DÖNEM: 22 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
CİLT : 159
112’nci
Birleşim
25 Mayıs 2007 Cuma
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Nükleer Güç Santrallarının Kurulması ve İşletilmesi
ile Enerji Satışına İlişkin 8/5/2007 tarih ve 5654 sayılı Kanun'un bazı
maddelerinin bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine
ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1279)
2.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Suriye'ye
yaptığı resmî ziyarete katılması uygun görülen milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1280)
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve
İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet
Komisyonları Raporları (2/820) (S. Sayısı: 1337)
4.- Ankara Milletvekilleri Eyyüp Sanay ve Nur Doğan
Topaloğlu'nun, Doğal Gaz Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/1018)
(S. Sayısı: 1425)
5.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Faruk Bayrak'ın;
388 Sayılı Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Teşkilatının
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/999) (S. Sayısı: 1424)
6.- Sendikalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/1230) (S. Sayısı: 1250)
7.- Kayseri Milletvekili Taner Yıldız'ın; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/1016) (S. Sayısı:
1412)
8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna
Hükümeti Arasında Uzayın Araştırma ve Kullanımı Konularında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı
ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/491) (S. Sayısı: 1380)
V. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Ordu Milletvekili
Eyüp Fatsa'nın, konuşmasında, Genel Başkanlarına sataşması nedeniyle
konuşması
VI. - OYLAMALAR
1.- Ankara Milletvekilleri Eyyüp Sanay ve Nur Doğan
Topaloğlu'nun; Doğal Gaz Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi'nin oylaması
VII. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, bazı
kimselerin oy kullanma imkânlarına ilişkin Başbakandan sorusu
ve Adalet Bakanı Fahri KASIRGA'nın
cevabı (7/21786)
2.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, işkence
ve kötü muameleden ceza almış kamu görevlilerine ilişkin sorusu
ve Adalet Bakanı Fahri KASIRGA'nın
cevabı (7/21793)
3.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
Ordu Valiliğince bastırılan bir broşüre ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Osman GÜNEŞ'in cevabı (7/22086)
4.- Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, karne
ücretlerine ve e-karne projesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/22099)
5.- Tunceli Milletvekili Hasan GÜYÜLDAR'ın, bir
okulda işlenen cinayete ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
ÇELİK'in cevabı (7/22100)
6.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in,
bir okulda işlenen cinayete ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/22101)
7.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa SİRMEN'in,
Körfez Öğretmenevi yönetimine yönelik iddialara ilişkin sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/22617)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 11.08'de açılarak üç oturum
yaptı.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının 19'uncu sırasında bulunan 1426 sıra
sayılı Kanun Tasarısı'nın bu kısmın 5'inci sırasına alınmasına
ilişkin Danışma Kurulu önerisi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul
edildi.
Anayasa Komisyonunda açık bulunan üyeliğe, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunca aday gösterilen Antalya Milletvekili Atila
Emek seçildi.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının:
1'inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin (2/212) (S. Sayısı:
305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon
raporu henüz gelmediğinden;
2'nci sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030) (S. Sayısı: 904),
3'üncü sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair (2/820) (S. Sayısı: 1337),
6'ncı sırasına alınan, Ankara Milletvekilleri
Eyyüp Sanay ve Nur Doğan Topaloğlu'nun, Doğal Gaz Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında (2/1018) (S. Sayısı: 1425),
7'nci sırasına alınan, Şanlıurfa Milletvekili
Mehmet Faruk Bayrak'ın, 388 Sayılı Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında (2/999) (S. Sayısı:
1424),
9'uncu sırasına alınan, Sendikalar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair (1/1230) (S. Sayısı: 1250),
10'uncu sırasına alınan, Kayseri Milletvekili
Taner Yıldız'ın, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
(2/1016) (S. Sayısı: 1412),
11'inci sırasına alınan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında Uzayın Araştırma ve Kullanımı
Konularında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında (1/491) (S. Sayısı:
1380),
Kanun Tasarı ve Teklifleri, ilgili komisyon yetkilileri
Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
4'üncü sırasında bulunan, Van Milletvekili Mehmet
Kartal ve 10 Milletvekili ile Şırnak Milletvekili Abdullah Veli
Seyda ve 9 Milletvekilinin, Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların
Karşılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifleri (2/1006, 2/1021) (S. Sayısı: 1417) görüşmeleri tamamlanarak,
5'inci sırasına alınan, Bankacılık İşlemleri
Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası
Türk Anonim Şirketince Devlet İç Borçlanma Senedi Satışı Adı Altında
Toplanan Tutarların Ödenmesi ve Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin
Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı; İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 27 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanunu Hükümlerine
İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan
Türkiye İmar Bankası T.A.Ş. Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler
Hakkındaki Kanuna Bir Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; Malatya
Milletvekili Muharrem Kılıç ve 52 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanunu Hükümlerine İstinaden
Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan
Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında Tesis Edilecek Bazı
İşlemler Hakkındaki Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Samsun Milletvekili
Haluk Koç, İstanbul Milletvekili Ali Topuz, İzmir Milletvekili Kemal
Anadol ile 122 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
ve Bankalar Kanunu Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri
Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası
T.A.Ş. Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkındaki Kanuna Bir
Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Mustafa
Özyürek ile İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil'in; 5021 Sayılı
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanunu Hükümlerine
İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni
Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında Tesis
Edilecek Bazı İşlemler Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (1/1357, 2/334, 2/236, 2/509, 2/786) (S. Sayısı: 1426) görüşmelerini
müteakiben, elektronik cihazla yapılan açık oylamadan sonra,
8'inci sırasına alınan, Türk Silahlı Kuvvetleri
Besleme Kanunu Tasarısı (1/1285) (S. Sayısı: 1323) yapılan görüşmelerden
sonra,
Kabul edildi.
Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa, İstanbul Milletvekili
Ali Kemal Kumkumoğlu'nun, konuşmasında, şahsına sataştığı iddiasıyla
bir açıklamada bulundu.
Alınan karar gereğince, 25 Mayıs 2007 Cuma günü
saat 11.00'de toplanmak üzere, birleşime 21.34'te son verildi.
Nevzat Pakdil |
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
Ahmet Küçük |
Mehmet Daniş |
|
Çanakkale |
Çanakkale
|
|
Kâtip
Üye |
Kâtip
Üye |
Yaşar Tüzün |
|
|
Bilecik |
|
|
Kâtip
Üye |
|
|
No.: 152
II. - GELEN KÂĞITLAR
25 Mayıs 2007 Cuma
Cumhurbaşkanınca
Geri Gönderilen Kanun
1.-
10.5.2007 Tarihli ve 5660 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Anayasanın
89 uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha
Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi (1/1368) (Anayasa Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25.5.2007)
Tasarılar
1.-
Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerin
Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığına Ait Bölümünde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/1366) (Plan ve Bütçe Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17.5.2007)
2.-
Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı ile Fas Krallığı Adalet Bakanlığı
Arasında İşbirliği Konusunda Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/1367) (Adalet ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.5.2007)
Teklif
1.-
Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün'ün; Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/1038) (Anayasa ile
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17.5.2007)
Rapor
1.-
Bitlis Milletvekili Abdurrahim Aksoy ve Şırnak Milletvekili İbrahim
Hakkı Birlik; Mardin Milletvekili Muharrem Doğan ve 17 Milletvekili
ile Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, Köy Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/1027, 2/832, 2/1030) (S. Sayısı: 1429) (Dağıtma tarihi:
25.5.2007) (GÜNDEME)
25 Mayıs 2007 Cuma
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.03
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 112'nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Cumhurbaşkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım.
III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Nükleer Güç Santrallarının Kurulması ve İşletilmesi ile
Enerji Satışına İlişkin 8/5/2007 tarih ve 5654 sayılı Kanun'un bazı
maddelerinin bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine
ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1279)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi: 11.05.2007 günlü,
A.01.0.GNS.0.10.00.02-27246/62695 sayılı yazınız.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulu'nca 08.05.2007 gününde kabul edilen 5654 sayılı
"Nükleer Güç Santrallarının Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji
Satışına İlişkin Kanun" incelenmiştir.
1- Yasa'nın 6. maddesinde,
"(1) Bu Kanundan
yararlanmaya hak kazanan şirket ile bir iktisadî devlet teşekkülü,
8/6/1984 tarihli ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname çerçevesinde iştirak ilişkisi kurabilir.
(2) Kamu şirketleri
bu Kanun kapsamındaki santralları yapabilir. Bu amaçla Bakanlar
Kurulunca, santral kurmak, kurdurmak ve/veya işletmek, işlettirmek
ve üretilen elektriğin satışını yapmak üzere 233 sayılı KHK'ye tâbi
olmaksızın özel hukuk hükümlerine tâbi şirket kurulmasına karar
verilebilir. Bu kapsamda kurulacak şirkete özel sektör şirketleri
talep ettikleri oranda ortak olabilirler.",
düzenlemesine yer
verilmiştir.
Maddenin (2). fıkrasında,
- Kamu şirketlerinin
de bu Yasa kapsamındaki santralleri kurabileceği,
- Bu amaçla, Bakanlar
Kurulu'nun, santral kurmak, kurdurmak ve/veya işletmek, işlettirmek
ve üretilen elektriğin satışını yapmak üzere, özel hukuk kurallarına
bağlı şirket kurulmasına karar verebileceği,
- Bu şirketlerin 233
sayılı Kanun Hükmünde Kararname kurallarına bağlı olmayacağı,
- Kurulacak şirkete,
özel sektör şirketlerinin istemleri oranında ortak olabileceği,
belirtilmiştir.
Yasa'nın 2. maddesinde,
"şirket" kavramının, elektrik enerjisi üretimi yapmak amacıyla
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'ndan lisans almış üretim şirketini
tanımladığı belirtilmiş; 4628 sayılı Elektrik Piyasası Yasası'nın
2. maddesinin dördüncü fıkrasının (a) bendinde ise, üretim etkinliği
gösterebilecek tüzelkişiler arasında, Elektrik Üretim Anonim Şirketi
ve bu Şirket'in yeniden yapılandırılmasıyla oluşan diğer kamu üretim
şirketleri sayılmıştır.
Dolayısıyla, incelenen
Yasa'nın 6. maddesinin (2). fıkrasında geçen "kamu şirketleri"
kavramının, Elektrik Üretim Anonim Şirketi ve bu Şirket'in yeniden
yapılandırılmasıyla oluşan diğer kamu üretim şirketlerini kapsadığı
açıktır.
Öte yandan, Bakanlar
Kurulu kararıyla özel hukuk kurallarına bağlı olarak kurulacak
şirketin sermayesinin kamu kaynağı olduğunda ve kurucu istenci
yönünden de bir kamu şirketi olacağında kuşku bulunmamaktadır. Her
ne kadar, yapılan düzenlemede 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'ye
bağlı olmayacağı belirtilmiş ise de, bu şirketin, 233 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname'de tanımlandığı biçimiyle, sermayesinin tümü
Devlet'e ilişkin, iktisadi alanda ticari isterlere göre etkinlik
göstermek üzere kurulan bir iktisadi devlet teşekkülü ya da genel
tanımıyla kamu iktisadi teşebbüsü niteliğinde olduğu açıktır.
Yapılan düzenlemede,
şirketin 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'ye bağlı olmadığının
belirtilmesi, bu Kanun Hükmünde Kararname'nin kamu iktisadi teşebbüsleri
personel rejimine, bağlı ortaklık ve iştiraklerin kurulmasına,
mali kurallara, tasfiye yöntemine, Başbakanlık Yüksek Denetleme
Kurulu'nun mali, idari ve teknik denetimine, ilgili bakanlığın gözetim
ve denetimine ilişkin kuralların bu şirket için uygulanmamasını
sağlamaya yöneliktir.
Anayasa'nın 165. maddesinde,
"sermayesinin yarısından fazlası doğrudan doğruya veya dolaylı
olarak Devlete ait olan kamu kuruluş ve ortaklıkların" Türkiye
Büyük Millet Meclisi'nce denetleneceği belirtilmiştir.
Bu kural uyarınca, Yasa'da
tanınan yetkiye dayanılarak kurulacak şirketin, sermayesinin %
50'si kamuda kaldığı sürece, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin denetimine
bağlı olacağında duraksama bulunmamaktadır.
Bu nedenle, Türkiye
Büyük Millet Meclisi adına şirket denetiminin hangi kurumca yapılacağının
Yasa'da belirtilmesi gerekmektedir.
Öte yandan, Anayasa'nın
47. maddesinin üçüncü fıkrasında, Devlet'in, kamu iktisadi teşebbüslerinin
ve diğer kamu tüzelkişilerinin mülkiyetinde bulunan işletme ve
varlıkların özelleştirilmesine ilişkin ilke ve yöntemlerin yasayla
düzenlenmesi öngörülmüştür.
İncelenen Yasa'nın
6. maddesinin (2). fıkrasının son tümcesinde, "Bu kapsamda kurulacak
şirkete özel sektör şirketleri talep ettikleri oranda ortak olabilirler."
kuralına yer verilmiştir.
Ortaklık, şirketin
kuruluşunda olabileceği gibi, şirket kurulduktan sonra pay devri
yoluyla da sağlanabilecektir. Yasa'nın verdiği yetkiye dayanarak,
nükleer santral kurup elektrik enerjisi üretmek ve satmak üzere, Bakanlar
Kurulu kararıyla kurulacak olan ve sermayesinin yarısından fazlası
doğrudan ya da dolaylı olarak Devlet'e ilişkin bulunan, bir kamu iktisadi
teşebbüsü niteliği taşıyan bu şirkete, sonradan pay devri yoluyla
ortak olunmasının, şirketin işletme ve varlıklarının özelleştirilmesi
niteliğinde olduğu açıktır.
Bu durumda, Anayasa'nın
47. maddesi uyarınca özelleştirmenin ilke ve yöntemlerinin Yasa'da
belirtilmesi gerekmektedir.
Oysa, incelenen Yasa'da,
yukarıda açıklanan biçimde bir özelleştirme olduğunda kuşku bulunmayan
işlemin yöntemi gösterilmemiş, yalnızca bu şirketlere özel sektör
şirketlerinin istemleri oranında ortak olabileceklerinin belirtilmesiyle
yetinilmiştir.
Bu nedenle, incelenen
Yasa'nın 6. maddesi, Anayasanın 47. maddesiyle bağdaşmamaktadır.
Ayrıca, Anayasa'nın
47. maddesine göre, özelleştirmeye karar verme yetkisinin Devlet'e
ilişkin olması gerekmektedir. Oysa, incelenen Yasa'nın 6. maddesinin
(2). fıkrasının son tümcesinde, bu Yasa kapsamında kurulacak şirkete,
özel sektör şirketlerinin "talep ettikleri oranda ortak olabilecekleri"
belirtilerek özelleştirmede inisiyatif özel sektöre bırakılmış
görünmektedir.
İncelenen Yasa'nın
6. maddesinin (2). fıkrası, bu yönden de Anayasanın 47. maddesiyle
bağdaşmamaktadır.
2- Yasa'nın,
- 5. maddesinin (2)
ve (4). fıkralarında,
"(2) Şirket santralın
kurulması aşamasında oluşabilecek herhangi bir zararın tazminine
yönelik, zorunlu yatırım sigortası yaptırmakla ve santralın faaliyeti
süresince oluşacak atıkların taşınması, depolanması ve/veya bertaraf
edilmesi ile ilgili her türlü finansal maliyetlerin ve santralın
işletme süresinin sonunda işletmeden çıkarma masraflarının karşılanması
için oluşturulacak fonlara katkı ile yükümlüdür.",
"(4) Atık yönetimi
kapsamında geçici depolama veya nihaî depolama yerinin belirlenmesine,
depolama tesisinin inşasına, lisanslanmasına, işletilmesine
ve işletmeden çıkarılmasına, geçici depolama yerinde muhafaza
edilecek veya nihaî depolama yerinde bertaraf edilecek kullanılmış
yakıt ya da yüksek seviyeli atıkların taşınmasına ve işlenmesine,
radyoaktif atıkların yönetimini sağlayacak araştırma, geliştirme
faaliyetlerinin yürütülmesine ilişkin maliyetleri ve nükleer
güç santralının sökümünden dolayı oluşacak maliyetleri karşılamak
amacıyla şirketin katkıda bulunacağı URAH ve İÇH oluşturulur. Şirket,
TAEK tarafından yayınlanan usûl ve esaslara göre URAH ve İÇH'ye ödeme
yapmakla yükümlüdür. URAH ve İÇH'ye ilişkin işlemler tüm vergilerden
muaftır. Bu hesapların oluşturulması ve idaresine ilişkin usûl ve
esaslar, TAEK'in ve Hazine Müsteşarlığının görüşü alınarak Bakanlık
tarafından belirlenir. Ödenecek payları zamanında yatırmayanlar
için 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü
Hakkında Kanun hükümleri uygulanır. URAH ve İÇH adına tahsil edilen
gelirler amacı dışında kullanılamaz.",
- 7. maddesinin (2).
fıkrasında da,
"(2) Bu Kanun kapsamında
üzerinde santral kurulacak taşınmazların Hazinenin özel mülkiyetinde
veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunması halinde, bu taşınmazlar
üzerinde şirket lehine, Maliye Bakanlığı tarafından diğer kamu
kurum veya kuruluşlarının mülkiyetinde bulunması halinde ise Bakanlar
Kurulu kararı ile bedelsiz olarak kullanma izni, irtifak hakkı tesis
edilir. Bu taşınmazlara ilişkin sözleşmelerin sürelerinin sonunda,
maliyeti 5 inci maddenin dördüncü fıkrası kapsamında oluşturulan
fonlardan karşılanmak üzere nükleer güç santralının sökülmesi zorunludur.
Söküm işinden ve taşınmazın çevre kuralları kapsamında kabul edilebilir
hale getirilerek Hazineye iadesinden şirket sorumludur. Bu işlemler
için fon kaynaklarının yetersiz kalması durumunda maliyetler Hazine
tarafından karşılanır.",
düzenlemelerine
yer verilmiştir.
Düzenlemelerde,
- Elektrik enerjisi
üretmek amacıyla Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu'ndan lisans almış
üretim şirketinin, işletme süresinin sonunda santrali işletmeden
çıkarma masraflarının karşılanması için oluşturulacak fonlara
katkı yapmakla yükümlü olduğu,
- Nükleer güç santralının
sökümünden dolayı oluşacak maliyetleri karşılamak amacıyla, şirketin
katkıda bulunacağı "ulusal radyoaktif atık hesabı (URAH)"
ile "işletmeden çıkarma hesabı (İÇH)"nın oluşturulacağı,
Üzerinde santral kurulacak
taşınmazlara ilişkin sözleşme sürelerinin sonunda, maliyeti 5.
maddenin (4). fıkrası kapsamında öngörülen fonlardan karşılanmak
üzere nükleer güç santralının sökülmesinin zorunlu olduğu,
- Söküm işinden ve taşınmazın
çevre kuralları kapsamında kabul edilebilir duruma getirilerek
Hazine'ye geri verilmesinden şirketin sorumlu bulunduğu,
- Söküm ve taşınmazın
çevre kuralları kapsamında kabul edilebilir duruma getirilmesi
işlemleri için fon kaynaklarının yetersiz kalması durumunda, özendirme
niteliğinde, maliyetlerin Hazine'ce karşılanacağı,
belirtilmiştir.
Bu kurallardan anlaşılacağı
gibi, nükleer santralin sökümü ve taşınmazın çevre kuralları yönünden
kabul edilebilir duruma dönüştürülmesi için yapılacak giderler,
şirketin de katkı yapacağı fonun yetersiz kalması durumunda Hazine'ce
karşılanacaktır.
Nükleer santralların
işletme sürelerinin sonunda sökülmesinin, kurulması kadar ve
belki de daha fazla maliyet gerektirdiği, Dünya uygulamalarından
bilinen bir gerçektir.
Nitekim, incelenen
Yasa'yla, bu durum gözetilerek, nükleer santralin işletme süresinin
sonunda sökülmesi için gereken maliyetin şirket üzerinde bırakılmadığı;
bunun yerine, söküm işinin bu amaçla oluşturulan fonlardan karşılanması
esasının benimsendiği; hatta, fon kaynaklarının bu işlemler için
yetersiz kalması durumunda maliyetin Hazine tarafından karşılanacağının
belirtildiği görülmektedir.
Böylece, düzenlemenin
Hazine'ye büyük bir mali yük getireceği anlaşılmaktadır.
Oysa, incelenen Yasa,
genel olarak, serbestleştirilmiş enerji piyasası sistemi içinde,
kamu kaynakları kullanılmadan, özel sektör üretim şirketlerinin
nükleer güç santralı kurup elektrik enerjisi üretmesini özendirici
kurallar içermektedir. Buna karşılık, nükleer güç santrallarının
sökülmesi için fon kaynaklarının yetersiz kalması durumunda bu
işin maliyetinin Hazine tarafından karşılanması ise, "teşvik"
olarak öngörülmüş olsa da, Yasa'da bir çelişki olarak görülmektedir.
Yasa'nın, nükleer güç
santralının sökümünden dolayı oluşacak maliyetleri karşılamayı
da amaçlayan ve şirketin katkıda bulunacağı "işletmeden çıkarma
hesabı (İÇH)"na ilişkin 5. maddesinin (4). fıkrasında, bu hesabın
oluşturulması ve yönetimine ilişkin ilke ve yöntemlerin Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nca saptanacağı kurala bağlanmıştır. Dolayısıyla,
şirketin bu hesaba ödeyeceği payın belirlenmesi yöntemi de, Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'na bırakılmıştır.
Nükleer santralların
işletme sürelerinin sonunda sökülmesinin, santralın kurulması
kadar ve belki de daha fazla maliyet gerektirdiği gerçeği ve söküm
maliyetinin sonuçta Hazine'ce üstlenilebileceği gözetildiğinde,
santral kurarak elektrik enerjisi satacak şirketin bu hesaba katkısının,
işletme süresi sonunda santralın sökülmesi maliyetini karşılamaya
yetecek tutarda olmasını sağlayacak ölçütlere Yasa'da yer verilmesinin
kamu yararı gereği olduğu açıktır.
Öte yandan, yetersiz
kalması durumunda Hazine'ce karşılanan santralın sökülmesi maliyetinin,
aslında bu işlemi yapmakla yükümlü olan ve işletme süresince ürettiği
elektrik enerjisini satarak gelir elde etmiş bulunan şirketten geri
alınacağına ilişkin bir kurala Yasa'da yer verilmemesini de kamu
yararıyla bağdaştırmak güçtür.
Yayımlanması yukarıda
açıklanan gerekçelerle uygun görülmeyen 5654 sayılı "Nükleer
Güç Santrallarının Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışına
İlişkin Kanun", 5, 6 ve 7. maddelerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce
bir kez daha görüşülmesi için, Anayasa'nın 89 ve 104. maddeleri uyarınca
ilişikte geri gönderilmiştir.
Ahmet
Necdet Sezer
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Başbakanlığın Anayasa'nın
82'nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım.
Buyurun.
2.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Suriye'ye yaptığı resmî ziyarete
katılması uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/1280)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Halep Stadı'nın açılışına katılmak üzere,
bir heyetle birlikte 3 Nisan 2007 tarihinde Suriye'ye yaptığım
resmî ziyarete ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de
iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının
sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine
göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste
Sadullah Ergin |
Hatay Milletvekili |
Hasan Kara |
Kilis Milletvekili |
BAŞKAN - Kabul edenler…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Karar yeter
sayısını arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 11.16
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.43
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 112'nci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Başbakanlık tezkeresinin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi tezkereyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve
İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1'inci sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon
raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2'nci sırada yer alan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer
alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet Komisyonları
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet
Komisyonları Raporları (2/820) (S. Sayısı: 1337)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
4'üncü sırada yer
alan, Ankara Milletvekilleri Eyyüp Sanay ve Nur Doğan Topaloğlu'nun;
Doğal Gaz Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlayacağız.
4.- Ankara Milletvekilleri Eyyüp Sanay ve Nur Doğan
Topaloğlu'nun, Doğal Gaz Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/1018)
(S. Sayısı: 1425) (x)
(x) 1425 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 1425
sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu.
Sayın Kılıçdaroğlu,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
bugün bir kanun teklifini görüşeceğiz ilk sırada. Şimdi, verilen
kanun teklifinin genel gerekçesini izninizle okumak istiyorum:
"4646 Sayılı Doğal Gaz Piyasası Kanununun amacı; doğal gazın
kaliteli, sürekli, ucuz, rekabete dayalı esaslar çerçevesinde
çevreye zarar vermeyecek şekilde tüketicilerin kullanımına sunulması…"
Demek ki, genel gerekçede diyor ki: Bizim bu kanun teklifini vermemizin
temel amacı, tüketiciler ucuz doğal gaz kullansınlar.
Değerli arkadaşlar,
acaba, gerçekten de, bu teklif kabul edilip yürürlüğe girdiğinde,
Ankara halkı ucuz doğal gaz kullanacak mı? Şimdi, kanun teklifine
bakıyoruz, kanun teklifinde, belli bir fiyat getirilmiş. Diyor ki
1'inci maddesinde: "Birim hizmet ve amortisman bedeli olarak
5,5 sent, taşıma bedeli olarak da 0,7 sent ABD doları karşılığı bir
değer biçiliyor."
Şimdi, 5,5 sent, acaba
ucuz mudur pahalı mıdır, buna bir bakalım. Eskişehir ve Bursa'ya baktığımızda
2,5 sent görülüyor. Peki, nasıl oluyor da, Eskişehir ve Bursa'da tüketiciye
2,5 sentten verilen bir doğal gaz, kanun teklifiyle Ankara halkına
5,5 sentten verilir? Hatta, daha çarpıcı bir örnek vereyim size:
Trakya doğal gaz dağıtım ihalesi yapıldı ve doğal gaz dağıtım ihalesine
sıfır, altını bir daha çiziyorum değerli arkadaşlar, sıfır birim
hizmet ve amortisman bedeli kabul edildi. Böyle bir rakam varken ortada,
siz, Ankara halkına, 5,5 sentlik bir fiyatı dayatıyorsunuz.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
aklımıza şu gelebilir tabii: Bu 5,5 senti biz niçin kabul ediyoruz?
5,5 senti kabul etmemizin temel nedeni, Ankara Büyükşehir Belediyesinin
içine düşmüş olduğu borç batağı.
Şimdi, bakın, şu, Hazine
Müsteşarlığının son olarak yayınladığı Kamu Borç Yönetimi Raporu.
Bu Raporda, Ankara Büyükşehir Belediyesinin borçlarına bakıyoruz.
2006 yılında 822 milyon YTL olan borç, 2007'nin Mart ayında 902 milyon
YTL'ye çıkmış durumda. Büyükşehir Belediyesine bağlı EGO Genel Müdürlüğüne
bakıyoruz, bunun da, 2007 Mart ayı itibarıyla borcu 1 milyar 142 milyon
YTL'ye çıkmış, yani, 1,1 katrilyon lira Ankara Büyükşehir Belediyesinin
borcu var. Şimdi, bu kadar borçlu olan bir belediye, acaba borçlarını
sadakatle ödüyor mu, onun üzerinde de duralım. Yine, Hazine Müsteşarlığının
yayınladığı Kamu Borç Yönetimi Raporu'na bakıyoruz, 2004, 2005,
2006, 2007 yıllarında Ankara Büyükşehir Belediyesinden gerçekleşen
tahsilatın karşısında sıfır yazılı.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
Ankara Büyükşehir Belediyesinin başında olan kişi, kamuoyunun
gayet yakından tanıdığı Sayın Melih Gökçek. Bir belediye başkanının
temel görevi sadece yurttaşlarına gerekli hizmeti vermek değil,
aynı zamanda yurttaşlarının dışında devlete karşı olan yükümlülüğünü
de yerine getirmektir. Peki, nasıl oluyor da Ankara Büyükşehir Belediyesi
devlete karşı olan yükümlülüklerini, diğer kamu kuruluşlarına
olan yükümlülüklerini yerine getirmiyor? Yerine getirmiyor, ama
buna karşılık da Hükûmet sessizliğini ısrarla koruyor.
Şimdi, bakın, bununla
Ankara Büyükşehir Belediyesini kurtarma operasyonu yapmak istiyor
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu. Şimdi, acaba, diğer borcu olan belediyeler
için böyle bir teklif var mı? Hayır, yok. Peki, borçsuz olan diğer büyükşehir
belediyeleri var -örneğin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, örneğin
İzmir Büyükşehir Belediyesi- onlar borçlarını öderken, acaba, onlara
Hükûmet herhangi bir şekilde bir ek ödeme yapıyor mu, bir ek yardım sağlıyor
mu? Hayır, o da yok. Bütün sorun, biz Ankara Büyükşehir Belediyesini
borç batağından kurtaracağız.
Oysa, gönül şunu isterdi:
Ankara Büyükşehir Belediyesi bu parayı kullanmayıp ne yaptı, nereye
harcadı, savurganca kullandı mı kullanmadı mı; bu, maalesef, yeteri
kadar sergilenmiş, sorgulanmış değil.
Şimdi, bakın, bu yasayla
BOTAŞ'a ait faizler, ferîleri ve cezaları siliniyor. Şimdi, BOTAŞ
Genel Müdürlüğü, bir anonim şirket, ticari faaliyet yapan bir anonim
şirket, kârlılık esasına göre çalışan bir anonim şirket. Bu anonim
şirketin tek talihsizliği, bir devlet kuruluşu olması. Devlet kuruluşu
olduğu için bunun borçlarını, faizlerini siliyorsunuz, ferîlerini
siliyorsunuz, cezaları siliyorsunuz. Niçin? Ankara Büyükşehir
Belediyesini kurtarmak için. Ve yarın şöyle gelecek, denecek ki:
BOTAŞ iyi çalışmıyor, BOTAŞ zarar ediyor, BOTAŞ yöneticileri başarısızdır.
Oysa, o başarısızlık eğer olacaksa, onun kaynağında, onun altında
Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidarı olduğunu unutmamak gerekiyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
bir başka önemli noktaya daha geçmek istiyorum. Acaba, Ankara Büyükşehir
Belediyesi bu paraları alamıyor mu, tahsil edemiyor mu? Öyle ya,
doğal gaz parasını tahsil edemeyebilir, alamadığı için de bu borçlarını
ödeyememiş olabilir. Buradan bütün Ankaralı yurttaşlara sesleniyorum:
Acaba doğal gazı veresiyeyle alan bir tek abone var mı? Böyle bir şey
söz konusu değil. Bütün doğal gaz aboneleri gidip peşin alırlar, peşin
bedellerini öderler, kartlarına doğal gaz bedelini yüklerler ve
gelip sayaçlarına takarlar. Demek ki, Ankara Büyükşehir Belediyesi
bütün paraları peşin alıyor.
Şimdi, ben bunu Plan
ve Bütçe Komisyonunda dile getirdiğimde, Sayın Melih Gökçek aynen
şöyle söyledi: "Çankaya Belediyesi Büyükşehre doğal gaz bedellerini
ödemiyor." Şimdi, ben de tabii, merak ettim, Çankaya Belediyesi
acaba Büyükşehre niçin bedeli ödemesin? Çankaya Belediyesini
aradım "Arkadaş, herkes peşin parayla doğal gazı alırken, siz niye
paranızı ödemiyorsunuz?" Hatta, Plan ve Bütçe Komisyonunda,
eğer Büyükşehir Belediyesinin Çankaya'dan alacağı var, almıyorsa,
gerekli işlemi de yapması gerektiğini söyledik.
Şimdi, ortaya çıkan
tablo şu: Çankaya Belediyesi de tıpkı diğer aboneler gibi, doğal
gazla ilgili alımlarını peşin yapıyor. Yani, Sayın Melih Gökçek,
Plan ve Bütçe Komisyonunda bütün Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerini
yanıltmıştır, doğruyu söylememiştir. Doğruyu söylemediği için de
buradan kendisini kınıyorum. Çünkü, bir belediye başkanının temel
görevi, yurttaşlarına doğruyu söylemek olduğu gibi, Parlamentoda
milletvekillerine de doğruyu söylemektir.
Şimdi, bakın, başka
bir garabetle karşılaştık Çankaya Belediyesiyle konuşunca. Çankaya
Belediyesinin Büyükşehre borçları var, doğru. Borçlarını ödemek
için yazı yazıyorlar. Hazine Müsteşarlığının eş güdümünde bu borçlar
karşılıklı siliniyor, uzlaşma yapılıyor. Bugüne kadar uzlaşma
yapmayan tek bir kuruluş var, o da Ankara Büyükşehir Belediyesi.
Şimdi, bakın, ben size
bir Bakanlar Kurulu kararı okuyacağım değerli arkadaşlar. 21 Şubat
2007'de Resmî Gazete'de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararı, Sayın
Başbakan ve bakanların imzaları var:
"Kapsam
MADDE 1- (1) Ankara
İli Çankaya Belediyesinin Uzlaşma Komisyonu ile yaptığı takas,
mahsup ve kesinti işlemlerinin ekli uzlaşma komisyonu kararında
yer aldığı şekliyle onaylanmasına karar verilmiştir." Yine devam
ediyor: "Çankaya Belediyesinin uzlaşma kapsamına alınan borç
ve alacakları için tatbik edilmiş hacizler herhangi bir işleme gerek
kalmadan alacaklı kuruluşlar tarafından kaldırılır."
Siz de tabii, diyeceksiniz
ki: Hükûmet AKP Hükûmeti, belediye başkanı AKP'den seçilen bir belediye
başkanı, Resmî Gazete'de de bir Bakanlar Kurulu kararı yayınlandı,
herhâlde Sayın Melih Gökçek de bu Bakanlar Kurulu kararına uyar. Bakıyoruz,
gerçekten uyuyor mu? Yine ilginçtir arkadaşlar bu da gerçekten, bu
Bakanlar Kurulu kararının gereği yapılmak üzere Çankaya Belediyesi
sorduğunda, Ankara Büyükşehir Belediyesi Hukuk Müşavirliği şu
cevabı veriyor: "Söz konusu Bakanlar Kurulu kararına karşı
da Müşavirliğimizce yürütmeyi durdurma istemli dava açılmış
olup, bu dava sonucunun beklenmesi gerektiği kanaatindeyiz."
Yani, siz sanıyorsunuz ki, Ankara Büyükşehir Belediyesi AKP
Hükûmetinin Bakanlar Kurulu kararına uyuyor. Hiç öyle değil. Ankara
Büyükşehir Belediyesi Bakanlar Kurulu kararına uymadığını az
önce okuduğum yazıyla ortaya koymuş oluyor. O zaman siz sormaz mısınız
değerli arkadaşlar: Bu ne biçim Büyükşehir Belediyesi, bu ne biçim
Hükûmet" Eğer bu Hükûmetin yayınladığı Bakanlar Kurulu kararı
uygulanmayacaksa, bu Büyükşehir Belediyesine ne gerek var? Niçin
o Büyükşehir Belediye Başkanı orada oturuyor?
Siz, değerli arkadaşlar,
bu bilgilerin tümünden yoksunsunuz, bu bilgiler size verilmiyor,
siz bu bilgileri izlemiyorsunuz ve kendi hakkınızı, bilgilenme
hakkınızı dahi kullanmıyorsunuz ve gelmişsiniz, ben Büyükşehir
Belediyesini nasıl kurtaracağım diye, özel yasa getiriyorsunuz
buraya. Arkadaşlar, hangi insafa, hangi vicdana sığar bu?
Şimdi, bakın değerli
arkadaşlar, Ankara Büyükşehir Belediyesine dedim ki: "Bu paraları,
topladığı paraları ödemedi. EGO'nun 1,1 katrilyon lira borcu
var." Sormaz mısınız arkadaşlar: "Bu parayı peşin aldın, ne
yaptın, nerede kullandın sen bu parayı?" Siz, bu soruyu dahi
sormuyorsunuz? Böyle şey olur mu arkadaşlar? Eğer siz onun borcunu silecekseniz,
önce, kullandığı paraların hesabını Plan Bütçe Komisyonuna ve diğer
üyelere vermek zorundadır.
Bakın, ben, Plan Bütçe
Komisyonunda, Ankara havaalanı yolunu yaptığı için kendisini
kutladım, "Güzel bir yol yaptın, teşekkür ediyoruz." dedim. Ama,
bir soru sordum: "Siz bu yolu kaça yaptınız?" Öyle ya, bu soruyu
da benim sorma hakkım var. Önce dedi ki: "80 milyon dolar." Sonra vazgeçti,
dedi ki: "80 trilyona mal oldu bize." Ve şunu ifade etti:
"80 trilyona mal oldu, 15 kilometrelik bir yoldur ve bu yolu, kesinlikle,
bunun altında yapan hiçbir firma olamaz; en düşük, yolu biz yaptık."
dedi. Ben de gittim, Karayolları Genel Müdürlüğünü aradım, olur ya,
hangisi doğrudur diye.
Bakın değerli arkadaşlar,
15 kilometrelik yolun 1 kilometresine 5 trilyon 333 milyar lira para
harcanıyor; ortalama, 1 kilometresine. Bu da yaklaşık 4 milyon dolar
yapıyor. Ben aynı soruyu sordum, Ankara-Polatlı-Sivrihisar yolu
-biliyorsunuz, otobandır, çift gidiş gelişlidir- onu sordum:
"Bunun kilometresini kaça yaptınız, size kaça mal oldu, Karayollarına?"
1,5 milyon dolar.
Şimdi, değerli arkadaşlar…
ALİ AYDIN DUMANOĞLU (
MUSTAFA ILICALI (
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Efendim?
MUSTAFA ILICALI (
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Onu da söyleyeceğim, onu da söyleyeceğim.
Şimdi, ayrıca sorduk,
bir başka milletvekili arkadaşımız sordu, dedi ki: "Burada
elektrik direkleri de yapıyorsunuz." Evet. "Elektrik direklerini
kaça aldınız?" diye sordum. Bir elektrik direğinin fiyatı 2 milyar
900 milyon lira. Ve Sayın Gökçek şunu söyledi: "Bu elektrik direkleri
özeldir, tek bir firma yapmaktadır ve biz de o firmadan alıyoruz. Alüminyumdur,
bozulmaz, kırılmaz." vesaire, vesaire…
Şimdi, değerli arkadaşlar,
kendisine şu soruyu sordum: "Bu elektrik direklerini yapan firmanın
adı nedir?" Şu ana kadar bunun adını öğrenmiş değiliz. Şimdi, bakın,
direği bir firmadan aldığını söylüyor Sayın Başkan, özel patentli
olduğunu söylüyor, özel üretim olduğunu söylüyor, ama, hangi firmadan
alındığını hatırlayamıyor Sayın Başkan. Böyle anlayış olabilir
mi? Niçin söylemiyorsunuz? Madem ucuzsa söyleyin. Neden kaçıyorsunuz,
neden korkuyorsunuz değerli arkadaşlar?
Bakın, şimdi, değerli
arkadaşlar, bir başka örnek daha vereceğim: 20 Şubat 2001. Sayın Başkan
basın toplantısı yapıyor "Batıkent-Sincan-Eryaman metro hattını
otuz altı ayda bitireceğim." diyor. 2001-2007. Neresi otuz altı
ay bunun arkadaşlar? Bu, ay kavramını biz değiştirdik galiba. Hâlâ
bitmiş değil. Hazineye parayı ödemezsin, BOTAŞ'a paranı ödemezsin,
borçlarını ödemezsin, paraların hepsini peşin alırsın; "Yatırım
yapıyorum." dersin, kaynak savurganlığı yaparsın, hesap vermezsin.
Hesap da sorulamıyor zaten.
Şimdi, buradan, Sayıştay
Başkanına da sesleniyorum: Sayıştay Başkanı, Ankara Büyükşehir
Belediyesinin ve şirketlerinin hesabını acaba niçin sağlıklı,
yeterli ekiple inceletemiyor? Niçin incelemiyor? Kim, hangi siyasal
organ baskı kuruyor bunun üzerine?
Bu Parlamento bir şey
daha yaptı değerli arkadaşlar. AKP Grubu, Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanını yargıdan kurtardı. Ankara Büyükşehir Belediyesinin
davasının Yargıtaya gitmesini engelledi. Siz, adaletten söz ediyorsunuz,
tüyü bitmemiş yetimin hakkından söz ediyorsunuz, fakir fukara gureba
edebiyatı yapıyorsunuz. Nasıl olur da, adı yolsuzluğa bulaşmış birisinin
davaları Yargıtaya gitmesin diye bütün AKP Grubu gelip, burada el
kaldırır, bu yolsuzlukların hesabını sormaz? (CHP sıralarından alkışlar)
Meydanlara çıkıyorsunuz,
diyorsunuz ki: "Biz yolsuzluklardan hesap soracağız." Siz,
Ankara Büyükşehir Belediyesinin hesaplarını incelediniz mi arkadaşlar?
Size burada rakam veriyorum, bilgi veriyorum, kaynak gösteriyorum.
Şimdi, bakın, ben size
garip bir durum daha anlatacağım: Çetin Emeç Bulvarı'ndan hepimiz
gideriz. Özellikle, orada evleri olan çok sayıda değerli milletvekili
arkadaşım da var, biliyorum. Sayın Yakup Kepenek bir soru soruyor.
Diyor ki: "Bu alt geçitler, gerçekten trafik kurallarına uygun
yapıldı mı? Burada kaza sayısı nedir? Ne oldu?" Bakın, ne garip
bir uygulamadır, bu önergeye iki tane cevap geliyor; iki cevap, bakın,
aynı önergeye iki cevap! Birisinde, efendim, burası çok güzeldir,
şöyledir, böyledir diye yazıyor. İkinci gelen cevapta da -70 Gün Köprüsü
var Çetin Emeç Bulvarı'nda- tünel girişinde 172 hasarlı, 18 yaralama,
yaralı sayısının 39, ölümlü kazanın 1, ölü sayısının 2 olduğunu,
aşama aşama trafik kazalarını anlatıyor.
Şimdi, eğer siz, trafik
kazalarının yoğun olduğu bir alt geçit yapıyorsanız, burada bir
sorun var demektir ve bundan kaçınmak için, soruyor açıkça milletvekilimiz,
buna iki tane cevap veriyor. Niçin iki cevap veriliyor arkadaşlar?
Hangi gerekçeyle iki cevap veriliyor?
Şimdi, başka bir garip
durum daha anlatacağım size, değerli arkadaşlar. Meşrutiyet Caddesi'ni
biliyorsunuz. Meşrutiyet Caddesi'nin üzerinde üç tane demir köprü
var. O üç tane demir köprü, Sayın Melih Gökçek'in heykelleridir, o
köprülerin üstünden hiçbir yaya geçmez, o köprüler orada süs olarak
durur ve kentin kirliliğini göstermek için, bence, Guinness Rekorlar
kitabına girmesi gereken bir olaydır.
Kendisine, bir televizyon
programında özellikle istirham ettim: "Sayın Başkan, bunların
üzerinden yayalar geçmiyor, yayaların geçmediği bu demir yığınını
kaldırın buradan, Ankara kirli görünüyor, çirkin görünüyor."
dedim. Ama, maalesef, o köprüler hâlâ orada duruyor. Orada da sorduk
"yaralama var mıdır" diye "kaza var mıdır" diye. "Orada
da yaralama ve kaza var." diyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
bir şeyin hakkını verelim. Eğer bir şeyi… Büyükşehir Belediyesi
zor durumda mı? Tamam, zor durumda. Kaldıralım mı? Kaldıralım. Ama,
insaf ile bir düşünelim. Biz bunu kaldırıyoruz da Ankara Büyükşehir
Belediyesi bu kaynakları ne yapıyor, nerelerde harcıyor? Ee, şimdi
bakıyorsunuz Başkana, her şey var Başkanda; para gani, pul gani… "Ben
servet beyanımı da açıklıyorum." diyor. Ee, o da çok güzel. Ee,
peki kardeşim, bunu o zaman, sen niye, gelip Plan ve Bütçe Komisyonunda,
Ankara'yla ilgili yapılan bütün ayrıntılara, harcamalara, tek
tek, bizim sorularımıza yanıt vermiyorsun?
Değerli arkadaşlar,
şimdi ne yapılıyor? Deniyor ki, Ankara Büyükşehir Belediyesini
kurtaracağız. Güzel, kurtaracağız. Nasıl kurtaracağız? Bir şey
satmamız lazım. E, neyini satacaksınız Ankara Büyükşehir Belediyesinin?
E, en önemli kaynağı ne? Doğal gaz. Doğal gazı satalım. E, güzel, getiriyorsunuz
yasa, satacaksınız. Satalım da efendim, bundan yeterli kâr alamıyoruz.
E, güzel, ne yapalım? 5,5 sentlik fiyat garantisi verelim. On yıl süreyle
5,5 sentlik fiyat garantisi verelim. 5,5 sentlik fiyat garantisinin
ihaleyi alan firmaya getirdiği katkı nedir biliyor musunuz? Eskişehir
ve Bursa'yı düşündüğümüzde 2,5 milyar dolar, ekstra. Ekstra 2,5 milyar
dolar! Şimdi, bu da yetmiyor, ne yapalım? Efendim, EGO'nun, BOTAŞ'ın faizlerini
silelim, cezalarını silelim. Düşünebiliyor musunuz arkadaşlar,
bir büyükşehir belediyesini kurtarmak için özel yasa getiriyoruz,
özel statü getiriyoruz, özel ihale getiriyoruz, ihalede yüksek fiyat
nasıl çıkar, onu getiriyoruz. Onun üzerine de biz Ankara Büyükşehir
Belediyesini kurtarıyoruz. Peki, şimdi faturayı kim ödüyor: 4 kuruluş
fatura ödüyor arkadaşlar…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu,
iki dakika ek süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayınız efendim.
Buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Şahsım adına da söz vardı.
BAŞKAN - Sizden önce
konuşma talebi olan arkadaşlar var; eğer, o arkadaşlar konuşmazsa,
size ayrıca şahsınız adına söz veririm.
Buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Peki.
4 kuruluş: Hazine zararlı?
Maliye zararlı, BOTAŞ zararlı, Ankara halkı zararlı; fatura bunlara
çıkıyor. Kim kârlı? Ankara Büyükşehir Belediyesi kârlı, bir de ihaleyi
alacak olan firma kârlı. Zorlu'nun sıfırla aldığı bir ihaleyi, yeni
firmaya biz 5,5 sent veriyoruz arkadaşlar. Bunu da sizin insafınıza
terk ediyorum.
Ayrıca, Sayın Büyükşehir
Belediye Başkanı mal varlığıyla ilgili çok saydam olduğunu söylüyordu.
Dün Tempo dergisinde bir haber çıktı. Sayın Gökçek, oğluna 1,5 milyar
dolarlık bir villa aldığını söylüyor. Haber yapıyorlar. Sayın Gökçek
arıyor ve muhabire aynen şunu söylüyor: "Ben belediye başkanıyım;
belediye başkanı olarak adamdan nazımı kullanırım, bilmem ne kullanırım,
maliyetine alırım. Sen alamazsın arkadaş." diyor. 1,5 milyar dolarlık
villayı. ("Milyon, milyon" sesleri) Milyon dolarlık, affedersiniz,
1,5 milyon dolarlık villayı.
Şimdi, ben merak ediyorum,
Belediye Başkanı "Nazımı kullanırım, bilmem ne kullanırım da
maliyetine bir yer alırım..." Bunu nasıl söyleyebilir? Bunun
adı, Türkçesi hırsızlıktır arkadaşlar. Başka ne olarak anlatılabilir
bu?
Yine, bakın, soruyor
Melih Gökçek: "Bundan sonra seni de direkt olarak merceklerimin
altına alıyorum." Yani, gazeteciyi tehdit ediyor. Tempo muhabiri
"Tabii, tabii." diyor ve Gökçek devam ediyor: "Bundan sonra
senin de, özellikle, gayrimenkullerin dâhil, servetin dâhil, senin
hakkında da bundan sonra pürüzler açacağım." Tempo muhabiri
"Bakın, ben size çok rahatlıkla söyleyeyim: Benim hiç gayrimenkulum
yok. Bunu biliyor musunuz?" diyor. Melih Gökçek cevap veriyor:
"Hayır, bilmiyorum, işte şimdi öğreniyorum var mı yok mu."
Şimdi, değerli arkadaşlar,
bu Belediye Başkanı Adalet ve Kalkınma Partisinin belediye başkanıdır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Son cümlenizi
alayım.
Buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) -Adalet ve Kalkınma Partisi gerçekten yolsuzluktan hesap
soracaksa önce masaya oturtup hesap soracağı ilk kişi Ankara Büyükşehir
Belediye Başkanı Melih Gökçek'tir. Eğer bu yasaya "evet" diyorsanız
siz Melih Gökçek'e hesap soramazsınız; belki, o, bir gün gelir size
hesap sorar.
Teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Nur Doğan Topaloğlu.
Sayın Topaloğlu, buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
NUR DOĞAN TOPALOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekillerim;
4646 sayılı Doğal Gaz Piyasası Kanunu'nun geçici 3'üncü maddesine
(e) bendi eklenmesi hakkındaki, Sayın Ankara Milletvekilimiz Eyyüp
Sanay'la beraber yaptığımız kanun teklifi üzerine AK Parti Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
4646 sayılı Doğal Gaz
Yasası'nın (e) bendindeki konuya girmeden önce bir giriş yapmak istiyorum.
Biraz önce konuşma yapan Sayın Kılıçdaroğlu, bana bu konuşmayı
yapmamda bir zaruret meydana getirdi.
Ben, hem idarede hem
yargıda bulunmuş bir kardeşinizim. Ben, 1972'de Ankara'da, Ankaray'ın
yapılmasında, başta Sofretu firmasına verilen metro sisteminin
niçin durdurulduğundan bugüne kadar olan aşamaları bilen birisiyim.
Ben, yine, pek çok büyükşehir belediye başkanının, aynı partiden
olduğu için dava açılmayıp Danıştaya geldiği zaman, zaman aşımına
uğradığını görmüş, tanımış birisiyim. Hâlbuki, ben bunları dile
getirmek için huzurunuza çıkmadım.
Ben, şu konuları açıklamak
için huzurunuzdayım: Biz, Ankara Milletvekili olarak iki arkadaş
bir kanun teklifi yaptık. Bu teklifi yapmamızın gerekçesini anlatmak
için huzurunuzdayım. Bunu söylerken de bir giriş yapmayı düşünüyorum.
Ben, eski bir idareciyim.
1930 yılından beri 1580 sayılı Belediye Kanunu uygulanırdı. Bu Kanun'un
15'inci maddesinde, yetmiş iki tane belediye görevi vardı. Bu görevlerin
dışında bir göreve belediye girişirse, görevi kötüye kullanmış
olur, durdurulurdu, suçlu sayılırdı. Biz, AK Parti İktidarı döneminde
bu kanunları değiştirdik, hizmete yönelik hâle getirdik.
Yine, en çok, CHP'li arkadaşlarımızın
tenkit ettiği bir konu vardır. Derler ki "Sivil toplum kuruluşlarının
görüşleri alınmadan yapılır." diye sık sık dile getirilirdi. Baktım
ben yeni Belediye Kanunu'nun 76'ncı maddesine, orada "kent konseyi"
var. Kent konseyinde, muhalif-muvafık milletvekilleri de üye, toplum
kuruluşları da üye.
İşte, biz, bu kent konseyi
olarak zaman zaman Ankara'da da toplanıyoruz. Muhalif-muvafık sivil
toplum kuruluşları, bunları ayırmadan Ankara'nın problemlerini
görüşüyorduk. Raylı sistemdeki yavaşlama ve buna benzer aksaklıkların
niçin devam ettiğini Belediye Başkanından soruyorduk. Tıkanıklık
olduğunu anlayınca "Siz bir doküman hazırlayın." dedik.
"Biz bunu kanun tasarısı hâline, teklif hâline getirelim, hızlandıralım."
diye düşündük, bu teklifi onun için yaptık. Yani, yeni mevzuatımız
bize bu şekilde bir görev verdiği için, sayın muhalefet milletvekillerinin
de katılımları olan toplantılarda da dile getirildiği için bu konuyu
huzurunuza getirdik. Bunu,
bilhassa belirtmek istedim.
Ayrıca, yine Danıştaydan bir olay anlatacağım.
Henüz… İsmi bahsedilen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımızdan
önce büyükşehir belediye başkanlığı yapan kardeşlerimizin kurduğu
şirketler vardı. Bu belediye başkanı göreve gelince, o şirketleri
daha faal hâle getirdi. Bunun yasaya uygun olup olmadığı tartışıldı
ve göreve devamında sakınca görülmedi. Biz, yeni Belediye Kanunu'nun
geçici 5'inci maddesinde şirket kurma konusunu da ayrıca hükme
bağladık. Ondan dolayı da Belediyenin bu şekilde bir şirket kurarak
işlerlik kazanmasını istedik. Bundan dolayı da bu teklifi yapmış
bulunuyoruz.
Ben, şimdi, bu konuda
sizlere 4325 sayılı Kanun'la ilgili kısa bilgi vereyim. Bu, 1942 yılında
çıkarılmış bir kanundur. Bu Kanun'la ne yapıldı? EGO Genel Müdürlüğü
kuruldu. O kuruluş, bildiğiniz gibi, müstakil bütçeliydi, tüzel
kişiliği haiz ve özel hukuk hükümlerine tabiydi, Devlet İhale Kanunu'ndan
muaftı, Muhasebei Umumiye Kanunu'na tabi değildi. Bu kurum yıllarca
hizmetini sürdürdü. 2003 yılından itibaren, 4734 sayılı Kamu İhale
Kanunu ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'na tabi
hâle getirildi. Ondan sonra da hizmetini sürdürmeye devam etti.
1988 yılında EGO Genel Müdürlüğü ile BOTAŞ arasında, biliyorsunuz,
sözleşme yapıldı, bundan sonra da dağıtıma başlandı. Bunun üzerine,
Güvercinlik ve Maltepe'deki doğal gaz firmaları da kaldırıldı. O
günden bugüne hizmetler devam ederken, bugün mukayese etmezsek ne
kadar büyük mesafe alındığını belirtmek biraz zor olur. Ankara'da,
bu tesislerin hizmete girmesiyle, bu çalışmaların yapılmasıyla
hava kirliliğinin ne derece önlendiğini göz önünde bulunduralım,
unutmayalım. 1988'de 490 kilometre olan hattın bugün 4.683 kilometreye
ulaştığını da yine bilgilerinize sunuyorum. Ayrıca, 1988'de
95.774 doğal gaz abonesi varken, bugün abone sayısı 969.819'a ulaşmıştır.
Alınan mesafeyi de yine takdirlerinize sunuyorum. Ayrıca, on üç
ayrı bölgede yirmi dört saat sürekli görev yapılmaktadır. İstasyon
merkezleri sürekli çalışmaktadır, hizmetler hiçbir zaman aksamamaktadır.
