DÖNEM: 22 CİLT: 158 YASAMA
YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
111’inci Birleşim
24 Mayıs 2007 Perşembe
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine
ilişkin Danışma Kurulu önerisi
IV. - SEÇİMLER
A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM
1.- Anayasa Komisyonunda açık bulunan üyeliğe
seçim
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve
İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet
Komisyonları Raporları (2/820) (S. Sayısı: 1337)
4.- Van Milletvekili Mehmet Kartal ve 10 Milletvekili
ile Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda ve 9 Milletvekilinin;
Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ve İçişleri
Komisyonu Raporu (2/1006, 2/1021) (S. Sayısı: 1417)
5.- Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul
Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketince
Devlet İç Borçlanma Senedi Satışı Adı Altında Toplanan Tutarların
Ödenmesi ve Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; İzmir Milletvekili
Ahmet Ersin ve 27 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
ve Bankalar Kanunu Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri
Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası
T.A.Ş. Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkındaki Kanuna Bir
Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; Malatya Milletvekili Muharrem
Kılıç ve 52 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
ve Bankalar Kanunu Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri
Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası
Türk Anonim Şirketi Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkındaki
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Samsun Milletvekili Haluk Koç,
İstanbul Milletvekili Ali Topuz, İzmir Milletvekili Kemal Anadol
ile 122 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve
Bankalar Kanunu Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma
ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası T.A.Ş.
Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkındaki Kanuna Bir Fıkra
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek
ile İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil'in; 5021 Sayılı Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanunu Hükümlerine
İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni
Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında Tesis
Edilecek Bazı İşlemler Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1357, 2/334, 2/236, 2/509, 2/786) (S.
Sayısı: 1426)
6.- Ankara Milletvekilleri Eyyüp Sanay ve Nur Doğan
Topaloğlu'nun; Doğal Gaz Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/1018)
(S. Sayısı: 1425)
7.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Faruk Bayrak'ın;
388 Sayılı Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Teşkilatının
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/999) (S. Sayısı: 1424)
8.- Türk Silahlı Kuvvetleri Besleme Kanunu Tasarısı
ile Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/1285) (S. Sayısı: 1323)
9.- Sendikalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/1230) (S. Sayısı: 1250)
10.- Kayseri Milletvekili Taner Yıldız'ın; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/1016) (S. Sayısı:
1412)
11.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna
Hükümeti Arasında Uzayın Araştırma ve Kullanımı Konularında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı
ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/491) (S. Sayısı: 1380)
VI. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa, İstanbul Milletvekili
Ali Kemal Kumkumoğlu'nun, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
VII. - OYLAMALAR
1.- Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul
Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketince
Devlet İç Borçlanma Senedi Satışı Adı Altında Toplanan Tutarların
Ödenmesi ve Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve tekliflerinin
oylaması
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 11.05'te açılarak yedi oturum
yaptı.
Merkezi Finans ve İhale Biriminin İstihdam ve
Bütçe Esasları Hakkında Kanun Tasarısı'nın (1/1317) İç Tüzük'ün
37'nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin Başbakanlık
tezkeresi kabul edildi.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının:
1'inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin (2/212) (S. Sayısı:
305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon
raporu henüz gelmediğinden;
2'nci sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı (1/1030) (S. Sayısı:
904),
3'üncü sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/820) (S. Sayısı:
1337),
İlgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından;
Ertelendi.
4'üncü sırasında bulunan, Yabancıların Çalışma
İzinleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısı (1/1212) (S. Sayısı: 1225), yapılan görüşmelerden
sonra kabul edildi.
5'inci sırasında bulunan, Van Milletvekili Mehmet
Kartal ve 10 Milletvekili ile Şırnak Milletvekili Abdullah Veli
Seyda ve 9 Milletvekilinin, Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların
Karşılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tekliflerinin (2/1006, 2/1021) (S. Sayısı: 1417) tümü üzerinde görüşmeler
tamamlanarak maddelerine geçilmesi kabul edildi; 1'inci maddesi
üzerinde bir süre görüşüldü.
24 Mayıs 2007 Perşembe günü, alınan karar gereğince
saat 11.00'de toplanmak üzere, birleşime 23.56'da son verildi.
Sadık Yakut
Başkan
Vekili
|
Ahmet Küçük |
Mehmet Daniş |
|
Çanakkale |
Çanakkale |
|
Kâtip
Üye |
Kâtip
Üye |
Yaşar Tüzün
Bilecik
Kâtip
Üye
No.: 151
II. - GELEN KÂĞITLAR
24 Mayıs 2007 Perşembe
Cumhurbaşkanınca
Geri Gönderilen Kanun
1.-
8.5.2007 Tarihli ve 5654 Sayılı Nükleer Güç Santrallarının Kurulması
ve İşletilmesi ile Enerji Satışına İlişkin Kanun ve Anayasanın 89
uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek
Üzere Geri Gönderme Tezkeresi (1/1365) (Anayasa ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24.5.2007)
Teklifler
1.-
İstanbul Milletvekili Tayyar Altıkulaç ve Ankara Milletvekili
Mustafa Sait Yazıcıoğlu'nun; Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş
ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/1036) (Plan ve Bütçe; Dışişleri ve Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
24.5.2007)
2.-
Sivas Milletvekili Selami Uzun ve 3 Milletvekilinin; Polis Vazife
ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/1037) (İçişleri ve Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
24.5.2007)
24 Mayıs 2007 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
11.08
BAŞKAN: Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Ahmet
KÜÇÜK (Çanakkale), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 111'inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır,
okutup oylarınıza sunacağım.
III. - ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU
ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
Gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
Kısmının 19 uncu sırasında yer alan 1426 sıra
sayılı Kanun Tasarısının bu kısmın 5 inci sırasına alınması, önerilmiştir.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
|
Sadullah
Ergin |
Haluk
Koç |
Dr.
Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu |
|
AK Parti Grubu |
CHP Grubu |
Anavatan Partisi Grubu |
|
Başkanvekili |
Başkanvekili |
Başkanevekili |
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Danışma Kurulu önerisinin lehinde Samsun Milletvekili Sayın Haluk
Koç.
Sayın Koç, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yoğun çalışmayla geçen bir
günün ardından, yine, sabahın erken saatlerinde hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ortaklaşa verilen
bir Danışma Kurulu kararının lehinde söz aldım. Kısaca meramımı
anlatmaya çalışacağım. Dün, bu kürsüden iki kez dile getirmeye çalıştım.
Toplumsal kesimlerin beklentisi olan bazı önemli yasa tasarılarının
öncelikle görüşülmesinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun hiçbir
olumsuz tavrı olmayacağını ifade etmiştim ve bunların, bir dayatma
şeklinde değil, her iki grubun veya diğer siyasi parti grubumuzun
da katılmasıyla, siyasi parti gruplarımızın öncelik vermek istediği
yasa tasarı ve tekliflerinin görüşülmesinde bir mutabakat sağlanması
ve ondan sonra da siyasi iradenin iktidar kanadında, mutlaka çıkmasını
istediği bazı kanunlar konusunda da kendi iradesini koyması gerektiğini
söylemiştim.
Bu tek taraflılık bu
sabah bozuldu. Bu sabah bozuldu ve bu bozulma da Cumhuriyet Halk Partisinin
girişimleri sayesinde oldu. Ben, grup başkan vekili arkadaşlarımızı
arayarak, on-on iki kanun sonrasında bekleyen, dünkü çalışma temposu
göz önüne alındığında, dünkü çalışma akışı nirengi noktası olarak
alındığında belki de kadük olabilecek olan ve önemli bir mağduriyet
konusu olan, İmar Bankasından devlet iç borçlanma senedi alan yurttaşlarımızın
mağduriyetinin giderilmesine dönük yasa tasarısının öncelikle
görüşülmesi teklifini ilettim arkadaşlarımıza. Eğer bir mutabakat
sağlanmazsa, bunu, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun bir grup önerisi
olarak Genel Kurula getireceğini, ama mutabakat sağlanırsa, kısaca
lehinde söz alıp, bu insanların mağduriyetinin bir an önce giderilmesinin
bu dönemde önem arz ettiğini ifade edeceğimizi söyledik. Arkadaşlarımız
bunu anlayışla karşıladılar, kendilerine de huzurlarınızda teşekkür
ediyorum.
Bu kanun tasarısını,
görüşülmekte olan, dün yarım kalan Terörle Mücadeleden Doğan Zararların
Giderilmesine Dönük Kanun Teklifi'nden sonra gündeme alacağız büyük
bir ihtimalle.
Yine, bu kanun tasarısı
görüşülürken bazı haksızlıklar var. 2004 Aralık ayında bir hata yaptı
bu Parlamento değerli arkadaşlarım. 2004 Aralık ayında bir hata yapıldı
ve devletine güvenen, sisteme güvenen, BDDK'ya, SPK'ya, bütün bu piyasaları
düzenleyen kurumlara güvenen, çoğu dar gelirli, küçük tasarruflarını
devlet iç borçlanma senedinde değerlendiren insanlarımız mağdur
edildi. Bir süreç yaşadık. Bu mağduriyete bugün bir ölçüde son verme
şansımız var. Ama, burada da birtakım eksiklikler var. Sayın Abdüllatif
Şener, sanıyorum Ankara dışında, Sayın Mehmet Ali Şahin burada. Bunlarla
ilgili, düzenlenmesiyle ilgili, telafisiyle ilgili, Komisyonda
olsun, Genel Kurulda olsun Cumhuriyet Halk Partisi önerileri hazırdır.
Bu önerilerimizi, ben, grup başkan vekili arkadaşıma şimdi takdim
edeceğim. İktidar, kendi bürokratlarıyla, Komisyon üyeleriyle
bunları bir kez daha değerlendirir. Vekâlet ücretine yönelik düzenleme,
faiz gelirleri gibi birtakım, bu yasa yapılırken, burada yapılırken
hâlâ düzenleme şansımız olduğuna inandığım bazı hususları tekrar
gündeme getireceğiz ve bu insanların mağduriyetine artık, bu Parlamentoda,
miadını dolduran bu Parlamentoda bugün son verme şansını yakalayacağız,
buna inanıyorum.
Ben, bu mağdurlar adına
şimdiden yüce heyetinize teşekkür ediyorum. Yıllardır onların sesi
olmaya çalıştım. Hiçbir akrabamın, hiçbir birinci derece yakınımın
bu bankada bir hesabı olmamasına rağmen, sadece geldiğim kök bakımından,
bir emekli işçi kıdem tazminatının, bir emekli öğretmen emekli ikramiyesinin
o insanlar için ne demek olduğunu bilen bir insan olarak, o paranın
buharlaşmasına, haksız, hukuksuz bir şekilde o insanların, o garibanların
ellerinden alınmasına gönlümüz razı olmamıştı. O zaman anlatamamıştık
2004 Aralıkta, sıkıntılı bir gece yaşamıştık burada. Şimdi, onu telafi
etme şansı doğuyor. Sadece, dört yıl bu insanlara biz eziyet etmiş
olduk. İnşallah, onlar da Parlamentoyu ve orada direnci gösterenleri
affederler ve bu iş de tatlılıkla biter.
Ben, anlayışınız
için hepinize teşekkür ediyorum. Şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Koç.
Önerinin lehinde, Hatay
Milletvekili Sadullah Ergin.
Sayın Ergin, buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
SADULLAH ERGİN (Hatay)
- Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Bugün çalışma programımıza
küçük bir değişiklik yaparak başlamak istedik. Bu konuda Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu, Meclis Başkanlık Divanını, Danışma Kurulunu
toplantıya davet etti. İçerik itibarıyla da, 1426 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın görüşülen, yarım, devam eden kanun tasarısının görüşmelerinin
arkasından 2'nci sıraya getirilmesini talep eden bir Danışma Kurulu
talebi vardı.
Tabii, bunun, ben, gerekçelerini
izah etmek suretiyle, bizim de katıldığımız bir değişiklik olduğunu
ifade etmek istiyorum. Biz, zaten, 1426 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın
bugünkü Parlamento çalışmalarında görüşülmesini hedefledik ve
milletvekillerimize dağıttığımız listede vardı, ancak, sıralaması
belki 7'nci sıradaydı. Bugün, yarım kalan, görüşülen teklifin arkasından
görüşülmesi talebine de sıcak baktığımızı ifade ediyorum. Zira,
bu bir teklif değil, tasarı. Zaten, AK Parti Hükûmeti, İmarzedelerin
veya bonozedelerin mağduriyetini gidermeye yönelik olarak bir
Hükûmet tasarısı hazırlamıştı. Bu tasarı Meclis komisyonlarında
görüşüldü, Genel Kurul gündemine indi ve bugünkü görüşme sırasının
öne alınmasına yönelik bir muhalefet teklifinin de, önerisinin de
uygun olacağı kanaatiyle, aynı Danışma Kurulunun altına biz de imza
koyduk. Anavatan Partisi Grubuyla da temasa geçtik; Sayın Grup Başkan
Vekili Kurtulmuşoğlu da anlayışla karşıladı ve imza koydu. Ben,
huzurlarınızda ona da teşekkür ediyorum.
Bu tasarı, Hükûmet tasarısı,
kadük olma endişesinden bahsetti Sayın Koç. Hükûmet bunu, elbette,
bu mağdurların sıkıntılarını gidermek açısından hazırladı. Bu tasarı
bu Meclisten geçmedikçe kapatmama gibi bir niyetimiz de vardı,
ama, tüm endişeleri izale etme adına, tüm bu sıkıntıları giderme
adına, biz, Cumhuriyet Halk Partisinin bu önerisine sıcak baktık ve
Danışma Kurulu önerisi olarak huzurlarınıza getirdik ve tüm Genel
Kurula, bu önerinin lehinde oy kullanmasını ben rica ediyorum.
Yapılacak çalışmalarla,
geçmiş dönemde çok sayıda vatandaşımız, bu bankadan almış olduğu
bonolarla ellerindeki birikimlerini kaybetmiş idiler. Bunların
tekrar hak sahiplerine dönmesi noktasında uzunca bir süredir talepler
var idi, ancak, bu talepleri "ha" deyince, "ben verdim"
deyince verme şansınız yok. Türkiye'de mevcut yasal düzenlemeler,
birtakım emsal uygulamalar, bunun getireceği başka komplikasyon
ihtimalleri de var. Konu, uzun sürece yargı organlarında görüşüldü.
Yüksek yargıda çalışmalar yapıldı. Yüksek yargının verdiği kararlar
neticesinde belli bir olgunluk noktasına erişti ve bugün de, inşallah,
Genel Kurulumuz yapacağı çalışmalarla, İmar Bankasından bono alıp
hak zayisine, hak kaybına uğrayan vatandaşlarımızın bu kayıplarını
telafi edecek bir düzenlemeye hep beraber imza atacağız inşallah.
Çalışmaların hayırlı
olması dileğiyle Genel Kurula saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ergin.
Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.
IV. - SEÇİMLER
A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM
1.- Anayasa Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Anayasa Komisyonunda
boş bulunan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen bir üyelik için
Antalya Milletvekili Atila Emek aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve
İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1'inci sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon
raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2'nci sırada yer alan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer
alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet Komisyonları
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet
Komisyonları Raporları (2/820) (S. Sayısı: 1337)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
4'üncü sırada yer
alan, Van Milletvekili Mehmet Kartal ve 10 Milletvekili ile Şırnak
Milletvekili Abdullah Veli Seyda ve 9 Milletvekilinin; Terör ve
Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ve İçişleri Komisyonu
Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Van Milletvekili Mehmet Kartal ve 10 Milletvekili
ile Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda ve 9 Milletvekilinin;
Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ve İçişleri
Komisyonu Raporu (2/1006, 2/1021) (S. Sayısı: 1417) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
1'inci madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşma tamamlanmıştı. Şimdi,
söz sırası, Anavatan Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili ve
Grup Başkan Vekili Muzaffer Kurtulmuşoğlu'na aittir.
Buyurun Sayın Kurtulmuşoğlu.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
sözlerime başlamadan evvel hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Danışma Kurulunun
lehinde 2 tane arkadaşım konuştuğu için ben konuşma almadım. Ama,
İmarzedelerin durumlarının görüşülmesi için her 3 grup başkan vekilleri
"Evet" diyerek bugüne alınması uygun görüldü.
Tabii, bundan dört sene
evvel Sayın Başbakana İmarbank'ın ve Adabank'ın mağdurlarının durumunu
sormuş idim, bugüne kadar da cevap gelmedi. İnşallah, bugün gündeme
alındığına göre, bu imarzedelerin durumlarını halletmiş oluruz
diye düşünüyorum.
Evet, görüşülmekte
olan 1417 sıra sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların
Karşılanması Hakkında Kanun hakkında söz almış bulunmaktayım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; teklif ile 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden
Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun'a geçici madde eklenmektedir.
Buna göre, 2005 yılında çıkarılan 5442 sayılı, 2006 yılında çıkarılan
5562 sayılı Kanun'la tanınan bir yıllık başvuru süreleri, terörden
zarar görmüş vatandaşlarımızın hâlen başvuru yapamadıkları göz
önünde bulundurularak, bu vatandaşlarımızın başvuru yapmalarına
olanak tanımak açısından bir yıl daha uzatılması öngörülmektedir.
Devlet, güvenliğini sağlamakla mükellef olduğu vatandaşların terörden
dolayı uğradıkları zararları tazmin etmekle yükümlü olduğundan
vatandaşın, hak kaybına uğramaması için sürenin uzatılması doğrudur.
Uygulamaya bir göz
atacak olursak, terör ve terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler
nedeniyle zarara uğrayan kişilerin zararlarının karşılanması
amacıyla çıkarılan 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan
Zararların Karşılanması Hakkında Kanun 27/7/2004 tarihinde, bu Kanun'a dayalı
olarak çıkartılan uygulama
yönetmeliği ise 20/10/2004 tarihinde yürürlüğe
(x) 1417 S. Sayılı Basmayazı 23/5/2007 tarihli 110'uncu
Birleşim Tutanağı'na eklidir.
girmiştir. Bu Kanun
ile terör ve terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler
nedeniyle zarara uğrayan kişilerin zararlarının hızlı, etkin ve
adaletli bir şekilde sulhen karşılanması amaçlanmıştır. Kanun kapsamında
karşılanan zararlar şunlardır: Hayvanlara, ağaçlara, ürünlere ve
diğer taşınır ve taşınmaza verilen her türlü zararlar; yaralanma,
sakatlanma ve ölüm hâllerinde uğranılan zararlar ile tedavi ve cenaze
giderleri.
Evet, 5233 sayılı Kanun
kapsamında, Şubat 2007 sonu itibarıyla komisyonlara toplam 268.790
kişi başvurdu. 54.086 adedi sonuçlandırılmış. Sonuçlandırılan bu
başvurulardan 29.218 adedinin zararları karşılanmış, 18.508 adedi
için de ret kararı verilmiştir. 6.360 adet başvurunun da daha önce zararları
değişik yollarla karşılandığı için ödeme yapılmasına gerek olmadığı
anlaşılmıştır. 1/3/2007 tarihi itibarıyla zarar görenlere ödenen
tazminat miktarı yaklaşık olarak 234 trilyon liradır. Görüleceği
üzere uygulama oldukça yavaş ilerlemektedir. Dolayısıyla, teklifin,
başvuruların sonuçlanma süresinin uzatılmasına değil, vatandaşlarımızın
mağduriyetlerinin kesin olarak sonuçlandırılmasına yönelik olmasını
diliyorum. Ancak, sürenin her yıl uzatılmasından anlaşılacağı
üzere, Hükûmet terörden doğan zararların karşılanmasında birazcık
yavaş hareket etmektedir. Aslında, Hükûmet, terörün önlenmesinde zaaf içerisindedir.
Son yıllarda terör ve terörle mücadele nedeniyle can ve mal kayıplarında
gittikçe artan bir trend izlenmektedir. Terörle mücadelede asıl zarara
uğrayan masum vatandaşlarımız zaten mağdur durumdadır. Önceki
hükûmetler döneminde terörle mücadelede büyük kazanımlar sağlanmasına
rağmen, bu Hükûmet döneminde maalesef terörden doğan zararların karşılanmasında
dahi başarılı olunamamıştır. Kanımca, başvuru süresinin böyle
her yıl uzatılması yerine, kalıcı bir maddeyle, başvurunun süresiz
hâle getirilerek sorunun çözülmesi daha uygun olacak diye düşünüyorum.
Öneride bulunuyorum:
Afet zamanı, selde, felakette hemen devlet oraya gidip, ilgili yere
bir heyetle gidip, buranın zararlarını çıkarıp, sonra, zarara uğramış
vatandaşların zararını karşıladığına göre, neden, vali, vali muavini,
illerde vali muavini başkanlığında, bayındırlık müdürü, ziraat
müdürü, millî eğitim müdürü, imar müdürü, ne varsa, kalkıp da niye köyün
kendisine gidip de orada, yerinde incelemezler de vatandaşın mezradan
gelmesini bekliyorlar? Vatandaş, mezradan ne zaman neyin yapıldığını
nasıl duyacak? Bu bir eksiktir diye düşünüyorum.
Bence, nerede zarar
varsa, nerede terörden zarar görülmüş ise, onu yerinde tespit edecek
devletin elemanı da vardır, devletin gücü de vardır, kuvveti de vardır.
Onu yerinde tespit edip, ne kadar malına ziyan gelmiş ise; evine, yurduna,
ağacına, ineğine neyine zarar gelmişse, yerinde tespit edilerek,
bu vatandaşların mağduriyetleri
giderilse daha iyi olmaz mı diye düşünüyorum.
Vatandaşa kanunu çıkarıyoruz,
vatandaşın ne okuması var, ne yazması var. Muhtara haber verecek,
muhtar eğer o köydeki adamla iyi değilse, vatandaşla iyi değilse, o
vatandaşın hakkını gelip burada devletin kapısında ne arar ne de
haber verir. Onun için, devlet, zarar gören köylere, kendi, bizzat
ekiplerini gönderip, orada zararın tespitini yaparak, bir bilançosunu
çıkararak, hane hane, hangi hanede ne çıkmış, hangi hanede ne mağduriyet
olmuş onun listesini yaparak gelip, Maliyeye, ilgili yere verip
vatandaşın hakkını devlet takip edip, vermelidir diye düşünüyorum.
Valinin, vali muavininin emri altında, müdür kardeşimin işine gelirse bakacak, işine gelmezse bakmayacak,
"Bugün git yarın gel." diyecek, "Burada senin zararın var mı yok mu bana ispat
et." diyecek.
MEHMET KARTAL (Van) -
Sayın Kurtulmuşoğlu, o, geçmişteydi "Bugün git yarın gel." Şimdi
diyorlar "Bugün git yarın da gelme!" Aynen onu…
BAŞKAN - Sayın Kartal…
Sayın Kurtulmuşoğlu…
MEHMET KARTAL (Van) -
Yani, keşke "Bugün git yarın gel." dese.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Evet, yani şunu söylüyorum: Bugün, bu öneri yanlış ise bana
"yanlış" deyin. Diyorum ki, bugünden tezi yok, ilgili vali
muavinleri, valiler, ilgili köye göndersin ekiplerini, ilgili
mezralara göndersin ekiplerini, orada yerinde tespit ettirsin. Muhtarın
veya iki azanın vereceği ilmühaberle doğruluğunu yanlışlığını
tekrar, yeniden yerine gidip tespit etmektense orada, köylünün huzurunda
bu adamın 5 tane büyükbaş hayvanı vardı, 50 tane şunu vardı diye köylünün
gözü önünde tespiti yapılıp verilse de, her sene, dört senedir, beş
senedir, her sene bir yıl daha uzatalım…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kurtulmuşoğlu, konuşmanızı tamamlayınız.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Ee nedir? "Benim Mehmet amcam, Fatma ninem müracaat
edemedi. "Edemez zaten. Belki yürüyemiyor.
Kim bunun hakkını koruyacak? Bunun hakkını devlet koruyacak. Devlet
vatandaşın ayağına gidecek. Seçimlerde bağırmıyor muyuz "Ayağına
gelecek, her türlü hizmet ayağına gelecek. Her türlü şeyi sana getireceğiz"
diyorsun. Ne zaman diyorsun? Seçim zamanı diyorsun. Seçim zamanından
sonra unutuveriyorsun. Onun için, vali muavinlerini, kimi görevlendirmişse
Hükûmet, bir tamimle anında gidip, yerinde, köylerde tetkiklerini
yapsın zarar ve ziyanlarının, hangi vatandaşın hakkı ise onları
bir liste hâlinde, bir bilanço hâlinde çıkarsın, sonra da hakkı olanın
hakkını vatandaşa kendi versin.
El elin işini çok isteyerek
yapmaz. Onun için, kimsesiz, mağdur olmuş vatandaşların yanında devlet
olması dolayısıyla, devlet kimsenin hakkını yemediğine göre,
orada, yerinde incelerse hiç kimsenin hakkını yedirmez ve haklıya
hakkını verir. Muhtarın verdiği beyannamenin doğru mudur yanlış
mıdır; iki azayla verdi mi vermedi mi; bu hane unutuldu mu unutulmadı
mı, diye artık, sen orada evrakları toplayıp tartışma yapmazsın; yerinde
incelersin, yerinde tespitini yaparsın. Sonra, getirir, vatandaşın
mağduriyetini, devlet olarak kendin, bir an evvel karşılarsın diye
düşünüyorum ve bu önerimin göz önüne alınmasını istiyorum. Bir sene değil, on sene
daha uzatsan benim vatandaşımın mağduriyetini gideremezsiniz.
Yerinde incelemekte
yarar vardır diye düşünüyorum, hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum,
hoşça kalınız. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına, Sayın
Alaettin Güven...
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya)
- Sayın Başkan, Sayın Arvas konuşacak.
BAŞKAN - Sayın Maliki
Ejder Arvas, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MALİKİ EJDER ARVAS
(Van) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; 1417
sıra sayılı, terörden zarar gören ve terörle mücadelede bugüne
kadar zarar görmüş insanların başvuru süresi geçtiği için bu Kanun'dan
yararlanamamıştı, birçok insanımız, bize bu konuda başvurmuşlardı.
Bu sürenin bir yıl daha uzatılması, bu mağdur insanların mağduriyetini
gidermiştir, çok faydalı olmuştur. Ben, bundan dolayı, emeği geçen
bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Ayrıyeten, iki gün önce,
Ankara'da, bir menfur cinayet işlendi. Ben, bu menfur cinayeti de
nefretle kınıyorum. Bu, Türkiye'nin birliğine karşı hazırlanmış
bir senaryodur. Bununla ilgili, muhalefetiyle iktidarıyla -o
arada zaten kendisini gösterdi- bütün, devletin en üst düzeyindeki,
kademesinde olan yetkililerin hepsi, zamanında, saatinde orada
bulundu. Bu, Türkiye Cumhuriyeti devletinin, bu vatanın güzel insanlarının,
muhalefetiyle iktidarıyla, bütün kurumlarıyla sıkıntılı günlerde
bir arada olduğunu göstermiştir. Bu dik duruş, her zaman bu toplumun
içerisinde, geçmiş tarihte de zaten kendisini göstermiştir. Buna
fırsat vermeyeceğiz Allah'ın izniyle. Bu menfur cinayetin işlenmesi
hakikaten insanlık dışı olan bir harekettir. Ben bunu nefretle kınıyorum.
Bir daha da böyle bir menfur cinayetin işlenmemesini temenni
ediyorum. Ölenlere rahmet, yaralılara da acil şifalar diliyorum.
Bu yasanın hayırlı
olduğunu biliyorum ve o mağdurların da mağduriyetlerini giderecektir,
çok faydalı olmuştur.
Ben, tekrar hayırlara
vesile olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına İzmir Milletvekili
Hakkı Ülkü.
Sayın Ülkü, buyurun
efendim.
HAKKI ÜLKÜ (İzmir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1417 sıra sayılı Terör ve
Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun
Teklifi üzerinde şahsım üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
17 Temmuz 2004 tarihinde
kabul edilen 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların
Karşılanması Hakkında Kanun'un uygulanmasında ortaya çıkan aksaklıkları
gidermek için, bugüne kadar dört kanun çıkarıldı. Biz, gerek İçişleri
Komisyonunda gerekse Genel Kurulda hepsine destek verdik ama bu yasa
yapma anlayışıyla, değil üç yılda, bir yılda dört tane çıkartmış olsanız
bile, bu işi bu kafayla halledemezsiniz. Çünkü, kapsayıcılıktan ve
soru çözücü olmaktan uzak bir yaklaşım sergileniyor iktidar tarafından.
En son 2006 yılında çıkan 5562 sayılı Kanun görüşmelerinde bu başvuru
süresi bir yıl daha uzatıldı ve Bakanlar Kuruluna, sonuçlandırılma
süresini uzatma yetkisi verildi. Bizler "bu yetki Mecliste kalsın"
dedik ama siz de, ikide bir kanun çıkarmaktan sıkılmış olmalısınız
ki, bir daha "bunu Bakanlar Kurulu halletsin" dediniz. Sonuçta,
arkadaşımız, Van Milletvekili Mehmet Kartal tekrar bir kanun teklifi
vererek yasaya işlerlik kazandırmak istedi, terör nedeniyle mağdur
olan halkımızın bu mağduriyetlerinin giderilmesi amaçlandı. Hükûmetin
ve AKP Grubunun basiretsizliği olmasa buna da gerek kalmayacak,
daha başından, kapsayıcı, planlı bir kanun çıkarılabilecekti.
Maliye Bakanımız
"bu Meclisin bir günü 3 trilyona mal oluyor" diyor, ama bu israfı
yapan da bizleriz, sizlersiniz. Nitekim, bu eksiklikler nedeniyle,
şu anda, Türkiye'de, bu anlamda 114'e ulaşan komisyon bulunmasına
rağmen başvuruların tümü sonuçlandırılamadı. Ne kadar sonuçlandırıldığı
merak edilirse söyleyeyim, yüzde 15 civarında. Bu alanda görev yapan
ve komisyonların başkanları olan vali yardımcılarını, kaymakamları
dinlemiyorsunuz, durum nedir diye sormuyorsunuz, valiler ve vali
yardımcıları protokol işleriyle görevlendiriliyor, iktidar partisinin
görevlisi gibi, AKP'li yöneticilerle ilçe ilçe, köy köy dolaştırılıyor.
Daha geçen hafta Erzurum'da düzenlediğiniz toplantıda, valiyi de
sanki partinizin bir görevlisiymiş gibi yanınızdan ayırmıyorsunuz.
Oysa, bu komisyonların başındaki vali yardımcılarına başka görev
verilmese, o vali, yardımcısı ve görevlendirdiği bürokratlar işleri
hızlandırır, keşifleri pratikleştirir, sıklaştırır, işler hallolur;
böylece, yüzde 15 yerine bu yüzde 55 ya da yüzde 65 olur söz gelimi.
Şimdi, durum böyleyken,
Başbakan çarşamba günü yaptığı grup toplantısında, aklı sıra bize,
CHP'ye yükleniyor "bugüne kadar bir proje bile getirmediler
önümüze" diyor. Bu bir vicdansızlıktır! Tavsiye dinlemeye niyetin
olsa, Mecliste bizim yaptığımız tavsiyeleri dinlersin, sesimize
kulak verirsin Sayın Başbakan, sonra da böyle, aynı konuda, tekrar
tekrar kanun çıkarmak zorunda da kalmazsın. Aklı sıra, bir nevi
"Solcular beceriksizdir." demeye getiriyor.
Çıkardığınız kanunların
neredeyse hepsi sakat, hepsi eksik. Önerge veriyoruz, ne komisyonlarda
ne de burada ciddiye alınmıyor. Bakın, bırakın diğer CHP'li arkadaşlarımı,
sadece benim getirmiş olduğum öneriler ve yaptığım uyarılar bile
ülkemizin bir yılda milyarlarca dolar kâr etmesine milyarlarca doların
devlet hazinesinde, halkın cebinde kalmasına yeterli. Bunlardan
hangisini dikkate aldınız? Mesela, belediye şirketleri bir yılda
-defalarca söylenmişti bu burada- 4 milyar dolarlık ihale dağıtıyor,
ama denetlenemiyor; çünkü, denetim mekanizması ortadan kaldırıldı.
Gelin bunları etkin bir denetime tabi tutalım dedik, hiç duymadınız,
tınlamadınız.
Jeotermal enerji varken
ülkemizi doğal gaza mahkûm etmeyelim. Bu, hem pahalı hem ithal hem
de kirli bir enerji türü, yani, fosil yakıt. Oysa jeotermal, bizim
kendi kaynağımız, çok daha ucuz ve temiz bir kaynak dedik, dinlemediniz.
Şimdi vatandaşımız ayda 30 milyona ısınabilecekken 150 milyona
ısınacak, devlet de yılda 2 milyar doları boş yere harcayacak. Şimdi,
bunlar bir proje değil miydi? Bunlar ülkemiz için hayati derecede
önemli değil miydi?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HAKKI ÜLKÜ (Devamla)
- Sayın Başkan, biraz müsaade eder misiniz?
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Ülkü.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla)
- Kaldı ki bunlar sadece benim çalışmalarımın bir kısmı. Parti olarak
yapmış olduğumuz çalışmalar, çağrılar, sunduğumuz projeler, arkadaşlarımızın
sunduğu binlerce kanun teklifleri var, çağrıları var.
Başbakan "Cumhuriyet
Halk Partisi iş yapamaz, proje üretemez." diye üstüne basa basa
söylüyor. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve bizleri televizyondan
izleyenler; CHP şu anda Türkiye'nin bütün sorunlarını çözmeye yönelik
projelere ve kadrolara sahiptir. En önemlisi de vatan sevgisine
sahiptir. Şu anda biz, değil AKP'nin yandaş besleyen projelerine,
dünyaya model olacak projelere imza atmaya hazırız, çünkü bu halkı,
bu milleti sizlerden çok daha fazla seviyoruz. Kaldı ki, salı günü
yapılan grup toplantılarında Sayın Genel Başkanımız, iktidara gelince
neler yapılacağını sık sık ifade etmektedir. "Solcular beceriksizdir."
lafı sizleri kurtaramaz. O nedenle, bırakın artık bu numaraları.
Bakın, bu ülkede, sadece
yolsuzlukları engellemek için bile, hiçbir şey yapmadınız, söz verdiğiniz
hâlde yapmadınız. Hangi kurumu güçlendirdiniz? Hangi denetim elemanı
sayısını artırdınız? Dokunulmazlığı kaldırdınız mı? Hayır. Yolsuzlukların
üzerine gittiniz mi? Hayır. Yoksulluğu aştınız mı? Hayır. Tek yaptığınız
icraat, yolsuzluklardan şikâyetçi olan milletvekillerinizi partinizden
kovmak oldu, hırsızlara da sahip çıkmak oldu, hatta KÖYDES projeleriyle
hırsızlığı yerele yaymak oldu.
Şimdi, 81 ilin 79'unun
başında il genel meclisi grup başkanları AKP'li ve bunların hepsi de
çok büyük bir oranda yolsuzlukların batağının ta göbeğinde, içinde.
Tabii, kısa bir süre sonra, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında
bunların tek tek hesabı sorulacak. Türkiye'yi sadece…
BAŞKAN - Sayın Ülkü,
konuyla da ilgili değil, lütfen konuşmanızı tamamlayınız efendim.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla)
- Bitiriyorum efendim, tamam.
Sadece ülkemizde
KÖYDES projesiyle yapılan yolsuzluklar yok, yolsuzlukların getirdiği
ülke çapındaki yoksulluğumuz da söz konusu.
Bakın, gelişme yolunda,
piyasa ekonomisini benimseyen 27 ülke arasında Türkiye 1'inci sırada;
cari açıkta 1'inci, dış ticaret açığında 1'inci, faiz hadlerinde
1'inci. Dünyanın en borçlu 5'inci ülkesiyiz, yani 200 ülke olduğunu
varsayarsak, en borçlu 5'inci ülke. Kişi başına düşen millî gelir sıralamasında
99'uncuyuz. Yolsuzluk sıralamasında 60'ıncı sıradayız ve bu iktidar
için söylenecek en güzel söz, bir arkadaşımızın da belirttiği gibi,
"İçeride gerici, dışarıda verici ve yakında da gidici."
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutup işleme alacağım.
Buyurun:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1417 sıra sayılı Kanun Teklifinin 1 inci çerçeve maddesinin düzenlediği
geçici 4 üncü maddede geçen "19/7/1987" tarihinin
"1/1/1984" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Gürol Ergin |
Hakkı Ülkü |
Mehmet Kartal |
|
Muğla |
İzmir |
Van |
|
Hasan Güyüldar |
M. Vedat Melik |
Atila Emek |
|
Tunceli |
Şanlıurfa |
Antalya |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) - Başkanım, buradaki
tarih, teklifteki tarih olağanüstü hâlin ilan edildiği tarihtir. Bundan önceki yıllarda
da terör vardı. Bir yerde devletin bir tarih belirlemesi lazım. Bu
nedenle katılamıyoruz.
80'li yıllarda da terör
vardı, 87 yılı baz alınmıştır. Böyle uygulanıyor, bilmesi lazım arkadaşlarımızın.
BAŞKAN - Yani katılmıyorsunuz
özetle.
Teşekkür ederim.
Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Buyurun Sayın Kartal.
MEHMET KARTAL (Van) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Eksisiyle artısıyla
bir yasama yılının sonuna geldik. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
olarak bugüne kadar ülke yararına getirilen bütün yasalara destek
verdik. Destek vermediğimiz, yanlış gördüğümüz yasalar için de ikaz
ve uyarılarda bulunduk fakat, ne yazık ki sizler çoğunluk grubunuza
dayanarak, sayısal pazarlığınıza dayanarak bu gerçekleri görmezlikten
geldiniz. Veto edilen yasalarla, Anayasa Mahkemesinden dönen yasalarla,
1 Mart tezkeresiyle… Ki, ülke için büyük bir faciaydı, Irak'ın durumu
hâlen gözler önündedir. Her gün -Irak'ın, bütün illerden, Birleşmiş Milletler
desteğini de almadan- oradaki kuvvetlerin zayiatlarını görüyorsunuz
ve bir iç savaşa dönüşmüş; her gün çeşitli felaketler oluşuyor, can
kayıpları oluyor. O, 1 Mart tezkeresi… Cumhuriyet Halk Partisi ve
AK Parti Grubundan 100 sağduyulu insanlarımızla sizlere destek
verdi, sizleri bu yasama yılı sonuna kadar getirdi.
Şunu söylemek istiyorum:
Doğrularda birleşelim. Doğrularda birleşelim dediğim zaman… Şu
andaki önerge görüşülmeden evvelden, Sayın Bakanıma, İçişleri Komisyonu
Başkanıma gittim. Bu ayrımcılığı vatandaşlarımız arasında yapmayalım.
Terör, 1982'de de vardı, ama hepimiz biliyoruz ki, 1984'te Eruh ilçesindeki
baskınla başladı.
Bu yasa 3-4 kez komisyonlardan
geçti. O tarihleri arkadaşlarımız izah etti, anlattılar. Şimdi,
doğrularda birleşelim dediğimiz zaman, 1987'de zarar görenlerin
ve 2002 yılı arasında olağanüstü hâl olarak söylendi… O bölge otuz
yıldan beri olağanüstü hâl bölgesiydi. Otuz yıldan beri, o insanlar
sürekli, insanlık dışı hareketlerle karşı karşıya kalmıştı ve Diyarbakır
zindanları o dönemlerin bir gerçeğidir.
Askerî ihtilaller zaten
ülkeyi ellişer sene geriye götürdü. Bugünkü terör belasının da,
burada yine açık ifade ediyorum, askerî iktidarların yanlış, şiddet
taraflı uygulamalarından olduğunu söylüyorum.
Yurt içinde terörü bitiririz
Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak ama o tarihten bugüne kadar
yurt dışına giden binlerce insanın, hâlen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde
Türkiye aleyhine hareketleri devam ediyor. Bu teklif, 1984, 1985 ve
1986 yıllarında terörden zarara uğramış insanların zararlarını
da kapsamak üzere verilen bir tekliftir. Ben, artık, Komisyonun katılmadığı,
Hükûmetin katılmadığı önergeyle ilgili, Hükûmet ve Komisyon tarafına
bakmıyorum, AK Parti Grubuna bakıyorum, sağduyularını bekliyorum.
Bu ayırımcılığı o yurttaşlarımız arasında da yapmayalım.
Terör dedim… Şimdi,
yaklaşık on bir ay evvel, Van'ın Çatak ilçesinde görev yapan bir polis
memurumuz, atılan bir bomba sonucu şehit oldu. Ben de Van'daydım, o
gün cenazesine katıldım. Allah rahmet etsin. İsmi Selami'ydi galiba.
Şöyle bir manzara vardı: Törende annesinin kucağında sarışın, yeşil
gözlü, bir-bir buçuk yaşlarında bir bebek vardı ve el sallayıp duruyordu.
Şimdi, bunu ne için anlattım? Üç gün evvel gazetelerde şunu okudum…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kartal, konuşmanızı tamamlayınız.
MEHMET KARTAL (Devamla)
- Emekli Sandığı "Evraklarınız eksiktir, görevde değildi."
deyip, bunun şehitliğini kabul etmiyor. Bu, affedilecek bir şey değil.
Devlet, vatandaşının can ve mal güvenliğini sağlamakla görevlidir.
Devlet, şehit polisimiz, Furkan'ın babası Selami'ye sahip çıkmalıdır.
Terörden zarar gören, hayatını, malını, canını vermiş bu insanlarımızın
yaralarını sarmakla görevlidir. Bu, yurttaşlık görevidir, devletin
asli görevidir.
Ben, tekrar Sayın Bakanımdan…
Efendim, önergenin kabul edilmeme gerekçesi: Maliye Bakanlığının
yeniden bir işlem yapması gerekiyormuş. Yapsın be kardeşim! Yani,
Maliye Bakanlığı 1987… Ki, bunları da, Hükûmet, zaten, kendi talebiyle,
isteğiyle getirmedi, Dışişleri Bakanlığının uyarısıyla getirildi.
Çünkü, bu yurttaşlar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine ülkemizi
şikâyet ediyorlardı, "Bizim zararımız olmuş, can kaybımız olmuş,
devlet bize sahip çıkmamıştır." demişlerdir. Nitekim, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi ülkemizi birçok tazminata mahkûm etmiştir.
Bu insanları yeniden
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine göndermeyelim. 1984, 1985, 1986
yıllarında toplam on ilde üçer, dörder köy varsa, bu… Zaten bugüne kadar
yapılan ödemeler de ödenmemiştir, yani iki yıl daha sonraki ödemeyle
belki tespit edilecektir.
Ha, tespit denilince
bir de şunu hatırlatmak istiyorum: Efendim, kadastro hiç girmemiş
köylere gidip tapu kaydı isteniliyor. Şimdi, otuz hanelik bir köyde
sadece hane sahibinin, babanın adına bir tapu vardır. O baba, daha
sonra, işte, evlenen iki üç çocuğuna da ev yapmıştır; fiiliyatta,
gerçekte yüz-yüz elli ev olmuştur. Ama, tespit komisyonu, o gün gidiyor -efendim, çok büyük hassasiyetler- yok,
tapu kaydı yoktur… Başvurularını kabul etmiyor ve otuz hanede kalıyor.
Yani, o bölgenin hassasiyetini bilelim. O bölgenin pozitif ayrımcılığına
yardımcı olalım. O bölge insanını bu yoksulluktan kurtarmak için komisyonların
bu hususta müsamahalı davranmasını bekliyoruz.
BAŞKAN - Sayın Kartal,
üç dakikalık süre kullandınız, lütfen konuşmanızı tamamlayınız
efendim.
MEHMET KARTAL (Devamla)
- Teşekkür ediyorum. Hemen…
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET KARTAL (Devamla)
- Şu anda yine üzücü bir haber aldım, Şırnak'ta mayın patlamasında 5
askerimiz şehit olmuştur.
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale)
- 9 da yaralı var.
MEHMET KARTAL (Devamla)
- Evet, 9 da yaralı varmış.
Bu felaketlerden Yüce
Allah'ım ülkemizi korusun, ama devlet de üstüne düşen görevleri
yapsın.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Şehitlerimize Allah'tan
rahmet diliyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tunceli Milletvekili Hasan Güyüldar.
Sayın Güyüldar, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA HASAN
GÜYÜLDAR (Tunceli) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; acı bir
haber biraz evvel Şırnak'tan duymuş olduğumuz; ben şehit askerlerimize
Allah'tan rahmet diliyorum.
1417 sıra sayılı Terör
ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında
Kanun'da yapılacak değişiklikten dolayı Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Parlamentoyu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; ülkemizde yaşanan terör olayları özellikle Doğu
ve Güney Doğu Bölgemizde bir faciaya dönüşmüştür. Köylerde yaşayan
vatandaşlarımızın mağduriyeti on yıllardır devam ediyor. Tarlasında,
köyünde kendine göre bir yaşam sürdüren bu vatandaşlarımızın ne
suçu vardı ki, bu duruma, bu hâllere düşürüldü? Devlete bir yükü olmayan
bu vatandaşlarımız, maalesef, bugün bir yük olarak devletin boynundadır.
Bu da, siyasi iktidarların yanlış politikaları, beceriksiz yönetimleri,
dünyanın gidişatını takip edemeyen, ileriyi göremeyen icraatları
ülkeyi, bugün, bu pahalı duruma mal etmiştir.
Bunun sonucu mağduriyetler
ve acılar içinde düşünen bölge halkı bir girdabın içinde çırpınıp
durmakta olup, maalesef, iktidarınız, sadece seyirci durumdadır.
Terör mağduru vatandaşın zarar ziyanının karşılanması için
27/7/2004 tarihinde çıkarılan 5233 sayılı Yasa'dan dolayı vatandaş
umutlanmışsa da, maalesef, umutlar boşa çıkmıştır. 13/12/2006 tarihinde,
ikinci defa Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülen bu Kanun'un
süresi uzatılmış, ama, bugün itibarıyla geldiğimiz noktada vatandaşımızın
feryadı devam ediyor. 2004 Temmuz ayında yüce Meclisten geçen 5233 sayılı
Yasa'dan dolayı, terörden mağdur olmuş, ocağı sönmüş vatandaşa bu
Yasa bir teselliye neden olmuş. Ancak, Yasa, ne yazık ki, yıllar geçmesine
rağmen, uygulamada beklenen rahatlamayı sağlamamış olup, vatandaşın
umudu, gece gündüz beklemeyle, ıstırap duyarak devam ediyor.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; ilim Tunceli'de, bugün itibarıyla, 19.302 adet başvuru
olmuş. Müracaatı kabul edilen dosya sayısı 700, talebi reddedilen
dosya sayısı 1.599. Görülüyor ki, müracaatların yüzde 70'i reddedilmiştir.
2004 yılından beri müracaat eden 19.302 vatandaştan sadece, bugüne
kadar, yüzde 11'i, yani 2.259 dosya işlem görmüştür. Tunceli ilinin
yükünü çeken komisyon başkanı iki vali yardımcısı, bu gidişle, on
yılda bu dosyaları ancak tamamlayabilirler. Bu da, vatandaşa yapılan
bir işkencedir. 2007 yılı içinde, yani altı ayda karara bağlanan
dosya sayısı 195, talebi kabul edilen dosya 84. Soruyorum: Bu uygulamayla
vatandaşa ikinci bir acı yaşatılmıyor mu? On yıllardır evleri yakılıp
yıkılmış, tarlası sürülmeyen, yetiştirdiği meyvesi kuruyan, hayvanı
telef olmuş 19.302 aile, zaman zaman komisyon başkanlarını ziyaret
edip, bir sonuç alınmadan, eli boş dönmektedirler. Pülümür'den Nazımiye'ye,
Ovacık'tan Hozat'a, Çemişgezek'e, ilin merkezinden Mazgirt'e, Pertek'e,
Tunceli genelinde haksızlığa uğramış benim saygıdeğer vatandaşlarımın,
kapı kapı dolaşmalarına, sürünmelerine, yapılan bu haksızlığa
artık tahammülleri kalmamıştır.
Ey Hükûmet, bu vatandaşların
sesini ne zaman duyacaksınız? Sayın Hükûmet yetkililerine sesleniyorum:
Suçu, günahı olmayan 19.302 aileye kim sahip çıkacak? Sizler iktidarsınız;
sizin göreviniz, haksızlığa uğramış bu vatan evlatlarının mağduriyetini
giderip, yaşamını sürdürmelerine imkân vermektir.
Yapılacak iş bellidir
değerli milletvekilleri: Çok acil bir şekilde, mağdur olmuş vatandaşlarımızın
zarar ziyanını tespit edip kendilerine ödemektir. Devletin koruyamadığı,
her türlü terörün gelip bulaştığı vatandaşlarımızın sadece zararını
ziyanını ödemekle yetinmeyelim; ocağı sönmüş vatandaşlarımızı,
toplumu rehabilite edelim, kucaklayalım, manevi tazminatla sahiplenelim.
Bu, sosyal hukuk devletinin gereğidir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; vatandaş yıllardır hep bekleyiş içindedir. Tespit
komisyonları gelecek, yakılan yıkılan evleri yerinde tespit edip
kayda geçecek, yıllarını verip de meyve çağına getirdiği bağının,
bahçesinin susuzluktan, bakımsızlıktan dolayı uğradığı zarar ziyan
ödenecek diye bekleyiş içinde olan vatandaş. Bu öyle bir bekleyiş
ki, başak, bereket veren tarlasının çorak bir hâle dönüşmesinden dolayı,
tarlasının tekrar verimli olması için destek verilecek umuduyla
bekleyen, bekleyiş içinde olan vatandaş.
Ya yapılan tespitler?
Vatandaşın uğradığı zarar ziyanı karşılamayan, adaletsiz, hakkaniyete
dayanmayan rakamlarla vatandaşla alay eder anlamda bu gülünç miktarlar
mağdurların imzalarına mecbur bırakılıyor. Tespit edilen zarar
ziyanın ödenmesi de bir başka bahara kalıyor. Bu çıkmaz baharın ne
zaman geleceği de bir türlü bilinmiyor.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; nedir bu vatandaşın suçu? Anayasa'sında sosyal
hukuk devleti ifadesi olan bir ülke gösterin ki, suçsuz vatandaşın
Hükûmetinden böylesine çektiğini. Evet, nedir vatandaşın iktidardan
çektiği?
Soruyorum: Acılar yaşayan
vatandaş vergisini ödememiş mi? Hayır, vergi borcu yoktur, zamanında
ödemiş. Askerlikten kaçmış mı vatandaş? Asla, üstelik gururla delikanlısını
davul zurnayla askere yollamış ve bu ülke emperyalistlerin işgaline
uğrarken, bugün mağdur olan ailelerin babaları, dedeleri, ataları
işgalcilere karşı destanlaşan bir şahlanışla karşı koyarak, savaşarak
ülkesini kurtarmıştır. Beş gün evvel büyük bir heyecanla kutladığımız
19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı'nın kahramanıdır bu halk. İşgalcilere
karşı, bu vatan için şehit düşen babasının, dedesinin evlatları,
bugün bu duruma düşmemeliydi.
Ülkeyi yönetenlerin
beceriksiz, duyarsız yönetimleri nedeniyle, malı mülkü, köyleri
yok olmuş, can vermiş bu insanların dünyaları bugün yıkılmamalıydı.
İşgalci güçlerin topuyla, tüfeğiyle başaramadığını… Ülkeyi yöneten
iktidarların duyarsızlığıyla, insanlarımıza, malıyla mülküyle,
canıyla ödediği böyle bir acı yaşatılmamalıydı.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bu yapılan ayıptır, günahtır, adaletsizliktir,
suçtur.
Vatandaşımızı süründürmeyelim,
bu eziyetlere artık bir son verelim. Gece gündüz aklından çıkmayan
bu çileden insanlarımızı kurtaralım. İlgili Bakanlık bu işe el
atarsa vatandaşımızın çilesi de biter.
Yapılacakları burada
sıralarsak:
Eğitimli komisyonları
artıralım. Böylece, yılları bulacak dosya incelemeleri kısa zamanda
tamamlanmış olur.
Bürokratik engellerden
vatandaşı kurtarmak için, yönetmeliklerle komisyonların önünü
açalım.
Yapılamayan kadastroyla,
verilemeyen tapu belgeleriyle, faturalarıyla vatandaşı oyalatmayalım.
İnsanımıza güvenelim.
Bu ülke için canını vermekten çekinmeyen vatandaşımızın beyanını
esas alarak, şahitliğine güvenerek, bürokrasiyi aradan kaldıralım.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN GÜYÜLDAR (Devamla)
- Sayın Başkan…
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Güyüldar, konuşmanızı tamamlayınız efendim.
HASAN GÜYÜLDAR (Devamla)
- Komisyonların tespit ettiği zarar ziyan miktarı son derece eksik
ve gülünç rakamlardır; vatandaş şikâyetçidir, almaya mecbur bırakılmaktadır.
Bakanlık olarak bu hususta, tespit komisyonlarının hesaplarını
kolaylaştırıp, komisyona risk getirtmeden vatandaşın gerçek manada
zarar ziyanı hesaplanıp, bekletilmeden ödenmelidir.
Bir sosyal hukuk devleti
olan ülkemiz, elbette, mağdur olan vatandaşımıza sahip çıkıp, manevi
tazminat ödemelidir. Ülkemiz açısından, devlet-vatandaş dayanışması
açısından bu gereklidir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Van Milletvekili Sayın Mehmet Kartal ve Şırnak
Milletvekili Sayın Abdullah Veli Seyda'nın yapmış olduğu bu çalışmalarından
dolayı kendilerine teşekkür ediyoruz.
Bu değişikliğe, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu olarak "evet" diyor, ülkemiz insanının
bir daha böylesi faciaları yaşamaması dileğiyle, sizleri saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
AK Parti Grubu adına
Diyarbakır Milletvekili Cavit Torun.
Sayın Torun, buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
terörden zarar görenlerin zararlarının karşılanması amacıyla çıkarılmış
olan yasalardaki süreyi uzatan 1417 sıra sayılı Kanun Teklifi'ni
görüşmeye başlamış bulunmaktayız. Yasanın 2'nci maddesi üzerinde
grubum adına söz aldım. Bu vesileyle, hepinizi sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum.
Sevgili arkadaşlar,
sözlerime başlarken iki gün önce Ankara Ulus Anafartalar Çarşısı'nda
meydana gelen meşum terör eylemini şiddetle ve nefretle kınıyorum.
Ölenlere Allah'tan rahmet, geride bıraktıklarına başsağlığı, yaralılara
acil şifalar diliyorum. Biraz önce, Şırnak'ta mayına basmak suretiyle,
5 erimizin şehit olduğunu, bir kısmının yaralanmış olduğunu öğrenmiş
olduk. Ben, ölenlere yine Allah'tan rahmet diliyorum, ulusumuzun başı
sağ olsun.
Hiç kimsenin şüphesi
olmasın ki, ülkemiz, uluslararası bir terör dalgasıyla karşı karşıyadır.
Uluslararası kurum ve kuruluşlar, yerli işbirlikçileri kullanmak
suretiyle demokrasimize zarar vermenin ve dünya uluslar liginde
ülkemizi yeniden küme düşürmenin sevdasına düşmüşlerdir.
Kıymetli arkadaşlar,
1970'li yılların sonlarına doğru bireysel anlamda uç veren terör eylemleri,
1983 sonrası giderek hız kazandı. 1993 ve sonrası yıllarda terör ülkemizin
özellikle doğu ve güneydoğu illerinde hepimizi dehşete düşüren
boyutlara ulaştı. İşin bir anlamda içerisinde bulunan insanlardan
birisi olarak acı, hüzün, ıstırap dolu yılları iliklerimize kadar
yaşadık. Binlerce şehit verdik.
Kıymetli arkadaşlar,
terör eylemleri 1990'lı yıllardaki hızlı çıkışının şu anda minimal
noktasına gerilemiş olsa da, bir anlamda, hâlâ varlığını devam ettiriyor.
Uluslararası entelijans örgütlerinin bu konudaki rolünü biraz
sonra anlatacağım. Onların bu konuda ne kadar büyük mücadele verdiğinin
örneklerini vereceğim. Ancak, terör eylemi dediğimiz olayların
bir tahlilinin yapılması, çıkış ve gelişme trendine girmesini hazırlayan
zeminin durumunu gözlememizde büyük yarar bulunduğunu düşünüyorum.
Örgütlerin müntesipleri,
terör eylemlerini bir hak arama mücadelesinin yolu olarak gördüklerini
ifade etseler de, terör bir ruh hastalığıdır. Terör insanlık âlemine
karşı yapılmış olan en büyük cinayettir. Terör masum insanların durduk
yere canına kıymaktır. Terör bir hak arama yaftası altında insanları
yılgınlığa ve bıkkınlığa uğratarak meşum emele ulaşmanın en hain
yoludur. Bu yolun yolcuları bugüne kadar emellerine ulaşamamışlardır,
bundan sonra da ulaşmaları asla mümkün olmayacaktır.
Sevgili arkadaşlar,
hadise ve olaylara terör eylemcilerinin gözüyle bakarak bu olayı
anlayamayız ve söz konusu eylemlere karşı argümanlarımızı ortaya
koyamayız.
Yasa dışı, insanlık
dışı eylemler kimden, nasıl gelirse gelsin terördür. Diyarbakır Emniyet
Müdürlerinden merhum Ali Gaffar Okan'a karşı işlenen cinayet terördür.
Geçen yıl Diyarbakır Koşuyolu'nda bir termos içerisine konularak
11 kişinin ölümüne neden olan eylem terördür. Danıştay saldırısı
bir terördür. Hrant Dink'in öldürülmesi terördür. Malatya'da bir yayınevine
yapılan eylem terördür. Rahip Santoro'nun Trabzon'da öldürülmesi
terördür. Unutulmaya bırakılan Saunacılar, Atabaycılar birer terördür…
Kıymetli arkadaşlar,
görüldüğü üzere, terör sadece ülkemizin bazı bölgelerindeki dağlarda
değil, dış destekli yerli iş birlikçi eşkıya ülkemizin dört bir yanında
terör estirmektedir. Olaylara bu açıdan bakıldığında, ülkemiz,
açık ve net söylüyorum, global terör saldırılarıyla karşı karşıyadır.
Hedef, hiç kimsenin şüphesi olmasın ki, demokrasimizdir.
Biz, dağdaki terörü
de, aynı silahlarla, sağdan, soldan insanların öldürülmesini örgütleyen
karanlık güç terörünü de, emin ellerde güya bir yeni vatan yaratma
sevdasıyla yola çıkılarak kardeş kanını helal gören organize terörü
de kınıyoruz. Terör, bu duygu ve düşünceyle hareket edenlerin organize
oldukları, eyleme adım atarken daha işin başında ölümü göze aldıkları
ve bu itibarla her bir hareket sonrasında çok büyük seslerin çıktığı,
acıların, ıstırapların inanılmaz boyutlara ulaştığı, telafisi
imkânsız zararların meydana geldiği dünya insanlık âleminin en büyük
belasıdır. Biz bu bela ve musibete, maalesef, maruz kalan ülkelerden
birisi olduk. Ama, hiç kimsenin kuşkusu olmasın ki, biz bu belanın
üstesinden birlik beraberlikle geleceğiz.
Ulus Anafartalar cinayeti
sonrasında iktidar ve muhalefet birlikteliğinin en güzel örneği
verildi. Hiç kimse diğerini suçlamadı, el birliğiyle bu belanın
üzerinden gelineceği sözü verildi. İşte, terörün panzehiri bu
ilaç. En küçük hastalıkta bile hemen çare bulmak amacıyla doktora
koşturan bizler, bu toplumsal musibeti uzaklaştırmak için daha çok
çaba göstermek, daha çok çareler üretmek, işin sosyolojik ve psikolojik
etmenleri üzerinde durmak, bu alanda yeni tezler geliştirmek, ulusça,
yeni geliştirdiğimiz yeni argümanları ortaya koymak, bilim adamlarımız
vasıtasıyla araştırmalar yapmak, bu kişilerin yaptığı araştırmalar
sonucunda ortaya çıkan sonuçları tarafsız ve yansız bir şekilde
ortaya koymak ve sonuçlarına intizar etmek zorundayız.
AK Parti İktidarına
kadar, ülkemizde, hadisenin sadece terör boyutu üzerinde duruldu,
silaha karşı silahla mücadele konsepti geliştirildi ve bu alanda
bazı başarılar elde edildi. Ben, bu başarıları çok önemsiyorum. Ancak
görüyoruz ki, terörün kökünün kazınması için daha çok çabaya ihtiyacımız
var. Allah'a şükürler olsun, bu ülkeyi yönetenler, artık "Kimse
bana şunlar adam öldüremez." demiyor, eylemlere taraf olmuyor.
Kıymetli arkadaşlar,
ordumuzun büyük başarıları sonrasında, örgütün birkaç kez ateşkes
ilan edip geri çekilme sinyalleri verdiği sırada, askerî yetkililer
"Bundan sonrası siyasilere düşüyor, sorunun temellerine inerek
çözüm üretmek, onların sorumluluğunda." demişler. Ancak, 58 ve
59'uncu Hükûmetlere kadar bu alanda atılmış doğru dürüst bir adım görmemiz
mümkün olmamıştır.
AK Parti İktidarları,
terörü, güya bir hak arama konsepti olarak görenlerin bu istek ve temayülleri
üzerinde durmuş, insan hak ve hürriyetleri konusunda bu Parlamentodan
bazı yasa tasarılarını geçirmiştir. Parlamentonun çıkardığı kanunlara,
memnuniyetle belirtmeliyim ki, muhalefet partilerimiz de destek
olmuştur. Çıkarılan bu kanunlarla, Türkçeden başka dillerde konuşanların
konuşma hakkı, kurs açma hakkı, bu lisanları basın ve yayın hayatında
serbestçe kullanabilme hakkı, radyo ve televizyonlarda yayın hakkı,
hak ihlallerinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine ve Avrupa Konseyine
müracaat hakkı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ve Avrupa Konseyinin
verdiği kararların Anayasa ve kanunların üzerinde olduğunun kabulü
hakkı, insanların çocuklarına istedikleri ismi verme hakkı, köy
ve kasabaların isimlerinin değiştirilmesine son verilmesi, Antalya
ilimizde Demre beldemizin değiştirilen isminin çıkardığımız yasayla
yeniden verilmesi, işkenceye sıfır tolerans tanınması ve bu eylem
faillerinin verdikleri zarardan şahsen sorumlu olmalarının yanında,
ceza hukuku açısından yapılan eylemin zaman aşımına uğramaması
kuralları bu dönemde getirildi. Atılan bu adımların, daha önceki
olaylara ve gelişmelere bakıldığında çok büyük olduğunu ve devrim
niteliğinde bulunduğunu Türk ve dünya kamuoyu kabul ediyor. Kimi
eksikliklerin giderilmesi için zamana ihtiyaç bulunduğundan şüphe
yok. Ama, takdir edersiniz ki, devler cesametindeki lokmaları bir
anda kimsenin yutması mümkün değildir.
Bu yapılan değişikliklerin
mana ve muhtevasına uygun olarak çok değil, bundan on sene kadar önce
eylem ve beyanda bulunanlar on beş sene ceza alıyorlardı. Bu bağlamda
olaya bakıldığında, AK Parti İktidarları, hak ve hürriyetler konusunda
dünya çapında hamleler yaptı ve adımlar attı. 58 ve 59'uncu Hükûmetler
bu konudaki samimiyet testini başarı ile neticelendirmiştir. Bu
açıdan, doğu ve güneydoğu insanının gerçekten umudu olmuştur. Gerisinin
gelmesi için, yani, fikri hür, inancı hür, düşüncesi hür, vicdanı hür
insanlar toplumunun oluşturulabilmesi zeminin stabil olmasına
bağlıdır.
Hâl böyle iken terör
neden devam ediyor? Vatan evlatları neden hâlâ can veriyor? Görünen
o ki, kan emici vampirler ülkemiz insanlarının huzur ve refahını
istemiyor. Türkiye'nin büyümesine, gelişmesine gönülleri razı
olmuyor.
Bir zamanlar Yunanistan'da
bulunan Lavrion Kampının hangi amaçla kurulduğunu hiçbirimizin
unutması mümkün değildir.
Şimdi Güney Kıbrıs
Rum kesiminin örgüte parasal destek sağladığını ve bankacılık
hizmetlerinin bu kesim eliyle yürütüldüğünü bilmeyenimiz yoktur.
Kuzey Irak'ta dinî niteliği
ağır basan siyasi partiler dahi operasyon sonucu bir anda yok edilir
iken, sorunun Türkiye ile ilgili kısmında henüz bir mesafe kat edilememiştir.
İngiliz eski Başbakanlarından
Wilson'a ait olduğu söylenen bir sözden bahsedilir: "Türkiye 25
liraya çıkmamalı, 15 liraya düşmemeli. 25 liraya çıkarsa bize zarar,
15 liraya düşerse dünyaya zarar, 20 lira olarak kalmalı." İşte,
bizi, güneydoğu üzerinden hep 20 lira olarak tutmanın mücadelesi
veriliyor. Kimi entelijans örgütlerinin bu acımasız, bu ahlak dışı
niyet ve düşüncelerinden neşet eden eylemler, vatan evlatlarının
kanları üzerinden yürütülüyor.
Yirmi beş yıldan beri
devam eden ve özellikle yabancı entelijans örgütlerinin örgülediği
ahlak dışı eylem ve olayları akim bırakmak için, güvenlik güçlerimizce
büyük mücadele yapıldı ve yapılıyor. Ancak, hepimiz gayet iyi biliyoruz
ki -bunu güvenlik güçlerimiz de ifade ediyor- silahlı mücadele
işin sadece bir boyutudur. Mühim olan bundan sonraki kısımdır ki, o
da biz siyasilere düşüyor.
İktidarımız döneminde
haklar ve hürriyetler bakımından çıkarılan yasalar çok ciddi adımlar
olarak görüldü. Sorunun temeline neşter vuran bu adımlar doğu ve güneydoğu
insanında büyük memnuniyet yaratmıştır. AK Partinin her iki bölgenin
en güçlü partisi olması, halktaki memnuniyeti ifade etmek bakımından
çok önemlidir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Torun, konuşmanızı tamamlayınız.
CAVİT TORUN (Devamla)
- Karşılıklı sevgi üzerine örgülenen siyaset anlayışının yaratacağı
yeni eserler ülke birlik ve bütünlüğünün ana temelini oluşturacaktır.
İşte, Ilısu Barajı böyle bir şeydir. Projesi bitmek üzere olan Silvan
Barajı böyle bir şeydir. Diyarbakır üzerinden Kafkas dünyasına uzanacak
olan otoyollar böyle bir şeydir.
