dı? 1,5 mil­yon köy­lü­müz ye­rin­den yur­dun­dan ol­du, kent­le­re göç et­ti; git­ti­ği yer­de de pe­ri­şan du­ru­ma düş­tü. On­la­rın mı...

ASIM AY­KAN (Trab­zon) - İs­tan­bul'un zen­gin­le­ri ne­re­ye oy ve­ri­yor..

OS­MAN COŞ­KU­NOĞ­LU (De­vam­la) - Efen­dim?

ASIM AY­KAN (Trab­zon) - İs­tan­bul'un zen­gin ma­hal­le­rin­de oy­lar ne­re­ye ve­ri­li­yor? CHP'ye mi AK Par­ti­ye mi?

BAŞ­KAN - Lüt­fen sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri…

OS­MAN COŞ­KU­NOĞ­LU (De­vam­la) - Efen­dim, bil­mi­yo­rum. Onu siz de­ğer­len­di­rin.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Os­man Bey, han­gi köy ol­du­ğu­nu söy­le­me­niz la­zım.

OS­MAN COŞ­KU­NOĞ­LU (De­vam­la) - Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, söy­le­rim si­ze, han­gi köy ol­du­ğu­nu söy­le­rim De­ğer­li Dos­tum, söy­le­rim. Bak, dün ak­şam… De­ğer­li Dos­tum, şim­di gör­düm se­ni ora­da, uya­ra­yım,  "AKP'li­ler ge­lir­se al­ma­yız." di­yor­lar…

ALİM TUNÇ (Uşak) - Müm­kün de­ğil… Müm­kün de­ğil…

BAŞ­KAN - Lüt­fen Ge­nel Ku­ru­la hi­tap eder mi­si­niz Sa­yın Coş­ku­noğ­lu.

OS­MAN COŞ­KU­NOĞ­LU (De­vam­la) - Yap­ma­yın! Si­zin su­çu­nuz ol­ma­ya­bi­lir ama, o şe­kil­de Hükûme­ti uyar­ma­nız ge­re­kir.

Evet, de­ğer­li dost­la­rım, Hükûme­tin ba­şa­rı­la­rı da var; doğ­ru -Sa­yın Açık­göz dos­tu­mun söy­le­di­ği gi­bi- do­lar mil­yar­de­rin­de bi­zi Fran­sa'nın, Ja­pon­ya'nın önü­ne ge­çi­ren ba­şa­rı­la­rı var, ama bu ba­şa­rı­la­rı biz ba­şa­rı ola­rak gör­mü­yo­ruz Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak.

He­pi­ni­ze say­gı­lar su­na­rım. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CA­VİT TO­RUN (Di­yar­ba­kır) - İs­mi­ni öğ­ren­dik, Ka­dı­köy'müş!

FAH­RET­TİN POY­RAZ (Bi­le­cik) - Ka­dı­köy mü, Ba­kır­köy mü?

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Coş­ku­noğ­lu.

Mad­de üze­rin­de şah­sı adı­na söz is­te­yen Ali Rı­za Ala­bo­yun, Ak­sa­ray Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Ala­bo­yun.

ALİ RI­ZA ALA­BO­YUN (Ak­sa­ray) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

Gö­rü­şül­mek­te olan ka­nun ta­sa­rı­sı­nın 5'in­ci mad­de­si üze­rin­de şah­sım adı­na gö­rüş­le­ri­mi be­lirt­mek is­ti­yo­rum. Fa­kat, bu­ra­dan, Os­man Bey'in gö­rüş­le­ri­ne, bir­ta­kım ce­vap ver­mek is­ti­yo­rum.

BAŞ­KAN - Sa­yın Ala­bo­yun, lüt­fen Ge­nel Ku­ru­la hi­tap eder mi­si­niz.

NU­Rİ Çİ­LİN­GİR (Ma­ni­sa) - Mad­de üze­rin­de ko­nuş.

BAŞ­KAN -  Mad­de üze­rin­de ko­nu­şun lüt­fen.

ALİ RI­ZA ALA­BO­YUN (De­vam­la) - Efen­dim, Tür­ki­ye'de do­lar mil­yar­de­ri bir­den 26'ya çı­kı­yor­sa eğer, bu ül­ke­de ih­ra­cat ya­pı­lı­yor­dur, ya­tı­rım ya­pı­lı­yor­dur, ge­lir sağ­la­nı­yor­dur. Be­nim mem­le­ke­tim­de tra­fi­ğe tes­cil­li araç sa­yı­sı, dört se­ne içe­ri­sin­de 2 ka­tı­na çık­mış­tır.

NA­İL KA­MA­CI (An­tal­ya) - Ne­re­si o?

BAŞ­KAN - Sa­yın Ka­ma­cı...

ALİ RI­ZA ALA­BO­YUN (De­vam­la) - Bu, eko­no­mi­nin ge­liş­ti­ği­ni gös­te­rir, kal­kın­ma­nın ge­liş­ti­ği­ni gös­te­rir. (CHP sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler) Bu ül­ke­de, 2.100 do­lar­dan 5.500 do­lar­la­ra çık­mış­tır ge­lir­ler. Bu­nu göz ar­dı ede­mez­si­niz.

RA­MA­ZAN KE­RİM ÖZ­KAN (Bur­dur) -  Ge­le­cek, ipo­tek al­tı­na gir­di.

ALİ RI­ZA ALA­BO­YUN (De­vam­la) - Hiç kim­se ge­le­ce­ği ipo­tek al­tı­na al­ma­mış­tır.

OS­MAN COŞ­KU­NOĞ­LU (Uşak) - Dost­lar alış­ve­riş­te gör­sün!

ALİ RI­ZA ALA­BO­YUN (De­vam­la) - Bu­ra­da Av­ru­pa Bir­li­ği­ni tar­tı­şı­yo­ruz, tek­nik bir ko­nu tar­tı­şı­yo­ruz, fa­kat, bu­ra­da spe­kü­las­yon ya­pı­yor­su­nuz. (CHP sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

NA­İL KA­MA­CI (An­tal­ya) - Ada­mın har­ca­ya­cak pa­ra­sı yok ya...

ALİ RI­ZA ALA­BO­YUN (De­vam­la) - Bü­tün yap­tı­ğı­nız şey, ger­gin­lik yap­mak.

Ben, iki gün ön­ce kı­zı­mı ge­tir­dim bu­ra­ya, te­le­viz­yon­da ko­nu­şan bir CHP'li­yi gö­rün­ce, ba­na de­di ki: "Ba­ba, bu CHP'li mi?" Bak­tım, "Evet kı­zım." de­dim. "Ni­çin?" de­dim. "Çok kav­ga­cı gö­rü­şü­yor­lar bun­lar, kav­ga eder gi­bi ko­nu­şu­yor­lar." de­di. Bu ima­jı si­lin bir ke­re, ço­cuk­la­rın zih­nin­den. Kav­ga­cı ima­jı­nı si­lin. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar, CHP sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

OS­MAN ÖZ­CAN (An­tal­ya) - Siz de Tür­ki­ye'yi soy­ma ima­jı­nı si­lin!

ALİ RI­ZA ALA­BO­YUN (De­vam­la) - Bu ül­ke he­pi­mi­zin. Bu ül­ke­de kav­ga et­me­ye ge­rek yok.

OS­MAN ÖZ­CAN (An­tal­ya)  - Soy­ma­yın siz de!

ALİ RI­ZA ALA­BO­YUN (De­vam­la) -  Za­ten, de­mok­ra­si­yi de kat­let­ti­niz. O yüz­den, 22'sin­de, san­dık­ta bu mil­let siz­den he­sa­bı­nı so­ra­cak­tır. (CHP sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

Say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum he­pi­ni­zi. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

NA­İL KA­MA­CI (An­tal­ya) - Gö­re­ce­ğiz! Gö­re­ce­ğiz!

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ala­bo­yun.

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Sa­yın Baş­kan...

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın Koç.

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Sa­yın Baş­kan, şim­di, bu­ra­da her şey söy­le­ni­yor, kür­sü öz­gür­lü­ğü var­dır. Ama, "de­mok­ra­si­yi kat­let­ti­niz" şek­lin­de bir ifa­de, he­pi­mi­zi var eden or­tak bir de­ğe­re dö­nük bir ifa­de­de­dir ve bi­zim gru­bu­mu­za dö­nük söy­len­miş­tir. Mü­sa­ade eder­se­niz, kı­sa bir açık­la­ma yap­mak is­ti­yo­rum.

BAŞ­KAN - Sa­yın Koç, ye­ni bir sa­taş­ma­ya ma­hal ver­me­den, sa­taş­ma ne­de­niy­le, bu­yu­run.

Üç da­ki­ka­lık sü­re ve­ri­yo­rum.

VII. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Sam­sun Mil­let­ve­ki­li Ha­luk Koç'un, Ak­sa­ray Mil­let­ve­ki­li Ali Rı­za Ala­bo­yun'un, ko­nuş­ma­sın­da, par­ti­si­ne sa­taş­ma­sı ne­de­niy­le ko­nuş­ma­sı

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

Ön­ce­lik­le, Sa­yın Ala­bo­yun'un son cüm­le­sin­de sarf et­ti­ği söz­ler için üzün­tü­mü bil­dir­mek is­ti­yo­rum. Çün­kü, de­mok­ra­si, ku­rum ve ku­ral­la­rıy­la biz­le­ri var eden, ik­ti­da­rı da var eden mu­ha­le­fe­ti de var eden ve bu Par­la­men­to­nun bu şe­kil­de ça­lış­ma­sı­nı da var eden, par­la­men­ter sis­te­min te­me­lin­de olan kav­ram­dır. Şim­di, "kat­let­ti­niz" şek­lin­de­ki bir ifa­de­yi bu­ra­da ne­ye da­ya­na­rak söy­lü­yor­su­nuz? Sa­nı­yo­rum, son bir ay­da­ki ge­liş­me­le­re gö­re, ken­di dü­şün­ce­si­ni­ze, pen­ce­re­ni­ze gö­re söy­lü­yor­su­nuz.

ALİ RI­ZA ALA­BO­YUN (Ak­sa­ray) - Va­tan­daş gör­dü ne ol­du­ğu­nu.

HA­LUK KOÇ (De­vam­la) - Sa­yın Ala­bo­yun, siz, son de­re­ce çağ­daş, uy­gar, iyi dü­şü­nen, ufuk öte­si dü­şü­ne­bi­len bir ar­ka­daş­sı­nız. Bu kav­ram içe­ri­sin­de öz eleş­ti­ri kav­ra­mı çok önem­li. Ba­kın, bir­çok ar­ka­da­şı­nız öz eleş­ti­ri ya­pı­yor. Yaa, bu sü­reç içe­ri­sin­de aca­ba biz ne ha­ta yap­tık da na­sıl bir uz­laş­ma ze­mi­nin­den ken­di­miz uzak­laş­tık da bu Par­la­men­to­nun Cum­hur­baş­ka­nı se­çi­min­de tı­kan­ma­sı­na yol aç­tık, bun­da bi­zim hiç pa­yı­mız yok mu, di­ye hiç dü­şün­mü­yor mu­su­nuz?

De­ğer­li Ar­ka­da­şım…

ALİ RI­ZA ALA­BO­YUN (Ak­sa­ray) - Ana­ya­sa'mız­da uz­laş­ma di­ye bir şey yok ki Sa­yın Koç.

HA­LUK KOÇ (De­vam­la) - De­ğer­li Ar­ka­da­şım, ba­kın, ben si­zi din­le­dim. O ifa­de­le­ri­ni­zin yan­lış ol­du­ğu­nu, onu bu­ra­da dü­zel­te­ce­ği­ni­ze inan­cı­mı be­lir­te­rek, si­zi de öve­rek, si­ze de say­gı­lı dav­ra­na­rak dü­şün­ce­le­ri­mi söy­lü­yo­rum.

De­mok­ra­si­yi ta­rif et­me­ye ça­lış­tım. De­mok­ra­si­yi var eden ku­rum­la­rı söy­le­me­ye ça­lış­tım. De­mok­ra­si­nin için­de, de­mok­ra­si­nin ge­re­ği ola­rak bu­lu­nan­la­rın de­mok­ra­si­yi kat­let­mek gi­bi bir sü­re­cin par­ça­sı ola­rak suç­lan­ma­la­rı­nın yan­lış ol­du­ğu­nu söy­le­dim. Bu yan­lış­lı­ğı siz de ka­bul edi­yor­su­nuz. O ka­bu­lün son­ra­sın­da da bu­ra­ya ge­lip bu­nu bir ke­re da­ha ifa­de et­mek gö­re­vi dü­şü­yor si­ze. Ve bu sü­reç eğer tı­kan­dıy­sa, de­mok­ra­si­nin te­me­lin­de ol­ma­sı ge­re­ken uz­laş­ma kül­tü­rü­nü biz ye­te­rin­ce kul­la­na­ma­dık mı di­ye bir sor­gu­la­ma­nız ge­re­kir.

HA­KAN TAŞ­CI (Ma­ni­sa) - Da­yat­ma var, da­yat­ma. Uz­laş­ma yok.

HA­LUK KOÇ (De­vam­la) - Ben dü­şün­ce­mi söy­lü­yo­rum. Da­yat­ma… Si­zin yap­tı­ğı­nız da­yat­ma­dır. Ba­kın, bir ke­re da­ha söy­lü­yo­ruz. "Bu Par­la­men­to içe­ri­sin­den Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si­ne men­sup bir Cum­hur­baş­ka­nı se­çi­le­mez." şek­lin­de­ki bir ifa­de­yi biz hiç­bir za­man kul­lan­ma­dık, hiç­bir şe­kil­de kul­lan­ma­dık.

HA­KAN TAŞ­CI (Ma­ni­sa) - Se­çi­le­mez di­ye da­yat­ma ya­pıl­dı.

HA­LUK KOÇ (De­vam­la) - Sa­de­ce ba­zı isim­le­re, Sa­yın Baş­ba­ka­na  -eğer böy­le bir ni­ye­ti var­sa- Sa­yın Bü­lent Arınç'a, Sa­yın Ab­dul­lah Gül'e ve bel­li dü­şün­ce­le­ri­ni da­ha ön­ce Tür­ki­ye önün­de be­lir­le­miş, ifa­de et­miş in­san­la­ra, ki­şi­le­re kar­şı bu dü­şün­ce­mi­zi söy­le­dik.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Ni­ye on­lar? On­lar Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti va­tan­da­şı de­ğil mi?

BAŞ­KAN - Sa­yın Tunç…

HA­LUK KOÇ (De­vam­la) - Ama, Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si içe­ri­sin­de…

ALİM TUNÇ (Uşak) -  On­lar bu Mec­li­sin mil­let­ve­kil­le­ri de­ğil mi? On­lar bu dev­le­tin ba­ka­nı de­ğil mi?

HA­LUK KOÇ (De­vam­la) - Sen de Cum­hur­baş­ka­nı ada­yı ola­bi­lir­din, sa­na da olum­lu ba­ka­bi­lir­dik. Sa­na da olum­lu ba­ka­bi­lir­dik. Ya­ni, Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si içe­ri­sin­de, bu ko­şul­lar içe­ri­sin­de Cum­hur­baş­ka­nı çı­kar­ta­bi­lir­di­niz. Dü­şü­nün, ta­şı­nın, öz eleş­ti­ri­ni­zi ya­pın, on­dan son­ra de­mok­ra­si­ye dö­nük ba­zı ifa­de­le­ri CHP'ye dö­nük kul­la­nın.

ALİM TUNÇ (Uşak) -  Siz dü­şü­nün, ta­şı­nın.

HA­LUK KOÇ (De­vam­la) - Sa­yın Ala­bo­yun, söz­le­ri­ni­zi dü­zel­te­ce­ği­ni­ze ben ina­nı­yo­rum.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Bun­dan son­ra, 22 Tem­muz­da va­tan­daş dü­şü­ne­cek.

HA­LUK KOÇ (De­vam­la) - Sa­yın Tunç…

HA­KAN TAŞ­CI (Ma­ni­sa) - Sek­sen se­ne­dir da­ya­tı­yor­su­nuz…

HA­LUK KOÇ (De­vam­la) - Sa­yın Tunç,  bı­ra­kın bu İd­ris Kü­çü­kö­mer  yo­rum­la­rı­nı. Bı­ra­kın Al­lah aş­kı­na. Sek­sen se­ne­dir de­di­ği­niz, he­pi­mi­zi var eden or­tak de­ğer­le­re, he­pi­mi­zi var eden or­tak de­ğer­le­re say­gı­lı olun. De­mok­ra­si bir şe­kil­de ço­ğun­lu­ğu ele ge­çi­re­rek…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

HA­LUK KOÇ (De­vam­la) - Bi­ti­ri­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Lüt­fen Sa­yın Koç, te­şek­kür için açı­yo­rum.

Bu­yu­run.

HA­KAN TAŞ­CI (Ma­ni­sa) - Bu­ra­da ra­hat ra­hat ko­nu­şu­yor­sa­nız de­mok­ra­si sa­ye­sin­de, bi­zim is­te­di­ği­miz de­mok­ra­si sa­ye­sin­de ko­nu­şu­yor­su­nuz.

HA­LUK KOÇ (De­vam­la) -  Ar­ka­daş ge­le­cek herhâlde kür­sü­ye, ifa­de ede­cek dü­şün­ce­le­ri­ni.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ba­kın, de­mok­ra­si­nin ya­rat­tı­ğı or­tam­da, de­mok­ra­si­nin ku­ral­la­rı içe­ri­sin­de, de­mok­ra­si­nin si­ze sağ­la­dı­ğı ola­nak­lar­la de­mok­ra­tik or­tam­da bel­li bir yü­rüt­me gö­re­vi­ni, bel­li bir erk kul­lan­ma gö­re­vi­ni sağ­la­ma­ya dö­nük bir po­zis­yon el­de et­ti­ği­niz­de, ge­ri­ye dö­nüp o yo­lu tah­rip et­mek gi­bi bir hak­kı kul­la­na­maz­sı­nız de­mok­ra­si­ler­de.

HA­KAN TAŞ­CI (Ma­ni­sa) - Siz tah­rip et­ti­niz.

HA­LUK KOÇ (De­vam­la) -  Bu var­dır.  Bu­nu çok iyi de­ğer­len­di­rin ve  şu­na inan­dı­rın ken­di­nizi, lüt­fen inan­dı­rın…

ALİM TUNÇ (Uşak) - Biz ina­nı­yo­ruz za­ten.

HA­LUK KOÇ (De­vam­la) - Ba­kın, bu si­zin, si­zin…

ALİM TUNÇ (Uşak) - İna­nı­yo­ruz za­ten.

HA­LUK KOÇ (De­vam­la) - Ya, sus bir da­ki­ka da, dur ya! Dur Al­lah aş­kı­na kar­de­şim be! Bir dur da din­le, ne söy­le­ye­ce­ği­mi din­le ya!

BAŞ­KAN - Sa­yın Tunç, ni­ye mü­da­ha­le edi­yor­su­nuz? Lüt­fen…

HA­LUK KOÇ (De­vam­la) - Dur bir da­ki­ka, din­le ya! Öz eleş­ti­ri yap, öz eleş­ti­ri ya­pın, de­ğer­len­di­rin.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Sen öz eleş­ti­ri yap.

HA­LUK KOÇ (De­vam­la) - Ben ya­pı­yo­rum. Ben doğ­ru­yu yap­tım. Da­yat­may­la ol­maz de­dim.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

HA­KAN TAŞ­CI (Ma­ni­sa) - Da­yat­may­la ol­mu­yor za­ten.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Koç.

HA­LUK KOÇ (De­vam­la) - Sa­de­ce te­şek­kür için…

BAŞ­KAN - Te­şek­kür için açı­yo­rum.

Bu­yu­run.

HA­LUK KOÇ (De­vam­la) - Pe­ki, Sa­yın Baş­kan, te­şek­kür edi­yo­rum.

Bu dü­şün­ce­ler­le yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

VI. - KA­NUN TA­SA­RI VE TEK­LİF­LE­Rİ İLE KO­MİS­YON­LAR­DAN

GE­LEN Dİ­ĞER İŞ­LER (Devam)

4.- Mer­ke­zi Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi­nin İs­tih­dam ve Büt­çe Esas­la­rı Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Av­ru­pa Bir­li­ği Uyum Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru ile İç­tü­zü­ğün 37 nci Mad­de­si­ne Gö­re Doğ­ru­dan Gün­de­me Alın­ma Öner­ge­si (1/1317) (S. Sa­yı­sı: 1428) (Devam)

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de şah­sı adı­na söz is­te­yen, Meh­met Cey­lan, Ka­ra­bük Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Cey­lan.

MEH­MET CEY­LAN (Ka­ra­bük) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ben si­ya­se­ten de­ğil, mad­de üze­rin­de tek­nik ola­rak ko­nu­şa­ca­ğım.

Ta­bii, gö­nül ar­zu edi­yor ki, Sa­yın Os­man Ho­cam da çok sev­di­ği­miz bir ar­ka­da­şı­mız­dır, o da aka­de­mis­yen­lik­ten ge­len bi­ri­si, o da, keş­ke tek­nik ola­rak ko­nuş­say­dı.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu mad­de­de, Mer­kezî Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi­nin dü­zen­le­yi­ci iş­lem yap­ma yet­ki­si, Ha­zi­ne Müs­te­şar­lı­ğı­nın bağ­lı ol­du­ğu ba­ka­na ve­ril­mek­te­dir. Ta­bii, biz­den ön­ce ko­nu­şan De­ğer­li Os­man Coş­ku­noğ­lu Be­ye­fen­di, ko­nuş­ma­sın­da, bu ka­nun ta­sa­rı­sıy­la ge­ti­ri­len hu­sus­lar­da, Mer­kezî Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi­nin özerk­lik ko­nu­su ve de­net­le­me ko­nu­su­na yi­ne atıf­ta bu­lun­du, en­di­şe­le­ri­ni ifa­de et­ti, ama, da­ha ön­ce de ifa­de et­tik, bu ko­nu­lar­da en­di­şe­ye ma­hal yok.

Bi­rim, Sa­yış­ta­yın de­ne­ti­mi­ne ta­bi, çün­kü, Ha­zi­ne Müs­te­şar­lı­ğın­dan ak­ta­rı­la­cak trans­fer öde­me­siy­le har­ca­ma­lar ya­pı­la­cak. O açı­dan, Ha­zi­ne Müs­te­şar­lı­ğı da Sa­yış­tay de­ne­ti­mi­ne ta­bi ol­du­ğu­na gö­re, Bi­rim de Sa­yış­ta­yın de­ne­ti­mi­ne ta­bi­dir el­bet­te ki.

Özerk­lik ko­nu­sun­da da, bu ko­nu­da da en­di­şe­ye ma­hal yok. Sa­de­ce, ku­ru­la­cak Bi­rim, ida­ri açı­dan Ha­zi­ne Müs­te­şar­lı­ğı­na bağ­lı­dır, an­cak, bu­ra­da, biz, bi­raz son­ra grup ola­rak ve­re­ce­ği­miz öner­gey­le bu mad­de­nin de kal­dı­rıl­ma­sı­nı öne­ri­yo­ruz. Ta­bii, si­zin de des­tek­le­ri­ni­zi bek­li­yo­ruz, çün­kü, bu­ra­da, böy­le bir dü­zen­le­me, ya­ni, Ba­ka­na dü­zen­le­yi­ci iş­lem yap­ma yet­ki­si ve­ren böy­le­si bir dü­zen­le­me çe­şit­li te­red­düt­le­re de yol aça­bi­lir en­di­şe­si­ni de biz de ta­şı­yo­ruz. O açı­dan, bu­nu da or­ta­dan kal­dır­mak üze­re, za­ten bu­na yö­ne­lik dü­zen­le­me ka­nun ta­sa­rı­sı­nın 3'ün­cü mad­de­si­nin 5'in­ci fık­ra­sın­da yer al­mak­ta­dır. Ora­da, "Bü­tün bu iş­lem­ler çı­ka­rı­la­cak bir yö­net­me­lik­le dü­zen­le­ne­cek­tir." di­yor. O açı­dan, böy­le­si bir mad­de­ye de ge­rek yok di­ye dü­şü­nü­yo­ruz. Bi­raz son­ra oku­na­cak öner­ge­miz­le de bu mad­de­nin ta­sa­rı­dan çı­ka­rıl­ma­sı­nı öne­ri­yo­ruz. Bu şe­kil­de de en­di­şe­ye de ma­hal ol­ma­dı­ğı­nı dü­şü­nü­yo­ruz.

Te­şek­kür edi­yo­rum. Say­gı­lar su­nu­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Cey­lan.

Mad­de üze­rin­de bir adet öner­ge var­dır, oku­tup iş­le­me alı­yo­rum:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan Ka­nun Ta­sa­rı­sı­nın "Dü­zen­le­yi­ci İş­lem Yap­ma Yet­ki­si" baş­lık­lı 5'in­ci mad­de­si­nin ta­sa­rı met­nin­den çı­ka­rıl­ma­sı ve di­ğer mad­de­le­rin bu­na gö­re te­sel­sül et­ti­ril­me­si­ni arz ve tek­lif ede­riz.

 

Sa­lih Ka­pu­suz

Ünal Ka­cır

Ala­et­tin Gü­ven

 

An­ka­ra

İs­tan­bul

Kü­tah­ya

 

Meh­met Cey­lan

Afif De­mir­kı­ran

Ali Rı­za Ala­bo­yun

 

Ka­ra­bük

Bat­man

Ak­sa­ray

BAŞ­KAN - Sa­yın Hükûmet öner­ge­ye ka­tı­lı­yor mu?

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (Er­zu­rum) - Ka­tı­lı­yo­ruz De­ğer­li Baş­ka­nım.

BAŞ­KAN - Ge­rek­çe­yi oku­tu­yo­rum:

Ge­rek­çe:

Ka­nun­da be­lir­ti­len hu­sus­la­rın uy­gu­lan­ma­sı, za­ten 3 ün­cü mad­de­nin 5 in­ci fık­ra­sı uya­rın­ca ha­zır­la­na­cak yö­net­me­lik­te gös­te­ri­le­ce­ğin­den; uy­gu­la­ma­ya dö­nük iş­lem­le­rin ise Bi­rim Baş­kan­lı­ğın­ca yü­rü­tül­me­si ta­bi bu­lun­du­ğun­dan; Ba­ka­na "her tür­lü dü­zen­le­yi­ci iş­lem­le­ri yap­ma" şek­lin­de kap­sa­mı te­red­dü­de yol açar ni­te­lik­te bir yet­ki ta­nın­ma­sı­na ma­hal bu­lun­ma­mak­ta­dır.

BAŞ­KAN - Öner­ge­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum…

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Ka­rar ye­ter sa­yı­sı…

BAŞ­KAN - Ka­bul eden­ler… Ay­nı za­man­da ka­rar ye­ter sa­yı­sı ara­ya­ca­ğım. Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­rar ye­ter sa­yı­sı yok.

Bir­le­şi­me beş da­ki­ka ara ve­ri­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati: 17.51

 

AL­TIN­CI OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 17.54

BAŞ­KAN : Baş­kan Ve­ki­li Sa­dık YA­KUT

KÂTİP ÜYE­LER : Meh­met DA­NİŞ (Ça­nak­ka­le), Ah­met KÜ­ÇÜK (Ça­nak­ka­le)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 113'ün­cü Bir­le­şi­mi­nin Al­tın­cı Otu­ru­mu­nu açı­yo­rum.

1428 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

Hükûmet ye­rin­de.

Ta­sa­rı­nın 5'in­ci mad­de­si üze­rin­de ve­ri­len öner­ge­nin oy­lan­ma­sın­da ka­rar ye­ter sa­yı­sı bu­lu­na­ma­mış­tı. Şim­di, öner­ge­yi tek­rar oy­la­rı­nı­za su­na­ca­ğım ve ka­rar ye­ter sa­yı­sı ara­ya­ca­ğım.

Öner­ge­yi ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­rar ye­ter sa­yı­sı var­dır, öner­ge ka­bul edil­miş­tir, 5'in­ci mad­de me­tin­den çı­kar­tıl­mış­tır.

Te­sel­sül ne­de­niy­le 6'ncı mad­de­yi 5'in­ci mad­de ola­rak oku­tu­yo­rum:

Mu­afi­yet

MAD­DE 5- (1) Bi­rim, bu Ka­nu­nun uy­gu­lan­ma­sıy­la il­gi­li iş ve iş­lem­ler­de her tür­lü ver­gi, re­sim ve  harç­tan  mu­af­tır.

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen Ke­mal Kı­lıç­da­roğ­lu, İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Kı­lıç­da­roğ­lu. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (İs­tan­bul) - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, mad­de önem­li bir is­tis­na ge­ti­ri­yor, ver­gi ay­rı­ca­lı­ğı ge­ti­ri­yor, bir ku­ru­ma, ye­ni oluş­tu­ru­la­cak olan Bi­ri­me. Bu­nun doğ­ru bir uy­gu­la­ma ol­ma­dı­ğı bel­li. Ama, he­men söy­le­ye­yim, bir öner­ge­niz var, bu mu­afi­ye­ti kal­dı­rı­yor­su­nuz. Bu açı­dan, öner­ge­yi im­za­la­yan ar­ka­daş­la­ra da te­şek­kür edi­yo­rum. Çün­kü, ver­gi ya­sa­la­rın­da ya­pı­la­cak olan de­ği­şik­lik­le­rin an­cak il­gi­li ya­sa­sın­da ya­pıl­ma­sı en doğ­ru ola­nı­dır. Eğer böy­le ya­pıl­ma­dı­ğı tak­dir­de de so­run çı­kı­yor, özel­lik­le ya­sa­la­rın iz­len­me­si açı­sın­dan.

Afif Bey'in, özel­lik­le bu "gre­en­fi­eld" de­di­ği­miz, sı­fır­dan doğ­ru­dan ya­tı­rım­la il­gi­li ola­rak ra­ka­mı biz Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nun­da su­nuş ya­pı­lır­ken Mer­kez Ban­ka­sı Baş­ka­nın­dan al­dık ve Sa­yın Baş­ka­na şu so­ru­yu yö­nelt­tik: "Ge­len ra­kam, ya­ni ya­ban­cı ser­ma­ye­den ne ka­da­rı sı­fır­dan doğ­ru­dan ya­tı­rım şek­lin­de ge­lip Tür­ki­ye'de ya­tı­rım ya­pıl­mış­tır, bu ra­ka­mı ala­bi­lir mi­yiz?" di­ye."Bu ra­kam sı­fı­ra ya­kın, çok dü­şük bir ra­kam. Do­la­yı­sıy­la, "Ra­ka­mı ver­me­ye değ­mez." di­ye bir ifa­de­si var; ki, ay­nı top­lan­tı­da Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si­nin de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri de var­dı. Da­ha son­ra edin­di­ği­miz ra­kam­lar­da da ben­zer so­nu­ca ulaş­tık. Ama, bu an­la­tım bun­dan yak­la­şık al­tı ay ön­ce­ki bir ra­kam­dı. Ama, bu al­tı ay için­de bir ser­ma­ye ge­lip Tür­ki­ye'den ya­tı­rım yap­mış­sa -he­le 20 mil­yar do­lar­lık ve­ya 10 mil­yar do­lar­lık- bun­dan an­cak se­vinç du­ya­bi­li­riz, ama be­nim gör­dü­ğüm ka­da­rıy­la böy­le bir ra­kam söz ko­nu­su de­ğil.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bir baş­ka önem­li nok­ta, ar­ka­daş­la­rı­mız bu­ra­da ko­nu­yu ak­ta­rır­lar­ken "do­lar mil­yar­de­ri sa­yı­sı­nın faz­la ol­ma­sı, art­ma­sı gü­zel bir ra­kam­dır" di­ye "gü­zel bir uy­gu­la­ma­dır" di­ye ifa­de et­ti­ler. Do­lar mil­yar­de­ri sa­yı­sı… Eğer her­kes do­lar mil­yar­de­ri olur­sa bir so­ru­nu­muz yok za­ten. Keş­ke onu ya­ka­la­ya­bil­sek. Ama, içi­miz­den ba­zı­la­rı yok­sul­la­şıp ba­zı­la­rı zen­gin­le­şir­se ora­da so­ru­nu­muz var de­mek­tir. Bu­nun kal­kın­may­la bir il­gi­si yok, ih­ra­cat­la da bir il­gi­si yok. Eğer Ja­pon­ya biz­den da­ha faz­la ih­ra­cat ya­pı­yor, ar­tı dış ti­ca­ret açı­ğı de­ğil, faz­la­sı ve­ri­yor ve biz­den da­ha az do­lar mil­yar­de­ri var­sa, ge­lir da­ğı­lı­mı biz­den da­ha iyiy­se, o za­man bir so­ru­nu­muz var de­mek. Bu so­ru­nu çöz­me­miz ge­re­ki­yor. O açı­dan, do­lar mil­yar­de­ri­nin sa­yı­sı­nın art­mış ol­ma­sı, özel­lik­le 3'ten 26'ya gi­bi ola­ğa­nüs­tü bir ar­tış gös­ter­me­si, Tür­ki­ye'de ge­lir da­ğı­lı­mın­da­ki bo­zuk­lu­ğu gös­ter­me­si açı­sın­dan çok il­ginç­tir.

Ba­kı­nız, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, Sa­yın Mus­ta­fa Mut­lu, bun­dan -yan­lış ha­tır­la­mı­yor­sam- bir ay ön­ce bir ya­zı­sın­da şöy­le bir açık­la­ma ya­pı­yor­du: Tı­raş olur­ken bir ara­ba­nın bir hır­sız ta­ra­fın­dan ça­lın­dı­ğı­nı gö­rü­yor. He­men ko­şu­yor­lar. Ara­ba­nın cam­la­rı­nı kı­ran hır­sı­zın eli yü­zü kan için­de ve ge­len ki­şi­le­re şu­nu söy­lü­yor: "Ne olur­su­nuz ağa­bey­ler" di­yor," bu ara­ba­yı ben ça­la­cak­tım, ben hır­sı­zım, be­ni şikâyet edin, ka­ra­ko­la gö­tü­rün, da­va­dan vaz­geç­me­yin, çün­kü açım ve ya­ta­cak ye­rim yok." di­yor. Şim­di, bu so­run Tür­ki­ye'nin te­mel so­ru­nu­dur. Yok­sul­luk so­ru­nu Tür­ki­ye'nin te­mel so­ru­nu­dur. Bi­zim bu so­ru­nu çöz­mek gi­bi bir iş­le­vi­mi­zin ol­ma­sı la­zım. Sa­da­ka dev­let­ten söz et­mi­yo­rum ar­ka­daş­lar, ya­ni onun gi­dip o gün kar­nı­nı do­yu­rup, ta­mam se­nin iş­te kar­nın doy­du… Bu so­run de­ğil. Bu­nu aş­mak la­zım. Eğer siz sos­yal dev­le­ti ege­men kı­la­maz­sa­nız, ge­lir da­ğı­lı­mı­nı den­ge­le­ye­mez­se­niz, o za­man bu so­ru­nu çö­ze­mez­si­niz. Kap­kaç olay­la­rı ar­tı­yor. Ne­den ar­tı­yor? Kim­se, gö­nül­lü gi­dip kap­kaç olay­la­rı­na gir­mez ki. Av­ru­pa Bir­li­ği­ne eğer biz üye ola­cak­sak, Av­ru­pa Bir­li­ği bi­zi ka­bul ede­cek­se, te­mel­de bu so­run­la­rı çöz­me­miz hâlin­de bi­zi ka­bul ede­cek­tir. Kap­ka­çı ol­ma­yan, ge­lir da­ğı­lı­mı düz­gün olan, hır­sız­lı­ğı ol­ma­yan, yol­suz­lu­ğu ol­ma­yan bir ül­ke ya­rat­ma­mız la­zım ve bu­nu da el bir­li­ğiy­le yap­ma­mız, el bir­li­ğiy­le ge­liş­tir­me­miz ge­re­ki­yor.

Yi­ne bir de­ğer­li mil­let­ve­ki­li­miz "Siz kav­ga­cı­sı­nız, kav­ga­cı ol­du­ğu­nuz sü­re­ce de bu ima­jı yı­ka­maz­sı­nız." Şim­di…

HA­KAN TAŞ­CI (Ma­ni­sa) - Ka­yıt dı­şı tril­yon­la­rı ak­tar­dı­ğı­nız ka­na­la da bir de­ğin de… Na­sıl olu­yor, ver­gi­si­ni mer­gi­si­ni öde­me­den?

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Se­si­niz ga­yet gü­zel ge­li­yor ama…

BAŞ­KAN - Sa­yın Taş­cı…

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - De­ğer­li mil­let­ve­ki­lim, lüt­fe­dip ge­lip bu­ra­da ko­nuş­sa­nız.

HA­KAN TAŞ­CI (Ma­ni­sa) - Ona da ge­le­cek mi­sin? Ora­ya da ge­le­cek mi­sin?

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Ge­le­ce­ğiz ta­bii efen­dim. Ba­kın, siz Hükûmet­si­niz. Ge­çen gün bu­ra­da yok­tu­nuz, şim­di, gel­miş ön sı­ra­lar­da otu­ru­yor­su­nuz. Ay­nen şu­nu söy­le­dim…

HA­KAN TAŞ­CI (Ma­ni­sa) - Ben, her za­man bu­ra­da­yım!

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - İk­ti­dar olup da he­sap sor­ma­yan na­mert­tir.

HA­KAN TAŞ­CI (Ma­ni­sa) - İş­te, ba­kın, he­sa­bı­nı so­ru­yo­ruz.

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - İk­ti­dar olup da he­sap sor­ma­yan na­mert­tir. Eğer bu­nu ya­par­sa­nız, si­zi kut­lu­yo­ruz.

HA­KAN TAŞ­CI (Ma­ni­sa) - Ba­kın, si­ze so­ra­ca­ğız!

BAŞ­KAN - Sa­yın Taş­cı, lüt­fen…

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - He­sap ver­me­yen de… Ba­kın, he­sap ver­me­yen de na­mert­tir.

HA­KAN TAŞ­CI (Ma­ni­sa) - Dün­ya­da, tek, ban­ka­sı olan par­ti­si­niz. Bu­nun he­sa­bı­nı ve­rin ba­ka­lım!

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Tek, ban­ka­sı olan par­ti de­ği­liz, hiç­bir ban­ka­mız yok.

HA­KAN TAŞ­CI (Ma­ni­sa) - Si­zin var ban­ka­nız!

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Si­zin, dün­ya­dan ha­be­ri­niz yok! Siz, ne bi­çim mil­let­ve­ki­li­niz? Ger­çek­ten hay­ret edi­yo­rum, ne bi­çim mil­let­ve­ki­li­si­niz? Doğ­ru­yu bil­mez­si­niz, ko­nuş­ma­sı­nı bil­mez­si­niz, araş­tır­ma yap­ma­sı­nı bil­mez­si­niz, ge­lir, bu­ra­da laf atar­sı­nız! İn­san bi­raz uta­nır be! (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

HA­KAN TAŞ­CI (Ma­ni­sa) - Tril­yon­la­rın bel­ge­le­ri­ni bir çı­kar­tın ba­ka­lım! Tril­yon­la­rın bel­ge­le­ri­ni ge­tir bir ba­ka­lım! Ya­lan mı ko­nu­şu­yo­ruz?

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - İn­san bi­raz uta­nır ya! Bir de eği­ti­mi­ni­zi bil­mi­yo­rum ben si­zin. Ger­çek­ten, siz, ne tür bir eği­tim gör­dü­nüz? (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

HA­KAN TAŞ­CI (Ma­ni­sa) - Tril­yon­la­rın bel­ge­le­ri­ni bir ge­tir ba­ka­lım, ka­yıt­sız ka­yıt­sız yap­tı­ğı­nız tril­yon­la­rın!

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Eği­tim, her şe­yin ba­şı­dır.

HA­KAN TAŞ­CI (Ma­ni­sa) - Ha­yır, ya­lan mı ko­nu­şu­yo­ruz?

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Evet, ya­lan söy­lü­yor­sun. Evet, ba­kın, açın taz­mi­nat da­va­sı, ben, si­zin ya­lan söy­le­di­ği­ni­zi ip­tal ede­ce­ğim.

HA­KAN TAŞ­CI (Ma­ni­sa) - Ha­di… Ka­nal­türk'e ver­di­ği­niz tril­yon­la­rı ne­re­den, han­gi he­sap­tan ver­di­niz? Ha­zi­ne­den mi ver­di­niz o pa­ra­yı, na­sıl ver­di­niz?

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Sa­yın Baş­kan, laf at­mak ola­bi­lir, hiç ya­dır­ga­mam, biz de za­man za­man söy­lü­yo­ruz. Ama, söy­ler­ken söy­le­di­ği­miz la­fın da ne ol­du­ğu­nu bil­me­miz la­zım.

HA­KAN TAŞ­CI (Ma­ni­sa) - Hikâye an­la­tı­yor, hikâye!

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Şim­di, eğer, siz, kal­kıp "CHP'nin ban­ka­sı var" di­yor­sa­nız, si­zin ban­ka­cı­lık­la hiç il­gi­ni­zin ol­ma­dı­ğı çı­kı­yor or­ta­ya.

HA­KAN TAŞ­CI (Ma­ni­sa) - Kim yö­ne­ti­yor? Yö­ne­tim Ku­ru­lun­da kim var?

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Siz, kal­kıp da ka­yıt dı­şı bir pa­ra ak­tar­dı­ğı­mı­zı söy­lü­yor­sa­nız, si­zin dün­ya­dan ha­be­ri­niz yok! (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

HA­KAN TAŞ­CI (Ma­ni­sa) - Ka­nal­türk'e na­sıl ver­di­niz pa­ra­la­rı?

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Efen­dim, ba­kın, ora­da, şu an­da, 6 ta­ne de­ne­tim ele­ma­nı var de­ğil mi?

HA­KAN TAŞ­CI (Ma­ni­sa) - Na­sıl ver­di­niz pa­ra­la­rı?

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - 6 ta­ne de­ne­tim ele­ma­nı var, de­ğil mi?

HA­KAN TAŞ­CI (Ma­ni­sa) - Ta­bii, söy­le­ye­mi­yor­su­nuz.

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Ben si­ze ne söy­lü­yo­rum?

HA­KAN TAŞ­CI (Ma­ni­sa) - Söy­le­ye­mi­yor­su­nuz.

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Olur mu efen­dim!

BAŞ­KAN - Sa­yın Kı­lıç­da­roğ­lu, bir sa­ni­ye…

OS­MAN ÖZ­CAN (An­tal­ya) - Kı­lıç­da­roğ­lu'na so­ru­yor… Çık ora­da ko­nuş.

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Mil­let­ve­ki­li mi o? Hiç gör­me­dim beş se­ne­dir!

BAŞ­KAN - Bir sa­ni­ye mil­let­ve­kil­le­ri…

Sa­yın Taş­cı, mak­sa­dı­nız ne­dir, bir an­la­tır mı­sı­nız? Lüt­fen…

HA­KAN TAŞ­CI (Ma­ni­sa) - "Ver­gi­siz" di­ye bah­se­di­yor…

BAŞ­KAN - Su­sar mı­sı­nız lüt­fen. Hak­kı­nız var mı si­zin?

Bu­yu­run Sa­yın Kı­lıç­da­roğ­lu.

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

Yi­ne, şu­nu açık yü­rek­li­lik­le söy­lü­yo­ruz: He­sap sor­ma­yan na­mert­tir, he­sap ver­me­yen na­mert­tir. Ba­kın, bu ka­dar açık ve net. Siz ik­ti­dar­sı­nız, he­sap so­ra­cak­sı­nız. Ama, he­sap so­rar­ken…

HA­KAN TAŞ­CI (Ma­ni­sa) - So­ra­ca­ğız, so­ra­ca­ğız, se­çim mey­dan­la­rın­da so­ra­ca­ğız.

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Ha­yır, ha­yır… He­sap so­rar­ken, dü­rüst, na­mus­lu he­sap so­ra­cak­sı­nız ve he­sap ve­re­cek­si­niz.

HA­KAN TAŞ­CI (Ma­ni­sa) - On­la­rın da he­sa­bı­nı so­ra­ca­ğız siz­den.

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Şim­di, kav­ga­cı ima­jı­nı­zı si­lin. Ben şim­di si­ze bir şey söy­le­ye­yim de­ğer­li ar­ka­daş­lar.

MU­RAT YIL­DI­RIM (Ço­rum) - Siz kav­ga­cı­sı­nız be!

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Biz, hiç­bir za­man "Ci­bi­li­yet­siz" la­fı­nı kul­lan­ma­dık. Kul­la­nan kim? Kul­la­nan kim ar­ka­daş­lar? Baş­ba­ka­nı­nız.

MEH­MET KAR­TAL (Van) - "Çü­rük yu­mur­ta!"

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Biz hiç­bir za­man "Sah­tekâr" söz­cü­ğü­nü kul­lan­ma­dık. Kul­la­nan kim? Baş­ba­ka­nı­nız.

BAY­RAM ÖZ­ÇE­LİK (Bur­dur) - Ne ala­ka­sı var?