Bir de bu arada, biliyorsunuz,
altyapı üstyapı geçitleri, havaalanı yolu… Bunları da demin değerli
kardeşimiz Polatlı yoluyla mukayese ederek dile getirdi. Giden
görür, gören bilir. Tutanaklara geçsin diye söylüyorum, aslında
cevap vermeyi bile fazla bulurdum ama, eğer havaalanı yoluyla sıradan
bir yolu mukayese eder, aynı birim fiyatlarıyla değerlendirmeye
tabi tutarsak, bunu, bize karşı koz olarak değil de gülünç olarak iddia
edilen bir firmadır derler, kamuoyu hiçbir zaman bunu kale almaz diye
düşünüyorum. İnşallah bundan sonraki mukayeselerinde bu tip örnekleri
vermezler diye düşünüyorum.
Şimdi, 2003 yılında,
4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ve 5018 sayılı Kanun'a tabi hâle geldi
ve sözleşme yapıldı. 397 sayılı Kanun Hükmünde Kararname gereği
çalışmalar devam ediyordu, ama, bu kadar yol, bu kadar metro yapıldıktan
sonra, biliyorsunuz ki bazı tıkanmalar oldu, biz istedik ki belediyeye
ışık tutalım, yön verelim, yalnız tenkit etmekle kalmayalım, engelleri
de kaldıralım. İşte, bu kanun teklifini yapmayı uygun gördük. Kendilerine,
önerilerinizi getirin, biz bunu yasa teklifi hâline getirelim dedik,
sonra bu teklifi hazırlayıp Büyük Millet Meclisine sunduk. Bu teklif,
daha sonra alt komisyona havale edildi, ondan sonra da son şeklini
aldı.
Bizim teklifimizle bu
yapılan aşamaları karşılaştırdığımızda, bu şirketle beraber kurulacak
şirketin anonim şirket olması uygun görüldü. Zaten, biz, genel olarak
şirket ismini vermiştik. Bunun Belediye Kanunu'na da uygun hâle geldiğini,
yerinde olduğunu gördük, bunu da tasvip ediyoruz.
Ayrıca, EGO'nun, hazineye,
BOTAŞ'a olan borçlarının kurulacak şirkete intikal ettirilmemesi
de karara bağlandı. Onun da yasa metnine konulmasında yarar gördük.
Doğal gazın özelleştirilmesiyle
ilgili öngörülen bir yıllık sürenin iki yıla çıkarılması da bu şekilde
uygun bulundu.
Ayrıca, borçların
anapara ödemelerinin, özelleştirme gelirlerinden elde edilecek
paranın bir ay içerisinde ödenmesi de bu şekilde garanti altına
alındı.
Ayrıca, EGO ve BOTAŞ
borçlarının devrinin, yasanın yürürlüğe girmesinden sonra başlatılması
da uygun bulundu. Böylece, bunun da garantiye alınması sağlanmış
oldu.
İş kaybı tazminatına
ilişkin hükümlerin metne alınması uygun görüldü.
Ayrıca, 4046 sayılı
Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun ve 4646 sayılı Doğal Gaz
Piyasası Kanunlarında olmayan hükümlerin, Ankara Büyükşehir Belediye
Meclisine verilmesi uygun görüldü. Demin de girişte bahsetmiştim,
yeni Belediye Kanunu'muz esnektir, günün şartlarına uygun hükümler
taşımaktadır. Ondan dolayı, bu atfın yapılmasını da ben yerinde
buldum.
Bu bakımdan, biz -bir
Ankara Milletvekili olarak- bu teklifin yapılmasının aynı zamanda
raylı sistemdeki tıkanıklığın giderilmesini, kredi almadaki belediyenin
karşılaştığı zorlukların ortadan kaldırılmasıyla Ankara'nın aksayan
hizmetlerinin de tekrar hızlanacağını, metro sisteminin de tümüyle
hizmete gireceğini, bunda bizim katkımız olacağını düşündüğümüz
için bu teklifi yaptık. Bu vesileyle sizlerin huzuruna çıktım. Ben,
biliyorum ki, bu teklif, kanunlaşır ise, Ankara'daki bugüne kadar
gurur duyduğumuz çevre yolları, metro, diğer yatırım hizmetleri
bundan sonra da süratle devam edecektir. Bu, bir şahsi mesele değildir,
Ankara'nın bir meselesidir. Ankara, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin
başkentidir. Buraya yapılan hizmet Ankara'ya ve dolayısıyla, Türkiye
Cumhuriyeti'ne bir hizmet olacaktır. Ben, bu bakımdan, teklifim uygun
görülürse, iyi bir kapı açılıp da hizmetlerin hızlanacağını düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Anavatan Partisi Grubu
adına Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan.
Sayın Özdoğan, buyurun
efendim.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 1425 sıra sayılı Doğal Gaz Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi hakkında Anavatan Partisi Grubu
adına, geneli üzerinde söz almış bulunmaktayım. Heyeti aliyenizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
son dönemde yangından mal kaçırır gibi Meclisin gündemine getirdiğiniz
kanun tasarı ve teklifleriyle, tıpkı bu kanun teklifinde olduğu
gibi, yaklaşan seçim öncesinde kendi bazı hesaplarınızı kapatma
telaşı içinde olduğunuzu muhalefet partileri olarak görüyoruz.
Ama, memleketin açık bıraktığınız hesapları sizi bekliyor.
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Bugün cuma.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Sayın Milletvekilim, cuma günleri hutbelerde "Allah'tan
kork" diye, biliyorsunuz, hocalar hutbe irat ederler. Bunu da size
hatırlatmak istiyorum.
Kanun teklifinin kendisine
gelmeden önce, içinde bulunduğumuz şu günlere siyasi olarak acilen
bir değinmek istiyorum.
Bakınız, değerli arkadaşlar,
alçak terör, dün 6 tane asker evladımızı bizden aldı ve yine dün bakın,
önceki gün istifa eden Terörle Mücadele Özel Temsilcisi Edip Başer'in
yardımcısı Emekli Tümgenaral Yaşar Karagöz, görevde kaldıkları
dönemde yaşadıkları zorlukları basına anlattı. Karagöz, Sayın
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın "her türlü desteği verdik" sözlerine
istinaden "Asla öyle değil, ne destek verdi ne destek verildi. Bir
tanesini söylesin lütfen." diye söylendi.
Sayın Karagöz, kendilerine
doğru düzgün hiçbir imkân sağlanmadığını, Bakanlıkta şoförler, temizlik
görevlileri ve çaycılar dışında kendilerini kimsenin kabullenmediğini,
başta Müsteşar Ömer Dinçer olmak üzere kimsenin kendilerini içine
sindiremediğini vurgulayan emekli Tümgeneral, randevu taleplerine
de asla cevap alamadıklarını, 28 Eylül 2006'da göreve başladıklarını
ve görevden ayrıldıkları güne kadar kendilerine sadece bir oda verildiğini,
kendilerine yeterli bilgisayar verilmediğini, fotokopi makinelerinin
altı buçuk ay sonra verildiğini ve fakslarının olmadığını, kendilerine
araç da tahsil edilmediğini söyledi.
BAŞKAN - Sayın Özdoğan,
istirham edeyim, konuyla ilgili görüşürseniz…
Bakınız, bunların bu
şeyle ilişkisi yok, yani, gazetelerde bu bilgiler var. Konuyla ilgili
konuşursanız memnun olurum.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Hemen bağlıyorum Sayın Başkan, hemen bağlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, soruyorum buradan Sayın Başbakana ve Hükûmete: Bu memleketin
hangi meselesi, bu memleketin hangi temel güvenlik ve bütünlüğü
meselesi sizin parti çıkarlarınızdan ve yangından mal kaçırır gibi
kendi çıkarlarınız için çıkardığınız yasalardan daha az önemli
olabilir diyor ve teklife geliyorum değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlar,
bu kanun teklifine gelince, EGO Genel Müdürlüğünün doğal gaz dağıtım
işi kurulacak bir şirket aracılığıyla özelleştirilerek, hazineye
ve BOTAŞ'a olan borçlarının ödenmesi sağlanacak. Buna göre, Ankara
Büyükşehir Belediyesi, düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren üç ay içinde doğal gaz dağıtım faaliyeti yapmak üzere anonim
şirket statüsünde yeni bir şirket kuracak. EGO'nun mülkiyet veya işletmesinde
bulunan doğal gazın şehir içi dağıtımı ile ilgili tüm altyapı tesisleri,
varlıklar, taşınır ve taşınmazlar, hak alacak ve borçlar iki ay içinde
EGO ile şirket arasında yapılacak protokolle yeni şirkete devredilecek.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Açba,
lütfen…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, Komisyon Başkanı sıralarda yok ve kanun görüşmesi yapılıyor.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Şirkete Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu tarafından otuz yıllık
dağıtım lisansı verilecek. Şirketin asgari yüzde 80 hissesi, düzenlemenin
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç iki yıl içinde Ankara Büyükşehir
Belediyesi tarafından özelleştirilecek. Ankara Büyükşehir Belediyesince
özelleştirmenin gerçekleştirilmemesi durumunda, dağıtım şirketinin
hisselerinin yüzde 80'i Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından
özelleştirilecek. Özelleştirme sonucu elde edilecek gelirden, öncelikle
EGO'nun, düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar, BOTAŞ Genel
Müdürlüğüne olan doğal gaz alım anapara borçları bir ay içinde defaten
ödenecek. BOTAŞ Genel Müdürlüğünün alacağını oluşturan tüm borçlara
ait faizler ve cezalar silinecek. Kalan özelleştirme geliri, Ankara
Büyükşehir Belediyesi bütçesine gelir kaydedilecek ve Büyükşehir
Belediyesi veya bağlı kuruluşlarının diğer borçları gerekçe gösterilerek,
herhangi bir kamu kuruluşunca haciz veya kesinti işlemi yapılamayacak.
Bu tasarıda, özelleştirme
ihalesini Özelleştirme İdaresi Başkanlığının değil, Ankara Büyükşehir
Belediyesinin yapması öngörülüyor. İhaleyi Belediyenin yapmasının
gerekçesi olarak da, özelleştirme gelirinin metro, park, bahçe, hayvanat
bahçesi gibi belediye hizmetlerinde kullanılması gösteriliyor.
Tasarıda, uzun süre
kamuoyunun gündeminde olan, EGO'nun BOTAŞ'a yaklaşık 800 milyon
YTL'lik borcuyla ilgili olarak ise, gaz şirketini devralacak şirketin
bu borçları devralması da öngörülüyor.
Değerli arkadaşlar,
ne tatlı işler bunlar değil mi? Bir büyükşehir belediyesi olacaksın,
çok borçlanacaksın, borçlarını ödemeyeceksin, sana her türlü ödeme
kolaylığı yapıldığı hâlde zahmet bile etmeyeceksin, sonra, Ankara
EGO'yu, ne için borçlandığının belli bile olmadığı şartlarda bu borçları
silmek için özelleştirmeyi planlayacaksın. Destekçin iktidar da
Mecliste parmak çoğunluğuna sahip olduğu için de bunu yasalaştıracaksın.
Ne de olsa, borçlanılan paralar siyasi propaganda amaçları için
kullanılacak. Tabii, seçimler çok yaklaştı. Erzak dağıtılıyor, kömür
dağıtılıyor, başka kim bilir ne dağıtılıyor ve kamunun kurum ve
imkânları bir siyasi partinin oy toplama aracı olarak kullanılıyor.
Sonra da, oluşan açığı kapatmak için bir şehrin kamusuna ait kurumu
özelleştiriyorsunuz. Bu ne karabasandır bu ülkenin üzerinde değerli
arkadaşlar, sormadan geçemeyeceğim. Bu nasıl bir toplum ve kamu düzenidir
diye değerli vatandaşlarıma sormak istiyorum ve bu nasıl bir siyasal
düzendir?
Bakın değerli arkadaşlar,
bu özelleştirme, Ankara halkının başına patlayacaktır. Özelleştirme
öncesi Ankaralıların ödediği doğal gaz birim hizmet amortisman bedeline
yüzde 10 oranında zam yapılacak. Yapılan bu zam, doğal gaz faturalarına
yüzde 1,5 zam şeklinde yansıyacak. Doğal gazın yanı sıra otobüs ve
metro işletmeciliği de yapan EGO'nun gaz dağıtımıyla ilgili faaliyetlerini
yürütmek üzere yasa yürürlüğe girdikten üç ay içerisinde bir anonim
şirket kurulacak. Bu şirkete EGO Genel Müdürlüğünün mülkiyet ve işletmesinde
bulunan doğal gazın şehir içi dağıtımıyla ilgili tüm altyapı tesisleri,
varlıklar, menkul ve gayrimenkul mallar ile doğal gaz alımıyla ilgili
borçlar ve her türlü haklar devredilecek.
Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumu, kurulacak şirkete Ankara'nın otuz yıl süreyle doğal gaz dağıtımı
için lisans verecek. Lisansın geçerlilik süresinin ilk on yılında,
dağıtım şirketi, abonelerden birim hizmet ve amortisman bedeli olarak
metreküp başına 5,5 sent, taşıma bedeli olarak da 0,0077 dolar para
alacak değerli arkadaşlar. 11'inci yıl ve sonrası bu bedeller şirketin
teklifi ve EPDK'nın onayı ile belirlenecek. Şirketin asgari yüzde
80 hissesi yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç bir
yıl içinde Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından özelleştirilecek.
Özelleştirme şartları Belediye Meclisince tespit edilecek. Bu tarihe
kadar özelleştirmenin gerçekleştirilmemesi durumunda dağıtım
şirketinin hisselerinin yüzde 80'i özelleştirilmek üzere Özelleştirme
İdaresi Başkanlığına devredilecek. Bunu, halkımızın bilmesi
için tekrar etmek mecburiyetinde kaldım. Özelleştirme sonucu elde
edilecek gelirden öncelikle EGO'nun BOTAŞ'a olan doğal gaz alımından
kaynaklı anapara borçları ile hazine garantili kredilerin anapara
borçları ödenecek. EGO'nun BOTAŞ'a olan borcunun anapara tutarı 550
milyon dolar. Hazine tarafından üstlenilen hazine garantili borçların
anapara tutarı ise 702 milyon dolar. Devir tarihi itibarıyla
EGO'nun bu iki kuruma olan 2 milyar dolarlık faiz borcu da silinecek.
Sonra, değerli arkadaşlar, Ankaralının zaten şişkin olan doğal gaz
faturası daha da şişme durumunda kalacak.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, EGO'nun abonelerden doğal gaz dağıtım karşılığı aldığı
birim hizmet amortisman bedeli her yıl EPDK'nın onayına sunuluyor. EPDK,
genellikle EGO'nun teklif ettiği fiyatı aşağı çekerek onaylıyor.
Gaz dağıtımı için kurulacak yeni şirketin on yıl süreyle abonelerden
metreküp başına 7,4 yeni kuruş alması öngörülüyor. Hâlbuki, şu anki
fiyat 6,6 yeni kuruş seviyesinde. 1 metreküp gazın ortalama fiyatının
53 kuruş olduğu dikkate alınırsa, yapılan yaklaşık yüzde 10'luk artışın
doğal gaz faturasına yansıması yüzde 1,5 oranında olacaktır.
Değerli arkadaşlarım,
birim hizmet amortisman bedelinde yapılan bu artış ve on yıllık fiyat
garantisi özelleştirilecek şirketi yatırımcılar açısından daha
cazip hâle getirecek. Ancak, Türkiye ortalaması 1,2 kuruş seviyesinde
olmasına karşın Ankaralılar zaten pahalı ödedikleri birim amortisman
hizmet bedelini daha pahalı ödemeye on yıl süreyle devam edecek. Yani,
kazığı yiyen maalesef Ankaralılar olacaktır.
Değerli milletvekilleri,
belediyecilik asla bu olmaz. Bu duruma da siyasi prim asla verilemez.
Bu ülkenin vatandaşı, asgari ücreti bin avro civarında olan Avrupalıdan
daha fazla doğal ücreti öderken, siyasi nedenlerle borç yapan bir
büyükşehir belediyesinin bu borçları silmek için özelleştirme yapması
sonucu daha da yüksek fatura ödeyemez, ödeyemeyeceği fatura gelmesin
diye kalorifer yakmak yerine yorganın altına giremez. Yani, Ankaralı
yorganın altına girecek bundan sonra. Bir hükûmet bunu vatandaşına
asla yapamaz, bunu reva göremez. Siyasi vicdana sığmaz bu tarz bir
politika değerli arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar,
burada olan şudur: Ankara Büyükşehrin borçları halka ödetilmektedir
ve önümüze koyduğunuz kanun teklifi, siyasi amaçlı ve kamu disiplininden
yoksun borçlanmaların bedelini milletin sırtına yıkmanın kanun
teklifinden başka bir şey değildir. Bunu, partinize hayırlı olsun
diyor, sizi millete ve Ankaralıya şikâyet ediyorum.
BOTAŞ, bundan önce
tahsil edemediği borçlarını dengelemek için doğal gazı zamlandırıyordu.
Geçtiğimiz yaz aylarında yapılan yüzde 6,8'lik zammın arkasında
çok sayıda enerji kurumuyla birlikte EGO'nun BOTAŞ'a olan borcu vardı.
Türkiye'de İZGAZ, İGDAŞ, EÜAŞ ve EGO gibi çok sayıda kuruma doğal
gaz sağlayan BOTAŞ, doğal gazı halka sattıkları hâlde kendilerine
olan borçlarını ödemeyen EGO gibi çok sayıda kurumun borcunu gerekçe
göstererek doğal gaza zam yapıyordu. Ankara Büyükşehir Belediyesine
bağlı EGO, toplam 903 milyon 380 bin YTL'lik borçla BOTAŞ'a en fazla borcu
olan ikinci kurumdu Türkiye'de. Ankara Büyükşehir Belediyesi, borcu
ödemek bir yana, zaman kazanmak için çeşitli hukuki yolları deniyor
ve borçlarını ödemiyordu. Belediye, bugüne kadar borcunun sadece
yüzde 5,5 gibi komik bir kısmını ödemiş durumdaydı.
Değerli arkadaşlar,
BOTAŞ'a 1 milyar YTL civarında borçlanmayı kendine hak gören Ankara
Büyükşehir Belediyesi, Ankaralılara doğal gazı oldukça yüksek
fiyatla satıyor, borçlu abonelerinin gözünün yaşına bakmadan doğal
gazı da gerektiğinde kesiyordu. Ankara Büyükşehrin borçları konusunda
bu kadar rahat olması, borçların yükünü Ankaralıların sırtına
yıkmasıyla ancak açıklanabilir.
Değerli arkadaşlar,
siz de bu kanun teklifinizle, AK Parti Grubu olarak, bu Mecliste borçları
halkın sırtına yıkma siyaseti üretiyorsunuz. En son ne oldu değerli
arkadaşlar? EGO'nun satılması aşamasına gelindi. Gelin, isterseniz,
bazı şeyleri beraber hatırlayalım: Geçtiğimiz kasım ayında, BOTAŞ,
Ankara Büyükşehir Belediyesine bağlı EGO'dan 830 milyon YTL'lik alacağını
tahsil edemeyince haciz yoluna başvurdu. BOTAŞ 5,5 milyon YTL'lik
alacağına karşılık olarak EGO'nun banka hesaplarına haciz uygulayınca,
Ankara Büyükşehir, BOTAŞ ile masaya oturmak zorunda kaldı. Ankara
Büyükşehir Belediyesi ile BOTAŞ yetkilileri arasında yapılan görüşmelerde
EGO'nun banka hesaplarında haczin kaldırılarak normal ödeme tarifesine
dönüldü.
İşte BOTAŞ'ın bu haciz
girişiminden sonra, Ankara Büyükşehir, çözümü EGO'yu özelleştirmede
ve yükü milletin sırtına yıkmakta buldu. AK Parti Hükûmetinin inayetiyle,
belediyenin borç politikasının sonuçları taş gibi Ankaralının
sırtına yıkılacaktır. Borca göre, siyasi hesaplara göre kamu idaresi
düzeninden başka bir şey değildir bu. Buna, değerli arkadaşlar, Tophane
jargonunda "tezgâh" denir biliyorsunuz. Buna ülke idare etmek,
belediyecilik yapmak değil, ancak ve ancak tezgâh denir. Kafaya göre
borç, hesaba göre özelleştirme, siyasi amaçlı kurtarma yasasından
başka bir şey değildir bu.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, Hükûmetin, Ankara Büyükşehir ile ortak siyasi hesapları
nedeniyle EGO'nun bu şekilde özelleştirilmesine ve Ankaralının sırtına
daha da ağır faturaların binmesine sebep olunmaktadır. Ankaralıyı
bu ağır cenderenin altına sokmakta bir an bile tereddüt etmeyen
Hükûmetin halk için ürettiği beş yıllık doğal gaz politikası, üşüyorsanız
kalın giyininden başka bir şey değildir. Çünkü, değerli arkadaşlar,
bu doğal gaz fiyatlarıyla kalın ve çift kazak giymekten başka artık
bir çare kalmamıştır dar gelirli vatandaşlarımız için bilhassa.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, AK Parti İktidarı döneminin bu konuya ilişkin bilançosu
ise şöyledir: Enerji sektöründe dışa bağımlılık daha da artmış, toplam
elektrik enerjisi üretiminde ithal doğal gaz kullanımı yüzde 45, ithal
kömür kullanımı yüzde 7 seviyesine ulaşmıştır. Bunun için dışarıya
her yıl yaklaşık 5-6 milyar dolar ödenmektedir. AK Parti Hükûmeti seçim
öncesinde enerjide dışa bağımlılığın, Mavi Akım ve benzeri doğal
gaz projeleri kapsamında al ya da öde anlaşmalarının yanlışlığını
vurgulayarak iktidar olmasına rağmen bu konularda çözüm üretememiş
ve sorumluluğu geçmişe yükleme kolaycılığına her zaman olduğu
gibi gitmiştir.
Son yıllarda doğal
gaz birim fiyatlarındaki aşırı yükseliş özellikle büyük şehirlerde
yaşayan vatandaşlarımıza her yıl yeni ağır ekonomik yükler getirmiştir.
Hükûmetin Acil Eylem Planı'nda özellikle belirtilmiş olmasına rağmen,
enerji fiyatları üzerindeki aşırı vergi yükleri kaldırılmamıştır.
Elektrik dağıtımı ve kullanımında yüzde 20 seviyesine varan kayıp
kaçak oranı yüksek vergi, ithal ve pahalı enerji anlaşmaları nedeniyle
dünya fiyatlarının çok üzerinde belirlenen enerji birim fiyatları
sanayicimizin belini bükmekte, rekabet gücünü giderek azaltmakta
ve istihdam probleminin çözümünü güçleştirmektedir. Kaçak akaryakıt
problemi ve kayıt dışılık artan bir hızla devam etmektedir.
AHMET RIZA ACAR (Aydın)
- Yeni şeyler söylemek gerek.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Kim laf attı, hangi arkadaş laf attı? Bir göreyim boyunu. Bir boyunu
göreyim ben. Sen petrol satıyorsun, yıllık ciron ne kadardı? Petrolcüsün
sen, yıllık ciron ne kadardı? Seni iktidarımızda inceleyeceğiz.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…
Sayın Özdoğan… Sayın Acar, lütfen…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Seni iktidarımızda inceleyeceğiz.
POAŞ ve TÜPRAŞ'ta elektrik
ve doğal gazın dağıtımında olduğu gibi şaibeli bir şekilde sürdürülen
özelleştirme faaliyetleri de ne yazık ki beklenen sonucu vermemiş,
üretim, yatırım ve istihdam problemleri çözülememiştir. Bir başka
ifadeyle, enerji sektöründe özelleştirmeler, yabancılaştırma ve
yağmacılığa dönüşmüştür.
Değerli arkadaşlarım,
AK Parti Hükûmeti uzun iktidar döneminde dünyanın en yüksek faturasını
Türk halkına layık bulmuş, doğal gazı, vatandaşı…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdoğan,
iki dakika ek süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar,
kent içi doğal gaz dağıtım ve uygulamaları da bu söylediklerimize
güzel bir örnektir. Doğal gaz piyasasının en önemli aktörlerinden
biri kentsel doğal gaz dağıtım lisansı alan şirketlerdir. Doğal gaz
dağıtım lisansı verilen kentlerde şebeke yapımı, konutlara gaz
verilmesi, sanayi tesislerinin doğal gaza dönüştürülmesi ve bu
gibi uygulamalarda düzenleyici teknik şartnamelerin hazırlanması
ve uygulanması görev, yetki, sorumluluğu kentsel gaz şirketlerine
devredilmiştir. Kentsel doğal gaz dağıtım şirketlerinin tümü için
geçerli olacak ülke çapında zorunlu uygulaması için iç tesisat,
servis hattı, şebeke yapım ve endüstriyel tesis doğal gaz dönüşüm
şartnameleri yoktur. Bu durumda, her kent ve şirketin uygulamaları
farklı olabilmektedir. Her kentte farklı uygulamalar olduğu gibi,
kentsel gaz şirketlerinin uygulamaları da yeterince denetlenemiyor.
Hükûmetin, çözümü
için adım atmadığı bir başka mesele de doğal gaz temininin çeşitliliğine
yönelik alternatiflerdir. Doğal gazda, Rusya ve İran'a aşırı bağımlılığın
tehlikeli sonuçlarını, geçtiğimiz yıl, Rusya'yla Ukrayna arasındaki
gaz kesintisinde ve İran'ın kış nedeniyle gaz akışını durdurması dolayısıyla,
hatırlarsanız, yaşamıştık. Sadece bu örnekler bile, doğal gaz temin
kaynaklarının çeşitlendirilmesinin önemini bize göstermektedir.
Öte yandan, başta Rusya olmak üzere çeşitli ülkelerle yapılan doğal
gaz alım sözleşmeleri, ticari sır içerdikleri gerekçesiyle sürekli
gizli tutulmakta ve kamuoyundan saklanmaktadır. Bu sözleşmelerin
noksansız uygulanmaları hâlinde, al ya da öde şartları, Türkiye'yi,
milyarlarca dolarlık ödeme yükümlülüğüyle karşı karşıya bırakabilecektir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür cümlenizi
alayım Sayın Özdoğan, buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, AK Parti Hükûmeti, iktidarı boyunca halka
evinde ayağını uzatıp sıcak sıcak oturmayı çok görmüş bir hükûmettir,
halka doğal gazı fahiş fiyatla vermiş bir hükûmettir, siyasi yandaş
belediyelerinin parasal hesapları için doğal gaz zamlarına geçit
vermiş bir hükûmettir. Ayrıca, doğal gazın olduğu yere doğal gazı fahiş
fiyatla veren Hükûmet, Anadolu'ya doğal gaz götürme konusunda çok
cimri davranmıştır.
Erzurum'da, doğal gazdan…
BAŞKAN - Sayın Özdoğan…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Hemen bitiriyorum.
BAŞKAN - Buyurun efendim,
yani…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- İzninizle, şu Erzurum'u bir söyleyeyim efendim.
BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu'na
da ek iki dakika vermiştim…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Hemen, şu Erzurum'u bir söyleyeyim izninizle efendim.
BAŞKAN - …açtığımda
teşekkür etti kendileri. Lütfen…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Efendim, daha konuşmayacağım. İzninizle, şu Erzurum'u bir söyleyeyim.
BAŞKAN - Hayır, yasal
hakkınız olduğu zaman konuşursunuz, onun bir mâniliği yok.
Buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Erzurum'da, değerli arkadaşlar, doğal gazdan istifade eden hane
sayısı hâlâ daha çok azdır ve Erzurum, hava kirliliğinin pençesine
düşmüştür. Erzurum'da ısınmadan kaynaklanan hava kirliliği, özellikle
akşam saatlerinde yaşlılarla çocuklar için tehlikeli olmaktadır.
Doğal gaz kullanımının henüz yaygınlaşmadığı Erzurum, hava kirliliğinde,
Türkiye'nin önde gelen illeri arasında yer alıyor.
BAŞKAN - Sayın Özdoğan,
şimdi, diğer arkadaşlara ben süre vermezsem, burada adil davranmamış
olurum.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Hemen bitiriyorum.
BAŞKAN - Bitiriyorsunuz,
ama iki dakika daha geçti. Nasıl bitireceksiniz?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Efendim, on beş saniyede bitiriyorum.
BAŞKAN - Buyurun efendim,
peki.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Doğal gaz kullanımının henüz yaygınlaşmadığı Erzurum, hava kirliliğinde
Türkiye'nin önde gelen illeri arasında dedik. Çevre ve Orman Bakanlığının
istatistiklerinde 12'nci sırada bulunan Erzurum'da, Kasım 2006 ortalamasına
göre, havadaki kükürtdioksit oranı 104 mikrogram, partikül madde
oranı ise 53 mikrogram. Bu, tehlikeli bir durumdur.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Saat 14.15'te toplanmak
üzere birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 12.45
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 14.22
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 112'nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
1425 sıra sayılı teklifin
tümü üzerindeki görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi söz, şahsı adına
Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün… Yok.
Şahsı adına Erzurum
Milletvekili Mustafa Ilıcalı.
Buyurun Sayın Ilıcalı.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ILICALI (Erzurum)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önce hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Ankara Milletvekilleri
Eyyüp Sanay ve Nur Doğan Topaloğlu'nun, Doğal Gaz Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi üzerine şahsım adına
söz aldım. Konuşmama başlamadan önce, 22'nci Dönem beraber görev
yaptığımız Cumhuriyet Halk Partili Milletvekili Sayın İlyas Sezai
Önder'e Allah'tan rahmet diliyorum, ailesinin, Cumhuriyet Halk Partisinin,
Millet Meclisimizin, milletimizin başı sağ olsun. Ayrıca, iki gün
önce Ankara'da yapılan terör saldırısını da nefretle kınıyor,
ölenlere Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Bu teklif üzerinde
söz almamın nedeni, benden önce söz alan Cumhuriyet Halk Partinin
sözcüsü Sayın Kılıçdaroğlu'nun protokol…
BAŞKAN - Sayın Ilıcalı,
siz şahsınız adına söz aldınız, yani, siz şahsi görüşlerinizi açıklayınız,
sizden önceki söz alanlara…
MUSTAFA ILICALI (Devamla)
- Ben şahsi görüşlerimi açıklayacağım, bunu Türkiye Büyük Millet
Meclisinin üyeleriyle paylaşacağım.
BAŞKAN - Söz alma sebebiniz,
konuşmanız içindi, yani, onun konuşmasıyla ilgili değildir, onu demek
istiyorum.
MUSTAFA ILICALI (Devamla)
- Değil, o zaman düzeltiyorum.
BAŞKAN - Görüşlerinizi
ona göre beyan edin.
MUSTAFA ILICALI (Devamla)
- Görüşlerimi değerli milletvekilleriyle paylaşmak istiyorum. Burada,
tabii ki özellikle de milletvekillerini çok yakından ilgilendiren,
en fazla Esenboğa Havaalanı'nı kullanan kişileriz milletvekilleri
olarak. O açıdan da yapılmış olan protokol yolu, Özal Bulvarı bizler
için ve ülkemiz için son derece önemli bir gelişme olmuştur ve seyahat
süresini, buradan orijin olarak Türkiye Büyük Millet Meclisini
alırsak, proje hızındaki 2 katına varan bir artıştan dolayı, en az
bir on beş dakikalık kısalmaya neden olmuştur. Tabii, dört ay gibi
de kısa bir sürede gerçekleşmiştir.
Buradaki görüşlerimi
şu şekilde paylaşmak istiyorum: Bir kere, bu yol son derece önemli
olmuştur, gerekli bir yoldur, standartları da oldukça yüksektir. Yani,
hemen hemen, tam erişme kontrollü bir yol demesek bile, kısmi bir erişme
kontrollü yol olarak ekspres yol standartlarına oldukça yakın bir
yoldur. 2x2'lik, oldukça düşük standartlı bir yoldan, bir yönde 4 şerit
olacak şekilde 2x4'e ulaşmıştır. Platform genişliği 40 metredir. Yapılan
yol 15 kilometre olup, tabii, bu yolun içerdiği sanat yapıları, yapılmış
altyapı işleri, üstyapıyı koyduğumuz zaman, bu yolun standardı bu
kadar yüksek, güzel, bunda hepimiz hemfikiriz.
Maliyeti yönünde,
daha ucuz olabilir miydi, burada neler olabilirdi? Bunu karşılaştırmak
için size bazı rakamlar vermek istiyorum. Bu yol 15 kilometre olup,
8 tane alt geçit içermektedir. Bu alt geçitlerin sadece maliyeti
37 trilyondur. 10 tane yaya üst geçidi, 15 kilometrelik kanalizasyon,
yağmur suyu, doğal gaz, kaldırım, orta refüjü, aydınlatması, ağaçlandırması,
yatay-düşey işaretlemesi, en iyi üstyapı olan sıcak bir karışım üstyapıdan
meydana gelmekte olup, yolun maliyeti de 80 trilyon civarındadır.
Bu yolu Karayolları
Genel Müdürlüğünden aldığım bazı rakamlarla karşılaştırmak istersek,
bugün 12 metrelik bir yolun sıcak karışım olarak kilometresinin maliyeti
2 trilyondur. Bu yolun platform genişliği de 40 metre olduğuna göre
(40:12=3,3) çarptığımız zaman 6,6 trilyona gelmektedir ki, bunu da
15'le çarparsak 99 trilyon liralık bir maliyet çıkmaktadır. Yani, 99
trilyona göre Ankara Büyükşehir Belediyemizin bunu 80 trilyona
mal etmesindeki, bu maliyetteki avantajın en büyük nedeni, toprak
işlerinin bizzat belediye tarafından yapılmış olmasıdır. Yani,
rakam olarak oldukça avantajlıdır.
Diğer taraftan, biz
bu yolu şeyle karşılaştıracak olursak, otoyol standardına yakın olduğunu
söylemiştim. Ekspres yol standardında bir yol. Böyle bir otoyol (4 şerit
demiyorum, 2x3) 8-10 milyon dolar dediğimiz zaman, buna göre de bu
yolu 15 kilometre hesapladığımız zaman 195 trilyon civarında bir
maliyet çıkacaktır. Yani özet olarak, yıllarını bu konulara vermiş
bir kişi olarak, buradaki rakamın oldukça uygun olduğunu burada
sizlere ifade etmek istiyorum.
Diğer taraftan, aydınlatma
konusunda son derece güzel bir aydınlatma yapılmıştır, gerek üstten
gerek… Bu yolu seyahat edenler, yolun güvenliği açısından aydınlatma
oldukça önemlidir. Burada da tabii, aydınlatmada kullanılan direkler
de oldukça özeldir. 6060 alüminyum, T 66 temparli aydınlatma direkleri
kullanılmıştır.
Bunların maliyetiyle
ilgili de sizlere bilgi verip paylaşmak gerekirse, bunların maliyeti
de 2 milyon 900 bindir ve bu yolun, bu kullanılan malzemenin hizmet
ömrü oldukça yüksek ve aydınlatma kapasitesi de çok fazladır, 600
vattır. Tabii, ana arterlerde 600 vat, diğer taraflarda 250 ile 450
arasında değişmektedir.
Bu arada tabii, yolun
ne şekilde yapıldığını da yine sizlerle paylaşmak lazım. Bu yolun,
önce, bir kere, projelendirilmesi Ankara Büyükşehir Belediyesi
tarafından yapılmıştır. Büyük sanat yapılarının projesinde dışarıdan
hizmet alınmıştır. Onun haricinde, tabii, bu projeler yapıldıktan
sonra, biraz önce de söylediğim gibi, ihale aşamasında toprak işlerini
belediye yapmıştır. Diğer firmaların isimleri bellidir. İşte, esas
işi yapan firma Ünal Yapı, direklerle ilgili firmanın Almet Metal
olduğunu Ankara Belediyesinden öğrenmiş bulunuyorum. Bunlar
gizli değildir, kimin ne yaptığı bellidir.
Tekrar sizlerle paylaşmak
istediğim en önemli konu, Türkiye'nin başkenti Ankara'ya yakışır
çok güzel bir yol olmuştur. Bir yol mühendisi olarak, yolun standartları
olarak, yatay kurp yarıçapları olarak, boyun eğimler olarak ve burada
tekrar ediyorum, güvenli yapılabilecek proje hızı itibarıyla eskiye
göre en az 2 kat artırılmıştır. Eski yol da, biliyorsunuz, 2x2 idi,
ama standartlar oldukça düşüktü. Bu manada da güzel, konforlu, güvenli bir seyahat
etme imkânı çıkmıştır.
Maliyet itibarıyla
da, çok rahatlıkla size söyleyebilirim ki, Karayollarından almış
olduğum rakamlarla karşılaştırdığımız zaman, oldukça uygun bir
rakamdır. Sadece bir sıcak karışım olarak 12 metrelik bir yolun -sadece
sıcak karışım, üstyapı diyorum- maliyeti 1 trilyondur. Bunu bir kere
daha vurguluyorum. Altyapıyı da koyduğumuz zaman 2 trilyondur.
Değerli milletvekilleri,
ayrıca, iki yolu birbiriyle karşılaştırdığınız zaman, bunun kilometresi
şu kadar bu şu kadar; bu, buna göre pahalıdır diyemeyiz. Çünkü, projesinde
toprak işlerinin hacim miktarı, kullandığınız sanat yapılarının
sayısı ve altyapıyla ilgili koyduğunuz tesisler, yolun peyzajı,
aydınlatılması bunlar ayrı ayrı şeylerdir. Yani, kilometre olarak
birim aynı görülse de yapılacak işlemler çok farklı olduğundan,
yanlış neticeler verir. Bu açıdan, bunlara dikkat etmemiz gerekir
diyorum ve son derece avantajlı bir yola sahip olduğumuzu, inşallah,
bütün ülkemizdeki yol standardının da aynı şekilde artmasını diliyorum.
Diğer taraftan, bildiğiniz
gibi, bölünmüş yollarımızda da trafik güvenliği açısından önemli
mesafeler alınmış, yol standartları artmış, tabii, burada sadece
kara yolunu konuşmuyoruz. Yine, Hükûmetimiz, ulaşım türleri arasındaki
dengeyi sağlayacak hava yolunun, diğer taraftan deniz yolunun payını
artırması yönünde önemli adımlar atmış, türler arasındaki dengenin
sağlanması yönünde de bu dönemde, gerek Hükûmetimizin yaptığı işler
gerek Meclis olarak verdiğimiz destekler küçümsenmeyecek kadar büyüktür.
Diğer taraftan, -Erzurum
Milletvekiliyim- benden önce bir Erzurum Milletvekilimiz de doğal
gazla ilgili bazı bilgiler verdi. Şunu söyleyebilirim ki, Erzurum
da, doğal gazı alan ilk 9 ilden biri olmuştur. 7 Haziran 2004 günü
Enerji Bakanımız Sayın Hilmi Güler ve Sağlık Bakanımız Recep Akdağ,
Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu Başkanımız Yusuf Günay'ın katıldığı
törenle ilk adım atılmış…
Şu anda, sizlere, fazla
zaman almadan şunu söyleyebilirim: 2006 başında (A) tipi 26 bin metreküp/saatten,
2007 başında 75 bin metreküp/saate çıkmıştır. (B) istasyon sayısı 14
adetten 30 adede, çelik hat 20 kilometreden 30,8 kilometreye, polietilen
hat 137 kilometreden 241'e; servis kutusu sayısı 2.378 adetten
9.194'e, abone sayısı ise 9.567'den 23.140'a çıkmıştır.
Bildiğiniz gibi, Erzurum,
rakım itibarıyla yüksek bir şehirdir. Hava kirliliğini de en fazla
hisseden bir şehirdir, ama, bu yapılan yatırımlarla beraber, burada
hava kirliliğinde de önemli düşüşler olduğu, gerek Çevre Bakanlığımızın
ölçümlerinden gerek ilgili birimlerin ölçümlerinden rahatlıkla
görülebilir.
Projenin şu anki mevcut
durumu itibarıyla 60 bin aboneye doğal gaz verilecek şekilde bir
altyapı hazırlanmıştır, maliyeti de yaklaşık 16 milyon dolardır. Kış
ve tarım turizminde çok büyük bir cazibe merkezi olan Erzurum'umuzun
bir cazibe merkezi olmasındaki atılan en önemli adımlardan biridir.
Bu vesileyle, burada Hükûmetimizi temsil eden Sayın Bakanımın şahsında,
Erzurumlular olarak, Hükûmetimize teşekkür ve şükranlarımızı sunuyoruz.
Doğal gazdaki adım, ulaşım alt yapısındaki adım, hava yolundaki muazzam
gelişmeler Erzurum'u cazibe merkezi hâline getirmiştir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MUSTAFA ILICALI (Devamla)
- Burada bu bilgileri de şunun için veriyorum: Yani bir şeyi eleştirdiğimiz
zaman, rakamları koymak lazım. Ben, o eleştiriyi görünce, hemen, ilgili
doğal gaz biriminden faksı aldım. Ne kadar verdiğimiz burada beli,
kayıtlı, belgeli. Bu rakamlar da gösteriyor ki, doğal gaz konusunda
oldukça önemli adımlar atılmıştır ve inşallah da 60 bin aboneye ulaşacak
şekilde de bu çalışmalar hız kesmeyecektir, çünkü 2011 yılında Üniversite
Uluslararası Kış Oyunları'nın yapılacağı bir şehrin, layık olduğu
yere gelmesi mutlaka ki sağlanmış olacaktır. Atılmış adımlar da bunun
böyle olacağını göstermektedir.
Yapılan yüksek standartlı
yolları da standart olarak kabul edip "Çok güzel." deyip, ama
bir eleştirme yapmak istediğimiz zaman da benim, yani özellikle önerim,
bu işin çalışanı, bir uzmanı olarak: Birimleri karıştırmamak lazım,
eleştiri yaparken de çok iyi rakamlar bulmak lazım, ona göre karşılaştırmak
lazım.
Ben, bu hepsinin, yolun
da, doğal gazın da ülkemiz için, bölgemiz için çok önemli güzellikler
olduğunu düşünüyorum. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum, siz
değerli milletvekillerini de saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarımızdan iktidar ve muhalefet grubundan
konuşan arkadaşlara, doğal gazla ilgili olarak bir kanunu konuştuğumuzu,
doğrusu, her iki grup için de hatırlatmak ister, takdirlerinize sunarım.
Yani "Yolların standardı şöyle oldu, böyle oldu." ayrı
bir mesele. Muhalefet, bunu gündeme getiriyor, iktidar sözcüleri
mecburen cevap veriyor, ama konumuzun doğal gaz olduğunu bütün milletvekili
arkadaşlarımıza arz ederim.
Şahsı adına İstanbul
Milletvekili Ali Kemal Kumkumoğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım,
1425 sıra sayılı bu Kanun Teklifi üzerinde şahsım adına söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
hepimiz biliyoruz, Meclis, normal seçim süreçlerine girilmiş olan
geçmiş dönemlerden çok daha farklı bir anlayışla yoğun bir çalışma
temposu içerisinde. Bunun iktidar partisi tarafından gerekçelendirilme
biçimi: "Bir seçime gideceğiz, seçim süresi boyunca iktidar
partisinin tamamlayamadığı ama toplum için çok önemli saydığımız
birtakım yasal düzenlemeler var; bu yasal düzenlemeleri bu seçim
takvimine tam anlamıyla girilmeden, listeler açıklanmadan, çok yoğun
bir çalışma temposuyla tamamlamak ihtiyacı içerisindeyiz. Böyle
bir ihtiyaç nedeniyle Meclisi böyle bir tempolu ve yoğun çalışma
süreci içerisine soktuk, atmosferi içerisine soktuk."
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
ben, öncelikle size şunu sormak istiyorum: Şu görüştüğümüz teklifin
-teklif sahipleri de bu sorunun cevabını verebilir- bu aciliyeti
nereden gelmektedir? Yani bu düzenlemede mesela iki yıllık bir zamandan
bahsedilmektedir. Bir şirket kurulacak, kurulacak şirket iki yıl
içerisinde eğer bu doğal gaz şirketini satamazsa denilerek… Tabii,
bunları daha ileriki süreçte izah etmeye çalışacağım, bu konularla
ilgili düşüncelerimi. Ama teklif bir taraftan iki yıllık bir zaman
dilimi önerirken, bir taraftan da bu yoğun, tempolu çalışma süreci
içerisinde aciliyeti vardır diye Meclisin gündemine getirilmesinin
sebebini nedir? Arkadaşlarımız, çok ilgili arkadaşlarımız belli
ki, teklifi getiren arkadaşlarımız, -Büyükşehir Belediye Başkanı
burada yok, bürokratları burada yok, ilgili bakan burada yok, onların
herhâlde haberi dahi olmadan- Ankara'yla ve Ankara'nın sorunlarıyla
çok ilgili olan milletvekili arkadaşlarımız, onlara rağmen bir kanun
teklifi getirmişler ve bu teklifin, aciliyeti nedeniyle de bu dar,
sıkışık zaman dilimi içerisinde tartışılmasını uygun görmüşler!
Buna mı inanmalıyız değerli arkadaşlarım, yoksa, artık, Ankara Büyükşehir
Belediye Başkanının bile "Bu önümüzdeki seçimde AKP'nin suyu
ısındı, artık AKP'nin iktidar olma şansı yoktur. Eğer AKP'nin dışında
bir iktidar kurulursa, bu çok özel, sadece Ankara Belediyesi için
düzenlenmiş, Ankara Belediyesi adına çok özel bir düzenleme getiren
bu yasa teklifinin bundan sonra kurulacak hükûmet tarafından kabul
edilmesi diye bir ihtimal kesinlikle söz konusu değildir." kanaatinden
hareket edilerek mi buraya getirilmiş?
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Hiç alakası yok.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, öncelikle şunu vurgulamak isterim:
Siz kabul etseniz de etmeseniz de Büyükşehir Belediye Başkanınız,
bu teklifi bu sıkışık zaman dilimi içerisinde bu Meclisin gündemine
getirerek, esasen, zımnen de olsa, AKP'nin önümüzdeki seçimde iktidar
şansının kalmadığını kendisinin kabul ettiği anlamına gelir.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Bana
değil, bana değil, bu soruyu Büyükşehir Belediye Başkanınıza sorun.
Bu soruyu Büyükşehir Belediye Başkanınıza sorun. İki yıllık zaman
dilimi içerisinde satılabilecek bir şirketin aciliyetinin ne olduğunu,
o zaman, burada kim cevaplandıracaksa, hangi sebeple bu böyle bir
aciliyet kesbediyorsa, bunu, ilgili olan arkadaş her kimse, gelir,
bu kürsüden, iktidar partisi adına seslendirir. Benden size söylemesi,
Büyükşehir Belediye Başkanınız, o anlı şanlı, o işte her şeyi yapan,
her şeyi becerdiği söylenen Büyükşehir Belediye Başkanınız, artık,
partinizin, önümüzdeki yapılacak seçimde iktidar olamayacağı
kanaatine ulaşmıştır.
RECEP YILDIRIM (Sakarya)
- Yüzde 80'le geliyoruz.
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Bu iki yılı yukarıda birlikte verdik Sayın Kumkumoğlu,
siz de vardınız.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bu, garip bir yasa, gerçekten garip
bir yasa. Bir yasal düzenleme yapıyoruz. Bütün belediyeler, yani,
doğal gazın taşındığı bütün illerin belediyeleri, bu doğal gaz taşıma
işiyle sorumlu. Bütün büyük şehir belediyelerinde bu sorumluluk
büyükşehir belediyelerine ait. Şimdi, biz, sadece Ankara Belediyesiyle
ilgili olarak bir düzenleme yapıyoruz. Ben, teklif sahiplerine
sormak istiyorum, niye? Niye sadece Ankara Belediyesi? Ne özelliği
var Ankara Belediyesinin? Niye İstanbul Belediyesi değil?
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Finansal sıkıntı var.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Eğer yaptığınız şey doğru bir şeyse, eğer yapılan şey doğru
bir uygulamaysa, o zaman, bu uygulamanın, Ankara'da başka, İstanbul'da
başka, Eskişehir'de başka, Bursa'da, İzmir'de başka olması savunulamaz.
Eğer doğru değilse bu, o zaman, bu teklifin buraya getirilmesinin
özel bir anlamı olsa gerek.
Değerli arkadaşlarım,
bir Büyükşehir Belediye Başkanınız var, giderken ağalar, beyler gibi
gidiyor; önünde bir şey dağıtan arabalar, arkasında başka bir şey dağıtan
arabalar!
RECEP YILDIRIM (Sakarya)
- Yakışıyor ama.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Yediği önünde yemediği arkasında. Ama, şimdi önümüze
gelen teklifle görüyoruz ki, Sayın Büyükşehir Belediye Başkanının,
bu, yediği önünde yemediği arkasında, önündeki bir kamyondan başka
şeylerin, arkasındaki bir kamyondan başka şeylerin dağıtılarak
güzergâhlardan geçen bu Belediye Başkanının konumu, hani, şu ilkokul
sıralarında hepimizin okuduğu bir meşhur ağustos böceğiyle karınca
hikâyesi vardı, o hikâyedeki ağustos böceğine benziyormuş bu meşhur
Ankara'nın Büyükşehir Belediye Başkanı. Kış geldi… Her şeyi dağıtan,
her şeyi veren, Türkiye'nin en büyük imkânlarına sahip bir Belediyenin
Başkanı durumunda olan ve zenginler ve bağımlılar yaratmak noktasında
olağanüstü beceri sahibi olan bir Belediye Başkanı, gece gündüz
mahallelerde, sokaklarda, her vesileyle, siyaseten güçlü olmak,
siyaseten malzeme oluşturmak adına herkese bir şeyler dağıtarak
vatandaşın gönlünü kazanmaya çalışan Belediye Başkanı, yaz aylarında
hiçbir şey yapmadan, sadece öten ağustos böceklerine… (AK Parti sıralarından
gürültüler)
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) -
Yüzde 50'nin üzerinde oy almış bir Belediye Başkanı, ne konuşuyorsun?
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu,
şimdi, burada, bu bahsettiğiniz Sayın Belediye Başkanı yok; bunun
adına çıkıp savunacaklar yok.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) -
Yüzde 50, yüzde 40 oy almış bir Belediye Başkanı…
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Sayın Başkanım, zaten asıl mesele de o.
BAŞKAN - Yani, konuyla
ilgili eleştiriyi yaparsanız…
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Sayın Başkanım, tam, konuyla ilgili konuşuyorum; asıl
mesele o zaten, meselelerden biri de o.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) -
Tenkidinizi yapın, ama bu kadar da olmaz!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Yani, niye Büyükşehir Belediye Başkanı burada yok? Hangi
sebeple Büyükşehir Belediye Başkanı burada yok? Yani, bu Büyükşehir
Belediyesini kurtaracak bu düzenlemeyle ve sadece Ankara Büyükşehir
Belediyesini ilgilendiren bu düzenlemeyle ilgili olarak niye
Büyükşehir Belediye Başkanı burada yok?
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Burada nasıl olacak ya?
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
- Belediye Meclisi mi burası?
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Burası Belediye Meclisi mi de burada olacak kardeşim?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Büyükşehir Belediye Başkanının böyle bir düzenleme
nedeniyle Meclisin karşısına geçebilmeye yüzü mü yok acaba? Evet,
Büyükşehir Belediye Başkanının problemi budur. Yoksa, Büyükşehir
Belediye Başkanı kendisine yönelik bu tür eleştirilerin, cevabı
olmayan, kendisi tarafından cevabı verilemeyecek bu tür eleştirilerin
olacağını önceden kestirmese, hiç şüpheniz olmasın, Büyükşehir
Belediye Başkanı bütün kadrosuyla birlikte hem bu salonda, bu sıralarda
olurdu, geri kalan bürokratları da içeride veya bu tarafta kulislerde
bulunurdu. Biz, büyükşehir belediyeleriyle ilgili olarak ilk defa
bir yasal düzenleme yapmıyoruz buralarda.
Sayın Büyükşehir Belediye
Başkanı, daha önce kendisiyle ilgili, kendi belediyesiyle ilgili
yapılan bütün düzenlemeleri, kendisine dönük bütün eleştiriler
konusunda, bütün televizyonlarda, her gün birine çıkarak, her gün
bir yerlerde birileriyle tartışarak bu konudaki haklılığını anlatmaya
çalışırdı. Siz, Büyükşehir Belediye Başkanını, sadece kendisine
ait olan bu düzenlemeyle ilgili olarak hiçbir televizyonda hiçbir
şey söylerken, hiçbir şey konuşurken gördünüz mü? Hayır, göremezsiniz.
"Sin, külahım görünmesin." Mecliste yok, kuliste yok, televizyonda
yok.
Ankara'yla çok ilgili
olduğunu söyleyen iki milletvekili arkadaşımız, Belediyenin tamamen
bilgisi dışında, kendilerinin Ankara konusundaki hassasiyetlerinden
yola çıkarak bir kanun teklifi hazırlamışlar ve bu teklif, şimdi burada
görüşülüyor; Büyükşehir Belediyesinin bürokratlarının bile,
Büyükşehir Belediye Başkanının bile olmadığı bir ortamda.
Değerli arkadaşlarım,
o sebeple, bu kanun gerçekten garip bir kanundur. Bu kanun garip bir
kanundur, çünkü, bütün belediyelerin böyle bir varlığı olmasına
rağmen, bu, sadece Ankara Belediyesi için düşünülmüş bir kanundur.
Sadece bu bile bu kanunun garipliğini ortaya koymaya yeter.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu,
konuşmanızı tamamlayınız efendim.
Buyurun.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Toparlıyorum.
Niye Ankara Büyükşehir
Belediyesi? Çünkü, Ankara Büyükşehir Belediyesi kendisine sağlanan
böyle olağanüstü bir imkânı har vurup harman savurmuş, sınırları 50
kilometre çapında bir daire içerisine alınmış Ankara Büyükşehir
Belediyesinin bütün kaynaklarını, bütün imkânlarını tüketerek,
parasını vatandaştan peşin olarak aldığı doğal gazın paralarını
ödeyemez, müflis bir belediye başkanı hâline veya belediye başkanlığı
hâline getirilmiştir.
MAHMUT GÖKSU (Adıyaman)
- Belediye Başkanı kuliste seni dinliyor, buraya gelemiyor. Buraya
gelse, cevabını da verecek. Genel Kurula gelemediği için…
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Evet, evet.
Devamını 1'inci maddede
söz aldığımda söyleyeceğim.