Şu anda ülkenin tamamında
yürütülen restorasyondan -yani yeniden yapılanmadan- doğu ve güneydoğu
bölgelerimiz de nasibini alıyor. Şu son üç yıl içerisinde Diyarbakır'a
KÖYDES programı çerçevesinde 150 trilyondan fazla para girdi. Seksen
yılda yapılan 6 bin dersliğe son üç yılda 3.500 yeni derslik ilave
edildi. Birçok yeni hastanemiz yapıldı ve hizmete açıldı. Duble yollar
bizde de yapılıyor. Ama, yılların, belki de yüzyılların ihmalini
kısa sürede gidermek ve batıda olanı doğuda da bir anda görmek mümkün
olmuyor. O bakımdan, bölgelerimizin daha çok desteğe, daha çok yatırıma
ihtiyacı var.
Bölgemizi kurtaracak
olan, bölge ülkeleri Ermenistan, Gürcistan, Azerbaycan, Türkmenistan,
Tacikistan, İran, Irak, Suriye ile ticaret yapmaktır.
Sevgili arkadaşlar,
bölgenin ekonomik olarak kurtuluşu, başta İran olmak üzere, tüm Kafkas
dünyasını bölgemiz üzerinden Akdeniz'e açmaya çalışmak ve bunu başarmaktır.
Kuzey ve doğu komşularımızın dünya ile olan ticaretini Diyarbakır
üzerinden Mersin Limanı vasıtasıyla gerçekleştirebiliriz. Bunun
için, bölgedeki yolların uluslararası standarda kavuşturulması
tüm Türk hükûmetlerinin en büyük görevleri arasında mütalaa edilmelidir.
Kıymetli arkadaşlar,
Hükûmetimiz döneminde terörden zarar görenlerin zararlarını karşılamak
amacıyla birçok kanun çıkarıldı. Şimdi, bu kanun ile süreleri uzatıyor
ve sorunun bir an önce çözülmesi için gayret gösteriyoruz.
Bakınız, biraz önce
birtakım muhalefet partisinden arkadaşlarımız bölgelerine gelen
bu konudaki yatırımın hemen hiç mesabesinde olduğunu ifade ettiler.
Bu, doğru değil. Dönemimizde, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ne
tam 268 trilyon bu bağlamda para gelmiştir. İlimiz Diyarbakır'a gelen
para miktarı 92 trilyondur, 77 trilyonun gönderilmesi bekleniyor.
Bu oranda büyük ödemeleri yaptığı için Hükûmetimize çok teşekkür ediyorum.
Diyarbakır halkı, güneydoğu halkı, doğu halkı bu yapılanları asla
unutmayacaktır.
Bu arada halkımıza
da seslenmek istiyorum: Lütfen, çocuklarınıza sahip çıkın. Onların
dağa çıkmasına fırsat vermeyin. Onların kanları üzerinden çok değişik
hesap yapan uluslararası kuruluşların oyununu bozun. Bugüne kadar
terörün hallettiği hiçbir sorun yoktur. Hepimizin gördüğü üzere,
bugüne kadar atılan bu adımlardan elde edilen sonuçlar, evlatlarımızın
cansız bedenleridir.
Büyük devletimiz kendisine
kurulan tuzağın farkındadır. Bu fırtınaya karşı ayakta durabilmesi
için birlik ve beraberliğe ihtiyaç var. Demokrasinin erdemine
inanmaya, bağnazlıktan uzaklaşmaya, milletin değerleriyle barışmaya,
hoşgörüye, sevgiye, merhamete, bizi dört bir yandan kuşatma altına
alan düşmanımızı tanımaya ihtiyacımız var.
Çok kıymetli arkadaşlar,
iki gün önce Ulus Anafartalar Çarşısı'nda bir patlama meydana geldi.
Ben, bu olayın bir terör eylemi olduğunu biliyorum, hepimiz de bu
konuda hemfikiriz diye düşünüyorum.
Burada, Anafartalar
Çarşısı'nın bir görevlisi "Acaba, Hükûmetimiz bu konuda bize
destek olacak mı? Acaba, bu konuda bizim zararlarımızı giderecek
mi?" diye birtakım serzenişlerde bulundu.
Hiç şüpheleri olmasın
ki, kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca, Hükûmetimiz, bu terör eylemine
maruz kalan kardeşlerimizin zararlarının tamamını giderecektir.
Bu konuda onların mahkeme kapılarına gitmesine fırsat vermeyecektir
diyorum.
Hepinize sevgi ve
saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına, Kastamonu
Milletvekili Musa Sıvacıoğlu.
Buyurun Sayın Sıvacıoğlu.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
MUSA SIVACIOĞLU
(Kastamonu) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi üzerinde söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Evet, bu kanun teklifinin
görüşüldüğü şu sıralarda da, maalesef, Şırnak'tan gelen bir haberle
de ulus olarak tekrar sarsılmış vaziyetteyiz. Alınan yeni bilgilere
göre, 9 erimiz maalesef şehit olmuş, 9 veya 10 tane de yaralımız bulunmaktadır.
Ben, yüce ulusumuzun başı sağ olsun diyorum. Türk Silahlı Kuvvetlerimizin
başı sağ olsun diyorum. Arkadaşım işaret ediyor 5 şehit diye; evet,
5 şehidimiz ve 9-10 tane de maalesef yaralımız mevcuttur.
İki gün önce de yaşadığımız,
Ulus'ta meydana gelen Anafartalar Çarşısı'ndaki, yine bir terör olayına
kurban giden 6 tane, maalesef kurban verdiğimiz insanımız ve o kadar
yaralı, yüzlerce de yaralı insanımız, yine yeni bir terör dalgasıyla
maalesef karşı karşıya kalıyor.
Tabii, terör nedir?
Terörle mücadelenin yöntemleri nedir? Terörün amacı nedir? Nasıl
önlenebilir? Bütün ülkelerin ve bütün dünyanın, aşağı yukarı, ekonominin
globalleşmesi, şirketlerin uluslararası sınır tanımaması gibi,
âdeta, terör de sınır tanımaz bir hâl aldı.
Ülkemiz, uzun zamanlardan
beri terörle mücadeleden başka şeyleri âdeta yapamaz da bir vaziyete
geliyor. Âdeta, tsunami etkisini yapan bu terör belası ülkemizde
âdeta yeniden hortladı. İki gün arayla onlarca şehidimizi, maalesef
toprağa veriyoruz. Analarımız gözü yaşlı, babalarımız gözü yaşlı.
Gittiği askerlik görevinden sağ salim ülkesine, memleketine dönmesi
beklenirken, acı bir haberle maalesef karşı karşıya kalıyoruz.
Evet, ülkemiz bunları
uzun zamandan beri de yaşıyor.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- İktidarda kim var Sayın Sıvacıoğlu? İktidarda kim var? Nasıl çözeceksiniz?
MUSA SIVACIOĞLU (Devamla)
- Evet, iktidarın görevi, devletlerin görevi, elbette ki, vatandaşların
emniyetini, güvenliğini sağlamak, devletlerin ve hükûmetlerin birinci
görevi de elbette ki, asayişi, emniyeti sağlamaktır. İktidar olarak,
tabii, bundan da geri kaldığımız da yoktur. Etkin mücadele yöntemleri
neyse, şu andaki iktidar da, o etkin mücadelesini vermektedir. Ama,
bilindiği gibi, terörün gecesi yoktur, terörün gündüzü yoktur, saati
yoktur, dakikası yoktur; hangi anda, nerede, ne şekilde de olacağını
kestirmeniz de mümkün değildir. Çünkü, terör, endirekt, amacına
ulaşmak için değişik yöntemler kullanır, akla gelmeyecek her çeşit
yöntemleri kullanabilir. Ama, maalesef, karşılaştığımızda bugün,
Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı akıl almaz… Can alabilen bir insanı,
nasıl, düşünebiliyor muyuz? Masum insanlar… Ulus Anafartalar Çarşısı'na,
gelmiş oraya, bombasını koymuş. Kimleri öldürecek, hangi masum çocuklar
onun kurbanı olacak, hangi esnafımız, geçim gailesi altında olan o
insanımız, kim gidecek, bunun kurbanı olacak, belli değil. İşte, terör
budur. Devletlerin de, hükûmetlerin de en çok başını ağrıtan konu elbette
ki budur.
Evet, bu teklifle getirilmek
istenen, gayet uygun bir düşüncedir.
Biz bunu tabii ki destekliyoruz. Özellikle de sürelerin tamamlanmamış
olması hâlinde, Bakanlar Kuruluna her defasında bir yıl gibi bir süre
verilmesi de isabetli olmuştur. Hiç olmazsa, bu, yeni yeni kanun
teklifleriyle veyahut da tasarılarıyla uğraşma yerine, Bakanlar
Kurulunun bu konuda yetkili kılınması da isabetli olmuştur diyorum.
Ben, teröre kurban giden
tüm şehitlerimize rahmet diliyorum; geride kalan kederli ailelerine,
Türk Silahlı Kuvvetlerimize, ulusumuza başsağlığı diliyorum. Allah'tan
temennim, bu kabil terör olaylarıyla inşallah bir daha karşılaşmayız
diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına İstanbul
Milletvekili Nevzat Yalçıntaş.
Buyurun Sayın Yalçıntaş.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
NEVZAT YALÇINTAŞ (İstanbul)
- Değerli Başkan, çok kıymetli meslektaşlarım, milletvekillerimiz;
bu madde yürürlükle ilgili. Bu mücadelenin bir safhasını gösteriyor.
Peki, bu iş iyi yürütüldü mü Türkiye'de, bunun da hattı zatında bir
muhasebesini yapmak lazım. Bunun muhasebesini yapacak fırsat bu
Mecliste pek ele geçmedi, ama, birkaç dakika da olsa ve Sayın Başkanın
da biraz müsamahasına sığınarak küçük bir bilanço arz edeyim. Yürürlük
nasıl olmak lazım gelir, ona göre düşünelim.
Biz bu sosyal ve kanlı
derdin içine, ideolojik, düşeli bir yirmi beş sene oluyor. Yirmi beş
senedir bu işi tam halledemedik. Kökü biraz daha eskiye gidiyor.
1960, 27 Mayıs kargaşasından sonra -buna ne ihtilal denir ne başka
bir şey denir- kendi Genelkurmay Başkanını, kendi üstünü tevkif
eden, sonra birbirini yiyen, sonra adam asan… Allah'tan ki bayram olmaktan
çıkardı Kenan Evren ve arkadaşları, Allah onlardan razı olsun. Bir
de bunu bayram yapıyorduk; insan asma! Buradan gelen bir sosyal, ideolojik
zemin üzerinde çatışmalar Türkiye'de ortaya çıktı. Bu, birinci olarak
sağ-sol çatışması şeklinde tezahür etti Türkiye'de; güya kendini
sağ zannedenler ve güya kendini sol zannedenler. Bu işlere ilmî yönden,
bilirkişi olarak üniversitelerde methaldar olmuş bir arkadaşınız
olarak konuşuyorum, mahkemeler bizlere havale ederlerdi, bu yakalananları
edenleri, biz de bunlara bilirkişi raporları hazırlardık. Kendini
sol zannediyor, hiçbir şeyden haberi yok. Kendini sağ zannediyor,
hiçbir şeyden haberi yok. Bir sağ-sol çatışması içinde, neticede,
60'ın getirdiği destabilizasyon üzerine Türkiye 5 bin evladını
kaybetti. Biliyorsunuz, hepimiz bunları yaşadık.
İkinci dalga, Türkiye
destabilize olup zaaf eserleri göstermeye başlayınca, sarsılmaya
başlayınca, kara terör, ASALA terörü başladı. 30 küsur en kıymetli
diplomatlarımızı kaybettik. İşte, Ankara'da Asri Mezarlık onlara
ayrılmış -bir cennet bahçesidir inşallah- kabirlerle dolu. ASALA
bitirilirken nasıl bitirildi? Unutmayalım, biz bitirmedik. Ne zaman
ki bu işi besleyenlerin kendi topraklarına intikal etti, Orly Havaalanı'nda
-bir de yerlerinde- kendilerine zarar vermeye başladı ve diğer yerlere
sıçrama istidadı gösterdi, dediler "Kâfi" ve ASALA bitti.
84 yılında o biterken Eruh baskını… Bu da, üçüncü bir terör dalgası Türkiye'yi… Bunun da tahliline
girecek durumumuz yoktu. 30 binden fazla insan kaybettik. Nihayet,
dördüncü dalgayla uğraşıyoruz. O da, Irak'ın işgali. Irak'ın bir
"safe haven" dedikleri Frenklerin, bir sığınma, melcegâh… Rahat rahat git, rahat
rahat hazırlan; vur, bas, kaç, öldür, şeyi…
1 Mart tezkeresi, o
tezkerenin ele alınış tarzı ve kararların prensipte doğru da olsa,
detayında ihmal edilen… Prensibin neresi doğru? Asırlarca kendi
toprağımız, kendi insanımız olmuş olan bir ülkenin, komşu ülkenin
üzerine bir saldırıya kendi topraklarımızı açmamamız yerinde
bir şey. Tarihe bir kara leke geçerdi. Düne kadar idare ettiğimiz,
İstanbul'dan vali gönderdiğimiz yerlere, gelin, buraları işgal
edin ve her türlü zulmü yapın… (CHP sıralarından alkışlar) Bu, reddedildi, ama,
devlet idaresi bununla biter mi? Herhâlde bunun başka detayları olmak
lazım gelirdi. Bunun başka detayları da çok açık görünüyordu. Kuzeyi
garanti altına… Bir sulh, bir hukukun geçerli olacağı bir bölge hâline
getirmede aktif bir siyaset. Hayır, bununla kaldık. Bununla kalınca
5 bin ile 7 bin kişilik bir PKK gücü beslenerek -nerelerden beslendiğini
anlatmaya lüzum var mı- yerleşti. Şimdi o safhadayız. Vur-kaç yapıyor,
mayın döşüyor.
Şimdi, yürürlük maddesi,
bunu müzakere… Peki ne yapacağız? Bakanlar Kuruluna bırakıyoruz.
Arkadaşlar, başka
bir background'a bakarsak, arka plana, ne yapacağımız çıkar. Biz,
tek başımıza bununla karşılaşmış bir millet değiliz. İşte, Baader-Meinhof
çetesi. Kökünü kuruttular Almanlar. Oldukça can yaktı. Kızıl Tugaylar,
İtalya'da, bitirdiler…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Yalçıntaş, konuşmanızı tamamlayınız.
NEVZAT YALÇINTAŞ (Devamla)
- Birkaç dakikada bitireceğim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun efendim.
NEVZAT YALÇINTAŞ (Devamla)
- Çok sağ olun.
Hadi onlar, diyelim
organize şehir çeteciliğiydi. Ee, İrlanda, İspanya'da Bask. Bunlar
durduruldu, biz hâlâ bu işin içindeyiz. Peki, herhâlde noksanlarımız
var. Bu noksanların bilançosunun yapılması konusunun cesaretle
konuşulması lazım. Kendimizin noksanlarını görmemiz lazım. Her
şeyde teşhis hataları yapıldı. Uzun söze gerek yoktur. Benim üniversitemde
haydut grubu işgal etmiş, biz buna diyoruz ki "Talebe hareketi,
efendim, yemekler pahalı, kitaplar pahalı." Allah'tan ki, o dönemdeki
Başbakan olan Sayın Demirel -bizim, o işgalin içindeyiz biz de, yani
odalarımız falan- çağırdı gece yarısı, sonra müsteşarla görüştük.
Bütün dokümanları -acizane bir öğretim üyesi- önlerine koydum.
Bu, ne talebe hareketidir ne yemekler pahalıdır ne kitaplar bilmem
nedir; bu, açıkça bir terör işidir ve dışarıdan kurguludur. Tedbiri
de öyle almak lazım.
İkincisi, istihbarat
noksanlığı. Bunu da kabul ederim. İstihbarat olduğu zaman görüyorsunuz
işte, Adana'da yakalanıyor, şeyde yakalanıyor. Anafartalar'da facia.
Allah rahmet eylesin. Benim çocukluğumun, delikanlılığımın geçtiği
yerler oralar, karış karış bildiğim yerler, evimiz Hacı Bayram Camisi'nin
orada. Hatırımıza, hayalimize gelmezdi ki o çağda, on beş yirmi sene
sonra burada bu işler olacak. Demek ki istihbarat noksanlığı var.
Yürürlük yapacak. Bakanlar Kurulu heyet kursun, bunları araştırsın.
Nihayet iyi planlanmış operasyonlar yapılmamıştır.
Dış destekler: Dış destek
çok açıktır bu teröre. Bu mayınları nereden satın alıyorlar? Bu paraları
nereden buluyorlar. (CHP sıralarından alkışlar) Bunları gitmezsek,
uğraşmazsak, bu işi bu genişlikte görmezsek daha çok vatan evladı
şehit vereceğiz ve o bölgemiz hâlâ bu işten azap ve ıstırap duyacaktır.
Sonra, tabiatıyla,
sebeplerini ortadan kaldırmaya kalkmak. Bu biraz uzun vadeli gibi
görünüyor, ama ne zaman, ne kadar erken başlarsanız vadeyi o kadar
güzel kullanırsınız. Oradaki sosyal yapı, fukaralık, cehalet, ıstırap,
vesaire, vesaire… Saymama lüzum
yok bu kürsüden, hepinizin benden çok iyi bildiği şey. Bu sebeplere
inmedikçe, bu sebepleri planlı şekilde ele almadıkça, daha çok bu
gibi kanunlar çıkar. Bu kanunun çıkması şüphesiz lazım. Mağdurların
sayısı çoğaldı ve çoğalıyor. Ne yapsın? Gelip, bütün yiyeceği elinden
alındıktan sonra, evi köyü yakıldıktan sonra ve daha başka sebeplerle…
Öyleyse, yürürlük
maddesinde belki söylenecek şey şudur: Bu meseleyi soğukkanlı olarak,
sadece askerlerimiz, güvenlik kuvvetlerimiz değil, sosyologlarımız,
iktisatçılarımız, antropologlarımız, siyaset bilimcilerimiz
oturup, Batı'da bunu nasıl yapmışlardır? Böyle yaptılar, bulunduk
ettik. Bu toplantılara -âcizane söyleyeyim- Türkiye'den beni çağırmışlardı,
katıldım Batı'daki toplantılara. Bu haydut çeteleriyle nasıl meşgul
oldu Batı, nasıl kaldırdı? Bütün bunları soğukkanlı bir şekilde koyup,
planlayıp icraata girişmek lazımdır.
Müttefiklerimizin
tutumu… Ne bekliyoruz? Hâlâ, biz, Amerikalı koordinatör, bizden koordinatör…
Vakit öldürmek… Tabii, onlar olmasın demiyorum, yanlış anlaşılmasın,
ama, niyetleri bellidir, niyetleri 19'uncu asırdan beri bellidir
Batı'nın. Batı, bütün bu niyetleri bir anda terk edecek değildir,
terk etmiyor. Bununla, biz, Amerika Birleşik Devletleri'yle kötü kişi
olalım, kötü devlet olalım demiyoruz.
Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum verdiğiniz bu zamana. Bu beliyeden -eski tabirle- bu beladan
kati bir şekilde Türkiye Cumhuriyeti kurtulmalıdır. Şurada 16 tane
avize var, 16 tane Türk devleti, Cumhurbaşkanımızın Forsundaki şeyler.
Bunlar, tarihe karışmış Türk devletleri, şanlı ve şerefli. Bizi, bugün,
T.C. olarak sarsan en büyük bela bu olmuştur. Rahmetli Atatürk zamanında
bunlar önlenmiştir. Usuller, facialar, onlar ayrı konuşulur, ama,
önlenmiştir. Oradaki insanlarımız rahatlıkla köylerinde dağlarına
gidebilmişlerdir, sulh içinde yaşamışlardır, ama, 84'ten bu yana,
biz, bir şeylerin cahili olduk, bir şeylerin güçlü müdafisi olmaktan
vazgeçtik; beyanlarla, lanetlemelerle, dualarla işi halledeceğimizi zannediyoruz ve ıstırap devam eder.
Ben, Sayın Başkan, bu
yürürlük maddesinde sadece yürürlüğün
bundan sonra ne olabileceğini kısaca, bildiğim kadarıyla
arz etmeye çalıştım. Belki, gelecek hükûmet bunları okur da ve bazı
işlerin yapılması, sadece mağdurlar doğunca onlara mağduriyeti
giderici şeyler… Sosyal, lazım. Bütün mesele, modern devlet, mağdurlarını
çoğaltmayan, mağdur yaptırtmayan devlettir.
Teşekkür ediyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tunceli Milletvekili Sinan
Yerlikaya.
Sayın Yerlikaya, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA VAHDET
SİNAN YERLİKAYA (Tunceli) - Çok Değerli Başkan, değerli arkadaşlarım;
yüce heyetinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. Hakikaten, Sayın
Hocamız Yalçıntaş'ın az önce yaptığı konuşmayı Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak alkışladık, kendisine çok teşekkür ediyorum. Çok önemli
söylemlerde bulundular. Bizim için bunlar çok değerli.
Değerli arkadaşlar,
ben de ilgili yasaya grubum adına değinmeden önce, geçen gün Anafartalar
Çarşısı'nda vuku bulan terörden dolayı hayatını kaybeden vatandaşlarımıza,
bugün yine Şırnak'ta şehit olan askerlerimize Allah'tan rahmet diliyorum,
yakınlarına başsağlığı diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Değerli arkadaşlar, hakikaten, gün geçtikçe içimiz yanıyor, kalbimiz
yanıyor.
Değerli arkadaşlar,
yine, geçen gün, Darıkent beldemizin Belediye Başkanı ani kalp krizinden
öldü Yaşar Çakmak Bey. Bu nedenle, Darıkentlilere, Tuncelililere
ve AKP Grubuna başsağlığı diliyorum. Çalışkan bir arkadaşımızdı.
Allah rahmet eylesin.
Değerli arkadaşlar,
bugün, hakikaten üzerinde birçok kez konuştuğumuz bir yasayı yine
görüşüyoruz. Önemli. Bütün vatandaşlar da bugün şu anda doğu ve güneydoğudaki
vatandaşlarımızın gözü kulağı burada. Acaba ne olacak bu zarar ziyanlar?
Değerli arkadaşlarım,
bu zarar ziyan olayına geçmeden önce de Tunceli'ye tayin edilen Sayın
Valimize, Mustafa Bey'e başarılar diliyorum; inşallah bu konularda
gereken mesaiyi harcayacaktır, sonuç alacaktır.
Ne yazık ki, biz bu konuda
henüz önemli bir merhale katedemedik. Yani, önümüzde bir sürü dosya
duruyor, bütün valilerde yığılmış bir sürü dosya, on binlerce, binlerce.
Ne yazık ki, bu dosyalar da çok ağır aksak yürüyor. Çok şişti. Ne hikmetse,
ne paralar ödeniyor ne dosyalar kapanıyor. Böyle bir… Vatandaş da
artık bunun bir kandırmaca mı, bir göz boyama mı olduğuna yavaş yavaş
kanaat getiriyor.
Değerli arkadaşlar,
bu Yasa çıktığı zaman hepimiz hakikaten burada, bu kürsüde, ilgili
arkadaşlarımızla, bakanla gece üçe kadar çok güzel şeyler söyledik,
çünkü, bu Yasa aynı zamanda, demin Nevzat Hocamızın da dediği gibi,
alınması gerekli tedbirler içinde görülen bir yasa, çünkü, bir dönem
orada, hâlâ devam eden bu terörde mağdur olan vatandaşlarımız vardı,
mağdur olan büyük bir kitle vardı, gerek terörden gerek terörle mücadeleden
doğan zararlar vardı. Bu zararlar ne oluyordu? İç hukuk yolları tükenmişti,
vatandaş dışarıda mahkemelere dava ediyordu, Türkiye'yi oraya
şikâyet ediyordu. Onların da telkiniyle, bizlerin de bu konuda gayretleriyle
bu Yasa'nın çıkarılması iyi oldu, ama, ne yazık ki, bugüne kadar bu
Yasa istenen amaca hizmet etmedi değerli arkadaşlar.
Yani, soruyoruz sayın
valilerimize, örneğin Tunceli'de ne kadar müracaat var? 18 bin.
Kaç dosyayı karara çıkardınız? 4 bin. Kaçı kabul edilmiş? 1.500. Kaçı
reddolunmuş? 2.500.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
Yasa hem ağır aksak yürüyor hem de amacına hizmet etmiyor değerli arkadaşlar.
Öyle bir ispat yükü getirilmiş ki bu Yasa'da, örneğin bundan on bir
sene önce bir köyümüzde elektrik yoktu. O yakılan, yıkılan köyde
elektrik yoktu.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- 12 trilyon para gitti.
VAHDET SİNAN YERLİKAYA
(Devamla) - 2 trilyonla olacak iş değil bunlar Sayın Milletvekilim.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- 12 trilyon dedim.
VAHDET SİNAN YERLİKAYA
(Devamla) - Şimdi, o yakılan, yıkılan köydeki vatandaş diyor ki:
"On beş sene önce benim köyümde bu hadiseler olurken, benim evim
yakılırken elektrik yoktu. Şimdi, sen benden elektrik faturasını nereden
istiyorsun? Niye istiyorsun?" Yani, elektriğin olmadığı, elektrik
idaresinin tahsilat yapmadığı bir köyde, elektrik faturasını istemenin
amacı nedir anlayamıyorum. Yani, olmasın değerli arkadaşlar, hem
ispat yükü biraz hafifletilsin hem gerçekten de zararlar tespit
edilsin.
Şimdi, alt komisyonlar
gidiyor yörede görev yapıyor, köye gidiyorlar, adamlar bin bir müşkülatla
çalışıyor, oradaki arkadaşlar. Örneğin, bir vatandaşın 100 milyarlık
bir zarar ziyanı oluyor; mühendisi gidiyor, oradaki insanlar gidiyor.
Şimdi, bu, üst komisyona geldiği zaman bu adama ne veriliyorlar biliyor
musunuz? 10 milyar lira para veriyorlar, 15 milyar lira para veriyorlar.
Yani, o 15 milyar lira parayla, Allah aşkına, nasıl bir ev yapabilir
bu adam? Bırakın öbür tarafı, ineği gitmiş, hayvanı gitmiş, kap kacağı
gitmiş, bahçesi gitmiş, tarlası gitmiş; bunu bırakın, bu parayla
bir ev yapabilecek mi? Şimdi, eğri oturup doğru konuşalım, bu Yasa'yı
ya yürütelim ya da bu dosyayı kapatalım, vatandaşı umutlu hâlde bırakmayalım.
Şu anda, bütün insanlar bunu bekliyor. Yani, neresinden girelim?
Zarar ziyanlar hakikaten keyfine göre tespit ediliyor. Öyle bir
yer de var ki, karakol vardır diye zarar ziyan tespit edilmiyor. PKK
oraya, karakola füze atmış, karakola isabet etmemiş, gitmiş karakolun
yanındaki bir eve değmiş veya oradaki evlere değmiş. Şimdi, buradaki
zararlar tespit edilmeyecek midir? Bu, böyle olmaz, buna bir çare getirmek
lazım. Sayın Bakanımız yeni göreve başladı, ona başarılar diliyorum.
Bir yönetmelikle bu yeni baştan düzenlensin, orada komisyonların
çalışmaları seri hâle getirilsin.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, vali muavinlerinin sayılı kadrolarıyla komisyon kurarsanız,
yani, Pertek'teki, Ovacık'taki, Pülümür'deki veya Nazımiye'deki,
diğer kazalardaki zarar ziyanları bir başka ilçenin kaymakamına
tevdi ederseniz, o kaymakam orada nasıl, ne yapsın? Ben, geçen gün de
söylemiştim, her ilçede kaymakamlar komisyon başkanı yapılsın ve
o ilçenin zarar ziyanı da o kaymakamın başkanlığındaki heyetler
tarafından tespit edilsin. Bir türlü yapılmıyor, şişme devam ediyor,
ne olacak bilmiyorum. Yani, demin, Nevzat Hocamız gene, güzel bir
şey söyledi, sanıyorum siz bu işi yürütemeyeceksiniz, gelecek
hükûmet buna iyi bakacak, inşallah, bizim hükûmet geldiğinde bu zarar
ziyanları ödeyeceğiz, yani, hepsini hem de tamamıyla ödeyeceğiz.
Bakınız, bunu bir tarafa yazıyorum. Nevzat Hocamın da inşallah Allah
sözünü yerine getirir. Gelecek hükûmette, Cumhuriyet Halk Partisi
hükûmetinde bunları yerine getireceğiz, hiç bundan vatandaşın endişesi
olmasın değerli arkadaşlar.
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU
(Çorum) - Cumhuriyet Halk Partisi demedi, gelecek hükûmet dedi.
VAHDET SİNAN YERLİKAYA
(Devamla) - Şimdi, Sayın Bakanımız burada, Orman Bakanımız, teşekkür
ediyorum. Sayın Bakanım, Tunceli, tırtıl dediğimiz o ağ kurdunun
istilası altında. Bütün ormanlar, yeşil alanlar şu anda tırtılla
kaplanmış vaziyette. Hatta, ekili tarlalara doğru da şu anda gidiyor
böcekler. Zehirlenen vatandaşlar var. Sayın Bakanım, bu tırtıl belasından
Tunceli'ni kurtarın. Hem ormanlarımıza yazık olacak hem vatandaşımızın
zor bela ürettiği, ektiği tarlalara büyük zarar verecektir. Ben, burada, önemli
bir şekilde, sizden rica ediyorum. Bunu da burada belirteyim.
Tabii, değerli arkadaşlar,
söylenecek çok şey var. Tunceli hakikaten terörden çok çile çekti,
en çile çeken illerimiz içinde geliyor. Tunceli'nin ayağa kaldırılması
yalnız bu zarar ziyanlarla da olmuyor değerli arkadaşlar, bölge de
dâhil olmak kaydıyla.
Şimdi, bakınız, ben
geçen gün yine bu kürsüde söyledim. 1992 yılında, Doğru Yol ve Sosyal
Demokrat Halkçı Partinin iktidarı döneminde, koalisyonu döneminde
yirmi iki fakülte kurmuştuk. Biz de o zaman baktık ki, Tunceli'ne fakülte
kurulmuyor. Benim de verdiğim bir önergeyle, Tunceli'de bir idari ve
iktisadi bilimler fakültesi kuruldu; ayrıca da, iki yıllık olan Su
Ürünleri Meslek Yüksekokulu dört yıla, yani fakülteye dönüştürüldü.
Bu Yasa 1992 yılında çıkmış. Allah aşkına, 1992 yılında çıkan bir yasanın
şu anda emaresi yok Tunceli'nde. Ne fakülte kuruldu -yani iktisadi
bilimler fakültesi- ne de Su Ürünleri Fakültesi dört yıla çevrildi.
Bu ne oluyor, kime gideceğiz, kime ne diyeceğiz, biz de anlamıyoruz.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul)
- O zaman niye kurmadılar?
VAHDET SİNAN YERLİKAYA
(Devamla) - Hükûmete söylüyoruz "Bu YÖK'ün işi." diyor. YÖK'e
söylüyoruz "Efendim, işte, bakalım, dekan bulamıyoruz."
diyor. Ben, burada, tekrar mevcut Hükûmetimizden, Başbakanımızdan,
YÖK Başkanından, Fırat Üniversitesi Rektöründen rica ediyorum. Yani,
yörenin sosyal yönden biraz geliştirilmesi lazım, eğitim yönünden
geliştirilmesi lazım. Demin Nevzat Hocamızın dediği gibi, askerî
tedbirlerle, yalnız, önlem alınmıyor. Size açık, net bir şey söyleyeyim.
Yani, bu PKK olayını, terör olayını Amerika isterse keser, istemezse
kesmez. Bu açık ve net, Hocam da söyledi, ama, Amerika keser mi kesmez
mi buna bakmadan önce, o yöreyi sosyal yönden, iktisadi yönden geliştirmemiz
lazım, değerli arkadaşlar. Gençlerimizin tamamı işsiz. Kahvelere
gidin, doğuda, güneydoğuda, Tunceli'nde tıklım tıklım, gençler oturuyor.
Bu gençler yirmi beş yaşında, otuz yaşında, otuz beş yaşında. Yani,
inanır mısınız, bunları işsiz, atıl durumda bırakmakla nasıl tehlikelerle
karşı karşıya geldiğimizin farkında mısınız? İşte bunlar, böylece
büyük şehirlere de sirayet ediyor, buralara kadar geliyor ve Türkiye
bir terör belası içinde kıvranıp duruyor. Ekonomik tedbirler çok
önemli, sosyal tedbirler çok önemli, eğitim ve sağlık tedbirleri çok
önemli değerli arkadaşlarım. Bu açtığınız fakültelerin, üniversitelerin
bir an evvel yörede hizmete girmesi lazım, oralara mutlaka öğrenci
alınması lazım. Bakınız, geçen gün üniversite kurdunuz, birkaç tane
de doğu ve güneydoğuda oldu. Ben şimdiden söylüyorum, bunlar açılmayacak,
faaliyete geçmeyecek, böyle kâğıt üzerinde kalacak. Yani, on beş
yıldır Tunceli'deki fakülte eğer açılmamışsa, iki yıllık Su Ürünleri
Meslek Yüksekokulu dört yıla dönüştürülmemişse -yasayla çıkarıldığı
hâlde- şimdi geçen gün çıkardığınız Yasa'da acaba faaliyete geçecek
mi? Ben zannetmiyorum. Bunları derhâl geçirmemiz lazım, bunların gereğini
yapmamız lazım. Yoksa, böyle, hakikaten üzülüyoruz. Vatandaşımız
ölüyor, polisimiz, askerimiz şehit oluyor, insanlarımız yaralanıyor.
İnanınız ki, hepimizin yakınları, hepimizin insanları bunlar.
Bunlara, yalnız burada rahmet okumakla, Allah rahmet etsin demekle,
yaralılara şifa dilemekle olmuyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Yerlikaya.
VAHDET SİNAN YERLİKAYA
(Devamla) - Hiç olmazsa, o yörenin biraz geliştirilmesi gerekiyor.
Yani, bu zarar ziyana, terörden zarar görmüş vatandaşlarımızın
dosyalarına daha bir çare bulamadık. 2004'te çıkardığımız bu Kanun,
2007'de, şu anda üç yılı tamamladı, henüz bir şey yok, inanınız ki bir
şey yok. Vatandaş büyük bir umut içinde bekliyor. Olacak bir şey değil.
Değerli arkadaşlarım,
ciddi olmamız lazım. Terörle mücadele edilmesi gerekiyorsa bunda
da ciddi olmak lazım. Üniversite açıyorsanız bunda da ciddi olmamız
lazım. Çıkardığımız yasaları da yerine göre derhâl tatbik etmek konusunda
ciddi olmamız lazım. Öyle, iş olsun diye, biz daha böyle gayret edersek
-yapılacak çok şey vardır- vatandaşları oyalamaktan başka bir konu
yoktur. O nedenle, hepimizin çok ciddi olması lazım, olaylara ciddi
bakmamız lazım, vatandaşımız bizden bunu bekliyor.
Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Anavatan Partisi Grubu
adına Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan, buyurun. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
1417 sıra sayılı Van Milletvekili Mehmet Kartal ve 10 Milletvekili
ile Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda ve 9 Milletvekilinin;
Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi üzerinde Anavatan
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Düşüncelerimi yüce Meclisle
paylaşmak istiyorum ve yüce Meclise saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri,
terör nereden doğuyor? Terör birden, kendiliğinden doğmuyor. Bunun
kaynağına gitmenin yollarını aramak lazım. Yüzeysel bakarak terörü
önleyemeyiz. Her geçen gün baktığımızda, her geçen yıl arta arta geliyor.
İşte Ankara'nın göbeğinde terör var. Kimler besliyor bu terörü, kimler
kullanıyor; bu kullanılan insanların niteliği ne, özelliği ne,
ona bakmak lazım. Bir imkânı olan insan kolay kolay terörist olmaz.
Eğer bir insan hem kendi hem de başkalarına zarar veriyorsa, bunu doğuran
nedenleri ortadan kaldırmanın yollarını aramak lazım.
Milyonlarca insan bugün
tedirgin. "Acaba ben çarşıya çıktığımda bir terör olayıyla karşılaşacak
mıyım?" diye inanın çoğu artık kalabalık yerlerden kaçınıyor;
evlerimizden çıktığımızda "Aman kalabalık yerlerde dolaşmayın."
diyor, "Gezmeyin." diyorlar.
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Burada söylemeyin onu.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Bunu vatandaş söylüyor. Vatandaştan gizleyemezsiniz terörü.
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Burada söylemeyin lütfen ya!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Vatandaşa korku yaydırdınız, vatandaşı korkuttunuz, ondan sonra
da, gelip Mecliste, vatandaşın bildiğini vatandaştan gizlemeye
gerek yok.
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Meclis zabıtlarına konuşuyorsun.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Terörü ortadan kaldırmanın yollarını aramak zorundayız. Susarak
değil. Bu ülke bizim ülkemiz, bu ölen insanlar bizim insanlarımız. İşte
Başkentte 120'ye yakın insan yaralandı, 6 tane de arkadaşımızı, vatandaşımızı
kaybettik. Bunların beslenme kaynaklarını siz burada gizleyerek
kaçarsanız elbette ki terör cesaret alır, güç alır.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
- Kim gizliyor, kaçıyor?
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- İşte görüyoruz. Niye susuluyor, neden kaynakların üzerine sorumluca
gidilmesinin çaresini...
AHMET YENİ (Samsun) -
Ne kadar lüzumsuz konuşuyorsun.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Rahatsızlanmayın, rahatsızlanmayın…
Terör bu ülkenin baş
belasıdır. Yoksulluktan kaynaklanıyor, tahrikten kaynaklanıyor,
dış ve iç güçlerin tahrikinden kaynaklanıyor. Bu kaynakları görmezlikten
gelerek, yıllarca…
AHMET YENİ (Samsun) -
Tahrik ediyorsunuz, tahrik ediyorsunuz; tahrik etmeyin!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Tahrik edenler, gidip de Diyarbakır'da laf anlatan, askerin yan gelip
yattığını söyleyenlerdir. Tahrik edenler onlardır. Bırakın şunu.
BAŞKAN - Lütfen Sayın
Özcan…
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
- Ya, ne alakası var şimdi!
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
- Kimse böyle bir şey söylemiyor!
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU
(Çorum) - Hadi oradan!
AHMET IŞIK (
BAŞKAN - Lütfen Sayın Özcan…
BAŞKAN - Saygıdeğer arkadaşlarım…
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
yani biz, hiçbir zaman için terörün tırmanmasından yana
değiliz. Bu ülkede parmağına diken batan her vatandaşın
acısını hissediyorsak, bu vatandaşın acısına çare bulmanın yollarını
aramak lazım.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Teröristlere
cesaret vermek için mi konuşuyorsun burada!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Rahatsızlanmayın…
Biz, bugün terörü konuşuyoruz,
terörden mağdur olan insanları konuşuyoruz, işte dün Ulus'ta olan terörü
konuşuyoruz. Eğer biz, bu teröre karşı hep birlikte, Meclis olarak,
Hükûmet olarak, bütün vatandaş, Türkiye vatandaşı olarak tedbir almazsak,
yarın kapımızı da çalar. Bunun için yapılacak şey: Terörü ortadan
kaldırmanın nedenleri olan işsizliği önlemenin yollarını, ekonomik
olarak güçlenmenin yollarını aramak ve bölgeler arası dengesiz teşvik
ve desteklerin ortadan kaldırılmasının yollarını aramak lazım. Bunları
yapmadan "Biz, terörün önünden geliriz, terörü yeneriz."
gibi mantıklarla, kuru şeylerle önlenemiyor. Bunun çaresi işsizliği
önlemektir, çaresizliği önlemektir. Devletin daha bu işsizlere
çare bulmasının yollarını aramak lazım.
Niye rahatsızlanıyorsunuz?
Devletimiz -ki, inanıyoruz güçlü devletimiz- bunların tedbirini
en kısa zamanda alacaktır, ama sizin gibi böyle, terörü ve sokakta
olan işsizliği görmezlikten gelen anlayış, terörü önleyemez, sıkıntıyı
önleyemez. Her gittiğiniz bölgede farklı farklı şeyler söyleyerek,
işçiye karşı çıkarak, köylüye küfrederek, memuru görmezlikten,
yoksulu…
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu?
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Evet, "Al ananını git!" demenin anlamı nedir? Benim bölgemde,
benim ilimde oldu, herkes biliyor, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının
hepsi gördü.
AHMET YENİ (Samsun) -
Konuştuklarınızı kulaklarınız duymuyor.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Gördü…
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Duymuyor kulaklarınız.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Siz bunları yok sayamazsınız. Ölen, sokakta, insanları, marul toplayan
çocukları, rögardan düşen bebeleri görmezlikten gelerek, siz bu
anlayışla, bu kafayla Türkiye'yi yönetemiyorsunuz ve yönetmediğinizi
göreceksiniz, ki, 22 Temmuzda halk bunun hesabını sizden soracak. (AK
Parti sıralarından "Yuh" sesleri)
ÖNER ERGENÇ (Siirt) -
Söyleyeceğin başka bir şey yok, aynı şeyleri tekrar ediyorsun.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Sizler susmaya, sizler yuhalamaya devam edersiniz, halk bunları
görüyor; sokaktaki işsizi görüyor, terörden mağdur olan vatandaşı
görüyor ve terörle mücadele eden askerlerimizi, emniyet güçlerimizi
görüyor, sıkıntılarını görüyor, yaşıyor. Bunu görmezlikten gelerek,
yok, tozpembe diye Türkiye'yi farklı bir kulvarda göstermenin anlamı
yok, vatandaş yaşıyor.
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Biz konuşmakla değil, icraatla iş yapıyoruz.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Değerli milletvekilleri…
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Küfrü söyleyin. Bu ne demek?
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Değerli milletvekilleri, terör mağdurlarının bir an önce mağduriyetlerini
gidermenin yollarını aramak zorundayız.
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Parlamentonun bir seviyesi var.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Eğer bu konuda duyarlı olmadığımızda, her gün terörle ilgili ve
terörün peşine takılacak bir sürü insanlar göreceğiz. Bu da yanlıştır.
Bu insanlar bizim insanlarımız. Sizler burada laf atarak, terörün
üzerini örterek bu olayları çözemezsiniz. Vatandaş yaşıyor.
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Biz vatandaşa nerede küfretmişiz, onu söyle!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Sokakta kapkaççılardan, hırsızlardan, cinayetçilerden insanlar
artık canlarını koruyamaz duruma geldiler.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Anlaşılmadı.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Bu konuda da tedbir alınması gerekir diyoruz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Anlaşılmadı. Sokakta paspasçı mı dedin, ne dedin anlaşılmadı.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
karşılıklı konuşmayalım. Kürsüye çıkıp konuşun. Arkadaşlar, lütfen…
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Gaspçı, gaspçı dedik, paspasçı demedik. İyice duy. Sen gaspçıyı göremezsin,
sen hırsızı göremezsin, sen o perişanlık içerisinde olan yoksul köylüyü
göremezsin…
ALİM TUNÇ (Uşak) - Niye?
Âmâ mı o arkadaş?
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- …çiftçiyi göremezsin, emekliyi göremezsin, üniversitesini bitirip
de sokakta işsiz gezen vatandaşı göremezsiniz. Çünkü sizin görebileceğiniz,
ancak sizin yandaşlarınız, sizin bugün kadrolar peşinde koştuğunuz
yandaşlarınızdan başkasını göremezsiniz, görmüyorsunuz, çünkü
görmemekte de haklısınız. O insanları bir sefer kandırdınız, oylarını
aldınız ve bu sefer de kandıramayacaksınız.
FARUK ANBARCIOĞLU
(Bursa) - Hangi partiden aday olacaksın?
ALİM TUNÇ (Uşak) - Kim
kandırdı?
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Biz inanıyoruz ki, Türkiye, vatandaşları aldatana prim vermeyecek.
Ne zaman aldatmaya kalkarsanız, siz kendiniz aldanırsınız,
halk hiçbir zaman aldanmayacak.
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU
(Çorum) - Avucunu yala, avucunu!
ALİM TUNÇ (Uşak) - Sen,
seçenleri aldattın, seçenleri!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Biz, onurumuzla, haysiyetimizle, şerefimizle seçilen, o seçmenin
sesini buradan dile getiriyorum. Niye korkuyorsunuz? Seçmenin sorunu değil mi?
Ezilmişlik sorun değil mi? İşsizlik sorun değil mi? Köylünün mahsulünün
para etmediği sorun değil mi? Bunları dile getirmek, o seçmenin
vermiş olduğu oyun karşılığı, bak, duygularınızı Parlamentoda
paylaşıyorum demek suç mu yani? Ama size göre suçtur.
AHMET YENİ (Samsun) -
Hangi parti adına konuşuyorsun?
FARUK ANBARCIOĞLU
(Bursa) - Şimdi hangi partiden aday olacaksın?
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Ama bize verilen o oyların en güzelini temsil etmeye çalışacağız,
çünkü o oylar, bizim onurumuz, haysiyetimiz; o, emeğin haysiyetidir;
o, gururun haysiyetidir; o, bize güveni olanların haysiyetidir.
FARUK ANBARCIOĞLU
(Bursa) - Hangi güven, CHP'den geldin, Anavatan Partisine geçtin, şimdi
de Demokrat Partiden aday olacaksın!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Onun için, sizler… "Şuraya gitti, buraya gitti." değil… Sizler
de, geçmişte farklı… Ama parti içerisinde farklı düşünenler olabilir.
Bundan dolayı ayrılmasının bir şeyi yok. Ben, senin gibi düşünmek
zorunda değilim. Ama bugün, Türkiye'de, şu sorunu çözmemiz gerekir.
Türkiye'de, terörü ve Türkiye'yi sıkıntıya sokan bütün etkenleri
ortadan kaldırmanın çözümünü aramamız lazım.
FARUK ANBARCIOĞLU
(Bursa) - Hangi partiden aday olacaksın?
AHMET YENİ (Samsun) -
Yarın hangi partiye gideceksin?
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Yoksa burada laf atarak kendinizi üste çıkarmak… Parmak çoğunluğuna
dayanarak istediğimiz yasaları çıkarırız mantığı içerisinde
giderek… Bunu, halka yapmış olduğunuz en büyük kötülük olarak görüyoruz.
AHMET YENİ (
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
bizler, her zaman o halkın emrindeyiz. Onların alın
terine, onların, bu ülkenin birliğine, bütünlüğüne, kardeşliğine
karşı olan saygımız ebediyen devam edecektir. Türkiye'nin
bağımsızlığı, tam bağımsızlığı konusunda, Atatürk'ün devrimleri
ve üniter yapı konusunda hiçbir tavizimizin olmadığını her yerde
söylüyoruz, Parlamentoda da söyleyeceğiz, sokaklarda da söyleyeceğiz.
İnan edin ki, bu halkımız, sizlere olan güvenini…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET YENİ (Samsun) -
Hangi partiye geçeceğini de bir de söyle.
BAŞKAN - Sayın Yeni…
MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır)
- Sayın Yeni, uçağı bir saat nasıl beklettiniz, onun hesabını verin.
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım, lütfen, karşılıklı konuşmayalım.
Sayın Özcan, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Bitiriyorum.
Sayın Yeni, sana galiba
madalya verecekler, bu laf atma konusunda birinci geleceksiniz. Dileğimiz,
gelecekte o sıralarda oturmayacaksınız.
AHMET YENİ (Samsun) -
Hayırlısı olsun.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- İnanıyoruz ki, biz, işte, Anavatan ve Demokrat Parti olarak yarın
o sıralarda oturacağız, sizler de geldiğinizde, belki de burada,
muhalefetin bu köşesinde yer bulursanız oturursunuz diye düşünüyoruz.
FARUK ANBARCIOĞLU
(Bursa) - Anavatan Partisi mi, Demokrat Parti mi?
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Yüce Meclise saygılar sunuyorum. Şehitlerimize ve terörden
ölen vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyoruz…
AHMET YENİ (Samsun) -
Beşinci parti mi?
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- …yaralılara şifalar diliyoruz. Bütün ülkemize geçmiş olsun dileğiyle
saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÜNALDI (Konya)
- Konuşmalarını tutanaklardan bir oku da şehitlerle ne alakası
var bir bak.
AHMET YENİ (Samsun) -
Beşinci parti mi olacak o?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Biz otururken, sen teşrifatçılık mı yapacaksın?
BAŞKAN - Hükûmet adına,
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin.
Buyurun Sayın Bakanım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Ne konuşuyoruz, neyi
konuşuyoruz? Bir kanun teklifini görüşüyoruz. Terör ve terörle
mücadeleden doğan zararların karşılanması hakkında iki milletvekili
arkadaşımızın -ki, ikisi de ayrı siyasi partilere mensup, biri iktidar,
biri muhalefet partisine mensup- vermiş olduğu kanun teklifini
görüşüyoruz.
Hatırlayacaksınız,
2004 yılında, 5233 sayılı, terör ve terörle mücadeleden doğan zararların
karşılanması hakkında Hükûmetimiz bir kanun çıkarmıştı. Neyi amaçlıyordu
bu kanun? 1987 yılından beri Türkiye'de terör sebebiyle mağdur olmuş,
zarara uğramış vatandaşlarımızın bu zararlarını karşılamayı
amaçlıyordu. 1987. O tarihte biz iktidar değiliz. O tarihte iktidar
olanlar, 2004 yılına kadar bu ülkede iktidara şöyle veya böyle gelenlerin
hiçbiri, bu vatandaşlarımızın mağduriyetlerini düşünmemişler,
terör sebebiyle zarara uğrayan bu insanlarımızın zararlarını
tazmin etmeyi akıllarının kenarına getirmemişler. Ancak, şimdi,
buraya çıkıp, bizim iktidarımız döneminde bu vatandaşların düşünülmesini
ve zararlarının karşılanmasını tebrik edecekleri yere, gelip bizi
eleştiriyorlar. Ben de size soruyorum: Niye siz çıkartmadınız bunu
zamanınızda, iktidarken? (AK Parti sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin)
- Sayın Bakan, onların desteklenmesi konusunda geç kaldığınızı
söylüyoruz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Bizi tebrik etmeniz lazım,
"Teşekkür ederiz." demeniz lazım, "Bizim iktidarımız
döneminde biz bunları yapamadık, beceremedik, başaramadık. Siz
geldiniz AK Parti olarak, bu vatandaşlarımızın mağduriyetini gideriyorsunuz."
diye bize teşekkür etmeniz lazım.
MUSTAFA ÜNALDI (Konya)
- İnsaf lazım önce!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu topraklar,
dünyanın jeopolitik açıdan en önemli, en hassas topraklarıdır. Her
zaman bu toprakların iç ve dış düşmanları olmuştur. Binlerce şehit
vererek bu toprakları ecdadımız bize emanet ettiler. Tabii ki bu
vatanı bizden sonraki nesillere, bir tek çakıl taşını vermeyerek
devretmek de bizim vatan borcumuzdur. Ama, özellikle terör, yirmi üç
yılı aşkın bir süredir Türkiye'nin mücadele ettiği bölücü terör
hâlâ amaçlarını gerçekleştirmek için faaliyetlerine devam ediyor.
Bu, bir hükûmet meselesi değildir, hükûmetlerin meselesi değildir,
Türkiye'nin, devletimizin bir meselesidir. Her hükûmet geldiğinde,
tabii ki devlet kurumlarıyla iş birliği hâlinde, bu bölücü terörle
ve tabii ki her türlü terörle mücadele etmiştir ve bundan sonra da
edecektir.
Aslında, terörün amacı
toplumda kargaşa meydana getirmektir, korku meydana getirmektir,
kaos meydana getirmektir. Eğer, biz buraya çıkar da bu teröristlerin
yapmış olduklarını abartılı şekilde burada kullanırsak sırf iktidarı
yıpratmak için, eleştirmek için, terörün emellerine farkında olmadan
hizmet etmiş oluruz, onun reklamını yapmış oluruz. Belki içinizdeki
şişkinliği gidermiş olursunuz buraya çıkarak, bu konuşmayı yaparak,
ama farkında değilsiniz ki terör de zaten bu eylemleri yaparak bu
amaçları hasıl etmek istiyor. O nedenle, her milletvekili arkadaşımız,
özellikle terör ve terörle mücadele deyince, konuşurken dokuz düşünüp,
bir konuşmalıdır. Öyle gelişigüzel, ağzımızdan çıkanı kulağımız
duymayacak şekilde burada konuşamazsınız, buna hakkınız yok. O
zaman çıkar ben sorarım, "Sizin iktidarınız döneminde en doruk
noktasına çıkmıştı, bu zararlar da o zaman meydana gelmişti. Niye
bunları karşılamadınız?" diye o zaman ben de çıkar, haklı olarak
sorarım. Bunları sorarak, birbirimizi eleştirerek Türkiye'nin
hiçbir sorununu çözemeyiz. Mecbur kaldığım için bu cümleleri söyledim,
yoksa bunu söylemeyi de doğrusu arzu etmezdim.
MEHMET KARTAL (Van) -
Sayın Bakanım, bir eksiği de biz de bulamamıştık, ilave etmedik hiçbir
şekilde.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır)
- Canlı bombalardan söz edin Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar,
bu 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması
Hakkında Yasa 2004 yılında çıktı, uygulanıyor. Biraz önce söz alan
arkadaşlarımız da ifade ettiler. Şu ana kadar, 269.938 başvuru olmuş
bu yasadan yararlanmak için Türkiye genelinde, özellikle 12 ilimizde.
Tabii ki, bu başvuruları çok ciddi şekilde değerlendirmemiz lazım.
Arkadaşlar, her şeyin
istismarı mümkündür. Dolayısıyla, çıkartmış olduğumuz yasaların
da uygulamasında istismarları önlemek için titiz davranmak zorundayız.
108 adet komisyon kuruldu bu 12 vilayetimizde. Komisyonlar tabii
ki titiz bir çalışma yapıyorlar ve 61.436 adet başvuru sonuçlandırılmış
ve vatandaşlarımıza şu ana kadar 267 milyon 488 bin 80 lira para ödenmiş. Yani, bu, şu demek: 267 trilyon lira
para ödemişiz. Şu anda, tahakkuk etmiş, ödenmeyi bekleyen, ilk fırsatta
da ödemek zorunda olduğumuz 116 trilyon Türk lirası da ayrıca sorumluluğumuz
var. Demek ki, 267, 116 daha, aşağı yukarı 400 trilyona yakın para ödüyoruz.
Daha önce böyle bir şey düşünülmemiş, böyle bir şey olmamış. Bunu bizim
iktidarımız ödüyor. Tabii ki, bütün bu müracaatlar da değerlendirilecek.
Bunun sonucunda, hakikaten vatandaşlarımıza, ne kadar zarar tahakkuk
etmişse, onlar da ödenecektir. Bu, bizim, devlet olarak, Hükûmet olarak
bir sorumluluğumuzdur. Vatandaşlarımız gerçekten bir zarara uğramışlarsa,
özellikle terörden ve terörle mücadeleden doğan bir zarara uğramışlarsa
onu karşılamak için bu Yasa çıkarılmıştır.
ÖNER ERGENÇ (Siirt) -
Bu da Hükûmetimizin iyi niyetini gösteriyor.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Bakın, size şunu memnuniyetle
ifade edeyim ki, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin ve devletinin bu
uygulaması, Birleşmiş Milletler tarafından, terörle mücadele
eden ülkelere örnek gösteriliyor. Birleşmiş Milletler, birtakım
toplantılarında, Türkiye'nin yapmış olduğu bu uygulamayı örnek
olarak gösteriyor. O bakımdan, çok hayırlı ve yararlı bir kanun çıkarttık.
Şimdi, bu teklif, vatandaşlarımızın müracaat sürelerini bir yıl
daha uzatıyor. Çıkmış, süre dolmuş, bir uzatmışız, şimdi bu teklifi
bir kez daha uzatıyoruz, Hükûmet olarak da bu uzatma teklifine
"evet" diyoruz. Niye? Değişik nedenlerle müracaat edemeyen vatandaşlarımız
olmuş olabilir, onlara yeni bir imkân daha sağlıyoruz. Hükûmet olarak
yapmış olduğumuz bu çalışma, bu gayret, bu olumlu yaklaşım, herhâlde
sadece tebrik edilecek, takdir edilecek bir davranıştır. Ama, ben,
yine de burada söz alan muhalefet partilerine mensup arkadaşlarımızın
desteklerine teşekkür ediyorum. Seçimler yaklaşmışken burada yapılan
konuşmalar, siyasi içerikli konuşmalar oluyor, "iktidarı acaba
nasıl yıpratabiliriz" amaçlı konuşmalar oluyor. Aslında bu kanun
teklifiyle ilgili olmayan şeyler de buraya gelip söyleniyor. Bunu
da birazcık anlayışla karşılamaya gayret ediyorum, çünkü seçimler
yaklaşmış. Böylesine güçlü bir iktidar karşısında muhalefet yapmanın
zorluğunu da görüyorum. Tabii, bu zorluk, kendilerine bu tür konuşmalar
yaptırıyor. Ama, her şey milletimizin gözünün önünde cereyan ediyor,
her şeyi milletimiz takip ediyor.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Net gücü anlaşılamadı.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) -
O nedenle, 22 Temmuzda herkes milletin terazisinde tartılacaktır,
kaç gram geldiğimizi 22 Temmuz akşamı hepimiz göreceğiz. O nedenle,
birbirimizi yıpratmayalım, özellikle terör konusunu istismar etmeyelim
ve bölücü terörün ekmeğine yağ sürücü açıklamalar yapmayalım. Altını
çizerek ifade ediyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına, Kütahya
Milletvekili Alaettin Güven.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin)
- Sayın Başkan, "Söylediğini kulağı duymuyor." gibi bir
ifade kullandı. İç Tüzük'ün 69'uncu maddesine göre sataşma var.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Ne alakası var?
BAŞKAN - Bir şey yok.
Siz konuştunuz, tenkit ettiniz, Sayın Bakan cevap verdi. Bir şey yok.
Sayın Güven, buyurun
efendim.
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya)
- Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1417 sıra sayılı
Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında
Kanun'un 3'üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
değerli Başkanım; meşhur bir söz: "Karanlığa söveceğine bir
mum yak." Gün birlik günü, gün dirlik günü, gün beraberlik günü,
gün dayanışma günü. Terör AK Partili demiyor, Cumhuriyet Halk Partili
demiyor, Anavatanlı demiyor, atıldığı yerde kurşunlar kimi bulursa
ona isabet ediyor.
Bu kanun, bu yasa, bir
mum yakma, bir aydınlatmadır. Onun için, sen sebepsin, o sebep yerine,
nasıl biz… Bakınız, orada "Anafartalar Çarşısı" diyoruz.
Hemen öbür tarafında gazi Meclis var, orada Ulus var. Ulus bu millettir.
Gazi Meclis Kurtuluş Savaşı'nı kazanmıştır. Çanakkale'de Anafartalar
geçilmemiştir. Ama, Çanakkale'de hiçbir milletin ferdi, sen
Türk'sün, sen Kürt'sün, sen Laz'sın dememiş, doğulusun, batılısın dememiş,
hep beraber, gitmişiz, orada, Anafartalarda "Çanakkale geçilmez."
demişizdir. Bugün terör Anafartalar Çarşısı'nda. Bize bir fırsat;
Anafartalar geçilmez, Türkiye geçilmez, Türkiye yaşanılır bir ülkedir,
insan hakkının, insan haysiyetinin korunduğu bir ülkedir deme fırsatını
yakalamışız, bunu ulu orta kullanmalıyız. Birbirimize suç bulmakla,
karanlığa sövmekle ne aydınlanabiliriz ne aydınlatabiliriz.
Değerli arkadaşlarım,
insan hayatı, insan canı kutsal ve muhterem, en ulvi ve yüce bir hak.
Terör buna karşı gelen bir şeydir. Biz söylemiyor muyuz, bizim öz kültürümüzde,
"İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın, insanı yücelt ki, devlet yücelsin."
Öz kültürümüz ne diyor: "Bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüştür."
Bir insanı yaşatan, dirilten bütün insanlığı diriltmiştir. Bizim
medeniyetimiz dirilme, diriltme medeniyeti. Bizim medeniyetimiz
canlanma, canlı tutma medeniyeti, öldürme medeniyeti değil. Kültürümüz
can verme medeniyeti, can alma medeniyeti değil, diriliş medeniyeti.
Onun için, geliniz, bugün,
burada, terörle mücadelede mağdur olan vatandaşlarımız için bir
yasa çıkarırken, ne katkıda bulunabiliriz, sövme yerine, suçlama
yerine bir mum yakarak ne gibi önerilerde bulunabiliriz -bugün,
Bakanımızın da ifade ettiği gibi- bunun çarelerini arama, bulma
günüdür, birlik ve beraberlik günüdür. Bu yasa da bu yöne giden bir
yasadır. İnşallah bu millet. İnşallah, bu millet, biraz önce ifade
edildiği gibi, Gazi Meclisin faaliyetleri içerisinde Kurtuluş Savaşı'nı
kazandığı gibi, yine bu millet birlik ve beraberlik içinde bu terörün
de açığı, kapalısı, dıştan, içten gelenlere karşı birlik ve beraberlik
içinde üstesinden gelecektir, onu yer ile yeksan edecektir. İnsanımız
bunun için vardır, buna hazırdır. Kültürümüz, aldığımız tarih bilinci
de bunu beslemektedir. Biz terörü, başkalarını suçlamakla, ona vitamin
verip besleme yerine, onun elindeki imkânları alarak yapmalıyız,
onun üstesinden gelmeliyiz.
Eksi 9'lardan üst üste
7,6'lara kadar büyüyen bir Türkiye varsa, eğitimine, bütçesinden
son beş yılda en büyük payı Millî Eğitim Bakanlığına, millî eğitime
ayırıyorsa, okullaşma hızlı artıyorsa, dershaneler çoğalmışsa,
yollarımız hızla yapılıyorsa, ekonomimiz büyüyorsa, itibarımız
artıyorsa, terör de itibarımıza, hakkımıza, hukukumuza, geleceğimize,
muasır medeniyetler seviyesinde alacağımız yola sıkılan bir kurşunsa,
bu tür faaliyetlerle ancak önüne geçebiliriz. Yoksa, birbirimize
sataşmakla, birbirimizi suçlamakla varacağımız bir yer olmaz, sadece,
terör, terörist, terörizm kıs kıs güler ve "Ben muradıma erişiyorum."
der...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Güven,
konuşmanızı tamamlayınız, son cümlenizi alayım.
Buyurun.
ALAETTİN GÜVEN (Devamla)
- Teşekkür ederim.
Buna fırsat vermemek
bizim görevimizdir, bizim sorumluluğumuzdur, bizim yükümlülüğümüzdür.
Ben, şahsen… Bunun üstesinden gelecek birikime sahiptir bu millet,
vekiller de sahiptir, Meclisimiz de sahiptir.
Bu duygularla hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına Elâzığ Milletvekili
Zülfü Demirbağ, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Van Milletvekili
Mehmet Kartal ve 10 arkadaşı ile Şırnak Milletvekilimiz Veli Seyda
ve 9 milletvekili arkadaşımızın Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan
Zararların Karşılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasıyla
İlgili Kanun Teklifi üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmamın başında,
Ulus Anafartalar Çarşısı ve Şırnak'ta şehit edilen kardeşlerimize
Cenabı Allah'tan rahmetler, ailelerine ve milletimize başsağlığı
diliyorum.
Kıymetli arkadaşlar,
19/7/1987 ile 30/7/2002 tarihleri arasında olağanüstü hâl ilan edilen
illerde terör eylemleri ve terörle mücadele kapsamında yürütülen
faaliyetler nedeniyle maddi zarara uğrayan vatandaşlarımızın
uğradıkları zararın tazmin edilmesi amacıyla 5233 sayılı Kanun çıkarılmış
ve Kanun'dan yararlanmak için bir yıllık başvuru süresi öngörülmüştü.
2005 ve 2006 yıllarında birer yıl uzatılmış, başvuru süresi sona ermesine
rağmen, hâlen, terörden zarar gören vatandaşlarımızın bulunduğu
görüldüğünden, bu vatandaşlarımızın da başvurularını sağlamak,
mağduriyetlerini gidermek amacıyla başvuru süresinin bir yıl uzatılması
ve gereği hâlinde süreyi uzatmak üzere Bakanlar Kuruluna yetki verilmesini
öngören bu kanun teklifinin ben hayırlı olmasını dilerken, demin
muhalefet partilerine mensup arkadaşlarımızın iktidar partimizi
acımasız bir şekilde tenkitlerini hep beraber dinledik. Bu tenkitlere
başta Sayın Bakanımız, daha sonra da veciz konuşmasıyla Alaettin
Bey kardeşimizin çok güzel cevapları oldu. Aynı konulara tekrar
tekrar cevap vermek istemiyorum.
BAŞKAN - Sayın Demirbağ,
bir sataşmaya sebebiyet vermeyelim. Sayın Bakan gerekli cevapları
verdi Hükûmet adına.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla)
- Hayır, memnuniyetle, vermeyeceğim ben.
BAŞKAN - Lütfen, siz
kendi konunuza devam ediniz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla)
- Cevap vermeyeceğim, ancak, şöyle beş yıl geriye -fazla değil- gittiğimiz
zaman, o günkü koalisyon hükûmeti
döneminde MGK toplantısında Anayasa kitapçığının fırlatılmasıyla
birlikte meydana gelen olay ve onun hitamında yaşanan kriz neticesinde
bu ülke insanı millî servetinden yüzde 40 kaybetti. Bir başka deyimle,
50 ile 100 milyar dolar kaybettik. Bunları da hatırlatmakta yarar görüyorum
ve kanunun hayırlı olması dileğiyle, yüce Meclisimize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Demirbağ.
Madde üzerinde soru-cevap
işlemi gerçekleştireceğiz.
Buyurun Sayın Kartal.
MEHMET KARTAL (Van) -
Sayın Başkan, oylamadan sonra kanun teklifi sahibi olarak bir teşekkür
konuşması yapacağım.
BAŞKAN - Hayır, böyle bir usul yok.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Oyunun rengini belirtecek Sayın Başkan.
MEHMET KARTAL (Van) -
Evet, yani, ben kanun teklifi…
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım, İç Tüzük hükümleri belli. Yani, oyunun rengini
belirtmek üzere lehte ve aleyhte söz istenebilir. Şu anda lehte zaten
söz istenmiş vaziyette, dört milletvekilinin söz talebi vardır. Ama,
buraya, ekrana girmek… Soru sormak için anladım ben. Onun için, sizin
talebinizi de kabul edeyim, eğer o dört arkadaşımız bir konuşma yapmazsa
oyunuzun rengini belirtmek üzere size söz veririm.
Teşekkür ederim Sayın
Kartal.
MEHMET KARTAL (Van) -
Ben teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Ben teşekkür
ederim.
3'üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümünün
oylamasından önce oyunun rengini belirtmek üzere, lehinde, Kütahya
Milletvekili Alaettin Güven…
Ankara Milletvekili
Faruk Koca…
Denizli Milletvekili
Ümmet Kandoğan.
Buyurun Sayın Kandoğan.
