DÖNEM: 22 CİLT: 157 YASAMA
YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
106’ncı Birleşim
15 Mayıs 2007 Salı
İ Ç İ N D E K İ L
E R
Sayfa I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkan Vekili Yılmaz Ateş'in, yeniden Başkan
Vekili seçilmesi dolayısıyla konuşması
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız
Özak'ın başkanlığında Almanya Federal Cumhuriyeti'ne yapılacak
resmî ziyarete TBMM üyelerinden oluşan bir heyetin katılmasına
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1268)
2.- (2/1014) esas numaralı Mera Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin tarımla ilgili olması nedeniyle
esas komisyon olarak kendi komisyonlarına havale edilmesine ilişkin
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanlığı tezkeresi (3/1267)
3.- Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Eker'in, İran'a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1274)
4.- Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah
Gül'ün, Makedonya'ya yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1273)
5.- Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un, Rusya Federasyonu'na
yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/1272)
6.- Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un, Fas'a yaptığı
resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/1271)
7.- Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in, Ukrayna'ya yaptığı
resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/1270)
8.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun,
Bulgaristan'a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1269)
9.- İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya'nın, 5271 Sayılı
Ceza Muhakemesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi'nin (2/819) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/458)
10.- Muğla Milletvekili Hasan Özyer'in, Belediyelere
ve İl Özel İdarelerine Genel Bütçe Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında
Kanuna Bir Ek Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin (2/265) doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/459)
IV. - ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine
ilişkin AK Parti Grubu önerisi
V. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün, İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol'un, konuşmasında, partisine, sataşması
nedeniyle konuşması
2.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un, Niğde
Milletvekili Erdoğan Özegen'in, konuşmasında partisine sataşması
nedeniyle konuşması
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve
İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet
Komisyonları Raporları (2/820) (S. Sayısı: 1337)
4.- Adana Milletvekili Vahit Kirişci ve Tokat
Milletvekili Zeyid Aslan'ın; T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi
Kooperatifleri Tarafından Kullandırılan Grup Kredilerinden Doğan
Kefaletin Sona Erdirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Tarım, Orman
ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları. (2/975) (S.
Sayısı: 1411)
5.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu
ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Yükseköğretim Kurumları Öğretim Elemanlarının
Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli Cetvellerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/1343, 1/1291) (S. Sayısı
: 1414)
6.- Bursa Milletvekili Şevket Orhan ile Balıkesir
Milletvekili Ali Osman Sali'nin; 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Geçici Madde
Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik
ve Spor Komisyonu Raporu (2/461) (S. Sayısı: 970'e 1 inci Ek)
7.- Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/1195) (S. Sayısı:
1216)
VII. - OYLAMALAR
1.- Adana Milletvekili Vahit Kirişci ve Tokat
Milletvekili Zeyid Aslan'ın; T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi
Kooperatifleri Tarafından Kullandırılan Grup Kredilerinden Doğan
Kefaletin Sona Erdirilmesi Hakkında Kanun Teklifi'nin oylaması
VIII. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN'in, kayıt
dışı istihdamla ilgili bir açıklamasına ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/21508)
2.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, vekaleten
yürütülen idari görevlere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir
AKSU'nun cevabı (7/21539)
3.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, geçici
personele ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı
(7/21543)
4.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, vekaleten
yürütülen idari görevlere ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
UNAKITAN'ın cevabı (7/21544)
5.- Konya Milletvekili Ahmet IŞIK'ın, Emekli Sandığının
2003 yılı ve 2002 yılı ilaç harcamasına,
2006, 2005, 2003, 2002, yılı yeşil kart ilaç harcamasına,
Emekli Sandığının 2006, 2005, yılı ilaç harcamasına,
SSK'nın 2002 yılı ilaç harcamasına,
Emekli Sandığının 2004 yılı ilaç harcamasına,
SSK'nın 2006 yılı ilaç harcamasına,
BAĞ-KUR'un 2003, 2006, 2005, 2004, 2002 yılı ilaç harcamasına,
SSK'nın 2005, 2004, 2003 yılı ilaç harcamasına
İlişkin soruları ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın
cevabı (7/21565, 21566, 21577, 21578, 21579, 21580, 21581, 21582, 21583,
21586, 21587, 21588, 21589, 21590, 21591, 21592, 21593, 21594, 21595)
6.- Konya Milletvekili Ahmet IŞIK'ın,
Konya'daki vakıf hastanelerinin hemşire sayısına,
Konya'daki özel hastanelerin hemşire sayısına,
Konya'daki özel hastanelerin sağlık memuru sayısına,
Konya'daki vakıf hastanelerinin sağlık memuru
sayısına,
Konya'daki özel hastanelerin sağlık memuru sayısına,
Konya'daki özel hastanelerin ebe sayısına
İlişkin soruları ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın
cevabı (7/21569, 21570, 21572, 21575, 21576, 21585)
7.- Eskişehir Milletvekili Cevdet SELVİ'nin,
özürlü istihdamına ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/21638)
8.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam
araçlarına ve şoförlerine ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı
M. Vecdi GÖNÜL'ün cevabı (7/21738)
9.- Bilecik Milletvekili Yaşar TÜZÜN'ün, tüp bebek
tedavisine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı
(7/21741)
10.- Ordu Milletvekili İ. Sami TANDOĞDU'nun, Ordu
Boztepe Devlet Hastanesi acil servisinde yaşanan bir olaya ilişkin
sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/21742)
11.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam
araçlarına ve şoförlerine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı
Ali COŞKUN'un cevabı (7/21763)
12.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam
araçlarına ve şoförlerine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil
ÇİÇEK'in cevabı (7/21772)
13.- Artvin Milletvekili Yüksel ÇORBACIOĞLU'nun,
Artvin, Rize ve Trabzon'daki orman arazilerine ve kadastro davalarına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı
(7/21824)
14.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, millî
parklara ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı
(7/22009)
15.- Adana Milletvekili Kemal SAĞ'ın, bir ilköğretim
okulunda yaşandığı iddia edilen bazı olaylara ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/22036)
16.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Alanya-Çıplaklı
Belediye Meclisinin aldığı bir karara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Nimet ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/22120)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 11.07'de açılarak dört oturum
yaptı.
Bir ve İkinci Oturum
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının:
1'inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin (2/212) (S. Sayısı:
305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon
raporu henüz gelmediğinden;
2'nci sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030) (S. Sayısı: 904),
3'üncü sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair (2/820) (S. Sayısı: 1337),
Kanun Tasarı ve Teklifleri, ilgili komisyon yetkilileri
Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
4'üncü sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekilleri Bursa Milletvekili Faruk Çelik, Ankara Milletvekili
Salih Kapusuz, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa, Hatay Milletvekili
Sadullah Ergin, İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz ve 194 Milletvekilinin;
2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına Geçici Bir Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi'nin (2/1011) (S. Sayısı: 1408 ve 1408'e 1'inci ek)
ikinci görüşmesi tamamlandı; yapılan gizli oylamadan sonra kabul
edildi.
5'inci sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanı Siirt Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan, Grup Başkanvekilleri
Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz,
Bursa Milletvekili Faruk Çelik, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa, İstanbul
Milletvekili İrfan Gündüz ve Anavatan Partisi Grup Başkanvekili
Ankara Milletvekili Muzaffer Remzi Kurtulmuşoğlu ile 354 Milletvekilinin;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin (2/1015) (S. Sayısı: 1409 ve
1409'a 1 inci ek) ikinci görüşmesine başlanılarak, 4'üncü maddesine
kadar kabul edildi.
Saat 15.54'te toplanmak üzere, ikinci oturuma
15.46'da son verildi.
Bülent Arınç
Başkan
Ahmet
Gökhan Sarıçam Türkân Miçooğulları
Kırklareli İzmir
Kâtip Üye Kâtip Üye
Üçüncü Oturum
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının:
5'inci sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanı Siirt Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan, Grup Başkanvekilleri
Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz,
Bursa Milletvekili Faruk Çelik, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa, İstanbul
Milletvekili İrfan Gündüz ve Anavatan Partisi Grup Başkanvekili
Ankara Milletvekili Muzaffer Remzi Kurtulmuşoğlu ile 354 Milletvekilinin;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin (2/1015) (S. Sayısı: 1409 ve
1409'a 1 inci ek) ikinci görüşmesine devam olunarak, 7'nci maddesine
kadar kabul edildi.
18.21'de toplanmak üzere, birleşime 18.13'te son verildi.
Nevzat Pakdil |
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
Ahmet Gökhan Sarıçam |
Yaşar Tüzün |
|
Kırklareli
|
Bilecik |
|
Kâtip
Üye |
Kâtip
Üye |
Dördüncü
Oturum
Gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmının:
5'inci
sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı Siirt
Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan, Grup Başkanvekilleri Hatay Milletvekili
Sadullah Ergin, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Bursa Milletvekili
Faruk Çelik, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa, İstanbul Milletvekili
İrfan Gündüz ve Anavatan Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili
Muzaffer Remzi Kurtulmuşoğlu ile 354 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi'nin (2/1015) (S. Sayısı: 1409 ve 1409'a 1 inci ek) ikinci
görüşmesine devam olunarak, yapılan gizli oylamadan sonra kabul
edildi.
15 Mayıs 2007 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere,
birleşime 19.08'de son verildi.
Bülent Arınç |
|
|
Başkan |
|
|
|
Ahmet Gökhan Sarıçam |
Yaşar Tüzün |
|
Kırklareli |
Bilecik |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
No: 142 |
|
|
II. - GELEN KÂĞITLAR
11 Mayıs 2007 Cuma
Rapor
1.- Kayseri Milletvekili Taner Yıldız'ın; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/1016) (S. Sayısı:
1412) (Dağıtma tarihi: 11.5.2007) (GÜNDEME)
Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK'in, enerji
özelleştirmeleri ile ilgili açıklamalarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/21492)
2.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, AK Partinin
yaptırdığı bir ankete ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21494)
3.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, kamu
kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/21497)
4.- Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZCAN'ın, uzman
jandarmaların özlük ve sosyal haklarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/21499)
5.- Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün, Tekirdağ-Kumbağ
Kavşağına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21502)
6.- Manisa Milletvekili Hasan ÖREN'in, SSK emeklilerinin
açtıkları idari davalara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21506)
7.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, vekaleten
yürütülen idari görevlere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21510)
8.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, geçici
personele ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet
Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/21517)
9.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, geçici
personele ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru
önergesi (7/21519)
10.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
TRT'nin yayın hakkını devrettiği bazı film ve dizilere ilişkin Devlet
Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/21520)
11.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, vekaleten
yürütülen idari görevlere ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY)
yazılı soru önergesi (7/21521)
12.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, geçici
personele ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi
(7/21529)
13.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, vekaleten
yürütülen idari görevlere ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN)
yazılı soru önergesi (7/21530)
14.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, geçici
personele ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21532)
15.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, vekaleten
yürütülen idari görevlere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21533)
16.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, belediyelerde
çalışan geçici işçilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21535)
17.- İstanbul Milletvekili Ahmet Sırrı ÖZBEK'in,
İstanbul'da imara açılan okul alanları ile yeşil alanlara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21537)
18.- Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, Niğde
sevgi evleri çevre düzenlemesi ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21538)
19.- Erzurum Milletvekili Mustafa ILICALI'nın,
lisanslı kış sporcularına üniversitede kontenjan ayrılmasına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/21545)
20.- Konya Milletvekili Ahmet IŞIK'ın, Hadim Devlet
Hastanesi personeline ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21553)
21.- Konya Milletvekili Ahmet IŞIK'ın, Merkez Devlet
Hastanesi personeline ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21554)
22.- Konya Milletvekili Ahmet IŞIK'ın, Konya Devlet
hastanelerindeki hemşire sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21567)
23.- Konya Milletvekili Ahmet IŞIK'ın, Konya üniversite
hastanelerindeki hemşire sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21568)
24.- Konya Milletvekili Ahmet IŞIK'ın, Konya'daki
kamu hastanelerinin hemşire sayısına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21571)
25.- Konya Milletvekili Ahmet IŞIK'ın, Konya'daki
devlet hastanelerinin sağlık memuru sayısına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21573)
26.- Konya Milletvekili Ahmet IŞIK'ın, Konya'daki
üniversite hastanelerinin sağlık memuru sayısına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21574)
27.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, geçici
personele ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21596)
28.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, vekaleten
yürütülen idari görevlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21597)
29.- Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, yetkisiz
nakliyat ambarlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21603)
30.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, demiryolu
hatlarındaki değişime ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21604)
31.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in,
Türkmeneli TV'nin kablolu yayın başvurusuna ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21605)
32.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, vekaleten
yürütülen idari görevlere ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21606)
33.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, 2006'da
Şırnak'ta yaşanan sel felaketine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/21607)
34.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, 2006'da
Bitlis'te yaşanan sel felaketine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/21608)
35.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Siirt
İlindeki su sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21610)
36.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Bingöl
İlindeki su sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21611)
37.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Batman
İlindeki su sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21612)
38.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Ağrı İlindeki
su sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21613)
39.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Bitlis
İlindeki su sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21614)
40.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, 2006'da
Batman'da yaşanan sel felaketine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/21616)
41.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, 2006'da
Adıyaman'da yaşanan sel felaketine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/21617)
42.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Batman'daki
tütün üretimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21618)
43.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, muhtarların
BAĞ-KUR prim borcuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21619)
44.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Şırnak'ta
köy yolları asfaltlamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21620)
45.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Ağrı'da
köy yolları asfaltlamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21621)
46.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Bingöl'de
köy yolları asfaltlamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21622)
47.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Siirt'te
köy yolları asfaltlamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21623)
48.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Batman'da
köy yolları asfaltlamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21624)
49.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Şırnak
İlindeki su sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21625)
50.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Bitlis'te
köy yolları asfaltlamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21626)
51.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Şırnak'taki
yatırımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21627)
52.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Bitlis'teki
yatırımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21628)
53.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Batman'daki
yatırımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21629)
54.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Siirt'teki
yatırımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21630)
55.- Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, Samsun'daki
aile hekimliği uygulamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/21631)
56.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Ağrı'daki
yatırımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21633)
57.- Antalya Milletvekili Tuncay ERCENK'in, çocuk
şenliğine gelen yabancı çocukların misafir edilmelerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21634)
58.- Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, AK Partinin
yaptırdığı anketlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21635)
59.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
Ata Uçağının kullanımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21637)
60.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Kazım
Karabekir Tarım İşletmesinin bir arazisine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/21639)
61.- İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL'un,
TCDD'nin imar düzenlemesi yapılan işletme fazlası taşınmazlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21641)
62.- İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL'un, İzmir
Bornova-Karşıyaka tüneline ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21642)
63.- İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL'un, Bolu
Dağı tünelleriyle ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/21643)
64.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, geçici
işçilere kadro verilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21644)
65.- İstanbul Milletvekili Algan HACALOĞLU'nun,
anti-personel mayınlarla ilgili sözleşme yükümlülüklerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21646)
66.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, bazı yolsuzluk
iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21647)
67.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır'da
köy yolları asfaltlamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21648)
68.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in,
2006'da Diyarbakır'da yaşanan sel feaketine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/21649)
69.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır'daki
yatırımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21650)
70.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
İlindeki su sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21651)
71.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya
Belek Muhafaza Ormanına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21653)
72.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Ağrı-Patnos'ta
Ziraat Bankasının yeni bir şubesinin açılıp açılmayacağına ilişkin
Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/21654)
73.- Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, sigorta
şirketlerinin erken doğumda ödemediği masraflara ilişkin Devlet
Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/21655)
74.- İstanbul Milletvekili Bülent TANLA'nın, TÜİK'in
işsizlik ve hane halkı bütçe anketlerine ilişkin Devlet Bakanından
(Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/21656)
75.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
TRT'nin denetimine ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı
soru önergesi (7/21657)
76.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
RTÜK Teftiş Kurulu Başkanlığına yapılan atamaya ilişkin Devlet Bakanından
(Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/21658)
77.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
çocuk şenliğine gelen yabancı öğrencilerin misafir edilmelerine
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi
(7/21659)
78.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Köye Dönüş
Projesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21662)
79.- Mardin Milletvekili Mahmut DUYAN'ın, Mardin
Belediyesindeki işçilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21665)
80.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
belediyelerin denetimine, bazı alımlara ve silahlı suçlara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21668)
81.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
çocuk şenliğine gelen yabancı öğrencilerin misafir edilmelerine
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/21671)
82.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
perfizyonistliğe ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21674)
83.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
İstanbul'daki bir hastanenin yeni doğan bebek ünitesine ve bir olaya
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21677)
84.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Kumluca
Devlet Hastanesinin personel ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21678)
85.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir yemek ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21679)
86.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir yemek ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21680)
87.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir temizlik ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21681)
88.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir yemek ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21682)
89.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir yemek ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21683)
90.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir temizlik ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21684)
91.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, tren kazalarına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/21694)
92.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, örtülü
ödenek yönetiminde görevli bir kişi hakkındaki iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21697)
93.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, bir
arama motorunda ülkemizin bütünlüğünü ilgilendiren yayınlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21700)
94.- İzmir Milletvekili Oğuz OYAN'ın, Danıştayın
bazı hükümlerinin yürütmesini durdurduğu TOKİ'nin bir yönetmeliğine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21701)
95.- Burdur Miletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın,
Bucak Zeliha Tolunay Eğitim Fakültesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/21702)
96.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın,
tütün sektöründeki sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/21703)
97.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun,
Rize'de sahil dolgu alanının ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/21704)
98.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil ÜNLÜTEPE'nin,
bir açılışta kullanılan ses sisteminin finansmanına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/21706)
99.- Muş Milletvekili Mehmet Şerif ERTUĞRUL'un,
Muş'taki yatırımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21707)
100.- Muş Milletvekili Mehmet Şerif ERTUĞRUL'un,
Muş İlindeki su sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21708)
101.- Muş Milletvekili Mehmet Şerif ERTUĞRUL'un,
Muş'ta köy yolları asfaltlamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/21710)
102.- Mardin Milletvekili Mahmut DUYAN'ın, Mardin'deki
yatırımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21711)
103.- Mardin Milletvekili Mahmut DUYAN'ın, Mardin'de
2006 yılında yaşanan sel felaketine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/21712)
104.- Mardin Milletvekili Mahmut DUYAN'ın, Mardin'de
köy yolları asfaltlamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21713)
105.- Mardin Milletvekili Mahmut DUYAN'ın, Mardin
İlindeki su sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21714)
106.- Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN'in, Kamu
Görevlerine İlk Defa Atanacaklar İçin Yapılacak Sınavlar Hakkında
Yönetmelikteki değişikliğe ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21716)
107.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya
Havalimanı İşletmesi ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/21717)
108.- Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, termik
santrallere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21718)
109.- İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa ELEKDAĞ'ın,
ülkemiz aleyhindeki bir filme ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/21720)
110.- Ankara Milletvekili Zekeriya AKINCI'nın,
yabancılara verilen arama ruhsatlarına ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/21725)
111.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
Ordu'da meydana gelen bir cinayet olayına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21728)
112.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, İstanbul
Büyükşehir Belediyesince ihalesi tamamlanmadan başlatılan işlere
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21729)
113.- Ankara Milletvekili Zekeriya AKINCI'nın,
Beypazarı Köydes ihaleleri ile ilgili iddialara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21730)
114.- Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın,
Bursa Santral Garaj Kent Meydanı ve Alışveriş Merkezi Projesine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21731)
115.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, İSKİ'nin
bazı ihalelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21732)
116.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, İzmir'deki
Kütüphane Haftası etkinliklerinde bir kütüphaneler zincirine
yer verilmemesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21734)
117.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın,
yönetmelikler ve ihaleler ile YİBO'lara ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21736)
118.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Demre
Devlet Hastanesindeki personel açığına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21743)
119.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bazı ihalelerine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21744)
120.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir temizlik ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21745)
121.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir temizlik ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21746)
122.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir yemek ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21747)
123.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir yemek ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21748)
124.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir temizlik ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21749)
125.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir yemek ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21750)
126.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir yemek ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21751)
127.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir temizlik ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21752)
128.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir yemek ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21753)
129.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir yemek ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21754)
130.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bazı ihalelerine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21755)
131.- Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, bir proje
kapsamında Dünya Bankasına sunulan raporlara ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21756)
132.- Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, bir projenin
saha koordinatörlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21757)
133.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN'ın,
Eskişehir'de aile hekimliği uygulamasındaki sorunlara ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21758)
134.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam
araçlarına ve şoförlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21764)
135.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam
araçlarına ve şoförlerine ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN)
yazılı soru önergesi (7/21769)
136.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam
araçlarına ve şoförlerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21774)
137.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam
araçlarına ve şoförlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21775)
138.- Muğla Milletvekili Hasan ÖZYER'in, kamu yöneticilerinin
tecrübe ve birikimlerinin değerlendirilmesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/21780)
139.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat MELİK'in,
Şanlıurfa TOKİ konutlarındaki elektrik sorununa ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/21781)
140.- Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün, kamu
bankalarının dergilere verdiği reklam ve abonelik bedellerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21783)
141.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, işçi
sayılmayan geçici personele ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21785)
142.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir köşe
yazısındaki bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21788)
143.- İstanbul Milletvekili Algan HACALOĞLU'nun,
Rize-Fındıklı'da kurulması düşünülen hidroelektrik santrale ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21789)
144.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, İhlas Finans
Kurumunun tasfiye süreci ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/21790)
145.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, bazı yakınlarının
yaptığı işlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21791)
146.- Samsun Milletvekili Ahmet Haluk KOÇ'un, Ondokuzmayıs-Bafra
karayoluna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21792)
147.- Ankara Milletvekili İsmail DEĞERLİ'nin,
Ankara-Mamak'ta bir parka yapıldığı iddia edilen binalara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21803)
148.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, işkence
ve kötü muameleden disiplin cezası alan personele ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21804)
149.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Devlet
Denetleme Kurulu raporunda TSE Başkanıyla ilgili tespitlere
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21808)
150.- Muğla Milletvekili Hasan ÖZYER'in, Milas-Bodrum
Havalimanındaki güvenlik hizmetlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21814)
151.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Adana
hafif raylı sistem inşaatına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21815)
152.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya-Ankara
Hızlı Tren projesinin Konya ana istasyonunun yer seçimine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/21816)
153.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Kars Havaalanına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/21817)
154.- Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün, Marmara
Ereğlisi'nde inşa edilecek hastaneye ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21820)
155.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN'ın,
Eskişehir'deki bazı kamulaştırmaların bedellerinin ödenmemesine
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21821)
156.- Antalya Milletvekili Atila EMEK'in, Antalya'da
verilen maden arama ve işletme ruhsatlarına ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/21823)
157.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, borçlanmaya
ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi
(7/21825)
158.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, Ziraat
Bankasına borcu nedeniyle icraya verilen üreticilere ilişkin
Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/21826)
No: 143
14 Mayıs 2007 Pazartesi
Raporlar
1.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu
ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Yükseköğretim Kurumları Öğretim Elemanlarının
Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli Cetvellerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Milli Eğitim, Kültür, Gençlik
ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/1343, 1/1291) (S.
Sayısı: 1414) (Dağıtma tarihi: 14.5.2007) (GÜNDEME)
2.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Aydoğan'ın;
Büyükşehir Belediyesi Kanunu, İl Özel İdaresi Kanunu ve Belediye
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İçişleri
Komisyonu Raporu (2/968) (S. Sayısı: 1416) (Dağıtma tarihi:14.5.2007)
(GÜNDEME)
3.- Van Milletvekili Mehmet Kartal ve 10 Milletvekili
ile Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda ve 9 Milletvekilinin;
Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ve İçişleri
Komisyonu Raporu (2/1006, 2/1021) (S. Sayısı: 1417) (Dağıtma tarihi:
14.5.2007) (GÜNDEME)
No.: 144
15 Mayıs 2007 Salı
Tezkereler
1.- İzmir Milletvekili
Enver Öktem’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1264) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyon) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.5.2007)
2.- Denizli Milletvekili
Veli Haşim Oral’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1265) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyon) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.5.2007)
3.- Denizli Milletvekili
Veli Haşim Oral’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1266) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyon) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.5.2007)
Rapor
1.- Ses ve Gaz Fişeği
Atabilen Silahlar Hakkında Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili
Gülseren Topuz’un; Kuru Sıkı Tabir Edilen Ses ve Gaz Fişeği Atabilen
Silahlar Hakkında Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporu
(1/1319, 2/964) (S. Sayısı: 1415) (Dağıtma tarihi: 15.5.2007) (GÜNDEME)
15 Mayıs 2007 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 106'ncı Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkan Vekili Yılmaz Ateş'in, yeniden Başkan Vekili seçilmesi
dolayısıyla konuşması
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
22'nci Dönemin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Bu dönemin başında birlikte,
beraber çalışmıştık; şimdi, yeniden, bu kalan kısa süre içerisinde,
birlikte çalışacağız. ("Hayırlı olsun" sesleri)
Bu süre içerisinde,
halkımız için, halkımızın mutluluğu için gecesini gündüzüne katarak
çalıştınız. Gayet güzel bir dönemi geride bırakacağız, ama bu süre
içerisinde de üzüntülerimiz oldu maalesef. Başta Sayın Başkan Vekilimiz,
Bursa Milletvekilimiz Sayın Ali Dinçer'i, Konya Milletvekilimiz
Sayın Nezir Büyükcengiz'i, Kütahya Milletvekilimiz Sayın Halil İbrahim
Yılmaz'ı, Yozgat Milletvekilimiz Sayın İlyas Arslan'ı, Ağrı Milletvekilimiz
Sayın Mehmet Melik Özmen'i, Gaziantep Milletvekilimiz Sayın Ömer
Abuşoğlu'nu kaybettik. Hepsinin anısı önünde tekrar saygıyla eğiliyorum,
kendilerine Tanrı'dan rahmet, yakınlarına tekrar başsağlığı ve sabırlar
diliyorum.
Çalışmalarımıza
başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır,
okutup oylarınıza sunacağım:
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız
Özak'ın başkanlığında Almanya Federal Cumhuriyeti'ne yapılacak
resmî ziyarete TBMM üyelerinden oluşan bir heyetin katılmasına
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1268)
14 Mayıs 2007
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Bayındırlık ve İskan
Bakanı Sayın Faruk Nafız Özak başkanlığında 23-25 Mayıs 2007 tarihleri
arasında Almanya Federal Cumhuriyeti'ne gerçekleştirilecek resmi
ziyarete Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinden oluşan bir heyetin
katılımı, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında 3620 sayılı Kanun'un 8. Maddesi gereğince Genel Kurul'un
tasviplerine sunulur.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN - Karar yeter
sayısı arayacağım sayın milletvekilleri.
Kabul edenler… Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler… Teşekkür ederim. Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati : 15.06
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
106'ncı Birleşimin İkinci Oturumunu açıyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı tezkeresinin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi, tezkereyi yeniden
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı
vardır, tezkere kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanlığının, Mera Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi hakkında İç Tüzük'ün
34'üncü maddesi uyarınca verilmiş bir tezkeresi vardır, okutuyorum:
2.- (2/1014) esas numaralı Mera Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin tarımla ilgili olması nedeniyle
esas komisyon olarak kendi komisyonlarına havale edilmesine ilişkin
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanlığı tezkeresi (3/1267)
07/05/2007
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Komisyonumuza havale
edilen 2/1014 esas numaralı Bursa Milletvekilleri Mehmet Emin Tutan
ve Zafer Hıdıroğlu'nun; Mera Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi incelenmiştir. Mera Kanununda değişiklik yapılmasıyla
ilgili tüm kanun teklif ve tasarıları bugüne kadar Komisyonumuza
esas komisyon olarak havale edilmiştir. Mera Kanununun spesifik
bir alanı düzenlediği malumunuzdur. Tarımla ilgili olan bir konunun
Komisyonumuza esas komisyon olarak havalesi gerektiği mütalaa
edilmektedir.
Bu sebeplerle ve İçtüzüğün
34 üncü maddesi uyarınca, 2/1014 esas numaralı Teklifin Komisyonumuza
esas komisyon olarak havale edilmesini hususunu;
Saygılarımla sunarım.
Prof.
Dr Vahit Kirişci
Adana
Komisyon
Başkanı
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
okunmuş bulunan tezkeredeki Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunun
talebi Plan ve Bütçe Komisyonunca da uygun bulunduğundan, İç Tüzük'ün
34'üncü maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca, Başkanlığımızca gereği
yerine getirilmiştir.
Başbakanlığın, Anayasa'nın
82'nci maddesine göre verilmiş tezkereleri vardır, ayrı ayrı okutup
oylarınıza sunacağım.
Buyurun:
3.- Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Eker'in, İran'a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1274)
11/5/2007
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker'in, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle
birlikte 8-12 Mart 2007 tarihlerinde İran'a yaptığı resmî ziyarete,
ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi
uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti
ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine
göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste :
Halil Özyolcu Ağrı Milletvekili
Cavit Torun Diyarbakır Milletvekili
Süleyman Turgut Manisa Milletvekili
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Kabul edenler… Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İkinci tezkereyi okutuyorum:
4.- Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah
Gül'ün, Makedonya'ya yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1273)
11/5/2007
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün, görüşmelerde bulunmak üzere
bir heyetle birlikte 21 Mart 2007 tarihinde Makedonya'ya yaptığı
resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin
de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu
Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine
göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste :
Niyazi Pakyürek Bursa Milletvekili
Muhsin Koçyiğit Diyarbakır Milletvekili
İrfan Gündüz İstanbul Milletvekili
Recep Koral İstanbul Milletvekili
Erdoğan Kaplan Tekirdağ Milletvekili
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Kabul edenler… Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Üçüncü tezkereyi okutuyorum:
5.- Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un, Rusya Federasyonu'na
yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/1272)
11/5/2007
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kültür ve Turizm Bakanı
Atilla Koç'un, "MITT-2007 Moskova Uluslararası Turizm Fuarı"na
katılmak ve görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 20-22
Mart 2007 tarihleri arasında Rusya Federasyonu'na yaptığı resmî ziyarete,
ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi
uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti
ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82'nci maddesine
göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste
Sait Açba Afyonkarahisar Milletvekili
Burhan Kılıç Antalya Milletvekili
Tevfik Akbak Çankırı Milletvekili
Mehmet Yüksektepe Denizli Milletvekili
Hüseyin Besni İstanbul Milletvekili
Veli Kaya Kilis Milletvekili
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Kabul edenler… Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Dördüncü tezkereyi
okutuyorum:
6.- Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un, Fas'a yaptığı
resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/1271)
14/5/2007
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kültür ve Turizm Bakanı
Atilla Koç'un, Türkiye-Fas I. Dönem Turizm Karma Komisyon Toplantısı'na
katılmak üzere bir heyetle birlikte 21-24 Şubat 2007 tarihlerinde
Fas'a yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin
de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu
Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82'nci maddesine
göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste
Mehmet Semerci Aydın Milletvekili
Ahmet Güryüz Ketenci İstanbul Milletvekili
Mustafa Demir Samsun Milletvekili
Orhan Taş Sivas Milletvekili
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Kabul edenler… Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Beşinci tezkereyi
okutuyorum:
7.- Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in, Ukrayna'ya yaptığı
resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/1270)
14/5/2007
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Devlet Bakanı Kürşad
Tüzmen'in, Türkiye-Ukrayna Ticari ve Ekonomik İşbirliği Komisyonu
6'ncı Dönem Toplantısı'na katılmak üzere 27-29 Mart 2007 tarihlerinde
Ukrayna'ya yaptığı resmî ziyarete, Samsun Milletvekili Ahmet Yeni'nin
de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu
Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82'nci maddesine
göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Kabul edenler… Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Son tezkereyi okutuyorum:
8.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun,
Bulgaristan'a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1269)
14/5/2007
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat Başesgioğlu'nun, 5-6 Nisan 2007 tarihleri arasında
bir heyetle birlikte Bulgaristan'a yaptığı resmî ziyarete Bursa
Milletvekili Mustafa Dündar'ın da iştirak etmesi uygun görülmüş
ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine
göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Kabul edenler… Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
Buyurun:
IV. - ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin
AK Parti Grubu önerisi
15/05/2007
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
15.05.2007 Salı günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasi parti grupları
arasında oybirliği sağlanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
|
Prof. Dr. İrfan Gündüz |
|
|
|
|
|
İstanbul |
|
|
|
AK Parti Grubu Başkan Vekili |
Öneri:
Gündemin Kanun Tasarı
ve Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler Kısmının; 44. sırasında yer alan 970'e 1'inci Ek Sıra Sayılı Kanun
Teklifinin bu kısmın 6. sırasına; 436. sırasında yer alan 1412 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin
bu kısmın 10. sırasına; 420. sırasında
yer alan 1380 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının bu kısmın 11. sırasına, 435. sırasında yer
alan 1406 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin bu kısmın 12. sırasına;
14.05.2007 Salı Günkü Gelen Kâğıtlarda yayımlanan ve bastırılarak
dağıtılan 1414, 1417 ve 1416 Sıra Sayılı Kanun Tasarı ve Tekliflerinin
48 saat geçmeden, bu kısmın 5 inci, 9 uncu ve 13 üncü sıralarına
alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi;
Önerilmiştir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
önerinin lehinde İstanbul Milletvekili Sayın İrfan Gündüz ve Manisa
Milletvekili Sayın İsmail Bilen söz talebinde bulunmuşlardır;
aleyhte de İzmir Milletvekili Sayın Kemal Anadol söz talebinde bulunmuşlardır.
Sayın Gündüz, buyurun.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Danışma Kurulumuzun önerisinin
lehinde söz almış bulunuyor, hepinizi en kalbî duygularımla selamlıyorum.
Tabii, gündemin lehine
geçmeden önce, tabii, Türk futbolunun önde gelen kulüplerinden Fenerbahçe'nin
şampiyonluğunu bir defa, özellikle tebrik ediyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Ayrıca, yine, Beşiktaş takımımızın Kulüpler Kupası şampiyonu
olmasını tebrik ediyorum ve bu sezonun, inşallah, her iki takımımızın
da Avrupa'da rüzgâr estirerek çok iyi dereceler elde etmesini temenni
ediyorum. Tabii, burada emeği geçen Federasyonumuzdan kulüplerin
antrenörlerine, futbolcularına, masörlerine, idarecilerine
kadar, önümüzdeki sezonda da, Avrupa liglerinde de başarılar diliyorum.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, aslında, grup önerisi olarak getirdiğimiz şeylerin
hepsi, geçen haftaların gündeminde bulunan konulardır. Sadece,
biz, bazılarını belli sıralardan öne çektik, ama bunun dışında, başka,
yepyeni bir özellik ya da yepyeni bir gündeme getirdiğimiz bir şey
yok. Ama, 1'inci maddede yer alan, geçen haftadan devam eden, bu, tarım
kredi kooperatifleri tarafından kullandırılan grup kredilerinden
doğan müteselsil kefaletin sona erdirilmesiyle ilgili çok önemli
bir yasa teklifi; hemen onun arkasından, on yedi ilimizde yeni üniversitenin
kurulmasıyla ilgili. Bu üniversitelerimiz bu illerimize hayırlı
uğurlu olsun. Herhangi bir ile üniversitenin gitmesi demek, o ilin
aydınlanması demektir, o ile öğretim üyelerinin gitmesi demektir,
öğrencilerimizin gitmesi demektir. Tabii, gerek ekonomik gerek
sosyal yönden bu illerimize getireceği katkıdan dolayı, bunu hepimiz,
muhalefetiyle iktidarıyla destekliyoruz zaten. Böyle bir kanuni
düzenleme.
Yine, gündemimizin
diğer öne aldığımız bir maddesi var, bu maddeyi ben özellikle açıklamak
istiyorum. 2004 yılında kanun Genel Kurulda görüşülürken bir önerge
ilave edilerek "sit alanlarında zilyetlik yoluyla mülkiyet iktisap
edilemez" diye bir madde ilave edilmiş. Şimdi, bu maddenin getirdiği
çok büyük sıkıntılar var. Özellikle Karadeniz Bölgemizde, Bursa'da,
Balıkesir'de, Muğla'da ve Manisa gibi yörelerimizde dört yüz-beş
yüz yıllık köyler sit alanlarında. Kadastro ölçümü yapıldığında ya
bu köylerin tamamının bütünüyle hazine adına kaydı veya olduğu
gibi bırakılması… Dolayısıyla, pek çok vatandaşımız, bugün, askıya
asıldığında kadastro ölçümleri, mahkemeye müracaat ederek asırlık
haklarının kendilerine verilmesiyle ilgili talepleri var. Hatta,
konu, zannediyorum, bir Muğla Marmaris'ten, bir de Bodrum'dan mahkeme
kanalıyla Anayasa Mahkemesine de intikal etmiş bir meseledir. Ayrıca,
Yargıtay Genel Kurulu da, yine bu meselenin "zilyetlik yönüyle
iktisap edilemez" hükmünün doğru olmadığıyla ilgili bir içtihadı
da var. Ben bunu ilgililere de ilettim, ama, zamanın muacceliyeti
açısından bunun özellikle çıkarılması… Zaten kısa bir kanun.
Sonra, yabancıların
çalışma izinleriyle ilgili bir yasal düzenleme var. Yine, konuyla
ilgili, zannediyorum, geçen hafta Çalışma Bakanımız, Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Haluk Koç'la ve konuyla ilgili
13'üncü maddede bir şerhi bulunan arkadaşımızın öngördüğü şeylerde,
zannediyorum, mutabakat da sağlandı. Dolayısıyla, bu kanunumuz
gündeme geliyor.
Hemen arkasından, terör
ve terörle mücadeleden doğan zararların tazminiyle ilgili yasal
düzenlemede sürenin bir yıl daha uzatılmasıyla ilgili bir teklif
var.
Konut edindirme yardımı
hak sahiplerine ödeme yapılmasıyla ilgili toplumun beklediği bir
yasa var.
Arkasından, sosyal
güvenlikle ilgili bazı kanunlarda değişiklik yapılmasıyla ilgili
bir yasal düzenleme var. Sera Kanunu'yla ilgili… Bir de belediye
meclislerinin olağanüstü toplanmasına imkân veren bir teklif…
Tabii, yasama döneminin
şu sonunda, ben, muhalefetiyle iktidarıyla bütün milletvekili
arkadaşlarımız gece gündüz demeden çalışarak, gerçekten, Parlamento,
millet önünde çok önemli bir gösteri sergilemiş, gayret göstermiş ve
Parlamentonun itibarı toplumda da gerçekten alabildiğine artmıştır.
Ben, muhalefeti ve
iktidarıyla bu konuda emeğini esirgemeyen bütün milletvekillerine
huzurlarınızda bir kez daha teşekkür ediyor, grup önerimizin lehinde
desteğinizi bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
İkinci lehte söz, Manisa
Milletvekili Sayın İsmail Bilen'in.
Buyurun Sayın Bilen.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de partimizin grup önerisi
üzerinde, lehte olmak üzere, söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Grup Başkan Vekilimizin
de belirttiği üzere, yasama faaliyetimizin hemen hemen sonlarına
doğru yaklaştık. Diliyorum, temenni ediyorum ki, inşallah seçimlerden
sonra da yine aynı çaba ve gayret içerisinde burada birlikte oluruz.
Değerli arkadaşlar,
grup önerimizde, Sayın Grup Başkan Vekilimizin de söylediği gibi,
geçen haftadan kalan, Parlamentonun gündeminde bulunan, özellikle
tarım kredi kooperatifleri ve Ziraat Bankası borçlularını yakından
ilgilendiren müşterek ve müteselsil kefalet sorununu sona erdirecek
düzenlemeyi inşallah bugün tamamlamayı hedefliyor ve planlıyoruz.
Bunun dışında, yine,
Yükseköğretim Kurumları Kanunu'nda yapılacak değişiklikle on yedi
üniversitenin kurulması ve bunların kadrolarının verilmesi hususunda
Parlamentonun desteğini ve grup önerimize destek olmalarını bekliyoruz.
Yine, bu, on yedi üniversitenin kurulmasını çok önemli bulduğumu,
bu hususta özellikle eğitimin cehaleti giderme konusunda ne kadar
önemli olduğunu dikkatinize sunuyorum.
Bununla birlikte, seracılıkla
ilgili, yabancıların çalışma izinleriyle ilgili, kültür ve tabiat
varlıklarının korunmasıyla ilgili kanun maddelerinde, tasarılarında
değişiklik yapılması, terörle mücadeleden doğan zararların giderilmesiyle
ilgili kanun teklifinin bir an önce görüşülerek bu hususta mağduriyetleri
bulunan vatandaşlarımızın bu mağduriyetlerinin giderilmesi yönünde
getirilmiş bir grup önerisidir. İnanıyorum ve umut ediyorum ki, bu
grup önerimizin Parlamento tarafından da iktidarıyla muhalefetiyle
destekleneceğini ve bu gündeme taşıdığımız konuların bir an önce
süratle yasalaşmasını sağlayacağımızı düşünüyorum. Bu hususta
desteğinizi temenni ediyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bilen.
Aleyhte söz, İzmir Milletvekili
Sayın Kemal Anadol'un.
Buyurun Sayın Anadol.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Sayın Başkan, yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; Adalet ve Kalkınma
Partisi grup önerisinin aleyhine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aleyhte söz almamın
nedeni, demin Değerli Arkadaşım İrfan Gündüz'ün ve Sayın İsmail Bilen'in
söylediklerinin aleyhinde değil. Onların görüşülmesini istedikleri yasalarda
çoğuyla mutabıkız ve burada daha önce de bu mutabakatımız belirlenmiştir,
mesele orada değil. Yani, ülkenin gereksinimi olan yasalar burada
çıkarken, biz ana muhalefet olarak, şimdiye kadar olduğu gibi, gerektiğinde
elimizden gelen desteği vermeye hazırız. Ancak, beşinci senesi
yaklaşan şu Parlamentoya Sayın Başbakanın ve Adalet ve Kalkınma
Partisi yöneticilerinin, Hükûmetin, bu Parlamentoya bakış açılarını,
çalışma yöntemi konusundaki tutumlarını ortaya koyan bir haberi
size okuyacağım Anadolu Ajansından ve ondan sonra meramımı anlatmaya
çalışacağım.
Arkadaşlar, Anadolu
Ajansı -fotoğraflı bir görüntü var, Bakanlar Kurulu toplantısı-
"Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Şener, bu hafta ve daha
sonraki haftalarda da TBMM çalışmalarına devam edecektir" diyor
haberin içinde. Okuyorum şimdi haberi olduğu gibi, herhangi bir
katkı yapmadan: Toplantıda görüşülen konulara ilişkin bilgi veren
Şener, "Bakanlar Kuruluna sunulan ve Türkiye Büyük Millet Meclisine
sevk edilen herhangi bir yeni tasarı bulunmadığını, toplantıda,
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemindeki tasarı ve tekliflerin
ele alındığını" bildirdi.
Şener, şöyle devam etti:
'Bu hafta ve daha sonraki haftalarda da Türkiye Büyük Millet Meclisi,
çalışmalarına devam edecektir. Özellikle Genel Kurul çalışmaları
önceki haftalarda olduğu gibi gündemindeki konuları görüşmek
üzere toplanacaktır ve mesaisine devam edecektir. Önümüzdeki hafta
içerisinde özellikle bir an önce yasalaşması gereken, uluslararası
ilişkiler açısından önem arz eden çok sayıda uluslararası anlaşma
var. Bu anlaşmaların yasalaşmasına TBMM Genel Kurulu mesai harcayacaktır.
Bunun dışında da bazı tasarı ve teklifler Genel Kurulda ele alınacaktır.'
Şener, bu kapsamda tarım
kredi kooperatiflerince kullandırılan grup kredilerinden doğan
kefaletin sona erdirilmesi, on yedi yeni üniversite kurulması
ve konut edindirme yardımı kapsamında hak sahiplerine ödeme yapılmasına
dair kanun tasarılarının da bulunduğu, bu tasarılar ve uluslararası
sözleşmeleri içeren gündemle Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu
hafta da çalışmalarına devam edeceğini belirtti." Bu, Anadolu Ajansının bülteninden okuduğum
haber.
Arkadaşlar, şimdi,
devamlı bu şekilde bir uygulama olduğu için, hiç kimse yadırgamaz
hâle geldi. Çok üzüntülüyüm. Sayın Abdüllatif Şener, takdir ettiğim
bir politikacıdır, siyaset adamıdır, siyasal geçmişinde grup başkan
vekilliği yapmış birisidir ve Cemil Çiçek'ten boşalan Hükûmet sözcülüğü
görevini ifa etmiştir, ama, Sayın Abdüllatif Şener'e bu hatayı yaptıran
kendi yanlışı değil, Hükûmetin Parlamentoya bakışı.
Arkadaşlar, bunun
için, biz, Danışma Kurulu önerisini imzalamadık. İmzalardık, görüşülen
kanunlara bir itirazımız yok, ama, görüyorum ki, çok net ortaya koyuyor
şu Anadolu Ajansı haberi, televizyonda da bizzat izledim ben Sayın
Şener'i Bakanlar Kurulu toplantısından sonra, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündemine, neleri görüşeceğine, neleri görüşmesi
gerektiğine, ne kadar çalışması gerektiğine bizler karar vermiyoruz.
Bakanlar Kurulu gündemine alıyor, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
süresini, sırasını, yasalarını teker teker belirliyor. O zaman,
kuvvetler ayrılığı filan bunlar nasıl buruşturulup böyle çöpe atılıyor?
Yani, yürütmenin yasama üzerindeki tahakkümünü şu haberden daha
çok somut ortaya koyan bir örnek olabilir mi arkadaşlar? Yani, buna sizin isyan
etmeniz lazım, iktidar grubundaki arkadaşların önce. Sizi, grubunuz
mu yönetiyor, grup başkan vekilleri mi yönetiyor? Türkiye Büyük
Millet Meclisini Meclis Başkanlık Divanı mı yönetiyor, Başbakan
mı, Bakanlar Kurulu mu yönetiyor? Buna isyan etmeniz lazım.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Yanlış algılıyorsunuz.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Buna isyan etmeniz lazım. İşte, haber burada. Haber burada. Yani, böyle
şey olmaz.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Sayın Başkan, Hükûmet Parlamento içinden çıkmıyor mu?