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Şim­di, "Çe­lik ço­mak oy­na­ma oyu­nu­nu…" kul­la­nan kim? Baş­ba­ka­nı­nız. Biz hiç­bir za­man kul­lan­ma­dık. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler) "İki ko­yun gü­de­mi­yor­su­nuz." la­fı­nı kul­la­nan kim? Baş­ba­kan. Biz hiç­bir za­man kul­lan­ma­dık.

ZÜL­FÜ DE­MİR­BAĞ (Elâzığ) - Boş ye­re kul­lan­maz.

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Ba­kın, ar­ka­da­şı­mız da di­yor ki: "Boş ye­re kul­lan­mı­yor­lar." Şim­di, bu nok­ta­ya gel­dik­ten son­ra, ki­min kav­ga­cı olup ol­ma­dı­ğı da­ha net çı­kı­yor or­ta­ya.

HA­KAN TAŞ­CI (Ma­ni­sa) - Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­ni teh­dit eden kim?

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Eğer, siz so­kak kül­tü­rü­nü dev­let ka­tı­na ta­şır­sa­nız, ora­da de­mok­ra­si­den söz ede­mez­si­niz.

ZE­Kİ KA­RA­BA­YIR (Kars) - O so­kak kül­tü­rü si­zin ge­le­ne­ği­niz­de var­dır.

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Se­nin ağ­zın­da var o so­kak kül­tü­rü.

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­ne "Aya­ğı­na kur­şun sık­tı." de­mek doğ­ru de­ğil­dir.

ZE­Kİ KA­RA­BA­YIR (Kars) - Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si­nin ah­la­kı­dır so­kak kül­tü­rü.

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Si­zin ah­la­kı­nız bo­zuk. Ah­lak­sız­lık diz bo­yu!

HA­KAN TAŞ­CI (Ma­ni­sa) - Ana­ya­sa Ko­mis­yo­nun­da sal­dı­ran kim?

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si bü­tün ta­ri­hi bo­yun­ca Türk de­mok­ra­si­si­ne hiz­met et­miş­tir.

HA­KAN TAŞ­CI (Ma­ni­sa) - Ana­ya­sa Ko­mis­yo­nun­da sal­dı­ran kim? Ta­ri­hi bo­yun­ca pro­vo­kas­yon yap­mış.

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si, bü­tün ya­şa­mı ve ta­ri­hi bo­yun­ca Tür­ki­ye'nin ulu­sal çı­kar­la­rı­nı her or­tam­da ve her yer­de sa­vun­muş­tur.

TE­LAT KA­RA­PI­NAR (An­ka­ra) - 27 Ma­yıs­ta ne­re­dey­di­niz?

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si IMF'ye tes­lim ol­ma­mış­tır.

ASIM AY­KAN (Trab­zon) - 27 Ma­yıs­ta ne­re­dey­di­niz?

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si, eko­no­mi yö­ne­ti­mi­ni IMF'ye tes­lim et­me­miş­tir. Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si, yol­suz­luk­la­rın üze­ri­ne git­miş­tir. Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si, yok­sul­lar­dan, va­roş­lar­dan ya­na ol­muş­tur.

ZE­Kİ KA­RA­BA­YIR (Kars) - Halk­tan des­tek al­ma­mış­tır.

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si, di­ni si­ya­se­te alet et­me­miş­tir. Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si, di­ni ti­ca­re­te alet et­me­miş­tir.

ZE­Kİ KA­RA­BA­YIR (Kars) - Hak­tan ya­na ol­ma­mış­tır, hak­lı­dan ya­na ol­ma­mış­tır.

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si, adı da üs­tün­de ol­du­ğu gi­bi, cum­hu­ri­ye­tin sa­hi­bi­dir, bek­çi­si­dir.

Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si, bu tu­tar­lı­lı­ğı­nı her yer­de her or­tam­da ko­ru­muş­tur. Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si, ta­ki­ye­ci bir par­ti ol­ma­mış­tır. Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si, sağ gös­te­rip sol vur­ma­mış­tır. Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­sin­de, ta­ri­hi­ni iyi de­ğer­len­di­ren si­ya­set bi­lim­ci­ler var­dır. Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si, her yön­den, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'nin gu­rur­la ya­ka­sın­da ta­şı­dı­ğı bir ro­zet ol­muş­tur.

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) - Ya­şar Nu­ri git­ti mi siz­den?

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) -  Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si…

Ya­şar Nu­ri Öz­türk is­ti­fa et­ti, ama, onu ba­na de­ğil, onu ona so­ra­cak­sı­nız. De­ğil mi? Ona so­ra­cak­sı­nız.

MU­RAT YIL­DI­RIM (Ço­rum) - Ta­ki­ye­ci.

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Ay­rı­ca, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si, mil­let­ve­ki­li trans­fe­ri yap­ma­mış­tır, iha­le ve­rip mil­let­ve­ki­li trans­fe­ri yap­ma­mış­tır. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

TE­LAT KA­RA­PI­NAR (An­ka­ra) - Tun­cay Ma­ta­ra­cı…

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Eğer…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın Kı­lıç­da­roğ­lu.

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - İha­le trans­fe­ri ya­pıp…

TE­LAT KA­RA­PI­NAR (An­ka­ra) - Gü­neş Mo­tel ne ol­du?

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - … iki iha­le ve­re­rek mil­let­ve­ki­li trans­fer eden­le­ri hiç­bir za­man unut­ma­dık biz.

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) - Gü­neş Mo­tel ner­de?

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti unut­ma­ya­cak­tır.

Si­ze iyi iha­le­ler ar­ka­daş­lar.

He­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Sa­yın Baş­kan…

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Kı­lıç­da­roğ­lu.

Bu­yu­run Sa­yın Ka­pu­suz.

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Sa­yın Baş­kan, De­ğer­li Ko­nuş­ma­cı bir id­di­ada bu­lu­nu­yor, id­di­ası­nı is­pat et­me­si la­zım. Hiç­bir ar­ka­daş, hiç­bir şek­liy­le, ken­di­si­nin ifa­de et­ti­ği tarz­la bi­zim ara­mız­da ol­ma­mış­tır. Bu ifa­de­le­ri­ni ge­ri al­ma­sı ken­di­si açı­sın­dan da doğ­ru olur ka­na­ati­ni ta­şı­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ka­pu­suz, söz­le­ri­niz tu­ta­nak­la­ra geç­miş­tir.

Mad­de üze­rin­de şah­sı adı­na söz is­te­yen Meh­met Dül­ger, An­tal­ya Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Dül­ger. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

MEH­MET DÜL­GER (An­tal­ya) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; Sa­yın Kı­lıç­da­roğ­lu her za­man dik­kat­le din­le­di­ğim…Her za­man in­ce söz­ler söy­lü­yor. Son, ta­bii, Mec­lis kür­sü­sün­de, bir se­çim pro­pa­gan­da­sı­nın ge­rek­tir­di­ği şey­le­ri söy­le­me­si­ni bir ke­na­ra bı­ra­kı­yo­rum. Bir nok­ta üze­rin­de ha­ki­ka­ten AK Par­ti­ye çok bü­yük öl­çü­de hak­sız­lık et­ti­ği­ni duy­du­ğum için söz alıp hu­zu­ru­nu­za gel­me du­ru­mun­da bu­lun­dum. He­pi­ni­zi bil­ve­si­le sev­gi ve say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Sos­yal po­li­ti­ka­lar açı­sın­dan en önem­li iş­ler­den bir ta­ne­si, ta­bii, ge­lir da­ğı­lı­mı. Ge­lir da­ğı­lı­mı me­se­le­si son de­re­ce ko­lay­lık­la, hem seç­men nez­din­de iti­bar bu­lan hem de ten­kit­le­ri ko­lay­ca kal­dır­ma­sı müm­kün olan bir ko­nu. Ama, mü­sa­ade eder­se­niz, ben, es­ki bir plan­cı ola­rak, Dev­let Plan­la­ma Teş­ki­la­tın­dan al­dı­ğım son ra­kam­la­rı arz et­mek su­re­tiy­le si­ze bil­gi ver­mek is­ti­yo­rum. Pek çok ar­ka­da­şı­mız da bun­la­rı bi­li­yor­dur.

Ma­lu­mu­nuz, ge­lir da­ğı­lı­mı me­se­le­si nü­fu­sun yüz­de 20'lik beş ay­rı par­ça­ya bö­lün­me­si ve millî ge­li­rin bu her bir yüz­de 20'nin ne ka­da­rı­nı al­dı­ğı su­re­tiy­le bel­li olur. Şim­di, ra­kam­lar, bu ko­nu­da AK Par­ti­nin ne­ler yap­tı­ğı­nı da çok ra­hat­lık­la gös­te­ri­yor. 1994 yı­lın­da ilk yüz­de 20 millî ge­lir­den yüz­de 54,9 pay alı­yor­du. İkin­ci yüz­de 20 yüz­de 19, üçün­cü­sü yüz­de 12,6; dör­dün­cü­sü 8,6; be­şin­ci­si 4,9. 2002 yı­lın­da ik­ti­da­ra gel­di­ği­miz za­man bu yüz­de 54,9 yüz­de 50'ye düş­tü ilk yüz­de 20 için. İkin­ci yüz­de 20 için 19; 20,8'e, üçün­cü için 12,6 yüz­de 14'e, dör­dün­cü yüz­de 20 için 8,6; 9,8'e, be­şin­ci yüz­de 20 de 4,9'dan 5,3'e çık­tı.

Eli­miz­de 2005'in ra­kam­la­rı var. 2006 he­nüz da­ha kon­ma­mış. Onun için son ra­kam­lar. İlk yüz­de 20, yüz­de 44,4; ikin­ci yüz­de 20 yüz­de 22,6; üçün­cü yüz­de 20 yüz­de 16,8; dör­dün­cü yüz­de 20 yüz­de 11,1; be­şin­ci yüz­de 20 de yüz­de 6,1 alı­yor. Gör­dü­ğü­müz, en yük­sek ge­lir­den pay ala­nın pa­yı­nın git­tik­çe kü­çül­dü­ğü, en kü­çük­ten pay ala­nın da pa­yı­nın git­tik­çe yük­sel­di­ği şek­lin­de­dir. Tür­ki­ye'de, ya­vaş ya­vaş, ge­lir iti­ba­rıy­la, ye­ni bir or­ta sı­nıf te­şek­kül et­me­ye baş­la­mış­tır. Bu or­ta sı­nıf, bir ta­raf­tan hem eko­no­mi­nin te­mi­na­tı hem de de­mok­ra­si­nin te­mi­na­tı­dır. Bun­dan emi­nim ki, Halk Par­ti­li ar­ka­daş­la­rı­mız da mem­nun ola­cak­lar­dır. Be­lirt­mek is­te­di­ğim, çok in­ce bir sos­yal po­li­ti­ka. İsa­bet­siz­li­ği ile­ri­ye sü­rü­len şey­le­rin, as­lın­da, hal­kı­mı­zın ge­lir se­vi­ye­si­ni yük­selt­miş ol­du­ğu key­fi­ye­ti­dir. Bu­nu ra­kam­lar­la söy­le­mek da­ha ko­lay. Se­çim ya­kın, biz, dü­şün­ce­le­ri­mi­zi, ta­bii çok da­ha kit­le­le­ri ha­re­ke­te ge­çi­re­cek şe­kil­de, ro­man­tik bir şe­kil­de söy­le­ye­ce­ğiz. Ama, bu hu­sus­la­rın bi­lin­me­sin­de her­kes için fay­da var.

Bil­ve­si­le say­gı­la­rı­mı su­nu­yo­rum he­pi­ni­ze.

Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­kan. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Dül­ger.

Mad­de üze­rin­de şah­sı adı­na söz is­te­yen Ru­hi Açık­göz, Ak­sa­ray Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Açık­göz. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

RU­Hİ AÇIK­GÖZ (Ak­sa­ray) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; 6'ncı mad­de üze­rin­de şah­sım adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­la­rım.

Bu mad­de, ka­mu dü­ze­nin­de fark­lı­lık­lar oluş­tu­ra­ca­ğı ge­rek­çe­siy­le çe­ki­li­yor. Onun için, bu mad­de üze­rin­de bir şey söy­le­me­ye­ce­ğim. Fa­kat, bir hu­su­su dik­kat­le­ri­ni­ze sun­mak is­ti­yo­rum: Bu­ra­da ko­nu­şur­ken, ba­zı ar­ka­daş­la­rı­mız, ha­ki­ka­ten, ha­ni, "kar­şı ka­le­ye gol atı­yo­rum" di­ye mak­sa­dı­nı aşan ke­li­me­ler, cüm­le­ler kul­la­nı­yor­lar.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, siz bu­ra­ya de­lil­siz bir şe­kil­de çı­kar, ka­ra­la­ma ol­sun di­ye söy­ler­se­niz, ay­nı za­man­da bu ka­ra­la­ma si­ze de ya­pı­şır.

Sa­yın Kı­lıç­da­roğ­lu, siz, de­ne­yim­li bir bü­rok­rat­sı­nız, de­ne­yim­li bir si­ya­set­çi­si­si­niz. Ya­ni, eğer, bu hu­sus­ta de­lil­siz ko­nu­şur­sa­nız, ha­ki­ka­ten tüm si­ya­set ku­ru­mu­nu yıp­ra­tır­sı­nız. Bu hu­sus­la­ra dik­kat ede­lim. Bu si­ya­set ku­ru­mu­nun al­tın­da he­pi­miz si­ya­set ya­pı­yo­ruz. Bu ku­rum yı­kı­lır­sa al­tın­da biz ka­lı­rız. Do­la­yı­sıy­la, bun­dan son­ra­ki ko­nuş­ma­lar­da, uma­rım, bun­la­ra dik­kat edi­le­cek­tir.

Ben he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Açık­göz.

Mad­de üze­rin­de bir adet öner­ge var­dır, oku­tup iş­le­me alı­yo­rum.

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rül­mek­te olan Ka­nun Ta­sa­rı­sı­nın "Mu­afi­yet" baş­lık­lı 5 in­ci mad­de­si­nin kal­dı­rıl­ma­sı­nı arz ve tek­lif ede­riz.

 

Sa­lih Ka­pu­suz

Te­lat Ka­ra­pı­nar

Gül­se­ren To­puz

 

An­ka­ra

An­ka­ra

İs­tan­bul

 

Ala­et­tin Gü­ven

Meh­met Cey­lan

 

 

Kü­tah­ya

Ka­ra­bük

 

BAŞ­KAN - Sa­yın Hükûmet öner­ge­ye ka­tı­lı­yor mu?

DEV­LET BA­KA­NI ALİ BA­BA­CAN (An­ka­ra) - Evet, ka­tı­lı­yo­ruz.

BAŞ­KAN - Ge­rek­çe­yi oku­tu­yo­rum:

Ge­rek­çe:

Ver­gi ka­nun­la­rıy­la te­sis edi­len mü­kel­le­fi­yet­le­re di­ğer ka­nun­lar­la is­tis­na ve mu­afi­yet­ler ge­ti­ril­me­si ver­gi sis­te­mi­mi­zin bü­tün­lü­ğü­nü olum­suz yön­de et­ki­le­di­ğin­den; söz ko­nu­su de­ği­şik­lik ge­rek­li gö­rül­mek­te­dir.

BAŞ­KAN - Öner­ge­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Öner­ge ka­bul edil­miş­tir ve böy­le­ce, mad­de me­tin­den çı­kar­tıl­mış­tır.

Ge­çi­ci mad­de 1'i oku­tu­yo­rum:

Ge­çi­ci hü­küm­ler

GE­Çİ­Cİ MAD­DE 1- (1) Bu Ka­nu­nun yü­rür­lü­ğe gir­di­ği ta­rih­te Bi­rim­de ça­lış­mak­ta olan ge­çi­ci gö­rev­li per­so­nel, Bi­rim ile hiz­met söz­leş­me­si im­za­la­dık­la­rı ta­rih­ten iti­ba­ren, kad­ro­la­rı­nın bu­lun­du­ğu ku­rum­la­rın­dan ay­rı­ca bir iş­le­me ge­rek kal­mak­sı­zın ay­lık­sız izin­li sa­yı­lır. Bun­lar­dan ge­çi­ci gö­rev­li ola­rak ça­lış­ma­ya de­vam et­mek is­te­yen­ler ile söz­leş­me im­za­lan­maz ve ay­nı sta­tü­de ça­lış­ma­ya de­vam ede­bi­lir­ler.

(2) Bu Ka­nu­nun yü­rür­lü­ğe gir­di­ği ta­rih­te Bi­rim­de ça­lış­mak­ta olan söz­leş­me­li per­so­ne­lin söz­leş­me­le­ri, söz­leş­me sü­re­si so­nu­na ka­dar de­vam eder. Söz­leş­me sü­re­si­nin so­nun­da bu per­so­nel ile 3 ün­cü mad­de uya­rın­ca hiz­met söz­leş­me­si ya­pı­la­bi­lir.

BAŞ­KAN -  Mad­de üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen Ali Ke­mal Kum­ku­moğ­lu, İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Kum­ku­moğ­lu.

CHP GRU­BU ADI­NA ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (İs­tan­bul) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım; gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz ka­nun ta­sa­rı­sı­nın ge­çi­ci 1'in­ci mad­de­si üze­rin­de söz al­dım. He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, se­çi­me git­mek üze­re­yiz, ama uy­gu­la­ma­la­rı­nız­da ve tav­rı­nız­da en kü­çük bir de­ği­şik­lik yok.

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) - Onu da siz de­ğiş­ti­rin ya­ni!

HA­KAN TAŞ­CI (Ma­ni­sa) - Sek­sen yıl­dır de­ğiş­mi­yor­su­nuz ki, biz de­ği­şe­lim!

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (De­vam­la) - Is­ra­rı­nız var, ama de­ği­şik­li­ği hâlâ baş­ka­la­rın­dan bek­li­yor­su­nuz. Bu dü­zen­le­me­de iki te­mel un­sur var, hiç­bir şe­kil­de de­ğiş­tir­me­di­ği­niz ve bu dü­zen­le­mey­le de hâlâ de­vam et­tir­di­ği­niz: Bir, kur­du­ğu­muz bu ku­rum, her tür­lü de­ne­tim­den mu­af ol­sun. İki, kur­du­ğu­muz bu ku­rum, mut­la­ka bi­zim is­te­di­ği­miz kad­ro­lar­dan oluş­sun.

Şim­di, ar­ka­daş­la­rı­mız ge­rek­çe söy­lü­yor­lar, bir şey­le­rin öy­le ola­bi­le­ce­ği ih­ti­ma­liy­le il­gi­li yo­rum ya­pı­yor­lar: Efen­dim, Ha­zi­ne Müs­te­şar­lı­ğı za­ten Sa­yış­tay de­ne­ti­mi­ne ta­bi­dir, do­la­yı­sıy­la bu ku­rum da Ha­zi­ne Müs­te­şar­lı­ğı ara­cı­lı­ğıy­la Sa­yış­tay de­ne­ti­mi­ne ta­bi ol­mak du­ru­mun­da­dır, bu­nu bu­ra­ya yaz­ma­ya ge­rek yok­tur.

O za­man, şöy­le söy­le­ye­lim de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım: Ha­zi­ne Müs­te­şar­lı­ğı da bir şe­kil­de Baş­ba­kan­lı­ğa bağ­lı­dır, eğer biz, Baş­ba­kan­lık Sa­yış­tay de­ne­ti­mi­ne ta­bi­dir der­sek, o za­man baş­ka hiç­bir ku­rum, hiç­bir ba­kan­lık için bu­nun Sa­yış­tay de­ne­ti­mi­ne ta­bi ol­du­ğu­nu yaz­ma­ya ge­rek yok­tur.

Bu man­tık­la si­zin şu söy­le­di­ği­niz man­tı­ğın ara­sın­da ne fark var de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım? Pe­ki, hiç­bi­ri­niz çı­kıp "Evet bu doğ­ru bir şey, Baş­ba­kan­lık Sa­yış­tay de­ne­ti­mi­ne ta­bi­dir." de­dik­ten son­ra, her­han­gi bir ku­ru­mun ve­ya ba­kan­lı­ğın ay­rı­ca Sa­yış­tay de­ne­ti­mi­ne ta­bi­dir den­me­si­ne ge­rek yok­tur di­ye­bi­lir mi­si­niz? Bu­ra­da ni­ye di­yor­su­nuz? Ya­ni, ma­dem Sa­yış­tay de­ne­ti­mi­ne ta­bi ola­cak­sa, bu ka­dar ıs­ra­ra rağ­men, bu­ra­ya bir ke­li­me ek­le­ye­rek "Bu ku­rum Sa­yış­tay de­ne­ti­mi­ne ta­bi­dir." de­me­nin siz­ce na­sıl bir mah­zu­ru var?

HA­KAN TAŞ­CI (Ma­ni­sa) - Ta­sar­ruf ya­pı­lı­yor.

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (De­vam­la) - Ya­ni, şey­den, evet ke­li­me­den ta­sar­ruf ya­pı­yo­ruz. Ar­ka­da­şım böy­le söy­le­di. Ha­ki­ka­ten, çok gay­ri­cid­di bir dav­ra­nış. Ya­ni, bu­nu an­la­ya­bil­mek, al­gı­la­ya­bil­mek müm­kün de­ğil de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım. Ya­ni, şu ifa­de, ay­nı za­man­da, bu id­di­anın ve­ya bu eleş­ti­ri­nin bir şe­kil­de ka­bu­lü an­la­mı­na ge­lir. Şu an­la­ma ge­lir: "Evet, biz, bu ku­ru­mun Sa­yış­tay ta­ra­fın­dan ve­ya her­han­gi bir bi­rim ta­ra­fın­dan de­net­len­me­si­ni is­te­mi­yo­ruz."

HA­KAN TAŞ­CI (Ma­ni­sa) - O an­la­ma gel­mez o, sen oku­ma­sı­nı bil­mi­yor­sun!

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (De­vam­la) - Pe­ki ni­ye is­te­mi­yor­su­nuz de­net­len­me­si­ni, ni­ye is­te­mi­yor­su­nuz de­ğer­li ar­ka­daş­lar? Ya­ni bu­nun içe­ri­si­ne "Bu ku­rum Sa­yış­tay de­ne­ti­mi­ne ta­bi­dir." di­ye, eğer Sa­yış­tay de­ne­ti­mi­ne za­ten ta­bi ola­cak ise, bun­ca ıs­ra­ra rağ­men, bu­nun içe­ri­si­ne, iki ke­li­mey­le "Sa­yış­tay de­ne­ti­mi­ne ta­bi­dir." di­ye yaz­ma­nın na­sıl bir mah­zu­ru var? Şöy­le bir mah­zu­ru var: Siz, dev­le­tin her tür­lü de­ne­tim yap­ma­sı­na... Si­zin, bu ku­rum­lar­da is­te­di­ği­niz gi­bi, böy­le bak­kal he­sa­bı mi­sa­li, "Biz ik­ti­da­rız, biz na­sıl is­ter­sek ona gö­re ol­sun, biz ki­me is­ter­sek ona gö­re ve­ril­sin…"

HA­KAN TAŞ­CI (Ma­ni­sa) - Bak­kal he­sa­bı­nı CHP ya­pı­yor!

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (De­vam­la) - "…öy­le bir şe­kil­de ya­pıl­sın ki, kim­se bun­lar­dan, kim­se bu uy­gu­la­ma­lar­dan bi­ze he­sap so­ra­ma­sın." Pe­ki, bu ki­min­le ya­pı­la­bi­lir?

ALİM TUNÇ (Uşak) - Bak­kal­la­ra ha­ka­ret edi­yor­sun.

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (De­vam­la) - Bu ki­min­le ya­pı­la­bi­lir?

ALİM TUNÇ (Uşak) - Bak­kal­la­ra ha­ka­ret edi­yor.

HA­KAN TAŞ­CI (Ma­ni­sa) - Bak gö­zü­me, bak da ko­nuş!

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (De­vam­la) - Bu, an­cak, her an­lam­da si­zin de­ne­ti­mi­niz­de olan, her şek­liy­le si­zin ar­zu­la­rı­nı­zı ye­ri­ne ge­ti­re­bi­le­cek özel se­çil­miş bir per­so­nel­le ya­pı­la­bi­lir.

HA­KAN TAŞ­CI (Ma­ni­sa) - Bak­kal he­sa­bı­nı CHP ya­pı­yor, CHP!

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (De­vam­la) - Do­la­yı­sıy­la, per­so­ne­lin de her­han­gi bir sı­na­va ta­bi tu­tul­ma­dan, sa­de­ce ya­ban­cı di­li var­sa, si­zin her­han­gi bir ku­rum­dan alıp ge­ti­re­ce­ği­niz bir per­so­nel ara­cı­lı­ğıy­la ya­pıl­ma­sı la­zım. Ak­si hal­de, vic­dan sa­hi­bi, ak­si hal­de, si­zin söy­le­di­ği­niz her şe­yi ken­di­si için ta­li­mat ola­rak al­gı­la­ma­ya­cak, ken­di­si­ni dev­le­tin me­mu­ru ola­rak sa­yan vic­dan sa­hi­bi per­so­ne­lin ara­cı­lı­ğıy­la bu iş­lem­le­ri bu şe­kil­de yap­tı­ra­bil­me­niz müm­kün de­ğil­dir.

Ya­ni, dört bu­çuk yıl­dan bu ya­na uy­gu­la­dı­ğı­nız her tür­lü de­ne­tim­den mu­af ve uzak, si­zin her ta­li­ma­tı­nı­zı ye­ri­ne ge­ti­re­bi­le­cek kad­ro­lar ara­cı­lı­ğıy­la oluş­tu­ru­la­bi­le­cek bir ku­rum da­ha oluş­tur­ma ça­ba­sı ve gay­re­ti içe­ri­sin­de­si­niz. Bu­nun baş­ka hiç­bir iza­hı ola­maz.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, dev­le­tin ku­rum­la­rı­nı bu an­lam­da öy­le bir gü­ve­nil­mez hâle ge­tir­di­niz ki, bi­raz ön­ce bu­ra­dan, ik­ti­dar par­ti­si­ne men­sup bir mil­let­ve­ki­li ar­ka­da­şım bir­ta­kım ra­kam­lar te­laf­fuz ede­rek, AKP İk­ti­da­rı dö­ne­min­de Tür­ki­ye'nin na­sıl bir ge­liş­me sey­ri iz­le­di­ği­ni bi­ze ifa­de et­me­ye ça­lış­tı.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Se­ki­zin­ci Beş Yıl­lık Kal­kın­ma Pla­nı'nı ha­zır­la­yan dev­let ku­rum­la­rı or­ta­ya bir ra­kam çı­kar­dı­lar, de­di­ler ki: "2013 yı­lın­da ki­şi ba­şı­na dü­şen millî ge­lir 9 bin do­lar ola­cak." Baş­ba­kan iti­raz et­ti, ta­li­mat ver­di: "Ol­maz, ka­bul et­mi­yo­rum, ge­ri gön­de­rin. Gi­din 10 bin do­la­rın üze­ri­ne çı­ka­rın, ge­lin." İki gün son­ra, ay­nı ku­rum, ki­şi ba­şı­na dü­şen millî ge­li­ri 10.500 do­lar ola­rak ilan et­ti, 2013 yı­lıy­la il­gi­li ola­rak,

HA­LİL AY­DO­ĞAN (Af­yon­ka­ra­hi­sar) - He­def, he­def…

HA­KAN TAŞ­CI (Ma­ni­sa) - He­def gös­te­ri­yor. Mua­sır me­de­ni­yet­ler he­de­fi­ni gös­te­ri­yor Baş­ba­kan. Siz CHP'si­niz, bu­nu bi­le gös­te­re­mi­yor­su­nuz.

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (De­vam­la) - Şim­di, bu na­sıl bir an­la­yış? Ya­ni, öbür ku­ru­mun ken­di­si­nin be­lir­le­di­ği şey he­def de­ğil miy­di? Dev­le­tin bü­tün ra­kam­la­rı­nı elin­de bu­lun­du­ran dev­le­tin bu ko­nu­da­ki en önem­li ku­ru­lu­şu, hiç­bir şe­ye bak­ma­dan, hiç­bir ve­ri­ye bak­ma­dan mı bun­la­rı yap­tı? Baş­ba­kan ne­ye ba­ka­rak 10 bin do­la­rın üze­rin­de ola­ca­ğı­nı söy­le­di?

HA­KAN TAŞ­CI (Ma­ni­sa) - Siz, an­cak sek­sen yıl ön­ce­si­nin he­de­fi­ni gös­te­rir­si­niz, sek­sen yıl.

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (De­vam­la) - Şim­di ba­kın ar­ka­daş­lar, han­gi nok­ta­ya gel­di­niz bi­li­yor mu­su­nuz?

ALİ RI­ZA ALA­BO­YUN (Ak­sa­ray) - Bü­yük li­der­ler bü­yük he­def­ler ko­yar.

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (De­vam­la) - Han­gi nok­ta­ya gel­di­niz bi­li­yor mu­su­nuz? Ma­li­ye Ba­ka­nı dün bir açık­la­ma ya­pı­yor, di­yor ki: "TÜ­İK'in açık­la­dı­ğı ra­kam­lar yan­lış­tır. Tür­ki­ye'de sa­tın al­ma pa­ri­te­si açı­sın­dan ki­şi ba­şı­na dü­şen millî ge­lir 9 bin do­la­rın üze­ri­ne çık­mış­tır."

HA­KAN TAŞ­CI (Ma­ni­sa) - Ta­bii.

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (De­vam­la) - Ma­li­ye Ba­ka­nı, il­gi­li ku­ru­mun açık­la­dı­ğı ra­kam­la­rı ye­ter­li gör­mü­yor, di­yor ki: "Yan­lış." İl­gi­li ku­rum da açık­la­ma ya­pı­yor: "He­nüz, Sa­yın Ba­ka­nın söy­le­di­ği ko­nu­lar­la il­gi­li ola­rak  bu ar­tı­şı or­ta­ya çı­ka­ra­cak uy­gu­la­ma­la­ra ku­ru­mu­muz geç­me­di­ği için, he­nüz ki­şi ba­şı­na dü­şen millî ge­li­ri ora­ya çı­ka­ra­ma­dık." Ya ar­ka­daş­lar, siz 19 bin do­lar bi­le de­se­niz, ya­ni buğ­da­yın fi­ya­tı de­ğiş­miş mi ola­cak? Sen beş yıl­da buğ­da­yın fi­ya­tı­nı 1 li­ra yu­ka­rı çı­kar­maz­san, sen beş yıl­da pa­mu­ğun fi­ya­tı­nı ya­rı ya­rı­ya in­di­rir­sen, sen ki­şi ba­şı­na dü­şen millî ge­lir 9 bin do­lar ol­du de­sen ne olur, 19 bin do­lar ol­du de­sen ne olur? Sen ki­mi kan­dı­rı­yor­sun de­ğer­li ar­ka­da­şım?

ALİM TUNÇ (Uşak) - Sen ki­mi kan­dı­rı­yor­sun?

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (De­vam­la) -Ba­kın, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, şim­di si­ze bir so­ru so­ru­yo­rum: Ben, son bir yıl­da, en az, si­ya­se­tin tar­tı­şıl­dı­ğı, köy­lü­nün, es­na­fın, iş­çi­nin, di­ğer si­ya­si par­ti tem­sil­ci­le­ri­nin bu­lun­du­ğu el­li ta­ne te­le­viz­yon prog­ra­mı­na ka­tıl­dım. İçi­niz­de, son bir yıl­da -grup baş­kan ve­kil­le­ri­niz da­hil- Tür­ki­ye'nin eko­no­mi­si­ne iliş­kin so­run­la­rın, çift­çi­nin, sa­na­yi­ci­nin, iş­çi­nin, emek­li­nin, me­mu­run prob­lem­le­ri­nin, tu­rizm­ci­nin prob­lem­le­ri­nin, teks­til­ci­nin prob­lem­le­ri­nin tar­tı­şıl­dı­ğı bir te­le­viz­yon prog­ra­mı­na bir mu­ha­le­fet par­ti­si­nin söz­cü­süy­le bir­lik­te çık­mış kim var? Kim var kim?

HA­KAN TAŞ­CI (Ma­ni­sa) - Boş ko­nu­şu­yor­sun, boş…

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) - İş ya­pı­yo­ruz bu­ra­da iş… Prob­lem­le­ri çö­zü­yo­ruz bu­ra­da.

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bir yı­lı aş­kın bir sü­re­dir, şu söy­le­di­ği­niz ko­nu­la­rı bir mu­ha­le­fet par­ti­si­nin söz­cü­süy­le, bir te­le­viz­yo­nun prog­ra­mı­na çı­kıp ko­nuş­ma­ya ce­sa­re­ti­niz yok. İl­gi­li­le­rin bu­lun­du­ğu bir or­tam­da -mu­ha­le­fet söz­cü­sü ol­ma­sın- me­se­la bir çift­çiy­le, me­se­la bir çift­çi oda­sı­nın tem­sil­ci­siy­le, me­se­la bir sen­di­ka tem­sil­ci­siy­le, me­se­la sa­na­yi­ci­le­rin tem­sil­ci­siy­le çı­kıp, bir te­le­viz­yon prog­ra­mın­da kim var­sa par­mak kal­dır­sın.

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) - İş ya­pı­yo­ruz iş, laf de­ğil.

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (De­vam­la) - "Son bir yıl­da, ben şu prog­ra­ma çık­tım ve şu mu­ha­le­fet par­ti­si­nin söz­cü­süy­le, Tür­ki­ye'nin şu so­ru­nu­nu ko­nuş­tum." di­ye­cek kim var­sa, par­ma­ğı­nı kal­dır­sın. Ne­ler­le il­gi­li tar­tı­şı­yor­su­nuz? (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler) Var olan par­ma­ğı­nı kal­dır­sın, laf at­mak yok. Her­kes dü­şü­nü­yor ki, her­hal­de ben çık­ma­dım, ama bi­ri­le­ri çık­mış­tır ca­nım. Bir çı­kan var­dır. Te­le­viz­yon ka­me­ra­la­rı çe­ki­yor. Kim çık­tıy­sa bir par­mak kal­dır­sın, de­sin ki, ben şu te­le­viz­yon prog­ra­mı­na çık­tım.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ana mu­ha­le­fet par­ti­si­nin ge­nel baş­ka­nı çı­kıp di­yor ki: "Sa­yın Baş­ba­kan ile Tür­ki­ye'nin me­se­le­le­ri­ni ko­nu­şa­lım." Sa­yın Baş­ba­kan di­yor ki: "Ko­nuş­ma­yız." Ko­nu­şa­ma­yız di­ye­mi­yor ta­bii!

HA­KAN TAŞ­CI (Ma­ni­sa) - Siz ön­ce TÜ­Sİ­AD'ın önü­ne çı­kın ba­ka­lım. Eko­no­mi öğ­re­nin!

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, biz, top­lu­mun bü­tün ke­sim­le­ri­nin önü­ne çı­kı­yo­ruz, hiç öy­le bir so­ru­nu­muz yok. Hiç öy­le bir so­ru­nu­muz yok.

HA­KAN TAŞ­CI (Ma­ni­sa) - TÜ­Sİ­AD'ın kar­şı­sı­na çı­ka­mı­yor­su­nuz, hal­kın kar­şı­sı­na na­sıl çı­ka­cak­sı­nız?

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bir ha­tır­la­yın, şu geç­mi­şe dö­nüp bir ba­kın: Bu ül­ke­de, en az üç ay­da bir de­fa, Baş­ba­kan ile ana mu­ha­le­fet par­ti­si­nin de, mu­ha­le­fet par­ti­le­ri­nin ge­nel baş­kan­la­rı çı­kar…

HA­KAN TAŞ­CI (Ma­ni­sa) - Han­gi çö­zü­mü­nüz var si­zin?

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (De­vam­la) - …Tür­ki­ye'nin prob­lem­le­ri­ni bir şe­kil­de tar­tı­şır­lar­dı. 

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (De­vam­la) - To­par­lı­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Sa­yın Kum­ku­moğ­lu, lüt­fen to­par­la­yı­nız.

Bu­yu­run.

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (De­vam­la) - Baş­ba­kan, so­run­la­ra dö­nük ne tür çö­züm­ler üret­tik­le­ri­ni an­la­tır­dı, ana mu­ha­le­fet par­ti­si ve mu­ha­le­fet par­ti­le­ri­nin söz­cü­le­ri de, ge­nel baş­kan­la­rı da ken­di id­di­ala­rı­nı ve ek­sik ol­du­ğu­nu, ek­sik kal­dı­ğı­nı dü­şün­dü­ğü yan­la­rı açık­lar­lar­dı. İk­ti­dar par­ti­le­ri­nin söz­cü­le­ri ile mu­ha­le­fet par­ti­le­ri­nin söz­cü­le­ri her gün te­le­viz­yon­lar­day­dı­lar. Te­le­viz­yon­lar­da, si­ya­set mey­dan­la­rın­da on­lar­ca si­ya­set­çi, ik­ti­da­rın­dan, mu­ha­le­fe­tin­den çı­kar, Tür­ki­ye'nin prob­lem­le­ri­ni, Tür­ki­ye'nin so­run­la­rı­nı, ik­ti­da­rıy­la, mu­ha­le­fe­tiy­le, il­gi­li­le­riy­le bir­lik­te tar­tı­şır, bir­lik­te ko­nu­şur­du­lar. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler) Bir yıl­dan bu ya­na, ne Baş­ba­ka­nı­nız ne ba­kan­la­rı­nız ne mil­let­ve­kil­le­ri­niz…

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) - İş ya­pı­yo­ruz, iş…

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (De­vam­la) - …Tür­ki­ye'nin hiç­bir prob­le­mi­ni mu­ha­le­fet söz­cü­le­riy­le tar­tı­şa­mı­yor­lar.

HA­KAN TAŞ­CI (Ma­ni­sa) - Siz ne­yi dü­zel­te­cek­si­niz?

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (De­vam­la) - Şim­di bu­ra­dan açık­ça söy­lü­yo­rum: Han­gi ik­ti­dar par­ti­si mil­let­ve­ki­li ve­ya ba­ka­nı, en id­di­alı ol­du­ğu ko­nu han­gi­siy­se, ben sı­ra­dan bir Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si mil­let­ve­ki­li ola­rak, en id­di­alı ol­du­ğu­nuz ko­nu­yu, onun­la, is­te­di­ği te­le­viz­yon­da tar­tış­ma­ya da­vet edi­yo­rum; bu­yu­run ge­lin. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

İS­MA­İL SOY­LU (Ha­tay) - Ben ge­li­rim!

CEV­DET ER­DÖL (Trab­zon) - Ben va­rım!

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (De­vam­la) - He­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar, AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

ÖZ­KAN ÖK­SÜZ (Kon­ya) - Sen kim­sin! Sen kim­sin!

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Hay­di!.. Hay­di!.. An­cak gi­der­sin ora­ya!

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Kum­ku­moğ­lu.

Mad­de üze­rin­de şah­sı adı­na söz is­te­yen Ali Rı­za Ala­bo­yun, Ak­sa­ray Mil­let­ve­ki­li. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

ALİ RI­ZA ALA­BO­YUN (Ak­sa­ray) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­ka­nım.

Gö­rü­şül­mek­te olan 1428 sıra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın ge­çi­ci 1'in­ci mad­de­si hak­kın­da şah­sım adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Si­ya­se­ten ko­nuş­ma­lar de­vam eder­ken, biz, sa­nı­yo­rum işin özü­nü ka­çı­rı­yo­ruz; ben yi­ne işin özü­ne dön­mek is­ti­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, Av­ru­pa Bir­li­ği­nin Tür­ki­ye'ye sağ­la­dı­ğı ma­li yar­dım­la­ra iliş­kin ola­rak bu­gü­ne ka­dar ya­şa­nan ba­zı önem­li ge­liş­me­le­re de­ğin­mek­te ya­rar var­dır.

Bi­lin­di­ği gi­bi, Av­ru­pa Bir­li­ği­nin Ara­lık 1999 ta­ri­hin­de ger­çek­leş­tir­di­ği Hel­sin­ki Zir­ve­si'nde ül­ke­mi­zin tam üye­li­ğe aday­lı­ğı­nın ka­bul edil­me­siy­le bir­lik­te, Tür­ki­ye-Av­ru­pa Bir­li­ği iliş­ki­le­ri ye­ni bir sü­re­ce gir­miş­tir. Bu sü­reç­te Tür­ki­ye ile Av­ru­pa Bir­li­ği ara­sın­da­ki ma­li iş­bir­li­ği me­ka­niz­ma­sı­nın da, di­ğer aday ül­ke­ler­de ol­du­ğu gi­bi ye­ni­den ya­pı­lan­dı­rıl­ma­sı ge­rek­miş­tir. Bu sü­reç­te Tür­ki­ye'ye aday­lık pers­pek­ti­fiy­le tah­sis edi­len AB kay­nak­la­rı­nın, Ka­tı­lım Or­tak­lı­ğı Bel­ge­si'nde, İler­le­me Ra­po­ru'nda, Ulu­sal Prog­ram'da ve Ön Ulu­sal Kal­kın­ma Pla­nı'nda yer alan hu­ku­ki, ida­ri, eko­no­mik ve sos­yal ön­ce­lik­le­re uy­gun ola­rak de­ğer­len­di­ril­me­si zo­run­lu­dur.

"Ka­tı­lım ön­ce­si ma­li yar­dım" adı al­tın­da 2002 ve 2006 yıl­la­rı ara­sın­da prog­ram­lı olan bu yar­dım­lar­dan, sa­de­ce AB'ye uyum ama­cıy­la ta­nım­la­nan pro­je­ler­den ya­rar­la­nı­la­bi­le­cek­tir. Bu pro­je­ler ge­nel ola­rak şu he­def­ler doğ­rul­tu­sun­da kul­la­nı­la­cak­tır:

Mük­te­se­bat uyu­mu, ya­ni, si­ya­si ve eko­no­mik kri­ter­le­re uyum ko­nu­la­rı ve si­vil top­lum ku­ru­luş­la­rı­na sağ­la­nan des­tek­ler de da­hil ol­mak üze­re.

İki: Mük­te­se­bat uyu­mu için ge­rek­li ida­ri ka­pa­si­te oluş­tu­rul­ma­sı ve bu­nun için ge­rek­li ya­tı­rım ih­ti­ya­cı.

Üç: Eko­no­mik ve sos­yal uyum pro­je­le­ri, böl­ge­sel kal­kın­ma, sı­nır öte­si iş­bir­li­ği ve KO­Bİ pro­je­le­ri gi­bi.

Bu ne­den­le, AB hi­be­le­ri kul­la­nı­la­rak yü­rü­tü­le­cek olan pro­je­le­rin, ke­sin­lik­le bu stra­te­jik bel­ge­ler­de­ki ön­ce­lik­le­re uy­gun ol­ma­la­rı ge­rek­mek­te­dir. Ay­rı­ca, ül­ke­mi­ze aday­lık sta­tü­sü ta­nın­ma­sın­dan ön­ce ta­ah­hüt edil­miş olan ME­DA pro­je­le­ri­nin de, uy­gu­la­ma­lar es­na­sın­da müm­kün ol­du­ğu öl­çü­de söz ko­nu­su ön­ce­lik­ler­le uyum­lu hâle ge­ti­ril­me­si, Tür­ki­ye'nin AB'ye uyum ça­lış­ma­la­rı­na olum­lu kat­kı sağ­la­ya­cak­tır.

Mer­kezî Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi­nin ku­rul­ma­sı­na ih­ti­yaç du­yul­ma­sı­nın ne­den­le­ri­ni  şu şe­kil­de özet­le­mek müm­kün­dür: AB ma­li yar­dım­la­rı­nın ka­de­me­li bir ge­çiş sü­re­ciy­le Av­ru­pa Ko­mis­yo­nu ye­ri­ne biz­zat ül­ke­miz ta­ra­fın­dan prog­ram­lan­ma­sı ve uy­gu­lan­ma­sı, iz­len­me­si ve de­ğer­len­di­ril­me­si, kı­sa­ca­sı, yön­len­di­ril­me­si­ni sağ­la­mak. AB ma­li yar­dım­la­rı­nın kul­la­nı­mı­nın ulu­sal büt­çe­ler­den fark­lı bir ya­pı içe­ri­sin­de ger­çek­leş­me­si­ni sağ­la­mak ve kul­la­nım esas­la­rı­nı fark­lı­laş­tır­mak.