Umarım, Büyükşehir
Belediye Başkanı, her zaman olduğu gibi, aynı cesareti gösterip,
şimdi buradan kendisine bu eleştirileri yönelten milletvekillerini,
başka platformlarda, birlikte bu konuyu tartışmaya çağırır, davet
eder.
Teşekkür ediyorum,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MAHMUT GÖKSU (Adıyaman)
- Buraya gelme şansı olsa, gelecek. Kuliste dinliyor da Genel Kurula gelemiyor.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Çık da konuş, çık da konuş.
MAHMUT GÖKSU (Adıyaman)
- Çıkar konuşurum da.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sen şimdi geldin ya, daha önce ne söylediğini bilmiyorsun ki! Şimdi
geldin.
MAHMUT GÖKSU (Adıyaman)
- Ben de şimdi yanından geliyorum işte.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Ne söylediğini bilmiyorsun ki!
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Talimat mı aldınız?
BAŞKAN - Sayın Özdoğan
soru-cevap için girmişsiniz, soru soracak mısınız?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
- Evet.
BAŞKAN - Buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Aracılığınızla Sayın
Bakana birkaç soru tevcih etmek istiyorum:
Bu kanun teklifinin
EGO'nun özelleştirilmesinden çok, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı
Melih Gökçek'in kamu kaynaklarını israf etmesi, kullanılması gereken
yerlere kullanmayarak, hesapsız kitapsız popülist yatırımlar
için harcaması nedeniyle yüklendiği borçlardan kurtarılması ve
kayırılmasına yaradığı açıktır. Bu borçların bu şekilde tasfiye
edilmesinden önce, alınan kredilerin, BOTAŞ'a ödenmeyen doğal gaz
bedellerinin nerede, ne şekilde harcandığının kamuoyuna açıklanması
gerekliliği ortadadır. Bu çerçevede:
Bir: Ankara Büyükşehir
Belediyesinin hazine garantili olan vadesi geçmiş borçlarının
faizleri ve ferîleriyle beraber miktarı ne kadardır? Söz konusu
borç hangi projelerden kaynaklanmaktadır?
İkinci sorum: Söz konusu
krediler Büyükşehir Belediyesi tarafından yerinde kullanılmış
mıdır? Bu hususta, ilgili bakanlıklarca denetim yapılmış mıdır?
Üçüncü sorum: Ankara
Büyükşehir Belediye Başkanının popülist ve savurgan yaklaşımı
nedeniyle heba edilen kredilerin faizlerinin ve ferîlerinin silinerek
uğranılan zararın BOTAŞ'a, hazineye ve dolayısıyla halkımıza
yükletilmesi ne derece doğrudur?
Son sorum: Anlaşıldığı
kadarıyla, Ankara Büyükşehir Belediyesi, kullandığı kredileri
ve doğal gaz alım bedellerini kararlı bir şekilde ödememiştir. Ödememe
hususunda iyi niyetli olmadığı ve zaten ödenmesi düşünülmediğine
göre, burada Büyükşehir Belediye Başkanının kamu görevlisi olarak
kasıtlı ve kusurlu davrandığını düşünüyor musunuz? Bu kasıt ve kusurdan
dolayı Melih Gökçek hakkında soruşturma açılması düşünülmekte midir?
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Bakanım.
ADALET BAKANI FAHRİ KASIRGA
- Yazılı cevap vereceğiz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Tamam.
Tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini...
HALUK KOÇ (
BAŞKAN - Arayacağım Sayın Koç.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Genel
merkezde listeye gitmişlerdir!
BAŞKAN - Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.49
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 14.57
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 112'nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
1425 sıra sayılı Kanun
Teklifi'nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Teklifin maddelerine
geçilmesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi,
teklifin maddelerine geçilmesini tekrar oylarınıza sunacağım
ve karar yeter sayısını arayacağım.
Maddelerine geçilmesini
kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, maddelerine
geçilmesi kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi okutuyorum:
DOĞAL GAZ PİYASASI KANUNUNDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- 18.04.2001 tarihli
ve 4646 sayılı Doğal Gaz Piyasası Kanununun Geçici 3 üncü Maddesine
aşağıdaki (e) bendi eklenmiştir.
"e) Bu bendin yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren üç ay içinde Ankara Büyükşehir Belediyesi
tarafından 6762 sayılı Kanuna göre doğal gaz dağıtım faaliyeti
yapmak üzere anonim şirket statüsünde yeni bir şirket kurularak EGO
(Ankara Elektrik ve Havagazı Müessesesi) Genel Müdürlüğünün mülkiyet
ve/veya işletmesinde bulunan doğal gazın şehir içi dağıtımı ile ilgili
tüm alt yapı tesisleri, varlıklar, taşınır ve taşınmazlar, hak, alacak
ve borçlar (EGO Genel Müdürlüğünün devir tarihine kadar BOTAŞ'a
olan doğal gaz alım borçları ile Hazine Garantisi altında ve dış borcun
ikrazı sureti ile EGO Genel Müdürlüğüne doğal gaz yaygınlaştırılması
ve dağıtım şebekesi kapsamında sağlanan dış krediler hariç), leh
ve aleyhe açılmış olan davalar ile icra takipleri ve iş mevzuatına
tâbi personel, şirketin kurulduğu tarihten itibaren iki ay içinde
EGO Genel Müdürlüğü ile şirket arasında yapılacak protokolle şirkete
devredilir. Devir işlemlerinden doğan kazanç kurumlar vergisinden,
devir kapsamındaki mal teslimi ve hizmet ifaları katma değer vergisinden,
devre ilişkin bütün işlemler ve bu işlemlerle ilgili olarak düzenlenecek
her türlü kağıt, damga vergisi dahil her türlü vergi, resim, harç ve
benzeri malî yükümlülüklerden müstesnadır. Bu şirkete Kurul tarafından
otuz yıllık dağıtım lisansı verilir. Lisansın geçerlilik süresinin
ilk on yılında dağıtım şirketinin birim hizmet ve amortisman bedeli
0,05555 ABD Dolar/m3 karşılığı YTL, taşıma bedeli 0,0077 ABD Dolar/m3
karşılığı YTL olarak uygulanır. On birinci yıl ve sonrası bu bedeller
şirketin teklifi ve Kurulun onayı ile belirlenir.
Şirketin asgari yüzde
80 hissesi bu bendin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç iki
yıl içinde 4046 sayılı Kanun hükümleri uyarınca Ankara Büyükşehir
Belediyesi tarafından özelleştirilir. Bu bent uyarınca yapılacak
özelleştirmeden sağlanan kazanç kurumlar vergisinden, hisse devri
ise katma değer vergisi dahil her türlü vergi, resim ve harçtan müstesnadır.
Bu tarihe kadar özelleştirmenin gerçekleştirilmemesi durumunda,
dağıtım şirketinin hisselerinin yüzde 80'i Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı tarafından özelleştirilir. Bu durumda elde edilen gelirlerden,
Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca özelleştirme giderleri düşüldükten
ve aşağıdaki hükümler uyarınca kurumlara ödemeler yapıldıktan
sonra arta kalan tutar Ankara Büyükşehir Belediyesine aktarılır.
Özelleştirme sonucu
elde edilecek gelirden öncelikle EGO Genel Müdürlüğünün, bu bendin
yürürlüğe girdiği tarihe kadar BOTAŞ Genel Müdürlüğüne olan doğal
gaz alım anapara borçları BOTAŞ Genel Müdürlüğüne bir ay içinde defaten
ödenir. Bu bendin yürürlüğe girdiği tarihe kadar BOTAŞ Genel Müdürlüğünün
alacağını oluşturan tüm borçlara ait faizler ile fer'ileri ve cezaları
silinir. Ayrıca Hazine Garantisi altında ve dış borcun ikrazı sureti
ile EGO Genel Müdürlüğüne doğal gaz uygulama projeleri kapsamında
sağlanan dış kredilerden, anlaşmalar çerçevesinde Hazine Müsteşarlığı
tarafından kreditörlere ödenen tutarlar, kreditörlere yapılan
ödeme döviz cinsleri üzerinden ödemenin yapılacağı tarihte geçerli
olan T.C. Merkez Bankası döviz satış kuru esas alınarak özelleştirme
bedelinden Hazineye bir ay içinde defaten ödenir. Ödemenin yapılmasını
takiben Hazinenin bu kredilere ilişkin faiz ve gecikme cezaları
ile fer'ileri ve cezalardan kaynaklanan alacakları, bütçenin gelir
ve gider hesapları ile ilişkilendirilmeksizin terkin edilir.
Kalan özelleştirme
geliri Ankara Büyükşehir Belediyesi bütçesine irat kaydedilir
ve Büyükşehir Belediyesi veya bağlı kuruluşlarının diğer borçları
gerekçe gösterilerek herhangi bir kamu kuruluşunca haciz veya kesinti
işlemi yapılamaz. Belediyenin bu geliri öncelikle 4046 sayılı
Kanunun 21 inci ve 26 ncı maddelerinde belirtilen, özelleştirme uygulaması
sonucu doğabilecek iş kaybı nedeniyle yapılacak tazminat ödemeleri
ile devam eden Ankara Metrosu ve Ankara Büyükşehir ulaşım alt yapı
yatırımları için kullanılır.
Özelleştirme uygulamasına
ilişkin olarak bu Kanun ile 4046 sayılı Kanunda hüküm bulunmayan hallerde
Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi yetkilidir."
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Ali Kemal
Kumkumoğlu.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL
KUMKUMOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Görüşmekte olduğumuz
kanun teklifinin 1'inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz aldım. Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
1'inci madde üzerinde görüşlerimi ifade ederken, bu yasanın garip
bir yasa olduğunu ve esas itibarıyla, aynı durumda olan, yani böyle
bir doğal gaz dağıtım şirketine sahip çok sayıda belediye olmasına
rağmen, sadece Ankara Belediyesiyle ilgili olarak böyle bir düzenleme
yapılıyor olmasını, bu teklifin birinci garipliği olarak sizlerle
paylaşmıştım. Şimdi, garipliklere devam ediyorum değerli arkadaşlar:
Şimdi, bu kurulacak
şirket… Bu doğal gaz, bir şirket aracılığıyla özelleştirilecek; bir
şirket kurulacak, bu şirket aracılığıyla özelleştirilecek.
Değerli arkadaşlarım,
teklifte deniyor ki, eğer şirket iki yıl içerisinde Ankara'daki doğal
gazın yüzde 80'i özelleştirilemezse, söz konusu şirket, bu özelleştirme
işini Özelleştirme İdaresine devredecek. Şimdi, ben teklif sahiplerine
bu garipliği sormak istiyorum: Ankara Büyükşehir Belediyesi bunu
özelleştiremediği zaman niye Özelleştirme İdaresine devredecek?
Çünkü, Özelleştirme İdaresi bu konuda, artık köklü bir kuruluş hâline
dönüşmüştür. Özelleştirme konusunda ciddi bir uzmanlık birikimi
elde etmiştir. Özelleştirme konusuyla ilgili Türkiye'de çok sayıda
örneği yaşama geçirme fırsatı bulmuştur. Çok sayıda kurum, mal varlıklarını,
arazilerini özelleştirebilmek adına özelleştirme kurumuna bu
mal varlıklarını devrederek Özelleştirme İdaresinin katkısını
almak istemektedirler. Ama, ne gariptir, bu özelleştirme işiyle ilgili
olarak Türkiye'nin böyle bir uzman kuruluşu varken, o kurumun katkısından
yararlanmak yerine, Ankara Büyükşehir Belediyesinin ayrıca bu
işi yapabilecek bir kuruluş oluşturması teklifte talep edilmektedir.
Şimdi, nedir bunun mantığı? Teklif sahipleri, bunun mantığını buradan
hem Meclisimizle hem kamuoyuyla tartışmak ve bunun hangi gerekçelerden
kaynaklandığını, bu garipliğin, bu garip durumun hangi gerekçelere
dayandığını bizlerle paylaşmak ve bizi bu konuda bilgilendirmek
zorundadır diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım,
söz konusu teklifin taşıdığı üçüncü gariplik: Arkadaşlarımız hukukçudurlar,
ama bu çok özel bir af talebidir aynı zamanda, içerisinde bir af talebi
taşımaktadır. Yani bir belediye düşünün, peşin aldığı doğal gazın
parasını ödeyememiş, ödeyemediği için faiz ve benzeri giderleri
oluşmuş. Biz bir kanun çıkarıyoruz, diyoruz ki, bununla ilgili faizler
alınmasın. Niye alınmasın? Sayın Bakan, siz hiç BOTAŞ'ın borçları nedeniyle
faiz ödeyemediğiniz, ödemediğiniz, ödemem dediğiniz bir uygulama
var mı? Yani, siz faiz öderken sizin alacaklarınızla ilgili olarak
böyle bir af çıkarılmasını ne münasebetle savunuyorsunuz?
Ben, mesela, bir başka
gariplik olarak da Sayın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanının burada
Hükûmet adına, aslında bu uygulamanın mağduru olan bir Bakanlığın
sorumlusu olarak bulunmasını da bir gariplik olarak görüyorum. Sayın
Bakan burada Bakanlığının gasbedilen haklarını savunmak adına
mı vardır yoksa Bakanlığın haklarını gasbeden bir başka kurumun
haklarını savunmak adına mı bulunmaktadır, doğrusu, ben bunu anlamakta
zorluk çekiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
konuyla ilgili, getirilen teklifle ilgili bir başka gariplik şudur:
Bir kurum var, borcu var, borcun faizleri var. Kurum bize bir teklif
getiriyor, borcunu ödüyoruz, faizlerini kaldırıyoruz, kendisi
de kâra geçiyor, bir de üste para alıyor değerli arkadaşlar. Yani,
borçlu olan bir belediye bizim önümüze bir kanun teklifi getiriyor,
borcunu ödüyor, faizlerini kaldırıyor, bir de üste para alıyor değerli
arkadaşlarım. Bunu nasıl savunuyorsunuz? Böyle bir şey olabilir
mi? Sadece Ankara Belediyesine böyle bir imkânın sağlanmış olmasını,
diğer illerin milletvekilleri olarak veya vicdan sahibi milletvekilleri
olarak nasıl kabul ediyorsunuz değerli arkadaşlarım? Niye diğer
belediyelere bu imkânı tanımıyoruz? Siz "AKP'li belediyeler
böyle istemiyor." diyebilirsiniz, ama orada yaşayan yurttaşlarımız…
İlla şu partili, bu partili değil, bütün o belediyelerde her partiden,
partili partisiz 70 milyon yurttaşımız yaşıyor. Yani, sadece Ankara
Belediyesine "Bizim çoğunluğumuz var, iki tane, çok, işte, Ankara'nın
sorunlarını düşünen milletvekili arkadaşımız da bu Ankara'nın
problemini düşünmüşler hem bu borçları ortadan kaldıralım hem de
Ankara Belediyesine üste para verelim." diye bir teklif getiriyor,
hukukçu arkadaşlarımız bu teklifi getiriyor, bürokraside yıllarca
emek verdiğini söyleyen arkadaşlarımız bu teklifi getiriyor, siz
de Parlamento çoğunluğuna dayanarak bu düzenlemeyi buradan bir
an önce geçirelim diye çaba sarf ediyorsunuz. Bunun mantığını anlamakta
zorluk çekiyorum değerli arkadaşlarım. Bu, gerçekten olağanüstü
bir garipliktir.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
sorun sadece bununla da kalmıyor. Doğal gaz şirketleri, büyükşehir
belediyelerinin en ciddi kaynaklarından bir tanesidir. Yani, İstanbul'un,
Eskişehir'in, Bursa'nın, İzmir'in, büyükşehir belediyelerinin, hazineden
aldıkları katkı paylarının dışındaki en büyük gelir kaynaklarını
oluşturan birimlerden bir tanesi, o belediyelerin, doğal gaz şirketleri
aracılığıyla vatandaşa satmış olduğu doğal gazdan elde ettiği gelirdir.
Şimdi, buradaki hukukçu arkadaşlarımız, bir taraftan bu altın yumurtlayan
tavuğu keserken, öbür taraftan hiç vicdanları sızlamadan, bundan
sonra Ankara'da Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevine gelebilecek
bütün belediye başkanlarını bu gelirden mahrum etmeye kalkıyorlar.
Ne hakkınız var sayın milletvekilleri böyle bir teklif getirmeye?
(AK Parti sıralarından gürültüler) Evet, ne hakkınız var? Ne hakkınız
var böyle bir teklif getirmeye? Sizin, Ankara Belediyesinin, böyle
bir imkânını, böyle bir kaynağını, bundan sonraki bütün belediyelerin
yararlanmak durumunda olduğu böyle bir imkânını, bundan sonraki bütün
belediyelerin, belediye başkanlarının elinden alıp, sadece, bugün
sizin partinizden seçilmiş bir belediye başkanının emrine sunmaya
ne hakkınız var? Nasıl vicdanınız buna elveriyor? Hukukçu kimliğiniz,
geçmişteki bürokrat kimliğiniz böyle bir adaletsizliği nasıl kabul
ediyor?
MEHMET KARTAL (Van) -
Çoğunluklarından…
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Çıkıp bu soruların cevabını vermek durumundasınız. Böyle
bir adaletsizliği yapmaya hiçbirinizin hakkı yoktur.
Değerli arkadaşlarım,
burada, resmen, hukuk da Meclisin yetkileri de birileri tarafından
gasbedilmektedir. Meclis, sadece göstermelik bir kurum ve hukukun
getirdiği zorlukları aşmanın bir aracı, yani araç hâline dönüştürülmektedir.
Burada bir belediye başkanı, kendi keyfine göre, kendisi için en
yararlı, en makul, en mantıklı, kendi savurganlığına, dağınıklığına,
har vurup harman savurma kültürüne, mantığına, anlayışına bakmadan;
Meclisi kullanarak, Meclisin yetkilerini istismar ettirtmeye çalışarak;
hem Ankara Belediyesinin çok güzide bir kuruluşunu, Ankara'ya
hem bugün hem bundan sonraki bütün belediye başkanları döneminde,
âdeta "altın yumurtlayan tavuk" misali sürekli gelir getirecek,
gelir kazandıracak, Ankaralı yurttaşlarımızın hizmetlerinin
bundan sonraki süreçlerde de daha rahat yapılabilmesini sağlayabilecek
bir kurumu, parasını peşin aldığı doğal gazların borcunu ödemediği
için sattırıyor bize, sattırmaya çalışıyor hem de üste kendisine
yeni imkânlar, yeni kaynaklar yaratabilecek bir olanak oluşturuyor.
Bunun için de Meclisi kullanıyor, bunun için de bir teklif biçiminde
bunu getirttiriyor. Arkadaşlarımız da bizim inanmamızı isteyerek,
"Biz, Ankara'daki kent konseyine katıldık." evet! "Ankara'daki
kent konseyinde bu sorunun olduğunu gördük." evet! İlk mektepte
çocuk kandırır gibi… "Oradan aklımıza geldi, dedik ki 'Böyle
bir teklif hazırlayalım, Ankara'yı da bu sıkıntıdan kurtaralım.'"
Maşallah sayın milletvekilleri! O zaman diğer illeri de bu sıkıntılardan
kurtarın.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Konuşmanızı
tamamlayınız Sayın Kumkumoğlu.
Buyurun.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Şu tarımı da bu sıkıntıdan
kurtarın. İşi olmayan işsizleri de bu sıkıntıdan kurtarın. Dövizin
aşağı düşmüş olması nedeniyle derde, sıkıntıya, çaresizliğe düşmüş
ihracatçıyı da bu sıkıntıdan kurtarın. Ne marifetli milletvekillerisiniz!
Değerli arkadaşlarım,
bu bir teklif değildir, bu bir tasarı da değildir, tasarı olarak buraya
getirilmeye cesaret edilememiştir. Bu, bir büyükşehir belediye
başkanının, şu dar süreçte, bu Meclisi kullanarak, Meclisin yetkilerini
kendi şahsi geleceği için, çıkarları için kullanmaya çalışarak,
buradan kendisine avantaj oluşturmaya dönük getirmiş olduğu bir
tekliftir.
Ben, vicdan sahibi bütün
milletvekillerini bu teklife karşı çıkmaya çağırıyorum.
Hepinize teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına, Ankara
Milletvekili Nur Doğan Topaloğlu.
Buyurun Sayın Topaloğlu.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Fazla savunma, sorarlar "çıkarın mı var?" diye!
NUR DOĞAN TOPALOĞLU
(Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4646 sayılı Kanun'un
geçici 3'üncü maddesine bir bent eklenmesine dair kanun teklifimiz
üzerine şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tümü üzerinde Sayın
Kumkumoğlu'nu dinledim, sonra 1'inci madde üzerine konuşmalarını
dinledim. Aynı üslupla konuşmama imkân yok, yetişme tarzım da buna
müsait değil. Ben, birkaç cümleyle bunu cevaplandırmaya çalışacağım.
"Bu uygulama niye
tek başına yapıldı?" diyor, "ötekiler niçin mahrum edildi?"
deniyor. İlki olabilir, verimli olursa bu şekilde ihtiyaç olan belediyelere
de bu Meclis bu hakkı tanır, onlar da bu hizmetten yararlanırlar. Bizde
ayrımcılık yoktur.
Tıkanıklığın giderilmesi
için biz bu teklifi getirdik, dedik. Yine bunu söylerken, alaylı bir
üslupla, sanki dışarıdan keşfedilmiş bir şeymiş gibi konuştu. Hâlbuki,
ben şunu söyledim: En çok CHP'lilerin dile getirdiği "toplum kuruluşlarının
görüşleri alınmıyor" gibi üslupları da içine alacak şekilde
yeni Belediye Kanunu'na 76'ncı madde eklendi, kent konseyleri kuruldu,
sivil toplum kuruluşları bunun içerisine alındı, milletvekilleri
alındı. Biz de teklif sahibi 2 milletvekili bu konseyin üyesiyiz,
oradaki ihtiyaçları gördük, belediyeden öneriler alıp teklif hâline
getirdik, diye öğleden önceki toplantıda, tümü üzerinde konuşurken
belirtmiştim. Bunu bir kere daha söylüyorum, bu bir ihtiyaçtan doğmuştur,
onu belirtiyorum.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Bu "Ali Cengiz oyunu"dur!
NUR DOĞAN TOPALOĞLU
(Devamla) - Yoksa, özelleştirme konusu dendi. Evet, Özelleştirme Kanunu
genel bir kanundur. Eğer, biz Büyükşehir Belediyesine yetki verirsek,
özel bir hükümdür, genel kanuna göre bu öncelik alır, bu uygulanır. Hukukçular
bunu bilirler, tenkit etseler de etmeseler de, kabul etseler de etmeseler
de bu gerçeği değiştiremezler.
Bir de beni üzen bir husus
var: Efendim diyor ki: "Buradan gelir sağlanacak, borç ödenecek,
sonra belediyeye devir yapılacak." Hâlbuki, biz öyle demedik.
Özelleştirme sayesinde borçlar ödendikten sonra artan para belediyeye
gelir olarak devredilecek, tıkanan hizmetlere işlerlik kazandırılacak,
böyle bir imkân olur, düşüncesiyle, iyi niyetle bunu yaptık. Neden?
Biz bu Büyükşehrin büyük hizmetlerini gördük. Eğer ben değişik bir
üslupla bunu söylemeye kalkışsaydım, istihza konusu yapmak isteseydim
Octavius'un Sezar'ı savunduğu gibi derdim ki: "Ey Büyükşehir
Belediye Başkanı! Sen, bir Kuğulu Park dururken, bir de Papazın Bahçesi
gibi özel bir yer dururken niçin Dikmen Vadisi'ne el atıyorsun, Mogan
Park'ını yapıyorsun, bu kadar alt geçit, üst geçit yapıyorsun, İstanbul
yoluna ışıksız üst geçitleri, alt geçitleri yapıyorsun? Bunlardan
vazgeç, iki tane tesisle yetin, nostaljiyi de bozma." diye geçinirdim
ama ben aksini düşündüm. Bu kadar hizmet yapan bir Belediye Başkanı
-kendilerinin de takdir ettiği- havaalanı yolunu da yaptıktan sonra,
tıkandığını, metro hattında bir tıkanma olduğunu ve kredide sıkıntı
olduğunu söyleyince, kredi imkânı sağlamak için bu değişikliği yapmak
gereğini duyduk. Özel bir kollama için değil, Ankara hizmetlerine
hız kazandırmak için.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Hadi hadi, göze giriyorsun göze! Gökçek puan veriyor
sana!
NUR DOĞAN TOPALOĞLU
(Devamla) - Tekrar ediyorum, biz niye diyoruz: Ankara'nın milletvekiliyiz,
beraberiz, bu hizmetin hızlanmasında yararlı olur diye düşündük. Bu
bakımdan biz bu teklifi yaptık. Onun için, onun dışındaki konulara
ben cevap vermeyi doğru bulmuyorum.
Ee bir de baktım ki, bu
kurum, 13 milyar 858 milyon metreküplük doğal gaz kullanmayı sağlamış;
bu, 28 milyon ton kömürden elde edilecek enerjiye bedel. Bu kadar hizmet
yapan bir kuruma, tıkanınca, biraz kapıyı aralamak için bir imkân
sağlasak ne olur?
Ayrıca, deniyor ki,
faizler niçin kaldırılıyor? Bizim zihniyetimizle sizin zihniyetiniz
farklıdır. Biz, devlet çarkında belediyenin de kamu kurumlarının
da özel teşebbüsün de birer dişli olduğunu, bu dişliler ahenk içerisinde
çalışırsa kalkınmanın olacağına inanıyoruz. Sıkıntısı olan, tıkanıklığı
olanlara işlerlik kazandırırız, hizmetleri kuvvetlendiririz diye
düşünüyoruz. O inançla, o felsefeyle bu teklifi yaptık. Takdir sizin.
Hepinize saygılar
sevgiler sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Şahsı adına,
Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu.
Buyurun Sayın Göksu.
MAHMUT GÖKSU (Adıyaman)
- Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Doğal Gaz Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi üzerinde kişisel söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
öncelikle, doğal gaz deyince, iktidarımız döneminde, sadece ülkemizin
büyük kentlerinde değil, Ankara, İstanbul, Eskişehir, Bursa'da değil,
artık Anadolu kentlerinde de doğal gaz ulaşımının sağlandığını,
dağıtım ihalelerinin yapıldığını, hatta ilçelerimize varıncaya
kadar, birtakım beldelerimize varıncaya kadar Anadolu'nun da artık
doğal gazla tanıştığını ifade etmek istiyorum.
Ben Adıyaman Milletvekili
olarak, bu anlamda, bu dönemde ilimize doğal gazın gelmesine katkı
sağlayan, sadece il merkezi değil, Kâhta'ya, Besni'ye ve Gölbaşı'na
da gelmesine katkı sağlayan, başta Sayın Bakanımıza, EPDK yetkililerine,
BOTAŞ yetkililerine buradan şükranlarımı sunuyorum.
Zira, değerli arkadaşlar,
bu modern, ucuz, çağdaş olan yakıt, illerimizin, ilçelerimizin sosyoekonomik
kalkınmasına çok önemli katkı sağlayacaktır. Biz inanıyoruz ki, gelecekte,
bu güzel enerjiyle, ülkemiz ekonomik olarak, sosyal olarak çok daha
mesafe katedebilecektir.
Üzerinde konuştuğumuz
kanun teklifi, değerli arkadaşlar, Ankara EGO'yla alakalı. Özeti:
EGO'nun özelleştirilebilmesi için bir şirket kurulacak. Bu yasa bunun
önünü açıyor. Buna karşı gelmenin, doğrusu, sebebini anlayamıyorum.
Daha önce Bursa'da özelleştirildi, Eskişehir'de özelleştirildi. Farkı:
O illerdeki gaz şirketlerini Özelleştirme İdaresi yaptı, burayı Belediye.
Belediye ne yapacak? Özelleştirdikten sonra hazineye olan borçlarını
verecek, kalanı ile yine, Ankara'ya hizmet verecektir. Ben, Sayın
Başkana -kendisi kuliste oturuyor zaten- "Niye içeriye girmiyorsunuz?"
dedim. "Eğer yasal olarak mümkünse girer cevap da veririz,
ama…" Böyle bir şey mümkün olmadığı için, kendisi de takip ediyor.
Ama, ben şunu söylemek istiyorum: Eryaman'dan bu tarafa çıkıp geldiğimiz
zaman, hiçbir kırmızı ışığa yakalanmadan, altlı üstlü kavşaklarla,
köprülü kavşaklarla çok kısa bir sürede geliyoruz. Bunlar parayla
dönüyor. Bir anlamda, bu yasa Ankaralının menfaatinedir. Çünkü,
Özelleştirme İdaresi eğer bunu özelleştirmiş olsa, bütün parayı hazineye
aktaracak, ama Ankara Belediyesi yapmakla, hazineye olan borcunu
verdikten sonra kalanını Ankara'ya hizmet olarak döndürecektir. Metro
yapımlarında gecikmeler söz konusu. Sebebi para. İşte, buradan
çıkan kaynak da Ankaralıya hizmet olarak dönecektir.
Değerli arkadaşlar,
hepimiz havaalanında gidiş gelişlerde geçmişteki sıkıntıları
hep görüyorduk. O Pursaklar'daki kötü görüntüler… O protokol yolu,
artık Ankara'nın imajını değiştirecek, hatta Türkiye'ye imaj katacak
güzel bir yol oldu. Nasıl oluyor bunlar? İşte Ankara Büyükşehrin yapmış
olduğu güzel çalışmalardan dolayı oluyor.
Bir sürü kentsel dönüşüm
projeleri var. Dikmek Vadisi'nde, sadece üçüncü etapta 1.200 konut
yapılıyor. Turan Güneş Bulvarı'nın arka tarafında, Park Evleri'nde
6.001 konut yapılıyor, Kuzey Ankara Projesinde 18 bin konut. Bütün
bu çağdaş kentleşme projeleri, Büyükşehrin katkılarıyla, TOKİ'nin
marifetiyle hayata geçiyor ve bu dönemde hayata geçiyor değerli
arkadaşlar.
Sonra, ben, buradan
-daha çok, Kumkumoğlu arkadaşımız çok eleştiride bulundu- sormak
istiyorum: Bu Ankara'mızı, ülkemizin Başkentini yıllarca sosyal
demokrat belediyeler idare etti.
HALUK KOÇ (Samsun) -
On beş senedir idare ediyorsunuz, hâlâ konuşuyorsunuz.
MAHMUT GÖKSU (Devamla)
- İdare ettikten sonra, ikinci kez kazandı mı kazanamadı mı?
HALUK KOÇ (Samsun)- Milattan
önceden kalmışsın sen.
MAHMUT GÖKSU (Devamla)
- Cumhuriyet tarihi boyunca 3 sefer üst üste Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanlığını Melih Gökçek kazanmıştır, hem de yüzde 52 oyla kazanmıştır.
İşte, millet böyle takdir ediyor değerli arkadaşlar.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - İşte böyle yasalarla, haksız rekabetle, çıkarcı yasalarla…
MAHMUT GÖKSU (Devamla)
- Çıkardığımız yasalar değil.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Çıkarcı yasalarla….
MAHMUT GÖKSU (Devamla)
- Millet sandığa gidiyor, hem de yüzde 50'den fazla oy vererek… Çünkü,
1980'li yıllarda, 90'lı yılların başlarında Ankara Kızılay'da gaz
maskeleriyle gezerdi Ankaralılar. Niye? Hava kirliliği vardı.
Ama bugün bu yoksa, bu çalışmaların ürünüdür.
NURİ ÇİLİNGİR (Manisa)
- Ya, sokakları görmüyor musun? Her taraf çukur, bir tane doğru dürüst
cadde yok.
MAHMUT GÖKSU (Devamla)
- Bakınız, mevcut Belediye Başkanı iş başına gelmeden önce, Ankara'da
doğal gaz abone sayısı 154 bin iken bugün 980 bine çıkmıştır.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Bu kafayla Melih Gökçek'in gözüne girersin.
MAHMUT GÖKSU (Devamla)
- Bütün bunlar, Ankara'yı daha modern, daha çağdaş, daha Avrupa'ya
yakışır, Avrupa başkentleri içerisinde öne çıkan bir başkent yapabilmenin
mücadelesidir.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Ankara'nın her tarafı taş toprak, toz yığını oldu.
MAHMUT GÖKSU (Devamla)
- Sonra, yapılacak özelleştirmeye karşı çıkmanın…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Göksu,
lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Hadi, hadi, işini kurtardın hadi. köprüyü kurdun, Gökçek
ile köprüyü kurdun.
MAHMUT GÖKSU (Devamla)
- Evet, şahsımızın işi, şahsımızın işinin kurtarılması değil, Ankara'nın
işinin düzgün gitmesi önemli.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Hiç inanmıyorum, inandırıcı değilsin.
MAHMUT GÖKSU (Devamla)
- Bugün birçok kentlere vardığımızda trafik sorunu varken, Ankara'da
bu yaşanmıyorsa…
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- İnandırıcı değilsin.
MAHMUT GÖKSU (Devamla)
- Evet, değerli arkadaşlar, yiğidi öldürün ama hakkını inkâr etmeyin.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Hani yiğit?
MAHMUT GÖKSU (Devamla)
- Bakın, bu millet hakkını inkâr etmiyor.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Hani yiğit?
BAŞKAN - Sayın Bayındır,
Sayın Bayındır, lütfen…
MAHMUT GÖKSU (Devamla)
- Yüzde 52 oy veren Ankaralı…
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Yiğit halkının yanında olur, halkın. Hani yiğit?
BAŞKAN - Sayın Bayındır…
MAHMUT GÖKSU (Devamla)
- Dolayısıyla, millet sizi de tanıyor bizi de tanıyor. İşte, sandıkta
da herkese notunu veriyor.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Sizi iyi tanıdı, sizi!
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Keşke sizi tanımaz olaydı, keşke bu millet sizi tanımaz olaydı.
MAHMUT GÖKSU (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, bu yasanın öncelikle, Ankara'mıza, ülkemize
hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
NURİ ÇİLİNGİR (Manisa)
- Bir tane düzgün cadde göster, hepsi rezalet.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutup işleme alacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1425 sıra sayılı Doğal Gaz Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin 1 inci maddesinin (e) bendinin dördüncü
fıkrasının son cümlesinde yer alan "Ankara Metrosu ve Ankara
Büyükşehir ulaşım alt yapı yatırımları" ibaresinin "Ankara
Metrosu ve Ankara Büyükşehir trafik, ulaşım, su, kanalizasyon ve
bunlarla ilgili alt yapı yatırımları" ibaresi olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Nur Doğan Topaloğlu |
Alaettin Güven |
Cemal Uysal |
|
Ankara |
Kütahya |
Ordu |
|
Faruk Anbarcıoğlu |
Faruk Çelik |
|
|
Bursa |
Bursa |
|
(CHP ve AK Parti sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
önergeyi okutuyorum, dinleyiniz; biraz sonra oylayacağız çünkü
bu önergeyi:
Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Doğalgazın
yüksek fiyatla özelleştirilmesi durumunda elde edilecek gelirin;
Ankara Metrosu ile birlikte Ankara'nın acil su ihtiyacı, trafik sinyalizasyonu,
amacıyla bu gelirin harcanması amaçlanmıştır.
HAKKI ÜLKÜ (İzmir) -
Ona belediye meclisleri karar verir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum. Kabul edenler…
HALUK KOÇ (
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, elektronik cihazla
oylama yapacağım.
Üç dakikalık süre veriyorum ve oylama
işlemini başlatıyorum:
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar
yeter sayısı vardır, önerge
Maddeyi,
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü.
Sayın Ülkü, buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Ankara Milletvekilleri Eyyüp
Sanay ve Nur Doğan Topaloğlu'nun, Doğal Gaz Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'ni görüşüyoruz.
Şimdi, kanun teklifine bakıldığında
"EGO (Ankara Elektrik ve Havagazı Müessesesi) Genel Müdürlüğünün
doğal gaz faaliyeti yapan bölümünün özelleştirilmesinde uygulanacak
usul ve esaslar yanında, özelleştirme sonucunda elde edilecek bedelden
BOTAŞ Genel Müdürlüğüne olan borçlarının ne şekilde ödeneceğine
ilişkin usul ve esaslar; ayrıca EGO Genel Müdürlüğü tarafından kullanılan
hazine garantili giderlerin anapara borçlarının faiz uygulanmaksızın
özelleştirme bedelinden Hazineye ödenmesi…" vesaire deyip gidiyor.
Yani, denilmek isteniyor ki, EGO'nun borçlarını affedelim ve devredilen
firma tarafından da bu borçlar bir şekilde ileriki tarihlerde ödensin.
Şimdi,
çok ilginç şeyler oluyor bizim Meclisimizde. Ankara Büyükşehir Belediyesi,
Türkiye Büyük Millet Meclisine borçlarını affettiriyor. Türkiye
Büyük Millet Meclisi, Ankara Belediyesinin borçlarını affetme
kurumu olarak görülüyor.
Bakın, Plan ve Bütçede yıllardır komisyon
üyeliği yapan arkadaşlarımız, belediye borçlarını tartışmakla
meşgul, ama, en çok da Ankara Büyükşehir Belediyesinin borçlarını
tartışmak ve ona af getirmek isteyenlerle mücadele etmek için bizim
gruptaki arkadaşlarımız uğraş veriyorlar. Bugün en borçlu belediye
olan Ankara Büyükşehir Belediyesinin hazineye, EGO ve ASKİ'yle
birlikte, toplam 3 milyar 777 milyon borcu var. Peki, bu borç neyin borcu?
Belediyenin gerçekten yaptığı büyük hizmetlerin borcu mu? Hayır.
Bu, katrilyonlarca borç varken, seçim propagandası yapar gibi, ev
ev, sokak sokak dolaşıp dağıttığınız yardım paketlerinin, kömürlerin
borcudur. Yemlik hâline getirdiğiniz belediye şirketlerinin içinde
bulunduğu borçlardır. Siz, şimdi, bunu, bütün Türkiye'nin omuzlarına
yüklüyorsunuz, başka belediyelerin de ya da başka belediyelerde
yaşayan halkın da omuzlarına yüklüyorsunuz.
Bakın, 26 Aralık 2006 günü kabul edilen
5568 sayılı Yasa'da buna ilişkin düzenlemeyle, tuttunuz belediye
şirketlerine bir af getirdiniz. Hani belediye şirketleri özel hukuka tabiydi,
öyle deniliyordu. Hani Türk Ticaret Kanunu'na göre çalışıyorlardı.
Bu yasada kullanılan "Sermayesinin yüzde 50'sinden fazlası büyükşehir
belediyelerine ait şirketlerin" ibaresiyle, açıkça, bu özel
hukuka tabi oldukları öne sürülen belediye şirketlerinin borçlarını
devlete ödettiniz.
Bakın, Kamu İhale Kurumu
verilerine göre, 2004 yılında belediyelerin ve bağlı kuruluşların
verdiği ihalelerin toplam tutarı 2,2 katrilyon iken bu rakam 2005 yılında
bir anda 6,1 katrilyona çıktı, 2006 sonu itibarıyla da 10,5 katrilyon
lira oldu. Basında çok sık konu edildiği gibi, özellikle belediye
ihalelerinin önce aynı belediyenin kendi şirketine verilmesi,
ardından ihaleyi alan belediye şirketinin üstlendiği işin başka
şirketlere devredilmesiyle halkın paraları usulsüzce siyasi ve
ekonomik ranta dönüşmekte, yeni zenginler yaratılmakta ve kamu zarara
uğratılmaktadır.
Öte yandan, kamu gücüyle
kurulmalarına rağmen, özel hukuka tabi olan belediye şirketleri,
keyfî bir şekilde siyasi oy istismarı için kullanılmakta; çoğu belediye
şirketi eşe dosta, partilere hizmet etmekte, adam kayırma, rüşvet
ve yolsuzluklar için açık kapı oluşturmaktadır. Bu şekilde vasıfsız
kişilerce yönetilen birçok belediye şirketi zarar etmekte, borçlarını
ve zararlarını temizlemek ise devlete, yani yoksul halkımıza düşmektedir.
Nitekim, birer özel
hukuk kişisi oldukları sıkça ifade edilen, âdeta dokunulmaz oldukları
öne sürülen bu belediye şirketlerinin kamu kurum ve kuruluşlarına
olan borçları takas ve mahsuplaşma yoluyla ödenmeye çalışılmaktadır.
Merkez Bankası Başkanı da Dünya Bankası temsilcileri de yerel yönetim
harcamalarının şeffaf olmadığını belirterek bu duruma dikkat
çekmektedirler.
Belediye şirketlerinin
kamu denetimine tabi tutularak ciddi bir zararın istismarını önleyeceği
açıktır. Oysa bugün, Hükûmetin, Türkiye'deki belediye şirketlerinin
kâr ve zarar durumlarını, yönetim kurullarında kimlerin olduğunu,
nasıl yönetildiklerini, hatta sayılarının tam olarak kaç olduğunu
dahi bilmemesi ve bu konularda herhangi bir somut adım atılmaması,
benim sorduğum soru önergelerine verilen cevaplardan bellidir.
Bunlar bir tarafa,
şimdi soruyorum: Ankara Büyükşehir Belediyesinin gelişim master
planı var mı yok mu? Yok. Şehir hangi istikamete doğru gelişecektir?
Arazi kullanım potansiyel haritaları var mı? Yok. Konut ve konutlar
nereye doğru yapılacaktır, var mı öyle bir plan program? Yok. Sanayi
nereye konuşlanacaktır? O da yok. Kentsel dış kullanım alanları nerelerde
olacaktır? Onunla ilgili de herhangi bir şey yok. Çevre master planı
var mı? Yok. Kademeli planları var mı? O da yok. Yani, kademeli dediğim,
1/100.000'lik, 1/25.000'lik, 1/1.000'lik planları var mı? Hiçbirisi yok.
Peki, şimdi, Büyükşehir
Belediyesi ne yapıyor? Mevzii planlarla yönetiyor koca Başkenti.
Tabii, mevzii planlarla yönetilince, ulaşım master planının olmadığı
görülmektedir. Ulaşım master planının olmadığı da şuradan anlaşılmaktadır:
En son -bırakalım demin söylenen Esenboğa yolunu, ki, geç kalmış bir
yoldu, bir eski belediye başkanı olarak, bir kümes yapılması bile
belediye başkanları tarafından, benim tarafımdan da sevinçle karşılanan
bir olaydır, o başka- Belediye Başkanının, Sayın Melih Gökçek'in son
zamanlarda yapmış olduğu en yanlış işlerden birisidir Cinnah Caddesi'nde
yapılan alt geçitler, protokol yoluna yapılmış olan alt geçitler.
Şimdi, bu alt geçitler,
çarşıyla yolu, çarşıyla insanı, çarşıyla aracı küstürmüşlerdir
âdeta ve dolayısıyla, oraya harcanan para da fuzuli bir paradır. O
paranın şimdi affı gündemdedir, tarafımızdan affedilmek istenmektedir.
Şimdi, şöyle bir düşünelim:
Orada yapılmış olan alt geçit, şimdi hangi çağrışımı yaptırmaktadır?
Cinnah Caddesi'nin yukarısında Atakule yakınlarındaki kavşağa,
Atakule yakınlarındaki kavşakta alt geçit yapılırsa nereye yapılması
lazım daha sonra? Or-an'a çıkan Turan Güneş Bulvarı'nın başına, daha
sonra TRT'nin yanına, daha sonra Gölbaşı'nda bir yerlere… Derken,
kent içerisinden otoyol geçirilmiş olan acayip bir başkent görünümüne,
âdeta, götürmek için ne gerekiyorsa yapmıştır bugünkü Büyükşehir
Belediye Başkanı.
Bir kentin ana akslarını
teşkil eden yollar önce çarşıyla buluşturur insanları, araçlar çarşıyla
barışık olur, trafik işaretleri çarşı ile insanlar arasında bir nevi
barışçıl birer simgedirler. Bunları yapmak yerine otoyol yaparak
tüm irtibatı kesmek ve otoyollarla kent içerisinden insanların karşıdan
karşıya geçmesini bile engellemek, kentçilik, şehircilik anlayışına
hiç ama hiç uygun değildir. Onlara harcanan paranın affı getirilmektedir
gündeme.
Ben, bizim Büyükşehir
belediye başkan adayı olarak önümüzdeki dönemde çıkacak olan arkadaşa
bir ipucu olsun diye şunu öneriyorum: Gelecek olan yerel seçimlerde
vadedilecek olan en güzel şey, Cinnah Caddesi'ne yapılmış olan o alt
geçitlerin önünü arkasını kapatıp, herhangi bir nükleer savaşta
sığınak olarak kullanılmasını sağlayıp, yolun tekrar eski hâline
getirilmesinin sağlanması. Bu, bence, Ankara halkına en güzel bir
iyilik olacaktır.
AHMET YENİ (Samsun) -
Boğaz Köprülerini de kapatalım!
HAKKI ÜLKÜ (Devamla)
- Şimdi, değerli arkadaşlar, bu affedilmeyecek olan borcun buraya
getirilip de Meclisin kullanılmasını biz içimize sindiremiyoruz.
O nedenle, zaten bu yasa teklifine de karşı duruyoruz. Merak ediyoruz,
bu harcanan paralar, Ankara Belediyesinin bu kadar borca girmesinin
temel nedeni, acaba Melih Gökçek'in oğluna alınan villa nedeniyle
midir…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ülkü,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla)
- …acaba Ankarasporu beslemek için midir, yoksa bizim bilmediğimiz
başka şeyler için midir? Şu kitap, bakın, -hepimizde var bu kitap- Kamu
Borç Yönetimi Raporu, nisan tarihli ve Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı
tarafından çıkarılmış, dağıtılmış. Bu kitapta, demin söylemiş olduğum,
Ankara Büyükşehir Belediyesinin borçları yazarken, gerek EGO'yla
ilgili gerekse -başka kurumlara olan- ASKİ'yle ilgili olan borçları
tek tek sıralanırken ve bunun toplam rakamının 3 milyar 777 milyon
olduğu söylenirken, İzmir'e de bakıyoruz bu kitapta, Büyükşehir
Belediyesinin hiç borcu yok, ESHOT'un hiç borcu yok, İZSU'nun hiç borcu
yok. Ankara ile İzmir'i kıyaslayalım, ikisi de büyükşehir.
Şimdi, Ankara Büyükşehir
Belediyesinin yönetimi mi yanlış, yoksa İzmir Büyükşehir Belediyesi
hiçbir şey mi yapmıyor? Bana kalırsa, Ankara Büyükşehir Belediyesi
her konuda olduğu gibi borçlanmada da oldukça büyük usulsüzlüklere,
nereye gittiği belli olmayan birtakım harcamalara yelken açmış
gidiyor ve Meclisi de kullanmaya çalışıyor. Biz kendimizi grup olarak
kullandırtmayacağız. Size kolay gelsin.
Hepinize teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ülkü.
Şahsı adına Ankara
Milletvekili Eyyüp Sanay.
Sayın Sanay, buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
EYYÜP SANAY (Ankara)
- Değerli Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Vermiş olduğumuz teklifin
2'nci maddesinde şahsım adına söz aldım. Önce, iki gün önce Ankara
Anafartalar Çarşısı önünde vuku bulan terörist saldırısı karşısında,
hakikaten, Ankara'nın büyük bir yara aldığını görüyorum ve Ankaralı
üzgün. Ben, ölenlere Allah'tan rahmet diliyorum, yaralılara şifa
diliyorum, ailelerine de geçmiş olsun ve başsağlığı diliyorum.
Bu kanun teklifini
yaparken Nur Doğan Bey açıkladı, ama, buna rağmen bazı arkadaşlarımız
tarafından -Plan Bütçede görüşülürken de açıklanmasına rağmen- ısrarla
söyleniyor, durmadan: Niçin yapıldı?
EGO'nun doğal gazı dolayısıyla
borçları var, bunu herkes biliyor. Bu borçların ödenmesi gerekir,
bir biçimde ödenmesi lazım bunun. Aksi takdirde, Ankara Belediyesi
Ankaralılara doğal gaz hizmeti sunamayacak durumda. Meclisin de
bu tıkanan problemlere çözüm bulması gerekiyor. Birinci amaç, biz
bu çözümü bulabilir miyiz diye düşündük ve ileride de bunu ödeyecek
durumu… Şu anda imkânları elvermediğine göre, Ankaralıyı biz doğal
gaz konusunda kendi hâline bırakamazdık. Ayrıca, doğal gazda BOTAŞ
büyük bir yatırım yapmıştı, bunu işler hâle getirmek için böyle bir
yol düşündük.
Diğer yandan "Faizleri
niçin siliniyor?" Bu da şuradan kaynaklandı: EGO'nun bazı anlaşmazlıkları
var BOTAŞ'la ve bunun için de BOTAŞ'ı dava etti. Bu dava sebebiyle…
Eğer faizleri silinecek olursa, o zaman Ankara Belediyesi, yani,
EGO bu davadan vazgeçecek. Böyle bir düşünceden hareket ettik.
Bir diğer husus… Özellikle
43 kilometre Ankara metrosu yapılıyor. Bu da şu anda yapılacak durumda
değil, bayağı zor işliyor. Buradan artacak olan, özelleştirmeden
artacak olan gelirle de tekrar, yine Ankaralıların daha rahat, çağdaş
toplum araçlarıyla seyahat edebilmesine imkân ve fırsat verelim diye
düşündük. Buradan artan meblağ da burada kullanılacak.
"Bu sadece Ankara'ya
veriliyor, İstanbul'a niye verilmiyor?" dersek, İstanbul'un BOTAŞ'a
borcu olmadığı için, her an, isterse İstanbul Belediyesi özelleştirmeye
gidebilir. Ama, Ankara Belediyesinin borçlanması sebebiyle, bu
özelleştirmeyi yapması mümkün değil, yapsa bile, herhâlde, çok zor
olur.
Diğer yandan, arkadaşlarımız,
işte, "Ankaralı bunun bedelini 0,05555 sent olarak ödeyecek, artıyor."
deniliyor. Buradaki fiyat da şu bakımdan düşünüldü: Eğer, biz, alıcı
şirketi, ihaleyi kazanacak şirketi özendirmemiz gerekir. Daha
fazla ücret ödeyebilmesi için, daha fazla bir ücrete satılabilmesi
için, bunun cazip hâle getirilmesi lazımdır diye düşünüldü ve onun
için de burada, bu rakam, bu şekilde telaffuz edildi.
Diğer yandan, bu faizlerin
silinmesi gibi durum karşısında, "Bu, bir af niteliği taşıyor
bu kanun" deniliyor. Oysa, bunun bir af niteliği olmadığı, Anayasa
kararlarında incelenirse görülecektir. Benzer kanunlarla ilgili,
Anayasa Mahkemesinin bu tip kararlarının bir af niteliği olmadığını
görüyoruz.
Diğer yandan, değerli
kardeşlerim, değerli arkadaşlar; Ankara'ya yapılan hizmetleri
tenkit ediyoruz. Eksik olabilir, bazen yanlış yapılabilir. Eğer,
biz, bunları saymaya kalkarsak Ankara'ya çok yanlış yapılmıştır bugüne
kadar. Ben Ankara'da yaşıyorum, siz de Ankara'da yaşıyorsunuz, Ankara'ya
ilk defa, Opera Köprüsü'nü, Ekrem Barlas, Belediye Başkanıyken yapacağı
zaman da yaygara koptu. Eyvah, Ankara gidiyor dendi, ama, Ankara
gitmedi, Ankara duruyor ve değer kazandı. Güvenpark'ta, Kızılay'da,
arkadaşlarımız hatırlarlar burada bulunanlar, yine, alt geçit yapılmak
istendi…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Sanay, konuşmanızı tamamlayınız.
EYYÜP SANAY (Devamla)
- …hatta açıldı, başlandı, mahkemelere verildi ve durduruldu. Sonuçta
kim kaybetti? Ankaralı. Şu anda, trafiği, sola dönemezsin, sağa dönemezsin
şekline getirdik.
MEHMET IŞIK (Giresun)
- Kim kaybettirdi?
EYYÜP SANAY (Devamla)
- Efendim, şimdi, ben, onlara girmiyorum, CHP zihniyeti kaybettirdi,
onlara girmiyorum. Ekrem Barlas CHP'li değildi, ona da karşı çıkıldı
o zaman. Ben, 53 yılından beri bu şehirde yaşıyorum. Eskiden, belediyeler
sadece çöp alırdı, EGO para toplardı, su parası ve elektrik parası
toplar, başka bir iş yapmazdı. Şimdi, şehirde her taraf gecekondu
doldu, ama, 1994'ten beri tek gecekondu yok Ankara'da. Niye? Arsa üretiliyor,
yol yapılıyor, metro yapılıyor. Allah razı olsun, daha önce başladı
metro inşaatları, daha önce yapıldı. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET IŞIK (Giresun)
- Paralar toplanıyor ama.
EYYÜP SANAY (Devamla)
- Elbette toplanacak. Para toplamadan hizmet yapılır mı?
Onun için, lütfen, arkadaşlar,
yapılacak hizmetleri övelim, eksikleri görelim, ama, toptan bunları
reddetmeyelim.
Ben bu duygu, düşüncelerle,
bu teklife hepinizin olumlu oy vereceğine inanıyor ve saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Sanay.
Şahsı adına, Trabzon
Milletvekili Kemalettin Göktaş.
Buyurun Sayın Göktaş.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN GÖKTAŞ
(Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinize
saygılar sunuyorum.
Doğal Gaz Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin 2'nci
maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum şahsım adına.
Takriben beş saattir,
burada, bu kanunla ilgili görüşmeler yapıyoruz. Sözüme başlamadan
önce, bir duygumu sizlerle paylaşmak istiyorum. Dün, bir hain pusu,
mayın dolayısıyla şehit olan 5 askerimize Allah'tan rahmet diliyorum,
ailelerine başsağlığı diliyorum, yaralılara da acil şifalar diliyorum
ve burada şunu da seslendirmek istiyorum: Bu hain terörü içeriden
ve dışarıdan kim destekliyorsa lanetliyorum, telin ediyorum ve
bunların beyhude bir çaba olduğunu ifade etmek istiyorum. Asla ve
kata hain emellerine bu ülkede kavuşamayacaklardır, er geç, bu ülke
bunun üstesinden, bu terör belasının üstesinden gelecektir. Yalnız
ve yalnız, yeter ki, biz bu konuda birliğimizi, beraberliğimizi
sürdürelim arkadaşlar.
Doğalgaz Kanunu hakkında
konuşulurken sabahtan beri, şurada oturmuş dinliyorum. Konuşan
muhalefet sözcüsü arkadaşlarımız, hizmetlerin ötesinde sadece
Melih Gökçek'le ilgili konuşuyorlar. Büyükşehir Belediye Başkanımız,
bu dönemle beraber tam üç dönemdir Belediye Başkanlığı yapıyor. Arkadaşlar,
üç dönem Ankara'da bir şahıs Belediye Başkanı seçiliyorsa -ki kahir
ekseriyetle- bu, halkın takdirini kazanmış bir belediye başkanıdır.