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Türkiye Büyük Millet Meclisinin tarihinde yoktur. Bakanlar Kurulu
ancak şuna karar verebilir: Bir tasarıyı, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna sevk edip etmemeye karar verir; bu, en doğal hakkıdır
Bakanlar Kurulunun. Adı üstünde, tasarı. Tasarıyı kim hazırlar,
kim sunar Meclise? Hükûmet sunar. O, bir tartışma konusu değil. Ama,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemini belirliyor. Nereden geliyor
bu? Hâlâ, Başbakanlığı belediye başkanlığı alışkanlığıyla birbirine
karıştırmaktan geçiyor olay. Yani, orada başkanlık sistemi var. Belediye
çalışmalarını filan küçümsemiyorum, sık sık söylerim, yanlış algılanıyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunu
belediye meclisi zannediyor Sayın Başbakan dediğimde, zaman zaman
"Belediye meclisini küçük mü görüyorsun?" Olur mu? Belediye
meclisleri çok önemli organlardır, ama, Türkiye Büyük Millet Meclisiyle,
onun çalışma usulleriyle karıştırılacak organ değildir. Yani, belediye
meclisinde, belediyelerde başkanlık sistemi vardır fiilen ve hukuken.
Onun gündemini de belediye başkanı belirler, bu, gayet doğal, ama,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemini Başbakan belirleyemez. Ama, beş sene geçti bu
alışkanlık sürüyor. Neden sürüyor? Parlamentonun son günlerini yaşadığımız
şu oturumda bir gerçeği ifade etmek isterim: Sadece, bugünkü Başbakan
değil, maalesef, ilk dönem, Meclise gelen sayın milletvekilleri,
başbakan yardımcısı veya başbakan olduklarında, bir komisyonda
bir saat çalışmayan kişi başbakan olduğunda, eski alışkanlıklarını…
Sadece sizden söylemiyorum, yani, eski örnekleri de var bunun, sosyal
demokrat partilerden gelip başbakan yardımcılığı yapılan dönemleri
de kastediyorum, yani, burada bir polemik olsun diye söylemiyorum,
bir tespitimi söylemek istiyorum. Bir milletvekili, Meclise ilk
geldiği dönem başbakan olursa bu tür hatalar kaçınılmaz oluyor. Bir
komisyonda çalışmadan, komisyon çalışmalarını bilmeden, oradaki
tartışmalara katılmadan, Parlamentonun günlük yaşamını, kulisini,
ilişkileri, iktidar-muhalefet ilişkilerini yaşamadan, o havayı
teneffüs etmeden başbakan olduğu vakit birisi, eski alışkanlıklarını
sürdürmek zorunda kalıyor.
Sayın Tayyip Erdoğan,
Sayın Başbakan, İstanbul Belediye Başkanı olarak o alışkanlıklarla
Türkiye Büyük Millet Meclisini yönetmek istiyor. İşte, bu Bakanlar
Kurulu toplantısının gündemi bunun açık belirtisidir. Bunun adı
da hukukta, yürütmenin, yürütme organının yasama organına tahakkümüdür.
O nedenle, beş senedir devam eden bu uygulamayı bugün açığa çıkaran
bu anlayışı kınıyorum, protesto ediyorum. İnşallah, 23'üncü Dönemde
bu tür uygulamalar olmayacaktır diyorum, yüce Meclise saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Anadol.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
- Sayın Başkan, Sayın Anadol Bey'in ifade ettiği konularla ilgili,
gerek grubumuzu gerekse Hükûmetimizi ilzam eden açıklamalar var.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Ben, şahsen kimseye sataşmadım.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
- Konuyla ilgili bir açıklamada bulunmak istiyorum grup adına. Çünkü, bir de meselenin
arka planı var.
BAŞKAN - Sayın Başkan,
hangi konuda?
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
- Dün, Hükûmet tarafından, Hükûmet Sözcüsü tarafından açıklanan konularla
ilgili, bu işin bir de arka planı var. O konuyla ilgili, ne Sayın Başbakanın
ne Hükûmetin değil, esasında, bu gündem, bizim grubumuz tarafından,
hatta muhalefetle de diyalog içerisinde belirlenmiş konulardı,
Hükûmet tarafından ilave edilen bir tek husus yok, ama, her defasında
biz artık öyle yapıyoruz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Hükûmet gündemine almış.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
- Konuyla ilgili bir açıklama yapmak için zatıalinizden söz istiyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Meclisin bugünkü çalışmasını Hükûmet gündemine almış.
BAŞKAN - Sayın Gündüz,
gerçi açıkladınız, ama, iki üç dakikada bir de kürsüde ifade edin.
69'uncu maddeye göre
söz veriyorum.
Buyurun.
V. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün, İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol'un, konuşmasında, partisine, sataşması
nedeniyle konuşması
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
- Sayın Başkanım çok teşekkür ediyorum.
Tabii, Sayın Anadol'un
bu ifadelerinin bir arka planı var. Gerçi, Türkiye'deki sistemi genel
olarak ele aldığınızda bu meseleler doğrudur. Yani, Hükûmet zaten
Meclisin içinden çıkıyor. Dolayısıyla, biz iktidar grubuyuz.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Ne alakası var?
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla)
- Ancak, bu konuyla ilgili arka planını Sayın Anadol'a ve özellikle
de diğer arkadaşlarıma arz etmekte yarar mülahaza ettim.
Bu gündemin belirlenmesiyle
ilgili Hükûmetten en ufak bir müdahale ya da en ufak bir…
K.KEMAL ANADOL (İzmir)
- Hükûmet gündemine almış Sayın Başkan.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla)
- Şimdi, Sayın Başkanım, her zaman Hükûmet-Parlamento ilişkileri Bakanlar
Kurulunun gündemine gelir ve biz, iktidar grubu olarak, Grup Başkan
Vekilleri olarak, önümüzdeki hafta Genel Kurulda hangi yasalar görüşülecek
diye bunları kendilerine göndeririz. Onlar, eğer buna çok acil ilave
edilmesi gerekli olan bir şey varsa, gruba sadece tavsiyede bulunurlar.
Gerçekten, çok değerli grup başkan vekilleriyle bir dönemdir beraber
çalışıyoruz. Gerçekten, ben bu anlayışa… Her zaman çok yakın anlayış
gördük grup başkan vekillerinden ve şimdiye kadar da, Genel Kurul çalışmaları
hep bu şekilde uyumlu ve ahenkli bir şekilde gitti, ama, Hükûmetin Türkiye
Büyük Millet Meclisine ya da grubumuza bir dayatması değil, aslında
her hafta olan, rutin, bizim sunduğumuz takvimin Hükûmet tarafından,
Hükûmet sözcüsü tarafından açıklanmasından ibarettir diyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Gündüz.
IV. - ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)
1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin
AK Parti Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
İç Tüzük'ün 37'nci maddesine göre verilmiş iki adet doğrudan gündeme
alınma önergesi vardır; ayrı ayrı okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
9.- İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya'nın, 5271 Sayılı
Ceza Muhakemesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi'nin (2/819) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/458)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
09.06.2006 tarihinde
Başkanlığınıza gelen 2/819 esas numaralı "5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi" miz
13.06.2006 tarihinde Adalet Komisyonu'na havale edilmiştir.
Yasa teklifimiz TBMM
İçtüzüğünün 37. maddesi gereği 45 gün içinde komisyonda görüşülüp
sonuçlandırılmadığı için söz konusu yasa teklifimizin İçtüzük
madde 37 gereğince doğrudan Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu
gündemine alınması konusunda gereğini arz ederim. Saygılarımla.
25.01.2007
Av.
Yılmaz Kaya
İzmir
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
YILMAZ KAYA (İzmir) -
Açıklamak istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Kaya,
siz, teklif sahibi olarak söz istiyorsunuz; buyurun.
YILMAZ KAYA (İzmir) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Ceza Muhakemesi Kanunu'nun
bir maddesinde değişiklik yapılmasına dair kanun teklifimin doğrudan
Meclis gündemine alınması için verdiğimiz önerge üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
teklifimi açıklamadan önce, bugün 15 Mayıs, Anadolu'nun işgaline
niyetlenen işgal kuvvetlerinin 15 Mayıs 1919'da İzmir'e girmeleri
sırasında, canını hiçe sayarak o güçlerin üzerine ilk kurşunu sıkan
Gazeteci İzmirli Hasan Tahsin'in şehit edildiği gündür. Kendisi,
hayatını hiçe sayarak canını feda etmiştir. Bu büyük vatansevere,
bu büyük kahramana saygılarımı sunuyorum ve önerge üzerinde konuşmaya
başlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bilindiği üzere, daha önceki, yargılama yöntemini belirleyen Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanunu'nda -Avrupa Birliği uyum paketinin yedincisi
olan pakette yer alması nedeniyle- efrada kötü muamele yapan şahısların
yargılanmaları sırasında iki duruşma arası otuz günden fazla olamıyor
idi. Ancak, daha sonra yürürlüğe giren Ceza Muhakemesi Kanunu'nda
bu hüküm yer almamış, yapılan yeni kanunda bu alanda bir boşluk bırakılmış
ve şu anda görülmekte olan bu tür davalar otuz gün arayla değil, maalesef,
altı aylara kadar varan aralarla görülmektedir. Zaten ağır olan mahkemelerin
yükü nedeniyle, bu davalara, Ceza Muhakemesi Kanunu'nda da eski
hüküm bulunmadığı için, maalesef, dediğim gibi, beş ay, altı ay ara
verilmektedir.
Biz, gayet iyi niyetle,
Yedinci Uyum Paketinde yer aldığı için eski Ceza Muhakemeleri Usulü
Kanunu'na olumlu bir değişiklik olarak getirilen bu düzenlemenin
yeni Ceza Muhakemesi Kanunu'nda niye yer almadığını bir soru önergesiyle
Sayın Abdullah Gül'e sorduğumuzda, maalesef ki, diğer bakanlarımızın
da yaptığı gibi, yine alakasız bir cevap… Bakın, bir kısmını okuyacağım:
"Yeni TCK ve CMK'yla Yedinci Uyum Paketinden daha ileri bir düzenleme
hayata geçirilmiş, böylece, gerek işkence ve kötü muameleyle mücadelede
sıfır hoşgörü politikasında gerek AB'ye uyum sürecinde kapsamlı
ve önemli bir ilerleme sağlanmıştır." Daha uzun… Kısa bir cümle
daha okuyorum: "Esasen ülkemiz bu alanda gerek küresel gerek
bölgesel forumlardaki tüm ilgili uluslararası düzenlemelere taraftır."
Yani, buna bir itirazımız yok, bunları biz de biliyoruz ama, "Niye
yeni kanunda yer almadı?" dediğimizde verilen cevap bu. Çok
üzüntü verici bir durum. Maalesef, diğer sayın bakanlarımız da bu
tür cevaplar verebilmekte.
Bu değişikliği niye
istediğimizi kısaca biraz önce anlattım. Çünkü, duruşma araları
beş altı ay olduğu için bu tür davaların zaman aşımı nedeniyle ortadan
kalkması söz konusu olabilmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
bu konuda çok kısa istatistiki veriler sunarak konuşmamı bitireceğim.
Örneğin, İnsan Hakları Derneğinin tarayabildiği işkence davalarında
1999-2003 arasındaki davaların yüzde 23'ü zaman aşımına uğramış. Emniyet
Genel Müdürlüğünün verilerine göre ise, 2000-2005 arasında 133 polisle
ilgili dava zaman aşımına uğramıştır. Bu davalarda, özellikle zaman
aşımına uğratılmak istenen davalarda yapılan taktiksel uygulamalar
da şöyle özetlenebilir: Sanıklar, büyük oranda kolluk kuvvetlerine
mensup, başka illere tayin ediliyorlardı bu tür dava açılınca. Bunun
sonucunda, mahkeme için tebligat sanıklara ulaştırılamıyor, sonuçta
sanıklar duruşmaya gelmiyordu. Adli tıbba yazılan dosyaların, yazıların
ve gönderilen dosyaların mahkemeye geri dönüşü geç olmakta, delillerin
toplanması, yine sanıkların genellikle polis olması nedeniyle
bilerek savsaklanmakta ve özellikle sanıkların ve kamunun güvenliği
gerekçe gösterilerek duruşmalar başka illere alınmakta, bu illere
gidiş, ulaşım zor olduğu için, bu nedenle de davalar uzamakta ve zaman
aşımı kolaylaşmaktadır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bir saniye
Sayın Kaya.
Buyurun, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
YILMAZ KAYA (Devamla)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan, tamamlıyorum.
Bir iki veri daha vereceğim.
Türkiye'de, ceza mahkemelerinde, 2000-2005 arasında 500 binin üzerinde
sanık, davaların düşmesi nedeniyle ceza almamıştır. 2005'in de
dâhil edilmesiyle bu sayının 700 binden fazla olacağı tahmin ediliyor
2005 verilerine göre.
Yargıtay ceza dairelerinde,
zaman aşımı nedeniyle, 2000'de 10.728, 2001'de 6.852, 2002'de 3.556,
2003'te 4.808, 2004'te de 7.772 olmak üzere, toplam 33.316 düşme kararı
verilmiştir. Bu düşme kararları neticesi de, müdahiller, müştekiler,
haklı olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurmaktalar. Örneğin,
2007 14 Mayısında, Türkiye'ye karşı açılan 23 davayı karara bağlamış
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve 1998 yılında işkence ve kötü muamele
gördüğü gerekçesiyle açılan bir davada Türkiye'yi 15 bin euro tazminat
ödemeye mahkûm etmiştir. Yine, haksız gözaltı nedeniyle ve işkence
ve kötü muameleye tabi olduğu nedeniyle açılan bir davada da, yine
Türkiye'yi 18 bin euro tazminat ödemeye mahkûm etmiştir, böyle bir sonuç
da doğurabiliyor bu duruşmaların uzaması.
Değerli arkadaşlarım,
gerekçelerini arz ettiğim yasa teklifimin bir an önce Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündemine alınması için olumlu oylarınızı, katkılarınızı
bekliyorum. Ama dönemimiz de bitmek üzere olduğundan, gündemde yer
almakla kalmayıp bir an önce de… Sayın İrfan Gündüz biraz önce acele
olan şeyleri saydı, "Hükûmet de katılıyor bu görüşümüze" dedi.
Bu teklifin de gündeme alınması durumunda yasalaşması için çaba
göstereceğinize inanıyorum, hepinize saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kaya.
Başka söz talebi?
Yok.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Karar yeter sayısı…
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler…
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler… Teşekkür ederim. Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.56
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106'ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
İzmir Milletvekili
Sayın Yılmaz Kaya'nın (2/819) esas numaralı Kanun Teklifi'nin doğrudan
gündeme alınması önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza sunup karar yeter sayısını
arayacağım.
Önergeyi kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Diğer önergeyi okutuyorum:
10.- Muğla Milletvekili Hasan Özyer'in, Belediyelere
ve İl Özel İdarelerine Genel Bütçe Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında
Kanuna Bir Ek Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin (2/265) doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/459)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/265 esas numaralı
"Belediyelere ve İl Özel İdarelerine Genel Bütçe Gelirlerinden
Pay Verilmesi Hakkında Kanuna Bir Ek Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi"min, İç Tüzüğün 37'nci maddesi gereğince doğrudan gündeme
alınmasını arz ederim.
Hasan
Özyer
Muğla
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Teklif sahibi olarak,
Muğla Milletvekili Sayın Hasan Özyer söz talebinde bulunmuştur.
Buyurun Sayın Özyer.
HASAN ÖZYER (Muğla) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Belediyelere ve İl Özel
İdarelerine Genel Bütçe Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanuna
Bir Ek Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'min doğrudan gündeme
alınması konusunda görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum.
Hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bilindiği gibi, turizm bölgelerimizdeki belediyelerimizin kış
nüfuslarıyla yaz nüfusları çok farklı olmaktadır. Bu belediyelerimizin
gelirleri ise, yerleşik nüfuslarına, yani, kış nüfuslarına göre
belirlenmektedir. Merkezî idareden alınan ve zaten sınırlı olan bu
kaynak, söz konusu belediyelerimizin yerleşik nüfusuna dahi hizmet
vermesine yetmemektedir. Oysa, bu belediyelerimiz, yılın yarısında,
yerleşik nüfuslarının 5 katı, 10 katı, hatta, birçok yerde 20 katı
nüfusa hizmet vermek zorunda kalmaktadırlar.
Tarım ve turizm sektörlerinin
hareketli olduğu nisan-ekim ayları arasında yaşanan bu olağanüstü
nüfus hareketi karşısında, söz konusu belediyelerimiz, âdeta,
çaresizliğe mahkûm edilmektedir. Nitekim, turizm bölgelerimizde
temizlikten çevre düzenlemesine, içme suyundan kanalizasyona,
yol ve kaldırımdan aydınlatmaya kadar belediyelerimizin sorumluluk
alanlarındaki her konuda ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır.
Turizm bölgelerinde,
diğer bölgelerimizden farklı olarak, çevrenin korunması da hayati
öneme sahiptir; çünkü, tarihî ve doğal güzelliklerimiz turizmde en
önemli kozlarımız ve rekabet unsurlarımızdır. Tarihî ve doğal çevrenin
korunması için gerekli yatırımlar fevkalade pahalıdır ve belediyelerimizin
güçlerini aşan bütçeler gerektirmektedir. Bu belediyelerimizden,
hem merkezî idareden aldıkları payın katbekat fazlası nüfusa hizmet
üretmesini beklemek hem de konumları gereği ilave yatırımlar talep
etmek, her şey bir yana, hakkaniyete aykırıdır.
Kanun teklifimizin
amacı, bu hakkaniyetsiz durumu düzeltmek, turizm bölgelerimizdeki
belediyelerimizin, hizmet verdikleri ortalama nüfusla orantılı
gelire kavuşmalarını sağlamaktır. Böylece, çok uzun yıllardır süregelen
bir haksızlığı gidermiş olmakla kalmayacak, ülkenin geleceği adına
da önemli bir adım atmış olacağız.
Değerli milletvekilleri,
1980'lerin sonuna doğru hareketlenen ve son yıllarda zirveye ulaşan
turizm sektörü, ülkemiz açısından giderek daha kritik bir alan hâline
dönüşmektedir. İşsizliğin her geçen yıl daha da büyük bir sorun hâline
dönüştüğü ülkemizde, turizm sektörünün yarattığı istihdamı göz
ardı etme lüksüne sahip değiliz.
İhracatımızla boy
ölçüşebilecek döviz geliri yanında onlarca yan sektörü de besleyen
turizm alanının, sağlıklı ve sürdürülebilir bir alt yapıya kavuşturulması
şarttır. Bugün, Türkiye'nin, turizmden hâlâ hak ettiği geliri elde
edemeyişinin gerisinde en önemli sebeplerden biri, bölgedeki belediyelerimizin
hizmet üretiminde yaşadıkları sorunlardır.
Tamamı dünyanın şehir
altyapısı bakımından en gelişmiş ülkelerinden gelen turistleri,
köy görünümlü şehirlerimizde misafir ederek, bu alandaki hedeflerimize
ulaşamayacağımız açıktır. Türkiye, her biri diğerinden güzel turizm
tesislerinde konaklayan misafirlerinin kaldıkları yerin kapısından
adım atar atmaz fevkalade kötü bir şehircilik hizmetiyle karşı karşıya
kalmalarının ayıbını daha fazla taşımamalıdır. Aynı şekilde,
dinlenmek için büyük şehirlerden turizm bölgelerine gelen vatandaşlarımıza
tatillerini zehir eden eksiklikleri ve aksaklıkları bir an önce
ortadan kaldırmalıyız.
Bütün bu sorunların
çözümünün ilk şartı bölge belediyelerinin hizmet kapasitelerini
artırmaktır. Bu da, belediyelere daha fazla kaynak sağlanmakla
mümkündür. Elbette bu teklifin yasalaşması bütün sorunları çözmeyecektir,
ama sorunların çözümü yolunda gerçekten çok önemli bir adım olacaktır.
Değerli milletvekilleri,
turizm bölgelerindeki belediyelere merkezî yönetimden daha fazla
kaynak sağlamanın tabii ki bir maliyeti olacaktır, belki bunun için
ilave kaynak bulmak gerekecektir. Ancak, burada öncelikle göz önünde
tutulması gereken husus, turizmin ülkemize sağladığı ve her geçen
yıl daha da büyüyen ekonomik ve sosyal faydası olmalıdır. Konuya
bu açıdan bakıldığında, sonuçta elde edilecek faydanın katlanacak
maliyetle mukayese edilemeyecek kadar büyük olacağı görülecektir.
Türkiye Cumhuriyeti
devleti olarak, 2023 yılında 63 milyon turist, 86 milyar dolar turizm
geliri hedefimiz var. Bu hedefe ulaşabilmek ve hatta aşmak mümkündür.
Bunun en başta gelen şartlarından biri de bölge belediyelerinin
hizmet standartlarını yükseltmektir. Her biri dünya çapında standartlardaki
turizm tesislerimizi birinci, ikinci bile değil, dördüncü, beşinci
sınıf şehircilik altyapısıyla kuşattığımız bir ortamda bugün bulunduğumuz
yerden daha ileriye gidemeyeceğimiz açıktır. Dolayısıyla, bu konu,
turizm bölgelerindeki belediyeleri koruyup kollama amacının
ötesinde, Türkiye'nin geleceğini etkileyecek öneme sahiptir. Esasen,
Türkiye'nin 2023 yılına kadarki turizm stratejisinin en önemli unsurlarından
biri de turizm bölgelerindeki şehircilik altyapısının geliştirilmesidir.
Dolayısıyla, belediyelerimize merkezî yönetimden aktarılan payın
artırılması spesifik bir talep değil, Türkiye'nin turizm stratejisine
uygun bir adımdır. Biz, turizmden hedeflediğimiz büyüklükte gelirler
almayı istiyorsak, öncelikle, bunun için gerekli olan kaynakları
şimdiden ilgili kurumlara vermeliyiz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
HASAN ÖZYER (Devamla)
- Yaşanabilir yerleşim birimleri oluşturmadan 63 milyon turisti
ülkemize getiremeyeceğimiz, getirsek de hedeflediğimiz sirkülasyonu
sağlayamayacağımız gibi, tatil veya çalışmak için gelen kendi insanlarımızı
da memnun edemeyeceğimiz açıktır. Kanun teklifimi bu açıdan da değerlendireceğinizi
umuyorum.
Değerli milletvekilleri,
bu kanun teklifini 22 milletvekili arkadaşımızın da imzasıyla,
2 Mart 2004 tarihinde, (2/265) esas numarasıyla Meclis Başkanlığına
vermiştim. 24 Mart 2004 tarihinde esas komisyon olarak Plan ve Bütçe
Komisyonuna, tali komisyon olarak da İçişleri Komisyonuna giden
teklifim o tarihten beri herhangi bir işlem görmeden beklemiştir. Kanun
teklifimin İç Tüzük'ün 37'nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul
gündemine getirilmesini istememin sebebi, aradan geçen üç yılı
aşkın zamandır bu konuda herhangi bir mesafe katedilememiş olmasıdır.
Geçtiğimiz yıllarda bu Mecliste, birçok sektörün sorunlarına çözüm
getiren pek çok kanun, teklif ve tasarı görüşülerek kabul edilmiştir.
Bu konu da aynı şekilde Mecliste görüşülüp hayata geçirilebilirdi.
Ancak, bugüne kadar ne benim kanun teklifim ne de aynı mahiyette
bir başka düzenleme Meclis Genel Kuruluna getirilmiş değildir.
Zaten üç maddeden oluşan
ve ne Mecliste grubu bulunan partilerimizin ne de Hükûmet ve komisyonun
karşı çıktığını sanmadığım bu kanun tasarımın gündeme alınarak
hayata geçmesini temenni ediyorum.
Talebim, yaz nüfusunu
da esas alarak, genel bütçeden belediyelere ayrılan payın artırılmasıdır.
Turizm bölgelerindeki belediyelerimizin, bu mütevazı destekle,
birkaç yıl içinde, hizmet verdikleri yerlerin çehrelerini değiştirecek
çalışmalar gerçekleştireceklerine inanıyorum.
Bu düşüncelerle, bütün
milletvekili arkadaşlarımdan kanun teklifime destek beklediğimi
belirterek, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özyer.
Önerge üzerinde başka
söz talebi yok.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler… Önerge
kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince sözlü soru önergeleriyle diğer denetim konularını
görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve
İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1'inci sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon
raporu gelmediğinden teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2'nci sırada yer alan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer
alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet Komisyonları
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet
Komisyonları Raporları (2/820) (S. Sayısı: 1337)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
4'üncü sırada yer
alan, Adana Milletvekili Vahit Kirişçi ve Tokat Milletvekili Zeyid
Aslan'ın, T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi Kooperatifleri Tarafından
Kullandırılan Grup Kredilerinden Doğan Kefaletin Sona Erdirilmesi
Hakkında Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
4.- Adana Milletvekili Vahit Kirişci ve Tokat
Milletvekili Zeyid Aslan'ın; T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi
Kooperatifleri Tarafından Kullandırılan Grup Kredilerinden Doğan
Kefaletin Sona Erdirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Tarım, Orman
ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları. (2/975) (S.
Sayısı: 1411) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
2'nci maddeyi okutuyorum:
Çiftçi belgesi istenmeyecek
haller
MADDE 2- (1) Tarım ve
Köyişleri Bakanlığının çiftçi kayıt sistemine kayıtlı çiftçilerden,
her türlü aynî ve nakdî yardım, avans, sübvansiyon, prim gibi tarımsal
destekleme ve/veya kredi kullanılması işlemlerinde çiftçi belgesi
aranmaz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Osmaniye Milletvekili Sayın Necati Uzdil.
Buyurun Sayın Uzdil.
CHP GRUBU ADINA NECATİ
UZDİL (Osmaniye) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım;
öncelikle, sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Ayrıca, bu yasanın
görüşülmesini sabırsızlıkla bekleyen çiftçi arkadaşlarımı ve
ziraat odalarımızın yöneticileri çiftçi önderlerini de saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
22 Temmuzda seçim var. Bu Meclis seçim kararını aldı, vatandaşın
önüne gidiyoruz. Sandığı koyduk, ama, maalesef, AKP İktidarını ve
milletvekillerini bir telaştır aldı gitti. Düşünün, arkadaşlar,
seçim kararı almış, milletvekillerinin yarısı orada, tatil günü
komisyon topluyorlar -saat 11'de komisyon toplanıyor- buraya yasa
tasarısı getiriliyor. Ne için? Ne için? Hemen söyleyelim: Oy kaygısına
düştüler değerli arkadaşlarım. Oy kaygısı onları artık iflah etmez.
Meclisi, hâlâ, burada, kendilerine yönelik birkaç kişinin oyu için
tutma çabasındalar.
Değerli arkadaşlarım,
bu yasayı şöyle hatırlatmak istiyorum size: Hatırlamayabilirsiniz,
daha önceleri, Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatifleri, zirai
kredi verirken, müteselsil kefaletle, birbirini tanımayan çiftçileri
birbirine bağlardı. 2002 yılında Ziraat Bankası bu işten vazgeçti,
2004 yılında da tarım kredi kooperatifleri vazgeçti. Ancak, yıllardır
-evet, dört buçuk senedir- çiftçiyi, borcunu ödediği hâlde, müteselsil
kefalet yüzünden icraya veren, arabasını, traktörünü, otomobilini
bağlayan ve şu anda da parklarda olan bu araçlar için park parası veren
çiftçilerimiz eziyet çekti. Dört buçuk sene oldu, bu yasa, burada,
bu kürsüde çeşitli defalar gündeme getirdiğimiz hâlde ele alınmadı.
Ne zaman ele alındı sevgili arkadaşlarım? Dikkatinizi çekerim, seçim
kararı alındıktan sonra.
(x) 1411 S. Sayılı Basmayazı 9/5/2007 tarihli 104'üncü
Birleşim Tutanağı'na eklidir.
Buradan müteselsil
kefaletle sıkıntıda olan arkadaşlarıma müjdeliyorum: Evet, 1'inci
madde geçti, siz bundan kurtulacaksınız. Ama, şuradan da seslenmek
istiyorum: Televizyonlarda, ulusal televizyonlarda, size bunu
"af getiriyoruz" diye anlattılar. Ulusal televizyonlarda
işte bu gözlerle seyrettim, sizler de seyretmişsinizdir.
Değerli arkadaşlarım,
yaklaşık 68 bin çiftçi borcunu ödeyememiş. Arkadaşlar, düşünün Türkiye'deki
çiftçi aile sayısını, bir de 68 bin sayısını düşünün. Biz, diyoruz
ki, bu çiftçiler borcunu ödeyemediler, ödemediler değil. "Ödemediler"
ile "ödeyemediler" arasındaki farkı düşünün. Gelin bunların
tüm borcunun anaparasını alalım, faizlerini affedelim diye gündeme
getirdiğimiz hâlde, maalesef ve maalesef, iktidar partisinin milletvekilleri,
Komisyonda buna yanaşmadılar.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi ikinci maddeye geliyorum. Arkadaşlar, öyle bir madde ki, düşünün,
önümüzde bir Ziraat Odaları Birliği var, Türkiye'de ziraat odaları
var. Bunlar bizim kırsalımızdaki çiftçilerimizin meslek örgütü
hem de tek meslek örgütü sevgili arkadaşlarım. Unutmayın, Türkiye'de
olduğu gibi, Avrupa'da da en büyük meslek örgütü. Sevgili arkadaşlarım,
bu meslek örgütümüz dört buçuk yıldır, hatta daha öncelere gidelim,
1980'den bu yana permeperişan olan çiftçilerimizin haklarını savunmak
durumundadır. Bunu savundu diye dört buçuk yıldır AKP Hükûmetinin
çiftçilere olumsuz bakışını da eleştirdiği için, bu örgütü cezalandırmaya
çalışmaktadır. Elinizi vicdanınıza koyun, bu çiftçi size 2002'de
oy verdi değerli arkadaşlarım, ama, siz çiftçiye hiçbir şey getirmediniz.
Çiftçi ile ilgili verdiğiniz hiçbir sözü tutmadınız. Çiftçi permeperişan
oldu, kendi örgütü tabii ki, tavır aldı. Korktunuz, korktunuz… Ziraat
odalarından korktunuz, Manisa'daki mitingden korktunuz, Ordu'daki
mitingden korktunuz. Şimdi, dikkatinizi çekiyorum, uluslararası bir örgüt
olan ziraat odalarının sesini kesmeye çalışıyorsunuz, ama, şunu
da unutmayın: Korkunun ecele faydası yok sevgili arkadaşlarım.
MUSTAFA ÜNALDI (Konya)
- Biz niye korkalım, sen kendi sandık korkundan bahset!
NECATİ UZDİL (Devamla)
- 22 Temmuzda sandık vatandaşın önünde ve de benim çiftçimin de önünde.
Unutmayın, o çiftçi, sizinle 22 Temmuzda hesaplaşacak.
MUSTAFA ÜNALDI (Konya)
- O günü unutma!
NECATİ UZDİL (Devamla)
- Burada seçim tarihinden sonra getireceğiniz alelacele kanunlarla
bir şeye varamazsınız. Değerli arkadaşlarım, sevgili çiftçi arkadaşlarım,
size buradan şikâyet ediyorum bunları: Milletvekilleriyle, AKP milletvekilleriyle
bire bir konuştuğumuzda yapılan şeyin yanlış olduğunu söylüyorlar.
Ancak, bir yerlerden emir alarak, doğru saydıkları şeyi savunamaz
hâldeler. Sabahleyin, belki, ziraat odası temsilcilerine de söylediniz;
önerge verilecekti, önergeyle değişiklik yapılacaktı. Ben, bugün
buraya geldiğimde milletvekili arkadaşlarımın bir kısmını ziyaret
ettim, "ne yaptık önergeyi" diye. "Önerge mönerge
yok" dediler. Tabii, "yok" diyecekler. Özgür değiller,
kendi kendilerine karar veremiyorlar, doğru bildiklerini savunamıyorlar,
bir yerlerden haber alıyorlar.
Değerli arkadaşlarım,
sözlerimin sonuna doğru şunu hatırlatmak istiyorum: Değerli arkadaşlarım,
hep, meydanlarda, toplantılarda dedik ki "örgütlü toplum",
değil mi? "Örgütlü toplum, katılımcı demokrasi, şeffaf yönetim"
dedik. Peki, örgütlü toplum ne? Ziraat Odaları Birliği, bu ülkedeki
yurttaşlarımızın, çiftçilerimizin bir örgütü değil mi? Senin karşında önünü
ilikleyip her söylediğine evet mi demek zorunda? Doğruları ortaya
koyduğu zaman, sizi ufacık da olsun eleştirdiği zaman eleştiriden
nasip almayı bir tarafa bırakıyorsunuz, siz, sizin karşınızda boyun
bükmeyen, eğilmeyen insanları cezalandırmaya çalışıyorsunuz,
ama bu sefer, sevgili arkadaşlarım, sert bir kayaya çarptınız. Unutmayın,
bu memleketin yüzde 40'ı çiftçi, bu ülkedeki seçmenlerin de yüzde
40'ı çiftçi. Hiç hatırınızdan çıkarmayın bunu. 22 Temmuzda o çiftçi
size öyle bir cevap verecek ki, çok söylendi, ama yine söyleyeyim:
"Ananı da al git." dediğimiz çiftçi size öyle bir cevap verecek
ki, bu sefer, pankartlarda görmüşsünüzdür "Babamı da aldım geldim."
diyecek size. Bunu aklınızdan hiç çıkarmayın.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa)
- Atma yahu, atıyorsun.
NECATİ UZDİL (Devamla)
- Gidemiyorsunuz, evet, hiçbiriniz köye adım atamıyorsunuz. (AK
Parti sıralarından gürültüler)
Göreceğiz seçimde,
o köylerde başınıza gelen işleri inşallah hep birlikte göreceğiz.
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Göreceğiz.
NECATİ UZDİL (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, çiftçiyi rahatlatmaya bakın. Buyurun, burada,
50 küsur bin lira para alınmış, 280 milyon liraya
çıkmış. Bu çiftçi bunu nasıl ödeyecek? Bununla uğraşacağına bizim
Tarım Bakanımız, tutmuş "Ziraat odalarının çitçilere verdiği
çiftçilik belgesine gerek yok." diyor. Dünyanın neresinde, bir
meslek örgütü, mensubuna verdiği belgeyi yok sayıyor?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Uzdil,
buyurun, konuşmanızı tamamlar mısınız.
NECATİ UZDİL (Devamla)
- Siz yok saysanız da, merak etmeyin, o çiftçi kendi örgütüne sahip
çıkacak, kendi örgütünü destekleyecek ve sizinle hesaplaşacak
değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlarım,
buradan şunu da belirtmek istiyorum: İşte, size, örgütlerden gelen
yazılar, "Osmaniye Ziraat Odası olarak Türk çiftçisini savunmasız
bırakmaya yönelik bu kanun teklifini şiddetle kınıyor ve karşı çıkıyoruz."
diyor. Kim diyor? Osmaniye çiftçileri adına Bahadır Sezgin diyor,
Osmaniye Ziraat Odası Başkanı diyor. Kim diyor arkadaşlar? Bir tane
de çiftçilerden gelen evrakı size göstereyim. Onun altını da okuyayım:
"Çiftçinin tek meslek kuruluşu olan ziraat odalarını yok saymaya,
Türk çiftçisini savunmasız bırakmaya yönelik olan bu kanun teklifini,
Gebzeli çiftçiler olarak kınıyoruz." diyor. Peki, size birkaç
tane daha göstereyim: Toroslar'dan geliyor, Mersin'den geliyor. İsmi
"Murat" diye bir arkadaşımız. Elimde matbu bir kâğıt var. Ne
yazıyor biliyor musunuz? Kırmızıyla çizdiğim yerleri okuyorum:
"Zaten çiftçi kışı zor çıkarmış. İlçeye giderken yol parasını
borç almış. Ziraat odasına verecek aidatı nereden bulsun? Sizin ve
komisyonunuzun hazırladığı bu kanun teklifini duyunca çok memnun
olduk." diyor.
Değerli arkadaşlarım,
bu, çitçinin yazması olsa, öper başıma koyarım. Yöneticilerim bunu
değiştirir, değerlendirir ziraat odası. Ama, lütfen, Mersin Toroslar…
Şunu da okumak istiyorum değerli arkadaşlarım…
MEHMET KARTAL (Van) -
Van Ziraat Odası var.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa)
- Osmaniye'ye bak sen. Osmaniye seni aday bile yapmayacak, haberin
olsun.
BAŞKAN - Sayın Uzdil,
toparlar mısınız.
NECATİ UZDİL (Devamla)
- Toparlıyorum Sayın Başkanım, müsaadenizle.
Mersin, Meram Konya'dan
geliyor.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa)
- Bir daha aday bile olamayacaksın Osmaniye'den.
NECATİ UZDİL (Devamla)
- Elimdeki bu yazı da, sevgili arkadaşlarım, bu yazının tıpkısının
aynısı. Çiftçinin eline verip, imza atmasını bilmeyen kişilere
gönderttiniz. Şunu da göstermek istiyorum. Ortaköy Ardahan'dan geliyor;
tümü aynı fotokopi, aynı fotokopi. Buradan, belli bir merkezden
çıkartıp, çiftçilere bunu göndererek, sahte imzayla, bir milletvekilini
yanıltamazsınız. İşte, bu da, Viranşehir Şanlıurfa'dan. Tümü aynı
sevgili arkadaşlarım, aynı fotokopi. Yanılmanız buradan.
Değerli arkadaşlarım,
buradan sesleniyorum sizlere, buradan sesleniyorum: Çiftçiye ettiğinizi
çekeceksiniz. Etme bulma dünyası.
İşte burada 18-19'unda
Ziraat Odaları Birliği toplanıyor, genel kurulu toplanıyor. Tüm
uğraşınız buradaki seçim için.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Uzdil…
NECATİ UZDİL (Devamla)
- Buradaki seçime çiftçim karar verecek. Sizleri 22 Temmuzdaki hezimetinizi
şimdiden düşünmeye davet ediyor, tümünüze saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Uzdil.
Anavatan Partisi Grubu
adına Sayın İbrahim Özdoğan, Erzurum Milletvekili.
Buyurun Sayın Özdoğan.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 1411 sıra sayılı Yasa Teklifi üzerinde, Anavatan
Partisi Grubu adına 2'nci maddede söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
en derin saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
hakikaten çiftçiyi bir uçurumdan diğer bir uçuruma sürüklüyorsunuz.
Hani İbrahim Tatlıses'in bir sözü var ya "Allah cezanı verecek."
diye, evvel Allah sonra da Türk çiftçisi sizin cezanızı verecektir
bu seçimlerde.
Değerli arkadaşlar,
bakın, şimdi bir şey anlatmak istiyorum. Türkiye'yi, bak, Türk çiftçisini nasıl uçuruma sürüklüyorsunuz.
Bakın, şimdi, Türk çiftçisi bambaşka bir bataklığa doğru gidiyor.
Bakın, son zamanlarda
televizyonlarda çok sık dönen bir reklam var. Bir banka çiftçiye
"Üretici Kart" veriyor. Söz konusu reklam bunu anlatıyor. Üretici
Kart'ın ne olduğu, söz konusu bankanın İnternet sitesinde şöyle anlatılıyor
değerli arkadaşlarım: "Dünya'da ve Türkiye'de ilk ve tek olan Üretici
Kart, üreticilerin tarımsal ihtiyaçlarına ve nakit akışlarına uygun
olarak tarımsal işletme kredisi sağlamaktadır. Çiftçiye tanımlanan
kredi limiti Üretici Kart'a yüklenmekte… Üretici Kart, kredi kartından
ayrılan birçok özelliğe sahiptir. Bunlardan en önemlisi, Üretici
Kart'ın yılda bir kez ödemeli olmasıdır. Bu ödeme vadesi de tamamen
çiftçinin ürün desenine göre, yani hasadına göre belirlenmektedir."
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, söz konusu banka, çiftçinin içinde bulunduğu nakit
sıkıntısını tespit etmiş ve çiftçiye bir nevi kredi kartı sağlamayı
programına almıştır. Böylelikle, hasat mevsimini beklemeden bankadan
kredi kullanılacak ve yılda bir kez, hasat sonrasında, bankaya olan
kredi borcu ödenecektir bu sisteme göre. Misal: Çiftçi, oğlunu, kızını
evlendirmek veya beli ağrıyan hanımını doktora götürmek için hasadı
beklemeyecek. Çiftçimizin durumu aynen budur değerli arkadaşlar.
Bunu tabii ki hepimiz de biliyoruz. Çiftçi, doktora gitmek için dahi
hasat sonrasını beklemekte. Türk çiftçisinin durumu bu. Avrupa
çiftçisi gibi elinde parası yok ve her şey için hasadı beklemek zorunda.
Ben de bir köylü olarak bunu çok iyi biliyorum değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlar,
bankanın projesine diyecek bir sözüm yok, ancak bu durum beni çiftçimiz
açısından endişelendirmektedir. Üretici Kart, bir kredi kartıdır
ve bilindiği gibi, birçok vatandaşımız kredi kartlarından dolayı
çok mustarip olmuştur. Kredi kartı, insanlarda kolayca sanal para
hissi oluşturmaktadır. Oysa, kredi kartı, karşılığı olmayan bir parayı
insanlara hediye etmez, bundan karşılık bekler. Ülkemizde, dar gelirli
ve maddi sıkıntılarını kredi kartıyla dengeleyen, daha sonra da
gerekli geri ödemeleri yapamadığı için büyük sıkıntılara düşen,
hatta çöküntünün eşiğine gelen milyonlarca vatandaşımız vardır.
Üretici Kart da nakit
sıkıntısı içinde olan çiftçimize nakit sağlayacak bir sistem olarak
karşılığını isteyip hemen alamadığında, çiftçimiz, milyonlarca
insanımızın çektiği tarzda sıkıntılardan kolayca mustarip bir
hâle gelebilecektir. Çiftçimiz, zira, hakikaten, maddi açıdan çok
az imkânlara sahiptir, yeterli üretim yapamamaktadır, ürettiğini
hakça -bu Hükûmet yüzünden- değerlendirememektedir, ürünü para etmemektedir,
girdi fiyatları olağanüstü yüksektir. Üretici Kart yoluyla aldığı
borcu senede bir kez hasattan sonra geri ödemek zorunda olması, bir
sene gibi uzun bir süre içerisinde para planı yapmanın zorluğu göz
önüne alındığında, ödeme dengeleri açısından önemli bir risk oluşturmaktadır
çiftçilerimiz açısından. AK Parti Hükûmetinin çiftçiye beş senede
sunduğu, işte, değerli arkadaşlar, yeni borçlanma yöntemlerinin
böyle açmış olmasıdır ve çiftçimizi muhtemel finansal darboğazlardan
koruyacak hiçbir toplumsal koruma mekanizmasını bu Hükûmet oluşturmamıştır.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, AK Parti Hükûmetinin bitmesine az kalan iktidarı boyunca
çiftçiye sevgisiz ve saygısız baktığı kamuoyunun malumudur. Sayın
Başbakanın bir çiftçi vatandaşımıza sarf ettiği "Ananı da al
git." sözü toplumun hafızasının derinliklerine o denli nakşedilmiştir
ki, Sayın Başbakan bu sözüyle aslında kendi siyasi ipini çekmiştir.
Sayın Başbakanın bu ve benzeri dillere pelesenk sözleri, onu toplumun
gözünden ve gönlünden düşürmüştür. Bu, bir siyasetçi için acıklı bir
sondur değerli arkadaşlar. Cumhuriyet mitinglerinin ana sloganı
"Anamızı da babamızı da alıp geldik." olmuştur. "Halka
hizmet Hakk'a hizmettir." sözünün Sayın Başbakanın ağzında akıcı
bir boya olduğu halk tarafından en açık bir biçimde yaşanmış ve görülmüştür.
Evet değerli arkadaşlar, gerçekten, halka hizmet Hakk'a hizmettir ve
bu, Anavatan Partisinin taa rahmetli Turgut Özal zamanında söylenmiş
bir sloganıdır.
Bir de değerli arkadaşlar:
Köylü milletin efendisidir.
Çiftçi, bir toprağın
silahsız bekçisidir.
Çiftçi, millî benliğin
özü ve temelidir.
Çiftçi, bir ülkeyi ülke
yapan millî güçtür, millî değerdir.
AK Parti Hükûmetinin,
Cüneyd Zapsu ve benzerleri eliyle kurda kuşa yem ettirdiği Türk çiftçisi,
Türk toprağının kimliğidir, onurudur.
Değerli milletvekilleri,
merakımı mucip olan bir husus da var: Erken seçimi biz parti olarak,
Anavatan Partisi olarak istedik. Bizim isteğimiz anlaşılır bir durum
da, AK Partinin, mecburiyetten girdiği erken seçime seviniyor gibi
olması biraz komik değil midir? Çünkü, değerli arkadaşlarım, AK
Parti tarafından geçen sene yere serilen ürünleri bu sene yukarı
kaldırmadan seçime gideceğiz. Hükûmet, geçtiğimiz sene yere serdiği
ürünün yerden kendisine baktığını görmüyor mu? Bunu hakikaten görmüyor
mu değerli arkadaşlarım? Yerde serili ürünlerin bakışlarını üzerinde
hissetmiyor mu Hükûmet? Fındık üreticisinin kırgın ve kızgın kalbinin
atışlarını hissetmiyor mu bu Hükûmet?