AB ma­li yar­dım­la­rı­nın, prog­ram­la­ma, söz­leş­me, ha­zır­la­ma, iha­le ve fi­nans­man uy­gu­la­ma, iz­le­me ve de­ğer­len­dir­me aşa­ma­la­rı­nın ve iş­lem­le­ri­nin bir­bi­rin­den ba­ğım­sız bi­rim­ler ta­ra­fın­dan eş gü­düm­lü ola­rak yü­rü­tül­me­si­ni sağ­la­mak. Bu ya­sa ta­sa­rı­sıy­la Mer­ke­zî Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi­nin önem­li bir ek­si­ği gi­de­ril­miş ola­cak­tır.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu­ra­da ko­nuş­ma­cı­lar­dan Sa­yın Kı­lıç­da­roğ­lu'nun mil­let­ve­ki­li trans­fe­riy­le il­gi­li bir sö­zü­ne atıf­ta bu­lun­mak is­ti­yo­rum. Ben, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si ça­tı­sın­da olan hiç­bir kim­se­nin, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si üye­si ol­sun, di­ğer par­ti üye­si ol­sun, böy­le bir ya­kış­tır­ma­ya ma­ruz kal­ma­sı ge­rek­ti­ği­ne inan­mı­yo­rum. Bu çok yan­lış bir ke­li­me, çok çir­kin bir ke­li­me. Gü­neş Mo­tel mo­de­li ve­ya­hut­da 28 Şu­bat dö­ne­min­de ya­pı­lan şey­ler bu Mec­lis­te as­la ol­ma­dı, ol­ma­ya­cak­tır. Cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çim­le­rin­de de bi­ze bu tür tek­lif­le­ri ge­ti­ren­le­ri Baş­ba­ka­nı­mız eli­nin ter­siy­le de it­miş­tir.

Ay­rı­ca, Sa­yın Ha­luk Koç'un de­mok­ra­si ko­nu­sun­da söy­le­di­ği şey­le­ri tak­dir edi­yo­rum, te­şek­kür edi­yo­rum. Yal­nız, Ge­nel Baş­kan­la­rı­nın Ana­ya­sa Mah­ke­me­si ko­nu­sun­da­ki teh­ditkâr tu­tum­la­rı da de­mok­ra­si­mi­ze ağır bir dar­be vur­muş­tur, yar­gı­ya mü­da­ha­le ol­muş­tur.

Bu­nun da unu­tul­ma­ma­sı ge­rek­tir di­ye dü­şü­nü­yor, he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ala­bo­yun.

Mad­de üze­rin­de şah­sı adı­na söz is­te­yen Meh­met Cey­lan, Ka­ra­bük Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Cey­lan. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

MEH­MET CEY­LAN (Ka­ra­bük) - Sa­yın Baş­ka­nım, de­ğer­li ar­ka­daş­lar; he­pi­ni­zi bir kez da­ha say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Doğ­ru­su, böy­le­si tek­nik bir ka­nun ta­sa­rı­sın­da ko­nu ne­re­le­re çe­kil­di, o ko­nu­da şa­şır­ma­mak müm­kün de­ğil. Ama, ben, da­ha faz­la sü­re­ni­zi al­ma­mak açı­sın­dan tek­nik ola­rak ce­vap ver­mek is­ti­yo­rum.

Ön­ce­lik­le, en son, mu­ha­le­fet­ten ko­nuş­ma­cı Ali Ke­mal Kum­ku­moğ­lu Be­ye­fen­di ve on­dan ön­ce de Os­man Coş­ku­noğ­lu Be­ye­fen­di, bu bi­ri­min, Mer­ke­zi Fi­nans ve İha­le Ku­ru­mu­nun de­ne­ti­miy­le il­gi­li ola­rak Sa­yış­ta­yın de­ne­tim yap­ma­sı hu­su­su­nu açık­lık­la bu­ra­ya yaz­mak ge­rek­ti­ği­ni ifa­de et­ti­ler, bu en­di­şe­le­ri­ni di­le ge­tir­di­ler.

Şu­nu ifa­de et­me­miz­de ya­rar var de­ğer­li ar­ka­daş­lar: Ana­ya­sa'nın 160'ın­cı mad­de­si Sa­yış­ta­yın gö­rev­le­ri­ni, bu­ra­da, açık bir şe­kil­de ifa­de et­mek­te­dir. Do­la­yı­sıy­la, Ana­ya­sa'nın 160'ın­cı mad­de­si, mer­kezî yö­ne­tim büt­çe­si kap­sa­mın­da­ki bü­tün ka­mu ku­rum ve ku­ruş­la­rı­na, ay­rı­ca sos­yal gü­ven­lik ku­rum­la­rı­nın bü­tün ge­lir ve gi­der­le­ri­ni de­net­le­me yet­ki­si­ni Sa­yış­ta­ya ver­mek­te­dir. Do­la­yı­sıy­la, bu kap­sam­da, bu ku­rum da bir ka­mu ku­ru­lu­şu ola­ca­ğı­na gö­re, Sa­yış­ta­yın de­ne­ti­mi kap­sa­mın­da­dır, Ana­ya­sa'nın 160'ın­cı mad­de­si bu­nu em­ret­mek­te­dir. Di­ğer ku­ru­luş­la­rın da, ka­mu ku­ru­luş­la­rı­nın da ör­nek ver­dik­le­ri gi­bi, Baş­ba­kan­lı­ğın ku­ru­luş teş­ki­la­tın­da, Ha­zi­ne Müs­te­şar­lı­ğı­nın ku­ru­luş teş­ki­la­tın­da "bu ku­ru­luş­la­rın bü­tün he­sap­la­rı Sa­yış­ta­yın de­ne­ti­mi­ne ta­bi­dir" yaz­maz. Do­la­yı­sıy­la Sa­yış­tay, bü­tün bu ku­ru­luş­la­rın de­ne­ti­min­den so­rum­lu­dur, gö­rev­li­dir, Ana­ya­sa'nın amir hük­mü­dür 160'ncı mad­de ge­re­ği.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ge­çi­ci mad­de 1'de bu ka­nun­la ge­ti­ri­len iki önem­li hu­sus di­le ge­ti­ril­mek­te­dir. Bu ka­nu­nun iki te­mel ama­cın­dan bir ta­ne­si, ku­ru­mun, bu za­ma­na ka­dar, çe­şit­li ku­ru­luş­lar­dan ge­çi­ci gö­rev­li ola­rak ele­man ça­lış­tır­ma­sı­nın sı­kın­tı ver­me­si ne­de­niy­le, ar­tık, bu ka­nu­nun yü­rür­lü­ğe gir­me­sin­den son­ra, ku­rum, bu ge­çi­ci ele­man­la­rı söz­leş­me­li ola­rak ça­lış­tır­ma yet­ki­si­ne sa­hip ola­cak. Bi­lin­di­ği gi­bi, şu an­da, ku­ru­mun 80 adet çe­şit­li ka­mu ku­rum, ku­ru­luş­la­rın­dan ge­çi­ci ola­rak gö­rev­len­dir­dik­le­ri ele­man­lar­la yü­rü­tül­mek­te­dir. Ta­bii ki, bu, çe­şit­li sı­kın­tı­la­ra ne­den ol­mak­ta­dır. Her şey­den ön­ce, bu ki­şi­ler, bu ele­man­lar, ma­aş­la­rı­nı gel­dik­le­ri ku­rum­la­rın­dan, ya­ni kad­ro­la­rı­nın bu­lun­du­ğu ku­rum­la­rın­dan al­mak­ta ve çok çe­şit­li ma­aş se­vi­ye­le­ri or­ta­ya çık­mak­ta­dır. Ta­bii ki, söz­leş­me­li sta­tü­de ça­lı­şa­ma­dık­la­rı için de ma­aş­la­rı ol­duk­ça da dü­şük kal­mak­ta­dır. Bu ku­rum, ta­ma­men ya­zış­ma­sı­nı İn­gi­liz­ce ya­pan, bü­tün ele­man­la­rı yo­ğun bir şe­kil­de, ile­ri de­re­ce­de İn­gi­liz­ce bi­len ele­man­lar­dan oluş­mak­ta­dır. Bu de­re­ce dü­şük ma­aş­la bu ele­man­la­rı is­tih­dam et­mek de, tak­dir eder­si­niz ki, son de­re­ce zor­dur. İş­te, bu ge­çi­ci mad­dey­le, ar­tık, ku­rum, bu ge­çi­ci ele­man­la­rı ve­ya dı­şa­rı­dan ala­cak­la­rı ele­man­la­rı söz­leş­me­li sta­tü­de akit yap­mak su­re­tiy­le ça­lış­tır­ma yet­ki­si­ni ha­iz ola­cak­tır ve böy­le­ce, ta­bii ki, hem Av­ru­pa Kon­se­yiy­le ya­pı­lan Mu­ta­ba­kat Zap­tı ye­ri­ne gel­miş ola­cak ve bu boş­luk da dol­du­rul­muş ola­cak­tır.

Ben, bu ve­si­ley­le, bir kez da­ha bu ku­ru­mun, bu Bi­ri­min, Mer­ke­zi Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi­nin ül­ke­mi­ze, bu dü­zen­le­mey­le bir­lik­te, ye­ni­den ha­yır­lı ol­ma­sı­nı di­li­yo­rum. Ka­nun'un ku­ru­mu­mu­za ha­yır­lı ol­ma­sı­nı di­li­yor, he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Cey­lan.

Mad­de üze­rin­de bir öner­ge var­dır, oku­tup iş­le­me alı­yo­rum:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan Ka­nun Ta­sa­rı­sı­nın "Ge­çi­ci hü­küm­ler" baş­lık­lı Ge­çi­ci 1 in­ci mad­de­si­nin (2) fık­ra­sı­nın aşa­ğı­da­ki şe­kil­de de­ğiş­ti­ril­me­si­ni ve mad­de baş­lı­ğı­nın çı­ka­rıl­ma­sı­nı arz ve tek­lif ede­riz.

 

Sa­lih Ka­pu­suz

Ünal Ka­cır

Ala­et­tin Gü­ven

 

An­ka­ra

İs­tan­bul

Kü­tah­ya

 

Ca­vit To­run

Meh­met Cey­lan

Afif De­mir­kı­ran

 

Di­yar­ba­kır

Ka­ra­bük

Bat­man

 

 

Ali Rı­za Ala­bo­yun

 

 

 

Ak­sa­ray

 

"(2) Bu Ka­nu­nun yü­rür­lü­ğe gir­di­ği ta­rih­te Bi­rim­de ça­lış­mak­ta olan söz­leş­me­li per­so­ne­lin söz­leş­me­le­ri, söz­leş­me sü­re­si so­nu­na ka­dar de­vam eder. Söz­leş­me sü­re­si­nin so­nun­da bu per­so­nel ile 3 ün­cü mad­de­nin 4 ün­cü fık­ra­sı uya­rın­ca hiz­met söz­leş­me­si ya­pı­la­bi­lir."

BAŞ­KAN - Sa­yın Hükûmet öner­ge­ye ka­tı­lı­yor mu?

DEV­LET BA­KA­NI ALİ BA­BA­CAN (An­ka­ra) - Evet, ka­tı­lı­yo­ruz.

BAŞ­KAN - Ge­rek­çe­yi oku­tu­yo­rum:

Ge­rek­çe

Bi­rim­de, ha­li­ha­zır­da söz­leş­me­li ola­rak ça­lı­şan per­so­ne­lin üc­ret­le­ri, Bi­rim­le AB De­la­gas­yo­nu ara­sın­da im­za­lan­mış hi­be an­laş­ma­sı uya­rın­ca dü­zen­le­nen söz­leş­me­ler kap­sa­mın­da öden­mek­te olup; Ta­sa­rı­nın ge­nel ge­rek­çe­sin­den, söz­leş­me­le­rin sü­re­si­nin 30 Ey­lül 2007 ta­ri­hin­de so­na ere­ce­ği an­la­şıl­mak­ta­dır. Bu sü­re­nin so­nun­da söz ko­nu­su per­so­nel­le "3 ün­cü mad­de uya­rın­ca" söz­leş­me ya­pı­la­bi­le­ce­ği ön­gö­rül­müş ol­mak­la bir­lik­te, söz ko­nu­su mad­de top­lam se­kiz fık­ra­dan oluş­tu­ğun­dan; muh­te­mel te­red­düt­le­rin gi­de­ril­me­si açı­sın­dan 3 ün­cü mad­de­nin han­gi ben­di­ne at­fen söz­leş­me im­za­la­na­bi­le­ce­ği­nin açık­ça be­lir­til­me­si ge­rek­li gö­rül­mek­te­dir.

BAŞ­KAN - Öner­ge­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Öner­ge ka­bul edil­miş­tir.

Ka­bul edi­len öner­ge doğ­rul­tu­sun­da…

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Ka­rar ye­ter sa­yı­sı…

BAŞ­KAN - Ara­ya­ca­ğım Sa­yın Koç.

Ka­bul edi­len öner­ge doğ­rul­tu­sun­da mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­rar ye­ter sa­yı­sı var­dır, mad­de ka­bul edil­miş­tir.

7'nci mad­de­yi 5'in­ci mad­de ola­rak oku­tu­yo­rum:

Yü­rür­lük

MAD­DE 5- (1) Bu Ka­nun ya­yı­mı ta­ri­hin­de yü­rür­lü­ğe gi­rer.

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen Ke­mal Kı­lıç­da­roğ­lu, İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Kı­lıç­da­roğ­lu.

CHP GRU­BU ADI­NA KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (İs­tan­bul) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu­ra­da ko­nuş­ma ya­par­ken, el­bet­te ki, mu­ha­le­fe­tin te­mel gö­rev­le­rin­den bi­ri­si ik­ti­da­rı eleş­tir­mek­tir. Do­la­yı­sıy­la, biz eleş­ti­ri­mi­zi yap­tı­ğı­mız za­man ik­ti­dar ka­na­dı­nın bu­nu be­ğen­me­me­si de ga­yet do­ğal­dır, ya­ni bi­zim eleş­ti­ri­le­ri­mi­zi ka­bul edin di­ye bir ku­ral yok. Şim­di, ba­kın, bir eleş­ti­ri yap­tım, özel­lik­le mil­let­ve­ki­li trans­fer­le­ri­ne dik­kat çek­mek açı­sın­dan, Sa­yın Ka­pu­suz iti­raz et­ti; hak­lı­dır, iti­raz ede­bi­lir. Ama, he­pi­miz ga­yet iyi bi­li­yo­ruz ki, bir de­ğer­li mil­let­ve­ki­li­miz bu ne­den­le Par­la­men­to­nun dı­şı­na çık­tı ve bu da Türk de­mok­ra­si­si açı­sın­dan bir ka­za­nım­dır, bu­nu da ka­bul et­mek ge­re­kir.

Yal­nız, be­nim dik­ka­ti­ni­zi çek­mek is­te­di­ğim te­mel bir ko­nu var: Az ön­ce ko­nu­şan mil­let­ve­ki­li ar­ka­da­şı­mız bu ola­ya de­ği­nir­ken, de­di ki: "Cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çi­min­de bi­ze bu tür ta­lep­ler gel­di ve biz bun­la­rı red­det­tik." Şim­di, bu çok önem­li bir iti­raf. Kim, aca­ba kim­ler "Biz, si­zin Cum­hur­baş­kan­lı­ğı ada­yı­nı­zı des­tek­le­ye­ce­ğiz, ama bi­ze bir şek­liy­le çı­kar sağ­la­yın…" Bu­nu, o mil­let­ve­ki­li ar­ka­da­şım­dan özel­lik­le is­tir­ham edi­yo­rum ge­lip bu kür­sü­de, Par­la­men­to­ya say­gı­sı var­sa, açık­la­sın.

He­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Kı­lıç­da­roğ­lu.

ALİ RI­ZA ALA­BO­YUN (Ak­sa­ray) - Sa­yın Baş­kan söz is­ti­yo­rum.

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın Ala­bo­yun.

NA­İL KA­MA­CI (An­tal­ya) - O şe­ref­siz kim­se söy­le­yin! Tek­lif eden de şe­ref­siz, o tek­li­fi alan da şe­ref­siz!

BAŞ­KAN - Bir sa­ni­ye sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri…

ALİ RI­ZA ALA­BO­YUN (Ak­sa­ray) - Mü­sa­ade eder­se­niz ora­da bir açık­la­ma yap­mak is­ti­yo­rum, yan­lış an­la­şıl­ma…

BAŞ­KAN - Ne için açık­la­ma ya­pa­cak­sı­nız Sa­yın Ala­bo­yun?

ALİ RI­ZA ALA­BO­YUN (Ak­sa­ray) - Ko­nuş­mam­la il­gi­li ola­rak Sa­yın Kı­lıç­da­roğ­lu, ge­re­ğin­den faz­la, yan­lış yön­len­di­re­rek, bir ola­yı yön­len­dir­di. Ona bir açık­lık ge­tir­mek is­ti­yo­rum.

BAŞ­KAN - Han­gi ola­yı yön­len­dir­di Sa­yın Ala­bo­yun? Ne söy­le­di da­ha doğ­ru­su?

ALİ RI­ZA ALA­BO­YUN (Ak­sa­ray) - Mil­let­ve­ki­li trans­fer­le­riy­le il­gi­li.  Siz ora­da ko­nu­şur­ken, be­nim bir ko­nuş­ma­mı fark­lı şe­kil­de yön­len­dir­di. Bir açık­la­ma­da bu­lun­mak is­ti­yo­rum.

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (İs­tan­bul) - Tu­ta­nak­la­rı is­te­ye­lim.

MEH­MET KAR­TAL (Van) - Tek­lif­ler gel­miş de­di­ler…

BAŞ­KAN - Sa­yın Ala­bo­yun, söz­le­ri­niz tu­ta­nak­la­ra geç­miş­tir,  te­şek­kür edi­yo­rum.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

8'in­ci mad­de­yi 6'ncı mad­de ola­rak oku­tu­yo­rum:

Yü­rüt­me

MAD­DE 6- (1) Bu Ka­nun hü­küm­le­ri­ni Ba­kan­lar Ku­ru­lu yü­rü­tür.

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen Ha­luk Koç, Sam­sun Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Koç. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; gö­rü­şül­mek­te olan ta­sa­rı­nın ya da doğ­ru­dan gün­de­me alın­ma öner­ge­si­nin son mad­de­si üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum.

Ön­ce­lik­le, da­ha ön­ce­ki gö­rüş­me­ler sı­ra­sın­da, or­ta­mın ha­va­sı­na uya­rak, Kü­tah­ya Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Hüs­nü Or­du'yu üze­cek bir iki söz söy­le­diy­sem ken­di­sin­den özür di­le­rim, ku­su­ra bak­ma­sın eğer bu­ra­day­sa, sa­lon­day­sa.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, gö­rü­şül­mek­te olan doğ­ru­dan gün­de­me al­ma öner­ge­si­nin -ben, si­zi he­ye­can­lan­dı­ra­cak hiç­bir si­ya­si söy­lem­de bu­lun­ma­ya­ca­ğım- sa­de­ce tek­nik içe­ri­ği ko­nu­sun­da, son mad­de­de ko­nu­şa­ca­ğım.

Bu, Av­ru­pa Bir­li­ği ile ül­ke­miz ara­sın­da yü­rü­tül­mek­te olan ka­tı­lım ön­ce­si ma­li iş bir­li­ği­nin et­kin bir şe­kil­de sür­dü­rü­le­bil­me­si ba­kı­mın­dan bü­yük önem ta­şı­yan bir doğ­ru­dan gün­de­me al­ma öner­ge­si. Mer­ke­zî Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi, esas ola­rak, Av­ru­pa Bir­li­ğin­den ül­ke­mi­ze ma­li iş bir­li­ği kap­sa­mın­da sağ­la­nan kay­nak­lar­la fi­nan­se edi­len pro­je­ler kap­sa­mın­da­ki mal ve hiz­met alı­mı ile ya­pım iş­le­ri­ne iliş­kin iha­le, söz­leş­me ve öde­me­le­rin Av­ru­pa Bir­li­ği iha­le mev­zu­atı çer­çe­ve­sin­de ye­ri­ne ge­ti­ril­me­si iş­le­vi­ni gör­mek­te­dir. Av­ru­pa Bir­li­ği Ge­nel Sek­re­ter­li­ği­nin 2006 yı­lı so­nun­da bu­nun­la il­gi­li ya­yın­la­dı­ğı çok ge­niş -mü­za­ke­re aşa­ma­sın­da­ki ül­ke­ler, aday ül­ke­ler, aday sta­tü­sün­de­ki ko­num­la­rı­nı sür­dü­ren ül­ke­ler­le il­gi­li bu tip ma­li yar­dım­la­rın, pro­to­kol­le­rin kap­sa­mı­na iliş­kin- bir ya­yı­nı da mev­cut­tur.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ül­ke­mi­ze 1999 yı­lın­da, bi­li­yor­su­nuz, aday ül­ke sta­tü­sü ta­nın­mış­tı. Bu­nun­la bir­lik­te, Av­ru­pa Bir­li­ği­nin ma­li iş bir­li­ği çer­çe­ve­sin­de sağ­la­nan fon­la­rın­dan ya­rar­la­nıl­ma­ya baş­lan­mış­tı ve bu çer­çe­ve­de, di­ğer aday ül­ke­ler­de ol­du­ğu gi­bi ül­ke­miz­de de bir mer­kezî ol­ma­yan uy­gu­la­ma sis­te­mi oluş­tu­rul­muş­tu. Kı­sa­ca DİS ola­rak ad­lan­dı­rı­lan sis­tem, Av­ru­pa Ko­mis­yo­nu ta­ra­fın­dan 8 Ekim 2003 ta­ri­hin­de ak­re­di­te edil­miş­ti. Bu ta­rih­ten iti­ba­ren, ma­li iş bir­li­ği­nin yü­rü­tül­me­si ko­nu­sun­da ko­mis­yon­ca yü­rü­tü­len bir­çok iş­lem ken­di ku­rum­la­rı­mız­ca üst­le­nil­me­ye baş­lan­mış­tı.

Mer­kezî Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi, söz ko­nu­su sis­tem çer­çe­ve­sin­de yü­rü­tü­len pro­je­le­rin ger­çek­leş­ti­ril­me­si için iha­le­ye çı­kıl­ma­sı, söz­leş­me im­za­lan­ma­sı, mu­ha­se­be ve öde­me iş­lem­le­ri­nin yü­rü­tül­me­si ko­nu­la­rın­da iş­lev­sel ba­ğım­sız­lı­ğa sa­hip bir bi­rim olup 2002 yı­lın­dan bu ya­na hiz­met ver­mek­te­dir. Bi­rim, bu gö­rev­le­ri hâli­ha­zır­da, te­mel ola­rak ka­mu ku­rum­la­rın­dan ge­çi­ci sta­tü­de is­tih­dam edi­len per­so­nel eliy­le yü­rüt­mek­te­dir. Ku­rum­la­rın sağ­la­dı­ğı fark­lı üc­ret dü­zey­le­ri ne­de­niy­le, ay­nı işi ya­pan per­so­nel ara­sın­da önem­li üc­ret fark­lı­lık­la­rı or­ta­ya çık­mak­ta­dır. Bu du­rum, mev­cut per­so­ne­lin mu­ha­fa­za­sın­da ve bü­tün ku­rum­la­rı­mız­da ol­du­ğu gi­bi, ka­mu ku­rum­la­rı­mız­da ol­du­ğu gi­bi ni­te­lik­li per­so­nel te­mi­nin­de güç­lük­le­re yol aç­mak­ta­dır.

Bi­rim, bu­gün iti­ba­rıy­la, yak­la­şık 840 mil­yon av­ro tu­ta­rın­da fo­nun yö­ne­ti­min­den so­rum­lu­dur. Fi­nans­man an­laş­ma­la­rı kap­sa­mın­da top­lam 1.960 adet söz­leş­me im­za­lan­mış­tır. Bu ra­kam­lar, Bi­ri­min iş yü­kü­nü gös­ter­me­si açı­sın­dan da son de­re­ce dik­kat çe­ki­ci­dir. Bi­ri­min so­rum­lu­lu­ğun­da­ki fon­la­rın top­la­mı, 2006 yı­lı fi­nans­man an­laş­ma­sı­nın im­za­lan­ma­sıy­la bir­lik­te 1,3 mil­yar av­ro­ya ula­şa­cak­tır. Yö­ne­ti­len fon­la­rın yüz­de 21'lik kıs­mı böl­ge­sel kal­kın­ma prog­ram­la­rı­na ay­rıl­mış olup, bu kap­sam­da 2006 yı­lı­nın so­nu iti­ba­rıy­la, yak­la­şık 180 mil­yon av­ro kul­lan­dı­rıl­mış­tır. Bu hi­be­ler­den, ken­di se­çim böl­gem Sam­sun, Kas­ta­mo­nu, Er­zu­rum, Ağ­rı, Kon­ya, Kay­se­ri, Ma­lat­ya, Hakkâri, Muş, Van, Bit­lis gi­bi il­le­rin bu­lun­du­ğu 27 ili­miz­de­ki KO­Bİ'ler, be­le­di­ye­ler, il özel ida­re­le­ri, köy­ler, si­vil top­lum ku­ru­luş­la­rı, üni­ver­si­te­ler ve oda­lar ya­rar­lan­mış­tır.

2005 yı­lı prog­ra­mı kap­sa­mın­da bu­lu­nan ve kı­sa bir sü­re ön­ce tek­lif çağ­rı­sı­na çı­kıl­mış bu­lu­nan Trab­zon, Or­du, Ri­ze, Gi­re­sun, Art­vin, Gü­müş­ha­ne il­le­ri­ni kap­sa­yan DO­KAP de­di­ği­miz Do­ğu Ka­ra­de­niz Kal­kın­ma Prog­ra­mı'nın ta­mam­lan­ma­sıy­la bir­lik­te, böl­ge­sel kal­kın­ma prog­ram­la­rı kap­sa­mın­da kul­lan­dı­rı­lan hi­be mik­ta­rı 200 mil­yon av­ro­yu aş­mış ola­cak­tır.

Av­ru­pa Bir­li­ğin­den sağ­la­nan kay­nak­la­rın ta­ma­mı hi­be ni­te­li­ğin­de ol­du­ğun­dan, ya­rar­la­nı­cı­lar ta­ra­fın­dan her­han­gi bir ge­ri öde­me söz ko­nu­su de­ğil­dir. AB'den sağ­la­nan bu hi­be­ler, AB mev­zu­atı­na uyum, ku­rum­sal ka­pa­si­te­nin güç­len­di­ril­me­si gi­bi alan­la­rın ya­nı sı­ra, iş gü­cü­nün ni­te­li­ği­nin yük­sel­til­me­si ve gö­re­ce dü­şük ge­lir­li il­ler­den olu­şan böl­ge­le­ri­mi­zin kal­kın­ma­sı için ge­liş­ti­ri­len pro­je­le­rin fi­nans­ma­nı için kul­la­nıl­mak­ta­dır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, tek­nik ola­rak söy­le­ye­bi­le­ce­ği­miz, bu ka­nun ta­sa­rı­sı ile ya da bu doğ­ru­dan gün­de­me al­ma öner­ge­siy­le AB ile ma­li iş­bir­li­ği kap­sa­mın­da­ki prog­ram­la­rın uy­gu­lan­ma­sı es­na­sın­da te­mel ola­rak iha­le ve öde­me iş­lev­le­ri­ni ye­ri­ne ge­tir­mek­le yü­küm­lü Mer­ke­zî Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi­nin ni­te­lik ve ni­ce­lik iti­ba­rıy­la da­ha is­tik­rar­lı ve mo­ti­vas­yo­nu yük­sek bir per­so­nel ya­pı­sı­na ka­vuş­tu­rul­ma­sı is­ten­mek­te­dir.

Fa­kat bu ara­da, bu ara­da, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si üye­le­ri­nin Av­ru­pa Bir­li­ği Uyum Ko­mis­yo­nun­da bu ta­sa­rı gö­rü­şü­lür­ken koy­duk­la­rı kar­şı oy ya­zı­sı­nı -bu na­sıl ol­sa ka­bul edi­le­cek, ama- bir mil­let­ve­ki­li so­rum­lu­lu­ğu içe­ri­sin­de, eğer za­man bu­lur­sa­nız, lüt­fen, oku­ma­nı­zı is­tir­ham edi­yo­rum. Bu­ra­da bir­ta­kım uya­rı­lar var. Her şey düz si­ya­set man­tı­ğı içe­ri­sin­de ol­mu­yor. Bu uya­rı­la­ra dik­kat et­mek ge­re­ki­yor. Bu uya­rı­la­rın hak­lı olan­la­rı var­sa bu­nu ya­şa­ma ge­çir­mek ge­re­ki­yor­du. Ama, bun­la­r ben dik­kat et­tim -pek tar­tı­şıl­ma nok­ta­sı- Sa­yın Öy­men'in ve Sa­yın Kı­lıç­da­roğ­lu'nun ilk ko­nuş­ma­la­rın­da be­lirt­ti­ği ba­zı uya­rı­lar dı­şın­da pek dik­ka­te alın­ma­dı. Ben, bu so­rum­lu­luk içe­ri­sin­de, bu­ra­da, bil­has­sa de­ne­tim­le il­gi­li me­ka­niz­ma­lar­da, bu­ra­da, koy­du­ğu­muz bu ay­rı­şık oy ya­zı­sı­nın sa­de­ce za­bıt­lar­da kal­ma­ma­sı­nı, bu­na oy ve­re­cek olan mil­let­ve­kil­le­ri­nin, "bu­nu oku­sun­lar, on­dan son­ra oy ver­sin­ler" is­te­ği­ni de siz­ler­le pay­laş­mak is­ti­yo­rum.

İyi­lik­ler ge­tir­me­si­ni di­li­yo­rum bu ta­sa­rı­nın ve Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu ve şah­sım adı­na, yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Koç.

Mad­de üze­rin­de şah­sı adı­na söz is­te­yen, Ala­et­tin Gü­ven, Kü­tah­ya Mil­let­ve­ki­li.

Sa­yın Gü­ven, bu­yu­run.

ALA­ET­TİN GÜ­VEN (Kü­tah­ya) - Ko­nuş­ma­ya­ca­ğım Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Gü­ven.

Ali Rı­za Ala­bo­yun, Ak­sa­ray Mil­let­ve­ki­li.

ALİ RI­ZA ALA­BO­YUN (Ak­sa­ray) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­ka­nım.

Bir ön­ce­ki ko­nuş­mam­da, mil­let­ve­ki­li trans­fer­le­riy­le il­gi­li, Sa­yın Kı­lıç­da­roğ­lu'nun ko­nuş­ma­sı­na atıf­ta bu­lun­muş­tum. Ben de­dim ki: "Bu Par­la­men­to ça­tı­sın­da bu­lu­nan her bir mil­let­ve­ki­li -is­ter Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­sin­den ol­sun baş­ka par­ti­den ol­sun- şe­ref­li­dir, hay­si­yet­li­dir ve onur­lu­dur. Hiç­bi­ri­si de böy­le bir trans­fe­re as­la ve as­la me­yil ver­mez. Bu­nu açık­ça söy­le­dim, ama, bi­zim gez­di­ği­miz yer­ler, kar­şı­laş­tı­ğı­mız in­san­lar, hat­ta ve hat­ta ki­mi ba­sın men­sup­la­rı­nın "Ne­den böy­le bir trans­fer yap­ma­dı­nız?" gi­bi so­ru­la­rı­na her za­man mu­ha­tap ol­duk. Ben onun vur­gu­la­mak is­te­dim, fa­kat, Kı­lıç­da­roğ­lu, san­ki bu­ra­dan bir mil­let­ve­ki­li bi­ze gel­miş de, trans­fer için biz­den bir şey­ler is­te­miş, biz onu yap­ma­mı­şız gi­bi bir şey vur­gu­la­dı.

MEH­MET KAR­TAL (Van) - "Baş­ba­ka­nı­mız ka­bul et­me­miş" de­di­niz.

ALİ RI­ZA ALA­BO­YUN (De­vam­la) - Ona bir açık­lık ge­tir­mek için söz al­dım. Bu­ra­da­ki bü­tün mil­let­ve­kil­le­ri hay­si­yet­li ve şe­ref­li­dir. Trans­fer gi­bi, mil­let­ve­ki­li trans­fe­ri gi­bi ucuz po­li­ti­ka­yı da ar­tık terk et­me­miz ge­rek­ti­ği­ne ina­nı­yo­rum.

He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ala­bo­yun.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Mad­de ka­bul edil­miş­tir.

Ta­sa­rı­nın tü­mü açık oy­la­ma­ya ta­bi­dir.

Açık oy­la­ma­nın şek­li hak­kın­da Ge­nel Ku­ru­lun ka­ra­rı­nı ala­ca­ğım.

Açık oy­la­ma­nın elek­tro­nik oy­la­ma ci­ha­zıy­la ya­pıl­ma­sı­nı oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Oy­la­ma için üç da­ki­ka sü­re ve­ri­yo­rum. Bu sü­re içe­ri­sin­de sis­te­me gi­re­me­yen üye­le­rin tek­nik per­so­nel­den yar­dım is­te­me­le­ri­ni, bu yar­dı­ma rağ­men de sis­te­me gi­re­me­yen üye­le­rin, oy pu­su­la­la­rı­nı, oy­la­ma için ön­gö­rü­len üç da­ki­ka­lık sü­re içe­ri­sin­de Baş­kan­lı­ğa ulaş­tır­ma­la­rı­nı ri­ca edi­yo­rum.

Ay­rı­ca, vekâle­ten oy kul­la­na­cak sa­yın ba­kan­lar var ise, han­gi ba­ka­na vekâle­ten oy kul­lan­dı­ğı­nı, oyu­nun ren­gi­ni ve ken­di­si­nin ad ve so­ya­dı ile im­za­sı­nı da ta­şı­yan oy pu­su­la­sı­nı, yi­ne oy­la­ma için ön­gö­rü­len üç da­ki­ka­lık sü­re içe­ri­sin­de Baş­kan­lı­ğa ulaş­tır­ma­la­rı­nı ri­ca edi­yo­rum.

Oy­la­ma iş­le­mi­ni baş­la­tı­yo­rum.

(Elek­tro­nik ci­haz­la oy­la­ma ya­pıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Mer­ke­zi Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi­nin İs­tih­dam ve Büt­çe Esas­la­rı Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Av­ru­pa Bir­li­ği Uyum Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru ile İç­tü­zü­ğün 37 nci Mad­de­si­ne Gö­re Doğ­ru­dan Gün­de­me Alın­ma Öner­ge­si­nin açık oy­la­ma so­nu­cu­nu açık­lı­yo­rum:

Kul­la­nı­lan oy sa­yı­sı   : 276

Ka­bul                         : 270

Ret                             :     1

Çe­kim­ser                    :     5 (x)

Böy­le­ce, ta­sa­rı ka­bul edil­miş ve ka­nun­laş­mış­tır.

Bir­le­şi­me 20.30'a ka­dar ara ve­ri­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati : 18.54

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

(x) Açık oylama kesin sonucunu gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

 

YE­DİN­Cİ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 20.45

BAŞ­KAN : Baş­kan Ve­ki­li Sa­dık YA­KUT

KÂTİP ÜYE­LER: Meh­met DA­NİŞ (Ça­nak­ka­le), Ah­met KÜ­ÇÜK(Ça­nak­ka­le)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 113'ün­cü Bir­le­şi­mi­nin Ye­din­ci Otu­ru­mu­nu açı­yo­rum.

5' in­ci sı­ra­da yer alan, Sen­di­ka­lar Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Sağ­lık, Ai­le, Ça­lış­ma ve Sos­yal İş­ler Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru'nun gö­rüş­me­le­ri­ne baş­la­ya­ca­ğız.

5.- Sen­di­ka­lar Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Sağ­lık, Ai­le, Ça­lış­ma ve Sos­yal İş­ler Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1230) (S. Sa­yı­sı: 1250) (x)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon ve Hükûmet ye­rin­de.

Ko­mis­yon Ra­po­ru 1250 sı­ra sa­yı­sıy­la bas­tı­rı­lıp da­ğı­tıl­mış­tır.

Ta­sa­rı­nın tü­mü üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen İz­zet Çe­tin, Ko­ca­eli Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Çe­tin. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; 1250 sı­ra sa­yı­lı Sen­di­ka­lar Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın tü­mü üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Yü­ce Mec­li­si say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ta­bii, önü­mü­ze ge­len ta­sa­rı­ya bak­tı­ğı­mız za­man, san­ki çok kı­sa bir me­tin. Sa­de­ce, Sen­di­ka­lar Ya­sa­sı'nda, sen­di­ka­la­rın se­çil­me­ye iliş­kin hü­küm­le­rin­de, mer­kez yö­ne­ti­ci­si ola­bil­mek için on yıl fi­ilî iş­çi­lik bu­lu­nup bu­lun­ma­ma­sıy­la il­gi­li bir dü­zen­le­me­yi nor­mal şek­li­ne ge­tir­mek ama­cıy­la böy­le bir ya­sa ta­sa­rı­sıy­la kar­şı kar­şı­ya­yız. Esa­sın­da, bu Ya­sa, 2821 ve 2822 sa­yı­lı Ya­sa­lar, 12 Ey­lül dö­ne­mi­nin ya­sa­la­rı. Ya­ni, 12 Ey­lül dö­ne­min­de 274 sa­yı­lı Ya­sa ve 275 sa­yı­lı Ya­sa yü­rür­lük­ten kal­dı­rıl­mış­tı. Bi­li­yor­su­nuz, 12 Ey­lü­l’ün ger­çek ama­cı, esa­sın­da ça­lış­ma ya­şa­mı üze­rin­de yap­mış ol­du­ğu tah­ri­bat­la an­la­şı­la­bi­lir. O dö­nem­de özel­lik­le sen­di­ka­la­rın hem ni­te­lik ola­rak hem ni­ce­lik ola­rak bü­yü­me­si ve gi­de­rek güç­len­me­le­ri kü­re­sel ka­pi­ta­lizm­le bu­luş­ma ar­zu­sun­da bu­lu­nan güç­le­ri ra­hat­sız et­miş­ti ve o ne­den­le de, 12 Ey­lül­de ilk ön­ce he­men he­men bü­tün sen­di­ka­lar ka­pa­tıl­dı, sen­di­ka­la­ra üye ol­mak, sen­di­ka­lar­dan üye­lik­ten ay­rıl­mak ya­sak­lan­dı. Top­lu söz­leş­me­ler, bil­di­ği­niz gi­bi, he­men he­men hep­si, bit­miş olan­lar yü­rür­lü­ğe gi­re­cek, bit­me­miş olan­lar -enf­las­yon o dö­nem­de yüz­de 160'lar­da sey­re­der­ken- yüz­de 70 gi­bi bir ar­tış ve­ri­le­rek son­lan­dı­rıl­dı. DİSK ka­pa­tıl­dı. Sen­di­ka­cı­la­rın pek ço­ğu hap­se atıl­dı. İş­çi­ler âde­ta ör­güt­süz bı­ra­kıl­dı. Öy­le bir dö­nem­den geç­ti Tür­ki­ye.  Ça­lış­ma ya­şa­mı­nı o gün­ler­de ün­lü bir iş ada­mı­mı­zın de­yi­miy­le, "Şim­di­ye ka­dar iş­çi­ler gül­dü, şim­di­den son­ra gül­me sı­ra­sı biz­de." di­ye ta­nım­la­mış­lar­dı.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ta­bii, yir­mi ye­di yıl­dan bu ya­na hâlâ 12 Ey­lü­lün iz­le­ri­nin ça­lış­ma ya­şa­mın­da sü­rü­yor ol­ma­sı ger­çek­ten Tür­ki­ye açı­sın­dan, ül­ke­miz açı­sın­dan utanç ve­ri­ci bir tab­lo. Sen­di­ka­lar, ça­lı­şan­la­rın eko­no­mik, sos­yal ve de­mok­ra­tik ör­güt­le­ri, ya­ni, ça­lı­şan­la­rın kur­muş ol­du­ğu ör­güt­ler.

Bi­lin­di­ği gi­bi, bu ka­nun ta­sa­rı­sı­na iliş­kin ola­rak de­ği­şik­li­ğe bir ba­ka­cak olur­sak, sen­di­ka­cı ola­bil­mek için Sen­di­ka­lar Ya­sa­sı'nda­ki se­çi­le­bil­me şart­la­rı­nı ta­şı­mış ol­mak ge­re­ki­yor. Bu ta­sa­rı geç­ti­ği­miz son­ba­har­da önü­mü­ze gel­di, ko­mis­yon­lar­da tar­tı­şıl­dı, ko­nu­şul­du. Bu ma­yıs ayı­nın son gün­le­rin­de Mec­li­sin gün­de­mi­ne ta­şın­ma­sı­nın bir tek ne­de­ni var. O da, iki sen­di­ka hak­kın­da, bir kon­fe­de­ras­yon  hak­kın­da,  yö­ne­ti­ci­le­ri­nin içe­ri­sin­de on yıl­lık fi­ilî iş­çi­li­ği bu­lun­ma­dı­ğı için sen­di­ka ka­pa­tı­la­cak­mış,  da­va  açı­la­cak­mış!  Bu ge­rek­çe de­ğil. Asıl ge­rek­çe AKP'nin man­tı­ğın­da giz­li. Ne­dir o

(x) 1250 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

man­tık? O man­tık, Tür­ki­ye'nin ih­ti­yaç­la­rı de­ğil, top­lu­mun ih­ti­yaç­la­rı de­ğil, ça­lı­şan­la­rın ih­ti­yaç­la­rı de­ğil, di­ğer­le­ri­nin is­tem­le­ri. Kim­dir bun­lar? ABD'dir, Dün­ya Ban­ka­sı­dır, IMF'dir. Bu­ra­da da biz, Tür­ki­ye, de­min de­ğin­di­ğim 1980 12 Ey­lül­den bu­gü­ne ka­dar, her yıl top­la­nan Ulus­la­ra­ra­sı Ça­lış­ma Ör­gü­tü ILO'nun ge­nel ku­ru­lun­da pek çok kez, ça­lış­ma ya­şa­mın­da­ki hak ih­lal­le­ri ne­de­niy­le, sen­di­kal hak ih­lal­le­ri ne­de­niy­le, grev hak­la­rın­da­ki ih­lal­ler ne­de­niy­le ya ka­ra lis­te­ye alı­nır ya ap­li­kas­yon ko­mi­te­le­rin­de hır­pa­la­nır, he­men he­men her yıl, bu Tür­ki­ye ame­li­yat ma­sa­sı­na ya­tı­rı­lır. 

Şim­di de ILO'ya gi­de­ce­ğiz, geç­ti­ği­miz yıl açı­lan da­va­lar ne­de­niy­le. ILO Ha­zi­ran ayın­da top­la­nı­yor, bel­ki, Ça­lış­ma Ba­kan­lı­ğı­nın tek­nik per­so­ne­li şu gün­ler­de git­miş­tir de. Bu ko­nu­da iki sen­di­ka hak­kın­da açı­lan da­va ne­de­niy­le -muh­te­mel­dir ki o sen­di­ka­lar da Av­ru­pa'da­ki sen­di­ka­la­ra, ILO'ya şikâyet­te bu­lun­muş­lar­dır resmî ol­ma­sa bi­le- ora­da Hükûmet yet­ki­li­si ola­rak Sa­yın Ça­lış­ma Ba­ka­nı Ap­li­kas­yon Ko­mi­te­si­ne da­vet edil­di­ğin­de, "Ni­ye hâlâ, Tür­ki­ye'de on yıl fi­ilî iş­çi­li­ği ol­ma­yan sen­di­ka yö­ne­ti­ci­si mer­kez yö­ne­ti­ci­si ola­mı­yor?" di­ye sor­gu­la­na­cak.

Şim­di, bi­zim bu­gün bu­ra­da ya­pa­ca­ğı­mız dü­zen­le­me, ger­çek­ten, Tür­ki­ye'yi dı­şa­rı­da bir ayıp­tan kur­ta­ra­cak bir dü­zen­le­me. Ya­ni, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak bi­zim de, böy­le bir en­gel­den ça­lış­ma ya­şa­mı­nın kur­ta­rıl­ma­sı ge­rek­ti­ği inan­cı­mız ne­de­niy­le des­tek ve­re­ce­ği­miz bir dü­zen­le­me.

Ama, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu, sa­de­ce bu­nun­la sı­nır­lı de­ğil. Ba­kı­nız, ön­ce­ki yıl be­ra­ber git­tik Ça­lış­ma Ba­ka­nı­mız­la ILO'ya. Ora­da, bir ka­mu ça­lı­şan­la­rı sen­di­ka­sı­nın ka­pa­tıl­ma­sı da­va­sı ne­de­niy­le Ap­li­kas­yon Ko­mi­te­sin­de zor­la­na­cak idik; o ko­nu­yu ora­da bir­lik­te çöz­dük ik­ti­dar-mu­ha­le­fet gi­den ar­ka­daş­lar. Ta­bii, bu­na ben­zer pek çok hak ih­lal­le­ri var.

Şim­di, is­ter­se­niz, bu kı­sıt­lı sü­re içe­ri­sin­de, bi­raz­cık o hak ih­lal­le­ri­ne gir­me­den ön­ce ça­lış­ma ya­şa­mı­nın sı­kın­tı­la­rı­na, so­run­la­rı­na bi­raz­cık de­ği­ne­lim.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, de­min de söy­le­dim, 12 Ey­lül asıl gü­cü­nü ça­lı­şan­la­ra gös­ter­di; iş­çi, me­mur, yok­sul ke­sim­le­ri hır­pa­la­dı, top­lu söz­leş­me­le­ri ya­sak­la­dı, yıl­lar­ca, iş yer­le­rin­de ye­mek­ha­ne­ler­de ye­ni­len ye­mek bi­le gram­la ve­ri­lir ko­nu­ma gel­di.