Sayın Güven, ben sizin
sözünüzü söyledim, o zaman talep etmediniz, arkadaşımızı çağırdım,
biraz önce de konuştunuz. Yani, renginizi belirtecektiniz zaten.
Buyurun Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan kanun teklifinin lehinde olmak üzere görüşlerimi
açıklamak için huzurlarınızdayım.
Değerli milletvekilleri,
çok uzun yıllardan beri ülkemiz için son derece önemli bir problem
olan terör meselesiyle ilgili, bundan mağdur olan vatandaşların en
azından zararlarını tazmin etmek maksadıyla hazırlanan bu kanun
teklifini desteklediğimi ifade etmek istiyorum.
Ben, o bölgede terörün
en yoğun olduğu dönemlerde görev yapan bir milletvekili olarak, bugün
gelinen noktada artık hepimizin son derece duyarlı olması gerektiğinin
altını çizmek istiyorum. Özellikle seçim dönemine girilen bugünlerde
terör konusunda çok daha dikkatli sözlerin sarf edilmesi gerektiğine
inanıyorum ve terörün bundan sonra daha vahim sonuçlar doğurabilecek
olan etkisini azaltma noktasında da hepimize büyük sorumluluklar
düştüğü inancındayım. Özellikle Hükûmetin, bu seçim dönemi içerisinde,
eskisinden daha dikkatli ve duyarlı bir şekilde terörle mücadelede
yeni konseptler geliştirmesi ve olabilecek yeni eylemlerin önünü
kesme açısından içinde bulunduğumuz günler son derece önemli günler.
Artık, geçmişte, siz şunu niye bu şekilde yapmadınız, biz bunu bu şekilde
yaptık, tartışmasını bir kenara bırakıp, terörün acımasızca masum
vatandaşları katletmesinin önüne mutlaka geçmek gerekir. Özellikle
terörle ilgili olarak alınması gereken onlarca tedbirin bir an önce
hayata geçirilip, en azından terörün beslendiği bataklığı da kurutmanın
çok önemli olduğunu ifade etmek istiyorum ve terörle mücadele noktasında,
bu hafta içerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisine gelen ve korucuları
sosyal güvenlik sisteminin içerisine dâhil eden uygulamanın, bu
hafta Türkiye Büyük Millet Meclisinden kanunlaşıp hayata geçirilmesinin
terörle mücadelede son derece önemli bir adım olduğunun da altını
çizmek istiyorum. Yıllardan beri terörle büyük ölçüde mücadele
eden ve 1.500 civarında şehit veren ve herhangi bir sosyal güvenlik
kurumuna tabi olmadığı için çok ciddi zorluklarla karşı karşıya
olan korucuların da sosyal güvenlik şemsiyesi içerisine alınması,
terörle yapılacak mücadelede, inşallah, güvenlik güçlerimizin
elini güçlendiren, kuvvetlendiren bir husus olacaktır ve yine Doğu
ve Güneydoğu Bölgeleriyle ilgili olarak, eğitim, altyapı, sosyal,
ekonomik faktörler gibi son derece önemli konuların ciddi bir şekilde
masaya yatırılıp, bunların da hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Ve son olarak, özellikle terör noktasında Hükûmetin, iktidarın, Amerika
Birleşik Devletleri ve Irak'la, özellikle Kuzey Irak'ta beslenen, orada
büyüyen terör örgütüyle ilgili olarak, mutlaka ciddi yaptırımlar
yapılması hususunda, iki ülke nezdinde ciddi girişimlerin derhâl
ele alınıp hayata geçirilmesinin de lüzumlu ve faydalı olacağı
inancındayım.
Bu kanunla, terörden
mağdur olan, yerini yurdunu terk edip çok büyük acı ve zorluklar çeken
vatandaşlarımızın zararlarını bir ölçüde tazmin edebilirsek,
bundan da mutluluk duyacağımızı ifade ediyorum. İnşallah, önümüzdeki
günlerin, terör noktasında daha huzurlu, daha sağlıklı ve güvenlik
içerisinde günler olmasını, özellikle seçim döneminde terör hadiselerinin
en aza indirgenebilmesi açısından, Hükûmetin alınması gereken tedbirleri
yeniden gözden geçirip bu konuda ciddi tedbirleri hayata geçirmesini
temenni ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Teklifin tümünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, saat 14.30'da toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 13.26
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.35
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 111'inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Kanun tasarı ve tekliflerini
görüşmeye devam ediyoruz.
5'inci sıraya alınan,
Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan
Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketince Devlet İç Borçlanma Senedi
Satışı Adı Altında Toplanan Tutarların Ödenmesi ve Kamu Finansmanı
ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 27
Milletvekilinin; Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç ve 52 Milletvekilinin;
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Samsun Milletvekili
Haluk Koç, İstanbul Milletvekili Ali Topuz, İzmir Milletvekili Kemal
Anadol ile 122 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
ve Bankalar Kanunu Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri
Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası
T.A.Ş. Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkındaki Kanuna Bir
Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Mustafa
Özyürek ile İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil'in aynı mahiyetteki
kanun teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
başlıyoruz.
5.- Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni
Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketince Devlet İç Borçlanma
Senedi Satışı Adı Altında Toplanan Tutarların Ödenmesi ve Kamu Finansmanı ve
Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı; İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 27 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanunu Hükümlerine İstinaden
Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar
Bankası T.A.Ş. Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkındaki Kanuna Bir
Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç ve 52
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanunu
Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni
Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında Tesis Edilecek
Bazı İşlemler Hakkındaki Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi;
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Samsun Milletvekili Haluk Koç,
İstanbul Milletvekili Ali Topuz, İzmir Milletvekili Kemal Anadol ile 122
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanunu
Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni
Kaldırılan Türkiye İmar Bankası T.A.Ş. Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler
Hakkındaki Kanuna Bir Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili
Mustafa Özyürek ile İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil'in; 5021 Sayılı
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanunu Hükümlerine İstinaden
Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar
Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1357, 2/334, 2/236, 2/509, 2/786)
(S. Sayısı: 1426) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 1426
sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
(x) 1426 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Saygıdeğer milletvekilleri,
tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekili Mustafa Özyürek ilk konuşmacıdır.
Buyurun Sayın Özyürek.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sesimin tıkanıklığı
nedeniyle hepinizden özür diliyorum. Mersin'deki miting çalışmaları
nedeniyle, daha miting başlamadan sesimizi kaybettik.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
önemli bir tasarıyı görüşüyoruz. Çok sayıda insanı ilgilendiren
bir tasarıyı görüşüyoruz. Nedir bu konunun özü diye şöyle bir bakarsak,
el konulan veya iflas eden İmar Bankasından, bir dönem, gazetelere
de ilan verilmek suretiyle devlet tahvili ve hazine bonosu satılmıştı.
İmar Bankasında mevduatı olanların mevduatı ödendi. Offshore'dan
bir ay içinde mevduata dönenlerin alacakları ödendi, ama ne yazık
ki, İmar Bankasından devlet tahvili ve hazine bonosu alanların da
alacaklarının ödenmesi konusunda ilgili tasarı burada Genel Kurulda
görüşülürken, AKP'li milletvekillerinin verdiği önergeler kabul
edilmek suretiyle, bu devlet tahvili ve hazine bonosunun hak sahiplerine
ödenmesi engellenmiş oldu. Bu engelleme büyük bir haksızlık içeriyordu.
Bu haksızlığın giderilmesi konusunda, Cumhuriyet Halk Partili
milletvekilleri olarak, bu raporda da gördüğünüz gibi, dört ayrı
kanun teklifi verdik, 2003 yılından itibaren sürekli kanun teklifleri
verdik, bu haksızlığı giderin istedik.
Arkasından, mağdur
olan vatandaşlar, doğrudan yargıya gittiler; Danıştaya kadar giden
süreçte, bunların haklı olduğuna dair kararlar verildi. Fakat,
Hükûmet ne yargı kararlarını uyguladı ne de Cumhuriyet Halk Partililer
olarak bizim verdiğimiz önergelerin gündeme alınmasına yanaştı. Böylece,
bir haksızlık devam etti gitti. İyi ki erken seçim kararı alındı,
Hükûmet bu konuyu birden hatırladı. İmar Bankasından alacağı olan,
İmar Bankasından devlet tahvili ve hazine bonosu almış olan vatandaşların
haklarını da ödemek yönünde, şimdi görüştüğümüz tasarıları da
sevk etti ve Plan ve Bütçe Komisyonundan bu tasarı geçti, şimdi huzurunuzda.
Tabii, bu tasarıyla
birlikte, Cumhuriyet Halk Partililer olarak bizim verdiğimiz önergeler
de birlikte görüşüldü, onlar birleştirilmiş oldu. Yalnız, biraz
sonra değineceğim gibi, benim ve İstanbul Milletvekilimiz Bihlun
Tamaylıgil'in müştereken verdiğimiz önerge görüşülmüş olmasına
rağmen, gereği yerine getirilmedi.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
biliyorsunuz, hatırlıyorsunuz, İmar Bankası, faaliyette bulunduğu
dönemde, sürekli, gazetelere çarşaf çarşaf ilanlar vermek suretiyle
devlet tahvili ve hazine bonosu sattı. Bankalardan devlet tahvili
ve hazine bonosu satın alan vatandaşlar, hiçbir zaman, bire bir devlet
tahvilini ve hazine bonosunu ellerine geçirmezler, onlara birer
makbuz verilir, işte şu kadar liralık devlet tahvili ve hazine bonosu
satılmıştır, şeklinde.
Şimdi, bu belgelere
sahip olan vatandaşlara, dört yıldır herhangi bir ödeme yapılmadı. Bugüne
kadar insanların hakkı yendi. Erken seçim kararıyla birlikte
Hükûmetin bu tasarıyı getirmiş olmasından, biz, çok gecikmiş de olsa
mutluluk duyuyoruz. Çünkü, bir yanlışın, bir mağduriyetin önlenmesi
son derece önemlidir, ama, çok geç kalınmıştır. Yargı kararları uygulanabilirdi.
O yargı kararlarına dayalı olarak yasal düzenlemeler hemen yapılabilirdi.
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak verdiğimiz önergeler
gündeme alınabilirdi. Şimdi bunların hiçbiri yapılmamıştır ve bugüne
kadar olay bekletilmiştir.
Şimdi, önümüzdeki tasarının
çok önemli, bize göre, eksikleri var. Şimdi, bunlardan birisi, tasarı,
bankaya yatırılan tutarın toplamının -ki, eski parayla söylüyorum,
723 trilyon liradır, buna işlem tutarı dersek- ödenmesini öngörüyor.
Oysa, nominal bedelin, yani ödeme tarihindeki faizi de içerecek
şekilde hesaplanan bedelin ödenmesi gerekirdi. Bu da 1 katrilyon
lirayı aşıyor. Bu, önemli bir eksiklik, önemli bir yanlışlıktır.
Yine, bu tasarıda
vekâlet ücretleriyle ilgili önemli bir yanlışlık yapılıyor. Pek çok
dava, biliyorsunuz, yargıya intikal etmişti, biraz önce açıkladım.
Bu davaları takip etmiş olan avukatlara maktu bir ödeme yapılıyor.
Oysa, bunların avukatlık ücreti nispi olarak yüzde 12'dir. Davayı
takip etmiş, alacağı Avukatlık Yasası'na göre belli olan avukatlarımızın
alacaklarının yasal bir düzenlemeyle aşağı çekilmesi son derece
yanlıştır. Bunun mutlaka düzeltilmesi gerekiyor.
Bir diğer önemli yanlışlık,
tasarıya konulan bir geçici maddeyle, bu devlet tahvili ve hazine
bonosu faizlerinin mevduat faizi sayılması ve yüzde 15 stopaj yapılması
öngörülmektedir. Zaten dört yıldır geciktirmişsiniz, mağdur etmişsiniz,
bunlara ödeyeceğiniz faizden bir de vergi kesilmesi son derece
yanlıştır.
Bu değindiğim konulardaki
yanlışlığı ve haksızlığı düzeltmek üzere, Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekilleri olarak önergelerimizi hazırladık, Başkanlığa
sunduk; bu haksızlıkları gidermek konusunda, herkesin, özellikle
AKP'li milletvekili arkadaşlarımın yardımcı olacağını tahmin ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
tabii, İmar Bankası konusu ve Uzan Grubunun mallarına el konulması,
ekonomik açıdan çok önemli bir olaydı. TMSF'yi sürekli meşgul etmiştir.
TMSF, Uzan Grubunun bütün mallarına el koymuştur ve bu mallar, çeşitli
şekillerde, işte, Telsim'de olduğu gibi, çeşitli kıymetler satılmaktadır
ve resmî rakamlara göre de, zannediyorum 6,5 milyar dolar civarında
bir hasılat sağlanmıştır. Şu ana kadar, İmar Bankasının, işte, mevduat
olarak, çeşitli, oradan alacakları, vatandaşların alacakları karşılığı
yapılan ödemeler de aşağı yukarı bu civardadır.
Şimdi, burada geriye
iki grup kalıyor, yani "bonozedeler" dediğimiz kesimin de
alacakları bu yasayla ödenirse, ki, yasada, işte, ödeme tarihi,
takvimi filan bütünüyle Bakanlar Kuruluna bırakılıyor, bu yanlıştır.
Geliniz, kanunda açıkça bu tarihleri koyalım ki, vatandaşlar, bir
de sürekli Bakanlar Kurulunun kapısında beklemesinler. Hangi tarihte,
hangi yöntemle ödeyeceksek bu paraları, yüce Meclis böyle bir takdirde
bulunuyor, böyle bir karar veriyorsa, bunun şartlarını da burada
yasaya koyacağımız maddelerle belirleyelim. Bunu Bakanlar Kurulunun
takdirine bırakmak son derece yanlıştır. Zaten, dört yıldır sürüncemede
kalmış olan, dört yıldır pek çok vatandaşımızı mağdur etmiş olan bu konuyu
çözerken net bir tarihin, kesin bir tarihin bu tasarıda yer alması
gerektiğini düşünüyoruz ve bu haksızlığı da yüce Meclisin düzelteceğine
inanıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
geriye iki grup mağdur kalıyor. Yani, İmar Bankasına mevduat yatıranların
mevduatı ödendi. Offshore'dan bir ay içinde mevduata geçmiş olan kesimlerin
paraları bir ölçüde ödendi. Şimdi bu yasayla, bono satın alarak para
yatırmış olanların da paraları ödeniyor. Geriye kim kalıyor? Geriye,
İmar Bankasının offshore bankasına, özellikle Kıbrıs'taki bankasına
yatırılmış olan paralar kalıyor.
Bir diğer önemli kalem
de -sayı 1.157 civarındadır- bazı vatandaşlarımız, bazı insanlar
offshore'a yatırdıkları parayı, işte, son bir ay içinde mevduata
döndürürken, birkaç günlük, banka kayıtlarıyla TMSF kayıtları arasında
bir fark olduğu anlaşılıyor. Burada bankanın kayıtlarının esas olması
gerekiyor.
Bu ihtilaf yüzünden,
bini geçen vatandaşımız mağdur edilmiştir. Geliniz, bu konuda verdiğimiz
bir önerge var, o önergeyi de kabul etmek suretiyle, bu kesimi de, bu
mağdur kesimi de rahatlatalım, ferahlatalım. Aksi takdirde, konu
çözümlenmemiş olacak, İmar Bankası için bunca para verilmesine,
bunca yasa çıkarılmış olmasına rağmen bir kesimin mağduriyeti devam
edecek.
Bir diğer önemli nokta,
değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz, kıyı bankacılığı dediğimiz
offshore bankalara yatırılan paralar güvence kapsamında olmadığı
için onlara herhangi bir ödeme yapılmamıştır bugüne kadar. Fakat,
bu İmar Bankasında durum biraz daha farklıdır. Uzan Grubunun mallarına
el konulmadan önce, Uzan Grubu çeşitli bürolar açmak suretiyle,
offshore'da parası olanlarla ilgili ödemeleri başlatmıştı. Yani,
Uzan Grubunun mallarına devlet el koymamış olsaydı, şu anda, offshorezede
diye bir grup kalmayacaktı, offshore'da parası olanlar da alacaklarını
tahsil etmiş olacaklardı. O nedenle, diğer bankalardaki offshore'a
yatırılan paralarla İmar Bankasının offshore'a yatırdığı paralar
arasında fark vardır. O nedenle de, biz, gene -yasa teklifimizde de
var, önergelerimiz de var- bu önergelerimizi kabul etmek suretiyle,
offshorezedelerin de, offshore'da parası olanların da mağduriyetinin
giderilmesini ve bunların alacaklarının da ödenmesi gerektiğini
düşünüyoruz. Bu iki kalemi, yani, offshore'dan mevduata geçmiş, fakat,
TMSF ile İmar Bankası kayıtları arasındaki çelişki nedeniyle alacaklarını
tahsil edememiş sınırlı sayıda insanın hakkının teslim edilmesini;
ayrıca, offshore'da parası olan kimselerin mağduriyetinin giderilmesi
gerekir. Bu iki kalemi de çözersek, artık, vatandaşlar yönünden,
İmar Bankasına para yatıranlar yönünden defteri kapatırız, ama,
bunları yapmazsak, bu önergelerimiz kabul edilmezse, İmar Bankasıyla
ilgili mağduriyet devam edecek ve insanlar gene, sürekli, hem yüce
Meclisin kapısını aşındıracaklar hem Hükûmetin kapısını aşındıracaklar
ve bir önemli mağduriyeti, sefaleti devam ettirmiş olacağız.
Değerli arkadaşlarım,
özellikle offshore'da, İmar Bankasının offshore'unda parası olan kesim
kimdir diye bir değerlendirme yaparsanız, bir inceleme yaparsanız
görürsünüz ki, bunlar, büyük çoğunluğuyla yurt dışındaki vatandaşlarımızdır.
Zaten, YİMPAŞ gibi, KOMBASSAN gibi bazı holdinglerin paraları topladığı,
o paraların bir türlü vatandaşlara ödenmediği ve bu nedenle de pek
çok vatandaşımızın, yurt dışındaki vatandaşımızın mağdur edildiğini
biliyoruz. Bunlara dönük hiçbir çözüm bugüne kadar gelmemiştir,
bulunamamıştır. Bunun yanında, bir de özellikle yurt dışında olan
vatandaşlarımız offshore'daki paralarını tahsil edememişlerdir.
Niçin, pek çok insan, son zamanlarda, özellikle İmar Bankasına el konulduğu
2003'ün Temmuzundan önce offshore'daki paralarını mevduata döndürmüşler
de bir kısım vatandaş döndürmemiştir? Bunun temel nedeni, değerli
arkadaşlarım, yurt dışında bulunan insanlarımız bankaya el konulacağından
veya bir kötü gidiş olduğundan haberdar olamamışlardır. O nedenle
de paraları offshore'da durmaya devam etmiştir. Bankaya el konulduğu
zaman da insanlara denilmiştir ki: "Sizin paralarınız mevduatta
değil, offshore'da." ve offshore uygulaması, Türkiye'de, hepinizin
çok iyi bildiği gibi, bankaya götürüyorsunuz, paranızı yatıracağınız
zaman oranın yetkilisi, müdürü, müdür muavini diyor ki: "Gelin,
sizin bu parayı içeride mevduat şeklinde değerlendirmeyelim, dışarıda
offshore'a yatıralım; aynı banka, aynı hesaplar." ve o şekliyle
bir kısım vatandaşın parası offshore'a kaydedilmiştir, bir kısmın
parası mevduata yazılmıştır. Mevduata kaydedilmiş olan paralar
ödenmiştir, ama, vatandaşın hiçbir ilgisi ve bilgisi olmadan offshore'a
yatırılan paralar ödenmemektedir. Bu, büyük bir haksızlıktır. Bu
ikiliği ortadan kaldırmak gerekir. Bu konuyu Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşürken bazı
AKP'li arkadaşlarımız dediler ki: "Güvencesi yok." Güvencesi
yok, ama, peki, siz o grubun, Uzan Grubunun bütün malına, mülküne el
koydunuz. Uzan Grubunun elindeki ve devlete, hazineye, TMSF'ye intikal
etmiş olan malının, mülkünün kaynağı nedir? Nasıl finanse edilmiştir?
İşte, İmar Bankasına yatırılan mevduatla finanse edilmiştir -ki,
onları ödedik- bonoya, devlet tahviline yatırılan paralarla finanse
edilmiştir -ki, bu yasa çıkarsa ödeyeceğiz- bir miktarı da offshore'a
yatırılmıştır ve offshore'da toplanan paralarla da İmar Bankası,
Uzan Grubu, işte Telsim'i almıştır, Telsim'i kurmuştur, başka tesisler
kurmuştur, Star'ı kurmuştur. Ee, bunlara, hepsine devlet el koyduğuna
göre, malına gelince, aktiflerine gelince İmar Bankasının, Uzan
Grubunun her şeyini kabul ediyorsunuz, ama, borçlarına gelince
"Hayır, bu offshore'daydı, ben bunu ödemem." diyorsunuz. Burada,
değerli arkadaşlarım, çok ciddi bir haksızlık var. İşte, gene bunu
anlatırken bazı arkadaşlarımız "Yani, Uzan Grubunun malına,
mülküne el konulmasına karşı mısınız?" diyorlar. Ben onun peşinde
değilim. Ben, offshore'da parası bulunan, dört yıldır bir kuruş alamamış
olan vatandaşlara dönük haksız uygulamaya karşıyım. Buna, geliniz,
bir çözüm bulunuz.
Bir diğer nokta, ne yapıyoruz
değerli arkadaşlarım? Offshore'da parası olan insanlara bu paraları
vermiyoruz, ama, offshore'daki o paralara hesaplanmış olan faizleri
tespit ediyoruz. Listeler elimde ve onlardan… Diyorlar ki: "Beyannamenizi
veriniz, vergilerini ödeyiniz." Peki, bu paraları ödeyecek
misiniz? Yani, bir sade vatandaş olarak olaya bakınız. Mesela, benim
offshore'da -hiç Allah'a şükür param batmadı, ama, batabilirdi de,
herkesin de başına gelebilirdi- param var, offshore'daki parayı
devlet bana ödemiyor ve şu ana kadarki gelişmelere bakılırsa hiçbir
şekilde de ödemeye niyeti yok. Ama, hiçbir şekilde ödeyemeyeceğiniz
bir paranın gelirinden, faizinden bahsedilebilir mi? Bu faizi hesaplıyorsunuz,
bu faiz üzerinden vatandaştan vergi alıyorsunuz.
NİYAZİ PAKYÜREK (Bursa)
- Vergi mevzuatı böyle değil mi üstat?
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
- Peki, kanun yapıyoruz, vergi mevzuatı böyle, ama vergi mevzuatı
mali müşavirlik yaparken karşındadır. Ama, milletvekili olarak
şimdi biz kanun koyucuyuz. Haksızsa haksızlığı düzeltelim. Bunlar
Allah'ın emri değil.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Özyürek, konuşmanızı tamamlayınız.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
- Sayın Başkan, bu paraları hiçbir şekilde ödemeyeceksiniz. Hiçbir
şekilde ödemeyeceğiniz bir paraya faiz tahakkuk ettirmek ve bunun
üzerinden de vergi almak, gerçekten, akla, mantığa, hiçbir şeye sığmaz.
Bu, büyük bir haksızlıktır. Bunu, geliniz düzeltelim. Bu İmar Bankasıyla
ilgili Meclisimiz, kamuoyumuz ve mağdur vatandaşlarımız çok yoruldular.
İşte, TMSF'nin önünde mitingler yaparak, her parti parti dolaşarak,
Meclise devamlı gelerek haklarını aramaya çalıştılar. Bu hak arama
mücadelesinde mağduriyetin önemli bölümü telafi edildi. Bu görüşmekte
olduğumuz tasarı da bunun bir aşaması oluyor. Bir bölümünü daha gideriyoruz,
ama geriye, bir offshorezedeler kalıyor; iki, offshore'dan mevduata
döndüğü için, otuz gün meselesinde, bir gün eksik, bir gün fazla diye,
insanlara para ödemiyoruz. Bunların da mağduriyetini giderelim
ve artık şu İmarzedeler konusunu, kapısını, defterini bir kapatalım
diyorum.
Ben, bu tasarının geç
de olsa yüce Meclisin önüne gelmiş olmasından mutluluk duyduğumuzu
ifade ediyorum ve biraz önce değindiğim haksızlıkları da giderecek
şekilde hazırladığımız önergelerin kabul edilmesi yoluyla artık
"İmar Bankası mağduru" diye bir kavramı da ortadan kaldırmış
olacağımıza inanıyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Anavatan Partisi Grubu
adına Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit.
Buyurun Sayın Koçyiğit.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 1426 sıra sayılı Yasa Tasarısı üzerinde Anavatan
Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle grubum ve şahsım adına yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gerçekten de bugün burada görüşmekte olduğumuz
yasa tasarısı, ekonomik boyutu olan, sosyal boyutu olan çok geniş
kapsamlı bir yasa. Bu yasa tasarısı gündeme gelmeden önce, bunların
mağdurları, 22.500 kişi -yakınlarıyla birlikte 100 bin kişiyi aşıyor-
bunlar, haklarını çeşitli platformlarda, çok olgun düzeylerde, belli
düzeyleri aşmayarak dile getirdiler, taşkınlık yapmadılar. Bugün
de işte bunların bu sosyal sorunlarına, ekonomik sorunlarına bir
çare bulunması için, bu yasa tasarısı, grupların önerisiyle buraya
gelmiş bulunuyor.
Değerli arkadaşlarım,
hepimizin bildiği gibi, devletler, bütçelerle yönetilir. Bütçe
bir ekonomik ve sosyal belge olarak, devletlerin, hükûmetlerin ekonomiyi
nasıl etkileyeceği, insanların hayatına nasıl müdahale edileceğini
gösterir. Çünkü, bütçeye baktığımız zaman, bu bütçelerde personel
giderleri, faiz giderleri, faiz dışı fazla, sosyal güvenlik sisteminin
açıklarının kapatılması için ayrılan meblağlar büyük tutarlar tutuyor.
Elbette, önemli olan, devletin gelirleriyle giderlerinin birbirini
karşılamasıdır, ancak, ideal olan her zaman olmuyor. Çoğu kez, devletin
vergi gelirleri giderlerini karşılamadığından, bütçeleri açık
veriyor. İşte, bu aşamada devletler denk bütçe yapmak için, açıklarını
kapatmak için, borçlanma yoluna gitmektedir. Borcu nasıl alacaktır?
Ya dışarıdan ya da içeriden. İdeal olanı içeriden kendi yurttaşlarına
borçlanmasıdır. İşte, bu olayda da bu vardır. Devlet, bütçedeki açığını
kapatmak üzere devlet iç borçlanma senedi çıkararak, hazine bonosu
çıkararak yurttaşlarından borç istemiştir. Yurttaşlar da ellerindeki
birikimlerini, tasarruflarını, ekonomik olarak, akıllı davranarak
ne yapacaklardır; en fazla getiriyi getirene değil, getirinin yanında
sosyal güvenceyi ve güveni ön plana alacaklardır, riski tartacaklardır.
Aksi hâlde, bunlar bu paraları götürüp borsaya, daha başka yerlere
yatırabilirlerdi. Ancak, buraya para yatıran insanlar devlete
güvenerek, milletine güvenerek güvenceyi ön planda alarak devlete
borç etmişler. Ne almışlardır? Devlet iç borçlanma senetleri, yani
hazine bonosu. Adı üzerinde Hazine, adı üzerinde devlet. Yani, arkasında
bu senetlerin devlet var, Hazine var. Demek ki buna güvenecekler. İşte
bu insanlar da sadece bununla kalmayıp… Yine İmar Bankası o tarihlerde
yazılı ve görsel basında büyük puntolarla, büyük reklam kampanyasına
girişmiş ve piyasadan para toplayacağını, hazine bonosu satacağını
ilan etmiştir. Devletin kurumları vardır. Hangi kurumları var? Bankacılık
Düzenleme Denetleme Kurulu var, Sermaye Piyasası Kurulu var, Devlet
Denetleme Kurulu var, Maliye Bakanlığı var. Bu kurullar herhangi
müdahalede bulunmamış ve İmar Bankası da ilanlarına dayanarak
devlet iç borçlanma senedi satmış ve bunun karşılığında da piyasadan
para toplanmıştır. Hepimizin bildiği gibi ideal olanı, Hazinenin
birincil piyasadan devlet iç borçlanma senedi satmasıdır. Birincil
piyasadan devlet iç borçlanma senedi satılırsa, bu senedin aslını
Hazineye ya da Ziraat Bankasına, Merkez Bankasına götüren parasını
alır. Ancak, hep böyle olmuyor. Likidite ihtiyacından dolayı bazen,
ikincil piyasa dediğimiz, aracı kuruluşlar da devlet iç borçlanma
senedi değil, onun yerine, makbuz karşılığında, belge karşılığında
piyasadan para toplamaktadırlar. İşte, İmar Bankası olayında ikincil
piyasadaki olay vardır. İkincil piyasada, İmar Bankası, kendi portföyünde
hazine bonosu olmamasına rağmen, verdiği reklamlara, verdiği
ilanlara dayanarak yurttaşlarımızdan, vatandaşlarımızdan para
toplanmıştır. Bu ikincil piyasadaki paralarını geri almak isteyenler,
ancak bunları satın aldıkları bankaya, aracı borsaya giderek alabilirler,
Hazineden, Merkez Bankasından alamazlar.
Kaldı ki iş bununla
da bitmiyor. Sadece Sermaye Piyasası Kurulu 1990 yılında İmar Bankasının
hazine bonosu satamayacağını belirtmesine rağmen, İstanbul Menkul
Kıymetler Borsası bu yönde bir hareket yapmamış, aksine, hazine bonosu
işlemlerini kayda almıştır. Yani, devletin bir kurumu hazine bonosu
işlemlerini yapmıştır. İşte halk da, yurttaşlar da bunu kendine bir
güvence kabul ederek, rahatlıkla… İmar Bankasının portföyünde hazine
bonosu bulunup bulunmadığını araştırmak, bilmek zorunda değildirler.
Hiçbir vatandaş bir bankadan hazine bonosu alırken, gidip, ya, gel
senin portföyüne bakalım, senin bir yetkin var mı, senin portföyünde
hazine bonosu var mı yok mu sormaz, gider alır. Makbuz karşılığında,
dekont karşılığında alır. Bunlar da böyle yapmışlardır.
Yani, burada Bankacılık
Düzenleme Denetleme Kurulu uyarı görevinde bulunmamıştır. Çıkıp
vatandaşlara işte, "bu bankanın portföyünde hazine bonosu
yoktur. Bunun satış yetkisi yoktur. Bunları alamazsınız." dememiştir.
Vatandaşlar da haklı olarak almışlar ve ondan sonra da, işte, bugüne
kadar bir türlü bunların parası ödenmemiş, bugünlere kadar gelinmiştir.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; hepimizin bildiği gibi 5021 sayılı Kanun'la ticari
mevduat da ve diğer mevduat da Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu kapsamına
alınıp, onların paraları ödenmiştir. Yani, bir yerde ticari mevduat
garanti kapsamına alınırken, hazine bonosunun alınmamasının mantığını
anlamak mümkün değildir. Bir yerde bir ticari kuruluş iş yapıyor,
ticari mevduatı batıyor, onu Fondan alıyor, ama, öte yandan devlete
güvenerek, devletin adını taşıyan devlet iç borçlanma senedi alan
vatandaşlarımıza diyor ki: "Hayır, sen bunu almayacaktın."
Bu bankanın böyle bir satış yetkisi yoktu, sen bize sormadan niye aldın,
senin paranı ödeyemeyiz diyemez. Bu, Anayasa'nın 10'uncu maddesindeki
eşitlik ilkesine aykırıdır, bunun düzeltilmesi gerekir.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; aynı şekilde, sadece, mevduatlar, bunlara ödenen
faizler değil, bu getirilen yasa tasarısının 1'inci maddesinde
bir sürü belirsizlikler vardır. Ne diyor? Bunların ödeme şekli, ödeme
süresi, ödeme tutarı, faizin başlangıcı, faiz oranının ne olacağı
konusunda, tüm yetkiler Bakanlar Kuruluna verilmiş, ama, yasa kapsamında
bunlar belirtilmemiş, yani, bir sürü belirsizlikler vardır. Burada, bir yerde işlem
tutarından bahsediliyor, bir yerde nominal bedelden bahsediliyor.
İşlem tutarı olarak mudilerin, hazine bonosu alan yurttaşlarımızın,
hazineye ödediği paralar işlem tutarı olarak kabul ediliyor ki,
bunun tutarı o günkü tarihlerde 728 trilyon liradır. Bir de nominal
bedelden bahsediliyor. Nominal bedel, hazine bonosu alan yurttaşlarımızın,
vadesini bekleyip vadesi sonunda alacakları tutarı gösterir,
onun tutarı da 1 katrilyon 23 trilyon civarındadır. Yani, arada 295
trilyon liralık bir fark vardır, bu da faizi oluşturmaktadır.
Yani, yasa kapsamı,
belirsizlikler yetmiyor gibi, insanlarımıza, vatandaşlarımıza
diyor ki, ben, senin yatırdığın paranın, sadece aslını veririm, geriye
kalan faizini vermem. Bu da yetmiyor, bir de o paranın yatırıldığı
dönemde, 2003 yılından önce, buradaki faizler, vergi tevkifatıyla,
yüzde 15 oranında vergi tevkifatına tabi olmadığı hâlde, bugün diyor
ki, ben, geriye giderek senin o gündeki gelirini, bugünkü vergi
oranlarına göre vergilendiririm. Bu da haksızlıktır. Hiçbir vergi
yasası, hiçbir kanun, geriye doğru işletilemez. Bu, bu mevduat sahiplerinin
aleyhine işleyen bir durumdur. Bunun, yasa tasarısında düzeltilmesi
gerekir.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; sadece, İmar Bankasına para yatıran bonozedeler
değil, bir de aynı şekilde, "kıyı bankacılığı" dediğimiz,
özellikle, İmar Bankası vasıtasıyla Kıbrıs'taki bankalara yatırılan
offshorezedeler vardır. Her ne kadar, offshore hesapları, offshore
bankalar Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun, devletin
denetiminde olmasa da, bir yerde, devletin hükümranlık hakkına dayanarak
vatandaşlar buraya para yatırıyor, bir yerde yine devletine güveniyor,
arkasında devletin var olduğunu biliyor. Burada parası olan insanların,
offshorezedelerin zedelikleri ortadan kaldırılıp bunların durumlarına
son verilmesi lazım. Bu yasayla, kısmen de olsa, sadece İmar Bankasından
bono alanların sorunları çözülüyor. Oysa, bir sorun tekrar devam ediyor. Bu sorun nedir? Offshorezedelerin sorunu. Bunların da bir önergeyle
kapsama alınarak, bu işin burada bitirilmesi lazım. O zaman, tekrar,
bu platformlara bu insanlar gelmesinler, sorunları için bu Meclis
tabanını aşındırmasınlar. Bu bakımdan, inanıyorum ki, verilecek
önergelerle offshorezedeler de bu yasa kapsamına alınarak, bunların
sorunu da giderilmiş olur.
Bir de, offshorezedelerle
ilgili olarak, buradaki insanların paralarını, İmar Bankasına
el konulmadan önce, banka kısmen de olsa mal varlığından ödemeye
başlamış, peyderpey ödüyordu, yani kısmen alabiliyorlardı. Ancak,
İmar Bankasına, Uzanların mal varlığına Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonu el koyunca, bunlar da ödenemez oldu. Aksi hâlde, el konulmasa,
belki de, bu hesaplar, peyderpey ödenerek bugüne kadar bitirilmiş
olacaktı ki, bunların sayısı bonozedeler gibi bin-2 bin değil, sadece
1.500 civarında, yani az. Bunlar bugün bitirilmişti. Bu bakımdan,
hakkaniyetle davranarak, devletin devlet gibi davranarak insanların
sorununu burada çözmesi ve bu sorunun bir daha sorun olarak Meclis
gündemine gelmesine mahal vermemesi lazım. Bu bakımdan, inanıyorum
ki, bugün, hem bonozedelerin sorunu hem de İmar Bankası offshorezedelerinin
sorunu çözümlenir ve bir sosyal yara, bir ekonomik yara buradan kaldırılmış
olur. Bu bakımdan, biz Anavatan Partisi olarak, burada, bu yasa tasarısına
gerekli desteği vereceğiz, hem offshorezedeler açısından hem de
bonozedeler açısından.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; 22'nci Dönem Parlamentosunun yasama yılının bu son
günlerinde gerçekten de çok önemli yasalar çıkarıyoruz, sosyal boyutu
olan yasalar çıkarıyoruz. Bundan sonra, geriye kalıyor köy korucularının
durumu. İnşallah, o da hafta sonuna kadar gelecek, bir sosyal yara
da orada var, onlar da yasa kapsamına alınarak, devlet memuru kapsamına
alınarak onların da sosyal güvenlik sorunları, emeklilik sorunları
çözülecektir. Bu iki yasayı da yaptıktan sonra, inanıyorum ki,
22'nci Parlamento kendisine yakışanı yapmış, insanların sorunlarıyla
yakından ilgilenmiş, sorunları çözmüş olacaktır ve sorun çözmüş
olan bir Parlamento olarak seçime gidecektir.
Bu bakımdan, bu yasaya
Anavatan Partisi olarak destek verdiğimizi belirtir, yüce Genel
Kurulumuzu saygıyla selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Ahmet Yeni.
Buyurun Sayın Yeni.
AK PARTİ GRUBU ADINA
AHMET YENİ (Samsun) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 1426 sıra
sayılı, Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan
Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketince Devlet İç Borçlanma Senedi
Satışı Adı Altında Toplanan Tutarların Ödenmesi ve Kamu Finansmanı
ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisinin görüşlerini
arz etmek üzere huzurlarınızda söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle,
sözlerimin en başında yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; önceki gün Ulus'ta gerçekleştirilen menfur terör
saldırısında hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza, terörde
şehit olan güvenlik görevlilerimize, Cenabı Allah'tan rahmet, ailelerine
ve sevenlerine sabrı cemil diliyorum, milletimizin başı sağ olsun.
İfade etmek istiyorum
ki, bu terör eylemleri, terörden beslenen kişilerin, grupların ve
kurumsal oluşumların içine düştükleri acziyetin bir göstergesidir;
çöküşün, bitişin en önemli belirtisidir. Devletimiz ve onun güvenlik
görevlileri, her türlü terör eylemlerinin engellenmesi ve bertaraf
edilmesi noktasında bugüne kadar sürdürdükleri cansiparane çalışmalarına
devam ederek köklerini mutlaka kurutacaklardır, bundan hiç kimsenin
şüphesi olmamalıdır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; dünyada bankacılık sektöründe eşi benzeri görülmemiş
bir ölçekte ve maharette organize yolsuzluk olayı olarak dünya bankacılık
literatürüne giren ve belki de bankacılık eğitimi veren okullarda
örnek "case study" olarak okutulacak İmar Bankası olayı, hepimizin
malumlarıdır.
Bunca denetlemelere
rağmen bankanın içinin boşaltılmak suretiyle soyulması ve soygunun
anlaşılamaması, işin ne derece organize olduğunu gözler önüne
sermektedir. Bugün için elbette ki önemli olan, gerekli yasal düzenlemeleri
yapmak suretiyle sektörde tam bir denetimi sağlayabilmemiz ve banka
batırmanın yolunu kapatmış olmamızdır. Bizim dönemimizde hiçbir
banka batmamış ve Fona devredilmemiştir. İşte, AK Parti farkı ve anlayışı
burada yatmaktadır. O fark, üzerine âdeta ölü toprağı serpilmiş
olan Türkiye'nin yürümesine değil, koşmasına imkân tanıyacak çalışmaları
yapmamızın gayesi ve temel dinamiği olmuştur. Yapılan sosyal, ekonomik
ve siyasi tüm reformlar varoluş sebebimiz olan ülkemize hizmet edebilme
gayesidir. Bu şeref ve onurla en yüce hizmetimizi yapmış olmanın
gururu içerisindeyiz.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bilindiği gibi, devlet iç borçlanma senetleri
birincil piyasada Hazine Müsteşarlığınca ihraç edilmekte olup,
söz konusu senetler ikincil piyasalarda alım satım işlemlerine konu
olabilmektedir. Yatırımcılar birincil piyasadan aldıkları devlet
iç borçlanma senetlerini vadesine kadar ellerinde tutabilecekleri
gibi, ikincil piyasalarda, piyasaların likiditesiyle orantılı
olarak istedikleri zaman bunu ellerinden çıkarabilmektedirler.
Devlet iç borçlanma
senetlerinin bedelleri, vade tarihinde senedin aslını ibraz
eden yatırımcıya Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ve Türkiye Cumhuriyeti
Ziraat Bankası aracılığıyla ödenmektedir. Senedin aslı yerine
ikincil piyasa işlemi sonucu düzenlenen belge veya makbuza sahip
olan yatırımcılar ise, alacaklarını, senedi almış oldukları banka
veya aracı kurumdan tahsil etmektedirler. İkincil piyasalarda,
makbuz karşılığında satın alınmış olan devlet iç borçlanma senetlerinin
makbuz sahiplerine geri ödenmesinde Hazine Müsteşarlığının doğrudan
bir borç-alacak ilişkisi bulunmamaktadır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketinin bankacılık
işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni, Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurulunun 3/7/2003 tarihli ve 1085 sayılı Kararıyla,
mülga 4389 sayılı Bankalar Kanunu'nun 14'üncü maddesinin (3) numaralı
fıkrasına dayanılarak kaldırılmış, yapılan incelemelerde, banka
nezdinde bulunan mevduatın mevcut olandan az gösterildiği ve banka
bünyesinde karşılığı bulunmamasına rağmen, bankaca ikincil piyasalarda
yatırımcılara "devlet iç borçlanma senedi" adı altında
makbuz düzenlenerek satış yapıldığı tespit edilmiştir.
Yüce Meclisin değerli
üyelerinin de malumları olduğu üzere, Türkiye İmar Bankası tarafından
toplanan tasarruf mevduatı, 31/7/2003 tarihli ve 4969 sayılı Kanun
uyarınca, ticari kuruluşlar mevduatı ile diğer kuruluşlar mevduatı
ise, 16/12/2003 tarihli ve 5021 sayılı Kanun uyarınca Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonu tarafından ödenmiştir. Ayrıca, bankanın bankacılık
işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izninin kaldırıldığı tarihten
geriye doğru bir ay içinde kıyı bankalardaki hesaplarından, bankanın
yurt içindeki şube hesaplarına aktarılan tutarlara ilişkin ödemeler
de Anayasa Mahkemesinin iptal kararı üzerine, Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonu tarafından yapılmıştır. Ancak, banka tarafından
"devlet iç borçlanma senedi satışı" adı altında toplanan
tutarlar, anılan ödemeler kapsamına dâhil edilmemiştir.
Diğer taraftan, Türkiye
İmar Bankası Türk Anonim Şirketince düzenlenen ve satışı yapılan
makbuzların karşılığı devlet iç borçlanma senedi bulunmaması sebebiyle,
bu makbuzlara sahip olan yatırımcılara mevcut mevzuat hükümleri
çerçevesinde herhangi bir ödeme yapılması mümkün olamamıştır. Söz
konusu banka bünyesinde karşılığı bulunmayan devlet iç borçlanma
senetlerini bankaca düzenlenen makbuz karşılığında satın almış
olan yatırımcıların mağduriyetlerinin giderilebilmesi ancak
yeni bir yasal düzenlemeyle mümkün olacaktır. Hazırlanmış olan bu
kanun tasarısıyla hak sahiplerinin mağduriyetlerinin giderilmesine
yönelik düzenlemeler öngörülmektedir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; mevduat ödemeleriyle ilgili yasal düzenlemeler
yapılırken Hükûmet tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilen
tasarı metninde devlet iç borçlanma senetleri bedellerinin de
ödenmesi yönünde hüküm bulunmasına rağmen, Genel Kurul görüşmeleri
aşamasında devlet iç borçlanma senetleri bedellerinin ödenmesine
yönelik hükümler tasarı metninden çıkarılmış idi. Konuya ilişkin
açılan davalar sonucunda verilen istikrar kazanmış yargı kararları
hak sahiplerinin lehine olduğundan, konunun tekrar yüce Meclis
gündemine gelmiş olması ve bu şekilde uygun görülmüş olması mümkün
oldu.
Konuya ilişkin Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonu verilerine dayanan rakamsal değerlere bakacak
olursak, devlet iç borçlanma senedi alımı amacıyla Türkiye İmar Bankası
Türk Anonim Şirketi ile gerçekleştirilen işlem sayısı 26.140 adettir.
Bazı kişilerin birden fazla işlemi söz konusu olabildiğinden, bu
rakam bankaya devlet iç borçlanma senedi alımı amacıyla para yatıran
kişi sayısını tam olarak yansıtmamaktadır. Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonu tarafından yapılan incelemede para yatıran kişi sayısının
22.517 olduğu belirlenmiştir.
Bankaca gerçekleştirilen
satış işlemlerinin tutarlarına ilişkin verileri de şu bilgiyle
birlikte sunmak gerekmektedir: Devlet iç borçlanma senedi alımı
amacıyla Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketine yatırılan tutar
"işlem tutarı", devlet iç borçlanma senedinin vade sonunda
ulaşacağı değeri gösteren tutar ise "nominal bedel" olarak
adlandırılmaktadır.
Bu çerçevede kişilerce
devlet iç borçlanma senedi alımı amacıyla bankaya ödenen toplam işlem
tutarının 728 milyon 353 bin 435 YTL olduğu anlaşılmaktadır. Söz konusu
devlet iç borçlanma senetlerinin toplam nominal değerinin ise 1
milyar 23 milyon 672 bin 644 YTL olduğu tespit edilmiştir.
Sayın başkan, sayın
milletvekilleri; tasarıyla getirilmesi öngörülen düzenlemelere
ilişkin önemli hususlar ise şu şekilde özetlenebilmektedir: Her şeyden
önce, tasarıyla ödenmesi öngörülen husus, Türkiye İmar Bankası
Türk Anonim Şirketinin devlet iç borçlanma senedi alımı amacıyla yatırılan
tutarlardır. Her ne kadar, Komisyonda, Uzan Grubunun, offshore bankasında
hesap açtıranlara ve Türkiye İmar Bankasının izninin kaldırıldığı
tarihten sonra, 4/7/2003 tarihinde geriye dönük olarak Türkiye İmar
Bankasınca hesap açtırılanlara ilişkin ödemelerin de tasarı kapsamına
dâhil edilmesi tartışma konusu edilmiş ise de, offshore hesaplarının
sigortaya tabi tasarruf mevduatı niteliğinde olmaması ve offshore
bankaların Türk bankacılık sisteminin, dolayısıyla da Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurulunun gözetimi ve denetimi dışında
olduğu, bir başka deyişle, yurt dışındaki herhangi bir bankadan
farklı olmadığı dikkate alınarak, İmar offshore'da açılan hesapların
ödenmesi tasarı kapsamına dâhil edilmemiştir.
Diğer taraftan, idari
yargı kararları ile bankanın faaliyet izninin kaldırıldığı tarihten
sonra geriye dönük olarak açılan hesapların ödenmesi yönündeki taleplerin
reddedildiği gözetilerek, tasarıda bu hesaplara ilişkin bir hüküm
de yer almamıştır.
Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonunun konuya ilişkin geniş operasyonel tecrübesinden yararlanılması
için, ödemelerin daha önceki tasarruf mevduatı, ticari kuruluşlar
mevduatı, diğer mevduat ve offshore'dan dönen mevduat ödemelerinde
olduğu gibi, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu eliyle yapılması öngörülmektedir.
Tasarıyla, kimlere
ödeme yapılacağı konusu da açıklığa kavuşturulmuştur. Bu noktada,
dava açmış olsun veya olmasın, tüm hak sahiplerine ödeme yapılacaktır.
Diğer bir deyişle, ödeme yapılabilmesinde esas alınan tek kriter
hak sahipliğidir. Hak sahipliğinin tespitinde ise, müflis Türkiye
İmar Bankası Türk Anonim Şirketinin kayıtlarının esas alınması öngörülmektedir.
Tasarıda, kimlere
ödeme yapılmayacağı hususu da netleştirilmiştir. Hak sahibi olmadığı
anlaşılanlara, 3/7/2003 tarihinden sonra devlet iç borçlanma senedi
aldığı tespit edilenlere, Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketinin
ortak ve yöneticilerine, belirli derecede yakınlarına ve bunlar
adına hareket eden kişilere ve bunlara ait şirketlere, banka çalışanları
için kurulmuş sandık ve vakfa tasarı kapsamında bir ödeme yapılmaması
öngörülmüştür.
Tasarıyla getirilen
ödeme sisteminde, başvuruda bulunanlara ödeme yapılması öngörülmüştür.
Daha önceki yasal düzenlemelerde olduğu gibi, ödenecek tutarlara
uygulanacak faizin başlangıç tarihi ve oranı ile ödemelere ilişkin
diğer usul ve esasların Bakanlar Kurulu tarafından tespit edilmesi
benimsenmiştir. Esasen, bu yapılırken dahi, Bakanlar Kuruluna belirli
bir çerçeve çizilmeye çalışılmıştır.
Ödeme yapılacak kişiler
ve ödeme usulü hususundaki bu düzenlemelerin ardından, yapılacak
ödemelerde, az önce değindiğimiz işlem tutarı, nominal tutar ayırımına
bağlı olarak işlem tutarının esas alınması öngörülmüştür. Kısaca
ifade etmek gerekirse, ödemelerde, Türkiye İmar Bankasının devlet
iç borçlanma senedi alımı amacıyla yatırılan tutar olan işlem tutarı
esas alınacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarıda, devlet iç borçlanma senedi alımı amacıyla
Türkiye İmar Bankasına yatırılan tutarlar nedeniyle idari yargı
mercilerinde açılan davalar hakkında, bu kanun hükümlerinin uygulanması
öngörülmüştür. Tasarıda, 4969 ve 5021 sayılı Kanunlara paralel şekilde,
Türkiye İmar Bankasının, devlet iç borçlanma senedi alınmamasına
rağmen, sahte olarak düzenlendiği veya sahte olduğunu bildiği
hâlde sahte olduğunu bildiği belgeleri ibraz eden, ettiren veya
kendisine ya da bir başkasına ödeme yapılmasını talep eden kişilere
uygulanacak yaptırımlara ilişkin düzenlemeler de yer almaktadır.
Ödeme yapılmasına
sebebiyet veren Türkiye İmar Bankasının yetkilileri hakkında uygulanacak
hukuki tedbirler 4969 ve 5021 sayılı Kanunlara paralel olarak düzenlenmiş
olup, ayrıca bu kişiler hakkında Türk Ceza Kanunu ve diğer kanunlardan
doğan cezai ve hukuki sorumlulukların saklı tutulması esası benimsenmiştir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hak sahiplerine yapılan ödemelerde ilgiliye
fazladan veya haksız bir ödeme yapıldığının tespiti hâlinde fazladan
veya haksız ödenen meblağın, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından,
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri
uyarınca, ödeme yapılan kişiden tahsil edilmesi öngörülmüştür.
Yapılacak ödemelerin
finansmanı konusunda, Hazine Müsteşarlığının, ilgili mali yıl
içerisinde ödenek ayrılmaksızın da özel tertip iç borçlanma senedi
ihraç edebilmesine olanak sağlayacak düzenleme yapılmış bulunmaktadır.
Bunlara ek olarak,
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun 5411 sayılı Bankacılık
Kanunu ile artan iş yükü karşısında üstlendiği görevleri etkin ve
verimli bir şekilde yerine getirebilmesine olanak sağlayacak organizasyon
yapısına kavuşmasını teminen, ilişkili bakanın onayıyla, 5411 sayılı
Bankacılık Kanunu'na göre kurulmuş on daire başkanlığı sayısının
yarısını geçmemek kaydıyla, Kurulca daire başkanlıkları oluşturulması
yönündeki önerge kabul edilmiştir. Benzer şekilde, Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurulu Başkanı ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Kurulu
Başkanı müşavirlerinin sayısında artırıma gidilmiştir.
Kanun tasarısı taslağı
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Sermaye Piyasası Kurulu,
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ve ilgili diğer kurum ve kuruluşların
katılımlarıyla yapılan çalışmalar sonucunda tamamlanmış olup,
Bakanlar Kurulunca da görüşülerek nihai şekil verildikten sonra
Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilmiş bulunmaktadır. Plan ve
Bütçe Komisyonunun 16/5/2007 tarihli birleşiminde tasarı görüşülmüştür.
Bu bağlamda, teklif edilen değişiklik önergeleri doğrultusunda,
Bakanlar Kurulunca usul ve esasları belirlenecek olan ödemelerin
defaten yapılmasının yanı sıra nakden yapılacağının da açıklığa
kavuşturulması amacıyla, tasarı metninin ilgili bölümüne ödemelerin
nakden yapılacağı hususu eklenmiş; bununla birlikte, kesinleşmiş
idari yargı kararlarına veya bu nitelikteki kararlara dayalı icra
takiplerine ilişkin her türlü ödemelerin de tasarı hükümlerine
göre yapılmasına olanak sağlamak amacıyla düzenleme yapılmıştır.
Hak sahiplerinin mağduriyetinin giderilmesi hususunda bu tasarının
çok önemli olduğunu belirtmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu ve benzeri tasarıların seçim yaklaştıkça getirildiği
konusunda bazı düşünceler, fikirler ortaya atılmaktadır. Ben şunu
ifade etmek istiyorum: Hükûmetimiz kurulduğu günden beri siyasi
ve ekonomik istikrarın sağlandığını, enflasyonun tekli rakamlara
düşürüldüğünü, dış ticaretin katlanarak büyüdüğünü, kamu maliyesinin
disipline edildiğini, bütçe açığının gayrisafi millî hasılaya
oranının Maastricht Kriterlerine uygun düzeye çekildiğini, bankacılık
sektöründe -kamuda ve özelde- kârların katlandığını, işsizlik oranlarının
düştüğünü, sosyal yardımların katlanarak arttığını, tarım desteklerinin
artırılarak çiftçilerimizin korunduğunu, tarımsal ve KOBİ kredi
faiz oranlarının düşürüldüğünü, özelleştirme uygulamalarının
rekorlara koştuğunu, ülkemizin bir uçtan bir uca duble yollarla
örüldüğünü, yabancı sermaye girişinin devam ettiğini; büyümede
rekor üstüne rekorların kırıldığı, işsizlik sigortası ödemelerinin
başlatıldığı, vergi oranlarının düşürüldüğü, eğitimde hamle yılları
başlatıldığı, sağlık kurumlarının birleştirilemez dedikleri
noktada birleştirildiği ve halkımıza hizmet verdiği, ilaçta fiyatların
düşürüldüğü ve KDV oranlarının azaltıldığı gibi konuların da seçim
yaklaşmadan önce halledildiğini de kamuoyuna duyurmak istiyorum.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - İlaçları nasıl çaldıklarını da anlat bari.
AHMET YENİ (Devamla)
- Bu kanun tasarısının tüm milletvekillerimizin oylarıyla kabul
edileceğine duyduğum ümitle, hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi okutuyorum:
BANKACILIK İŞLEMLERİ YAPMA VE MEVDUAT KABUL ETME İZNİ KALDIRILAN
TÜRKİYE İMAR BANKASI TÜRK ANONİM ŞİRKETİNCE DEVLET İÇ BORÇLANMA
SENEDİ SATIŞI ADI ALTINDA TOPLANAN TUTARLARIN ÖDENMESİ HAKKINDA
KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) Mülga
18/6/1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanununun 14 üncü maddesinin
(3) numaralı fıkrası uyarınca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurulunun 3/7/2003 tarihli ve 1085 sayılı Kararı ile bankacılık işlemleri
yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan Türkiye İmar Bankası
Türk Anonim Şirketi tarafından, Banka bünyesinde karşılığında Devlet
iç borçlanma senedi bulunmamasına rağmen ikincil piyasada Devlet
iç borçlanma senedi satışı adı altında toplanan tutarlar, başvuru
hâlinde bu Kanunda belirlenen esaslar çerçevesinde Hazine Müsteşarlığınca
ihraç edilecek özel tertip Devlet iç borçlanma senetleri kullanılmak
suretiyle Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu aracılığıyla ödenir.
(2) Bu Kanun uyarınca
yapılacak ödemelerde; hak sahipliğinin tespitinde Müflis Türkiye
İmar Bankası Türk Anonim Şirketinin kayıtları esas alınır. Hak sahiplerinden
talep toplanması, talep toplamanın şekli ve süresi, hak sahipliğinin
ispatında aranacak belgeler, ödemeye aracı olacak bankanın tespiti,
nakden ve defaten yapılacak ödemenin şekli ve süresi ile kesinleşmiş
idarî yargı kararlarına veya bu nitelikteki kararlara dayalı icra
takiplerine ilişkin her türlü ödemeler, uygulanacak faiz oranı
ile faizin başlangıç tarihi, hak sahiplerine yapılacak ödeme nedeniyle
istenebilecek ibraname ve diğer belgelerin içeriği ile ödemelere
ilişkin diğer usûl ve esaslar Bakanlar Kurulu tarafından belirlenir.
(3) Bu Kanun kapsamında
yapılacak ödemelerde, Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketine
Devlet iç borçlanma senedi alımı amacıyla yatırılan tutarları ifade
eden işlem tutarları esas alınır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi.
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
CHP GRUBU ADINA MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarının 1'inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz aldım. Sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarının 1'inci maddesinde,
Türkiye İmar Bankasından devlet iç borçlanma senedi, yani hazine
bonosu veyahut devlet tahvili almak amacıyla bu bankaya para yatırmış
olan vatandaşlarımıza yatırmış oldukları paraların iadesinde
izlenecek esasları ve usulleri belirleyen hükümler yer alıyor. Esasen,
maddeye baktığımızda, bu hükümlerin maddede açıklıkla yer almadığını,
daha çok, Bakanlar Kuruluna yetki vermek suretiyle bir düzenleme
yapıldığını görüyoruz.
Değerli milletvekilleri,
hatırlayacaksınız, Aralık 2003 tarihinde çıkarılan 5021 sayılı
Kanun, Türkiye İmar Bankasında mevduat sahibi olan vatandaşlarımızın
mevduatının belli bir plan dâhilinde ödenmesini öngörmüştü. O kanun,
tasarruf mevduatı sigortası kapsamında olmamakla birlikte, ticari
mevduatın ve diğer kuruluşlar mevduatının da bu vatandaşlarımıza,
o mevduatın sahiplerine ödenmesini düzenlemişti. O kanun Türkiye
Büyük Millet Meclisinde görüşülürken, müflis Türkiye İmar Bankasından
bono almış olan vatandaşlarımızın bono bedellerinin ödenmesine
yönelik bir maddeyi de kapsıyordu. Ancak, o maddeye ilişkin düzenleme,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında,
iktidar partisinin, yani AKP'nin oylarıyla, grup başkan vekilinin
vermiş olduğu bir önergeyle ve ona ilgili bakanın, Hazineden sorumlu
Bakanın katılmış olması sonucu çıkarıldı.
O tarihteki görüşmelere
ilişkin tutanak önümde. Önergenin gerekçesinde, şu yazılı, yani neden
bonozedelere bonolarının ödenmesine ilişkin madde tasarıdan çıkarılıyor,
bunun gerekçesi olarak açıklanan şudur, şöyle yazıyor: "Vatandaşlarımız
yatırdıkları tutarları gerek yargı yoluyla gerekse iflas masasından
talep etme hakkına sahiptirler." Yani, Hükûmetimiz vatandaşa
yargı yolunu göstermiştir. İşte, o tarihten sonra başlayan yargı
süreci sonunda -yaklaşık, dört yılı bulmuştur, dört yıla yaklaşan
bir süreç söz konusudur- vatandaşlarımız yargıda haklarını kazanmışlardır.
En son Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunun vermiş olduğu
bir kararla kesinleşmiştir. Vatandaş bu bankadan bono almak amacıyla
yatırmış olduğu parayı, kanuni faiziyle geri alabilecektir.
Şimdi, bu çerçevede,
yargının bu kararı çerçevesinde bu tasarıyı değerlendirdiğimizde,
Hükûmetin bu tasarıya mecbur kaldığını görüyoruz, yani bu tasarı,
"efendim bonozedelerin mağduriyetini giderelim, seçim de geliyor,
bu nedenle, bu düzenlemeyi yapalım" düşüncesinden çok -şüphesiz
seçimin etkisi var, ama ondan önce- yargı kararları, artık, böyle
sonuçlanıyor, vatandaş kazanmaya başladı, o nedenle, biz bu tasarıyı
hazırlayalımdır. Bunun gerekçesi budur.
Tasarıya hâkim olan
düşünce, bu parayı vatandaşa iade ederken, bütçe açısından maliyeti
olabildiğince düşürme gayretidir. Bunu nereden anlıyoruz? Şunlardan:
Faizin oranına Bakanlar Kurulu karar verecektir. Biz, Plan ve Bütçe
Komisyonundaki görüşmeler sırasında önerdik. Biraz sonra, burada
önergelerimizle de aynı hususu sizlerin huzuruna getireceğiz. Faizin
miktarına, faizin oranına, faizin başlangıç tarihine Bakanlar Kurulu
karar vermesin. Faize "kanuni faiz" demiştir mahkemeler.
Demek ki, kanuni faizden daha düşük bir faiz oranının belirlenmesinin
söz konusu olmaması gerekir. E, bu açıksa neden bunu yazmıyoruz tasarıya?
Yazılmıyor, çünkü Hükûmetin aklından geçen, "Mevduatı biz vatandaşa
öderken orada kanuni faizi uygulamadık, TÜFE'yi uyguladık. O nedenle,
Bakanlar Kurulu olarak TÜFE'yi belirlemek suretiyle, biz, kanuni
faizden daha az bir ödeme yaparız; böylece, bütçeye maliyeti biraz
daha düşürürüz." düşüncesi vardır bunun arkasında. Yoksa, buraya,
kanuni faizi açıkça yazabilirdik.
Faizin başlangıç tarihi
konusu yine Bakanlar Kuruluna bırakılmıştır.
Değerli milletvekilleri,
faizin başlangıç tarihi hiçbir şekilde 3 Temmuz 2003 tarihinden sonraki
bir tarih olmamalıdır. Yani, vatandaşımız "nasıl olsa Hükûmet yasa çıkaracak"
düşüncesiyle, altı ay, hiçbir şekilde, zaten yargıya gitmemiş. Bir
yasa hazırlanıyor. Hatırlayacaksınız, o tarihlerde, Sayın Başbakanın
30 Temmuz 2003 tarihinde bir televizyon programında yaptığı bir konuşma
vardır; açıklaması, cümlesi şudur aynen: "Türkiye Cumhuriyeti
hiç kimseyi mağdur etmez, samimi bono mağdurlarının parası ödenecektir."
Tarih: 30 Temmuz 2003. Şimdi 2007 yılındayız, mayıs ayı bitiyor, seçime
gidiyoruz, Sayın Başbakan bu sözünü unutmuş, Sayın Başbakan bu sözünü
unutmuşa benziyor.
Değerli milletvekilleri,
demek ki, vatandaş açısından faizin başlangıç tarihi 3 Temmuz 2003
tarihinden sonraki bir tarih olmamalıdır. 3 Temmuzda vatandaş, 4 Temmuzda vatandaş yargıya
başvursaydı, yine o tarih itibarıyla bunu alma hakkına sahip olurdu.
Yargının bu şekilde karar vermesi, yine mümkündür; nitekim, yargı
öyle karar vermiştir.
Neden yargı öyle karar
vermiştir? Çünkü, bankalar bir güven kurumudur. Bu bankanın hazine bonosu
satması hâlinde, hazine bonosunu satıyor olması hâlinde, vatandaş
hiçbir zaman, o bankanın hazine bonosu satmaya yetkili olup olmadığını
bilemez, bunu araştırmak durumunda değildir. Nitekim, devlet ne
yapmıştır? Sermaye Piyasası Kurulunun bazı görevlilerini
"Neden bunu engellemediniz, neden bankaya uyarı yapmadınız,
neden hazine bonosu satmaya yetkili olmadığı hâlde gazetelere
ilan vermek suretiyle satışa giden bu bankaya engel olmadınız?"
düşüncesiyle o görevliler hakkında soruşturma yapmış, yargıya intikal
ettirmiştir. O görevlilerin sorumlu olup olmadıkları tamamen ayrı
bir keyfiyettir. O konuda herhangi bir değerlendirmem söz konusu
değil. Ama, bir yandan bazı kamu görevlilerini sorumlu tutacaksınız,
öte yandan da, vatandaşı aynı zamanda sorumlu tutacaksınız,
"bonoyu almasaydınız" diyeceksiniz.
Tasarı bu açıdan son
derece eksiktir. Faizin başlangıç tarihi ve faiz oranı mutlaka kanuni
faizden az olmamak üzere bu tasarıda belirtilmelidir.
Gerçekte yapılması
gereken, Hükûmetin işlem bedeli olarak isimlendirdiği, yani, vatandaşın
bono almak amacıyla bankaya yatırdığı bedelin ödenmesi değil -ki,
bu bedelin 728 milyon YTL olduğu açıklanmıştır- bu bedelin vade sonunda
ulaşacağı bedelin, yani 1 milyar 23 milyon YTL'nin o vade tarihinden
itibaren kanuni faiziyle bugüne getirilip ödenmesidir. İdeal
olan, hakkaniyete uygun olan budur.
Şimdi, bu tasarının
yaptığı ise, bono mağduruna "ne yapalım bari bunu kurtardık"
düşüncesiyle bununla yetinmesini sağlayacak bir mesajı vermek
olmuştur. Hükûmetin yaptığı budur, bono mağduru da "bari, bunu
kurtardık" diyecektir.
Biz bu tasarıyı böyle
de olsa çıksın istiyoruz. Tabii ki, vatandaşımız mağdur olmasın,
bu parasını böyle de olsa alsın istiyoruz, ama hakkaniyete uygun
olan böyle değildir, biraz önce dediğim unsurları da kapsayacak şekilde
bir ödeme yapılmasıdır.
Geçen yıl mayıs-haziranda
ekonomide bir mini dalgalanma yaşadık, bir mini kriz yaşadık ve o
kriz anında Hükûmet oturdu bir karar aldı, buraya da tasarı getirdi,
yasalaştırdı. Yabancıların devlet iç borçlanma senedi alım-satımındaki
veya vade sonundaki faizi üzerindeki vergi oranını sıfırladı. Bir
yandan bu oranı sıfırlarken -bunu birçok şekilde açıklayabilir
Hükûmet, ama hiçbir şekilde adalete uygun olduğunu savunmak mümkün
değildir- burada, bu vatandaşa yapılacak faiz ödemesine, geçmişe
yönelik olarak, yüzde 15 oranında gelir vergisi stopajı getireceksiniz.
Gelir vergisi stopajının kesinlikle doğru olmadığını söylüyorum
değerli arkadaşlar. O dönem hiçbir faiz ödemesi, devlet iç borçlanma
faizi ödemesi vergiye tabi değildir. Şimdi bu faizi mevduat sayarak
stopaja tabi tutmanın hiçbir açıklaması, mantıklı açıklaması yoktur.