Değerli arkadaşlarım,
kendi Hükûmeti eliyle arkadan hançerlenmiş, Zapsu ve onun uluslararası
lobileri tarafından çiğnettirilmiş Türk mahsulünün kanatılmış
bağrını görmüyor mu bu AKP Hükûmeti? Hakikaten unuttunuz mu yere serdiğiniz
ürünleri? Unuttunuz da mı seçimden söz ediyorsunuz? Unuttuysanız,
ben size bunu hatırlatıyorum. Yere serdiğiniz ürünler, arkadaşlar,
size bakıyor, sizi gözlüyor; bayılttınız ama öldüremediniz; yerden
sizi izliyor, size bakıyorlar. Yerinizde olsam, yerde yatan o gözlere
hiç bakamazdım, görmemek için başımı yastığın altına sokardım.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, AK Parti Hükûmetinin Türk çiftçisine acımasız baktığı
beş yılda Türk tarımı gerilemiştir; öylesine gerilemiştir ki, Avrupa
Birliğinin masasına eli kolu budanmış, ağzı burnu dağıtılmış bir
vaziyette oturabilecektir ancak.
Değerli arkadaşlar,
Avrupa Sayın Tayyip Erdoğan'a minnettardır, çünkü Avrupa, çiftçisini
efendi ve tarımı kral bir oluşum yaparak Türk tarımının gelişmesi
yerine Avrupa'da zaten fazlasıyla var olan tarımsal ürünlerden istifade
etmesini istemektedir.
Değerli arkadaşlar,
bir gün eğer Alman bulguru yemeye başlarsak hiç şaşırmayalım. "Alman
bulgur yer mi?" demeyiniz sakın; bulgur yemeyen Alman bile, bulgura
bu Hükûmetten çok daha değer ve önem vericidir.
Bakın, değerli arkadaşlar,
Almanlar aklıma nereden geldi: Hükûmetin, Cüneyd Zapsu eliyle Türk
fındıkçısını arkasından hançerlediği günlerdi. Alman Büyükelçiliği
Ticari Ataşesi Karadeniz'e gitti. Fındık fiyatının Hükûmet tarafından
2 milyon düzeylerine serildiği günlerdi. Biliyorsunuz, Almanya
en büyük fındık alıcılarımızdan.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bir saniye
Sayın Özdoğan.
Buyurun, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar,
işte, Alman Büyükelçiliğinin Ticari Ataşesi, gittiği Karadeniz'de
bir soruya cevap verirken, Türkiye'de Hükûmet ile fındık üreticisi
arasındaki bu gerilimi anlamakta güçlük çektiğini, bu fındık Almanya'da
olsa, hükûmetin, fındığı korumak için her şeyi yapacağını söyledi.
Bu günler, aynı zamanda
İspanya'daki fındık üreticilerinin AK Parti Hükûmetine karşı yürüyüş
yaptığı günlerdi. İspanyol fındık üreticileri, AK Parti Hükûmetini
uluslararası fındık piyasasını düşürmekle suçluyordu. AK Parti
Hükûmeti, Türk fındığının yüzünü dağıtmakla kalmamış, eli İspanya'ya
kadar uzanmıştı.
Toprak sevgisi vatan
sevgisidir. Toprak ve çiftçi sevgisi milliyetçiliğin temelidir
değerli arkadaşlar.
Değerli arkadaşlarım,
bunu, elin Alman'ı ve İspanyol'u çok iyi bilir, ama Türk çiftçisinin başına
beş senedir musallat olmuş olan bu Hükûmet hâlâ daha bunu anlayamamıştır.
Millî damardan yoksun bu Hükûmeti, Almanlar ve İspanyollar tahlil ve
teşhis etmiştir. Sıra bize geldi değerli arkadaşlar. Biz de tahlilimizi
ve teşhisimizi 22 Temmuzda yapacağız inşallah milletçe.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, Türk tarımının bundan sonraki gelişimini Avrupa
Birliği sürecinden bağımsız olarak ele almak mümkün olmayacaktır.
Bizim Anavatan olarak bu konuda vizyonumuz, Türk tarımının millî
benliğini güçlü kılmayı, Avrupa Birliği müzakere süreciyle entegre
etmeyi başarmaktır. Bu konuda tavizsiz ve millî bir duruşu Avrupa
Birliği süreciyle kaynaştırmaktır amacımız.
Değerli milletvekilleri,
Avrupa Birliğinin Türkiye'de en büyük sorun olarak gördüğü alan tarım…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdoğan,
konuşmanızı lütfen tamamlar mısınız.
Buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar,
hatta, konu o kadar geniş ki, "tarım" başlığını "gıda
güvenliği" gibi alt başlıklarla, otuz beş ayrı alt başlık altında
topladı Avrupa Birliği.
Tarım ve Köy İşleri
Bakanlığı, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde en öncelikli konu
olarak, Türk tarımının AB'nin ortak tarım politikasına uyumu olarak
tanımlar ve bu yönde çalışmalarına devam ettiğini bildirirken,
sivil toplum kuruluşları ve Avrupa Birliği uzmanları da sürecin
tarım sektörüne getirecekleri ve yapılması gerekenler hakkında
farklı görüşlere sahip bulunuyor.
Hükûmet, Avrupa Birliği
sürecini, ana eksen olarak Avrupa Birliğinin talep ve beklentileri
doğrultusuna oturturken, Türk tarımını bilen, anlayan ve bu toprağa
vatan sevgisiyle bağlı olan binlerce uzman ve sivil toplum örgütü
Hükûmetin bu tutumundan endişe ediyor.
Değerli arkadaşlarım,
elbette ki Türk çiftçisinin sorunları son derece büyüktür. İnşallah,
23 Temmuz günü, bu Hükûmetin gitmesiyle Türkiye'de bayram yapacağız
ve inşallah, şu sıralarda, çok yakın bir tarihte Anavatan Partisinin
bakanı oturacaktır Allah'ın izniyle. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Bunu, şimdiden sizlere müjdeliyorum. Erzurum'da boyunuzun ölçüsünü
aldınız ve bindirme kıtaları Erzurum'a getirdiniz. Yirmi vilayetten
insan geldi. Emniyet kayıtlarına göre, Erzurum Emniyet kayıtlarına
göre 18 bin insan sadece çevre vilayetlerden geldi değerli arkadaşlarım.
BAŞKAN - Sayın Özdoğan…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özdoğan.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Vahit Kirişci.
Buyurun Sayın Kirişçi.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
VAHİT KİRİŞCİ (Adana) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım;
teklifimizin 2'nci maddesi üzerinde grubumuz adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi, en başta da dün kutlanmış olan Dünya Çiftçiler Günü münasebetiyle
bütün çiftçilerimizi, gerek ülkemizdeki gerekse dünyadaki bütün
çiftçilerimizin gününü tebrik ederek, onlara saygı sunarak sözlerime
başlamak istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
teklifimizin 1'inci maddesinde, bilindiği gibi, özellikle, Ziraat
Bankası ve tarım kredi tarafından kullandırılan kredilerle ilgili
bu konuda mağduriyet yaşamış olan yaklaşık 640 bin civarındaki üreticimizin
rahatlatılması sağlanmıştı.
2'nci maddesi de, tam
da bu anlamlı günlere uygun olarak, gerçekten çiftçimizin bürokrasi
adına, kırtasiyecilik adına cebelleştiği, güçlük çektiği bir konu.
Burada, özellikle, çiftçilerimizin gerek tarım kredi gerek Ziraat
Bankası ve diğer tarımsal faaliyetleriyle ilgili belge ibraz etmeleri
gereken yerlerde, her seferinde, üyesi oldukları hâlde ziraat odalarına
gidip, bu ziraat odalarından belge alma zorunluluğu ve bunun getirmiş
olduğu -bunlara- külfeti ortadan kaldıracak bir düzenlemedir.
En başta şunu belirtmek
isterim değerli arkadaşlar: Türkiye Ziraat Odaları, anayasal olarak,
çiftçi örgütü olarak tescillenmiş, bu manada kendi kuruluşuyla ilgili
çalışmalarını sürdürmekte olan çok önemli bir odamızdır. Bizim buradaki
düzenlememiz, herhangi bir şekilde odamıza, çiftçilerimizin odası
olan odamıza üye olmanın önüne geçen ve böylelikle de anayasal bir
suç işlemeye yönelik bir düzenleme değildir. Çiftçilerimiz ziraat
odalarına üye olabilirler, üye olmaları önünde herhangi bir engel
yoktur. Burada da herhangi bir şekilde buna mâni bir hâl söz konusu
değildir. Ancak, düşünelim ve şöyle aklımızdan geçirelim: Çiftçilerimiz
özellikle kent merkezlerinde yaşayan insanlar değil. Bu insanlar
her türlü mobiliteden uzak. Bu insanlarımızın kırsalda yaşadıkları
ve maddi güçlüklerini ve bu işin, tarlasından, bağından, bahçesinden,
serasından, ahırından ayrılıp, eğer varsa, o ilçedeki ilçe ziraat
odasına gelip oradan bir belge alması, tekrar köyüne dönmesi ve bu
belgeyi köyde alacağı, örneğin, bir tarım krediden alacağı bir torba
gübre veyahut da bir kutu ilaç için bu belgeyi ibraz etmesi son derece
meşakkatli ve son derece bu çiftçilerimiz için yıpratıcı bir kırtasiyecilik
veyahut da bir bürokratik işlemden başka bir şey değildir. Dolayısıyla,
burada benden önceki hatiplerin belirttiği gibi, kesinlikle ve
kesinlikle, ziraat odalarının önünün kesilmesi, çiftçilerin ziraat
odalarına üyeliklerinin engellenmesi gibi bir ifade, bir hüküm
yer almamaktadır.
Peki, bu maddeyle biz
çiftçilerimize neyi sağlıyoruz?
Değerli arkadaşlar,
hepimizin bildiği gibi, Tarım ve Köyişleri Bakanlığımız, özellikle
Türkiye'de faaliyet gösteren çiftçilerimizin vermiş olduğumuz
destekleri alabilmeleri ve bu çerçevede de kayıt altına alınabilmeleri
için gündeme getirilmiş olan ÇKS'den sorumlu bakanlıktır. Çiftçi kayıt
sistemi olarak bildiğimiz bu sistemin sorumlusu, o hâlde, Tarım ve
Köyişleri Bakanlığı olduğuna göre, çiftçi kayıt sistemine dâhil
olabilmenin şartlarından bir tanesi de çiftçilik belgesinin ziraat
odalarından getirilmiş olmasıdır. Dolayısıyla, çiftçi kayıt sistemine
bir kez dâhil olan bir üreticinin, artık, bir daha ziraat odalarıyla
bu denli bir gidiş gelişi yaşamaması adına, gerçekten, çok yerinde
ve anlamlı bir düzenlemedir.
Diğer taraftan, değerli
arkadaşlar, bizim burada, belki, konuşmanın ve maddenin dışına çıkılarak
ifade edilen hususlar oldu, onlara da kısaca değinmemizde yarar
var, ama diliyoruz ve istiyoruz ki bu yasa teklifimiz çok süratli
bir şekilde Meclis Genel Kurulundan çıkmış ve onay için Cumhurbaşkanlığı
makamına sunulmuş olsun. Ama, bütün bunlara rağmen, bunlara cevap
vermeden de geçmek mümkün değil.
Değerli arkadaşlar,
AK Parti İktidarı, her alanda olduğu gibi, özellikle çiftçilerimizle
de ilgili olarak, Kasım 2002 yılını bir milat olarak yaşatmıştır. Dolayısıyla,
Kasım 2002'nin bir öncesi vardır, bir de Kasım 2002'nin sonrası vardır.
Kasım 2002 öncesini eğer şöyle zihnimizden geçirecek olursak, Ziraat
Bankasının ve tarım kredinin yüzde 59-yüzde 69 nispetindeki kredi
faizleriyle ancak kredi kullanmak zorunda kalan bir üretici, yüksek
enflasyona mahkûm olmuş ve bu konuda kolunu kanadını kaldıramamış
bir üretici vardı, ama bugün gelinen noktada yüzde 17,5'luk bir kredi
faizi uygulanmakta ve bu yüzde 17,5'luk kredi faizinin de yüzde 91'e
yakını, toplam kullandırılan kredinin yüzde 91'e yakını, bu yüzde
17,5 bile yüksek görülerek bu selektif kredi veyahut da sübvansiyonlu
kredi olarak bilinen kredi şeklinde üreticilerimize kullandırılmıştır.
Bugün tek başına Ziraat Bankasının kullandırmış olduğu kredi 4
katrilyonun üzerine çıkmıştır değerli arkadaşlar. Bunun 2002 öncesine
gidecek olursak, o yüksek faizden dolayı hem sayıca son derece az
üretici tarafından kullandırıldığını veyahut da kullanıldığını
hem de miktar olarak son derece yetersiz olduğunu görüyoruz. Zira,
o dönemde sadece 77 bin üreticiye 227 trilyonluk, yani, yeni parayla
227 milyon YTL'lik bir kredi kullandırılmıştır. Bunları çoğaltmak
mümkün.
Geçtiğimiz hafta perşembe
günü bu görüşmeleri yaparken bizim burada "Evet, bu bir popülist
politikadır." dememizden alınan muhalefete mensup dostlarımız
oldu. Ben, değerli arkadaşlar, şunu vurgulamak isterim: Eğer, bir
sektörün önünde standartlar varsa, bu sektöre ilişkin birtakım hedefler
konulmuşsa, o sektör büyüme yolunda önemli bir altyapıya sahiptir
demektir. Eğer, siz… Tarım Kanunu'nu beklemişsiniz, cumhuriyetin
59'uncu Hükûmetine bırakmışsınız ve bu ülkenin bir Tarım Kanunu'nu
o zamana kadar çıkarmamışsınız. İlk defa bu ülkenin bir Tarım Kanunu
var ve 18 Nisandan itibaren de, artık, bu ülkede, tarım, hedefleri
olan ve bu hedeflere uygun olarak politikaları bünyesinde barındıran
bir sektör hâline gelmiştir ve bu sektörün bu yapılan desteklemeleri
gerçekleştirebilmesi için de kendimizi de bağlayacak şekilde bir
hüküm ilave edilmiştir. O da nedir? Gayrisafi millî hasılanın yüzde
1'inden daha az bir destek tarıma verilemez, demişizdir. Dolayısıyla,
gayrisafi millî hasılanın 400 milyar dolar olduğunu düşündüğümüzde
bunun yaklaşık 4 milyar dolara, onun da yuvarlak rakam 5,5-6 katrilyona
tekabül ettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Dolayısıyla, bizim
de 2007 yılı için bütçemizden ayırmış olduğumuz ödeneğin 5,3 katrilyon
civarında olduğunu dikkate aldığımızda son derece buna uygun
bir davranış sergilediğimizi de takdirlerinize sunuyorum.
Bir başka konu, değerli
arkadaşlar, tarımın mutlaka bir yasasının, bir mevzuatının ve bu
mevzuata uygun olarak yapılmasının esas olduğunu söylemiştik. Bir
Tarım Kanunu çıkardık değerli arkadaşlar. Bu Tarım Kanunu'yla ilgili
olarak belki başlangıçta bu hafife alındı ve 2006 yılında, haziran
itibarıyla, 1 Haziran itibarıyla başlamış olan bu uygulamanın yıl
sonunda yaklaşık 12.500 civarında poliçe kesildiğini görüyoruz.
Ama, şimdi -dikkat buyurun- özellikle
yılın şu ilk dört ayında gelinen rakam, poliçe sayısı, yaklaşık 160
bin civarındadır. Bu 160 bin poliçe Türk çiftçisinin kendi üretmiş
olduğu ürünlerin, riski yüksek olan bu alandaki ürünlerin garanti
altına alınması adına önemli bir güvencedir. Hazineden bu manada
çıkan para 30 trilyon civarındadır değerli arkadaşlar ve sektörün
yaklaşık 1 katrilyona yakın varlıkları bir anlamda sigorta kapsamına
alınmıştır. Geçtiğimiz yıl sadece doluya karşı korunmuş olan üreticiye
ait varlıklar 2007 yılı Ocak ayından itibaren de buna dolu zararıyla
birlikte don zararı da eklenmiştir.
Dileğimiz, gelecekte,
özellikle diğer risk gruplarının da buna dâhil edilmesi ve böylelikle
Türk çiftçisinin bu faaliyetleri yürütürken her türlü endişelerden
arınmış olarak yürütebilmesi mutlaka sağlanmalıdır.
Tabii, çıkarmış olduğunuz
yasaların uygulamalarıyla ilgili örnekleri çoğaltmak mümkün,
ama zamanımızın darlığı nedeniyle ben konuşmamı burada kesmek istiyorum.
Burada aslolan Türk çiftçisinin kendisidir, aslolan Türk köylüsüdür,
aslolan bu memleketin, bu milletin üreten insanlarına hizmettir. Bu
hizmetin gereğini yapmak da AK Parti İktidarına nasip olmuştur.
Ben, bu vesileyle,
özellikle başta günlerini tebrik etmiş olduğum Türk çiftçisinin
Dünya Çiftçiler Günü'nü bir kez daha tebrik ediyorum. Yeni yasalarla
problemlerini inşallah çözmeye devam edeceğimizi bir kez daha ifade
ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kirişci.
Şahısları adına Şanlıurfa
Milletvekili Sayın Müfit Yetkin.
Buyurun Sayın Yetkin.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
A. MÜFİT YETKİN (Şanlıurfa)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Ziraat
Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi Kooperatifleri Tarafından Kullandırılan
Grup Kredilerinden Doğan Kefaletin Sona Erdirilmesi Hakkında Kanun
Teklifi'nin 2'nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bu kanun teklifinin
1'inci maddesiyle, grup kefilliğiyle birbirine kefil olmuş çiftçilerimizin
bu sorumluluktan kurtulmaları amaçlanmıştır. 20 kadar kişinin birbirine
müşterek ve müteselsilen kefil oldukları sistemde, hiç tanımadıkları,
ödeme gücü bulunmayan, ikameti tespit edilemeyen borçluların borcunu
"grup kefilleri" sıfatıyla ödemek zorunda bırakılmışlardır.
Bu teklif ile çiftçilerimiz kendilerine ait olmayan ve kendilerini
zorda bırakacak borçlardan kurtulacaklardır.
Teklifin 2'nci maddesinde
ise, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının, çiftçi kayıt sistemine kayıtlı
çiftçilerden her türlü ayni ve nakdî yardım, avans, sübvansiyon, prim
gibi tarımsal destekleme veya kredi kullanılması işlemlerinde,
çiftçi belgesi alınacak krediler veya doğrudan destek uygulama nedeniyle
yapılan her bir işlem için çiftçi belgesi istenmesinin çiftçiyi zor
durumda bıraktığı düşünülmektedir, bilinmektedir. Zaten çiftçi
kayıt sistemine girmek için çiftçi belgesi çıkartılmaktadır. Dolayısıyla,
çiftçi kayıt sistemine girmiş bir çiftçiden her bir işlem için çiftçi
belgesi istenmesi, zaman kaybından ve yorgunluktan başka bir işe yaramayacaktır.
Biraz evvel arkadaşlarımızın
bahsettiği gibi, ziraat odalarının bu tepkileri göstermelerine
de bir anlam veremiyorum. Kendi üyesi olan çiftçilerimizin bürokratik
işlemlerden kurtulmaları ve zamandan tasarruf etmeleri memnun olmaları
gereken bir konudur, ama asıl memnun olunması gereken konu, Hükûmetimizin
ve Bakanlığımızın "ÇKS" dediğimiz çiftçi kayıt sistemini
tamamlamasıdır.
Çiftçi kayıt sistemi,
Türk tarımına güç katacaktır. Daha önceleri bilinmeyen tarımsal
alan büyüklükleri, hayvan varlığı ve sulanabilen alan gibi istatistiksel
bilgiler, şimdi ÇKS sayesinde bilinmekte ve gelecekte de Avrupa
Birliğiyle entegrasyonda, bu bilgiler ışığında tarıma yön verilecektir.
Aynı zamanda, tarımsal desteklemeler de yanlışlıkların önlenmesine
yardım etmektedir. Bakanlığımızın hedefi olan tarımsal üretim
planlamasında da çok önemli rol oynayacaktır. Bizler gibi tarımla
bizzat uğraşan insanlarımız, Hükûmetimizin yaptığı çalışmaları
çok iyi değerlendireceklerdir.
Bu arada, çiftçilerimizin
mağdur edildiğini söyleyen arkadaşlarımıza birkaç şey söylemek
istiyorum. Bu arada, çiftçilerimizin değerlendirmesini de yine
çiftçilerimize bırakıyorum. Çiftçi borçlarını yeniden yapılandırmıştır
Hükûmetimiz. 765 bin üreticimizin 2,7 milyar YTL'yi bulan borcunun
1,5 milyar YTL'si silinmiştir. Geri kalan borçlar da üç yıl ödenecek
şekilde yapılandırılmıştır. Üreticilerin tarım kredi kooperatiflerine
olan borçlarının ödenmesi için ikinci bir yapılanma imkânı getirilmiştir.
Tarımsal kredi faizleri düşürülmüş, 2002 yılında yüzde 59 olan tarımsal
kredi faiz oranları 2006 yılında yüzde 17,5'a inmiştir. Ayrıca, çiftçiye
sübvansiyonlu kredi kullandırma imkânı getirilmiştir. Uygulanan
projelere göre, yüzde 60 ile yüzde 25 arasında faiz indirimi sağlanmıştır.
2002 yılında 550 bin çiftçiye 529 milyon YTL tarımsal kredi kullandırılmış
iken, 2006 yılında toplam 1 milyon 92 bin çiftçiye 5 milyar 171 milyon
YTL kredi kullandırılmıştır. Bu miktarın yüzde 92'si sübvansiyonlu
kredi olarak kullandırılmış ve 120 milyon YTL kredi sübvansiyonu
sağlanmıştır. Bu dönemde kullandırılan krediler 2002 yılına göre
10 kattan daha fazla artmıştır.
Tarım sektörü
2004-2005 yıllarında pozitif olarak büyümüştür. 2002 yılında tarımsal
gayrisafi millî hasıla 21,8 milyar
dolar iken, 2006 yılında 38 milyar dolara ulaşmıştır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
A. MÜFİT YETKİN (Devamla)
- Tarımsal sulamada kullanılan enerji fiyatlarında yüzde 15 indirim
sağlanmıştır.
Ayrıca, 2002 yılında
2.188 milyar YTL olan tarımsal destekleme miktarı, 2006 yılında 4.744
milyar YTL'ye çıkarılmıştır. Bu arada bugünlerde zaten merakla beklenen
pamuk desteklemeleri, hububat desteklemeleri, sertifikalı fidan
desteklemeleri de bugünlerde ödenmeye başlanmıştır. Bunu da çiftçilerimize
buradan bildirmek istiyorum. Hayırlı ve uğurlu olsun.
Ben bu kanunun da hayırlı
uğurlu olması dileğiyle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yetkin.
Şahısları adına ikinci
söz Niğde Milletvekili Sayın Erdoğan Özegen'in.
Buyurun Sayın Özegen.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ERDOĞAN ÖZEGEN (Niğde)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Ziraat
Bankası Anonim Şirketi ve tarım kredi kooperatifleri tarafından
kullandırılan toplu köy ikrazatı grup kredilerinin yeniden yapılandırılmasıyla
ilgili kanun teklifinin 2'nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AK Parti İktidarımız, gerçekten, toplumun bütün
kesimlerini ilgilendiren hemen her konuda, AK Parti İktidarından
önce ciddi sıkıntılar içerisine düşmüş olan toplumun tüm sosyal kesimlerini
yeniden devletle barıştırma projelerini bir bir hayata geçirmiştir.
Bunlardan, baktığımız zaman, çiftçilerimizin Ziraat Bankasına,
tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarını, yüce Meclisimiz de
bir kanun teklifiyle kanunlaştırmış, borçların büyük bir bölümünü
silmiş, diğer kalan kısmı da otuz altı aya taksitlendirilmiştir.
Yine, biraz önce, değerli
Tarım Komisyonu Başkanımızın ifade ettiği gibi, uzun süredir toplumun
en büyük kesimi olan tarım sektörünün, maalesef, AK Parti İktidarına
kadar bir kanunun olmayışı bile, aslında, bundan önceki iktidarların
tarıma ve çiftçiye bakışının en önemli göstergesidir. Sadece, AK
Parti İktidarına kadar, tarımla ilgili, seçim dönemlerinde, popülist
bir anlayışla "Kim ne veriyorsa ben üç fazlasını veriyorum."
diyerek, maalesef, çiftçimiz, bir yıl vezir, kırk yıl rezil edilmiştir.
İşte, eli nasırlı bu çiftçiler, AK Parti İktidarıyla, gerçek anlamda
değer bulmuş ve öyle, burada, çıkıp kürsülerden söylendiği gibi,
çiftçilerimiz, itilip kakılmamış, Türkiye Cumhuriyeti'nde, AK Parti
İktidarında, en şerefli bir şekilde baş tacı edilmiştir. Bunun örneğini
söyleyecek olursak, şimdi, biraz önce, burada konuşan muhalefet
sözcüsü arkadaşım, acaba, bu büyük kesimler, büyük halk kesimleri
çiftçilerden yana mı, yoksa bir grup bürokrasiden yana mı? Bunu, doğrusu,
çok merak ediyorum.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Esas niyetin işte bu senin, esas niyetin bu!
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla)
- AK Parti İktidarı, çiftçileri kırtasiyeden kurtarmak, çiftçileri…
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Çiftçinin örgütüne karşı olduğunu ortaya koyuyorsun.
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla)
- Beyefendi, ben, sizi, gayet nezaketle dinledim.
Çiftçilerin, her bir
işlem için, alacakları her bir destek için, çiftçi belgesi almak için
80 kilometreden, 100 kilometreden gelip o belgeyi almak için eziyet
çekmelerini ortadan kaldırmak, acaba çiftçiden yana olmak mı, yoksa
neden yana olmak?
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Hadi canım sen de!
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla)
- Ben sizi gayet iyi anlıyorum.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Anlayamazsın sen…
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla)
- Efendim, çok iyi anlıyorum.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Anlayamazsın, kapasiten müsait değil.
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla)
- Halk Partisi, ama, içi boşaltılmış bir Halk Partisi.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Allah, Allah!
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla)
- Ee, Cumhurbaşkanını halk seçsin… "İtirazımız var." Çiftçileri
kırtasiyeden kurtaralım… "İtirazımız var."
Ee, arkadaşlar, gelin,
bu işi doğru konuşalım.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Sayın Başkan…
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Ya kardeşim, senin için boşaltılmış.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Sayın Başkan "İçi boşaltılmış Halk Partisi." diyor; söz istiyorum.
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla)
- Şimdi, bakın…
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Halk Partisine nasıl laf atarsın be!
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla)
- Bakın, halkın olmadığı yerde -bu anlamda söylüyorum- o zaman kimden
yana olduğunuzu doğru bir şekilde tespit etmek lazım.
3 Kasım 2002'den sonra,
tarım sektöründe yaşanan sıkıntılar bir bir AK Parti İktidarıyla
çözüldü.
Bu amaçla, 765 bin üreticimizin
2,7 katrilyonluk borcunun 1,5 katrilyonunu bu iktidar çözmüştür.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Sözünü hatırla, sözünü. Yaptığını değil, sözünü hatırla. Sözünü
tut.
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla)
- Değerli kardeşlerim, şimdi, bu kanuna karşı mısınız, bu kanunu
destekliyor musunuz?
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Sen sözünü tut, sözünü.
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla)
- Tüm çiftçilerim bizi dinliyor şimdi.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Tabii dinliyor.
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla)
- Tüm köylü vatandaşım dinliyor.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Dinliyor, dinliyor.
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla)
- Bakınız, bu kanunla, ben yazın gezdiğimde… Öyle, köylere filan
biz gidemiyor değiliz.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Gidemezsin gidemez.
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla)
- Köylünün, çiftçinin içindeyiz, içinden geliyoruz. (CHP sıralarından
gürültüler)
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Köylere yalnız git de görelim.
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla)
- Benim Niğde'min Hasaköy'ünde, Kırhan'ında, Kilederesi'nde, Ağcaşar'ında…
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Niğde'ye yalnız git, yalnız. Bizi kendine kalkan yapma. Köyleri yalnız
gez de görelim.
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla)
- …insanlar, haberi olmadan, birbirine kefil edilmiş ve kahvelere
gittiğim zaman "Sayın Milletvekilim, ben hiç tanımadığım birine
kefil edilmişim…" Şimdi, biz, bu kanunla bu insanların…
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Neredeydin dört buçuk senedir? Neredeydin?
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla)
- …tanımadığı insanlara kefaletini ortadan kaldırmanın neresini
eleştirirsiniz? (CHP sıralarından gürültüler)
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Eleştirmiyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Öyle bir şey yok, eleştirmiyoruz.
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla)
- Ben sizi Türk çiftçisine emanet ediyorum.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Saptırma…
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla)
- Onun için, burada, gelin, önce bu hakkı teslim edin, daha sonra eleştirilerinizi
yapın. Burada, sırf…
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Mert ol, yiğit ol…
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla)
- Biz yiğidiz, Başbakanımız da yiğit, AK Parti Grubunun tamamı da yiğit.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Kalbini koy ortaya… Aldatma, aldatma…
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla)
- Türk milletinin bağrından çıkmış insanlarız biz. (CHP sıralarından
gürültüler)
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Aldatma kimseyi…
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
karşılıklı konuşmayalım.
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla)
- Öyle, seçmene selam için, sözde çiftçinin sorunlarını çözecek kanun
tasarılarına… "Efendim, biz bunu destekliyoruz ama…" Evet…
"Biz size selam salıyoruz, AK Partililer çiftçiyi öldürdü."
Ee, biz çiftçinin tek tek sorunlarını çözdürmek, çözmek… Eğer bu çiftçiye
ihanetse, sizi ben çiftçiye emanet ediyorum.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan)
- "Çiftçiler cezaevine gidiyor." diyor telefonda, Erzurum'dan
arıyor.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Ticaret odası da belge vermesin. Unutma, ticaret odası başkanısın
sen. Belge vermeyin o zaman.
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla)
- Eyvallah.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Çiftçinin adına konuşma orada. Çiftçi konuşsun çiftçinin adına.
Git ticaret odasına, tüccar adına konuş.
BAŞKAN - Sayın Uzdil…
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla)
- Şimdi, bakınız…
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Tüccarsın sen, tüccar adına konuş.
BAŞKAN - Sayın Uzdil,
lütfen…
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Çiftçi konuşsun biraz da.
BAŞKAN - Sayın Uzdil…
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla)
- Ziraat Odaları Kanunu'nu da AK Parti İktidarı çıkartmıştır.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Ticaret odası başkanısın, tüccar adına konuş.
BAŞKAN - Sayın Uzdil…
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla)
- Tarım Kanunu'nu da AK Parti İktidarı çıkartmıştır.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Öyle yok, öyle!
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla)
- Çiftçinin borçlarının tamamını da AK Parti İktidarı...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla)
- Çiftçi bizim başımızın tacıdır, tacı olmaya da devam edecektir…
BAŞKAN - Sayın Uzdil,
lütfen, yerinizden müdahale etmeyiniz.
Bir saniye… Sayın Özegen,
bir saniye.
Buyurun, sözlerinizi
tamamlar mısınız.
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla)
- …Türk milletinin en önemli unsurlarından biridir.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Aldatma kimseyi. Sen
tüccarsın, tüccar adına konuş.
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla)
- Ancak, merak etmeyin, 22 Temmuzda…
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Tabii, görüşeceğiz.
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla)
- …burada sizin söylediğiniz gibi değil, gerçek çiftçi dostlarının
kim olduğunu Türk çiftçisi bağrına basarak gösterecektir, merak
etmeyin. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Göreceğiz… Göreceğiz…
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla)
- Sayın Başbakanı mı, Sayın Baykal'ı mı bağrına basacaktır Türk çiftçisi,
beraberce göreceğiz.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Olur! Tüccarları basacak değil mi? Bekle, bekle!
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla)
- Ben bu kanunun hayırlı olmasını temenni ediyorum, çünkü, bu kanunla…
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Çiftçi seni öpecek!
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla)
- …AK Parti İktidarından önce…
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Bekliyor öpmek için seni!
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla)
- …yıllarca, hiç haberleri olmadan birbirine kefil edilen o mağdur,
eli nasırlı o çiftçilerin…
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Hadi, aferin! Aldat!.. Aldat!..
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Sayın Başkan, kahvehane gibi oldu.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
- Sayın Başkanım, böyle bir şey var mı?
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Var tabii…
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla)
- …yıllardır süren mağduriyetini ortadan kaldırıyoruz.
Biraz önce konuşan
arkadaşımız bindirilmiş kıtalardan bahsetti. Selim Sırrı Tarcan
Salonu'na 2 bin kişi dolduramayanların, Erzurum mitinginden dem
vurmalarını da hayretle ve esefle karşılıyorum.
Biz milletin içindeyiz,
milletimizle beraber yürümeye devam edeceğiz.
Bu kanunun Türk çiftçisine,
eli nasırlı çiftçilerimize hayırlı olmasını diliyorum. Yıllardır,
bizden önceki dönemde, bu çarpık yapıyla, Tarım Kanunu olmadan
çiftçi bu hâle getirilmiştir.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Tarım Kanunu'nu okumadın bile.
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla)
- Bir bir sorunlarını çözerek bugün çiftçiyi düze çıkarttık, beraberce
yürüyoruz.
Hayırlı olsun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Tarım Kanunu'nu bilmiyorsun, okumadın.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özegen.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Anadol,
bir saniye…
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Tarım Kanunu'nu bilmiyorsun, okumadın.
AHMET UZER (Gaziantep)
- Çık da konuş buraya be!
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Vallahi okumadın, billahi okumadın!
BAŞKAN - Sayın Uzdil…
Sayın Uzdil…
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
- Sayın Başkan, bu nedir? Başladığından beri konuşuyor. Rezalet!
Nedir bu ya!
AHMET UZER (Gaziantep)
- Ayıp ya! Yeter ya!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
kanun tekliflerini, tasarılarını gayet özgür bir ortamda görüşüyoruz.
AHMET UZER (Gaziantep)
- Çık konuş ya!
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Konuşurum.
AHMET UZER (Gaziantep)
- Çık!
BAŞKAN - Lütfen müdahale
etmeyin yerinizden.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
- Sayın Başkanım, başladığından beri konuşuyor.
BAŞKAN - Bir saniye…
Bir saniye… Ben de onu hatırlatmaya çalışıyorum. Bir saniye…
Sayın milletvekilleri,
kanun teklif ve tasarılarımızı özgür bir ortamda görüşüyoruz. Herkesin
söz hakkına saygımızı koruyarak, gerekli toleransı da göstererek
çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Bir başkasının söylediğini söylemeye hakkı yoktur.
BAŞKAN - Lütfen susar
mısınız.
Sayın milletvekillerimizden,
yerlerinden müdahale etmemelerini istiyoruz. Çünkü, müdahale
eden arkadaşlarımız da zaten konuşan arkadaşlarımız. Önümüzde
birkaç madde daha var, görüşülürken görüşlerinizi orada da dile
getirirsiniz. Onun için, yerinizden müdahale etmemenizi rica ediyorum.
Buyurun Sayın Anadol,
siz bir şey mi söyleyeceksiniz?
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Sayın Başkanım, demin konuşan hatip, "İçi boşaltılmış Halk Partisi."
diyerek…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- "İçinde halk olmayan Halk Partisi" anlamında söyledi!
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Avukat yapalım seni!
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Hangi anlam olursa olsun.
Açıkça Cumhuriyet
Halk Partisine sataşmıştır. O konuda söz istiyorum efendim.
BAŞKAN - Peki. Yeni
bir sataşmaya yol açmamak kaydıyla, 69'uncu maddeye göre kısa bir
söz veriyoruz.
Buyurun.
V. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
2.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un, Niğde
Milletvekili Erdoğan Özegen'in, konuşmasında partisine sataşması
nedeniyle konuşması
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Değerli arkadaşlarım, önce Sayın Başkana, söz hakkı tanıdığı
için teşekkür ediyorum.
Şimdi görüştüğümüz
konu, tamamen tarımla, üreticiyle, köylülerle ilgili bir kanun. Biz,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Parlamento açıldığından bu yana,
yapılan bu uygulamanın haksızlığını Meclis zabıtlarına tescil
ettirmiş bir partiyiz. Bütün arkadaşlarımız, bu birbirlerine kefil
edilen köylülerin ellerindeki icra emirlerini bu kürsülerden teşhir
ettiler, vatandaşa gösterdiler. Televizyon ekranları ve Meclis
tutanakları bunun tanığıdır. Şimdi beş sene durup durup, Meclis seçim
kararı aldıktan sonra bu teklifi buraya getiren arkadaşlarıma
"Daha önceleri neredeydiniz?" diyorum. Neredeydiniz daha
önce? (CHP sıralarından alkışlar) Cumhuriyet Halk Partisi, bunları…
SONER AKSOY (Kütahya)
- Siz neredeydiniz?
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Biz muhalefet partisiyiz, getirdik, konuştuk, istedik; tutanaklarda
var, soru önergelerinde var, gündem dışı konuşmalarda var. Şimdi iş
işten geçmiş, seçim kararı almış Meclise, iş yapıyormuş gibi bunları
söylüyorsunuz ve buradan kim kime selam gönderiyor? Sizi izliyorlar
bakın, Meclisin balkonlarında, gerçek köylü örgütlerinin temsilcileri,
ziraatçılar sizi izliyorlar ve seçim kampanyasında sizi köylerine
bekliyorlar.
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Göreceğiz!
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Fındıkçı sizi bekliyor, pamukçu sizi bekliyor, zeytinci sizi bekliyor,
"Ananı da al git." dediğiniz narenciye üreticisi sizi bekliyor.
(CHP sıralarından alkışlar)
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Fındıkçı bizi alkışlıyor.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Göreceğiz, göreceğiz 22'sinde.
Kuvayımilliye'den
bu yana devam eden Cumhuriyet Halk Partisi dimdik ayakta ve milletin
ıstırabına son vermek için 22 Temmuzu sabırsızlıkla bekliyor. Kimin
içinin boşaldığını meydanlar gösteriyor. Şimdi, 22 Temmuz gelsin,
bu kürsüde bir daha karşı karşıya gelelim, bakalım burada mı oturacaksınız,
orada mı oturacaksınız?
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
- Haydi bakalım.
ERDOĞAN ÖZEGEN (Niğde)
- Burada oturacağız.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Millet size gerekli cevabı verecek.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET KARTAL (Van) -
Fındığa verilen taban fiyatı sorsana.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
sayın milletvekilleri.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- Adana Milletvekili Vahit Kirişci ve Tokat
Milletvekili Zeyid Aslan'ın; T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi
Kooperatifleri Tarafından Kullandırılan Grup Kredilerinden Doğan
Kefaletin Sona Erdirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Tarım, Orman
ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları. (2/975) (S.
Sayısı: 1411) (Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
2'nci madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Madde üzerinde üç tane
önerge vardır; ancak, birisi, bir başka konuda düzenleme yapmayı
öngördüğü için, İç Tüzük'ümüzün 87'nci maddesine göre, Sayın Akif Hamzaçebi
ve arkadaşlarının bu önergesini işleme koyamıyoruz.
Diğer iki adet önergeyi,
önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılıklarına
göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1411 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Ensar Öğüt |
Gürol Ergin |
|
Trabzon |
Ardahan |
Muğla |
|
Bülent Baratalı |
Muharrem İnce |
Sami Tandoğdu |
|
İzmir |
Yalova |
Ordu |
|
Mehmet Küçükaşık |
R. Kerim Özkan |
|
|
Bursa |
Burdur |
|
"Madde 2 - Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı bulunan çiftçiler, her yıl çitçilik
faaliyetine devam ettiğini belgeleyen Çiftçilik Belgesi ibraz
etmek sureti ile kaydını yeniler. Bu şekilde Çiftçi Kayıt Sistemindeki
kaydı güncellenmiş çitçilerden, yıl içerisinde yapılacak her türlü
ayni ve nakdi yardım, avans, sübvansiyon, prim gibi tarımsal destekleme
ve / veya kooperatiflerce kredi kullandırılması işlemlerinde ayrıca
çiftçilik belgesi aranmaz."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1411 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 2 nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi |
Ramazan Kerim Özkan |
Gürol Ergin |
|
|
Trabzon |
Burdur |
Muğla |
|
Bülent Baratalı |
Ensar Öğüt |
Muharrem İnce |
|
İzmir |
Ardahan |
Yalova |
|
Sami Tandoğdu |
Mehmet Küçükaşık |
Necati Uzdil |
|
Ordu |
Bursa |
Osmaniye |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN - Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkürler.
Gerekçeyi mi okutayım,
söz mü istiyorsunuz?
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Söz istiyorum.
BAŞKAN - Peki.
Muğla Milletvekili
Sayın Gürol Ergin, buyurun.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi Kooperatifleri
Tarafından Kullandırılan Grup Kredilerinden Doğan Kefaletin Sona
Erdirilmesi Hakkında Kanun Teklifi'nin 2'nci maddesine verdiğimiz
önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken, siz Sayın
Başkanı, değerli milletvekillerini ve yüce Türk ulusunu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
biraz önce bu kürsüde iktidar partisi adına bir milletvekili konuştu.
Kendisini huzurunuzda ayıplıyorum. Cumhuriyet Halk Partisine
dil uzatmak ne onun haddidir ne onunla birlikte olan birinin haddidir.
Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye Cumhuriyeti devletini kurmuş
partidir.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Onun
altından çok sular geçti.
GÜROL ERGİN (Devamla)
- Adama sorarlar "Sen kim oluyorsun, sen kimsin, sen nesin?"
diye. (AK Parti sıralarından gürültüler) Bunu söyleyerek sözlerime
başlıyorum. Haddinizi bileceksiniz. (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Ergin…
TEVHİT KARAKAYA (Erzincan)
- Sen kimsin de haddini bildiriyorsun!
ALİM TUNÇ (Uşak) - Sen
de haddini bileceksin!
SONER AKSOY (Kütahya) - Haydi oradan!
Haydi oradan!
AHMET UZER (Gaziantep)
- Sen de haddini bil!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
bir saniye…
GÜROL ERGİN (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, şimdi burada konuşuluyor…
BAŞKAN - Sayın Ergin,
bir saniye…
Şimdi, o konuda Sayın
Grup Başkan Vekiline söz verdik ve o da o sataşmaya cevap verdi. Siz,
o nedenle, önerge üzerindeki görüşlerinizi açıklayınız.
Buyurun.
GÜROL ERGİN (Devamla)
- Teşekkür ederim.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Herkes
haddini bilecek!
GÜROL ERGİN (Devamla)
- Şimdi, burada konuşuyorlar: "Çiftçi itilip kakılmamış, şerefle
baş tacı edilmiş…" Çiftçiye "Ananı al git." demek midir
baş tacı etmek? Şeref bu mu? (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından
gürültüler)
ALİM TUNÇ (Uşak) - Çiftçi
mi acaba o? Çiftçi mi o?
GÜROL ERGİN (Devamla)
- Çiftçi diyor ki: "Anamı aldım gidiyorum, ama babam size kaldı!"
Çiftçi böyle söylüyor. (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından
gürültüler)
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye)
- Aferin! Yakışıyor mu?
SONER AKSOY (Kütahya)
- Çiftçi kadar başına taş düşsün!
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye)
- Ayıp! Ayıp!
GÜROL ERGİN (Devamla)
- Burada yalan söyleniyor.
VELİ KAYA (Kilis) -
Sayın Başkan, hakaret bu ya!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Ne konuştuğunu biliyor musun?
GÜROL ERGİN (Devamla)
- Bu kürsü, gerçeklerin konuşulacağı kürsü. Bu kürsü, ahlaklı konuşmaların
kürsüsü. (AK Parti sıralarından gürültüler)
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Sayın Başkanım, böyle konuşulur mu?
GÜROL ERGİN (Devamla)
- Deniyor ki: 100 kilometreden gidecekmiş de, çiftçi, yılda bilmem
kaç kere odaya uğrayacakmış. Bu yok. Biz diyoruz ki, yılda bir kere
gelsin, odasından belgeyi alsın. Ziraat Odaları Birliği, kamu kurumu
niteliğinde bir kuruluştur, anayasal kuruluştur.
Hiç lafı uzatmayacağım,
bir tek şeyle sözlerimi bağlayacağım. İstediğiniz gibi karar
alın, 22 Temmuzdan sonra kurulacak olan şu Mecliste, Cumhuriyet Halk
Partisi iktidarında ilk işimiz, Türk çiftçisinin tek anayasal olan
kuruluşunu tekrar bugünden daha güzel günlere taşıyacak kararı
almak, sizin bu aldığınız kararın altını da üstünü de çizmek olacaktır.
HASAN ANĞI (
GÜROL ERGİN (Devamla) - Onu özellikle
söylüyorum.
Siz, güya çiftçiden yana
davranma biçimi göstererek, ama popülizmin, oportünizmin şahını
yaparak burada davranış içinde bulunuyorsunuz. Siz
çiftçiye ne verdiniz de şimdi çiftçinin yanında olduğunuzu söylüyorsunuz?
AHMET UZER (
GÜROL ERGİN (Devamla) - Yalnız 2,5 katrilyon
-yılda- o çiftçiden mazot için ÖTV alıyorsunuz, 2,5 katrilyon, Allah'tan
korkun!
Cumhuriyet Halk
Partisi iktidarında, çiftçi, hiçbir girdi için yüzde 18 katma değer
vergisini ödemeyecek.
Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında, çiftçi, kesinlikle,
mazota özel tüketim vergisi ödemeyecek.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Biz Allah'tan korkarız,
siz kendinize bakın.
TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Sizin döneminizde
mazot olmazdı ki…
GÜROL ERGİN (Devamla) - Ben, tekrar söylemek
istiyorum; bakınız, 687 bin liralık mazota 834 bin lira siz özel tüketim
vergisi uyguluyorsunuz, 274 bin lira KDV uyguluyorsunuz.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Sizden devraldık.
GÜROL ERGİN (Devamla)
- Hepsinin üstünü çizeceğiz. Türk çiftçisi, Atatürk'ün "Bu milletin
efendisi." dediği çiftçi, efendi gibi çalışacak, efendi gibi
üretecek, efendi gibi yaşayacak, siz de yaptıklarınızla baş başa
kalacaksınız.
Şimdi, Sayın Bakana
diyorum ki: Verdiğin rakam yanlış. Diyor ki: "Matbaa hatası."
Sayın Bakan, o matbaa hatası değil, senin arkadaşlarının hesap hatası.