Oy­sa, Tür­ki­ye'yi 12 Ey­lü­l’e ta­şı­yan sü­re­cin so­rum­lu­su iş­çi­ler ve me­mur­lar, ça­lı­şan­lar de­ğil­di. O za­man da -he­pi­mi­zin ya­şı o dö­ne­mi ha­tır­la­ma­ya ye­ter- Tür­ki­ye üze­rin­de oyun­lar oy­na­nı­yor­du. O za­man da kar­deş kav­ga­sı had saf­ha­ya çı­ka­rıl­mış­tı bel­li güç­ler ta­ra­fın­dan. Tıp­kı şim­di­ki gi­bi hem si­ya­sal kriz hem eko­no­mik kriz bir­bi­ri­ni ko­va­lı­yor­du ve ne­ti­ce iti­ba­rıy­la, ça­lı­şan­la­rın hak­la­rı bu­dan­dı, sen­di­ka­lar ka­pa­tıl­dı. Tek­rar söy­lü­yo­rum: O dö­nem­den son­ra, 1980'li yıl­lar­dan iti­ba­ren sen­di­ka­lar cı­lız da ol­sa aya­ğa kalk­ma­nın bel­ki yo­lu­nu bul­du­lar. Top­lu söz­leş­mey­le eko­no­mik ka­za­nım­la­rı­nı bel­ki ala­bil­di­ler ve sen­di­ka­lar ka­mu ke­si­min­de ör­güt­lü ol­duk­la­rı için ka­mu­da im­za­la­nan top­lu söz­leş­me­ler­de alı­nan hak­lar, san­ki tüm iş­çi­le­rin hak­la­rı, eko­no­mik hak­la­rı o ka­dar iyiy­miş gi­bi, as­ga­ri üc­ret­le ça­lı­şan, as­ga­ri üc­ret­le ça­lış­ma­ya ra­zı ol­du­ğu hâlde, o üc­re­ti bu­la­ma­dı­ğı için onun ya­rı­sı­nın bi­le al­tın­da üc­ret­le ça­lı­şan­lar da san­ki ka­mu ke­si­min­de top­lu söz­leş­me­li­lik hak­kın­dan ya­rar­la­nı­yor­muş gi­bi de­ğer­len­di­ri­le­rek sen­di­ka­la­ra ve iş­çi­le­re sal­dı­rı baş­la­dı. O dö­nem­den iti­ba­ren, bel­li bir sü­re­den son­ra ye­ni­den sen­di­ka­lar du­ra­ğan bir dö­ne­min içi­ne gir­di­ler.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ta­bii, Tür­ki­ye'de sen­di­ka­la­rı teh­dit eden esas un­sur­la­rın ba­şın­da iş­siz­lik ge­li­yor. Ger­çek­ten, top­lu söz­leş­me ma­sa­sın­da bir sen­di­ka söz­leş­me­ye otur­du­ğu za­man, iş­ve­ren­le­rin açık teh­di­di -is­ter dev­let ol­sun is­ter özel şa­hıs ol­sun- söz ko­nu­su. İş­ve­renler "Ça­lı­şır­sa­nız ça­lı­şır­sı­nız, ça­lış­maz­sa­nız ça­lı­şa­cak mil­yon­lar var." di­ye­rek, iş­siz­li­ği, ör­güt­len­me­nin önü­ne bir teh­dit un­su­ru ola­rak hep­ ko­yagel­di­ler.

Şim­di, için­de bu­lun­du­ğu­muz dö­nem­de, şu gün­ler­de ka­mu top­lu söz­leş­me­le­ri gö­rü­şü­lü­yor, gö­rü­şü­le­cek. Böy­le bir dö­nem­de sen­di­ka­la­rı an­la­ya­bil­me­nin de ola­na­ğı yok. Ger­çek­ten, sa­de­ce 12 Ey­lül dö­ne­mi de­ğil, 12 Ey­lül dö­ne­min­den son­ra, 1980'li yıl­la­rın ikin­ci ya­rı­sın­dan son­ra sen­di­ka­lar fii­len aya­ğa kalk­tı. Ba­har ve yaz ey­lem­le­riy­le bir­lik­te ça­lış­ma ya­şa­mın­da ye­ni bir kı­pır­da­ma ge­tir­di. Ama, 1990'lı yıl­la­rın so­nun­dan son­ra 2000'li yıl­lar­la bir­lik­te sen­di­ka­cı­lık ye­ni bir du­ra­ğan dö­ne­me gir­di.

Şim­di, çok açık­ça söy­le­ye­yim: Bu dö­nem içe­ri­sin­de, ya­ni için­de bu­lun­du­ğu­muz dö­nem­de, sen­di­ka­la­rın, ça­lı­şan­la­rın ni­tel ola­rak gü­cü yüz­de 70'le­re var­mış ol­ma­sı­na rağ­men, iş gü­cü içe­ri­sin­de­ki güç­le­ri yüz­de 70'le­ri bu­la­bi­le­cek ka­pa­si­te­de ol­ma­sı­na rağ­men, ne ör­güt­le­ri tam ola­rak on­la­rın hak­la­rı­nı sa­vu­na­bi­li­yor ne ça­lı­şan­lar ken­di­le­ri­ni güç­len­di­re­cek sen­di­kal ör­güt­le­ri­ni ya­ra­ta­bi­li­yor ne ken­di güç­le­ri­ni his­set­ti­re­bi­le­cek­le­ri si­ya­sal ör­güt­le­ri­ni ger­çek­leş­ti­re­bi­li­yor; âde­ta ken­di­le­ri­ne ya­ban­cı­laş­mış, ço­cuk­la­rı­na, ül­ke­si­ne ya­ban­cı­laş­mış bir ko­num­da. Bu­nun ne­de­ni, ta­bii ki, sa­de­ce ça­lı­şan­la­rın için­de bu­lun­du­ğu du­rum de­ğil. Özel­lik­le son yıl­lar­da ya­pı­lan uy­gu­la­ma­lar­la bi­zim ül­ke­miz­de top­lu söz­leş­me­den ya­rar­la­nan iş­çi sa­yı­sı, ça­lı­şan nü­fus içe­ri­sin­de­ki iş­çi sa­yı­sı 700 bin­ler do­la­yın­da. Bu, ay­nı za­man­da fi­ilî sen­di­ka­lı iş­çi sa­yı­sı. Ya­ni, top­lam 24 mil­yon iş gü­cü içe­ri­sin­de 700 bin iş­çi sen­di­ka­lı, top­lu söz­leş­me­li­lik hak­kın­dan ya­rar­la­nı­yor. 2 mil­yon 300 bin do­la­yın­da­ki me­mur içe­ri­sin­de de, bu me­mur­la­rın da an­cak yüz­de 38-40'ı me­mur sen­di­ka­la­rın­da ör­güt­le­ne­bil­miş. Ama, ka­mu ça­lı­şan­la­rı sen­di­ka­la­rın­dan sen­di­ka di­ye söz ede­bil­me­nin ola­na­ğı yok. Ne grev hak­la­rı var, ne top­lu söz­leş­me hak­la­rı var. Re­va gö­rü­len hak, on­la­ra, sa­de­ce top­lu gö­rüş­me. O da, top­lu gö­rüş­me­de bir ye­re va­rı­la­maz ise ne ola­cak­tır? Hükûme­tin de­di­ği ola­cak­tır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ba­kı­nız, bu, "PSI" de­di­ği­miz (Pub­lic Ser­vi­ces In­ter­na­ti­onal) Ulus­la­ra­ra­sı Ka­mu Ça­lı­şan­la­rı Sen­di­ka­sı­na üye Tür­ki­ye'de­ki sen­di­ka­lar­la, PSI'ın or­tak ola­rak Tür­ki­ye'de­ki sen­di­kal hak ih­lal­le­ri­ne iliş­kin bir ça­lış­ma, "Sen­di­kal Hak ve Öz­gür­lük­ler Ra­po­ru." Öy­le, sa­de­ce bir mad­de­yi ge­ti­rip "İş­te sen­di­ka­cı­la­rın se­çil­me ya­sa­ğı­nı kal­dır­dık." di­ye­rek, san­ki bir şey ya­pı­yor­mu­şuz gi­bi ge­ce ya­rı­sı top­la­nıp ulu­fe ver­mek, şim­di­ye ka­dar ol­du­ğu gi­bi, sağ si­ya­sal par­ti­le­rin de pek çok kez yap­tık­la­rı gi­bi ya da IMF ve Dün­ya Ban­ka­sı sa­vu­nu­cu­la­rı­nın "Tür­ki­ye'de de­mok­ra­tik hak­lar da kul­la­nı­lı­yor­muş." di­ye­bil­mek için, ki­mi za­man kü­çük ödün­ler ve­re­rek sen­di­ka­la­rı ve iş­çi­le­ri sus­tur­duk­la­rı gi­bi, iş­te, Sen­di­ka­lar Ka­nu­nu'nda bir mad­de­yi ge­ti­rip bir de­ği­şik­lik ya­pa­rak, hem AKP Gru­bu­nu, bu ko­nuy­la il­gi­siz olan ya da ça­lış­ma ya­şa­mın­da­ki ge­ri­le­me­den ra­hat­sız olan ar­ka­daş­la­ra "Bak, Sen­di­ka­lar Ka­nu­nu'nda da iyi şey­ler ya­pı­yo­ruz." di­ye­bil­mek hem sen­di­ka­la­ra "Ba­kın, si­zin­le il­gi­li bir dü­zen­le­me­yi de yap­tık ha." di­ye­bil­mek için… Do­ğal­dır, sos­yal de­mok­rat par­ti­ler, özü iti­ba­rıy­la, sen­di­ka­lar­la eşit­lik, öz­gür­lük, ada­let gi­bi kav­ram­lar­da ve mü­ca­de­le­de ay­nı ge­le­ne­ği sür­dü­rür­ler ve bi­zim de des­te­ği­mi­zi ala­bi­le­ce­ği­niz bir dü­zen­le­me. Ya­ni, zan­ne­di­yor­su­nuz ki, ça­lış­ma ya­şa­mı­nın so­run­la­rı, DİSK'te ve DİSK'e bağ­lı Gı­da-İş Sen­di­ka­sın­da 2 ki­şi­nin on yıl­dan az ça­lış­ma ya­şa­mın­da sü­re­le­ri ol­du­ğu için kal­kar­sa, o iki sen­di­ka kur­tu­lur­sa ça­lış­ma ya­şa­mı­nın so­run­la­rı bi­ter. Ne DİSK'in böy­le bir ta­le­bi var­dır ne de öbür sen­di­ka­nın. Bu, de­min söy­le­me­ye ça­lış­tı­ğım gi­bi, ILO'ya gi­der­ken, ILO'dan ön­ce "Biz o ya­sa­ğı da kal­dır­dık." di­ye­bil­mek ve Hükûmet ola­rak ge­lip "İş­te dö­ne­mi­miz­de Ap­li­kas­yon Ko­mi­te­sin­de ya da ka­ra lis­te­de yer al­ma­dık." di­ye­bil­mek için­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ba­kı­nız, eğer bir top­lu söz­leş­me hak­kı grev hak­kıy­la des­tek­len­mi­yor­sa, top­lu söz­leş­mey­le el­de edi­len bir hak ih­lal edil­di­ğin­de -ör­nek ola­rak ve­ri­yo­rum, be­le­di­ye­ler­de ol­sun, ka­mu­da ol­sun, özel­de ol­sun, za­ma­nın­da üc­ret­ler öden­mi­yor­sa, var olan bir hak ye­ri­ne ge­ti­ril­mi­yor­sa- iş­çi­le­rin or­tak ey­lem koy­ma­la­rı ya­sak­lan­mış­sa, ya­ni hak gre­vi ya­sak­sa ya da her­han­gi bir iş ko­lun­da ya da her­han­gi bir iş­let­me­de bü­yük hak­sız­lı­ğa uğ­ra­yan ça­lı­şan­la­ra kar­şı, ay­nı sta­tü­de­ki ça­lı­şan­la­rın, o hak­sız­lı­ğa uğ­ra­yan­la­rın hak­la­rı­nı ko­ru­ya­bil­me­le­ri için on­la­ra des­tek amaç­lı grev yap­ma­la­rı ya­sak­sa, ya­ni da­ya­nış­ma gre­vi ya­sak­sa, yi­ne, top­lu söz­leş­me ya­pa­bil­mek için ay­lar ön­ce­sin­den baş­vur­du­ğu­nuz­da iş­ve­re­ne, sen­di­ka­lar ola­rak üye­le­ri­ni­zi "Ben se­nin iş­let­men­den şu ka­dar in­sa­nı üye yap­tım ey iş­ve­ren, al bun­la­rı." di­ye bil­dir­mek mec­bu­ri­ye­ti var­sa ve de iş­ve­ren on­la­rı, da­ha top­lu söz­leş­me­de yet­ki iş­le­mi bit­me­den ka­pı dı­şa­rı ko­ya­bi­li­yor­sa ve sen­di­ka­laş­ma­yı en­gel­le­ye­bi­li­yor­sa, yi­ne ay­nı şe­kil­de, sen­di­ka­ya üye ol­ma öz­gür­lü­ğü kâğıt üze­rin­dey­se, ya­ni her­han­gi bir fab­ri­ka­da iş­çi­ler olum­suz ça­lış­ma ko­şul­la­rı­na kar­şı güç­le­ri­ni bir­leş­tir­miş­ler, bir sen­di­ka­ya üye ol­muş­lar ise ve o sen­di­ka üye ya­pa­bil­mek için mil­yon­la­rı har­ca­ya­rak emek sarf et­miş, top­lu söz­leş­me pro­se­dü­rü­nü yü­rüt­me­ye baş­la­mış, iş­çi­le­ri iş­ve­re­ne bil­dir­miş -bil­dir­me mec­bu­ri­ye­ti var çün­kü- eğer o mec­bu­ri­yet var­sa -ya­ni, ILO de­ne­tim or­gan­la­rı­nın ka­rar­la­rı­na ay­kı­rı bir tu­tum- de­ğer­li ar­ka­daş­lar, bun­lar dü­zel­til­me­den, bu­na ben­zer, şim­di, yi­ne sa­ya­ca­ğım bir sü­rü ko­nu­ya iliş­kin dü­zen­le­me­ler ya­pıl­mı­yor­sa, bir tek ko­nu­da, sen­di­ka­cı­la­rın ge­nel mer­kez yö­ne­ti­ci­si ola­bil­mek için on yıl­lık iş­çi­lik sü­re­si­nin ol­ma­sı ge­rek­mez di­ye bu­ra­ya gel­mek, ze­va­hi­ri kur­tar­mak­tan baş­ka hiç­bir ama­ca hiz­met et­mez. Ba­kı­nız de­ğer­li ar­ka­daş­lar, 2821 sa­yı­lı Ya­sa'nın ILO söz­leş­me­le­ri­ne ay­kı­rı hü­küm­le­ri:

Kon­fe­de­ras­yon kur­mak için de­ği­şik iş kol­la­rın­da ku­ru­lan en az beş sen­di­ka­nın bir ara­ya gel­me­si zo­run­lu­lu­ğu var, mad­de 2; ILO stan­dart­la­rı­na ay­kı­rı, 87 sa­yı­lı ILO Söz­leş­me­si'ne ay­kı­rı.

Yi­ne, iş­çi sen­di­ka­la­rı­nın iş ko­lu te­me­li­ne da­ya­lı ola­rak ku­rul­ma­sı­nın zo­run­lu tu­tul­ma­sı, mad­de 3/1; ay­kı­rı.

Tü­zük­ler­de bu­lun­ma­sı zo­run­lu hu­sus­lar ay­rın­tı­lı ola­rak dü­zen­len­miş, ILO "ya­pa­maz­sı­nız" di­yor. Sen­di­ka se­çim­le­ri­ne ka­tı­la­cak aday­lar­dan -bu ko­nu iş­te- iş ko­lun­da on yıl fii­len ça­lış­mış ol­ma zo­run­lu­lu­ğu; ay­kı­rı.

Üye­lik ve is­ti­fa­da no­ter zo­run­lu­lu­ğu; ay­kı­rı.

Bir­den çok sen­di­ka­ya üye ola­ma­ma; ay­kı­rı­lık teş­kil edi­yor.

Sen­di­ka üye­lik öden­ti­si­nin tu­ta­rı­nın ka­nun­la be­lir­len­me­si; ay­kı­rı.

Ma­hallî ida­re­ler ve mil­let­ve­ki­li se­çim­le­rin­de aday olan sen­di­ka ve kon­fe­de­ras­yon yö­ne­ti­ci­le­ri­nin sen­di­ka ve kon­fe­de­ras­yon or­gan­la­rın­da gö­rev­le­ri­nin aday­lık sü­re­sin­ce as­kı­da kal­ma­sı ve se­çil­me du­rum­la­rın­da gö­rev­le­ri­nin son bul­ma­sı; ay­kı­rı.

Yi­ne, 2822 sa­yı­lı Ya­sa'da, kon­fe­de­ras­yon­la­ra top­lu söz­leş­me yap­ma yet­ki­si ta­nın­ma­ma­sı; ay­kı­rı.

Ama, bi­zim ül­ke­miz­de, 1988'den bu ya­na, ka­mu ke­si­mi top­lu iş söz­leş­me­le­ri­ni, ya­sa­la­ra ay­kı­rı ola­rak, ter­si­ne söy­lü­yo­rum, ILO norm­la­rı­na da uy­gun ola­rak kon­fe­de­ras­yon­lar ya­pı­yor. Ben, sen­di­ka­cı­lı­ğım­da -şim­di be­ra­ber mil­let­ve­kil­li­ği ya­pı­yo­ruz, Türk-İş Baş­ka­nı­mız­dı Bay­ram Me­ral o dö­nem­de- "Kon­fe­de­ras­yon­lar söz­leş­me ya­pa­maz." de­dim, o dö­nem­de, Türk-İş'le müt­hiş bir kav­ga­mız, gü­rül­tü­müz kop­tu. Ya­ni, bun­lar...

Yi­ne, top­lu gö­rüş­me sü­re­si­nin alt­mış gün­le sı­nır­lı ol­ma­sı, söz­leş­me gö­rüş­me­le­ri­nin, rap rap rap rap rap alt­mış gün­de, sen­di­ka­yı ya gre­ve ya Yük­sek Ha­kem Ku­ru­lu­na ge­tir­miş ol­ma­sı ILO söz­leş­me­le­ri­ne ay­kı­rı.

Grev ya­sak­la­rı çok ge­niş. Ka­mu ça­lı­şan­la­rı­na ne top­lu söz­leş­me hak­kı ver­mi­şiz ne grev hak­kı ver­mi­şiz; ke­sin­lik­le ay­kı­rı.

Eğer ay­kı­rı­lık is­ti­yor­sa­nız, ya­ni, say­mak­la bit­mez de­ğer­li ar­ka­daş­lar. Şim­di, kal­kıp da bü­tün bun­la­rın içe­ri­sin­den bir tek ko­nu­yu ge­ti­re­rek bu yü­ce Mec­li­si ge­ce ya­rı­sı sa­at­ler­ce oya­la­mak hiç man­tık­lı, hiç hak­ka­ni­ye­te uy­gun bir dav­ra­nış de­ğil.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ger­çek­ten, ça­lış­ma ya­şa­mı çok sı­kın­tı­lı bir alan. Ya­ni, geç­ti­ği­miz yüz­yı­lın en ba­şa­rı­lı ör­güt­le­ri ola­rak se­çi­len sen­di­ka­lar bü­tün dün­ya­da can çe­ki­şi­yor bel­ki, ama, Tür­ki­ye'de çok de­rin ya­ra­lar al­dı­lar. Eğer de­mok­ra­tik bir ül­ke­de sen­di­ka­lar bu ka­dar za­yıf­la­mış­sa, de­mok­ra­si­nin gü­ven­ce­si olan ku­rum­lar­da bü­yük bir eroz­yon baş­la­mış de­mek­tir. O ne­den­le, sen­di­ka­la­rın bu dö­nem­de ger­çek­ten ulus­la­ra­ra­sı stan­dart­lar­da ör­güt­le­ne­bil­me­le­ri, ça­lı­şa­bil­me­le­ri, ça­lı­şan­la­rın hem söz­leş­me­li­lik hem sen­di­kal hak­la­rı­nı kul­la­na­bil­me­le­ri için bir tek mad­de­lik dü­zen­le­me yet­mez. Bu­na iliş­kin ne ge­re­kir? Ça­lış­ma Ba­ka­nı ve Hükûmet ola­rak, siz ilk gel­di­ği­niz­de yap­tı­ğı­nız iş, İş Gü­ven­ce­si Ya­sa­sı'nı, 57'nci Hükûme­tin on ve da­ha faz­la iş­çi ça­lış­tı­ran iş­let­me­ler için ön­gör­dü­ğü iş gü­ven­ce­si­ni otuz ve da­ha faz­la iş­çi için de­ğiş­tir­di­niz, kul­la­nıl­maz hâle ge­tir­di­niz.

Ar­ka­sın­dan, İş Ya­sa­sı'nı bü­tün ça­lı­şan­lar…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Çe­tin, lüt­fen to­par­la­yı­nız.

İZ­ZET ÇE­TİN (De­vam­la) - İş Ya­sa­sı'nı, bü­tün ça­lı­şan­lar gi­bi ben de kö­le­lik ya­sa­sı, Or­ta­çağ'ın kö­le­lik ya­sa­sı ola­rak gö­rü­yo­rum ve de­ğer­len­di­ri­yo­rum, o hâle ge­tir­di­niz.

O gün­ler­de -ta­ri­hi­ni de ve­re­yim si­ze- de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, İş Gü­ven­ce­si Ka­nu­nu çık­tık­tan son­ra, bi­lim ko­mis­yo­nu­na, 24 Ey­lül 2004'te "2821 sa­yı­lı Sen­di­ka­lar Ya­sa­sı ve 2822 sa­yı­lı Grev ve Top­lu Söz­leş­me Ya­sa­la­rı­nı da der­hal çı­ka­ra­ca­ğız." de­di­niz, ama, 2004 yı­lın­da bi­lim ku­ru­lu ha­zır­lat­tır­dı­nız. Bu­nu da Sa­yın Ba­kan, 2005 yı­lın­da, ay­nı yıl bü­tün ta­raf­la­ra gön­der­di. Ara­dan iki bu­çuk yıl geç­me­si­ne rağ­men, bu­gü­ne ka­dar Sen­di­ka­lar Ya­sa­sı ve Top­lu Söz­leş­me Ya­sa­la­rı­nı de­ğiş­tir­mek için Mec­li­sin önü­ne ge­tir­me­di­niz. Ni­ye? Çün­kü, IMF, Dün­ya Ban­ka­sı izin ver­mi­yor, çün­kü, Tür­ki­ye'de, ör­güt­lü ke­sim­ler­den kor­ku­lu­yor, ör­güt­len­me­den kor­ku­lu­yor. Ger­çek­ten, Tür­ki­ye'de in­sa­nın zen­gi­ni­ni se­ven­ler, iş­çi­nin de sen­di­ka­sı­zı­nı, eğer müm­kün­se sos­yal gü­ven­ce­si­zi­ni, sos­yal gü­ven­ce­si ol­ma­ya­nı­nı se­vi­yor. Çün­kü, "Alın te­ri ku­ru­ma­dan eme­ğin hak­kı ve­ri­le­cek­tir." de­yip ik­ti­dar ol­mak ve ik­ti­dar ol­duk­tan son­ra da emek­çi­nin ça­nı­na ot tık­mak an­cak AKP'ye ya­kı­şır bir uy­gu­la­ma ola­bi­lir. Onun için -Sa­yın Ça­lış­ma Ba­ka­nı bu­ra­da yok bil­di­ğim ka­da­rıy­la ama- bu­ra­ya, Ça­lış­ma Ba­ka­nı 2821 ve 2822 sa­yı­lı Ya­sa­lar­da­ki de­ği­şik­lik­le­ri ge­ti­re­me­me­nin utan­cıy­la ge­le­me­miş­tir, ben o inanç­ta­yım. Bel­ki ken­di­si ge­tir­mek is­te­di ama, ne Baş­ba­kan­dan ne Hükûmet­ten izin ala­ma­dı ya da sö­zü­nü ge­çi­re­me­di; tıp­kı has­ta­ne­le­rin özel­leş­ti­ril­me­sin­de, has­ta­ne­le­rin, sağ­lık ku­ru­luş­la­rı­nın dev­re­dil­me­sin­de ol­du­ğu gi­bi. O za­man do­kuz say­fa­lık bir muh­tı­ra yaz­mış­tı Ça­lış­ma Ba­ka­nı, "Yap­ma­yın, has­ta­ne­le­rin dev­ri…"

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

SAĞ­LIK, Aİ­LE, ÇA­LIŞ­MA VE SOS­YAL İŞ­LER KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI CEV­DET ER­DÖL (Trab­zon) - Te­şek­kür et, te­şek­kür et.

İZ­ZET ÇE­TİN (De­vam­la) - Te­şek­kür edi­yo­rum.

Sen işa­ret et­tin ora­dan "kes" di­ye Sa­yın Ko­mis­yon Baş­ka­nı; de­ğil­se, Baş­ka­nım böy­le bir şey yap­maz­dı.

BAŞ­KAN - Bu­yu­run.

İZ­ZET ÇE­TİN (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­lar, tıp­kı o za­man ol­du­ğu gi­bi, Ça­lış­ma Ba­ka­nı bu ek­sik­lik­le­ri ge­çi­re­me­me­nin bel­ki de ezik­li­ğiy­le bu­ra­ya ge­le­me­di. Bi­le­mi­yo­rum ne­de­ni­ni.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu de­ği­şik­li­ğe biz "evet" oyu kul­la­na­ca­ğız ama, AKP'nin ça­lış­ma ya­şa­mın­da yap­tı­ğı olum­suz­luk­lar, Ke­nan Ev­ren ve Özal dö­ne­min­den hiç aşa­ğı de­ğil.

Bu­nu be­lir­te­rek, yü­ce Mec­li­si say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­kan. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Çe­tin.

Ta­sa­rı­nın tü­mü üze­rin­de söz is­te­yen, Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na İb­ra­him Öz­do­ğan, Er­zu­rum Mil­let­ve­ki­li.

Sa­yın Öz­do­ğan, bu­yu­run. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

ANA­VA­TAN PAR­Tİ­Sİ GRU­BU ADI­NA İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (Er­zu­rum) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; 1250 sı­ra sa­yı­lı Sen­di­ka­lar Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı hak­kın­da Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lun­mak­ta­yım. He­pi­ni­zi en de­rin say­gı­la­rım­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bü­tün inanç­lar­da emek kut­sal­dır. Bi­zim inan­cı­mız­da da emek kut­sal­dır ve şu cüm­le­ler­le ifa­de edil­miş­tir: "İş­çi­nin al­nı­nın te­ri ku­ru­ma­dan hak­kı­nı ve­ri­niz." di­ye. Fa­kat, iş­çi­nin hak­kı in­sa­noğ­lu­nun in­sa­fı­na terk edil­di­ği za­man, bir­çok za­man, iş­çi­nin hak­kı, ma­ale­sef, al­nı­nın te­ri ku­ru­ma­dan ve­ril­mi­yor. Do­la­yı­sıy­la, in­san­lık, in­sa­noğ­lu, sen­di­ka­laş­ma de­ni­len ku­ru­mu, mü­es­se­se­yi mey­da­na ge­tir­miş­tir. Ya­ni, iş­çi­nin hak­kı­nın al­nı­nın te­ri ku­ru­ma­dan ve­ri­le­bil­me­si için, bu­gün gü­nü­müz­de "sen­di­ka" de­ni­len mü­es­se­se­le­re, ku­rum­la­ra ke­sin­lik­le ih­ti­yaç ol­du­ğu bi­li­ni­yor, ta 18'in­ci yüz­yıl­dan iti­ba­ren.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, sen­di­ka­laş­ma ve iş­çi hak­la­rı me­se­le­si, ça­ğı­mız­da, ar­tık, ide­olo­jik ola­rak ele alın­ma­yan, top­lum­la­rın şe­kil­len­me­sin­de uy­gar­laş­tı­rı­cı ve sos­yal bü­tün­leş­me­yi sağ­la­yan bir ol­gu ola­rak ele alın­mak­ta­dır. İş­çi­le­rin çok önem­li bir bö­lü­mü­nün hâlen 19'un­cu yüz­yıl ça­lış­ma şart­la­rın­da bu­lun­du­ğu ül­ke­miz­de, bu me­se­le­nin, ar­tık, ide­olo­jik de­ğil, az ön­ce sö­zü­nü et­ti­ği­miz ek­sen­de ele alın­ma­sı­nın za­ma­nı gel­miş, hat­ta, geç­miş­tir bi­le. İş­çi hak­la­rı ve sen­di­ka­laş­ma, bir top­lum­da sos­yal ba­rı­şı te­sis et­me­nin ve in­san­la­rın hak­ça ve de­ğer­bi­lir­lik duy­gu­su­na maz­har bir şe­kil­de ya­şa­ya­bil­me­si­nin vaz­ge­çil­mez şart­la­rın­dan­dır. İn­san­la­rın in­san­ca ya­şa­dık­la­rı duy­gu­sun­dan yok­sun ol­ma­la­rı hem bir ül­ke­nin bir­lik ve dir­li­ği­ne za­rar ve­rir hem de o top­lu­mun sos­yal ah­lak ter­bi­ye­si­nin oluş­ma­sı­nı en­gel­le­ye­rek top­lu­mu ve ül­ke­yi za­yıf kı­lar. Ül­ke­miz­de, ma­ale­sef, iş­çi hak­la­rı ve sen­di­ka­laş­ma ko­nu­su önem at­fe­dil­me­yen, kı­yı­ya kö­şe­ye iti­len ve hor gö­rü­len bir hu­su­si­yet ola­rak te­lak­ki edil­mek­te­dir. Av­ru­pa Bir­li­ği­ne uyum sü­re­cin­de bu­lu­nan ül­ke­mi­zin bu alan­da kat et­me­si ge­re­ken hay­li bir yol bu­lun­mak­ta­dır.

De­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, ül­ke­miz­de iş­çi hak­la­rı o ka­dar ge­ri ve se­vi­ye­si o ka­dar dü­şük­tür ki, bu du­ru­mu­muz Av­ru­pa ül­ke­le­ri­nin kra­li­çe­le­ri ta­ra­fın­dan da­hi sor­gu­la­nır ol­muş­tur. Bi­lin­di­ği gi­bi, geç­ti­ği­miz mart ayın­da Hol­lan­da Kra­li­çe­si Tür­ki­ye'yi zi­ya­ret et­miş­ti. Hol­lan­da Kra­li­çe­si­nin Tür­ki­ye'yi zi­ya­re­tin­de çok il­ginç bir şey ol­muş­tu. Hol­lan­da Kra­li­çe­si Be­at­rix, ken­di­si­ne Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nı Sa­yın Ab­dul­lah Gül'ün eş­lik et­ti­ği -ba­sın- Kay­se­ri zi­ya­re­ti es­na­sın­da, bir fab­ri­ka­da ve­ri­len bri­fing es­na­sın­da, "iş­çi­ler na­sıl ör­güt­le­ni­yor, iş­çi­le­re eği­tim ve­ri­yor mu­su­nuz?" şek­lin­de so­ru­lar sor­muş­tu. Sen­di­kal ör­güt­len­mey­le hiç­bir ala­ka­sı ol­ma­yan bir kra­li­çe­nin da­hi Tür­ki­ye'de iş­çi hak­la­rı­nı sor­gu­la­ma­sı ke­sin­lik­le te­sa­dü­fi de­ğil­dir. Hol­lan­da Kra­li­çe­si­nin bu so­ru­la­rı, Av­ru­pa içe­ri­sin­de Tür­ki­ye'de iş­çi hak­la­rı ve iş­çi­le­rin du­ru­muy­la il­gi­li çok olum­suz ka­na­atin bir gös­ter­ge­sin­den baş­ka bir şey de­ğil­dir de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım ve bu ka­na­at, ma­ale­sef, hak­sız bir ka­na­at de de­ğil­dir. Bu­nu he­pi­miz bi­li­yo­ruz. Tür­ki­ye, AK Par­ti İk­ti­da­rı dö­ne­min­de, kra­li­çe­le­re da­hi iş­çi hak­la­rı­nı sor­gu­la­tan bir ül­ke hâli­ne gel­miş­tir ma­ale­sef.

Ve de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Tür­ki­ye'de me­se­la teks­til iş­çi­le­ri­nin du­ru­mu bil­has­sa iç­ler acı­sı­dır. Ör­nek ol­sun di­ye bu­nu an­lat­mak is­ti­yo­rum. Ül­ke­miz­de teks­til iş­çi­le­ri, her tür­lü hak­tan yok­sun iş­çi­le­ri­mi­ze ke­sit ola­rak çok iyi bir ör­nek teş­kil edi­yor. Teks­til sek­tö­rün­de ça­lı­şan iş­çi­le­ri­miz iş gü­ven­ce­sin­den ve sen­di­kal hak­lar­dan ne­re­dey­se ta­ma­men yok­sun­dur. Teks­til iş­çi­le­ri­miz 19'un­cu yüz­yı­lın acı­ma­sız şart­la­rı­na ben­zer şart­lar al­tın­da ha­yat­la­rı­nı ida­me et­ti­re­me­ye­cek ol­ma­nın kor­ku­su içe­ri­sin­de ve bu Hükûmet ta­ra­fın­dan ya­pa­yal­nız bı­ra­kıl­mış va­zi­yet­te­dir­ler. AK Par­ti Hükûme­ti dö­ne­min­de teks­til iş­çi­le­ri bin­ler­ce, top­lu hâlde ma­ale­sef iş­ten çı­ka­rıl­mış­lar­dır. AK Par­ti Hükûme­ti dö­ne­mi, teks­til iş­çi­le­ri­nin yüz­ler­ce ey­le­mi­ne sah­ne ol­muş ve teks­til iş­çi­le­ri bu dö­nem­de Hükûme­tin hiç­bir ko­ru­ma­sı ve ala­ka­sı­na maz­har ola­ma­mış­lar­dır.

Ço­cuk ve ka­dın is­tih­da­mı­nın en ağır­lık­lı ol­du­ğu sek­tör­ler­den bi­ri­si olan teks­til sek­tö­rün­de iş­ten çı­kar­ma­la­rın en önem­li se­bep­le­rin­den bi­ri­si, gir­di ma­li­yet­le­ri­nin yük­sek­li­ği ve Türk fir­ma­la­rı­nın Çin gi­bi dev­ler kar­şı­sın­da re­ka­bet gü­cü­nü ko­ru­ma­da hiç­bir pi­ya­sa dü­zen­le­yi­ci si­ya­si des­tek al­ma­yış­la­rı­dır. Ör­ne­ğin, hav­lu ve bor­noz ih­ra­ca­tıy­la dış pa­zar­da mar­ka ol­ma yo­lun­da iler­le­yen De­niz­li'de teks­til sek­tö­rün­de is­tih­dam da­ral­ma­sı ya­şan­mış­tır. Gir­di ma­li­yet­le­ri, ver­gi ve si­gor­ta pri­mi oran­la­rı gi­bi te­mel sı­kın­tı­lar ne­de­niy­le ve Çin ger­çe­ği­nin dış pa­zar­da iyi­den iyi­ye his­se­dil­me­siy­le bir­lik­te or­ta­ya çok ağır so­run­lar çık­mış­tır. Hem De­niz­li'de hem Uşak'ta hem de Tür­ki­ye'nin de­ği­şik il­le­rin­de hem iş­ve­ren hem de iş­çi tem­sil­ci­le­ri, iş­ten çı­kar­ma­la­rın önem­li ra­kam­la­ra ulaş­tı­ğı­nın al­tı­nı çiz­miş ve Hükûme­ti ge­rek­li ön­lem­le­rin alın­ma­ma­sı hâlin­de top­lu iş­ten çı­kar­ma­la­rın de­vam ede­ce­ği yo­lun­da uyar­mış­lar­dır.

AK Par­ti İk­ti­da­rı bo­yun­ca, hem iş­çi hem iş­ve­ren tem­sil­ci­le­ri, Hükûme­tin hem gir­di ma­li­yet­le­ri ko­nu­sun­da hem de Çin teh­di­di ko­nu­sun­da aci­len iş­ve­re­ni ko­ru­yan ted­bir­ler al­ma­sı ge­rek­ti­ği­nin al­tı­nı çiz­miş­ler, ama, ken­di­le­ri söy­le­miş, ma­ale­sef ken­di­le­ri de din­le­miş­ler­dir. Hükûmet, her alan­da­ki vur­dum­duy­maz­lık ve di­sip­lin­siz­li­ği­ni teks­til ala­nın­da da sür­dür­müş ve hem Türk teks­til sa­na­yii hem de teks­til iş­çi­le­ri önem­li yı­kım­lar ya­şa­mış­lar­dır ve çok zen­gin pat­ron­la­rı­mız da bun­la­rı gü­lüm­se­ye­rek kar­şı­la­mış­lar­dır.

De­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, Tür­ki­ye'de teks­til sa­na­yi­si­nin dı­şa açıl­ma­sı ve bu sek­tö­rün hız­lı sa­na­yi­leş­me po­li­ti­ka­sı­nın li­de­ri se­çil­me­si Gü­ney Ko­re ve Tay­van ile ay­nı ta­rih­le­re rast­lar, an­cak, Tür­ki­ye or­ta, uzun va­de­li ve sağ­lık­lı bir teks­til po­li­ti­ka­sı or­ta­ya ko­ya­ma­dı­ğı, eği­tim ve öğ­re­ti­me ge­re­ken öne­mi ve­re­me­di­ği ve so­nuç­ta, teks­til ma­ki­ne­le­ri ve kim­ya­sal­la­rı sa­na­yi­si­ni ge­liş­ti­re­me­di­ği için, bu­gün Gü­ney Ko­re ve Tay­van'ın ge­ri­sin­de kal­mış­tır. Tür­ki­ye'de teks­til kay­bet­ti­ği za­man aci­len bu­nun ka­za­nıl­ma­sı için ça­lı­şıl­ma­sı ge­rek­mek­te­dir. Bu­nun için ön­ce­lik­le teks­til sek­tö­rü­nün nok­san­lık­la­rı aci­len gi­de­ril­me­li, sek­tö­re sağ­lık­lı bir ya­pı ka­zan­dı­rıl­ma­lı­dır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, AK Par­ti Hükûme­ti eğer teks­til sa­na­yi­sini ih­ma­le de­vam eder­se, da­ha da za­yıf­la­tır ve kü­çül­tür­se, Tür­ki­ye'de ye­ni eko­no­mik ve sos­yal kriz­le­re yol aça­bi­lir. Hükûme­tin aci­len kat­ma de­ğe­ri yük­sek, da­ha ka­li­te­li, mo­da­ya uy­gun gö­rü­nüm ve özel­lik­ler­de ku­maş, öz­gün mal üret­mek ve pa­zar­la­mak he­de­fi­ne ulaş­ma­yı sağ­la­yı­cı dü­zen­le­me ted­bir­le­ri­ni al­ma­sı ge­rek­mek­te­dir.

Teks­til sek­tö­rü en­se­sin­de de­vam­lı sal­la­nan dö­viz ku­ru bas­kı­sı­nın ya­nı sı­ra ener­ji, su ve ya­kıt gi­bi di­ğer ka­mu gir­di­le­ri ma­li­yet­le­ri­nin ra­kip ül­ke­le­re gö­re da­ha yük­sek ol­ma­sın­dan, eği­tim, öğ­re­tim ka­li­te­si­nin dü­şük­lü­ğü, iyi ele­man ye­ter­siz­li­ğin­den, ka­yıt dı­şı iş­çi ça­lış­tı­ran iş­let­me­le­rin hak­sız re­ka­be­tin­den, kim­ya­sal mad­de­ler­de dı­şa aşı­rı ba­ğım­lı­lık­la­rı, iş­çi­nin yük­sek is­tih­dam ma­li­ye­tin­den, sek­tör için özel­lik­le pa­muk­ta sağ­lık­lı ve tu­tar­lı bir des­tek­le­me po­li­ti­ka­sı mey­da­na ge­tir­me­di­ğin­den, mev­zu­at ve bü­rok­ra­si en­gel­le­me­le­rin­den, dış ta­nı­tım ve ta­nı­tım fo­nu ye­ter­siz­li­ğin­den ve yurt dı­şı ti­ca­ret ve mü­şa­vir­lik­le­ri­nin re­or­ga­ni­ze edi­le­me­me­sin­den aza­mi de­re­ce­de mus­ta­rip­tir.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ül­ke­miz­de iş­çi emek­li­le­ri­nin du­ru­mu da ma­ale­sef iç­ler acı­sı­dır. Sa­yı­la­rı 4 mil­yon 356 bi­ni aşan iş­çi emek­li­si, dul ve ye­tim­le­ri­miz sa­bır­la so­run­la­rı­nın çö­zül­me­si­ni şim­di­ye ka­dar hep bek­le­yip dur­du­lar, ma­ale­sef bir so­nuç ala­ma­dı­lar. Çün­kü, AK Par­ti İk­ti­da­rı­nın baş­ka meş­gu­li­yet­le­ri var­dı. AK Par­ti Hükûme­ti ken­di­si­ni hiç­bir za­man iş­çi emek­li­le­rin­den ya­na his­set­me­di bu­gü­ne ka­dar.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, AK Par­ti ik­ti­da­ra ge­lir gel­mez ilk iş ola­rak İş Gü­ven­ce­si Ya­sa­sı'nı ra­fa kal­dır­mış­tır. Bu, AK Par­ti­nin iş­çi­ye ba­kı­şı­nın so­mut bir gös­ter­ge­si­dir. Ömür­le­ri­ni fab­ri­ka­da, köp­rü­de, yol­da, de­ği­şik ima­lat­ha­ne­ler­de ve tür­lü iş yer­le­rin­de, üre­te­rek, ter dö­ke­rek ge­çir­miş olan iş­çi­le­ri­miz, iş­çi emek­li­le­ri­miz mu­hak­kak ki AK Par­ti­nin on­la­ra yap­tı­ğı mu­ame­le­den çok da­ha fark­lı ve  ku­cak­la­yı­cı emek ve ka­dir­bi­lir­lik, bir say­gı ve ko­ru­ma­yı hak et­mek­te­dir­ler.

İş­çi emek­li­le­ri­miz, yıl­lar­ca ça­lış­tık­la­rı ku­rum­lar­da gös­ter­dik­le­ri mü­te­va­zı, say­gı­lı ve hoş­gö­rü­lü an­la­yış­la­rı­nı emek­li­lik ha­yat­la­rın­da da de­vam et­tir­mek­te­dir­ler ve ar­tık öy­le bir hâlde­ler ki iş­çi emek­li­le­ri, ek­mek pa­ra­la­rı­nı çı­kar­mak için gün­de 3-5 YTL kar­şı­lı­ğın­da bir iş­te ça­lış­ma­yı da­hi is­te­mek­te­dir­ler.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, Av­ru­pa Bir­li­ği­ne uyum sü­re­cin­de iş­çi emek­li­le­ri­ne sen­di­kal hak­lar yo­lun­da hiç­bir adım da atıl­ma­mış­tır. Av­ru­pa Bir­li­ğiy­le bü­tün­leş­me yo­lun­da atı­la­cak adım­la­rın  ba­şın­da emek­li­le­ri­miz için ya­pı­la­cak dü­zen­le­me­ler de yer al­ma­lıy­dı, an­cak bu ko­nu­da ma­ale­sef so­mut bir adım atıl­ma­dı. Ya­pı­la­cak kü­çük bir ek dü­zen­le­mey­le emek­li­le­ri­mi­ze çağ­daş ül­ke­ler­de ve Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­le­rin­de ol­du­ğu gi­bi sen­di­ka hak­kı ta­nı­yan bir hük­mün Ana­ya­sa'mı­za tek bir ke­li­mey­le ek­len­me­si ye­ter­li ola­ca­ğı hâlde, Hükûmet cep­he­sin­de bu ko­nu­da hiç­bir çö­züm ni­ye­ti bu­gü­ne ka­dar gös­te­ril­me­miş­tir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, za­ten aç­lık sı­nı­rı­nın al­tın­da bir ge­lir dü­ze­yiy­le ha­yat­la­rı­nı ida­me et­tir­me­ye ça­lı­şan emek­li­le­ri­miz­den sağ­lık hiz­met­le­ri sı­ra­sın­da her ne ad al­tın­da olur­sa ol­sun kat­kı pa­yı alın­ma­sı­nı ön­le­ye­cek ya­sal dü­zen­le­me­ler ya­pıl­ma­sı aci­li­yet­le ge­rek­li ol­du­ğu hal­de, Hükûmet bu hu­sus­ta da ku­lak­la­rı­nı tı­ka­mış ve çö­züm yö­nün­de hiç­bir adım at­ma­mış­tır. Hat­ta, iş­çi emek­li­le­ri, bu kat­kı pay­la­rı­nın kal­dı­rıl­ma­sı­nı bek­ler­ken kap­sam­da­ki ilaç­la­rın sa­yı­sı­nın azal­tıl­ma­sı gün­de­me gel­miş­tir. Hükûme­tin emek­li­ye yö­ne­lik sağ­lık po­li­ti­ka­la­rı, emek­li­le­ri­mi­zi çi­le­den çı­kar­mak­ta­dır ve bu ko­nu­lar­da, emek­li­le­ri­mi­zin bek­len­ti­le­ri­ne ce­vap ve­re­bi­le­cek hiç­bir sa­mi­mi gay­ret gö­re­me­dik şu ana ka­dar. Hükûmet, iş­çi emek­li­le­ri­ne kar­şı iz­le­di­ği po­li­ti­ka ile de hal­kın gö­zün­de­ki ye­ri­ni, olum­suz ye­ri­ni al­mış­tır. Hükûmet, iş­çi emek­li­si­nin de­ğil, IMF'nin tem­sil­ci­si ol­du­ğu­nu gös­ter­miş­tir.