Durup dururken böyle bir şahıs seçilmez, bir defa seçilir kazaen,
ikinci, üçüncü defa seçilmez; eğer aday olursa, inşallah dördüncü defa
da seçilecektir.
Şimdi, bunun hizmetlerini
sadece Ankaralı değil, muhalefet partilerinin temsilcileri de
hatta Sayın Deniz Baykal da Melih Bey'in hizmetlerini takdir ettiğini,
beğendiğini de ifade etmiştir, bu basında da yazdı. O hâlde niye bu
kadar Melih Gökçek'in üzerine gidiliyor, onunla ilgili bu kadar
olumsuz şeyler söyleniyor?
Arkadaşlar, bu takıntıdan
kurtulalım, bunu hazmedelim artık; bu bir gerçek. Bu arkadaşımız
çalışıyor, hizmet ediyor, Ankara'nın çehresini değiştirdi.
SEDAT PEKEL (Balıkesir)
- Devletin borcu kadar borç, yapılan da bir şey yok yani.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik)
- Hazineyi dolandırıyor.
KEMALETTİN GÖKTAŞ
(Devamla) - Arkadaşlar, bak, beş saattir sizi dinliyoruz burada,
tek kelime etmedik, iki cümleyle hemen başladınız rahatsız olmaya.
Demek ki, doğruları söylüyorum ki rahatsız oluyorsunuz bundan.
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- Kelime edecek hâliniz yok ki! Ne kelimesi edeceksiniz? Yaptığı
her şey ortada.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
birbirimizi dinleyelim, karşılıklı konuşmayalım.
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Almış parayı,
yemiş, ödemiyor.
BAŞKAN - Sayın Sür…
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) - Arkadaşlar,
yerinizden konuşmayın da dinleyin lütfen.
Şimdi, bakın, sabahleyin bir arkadaşımız
diyor ki: "Efendim, Çankaya Belediyesinin doğalgaz borcu varmış,
var olduğunu iddia ediyormuş. Melih Bey burada doğru söylemiyor ve
bunu kınıyorum, Parlamentoya yalan söylüyor." Belediye Başkanımız
Plan ve Bütçe Komisyonunda yapmış olduğu konuşmada "Ben doğalgaz
borcu olduğunu söylemedim, böyle bir kelime etmedim. Orada tutanaklarda
var, baksınlar. Ben, sadece, Çankaya Belediyesinin olan borcunu
söyledim, doğal gazdan bahsetmedim." diyor. Şimdi, burada kim
doğruyu söylüyor? O zaman bu arkadaşımız, ya çıkıp burada özür dilemesi
lazım ya da doğruyu söylemediğini ifade etmesi lazım.
Borçlardan bahsediliyor.
Arkadaşlar, bu belediye, daha önce sizin elinizdeydi. O sizin elinizde
olduğu zaman Japonya'ya kadar gidip tahvil satmadınız mı? 600 trilyonluk
tahvil satıp 1 milyar dolara geri almadınız mı bunları? Bu borçlar
o zamandan kalıyor.
BOTAŞ'la ilgili borç,
ta sizin zamanınızdan, 100 trilyon var. İkinci bir borç, Zeki Çakan'ın
Enerji Bakanı olduğu zamanda Mamak'ta ikinci ana dağıtım santrali
yapılıyordu. İkinci ana dağıtım santrali, ki, yapılması lazımdı.
O zamanın Enerji Bakanının "Siz bunu yapın, dört aylık borcunuzu
ödemeyin bize." diye kendi yazılı beyanatları var, yazıları
var. Onun dışında, diğer borçlar, BOTAŞ'la olan, mahkeme sonucu oluşan
borçlardır ve karşılıklı anlaşma yoluyla giderilmektedir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Göktaş, konuşmanızı tamamlayınız.
KEMALETTİN GÖKTAŞ
(Devamla) - Şimdi, bir arkadaşımız da, ihale sürecini niye iki yıl
konduğunu söylüyor veya Özelleştirmeye niye verilmedi?
Arkadaşlar, bu konu
da, zaten, Plan ve Bütçede konuşuldu, görüşüldü. Bunun iki yıl olmasının
esas nedeni şu: Biliyorsunuz, ihale sürecinde zaman zaman iki aylık,
üç aylık bir dönem geçiyor ve yapıldıktan sonra da birtakım itirazlar
oluyor, bazen ihaleler iptal ediliyor. O bakımdan ihale sürecinin
iki yıl olması gerekliliğini savundu Başkan ve sizin arkadaşlarınızın
da oylarıyla beraber komisyon bunu kabul etti. Yani, bu iki yıl olmasının
bir mahzuru yok. Kaldı ki, bu ihaleyi kapalı kapılar arkasında yapmak
mümkün değil ki. Bu, herkesin gözü önünde, hatta televizyonlardan
bizlerin de göreceği şekilde yapılacak. Yani, bunda kapma, kaçırma
diye bir şey söz konusu değil. "Bundan dolayı da AK Parti, efendim,
işte, iktidar olma şeyi kayboluyor da, ondan..." İnsanlar buna
güler arkadaşlar! Daha, az önce aldığım, 22 Mayıs'ta yapılan anketin
sonucunu aldım, Ankara'da yüzde 53 AK Parti.
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- Aç tavuk kendini darı ambarında görürmüş!
KEMALETTİN GÖKTAŞ
(Devamla) - Peki, madem iktidar olacaksınız nedir bu ittifaklar? Neye
karşı ittifak yapıyorsunuz? Kime karşı ittifak?
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Türkiye'nin satılmasına karşıyız, memleketin satılmasına karşıyız
da onun için.
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Rahatsız mı oluyorsunuz?
KEMALETTİN GÖKTAŞ
(Devamla) - Niye rahatsız olayım?
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- Rahatsız olma.
KEMALETTİN GÖKTAŞ
(Devamla) - Niye rahatsız olayım? Gücünüz
yetmiyor AK Partiyle bir şey yapmaya. Siyasi arenada gücünüz yetmiyor...
Gücünüz yetmiyor…
GÜROL ERGİN (Muğla) - Cumhuriyeti korumak
için ittifak kuracağız. Cumhuriyeti koruyacağız, ittifakla da
koruyacağız.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) - Bak, rahatsız
oldunuz, görüyor musunuz. Yerinizden…
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Rahatsız olmayın!
HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Kıskananlar çatlasın.
BAŞKAN - Sayın Göktaş, konuşmanızı tamamlayınız.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) - Bitiriyorum
Başkan.
Ben, bir şey daha söyleyeceğim,
bitireceğim.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Memleket elden gidiyor, ona karşı ittifak!
KEMALETTİN GÖKTAŞ
(Devamla) - Ama, merak etmeyin, bu millet size bu memleketi vermeyecek.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Evet, evet… Bırakacağız da gâvura satacaksınız! Bırakacağız da satacaksınız!
KEMALETTİN GÖKTAŞ
(Devamla) - Bir şey daha söyleyeyim… Bir şey daha söyleyeyim…
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Başkan, inene kadar konuşabilir değil mi?
BAŞKAN - Sayın Ergin,
fırsat verirseniz son cümlesini söyleyecek.
KEMALETTİN GÖKTAŞ
(Devamla) - Son cümlemi söyleyeceğim.
Arkadaşlar…
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Vatanı satıyorsunuz, daha ne konuşuyorsunuz? Çıkardığın kanuna
sen karşı çıkıyorsun.
KEMALETTİN GÖKTAŞ
(Devamla) - Ben senin yaşına hürmet ediyorum.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
2003'ün 3 Temmuzunda buradan çıkardığınız kanunla…
BAŞKAN - Sayın Göktaş,
konuşmanızı tamamlayınız efendim.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Bu vatanı parayla satıyorsunuz gâvura! Onları da söyleyeceğim biraz
sonra. Bu vatanı parayla satıyorsunuz. [AK Parti sıralarından alkışlar
(!)]
Alkışlamayın, ağlayın,
ağlayın… Neyi alkışlıyorsunuz, ağlayın!
KEMALETTİN GÖKTAŞ
(Devamla) - Tamamlayacağım, bırakmıyor ki Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun, siz
Genel Kurala hitap ediniz.
KEMALETTİN GÖKTAŞ
(Devamla) - Gerçeklere tahammül edemiyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın Göktaş,
Genel Kurula hitap…
KEMALETTİN GÖKTAŞ
(Devamla) - Bitirmiyor ki Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Ergin
lütfen…
KEMALETTİN GÖKTAŞ
(Devamla) - Sözümü tamamlıyorum arkadaşlar, son sözüm.
Bakın arkadaşlar, burada…
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Onunla yetinmediniz 8,5 katrilyon…
BAŞKAN - Sayın Ergin…
Sayın Ergin…
Buyurun Sayın Göktaş,
konuşmanızı tamamlayınız.
KEMALETTİN GÖKTAŞ
(Devamla) - Biz sizi günlerdir…
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Heyecanlanma, kalbine zarar!
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Konu vatansa heyecanlanırım. Sonuna kadar…
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Sayın Başkan, doktor çağırsınlar.
BAŞKAN - Sayın Kacır,
lütfen…
KEMALETTİN GÖKTAŞ
(Devamla) - Kimse senden daha az vatansever değil ya!
BAŞKAN - Sayın Göktaş,
lütfen, siz Genel Kurula hitap ediniz.
Buyurun.
KEMALETTİN GÖKTAŞ
(Devamla) - Bakın, arkadaşlar…
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Sayın Başkan, doktor çağırsınlar.
KEMALETTİN GÖKTAŞ
(Devamla) - Ünal bir dakika… Bir dakika ya…
BAŞKAN - Sayın Kacır,
lütfen…
Arkadaşlar…
Sayın Göktaş, lütfen
bir cümleyi söyleyiniz efendim.
KEMALETTİN GÖKTAŞ
(Devamla) - Bırakmıyorlar ki söyleyeyim.
Arkadaşlar, bakınız…
(CHP sıralarından gürültüler)
GÜROY ERGİN (Muğla) -
Bu vatanı…
BAŞKAN - Dinleyelim
bakalım sükûnetle.
Sayın Ergin…
KEMALETTİN GÖKTAŞ
(Devamla) - Arkadaşlar, günlerdir, burada, bizim partiyle ilgili,
arkadaşlarımızla ilgili olur olmaz, ağzınıza ne gelirse söylüyorsunuz.
Gayet olgun bir şekilde bu grup sizi dinliyor. Ama, burada…
BAŞKAN - Sayın Göktaş,
şu son cümlenizi alayım efendim.
KEMALETTİN GÖKTAŞ
(Devamla) - Bitiriyorum, son cümlem.
Burada, asla bir AK
Partili milletvekilinin çıkıp konuşmasına tahammül edemiyorsunuz.
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- Yalanlara tahammül edemiyoruz.
KEMALETTİN GÖKTAŞ
(Devamla) - Peki, günlerdir gazetelerde yazıyor, sizin partiniz
olarak, kurum olarak, bir özel televizyona 4 milyon dolar para verildi…
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- Verdik.
KEMALETTİN GÖKTAŞ
(Devamla) - …hukuka aykırı bir şeklide.
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Niye? Neden aykırı
oluyor? Neden aykırı oluyor?
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) - Bunun
gerçeğini bir açıklayın da millet duysun bakalım.
Hepinize saygılar.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Neden aykırı
oluyor? Gereğini yap! Kanal 7'den haber ver!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
2'nci maddeyi oylarınıza sunuyorum…
HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yeter sayısı
istiyorum.
BAŞKAN - Arayacağım Sayın Koç.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar
yeter sayısı vardır, madde kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Yaşar Tüzün.
Buyurun Sayın Tüzün.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YAŞAR
TÜZÜN (Bilecik) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Doğal Gaz
Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin
3'üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına
söz almış bulunuyorum.
Evet, değerli arkadaşlar,
konuşmama geçmeden önce, az önce konuşan değerli milletvekili arkadaşım
Sayın Göktaş'a bir cümle cevap vererek sözlerime devam etmek istiyorum.
Evet, kamuoyunda, ulusal
basında, yerel basında, televizyonda ve gazetelerde bu konunun
suç olduğuna dair her türlü açıklamanın yapıldığını hepimiz görüyor
ve duyuyoruz. Bu konuda devletin ve Hükûmetin tüm imkânları elinizdeyken,
eğer bu konuda hiçbir girişim yapmıyorsanız o sizin suçunuzdur, bunu
bilmenizi istiyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Hangi konuda?
YAŞAR TÜZÜN (Devamla)
- Hangi konuda olduğunu Sayın Göktaş az önce söyledi.
Değerli arkadaşlarım…
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Ben anlayamadım, söyler misin hangi konu?
YAŞAR TÜZÜN (Devamla)
- Sana anlatmak zorunda değilim.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Hangi konu? Konunun adından korkuyorsunuz be!
YAŞAR TÜZÜN (Devamla)
- Ankara Büyükşehir Belediyesinin hazine garantili kredilerinden
kaynaklanan borçlarının ödenebilmesi ve Ankara metro projesinin
yapımına kaynak sağlanması amacıyla hazırlanan bir kanun tasarısı
olduğunu hepimiz görüyor ve biliyoruz.
Türkiye'nin seçim atmosferine
girdiği bu dönemde Ankara Büyükşehir Belediyesini borçlarından
kurtarmak ve bu belediyeye kaynak yaratmak için bir yasa teklifinin
verilmesi gerçekten çok şaşırtıcıdır ve düşündürücüdür. Aslında,
buna çok fazla şaşırmamak da gerekiyor, çünkü, AKP Hükûmeti, dört yıldır,
bunu, bu tür kanunları hep böyle gündeme getiriyor. AKP Hükûmeti sel
önünden kütük kapmayı alışkanlık hâline getirmiştir. Seçim arifesinde
ne kurtarabiliriz, neleri çıkarttırabiliriz, bunun davranışı
ve tutumu içerisindedir.
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, bu konuşmaları birtakım belgelerle de ispatlamak istiyorum.
1997 yılında, Ankara Büyükşehir Belediyesi, 45 milyon dolar hazine
garantili kredi ödemesini gerçekleştiriyor ve bu kredinin 7 milyon
dolarını bugüne kadar ödüyor, geri kalan tam tamına 50 milyon 289
bin 801 dolar hazine tarafından karşılanıyor değerli arkadaşlarım.
Eğer bu hizmetse, alınan parayı geri ödememek bir hizmetse, böyle
bir hizmeti hiçbir zaman Ankaralılar hak etmiyor. İşte, bu belge. Almış
olduğu kredinin 7 milyon dolarını Büyükşehir Belediyesi geri
ödüyor, geri kalan 51 milyon dolarını hazine ödüyor değerli arkadaşlarım.
Bunun hizmetle ne ilgisi var? Burada çok değerli belediye başkanı
arkadaşlarım var. Hazine garantili kredinin nasıl olduğunu ve ne
şekilde ödeneceğini onlar da çok iyi biliyorlar.
Bakınız, siz, bundan
kısa bir süre önce "vergi barışı" adı altında çıkardığınız
af yasasından sonra "Artık af yasaları çıkarmayacağız…" Bunu,
bu yüce Genel Kurulda, bu kürsüde, AKP'li çok değerli milletvekili
arkadaşlarım da söyledi.
Peki, bu görüştüğümüz
kanun tasarısı nedir o zaman? Bu bir af yasası değil midir? Bu af yasası
konusunda bizim ısrarımızın devam ettiğini, bu teklifin görüşülüp,
yasalaşması için mutlaka ama mutlaka burada beşte 3 çoğunluğun olması
gerektiğini bir kez daha, kayıtlara geçmesi için söylüyorum.
Evet, yine, Adalet ve
Kalkınma Partisi Hükûmeti, söylemleriyle eylemlerinin taban tabana
zıt olduğunu bu teklifle kanıtlamıştır. Bu teklifin hazırlanışında
gerek alt komisyon gerek Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşmeler sırasında
Ankara Büyükşehir Belediyesinin vadesi geçmiş borçlarının mevcudiyetinin
nedenleri üzerinde yeterince hiçbir şekilde durulmamıştır. Bu
borçlar neden, niçin ve nasıl olmuştur, hiç araştırılmamıştır değerli
arkadaşlarım. Bu af yasasıyla, yapanın yanına kâr kalıyor zihniyeti,
maalesef, doğrulanmaktadır.
Ankara Büyükşehir
Belediyesinin vadesi geçmiş Hazine garantili kredilerinden kaynaklanan
borçları varken, diğer büyükşehir belediyelerinin Hazine garantili
kredilerinden kaynaklanan borçlarının da olmadığı hepimiz tarafından
bilinmektedir ve bu bir gerçektir. Peki, o büyükşehir belediyelerinin
neden borcu yok da, sadece, Ankara Büyükşehir Belediyesinin var? Bakınız,
kısaca, bunlara değinmek istiyorum.
Büyükşehir Belediyesi
BOTAŞ'tan gazı alıp, vatandaşa fahiş fiyata ve en önemlisi peşin parayla
satar, ama kendisi BOTAŞ'a olan borcunu ödemez. Sonra da çamur yapar,
çamura yatar. Bunu hepiniz biliyorsunuz. Türkiye'nin en pahalı doğal
gazını Ankaralılara kullandırmaktan büyük zevk duyar.
Yine, bu paraların
nereye ve nasıl gittiğine baktığımızda, işte görüyoruz, Kuğulu
Park Kavşağı'nı, kimseye sormadan, kışın en sert günlerinde yapar,
herkesi canından bezdirir, ama, karşımıza çıkan tablo, dağ fare doğurur.
Çünkü, yapılan geçitler, hem mimari açıdan sakat hem de bulvarın iki
yakasında oturan insanları ve araçları birbirinden tecrit eder
hâlde yapılmasıdır ve üstüne üstlük, bakınız, o kavşakta, maalesef,
vatandaşımızın yürüyebileceği bir yaya kaldırımı dahi yoktur,
yok denecek kadar da azdır. Yani, paraların ne şekilde çarçur edildiğinin
en büyük göstergesi, işte bu Kuğulu Kavşağı'dır.
Değerli arkadaşlarım,
Ankara'nın altyapısı tamamlanmadığı için, kafayı, Sayın Başkan ve
yönetimi, alt ve üst geçitlerle bozduğu için, kent, en ufak bir yağmurda
-bakınız, en ufak bir yağmurda- sular altında kalır.
Yine, geleceğe yönelik
bir projeksiyona sahip olmadığı için, zamanında barajlara -barajlara,
bakınız- yatırım yapmadığı için ve yatırım yapılmadığı için, bu
kenti, bu Türkiye Cumhuriyeti'nin Başkentini, maalesef, susuzlukla
karşı karşıya getirmiştir. Bunun sorumlusu bugünkü Başkan ve bugünkü
yönetimdir.
Örneğin… Bunları çoğaltabiliriz
ama ben Çankaya'da yaşayan bir yurttaş olarak söylüyorum. Bakınız,
Çankaya Belediyesi sınırları içerisinde bulunan bütün caddelerin
sorumlusu Ankara Büyükşehir Belediyesidir. Caddelerin dışında
bulunan, yani, 12 metreden fazla olan bu bulvarların da sorumlusu,
Çankaya sınırları içerisinde bulunan bu bulvarların ve caddelerin
sorumlusu Büyükşehir Belediyesidir.
Çalışma yaptım, araştırdım,
2006 yılında -bakınız, altını çizerek söylüyorum- Çankaya sınırları
içerisinde bulunan cadde ve bulvarlara, tam tamına 1 kilometre dahi,
Büyükşehir Belediyesi asfalt dökmemiştir. Bakınız, bunu ispatlamaya
davet ediyorum. 2006 yılında, Çankaya Belediyesi sınırları içerisinde
bulunan bulvar ve caddelere Büyükşehir Belediyesi 1 kilometre
-bakınız, 1 kilometre, fazla değil- dahi asfalt dökmemiştir. Amacı,
alt kademesi olan Çankaya Belediyesini ve Çankaya Belediye Başkanı
ve yönetimini nasıl zor durumda bırakırım düşüncesidir.
Değerli arkadaşlarım,
bir önemli konuyu daha söyleyip sözlerimi toparlamak istiyorum. Bakınız,
Sayın Bakanım da burada, Ankara Büyükşehir Belediyesine bağlı
kuruluş olan EGO Genel Müdürlüğünün BOTAŞ'tan aldığı gazdan fazlasını
halka sattığının tespit edildiği yönünde basında haberler bulunmaktadır,
haberler yer almaktadır. EGO'nun doğal gaz alım-satım tutarları arasındaki
fark nedeniyle -bakınız, burası da çok önemli- vatandaştan fazla para
tahsil ettiği Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun 2004 yılı raporuyla
da tespit edilmiştir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
YAŞAR TÜZÜN (Devamla)
- Şahsım adına da var Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlarım,
düşünebiliyor musunuz, EGO'nun BOTAŞ'tan aldığı gaz ile sattığı gaz
arasında yüzde 20, yüzde 25 fazlalık olduğuna dair Başbakanlık Yüksek
Denetleme Kurulu 2004 yılında rapor tutmuş ve buna karşılık hiçbir
işlem yapılamadığı gibi, bunu biz Bakanlık bazında yazılı soru
önergesi vermemize rağmen, üç aydır, Bakanlık bize, bu yazılı soru
önergemize cevap vermemiştir. 2004 yılında BOTAŞ, Büyükşehre -bakın,
rakam veriyorum arkadaşlar, rakam veriyorum- 1 milyar 155 milyon
912 bin 781 metreküp gaz satışı yapmıştır. Yani, BOTAŞ, EGO'ya 2003 yılında
1 milyar 155 milyon 912 bin 781 metreküp gaz satmıştır. Peki, EGO, vatandaşa
gaz satışına baktığımızda, aldığı rakamın, aldığı oranın en az
yüzde 20, yüzde 25 daha yüksek oranda gaz sattığı Başbakanlık Yüksek
Denetleme Kurulunun raporlarında vardır.
Şimdi, ister istemez
aklımıza şöyle bir sonuç geliyor: EGO, BOTAŞ'tan aldığı doğal gazdan
fazlasını vatandaşa nasıl satmıştır? Bu çok önemli. Bu fark nereden
kaynaklanmıştır, yani bu fark nereden geliyor? EGO, BOTAŞ'tan kaçak
gaz mı almaktadır? Burası da çok önemlidir. Yani, EGO, gerçekten, BOTAŞ'tan
kaçak gaz mı alıyor, yoksa -burası da çok önemli- basınç ayarıyla oynayarak
halktan haksız kazanç mı sağlamaktadır? Bunun açıklanması gerekir.
Tüm Ankaralılar gibi Türkiye Büyük Millet Meclisinin de bu konuda
bilgilenmesi gerektiğini bir kez daha söylüyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun 2004 yılı raporunda tespit
edilen bu durum karşısında başta EPDK ve Bakanlığınız hangi bir incelemede
bulunmuş, sorumlular…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tüzün,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla)
- Sayın Bakanım dinliyorsa bu sorularımıza cevap istiyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Kulağım sizde, dinliyorum.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla)
- …sorumlular ve yetkililer hakkında bir yaptırım uygulanmış mıdır
değerli arkadaşlar? Yani, yüzde 20, yüzde 25'e yakın bir farklılık
söz konusu. Bu farklılık Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu raporlarında
tespit edilmiş. Bu tespitten sonra Bakanlık harekete geçmiş mi geçmemiş
mi? Bununla ilgili ne tür bir soruşturma başlatmış? Bunu da buradan
duymak istiyoruz.
Peki, şimdi, burada,
Ankara'da yaşayan bir yurttaş olarak, dört buçuk yıldır Ankara'da yaşayan
bir yurttaş olarak ben, fazla ödemiş olduğum bu paranın geri verilmesi
söz konusu mudur? Yani, 5 milyona yakın, doğal gaz kullanan bu vatandaşlarımızın
fazla ödeme yapmasından dolayı bu fazla ödemeleri geri ödenecek
midir? Sayın Bakandan, burada, Hükûmet adına, devlet adına açıklamalar
yapmasını talep ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
sonuç olarak, bir yurttaş olarak, Ankara'da yaşayan, dört buçuk yıldır
yaşayan bir vatandaş olarak bizim söylemimiz, şahsi söylemimiz şudur:
Gerçekten, Ankara iyi yönetilmiyor. Bakın, bunun altını çizerek
söylüyorum, Ankara iyi yönetilmiyor.
CAHİT CAN (Sinop) -
Onun için mi üç dönemdir seçiyorlar!
YAŞAR TÜZÜN (Devamla)
- Bakınız, on iki yıldır iktidarda bulunan belediye başkanı…
En önemli soruna değinip
sözlerimi toparlayacağım Sayın Başkanım.
Bakın arkadaşlar, bu
büyük borca karşın, Başkent'te metro ve -maalesef ve maalesef söylüyorum-
Mamak çöplüğü gibi iki temel sorun yıllardır çözülememiştir, on
iki yıldan bugüne kadar.
Bakınız, şunu söyleyebilir
misiniz? On iki yıldan bugüne kadar iktidarda bulunan bugünkü İ.
Melih Gökçek ve yönetimi 1 metre, 1 metre, fazla değil, 1 metre raylı
sistem yapmış mıdır arkadaşlar, hizmete açmış mıdır? 1 metre, fazla
değil… Soruyorum: 1 metre raylı sistem yapıp hizmete açmış mıdır?
Ve Ankaralılar için en önemli sorun olan Mamak çöplüğü, hâlâ -gidin
orada- Ankara sağlığını tehdit ediyor. Mamak çöplüğündeki… (AK Parti
sıralarından gürültüler)
TELAT KARAPINAR (Ankara)
- Sen en son ne zaman geçtin oradan? Senin yolun orası değil.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla)
- Ben sık sık geçiyorum.
BAŞKAN - Sayın Tüzün,
doğal gazı bitirdiyseniz konuşmayı nihayetlendirelim. Çöp işi
uzun sürer.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, sonuç olarak, hepimiz, bu Belediyenin
imkânlarında, Ankara'da yaşayan, dört buçuk yıldır yaşayan vatandaşız.
Elbette, memnuniyetler varsa bunları söyleyeceğiz, şikâyetlerimiz
varsa da bunları gündeme getireceğiz ve bunların çözüme kavuşmasını
isteyeceğiz. Ben de dört buçuk yıldır Ankara'da yaşayan bir yurttaş
olarak gözlemlerimi dile getirdim.
Sayın Başkanımızın
göstermiş olduğu anlayışa teşekkür ediyor, yüce Meclise saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Hükûmet adına Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Hilmi Güler, buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Biraz önce Sayın Tüzün'ün doğal
gazla ilgili ileri sürdüğü bazı ifadeler oldu, onu açıklamak için
söz almış bulunuyorum.
Bildiğiniz gibi, BOTAŞ,
gazı şirketlere satıyor, EGO'ya satıyor -burada söz konusu olan
EGO'dur- EGO da tabii ki müşterilerine bunu veriyor. Burada bütün
bu gelişmeleri Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu takip ediyor ve
burada "k faktörü" denen bir faktör var, yani EGO da müşterilerine
bunu verdiği için -Ankara'da da bildiğiniz gibi, otomatik olarak bu
kartlı sayaçlar söz konusu- bununla ilgili ölçümleri şu anda EPDK
kontrol ediyor. Bize gelen bilgiler, şu ana kadar herhangi bir sorun
olmadığı şeklindedir. Yani, farklı bir rakam, farklı bir hesaplama
şu anda söz konusu değil. Zaten öyle bir şey olmuş olsa Sayın Tüzün,
EPDK burada gereğini yapardı.
Ayrıca, sorduğunuz
soru daha bana henüz gelmedi, çünkü değişik safhalardan geçerek
bana geliyor, gelir gelmez de bunu sizlere, gayet tabii ki, yazılı
olarak ifade edeceğim. Ama, şu anda zaten size cevap veriyorum, böyle
bir şey şu anda söz konusu değil elimizdeki bilgiler çerçevesinde.
O bakımdan müsterih olunuz, eğer varsa da yeni bir gelişme olursa da
size onu ifade ederim.
Bunun dışında, öğleden
evvelki konuşmalar sırasında da zaman zaman doğal gazın pahalı olduğundan
bahsedildi, bir konuşmacı onu ifade etti. Evet, daha evvelden, biz,
dünyanın en pahalı gazını ve elektriğini kullanan ülkelerden biriydik,
ama şu anda yaptığımız incelemelerde -kaynaklarını da size gösteririm-
hem elektrikte hem doğal gazda Avrupa'nın en ucuz elektriğini ve doğal
gazını kullanan ülke durumundayız, kullanan ülkelerden biri durumundayız.
Bunu da size memnuniyetle ifade edeyim, çünkü bunu hem Ruslarla yaptığımız
anlaşmada hem "al ya da öde"yi, 40 milyar metreküpü sildirdik
hem de fiyatı üçünde birden -Mavi Akım da dâhil- aşağıya çektik. Bundan
dolayı en ucuz doğal gazı kullanan ülkelerden biriyiz. Size, bunun
referanslarını da kaynaklarını da verebilirim. Ayrıca da böyle
olmasaydı zaten -biz dokuz vilayetten şu anda kırk yedi vilayete
çıktık doğal gaz dağıtımında- pahalı olsa millet birbiriyle yarışmazdı,
doğal gaza geçmeye çalışmazdı, bu bir. Elektrikte de aynı şekilde…
Daha evvelden Romanya'ya, Bulgaristan'a kaçıyordu yatırımcılar,
Türk yatırımcıları; şimdi, 20 milyar dolarlık yabancı yatırımcı
Türkiye'ye geldi, eğer enerji pahalı olmuş olsa gelmezdi. İhracatta
da sanayide de bu büyük bir avantaj. Bundan dolayı da sadece elektrikteki
fiyat uygulamamızdan dolayı, fiyatı artırmamamız hatta düşürmemizden
dolayı yaklaşık 10 milyar dolar da bir katkımız var sanayiye ve konutlara.
Dolayısıyla, bunu ifade etmek istiyorum.
Bir de bana bir not geldi,
onu da size ifade edeyim, hazır konuşurken bunu da bildireyim. Çankaya
Belediyesine dökülen asfaltın miktarı 200 bin ton, Büyükşehrinki
273 bin ton, toplam olarak da 471 bin ton olarak bana ifade edildi. Bunu
da saygılarımla sizlere arz ediyorum.
İyi günler diliyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Sayın Bakan, Ankara Belediyesi peşin satıyor doğal gazı, peşin satıyor.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Madde üzerinde şahsı
adına Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya.
Sayın Uzunkaya, buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MUSA UZUNKAYA (Samsun)
- Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; 1425 sıra sayılı Kanun
Teklifi'nin 3'üncü, yürürlük maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
dün bu yüce Parlamentoda bir önemli yasa, bir bankanın Türkiye genelindeki
mağdurlarıyla ilgili, bilahare yapılmak üzere bir düzenleme, yani
hazine bonosu satması yasak olan bir bankanın "hazine mağdurları"
diye bilinen 20 bin civarında ilgililerine yapılması gereken
ödemeyle ilgili bir yasayı görüştük. Bugün ise Plan ve Bütçede de
tartışılırken, tartışmanın odağına Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanının konduğu, BOTAŞ'la EGO arasında yapılmakta olan bir ödeme
takvimi ve düzenlemeyle alakalı bir yasayı görüşüyoruz. İki yasayı
niye kıyasladım? Sebebi şu: Mesela, dünkü yasanın merkezinde -çok
enteresandır- siyaset sahnesinin eşsiz simalarından birisi hâline
gelmiş, değil cumhuriyet Türkiyesi'nde, demokrasi olan tüm ülkelerde
vurgun ve soygunun siyasetle, bankayla birleştirilerek yürütülebileceği,
üzerinde doktora, doçentlik tezi yapılabilecek vurgun olayının
müsebbibi olan zatın adını, bir defa olsun, muhalefet, ağzına almamıştır,
alamamıştır; almışsa tutanakları getirsinler, desinler ki: Biz o
şahsı... Bugün siyaset arenasında şu veya bu ölçekte itibar gördüğü
iddia edilen şahsı ağzına almaktan, nedense, muhalefet imtina etmiştir.
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- Sayın Uzunkaya, siz alın.
MUSA UZUNKAYA (Devamla)
- Ben adını zikrediyorum. Cem Uzan'la, acaba bir farklı uzantınız ve
bağlantınız mı var?
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Sizin olur, sizin.
MUSA UZUNKAYA (Devamla)
- Mesela… Var mı diye merak ediyorum sadece.
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Sizin olur, bizim
olmaz.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Tıpkı, Kanaltürk'le
olan ilişkilerinizin hukuki ve siyasal, ekonomik boyutlarının nereye
vardığı gibi.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Kanal 7'de...
MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Demin söylendi,
Kanaltürk'le ilgili, benim soru önergem var. Kanaltürk'e, Cumhuriyet
Halk Partisinin, gizli veya açık, verdiği ifade edilen paranın mahiyeti...
ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Açık... Açık...
MUSA UZUNKAYA (Devamla) - ...hem Sayın Adalet
Bakanlığından hem de İçişleri Bakanlığından ve Maliye Bakanlığından
soru önergem var. Cevabını da doğrusu merak ediyorum. Yani, ilişkiler
nedir?
Ama, ben burada, bu kıyaslamayı şunun
için yapıyorum: Değerli arkadaşlar, hani, halk arasında bir şey var,
denir ki -siyasette, tutarlılığın çok güzel bir ölçeği vardır- bazen:
Hani, "Sezar'ın hakkını Sezar'a..." Ben şimdi "Sezer'in
hakkını Sezer'e" diyeceğim de yanlış anlayacaksınız. Sağ olsun,
Sayın Sezer, Cumhurbaşkanımız, Anayasa değişikliğini, bilindiği
ve beklendiği üzere, iade etmiş aynen, Meclise. Tabii, beklenen oydu
zaten, ben farklı bir şey de beklemiyordum doğrusu. Ama, ben "Sezar'ın
hakkını Sezar'a vermek gerekir" derken bir şeyi söylüyorum. Mesela,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak şunu deseniz: Ya, hakikaten Ankara
Büyükşehir gerçekten güzel şeyler yaptı, şunları, şunları yaptı.
Veya iktidarı yererken, eleştirirken, şunları, şunları yaptınız,
ama, şunlar da eksiktir deseniz, kamuoyu sizi dinlerken, acaba bu dedikleri
doğru mu diye itibar eder. İnanınız ve samimiyetle söylüyorum. Şu anda, beni
de dinliyorlar, sizleri de dinlediler. Her şey kün feyekün. Sayın Tüzün
az önce söyledi ki: 1 metre veya 1 kilometre, Çankaya bölgesinde
beton, asfalt yapılmadı.
Değerli arkadaşlar,
272 bin metreküp Çankaya bölgesinde, Büyükşehir Belediyesinin asfaltı
var. Görmek mi istiyorsunuz? Konya Yolu'na bir bakın, Eskişehir Yolu'na
bakın. Efendim, ben Balgat'ta kalıyorum. Şu anda Büyükşehrin araçları
Balgat'ta. Allah aşkına, Balgat'ın Çankaya'ya ait olduğunu bilmeyen
CHP'liler mi var? Ne kadar cahil kalmış buradaki CHP'liler. Balgat'ın
nerede, Eskişehir Yolu'nun nerede, Konya Yolu'nun nerede, yapılan
bu genişlemelerin, bu yol rahatlığının nerede olduğunun idrakinde
değilsin.
Arkadaşlar, bakın,
siz kabul edin ki, doğru söylüyorsunuz. Ya, bu millet, bağışlayın,
Cumhurbaşkanlığı seçiminde yadırgadığınız, seçerse yanlış yapar
dediğiniz bu millet, üç defa, sizin kanaatinize göre, Melih Gökçek'i
yanlış mı seçti? Cumhuriyet tarihinde ikinci bir belediye başkanı
gösterin ki iki defa üst üste seçilmiş olsun Ankara'da, yok. Ben, üç
dönem önce buraya geldiğimde, Dışkapı, yani, Havaalanı Kavşağı'ndan
Meclise…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUSA UZUNKAYA (Devamla)
- Sayın Başkan, Sayın Tüzün, on dakika, artı üç, artı dört; toplam on
yedi dakika kullandı. Bana ne kadar vereceksiniz?
BAŞKAN - Sayın Uzunkaya,
burada, bir pazarlık falan diye bir şey yoktur. Böyle bir şey yok.
MUSA UZUNKAYA (Devamla)
- Yani, burada hakkımı savunamazsam, milletin hakkını savunamam
diye endişe ederim doğrusu.
AHMET IŞIK (Konya) - Adalet… Adalet…
BAŞKAN - Sayın Işık, bilmediğiniz konuyla
ilgili konuşmayın. Arkadaşımızın aynı zamanda şahsı adına talebi
vardı. Oturduğunuz yerden ahkâm kesmeyin lütfen.
SALİH GÜN (Kocaeli) - Sayın Başkan adaletsiz
mi?
BAŞKAN - Buyurun Sayın Uzunkaya, konuşmanızı
tamamlayınız efendim.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Şimdi, bakınız,
ben 95 yılında Parlamentoya geldiğimde, Dışkapı'dan Meclise kırk
dakika ile -eğer sabah saatlerinde- bir saatte geliyordum. Mübalağasız,
95'i hatırlayanlar iyi bilirler. Melih Gökçek, 94'ün 27 Martında Belediye
Başkanı olmuştur. Şu anda havaalanından buraya yirmi dakikada geliyorsunuz
değerli arkadaşlar.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Hoppala!..
MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Evet… Ha, siz…
Bakın, Havaalanı'ndan yirmi dakikada geldim ben buraya. Evet, söylüyorum
ve lütfen, bu gerçekleri teslim edin ve şunu söyleyin…
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Helikopterle
mi geliyorsunuz?
MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Deyin ki, ya,
bunlar hakikaten…
CANAN ARITMAN (İzmir)
- Helikopterle mi?..
MUSA UZUNKAYA (Devamla)
- Helikopterle değil, ben karayoluyla geliyorum.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Müsaade et de on beş yılda bir yol açsın.
MUSA UZUNKAYA (Devamla)
- Allah aşkına, ya, Hüseyin Bey, güldürmeyin adamı, etmeyin eylemeyin.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Ne alakası var?
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Uçağa bir tek
sen biniyorsun herhâlde.
MUSA UZUNKAYA (Devamla)
- Sevgili dostlar, benim size tavsiyem şu…
BAŞKAN - Sayın Uzunkaya,
diğer arkadaşlara da söyledim. Arkadaşlar, burada bir doğal gaz kanunu
tartışıyoruz. Kaç ton asfalt döküldü, kaç kilometre yol yapıldı,
eni ne kadardı, genişliği ne kadardı; istirham ediyorum, yani, bunları
ayrı bir oturumda hep beraber tartışın. Lütfen yani…
Buyurun.
MUSA UZUNKAYA (Devamla)
- Sayın Başkan, muhalefet tarafından değerlendirilen doğal gazın,
EGO ile yapılan anlaşmanın mahiyeti değil ki. Melih Gökçek ile yattılar
Melih Gökçek ile kalktılar yirmi dört saattir. Yaptıkları bu. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Ben de diyorum ki, Melih Gökçek üzerinden siyaset…
BAŞKAN - Onlara da
söyledim aynı şeyi.
MUSA UZUNKAYA (Devamla)
- Hatta demin bir garip iddia oldu: Acaba dendi, Melih Gökçek'in burada
bu borçları silinerek, seçim arifesinde, AK Parti, değerli arkadaşlar,
farklı bir ilişki mi var iddiasını eğer birileri tedai ettirmek istiyorsa,
derhâl bu iddialarını ispata davet ederiz. O sözün ne anlama geldiğini
idrak etmeyen yoktur.
Dolayısıyla, ben şunu
söylüyorum: AK Parti üzerinden eleştiri yapabilirsiniz, şahıs
eleştirebilirsiniz ama, şunu açık olarak söyleyin: Siz, Ankara'da
yapılmış, Türkiye'nin Başkenti, cumhuriyetin Başkenti, Mustafa Kemal'in
27 Aralık 1919'da gelip, Başkent olarak hazırlığını yaptığı ve ilk
Meclisin açıldığı bu şehir, eğer bugün modern dünya başkentleriyle
yarışır hâle gelmişse, Melih Gökçek'e, cumhuriyetin temelinde olduğunu
iddia eden bir parti plaket vermeli, onu onurlandırmalıdır (AK Parti
sıralarından alkışlar) eğer, gerçekten, meydanlarda cumhuriyet savaşçılığına,
savaşına soyunmuş, mücadelesine soyunmuş partiyseniz.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) - Haydaa!
MUSA UZUNKAYA (Devamla)
- Ama, bu iddianızda yoksunuz. Niye? Çünkü, bu bir samimiyet testidir.
Cumhuriyete giden ve cumhuriyetin merkezi olan, makarrı olan bu
kenti, cumhuriyete yaraşır, modern Türkiye'ye yaraşır bir başkent
hâline, isteseniz de istemeseniz de, itiraf etseniz de etmeseniz
de bu millet görüyor ve takdir ediyor ki, Melih Gökçek ve AK Parti İktidarı
getirmiştir. Haa, Melih Gökçek de tek başına değildir. Arkasında,
yaptığı her doğruda AK Parti İktidarı olmuştur ve olmaya devam edecektir.
Niye? Mahallî idarelerde… (CHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Uzunkaya,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MUSA UZUNKAYA (Devamla)
- Bitiriyorum.
Niçin? Değerli arkadaşlar,
bakınız, ben mesela şunu söylemenizi isterdim: Eleştirin bu konuda
bizi, "Mahallî idarelere daha fazla kaynak aktarın." deyin,
bunu bizden isteyin. Modern Batı ülkelerinde, Batı Avrupa ülkelerinde,
belediyelerin, yerel idarelerin genel bütçeden aldıkları kaynak
daha fazla. Bu konuda bizi eleştirin. Deyin ki: "Niye bu kadar
Melih'e imkân tanınıyor?" 81 ile ve ilçelere, yerel idarelere
daha fazla kaynak aktarmanın yollarını gelin beraber üretelim, beraber
hazırlayalım. Çünkü, kentler, ülkeler kalkınacaksa şehircilikle,
medeniyet oluşacaksa medeni kentlerle olabilir ve demin de hâlâ ülkeyi
sattığımızı iddia eden değerli bir profesör arkadaşımız vardı.
BAŞKAN - Sayın Uzunkaya,
lütfen efendim, lütfen.
MUSA UZUNKAYA (Devamla)
- Orhan Bey, belgeleri zannediyorum sunmuşsunuz arkadaşlara.
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- Burada.
MUSA UZUNKAYA (Devamla)
- Ülke satma iddiasını… Hiç kimse, bakın, o dönemle ilgili de satma
iddiasında bulunamaz, bu dönemde de. Eğer metrajlara, kilometrekarelere
bakarsanız, hangi dönemde ne kadar yerin satıldığını çok iyi görürsünüz,
ama satma… Bunlar aklı başında iradi kararlardır ve cumhuriyet
hükûmetlerinin verdiği kararlardır, sağlıklı kararlardır. 59
hükûmetin de yaptığı bu sağlıklı kararı burada eleştirirseniz, cumhuriyetin
kurucularının da ruhlarını taciz ederseniz.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
CANAN ARITMAN (İzmir)
- Dört yıldır sizin kadar satanı yok! Rekorunuzu kimse kıramadı!
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım, yani, bazı konuların, doğrusu, kürsüden söylenmesini
ben de merak ediyorum.
Şimdi, dün de söyledik.
Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünde ne yapıldığı, ne edildiği bellidir.
Yani, herkes İnternet'e girerse, hangi dönemde ne kadar arazi satılmış,
ne kadar emlak satılmış, bunların hepsine vâkıf olur. Türkiye Cumhuriyeti'nin
vatandaşları yurt dışından emlak alıyorlarsa, onlar da mevzuat çerçevesinde
buradan alıyorlardır. Bunları bir vatan pazarlığı hâline getirmeyi,
doğrusu, ben hayretle izliyorum. Böyle bir olay olamaz zaten. Her dönemde
de bütün Türkiye Cumhuriyeti hükûmetleri kendilerine uygun yasaları
çıkarmış ve o işlemleri yapmışlardır. Lütfen, bu konularda daha titiz
olmaya bütün arkadaşlarımı davet ediyorum.
Evet, 3'üncü madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Karar yeter sayısı…
BAŞKAN - Karar yeter
sayısı arayacağım Sayın Koç.
Maddeyi oylarınıza
sunup karar yeter sayısını arayacağım.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Karar
yeter sayısı vardır. Kâtip üyelerimiz bunun üzerinde ittifak etmişlerdir.
Teklifin tümünü oylamadan
önce oyunun rengini belirtmek üzere, aleyhte Ahmet Ersin, İzmir Milletvekili.
Buyurun Sayın Ersin.
(CHP sıralarından alkışlar)
AHMET ERSİN (İzmir) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Bu yasa teklifi bahanesiyle
Cumhuriyet Halk Partisine de dil uzatanlar oldu. O konuda, izin verirseniz,
iki cümleyle yanıtlamak istiyorum bu söylenenleri.
Değerli arkadaşlarım,
bir defa, Cumhuriyet Halk Partisini anmak isteyenler, Cumhuriyet
Halk Partisine dil uzatmak isteyenler önce ağızlarını çalkalamaları
lazım.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
- Sen önce elini cebinden çıkar.
AHMET ERSİN (Devamla)
- Sonra abdest alıp iki rekat namaz kılmaları lazım. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
ALİM TUNÇ (Uşak) - Dini
siyasete alet etme.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
- Terbiyesiz!
ALİM TUNÇ (Uşak) - Terbiyeli
ol!
AHMET ERSİN (Devamla)
- Çünkü, bakın, şimdi, Cumhuriyet Halk Partisinin ilk Genel Başkanı
Mustafa Kemal Atatürk, ikinci Genel Başkanı İsmet İnönü, üçüncü Genel
Başkanı Bülent Ecevit ve son Genel Başkanı Deniz Baykal. Yani, Cumhuriyet
Halk Partisinde kalpazan yok. Hiçbir Genel Başkan kalpazanlıkla suçlanmamıştır.
Onu hatırlatmak isterim.
Değerli arkadaşlarım,
beş saatten beri, şu saat itibarıyla beş saatten fazla bir süreden
beri Ankara Belediyesini, daha doğrusu Ankara Belediye Başkanını
nasıl aklarız, nasıl sorunlarından arındırırız diye tartışıyoruz.
Oysa Türkiye'nin gündemi çok farklı değerli arkadaşlarım. Bakın,
daha iki gün önce Ankara'nın göbeğinde bomba patlatıldı, günahsız
6 vatandaşımız yaşamını yitirdi, 80 civarında vatandaşımız, bazıları
ağır olmak üzere yaralandılar ve daha dün Şırnak'ta 6 tane güvenlik
görevlisi mayın tuzağına düşürüldü ve şehit oldular. Türkiye'nin
her tarafından acı dolu çığlıklar yükseliyor ve asıl işte Türkiye
Büyük Millet Meclisi bunu tartışması lazım, azgınlaşan terörü nasıl
önleriz diye tartışması gerekirken Büyükşehir Belediye Başkanını,
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanını nasıl kurtarırız diye tartışıyor
beş saatten beri. Çok ayıp!
Yine, bakın, size Hürriyet
gazetesinin 18 Mayıs tarihli manşetini gösteriyorum: "Birkaç
marul yaprağı için." Ve bu olay, Başbakan Yardımcısının, Sayın
Başbakanın Cumhurbaşkanı adayının olduğu ilde yaşanan bir dram. Yaşları
beş ile sekiz arasında değişen 4 tane çocuk birkaç çürük marul yaprağı
toplama uğruna trafik kazasında yaşamını yitirdiler ve bu Türkiye'de
her gece 1 milyon kişi aç yatıyor. Bunları tartışmamız lazım, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin bu sorunları konuşması lazım, ama beş buçuk
saatten beri ve bir o kadar saat de ilgili komisyonda olmak üzere
Büyükşehir Belediye Başkanını, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanını
nasıl kurtarırız diye bunları tartışıyor değerli arkadaşlarım. Böyle
şey olabilir mi? Neden bu Meclis azgınlaşan bu teröre karşı bir olağanüstü
toplantı yapmıyor ya da bir olağan toplantı yapıp, bir gizli toplantı
yapıp bu soruna nasıl çözüm buluruz diye bir arayış içinde değil ve
neden Türkiye'nin böylesine önemli gündemleri varken bu sorunları
tartışıyoruz, anlamak mümkün değil. Üstelik, Türkiye'nin ve Ankara'nın
da sorunu değil, sadece bir kişinin sorununu burada tartışıyoruz
beş buçuk saatten beri. Çok ayıplıyorum bu durumu ve burada gelip
saatlerce "Türkiye'de ihracat şöyle arttı, kişi başına düşen
gelir bu kadar artırıldı" diye masal anlatılıyor.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
- Söylemeyecek miyiz?
AHMET ERSİN (Devamla)
- Ve bu Meclisteki bazı kadrolu alkışçılar da bu sözleri alkışlıyor,
bu masalcıları alkışlıyor. İşte Türkiye'nin gündemi bu.
Bakın, söylüyorum size,
4 tane çocuk, birkaç tane çürük marul yaprağı için yaşamını yitiriyor.
Bunları konuşmamız lazım, terörü konuşmamız lazım.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - Duygu sömürüsü yapma!
AHMET ERSİN (Devamla)
- Duygu sömürüsü yapmıyorum, gerçekleri söylüyorum, Türkiye'nin
gündemini söylüyorum.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - On defa söyledin!
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Rahatsız mı oldun?
AHMET ERSİN (Devamla)
- Ama, tabii, sizin umurunuzda değil.
Bakın, yine bir şey
söyleyeyim: Şimdi, Sayın Bakan dedi ki, Sayın Tüzün'ün konuşmasında
verdiğimiz bir soru önergesine cevap gelmediğini şikâyet edince Sayın
Bakan, bu kürsüden "Bana böyle bir şey gelmedi." diyor.
Bakın, Yılmaz Ateş imzalı,
Ankara Milletvekilimiz Yılmaz Ateş imzalı soru önergesi, 2 Mart
2007'de verilen bir önerge. İç Tüzük'e göre bu önergenin kaç günde cevaplandırılması
lazım? Neden cevaplandırılmadı şimdiye kadar? Acaba, cevaplandırılmak
mı istenmiyor, onu soruyorum.
CANAN ARITMAN (İzmir)
- Cevap veremiyorlar.
AHMET ERSİN (Devamla)
- Sayın Bakan, üç aydan beri nasıl gelmiyor size bu?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Bunlar, boyacı küpü değil, ciddi
sorular.
AHMET ERSİN (Devamla)
- Efendim, bakın, İç Tüzük'ün, Anayasa'nın size verdiği bir süre var,
o süre içinde cevaplayacaksınız. Cevaplandırmıyorsanız, o zaman
bunu cevaplandırmak istemiyorsunuz demektir.
BAŞKAN - Sayın Ersin,
Sayın Bakan, lütfen…
Sayın Ersin, Genel Kurula
hitap edin.
CANAN ARITMAN (İzmir)
- Cevaplandıramıyorlar.
AHMET ERSİN (Devamla)
- Meclis kapanıyor…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ersin,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
AHMET ERSİN (Devamla)
- Tamamlıyorum.
Birkaç gün sonra Meclis
tamamlanacak, Sayın Bakan hâlâ "cevaplayacağım, boyacı küpü
değil" diyor.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'nin çok önemli gündemleri dururken, bu azgınlaşan teröre
karşı nasıl bir çözüm bulunması gerektiğini tartışmamız gerekirken
ve her gece aç yatan 1 milyon kişinin sorununu tartışmamız gerekirken,
Ankara Belediye Başkanını nasıl kurtarırız diye tartışıyoruz
beş buçuk saatten beri. Çok üzülüyorum bu konuda, büyük sıkıntım
var. Gerçekten, bu Meclis adına çok üzülüyorum ve bu Meclise yakışmayan
bir tavır olduğunu söylüyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Oyunun rengini belirtmek
üzere, lehte, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa.
Sayın Fatsa, buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1425 sıra sayılı Kanun
Teklifi'nin tümü üzerinde oyumun rengini belirtmek üzere şahsım adına
söz aldım. Bu vesileyle, Başkanlık makamını ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
1425 sıra sayılı Kanun Teklifi özet itibarıyla EGO'nun özelleştirilmesini
ihtiva ediyor. Dolayısıyla, bu özelleştirmenin hangi gerekçelerle
yapıldığını, neden yapılması gerektiğini arkadaşlarımız, burada,
iktidar ve muhalefet gruplarına mensup arkadaşlarımız lehte ve
aleyhte düşüncelerini ifade etti. Her bir düşünce saygıdeğerdir.
Arkadaşlarımızın ortaya koymuş olduğu kanaatlere katılırım,
ancak, bir hususu da bu vesileyle ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığını, üç dönem, Ankaralıların
büyük desteğiyle -arkadaşlarımız da ifade etti- tarihinde ilk defa
-iki olmamış- üç sefer Sayın Gökçek'e güvenoyu vermek suretiyle,
yapmış olduğu hizmetleri tasdik etmek, takdir etmek ve tekrar tekrar
seçmek suretiyle de anlamlandırdıklarını, okeylediklerini, yani
onayladıklarını, bunu kabul ettiklerini ve hizmetin devamından
yana da görüş ve düşüncelerini sandıklara yansıttıklarını biliyoruz.
Neler yapıldı, yapılmadı,
bunların hepsi Ankara halkının takdirindedir. Önümüzde hem bir genel
seçim hem de hemen onun ardından bir süre sonra yerel seçimler var. Bakarız,
Ankaralılar sizin söylediğinizi mi, bizim söylediğimizi mi veya
Melih Gökçek'in yaptıklarını mı, yapmadıklarını mı takdir edecek,
bunu hep beraber göreceğiz, göreceğiz.
Değerli arkadaşlar,
bu vesileyle, burada söz alan arkadaşlar, ilgili ilgisiz, terörden
diğer konulara kadar gündemle alakası, yani konuşulan meselelerle
alakası olmayan ifadelerde bulundular. Bir arkadaşımız dedi ki:
"Bizim genel başkanlarımızın içerisinde kalpazanlıkla suçlanan
kimse yoktur."
AHMET ERSİN (İzmir) -
Doğru. Doğru.