TEVHİT KARAKAYA (Erzincan)
- Olmayan mazottan ÖTV alınır mı?
GÜROL ERGİN (Devamla)
- "Yüzde 171 yazmış, 1 yanlış gelmiş." diyor. Hayır, aslında,
yüzde 171, iki rakamın bölünmesinden geçen doğru rakam, ama, ifade
yanlış; çünkü, aşağıda siz diyorsunuz ki "Yılda ortalama yüzde
15,7 artmıştır." 15,7'yi 4'le çarparsanız 71 mi yapar Sayın Bakan?
Hiç mi hesabınız yok? Hiç mi buna bakmıyorsunuz?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bir saniye
Sayın Ergin.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Sayın Başkanım, geçen gece bunun cevabını verdik; temcit
pilavı gibi bunu getiriyor buraya.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- O verdiğin cevap değil, palavra.
BAŞKAN - Sayın Ergin,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
GÜROL ERGİN (Devamla)
- Sayın Başkan, tamamlıyorum. Zaten arkadaşlar kararını vermiş.
Arkadaşlar kararını vermiş. Ele geçiremediğiniz ziraat odalarını
güya aklınız sıra bu şekilde işlevsiz hâle getireceksiniz ve Manisa'da,
Ordu'da sillenin en büyüğünü atan o toplulukları bir daha güya toplanamayacak
hâle getireceksiniz. Yanılıyorsunuz. Yanılıyorsunuz. Yanıldığınızı
kesin olarak göreceksiniz.
AHMET RIZA ACAR (Aydın)
- Muğla'ya geliyoruz, Muğla'ya…
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- İzmir'e de gelin, buyurunuz.
GÜROL ERGİN (Devamla)
- Burada sigortadan söz ediliyor, sigortadan… Nerede? Fındık üreticisinin
252 trilyonu nerede? Niye gasbettiniz? Bu bir gasptır. 252 trilyon lira
gasbedilmiştir. Anasının ak sütü kadar helal... (AK Parti sıralarından
gürültüler)
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Kanuna ne zaman gelecek? Kanuna gelse iyi olur.
BAŞKAN - Sayın Ergin…
Sayın Ergin… Sayın Ergin, size bir dakika da ek süre verdim, doldu;
lütfen Genel Kurulu selamlar mısınız.
GÜROL ERGİN (Devamla)
- "2002 yılı milat olmuş…" Olmaz olaydı! 2002 yılı, Türk çiftçisi
için yoksulluğa, darlığa, düşkünlüğe düştüğü günün miladıdır, ne
söylüyorsunuz! (AK Parti sıralarından gürültüler)
AHMET RIZA ACAR (Aydın)
- İyi ya, oylar sizin olacak işte!
GÜROL ERGİN (Devamla)
- Arkadaşlar, burada konuşmak kolay, o çiftçinin karşısında hepinizi
göreceğiz, göreceğiz hepinizi.
AHMET RIZA ACAR (Aydın)
- Oylar senin oldu, daha ne istiyorsun!
BAŞKAN - Sayın Ergin…
GÜROL ERGİN (Devamla)
- Tarımda hedefleri varmış da, hedefi olan sektör olmuş… Sizin bir
tek hedefiniz, tarımı batırmak, "yabancıların ürettiğini bu
ülkede nasıl sattırırım da, getirene, burada satana nasıl kâr ettiririm"in
hesabını yapıp Amerika'ya yaranma hesabı, Avrupa Birliğine yaranma
hesabıdır.
Türk çiftçisi, alnının
teriyle kazandığının karşılığını önümüzdeki dönemde alacak ve
size de, o dönemi başlatacak seçimde, hak ettiğiniz tokadı Osmanlı
tokadı olarak vuracaktır.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ergin.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Siz
nereden biliyorsunuz Osmanlıyı ya? Milletin tokadı öyle bir sille gibi gelecek ki
size, daha önce geldiği gibi.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen dinler misiniz: Partilerimizin sayın grup başkan vekilleri
görevlerinin başında. Konuşmacıların sözleri bir sataşmaya neden
olursa, zaten dikkatle izliyoruz, söz taleplerini de yerine getiriyoruz.
Sataşınca görüşmelerimiz uzuyor, sataşınca konuşmacının ahengi
bozuluyor. Az önce bir başka grup şikâyet ediyordu sataşmadan, şimdi
bir başka grup. O nedenle, rica ediyorum, sayın konuşmacılara müdahale
etmeyelim yerimizden.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum…
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN - Karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler… Teşekkür ederim. Karar yeter sayısı var,
önerge reddedilmiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1411 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
"Madde 2 - Tarım
ve Köyişleri Bakanlığı Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı bulunan
çiftçiler, her yıl çiftçilik faaliyetine devam ettiğini belgeleyen
Çiftçilik Belgesi ibraz etmek sureti ile kaydını yeniler. Bu şekilde
Çiftçi Kayıt Sistemindeki kaydı güncellenmiş çiftçilerden, yıl içerisinde
yapılacak her türlü ayni ve nakdi yardım, avans, sübvansiyon, prim gibi
tarımsal destekleme ve/veya kooperatiflerce kredi kullandırılması
işlemlerinde ayrıca çiftçilik belgesi aranmaz."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN - Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Bayındır.
(CHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önerge üzerinde
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Arkadaşlar, çok gerginsiniz,
anlıyorum, dönem sonu geldi. Dönem sonu gelirken de dört buçuk yıldır
ezim ezim ezdiğiniz, adına ne varsa yok ettiğiniz çiftçilere nasıl
gideceğimizin hesabı sizi germiş.
Bence bir hesap yapalım.
Ona göre de, bu hesaptan sonra da, başta Sayın Tarım Bakanı olmak üzere
köylere beraber gidelim.
Sayın Bakan, AKP 2002
yılında iktidara geldiğinde buğdayın fiyatı 400 lira, buğdayı
üretebilmek için mazotun fiyatı 1 milyon 100 lira…
AHMET RIZA ACAR (Aydın)
- 300.
HÜSEYİN BAYINDIR (Devamla)
- …DAP gübresi 220 lira. Aradan beş yıl geçti, dört buçuk yıl geçti, şimdi
buğdayın fiyatı 280-290-300 lira. Ama, mazotun fiyatı neredeyse
2.500, yani 2,5 YTL civarında.
Aslında, çok söz söylemeye
gerek yok. Bu, kısaca yarım dakika içerisinde anlatmaya çalıştığım
veriler, sizin, köylüye, çiftçiye bakış açınızı açık seçik ortaya
koymakta.
Sayın Bakan, ben soruyorum,
başta size: Sayın Bakan, çiftçiden ne istiyorsunuz siz? Devlet çiftçiden
vergi ister, verir; devlet çiftçiden asker ister, verir; devlet çiftçiden
üretim ister, verir. Onlar verir de, Sayın Bakan, siz ne istiyorsunuz?
Canını mı alacaksınız çiftçinin, canını mı alacaksınız? Ne istiyorsunuz?
(CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Biz, eskiden -çiftçiler-
mercimek ekerdik, buğday ekerdik, arpa ekerdik, çavdar ekerdik, pancar
ekerdik, ayçiçeği ekerdik, ama karşılığını da, bir nebze de olsa,
adam gibi alırdık. Evimize ekmek götürecek, evimizin ihtiyaçlarını
karşılayacak, toplum içindeki değerlerimizle birlikte yaşam şansını
bulurduk.
Sayın Bakan, ne oldu;
ne oldu Anadolu'nun bereketli topraklarına? Ekilenin bir kısmı ekiliyor,
bir kısmı ekilmiyor. Ekilenin üzerine gübre, çiftçi, atamıyor. Ne oldu? Ne yaptınız? Ne hâle
getirdiniz? Adına ne varsa kapattınız. Köy Hizmetleri vardı çiftçinin,
köylere hizmet; kapattınız.
Sayın Bakan, bir şey
daha: Kırşehir'den ne istiyorsun Sayın Bakan? Boztepe'min toprak mahsulleri
ofisini niye kapattın Sayın Bakan? (CHP sıralarından "Bravo"
sesleri)
Hükûmetinize soruyorum:
İlicek'teki pancar kantarını niye kapattınız ey AKP Hükûmeti? Nasıl
geleceksiniz? Nasıl oy isteyeceksiniz? Ama, sizde pişkinlik, sizde
vurdumduymazlık var. Çiftçiyi, tertemiz insanları, alnının teriyle
geçinen, elinin nasırıyla geçinen çiftçiyi ne hâle getirdiniz, bir
görün.
Sayın Bakan, çiftçinin
her şeyi bitti, hayvancılığı da bitti, onu da elinden aldınız. Çiftçinin
elinde ne koyun kaldı ne kuzu, ne inek kaldı ne dana, ne tavuk kaldı ne
yumurta, ne arı kaldı ne de çiftçinizin artık dayanacak hâli kaldı. Ama bir tek şey var: AKP'den hesap soracak
Sayın Bakan! Senden hesap soracak çiftçi, senden! (CHP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
sayın milletvekillerim; diyeceksiniz ki, bu hararet niye? Sevgili
milletvekillerim, içim yanıyor içim! Çiftçinin evinde yangın var!
Kırşehir çiftçisinde yangın var! Anadolu çiftçisinde yangın var, ateş
var! Yoksulluk had safhada, bunu bilin, bunu bilin!
Sayın Bakan, tarım
kredi elleriyle çiftçiyi borç batağının içine koydunuz, çiftçinin
ne geliri varsa elinden aldınız, icraya koydunuz. Gözünüz aydın Sayın
Bakan, çiftçinin yarısı mahpusta! Gözün aydın Sayın Bakan, çiftçinin
yarısının evinde televizyon hacizde, buzdolabı hacizde!
Ey benim çiftçim, hesap
sorun bunlardan, sizi görmeyenlerden, tanımayanlardan! Ak diyorlardı,
ak diyorlardı, ak sandınız bunları, ama, ak değil, siz ah oldunuz,
ah, ah! (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Ben, sizi, Sayın Bakanı
bir Kırşehir'e götüreyim. Sayın Bakanı, elektrikleri günde otuz sefer
giden Kırşehir'in, Mucur'un, Kaman'ın, Boztepe'nin, Akpınar'ın köylerine
götüreyim. Sayın Bakan, elektrikte yoksunuz, suda yoksunuz, üretimde
yoksunuz; nerede varsınız, ben size soruyorum! Hesap soracağız,
çiftçi hesap soracak!
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bayındır.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler… Teşekkür
ederim. Önerge reddedilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
2'nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Teşekkür ederim.
Kabul etmeyenler… Teşekkür ederim. 2'nci madde kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
Yürürlükten kaldırılan
hükümler
MADDE 3- (1) 31/12/1960
tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 53 üncü maddesinin
son fıkrasında yer alan "ve Ziraat
Odasından, bulunmayan yerlerde Tarım il veya ilçe müdürlüklerinden çiftçi belgesini
almayan" ibaresi ile 15/5/1957 tarihli ve 6964 sayılı Ziraat Odaları
ve Ziraat Odaları Birliği Kanununun ek 2 nci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt
Aslanoğlu.
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
CHP GRUBU ADINA FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, yüce Meclisin çok değerli
milletvekilleri; bir yasayı yaparken samimi olmak gerekiyor. Deminden
beri dinliyorum: Bürokrasiyi kaldırmak… Efendim, 70 kilometreden,
80 kilometreden bir köylü vatandaşımız şehre gelmesin de, ziraat
odalarından çiftçilik belgesi almasın. Peki, arkadaşlar, ziraat
odasından aldığı çiftçilik belgesini, bu köylü götürüp, köyünde
ahıra mı koyuyor? Şehre iniyor, tarım ilçe müdürlüğü şehirde, tarım
kredi ilçede, Ziraat Bankası ilçede. Yani, beş dakika gidip, yılda
bir defa kendi sivil toplum örgütü olan ziraat odalarına gitmeyi
çok mu görüyorsunuz? Ziraat odalarına insanların girmesinden niye
korkuyorsunuz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Kim engelliyor?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Yılda bir defa, o köylü şehre iniyor. Efendim, bir şey söylerken
samimi olmak lazım. Efendim, 80 kilometreden geliyor, çiftçilik
belgesi alıyor… Arkadaşlar, 80 kilometreden gelen insan o çiftçilik
belgesini ne yapıyor?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Kim engelliyor gidişini?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - İlçeye, Ziraat Bankasına götürüyor, tarım satış kooperatiflerine
götürüyor, tarım ilçe müdürlüğüne götürüyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Kim engelliyor gidişini?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Yani, bir şeyi savunurken… Efendim, bürokrasiyi kaldıracağız,
80 kilometre… Lütfen… Lütfen samimi olun, lütfen.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Kim engelliyor; ona cevap verin Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Değerli milletvekilleri, yine, samimi olmak lazım. Demin
bir konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, özelikle, kefaletten
dolayı getirilen bu yasaya karşı çıktığını söylüyor. Arkadaşlar,
riyakârlık yapmasın kimse. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu, özellikle,
bu tarım satış kooperatifleri ve tarım kredi kooperatiflerinin
kefaletten dolayı borçlarını, beş yıldır, her gün buraya getiriyor.
Beş yıldır! Şimdi mi aklınız başınıza geldi? Ve şimdi, sanki bunlar
bu Mecliste hiç konuşulmamış gibi, sanki…
VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
- Üç ay önce geldi.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Bizim arkadaşlarımızın en az yirmi tane teklifi vardır
Beyefendi bu konuda. Beyefendi, size gelmez, Meclisin yetkili kurullarındadır.
Hakikaten, burada en az bin kere, en az iki bin kere dile getirildi.
Değerli milletvekilleri…
(AK Parti sıralarından "Yok" sesleri)
VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
- Yok öyle bir şey!
SONER AKSOY (Kütahya)
- Öyle bir teklif yokmuş, Komisyon Başkanı söylüyor!
MEHMET SEKMEN (İstanbul)
- Yakalandın!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Ne yakalanacağım Beyefendi!.. (AK
Parti sıralarından gürültüler)
MEHMET SEKMEN (İstanbul)
- Yok, öyle bir teklif yok! Komisyon Başkanı söylüyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Bugün buraya hazırlıksız çıkmışsın!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen, oturduğunuz yerden laf atmayın.
Buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Değerli milletvekilleri, özellikle, tarım kredi kooperatiflerinin
kendi ayıbıdır da bu. Kendi ayıbı… Önce, tarım kredi kooperatifleri
kendi kendisini… Önce orayı yenileyin!
Şimdi, bir kişiyi kefil
edeceksiniz -"müteselsil kefil" diyorsunuz- ama, kefalet,
Borçlar Kanunu'na göre derler ki, bir kredi bir yıl vadeli veriliyorsa,
bir yılın sonunda borçlu ödemediyse, kefile ihbar edersin, kefil
ödemezse, gerekeni yaparsın. Borçlu borcunu on yıldır ödemeyecek,
on beş yıl ödemeyecek, siz, kefaleti olana hiç haber vermeyeceksiniz,
on yedi yıl sonra, on beş yıl sonra aklınız başınıza gelecek, çak ihtarnameyi
"ver parayı!"
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Aynen; onun için getiriyoruz işte!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Malatya'nın, Hekimhan'ın Kocaözü ilçesinde -ben iki ay
önce gittim beyler- on yedi yıl önce, on beş yıl önce 10 bin lira almış…
HASAN ANĞI (
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Eski
parayla 10 bin lira ve tarım satış kooperatifleri ihtarname göndermiş,
7,5 milyar şu andaki parayla. Yani, 7,5-8 trilyon eski
parayla. Şimdi, önce tarım kredi kooperatifleri kendini yenilemelidir.
Bir kere, bu yaptığı, yasaya aykırı. Yine diyorum, bir kefalet, süresiyle
geçerlidir. Süresi bittiği zaman, o borcu, siz, kefile rücu etmemişsiniz,
kefile hiçbir ihtarname çekmemişsiniz, on beş yıl sonra aklınız başınıza
gelmiş, on beş yıl sonra gidiyorsunuz! Bir kere, bu, Borçlar Yasası'na
aykırı.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Öncekilerin
aklı başında değilmiş de…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Onun için, Cumhuriyet Halk Partisi, sonuna kadar, özellikle
tarım kredi kooperatifleriyle ilgili getirilen yasaya sonuna
kadar destek verecektir.
Değerli milletvekilleri,
tabii, tarım… Burada deminden beri her şeyi konuşuyorsunuz, ama,
size üç dört tane spesifik bir örnek vereceğim. Bir, tabii afetle ilgili
sigorta yasası getirdiniz.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Kötü
mü oldu?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Ama, bir yasayı uygularken, yönetmeliğini hazırlarken,
o ürünün gerçeğini, o ürünle ilgili gerçekleri de dile getirmek lazım.
Bu yasaya, çıkan yasaya ve sigorta konusunda Türkiye'deki en büyük
desteği Malatya çiftçisi vermiştir. Çünkü, üç sene dili yandı, üç
sene. Her sene kayısıyı don götürdü. Malatya'da yaklaşık 7 bin poliçe
oluşmuştur.
VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
- Ne güzel, bak.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Ne güzel!.. Bir dakika… Tabii güzel.
Nedir? "Aman." dedi "Benim kayısım yanarsa canım yanıyor."
Geçen sene tabii afetten 60 trilyon zarar oldu, sadece bir 12 trilyona
geçirttiniz. Ama, bu sigorta sistemini getirirken çiçek dönemini
kapsatmadınız. Ne işe yarar? Eğer bir şeyi sigorta ediyorsanız, Malatya
çiftçisi size güvenmiş bunu sigorta etmişse, çiçek dönemini kapsamıyorsa
o sigorta ne işe yarayacak? Niye yasak savıyoruz? Ve maalesef, yüzde
60 kayısımız yine bu sene yok oldu, rekoltenin yüzde 60'ı yandı ve
yanan yüzde 60'ın da yüzde 70'i çiçek döneminde yandı. Yani, güya sigorta
yaptırdık! Ne işe yaradı? Şimdi diyor ki sigorta şirketleri:
"Vallahi, biz, kayısıyı çiçek döneminin sonunda sigorta yaptık.
Çiçek dönemini poliçe kapsamıyordu." Bunu, defalarca burada
da bağırdık, defalarca sigorta şirketlerine söyledik: Etmeyin,
tutmayın. Eğer bir şeyi sigorta ediyorsanız, gerçekçi olun, dedik.
Ne oldu? Ne oldu? Yine, bu sene, el elde el başta. Sigorta şirketleri,
yanan kayısının yüzde 70'inin bedelini ödemeyecek. Peki, 2090 sayılı
Yasa'yı uygulayacak mısınız? Onu da uygulayamıyorsunuz. Ne olacak?
Yine aç kalacak bu sene Malatya köylüsü.
Değerli milletvekilleri,
demin bir milletvekilim, özellikle üretici kredi kartları konusunda
görüş verdi; aynen katılıyorum. Eğer, Ziraat Bankası, gübre zamanı,
ilaç zamanı, çiftçinin işçilik zamanı, her ürününe bu şekilde Türk
çiftçisine belli dönemlerde destek olmazsa, sadece kredi vermek
için şehirden ev ipoteği veya memur kefaleti isterse, Türk çiftçisinin
sırtı yerden kalkmaz. Yasak savan kredi veriyoruz. Ziraat Bankası,
özellikle, ürün bazında kredi uygulamasına geçmek zorundadır. Köylüye
değil köye kredi verilmesi lazım ve köye kredi uyguladığı zaman,
o köydeki tüm ekilen, dikilen ürünleri hesap ettiği zaman, o köye
toplam bir kredi uyguladığı zaman, o zaman Türk çiftçisine gerçek
kredi verilir. Şu anda kimse kredi alamıyor. İnan, şehirden ev ipoteği
istiyor veya devlet memuru kefaleti istiyor. Bu nedenle, uygulanan
finansman sistemi Türk çiftçisinin sonuna kadar aleyhindedir. Türk
çiftçisi kredi alamıyor.
Değerli milletvekilleri,
bir başka konu: Eğer, biz, Türkiye'deki ürünlerin pazar ve pazarlama
konusunu… Pazar konusunda, özellikle ulusal değerlerimizdeki bazı
ürünlerde pazar konusunu çözmezsek…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Konuşmanızı
tamamlar mısınız Sayın Aslanoğlu.
Buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Özellikle, Türkiye'de yetişen tarım ürünlerinin ihracatında
ve pazarlamasında çözüm yolları bulmazsak, çiftçinin ürününü yerde
bırakırız. 2 bin liraya mal ettiği kayısı 1.500 liraya alıcı bulamaz.
Onun için, pazarı ve pazarlamacıyı, pazarlama yöntemlerini… Eğer,
Bakanlık olarak veya tarım satış kooperatifleri veya Ziraat Bankası
veya birine görev vermezsek Türk çiftçisinin ekmeği yok olacaktır.
Hepinize saygılar
sunuyorum. Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Aslanoğlu.
Gruplar adına başka
söz talebi yok.
Şahsı adına Aydın Milletvekili
Sayın Ahmet Ertürk.
Buyurun Sayın Ertürk.
AHMET ERTÜRK (Aydın)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan teklif
üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım.
AK Parti gerek tarımı
programlarken ve gerekse planlarken ve bununla ilgili kural ve kaideleri
ve çözümleri de ortaya koyarken, gerçekten Mecliste büyük bir sıkıntılı
süreç yaşandığını görüyoruz. Muhalefet partisinin değerli sözcüleri,
sanki bu kurallar ve kaideleri ve halkımızın, çiftçilerimizin,
üreticilerimizin bekledikleri çözüm önerilerini, Meclisten beklentilerinin
karşılığını görme iddiasında bir duruş sergilerlerken, muhalefet
sözcüsü milletvekilimiz "işte burada Anavatan Partili bakan
oturacak 22 Temmuzdan sonra", Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü
arkadaşımız "işte burada Cumhuriyet Halk Partili bakan oturacak"
gibi sözler söyleyerek ve sanki, bu ülkenin tarımını çok kötü yönetiyormuşuz,
riski iyi sürdüremiyormuşuz gibi bir kanaat ve olumsuzluk içerisinde,
bir hırçınlık, bir kötümserlik, bir karamsarlık tablosu sergilemeye
çalışıyorlar. Bu ülke hepimizin, bu vatan hepimizin ve üreten
insanlar bizim baş tacımız. Burada yapmamız gereken iş, üreten insanlarımızın
sorunlarına birlikte ve beraberce çözüm bulmak ve katkı sağlamak
olmalı. Hâl böyle iken, konuşan arkadaşlarımızın katkı sağlamaları
asıl olması gerekirken, maalesef, bir aşırı hırçınlık ve karamsarlık
içerisinde, sanki Türk tarımı çok kötü yerlere gidiyormuş, bu ülke
için hiçbir şey yapılmıyormuş veya AK Parti tarımı dışlıyormuş gibi
bir kanaat sergileniyor ve doğrusu hiç de böyle değil, bunu da herkes
biliyor.
Şimdi, gerçekten 1,8
katrilyondan 5,3 katrilyona ulaşan bir tarımsal destekleme ve üretimi
geliştirme programı doğrultusunda güzel hizmetler, gayretli çalışmalar
üretildi ve Türk çiftçisi de çok gayretli çalışmalara, çok yararlı
hizmetlere layık. Neler yaptık, neler yapmaya çalıştık? Mesela,
Grup Başkan Vekilimiz dedi ki: Sayın Vahit Kirişci ve Sayın Tokat
Milletvekilimiz Zeyid Aslan'ın şu andaki teklifi üzerinde, hemen
seçim yaklaşıverdi, işte onunla ilgili, sanki seçime yönelik tasarılar
veya teklifler görüşülüyor gibi değerlendirdi. Hâlbuki, bu teklif, Büyük
Millet Meclisine 14/03/2007 tarihinde verildi. 14 Mart 2007 tarihinde
ortada seçim falan da yoktu. Biliyorsunuz, seçim, nisan ayının sonlarında
gündeme geldi. Bu Meclis Cumhurbaşkanımızı seçemeyince ve Meclis
bloke olunca, erken seçim gündeme geldi.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Başbakanımızın verdiği program doğrultusunda, Tarım Bakanlığımızın
ve bürokrat arkadaşlarımızın çok gayretli çalışmalarıyla ve katkı
sağlayan sivil toplum kuruluşlarımızın, başta ziraat odalarımız,
tarım birliklerimiz, Tariş gibi, Fiskobirlik gibi, Çukobirlik gibi
çeşitli kurum ve kuruluşlarımızın önerileriyle, çiftçimizin tarlaya
inerken üretimini sürdürebilmesi için yapılması gereken tarımsal
desteklemeler zamanında yapılıyor. İşte bu haftadan itibaren, pamuk,
ayçiçeği, soya ve kanola gibi yağlı tohum desteklemeleri, şu anda,
çiftçilerimizin banka hesaplarına geçirildi. Hububat destekleme
primi, çiftçilerimize dünden itibaren ödenmeye başlanıldı. Kalan
miktarlar… Biliyorsunuz, ta ocak ayından beri ödeniyor. Hayvancılık
yapan değerli çiftçilerimizin gereksinim duydukları yem bitkileri
ekilişleri için de destekleme ödemeleri hafta başından itibaren
(dünden itibaren) Tarım Bakanlığımız ve hazineden serbest bırakıldı
ve çiftçilerimize ulaştırıldı. Fidan destekleri de bu hafta içerisinde
ulaştırılıyor. Haziran ayının ilk haftasında da geçen ay ödenen doğrudan
gelir desteği, mazot ve gübre destekleri ile hayvancılık desteklemelerinin,
gene, Ankara'ya ulaşan destekleme miktarları ve bedelleri ödenmeye
başlanıyor. Damlama sulamada, sertifikalı tohumda, fidan ve üretimler
ile ambalajlama ve paketleme ile ihracata yönelik desteklemeler -mesela zeytinyağında
ambalajın üzerine "Türk Malı" ibaresi konulduğu takdirde
400 dolara varan desteklemeler- bizim Hükûmetimiz döneminde yapılmaya
başlandı.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, sözlerinizi
tamamlar mısınız.
AHMET ERTÜRK (Devamla)
- Gene, kırsal kalkınma destekleriyle çiftçilerimizin ürettiği
ürünlerin yüzde 50'ye varan nispetlerde hibe destekler, gene AK Parti
Hükûmetinin ve Tarım Bakanlığımızın verimli ve gayretli çalışmalarıyla
ortaya konuldu ve şu anda Türk tarımı -hiç öyle sizlerin söylediği
gibi değil- gerçekten, güzel günlere, güzel geleceklere doğru gidiyor.
Tabii, ziraat odalarımız
da burada, çiftçilerimizin, her defasında, Hükûmetimizin ortaya
koyduğu, işte süt destekleri, kaba yem destekleri, örneğin zeytinyağı
destekleri, ayçiçeği desteği, mısır desteği, pamuk primi desteği
gibi bu tip desteklemeleri alabilmesi için veya ihtiyaç duyduğu
kredi, gübre, tarımsal ilaç ve girdiler için ihtiyaç duydukları gereksinimleri
için, her defasında kendilerine gelerek kendilerinden belge alınmasını
istiyorlar. Hâlbuki, bu, bürokratik bir sıkıntı yaratıyor. Çiftçi
kayıt sisteminde ve doğrudan gelir desteğinde, çiftçi belgesi alma
zorunluluğu zaten var, yönetmeliklerde -işte burada- belirlenmiş.
İşte, yönetmeliğin (e) bendinde "Çiftçi belgesi istenir."
deniliyor. Gene, doğrudan gelir desteği ödemelerinde de çiftçi
belgesinin örneği -13'üncü maddede- isteniyor. Hâl böyleyken, çiftçilerimizi
bir zorunluluğun içerisine sokmanın anlamı yoktur. Bizler kolaylaştırıcı
olmalıyız, bizler bürokratik sıkıntıları veya evrak sıkıntılarını
azaltıcı olmalıyız. Onun için, bu yasa teklifi, gerçekten, çiftçilerimiz
için ve üretimlerini sürdürebilmeleri için onlara kolaylıklar ve
avantajlar sağlamaktadır.
Kendini geliştiremeyen
tarımcı arkadaşlarımız, kendini geliştiremeyen çiftçi arkadaşlarımız
21'inci yüzyılda sorun yaşarlar. Hükûmetimiz ve tarım teşkilatlarımız,
sertifikalı tohum, sertifikalı fidan, organik tarım gibi pek çok
yenilikleri Türk tarımına sundular.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ertürk,
konuşmanızı lütfen tamamlar mısınız, iki dakika ek süre de verdim.
AHMET ERTÜRK (Devamla)
- Bu sunulan yeniliklerle üretimini şekillendiren çiftçilerimiz,
gerçekten, tarımdan hak ettiği iyi kazanımları sağlayabilirler
düşüncelerimle, ben de bu teklifin Türk tarımına ve çiftçi arkadaşlarımıza
hayırlı olmasını diliyorum, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ertürk.
Şahısları adına ikinci
söz Edirne Milletvekili Sayın Necdet Budak'ın.
Buyurun Sayın Budak.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
NECDET BUDAK (Edirne)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan maddeyle
ilgili olarak şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Bir kere, öncelikli
olarak, bu yasa, bence, iktidar ve muhalefetin hep birlikte, tek bir
vücut olarak, tüm çiftçileri, 3,5 milyon kayıtlı çiftçiyi desteklemek
adına tam anlamıyla çıkarması gereken bir yasa. O bakımdan, ben burada
bir fikir birliği olduğunu düşünüyorum, ama, bizim, burada, Parlamentoda,
çiftçi adına iyi şeyleri de artıları da çok olumlu şeyleri de, ama yapılamayanları
da, yapılacak olanları da konuşabilmemiz lazım ve bizi dinleyen
çiftçilere, bizim buradan bir aydınlık gelecek sunabilmemiz gerekiyor.
Bakın, burada, 1'inci
maddede, 600 bin müteselsil kefil yararlanacak, 3 milyon 200 bin
çiftçi de 2'nci maddede bu yasadan yararlanmış olacak ve çiftçilerimiz
bununla ilgili gönderdikleri dosyada Tarım Bakanlığımıza -çok
geniş, bire bir dosya- talepleri var ve bu yasanın desteklenmesini
istiyorlar.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Karşı çıkanlar da çok Hocam! Karşı çıkanlar da var!
NECDET BUDAK (Devamla)
- Çiftçi kayıt sistemine girmiş olan çiftçilerden tekrar çiftçi belgesi
istenmesine kesinlikle gerek yoktur, bürokratik bir işlemdir ve
Türkiye Ziraat Odaları Birliğine, bu Parlamento döneminde, bu
Hükûmet dönemindeki kadar hiçbir zaman sahip çıkılmamıştır.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Helal olsun(!) Sayende oldu Hocam, oraya geçince
oldu(!)
NECDET BUDAK (Devamla)
- Onlar çok daha etkin olmuşlardır. Bunu hep beraber yaptık. "Bunu
hep beraber yaptık." diyebilelim, çünkü, Türkiye adına yaptık.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Teşekkür ediyoruz(!)
NECDET BUDAK (Devamla)
- Değerli Arkadaşım, laf atıyorsunuz, ama, bakın, sizin isteklerinizin
hepsi tek tek oldu.
Sayın Necati Bey, bakın,
siz, biraz önce yağlı tohumlarla ilgili söylüyorsunuz; bu Parlamento,
yağlı tohumlarla ilgili komisyon kurdu, 1,5 milyar dolar dışarı
ödenen para çiftçiye yönlendi. Bakın, nasıl mı? Bugünlerde yağlı tohumların
paraları ödeniyor. 2004 ürününe Hükûmetimiz 650 trilyon öderken, hep
birlikte oluşturduğumuz yağlı tohumlar komisyonuyla, 2005'te 930
trilyona, 2006'da 1 katrilyon 150 trilyona çıktı. Burada ne yaptık?
Sizin bu söylediğiniz şeyler -burada yazılarınızda var- bunların
hepsini tek tek yaptık. Şimdi, biz, ne yapıyoruz? Dışarı vereceğimiz
parayı çiftçimize yönlendirdik.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Niye kısa aldın konuşmayı? Uzun alsaydın ya, anlatırdın.
NECDET BUDAK (Devamla)
- Bakın, bir başka olay, hayvancılıkla ilgili söyledikleriniz var.
Mesela, Ziraat Bankası kredilerinin düşürülmesiyle ilgili söylediklerimiz
var. Yüzde 59'lardan yüzde 13'e düşürüldü.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Doğru, enflasyonun altına…
NECDET BUDAK (Devamla)
- Yine, sözleşmeli çiftçilik modeliyle ilgili söyledikleriniz
var.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Saptırma!
BAŞKAN - Sayın Uzdil,
lütfen müdahale etmeyin.
Buyurun.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Doğruyu söylemiyor efendim.
NECDET BUDAK (Devamla)
- Bakın, sözleşmeli çiftçilik modeliyle ilgili, Tarım Kanunu'nda
sözleşmeli çiftçilik modelini geliştirdik ve ilk defa, cumhuriyet
tarihinde, Tarım Bakanlığı, çiftçiyle sözleşme yapan sanayici
arasında noter vazifesi görerek, bir işlem başladı. Bu çok çok önemli.
Yine, yem bitkileri
ve hayvancılıkla ilgili söyledikleriniz var. Bu konuda da yine beraber
yaptık. Ama, bence şöyle bakabilmemiz lazım: Tarım, gerçekten zor
bir iş; iklim var, toprak var, su var. İklimle ilgili küresel ısınmaya
bu Parlamento, bu Hükûmet sahip çıktı, değil mi arkadaşlar?
Yağlı tohumlarla ilgili
soruna… Biraz önce bunu verdim.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Raporlar var, raporların hepsi var.
NECDET BUDAK (Devamla)
- Su kaynaklarıyla ilgili, yine, bu Parlamento önergeleriyle,
araştırma komisyonlarıyla… Su politikası, çünkü, tarım politikasıyla
paralel. Ben Edirne'den biliyorum -milletvekili arkadaşım da burada-
Edirne'de 40 trilyon olan, su kaynaklarına ayrılan parayı biz 116
trilyona çıkardık.
Değerli arkadaşlar,
tüm milletvekillerimiz, iktidar-muhalefet, kendi illerimizde
çiftçiye verilen toplam desteği çok kolay öğrenebiliriz. 2002'de
tarım il müdürlüğünden verileri alırsınız, 2006'dan alırız. Ben,
Edirne için söylüyorum; 51 trilyondan 120 trilyona çıktı, yani, 2 katından
fazla çıktı. Ama, burada, desteklerin yanı sıra, gübrede, mazotta
olan girdilere de yüzde 40 dolayında desteklemeyle telafiye gidildi.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik)
- Gayrisafi millî hasıladan ne alıyor?
NECDET BUDAK (Devamla)
- Bizim burada yapmamız gereken, yapmamız gereken, şimdiden sonra,
tohumculukla ilgili… Biz çiftçilerimizi sadece gıda üretmek için
çiftçilik yapmaya değil de, dünyada, Orta Doğu'da, Avrupa'da, Afrika'nın
kuzeydoğusunda, genetik olarak geliştirilmiş dünya tohum üretim
merkezi yapabiliriz. Bunun, hep beraber Tohumculuk Yasası ile önünü
açtık; bu Parlamento açtı, AK Parti Hükûmeti açtı. Bunun hakkını vermemiz
lazım.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Yapma arkadaş ya!
NECDET BUDAK (Devamla)
- Organik tarımla ilgili yine bir yasal düzenleme, yine hep beraber
yaptık ve Türkiye, organik tarımda -burada ihracattan sorumlu Bakanımız
var- teşvik kapsamında önemli teşvikler var.
Zeytinyağı ile ilgili,
Türkiye'nin dünyada rekabet edebileceği alanlardan birisi ve yine,
bunu hep birlikte yaptık.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Tamam, beş dakika daha konuş sen Hocam!..
BAŞKAN - Sayın Budak,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
- Necdet, bak, Edirneliler seni bekliyorlarmış…
NECDET BUDAK (Devamla)
- Şimdi, Değerli Arkadaşım, her hafta ben oradayım, ama sen yoksun,
onu söyleyeyim; her hafta ben oradayım.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
- Öpeceklermiş seni!..
NECDET BUDAK (Devamla)
- Bak, Değerli Milletvekili Arkadaşım, laf atıyorsunuz… Uzunköprü
ilçesindesiniz. Uzunköprü, tarihinde en büyük hizmetleri bu dönemde
almıştır. Uzunköprü'nün Çakmak Barajı'nı biz yapıyoruz.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
- Nerede, nerede?
NECDET BUDAK (Devamla)
- İhalede.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- İhaledeymiş, lafa bak!
NECDET BUDAK (Devamla)
- Uzunköprü'nün, bak, bu hafta gittim…
RASİM ÇAKIR (Edirne)
- Nerede?
NECDET BUDAK (Devamla)
- Bak, Değerli Arkadaşım, Uzunköprülüsün, bak, bu hafta yoksun. Beş
yüz yıllık tarihi taş köprüsünü… Temelleri atıldı bu hafta.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
- Nerede?
NECDET BUDAK (Devamla)
- İnternet'e bak, resimlerini görürsün temel atma töreninde. 14
trilyona… Ama, sen ilçenle ilgilenmiyorsun.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Aferin, aferin(!) İyi ki gittin AKP'ye, hiç olmazsa
temel atıyorsun. Bravo(!)
NECDET BUDAK (Devamla)
- Yani, ilçenle ilgilenmiyorsun.
BAŞKAN - Sayın Budak,
siz Genel Kurula hitap edin.
NECDET BUDAK (Devamla)
- Bakın…
RASİM ÇAKIR (Edirne)
- Rüyalarını mı anlatıyorsun, ne yapıyorsun?
NECDET BUDAK (Devamla)
- Hayır, temeller atıldı ya!
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Ya, sayesinde temel atılıyor, bırak.
NECDET BUDAK (Devamla)
- Şimdi, bakın değerli arkadaşlar, ben aslında…
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Sağ ol Hocam, sağ ol; iyi ki gittin oraya(!) Hizmet
ediyorsun çiftçiye(!)
NECDET BUDAK (Devamla)
- Burada bizim yapmamız gereken… Çiftçilerimize biz şunu verebilmeliyiz:
Toprak Koruma Kanunu'yla artık araziler bölünmeyecek, bunu sağladık.
Biz, artık, tohumluk üretimine geçiyoruz; biz, artık, organik tarıma
geçiyoruz. Cumhuriyet tarihinde ilk kez, Tarım Kanunu'yla Türk çiftçisinin
önünü açıyoruz.
Şimdi, kesinlikle
doğru…
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Tarım ayağa kalktı sayende(!..)
NECDET BUDAK (Devamla)
- Bu desteklemeleri, bu politikaları daha da ileri götüreceğiz.
Bunu yine hep birlikte yapacağız.
Ben şunu söyleyeyim:
Türk çiftçisi, gerçekten…
SALİH GÜN (Kocaeli) -
Hepsini iki aya mı sıkıştırdın?
NECDET BUDAK (Devamla)
- Şimdi, şunu söyleyeyim ben size: Tabii ki…
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Sen de inanmıyorsun ya, idare ediyorsun!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…
Sayın Uzdil, lütfen,
yerinizden laf atmayın.
Sayın Budak, siz Genel
Kurula hitap edin.
Buyurun.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Niye on dakikalık söz vermedin Başkan?
NECDET BUDAK (Devamla)
- Sayın Milletvekilim, ben, laf atarak değil, iş üreterek her hafta
Edirneli çiftçilerle birlikteyim ve çalışmaya da devam edeceğim. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
RASİM ÇAKIR (Edirne)
- Valiyle, kaymakamlarla beraber…
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Helal olsun, bravo(!)
BAŞKAN - Sayın Budak,
ek iki dakika süre verdim. Lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.
NECDET BUDAK (Devamla)
- Genel Kurula saygılarımı sunuyorum ve tüm çiftçilerin de Çiftçiler
Günü'nü kutluyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Budak.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerindeki konuşmalar bitmiştir.
Madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1411 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 3'üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi |
Gürol Ergin |
Bülent Baratalı |
|
|
Trabzon |
Muğla |
İzmir |
|
Ensar Öğüt |
Muharrem İnce |
Sami Tandoğdu |
|
Ardahan |
Yalova |
Ordu |
|
Mehmet Küçükaşık |
R. Kerim Özkan |
|
|
Bursa |
Burdur |
|
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önerge üzerinde söz
talebi, Orhan Eraslan…
Buyurun Sayın Eraslan.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
- Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri; hepinizi
saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Şimdi görüşülmekte
olan yasa tasarısı, temelde, tarım kredi kooperatifleri tarafından
verilen kredilerde, bilgi dışında, grup kefaletleri yoluyla çiftçilerimiz
mağdur ediliyorlardı. Bu konuda bir düzenleme yapılmak isteniyor.
Bu düzenlemeye tabii ki katılıyoruz. Bu konuyu bu kürsüden 22'nci
Dönemde ilk defa dile getiren milletvekili arkadaşınız benim,
ilk defa dile getiren. Bu konuda sadece Sayın Mehdi Eker'in Bakanlığı
döneminde üç tane soru önergesi vermişim, iki tane de Sayın Sami
Güçlü döneminde.
Sadece tarım kredi
kooperatifiyle ilgili çiftçilerin mağduriyetinin yaşandığı
gerçeğini vurgulamak için bir tanesini okuyorum: "İlimiz Niğde'de
tarım kredi kooperatiflerince borcunu ödeyemediği gerekçesiyle
çiftçilerimiz yoğun şekilde icraya verilmektedir. İcraya verilen
çiftçilerimizin mal varlıklarına haciz yoluyla el konulmaktadır.
Kooperatiflerce düzenlenen borç senetlerinin üzerinde 'müşterek
ve müteselsil borç senedi' yazdığı için ve kooperatife nakit ya da
gübre alımı için başvuran şahıslara sıradan gruplar hâlinde bu senetler
imzalattırıldığı için, hiçbir bilgisi olmadan, çiftçi vatandaşlarımız,
çoğu kez tanıyıp tanımadığına bakmadan birbirine kefil olduğunu
icra takibi sırasında öğrenmektedir. Bundan dolayı ağır mağduriyetler
yaşanmaktadır.
Soru 1- Son birkaç yıldır
izlenen tarım politikaları nedeniyle çiftçimizin zor durumda olduğundan
haberdar değil misiniz? Haberdarsanız, çiftçinin elindeki son varlıklarını
da kaybetmesi sonucunu doğuracak icra takiplerini ve hacizleri
durduracak mısınız? Bu konuda bir yasal düzenleme yapmayı düşünmekte
misiniz?" Uzatmamak için diğerlerini…
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Tarih kaç, tarih?
ORHAN ERASLAN (Devamla)
- Bu, Sayın Mehdi Eker'in yeni bakan olduğunda. Daha farklı tarihlerde
iki tane daha var. Her birini okuyabilirim, buna zaman yetmez. İki
defa da bu kürsüden dile getirdim değerli arkadaşlarım.
Şimdi, kendini bilir
bilmez, söylediğini bilir bilmez, sanki bu daha önce Cumhuriyet
Halk Partisi tarafından dile getirilmemiş gibi, sanki bu facia beş
yıldır yaşanmıyormuş gibi, sanki çiftçinin traktörleri bu nedenle
toplanmamış gibi, burada, Cumhuriyet Halk Partisine söz söyleme
cüretini gösteren değerli arkadaşlarım var. Çok ıstırap verici.
Mesleğim hukukçu, bir köylü çocuğuyum, bir çiftçi çocuğuyum. Hem tarımdan
geliyorum hem hukuktan geliyorum. Buna bir hayat verdim. Çiftçilerin
bu şekilde mağdur olmamaları için bir hayat verdim. Yani, geldiğim
gün burada konuşma yaptım. İlk bu dönemde bu konuyu dile getiren,
kürsüde dile getiren benim. Beş defa soru önergem var, ikisi Sayın
Sami Güçlü döneminde, ikisi Sayın Mehdi Eker döneminde. Cumhuriyet
Halk Partisinin içinin boşaltıldığını, her şeye karşı çıktığını
sıkılmadan söyleyebiliyorlar. Bir Parlamento çalışması nedeniyle,
Genel Kurulda bulunamadığımız bir sırada, ortalığı boş bularak
üçü beşten atmaya gerek yok.
Bu, bizim teklifimizdir,
bizim önerimizdir; bizim, defalarca gündemde tuttuğumuz bir mevzudur.
İşin bu yanına katılıyoruz. Çiftçi birbirine bilgisi olmadan kefil
yapılmamalı sıradan, mağdur edilmemeli. Bu konudaki her düzenlemeye
varız. Olmalıdır da, geç kaldı. Seçim yatırımı olmasaydı keşke,
enine boyuna… Burada hukuki kusurlar var bu yasada. Hukuki kusurlarla
beraber çıkmasaydı keşke. Bunu hukuken mükemmel yapabilseydik
keşke beş yıldır, ama, son seçim yatırımı olarak getirildi. Hani, bunu
Cumhuriyet Halk Partisi argüman olarak kullanmasın kabilinden.
Ama, bir şey daha var…
Değerli arkadaşlarım,
buraya bir madde daha eklenilmiş "Çiftçi belgesi istenemeyecek
hâller." diye. Burada da "ziraat odaları" diye çiftçinin
yasal organı devre dışına alınıyor, yasal örgütü devre dışına alınıyor,
çiftçi örgütsüzleştirilmek isteniyor. Bizim karşı olduğumuz temelde
bu. Biz, örgütlü toplumu savunuyoruz. Örgütlü toplum hakkını koruyabilir,
çiftçinin sorununu ziraat odaları dile getiriyor…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bir saniye
Sayın Eraslan.
Buyurun, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Çiftçi belgesiyle ziraat odasının örgütlü yapısı arasında ne
alaka var?
ORHAN ERASLAN (Devamla)
- Şimdi, çiftçi belgesiyle ziraat odası arasındaki ilgi ne? Avukatlık
belgesiyle baro arasındaki ilgi neyse, mühendislik belgesiyle mühendis
odaları arasındaki ilgi neyse, ticaret belgesiyle ticaret odaları
arasındaki ilgi neyse, çiftçi belgesiyle ziraat odası arasındaki
ilgi o. O ilgiyi koparttınız mı ziraat odasını yok etmiş olursunuz.