De­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, şu­nun hiç kim­se ta­ra­fın­dan unu­tul­ma­ma­sı ge­re­kir ki, gü­nü­müz­de, ulus­la­rın ge­liş­miş­li­ği ve dün­ya­da­ki say­gın­lı­ğı, iş­çi hak­la­rı­nın ge­liş­miş­li­ğiy­le öl­çül­mek­te­dir. Ül­ke­mi­zi de­ğer­len­di­ren Av­ru­pa­lı, bi­zim lüks otel­le­ri­mi­ze ve­ya dar bir gru­bun is­ti­fa­de et­ti­ği sos­yal stan­dart­la­ra de­ğil, dar ge­lir­li in­san­la­rı­mı­zın, iş­çi­le­ri­mi­zin, emek­li­le­ri­mi­zin na­sıl ya­şa­dık­la­rı­na bak­mak­ta­dır. Ül­ke­le­rin uy­gar­lık dü­ze­yi, gü­nü­müz­de bu­na ba­kı­la­rak bir kri­ter ka­zan­mak­ta­dır ve Av­ru­pa Bir­li­ğiy­le iliş­ki­le­ri­miz­de en be­lir­le­yi­ci nok­ta­lar­dan bi­ri­si, iş­çi hak­la­rı ve sen­di­ka­laş­ma­da kat ede­ce­ği­miz ve­ya kat et­me­ye­ce­ği­miz me­sa­fe ola­cak­tır.

De­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, geç­ti­ği­miz bir iki se­ne­den be­ri, sen­di­kal hak­lar, Tür­ki­ye-Av­ru­pa Bir­li­ği iliş­ki­le­rin­de ön pla­na çık­ma­ya baş­la­mış­tır. Av­ru­pa Bir­li­ğiy­le mü­za­ke­re sü­re­cin­de, sos­yal ve sen­di­kal hak­la­rı ge­liş­tir­me imkânı, önem­li aç­maz­la­rı da için­de ba­rın­dır­mak­ta­dır. Sen­di­kal hak­la­rı­mı­zın Av­ru­pa Bir­li­ği cep­he­si­ne yan­sı­yış bi­çi­mi­ni bi­raz ör­nek­le­mek is­ti­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, Brük­sel'de, 28-29 Ka­sım 2005 ta­rih­le­ri ara­sın­da ya­pı­lan Tür­ki­ye-Av­ru­pa Bir­li­ği Kar­ma İs­ti­şa­re Ko­mi­te­si Top­lan­tı­sı'nda, sen­di­kal hak­lar gün­de­me dam­ga­sı­nı -ha­tır­lar­sa­nız- vur­muş­tu. 1995'te iki ta­raf­ta­ki eko­no­mik ve top­lum­sal ör­güt­ler ara­sın­da di­ya­lo­ğun sağ­lan­ma­sı ama­cıy­la oluş­tu­ru­lan Kar­ma İs­ti­şa­re Ko­mi­te­si Top­lan­tı­sı'nda, Tür­ki­ye ve Av­ru­pa Bir­li­ğin­den emek ör­güt­le­ri, iş­ve­ren­ler ve di­ğer si­vil top­lum ör­güt­le­ri yer alı­yor. Bir sos­yal di­ya­log ze­mi­ni ol­man Kar­ma İs­ti­şa­re Ko­mi­te­si Top­lan­tı­sı'ndan iki gün ön­ce ise Tür­ki­ye'de fark­lı bir sos­yal di­ya­log ör­ne­ği ya­şan­dı. Sen­di­kal hak­lar için ba­rış­çı bir gös­te­ri dü­zen­le­mek is­te­yen Eği­tim-Sen üye­si öğ­ret­men­ler, po­lis ta­ra­fın­dan şid­det kul­la­nı­la­rak en­gel­len­miş­ti, bü­tün ka­mu­oyu bu­nu ha­tır­lar. Bu, Kar­ma İs­ti­şa­re Ko­mi­te­si Top­lan­tı­sı'nda ko­nu­şan Av­ru­pa Bir­li­ği Ge­niş­le­me Ko­mi­se­ri Ol­li Rehn, Tür­ki­ye'de sen­di­kal hak­la­rın, özel­lik­le sen­di­ka­laş­ma, top­lu pa­zar­lık ve grev hak­kı­nın tam ola­rak sağ­lan­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni vur­gu­la­yıp öğ­ret­men gös­te­ri­le­ri­ne yö­ne­lik po­lis şid­de­ti­ni eleş­ti­rir­ken, Sa­yın Baş­ba­kan Er­do­ğan, öğ­ret­men­le­re yö­ne­lik şid­de­ti âde­ta sa­hip­le­ni­yor ve po­li­si de­ğil, öğ­ret­men­le­ri suç­lu­yor­du. Bu şa­şır­tı­cı ve ye­ni bir tab­lo de­ğil. Zi­ra, sen­di­kal hak­lar ,Av­ru­pa Bir­li­ği uyum sü­re­ci­nin en çok ih­mal edi­len ala­nı­dır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, 2005 Ekim ve Ka­sım ay­la­rın­da açık­la­nan Mü­za­ke­re Çer­çe­ve Bel­ge­si, Ka­tı­lım Or­tak­lı­ğı Bel­ge­si ve İler­le­me Ra­po­ru Av­ru­pa Bir­li­ği uyu­mu­nun kla­sik hak ve öz­gür­lük­ler yak­la­şı­mıy­la sı­nır­lı bir sü­reç ol­ma­dı­ğı­nın, sos­yal hak­la­ra ve ye­ni ku­şak hak­la­ra da en az kla­sik hak­lar ka­dar say­gı gös­te­ril­me­si ge­rek­ti­ği­nin al­tı­nı da çi­zi­yor­du. AK Par­ti Hükûme­ti sen­di­kal hak­lar ko­nu­sun­da vur­dum­duy­maz, hat­ta sis­te­ma­tik bir ih­lal tu­tu­mu ser­gi­ler­ken, Av­ru­pa Bir­li­ği bel­ge­le­ri­nin eleş­ti­ri do­zu­nun art­tı­ğı da gö­rü­lü­yor­du. Önü­müz­de­ki yıl­lar bo­yun­ca, Tür­ki­ye-Av­ru­pa Bir­li­ği iliş­ki­le­rin­de, sos­yal ve sen­di­kal hak­lar ala­nın­da özel bir yo­ğun­laş­ma ya­şa­na­cak­tır mu­hak­kak. Ni­te­kim, bu­nun iz­le­ri­ni, mü­za­ke­re sü­re­ci­nin te­mel bel­ge­le­rin­de de gör­mek ve mü­şa­he­de et­mek müm­kün­dür. Av­ru­pa Bir­li­ği­nin 2005 bel­ge­le­rin­de Tür­ki­ye'de­ki sen­di­kal hak sı­nır­la­ma­la­rı­na özel bir vur­gu ya­pıl­dı­ğı göz­le­ni­yor de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım. Mü­za­ke­re Çer­çe­ve Bel­ge­si, Av­ru­pa Bir­li­ği­nin Tür­ki­ye'den di­ğer alan­lar­da­ki de­mok­ra­tik­leş­me ya­nın­da Ulus­la­ra­ra­sı Ça­lış­ma Ör­gü­tü stan­dart­la­rın­da sen­di­kal hak­la­rın sağ­lan­ma­sı­nı ta­lep et­ti­ği­nin al­tı­nı da çiz­miş­tir.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu­nun da öte­sin­de, Çer­çe­ve Bel­ge­si'nde, ara­la­rın­da ifa­de öz­gür­lü­ğü, ka­dın hak­la­rı ve sen­di­kal hak­la­rın da bu­lun­du­ğu ko­nu­lar­da cid­di ve sü­rek­li ih­lal­le­rin gö­rül­me­si du­ru­mun­da mü­za­ke­re­le­rin as­kı­ya alı­na­bi­le­ce­ği de be­lir­til­miş­ti. Mü­za­ke­re sü­re­cin­de yol ha­ri­ta­sı ni­te­li­ği ta­şı­yan 2005 Ka­tı­lım Or­tak­lı­ğı Bel­ge­si ön­ce­ki yıl­lar­dan çok da­ha net bi­çim­de sen­di­kal hak­la­ra "Si­ya­si kri­ter­ler" bö­lü­mün­de ve ay­rı bir baş­lık al­tın­da yer ver­di ve tam say­gı is­te­di bu­na.

Ka­tı­lım Or­tak­lı­ğı Bel­ge­si, sen­di­kal ör­güt­len­me, top­lu pa­zar­lık ve grev hak­la­rı­nı özel­lik­le sa­ya­rak, bu ko­nu­lar­da norm­la­rı­na ve il­gi­li Ulus­la­ra­ra­sı Ça­lış­ma Ör­gü­tü söz­leş­me­le­ri­ne nok­san­sız uyum sağ­lan­ma­sı­nı is­te­di. Böy­le­ce, Av­ru­pa Bir­li­ği sen­di­kal hak­lar­da çı­ta­yı tar­tış­ma­sız bir bi­çim­de ILO, ya­ni Ulus­la­ra­ra­sı Ça­lış­ma Ör­gü­tü stan­dart­la­rı dü­ze­yi­ne yük­selt­ti.

De­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, 2005 İler­le­me Ra­po­ru da ön­ce­ki iler­le­me ra­por­la­rı gi­bi sen­di­kal hak­la­rı ILO stan­dart­la­rı te­me­lin­de ele al­dı ve bu ko­nu­da "Si­ya­si kri­ter­ler" bö­lü­mün­de kap­sam­lı de­ğer­len­dir­me­ler­de bu­lun­du. Bu ra­po­ra gö­re, sen­di­ka­laş­ma hak­kı, top­lu pa­zar­lık hak­kı ve grev hak­kı üze­rin­de cid­di kı­sıt­la­ma­lar var­lı­ğı­nı sür­dü­rü­yor ve Tür­ki­ye hâlâ ILO stan­dart­la­rı­nı kar­şı­la­ma­da ye­ter­siz.

Ve de­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu tes­pit 2005 mü­za­ke­re ta­ri­hin­den sa­de­ce bir ay ön­ce ER­DE­MİR Ma­den İş­let­me­sin­de­ki gre­vi millî gü­ven­lik ge­rek­çe­siy­le en­gel­le­yen Hükûme­te açık bir ce­vap ni­te­li­ği­ni de ta­şı­yor­du.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Öz­do­ğan lüt­fen to­par­la­yı­nız.

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (De­vam­la) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­ka­nım.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, İler­le­me Ra­po­ru'nda çok sa­yı­da sen­di­kal hak ih­la­li ve kı­sıt­la­ma ör­nek­le­ne­rek, de­ğiş­ti­ril­me­si ta­lep edi­li­yor­du. İler­le­me Ra­po­ru'nda yer alan eleş­ti­ri­ler­den bi­ri de yi­ne son de­re­ce önem­li: Ra­por, sen­di­kal fa­ali­yet­le­ri ne­de­niy­le iş­çi­le­rin iş­ten atıl­dı­ğı­na ve ka­mu gö­rev­li­le­ri­nin sü­rül­dü­ğü­ne işa­ret edi­yor­du. Türk-İş ta­ra­fın­dan ha­zır­la­nan ve Ey­lül 2005'te Av­ru­pa Ko­mis­yo­nu­na su­nu­lan bir ra­por­da 2004 yı­lın­da 11.968 iş­çi­nin sen­di­ka­laş­ma ne­de­niy­le iş­ten atıl­dı­ğı be­lir­til­miş­ti.

Ta­bii, bu zu­lüm­le­ri gö­rü­yor­su­nuz de­ğer­li ar­ka­daş­lar. Bun­la­rı hiç­bir vic­dan ka­bul et­mez di­yo­rum. Av­ru­pa Bir­li­ği mü­za­ke­re sü­re­ci, Tür­ki­ye'de sos­yal ve sen­di­kal hak­la­rın ge­liş­ti­ril­me­si açı­sın­dan önem­li imkânlar içe­ri­yor ay­nı za­man­da. An­cak, bu imkânın ger­çek­leş­ti­ril­me­si­nin ba­zı aç­maz­la­rı da bu­lun­mak­ta­dır. Aç­maz­lar­dan bi­rin­ci­si, Av­ru­pa Bir­li­ği sü­re­ci­ni sos­yal ve sen­di­kal hak­lar­dan haz­zet­me­yen, sev­me­yen, her tür­lü li­be­ra­liz­min sı­nır­la­rı­nı aş­mış bir ik­ti­sat po­li­ti­ka­sı­na sa­hip bir si­ya­sal par­ti, ya­ni AK Par­ti, geç­ti­ği­miz beş se­ne­yi he­ba et­ti. 

AK Par­ti­nin da­yan­dı­ğı sos­yal di­na­mik­ler de sen­di­kal ve sos­yal hak­lar ba­kı­mın­dan ve bun­lar­la ba­rı­şık bu­lun­ma­mak­ta­dır. Tam ter­si­ne, kü­re­sel ser­ma­yey­le ek­lem­len­me­le­ri­nin, re­ka­bet güç­le­ri­nin önün­de sen­di­ka­la­rı ve sos­yal hak­la­rı teh­dit ola­rak gö­rü­yor­lar.

Av­ru­pa Bir­li­ği mü­za­ke­re sü­re­ci­nin sos­yal du­yar­lı­lık­la­rı olan bir ik­ti­dar ara­cı­lı­ğıy­la yü­rü­tü­le­mi­yor ol­ma­sı, sos­yal hak­lar açı­sın­dan en bü­yük aç­maz­lar­dan bi­ri­si­dir ve de­ğer­li ar­ka­daş­lar, ül­ke­miz­de mü­za­ke­re sü­re­ci­nin sos­yal bo­yu­tu­nu sa­hip­le­nen ve bu ko­nu­da ça­ba har­ca­yan et­kin bir par­ti­nin yok­lu­ğu her aşa­ma­da ken­di­ni his­set­tir­mek­te­dir.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Öz­do­ğan, lüt­fen… Te­şek­kür için bu­yu­run.

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (De­vam­la) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­ka­nım.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, yü­ce Mec­li­sin önü­ne ge­ti­ri­len bu ka­nun ta­sa­rı­sı­nı biz de Ana­va­tan Par­ti­si ola­rak el­bet­te ki des­tek­li­yo­ruz, ama, bu­ra­da bir ben­zet­me yap­ma­dan ge­çe­me­ye­ce­ğim. Tür­ki­ye'de­ki sen­di­ka­cı­lı­ğın ve iş­çi­le­rin, sen­di­ka­cı­la­rın o ka­dar bü­yük so­run­la­rı var ki, an­cak de­ve­de bir ku­lak mi­sa­li de­ğil, de­ve­de bir tüy mi­sa­li bir me­se­le alın­mış, yü­ce Mec­li­sin önü­ne ge­ti­ril­miş­tir. Ya­ni, bu­na kar­ga­lar bi­le gü­ler di­yo­rum, he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Öz­do­ğan.

Ta­sa­rı­nın tü­mü üze­rin­de AK Par­ti Gru­bu adı­na söz is­te­yen Mus­ta­fa Nu­ri Ak­bu­lut, Er­zu­rum Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Ak­bu­lut. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

AK PAR­Tİ GRU­BU ADI­NA MUS­TA­FA NU­Rİ AK­BU­LUT (Er­zu­rum) - Sa­yın Baş­ka­nım, de­ğer­li ar­ka­daş­lar; he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, Sen­di­ka­lar Ka­nu­nu'nun bir mad­de­si­nin de­ğiş­ti­ril­me­siy­le il­gi­li bir ka­nu­nu gö­rü­şü­yo­ruz. Bi­raz ön­ce Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na ko­nu­şan ar­ka­da­şı dik­kat­le iz­le­dim. Ya­pı­lan de­ği­şik­lik­le il­gi­li ola­rak tek bir ke­li­me söy­le­me­di, sa­de­ce so­nun­da "Bu de­ği­şik­lik de­ve­de tüy  mi­sa­li ka­lır bir de­ği­şik­lik." di­ye eleş­tir­di, ko­nuş­ma­sı­nın ağır­lık­lı bö­lü­mü­nü Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si­ni ken­di gö­züy­le yer­den ye­re vu­ra­rak ta­mam­la­dı.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bil­di­ği­niz gi­bi, bu ar­ka­da­şı­mız Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si ça­tı­sı al­tı­na AK Par­ti­den Er­zu­rum mil­let­ve­ki­li ola­rak gir­di, 2005 yı­lın­da is­ti­fa et­ti, Doğ­ru Yol Par­ti­si­ne ka­tıl­dı. Doğ­ru Yol Par­ti­si­nin iki ay son­ra ya­pı­lan ge­nel ku­ru­lun­da ge­nel ida­re ku­ru­lu­na se­çi­le­me­me­si üze­ri­ne apar to­par Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­sin­de bir ba­sın top­lan­tı­sı yap­tı­lar üç mil­let­ve­ki­li ve ora­da Türk si­ya­si ta­ri­hi­ne…

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (Er­zu­rum) - Üç de­ğil dört.

MUS­TA­FA NU­Rİ AK­BU­LUT (De­vam­la) - …ka­ra bir say­fa ola­rak ge­çe­cek utanç ve­ri­ci kir­li ça­ma­şır­la­rı or­ta­ya dök­tü­ler. Al­lah ede­cek, ken­di el­le­riy­le ken­di­le­ri­ni -ta­bi­ri ca­iz­se- Tür­ki­ye'ye re­zil et­ti­ler. Ora­da de­di­ler ki: "Biz Doğ­ru Yol Par­ti­si­ne ka­tı­lır­ken Doğ­ru Yol Par­ti­si Ge­nel Baş­ka­nı bi­ze...

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (Er­zu­rum) - Ben kim­se­nin ma­lı­nı çal­ma­dım. Utanç ve­ri­ci olan odur. Sen ken­di­ne bak!

MUS­TA­FA NU­Rİ AK­BU­LUT (De­vam­la) - ..."Se­çi­le­ce­ği­niz il­ler­den bi­rin­ci sı­ra mil­let­ve­kil­li­ği sı­ra­sı ve­re­ce­ğiz..."

BAŞ­KAN - Sa­yın Ak­bu­lut... Sa­yın Ak­bu­lut.

MUS­TA­FA NU­Rİ AK­BU­LUT (De­vam­la) - De­ğer­li Baş­ka­nım, he­men ge­le­ce­ğim.

BAŞ­KAN - Lüt­fen Sa­yın Ak­bu­lut...

MUS­TA­FA NU­Rİ AK­BU­LUT (De­vam­la) - "...ve ge­nel ida­re ku­ru­lu­na ala­ca­ğım." de­di.

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (Er­zu­rum) - Sen, cin ol­ma­dan çarp­tın!

MUS­TA­FA NU­Rİ AK­BU­LUT (De­vam­la) - Bu ar­ka­da­şı­mız ora­da de­di ki: "Ben, sü­mük­lü bir ço­cuk ve ko­nu man­ke­ni ol­ma­dı­ğı­mı gös­ter­mek için is­ti­fa et­tim." Bir müd­det son­ra Ana­va­tan Par­ti­si­ne geç­ti. Her fır­sat­ta kür­sü­ye ge­li­yor, Ana­va­tan Par­ti­si­nin aley­hi­ne ko­nu­şu­yor.

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (Er­zu­rum) - AK Par­ti­nin, AK Par­ti­nin...

MUS­TA­FA NU­Rİ AK­BU­LUT (De­vam­la) - AK Par­ti aley­hi­ne ko­nu­şu­yor.

Al­lah ede­cek, son gün­ler­de... Ta­bii, se­çim­ler yak­la­şı­yor, ya­pı­lan an­ket­ler­de Ana­va­tan Par­ti­si yüz­de 1'ler­de, ka­tıl­ma­ya ça­lış­tık­la­rı Doğ­ru Yol Par­ti­si yüz­de 4 ci­va­rın­da. Bun­lar bir ara­ya ge­lir­ler­se, gü­ya, ba­ra­jı aşa­cak­lar ve bu ar­ka­da­şı­mız da o za­man "ya­lan­cı" de­di­ği, "sö­zün­de dur­maz" de­di­ği Doğ­ru Yol Par­ti­si­nin Ge­nel Baş­ka­nı­nın Baş­ka­nı ol­du­ğu par­ti­nin ça­tı­sı al­tın­da si­ya­set yap­ma­ya de­vam edi­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bir mil­let­ve­ki­li, bel­ki, şart­la­rın ge­rek­tir­di­ği, çok olum­suz şart­lar al­tın­da bel­ki par­ti­sin­den is­ti­fa ede­bi­lir, bel­ki bir baş­ka par­ti­ye de ka­tı­la­bi­lir. Bu­nu an­la­yış­la kar­şı­la­mak müm­kün­dür.

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Sen­di­ka­cı­lık­tan bah­set kar­de­şim, biz on­la­rı mı din­le­ye­ce­ğiz ya?

MUS­TA­FA NU­Rİ AK­BU­LUT (De­vam­la) - Ama...

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - AKP'nin ça­lış­ma ya­şa­mı­na ba­kı­şı­nı bir gö­re­yim ben bu ya­sa­da. Bu ya­sa­dan ne an­la­dın sen? Bir onu an­lat.

MUS­TA­FA NU­Rİ AK­BU­LUT (De­vam­la) - Bu­ra­da siz de hikâye an­lat­tı­nız. Ben şim­di ge­le­ce­ğim.

Ama, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si gi­bi onur­lu bir ça­tı­nın al­tı­na gir­dik­ten son­ra, ken­di­si­ni bu­ra­ya ta­şı­yan par­ti aley­hi­ne ko­nuş­ma­sı­nı...

BAŞ­KAN - Sa­yın Ak­bu­lut... Sa­yın Ak­bu­lut, lüt­fen ko­nu­ya ge­lir mi­sin.

MUS­TA­FA NU­Rİ AK­BU­LUT (De­vam­la) - Ta­mam­lı­yo­rum De­ğer­li Baş­kan.

BAŞ­KAN - Sa­yın Ak­bu­lut, lüt­fen...

MUS­TA­FA NU­Rİ AK­BU­LUT (De­vam­la) - ...in­sa­ni de­ğer­ler­le bağ­daş­tır­mak müm­kün mü? Bu­nu yü­ce mil­le­ti­mi­zin tak­di­ri­ne su­nu­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bi­raz ön­ce yi­ne Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na...

BAŞ­KAN - Sa­yın Ak­bu­lut... Sa­yın Ak­bu­lut...

NA­İL KA­MA­CI (An­tal­ya) - Ko­nuş­sun, ko­nuş­sun.

MUS­TA­FA NU­Rİ AK­BU­LUT (De­vam­la) - Ben ko­nu­ya gel­dim Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Lüt­fen Sa­yın Ak­bu­lut...

MUS­TA­FA NU­Rİ AK­BU­LUT (De­vam­la) - Evet, şim­di, Sen­di­ka­lar Ka­nu­nu'yla il­gi­li ko­nu­şa­ca­ğım.

NA­İL KA­MA­CI (An­tal­ya) - İyi iyi, de­vam et!

MUS­TA­FA NU­Rİ AK­BU­LUT (De­vam­la) - Ko­nu şu: Sen­di­ka­lar Ka­nu­nu'nun 14'ün­cü mad­de­si­nin 14'ün­cü fık­ra­sın­da bir de­ği­şik­lik ya­pı­lı­yor. Ora­da, şu an­da­ki Sen­di­ka­lar Ka­nu­nu hük­mü­ne gö­re, sen­di­ka ve­ya kon­fe­de­ras­yo­nun ge­nel ku­rul dı­şın­da­ki zo­run­lu or­gan­la­rın­da gö­rev ala­bil­mek için en az on yıl ça­lış­mış ol­mak şar­tı ge­ti­ri­li­yor.

Şim­di, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­li ar­ka­daş gel­di bu­ra­ya, "Bu sa­de­ce bir mad­de­lik sen­di­ka ka­nu­nu de­ği­şik­li­ği, iş­te çok faz­la de­ği­şik­lik­ler ol­ma­sı la­zım­dı." di­ye,  taa 12 Ey­lül­den baş­la­yıp, 12 Ey­lü­lün acı­sı­nı -herhâlde şim­di ak­lı­na gel­miş ola­cak- yir­mi ye­di yıl son­ra bu­ra­da, kür­sü­den ifa­de et­me ge­re­ği­ni duy­du.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar...

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - "12 Ey­lül'den bu ya­na sağ si­ya­set­çi­ler" de­dim.

MUS­TA­FA NU­Rİ AK­BU­LUT (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­lar, şim­di, bu de­ği­şik­li­ğin se­be­bi ne? 2001 yı­lın­da, 57'nci Hükûmet za­ma­nın­da Ana­ya­sa'da kap­sam­lı bir de­ği­şik­lik ya­pı­lı­yor…

İZZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Kap­sam­lı mı?

MUS­TA­FA NU­Rİ AK­BU­LUT (De­vam­la) - …ve 34 mad­de­lik, 35 mad­de­lik bir de­ği­şik­lik ya­pı­lı­yor.

İZZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Ne za­man?

MUS­TA­FA NU­Rİ AK­BU­LUT (De­vam­la) - Bu­ra­da, 2001 yı­lın­da.

Bu­ra­da, Ana­ya­sa'nın 51'in­ci mad­de­si sen­di­kal fa­ali­yet­ler­le il­gi­li. Ora­da­ki de­ği­şik­lik ya­pıl­ma­dan ön­ce­ki hu­sus şöy­le: "İş­çi sen­di­ka ve üst ku­ru­luş­la­rın­da yö­ne­ti­ci ola­bil­mek için en az on yıl bil­fi­il ça­lış­mış ol­ma şar­tı ara­nır." di­yor. 2001 yı­lın­da Ana­ya­sa'da­ki bu hü­küm çı­ka­rı­lın­ca, Ana­ya­sa'nın 51'in­ci mad­de­siy­le Sen­di­ka­lar Ka­nu­nu'nun 14'ün­cü mad­de­sin­de­ki bu fık­ra bir­bi­riy­le çe­li­şir hâle ge­li­yor.

Şim­di, de­ğer­li ko­nuş­ma­cı bu­ra­ya gel­di­ğin­de, "Efen­dim, ni­ye kap­sam­lı de­ği­şik­lik ya­pıl­ma­dı?", "Ni­ye şim­di­ye ka­dar de­ği­şik­lik ya­pıl­ma­dı?" gi­bi söz­ler söy­le­di­ler. De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri­miz de çok iyi bi­li­yor­lar, bü­tün mil­le­ti­miz de şa­hit. Ar­ka­daş­lar, 22'nci Dö­nem Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti ta­ri­hin­de hem sü­re ola­rak hem de kap­sam ola­rak en faz­la ça­lı­şan ve en kap­sam­lı ya­sa­la­rı Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­sin­den ge­çi­ren bir dö­nem ol­muş­tur, sa­yı iti­ba­rıy­la da böy­le­dir, kap­sam iti­ba­rıy­la da böy­le­dir.

Evet, bu tek mad­de­lik bir de­ği­şik­lik­tir, ama Ana­ya­sa'da ya­pı­lan de­ği­şik­li­ğe uy­gun ola­rak zo­run­lu ola­rak ya­pıl­ma­sı ge­re­ken bir de­ği­şik­lik­tir.

Tek mad­de­nin dı­şın­da biz yüz­ler­ce mad­de­lik ka­nun­lar da ge­çir­dik. Bu­ra­da, Türk Ce­za Ka­nu­nu'nu tü­müy­le de­ğiş­tir­dik, Ce­za Mu­ha­ke­me­si Ka­nu­nu'nu tü­müy­le de­ğiş­tir­dik. Yi­ne, bu­na pa­ra­lel ola­rak İn­faz Ka­nu­nu'nu de­ğiş­tir­dik, çok kap­sam­lı Ban­ka­lar Ka­nu­nu'nu de­ğiş­tir­dik.

İZZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Ser­ma­ye­ye hiz­met et­me­din de­me­dik ki sa­na, iş­çi sı­nı­fı­na hiz­met et­me­din sen.

MUS­TA­FA NU­Rİ AK­BU­LUT (De­vam­la) - Ya­ni, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si, de­min de söy­le­di­ğim gi­bi, hem ka­nun ade­di ola­rak çok faz­la ka­nun çı­ka­ran ça­lış­kan bir Mec­lis­tir hem de top­lu­mun ge­niş ke­sim­le­ri­ni dü­zen­le­yen çok kap­sam­lı ka­nun­la­rı ge­çi­ren, ha­ki­ka­ten çok ve­rim­li ça­lı­şan bir Mec­lis ol­muş­tur.

Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, Sen­di­ka­lar Ka­nu­nu'nda baş­ka de­ği­şik­lik­ler ya­pıl­ma­sı ge­rek­mez mi? Evet, ge­re­kir. Şim­di, 2003 yı­lı ile 2005 yıl­la­rı ara­sın­da Der­nek­ler Ka­nu­nu'nda kap­sam­lı de­ği­şik­lik­ler ya­pıl­dı, Me­de­ni Ka­nun'da de­ği­şik­lik­ler ya­pıl­dı. Ana­ya­sa'nın 90'ın­cı mad­de­si­nin son fık­ra­sı ki, bu çok önem­li. Bil­di­ği­niz gi­bi, usu­lü­ne uy­gun ola­rak yü­rür­lü­ğe gir­miş olan ulus­la­ra­ra­sı söz­leş­me­ler te­mel hak ve hür­ri­yet­ler nok­ta­sın­da iç hu­kuk hü­küm­le­riy­le çe­li­şir­se, ulus­la­ra­ra­sı söz­leş­me hü­küm­le­ri­ne üs­tün­lük ta­nı­nı­yor. Ge­rek bu du­rum ge­rek Av­ru­pa Bir­li­ği­nin iler­le­me ra­por­la­rı ge­rek ILO ör­gü­tü­nün öne­ri­le­ri doğ­rul­tu­sun­da, Sen­di­ka­lar Ka­nu­nu tas­la­ğı, ta­sa­rı­sı ha­zır­lan­dı. Bu­nu de­ğer­li sen­di­ka­cı ar­ka­da­şı­mız da bi­li­yor. Bi­lim Ku­ru­lu­nun ha­zır­la­dı­ğı bu tas­lak üze­rin­de ça­lı­şıl­dı ve sos­yal ta­raf­la­rın gö­rüş­le­ri­ne su­nul­du. Hat­ta 2005 yı­lı so­nun­da bir de top­lan­tı dü­zen­len­di. Bu top­lan­tı­da, Top­lu İş Söz­leş­me­si, Grev ve Lo­kavt Ka­nu­nu'nda da de­ği­şik­lik­ler ya­pıl­ma­sı ge­rek­ti­ği­ne, bu ne­den­le hem 2821 hem 2822 sa­yı­lı ya­sa­la­rın bir­lik­te ele alın­ma­sı ge­re­ği­ne işa­ret edil­di ve ger­çek­ten çok kap­sam­lı bir ça­lış­ma ya­pıl­dı.

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Beş yıl­dır ni­ye ge­tir­me­di­niz?

MUS­TA­FA NU­Rİ AK­BU­LUT (De­vam­la) - Efen­dim?..

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Ni­ye ge­tir­me­di­niz bu­nu beş yıl­dır?

MUS­TA­FA NU­Rİ AK­BU­LUT (De­vam­la) - Ha, onu ben de söy­lü­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, iş ha­ya­tı­nı, ça­lış­ma ha­ya­tı­nı çok ge­niş bir şe­kil­de il­gi­len­di­ren çok kap­sam­lı bu iki ya­sa ta­sa­rı tas­la­ğı üze­rin­de ya­pı­lan ça­lış­ma­lar sen­di­ka­la­ra su­nul­du ve sen­di­ka­lar bun­la­ra za­man içe­ri­sin­de ce­vap ver­di­ler. Me­se­la, Dev­rim­ci İş­çi Sen­di­ka­la­rı Kon­fe­de­ras­yo­nu 2006 yı­lı so­nu or­ta­la­rın­da ce­vap ver­di. Yi­ne, Tür­ki­ye İş­çi Sen­di­ka­la­rı Kon­fe­de­ras­yo­nu 2006 yı­lı Ekim ayın­da ce­vap ver­di. İş­ve­ren Sen­di­ka­la­rı Kon­fe­de­ras­yo­nu, yi­ne 2006 yı­lı­nın Ara­lık ayın­da ce­vap ver­di, Hak-İş de 2007'nin baş­la­rın­da ver­di. Ya­ni, hem 2821 sa­yı­lı Sen­di­ka­lar Ka­nu­nu ta­sa­rı tas­la­ğı hem de Top­lu İş Söz­leş­me­si, Grev ve Lo­kavt Ka­nu­nu üze­rin­de ça­lış­ma­lar son aşa­ma­ya gel­di.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, he­pi­miz bi­li­yo­ruz ki, bu­gü­ne ka­dar ya­pı­lan iş­ler Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si­ne rağ­men ya­pıl­dı. Ya­ni, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­ni ge­rek Ge­nel Ku­ru­lu­nu ge­rek ko­mis­yon­la­rı ça­lış­tır­ma­mak için ar­ka­daş­la­rı­mız yo­ğun gay­ret içe­ri­sin­de. Ben ge­çen­ki bir ko­nuş­mam­da da söy­le­dim. Ya­ni, mil­le­ti­miz Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­sin­den bir şey bek­le­mi­yor "za­rar ver­me­yin ye­ter" di­yor, ama ne ya­zık ki, za­rar ver­me­me­yi bi­le mil­le­te çok gö­rü­yor­lar.

Şim­di, ni­ye ge­tir­me­di­ler? Biz han­gi ka­nu­nu ge­tir­sek "Bu ka­nu­nun gö­rü­şül­me­si­ne ge­rek yok. Ni­ye Mec­li­si bu ka­dar çok ça­lış­tı­rı­yor­su­nuz? Bu ça­lış­ma iş­çi hak­la­rı­na da, sen­di­kal hak­la­ra da ay­kı­rı­dır." fa­lan di­yor­lar.

NA­İL KA­MA­CI (An­tal­ya) - Ce­nev­re Söz­leş­me­si'ne ay­kı­rı.

MUS­TA­FA NU­Rİ AK­BU­LUT (De­vam­la) - Ama, di­ğer ta­raf­tan da…

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Se­nin ter­cü­me­ne ge­rek yok. Biz Türk­çe ko­nu­şu­yo­ruz hem de çok da gü­zel kul­la­nı­rız Türk­çe'yi.

MUS­TA­FA NU­Rİ AK­BU­LUT (De­vam­la) - …kür­sü­ye kim çı­kar­sa çık­sın, şu ka­nun ni­ye gel­me­di, bu ka­nun ni­ye gel­me­di, bir de he­sap sor­ma­ya ça­lı­şı­yor­lar.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si­nin na­sıl ça­lış­tı­ğı­nı bu mil­le­ti­miz bi­li­yor, Tür­ki­ye'yi ne­re­den ne­re­ye ge­tir­di­ği­ni her­kes bi­li­yor. Onun için, bu­ra­da, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si kür­sü­sü­ne çı­kıp, mil­le­tin gö­zü­nün içi­ne ba­ka ba­ka ger­çek­le­ri sap­tır­ma­ya hiç kim­se­nin hak­kı yok­tur di­ye dü­şü­nü­yo­rum…

OS­MAN ÖZ­CAN (An­tal­ya) - Ge­tir­di­niz… Mem­le­ke­ti te­rö­re boğ­du­nuz.

MUS­TA­FA NU­Rİ AK­BU­LUT (De­vam­la) - …ve her­ke­sin şu­nu çok iyi bil­me­si ge­re­kir: Ar­tık, Türk mil­le­ti­ni ol­ma­dık şey­ler­le avut­ma­ya, kan­dır­ma­ya kim­se­nin mu­vaf­fak ol­ma­sı müm­kün de­ğil­dir.

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Çok iyi be­cer­di­ği­niz bir ko­nu­yu söy­lü­yor­sun, afe­rin sa­na. En iyi siz ya­pı­yor­su­nuz o işi.

MUS­TA­FA NU­Rİ AK­BU­LUT (De­vam­la) - Şu an­da bi­zi iz­le­yen, Tür­ki­ye'nin en uzak, en üc­ra kö­şe­sin­de­ki, kö­yü bı­ra­kın, mez­ra­da­ki va­tan­daş­la­rı­mız bi­le, bu sı­ra­lar­da otu­ran mil­let­ve­kil­le­ri gi­bi, Tür­ki­ye'de olan bi­te­ni, dö­nen do­lap­la­rı çok iyi de­ğer­len­di­ri­yor. Bu­nu da, in­şal­lah, ge­le­cek 22 Tem­muz­da­ki se­çim­ler­de de gös­te­re­cek­tir. O gün, ak ve ka­ra­nın ne ol­du­ğu­nu, her­kes sa­çı önü­ne dö­kül­dü­ğün­de gö­re­cek­tir.

Ya­sa, de­min de söy­le­di­ğim gi­bi, Ana­ya­sa de­ği­şik­li­ği ge­re­ği, zo­run­lu ola­rak ya­pı­lan bir de­ği­şik­lik­tir, ye­rin­de bir de­ği­şik­lik­tir.

Ha­yır­lı uğur­lu ol­ma­sı­nı di­li­yor, he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan "Bra­vo" ses­le­ri, al­kış­lar)

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Si­zin do­lap­la­rı de­ğer­len­di­re­cek.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Ak­bu­lut.

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (Er­zu­rum) - Sa­yın Baş­kan, sa­taş­ma var, söz is­ti­yo­rum.

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın Öz­do­ğan.

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (Er­zu­rum) - Sa­yın Ak­bu­lut ba­na ha­ka­ret et­ti, sa­taş­ma­da bu­lun­du.

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) - Yan­lış mı söy­le­di? Doğ­ru.

BAŞ­KAN - Bir sa­ni­ye sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri.

Ne di­ye ha­ka­ret et­ti Sa­yın Öz­do­ğan, ne söy­le­di?

NA­İL KA­MA­CI (An­tal­ya) - Ha­ka­ret et­ti. Ya­ni, par­ti de­ğiş­ti­ren sa­de­ce o de­ğil ki.

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (Er­zu­rum) - Ya­ni, par­ti de­ğiş­tir­mi­şim, ken­di­mi re­zil et­mi­şim, bü­yük suç­lar iş­le­mi­şim. Bir ce­vap ver­mek is­ti­yo­rum.

BAŞ­KAN - İç Tü­zük'ün 69'un­cu mad­de­si­ne gö­re, üç da­ki­ka­yı geç­me­mek üze­re Sa­yın Öz­do­ğan. Yal­nız, sa­taş­ma­ya yol aç­ma­mak üze­re, bu­yu­run.

Sa­yın Öz­do­ğan, lüt­fen, ye­ni bir sa­taş­ma­ya ma­hal ver­me­den.

VII. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan'ın, Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut'un, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (Er­zu­rum) - Sa­yın Baş­ka­nım, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; he­pi­ni­zi en de­rin say­gı­la­rım­la se­lam­lı­yo­rum.

Ben, az ön­ce bu­ra­ya, kür­sü­ye çık­tım ve Tür­ki­ye'nin önem­li bir me­se­le­si hak­kın­da söz al­dım, sen­di­ka­laş­ma hak­kın­da söz al­dım, mil­yon­lar­ca in­sa­nın prob­lem­le­ri hak­kın­da söz al­dım, fa­kat bu, hem­şeh­rim de olan Sa­yın Ak­bu­lut ta­ra­fın­dan din­len­me­di. Ba­kın, bu ül­ke­de 14 ya­şın al­tın­da ça­lı­şan, tezgâhta ça­lı­şan bir yı­ğın ço­cuk var. Çöp­lük­ler­den ek­mek top­la­yan, seb­ze top­la­yan, mey­ve top­la­yan in­san var. İş­çi­ler aç ve yok­sul. İn­sa­fı ol­ma­dı­ğı için bu yö­ne dik­ka­ti­ni çek­me­miş, sa­de­ce şah­si hın­cın­dan do­la­yı bu­ra­da ba­na ha­ka­ret edi­yor. Evet, ben AK Par­ti­den ay­rıl­dım, Doğ­ru Yol Par­ti­si­ne git­tim. Ora­da ba­na hak­sız­lık edil­di­ği için ora­dan da ay­rıl­dım, Ana­va­tan Par­ti­si­ne geç­tim. 75 mil­yon in­san duy­sun.

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) - En son ne­re­ye ge­çe­cek­sin, onu söy­le.

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (De­vam­la) - Ben AK Par­ti­den ni­ye ay­rıl­dım? Millî ol­ma­dı­ğı için ay­rıl­dım, ran­ti­ye­ci­le­ri des­tek­le­di­ği için ay­rıl­dım, ben hır­sız­lık yap­ma­dı­ğım için ay­rıl­dım AK Par­ti­den. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) - Ha­di be!

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (De­vam­la) - Onun için ay­rıl­dım ben. Ben ken­dim için söy­lü­yo­rum. Bu­nun için ay­rıl­dım ve fah­ri hor­tum­cu ol­ma­mak için AK Par­ti­den ay­rıl­dım.

BAY­RAM ÖZ­ÇE­LİK (Bur­dur) - Ya­kış­mı­yor!

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (De­vam­la) - Ben her za­man hak­sız­lık­la­rın kar­şı­sın­da­yım. Ama, ken­di­si iki üç ay­lık mil­let­ve­ki­liy­di, Er­zu­rum'da, gi­din, Cum­hu­ri­yet Cad­de­si'nde o za­man Ay­cell Do­ğu Ana­do­lu Böl­ge Ba­yi­si­ni ken­di sü­la­le­si­ne al­dır­mış­tır. Ak­bu­lut Do­ğu Ana­do­lu Böl­ge Ba­yi­li­ği var­dır. Ön­ce ken­di­si­ni sor­gu­la­sın. Ben, böy­le şey­le­re hiç­bir za­man te­ves­sül et­me­dim. Ken­di­si­nin de hiç­bir oyu yok­tur Er­zu­rum'da. As­len de Bin­göl­lü­dür ken­di­si. Ben ken­di­si­ne ya­kış­tı­ra­mı­yo­rum. Asıl, bu kür­sü­ye çı­ka­rak ken­di ken­di­si­ni re­zil et­miş­tir. Ben ne di­ye­yim? Bir ta­ne, ya­rım ta­ne da­hi oyu yok­tur.

He­pi­ni­ze te­şek­kür edi­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Öz­do­ğan.

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5.- Sen­di­ka­lar Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Sağ­lık, Ai­le, Ça­lış­ma ve Sos­yal İş­ler Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1230) (S. Sa­yı­sı: 1250) (Devam)

BAŞ­KAN - Tü­mü üze­rin­de şah­sı adı­na söz is­te­yen Tev­fik Ak­bak, Çan­kı­rı Mil­let­ve­ki­li…

Re­cep Ga­rip, Ada­na Mil­let­ve­ki­li…

Meh­met Eras­lan, Ha­tay Mil­let­ve­ki­li…

Üm­met Kan­do­ğan, De­niz­li Mil­let­ve­ki­li…

İz­zet Çe­tin, Ko­ca­eli Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Çe­tin.