EYÜP FATSA (Devamla)
- Doğrudur. Ama, bizim genel başkanlarımızın içerisinde de şoförüne,
sekreterine, çaycısına, odacısına piyasadan lot toplatan genel
başkanı da yoktur, bütün servetini dört yıllık süre içerisinde kayıtlara
geçmeyen avukatlık ücretlerinden kazandığını iddia eden bir genel
başkanı da yoktur. (AK Parti sıralarından alkışlar) Eğer bunları
böyle konuşursak herkesin birbiriyle ilgili çok söyleyeceği şeyler
vardır.
Değerli arkadaşlar,
terör, sadece Türkiye'nin değil, dünyanın başının belasıdır. Terör,
üzerinden siyasi polemikler yapılabilecek sıradan olaylar değildir.
Teröre kurban verdiklerimiz bizim evlatlarımızdır, bizim kardeşlerimizdir,
bizim yakınlarımızdır, bu ülkenin evlatlarıdır. Bunu biz siyaseten
kullanmayız. Kullanmak, bu uğurda hayatını veren, yaralanan, mağdur
olan insanlara karşı saygısızlık olur.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - "Kelle" demek de saygısızlık olur.
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU
(Çorum) - Sus!
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Sen de sus! Hadi oradan!
BAŞKAN - Sayın Bayındır,
lütfen…
Sayın Kavuştu, lütfen…
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Hadi oradan!
BAŞKAN - Sayın Fatsa,
konuşmazını tamamlayınız.
Buyurun efendim.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Görgüsüz herif seni!
BAŞKAN - Arkadaşlar,
lütfen, istirham ediyorum. Sayın Bayındır, Sayın Kavuştu, lütfen…
Buyurun Sayın Fatsa.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Senin ecdadının gücü yetmez bana sus demeye.
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU
(Çorum) - Sus!
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Hadi oradan!
BAŞKAN - Sayın Fatsa,
buyurun efendim.
EYÜP FATSA (Devamla)
- Peki, Sayın Başkan.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Ağzını bozma, lan diye konuşulmaz burada! Vekil olmuşsun
vekil, ama ne olamamışsın?
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU
(Çorum) - Hüseyin sus.
BAŞKAN - Buyurun efendim.
EYÜP FATSA (Devamla)
- Sayın Başkan, değerli arkadaşlar… (Gürültüler)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen…
EYÜP FATSA (Devamla)
- …her şeye itiraz etmeyi, her şeyi reddetmeyi bir muhalefet anlayışı
olarak arkadaşlarımız ortaya koyuyorlarsa, doğrusunu isterseniz,
ben bununla ilgili hiçbir yorum yapmam, bunun değerlendirilmesini
aziz milletimize bırakırım.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı
tamamlayınız efendim.
EYÜP FATSA (Devamla)
- Ben bir şey söylüyorum. Benden önce de arkadaşlar burada farklı görüşler
ortaya koydu, ben de buradan dinledim ve konuşan arkadaşlara sözlü
mukabelede bulunan kendi grubuma mensup arkadaşlarımı da uyardım.
Arkadaşlarımız da bunun şahididir. Her ne zaman burada muhalefete
mensup bir arkadaşım konuşsa, bizim gruptan bir arkadaşımız sözlü
olarak ona mukabelede bulunsa, ben uyardım. Uyardım. Arkadaşlarımız
da, muhalefete mensup arkadaşlarımız da bunun şahididir.
Ben partimin grup başkan
vekiliyim Sayın Bayındır. Sayın Bayındır, içeriği ne olursa olsun,
ister bilginiz olsun ister olmasın, ister ilgi alanınızda olsun ister
ilgi alanınızda olmasın, ben görüyorum, burada, ön sırada, orta
sırada, arka sıralarda kim ne konuşursa konuşsun, içeriğine bakmadan
alabildiğine itiraz ediyor ve bağırıyorsun.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Yanılıyorsun. Yanılıyorsun.
EYÜP FATSA (Devamla)
- Yani, bakın, bir dostluğumuz, kardeşlik hukukumuz var. Lütfen… Lütfen…
Bakın, yarın birbirimizin yüzüne bakamayız. Hepimizin sorumlulukları
var, hepimizin örnek olması gerekir, insanlara, kamuoyuna karşı
örnek bir duruş ve tavır ortaya koymamız gerekir. Böyle her şeye bağırmak,
her şeye itiraz etmek, doğrusunu isterseniz, çok fazla milletvekili
sorumluluğuyla bağdaşan bir tavır değildir. Gel burada konuş. Gel
burada konuş.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Geleceğim ve konuşacağım.
EYÜP FATSA (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, sonuç itibarıyla bu, Ankara'da bugüne kadar
yapılan çok hayırlı, Ankara'nın çağdaş ve modern kent olma yönündeki
yatırımlara yeni ilave, çağdaş ve modern imkânlar ve ilave yatırımlar
kazandıracağına inandığım 1425 sıra sayılı yasaya olumlu baktığımı,
olumlu oy vereceğimi ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Evet, buyurun Sayın Koç.
Sayın Koç'a, 69'a göre kısa bir açıklamada
bulunması için mikrofonu açtım.
Buyurun Sayın Koç.
V. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Ordu Milletvekili
Eyüp Fatsa'nın, konuşmasında, Genel Başkanlarına sataşması nedeniyle
konuşması
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, evet, söz isteme usulüm belki yadırgatıcı oldu. Sayın
Başkanın bulunduğu Divana kadar giderek söz istedim, çünkü, orta
yerde bağırarak söz istemenin daha da gerginleştireceğini düşündüm.
Söz verdiği için de Sayın Başkana teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
dün de söylemiştim, o tespiti yenilemek istiyorum: Burası seçim
meydanına döndü. Yani, bir parlamentoda bir yasama görevi yapmanın
çok ötesine geçti. Doğaldır. Seçimlere çok kısa bir süre kala, artık,
kesin aday listelerinin belirlenmesine dokuz gün kala, burada,
milletvekillerinin, değişik noktalarda, görüşülen kanun tasarısının
ya da teklifinin çok dışında konular üzerinde de görüş ifade etmeleri,
bunları zaman zaman suçlayıcı unsurlarla siyasi boyutta başka
noktalara taşıma gayretleri, bu süreç içerisinde doğaldır. Bunu
engellemek mümkün değildir, çünkü, sabah 11.00'den akşam 24.00'e kadar
biteviye, bir adaylık kesin listesi belirlenmeden önceki böyle
bir takvimde, böyle bir mesai zorlamasında bütün bunların hepsinin
yaşanması doğaldır. Bunu ben bir kere daha hatırlatmak istiyorum
ve bu, eğer, ne görüşülecekse o gün çağrılır insanlar, görüşülür,
öncelikli mi öncelikli değil mi. Bakın, insanların sinirleri yıpranıyor.
Her iki grupta da belirgin bir yıpranma var. Bunu görüyorum, sizler
de fark ediyorsunuz. Bir kere daha, bir hekim kökenli arkadaşınız
olarak da bunu paylaşmak istiyorum.
Sayın Fatsa'nın, Sayın
Genel Başkanımızla ilgili bir değerlendirmesi oldu, ona da bir
açıklık getirmek istiyorum. Orada "kalpazan" ifadesi, hukuki
bir deyim olarak yer almıştır Sayın Fatsa. "Kalpazanlık" bir
hukuki deyim olarak savcı fezlekesinde yer aldığı şekliyle Sayın
Ersin tarafından söylenmiştir. Savcılık fezlekesinde de, Sayın
Başbakan hakkında düzenlenen savcılık fezlekesinde de, dokunulmazlığının
kaldırılması istemiyle gönderilen savcılık fezlekesinde de bu
suçla isnat vardır. Bir isnattır bu ve hukuk deyimidir. Onu belirtmişlerdir.
Yani, buradan bir alınganlık çıkartmak, bence yersizdir.
Mal varlığı noktasına
gelince, bununla ilgili tartışmalar geçen dönemde çok yoğun bir şekilde
yaşandı; buradaki gelgitler, ifadelerdeki gelgitler, tavırlardaki
gelgitler yaşandı. Sayın Genel Başkanın mal varlığı ortadadır ve
ben, o ortadadır, şu villalar nereden çıktı, bunlar kayıtlı mı değil
mi diye, tekrar size hatırlatıp, tekrar o konularda düşünceye sevk
etmek istemiyorum. Bütün bunlar kamuoyunun belleğindedir ve arşivlerdedir.
O yüzden, belli sıkıntılarınızı bu konuda hiçbir sorunu olmayan
insanlara da havale ederek kendinizi hafifletme yoluna gitmeyin
lütfen. Ben, bu konuda karşılıklı duyarlılıkları bir kere daha davet
ederek sözlerimi noktalamak istiyorum.
Sayın Başkana da söz
verdiği için teşekkür ediyorum.
Saygılarımla efendim.
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- Ankara Milletvekilleri Eyyüp Sanay ve Nur Doğan
Topaloğlu'nun, Doğal Gaz Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/1018)
(S. Sayısı: 1425) (Devam)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, görüşmüş olduğumuz teklifin tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri,
oylama için dört dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme
giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu
yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını,
oylama için öngörülen dört dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan
oy pusulasını yine oylama için öngörülen dört dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekilleri, Ankara Milletvekilleri Eyyüp Sanay ve Nur Doğan
Topaloğlu'nun, Doğal Gaz Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi'nin açık oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı |
: |
251 |
Kabul |
: |
225 |
Ret |
: |
26 (x) |
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.58
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo
tutanağın sonuna eklidir.
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.25
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Ahmet Gökhan SARIÇAM
(Kırklareli)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 112'nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
Kanun tasarı ve tekliflerini
görüşmeye devam edeceğiz.
5'inci sırada yer
alan, Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Faruk Bayrak'ın, 388 Sayılı Güneydoğu
Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Teşkilatının Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
başlayacağız.
5.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Faruk Bayrak'ın;
388 Sayılı Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Teşkilatının
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/999) (S. Sayısı: 1424) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 1424
sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili Mehmet
Faruk Bayrak, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili
Vedat Melik.
İlk söz Mehmet Faruk
Bayrak'a ait.
Sayın Bayrak, buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MEHMET FARUK BAYRAK (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
GAP İdaresinin görev süresinin uzatılması hakkında vermiş olduğum
kanun teklifi için söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye'nin bütün meselelerini Türkiye fotoğrafının bütünlüğü
içinde ele almak durumundayız. Zaten Hükûmetimizin baştan beri ülke
sorunlarına çözüm üretme siyaseti de bu yöndedir.
Ülkemizin topyekûn
selameti ve kalkınması için bünyemizin zaaf noktalarına daha çok
yoğunlaşmak zorundayız. Bu noktada, Güneydoğu Anadolu Bölgemiz,
sahip olduğu doğal kaynaklarla, sosyokültürel özellikleriyle,
ekonomik ve sosyal kalkınmadaki zaaflarıyla ve istismara açık yanlarıyla,
sınırlarımızı aşan zengin su kaynaklarıyla birlikte düşünüldüğünde,
bu bölgemizin, hem zengin imkânlara sahip olduğu hem de zaaf noktaları
taşıdığı açıktır.
Bildiğiniz gibi, Güneydoğu
Anadolu Projesi -cumhuriyet tarihi boyunca uygulanmaya alınan
en kapsamlı ve yüksek maliyetli bir proje- ülkenin yüzde 10'unu oluşturan
ve dokuz vilayetimizi içine alan geniş bir bölgede uygulanmaktadır.
GAP, teknik bir proje
olarak maliyetiyle, ekonomik boyutuyla yıllarca konuşulmuştur,
ama bu büyük Projenin sosyal faydasının sosyal kalkınmaya yapacağı
katkının ülkemize neler kazandıracağı üzerinde yeteri kadar durulamamıştır.
Oysa, 4 milyona yakın insanımıza iş imkânı sağlayacak bu büyük Proje,
sadece bölgenin değil, Türkiye'nin kaderini değiştirecek büyüklüktedir.
(x) 1424 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Güneydoğu Anadolu
Projesi, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin zengin toprak ve su kaynaklarını
değerlendirmek, bu bölgemizin sosyal ve ekonomik düzeyini yükseltmek,
burada yaşayan insanlarımızın refahını ve gelir düzeyini artırmak,
onlara yeni iş imkânları sağlamak üzere uygulanmakta olan bir projedir.
Ülkemizde yürütülen bu büyük ve kapsamlı Proje, aynı zamanda, bölgeler
arası kalkınma farklılıklarını gidermeyi ve ulusal düzeyde, ekonomik
gelişme ve sosyal istikrar hedeflerine katkıda bulunmayı amaçlamaktadır.
GAP kapsamında, yirmi
iki baraj ve on dokuz hidroelektrik santrali ile sulama şebekelerinin
yapımı öngörülmektedir. GAP'ın tamamlanmasıyla 1,82 milyon hektar
alan sulamaya açılacak, yılda 27 milyar kilovat saat hidroelektrik
enerji üretimiyle ülke enerji ihtiyacının büyük bir bölümü karşılanacaktır.
Tarım, sanayi, enerji, ulaştırma, eğitim, sağlık, kırsal ve kentsel
altyapı yatırımlarıyla bölgenin ekonomik ve sosyal göstergeleri
ülke ortalamasına getirilecek, 4 milyona yakın kişiye iş imkânı
sağlanacak, bölge halkının yaşam kalitesi ve refah düzeyi yükseltilecektir.
GAP'ın sadece kamu yatırımları
için öngörülen finansman ihtiyacı 2006 yılı fiyatlarıyla toplam
37 milyar YTL'dir. 2006 sonu itibarıyla nakdî gerçekleşmeyse yüzde 58
düzeyindedir. Bugün itibarıyla GAP kapsamında dokuz hidroelektrik
santrali işletmededir. Diğer bir ifadeyle, GAP enerji yatırımlarının
yüzde 74'ü gerçekleşmiştir. Artık, ülkemizin elektrik enerjisi ihtiyacının
yarısı GAP'tan karşılanmaktadır.
2006 yılında Sayın
Başbakanımızın himayelerinde temeli atılan Ilısu Barajı ve
HES'in kısa sürede tamamlanması ve ona bağlı olarak Cizre Barajı'nın
yapılmasıyla GAP enerji yatırımları tamamlanma aşamasına gelmiş
olacaktır. Fırat ve Dicle havzalarında toplam 260 bin hektar alan sulamaya
açılmış olup, 114 bin hektarlık alanın da hâlen sulama şebeke inşaatı
devam etmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün itibarıyla GAP sulama yatırımlarının fiziki
gerçekleşmesi yüzde 15 düzeyindedir. Projede bundan sonraki aşamalarda
ağırlık sulama yatırımlarına verilecek, sulama yatırımlarının
hızla gerçekleştirilmesi için alternatif finans modelleri kullanılacaktır.
Harran ovalarının yanı sıra Mardin, Diyarbakır ve Batman ovalarının
da sulamaya açılması için gerekli tedbirler hızla alınacaktır. GAP'ın
sulama projeleri tamamlandığında, şimdiye kadar Türkiye'de devlet
eliyle gerçekleştirilen sulama alanına eşit bir alan sulamaya açılmış
olacaktır.
Güneydoğu Anadolu
Projesinin başlamasıyla birlikte bölgede gerek tarım ve sanayide
gerekse sosyal yaşamda değişimler ve yeni oluşumlar gerçekleşmektedir.
Son yıllarda GAP bölgesinden
yapılan ihracat düzeyinde de artış olmuş, 2002 yılında 683 milyon
dolar olan ihracat tutarı 2006'da 2 milyar 413 milyon dolara yükselmiştir.
GAP bölgesini Mersin
Limanı'na, ülkemizin diğer bölgelerine ve Orta Doğu'ya bağlayan
önemli bir yol güzergâhı olan Gaziantep - Şanlıurfa Otoyolu'nun tamamı
-köprü dâhil olmak üzere- 2007 yılında trafiğe açılmış olacaktır. Diğer
yandan, Şanlıurfa'da 2007 yılı itibarıyla faaliyete geçecek olan
Türkiye'nin en büyük kargo havalimanı GAP Uluslararası Havaalanı,
bölgenin en stratejik ulaşım ağ noktasıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bölgesel gelişmişlik farklarının giderilmesine
yönelik politikalar incelendiğinde, dünyanın değişik ülkelerinde,
geri kalmış bölgelerin kalkınmasını sağlamak için özel bir idarenin
kurulduğu görülmektedir. Türkiye Cumhuriyeti devleti de ülkenin
kalkınmada öncelikli yörelerinden biri olan Güneydoğu Anadolu
Bölgesi ile diğer bölgeler arasındaki gelişmişlik farkını en aza
indirmek için, bölge potansiyelinin ülke ekonomisiyle bütünleşmesini
sağlamak amacıyla yürüttüğü Güneydoğu Anadolu Projesi'ni hızla
gerçekleştirmek üzere, GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığını
kurmuştur.
Bölgesel kalkınmayı
planlamak, yönlendirmek, izlemek ve kurumlar arası koordinasyonu
sağlamakla görevlendirilmiş olan GAP İdaresi, 1989 yılında 388 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameyle on beş yıllık bir süre için kurulmuştur.
Yasal sürenin bitme aşamasına gelindiğinde, 4 Kasım 2004 tarih ve
5254 sayılı Yasa ile, İdarenin görev süresi Kasım 2007'ye kadar üç
yıl daha uzatılmıştır. Diğer yandan, Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu,
Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında 5449 sayılı Kanun ile, GAP İdaresine
bağlı bölgede kurulacak üç kalkınma ajansının koordinasyonunu
yürütme görevi de verilmiştir.
Öncelikle, bölgesel
kalkınmayı izlemek, değerlendirmek ve kurumlar arası koordinasyonu
sağlamak, görevini en etkin şekilde yerine getirmek ve bölgesel
kalkınmayı en kısa sürede gerçekleştirmeye yönelik tedbirleri
zamanında almak amacıyla çalışmalarını sürdürmektedir.
Bölgede GAP kapsamında
kırk farklı kurum ve kuruluş tarafından iki yüz yetmişe yakın yatırım
projesi yürütülmektedir.
GAP İdaresi, kamu kurumları,
özel kesim, yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri ve üniversitelerle
beraber, bölgede gerçekleşen tüm yatırım ve faaliyetleri sektörler
itibarıyla izlemekte, sorun ve darboğazları kurumlarla iş birliği
içinde belirlemekte, öncelikli ve koordinasyon gerektiren konuların
GAP Yüksek Kurulunda görüşülmesini sağlamaktadır.
GAP gibi büyük ve maliyetli
bir projenin salt kamu kaynaklarıyla bitirilemeyeceği hepimizin
malumudur. Bu nedenle, GAP İdaresi, ulusal ve uluslararası sermayenin
bölgeye çekilmesi görevini de başarıyla yürütmektedir.
GAP İdaresi Başkanlığı,
GAP bölgesindeki yatırım fırsatlarının tanıtımı amacıyla yurt
içi ve yurt dışı yatırımcılarla toplantılar ve iş gezileri düzenlemekte,
diğer ülke ve uluslararası kuruluşlardan proje, kredi, teknik destek
ve hibe fon temin edilmesi için gerekli çalışmaları yürütmektedir.
GAP İdaresi Başkanlığı,
bölgenin ekonomik, sosyal gelişiminin sağlanması, sosyal altyapının
iyileştirilmesi, tarım, çevre, kültür, turizm ve altyapıya ilişkin
etüt, proje, model ve uygulama projeleri de yürütmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; GAP İdaresi, Güneydoğu Anadolu'da sadece bölge
kalkınmasına yönelik değil, ülke genelinde ekonomik büyüme, sosyal
istikrar ve ihracatın artırılması gibi ulusal hedeflere yapacağı
katkı nedeniyle de bugüne kadar büyük destek ve öncelik vermiştir.
GAP henüz tamamlanma
aşamasına gelmediğinden dolayı, GAP İdaresinin görevi de henüz
sona ermemiştir. 2006 yılı sonuna kadar üretilen toplam 274,3 milyar
kilovat saat elektrik enerjisinin parasal değerinin yaklaşık 16,5
milyar dolar olduğu dikkate alındığında, GAP'ın kendini amorti ettiği
görülmektedir. GAP İdaresi, GAP'ın önceliklerini, stratejilerini
belirleyen ve diğer kuruluşlar tarafından yürütülen yatırımların
birbiriyle uyumlu olarak ve zamanında tamamlanması için kurumlar
arası koordinasyon çalışmaları da yürüten bir kurumdur. Bugün,
GAP İdaresi, on sekiz yıllık bölge kalkınma deneyimiyle gerek
GAP'ın tamamlanmasına yönelik görevleri, gerekse bölgesel farklılıkların
giderilmesine yönelik kalkınma faaliyetlerini başarıyla yürütebilecek
durumdadır.
GAP sadece ülkemizin
değil, dünyanın büyük projeleri arasında örnek gösterilen ve bu
alanda ülkemizi markalaştıran bir projedir. GAP'ın idaresi de GAP
bölgesinde yatırımı bulunan kamu kurumları, özel sektör, sivil
toplum kuruluşları ve vatandaşlarla iş birliği ve uyum içinde, temel
işlevi olan yönlendirme, koordinasyon, izleme ve değerlendirme
görevlerini en iyi biçimde yerine getirebilmek, özel sektörü yerli
ve yabancı yatırımcıları bölgeye çekebilmek için çalışmalarını
yürütmekte, aynı zamanda, ekonomik ve sosyal altyapının geliştirilmesine
yönelik projeleri de uygulamaya devam etmektedir.
Bu Projenin tamamlanması,
uygulamaların ve denetim faaliyetlerinin sürdürülebilmesi
için GAP İdaresi Başkanlığının beş yıl daha görevine devam etmesi
hususunda vermiş olduğum kanun teklifinden dolayı, siz değerli
milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyor ve hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bayrak.
Teklif üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik.
Buyurun Sayın Melik.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET
VEDAT MELİK (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
388 Sayılı Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Teşkilatının
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifi'nin tümü üzerinde görüşlerimizi
ifade etmek üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Öncelikle, yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
22'nci Dönem Parlamentosunun görev süresi boyunca bu kürsüden birçok
kez, İç Tüzük'ün elverdiği ölçülerde elbette, GAP projesinin, Güneydoğu
Anadolu'nun dokuz ilinde yaşayan insanlar ve Türkiye'nin bütünü
için ne kadar önemli olduğunu dile getirmeye çalıştık. Bu söylediklerimizin
hepsi de zaten zabıtlarda mevcuttur. Fakat, bizim gerçekten kalben
inandığımız bu Projenin adının geçtiği her ortamda öneminin tekrar
tekrar vurgulanmasını bir görev kabul ediyoruz. Dolayısıyla, görev
süresini tamamlamak üzere olan bu Parlamentonun son günlerinde,
cumhuriyet tarihimizin gerçekten en büyük projesinin önemini bir
kez daha kamuoyuna anlatmayı gerekli görüyoruz.
Değerli milletvekilleri,
GAP projesi kısaca, ülkemizin ve Orta Doğu'nun en önemli iki nehri
olan Fırat ve Dicle Nehirleri üzerinde toplam 22 baraj ve 19 hidroelektrik
santralinin inşasıyla bu nehirler havzasındaki ovaların sulanmasını
ve Türkiye'nin her yönüyle en geri kalmış bölgesi olan Güneydoğu Anadolu
Bölgesi'nin topyekûn kalkınmasını amaçlayan entegre bir bölgesel
kalkınma projesidir. Güneydoğu Anadolu Projesi, başlangıçta, Türkiye'de
daha önce uygulanmış olan birçok bölgesel kalkınma projesi gibi algılanmış,
ama daha sonra bu Projenin sadece bir bölgesel kalkınma projesi değil,
aksine, Türkiye'nin projesi olduğu da kabul edilmiştir ve zaten en
son olarak Millî Güvenlik Kurulunun 24 Ekim 2005 tarihli Tavsiye Kararında
da, su kaynaklarımızın etkin kullanılması amacıyla tarım alanlarının
sulanması, şehirlerin ve sanayinin su gereksiniminin karşılanması,
hidroelektrik üretiminde teknik ve ekonomik potansiyelin tümünün
2023 yılına kadar kullanılması için alınması gereken önlemlerle,
sınırı aşan sular üzerindeki barajların bir an önce tamamlanması
yönünde bir tavsiye kararı da alınmıştı.
Geçen Hükûmet döneminde
yaşanan ağır ekonomik sıkıntılar nedeniyle, kısaca "GAP projesi"
dediğimiz, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki yatırımlar durma noktasına
gelmişti. Ancak, enflasyonun üç haneli rakamlara vurduğu bir ortamda,
zaten kimsenin yatırım da beklediği yoktu.
59'uncu Hükûmetle birlikte,
bütün kamuoyunda GAP projesiyle ilgili çok büyük bir beklenti vardı.
Ama, böyle bir beklenti varken, tam aksine, AK Parti Hükûmetinin, Projenin
koordinatörü durumundaki Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma
İdaresini kapatma düşüncesinde olduğunu gördük.
Şimdi, burada, zaman
zaman GAP İdaresini dile getirdiğimiz zaman, ilgili bakanlar veya
değerli iktidar partisi konuşmacıları bize cevaben "Efendim,
GAP İdaresi yatırımcı bir kuruluş değildir, yatırımlar devam edecektir."
demişlerdir. Ama, benden önceki değerli konuşmacı arkadaşımın da
dediği gibi, GAP İdaresi, bu bölgede yapılan her türlü yatırımın
markası ve simgesidir. Dolayısıyla, kapatılması veya pasivize
edilmesi, bu Projenin göz ardı edilmesi anlamına gelmektedir.
Değerli arkadaşlar,
3 Kasım 2002 tarihinden bu yana, AKP İktidarıyla birlikte, GAP projesiyle
ilgili gelişmeler GAP İdaresinin bitirilmesi yönünde gelişmiştir.
1989 yılında 388 No.lu Kanun Hükmünde Kararname ile kurulmuş olan, fakat
bugüne kadar teşkilat kanunu çıkarılmamış olan Güneydoğu Anadolu
Projesi Bölge Kalkınma İdaresinin teşkilat kanunu çıkarılması
beklenirken, tam tersine AK Parti İktidarı döneminde GAP İdaresinin
ortadan kaldırılması yönünde adımlar atılarak birçok karar alınmıştır.
Bu konudaki en son karar, birçoğunuzun hatırlayacağı gibi, GAP
İdaresinin görev süresini 6 Kasım 2007 tarihine kadar uzatan, 4 Kasım
2004 tarihinde Genel Kurulda görüşülerek kabul edilen 5254 sayılı
Yasa'dır. 9 Haziran 2004 tarihinde, benim de imzamın bulunduğu bir
kanun teklifinde, biz, GAP İdaresinin görev süresinin 6 Kasım
2004'te doluyor olmasından ötürü, 388 sayılı Kararname'nin 1'inci
ve 13'üncü maddelerinde geçen "on beş yıl" ibaresinin değiştirilmesini
ve görev süresinin yirmi beş yıla uzatılmasını teklif etmiştik. Yani,
GAP İdaresinin görev süresinin 6 Kasım 2004 tarihinden itibaren on
yıl daha uzatılmasını önermiştik. Fakat, bizim teklifimizi hiç dikkate
almayan iktidar, birçok konuda yaptığı gibi bu konuda da muhalefeti
dinlememiş ve bizden sonra hazırladığı tasarıyla -bizim teklifimizden
sonra hazırlanan yasa tasarısını kastediyorum- GAP İdaresinin
görev süresini sadece üç yıl uzatmıştır. O üç yıl da zaten birkaç
ay sonra sona erecektir.
Biz o zaman yasaya
karşı çıkarken, yani Hükûmetin tasarısına karşı çıkarken ve kendi
teklifimizi savunurken, sürenin on yıl uzatılmasının gerekliliğini
şöyle izah etmeye çalışmıştık: Bölgede yatırımlar devam ettiği sürece
bu yatırımları koordine eden İdarenin de görevine devam etmesi
gerektiğini söylemiştik. Ama, o gün bu görüşümüze karşı çıkan Sayın
Bakan, GAP İdaresinin yatırımcı bir kuruluş olmadığını, yatırımların
devam edeceğini, koordinasyonun da kurulacak olan bölge kalkınma
ajansları tarafından yürütüleceğini ifade etmişlerdi. Hükûmet,
GAP illerinde kurulacak bu kalkınma ajanslarından üçünü -toplam 26
kalkınma ajansından 3 tanesi Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde kuruluyor-
GAP bölgesinde kurulmak üzere, Projenin tasfiye sinyallerini vermişti.
Çünkü değerli arkadaşlar, o günkü görüşmeleri, tartışmaları eğer
hatırlayacak olursanız -pek hatırlamanız da mümkün değil, çünkü bu
Proje çok büyük bir proje ama, bunun kadar şanssız bir proje yok- o gün,
bu, süresi uzatılırken dahi çok geç saatlere kalmıştı, burada -çok
değerli milletvekilleri sayısı da zaten azalmıştı- ancak, bölgede
Projenin önemini bilen değerli bölge milletvekili arkadaşlar kalmıştı.
Ancak onların ısrarı üzerine -biz buradan takip ettik- Bakan, sürenin
2007 yılına kadar uzatılmasına izin vermişti, çünkü o sırada, Avrupa
Biriliği tarafından GAP projesine verilmiş çok cüzi miktarda rakamlar
vardı, onların kullanılması gerekiyordu; dolayısıyla, GAP İdaresinin
de süresinin hiç olmazsa bu kredilerin kullanımının bitimine kadar
uzatılması gerekiyordu.
Değerli arkadaşlar,
GAP İdaresi elbette ki yatırım yapan bir kuruluş değildir -biz bunu
biliyoruz, herkes biliyor- GAP projesinin esas unsuru sulamadır;
sulama projelerini de Devlet Su İşleri yapar -ülkemizde böyle, Köy
Hizmetleri olmadığına göre artık- eğitim, ulaşım, sanayi gibi yatırımlarla
ilgili bakanlıklar da bellidir -yani bu konularda da ilgili bakanlıkların,
hangi bakanlığın yatırım yaptıklarını da biz biliyoruz- ancak,
birçok kez dile getirdiğimiz gibi, GAP İdaresi bu Projenin simgesidir.
GAP İdaresini öteleyen bir idare, daha sonra da bölgedeki yatırımları
da önemsemeyecektir. Nitekim öyle olmuş ve AK Parti İktidarı döneminde
hiçbir yeni sulama projesinin ihalesi yapılmadığı gibi, daha önce
genel bütçeden karşılığı ayrılmış olan hiçbir proje de bitirilmemiştir.
Genel bütçeden diyorum, çünkü AK Parti İktidarından önce Urfa ili
sınırları içinde yabancı kaynaklı iki proje vardı, bunlar bitirilmiştir;
fakat, genel bütçeden ayrılanlar, maalesef, hâlen devam etmektedir.
Bunun yanı sıra, Harran
Ovası'nda dağ gibi durmaya devam eden taban suyu yükselmesiyle de ilgili
bir adım atılmamıştır. Şimdi -Sayın Enerji Bakanı biraz önce buradaydı,
ama şu anda yok maalesef- Harran Ovası'ndaki taban suyunun yükselmesi
ve buna bağlı olarak çoraklaşmayla ilgili, acaba, herhangi yeni
bir şey, AK Parti İktidarı döneminde yeni bir hareket, bir yatırım
olmuş mudur? Bizim dört senedir takip ettiğimiz kadarıyla herhangi
bir yatırım yapılmamıştır. İşte, yatırım yapılmamasının nedeni,
esas olarak bu Projeye inanmamaktadır. Siz, "GAP İdaresi önemsizdir.
GAP İdaresi şimdiye kadar ne yapmıştır?" derseniz, ardından da
-dediğim gibi biraz önce- bu Projenin ana unsuru olan sulama projelerini
de ötelemiş olursunuz.
Değerli milletvekilleri,
bakın, bu ülke, son altı yılda, anapara ve faiz olarak toplam 800 milyar
dolar para ödemiştir, ancak, yine Urfa ili sınırları içinde ve bu
Projenin çok önemli bir parçası olan Suruç Ovası'nın sulanması için
gerekli olan 700 kusür milyardan daha az bir parayı, yani, söylediğim
rakamın sekiz yüzde 1'ini bulup da Suruç Ovası'nı sulamaya kavuşturamamıştır
veya şu anda bile -geçtiğimiz yıllarda, son dört yılda çok büyük olayların
yaşandığı- binlerce kuyunun çalıştığı Viranşehir ovalarına su
taşıyacak olan ana sulama kanalı için gerekli, yaklaşık 300 milyon
doları da bulamamıştır. Yani, şu anda, Hükûmet -henüz geç değildir-
eğer 300 milyon doları sulamalara ayırabilirse, şu anda Harran Ovası'ndaki
su, 300 milyon dolar karşılığında, önce Viranşehir'e, ardından da
Kızıltepe ovalarına kavuşacaktır.
Şimdi, değerli milletvekilleri,
lütfen -dönemimizin sonuna geldik- tarafsızca düşünün, bunu dillendiremezsiniz
elbette, ama, elinizi vicdanınıza koyarak bir kez daha düşünün, bu
devlet, dört buçuk yılda 1,5 milyar dolar bulamaz mıydı? Yani, sadece
Suruç ve Viranşehir Ovalarını kastediyorum. Çünkü, bunların teknik
olarak sulanması da daha kolaydır. Bu Hükûmet döneminde, bir zamanlar
hepimizin, burada bulunan 550 kişinin karşı çıktığı makam aracı
alımına veya lojman yapımına acaba dört buçuk sene zarfında ne kadar
para gitti? Yaklaşık 1,5 milyar doları sadece Suruç ve Viranşehir
Ovalarına aktarabilmiş olsaydınız, bölgenin değil -bakın, bu Proje
yalnız bölgenin projesi değildir, bu ülkenin projesidir- tüm ülkenin
ne kadar büyük ekonomik ve sosyal yararlar sağlayabileceğini göz
önüne getirebiliyor musunuz?
Şimdi "Haydi kızlar
okula" dediniz, çok güzel bir kampanya açtınız. Elbette ki, bizler
de hepimiz de bütün kız çocuklarının, elbette ki erkek çocuklarının
da okula gitmesini istiyoruz. Şimdi soruyorum, burada çok değerli
Urfa milletvekili arkadaşlarım da var: Suruç ilçesinin 100 köyü
var, yaklaşık 100 tane muhtarlığı var. Merkezi söylemiyorum; ki,
merkezinin nüfusu da 40-50 bine ulaşmıştır. Acaba haberiniz var mı
sizin değerli arkadaşlar, Suruç ilçesinin köylerinde ve merkezinde
yaşayan kız çocukları ve erkek çocukları nerede? Bir aydır, bir buçuk
aydır bunlar yoklar. Ya Harran Ovası'ndalar ya Viranşehir'de kuyularda
çalışıyorlar, belki de Eskişehir'de pancarda çalışıyorlar. Geçen
gün bir arkadaşım bana dedi ki: "Polatlı'nın bir köyünde 500 tane
Suruçlu işçi varmış." 500 aile değil, 500 tane Suruçlu işçi, sadece
bir köyünde.
Şimdi, bununla mı,
haydi kızlar okula? Şimdi, bu proje böyle bir Proje. Biz, bunu burada
defalarca söyledik. Yani, yalnız kendi ilimi söylemiyorum. Benim
ilim, Urfa ili bu Projenin merkezi olarak kabul edildiği için hep oradan
örnek veriyorum. 700 milyon dolar yatırabilmiş olsaydınız, başlamış
olsaydınız, şimdi bütün o kız çocukları, erkek çocuklar hiç olmazsa
okula gidecekti. "Haydi kızlar okula" kampanyanız da bir
noktaya ulaşacaktı, biz de diyecektik ki: Bu iş demek ki olabiliyormuş,
bu Hükûmet de bazı şeyler yapabiliyormuş.
Şimdi, bakın, özellikle,
Doğu ve Güneydoğu milletvekili arkadaşlarımın sık sık karşılaştıkları
bir olay bu. İnanıyorum ki, GAP bölgesi milletvekillerinin hepsi
dört yıldır, zaman zaman çok sık telefonlar aldılar. Nereden aldılar?
Habur Sınır Kapısı'nda bekleyen kamyon şoförlerinden aldılar.
"Kapı niye çalışmıyor? Kapı niye ağır çalışıyor?" Onların
tabiriyle anlatıyorum. "Habur Sınır Kapısı'ndaki kuyruklar
40-50 kilometreye ulaştı." Her gün arıyorlardır sizi muhakkak.
Siz de ya ilgili bakana söylüyorsunuz, ki, Habur Sınır Kapısı'nın
çalışmamasının nedenleri; bölgesel nedenleri vardır, kapıdan
kaynaklanan nedenler vardır, bir de genel ülke politikasıyla ilgili
sebepler vardır ve oradaki ilgili valiyi, Şırnak Valisini arayarak,
niye kapıdaki bu sorunların çözülmediği yönünde muhakkak, sanıyorum
çok kez devreye girmişsinizdir.
Şimdi, Kızıltepe'ye
gelelim. Kızıltepe Ovası sulanabilseydi değerli arkadaşlar, Mardin
ve Şırnaklı milletvekili arkadaşlarımız çok iyi bilir, Habur Sınır
Kapısı'nın rezaletini kimse çeker miydi? Şimdi, bakın, şu anda 30
ilâ 40 derece arası ısı var. 30-40 kilometre kuyrukta bekleyebilir
mi bir insan? Kendi evinde az çok tarlasını sulama imkânı olan bir insan
gidip de o kapıda işkenceyi çeker mi? Buradan bir ayrı işkence Türk
tarafında, Irak tarafında ayrı bir işkence. Ama, bunları yapabilmek
için, benim hep söylediğim bu projeyle ilgili, önce, projeye inanmak
lazım. İnanmıyorsanız hiçbir şey yapamazsınız. Aslında konuşmanın
da bir anlamı yok. İnanmıyorsanız da ben aslında kimseyi de suçlamam.
Şimdi, yıllardır kamuoyu
konuşur. Artık, gazetelere, magazin dergilerine bile geçmeye başladı.
"Efendim, Harran Ovası'nda taban suyu yükseliyor, çoraklaşma
oluyor. Bu köylü zaten sulamasını bilmiyor. Biz, bunlara bütün Türkiye'nin
vergileriyle su götürdük. Bakın, bu ovayı mahvettiler." Tabii,
bunu ben söylerken, Devlet Su İşleri uzmanları A'dan Z'ye problemi
biliyor, onları ayırıyorum bir tarafa, saygı duyuyorum.
Şimdi, bunun nedeni,
bizim, yine Devlet Su İşleri uzmanlarından öğrendiğimiz, tarla
içi drenaj sistemidir. Bu projede yok, daha önce konmamış, sizden önce
de konmamış. Peki konulabilmesi için ne yapılması lazım? Buna para
ayırmak lazım. Köy Hizmetlerini kapattınız. Ben buna da bir yerde
saygı duyuyorum. Peki, yerine ne koydunuz? Şimdi, Harran Ovası'ndaki
bu drenaj işini kim yapacak? Nasıl yapacak? Dört buçuk senedir ne yaptınız?
Lütfen çıkın deyin ki, dört buçuk senedir, biz, bu Devlet Su İşlerine
bir madde ekleterek, şu bölgesinde Harran Ovası'nın, drenaj başlattık.
Böyle bir şey de yok. Haa, yerel imkânlarla yapılsın. Şu anda, 1,5 milyon
dekarlık yerde Urfa İl Özel İdaresinin gücü yeter mi arkadaşlar? Bunun
rakamları belli.
Şimdi, biz, her zaman,
"GAP projesinin temeli sulamadır." dedik. Şimdi, biraz önce,
değerli arkadaşım tabii çok güzel izah etti. İnsan kaynaklı bir projedir,
ama, su yoksa orada insan da yoktur. Sulama olmazsa GAP'tan bahsedemezsiniz.
Dolayısıyla, sulama projelerine para aktarın ki, hiç olmazsa sulama
inşaatına başlansın ki, bölge halkı da bir umuda kapılsın.
Şimdi, bütün ülkeden
bahsediyorum; bakın, bütün ülkenin projesidir diyorum, çünkü, başlangıçta
zannedildi ki, işte, sadece bölgeye özgü bir projedir, ama sonra,
bütün ülkeye ne kadar yararlı olduğu ortaya çıkmıştır. Elektriğini
anlatmıyorum, tarımsal sanayi mamulü üretiminde Türkiye'ye yaptığı
katkı bellidir. Yanılmıyorsam, sadece Urfa ilinde, Türkiye'nin ihtiyacı
olan, ürettiği değil bakın, ihtiyacı olan pamuğun yüzde 50'si üretilmektedir,
ama, sizin Hükûmetiniz -ve sayın bakanların burada ifadeleri var,
ben bunu söylemiyorum kendim- Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ne bir kalkındırma
projesi olarak baktılar ve hatta Sayın Bakan -yine zabıtlarda var-
GAP projesinin görüşüldüğü bir oturumda, -çünkü unuttuk, çok görüşüldü-
Türkiye'deki birçok ilin gayrisafi…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET VEDAT MELİK
(Devamla) - Şahsım adına da söz talebim var.
BAŞKAN - Şahsı adına
talebiniz var, ben size söz vereyim de, bu arada bütün GAP bölgesindeki
milletvekili arkadaşlarımızın söz talepleri var. Buyurun, siz konuşmanızı
tamamlayınız.
MEHMET VEDAT MELİK
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, şimdi, Sayın Bakanın ve dolayısıyla
Hükûmetin görüşü bu. Efendim, Türkiye'deki birçok ilin gayrisafi millî
hasılalardan aldığı payın GAP bölgesindeki illerden daha düşük
olduğunu, dolayısıyla, GAP projesine ayrıcalık tanınamayacağını
burada defalarca söyledi Sayın Bakan.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye'deki birçok ildeki yaşam koşullarının güneydoğu illerinden
daha kötü veya farksız olduğunu, biz, her ortamda söylüyoruz, çünkü,
bu illeri de gezip görüyoruz, biliyoruz. Şu anda aklıma gelen kısa
şeyleri söylüyorum: Sinop'un, Çankırı'nın, Giresun'un, Rize'nin, Kastamonu'nun,
Antalya'nın dağlık bölgeleri ve hatta başkent Ankara'nın bazı ilçeleriyle…
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Balıkesir Dursunbey…
MEHMET VEDAT MELİK (Devamla) - Elbette
ki Balıkesir Kepsut da öyledir, onu gördüğüm için biliyorum. Daha
birçok ildeki insanların yaşam koşulları güneydoğuda yaşayanlardan
farklı değil. Biz bunu biliyoruz, ama, biz diyoruz ki, bu ülke, Fırat
ve Dicle Nehirleri üzerinde planladığı tüm baraj ve hidroelektrik
santrallerini bitirmeli ve yine bu iki nehir havzalarındaki ovalar
sulanmalıdır ki, hem bölge halkı hem de bütün ülke zenginleşsin,
elektrik enerjisi sorunu asgariye insin ve sanayisi için gerekli
ham madde üretilsin. Fakat, bütün bu anlattığım nedenlerden ötürü,
projeye inanmayan Hükûmetiniz dört buçuk yıldır bu Projeye yeterli
oranlarda kaynak aktarmadığı gibi, bir de "Türkiye'yi topyekûn
kalkındıracağız." iddiasıyla 26 adet kalkınma ajansı kurulması
için yasa çıkardınız. GAP illerinde kurduğunuz bu ajanslardan 3 tane
bölge kalkınma idaresi de GAP bölgesinde ve bunların da koordinatörü
sözde GAP İdaresi olacak, yeter ki GAP İdaresinin adı kalsın. Amaç ne
kalkınma ajanslarıyla? Bölgenin kaynaklarıyla bölge kalkınsın. Genel
bütçeden bir şey ödeme imkânı yoktur bu ülkenin. O hâlde, yerel kaynaklarıyla
bölge kalkınmaya çalışsın.
Değerli milletvekilleri, bölgede zaten
yerel kaynak olmadığı için bu denli geri kalmıştır.
Bakın, şimdi, Atatürk Barajı'ndan yılda
450 milyon dolara yakın elektrik elde ediliyor. Bu parayı iki yıl Suruç
Ovası'na, iki yıl da Viranşehir ve Kızıltepe Ovalarına harcasaydınız
bu projede önemli adımlar atılmış olurdu. Ardından da -yalnız bölgeye
harcansın demiyorum bu para, biz bunu bitirdikten sonra madem GAP
projesi bütün bu ülkeden toplanan paralarla yapılmıştır, bütün ülke
vatandaşlarının vergileriyle yapılmıştır- Atatürk Barajı'ndan elde
edilen geliri belli sürelerle Karadeniz'de, İç Anadolu'da veya diğer
bölgelerimizdeki az gelişmiş bölgelere kaydırabilirdiniz, ama,
böyle bir şeyi düşünmediniz bile.
Bakın, bölge halkı, yaşadıkları topraklardaki
olanaklar göz önüne alındığı zaman, millî gelirden en az pay alan insanlardır.
Hâlen yüzde 60'ı -Gaziantep'i çıkarıyorum- yoksulluk sınırının altında
yaşamaktadır. Ülkemizde şehirleşme oranının en düşük olduğu iller
bu bölgededir. Eğitim, sağlık, ulaştırma ve belediye hizmetleri
başta olmak üzere bütün çağdaş olanaklardan en az yararlanan illerdir.
Ayrıca, nüfus artış hızı da bazı illerde ülke ortalamasının yaklaşık
2 katıdır. Bunları daha önce söylemiştim, ama tekrar etmek zorundayım.
Urfa ilinde ilköğretimde derslik başına düşen öğrenci sayısı, il
ve ilçe merkezlerinde 71 kişidir. 15 milyonluk İstanbul'da yeşil
kartlı insan sayısı 527 bin iken, Diyarbakır'da 590 bin, Urfa'da ise
550 bin kişi yeşil kartlıdır.
Devlet Planlama Teşkilatının yayınladığı
raporlarda proje kapsamındaki iller -Gaziantep hariç- gelişmişlik
sıralaması bakımından en alt sıralarda yer almaktadırlar. 81 il
içinde Diyarbakır 63'üncü, Adıyaman 65'inci, Projenin merkezi olan
Urfa 68'inci, Batman 70'inci, Mardin 72'nci, Siirt 73'üncü, Şırnak ise
78'inci sırada yer almaktadır.
BAŞKAN - Sayın Melik, konuşmanızı tamamlar
mısınız efendim.
MEHMET VEDAT MELİK
(Devamla) - Bitiriyorum.
Değerli arkadaşlar,
biz buradan bir iki kere de âcizane dedik ki, aslında GAP projesiyle
ilgili özel bir oturum yapalım, serbestçe konuşalım, zaman sınırlaması
olmasın. Ama, maalesef, söyleyecek çok şey olmasına rağmen konuşmamı
toparlamak zorundayım.
Şimdi, bakın, SSPI diye
bir hastalık var. Bütün Türkiye'de var. Ama, en çok nerede var? Urfa
ilinde var. Ben doktor değilim, ama bu konuda yaptığım araştırmalar
sonucunda bunun kızamık virüsünden kaynaklandığı ortaya çıkıyor
ve bu, bir çocuğa bulaştığı zaman beyin sistemini tamamen tahrip
ediyor, sonucu da ölüm. Şu anda Urfa ilinde bu hastalıktan yatan, yatalak
olan 200 hasta var. Şimdi, sebep ne? Sağlık Bakanlığı der ki: "Bölge
halkı aşı yaptırmıyor. Aşı yaptırmadığı için, kızamık aşısı; sonra
da bu virüs geliyor, onları bu hâle sokuyor." Bölge halkının bir
kısmı ne diyor? "Aşı bozuktur, ben yaptırmam." diyor. Şimdi,
biz bunu biraz araştırdık. Şimdi, Urfa için söylüyorum. Urfa ilinde
son on yıldır en çok elektrik kesilen ilçe Viranşehir ilçesi, bazen
günde on saat, on iki saat elektrik kesiliyor. Şimdi, bu aşının belli
bir soğuklukta korunması lazım. Siz o soğukluğu sağlayamazsanız
aşı bozulur. O bozuk aşıyı o çocuğa şırınga ettiğiniz zaman sonuç
bu. Ben, bunu kesin iddia etmiyorum, ama, bu, bu yönde şüphelerimi…
EYÜP AYAR (Kocaeli) -
Yedi sene önce olmuş. Yedi sene önceki hikâye!
MEHMET VEDAT MELİK
(Devamla) - Hükûmetsiniz…
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım… Sayın Melik…
MEHMET VEDAT MELİK
(Devamla) - Hikâye değildir.
BAŞKAN - Sayın Melik,
sağlık sorunlarını burada çözemeyiz. Ben, şunu söylüyorum: Bakarsanız
ekrana, arkadaşlarınız da görüyor, ben, son yasama dönemi içerisindeki
en çok müsamaha ettiğim arkadaş siz olduğunuz için… Böyle bir müsamaha
göstermedim. Konuşmanızı toparlamanızı istirham edeceğim. Lütfen…
MEHMET VEDAT MELİK
(Devamla) - Çok teşekkür ediyorum. Bu müsamahanızı şey yapmayacağım.
BAŞKAN - Bundan sonraki
şeylerde grubunuz adına konuşabilirsiniz.
MEHMET VEDAT MELİK
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu yasa teklifi, çok değerli arkadaşım,
değerli hemşehrim tarafından hazırlanmış vaziyettedir. Biz, bu yasaya
karşı değiliz, ancak, bu yasanın 1'inci maddesinde sürenin yirmi
üç yıla kadar uzatılması isteniyor. Hâlbuki, değerli arkadaşımızın
hazırladığı genel gerekçede projenin bitimine kadar uzatılması
isteniyor.
Ben, şimdi, size öneriyorum:
Gelin, bu GAP İdaresinin görev süresini 1989'dan başlamak üzere yirmi
üç yıl değil de -yani 2012 yılına kadar değil de- arkadaşımızın verdiği
gibi, projenin bitimine kadar uzatalım.
Beni dinlediğiniz
için ve bana müsamaha gösterdiğiniz için Sayın Başkan sizi ve yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Tasarının tümü üzerinde
şahsı adına Diyarbakır Milletvekili Mehmet Fehmi Uyanık. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
MEHMET FEHMİ UYANIK
(Diyarbakır) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım;
GAP İdaresinin görev süresinin bir kez daha uzatılması için hazırlanan
kanun tasarısı üzerinde konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
GAP İdaresi 1989 yılında
388 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle on beş yıllık bir süre için
kurulmuştur. Bu sürenin bitmesi üzerine, 4 Kasım 2004 tarih ve 5254
sayılı Kanun'la, GAP'ın görev süresinin Kasım 2007'ye kadar üç yıl daha
uzatılması kararlaştırılmıştır. Buna ek olarak Kalkınma Ajansları
kuruluşu, koordinasyonu ve işin yürütümü bakımından 5449 sayılı
Kanun'la GAP İdaresine bağlanmıştır.
GAP kapsamında 22 baraj
ve 19 hidroelektrik santraliyle sulama şebekelerinin yapılması
hedeflenmiştir. GAP tesislerinin tamamlanmasıyla 1,8 milyon hektar
arazi sulamaya açılacak ve yılda 27 milyar kilovat saat hidroelektrik
enerji üretimi yapılacaktır.
Ben, rakamlara boğarak
sizi bıkkınlık noktasına getirmekten ziyade, GAP'ın bölgesine getireceği
sosyoekonomik ve sosyokültürel durumdan bahsetmek istiyorum. Bugüne
kadar hep kuru rakamlardan bahsedilmiş ve fakat bu devasa tesisin
bölgeye getireceği değişimden gerektiği kadar bahsedilmemiştir.
GAP projesinin öngördüğü
inşaatın bitmesiyle, hemen hemen her sektörle ilgili olmak üzere
getirilecek altyapı yatırımları, bölgenin sosyoekonomik ve sosyokültürel
göstergelerini ülke ortalamaları seviyesine getirecektir. Bu
devasa tesis, her ülkenin ana derdi olduğu gibi Türkiye'mizin de temel
dertlerinden biri olan istihdam kapısını çok büyük bir ölçüde açacak
ve yaklaşık olarak 3,5 milyon ile 4 milyon civarında kişiyi istihdam
edebilme imkânını sağlayacaktır. Bu itibarla, hayat standardı iç
açıcı ve sevindirici bir duruma getirilebilecektir.
Bu durumda, altyapı
olsun, değişik sektörlerde kurulacak ham maddeler, yarı mamul ve
mamul maddeler için kurulacak tesisler olsun bölgeye çok büyük bir
istihdam imkânı sağlayacaktır. Bu sayede, bölge insanının çalışmak
için başka bölgelere göç etmesi önlenmiş olacak ve göç edilen bölgelerde
altyapı yetersizliği dolayısıyla sıkıntıdan kurtulmak imkânı hasıl
olacaktır.
Sonuç olarak, birtakım
araştırmalara kolaylık getirmek suretiyle, bölgenin demografik
durumu da flu durumdan kurtulmak suretiyle netliğe kavuşacak ve
istikrarlı bir dönem başlayacaktır. Her ne kadar GAP projesi direkt
olarak Güneydoğu Bölgesi'ni ilgilendiriyor görünüyor ise de endirekt
olarak bütün Türkiye'yi ilgilendiren bir projedir. Hidroelektrik
santralleri, sulama şebekeleri, istihdamı, bölgelere göç eden ve
çarpık kentleşmeyi önlemesiyle bu kadar önemli olan ve bütün Türkiye'nin
yüzünü güldürecek olan bu devasa tesisin hidroelektrik santrallerinin
çoğu tamamlanmasına rağmen, sulama tesisleri bugüne kadar maalesef
tamamlanmamıştır. Elbette, burada insanımızı karanlıkta bırakmamak
için öncelik elektrik santrallerine verilmiştir, ama, getireceği
sosyoekonomik ve sosyokültürel faydaları sayılmayacak kadar çok
olmasına rağmen, maalesef, GAP'ın sulama yatırımlarının fiziki
gerçekleşmesi, bugüne kadar ancak yüzde 15 civarında olmuştur. İstihdamsızlığın
ağır atmosferinden kurtulmak istiyorsak, bundan sonra sulama tesislerine
ciddi anlamda ağırlık vermemiz gerekmektedir.
Çok değerli milletvekilleri,
GAP'ta hidroelektrik santrallerinin yanı sıra sulama tesislerinden
bahsederken, tipik örnek olarak Batman Barajı Hidroelektrik Santrali
bitmesine rağmen ve faaliyete geçmesine rağmen, bugüne kadar gerek
Batman Nehri'nin doğusu olsun ve gerekse Batman Nehri'nin batısı olsun,
oradaki sulama tesisleri bugüne kadar tamamlanmamıştır, hatta
-çok rahatlıkla diyebiliyorum gezdiğimiz gördüğüm yerler olduğu
için- durma noktasına kadar maalesef gelmiştir.