Bu, kurnazca bir tertip.
Mısır'da sağır sultan
da biliyor ki, herkes de biliyor ki, Adalet ve Kalkınma Partisi, Türkiye'nin
her yerinde sivil toplum örgütlerini ele geçirmek için bir mücadele
içerisine girdi. Bundan, bu şiddetten, bu gazaptan ziraat odaları
da payını aldı. Milletvekili arkadaşlarımız, iktidar partisinin
milletvekili arkadaşlarımız, kolları sıvadılar, muhtarlara baskı
yaparak, vali aracılığıyla, kaymakam aracılığıyla çiftçilerimize
baskı yaparak kendi yandaşlarını ziraat odalarına seçtirmek istediler.
Ama, çiftçi, Adalet ve Kalkınma Partisinin uyguladığı tarım politikasına
"evet" demediği için, geçit vermediği için örgütlerine sahip
çıktı, odaları teslim etmediler. Şimdi, "odaları mademki teslim
etmediniz, biz de yok ederiz" anlayışıyla, haklı bir şeye, müteselsil
kefaletin kaldırılması gibi haklı ve doğru bir talebe bu da sarılarak
yasalaştırılmak isteniyor. Bu, aslında, bizim ilk defa gördüğümüz
bir senaryo değil. Daha evvel biz bunu TESK'te yaşadık, daha evvel
başka odalarda yaşadık, başka meslek odalarında yaşadık. Ele geçiremeyince…
Adalet ve Kalkınma Partisinin klasik taktiği, ele geçiremediği yeri
yok etmeyi, imha etmeyi planlıyor. İşte, burada, aslında…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
iki dakika ek süre verdim, lütfen sözlerinizi tamamlar mısınız.
ORHAN ERASLAN (Devamla)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan, tamamlıyorum.
Aslında, burada,
çiftçiye bir şey verilirken bir şey de götürülmek isteniyor, yani,
hukuka uygun olarak, bilinçsiz, bilinç dışı, istem dışı, müteselsil
kefalet kaldırılırken -doğru olan bir şeydir bu- çiftçinin, aynı zamanda,
örgütü de elinden alınmak isteniyor. Bizim yanlış bulduğumuz bu.
Yoksa, tarım kredi kooperatifiyle ilgili bir sorun yok. Yapacaksanız
çiftçiye, bakın neleri yapacaksınız. Niğde'de elektrikler kapalı,
elektrik borcunu ödeyemiyor; çiftçi sulama yapamıyor, çiftçinin
traktörü hacizde, çiftçi tarlaya gübre alamadı -üre 700 liraya çıkmış-
çiftçi mazot alamadı, çiftçi mağdur durumda. Yapacaksanız, çiftçiye
yapılacak çok şey var. Böyle maliyetsiz şeyleri, Yörük kesesinden
kurban keser gibi, bir şey yapıyormuş havasıyla, fiyakasıyla, bir
iktidar partisi olarak ortada gezinmeyin.
Hepinize saygılar,
sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Eraslan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum…
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Karar yeter sayısı…
BAŞKAN - Karar yeter
sayısını arayacağım.
Kabul edenler… Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı var, önerge reddedilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
3'üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Teşekkür ederim.
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, kâtip üyelerin görevlerini hakkaniyetle yapması gerekir.
BAŞKAN - Yapıyorlar…
Yapıyorlar…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Böyle Müslümanlık olmaz.
BAŞKAN - Yapıyorlar…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Yanlış sayı sayarak olmaz.
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul)
- Ayıp diye bir şey var ya, ayıp!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
geçici bir madde ilave edilmesine ilişkin bir önerge vardır, önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz
1411 sıra sayılı kanun tasarısının 3. maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki geçici madde eklenmesini arz ve talep ederiz.
|
Yaşar Tüzün |
Yavuz Altınorak |
M. Vedat Yücesan |
|
Bilecik |
Kırklareli |
Eskişehir |
|
Ali Kemal Deveciler |
R. Kerim Özkan |
Ahmet Küçük |
|
Balıkesir |
Burdur |
Çanakkale |
|
Mehmet Küçükaşık |
Rasim Çakır |
|
|
Bursa |
Edirne |
|
Geçici Madde 1- Don
olayları ve kuraklık sebebiyle ürünleri zarar gören çiftçilerimizin
TC Ziraat Bankası A.Ş ve Tarım Kredi Kooperatiflerinden kullandıkları
tarımsal kredilerin zarar gördükleri yıldan itibaren geri ödemesi
2 yıl süre ile ertelenmiştir.
BAŞKAN - Komisyon katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan salt çoğunlumuz yok,
katılamıyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Söz talebiniz var, buyurun
Sayın Yaşar Tüzün. (CHP sıralarından alkışlar)
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik)
- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz
1411 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 3'üncü maddesinden sonra gelmek
üzere ek bir madde teklifi vermiş bulunuyoruz, bu vesileyle de söz
almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlarım,
konuşmama başlamadan önce, özellikle
tüm dünyada kutlanan Dünya Çiftçiler Günü'nü kutluyorum. Çiftçilerimizin,
köylülerimizin, yaşayan insanların sorunlarını çok iyi biliyoruz.
Bugüne kadar çözümü noktasında girişimde bulunmayan iktidar partisini
de bu kürsüden bir kez daha kınamak gerekiyor. Bütün bu olumsuzluklar
sebebiyle de, yine, Dünya Çiftçiler Günü'nü kutluyorum.
Yine, hepinizin bildiği
gibi, 14 Mayıs tarihi -dün Genel Kurul açık olmadığı için- Hemşireler
Günü idi. Tüm hemşirelerimizin de gününü kutluyorum. Onların, sağlık
ocaklarında, hastanelerimizde başarılı görevler yapmasını temenni
ediyorum.
Yine, değerli arkadaşlarım,
14 Mayıs, hepinizin bildiği gibi, Eczacılar Günü. Türkiye'de bulunan
eczacıların sorunlarını çok iyi biliyoruz. Bu konuda gerekli desteği,
katkıyı vermeyen Hükûmeti de bir kez daha kınamak gerekiyor. Eczacılar
Günü'nü de kutluyorum.
Evet, bu kutlamalar
devam ederken, bir kutlamayı da unutmamak gerekir. 2006-2007 futbol
sezonunda, başarılı bir şekilde grafik çizen bütün Süper Lig takımlarını
kutluyorum. Fenerbahçe Spor Kulübünün şampiyonluğunu da buradan,
yürekten bir kez daha kutlamak istiyorum. (Alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Bozüyük Sporu unutma!
YAŞAR TÜZÜN (Devamla)
- Yine, Türkiye Kupası'nı kazanan Beşiktaş Spor Kulübümüzü de kutluyorum
(Akışlar) ve bu şampiyonlukta büyük payı, emeği olan bütün başkanları,
yönetici arkadaşlarımızı ve taraftarlarımızı yürekten kutluyor,
kendilerine, Avrupa'da oynayacakları maçlarda başarılar diliyorum.
Evet, bu kutlamalardan
sonra, önergemizin içeriğine gelelim değerli arkadaşlar. Vermiş
olduğumuz bu önerge, özellikle don olayı yaşanan, kuraklık olayı yaşanan,
tarımla geçinen köylülerimiz, çiftçilerimiz, bu yaşamış olduğu
afetten dolayı bir mağduriyete uğramışlardır. Diyeceksiniz ki,
2090 sayılı Afet Kanunu'nda ürün bedelleri karşılanır. Ancak, değerli
arkadaşlarım, şunu unutmayalım, göz ardı da etmeyelim: 5363 sayılı
Tarım Sigortası Kanunu, özellikle, küçük çiftçilerimizi göz ardı
etmektedir. Yani, küçük çiftçilerimiz, bu Kanun'dan yararlanamamaktadır.
Dolayısıyla, bizim burada istediğimiz, Dünya Çiftçiler Günü'nde,
bu ülke çiftçisinin, köylüsünün yaşamış olduğu, başta, don olayı,
kuraklık olayı gibi, doğal afetlerden zarar gören köylülerimizin,
çiftçilerimizin, başta, Ziraat Bankasına ve tarım kredi kooperatiflerine
olan borçlarının geri ödenmesinin iki yıl süreyle ertelenmesini
istiyoruz. Yani, burada, bir af istemiyoruz. Burada, istediğimiz,
bu borçların, sadece, afetten, doğal afetten zarar gören köylülerimizin,
çiftçilerimizin borçlarının, kamuya olan borçlarının, en azından
onların rahat bir nefes alabilmesi için, önlerinin açılabilmesi
için, bu borçların iki yıl süreyle ertelenmesini istiyoruz.
Ben, bu teklifi verdikten
sonra, daha doğrusu bu önergeyi verdikten sonra, başta Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkan Vekilimiz Sayın Anadol'la, diğer Anavatan
Partisi Grup Başkan Vekiliyle ve iktidara mensup Partimizin Grup
Başkan Vekiliyle görüştüm, yine Hükûmetimiz adına burada oturan ilgili
Bakanla görüştüm. Böyle bir önergenin, zarar görmüş çiftçilerin,
köylülerimizin rahatlatılabilmesi için kabulü yönünde oy kullanmalarını
rica ettim, ancak, az önce, Sayın Başkanımız önergenin kabulü veya
reddi konusunda görüş sorduğunda, Komisyonun ve Bakanlığın, yani
Hükûmet adına oturan temsilcinin…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tüzün,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar,
sonuç olarak şunu söylüyoruz: Türk köylüsü gerçekten çok mağdurdur,
Türk çiftçisi gerçekten çok mağdurdur. Bu mağduriyetin sebeplerini
değerli arkadaşlarımız defalarca söylediler; çözümü konusunda
hiçbir girişim yapmadığınızı biliyoruz, Türk milleti de biliyor,
Türk köylüsü de biliyor, Türk çiftçisi de biliyor.
Şimdi, diyoruz ki,
Dünya Çiftçiler Günü'nde, en azından, doğal afetten dolayı mağdur
olan çiftçilerin kamuya olan borçlarını, Ziraat Bankasına olan
borçlarını, tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarını iki yıl
erteleyelim, önleri açılsın. Bu iki yıl içerisinde, üreteceği ürünlerden
elde edeceği kazançlardan da bunu zaman içerisinde kapatsın diyerek,
böyle bir önerge verdik.
Önergemizin kabulü
yönünde oy kullanacağınızı temenni ediyor, yüce Meclise saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Tüzün.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler… Teşekkür
ederim. Önerge reddedilmiştir.
4'üncü maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 4- (1) Bu Kanun
1/4/2007 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
4'üncü madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ardahan Milletvekili Sayın Ensar
Öğüt.
Buyurun Sayın Öğüt.
CHP GRUBU ADINA ENSAR
ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Ziraat Bankası
ve tarım kredi kooperatiflerine kefaletten dolayı borcu olan çiftçilerin
kefilliğinin sona ermesiyle ilgili kanun teklifi üzerinde söz almış
bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar,
3 Kasım 2002 seçimlerinden önce, bütün parti liderleri ve milletvekili
adayları, şimdiki milletvekilleri, herkes köylerde bir söz verdi;
verdiği söz: "Efendim, gelir gelmez, Meclise gider gitmez çiftçi
borçlarının faizlerini sileceğiz, anaparayı da dört taksite böleceğiz."
Herkes öyle dedi. Ben de gelir gelmez, yemin töreninden sonra, kanun
teklifi verdim -çiftçi borçlarının yüksek faizi silinsin, anapara
dörde bölünsün- ama İktidar Partisi kabul etmedi.
Haziran 2003'te bir kanun
çıkartıldı, iyileştirme kanunu. Bu iyileştirme kanunu öyle bir duruma
geldi ki, çiftçiyi cezaevine attı, hapis yattı, evindeki eşyasını
satışa çıkarttı, perişan bir duruma geldi. Onun dışında, kefil olan
insanlar da birbiriyle kötü oldular; komşular, akrabalar çok zorda
kaldıkları gibi, bazıları da cezaevine girdiler.
Şimdi, burada, beş
yıl önce, yani dört buçuk yıl önce, bizim kanun tekliflerimizi… Ben en az beş altı tane
kanun teklifi verdim, yirminin üzerinde soru önergesi verdim; belki,
ellinin üzerinde konuştum. Ama, bu Meclis karar aldıktan sonra, kefaletten
dolayı borçları bugün getirmenin anlamı ne? Aslında biz bunu destekliyoruz
ve çok da güzel oldu. Kefil olan insanların mağdur olmaması için bu
güzel bir kanun, ama, beş yıl önce niye yapılmadı, bizim vermiş olduğumuz
kanun teklifleri niye kabul edilmedi, soru önergeleri niye kabul
edilmedi de tam böyle seçim arifesinde kurnazlık yaparak, köylüyü
kendi yanına çekerek, çekmeye çalışarak bir kanun teklifi getirilmesi
köylüyü ne kadar kandıracak veya ne kadar ikna edecek? Ben bunu bilemiyorum.
Bakın arkadaşlar, bu
kanun kefaletten kefaleti kurtarıyor. Biz bunu destekliyoruz Cumhuriyet
Halk Partisi olarak. Ancak, bu kanunda, isterdik ki, yüksek faizli
borçlu olan çiftçilerin faizleri silinsin, anapara da dörde beşe
bölünsün, ama olmadı.
Bakın, şimdi, arkadaşlar,
bir belge size okuyacağım. Daha yeni, 3 Nisan 2007 tarihinden bir belge, Konya'dan.
İsim vermeyeceğim, ama, isteyenlere… Sayın Bakan bunun ben fotokopisini
de verebilirim. Konya 5. İcra Dairesinden icra gitmiş. Kişinin normal
anaparası 40 milyar değerli arkadaşlar. Kaç para olmuş biliyor musunuz?
280 milyar olmuş! Sayın Bakan, siz bu aradaki 240 milyarlık faizi çiftçiden
alacak mısınız almayacak mısınız? İşte, bu kanunda biz diyoruz ki:
Ne kadar güzel, kefil olan insanlar birbirinden kurtulsun, ama, yüksek
faizler de silinsin. Hani, siz, IMF'ye karşıydınız? Hani, siz, faize
karşıydınız?
Şimdi bakın burada
arkadaşlar: 40 bin anapara, 240 bin faiz. Bu parayı, köylü kendisini
yaksa, bütün malını mülkünü satsa ödemesi mümkün değil değerli arkadaşlar.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Hangi yılın parası o?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla)
- Evet, 2000… Bakın, bu icranın tarihini söylüyorum: 3 Nisan 2007'de
icra gitmiş adamın evine. Bunu ödemesi mümkün değil. Bu, Konya…
Bakın, Ankara Beypazarı.
Anapara 46 milyar. 167 milyar olmuş arkadaşlar. Ankara Beypazarı…
Bakın, Amasya Suluova İcra Müdürlüğünden gitmiş. 50 milyarmış, 146
milyar olmuş. Yani, köylünün, bu, 146 milyarı, 280 milyarı veya 167
milyarı ödemesi mümkün mü? İşte biz, eğer, milletvekilleri, köylüden
oy alıp geldik, buraya seçildiysek, şimdi köylünün huzuruna gideceksek,
köylüyü yüksek faizden de kurtarmamız lazım değerli arkadaşlar.
Bakın, bugün Genel
Başkanımız Sayın Deniz Baykal da açıklama yaptı. 22 Temmuzda, Allah'ın
izniyle, Cumhuriyet Halk Partisi iktidar olduğu zaman, buradan
sesleniyorum, başta köylü ve çiftçi olmak üzere, emekli, memur, işçi,
esnaf, sanayici, bütün herkes, en iyi şekilde, bütün gelir dağılımından
eşit şekilde pay alacaktır. Çiftçiyi kurtaracağız. Çiftçi kurtulacak,
çünkü çiftçiyi kurtarmazsak Türkiye kurtulmaz arkadaşlar. Üreten
o -demin arkadaşımız söyledi- askere asker veren o, şehit olan o,
millî gelirden pay alamayan yine çiftçi.
Bir de ziraat odaları
var değerli arkadaşlar; ziraat odaları olayı, bakın, sivil toplum
örgütleridir, çiftçinin hakkını savunuyor. Her kurumun, biliyorsunuz,
kendi örgütü var. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği var, ticaret
odaları var, tabipler odası var, ziraat odaları var, diğer odalar da
var; nedense, kıyamet, ziraat odalarının başında kopuyor. Niye kopuyor
biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Ziraat odaları çiftçinin hakkını
savunduğu için, çiftçinin hakkını aradığı için. Ziraat odaları, Manisa
ve Ordu'da miting yaptı çiftçinin hakkını savunmak için. Şimdi, buna
misilleme olarak, ziraat odalarını cezalandırmak için, ziraat
odası yılda bir defa bir beyan alacak, onunla, ziraat odasıyla çiftçiyi
uzaklaştırıyoruz.
Şimdi, bakın, demokrasinin
yaşaması lazım. Demokrasiyi kim yaşatıyor? Ağırlıklı sivil toplum
örgütleri. Sivil toplum örgütlerini ortadan kaldırırsanız, onları
kapatma durumuna getirirseniz, şimdi, o zaman o kitlenin hakkını
kim savunacak? O kitlenin, çiftçinin, köylünün hakkını Manisa'da
aradıysalar, Karadeniz'de aradıysalar, Orta Anadolu'da mitingler
yaparak, çiftçinin, üreticinin, köylünün hakkını arıyorlarsa,
onun hakkını arayan bir sivil toplum örgütünü kapatmak için bir kanun
teklifi getiriliyorsa, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz ona karşıyız.
Sonuç olarak değerli
arkadaşlar, ziraat odaları kapatılmasın. Sivil toplum örgütlerine,
lütfen, dokunmayın. Buna dokunursanız eliniz yanar. Ziraat odalarının
yaşaması, çiftçinin hakkını savunması demektir.
Kefaletin kalkmasını
Cumhuriyet Halk Partisi olarak destekliyoruz. Ancak, bir şey ekliyoruz
buraya, madem bu kanun geldi, lütfen, çiftçilerin borçlarının yüksek
faizlerini de silelim, anaparasını da belli bir süreye yayalım. Aksi
takdirde, köylere giremeyeceksiniz. Bakın, beni şimdi, bugün Erzurum'un
Pasinler Alvar'ından aradılar "Şu anda icra kapımıza dayandı…"
Demin orada otururken adam görmüş, aradı "İcra kapımıza dayandı,
bizi hapse atıyorlar. Paramız yok, ev eşyalarımızı icra götürüyor.
Bu nasıl devlet, bu nasıl milletvekilleri ki, bize sahip çıkmıyorsunuz"
diyor. Şimdi, Ardahan Göle'nin Kuytuca köyünden aradılar. Bir arkadaş
da "Benim evimdeki eşyalarımı haciz yaptı, götürdüler. Ben ödeme
yapamıyorum; hayvanım para etmiyor. Ben, samanı 150 bin liradan
600 bin liraya kadar aldım, yem bitkilerini daha yeni aldım. Yem bitkisi
parasını yeni aldım. Yetiştiremiyorum, malım da para etmiyor ki,
icradan kurtulayım." Mal beyanı veremediği için şu anda Ardahan'da
Hanak'ta -geçen hafta oradaydım- Tarım Kredi Kooperatifi Başkanı
Mehmet Doğruyol aynen şunu söyledi: "150 kişi sıraya girdik hapse
gireceğiz, sıraya soktular bizi. Bize sahip çıkın, Ziraat Bankası
kredi vermiyor" diyor.
Arkadaşlar, Ziraat
Bankasından çiftçi kredi alamıyor. Niye alamıyor? Çünkü, Ziraat
Bankasına çiftçi gittiği zaman krediye "2 tane memur kefil"
deniliyor. Yahu, bir ilde zaten… Şöyle diyeyim: Bir ilde toplasan
toplasan 300 tane memur ya var ya yok. Deyin 500 tane var. Çiftçi? 8 bin
tane çiftçi var. Yahu, şimdi, bütün memurlar, o 8 bin kişiye nasıl kefil
olacak da kredi alacaklar? İnanın, şu anda…
Bakın -buradan Ziraat
Bankasına da sesleniyorum- Sayın Bakan, bu Ziraat Bankasını ve tarım
kredi kooperatiflerini mutlak suretle düzeltin. Çiftçiye doğru
dürüst davransın, insanlara doğru dürüst muamele yapsın, insanları
bankadan kovmasınlar. Eğer bir insan, 3 milyar, 5 milyar kredi istiyorsa,
ona versin, o köylü orada kalsın. Aksi takdirde, köylü göç ediyor, köylü
perişan oluyor…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Öğüt,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla)-
Köylü göç ettiği zaman nereye gidiyor? Büyük şehirlere geliyor.
Büyük şehirlerde ne yapıyor? Hırsızlık yapıyor, gasp yapıyor, kapkaç
yapıyor, affedersiniz fuhuş yapıyor.
MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya)
- Köylü öyle bir şey yapmaz.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla)
- Bakın, bu Hükûmetin döneminde fuhuş artmış, hırsızlıklar artmış,
kapkaç artmış… 10 bin tane polis aldınız. Niye aldık 10 bin tane polisi?
Büyük şehirlerde hırsızlıklar oluyor diye, gasp oluyor diye. Kardeşim,
polisle hiçbir şeyi önleyemezsiniz. Köylü yerinde kalacak, onu
ekonomik anlamda orada güçlendireceksiniz, başka türlü bir şey olamaz.
Onu göç ettirirseniz, büyük şehirlerin varoşlarına gelerek, onlara
kömür, gıda maddesi, file dağıtarak işi çözemezsiniz. İşi çözmenin
yolu, köylüye üretim yaptırmak, köylünün karnını doyurmaktır değerli
arkadaşlar.
Evet, sonuç olarak şunu
diyoruz: Bu kanunun kefaletten dolayı kısmını Cumhuriyet Halk Partisi
olarak destekliyoruz; Ziraat Bankası, odalar kısmını desteklemiyoruz,
ama çiftçilere iyilik yapmak istiyorsanız, lütfen, vermiş olduğumuz
önergeleri kabul edin.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Öğüt.
Şahıslar üzerine söz
talebi yok.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN - Karar yeter
sayısı arayacağım.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler… Teşekkür
ederim. Madde kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
5'inci maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 5- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Burdur Milletvekili Sayın Kerim Özkan.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yürürlük
maddesinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, Burdur acıya
büründü. Yine, Güneydoğu Anadolu'da, bir topçu teğmenimizi, uzaktan
kumandalı bir bombayla kaybetmiş bulunuyoruz. Burdur Karamanlı
doğumlu Cengiz oğlu Tankçı Teğmen Halil Demirörs'ü kaybetmenin üzüntüsünü
yaşıyoruz. Burdur'umuzun, ülkemizin başı sağ olsun, kederli ailesine
başsağlığı dileklerimi iletiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bugün, tarım kredi kooperatiflerine borcu olan, kefilliği olan,
borçtan dolayı kefilliği olan çiftçi kardeşlerimizin kefaletten
doğan borçlarını ödemekle ilgili bir yasayı hep beraber yapıyoruz.
Bu konudaki anlayışımız
kanunu desteklemekten geçiyor. Ancak, şunu anlayabilmiş değiliz:
Ziraat odaları… Benim babam da bir çiftçiydi, Burdur Ziraat Odalarının
kuruluşunda bir bir köyleri dolaşarak, ellerine birer çöp alıp, önce
çöpü kırıp iki parça, sonra iki parçayı kırıp dört parça… Yani, parçalar
büyüdükçe, kuvvetlerin bölünemeyeceği anlayışını göstererek,
binlerce çiftçimizi ziraat odalarına kaydetmişlerdir. Ancak,
siz, bu yasayla gerek Manisa'da 100 binleri toplayan Ziraat Odasını
gerek Ordu'da 50 binleri toplayan Ziraat Odasını cezalandırmak istiyorsunuz.
Çiftçi kayıt belgesinden ziraat odaları herhangi bir ücret talep
etmiyor, ancak çiftçinin örgütlü gücü olan ziraat odaları, yılda
bir kez olsun, iki kez olsun ziraat odası ziyaretiyle hem ödeneklerinin
ödenip ödenmediğini belirlemek hem o çiftçinin kayıt sistemini yenilemek
için ziraat odasına davet ediyor. Bu daveti çok gördünüz.
Burada, siz, bu yasayla
çiftçiye bir iyileştirme getirmiyorsunuz. Çiftçimiz bu geçtiğimiz
dört buçuk yılda inim inim inledi. IMF politikalarıyla pancarda kota,
anasonda kota, tütünde kota, haşhaşta kota…
Vatandaş şunu söylüyor
bizlere: Tarlamız var, suyumuz var, traktörümüz var, ama ne ekeceğiz?
Bu borçları ödemek için pazara ne götüreceğiz?
Tarım sektörünü bitirdiniz,
hayvancılığı bitirdiniz. Süt 2002 yılının fiyatlarıyla şu anda
alıcı buluyor. Mazot 3'e katladı, gübre 3'e katladı, yem 3'e katladı;
fakat süt fiyatları yerinde sayıyor, et fiyatları yerinde sayıyor.
Ancak bu borçları ödemek için vatandaşımız… Kefaleti kaldırmakla
borç ödenmiyor, ancak onun önündeki üretim engellerini kaldırdığınız
zaman çiftçimiz kimseye muhtaç olmadan borcunu ödemek istiyor.
Biraz önce bir meslektaşımdan
bir telefon aldım, diyor: "Muayenehanem kapanacak. Biz bu krizden
etkilendik. Üreticide para yok. Hastaya gidiyoruz, onun durumu
bizden perişan. İlaç parası bizden, araba parası bizden, tedavi ücreti
bizden, ancak eli hamur karnı aç dönüyoruz. Bağ-Kur'umuzu ödeyemiyoruz,
dükkân kiralarımızı çıkaramıyoruz. Ne olur bizlerin elinden tutun."
diyorlar.
Ama biz burada yasa
yapıyoruz, Meclisin gündemini işgal ediyoruz, ne çiftçiyle ne esnafla
ne üretenle ne veteriner hekimle ne sağlık teknisyeniyle ilgili
bir iyileştirme getirmiyoruz. Yasa yapıcılar bunlara dikkat etmelidir.
Defalarca söyledik…
Traktör satışlarının arttığını, yirmi beş binlere yaklaştığını
söylüyorsunuz. Benim çiftçim, şu anda elinde olan modeli düşük traktörünü
peşin parayla satıyor -o paranın yarısını bu borçları için kullanıyor,
çocuğunun geleceği için kullanıyor, yarısını peşinat olarak kullanıyor-
on yıllık geleceğini, yirmi yıllık geleceğini ipotek altına alıyor.
Çünkü, üretimden para dönmüyor, hayvancılıktan para dönmüyor, süt
üretiminden para dönmüyor, buğday üretiminden para dönmüyor, çeltikten
para dönmüyor, fındıktan para dönmüyor, pancardan para dönmüyor.
Bugün ne ucuzladı Türkiye'de?
Pancarın fiyatı, siz iktidara geldiğinizde kilogramı 114 bin liraydı,
şu anda 88 bin lira. Su mu ucuzladı, çapa mı ucuzladı, traktör mü ucuzladı,
mazot mu ucuzladı, elektrik mi ucuzladı, ne ucuzladı da pancarın fiyatı
88 liraya çekildi?
Ayrıca, pancar üretmek
isteyen üreticinin, kota uygulamasıyla, pancar ekimini de engelliyorsunuz.
Benim bölgem tarım ve hayvancılıkla geçinen bir bölge. Acımız büyük,
çiftçimiz kan ağlıyor.
Haşhaşın dahi tohumunu
siz belirlemeye kalktınız. Vatandaşın elinde tohumu var, tarlasına
atacak, "Biz vereceğiz." diyorsunuz; aldığı tohumu, vatandaş,
suyun içine atıyor -"gavuz" denir halk arasında- tohumlar suyun
yüzünde, tabana batmıyor, yani evinsiz tohumlar veriyorsunuz. Vatandaş,
attığım tohum hiç olmazsa çıksa bari diyor, çıkmıyor. Arkasından,
kendi ürettiği tohumu atıyor, bundan dolayı da tohumu tutturamadığı
için ceza alıyor. Jandarma başında, tarım il müdürlüğü başında,
Ofis başında; vatandaş ne yapacağını şaşırmış durumda.
Değerli arkadaşlarım,
ne yazık ki, bu dört buçuk yıllık iktidar döneminizde çiftçimiz alabildiğine
perişan oldu. Ama, şurada, yine, elinizde fırsat var, seçime gidiyoruz,
en azından -artık, Parlamentoyu da çalıştırıyorsunuz, hızlı da çalıştırıyorsunuz-
çiftçilere yönelik bir iyileştirme yapın, hiç olmazsa, tarım kredi
faizlerini, seçime yönelik olarak almayacağız deyin, bu müjdeyi
verin ve vatandaş sizi alkışla karşılasın.
Bakın, asgari ücret
403 milyon lira. Bizlerin maaşları konuşulur halkın arasında, 70
milyonun gözü vardır. Haklıdır, çünkü asgari ücret 403 milyon lira.
Burada Tarım Kredi Kooperatifleri Genel Müdürü var, 41 kere maşallah
diyorum. Neden? 41 asgari ücretlinin maaşını alıyor, 16 milyar 750
milyon lira. 41 kere maşallahı hak etti. Ama, ne yazık ki, Türkiye'deki
vatandaşlarımızın gözü, Parlamentodaki çalışanların, gerçek çalışanların
maaşındadır, ama çiftçinin örgütlü gücü olan tarım kredi kooperatiflerinde
o işin başında olan insanın 16 milyar 750 milyon lirayı aldığını duysa
tarım kredinin önünden geçmez.
Tarım kredi kooperatifleri
Türkiye'de iyileştirme yapıyor değerli arkadaşlarım. İyileştirmesi
şu: yirmi sekiz ilde TAR-ET adı altında, hayvancılığı destekleme
adı altında kilogramda 1 YTL destek veriyor. Bu desteği duyan hayvan
pazarlarında et fiyatları hemen 2 YTL geriye çekildi. Gidin hayvan
pazarlarına, Eskişehir'e gidin, Burdur'a gelin, Antalya'ya gidin,
Konya'ya gidin… Vatandaş yetiştirmiş, yememiş yedirmiş, on sekiz aylık,
yirmi aylık danasını pazara getiriyor, alıcı bulamıyor. 6 milyon
750 bin liradan satış yapıyor. Bu fiyat 2002 yılının fiyatlarının
altında. Ama, siz, yirmi sekiz ilde, hayvancılığı destekleme adı altında
1 YTL, bir de işletmelere kredi veriyorsunuz.
Benim ülkemin seksen
bir ilinde besicilik yapılır. Seksen bir ilinde, hele batıda, entegre
tesislerimizde gayet güzel, bilimsel tekniklerle entansif hayvancılık
dile getirilir, yapılır, üretilir. Ama, biz, yirmi sekiz ille bunu
sınırlandırmışız. Tarım kredinin satılamayan yemini, satılamayan
balyalarını veyahut da kullanılamayan kredilerini bu yirmi sekiz
ilde kullanmak istiyorsunuz, ama gerçek üreticileri göz ardı ediyorsunuz,
gerçek üretenleri göz ardı ediyorsunuz.
Sizlere tekrar sesleniyorum…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Devamla) - Bu TAR-ET uygulamasını yirmi sekiz ile değil, seksen bir
ilimize yayın. Gerçekten destek verecekseniz -kilogram başına
olur, hayvan başına olur- desteklerinizi, gerçek üreticileri, ziraat
odalarından çiftçi belgesi almış, kayıtlı hâle geçmiş gerçek üreticileri
bulun, o üreticilerimizin elinden tutun. O insanlarımız, tarım
kredilerle, öyle kefille, kefaletle uğraşmasın, borçlarını, alın
terlerinden kazandıkları paralarla ödesinler diyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özkan.
Hükûmet adına, Tarım
ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehdi Eker.
Buyurun Sayın Eker.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Ben teşekkür konuşması yapacaktım.
BAŞKAN - Peki Sayın
Bakanım.
Şahısları adına söz
talebi? Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler… Madde
kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
tümünü oylamadan önce, oyunun rengini açıklamak üzere lehte ve
aleyhte söz talep eden milletvekilleri: Sayın Zeyid Aslan, Sayın Yüksel
Çorbarcıoğlu.
Sayın Çorbacıoğlu,
aleyhte…
Buyurun Sayın Çorbacıoğlu.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Artvin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak tabii ki bu kanunu destekliyoruz,
ama aleyhte söz aldım, gerekçesini de açıklayacağım. Daha önce Cumhuriyet
Halk Partisi sözcüleri bu kanunun eksiklikleriyle ilgili bölümlerini
dile getirdiler. Ben belgelerle bunu sizlere sunmak istiyorum.
Şimdi, elimde bir belge
var, bir icra takibi var. Artvin'de bir tarım kredi borçlusu hakkında
icra takibi yapılıyor, 1 milyar 300 milyon liralık icra takibi. Aldığı
kredi miktarına bakıyoruz, toplam borcun ödemesi 385 milyon lira.
2003 yılında alınan kredi; 2003, 2004, 2005 yıllarında, birer yıl arayla
ödenmesi gerekiyormuş. Ödeme makbuzlarına baktığımızda, ilk taksiti
üç ay gecikerek, faiziyle 160 milyon lira olarak ödemiş; ikinci taksiti
yirmi beş gün gecikmeyle, 140 milyon lira olarak ödemiş; üçüncü taksiti
de yine üç ay gecikmeyle, 150 milyon lira olarak ödemiş.
Şimdi, bu ödeme planına
ilişkin taahhütnamede de diyor ki: "Vadesinde veya en fazla
doksan gün içerisinde faiziyle ödemezseniz bütün borçlar icraya konulacaktır."
Aslında, süresinde ödemesine rağmen, bu borçlu hakkında -toplam
385 milyon lirayı 450 milyon lira olarak ödemesine rağmen- aradan
iki sene geçtikten sonra, 13/2/2007 tarihinde kooperatif, borcun aşağı
yukarı 4 katı kadar, 1 milyar 300 milyon lira olarak icra takibine
koymuştur.
Şimdi, sayın milletvekilleri,
yani bu kefillerin sorumluluğunu kaldırmak doğrudur. Ancak, borçluların
faiziyle anaparalarını ödemelerine rağmen, çok fahiş faizle, ödenen
borcun katbekat daha fazlasının tahsil edilmesi, doğrusu, ne vicdana ne de hakkaniyete uymamaktadır.
O yönüyle, bu kanunun bu açıdan eksik olduğu kanaatindeyiz. Ödenmiş
olan, anaparası ve faiziyle ödenmiş olan borçların da bu kanunda yapılanması
gerekiyordu. Ben o nedenle söz aldım.
Yalnız, bu arada, hazır
Sayın Bakanımı burada bulmuşken, bölgemle ilgili küçük bir sıkıntıyı
da paylaşmak istiyorum. Fındıkla ilgili 2005 yılında yaşadığımız
sorunu biliyoruz. Şu anda, 2005 yılına ait, Artvin ilinin 2,5 trilyon
lira fındık alacağı hâlen ödenmemiştir, 2006 yılına ait 6 trilyon lira
alacak yine ödenmemiştir.
Diğer taraftan, 2004
yılında yaşanan don olayı nedeniyle fındık üreticilerine ödenecek
olan 298 trilyon liranın 46 trilyon lirası ödenmiş, 252 trilyon lirası
hâlen ödenmemiştir.
Diğer taraftan, öğrendiğim
kadarıyla, yine Karadeniz Bölgesi'nin önemli geçim kaynağı olan
çay alımına başlanmış, çay ürününün üretimine başlanmış, ancak çay
fiyatı belirlenmemiştir. Sanıyorum, yarın, Sayın Bakan ve yetkililer
-öğrendiğim kadarıyla- bölgeye gideceklerdir. Umarım, çayın maliyetini
dikkate alarak, enflasyonu dikkate alarak, üreticilerin mağduriyetini
giderecek bir rakamı çay üreticilerine teklif ederler ve yıllardır
beklediği rakamı alamayan... Burada da belirtiyorum, 2002 seçimlerinde
AKP'nin verdiği 750 milyon rakamına hâlen gelemediniz; 2007 yılı oldu,
hâlen bu rakama gelemediniz. Hiç olmazsa, bu verdiğiniz sözü bu sene
aşmanızı öneriyorum.
Kanuna olumlu oy vereceğimi
söylüyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Çorbacıoğlu.
Sayın milletvekilleri,
teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika
süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin
teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin,
oy pusulalarını, oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan
oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum,
ancak sisteme giremeyen, pusula gönderen sayın milletvekillerinin
salondan ayrılmamalarını rica ediyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri
Adana Milletvekili Sayın Vahit Kirişci ve Tokat Milletvekili Sayın
Zeyid Aslan'ın; T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi Kooperatifleri
Tarafından Kullandırılan Grup Kredilerinden Doğan Kefaletin Sona
Erdirilmesi Hakkında Kanun Teklifi'nin yapılan açık oylamasının
sonucunu ilan ediyorum:
Kabul edenler : 278
Mükerrer : 10
Toplam : 288 (x)
Ret, çekimser, boş, geçersiz
yok.
Böylece, teklif, kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır. Hayırlı olmasını diliyorum.
Tarım ve Köyişleri
Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker kısa bir teşekkür konuşması yapacaklardır.
Buyurun Sayın Bakanım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Sayın Başkan, yüce Meclisin
değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce, değerli
oylarınızla kabul edilen teklif, Türkiye'de Türk çiftçisinin çok
uzun bir zamandır karşı karşıya kaldığı çok önemli bir problemi, çok
önemli bir sorunu çözmüş oluyor. Bidayetten beri, yani ta 1940'lardan
bu yana tarım kredi ve Ziraat Bankası bu müteselsil kefalet suretiyle
çiftçileri, hiç birbirlerini tanımayan, hiç birbirini görmeyen
insanları birbirine kefil etmek suretiyle bunlara kredi kullandırmıştır
ve geçen zaman içerisinde tabii, insanlar kendilerine ait borçları
ödedikleri hâlde, kefaletten dolayı bazen 20 kişi, bazen 15 kişi,
bazen daha az, daha çok olmak üzere birbirlerine karşı sorumluluğu
taşımışlar ve insanlar, çiftçiler, nahak yere, sebepsiz yere hacizle,
icrayla karşı karşıya bırakılmışlardır. Bugün, bu teklifin kabul
edilmesiyle birlikte çiftçilerimizin müteselsil kefaletten dolayı
karşı karşıya kaldıkları problem bu şekilde çözülmüş oluyor. Bu, çok önemli bir konu.
Şimdi, size, burada,
sadece gerçeğiyle ilgili iki tane rakam vermek istiyorum: Tarım
kredide 27 bin, Ziraat Bankasında 40 bin civarında asaleten borcu
olan çiftçi var ama, bir şekilde, müteselsil kefaletten dolayı başı
sıkıntıda olan çiftçi sayısı tam 648 bin, yani 648 bin insan, burada,
kendi borcu, kendine ait bir borcu olmadığı hâlde başkasının borcundan
dolayı hacizle karşı karşıya. Biz bu sorunu çözüyoruz.
İkinci konu da: Türkiye'de
çiftçilerin, bizim, özellikle Hükûmetimiz döneminde giderek miktarı
da sayısı da çeşidi de artan tarımsal desteklemelerden istifade
etmek için, her bir belge için ayrı ayrı, her bir destek için ayrı ayrı
ziraat odasına gitmek ve oradan ayrı ayrı belge almak mecburiyetinde
kalıyorlar çiftçiler. Biliyorsunuz yüz seksen üç tane ilçemizde
ziraat odası yok ve ortalama, bizim verdiğimiz destekler sebebiyle,
destek çeşitleri sebebiyle bir çiftçi yılda beş defa ziraat odasına
gidip ayrı ayrı en az beş tane belge almak zorunda. Şimdi, bununla
ilgili şu elimdeki dosyadaki bütün dilekçeler şikayet dilekçeleri.
İsimleri, nereden geldiği, niye şikayet ettiği belli ve
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösterir tablo
tutanağın sonuna eklidir.
bunların hepsi, bu çiftçilerin hepsi -ki, hepsini buraya
taşıyamadım bu dilekçelerin- şunu söylüyor: "Biz, bir kere gidip
kaydolalım ziraat odasına, aidatımızı ödeyelim, ama her bir destek
için, prim için, süt için, işte, yem desteği için, DGD için, mazot için,
öteki için, beriki için ayrı ayrı gitmek zorunda kalmayalım. Çünkü,
hem bulunduğumuz yerde yok, uzun mesafe gidip geliyoruz hem bu arada
bazen de gerçekten amacını aşan muamelelerle karşı karşıya kalıyoruz."
Bu suretle bu sorun da çözülmüş oluyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu, Türk çiftçisi için çok hayırlı bir Yasa'dır, hayırlı
bir hizmete vesile olmuştur. Ben, bu arada, emeği geçen herkese huzurlarınızda
teşekkür ediyorum; gerek iktidar partisi, gerek muhalefet partisinin
değerli üyelerine katkıları için ve destekleri için teşekkür ediyorum
Bu arada, Dünya Çiftçiler
Günü'nü bütün çiftçilerimizin kutluyorum ve dün tarihi itibarıyla,
yani 14 Mayıs tarihi itibarıyla da, biz, Bakanlık olarak, 1,4 katrilyon
lira para tutan, 1,4 milyar YTL tutarında yağlı tohum destekleri ve
diğer prim desteklerini ödemeye başladık. Şu anda çiftçiler bunu
alıyor. Bu ay içerisinde bu destek yapılıyor. Haziranın ilk haftasında
da, yine, 1,3 milyar YTL tutan doğrudan gelir desteği, mazot ve gübre
desteğinin ikinci taksiti ödenecek. Ki, bu bizim programımızdı -daha
önce bunu ilan etmiştik-programımızı gerçekleştiriyoruz ve ilk defa
2007 yılında, biz, yılın ilk yarısında toplam desteğin yüzde 95 tutarındaki
miktarını ödemiş olacağız. Bu da, Hükûmetimizin, Türk çiftçisine
verdiği değeri göstermesi bakımından, ona sağladığı katkı bakımından
son derecede anlamlıdır. Çünkü, bu sene bizim verdiğimiz toplam
destek, vereceğimiz toplam destek toplamda 5,3 milyar YTL'dir. Bu,
2002 yılında 1,8 milyar YTL'ydi. Bunu da, hem değerli milletvekillerinin
hem de Türk milletinin takdirine sunuyorum ve yasanın hayırlı,
uğurlu olmasını dileyerek, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
saat 20.00'de toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.59
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106'ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
Kanun tasarı ve tekliflerini
görüşmeye devam edeceğiz.
5'inci sıraya alınan,
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile Yükseköğretim Kurumları Öğretim Elemanlarının Kadroları Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnameye Ekli Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan
ve Bütçe Komisyonları Raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
5.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu
ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Yükseköğretim Kurumları Öğretim Elemanlarının
Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli Cetvellerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/1343, 1/1291) (S. Sayısı
: 1414) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 1414
sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde
söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili
Sayın Mustafa Özyurt, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına da Çankırı
Milletvekili Sayın Hikmet Özdemir.
Sayın Mustafa Özyurt'u
davet ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Özyurt.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA
ÖZYURT (Bursa) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım;
1414 sıra sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile 78
ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini
sizlerle paylaşmak için söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlarım,
aslında, bu çok uzun bir isim ve tanım olmasına rağmen, buradaki amaç
bellidir. Tasarının gerekçesi şöyle okunduğunda görülecektir
ki, Karaman, Ağrı, Sinop, Siirt, Nevşehir, Karabük, Kilis, Çankırı,
Artvin, Bilecik, Bitlis, Kırklareli, Osmaniye, Bingöl, Muş, Mardin
ve Batman illerinde kurulması öngörülen üniversitelerimizi içeren
bir kanun tasarısıdır ve ayrıca, inceleyebildiğim kadarıyla da
Selçuk Üniversitesinin kadrosuna ilave olarak bir kadro ihdası
var, ama Osmangazi Üniversitesinin kadro cetvelini aradım, bulamadım.
Değerli arkadaşlarım,
bu tasarıyla, 68 devlet üniversitesine 17 yeni üniversitenin eklenmesini
görüşeceğiz. Geçen hafta, bildiğiniz gibi, 5 tane vakıf üniversitesini
ilave ettik, gerçi kanun henüz Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmadı,
ama böylece 30 tane vakıf üniversitesi… Bildiğim kadarıyla
da işte 93'e 17 üniversite daha ilave etmiş oluyoruz.
(x) 1414 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Değerli arkadaşlarım,
biz üniversite açılmasına karşı değiliz, hemen baştan söyleyeyim.
Bu illerimizde yeni üniversitelerin açılmasını en az iktidar
partisi kadar biz de istiyoruz. Ancak, hemen şurasını ilave etmek
istiyorum: 30/12/2005 tarihinde, bu tarihi, isterseniz bir daha söyleyeyim,
30/12/2005 tarihinde 15 devlet üniversitesi kurulmuştu, bu üniversitelerin
kurulmasıyla da üniversite sayımız 68'e çıkmıştı; ancak, arkadaşlar,
bu 30/12/2005 tarihinde kurulan 15 devlet üniversitesinin rektörü
henüz atanamamıştır. 30/12/2005 tarihinden bu yana 15 devlet üniversitesinin
rektörü atanamamıştır. Neden atanamadı diyecek olursanız -çoğunuzun
hatırlayacağı gibi- burada, bu devlet üniversitesinin rektörlerinin
seçimine ait üç kere görüştük arkadaşlar. Önce, bir hükûmet tasarısı
olarak görüştük; sonra, Cumhurbaşkanı geri gönderdi, tekrar görüştük;
arkasından, Anayasa Mahkemesine götürüldü, Anayasa Mahkemesi
reddetti. Şimdi, bugün tekrar, bu üniversitelerin, artık, bu 15 üniversite
değil de yeni kurulacak üniversite rektörlerinin nasıl seçileceğine
ait bir tasarıyı Hükûmet getirdi ve bugün komisyonda konuştuk.