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, gö­rü­şül­mek­te olan ka­nun ta­sa­rı­sı­nın tü­mü üze­rin­de şah­sım adı­na söz al­dım. He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ön­ce bir iki dü­zelt­me yap­mak is­ti­yo­rum. Sa­yın AKP Grup Söz­cü­sü ar­ka­da­şım va­at­le­ri­ni sı­ra­la­dı bu­ra­da, Sen­di­ka­lar Ya­sa­sı'na iliş­kin ola­rak, Top­lu Söz­leş­me, Grev ve Lo­kavt Ya­sa­sı'na iliş­kin ola­rak. Ben ko­nuş­mam­da, iki bu­çuk yıl ön­ce baş­la­yan ça­lış­ma­lar so­nuç­lan­mış ol­ma­sı­na rağ­men hâlâ Mec­lis gün­de­mi­ne ge­ti­ri­le­me­di de­miş­tim. Ta­bii, bir so­ruy­la -mil­let­ve­ki­li ol­ma­mız ne­de­niy­le- Ça­lış­ma Ba­ka­nı­mı­za ver­di­ğim bir so­ru ne­de­niy­le ya­pı­lan de­ği­şik­lik­le­rin içe­ri­ği­ni öğ­ren­me fır­sa­tı bul­muş­tum. Da­ha son­ra bir sen­di­ka­dan el­de et­tim me­tin­le­rin ta­ma­mı­nı. Ta­bii, tü­mü gel­miş ol­say­dı, ya­ni bir mad­de­de na­sıl bir ka­nun ta­sa­rı­sı­nın tü­mü üze­rin­de bü­tün grup­lar söz alı­yor, bu ka­dar za­man har­ca­nı­yor, eğer bü­tün mad­de­ler bir ara­da gel­sey­di ay­nı za­man har­can­mış ola­cak­tı. İçe­ri­ği­ne bak­tı­ğım za­man, ger­çek­ten yi­ne bi­lim ku­ru­lu ta­ra­fın­dan ha­zır­lan­mış, ama Mec­li­sin gün­de­mi­ne gel­me­miş bir ta­sa­rı tas­la­ğı­nı ko­nuş­ma­nın, an­lat­ma­nın hiç­bir ya­ra­rı yok. Ar­ka­da­şı­mız bu­ra­da -ta­bi­ri­mi ma­zur gör­sün- laf sa­la­ta­sı yap­ma­ya çık­mış, baş­ka da bir şey söy­le­me­di.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ba­kı­nız, ben grup adı­na yap­mış ol­du­ğum ko­nuş­ma­da de­miş­tim ki -iş­te, al­dı­ğım bil­gi o yön­dey­di-  iki sen­di­ka­da ça­lış­ma ya­şa­mı­na iliş­kin ola­rak Sen­di­ka­lar Ya­sa­sı'nın 14'ün­cü mad­de­si­nin 14'ün­cü fık­ra­sın­da­ki ko­şul­da de­ği­şik­lik ön­gö­rü­lü­yor. Ge­rek­çe­de on yıl­lık fi­ilî iş­çi­lik ya­sa­ğı ol­ma­dı­ğı için böy­le bir yo­la baş­vu­rul­du de­miş idim.

Pek çok kez bu kür­sü­den söy­le­dim de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, AKP Hükûme­ti dö­ne­min­de sen­di­ka seç­me öz­gür­lü­ğü­nü en­gel­le­me­ye dö­nük par­ti­zan uy­gu­la­ma­lar­da bu­lu­nul­du, ça­lı­şan­la­rı yan­da­şı sen­di­ka­la­ra geç­me­ye zor­la­ma­la­ra ta­nık olun­du. Özel­lik­le, baş­ta ge­nel hiz­met­ler, or­man ve ta­rım iş kol­la­rı ol­mak üze­re ki­mi ka­mu ku­ru­luş­la­rın­da, ye­rel yö­ne­tim­ler­de ve ba­kan­lık­lar­da ça­lı­şan­la­ra sen­di­ka­la­rı­nı de­ğiş­tir­me­si için bas­kı­lar ya­pıl­dı. Bu­nu bu­ra­dan gös­ter­dik. Ya­ni, 2005 yı­lın­da Ağus­tos ayı, Tem­muz ayın­da yan­gın var­ken Mer­sin'de iş­çi­ler no­te­re it­fa­iye ara­cıy­la gö­tü­rül­dü­ler. Ne­re­ye gö­tü­rül­dü­ler? Or­man-İş Sen­di­ka­sın­dan Hak-İş'e bağ­lı Ta­rım Or­man-İş'e geç­me­le­ri için.

Şim­di, du­rur­ken not­la­rım­da bul­dum, bak­tım, ger­çek­ten bu ka­nun… Ben de­miş­tim ki ILO'ya gi­di­yo­ruz, ILO'da ya­rın sor­gu­la­ya­cak­lar, sen­di­ka­lar bu ne­den­le yar­gı­la­nı­yor, onun için de­ği­şik­lik gel­di­ği zan­net­ti­ği­mi söy­le­miş idim. Ya­nıl­mı­şım, dü­zel­ti­yo­rum. Bu de­ği­şik­lik, Hak-İş'e bağ­lı sen­di­ka­lar­da, ör­ne­ğin Ta­rım Or­man-İş'te ge­nel baş­kan­lık ya­pan ar­ka­daş da­hi, AKP'nin kur­dur­du­ğu sen­di­ka­nın ge­nel baş­ka­nı da­hi, on yıl­lık fi­ilî iş­çi­li­ği ol­ma­dı­ğı için sen­di­ka hak­kın­da ka­pa­tıl­ma da­va­sı açıl­mış idi. On­la­rı kur­tar­mak adı­na ge­tir­di­niz, sen­di­ka­la­ra hiz­met, iş­çi­le­re hiz­met için de­ğil. Hak-İş'e bağ­lı ba­zı sen­di­ka­la­rı kur­tar­mak için ge­ti­ril­di­ği­ni öğ­ren­miş bu­lu­nu­yo­rum. Bu­nu bil­gi­le­ri­ni­ze su­nu­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bir baş­ka ko­nu­ya da­ha de­ğin­mek is­ti­yo­rum. Ger­çek­ten… Ya­ni, ben bir baş­ka par­ti­nin grup söz­cü­sü­nün söz­le­ri­ne ka­tı­lıp ka­tıl­ma­ma ko­nu­sun­da bir şey be­lirt­mek is­te­mem, ama ger­çek­ten…

CA­VİT TO­RUN (Di­yar­ba­kır) - Kar­şı çık­man ge­re­kir bu aşa­ma­dan son­ra.

İZ­ZET ÇE­TİN (De­vam­la) - Na­sıl?

CA­VİT TO­RUN (Di­yar­ba­kır) - Bu aşa­ma­dan son­ra ka­nu­na kar­şı çık­man ge­re­ki­yor.

İZ­ZET ÇE­TİN (De­vam­la) - Ka­nu­na kar­şı çık­ma­ya­ca­ğım. Ni­ye kar­şı çık­ma­ya­ca­ğım? Ama, si­zin ger­çek yü­zü­nü­zü de top­lu­ma, hal­ka, iş­çi­le­re, ça­lı­şan­la­ra, iş­siz­le­re, bü­tün Tür­ki­ye'ye du­yur­mak zo­run­da­yım. İki­yüz­lü ya­sa tek­li­fiy­le kar­şı kar­şı­ya­yız.

MUS­TA­FA ÜNAL­DI (Kon­ya) - Hem kar­şı çık­mı­yor­sun… İki­yüz­lü­lük bu!

İZ­ZET ÇE­TİN (De­vam­la) - Bir yan­dan sen­di­ka­la­rın bu ya­sa­ğı­nı bir mad­dey­le kal­dır­ma­yı ge­ti­ri­yor­su­nuz, ama öbür yan­dan bü­tün ya­sa­lar­da iş­çi sı­nı­fı­na hiz­met var­ken, si­ze açık des­tek sağ­la­yan bir kon­fe­de­ras­yo­na bağ­lı sen­di­ka­la­rı, sen­di­ka­cı­la­rı kur­tar­ma adı­na ka­nun tek­li­fi ge­ti­ri­yor­su­nuz, on­dan son­ra da des­tek. Ta­bii ki Sa­yın Söz­cü onu dü­zelt­me­ni is­ter­dim.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ba­kı­nız, sü­rem kı­sal­dı­ğı için, ben… Ger­çek­ten ça­lış­ma ya­şa­mı­nın çok bü­yük so­run­la­rı var Tür­ki­ye'de. O so­run­lar çö­züm bek­li­yor. İş yer­le­rin­de ça­lış­ma ko­şul­la­rı çok ağır, de­fa­lar­ca söy­le­dim. Şu an­da sen­di­ka­lı iş­çi sa­yı­sı 700 bin­ler­de do­la­şı­yor. Sen­di­ka­la­şa­bi­lir oran, bu­nun çok çok üze­rin­de. Nor­mal, ya­ni ger­çek sen­di­ka­laş­ma ora­nı­mız yüz­de 9,6, ama, Ça­lış­ma Ba­kan­lı­ğı is­ta­tis­tik­le­ri­ne ba­kar­sa­nız, yüz­de 60'la dün­ya re­ko­ru­na gi­di­yo­ruz ör­güt­lü­lük­te. Ya­ni, bu da bir sap­tır­ma, bir al­dat­ma­ca. Bu­nun da dü­zel­til­me­ye ih­ti­ya­cı var.

Şim­di, sen­di­ka­nın ol­ma­dı­ğı iş­let­me­ler­de, ör­ne­ğin teks­til iş ko­lun­da, ör­ne­ğin kim­ya iş ko­lun­da, me­tal iş ko­lun­da, in­şa­at iş ko­lun­da, de­niz ta­şı­ma­cı­lı­ğın­da, as­ga­ri üc­re­tin al­tın­da, sos­yal gü­ven­ce­ye da­hi ka­vuş­tu­ru­la­ma­mış in­san­lar ça­lış­tı­rı­lı­yor. İş yer­le­rin­de İş Sağ­lı­ğı, Gü­ven­li­ği Tü­zü­ğü ol­ma­dı­ğı için hiç­bir ön­lem alı­na­mı­yor. İş yer­le­ri­nin de­ne­ti­mi, tef­ti­şi ye­ter­siz, ya­pı­la­mı­yor.

Bü­tün bun­la­ra kar­şın, ger­çek­ten, da­ha ev­vel ya­şa­mı­nın bü­yük bö­lü­mü­nü ül­ke­si­nin kal­kın­ma­sı için har­ca­mış emek­li­le­ri­miz pe­ri­şan ko­num­da. Beş yıl­dan bu ya­na TÜ­FE fark­la­rı yar­gı ka­rar­la­rı­na rağ­men öden­me­di, ay­kı­rı yar­gı ka­ra­rı ala­bil­mek için yar­gıç­la­ra bi­le bas­kı­lar ya­pıl­dı. Bu­gün iti­ba­rıy­la, emek­li­le­ri­mi­zin yüz­de 90'ı aç­lık sı­nı­rı­nın al­tın­da ya­şı­yor. Özel­lik­le iş­çi emek­li­le­ri ay­lık­la­rı, iza­hı müm­kün ol­ma­ya­cak şe­kil­de eşit­siz­lik içe­ri­sin­de. İn­ti­bak ya­sa­la­rı­nı yıl­lar­dır sa­vu­nur­lar, hiç­bir şe­kil­de, AKP, ne­dir bu in­ti­bak di­ye gün­de­me al­ma­dı. Ya­ni, in­ti­bak de­dik­le­ri olay çok ba­sit. Eşit­siz­li­ği gi­der­mek de in­ti­bak ya­sa­sı­nın için­de. Ya­ni, hiz­met sü­re­si­ne gö­re, ya­şı­na gö­re de­ğil, öde­di­ği prim/gün sa­yı­sı­na gö­re ve de öde­di­ği pri­me gö­re bun­la­rı de­re­ce­len­dir­mek, ba­rem sis­te­mi­ne ye­ni­den ge­çir­mek ve bu­gün en üst dü­zey­den emek­li ma­aşı al­ma­ya baş­la­yan bir iş­çi emek­li­si­nin beş yıl son­ra en di­be vur­ma­sı­nı en­gel­le­mek­ten ge­çi­yor. Yi­ne, bun­la­rın, 2006 yı­lın­da­ki enf­las­yon fark­la­rı­nı öde­me­di­niz. Siz­den yüz­de 2,25 ora­nın­da 2006 yı­lın­dan da ala­cak­lı­lar.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ça­lış­ma ya­şa­mı­nın ger­çek­ten bü­yük sı­kın­tı­la­rı, so­run­la­rı var. Bun­lar çö­züm bek­ler­ken, Hak-İş'e bağ­lı bir iki sen­di­ka­cı­yı kur­tar­ma adı­na böy­le bir dü­zen­le­mey­le gel­mek an­cak si­ze ya­kı­şır.

Ben, bu ara­da, bir kü­çük dü­zelt­me­yi de ay­nı ko­nu­nun için­de… Ça­lı­şan­la­ra iliş­kin bir ko­nu, ge­çi­ci iş­çi­ler me­se­le­si. Ger­çek­ten 657 sa­yı­lı Ya­sa'ya gö­re 4/C sis­te­min­de­ki ça­lış­tır­ma bi­çi­mi AKP İk­ti­da­rı­nın ve Mec­lis Baş­ka­nı­nın ürü­nü. Mec­lis­te bin­den faz­la in­san söz­leş­me­li ça­lı­şı­yor, üs­te­lik de ge­ce ya­rı­la­rı­na ka­dar çay ocak­la­rın­da, bü­ro­lar­da, mey­dan­lar­da bi­zim gi­bi bek­li­yor­lar. Al­dık­la­rı üc­re­te bir ba­kı­nız, si­zin eme­ğe ba­kı­şı­nı­zı or­ta­ya koy­ma­ya ye­ter.

Geç­ti­ği­miz gün­ler­de bir ka­nun çı­kart­tık -21 Ni­san ta­ri­hin­de, 5620 sa­yı­lı Ya­sa, ge­çi­ci iş­çi­le­re kad­ro ve­ril­me­si- biz de des­tek­le­dik, ama ora­da bir ada­let­siz­li­ği gi­der­mek için biz Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­ne baş­vur­duk. Ne­dir o ada­let­siz­lik? On beş, yir­mi yıl­dan bu ya­na ge­çi­ci ola­rak ça­lış­mış, ama sa­de­ce 2006 yı­lın­da al­tı ay ça­lış­ma­mış­sa, beş ay yir­mi do­kuz gün ça­lış­mış­sa, o iş­çi­ye kad­ro ve­ril­me­di. Bu ada­let­siz­lik­tir, de­dik. Bu ada­let­siz­li­ği gi­der­mek ge­re­kir, geç­miş yıl­lar­da on- on beş yıl­dan bu ya­na ge­çi­ci ça­lı­şan bir iş­çi­nin kad­ro­ya alın­ma­sı bir gün­le en­gel­le­ne­mez, de­dik. Ko­nu­yu Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­ne gö­tür­dük. Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­ne gö­tür­dü­ğü­müz ko­nu, sa­de­ce 2005 ve 2006 yıl­la­rı iba­re­le­ri­nin dü­zel­til­me­si­ne, çı­kar­tıl­ma­sı­na iliş­kin. Ha, bu­nu is­tis­mar et­tik, edi­li­yor. "Na­sıl? Efen­dim, CHP Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­ne baş­vur­du, kad­ro­ya geç­me­ye hak ka­za­nan iş­çi­le­ri­miz ka­zan­dı­ğı hak­lar­dan mah­rum ola­cak."

ÖNER ER­GENÇ (Si­irt) - Doğ­ru de­ğil mi?

İZ­ZET ÇE­TİN (De­vam­la) - Böy­le bir şey yok. Doğ­ru de­ğil, kül­li­yen yan­lış, zin­har yan­lış. Ne­dir doğ­ru­su? Bi­zim Ana­ya­sa Mah­ke­me­sin­de baş­vu­ru­muz, 2006 yı­lın­da al­tı ay­dan faz­la ça­lış­mış ol­ma ko­şu­lu­nu, "2006'da al­tı ay­dan faz­la" iba­re­si­nin çı­kar­tı­la­rak ola­yın ge­niş­le­me­si­ni is­te­dik. Olay bun­dan iba­ret­tir. Ola­yı sap­tır­ma­ya hiç ge­rek yok. Ya­ni adı­nız­da ada­let ola­cak, ama ada­let­siz­li­ği sa­vu­na­cak­sı­nız. Bu­nu izah ede­mez­si­niz de­ğer­li ar­ka­daş­lar. Hak­ka­ni­ye­te da­ya­lı de­ğil­si­niz.

Ba­kı­nız, Mec­lis Baş­kan­lı­ğı bi­le Tür­ki­ye'de de­ğil, dün­ya­da ol­ma­dık ça­lış­tır­ma bi­çi­mi­ni ya­sa­ma or­ga­nın­da re­va gö­rü­yor ça­lı­şan­la­ra. Hükûmet ne yap­sın, Ça­lış­ma Ba­ka­nı ne yap­sın? Ma­li­ye Ba­ka­nı izin ver­mi­yor, has­ta­ne­ler…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Çe­tin lüt­fen to­par­la­yı­nız.

Bu­yu­run.

SAB­Rİ VA­RAN (Gü­müş­ha­ne) - Ba­kan Bey bu­ra­da, gel­di.

İZ­ZET ÇE­TİN (De­vam­la) -  Ta­bii, Ça­lış­ma Ba­ka­nı­mız gel­miş, hoş gel­miş. Ger­çek­ten ko­nu­nun sa­hi­bi, el­bet­te ge­le­cek.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ya­ni ben tek­rar söy­lü­yo­rum, Ça­lış­ma  ya­şa­mı­nın çok ağır so­run­la­rı var. Dört bu­çuk yıl­lık sü­re içe­ri­sin­de di­şe do­ku­nur, eme­ğe, alın te­ri­ne, iş­çi­ye, çift­çi­ye, yok­su­la yö­ne­lik olum­lu bir dü­zen­le­me­den söz ede­bil­me­nin ola­na­ğı yok. Bir tek is­tis­na­sı var, o da, bi­zim zor­la  Mec­li­sin gün­de­mi­ne ge­tirt­ti­ği­miz Özür­lü­ler Ya­sa­sı. Eğer Özür­lü­ler Ya­sa­sı da ol­ma­mış ol­sa, kar­ne­niz­de ça­lış­ma ya­şa­mı­na iliş­kin no­tu­nuz ger­çek­ten çok za­yıf ola­cak­tı.

He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. Te­şek­kür­ler. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Çe­tin.

Ta­sa­rı­nın tü­mü üze­rin­de­ki gö­rüş­me­ler ta­mam­lan­mış­tır.

Mad­de­le­ri­ne ge­çil­me­si­ni oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

1 in­ci mad­de­yi oku­tu­yo­rum.

SEN­Dİ­KA­LAR KA­NU­NUN­DA DE­Ğİ­ŞİK­LİK YA­PIL­MA­SI­NA

DA­İR KA­NUN TA­SA­RI­SI

MAD­DE 1- 5/5/1983 ta­rih­li ve 2821 sa­yı­lı Sen­di­ka­lar Ka­nu­nu­nun 14 ün­cü mad­de­si­nin on­dör­dün­cü fık­ra­sı aşa­ğı­da­ki şe­kil­de de­ğiş­ti­ril­miş­tir.

"İş­çi sen­di­ka­sı, sen­di­ka şu­be­si ve kon­fe­de­ras­yon­la­rın ge­nel ku­rul dı­şın­da­ki zo­run­lu or­gan­la­rı­na se­çi­le­bil­mek için 5 in­ci mad­de­de ara­nan şart­la­rı ha­iz ol­mak ge­re­kir."

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen Os­man Kap­tan, An­tal­ya Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Sa­yın Kap­tan, sü­re­niz on da­ki­ka­dır.

CHP GRU­BU ADI­NA OS­MAN KAP­TAN (An­tal­ya) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; Sen­di­ka­lar Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın 1'in­ci mad­de­si hak­kın­da Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. He­pi­ni­zi, say­gıy­la se­lam­la­rım.

Sa­yın ar­ka­daş­la­rım, 12 Ey­lül ön­ce­sin­de yük­se­len iş­çi ha­re­ke­ti, sen­di­ka­laş­ma mü­ca­de­le­si ve iş­çi sı­nı­fı­nın po­li­tik ol­gun­lu­ğu, sı­nıf bi­lin­ci, 12 Ey­lül­le bir­lik­te dur­du­rul­muş­tur. 12 Ey­lül, ön­ce­lik­le, iş­çi ha­re­ke­ti­ni ez­di, DİSK'i ka­pat­tı, yö­ne­ti­ci­le­ri­ni hap­se at­tı, grev ve top­lu söz­leş­me hak­kı­nı ya­sak­la­dı. O dö­nem­de, sen­di­ka­cı bir pro­fe­sör, bir otel ça­lı­şa­nı­na so­ru­yor: "Sen­di­ka­lı mı­sın?" Al­dı­ğı ce­vap "Ağa­bey, ben Van­lı­yım." di­yor.

Sa­yın ar­ka­daş­la­rım, 1982 Ana­ya­sa­sın­da da an­ti­sen­di­kal un­sur­lar yer al­dı. Grev, ne­re­de ise ola­nak­sız hâle gel­di. Sen­di­kal ör­güt­len­me­le­re göz aç­tı­rıl­ma­dı. İş­ten at­ma, aç­lı­ğa terk et­me teh­dit­le­ri ile ça­lı­şan­lar sin­di­ril­di. 12 Ey­lü­lün de­va­mı ik­ti­dar­lar­da ve AKP Hükûme­tin­de de bu sen­di­ka­laş­ma­la­ra kar­şı tu­tum­lar, bas­kı­lar gi­de­rek art­mış­tır.

8 Ka­sım 2006 ta­rih­li Tür­ki­ye-AB İler­le­me Ra­po­ru'nda, AKP Hükûme­ti dö­ne­min­de ya­pı­lan sen­di­kal hak­lar­la il­gi­li ola­rak ba­kı­nız ne­ler di­yor:

"1) Sen­di­kal hak­lar­da hiç­bir iler­le­me ol­ma­mış­tır.

2) Sen­di­ka­laş­ma hak­kı ve grev hak­kı­nı da içe­ren top­lu pa­zar­lık hak­la­rı ko­nu­sun­da­ki cid­di sı­nır­la­ma­lar var­lı­ğı­nı ko­ru­muş­tur.

3) Tür­ki­ye, ILO stan­dart­la­rı­nı kar­şı­la­mak­tan uzak kal­mış­tır.

4) Tür­ki­ye, Göz­den Ge­çi­ril­miş Av­ru­pa Sos­yal Şar­tı'nı onay­la­mış, fa­kat, sen­di­ka­laş­ma hak­kıy­la il­gi­li 5'in­ci mad­de­ye, top­lu pa­zar­lık­la il­gi­li 6'ncı mad­de­ye çe­kin­ce­le­ri­ni koy­muş­tur.

5) Sos­yal di­ya­log za­yıf kal­mış, Eko­no­mik Sos­yal Kon­se­yin ya­pı­sı iyi­leş­ti­ril­me­miş­tir.

6) Sen­di­kal hak­la­rın tam ola­rak gü­ven­ce al­tı­na alın­ma­sı­na özel bir önem ve­ril­me­miş­tir."

İş­te, sa­yın ar­ka­daş­la­rım, AKP Hükûme­ti­nin sen­di­ka­laş­ma kar­ne­si bu­dur. Ya­ni, kar­ne za­yıf­tır hem de çok za­yıf­tır. Her ko­nu­da ol­du­ğu gi­bi, bu ko­nu­da da Hükûmet sı­nıf­ta kal­mış­tır.

Bu Hükûmet dö­ne­min­de, sen­di­ka­cı­lı­ğı ön­le­mek için ta­şe­ron fir­ma­la­rın kul­la­nıl­ma­sı yay­gın­laş­tı­rıl­mış­tır. Ta­şe­ron fir­ma­la­rı biz­zat dev­let kul­la­nır hâle gel­miş­tir. Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­nın has­ta­ne­le­rin­de 1 mil­yo­na ya­kın iş­çi ta­şe­ron ta­ra­fın­dan ça­lış­tı­rıl­mak­ta­dır. Bu iş­çi­le­rin sen­di­kal hak­la­rı ol­ma­dı­ğı için, bun­lar ya­şam bo­yu as­ga­ri üc­ret­le ça­lış­ma­ya mahkûm edil­miş­ler­dir.

Sa­yın ar­ka­daş­la­rım, bir baş­ka önem­li ko­nu da ka­yıt dı­şı ça­lış­ma­dır. Ka­yıt dı­şı ça­lı­şan­la­rın ora­nı yak­la­şık yüz­de 50'dir. 4,5 mil­yon iş­çi ka­yıt dı­şı ça­lış­mak­ta­dır. Bun­lar hem si­gor­ta­sız hem de sen­di­ka­sız­dır­lar. Bu Hükûme­tin yi­ne bir baş­ka uy­gu­la­ma­sı da Or­man Ba­kan­lı­ğın­da­ki ta­rım iş­çi­le­ri­nin sen­di­ka­sı­nı Türk-İş'ten Hak-İş'e ge­çir­me bas­kı­sı­dır.

Sa­yın ar­ka­daş­la­rım, AKP Hükûme­ti, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti­nin hiç­bir dev­rin­de, hü­kü­me­tin­de gö­rül­me­yen "Sen­di­ka­nı bı­rak, se­ni iş­ten ata­rım; Hükûme­te ya­kın sen­di­ka­ya geç, yok­sa ya­ka­rım." di­ye­rek, Tür­ki­ye'nin de­ği­şik il­le­rin­de, özel­lik­le de An­tal­ya'da, Muğ­la'da or­man iş­çi­le­ri­nin teh­dit­le, bas­kıy­la Türk-İş'ten Hak-İş'e geç­me­le­ri­ni sağ­la­mış­tır.

Sa­yın ar­ka­daş­la­rım, bu Hükûmet "Ben" ek­sen­li bir Hükûmet­tir. "Med­ya mı? Be­nim med­yam ol­sun Ga­ze­te mi? Be­nim ga­ze­tem ol­sun. Te­le­viz­yon mu? Be­nim, ya­ni AKP'yi ver­sin. İş ada­mı mı? Be­nim iş ada­mım ol­sun. İş­çi mi? Be­nim iş­çim ol­sun. Sen­di­ka mı? Be­nim sen­di­kam ol­sun. Me­mur mu, amir mi? Be­nim me­mu­rum, be­nim ami­rim ol­sun." Hükûmet, "Ön­ce ben, ön­ce AKP." di­yor, "Son­ra Tür­ki­ye." di­yor. "Cum­hur­baş­ka­nı mı? Be­nim par­tim­den ol­sun, be­nim de­di­ğim ki­şi Cum­hur­baş­ka­nı ol­sun; ben ol­maz­sam be­nim ya­kın ar­ka­da­şım ol­sun, Ab­dul­lah Gül kar­de­şim ol­sun." Ne ol­du? 352 mil­let­ve­ki­liy­le Cum­hur­baş­ka­nı se­çe­me­yen Tür­ki­ye'nin ilk hükûme­ti AKP ol­du.

NA­İL KA­MA­CI (An­tal­ya) - Söy­le­me, adam­la­rın ci­ğe­ri ya­nı­yor.

OS­MAN KAP­TAN (De­vam­la) - Şim­di de, "Par­la­men­to­ya seç­ti­re­me­dik, öy­ley­se Ana­ya­sa'yı de­ğiş­ti­re­lim, yi­ne be­nim de­di­ğim ol­sun." di­yor­su­nuz.

ER­DAL KA­RA­DE­MİR (İz­mir) - Ya, be­ce­rik­siz­lik­le­ri­ni yüz­le­ri­ne söy­le­me!

OS­MAN KAP­TAN (De­vam­la) -  Dün­ya­nın hiç­bir ül­ke­sin­de, se­çim ka­ra­rı alın­dık­tan son­ra Ana­ya­sa de­ği­şik­li­ği­ne gi­den baş­ka bir hükûmet yok­tur.

Sa­yın ar­ka­daş­la­rım, bu Hükûme­tin, "De­di­ğim de­dik" sev­da­sın­dan vaz­geç­me­di­ği için, tüm ku­rum­la­rı ve ya­sa­la­rı AKP'li­leş­tir­me sev­da­sın­dan vaz­geç­me­di­ği­niz için so­nu­nuz gel­miş­tir. Gel­di­niz "Ben" de­di­niz, gi­di­yor­su­nuz "Ben" da­yat­ma­cı­lı­ğın­da ıs­rar edi­yor­su­nuz, "Ön­ce ben, ön­ce par­tim, ön­ce AKP" di­yor­su­nuz.

Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak biz, ön­ce Tür­ki­ye di­yo­ruz, ön­ce Tür­ki­ye'nin ulu­sal bir­li­ği, ulu­sal bü­tün­lü­ğü, kal­kın­ma­sı, hu­zu­ru, gü­ven­li­ği di­yo­ruz. Onun için, biz Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak, hal­kı­mı­zı ez­dir­me­ye­ce­ğiz, ül­ke­mi­zi soy­dur­ma­ya­ca­ğız ve Tür­ki­ye'yi böl­dür­me­ye­ce­ğiz di­yo­ruz.

He­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Kap­tan.

Mad­de üze­rin­de Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen Hü­se­yin Öz­can.

Bu­yu­run Sa­yın Öz­can.

ANA­VA­TAN PAR­Tİ­Sİ GRU­BU ADI­NA HÜ­SE­YİN ÖZ­CAN (Mer­sin) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; gö­rü­şül­mek­te olan 1250 sı­ra sa­yı­lı Sen­di­ka­lar Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı üze­rin­de Ana­va­tan Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Yü­ce Mec­li­si say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, ta­sa­rıy­la 3/10/2001 ta­rih­li ve 4709 sa­yı­lı Ka­nun'la de­ğiş­ti­ri­len Ana­ya­sa'nın 51'in­ci mad­de­si­ne uy­gun ola­rak iş­çi sen­di­ka­sı ve kon­fe­de­ras­yon­la­rı­nın zo­run­lu or­gan­la­rı­na se­çi­le­bil­mek için en az on yıl bil­fi­il ça­lış­mak şar­tı kal­dı­rıl­mak­ta­dır. Ya­pı­lan de­ği­şik­li­ğin özü iti­ba­rıy­la doğ­ru ol­du­ğu­nu ifa­de et­mek is­ti­yo­rum. İş­çi­le­ri­mi­zin iş­çi sen­di­ka­sı ve kon­fe­de­ras­yon­la­rın zo­run­lu or­gan­la­rı­na se­çi­le­bil­mek için on yıl bil­fi­il ça­lış­ma­la­rı­nı zo­run­lu tut­mak, de­mok­ra­tik sen­di­ka­lar an­la­yı­şıy­la bağ­daş­ma­mak­ta­dır. Mil­let­ve­kil­li­ği­ne se­çil­me ya­şı­nın yir­mi beş ol­ma­sı­nı sa­vun­du­ğu­muz bir dö­nem­de genç ve is­tek­li iş­çi­le­ri­mi­zin önü­nün açıl­ma­sı, ay­nı za­man­da sen­di­ka­la­ra ta­ze bir kan ge­ti­re­cek ve ba­şa­rı şan­sı­nı ar­tı­ra­cak­tır. An­cak, salt iş­çi genç­le­ri­mi­zin iş­çi sen­di­ka­sı ve kon­fe­de­ras­yon­la­rın zo­run­lu or­gan­la­rı­na se­çi­le­bil­me­le­ri­nin ko­lay­laş­tı­rıl­ma­sı­nın sen­di­kal fa­ali­yet­te­ki bir yı­ğın sen­di­ka­la­ra çö­züm ola­ca­ğı­nı dü­şün­mek de bi­raz saf­dil­lik ola­cak­tır.

Ma­ale­sef bu­gün, de­mok­ra­tik dev­let an­la­yı­şı­nın vaz­ge­çil­mez un­sur­la­rın­dan bi­ri­si olan sen­di­kal fa­ali­yet­ler cid­di ya­pı­sal sı­kın­tı­lar ya­şa­mak­ta­dır. Bu ne­den­le, yü­ce Mec­lis bah­se ko­nu ya­pı­sal so­run­la­rın çö­zü­mü için de gay­ret gös­ter­me­li­dir.

Ön­ce­lik­le, ül­ke­miz­de­ki sen­di­ka­laş­ma ora­nı da­hi sağ­lık­lı bir şe­kil­de tes­pit edil­me­miş­tir. De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, Ça­lış­ma ve Sos­yal Gü­ven­lik Ba­kan­lı­ğı­nın 18/1/2005 gü­nü 25705 sa­yı­lı Resmî Ga­ze­te'de ya­yım­la­dı­ğı sen­di­ka­la­rın üye sa­yı­sı­na iliş­kin ve­ri­ler­le Türk ve dün­ya ka­mu­oyu­nu ya­nılt­tı­ğı, il­gi­li­ler ta­ra­fın­dan ifa­de edil­miş­tir. Ba­kan­lı­ğın ve­ri­le­ri­ne gö­re 2005 yı­lı ba­şın­da ül­ke­miz­de 4 mil­yon 970 bin 784 iş­çi ça­lış­mak­ta ve bun­la­rın 2 mil­yon 901bin 943'ü iş­çi sen­di­ka­la­rı­na üye bu­lun­mak­ta­dır. Bu ise yüz­de 58,37 ora­nın­da bir sen­di­ka­laş­ma ora­nı­dır ve de­mok­ra­tik ül­ke­ler ara­sın­da bir dün­ya re­ko­ru­dur. El­bet­te ki bu oran ve sa­yı­lar çok yan­lış ve ka­mu­oyu­nu fe­na hal­de ya­nıl­tı­cı ni­te­lik­te­dir. Ger­çek­te, Tür­ki­ye İs­ta­tis­tik Ku­ru­mu ve­ri­le­ri­ne gö­re, ül­ke­miz­de ça­lı­şan top­lam nü­fus sa­yı­sı 22 mil­yon 401 bin­dir. Bun­la­rın 11 mil­yon 723 bi­ni me­mur, ken­di he­sa­bı­na ça­lı­şan ve üc­ret­siz ai­le iş­çi­le­rin­den oluş­mak­ta­dır. Do­ğal ola­rak, ge­ri­ye, bir iş söz­leş­me­si­ne da­ya­lı ola­rak ça­lı­şan 10 mil­yon 698 ki­şi kal­mak­ta­dır. Bu­nun an­cak 5 mil­yon 602 bi­ni İş Ya­sa­sı ve SSK kap­sa­mı­na alın­mış­tır. O hâlde ge­ri­ye ka­lan 5 mil­yon 96 bin ki­şi ma­ale­sef ka­yıt dı­şın­da ve kö­le­lik ko­şul­la­rın­da ça­lış­mak­ta­dır.

Ül­ke­miz­de, Ba­kan­lık ve­ri­le­ri­ne gö­re, 28 iş ko­lun­da 104 iş­çi sen­di­ka­sı bu­lun­mak­ta­dır ve bun­la­rın an­cak yüz­de 51'i top­lu söz­leş­me ya­pa­bil­me yet­ki­si­ne sa­hip­tir. İş­çi sen­di­ka­la­rı­nın ger­çek üye sa­yı­sı­nı sap­ta­ya­bil­mek için, bu sen­di­ka­la­rın 2006 yı­lı iti­ba­rıy­la son iki yıl­da ba­ğıt­la­dık­la­rı top­lam iş söz­leş­me­le­ri ve bu söz­leş­me­le­rin kap­sa­dı­ğı iş­çi sa­yı­sı­na bak­mak ge­re­kir. TİSK ay­lık ya­yın or­ga­nı İş­ve­ren Der­gi­si'ne gö­re, ül­ke­miz­de 2004, 2005 yıl­la­rı için­de ge­nel­lik­le iki yıl­lık sü­re için ya­pı­lan 3.300 top­lu iş söz­leş­me­si ba­ğıt­lan­mış ve söz­leş­me­ler­den 895 bin iş­çi ya­rar­lan­mak­ta­dır. An­cak, Sen­di­ka­lar Ya­sa­sı, iş­çi­le­re, sen­di­ka üye­si ol­ma­dan ve sa­de­ce da­ya­nış­ma ai­da­tı öde­ye­rek top­lu söz­leş­me­den ya­rar­lan­ma hak­kı ta­nı­dı­ğın­dan, bu yol­la top­lu söz­leş­me­ler­den ya­rar­la­nan iş­çi sa­yı­sı­nı yüz­de 20 ola­rak var­sa­yar­sak bu­gün ül­ke­miz­de ger­çek an­lam­da sen­di­ka­lı olan iş­çi sa­yı­sı­nın 717.302 ol­du­ğu or­ta­ya çık­mak­ta­dır. İş söz­leş­me­si­ne da­ya­lı ola­rak eme­ğiy­le ge­çi­nen iş­çi­le­rin sa­yı­sı­nı esas alır­sak, bu bi­ze, yüz­de 6,7 ora­nın­da bir sen­di­ka­laş­ma­nın ger­çek­leş­ti­ği so­nu­cu­nu ver­mek­te­dir. Bu so­nuç, ül­ke­miz­de, iş­çi sen­di­ka­la­rı­nın fev­ka­la­de za­yıf ve do­la­yı­sıy­la et­ki­siz ol­du­ğu­nu gös­ter­mek­te­dir. Za­ten, uy­gu­la­ma­nın da bu yol­da ol­du­ğu, ne ka­mu­oyu­nun ne de si­ya­si par­ti­le­rin, iş­çi sen­di­ka­la­rı­nı ye­te­ri ka­dar önem­se­me­di­ği ger­çe­ği­ni do­ğur­mak­ta­dır.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, li­be­ral de­mok­ra­si­de iş­çi ve me­mur sen­di­ka­la­rı­nın de­mok­ra­tik ya­şa­ma sağ­la­dık­la­rı kat­kı yad­sı­na­maz. An­cak, bi­raz ön­ce de bah­set­miş ol­du­ğu­muz gi­bi, ya­pı­sal ak­sak­lık­lar ne­de­niy­le, "sen­di­ka ağa­lı­ğı" di­ye­bi­le­ce­ği­miz bir sis­tem or­ta­ya çık­mış­tır. Kuş­ku­suz, de­mok­ra­tik sen­di­ka­cı­lık an­la­yı­şıy­la bağ­daş­ma­yan ve yan­daş ka­yır­ma­cı­lı­ğı­na da­ya­nan böy­le bir sen­di­kal an­la­yış, iş­çi hak­la­rıy­la eko­no­mik di­na­miz­mi den­ge­le­mek ve ça­lış­ma ya­şa­mı­nı ve­rim­li kıl­mak ye­ri­ne, ak­si­ne, ça­lış­ma sis­te­mi­ni bo­zan, tür­lü ada­let­siz uy­gu­la­ma­ya yol açan bir du­rum oluş­tur­mak­ta­dır. Bu ne­den­le, Mec­li­si­mi­zin, sen­di­kal fa­ali­yet­ler­de ya­şa­nan sı­kın­tı­la­rı da­ha cid­di ele al­ma­sı ge­rek­mek­te­dir. Me­mur­la­rın top­lu söz­leş­me hak­la­rı­nın ve grev hak­la­rı­nın ol­ma­ma­sı­nı ve bu ta­ah­hüt edil­di­ği hâl­de bir tür­lü ye­ri­ne ge­ti­ril­me­me­si­ni de Tür­ki­ye için bir ka­yıp ola­rak gö­rü­yo­ruz.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, 20'nci yüz­yıl­da ge­li­şen sen­di­kal fa­ali­yet, bir­çok olum­suz­luk­la­ra rağ­men, ger­çek­ten de ka­pi­ta­list sis­te­min, li­be­ral de­mok­ra­si­nin gir­di­ği yö­rün­ge­de ra­hat­ça iler­le­me­si ba­kı­mın­dan önem­li bir fonk­si­yon el­de et­miş­tir. Ya­ni, bir ta­raf­tan iş­çi­le­rin di­ğer ta­raf­tan iş­ve­ren­le­rin bel­li oran­da fren­len­me­si ba­kı­mın­dan fev­ka­la­de öne­mi ol­muş­tur.

Ay­rı­ca, sen­di­ka­la­rın önem­li bir si­vil ini­si­ya­tif ola­rak si­ya­set ya­şa­mı­na sağ­la­dık­la­rı kat­kı ve ge­tir­dik­le­ri öne­ri de göz ar­dı edil­me­me­li­dir. Bu­nun ta baş­lan­gı­cı­na git­ti­ği­miz­de, 1700'lü yıl­lar­da bu­har ma­ki­ne­si­nin tat­bi­kiy­le baş­la­yan sa­na­yi dev­ri­min­den son­ra, özel­lik­le 18'in­ci yüz­yı­lın so­nun­da ve 19'un­cu yüz­yıl­da or­ta­ya çı­kan bü­yük ha­re­ket­ler, özel­lik­le köy­ler­den şe­hir­le­re ko­şan ve şe­hir­ler­de çok kö­tü şart­lar­da ça­lı­şan ve ya­şa­yan iş­çi­le­rin hak­la­rı­nın ko­run­ma­sın­da fev­ka­la­de önem­li ol­muş­tur. Sen­di­ka­lar, bu an­lam­da, son dö­nem­ler­de çok cid­di sı­kın­tı­lar ya­şa­mak­ta­dır. O da, özel­lik­le, 20'nci yüz­yı­lın son­la­rı­na doğ­ru, glo­bal­leş­me kül­tü­rü­nün, glo­bal­leş­me pa­ra­dig­ma­sı­nın art­ma­sıy­la bir­lik­te, tüm dün­ya­da, sen­di­kal fa­ali­yet­te bir ya­vaş­la­ma ve bir za­yıf­la­ma ol­muş­tur. Ama, inan­cım, bu­nun bir ge­çiş dö­ne­mi ol­du­ğu­dur. Bu ne­den­le, sen­di­kal fa­ali­yet­le­rin mut­la­ka güç­len­me­si ge­rek­mek­te­dir.

Bu­gü­nün önem­li so­run­la­rın­dan bi­ri de "iş­çi kim­dir?", "me­mur kim­dir?" ay­rı­mı­nın sıh­hat­li ola­rak ya­pıl­ma­ma­sı­dır ve ye­ni ta­nım­la­ra ih­ti­yaç du­yul­mak­ta­dır. Ana­ya­sa'mı­zın 128'in­ci mad­de­sin­de "…ka­mu hiz­met­le­ri­nin ge­rek­tir­di­ği as­li ve sü­rek­li gö­rev­ler me­mur­lar ve di­ğer ka­mu gö­rev­li­le­ri eliy­le gö­rü­lür. Me­mur­la­rın ve di­ğer ka­mu gö­rev­li­le­ri­nin ni­te­lik­le­ri, atan­ma­la­rı, gö­rev ve yet­ki­le­ri, hak­la­rı ve yü­küm­lü­lük­le­ri, ay­lık ve öde­nek­le­ri ve di­ğer öz­lük iş­le­ri ka­nun­la dü­zen­le­nir." de­nil­mek su­re­tiy­le sta­tü hu­ku­ku­nu be­lir­le­miş ol­mak­ta­dır.

Kim­ler bu hu­ku­ka ta­bi ola­cak­tır? Bü­tün so­run bu­ra­da or­ta­ya çık­mak­ta­dır. Ba­zı ku­rum­lar­da hiz­met­li, çay­cı gi­bi iş­ler me­mur sta­tü­süy­le yü­rü­tü­lür­ken, di­ğer ba­zı ku­rum­lar­da ise as­li ve ni­te­lik­li ka­mu hiz­met­le­ri­ni yü­rü­ten ki­şi­ler iş­çi sta­tü­sün­de ça­lış­mak­ta­dır.

Di­ğer önem­li bir so­run da, ül­ke­miz­de iş­çi-me­mur ara­sın­da­ki ge­lir da­ğı­lı­mı­nın den­ge­li tu­tul­ma­ma­sın­dan kay­nak­lan­mak­ta­dır. Me­mur­lar aley­hi­ne bo­zu­lan üc­ret ve ge­lir den­ge­si iş ba­rı­şı­nı boz­mak­ta­dır.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, de­mok­ra­si­nin ol­maz­sa ol­maz bir­ta­kım un­sur­la­rı var­dır. Ba­ğım­sız ve ta­raf­sız yar­gı, ba­ğım­sız ve ta­raf­sız ba­sın, özerk ve ta­raf­sız üni­ver­si­te­ler gi­bi güç­lü ve ça­lış­ma ya­şa­mı­na hiz­met eden sen­di­ka­lar da en az bu ku­rum­lar ka­dar de­mok­ra­si­nin kök tut­ma­sı için önem­li ve ge­rek­li­dir. Ül­ke­nin tüm yö­re­le­rin­de ör­güt­le­ne­bi­le­cek, eko­no­mik, sos­yal ve si­ya­sal ya­şa­mı et­ki­le­ye­bi­le­cek ka­dar önem­li si­vil ku­ru­luş­lar, sen­di­ka­lar... Bu­gün, Tür­ki­ye'de hem sen­di­ka­la­rın güç­süz ve et­ki­siz olu­şun­dan hem de sen­di­ka ağa­lı­ğın­dan de­mok­ra­si çok cid­di za­rar gör­mek­te­dir. Kü­re­sel­leş­me ve bu­nun do­ğal so­nu­cu ola­rak sı­nır ta­nı­ma­yan çok ulus­lu bü­yük ser­ma­ye­nin iş­çi sen­di­ka­la­rı­nı önem­li öl­çü­de kan kay­bı­na uğ­rat­tı­ğı bi­lin­mek­te­dir. Bu ne­den­le, 18'in­ci ve 19'un­cu yüz­yıl­lar­da ol­du­ğu gi­bi ça­lış­ma ya­şa­mın­da da ba­zı so­run­la­rın or­ta­ya çık­ma­sı ve ye­ni bir kö­le­li­ğin baş gös­ter­me­si muh­te­mel­dir. Bu ne­den­le, kla­sik sen­di­kal an­la­yı­şın da sor­gu­lan­ma­sı ve ça­ğın ge­rek­le­ri­ne ve kü­re­sel­leş­me­nin et­ki­le­ri­ne gö­re ye­ni­den ele alın­ma­sı ge­rek­mek­te­dir.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Öz­can, lüt­fen to­par­la­yı­nız.