Ayrıca, benim seçim
bölgem olan Silvan Projesi'nden de söz etmeden geçemeyeceğim. Silvan
Projesi irili ufaklı yedi barajdan ibarettir. Bu barajlar sulama
amaçlıdır. Sulama tesisleri bilgisayar kumandalı olacak ve damlama
suretiyle araziler sulanacaktır. Bu bakımdan, azami derecede, su
kaybı önlenecek, zaman kaybı asgariye indirilmiş olacak ve verim
maksimum dereceye yükseltilecektir. Bu projeye bir ilçenin adı verilmekle
beraber, çok geniş bir alanı kapsamaktadır. Genişliği itibarıyla,
Batman Nehri'nin batısından başlayıp Dicle Nehri'nin doğusuna kadar
uzanmaktadır. Uzunluğu itibarıyla, bütün Silvan Ovası'nı içine alıp
kuzeyden güneye doğru Bismil ilçesinin ovasının sınırlarını aşarak
Midyat, Savur ve İdil ilçelerinin sınırlarına kadar dayanmaktadır.
Bu modern sulama tesisinin
projesi ihale edildiği ve askıda kalma süresi bittiği hâlde, herhangi
bir aktiviteye kavuşturulamamıştır ve beklemede tutulmaktadır.
Beklemede tutulmasının gerekçesi ödeneksizlik ise başka finans
alternatifleri araştırılmalıdır, kaynak bulunmalıdır. Bu proje
tamamlandığı takdirde, bu ovalarda yaşayan insanların yüzde 80'i
için istihdam kapısının açılacağına rahatlıkla inanıyorum.
GAP projesi, yalnız
hidroelektrik santralleri ile sulama şebekelerinin inşası ve yapımından
ibaret değildir. GAP bölgesinin arazilerinin çoğunluğu taşlık arazidir.
Bu taşlık arazinin taştan temizlenmesi son derece büyük önem arz etmektedir.
Burada, randıman ve kalite, göz önünde bulundurulması ve unutulmaması
gereken bir durumdur. Bu arazi miktarı, toplam olarak 266 bin hektardır.
Bunun yüzde 60'ı Urfa ili sınırları içindedir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı
tamamlayınız efendim.
MEHMET FEHMİ UYANIK
(Devamla) - Geriye kalan yüzde 40'ı, Diyarbakır ve diğer illerin sınırları
içindedir. Bu taşlı arazinin taştan temizlenmesiyle ve GAP'ın diğer
sulanabilir arazileriyle toplam olarak 1,8 milyon hektarlık arazi
sulamaya açılmış olacaktır.
Seçim bölgem olan Diyarbakır
ilinde, Dicle Nehri'nin doğusu taşlık bir arazi değildir, ama, Dicle
Nehri'nin batısı tamamıyla taşlıktır. Bu taşlık arazi Diyarbakır-Ergani
istikametinden Elâzığ'a kadar uzanmaktadır. Ayrıca, Diyarbakır-Siverek
istikametinde de Urfa sınırlarına kadar ulaşmaktadır. Bu kadar
büyük bir sahayı kaplayan taşlık arazi taştan temizlendiği takdirde,
inanıyorum ki, bu taştan temizlenmiş saha ikinci bir Çukurova olacak
ve burası bir bereket tarlası hâline getirilecektir. Bu taştan temizlenen
arazinin şu anda markalaşmış bir adı yoktur. Bu arazi taştan temizlendiği
takdirde, "Çukurova" adıyla markalaşmış olan arazi gibi buraya
da "Bereket Ovası" adı verilerek markalaşmış olacaktır. Bu
markalaşmanın isim babası olmayı, erişilmesi mümkün olan bir hedef
olarak görüyorum ve bu bahtiyarlığı huzurlarınızda duymak istiyorum.
Ayrıca, GAP bölgesinde
bugüne kadar yapılmış olan ve bundan sonra yapılacak olan hidroelektrik
santralları, sulama şebekeleriyle, taşlık arazinin taştan temizlenmesinin
yanı sıra GAP bölgesindeki barajlar güneydoğuda balıkçılığın gelişmesi
için çok büyük bir potansiyele sahiptir. Güneydoğuda balık etiyle
beslenme kültürü henüz istenilen seviyede gelişmemiştir, ama, güneydoğuda
yaşayan insanlarımız yavaş bir tempoyla da olsa balık yeme kültürüne
alışmaktadır. Hepimizin bildiği gibi, karasularında yetişen balık
çeşitlerinin beyaz etleri kırmızı ete göre daha ucuz ve daha sağlıklıdır.
Aynı zamanda, tavuk etinde olduğu gibi, beyaz balık eti yeme kültürü
halkımız arasında yerleştikçe et piyasası da dengelenmiş olacaktır,
et fiyatlarının astronomik rakamlara ulaşması önlenmiş olacaktır.
Bu, değişim ve dönüşüm olur. Bu, ekonomik tasarruf olur. Bu, insanların
cebinin bir nevi görülmeyen finans kaynağı olur. Bu, daha kaliteli ve
daha sağlıklı bir neslin yetişmesi demek olur.
Değerli milletvekilleri,
yalnız GAP konusunda değil, bütün Türkiye'de sosyoekonomik ve sosyokültürel
alanlarda, hepimizin bildiği gibi, rahmetli Adnan Menderes'in çok
büyük emekleri olmuştur. Türkiye'de yapılanları kadirşinaslıkla
değerlendirmek icap ederse, rahmetli Menderes'in adını bütün Anadolu
sathına yazmak gerekir. Türkiye kapalı bir ev ekonomisi hayatı yaşarken,
Türkiye'yi dışa açmış, devletler arası diplomasiyi dinamik bir
hâle getirmiştir ve bunun sonucu olarak da hiç kimse ümit etmediği
hâlde, her insanımızın son derece kötümser olduğu bir sırada Türkiye'yi
NATO'ya sokmaya muvaffak olduğu gibi, komşularımızla Bağdat Paktı'nı
kurmuş, buna ilaveten, Batı'da da komşumuz olan ülkelerle Balkan Paktı'nı
kurmuş ve aynı zamanda, Londra ve Zürih Anlaşmalarıyla Türkiye'nin
Kıbrıs konusunda ne kadar haklı olduğunu açık seçik olarak ispat etmiştir.
Sonra, rahmetli Özal gelmiştir; rahmetli Menderes'in bıraktığı yerden
başlamış, fiziki altyapının tamamlanmasına devam etmiş, Türkiye'yi
tamamıyla dünyaya açmış, yatırımlara azami kolaylığı getirmiş
ve her türlü kırtasiyeciliğe son vermiştir. Ayrıca, demokratik
altyapıyı getirerek Türkiye'ye çağ atlatmıştır. Türk Ceza Kanunu'nun
141 ve 142'nci maddeleri ile 163'üncü maddelerini kaldırmak suretiyle…
BAŞKAN - Sayın Uyanık,
bu konuyla ilgili olarak toparlarsanız, konuşmanızı tamamlarsanız…
MEHMET FEHMİ UYANIK
(Devamla) - Ben, müsaade ederseniz Sayın Başkanım, altyapıdan bahsediyorum.
BAŞKAN - 141-142'den filan
bahsedince, ben, onun için ikaz etmek durumunda oldum.
MEHMET FEHMİ UYANIK
(Devamla) - Tamam efendim, peki.
BAŞKAN - Buyurun devam
edin kaldığınız yerden efendim.
MEHMET FEHMİ UYANIK
(Devamla) - Şimdi, sıra, devlet adamımız ve Başbakanımız Recep Tayyip
Erdoğan'da. Yokuşu çıkmaya çalışan Türkiye'yi yokuştan kurtarmış
ve düzlüğe çıkarmıştır. İşte, ekonomik göstergeler ortadadır. Hangi
ekonomik göstergenin dünden iyi olmadığını söyleyebiliriz? Bu
göstergeleri bildiğiniz için tek tek sıralamaya lüzum yoktur. Ama,
gerçek şudur ki, şu andaki ekonomik göstergeler cumhuriyet tarihimizin
en iyi göstergeleridir. Türkiye'nin şu anda içte ve dışta verdiği
görünüm sağduyu sahibi insanlara güven vermektedir. Bazen suni
gerginliklerle mevcut pozitif göstergeler oynatılmak istenebilir.
Buna rağmen, iddia ediyorum ki, hiç kimse bu pozitif göstergeleri
aşağıya doğru, negatife doğru çekmeye muvaffak olamayacaktır.
Sürem bittiyse Sayın
Başkanım… Çünkü, uzayacak bu.
BAŞKAN - Şu anda yedinci
dakikanızı konuşuyorsunuz ek süre olarak. Buyurun.
MEHMET FEHMİ UYANIK
(Devamla) - Peki.
Çok değerli milletvekilleri,
sürem dolduğu için burada konuşmama son veriyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
duyarlılığınız için, nezaketiniz için.
Şahsı adına, Şanlıurfa
Milletvekili Ali Müfit Yetkin.
Buyurun Sayın Yetkin.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
A. MÜFİT YETKİN (Şanlıurfa)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 388 Sayılı Güneydoğu Anadolu
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Hükûmetimiz aldığı
kararları kararlılıkla bir bir uygulamaya sokmakta ve yerel yönetim
potansiyelleri birleşerek ülkenin kalkınmasının lokomotif hâline
gelmesi sağlanmaya çalışılmaktadır. GAP İdaresi, farklı kurumsal
yapısı ve çalışma düzeniyle 1989 yılından beri bölgeye hizmet etmektedir.
Ana görevi koordinasyon olan bu idare, çalışmalarını 388 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ile yürütmektedir. Bugün görüştüğümüz
tasarı da, kararnamenin 1'inci maddesinde yer alan "hükmi şahsiyeti
haiz ve 18 yıl" ibaresi "tüzel kişiliğe sahip ve 23 yıl"
şeklinde değiştirilmiştir. Bunda, zaten, muhalefetin de onayı var, burada
herhangi bir sorun yok.
2'nci maddede, konulan
ek maddede, "GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, millî savunma
ve millî güvenliğe ilişkin hususlar saklı kalmak kaydıyla görevleriyle
ilgili olarak gerekli gördüğü bilgileri bütün kamu kurum ve kuruluşlarından
ve diğer gerçek ve tüzel kişilerden doğrudan istemeye yetkilidir.
Kendilerinden bilgi istenen bütün kamu kurum ve kuruluşları ile
diğer gerçek ve tüzel kişiler bu bilgileri zamanında vermekle yükümlüdür.
Bu şekilde elde edilen
bilgilerden ticari sır niteliğinde olanların gizliliğine uyulur."
şartı getirilmektedir.
Ayrıca, Avrupa Birliğine
uyum çerçevesinde bölgesel kalkınmanın gerçekleştirilmesi, bölge
kaynaklarının etkin ve verimli kullanımının sağlanması amacıyla
5449 sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu Koordinasyonu ve Görevleri
Hakkında Kanun ile ülke genelinde yirmi altı bölge kalkınma ajansı
kurulmuş ve anılan kanunla Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ne kurulacak
olan üç ajansın koordinasyon görevi GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığına
verilmiştir. Dolayısıyla, GAP İdaresinin varlığı kalkınma ajanslarının
geçiş ve uyum sürecini olumlu bir şekilde etkileyecektir.
Kanun teklifi ve gerekçesi
incelendiğinde, GAP Bölge Kalkınma İdaresinin görev süresinin Güneydoğu
Anadolu Projesi'nin bitirilmesine kadar devam etmesi ve GAP Bölge
Kalkınma İdaresinin kendisine verilen görevler kapsamında yapacağı
iş ve işlemler sırasında ihtiyaç duyacağı bilgi ve belgeye kolaylıkla
ulaşılmasının sağlanması amaçlanmaktadır. Aynı zamanda, Güneydoğu
Anadolu Projesi, uluslararası platformlarda da suya dayalı bir
kalkınma projesi olarak benzerleri arasında örnek gösterilmekte
ve özellikle sürdürülebilir insani gelişmeye yönelik uygulamalarıyla
ön plana çıkmaktadır.
GAP, cumhuriyet tarihimizin,
uygulamaya alınan en büyük ve en yüksek maliyetli bir projesidir. Proje
bölgesi olan ve dokuz ilimizi kapsayan, ülkenin nüfus ve alan olarak
yüzde 10'unu oluşturan geniş bir coğrafi yapıya sahiptir. GAP'ın temel
hedefi, bölgesel kalkınmanın sağlanması, bölgeler arası farklılıkların
giderilmesi, bölgede ekonomik ve sosyal koşulların geliştirilerek
yöre halkının refah düzeyinin ve yaşam standardının yükseltilmesidir.
GAP bölgesinin arazi
varlığı 7,5 milyon hektar olup, bu alanının yaklaşık 3,1 milyon hektarı
tarıma elverişli alandır. Bölge arazi varlığı, ülkemiz arazi varlığının
yüzde 9,6'sını ve su kaynakları açısından Türkiye toplam su potansiyelinin
yüzde 28 gibi çok önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Ülkemizin
ekonomik olarak sulanabilir tarım alanı 8,5 milyon hektar olup, bu
miktarın yaklaşık yüzde 20'si olan 1,82 milyon hektar GAP projesi çerçevesinde
sulu tarıma açılacaktır. Bölgede geriye kalan 1,4 milyon hektar
arazide kuru tarım yapılacaktır.
Sulama tekniklerindeki
yeni gelişmelere göre, Türkiye, bugün 8,5 milyon hektarın üstünde
araziyi sulu tarıma açabilir. Burada önemli bir konu, biraz evvel
arkadaşımızın da bahsettiği gibi, Urfa'daki GAP bölgesinde topraklarda
bir drenaj problemi ve çoraklaşma olduğundan bahsedildi. Bu doğrudur.
Biz, bunun önlenmesi için, geçen yılın sonunda, Köy Hizmetlerinin
lağvedilmesinden sonra, bu işi özel idarenin üstleneceğini ve bu
özel idarenin de bu drenaj işini yapamayacağını bildiğimiz için,
buna, yeni bir kanunla, bu toplulaştırma ve drenaj işlemleri DSİ'ye
aktarıldı, fakat buraya, sene sonu olduğundan dolayı, herhangi
ödenek ayrılamadığı için bu yıl çalışmalar yapılıyor ve drenaj işlemleri
bu şekilde yapılacak ve DSİ tarafından yapılacak.
Yalnız, sorunu çözmüyor
drenaj meselesi, aynı zamanda bunun yanında sulama tekniklerinin
de değiştirilmesi gerekiyor ve bunun için de Hükûmetimiz ilk adımını
geçen günlerde attı ve Sayın Başbakanımız bir basın toplantısı düzenleyerek,
çiftçimizin ihtiyacı olan ve modern tarımın da gereği olan damlama
ve yağmurlama sulama sistemlerini -kredilendirilerek uygulanmasını
sağlayarak- Türk tarımının hizmetine sunmuştur. Burada sıfır faizle
ve beş yıl ödemeli olarak bu projeden çiftçilerimiz faydalanacaktır.
Çiftçi, projesini hazırlayıp belirli bir sulama sistemi uygulayan
bir firmayla anlaştıktan sonra Ziraat Bankasına başvuracak ve 250
bin YTL'ye kadar kredilendirilebileceklerdir. Yüzde 17 faizli bu
kredinin yüzde 10'unu hazine karşılayacak, yüzde 7'lik kısmını da
Tarım Bakanlığı destekleyecektir. Çiftçi, hiç faiz ödemeden ve anaparayı
da beş yıl içinde ödemek şartıyla, her yıl ödenen tarımsal desteklemeden
kesilerek ödeyecektir. Bu devrim niteliğindeki uygulamayla,
çiftçi, cebinden hiç para ödemeden damlama ve yağmurlama sistemine
sahip olacak ve daha önce harcadığı suyla daha fazla sulama yapacaktır.
Eğer elektrik enerjisiyle kuyudan sulama yapıyorsa, daha az enerjiyle
daha çok sulama yapacaktır. Aynı zamanda, küresel ısınma nedeniyle,
ülkemizin su rezervleri de rantabl kullanılmış olacaktır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Güneydoğu Anadolu Projesi, başlangıçta, bölgenin
su ve toprak kaynaklarının geliştirilmesine dayanan bir program
olarak ele alınmış ve bu kapsamda, Fırat ve Dicle nehir havzalarında
yirmi iki baraj ve on dokuz hidroelektrik santral ve büyük sulama yatırımları
programlanmıştır.
GAP, bir medeniyet
projesidir ve entegre bölge kalkınma projesidir; enerji ve sulama
yatırımlarıyla birlikte, tarım, sanayi, ulaştırma, eğitim, sağlık,
kırsal ve kentsel altyapı yatırımlarını da içine almaktadır. GAP'ın
sulama projeleri tamamlanmasıyla, 1,82 milyon hektar alanın sulanması
yapılacaktır. Bunun yanı sıra, yılda 27 milyar kilovat saat elektrik
enerjisi üretimi sağlanacaktır.
Bilindiği gibi, gerek
sosyal ve gerekse ekonomik göstergeler incelendiğinde, büyük potansiyelin
olduğu bir bölgede yoksulluk ve yoksunluğun olduğu görülecektir.
Bölgenin sahip olduğu iklim, toprak ve su kaynakları dikkate alınarak,
ürün sayısının artırılması, bu üretimin tarımsal sanayiyle ilişkilendirilmesi,
katma değerin bölgede kalması ve insanlarımıza iş imkânının açılmasını
sağlayacaktır. Böylece, yaşam standardı yükselecektir. Bu sebeple,
toprak ve su kaynaklarının geliştirilmesine ihtiyaç duyulan ödeneklerin
tahsis edilmesi büyük önem taşımaktadır. Yapılacak bu ödenekler,
yatırımların bölge insanı için umut ışığı olacağı bir gerçektir.
GAP'ın temel hedefleri,
Güneydoğu Anadolu Bölgesi halkının gelir düzeyi ve hayat standardını
yükselterek, bu bölge ile diğer bölgeler arasında gelişmişlik farkını
ortadan kaldırmak, kırsal alandaki verimliliği ve istihdam imkânlarını
artırarak, sosyal, istikrarlı ekonomik büyüme gibi millî kalkınma
hedeflerine katkıda bulunmayı sağlamaktır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Yetkin, konuşmanızı tamamlayınız.
A. MÜFİT YETKİN (Devamla)
- Ancak, GAP Master Planı'nın yapımından bu yana geçen sürede, bölgede
ve Türkiye'de, Plan kapsamında varsayımlara uymayan önemli gelişmeler
meydana gelmiş ve özellikle 1990'ların ikinci yarısından itibaren
derinleşen kamu kesiminin finansal sorunları nedeniyle plan hedefleri
önemli ölçüde sapmıştır.
GAP'a yapılan kamu yatırımlarının
Türkiye kamu yatırımları içindeki payı 2002 yılında 5,9 iken, 2006
yılında 7,2 seviyelerine çıkartılmıştır. GAP kapsamında 2005 sonuna
kadar, tahminî olarak, 21 milyar harcama yapılmış ve nakdî gerçekleşme
yüzde 56,4 düzeyine ulaşmış bulunmaktadır. 2006 yılı nakdî gerçekleşme
23 milyar 314 milyon YTL ile yüzde 59,03'e ulaşmıştır.
Bizler yöre milletvekilleri
olarak, bu makûs talihin yenilmesinde en büyük şans eseri olarak
GAP'ı gördüğümüzü bir kez daha ifade etmek istiyorum. Bu noktadan
hareketle, bu proje için gereken her türlü gayret ve çabanın ardında
duracağız. İnanıyoruz ki, GAP'ın tamamlanması ile sadece tarımsal
üretimle, önümüzdeki on yıllarda ortaya çıkacak gıda açığının kapatılmasında
önemli rol oynayacağımızı ifade etmek istiyorum.
Görüşmekte olduğumuz
kanunun milletimize ve bölgemize hayırlı olmasını diliyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yetkin.
Sayın milletvekilleri,
teklifin maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Karar yeter sayısı…
BAŞKAN - Arayacağım
Sayın Koç.
Teklifin maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunup karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.38
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 18.52
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 112'nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
1424 sıra sayılı Kanun
Teklifi'nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Teklifin maddelerine
geçilmesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi
tekrar teklifin tümünü oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
1'inci maddeyi okutuyorum:
GÜNEYDOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ TEŞKİLATININ
KURULUŞ VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMEDE
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR
KANUN TEKLİFİ
MADDE 1 - 27/10/1989 tarihli
ve 388 sayılı Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
1 inci maddesinde yer alan "hükmi şahsiyeti haiz ve 18 yıl"
ibaresi "tüzel kişiliğe sahip ve 23 yıl" şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
AK Parti Grubu ve şahsı adına, Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
1424 sıra sayılı 388 Sayılı Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname'de değişiklik öngören ve Şanlıurfa Milletvekilimiz Sayın
Faruk Bayrak tarafından verilen kanun teklifinin 1'inci maddesi
üzerinde söz aldım. Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
önümüzdeki kanun teklifi üç konuda düzenleme yapıyor. Bunlardan
bir tanesi, üzerinde görüşme yapmış olduğumuz 1'inci maddeyle, GAP
Bölge Kalkınma İdaresinin görev süresi 2004 senesinde, bildiğiniz
üzere, yine yüce Meclisteki bir görüşme neticesinde, üç yıl uzatılmış
idi. O günkü şartlarda üç yıl uzatılmasının şöyle bir mantığı vardı:
Çünkü, bütün Türkiye çapında kalkınma ajansları kurulacak idi ve
bu kalkınma ajanslarının kurulması neticesinde -bir görüşe göre-
GAP İdaresine ihtiyaç kalmayacak idi. Böyle bir geçiş döneminde
üç yıl süreyle bunun görev süresini uzatalım, düşüncesi var idi. Fakat,
bu arada kalkınma ajansları ile ilgili yasa kabul edildikten sonra,
GAP sınırları içerisindeki 9 vilayette toplam 3 kalkınma ajansı
kurulması ve bu kalkınma ajanslarının da koordinasyonunun bir şekilde
GAP Kalkınma İdaresine bağlanması noktasındaki görüş ortaya çıktıktan
sonra, bu kere, tabii, GAP İdaresinin görev süresinin ilk önerildiği
şekline göre, GAP projesinin bitimine kadar uzatılması, ama daha
sonra -GAP İdaresinin ve Bakanlar Kurulunun yapmış olduğu müzakereler
neticesinde- bunun beş sene süreyle sınırlandırılması konusunda
bir kanaat oluştu ve komisyondaki görüşmeler sırasında da beş yıl
süreyle uzatılması konusunda karar verildi. 1'inci maddeyle bunu
görüşüyoruz.
Düzenlemenin 2'nci
maddesi ise, GAP Kalkınma İdaresinin bilgi toplama ve koordinasyonla
alakalı olarak yapması gereken işleri kolaylaştırıcı nitelikte
yeni bir düzenleme yapılıyor.
Diğer bir maddesiyle
de GAP başkan yardımcılarının özlük haklarının düzeltilmesiyle
alakalı bir düzenleme var. Bu düzenlemeler bize göre de bir bölge
insanı olarak, gerekli olan düzenlemelerdir, ihtiyaç olan düzenlemelerdir.
Çünkü, GAP projesi deyip geçmemek gerekiyor. Ne yazık ki, birçok arkadaşımız,
Parlamento içinde de, dışında da birçok insan GAP projesi dendiği
zaman sadece GAP projesi kapsamındaki dokuz vilayetin sulanması,
bunların kalkınmasıyla alakalı bir proje olarak bunu görmekte. Halbuki,
bu Proje asrın projesi, bu Proje Türkiye'nin projesi. Bu Proje hayata
geçtiği zaman buradan çıkacak zenginlikle bütün Türkiye sınıf atlayacak
duruma gelecek. Kaldı ki, gelişmişlik sıralarına baktığımız zaman
GAP projesi bir yönüyle, kısmen hayata geçmiş olduğu hâlde, hâlâ GAP
bölgesi içerisindeki vilayetlerin kişi başına düşen millî gelir
açısından olsun, toplam millî hasıladaki payları açısından olsun
bir hayli gerilerde olduğunu da görüyoruz. Ama, bizim inancımız
odur ki, bu GAP İdaresi bütün kurumlarıyla birimleriyle harekete
geçtiği zaman, faaliyete geçtiği zaman bölgemiz sınıf atlayacağı
gibi, ülkemize de sınıf atlatacak olan bir projedir. 1,8 milyon hektar
sulanacak alan, 24 milyon kilovat saat hidroelektrik santrali enerjisi,
milyonlarca kişiye istihdam, 22 baraj, 19 hidroelektrik santral gibi
rakamları duyduğumuz zaman, bir bölge insanı olarak, bir yurttaş
olarak heyecan duymamamız mümkün değil. Gerçekten çok heyecan verici
bir proje. Bunu ortaya koyanlara, bugüne kadar getirenlere çok müteşekkiriz,
bunlara şükran borçluyuz elbette ki.
Değerli arkadaşlar,
bu dev projenin, yürümesi, takdir edilir ki, ülkenin bütçe kaynaklarının
kıt yatırım imkânlarıyla kısa zamanda bitirilmesi mümkün değil. O
açıdan da başta GAP İdaresi olmak üzere, Hükûmetimiz uzunca bir zamandır
bu projenin hayata geçmesi noktasında farklı bazı alternatifleri
ortaya çıkarmak için bir gayret sarf ediyorlar. Biz de canıgönülden
bunları destekliyoruz. Sayın Başbakanımız, özellikle Orta Doğu'ya
yapmış olduğu ziyaretlerde, Orta Doğu sermayesinin, bölgeye yakınlığı
itibarıyla da buraya gelmesi noktasında çok ciddi gayretler sarf
etmiştir, birçok firmayla önemli ölçüde temaslar yapılmış ve belli
bir noktalara kadar da gelinmiştir.
Ülkemizin, toplamda,
âdeta bir yabancı sermaye cenneti hâline geldiği bir noktada, öyle
inanıyorum ki, bölgemiz de bundan nasibini alacak. Beş yıl öncesine
kadar 100 milyon dolarlarla ifade edilen, bütün ülkenin almış olduğu
yabancı sermaye, bugün, şükürler olsun, 20 milyar dolarlarla ifade
edilecek noktalara gelmişse, ben öyle inanıyorum ki, GAP bölgemiz
de bundan nasibini alacak ve ülkenin kalkınmasının motor gücü hâline
gelecektir. Tabii, bunun yanında, benden önceki konuşmacı arkadaşlar
da kısmen değindiler, çiftçilerimizi, vatandaşlarımızı projenin
içine çekmek suretiyle, Projenin sahibi etmek suretiyle alternatif
bazı çalışmalar da yürütülüyor. Bundan henüz bir buçuk ay kadar önceydi
zannediyorum, GAP İdaresi yetkilileriyle, bölgedeki, vali, belediye
başkanları ve ticaret odası başkanlarıyla toplantılar oldu, Urfa'da
sonuncusu yapıldı bilebildiğim kadarıyla ve burada şu tür alternatifler
tartışmaya açıldı, bunlarla ilgili çalışmalar yapıldı: Bir şekilde,
çiftçilerimiz, artık, bildiğiniz gibi, doğrudan gelir destekleri
alıyorlar devletten. Çiftçilerimiz istiyorlar ki, bu doğrudan gelir
desteklerini belli bir süre almadan, bunlar doğrudan doğruya hazinede
kalmak suretiyle, devlette kalmak suretiyle bu Projeye ortak olsunlar,
kendilerine bir kredi imkânı da verilsin ve devlet-vatandaş iş birliğiyle
bu Projenin sulama ayağı bir şekilde gerçekleştirilsin. Çünkü, değerli
milletvekili arkadaşlarım, bildiğimiz gibi, GAP projesinden bahsettiğimiz
zaman ve rakamlara baktığımız zaman, bugün, yarıdan fazla bir gerçekleşmeden
bahsedebiliyoruz ama, bu gerçekleşmiş olan alanların büyük kısmı
enerjiyle alakalıdır ve bu enerji, bütün Türkiye'yi ilgilendiren
bir konudur, bütün Türkiye'yi zenginleştiren bir konudur. Elbette
bu da önemlidir ama, bu zenginlik, henüz bölgeye arzulandığı şekilde
yansıyamamıştır. Bölgeye yansıyabilmesinin temel şartı, öncelikle,
bilinçli bir şekilde sulamayı yapmamız, sulanabilecek alanları
sulamamız ve onunla paralel olarak tarıma dayalı sanayiyi hayata
geçirmemizle mümkün olabileceği için, biz, henüz, bu adımlarda bir
hayli gerideyiz. Bu adımları atmamız gerekiyor. Hâlâ, çok sayıda
su bekleyen toprağımız var. Hâlâ, taban suyuyla, artezyenlerle sulanan
çok miktarda arazimiz var. Hâlbuki, Allah'ın vermiş olduğu, Fırat'ın,
Dicle'nin bereketli suları, bu toprakları bekliyor, bu topraklara
akmayı beklerken, biz bunu hâlâ, tam anlamıyla gerçekleştirebilmiş
değiliz. Ne yazık ki, yüzde 15'ler seviyesindeyiz hâlâ, sulanabilen
alanların hâlâ yüzde 15'ini ancak sulayabilmişiz.
Arkadaşlarımız değindi,
ne yazık ki, başlarken bu Proje, Harran ve Akçakale ilçemiz esas itibarıyla
bundan yararlandı, ama, bilinçsiz sulama nedeniyle, bugün, orada
da ciddi bir problemle karşı karşıyayız.
Benim 20 arkadaşımla
beraber vermiş olduğum Meclis araştırması önergem var. Ne yazık ki,
bu dönem sıra gelmedi, görüşemedik. Bir Meclis araştırması komisyonu
kurulmasını arzulamış idim, bu bilinçsiz sulamadan kaynaklanan
tuzlaşma ve çoraklaşmanın önüne geçebilmek için.
Ama, bu arada, idari
anlamda bazı adımlar atıldı. Biliyorsunuz, Türkiye'de bürokrasi,
çoğu zaman bazı işlerin olmasına da engel oluyor. Birçok kurum, birçok
şeyden sorumlu oluyor ama, hiçbirisi hiçbir iş yapmıyor durumu ortaya
çıkıyor.
Bu konularda uzman
olan Devlet Su İşleri idaremiz var. Devlet Su İşlerinin bu konuyla
ilgili yapacağı işler var. Ben, bu işin de üstesinden geleceğine şahsen inanıyorum.
Biz de siyasi olarak onlara da gereken destekleri elbette ki veriyoruz.
Birinci derecede
aciliyetle ve öncelikle Suruç Ovamızın sulanma meselesi gündemde.
Bunun ihalesi ve toplulaştırma çalışmaları bir taraftan devam ediyor.
İnşallah, önümüzdeki yıllarda çok bilinçli çiftçiliği, hakkıyla
çiftçiliği öğrenmiş olan Suruçlu hemşehrilerimiz de bir şekilde
bu suya kavuşacaklar ve ülke zenginliğine katkı sağlayacaklar,
bölge zenginliğine katkı sağlayacaklar.
Bir arkadaşımın ifade
ettiği gibi, hâlâ, ne yazık ki, çok sayıda vatandaşımız "ırgat"
dediğimiz metotlarla, Urfa'nın dışındaki özellikle değişik vilayetlerde
mevsimlik olarak çalışmak zorundadırlar. Bunların bu makûs talihini
de değiştirecek olan, bu GAP projesinin bütün birimleriyle hayata
geçmesiyle bu mümkün olabilecektir.
Değerli arkadaşlar,
ben kısaca bunları arz etmek istedim. Arkadaşlarım GAP projesiyle
ilgili çok detaylı bilgiler verdiler. Bu tekrarlara girmeyi zait
buluyorum, gerek görmüyorum.
Öyle zannediyorum
ki, 22'nci Yasama Döneminin de son toplantılarını yapıyoruz. Şahsım
adına da muhtemelen son konuşma olma ihtimali var. Ben, 23'üncü Yasama
Döneminin de ve önümüzdeki seçimlerin de memleketimiz için hayırlar
getirmesini temenni ediyorum. Çıkarmakta olduğumuz kanun teklifinin
bölgemiz için ve ülkemiz için hayırlar getirmesi dileğiyle yüce heyetinize
saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Akman,
teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Balıkesir Milletvekili Orhan Sür.
Sayın Sür, buyurun
efendim.
CHP GRUBU ADINA ORHAN
SÜR (Balıkesir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan teklifin 1'inci maddesi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
dünyanın önemli projelerinden birisi olan GAP, toprak ve su potansiyeline
dayalı bir kalkınma projesi ve gerçekten çok büyük bir proje; ülkemizin
gerçekten en geri kalmış ekonomik düzeydeki insanlarını ayağa kaldırmaya,
dolayısıyla ülkemizi ayağa kaldırmaya yönelik büyük bir proje.
Ben, bu Proje üzerinde
konuşmaya başlamadan, Türkiye'nin en batısındaki Balıkesir ilinin
GAP bölgesinde yaşayan insanları gibi yoksullukla mücadele eden
bir ilçesi olan Dursunbey'de geçtiğimiz pazar günü yaşanan bir afetle
ilgili yüce Meclisi bilgilendirmek ve Hükûmetimizi orada göreve
davet etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
geçtiğimiz pazar günü saat 16.40 civarında Balıkesir ilinin Dursunbey
ilçesinde bir dolu afeti yaşanmıştır. Gerçekten çok büyük zararlar
veren bu afet sonucunda, Dursunbey'de tüm konutların kiremitleri
kırılmıştır, tüm araçlar hasarlı hâle gelmiştir, 22 bin dönüm alanda
dikili hiçbir şey kalmamıştır. Biraz önce Dursunbey Kaymakamıyla
yaptığım görüşmede, sadece Dursunbey merkezdeki iş yerlerinde
yaklaşık 150 milyar liralık zarar olduğu bana bildirilmiştir. Kaskolu
araçların zararı belki kaskolar tarafından ödeniyor, ama normal
trafik sigortası olan hiçbir araç bu zarardan kurtulamamış. Bütün
kiremitler kırılmış. Köylerde ekili hiçbir şey kalmamış ve köylerdeki
zararın yüzde 70'in, yüzde 80'in üzerinde, hatta bazı bölgelerde yüzde
100 düzeyinde olduğu ifade ediliyor Kaymakam tarafından. O nedenle,
Hükûmetimiz tarafından bu bölgeye öncelikle bir yardımın gönderilmesini
ve bu bölgenin afet bölgesi ilan edilmesini talep ediyorum. Çünkü,
gerçekten, bu bölgede yaşayan insanlarımız Türkiye'nin en batısında
yaşamalarına rağmen, yoksullukla en çok baş başa kalan ve yoksulluk
içinde yaşamlarını sürdürmeye çalışan insanlardır. Devletimizin,
bu insanlarımızın bu kötü gününde, onların elinden tutmasını diliyorum
ve bunun da elbette hepimizin görevi olduğuna inanıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
GAP, başlangıçta bölgenin su ve toprak kaynaklarının geliştirilmesine
dayanan bir program olarak düşünülmüş, Fırat ve Dicle nehir havzalarının
sulama ve hidroelektrik enerji üretimine yönelik on üç tane paket
proje hazırlanmıştır. Bu on üç paket projenin bütününe biz GAP projesi
diyoruz. Biraz önce arkadaşlarım ifade ettiler, 22 tane barajı,
19 tane hidroelektrik santralini ve yaklaşık 1,8 milyon hektar arazinin
sulanmasını içine alan, gerçekten çok büyük, entegre bir projedir.
1989'da GAP Master Planı'nın
hazırlanması sonucu, tarımsal, sanayi, ulaştırma, eğitim, sağlık,
kırsal ve kentsel altyapı yatırımlarını içine alan entegre bir bölgesel
proje hâline dönüştürülmüştür. 1990'larda dünyada yaşanan gelişmelerin
paralelinde, GAP uygulamalarında da sürdürülebilir kalkınma
felsefesi benimsenmiş ve bu çerçevede, insani gelişme, katılımcılık,
eşitlik ve adalet ilkeleri temel alınmıştır, GAP, bugün, su kaynakları
geliştirme programının yanı sıra, tüm sektörlerdeki yatırımları
da içine alan, sürdürülebilir insani kalkınmaya dayalı entegre
bir bölgesel projedir.
Bu bölgesel projenin
tutarı, 2005 fiyatlarıyla 35,1 milyar yeni TL'dir. 2005 yılı sonuna
kadar 19,8 milyar YTL harcanmış, gerçekleşme 2005 yılı sonunda yüzde
56,4. Türkiye'de 2005 yılında üretilen 39,6 milyar kilovat saatlik
hidroelektrik enerjinin 18,7 milyon kilovat saati GAP bölgesinde,
yani yüzde 47,2'si GAP bölgesinde üretilmiştir.
Değerli arkadaşlarım,
peki, bugüne kadar GAP'ta neler gerçekleştirilmiş, hedeflenenin
hangi noktasına varılmış, buna baktığımızda: Tarımda yüzde
24,6'dayız hedefin, enerjide yüzde 83'teyiz, turizmde yüzde 31,2'deyiz,
ulaştırma-haberleşmede yüzde 42,3; diğer sektörlerde yüzde 84,2 noktasında
gerçekleştirmeyi sağlamışız.
Şimdi, GAP'la ilgili,
elbette, çıkarılan yasalar var; bir kanun hükmünde kararnameyle
bir Bölge Kalkınma İdaresi kurulmuş ve bu İdarenin görevi bundan
bir süre önce sona eriyordu; yine, 5254 sayılı Yasa'yla bunu üç yıl
uzatmıştık. Şimdi, değerli arkadaşlarımız bu eksikliği ve bu yılın
temmuz ayında bu İdarenin görevinin sona ereceğini dikkate alarak,
bu sürenin uzatılmasıyla ilgili bir teklif hazırlamışlar, sunmuşlar.
Elbette, sonuçta, bu
teklifin burada kabul edileceği, Cumhuriyet Halk Partisi ile Adalet
ve Kalkınma Partisinin ortak oylarıyla bu teklifin kabul edilerek
yasalaşacağı belli. Ama, arkadaşlarım, bu İdarede, maalesef, bugün
bile, verilen bu teklifte insan unsuru unutulmuştur. GAP'ta çalışan
insanlarımızın sosyal hakları, GAP'ta çalışan, orada bu görevi başarıyla
sonuçlandırmak için emek veren insanlarımızın sosyal hakları ve onlara
tanınacak çeşitli diğer haklar unutulmuş ve bu teklifin içine konulmamıştır.
Öncelikle, bence bunun yapılması gerekirdi. Bu bir bütün. Oradaki
insanımızı, orada çalışırken, orada yaşarken mutlu edemiyorsak,
onlardan da çok büyük hizmetler bekleme hakkına sahip değiliz gibime
geliyor. O nedenle, o insanlarımızı, gerçekten, unuttuğumuzu düşünüyorum.
Diliyorum ki, bu önümüzdeki seçimden sonra, bu insanlarımızın bu
haklarının verilmesi de Cumhuriyet Halk Partisi iktidarına nasip
olacaktır. Bunu yürekten diliyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
biraz önce burada konuşan arkadaşımın da ifade ettiği gibi,
GAP'ta büyük sorunlar var. Mesela, 1,8 milyon hektar arazinin, bugüne
kadar sadece 254 bin hektarı sulamaya açılabilmiş; 1.050 hektar
alanda verim artışını sağlamaya yönelik arazi toplulaştırma ve
tarla içi geliştirme hizmetlerinin bir kısmı yapılmış. Peki, toplulaştırma
ne kadar gerçekleştirilmiş diye baktığımızda, sadece ve sadece
bu 1,8 milyon hektar olan arazinin 344 bin hektarında toplulaştırmanın
bugüne kadar yapılabildiğini görüyoruz ve bu toplulaştırmanın
çok büyük bir bölümü de Harran Ovası'nda gerçekleşmiş.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
1984 yılına kadar Türkiye'de toplulaştırmayı Toprak-Su Teşkilatı
yapıyordu. 1984'te Toprak-Suyu kapattılar, onun yerine Köy Hizmetleri
kuruldu ve geçtiğimiz yıl da bu Meclisin, bu 22'nci Dönem Meclisinin
aldığı bir kararla, tabii, Hükûmetimizin getirdiği bir tasarıyla
Köy Hizmetleri de kapatıldı. Bu kapatma aşamasında denildi ki: Bu
görev özel idareler tarafından yapılacak. Peki, özel idarelerin bunu
yapabilmeye gücü var mı? Elbette ki yok ve yapamadığı da görüldü.
Yine, geçtiğimiz günlerde
Meclisimize sunulan bir yasayla toplulaştırmayı çeşitli kuruluşların
yapabileceği şeklinde bazı değişiklikler yapıldı. Bu değişiklikleri
incelediğinizde, Devlet Su İşlerinden, Kara Yollarına, belediyelere,
hatta muhtarlıklara kadar toplulaştırma yapılabileceği şeklinde
bir teklif buraya geldi ve yasalaştı. Aslında, bunun, bu ülkedeki
toplulaştırma sorununu çözeceğine ben inanmıyorum. Bu işten bire
bir sorumlu bir teşkilat olmadığı sürece, tarımımızın en büyük sorunlarından
birisi olan toplulaştırma olayını başarıyla sonuçlandırmamız
mümkün görünmüyor değerli arkadaşlarım.
Şimdi, sulamaya açılan
arazilerde gerçekten büyük sorunlar var, biraz önce değerli arkadaşım
ifade etti. Özellikle Akçakale'de yaklaşık 1.400 dönüm arazi tuzlanmış,
2 bin dönüm arazi alkalileşmiş durumda ve çok büyük bir kesimde de
bu risk hâlâ devam ediyor. Peki, bunun nedeni ne? Bilinçsiz sulama değerli
arkadaşlarım. Bir kere, oradaki insanlarımızı eğitememişiz. Yani,
GAP İdaresi gereken çalışmayı, gereken eğitimi verememiş. Oradaki
insanlarımız bilinçsizce topraklarını sulamışlar.
1970'lerde, Devlet Su
İşleri, ilk, o Harran bölgesinde çalışma yaptığında 15 bin hektar
araziyi sulamaya açmış ve bu sulamanın yapılabilmesi için de yaklaşık
200 ile 800 metre derinlikten derin kuyularla suları çıkarmaya çalışmış.
Çok güzel sular bunlar, içilebilir nitelikteki sular. Ama, bizim
oradaki köylümüz…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Sür, konuşmanızı tamamlayınız.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
…bu suyu çıkarmanın
maliyetinin yüksek olduğunu düşünerek, 5 ila 10 metre derinlikteki
keson kuyulardan suları çekmiş ve bu sularla tarlalarını sulamış.
O 5 ve 10 metrelik kuyulardaki sular ise, maalesef tuzlu su. O suyla
tarlalar sulanınca, sulama sonucunda, zaten, iklimin, hızlı buharlaşmanın,
aşırı sıcağın verdiği o iklimin getirdiği hızlı buharlaşmanın sonucunda,
oralarda müthiş şekilde bir tuzlanma oluşmuş.
Artı, salma su diye
tabir edilen sulamalar sonucunda da erozyon oluşmuş. Yani, gerçekten,
ülkemizin en verimli arazilerinin bir kısmını bu şekilde bilinçsizce
gözden çıkarmışız, elden çıkarmışız. Ama, üzülerek şunu söylüyorum:
Geçtiğimiz yıl KİT Komisyonu olarak bu bölgede çalışmalar yaptık,
incelemeler yaptık. Hâlâ, hâlâ sistemin, Devlet Su İşlerinin ve GAP
İdaresinin oluşturmaya çalıştığı sistemin, basınçlı su şebekelerinin
iptal edilerek, salma sularla sulamaların yapılmaya çalışıldığını
gördük ve bunun sonucunda da, yaklaşık 50 bin hektar arazide tuzlanma
riski var. Bu riskli bölgelerin artacağını da görmekteyiz.
Değerli arkadaşlarım,
iki gündür burada aslında farklı bir şeyi tartışıyoruz. Dün akşam,
burada, bu toprak satışlarını tartıştık. Benim burada bazı şeyleri
gündeme getirmem üzerine, AKP Grubu şu iki tane belgeyi dağıttı. Ben
de bu iki belgeyi aldım, bugün Tapu Kadastro Genel Müdürlüğüne gittim.
Benim mesleğim harita kadastro mühendisliği. Size, aslında Türkiye'nin
bu sorunu hakkında gerçekçi bilgiler vermek istiyorum. Elbette,
şimdi bana bazı arkadaşlarımız şunu söyleyebilir: "Tapu Kadastrodan
bunun belgesini alıp getirdin mi?" diye. Hayır…
MUSA UZUNKAYA (Samsun)
- Hayır, soruyorum zaten.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Tapu Kadastrodaki yetkililerle konuştum.
BAŞKAN - Sayın Sür,
şimdi, dünkü konu dünde kaldı. Konuyla da ilgili değil.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Sayın Başkanım, bugün de konuşuldu bu konu ama.
BAŞKAN - Sayın Uyanık'a
da müdahale ettim.
MUSA UZUNKAYA (Samsun)
- Orhan Bey, belge yoksa söz de yok.
BAŞKAN - Şimdi, dolayısıyla,
konuyla ilgili konuşmanızı tamamladıysanız, ben teşekkür edeceğim
size.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Sayın Başkanım, müsaade eder misiniz.
Biraz önce, burada,
Demokrat Partiden, Menderes'ten şeye kadar herkesi dinledik. Ben sadece
iki dakikada, çok tartışılan bir konu hakkında bilimsel, size bir
teknik eleman olarak bilgi vermek istiyorum.
BAŞKAN - Bakınız, şimdi,
ben Sayın Uyanık'a da müdahale ettim. Daha önceden, Sayın Melik'e de
süre verdim. Konuyla ilgili olarak konuşacaksanız, bir iki dakika
size müsaade edecektim…
ORHAN SÜR (Devamla) -
Konuyla ilgili olarak konuşuyorum efendim.
BAŞKAN - Ama, şimdi,
tekrar bu tartışmayı yapamayız yani; memlekette şunu sattık, bunu
sattık diyemeyiz. Lütfen…
ORHAN SÜR (Devamla) -
O zaman, tamam… GAP üzerindeki… Sayın Başkanım, konuyla ilgili konuşuyorum,
tamam.
GAP üzerindeki en büyük
spekülasyonlardan bir tanesi de, GAP bölgesinde İsraillilerin
çok sayıda arazi aldıklarıdır.
TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) - Doğru değil.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Doğru… Doğrudur, doğru değildir; müsaade edin de onu ben açıklayayım
o zaman. (AK Parti sıralarından "Doğru değil." sesi)
Evet, doğru değil. Bize
verilen bilgilere göre doğru değil. Neye göre doğru değil? Sizin
şu yayınladığınız, bize dağıttığınız bilgilere göre doğru değil.
Evet, bu bilgilere göre doğru değil, ama, bu bilgiler yeterli bilgiler
mi, işte size onu anlatmak istiyorum.
Bu bilgiler yeterli
bilgiler değil. Sizin dağıttığınız bu bilgiler, sadece gerçek kişileri
içeriyor arkadaşlar. Gerçek kişilerin listeleridir bunlar, ama,
şu anda Türkiye'de toprak satın alan yabancı şirketlerin hiçbir tanesi,
tüzel kişilikler bu listelerde yok.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Var, var.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Yok, arkadaşım.
AHMET IŞIK (Konya) - O
da var, o da var.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Hayır, yok. Yani, "O da var." demekle olmuyor bu iş. Yok.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
- Var, var.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Burada sorun, aslında, 4875 sayılı Yasa'dan kaynaklanıyor. 4875 sayılı
Yasa'ya göre, Yabancı Sermayeyi Teşvik Yasası'na göre, bu araziler
satın alınabiliyor. Hiç kimse, Türkiye'nin neresinde, hangi şirketin
ne kadar toprak aldığını, şu anda Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü bile
bilmiyor. Bunu size örneklemek istiyorum. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
AHMET IŞIK (Konya) -
Burada var.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Yok kardeşim, yok. Bunu size...
MUSA UZUNKAYA (Samsun)-
Bunu bir tek sen mi biliyorsun Orhan Bey?
BAŞKAN - Sayın Sür, teşekkür
ediyorum sizlere. Sağ olun.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Sayın Başkanım, başkalarını kesmiyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın Sür, buraya
çıkıp, yani, herkes istediği…
Bakınız, Sayın Vedat
Melik'e, ben, bölgeyle ilgili bir milletvekili olduğu için tolerans
tanıdım ve bu dönem içerisindeki en büyük toleransı tanıdım. Beyefendiler
de bölgedendi, biraz müsamaha tanıdım, ama, buraya gelip, yani, tapu
kadastroyla ilgili olarak sorunları çözeceğiz derseniz, bunu çözmek
mümkün değil. Dışarı çıkarsınız, arkadaşlarla müzakere edersiniz.
Buna bir itirazım yok.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Buraya çıkıp konuşur arkadaşlarımız.
BAŞKAN - Yok… Lütfen…
ORHAN SÜR (Devamla) -
Burada, bu belgeyi göstermediler mi Sayın Başkanım?
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Şirketlerle ilgili, bak…
BAŞKAN - Arkadaşlar,
bunların çözüm yeri burası değil. Bakınız, ben, süreyle sorumluyum.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Orhan Bey, bak…
BAŞKAN - Lütfen… Bunları
tartışacaksanız olmaz. Kendi aranızda tartışın. Olmaz böyle bir
şey.
AHMET IŞIK (Konya) -
Orhan Bey, şirketlerle ilgili bak. Size hemen bir fotokopisini vereyim.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Vallahi, sizin elinizdeki o belgelere ben inanmıyorum. Ben Tapu Kadastro
Genel Müdürüne inanıyorum, size değil. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Ben size inanmıyorum. Tapu Kadastro Genel Müdürüne…
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Onun belgeleri, bak.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Tapu Kadastro Genel Müdürü öyle demiyor. Öyle demiyor…
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Onun belgeleri… Gel, burada var.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Hiç de öyle değil. Bilmediğiniz konularda konuşmayın.
BAŞKAN - Sayın Sür, teşekkür
ediyorum.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Ben teşekkür ediyorum.
BAŞKAN- Şahsı adına
Sayın İnci Özdemir… Yok.
Anavatan Partisi Grubu
adına Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan.
Buyurun Sayın Özdoğan.
ANAP GRUBU ADINA İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
görüşülmekte olan 1424 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde Anavatan
Partisi Grubu adına, 1'inci maddede görüşlerimi bildirmek üzere
huzurunuzda bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
GAP, büyük milletimizin en büyük sevdalarından birisidir. Dolayısıyla,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan gerek iktidar partisi
gerek ana muhalefet partisi ve gerekse grubu bulunan Anavatan Partisi
tarafından hepimiz, biraz sonra, inşallah, bu teklifi yasalaştıracağız.
Dolayısıyla, bu teklifi hazırlayan arkadaşımıza, canıgönülden
teşekkür ediyorum.
Neden Anavatan Partisi
tarafından da destekleniyor? Çünkü, GAP'ın gerçek mimarı Anavatan
Partisi kurucusu merhum Turgut Özal da ondan dolayı, değerli arkadaşlarım.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- O partiyi de batırdınız.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Arkadaşlar, burada hatip konuşuyor, lütfen…
Ama, bu Projeyi, ne kadar
açıklama yapılırsa yapılsın, tanımak isteyenlere "hadi sizi
GAP'a götürelim" denildikten sonra, onları Keban Barajı'na,
Atatürk Barajı'na götürmeleri sebebiyle insanımızın kafasında
bu Proje, sadece enerji ve sulama projesi olarak algılanmıştır. İnsanımızın
kafasındaki bu yaklaşım bazı gerçeklere dayanmaktadır. GAP'ın başlangıcı,
bu düşüncelerle, yani sularımızdan yararlanmak maksadıyla ta
1930'lara dayanmaktadır. Güneydoğu Anadolu Bölgemiz, Türkiye'nin
diğer bölgelerine göre daha az yağış almakta, yağışların, bitkilerin
suya en fazla ihtiyaç duyduğu vegatatif gelişme dönemine rastlamaması
da ayrıca bir olumsuzluk oluşturmaktadır. Ancak, iki önemli akarsu
olan Dicle ve Fırat, Doğu Anadolu Bölgesi'nden kaynaklanmakta, GAP
bölgesini geçtikten sonra Basra Körfezi'ne dökülmektedir. Bu nedenle,
bölgenin su ihtiyacının karşılanması ve hem de enerji üretimi için
Fırat ve Dicle Nehirlerinin değerlendirilmesi düşünülmüştür.
Büyük Atatürk, 1936 yılında,
boşa akıp giden bu iki ırmağın sularından elektrik enerjisi elde
edilmesi için kullanılması amacıyla, Elektrik İşleri Etüt İdaresini
kurma emri vermiştir. 1950-60 yılları arasında, gerek Fırat, gerekse
Dicle üzerinde Elektrik İşleri Etüt İdaresi tarafından sondaj çalışmalarına
ağırlık verilmiş, 1954 yılında Devlet Su İşleri kurulmuştur.
1977 yılında Aşağı Fırat
Havzası ve Dicle Havzası Projeleri birleştirilerek, bugünkü adıyla
Güneydoğu Anadolu Projesi oluşturulmuştur.
Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığı 1988 yılında GAP'ı entegre ve çok sektörlü bir sosyoekonomik
kalkınma projesi olarak ele almak amacıyla GAP Master Plan çalışmasını
başlatmış, bu çalışma 1989'da tamamlanmıştır. Bugün, artık, 1989 yılında
388 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle kurulan GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Teşkilatınca projeler, yalnız, baraj ve sulamayla kayıtlı
değil, kentsel ve kırsal altyapı, tarımsal altyapı, ulaştırma, sanayi,
eğitim, sağlık, konut, turizm, kadınlarımızın el hünerlerini geliştirmek
üzere yapılan bir yığın faaliyet ve diğer sektörlerdeki çalışmaları
kapsayan çok yönlü bir kalkınma projesi olarak kabul ediliyor ve bu
anlayışla da çalışmalar sürdürülüyor.
Bölgeler arası gelişmişlik,
daha doğrusu, gelişmemişlik farklarının giderilmesi için böylesi
projelerin hazırlanması ve tatbiki elbette ki bir zarurettir. GAP'ın bir an evvel tamamlanması
için her türlü gayret elbette gösterilmektedir. Ancak, Hükûmetin rantiyeye
dağıtmaktan buraya kaynak aktaracak durumunun olduğunu da zannetmiyoruz.
Bu projelere finansman bulmakta elbette güçlük çekeceksiniz ve gereken
finansmanı temin etmeniz mümkün olmayacaktır, ama finansman konusunda,
gerek Türkiye'deki bir kısım finansmanın o tarafa doğru çekilmesi
ve gerekse yabancı sermayenin Güneydoğu'ya çekilmesi için ciddi
bir gayretin sarf edilmesi gerekmektedir.