Yabancıların bono faizindeki vergisini sıfırlarken İmar Bankası
bonozedesinin faizini, kanuni faizdir o da…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Hamzaçebi, konuşmanızı tamamlayınız.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
…o kanuni faizi de
-belki Hükûmet bunu TÜFE oranında ödeyecektir- onu vergiye tabi tutmanın
hakkaniyetle, adaletle bağdaşır hiçbir yanı yoktur.
Tasarının Plan ve Bütçe
Komisyonundaki görüşmeleri sırasında iktidar partisi milletvekillerinin
önergesiyle eklenen bir hüküm daha var bu maddede. Diyor ki madde:
"Kesinleşmiş idari yargı kararlarına ilişkin her türlü ödemelere
ilişkin faiz oranı ve faizin başlangıç tarihi konusunda da Bakanlar
Kurulu yetkili olacaktır."
Değerli arkadaşlar,
yargı karar vermiş, kesinleşmiş, sonuçlanmış. Artık, onun hükme bağladığı
bir konuda Bakanlar Kurulunun, ayrıca bir yetki kullanmak suretiyle
vatandaşın hakkını azaltması, onu daha az bir hakka sahip olacak şekilde
bir düzenleme yapması mümkün müdür, doğru mudur? Yasayla bu mümkün
olacaktır, ama doğru mudur değerli arkadaşlar? Bunların doğru olmadığını
ifade ediyorum.
Yaklaşık 100 bin vatandaşımızı
ilgilendiren bu tasarının, biraz önce ifade ettiğim eksikliklerin
de giderilmesi suretiyle, tasarının tümü üzerinde görüş beyan
eden Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili arkadaşımızın da belirttiği
eksiklikleri de dâhil etmek suretiyle yasalaştırmanın daha uygun,
daha doğru olduğunu düşünüyorum ve sözlerimi burada bitirirken
hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde iki adet önerge vardır.
Önergeleri önce geliş
sıralarına göre okutup sonra aykırılık durumlarına göre işleme
alacağım.
Buyurun:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun
Tasarısının 1. maddesinin (2) numaralı fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesi ve aynı maddeye daha sonra gelmek
üzere (3) no'lu fıkranın eklenmesini ve mevcut (3) no'lu fıkranın numarasının
da (4) olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Kemal Kılıçdaroğlu |
Birgen Keleş |
|
Trabzon |
İstanbul |
İstanbul |
|
A. Kemal Kumkumoğlu |
A. Kemal Deveciler |
Haluk Koç |
|
İstanbul |
Balıkesir |
Samsun |
|
|
Mustafa Özyürek |
|
|
|
Mersin |
|
(2) Bu Kanun uyarınca
yapılacak ödemelerde hak sahipliğinin tespitinde Müflis Türkiye
İmar Bankası Türk Anonim Şirketinin kayıtları esas alınır. Hak sahiplerinden
talep toplanması, talep toplamanın şekli ve süresi, hak sahipliğinin
ispatında aranacak belgeler, ödemeye aracı olacak bankanın tespiti,
hak sahiplerine yapılacak ödeme nedeniyle
istenebilecek ibraname ve diğer belgelerin içeriği ile ödemelere
ilişkin usul ve esaslar Bakanlar Kurulu tarafından belirlenir.
(3) Ödeme bu kanunun
yayımı tarihinden itibaren bir ay içerisinde TSMF tarafından belirlenecek
bir tarihte defaten ve Devlet İç Borçlanma Senetlerinin nominal bedeli
esas alınarak nakit olarak yapılır. Ödemelere uygulanacak faiz
oranı kanuni faizden az olmamak üzere Bakanlar Kurulu tarafından
belirlenir. Faizin başlangıç tarihi satın alındığı kabul edilen
Devlet İç Borçlanma Senetlerini temsil eden makbuzda gösterilen vade
tarihidir.
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1426 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 1. maddesinin
(2) numaralı fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesi ve aynı
maddeye daha sonra gelmek üzere (3) no'lu fıkranın eklenmesini ve
mevcut (3) no'lu fıkranın numarasının da (4) olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Kemal Kılıçdaroğlu |
Birgen Keleş |
|
Trabzon |
İstanbul |
İstanbul |
|
A. Kemal Kumkumoğlu |
A. Kemal Deveciler |
Haluk Koç |
|
İstanbul |
Balıkesir |
Samsun |
|
|
Mustafa Özyürek |
|
|
|
Mersin |
|
(2) Bu Kanun uyarınca
yapılacak ödemelerde hak sahipliğinin tespitinde Müflis Türkiye
İmar Bankası Türk Anonim Şirketinin kayıtları esas alınır. Hak sahiplerinden
talep toplanması, talep toplamanın şekli ve süresi, hak sahipliğinin
ispatında aranacak belgeler, ödemeye aracı olacak bankanın tespiti,
hak sahiplerine yapılacak ödeme nedeniyle istenebilecek ibraname
ve diğer belgelerin içeriği ile ödemelere ilişkin usul ve esaslar Bakanlar
Kurulu tarafından belirlenir.
(3) Ödeme bu kanunun
yayımı tarihinden itibaren bir ay içerisinde TSMF tarafından belirlenecek
bir tarihte defaten ve nakit olarak yapılır. Ödemelere uygulanacak
faiz oranı kanuni faizden az olmamak üzere Bakanlar Kurulu tarafından
belirlenir. Faizin başlangıç tarihi 3 Temmuz 2003 tarihidir.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI İSMET
YILMAZ - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçesini
okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarı'nın 1 inci maddesinin
(2) numaralı fıkrası ile, uygulanacak faiz oranı ile faizin başlangıç
tarihinin Bakanlar Kurulu tarafından belirlenmesi öngörülmüştür.
Bilindiği üzere bu
konuda ilgili idareler aleyhine idari yargıda açılan davalar, hizmet
kusuruna dayanan tazminat davalarıdır.
Borçlar Kanunu, borçlunun
borcunu ifada temerrüde düşmesi dolayısıyla alacaklının doğabilecek
zararlarını güvence altına almıştır. Aynı kanunun 103'üncü maddesinde
bir miktar paranın tediyesinden temerrüt eden borçluyu temerrüt faizi
ödemeyi mecbur kılmıştır. 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine
İlişkin Kanunun 1. maddesinde,
"Borçlar Kanunu
ve Türk Ticaret Kanununa göre faiz ödenmesi gereken hallerde, miktarı
sözleşme ile tespit edilmemişse bu ödeme yıllık yüzde oniki oranı
üzerinden yapılır.
Bakanlar Kurulu, bu
oranı aylık olarak belirlemeye, yüzde onuna kadar indirmeye veya
bir katına kadar artırmaya yetkilidir."
denilmiş, 2 nci maddesinde de,
"Bir miktar paranın
ödenmesinde temerrüde düşen borçlu, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça,
geçmiş günler için 1 inci maddede belirtilen orana göre temerrüt faizi
ödemeye mecburdur.
Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankasının önceki yılın 31 Aralık günü kısa vadeli avanslar
için uyguladığı faiz oranı, yukarıda açıklanan miktardan fazla
ise, arada sözleşme olmasa bile ticari işlerde temerrüt faizi bu
oran üzerinden istenebilir. Söz konusu avans faiz oranı, 30 Haziran
günü önceki yılın 31 Aralık günü uygulanan avans faiz oranından beş
puan veya daha çok farklı ise yılın ikinci yarısında bu oran geçerli
olur.
Temerrüt faizi miktarının
sözleşmede kararlaştırılmamış olduğu hallerde, akdi faiz miktarı
yukarıdaki fıkralarda öngörülen miktarın üstünde ise, temerrüt
faizi, akdi faiz miktarından az olamaz."
hükmüne yer verilmiştir.
Bu nedenle, faizin
miktarının da bu çerçevede belirlenmesi ve kanuni faiz miktarından
az olmaması uygun ve yerinde olacaktır. Ancak her olay için ayrı ayrı
temerrüt tarihinin belirlenmesi zor olacağından ve 3 Temmuz 2003
tarihi itibariyle ortada bankacılık işlemleri yapma yetkisi
olan bir banka olmadığından bu tarihin 3 Temmuz 2003 olarak belirlenmesi
doğru olacaktır.
Ödemenin şekli ve süresi
ile faiz oranı ve faizin başlangıç tarihi konularında yetki verilmek
suretiyle yaratılan belirsizliğin giderilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, saymadınız ki!
BAŞKAN - Arkadaşlar,
görünüyor, ben sayıyorum.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun
Tasarısının 1. maddesinin (2) numaralı fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesi ve aynı maddeye daha sonra gelmek
üzere (3) no'lu fıkranın eklenmesini ve mevcut (3) no'lu fıkranın numarasının
da (4) olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M.Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
(2) Bu Kanun uyarınca
yapılacak ödemelerde hak sahipliğinin tespitinde Müflis Türkiye
İmar Bankası Türk Anonim Şirketinin kayıtları esas alınır. Hak sahiplerinden
talep toplanması, talep toplamanın şekli ve süresi, hak sahipliğinin
ispatında aranacak belgeler, ödemeye aracı olacak bankanın tespiti,
hak sahiplerine yapılacak ödeme nedeniyle istenebilecek ibraname
ve diğer belgelerin içeriği ile ödemelere ilişkin usul ve esaslar Bakanlar
Kurulu tarafından belirlenir.
(3) Ödeme bu kanunun
yayımı tarihinden itibaren bir ay içerisinde TSMF tarafından belirlenecek
bir tarihte defaten ve Devlet İç Borçlanma Senetlerinin nominal bedeli
esas alınarak nakit olarak yapılır. Ödemelere uygulanacak faiz
oranı kanuni faizden az olmamak üzere Bakanlar Kurulu tarafından
belirlenir. Faizin başlangıç tarihi satın alındığı kabul edilen
Devlet İç Borçlanma Senetlerini temsil eden makbuzda gösterilen vade
tarihidir.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI İSMET
YILMAZ - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde,
önerge sahiplerinden Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu.
Buyurun efendim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada ne istiyoruz,
çok açık ve net izah etme gereği duydum.
Bir: Burada, bu ödemelerin
ne zaman yapılacağı belirsiz, yani Bakanlar Kuruluna bırakılıyor.
Gelin, gelin bir tarih verelim. Bu insanlar dört yıldır bekliyor; bugün
mü yarın mı? Her gün, bu insanlar, artık bir şekilde acaba bugün mü ödenecek,
yarın mı ödenecek… Bu insanların dört yıldır her gün gözleri televizyonda,
her gün acaba umutlu bir haber alabilir miyim diye bekliyor bu insanlar.
Yazık, günah bu insanlara! Diyoruz ki: Arkadaşlar, değerli milletvekilleri,
gelin, bir tarih koyalım. Bir ay sonraya koyalım, bir buçuk ay sonraya
koyalım. Ne istiyorsanız… Örneğin, temmuz ayının 4'ünü koyalım -bu
arkadaşlarımızın offshore'una biliyorsunuz o tarihte el konmuştu,
4 Temmuz koyalım- daha, yaklaşık bir buçuk ay var ama bir tarih belirleyelim.
O güne kadar Bakanlar Kurulu çalışmasını yapsın, ama bu arkadaşlarımızın
ödemesini, artık, tekrar yeni bir hazine bonosuyla değil, defaten
ödeyelim. Yazık, günah! Bu insanların çoğu iflas etti, çoğu çoluk
çocuğunu okutamaz hâle geldi. Özel okuldan çocuklarını alanlar oldu,
bununla okutuyorlardı, bu faizle. Değerli milletvekilleri, yazıktır,
günahtır. Bizim istediğimiz, bir tarih belirleyelim. Örneğin 4
Temmuzsa 4 Temmuz, 5 Temmuzsa 5 Temmuz, ama bu insanlar, artık, hep,
bir şekilde, acaba ne zaman, acaba ne zaman, acaba ne zaman… Artık bekletmeyelim,
yazık! Dört yıldır hep bir şeyi bekliyorlar.
İkincisi ise, burada
yine belirsiz olan… Değerli arkadaşlar, sizi yeni bir davadan kurtarmak
istiyoruz. Yargı kararı var. Yargı kararı belli. İnsanları yargıya,
binlerce insanı mahkeme kapılarına sürüklediniz. Bir kararı emsal
almadınız. Bir karar çıktı, emsal almadınız, herkes dava açtı. Yazık,
günah! Binlerce insan mahkeme kapılarında. Hep, meşgul ettik yargıyı.
Artık, Danıştay Dava Daireleri Genel Kurulu karar vermiştir,
daha bunun emsali yoktur. O kararda faiz oranı da belli, her şeyi
belli, avukat ücreti de belli. Eğer siz… Bu yasayı böyle çıkarırsak,
yarın yeni bir dava açılacak, yeni davalarla, aradaki faiz tahsil
edilecek arkadaşlar.
SELAMİ UZUN (Sivas) -
Bana söyleme.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Size söylemiyorum Selami Bey.
Yani, ben bu arkadaşlar
adına… Yeni bir davayla karşı karşıya geleceksiniz. Avukatlar, Avukatlar
Kanunu belli, alacağından vazgeçmeyecek, çünkü siz önerdiniz, siz
"Dava açınız." dediniz, insanları avukata siz gönderdiniz.
Değerli milletvekilleri,
yine, burada faiz oranı… Yargı karar vermiş değerli milletvekilleri
-yani, artık, TÜFE, TEFE bunlar değil- hazine bonosu faizi neyse,
"yasal faiz" dediğimiz ve bunun en makulü, o günden bu yana
-ortalama- belli vadede ihraç edilen hazine bonoları faizi neyse
bu faiz oranı üzerinden ödemek zorundayız. Biz, sizlerden bunu istiyoruz,
yani bu teklifimizin özü bu. Sizi, tekrar, yeniden mahkeme kararlarıyla
karşı karşıya getirmek istemiyoruz. Gelin -bu insanları çok yorduk
dört yıl, bu insanlar hep mahkeme kapılarında süründü- tekrar mahkeme
kapılarında bu insanları süründürmeyelim, burada bitirelim. Teşekkür
ediyoruz. Ama, günlerce beklediler.
Özetle, istediğimiz:
1) Bir vade koyun -bir
ay, bir buçuk ay, neyse- bu insanlar hep umutla beklemesin artık, gününü
belirleyin.
2) Faiz oranı yasal
faiz oranının altında olamaz arkadaşlar. Tekrar, yeni davalarla
karşı karşıya kalırsınız.
Biz, bu iki konuyu sizden
rica ediyoruz.
Hepinize saygılar
sunarım.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Aslanoğlu.
Sayın milletvekilleri,
Komisyonun, Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Devlet iç
borçlanma senedi alımı amacıyla Türkiye İmar Bankası Türk Anonim
Şirketine yatırılan tutarlar nedeniyle idarî yargı mercilerinde
açılan davalar hakkında bu Kanun hükümleri uygulanır.
(2) Devlet iç borçlanma
senedi alımı amacıyla Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketine
yatırılan tutarlar nedeniyle idarî yargı mercilerinde açılmış
olan davalara ilişkin mahkeme kararlarının, bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten sonra icra takibine konu edilmesi hâlinde,
vekâlet ücreti, Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin
ikinci kısmının ikinci bölümünün (1) numaralı bendinde yazan tutar
olarak uygulanır. Takip borçlusu idarelerin icra takibindeki işlemlere
karşı şikâyet hakları saklıdır.
(3) Mahkeme kararlarında
veya icra takip sürecinde ilgili idareler lehine hükmolunan her
türlü alacak bu Kanuna göre yapılacak ödemelerden mahsup yoluyla
tahsil edilerek ilgili kurumların hesaplarına aktarılır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya.
Sayın Kaya, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YILMAZ
KAYA (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte
olduğumuz, kamuoyunda kısaca İmarzede ya da bonozede dediğimiz
vatandaşlarımızın mağduriyetini ortadan kaldırmaya yönelik tasarının
2'nci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bugün, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun Danışma Kurulunu toplantıya
çağırarak, her ne kadar gündemde yer alsa da arka sıralarda bulunan
bu tasarının Meclis gündemine alınmasını temin etmesinden sonra
-tabii iktidar partisinin de "kabul" oylarıyla- bu tasarıyı
görüşmeye başlamış bulunuyoruz.
Yalnız, benim anlamadığım
bir nokta var. Hükûmet tasarısı şeklinde gelen görüştüğümüz bu tasarıdan
önce, 2003 Aralığında Cumhuriyet Halk Partisi, partimizin milletvekillerinden,
önce Malatya Milletvekilimiz Muharrem Kılıç, daha sonra Bihlun Tamaylıgil,
daha sonra İzmir Milletvekilimiz Ahmet Ersin'in ve grup başkan vekillerimizin
bu konuda kanun teklifi vermiş olmalarına rağmen, yani, 2003 Aralık
-Hükûmet tasarısının sevk tarihine bakıyoruz- 8 Mayıs 2007; yani,
neredeyse, o tekliflerden dört yıl sonra, Hükûmet bu konuyu nihayet
ciddi bulmuş ve tasarı şeklinde Meclis gündemine göndermiştir. Her
zaman olduğu gibi, bu konuda da gündemi kaçırmış, ama, kamuoyundan
gelen baskılar sonucu ve hatta hatta çeşitli mahkemelerin ve yüksek
mahkemenin vermiş olduğu karardan sonra bu konuya kayıtsız kalamayacağını
anlamış ve bu tasarıyı Meclis gündemine getirmiştir.
Şimdi, ben diyorum
ki: Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu tarafından 3 Temmuz
2003 tarihinde İmar Bankasına el konulduğunda ve bu bankanın mevduat
toplama ve bankacılık işlemi yapma izni ortadan kaldırıldıktan
sonra, tam dört yıl geçmiş olmasına rağmen ve bugün de bu tasarıyı
Meclis gündemine getirecek idiysek, niye bu vatandaşlarımızı
dört yıl biz oyaladık? Niye bu vatandaşlarımıza dört yıl boyunca acı
çektirdik?
Değerli arkadaşlarım,
bana gelen bu konudaki mail'leri topladım ve bir klasör yaptım, daha
doğrusu iki klasör oldu açıkçası. Hasta olanlar, müthiş şekilde kilo
verenler, çocuklarını okutamayanlar, iş yerini satanlar, evine
icra gelenler, bu durumdaki vatandaşlarımızın dört yıldan beri
feryat ediyor olmalarına rağmen niye bugünü bekledik diye, ben düşünmekten
kendimi alamıyorum.
Buna rağmen, dört yıl
sonra gelen tasarıda da birçok eksiklik bulunmaktadır. Biz -biraz
önce Sayın Aslanoğlu da söyledi- 1'inci maddede ve benim birazdan
açıklayacağım 2'nci maddedeki eksikliklerin düzeltilerek, Komisyondaki
uyarılarımızın dikkate alınarak Genel Kurula getirilmiş olmasını
dilerdik.
Şimdi, 22'nci Dönemin
bu son günlerinde bu tasarıyı kanun olarak buradan geçirmiş olsak
bile, değerli arkadaşlarım, cidden söylüyorum ve uyarıyorum, bu
söylediğimiz maddelerin açıkça Anayasa'ya aykırılık teşkil etmesinden
dolayı, tekrar, geri gönderilme riski ve tehlikesi bulunmaktadır
ve ondan sonra da bu tasarıyı bir daha görüşemeden kadük olma tehlikesi
bulunmaktadır.
Ne olur, gelin, bu uyarılarımızı
dikkate alın ve bu maddeleri düzelterek, bir mutabakat hâlinde, bir
mutabakatla bu tasarıyı buradan yasalaştırıp, dört yıldır bekleyen
vatandaşlarımızın ıstıraplarını sona erdirelim, haykırışlarına,
feryatlarına son verelim diye düşünüyorum.
2'nci maddede, değerli
arkadaşlarım, bakın: "Devlet iç borçlanma senedi alımı amacıyla
Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketine yatırılan tutarlar nedeniyle
idari yargı mercilerinde açılan davalar hakkında bu Kanun hükümleri
uygulanır." Yani, dört yıl içinde iktidarın da yönlendirmesi,
daha doğrusu, çaresiz bırakması ve açıkça "bu konuda hakkınızı
aramak istiyorsanız yargıya gideceksiniz, başka çareniz yok"
demiş olmaları nedeniyle yargıya giden vatandaşlarımızın aldığı
mahkeme kararları şurada 2'nci maddenin 1'inci fıkrasıyla bertaraf
edilmek istenmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
bu madde, açıkça Anayasa'ya aykırıdır. Anayasa'nın 2'nci, 10'uncu ve
11'inci maddelerine aykırıdır.
Yine, aynı maddenin
2'nci fıkrasında "Devlet iç borçlanma senedi alımı amacıyla Türkiye
İmar Bankası Türk Anonim Şirketine yatırılan tutarlar nedeniyle
idari yargı mercilerinde açılmış olan davalara ilişkin mahkeme kararlarının,
bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra icra takibine konu
edilmesi hâlinde, vekâlet ücreti, Türkiye Barolar Birliği Avukatlık
Asgari Ücret Tarifesinin ikinci kısmının ikinci bölümünün (1) numaralı
bendinde yazan tutar olarak uygulanır."
Değerli arkadaşlarım,
bunu yapamazsınız, bunu yapamayız. Çünkü, 1136 sayılı Avukatlık
Yasası özel bir kanundur. O Kanun'da da, bu tür davaların takip edilmesi
hâlinde avukatların alacağı vekâlet ücretinin nispi olacağı öngörülmektedir.
Bu özel kanun varken, siz "ikinci kısmının ikinci bölümünün (1)
numaralı bendinde belirtilen 110 milyon lirayı avukat alır ve bu Yasa
gereği de, bunun dışında bir hak talep edemez" diye hüküm getiremezsiniz. Bunu buradan açıkça söylüyorum. Yani,
çok özel bir kanun varken, tabiri caizse, dört yıl boyunca, üç yıl boyunca
takip edilmiş veya üç yıl boyunca çalışan birinin baştan alacağı ücret
belliyken, siz, üç yıl, dört yıl sonra bir hüküm getiriyorsunuz ve diyorsunuz
ki: Hayır, o olmayacak, bu olacak. Bu, Anayasa'ya açıkça aykırıdır.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
Anayasa'ya neden aykırıdır ondan da biraz bahsetmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
daha önce bu konuda yapılan bir başvuru sonucu Anayasa Mahkemesi
çok açık bir karar vermiştir, demiştir ki: 2002/126 esas, 2004/27 karar
sayılı ve 3 Mart 2004 tarihli Kararında "Avukatların hukuksal
bilgi ve tecrübelerinden yararlanma, hak arama ve savunmada başvurulacak
meşru yol ve vasıtaların başında gelir. Vekâlet ücreti, savunma hakkının
en önemli parçası olan hukuki danışmanlık görevinin, konunun uzmanı
olan hukukçular tarafından yapılmasının doğal bir sonucudur. Avukatların
mesleklerini serbestçe ve herhangi bir kaygı olmadan yapabilmeleri
için, yaptıkları hizmetin karşılığı olan makul bir ücret almaları
gerekir. Avukatla yapılacak sözleşmede, ücret kararlaştırılırken,
dava sonunda karşı tarafa yüklenecek avukatlık ücretinin gözetilmesi
engellenmediğinden, itiraz konusu kuralla hak arama özgürlüğünün
kullanılmasının zorlaştırıldığından da söz edilemez." demiş
ve şöyle bitirmiş kararını: "1136 sayılı Avukatlık Kanununun
değişiklikten önceki 168'inci maddesinde, avukatlık ücretinin
takdirinde hukuksal yardımın başladığı veya davanın açıldığı tarihte
yürürlükte olan…" Değerli arkadaşlarım, altını çiziyorum tekrar:
"…hukuksal yardımın başladığı veya davanın açıldığı tarihte
yürürlükte olan tarifeler esas alınmış ise de, itiraz konusu kuralla
ekonominin gerekleri gözetilerek, avukatların emeklerinin gerçek
karşılıklarını almaları amaçlanmıştır." demektedir.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, 1136 sayılı Avukatlık Yasası ve bu tür, değeri parayla ölçülebilen
davalardaki vekâlet ücretlerinin nispi olacağı açıkça belirtilmişken
ve Anayasa Mahkemesinin 2004 tarihli bu kararı ortadayken -ki, daha
sonra, tekrar, 2006 yılında bir başvuru daha yapılmıştır; aynı doğrultuda,
Anayasa Mahkemesi bir karar daha vermiştir; bütün bunlar ortadayken-
buradaki tasarıya bir madde koyarak bunları bertaraf etmenin, yani,
yargı kararını yok saymanın ve ortadan kaldırmaya çalışmanın hukuksal
bir dayanağı yoktur. Bu nedenle, tekrar tekrar söylüyorum: Bu tasarı
Meclisten geçmiş olsa bile, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından, söylediğim
nedenlerden dolayı geriye gönderilme ihtimali çok yüksektir.
Değerli arkadaşlarım,
bu uyarılarımız…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kaya, konuşmanızı tamamlayınız.
YILMAZ KAYA (Devamla)
- Tamamlıyorum Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Biraz önce de diğer
konuşmacı arkadaşlarımızın ve Plan Bütçe Komisyonundaki arkadaşlarımızın
uyarılarını maalesef Komisyonda dikkate almadınız. 1'inci maddede
verdiğimiz önergeler de reddedildi oylarınızla. Tekrar söylüyorum
ve rica ediyorum: Bu yasayı mutabakat hâlinde gündeme aldırdık, görüşülmesini
temin ettik ve görüşmeye başladık. Ama, ne olur, dört yıldan beri bekleyen,
evini satıp çocuğunu okutmak için zor durumlara düşmüş; kendisine,
iş yerlerine icralar gelmiş; hasta olmuş vatandaşlarımızı, bu nedenle
sıkıntıya düşmüş vatandaşlarımızı burada çok sağlam bir yasa yaparak
rahatlatalım diyorum. Onların tekrar bu sıkıntıları yaşamalarına
mahal vermeyelim, sebep olmayalım. Hataları birlikte konuşarak,
yanlışları birlikte değerlendirerek, düzelterek bir yasa yapalım
diyorum ve hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kaya.
Şahsı adına, Sakarya
Milletvekili Ayhan Sefer Üstün.
Buyurun Sayın Üstün.
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
- Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 1426 sıra sayılı Kanun
Tasarısı üzerinde şahsım adına söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
1998 ile 2002 yılları arasında maalesef Türkiye'de olağanüstü bir dönem
yaşanmıştır. Bu olağanüstü dönem içerisinde yirmiden fazla banka
batırılmış veya hortumlanmış, en son 2002 yılı sonuna geldiğimizde
de, AK Parti Hükûmeti döneminde, geçmişin getirdiği sorunlarla birlikte
İmar Bankası yolsuzluğunu, dolandırıcılığını, hokkabazlığını
da kucağımızda bulmuş bulunmaktayız. İşte, bu sorun, maalesef dört
yıldan beri devam etmektedir.
Burada kanunun gerekçesine
baktığımızda İmar Bankası bünyesinde bulunmamasına rağmen bankaca
ikincil piyasada yatırımcılara "Devlet İç Borçlanma Senedi"
adı altında makbuz düzenlenerek karşılıksız satış yapıldığı ve yine
bu işleri denetlemekle görevli Bankacılık Denetleme ve Düzenleme
Kurulu ve SPK üyelerinin de görevlerini yapmayarak bankaca yapılan
karşılıksız satışlara göz yumulduğu söylenmektedir kanunun gerekçesinde.
İşte, bu yapacağımız düzenlemeyle, inşallah, bu İmar Bankası yöneticileri
tarafından kandırılan ve -yine BDDK'nın da görevini yapmayarak- dolandırılan
bu insanların mağduriyetlerini gidermeye çalışıyoruz.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, tabii, burada bu kanunu yapmakla, evet, mağduriyeti belki
bir nebze ortadan kaldıracağız. Peki, hesap kapanmış mı olacak? Burada sorulması
gereken sorular yok mu? Bunlardan bir tanesi, karşılıksız satışlara
göz yuman dönemin BDDK Başkanı ve Yönetim Kurulu üyelerinin hakkında
herhangi bir ceza davası açıldı mı acaba? Bunu ben merak ediyorum,
bir vatandaş olarak merak ediyorum. Vergilerden ödediğimiz bu paraların
bizim cebimizden çıktığını bilerek bu soruyu soruyorum. Başka?
Acaba, bundan sonra, ödeyeceğimiz bu paralardan sonra bunun karşılığı
olarak tazminat davaları açılacak mı? Rücu edilecek mi bu sorumlular
hakkında, bunu merak ediyorum.
Yine bir başka hususu
merak ediyorum: Muvazaalı olarak yapılan ödemeler ve yatırılan paralar
mevduatların ayıklanacağına ilişkin önceki kanunda da hükümler
var, şu andaki bu düzenlemede de dökümler var. Acaba, İmar Bankasının
batacağı davul zurnayla duyulduğunda, ta Mısır'daki sağır sultan
duyduğu hâlde, son gün 27 trilyon yatıran kişinin parası ödendi mi
ödenmedi mi, muvazaalı mıydı değil miydi; bunu merak ediyorum ve
araştırmalar yapıldı mı? Ve acaba bu kanun çıktıktan sonra da bu bonoların
bir kısmı muvazaalı mı değil mi; bunu merak ediyorum. Bir defa milletvekili
olarak bunları sormak benim hakkımdır.
Değerli arkadaşlar,
bunun dışında, yine, elbette, Hoca-hırsız misali…
Hoca'nın evini soymuşlar;
demişler ki Hoca'ya: "Efendim, niye kapını kapatmadın, niye pencereni
kapatmadın?" Acaba hırsızın hiç suçu yok mu? Acaba o mahalleyi
beklemekle mükellef mahalle bekçisinin hiç suçu yok mu? Bunları
biz hiç sormadık. Sadece hep Hoca'ya yüklendik. Peki, aynı, o bankanın
yöneticileriyle ilintili olan siyasi parti şu anda meydanlarda
geziyor, vatandaşa taahhütlerde bulunuyor. Acaba kazara yüzde
10 barajını geçerse, kazara Adalet Bakanı olursa, haklarında yakalama
müzekkeresi olan o kişiler üzerinde yakalama müzekkeresini infaz
mı ettirecek, yoksa o yakalama müzekkeresini geri mi alacak?
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu)
- Sizin gibi af çıkarır.
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla)
- Veya kazara o arkadaşımız Enerji Bakanı olursa ÇEAŞ ve Kepez'i
iade mi edecek, yoksa "Hayır, ÇEAŞ ve Kepez evet, devletindir."
mi diyecek?
VEZİR AKDEMİR (İzmir)
- Maliye Bakanı olursa!
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla)
- Veya kazara o arkadaşımız, Maliye Bakanı olursa, hazine bakanı
olursa acaba bu paraları ödeyecek mi, yoksa başka bir muamele mi yapacak?
(AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) Af çıkaracak, af!
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, AK Parti dönemiyle birçoğu ortadan kalkmıştır.
Artık "yat uzan, para kazan" dönemi bitmiştir arkadaşlar.
Bunu herkes bilmesi lazım. O bakımından, vatandaşlarımız, inşallah,
önümüzdeki seçimlerde de… Son dört buçuk-beş yıl içerisinde AK Parti
Hükûmeti olarak bütün yolsuzlukların üzerine gitmişlerdir. Ama, hokkabazlık
yaparak, beyaz gömlekler giyerek kimse vatandaşın karşısına çıkarak
vatandaşı kandırmaya kalkmasın diyorum. Bu vesileyle, yüce
Meclise tekrar saygılarımı sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde bir
adet önerge vardır…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Önergeyi okutuyorum…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, ikinci şahıs sözünü istiyorum.
BAŞKAN - Ama, önergeyi
okutacağımı söyledim.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Hayır, ikinci şahıs sözü yok, ikinci şahıs sözünü kullanmak istiyorum.
BAŞKAN - Hayır, dediğiniz
doğru da önergeyi okutacağımı söyledim Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) -
"Başka söz talebi yok" ifadesinde bulunmadığınız için onu
bekledim.
BAŞKAN - Evet, şahsı
adına Sayın Haluk Koç'un söz talebi var, doğru, burada.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii, konuşmaya niyetim
yoktu, ama, Sayın Milletvekilinin, Ayhan Sefer Üstün'ün konuşması
üzerine bir iki cümle ifade etme gereği duydum.
Şimdi, baştan beri,
2004 yılının Aralık ayı 20 küsur gecesinde dahi burada söylediklerimizi
bir kere daha size tekrar etmem gerekiyor Sayın Üstün. Eğer burada
muvazaalı bir hesap varsa, şu anda devlet sizin elinizde, kurumlar
sizin elinizde.
Bakın, TMSF marifetiyle
bir medya yarattınız.
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
- Ben de onu söylüyorum.
HALUK KOÇ (Devamla)
-TMSF eliyle bir medya yarattınız. BDDK'daki atamaları geciktirerek
bu işin oluşmasında payınız var. Her türlü kurum elinizde, her türlü
bilgi, belge elinizde. Elini kolunu tutan yok Sevgili Kardeşim. Muvazaalı
hesap varsa soruştur, bul, ödeme, ama, üç kuruşu olan, 15 milyarı
olan, 20 milyarı olan, bir emekli işçinin kıdem tazminatını, bir emekli
öğretmenin emeklilik ikramiyesini, bu tür haksız kazanç içerisinde
o insanlara küfreder gibi buradan dile getirme. Onların analarının
ak sütü gibi helaldir, o paraların nasıl biriktirildiği, nasıl tasarruf
edildiğini o insanlar biliyor. Değerli arkadaşlarım, birine laf
söylerken kimleri de bu lafların hedefi hâline getiriyorsunuz buna
çok dikkatli bakın.
Şimdi, efendim, şu parti
şunu geçer, bu parti bunu geçer, şu olur bu olur, yani, şu Maliye Bakanı
olur, şu bilmem ne olur… Bilmiyorum, Sakarya'da bir korkun var herhâlde,
Sakarya'daki korkunu anlıyorum… Sakarya'daki korkunu anlıyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Sayın Koç, Uzan'ı buraya taşıyacak mısınız diye sordu.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Ama, eğer Maliye Bakanı olursa, kim olursa olsun, bir defa, şu andaki
Maliye Bakanından çok daha dürüst…
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Sayın Koç, Uzan'ı buraya taşıyacak mısınız?
HALUK KOÇ (Devamla) -
…çok daha açık, çok daha mert bir Maliye Bakanlığı yapar. Bunu çok iyi
bilin. Kim olursa olsun…
RECEP YILDIRIM (Sakarya)
- Yoo, öyle değil… Öyle değil…
HALUK KOÇ (Devamla) -
Kim olursa olsun, kendisi hakkında naylon fatura afları çıkartmaz,
kendisi için burada verilen gensorulardaki açık suçlamalara…
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
- Hâlâ ev sahibiyle uğraşıyorsun,
ev sahibini dövme!
HALUK KOÇ (Devamla) -
…Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun parti disiplininden faydalanarak
aklama yoluna gitmez. Yargı kararları
TÜPRAŞ konusunda netken, bunların arkasına sünger çekmez.
Değerli arkadaşlarım…
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
- Ev sahibiyle uğraşma!
HALUK KOÇ (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, bir şey söylerken, bir şey söylerken, siz bakın,
tutanakları açın bakın. O Aralık 2004 gecesi, Aralık 2004 gecesi…
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Uzan'ın kefili olduğunuzu mu söylüyorsunuz?
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- El Kadı'nın kefili değil ya!
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Uzan'ın kefili misiniz?
HALUK KOÇ (Devamla) -
Ben binlerce mağdurun kefiliyim, dört yıldır da onun kefilliğini yapıyorum,
size rağmen yapıyorum.
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
- Öyle bir şey yok.
HALUK KOÇ (Devamla)
- Size rağmen yapıyoruz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ama, bak…
HALUK KOÇ (Devamla) - Size rağmen yapıyoruz
Ünal Bey. Siz böyle güldünüz, güldünüz… O insanların ne kadar ahını aldınız biliyor musunuz? O insanların
ne kadar ahını aldınız biliyor musunuz? Biliyor musunuz?
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Ben kimsenin ahını almadım.
HALUK KOÇ (Devamla)
- Siz daha hâlâ gülün.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Ben size gülüyorum, size.
HALUK KOÇ (Devamla)
- Açın bakın tutanaklara. 2004 Aralık
ayına bakın.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Ben size gülüyorum.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Kendine gül sen. Niye gülüyorsun oraya? Sen kendine gül.
HALUK KOÇ (Devamla)
- Aralık 2004 ayında burada söylediklerinize
bir bakın. O insanların hakkını nasıl gasbettiniz bir bakın. Bunca yıldır o insanların nasıl
hakkını gasbettiniz bir bakın. Şimdi
burada gülün, onlar sizi seyrediyorlar.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Size gülüyorum.
HALUK KOÇ (Devamla)
- Siz ilahî adalete inanıyorsunuz
Sayın Milletvekili.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Uzan'ın kefili gibi konuşuyorsunuz
da ona gülüyorum.
HALUK KOÇ (Devamla)
- Bakın, daha önce söylediğim bir
sözü söylüyorum, o insanların, sadece bu dünyada değil, öteki dünyada
da iki elleri yakanızda olacak.
Saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Madde üzerinde
bir adet önerge vardır, okutuyorum… (AK Parti ve CHP sıralarından gürültüler)
Sayın milletvekilleri,
önergeyi dinleyelim lütfen.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun
Tasarısının 2. maddesinin (2) numaralı fıkrasının
Tasarı metninden çıkarılmasını ve sonraki fıkranın (2) numaralı
fıkra olarak düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Kemal Kılıçdaroğlu |
Birgen Keleş |
|
Trabzon |
İstanbul |
İstanbul |
|
A. Kemal Kumkumoğlu |
A. Kemal Deveciler |
Haluk Koç |
|
İstanbul |
Balıkesir |
Samsun |
|
Mustafa Özyürek |
Yüksel Çorbacıoğlu |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
|
Mersin |
Artvin |
Malatya |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI İSMET
YILMAZ - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Çorbacıoğlu
konuşacaksınız, buyurun efendim.
Önerge sahipleri adına
Artvin Milletvekili Sayın Yüksel Çorbacıoğlu.
Buyurun.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Artvin) - Sayın Başkan, yüce Meclisin
değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 1426 sıra sayılı
Kanun Tasarısı'nın 2'nci maddesinin 2'nci fıkrasıyla ilgili önerge
üzerinde söz aldım.
Değerli arkadaşlar,
biraz önce, Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü, bu konuyla ilgili Avukatlık
Yasası'ndaki düzenlemeyi, buna ilişkin Anayasa Mahkemesinin kararlarını
ve hukukun gereğini çok ayrıntılı bir şekilde anlattı. Anayasa
Mahkemesinin kararı diyor ki: Avukatlık ücretiyle ilgili bir düzenlemeyi,
ancak Avukatlık Yasası'nın 168'inci maddesinde söylendiği üzere
Türkiye Barolar Birliği yapabilir. Bu konuda, herhangi bir şekilde
bir yasayla düzenleme yapmak hukuka uygun değil.
Ben daha önce söylendiği
için ayrıntıya girmek istemiyorum, şu cümleyi okuyorum, bu konuda
iki Anayasa Mahkemesi kararı var: "Anayasa Mahkemesinin bu kararları
ve Avukatlık Yasası'nın açık hükmü karşısında yürürlükteki bir yasal
düzenlemenin -yani avukatlık asgari ücretini belirleyen Avukatlık
Yasası'ndaki düzenlemenin- bir başka yasa ile fiilen uygulanmaz
hâle getirilmesi hukuka aykırıdır." Bu çok açık ve net. Anayasa
Mahkemesinin -ki, Türk yargı sisteminin en üst yargı mercisidir ve
bunun temyiz mercisi yoktur, bunun ötesi yoktur- bu kadar açık hükmü
karşısında, biz şimdi bir yasal düzenlemeyle Anayasa Mahkemesinin
kararına aykırı olarak avukatlık ücretiyle ilgili bir düzenleme
yapıyoruz söz konusu 2'nci maddenin 2'nci fıkrasıyla.
Değerli arkadaşlar,
hukuk devletinin ve Türkiye'deki hukuk devletinin, Türk Anayasası'nın
başlangıç ilkelerine baktığımızda, hukuk devletinin temel kuralı
yasama, yürütme, yargı güçlerinin birbirinden bağımsız ve birbirleri
arasında hiyerarşik bir ilişki olmadan sağlandığını Anayasa'mız
söylüyor, uygulama gösteriyor. Bu üç kuvvetin içerisinde yer alan
yargı ayağının da üç temel ayağı vardır, bunu da biliyoruz: Savunma,
iddia makamı ve mahkeme, üçlü ayak. Yargının sağlıklı yürümesi
için, yargının adaletli sonuç vermesi için mutlaka her üç ayak arasında
da eşitlik korunmalıdır.
Eşitlik derken ne diyeceğiz?
Ne demek istiyoruz? Bunun ayaklarından biri olan savunma makamının
-ki, bu görevi yapan avukatların, avukatlık mesleğinin yargı dünyası
içerisinde bağımsızlığıyla mümkündür, başka türlü olmaz- bağımsızlığının
gerekçelerinden biri de avukatlık ücretinin, yine, bağımsız olan,
avukatlık meslek kuruluşu olan Barolar Birliği tarafından düzenlenmesiyle
mümkündür. Bu konuda, bir hata da yapıldı. Zorunlu müdafi ücretlerinin
ödenmesiyle ilgili uygulamada, ilgili savcıdan icazet alarak bu
ücretlerin ödenmesi yönünde bir uygulama söz konusu oldu; bu, kesinlikle
yanlıştır. Bir yanlış da budur: Avukatlık ücretinin, bu yasayla, Barolar
Birliğinin elinden alınarak maktu olarak ödenmesi yolunun açılmasıdır.
Şimdi, ne olacak bu
yolla? 110 YTL ücret alınacak, 110 milyon lira maktu ücret alınacak. Peki,
bu olmasaydı, mevcut Avukatlık Yasası'ndaki ücret tarifesine göre
ne olacaktı? Orada, bir basamaklama sistemi vardır, işte, 6 milyar
liraya kadar yüzde 12, ondan sonraki 6 milyar için yüzde 10, yüzde 8,
6, 4 şeklinde, davanın değerine göre, nispi bir değer vardır, ona göre
avukatlık ücreti takdim edilmektedir, takdir edilmektedir ve bu konunun,
bu yasayla düzenlenmesi doğru değildir. Bu yasayla böyle bir düzenleme
yapılarak hazineye kaynak yaratmak düşüncesindeysek, yani, bunu
da ben anlamak istiyorum, bu kadar kaynağımız peşkeş çekilirken,
özelleştirme adı altında Türkiye'nin alın teri birilerinin cebine
hortumlanırken, burada, avukatlık ücretinden ne kadar kaynak yaratacağız
ki, böylesine önemli bir bağımsızlığı, avukatlık mesleğinin bağımsızlığıyla
ilgili böylesine önemli bir ilkeyi kaldırıyoruz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı
tamamlayınız.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, yani, kaş yapayım derken göz möz çıkmıyor,
kaş yapayım derken kelleyi alıyoruz. Çok yanlış bir düzenleme. O nedenle,
bu önergenin kabul edilerek bu düzenlemenin kanun tasarısından çıkarılması
uygun olur görüşündeyiz.
Biraz önce, AKP sözcüsü
bir söz söyledi, yani veciz bir söz söyledi "Artık, geçmişte olduğu
gibi yat uzan, para kazan dönemi geride kalmıştır." dedi. Doğrudur,
yat uzan, para kazan dönemi geride kaldı. Bu dönemde, baban olsun bakan,
sen sırt üstü yat, para kazan dönemi başladı. Bunu da önümüzdeki dönemde,
bu dönemi de Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı kapatacaktır. Bütün
milletimize Cumhuriyet Halk Partisi iktidarını müjdeliyorum.
Hepinize saygılarımı
sunuyorum. Teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Komisyonun
ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Hak sahibi
olmadığı anlaşılanlara, Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketinin
bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izninin kaldırıldığı
tarihten sonra karşılıksız Devlet iç borçlanma senedi aldığı tespit
edilenlere, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunca bankacılık
işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan Türkiye
İmar Bankası Türk Anonim Şirketi ortakları ile bunların ana, baba,
eş ve çocukları ile bankanın yönetim kurulu ve kredi komitesi başkan
ve üyeleri, genel müdür ve yardımcıları, imzaları bankayı ilzam
eden memurları ile şube müdürleri veya bunlar adına hareket eden kişilerce
alınan veya bu kişilerin ayrı ayrı veya birlikte doğrudan veya dolaylı
olarak yönetim ve denetimine sahip oldukları kuruluşlarca alınan,
Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketinin personelinin kurmuş olduğu
munzam veya yardımlaşma sandık ve vakıflarca alınan karşılıksız
Devlet iç borçlanma senetlerine ilişkin olarak Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonunca herhangi bir ödeme yapılmaz.
(2) Türkiye İmar Bankası
Türk Anonim Şirketinden Devlet iç borçlanma senedi almamasına rağmen,
sahte olarak düzenlediği veya sahte olduğunu bildiği belgeleri
ibraz eden, ettiren veya kendisine ya da bir başkasına ödeme yapılmasını
talep eden kişilere, fiilleri daha ağır bir cezayı gerektirmediği
takdirde, dört seneden sekiz seneye kadar hapis cezası verilir.
(3) Kendilerine veya
gösterdikleri yahut hak sahibi kıldıkları kişilere ödeme yapıldıktan
sonra bu maddenin ikinci fıkrasında yazılı fiilleri işledikleri
ortaya çıkan kişilere, bu maddenin ikinci fıkrasında yazılı cezanın
yanı sıra onbin güne kadar adlî para cezası verilir. Ancak, adlî para
cezasının miktarı, ödenen tutarın on katından az olamaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Malatya Milletvekili Ferit
Mevlüt Aslanoğlu.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Türk bankacılığı, Türk ekonomisinin bir lokomotifidir. Eğer bir
ekonomi kendi finansman sistemini yaratamıyorsa, kendi dinamiklerini
yaratamıyorsa, o ekonominin ekonomik özgürlüğü olmaz.
80'li yıllara gidip
Türk bankacılığını bir irdelemek istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye'de tasarruf alışkanlığı diğer ülkelere göre daha azdı. İnsanlar
genelde bankalara gitmeyi, genelde bankalarda kaynak yaratmayı
sevmiyordu. Ama, 80'li yıllardan sonra, özellikle kamunun para ihtiyacı,
özellikle kamunun hazine bonosu dolayısıyla aşırı para ihtiyacı
ve hazine bonoları, özellikle bankalarla bir rekabet yarışına girerek,
bir şekilde, bankaların elindeki tasarruf mevduatlarının tek alternatifi
oldu ve delicesine kamu para topluyordu kamu açığını kapatmak
için. O kadar yüksek fiyatlarla hazine bonosu satıldı ki ve bu hazine
bonoları satılırken, birilerine o kadar çok çıkar sağlandı ki. Nasıl?
Örneğin, belli günlerde ihale oluyordu. O ihalelerde birtakım güçler,
birtakım kişiler -bu yurt içi, yurt dışı- bir fırtına yaratıp, bir
olay yaratıp, o gün hazine bonosunun faizlerini 8 puan, 10 puan
yükseltiyordu. Sanki, efendim, sektörde bir güvensizlik doğuyor gibi,
sudan bahanelerle… Bu, Türkiye'nin bir gerçeğidir değerli milletvekilleri.
Yani, hazine bonosunun faizi yüzde 98'ken, sudan bahanelerle birtakım
olaylar yaratılıp, hazine bonosu faizleri yüzde 110-yüzde 120'ye
fırlatılıp, "Nasıl hazine borçlanamıyor?" deyip, işte hazineye,
"Bugün şu kadar itfası var, parayı nereden bulacak?", birtakım
yaygaralar çıkararak, o gün, ihale günü faizler yüzde 120'ye çıkartılıyordu.
Arkasından bir, sekiz on gün geçip, o toptan alan kişiler bir şekilde
repo yoluyla 20 puan-30 puan kâr ederek bunu 20 puan daha düşük faizle,
kendi kârlarını alıp halka satıyorlardı. Türkiye bugünleri gördü.
Ancak, bunun bir numaralı suçlusu hazinedir, o gün hazineyi yönetenler
bir numaralı suçlusudur.
Önce, tabii, Türk bankacılığı
çok kötü günler geçirdi. Kim kötü niyetliyse, kim yasalara aykırı
işlem yapmışsa, hepsini kınayalım. Ama, değerli milletvekilleri,
o günlerden, özellikle 80'li yılların sonundan itibaren ta 2001 yılına
kadar, dürüst ile dürüst olmayan, namuslu ile namussuz aynı kefeye
kondu. Ceza görmediler, hep yanlarına kâr kaldı yapanların. Ben
97'ye kadar sektörün içindeydim, görenlerden biri bendim. 97 yılında
ayrıldım ben.
Çünkü, bir kere, o gün
Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığında bir genel müdürlük vardı,
tüm bankaların röntgen filmlerini burası görüyordu. Oranın elinde
tüm bankaların -bugün BDDK'da olduğu gibi- her bankanın röntgen filmi
vardı arkadaşlar. Bugün nasıl anında, dakikasında müdahale ediyorsa,
o gün de edilebilirdi. Maalesef, ellerinde her türlü murakıp raporu
olmasına rağmen, bazı bankaların, grupların açtığı kredilerin reeskont
faizleri on yıldır-on beş yıldır alınmadığını bile bile… Bu belliydi,
vardı, bunu kamu otoritesi görüyordu. Tabii, burada, bir tarafta
sektör niye bu hâle geldi? Sektör bu hâle gelirken kamu… Tabii, bunu
yapanlar en büyük suçludur, ama burada ikinci büyük suçlu da kamu
otoritesi oldu o dönemdeki, arkadaşlar. Bunu unutmamak lazım. Şimdi,
o gün bir offshore hesapları, offshore çıktı.
Değerli milletvekilleri,
bankaların yabancı bir bankaya yatıracağı mevduatı o günlerde
-hangi yabancı bankaya ne kadar para yatırabilirsin, hangi yabancı
bankaya para yatırabilirsin- Maliye Bakanlığının izniyle oluyordu.
Bir liste vardı, Maliye Bakanlığının bir listesi "Şu bankalara
mevduat yapabilirsin." diyordu ve örneğin, dünyanın her ülkesinde
bankalara mevduat yapamazdın. Bunun iznini Maliye Bakanlığı veriyordu,
Merkez Bankasıyla beraber.
Değerli milletvekilleri,
bir offshore hesapları çıktı. Burada birtakım vergi avantajı… Özellikle
yurt dışındaki birtakım kaynakların, Türkiye'deki vergi nedeniyle,
Türkiye'ye mevduat yapamadığını, ancak bunu offshore'lar kanalıyla
Türk bankacılık sistemine sokacağı, Türk bankacılık sistemi de bunu
bir şekilde Türk ekonomisine kaynak olarak aktaracağı şeklinde yorumlandı
ve bu şekilde bu offshore hesapları çıktı.
Amaç, yurt dışındaki
belli kaynakların Türk bankacılık sistemine vergi olmaksızın sokulmasıydı
değerli milletvekilleri, amaç buydu. Ancak, bu uygulama, arkadaşlar,
tersine işledi. Türkiye'deki birtakım bankalar bu offshore hesaplarına
gönderdiler, hatta, hatta müşteriden topladığı mevduatın dışında,
kendileri "bankalar mevduatı" adı altında, yani halktan
topladığı yurt içi mevduatın belli bir kısmını "bankalar mevduatı"
adı altında bu offshore bankalarına yatırdılar. Oradan belli gruplara
krediyi daha kolay açtılar. Bu gerçekleri hepimiz bilmemiz lazım.
Burada, Türk insanı gittiği zaman bankaya -müşteri- offshore nedir,
bankadaki tasarruf mevduatı nedir, bunun farkını müşteri, mudi
bilmiyordu arkadaşlar. Bunu açıkça bilin. Yani bugün offshore'a
mevduat yatıranların yüzde 1'i dahi offshore'un ne demek olduğunu…
Gidiyor şube müdürünün yanına veya şubenin yanına: Efendim, size
iki alternatifimiz var. Şu olursa şu olur, şu olursa şu olur diyordu.
Mudi bilmiyor arkadaşlar. Tamamen banka yönlendiriyordu mudiyi.
O da diyordu ki, o zaman, bana 3 kuruş daha fazla bir gelir olacağı
için -bu insan psikolojisi- oraya yatıralım diyordu. Bir kere bunu
böyle bilin. Yani bugün offshore'da mevduatı olan insanları suçlamayalım.
Nasılsa bile bile… Bu güvenceyi kapsamıyordu. Yüzde 1'i dahi bilmiyor
arkadaşlar. Bir kere -bu insanlar- çoğu küçük mevduatlar, yani, bunların,
baktığın zaman, çoğu 20 milyar ve altındaki mevduatlar arkadaşlar. Bunu bu şekilde bilelim.
Tabii, gelelim hazine
bonolarına arkadaşlar. Arkadaşlar, Türkiye'deki hiçbir bankada
"bankamızca hazine bonosu kabul edilir, hazine bonosu satılır"
levhası göremezsin veya varsa küçük bir… Her bankanın genel müdürlüğüne
o zaman SPK tarafından hazine bono veya İstanbul Menkul Kıymetler
Borsası tarafından izin verilir. Bu belgeler alınırdı. Ama bir tane
belge verilir, bu bankanın hazine bonosu alıp satmaya yetkisi olduğuna
dair bir belgesi vardır. SPK onayı ve İstanbul Menkul Kıymetler Borsası
verirdi. Şimdi bu bir tane belgeyi, küçük belgelerdi, şu kadar, bunu
bir şekilde, o banka genel müdürlükleri çerçeveletir, şubelerine
gönderir. Ama bu ya şube müdürünün odasının bir kenarında asılır…
Çünkü hiçbir müşteri bu bankanın hazine bonosu alım-satım yetkisi
var mı diye bakmıyordu arkadaşlar. Böyle bir olgu yok. Türkiye'de
müşteri alışkanlığı diye böyle bir şey yok arkadaşlar. Yani bu insanlar
eğer o bankaya gitti, ben hazine bonosu alacağım veya repo yapacağım
dediyse, müşteriyi burada suçlamak… Çünkü, geçen dönem, burada görüşülürken
bu çok tartışıldı. Ama bu insanları biz mahkeme yoluna… Sayın Grup
Başkan Vekilimiz Haluk Koç aralık ayından itibaren, Sayın Bihlun Tamaylıgil,
ben, Sayın Muharrem Kılıç, bir sürü arkadaşlarım, Ahmet Ersin arkadaşım,
hep size bu konuyu izah ettik. Bu insanların günahı yok dedik. Etmeyin,
bunlar mağdur. Bu insanlar mağdur. Bu insanların çoğu çoluk çocuğunun
geçimine bir şekilde aylık ilave, okul parası için veya rızkı için
götürmüş, üç kuruş faiz alayım diye yatırmış arkadaşlar.
Yani, bir hakkı teslim
ediyoruz ama dört yıl çok geç oldu arkadaşlar. Bu nedenle, ben, bu kanunu,
gecikmiş bir adaletin tecellisi olarak görüyorum. Ama, biz, grup olarak,
çok üzüldük, çok üzüntülü günler geçirdik bu insanlar adına. Belki size geldiler
ama, Sayın Koç'un odasında, ben, en az bin kişi gördüm. Onun için, yanlıştan
dönüldüğü için teşekkür ediyorum.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı
tamamlayınız.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Ama, hâlâ, yine, gerek faizin ödeme tarihi yönünden gerek
ödeme vadesinin belirsizliği gerek faiz oranın belirsizliği açısından
arkadaşlar, yeni davalar oluşacağından şüphelerimiz var. Onun
için… Tabii, önergemizi reddettiniz ama, diliyorum ki, bu insanların
mağduriyeti bir an önce giderilir ve inşallah, yeni mağdurlar yaratmayız.
Hepinize saygılar
sunuyorum.
Teşekkür ederim.(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Cemal Uysal…
Sayın İrfan Rıza Yazıcıoğlu…
Sayın Koç…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Konuşan olursa, konuşuruz.
BAŞKAN - Madde üzerinde
iki adet önerge vardır. Önergeleri geliş sıralarına göre okutup, aykırılık
durumlarına göre işleme alacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1426 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 3. maddesine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Kemal Kılıçdaroğlu |
Ali Kemal Kumkumoğlu |
|
Trabzon |
İstanbul |
İstanbul |
|
Ali Kemal Deveciler |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Birgen Keleş |
|
Balıkesir |
Malatya |
İstanbul |
|
Ali Kemal Kumkumoğlu |
Haluk Koç |
Mustafa Özyürek |
|
İstanbul |
Samsun |
Mersin |
"(4) Bankacılık
işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılarak, yönetim
ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na intikal eden Türkiye
İmar Bankası T.A.Ş.'nin ait olduğu ticari grubun, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti mevzuatına göre anılan ülke sınırları içerisinde faaliyet
gösteren ve sermayesinin tamamına sahip olduğu ve "Kıyı Bankacılığı"
(Off-Shore) ile iştigal eden İmar Bank Off-Shore Ltd. adlı Bankanın mudilerine
ödeme yapmakta iken sermaye sahibi aile grubunun Türkiye'deki mal
varlığına da Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nca el konulmasına neden
olan idari işlemler sonucunda mudilere ödenmesi olanaksız hale gelen
ve Fon kapsamında olmayan mevduat hesapları da Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonu'nca ödenir. Mevduat sahiplerine daha önce yapılmış
olan kısmi ödemeler ile mevduat sahibi gerçek ve/veya tüzel kişilerin
adı geçen Bankaya olan borçları bu mevduat tutarlarından indirilir."
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1426 Sıra Sayılı Tasarının 3. maddesine aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
M.
Akif Hamzaçebi |
Osman
Özcan |
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu |
|
Trabzon |
Antalya |
Malatya |
|
Tuncay Ercenk |
Feridun Ayvazoğlu |
Halil Tiryaki |
|
Antalya |
Çorum |
Kırıkkale |
|
|
Erdal Karademir |
|
|
|
İzmir |
|
"(4) 12.5.2001 tarihli
ve 4672 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin (a) fıkrası hükmü
uyarınca genel hükümlere göre tasfiye edilmekte olan özel finans kurumlarının
tasfiyesi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından yürütülür. Genel
hükümlere göre atanmış olan tasfiye memurlarının görevi bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla sona erer. Özel Finans Kurumlarının
iradî tasfiyesine kaldığı yerden Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu
tarafından devam edilir. Tasfiye kapsamındaki alacakların tasfiye
kapsamındaki borçları karşılayacak olmaması halinde aradaki
fark özel finans kurumunun yönetim ve denetimini doğrudan ya da dolaylı
olarak tek başına veya birlikte elinde bulunduran ortaklardan tahsil
edilir.
Fon söz konusu özel finans
kurumlarının tasfiyesine ilişkin olarak 19.10.2005 tarih ve 5411 sayılı
Bankacılık Kanunu ile diğer kanunların kendisine vermiş olduğu
görev ve yetkilere sahiptir."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI İSMET
YILMAZ - Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Gerek yürürlükteki
Bankacılık Yasası gerekse eski Bankacılık Yasasına göre tasfiyesi
gereken bankaların tasfiye işlemleri Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonu (TMSF) tarafından yürütülmektedir. TMSF'nin yürüttüğü bu tasfiye
işlemleri sonucunda banka varlıklarının, borçları karşılayamaması
halinde aradaki farkın bankaların hakim hissedarlarından tahsil
edilmesi olanağı bulunmamaktadır. Bu uygulama özel finans kurumları
için mevcut değildir. Önerge ile eski döneme ilişkin olarak tasfiyesi
henüz tamamlanmamış olan özel finans kurumlarının tasfiyesinin
kaldığı yerden TMSF tarafından yürütülmesi olanağı getirilmektedir.
BAŞKAN - Komisyonun
ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1426 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 3. maddesine aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
"(4) Bankacılık
işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılarak, yönetim
ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na intikal eden Türkiye
İmar Bankası T.A.Ş.'nin ait olduğu ticari grubun, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti mevzuatına göre anılan ülke sınırları içerisinde faaliyet
gösteren ve sermayesinin tamamına sahip olduğu ve "Kıyı Bankacılığı"
(Off-Shore) ile iştigal eden İmar Bank Off-Shore Ltd. adlı Bankanın mudilerine
ödeme yapmakta iken sermaye sahibi aile grubunun Türkiye'deki mal
varlığına da Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nca el konulmasına neden
olan idari işlemler sonucunda mudilere ödenmesi olanaksız hale gelen
ve Fon kapsamında olmayan mevduat hesapları da Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonu'nca ödenir. Mevduat sahiplerine daha önce yapılmış
olan kısmi ödemeler ile mevduat sahibi gerçek ve/veya tüzel kişilerin
adı geçen Bankaya olan borçları bu mevduat tutarlarından indirilir."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI İSMET
YILMAZ - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Madde İle Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti mevzuatına göre anılan ülke sınırları içerisinde
faaliyet gösteren ve "Kıyı Bankacılığı" (Off-Shore) ile iştigal
eden İmar Bank Off-Shore Ltd. adlı Bankanın mudilerine ödeme yapmakta
iken, sermaye sahibi aile grubunun Türkiye'deki mal varlığına da
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nca el konulmasına neden olan idari
işlemler sonucunda mudilere ödenmesi olanaksız hale gelen ve Fon
kapsamında olmayan mevduat hesaplarının ödenmesi sağlanmaktadır.
4389 sayılı Bankalar
Kanunu'nun Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ile ilgili hükümleri
arasında "Hazine Alacağı" tanımının yapıldığı 15/a maddesinde,
yönetimi ve denetimi Fona intikal etmiş olan "bankaların yönetim
ve denetimini doğrudan veya dolaylı olarak elinde bulunduran ortaklarının
kendi lehine kullandıkları her türlü banka kaynakları ve her ne ad
altında olursa olsun kendilerine ait yurtiçi ve yurtdışı şirket,
finans kuruluşu, off-shore bankalara aktardıkları banka kaynakları"
ile "bankalarının off-shore bankalarındaki yargı kararları
nedeniyle ödedikleri mevduatları ve off-shore bankaların bankaya
izinli ve izinsiz aktardığı off-shore mevduatlar" alacak kapsamında
sayılmıştır.
Kolaylıkla görülebileceği
gibi, devlet, Hazine alacağı tanımı içerisinde değerlendirdiği
off-shore mevduat gerçeği ve mevduat sahiplerine karşı sürekli
olarak reddettiği "yurtiçi banka-yurtdışı off-shore banka"
ortaklık ya da aidiyet ilişkisini kendi alacakları söz konusu olduğunda
açık ve kesin ifadelerle kabul edebilmektedir.
Dolayısıyla, madde
ile bir alacağın tahsiline ilişkin tanım ve kabullerde bir karşılıklılık
ve off-shore ve mevduat sahiplerinin alacaklarının da dikkate alınarak
ödenmesinde adil bir yaklaşım sağlanmaya çalışılmıştır.
BAŞKAN - Komisyonun
ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
4'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4- (1) Türkiye
İmar Bankası Türk Anonim Şirketinin bankacılık yapma ve mevduat kabul
etme izninin kaldırıldığı tarihten önce gerçekleştirilen fiiller
nedeni ile, bu Kanun hükümlerine göre ödeme yapılmasına veya ödeme
yapılacak olmasına sebebiyet veren Türkiye İmar Bankası Türk Anonim
Şirketinin yönetim kurulu ve kredi komitesi başkan ve üyeleri ile
genel müdür, genel müdür yardımcıları, imzaları bankayı ilzam
eden memurları ve şube müdürleri ile yönetim ve denetimini doğrudan
veya dolaylı olarak tek başına veya birlikte elinde bulunduran ortaklarının,
kendilerine, eşlerine ve çocuklarına ait bankalar ve banka dışı
malî kurumlar ile diğer gerçek ve tüzel kişiler nezdindeki, kiralık
kasa mevcutları da dahil olmak üzere, hak ve alacakların dondurulmasına,
her türlü mal, hak ve alacakların üzerindeki tasarruf yetkisinin tamamen
veya kısmen kaldırılmasına, mal, kıymetli evrak, nakit ve diğer değerlerin
zaptına, bunların bir tevdi mahalline yatırılmasına ve hak ve alacakların
üzerine diğer tedbirlerin konulmasına, Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonunun talebi üzerine ilgili bankanın merkezinin bulunduğu yerdeki
sulh ceza hâkimi, yargılama sırasında ise mahkeme tarafından karar
verilebilir. Ayrıca, bu Kanun kapsamında yapılacak ödemeler Hazine
adına 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 134 ve 135 inci maddelerinde
yer alan hükümler dahilinde Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından
takip ve tahsil edilir.
(2) Bu maddenin birinci
fıkrasında belirtilen kişilerin, 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı
Türk Ceza Kanunu ve diğer kanunlardan doğan cezaî ve hukukî sorumlulukları
saklıdır.
(3) Bu Kanun uyarınca
yapılacak inceleme ve denetlemeler sonucunda; hak sahiplerine
yapılan ödemelerde, hak sahibinin beyanının aksine bir durumun
ve/veya ilgiliye fazladan veya haksız bir ödeme yapıldığının tespiti
halinde, fazladan veya haksız ödenen meblağ, Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonu tarafından 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uyarınca ödenen kişiden tahsil
edilir.
(4) Bu Kanun gereğince
ihraç edilecek olan özel tertip Devlet iç borçlanma senetleri ile bu
senetler kullanılmak suretiyle yapılacak ödemelere ilişkin işlemler
ve kâğıtlar damga vergisi ve harçtan müstesnadır.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu.
Sayın Kılıçdaroğlu,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Az önce bir önerge verilmişti
İhlas mağdurlarının sorunlarının giderilmesi için.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
Türkiye'de bankacılık sisteminin ve bazı finans alanlarının sorun
yaşamasından sonra insanlar da sorun yaşamaya başladılar. Buraya
para yatıran insanlar zamanı geldi alacaklarını alamadılar. Daha
sonra Parlamento olaya müdahale etti, yasalar çıktı, pek çok insanın
mağduriyeti bir şekliyle giderilmeye çalışıldı.