HÜ­SE­YİN ÖZ­CAN (De­vam­la)- Ay­rı­ca bu ko­nu­da, ge­rek ILO'nun ge­rek­se Av­ru­pa Bir­li­ği'nin, iş­ve­ren­le­ri, iş­çi­le­riy­le bir­lik­te iş yer­le­ri­ni or­tak yö­net­me­ye zor­la­yan ça­ba­la­rın­dan da ya­rar­la­nıl­ma­sı ge­rek­mek­te­dir.

İş­çi­le­rin ça­lış­tı­rıl­dık­la­rı iş yer­le­riy­le il­gi­li bil­gi edin­me ve iş ye­riy­le il­gi­li dü­şün­ce ve bi­ri­kim­le­ri­ni iş­ve­ren­le pay­laş­mak hak­kı­nı her iki ku­ru­luş da ka­bul et­mek­te­dir.

Ka­yıt dı­şın­da ça­lış­mak zo­run­da bı­ra­kı­lan ve bu­gün sa­yı­la­rı 6 mil­yo­nu aşan iş­çi­nin var­lı­ğı, Ana­ya­sa'sın­da dev­le­tin sos­yal bir dev­let ol­du­ğu­nu ya­zan ül­ke için ger­çek­ten bü­yük bir acı­dır.

Bu iş­çi­le­rin her tür­lü yön­tem kul­la­nı­la­rak ka­yıt al­tı­na alın­ma­sı hem ça­lış­ma ba­rı­şı ba­kı­mın­dan hem de ve­ri­le­re ba­kıl­dı­ğın­da önem arz et­mek­te­dir.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, gö­rü­yo­ruz, sen­di­ka­laş­ma ko­nu­sun­da ba­zı be­le­di­ye­ler de -si­ya­si dav­ra­nan­la­rın- iş­çi­le­ri ken­di is­tek­le­ri­ne gö­re sen­di­ka­laş­ma­ya zor­la­mak­ta­dır. Bu da doğ­ru de­ğil­dir. Çün­kü, iş­çi, eme­ğiy­le ça­lı­şa­bi­len, ye­ri­ne gö­re de yok­sul­lu­ğun en pe­ri­şan olan ke­si­mi; in­san­la­rı ken­di is­tek­le­ri­ne bı­rak­ma­dan, bas­kıy­la baş­ka sen­di­ka­lar em­ri­ne ver­mek  çok yan­lış­tır, da­yat­ma­cı bir an­la­yış­tır.

Bu di­lek­ler­le yü­ce Mec­li­si say­gıy­la se­lam­lar, bü­tün iş­çi­le­re, bü­tün emek­çi­le­re, bü­tün sen­di­ka­la­ra ba­şa­rı­lar di­le­rim.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Öz­can.

Mad­de üze­rin­de baş­ka söz ta­le­bi yok.

So­ru-ce­vap iş­le­mi ya­pı­la­cak­tır.

Sa­yın Çe­tin, bu­yu­run.

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Sa­yın Ba­ka­nım, iki bu­çuk yıl ön­ce, Bi­lim Ku­ru­lu ola­rak ha­zır­la­yıp ta­raf­la­ra gön­der­di­ği­niz, ta­raf­la­rın da Ba­kan­lı­ğı­nı­za gön­der­di­ği, 2821 ve 2822 sa­yı­lı Ya­sa­la­ra iliş­kin de­ği­şik­lik ta­sa­rı­la­rı­nın Mec­lis gün­de­mi­ne ge­ti­ri­le­me­yi­şi­nin ne­de­ni­ni siz­den öğ­ren­mek is­ti­yo­rum, bir.

İkin­ci­si: Ne­den bu de­ği­şik­lik tek mad­dey­le sı­nır­lı ola­rak gel­miş­tir?

Üçün­cü so­rum da: İş­çi emek­li­le­ri­nin TÜ­FE'den do­ğan ala­cak­la­rı, uzun yıl­lar­dan bu ya­na emek­li­ler ta­ra­fın­dan dik­kat­le iz­len­mek­te ve bir an ön­ce öden­me­si bek­le­nil­mek­te­dir. Bu­gün ge­çim şart­la­rı­nın zor­lu­ğu içe­ri­sin­de, ka­pı­la­rı­na ic­ra da­yan­mış emek­li­le­ri­miz, ger­çek­ten, her gün, öy­le zan­ne­di­yo­rum, si­ze de ula­şa­rak, bu ala­cak­la­rı­nın ar­tık öden­me­si­ni bek­li­yor. Bu ko­nu­da, öde­me­yi ne­den yap­ma­dı­nız? Ne za­man yap­ma­yı dü­şü­nü­yor­su­nuz? Emek­li­le­re ne söy­le­ye­cek­si­niz?

Te­şek­kür ede­rim.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Çe­tin.

Sa­yın Er­sin….

AH­MET ER­SİN (İz­mir) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­ka­nım.

Be­nim so­ra­ca­ğım so­ru­yu İz­zet Bey sor­du. Ben de emek­li­le­rin TÜ­FE fark­la­rı­nın ne­den öden­me­di­ği­ni, bun­ca yıl­dan be­ri ne­den öden­me­di­ği­ni so­ra­cak­tım. Sa­nı­yo­rum, Sa­yın Ba­kan bu ko­nu­yu ce­vap­lan­dı­ra­cak.

Te­şek­kür ede­rim.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Er­sin.

Sa­yın Ba­kan, bu­yu­run.

ÇA­LIŞ­MA VE SOS­YAL GÜ­VEN­LİK BA­KA­NI MU­RAT BA­ŞES­Gİ­OĞ­LU (İs­tan­bul) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­ka­nım.

So­ru so­ran Sa­yın Çe­tin'e ve Sa­yın Er­sin'e de çok te­şek­kür edi­yo­rum.

Ön­ce, bu TÜ­FE ko­nu­sun­da Ge­nel Ku­ru­lu ay­dın­lat­mak is­ti­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, TÜ­FE ko­nu­su, 2000 yı­lın­da bir sis­tem de­ği­şik­li­ği ne­ti­ce­si or­ta­ya çık­mış bir ko­nu­dur. Ya­ni, biz Hükûme­te gel­di­ği­miz­de önü­müz­de bul­du­ğu­muz bir ko­nu­dur. Pe­ki, bu sü­reç­te ne ol­du? Bu sü­reç­te da­va­lar açıl­dı. Mün­fe­rit bir­kaç da­va emek­li­ler ta­ra­fın­dan ka­za­nıl­dı. Ama, son bir yıl­dır bu an­lam­da açı­lan bü­tün da­va­lar­da, Yar­gı­tay da dâhil ol­mak üze­re, ku­ru­mun le­hi­ne ka­rar ve­ril­di, tek cüm­le: "Bu ko­nu­da TÜ­FE far­kı doğ­ma­mış­tır." de­nil­di.

Şim­di, bu ko­nu­yu, ben çe­şit­li plat­form­lar­da de­fa­lar­ca an­lat­tım. Ama, bu­na rağ­men, hâlâ "Emek­li­nin TÜ­FE far­kı­nı ver­me­di­niz." di­ye böy­le bi­raz in­sa­fı da zor­la­yan hü­küm­ler var. He­pi­miz hu­kuk­la bağ­lı­yız. Eğer mah­ke­me­ler "TÜ­FE far­kı var" de­yip de biz tek ku­ru­şu­nu, emek­li­den bu pa­ra­yı esir­ge­diy­sek boy­nu­muz kıl­dan in­ce. Ama, mah­ke­me ka­rar­la­rı­na rağ­men, mah­ke­me ka­rar­la­rın­da "TÜ­FE far­kı yok­tur." di­ye Yar­gı­ta­yın ne­re­dey­se iç­ti­hat hâli­ne gel­miş ka­rar­la­rı­na rağ­men, bi­zim bü­rok­rat ar­ka­daş­la­rı­mı­za bir emir ve­rip, on­la­rın ya­rın na­fa­ka­sın­dan ke­si­le­cek bir zim­met an­la­yı­şı­na gir­me­mi­zi herhâlde siz de is­te­mez­si­niz. Bir kez da­ha al­tı­nı çi­ze­rek söy­lü­yo­rum ki, TÜ­FE far­kı ko­nu­sun­da Yar­gı­ta­yın ka­rar­la­rı or­ta­da­dır, ka­za­nıl­mış da­va­lar or­ta­da­dır. Lüt­fen, Yar­gı­ta­yın bu ko­nu­da­ki ka­rar­la­rı­nı bir zah­met açıp, oku­yun ve on­dan son­ra da, bir da­ha lüt­fen bu ko­nu­yu gün­dem­den kal­dı­ra­lım ve emek­li­le­ri­mi­zin de o gü­zel duy­gu­la­rı­nı lüt­fen is­tis­mar et­me­ye­lim, bir.

İkin­ci­si: Bu de­ği­şik­lik ni­ye gel­di? Bu de­ği­şik­lik 2006 yı­lın­da Mec­lis gün­de­mi­ne gel­miş bir ko­nu­dur. Ana­ya­sa'mız­da de­ği­şik­lik ya­pıl­mış­tır. De­nil­miş­tir ki "Sen­di­ka baş­ka­nı ve yö­ne­ti­ci­si ola­bil­mek için on yıl bil­fi­il ça­lış­mak şar­tı­nı kal­dı­rı­yo­ruz." de­nil­miş­tir 2001, 2002 yı­lın­da ya­pı­lan Ana­ya­sa de­ği­şik­li­ğin­de. Onun üze­ri­ne, ka­nun­lar­da bu­na uy­gun ola­rak bir dü­zelt­me yap­ma­mız ge­re­ki­yor­du. Bu, ge­cik­miş bir de­ği­şik­lik­tir.

De­min kür­sü­de bir şey söy­le­di­niz. "Bu, Ta­rım Or­man-İş ile il­gi­li" di­ye. Ha­yır, ka­ti­yen Ta­rım Or­man-İş ile il­gi­li de­ğil­dir. Ta­rım Or­man-İş'le il­gi­li açı­lan da­va bit­miş­tir, ne­ti­ce­len­miş­tir. Hiç bu­nun­la uzak­tan ya­kın­dan ala­ka­sı yok­tur. Kal­dı ki, o da­va­nın açı­lış ge­rek­çe­si de on yıl ko­nu­su de­ğil­dir. Ay­nı iş ko­lun­da ça­lış­ma­dık­la­rı için, yi­ne kon­fe­de­ras­yo­nun baş­ka sen­di­ka­sın­dan -siz da­ha iyi bi­li­yor­su­nuz ger­çi- açıl­mış bir da­va­dır. O da­va ne­ti­ce­len­miş­tir, bu­nun­la il­gi­si yok­tur.

Üç; 2821, 2822 ni­ye Mec­li­se gel­me­di? Doğ­ru­dur, bir ge­cik­me söz ko­nu­su. An­cak, bu ge­cik­me biz­den de­ğil Sa­yın Çe­tin. Tak­dir eder­si­niz ki, iki ta­ne önem­li ka­nun. 2821 ve Top­lu İş Söz­leş­me­si Grev ve Lo­kavt Ka­nu­nu'nu dü­zen­le­yen iki ta­ne önem­li ka­nun. İs­ti­yo­rum ki, bu­ra­da iş­çi ve iş­ve­ren kon­fe­de­ras­yon­la­rı ola­bil­di­ğin­ce ge­niş bir uz­laş­ma içe­ri­si­ne gir­sin­ler. An­cak, bu­gün iti­ba­rıy­la, hâlâ kon­fe­de­ras­yon­la­rı­mız ara­sın­da çok te­mel nok­ta­lar­da ay­rı­lık, fark­la­r var.

Me­se­la, siz de hep şikâyet et­ti­niz za­ma­nın­da no­ter şar­tı kal­dı­rıl­sın. Ta­mam, amen­na de­dik, kal­dı­rıl­sın no­ter şar­tı. Ama, şu an­da kon­fe­de­ras­yon­la­rı­mı­zın ba­zı­la­rı­nın no­ter şar­tı­nın mu­ha­fa­za edil­me­si ko­nu­sun­da ya­zı­lı gö­rüş­le­ri var. Yüz­de 10 ba­ra­jı ka­ça in­di­re­ce­ğiz, sı­fır­la­ya­cak mı­yız, 5'te mi ka­la­cak? Bu ko­nu­da da ara­la­rın­da gö­rüş ay­rı­lık­la­rı var. Bu­nun gi­bi bir­çok nok­ta­da uz­laş­ma­ya muh­taç ko­nu­lar var.

Onun için, bi­raz da­ha on­la­rın sa­bır­la­rı­nı zor­lu­yo­ruz. Biz, as­lın­da, mut­fak ça­lış­ma­sı­nı bi­tir­dik. Ya­ni, on­lar uz­laş­sa­lar, ben ya­rın Ba­kan­lar Ku­ru­lu­na bu ta­sa­rı­la­rı sevk ede­cek du­rum­da­yım. Ama, kon­fe­de­ras­yon­la­rı­mız ara­sın­da ge­niş an­lam­da bir uz­laş­ma sağ­lan­ma­dan bir ta­sa­rı­nın uğ­ra­ya­ca­ğı akı­be­ti siz ben­den da­ha iyi bi­li­yor­su­nuz. Onun için, bi­raz da­ha ol­gun­laş­ma­ya ih­ti­ya­cı var. Bu­nun dı­şın­da, as­lın­da bir­çok ka­nun­da biz de­ği­şik­lik yap­tık. Der­nek­ler Ka­nu­nu'nda yap­tık, Ce­za Ka­nu­nu'nda yap­tık. Ce­za Ka­nu­nu'nda ya­pı­lan de­ği­şik­lik as­lın­da tam al­gı­lan­ma­dı. Ce­za Ka­nu­nu'nda yap­mış ol­du­ğu­muz de­ği­şik­lik­le, sen­di­kal hak ve hür­ri­yet­le­rin kul­la­nıl­ma­sı­na en­gel olan­la­ra ha­pis ce­za­sı ön­gö­ren Ce­za Ka­nu­nu'nun te­mel hak ve hür­ri­yet­ler­le il­gi­li bö­lü­mü­ne çok önem­li bir mad­de koy­duk. Ço­ğu ül­ke­de böy­le bir hü­küm yok­tur. Bir sen­di­ka­ya üye ol­ma­ya zor­la­mak, bir sen­di­ka­dan in­san­la­rı çı­kar­ma­ya zor­la­mak ko­nu­sun­da ha­pis ce­za­sı, hür­ri­ye­ti bağ­la­yı­cı ce­za ço­ğu ül­ke­de yok. Ama, Türk Hükûme­ti ola­rak, Türk Par­la­men­to­su ola­rak sen­di­kal ör­güt­len­me­ye ver­miş ol­du­ğu­muz önem ge­re­ği bu­nu Ce­za Ka­nu­nu'mu­za der­cet­tik.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, biz, Hükûmet ola­rak, sen­di­ka­la­rı sa­de­ce mes­lek ku­ru­lu­şu ola­rak de­ğil, de­mok­ra­si­mi­zin de vaz­ge­çil­mez un­sur­la­rı ola­rak gö­rü­yo­ruz. Şu an­da, siz de bi­li­yor­su­nuz, bü­tün dün­ya­da sen­di­kal ha­re­ket bir za­fi­yet içe­ri­sin­de. Sa­de­ce Türk sen­di­ka­cı­lı­ğı­nın so­ru­nu de­ğil bu. Fran­sa'sın­da, Al­man­ya'sın­da, ço­ğu ül­ke­ler­de sen­di­kal yo­ğun­luk­ta, sen­di­kal ha­re­ket­te, sen­di­kal ör­güt­len­me­ler­de önem­li za­fi­yet­ler var. Uma­rız ve di­le­riz ki, Türk sen­di­ka­cı­lı­ğı bu za­fi­yet dö­ne­mi­ni aşa­cak, ama, bu ko­nu­da ken­di­le­ri­ne yar­dım­cı ol­ma­mız la­zım. Par­la­men­to­mu­zun, iş­ve­ren ke­si­mi­mi­zin, top­lu­mu­mu­zun di­ğer ke­sim­le­ri­nin, sen­di­kal ha­re­ke­te yar­dım­cı ol­ma­mız ge­re­ki­yor. De­di­ğim gi­bi, on­lar sa­de­ce mes­lek ku­ru­luş­la­rı de­ğil, bir an­lam­da de­mok­ra­si­mi­zin de önem­li ak­tör­le­ri­dir. An­cak, şu­nu da ka­bul et­me­miz la­zım: Es­ki alış­kan­lık­lar­la, es­ki tu­tum­lar­la, es­ki po­zis­yon­lar­la bu­gün sen­di­ka­cı­lık yap­mak müm­kün de­ğil­dir. Sen­di­ka­cı­la­rı­mız da rol­le­ri­ni ve po­zis­yon­la­rı­nı ye­ni­den ta­nım­la­mak zo­run­da­dır­lar. Çün­kü, kü­re­sel­leş­me­nin ge­tir­di­ği bu bü­yük dal­ga kar­şı­sın­da ye­ni ko­num­lan­ma, ye­ni rol, ye­ni ta­nım­lan­ma ol­ma­dan sa­de­ce üc­ret sen­di­ka­cı­lı­ğı ya­pan, iş­let­me­le­rin ha­ya­ti­ye­ti­ni, iş­let­me­le­rin re­ka­bet ede­bil­me imkânla­rı­nı dü­şün­me­yen bir sen­di­kal an­la­yı­şın bu­gün ya­şa­ma­sı müm­kün de­ğil. İn­şal­lah, bu bir­lik­te­li­ği, Par­la­men­to­mu­zun da kat­kı­sıy­la be­ra­ber ya­pa­ca­ğız. Sen­di­ka­la­rı­mı­zı, hem güç­lü bir si­vil top­lum ör­gü­tü hem de bir mes­lek ku­ru­lu­şu hâli­ne ge­tir­mek, Ba­kan­lı­ğı­mı­zın da, Hükûme­ti­mi­zin de ön­ce­lik­le­ri ara­sın­da yer al­mak­ta­dır.

Te­şek­kür ede­rim.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ba­kan.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Bir­le­şi­me beş da­ki­ka ara ve­ri­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati: 22.27

 

SE­Kİ­ZİN­Cİ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 22.42

BAŞ­KAN : Baş­kan Ve­ki­li Sa­dık YA­KUT

KÂTİP ÜYE­LER : Bay­ram ÖZ­ÇE­LİK (Bur­dur), Ah­met KÜ­ÇÜK (Ça­nak­ka­le)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 113'ün­cü Bir­le­şi­mi­nin Se­ki­zin­ci Otu­ru­mu­nu açı­yo­rum.

1250 sı­ra sa­yı­lı Ta­sa­rı üze­rin­de gö­rüş­me­le­re kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

Ko­mis­yon ve Hükûmet ye­rin­de.

2'nci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 2- Bu Ka­nun ya­yı­mı ta­ri­hin­de yü­rür­lü­ğe gi­rer.

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen En­ver Ök­tem, İz­mir Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Ök­tem. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA EN­VER ÖK­TEM (İz­mir) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; 2821 sa­yı­lı Ya­sa'nın on yıl bil­fi­il ça­lış­ma sü­re­siy­le il­gi­li de­ği­şik­lik ta­sa­rı­sı üze­rin­de söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Si­zi şah­sım ve par­tim adı­na say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Ko­nuş­ma­ma baş­la­ma­dan ön­ce, ça­lış­ma ha­ya­tıy­la il­gi­li, 1963 yı­lın­da rah­met­li Bü­lent Ece­vit dö­ne­min­de çı­kar­tı­lan ya­sal dü­zen­le­me­ler­den do­la­yı ken­di­si­ni bir kez da­ha rah­met­le anı­yo­rum.

Bu ya­sal dü­zen­le­me, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak bi­zim de des­tek­le­di­ği­miz bir dü­zen­le­me­dir, an­cak, 2821 sa­yı­lı ve 2822 sa­yı­lı Ya­sa­lar, ça­lış­ma ha­ya­tı­nı de­rin­den il­gi­len­di­ren dü­zen­le­me­ler­dir. An­la­şı­lı­yor ki, Hükûmet, bun­la­rın içe­ri­sin­den cım­bız­la bir mad­de­yi se­çe­rek ça­lış­ma ha­ya­tı­nın ye­ni­den dü­zen­le­ne­bi­le­ce­ği­ni or­ta­ya koy­ma­ya ça­lış­mak­ta­dır. Bu, el­bet­te ki, ger­çek­le­ri yan­sıt­mı­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, yak­la­şık bun­dan üç yıl ön­ce, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak, hem Sen­di­ka­lar Ya­sa­sı'yla il­gi­li hem de Grev ve Top­lu İş Söz­leş­me­si Ya­sa­sı'yla il­gi­li top­tan bir de­ği­şik­li­ği içe­ren ve ILO stan­dart­la­rı­na uy­gun, Av­ru­pa norm­la­rı­na uy­gun bir ya­sal de­ği­şik­lik içe­ren ka­nun tek­lif­le­ri­miz yak­la­şık üç yıl ön­ce Par­la­men­to­ya su­nul­muş ol­ma­sı­na rağ­men, şu ana ka­dar ko­mis­yon­la­ra in­ti­kal et­miş bir olay söz ko­nu­su de­ğil­dir.

Hükûmet bir­çok ko­nu­da özel­lik­le IMF'nin, Dün­ya Ban­ka­sı­nın da­yat­tı­ğı ka­nun ta­sa­rı ve tek­lif­le­ri­ni ale­la­ce­le Par­la­men­to gün­de­mi­ne ge­tir­me­yi ba­şa­rır­ken, 2821 sa­yı­lı ve 2822 sa­yı­lı Ya­sa­la­rı Par­la­men­to gün­de­mi­ne ge­tir­me­me­si­ni an­la­mak ger­çek­ten güç gö­zü­ke­bi­lir, an­cak, as­lın­da bu uy­gu­la­ma­yı AKP'nin ba­kış açı­sı açı­sın­dan de­ğer­len­dir­di­ği­miz za­man çok faz­la ya­dır­ga­ma­mak la­zım; çün­kü, işin do­ğa­sın­da ça­lış­ma ha­ya­tıy­la il­gi­li dü­zen­le­me­ler öz iti­ba­rıy­la, sos­yal de­mok­rat par­ti­le­rin ger­çek­leş­tir­me­si ge­re­ken dü­zen­le­me­ler­dir. Ça­lış­ma ha­ya­tı­nın ta­ri­hi­ne ba­kıl­dı­ğı za­man da, sağ par­ti­le­rin hiç­bir dö­nem iş­çi sı­nı­fı­nın ka­za­nım­la­rı­nı zen­gin­leş­ti­ren bir ta­vır içe­ri­sin­de ol­ma­dı­ğı, tam ter­si­ne, onun ka­za­nım­la­rı­nı eli­ne fır­sat geç­tik­çe bu­da­ma­ya ça­lı­şan, elin­den al­ma­ya ça­lı­şan, git­tik­çe or­ta­dan kal­dır­ma­ya ça­lı­şan bir an­la­yı­şı tem­sil et­tik­le­ri için, sağ par­ti­le­rin oluş­tur­du­ğu hükûmet­ler­den ça­lış­ma ha­ya­tı­nı dü­zen­le­ye­cek gü­zel ge­liş­me­ler bek­le­mek müm­kün de­ğil­dir.

Do­la­yı­sıy­la, 2821 sa­yı­lı Ya­sa'nın ge­tir­di­ği sı­kın­tı­lar sa­de­ce on yıl ça­lış­ma sü­re­siy­le il­gi­li de­ğil­dir. Bu­nun… Mil­yon­lar­ca emek­li olan iş­çi­le­ri­miz var, sen­di­kal ör­güt­len­me­le­re, grev ve top­lu söz­leş­me hak­kı­na sa­hip de­ğil­ler­dir. Bir sen­di­ka­ya üye ola­bil­mek, ger­çek­ten, ya­sa­nın içe­ri­ği­ne çok iyi gi­ril­di­ği za­man gö­rü­le­cek­tir ki, he­men he­men ola­nak­sız hâle ge­ti­ril­miş­tir. Bir iş­çi, sen­di­ka­ya üye ola­bil­mek için no­te­re gi­de­cek­tir, no­te­re pa­ra öde­ye­cek­tir, o pa­ra­nın kar­şı­lı­ğın­da da üye ola­cak­tır. Hal­bu­ki, ay­nı za­man­da bir iş­ve­ren sen­di­ka­sı­na üye ol­mak is­ter­se­niz, sa­de­ce düz bir kâğı­da im­za at­ma­nız ve üye­lik ta­le­bin­de bu­lun­ma­nız ye­ter­li­dir. Ay­nı şe­kil­de, is­ti­fa mü­es­se­se­si de iş­çi­ler için no­ter zo­run­lu­lu­ğu­na bağ­lan­mış­tır, ama iş­ve­ren­ler açı­sın­dan böy­le bir zo­run­lu­luk söz ko­nu­su de­ğil­dir. Grev hak­la­rı­nı in­ce­le­di­ği­niz za­man gö­re­cek­si­niz ki, bir sen­di­ka­nın her­han­gi bir iş ye­rin­de gre­vi baş­la­ta­bil­me­si için ne ka­dar en­gel var ise, ak­la ha­ya­la gel­me­dik bü­tün en­gel­le­ri ora­da gör­me­niz müm­kün­dür. Sen­di­ka­la­rın top­lu iş söz­leş­me­le­riy­le el­de et­ti­ği bir­çok ka­za­nım­lar ih­lal edil­di­ğin­de bir hak gre­vi­ni ha­ya­ta ge­çir­me­le­ri de as­la müm­kün de­ğil­dir. İş­ve­ren­ler, ya­şa­mın her ala­nın­da ken­di­le­ri­ni il­gi­len­di­ren bir ko­nu­da en üst dü­zey­de da­ya­nış­ma­la­rı­nı ha­ya­ta ge­çi­re­bi­lir­ken, iş­çi­le­rin emek­ten ge­len güç­le­ri­ni kul­la­na­rak da­ya­nış­ma­la­rı­nı or­ta­ya koy­ma­la­rı da ya­sak­tır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, 2821 sa­yı­lı Ya­sa'yı açıp bak­tı­ğı­nız za­man ora­da gö­re­ce­ği­niz bir­çok mad­de­de bir sü­rü ya­sak­la kar­şı kar­şı­ya ka­lır­sı­nız.  As­lın­da bu­ra­da ya­pıl­mak is­te­nen şu­dur: Ta­rih bo­yun­ca sağ par­ti­ler ör­güt­lü top­lum­dan kork­muş­lar­dır. Çün­kü, ör­güt­lü top­lum hak­kı­nı ara­yan bir top­lum­dur, hak­sız­lı­ğa uğ­ra­dı­ğı za­man ör­güt­lü­lü­ğün ken­di­si­ne ver­di­ği gü­cü kul­la­na­rak o hak­sız­lı­ğı ön­le­me­yi ba­şa­ra­bi­le­cek du­rum­da­dır. Tür­ki­ye'de bu­nun tam ter­si uy­gu­la­ma­lar­la kar­şı kar­şı­ya­yız. As­lın­da bu fel­se­fe sağ par­ti­le­rin fel­se­fe­si­ne çok ters bir fel­se­fe de de­ğil­dir, çün­kü si­ya­se­ten ya­şa­ma ge­çir­mek is­te­di­ği­niz dün­ya gö­rü­şü­nü­zün özün­de ör­güt­süz bir top­lum söz ko­nu­su olur ise ba­şa­rı­lı ol­ma şan­sı­nız da­ha faz­la­dır. Aç in­san­la­rın sa­yı­sı ne ka­dar faz­la ise, si­ze muh­taç ola­cak in­san sa­yı­sı ne ka­dar faz­la ise, o in­san­la­rı sevk ve ida­re et­me­niz çok da­ha ko­lay­dır ve il­ke­le­ri­ni­zi ha­ya­ta ge­çir­me­niz çok da­ha ko­lay­dır. Bu fel­se­fe, si­ze ters bir fel­se­fe de­ğil as­lın­da, çok da ya­dır­ga­ma­mak la­zım. Önem­li olan, bu­ra­da, ça­lı­şan ke­si­min bu­nu gö­re­bil­me­si­dir, ka­mu ça­lı­şa­nı­nın bu­nu gö­re­bil­me­si­dir.

Me­mur­la­rı­mı­zın da el­de et­ti­ği hak­la­ra bak­tı­ğı­nız za­man, kâğıt üze­rin­de, bir sen­di­kal hak­la­rı söz ko­nu­su­dur, ama, bu­nu grev aşa­ma­sı­na ge­tir­mek, bu­nu top­lu iş söz­leş­me­si aşa­ma­sı­na ge­tir­mek müm­kün de­ğil­dir. Do­la­yı­sıy­la, bu­ra­da bi­zim ve­re­ce­ği­miz me­saj, as­lın­da, AKP'li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rı­mı­zı ik­na et­mek­ten çok, AKP'nin ken­di sı­nıf­la­rı­nı tem­sil et­me­dik­le­ri ger­çe­ğiy­le yüz yü­ze ge­len ça­lı­şan­la­rı­mı­zın, 22 Tem­muz­da, bu­na dur di­ye­cek bir oy me­ka­niz­ma­sı­nı ha­ya­ta ge­çir­me­le­ri­ne bağ­lı­dır. Çün­kü, ça­lış­ma ha­ya­tı­nı, an­cak, de­mok­ra­tik sol­cu­lar dü­zel­te­bi­lir, sos­yal de­mok­rat­lar dü­zel­te­bi­lir. Ça­lış­ma ha­ya­tı­nı, ge­ri­ye, an­cak si­zin gi­bi dü­şün­ce­ye sa­hip olan par­ti­ler ge­ri­ye gö­tü­re­bi­lir­ler.

Bu ne­den­le, 22 Tem­muz­da ya­pı­la­cak ge­nel se­çim­ler­de, yok­sul hal­kı­mı­zı, iş­çi­le­ri­mi­zi, me­mur­la­rı­mı­zı, es­naf­la­rı­mı­zı, çift­çi­le­ri­mi­zi, dar ge­lir­li olan bü­tün yurt­taş­la­rı­mı­zı ken­di si­ya­sal par­ti­le­ri­ne des­tek ver­me­ye ça­ğı­rı­yo­rum ve bu­gü­ne ka­dar ya­pı­lan yan­lış­lar­dan ken­di­le­ri­ni alı­koy­ma­la­rı­nı ta­lep edi­yo­rum. Çün­kü, bu dü­zen, an­cak, sos­yal de­mok­rat­la­rın mü­ca­de­le­siy­le de­ğiş­ti­ri­le­bi­le­cek bir dü­zen­dir. Sos­yal de­mok­rat­la­rın dü­ze­nin­de de bu say­dı­ğı­mız ça­lış­ma ha­ya­tın­da­ki in­san­la­rın ik­ti­da­rı şek­lin­de olu­şa­cak­tır.

Bu gö­rüş ve dü­şün­ce­ler­le, he­pi­ni­zi say­gı­lar­la se­lam­lı­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ök­tem.

Mad­de üze­rin­de, Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen İb­ra­him Öz­do­ğan, Er­zu­rum Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Öz­do­ğan.

ANA­VA­TAN PAR­Tİ­Sİ GRU­BU ADI­NA İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (Er­zu­rum) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, önem­li bir ko­nu üze­rin­de­yiz. Ge­ne­li üze­rin­de Ana­va­tan Par­ti­si adı­na gö­rüş­le­ri­mi­zi bil­dir­miş­tik. 2'nci mad­de­de tek­rar söz al­dım. Kıs­men ba­zı ko­nu­la­ra da de­ğin­mek is­ti­yo­rum de­ğer­li ar­ka­daş­lar.

Az ön­ce, De­ğer­li Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Mil­let­ve­ki­li ar­ka­da­şı­mız sa­de­ce sos­yal de­mok­rat­la­rın sen­di­ka­ya önem ver­dik­le­rin­den bah­set­ti­ler. Bi­zim de, mer­kez par­ti­si ola­rak, sen­di­ka­laş­ma hu­su­sun­da, sen­di­ka­la­rın öne­mi hak­kın­da, Ana­va­tan Par­ti­si ola­rak çok has­sas ol­du­ğu­mu­zu, iş­çi­le­ri­mi­zin ya­nın­da ol­du­ğu­mu­zu özel­lik­le be­lirt­mek is­te­ye­rek, söz­le­ri­me baş­la­mak is­ti­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, AB sü­re­ci sos­yal ve sen­di­kal hak­lar açı­sın­dan el­bet­te ki bir kal­dı­raç ola­bi­lir. Son yıl­lar­da, Türk-İş ve DİSK'in yü­rüt­tü­ğü gi­ri­şim­ler so­nu­cun­da, sen­di­kal hak­la­rın Av­ru­pa Bir­li­ği-Tür­ki­ye iliş­ki­le­rin­de da­ha faz­la yer tut­tu­ğu gö­rül­mek­te­dir. Sen­di­kal ve sos­yal hak­lar mü­za­ke­re sü­re­ci­nin çok önem­li bir par­ça­sı, an­cak, bu sü­re­cin ba­şa­rıy­la iler­le­ye­bil­me­si için, Tür­ki­ye'nin ilk ola­rak bu Hükûmet­ten, AK Par­ti Hükûme­tin­den kur­tul­ma­sı ge­rek­mek­te­dir. Ül­ke­miz­de­ki iş­çi hak­la­rı­nı ve sen­di­ka­la­rın ör­güt­lü­lük dü­ze­yi­ni ge­liş­tir­me­den uy­gar dün­ya­da­ki ye­ri­mi­zi al­ma­mız ve bi­rin­ci li­ge yük­sel­me­miz müm­kün de­ğil­dir. Bu­nu hay­kır­mak is­ti­yo­rum. Kal­dı ki, ül­ke­miz­de, sen­di­kal ör­güt­len­me­le­ri ve iş­çi hak­la­rı­nı ge­liş­tir­me ça­ba­la­rı­nın as­la kü­çüm­sen­me­ye­cek bir ta­ri­hi de var­dır de­ğer­li ar­ka­daş­lar. Bu ta­ri­he iz­ni­niz­le bi­raz­cık de­ğin­mek is­ti­yo­rum.

Tür­ki­ye'de bi­li­nen ilk iş­çi ha­re­ke­ti, Os­man­lı İm­pa­ra­tor­lu­ğu dö­ne­min­de, 1830'lu yıl­lar­da ta­rım iş­çi­le­rin­de gö­rül­dü. 1871 yı­lın­da ku­ru­lan Ame­le­per­ver Ce­mi­ye­ti, ya­ni İş­çi­se­ver­ler Der­ne­ği ilk sen­di­ka ola­rak ta­nım­lan­mış­tır. An­cak bu ce­mi­yet, as­lın­da, yar­dım­laş­ma san­dı­ğı iş­le­vi­ne sa­hip bir ör­güt­len­mey­di. Tür­ki­ye'de ilk sen­di­ka 1908'de İs­tan­bul'da ku­rul­du. 1913'de Mah­mut Şev­ket Pa­şa'nın öl­dü­rül­me­si üze­ri­ne tüm sen­di­kal fa­ali­yet­ler dur­du­rul­du. Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'nin ilk ku­ru­luş yıl­la­rın­da, 1919-1925 ara­sın­da ye­ni­den ku­ru­lan sen­di­ka­lar, bu kez, Kur­tu­luş Sa­va­şı'na kar­şı iş­gal­ci­ler­le iş bir­li­ği yap­tık­la­rı ge­rek­çe­siy­le ce­za­lan­dı­rıl­dı. Sen­di­ka­la­rın cum­hu­ri­yet dö­ne­min­de ye­ni­den or­ta­ya çı­kı­şı, 1930'lu yıl­lar­da Sü­mer­bank, KAR­DE­MİR gi­bi ilk sa­na­yi ku­ru­luş­la­rı­nın ku­rul­ma­sın­dan son­ra ol­du.

Tür­ki­ye ilk kez 1947'de Sen­di­ka­lar Ka­nu­nu ile ta­nış­tı ve ilk ya­sal sen­di­ka­lar ku­rul­du. Bu sen­di­ka­lar da 1952'de bir kon­fe­de­ras­yon ça­tı­sı al­tın­da bir­le­şe­rek Türk-İş'i oluş­tur­du­lar.

Tür­ki­ye'de ger­çek an­lam­da sen­di­ka­cı­lık ve sen­di­kal ör­güt­len­me­ler ise 1961 Ana­ya­sa­sı'ndan son­ra baş­la­dı. 1967'de Dev­rim­ci İş­çi Sen­di­ka­la­rı Kon­fe­de­ras­yo­nu ku­rul­du. 1970'li yıl­lar­da Tür­ki­ye'de­ki si­ya­si ha­ya­ta dam­ga­sı­nı vu­ran iş­çi ör­güt­le­ri 12 Ey­lül 1980 as­kerî dar­be­siy­le ya­sak­la­nın­ca, sen­di­kal ha­re­ket de ağır dar­be al­mış ol­du. Türk-İş dı­şın­da­ki tüm sen­di­ka kon­fe­de­ras­yon­la­rı­nın fa­ali­yet­le­ri dur­du­rul­du, DİSK ka­pa­tıl­dı ve yö­ne­ti­ci­le­ri on iki yıl yar­gı­lan­dı. 1982 Ana­ya­sa­sı'yla, Tür­ki­ye'de sen­di­kal hak­lar önem­li öl­çü­de ge­ri­le­miş, me­mur­la­rın grev ve top­lu söz­leş­me hak­la­rı el­le­rin­den alın­mış­tır.

Me­mur­la­rın Tür­ki­ye'de­ki ilk ör­güt­len­me gi­ri­şi­mi, 1946'da ma­hallî öğ­ret­men der­nek­le­ri­nin Tür­ki­ye Öğ­ret­men Der­nek­le­ri Millî Fe­de­ras­yo­nu­nu kur­ma­sıy­la baş­la­mış­tır. Tür­ki­ye'de 1965 yı­lı­na ka­dar ya­şa­nan dö­nem­de ce­mi­yet­çi­lik, der­nek­çi­lik ve fe­de­ras­yon­cu­luk, 1965-1971 yıl­la­rı ara­sın­da sen­di­ka­cı­lık, 1971-1980 yıl­la­rı ara­sın­da der­nek­çi­lik, 1980'den son­ra ye­ni­den sen­di­ka­cı­lık ha­re­ket­le­ri yü­rü­tül­müş­tür.

1961 Ana­ya­sa­sı me­mur­la­rın da ör­güt­len­me­si­ne fır­sat ve­rin­ce, bu du­rum, sen­di­ka enf­las­yo­nu­na ne­den ol­du ve 1971'e ka­dar al­tı yüz ci­va­rın­da me­mur sen­di­ka­sı ku­rul­du. Tür­ki­ye Öğ­ret­men­ler Sen­di­ka­sı, İlk-Sen gi­bi eği­tim­ci sen­di­ka­la­rın 1969'da­ki ey­le­mi­ne 160 bin öğ­ret­me­nin 110 bi­ni ka­tıl­mış­tı. 12 Mart 1971 dar­be­siy­le Ana­ya­sa "me­mur, si­ya­si par­ti ve sen­di­ka­la­ra üye ola­maz" di­ye de­ğiş­ti­ril­di. Son­ra­ki yıl­lar­da me­mur sen­di­ka­la­rı­nın mis­yo­nu­nu öğ­ret­men­le­rin ör­güt­len­di­ği TÖB-DER, po­lis­le­rin ör­güt­len­di­ği POL-DER gi­bi de­ği­şik gö­rüş­ler­de­ki on­lar­ca et­ki­li der­nek al­dı. DİSK ve Türk-İş ve me­mur der­nek­le­ri 12 Ey­lül 1980'e ka­dar olan dö­ne­me dam­ga­sı­nı vur­muş­tur. Söz ko­nu­su dö­nem­de  iş­çi hak­la­rın­da önem­li ge­liş­me­ler de kay­de­dil­miş­tir.

Tür­ki­ye'de 1980 yı­lın­dan iti­ba­ren et­kin­lik­le­ri bü­tü­nüy­le dur­du­ru­lan öğ­ret­men ör­güt­le­ri­ne 657 sa­yı­lı Dev­let Me­mur­la­rı Ka­nu­nu'nun 27'nci ve Türk Ce­za Ka­nu­nu'nun 236'ncı mad­de­siy­le kı­sıt­la­ma­lar ge­ti­ril­miş­tir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, 12 Ey­lül­le me­mur der­nek­le­ri de ka­pa­tıl­dı. 1982 Ana­ya­sa­sı me­mu­ra sen­di­ka hak­kı ta­nı­ma­yın­ca, 1988'de sa­de­ce ça­lı­şan öğ­ret­men­le­rin fah­ri üye ola­bil­di­ği Eğit-Der ku­rul­du. Ka­mu gö­rev­li­le­ri­nin Tür­ki­ye ta­ra­fın­dan onay­lan­mış ulus­la­ra­ra­sı söz­leş­me­ler­de yer alan ör­güt­len­me hak­kı­nı kul­lan­ma­la­rıy­la 1989'dan iti­ba­ren me­mur sen­di­ka­la­rı da ku­rul­ma­ya baş­lan­mış­tır. 

Öğ­ret­men­le­rin sen­di­kal fa­ali­yet­le­ri 1990'dan son­ra ye­ni bir sü­re­ce gir­miş, grev hak­kı gi­bi te­mel ör­güt­len­me hak­la­rı­nı içer­me­se de, 12/07/2001 ta­rih­li Ka­mu Gö­rev­li­le­ri Sen­di­ka­la­rı Ka­nu­nu'yla 1980'li yıl­la­ra gö­re ile­ri bir adım da atıl­mış­tır. Da­ha son­ra, 1990'lar­da, ör­güt­len­me ça­lış­ma­la­rı kon­fe­de­ras­yon­laş­ma­ya dö­nü­şe­rek hız ka­zan­dı ve üç ka­mu gö­rev­li­le­ri sen­di­ka­la­rı kon­fe­de­ras­yon­laş­ma­ya dö­nü­şe­rek hız ka­zan­dı ve üç ka­mu gö­rev­li­le­ri sen­di­ka­la­rı kon­fe­de­ras­yo­nu fa­ali­yet gös­ter­me­ye baş­la­dı. 1990'da An­ka­ra'da ku­ru­lan ilk me­mur sen­di­ka­sı Eği­tim-İş'i Tem­muz 1990'da İs­tan­bul'da KA­MU-SEN, Ka­sım 1990'da da İs­tan­bul'da Eğit-Sen iz­le­di. Ar­dın­dan, ka­mu ça­lı­şan­la­rı sen­di­ka­la­rı ku­rul­du ve böy­le bir plat­form oluş­tu­rul­du.

1995'te Ana­ya­sa'nın 53 ün­cü mad­de­sin­de ya­pı­lan de­ği­şik­lik­le me­mur­la­rın sen­di­ka­laş­ma hak­la­rı ana­ya­sal dü­zey­de ta­nın­dı. Ay­nı yıl, sol eği­lim­li Ka­mu Emek­çi­le­ri Sen­di­ka­la­rı Kon­fe­de­ras­yo­nu, ya­ni KESK ku­rul­du, Al­tı yıl son­ra da grev ve top­lu söz­leş­me hak­kı içer­me­yen 4688 sa­yı­lı Ka­mu Gö­rev­li­le­ri Sen­di­ka­la­rı Ka­nu­nu TBMM'de ka­bul edil­di.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, Tür­ki­ye de da­ha son­ra Av­ru­pa Bir­li­ği aşa­ma­sı­na gel­di. Av­ru­pa Bir­li­ği­nin sen­di­kal hak­lar ko­nu­sun­da çok has­sas ol­du­ğu bi­lin­mek­te­dir. An­cak, Av­ru­pa Bir­li­ğiy­le tam üye­lik mü­za­ke­re­le­ri kap­sa­mın­da pek çok ko­nu­da önem­li ya­sal de­ği­şik­lik­le­ri baş­la­tan Tür­ki­ye, sen­di­kal hak­lar ala­nın­da Av­ru­pa Bir­li­ği­ne uyum ko­nu­sun­da ise bu­gü­ne ka­dar ma­ale­sef kay­da de­ğer bir adım at­ma­mış­tır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ko­nu­nun di­ğer bir bo­yu­tu da şu­dur: Ulus­la­ra­ra­sı Ça­lış­ma Ör­gü­tü­nün sen­di­kal hak­la­ra iliş­kin söz­leş­me ve tav­si­ye­le­rin­den, Tür­ki­ye'nin onay­la­ya­rak ta­raf ol­du­ğu 87, 98 ve 151 sa­yı­lı söz­leş­me­ler, il­ke­ce tüm ça­lı­şan­la­rı kap­sa­ya­cak şe­kil­de sen­di­kal hak ve öz­gür­lük­le­ri gü­ven­ce al­tı­na al­mış­tır. Bu söz­leş­me­ler, Av­ru­pa Bir­li­ği­nin da­yan­dı­ğı "in­san hak­la­rı­na ve te­mel öz­gür­lük­le­re say­gı" il­ke­si, do­la­yı­sıy­la Av­ru­pa Bir­li­ği hu­ku­ku ile de bü­tün­leş­ti­ril­miş­tir. Bu ne­den­le, bu söz­leş­me­ler, sen­di­kal hak ve öz­gür­lük­le­rin da­ya­nak­la­rı ara­sın­da yer alır.