Bölgesel kalkınma,
planlı sosyoekonomik kalkınmanın elbette ki önemli bir parçasıdır.
Ülkemizde bölgesel kalkınmanın gerçek anlamda, yani sosyal, ekonomik
ve toplumsal boyutlarıyla beraber bir kalkınma aracı olarak kullanılması,
ne yazık ki, bugüne değin yeterince ağırlıkla ele alınmamıştır.
GAP'la, Fırat'ın ve Dicle'nin
sağladığı doğal imkânlar çerçevesinde fiziki bir temel üzerinde,
gerçekçilik zemininde, Yüce Allah'ın bize vermiş olduğu potansiyeli
değerlendirerek bir başlangıç oluşturmuş ve bu anlamda Güneydoğu
Anadolu'da bölgesel bir kalkınma projesi uygulamasının bir bölümüyle,
belirli ayaklarıyla uygulanması imkânı elde edilmiştir. Ancak, bölgesel
kalkınma planlarının başarıya ulaşabilmesi için, bölgesel kalkınma
planlarının yöre insanının ve yörenin gerçek ihtiyacına, oradaki
sosyal dokunun çağdaş bir yapıya dönüşebilmesine ve oradaki kültürel
ve diğer sosyal boyutlu ihtiyaçların yeterince karşılanmasına
cevap vermesi gerekir. Bunun sağlanabilmesi için de öncelikle o yörede
sivil inisiyatifin, sivil yapılanmanın ve o zeminde sivil örgütlenmenin
hayata geçirilmesi gerekir. Bu bağlamda, bu yörede kooperatiflerin
öncülüğünde, demokratik kooperatifçiliğin aracılığı ve öncülüğüyle,
toprak ve tarım reformunun en geniş boyutuyla hayata geçirilmesi
bir temel ihtiyaçtır.
Değerli arkadaşlar,
yine, yörede havza yönetim planlaması ve uygulamasını yapacak,
kalite yönetim sistemlerinin gereğini hayata geçirecek, çevre
duyarlılığı konusunda uygulamalara öncülük edecek birimlerin
oluşturulması gerekmektedir. Kısaca, GAP, bu çok boyutlu kavramlar
ve ilkeler çerçevesinde, sürdürülebilir insani kalkınma bakışı
çerçevesinde hayata geçirilmelidir.
GAP, sadece Güneydoğu'nun
değil Türkiye'nin projesidir, Türk milletinin efsanevi bir idealidir.
Hükûmetin bu anlayışla bu Projeyi bitirebilecek bir durumda olduğunu
elbette ki zannetmiyoruz. Ama halkımız hiç merak etmesin, iktidar
olduğumuzda, biz, Anavatan olarak bu Projeyi bitireceğiz. Bu, boynumuzun
borcudur. Çünkü, GAP, rahmetli Turgut Özal'dan bize kalan bir yadigârdır.
Aklıma şu husus da takılmaktadır:
Bölgesel ajanslar kurulsa da, GAP gibi dev bir proje tamamlanamaz
mı, buna engel olan husus nedir diye de sormak istiyorum. Madem bu
Projeye bu kadar yatırım yapıldı, bunca emek ve para neden boşa gitsin?
Barajlar yapıldı ya
da yapılıyor, ama sulama kanalları şimdiye kadar tamamlanamadı.
Oysa, TOBB'un araştırmasına göre, GAP bölgesinde yüzde 12 civarında
olan tarım yüzde 80'lere çıkartılsa 4 milyon kişiye istihdam imkânı
sağlıyor.
Değerli arkadaşlar,
GAP, bir kere, sadece su ve enerji değildir. Bunun içinde sağlık var,
eğitim var, sanayi var, haberleşme var, bankacılık var ve aklınıza
gelebilecek, uygarlığı ilgilendiren her şey var; yani sadece tarım
ve enerji değildir.
Tarımda zaten, AK Parti
Hükûmeti olarak gerçekleştirilmiş bir proje şimdiye kadar olmadı
ve bir mesafe katedilmedi. Sadece, bugüne kadar GAP'ta tarım olarak
gerçekleştirme oranı yüzde 12'dir, hiçbir sulama kanalı yapılmış
değildir.
Değerli arkadaşlarım,
o gün bile "Sağlık ve Sosyalizasyon Projesi" adı altında
Türkiye'nin her bir bölgesinde bir sürü sağlıkevleri ve sağlık ocakları
yapılmış ve hizmete sokulmuştur. Sadece GAP bölgesinde bin tane
sağlıkevimiz, 436 tane sağlık ocağımız var. Bunun yüzde 50'sinden
fazlası şu anda kapalıdır. Siz, bunları yapamadığınız gibi, yenilerini
de elbette ki dolayısıyla açamadınız. Doktor bulunamıyor, hemşire
tayin edilemiyor buralara.
Sözlerime son vermeden
önce, GAP projesinin gerçek sahibi, büyük yatırımlar yapan Anavatan
Partisinin kurucusu…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Özdoğan.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sözlerimi bitirirken
ve sözlerimin başlangıcında da belirttiğim gibi, GAP projesinin
gerçek mimarı, Anavatan Partisinin kurucusu merhum Turgut Özal'ı
rahmetle ve minnetle anıyor, hepinize tekrar saygılarımı sunuyorum.
(Anavatan Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına, Muğla
Milletvekili Gürol Ergin.
Buyurun Sayın Ergin.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Faruk Bayrak'ın,
388 Sayılı Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Teşkilatının
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Sözlerime başlarken, Değerli Başkan sizi, değerli
milletvekillerini ve yüce Türk ulusunu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
sözlerimin başında, özellikle bu Güneydoğu Anadolu Projesi'nin uygulama
alanı olan bölgede yaşanan terör olaylarını, terörde askerlerimizin
şehit olmasına neden olanları, terör olayları karşısında yeterli
caydırıcı önlemleri almayanları, içeride ve dışarıda terörü
destekleyenleri, burada, şiddetle ve nefretle kınıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
burada, çok güzel olarak, haklı olarak, bir kısım arkadaşlarımız
rahmetli Menderes'ten söz ettiler, rahmetli Özal'dan söz ettiler, onlara
şükranlarını sundular. Ben de, bu Projenin asıl başlangıcını 1936
yılında verdiği direktifle Elektrik İşleri Etüt İdaresini kurarak
başlatan Büyük Atatürk'ten başlayarak hepsini rahmetle anıyorum,
hepsine, ulus olarak ve şahsım adına şükran duygularımı ifade ediyorum.
Bu arada, yalnız bu isimlerle de bağlı kalmayalım, bu projeye hizmeti
geçen herkesi bizim burada şükranla anmamız gerektiğini ifade etmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
GAP projesi üzerinde ayrıntılı bilgilere girmemize hiç gerek yok.
Bütün arkadaşlarım bunu tekrar ettiler. Yalnız, ben, bir konuda anlayamadığım
bir hususun sizlere aktarılmasının doğru olacağını düşünüyorum.
Bakınız, sevgili arkadaşlar, 2005 Mayısında Hükûmet bir tasarı getirdi.
Bu tasarıda, Hükûmet, Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresinin
31/12/2005'te kaldırılmasını istiyordu. Aynı ay içerisinde Dünya
Çiftçiler Günü'ndeki bir etkinlikte, Genel Başkanımız Sayın Deniz
Baykal'ın GAP'ın kapatılması düşüncesini yanlış bulduğunu ifade
etmesi üzerine de, Sayın Başbakan, Sayın Baykal'a şiddetle karşı çıkarak
"GAP Bölge Kalkınma İdaresinin kapatılacağını neye dayanarak
söylüyorsunuz, bilmeden konuşmayın." demişti ve onun bunu söylediği
gün, bu Türkiye Büyük Millet Meclisinin Plan ve Bütçe Komisyonunda,
Sayın Başbakanın altında imzası olan tasarıyla, GAP İdaresinin kapatılması
öneriliyordu değerli arkadaşlarım. Ama, sonra ne oldu? Sözünü yemek
istemeyenler GAP İdaresinin süresini üç yıl uzatacak bir öneriyle
geldiler.
Biz o zaman açıkça söyledik,
bunu en az on yıl uzatmak zorundasınız, çünkü bugüne kadar yaşanan
deneyimler bize göstermiştir ki üç yılda, beş yılda GAP İdaresinin
sonlandırılması doğru olmaz, bu İdare üzerine düşen yükümlülükleri
en az bir on yıl daha çalışarak yerine getirmek zorundadır; sözümüzü
geçiremedik. Biraz önce Sayın Melik de burada ifade etti, birlikte
bunu savunduk Plan ve Bütçe Komisyonunda diğer arkadaşlarımızla,
sözümüzü geçiremedik.
Şimdi, bir değerli arkadaşım,
kendisine teşekkür ediyorum, Urfa Milletvekili Sayın Bayrak böyle
bir öneri getirdi, böyle bir teklif getirdi. Biz Cumhuriyet Halk Partisi
olarak bu teklifi destekliyoruz. Ama, şunu söylemek istiyoruz:
Hükûmet bir ara tamamen kapatmayı düşündüğü, 2005 sonunda kapatmayı
düşündüğü, sonra üç yıl kapatılma süresini uzatmayı düşündüğü Güneydoğu
Anadolu Projesi'ni, acaba, niye böyle bir uzun süreye yayma gereğini
duymuştur, ben, onu özellikle öğrenmenin gerekli olduğunu söylüyorum.
Ve şunu ifade ediyorum:
GAP İdaresi kurulduğundan bu yana, 1995 ve 2001 yılları hariç…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Ergin, konuşmanızı tamamlayın.
GÜROL ERGİN (Devamla)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
…bu iktidar döneminde
bütün Güneydoğu Anadolu Projesi süresince en düşük kaynağın ayrıldığı
yılları yaşadık. Rakam olarak söyleyeceğim. 2004 fiyatlarıyla söylüyorum:
Arkadaşlar, 1990'da 1 katrilyon 529 trilyon, 1991'de 1 katrilyon 502
trilyon, 1992'de 1 katrilyon 338 trilyon kaynak ayrılmıştır GAP'a. Ama,
2003, 2004, 2005 yıllarında ayrılan kaynak, sırasıyla, bunun tamamen
yarısı kadardır ve 815 trilyon, 818 trilyon ve 950 trilyondur.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, arkadaşlarımız burada esip savuruyorlar da, rakamlar ortada.
GAP'ta önceki yılların yarısı kadar kaynak ayırmamışsınız, GAP sulamaları
bir adım ileriye gitmemiş, daha neyi anlatıyorsunuz burada Allah
aşkına!
Evet, uzatılsın, ama
uzatıldığı süre içerisinde de oraya adam gibi kaynak ayrılsın. O
kaynak ayrılmadıktan sonra, yılda 2 milyar dolar ayrılmadıktan sonra
kesinlikle GAP'ta ilerleme sağlayamazsınız. Bu hızla giderseniz,
bin yılda ancak orada sulamalar tamamlanabilir, bin yılda arkadaşlar.
Böyle bir yanlışın içinde olmamanız gerektiğine inanıyorum.
Sayın Başkan, izin verirseniz,
iki dakikada da sözlerimi tamamlamak istiyorum.
Bir uyarı yapmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, fındıkta yeni bir oyun oynanıyor. Alivreciler
şimdi de Toprak Mahsulleri Ofisini kullanarak fındık fiyatlarının
yükselme trendini kırmaya çalışıyorlar. Eğer Toprak Mahsulleri
Ofisi bir yanlış yapıp da elindeki fındığı bugünlerde satmaya kalkmazsa,
fındığın fiyatı yeniden 7-8 milyon liraları bulacak, bunu burada
söylüyorum. Ama, Ofis, alivrecilerin, alivrecilerle birlikte hareket
eden Hükûmet tarafının tazyiki, baskısı karşısında eğer elindeki
fındığı tüccara satmaya kalkarsa, bundan Karadeniz'in fındık üreticisi
büyük zarar görecek, Türkiye Cumhuriyeti devletinin hazinesi büyük
zarar görecek. Bu uyarımı çok özel olarak yapıyorum.
Sizleri ve yüce Türk
ulusunu tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan, Sayın Ergin'in özellikle Toprak Mahsulleri Ofisi ve fındıkla
ilgili yapmış olduğu uyarıyla ilgili endişelerini bir cümleyle
gidermek istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Fatsa,
efendim şöyle: Biraz sonra, madde üzerinde, isterseniz, grup adına
bir söz alıp konuşun.
EYÜP FATSA (Ordu) - Hayır.
Yani grup adına konuşma değil Sayın Başkan. Sadece bir konuyla ilgili
endişelerinin yersiz olduğunu söylemek istiyorum.
BAŞKAN - Efendim, şimdi,
biraz sonra başka bir arkadaşımız tekrar bir şey söylerse, Sayın Fatsa,
nasıl bir yol takip etmem lazım benim?
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Sayın Başkan, zaten şöyle: "Yaparsa" dedim, "Yapıyor"
demedim.
BAŞKAN - Evet.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
"Yaparsa yanlış yapar." dedim ben. Bunda yanıt verecek ne
var?
HALUK KOÇ (Samsun) -
Grup adına söz hakkı var Sayın Başkan.
BAŞKAN - Biraz sonra,
isterseniz, madde üzerinde görüşürken görüşlerinizi ifade edin,
ben size söz vereyim.
Madde üzerinde bir
adet önerge vardır, önergeyi okutup işleme alacağım.
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1424 sıra sayılı S.S. yasanın 1. maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 1.-
27.10.1989 tarihli ve 388 sayılı Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin 1. maddesinde yer alan "hükmî şahsiyete
haiz ve 18 yıl" ibaresi "tüzel kişiliğe sahip ve projenin
tamamlanma tarihine kadar" şeklinde değiştirilmiştir.
|
M. Vedat Melik |
Mehmet Küçükaşık |
Osman Kaptan |
|
Şanlıurfa |
|
|
|
İzzet
Çetin |
Orhan
Sür |
Nuri
Çilingir |
|
Kocaeli |
Balıkesir |
Manisa |
|
|
Gürol
Ergin |
|
|
|
Muğla |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN
SALİ (Balıkesir) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ATİLLA KOÇ (Aydın)
- Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Evet, Sayın Melik, konuşacaksınız.
Yalnız, bu saatten sonra konuşmalarda
herkes vaktine göre konuşacak, onu bilgilerinize sunayım, arz edeyim.
NAİL KAMACI (Antalya)
- Sayın Başkan, bize gelince sınırladınız!
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Melik.
MEHMET VEDAT MELİK
(Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz Güneydoğu Anadolu Projesi Kalkınma İdaresi Teşkilatı
Kanunu'nun 1'inci maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz değişiklik
önergesi hakkında konuşmak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; burada konuşan bütün konuşmacılar, GAP projesinde yapılacak
çok iş olduğunu ve GAP projesinin, GAP İdaresinin de önemini vurguladılar.
Bunda hepimiz hemfikiriz, ancak, biraz önceki konuşmamda da söylemiştim,
GAP projesinin temeli sulama projeleridir.
Şimdi, sizin Hükûmetiniz
döneminde, özellikle son bir buçuk yıldır sulamayla ilgili değişik
arayışlara girmiştir Hükûmet. Bunun öz kaynaklarla yapılması niyetinde
değildir Hükûmet. Dolayısıyla, bu projede, dediğim gibi, çok önemli
işler vardır. Onun için, GAP İdaresinin görev süresi, şu anda 1'inci
maddede yazdığı gibi, 2012 yılına kadar değil de, değerli arkadaşımızın
hazırladığı kanunun genel gerekçesinin son paragrafında olduğu
gibi, proje bitinceye kadar uzatılmalıdır.
Projenin bitme ölçüsü
nedir değerli milletvekilleri? GAP projesinde, dokuz ilde, Fırat
ve Dicle Nehirlerinin havzalarındaki ovalarda -ki, bunların hangi
ovalar oldukları bellidir- bu sulama projeleri bittikten sonra
GAP İdaresinin de görev süresi bitebilir.
İkincisi: Bu Projenin
en büyük eksikliklerinden biri, GAP İdaresi Teşkilatının en büyük
eksikliklerinden biri, teşkilat kanunu yoktur. Burada çalışan insanların,
yirmi yıldır çalışanların ve bundan sonra çalışanların da özlük
haklarıyla ilgili ciddi endişeleri vardır. Bunda da haklıdır. GAP
projesi uzatılmalıdır ki, bu insanların da hakları, özlük hakları
düzeltilsin ve gereken yapılabilsin. Zaten, bu, değerli arkadaşımızın
hazırladığı genel gerekçede de vardır. Biz, bu önergeyi. GAP İdaresinin
görev süresinin Projenin bitimine kadar uzatılması yönünde vermiş
bulunuyoruz. Hepinizin de bu önergeye desteklerini bekliyoruz.
Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Melik,
nezaketinize, duyarlılığınıza teşekkür ediyorum, sağ olun.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, önergeyi oylarınıza sunuyorum…
HALUK KOÇ (
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunacağım.
Elektronik cihazla oylama yapacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Dört dakika süre veriyorum ve oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
elektronik cihaza giremeyip de pusula gönderen arkadaşlarımız
Genel Kuruldan ayrılmasınlar.
(Elektronik cihazla
oylamaya devam edildi)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, karar yeter sayısı yoktur.
Saat 21.00'de toplanmak
üzere birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.49
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.09
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 112'nci Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
1424 sıra sayılı Kanun
Teklifi'nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Teklifin 1'inci maddesi
üzerinde verilen, Şanlıurfa Milletvekili Vedat Melik ve arkadaşlarının
önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi,
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Elektronik cihazla
oylama yapmıştım, yine elektronik cihazla oylama yapacağım.
Oylama için dört dakika
süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
karar yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 388 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin 13 üncü maddesinin birinci fıkrasında
yer alan "18 yıl" ibaresi "23 yıl" olarak değiştirilmiş
ve anılan Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"EK MADDE 1- GAP
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, milli savunma ve milli güvenliğe
ilişkin hususlar saklı kalmak kaydıyla görevleri ile ilgili olarak
gerekli gördüğü bilgileri bütün kamu kurum ve kuruluşlarından ve
diğer gerçek ve tüzel kişilerden doğrudan istemeye yetkilidir. Kendilerinden
bilgi istenen bütün kamu kurum ve kuruluşları ile diğer gerçek ve
tüzel kişiler bu bilgileri zamanında vermekle yükümlüdür.
Bu şekilde elde edilen
bilgilerden ticari sır niteliğinde olanların gizliliğine uyulur.
GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı, GAP ile ilgili her konuda bilgi toplamada,
planların hazırlanmasında ve uygulamanın izlenmesinde, bakanlıklar,
kamu kurum ve kuruluşları, kamu iktisadi teşebbüsleri ve kamu kurumu
niteliğindeki kuruluşlar ve sivil toplum kuruluşları ile yakın
işbirliği içinde bulunur."
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Gürol Ergin.
Sayın Ergin, buyurun
efendim.
CHP GRUBU ADINA GÜROL
ERGİN (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Faruk Bayrak'ın,
388 Sayılı Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Teşkilatının
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin 2'nci maddesi üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken
siz Sayın Başkanı, değerli milletvekillerini ve yüce Türk ulusunu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Güneydoğu Anadolu Projesi ya da kısa söylemiyle GAP, aslında Güneydoğu
Anadolu Bölgesi'nin topyekûn sosyoekonomik kalkınmasını amaçlayan
bir projedir ve odağında da insan vardır. Bu Proje, Fırat ve Dicle Nehirleri
üzerinde yapımı süren baraj ve hidroelektrik santralleri ile sulama
tesislerinin yanı sıra kentsel ve kırsal altyapı, tarım, ulaştırma,
sanayi, eğitim, sağlık, konut ve turizm gibi yaşamın tüm alanındaki
sektörleri ve yatırımları da kapsayan entegre bir projedir. Bu Projenin
ana hedefi, bu bölge halkının daha iyi bir yaşam kalitesine ulaşmasını
sağlamak ve diğer bölgelerle arasındaki gelişmişlik farkını ortadan
kaldırmaktı. Projeyle, tarihin ilk uygarlıklarına tanıklık etmiş
olan Yukarı Mezopotamya'da yeni ve daha parlak bir uygarlık yaratılması
amaçlanmıştı.
Değerli arkadaşlarım,
Güneydoğu Anadolu Bölgemiz, Türkiye'nin diğer bölgelerine göre
daha az yağış alır, ancak, daha da önemli olarak, bu bölgede yağışlar
bitkilerin suya en fazla gereksinim duyduğu vegetatif gelişme dönemine
rastlamadığı içindir ki, daha başka ve önemli bir olumsuzluk yaşanır.
İşte, bu iki akarsu, Dicle ve Fırat, bu olumsuzlukları giderme anlamında
bizlere yardımcı olacak en önemli etmenlerdir.
İlk konuşmamda da söylemiştim.
Aslında, Güneydoğu Anadolu Projesi'nin başlangıcı, her konuda olduğu
gibi, Türkiye Cumhuriyeti'nin her konusunda olduğu gibi, 1936 yılında,
yine Büyük Atatürk'ün direktifiyle başlamıştır, çünkü, yurdun boşa
akıp giden su servetinden elektrik enerjisi elde edilmesi için, Büyük
Atatürk, Elektrik İşleri Etüt İdaresinin kurulması talimatını vermiş
ve böylece, 1936 yılında verilen bu direktif üzerine, 1938 yılında
Keban Boğazı'nda jeolojik ve topoğrafik etütlere başlanmıştır.
Başlangıçta bölgenin
zengin toprak ve su kaynaklarından yararlanmak amacıyla enerji ve
sulama projesi olarak düşünülen Güneydoğu Anadolu Projesi'nin bütüncül
bölgesel proje çerçevesinde ele alınması, yürütülmekte olan çalışmaların
eş güdüm ve yönlendirilmesi görevi 1986 yılında Devlet Planlama
Teşkilatına verilmiştir. Daha sonra ise GAP İdaresi kurulmuş ve çalışmalar
bu İdare tarafından sürdürülmüştür.
Değerli arkadaşlarım,
Güneydoğu Anadolu Projesi'nin tamamlanması durumunda Çukurova'nın
4,5 katı kadar olan bir alan sulamaya açılmış olacaktır ki bunun getireceği
yararları burada tek tek saymanın gereksiz olduğu inancındayım.
Güneydoğu Anadolu
Bölgesi'nin toprak açısından da çok özel bir durumu vardır.
Değerli arkadaşlarım,
tarımda en değerli topraklar 1'inci ve 2'nci sınıf tarım toprakları
olarak anılır. Türkiye'de tarım yapılan toprakların ancak üçte 1'i
1'inci ve 2'nci sınıftır. Ancak, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde bu
oran üçte 2'ye çıkmaktadır. Yani, güneydoğuda toprak kalitesi, Türkiye'deki
ortalama tarım toprağı kalitesinin çok üzerindedir. Ayrıca, güneşlenme
süresinin çok fazla oluşu, günde on-on bir saat güneşlenmenin oluşu
ve fotosentez için gerekli olan en düşük ısı + 5 derecenin üzerindeki
gün sayısının 300 günün üzerinde olması da yine bu bölgeye suyun götürülmesinin
niçin zorunlu olduğunu ortaya koyan durumlar olarak önümüzde durmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
GAP'ta hangi sorunlar yaşanmıştır, ben bunları tek tek saymak istiyorum:
Bir kere, Proje gereğinden fazla uzamıştır.
Bu bölgede köye su götürülmüş,
ancak, köylüye su kültürü götürülmemiştir.
Bu bölgedeki enerji
getirisinden o bölgenin halkına yansıyan bir şey yoktur. Proje gelirinin
hiç olmazsa bir kısmı o bölgeye aktarılmalıdır.
Atatürk Barajı Hidroelektrik
Santralinin zaman zaman 8 türbininden yalnız biri çalıştırılmaktadır.
Çünkü, doğal gaz alındığı için, o doğal gaza para verildiği için, bu doğal
gazdan elektrik üretilmeye çalışılmakta, zaman zaman HES'lerin türbinleri
çalıştırılmamaktadır. Oysa, elektriğin kilovat saati hidroelektrik
üretiminde 0,6 sent, doğal gazda 8 ila 12 sent arasındadır.
Bu bölgeye yakından
baktığımızda şunu görüyoruz: Özellikle, Mardin'de elektrik şebekelerinin
yenilenmesi gerekmektedir. Bölgede elektrik fiyatlarının çok yüksek
oluşu, maalesef, bir kısım insanları kaçak elektrik kullanmak zorunda
bırakmaktadır. Buna meydan verilmemelidir.
Biraz önce arkadaşlarım
da anlattı, Suruç'ta yeraltı suları çekilmiştir. Buradaki su projesinin
en kısa zamanda tamamlanması gerekir.
Bölgede kesin bir yeni
yapılanmaya gitmek gerekmekte, Projeye dış kredi sağlanması çalışmaları
hızlandırılmalıdır.
Umut ve destek verilmediği
için istenen oranda gerçekleşmeyen köye dönüşler, desteklenerek
artırılmalıdır.
Adalet ve Kalkınma
Partili bir arkadaşım da sözünü etti, kargo havaalanının bitirilmesi
hızlandırılmalıdır.
Urfa'da, değerli arkadaşlarım,
hatların eski olmasından ötürü elektrik hat kaybı Türkiye ortalaması
olan yüzde 8'in 3 katı olup, yüzde 24'tür.
Topraklarda -diğer
arkadaşlarım da söyledi- tuzlanma, alkalileşme sorunu ciddi boyutlara
varmıştır.
Bütün bu konular yanında,
bölgedeki sulama birliklerine de kesinlikle çekidüzen verme zorunluluğu
vardır.
Değerli arkadaşlarım,
GAP Bölge Kalkınma İdaresinin istenen etkiyi gösteremediğini de
biliyoruz. Bu idarenin istenen etkiyi gösteremeyişinin birincil
nedeni yetkisiz oluşudur, koordinasyonda yaptırım gücünün olmayışıdır
ve ödenek tahsis etme yetkisinin bulunmayışıdır. İkincil bir nedeni
de bu idarenin merkezinin Ankara'da olmasıdır. Hangi iktidar olursa
olsun, eğer Güneydoğu Anadolu Projesi'ni geliştirmek istiyorum diyorsa,
Güneydoğu Anadolu Projesi'nin merkezini Şanlıurfa'ya götürme zorunluluğu
vardır. Bunu yapmak zorundayız.
Bütün bu aksaklık ve
eksikliğine karşın bölge kalkınma ajanslarının kurulması nedeniyle
GAP Bölge Kalkınma İdaresinin kapatılması son derece yanlış olurdu
-bunu biz defaatle ifade ettik- değerli arkadaşlarım, çünkü, GAP
Bölge Kalkınma İdaresinin, bölgenin ekonomik kalkınmasının yanı
sıra, çok önem verdiği ve bölgenin de gereksinimi olan sosyokültürel
kalkınma ilkesi, sağlık ve eğitimi hedef alan çalışmaları ajansların
görev alanı dışındadır. Ajanslar bu görevlerle yükümlü değildir.
İkincisi: Bölgede üç
ayrı kalkınma ajansının kurulacak olması, GAP'ın temel gerekçesini
oluşturan bölgesel entegrasyon ve eş zamanlı çalışma anlayışı tamamen
gündemden düşecektir. Bunun sonucunda, bugüne dek uygulanmasında
yeterince başarılı olunamayan eş zamanlı ve eş güdümlü çalışmalar
artık hiç gerçekleşemeyecektir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Ergin, konuşmanızı tamamlayınız.
GÜROL ERGİN (Devamla)
- Bitiriyorum Sayın Başkan.
Üçüncü olarak da, GAP
bölgenin temel altyapısıyla ilgiliyken, kalkınma ajanslarının
böylesi bir toplumsal sorumluluğu bulunmamaktadır.
Bu bakımlardan, Güneydoğu
Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresinin süresinin uzatılmasını
biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak yıllardan beri savunuyorduk, bu
teklife de, bu anlamda, haklı olarak, haklı bir teklif olduğu için teşekkürle
destek veriyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
ben, sözlerime, bir buçuk yıl önce GAP'tan sorumlu ilgili Bakanın
yaptığı konuşmadan bir iki alıntı alarak son vereceğim.
Şimdi, bakınız, Sayın
Bakan Plan ve Bütçe Komisyonunda GAP İdaresi konusunda konuşurken
şöyle söylüyor, diyor ki: "GAP İdaresi, koordinasyon görevini
özellikle son üç yıldır, yani Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidarı
döneminde en etkin şekilde yerine getirmektedir ve GAP Yüksek Kurulu,
GAP'ın son durumunu ve koordinasyon gerektiren öncelikli ve stratejik
konuları görüşmüş, özellikle sulama yatırımlarının tamamlanmasını
hızlandırmak amacıyla gerekli kararları almıştır." diyor.
Şimdi, ben ilgili Bakana
soruyorum: Bir buçuk yıl önce bu kararları aldığınızı söylediniz.
Şimdi, bu kararlar çerçevesinde ne yaptınız? Çünkü, bırakın son bir
buçuk yılı, beş yıldır GAP'ta ciddiye alınacak hiçbir sulama çalışmasının
yapılmadığını biliyoruz.
İkincisi: Sayın Bakan,
"14 Ekim 2005 tarihinde toplanan 17'nci GAP Yüksek Kurulu, sulama
yatırımlarının hızlandırılması amacıyla uygulanabilecek alternatif
finans modellerini belirlemiştir ve bu yıl içinde bu konudaki çalışmalar
tamamlanacaktır." diyor. Şimdi soruyorum: Aradan bir buçuk yıl
geçti, alternatif finans modeli olarak neyi ortaya koydunuz? Bu konuda
ne yaptınız?
Üçüncü olarak şunu soruyorum:
Sayın Bakan diyor ki: "GAP bölgesi il ekosistemlerine uygun,
katma değeri yüksek tarımsal ürünlerin belirlenmesi çalışmasını
tamamladık. Her il için rapor hazırladık, ilgili kurumlara gönderdik."
Şimdi, gönderdiniz de ne oldu? Katma değeri yüksek hangi tarımsal
ürünün üretimine son iki yılda geçtiniz?
Ve son olarak şunları
söylüyorum: Sayın Bakanın ifadesiyle "Suriye sınırındaki mayınlı
arazilerin temizlenerek, 306 kilometrekare alanın ekonomiye kazandırılması
amacıyla, GAP İdaresinin koordinasyonunda, Türk Silahlı Kuvvetleri,
Maliye Bakanlığı ve Tarım ve Köy İşleri Bakanlığının katılımıyla
Çalışma ve Koordinasyon Kurulu oluşturulmuş, çalışmalar yürütülmüştür.
Ocak 2005'ten itibaren mayınlı alanların temizlenmesiyle ilgili
ihale işlemleri Maliye Bakanlığı tarafından yürütülmektedir."
Bu konuyu da sormak istiyorum: Mayınlı arazilerin temizlenmesi
konusunda şimdiye kadar ne yapılmıştır? Ne yapılması düşünülmektedir?
BAŞKAN - Sayın Ergin…
GÜROL ERGİN (Devamla)
- Sözlerimi tamamlıyorum.
BAŞKAN - Hayır. Süreniz
kadar konuşuyorsunuz… Sevgili arkadaşlarım, lütfen bizi zor durumda
bırakmayınız, istirham ediyorum.
GÜROL ERGİN (Devamla)
- Sayın Başkan, mümkün mü ben sizi zor durumda bırakayım, öyle bir
şey olabilir mi?
BAŞKAN - Peki. O zaman
konuşmanızı tamamlayınız.
GÜROL ERGİN (Devamla)
- Bu sorularımın yanıtını ilgili bakandan bekliyorum. Mayınlı
arazileri yabancılara kırk dokuz yıllığına vermekten vazgeçtiler
mi geçmediler mi, öğrenmek istiyorum ve şunu söyleyerek sözlerimi
tamamlıyorum: Ben, 14 Martta şu kürsüde dedim ki: Siz, bu sulamalardan
ötürü, ülkede su ağını genişletmediğinizden ötürü 21 Mart Dünya Su
Günü'nde yapılacak toplantıya gidemezsiniz. Evet, Hükûmet kanadından
hiç kimse o toplantıya gidemedi, en sonunda da Ziraat Odaları Birliğinin
Genel Kurulu vardı, Hükûmetten bir tek kişi olmadığı gibi, Tarım Bakanlığından
bir tek genel müdür bile yoktu.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum, yüce Türk ulusuna da saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım, mümkün olduğunca hiçbir milletvekilinin sözünü
kesmek istemiyorum. Ama, şu dakikadan itibaren bütün milletvekillerine
-konuşmacılara- açıkça söylüyorum, sadece bir dakika süre verilecektir.
"Sözümü tamamlamadım, çok kıymetliydi, çok değerliydi" bütün
bunlar geçersizdir. Konuşmacı arkadaşlara açıkça söylüyorum, bir
dakikanın dışında hiç kimseye ilave yapılmayacaktır.
Heyetinizin bilgilerine
arz olunur.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Eşitlik ilkesine aykırı Sayın Başkan.
BAŞKAN - Şahsı adına
Sayın Ahmet Yeni.
Buyurun efendim.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Ben konuyu konuştum. Ta rahmetli Menderes'ten gelerek neler söylendi
Başkan ve on iki dakika…
BAŞKAN - Anladım, işte,
ben bir şey demiyorum. Bu saatten sonra herkese bir dakika.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
O zaman, bu saatten sonra Meclisi çalıştırmayın. Yani, bu saatten
sonra çalıştırmayın.
BAŞKAN - Sayın Yeni,
siz dâhil.
Buyurun efendim.
AHMET YENİ (Samsun) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 1424 sıra sayılı Kanun Teklifi
ile 388 Sayılı Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın
üyeler; bilindiği gibi, Güneydoğu Anadolu Projesi GAP Bölge Kalkınma
İdaresi, dokuz ili kapsayan Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde kalkınmanın
planlanması, yönlendirilmesi, izlenmesi ve kuruluşlar arası koordinasyonun
sağlanmasıyla görevli bir kurum olarak faaliyetlerini sürdürmektedir.
Başlangıçta su ve toprak
kaynakları geliştirme programı olarak planlanan GAP, 1989 yılında,
GAP Master Planı'nın hazırlanması, tarım, sanayi, ulaştırma, haberleşme
ve turizm gibi ekonomik sektörlerin yanı sıra eğitim, sağlık, konut,
kırsal ve kentsel altyapı gibi sosyal yatırımları da içerisine
alan entegre ve bölgesel bir kalkınma projesine dönüşmüştür. Bu nedenle
1989 yılında 388 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Teşkilatı kurulmuş ve bölgesel kalkınmayı planlamak, yönlendirmek,
izlemek ve kuruluşlar arası koordinasyonu sağlamakla görevlendirilmiştir.
GAP'ın temel hedefi,
bölgesel kalkınmanın sağlanması, bölgeler arası farklılıkların
giderilmesi, bölgede ekonomik ve sosyal koşulların geliştirilerek
yöre halkının refah düzeyinin ve yaşam standartlarının yükseltilmesidir.
KİT alt komisyon toplantısını
Şanlıurfa'da yaptık. GAP bölgesini üyelerimizle beraber izleme
ve inceleme imkânı bulduk. GAP İdaresinin personelinin çalışmalarını
bizzat yerinde takip ettik ve izledik; çok güzel başarılı hizmetler
sunuyorlar, kendilerini tebrik ediyorum. Bu arada da kaynaklarının
da mutlaka artırılması konusunda da fikirlerimi ifade etmek istiyorum.
GAP bölgesindeki arazileri
de mutlaka heyetlerimizle beraber inceledik ve incelemeye devam
ediyoruz. Tabii, sadece GAP bölgesi değil, aynı zamanda bizim, GAP
bölgesi gibi sulanması gereken Samsun'umuzun Bafra ve Çarşamba Ovaları
da aynen sulamayı bekliyor. GAP bölgesinde arazilerin yüzde 15'i
sulanmış, ama maalesef Kızılırmak ile Yeşilırmak arasındaki arazilerin
yüzde 7'si daha yeni sulanabilir durumda ve yıllar önce bu barajlar
yapılmış, ama sulama noktasında GAP'ta olduğu gibi, Karadeniz Bölgesi'nde
de -Bafra ve Çarşamba arasındaki bu ovada da- sulama maalesef yapılamadı.
İnşallah, önümüzdeki dönemde bunu da tamamlarız.
Değerli milletvekilleri,
Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı olarak, dört buçuk yıllık iktidar
döneminde, hiçbir kimseye, hiçbir bölgeye, herhangi bir partiye ayrım
yapmaksızın hizmet getirdik, getirmeye de devam ediyoruz. Bizden
öncekiler bunu yapmadılar maalesef. Örnekleri mi? Birçok: Belediyelerde
ayrım yaptılar, hatta muhtarlara varana kadar ayrımları yaptılar.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Siz yapmadınız mı? Siz de yaptınız.
AHMET YENİ (Devamla)
- Bizde ise, KÖYDES projesi çerçevesinde bütün köylere yol, su götürmeye
devam ediyoruz hiçbir ayrım yapmadan. BELDES projesi, yani 10 bin nüfusun
altında olan belediyelere aynen bu hizmetleri götürmeye devam
ediyoruz, hiçbir parti ayrımı yapmaksızın bunu yapıyoruz.
Bizden öncekiler o
kadar ayrım yapmışlar ki değerli milletvekilleri, özelleştirme sonucu
işsiz kalan 18 bin kişiden sadece partilerine yakın olan 1.000 -
1.200 kişiyi işe almışlar. Bizim çıkardığımız bir kanunla, bu çalışanların,
özelleştirme mağdurlarının tamamını işe tekrar aldık ve almaya devam
ediyoruz ve bu mağduriyeti giderdik. İnşallah önümüzdeki günlerde
köy korucularının da mağduriyetlerini bizim iktidarımız gerçekleştirecek.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
İktidar mı kaldı?
AHMET YENİ (Devamla)
- İşte, değerli milletvekilleri, bizde adalet vardır, kalkınma vardır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- Adınızda var da uygulamada var mı yok mu onu bilemem.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına Batman
Milletvekili Afif Demirkıran.
Buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AFİF DEMİRKIRAN (Batman)
- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte
olan tasarının 2'nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
daha önce de, 2006'nın sonlarına doğru yine burada, GAP'la ilgili,
bu kürsüde sizlerle GAP'ın güzelliklerini paylaşırken, Cumhuriyet
Halk Partisi sıralarından bir dostum -ki şu anda burada olmadığı
için ismini ifade etmeyeceğim, söylemeyeceğim- dedi ki: "Siz
GAP İdaresini kapatıyorsunuz." Ben de buradan dedim ki:
"Hayır, biz GAP İdaresini kapatmıyoruz."
OSMAN KAPTAN (Antalya)
- Plan Bütçede kapattınız.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Hayır hayır, tasarı vardı, Plan Bütçede görüştük biz bunu. Yok mu burada
Plan Bütçe üyesi?
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla)
- İşte, değerli arkadaşlar, bugün GAP İdaresini beş yıllığına daha
uzatıyoruz. 1989 yılında yapılan master çalışma sonrası oluşturulan
Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi on beş yıllığına
kurulmuştu malumunuz. 2004 yılında bu süre bitti. 2004 yılında bir
üç yıllığına uzattık süreyi. Şimdi bir beş yıl daha uzatıyoruz. Dolayısıyla,
kuruluş kanun hükmünde kararnamesindeki "18 yıl" ibaresi
"23 yıl" olarak değiştiriliyor.
Peki, bu tasarıda
başka ne getiriyoruz? GAP İdaresi, bildiğiniz gibi, şu andaki işleviyle
çeşitli kamu kurum ve kuruluşları arasında koordinasyonu sağlamaktadır,
özellikle yatırım noktasında. Tabii, insani boyutuyla yapmış olduğu
faaliyetlerin dışındaki özellikle yatırımlarda koordinasyonu
sağlamaktadır. Bu koordinasyon görevinin bihakkın yerine getirilebilmesi
için çeşitli bilgi ve belgelere rahatlıkla ulaşabilmesi gerekmektedir.
Bu tasarı onu da sağlamaktadır.
Ayrıca, Başkan Yardımcısının
özlük haklarıyla ilgili bir madde var.
Ümit ediyorum ve inanıyorum,
önümüzdeki dönem, GAP İdaresinde çalışanlarının da özlük haklarıyla
ilgili yeni bir düzenleme için hep beraber bir çalışma içinde olacağız.
Değerli arkadaşlar,
GAP dediğiniz zaman, orijinaline, 1989 öncesine, yani GAP Master
Plan çalışmasının öncesine gittiğimizde, bu proje, bir enerji ve
sulama projesi olarak, ta Elektrik İşleri Etüt İdaresi Mustafa Kemal
Atatürk'ün talimatıyla kurulduğu günden itibaren, Dicle ve Fırat'ın
yukarı kısmında, Yukarı Mezopotamya'da bir sulama ve enerji üretim
projesi olarak etüt edilmiştir, çalışmaya başlanmıştır.
Bölgenin sulanabilir
arazisi, ekonomik olarak sulanabilir arazisi, daha önceki istatistiklerde
1,7 milyon hektar olarak görünüyordu, şimdi 1,82 olarak büyütülmüş.
Fakat sonuç itibarıyla, Türkiye'nin sulanabilir arazisiyle karşılaştırdığımız
zaman, yüzde 20'si civarında. Malumunuz, Türkiye'nin sulanabilir
arazisi 8,5 milyon hektardır.
GAP'ın nüfusu ve GAP'ın
yüz ölçümü, Türkiye'yle mukayese edildiğinde, yüzde 10 civarındadır.
Ancak biraz önce ifade ettiğim gibi, sulama yüzde 20, 2 misli fazladır
diğer nüfus ve yüz ölçümü istatistiğine göre.
GAP'ta on dokuz tane hidroelektrik santral
vardır. Bu rakamları hep tekrarlıyoruz, çünkü gerçekten, GAP, dünyanın
en büyük entegre projelerinden bir tanesidir. Mutlaka halkımızın,
vatandaşlarımızın bu GAP'la ilgili büyüklükleri bilmesi lazım
ki, nasıl, bir projeyle ilgili, biz, bu arkadaşlarımıza, bu İdareye
bir beş yıllık daha süre veriyoruz? On dokuz tane hidroelektrik projesi
vardır 7.500 megavat, tamamlandığı zaman 27 milyar kilovat saat
elektrik üretecek. Nedir 27 milyar kilovat saat? 2006 yılında 175 milyar
kilovat saat elektrik tüketti Türkiye. Şu ana kadar yüzde 73 civarında
enerjisi gerçekleşmiş, gerçekleşme yüzde 73'tür enerjide. 2006 yılında
19 milyar kilovat saat elektrik üretti ki, bu da Türkiye'nin toplam
hidroelektrik üretiminin aşağı yukarı yüzde 47'si, yarısı civarındadır.
Önemli bir projedir. Ilısu Barajının da çalışmaları başlamıştır,
tamamlandığında, onun arkasından gelecek olan Cizre Barajı -birkaç
tane daha barajımız var, işte, Batman mevkisine giren Garzan Barajı-
ve birkaç tane daha baraj da tamamlandığında enerji kısmı tamamlanmış
olacaktır.
Peki, sulamada aynı başarıyı sağlayabilmiş
miyiz? Maalesef, değil. Sulamada ancak 260 bin hektar alan sulanabilmiştir,
bu da yüzde 13 -yüzde 14 civarındadır. Eğer, mevcut ödeneklerle, geçmişten
bu yana süregelen mevcut ödeneklerle, biz, sulamaları tamamlamaya
çalışırsak değerli arkadaşlar, çok uzun bir zaman. Bazı arkadaşlarımız
"Yüzlerce yıl." dedi, o kadar değil, ama…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Demirkıran,
bir dakika süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla)
- Ancak dokuz tane ihale edilmiş proje var. Bazı projeler de ikili anlaşmalar
kapsamında yapılacak. Bu dokuz tane projenin ortalama tamamlanma
ömrü yirmi beş yıldır. Mesela, Batman'ı ele aldığım zaman, Batman Barajı'nın
altında sağ sahil, sol sahil diye iki tane proje var. Sol sahil mevcut
ödeneklerle yirmi beş yılda tamamlanıyor, sağ sahil seksen dört yılda.
Demek ki, yeni bir yaklaşım lazım, yeni bir konsept geliştirmek lazım,
yeni bir modelle sulama kanallarını tamamlamamız lazım. Onun
için, GAP İdaresi, Devlet Su İşleri, çeşitli kuruluşlarımız, kamu-özel
sektör iş birliğiyle yepyeni modeller geliştirmek için ciddi bir çaba
içindedirler. Yap-işlet, yap-işlet-devret ve buna benzer çeşitli modeller
üzerinde çalışılıyor. Ki, inşallah, kısa zaman içerisinde, bu güzel
arazilerimizi, 1,7 milyon hektarlık araziyi sulamaya açabilirsek,
Harran Ovası'nda olduğu gibi, nasıl orada iki veya üç ürün elde edebiliyor
isek, bütün bu arazilerimizden, dokuz tane ilimizde…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla)
- Cümlem bitiyor Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Demirkıran,
teşekkürünüzü alayım. Lütfen, beni kararımdan vazgeçirmeyiniz.
Buyurun efendim.
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla)
- Tamam.
…birden fazla ürün alabilme
imkânı olacaktır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bundan sonraki maddede
devam edeceğim.
Teşekkür ediyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Karar yeter sayısı…
BAŞKAN - Arayacağım.
Sayın milletvekilleri,
maddeyi oylarınıza sunup karar yeter sayısı arayacağım.
Elektronik cihazla
oylama yapacağım.
Üç dakika süre veriyorum,
ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
karar yeter sayısı vardır, madde kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- 14/7/1965 tarihli
ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa ekli (I) sayılı Ek Gösterge
Cetvelinin "I- Genel İdari Hizmetler Sınıfı" bölümünün
(f) bendine "Talim ve Terbiye Kurulu Üyesi," ibaresinden
sonra gelmek üzere "GAP İdaresi Başkan Yardımcısı," ibaresi
eklenmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Orhan
Sür.
Sayın Sür, buyurun
efendim.
CHP GRUBU ADINA ORHAN
SÜR (Balıkesir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan yasanın 3'üncü maddesi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Çok değerli arkadaşlarım,
elbette, dünyanın en büyük entegre projelerinden birisi olan GAP
ülkemizin de en büyük projesi ve gerek bölgede yaşayan insanlarımız
gerek ülkemizin her noktasındaki vatandaşlarımız GAP projesiyle
gerçekten övünç duyuyor, oraya geziler düzenliyor, orayı görüyor,
geziyor.
Ama, eksiklikleri,
yanlışlıkları olduğunu hepimiz biliyoruz. Biraz önce yaptığım
konuşmada da ifade ettiğim gibi, bu teklifin içinde GAP projesinde
çalışan insanların özlük hakları unutulmuş, onların sorunlarına
çözüm getirilmesi unutulmuş. Sadece GAP İdaresini ayakta tutmaya
çalışıyorsunuz. Oradaki insanlara verebileceğimiz bir şeyler
olmalıydı. 22'nci Dönem Meclis eğer GAP projesine önem veriyorsa ve
onun süresini uzatıyorsa, orada çalışan arkadaşlarımızı da düşünmeliydik
diyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
elbette, GAP o bölgeye hayat getiriyor, hayatı da elbette suyla taşıyor.
Sulu tarıma geçilmesi nedeniyle yeni ürünlerin yetiştirilmesine
başlanılan bölgede, bölgeye uygun çeşitlerin tespit edilmesi ve
çiftçiye tavsiye edilmesi gerekmektedir. Bunun için özenli bir tarımsal
araştırma gerekmektedir.
GAP bölgesinde yapılan
tarımsal araştırmalarla ilgili problemler şöylece sıralanabilir:
Yapılan araştırmaların çiftçinin ihtiyacına yönelik olmayışı
birinci nedendir. Çünkü, bu bölgede yapılan birçok araştırma, o bölgede
yaşayan insanlarımızın gereksinimlerini karşılamaya yönelik
yapılmamaktadır. İkincisi, ihtiyaca cevap veren araştırma sonuçları
çiftçiye ulaştırılamamaktadır. Aslında, bu, GAP projemizin en büyük
eksikliklerinden birisidir. Oradaki insanlarımızın gereksinimlerini
karşılayacak olan çalışmalar yapıyoruz, bazı kuruluşlarımız çalışmalar
yapıyor, ama, ne yazık ki, bu yapılan çalışmalar uygulamaya geçemiyor,
çiftçimize ulaşmıyor. Çiftçiye ulaşmadığı için de bu yapılan araştırmalardan
gerekli verim elde edilemiyor. Üçüncü olarak, değişik kuruluşlar
tarafından yapılan araştırmaların bazılarının aynı, bazılarının
yüzeysel veya yetersiz olması. Gerçekten, bölgede çok çeşitli kurumlar
araştırma yapıyor, ama, bu araştırmaların bir kısmı, gerçekten, sadece
araştırma yapılsın diye yapılan araştırma, bir kısmı da yüzeysel ve
yetersiz araştırma. GAP İdaresi, maalesef, bugüne kadar bölgede bu
koordinasyonu sağlayamamıştır. Bölgede zayıf olan araştırma, yayın
ve çiftçi bağının güçlendirilmesi, bölgenin aslında kurtuluşudur.
Bu bölgemiz için bizim söyleyebileceğimiz en önemli eksiklikler
ve giderilme yöntemi olarak sizlere sunuluyor.
Değerli arkadaşlarım,
bir önceki konuşmamda ifade etmeye çalıştım, ülkemizde, GAP denildiği
zaman, çok çeşitli konularda iddialar ortaya atılıyor, çeşitli ülke
vatandaşlarının bu bölgede arazileri kapattığı, bu bölgelerde
büyük toprakların ele geçirildiği ifade ediliyor. Elbette, buna
karşı, "Böyle bir şey yok, şöyle böyle." diye de gereken açıklamalar
yapılıyor.
Ben dün burada bir konuşma
yapmıştım. Onun üzerine iktidar partisi milletvekili arkadaşlarımız
iki tane tabloyu dağıttılar. Bu iki tane tablonun, aslında, Tapu Kadastronun
sitesinde olduğunu ifade ettiler. Ben biraz önce, Meclis ara verdiğinde,
Tapu Kadastronun sitesine girdim, bu iki tablonun bu şekilde detaylısı
yok. Bu tablolar sanırım iktidar partimiz için özel hazırlanmış iki
tane tablo.
Bu tablolar incelendiğinde,
aslında belki de suçluluk duygusundan mıdır nedir bilmiyorum, öyle
bir tablo hazırlanmış ki, bugüne kadar geçen hükûmetlerin, hangi
hükûmetler döneminde ne kadar arazi satıldı diye bir tablo hazırlanmış
ve bu tablonun birinci sırasına da ne hikmetse, 1961-1965 yılları
arasında Cumhuriyet Halk Partisi İktidarı döneminde yapılan, yapıldığı
iddia edilen satışlar konulmuş, çünkü, o zaman, gerçekten, çok büyük
bir rakam gözüküyor. Şimdi, ama, bu tabloyu gerçekten incelediğinizde,
bu işi bilen birisi bu tabloyu incelediğinde, bunun ne kadar büyük
bir çarpıtma olduğunu, burada nasıl bir hata olduğunu çok net bir
şekilde görüyorsunuz.
Bakın, değerli arkadaşlarım,
aslında rakamın tam doğru olmadığı bile iddia ediliyor ama, bu tablodaki
rakamları doğru kabul edersek, bu tabloyu okursak, bu tabloya göre,
"Bizim ülkemizde, şu ana kadar, 181.540 dönüm arazi yabancılara
satılmış." deniliyor ve yine dağıttığınız tabloda, Suriye
yurttaşlarının 149.377 dönüm arazisi olduğu ifade ediliyor.
Şimdi önce, şu Suriye
yurttaşlarının arazilerine bir açıklık getirelim.
Değerli arkadaşlarım,
Suriye vatandaşları Türkiye Cumhuriyeti'nden hiçbir zaman arazi
satın almamışlardır, hiçbir zaman Türkiye Cumhuriyeti, Suriye vatandaşlarına
arazi satmamıştır. Yani, satıldığı iddia edilen bu 149.377 dönüm araziyi
Türkiye Cumhuriyeti satmamıştır. Bu araziler, Hatay Cumhuriyeti
zamanında Suriyeli yurttaşlar tarafından o bölgede alınan arazilerdir.
Yani, Türkiye Cumhuriyeti'nin sattığı arazilerin içine bunu koymak
çok büyük hatadır; bir kere, bunu net bir şekilde koyalım.
MUHARREM KARSLI (İstanbul)
- Öyle bir şey yok.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Artı, daha ilerisini ben size söyleyeyim: Bakın…
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
- Nelerle uğraşıyorsunuz!
ORHAN SÜR (Devamla) -
"Nelerle uğraşıyorsunuz!" değil, burada bir tablo gösteriyorsunuz,
ondan sonra, "Cumhuriyet Halk Partisi en büyük araziyi satmış."
diyorsunuz. Cumhuriyet Halk Partisinin yaptığı, 1960'lı yıllarda o
bölgede kadastro çalışması yapıp, o kadastro çalışmasında Suriye
yurttaşlarının arazilerini Suriye yurttaşları üzerine yazıp tapuya
göndermektir, başka bir şey yapmamış ki. Satış yok… Satış yok…
Şimdi…
MEHMET SOYDAN (Hatay)
- Şimdikileri…
ORHAN SÜR (Devamla) -
Müsaade eder misin değerli arkadaşım. Dinleyin, lütfen öğrenin;
bak, size bilgiler aktarmaya çalışıyorum.
Bakın, size ilginç
bir rakam vereyim: Suriye yurttaşlarının Türkiye'de 149 bin dönüm
araziden bile daha düşük arazisi olduğu aslında iddia ediliyor,
yani, bu rakamlarda bazı mükerrer yazılımların olduğu ifade ediliyor.
Bu doğru olsa bile, bakın, bizim şu anda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının
Suriye'de 1 milyon 24 bin 261 dönüm arazisi var; Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarının Suriye'de, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları
adına tapusu çıkarılmış, yani, bizdeki rakamın yaklaşık 7 misli arazimiz
Suriye'de Türklere ait, Türk vatandaşlarına ait. Ayrıca, 2 milyon
284 bin 901 dönüm arazi üzerinde de hak sahibi olduğumuzu iddia ediyoruz
Suriye'de.