Benim inancım şu arkadaşlar:
İktidar, gerçekten üniversite açmaya canıgönülden taraftar değil.
Gerçekten, candan, gönülden isteyerek açmış olsaydı, şu 30/12/2005
tarihinden bu yana atanamamış olan rektörleri, bir şekilde atardı.
Aynı, Cumhurbaşkanlığında yaptığınız gibi oldu arkadaşlar. Aynı,
Cumhurbaşkanlığında olduğu gibi, bir uyumsuzluk içine girildi ve
benim dediğim olacaktır, ille benim istediğim gibi olacaktır, dediğiniz
için, bu üniversitelerin rektörleri atanamadı -dediğim gibi- Cumhurbaşkanlığında
tıkandığımız gibi. Şimdi, tekrar böyle bir tasarı geldi, bugün komisyonda
konuştuk. Bu sefer de, Sayın Hükûmetin getirdiği tasarıda diyor ki:
Yeni açılan üniversitelerde 6 profesör YÖK tarafından belirlenecek,
bunlar Hükûmete bildirilecek, Hükûmet bunu 3'e indirecek, 3 tanesinden
1'ini de Cumhurbaşkanı rektör olarak atayacak.
Komisyonda da söyledim,
dedim ki: "Arkadaşlar, gelin, elinizi çekin üniversitelerin
üstünden, üniversiteler rahat rahat akademik toplantılarıyla hocalarını,
rektörlerini seçsinler." Ama, yine, dediğim gibi, aynı noktada
geldik, tıkandık; burada da olmayacak. Diyeceksiniz ki, Cumhurbaşkanı
bugüne kadar niye atamadı bu rektörleri? Cumhurbaşkanı da ince
eleyip sık dokumak zorunda kaldı arkadaşlar, çünkü, dediğim gibi,
bu on beş yeni üniversitenin rektörünün atanmasını burada dördüncü
defa görüşeceğiz, dört keredir görüşüyoruz. Herhâlde bu bir rekor,
Parlamento tarihimizde bir konuyu dört kere görüşmek ilk kez gerçekleşiyor
ve bununla övünebilirsiniz, seçime gittiğinizde söylersiniz,
dersiniz ki: Bir üniversite rektörlerinin seçimini beceremedik,
dört kere Parlamentoya getirdik, tartıştık, konuştuk, ama işin içinden
çıkamadık arkadaşlar!
Dediğim gibi, gerçekten
samimi olsanız, yani, iktidar, üniversite kurmakta samimi olsa
der ki: Bu üniversiteleri şöyle kuralım, bir an evvel bitsin. Şurada
seçime kalmış seksen gün, siz, on yedi yeni üniversitenin kurulması
hakkında kanun tasarısı getiriyorsunuz. İtirazımız yok, üniversite
kurulsun, ama, bu üniversitelerin tabela üniversitesi olacağını,
hiçbir zaman gerçek anlamda bir üniversite olmayacağını biliyoruz.
Hemen size bir gazete kupürü okumak istiyorum arkadaşlar; bu, yükseköğrenimle
ilgilenen bir yazarımızın yazısı: "Öyle görünüyor ki, bu üniversiteler
tabeladan ibaret, illerin emrine verilen tüketim merkezleri olacaktır."
Üniversite değil, tüketim merkezleri olacaktır. "Yani, şehirlere
fabrika kuramayan, istihdam yaratamayan hükûmetler, üniversite
kurarak hem şehirleri iktisadi olarak kalkındıracak hem de hayal
ve umut avcılığı yapacaktır; gençleri sömürüp dört beş yıl oyalayacaktır." Bu, gerçekten
doğru bir laf, hiç söylenecek bir şey yok. Bu çocuklar oyalanacaktır
ve hiçbiriniz, şurada oturan arkadaşlarımın hiçbiri, şu açılan
üniversitelerin birisine de ne çocuklarını ne akrabalarını ne
yakınlarını göndermeyecektir, çünkü hocası yok arkadaşlar, bu
üniversitelerin hocası yok.
Değerli arkadaşlarım,
zaten üniversite öğretim üyelerinin büyük çoğunluğu üç büyük şehirde
yığılmış. Öğretim üyelerinin yüzde 42'si üç büyük kente toplanmıştır.
Profesörlerin ise yüzde 60'ı üç büyük kentte yoğunlaşmış. Buna karşılık,
yardımcı doçentlerin, yani henüz öğretim üyeliğine yeni adım atmış
olanların da yüzde 72'si üç büyük kentin dışındadır. İşte, bu kurduğunuz,
önce şu on beş, sonra da bugün kuruyoruz dediğiniz on yedi yeni üniversitenin
öğretim üyelerinin büyük çoğunluğu, hiçbir deneyimi olmayan, hiçbir
araştırması olmayan, genç yardımcı doçentlerden oluşacaktır.
Yine, dediğim gibi
"On beş yeni üniversite kurduk." diyorsunuz. Hemen söyleyeyim
arkadaşlar, bu kurulan on beş yeni üniversitenin, bugüne kadar
"tabela üniversitesi" diye tanımladığımız üniversitelerin,
on beş yeni üniversitenin, arkadaşlar, kurulduğundan bu yana, yalnızca
29 tane yayını çıkmıştır. On beş tane üniversite kurulmuş
-30/12/2005 tarihinde kurulmuş bu üniversiteler- ve bugüne kadar 29
tane yayını çıkmış arkadaşlar. Buna karşılık, İstanbul Üniversitesinin
aynı dönemde 1.161 tane yayını var, Hacettepe Üniversitesinin
1.017 yayını var arkadaşlar, Ankara'nın 904 tane yayını var aynı tarihlerde.
Dediğim gibi, kurduğunuz on beş yeni üniversitenin, toplam, bu kadar
süre içindeki yayın sayısı yalnızca 29.
Arkadaşlar, doğru
oturup eğri konuşmayalım da, gelin, bunlara diyelim ki: Arkadaşlar,
size biz üniversite kuruyoruz ama, adınız üniversite. Şuradaki
bir fakültenin üstündeki tabelayı sökeceğiz, yerine diyeceğiz
ki, burası üniversite olmuştur. Birçok yerde yapacağınız budur.
Öğrenci sayısında bir artış yok. Akademik kadroda bir artış yok. Bununla,
bunlar üniversite olmayacaktır. Kendimizi de avutmayalım, çocuklarımızı
da lütfen sömürmeyelim. Bu insanların da hani ümitlerine, ne bileyim,
ümitlerine engel olmayalım.
MEHMET CEYLAN (Karabük)
- Olur mu Hocam, arkadaki kadro cetvellerine bakın.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, kadro cetveliniz var, ama öğretim üyesi
yok. Olmayan kadroyu koymuşsunuz, ne olacak; şuraya bardak koymuşsunuz
su yok içinde.
MEHMET CEYLAN (Karabük)
- Her şey gökten zembille inmiyor ki!
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Efendim, gökten zembille de iner, ama ineceği zamanı ayarlamanız
lazım. Bunu, önce hazırlamanız lazım. Ben size söyleyeyim nasıl
yaptığınızı.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
- Yirmi sene önce Van Yüzüncü Yıl kurulmasaydı, bugün bu üniversite
olmazdı.
MEHMET CEYLAN (Karabük)
- ODTÜ ilk kurulduğunda…
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Efendim, gayet tabii olacak. Biz ona…
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
sayın milletvekilleri, lütfen, oturduğunuz yerden Sayın Hatibe
laf atmayın.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Arkadaşlar, örnek gösterdiğiniz üniversiteler, bir tane Hacettepe,
bir tane Orta Doğu Teknik Üniversitesi. Burada on yedi tane üniversite
kuruyorsunuz, on yedi üniversite ve kurduğunuz yerler de Anadolu'nun
ücra köşeleri. Buralara evvela hazırlık yapacaktınız, öğretim
üyesi yetiştirecek olan çocuklar hazırlanacak, gönderilecekti. Yurt
dışına gönderdiğiniz öğrenci sayısı… Sayın Bakanım geçen sene
tutturdu "ille ben göndereceğim" diye, yurt dışına bin öğrenci
gönderecek, doktora öğrencisi, YÖK'ün gönderdiği öğrencilerle,
Millî Eğitim Bakanlığının gönderdiği öğrencileri karşılaştıracak
olursanız, YÖK'ün gönderdiği öğrenciler çok daha başarılı gelmişlerdir.
Ama Millî Eğitim Bakanı ısrar etti "ille de benim gönderdiklerim
gidecek, ille de benim dediğim olacaktır" diye.
Değerli arkadaşlarım,
siz iktidara geldiğinizden bu yana, 2002 yılından bu yana öğrenci
sayısındaki artış yüzde 22 -bu rakamı geçen sefer de söyledim- araştırma
görevlisi artışındaki sayı binde 4. Duydunuz mu? Birinde yüzde 22
öğrenci artmış, araştırma görevlisi kadrosuna verdiğiniz sayı
binde 4 artmış. Bununla mı on yedi üniversiteyi dolduracaksınız,
öğretim üyesi yetiştireceksiniz?
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya)
- YÖK yetiştirsin!
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Kadro vermezseniz, YÖK'e de kadro vermemişsiniz ki, o da yetiştiremiyor.
Nereden yetiştirecek? Gökten zembille mi indirelim hocayı?
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Saat ikiden sonra muayene yapmasın, adam yetiştirsinler.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Ha, bakın "saat ikiden sonra muayene yapmasın, adam yetiştirsinler"
diyorsanız, o zaman getirirsiniz buraya yasayı, dersiniz ki, öğretim
üyeliği tam gündür. Varsa yüreğiniz, çıkarsınız buraya, dersiniz
ki, öğretim üyeliği tam gündür. Niye bugüne kadar getirmediniz peki?
Madem öğretim üyesi istiyordunuz, deseydiniz, üniversite öğretim
üyeliği tam gündür, yarından itibaren, buyurun, tam gün çalışan çalışır,
istemeyen muayenehanesine gider, deseydiniz ya. Günün sonuna
gelmişsiniz, şurada seçime birkaç gün kalmış; muayenehanesine
gitmesinler, deyin o zaman, buyurun.
Arkadaşlar, bütün bu
kötülemelerinize rağmen, şunu söyleyeyim: Uluslararası kaynak
göstermelerinde Türkiye kaynaklı yayınlar son yirmi yılda 30 kat
artmıştır. 2004 yılında 20'nci sırada olan yayınlarımız, 2005 yılında
19'uncu sıraya yükselmiştir.
Hemen şunu da söyleyeyim:
Bütün öğretim üyelerinin parasal sıkıntılarına rağmen, bir profesörün,
eline geçen bir parayla İstanbul'da geçinmesinin mümkün olmadığına
rağmen, öğrencilere sorulduğunda, "Ne olmak istersiniz?"
dediğinde, "Öğretim üyesi olmak isterim." diyor. İşte, bu
yararlanılacak olan bir durum arkadaşlar. Madem gençler diyorlar
ki: "Ben öğretim üyesi olmak istiyorum." öyleyse, önlerini
açalım, bu çocukları yetiştirelim ve bu üniversitelere öğretim
üyesi yapalım.
Ben size daha evvel,
birkaç gün evvel de söyledim arkadaşlar, dedim ki: Rektörler yetmiş
yaşına kadar görevlerinin başında kalabiliyor, üniversite öğretim
üyeleri altmış yedi yaşında emekli olmak zorunda. O zaman, bir tasarı
getirin veya bir teklif getirin, dersiniz ki, öğretim üyesi altmış
yedi yaşında emekli olduktan sonra, kendi üniversitesinde çalışmamak
koşuluyla, yeni açılan üniversitelerde görev almak koşuluyla,
yetmiş yaşına kadar çalışabilir. Getirin, buna da evet diyelim.
Hiç değilse öğretim üyesi olsun, hiç değilse bazı kürsülerde, bazı
ana bilim dallarında öğretim üyesi olsun arkadaşlar. Bunların hiçbirisi
tamamlanmadan, dediğim gibi, bu üniversiteleri açtığınızda, bu
çocuklara yazık olacaktır.
Ben, kırk yıla yakın
üniversitede bulunan bir insanım; öğrenciliğim, asistanlığım, doçentliğim…
En ilkel koşullarda da çalıştım arkadaşlar. Hacettepe Üniversitesi
gibi bir kurumdan çıkıp, Uludağ Üniversitesinde, Bursa Üniversitesi
diye -adı da o zaman İstanbul Üniversitesi Bursa Tıp Fakültesiydi-
ücra bir göğüs hastalıkları hastanesinde işe başladık. Hiçbir şeyi
olmayan bir hastanede işe başladık, ama, Bursa'da Uludağ Üniversitesi
bugün koskocaman oldu. Olmaz mı? Olur.
RECEP KORAL (İstanbul)
- İşte gördün mü, demek ki oluyormuş.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Olur, ama, hazırlıkla gidildi. İstanbul Üniversitesi dedi ki:
"Sizin öğretim üyelerinizi ben karşılayacağım. Açığınız varsa
ben öğretim üyesi veriyorum." Sizin öyle bir şeyiniz yok, yok.
Elinizde bir şeyiniz yok. Diyorsunuz ki: Açarım.
RECEP KORAL (İstanbul)
- Meclisten göndersek yeter.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Buradan gönderirseniz, bakın, ona gelirseniz… Bakın, siz yurt dışından
hekim de getirmeye çalıştınız, biliyorsunuz. En ilkel koşullarda
yetişmiş olan hekimleri, bizim hekimimiz diye de çalıştırmayı da
düşündünüz. Yaparsınız, bunu da söyleyeyim. Ama, içinizde var, öğretim
üyesi olan arkadaşlar. Herhâlde heveslidir, arkadaşlarınız, onları
gönderebilirsiniz, seve seve gidebilirler, hiçbir diyeceğim
yok.
RECEP KORAL (İstanbul)
- CHP'de de var. Önümüz seçim, sıkıntı yok Hocam, rahat ol.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Bizim bir sıkıntımız yok. İşte, diyorum, candan, gönülden isteseniz
ben sizi destekleyeceğim; ama, benim gördüğümü halk da görüyor, onu
söyleyeyim. Yani, şurada saydığım on beş tane ile üniversite açmadığınızı
oranın halkı biliyor. Kendilerini avuttuğunuzu, "Size üniversite
açıyoruz." diye gideceğinizi biliyor halk. O zaman karşınıza
gelecek, diyecek ki: Neredeydiniz şimdiye kadar? Hani bir şarkı
var, "Daha önceleri nerelerdeydiniz?" diye. O zaman onu diyecek,
daha önceleri nerelerdeydiniz arkadaşlar diye.
NACİ ASLAN (Ağrı) -
Bu güzel günümüzü bize zehir etme Mustafa Ağabey, kurban olduğum.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Yok, hayır, güzel gününüzü niye zehir edeyim? Ben, dediğim gibi,
gerçekleri söylemeye çalışıyorum.
CAHİT CAN (Sinop) - Sinop…
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Sinop'a, burada Engin var, arkadaşımızı istediği kadar göndeririz,
merak etmeyin.
Değerli arkadaşlarım,
üniversite deyince aklımıza sınav sistemi geliyor. Dünyanın hiçbir
yerinde hem mühendis hem ressam hem hekim hem avukat aynı sınavla olmaz,
arkadaşlar. Bu, dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Buna mutlaka bir
hâl çaresi bulunması gerekiyor. Bu hâl çaresinin de yolu, bu çocukları
ortaöğretimdeyken, lisedeyken mesleki eğitime kaydırmak zorundayız.
Dörtte 3'ünü mesleki eğitime kaydırdıktan sonra 1 milyon 800 bin öğrencinin
400 bininin üniversiteye girdiği bir sınavla bu işin içinden çıkamayız.
Buna mecburuz. Ama, biz iktidara geldiğimizde -bugün Sayın Genel
Başkanım söyledi bizim eğitim politikamızı- ortaöğretimdeki öğrencilerin
dörtte 3'ü mesleki yöne yönlendirilecektir, geri kalan dörtte 1'i
ise akademik düzeyde eğitim yapacaktır. Ama, mutlaka ve mutlaka bu
sınav sistemi, er veya geç, ortadan kaldırılacaktır.
Arkadaşlar, bu sistemle,
az evvel söylediğim gibi, hem avukat hem ressam hem mimar hem mühendis
hem de aklınıza gelebilecek olan bütün meslekleri aynı sınavda seçemezsiniz.
Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir sınav sistemi yok. Bu, bize has. Ama,
şurasını da hemen söyleyeyim: Bu kadar zamanda bu sınav da iyi yapılmış
bir sınavdır. Hiçbir yolsuzluğa, hiçbir suistimale neden olmamış
bir sınavdır. Bu bakımdan, bu sınavı yapanlara teşekkür etmek lazım.
Böyle bir sınav kolay bir iş değildir. Ama, bu sınavdan mutlaka kurtulmamız
gerekiyor arkadaşlar.
Değerli arkadaşlarım,
bu sınavdan niye kurtulmamız gerektiğini de hemen şurada bir iki
rakamla söylemek istiyorum: 2005 yılında yükseköğretim programlarına
yerleştirilmek için 1 milyon 851 bin öğrenci sınava girmiştir. Bunlardan
1 milyon 671 bin aday, başarılı olanlarla birlikte, sınavsız geçiş
yapanlarla birlikte 198.590 öğrenci örgün lisans programına,
181.221 öğrenci ön lisans programına ve 229 bin öğrenci de açık öğretime girmiştir. Kabaca, 2005 yılında 607.994
öğrenci üniversiteye girebilmiştir açık öğretim dâhil.
Şurasını da hemen
vurgulayayım: Dünyanın hiçbir yerinde de açık öğretimin yüzde 30
olduğu bir ülke yoktur arkadaşlar. Açık öğretim de bu ülkede bir yutturmacadır.
Böyle bir üniversite öğretimi olmaz. Buna da mutlaka bir hâl çaresi
bulmak zorundayız.
Vakıf üniversitelerinin
payı oldukça az, onları da artırmak zorundayız. Vakıf üniversitelerinin
de, hem sayısını hem kapasitesini artırmak zorundayız.
Yerleşik üniversitelerimizin
kapasitesini artırmak zorundayız. Yeni kurulan üniversitelerimize…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özyurt,
buyurun, sözlerinizi tamamlayabilir misiniz.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Sağ olun Başkanım.
Yeni kurulan üniversitelerimize
mutlaka kaliteli öğretim üyesi yetiştirmek zorundayız. Eğer gerçek
anlamda çocuklarımızın üniversite eğitimini almasını istiyorsak
bunun yolu, yöntemi budur.
Şimdi, arkadaşlarım,
biliyorum, diyecekler ki, işte Van'da böyle kuruldu, Orta Doğu Teknik
Üniversitesi şöyle kuruldu, falan yer böyle kuruldu. Bunlar birer
tane örnek. Ama, dediğim gibi, bir yıl içerisinde, 2005'te on beş tane
ve şu anda da on yedi tane yeni üniversite kuruyorsunuz ve bu üniversitelerde
de öğretim üyeniz yok arkadaşlar. Onun için, bunlar üniversite olmaz
mı? Onu da söyleyeyim, olur. Otuz kırk sene sonra Allah ömür verir de
karşılaşırsak, sizinle konuşuruz, derim ki, dediğiniz de oldu,
otuz kırk sene geçti, bu üniversitelerimiz de üniversite oldu. Hocam,
şimdi, biraz sonra kalkacak -ben biliyorum- Trabzon Teknik Üniversitesinin
nereden nereye geldiğini söyleyecek.
ALİ AYDIN DUMANOĞLU
(Trabzon) - Demeyeceğim, demeyeceğim.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Ama, Trabzon Teknik Üniversitesi kurulduğunda ben kısa pantolonla
geziyordum arkadaşlar.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özyurt.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Çankırı Milletvekili Sayın Hikmet Özdemir.
Buyurun Sayın Özdemir.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile Yükseköğretim Kurumları Öğretim Elemanlarının Kadroları Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnameye Ekli Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; eğitimin hedefi şöyle belirtilmiştir: Millî, manevi,
ahlaki ve kültürel değerlere bağlı, saygılı, ileri bilgilerle donatılmış,
tam yetenekli nesiller yetiştirmektir. Eğitim, sorumluluk yükleyen
çok önemli bir konudur. Bu sebeple, eğitim üzerinde çok titiz olmalıyız,
çok dikkatli davranmalıyız. Özellikle eğitimi düzenleyen idareci
kadroların, tabii ki, yönetici olmaları hasebiyle, bu çalışmaları
en verimli şekilde nasıl yapabiliriz, nasıl yaptırabiliriz düşüncesi
içerisinde olmaları gerekir. En önemli görevlerimizden birisi
de, çocuklarımızı daha küçük yaştan itibaren, özel programlarla,
onlara güzel kitaplar yazarak, onları en güzel şekilde yönlendirerek,
çağdaş eğitimi vererek, ileri ülkelerde olan, aradaki açığı, mesafeyi
kapatacak bir şekilde koşturarak, eğitim sistemimizin hazırlanması
gerekir.
Bize kısır çekişmelerin,
lüzumsuz çekişmelerin bir faydası yoktur, çünkü, herkes bu vatanın
evladıdır. Üç aşağı beş yukarı birbirimize benzeriz. Eksiklerimiz
vardır, ama, birbirimizin eksiklerini de tamamlamamız gerekir. Eğitim
sorununu bir bütün olarak algılayıp, beşikten mezara kadar insan
eğitimiyle meşgul olmalıyız. En büyük harcamayı bu sahaya yönlendirmeliyiz.
Çocukların, gençlerin, yaşlıların ve topyekûn ailelerin eğitimine
önem vermeliyiz. Unutmayalım ki, yatırımların en hayırlısı, insana
yapılan yatırımdır.
Partimizin başlattığı
eğitim seferberliği sonuç vermeye başlamış ve eğitim sistemimiz
günden güne çağa ve teknolojiye ayak uyduracak seviyeye gelmeye
başlamıştır. Zira, Hükûmetimiz, bütçeden en büyük payı eğitim ve
araştırmalara ayırmıştır. Gençlerimizi kabiliyetlerine göre yetiştirebilecek
eğitim kurumları oluşturmak, onlara yapılacak yatırımın en önemlilerindendir.
Türkiye'ye genç düşünürler, yeni kafalar lazım. Bu milletin fertlerinin,
kendilerine imkân verildiğinde yapamayacakları hiçbir şey yoktur.
Avrupa'da neler yaptıklarının örnekleri çoktur. Orada uçak, tank ve
araba yapmaktadırlar. Orada yapanlar, burada niçin yapmasınlar?
Biz insanımıza hak ettiği değeri vermediğimiz ve gerekli imkânları
sağlamadığımız için önemli ölçüde beyin göçümüz yurt dışına göçmek
zorunda kalmıştır. İnsanımıza değer vermeliyiz, imkân vermeliyiz
ve önünü açmalıyız. Bütün bunlar, şüphesiz eğitimle olacaktır. Günübirlik,
plansız, programsız eğitimden; ilkeli, devamlı ve programlı eğitime
geçilmesi şarttır.
Üniversiteler, bir
ülkenin en önemli eğitim kurumlarıdır. Bir milletin geleceğinde
önemli rolü olan üniversiteler cumhuriyet tarihimizde hızla kökleşen
ve gelişen saygıdeğer kurumlarımızdandır. Temel fonksiyonları
açısından araştırma kurumu olan üniversitelerimiz, toplumun gelişmesinde
ve yeniliklerde öncü görevini de yürütmektedir.
Üniversiteler, ülkelerin
kalkınması ve teknolojik gelişmesine katkı sağlayan, sanayi ve
piyasa ihtiyaçlarını dikkate alarak eğitim veren ve araştırmalarda
bulunan, bireyin ihtiyaçlarını dikkate alarak toplum menfaatlerini
göz ardı etmeden projeler üreten, her türlü bilgi ve düşünceye açık,
objektif kriterlere dayanan, değişim ve gelişime sahip yapısıyla
hayatın dinamizmini yakalayan kurumlardır, böyle olmalıdırlar.
Ülkemizde yükseköğretime
olan yoğun talebin mevcut üniversite ve bu üniversitelere bağlı
yükseköğretim birimleriyle karşılanması ve Dokuzuncu Plan'da yer
alan özellikle, örgün eğitimdeki hedefe ulaşılması mümkün görülmemektedir.
Yükseköğrenime olan yoğun talebin karşılanabilmesi için, bazı
üniversitelerin kapasitelerini zorlayacak şekilde kontenjan
artışı yoluna gidilmesi de yığılmanın önlenmesine bir çözüm olarak
düşünülmemektedir.
Üniversitelerde yapılan
eğitim ve öğretimin kalitesini ortaya koyan çok sayıda parametre
vardır. Bunlar, öğretim elemanı başına düşen öğrenci sayısı, kapalı
alan, laboratuvar alanı, ekipman sayısı, spor tesisi sayısı ve spor
alanı olarak sınırlandırılabilir. Tüm bu faktörler dikkate alınarak
öğretimin kalitesi hakkında bir değerlendirmede bulunmak ancak
mümkün olabilir.
Değerli arkadaşlar,
tüm dünyada, yükseköğretimde okullaşma oranı artmaktadır. Gelişmiş
ülkelerdeki yükseköğretim çağ nüfusunun okullaşma oranları ise
ülkemizin çok üzerinde seyretmektedir. Türkiye'nin de dünyadaki
gelişmelerin dışında ve uzağında kalması mümkün değildir. Nüfus
artışı ve ekonomik gelişmeler de yükseköğrenime olan talebi artırmaktadır.
Bu talebin karşılanmaması nedeniyle, birçok vatandaşımız, yurt
dışında yükseköğrenim görme arayışı içerisine girmektedir. Ülkemiz,
jeopolitik yapısı gereği, yükseköğretim kurumlarını yaygınlaştırıp
çok sayıda ve farklı ülkelerden öğrenciye hizmet vererek ülke ekonomisine
önemli ölçüde kaynak sağlayabilecekken, her yıl binlerce gencimizin
yükseköğrenim görmek üzere değişik ülkelere gitmeleri, yurt dışına
önemli oranda kaynak aktarılmasına neden olmaktadır.
Cumhuriyet döneminde,
modern anlamda ilk üniversite, 1933 yılında kurulan İstanbul Üniversitesidir.
Bu üniversiteyi, 1944 yılında kurulan İstanbul Teknik Üniversitesi,
1946 yılında kurulan Ankara Üniversitesi takip etmiştir. Üniversitelerin
İstanbul ve Ankara dışına taşması daha sonraki yıllarda olmuştur.
Nitekim, 1946'yı izleyen yıllarda oluşan siyasal, sosyal ve ekonomik
değişmeler, yükseköğretimin yurt düzeyine yayılması görüşlerine
de yol açmış, gelişmekte olan ülkemizin gerek kamu sektöründe gerekse
özel sektördeki insan gücü ihtiyacını gecikmeden karşılamak ve
yükseköğretimi yurt genelinde yaymak amacıyla bölge üniversiteleri
kurmanın gerekliliği ve iki büyük il dışındaki illerde de üniversitelerin
kurulması düşüncesi giderek güç kazanmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizde ortaöğretimdeki okullaşma oranının
giderek yükselmesi yükseköğrenime olan talebi de sürekli olarak
artırmaktadır. İkinci öğretim ya da açık öğretim uygulamalarına
gidilmesi de bu talebin karşılanmasında yeterli olmamaktadır.
2006 yılında, örgün
lisans ve ön lisans için ayrılan 402.155 kontenjana 1 milyon 678 bin
383 aday başvuruda bulunmuştur. Yükseköğrenime olan yoğun talebin
karşılanabilmesi için bazı üniversitelerin kapasitelerini zorlayacak
şekilde kontenjan artışı yoluna gidilmesi de yığılmanın önlenmesinde
bir çözüm olmamıştır. Bu talebin karşılanabilmesi için yeni üniversiteler
kurulması gerekmektedir.
Anayasa'nın 130'uncu
maddesi, üniversitelerin kanunla kurulmasını ve ülke genelinde
dengeli bir şekilde dağılımını öngörmektedir. 1960'tan sonra, planlı
dönemin başlamasıyla, yükseköğretimin dengeli bir şekilde yurt
düzeyine yayılması ve kurulmuş olan üniversitelerin üniversite
bulunmayan çeşitli illerde fakülteler açarak, ileride bu illerde
kurulacak üniversitelerin çekirdeklerini oluşturması hedeflenmiştir.
2006 yılında, üniversite
bulunmayan iller arasında bulunan Kırşehir'de Ahi Evran, Kastamonu'da
Kastamonu, Düzce'de Düzce, Burdur'da Mehmet Âkif Ersoy, Uşak'ta Uşak,
Rize'de Rize, Tekirdağ'da Namık Kemal, Erzincan'da Erzincan, Aksaray'da
Aksaray, Giresun'da Giresun, Çorum'da Hitit, Yozgat'ta Bozok, Adıyaman'da
Adıyaman, Ordu'da Ordu, Amasya'da Amasya üniversiteleri olmak üzere
15 devlet üniversitesi daha kurulmuştur. Bu üniversitelerin kurulmasıyla
birlikte devlet üniversitelerinin sayısı 68'e yükselmiş ve üniversite
bulunmayan il sayısı da 26'ya düşmüştür.
2007 yılı itibarıyla,
25'i vakıf ve 68'i devlet üniversitesi olmak üzere ülkemizde üniversite
sayısı 93'tür. Yükseköğretimde öğrenim gören öğrencilerin yüzde
95,4'ü devlet üniversitelerinde öğrenim görürken, 25 vakıf üniversitesinin
öğrenci sayısı yönüyle yükseköğrenimdeki payı ancak yüzde 4,6 düzeyindedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; üniversite bulunmayan illerdeki yükseköğretime
ilişkin veriler, yükseköğretime olan ve her yıl artan talepler, ortaöğretimde
ve yükseköğretimde okullaşma oranlarının yükseltilmesiyle ilgili
hedefler, bazı üniversitelere bağlı olarak üniversite bulunmayan
illerdeki kurulmuş olan birim sayıları, fiziki yapılanma, öğrenci,
öğretim elemanı sayıları, başka üniversitelere bağlı birimlerin
üniversiteye dönüştürülmesi hâlinde yönetim ve işleyişte getireceği
kolaylıklar, üniversitelerin ülke genelinde yaygınlaştırılarak
dengeli bir şekilde dağılımının sağlanması; halk, gönüllü kuruluşlar
ve il yönetimlerinden gelen talepler, yükseköğretime olan yoğun
talep nedeniyle birçok vatandaşımızın yurt dışında öğrenim görmesi
gibi hususlar değerlendirilerek, kamu maliyesine fazla yük getirmeksizin
diğer illerimize de üniversite kurulabileceği ve kurulacak üniversitelerin
zaman içinde gelişmelerini tamamlayacağı sonucuna varılmıştır.
Bu nedenlerle, kurulacak bu on yedi üniversiteyle ülke çapında
okullaşma oranı hızla artacaktır. Yeni kurulan üniversiteler, kuruldukları
illerin ekonomik ve sosyal yönden gelişiminin tamamlanmasına katkı
sağlayacaktır. Mesela, benim seçim bölgem Çankırı'da bir fakültenin
bulunmuş olması bile, Çankırı'nın sosyoekonomik yapısına gözle
görülür bir şekilde katkı sağlamaktaydı. Şimdi ise, Çankırı ili,
Çankırı Karatekin Üniversitesinin kurulmasıyla, göç veren değil
göç alan, geri kalmış değil kalkınan, sanayileşme sürecini hızla
tamamlayan, eğitim ve sağlık hizmetlerini alan gelişmiş bir il kimliğine
kavuşacaktır. Tabii, bu durum, aynı şekilde diğer illerimiz için
de geçerlidir.
Burada, Sayın Hocamız
Mustafa Özyurt Bey, bu şekildeki üniversitelerin tabela üniversitesi
olacağından bahsetti. Ben burada ifade etmek isterim ki, asla tabela
üniversitesi değil. Şu anda Çankırı'mızda, kriterleri yakalamak
için kurulan yeni fakültelerle birlikte 2 tane dekanımız da geldi.
Hem bu yeni kurulan iki tane fakültenin binaları temin edildi, kurulacak
üniversitenin kampüsü temin edildi ve bu arada yine şöyle böyle bütün
imkânlarla beraber 10 trilyona yakın da bir para temin edilerek üniversitelerin
kurulması sağlanmış oldu. Yani, bir sene geçmeden, bir sene gibi kısa
bir zamandaki bu heyecan bizim memleketimize bu katkıyı yaptı. Ben
diğer arkadaşlarla da konuştum, onlar da aynı şeyi ifade ediyorlar.
Demek ki, yerimizde dursak hiçbir kazancımız olmayacaktı, ama, harekete
geçtiğimizde kendi ülkemiz ve memleketimiz çok şeyler kazanmış oldu.
Ayrıca, komisyondan
geçen bugünkü rektörlerin atamasıyla ilgili suçlayıcı bir cümle
kullandı Hocamız. Aslında tabii, ben şunu ifade etmek isterim ki,
bugün üniversitelerimizde öğretim üyeliği yapan bütün hocalarımız
bu devletin yetiştirdiği, bu milletin yetiştirdiği değerli insanlardır.
Bunları birbirinden tefrik etmemiz, araya fark koymamız da doğru değildir.
Şimdi, üniversiteye, diyelim 10 kişi müracaat etti, seçim yapıldı,
bunun 6'sını YÖK tercih edecek. Kimden tercih edecek? Oradaki görev
yapan, şu anda hâlihazırda görev yapan bu memleketin evlatlarından
seçecek. Bu 6'yı YÖK belirleyecek ve Sayın Hükûmete gönderecek.
6'dan 3'ünü Bakanlar Kurulu tercih edecek ve Sayın Reisicumhura gönderecek.
Dolayısıyla, bunların hepsi aynı insanlar, bu memlekette hizmet
eden aynı insanlardır. Burada bir ayrım söz konusu değildir. Zaten
görevi yine YÖK yapacaktır. Onun için, burada kuşku duymaya, suçlamaya
da gerek yoktur diye düşünüyorum.
Bu tasarıyla, Karaman,
Ağrı, Sinop, Siirt, Nevşehir, Karabük, Kilis, Çankırı, Artvin, Bilecik,
Bitlis, Kırklareli, Osmaniye, Bingöl, Muş, Mardin ve Batman illerinde
kurulması öngörülen üniversitelerle ülkemizdeki üniversite sayısı
yüz ona yükselmiş olacaktır.
Değerli arkadaşlar,
üniversiteler, sahip olduğu donanım ve akademik kadroyla ülkemiz
ve dünyadaki bilim, araştırma ve hedef politikalarını kısa, orta
ve uzun vadeli şekilde planlamak zorundadır. Üniversitelerimizde
gerçek üretkenliğe ve buluşlara yol açacak araştırma ortam ve malzemelerinin,
her türlü bilimsel yayınların bulunduğu kütüphanelerin dış dünya
ile iletişim, haberleşme ve bilgi alışverişini sağlayan teknolojinin,
bilimsel ve uluslararası düzeyde kabul edilen makale ve bilimsel
çalışmalarıyla dünya çapında isim ve kariyer yapmış bilim adamlarımızın
bulunması hepimizin arzu ve isteğidir.
Burada söz gelmişken,
bir hususu da ifade etmek isterim: Mesela, bu, makale… Doçentlik ve
profesörlükte, Yükseköğretim Kurulu, makale yazıldığı zaman, bu
makale yabancı yayın ise ona fazla puan veriliyor, Türkçe olursa puanı
düşük. Dolayısıyla Türkçenin aleyhinde bir gelişme var burada. Dolayısıyla,
bu, Türkçenin aleyhindeki gelişmenin de bir an önce düzeltilmesini
burada diliyoruz. Özellikle, sosyal bilimdeki arkadaşlarımızın
güç durumda olduğunu ifade etmek istiyorum. Onların da çok rahat
bir şekilde kendilerini ifade edebilmeleri ve yayınlarını daha
güzel, daha verimli, kapsamlı şekilde sürdürebilmeleri için kendilerine
bu imkânın verilmesi de bilimsel açıdan önemlidir.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
- Hocaysa, yabancı dil öğrenecek; her şeyi de sulandırmayın.
HİKMET ÖZDEMİR (Devamla)
- Eğitimde, sanayide, sağlıkta, düşünce tarihinde, ekonomik ve
teknolojik gelişmelerdeki başarılı çalışmalar, devleti güçlü,
milleti mutlu ve huzurlu kılar. Eğitim ve kültür yapısını bilimsel
bilgi ve çalışmalarla destekleyen çağımızda, ulaşılan bilgiyi
millî ve manevi değerleriyle sentezleyen milletler, kimlik bunalımına
girmeden varlığını nesilden nesile devam ettirme şansına sahiptirler.
Gelişen ve değişen dünya şartları, sosyal ve ekonomik gelişmeler,
kişileri, kurumları ve devletleri farklı arayışlara doğru yönlendirmektedirler.
Günümüzde baş döndürücü
bir şekilde hızla gelişen ve değişen teknolojik gelişmeler bireyin
sahip olduğu bilgi ve deneyimlerin de değişmesine sebep olmaktadır.
Ortaya çıkan problemler ve meseleler, kendini yenileyen, statik
değil dinamik bir yapı arz eden eğitim politikalarıyla giderilebilir.
Günümüzde herhangi
bir saygın eğitim kurumundan alınan diploma artık sadece tek başına
bir anlam ifade etmemektedir. Çünkü, günümüzde birçok kurum ve kuruluş
diplomaya değil diploma sahibinin bilgi, beceri ve donanımına
bakmaktadır. En çok da yeni teknolojiyi ne kadar yakından takip ettiğine
bakılmaktadır.
İçinde bulunduğumuz
zamanda, değişen şartlara ve küreselleşen dünyaya uyum sağlamak
amacıyla diğer kurum ve kuruluşlar gibi ülkemizde yükseköğretimin
temel kurumları olan üniversitelerin de kendilerini yaşadığımız
çağa uygun bir şekilde yenilemeleri kaçınılmaz bir gerçektir. Özellikle
gelişmiş ülkelerin eğitiminde seviye ve kaliteyi yükseltmek için
büyük çaba gösterdiklerini ve eğitime milyon dolarlar ayırdığını
ifade etmek isterim. Çünkü, eğitim politikaları bir ülkenin geleceğinin
belirlenmesi ve oluşturulmasında en önemli faktördür. Bu sebeple,
AK Parti Hükûmeti, cumhuriyet tarihinde eğitime ve teknolojiye
bütçeden en büyük payı ayırmış, eğitim alanında yenilikleri ve büyük
projeleri gerçekleştirmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kurulacak üniversitelerin kuruldukları ilin
ve bölgelerin kalkınmasında önemli katkılar sağlayacağına, birer
bilgi kaynağı olarak ülkemizin değişik coğrafi noktalarında ülkemizin
aydınlık geleceğinin aydınlatma noktaları olarak yerlerini alacaklarına
inanıyor ve bu yeni on yedi üniversitemizin milletimize, Türk eğitim
sistemine, gençliğimize, kurulduğu illere ve ülkemize hayırlar
getirmesini diler, hepinizi saygıyla selamlarım. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özdemir.
Şimdi, şahsı adına,
Trabzon Milletvekili Sayın Aydın Dumanoğlu.
Buyurun Sayın Dumanoğlu.
ALİ AYDIN DUMANOĞLU
(Trabzon) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi, sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan, yükseköğretim
kurumları kurulması hakkındaki kanun tasarı üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi tekrar sevgiyle selamlıyorum.
"Üniversiteler
neden kurulmuştur" sorusuna bir bakalım. Üniversitelerin bugünkü
dünyada kuruluşunun kökeni, 1808 yılında Wilhelm Von Humboldt tarafından
kurulmuş olan bir komisyonla, dünyadaki eğitim veren kurumların
birlikteliği sağlanmaya çalışılmıştır ve bunlara bir standart verilmiştir.
1808'de Humboldt'un ortaya koymuş olduğu üç temel prensip vardır: Bunlardan
birincisi, araştırmanın olmadığı yerde eğitimden bahsedilemez. İkincisi,
kurulacak olan yükseköğretim kurumları devletin değil toplumun
malıdır. Bunlara biraz sonra tekrar geleceğim. Üçüncüsü de, akademik
özgürlükle o kurumun finansmanını sağlayan kurumlar arasında çelişki
olmaması lazım.
Şimdi, birincisine
gelelim: Ta 1808'de üniversiteler kurulurken denilen konu şu: Araştırma
olmadan eğitim-öğretim olması mümkün değil. Eğer böyleyse, bakın,
bundan, geçen, tam iki yüz sene sonra, Türkiye'deki yükseköğretim
sisteminde, bir basında çıkan habere ve tekzip edilmemiş habere göre,
bilim öğreten kurumların başına getirilen rektörlerin çoğunluğunun
uluslararası düzeyde yayını yoktur. Bunu kim getirmiştir ve hangi
sisteme göre getirilmiştir, bunu fevkalade dikkatlice incelememiz
gerekir. Eğer, bir bilim üreten kurumun başına bilim üretmeyen bir
insanı getirirseniz, o kurumu aşağıya doğru çekmeye başlarsınız.
Bütün dünyada kabul
edilen bir sistem vardır. Kurumlar içerisinde temayüz etmiş olan insanları
kurumun başına getirmek lazım ki, onlar kurumu kendi düzeylerine
çıkarsınlar. Ama, ortalama düzeyleri kurumun altında olan insanları
kurumun başına getirirseniz, kurumları kendi düzeylerine indirirler.
Dolayısıyla, burada ilerlemeden bahsedilmesi mümkün olamaz.
Onun için, mutlaka ve
mutlaka üniversitelere atanan rektörlerin, üniversite akademik
elemanları arasında, eğitim ve yönetim yeteneğinin yanında en fazla
bilim üretmiş olan insanlar arasından atanması lazımdır. Ama, bugünkü
sistemde bakıyoruz ki, 2547 sayılı Yasa'ya ta 1992'de konulmuş olan
bir maddeyle üniversite, adaylarını kendisi belirleyecek ve bunların
içerisinden, 6 tane adaydan 3'ünü YÖK elimine edecek, 3'ü Cumhurbaşkanına
gidecek.
Değerli arkadaşlar,
böyle bir sistem dünyada yoktur. Böyle bir sistemle üniversitelerin
başına atanacak olan rektörlerin bilimsel yapıya, hepsinin bilimsel
yapıya sahip olmaları da mümkün değildir, olmamıştır da. Onun için,
gazete haberlerinden, bunların, üniversite rektörlerinin büyük
bir kısmının, belki, uluslararası düzeylerde yayını olmadığını
görüyoruz. Yayını olmayan bu üniversite elemanlarının da üniversitede
akademik elemanlar yetiştirmesi söz konusu değildir. Onun için, bu
sistem, kökten değiştirilmesi gereken bir sistemdir. Bakın, 1982'de
böyle bir kural yoktu. 1992'de yeni çıkartılan ve üniversiteler kurulan,
yirmi bir yeni üniversiteyle birlikte bu yasa getirilmiştir ve bu
on sekiz sene uygulanmıştır.
Sayın Hocam ifade ediyor,
diyor ki: "Üniversitelere neden rektör atanmadı, yeni kurulan
üniversitelere?" Değerli arkadaşlar, 1992'den 2006'ya kadar bu
üniversite yasasıyla yeni kurulan üniversitelere rektörler atanmıştır.
Bunu pek çok iktidarlar bu zamana kadar atamıştır. Bu üniversitelerden
de pek çok yeni üniversiteler de çıkmıştır, ama iş AK Partiye gelince
Anayasa'ya aykırı oldu. Demek ki, bu, fevkalade yanlış bir statü.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
- Ne münasebet canım? Ne münasebet?
ALİ AYDIN DUMANOĞLU
(Devamla) - İkinci başka bir statü: O zamana kadar, on dokuz sene uygulanan
bir yasa, on sekiz senenin sonunda Anayasa'ya aykırı olarak bulunuyorsa,
bunda… Ben hukukçu değilim, ama büyük bir hukukçunun bir sözünü hatırlatmak
istiyorum, söylediği söz şudur: "Hukuk adına vermiş olduğunuz
karar kamu vicdanını rahatsız ediyorsa, bu yasalardan değil, kendi
hukukçuluğunuzdan şüphe edin." demektedir. Bu, artık herkes tarafından
kabul edilmiştir. Benzer şekilde, işte, Cumhurbaşkanı atanmaya
kalktı, tam yirmi beş sene kullanılan bir yasa, yirmi beş sene sonra
Anayasa'ya aykırı bulundu.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Yirmi beş sene kim itiraz etti? İlk defa Anayasa Mahkemesine… Bırakın!
ORHAN ERASLAN (Niğde)
- Yirmi beş sene onlar bulunmuş değil…
ALİ AYDIN DUMANOĞLU
(Devamla) - Hemen hemen yirmi beş sene sonra değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlar,
ikinci konuya gelelim: Üniversitelere neden rektörler atanmadığını
açık olarak bilmemiz lazım.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
- O sizin hicranınız, hicranınız!
ALİ AYDIN DUMANOĞLU
(Devamla) - Kaldı ki, en son sisteme göre birçok üniversitelerde
rektörler seçimi yapıldı.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
- Elinizdeki fırsatı değerlendiremeyip, uzlaşma yapmıyorsunuz!
ALİ AYDIN DUMANOĞLU
(Devamla) - Bakın, (A) üniversitesinde olan bir rektör, kadrosu (A)
üniversitesinde olan bir profesör başka bir üniversitede ders vermekle
görevlendirildi diye oy verdi. Böyle bir şeyin kabul edilmesi mümkün
değildir, yasalara zaten aykırıdır. Dolayısıyla, bu üniversitelere
rektörlerin atanamaması yasaların çıkartılamamasından, bir de
yanlış uygulamalardan kaynaklanmaktadır.
İkinci adım: "Üniversiteler
toplumun malıdır, devletin değil toplumun malıdır." dedik. Bundan
kast edilen şu: Bir toplum içerisinde olan, bir millet içinde olan herkes
üniversiteye gitme hakkına sahiptir, tıpkı Anayasa'mızın 27'nci
maddesinde söylenildiği gibi, herkesin her türlü eğitimi alma hakkına
sahip olması gibi. Bir üniversitede, siz, doktriner bir eğitim yapamazsınız,
bir sınıftan insan türetemezsiniz, bir şekilde eğitim-öğretimi kanalize
edemezsiniz. Üniversitede okuyanlar bile devletin ne şekilde yönetilecek
olduğunu bilimsel verilerle değerlendirecek ve ortaya koyacaktır.