17 Ha­zi­ran 1948 ta­ri­hin­de ILO ta­ra­fın­dan ka­bul edi­len 87 sa­yı­lı Ör­güt­len­me Öz­gür­lü­ğü­ne ve Ör­güt­len­me Hak­la­rı­nın Ko­run­ma­sı­na İliş­kin Söz­leş­me Tür­ki­ye ta­ra­fın­da 8 Ocak 1993 ta­rih ve 93-3967 sa­yı­lı Ba­kan­lar Ku­ru­lu ka­ra­rıy­la onay­lan­mış ve 25 Şu­bat 1993 ta­rih ve 21507 sa­yı­lı Resmî Ga­ze­te'de ya­yım­lan­mış­tır. 87 sa­yı­lı Söz­leş­me, ör­güt­len­me, ya­ni sen­di­ka hak­kı­nın…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Öz­do­ğan, lüt­fen to­par­la­yın.

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (De­vam­la) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­ka­nım.

…ola­ğan ve öz­gür kul­la­nı­mı­nı gü­ven­ce al­tı­na al­ma­yı amaç­lar. Bu gü­ven­ce, sen­di­kal öz­gür­lü­ğün ge­rek bi­rey­sel ge­rek­se top­lu yön­le­riy­le ko­run­ma­sı­nı kap­sa­mak­ta­dır. Söz­leş­me "ör­güt" te­ri­mi­ni "ça­lı­şan­la­rın ya­da iş­ve­ren­le­rin çı­kar­la­rı­nı sa­vun­ma ve ge­liş­tir­me ama­cı gü­den her tür­lü ça­lı­şan ya­da iş­ve­ren ör­güt­le­ri" an­la­mın­da ta­nım­la­mış­tır. Söz­leş­me, yap­tık­la­rı iş ya da hiz­me­tin ni­te­li­ği, ça­lış­tık­la­rı sek­tör­ler, bağ­lı ol­duk­la­rı is­tih­dam bi­çim­le­ri ya­da "me­mur, iş­çi, söz­leş­me­li" gi­bi ça­lı­şan­lar ara­sın­da hiç­bir ay­rım ya­pıl­ma­ma­sı­nı ön­gör­müş­tür. Söz­leş­me, sen­di­kal ör­güt­le­re ta­nı­dı­ğı bu hak­la­rın ka­mu yet­ki­li­le­ri­ne kar­şı öz­gür­ce kul­la­nıl­ma­sı­nı sağ­la­mak için de şu gü­ven­ce­le­ri ver­miş­tir: "Ka­mu ma­kam­la­rı­nın sen­di­ka hak­kı­nı sı­nır­la­ya­cak ya da bu hak­kın ya­sa­ya uy­gun bi­çim­de kul­la­nıl­ma­sı­na en­gel ola­cak ni­te­lik­te­ki her tür­lü mü­da­ha­le­den ka­çın­ma­sı, ulu­sal ya­sa­la­rın, söz­leş­me­nin ön­gör­dü­ğü gü­ven­ce­le­re za­rar ve­re­cek ni­te­lik­te ol­ma­ma­sı ya da za­rar ve­re­cek bi­çim­de uy­gu­lan­ma­ma­sı."

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, 87 sa­yı­lı Söz­leş­me, grev hak­kı­nın da ulus­la­ra­ra­sı da­ya­nak­la­rın­dan bi­ri­ni ve baş­lı­ca­sı­nı oluş­tu­rur. Ge­rek Uz­man­lar Ko­mis­yo­nu, ge­rek­se Sen­di­ka Öz­gür­lü­ğü Ko­mi­te­si, yer­le­şik il­ke ka­rar­la­rın­da, söz­leş­me an­la­mın­da "ör­güt" te­ri­mi­nin ta­nı­mı ile sen­di­ka­la­rın et­kin­li­ği­ni dü­zen­le­me ve ey­lem prog­ram­la­rı oluş­tur­ma hak­kı ile il­gi­li ku­ral­la­rı­na da­ya­na­rak, grev hak­kı­nın, ça­lı­şan­la­rın ya­sal ve meş­ru hak­kı ol­du­ğu­nu vur­gu­la­mış ve 87 sa­yı­lı Söz­leş­me­nin grev hak­kı­nın da­ya­na­ğı ol­du­ğu­nu be­lirt­miş­tir.

Ar­ka­daş­la­rım, Av­ru­pa Bir­li­ği­ne gi­riş sü­re­cin­de­ki Tür­ki­ye'de, me­mur sen­di­ka­la­rı, hâlen, grev­li ve top­lu söz­leş­me­li sen­di­kal hak­lar­dan yok­sun­dur­lar. Gö­rüş­me uy­gu­la­ma­sı­na son ve­ril­me­li ve me­mur­la­ra grev­li, top­lu söz­leş­me­li sen­di­ka hak­kı ta­nın­ma­lı­dır.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN- Bu­yu­run Sa­yın Öz­do­ğan.

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (De­vam­la) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­ka­nım.

Sen­di­kal hak­lar in­san hak­la­rı çer­çe­ve­sin­de ele alın­ma­lı­dır ve Av­ru­pa Bir­li­ği­ne uyum çer­çe­ve­sin­de Tür­ki­ye'de sen­di­kal hak­lar­da iyi­leş­tir­me ya­pıl­ma­sı çok cid­di bir ih­ti­yaç­tır.

An­cak, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, AK Par­ti Hükûme­ti beş yıl bo­yun­ca bu iş­ler için de, tıp­kı di­ğer te­mel me­se­le­le­ri­miz­de ol­du­ğu gi­bi uy­gun ol­ma­dı­ğı­nı biz­le­re gös­ter­miş­tir. Se­vin­di­ri­ci olan tek şey, se­çim vak­tin­den son­ra, Tür­ki­ye'nin her alan­da ol­du­ğu gi­bi bu alan­da da ye­ni bir baş­lan­gıç ya­pa­bi­le­cek ol­ma­sı­dır.

Ana­va­ta­nın en te­mel has­sa­si­yet­le­rin­den bi­ri­si, yur­du­mu­zun iş­çi ke­sim­le­ri­nin sos­yal hak­la­rı ko­nu­su ola­cak­tır di­yo­rum ve bir şe­yi de ha­tır­lat­mak is­ti­yo­rum de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım: Ya­rın, in­şal­lah, 27 Ma­yıs dar­be­si­ne bir na­zi­re ola­rak bü­yük "De­mok­rat Par­ti" ku­ru­la­cak­tır ve bü­yük mil­le­ti­mi­zin ba­şı­na bir gü­neş gi­bi do­ğa­cak­tır. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan "Ana­va­ta­na ne ol­du?" ses­le­ri) Bu ko­nu­da bü­yük mil­le­ti­mi­zi müj­de­li­yor, he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Öz­do­ğan.

Baş­ka söz ta­le­bi yok.

Mad­de üze­rin­de on da­ki­ka sü­rey­le so­ru-ce­vap iş­le­mi ya­pı­la­cak­tır.

Sa­yın Ba­yın­dır, bu­yu­run.

HÜ­SE­YİN BA­YIN­DIR (Kır­şe­hir) - Te­şek­kür­ler Sa­yın Baş­kan.

Sa­yın Ba­kan, İş Sağ­lı­ğı ve İş Gü­ven­li­ği Tü­zü­ğü’­nü yö­net­me­lik hâli­ne ge­tir­di­niz, şim­di ya­sa ola­rak çı­ka­rıl­ma­sı gün­dem­de. O da bu­gü­ne ka­dar çı­kar­tıl­ma­dı, hat­ta Mec­li­se bi­le gel­me­di. Bu alan çok is­tis­mar edi­len bir alan­dır. Da­nış­ta­yın ip­tal et­ti­ği yö­net­me­lik ye­ri­ne ya­sa ya da tü­zük ne za­man çı­ka­rı­la­cak?

Te­şek­kür ede­rim.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Ba­yın­dır.

Sa­yın Çe­tin…

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Sa­yın Ba­kan, bil­di­ği­niz gi­bi, ka­yıt dı­şı eko­no­mi dev­let için ver­gi ge­li­ri kay­bı, Sos­yal Si­gor­ta­lar için prim ge­li­ri kay­bı, iş­çi için üc­ret kay­bı ve sen­di­ka için de üye ve ai­dat kay­bı an­la­mı­na ge­li­yor. Ka­za­na­nı bir tek, kay­be­de­ni pek çok olan bu ka­yıt dı­şı eko­no­miy­le il­gi­li ola­rak Ça­lış­ma Ba­kan­lı­ğı ne tür en­gel­le­me gi­ri­şim­le­rin­de bu­lun­du? Bu­nu öğ­ren­mek is­ti­yo­rum.

Te­şek­kür ede­rim.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Çe­tin.

Sa­yın Ül­kü.

HAK­KI ÜL­KÜ (İz­mir) - Sa­yın Ba­kan, bi­raz ön­ce de si­zin de söy­le­di­ği­niz gi­bi, Türk Ce­za Ka­nu­nu'nun "Sen­di­kal hak­la­rın kul­la­nıl­ma­sı­nın en­gel­len­me­si" baş­lık­lı 118'in­ci mad­de­sin­de, bir kim­se­ye kar­şı bir sen­di­ka­ya üye ol­ma­ma­ya, sen­di­ka­nın fa­ali­yet­le­ri­ne ka­tıl­ma­ma­ya, sen­di­ka yö­ne­ti­min­de­ki gö­re­vin­den ay­rıl­ma­ya zor­la­mak ama­cıy­la teh­dit kul­la­nan ki­şi­nin al­tı ay­dan iki yı­la ka­dar ha­pis ce­za­sıy­la ce­za­lan­dı­rıl­ma­sı ön­gö­rül­me­si­ne rağ­men, Sa­bah ga­ze­te­si ve ATV'ye Ta­sar­ruf Mev­du­atı ve Si­gor­ta Fo­nu ta­ra­fın­dan el ko­nul­ma­sın­dan son­ra, bu iş yer­le­rin­de baş­la­yan sen­di­kal ör­güt­len­me­nin adı ge­çen ku­ru­luş ta­ra­fın­dan en­gel­len­di­ği, bu yol­la sen­di­ka­lı ol­ma hak­kı­nın yö­ne­ti­ci­ler ta­ra­fın­dan ih­lal edil­di­ği doğ­ru mu­dur? Bu ko­nu­da ne dü­şü­nü­yor­su­nuz?

Ay­rı­ca, ül­ke­miz­de 7,5 mil­yo­na ya­kın emek­li var, ki­mi­le­ri ma­aş gü­nü kuy­ruk­lar­da bi­le can­la­rı­nı ve­ri­yor. Bun­lar "Emek­li-Sen" adı al­tın­da 1995'te ör­güt­len­di­ler, ama ör­güt­len­me­le­ri ya­sak­lan­dı fii­len ça­lı­şan­lar ol­ma­dık­la­rı için. Oy­sa, İn­san Hak­la­rı Ev­ren­sel Be­yan­na­me­si "Her­ke­sin çı­kar­la­rı­nın ko­run­ma­sı için sen­di­ka­lar kur­ma­ya ve bun­la­ra ka­tıl­ma­ya hak­kı var­dır" di­yor. Bu ko­nu­da ne dü­şü­nü­yor­su­nuz?

Te­şek­kür edi­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ül­kü.

Sa­yın Işık.

AH­MET IŞIK (Kon­ya) - Sa­yın Baş­kan, te­şek­kür edi­yo­rum. Va­sı­ta­nız­la Sa­yın Ba­ka­nı­ma şu so­ru­yu yö­nelt­mek is­ti­yo­rum:

Sa­yın Ba­ka­nım, bi­raz ön­ce mu­ha­le­fet söz­cü­sü, kür­sü­den, iş­çi­le­rin dört bu­çuk yıl­lık sü­reç­te şart­la­rın­da hiç­bir iyi­leş­me­nin ol­ma­dı­ğı­nı ifa­de et­ti. Ben şu­nu öğ­ren­mek is­ti­yo­rum: Ka­mu iş­çi­le­ri­nin dört bu­çuk yıl­lık sü­reç so­nu­cun­da­ki ma­aş­la­rın­da kü­mü­la­tif ola­rak enf­las­yo­nu dik­ka­te al­dı­ğı­mız­da, ma­aş ar­tış­la­rı yüz­de kaç ol­muş­tur? Ay­nı şe­kil­de, yi­ne, iş­çi emek­li­le­ri­nin dört bu­çuk yıl­lık sü­reç­te­ki emek­li­lik ma­aş ar­tış­la­rı ne ol­muş­tur kü­mü­la­tif enf­las­yo­nu dik­ka­te ala­rak?

Te­şek­kür ede­rim.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Işık.

Sa­yın Ba­kan, bu­yu­run.

ÇA­LIŞ­MA VE SOS­YAL GÜ­VEN­LİK BA­KA­NI MU­RAT BA­ŞES­Gİ­OĞ­LU (İs­tan­bul) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­ka­nım.

So­ru so­ran ar­ka­daş­la­rı­ma da te­şek­kür edi­yo­rum.

İş sağ­lı­ğı ve gü­ven­li­ği ko­nu­sun­da de­ğer­li ar­ka­da­şım bir so­ru tev­cih et­ti­ler. Doğ­ru­dur, iş sağ­lı­ğı ve gü­ven­li­ği ko­nu­su ça­lış­ma ha­ya­tı­mı­zın en önem­li ko­nu­la­rın­dan bi­ri­dir. Gö­re­ve gel­di­ği­miz­de, Ba­kan­lı­ğı­mız­da­ki bu bi­ri­mi ge­nel mü­dür­lük se­vi­ye­si­ne çı­kart­tık. İş Sağ­lı­ğı ve Gü­ven­li­ği Ge­nel Mü­dür­lü­ğü ola­rak, ge­nel mü­dür­lük ola­rak teş­ki­lat­lan­dır­dık. Bun­dan da da­ha öte, ha­zır­la­mış ol­du­ğu­muz bir tas­lak­la, sa­de­ce hiz­met ak­diy­le ça­lı­şan­la­rı de­ğil, tüm ça­lı­şan­la­rı­mı­zı iş sağ­lı­ğı ve gü­ven­li­ği kap­sa­mı içe­ri­si­ne dâhil et­me ko­nu­sun­da ge­niş bir tas­lak ha­zır­la­dık. An­cak, bu ko­nu­da ve­ri­len eği­tim­le­re iliş­kin -si­zin de be­lirt­ti­ği­niz gi­bi- bir yar­gı ka­ra­rı söz ko­nu­su. Bu ko­nu­da ya­sal bir ze­min oluş­tur­mak ama­cıy­la bir mil­let­ve­ki­li ar­ka­da­şı­mı­zın ver­miş ol­du­ğu bir ka­nun tek­li­fi şu an­da gün­dem­de, eğer ya­sa­ma tak­vi­mi­miz uy­gun olur­sa, ye­tiş­ti­re­bi­lir­sek, bu­nu bir an ön­ce çı­kart­ma­yı biz de is­ti­yo­ruz, bu ko­nu­da bir boş­luk var. Onun için çok te­şek­kür edi­yo­rum ika­zı­nı­za ve so­ru­nu­za.

Sa­yın Çe­tin, ka­yıt dı­şı is­tih­dam­la il­gi­li bir so­ru yö­nelt­ti­ler. Ka­yıt dı­şı eko­no­mi ve özel­de de ka­yıt dı­şı is­tih­dam, he­pi­mi­zin üze­ri­ne ka­rar­lı bir şe­kil­de git­me­miz ge­re­ken bir ko­nu­dur. Sa­yın Baş­ba­ka­nı­mı­zın ta­li­ma­tıy­la "KA­DİM" ad­lı bir pro­je baş­lat­tık. Bü­tün bi­rim­le­re, bu şe­kil­de bir ge­nel­ge ya­yın­lan­dı. Bü­tün de­ne­tim ele­man­la­rı­nın, ka­yıt dı­şı is­tih­da­ma kar­şı da­ha du­yar­lı ol­ma ko­nu­sun­da­ki gö­rev­le­ri tek­rar ha­tır­la­tıl­dı. Ça­lış­ma Ba­kan­lı­ğı­mı­zın de­ne­tim ele­man­la­rı, bu ko­nu­da, ge­rek ge­nel plan­la­ma­da ge­rek­se özel pro­je­ler­le ka­yıt dı­şı is­tih­da­mı ön­le­me ko­nu­sun­da üs­tün bir gay­ret içe­ri­sin­de­ler. Ta­bii, yıl­lar­dır, sa­de­ce de­ne­tim­ler­le ka­yıt dı­şı is­tih­da­mın ön­len­me­di­ği, ma­ale­sef, bir ger­çek. Bu­nun için, Hükûmet ola­rak bir is­tih­dam pa­ke­ti ha­zır­la­dık. Ya­ni, ka­yıt dı­şı is­tih­dam­la mü­ca­de­le­de, hem ka­yıt­lı­lı­ğa özen­dir­me, ka­yıt­lı is­tih­da­ma ge­çiş­te cez­be­di­ci ted­bir­le­ri al­mak hem de de­ne­tim aya­ğı­nı iki ayak­lı bir şe­kil­de yü­rü­te­rek ka­yıt dı­şı is­tih­da­mı azalt­ma­yı amaç­lı­yo­ruz.

Bu is­tih­dam pa­ke­ti­miz­de, zo­run­lu is­tih­dam ko­nu­su, özür­lü ve hü­küm­lü ça­lış­tır­ma­nın han­gi had­le­re ine­bi­le­ce­ği, iş­let­me­le­rin üze­rin­den bu yü­kün han­gi oran­da alı­na­bi­le­ce­ği ko­nu­sun­da çe­şit­li ted­bir­ler var. İş­siz­lik  Si­gor­ta­sı Fo­nu'nun kul­la­nı­mı ko­nu­sun­da, yi­ne bu is­tih­dam pa­ke­ti­miz­de çe­şit­li al­ter­na­tif­ler var. Onun dı­şın­da, iş gü­cü ma­li­yet­le­ri­nin dü­şü­rül­me­si ko­nu­sun­da, ge­rek ver­gi ge­rek­se SSK prim­le­ri­nin dü­şü­rül­me­si ko­nu­sun­da bir ça­lış­ma­mız var. An­cak, bü­tün bun­la­rı, se­çim at­mos­fe­ri de ol­ma­sı do­la­yı­sıy­la, açık­ça­sı, yan­lış an­la­ma­la­ra mey­dan ver­me­mek için gün­de­me ge­tir­me­dik. Ama, umu­yo­rum, se­çim­den son­ra, Par­la­men­to­mu­zun ilk ya­pa­ca­ğı iş­ler­den bi­ri bu ol­ma­sı la­zım. Bi­zim bu ko­nu­da­ki ha­zır­lık­la­rı­mız ta­mam ve de­di­ğim gi­bi, se­çim son­ra­sı gün­de­me ge­ti­ri­le­cek ilk ko­nu­lar­dan bi­ri bu­dur.

Sa­yın Ül­kü'nün bir so­ru­su var, emek­li­le­rin sen­di­ka hak­kı ko­nu­sun­da. Si­zin de bil­di­ği­niz gi­bi Sa­yın Ül­kü, şu an­da sa­de­ce "ça­lı­şan­lar" kav­ra­mı sen­di­kal hu­kuk açı­sın­dan ge­çer­li. O "her­kes" ta­nı­mı, yi­ne, ça­lı­şa­nı ta­rif et­ti­ği için, emek­li­le­ri­mi­ze şu an­da sen­di­ka kur­ma ko­nu­sun­da ya­sal bir imkân yok. Yi­ne ha­tır­la­ya­cak­sı­nız, Yar­gı­tay da bu ko­nu­da bir ka­rar ver­di, ya­ni, emek­li­le­rin sen­di­ka ku­ra­ma­ya­ca­ğı ko­nu­sun­da bir ka­rar ver­di. Ama, uma­rım ile­ri­de, ya­ni bir iş iliş­ki­si ol­ma­sa bi­le sen­di­ka­ya üye ol­ma ko­nu­sun­da top­lum­da bir açı­lım söz ko­nu­su. Biz de bu­na hoş­gö­rüy­le ba­kı­yo­ruz, ama şu an­da­ki ya­sa­la­rı­mız, ma­ale­sef, bu tür ör­güt­len­me­le­re imkân ver­mi­yor.

Ta­sar­ruf Mev­du­atı Si­gor­ta Fo­nu'nda, ar­ka­daş­la­rı­mı­zın ver­di­ği bil­gi­ye gö­re, yet­ki mü­ra­ca­atı için Ba­kan­lı­ğı­mı­za baş­vu­rul­muş, ama, sen­di­kal bas­kı ko­nu­sun­da her­han­gi bir şikâyet söz ko­nu­su de­ğil. Ama, biz, si­zin bu ifa­de­ni­zi bir şikâyet ola­rak ka­bul et­tik ve ar­ka­daş­la­rı­mı­za da ge­rek­li in­ce­le­me­yi yap­ma­sı için bu­ra­dan da ken­di­le­ri­ne ta­li­mat ve­ri­yo­rum.

Sa­yın Işık, ge­rek ça­lı­şan­la­rı­mı­zın ge­rek­se emek­li­le­ri­mi­zin üc­ret­le­rin­de­ki iyi­leş­tir­me­nin han­gi bo­yut­lar­da ol­du­ğu­nu sor­du­lar. Bir ke­re, enf­las­yo­nun çok çok üze­rin­de, hem ça­lı­şan­la­rı­mı­za hem emek­li­le­ri­mi­ze ma­aş­la­rın­da iyi­leş­tir­me yap­tık.

Ör­ne­ğin, Sos­yal Si­gor­ta­lar Ku­ru­mun­da as­ga­ri yaş­lı­lık ay­lı­ğı 2002 Ka­sı­mın­da -do­lar ola­rak ifa­de et­me­miz ge­re­kir­se- 245,25 iken, 2007 Ma­yı­sın­da yi­ne ya­ban­cı pa­ra bi­ri­miy­le 502,37'ye ulaş­mış. Ar­tış ora­nı­nı ifa­de et­mem ge­re­kir­se, Türk li­ra­sı ba­zın­da, yüz­de 104,84.

Baş­ka bir ra­kam da­ha ve­re­yim si­ze: SSK ve Bağ-Kur emek­li­le­ri­nin ay­lık ar­tış­la­rı TÜ­FE'ye bağ­lıy­dı. Ya­ni, 4447 sa­yı­lı Ya­sa'ya gö­re TÜ­FE ora­nın­da, ya­ni, bir ay ön­ce ne ger­çek­leş­miş­se, ay­lık­la­rı­na o oran­da zam ya­pı­lı­yor­du, 3 mil­yon, 2 mil­yon, 1 mil­yon. Biz Hükûme­te gel­di­ği­miz­de bu­nu pek uy­gun gör­me­dik açık­ça­sı. Bu zam­mın çok ko­mik ola­ca­ğı­nı gör­dük. İş­te, ilk gel­di­ği­miz­de 75 mil­yon, 100 mil­yon sey­ya­nen zam­lar ya­pıl­dı. 2007'ye gel­di­ği­miz­de TÜ­FE'ye bağ­lı kal­mak­sı­zın yap­mış ol­du­ğu­muz ara­da­ki fark ne di­ye bak­tı­ğı­mız za­man, yak­la­şık 14 mil­yar YTL da­ha emek­li­le­ri­mi­ze bir imkân sağ­la­mış du­rum­da­yız. Ya­ni, TÜ­FE'ye bağ­lı kal­say­dık, 14 mil­yar az ve­re­cek­tik, TÜ­FE'ye bağ­lı kal­mak­sı­zın yap­mış ol­du­ğu­muz iyi­leş­tir­me­ler­le 14 mil­yar YTL da­ha emek­li­le­ri­mi­ze bir imkân sağ­la­mış ol­duk.

BAŞ­KAN - Sa­yın Ba­ka­nım, sü­re ta­mam­lan­mış­tır.

ÇA­LIŞ­MA VE SOS­YAL GÜ­VEN­LİK BA­KA­NI MU­RAT BA­ŞES­Gİ­OĞ­LU (İs­tan­bul) - Pe­ki, te­şek­kür ede­rim.

Öbür kı­sım­la­ra da ya­zı­lı ce­vap ver­mek is­ti­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ba­kan.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum…

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Ka­rar ye­ter sa­yı­sı­nın aran­ma­sı­nı is­ti­yo­ruz.

BAŞ­KAN - Ara­ya­ca­ğım Sa­yın Çe­tin. Bun­ca… Ye­tiş­ti­niz ya­ni!

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Yok.

MU­SA UZUN­KA­YA (Sam­sun) - Ner­de yok?..

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Ev­de hep­si!.

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Var efen­dim, var.

BAŞ­KAN - Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­rar ye­ter sa­yı­sı var­dır. Mad­de ka­bul edil­miş­tir.

3'ün­cü mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 3- Bu Ka­nun hü­küm­le­ri­ni Ba­kan­lar Ku­ru­lu yü­rü­tür.

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen Hak­kı Ül­kü, İz­mir Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Ül­kü.

CHP GRU­BU ADI­NA HAK­KI ÜL­KÜ (İz­mir) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; 1250 sı­ra sa­yı­lı Sen­di­ka­lar Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın 3'ün­cü mad­de­si üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz al­dım. He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz ta­sa­rı ile 2821 sa­yı­lı Sen­di­ka­lar Ka­nu­nu'nda ön­gö­rü­len iş­çi sen­di­ka­sı ve kon­fe­de­ras­yon­la­rı­nın zo­run­lu or­gan­la­rı­na se­çi­le­bil­mek için ge­rek­li olan en az on yıl bil­fi­il ça­lış­ma şar­tı kal­dı­rıl­mak­ta­dır. Kuş­ku­suz bu dü­zen­le­mey­le, ül­ke­miz­de­ki sen­di­kal öz­gür­lük­ler adı­na önem­li bir adım atı­lı­yor. Ta­sa­rı­nın ge­rek­çe­sin­de, bu dü­zen­le­mey­le, 87 sa­yı­lı Sen­di­ka Öz­gür­lü­ğü­ne ve Ör­güt­len­me Hak­kı­nın Ko­run­ma­sı­na İliş­kin Ulus­la­ra­ra­sı Ça­lış­ma Ör­gü­tü Söz­leş­me­si­ne uyum sağ­la­na­ca­ğı be­lir­ti­li­yor.

Çok geç kal­mış bir dü­zen­le­me. Çün­kü, 1992'de im­za­lan­mış bir hü­küm­dür bu. 1992'de, o gü­nün Ça­lış­ma Ba­ka­nı, SHP'li ba­ka­nı, 92 yı­lın­da ILO ile 21 mad­de­lik bir söz­leş­me im­za­la­mış ve bun­la­rın içe­ri­sin­de bu da var idi. Da­ha son­ra, Ana­ya­sa de­ği­şik­li­ği ya­pıl­mış. An­cak, Sen­di­ka­lar Ya­sa­sı'nda de­ği­şik­lik ya­pıl­ma­dı­ğı ne­de­niy­le as­kı­da bu­lun­mak­ta idi. Şim­di bu du­rum dü­zel­til­mek­te. An­cak, 21 mad­de­den olu­şan o, 87 sa­yı­lı ILO Söz­leş­me­sin­de gö­nül is­ter ki di­ğer mad­de­ler de gün­de­me gel­sin ve izin ve­ril­me­yen dü­zen­le­me­ler de dü­zen­len­sin ve do­la­yı­sıy­la de­mok­ra­tik top­lu­ma gi­den yol­da bir adım da­ha atıl­sın.

Şim­di, geç­ti­ği­miz ey­lül ayın­da Mec­li­se ge­ti­ri­len, ara­la­rın­da adil üc­ret hak­kı, ör­güt­len­me hak­kı, grev­li top­lu pa­zar­lık hak­kı gi­bi sos­yal dev­let adı­na çok önem­li dü­zen­le­me­ler içe­ren göz­den ge­çi­ril­miş Av­ru­pa Sos­yal Şar­tı'nın bu en önem­li mad­de­le­ri­ne çe­kin­ce koy­du­nuz, ka­bul et­me­di­niz. Gü­ya, Tür­ki­ye'yi Av­ru­pa Bir­li­ği­ne ta­şı­ya­cak­sı­nız. Ba­kın, Tür­ki­ye bir ta­raf­tan de­mok­ra­tik­leş­me ve 12 Ey­lül ya­sa­la­rın­dan, bu es­ki­yen ya­sa­lar­dan arın­ma­ya ça­lı­şır­ken, Ce­za Ka­nu­nu'nu de­ğiş­ti­rir­ken, ör­ne­ğin, Sen­di­ka­lar Ka­nu­nu'nda, Top­lu Söz­leş­me Ka­nu­nu'nda top­yekûn bu de­ği­şik­li­ğe ıs­rar­la git­me­mek­te­dir. Her ne ka­dar, Sa­yın Ba­kan bun­lar hak­kın­da ken­di Ba­kan­la­rıy­la bi­le bir ara çe­liş­ki­ye düş­müş ol­sa bi­le, yi­ne de, ge­tir­me­di­ği için gö­rü­şü­le­me­di, do­la­yı­sıy­la da ka­bul edi­le­me­di.

Av­ru­pa Bir­li­ği üye­li­ği yo­lun­da se­kiz ta­ne uyum pa­ke­ti çı­kar­tan ül­ke­miz ve Par­la­men­to, bu uyum pa­ket­le­ri­nin içe­ri­sin­de sen­di­kal ya­şa­ma iliş­kin tek dü­zen­le­me, ser­best böl­ge­ler­de­ki grev ya­sa­ğı­nın kal­dı­rıl­ma­sıy­la ger­çek­leş­ti. Türk Ce­za Ka­nu­nu'nu bi­le de­ğiş­tir­dik, ama, Sen­di­ka­lar Ka­nu­nu'nda ge­rek­li de­ği­şik­lik­le­ri ya­pa­ma­dık. Oy­sa, sen­di­kal öz­gür­lük­ler, ça­lış­ma ve ör­güt­len­me hak­kı, bu­na da­ir ko­ru­yu­cu dü­zen­le­me­ler bir ül­ke­nin de­mok­ra­tik ya­pı­sı­nın ol­maz­sa ol­maz­la­rı ara­sın­da­dır. AKP gi­bi bir zih­ni­yet ik­ti­dar­da ol­duk­ça, ül­ke­miz, in­sa­nı­mız sos­yal hak­la­ra, sos­yal dev­le­te ger­çek an­lam­da ka­vu­şa­ma­ya­cak gi­bi gö­rün­mek­te. Ör­ne­ğin, de­min sor­muş ol­du­ğum emek­li­le­rin sen­di­ka kur­ma hak­kı da ve bu­na ve­ri­len ce­vap da bu­nun bir be­lir­ti­si­dir.

Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, bel­ki "Hak­kı Ül­kü ni­çin iş­çi so­run­la­rı hak­kın­da da­ha ön­ce her­han­gi bir ko­nuş­ma yap­ma­dı­ğı hal­de, bu­gün böy­le­si­ne bir ko­nuş­ma yap­tı?" di­ye ba­zı ar­ka­daş­la­rı­mı­zın ak­lın­dan ge­çe­bi­lir. Özel­lik­le be­lirt­mek is­ti­yo­rum ki, ben, 1963 yı­lın­da Ça­lış­ma Ba­ka­nı olan mer­hum Bü­lent Ece­vit'in o dö­nem­de çı­kart­mış ol­du­ğu grev­li ve top­lu söz­leş­me­li sen­di­kal hak ko­nu­sun­da­ki ilk gre­ve, ilk TEK­SİF  gre­vi­ne ka­tı­lan sen­di­ka­lı iş­çi­ler­den bi­ri­si­yim. Do­la­yı­sıy­la, ör­güt­len­me­nin ne de­mek ol­du­ğu­nu, sen­di­ka­nın ne de­mek ol­du­ğu­nu, grev­li top­lu söz­leş­me­nin na­sıl bir hak ol­du­ğu­nu iyi bil­di­ği­mi zan­ne­di­yo­rum ve "bir ül­ke­de ça­lı­şan­la­rın de­mok­ra­tik hak­la­rı gas­be­di­lir­se, o ül­ke­de de­mok­ra­si ge­niş­le­ti­le­mez" di­ye on al­tı-on ye­di ya­şın­da bu du­ru­mu öğ­ren­miş olan bir ki­şi­yim. Şim­di, ba­ka­lım, da­ha son­ra­ki za­man­lar­da Tür­ki­ye'de ne­ler ol­du, 1963'ten son­ra?

Ben, 12 Mart­ta zo­run­lu ne­den­ler­le yurt dı­şı­na git­tim. Ora­da da dün­ya­nın sı­nıf ve kit­le sen­di­ka­cı­lı­ğın­da ilk ör­güt­len­me­si­ni ya­pan Fran­sız CGT Sen­di­ka­sı­na üye ol­dum, ya­ni Fran­sa Ge­nel Ça­lış­ma Kon­fe­de­ras­yo­nu­na. Ora­da da teks­til iş­çi­le­ri ara­sın­da bu­lu­nur­ken yi­ne hak ve öz­gür­lük­ler an­la­mın­da, iş­çi hak­la­rı an­la­mın­da ora­da da gre­ve ka­tıl­dım. Do­la­yı­sıy­la, gre­vin ve onun kar­şı­lı­ğın­da top­lu iş söz­leş­me­si­nin ne de­mek ol­du­ğu­nu ora­da da gör­düm. İki­si ara­sın­da kı­yas­la­ma ya­pıl­dı­ğın­da, ta­bii ki ora­da­ki enf­las­yo­nun da­ha az ol­du­ğu, Tür­ki­ye'de çok faz­la ol­du­ğu, o ne­den­le Tür­ki­ye'de­ki sen­di­kal hak ve öz­gür­lük­ler­de bel­ki gö­re­ce ola­rak da­ha faz­la üc­ret ve­ril­di­ği söy­le­ne­bi­lir, ama, ora­da sa­de­ce üc­ret sen­di­ka­cı­lı­ğı ya­pıl­ma­mak­ta, ay­nı za­man­da sos­yal an­lam­da da sen­di­ka­cı­lık ya­pıl­mak­tay­dı. Şim­di, ta­bii ki, da­ha ile­ri dü­zey­de ya­pıl­mak­ta. Ya­ni, ne­dir bu? İş­te, ço­cuk­la­rın ka­pı­la­rı­nın önü­ne süt bı­rak­mak, ço­cuk­la­rın okul ih­ti­ya­cı­nı kar­şı­la­mak, or­ta­okul, li­se­de­ki ço­cuk­la­rın tüm ya­tı­lı olan­la­rın ih­ti­ya­cı­nı kar­şı­la­mak ve on­la­rı pa­ra­sız okut­ma­nın ça­re­si­ni bu­la­bil­mek gi­bi. Ama, Tür­ki­ye'de, hep, sen­di­ka­cı­lık üc­ret sen­di­ka­cı­lı­ğı an­la­mın­da al­gı­lan­dı­ğı için, bu­nu da 24 Ocak ka­rar­la­rıy­la bi­ri­le­ri gün­de­me ge­tir­di­ği için, da­ha son­ra da 12 Ey­lül­le sen­di­ka­cı­lık ke­sin­ti­ye uğ­ra­tıl­dı­ğı için, bu, ne ya­zık ki, doğ­ru dü­rüst an­la­şı­la­ma­dı. Ama, 12 Ey­lül­den son­ra da 12 Ey­lül ön­ce­siy­le bir kı­yas­la­ma ya­par­sak, yak­la­şık 5-6 mil­yon iş­çi­nin ça­lış­tı­ğı bir alan­da 1 mil­yon ka­dar sen­di­ka­lı var­ken, şim­di­ler­de aşa­ğı yu­ka­rı 20 mil­yon ka­dar iş­çi ça­lı­şır­ken, bun­la­rın an­cak 1 mil­yo­nu ka­dar sen­di­ka­lı ol­du­ğu, bu­nun en az ya­rı­sı­nın be­le­di­ye­ler­de ol­du­ğu dü­şü­nü­lür­se, 12 Ey­lül­den son­ra sen­di­ka­cı­lı­ğın gel­di­ği bu­gün­kü acık­lı du­ru­mu gö­re­bil­mek müm­kün. Pe­ki, ne ya­pıl­ma­lı? O za­man, sen­di­kal hak ve öz­gür­lük­ler ko­nu­sun­da­ki ya­sa­la­rın acil çı­kar­tıl­ma­sı ve ör­güt­len­me hak­kı­nın mut­lak su­ret­te ser­best­leş­ti­ril­me­si la­zım.

Ba­kın, Par­la­men­to­da he­pi­mi­zin şikâye­ti olan, 4,4'e te­ka­bül eden ka­dın mil­let­ve­ki­li­mi­zin sa­yı­sı­nın az­lı­ğın­dan şikâyet edi­yo­ruz, bu­nu sık sık da vur­gu­lu­yo­ruz. Pe­ki, bu­nun kar­şı­lı­ğın­da, sor­mak la­zım, sen­di­ka­lar­dan ge­len, sen­di­kal alan­da ça­lış­mış olan, yö­ne­ti­ci ol­muş olan ya da sen­di­ka­lı iş­çi ol­muş olan kaç ki­şi var Par­la­men­to­da? Herhâlde bun­la­rın sa­yı­sı da 10'u geç­mez. O ne­den­le, ça­lı­şan­la­rın az tem­sil edil­di­ği bir Par­la­men­to­da, ta­bii, ça­lı­şan­lar le­hi­ne ya­sa çı­kart­mak ol­duk­ça güç. Biz, o ne­den­le, on­la­rın hak­la­rı­nı sa­vun­ma adı­na, ça­lı­şan­la­rın hak­la­rı­nın ve­ril­me­si adı­na, ça­lı­şan­la­rın, tek­rar, es­ki güç­le­ri­ne ka­vuş­ma­sı adı­na kon­fe­de­ras­yon­la­rın da gay­ret­le­riy­le Tür­ki­ye'de sen­di­kal ha­re­ke­tin tek­rar es­ki­si gi­bi can­lan­ma­sı­nın ta­raf­ta­rı­yız ve o ne­den­le, ge­ti­ril­miş olan bu ya­sa ya da bu on yıl­lık şar­tın kal­dı­rıl­ma­sı­na yö­ne­lik is­tem, ta­bii ki, ta­ra­fı­mız­dan des­tek­len­mek­te.

Biz, bi­li­yo­ruz ki, şu an­da, bir ki­şi­nin, -de­min de bir ar­ka­da­şı­mız söy­le­di- sen­di­ka­lı ola­bil­me­si için ma­hal­le muh­ta­rın­dan nü­fu­sa, nü­fus­tan no­te­re ka­dar bir di­zi yer­le­re baş­vur­ma­sı la­zım. No­ter­den al­mış ol­du­ğu o kay­dın sen­di­ka­ya ile­til­me­si es­na­sın­da, eğer no­ter­de­ki­ler­den bi­ri­siy­le iş­ve­ren an­laş­ma­lı ise, o za­man yan­dı o sen­di­ka­ya baş­vu­ran iş­çi; da­ha baş­la­ma­dan, hem sen­di­ka ya­şa­mı bi­ti­yor hem iş ya­şa­mı bi­ti­yor. Bun­lar, bi­zim, Av­ru­pa Bir­li­ği ka­pı­sın­da ol­du­ğu­mu­zu id­dia et­ti­ği­miz şu gün­ler­de en bü­yük ayıp­la­rı­mız­dan bi­ri­si­dir di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

Bir ki­şi­nin, bu ka­dar zor, sen­di­ka­ya üye ol­ma­sı­na kar­şı­lık -eğer kı­yas­la­ma ya­par­sak- bir ki­şi­nin Cum­hur­baş­ka­nı…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­da ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Ül­kü, lüt­fen to­par­lar mı­sı­nız.

Bu­yu­run.

HAK­KI ÜL­KÜ (De­vam­la) - To­par­lı­yo­rum efen­dim.

Eğer yük­sek tah­si­li var­sa, üni­ver­si­te me­zu­nuy­sa, kırk ya­şı­nı dol­dur­muş­sa, sa­bı­ka­sı yok­sa, Cum­hur­baş­ka­nı ol­ma­sı için bir di­lek­çe ver­me­si ye­ter­li.

Şim­di, böy­le­si­ne bir kı­yas­la­ma­da, iş­çi ör­güt­len­me­si­ni na­sıl be­ce­re­bi­le­ce­ğiz? Na­sıl be­ce­re­bi­le­ce­ği­mi­ze iliş­kin baş­ta da söy­le­dim, yir­mi bir ta­ne ILO söz­leş­me­si­ne im­za at­mı­şız, Ana­ya­sa'da da de­ği­şik­lik yap­mı­şız, ama, Sen­di­ka­lar Ya­sa­sı'nda yap­ma­dı­ğı­mız de­ği­şik­lik­ler ne­de­niy­le tı­kan­mı­şız. Di­ğer söz­leş­me­le­rin de bir an ön­ce Ge­nel Ku­ru­la ge­ti­ri­lip, bir de­fa bu­nun önü­nün açıl­ma­sı la­zım. Da­ha son­ra 2821 ve 2822 sa­yı­lı Ya­sa­lar­da ak­sa­yan bö­lüm­le­rin çok ace­le gö­rü­şül­me­si la­zım ve bel­ki de on­dan son­ra sen­di­ka­laş­ma an­la­mın­da, sı­nıf ve kit­le sen­di­ka­cı­lı­ğı an­la­mın­da ge­re­ken ha­re­ket­li­lik olur ve de­mok­ra­si­miz de ge­niş­le­me­ye yüz tu­tar eğer iyi ni­yet­liy­sek. Ha, kö­tü ni­yet­liy­sek, şu an­da, sa­nı­rım…

Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri'nde her baş­kan­lık se­çi­mi za­ma­nın­da 50-60  ta­ne baş­kan ada­yı çı­kar, ama, bun­lar­dan 2 ta­ne­si­nin is­mi du­yu­lur. 1 ta­ne­si Cum­hu­ri­yet­çi Par­ti­den­dir, 1 ta­ne­si De­mok­rat Par­ti­den­dir, di­ğer­le­ri­nin is­mi du­yul­maz. Bun­la­rın içe­ri­sin­de sos­yal de­mok­rat­la­rı var­dır, sos­ya­list­le­ri var­dır, ko­mü­nist­le­ri var­dır, ama bun­la­rın iza­le edil­me­si­ni sağ­la­ya­cak ön­lem­le­ri de al­mış­lar­dır. Na­sıl? Ta­ri­kat­la­rı va­sı­ta­sıy­la. Ya­ni, ta­ri­kat­lar hük­me­der ve ora­da di­ğer aday­la­rı çı­kar­maz­lar, sen­di­ka­laş­tır­maz­lar, ör­güt­le­mez­ler.

Şim­di, Tür­ki­ye'de de bu­na ben­zer bir du­ru­ma doğ­ru gi­dil­di­ği gö­rül­mek­te. Ya­ni, şim­di­ye ka­dar Tür­ki­ye'de, dev­let, bel­li öl­çü­ler­de ta­ri­kat­la­rı kon­trol al­tın­da tu­tar­ken, şim­di ta­ri­kat­lar dev­le­ti ku­şat­ma­ya ça­lış­mak­ta­dır­lar ve o ne­den­le de bu ya­sa­lar çı­kar­tıl­ma­mak­ta­dır. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan "ne ala­ka­sı var" ses­le­ri)

ÖZ­KAN ÖK­SÜZ (Kon­ya) - Ayıp ayıp!

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Ül­kü te­şek­kür edi­yo­rum.

HAK­KI ÜL­KÜ (De­vam­la) - Sa­yın Baş­kan beş da­ki­ka da­ha, bi­ti­ri­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür için Sa­yın Ül­kü, lüt­fen…

HAK­KI ÜL­KÜ (De­vam­la) - Evet, bun­la­rı özel­lik­le ha­tır­la­tı­yo­rum.

Bir an ön­ce ya­sa­la­rın ge­ti­ri­lip çı­kar­tıl­ma­sı di­le­ğiy­le he­pi­ni­ze iyi ak­şam­lar di­li­yo­rum. Te­şek­kür edi­yo­rum, say­gı­lar su­nu­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

MAH­MUT GÖK­SU (Adı­ya­man) - Çok ayıp ol­du ama, çok ayıp ol­du!

FAH­Rİ KES­KİN (Es­ki­şe­hir) - Ya­kış­ma­dı!

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ül­kü.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Ta­sa­rı­nın tü­mü­nü oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir ve ta­sa­rı ka­nun­laş­mış­tır.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, ça­lış­ma sü­re­mi­zin ta­mam­lan­ma­sı­na az bir sü­re kal­ma­sı ve ay­nı za­man­da, grup­la­rın da mu­ta­ba­ka­tı ne­de­niy­le, alı­nan ka­rar ge­re­ğin­ce ka­nun ta­sa­rı ve tek­lif­le­ri­ni sı­ra­sıy­la gö­rüş­mek için 27 Ma­yıs 2007 Pa­zar gü­nü sa­at 11.00'de top­lan­mak üze­re bir­le­şi­mi ka­pa­tı­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati : 23.31