Şimdi o nedenle, öncelikle,
gelin -bu iş, bu rakamı açıkladığımıza göre- şu 181.540 rakamından
149.377 rakamını -sizin ifade ettiğiniz rakamı- çıkarırsak, Türkiye
Cumhuriyeti'nde sizin şu tabloda gösterdiğiniz, satıldığını iddia
ettiğiniz rakam, 32.163 dönüme düşüyor. Yani, seksen beş yıllık cumhuriyet
döneminde, şu tabloya göre, satılan yer 32.163 dönümdür değerli arkadaşlarım.
Peki, dört yıllık AKP döneminde ne kadar satılmış diye bakarsanız…
MEHMET SOYDAN (Hatay)
- Onlar da Türk asıllı Alman vatandaşları, onları da açıkla.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Dört yıllık AKP döneminde 15.175 dönüm arazi satılmıştır. Yani, yaklaşık
seksen bir yılda 16.988 dönüm…
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul)
- 32 bin, yanlış.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Seksen bir yılda dedim, seksen bir yılda… (AK Parti sıralarından gürültüler)
Seksen bir yılda 56-57 tane cumhuriyet hükûmeti 16.988 dönüm satmış…
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - Kaç sene iktidar oldunuz?
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul)
- Demin öyle söylemediniz, demin "32 bin" dediniz!
ORHAN SÜR (Devamla) -
Efendim, o, seksen beş yıldan bahsediyorum, seksen beşle seksen birin
arasındaki farkı bilmiyorsanız, onu anlatayım. Seksen bir yıldan
bahsediyorum. Seksen bir yılda cumhuriyet hükûmetleri 16.988 dönüm
arazi satmış, dört yılda AKP İktidarı 15.175 dönüm arazi satmış. (AK
Parti sıralarından gürültüler) Yani, bu konuda lidersiniz. Bu konuda
lidersiniz, bunu bir kere, kabul edin. Bunu bir kere, kabul edin, ondan
sonra… Aslında bu rakamlarda başka şeyler de var…
MEHMET SOYDAN (Hatay)
- Türk asıllı Alman vatandaşları…
ORHAN SÜR (Devamla) -
Türk asıllı, onu da söyleyeyim canım, çok acele etme, dur. Dur, onu da
söyleyeyim. Yani, Alman vatandaşlığına geçen Türklerin de bunun
içinde yeri var. Yani, o da 15.252 kişi, bir kısmı Alman, bir kısmı Türk
bunların, hangisi, tam oranını bilemiyorum. 10.712 dönümü bunlar,
bu 32 bin dönümün içinde. Ayrıca…(AK Parti sıralarından gürültüler)
Hayır, 11.166 tane Yunan
uyruklu Türk kökenli vatandaşımız var, bu dönemde değil, eski dönemde
aldı. Onların aldıkları da 3.500 dönüm. Şimdi bunlara bakarsanız,
gerçekten, AKP'nin bir liderlik koltuğuna oturduğunu bu toprakların
satışında…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ORHAN SÜR (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Sür,
bir dakika süre veriyorum efendim.
Buyurun, konuşmanızı
tamamlayınız.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Ama, burada esas sorun, biraz önce de ifade etmeye çalıştım değerli
arkadaşlarım, bu tablo değil. Yabancılar Türkiye'de… Bakın, Turizmi
Teşvik Kanunu 2634, Endüstri Bölgeleri Kanunu 4737, Petrol Kanunu
3626, 4875 sayılı Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu ve özelleştirmeyle
çok büyük alanlar almaktadırlar. Bu tabloların içinde bunlar görünmüyor.
İşte, benim itiraz ettiğim, insanımızın itiraz ettiği, bu görünmeyen
tablodur. Buna bir açıklık getirirseniz, bunu açıklayabilecek tablolar
düzenleyebilirseniz, o zaman size teşekkür edeceğim. Ama, biraz
önce bana "Burada tablo var." diye gösterilenler 35'inci
madde, Tapu Kanunu'nun 35'inci maddesinde yaptığımız değişiklikten
sonra alınanlardı. O ayrı bir konu. Benim söylediğim, dört tane, beş
tane kanundan bahsediyorum. Bu konuda bir tablo yoktur, bir açıklama
yoktur, bir miktar belli değildir ve bu ülkenin topraklarının bu nedenle
satıldığı iddia edilmektedir.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Sür.
Şahsı adına Batman
Milletvekili Afif Demirkıran.
Buyurun efendim. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
AFİF DEMİRKIRAN (Batman)
- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; yüce heyetinizi
tekrar saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, Orhan Bey'in konuşmasına
biraz değinerek, esas, GAP Projesine geçeceğim.
Değerli arkadaşlar,
ben geçen sene Tanzanya'ya gittim. Tanzanya'da birkaç tane çiftçimiz
oradan arazi almışlar ve tarımcılık yapıyorlar. Dünyanın her yerinde,
eğer, bir mütekabiliyet varsa, yani bir Türk vatandaşı gidip Almanya'dan,
Hollanda'dan, İngiltere'den eğer arazi alabiliyorsa; eğer, bina alabiliyorsa;
eğer, şirket kurabiliyorsa, o ülkelerin de Türkiye'ye gelip bunu
yapabilmesi gerekir. Eğer, biz global dünyanın bir parçasıysak, global
ailenin bir ferdiysek; biz, Avrupa Birliğine üye olacaksak, biz, Amerika
Birleşik Devletleri'yle, biz Rusya'yla, biz Japonya'yla dostça yaşayacaksak,
yani bu dünyada dostça yaşayacaksak onların bize yapmış olduğu muameleyi
biz de burada yapmak mecburiyetindeyiz. Tabii ki, Türkiye'de bir
şirket kurulduğu zaman, gider, istediği yerden istediği şeyi
alır. Çünkü, Türk kanunlarına göre kuruluyor ve artık o Türk şirketidir.
Sermayesinin bir kısmı yabancı olabilir, tamamı da yabancı olabilir,
ama Türkiye'de Türk kanunlarına göre kurulmuş her şirketin Türkiye'deki
bir şirkete tanınan haklardan istifade etmesi gerekiyor. Bu, dünyanın
her yerinde böyledir. Eğer, biz sınırlarımızı kapatacaksak, o ayrı.
Ama, biz diyoruz ki AK Parti İktidarı olarak: "Hayır, biz, dünyayla
bütünleşiyoruz, onun için, dünya ne yapıyorsa biz de onu yapacağız."
Dolayısıyla, yani, bir insan gelmiş, üç beş dönüm bir arazi almış,
sırtına yükleyip, gidecek hâli yok. Bunu da söyleyeyim yani. Bu, sadece,
halkı biraz tedirgin etmek için ortaya konan ifadeler olarak lütfen
algılansın. Kimse, binasını sırtına, arazisini sırtına alıp yükleyip
götüremez. O bizim malımızdır, burada kalacaktır.
Değerli arkadaşlar,
GAP İdaresi, biraz önce de ifade ettik, insan odaklı bir sürdürülebilir
kalkınma projesidir ve GAP Türkiye'de bölgeler arasındaki farklılığı
ortadan kaldırmaya yönelik bir projedir GAP projesi ve GAP projesi
tamamlandığında bölgedeki kişi başı gelir yüzde 200'ün üzerinde
artacak, gayrisafi bölgesel hasıla yüzde 400'ün üzerinde bir artış
gösterecek. Bunlar, önemli kazanımlardır değerli arkadaşlar. Önemli
olan, orayı bir an önce tamamlamaktır ve GAP İdaresi, yatırımların
koordinasyonunun ötesinde, ayrıca, sosyal amaçlı birçok çalışmalar
yapmaktadır. Detaylarına girmeyeceğim. Sadece, çok amaçlı toplum
merkezleri, çocuk ve gençlik merkezleri, eğitim merkezleri, çocuk
odaları, bunlardan birkaçıdır. Ayrıca, Girişimleri Destek Merkezi,
bölgedeki küçük ve orta boy işletmelere her türlü desteği sağlamaktadır.
GAP İdaresi, çeşitli
uluslararası fonlardan da istifadeyle, özellikle küçük ve orta
boy sanayiyi teşvik etmektedir, geliştirmek için önemli katkılarda
bulunmaktadır. Bunun iki tane örneğini vereceğim, güncel, başarılı
olmuş iki tane örnek: Bir tanesi UNDP, Birleşmiş Milletler Kalkınma
Programıyla İsviçre Kalkınma Teşkilatının ortak yürüttüğü bir
kalkınma projesi -6 milyon dolar civarında- 33 alt projeden oluşan
bir proje, başarıyla devam etmektedir.
Ayrıca, Avrupa Birliğiyle
ortak bir proje yürütüldü. Üç tane ayağı olan, kültürel miras, kırsal
kalkınma ve KOBİ olmak üzere üç tane ayağı olan 47 milyon euro büyüklüğünde
bir proje de başarıyla devam etmektedir.
Değerli arkadaşlar,
GAP İdaresi yakın bir zamanda yeni bir inisiyatif başlattı. Bunu,
lütfen, dikkatle dinlemenizi arzu ediyorum. Geçtiğimiz kasım ayında,
dokuz ilden 90 tane iş adamı İstanbul'da bir araya geldi. GAP için neler
yapılabilir, orada özel teşebbüsü nasıl motive edebiliriz, yerel
dinamikleri nasıl daha fazla canlandırabiliriz, sulama kanallarını
nasıl bir an önce tamamlayabiliriz, bölge dışındaki yatırımcıları
bölgeye nasıl çekebiliriz, bölgenin potansiyellerini nasıl aktive,
motive edebiliriz. Bu toplantıda, uzun süren müzakerelerden sonra
bir kalkınma platformu, GAP Kalkınma Platformu kuruldu. Bu Platform,
ağırlıklı olarak özel sektörden oluşuyor. Her ilden 2 tane iş adamımız,
çoğunluğunda da sanayi ve ticaret odası başkanları dâhildir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla)
- Sayın Başkan, süre çabuk bitiyor.
BAŞKAN - Sayın Demirkıran,
süre hızlı geçiyor, siz farkında değilsiniz.
Bir dakika süre verdim
size, konuşmanızı tamamlayınız.
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla)
- Cümleyi toparlıyorum.
Bunun yanı sıra, Kalkınma
Bankası Genel Müdürü, GAP İdaresi Başkanı, bölgeyi temsilen bir vali
(Diyarbakır Valisi), bölgeyi temsilen Urfa Belediye Başkanı ve
bölgeyi temsilen bir milletvekili -bendeniz- bu Platformun üyesiyiz,
23 kişiden oluşan bir platform, aylık toplantılar yapmaktadır. Son
Urfa'da yapmış olduğumuz toplantıda, birkaç tane ana başlıkla ilgili
çok kısaca, vaktim de doluyor…
Sulama projelerini
özel ve kamu ortaklığıyla nasıl geliştirebiliriz? Her ilin yatırım
potansiyelini tespit etmek için, Devlet Planlama Teşkilatı, TÜBİTAK
vesaire gibi kuruluşlardan yardımla bunu yapmak.
Teşvikleri bölgede
ve bölge dışında anlatmak.
Bölgedeki kalifiye
elaman, özellikle sektörel bazda ihtiyaç duyulan kalifiye elemanların
eğitimiyle ilgili projeler geliştirmek ve bölge dışından, özellikle
büyük holdinglerin, bölgedeki tespit edilmiş olan, tanımlanmış olan
projelere gidip yatırım yapmalarını sağlamak üzere, gidip, özellikle
sanayi, ticaret odalarıyla, TÜSİAD'la veya buna benzer kuruluşlarla
ve iş adamlarımızla görüşmeler yapmak üzere çalışmalar yaptık.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür cümlenizi
alayım.
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla)
- Hepinizi saygıyla selamlıyorum Sayın Başkanım. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
nezaketinize Sayın Demirkıran, sağ olun.
Sayın milletvekilleri,
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
4'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4- Bu Kanunun 3
üncü maddesi 1/11/2007 tarihinde, diğer hükümleri yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Nail Kamacı.
(CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Kamacı, buyurun
efendim.
CHP GRUBU ADINA NAİL
KAMACI (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan kanun teklifinin 4'üncü maddesi üzerine söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
4'üncü madde, bildiğiniz
gibi, yürürlük maddesi. "Yürürlük maddesinde konuşmak nereden
çıktı?" diyebilirsiniz, ancak, yıllardan beri, hükûmetlere, yürütmek
için bu kanunlar verilmiş, bir türlü yürütüp de bu GAP projesini bitirmek
nasip olmamış! O yüzden, bu yürütme maddesinde, yürütmeyi size verme
taraftarı değilim; açıkça söyleyeyim.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Bravo, çok haklısın!
NAİL KAMACI (Devamla)
- Çünkü, bugüne kadar daha yüzde 52'si biten, yüzde 48'i daha geride
kalan büyük bir oluşumu konuşuyoruz. Şimdi, zaman zaman politik mizaha
da konu olan bu GAP projesi, başbakanlar arasında "GAP'ı gaptırmam."
sloganlarıyla da konuşulmuştur. Yalnız, biraz önce sayın Anavatan
Partili milletvekili, konuşmasında, "Sayın Özal'ın Projesidir"
diye bahsetti. Bu Projenin başlangıç tarihi -biraz önce Gürol Hoca'nın
da bahsettiği- 1936'dır, o zamandan beri devam etmektedir ve o dönemden
beri bu ülkeyi yöneten cumhurbaşkanlarının, başbakanların, bakanların
ve bu konuda görevli olan herkesin, GAP projesinin yüzde 52'ye gelmesinde
büyük katkıları olmuştur. Huzurlarınızda, katkıları olan bütün
bu devlet adamlarına teşekkür etmek istiyorum; ölenlere Allah'tan
rahmet diliyorum, kalanlara Allah selamet versin diyorum.
Yine, aynı şekilde,
biraz önce iktidar partisi milletvekillerinin konuşmalarını
dikkatle izledim. Bu projenin çok önemli olduğunu, bu bölgedeki
sosyal kalkınmaya, kültürel kalkınmaya ve eğitim kalkınmasına büyük
önem vereceğini, bölgenin yoksullaşmasını sağlayan bazı olumsuzlukların
ortadan kalkacağını söylediler; çok doğrudur. Ancak, bunu söyleyerek
olmuyor bunlar. Dört buçuk yıldan beri, bu Hükûmet döneminde GAP'a
önemli şekilde bir katkıda bulunulmadı. Ha, bundan sonra bulunabilir
mi? Evet, bundan sonra bulunacaktır. Cumhuriyet Halk Partisi hükûmetlerinde
GAP projesi önemli ölçüde bitirilecektir değerli arkadaşlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bunu şunun için söylüyorum:
Hem projeyi yapacağız diye uğraşıyorsunuz hem de -biraz önce Orhan
arkadaşımızın söylediği gibi- bazı alanların satılmasını sağlıyorsunuz
ve aynı zamanda, 306 kilometrekare olan bu mayınlı arazileri İsraillilere
satmak suretiyle onları toprak sahibi yapmayı düşünüyorsunuz. Bu,
yanlış bir uygulamadır değerli arkadaşlarım.
Yine aynı şekilde,
bu Projenin sağlanmasıyla beraber bu bölgede birkaç türlü ürün alınabileceğini,
birkaç çeşit ürün alınabileceğini, yılda birkaç defa ürün yapılabileceğini
söylediler; çok doğrudur arkadaşlar. Biz şunu yapabiliyor muyuz
öncelikle: Türkiye'nin başka bölgelerinde yetişen tarım ürünlerinin,
doğru dürüst, bu ülkenin ve bu toplumdaki çiftçilerimizin iyi şekilde
refahının sağlanmasına katkıda bulunabiliyor muyuz? Önce ona
bakmak lazım.
Tarım kesiminin siz
geldiğiniz günden beri hangi seviyelere geldiğine iyi bakmak lazım
değerli arkadaşlar. Öncelikle, bu tarım kesimi, Türkiye'de en fazla
istihdamı sağlayan önemli sektörlerden bir tanesi. Yüzde 25'le tarım
kesimi, en fazla istihdamı sağlayan bir sektörümüz. Bu sektörümüzle
ilgili çok çeşitli sıkıntılarımız var. Bu sıkıntıları dört buçuk
yıllık dönem içerisinde aşabilmiş değilsiniz, aşabilmiş değiliz. Hâlâ
daha çiftçimiz, geçmiş yılları aratan şekilde, yoksullaşma sürecine
girmektedir. Biraz önce söyledi arkadaşımız yine burada, AKP milletvekili
"Biz bu Projeyle, şehirlerin etrafında şekillenen gecekondulaşmayı
önleyeceğiz." diyor. Değerli arkadaşlar, acaba Türkiye'nin büyük
şehirlerine sadece Güneydoğu'dan mı, Doğu Anadolu'dan mı geliyor
gecekondulaşma? Hayır, sadece oradan değil, artık, batının her köyünden,
her mezrasından büyük kentlerimize doğru büyük akınlar olmakta. Neden
olmakta? Çünkü, Türk çiftçisi, sizin döneminizde, önemli şekilde
mali kayıplara uğradı değerli arkadaşlar, büyük tahribata uğradılar.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Doğru söylüyor.
NAİL KAMACI (Devamla)
- Yine aynı şekilde, son iki yılda, Türk çiftçisi, 1 milyon 250 bin tane
kişi, Türkiye'nin çeşitli kentlerindeki varoşların etrafında gecekondularda
yaşamaya gelmişlerdir değerli arkadaşlar. Siz bunlara bir iş sağladığınız
için gelmedi, bir fabrika açtığınız için gelmedi. Bunların hemen hemen
hepsi, başkalarının, sermayenin önüne ucuz iş gücü olmak için Türkiye'nin
şehirlerine gelmeye başladılar. Elektrikleri yok, suları yok, gecekondularda
oturuyor bunlar.
RECEP KORAL (İstanbul)
- Hangi şehir?
NAİL KAMACI (Devamla)
- Onları bu duruma getirenler, halka karşı sorumludur değerli arkadaşlar.
MEHMET SOYDAN (Hatay)
- Hangi şehrin suyu yok?
NAİL KAMACI (Devamla)
- Evet, evet, birçoklarının suyu yok.
Ve bu ülkede, millî gelirden
aldıkları pay yüzde 11,4'lere düşmüştür sizin zamanınızda. Bunu yapan,
bu iktidar değerli arkadaşlar, sizler gerçekleştirdiniz. Köylü ve
tarımda çözülme devam etmektedir; nereye doğru? Şehirlere doğru
devam etmektedir. Yoksulluk hızla artmaktadır değerli arkadaşlar.
Bunlar, sizin sayenizde meydana gelen olumsuzluklardır.
Evet, bu olumsuzluklar
sizin zamanınızda geldi. Ben, size bir şey söyleyeyim: Türkiye'nin
en önemli kentlerinden bir tanesi, örtü altı seracılığının olduğu
alanlardan bir tanesi Antalya'da bile, bu sene içerisinde, 2002 yılını
arar duruma gelmişlerdir.
Şimdi, sen gülüyorsun,
ben sana söyleyeyim: Hatay'da portakalın kilosu kaç paraydı? Söyle
bakayım. Hatay'da portakalın kilosu 100 kuruştu, 100.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ya, portakal ağacı görmemiş onlar!
NAİL KAMACI (Devamla)
- Var mı başka? Mersin'de 100 kuruştu, Antalya'da 100 kuruştu. Buna
"hayır" diyebilme şansınız var mı?
MEHMET SOYDAN (Hatay) - Enflasyon düşüyor,
haberin yok.
NAİL KAMACI (Devamla) - Şu anda, Antalya'da...
OSMAN AKMAN (Antalya) - Nerede ki o?
NAİL KAMACI (Devamla) - Arkadan seslenme
Sayın Osman Akman!
... domates fiyatları
300-400 kuruş, biber fiyatları 400 kuruş…
MEHMET ÇERÇİ (Manisa)
- Atma atma.
NAİL KAMACI (Devamla)
- Patlıcan 400 kuruş. İnsanlar, 2002 yılındaki o dönemi arar hâle geldiler
değerli arkadaşlar. Ama, hiç unutmayın -ben de şimdi aldım geldim rakamları-
hiç unutmayın değerli arkadaşlar, Türk halkı sizi 2002'de nasıl iktidara
getirdiyse, 2007'de, 22 Temmuzda sizin elinizden iktidarı alacaktır.
(CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Öyle gülmeyin. Böyle,
sermayeyi etrafınıza aldınız, şişirilmiş anketlerle kendinizi
yüzde 30'larda, yüzde 35'lerde gösteriyorsunuz.
AFİF DEMİRKIRAN (Batman)
- 50… 50…
NAİL KAMACI (Devamla)
- Esas anket 22 Temmuzda olacaktır sandıkta. (CHP sıralarından alkışlar)
O anketi göreceğiz.
Sizin döneminizde
tarımsal ithalat 6 milyar doları bulmuştur.
MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya)
- İhracat ne kadar oldu? Onu da söyle.
NAİL KAMACI (Devamla)
- İhracatı söyleyelim: 6 milyar 700 milyon dolar, sizin döneminizde.
Daha önceden, bu ülke, tarımda dışarıdan hiçbir ithalat yapmadan
5 milyar dolarlık ihracat yapıyordu. Sizin döneminizde her şey geriye
gitmeye başladı. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar,
AK Parti sıralarından gürültüler) Bu ülkede sizin zamanınızda tarımsal
girdi miktarında önemli şekilde artışlar meydana geldi. İşte, size
söylüyorum…
MEHMET SOYDAN (Hatay)
- Ucuzluk geldi, ucuzluk.
NAİL KAMACI (Devamla)
- …gübre, yüzde 115 arttı sizin zamanınızda. Yeşil mazot… Pardon,
pardon. Mazot… Mazot…
AHMET YENİ (Samsun) -
Yeşil… Yeşil…
NAİL KAMACI (Devamla)
- Değil mi? Biliyorsun değil mi? Yaa… Yaa… Nerede yeşil mazot?... Yeşil
mazot nerede? Ahmet Yeni, nerede? Samsun'a söylersin, Samsun'a.
Mazot yüzde 146 arttı.
Buğday yüzde 63 arttı. Pancar yüzde 20 arttı.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Kaç liradan kaç liraya geldi?
NAİL KAMACI (Devamla)
- Bakın, sizin ürünlerinizde yüzde 60 artanın karşısında mazot yüzde
146 arttı. Bu mu sizin adaletiniz? Bu mu sizin kalkınmanız? Bu mu sizin hakkınız?
(CHP sıralarından alkışlar)
Göreceksiniz, önümüzdeki
günlerde Türk çiftçisinin karşısına çıkamayacaksınız. Çünkü,
Türk çiftçisinin karşısına çıkacak yüzünüz kalmayacak.
Değerli arkadaşlar,
sizin döneminizde birçok yerde afet oldu, Antalya da dâhil. Sayın
Mevlüt Çavuşoğlu, Fikret Badazlı, Osman Akman; siz, bu afet olan bölgelere
ne kadar yardım yaptınız? Ne kadar yardım yaptınız? Hayır, yardım falan
yapmadınız. Kayısı, fındık ve diğerleri afetten, dondan ve hortumdan
perişan oldu. Ne kadar yardım yaptınız? Ne kadar yardım yaptınız,
söyleyin? Hiçbir yardım yapmadınız insanlara. O insanları kendi
hâline, kendi hâline bıraktınız.
MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya)
- Tarım Sigortası Kanunu'ndan bahset!
NAİL KAMACI (Devamla)
- Rakamlarla konuşuyorum. Rakamlarla konuşuyorum burada. Benim söylediklerim
doğru burada. (AK Parti sıralarından gürültüler) Gübreye yüzde
115 zam olmadı mı? Evet, evet, evet...
Şimdi, dediniz ki, geçen
gün… Geçen gün, Çobanlar'a
gittim Afyon'a. Afyonlu olanı vardır burada. Çobanlar'da bir şeker
fabrikası var. Mezbelelik, yani girince içim sızladı. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kamacı, Sayın Kamacı…
Arkadaşlar, bir dakika,
bir dakika, sakin olalım.
Sayın Kamacı'ya ek
bir dakika süre veriyorum konuşmasını tamamlaması için.
Buyurun Sayın Kamacı,
tamamlayınız.
NAİL KAMACI (Devamla)
- Evet, Çobanlar'da şeker fabrikasını görünce içim sızladı. Siz, bu
ülkenin iktidarına geldiğiniz zaman "IMF'ye, Dünya Bankasına
karşı çıkacağız, pancardaki tahditleri kaldıracağız, anasondaki
tahditleri kaldıracağız" dediniz. Kaldırabildiniz mi? Kaldırabildiniz
mi? Hazır olan şeker fabrikalarını tek tek kapattınız. Yazıklar olsun
size! (CHP sıralarından alkışlar)
Gidin Sandıklı'daki
Ziraat Odası Başkanınızla konuşun. O, sizin il genel meclisi üyeniz. Onu ziyaret ettim.
Aynen benim söylediklerimi tekrar etti. Yanımda Vedat Yücesan arkadaşım
da vardı, beraber. Sandıklı'daki il genel meclisi üyeniz, sizden hiç
memnun olmadığını söylüyor. Benim yanımda, 150 kişinin huzurunda
söyledi bunları. Siz, Türkiye'de yoksulları daha yoksul, zenginleri
daha zengin yaptınız. Gelirken böyle demeden geldiniz, fakat geldikten
sonra, oy aldıklarınıza sırtınızı döndünüz, oy almadıklarınıza
para verdiniz.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
5'inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5- Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Burdur Milletvekili Ramazan
Kerim Özkan.
Buyurun Sayın Özkan.
(AK Parti sıralarından "Oo. sesleri, gürültüler)
CHP GRUBU ADINA RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben,
yasa hakkında konuşacağım değerli arkadaşlarım. (Gürültüler)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen sakin olalım.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Devamla) - Görüşülmekte olan 1424 sıra sayılı Güneydoğu Anadolu
Projesi Kalkınma İdaresi Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi'nin 5'inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bu kanun teklifiyle, asıl amaç olarak, yasal görev süresi 6 Kasım
2007'de sona eren GAP Bölge Kalkınma İdaresinin görev süresinin Güneydoğu
Anadolu Projesi'nin bitirilmesine kadar devam ettirilmesi amaçlanmaktadır.
Genel Gerekçede, master
plan kapsamında 2005'te tamamlanması hedeflenen Güneydoğu Anadolu
Bölgesi'nde Proje gereğince bazı artışlar olacağından söz edilmekle
birlikte, GAP Master Planının yapımından bu yana geçen süre içerisinde,
bölgede ve Türkiye'de Plan kapsamındaki varsayımlara uymayan önemli
gelişmeler meydana gelmiş ve master plan hedeflerinden önemli ölçüde
sapmalar olmuştur.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
bu proje hedeflerinden sapılmasının ve iktidar olduğunuz beş yıla
yakın bir süredir bu projenin istenen seviyeye getirilmemesinin
gerekçeleri nelerdir? İktidarınız döneminde GAP projesi için neler
yapılmıştır? Bu bölge için neler yapılmıştır? Seçim meydanlarında
verilen sözlerin hangileri yerine getirilmiştir? Bu bölgede en
doğal hakları olarak refah seviyelerinin belirli seviyelere
ulaşması için çabalayan yetiştiricilerimize "Bu millet yatıp
kalkıp sizin için mi çalışacak?" diyebilme zihniyetine sahip
bir iktidar, kendisi dört buçuk yıldır yan gelip yattı, bugün, bu teklifle,
bir diğer anlamda bölgede yapamadıklarından dolayı suçunu itiraf
etmiş bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi olarak, daha fonksiyonel,
daha kontrollü yürütüleceğine inandığımız için, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 4 Kasım 2004 tarihindeki birleşiminde, bu üç yıllık
sürenin yetersiz olduğunu, bu işlerin on yılda daha iyi yürütüleceğine
inandığımız için önerge vermiştik. Ancak, Hükûmet buna karşı çıktı ve
üç yıllık sürenin yeterli olduğunu savundular. Şimdi ise, teklifin
1'inci maddesinde, kararnamenin 1'inci maddesinde yer alan
"hükmi şahsiyeti haiz ve 18 yıl" ibaresi "23 yıl"
olarak değiştirilmiştir. Bu da Cumhuriyet Halk Partisinin haklılığını
bir kez daha gözler önüne sermiş bulunmaktadır. Bu, aynı zamanda, iktidar
ve muhalefetin ülke gündemlerine bakış açılarındaki ciddiyeti
ortaya koyması açısından son derece önemlidir.
2006 yılı sonuna kadar
milyonlarca dolar harcama yapılan Projede gelinen nokta son derece
vahimdir. Geriye dönüp baktığımızda, bölgeden uzak bir GAP İdaresi
Başkanlığı ve bölgede yarım kalmış yatırımlardan başka bir şey göz
önünde bulunmuyor. GAP İdaresinin süresinin uzatılması ve akabinde
Bölge Kalkınma İdaresinin bölge kalkınma ajanslarına dönüşmesi,
artık bu Projenin devlet tarafından unutulduğu anlamına gelmektedir.
Bu yatırımın gerçekleşme oranları, gelinen noktada bölge insanını
tatmin etmemektedir. Özellikle enerji ve tarımsal sulamanın istenilen
düzeyde olmaması, bölge insanını devletine karşı küskünlük derecesine
getirmiştir. Bu küskünlük, Burdur ilinde de devam etmektedir. Burdur
Karaçal Barajı'nı devamlı gündemde tutmama rağmen, kedinin fareyle
oynadığı gibi, yeterli ödenek ayırmadığınız için, dört buçuk yıldır
bir arpa boyu yol alınmadı. 50 bin dönüm arazi, toprak "su, su,
su" diye feryat ediyor.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
- Doğruyu söyle. Kaç para verildi? 13 trilyon ayrıldığını söylesene.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Devamla) - Sayın iktidar milletvekillerimiz benim çalışmalarımdan
etkilendiler. Onlara teşekkür ediyorum, Bayram Özçelik'e de, Mehmet
Alp'e de. Defalarca bakanlığı ziyaret ettiler, ancak, bu dört buçuk
yıllık süreçte 12,3 trilyonluk bir katre ayırabildiler. Bizim bu Barajın
bitmesi için 73 trilyona ihtiyaç var. Bu Barajın başlangıcı bundan
on beş yıl evvellere dayanıyor. Sosyaldemokrat Halkçı Parti zamanında
temeli atılmış, ancak, bu Baraj bugüne değin bitirilememiştir. Biz
istiyorduk ki, bu güçlü iktidar, beş yıllık süreçte bu Barajı bitirir
bu Barajın altında olan Hacılar, Düğer, Yarıköy, Yazköy, Suludere,
Yassıgüme, Çendik, Kuruçay ve Akyaka köylerindeki 50 bin dönüm arazi
suyla buluşur ve bu arazilerden üretilen ürünler Türkiye coğrafyasına
dağılır, katma değer üretilir, Burdur çiftçisi, Burdur köylüsü refaha
kavuşur dileğimizdi.
Yine, bu amaçla bizim
Burdur'umuzda göletler bitmiş, geçmiş iktidarlar döneminde. Geçmiş
iktidarlara zaman zaman, siz, "bir çivi çakmadı" anlayışıyla
yaklaşıyorsunuz, Askeriye göletimiz var bitmiş, Gökçebağ göletimiz
bitmiş, Onaç Barajı'mız var bitmiş ama, bunların altyapısında kanaletler
yok, çok cüzi fiyatlarla bitecek kanaletler suyun toprakla buluşmasını
sağlayacak ama, bu beş yıllık süreçte bunu da tamamlayamadınız. İnşallah,
yaklaşan Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında bu sorunları biz çözeceğiz.
GAP, aslında su ve toprak
kaynaklarını geliştirme programı olarak planlanan bir projedir. GAP
kapsamında bulunan dokuz ilin bölgesel olarak kalkınması, bölgeler
arası farklılığın giderilmesi, istihdam yaratılması, bölge halkının
gelir ve hayat düzeyinin yükseltilerek, Dicle ve Fırat Nehirleriyle
bu iki nehir arasında kalan toprakların en verimli şekilde kullanılması
amaçlanmıştır. Ancak, bu projeye bugüne dek yeterli kaynak aktarılamamıştır.
Sulama projeleri
çok yavaş gelişmiştir. Keza, toplulaştırma çalışmaları da yeterli
hızla sürdürülememiştir. Sulama şebekeleri ve tarla içi geliştirme
hizmetleri arasında uyum sağlanamamıştır. Rapora göre, bölgede
3,5 milyon insana iş imkânı planlanmasına karşılık, bölgedeki göçe
engel olunamamıştır. Toprak reformu çalışmaları tamamlanamadığından
dolayı bölge halkı Projeyi sahiplenmedi.
Uzun yıllar sulu tarım
yapılmamış alanlarda drenaj sistemi büyük önem taşıdığı hâlde yeterli
drenaj kanallarının olmaması bölgeyi çölleşme tehlikesiyle karşı
karşıya bıraktı. Suya kavuşan alanların büyük kısmını kapsayan Urfa
Harran Ovası'nda aşırı sulama nedeniyle verim artışı değil, toprak
kaybı yaşandı. Yani, bugün, bölge, ilgisizlikten dolayı ve Projenin
ağır aksak ilerlemesi nedeniyle büyük oranda tuzlanma, erozyon ve
kanalizasyon tehdidi altında kalmış bulunmaktadır.
Öncelikle belirtmek
isterim ki, Hükûmet, zaten bu Projeye fazlasıyla inanmamaktadır. Bundan
bir süre önce Devlet Bakanı Sayın Şener, bir gazeteye verdiği demeçte
"bölgesel kalkınma" kavramına ilke olarak karşı olduğunu
belirterek "Kişisel olarak GAP'ın görev süresinin uzatılmaması
gerektiğini düşünüyorum. Türkiye'nin gelişmişlik düzeyi olarak
daha kötü bölgeleri var. Her bölge için ayrı bir birim kurulmaz. Kalkınma
projeleri Türkiye'nin genelini kapsamalı." ifadesini kullanmıştır.
Bölge, özellikle son
yıllarda kamuoyunda ve medyada, barajlar, elektrik santralleri ve
sulama yatırımlarından ziyade, biraz da etnik ve kültürel zenginlikleri
nedeniyle magazin yönüyle anılmaya başladı. Bu arada, giderek, ülkedeki
birçok sıkıntının nedeni olarak gösterilmeye ve görülmeye de başlandı.
Kamuoyunda, sanki bu sıkıntılardan bir an önce kurtulma ve bu sıkıntıların
sonlandırılması yönünde bir çaba harcanması istemi belirdi. Bu
nedenle, bölgeye, iktidarınız döneminde gerekli olan yatırımlar
yapılmamıştır. Çok yüksek bir maliyet teşkil etmemesine rağmen sulama
kanalları yapılmamıştır.
Yine, buna benzer, biraz
önce de belirttiğim gibi…
FİKRET BADAZLI (Antalya) - Burdur'a
gel, Burdur'a!
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Devamla) - Sayın Başkanım, Burdur'a geleyim. Burdur'un değerlerini
birer birer bitirdiniz.
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Dertliler, dertli, dertli!
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Devamla) - Bakın, ofislerimiz kapatıldı, bankalarımız gitti.
BAŞKAN - Sayın Özkan,
vaktiniz geçiyor; Genel Kurula hitap ediniz siz, konuşunuz.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Devamla) - Sayın Badazlı laf attığı için söylüyorum.
BAŞKAN - Sayın Badazlı,
müdahale etmeyelim.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Devamla) - Sulamayla ilgili, toplulaştırmayla ilgili çok değerli
çalışmalar yapmadınız. Burdur çiftçisi kotalarla mustarip oldu.
Bu, çünkü, GAP, bir bölgenin kalkınmasıdır; sulama, bir bölgenin kalkınmasıdır.
Benim bölgemde de sulamayla ilgili bir yol katetmediniz, hâlâ Burdur'un
sulanabilir toprak arazisi dörtte 3 civarında, bunun ise üçte 2'sini
hâlâ sulayamıyoruz. Kaynak sularımız bitti. Yağmur yağmıyor. Göletlerimizde
su birikmiyor. Barajlarımıza gelen sular da transit geçiş yapıyor
kapanmadığı için. Dolayısıyla, kuraklıktan dolayı insanlarımız,
yağmur dualarıyla, ellerini ters çevirip Allah'a yakarışa başladı.
OSMAN KILIÇ (Sivas) -
Sen de yakar!
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Devamla) - Hep beraber yakarıyoruz, beraber yakarıyoruz. Onlarda
bir eksikliğimiz yok, fazlalığımız var.
Bölge halkının yeterli
toprağa sahip olmaması, proje çerçevesinde yapılması gerekli yatırımların
ülkenin başka bölgelerinden ya da yurt dışından gelen girişimciler
tarafından yapılmasına neden olmaktadır. Başta İsrail olmak üzere
başka ülkelerden gelen yatırımcılar bu bölgeden ucuz fiyata toprak
alıyor, bu da millî güvenliğimizi tehdit etmenin yanı sıra gelecekte
GAP zengini yabancıların türemesi ve bölge halkının fakirleşmesiyle
ilgili olarak sorunları da beraberinde getirecektir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özkan,
bir dakika ek süre veriyorum, lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sonuç olarak,
sadece Güneydoğu Anadolu Bölgemizin gelişmesini ve geliştirilmesini
sağlayacak değil, tüm bölgelerimizde her türlü projenin arkasında
olduğumuzu belirtmek istiyorum. Sadece bu bölgemizin değil, diğer
bölgelerimizin de geliştirilmesi yönünde projeler üretin, bu projeleri
hep beraber destekleyelim.
Ancak, süre bitti, seçim
kapıda, gelecek çok yakın. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında ülkemizin
tüm bölgelerinin kalkındırılacağı, geliştirileceği, insanımızın
refah seviyelerinin artırılacağı tüm projeler için halkımıza buradan
müjde veriyorum.
Kısaca, halkımızın
ezilmeyeceği, ülkemizin soyulmayacağı, devletimizin bölünmeyeceği
günleri özlemle bekliyor, yüce Meclisi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özkan.
Şahsı adına, Kütahya
Milletvekili Alaettin Güven.
Buyurun Sayın Güven.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya)
- Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1424 sıra sayılı
Kanun Teklifi'nin 5'inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben burada sözlerimi
fazla uzatmayacağım, ancak GAP konusu gelmişken, yöremizin, Kütahya'mızın
Altıntaş ilçesinde Ege'nin GAP'ı olarak değerlendirilen bir Beşkarış
Barajı Projesi'nden bahsedeceğim. Nereden nereye geldiğimize de
bir cevap olması bakımından ve sizlerle de, bir iktidarın o bölgeye
müjdesini paylaşmak adına söz almış bulunuyorum. Ondan bahsedeceğim
bilgilendirme açısından.
Ege'nin GAP'ı olarak adlandırılan
bu Proje 1983 yılında gündeme geliyor. Başına bir bekçi veriliyor.
Bekçi emekli oluyor. Yüzde 13'ü bitiyor 2001 yılında. AK Parti İktidarı
döneminde, dört yıl içinde yüzde 85'i bitti ve geri kalanı da 2007'de
tamamlanacak. Altıntaş Ovası'nın buğdayı da en kaliteli buğdaydır.
9 bin hektar alanı sulayacak
olan bu baraj, ülkemize, hepimize, bölgemize hayırlı uğurlu olsun.
Bunu gündeme getirip, yarım işleri bitirmek için yola çıkan iktidarın
da, bölgemizde, en büyük örneğidir.
Aynı zamanda, Hükûmetimize,
Bayındırlık Bakanımıza, DSİ çalışanlarına buradan teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Güven.
Şahsı adına, Şanlıurfa
Milletvekili Mahmut Kaplan.
Buyurun Sayın Kaplan.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
MAHMUT KAPLAN (Şanlıurfa)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanunun
5'inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Benden önce konuşma
yapan arkadaşlar ayrıntılara değindiler. Ben, bu ayrıntılara girmeden,
önemli gördüğüm bazı konuları sizlere arz edeceğim.
Güneydoğu Anadolu
Projesi, dokuz ilimizin yer aldığı alanda, nüfusun yüzde 10'una tekabül
eden, Türkiye'nin büyük bir bölümünde yer almaktadır.
Proje kapsamında 22
baraj, 19 hidroelektrik santral ile sulama altyapısının tamamlanmasıyla,
1,8 milyon hektar alan sulanmaya açılacaktır, 27 milyar kilovat saat
enerji üretilecektir.
Tarım başta olmak üzere,
enerji, ulaştırma, eğitim, sağlık, kırsal ve kentsel altyapı yatırımları
ile bölgenin ekonomik ve sosyal göstergeleri ülke ortalaması düzeyine
getirilmiş olacak, 4 milyonu aşkın kişiye iş imkânı sağlanmış olacak,
bölge halkının yaşam kalitesi ve refah düzeyi yükseltilmiş olarak,
günümüzde yaşamakta olduğumuz tüm olumsuzlukların kaynağı olan
bölgeler arası kalkınmışlık farkı kapanmış olacaktır.
Değerli milletvekilleri,
Projede, bugüne kadar enerji yatırımlarında yüzde 74 oranında, tarımsal
sulamada ise yüzde 15,2 fiziksel gerçekleşme olmuştur. 2010 yılında
tamamlanması planlanmış olan bu Projede, ulaşılan oranlar yetersiz
olmuştur.
GAP projesinin ihmal
edilmiş olması bir gerçektir. Ancak, bu, Adalet ve Kalkınma İktidarlarından
önce olmuştur. 58'inci ve 59'uncu Hükûmetler döneminde, bu bilinçle,
GAP projesine önceki dönemlere oranla daha fazla önem verilmiştir.
Bu doğrultuda, Güneydoğu
Anadolu Projesi merkezindeki Şanlıurfa ilinde 2003 yılından Haziran
2007'ye kadar gerçekleştirilen oranları sizlere arz edeceğim:
Toplam 932.500 hektarlık
ekonomik olarak sulanabilir tarım potansiyelinin 2007 yılı Mart
ayı itibarıyla 15.107 hektarı yer altı suyu, 188.943 hektarı sulama
projeleriyle olmak üzere 204.090 hektar sulamaya açılmıştır.
2003 yılından sonra,
1-) Şanlıurfa Ovası
sulaması üçüncü kısım inşaatı tamamlanarak 13.500 hektar tarım arazisi
sulamaya açılmıştır.
2-) Türkiye'nin en modern
sulama projesi olan Yaylak Ovası sulamasının inşaatı bitirilerek
18.322 hektar tarım arazisi sulama suyuna kavuşturulmuştur.
3-) Bozova pompaj sulaması
tamamlanarak 8.669 hektar tarım arazisi, yine modern bir sulama sistemiyle,
on yedi köyümüzün hizmetine sunulmuştur.
4-) Merkez Bozova Sulama
Projesi bitirilerek Bozova ilçesine ait 1.098 hektar tarım arazisi
sulama suyuna kavuşturulmuştur.
Ayrıca, inşaatı devam
eden Harran Ovası'nda 20 bin hektar kısmen sulamaya açılmıştır. Sadece
2005 yılında 28.344 hektar tarım arazisi sulamaya açılmıştır.
Ayrıca, Şanlıurfa
HES bitirilerek, 124 milyon kilovat saat enerji sağlanmıştır. Yirmi
sekiz yıldır devam eden Şanlıurfa sulama tünelleri ikmal edilerek,
Şanlıurfa ilinin içme ve kullanma suyu ihtiyacının yanı sıra, 387
bin hektar tarım arazisi güvenilir sulama suyuna kavuşturulmuştur.
Suruç Ovası'ndaki yaklaşık
95 bin hektar araziyi 50 kilometre kuzeydeki Atatürk Barajı Gölü
rezerviyle sulayacak olan Suruç Ovası Pompaj Sulaması Uygulama
Projesi 31/05/2006 tarihinde ihale edilmiş ve 28/07/2006 tarihinde
sözleşmesi imzalanmış olup, proje…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kaplan,
bir dakika süre de size veriyorum, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MAHMUT KAPLAN (Devamla)
- Bizden önce, Suruç Sulama Projesi sadece kâğıtlarda bir cümle olarak
durmaktaydı.
Özellikle Harran ve
Şanlıurfa Ovalarındaki çoraklaşma problemi yapılan tahliye ve
drenaj kanallarının ıslahıyla asgariye indirilmiştir.
2002-2007 döneminde
12.500 hektar alanın etütleri tamamlanmış olup ihale aşamasına getirilmiştir.
Hâlen çalışmalarına devam edilmektedir.
Yine bu dönemde tarımsal
sulama ve enerji yatırımları dışındaki alanlarda, yani eğitim,
sağlık, ulaşım, iletişim, kültür ve sosyal alanlarda cumhuriyet döneminde
yapılanlardan fazlasını gerçekleştirmiş bulunmaktayız.
Doğal gaz getirilmiştir.
Doğal gazın seracılıkta ve sanayide yapacağı teşvik etkisiyle
hemen her alanda ciddi mesafeler katedilmiş olacaktır. Ancak, daha
çok yatırım ve hizmetler yapılması gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kaplan,
teşekkür cümlenizi alayım.
Buyurun efendim.
MAHMUT KAPLAN (Devamla)
- Bu nedenle GAP İdaresinin görev süresinin uzatılması gerektiğine
inanmaktayım.
Bu vesileyle, burada
hizmeti geçen Devlet Su İşleri, GAP İdaresi bütün çalışanlarına
ve Bayındırlık Bakanımıza, Enerji Bakanımıza, Devlet Su İşleri
teşkilatına, GAP İdaresine huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Bu kanun teklifinin
hayırlı olması temennisiyle, yüce heyetinize saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Teklifin tümünün oylamasından
önce, oyunun rengini belirtmek üzere, lehte, İstanbul Milletvekili
Muharrem Karslı.
Sayın Karslı, buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MUHARREM KARSLI (İstanbul)
- Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinize sevgi ve saygılar sunarım.
Önce bir hatırlatma
yaparak sözlerime başlamak istiyorum. Cumhuriyet Halk Partisi
Grup Başkan Vekili, sevgili dostum Haluk Koç kardeşim bize bu kürsüden
ricalarda, hatta tavsiyelerde bulunmuştu. Dedi ki: "Seçimler
yaklaşıyor ama, lütfen, bu kürsüyü seçim meydanına çevirmeyelim."
Ben de buna katıldım, katılıyorum, hâlâ da katılıyorum. Ama, benden
önce birkaç arkadaşım konuştu Cumhuriyet Halk Partisi temsilcisi
olarak. Bir tanesi de burada oturan Nail Bey Kardeşim. Konuşmasını
zevkle dinledim gerçi, ama tam tribünlere yönelik bir seçim konuşmasıydı
ve burayı gerçekten bir İzmir mitingi alanına çevirmiş oldu. Güzel
bir gün geçirdik, teşekkür ederim kendisine.
NAİL KAMACI (Antalya)
- Biz de teşekkür ederiz.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Biz de size teşekkür ederiz bu iyi duygularınız için.
MUHARREM KARSLI (Devamla)
- Şimdi, bu GAP konusunda aşağı yukarı her şey söylendi. Teknik olarak
bir şey söyleyecek değilim, yalnız, GAP arazisinde bir zamanlar bir
rivayetler çıkarıldı "İsrailliler gelip buradan arazi satın
alıyormuş" diye.
OSMAN ÖZCAN (
MUHARREM KARSLI (Devamla) - Ama, daha
sonra Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü bir açıklama yaptı, "GAP
bölgesinde, 1 metrekare, İsrail vatandaşlarına satılmış bir arazi
yoktur." dedi.
Aynı şekilde, yine bir arkadaşımız
-sanıyorum, Nail Bey kardeşim- GAP bölgesindeki mayınlanmış hudut
bölgesinde mayınları temizlemek üzere İsraillilere toprak satışı
yapıldığından bahsetti ya da yapılacağından bahsetti.
NAİL KAMACI (Antalya)
- Öyle söylemedim, düşünüldü…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Düşünüldüğünü söyledi.
MUHARREM KARSLI (Devamla)
- Belki başka birisi söylemiştir, ama böyle bir şey söylendi.
NAİL KAMACI (Antalya)
- Ben söyledim, ben…
BAŞKAN - Sayın Karslı,
siz konuyla ilgili olarak…
MUHARREM KARSLI (Devamla)
- Konumuz çok önemli, GAP bölgesinden bahsediyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Yani, bu Projenin,
herhâlde, hayırlı olduğu konusunda bir görüş beyan edeceksiniz.
MUHARREM KARSLI (Devamla)
- Neyse…
BAŞKAN - Şahıslara
cevap verip sataşmayalım, süreyi uzatmayalım.
Buyurun.
MUHARREM KARSLI (Devamla)
- Şimdi, bu mayınlanmış arazi Türk devletinin başında gerçekten büyük
bir derttir. Çok da verimli bir arazi, geniş bir arazi, binlerce kilometrekarelik
bir arazi. Fakat, biliyorsunuz, mayın temizleme işi son derece zor
ve masraflı bir iştir ve her mayın temizlemesi için bizden 1.000 dolar
istenmişti. Hâlbuki, bir mayını oraya koymak 100 dolardır. Temizlemek
1.000 dolar ve tehlikeli, çok tehlikeli bir iş.
Şimdi, bu iş devletin
gücünü aşan bir iş olduğu için yap-işlet-devret modeliyle yaptırılması
düşünülebilir, belki düşünülüyor. Bunun karşısında, gelecek
olan müteahhitler, İngiliz müteahhit olabilir, Kanada firması
olabilir, Alman firması olabilir. Elbette, İsrail firması da olabilir,
benim için hiçbir sakıncası yok şahsen.
Şimdi, Türkiye'de,
yalnız GAP bölgesinde değil, başka bölgelerde de yabancılara arazi
satışı aylardır, belki yıllardır polemik konusu yapılıyor. Buraya
bir arkadaşımız çıktı bundan aylar önce, sesini böyle titreştire
titreştire, gayet dramatik bir hava içinde dedi ki: "Alanya'da
şu kadar bin metrekare vatan toprağı yabancılara satılmıştır."
Bu ifadeden zannedersiniz ki, Osmanlı İmparatorluğunun son yıllarında
Damat Ferit Paşa İngilizlerden 300 bin altın rüşvet almış, Limni adasını
Yunanlılara satmış. Buna benzer bir hadise gibi anlatıyor bize.
Böyle bir şey yok ki! Bu topraklar nihayet villa arsası, yabancılar
gelip burada villa alacaklar, aldıkları arsalara villa yapacaklar;
hatta kat alıyorlar, daire alıyorlar. Bunlar burada, İskandinavya'nın,
Kuzey Avrupa'nın soğuğundan kaçıp gelen emekli Avrupalılardır;
altmış beş yaşını, yetmiş yaşını geçmiş insanlar; ben çalıştığım
müddetçe, İskandinavya'nın soğuğunu çekmişim, bundan sonra niçin
çekeyim, diye sıcak ülkelerde kendilerine yer arayan insanlar. Bunlar
İspanya'ya gittiler, İtalya'ya gittiler. İspanya, Kosta Brava sahillerinde
bir buçuk milyon adet villayı yaptı, Kuzey Avrupalılara sattı. Bunlardan
dünya kadar toplu para aldığı gibi, bunlar gelip burada üç ay kalıyorlar,
beş ay kalıyorlar, bazıları bütün sene kalıyorlar. Her ay birkaç
bin dolar para bırakıyorlar. Biz, turist gelsin de buraya para bıraksın
diye ağaca çıkıyoruz, gelen turist burada on beş gün kalıyor, onu eğlendirmek
için yapmadığımız şaklabanlık kalmıyor; 600 dolar bırakıp gidiyor,
paranın çoğunu da yabancı tur operatörleri alıyor. Hâlbuki, burada
villa sahibi olan bir yabancı, her ay burada dünyanın parasını harcayacaktır.
Ayrıca, bunlar yaşlı
insanlardır, altmış beş-yetmiş yaşını geçmiş insanlardır, yaşlı insanların
sürekli sağlık kontrolüne ihtiyacı vardır. Bugün Türkiye'nin her
tarafında son dört beş yıldır dünyanın en modern hastaneleri yapılmıştır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Karslı,
bir dakika ek süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayınız efendim.
MUHARREM KARSLI (Devamla)
- Peki, teşekkür ederim.
Bunların gelip de hastanede
bir MR çektirmesi 500 lira, 600 lira. Bunlar para bırakacaktır. İspanyollar
bunun değerini biliyorlar, İtalyanlar, Yunanlılar bunun değerini
biliyorlar, Tunuslular, Kıbrıslılar biliyorlar. Biz bir yabancı
paranoyasına kaptırmışız kendimizi, sanki bu adamlar, bu emekliler,
bu altmış beş-yetmiş yaşındaki insanlar bir araya gelecekler, arazilerini
birleştirecekler, etrafını duvarla çevirecekler ve orada bağımsız
bir devlet ilan edecekler! Bırakın bu paranoyaları, çok rica ediyorum.
Korku içinde yaşamayın, bu milleti de korku içinde yaşatmayın. Öcülerden
kurtulun, öcülerin içinde ilelebet yaşanmaz.
Bu arazileri alanlar
ayrı milletlerden insanlar, Alman'ı var, Fransız'ı var, İsveçlisi
var, Norveçlisi var. Bunlar, ancak kulüplerde bir araya gelirler, lokantalarda
bir araya gelirler, plajlarda bir araya gelirler. Bunlardan korkmak
için ne sebep var, ben anlamıyorum. Elbette vatan toprağıdır, ama vatan
toprağını kimse cebine koyup götürmüyor.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Kalanları da sat!
MUHARREM KARSLI (Devamla)
- Onun için, bu paranoyalardan kurtulunmasını ben tekrar arkadaşlarımdan
rica ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Karslı.
Sayın milletvekilleri,
teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Hem GAP bölgesinde yaşayan
insanlarımız için ve bütün milletimiz için hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın milletvekilleri,
6'ncı sırada yer alan, Sendikalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu'nun görüşmelerine başlayacağız.
6.- Sendikalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/1230) (S. Sayısı: 1250)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok
Ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri,
7'nci sırada yer alan, Kayseri Milletvekili Taner Yıldız'ın; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu…
7.- Kayseri Milletvekili Taner Yıldız'ın; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/1016) (S. Sayısı:
1412)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
8'inci sırada yer
alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında
Uzayın Araştırma ve Kullanımı Konularında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri
Komisyonları Raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna
Hükümeti Arasında Uzayın Araştırma ve Kullanımı Konularında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı
ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/491) (S. Sayısı: 1380)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, anlaşılmaktadır ki bundan sonra da komisyonun bulunması
mümkün değildir ve gruplar arasında da mutabakat olduğundan, alınan
karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek
için 26 Mayıs 2007 Cumartesi günü, yani yarın saat 11.00'de toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Sizlere ve bizleri
izleyen vatandaşlarımıza hayırlı geceler diliyorum.