Bakın, bunlardan bile uzak olduğumuzu açık olarak söyleyebilirim.
Şimdi, 17 tane üniversite
kuruluyor. Ben, bunu fevkalade memnuniyetle karşılıyorum. 10 tane
de daha önceden kurulmuştu, 27 tane üniversite. 15 tane ve 10 tane
üniversite; tam 25 tane üniversite. Bakın değerli arkadaşlar, bu,
Türkiye'de mevcut olan 54 tane üniversitenin hemen hemen yüzde 50'si
demek. Demek ki, AK Parti döneminde, son dört sene içerisinde, mevcut
olan üniversitelerin sayısı yüzde 50 oranında -vakıf üniversitelerini
saymazsak- artmış bulunmaktadır. Bunu ben büyük bir memnuniyetle
karşılıyorum.
Hocam biraz önce dedi
ki: "Üniversitedeki sınav sistemini kaldıracağız." Değerli
arkadaşlar, her sene 1 milyon 700 bin öğrencinin başvurduğu üniversitelere,
eğer siz sadece örgün öğretime 250 bin kişi ve açık öğretime de 150
bin kişi alırsanız ve 1 milyon 300 bin kişi açıkta kalırsa ve sadece
sınırlı sayıda da yeriniz olursa, siz, üniversite sınavını nasıl
kaldıracaksınız? Diyeceksiniz ki: "Bu üniversite sınavlarını
yapmak, üniversite sayısı az olan, yeri de az olan ülkelere mahsus
olan bir yoldur, bundan kaçınılmazdır." Ama bakıyoruz, Japonya'da,
110 milyon nüfusları var, 502 tane üniversitesi var. Amerika Birleşik
Devletleri'nde, 250 milyon nüfus var, 3.200 tane üniversite var; her
80 bin kişiye bir üniversite düşüyor. Değerli arkadaşlar, neden bu
80 bin kişiye üniversite düşüyor? Çünkü, bir ülkede siz eğitim alırsanız,
o ülkenin yakın dostu olursunuz, o ülkenin arkadaşı olursunuz, hayatınız
boyunca da bunu unutmazsınız. Onun için, dünyanın… Herkes Amerika
Birleşik Devletleri'ne gidebiliyor, yer buluyor. Hâlbuki, bizdeki
sistemde üniversiteye girebilmek için mutlaka bir sınavdan geçmeniz
lazım. Hepinize soruyorum: "Aramızda başka ülkelerde eğitim
almış olan insanlar var, bunlar acaba bir sınavla mı o üniversitelere
girdiler?" Kesinlikle hayır. Bir hocalarının muvafakatiyle
o üniversitelerde eğitim-öğretim yapmaya başlamışlardır. Hâlbuki,
ülkemizde yeterince üniversite olmadığı için, yeterince yer olmadığı
için, bir sınav sistemi şart koşulduğu için, komşu ülkelerden de yeterince
öğrenci getiremiyoruz ve bu ülkelerde de yeterince Türk dostu, bu
milletin dostu olan insanlar yetiştiremiyoruz. O bakımdan, mutlak
surette, çağdaş ülkelerde olduğu gibi, üniversitelerin sayısının
mutlak surette artırılması lazım.
Yine Hocam dedi ki:
"Öğretim üyesi niye yetiştirmiyorsunuz?" Bakın değerli
arkadaşlar, Türkiye'de bugün 25 bin öğretim üyesi vardır, yardımcı
doçent, doçent ve profesör olarak.
Değerli arkadaşlar,
eğer bunlar bir kampanya içerisinde, kendi görevlerine sahip olacak
bir şekilde yanlarına öğrenci alsalar, demek ki üç sene sonra, bilemedin,
master'ını da buna katarsak beş yıl sonra, Türkiye'de tam 25 bin tane
yeni doktor eleman, yardımcı doçent olabilecek olan eleman yetişir.
Demek ki, Türkiye'de üniversitelerde eleman yetiştirmek...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Dumanoğlu,
sözlerinizi tamamlar mısınız.
ALİ AYDIN DUMANOĞLU
(Devamla) - Tamamlayacağım.
Eğer bu öğretim üyeleri
siyasete değil akademik hayata öncelik verdikleri takdirde, önümüzdeki
beş yıl içerisinde 25 bin tane daha doktoralı eleman yetiştirmemiz
fevkalade mümkündür. Kaldı ki, 1 akademik eleman pek çok doktora öğrencisi
de yetiştirebildiğine göre, bunların sayılarının 2 misline katlanması
mümkündür.
Yeni açacak olduğumuz,
bir önceki dönemle, şimdiki, yani birkaç ay öncekiyle birlikte yirmi
beş tane üniversitede en az bin tane akademisyen olabilmesi için sadece
birkaç seneye ihtiyaç vardır.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Otuz iki, Hocam...
ALİ AYDIN DUMANOĞLU
(Devamla) - Bunun da başarıyla sürdürülebileceğine inanıyorum.
Açılmış olan üniversitelerin
hepimize, ülkemize hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Dumanoğlu.
Şahsı adına ikinci
söz İzmir Milletvekili Sayın Mehmet Tekelioğlu'nda.
Buyurun Sayın Tekelioğlu.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET S. TEKELİOĞLU
(İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Yeni kurulacak üniversitelerle
ilgili kanun hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Kurulacak
üniversitelerin ülkemize, illerimize hayırlı olmasını temenni
ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'de yükseköğretimi yaygınlaştırmak zorundayız. Bu, zaten
Bakanlığın ve YÖK'ün görevleri arasındadır, hem Bakanlığın görevidir
hem de Yükseköğretim Kurulunun görevidir. Bakanlık, bu konuyla ilgili
çalışmaları hazırlıyor ve önümüze getiriyor. Şimdiye kadar, işte,
on beş üniversiteyi kurduk, şimdi de on yedi üniversiteyi kuruyoruz.
Bu konuda, vakıf üniversitelerinin kurulması konusunda da Bakanlık
üzerine düşeni yapıyor ve hazır olan hususları önümüze getiriyor.
Nitekim, geçen haftalarda beş yeni vakıf üniversitesinin kurulmasını
bu suretle sağlamış olduk.
Ancak, Yükseköğretim
Kurulu, bu konuda çalışma yapması beklenen bir kurumdur. Yani, Türkiye'de
yükseköğretim nasıl yaygınlaştırılabilir? Bunun sağlıklı büyümesi
nasıl temin edilebilir? Bunlara kaynak nasıl yaratılabilir? Bütün
bu hususlar Yükseköğretim Kurulu tarafından dikkatle ele alınması
ve işlenmesi gereken konulardır. Eğer olayı sadece hükûmetlerin
ayırdığı kaynakla izah etmeye kalkarsak, bu çok basit ve ucuz bir değerlendirme
olur.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
- Pahalısı nasıl oluyor?
MEHMET S. TEKELİOĞLU
(Devamla) - Olayları bu şekilde ele alamayız.
O bakımdan, burada
eğer Yükseköğretim Kurulu üzerine düşeni yapmış olsa, Türkiye'nin
önüne perspektifler koysa, hükûmetler için yol haritası çizecek bir
anlayışta olsa, elbette ki bu hususları biz çok daha iyi bir şekilde
yapabiliriz.
Şunu unutmayalım:
Türkiye'de, bakın, bu kadar çocuğumuz liseyi bitiriyor ve üniversite
sınavına giriyor. Bunların çok az bir kısmı üniversitede okuyabiliyor
ve bunların da gene çok az bir kısmı istediği tahsili yapabiliyor.
Dolayısıyla, müthiş bir verimsizlik üzerinde çalışıyoruz. İşte,
Yükseköğretim Kurulundan beklenen budur. Acaba bu verimliliği nasıl
artırırız? Acaba Türkiye'de okullaşmayı nasıl yaygınlaştırırız? Acaba
bütün çocuklarımıza eğitim imkânı sağlamak için kaynakları nasıl
geliştirebiliriz? Bu konularda Yükseköğretim Kurulunun hiçbir
çalışması yoktur. Dolayısıyla, Türkiye'nin önünü açmak için bu hususları
tüm toplum olarak hep birden ele almak zorunda kalıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
üniversiteler, ülke ve dünya sorunlarını çözüp, ülke ve dünya sorunlarına
çözüm üretip yol haritası çizerler. Biz ise, üniversitelerimizde bizzat üniversitelerimizi
tartışıyoruz. Oysa, ufkumuzun açılabilmesi için, Türkiye'de üniversitelerin
bu hususları yerine getirmesi gerekir. Eğer üniversite bu gelişmeleri
ortaya koyacak yerde sürekli olarak kendini tartışıyorsa, elbette
ki burada Yükseköğretim Kurulunun anlayışını kritik etmemiz gerekir.
Şunu unutmayalım: Otoriter ve statükocu anlayış ileriye ışık tutan
değil, değişim ve gelişimi bloke eden bir netice ortaya çıkarır.
Değerli arkadaşlarım,
demokratik ortamı ne kadar geliştirirsek, elbette ki bilim ve teknolojide
de o kadar gelişme sağlayabiliriz. Eğer serbest tartışma ortamı
üniversite dışında üniversitelerden daha sağlıklı ise, burada gelişmeyi
beklemek bir hayli zordur. Unutmayalım ki demokrasinin seviyesi
ne ise, bilim ve teknolojimizin seviyesi de odur. Dolayısıyla, demokratik
ortamın gelişmesi için hiçbir gayreti olmayan üniversitelerimizi
mutlaka daha ileriye götürmemiz gerekir.
Bilim ve teknolojide
liderlikle demokratik hak ve özgürlüklerde liderlik eşdeğerdir. Birinde
ne kadar ileri isek, diğerinde de ancak o kadar ileri olabiliriz. Dolayısıyla,
bizim Hükûmetimizin, AK Parti anlayışının demokratik hak ve özgürlükleri
geliştirmesi, bu standartları yükseltmesi, aynı zamanda bilim ve
teknolojide de yüksek standartlara erişmemizin tek yoludur.
Değerli arkadaşlarım…
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Hoca olmasa da olur diyorsunuz.
MEHMET S. TEKELİOĞLU
(Devamla) - Olmasa da değil.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
- Para lazım değil, hoca lazım değil, laboratuvar lazım değil…
MEHMET S. TEKELİOĞLU
(Devamla) - O anlayışta olur, o zihinlerde olur. Eğer zihinlere demokrasiyi
yerleştiremiyorsanız, eğer vesayet rejimlerine çanak tutuyorsanız,
o zaman, işte, hiçbir zaman hem demokratik hak ve özgürlüklerde gelişemezsiniz
hem de bilim ve teknolojide gelişemezsiniz. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Unutmayalım ki… Bakın, unutmayalım ki…
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Hayır, hayır. "Hoca olmadan üniversite olur"
sorusunun cevabı bu dediğin şey mi?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
karşılıklı lütfen hitap etmeyelim birbirimize.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Cevap ver, cevap ver.
MEHMET S. TEKELİOĞLU
(Devamla) - İşte, Değerli Milletvekilim, sizin anlayamadığınız
taraf bu zaten.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Hayır, cevap ver ya!
MEHMET S. TEKELİOĞLU
(Devamla) - Ben diyorum ki, Yükseköğretim Kurulu bu konuları oturup
çalışmalı, ortaya projeler koymalı.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Yani, hoca olmasa da olur…
MEHMET S. TEKELİOĞLU
(Devamla) - Nasıl yükseköğretimi yaygınlaştıracağız…
ORHAN ERASLAN (Niğde)
- Hangi imkânlarla?
MEHMET S. TEKELİOĞLU
(Devamla) - …nasıl öğretim üyesi yetiştireceğiz, bunları yapmamız
gerekirken, Yükseköğretim Kurulunun nelerle meşgul olduğunu biliyorsunuz.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Beş yıldır üniversitelerle kavga ediyorsunuz.
MEHMET S. TEKELİOĞLU
(Devamla) - Onlar şimdi parti iktidarıyla devlet iktidarını tartışmak
gibi bir yanlış şeyin içerisine girmiş bulunuyorlar.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Çok açıklayıcı oldu.
MEHMET S. TEKELİOĞLU
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, unutmayalım, Avrupa Birliği yolunda
bizi en çok zorlayacak olan hususlardan birisidir eğitim. Dolayısıyla,
biz eğitim problemimizi aşmadan, Avrupa Birliği yolunda da ilerlemekte
zorluk çekeriz.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
- Eğitim ile öğretimi karıştırıyorsun. Üniversitede yapılan öğretim,
eğitim değil; eğitim ayrı bir şeydir.
MEHMET S. TEKELİOĞLU
(Devamla) - O bakımdan, sizin sahiplenmeye çalıştığınız o mitinglerde
Avrupa Birliği karşıtı söylemleri unutmayın, Avrupa Birliği karşıtı
pankartları unutmayın.
Değerli arkadaşlarım,
eğer…
ORHAN ERASLAN (Niğde)
- Profesör değil, ordinaryüs de olsa karıştırıyor. Eğitim başka
bir şey, öğretim başka bir şey.
MEHMET S. TEKELİOĞLU
(Devamla) - İşte, sizin de kavrayamadığınız o zaten, sizin de kavrayamadığınız
o. Ben diyorum ki: Türk yükseköğretimini yükseltmek için bizzat üniversitelerin
işe el atması lazım, oysa üniversiteler başka şeylerle uğraşıyor
diyorum. Siz, işi hiç bu noktadan ele alamıyorsunuz, çünkü, buna zihinsel
gücünüz yetmiyor. (AK Parti sıralarından "Anlayamazlar."
sesleri, alkışlar)
ORHAN ERASLAN (Niğde)
- Allah Allah! Maşallah!
MEHMET S. TEKELİOĞLU
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, unutmayalım, biz burada, geldiğimizden
beri, burada iktidar olduğumuzdan beri diyoruz ki: Türkiye'de mesleki
eğitimi geliştirmek zorundayız…
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Kim yapacak?
MUHARREM İNCE (Yalova)
- Hocam, üniversiteler neyle uğraşıyor, onu bir söyler misin?
MEHMET S. TEKELİOĞLU
(Devamla) - …Türkiye'de mesleki eğitimin önünü açmak zorundayız…
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Hayır, onu muhalefet mi yapacak?
MEHMET S. TEKELİOĞLU
(Devamla) - …ve Türkiye'de mesleki eğitimin önünü açmak için ortaya
getirdiğimiz her türlü kanun teklifi, her türlü düzenleme sizlerden
köstek gördü.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Hangi kanun teklifi?
MEHMET S. TEKELİOĞLU
(Devamla) - Kanun çıkardıysak karşı çıktınız, idari düzenlemeler
yaptıysak bunları yargı yoluyla iptal ettirmek için elinizden gelen
her şeyi yaptınız.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Yaparız tabii. Yapma! Doğru yap!
ORHAN ERASLAN (Niğde)
- Doğrusunu yap!
MEHMET S. TEKELİOĞLU
(Devamla) - Dolayısıyla, Cumhuriyet Halk Partisi "eğitim"
deyince üç şey anlar: Bir: Der ki "Özelleştiriyorsunuz eğitimi."
Evet, özelleştirmeyi gerektiği kadar yapacağız. İki: "Eğitimde
kadrolaşıyorsunuz." derler. Evet, eğitimi düzgün kadrolarla
götürmek için her türlü düzenlemeyi yapmak zorundayız. Bu, anayasal
olarak bize verilmiş bir görevdir üstelik ve "Eğitimi dinselleştiriyorsunuz."
diyorsunuz, böylece halkın değerlerine karşı çıkmayı siyaset yapmak
zannediyorsunuz.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Sen de halkın değerlerini kullanmayı siyaset yapmak
zannediyorsun herhâlde.
MEHMET S. TEKELİOĞLU
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, burada eğer daha vakit olsaydı
size rakamlarla bazı şeylerden söz etmek isterdim.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
- Boş konuşmayaydın, rakamlar da vereydin.
MEHMET S. TEKELİOĞLU
(Devamla) - Bunları, size, zannediyorum, Sayın Bakan gerektiği kadar
açıklayacaktır, ancak, ben sadece iki hususu söylemek istiyorum
rakamsal olarak. Unutmayalım ki, biz iktidar olduğumuzdan bu tarafa
eğitimde yaptığımız büyük kampanyalarla hem fiziksel imkânları hem
diğer imkânları artırmak yolunda çok önemli başarılar elde ettik. Yüz
binden fazla derslik yaptık biz bu ülkeye. Türkiye'de bilgisayar altyapısını
bütünüyle bu iktidar gerçekleştirdi. Eğer bugün bütün okullardan
İnternet'e girilebiliyorsa, eğer bilgiye ulaşımı kolaylaştırmışsak
bütün bunlar bu anlayışın eseridir, AK Parti anlayışının eseridir.
MUHARREM İNCE (Yalova)
- Siz iktidara geldiğinizde öğretmenlerin yüzde 86'sı bilgisayar
okuryazarıydı, Hocam.
MEHMET S. TEKELİOĞLU
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, öbür taraftan, Türkiye'de eğitim
bütçesini en büyük bütçe hâline getiren bu iktidardır, bu anlayıştır.
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, şurada Yükseköğretim Kurulunun hazırlamış olduğu stratejik
plan var, plandan bir fotokopi var. Burada açıkça şunu söylüyor, diyor
ki: "Öğrenci başına yapılan harcama…" diyor. Bak, Yükseköğretim
Kurulunun hazırlamış olduğu stratejik plandır. "Öğrenci başına
yapılan harcama 2002 yılında 1.463 dolardı." diyor, Amerikan doları
olarak. Oysa, bu 2005 yılında 3.072 dolara çıktı, yani 2 mislinden
fazla artırılmış oldu öğrenci başına yapılan harcama.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, sözlerinizi
tamamlar mısınız.
MEHMET S. TEKELİOĞLU
(Devamla) - Sağ olun, teşekkür ederim Sayın Başkan.
Eğer bu rakamlar bir
şey ifade ediyorsa, işte budur önemli olan.
MUHARREM İNCE (Yalova)
- Hocam, 2005 yılında 1.460 dolar, karıştırma.
MEHMET S. TEKELİOĞLU
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, eğer bunu Türk lirası olarak istiyorsanız
size onu da söyleyeyim: 2002 yılında 3.076 iken 2005 yılında 4.095. Yalnız,
şunu unutmayın, bak, şimdi şunu unutmayın: Unutmayalım ki dolar olarak
söylediğim değer bir alım gücünün de ifadesidir.
MUHARREM İNCE (Yalova)
- OECD ortalaması 10 bin dolar Hocam.
MEHMET S. TEKELİOĞLU
(Devamla) - Ama, buna aklınız ermiyorsa, ona bir şey diyemem tabii
ki.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
- Maşallah!
MEHMET S. TEKELİOĞLU
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bir rakamı daha verip konuşmama
son vermek istiyorum.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Çok mütevazısın Hocam!
MEHMET S. TEKELİOĞLU
(Devamla) - 2006 yılında Yükseköğretim Kurulunun, daha doğrusu
yükseköğretim ve üniversite bütçelerinin miktarları hakkında rakamlar
var. Sadece bir şeyi söyleyeceğim: 2007'de bu rakam 2006'ya göre yüzde
12,65 artırılmıştır. Bütün bu artışlar elbette ki bazı şeyler ifade
eder. Ancak, tabii ki, anlayanlara, bunun değerini bilenleredir
bu söylenenler.
Değerli arkadaşlarım,
inşallah başka maddelerde arkadaşlarım burada gerekli açıklamaları
yapacaklardır.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Hocam, siz daha iyi anlatıyorsunuz!
MEHMET S. TEKELİOĞLU
(Devamla) -Yeni kurulan üniversitelerin ülkemize, kurulan illerimize
hayırlı olmasını tekrar temenni ediyorum. Hepinize saygılar sunuyor,
teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ORHAN ERASLAN (Niğde)
- Bilgilerinizden istifade ediyorduk Hocam, devam etseydiniz!
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Tekelioğlu.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini…
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Karar yeter sayısı…
BAŞKAN - …oylarınıza
sunuyorum, karar yeter sayısını arayacağım:
Kabul edenler… Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler… Teşekkür ederim. Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.12
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.23
BAŞKAN: Başkan Vekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106'ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
1414 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Tasarının maddelerine
geçilmesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, tekrar, maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunup karar yeter sayısını arayacağım:
Kabul edenler… Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi okutuyorum:
YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI TEŞKİLATI KANUNUNDA VE YÜKSEKÖĞRETİM
KURUMLARI ÖĞRETİM ELEMANLARININ KADROLARI HAKKINDA
KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE GENEL KADRO VE USULÜ
HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMEYE EKLİ CETVELLERDE
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 28/3/1983 tarihli
ve 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununun 20
nci maddesine aşağıdaki yeni (h) bendi eklenmiş ve takip eden bent
numaraları buna göre teselsül ettirilmiştir.
"h)
Rektörlüğe bağlı olarak yeni kurulan Gemlik Necati Kurtuluş Denizcilik
Yüksekokulundan,"
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Mustafa Gazalcı.
Buyurun Sayın Gazalcı.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA
GAZALCI (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; yeni on yedi devlet üniversitesinin kurulmasına ilişkin
yasa taslağının 1'inci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz aldım. Tümünüzü saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
üniversiteler, bilim üreten, aydınlanma saçan yerlerdir. Yalnız,
gerçek üniversite olursa, üniversitelerin kurulmasına ilişkin yeterli
kaynak, yeterli öğretim elemanı, yeterli fiziki koşullar ve bilim
ortamı, uygun koşullar varsa, üniversite, bu işlevini, bu görevini
yerine getirebilir.
Ülkemizde, hatta bütün
dünyada üniversite kavramı, haklı olarak, bir saygı uyandırır, çünkü,
gerçek üniversite, çevresini aydınlatır. Üniversiteyi bitiren
kişi de birçok olumlu alışkanlıklar kazanır. Anayasa'mızın 130'uncu
maddesinde, çağdaş eğitim-öğretim esaslarına dayanan, milletin ve
ülkenin gereksinimlerine uygun insan gücü yetiştirmek, bilimsel
araştırma, yayın ve danışmanlık yapmak, ülkeye ve insanlığa hizmet
etmek üzere kamu tüzel kişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip üniversiteler
kurulur, diyor.
Değerli arkadaşlar,
Avrupa üniversitelerinin gelişmesi için de Bologna ölçütü getirilmiştir.
Bu konuda bir deklarasyon yayımlanmıştır. Orada sekiz yüz yıl önce
kurulan -İtalya'da- bir üniversite adından hareketle, üniversitelerin
ölçütü, ilkeleri ortaya konmuştur. Türkiye de 2001 yılında bu bildirgeye
imza atmıştır. Otuz üç ülke millî eğitim bakanları, toplanmışlar, bu
ölçütleri kabul ettiğini söylemişlerdir, 2010 yılına kadar üniversitelerin
geleceği düzeyi orada belirtmişlerdir.
Türkiye'nin imzaladığı
bu Bologna ölçütlerine göre, üniversiteler mali yönden güçlendirilecektir.
Üniversiteler bilgi üssü olacaktır. Reform yapılarak çağdaş duruma
getirilecektir.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, Anayasa'mızda ve Avrupa ölçütlerine göre üniversitenin bu
temellere dayanması gerekir. Oysa Hükûmet üniversiteden ne anlıyor?
Bu getirdiği tasarılar ne getiriyor? Durmadan üniversite açıyoruz,
kurmuyoruz. Bundan bir buçuk yıl önce on beş tane yeni üniversite açıldı,
henüz rektörleri atanamadı ve oralar uygun fiziki koşullara, üniversite
ölçütlerine değer eksikleri tamamlanamadı. Şimdi, on yedi tane
daha üniversite açıyoruz.
Değerli arkadaşlar,
bakın, size bir belge gösteriyorum. Üniversite açılmasında Yükseköğretim
Kurumu bir görüş bildirir. Hükûmet usulen yazıyor: "Bu üniversitelere
ilişkin görüşünüz nedir." diye. Onlar da yanıt veriyorlar: -belge dediğim
bu- "Görüşümüzü en kısa zamanda
bildireceğiz." diyor Yükseköğretim Kurumu. Ama, Hükûmet, yangından
mal kaçırır gibi, Yükseköğretim Kurumunun görüşünü beklemeden,
hemen komisyonlara bu tasarıyı gönderiyor, Genel Kurula indiriyor,
çünkü seçim var.
RITVAN KÖYBAŞI (Nevşehir)
- Doğru mu o bilgi?
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Genel seçim var.
RITVAN KÖYBAŞI (Nevşehir)
- Verdiğiniz bilgi doğru mu?
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Değerli arkadaşlar… Evet, burada.
RITVAN KÖYBAŞI (Nevşehir)
- Doğru mu o bilgi?
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Buyurun, buyurun size göstereyim.
RITVAN KÖYBAŞI (Nevşehir)
- Kaçıncı talep?
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, şunu söylemek istiyorum…
RITVAN KÖYBAŞI (Nevşehir)
- Kaçıncı talep o?
NACİ ASLAN (Ağrı) -
Sekiz aydır cevap yazmadı.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Hükûmet, bu konuda Yükseköğretim
Kurumunun görüşünü almış mıdır? Bu
üniversiteleri kararlaştırırken, niçin…
RITVAN KÖYBAŞI (Nevşehir)
- Kaçıncı talep?
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Arkadaşım söz atma lütfen. Gel burada
düşünceni söyle. Lütfen…
RITVAN KÖYBAŞI (Nevşehir)
- Kaçıncı talep?
BAŞKAN - Sayın Milletvekili,
lütfen konuşmacıya müdahale etmeyin.
RITVAN KÖYBAŞI (Nevşehir)
- Yanlış bilgi veriyor!
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Bakın…
BAŞKAN - Çıkar düzeltirsiniz,
grup başkan vekilleri burada.
(Denizli Milletvekili
Mustafa Gazalcı, elindeki belgeyi Nevşehir Milletvekili Rıtvan
Köybaşı'nın oturduğu sıranın üzerine bıraktı)
BAŞKAN - Sayın Gazalcı…
RITVAN KÖYBAŞI (Nevşehir)
- Kaçıncı talep? Kaçıncı talep?
HASAN KARA (Kilis) -
Böyle usul var mı Sayın Başkan? Böyle bir usul yok!
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Bana sürekli söz atıyor, ben de arkadaşıma o bilgiyi veriyorum. Beni
dinlerse sevinirim.
RITVAN KÖYBAŞI (Nevşehir)
- Kaçıncı talep?
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, şunu söylüyorum: Bakın, bilgi sahibi olmadan
fikir sahibi olmayın, yani, söz de atmayın.
Şimdi, AKP, geldi geleli,
üniversiteye bakışını, değerli arkadaşlar, burada yasa çıkararak
kat sayı belirlemeye kalktı. Üniversitelerle ilgili düşüncesini,
bilimle ilgili düşüncesini, zaman zaman, onların kadrolarını keserek,
onların fonlarına el koyarak ortaya koydu. Yani, aslında, gerçekten,
içi dolmuş, Anayasa'mızın emrettiği, Avrupa üniversitelerinin olması
gereken bir düzeyde üniversiteleri özerklik yönünden güçlendirme
kaygısı yok. Tam tersine, kendilerine bağlı bir üniversite anlayışı
ya da -halkın üniversiteye olan özlemlerini bildikleri için- her
kentte bir üniversite kuralım, anlayışı ortaya koymuştur. Üniversite,
üniversite olursa anlam kazanır.
Değerli arkadaşlar,
üniversitenin altyapısı yoksa gerçekten üniversite işlevini ve
görevini yerine getiremez. Bakın, Sayın Doğan Kuban'ın, Cumhuriyet'in
Bilim ve Teknik ekinde bir yazısı var, beni çok etkiledi. "Bilim
Ortamsız Bilim Olmaz" başlığını taşıyor bu yazı da. Orada diyor
ki: "Türkiye'de, son yüksek eğitim aşaması, bir bina yapıp içine
akademik unvanı olan birkaç kişiyi koyarak üniversite açmak şeklinde
oluyor."
Değerli arkadaşlar,
bilim ortamı yoksa, gerekli akademisyen yoksa, orada üniversitenin
koşullarına uygun bir ortam yoksa, bu, üniversite olmuyor. Belki,
burada kâğıt üzerinde açıyoruz, ama, onlar gerçek olarak beslenmezse,
içi doldurulmazsa, bunlar üniversite olmaya yetmiyor.
Değerli arkadaşlar,
bu konuda, daha önce on beş üniversite açılırken de aynı tartışmalar
yaşandı. Doğal olarak, açılan illerimiz mutlu oluyorlar, ama, bir buçuk
yıl önce, o 2005'in Aralık ayının son gününde, burada, daha Mecliste
bile büyük bir heyecan vardı üniversiteler açılırken, o illerin
milletvekillerinde, arkadaşlarda. Şimdi, Mecliste bile bu coşku
kalmadı.
CAHİT CAN (Sinop) - Nereden
biliyorsunuz?
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Yani, siz üniversite kavramının da içini boşaltıyorsunuz, ucuzlatıyorsunuz.
RITVAN KÖYBAŞI (Nevşehir)
- Hayal görüyorsun, hayal!
CAHİT CAN (Sinop) - Yok
mu sayıyorsun bizi?
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Yani, amacınız gerçek anlamda, altına imza attığımız, o Avrupa
ülkeleriyle birlikte üniversite ölçütlerini üniversitemize getirmek
değil, Anayasa'da ortaya konan o ölçütleri getirmek değil. "Biz,
bizim dönemimizde her ile bir üniversite açacağız, sayısı şu kadar
olacak."
RITVAN KÖYBAŞI (Nevşehir)
- Niye rahatsız oluyorsunuz?
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Ee, bir de "İlle de rektörünü ben atayacağım…"
BAŞKAN - Sayın Gazalcı,
bir saniye.
Sayın Köybaşı, şahsınız
adına size söz vereceğiz. Niye yerinizden müdahale edip duruyorsunuz?
Lütfen…
RITVAN KÖYBAŞI (Nevşehir)
- Doğru bilgiler alamadım.
BAŞKAN - Siz doğrusunu
açıklayın lütfen.
Buyurun Sayın Gazalcı.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
AKP'li sözcü arkadaşlar
buraya çıkıp her zaman şunu söylüyorlar: "Millî Eğitim bütçesi
bizim zamanımızda en büyük bütçe. Bizim zamanımızda eğitim şöyle
aşamalar geçirdi, böyle aşamalar geçirdi."
Değerli arkadaşlarım,
lütfen, hiç olmazsa kendi yayınladığınız, Bakanlığın yayınladığı
kitapçıklara bakın.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bir saniye
Sayın Gazalcı.
Konuşmanızı tamamlar
mısınız.
Buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Bakın, değerli arkadaşlar, verdiğiniz bilgiler doğru değil. 2003
yılında, Millî Eğitim Bakanlığına ayırdığınız bütçe 6,91; Bakanlığın
rakamlarından okuyorum. 2004 ile 2007 arasında bütçeden ayrılan pay
yaklaşık yüzde 10, fazlasıyla söylüyorum. 90'lı yıllarda yüzde 14,
yatırım daha da düştü. Peki, niçin Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi
yüksekte görünüyor? Bunu da size birçok kez söyledik, bir kez daha
söyleyelim. Bakın, rakamları iyi okuyalım, birbirimizi gerçekten
iyi bilgilendirelim. Millî Savunma bütçesi on yıl önceye göre yarı
yarıya düştü; yani, yaklaşık yüzde 10'un üstünde olan pay yüzde 6 çevresine
geldi. Değerli arkadaşlar, hiç olmazsa, söylerken bir şeyi gerçeği
olsun. Eğitim bütçesinde yatırım sıfır noktaya geldi. Aynı konu
üniversitelerle ilgili, zamanım kalmadı şimdi.
Değerli arkadaşlar,
üniversite kurmak güzel bir şey, ama üniversite olursa güzel bir şey.
Seçimlere giderken şimdi, YÖK'ün görüşü bile tam beklenilmeden, gerekli
inceleme, araştırma yapmadan, altyapısını hazırlamadan yapılan
üniversite eksiktir. Biz üniversitenin kurulmasını, gerçekten
üniversite olmasını istiyoruz Cumhuriyet Halk Partililer olarak,
ama böyle yangından mal kaçırır gibi, seçim düzlemine girildiği
bir ortamda, hemen şu illere de kuralım, benim zamanımda en çok üniversite
açıldı demek…
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Kıskandınız mı Sayın Gazalcı?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gazalcı,
Genel Kurulu selamlar mısınız.
Buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Peki efendim.
Değerli arkadaşlar,
yine de bu üniversitelerin kurulan illere ve ülkemize başarı getirmesini
diliyorum. Tümünüzü saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Gazalcı.
Şahısları adına, Nevşehir
Milletvekili Sayın Rıtvan Köybaşı.
Buyurun Sayın Köybaşı.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
RITVAN KÖYBAŞI (Nevşehir)
- Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlar; hepinizi saygı
ve sevgiyle selamlıyorum.
1414 sıra sayılı, Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı'nın 1'inci maddesiyle
alakalı olarak söz almış bulunmaktayım.
Biraz önce CHP'li konuşmacı
arkadaşımıza "Doğru olmayan bilgiler veriyorsunuz." diye
karşılık vermemden sonra Sayın Başkanımızın da uyarmasıyla şu anda
Genel Kurulu doğru olarak bilgilendirmek istiyorum.
Biraz önce Gazalcı,
YÖK'ün görüşü beklenilmeden böyle on yedi tane ve geçmişte kurduğumuz
on beş tane üniversitenin kuruluşuna teşebbüs edildiği yönünde
bilgiler verdi. Fakat, şu bilgi çok enteresandır, bilgilerinize
sunmak istiyorum: 14 Kasım 2005, Millî Eğitim Bakanlığı YÖK'e görüş
sormuş bu konularla alakalı olarak. 25 Ocak 2007, yine aynı anlamda
görüş sorulmuş.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- On yedi üniversiteyi söz ediyoruz. On yedi üniversiteyle ilgili.
RITVAN KÖYBAŞI (Devamla)
- 14 Şubat 2007'de yine Yükseköğretim Kuruluna üniversitelerin kurulmasıyla
alakalı görüşler sorulmuş. Fakat, Yükseköğretim Kurulu Millî Eğitim
Bakanlığına ancak herhâlde cevap verebildi, 9/3/2007'de şöyle bir cevap
vermekte: "İlgili kayıtlı yazılarınızda bahsi geçen hususlar
ilgili komisyonlarımızda incelenmekte olup, inceleme sonucunda
tarafınıza bilgi verilecektir." Kaldı ki, o yasada da
"YÖK'ün olumlu görüşü alınır." diye bir ifade bulunmamaktadır.
Bunu Genel Kurulun bilgilerine sunduktan sonra konuşmama devam
etmek istiyorum.
Adalet ve Kalkınma
Partisi olarak Türkiye'nin seksen bir ilinde üniversite kurmak programımızda
elbette vardır. Şu anda gerçekleştirmeye çalıştığımız on yedi ile
üniversite açılması AK Parti taahhüdünün ikinci halkasını oluşturmaktadır.
AK Parti İktidarı, bugüne kadar vaat ettiklerini gerçekleştiren,
sözlerini bir bir yerine getiren bir iktidardır. Hiç kimsenin bu konuda
şüphesi olmasın. Bu halkanın devamını getirmekte de asla bir gevşeme
ve erteleme olmayacaktır.
Ek 76'ncı maddede de
görüşülecek olan Nevşehir Üniversitesi; Rektörlüğe bağlı olarak
kurulan Fen-Edebiyat Fakültesi ile Erciyes Üniversitesi Rektörlüğüne
bağlı Nevşehir Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu
iken adı ve bağlantısı değiştirilerek fakülteye dönüştürülen ve
rektörlüğe bağlanan Ticaret ve Turizm Eğitim Fakültesi ile Erciyes
Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı iken adı ve bağlantısı değiştirilerek
oluşturulan ve rektörlüğe bağlanan Nevşehir İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesinden; Erciyes Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı iken adı
ve bağlantısı değiştirilerek
oluşturulan ve rektörlüğe bağlanan Nevşehir Sağlık Yüksekokulundan;
Erciyes Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı iken adı ve bağlantısı değiştirilerek
oluşturulan ve rektörlüğe bağlanan Nevşehir Meslek Yüksekokulu,
Nevşehir İncekara Sağlık Hizmetleri Yüksekokulu, Gazi Üniversitesi
Rektörlüğüne bağlı iken adı ve bağlantısı değiştirilerek oluşturulan
ve rektörlüğe bağlanan Hacıbektaş Veli Meslek Yüksekokulu ile Hacettepe
Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı iken adı ve bağlantısı değiştirilerek
oluşturulan ve rektörlüğe bağlanan Ürgüp Meslek Yüksekokulundan;
Rektörlüğe bağlı olarak kurulan Sosyal Bilimler Enstitüsü ve Fen
Bilimleri Enstitüsünden oluşmaktadır.
Yeni fakültelerimizin
ve yüksekokullarımızın ve bu güzide eğitim kurumlarını çatısı
altında toplayacak olan üniversitemizin, Türkiye Cumhuriyeti'nin
kalkınmasında önder olacak isimler yetiştirmesini temenni ediyorum.
Türkiye'de olduğu gibi
Nevşehir'de de…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bir saniye
Sayın Köybaşı…
Buyurun, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
RITVAN KÖYBAŞI (Devamla)
- …Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarıyla, uzun yıllardır çözülemeyen
ve her seçim dönemlerinde çözüm vaatleriyle halkın aldatıldığı
sıkıntılar bir bir çözüme kavuşturulmaktadır. İşte, üniversite
kurulması da bu sorunlardan birisiydi. Allah'a şükürler olsun ki
bugün üniversitemizin kuruluşu gerçekleşmekte, Nevşehirli hemşehrilerimiz
kendileriyle gurur duyabilmekteler ve başlarının dik olarak yürümesini
arzu ediyoruz. Biz onlara hep bu gururu yaşatmaya devam edeceğiz.
AK Parti İktidarı olarak bu ülkeye ve Nevşehir'e yapacak daha çok
hizmetlerimiz olacaktır. Tüm vatandaşlarımız bizi izlemeye devam
etsinler. Bu genç yaşta bir tarihî hizmeti daha gerçekleştirmenin
mutluluğunu bizlere yaşatan Cenabı Allah'a sonsuz şükürler ediyorum.
Bugün kurulacak olan
üniversitemizin bu noktaya gelmesinde şükran ve minnet duymamız
gereken insanların başında, Nevşehir'de üniversite kurulması tohumunu
atan, Nevşehir'de görev yapan eski valilerimizden Şinasi Kuş Beyefendi'ye,
İstanbul'da ve Nevşehir'de yaşayan, fakülte binalarımızın yapımında
maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen tüm hemşehrilerimize,
oda başkanlarımıza ve yöneticilerine, sivil toplum kuruluşlarına,
Erciyes Üniversitesi Rektörlüğüne, Hacettepe ve Gazi Üniversitesi
Rektörlüklerine, şu anda görevlerinin başında olan eğitim camiasına
ve çalışanlarına, hâlen görevi başında olan Sayın Valimiz Asım Hacımustafaoğlu
Beyefendi'ye, Belediye Başkanımız Sayın Hasan Ünver'e ve tabii ki…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Köybaşı,
Genel Kurula teşekkür eder misiniz.
Buyurun.
RITVAN KÖYBAŞI (Devamla)
- …en büyük emekleri geçen Millî Eğitim Bakanımız Sayın Hüseyin Çelik'e
ve Bakanlık çalışanlarına, Hükûmette görev alan tüm bakanlarımıza,
muhalefetiyle iktidarıyla tüm milletvekili arkadaşlarımıza
ve tabii ki, en önemli ve en büyük paya sahip Sayın Genel Başkanımız
Recep Tayyip Erdoğan Bey'e, tüm Nevşehirliler ve vatandaşlarımız adına teşekkürlerimizi
sunuyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova)
- İlk iki sıra tamam, garanti!
RITVAN KÖYBAŞI (Devamla)
- Üniversitemiz hayırlı ve uğurlu olsun. Hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Köybaşı.
Şahsı adına ikinci
söz, Karabük Milletvekili Sayın Hasan Bilir'in.
Buyurun Sayın Bilir.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
HASAN BİLİR (Karabük)
- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; kamuoyunda
"on yedi yeni üniversite kanunu" olarak bilinen 1414 sıra
sayılı, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı'nın 1'inci maddesi hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
bir şeyin adını bence doğru koymalıyız. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu,
bu akşam "Ben olsaydım, bu on yedi ile üniversiteyi kurmazdım."
diyor.
MUHARREM İNCE (Yalova)
- Yok, öyle bir şey demedik.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
- Anlama sorunun var senin.
HASAN BİLİR (Devamla)
- "Ben olsaydım, bundan evvelki on beş ile de üniversiteyi kurmazdım."
diyor.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
- "Yirmi üçüne de kurardık." diyoruz, anlamıyorsun.
HASAN BİLİR (Devamla)
- Ama, bu irade bizim irademizdir, bu karar bizim kararımızdır. Bu,
milletin kararını her şeyin üzerinde tutan bir iradenin kararıdır.
Onun için, bizim eserimiz olacak. Gönül isterdi ki, bu kararı el birliğiyle,
burada, güle oynaya bir bayram havası içerisinde, Meclisimizde,
topyekûn çıkaralım.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Gene gülüp oynayalım!
HASAN BİLİR (Devamla)
- Bu mümkün olmadı. Sağlık olsun. Biz buna alışığız. İnşallah bundan
sonrakilerde diyelim.
Değerli dostlarım,
tasarının 1'nci maddesi 17 adet geçici madde içermektedir ve on yedi
ayrı ilimizde on yedi yeni üniversitenin kurulması kararlaştırılmaktadır.
Karabük, Karaman, Ağrı, Sinop, Siirt, Nevşehir, Kilis, Çankırı, Artvin,
Bilecik, Bitlis, Kırklareli, Osmaniye, Bingöl, Muş, Mardin ve Batman
illerimiz bugün üniversitelerine kavuşmaktadır.
YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) - Hasan, bizi de söyle…
HASAN BİLİR (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de yükseköğrenimin planlı bir şekilde
yaygınlaştırılması, artan ortaöğretim okullaşma oranına paralel
olarak günün koşullarına ve ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde
yükseköğretim kurumlarının sayısının ve kalitesinin yükseltilmesi,
hükûmetlerin en önemli görevleri arasındadır.
2006 yılında lisans
ve ön lisans için ayrılan kontenjan sayısı 402 bin iken, müracaat sayısı
1 milyon 680 bin civarında olmuştur. Yani, basit bir hesapla, 1 milyon
200 binin üzerinde öğrencimiz yükseköğrenim imkânına kavuşamamıştır.
Hâlbuki, ortaöğretimde 2000 yılındaki okullaşma oranı yüzde 68
iken, bugün yüzde 85 oranında bir okullaşma oranına sahip olmuş durumdayız.
Türkiye, değerli
dostlarım, artık eski Türkiye değildir; büyüyen, gelişen ve ihtiyaçları
sürekli değişim, gelişim gösteren bir ülke vardır. Genç bir nüfusumuz
var ve aşağıdan yetişen gençlerimize mutlaka eğitim imkânı sağlamak
zorundayız. Bu ihtiyacın, bu özlemin bugün karşılanması gayreti
içerisinde bulunuyoruz.
Değerli dostlarım,
bu kanun birilerine ve bir yerlere rağmen kanunlaştırılmaktadır.
ENGİN ALTAY (Sinop) -
Ne demek o ya!
HASAN BİLİR (Devamla)
- Bunu hepimiz bilmekteyiz.
Bu irade, işte bizim
irademizdir. Bu başarı AK Partinin, AK Hükûmetinin, AK Meclis Grubunun
büyük bir başarısı olarak tarihe geçecektir. Bunun nasıl bir heyecan,
bunun nasıl bir mutluluk olduğunu sözcükler anlatmaya kâfi değil.
Üniversite kenti olmak
hedefi, bu on yedi vilayetimizde, on yıllardır her türlü öncelikten
daha önce gelmektedir. Halkımız, eşrafımız, esnafımız, sivil toplum
kuruluşları, devleti, milleti, el ele herkes, üniversite kenti olmanın
önemine gönülden inanmış ve bu uğurda elinden geleni yapmıştır. Kurulacak
bu üniversitelerin altyapısının oluşturulmasında milletimizin
emeği, göz nuru ve alın teri vardır. Üniversiteler toplumu yönlendiren,
toplumsal kalkınmayı, sosyal ve kültürel gelişmeyi birinci derecede
sağlayan kurumlarımızdır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bilir,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
HASAN BİLİR (Devamla)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
İllerin ekonomik yapılarına
çok önemli katkıları olduğu gibi, sosyal bakımdan da yaşam standartlarımıza
olumlu etkiler yapmaktadırlar. Ülkemizde yükseköğrenimdeki okullaşma
oranı sürekli olarak artmış olmasına rağmen, gelişmiş ülkelerdeki
yükseköğrenim çağındaki nüfusun okullaşma oranları göz önünde bulundurulduğunda
bu oranların çok gerisinde kalındığı görülmekte olup, hâlihazırda
hedeflenen oranlara ulaşılamamıştır. Üniversite bulunmayan illerde
yükseköğrenime ilişkin veriler, yükseköğrenime olan ve her yıl artan
talepler, ortaöğrenimde ve yükseköğrenimde okullaşma oranlarının
yükseltilmesiyle ilgili hedefler, bazı üniversitelere bağlı olarak
üniversite bulunmayan illerde kurulmuş olan birim sayıları, fiziki
yapılanma, öğrenci ve öğretim elemanı sayıları, üniversitelerin
ülke genelinde yaygınlaştırılarak dengeli bir şekilde dağılımının
sağlanması, halk, gönüllü kuruluşlar ve il yönetimlerinden gelen
talepler, yükseköğrenime olan yoğun talep nedeniyle birçok vatandaşımızın
yurt dışında öğrenim görmekte olması gibi hususlar değerlendirilerek,
kamu maliyesine fazla yük getirmeksizin, birçok ilimizde daha üniversite
kurulabileceği ve kurulacak üniversitelerin zaman içinde gelişmelerini
tamamlayacağı sonucunu ortaya koymuştur.