Bugün bonozedelerin
sorununu çözmeye çalışıyoruz, ama, Türkiye'de, özellikle İhlas
mağdurlarının pek çok sorunu olduğu biliniyor ve bu konuda Ticaret
Bakanlığının yapmış olduğu bütün çabalar, düzenlenen raporlar bu
mağdurların sorununu çözmeye yetmedi. Biz her alandaki sorunu çözelim,
bu sorunu da çözelim, İhlas mağdurları da hak ettikleri paralarını
alabilsinler. Ama, maalesef, Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli
milletvekilleri, bu sorunu çözmeme, bu insanları mağdur etme yönünde
oy kullandılar. Bunu anlamak, samimi söylemek gerekirse, anlamak
mümkün değil.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
bonozedelerin durumunu görüşüyoruz. Hiç Türkiye'de sorun olmaması
gereken bir alan, yine Adalet ve Kalkınma Partisinin sorunlu alana
dönüştürdüğü bir konu bu. Bakın, ben size bir örnek vereceğim: Kişi
her gün televizyon seyrediyor, gazete okuyor, İmar Bankasının devlet
tahvili, hazine bonosu sattığı söyleniyor, kişi gidip bunları
alıyor. Ee, şimdi, siz, kalkıyorsunuz, Parlamentodan bir yasa geçirirken
bir önerge veriyorsunuz, bonozedelerin paralarının ödenmemesiyle
ilgili bir düzenlemeyi bu Parlamentodan geçiriyorsunuz Cumhuriyet
Halk Partisinin bütün itirazlarına rağmen.
Bu insanlar yargıya
gittiler, avukat tuttular. Bakın, 2003 yılı-2007 yılı, tam dört yıldır
bu insanlar mağdur durumda. Üstelik, bu insanların mağduriyeti,
iktidar kanadının kendi isteğiyle yapmış olduğu bir mağduriyet. Hükûmet,
başlangıçta, tasarıyı gönderirken bonozedelerin sorununu çözmek
istiyordu zaten, ama, burada, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun
verdiği bir önergeyle -ve bu önergeye, maalesef, Hükûmet de katıldı-
bonozedelerin sorununun çözülmesi o yasadan çıkarıldı. Şimdi,
uzun bir süreç sonucunda, dört yıllık süreç sonucunda, bu insanlar
yargıdaki bütün davalarını aşama aşama kazanıyorlar ve haklarını
alma noktasına geldiler.
Şimdi, bu yasa geliyor.
Bu yasanın geliş nedeni, aslında, şu: Sorunları çözmekten çok, kazanılan
davalar dolayısıyla ödenecek olan faizleri biraz daha nasıl makaslarız.
Yani, biraz daha, bonozedelerin almaları gereken, hak ettikleri
gereken faizleri acaba nasıl almayız, nasıl biraz daha makaslarız.
Bu tasarının bir amacı da, maalesef, bu.
Şimdi, burada önergeler
yine verilecek. En azından bunların kanuni faiz haklarından aşağı
olmamak üzere yasal faizlerinin de güvenceye alınması gerekir diye
düşünüyoruz. Ama, maalesef, hazırlanan tasarı bu çerçevede gerçekleşmiyor.
Yukarıda, Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonu dolayısıyla Plan ve Bütçe Komisyonunda bir
bilgilendirme toplantısı var. Yaklaşık 22 bin bonozedenin sorunu
orada da görüşüldü. Bu insanların almaları gereken faizler yine
orada tablolar hâlinde verildi, ama, maalesef, Plan ve Bütçe Komisyonunda
Sayın Bakana yönelttiğimiz bir soruda "Siz bonozedelerin hakları
olan faizin ne kadarını vereceksiniz?" diye bir soru yönelttiğimizde,
en düşük rakamı verdi ve bu rakamın büyük bir olasılıkla Bakanlar
Kurulunda kabul edileceğini ve bunun uygulamaya konulacağını
ifade etti.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
pek çok sorunu çözerken, Türkiye Büyük Millet Meclisinin temel görevi,
adil olmasıdır, sorunu adil çözmesidir. Sorunu, eğer, biz, adil çözmeye
yanaşmazsak, çözmeye çalıştığımız bir sorunun başka bir sorun oluşmasına,
başka bir soruna dönüşmesine yol açmış oluruz.
Bu tasarı, bonozedelerin
sorununu kısmen çözüyor. Olumlu bir gelişmedir. Tasarının gelmesi
de bizatihi olumlu bir gelişmedir. Ama, maalesef, bonozedelerin
almaları gereken alacakların tümünü karşılamaktan uzaktır.
Değerli arkadaşlar,
konu İmar Bankasından açılmışken, Sayın Bakanın da bilgi sahibi olması
açısından bir gerçeği, yine, burada ifade etmek isterim. Bankaya
AKP Hükûmeti zamanında atama yapamadığı için, İmar Bankasına on beş
gün geç el konabilmiştir. Çünkü, Bankacılık Düzenleme Denetleme
Kurulu Yönetim Kurulu 4 kişiyle kalmıştır, 7 kişi olması gereken
bir yönetim toplanamamıştır, İmar Bankasında büyük mevduat hareketleri
var görülmesine rağmen, karar alamaz noktaya gelmiştir.
Bu konuda, Bankacılık
Düzenleme Denetleme Kurulu Hükûmete başvurmuş, en azından, görev
süresi dolanların yeni atama yapılıncaya kadar görevlerini sürdürmeleri
ve dolayısıyla, BDDK'nın karar alabilme şansı verilmesini istemiştir,
ama Hükûmet, maalesef bunu kabul etmemiştir. Dolayısıyla, İmar Bankasına
on beş gün geç el konulmuş ve on beş günde -bankacılık sistemini eğer
çok iyi bilen arkadaşlarımız bilirlerse- bir bankanın içinin, çok
kısa sürede ve çok rahatlıkla boşaltabileceği gerçeğini de kabul
etmemiz gerekir.
Ben bir parlamenter
olarak, bu on beş gün içinde İmar Bankasında oluşan zararı Hükûmete
sordum: "Acaba, bu on beş gün içinde oluşan zararın miktarı nedir?"
Maalesef, bu soru önergeme verilen yanıtta da "On beş günlük süre
içerisinde oluşan zarar hesaplanamamıştır." diye bir yanıt
geldi.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
bankacılık sistemi, ister içi boşaltılsın ister boşaltılmasın, zararını
her an için hesaplayabilirsiniz; bu, çok basit bir yöntemdir. Eğer
oraya, 3 tane bankalar yeminli murakıbı, 2 tane hesap uzmanı, 3 tane
Maliye müfettişi gönderirseniz, o zararını, on beş günlük zararını
çıkarabilirsiniz; ki, bankacılık sisteminde, günlük kasa kapanmadan
o şubenin kapanmayacağını da hepimiz gayet iyi biliriz. Dolayısıyla,
o on beş günlük süre içerisinde bankadan çekilen paralar, bankaya
gelen paralar, bütün bunların hesabı yapılabilirdi ve oluşan zarar
ortaya çıkabilirdi.
Tabii, akla şu soru
gelebilir: Hükûmet bunu niçin ortaya çıkarmak istemiyor? Yanıtı
çok basit: Çünkü, bunun sorumlusu Hükûmetti, zararın sorumlusu, bizatihi
Hükûmetin kendisidir. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında bu
Hükûmete soracağımız ilk sorulardan birisi de bu olacaktır. On beş
günlük süre içerisinde…
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Cem Uzan'la beraber koalisyon yapıyorsunuz!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Kimle efendim, yapıyoruz koalisyon?
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Genel Başkanınız açıkladı, "aynı hedeflerle gidiyoruz"
diye. Lütfen ya!
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Ne olmuş?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
karşılıklı konuşmayalım.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Siz, Sayın Genel Başkanımızın söylediklerini iyi anlamamışsınız,
öyle tahmin ediyorum. Biz şunu söylüyoruz Sayın Milletvekilim: Cumhuriyet
Halk Partisinde hortumcunun işi yoktur.
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Göreceğiz!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Cumhuriyet Halk Partisinde dolandırıcının işi yoktur.
Cumhuriyet Halk Partisinde Almanya'ya gidip din, iman edebiyatı yapıp
oradaki mütedeyyin insanların paralarını cebe atıp, sonra Türkiye'ye
gelip şirketler kurmak yoktur. Bizim temel felsefemiz, temel düşüncemiz
dürüst olmak, namuslu olmak, her ortamda, her yerde ve her zaman hesabını
verebilmektir. (CHP sıralarından alkışlar) Cumhuriyet Halk Partisinin
temel felsefesi budur ve bu felsefeyi de gayet rahat seslendirdiğimiz
için her yerde her zaman söylüyoruz.
EYÜP AYAR (Kocaeli) -
Kanaltürk'ün hesabını verdiniz mi?
TUNCAY ERCENK (
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, karşılıklı konuşmayalım arkadaşlar.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Biz, her yerde her zaman söylüyoruz.
Bakın, siz Hükûmetsiniz
değil mi?
Eğer, Hükûmetseniz, CHP'nin açığını gördüğü zaman hesap sormayanlar
namerttir!
ASIM AYKAN (
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Bakın
bu kadar açık, net söylüyoruz. Sizden de istirham
ediyoruz, gerçekten istirham ediyoruz: Eğer bizim toplu iğne ucu kadar açığımızı bulursanız, üstümüze gelin. Bizim
hesaplarımız açıktır, veremeyecek hesabımız yoktur, ama Adalet ve
Kalkınma Partisinin hesap sorulacağı çok alan
vardır. O hesapları da biz soracağız. Buradan da bütün
ulusumuza söylüyoruz. Ona hesap sormayan da namerttir, hesabını soracağız,
Yüce Divansa Yüce Divana da göndereceğiz.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Madde üzerinde
iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1426 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 4. maddesine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini ve diğer fıkra numaralarının buna
göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Kemal Kılıçdaroğlu |
Birgen Keleş |
|
Trabzon |
İstanbul |
İstanbul |
|
A. Kemal Kumkumoğlu |
A. Kemal Deveciler |
Haluk Koç |
|
İstanbul |
Balıkesir |
Samsun |
|
|
Mustafa Özyürek |
|
|
|
Mersin |
|
"(3) Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonuna devredilen veya Bankalar Kanunu hükümlerine dayanılarak
bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan
bankalarda off-shore hesabı açtırdıktan sonra mevduat hesabına
dönmede 3 Temmuz 2003 tarihi esas alınır ve bu tarihin belirlenmesinde
mudilerin hesap cüzdanlarındaki tarih geçerlidir."
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutup işleme alacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1426 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 4. maddesine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Kemal Kılıçdaroğlu |
Birgen Keleş |
|
Trabzon |
İstanbul |
İstanbul |
|
A. Kemal Kumkumoğlu |
A. Kemal Deveciler |
Haluk Koç |
|
İstanbul |
Balıkesir |
Samsun |
|
|
Mustafa Özyürek |
|
|
|
Mersin |
|
"(5) Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonuna devredilen veya Bankalar Kanunu hükümlerine dayanılarak
bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan
bankalarda off-shore hesabı açtıran Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının
elde ettikleri menkul sermaye iradı dolayısıyla tahakkuk eden vergiler,
off-shore hesabındaki paranın mevduat sahibine ödenmesine kadar
ertelenir. Ancak bu süre üç yılı geçemez. Erteleme zamanaşımını
durdurur. Erteleme süresince gecikme zammı uygulanmaz."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Gerekçe…
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Off-shore hesabındaki
parasını alamayan vatandaşların vergi borcu aslı üzerinden tahakkuk
ettirilen faizi ödemesi mümkün olmamakta ve bu durum ciddi sorunlara
neden olmaktadır. Önerge ile bu sorunların kısmen giderilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Komisyonun
ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1426 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 4. maddesine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini ve diğer fıkra numaralarının buna
göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
"(3) Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonuna devredilen veya Bankalar Kanunu hükümlerine dayanılarak
bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan
bankalarda off-shore hesabı açtırdıktan sonra mevduat hesabına
dönmede 3 Temmuz 2003 tarihi esas alınır ve bu tarihin belirlenmesinde
mudilerin hesap cüzdanlarındaki tarih geçerlidir."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonu tarafından, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen veya
Bankalar Kanunu hükümlerine dayanılarak bankacılık işlemleri
yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan bankalarda off-shore
hesabı açtırdıktan sonra mevduat hesabına dönme tarihi belirlenmesinde,
mudilere verilen hesap cüzdanlarındaki tarihin değil banka kayıtlarının
esas alındığı görülmekte ve bundan hesap sahipleri zarar görmekte,
kanun yollarına başvurma zorunda bırakılmaktadır.
Genel hukuk kuralları
bir belgenin aksi sabit oluncaya kadar geçerli olmasına amirdir. Bu
nedenle, aksi sabit olmadıkça mudilere verilen hesap cüzdanlarına
itibar edilmesi hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir.
Diğer taraftan
off-shore hesabı açtırdıktan sonra mevduat hesabına dönmede Türkiye
İmar Bankası Türk Anonim Şirketinin Bankacılık İşlemleri Yapma ve
Mevduat Kabul Etme İzninin kaldırıldığı 3 Temmuz 2003 tarihinin
esas alınması adalet ve hakkaniyet ilkesine uygun düşecektir.
Yapılan bu düzenleme
ile, off-shore hesabı açtırdıktan sonra mevduat hesabına dönen mudilerin
zararlarının telafi edilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Komisyonun
ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
5'inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5- (1) 28/3/2002
tarihli ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi
Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE
14- Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi tarafından, karşılığında
Devlet iç borçlanma senedi bulunmamasına rağmen ikincil piyasada
Devlet iç borçlanma senedi satışı adı altında toplanan tutarlar
için Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından yapılacak her türlü
ödemenin gerçekleştirilebilmesi amacıyla, Hazine Müsteşarlığınca
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna özel tertip Devlet iç borçlanma senetleri
ihraç edilir. Bu kapsamda ihraç edilecek özel tertip Devlet iç borçlanma
senetleri için bu Kanunun 6 ncı maddesinin ikinci fıkrası hükümleri
uygulanmaz."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Ali Kemal
Kumkumoğlu.
CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL
KUMKUMOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. 1426 sıra sayılı Tasarı'nın 5'inci
maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım.
Değerli arkadaşlarım,
İmar Bankasıyla ilgili dördüncü düzenlemeyi -2003 yılından bu yana-
Genel Kurulda görüşüyoruz. Niye dördüncü defa görüşülüyor bu konu?
Çünkü, genel bir kanaat var: Bu bankalara hesap açtırmış olanlar, bu
Bankanın batmış olması nedeniyle bir şekilde sorumludurlar. Şimdi,
bizim, bu Bankaya ne şekilde mevduat yatırmış olurlarsa olsunlar… Eğer,
buradan, geçmişte inanmadığımız, doğru olmadığını düşündüğümüz
bir düzenlemeyi bugün yasalaştırmak gibi bir zorunlulukla karşı
karşıya kalmışsak, yarın nasıl bir zorunlulukla karşı karşıya kalacağımızı
düşünmeden, hepimizin vicdanında şu sorunun cevabının verilmesi
lazım. Bunun, ben, bu yüz binlerce yurttaşımıza karşı, milletvekilleri
olarak ortak bir sorumluluğumuz olduğunu düşünüyorum.
Türkiye'de belli bir
bankacılık sistemi var. Bu sisteme mudiler bir şekilde katılıyorlar.
Kimi mevduat hesabı açıyor, kimi ticari hesap açıyor, kimi devlet
tahvili, hazine bonosu alıyor, kimi offshore hesabı açtırıyor. Ama,
sistemin aksayan yanları da var. Bunu hem geçmişte acı örnekleriyle
gördük hem şimdi konuştuğumuz söz konusu İmar Bankası olayıyla ilgili
olarak da, bir başka acı örneğiyle fiilen yaşıyoruz.
Şimdi, buradaki gerçek
sorumlu, gerçek suçlu kimdir? Ben, mesela, ilgili Sayın Bakanın gelip
bu kürsüden "Buradaki gerçek sorumlu mudidir." diyebileceğine
inanamıyorum. Gerçek sorumlu mudi ise ve o gerçek sorumlunun, mudi
olan gerçek sorumlunun ticari hesaplarını, yasalar çerçevesinde
öngörülmemesine rağmen, mevduat hesabı açmış olanlarla birlikte
ödediniz. Ee, hazine bonosu, hisse senedi, her tarafta reklamlar, ilanlar,
vesaireler veriliyor. "Efendim, vatandaş gidip bunun kökünü,
kökenini araştırmalıydı." İşte, her bankanın yaptığı bir işlemi,
Türkiye'nin en büyük bankalarından birisi pozisyonuna gelmiş, her
gün bütün televizyonlarda ve bütün gazetelerde reklamı, ilanı
olan, böyle bir satışı yaptığı herkes tarafından bilinen, görülen,
herkesin gözünün içine sokacak biçimde böyle bir duyuruyu vatandaşlara,
kamuoyuna yapmaya çalışan bir bankadan gidip hazine bonosu almış
olan vatandaşı biz hangi ölçüler içerisinde suçlayabiliriz? Önce,
bence, bütün arkadaşlarımızın bu sorunun cevabını kendi iç dünyalarında
vermesi lazım.
Değerli arkadaşlarım,
burada, mevduat sahibini suçlamak, gerçek anlamda bir vicdansızlıktır
diye düşünüyorum. Şimdi, gelmişiz dördüncü yıla; dördüncü yılda,
bu mudilerin bir kısmının daha alacaklarını -işte "ne kurtarırsak
kârdır" diye bakıyor artık o mağdur vatandaşlarımız- onların
ödemelerinin bir kısmını da yapmak üzere böyle bir düzenleme yapıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
biz bu bankaya el koymadık, biz bu bankaya ve bu bankanın sahiplerinin
bütün mal varlıklarına el koyduk. Şimdi ben size soruyorum: 1985 yılından
önce, Türkiye'de "Uzanlar Grubu" diye bilinen bir grup var
mıydı? Hanginiz biliyorsunuz 1985 yılından önce "Uzanlar Grubu"
diye bir grubu? Belki vardı, ama küçük bir gruptu bu. Uzanlar Grubu,
esas itibarıyla 1985 yılından sonra oluşmuş olan ve büyümüş olan bir
gruptur. Neyle büyüdü değerli arkadaşlarım Uzanlar Grubu? Uzanlar
Grubu iki şeyle büyüdü:
1- Televizyonun ve
gazetenin kendisine verdiği güç.
2- Televizyon ve gazetenin
kendisine verdiği güçle birleştirdiği bankacılık faaliyetleri
sonucunda, özelleştirmeler vesaireler nedeniyle elde etmiş olduğu
varlık. Yani, belki gücünü televizyondan aldı Uzan Grubu, ama asıl
varlığını oluşturduğu kaynak, bankacılık sektörü aracılığıyla
elde etmiş olduğu kaynaklardır, yani, o bankalara mevduat yatırmış
olan vatandaşlarımızın kaynaklarıdır. Yani, bu mal varlığının tamamına
yakını vatandaşın o bankalara yatırmış olduğu mevduatlardan
oluşmaktadır.
Şimdi biz, vatandaşların
mevduatlarından oluşturulmuş olan bu büyük mal varlığından, bu mal
varlığına el koyduktan sonra yaptığımız satışla ilk yaptığımız
tahsilat, vergi tahsilatı. Sen kimin malından neyi alıyorsun? Değerli
arkadaşlarım, 4 katrilyon liraya yakın bu satışlardan elde edilen
gelirden Uzan Grubuna ait vergiler tahsil edilmiştir. Para kimin parası?
Uzan Grubu aracı. Uzan, vatandaşın mevduatını toplamış, gitmiş devletin
özelleştirmeye açtığı kuruluşları satın almış vesaire. Sonuçta,
olan vatandaşa olmuş. Sen ne yapıyorsun? Mal varlığına el koyduktan
sonra satışlardan elde ettiğin gelirden, öncelikli olarak bu mal
varlığının oluşmasında en büyük katkısı olan, bu bankalara mevduat
yatırmış olan vatandaşın mevduatlarını ödemenin yerine, devlete
ait olan vergi borçlarını, Amerika Birleşik Devletleri'ne ait olan
bir şirketin, bu şirketten, bu gruptan olan alacaklarını ödüyorsun. Öncelikle
onu yapıyorsun, dört yıl sonra da herkesin gözü önünde ve herkesin
bilgisi dâhilinde bu bankadan hazine bonosu, devlet tahvili almış
olan vatandaşlarımızın borçlarını ödemeye çalışıyorsun.
Değerli arkadaşlarım,
bu doğru bir yaklaşım değildir, bu adaletli bir yaklaşım değildir,
bu hakkaniyetli bir yaklaşım değildir. Tabii, burada iktidarın bu
süreç içerisindeki beceriksizliklerini sıralamak, gerçekten,
sınırlı olan zamanıma sığmayabilir. Ama, hepimiz biliyoruz ki, bütün
bu mal varlıklarına el konulduğunda, Hükûmet, bu bankanın devlete
maliyetinin 800 trilyon lira civarında olacağını düşünüyordu. Yani,
iktidara geldikten sekiz ay sonra el konulan bu bankayla ilgili
olarak ortaya çıkabilecek maliyetin, bu tüccar zihniyetli siyaset
anlayışıyla övünen iktidar partisinin en tüccar bakanı, Plan Bütçe
Komisyonunda, bu bankanın devlete maliyetinin 800 trilyon lira civarında
olacağını, yani bu bankadaki kaybın 800 trilyon lira civarında olacağını
düşünerek, bu bankaya el konuldu. Şimdi, 8 katrilyon lira ödendi,
6,5 milyar dolarlık satış yapıldı, hâlâ satılabilecek önemli mal
varlıkları var, biz konuyu tartışmaya devam ediyoruz. Yani, vatandaşın
her ne ad altında olursa olsun bu bankaya yapmış olduğu yatırımlarla
elde edilmiş olan mal varlıklarının tamamına el koyduk, ama bu mal
varlıklarından elde edilen gelirlerle, bu bankaya her ne ad altında
olursa olsun para yatırmış olan vatandaşlarımızın bu yatırdıkları
parayı geri ödeme noktasında dört yıldır işi süründürüyoruz. Dört
yıldır işi süründürüyoruz. Hiç para ödemediğimiz vatandaşlara daha
önceden elde ettiklerini varsaydığımız gelirlerinin vergisini
faizlendirirken, o vergiye faiz uygularken, hangi yıl içerisinde
o faizi, o vergiyi ödemediyse faizini o günkü bankaların ödediği
faiz üzerinden faizlendiriyoruz, ama, vatandaşa, dört yıl sonra,
bir şekilde, hakkı olan parayı, aslında, yatırdığı kurumdan, o kurumun
mal varlıklarının satışından elde edilen gelirden vatandaşa ödeyeceğimiz
parayı…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kumkumoğlu, konuşmanızı tamamlayınız.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - …ödemeye çalışırken, o paraya faiz diye ne ödeyeceğiz
belli değil. Büyük bir ihtimalle, TÜFE üzerinden veya TEFE üzerinden
bir ödeme yapılacak. Hangi tarihten başlayacak? O da belli değil.
Ama, hiç para ödemediğimiz, daha doğrusu bütün parasına bu uygulama
nedeniyle el koyduğumuz vatandaşın offshore'da olduğunu düşündüğümüz,
bu hazine bonosu, hisse senedi hesaplarında olduğunu düşündüğümüz,
dört yıldır ödemesini yapmadığımız paralarının geçmişte elde
edildiğini düşündüğümüz gelirlerine yüzde 200'leri aşan faizler
uyguluyoruz ve içeride 250 milyar lira parası olan vatandaşa 150
milyar lira, mesela ödemediği vergiler ve ödemediği vergilerin
faizi diye, ödemesi için ödeme emri çıkarıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
bu nasıl bir düzenleme? Yani, vatandaşı bu kadar mağdur etmek, vatandaşın
yapabileceği bir şey yok diye, vatandaş çaresizlik içerisinde diye,
vatandaş devlete karşı bir saygı, devletine olan güveni nedeniyle
saygılı bir duruş ve anlayış içerisinde duruyor diye, vatandaş başkalarına
şiddet uygulama yerine kendine dönüp kendine şiddet uyguluyor,
gerektiğinde veya artık başka bir çıkış yolu bulamadığında kendi
canına kıyıyor diye, bu vatandaşların yatırdığı paralarla elde
edilmiş mal varlıklarının satışından elde edilen gelirleri bu vatandaşlardan
esirgemeye bizim hakkımız yoktur. Bu, hiçbir hak anlayışına sığmaz.
Ben, bir an önce bu mudilerin hâlâ mağduriyeti devam edenlerinin de
elde edilecek gelirlerden bir an önce ödemelerinin yapılmasının
hepimizin ortak sorumluluğu olduğunu düşünüyorum. Meclisimizin,
bir an önce bu sorunun, diğer -şimdi adına "yatırım bankacılığı"
denilen, ama geçmişte farklı bir bankacılık sistemiyle mağdur edilmiş
olan- vatandaşlarımızın da mağduriyetinin bir an önce giderilmesinin
ortak sorumluluğumuz olduğunu düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Anavatan Partisi Grubu
adına, Ankara Milletvekili Muzaffer Kurtulmuşoğlu.
Buyurun.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
sözlerime başlamadan evvel hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Geç de olsa, dört sene
geçmesine rağmen bugün gündeme geldiği, İmarzedelerin alacaklarının
gündeme geldiği için Hükûmete teşekkür ediyorum. Niye ediyorum, biliyor
musunuz? İyi ki 22 milyon insanı hatırladınız, ama dört sene sonra. Bu
adamlara dört senedir neler çektirdiniz sayın iktidar?
AHMET IŞIK (Konya) -
22 milyon değil, 22 bin! 22 milyon nereden çıktı?
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - 22 bin kişiye, evet. Özür dilerim.
Sen 1 kişinin hakkını
ver yeter. Ben 22 milyon demişsem, orada bir şey yok. Asıl mesele, vatandaşın
parasını vermek, hakkını yememek.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Kim yemiş? Kim yediyse ona söyle, ona sor!
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale)
- Yiyenlere söyle!
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Yani, şunu söylüyorum: Bakın, İmar Bankasını sattınız.
Bütün gelirleri, 6 milyar 750 milyon dolar girdi devletin kesesine.
Evet, İmar Bankasının parası girdi.
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale)
- Sana gerçekten hiç yakışmıyor.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Kim yemişse ona sor hesabı?
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Evet, fakat, Hükûmet, şu
anda Hükûmet başta canım, Hükûmet başta. "Yedin" derken, Hükûmete
değil. Hükûmet olmak… Hükûmet olmak, sorunları çözmek demektir. Onun
için… Onun için… Bakın, ne dedik? Geç de olsa, geç de olsa teşekkür ettik,
geç olmasına rağmen.
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale)
- O zaman dur orada, orada dur!
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Sevgili arkadaşlarım, siz böyle laf atmaya devam edin. Ama,
ben şunu söylüyorum: Bu İmarzedeler sizlere hiç gelmedi mi? Hiç uğramadı
mı? Hep muhalefete mi uğradı? Muhalefete mi söyledi hep "benim
param bu bankada kayboldu ve bu bankada, paramın kaybolduğundan
vazgeçtim, bana paramdan fazla vergi çıktı, faiz çıktı" demediler
mi? Siz kulaklarınızı o zaman tıkadınız mı? Dediler. Demez olurlar
mı? Dediler. Yani, ne oldu? Dört sene insanlar ıstırap çekti ve aşağı
yukarı bu İmar Bankasında parası olan 410 bine yakın insan var. Bunlardan
22 bini de bonozedeler. Şimdi, aşağı yukarı -doğrudur, doğruluğunu
Hükûmet kendi söylesin, yanlış olabilir rakam da- bin kişilik bir listede
offshore'dan Almanya'da ve Hollanda'da insanlar var. Ödemedikleri
gibi paralarını, bunlara da bir vergi çıkmış. Yani, hem paramı almayacağım,
yatırdığım paramı alamayacağım hem de buna ait vergi ödeyeceğim.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Hangi hükûmet döneminde yatmış o para? Hangi dönemde yatmış o para?
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Hükûmet dönemi…
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Evet, kim yatırmış?
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Geçmiş hükûmet de olabilir. Olabilir, doğrudur, olabilir.
Geçmiş hükûmeti o zaman… Onun kolayı var: Sen, 354 milletvekiliyle buraya
geldin, iktidar oldun, bütün geride bırakılanları kabul etme.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Paralar nerede?
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - "Ben onları kabul etmiyorum." de.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- O paraları kim iç etmiş, onu da söyle.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Devlet olarak, şöyle söyleyeyim: Sevgili…
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Hayır, onu da söyle. O paraları kim iç etmiş?
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Şimdi…
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- O paralar nereye gitmiş, onu da söyle.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Ben, şu andaki muhatabımı bilirim.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…
Karşılıklı konuşmayalım arkadaşlar, lütfen.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Devlette süreklilik vardır. Yanlış yapabilirler.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Başkası götürsün parayı, biz ödeyelim!
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Diğer iktidarlar yanlış yaptı diye, bugünkü gelen iktidar
da o yanlışa devam mı edecek?
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale)
- E, getirdik ya!
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - O zaman, iktidara talip olmayacaksınız. İktidara talip
olup kazandığınıza göre, kendi bileğinizin hakkıyla iktidar olduğunuzu
söylediğinize göre… İktidar niçin olunur? İktidar… Bütün sorunları
halletmek için orada bulunulur. Biz de size, mağdur olan insanların
sorunlarını halledeceksiniz diyoruz. Öyle yenmiş böyle yenmiş, o
yemiş bu yemiş, ama, arada mağdur olan adama bakacağız, mağdur olan
adamı da göreceğiz.
Devletin bütçesine
7 milyar dolara yakın para girdi mi girmedi mi bu İmar Bankasından,
satılan mallarından? Onun bir hesabını yapalım. Alındı mı alınmadı
mı? Çıksın buraya ilgili Sayın Bakan, "7 milyar değil, 5 milyar
dolar para aldık, bu kadar karşılığını aldık." desin. Olabilir,
5 de olur, 4 de olur, ama, 7 milyara yakın para alındı. Alındı ise neden
22 bin kişiye bu paraları bugüne kadar ödenmedi? Burada bir eksiklik
var, bir mağduriyet var. Bu mağduriyeti, yani, iyi yaptınız, bugüne
kadar bunu vermediniz, siz ne kadar güzel iş yaptınız mı diyeceğim?
Bugün de olsa, bak ne diyorum, geç kaldınız. Mağdur olan insanların,
bugün bile olmasına rağmen, geç olmasına rağmen o insanların mağduriyetini
giderdiğiniz için, giderildiği için ne dedim? Sözüme başladım, iktidara
teşekkür ederim dedim. Keşke daha evvelden yapılsaydı, daha evvelden
yapılsaydı da bu insanlar bu kadar mağduriyet çekmeselerdi! İstediğim
bir şey mi var başka? Ha, bir daha yanlış yapmayın diyorum, bir dahaki
zamanda bir şey olduğunda bu insanları mağdur etmeyelim diyorum. Çünkü,
bu insanlar, iyisiyle kötüsüyle, yanlışıyla doğrusuyla devletine
güvenmek mecburiyetinde. Devlet de bir başkasının hatasını 410
bin kişiye yükleyemez diyoruz.
Şimdi, hemen, iktidara
"Ne kadar her şeyi güzel yaptın." dersen, benim milletvekili
arkadaşlarımın ne kadar hoşuna gidiyor. Her şey doğrudur, her şeyi
güzel yaptınız! Ee, yapmadınız. Yanlış da yapıyorsunuz. Yanlış da
insanlar içindir, yanlış da insan içindir. Sizin her şeyinize doğru
demek mecburiyetinde mi, yanlışlara da doğru demek mecburiyetinde
mi muhalefet? Muhalefet doğruyu gösterecek, ama sen doğruyu yaparsın
yapmazsın, ama biz doğruyu söyleyeceğiz. Doğru neyse onu söylemek
mecburiyetindeyiz. Yani, şimdi, bir ara, parayı alacağız almayacağız,
verdik vereceğiz… Yasaları çıkardık, ama, çok uzattık. Çok da mağdur
olan insanlarımız var. Kaç defa geldiler "Hocam ne olacak
bu?" Ee, bu, iktidarın işi, bize gelmeyin, iktidar yapacak. Biz
size ne kadar söylersek söyleyelim, aman iktidar grup başkan vekillerine
gidin, bunlar "okey" dediği müddetçe olur, başka türlü olmaz.
Biz, öyle yol gösterdik. Çünkü, yapacak gücümüz yok. Ee, bunlar suç
mu? Ee, şimdi de bir an evvel kanuni faizleri ne ise, bu mağdurların
kanuni banka faizleriyle birlikte mağduriyetini gidermenizde
yarar vardır diyoruz.
Geç olmuştur, ama, olmuştur.
Bundan sonrasına olsun, teşekkür
ederim.
AHMET YENİ (Samsun) -
Sana da bu yakışırdı zaten!
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale)
- Sana bu yakışır!
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Yani, doğruya doğru demek var iken…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kurtulmuşoğlu,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - …çok böyle, sizin hoşunuza gitmeyecek laf söylendiğinde,
laf atmak çok şık değil. Ben onu hep söylüyorum, ama, yeter ki, bu 22 bin
kişiye yakın sayının, mağdur olan bankazedelerin parasını banka
faiziyle veriniz. Sizin günahınız size kalsın, sevabınız da sizin
olsun, ama, ben bu 22 bin kişi için, yine de size teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum,
hoşça kalınız. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş.
Buyurun Sayın Elitaş.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
çok uzun bir zamandır Türkiye'nin gündemini oluşturan, gerçekten mağdur
olduğu anlaşılan, ifade edilen bir grubun mağduriyetini gidermek
üzere bir yasa tasarısı üzerinde tartışıyoruz. Fakat, bu tartışmaları
dinlerken, gerçekten, yani bu memleketi bu noktaya getiren, bu ülkenin
insanının alın terinden 20 milyar YTL parayı çarçur edip 70 milyon insanın
üzerine yük olarak ortaya koyan birini hiç kimse eleştirmiyor. Hani
derler ya, hırsızın hiç mi suçu yok. Düşünün, 1990'lı yılların başından
itibaren Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa, mudisini, müşterisini
"Nasıl aldatılır?" diye bir proje ortaya çıkarıldığında,
yine bu grup, İmarbank, Adabank grubunun, vatandaşları nasıl kandırdığını,
nasıl soyduğunu, nasıl aldattığını hep beraber gördük. "İmar
Bankası batıyor" diye, mudilerinin mevduatlarının bozulma
sürecine yakın bir zamanda "batıyor" diye bir söylenti çıkardı,
millet kuyruğa girdi, bütün paralarını ödedi, bir kuruş faiz ödemedi.
Arkasından, bu bankanın, eski Bankalar Kanunu gereğince 64'üncü
madde kapsamına alınması gerekirken, sürekli takip altında tutulması
gerekirken, ama hiç kimsenin kontrol etmediği, elinde bir kamera silahı
bulunduğu korkusuyla, kaygısıyla ve gelecek seçimlerde beni destekler
mi acaba veya bana düşman olmaz mı tereddüdüyle hareket eden iktidarlara,
partilere, muhalefete hiç kimse hesap sormuyor.
Şu anda, bugün, 800
trilyon lira diye, 800 milyon dolar diye ortaya çıkılıp, Bankalar
Yeminli Murakıbının gözünden kaçırılan, BDDK'nın gözünden kaçırılıp
6,5 milyar dolarlık büyük bir büyüklüğe ulaşan ve hakikaten banka
sisteminde bir bakkal hesabında görülmeyecek yanlışlıkları yapabilen;
yanlışlık değil hile. Düşünebiliyor musunuz, gerçek mevduat 6,5
milyar dolar, gözüken mevduat 650 milyon dolar. Tam onda 1. Bakkal
Mehmet Ağa bile böyle hesap tutmaz. Öyle bir hesap tutulmuş, ikili
sistem tutulmuş. Gelişmiş teknoloji içerisinde bütün bankaların
sistemleri on-line çalışırken, teknolojiyi o kadar farklı bir şekilde
kendilerine göre değerlendirip off-line sistemle bir banka şubesinde
ancak 2 veya 3 kişi çalıştıran bu gruba, burada konuşan değerli
milletvekili arkadaşlarımızın hiç söyledikleri söylemler yok. Hatırlıyorum
yine, bu milletin alın teriyle, vergiden kaçırarak…
Arkadaşlar, düşünebiliyor
musunuz, 6,5 milyar dolarlık bir büyüklük. Bunun ancak 650 milyon dolarlık
kısmı gözüküyor. Bunu vatandaştan, mevduatı öderken faiz diye kesiyor.
Eğer sizin vatandaşa 2 milyar dolar faiz ödemeniz gerekiyorsa, bunun
o günkü şartlarda en azından 300 milyon dolar, 500 milyon dolar devlete
vergi ödemeniz gerekiyor, ama, bu vergi devlete ödenmiyor, sadece
kendi cebine konuluyor ve bu da yatırım olarak döndürülmüş hâle geliyor.
Şimdi, televizyonda
reklamlarını görüyoruz bu grubun liderinin: "Ezilenler iktidar olacak."
Önce, sen, şu ezdiklerinin hakkını ver. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Yine çok iyi hatırlıyorum, seçimlerden önce Adana tarafında bir baraj
açtılar, 2 milyar dolar fiyat tespit ettiler bu baraja, bin megavatlık baraj. O dönemde Kayseri'de
de bir baraj yaptırıyoruz, Kayseri'nin büyük hayali diye. Sorduk soruşturduk,
nedir? Her bir megavatı bin dolar. Kayseri'deki 200 megavatlık baraj
200 milyon dolar, Berke Barajı 2 milyar dolar. Niye? Yatırım indiriminden
bu ülkenin insanına, devletine kazık atmak için ve bunun açılışına
da o zamanki Başbakan Yardımcısı gidiyor. Sebep ne, kamuoyunda konuşulan
ne? Kamuoyunda konuşulan, yapılacak erken seçimlerde, 3 Kasım
2002 seçimlerinde beni desteklesin diye.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Elitaş,
konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- 2 milyar dolara mal ettim diye gösterip, aslında 1 milyar dolar,
maksimum 1 milyar dolar olabilecek bir büyüklüğü, değeri, bu ülkenin
alın teriyle kazanan insanlarına kazık atmaya çalışan bir grubu desteklemek için o barajın
açılışına gidecek ve kaderin tecellisi, maalesef o parti de barajın
açılışını yaparken barajın altında kalacak.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
düşünüyorum, bir arkadaşımız kalkıyor diyor ki: "Bu 22 bin insanımızın
faizini ödeyelim, şununu yapalım bununu yapalım, şöyle ilaveler
yapalım" ve diyor "Siz bunların
vergilerini alıyorsunuz. Uzan Grubundan tahsil ettiğiniz paranın
-6,5 milyar dolar parayı tahsil etmişsiniz- öncelikle devlet hakkı
olan vergileri tahsil ediyorsunuz." Bunu eleştiriyor. Devlet
hakkı dediğimiz vergi kimin? 70 milyon insanın alın teri, 70 milyon
insanın emeği, 70 milyon insanın birikimi. Bugün biz bunları tahsil
ediyoruz, 22 bin insanın mağduriyetlerini, bugüne kadarki yaptıkları
mağduriyetlerini mahkemeden kazanmışlar gelmişler, Bakanlar Kuruluna
yetki veriyoruz. Her zamanki yaptıkları niyet okuyuculuğu içerisinde,
siz bunu belki TÜFE'ye bağlayacaksınız, belki TEFE'ye bağlayacaksınız,
şu rakam olacak, bu rakam olacak…
Biraz önce Plan Bütçe
Komisyonunda TMSF Başkanı çeşitli alternatifler sunmuş. Bu paranın
aslı 728 milyon YTL. Paranın aslı. Eğer bunu TEFE'yle öderseniz 1 milyar
YTL, TÜFE'yle öderseniz 1 milyar 60 milyon YTL, ama kanuni faizle öderseniz
1 milyar 260 milyon YTL, diğer bir usulle o günkü şartlar altında mevduat
faiziyle öderseniz 1 milyar 400 milyon YTL.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
farklı bir durum var. Bu da Hükûmetin önüne gidecek ve Hükûmet 70 milyon
insanının geleceğini düşünecek, 70 milyon insanın hakkını düşünecek.
70 milyon insanın buradaki hakkı nedir, onun düşüncesiyle, onun vebaliyle
değerlendirmesini yapacak, ona göre verecek. Hep söylüyoruz, tüyü
bitmedik yetimin hakkını korumak üzere biz buradayız. İşte bunları
yaparken, kalkıp da seçimlerin yaklaştığı, seçimlere elli-altmış
günlük kalan bir süre içerisinde 10 bin-15 bin kişilik grubu kendinize
kanalize etmek için yaptığınız söylemler de hiç hoş ve şık karşılanmıyor.
Değerli arkadaşlar,
bugüne kadar Hükûmetin yaptığı… Eleştirilerde hep ben şunu gördüm:
Ne zaman ki muhalefet, bizi, geç kaldınız diye eleştiriyorsa, şöyle
eksiğiniz var diye eleştiriyorsa, görüyorum ve inanıyorum ki, bu
millet adına, mağdur olan insanlar adına, her zaman doğruyu, güzeli
yapmışız.
1991 yılından bu tarafa
milleti kazıklamayı kendisine amaç edinmiş bir gruba hiç kimse el
atmamış, hiç kimse dokunamamış. Niye dokunamamış? Korkusundan dokunamamış.
"Benim de kasetim var mı acaba?" diye korkmuş, elini sürememiş,
ama, bu iktidar hiçbir şeyden korkmamış, gitmiş dokunmuş ve hatta her
şeyini elinden almış. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Elitaş,
teşekkürünüzü alayım.
Buyurun efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Bitiriyorum efendim. Bitiriyorum Sayın Başkanım.
"Bütün mal varlığına
el koyduk, offshore'larına da şunu yapalım…" Değerli arkadaşlar,
bu milletin 70 milyon insanının 20 milyar YTL'si gitmiş. Arkasından
"Bu vatandaşın -el koydunuz- bunun bütün şeylerini ödemek zorundayız."
Mal varlığı, mameleki kalmamış, ülkenin insanına borçlu, ama, hâlâ
yüzü kızarmadan "Ezilenler iktidara gelecek." diyor. Niye?
10 bin, 20 bin kişiyi, 50 bin kişiyi ezmiş, kalan 70 milyonu da ezeyim
diye amacı vardır herhâlde diye düşünüyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına Samsun
Milletvekili Haluk Koç.
Buyurun Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tekrar şahsım adına
söz alma gereği duydum; öncelikle, zamanınızı aldığım için de özür
diliyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bir yanlış anlaşmayı gidermek gerekiyor. Bunu defaaten söylediğimiz
hâlde, belki bu dört yıldır yaratılan bir mağduriyetin, yaratanlar
tarafından kendi vicdanlarında bir muhasebesinin yapılmasında
bir savunma payı çıkarmak için değerli arkadaşım bazı açıklamalarda
bulundu. Evet, önce bir vicdan aklaması yapacaksınız, biraz hafifleteceksiniz
kendinizi.
Hiç kimse bahsettiğiniz
grubu burada savunmuyor. Hiç kimse hırsızın yanında değil. Hiç kimse
arsızın, yolsuzun yanında değil. Yani, gereken…
MUSTAFA CUMUR (Trabzon)
- Niye çıkıyorsun o zaman?
HALUK KOÇ (Devamla) -
Sen, benimle çok uğraşıyorsun Trabzonlu milletvekili hemşehrim. Ben,
senin sesini duyuyorum, senin bir derdin var, seni kürsüye çıkartmıyorlar
herhâlde, seni kürsüye çıkartmıyorlar herhâlde.
MUSTAFA CUMUR (Trabzon)
- Rahatsız mısın? Rahatsız olmayın!
HALUK KOÇ (Devamla) -
Senin yüreğin varsa İhlas'la da aynı şekilde uğraşırsın. Senin yüreğin
varsa, bakın, 10 milyar euroya yakın para toplayıp üstüne yatan, beraber
cenaze namazlarında saf tuttuğunuz insanlardan da hesap sorarsınız.
(CHP sıralarından alkışlar) Yüreğiniz varsa -demin söylediklerine
söylüyorum- kutluyorum yaptığınız için, ama, yarım yürekle olmaz
bu iş, yüreğin tam olacak. Hırsızın benden yana olanı, dokunulmaz;
bana karşı olanı, dokunulur; böyle bir mantıkla mücadele etmek mümkün
mü değerli arkadaşım? Niye, İhlas Finansın TMSF'ye devrinde, Bütçe
Plan Komisyonundan geçen tasarı buraya geldiğinde, kimin talimatıyla
tekrar çıkartıldı? Bir düşünün… Bir düşünün… Peki, İhlaszede olarak
bilinen, 1 milyar dolara yakın, 980 milyon dolar civarında alacağı
olan 100 bine yakın insanın sorunlarıyla ilgilenme noktasında, niye
aynı cesareti göstermiyorsunuz, niye üstüne gitmiyorsunuz? Niye,
Armutlu'daki tatil konutlarının açılışına gidip saf tutuyorsunuz?
Değerli arkadaşlarım,
yapmayın, bir söylediğiniz bir söylediğinizi tutsun. Yani, siz,
hiç, aynanın öteki tarafını görmeyeceksiniz, kimsenin de onu görmediğini
zannedeceksiniz. Hiç kimse, siz bunları burada söylerken, hiç kimse
size, yapamadıklarınızı söylemeyecek zannedeceksiniz; yok böyle
bir şey. Bakın, YİMPAŞ'zedeler duruyor, KOMBASSAN'zedeler duruyor,
bağıra bağıra duruyor, Almanya'da kefen giyiyorlar, biliyor musunuz?
Değerli arkadaşlarım,
İhlaszedeler duruyor, yani, o grubun, satılan bir kanalı dışında,
haber kanalı var, bir gazetesi var ve taraflı bir yayın yapıyor; bu,
çok açık, karşılıklı koruma altındasınız. Evet, yüreğin varsa gel
buraya benden sonra, İhlaszedelerin de sorunlarına sahip çıkacağını
söyle. Gel buraya, KOMBASSAN'zedelerin sorunlarına da sahip çıkacağını
söyle. Gel buraya, YİMPAŞ'zedelerin sorunlarına da sahip çıkacağını
söyle ki, ben, o yüreğini bir göreyim senin!
Saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Madde üzerindeki…
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Efendim, izin verirseniz,
Hükûmetimize yönelik çokça saldırı oldu, söz istiyorum.
BAŞKAN - Bir sonraki
maddede olsun isterseniz Sayın Bakanım. Şimdi, sizden sonra, tekrar
şahsı adına konuşmacı… Bir sonraki maddede söz vereyim size.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Hayır efendim, iki kişi konuşmuş
olsaydı şahsı adına haklıydınız, söz hakkı doğardı.
BAŞKAN - Efendim, süreyi
uzatacaksanız, istediğiniz kadar konuşun, benim ona bir itirazım
yok, ama, bir sonraki maddede verirsek, zaman kazanmış oluruz diyorum.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Tek kişi konuştu şahsı adına.
BAŞKAN - İki kişi konuştu
Sayın Bakan. İki kişi konuştu; Mustafa Elitaş konuştu, bir de Haluk
Bey konuştu.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Peki, daha sonraki maddede...
Tamam.
BAŞKAN - Evet, lütfen.
Madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
6'ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6- (1) 19/10/2005
tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununun; 91 inci maddesinin
birinci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümle eklenmiş, aynı maddesinin
ve 120 nci maddesinin üçüncü fıkralarının ikinci cümlelerinde yer
alan "beşi" ibareleri "onbeşi" olarak değiştirilmiş,
101 inci maddesinin dördüncü fıkrası ve 124 üncü maddesinin birinci
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"İlişkili Bakanın
onayı ile bu sayının yarısını geçmemek kaydıyla Kurulca daire başkanlıkları
oluşturulabilir."
"Kurumun iç denetimi
Kurulca belirlenecek usûl ve esaslar çerçevesinde gerçekleştirilir.
Kurumun dış denetimi hakkında 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve
Kontrol Kanunu hükümleri uygulanır."
"Fonun iç denetimi
Fon tarafından belirlenecek usûl ve esaslar çerçevesinde, dış denetimi
ise Fonun yıllık gider hesapları ile harcamalarının Sayıştay tarafından
incelenmesi suretiyle gerçekleştirilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Çorum Milletvekili Feridun
Ayvazoğlu.
Buyurun Sayın Ayvazoğlu.
CHP GRUBU ADINA FERİDUN
AYVAZOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dört tane
kanun teklifi ve bu tekliflerin üzerinde Hükûmetin hazırlamış olduğu
tasarı birleştirilerek huzurumuza getirilen ve 1426 sıra sayısını
alan bir tasarıyı görüşüyoruz. Bu tasarının, şu anda, inanıyoruz
ki, televizyonları başında 22 bin kişinin ve bunların aileleriyle
birlikte ilgilisi olan 100 bine yakın kişinin ilgiyle izlediği
bir tasarı olduğunu hepimiz bilmekteyiz. Buraya çıkan, Hükûmet adına,
AKP adına konuşan değerli milletvekili arkadaşlarımızın söylemlerine
baktığımızda, sanki böyle bir tasarıya şimdiye kadar ihtiyaç yoktu
da son günlere bırakıldı gibi iddialara karşı, biz bu tasarıyı zamanında
getirdik, zamanında çıkardık gibi bir savunmaları var. Değerli arkadaşlarım,
bu mağduriyet, özellikle 2003 yılından bugüne kadar süregelmiş ve
yürürlüğe girmiş olan yeni yasalar karşısında -bankalarla ilgili
olsun, Bankacılık Düzenleme Kurumuyla ilgili olsun- çıkan yeni
yasaların karşısında, 2003 yılından bugüne kadar geciktirilmemiş
kabul ediliyor AKP Grubu tarafından, Hükûmet yetkileri tarafından.
Değerli arkadaşlarım,
böyle bir tasarının temeline ve sebebine bakıldığında, bu tasarıdan
mağdur olanlar -az önce belirtmiş olduğumuz gibi- Türkiye'de 100 bine
yakın vatandaşımız. 100 bine yakın vatandaşımız, canından, malından
vazgeçemeyecek olan vatandaşımız, malıyla ilgili mağduriyetinin
önlenmesi için ve bunun da canına mal olabilecek şekilde, hastalığından
tutunuz da maddi yönden alabildiğine mağdur duruma düşen vatandaşlarımızı
göz önüne aldığımızda, böyle bir tasarının neden geciktirildiğine
AKP olarak mantıklı bir cevap vermeye hakkınız yoktur. Bu, geciktirilmiş
bir tasarıdır. Bu, geciktirilen bir tasarının amacının sizler tarafından
savunulamadığının da kanıtıdır. Her ne kadar, buraya çıkıp konuşma
yapan arkadaşlarımız, bu tasarıyla, tam zamanında bir hazırlık yapılıp
mağdur olan vatandaşlarımızın mağduriyetlerinin giderildiğini,
giderileceğini söylemiş iseler de, şunu belirtmemiz gerekir ki,
bugüne kadar yapılan Meclis çalışmalarından da bunu gördük ki, ne
zaman ki 22 Temmuz seçim tarihi olarak karar altına alındı, apar topar,
mağdur olan vatandaşlarımızla ilgili tasarılar bir bir gündeme getirilmeye
başlandı. Bu tasarının kökenine de bakıldığında, kim ne derse desin,
AKP'nin, yani Hükûmetin, sizlerin siyasi rant amacına dönük bir tasarı
olduğunu hiçbir şekilde inkâr edemezsiniz. Ama, biz, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak, mağdur olan bu vatandaşlarımızın gecikmiş de
olsa bu mağduriyetlerini önlemek açısından getirilen tasarıya
olumlu baktığımızı, bu tasarıyı desteklediğimizi belirtmek istiyoruz.
Çünkü, bu tasarıyla birlikte verilen tekliflerin de Cumhuriyet
Halk Partili arkadaşlarımız tarafından bizzat bizlerin imzalayıp
vermiş olduğu 2003 yılındaki tekliflerle beraber aynı amaca dönük
bir tasarı olduğundan dolayı olumlu oy vereceğimizi de burada huzurunuzda
belirtiyorum ve bunu bütün kamuoyuyla, mağdur olan vatandaşlarımızla
paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
elbette, sosyal bir devletin amacının önce can güvenliği, sonra mal
güvenliği şeklinde, ikisinin de birbirinden vazgeçemeyecek bir
biçimde Anayasa'da yerini bulan sosyal devlet görevinin kaçınılmaz
olduğu gerçeğiyle her zaman iç içeyiz, iç içe yaşıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
bunu söylerken, böyle bir tasarının, 100 bin insanımızın mağduriyetinin
giderilmesine dönük tasarının görüşülmesi sırasında hiçbirimiz
günlerce yaşadığımız acıları unutamayız, unutmayız. Burada Mecliste,
tarihte tutanaklara geçebilecek şekildeki olayları görmezden
gelemeyiz. Maalesef iki gün önce Ulus Meydanında meydana gelen patlamanın
sorumlusunun ve sorumlularının, yine bugün aldığımız acı haberle,
Şırnak'ta meydana gelen mayın patlaması sonucu 6 askerimizin şehit
olmasındaki acının da sorumlusunun ve sorumlularının elbette yöneticiler
olduğunu sizler inkâr etseniz de, inkâr etmeye çalışsanız da, bu vatandaşlarımız
ve milletimiz hiçbir şekilde bunu inkâr etmeyecektir, kabul edecektir
ve bunun sorumlusunun da başta beş yıldan beri bizleri yöneten, milletimizi
yöneten AKP İktidarı olacağından hiçbir kimsenin kuşkusu olmasın.
Bu vesileyle, bugün şehit olduğunu duyduğumuz ve yüreğimiz acılar
içerisinde olan o şehitlerimizin ruhları şad olsun ve ailelerine
başsağlığı, kendilerine de başsağlığıyla beraber ruhları şad olsun,
cennetmekân olsun diliyorum.
Değerli arkadaşlarım,
sosyal devletin görevleri içerisinde, bugün görüşmeye çalıştığımız
tasarının 6'ncı maddesinin, elbette kurumun görev alanının genişlemesi
sebebiyle, olumlu bir madde olduğunu belirtmek istiyoruz. Bu maddenin
kabulü yönünde Cumhuriyet Halk Partisinin vereceği desteği yanınızda
görmenizi diliyoruz, bu şekilde olacağını belirtmek istiyoruz. Ancak,
gerçekten, bu tasarıyla, arkadaşlarımızın gerek komisyonda gerekse
burada yapmış oldukları konuşmalarda belirtmiş oldukları eksiklikleri
de kabul etmeniz gerekir. Bu eksiklikleri gidermek istemiyorsunuz.
Bunların içerisinde İmarzedelerin, bonozedelerin mağduriyetlerinin
giderilmesi yanında offshorezedelerin de mağduriyetlerinin giderilmesini
burada yerine getirmemiz gerekirdi. Bu konuda herhangi bir işlem
yapmamış olmanız ve buna olumlu yaklaşmamanız da eksik olan bir husustur.
Değerli arkadaşlar,
vatandaşa verilecek olan, mağdurlara verilecek olan ödemelerin
ne zaman yapılacağının, bu ödemelere uygulanacak faizlerin kanuni
faiz olup olmayacağı hususunda belirsizliğin olması, faizin ne
zamandan itibaren başlayacak olmasının belirtilmemiş olması gibi
eksiklikler bu tasarıda vardır. Bunlar yarın bir gün başağrısı olacaktır,
yerine göre vatandaşlarımız yine mahkeme kapılarına düşecektir.
Mahkeme kapılarına düşecektir diyoruz; siz, eğer -Danıştayımız
tarafından- 9 Ocak 2007 tarihinde bir bonozedenin veya bonozedelerin
başvurusu sonucu Danıştayın vermiş olduğu karar olmasaydı, böyle
bir tasarıyı yine gündeme getirmeyecektiniz. Bir diğer sebep de,
az önce belirttiğimiz gibi, 22 Temmuzda seçim kararı alınmasaydı
yine bu tasarı gelmeyecekti.
Şimdi, böyle bir yargı
kararından sonra getirilen tasarının eksik kalacak hususlarıyla
beraber, ödemenin ne şekilde yapılacağı, ne zaman yapılacağı,
ödemelerin faizinin oranlarının ne şekilde olacağı belirsiz olmak
suretiyle bunun tamamen Bakanlar Kuruluna yetki olarak bırakılmış
olması da bu tasarının başta samimi bir şekilde getirilmediğinin
göstergesidir, kanıtıdır. Eğer samimi olsaydı bu tasarıda belirtilen
şu eksikliklerin mutlaka açık bir şekilde hüküm altına alınması gerekirdi.
Bakanlar Kuruluna yetki verilmek suretiyle, Bakanlar Kurulunun
inisiyatifine bırakılmak suretiyle sanki o mağdurlarla yeniden
bir pazarlık yapılacak, yeniden bir istişare yapılacak, sizin ödemelerinizi
şu şartlarda, şu şekilde yerine getireceğiz gibi inisiyatifi olağanüstü
bir şekilde Bakanlar Kuruluna vermiş oluyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
bu eksiklikleri görmezden gelemeyiz. Bu eksiklikleri mutlaka yerine
getirmemiz gerekir. Bu tasarı görüşülürken henüz önümüzde görüşülmesi
gereken üç maddesi vardır. Her ne kadar Cumhuriyet Halk Partisi tarafından
verilen önergeler reddedilmiş ise de, muhalefet anlayışı dolayısıyla
muhalefetin getirdiği önergeler şimdiye kadar hep reddediliyor
mantığıyla hareket ettiğinizden dolayı reddedilmiş ise de sizin
bunları, bu eksiklikleri giderebilecek şekilde getireceğiniz
tekriri müzakeredir veya yeni önergelerle getirirseniz, biz, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak, bu eksikliklerin giderilmesi konusunda getireceğiniz
önergelere olumlu oy kullanacağız. Buradan bunu sizlere açıkça
ifade ediyorum.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ayvazoğlu,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
FERİDUN AYVAZOĞLU
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bu tasarının özünde ne olursa olsun,
sizlerin düşüncesi ne olursa olsun, mağdur olan, şimdiye kadar mağdur
olmuş 100 binlere yakın insanımızın mağduriyetini gidermeye dönük
bir tasarı olması sebebiyle, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz bunu
destekliyoruz ve bir an önce ama net bir şekilde, az önceki eksikliklerin
giderilmesi suretiyle yerine getirilmesi noktasında biz buna
olumlu oy vereceğimizi bildiriyoruz.
Sizlerin, AKP İktidarı
olarak, beş yıldan beri hep göstermeye çalıştığınız yolsuzluklar
üzerindeki hassasiyetinizi, kürsüde konuşma yapmak suretiyle
yerine getirmeye çalıştığınız hassasiyetleri, bundan sonra, sanıyorum,
iktidar döneminiz olmayacağı için, muhalefet döneminde daha iyi
yapacağınız noktasında vatandaşlarımızın ve milletimizin kuşkusu
yoktur. Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarında, şimdiye kadar olduğu
gibi, hiçbir şekilde yolsuzluğun yanında olmayacağımızı, hırsızlığın
yanında olmayacağımızı bir kez daha ifade ediyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle,
sizleri saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Hükûmet adına,
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin.
Sayın Bakanım, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinize saygılar sunuyorum.
Bir tasarı, dört tane
teklifin birleştirilerek görüşüldüğü 1426 sıra sayılı bir kanun
tasarısı ve teklifini görüşüyoruz. Deminden beri söz alan arkadaşlarımızı
büyük bir dikkatle dinledim. Bir muhalefet partisine mensup sözcü
arkadaşlarımızın şu ifadesi huzurunuza çıkmaya beni mecbur etti:
"Hiç sorun olmaması gereken bir alanı, iktidar, sorun hâline dönüştürdü."
Herhâlde, bu alan, bankacılık alanıdır. Sayın sözcü, bankacılık alanını
AK Parti İktidarının sorun hâline getirdiğini ifade etti.
Değerli arkadaşlar,
lütfen, insafınıza sığınıyorum, televizyonları başında bizi izleyen
vatandaşlarımızın da dikkatlerine sunuyorum: Yirmi bir tane bankaya
el konmuş. AK Parti İktidarı döneminde mi? (AK Parti sıralarından
"Hayır." sesleri) 55 milyar dolar, sadece, faizsiz; bu hazine,
bu devlet, bu millet zarara uğramış. AK Parti İktidarı döneminde
mi? (AK Parti sıralarından "Hayır." sesleri) İmar Bankası
bizim dönemimizde mi kuruldu? İmar Bankasının bankacılık mevzuatına
aykırı o işlemleri bizim dönemimizde mi oldu? Bizim dönemimizde
tespit edildi ve el konuldu.
Ve bir şey daha soruyorum:
Dört buçuk yılı aşkın süredir AK Parti iktidardadır herhangi bir
bankaya el kondu mu? Bankacılık alanıyla ilgili hazine ve millet
bir zarara uğradı mı? (AK Parti sıralarından "Hayır." sesleri)
Peki, hiç sorun olmaması
gereken bir alanı iktidar sorun hâline getirmiş… Hayır. Bizden önceki
iktidarların sorun hâline getirdiği bir alanı biz düzelttik. (AK
Parti sıralarından "Bravo!" sesleri, alkışlar)
Şimdi, sadece, mevduat
sahiplerinin 50 bin YTL'ye kadar mevduatlarına hazine garantisi
var. Bunu biz getirdik.
Biraz önce Sayın Koç,
birtakım finans kuruluşlarının vatandaşı mağdur ettiğinden bahsetti.
Bunlarla ilgili bir hazine garantisi yok ki! Onlarla ilgili düzenlemeyi
de biz yaptık. Artık, katılım bankacılığı diye bir bankacılık var.
Onların da, şu anda BDDK'nın ortaya koyduğu kurallara göre bir işlem
yapması lazım. Yani, bizim iktidarımız döneminde getirdiğimiz
düzenlemelerle, ne bir bankacı ne bir katılım bankacısı milletimizi
istismar edebilir, hazinemizi zarara uğratabilir, milletimizi
zarara uğratabilir. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bu alanı biz
düzelttik.
Efendim, biraz önce
Sayın Ayvazoğlu dedi ki: "Mağdur olan vatandaşların sorunlarını
seçime doğru hatırlıyorsunuz, gündeme getiriyorsunuz." El
insaf! El insaf!
Şimdi, Tasarrufu Teşvik
Fonunda yıllardır birikmiş vatandaşımızın paraları vardı, nemaları,
hatırlayacaksınız. 14 katrilyon, 14,5 katrilyon parayı kim ödedi? İki
sene önce biz ödedik. (AK Parti sıralarından alkışlar) Kim mağdur etti
vatandaşlarımızı? Bizden öncesi iktidarlar, biraz önce konuşanların
hepsi, hepsi. Bunları biz ödedik. (AK Parti sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ayıp, ayıp… Sayın Bakan, biz nasıl mağdur ettik efendim?
CHP nasıl mağdur etti efendim?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - İki gün önce çıktı; konut
edindirme yardımında toplanan paraları ödemediniz, ödemediniz. Şimdi
biz ödüyoruz, biz ödeyeceğiz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Bakan, CHP'yle ilgisi ne efendim?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Dolayısıyla, bizden önceki
iktidarlarla AK Parti İktidarını vatandaşlarımız mukayese ediyorlar.
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- O tarafa değil, bize bakarak konuş da yüzünü görelim bakalım
bir.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Bakan, CHP'yle ilgisi ne bunun?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Kim Türkiye'yi çıkmaza soktu,
kim Türkiye'yi iflas noktasına getirdi…
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- O tarafa değil bize bakarak konuş.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - …kim Türkiye'nin sorunlarını
çözüyor, milletimiz bunu biliyor. (AK Parti sıralarından alkışlar)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Bakan, yakışmıyor bu. Yakışmıyor. Sayın Bakan,
CHP'yle ilgisi ne olayın, Haluk Koç'la ilgisi ne bu olayın?
AHMET IŞIK (Konya) -
Dinle, gerçekleri dinle. Gerçekleri dinleyin.
MURAT YILDIRIM (Çorum)
- Beraber gelmiyor musunuz seçimlere?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Efendim, finans kuruluşlarından
bahsetti.
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- Sizin içinizdekiler de vardı bir dönemler. İktidarda vardı sizin
içinizden. Kaç taneniz var? Aranızda bakanlar var sizin o dönemlerden.
Aranızdaki bakanlara sorun önce.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - O finans kuruluşları bizim dönemimizde
faaliyette bulunmadı. Yurt dışındaki o mevduatları bizim dönemimizde
toplamadı. Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre tasfiye edildiler.
O nedenle, bu alanı da, çok şükür, AK Parti İktidarı düzeltti. Bundan
sonra hiç kimse bu tür istismarlar yapamaz Türkiye'de, hiç kimse yapamaz.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Şimdi, çok ilginç. Bir
banka, her türlü yolları kullanarak …
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- Almanya'ya ben gitmedim para toplamaya, siz gittiniz.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
- DSP'yle kim ittifak yaptı?
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- Almanya'ya gidenler konuşmasın.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - …reklamlar yaparak vatandaşımızdan…
Ne kadar vatandaşımızdan? Biraz önce uzman arkadaşlara sordum…
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- Sizin içinizdeki bakanlara bakın siz önce, eski milletvekillerinize
bakın. Bakın bakalım aranızda kimler var.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - …398.511 mudiden paraları
toplamış, sonra bankaya el konmuş…
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen Hatibi dinleyelim arkadaşlar.
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- KOMBASSAN'lar, İhlaslar kimin yanında ona bakın.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - … 8,5 katrilyon para hazineden
ödenmiş. İmar Bankasından bahsediyorum; 8,5 katrilyon lirayı hazineden
ödedik. Kimin parası bu? 70 milyonun parası değil mi? Sonra, işte,
offshore hesapları, onu da ödüyoruz. Şimdi, 22.517 kişi. Bunlar, İmar
Bankasından hazine bonosu almışlar, ama hazine bonosu ortada
yok, ellerinde İmar Bankasından hazine bonosu aldıklarına dair
bir kâğıt var, bir kâğıt… 22.517 kişinin elinde. Çok ilginçtir -bu benim
bir özel tespitimdir- bunların önemli bir bölümü de İmar Bankasına
el konmadan birkaç gün önce, efendim, 15-20 trilyonluk. Tabii, konu
yargıya gitmiş, yargı kararlar vermiş. Yargı kararlarını eleştirebilirsiniz
ama yargı kararlarına uyulur. Benim kişisel olarak burada kuşkularım
var. "22 milyon vatandaşımıza Hükûmet olarak sahip çıkın" diyor.
Evet, 22 bin vatandaşımıza da sahip çıkacağız, 70 milyon vatandaşımıza
da sahip çıkacağız. (AK Parti sıralarından alkışlar) Çünkü, bu paralar,
70 milyon vatandaşımızın cebinden çıkarak onlara ödeniyor.
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- İhlas'a da sahip çıkın, KOMBASSAN'a da sahip çıkın, YİMPAŞ'a da sahip
çıkın!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Gayet tabii.
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Çıkın, çıkın!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Ne diyor bakın, televizyonları başında
bizi izleyen vatandaşlarımız duymadılar: "İhlas'a da sahip çıkın,
şuna da sahip çıkın, buna da sahip çıkın." diyor.
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Çıkın, niye çıkmıyorsunuz?
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen karşılıklı konuşmayalım arkadaşlar.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Bu şu demektir aslında: Oralara para yatırıp
da alamayanlara da hazineden ödeyin.
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- Evet.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Bu millet zaten alışmıştır buna,
70 milyondan alın, bunlara ödeyin. Yok yaa... Bu kadar
zengin değil bizim devletimiz.
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Hazineden ödeyin
demiyoruz, İhlas'ın mal varlığına el koyun diyoruz. İhlas'ın mal varlığına el koyun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Bizim devletimiz bu kadar
zengin değil. Yasa'da bunlarla ilgili herhangi bir
garanti falan yok. Şimdi bu alanı biz düzelttik.
ORHAN SÜR (Balıkesir) - İhlas'ın mal varlığı
var!
ZAFER HIDIROĞLU (
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Televizyonu
yok mu? Ne oldu? Gazetesi var, televizyonu var. Size yağ çekiyor
diye el koymuyorsunuz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - O nedenle, sadece, kusura
bakmayın, istismar ediyorsunuz.
Değerli arkadaşlar,
huzurunuzda, açık yüreklilikle, iftiharla ve memnuniyetle ifade
ediyorum ki: Türkiye'nin yıllar önce, Türkiye'nin yıllardan beri kangren
hâline getirilmiş her türlü sorununu çözen ve çözmekte olan bir iktidar
var işbaşında, AK Parti iktidarıdır. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- Son günleri, son günleri onun da! Onun da son günleri!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Bu alanlardan bir tanesi de
bankacılık alanıdır. Şimdi 21 tane bankaya el konurken kim vardı iktidarda?
Demokratik Sol Parti, Cumhuriyet Halk Partisinin 22 Temmuz seçimlerinde
yol arkadaşı Demokratik Sol Parti vardı. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar) Başka kim vardı? Biraz önce Grup
Başkan Vekilinin burada konuşarak bizi eleştirdiği Anavatan Partisi
vardı. Sonra kim vardı? Milliyetçi Hareket Partisi vardı.
YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) - O Anavatan Partisinin bakanları şu anda sizin yanınızda!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) -
Onların ceremesini çekiyoruz.
YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) - O bakanlar şu anda sizde!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Ama vatandaşımızı da mağduriyetten
kurtardık. Bundan sonra AK Partinin getirdiği bu bankacılık düzeniyle,
kimse bu tür yanlışlıklar yapamaz, milletimizi mağdur edemez. (AK
Parti sıralarından alkışlar) Bunu milletimiz biliyor, kimin ne olduğunu
milletimiz fark ediyor…
NAİL KAMACI (Antalya)
- Sayın Bakan, KOMBASSAN'ın da ne olduğunu biliyor, İhlas Holdingin
de ne olduğunu biliyor!
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - KOMBASSAN'ın çocukları nerede? İhlas'ın çocukları nerede?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - …22 Temmuzda da fark edecek,
hiç merak etmeyin!
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına, Cemal Uysal…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Koç, konuşacak
mısınız?
NAİL KAMACI (Antalya)
- Sayın Bakan, Bakanlar Kurulu sırasındaki bürokrasinize bakın,
birçoğu Doğru Yolcu, birçoğu Anavatandan! İyi bakın! (AK Parti sıralarından
gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) -
Niye rahatsız oluyorsunuz?
YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) - Niye rahatsız olacağım ya, sen rahatsız ol! Sen rahatsız
ol! Sen o gruptansın da buraya geldin! Onlardan aldığınız paralarla
buraya geldiniz, ne konuşuyorsun!
BAŞKAN - Arkadaşlar,
sayın milletvekilleri, karşılıklı konuşmayalım… Lütfen…
Şahsı adına, Cemal Uysal…
İrfan Rıza Yazıcoğlu…
Sayın Haluk Koç, buyurun…
YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) - Seni İhlas taşımadı mı buraya? Senin Millî Eğitim Bakanını
kim taşıdı buraya? Jetpa taşıdı…
BAŞKAN - Sayın Altınorak…
Arkadaşlar, lütfen…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; deminki konuşmada birileri
isabet aldı herhâlde! Böyle, su bardağının üzerindeki kapağı filan
devirerek burada bir savunma mekanizması içine girdiler.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
- Ayıp oluyor ama! Ayıp oluyor!
HALUK KOÇ (Devamla) -
Sayın Bakanın söyledikleri ayıp olmuyor da, ben burada hiçbir şey
söylemeden "ayıp" diye bağırıyorsun. Senin müdahale etmen
ayıp!
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
- Yakışmıyor!
HALUK KOÇ (Devamla) -
Dinle, dinle, dinle…
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
- Bak, hiç yakışmıyor!
HALUK KOÇ (Devamla) -
Dinle, dinle, dinle… Yakışıp yakışmadığına millet karar verir. (AK
Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
karşılıklı konuşmayalım.
Arkadaşlar, lütfen…
HALUK KOÇ (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, şimdi, demagoji politikada kullanılan
yöntemlerden bir tanesidir. Sayın Mehmet Ali Şahin bu konunun ustalarından
bir tanesidir, bunu biliyoruz.
Şimdi, burada demin
değerli arkadaşım, milletvekili arkadaşım konuşurken, sanki,
bir grubun bağlı olduğu bankanın el konulması sonucunda o grubu koruyormuş
gibi bir hava vermeye çalıştı bize. Böyle olmadığını ifade ettim.
Şimdi, Sayın Bakan da benzer bir süreci çalıştırmaya devam ediyor
ve oradan İhlas lafı geçince, sanki "İhlas konusunda mağdur
olanların hakkını da hazineden mi ödeyelim?" diyor. Öyle bir
şey yok Sayın Bakan.
Sayın Bakan, Plan Bütçe
Komisyonunda karar verilen süreç neydi? İhlas'ın mal varlığının
TMSF'ye devriydi. Hazineyle ilgisi var mı? Var mı?
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Var
tabii.
HALUK KOÇ (Devamla) - Yazlık konutların var mı, televizyonun
var mı, gazetenin var mı, dayanıklı tüketim pazarlama şirketinin
var mı?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Kim ödeyecek parayı?
HALUK KOÇ (Devamla) -
Değerli Bakan, yapmayın… Yapmayın… Demagojinin bir sınırı vardır,
kandırabileceği bir etki sahası vardır. Bir yere kadar olur bu.
Değerli arkadaşlarım,
sonra, hemen 22 Temmuzda bir süreç içine girecek Cumhuriyet Halk Partisi
ile Demokratik Sol Partiye dönük birtakım korku ifade eden…
TEVFİK AKBAK (Çankırı)
- Genç Parti var!
HALUK KOÇ (Devamla) -
Çekingenlik ifade eden bazı ifadelerde bulundu. Bakın, şunu yüreklilikle
söyleyebilirim: Demokratik Sol Parti ile hiçbir ilişkim olmadı. Siyasi
yaşamıma hep Cumhuriyet Halk Partisinde başladım, Cumhuriyet Halk
Partisinde sürdürüyorum; ama, şunu açıklıkla ifade ediyorum: Demokratik
Sol Parti içerisinde, bu ülkeyi seven insanlar görev yapmaktadır. Yurtseverdirler
ve yolsuzlukla da hiçbir ilişkileri yoktur. Demokratik Sol Parti
içerisinde gerek rahmetli liderleri, aynı zamanda bizim liderimiz
Sayın Bülent Ecevit'in geçmişinde, çoluğuna çocuğuna gemi alan yoktur.
(CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar.)
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'nin ulusal varlıklarının içini boşaltan girişimler yoktur.
Peşkeş yoktur. Türkiye'de Arap milliyetçiliğine dayalı, vehhabi
kültürünü, Türkiye'deki, Anadolu'daki temiz İslam'ın içine enjekte
etmeye çalışan kara böcekler yoktur. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
Demokratik Sol Partiye laf, dil uzatırken çok dikkatli olun: Çok dikkatli
olun. Önce, bir aynanın karşısına geçin ve kimliğinize bakın. Bakın,
size hatırlatmak gerekiyor: Siz, burada kendi çoğunluğunuzla zannediyorsunuz
ki, hep kendi sahamız ve seyircimiz önünde oynama şansını biz sürdüreceğiz.
Milletin önüne çıkacaksınız. Milletin önüne çıkacaksınız.
Bakın, geçen gün söyledim,
o millet elinde Türk Bayraklarıyla bekliyor sizi. Hesap soracak size
ve bir aile fotoğrafıyla gideceksiniz seçime. Aile fotoğrafında
Sayın Başbakan, yanında Sayın Maliye Bakanı…
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- Arka planda da bir gemi!
HALUK KOÇ (Devamla) -
Arkasında, kalın gözlükleriyle Ofer, belki Kutmanlar, Hikmet Yar,
Yasin El Kadı, gemi fotoğrafları... Fotoğraf bu, aile fotoğrafınız
bu. Ali Dibolar… Daha ne söyleyeyim size! Bu kadar çok yolsuzlukla
iç içe geçmiş bir yapıyla gideceksiniz. (CHP sıralarından alkışlar,
AK Parti sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlarım,
bakın, bağırmanız, çağırmanız… Sizi hiç duymuyor vatandaş, buradan
beni duyuyor.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
- Tabii canım!
HALUK KOÇ (Devamla) -
Hiç, hiç, hiç telaş etmeyin, suçluların telaşı içindesiniz.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
- Tuncay Özkan…
HALUK KOÇ (Devamla) -
Vicdanınızı rahatlatmaya çalışın bundan sonra. Geldiniz gidiyorsunuz,
bunu kabul edin! (AK Parti sıralarından gürültüler) Geldiniz gidiyorsunuz,
bunu kabul edin! (AK Parti sıralarından gürültüler) Geldiniz gidiyorsunuz,
bunu kabul edin! (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından
gürültüler)
Değerli arkadaşlarım,
bu aile fotoğrafı sizi taşımaz.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
- Tuncay Özkan nerede, Tuncay Özkan?
HALUK KOÇ (Devamla) -
Peki, acaba kaç tane milletvekili var Almanya'ya, Hollanda'ya gidip
de YİMPAŞ adına, KOMBASSAN adına para toplama gayretleri içinde bulunan,
biliyor musunuz? Kaç tane var, söyleyin bakalım, hadi? (AK Parti sıralarından
gürültüler)
NAİL KAMACI (Antalya)
- Hadi bakalım!
HALUK KOÇ (Devamla) -
Çıkartayım fotoğrafları, çıkartalım fotoğrafları! Çıkartalım
fotoğrafları! (AK Parti sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlarım,
o insanların bedduaları sizi çarpacak.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
- Şu Tuncay Özkan'ı bir açıklayın!
HALUK KOÇ (Devamla) -
O insanların bedduaları sizi çarpacak. Bakın, binlerce insanın
ahını aldınız. (AK Parti sıralarından gürültüler) Binlerce insanın
ahını aldınız!
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
- Tuncay Özkan…
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- Nesi var Tuncay Özkan'ın?
HALUK KOÇ (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, hiç bağırmayın, bu yükün altında siyaseten
ezileceksiniz. "Yolsuzluklarla baş edeceğiz." dediniz,
yolsuzluklarla baş edemediniz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Koç…
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
- Nerde Tuncay Özkan'ın parası?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- Varsa bir şey, iktidar elinizde…
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım…
Konuşmanızı tamamlayınız
Sayın Koç, buyurun.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Tamamlayacağım… Tamamlayacağım…
Tabii, bu telaşı görmek
beni mutlu etti, Sayın Bakanın bu telaşını görmek de mutlu etti. Sizler,
ancak Sayın Bakanı burada çoğunluğunuzla alkışlayarak kendinizi
rahatlatabilirsiniz.
Millet sizi bekliyor.
Millet sizi öpecek, alnınızdan öpecek, hadi bakalım! (CHP sıralarından
alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Şahsı adına
Amasya Milletvekili Hamza Albayrak.
Buyurun Sayın Albayrak.
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- Şu Tuncay Özkan için gereğini yapmazsanız, namertsiniz. Yetki sizde,
Bakanlık sizde, her şey elinizde, yapın gereğini! Yapın gereğini! Para
bizim, yapın gereğini!
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
- Yapacağız!
HAMZA ALBAYRAK (Amasya)
- Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan 1426 sıra sayılı
Kanun Tasarısı'nın 5'inci maddesiyle ilgili olarak şahsım adına
söz aldım. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; kamuoyunda Türkiye İmar Bankası hadisesi olarak anılan,
"bonozedeler" diye vasıflandırılan bu mağduriyeti düzenleyici
yasa inşallah hayırlı olur.
Değerli arkadaşlar,
4389 sayılı Bankalar Kanunu'nun 14'üncü maddesinin üçüncü fıkrası
mucibince 3/7/2003 tarihinde 1085 sayılı Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurulu kararıyla Türkiye İmar Bankasının bankacılık
yapma iş ve işlemleri durdurulmuş idi. Hatırlarsanız, Hazineden
yaklaşık 6,5 milyar dolar bu bankada mevduatı olan kişilere garantörlük
anlaşması kapsamında ödendi. Ancak, Hazine aracılığıyla birinci
el olarak devlet iç borçlanma senedi alıp da, düzenlenen makbuz karşılığı
ikinci el piyasaya satışında, İmar Bankasının yetkisinin olmadığı
hâlde, o günün medyasına, tüm medyasına tam sayfa iç borçlanma senedi
sattığı ilanını veren İmar Bankasını her ne hikmetse ne Hazine Müsteşarlığı
ne Sermaye Piyasası Kurulu ne Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurulu ne Bankalar Birliği ne bankalar yeminli müşavirleri hiç
görmedi. Binlerce insan mağdur edildi, perişan edildi, ölenler oldu,
müflis olanlar oldu, hanesi dağılanlar oldu. Ne oldu biliyor musunuz?
Mazlumun ahı, feryadı, bedduası alındı. "Mazlumun ahı ve feryadı
tahttan eder şahı." demiş atalarımız. Geçmişte mazlumun ahını,
feryadını, bedduasını alanlar şah olarak tahtlarını terk ettiler. Bu
Mecliste onlardan kimse kalmadı. Umut ederim ki, mazlumun duasını
alanlar, yapılacak seçimlerde inşallah bu sıralarda yerlerini
alırlar. Heyhat, yolsuzluk, usulsüzlük noktasında, hep şunu, üzülerek,
altını çizerek belirtiyorum: Hortumların kesilmesinden bahsedildi
bu Mecliste. Ben de dâhil herkes bahsetti, ama hortumu kesecek yolsuzlukla
mücadele yasası 2004 yılı Temmuz
ayından beri Başbakanlıkta beklemesine rağmen bu Meclisin gündemine
gelmedi. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
şuna üzülüyorum: Bize oy verenler bizden hak ve adalet istiyor. Geliniz, imkânlar nispetinde
hak ve adalet dağıtmada ihmal ve terahi göstermeyelim. Herkese
imkânlar nispetinde hakkını tespit etmek gayreti içerisinde olalım.
Evet, bu 22'nci Dönem
yüce Meclis hakikaten çok ciddi çalışmalar yaptı, çok güzel hizmetler
verdi. Bunları alkışlıyorum, ama bir şeyi de huzurlarınızda sizinle
paylaşmak istiyorum. Halkım şahittir, aziz Türk milleti şahittir,
Allah şahittir, 22'nci Dönem milletvekili olarak 550 tane milletvekili
sayısıyla Cumhurbaşkanını seçememenin elemini, üzüntüsünü içimde
taşıyorum. Sebep olanlara hakkımı helal etmiyorum. Beceriksiz
davrananlara, görevini yapmayanlara hakkımı helal etmiyorum. Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmetini Avrupa Birliği ve dış ülkeler nezdinde kimse
mahcup ve mazlum durumuna düşürmemeliydi diyorum. 1980'e gittik. Yirmi
yedi yıl sonra 22'nci Dönem milletvekilleri olarak tarihe geçtik,
Cumhurbaşkanımızı seçemedik, buna çok üzülüyorum.
RECEP YILDIRIM (Sakarya)
- Mâni olanlar utansın.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- Buna mâni olanlar, her şeyin sahibi olanın zamanın da sahibi olduğunu
unutanlar, bu süreci yönetemeyenler. Kız istemeye giderken dünürcü
olduğu damadının ismini dahi karşı tarafa söylemeyenler huzuru
ilahide ve Hak nezdinde bunun hesabını vereceklerdir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Her şeyin sahibi olan, yine diyorum, zamanın
da sahibidir, zamanı kullanmak hepimizin vebalidir. Cumhurbaşkanlığı
seçim sürecinde zaman maalesef kullanılamamıştır.
Değerli arkadaşlar,
bakınız, bir hususu dikkatlerinize arz ediyorum.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı
tamamlayınız Sayın Albayrak.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre, POAŞ -basına yansıdı- uzlaşmaya
gitti. Burada vergici arkadaşlarımız var. 1,2 katrilyon alacak 275
trilyona düştü, cezanın tamamı silindi. Verginin ana borcu da yüzde
50'ye düşürüldü. Huzurlarınızda, hepinizi araştırmaya davet ediyorum.
Bu şekil bir uzlaşmanın Türkiye'de kaç tane örneği var?
TEVFİK AKBAK (Çankırı)
- Vardır üstat vardır.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- Kaç tane örneği var?
TEVFİK AKBAK (Çankırı)
- Vardır, vardır…
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- Yetkililer, verginin yüzde 50 affedildiği, anaparanın yüzde 50
affedildiği, cezasının da tamamen silindiği kaç tane uzlaşmada
örnek vardır, lütfen araştırsınlar, bu mikrofonlarda, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarına bunu ilan etsinler.
Değerli arkadaşlar,
geliniz, ülkemizin yararına olan bütün iş ve işlemlerde, hiçbir çekince
koymadan "ben" eksenli düşünmeden "hep biz, ama biz"
diyerek bu ülkenin menfaatlerine sahip çıkalım. Yoksa, dediğim
gibi, "Mazlum ve mağdurun ahı tahttan eder şahı." demiş atalarımız.
Gelecek seçimlerde,
bu sıralar, ümit ederim ki sizlerle dolu olur. Allah, hepimizin yâr
ve yardımcısı olsun diyor, bu kanunu destekliyor, özellikle de bonozedelerin,
bu zamana kadar gecikmiş olan hak ve hükümlerinin tesliminden memnuniyet
duyuyorum. Ama, diyorum ki: Ey yüce Meclis! Bu kadar görevini ihmal
eden yetkililerin hiç mi günahı yok? Yani, birileri hata yapacak,
görevini görmeyecek, yapmayacak, Hazine Müsteşarlığı bunu para
olarak ödeyecek. Ama, bunun sorumluları ellerini kollarını sallayarak
gezecek, belki de yeni Mecliste milletvekili olarak aranıza gelecekler.
Bunları hatırlatıyorum.
Hepinize sevgi ve
saygı sunuyor, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Siz neler yapmışsınız neler?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.22
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.38
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 111'inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
1426 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 6'ncı maddesi
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı. Şimdi maddeyi oylarınıza
sunacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici madde 1'i okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 1- (1)
Bu Kanun uyarınca yapılacak faiz ödemeleri, 31/12/1960 tarihli ve
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun uygulanması bakımından mevduat
faizi addolunur, ödeme tarihi itibarıyla tahakkuk etmiş sayılır
ve aynı Kanunun geçici 67 nci maddesi uyarınca yüzde 15 oranında gelir
vergisi tevkifatına tabi tutulur.
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Ahmet Ersin.
Sayın Ersin, buyurun.
CHP GRUBU ADINA AHMET
ERSİN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
dört yıldan beri devam eden bir süreci konuşuyoruz. İmar Bankasından
bono satın alan, "devlet iç borçlanma senedi" adı altında bono
satın alan 22.500 civarındaki vatandaşımızın eşleri, çocukları,
aileleriyle birlikte yaklaşık 100 bin civarında vatandaşımızın
dört yıldan beri çektiği çileyi konuşuyoruz ve umuyorum, bugün, bu
çilenin sona ereceği bir gün olarak görünüyor. Ancak, bu dönemde,
bu dört yıllık süre içinde kıdem tazminatını bu bankaya yatıran, kolundaki
bileziklerini satarak, konutunu satarak ek gelir elde etme adına
bankada, İmar Bankasında hesap açtıran, bu bankadan "bono"
adı altında makbuz alan vatandaşlarımızın önemli bir bölümü, maalesef,
bu dört yıllık süreç içinde yaşadıkları sorunlar nedeniyle intihar
ettiler; önemli bir bölümü, yine bu dört yıllık süreç içinde yaşadıkları
sorunlar, adaletsizlikler nedeniyle hastalandılar ve yaşamlarını
yitirdiler. Ama, her neyse, olan oldu diyoruz ve önümüzdeki süreci
değerlendirmeye çalışıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, 2003 yılı Temmuz ayında bankaya el konulduğunda, önceki dönemlerde
yaşanan banka el koymalarında yaşanmayan, olmayan gariplikler yaşandı.
Daha önceki el koymalarda bankalarda alacağı olanlar, mevduat hesabı
olanlar paralarını eksiksiz almışlarken, nedense, İmar Bankasında
hesabı olanlar, normal mevduat hesabı olanlar bile büyük sıkıntılarla
karşı karşıya kaldılar.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, gerek Sayın Bakan gerekse Adalet ve Kalkınma Partisinin sözcüleri,
bu İmar Bankası sorunuyla kendilerinin hiçbir ilgisinin olmadığını
iddia ettiler. Değerli arkadaşlarım, bu süreç, kuşkusuz, 1990'lı
yılların başından itibaren devam eden bir süreçti ve bu süreci
"yolsuzluk ve hokkabazlık" diye tanımlayanlar da oldu -ki,
doğrudur. Gerçekten ciddi yolsuzluklar yapılmıştır, hokkabazlıklar
yapılmıştır- ama bu sürecin son sekiz ayı Adalet ve Kalkınma Partisinin
sorumluluğu altında gerçekleşmiştir. Bu hokkabazlıklar, bu yolsuzluklar
varsa, bunun son sekiz ayı Adalet ve Kalkınma Partisinin yönetimi altında
ve onların gözü önünde gerçekleşmiştir.
Şimdi ben Sayın
Bakana sormak istiyorum.
Sayın Bakan bu kürsüye geldi, çok öfkeli bir biçimde, nedense, Cumhuriyet
Halk Partisine sataştı, Cumhuriyet Halk Partisinin sözcülerine
sataştı, diğer muhalefet partisine sataştı, kendilerinden önceki
hükûmetlere sataştı. Şimdi ben Sayın Bakana sormak istiyorum: Acaba
sizin Bakan olduğunuz dönemde, Adalet ve Kalkınma Partisinin hükûmette
olduğu dönemde, bu son sekiz ayda kaç kişi bono aldı o Bankadan? Kaç kişi o Bankanın offshore hesabına para yatırdı ve bu
ASIM AYKAN (Trabzon) -
90 yılında karar çıkmış, 90'da.
AHMET ERSİN (Devamla)
- Neden, son sekiz ayda, hâlâ karşılığı olmayan devlet iç borçlanma
senetlerini ihraç eden bu Bankanın faaliyetlerine, en azından bu
faaliyetlerine engel olmadınız, tedbir almadınız? Siz de sizden
öncekiler gibi seyirci kaldınız ve şimdi "Yaşanan sorunla bizim
hiçbir ilgimiz yok." diyorsunuz. Oysa -sözlerimin başında da
söyledim- son sekiz aylık süreç, tamamen, sizin hükûmette olduğunuz,
kudret sahibi olduğunuz dönemde yaşanmıştır.
AHMET YENİ (
AHMET ERSİN (Devamla) - On beş yılı bırakalım.
Ben şimdi sekiz ayı soruyorum Sayın Bakana.
Son sekiz ayda, sizin hükûmette olduğunuz dönemde, sizin gözünüzün
önünde, bu
Değerli arkadaşlarım, bakın, bu İmar
Bankasındaki hesapların kontrolü ve İmar Bankası sorununun çözülmesi
için, Hükûmet, yabancı uzmanlardan oluşan, 2 yabancı uzmandan oluşan
bir bilirkişi heyeti oluşturdu, bir komisyon oluşturdu ve bu komisyon,
bu banka hesaplarını inceleyerek bir rapor çıkardı ortaya.
Şimdi, rapordan bir bölümü okuyorum size:
"İmar Bankasında meydana gelen yolsuzluk ile ilgili olarak etkin
bir kontrol sistemi bulunmaması, iç ve dış denetim sistemindeki eksiklikler,
bağımsız denetimin sağlanamaması, denetimde gereken deneyime
sahip olunmaması, Banka Yönetim Kurulunda bulunan BDDK temsilcisinin
de verilen bilgilerin doğru olup olmadığını belirleyebilecek
bir konumda olmaması, denetim otoritesinin bilgileri doğrulamak
için araca sahip olmaması, daimî denetimin bulunmaması ve farklı
seviyedeki denetimler arasında entegrasyonun sağlanamaması gibi
etkenlerden kaynaklandığı sonucuna varılmıştır." Yani, burada, bu Bankada yaşanan olumsuzlukların temelinde
devletin ilgisizliği, resmî ve özerk kurumların ilgisizliği ve beceriksizliği
var.
Şimdi, devlet bu beceriksizliği yapıyor,
denetimini yapamıyor, özel kurumlar görevini yapmıyor ve sonunda,
kabak, o Bankadan bono alan ve hiçbir şeyden haberi
olmayan insanların, vatandaşların başında patlıyor. Böyle bir şey olabilir mi? Dört yıldan beri, bu bonozedeler
mahkeme mahkeme dolaşıyorlar ve o günlerde -ben hatırlıyorum- gerek
AKP sözcüleri gerekse Başbakan ve ilgili bakanlar, sürekli olarak
bu İmarzedelere, "Bana mı sordunuz da oraya hesap açtınız? Bize mi sordunuz da bono aldınız?" diye karşılık veriyorlardı,
onları aşağılıyorlardı. "Fazla kazanma
uğruna böyle bir riske niçin girdiniz?" diye bu vatandaşlarımızı
suçluyorlardı.
Değerli arkadaşlarım,
fazla kazanmanın ayıp tarafı yok. Bugün, Sayın Koç bile
daha fazla nasıl kazanırımın tedbirlerini arıyor. Bunun için işini genişletmeye, geliştirmeye çalışıyor.
Peki, ufak bir birikimini değerlendirmek isteyen,
daha fazla gelir elde etmek isteyen insanlarımızın daha yüksek faiz
veren bir bankaya hesap açtırmasının ayıplanacak neyi var? Asıl ayıp olan, o vatandaşların haklarını koruması gereken,
kollaması gerekenlerin bu sorumluluğunu, bu görevini yapmamış
olmasıdır. Asıl ayıp olan odur. Ama, nitekim,
bu yaşandı ve dönemin görevlileri -ki, sekiz aylık döneminden de
Adalet ve Kalkınma Partisi sorumludur- bu görevlerini yerine getirmediler;
herkesin gözü önünde bu yolsuzluğa, bu hokkabazlığa izin verdiler,
göz yumdular ve şimdi de sorumluluğu başkalarının üzerine atmaya
çalışıyorlar.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, bu getirilen tasarıyla… Haa, şunu da söyleyeyim: 2003 yılından
itibaren Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekilleri tarafından
verilen kanun teklifleri var. Yani, bu bonozedelerin haklarının
iadesi için verilmiş olan kanun teklifleri var. Örneğin, benim var.
28 Ekim 2004 tarihini taşıyan kanun teklifim var. Üç yıldan beri,
dört yıldan beri o kanun teklifleri bekliyor ama seçime giderken,
seçime beş kala, oy hesabı uğruna, şimdi, apar topar, paldır küldür
böyle bir tasarı getiriyorsunuz ve sözüm ona, bu tasarıyla bonozedelerin
oylarını alacağınızı sanıyorsunuz.
AHMET YENİ (Samsun) -
Karşı mısınız?
AHMET ERSİN (Devamla)
- Sevgili kardeşim, Allah aşkına, her gün aynı yerde oturuyorsun,
gelene geçene laf atıyorsun. Yapma bunu, gözünü seveyim.
AHMET YENİ (Samsun) -
Karşı mısınız değil misiniz?
AHMET ERSİN (Devamla)
- Niye karşı olayım? Yani, bu insanların alacakları geç de olsa ödeniyorsa,
bundan memnunum. Ama, bir haksızlık var. Bakın, yüzde 15 vergi kesmeye
çalışıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
o bankaya el konulduğu dönemde böyle bir vergi var mıydı? Bugün, aradan
dört yıl geçtikten sonra, ne yazık ki kaşıkla verdiğinizi kepçeyle
geri almaya çalışıyorsunuz ve yasalara da, bana göre Anayasa'ya
da aykırı bir durum var ortada. Lütfen, dört yıldan beri çile çektirdiğiniz
bu insanlara daha fazla çile çektirmeyin; lütfen, daha fazla onların
alacaklarını kırpmaya çalışmayın.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun Sayın Ersin.
AHMET ERSİN (Devamla)
- Hem faizlerini indirdiniz, hadi buna bir şey demeyelim, ama bu
yüzde 15 stopaj neyin nesi oluyor? Yani, belki de bu vatandaşların
dört yıldan beri elde ettikleri faiz geliri, bu stopajı bile karşılamayacak.
Muhtemelen öyledir. Ama, maalesef, bir taraftan kaşıkla veriyorsunuz,
diğer taraftan kepçeyle almaya çalışıyorsunuz. Bu da adaletsizliktir,
haksızlıktır, yapılan haksızlıkların katmerleşmesidir.
Değerli arkadaşlarım,
hepinizi saygılarımla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Anavatan Partisi
Grubu adına Ankara Milletvekili Muzaffer Kurtulmuşoğlu, buyurun.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
sözlerime başlamadan hepinizi selamlıyorum.
Bu kürsüye çıkıp senelerdir
ne diyorum? İktidar biraz ağzını sıkı tutar. İktidar biraz şiddeti
yükseltmez; ortada -rehavet yapar, yani- rahat tutar.
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Relaks…
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Relaks eder. Fakat, olmadı. Sayın Bakan geldi buraya,
sanki muhalefetin muhalefeti gibi konuşmaya başladı. Şık değil
Sayın Bakan.
Benim hırsızım, senin
hırsızın olmaz. Hırsızın beni seni olmaz. Hatayı yapan hata yapmışsa
cezasını çeker kim olursa olsun. Bundan evvelkiler yapmışsa, işte,
cezalarını gördüler, burada yoklar. Ama, sen şimdi, buraya kalkıp,
buraya kalkıp diyebilir misin ki "yani, evet, kim yaptı? Uzanlar
yaptı, tabii, hırsızdır, yanlıştır." Yani, burada muhalefet bunu
mu savundu, böyle mi dedi? Evet, iyi yapmıştır mı dedi? Bu batak bankayı
soyan adamlar çok iyi yaptı mı dedik biz burada? "Anavatan zamanında
bankalar battı." Tabii, battı, battı da, kendileri de battı. Var
mı bunun yanlışı? Kendileri batmadı mı?
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Battı.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Peki, şimdi, ben size soruyorum, iktidara. Ben, bugüne
kadar hiç sert muhalefet yapmadım, hiç yapmadım ama şimdi soruyorum
Sayın Bakana: Siz, başa gelirken, iktidara gelirken demediniz mi
"yolsuzluğu halledeceğim, yoksulluğu halledeceğim, yasakları
kaldıracağım" dediniz mi demediniz mi? Dediniz.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Başa gelirken öyle söylerler!
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Peki, şimdi size soruyorum:
Şu hortumları kestiniz. Hortumları kestiniz de ne yaptınız? Doğrudur,
bu taraftan aldınız, kendi taraftarınıza doğru çevirdiniz hortumun
yönünü.
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Yok, öyle değil, lütfen…
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Hadi, söyle bakalım şimdi. Şimdi, Kurtulmuşoğlu'na cevap
verin bakalım, verin bakalım.
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Öyle bir şey yok!
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Haa, siz biliyorsunuz.
Bakınız, burada her
türlü, her türlü bakanın… Burada çoğu bakan arkadaşlarım hakkında
lafları herkes söyledi, siz de biliyorsunuz. Ama, ben, şunu söylerim.
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU
(Çorum) - İspat et!.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Mahkemeden netice çıkmadan kimseyi suçlamam.
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU
(Çorum) - Konuşuyorsun ama!.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Suçlamam.
MUHARREM KARSLI (İstanbul)
- Yaptığın ne?
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Ama, ama, sevgili kardeşlerim, siz, ben olsam… Bugün, insanoğlunun
her tarafta hatası olur. Bakınız, şu sizin belediyelere bir bakınız.
Niye bu Kurtulmuşoğlu'na bunu söylettiniz? Ben buraya gelip de, hiçbir
zaman, o şunu yaptı, bu bunu yaptı demedim. Ben ne dedim? 22 bin insanın,
geç de olsa hakkını buraya getirdiniz için, rahatça, alnım açık bir
şekilde hiçbir siyaset yapmadan, hiçbir vatandaştan oy kaygısı duymadan,
teşekkür etmedim mi? Etmedim mi?
AHMET YENİ (Samsun) -
Ettin ama, hangi parti adına ettin söylesene.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Haa, şimdi, gelin buraya şimdi… Şimdi, bakın…
Şimdi, sevgili Hamza
Beye teşekkür ediyorum, Sayın Albayrak'a. Yani, şimdi, adamcağız burada
doğruyu söyledi. Ben şurada, bakıyorum şimdi, bugüne kadar hiç Cumhurbaşkanlığı
seçiminden bahsettim mi? Etmedim değil mi? Ama, şimdi, var ya, Anadolu'da
bir laf vardır: "Açtırma kutuyu, söyletme kötüyü." Ama, şimdi
bakalım: Sen, 354 milletvekiliyle Cumhurbaşkanını seçmeyeceksin,
Meclisi mahkemelik yaptıracaksın…
AHMET YENİ (
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) -
…ondan sonra diyeceksin ki…
AHMET YENİ (
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - ..."Efendim, Cumhuriyet Halk Partisi, Anavatan Partisi
bu işi yapmadı."
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU
(Çorum) - Niye kaçtınız?
AHMET YENİ (Samsun) -
Kaçtınız, kaçtınız. Niye kaçtınız?
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Yok böyle bir şey. Yok böyle bir şey. Yok böyle… Siz, bakınız,
bakınız…
AHMET YENİ (Samsun) -
Kaçtınız, kaçtınız.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Bakınız sevgili arkadaşlarım, ne olur…
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Açtırma kutuyu…
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Ne olur, beceriksizliğinizi arada kabul edin. Bunlar kadar
doğal bir şey yoktur.
HÜSNÜ ORDU (Kütahya)
- Oraya hiç girme. Muzaffer Bey, oraya hiç girme.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Kişiler kendi hatasını bilmek kadar arif olamaz.
HÜSNÜ ORDU (Kütahya)
- Anavatan oraya hiç girmesin, o sahaya girmesin.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Sevgili arkadaşlarım, şimdi…
HÜSNÜ ORDU (Kütahya)
- Bak, Anavatan o sahaya girerse perişan olur.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Bu hortumları, yani, bu yolsuzlukları, geldiniz, hallettiniz.
HÜSNÜ ORDU (Kütahya)
- Hiç o sahaya girme!
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Ne kadar güzel oldu ya! Nasıl hallettiniz? Şunu bana bir
izah etseniz, ne kadar güzel olacak. Yasakları kaldıracaktınız. Niye
kaldırmadınız? Hani, gelin bakalım şuraya. Şu dokunulmazlığı hiç
ağzıma aldım mı ben? Gelin bakalım, dokunulmazlığı kaldıralım. Bakalım,
Doktor Kurtulmuşoğlu'na mı dokunuluyor, size mi dokunuluyor, bir
bakalım. Doktor Kurtulmuşoğlu otuz beş sene bu devlette bürokratlık
yaptı, gördü. Bugüne kadar yaptıkları, bir insanın yapacaklarının
teminatıdır. Niye beni burada konuşturdunuz?
HÜSNÜ ORDU (Kütahya)
- Siz kendinizi niye savunuyorsunuz?
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Niye Sayın Bakanım burada gelip de "Anavatan şunu
yaptı, bunu yaptı." derken Doktor Kurtulmuşoğlu'nu hiç düşünmedin
mi ve etrafındaki arkadaşlarını? O var mıydı o zaman? Onların, orada
veya da şunu söylüyorum, yolsuzluğun
benim senin adamın olur mu?
HÜSNÜ ORDU (Kütahya)
- Muzaffer Bey, siz Anavatanı savunun, şahsınızı değil, şahsınızı
savunmayın.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Bunun böyle bir şeyi olur mu? Böyle bir şey olursa söyleyin
bana, ben de yolsuzluk yapanı savunayım! Var mı böyle bir şey? Böyle
bir şey savunulur mu, yolsuzluk savunulur mu?
HÜSNÜ ORDU (Kütahya)
- Siz Anavatanı savunun.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Elbette, onun zamanında da yapıldıysa o çeksin cezasını,
senin zamanında yapıldıysa sen çekeceksin cezasını, ben mi çekeceğim.
HÜSNÜ ORDU (Kütahya)
- Muzaffer Bey, Cumhurbaşkanlığı seçimindeki tavrınızı da anlatın
bize ya!
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Ama, şunu söyleyeyim…
HÜSNÜ ORDU (Kütahya)
- Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecindeki Anavatanın tavrını bir anlayalım
Allah aşkına.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Sevgili arkadaşlarım,
siz, iki parti ipleri gerin, buradan da kalkın…
HÜSNÜ ORDU (Kütahya)
- Şu Anavatanı anlayalım, ne yaptı?
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Dinle bak, söylüyorum: Bakın, iki parti gerdi, ipleri
gerdiniz.
HÜSNÜ ORDU (Kütahya)
- Siz ne yaptınız? Kaçtınız.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Anavatana burada Maliye Bakanın "yavru vatan"
diye, "yavru Anavatan" diye bağıracak ama muhalefetle
-Anavatanın yardımını kesmeye gelince hazine yardımını- bir araya
bir dakikada geldiniz; yazın ana muhalefetle Meclisi topladınız,
RTÜK üyelerini pay etmeye gelince yaptınız ama Cumhurbaşkanına gelince
ana muhalefet partisine, yavru muhalefet partisine sormaya hiç
lüzum hissetmediniz.
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ
(Manisa) - Küçümsediler sizi.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Niye? "Biz yaparız…" Ee yapsaydınız o zaman, göreyim.
Niye yapmadınız?
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Yahu, siz tam siper oldunuz!
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Sizde kabahat, bende değil. Bende değil, sizde kabahat.
Evet, sen şimdi, iki taraf çarpışın, sizin günahınıza veya sevabınıza
ben sahip çıkacağım. Var mı böyle bir şey? Böyle bir şey olur mu?
AHMET YENİ (Samsun) -
Kaçtınız, kaçtınız.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Lütfen arkadaşlar, bakın, kişiler… Şöyle bir düşünün,
lütfen, akşam evinizde: Benim kabahatim var mı, bizim kabahatimiz
var mı yok mu diye bir düşünün yahu. Bunu da düşünün, ne olur. Ben düşünüyorum
bir yanlış yaptığımda, bu yanlışı niye yaptım diye, yahu, burada da
gelip özür diliyorum. Ben, çünkü, seçmenden bir şey beklemiyorum.
Seçmen kendini biliyor, bize ne yapacağını biliyor. Ama, siz korkunuzdan
yüreğiniz yarılıyor. Burada "ana muhalefet", "yavru
muhalefet" dediniz. Anavatan Partisi doğru bir şey söylediğinde
burada "Doğrudur, ben bunu yapacağım." dediğinizde oyunuzun
mu eksileceğini zannediyorsunuz? Siz, bizim halkımızı bu kadar
kısa düşünceli, dar görüşlü mü zannediyorsunuz? Ama, yanılıyorsunuz.
Yanlışa yanlış diyeceksiniz, doğruya doğru diyeceksiniz. Daha benim
köydeki Mehmet amcam şu anda "Doktor Kurtulmuşoğlu, biraz daha
söyle." diyor, ama, vaktim kalmadı.
Onun için arkadaşlarım,
bir kendinize bakın. Hepimiz eksiklerimizi bilmemiz lazım.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kurtulmuşoğlu, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Birilerini ayaklar altına alarak hiçbir kimse yükselemez,
bunu aklınıza koyun. Yükselemezsiniz, birilerini kötüleyerek.
Siz, iktidar olarak yaptıklarınızla övüneceksiniz ve halka kendinizi
tanıtacaksınız. Biz de muhalefet olarak iktidarın yanlışlarını
söyleyeceğiz, doğrularını göstereceğiz; doğru bizde demeyeceğiz,
doğrusu budur diyeceğiz. Bugüne kadar dediğim gibi, hep doğrusunu
söyleyeceğim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Meclise gelmemek doğru mu yanlış mı?
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Ha, halk ona göre değerlendirecek yarın, 22 Temmuzda diyecek
ki: Bunların dedikleri bu idi, yaptıkları bu idi, bunların da yaptıkları
da bu idi, böyleydi. Onun değerini benim yüce milletim verecek. Yani,
niye bu kadar patırdıyorsunuz, sanki kellesi kesilmiş tavuk gibi
öyle çırpınmaya lüzum var mı ya? Yok, lüzum yok bunlara. Yok, yok, yok!
Yok!
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ
(Manisa) - Cumhurbaşkanlığı seçiminde geldiniz ama; bak hemen unutuyorlar!
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Sevgili arkadaşlarım, işinize gelince muhalefet gel,
işinize gelmeyince muhalefet yok. Ne kadar güzel bir şey bu ya! Niye
söylettiniz bana bunları? Sayın Bakana hesabını sorun. Sayın Bakana
hesabını sorun. Buraya gelip muhalefet partisi lideri veya muhalefet
partisi sözcüsü gibi konuşmasa idi ben konuşma yapmayacaktım. Ama,
ne yapayım, tabii ki iyi oldu. Yani şunu söylüyorum: Bu İmarzedelerin
yasasına, tekrar söylüyorum, "evet" diyeceğiz, "iyi olmuştur"
diyeceğiz. Geç olmasına rağmen, tekrar, geç olmuştur, ama iyi olmuştur.
Ben, öyle seçim yatırımı meçim yatırımı… Öyle, benim halkımın o işlere
karnı tok. Seçim yatırımı da yapsanız, bu ana kadar neredeydiniz size
o sorsun, ben niye sorayım! Onu ben burada ilan etmeme lüzum yok, kendi
sorar, aklı varsa, ki vardır, bizden çok akıllıdır. Merak etmeyin,
biz okumuş geçinen -anlayın ne dediğimi- bizden çok daha akıllıdır
o köylü vatandaşı ve kahvelere gittiğinizde onlar sizi dinlerken
işine gelmiyorsa nasıl cevap verdiğini veya kahveden kibarca nasıl
çıktığını çok iyi bilirsiniz.
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Size onlar ne sorular soracak!
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Onun için, sevgili arkadaşlarım, benim çok milletvekilliği
hevesliğim filan yok. Benim için, Allah'a şükür, buraya geldim…
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Gelmedin, getirildin!
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Dört buçuk sene aslanlar gibi, bildiğimi, doğruları
söyledim, burada bulundum. Sokağa da çıktığımda "her türlü doğruyu
söyledim, yapmadılar, o da benim sorunum değil" derim. Rahatça
yürüyorum.
HÜSNÜ ORDU (Kütahya)
- Bizim mücadelemiz kişisel değil Muzaffer Bey, siz onun farkında
değilsiniz.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Ben hekimliğimi yaparım, siz kendinizi düşünün.
Hepinize saygılar
sunuyorum. Hoşça kalın.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
HÜSNÜ ORDU (Kütahya)
- Siz onların farkında değilsiniz.
BAŞKAN - Sayın Ordu…
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Ordu Milletvekili Sayın Eyüp Fatsa. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
görüşülmekte olan kanun tasarısının geçici 1'inci maddesi üzerinde
grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Başkanlık makamını
ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
görüşmekte olduğumuz tasarı, İmar Bankasından hazine bonosu alanların
uğramış olduğu mağduriyetin giderilmesi ve bu vatandaşlarımıza
uğradıkları zararın tazminiyle alakalı, özet olarak söyleyecek
olursak, bir düzenlemedir. Ben, sabahtan beri, saat 11.00'den beri bu
tasarının Genel Kuruldaki konuşma üslubuna ve yöntemine bakıyorum,
doğrusunu isterseniz, biraz da hayret ve taaccüple olayı takip ediyorum.
Değerli arkadaşlar,
bakın, ben, 21'inci Dönemde de Türkiye Büyük Millet Meclisindeydim.
Bizimle beraber olan belki çok sınırlı sayıda arkadaşlarımız, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde bu süreci canlı olarak yaşadı, canlı. Buraya
nasıl geldik, nereden geldik? Niye bunlar oldu, 21 tane bankaya niye
el konuldu? 55 milyar dolar, faizleriyle beraber 70 milyar dolar bu
aziz millete niye ödetildi? Kimler ödetti, kimler bunlara vesile oldu,
aracı oldu? Bunların burada konuşulması gerekirken, hâlâ çok küçük
hesaplarla, siyasi polemiklerle büyük meselelerin milletin gözünden
kaçırılmaya çalışıldığını, doğrusunu isterseniz, üzüntüyle gördüm.
Bir 28 Şubat süreci
yaşadık. Türkiye'de bir karanlık dönem oluşturuldu, âdeta her şeyin
üzeri kapatıldı, bir sis oluşturuldu. Sonra işler normalleşmeye
başlayıp, ortalık aydınlanmaya başlayınca gördük ki, ne hazinenin
içinde ne bankaların içinde bir şey kalmamış. Yapılanlar hazinenin
içini boşaltmaya yönelikmiş, yapılanlar bankaların içini boşaltmaya yönelikmiş.
Bunları yaşadık biz. 70 milyar doları bu millet keyfinden ödemiyor,
keyfinden ödemiyor. Bonozedeler keyfinden mağdur olmadı, belki güvendi
gitti daha fazla kazanabilirim düşüncesiyle. Hepsine saygı duyarım,
hepsine saygı duyarım. Bu dönemin aktörleri kimlerdi? Bu bankaların
yöneticileri kimlerdi? Bu bankaların yönetim kurulunda kimler
vardı? Dönemin siyasi sorumluları kimdi, hükûmet kimdi, iktidar
kimdi? 2001 yılını ben hatırlıyorum, İmar Bankasıyla ilgili dosya
o gün ekonomi bakanının önüne gelmişti burada, gelmişti. Kimlerin
bunu açtırmadığını biz biliyoruz.
HÜSNÜ ORDU (Kütahya)
- Halk Bankasını biliyoruz biz.
EYÜP FATSA (Devamla)
- Müsaade edin… Müsaade edin…
Değerli arkadaşlar,
biz, bir durum tespiti yapıyoruz. Belki hiçbirimizin sorumluluğu
olmadığı bir konuda millet adına sorumluluk almışız. Mağdur olanların
mağduriyetini gidermeye çalışıyoruz. Eksiklikler olabilir, hatalar
olabilir, yanlış olabilir, yanlışları düzeltiriz, yanlışları düzeltme
yeri burasıdır. Ama, bana kimse, hiç kimse, çıkıp burada, bu sürecin aktörlerini, 70
milyar doları millete ciro edenleri, bunları siyaseten himaye
edenleri, yeniden cilalamak suretiyle millete pazarlamaya kalkmasın.
(AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
değerli arkadaşlar…
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Yarınız oralardaydınız, yarınız.
EYÜP FATSA (Devamla)
- Müsaade et… Müsaade et…
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Yarınız oralardaydınız.
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Ayıp oluyor… Ayıp oluyor…
EYÜP FATSA (Devamla)
- Ben yaşadıklarımı söylüyorum.
Değerli arkadaşlar…
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Refah Partisi benim partim değildi.
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Ayıp oluyor… Ayıp oluyor…
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Refah Partisini ben hiç tanımam bile, ama sizin parti, bizim değil.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Oralarda olanlar bir el kaldırsın bakayım. Hayır, oralarda
olanlar bir el kaldırsın görelim.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
karşılıklı konuşmayalım. Arkadaşlar, lütfen…
EYÜP FATSA (Devamla)
- Sayın Başkan… Sayın Başkan…
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Laf atmayın arkadaşım!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Hatibi dinleyelim.
EYÜP FATSA (Devamla)
- Ben, tabii, itiraz eden arkadaşlardan da doğrusunu istersen…
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Hayır, gerçeği de söyleyin ama!
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - Hangi partiler, söyleyin?
EYÜP FATSA (Devamla)
- …şu konuya bir açıklık getirmesini…
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Hangi partilerdi söyleyiverin!
EYÜP FATSA (Devamla)
- Müsaade edin…
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Bir el kaldırsınlar!
EYÜP FATSA (Devamla)
- İtiraz eden arkadaşların, konuşmama itiraz etmek suretiyle müdahale
eden arkadaşların da acaba, ben, bu gerçekleri söylediğim için bana
mı destek veriyorlar, yoksa millete bu sıkıntıyı yaşatan, 70 milyar
doları ciro edenlerin hukukunu mu korumaya çalışıyorlar?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Hayır, rüzgâra söyleme, kimse, onları açıkla!
EYÜP FATSA (Devamla)
- Lütfen…
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Bizim, abdestimizden şüphemiz yok!
EYÜP FATSA (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, bak, şubat krizinde, ben buradaydım, gece sabahlara
kadar, şu Meclisin koridorlarındaydık.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Yarısı orada duruyor, yarısı!
EYÜP FATSA (Devamla)
- Müsaade edin…
Şubat krizinde biz buradaydık.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - O hesapların hepsi kapanmadı mı?
EYÜP FATSA (Devamla)
- Yaa, Sayın Başkan… Arkadaşlar…
HÜSNÜ ORDU (Kütahya)
- Sayın Vekilim, DSP'yle kol kola girdiniz, yapmayın gözünüzü seveyim
ya!
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım…
Sayın Fatsa, bir dakika…
HÜSNÜ ORDU (Kütahya)
- Bunu söylersen, bunu alırsın cevap olarak!
EYÜP FATSA (Devamla)
- Değerli arkadaşlar…
BAŞKAN - Sayın Fatsa,
bir dakika efendim, bir dakika…
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- İçinizdekilere bakın önce siz, içinizdekilere bakın! Arkana
dön de bir bak bakalım kimler var!
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - Sen içine bak!
BAŞKAN - Sayın Sür… Arkadaşlar…
Sayın Ordu…
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- Bizim içimizde yok öyle, hortumcu yok bizde! Şöyle, dönün bakın,
içinizdekilere bakın!
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım… Sayın milletvekilleri…
Arkadaşlar, lütfen,
iktidar partisi grubundaki arkadaşlara söylüyorum. Grup Başkan
Vekiliniz konuşuyor, oradaki arkadaşlara laf yetiştirmek diye
bir mecburiyet yoktur. Konuştuğunuz zaman, Grup Başkan Vekili arkadaşın
konuşması anlaşılmıyor.
Evet, buyurun.
EYÜP FATSA (Devamla)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar,
şubat krizinde, bu ülkenin en güçlü sermayedarlarının, holdinglerinin
"servetimin yarısını kaybettim" diye feryat ettiği günlerde,
biz, o gece, şu kulisteydik, iktidar ve muhalefet partisine mensup
milletvekili arkadaşlar da vardı. Bakanlar Kurulu toplanmış, bir
kriz yaşanıyor, krizin nasıl başladığını, hangi toplantıda, hangi
ameliyeyle başladığını herkes biliyor, teferruatına girmek istemiyorum,
kitap, defter krizini herkes biliyor. Burada duruyoruz… Her taraftan
haber geliyor, Türkiye nefesini kesmiş, bir devalüasyon olacak mı
olmayacak mı? Hükûmetten gelen bilgi: "Kesinlikle devalüasyon
olmayacak, sabit kurda kararlıyız." Çünkü, millete güvence
verdiler, "Herkes hesabını sabit kura göre yapsın." dediler.
Buradayız… Sonra, gece yarısından sonra, gecenin ilerleyen saatlerinden
sonra, bir baktık ki, ne sabit kur kalmış ne korunabilecek, dengesi
sağlanabilecek ekonomi kalmış. Sadece vatandaş değil, sistem, milletin,
ülkenin üzerine çökmüş.
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU
(Çorum) - Birileri götürmüş!
AHMET YENİ (Samsun) -
Hükûmet kimdi, Hükûmet?
EYÜP FATSA (Devamla)
- Rahmetli Ecevit, o günkü Sayın Başbakan. Soru sorduk, dedik ki: Bu
gece içerisinde, siz dalgalı kura geçilmeyecek, sabit kurda ısrar
edilecek dediğiniz süreç içerisinde Merkez Bankasından ne kadar
para çekildi? Bunu kimler çekti? Kimler çekti? Burada soruldu. Rakamsal
olarak cevap geldi, ama, şahıs ve şirket olarak asla o cevabı vermediler.
Vermediler…
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Biz de soruyoruz, siz rakam bile vermiyorsunuz. Ticari sır diye
geçiştiriyorsunuz.
EYÜP FATSA (Devamla)
- Biz rakam veriyoruz.
Bakın, değerli arkadaşlar,
burada bir şey konuşuyoruz. İmar Bankasından zarar gören vatandaşlar,
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu, TMSF'deki arkadaşlar,
yetkililer buradadır. Bu hesaplar nasıl tutuldu? Niye konuşmuyorsunuz
bunları burada? İki tane bilgisayar; birisine bakıyorsun, Bankalar
Yeminli Murakıbına giden listede 750 trilyona yakın bir hesap gözüküyor.
Ama, bir de karanlık defter var. Karanlık defter var. O günkü siyasilerin
himayesinde bu karanlık defter. Açamadılar bu dosyayı burada. Cesaret edemediler
buna burada. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- Sen niye açmadın?
EYÜP FATSA (Devamla)
- Değerli arkadaşlar… Müsaade edin…
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- Sen niye açmadın dört buçuk yıldır?
EYÜP FATSA (Devamla)
- Lütfen… Müsaade edin…
Herkes…
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Dört buçuk yıldan beri nerede o defter?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Açtık, dört sene önce açmadık mı?
EYÜP FATSA (Devamla) - Bak, biz o defteri açtık.
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- Ne yaptınız açtınız da?
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım…
Sayın Bodur… Sayın
Elitaş…
Arkadaşlar, lütfen,
konuşan Hatibi dinleyelim. Birbirimize saygı gösterelim, lütfen.
Sayın Bodur, lütfen…
EYÜP FATSA (Devamla)
- Arkadaşlar, siz hırsızdan yana mısınız, mağdurdan yana mısınız
Allah aşkına ya?
YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) - Ne alakası var?
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Kemal Uzan CHP'li mi?
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- Getir şu defteri, görelim.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Onun hangi siyasi partilere yardım ettiğini herkes biliyor.
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- Getir şu defteri, görelim bir.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- CHP'nin alnı açık, aslanlar gibi!
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım, lütfen, hatipleri dinlemek diye bir nezaket yok mu? İstirham
ediyorum yani. Konuşsun arkadaşlar.
Lütfen Sayın Bodur.
YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) - Başkan, doğruları söylemiyor, demagoji yapıyor.
BAŞKAN - Sayın Altınorak,
biraz sonra temsilciniz çıkar, doğruları söyler, merak etme veya
sen çık konuş.
Buyurun Sayın Fatsa.
EYÜP FATSA (Devamla)
- Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Konuşmamın yarısının da müdahalelerle
kesildiğini bir kere daha hatırlatmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
ben bir durum tespiti yapıyorum, yaşanan bir gerçeği anlatmaya çalışıyorum.
Niye rahatsız oluyorsunuz bundan?
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- Niye rahatsız olalım.
EYÜP FATSA (Devamla)
- İki tane defter, iki tane bilgisayar kaydı. Birine bakıyorsun,
Bankacılık Yeminli Murakıbına verilen kayıtta -arkadaşlar burada-
750 trilyon.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Onların kayıtlarının hepsi yanlış ya.
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU
(Çorum) - Niye yanlış?
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Onların defterlerini ben düreceğim.
YEKTA HAYDAROĞLU
(Van) - Bir dinle kardeşim ya!
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım, lütfen… Sayın milletvekilleri, lütfen…
EYÜP FATSA (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, ben… Sayın Başkan, ben millet adına burada konuşuyorum.
Bana saygınız olmayabilir…
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - İki ay sonra hesap soracağım.
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım, bakınız, kürsüde konuşma hakkı olmayan arkadaşlara
sataşmayalım.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Sataşma değil, onlara iki ay sonra hesap soracağım
ben.
EYÜP FATSA (Devamla)
- …ama, 70 milyar doları ödemeye mahkûm edilen bu aziz millete saygınız
olsun diyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Fatsa,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
EYÜP FATSA (Devamla)
- Sayın Başkan, ben hiç konuşmadım ki…
BAŞKAN - Buyurun efendim.
EYÜP FATSA (Devamla)
- …müdahalelerle kestiler.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Fatsa, buyurun
efendim.
EYÜP FATSA (Devamla) - Bakın, değerli arkadaşlar,
biz o karanlık defterin içerisine girdik, ne çıktı biliyor musunuz
o karanlık defterin içerisinde? Seslendirmediğiniz defterin içerisinden
6,5 milyar dolar çıktı, 6,5 milyar dolar çıktı
onun içerisinden.
Bak, hiç unutmuyorum,
benim için acı bir hatıradır.
İmar Bankası mağdurlarının mağduriyetinin giderilmesiyle alakalı
6,5 milyar doların ödenmesiyle ilgili yasal
düzenleme burada yapılırken, benim ilimde sel oldu, iki ilçe arasındaki
yol kapandı. Ben burada Grup Başkan Vekili olarak, 6,5
milyar doları millete nasıl ödetiriz diye bunun kanununu çıkartmaya
çalışırken, bir hafta 100 milyar lirayı bulup o yolu açtıramadım, bu
aziz milletin parası böyle ödendi bu memlekette. Lütfen,
neyin yanında durduğumuzu, neyin karşısında olduğumuzu, neyi savunduğumuzu
çok iyi bilelim. Millet bunları unutmadı, millet
bunları unutmadı değerli arkadaşlar.
Yargıya gitmiş arkadaşlar, vatandaş
mağdur olmuş… Kaldı ki, bunları da kayıtlardan çıkartamadık ha -arkadaşlar
da biliyorlar- beyan üzerine… "Elinizde bilginiz
belgeniz varsa, İmar Bankasından bono aldığınıza dair elinizde
bir yazılı kayıt varsa lütfen müracaat edin." dedik. Kayıtlar
yok! Ha, birileri, bu istismarı yapanlarla ilgili bunların konuşulmasından
rahatsız olabilir, belki siyaseten ortak olabilirler, böyle bir endişeyi
taşıyabilirler, belki seçim ittifaklarına gidebilirler, bunların
duyulmasını istemiyor olabilirler…
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Sapla samanı birbirine karıştırmayın.
EYÜP FATSA (Devamla)
- …ama, bunlar, bu ülkenin yaşadığı gerçeklerdir. Lütfen… Lütfen…
Lütfen…
Onun için, değerli arkadaşlar,
olay yargıya gitmiş, yargı demiş ki: "Bunları ödeyin."
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Niye ödemedin?
Neden?
EYÜP FATSA (Devamla)
- "Ödeyin." Bak, yargının kararını yerine getiriyoruz burada.
Yargının kararını yerine getiriyoruz.
Biz iktidar olur olmaz
bir ilke ortaya koyduk: "Devlet vatandaşına borçlu olmaz."
dedik. Devlet böyle bir sorumluluk üstlenmişse, zorunlu tasarruflarda
olduğu gibi, şimdi KEY hesaplarında olduğu gibi, şimdi el konulan
İmar Bankasından dolayı mağdur olmuş vatandaşlarımızın mağduriyetinin
giderilmesi noktasında olduğu gibi, devlet odur ki, vatandaşının
hakkını koruma noktasında tavır koyar. Vatandaşının soyulması
noktasında soyanlarla yan yana gelenleri asla ve asla bu millet affetmez.
Bunu haklı görenleri, buna ses çıkartmayanları da bu millet affetmez.
Lütfen… (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bu noktalara kolay
gelmedik değerli arkadaşlar. Bu noktalara kolay gelmedik, zor kazandık
bu kazanımları. Eğer bugün bir siyasi istikrar varsa, eğer bugün bir
ekonomik istikrar varsa, eğer bugün içi boşaltılmayan bir banka varsa
ve herkes yasalar çerçevesinde, yasaların güvencesinde faaliyetlerini
rahat rahat yapabiliyorsa, lütfen, kalkın, bunu yapanlara, bunu
temin edenlere hiç olmazsa millet adına bir teşekkür edin, teşekkür
edin. Tenkitlerinizi anlarım.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - YİMPAŞ, KOMBASSAN!
EYÜP FATSA (Devamla)
- Ha, YİMPAŞ… YİMPAŞ'ı da söyleyeyim. Müsaade edin, YİMPAŞ'ı da söyleyeyim.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Fatsa,
konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
Buyurun efendim.
EYÜP FATSA (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, bu YİMPAŞ, KOMBASSAN veya isimleri nedir bilmiyorum
hepsini ama, bunlarla ilgili sürecin 1990'lı yıllarda başladığını,
o süre içerisinde de bugün bunları sürekli gündeme getirenlerin
ara sıra da olsa başında, ortasında, yanında bir şekilde iktidar
sorumluluğu yüklendiğini hepinize hatırlatmak isterim.
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- Açılışlara kim gitti?
EYÜP FATSA (Devamla)
- Niye yapmadınız kardeşim? Siz de iktidar oldunuz; bakanlarınız
oldu, başbakan yardımcılarınız oldu, dışişleri bakanlarınız oldu.
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- Açılışlara kim gitti? Açılışlara hanginiz gitti, söyleyin.
EYÜP FATSA (Devamla)
- O süreçte bunlar yapıldı, o süreçte. Lütfen…
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- Açılışlara kimler gitti, onu söyleyin.
EYÜP FATSA (Devamla)
- Millet anlamıyor zannetmeyin.
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Almanya'ya kim gitti, herkes biliyor.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Milleti camilerde soydunuz.
EYÜP FATSA (Devamla)
- Sorumluluğunu yerine getirmeyenlerin, sorumluluğundan kaçanların,
milletin soyulmasına göz yumanların kimler olduğunu, bunları kimlerin
cesaretlendirdiğini, elbette ki, bu aziz millet çok iyi biliyor. Lütfen…
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- Almanya'ya kimin gittiğini Almanya'dakiler biliyor.
EYÜP FATSA (Devamla)
- Onun için, değerli arkadaşlar, sonuç itibarıyla şunu söylemek istiyorum.
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- Hangi camilerde soyulduklarını herkes biliyor.
BAŞKAN - Sayın Fatsa,
konuşmanızı tamamlayınız efendim lütfen.
EYÜP FATSA (Devamla)
- Sonuç itibarıyla, yargıdan dönmüş bir yasadır. Yargı demiştir ki:
"22 bin küsur İmar Bankası bonozedelerinin haklarını ödeyin."
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- Ödeyin.
EYÜP FATSA (Devamla)
- Ya ne yapıyoruz burada?
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- Ne zaman ödeyeceksiniz, belli değil ki.
BAŞKAN - Sayın Sür,
lütfen…
EYÜP FATSA (Devamla)
- Ne yapıyoruz burada Sayın Milletvekilim?
Tabii, bu muhalefetin
bir huyu var…
BAŞKAN - Sayın Fatsa,
sataşmaya sebebiyet vermeyin. Konuşmanızı tamamlayınız efendim.
EYÜP FATSA (Devamla)
- Önce solo hâlinde karşı çıkıyorlar, sonra da koro hâlinde, konu ne
olursa olsun. Konu ne olursa olsun, önce solo hâlinde, sonra koro
hâlinde her şeye karşı çıkıyorlar. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Ben, bu düzenlemenin,
uzun süreden beri mağdur olmuş İmar Bankası bonozedelerine hayırlı
olmasını temenni ediyorum.
İnşallah, bunlar, bu aziz
milletin son ödediği diyet olur. İnşallah, bu millete, bundan sonraki
siyasi iktidarlar, bir daha, bu şekilde diyet ödemek mecburiyetinde
bırakmazlar.
Ben, bu duygu ve düşüncelerle
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Madde üzerinde
şahsı adına Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi.
Sayın Hamzaçebi, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce konuşan
Sayın Grup Başkan Vekilini dikkatle dinledim. Daha önce yine bu kürsüye
gelip Hükûmet adına konuşan Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin'i
de dikkatle dinledim.
Değerli arkadaşlar,
konu şudur: Ben, arkadaşlarımızın bu açıklamalarından -Sayın Bakanın
ve Sayın Grup Başkan Vekilinin açıklamalarından- konuyla ilgili
herhangi bir bilgi alamadım. Konumuz şudur değerli arkadaşlar: Vatandaşlarımız
İmar Bankasından hazine bonusu almak amacıyla bu bankaya bir para
yatırmıştır.
SONER AKSOY (Kütahya)
- Ne zaman?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Bu paranın tutarı 728 milyon YTLdir. Bu paranın vade sonunda
ulaşacağı tutar 1 milyar 23 milyon YTL'dir. Şimdi, bu tasarı, yargı
kararları sonucunda Hükûmetin hazırlamaya mecbur kaldığı bir tasarıdır.
Ancak bu tasarıyı hazırlarken de, amaç, bonozedelere yapılacak
ödemeyi en aza indirmek olmuştur değerli arkadaşlar. 1 milyar 23
milyon YTL yerine 728 milyon YTL ödüyor, bu bir. Buradan 300 milyon
YTL'yi, yani 300 trilyon lirayı tasarı kesmiştir.
İkinci olarak ne yapıyor?
"Kanuni faizi ödemeyeceğim" diyor "Bakanlar Kuruluna
yetki alıyorum. Başka bir faiz oranı, daha düşük faiz oranı uygulayacağım;
aklımda o var. Mevduatı öderken TÜFE'yi uygulamıştım. Ben yine onu
düşünüyorum" diyor.
Üçüncüsü nedir? Faizin
başlangıç tarihini kanuna yazmıyor, yazılması gerekir. Mademki
nominal bedeli değil anaparayı ödüyorsunuz, o zaman faizin başlangıç
tarihi 3 Temmuz 2003 tarihinden sonraki bir tarih kesinlikle olamaz,
olmamalıdır. Hatta, anaparanın yatırıldığı tarihe kadar gitmek
zorundadır.
Başka ne yapıyor? "Vekâlet
ücretini maktu olarak ödeyeceğim" diyor, 110 YTL. "6 milyar
Türk Lirasına kadar bu rakam 720 YTL'dir, onu da kesiyorum" diyor.
Tasarının 2'nci maddesinin
1 numaralı fıkrasında başka ne diyor? "Hâlen sürmekte olan davalara
bu kanun hükümleri uygulanacaktır." 22 bini aşkın vatandaşımızın
15 bini dava açmıştır, davalar aynı şekilde sonuçlanacaktır. Hükûmet,
bunu önlemek için bu kanun hükümleri uygulanacaktır. Yani, kanuni
faizi olmayacak, anapara ödenecek, nominal bedel değil. Faizin başlangıç
tarihinde Hükûmet istediği bir tarihi belirleyecektir, vekâlet ücretini
kısacaktır. Bu maddeyle yapılan da nedir? Bu ödemelerden -faiz ödemelerinden-
vergi kesilecektir. En son adaletsizlik örneği budur.
Şimdi, ben Sayın Grup
Başkan Vekilinden beklerdim ki, banka sistemine ilişkin bu genel değerlendirmeleri,
makro değerlendirmeleri yaparken şu vergi konusunda da veya biraz
önce sözünü ettiğim konularda da bir miktar değerlendirme yapsın.
Bunların hiçbirisi yok. Bunu üzüntüyle karşılıyorum, konuyu saptırmak
olarak görüyorum, ama vatandaşlarımız izliyor.
Bakın değerli arkadaşlar,
şimdi, siz, eğer 728 milyon YTL yerine vade sonunda ulaşacağı tutar
olan 1 milyar 23 milyon YTL'yi ödeseydiniz, yani hazine bonosunun işlemiş
faizini de ödeseydiniz, bu alacak faizinden vergi keseyim deme hakkına
belki sahip olabilirdiniz. Hem anaparayı ödüyorsunuz, hem üç buçuk
dört yıl sonra bunu ödüyorsunuz, hem de bu faizden vergi keseceğim
diyorsunuz. Değerli arkadaşlar, bu, hakkaniyete uygun değil, bu,
doğru değil.
Şimdi, Sayın Başbakan
Yardımcısı bir cümle kullandı. Bizim bir arkadaşımız, burada, kürsüde,
geldi, konuştu, dedi ki: "Hükûmet, hiç sorun olmaması gereken
bir konuyu sorun etmiştir." Sayın Başbakan Yardımcısı da
"Bu cümle beni huzurunuza çıkarmaya mecbur etti." diyerek,
gelip, burada bankacılık sistemini anlatmaya başladı. Hiç konuyu
saptırmaya gerek yok.
Değerli arkadaşlar,
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu bu cümleyi kullanmıştır, söylediği şudur:
Vatandaş, İmar Bankasına, bankaya güvenerek -banka bir güven kurumudur,
hangi bankada "Bu banka hazine bonosu satmaya yetkilidir."
levhası vardır- bankadan gider hazine bonosunu alır, bankaya güvenir.
Banka, özel bir yasayla kurulmuştur, devletin denetimi, gözetimi altındadır.
Dolayısıyla "Bankadan hazine bonosu aldım." diyen vatandaşın
parasını ta o zaman ödemek varken, bunu Hükûmet sorun etmiş, bugünlere
getirmiş, 15 bini aşkın dava sonucunda "en az ödemeyi nasıl sağlarım"
düşüncesiyle, İmar Bankası bonozedelerinin haklarını kısıtlamak
suretiyle bu tasarıyı getirmiştir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı
tamamlayın Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Ben Sayın Başbakan Yardımcısından, Hükûmet üyesi olması
nedeniyle, daha gerçeğe uygun açıklamalar beklerdim, polemik yapmak
değil.
Yine, İhlas'la ilgili
bir cümle kullandı Sayın Başbakan Yardımcısı: "İhlas'ın parasını
da mı hazine ödesin?" dedi. Olur mu öyle? Yani, biz sanki popülizm
yapıyoruz orada, Sayın Başbakan da sıkı bir mali disiplin sahibi,
buna karşı çıkıyor.
Değerli arkadaşlar,
o önerge Plan ve Bütçe Komisyonunda Bankalar Yasası görüşülürken
girdi. Önerdiğimiz şuydu: "İhlas Finansın tasfiyesine TMSF kaldığı
yerden devam eder ve eğer bu İhlas Finansın mal varlığı borçlarını
ödemeye yetmiyorsa, İhlas Finansın hâkim ortaklarından gidip bu para
alınır." Aynen İmar Bankasının sahiplerinden ve diğer bankaların
sahiplerinden alındığı gibi.
Şimdi, siz, İhlas'ı koruyacaksınız
ve bunu burada gelip Başbakan Yardımcısı olarak farklı şekilde anlatacaksınız.
Milletin gözünden bunlar kaçmıyor. İhlas kaçmıyor, YİMPAŞ kaçmıyor.
Bunları daha çoğaltabiliriz, bunların örnekleri çoktur.
Değerli arkadaşlar,
Sayın Başbakan Yardımcısı, "Ellerinde bir kâğıt var." diyor,
İmar Bankası bonozedesi için, "Bu kâğıda nasıl güvenecektik?"
Tasarınız diyor ki: "Vatandaşın elindeki kâğıda bakarak bu parayı
ödeyeceksiniz." Güvenmediğiniz o kâğıt bugün tasarıyla güvendiğiniz
kâğıt hâline dönmüştür. Tasarıda hüküm var, sahtekârlık yapanı en
ağır şekilde cezalandıracak hükümler var. Ayrıca, Sayın Başbakan
Yardımcısının dediği gibi, son günlerde olağanüstü yüksek ödeme
yok. Başbakanlık Teftiş Kurulu raporunun rakamları önümde -Sayın
Başbakan Yardımcısı ona da bakabilir- 9/1/2004 tarihli raporda son
üç gündeki rakam 21 milyon YTL düzeyindedir, bono satımı olarak. Hiçbir
şekilde öyle değil. Siz yirmi gün süreyle BDDK'ya atama yapmayacaksınız,
BDDK'yı karar almaz duruma getireceksiniz, bu banka hortumlamasının
faturasını daha yükselteceksiniz, var olan bir vaka var ama, bu faturayı
daha da yükseltecek adımları atacaksınız ve bunun faturasını getirip
bonozedeye çıkaracaksınız. Mahkemelerde kaybedince de bunu en
aza indirecek şekilde ödemeye çalışacaksınız. Bu, hakkaniyete
uygun değil.
Son bir şey söylüyorum:
Offshore'da faiz geliri elde edip de kendilerinden vergi istenen
vatandaşlarımız var. Dedik ki, para batmış, gitmiş… Esasında Gelir
Vergisi Kanunu'nun menkul sermaye iradı hükümlerine bakarsak, tahsil
etme esastır orada. Tahsil edilmeyen, cebe girmeyen bir faiz gelirinden
gelir vergisi alınmaz. Denilebilir ki, "Efendim, vade sonunda
bunu hesaben tahsil etti." Ama bir gerçek var, artık, bu para batmış,
gitmiş, bir de bundan vergi almayalım. Bunun önergesini iki madde önce
biz verdik, reddedildi. Sonra iktidar partisi milletvekili arkadaşlarımız
geldiler, "Galiba bunu düzeltmemiz gerekir." dediler. En
azından bunun düzeltilecek olmasından, bizim katkı verdiğimiz, bizim
ısrar ettiğimiz bir şeyin küçük de olsa gerçekleşmiş olmasından
mutluyuz. Aynı yönde bizim tekrar bir önergemiz olacak. Konu budur.
Bankacılık sisteminin genel sorunlarına giderek bu önemli bonozede
sorunlarını dikkatten kaçırmak mümkün değildir. Sözlerimi burada
bitiriyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde dört
adet önerge vardır. Önergeleri geliş sıralarına göre okutup, aykırılık
durumlarına göre işleme alacağım.
İlk iki önerge aynı mahiyette
olup, okutup, birlikte işleme alacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1426 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının geçici 1 inci maddesine aşağıdaki
(2) numaralı fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Cengiz Kaptanoğlu |
M. Asım Kulak |
İsmail Özgün |
|
İstanbul |
Bartın |
Balıkesir |
|
Mustafa Elitaş |
Mustafa Nuri Akbulut |
Orhan Sür |
|
Kayseri |
Erzurum |
Balıkesir |
|
Haluk
Koç |
Tuncay
Ercenk |
Osman
Özcan |
|
|
|
|
|
Akif
Hamzaçebi |
Yılmaz
Kaya |
|
|
|
İzmir |
|
"(2) Bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarih itibarıyla, Bankalar Kanunu hükümlerine dayanılarak yönetim
ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna intikal eden ve/veya
bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri
kaldırılan bankalarda off-shore hesabı açtırmış olan Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarının elde ettikleri menkul sermaye iradı dolayısıyla
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu hükümlerine göre tahakkuk etmiş
olup da bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar ödenmemiş olan vergilerle
tahakkuk edecek vergilerin ve bunlara bağlı ceza ve gecikme faizlerinin
ödeme zamanı, off-shore hesabındaki paranın mevduat sahibine
ödenmesine kadar ertelenir. Erteleme süresince
tahsil zamanaşımı işlemez ve bu süre boyunca herhangi bir faiz tahakkuk
ettirilmemesi halinde gecikme zammı tatbik edilmez. Aynı süreye ilişkin
faiz tahakkuk ettirilmesi durumunda ise hesaplanan toplam gecikme
zammı tutarı hesaplanan faiz tutarını aşamaz. Madde kapsamına giren
alacaklara karşılık bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce
tahsil edilmiş olan tutarlar, bu madde dayanak gösterilerek red ve
iade edilmez. Bu fıkranın uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye
Maliye Bakanlığı yetkilidir."
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1/1357 esas numaralı ve 1426 Sıra Sayılı Kanun Tasarısı'nın Geçici
1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Eyüp Fatsa |
Ayhan Sefer Üstün |
Ahmet Yeni |
|
Ordu |
Sakarya |
Samsun |
|
Gülseren Topuz |
Mehmet Yılmazcan |
|
|
İstanbul |
Kahramanmaraş |
|
"Geçici Madde 1-
(1) Bu Kanun uyarınca yapılacak faiz ödemeleri, 31/12/1960 tarihli
ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun uygulanması bakımından mevduat
faizi addolunur ve ödeme tarihi itibariyle tahakkuk etmiş sayılır."
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutup, işleme alacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1426 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının "Geçici 1. Madde"sinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Kemal Kılıçdaroğlu |
Haluk Koç |
|
Trabzon |
İstanbul |
Samsun |
|
A. Kemal Deveciler |
Ali Kemal Kumkumoğlu |
Mustafa Özyürek |
|
Balıkesir |
İstanbul |
Mersin |
|
Birgen Keleş |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
|
|
İstanbul |
Malatya |
|
"Geçici Madde
1.- (1) Bu Kanun uyarınca yapılacak faiz ödemeleri gelir vergisinden
istisnadır."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Devlet İç Borçlanma
Senedi faiz ödemeleri ilgili dönemde gelir vergisi stopajına tabi
değildir. Bu nedenle bu Kanun uyarınca yapılacak faiz ödemelerinin
de gelir vergisine tabi tutulmaması gerekmektedir. Ayrıca yapılacak
faiz ödemeleri oldukça gecikmiş ödemeler olup bunların bir de gelir
vergisine tabi tutulması hakkaniyete uygun değildir.
BAŞKAN - Komisyonun
ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1/1357 esas numaralı ve 1426 Sıra Sayılı Kanun Tasarısı'nın Geçici
1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Eyüp
Fatsa (Ordu) ve arkadaşları
"Geçici Madde 1-
(1) Bu Kanun uyarınca yapılacak faiz ödemeleri, 31/12/1960 tarihli
ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun uygulanması bakımından mevduat
faizi addolunur ve ödeme tarihi itibariyle tahakkuk etmiş sayılır."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin tedvin tarzının
düzeltilmesi amacıyla sözkonusu değişiklik önerilmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birinci ve ikinci
önergeleri tek önerge olarak okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1426 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının geçici 1 inci maddesine aşağıdaki
(2) numaralı fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Cengiz
Kaptanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
Orhan
Sür (Balıkesir) ve arkadaşları
"(2) Bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla, Bankalar Kanunu hükümlerine
dayanılarak yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna
intikal eden ve/veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul
etme izin ve yetkileri kaldırılan bankalarda off-shore hesabı açtırmış
olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının elde ettikleri menkul
sermaye iradı dolayısıyla 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu hükümlerine
göre tahakkuk etmiş olup da bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar
ödenmemiş olan vergilerle tahakkuk edecek vergilerin ve bunlara
bağlı ceza ve gecikme faizlerinin ödeme zamanı, off-shore hesabındaki
paranın mevduat sahibine ödenmesine kadar ertelenir. Erteleme
süresince tahsil zamanaşımı işlemez ve bu süre boyunca herhangi
bir faiz tahakkuk ettirilmemesi halinde gecikme zammı tatbik edilmez.
Aynı süreye ilişkin faiz tahakkuk ettirilmesi durumunda ise hesaplanan
toplam gecikme zammı tutarı hesaplanan faiz tutarını aşamaz. Madde
kapsamına giren alacaklara karşılık bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten önce tahsil edilmiş olan tutarlar, bu madde dayanak gösterilerek
red ve iade edilmez. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esasları
belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, bu önergeyle
ilgili kanaat belirtebilmem için önerge sahiplerinin bir açıklama
yapmasında yarar görüyorum.
BAŞKAN - Arkadaşlar,
İç Tüzük'te böyle bir usul yok. Yani, şöyle: Hükûmet katılacak veya katılmayacak,
Genel Kurulun oyuna sunacağım Sayın Bakanım, yani, söz veririm arkadaşlara.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Efendim, bu gerekçeyi yeterli
görmedim. Ama...
BAŞKAN - O zaman, tamam.
Sayın Bakan takdire bırakıyor.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Takdire bırakıyorum.
BAŞKAN - Buyurun, gerekçenizi
açıklayın efendim.
Gerekçeyi okutmuyorum.
Önerge sahipleri adına
Sayın Mustafa Elitaş, buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İmar Bankası mağdurlarıyla
ilgili yaptığımız yasal düzenleme içerisinde iktidar ve muhalefet
partisi arkadaşlarımızın katkıları olmuştur. Ama yine tekrar altını
çizerek ifade ediyorum ki, burada muhalefet partisi arkadaşlarımızın
bizimle ilgili yaptığı tek eleştiri "Niye geciktiniz?" diye.
Ama özellikle istirham ediyorum, rica ediyorum, bugüne kadar bu milletin
70 milyar dolarına mal olmuş insanlar ile en son süreç içerisinde
20,5 katrilyon liralık parasını iç etmiş insanları, ne olur, lütfen,
şurada, kamuoyu önünde rencide edelim, kamuoyunda onların gerçek
yüzlerini ortaya koyalım. Birilerinin cebinde, kamuoyunda söylenen,
İmar Bankası sahiplerinin ceplerinde, ülke dışında, yine offshore
hesaplarda 2-3 milyar dolar paraları olduğu ifade edilirken,
"onlar nasıl tahsil edilir bunun araştırmasını yapalım" diye
ileriye süreceğimiz fikir dururken, "Niye -bunu- geciktiniz?"
diye Hükûmet eleştiriliyor, iktidar grubu eleştiriliyor, üzülüyorum.
Değerli arkadaşlar,
buradaki verdiğimiz, şu andaki verdiğimiz önergenin en büyük özelliği
şu: İmar Bankasına mevduat sahibi vatandaşımız gitmiş, biraz önce
Sayın Grup Başkan Vekilimizin teferruatıyla anlattığı gibi, vatandaş
varmış, demiş ki: "Kardeşim, al, benim üç kuruş, beş kuruş birikimim
var, emekli param var, şu parayı size mevduat olarak yatırıyorum."
Hani, "yüzde 10 sende", "yüzde 12,5 bende" gibi, reklamlarla
söylenenler var ya… Vatandaş offshore'u bilmiyor, offcor'u bilmiyor,
mevduatın ne olduğunu bilmiyor. Nitekim, yargı da, zaten, son dönemlerde,
"offcor" hesap diye yazılıp, İmar Bankası çalışanlarının
da offshore ve offcor hakkındaki bilgileri yetersiz olduğundan ne
anlama geldiğini ifade ettiklerini bilmediklerinden "offcor"
hesap diye yazılan en son bir hesabı da ödemeyi emretmiş; nitekim,
yargı bunu ödüyor.
Vatandaş neye hesabı
yatırdığını bilmiyor. İmar Bankasına götürmüş, güvenmiş, "Al
kardeşim, benim emekli param, benim birikimlerim şunlar, size bunları
yatırıyorum." demiş. İmar Bankası da, yine, devleti, milleti
dolandırma gayesi ve arzusuyla bunları offshore hesaba götürmüş
vergiden kaçındırmak için, vergi ödememek için. Sonunda, İmar Bankasına,
nitekim, 58'inci Hükûmet döneminde el konulunca, vatandaşın offshore'daki
parasına da el konulmuş, bitmiş. Bunun üzerine, vergi dairesi, İmar
Bankası hesaplarında mevduat sahibi vatandaşı araştırmış. "Gel
bakalım, senin İmar Bankasında veya herhangi bir bankada offshore'da
hesabın varmış, doğru mu?" Doğru. "O zaman, şuraya bir beyanname
ver." Vatandaş da beyannamesini vermiş, haydi sana vergi tahakkuku…
Vatandaş diyor ki: "Tamam kardeşim, ben bunun vergisini ödeyeyim.
Offcor mudur, offkor mudur, nereye yatırıldığını bilmiyorum, ama,
benim paramı ver, ben paramı aldıktan sonra bunun vergisini ödeyeyim."
Şimdi, tahakkuk etmemiş,
hesaplara geçmemiş bir paranın… Vergi idaresinin, Gelir Vergisi
Kanunu'nun, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun hükümlerine göre,
vatandaşın beyanı çerçevesinde tahakkuk ettirdiği vergiyi tahsil
etme mecburiyeti var. Ama, vergide şahıslarda tahsil esası, şirketlerde
tahakkuk esası... Bu düzenlemeler, vergi idaresinin yaptığı icraat,
uygulama mahkemeye gittiği anda, mahkemeden, inanıyorum, geri
dönecek. Bu vatandaşlarımızı, mahkemeden geri dönecek bir sistemi,
vatandaşı uğraştırmak yerine, offshore hesaplarından paralarını
alamamış, alamadığı hâlde kendilerine vergi doğan vatandaşların
bu yükümlülüklerini ortadan kaldırmak üzere bu önergeyi vermiş bulunuyorum.
Tahmin ediyorum Sayın Bakanımız da bu konuda, Hükûmet de tatmin olmuştur
diye ümit ediyorum.
Teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önergeler
istikametinde geçici madde 1'i oylarınıza arz ediyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, tasarıya yeni bir geçici madde eklenmesine ilişkin
bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülme olan 1426
sıra sayılı Kanun Tasarısına aşağıdaki geçici 2'nci maddenin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Eyüp
Fatsa |
Cavit
|
Ahmet
Işık |
|
Ordu |
Diyarbakır |
Konya |
|
Asım Aykan |
Öner Ergenç |
|
|
Trabzon |
Siirt |
|
Geçici Madde 2. -
"Bu Kanunun 6'ncı maddesi ile 5411 sayılı Bankacılık Kanununun
124 üncü maddesinin birinci fıkrasında yapılan değişiklik hükmü
2006 yılı denetimlerinde de uygulanır."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet önergeye
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılıyoruz.
EYÜP FATSA (Ordu) - Gerekçe
efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçesi: İlgili
hükmün değişiklik gerekçesine paralel olarak bu hükümde de değişiklik
yapılması gerekmektedir.
BAŞKAN - Hükûmetin katıldığı,
Komisyonun takdire bıraktığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Böylece, tasarıya
bir geçici 2'nci madde eklenmiştir.
7'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7.- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Anavatan Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan.
Buyurun Sayın Özdoğan.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; görüşülmekte olan 1426 sıra sayılı Kanun Tasarısı
üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi en derin saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
bu kanun tasarısını, mağdur vatandaşlarımızın mağduriyetlerinin
giderilmesi açısından, Anavatan Partisi olarak, elbette, yürekten
ve canıgönülden destekliyoruz. Bu tasarıyı hazırlayanlara en derin
teşekkürlerimizi ve minnettarlığımızı da buradan bildirmek istiyoruz.
Ama, değerli arkadaşlar, burada, bir finans kurumuyla alakalı olarak
gerek muhalefet partisine ait arkadaşlarımızın gerekse iktidar
partisi kanadından Sayın Bakanımızın ve iktidar partisi sözcülerinin
bir kısım söylemleri oldu ve geçmişte Anavatan Partisine belki bir
kısım yanlış uygulamalarından dolayı sataşmalar oldu. Çok haklı
da olabilirler. Ben şunu şurada belirtmek istiyorum: Bu 75 milyon
insanımızın, hangi partiye ait olursa olsun -bu, Anavatan Partisi
de olur, başka bir parti de olabilir; (A) partisi, (B) partisi, (C) partisi-
kim tüyü bitmemiş yetimin bir kuruş hakkını yemişse Allah'ın laneti
onun üzerine olsun derim.
Değerli arkadaşlarım,
yani, hırsız insan hırsızdır, çirkef insan çirkeftir, ama, Sayın Bakanın
geçmişi anlatırken sürekli bu tarafı göstermesi, hakikaten kanımıza
dokunmuştur. Ama, Sayın Bakanın değerli Cumhuriyet Halk Partisi
sözcülerinin İhlas Finansla ilgili
söylemlerinden sonra gelip burada İhlas Finansla ilgili cevaplamalarını
böyle bir teğet şeklinde geçmesi, hakikaten, bu da ağırımıza gitmiş
bir konudur.
Değerli arkadaşlar,
şunu belirtmek istiyorum: Karşınızda bir İhlas Finans mağduru var.
Ben de İhlas Finans mağdurlarındanım, bu olayı iyi yaşayanlardanım.
İhlas Finans nasıl kurulmuştur? İhlas Finans, faizsiz bankacılık
sistemine göre kurulmuş, kâr-zarar oranına göre kurulmuş. Ben de o
tarihlerde milletvekili değilim, Erzurum'da eczane işletiyorum
ve ticari hesap açmışım, çeklerimiz var, senetlerimiz var ve birden
bire İhlas Finans batıyor ve mağdurların paraları iç ediliyor.
Şimdi, bakın, o günleri
ben çok iyi yaşadım. Oradan
başka bir yere gelmek istiyorum.
Biz de bir mağdur olarak her gün bankaya gidiyoruz, İhlas
Finansa gidiyoruz; paramızı alabilmek için, çekimizi, senedimizi
ödeyebilmek için.
Değerli arkadaşlarım,
o tabloyu ah bir görebilseydiniz. Bakın, emekli olmuş insan,
emekli olmuş, hacca gidecek. Emekli parasını
yatırmış İhlas Finansa, gelmiş, hac parasını istiyor, ağlıyor orada.
Değerli arkadaşlarım,
oğlu askere gitmiş, harçlık gönderecek, gelmiş, orada ağlıyor. Anne ağlıyor, baba ağlıyor… Ortada bir şey yok.
TEVFİK AKBAK (Çankırı) - Nerede ağlıyor?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Hasta… Sizin
işte insafınız bu kadar, dalga geçiyorsunuz.
TEVFİK AKBAK (Çankırı) - Dalga geçmiyorum.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Bu insanlar size oy verdi. Yazıklar olsun size!
TEVFİK AKBAK (Çankırı)
- "Kâr-zarar ortaklığı" diye kendin söylüyorsun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Bir saniye… Onu da anlatacağım. Yazıklar olsun size! Yazıklar olsun!
Bakın, hasta, evladı
hasta, doktora götürecek, hastaneye götürecek, alamıyor. Hatta
şu söyleme bile rastladım. Bunu hiç unutamıyorum değerli arkadaşlarım.
Adamın birisi gelmiş… Aynen sana iade ediyorum. Adamın birisi gelmiş
o tablo içerisinde diyor ki: "Dindarlık bu ise, İslamiyet bu
ise, ben İslamiyet'ten çıktım." Hiç unutamadığım acı tablo da budur
değerli arkadaşlarım. Buradan şuna gelmek istiyorum ben. Din kullanımı,
maalesef, Türkiye'de en yüksek noktaya çıkmıştır. Ticarette, sanayide
ve siyasette en yüksek noktaya çıkmıştır.
Bakın, burada, değerli arkadaşlarım, işte Hükûmetin, maalesef, al
gülüm ver gülüm meselesinden dolayı İhlas Finans mağdurlarını, o
mütedeyyin insanları bir tarafa iterek ve bunları iyice mağdur etmiş,
yerin dibine gömmüştür. Çünkü, komisyondan çıkmıştır ve devletin,
hazinenin hiçbir zararı olmayacaktı, onlar kendi mal varlıklarını
satarak İhlas Finans mağdurlarının paralarını ödeyeceklerdi. Nasıl
kurtardı ağabeyi? O ağabey var ya, meşhur ağabey, Enver Ağabeyi şöyle
kurtardı: Bir gece telefon geldi, Genel Kurula indiği hâlde buradan
çekildi.
Değerli arkadaşlar,
bazen iktidara mensup milletvekili arkadaşlar bu kürsüye çıkıyor,
zaman zaman "Biz milletin duasını alıyoruz." diyorlar. Hayır,
değerli arkadaşlar, siz on binlerce mütedeyyin insanın bedduasını
aldınız. İhlas Finans mağdurlarının bedduası, sadece bunların bedduası
size yeter. Ben yakın şahidiyim, canlı şahidiyim. Bakın, yarın öbür
gün diyeceklerdir ki: "Biz İbrahim Özdoğan'ın parasını ödedik."
Evet, değerli arkadaşlar, ben paramı aldım, ama tam alamadım. Geçen
sene ben birkaç defa basın toplantısı düzenledim ve kendimin de bir
İhlas Finans mağduru olduğumu hiç söylemedim. Adamlar, benim Genel
Başkanım Sayın Erkan Mumcu'ya telefon açıyorlar, diyorlar ki:
"İbrahim Özdoğan yalan söylüyor, dedikleri doğru değil." Dedim
ki, Sayın Genel Başkanım, mağduru benim. Dediğim gibi, meseleyi anladı.
Daha sonra benim paramı ödediler, ama, 2000 yılının rakamlarına göre
ödediler. Benim, aslında, çok daha fazlasını alabilmem lazımdı.
Bunlar dini kullanmadır. Ne oldu? Burada İhlas Finansı kurtardınız,
öbür tarafta tabii, medyası var, gazetesi var, televizyonu var ve
oradan faydalanıyorsunuz. Al gülüm ver gülüm meselesi ve akşama
kadar iktidarın borazanlığını yapıyor, gazetede, televizyonda
iktidarın borazanlığını yapıyor. Böyle bir vahşet olabilir mi değerli
arkadaşlarım?
AHMET YENİ (Samsun) -
Naim Hoca'dan bir şey anlat da bitir bu işi!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Naim Hoca hoşuna gitti, anlatırsam, sen gece uyuyamazsın, gece
uyuyamazsın. Ben seni seviyorum Ahmet Yeni kardeşim. Dolayısıyla,
ondan vazgeç. Sana özel olarak anlatırım.
Değerli arkadaşlar,
bunları, bakın, Türkiye'de… Şimdi, atalarımız ne demiş, atalarımız?
Bir musibet bin nasihattan iyidir. Türkiye'de İhlas Finans mağdurları,
İslami holding, bir kısım çevrelerin dediği "İslami holding
mağdurları" ve çeşitli mütedeyyin insanların, mağdurları bir
olayı anlamışlardır, artık dini kullanarak bizden para ve sermaye
isteyen, bizden oy isteyen insanlara bir daha aldanmayacağız değerli
arkadaşlar. Bunu anlamışlardır. Bu güzel bir gelişmedir.
Dünyada en çirkin
şey, Allah indinde en günah şey, dini kullanmaktır, İslamı kullanmaktır
değerli arkadaşlarım. Bir kısım arkadaşlarım kıs kıs gülüyor. Yarın
göreceksiniz değerli arkadaşlarım, hepimiz öleceğiz ve Allah'ın
huzurunda, mahşer meydanında Allahuteala'ya hesap vereceğiz. Hepimiz
inanmışız. Bunları hiçbir zaman gözden uzak tutmayın.
Değerli arkadaşlar,
bakın, Allah Kur'an'da ne diyor: "Dini az bir pahaya satmayın."
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Dini kullanma!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- "Dini az bir pahaya satmayın."
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Dini kullanma!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, partinizin propagandasını yapmak için,
televizyonlarından yararlanmak için…
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Şu anda dini kullanıyorsun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- ...bu mağdur insanları neden yerin dibine gömdünüz? Bunun hesabını
sizden sormak istiyorum. Ben -önemli değil, Allah'a şükür geçinip gidiyoruz-
bunu sormak istiyorum. Bakın değerli arkadaşlarım, size oy veren
çevreler dinî literatürden anlar. Ben de burada dinî literatürü öttürmek
istiyorum.
AHMET YENİ (Samsun) -
Bize herkes oy veriyor, herkes.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Bakın, bir gün bu çevrelerden zarar göreceksiniz. Neden? Bunlar,
zalim çevreler. Bakın, Allah'ın resulü ne diyor: "Kim bir zalime
yardım ederse, o zalimin eliyle cezalandırılır." Oyuncağı olduğunuz
bu çevreler size cezanızı verecektir.
AHMET YENİ (Samsun) -
Allah, Allah…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Ali Kemal
Kumkumoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL
KUMKUMOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım,
Cumhuriyet Halk Partisinin dört yıldan bu yana mağduriyetlerini
ortadan kaldırmaya çalıştığı İmarzede yurttaşlarımızın bir kısmının
daha mağduriyetini bugün bu yasal düzenleme nedeniyle ortadan
kaldırıyoruz.
Biraz önce verilen
bir önergeyle, iktidarınızın yanlış bir uygulaması da, Cumhuriyet
Halk Partili milletvekillerinin bu yasal düzenleme Meclisin komisyonlarına
geldiği andan bu yana sürdürdüğü bir mücadelenin sonucunda verilen
ortak bir önergeyle ortadan kaldırılmıştır. Olmayan, vatandaşın
eline asıl parası bile geçmemiş olan bir parayla ilgili vergi uygulaması
ve o vergi uygulamasının üzerine getirilmiş olan olağanüstü faizler
bir önergeyle, hiç olmazsa bu paralar vatandaşın eline geçinceye kadar, paranın aslı vatandaşın eline
geçinceye kadar bir zaman dilimi içerisinde ertelenmiştir.
Değerli arkadaşlarım,
bu düzenleme, muhalefet partisinin bunca yıllık muhalefetine ve
ısrarlı taleplerine rağmen, iktidar partisinin kendi iradesiyle
Meclisin gündemine getirdiği bir düzenleme değildir. Buradaki
haksızlıkları ortadan kaldırmak üzere, burada vatandaşın karşılaştığı
mağduriyeti ortadan kaldırmak üzere getirilmiş olan bir düzenleme
değildir. Biraz önce, Grup Başkan Vekiliniz, buradan, mahkeme kararları
nedeniyle ortaya çıkmış olan durumun daha da uzamaması, vatandaşın
zaten mahkemeler aracılığıyla tahsil edeceği bu parayı, yapılacak
yasal bir düzenlemeyle, yapılacak bir değişiklikle, tahsil edilebilir
hâle getirilmesi amacıyla bu düzenlemenin yapıldığını söylemiştir.
Ama, değerli arkadaşlarım, ilginçtir, Sayın Grup Başkan Vekili, bunları
yaparken birtakım imalarda bulunmuştur: "Siz, kimden yanasınız?
Siz, haklıdan yana mısınız, mağdurdan yana mısınız?"
Sayın Grup Başkan Vekili,
dört yıldan bu yana, bu mağdurların haklarını size karşı savunan
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerine böyle bir imada bulunurken
hiç vicdanınız sızlamadı mı? Hiç merhamet yok mu sizde ya? Yani, hadi
diyelim ki, buradan bu değerlendirmeleri dinleyememiş birtakım
vatandaşlarımız, size bu sebeple hak veriyor olabilirler. Peki, sizin
vicdanınız nerede? Siz, Grup Başkan Vekilisiniz. Cumhuriyet Halk
Partisinin sözcüleri, İmar Bankası nedeniyle, İhlas nedeniyle,
KOMBASSAN nedeniyle mağdur olmuş vatandaşlarımızın haklarının
geriye alınabilmesi için, şu kürsülerden kaç defa size seslendiler,
hiçbirini duymadınız mı? Yani, bu iş, böyle bir, tuzak kurma, işte,
biz söylersek vatandaş o anda benim söylediğimi duyduğunda bana
hak verirse tamam, kâr, kârdır, koy cebime… Bir ara, bir televizyon vardı,
o televizyonda, genç bir çocuk, bir, vaazla program karışımı bir şey
yapıyordu. İşte, şunu şöyle yaptın, ihtiyarı şuradan, yoldan, karşıdan
karşıya geçirdin, 60 sevap, ah, koy cebime, 60 sevap geldi. Aynen böyle,
matematiksel bir hesap yapıyordu.
Değerli arkadaşlarım,
Cumhuriyet Halk Partisinin, bankalar konusunda… Cumhuriyet Halk
Partisine, sadece bugün değil, bütün bu sürecin yaşandığı dönemlerle
ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisine karşı söz söylemek, gerçekten,
vicdan sahibi bir insanın yapabileceği bir iş değildir. Sizin kaçınız
o gün Parlamentodaydınız bilmiyorum, hangi siyasi partilerin içerisindeydiniz,
onu da bilmiyorum. Ama, Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanı
"Bu bankaların içi boşaltılıyor." dediğinde, kaçınız Cumhuriyet
Halk Partisi Genel Başkanına destek oldunuz?
AHMET YENİ (
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - O zaman,
bu ülkenin bütün ekonomik gücüne sahip olan, ülkede birtakım yapıları,
merkezleri yönlendirebilecek, siyaseti yönlendirebilecek güçler
Cumhuriyet Halk Partisinin bu tavrına karşı Cumhuriyet Halk Partisini
linç etmeye çalışırken, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanını
linç etmeye çalışırken siz neredeydiniz, ne yapıyordunuz? Ne yapıyordunuz o zaman?
NURETTİN AKTAŞ (
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Sen, onları… Genel Başkan bunları 28 Şubattan önce söyledi.
Genel Başkan bunları söylediği zaman siz ne yapıyordunuz? Kaçınız,
o zaman İhlas'a, KOMBASSAN'a, bilmem bu tür şirketlere Almanya'da,
Avustralya'da, Hollanda'da, Danimarka'da para toplamaya çalışıyordunuz?
Bir el kaldırın bakayım, bir görsün şu vatandaşlar.
TEVFİK AKBAK (Çankırı)
- İş Bankasından mı bahsediyorsunuz?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Bir görsün şu vatandaşlar bakalım.
O zaman, siz Cumhuriyet
Halk Partisi Genel Başkanına da "Ulan, bizim de şurada üç beş kuruş
kazandığımız, komisyon aldığımız bir iş var, bak şu Cumhuriyet Halk
Partili Genel Başkana, bizim de bu dümenimize taş koyacak." diye
belki için için Genel Başkana kızıyordunuz.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Bülent Ersoy'la iş birliği yaptığınız zaman mı oluyor?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Ne yaptınız bu; parasını toplarken güvence verdiğiniz…
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Sizin Genel Başkanınız nerede böyle bir şey söylemiş? İspat et, ispat.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - …güvence vererek parasını topladığınız o vatandaşların
mağduriyetleri karşısında bu dört yıl boyunca ne yaptınız?
BAŞKAN - Arkadaşlar,
karşılıklı konuşmayalım, lütfen.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Ne yaptınız dört yıl boyunca, söyler misiniz? İhlaszedelerin
mağduriyetinin çözümüne dönük olarak, ta bu Meclisin gündemine
kadar, muhalefet partisinin davranışları, tavrı ve iktidar partisine
mensup arkadaşlarımızın da vicdanına danışarak karar verip bu
kürsüye getirdiği, bu Genel Kurul salonuna getirdiği düzenlemeyle
ilgili olarak ne yaptınız?
Sayın Grup Başkan Vekili,
ne yaptın? Cumhuriyet Halk Partisine dönüp böyle bakacağına… Şimdi,
ben senin de Grup Başkan Vekili olduğun dönemle ilgili söylüyorum.
Plan ve Bütçe Komisyonunda AKP'li milletvekili arkadaşlarımızın
da evet bu mağduriyet ortadan kaldırılmalıdır, adamlar bir taraftan
zevküsefa içerisinde yaşarken, 1 milyar doları, vatandaşımızın
1 milyar doları, 100 binden fazla yurttaşımızın, vatandaşımızın
bütün yaşamı boyunca biriktirdiği, alın teriyle, emeğinin karşılığı
olarak biriktirdiği, inançları istismar edilerek, kendilerinden
âdeta o vatandaşlar kandırılarak alınmış olan bu paraların, bu keyif
ve sefa içerisinde, diğer mal varlıklarıyla yaşamlarını devam ettirenlerden
devlet aracılığıyla alınıp bu mağdurlara verilmesinin bu Meclisin
gündemine kadar getirilmiş olmasına rağmen, bir telefon talimatıyla
bu işten vazgeçilirken siz neredeydiniz Sayın Grup Başkan Vekili? Eğer
yüreğiniz var idiyse, eğer mağdurdan yana idiyseniz, o zaman çıkıp
"Sayın Genel Başkan, biz böyle talimatları doğru bulmuyoruz. Arkadaşlarımızın
yaptığı şey de muhalefet partisinin Genel Kurul gündemine getirdiği
bu düzenleme de doğrudur. Bu vatandaşların büyük bir çoğunluğu da
bize oy vermiştir. Biz, bir taraftan, bu vatandaşların parasıyla birileri
sefa sürerken, bu vatandaşlarımızın mağduriyetini önlemek zorundayız.
Bu bizim boynumuzun borcudur. Bu bizim bu insanlara karşı vicdan
borcumuzdur." dediniz mi Sayın Başkan? Niye gülüyorsunuz şimdi?
Kime gülüyorsunuz? Bana mı, kendinize mi, mağdur ettiğiniz vatandaşlara
mı?
EYÜP FATSA (Ordu) - Sana
gülüyorum, sana.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Kime gülüyorsunuz bir söyleyin bakayım. Çıkın şu kürsüden
bir cevap verin bakalım.
Siz, Meclis dışında
kalma pahasına, Türkiye'nin gerçeklerini, Türkiye'yi bekleyen sıkıntıları,
Türk ekonomisinin can damarı olan bankaların birileri tarafından
içinin boşaltılıp 70 milyon vatandaşımızın devlete ödediği vergilerden
o bankaların içinin boşaltılmasının mecburen karşılanmasına
imkân verilmesini engelleyebilmek için gerektiğinde Parlamento
dışında kalmayı göze alıp hem Türk kamuoyunu hem Meclisi hem bütün
ekonomi çevrelerini bu konuda uyarmış, gerektiğinde gözünü kırpmadan
bunun siyasi bedelini ödemiş bir partiye ve o partinin Genel Başkanına
burada birtakım imalarda bulunurken hiç sıkılmadınız mı? Yani,
ima edilirken, insan biraz…
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Burası Plan ve Bütçe Komisyonu değil.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Yani, bir şey ima edilirken insan biraz lafın nereye gideceğini,
bu lafı ettiği kişinin ve kurumun bu konuyla ilgili nasıl davrandığını
bir hakkaniyet ölçüsü içerisinde değerlendirebilir.
Değerli arkadaşlarım,
Cumhuriyet Halk Partisine ve Cumhuriyet Halk Partililere belli
eleştiriler yapılabilir, ama, hiçbir vicdan Cumhuriyet Halk Partisine
ve Cumhuriyet Halk Partililere, şu Türkiye'de 70 milyonun 70 milyar
dolarına mal olmuş bankaların boşaltılması işiyle ilgili olarak
"Sen görevini yapmadın." diyemez. Hatta, eğer bu nedenle birisine
"Aferin" denilecekse, birisine "Yahu ben bu siyasi
partiden değilim, ama şu konuda gerçekten doğru şeyi sadece bu parti
yaptı." diyebileceğimiz tek parti Cumhuriyet Halk Partisidir.
Bunun dışında hiç kimse… Tabii, sen gülersin. Çünkü, sen o bankaların
içi boşaltılırken, o bankaların içini boşaltan partilerin içerisindeydin.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - Sizin ortağınız boşalttı, ortağınız.
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu…
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Yarınız, önemli bir kısmınız… Çünkü, buradan o partiye…
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu…
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Toparlıyorum.
BAŞKAN - Hayır. Lütfen
konuşmanızı tamamlayınız. "Toparlamak" kelimesi bana
Türkçe olarak pek sağlıklı gelmiyor da.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Hangi parti banka içini boşaltmış? Muallak konuşma, muallak
konuşma.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Sayın Başkan, bitiriyorum.
BAŞKAN - Yalnız, lütfen
daha sakin bir şekilde üslubunuzu düzenlerseniz iyi olur.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Tamam Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - O tarihlerde siz vardınız iktidarda.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Hak edilmeyen eleştiriler olunca Sayın Başkan, ister istemez
üslup da ona göre şekil alır.
BAŞKAN - Buyurun.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Şimdi ben soruyorum: Sayın Grup Başkan Vekili buradan
geçmişteki bu siyasi partileri eleştirdi. Peki, değerli arkadaşlarım,
kaçınız o siyasi partilerin içerisindeydiniz o gün? Kaçınız, kaçınız
o siyasi partilerin belki de bu boşaltma işleminin sürdürüldüğü
mekanizmalarının içerisinde bürokrat olarak vardınız?
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Hangi partiler, söyler misiniz? Hangi partiler olduğunu söyler
misiniz?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Hangi partilerse.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Söyle, söyle.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Kaç tane bakan var şimdi mesela ANAP'lı? Arkadaşlar, buradan
ANAP'ı kastetmiyor musunuz?
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - "Mesela" deyip durma. Açık konuş da belge olsun.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Hangileri, hangileri?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Biraz önce mesela ANAP temsilcisi arkadaşımız dedi
ki: "Yanlışlar yapılmıştır." Bu ANAP döneminin bir işi değil
mi?
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - "Mesela"yla konuşma, açık konuş, belge olsun.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Bu, ANAP döneminin bir işi değil mi değerli arkadaşlarım?
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Hangi başbakan, söyle bakayım.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - "Çamur at, izi kalsın." deme. Açık konuş, belge…
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Şimdi o gün ANAP'tan gelen kaç tane bakanınız var sizin,
kaç milletvekiliniz var? Yani, kimi eleştiriyorsunuz?
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Hangi parti, söyler misiniz?
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - DSP'yi eleştiriyorsan, sen getiriyorsun.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Siz, "Efendim, biz o gömleği çıkardık." dediğinizde
o yolsuzlukların, o hırsızlıkların, o içi boşaltılan bankaların,
o tüyü bitmemiş yetimin yenen haklarının da o gömleklerle birlikte
ortadan kalktığını, kaldırıldığını mı düşünüyorsunuz? (AK Parti
sıralarından gürültüler)
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Boşaltanları niye ortak aldın?
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Parti ismi versene, hangi parti boşalttı?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Böyle bir şey yok, böyle bir şey yok.
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu,
lütfen konuşmanızı tamamlayınız efendim.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
Bir laf var Anadolu'da: "Yiğidi öldür,
hakkını yeme." Cumhuriyet Halk Partisi, bu süreçte en yiğitçe
davranmış olan partidir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
FİKRET BADAZLI (
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan… Sayın Başkan…
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım…
Sayın Fatsa, müsaade
buyurur musunuz.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Genel Başkan yardımcıları Yüce Divana gitti.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Bir dahaki dönemde sizden gidecek canım, ne var bunda, sırayla.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Gidecekle geçmiş olanlar mukayese edilmez.
BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu…
Saygıdeğer arkadaşlarım… Sayın Dağcıoğlu, efendim, karşılıklı konuşmayalım
lütfen.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Maliye Bakanı hazırlık yapıyor, gidecek işte.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - 6'ya 5 aklandıklarını bütün millet biliyor.
BAŞKAN - Evet, Sayın
Fatsa.
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan, Sayın Kumkumoğlu şahsımı da ifade ederek bazı iddialarda
bulundu. Ben, İç Tüzük'ün bana vermiş olduğu hakkı kullanmak suretiyle,
bu iddialara cevap vermek istiyorum.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Özel bir şey yok Sayın Başkan.
EYÜP FATSA (Ordu) - Zaten
kendisi de cevap verdi.
BAŞKAN - Hayır. Dinledim,
buyurun. "Kürsüye çıkın, şu şu konulara cevap verin" dedi.
Doğru, ben de dinledim bunları Sayın Koç.
Buyurun Sayın Fatsa.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
VI. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa, İstanbul Milletvekili
Ali Kemal Kumkumoğlu'nun, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; biraz önce bu kürsüde
yapmış olduğum konuşmada, Şubat ve Kasım 2001 krizlerini oluşturan
sebepleri, dönemin siyasi aktörlerini ve bu sürede, bilinen rakamla…
Ben yanlış telaffuz etmişim, "55 milyar dolar" demiştim, ama
doğru rakam 58 milyar dolarmış. Yasal faizleriyle beraber 75 milyar
dolar, bu aziz milletin alın teri ve emeğini, bir şekilde, belli yerlere,
belli insanların kasalarına ve keselerine kanalize edenlerin
ve bundan dolayı da milletin düşmüş olduğu mağduriyeti hiç hak etmediği
hâlde, hiçbir feniğini kullanmadığı hâlde, kuruşunu kullanmadığı
hâlde ödemek mecburiyetinde kaldığı ekonomik bedelin nasıl olduğunu
anlattım, bunları anlattım. Ben bunları anlatırken, Cumhuriyet
Halk Partisi Sayın Genel Başkanını veya Cumhuriyet Halk Partisini
ilzam edecek, zan altında bırakacak bir şey söylemedim. "Bunlar
yaşandı." dedim, "Bunlar yaşandı, bunlarla ilgili mücadele
etmek, bunlara karşı gerekli tavrı koymak hepimizin görevidir."
dedim. Yine de sözümdeyim.
Değerli arkadaşlar,
bakın, biraz önce söyledim: Resmî kayıtlar -arkadaşlarımız burada-
750 trilyon, ama kara defterdeki hesap 6,5 milyar dolar. Bu kara defteri
biz açtık. Bizden önceki 57'nci Hükûmet döneminde de bu dosya o günkü
siyasi iktidarın önündeydi. Siyasi iktidarı oluşturan 3 tane koalisyon
partisi vardı ve dönemin ekonomi bakanının önüne bu dosya gelmişti,
biz biliyorduk, bu Meclisteydik. Herkes bekliyordu, "Bu dosyayla
ilgili ne yapılacak, ne yapılacak?" diye bütün millet gözünü
buraya dikmiş, bekliyordu.
Ben bir durum tespiti
yaptım. Görevini yapanlar ve görevini yapmayanlarla, bu ülkenin
21 tane bankasının ve hazinesinin içerisini boşaltanlarla ve siyaseten
o gün sorumluluk almış siyasi iktidarların ve siyasilerin bu boşaltma
işlemine nasıl göz yumduklarını burada ifade ettim. Bunda yanlış
bir şey yok ki. Burada Cumhuriyet Halk Partisini ilzam edecek bir şey
de yoktur. Arkadaşlar niye alınganlık gösterdi? Yani, bir seçim ittifakına
gidiyorlar, acaba ondan dolayı mı bir alınganlık gösterdiler, doğrusunu
istersen bunu anlayamadım, bir.
AHMET YENİ (
EYÜP FATSA (Devamla)
- Müsaade edin.
Değerli arkadaşlar,
bakın, bir sataşmaya fırsat vermeden konuşmak istiyorum. Denildi
ki: "YİMPAŞ, KOMBASSAN falanca, falanca, falanca…"
Değerli arkadaşlar,
bakın, YİMPAŞ, KOMBASSAN ve onun gibi -adı ne olursa olsun- şirketler
1990'lı yılların, hatta 1980'li yılların sonundan itibaren önce Türkiye'de
kuruldu… Türkiye'de resmî olarak kuruldu bunlar. Bunlara belge verenler,
bunlara resmî ticaret yapma müsaadesi verenler, kurumlar, hepsi
bellidir. O dönemin siyasi sorumluları da bellidir. Bunlar, buralardan
aldıkları resmî belgelerle yurt dışına geldiler ve oralardan, birçok
insanı bugün mağdur edecek şekilde, onların alın teri ve emeğini
alarak Türkiye'ye getirdiler. Ben dedim ki, yine aynı şeyi söylüyorum:
"Eğer suç işlenmişse -ki, işlenmiştir- o dönemin iktidarları,
o dönem sorumluluk almış siyasi partiler ve onların bakanları, onların
bakanlığına bağlı bürokrasi, bu yetkileri verenler, ellerine bu
belgeleri verenler bu yanlışı görmediler mi, bu istismarı görmediler
mi? Eğer gördülerse niye ses çıkartmadılar? Niye bunlara müdahale
etmediler? Niye bu insanların alın teri ve emeğinin, yıllarca diyarı
gurbette elde ettikleri kazanımlarının bir şekilde istismar edilmesine
göz yumdular? Niye müdahale etmediler?" dedim.
Arkadaşlar, bunda
yanlışlık nerede? Bu sorunun neresi yanlış? Sen, bana, buraya geliyorsun
-6,5 milyar dolar bu milletin hesabından para ödenmiş, 20 bin küsur
vatandaş offshore ve hazine bonosu almış, vatandaşla ilgili konu
da yargıya gitmiş ve yargı karar vermiş- bunu niye yapmadın diye bana
burada sabahtan beri hesap soruyorsun, ben de sana sorumluluğunu
hatırlattığım zaman kızıyorsun, alınıyorsun. Böyle bir şey olabilir
mi? Eğer bir siyasi sorumluluk varsa, o dönemde birçok parti tek başına,
birçok parti koalisyonlarla, ikili, üçlü koalisyonlarla iktidar
oldu. Niye onlara sormadınız? Niye sormuyorsunuz? Niye onları sorumlu
tutmuyorsunuz? Ben bunu söyledim ve bu sözümün de arkasındayım.
BAŞKAN - Sayın Fatsa,
konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
Buyurun.
EYÜP FATSA (Devamla)
- Bitiriyorum.
Dolayısıyla, değerli
arkadaşlar, yani herkesi insafa davet ediyorum, herkesi hakkaniyete
davet ediyorum. Burada konuşulanları milletimiz izliyor, burada
konuşulanları bu millet izliyor, yurt dışındaki vatandaşlarımız
da izliyor. Dolayısıyla, yanlış beyan veya muhatabını saptırarak
ifade edilen beyanlar doğru beyanlar değildir.
Ha, kimin sorumluluğu
varsa herkes sorumluluğunun gereğini yapar, ama bir şeyi de altını
çizerek söylemek istiyorum: Kim bu milletin alın teri ve emeğini,
kim bu milletin çoluk çocuğunun rızkını peşkeş çektiyse, peşkeş çekilmesine
göz yumduysa Allah onları dünya ve ahirette perişan etsin!
BAŞKAN - Sayın Fatsa,
lütfen tamamlayınız.
EYÜP FATSA (Devamla)
- Dolayısıyla, bizim, insanların alın teri ve emeğini korumamamız,
sahiplenmememiz, istismar edilmesine karşı çıkmamamız gibi bir
şey söz konusu değildir.
Dolayısıyla, ben, Sayın
Kumkumoğlu'nun şahsımı da… "Sayın Grup Başkan Vekili, Sayın Grup
Başkan Vekili çık bunlara da cevap ver." derken, ben şimdi aynı
soruyu Sayın Kumkumoğlu'na soruyorum…
BAŞKAN - Sayın Fatsa,
siz cevap verdiniz, lütfen…
EYÜP FATSA (Devamla)
- 2000'li yıllardaki…
BAŞKAN - Sayın Fatsa…
EYÜP FATSA (Devamla)
- Bitiriyorum.
…bu boşaltılan bankalar
ve hazineler, insanların alın teri ve emeği, ülkenin birikimi alınıp
götürülürken, bu götürülenleri hoş gördüğünüzü söyleyebilir miyim?
Böyle bir şey olabilir mi? Ama, senin ifadenden hareket edersem, siz
geldiniz bana bunu soruyorsunuz, siz demek ki bunları hoş görüyorsunuz
gibi bir anlayış bende hasıl oluyor.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan, siz, buraya
İhlas geldiğinde aynı şeyi yapmadınız.
EYÜP FATSA (Devamla)
- Ben, söz verdiğiniz için Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
5.- Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul
Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketince
Devlet İç Borçlanma Senedi Satışı Adı Altında Toplanan Tutarların
Ödenmesi ve Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; İzmir Milletvekili
Ahmet Ersin ve 27 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
ve Bankalar Kanunu Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri
Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası
T.A.Ş. Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkındaki Kanuna Bir
Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; Malatya Milletvekili Muharrem
Kılıç ve 52 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
ve Bankalar Kanunu Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri
Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası
Türk Anonim Şirketi Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkındaki
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Samsun Milletvekili Haluk Koç,
İstanbul Milletvekili Ali Topuz, İzmir Milletvekili Kemal Anadol
ile 122 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve
Bankalar Kanunu Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma
ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası T.A.Ş. Hakkında
Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkındaki Kanuna Bir Fıkra Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek ile İstanbul
Milletvekili Bihlun Tamaylıgil'in; 5021 Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması ve Bankalar Kanunu Hükümlerine İstinaden Bankacılık
İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye
İmar Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1357,
2/334, 2/236, 2/509, 2/786) (S. Sayısı: 1426) (Devam)
BAŞKAN - Şahsı adına,
Ordu Milletvekili Cemal Uysal.
Buyurun Sayın Uysal.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
CEMAL UYSAL (Ordu) -
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1426
sıra sayılı kanun üzerinde şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Gerçekten de bugün bu
kanunu görüşüyoruz. Biraz evvel de Bütçe Plan Komisyonunda
TMSF'nin çok değerli Başkanı bize bir brifing verdi. Bu gerçekten yılda
iki defa verilen brifingdir, Merkez Bankası ve hazine borçlarıyla
ilgili, Merkez Bankası para kredi politikasıyla ilgili. Sayın
Başkan da TMSF'nin faaliyetleriyle ilgili bize bilgi verdi. Gerçekten
çok doyurucu bilgiydi. Şurada, elimde de rapor…
Gerçekten de, Türkiye'de,
üçlü koalisyon hükûmeti zamanında 21-22 milyar dolar özel bankaların,
bir o kadar da kamu bankalarının olmak üzere, yaklaşık 41 milyar dolarlık
bir riski, üçlü koalisyon hükûmeti, bu milletin ve hazinenin üzerine
yıkmıştır. O zamanki parayla 36 katrilyon olan kamu borçları, bu 41
milyar dolar karşılığında verilen hazine bonolarından dolayı bu
kuruluşlara, bir gecede 36 katrilyondan 122 katrilyona çıkmıştır.
Bizim dönemimizde -Çok Sayın Başkan biraz evvel ifade etti- 13,9 milyar
dolarlık tahsilat yapılmıştır. Bu tahsilatın biz iktidara gelinceye
kadar yapılan kısmı sadece 1,5 milyar dolardır. Biz iktidara geldikten
sonra tam 12,5 milyar dolarlık bir tahsilat yapılmış.
Seçim zamanı gelmeden
evvel, muhalefet milletvekilleri veyahut da muhalefet partileri,
erken seçim diye tutturmuşlardı. Şimdi, seçim görülünce, seçim görüldüğü
için, sandık ortaya çıkınca, bakıyorum, birçoğu seçime bile girmiyor.
Anavatan Partisi, Doğru Yol Partisi seçime girmiyor. Yani, seçim
için bastırıyorlardı, seçime girmiyorlar şimdi. Efendim, bir yerde
toplanmak istiyorlar, birbirlerine yamamak istiyorlar.
Şimdi, büyük pehlivan
Koca Yusuf'un bir hikâyesini anlatayım burada. Kırkpınar'da onunla
görüşmeye hiç kimse cesaret edemeyince -onunla güreşmek istemezlermiş-
dermiş ki, "Siz tek tek zaten benimle güreşemezsiniz, bari üçünüz,
beşiniz bir araya gelin de biriniz bacağımdan, biriniz kolumdan,
biriniz de belimden tutarsınız, belki beni yenebilirsiniz." Şimdi,
bütün muhalefet partileri birbirlerine partner aramaya, birbirleriyle
bir araya gelmeye çalıştılar, bir nevi panikatağa girdiler.
Arkadaşlar, bütün
hesap, her şey burada.
Yani, Türkiye ekonomisi, gerek reel kesimde gerek finans kesiminde
gerekse bu banka rejiminde, banka sistemi
içinde gerçekten de çok büyük parlak durumlara gelmiştir.
Bakın, biz iktidara geldiğimiz zaman
devletin serbest fonlara olan talebinden dolayı
Türkiye'deki tasarrufların çok büyük bir kısmı devlet tahvillerine
yönelmişti. Gerçekten de, mevduatların krediye dönüşme oranı -ki, bu banka rejimi
için çok önemlidir- yüzde 30'lara kadar düşmüştü. Yani,
mevduatın yüzde 30'u piyasaya kredi olarak arz edilebiliyordu.
Özel sektör kredi bulamadığı için, kredi arz ve talebi
birbirini karşılamadığı için faizler yüzde 60-70'lere gelmişti.
Bugün mevduatların
krediye dönüşme oranı yüzde 70'e gelmiştir. Piyasaya çok fazla kredi
arz edildiği için, devlet borçlanması azaldığı için, piyasaya arz
edildiği için kredinin faizi de düşmüş, özel sektör de çok bol kaynak
bulmuştur. Gerçekten de banka sistemi, bugün ekonomiyi çok
iyi bir şekilde finanse eder duruma gelmiştir. İşte, bundan dolayı
da bankalar kuvvetlenmiştir, bankaların mali yapıları kuvvetlenmiştir
ve reel ekonomi de gerçekten çok iyi bir duruma gelmiştir.
Bütün ekonomik göstergeler,
finans kesiminde, parasal kesimde, kredi kesiminde, her alanda, ihracatta
gerçekten çok iyi bir duruma gelmiştir ve bugün ne iç borçların ne dış
borçların karşılanması ve döndürülmesi konusunda en ufak bir sıkıntı
yoktur. O bakımdan da Türkiye ekonomik bakımdan bütün dünyada örnek
ülke olarak gösterilmektedir.
Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş.
Sayın Elitaş, buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
her kürsüye çıktığında dikkatle muhalefet milletvekili arkadaşları
dinliyorum. Bir taraftan Anavatan Partisi sıralarındaki arkadaşlar,
bir taraftan Cumhuriyet Halk Partisindeki arkadaşlar, konuşmalarında,
İmar Bankası mağdurlarıyla ilgili "Niye dört yıldır, dört buçuk
yıldır durdunuz, bunların mağduriyetlerini gidermediniz, mahkeme
kararıyla yapılan işi, bunu kendiniz getirmediniz? Bu, mahkemenin
zorlamasıyla gelen bir şey." diye iddia edip burada bulunuyorlar.
Hemen hemen üç yıla yakın bir süredir, Plan ve Bütçe Komisyonunda,
konuşan arkadaşlarımızla beraber çalışıyoruz. Dört buçuk yıldır,
Beşinci Yasama Yılının bittiği bu dönem içerisinde, son üç-üç buçuk
yıl içerisinde ne İmar'la ilgili, ne İmar mağdurlarıyla ilgili hiçbir
şey gündeme gelmedi.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Yapma ya! Yapma ya! Haydaa!
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
- Yapmayın arkadaşlar!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Yine, AK Parti İktidarının, Hükûmetimizin getirdiği süreç içerisinde
bunları değerlendirdik ve Komisyondaki değerli arkadaşlarımızın
da katkılarıyla şu anda Genel Kurulda
konuşuyoruz.
HALUK KOÇ (
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Şimdi, bakın
değerli arkadaşlar, 400 bine yakın insan mağdur olmuş.
HALUK KOÇ (
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - 400 bine yakın
insan mağdur olmuş. Bu mağdur olan insanları mağdur
edenler hakkında kimse bir şey söylemiyor. Gazetelerde
yazıyor.
MEHMET SEKMEN (İstanbul) - Ortak alıyorlar,
ortak.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Sayın Genel
Başkan bir televizyona çıkıyor. "Bu partiyle
bir flörtünüz varmış, nedir?" diye soruluyor, "Olabilir, arkadaşlarımız
görüşüyor, ama ben görüşmüyorum."
Değerli arkadaşlar, bugün bu memlekette
400 bin insanı mağdur
Yine hatırlıyorum
medya deyince. 1999 yılında -şu anda beraber ortak olduğunuz
partiyle- o zamanki medya grubu sadece şu anda sizin ortak olduğunuz
partiyi destekliyordu…
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin)
- Bizi işaret ediyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- …ve o dönemde, Anavatan Partisi ve Doğru Yol Partisiyle birlikte,
Türk Ticaret Bankasının satılışında Cumhuriyet Halk Partisinin
direnci vardı. Nitekim, o dönemde, ilk defa, Türkiye Cumhuriyeti
hükûmetinin bir başbakanı burada gensoruyla düşürüldü.
Değerli arkadaşlar,
İhlas'tan, KOMBASSAN'dan, YİMPAŞ'tan bahsediliyor.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Evet.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- İhlas'ın kuruluşu 1970'lere gider, KOMBASSAN'ın, YİMPAŞ'ın ve diğer
altmış tane çeşitli holdingin kuruluşu 1990'lardan itibaren başlar.
Bazı rakamlar söyleniyor, ne olduğu belirsiz. Kimi "10 milyar
euro" diyor, kimi "5 milyar euro"lar söylüyor. Bu gelen
paralar, Almanya'da, Hollanda'da, Danimarka'da çalışan Türk işçilerinin
alın teriydi. Hatta o insanlar, bankalardan, yabancı bankalardan
kredi kullandılar, yüzde 5'le, yüzde 6'yla kredi kullandılar, geldiler,
burada, bu insanlara para olarak verdiler, "kazanç elde edeceğiz"
diye sundular. O dönem içerisinde iktidarın destekçisi, dışarıdan
destekçisi olan ve şu anda canciğer kuzu sarması olduğunuz Demokratik
Sol Partinin öncülüğünde olan iktidar içerisinde, valiz valiz paralar
gelirken ve yakalanırken bunların hesaplarına göz atmadınız, el
atmadınız, incelemediniz ve bu paranın çığ gibi büyümesine fırsat
verdiniz, imkân verdiniz.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Yavuz hırsız hikâyesine döndü bu biraz ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Yazıktır, günahtır. Binlerce insanın o şekilde kandırılarak mağdur
olmasına fırsat verdiniz.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- "Para yatırın" diyenler kim kardeşim oraya ya, kim? Avrupa'da,
Almanya'da bunlara "para yatırın" diyenler kim? Burada hepsi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Ellerine verdikleri belge ortaklık belgesiydi.
TUNCAY ERCENK (
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Ama Türk Ticaret
Kanunu hükümlerine göre bu insanların ellerine aldıkları ortaklık
belgesini herhangi bir şekilde ileri sürmeleri mümkün değil. Siz
bu işi yapan adamlardan "niye durdurmadınız" diye... Bugün
beraber kol kola girip... Rahmetli olmuş Ecevit hakkında... Sayın Baykal'ın, 1973 yılından itibaren, 1974'ten itibaren
Sayın Ecevit'e ne çektirdiğini biliyoruz. Ama şu anda...
HALUK KOÇ (
BAŞKAN - Sayın Elitaş...
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - O kadar güzel şey ki, canciğer kuzu sarması olmuşsunuz,
birlikte...
HALUK KOÇ (
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Sayın Başkan, yani, şurada, bizim arkadaşlarımızla ilgili… Arkadaşlarımız
sakince dinliyorlar, bir şey söyleyince yerinizde duramıyorsunuz.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Ama yanlış söylüyorsun!
HALUK KOÇ (Samsun) -
Yanlış söylüyorsun!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Niye yerinizde duramıyorsunuz?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Yanlışsa düzeltirsiniz herhâlde.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Neyini düzelteyim ben senin?
HALUK KOÇ (Samsun) -
Nereni düzelteceğim! Seni millet düzeltsin!
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu)
- Seçim için birlikte olduk, sizi sandığa gömmek için birlikte olduk.
Merak etmeyin.
AHMET YENİ (Samsun) -
Helal olsun.
BAŞKAN - Sayın Elitaş,
lütfen teşekkür cümlenizi alayım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Şimdi, değerli arkadaşlar, KOMBASSAN ve diğer holdinglerle ilgili,
YİMPAŞ'la ilgili, bu memlekette...
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Senin Başbakanın azarladı adamları.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- ...yurt dışında çalışan, yurt içinde emek verip alın teri dökmüş insanlarımızı
kandıranlarla ilgili, hükûmet oldukları dönemde…
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu)
- Tıpkı sizin gibi!
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Yahu, kim kandırdı kardeşim? Seninkiler gidip orada "Gidin,
para yatırın." dediler. Camilerin önünde oturdular o kadar
"Para yatırın." diye. Bakan şimdi hepsi! Allah Allah!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - …iktidar oldukları
dönemde bütün imkânlar elindeyken, onların bu insanlarımızın paralarının
çığ gibi büyümelerini durdurma fırsatı varken durdurmayanlardan
kimse hesap sormuyor…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sen de var mıydın Dursun Uyar'la namazda?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- …"Niye bunlarla yapmıyorsunuz?"
diye, maalesef, bu noktaya getiriyorlar.
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu)
- "Dursun'un hiçbir suçu yok" diye fıkra var mı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Ben, bu yasanın hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
8'inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 8- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Orhan
Sür.
Sayın Sür, buyurun
efendim.
CHP GRUBU ADINA ORHAN
SÜR (Balıkesir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Görüşülmekte olan
teklifin son maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
AHMET YENİ (Samsun) -
Teklif değil, tasarı.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Tasarı olsun, teklif olsun, önemli değil.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
şu kürsüde konuşanları izleyen vatandaşlarımızın, şu kürsüde
söylenen sözleri izleyen vatandaşlarımızın burada konuşan insanlara
gerçekten güven duymasını, gerçekten saygı duymasını nasıl bekleyeceğiz,
onu anlayamıyorum. Yani, bu ülkenin insanının gözünün içine baka
baka söylenen bu kadar…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Gerçek dışı.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Doğru olmayan söz diyeyim, yalan demeye dilim varmıyor. Bunları
dinledikten sonra, şurada söylenen sözcüklere insanımızın güvenmesini
acaba nasıl bekleyeceğiz?
Şimdi, birileri kalkıyor,
kendisini rahmetli Sayın Bülent Ecevit'le kıyaslamaya veya onun
hakkında söz söylemeye kalkıyor.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, çok açık ve net söylüyorum. Şu ülkenin nüfusunu da sayamıyorsunuz
ya. 70 milyon mudur, 73 milyon mudur, onu bile beceremediniz!
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - Balıkesir'i saydık ya.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- 57'nci Hükûmet dönemindeki yanlışı düzeltmeye çalışıyoruz.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Şimdi, eğer şu ülkenin -nüfusu 70 de olsa, 73 de olsa, 75 de olsa- 70
milyon, 75 milyon insanına sorsalar, acaba sizin Sayın Genel Başkanınızı
mı tercih eder doğrulukta, dürüstlükte, tarif eder, yoksa o rahmetli
Bülent Ecevit'i mi tarif eder?
AHMET YENİ (Samsun) -
Seçimlerde sordular onu.
ORHAN SÜR (Devamla) -
O siyasi bir tavırdır. Ben dürüstlükten bahsediyorum. Bakın, eğer,
hâlâ bazı şeyleri anlayamıyorsanız, kusura bakmayın (Benim ana dilim
Türkçe. Ben ana dilimde söylediğim her sözün ne anlama geldiğini bilerek
söylerim.) lütfen, artık, Türkçeden de anlamıyorsanız,
o zaman size söyleyecek başka bir şeyim yok. Cumhuriyet Halk Partisi…
FARUK ANBARCIOĞLU
(Bursa) - Dürüstseniz, o zaman niye terk ettiniz?
ORHAN SÜR (Devamla) -
Siz, bu salonlarda "Terör konuşalım." dediğimiz zaman, şurada,
dışarıda kolonların arkasına niye saklanıyordunuz? Bundan iki
sene önce kolonların arkasına niye saklanıyordunuz? Gelin önce
bunu haber verin, bunun cevabını verin.
FARUK ANBARCIOĞLU
(Bursa) - Niye yalnız bıraktınız?
ORHAN SÜR (Devamla) -
Bakın, bugün yine 5 tane Mehmetçik şehit oldu. Siz, dört buçuk sene
burada terör konuşmadınız. Kimden çekiniyordunuz? Acaba sizin bu
seçimlerden galip çıkmanızı dileyen Barzani'den, Talabani'den mi
çekiniyordunuz?
AHMET YENİ (Samsun) -
Şehitlerin üzerinden politika yapmayın.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Evet, tabii, işinize geldiği zaman "Şehitlerin üzerine politika
yapmayın…" Peki, bu insanların şehit olmasını engelleyici önlemleri
gelin burada konuşalım derken, Meclisin dışında saklananlar kimlerdi?
O zaman aklınıza gelmiyor muydu Meclise girmek? O zaman göreviniz
değil miydi bu Meclise girmek? Yani, bunu adama sorarlar. Bunu sorarlar.
Öyle meydanlarda çok konuşulduğu zaman sanki size cevap verilemeyecek
zannetmeyin. Çok çok şeyler var sizin hakkınızda söylenecek.
Şimdi, bakın, değerli
arkadaşlarım, anlaşılan, panik içindesiniz. Anlaşılan, panik
içindesiniz değerli arkadaşlarım. Cumhuriyet Halk Partisinin yaptığı
her şey sizi paniğe sevk ediyor….
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Uzan'ı da söyle.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Uzan'dan bahset.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Uzan'ı da söylerim, şunu da söylerim, bunu da söylerim.
Bakın, bu ülkede Uzan
Grubu, bu ülkenin fakirinin fukarasının biriktirdiği parayı
alıp götürmüştür. Bu bir hırsızlıktır. Bunu buradan söylüyorum. [AK
Parti sıralarından alkışlar(!)] Evet, bunu bütün
Cumhuriyet Halk Partililer söylüyor…
AHMET YENİ (Samsun) -
İş birliği yapacaktınız ama…
ORHAN SÜR (Devamla) -
Ama, sizin anlamak istemediğiniz başka şeyler var. Benden önce konuşan
arkadaşımız, burada 70 milyonun gözünün içine baka baka dedi ki,
"Dört buçuk yıldan beri Cumhuriyet Halk Partisi İmar Bankası konusunda
ne getirdi?" El
insaf! El insaf! El insaf!
AHMET YENİ (
ORHAN SÜR (Devamla) -
Şu kürsülere gelip konuşulan şeyler ne çabuk unutuldu? Tutanaklarda
var. Okumanız yazmanız varsa tutanakları okumanızı istiyorum sizden.
Ama, anladığım kadarıyla gerçekten büyük bir panik içindesiniz. Cumhuriyet
Halk Partisinin, toplumun büyük katmanlarının, AKP'nin bu ülkede yarattığı
o büyük zararı telafi edebilmek için "Birleşin, birleşin."
diyen milyonların sözüne itibar edip DSP ile bir birleşme noktasına
gelmesi, bir seçim ittifakı noktasına gelmesi, sanırım, sizde gerçekten
büyük bir panik yarattı ve büyük bir sıkıntı.
AHMET YENİ (
ORHAN SÜR (Devamla) -
Biz Uzan'la ittifak içinde falan değiliz, siz öyle bir talep içindesiniz
belki ama. Sizin dedikleriniz gerçekleşmeyecek Sayın Yeni, sizin
dedikleriniz gerçekleşmeyecek.
AHMET YENİ (Samsun) -
Görüşmeye devam ediyorsunuz.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Bakın, korkunun ecele faydası yok. Bir boşluk buldunuz. Bir krizin sonunda,
bütün dünyada olduğu gibi, insanların ne yapacağını şaşırdığı
bir dönemde bir boşluk buldunuz. Böyle bir çoğunlukla iktidar oldunuz,
ama, iktidarı da yüzünüze gözünüze bulaştırdınız.
Şimdi, arkadaşım diyor
ki: "İşte, biz, bunu getirdik, şu oldu." Bizim söylediğimiz
nedir burada, Cumhuriyet Halk Partisi olarak? Bu insanların bu hakkıydı.
Bunları yargıya götürmek zorunda bıraktınız. Binlerce insan yargıya
gitti. Sonuçta yargı karar verdi, bunu bu şekilde yapmanız gerekiyor
diye; yani, aslında, verdiği karar, sizin yaptığınız uygulamanın
yanlış olduğuydu. Şimdi, o yargının verdiği kararı burada uygulamaya
yönelik bir çalışma getirdiniz.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - İyi değil mi?
ORHAN SÜR (Devamla) -
Eksik getirdiniz. Yine o yargı kararıyla ödeme yapmaya kalkarken
bile, o, bizim vatandaşımızın alması gereken paranın bir kısmını
acaba nasıl ödemeyiz, bir kısmını nasıl acaba ödemeden bu işin içinden
sıyrılırızın hesapları içindesiniz. Bizim söylediğimiz bu.
Şimdi "Yarası
olan gocunur." derler. Grup Başkan Vekilimiz burada KOMBASSAN'ı,
İhlas Holdingi gündeme getirdiğinde, birdenbire, bakıyoruz ki Sayın
Bakanımız buraya fırlıyor, başlıyor bağırmaya çağırmaya. Demek
ki yaralandı, bir yara var.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Yaram yok.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Yaraya dokunuldu.
HALUK KOÇ (Samsun) -
İsabet aldı.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Evet, isabet aldı, bir isabet var.
Şimdi, binlerce insan
dışarıda İhlas mağduru olarak geziyor da o binlerce insanın sorununa
çözüm getirmek için burada hiçbir çalışma yapmıyorsanız, hatta ve
hatta yapılan çalışmaları burada reddediyorsanız, değiştiriyorsanız,
elbette o İhlas mağdurlarına hesap vereceksiniz. Bu hesabı vereceksiniz
arkadaşlar, istediğinizi söyleyin. O insanlar, size gittiğiniz
her noktada, köyde, kasabada, beldede karşınıza çıkacak o İhlas
mağdurları "Bizim hakkımızı niye vermediniz? Bu 'İhlas' denilen
kuruluştan bizim hakkımızı niye almadınız? Niye Yalovalarda, Armutçuklarda
İhlas'ın o villaları, yatları, katları
varken biz burada mağdur durumda kaldık?" diye sizlere soracaklar.
Ha, bunun cevabını siz vereceksiniz, biz değil. Onun hesabını yapın.
TMSF'ye eğer devredilseydi İhlas, herhâlde diğer kuruluşlarda olduğu
gibi, diğer bankalarda, Uzanlarda, bu ülkeyi soyan Uzanlarda olduğu
gibi, İhlas'ın yetkililerinin de hesabı sorulacaktı. Ama, o zaman,
tabii, bazı gazeteler, o zaman bazı televizyonlar belki sizi desteklemeyecekti,
sizin borazanlığınızı yapmayacaktı. Üzüldüğünüz buydu işte.
Şimdi, bazılarınız,
bir televizyonun Cumhuriyet Halk Partisiyle ilgili haberler vermesinden
rahatsız olmuş. Sabahtan beri burada devamlı laf atıyorsunuz, devamlı
laf atıyorsunuz. Niye rahatsız oluyorsunuz arkadaşlar? Onlarca televizyon
sizi destekliyor. Cumhuriyet Halk Partisinin söylediklerini objektif
olarak bir televizyon kanalı vermeye başladı, birdenbire rahatsız
oldunuz. Acaba on tane bizi destekleseydi ne olacaktınız?
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - Bir tane var, o da Kanaltürk.
ORHAN SÜR (Devamla) -
İşte bir tane var, bir tane var.
AHMET YENİ (
ORHAN SÜR (Devamla) -
On tane olsaydı ne… Sizin on tane var, yirmi tane var. Yetmedi, Sabah
Grubuna el koydunuz, onları da borazanınız yaptınız, güvenemediniz.
AHMET YENİ (Samsun) -
Paraları kaptırdınız!
ORHAN SÜR (Devamla) -
Şimdi, ben size soruyorum… Biz paralarımızı kaptırmadık, biz yasal
yoldan işlemler yaptık. Ama, ben size soruyorum değerli arkadaşlarım…
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Kayıtlarda görünmüyor. Kayıtlarda yok, kayıtlarda!
ORHAN SÜR (Devamla) -
…acaba içinizde kaç tane, Sayın Erbakan'ın kayıp trilyonundan yargılanan
arkadaşımız var?
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Kimse yok bizden.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Nasıl yok? Nasıl yok? Erbakan'ın kayıp trilyonları nereye gitti? Gelin, onun hesabını
verin burada. O zaman da grup başkan vekili… O partinin içindeydiniz.
Gelin, onun hesabını verin, şu kayıp trilyonların, şu topluma verin.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - Sizinki 4 trilyon…
ORHAN SÜR (Devamla) -
Sizin kaç trilyondu? Sizinki kaçtı?
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - Yok.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Biz, verdik. Biz, hizmet karşılığı verdik. Bunu da açıkladık. Niye rahatsız
oluyorsunuz? Niye rahatsız oluyorsunuz? Yetmedi mi size bu kadar
televizyon? Yetmedi mi size bu kadar gazete? Ama, hiç merak etmeyin,
22 Temmuzdan sonra ne gazetelere gereksiniminiz kalacak ne radyolara
ne televizyonlara. Çünkü, işiniz bitmiş olacak değerli arkadaşlarım.
MEHMET SEKMEN (İstanbul)
- Para hesapta yok, para!
ORHAN SÜR (Devamla) -
Çünkü, işiniz bitmiş olacak. Bir kere bu, iki kere iki dört.
MEHMET SEKMEN (İstanbul) -
ORHAN SÜR (Devamla) -
Bu kadar rahatsız olmayın.
MEHMET SEKMEN (İstanbul) -
ORHAN SÜR (Devamla) -
Gereğini yapın! Gereğini yapın! Gereğini yapmazsanız namertsiniz!
Gereğini yapın! Gereğini yapın!
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Yapacağız, yapacağız.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Mahkemeler yapacak. Biz ne yapacağız!
BAŞKAN - Sayın Sür, konuşma
üslubunuza lütfen dikkat ediniz.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Ama, yani belli bir suçlama varsa, eğer gereğini yapmıyorsanız, bunu
elbette söyleyeceğiz. Gereğini yapın değerli arkadaşlarım.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
- Hâkim değiliz ki biz.
ORHAN SÜR (Devamla) -
O zaman yargıya gönderin. Yargıya gönderin, gereğini…
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Mahkeme yapacak.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Şimdi, burada kesin hükmü vermiş durumdasınız. O zaman, yargıdan
çıkmayan bir şey konusunda ne konuşuyorsunuz burada!
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - Anayasa Mahkemesi CHP'yi kapatabilir.
ORHAN SÜR (Devamla) -
O zaman, burada ne konuşuyorsunuz! Eğer yargıda bile sonuçlanmamış
bir olay hakkında burada ahkâm kesiyorsanız, kusura bakmayın, o zaman
da yanlış yapıyorsunuz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Sizden öğrendik.
ORHAN SÜR (Devamla) -
O zaman da yanlış yapıyorsunuz değerli arkadaşlarım. Ama, tekrarlıyorum:
Rahatsız olmayın…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ORHAN SÜR (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Rahatsız olmayın değerli
arkadaşlarım. Bu kadar bağırmaya çağırmaya gerek yok. 22 Temmuzdan
sonra buralarda yoksunuz veya çok az sayıdasınız.
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU
(Çorum) - Avucunu yala, avucunu!
ORHAN SÜR (Devamla) -
Vallahi biz avucumuzu da yalarız, başka şeyler de yaparız, ama siz
kırk yılda bir bulduğunuz bu iktidarı iyi kullanamadınız, başarılı
olamadınız, elinize yüzünüze bulaştırdınız, gerçek yüzünüzü gösterdiniz,
gerçek tabloyu gösterdiniz, yakın çevrelerinizin kimler olduğunu
gösterdiniz, vatan topraklarını nasıl parsel parsel satmaya niyetli
olduğunuzu…
BAŞKAN - Sayın Sür,
lütfen efendim.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Bunların hepsini gösterdiniz. Bu halk da size 22 Temmuzda kırmızı kart gösterecek.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Hayal et! Görüşürüz!
BAŞKAN - Saygıdeğer arkadaşlarım, sayın
milletvekilleri; hem konuşan hatipler hem karşılıklı konuşmalar
içerisinde, dinliyorsa arkadaşlarımız, kulakları da duyuyorsa
bu konuşmaları, vicdanında bütün arkadaşlar tekrar bir ölçsün,
tartsın. Böyle bir üslup olmaz arkadaşlar. Lütfen…
Yani, 22 Temmuz gelmiş, tamam, saçlar kesilecek, herkes
saçının ne olduğunu görecek. Meydan yakın,
ama bu şekilde, birbirimizle ilgili olarak böyle bir şeyleri ifade
edersek, siyaset kurumu bundan zarar görür. Hep
beraber zarar görürüz. İstirham ediyorum, lütfen,
çıkan arkadaşlar heyecanlarına mağlup olmasınlar. Bunu istirham ediyorum.
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Efendim?
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, sadece
bir konuyla ilgili bir düzeltme yapmak istiyorum. Sayın
Sür'ün konuşması içinde son cümlesiyle alakalı. Müsaade ederseniz, yerimden de yapabilirim. Sayın
Sür…
BAŞKAN - Sayın Fatsa, biraz sonra sizin
grup adına konuşma hakkınız var, vereyim, burada çıkıp…
EYÜP FATSA (Ordu) - Hayır…
BAŞKAN - İki dakika
konuşabilirsiniz, iki dakika konuşun, açıklayın inin.
Buyurun.
EYÜP FATSA (Ordu) - Hayhay.
TUNCAY ERCENK (
BAŞKAN - Sayın Ercenk…
TUNCAY ERCENK (
BAŞKAN - Sayın Ercenk…
TUNCAY ERCENK (
BAŞKAN - Sayın Ercenk, bakınız…
TUNCAY ERCENK (
BAŞKAN - Arkadaşlar, ben diyorum ki,
grup adına konuşma hakkınız var. Böyle…
TUNCAY ERCENK (
BAŞKAN - Sayın Ercenk, istirham ederim,
oturun yerinize ya!
TUNCAY ERCENK (
BAŞKAN - Grup Başkan Vekiliniz var, bak,
önünüzde Sayın Haluk Koç oturuyor, cevap vermesi gerekirse verir,
size ne oluyor Allah aşkına ya?
TUNCAY ERCENK (
BAŞKAN - Hayır, grup adına, bakınız, grubunuzu
temsil ediyor, ismi Grup Başkan Vekili. Lütfen oturun
efendim.
TUNCAY ERCENK (
BAŞKAN - Efendim, Grup Başkan Vekiliniz
cevap verir. Grubun tüzel kişiliğini onlar temsil
ediyor. İstirham ederim...
Evet, Sayın Fatsa,
buyurun efendim.
EYÜP FATSA (Ordu) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN - AK Parti
Grubu adına Grup Başkan Vekili ve Ordu Milletvekili Sayın Eyüp Fatsa,
buyurun.
AK PARTİ GRUBU ADINA EYÜP FATSA (Ordu) -
Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum söz verdiğiniz için.
Değerli arkadaşlar,
Sayın Sür bir sürü iddialarda bulundu. Bunlarla ilgili hiçbirisine
cevap vermeyeceğim, ancak, bir konuyla ilgili hem Genel Kurulu hem
de bizi dinleyen aziz milletimizi bilgilendirmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti,
elli dokuz tane hükûmet kurmuştur. Elli dokuz
hükûmet içerisinde bir tane bu vatan toprağını satan
bir hain çıkmamıştır; bir. Lütfen…
Türkiye Cumhuriyeti daha kurulmadan
önce, 1867'lerden başlayan bir süreçteki -İstiklal Savaşı dönemi
hariç, Millî Mücadele dönemi hariç- Türkiye Cumhuriyeti'nin bütün
cumhuriyet hükûmetleri yabancılara mülk satmıştır. Rakamsal olarak baktığımız zaman, Cumhuriyet Halk Partisinin
iktidarda olduğu dönemde de en fazlası satılmıştır. Bu, vatan toprağını satmak değildir.
ORHAN SÜR
(Balıkesir) - Hiç öyle değil!
CANAN ARITMAN (İzmir) - Doğru değil, ispatla!
Doğru değil, ispatla!
EYÜP FATSA (Devamla)
- Biz yabancılara mülk verirken, gitmişiz…
CANAN ARITMAN (İzmir)
- Doğru değil bu.
EYÜP FATSA (Devamla)
- Gitmişiz…
CANAN ARITMAN (İzmir)
- Yok öyle bir şey!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…
Arkadaşlar…
CANAN ARITMAN (İzmir)
- Belgesini çıkar ortaya. Yok öyle bir şey.
BAŞKAN - Arkadaşlar,
karşılıklı konuşmayalım, istirham ediyorum, lütfen…
CANAN ARITMAN (İzmir)
- Doğru değil söyledikleri.
MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya)
- Sayın Sür…
BAŞKAN - Arkadaşlar,
lütfen… Sayın Çavuşoğlu… Lütfen arkadaşlar… Sayın Sür, lütfen…
Tapu kayıtları açık
arkadaşlar, herkes gidip Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünden bu bilgileri
edinebilir. Lütfen…
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- O zaman, doğruları söylesin!
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu)
- Tapucu burada, tapucu.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Fatsa.
EYÜP FATSA (Devamla)
- Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
CANAN ARITMAN (İzmir)
- Bunu ispat etmeye davet ederim sizi.
EYÜP FATSA (Devamla)
- Dolayısıyla, biz bütün cumhuriyet hükûmetleri döneminde, İstiklal
Savaşı, Kurtuluş Savaşı dönemi hariç, daha öncesi de var, 1867'de,
ta Osmanlıda başlayan süreçte, gelmiş geçmiş elli dokuz cumhuriyet
hükûmetinin tamamında yabancılara mülk satılmıştır; bir. İkincisi,
biz de bu süreçte mütekabiliyet gereği bu ülkelerin her birinden
mülk satın almışız. Türkiye Cumhuriyeti devleti de almış, vatandaşı
da almış, vatandaşı da almış.
Dolayısıyla, değerli
arkadaşlar, bu milletin kürsüsünden Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini,
vatanı satıyor diye nasıl lanse edebilirsiniz ya? Böyle bir şey olabilir
mi ya? Böyle bir iddia olabilir mi ya? Böyle bir düşünce sakat bir düşüncedir
değerli arkadaşlar.
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- Sattınız… Telekom'u ben mi sattım?
EYÜP FATSA (Devamla)
- Böyle bir şeyi kabul etmemiz mümkün
değil. Eğer bunu bir ihanet olarak suçluyorsanız Sayın Sür…
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- Telekom'u ben satmadım.
EYÜP FATSA (Devamla)
- …o zaman, en büyük ihaneti Cumhuriyet
Halk Partisi yapmıştır derim.
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- Ne zaman yapmış bunu?
EYÜP FATSA (Devamla)
- Çünkü, bütün, Cumhuriyet Halk Partinin
iktidarda olduğu dönemlerde…
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Kime satmış?
EYÜP FATSA (Devamla) - …Türkiye Cumhuriyeti tarihinin
en fazla yabancılara mülk satıldığı dönemdir.
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- Rakam ver, rakam!
EYÜP FATSA (Devamla)
- En fazla yabancılara mülk satıldığı dönemdir.
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- Rakam ver!
EYÜP FATSA (Devamla)
- Hepsinin bilgileri, belgeleri
var. Lütfen…
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- Bende de var.
EYÜP FATSA (Devamla)
- Bak, bunlar doğru şeyler değildir.
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- Telekom'u ben mi sattım?
EYÜP FATSA (Devamla)
- Biz...
RECEP YILDIRIM (Sakarya)
- Ya, bırak Telekom'u ya!
EYÜP FATSA (Devamla)
- Yahu, kardeşim…
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- Kaç tane gayrimenkulü var Telekom'un?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…
Sayın Fatsa, Genel Kurula
hitap ediniz, buyurun efendim.
EYÜP FATSA (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, eğer yabancılara gayrimenkul satmak bir ihanetse,
bu ihanetin en büyüğünü Cumhuriyet Halk Partisi yapmıştır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım, tekrar, Genel Kurulunuzdan istirham ediyorum, Tapu
Kadastro Genel Müdürlüğünde, bütün belgeler açık bir şekilde duruyor.
Yani, bütün hükûmetler döneminde, gayrimenkul satışları olmuştur,
yapılmıştır. Onun için, arkadaşlarımız, belki, sürçülisan olarak
böyle şeyler söylüyorlar. Böyle bir ifadeyi, Türkiye Cumhuriyeti'ne
değil, hiçbir vatandaşına yakıştıramayız. Bu satışlar olmuştur,
hükûmetler o gün öyle uygun görmüşlerdir, yapılmıştır. Lütfen, birbirimize
karşı daha müsamahakâr olalım, istirham ediyorum.
Anavatan Partisi Grubu
adına, Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan.
Sayın Özcan, buyurun.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
1426 sıra sayılı Kanun Teklifi hakkında, 8'inci maddesi hakkında
söz almış bulunuyorum. Anavatan Grubu adına, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, saygıdeğer milletvekilleri,
İmar Bankası mağdurları neden mağdur oldu? Bu Banka kurulduğunda,
devletin denetiminde ve şeyinde değil miydi? Göz göre göre, bu dönemlerde,
insanların paralarını alarak offshore'la daha fazla faiz ödeyeceğini,
daha fazla gelir elde edeceğini bile bile vatandaşlar, bilmeden
de olsa, daha fazla, acaba, fazla para kazanabilir miyim, bir eksiğimi
gediğimi giderebilir miyim diye, bu Bankaya para yatırmışlardır.
Bunların, bir kısmı emekliliklerini, bir kısmı, yerine göre, dairesini
satmıştır, tarlasını satmıştır, yaşamlarını daha mutlu şekilde
yürütmek için. Tabii, sonuçta, baktığınızda, bu vatandaşlar mağdur
oldu, perişan oldu ve çoğu ekmeğe muhtaç oldu, hatta, bir kısmı intihara
kadar gittiler, bunları gördük.
Sayın iktidar partisi
sözcüleri çıktı "Muhalefet, şimdiye kadar, İmar Bankasıyla ilgili
herhangi bir konuda Mecliste gündeme getirmedi, onların mağduriyeti
konusunda sıkıntılarını anlatmadı." demişlerdi. Oysa, ben
bile, belki beş altı sefer, konuşmamda, İmar Bankası mağdurlarının
bir an önce bu çığlıklarına kulak vermemiz gerektiğini söylemiştim.
Değerli arkadaşlar,
üç buçuk yıldan beri beklenmesi, gerçekte zaten mağdur olan bu insanların
çoğunu daha mağduriyete sürüklemiştir. Yapılacak şey, elbette
ki, bu yasanın -geç de olsa faydalı bir yasa teklifidir- bir an önce
hayata geçirilmesi, ama, o günden, mağduriyet gününden bugüne kadar
olan faizleriyle de birlikte ödenerek, bu mağduriyetlerinin giderilmesinde
yarar vardır diye düşünüyoruz.
Değerli milletvekilleri,
yıllarca yurt dışında çalışan, emeğiyle, alın teriyle, çocuklarının
kursağından keserek biriktiren insanları gördük, yaşadık, duyduk
ve bilfiil de içinde bulunan arkadaşlarımızdan öğrendiğimize göre,
ailelerinden ayrılmaya kadar gittiler yurt dışında çalışan insanlar.
Bir örnek anlatayım.
Bundan üç sene kadar önce, bir vatandaş geldi Mecliste odama "Sayın
Vekilim, bana yardımcı olabilir misiniz?" dedi. Hayırdır, ne
için dedim; "Ben Almanya'da çalışıyorum -Niğdeli bir vatandaş-
Mersin'de Abitaş diye bir firma var; Abitaş'a 75 bin mark verdim, KOMBASSAN'a
da 145 bin mark verdim." Ne için verdin? Yani durup dururken keyif
için vermedin. Ne için verdin? Daha fazla para kazanmak için mi? Dedi
ki, "Ben nasıl vermeyeyim? Yanında Almanya'daki cami imamı var,
bir siyasetçi arkadaşımız var…" Şu anda da AK Parti içerisinde
milletvekili olan ki, o zaman Refah Partisi milletvekilidir.
MUSA UZUNKAYA (Samsun)
- İsim ver.
AHMET YENİ (Samsun) -
İsmini söyle.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- İsmi bilir… Mersin Milletvekili. Ben söyleyeyim. İsmi şey yaparsa…
AHMET YENİ (
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Dinleyin arkadaşlar.
"Bir de müftü
var." dedi. "Bir tarafta siyasetçi var, din adamı var, ben nasıl
vermeyim." diye serzenişte bulunduğunda, ben "O arkadaşımız
(B) Blokta oturuyor, üstümüzde. Gidin, mademki size vesile olmuş,
para almış, yardımcı ancak o olabilir. Abitaş her ne kadar Mersin'de
benim bitişik komşum olsa da yöneticilerini tanımıyorum."
dedim. Bu adam diyor ki: "Artık, ailem benden ayrılmak zorunda,
çocuklarım ayrılmak zorunda, bir sürü birikimimi verdim." Bunlar
bir sürü, bu sayıları çoğaltabiliriz.
Değerli arkadaşlar,
bunlar yanlıştır. Kimseyi karalamak için söylemiyoruz. Bu insanların
mağdur olduğunu, perişan olduğunu hepimiz gördük, gazetelerde
ve basında gördünüz. Kaç milyar euroya yakın, bu insanların emeğinden
alıp da Türkiye'de yetmiş sekize yakın holding kurulduğunu ve bugün,
o insanların parasının nerede olduğunu soruyorlar. Bu paraları
aldılar, bu holdingler nerede? Neden bu insanlar mağdur edildiyse
buna çare bulunmak, bunlara yardımcı olunmak zorunda. Öncelikle
bu görev de iktidar partisinin ve Hükûmetin görevidir. Bu insanları
kim mağdur ettiyse, kim perişan ettiyse, onun hesabını kim olursa olsun
sormak zorundayız. O insanlar bizim; o, emek için yurdunu bırakmış,
çoluk çocuğunu, evini bırakmış, yurt dışına gitmiş, yurt dışında çeşitli
ülkelerde çalışan insanlar. Bugün, bunların sorunu bir çözüme bağlanmadı,
hâlâ çözüm bekliyor. Bu mağduriyetin giderilmesi ve bunu mağdur
edenlerin de hesap vermesi gerekir diye düşünüyoruz.
İmar Bankasındaki durumlar…
Bugüne kadar ödenmedi, üç buçuk yıldan beri, bunlar da mağdur oldu. Bunların,
bir nebze olsa, geçmişte olan sıkıntıları, onların isteğinde değil,
onların tamamen isteklerinin dışında, devlete olan güveni, devletin
denetiminde olan bankalara olan güvenlerinden verdiler, keyif
için vermediler.
Değerli milletvekilleri,
bir an önce bu mağdurların sorunlarını çözmek zorundayız. Mağdur
edilmemeleri gerekir diye düşünüyoruz. Bu yasa teklifinin, gerçekten
ülkemizde bu mağduriyeti giderecek, bir nebze de olsa giderecek
bir yasa teklifi olduğunu… Biz, Anavatan Grubu olarak buna destek
veriyoruz. Ama, şunu söylüyorlar: "Hiçbir zaman muhalefet partileri
bu konuda sorunları dile getirmedi, İmar Bankası mağdurlarının
sorunlarını dile getirmedi." demek haksızlıktır. Biz müteaddit
defalar dile getirdik, müteaddit defalar konuştuk ve bugün de bu
yasanın bir an önce hayata geçirilmesi dileğiyle bütün mağdur
olanlara geçmiş olsun diyoruz ve sorunlarının çözümüyle de en yakında
rahatlayacaklarına inanıyoruz.
Hepinize saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına Sayın Cemal
Uysal… Yok.
Sayın İrfan Rıza Yazıcıoğlu…
Yok.
Şahsı adına Samsun
Milletvekili Sayın Haluk Koç, buyurun efendim.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Görüşmekte olduğumuz
kanun tasarısının son maddesinde şahsım adına söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bir tespitte bulunmama müsaade edin. Burada gerek Danışma Kurulu
önerileri sırasında gerek bazı kanunların bazı bölümlerinde zaman
zaman söz alıyorum ve sürekli olarak sabahın 11'inden bu Meclis kapanana
kadar oturuma katılan bir arkadaşınız olarak, görebildiğim kadarıyla,
Meclisin içine düştüğü durumu biraz tarif etmeye çalışıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
başından itibaren söyledim. Yani, artık bu Meclis, dikkat ediyorsanız,
bugün, seçim meydanlarında konuşulması gerekenleri konuşan bir
Meclis hâline gelmeye başladı. Yani, yasama görevinin gerektirdiği
konuların…
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Niye acaba?
HALUK KOÇ (Devamla) -
Sayın Badazlı, siz milletvekilliği dönemini bitirdiğinizi ifade
ettiniz. Ben de sizi saygıyla karşılıyorum. Lütfen dinleyin, daha
güzel bir şekilde ayrılırsınız.
Şimdi, yasama görevi
sırasında konuşulması gereken teknik konular var, siyasi konular
var, ama dikkat ederseniz, zaman zaman benim de dâhil olduğum, çünkü
cevap verme durumunda kaldım. Bizzat Sayın Başbakan Yardımcısı düzeyinde
bir kişi, burada polemik noktasında sözler ifade ederse, buna da muhatap
olarak, bir Grup Başkan Vekili olarak, ana muhalefet partisi Grup Başkan
Vekili olarak o noktada cevap verme hakkını kullanmak durumunda
kalıyorsunuz, o da sizin siyasi göreviniz. Söylemek istediğim
şu: Bu Meclis, bir an önce, artık yasama faaliyetine son vermelidir.
Yoksa, seçim meydanları Meclise taşınmıştır, hoş olmamaktadır.
Ama, bu arada bu tespiti
yaparken… Sayın Elitaş burada, Sayın Dağcıoğlu'yla konuşmasını keserse,
bir iki söz söyleme hakkını kullanacağım. 1973 yılında Sayın Genel
Başkanımız Deniz Baykal'la rahmetli Bülent Ecevit arasındaki bir siyasi
süreci kendisi, kendi kelimeleriyle tasvir etmeye çalıştı.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, herkes her türlü eleştiriyi yapabilir. Sayın Uysal da işte,
bir pehlivan fıkrası anlattı. İşte, "Güçlü pehlivana birkaç kişi
birden gider." filan dedi.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Uysal'ı da saygıyla karşılıyorum. Ama, 1991 yılında o zamanki
Refah Partisinin -ki, sizin kökünüz olduğunu reddetmiyorsunuz. Siz
ona bağlı olmayabilirsiniz. O zaman bürokrat olarak başka bir çizgide
bulunmuş olabilirsiniz- Milliyetçi Çalışma Partisi ve Islahatçı
Demokrasi Partisiyle seçim ittifakı yaptığını lütfen unutmayın.
MEHMET SEKMEN (İstanbul)
- O başka, bu başka.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Siyasi tarihi göz önüne alıp, yakın siyasi tarihi göz önüne alıp ona
göre bir değerlendirmede bulunun; bu bir.
İkincisi: Sayın Ecevit,
Mayıs 1972'de Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı olurken bir demokrasi
mücadelesi vermiştir. Bir siyasi süreç içerisinde, Türkiye'nin
ikinci insanı rahmetli İsmet İnönü'yü siyasi alanda gerileterek
Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanı seçilmiştir ve o Mayıs 1972'ye gelen süreç içerisinde ve
hemen sonrasında 73 seçimlerine gidene kadar Sayın Deniz Baykal,
birçok genç akademisyenle beraber, Sayın Bülent Ecevit'le beraber,
demokratik sol, sosyal demokrat açılımın ana çatısını oluşturan
teorik çalışmaları yapmışlardır.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Teorik…
HALUK KOÇ (Devamla) -
O Ecevit ki -şimdi, birtakım sözler söylüyorsunuz- Amerika Birleşik
Devletleri'nin çıkarlarına uygun politika yürütmediği için, belli
mizansenlerle görevden uzaklaştırılmış ve yerine sizin iktidarınız
monte edilmiştir.
Şimdi, bakın, hiç unutmayın,
O Ecevit hakkında konuşurken, 1974 yılında -ben koalisyon ortağının
adını da anıyorum, Allah uzun ömürler versin, Sayın Necmettin Erbakan'la
koalisyon ortaklığı sırasında- 16 temmuz 1974 tarihinde Afyon meydanında,
Amerika Birleşik Devletleri Türkiye'ye baskı yaparken "Haşhaş
ekmeyeceksin" diye, Sayın Ecevit, şimdi sizin laf söylediğiniz
Sayın Ecevit, orada, Afyon meydanında "Türkiye'nin neresinde
ne ekileceğine Türkler karar verir." diyebilen bir devlet adamıdır.
Değerli Elitaş, yani,
siyaset geçmişine baktığınız zaman, Sayın Ecevit'in siyasi hanesinde,
kalpazanlık suçuyla düzenlenmiş fezlekeler yok. Sayın Ecevit'in siyasi
geçmişinde, yolsuzlukla ilgili düzenlenen hiçbir fezleke yok. Sayın
Baykal'ın siyasi geçmişinde hiçbir yolsuzlukla itham edilişi, anılışı
yok. Sayın Elitaş, bunları söylerken…
TEVFİK AKBAK (Çankırı)
- Güneş Motel…
HALUK KOÇ (Devamla) -
Sayın Akbak, siz, "İş Bankası" diye bir laf attınız demin. Sizin
bankacılık bilginizden de şüphem var ve söylediklerinize hiçbir
saygım yok. Siz, yani, belli bir seviyede polemik yapmak için oradan
konuşuyorsunuz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Koç, konuşmanızı
tamamlayınız.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan.
TEVFİK AKBAK (Çankırı)
- Güneş Motel'i söylüyorum.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Yani, laf atanlara, attıkları lafın değeri oranında cevap vermek
lazım. Sizi hiç kale almıyorum, kusura bakmayın.
Siz Güneş Motel'e gidin
istirahat edin. Bundan sonra Güneş Motel falan, siz o rüyalarla geçeceksiniz.
BAŞKAN - Sayın Koç, konuşmanızı
tamamlayın.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, bu yasanın, birçok eksik yönüne rağmen, hiç
olmazsa, bazı sıkıntıları gidereceğine inanıyoruz. O eksikler
konusunda uyarılarımızı söyledik. O uyarılarımızın çok ufak bir
kısmı dikkate alındı. Bu insanların mağduriyeti tam giderilmedi
ama, umarım, daha sonra yargı yoluyla da eksik kalanlar tamamlanır
ve hak sahipleri de haklarına kavuşmuş olur ve o insanlar da sizin
bu süreç içerisindeki siyasi davranışınızı mutlaka tartarlar,
değerlendirirler ve ona göre bir tavır alırlar.
Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Sayın Başkan, ismimden bahsedildi, bir şeyi düzeltmek istiyorum
müsaade ederseniz.
BAŞKAN - Sayın Elitaş,
sonra, süreyi uzatmayalım.
Saygıdeğer arkadaşlarım,
ben, sizleri saatlerce dinliyorum, dinlerim. Sizler giriyorsunuz,
çıkıyorsunuz falan; biz burada oturuyoruz, doğrudur, görevimiz
de bu zaten, ama birbirinize karşı konuşmalarınızda daha insicamlı
olursanız, daha az sürede daha çok şeyler yapmış oluruz.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Koç bir şeyi ifade
etti, aslında benim biraz önceki söylediğim konuşmalar çerçevesinde,
herhâlde, yanlış anladığımı söyledi. Aslında, Sayın Koç benim konuşmalarımı
tam dinleseydi… Orada bir tepki gösterdi, zıpladı koltuğundan. Ben
şunu ifade ettim: 1973 yılında Sayın Baykal…
BAŞKAN - Arkadaşlar,
bu konuştuğumuz şeyler, yalnız bu kanunla falan hiç ilişkili değil
yani, bunlar siyasi yorumlar.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Efendim, şunu söylüyorum: Bakınız, Sayın Baykal Cumhuriyet Halk
Partisinin programını hazırladıktan sonra, 1977 yılından itibaren
Sayın Ecevit'e hakikaten çok büyük haksızlık yaptı, onu söyledim. Benim
söylemek istediğim, yani bugün ansiklopedilere dahi geçmiş
"Hizip nedir?" diye tarif edildiğinde, o günlerde…
BAŞKAN - Şimdi, siyasi kişilerin kendi arasındaki
rekabetleri ayrı bir olaydır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Yani, orada ben, Sayın Ecevit'e
bir şey ifade etmedim, Sayın Baykal'ın Ecevit'le yaptığı polemikleri
anlatmak istedim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Tasarının tümünün
oylamasından önce lehte söz isteyen milletvekili arkadaşlarımı
okuyorum:
Sayın Cemal Uysal…
CEMAL UYSAL (Ordu ) - Konuşmuyorum.
BAŞKAN - Sayın Uysal,
konuşmuyorsunuz.
Sayın İrfan Yazıcıoğlu…
İRFAN RIZA YAZICIOĞLU
(Diyarbakır ) - Konuşmuyorum.
BAŞKAN - Konuşmuyorsunuz.
Sayın Hamza Albayrak…
HAMZA ALBAYRAK (Amasya)
- Konuşacağım efendim.
BAŞKAN - Oyunun rengini
belirtmek üzere lehte, Sayın Hamza Albayrak, buyurun.
HAMZA ALBAYRAK (Amasya)
- Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan 1426 sıra sayılı
Kanun Tasarısı hakkında oyumun rengini belirtmek üzere lehte söz
almış bulunuyorum. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye İmar Bankasında "İmarzedeler" diye anılan ve özellikle
de dört yıldır "bonozede mağdurları" diye tarihe geçen yaklaşık
22 bin mağdurun mağduriyeti bu yasayla kaldırılmış oluyor. Katkılarınızdan
dolayı ben içtenlikle hepinize sevgilerimi ve saygılarımı sunuyorum.
Bu vesileyle, 22'nci
Dönem milletvekilleri olarak, özellikle yirmi bir tane batık bankanın
yaklaşık kamu zararının 55 milyar dolar, Türkiye Halk Bankası, Ziraat
Bankası ve Emlak Bankası kamu zararının 20 milyar dolar, İmar Bankasının
ise 6,5 milyar dolar olmak üzere toplam 83,5 milyar dolarlık bir zararı
masum vatandaşların kesesinden ödediğimizi, ödemeye çalıştığımızı
altını çizerek belirtmek istiyorum.
Ben, huzurlarınızda,
yetkililerden, ilgili bakanlardan, grup başkanlarından, yardımcılarından,
herkesten yolsuzluk ve usulsüzlükle mücadele olarak 22'nci Dönem
milletvekilleri ve iktidarının tespit etmiş olduğu sonuç nedir,
kaç tane kişi mahkûm edilmiştir, ne kadar para tahsil edilmiştir, ne
kadar dava derdesttir, ne kadar teftiş kurulları tarafından idari
ve adli tahkikat yapılmıştır ya da sonuçlanmıştır, bunun bir özet bilgisini
istirham ediyorum.
Yine, kâra geçen kamu
bankalarımız… Bu süreçte Ziraat Bankası ve Halk Bankası 2005, 2006
yıllarında hakikaten kâra geçmişlerdir, ancak 20 milyar dolar kamu
bankaları zararına neden olan o devrin üst seviye yöneticileri,
genel müdürleri, yönetim kurulu üyeleri vesaireleri vesaireleri
hakkında biz ne yaptık? Adli takibat noktasında bunlar hakkında verilen
kararların kaç tanesi gıyapta verilmiştir? Yani kamu temsilcisi
mahkemeye dahi iştirak etmemiştir. Kaç tanesi hakkında takipsizlik
kararı verilmiştir? Kaç tane takipsizlik kararına karşı bir üst
merciye itiraz edilmiştir? Onu açıklamalarını istirham ediyorum.
Yani, bu aziz Türk milleti,
yolsuzluk ve usulsüzlük bağlamında AK Parti İktidarının yapmış olduğu
sonucu merak ediyor. Ben de bunu çeşitli defalar gündeme getirdim,
yine gündeme getiriyorum. Lütfen, şu 22'nci Dönem kapanmadan, yolsuzluk
ve usulsüzlükle mücadele bağlamında ne kadar kişi tutuklandı, ne
kadar kişinin mahkemesi devam ediyor, kaç tane takipsizlik kararı
var, kaç tane takipsizlik kararına itiraz yapıldı ya da yapılmadı?
Kaç tane usulsüzlük ve yolsuzluğa taraf olmuş kişi ya da kişiler, işlemiş
olduğu suçlardan dolayı bizim dönemimizde zaman aşımına uğratıldı,
özellikle altını çiziyorum? Bunu lütfen açıklasınlar.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; tabii, yolsuzlukla mücadele, hukuken olmasa bile,
fiilen lokal gidiyor Türkiye'de. Ama yolsuzluk ve usulsüzlük yapanlar
hep koordine çalışıyor, organize çalışıyor. Onun için de, yolsuzluk
ve usulsüzlükleri istenilen düzeylere maalesef düşüremedik.
Kayıt dışına bakıyorsunuz,
üretimde kayıt dışı, istihdamda kayıt dışı, vergide kayıt dışı. Hakikaten,
kayıt dışı yirmi dört saat çalışıyor değerli arkadaşlar, ama kayıt
dışıyla mücadele edenler sekiz saat çalışıyor. Yirmi dört saat çalışanlarla
sekiz saat çalışanlar baş edemiyor, edemiyor.
Bakınız, seçime giriyoruz.
Yaklaşık 40 milyonun üzerinde seçmen oy kullanacak. Bir şeyi dikkatlerinize
arz etmek istiyorum, yetkililerden yine açıklama bekliyorum. Vergi
mükellefi sayısı ne kadar? Vergi mükellefi sayısı seçmen sayısı
kadar mı, ne kadar? Bunu açıklasınlar.
Bir de, gelir vergisi
ve çeşitli vergi beyannamesi verenler ile vergi verenler ne kadar?
Bunu da bir açıklasınlar.
Değerli arkadaşlar,
eğer seçmen sayısı kadar vergi mükellefimiz yoksa, vergi beyanında
bulunanların yaklaşık yüzde 10'u ancak vergi veriyorsa, 1.300 küsur
serbest meslek erbabından yaklaşık 840 bin küsuru sıfır vergi veriyorsa
ya da asgari ücretin altında vergi veriyorsa, bu ülkenin problemlerini
çözmek hakikaten güç.
Ben, şunu arz ediyorum:
Takip eden seçimlerde, inşallah, seçilenler fakirleşir, seçenler
zenginleşir diyorum. Lehte oy kullanacağım bu kanunla ilgili olarak.
Tekrar hayırlı, uğurlu olmasını diliyor, hepinize sevgi ve saygı sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
(CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için dört dakika
süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik
personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen
üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen dört dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat
Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketince
Devlet İç Borçlanma Senedi Satışı Adı Altında Toplanan Tutarların
Ödenmesi ve Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı açık oylama
sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 240
Kabul : 239
Çekimser : 1 (x)
Böylece, bir günlük
çalışma sonucunda, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Emeği
geçenlere teşekkür ediyorum ve milletimiz için hayırlı olmasını
diliyorum.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, 6'ncı sırada yer alan, Ankara Milletvekilleri Eyyüp
Sanay ve Nur Doğan Topaloğlu'nun, Doğal Gaz Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine başlıyoruz.
6.- Ankara Milletvekilleri Eyyüp Sanay ve Nur Doğan
Topaloğlu'nun; Doğal Gaz Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/1018)
(S. Sayısı: 1425)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
7'nci sırada yer alan,
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Faruk Bayrak'ın; 388 Sayılı Güneydoğu
Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Teşkilatının Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
başlıyoruz.
7.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Faruk Bayrak'ın;
388 Sayılı Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Teşkilatının
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/999) (S. Sayısı: 1424)
BAŞKAN - Komisyon?
Ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri,
8'inci sıradaki Türk Silahlı Kuvvetleri Besleme Kanunu Tasarısı
ile Milli Savunma Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlayacağız.
8.- Türk Silahlı Kuvvetleri Besleme Kanunu Tasarısı
ile Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/1285) (S. Sayısı: 1323) (xx)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 1323
sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi okutuyorum:
TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ BESLEME KANUNU TASARISI
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam ve Tanımlar
Amaç ve kapsam
MADDE 1- (1) Bu Kanun,
Türk Silahlı Kuvvetlerinde beslenme ve temizlik gereksinimleri
Devlet tarafından karşılanacaklara yönelik yürütülecek işlemlerin
ilke ve yöntemlerini belirler.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın
sonuna eklidir.
(xx) 1323 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
Tanımlar
MADDE 2- (1) Bu Kanunun
uygulanmasında;
a) Türk Silahlı Kuvvetleri:
Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri ile Jandarma Genel Komutanlığı ve
Sahil Güvenlik Komutanlığını,
b) Askerî personel:
Subay, astsubay, uzman jandarma, uzman erbaş, askerî öğrenci, sivil
memur, işçi, erbaş ve erleri,
c) Kazandan besleme:
Yükümlülük ve zorunluluktan dolayı toplu olarak sıcak veya kumanya
olarak bütün giderleri Devlet tarafından karşılanan beslemeyi,
ç) Tayın bedeli: Kazandan
beslemeye alınamayanlara, 22/6/1978 tarihli ve 2155 sayılı Bazı Kamu
Personeline Tayın Bedeli Verilmesi Hakkında Kanun kapsamında
ödenen aylık yemek parasını,
d) Günlük yemek bedeli:
En az üç öğün ve gerektiğinde de ara öğünleri içeren, yemek çizelgesinin
hazırlanmasında ölçüt olarak kullanılan harcamaya esas paranın
üst miktarını,
e) Güçlendirilmiş yemek
bedeli: Normal çalışma koşullarından daha yoğun beden hareketini
içeren görev ve eğitimlerin yapılması için gerekli kaloriyi sağlamak
amacıyla günlük yemek bedelinin yüzde yirmi beş artırılmasıyla elde
edilen paranın miktarını,
f) Ara öğün: Günlük üç
öğün yemeğin dışında; meyve, çerez, tatlı, ikramlık gibi gerektiğinde
soğuk veya sıcak olarak verilen yiyecek ve içecekleri,
g) Günlük yemek çizelgesi:
Besleneceklere verilecek yemeklerin öğün bazında dağılımını,
yemeklerin içeriklerini, kalorisini, parasal değerini ve kullanılacak
yiyecek maddelerinin miktarı gibi bilgileri içeren denetime bağlı
tüketim belgesini,
ifade eder.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Günlük Yemek Bedeli, İlkeler ve Uygulama
Günlük yemek bedeli
MADDE 3- (1) Günlük yemek
bedeli; bu Kanuna ekli ölçüt tablosunda gösterilen gıda maddelerinin
fiyatlandırılmasıyla belirlenir. Belirlenen bu değere; salça,
tuz, baharat, sarımsak, maydanoz, dereotu, limon, sirke gibi tatlandırıcılar
için yüzde beş eklenerek, yapılacak yemek çizelgesinin günlük üst
sınırı bulunur.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
4'üncü maddeyi okutuyorum:
İlkeler
MADDE 4- (1) Günlük yemek
bedelini aşmayacak şekilde, beslenmeye elverişli her türlü gıda
maddeleri ile yeterli ve dengeli beslenmeyi sağlayacak en az üç
öğünlük, gerektiğinde de ara öğünleri içeren günlük yemek çizelgesi
hazırlanır.
(2) 17/3/1981 tarihli
ve 2924 sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunda belirtilen
resmi ve dini bayramların her günü ve yılbaşında, ara öğün kapsamındaki
yiyecekleri verebilmek için, günlük yemek bedelinin yüzde elli
fazlasına kadar yemek çizelgesi düzenlenir.
(3) Kazandan beslemenin
yemekhanelerde toplu olarak yapılamaması durumunda, günlük yemek
bedelini aşmayacak şekilde, her türlü dayanıklı hazır gıda maddeleriyle
ve/veya birlik tarafından önceden hazırlanarak ambalajlanmış yiyecekler
kumanya olarak verilir.
(4) Kazandan beslemesi
olanaksız olan askerî öğrenci, erbaş ve erlere tayın bedeli verilir.
Ayrıca, askerlik şubelerince celp ve kıtalarına sevk edilenlere,
kıt'a veya kurumlarından terhis edilenlere ve hava değişimine gönderilenlere,
askerlikten sayılan gün kadar tayın bedeli ödenir.
(5) Görev koşullarına
bağlı olarak, bir kişinin günlük beslenme gereksinimini karşılayacak
şekilde, öğünlere göre özel olarak oluşturulmuş hazır yemek ve yiyecekler
verildiğinde, yiyeceklerin parasal değerinin, günlük yemek bedelinin
altında veya üstünde olması durumu dikkate alınmaz.
(6) Gerektiğinde yedirilmek
üzere depolanan, ancak değişim için tüketilmesi gereken dayanıklı
hazır gıda maddeleri, tek tek veya tam olarak yemek çizelgesinde
gösterilerek yedirilir. Üç öğünü karşılayacak şekilde ve bunlarla
birlikte gerektiğinde ekmek eklenmesiyle yeterli ve dengeli beslenmeyi
sağlayacak şekilde yedirildiğinde bu yiyeceklerin parasal değerinin,
günlük yemek bedelinin altında veya üstünde olması durumu dikkate
alınmaz. Ancak, ayrı gün ve öğünlerde tek tek yedirilmesi günlük yemek bedeli içerisinde yapılır.
(7) Zorunlu nedenlerle
içme suyu gereksinimi olduğunda,
Kuvvet Komutanı, Jandarma Genel Komutanı veya Sahil Güvenlik
Komutanının onayı ile zorunluluğun devamı süresince ve bedeli
dikkate alınmadan, bir kişi için günlük üç litreye kadar ambalajlanmış
içme suyu verilir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
5'inci maddeyi okutuyorum:
Yemek hizmetinin satın
alınması
MADDE 5- (1) Kazandan
beslenecek personel için; yemek hazırlama, pişirme, dağıtım ve temizlik
gibi yemek öncesi ve sonrasına yönelik mal ve hizmetlerden bir kısmı
veya tamamı satın alınabilir. Bu durumda, beslenecek hedef kitleye
bağlı olarak günlük yemek bedeli veya güçlendirilmiş yemek bedeline;
yönetmelikle oranları belirlenen, yemek dağıtımı öncesi ve sonrasında
yapılan işletme ve genel giderler eklenir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
6'ncı maddeyi okutuyorum:
Kazandan beslenen askerî
personele tayın bedeli verilmesi
MADDE 6- (1) Bu Kanun
kapsamında, savaş ve iç güvenlik harekâtı ve sınır ötesi harekât dışında,
tayın bedeli veya yemek yardımı aldığı halde kazandan beslenen askerî
personelin, tayın bedeli veya yemek yardımının beslendikleri gün
ve öğün sayılarına karşılık gelen kısmı aylıklarından kesilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
bir adet önerge vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1323 Sıra Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Besleme Kanunu Tasarısının
6 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"Madde-6 (1) Birlik
ve kurum nöbetçileri ile savaş, iç güvenlik harekatı, sınır ötesi
harekat veya yüzer birlik personeli hariç olmak üzere, bu kanun kapsamında
tayın bedeli veya yemek yardımı aldığı halde kazandan beslenen askeri
personelin, tayın bedeli veya yemek yardımının beslendikleri gün
ve öğün sayılarına karşılık gelen kısmı aylıklarından kesilir."
|
Eyüp Fatsa |
Cengiz Kaptanoğlu |
İnci Özdemir |
|
Ordu |
İstanbul |
İstanbul |
|
M. Asım Kulak |
Zeynep Karahan Uslu |
Ziyattin Yağcı |
|
Bartın |
İstanbul |
Adana |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI CENGİZ KAPTANOĞLU (İstanbul) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI İSMET
YILMAZ - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Zorunlu olarak er kazanına
dahil edilen nöbetçi personel ile uzun süreli seyirler nedeniyle
zor şartlar altında görev yapan yüzer birlik personelinin maaşından
ayrıca kesinti yapılması suretiyle oluşacak moral ve motivasyon
eksikliğinin giderilmesi; 2528 sayılı Er Kazanından İaşe Edileceklere
İlişkin Kanun ile verilen bazı kazanılmış hakların kaybedilmemesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
istikametinde 6'ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
7'nci maddeyi okutuyorum:
Kazandan beslenecekler
MADDE 7- (1) Günlük yemek
bedeli kapsamında askerî öğrenci, erbaş ve erler ile aşağıda belirtilenler
de kazandan beslenirler.
a) Askerî ceza ve tutukevleri
ile disiplin ceza ve tutukevlerinde tutuklu, hükümlü ve askerî birliklerde
gözaltında bulunan askerî personel ile sivil kişiler,
b) Disiplin cezası
nedeniyle birlikten ayrılamayan askerî personel,
c) Harp esirleri, gözaltına
alınan veya iltica eden yabancı ordu personeli,
ç) Yapılan uluslararası
anlaşmalarda hüküm olması koşuluyla veya Millî Savunma Bakanlığının
onayıyla, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı
için İçişleri Bakanlığının onayıyla Türkiye'deki askerî okullarda
eğitilen yabancı ordu personeli,
d) Kuvvet Komutanı,
Jandarma Genel Komutanı veya Sahil Güvenlik Komutanının onayıyla,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin kadrosunda olmayan ancak askerî birliklerle
beraber görev yapan veya tatbikatlara katılan ve görev koşullarının
kazandan besleme yapılmasını zorunlu kıldığı kişiler,
e) Hava Harp Okuluna geldikleri tarihten, deneme uçuşu ve paraşütle
atlama eğitimlerinin tamamlanmasına kadar geçen süre içindeki
aday öğrenciler ile günlük veya öğün bazında beslenme desteğinin verilmesinin
zorunlu olduğu koşullarda, askerî okulların sınavına girecek
aday öğrenciler,
f) Birlik komutanlığı
tarafından askerî personele görev yaptıkları yerlerde yemek yeme
ortamının sağlanamaması ve birliğin konumu gereği yerleşim yerlerine
uzaklığı veya görevin yapıldığı yer gereğince toplu beslenmesi
uygun görülen birlik personeli,
g) Kendi istemine
bağlı olarak, birlik veya kurumun nöbetçi personeli,
ğ) Yurt dışında görev
yapan ve besleme desteğini bünyesinde bulunduran askerî birlik
personeli (Bu birliklerin yiyecek maddelerini bulundukları ülkeden
karşılamaları durumunda, günlük yemek bedeli, satın alma fiyatlarına
göre hesaplanır),
h) Eğitim ve öğrenimleri
süresince askerî okullarda öğrenci olan ön sözleşmeli subay ve astsubaylar.
BAŞKAN - Madde üzerinde
bir adet önerge vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1323 Sıra Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Besleme Kanunu Tasarısının
7 nci maddesinin (1) inci fıkrasının (g) bendinde yer alan "Kendi
istemine bağlı olarak" ibaresinin madde metninden çıkartılmasını
arz ve teklif ederiz.
|
Eyüp Fatsa |
Cengiz Kaptanoğlu |
İnci Özdemir |
|
Ordu |
İstanbul |
İstanbul |
|
M. Asım Kulak |
Zeynep Karahan Uslu |
Ali Öğüten |
|
Bartın |
İstanbul |
Karabük |
|
|
Ziyattin Yağcı |
|
|
|
Adana |
|
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI CENGİZ KAPTANOĞLU (İstanbul) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI İSMET
YILMAZ - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Türk Silahlı Kuvvetleri
Besleme Kanunu Tasarısının 6'ncı maddesinde önerge ile yapılan değişiklik
çerçevesinde 7'nci maddenin metni yeniden düzenlenmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
istikametinde 7'nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
8'inci maddeyi okutuyorum:
Güçlendirilmiş yemek
ile beslenecekler
MADDE 8- (1) Aşağıda
sıralanan görev ve eğitimleri yapan personel, bu durumları süresince
güçlendirilmiş yemek bedeli üzerinden beslenir. Bu kapsamda, Kuvvet
Komutanlıkları için Genelkurmay Başkanlığının önerisine göre
Millî Savunma Bakanının, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik
Komutanlığı için İçişleri Bakanının onayı alınır.
a) Savaş ve askerî harekâtlarda
bulunan birlik personeli,
b) Deprem, sel, orman
yangınları gibi doğal afetlerde arama, kurtarma ve söndürme görevi
yapan birlik personeli,
c) Terörle yaygın ve
yoğun bir şekilde mücadeleye yönelik iç güvenlik harekâtı ile görevli
birlik personeli,
ç) Çalışma koşullarının
gereği yoğun beden hareketini içeren görev ve eğitimleri yapan
birlik personeli,
d) Türk Silahlı Kuvvetleri spor takımlarından, yoğun beden hareketlerini
yapan takımların toplu olarak çalışma kamplarında bulunan personeli.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
9'uncu maddeyi okutuyorum:
Bazı birlik ve kurumlara
besleme desteği sağlanması
MADDE 9- (1) Askerlik
şubeleri, jandarma karakolları ve bağlı birliklerinden ayrı bir
bölgede geçici bir süre veya sürekli görev yapan birlik personeli,
yemek hizmetlerine yönelik işlerde çalışan personel kadrosunun
veya gereken olanakların yetersiz olması durumunda; bölgelerinde
bulunan ve besleme desteği verebilecek en yakın askerî birlik tarafından
beslenirler.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 10'u okutuyorum:
Uygulama
MADDE 10- (1) Yıllık
yiyecek bütçesinin belirlenmesinde kullanılan hesaplamalar
için yemek bedeli ölçüt tablosundaki kuru baklagiller, meyve ve
sebzelerin hangi gıda maddelerinden oluşacağı ve diğer yiyecek
maddelerinin tahmini fiyatları, her yıl Millî Savunma ve İçişleri
Bakanlığı tarafından birlikte hazırlanan, bütçe yapımına dayanak
olacak fiyatlandırma kitapçığında gösterilir.
(2) Depo ve bütçe olanaklarına
göre, yemek çizelgesinin yeterli ve dengeli beslenmeyi sağlayacak
düzeyde yapılmasından sonra, günlük yemek bedelinden artan parasal
değerler sonraki günlere aktarılmaz.
(3) Günlük yemek çizelgesi
içeriğinin mutfaklarda uygulandığı sırada, birliğe gelen ve gidenlerin
olması durumunda; gelenler için depo olanaklarına göre öğün bazında
ek çizelge düzenlenir. Gidenler için mutfak ve yemekhanede henüz
işlenmemiş olan gıda maddeleri kiler fazlalığı olarak depoya geri
alınır.
BAŞKAN - 10'uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 11'i okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Son Hükümler
Yönetmelikler
MADDE 11- (1) Bu Kanunun
uygulanmasına ilişkin düzenlemeler; askerî öğrenci, erbaş ve erlerin
dışında, kazandan beslenen askerî personelin aylıklarından yapılacak
kesintilere yönelik uygulama yöntemi ve beslenme gereksinimleri
sağlanamayan askerî birlik personeline aylık beslenme bedellerinin
peşin olarak ödenmesi konusunda uygulamalara yönelik kurallar,
Maliye Bakanlığı ile Sayıştay Başkanlığının görüşü alınarak,
Millî Savunma ve İçişleri bakanlıkları tarafından birlikte hazırlanacak
yönetmelik ile düzenlenir.
(2) Deney, binek, güvenlik,
eğitim ve yardım gibi amaçlarla Türk Silahlı Kuvvetlerinde bulunan
her cins hayvanın yem gereksinimleri, Maliye Bakanlığı ve konuyla
ilgili kamu idarelerinin görüşleri alınarak, Millî Savunma ve
İçişleri bakanlıkları tarafından birlikte hazırlanacak yönetmelik
ile düzenlenir.
(3) Yemek hazırlama,
pişirme ve sonrasında kullanılan araç ve gereçlerin temizliği, erbaş,
er ve askerî öğrencilerin kişisel temizlikleri ile kullandıkları
giyecek ve eşyalarının temizliği için gereken temizlik maddelerinin
cins, miktar ve uygulama yöntemleri Millî Savunma, İçişleri ve Maliye
bakanlıkları tarafından birlikte hazırlanacak yönetmelik ile düzenlenir.
(4) Savaş şartlarında
besleme desteği verebilmek için, birliğin sefer kadrosuna bağlı
olarak bulundurulacak depolamaya elverişli gıda maddelerinin;
cinsi, niteliği, bir kişi için günlük miktarı, kaç günlük olacağı,
hangi birliklerde depolanacağı ve tüketim koşulları ile yine olağanüstü
durumlarda kullanılmak üzere en az iki günlük öğünlere göre düzenlenmiş
dayanıklı hazır gıdaların; hangi birliklerde ve askerî araçlarda
bulundurulacağı ile cins, nitelik, miktar ve tüketim koşulları,
Millî Savunma ve İçişleri bakanlıkları tarafından birlikte hazırlanacak
yönetmelik ile düzenlenir.
(5) Satın alınacak yemek
hizmeti uygulamalarına yönelik kurallar Maliye Bakanlığı, Sayıştay
ve Kamu İhale Kurumunun görüşleri alınarak Millî Savunma ve İçişleri
Bakanlığı tarafından birlikte hazırlanacak yönetmelik ile düzenlenir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 12'yi okutuyorum:
Yürürlükten kaldırılan
mevzuat ve atıflar
MADDE 12- (1) 12/9/1330
tarihli Askeri Tayinat ve Yem Kanunu Muvakkati,
(2) 22/4/1925 tarihli
ve 657 sayılı Harita Genel Komutanlığı Kanununun ek 1 inci maddesi,
(3) 23/5/1928 tarihli
ve 1325 sayılı 12 Eylül 1330 Tarihli Askeri Tayinat ve Yem Kanunu Muvakkatine
Müzeyyel Kanun,
(4) 23/3/1931 tarihli
ve 1776 sayılı Kuvvetli Tayın Kanunu,
(5) 21/7/1931 tarihli
ve 1861 sayılı Jandarma Eratı Kanununun 14 üncü maddesi,
(6) 14/5/1932 tarihli
ve 1960 sayılı 14 Eylül 1330 tarihli Tayınat ve Yem Kanununa Müzeyyel
(Demirbaş Erzak ve Yem) Kanunu,
(7) 27/11/1935 tarihli
ve 2852 sayılı Deniz Mensuplarına Mahsus Yemek Bedeli Hakkında Kanun,
(8) 10/6/1938 tarihli
ve 3433 sayılı Askeri Hastabakıcı Hemşireler Hakkında Kanunun 3
üncü maddesinin ikinci cümlesi,
(9) 19/7/1943 tarihli
ve 4480 sayılı Denizaltı Gemileriyle Avcıbotlarında Bulunanlara
Verilecek Hazır Gıda Hakkında Kanun,
(10) 14/6/1944 tarihli
ve 4590 sayılı Ordu Uçaklarında Bulundurulacak Demirbaş Yiyecek
Hakkında Kanun,
(11) 9/7/1956 tarih ve
6779 sayılı 14 Eylül 1330 tarihli Tayınat ve Yem Kanununa Ek Kanun,
(12) 8/8/1977 tarihli
ve 2092 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Özel Beslenme Kanunu,
(13) 22/6/1978 tarihli
ve 2155 sayılı Bazı Kamu Personeline Tayın Bedeli Verilmesi Hakkında
Kanunun 1 inci maddesinin ikinci fıkrası ile, 2 nci maddesinin birinci
fıkrası,
(14) 25/9/1981 tarihli
ve 2528 sayılı Er Kazanından İaşe Edileceklere İlişkin Kanun,
(15) 11/1/1983 tarihli
ve 2780 sayılı Hava Harp Okuluna Girmeye İstekli Aday Öğrenciler
ile Uçuş ve Paraşüt Eğitimine Tabi Tutulacak Harp Okulu Öğrencileri
Hakkında Kanunun 1 inci maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesindeki
"Hava Harp Okulu öğrencileri istihkakı üzerinden" ibaresi,
(16) 10/3/1983 tarihli
ve 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanununun 23
üncü maddesi,
(17) 25/10/1983 tarihli
ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanununun ek 2 nci ve ek 3 üncü maddeleri,
(18) 31/5/1989 tarihli
ve 3566 sayılı Kazandan İaşe Edilemeyen Erbaş ve Erler ile Askeri
Okul Öğrencilerine Tayın Bedeli Verilmesi Hakkında Kanun,
yürürlükten kaldırılmıştır.
(19) Mevzuatta,
12/9/1330 tarihli Askeri Tayinat ve Yem Kanunu Muvakkati ve eklerine
yapılan atıflar bu Kanuna yapılmış sayılır.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici madde 1'i okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 1- Bu Kanunda
öngörülen yönetmelikler, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
üç ay içinde yürürlüğe konulur. Bu süre içinde mevcut düzenlemelerin
bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 13'ü okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 13- (1) Bu Kanun
yayımını takip eden mali yıl başında yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 14'ü okutuyorum:
Yürütme
MADDE 14- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri,
böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır, Türk Silahlı Kuvvetlerimiz
için hayırlı olmasını diliyorum.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, 9'uncu sırada yer alan, Sendikalar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu'nun müzakeresine başlayacağız.
9.- Sendikalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/1230) (S. Sayısı: 1250)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
10'uncu sırada yer
alan, Kayseri Milletvekili Taner Yıldız'ın, Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu'nun müzakeresine başlayacağız.
10.- Kayseri Milletvekili Taner Yıldız'ın; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/1016) (S. Sayısı:
1412)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
11'inci sırada yer
alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında
Uzayın Araştırma ve Kullanımı Konularında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında
Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji ve Dışişleri Komisyonları Raporlarının müzakeresine
başlayacağız.
11.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna
Hükümeti Arasında Uzayın Araştırma ve Kullanımı Konularında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı
ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/491) (S. Sayısı: 1380)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, komisyonların bulunmayacağı anlaşıldığından ve
gruplar arasında da mutabakat olduğundan, alınan karar gereğince,
kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 25 Mayıs
2007 Cuma günü, saat 11.00'de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarıma ve bizi izleyen vatandaşlarımıza hayırlı akşamlar
diliyorum.