Değerli milletvekilleri,
genel seçimler öne alınmış ve ülkemiz seçim atmosferine girmiştir.
Bütün olağan dışı gelişmelere rağmen, AK Parti Hükûmeti ve AK Parti
Meclis Grubu, ülkemiz ve milletimizin ihtiyacı olan hizmetleri
üretebilmek adına kararlı gayretlerini sürdürmektedir ve bugün,
yine tarihî bir görevi yerine getirmektedir. Seçim bölgelerimizde
inanılmaz bir mutluluk yaşanmaktadır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bilir,
Genel Kurulu selamlar mısınız, iki dakika da ek süre vermiştim.
Buyurun.
HASAN BİLİR (Devamla)
- Sayın Başkanım, bir dakikada hemen bitiriyorum. Teşekkür ederim.
Gelen telefonlar,
fakslar ve mesajlar bunun göstergesidir. Milletimizden, sevinç gözyaşları
içinde duygusal kutlamalar almaktayız. Karabük bugün, 4 fakültesi,
3 yüksekokulu, 2 enstitüsü, 5 bin civarında öğrencisiyle Karabük
Üniversitesi hâline gelmiştir.
Değerli dostlarım,
bu kanunu çıkaran Meclisin bir üyesi olmaktan ömrümce onur duyacağım.
Her türlü engelleme gayretlerine rağmen, on yedi yeni üniversite
iradesini kararlılıkla ortaya koyan, başta Sayın Başbakanım olmak
üzere, Millî Eğitim Bakanım ve tüm Hükûmet üyelerine, emeği geçen herkese,
Meclis grubumuza, milletimiz adına, Karabüklüler adına şükranlarımı
ve minnetlerimi sunuyorum. Bu üniversitelerin, on yedi ile ve Karabük'ümüze
hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum, iyi akşamlar diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bilir.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
1'inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler… Teşekkür
ederim. 1'inci madde kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 2809 sayılı
Kanunun Ek 11 inci maddesinin (a) bendine, "Fen-Edebiyat Fakültesi"
ibaresinden sonra gelmek üzere "Mimarlık ve Tasarım Fakültesi"
ibaresi eklenmiş, (b) bendinde yer alan "Serinhisar Tütün Eksperliği
Yüksekokulu" ibaresi "Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik
Yüksekokulu" olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Yalova Milletvekili Sayın Muharrem İnce.
Buyurun Sayın İnce.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUHARREM
İNCE (Yalova) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Benden önceki konuşmacı
Karabük Milletvekili Sayın Hasan Bilir'in konuşmasında kısa bir
düzeltme yapmak istiyorum: Burada hiçbir Cumhuriyet Halk Partili
milletvekili, "Ben olsaydım bu on yedi üniversiteyi kurmazdım."
demedi, ama, ben size 21'inci Dönem bir milletvekilinin sözünü okuyayım:
"Bugün, maalesef, üzülerek söylüyorum ama, üniversitelerimizin
çoğu tabela üniversiteleridir. 40 tane cerrah olacağına, 2 tane
şifa dağıtan cerrah olsun." Bu sözün sahibi kim biliyor musunuz?
Doğru Yol Partisi 21'inci Dönem Milletvekili Sayın Hüseyin Çelik.
NAİL KAMACI (Antalya)
- Ondaki marifetler say say bitmez!
MUHARREM İNCE (Devamla)
- Ben de kendisine katılıyorum, tabela üniversitesi olmasın.
Değerli arkadaşlarım,
bu ülkede üniversiteler açılacak. Eğer bu ülkede on yedi-yirmi beş
yaş arasında 500 bin genç varsa, 2 milyona yakın delikanlımız, genç
kızımız üniversite sınavına...
ALİ AYDIN DUMANOĞLU
(Trabzon) - 5 milyon...
MUHARREM İNCE (Devamla)
- Ne kadar dedim?
ALİ AYDIN DUMANOĞLU
(Trabzon) - 500 bin dediniz, 5 milyon...
MUHARREM İNCE (Devamla)
- 5 milyon, evet, yanlış söyledim. Teşekkür ederim Hocam.
Bu ülkede her yıl 1
milyon çocuk okula başlıyorsa, 1 milyon 800 bin gencimiz üniversite
sınavına girip, bunların 1,5 milyonu geri dönüyorsa, yeni üniversiteler
açacağız tabii ki, bu çok doğal, fakat, önce altyapıyı hazırlayacaksınız,
bunlara kaynak ayıracaksınız.
Geçen yıl burada on
beş üniversite kurduk. Bunlara verdiğiniz para 500 bin YTL. Bozdur
bozdur harca! Bu parayla ne kadar üniversite olursa sizlerin takdirinize
bırakıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
"Geçen yıl on beş üniversite kurduk." dedim. Bu 15 üniversitede
toplam 29 makale yayımlanmış ve Türkiye'de 78 devlet ve vakıf üniversitesinde
yayımlanan makale sayısı 16.807. Bu 15 üniversitenin 5 tanesinde
hiçbir makale yayımlanmamış. İstanbul Üniversitesinde 1.161 tane
yayımlanmış, bu yeni kurulan 5 üniversitede hiç yayımlanmamış. Bunları
bilmemiz gerekir.
Şimdi, üniversite kurarken
kriterlerimiz neler, siz neyi ölçüt aldınız? İşte, "İki fakülte
kurulacak." dediniz; hayır, öyle bir ölçüt yok. Fen-edebiyat fakültesi
kurulması zorunluluğu vardı üniversitelerde, tasarıyı Millî Eğitim
Komisyonundan geçirdiniz, Genel Kuruldan geçirmediniz Sayın Bakan,
öyle duruyor. Ne yaptığınızı biliyor musunuz, doğrusu şaşırıyorum.
Şimdi, bu illerin
içinde Yalova neden yok? Yani, İstanbul'a bir saat, Kocaeli'ye bir saat,
Bursa'ya bir saat, bir saat yirmi dakika Sakarya'ya ve Ankara'nın batısında
üniversitesi olmayan tek il Yalova. Bunun hesabını seçim meydanlarında
vereceksiniz.
Üniversitedeki hocalar,
Bursa'daki, İstanbul'daki, Kocaeli'deki hocalar Yalova'da oturuyor,
hocalar burada, siz Yalova'ya üniversiteyi çok görüyorsunuz.
SONER AKSOY (Kütahya)
- Teklifin yok mu?
MUHARREM İNCE (Devamla)
- Yani, eğitimdeki başarısıyla, büyük kentlere yakınlığıyla, yüzde
60'ı ormanlarla kaplı, yüz ölçümüne göre en fazla denize kıyısı
olan bir kente ve işin ilginci, nüfusunun yarısı yirmi sekiz yaşın
altında olan bir kente bunu çok gördünüz. AKP'liler bunu görecek.
MEHMET CEYLAN (Karabük)
- Kaç fakülte var?
MUHARREM İNCE (Devamla)
- Kaç fakülte var? 1 fakülte var, 2 meslek yüksekokulu var. Şu anda
başka bir il var -adını vermeyeyim- orada da 1 fakülte var, oraya üniversite
kuruldu. Sayın Bakanın memleketine yakın bir vilayet burası…
YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) - Onlar seçim yatırımı!
MUHARREM İNCE (Devamla)
- …ama, Yalova'ya bunu çok gördünüz, bu meydanlarda bu hesabı size
soracağım.
AHMET YENİ (Samsun) -
Bir dahaki dönem yaparsınız onu.
MUHARREM İNCE (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, yine, Sayın Bakan, size şunu söylemek istiyorum:
Kusura bakmayın ama, bu kürsüden hepimiz hukukun üstünlüğüne bağlı
kalacağımıza yemin ettik, siz de ettiniz, 550'mizin hepsi etti. Ama,
siz, yargı kararlarını uygulamamaktan dolayı 19 milyar lira cezaya
mahkûm oldunuz. Ben, sabah, Komisyonda "10 milyar" dedim, doğrusu
19 milyarmış onun, araştırdım.
Cumhuriyet tarihinde,
sizden başka, yargı kararlarını uygulamadığı için 19 milyar lira
tazminata mahkûm olan bir başka bakan var mı, doğrusu merak ediyorum.
Ve bu konuda ilk kez ceza alan bir Bakansınız siz. 8 kez görevinden aldınız
Erzurum Millî Eğitim Müdürünü, 9'uncuya göreve döndü. Demirel'i bile
geçti. Sayın Demirel'i bile geçti Erzurum Millî Eğitim Müdürü.
Hukuka o kadar uzak
bir Bakansınız ki, ben, buradan yüce Türk milletine söz veriyorum,
22 Temmuzda bu kader değişecek. Millî Eğitim Bakanlığında hukuk egemen
olacak, adalet egemen olacak her şeyden önce. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
Ve cumhuriyet tarihinde
ilk kez, Sayın Bakanın üst düzey bürokratlarının hepsi istifa etti,
milletvekili adayı.
Bunun iki gerekçesi
olabilir:
Bir: Dokunulmazlığa
sığınmak istiyorlar; demek ki, bir korkuları var.
İki: Millî Eğitim Bakanlığı
o kadar politize olmuş ki, hepsi kendisini milletvekili zannediyor.
Böyle bir Bakanlık cumhuriyet tarihinde ilk kez oldu.
Hafta sonları, AKP il
binalarında okul müdürleri atadınız, Danıştaydan geri döndü. Onlara
da bu kürsüden tekrar sesleniyorum: "Sınav kazanmadan bu göreve
atandıysanız, hepinizi 22 Temmuzdan sonra sınava alacağız" diyorum.
Değerli arkadaşlarım,
yargı duvarına çarpan, yargı duvarına en fazla çarpan bir Sayın Bakanla
karşı karşıyayız ve öğretmenlerin, şimdiye kadar -cumhuriyet tarihinin
61'inci Millî Eğitim Bakanıdır- cumhuriyet tarihinde öğretmenlerin
en fazla kızdığı bakandır Sayın Hüseyin Çelik.
Size bir dost tavsiyesi
Sayın Bakan: Cebinizde lütfen bir Anayasa kitapçığı taşıyınız. Bütün
uygulamalarınız, bütün yönetmelikleriniz yargıdan geri dönüyor.
Öğretmenlik için alan
sınavı çıkardınız Sayın Bakan, alan sınavı. 120 bin öğretmen adayı
bunu bekliyor. Ne zaman olacak, nasıl olacak; bu konuda bir anket yaptınız
Sayın Bakan. Neden bu anketlerin sonucunu açıklamıyorsunuz, bunu
merak ediyorum ben, hem milletvekili olarak merak ediyorum hem bir
öğretmen olarak merak ediyorum. Niye açıklayamıyorsunuz bunları?
ÖSYM "Bu işin altından kalkamayız." dedi. Madem uygulamayacaktınız,
neden böyle bir fikri ortaya attınız?
15 bin okul müdür yardımcısının
(İki yıl önce sınavla kazandılar. Geçerlilik süresi iki yıl. İki yıl
doldu.) bu arkadaşların durumu ne olacak Sayın
Bakan?
Sınav kazanan uzman
öğretmenlere başöğretmenlik sınavını ne zaman açacaksınız Sayın
Bakan? Lütfen, bunların cevabını verin.
Değerli arkadaşlarım,
her kürsüye çıkan AKP'li milletvekili Sayın Cumhurbaşkanının
Hükûmetin uygulamalarını veto ettiğini, engellediğini söylüyor.
Doğru değil. Örnek mi? İşte size örnek: Bakın, Sayın Cumhurbaşkanına
şu ana kadar gelen atama kararnamesi sayısı 4.014, Sayın Cumhurbaşkanı
3.532'sini imzalamış, 481 tanesini iade etmiş. Sayın Başbakan kendi
bakanlarından gelen kararnamelerin 432 tanesini iade etmiş. Sayın
Başbakan iade etmiyor, Ömer Dinçer iade ediyor, Ömer Dinçer. Herhâlde
tarikatını beğenmiyor bunların.
Bakın, Millî Eğitim Bakanlığından
39 tane iade edilmiş, Tarım Bakanlığından 60 tane, Enerji Bakanlığından
40 tane, toplam 432 tane. Sizin Başbakanınız -bizim de Başbakanımız
tabii ki, bu ülkenin Başbakanı- kendi bakanlarından gelen 432 atamayı
geri çeviriyorsa, siz Cumhurbaşkanına laf söylemeye ne hakkınız
var? Önce kendi Başbakanınıza gidin söyleyin bunu. (CHP sıralarından
alkışlar)
Yine, değerli arkadaşlarım,
siz, üniversiteleri, işgal edilmesi gereken, kuşatılması gereken
birimler olarak görüyorsunuz.
CAHİT CAN (Sinop) -
Yok canım, yapma!
MUHARREM İNCE (Devamla)
- Oysa, üniversiteler, bilim üreten, özerk kuruluşlardır, önce bunu
anlamanız gerekir.
Üniversitelerle kavgalısınız.
Asılsız soruşturmalar açtınız, komisyonlar kurdunuz. Yüzüncü Yıl
Üniversitesinde, Ondokuz Mayıs Üniversitesinde neler yaptığınızı
biliyoruz. Ne çıktı? Hiçbir şey çıkmadı.
SONER AKSOY (Kütahya)
- Siz de milletle kavgalısınız.
MUHARREM İNCE (Devamla)
- Araştırma fonlarını kaldırdınız, TÜBİTAK'ı politize ettiniz. Araştırma
görevlileri için merkezî sınav uygulaması sizin eserinizdir. Her
türlü öğretim görevlisinin atama ve yer değiştirmesini Başbakanlık
onayına bağladınız. Üniversiteleri, karalama kampanyasıyla meşgul
ettiniz ve bu konuda çok büyük hatalarınız var arkadaşlarım. Kusura
bakmayın ama…
Bakın, iki örnekle bitiriyorum:
YÖK bütçesinin Millî Eğitim bütçesine oranı, siz iktidara geldiğinizde
yüzde 25'ti, Millî Eğitim bütçesinin yüzde 25'i YÖK'e aitti; bugün,
2005'te bu oran yüzde 21'e düşmüştür.
Siz, Özal mantığıyla
hareket ediyorsunuz, eli kolu bağlı üniversite istiyorsunuz, ama,
dünyanın hiçbir yerinde, üniversitelerin elini kolunu bağlamak
isteyen iktidarlar kalıcı olamamışlardır. Siz de bunu göreceksiniz.
Yine, son beş yıldır
araştırma görevlileri için verilen yurt dışı bursları, 1993'te 1.380
kişiye verilirken, 2002'de sadece 80 kişiye, 2004'te sadece 80 kişiye,
2005'te sadece 80 kişiye verilmiştir.
Ben, çok güncel bir örnekle
konuşmamı bitiriyorum Sayın Başkanım.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın İnce,
buyurun, konuşmanızı tamamlar mısınız.
MUHARREM İNCE (Devamla)
- Bitiriyorum Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.
Sürekli olarak eğitim
ve bilim kurullarıyla kavga halinde olduğunuzu söyledik. Buralarda
kadrolaşma isteği içerisinde olduğunuzu söyledik. Eğitimin laik
ve bilimsel niteliğine saldırılarda bulunduğunuzu söyledik. Örnek
mi istiyorsunuz? Taze, güncel, canlı bir örnek Sayın Bakan: Altındağ
Kaymakamlığı… Bakınız, 19 Mayıs provaları yapılıyor şimdi, Atatürk'ü
Anma Gençlik ve Spor Bayramı'nın provaları yapılıyor. Altındağ Kaymakamlığına
İlçe Millî Eğitim Müdürlüğünün yazdığı resmî yazı… Okuyorum:
"Provaların saati, tarihi, yeri, çalışma grupları: 2/5/2007, saati
09.00-10.00 arası, kız gösteri grubu; 2/5/2007, 11.00-12.00, erkek gösteri
grubu. 4/5/2007, saat 09.00-10.00 arası kız gösteri grubu; 4/5/2007,
11.00-12.00 erkek gösteri grubu." Provalarda bile kız çocukları
ile erkek çocuklarını aynı stadyuma almıyorsunuz. Böyle bir şey
olamaz. Biz bu çocukları aynı yerde okutmak istiyoruz ki, karma eğitimi
bu ülkeye Mustafa Necati 1926'da getirdi, siz 2007'de karma eğitimden
vazgeçiyorsunuz Sayın Bakan. Bence bunun hesabını vereceksiniz,
bence bunun hesabını vermelisiniz. Bu, çok ilginçtir.
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul)
- Geçmişte aynı eğitimi bize de aynı şekilde yaptırdılar, İnönü de
Başbakandı.
MUHARREM İNCE (Devamla)
- Resmî bir yazı bu, resmî yazı.
Çocukların provalarda
bile aynı stadyumda yan yana gelmelerini engelliyorsunuz Sayın
Bakan. İstiyorsanız size verebilirim. Altındağ Kaymakamlığından
bunu temin edebilirsiniz.
Hepinize teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın İnce.
Şahsı adına, Osmaniye
Milletvekili Sayın Şükrü Ünal.
Buyurun Sayın Ünal.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye)
- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz,
on yedi ilimize üniversite kurulmasıyla alakalı kanun teklifinin
2'nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
On altı ilimizle beraber,
Osmaniye'mizde de, bu kanun teklifiyle beraber Osmaniye Üniversitesi
kurulması inşallah gerçekleşmiş olacak. Halkımızın, Osmaniye halkının,
Osmaniye'nin bir hayali, bir sevdası olan Osmaniye Üniversitesi,
bu Meclisin şu anki çalışması neticesinde, gerek muhalefet milletvekillerimizin
gerekse çok değerli iktidar milletvekillerimizin gayretleriyle,
çalışmalarıyla gerçekleşmiş olacak. Ben, Osmaniyeliler adına,
her iki gruptan milletvekili arkadaşlarımıza burada gönülden teşekkür
ediyorum.
Osmaniye Üniversitemizin
şu an temelini teşkil eden Osmaniye Meslek Yüksekokulumuz uzun yıllardan
beri eğitim veren bir eğitim kurumumuzdu. Fiziki mekân itibarıyla
şu an eğitim ve öğretimde olan pek çok üniversitemizden daha gelişmiş
ve daha büyük imkânlara sahiptir. Tabii, bu imkânlar büyük gayretler neticesinde
olmuştur. Ben, burada, Yüksekokulumuzun ilk müdürlüğünü yapan Değerli
Hocamız Profesör Doktor Kâzım Tülücü, Profesör Doktor Nebahat Sarı,
Profesör Doktor Burhan Arıkan ve şu an görev yapmakta olan Profesör
Doktor Erdem Koç hocalarımıza gayretlerinden dolayı teşekkür ediyorum.
Osmaniye Meslek Yüksekokulumuz,
ayrıca Bahçe ilçemiz, Düziçi ve Kadirli ilçelerimizdeki meslek
yüksekokullarımız da Osmaniye Üniversitesine bir temel teşkil
edeceklerdir.
Osmaniye Üniversitemizin
kuruluşu, daha doğrusu Osmaniye Üniversitemizin kuruluş kanununu,
geçtiğimiz 21'inci Dönemde ben Meclisimize sunmuştum. Bunun mücadelesini
de bir hayli yapmıştım, ama, o dönemde bu nasip olmadı. Bugün, Değerli
Bakanımızın üstün gayretleriyle, Başbakanımızın tasvipleriyle
ve şu an Meclisimizde bulunan siz değerli milletvekillerimizin
de onayıyla bu üniversitemizin kuruluşu gerçekleşmiş olacak.
Ben, bu vesileyle,
tekrar, Osmaniyelilere, sevgili halkımıza, üniversitemizin hayırlı
olmasını diliyorum. Gayretlerinden ve çalışmalarından dolayı
da siz değerli milletvekili arkadaşlarımıza, Osmaniyeliler adına
teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ünal.
Hükûmet adına Millî Eğitim
Bakanı Sayın Hüseyin Çelik.
Buyurun Sayın Çelik.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
ülkemizde on yedi yeni üniversite kurulmasıyla ilgili olarak görüşülmekte
olan yasa tasarısını sizlere yazılı olarak takdim ettik.
Değerli arkadaşlarım,
geneli üzerinde, maddeleri üzerinde şimdiye kadar görüştüğümüz
kısımda görüşlerini ifade ettiler. Ben, yüce Meclise… Bu üniversiteler
niçin kuruluyor, buradaki esas yaklaşım ve mantık nedir? Özellikle
bazı arkadaşlarımın burada ileri sürmüş olduğu gerekçeler, karşı
çıkma gerekçesi doğru mudur? Gerçekten bu üniversiteler para olmadan,
altyapı olmadan, öğretim elemanı, öğretim üyesi olmadan sadece
kurulmuş olsun diye mi kuruluyor? Bu sorulara cevap vermek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
öncelikle şunun altını çizmek istiyorum: Hükûmetimiz işbaşına
geldiği günden bu yana yükseköğretimin özellikle parasal kaynaklarını,
yani bütçesini sürekli olarak artırmış ve bugün itibarıyla… Bakın,
size rakam veriyorum: 2002 yılında, yani bizim hazırlamadığımız
bütçede, 57'nci Hükûmet döneminde hazırlanan bütçede YÖK ve bütün
üniversitelerin, Türkiye'deki bütün devlet üniversitelerinin
toplam bütçesi 2 katrilyon 495 trilyon Türk lirasıdır.
Peki, şimdiye kadar
bu artarak… Bakın, daha sonraki yıllarda sırasıyla artmış ve bugün
itibarıyla üniversitelerimiz ve YÖK'ün toplam bütçesi 6 katrilyon
586 trilyon Türk lirasına yükselmiştir. Eğer buna rağmen… Gayrisafi
millî hasıla içindeki payına bakarsanız, konsolide bütçedeki payına
bakarsanız, sürekli bir artışın olduğunu göreceksiniz.
Şimdi, bütün bu bütçe
rakamlarını, bakın, bu Yükseköğretim Kurulunun raporundan okutuyorum
ben, Hükûmetin, bizatihi Hükûmetin hazırladığı herhangi bir dokümandan
değil. Ar-ge kaynaklarına gelelim.
Sevgili arkadaşlarım,
2000 yılında, bakın, 2000 yılında bütün Türkiye'deki kamunun ar-ge
bütçesi, bütün devletin, kamunun ar-ge bütçesi 150 trilyon Türk lirasıdır,
sadece 150 trilyon Türk lirasıdır, 150 trilyon Türk lirasıdır 2000 yılında.
Peki, 2007 yılında Türkiye'nin, yani kamunun ar-ge bütçesi -bakın,
özel sektörü dâhil etmiyorum- ne kadardır, biliyor musunuz? Değerli
arkadaşlarım, 2 katrilyon 300 trilyon Türk lirasıdır. Bakın, 150
trilyon Türk lirası, 2 katrilyon 300 trilyon Türk lirasıdır. Ben, bunu
yüce Meclisin takdirine ve milletimizin takdirine sunuyorum.
Bir başka şey: Bakın,
bu rakama bir şey dâhil değil. Bildiğiniz gibi, biz, Avrupa Birliğinin
araştırma fonlarına ortak olduk. 2003 yılında, Avrupa Birliği araştırma
alanına, Türkiye, bizim Hükûmetimiz döneminde ortak olmuştur ve bunun
için Türkiye Cumhuriyeti devleti Altıncı Çerçeve Program'a dâhil
olabilmek ve Türkiye'nin 17,5 milyar euroluk o pastadan pay alabilmek
için, Hükûmetimiz döneminde 245 milyon avro katkı payı ödenmiştir. Niçin
ödenmiştir? Özellikle üniversitelerimiz, Avrupa Birliği ülkelerindeki
üniversitelerle işbirliği hâlinde buralara projeler sunsunlar,
ortaklıklar kursunlar ve Avrupa Birliğinin bu araştırma fonundan,
bir okyanus kadar büyük olan, Amerika Birleşik Devletleri'nin ve Japonya'nın
araştırma fonlarından daha büyük olan bu pastadan pay alsınlar diye.
245 milyon avro Türk Hükûmeti tarafından ödenmiştir.
Sevgili arkadaşlarım,
bütün bu gerçekler ortadayken bir şeyin altını daha çizmek istiyorum:
Üniversitelerin araştırma fonları, 2002 yılından 2007 yılına geldiğinizde
yüzde 375 bin artış göstermiştir. Maliye Bakanlığının rakamları
ortadadır.
Şimdi, bütün bunlar
buradayken, kamuoyunu yanıltacak şekilde bazı arkadaşlarımız
bu beyanları nasıl rahatlıkla ifade edebiliyor, bunu anlamakta
güçlük çekiyorum. Birisinin çıkıp da sizi yalanlayacağından hiç
endişe etmiyor musunuz?
Şimdi, bakın, biraz
önce, değerli arkadaşlarım konuştu. Sevgili arkadaşlarım, bakın,
Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı'nın hedefine göre, bizim, Türkiye'de
örgün eğitimde yüzde 28,3'lük bir okullaşma oranını yükseköğretimde
sağlamamız gerekiyordu, örgün eğitimde. Bakın, açık öğretimi buna
dâhil ederseniz hesap yanlış olur, çünkü, açık öğretimdekilerin çoğu
üniversite çağı olan on yedi-yirmi bir
yaşın üzerinde çalışan insanlardır. Peki, bu rakamlara ulaşabildik
mi? Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı hedefine ulaştı mı? Hayır.
Bakın, yüzde 24'lük bir orana ulaştık. Peki, Dokuzuncu Plan'ın hedefi
ne? Dokuzuncu Plan'ın hedefi, örgün öğretimde yüzde 33'lük bir okullaşma
oranını sağlamaktır. Peki, bu yeni üniversiteleri açmazsak, mevcut
üniversitelerimizin kapasitesini artırmazsak, yeni fakülteler
kurmazsak bunu nasıl yapacağız? Hükûmetimiz döneminde, değerli arkadaşlar,
bakın, yüz yirmi iki adet, dört yıllık lisans programı eğitimi yapan
yükseköğretim kurumu açılmıştır, yani, fakülte veya dört yıllık
yüksekokul açılmıştır. Biz, bunu, sürekli olarak teşvik ediyoruz.
Şimdi, bunları, bizim,
toplamda, arkadaşlar, bu 17 üniversiteyle birlikte, 59'uncu Cumhuriyet
Hükûmeti tarafından Türkiye'de 39 tane üniversite kurulmuş olacak.
Bunun 32'si devlet üniversitesidir, bunun 7'si de vakıf üniversitesidir.
Bugüne kadar, 2 vakıf üniversitesi kurulmuş durumda, İstanbul Bilim
Üniversitesi ile TOBB Üniversitesi. 5'ini de daha birkaç gün önce Genel
Kuruldan geçirdik, Sayın Cumhurbaşkanının onayına arz ettik. Bunlarla
birlikte, bu 17 üniversiteyle birlikte, Türkiye'nin üniversite sayısı
115'e çıkacaktır.
Şimdi, şöyle diyebilirsiniz:
Efendim, burada, gelip konuşan bazı arkadaşlar diyor ki, bu üniversitelerin
altyapısı yok, hiçbir hazırlık yapmadan kurdunuz. Efendim, bunlar
doğru değil. Ama, benim ilime niye kurmadınız? Şimdi, bu, çelişkidir,
kendi kendimizle çelişmeyelim arkadaşlar. Eğer, bu yanlışsa senin
ilinde kurulması da yanlıştır. Yani, seçmene selam vereceğim diye
kendi kendimizi zor duruma düşürmeyelim.
MUHARREM İNCE (Yalova)
- Biz, yanlış demedik, üniversitelere para verin dedik Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Şimdi, bakın değerli arkadaşlar, şimdi,
bir başka şey söyleyeyim…
YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) - Bütçede delikli para bile yok Sayın Bakan!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Sevgili arkadaşlarım, bakın, bir arkadaşımız
dedi ki, on beş üniversiteye 500'er milyar Türk lirası para ödendi. Şimdi,
bakın, bu nedir, biliyor musunuz? O üniversitelerin, sadece, yatırım
bütçesine -ben, bu Meclisten, bu kürsüden defalarca bunu söyledim-
sevgili arkadaşlarım, sadece, onların yatırım programlarına konmuş
olan sembolik bir paradır. Niçin? Bakın, birçok vilayetimizde, farklı
farklı yerlerde…
MUHARREM İNCE (Yalova)
- Yalova'ya gareziniz neydi, yazmadınız? Batıda tek üniversitesi
olmayan il Yalova Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - …standartlara uygun olmayan kampüs alanları
belirlenmiş. Şimdi, Maliye Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı,
Millî Eğitim Bakanlığı, Devlet Personel Başkanlığı, içinde birçok
kuruluştan üye bulunan ve bütçe uygulama… Arkadaşlar, bütçe uygulama
planı gereği, bunlar orada yazılıdır, sizin kabul ettiğiniz bütçede
bu yazılıdır. Buralara gidilecek, uygun kampüs alanları belirlenecek
-ki, şu anda, Anadolu'nun birçok yerinde bu çalışmalar yapılıyor-
kampüs yeri ve yapılması gereken yatırım tespit edildikten sonra,
Maliye Bakanlığının bütçesi içerisinde bulunan Yedek Ödenek Faslı'ndan
veya Devlet Planlama Teşkilatının bütçesi içerisinde bulunan Yatırımları
Hızlandırma Ödeneği'nden bu harcamalar yapılıyor, yapılmaktadır
ve yapılacaktır.
Şimdi, halkımızı kandırmanın
falan anlamı yok. Biz üniversiteyi kuruyorsak, kamu adına… Biz diyoruz
ki, orada çalıştırdığımız insanın maaşı ödenecek, oradaki öğretim
üyesinin bütün masrafı karşılanacak, o üniversitenin bütün cari
giderleri karşılanacak, ama, şunu özellikle belirtmek istiyorum
arkadaşlar: Yine, bu zihniyet, Orta Doğu Teknik Üniversitesi kurulduğu
zaman… Arkadaşlar, bakın, buna dikkat edin.
MUHARREM İNCE (Yalova)
- Orta Doğu Teknik Üniversitesini, sizin zihniyetiniz kuramaz ki
böyle bir üniversiteyi!
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Dinle, dinle Muharrem; ayıp oluyor!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Orta Doğu Teknik Üniversitesini… Bakın,
siz, bunu…
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Barakada okuduk biz…
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Arkadaşlar, Orta Doğu Teknik Üniversitesini
kim kurdu, biliyor musunuz? Orta Doğu Teknik Üniversitesini…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - AKP kurmuştur onu da! Her şeyi onlar yaptı çünkü! Her şeyi
AKP yaptı, Orta Doğu Teknik Üniversitesini de siz kurmuşsunuzdur
Sayın Bakanım! Tarihi tersine çeviriyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
Sayın milletvekilleri,
lütfen, oturduğumuz yerden müdahale etmeyelim.
Buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Değerli milletvekili arkadaşlarım, Orta
Doğu Teknik Üniversitesini Demokrat Partinin Millî Eğitim Bakanı
merhum Tevfik İleri kurmuştur, CHP zihniyeti değil. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) - Jet Fadıl'ın zihniyeti mi Sayın Bakan! Jet Fadıl'ın
zihniyeti mi!
MUHARREM İNCE (Yalova)
- Bence Ruşen Eşref kurmuştur.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Şimdi, bakın, Hacettepe Üniversitesi kurulduğu
zaman, 1957'de…
MUHARREM İNCE (Yalova)
- Ya Tevfik İleri kurmuştur ya Ruşen Eşref kurmuştur.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
- 1956…1957 değil.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - 1957'de Atatürk Üniversitesi kurulduğu
zaman, bütün, yine aynı zihniyet "Bunlar baraka üniversitesidir."
demiştir ve karşı çıkmıştır.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ankara Hukuku da siz kurmuşsunuzdur herhâlde!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Dolayısıyla, sevgili arkadaşlarım,
biz, burada bir fide ekiyoruz, bu fide fidan olacak, bu fidan ağaç olacak,
ağaç meyveye duracak ve siz de hep birlikte göreceksiniz. Türkiye'de,
şüphesiz ki, gönül şunu arzu eder: Bir anda bu çalışmaları, altyapıyı
tamamlayalım, bir anda bunları kuralım, ama, ülke gerçeklerini…
MUHARREM İNCE (Yalova)
- Sayın Bakan, Ankara'nın batısında bir tek Yalova'da yok. Bunun hesabını
nasıl vereceksiniz?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Ülke gerçeklerini göz ardı etmeyelim.
Sevgili arkadaşlarım,
şu soruyu sorabilirsiniz…
MUHARREM İNCE (Yalova)
- Sayın Bakan, ben Yalova'nın hesabını istiyorum, Ben Yalova milletvekiliyim,
Yalova'nın hesabını istiyorum.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bu üniversiteler yirmi sene sonra…
MUHARREM İNCE (Yalova)
- Ankara'nın batısında bir tek Yalova'da yok Sayın Bakan.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Cevap vermek için kürsüye geldi, cevap vermiyor.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Sayın Başkan, Genel Kurulda çok büyük bir
gürültü var.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…
MUHARREM İNCE (Yalova)
- Sayın Başkanım, Ankara'nın batısında bir tek Yalova'da yok, ben bunun
hesabını istiyorum.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa)
- Dinle bir, dinle!
BAŞKAN - Sayın İnce,
lütfen…
Sayın Bakan, siz buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Değerli arkadaşlar, şu soru sorulabilir
veya şu itirazda bulunulabilir: Bu üniversiteler yirmi yıl içinde
adam olacak, yirmi yıl içerisinde ayakları üzerinde duracak, yirmi
yıl içerisinde olması gereken kıvama gelecek denebilir, ama bu sene
bu üniversiteleri kurduğumuz zaman, bu, yirmi sene sonra adamakıllı
bir üniversite olacak anlamına gelir, ama, yirmi sene sonra kurarsan,
bu, kırk sene sonra olacak demektir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakan,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
Şimdi, bir de, bakın
arkadaşlar, her seferinde bazı konuları istismar etmek kimseye
yakışmaz.
EYÜP FATSA (Ordu) - Bazılarına
yakışıyor Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bakın, Atatürk dönemi dâhil, İsmet İnönü
dönemi dâhil, Türkiye'de, 19 Mayısta gençler bazı sportif aktivitelerde
bulunur, bazı gösteriler yapar; kız öğrencilerin yapmış oldukları
gösteriler var, sergiledikleri oyunlar var; erkeklerin yaptıkları
oyunlar var, sergiledikleri gösteriler var ve Atatürk döneminden
bu yana bunlar ayrı ayrı yapılır, karma olarak yapılanları vardır.
Şimdi, bunu bile, İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü, efendim, Altındağ Kaymakamlığına
yazmış, "Burada da kız-erkek ayrı çalıştırılıyor..." Bu, bakın,
bu cumhuriyet kurulduğundan beri böyledir. Bu, resmen, konuyu istismar
etmektir.
Bir başka şey…
MUHARREM İNCE (Yalova)
- Genelkurmay da istismar mı etti Sayın Bakan? Size niye gittiniz
bilgi verdiniz o zaman, istismar ettilerse?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Efendim, bakın…
MUHARREM İNCE (Yalova)
- Memurunuzdu, çağırın ayağınıza, bilgi versin.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bütün, buradan…
MUHARREM İNCE (Yalova)
- Niye gittiniz o zaman ayağına?
BAŞKAN - Sayın İnce,
müdahale etmeyin lütfen.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Buradan bir milletvekili çok rahatlıkla
şunu söyleyebiliyor: "Bütün üst düzey yöneticileri Millî Eğitim
Bakanlığından istifa etti." diyor.
MUHARREM İNCE (Yalova)
- Bilgi vermeye gittin. Niye gittin o zaman?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Arkadaşlar, birinci dereceden birim amiri,
Millî Eğitim Bakanlığında toplam 6 kişi istifa etmiştir. Millî Eğitim
Bakanlığı, Türkiye'nin en büyük bakanlığıdır ve 1 milyon personeli
vardır. Bütün kamu kurumlarından istifa edenlerin oranıyla, Millî
Eğitim Bakanlığının oranı yüzde 50 olursa, burada bile bir anormallik
söz konusu değil. Hâlbuki, dediğim gibi, bakın, bizde hizmetli de
var istifa eden. Hizmetli bir arkadaşımız istifa etmiş, "Ben
aday olacağım." demiş. Birinci dereceden birim amiri olup da milletvekili
adayı olmak için müracaat eden toplam 7 kişi var. Kaldı ki, bu 7 kişinin
hepsi de AK Partiden aday olmak için müracaat etmiyor.
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul)
- Edebilir de Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Farklı farklı partilere müracaat eden arkadaşlarımız
var. Dolayısıyla, burada gerçek olmayan beyanlarda bulunursanız,
değerli milletvekili arkadaşlarım, bu, sizi sıkıntıya sokar. İşin
aslı budur.
Ve ben bu duygu ve düşüncelerle
yüce Parlamentoyu en derin saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Şahısları adına ikinci
söz, Bingöl Milletvekili Sayın Mahfuz Güler'in.
Buyurun Sayın Güler.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; on yedi ile üniversite kurulmasıyla ilgili kanun
tasarısının 2'nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
AK Parti Hükûmetimizin yaptığı hayırlı icraatları, özellikle eğitimde,
sağlıkta, sosyal güvenlikte, demokratikleşme konusunda yaptığı
reformları saymakta ve bunları tek tek anlatmakta zorlanıyoruz.
Dört buçuk yıllık iktidarımız
döneminde çok hayırlı icraatlar yaptık. Özellikle millî eğitimde
çok ciddi reformlar yaptık. Ders kitaplarının öğrencilere bedava
verilmesiyle, bütün Anadolu'nun baştan başa modern ve çağdaş okullara
kavuşmalarını sağladık. Özellikle bizim dönemimizde yapılan
okulların mimarisine bakın, ne kadar özenle yapıldığını hep birlikte
göreceksiniz.
OSMAN ÖZCAN (Antalya)
- Depremde çatladı gitti hepsi.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya)- Bingöl'de yıkılmadık okul kalmadı.
MAHFUZ GÜLER (Devamla)
- Millî eğitimde başlattığımız bu hamlenin son atağı, şimdi görüşmekte
olduğumuz on yedi ilimize kurulacak olan on yedi üniversitedir.
Değerli arkadaşlar,
ülkemizde ortaöğretimdeki okullaşma oranının giderek yükselmesi,
üniversite kapılarında gençlerimizin ciddi şekilde yığılmalarına
neden olmaktadır. 1 milyon 700 bine yakın lise mezunu gencimizden
ancak 400 bin civarında öğrencimiz üniversitelere girebilmektedir.
Gençlerimizin üniversite kapılarında bu yığılmalarını önlemenin
tek çözümü, yeni üniversitelerin kurulmasıdır. Bugün binlerce
gencimiz yurt dışında üniversitelerde okumak zorunda bırakılmaktadır.
Rusya'dan tutun Amerika'ya, Avrupa ülkelerinden Türki cumhuriyetlere
kadar, özellikle, Kıbrıs'ta ailelerinden uzakta okuyan bu gençlerimiz,
gurbet ellerde hem okudukları bu ülkelerin ekonomilerine ciddi
katkı yapıyorlar hem de bu özel üniversiteleri ekonomik olarak ayakta
tutuyorlar. Bu gençlerin her yıl yurt dışında okumak için götürdükleri
bu dövizlerle bir yıl içinde on üniversite, hatta on beş üniversite
kurulabilecek düzeydedir.
Uzun yıllar bir üniversitenin
kuruluşunda görev almış ve öğretim görevliliği yapmış bir akademisyen
olarak şunu söylüyorum: Ülkemizin on yedi iline yapılacak bu üniversitelerle
bütün bu illerimizin sosyoekonomik düzeyleri hızla iyileşecektir.
Değerli arkadaşlar,
bir siyasetçi olarak bizim dönemimizde Bingöl'de bir üniversitenin
kurulması bizim için en büyük bir gurur vesilesidir. Bingöl'de inşaatı
devam eden ziraat fakültemiz ile öğretimini sürdüren meslek yüksekokulumuz,
bu üniversitenin ilk temel taşları olacaklardır. Kredi Yurtlar Kurumu
tarafından yapılan yurt binamız, öğrencilerimizin barınma sorununu
çözecektir. Bingöl'de bir üniversitenin kurulması için gerekli
olan her türlü altyapı hazırdır. Ayrıca, Bingöl halkı, Bingöl kamuoyu
bu hizmeti dört gözle beklemektedir. Dörtbuçuk yıllık iktidarımız
döneminde Bingöl'e götürdüğümüz hizmetlerin en önemli halkası da
bu olacaktır.
2003 depreminden sonra
Bingöl'e sekiz bine yakın konut yapılmıştır.
Ortaöğretimdeki derslik sayımız 3'e katlanmış, gerek il merkezinde
ve gerekse ilçelerimizde okul sıkıntımız kalmamıştır. Endüstri
meslek lisemizin yeni inşaatına bu yıl başlanacaktır. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Vakfının yaptırdığı fen lisesi örnek bir proje olarak
bitirilmiş ve öğretime başlamıştır. Bölgemizin tanınmış iş adamlarından
Bahçıvan Ailesi'nin değerli katkılarıyla Solhan ilçemize Anadolu
lisesi yapılmaktadır. Depremde zarar gören tüm köy okullarımız onarımdan
geçirilmiştir.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Hayır… Hayır…
MAHFUZ GÜLER (Devamla)
- Solhan ve Genç ilçelerimizde Avrupa Birliği tarafından yaptırılan
okullarımız bu yıl hizmete girecektir. Depremde yıkılan Karlıova
Lisesi yeniden inşa edilmektedir. Ortaöğretimde gerekli olan tüm
bu eksiklikler bizim iktidarımız döneminde hızla tamamlanmıştır.
Daha önce üniversitemizin kanun teklifini vermiştik, tek eksiğimiz
üniversitemizin olmayışıydı.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Güler,
buyurun, konuşmanızı tamamlar mısınız.
MAHFUZ GÜLER (Devamla)
- Teşekkür ederim Başkan.
Bingöl'de üniversite
bizim için gerçek anlamda bir rüyaydı. Bu rüyamızı gerçekleştiren,
başta, Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, Bingöl
konusunda bugüne kadar hiçbir hizmeti bize esirgemeyen ve Bingöl'deki
yatırımları çok yakından bizzat takip ederek bizim başarıya ulaşmamızı
sağlayan değerli Bakanımız Hüseyin Çelik Bey'e ne kadar teşekkür
etsek azdır. Bingöl halkı sayın Başbakanımıza ve kendisine minnettardır.
Eğer onların özel gayreti olmasaydı, ne depremdeki yaralarımız bu
kadar çabuk sarılırdı ne de bugün görüştüğümüz bu üniversitemizin
kuruluşu olurdu. Kendilerine minnet ve şükran
borçluyuz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; eğer bir ilin kalkınmasını istiyorsanız, o ilde
üniversitenin kurulması kaçınılmaz olur. Üniversite, çağdaşlaşmanın,
üniversite, ekonomik olarak, sosyal yapı olarak değişimin tek adresidir.
Kültürel zenginliklerimiz için, cehaletin giderilmesi ve sağlıklı
bir kentleşmenin oluşumu için üniversiteli bir il olmak kaçınılmazdır.
Uzun yıllar, Bingöl, üniversitesine kavuşmak için hasretle beklemekteydi.
AK Parti döneminde Bingöl'ümüze bu hizmeti götürdüğümüz için, mutluluğumuz
ve sevincimiz çok büyüktür. Bingöl Üniversitesinin bünyesinde kurulacak
olan fen edebiyat fakültesi, iktisadi ve idari bilimler fakültesi
ile Fırat Üniversitesine bağlı Ziraat Fakültemiz, Bingöllü gençlerimize,
bölgemizin çocuklarına hayırlı ve uğurlu olsun.
Yine, Fırat Üniversitesine
bağlıyken Bingöl Üniversitesine bağlanan Sağlık Yüksekokulu, eğitimini
sürdüren…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Zaten Sağlık Yüksekokulu Bingöl'deydi. Biz de biliyoruz
Bingöl'ü.
BAŞKAN - Sayın Güler,
Genel Kurulu selamlar mısınız.
Buyurun.
MAHFUZ GÜLER (Devamla)
- Sayın Başkan…
Eğitimini sürdüren
meslek yüksekokulu ile sağlık meslek yüksekokulu, artık öğretimlerini Bingöl çatısı altında
yapacaklardır. Yüksek lisans programları için kurulan sosyal bilimler
enstitüsü ile fen bilimleri enstitüsünde, gençlerimiz, rahatlıkla
master ve doktoralarını yapabileceklerdir.
Değerli arkadaşlar,
sözlerime son verirken, bize bu mutlu günü yaşattıkları için, tekrar,
Sayın Başbakanımıza, Sayın Millî Eğitim Bakanımıza…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - İki defa edilir mi? Devamlı teşekkür ediyor.
MAHFUZ GÜLER (Devamla)
- …ve tüm Hükûmet üyelerimize, Bingöl halkı adına teşekkürlerimizi
ve şükranlarımızı sunuyorum. Bingöl Üniversitesinin, Bingöl'ümüze
hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Güler.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Hep teşekkür etti.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
2'nci madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler…Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sadece teşekkür etti.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Sayın Baloğlu, teşekkür etmeyecektim de ne yapacaktım? Teşekkür
etmek suç mu?
BAŞKAN - 3'üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- 2809 sayılı Kanunun Ek 56 ncı maddesinin
(a) bendinin başına "Rektörlüğe bağlı olarak yeni kurulan Tıp
Fakültesi ile" ibaresi eklenmiş,
(d) bendi "Rektörlüğe bağlı olarak yeni kurulan Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Fen Bilimleri Enstitüsü ve Sağlık Bilimleri Enstitüsünden,"
şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Berhan Şimşek.
Buyurun Sayın Şimşek.
CHP GRUBU ADINA BERHAN
ŞİMŞEK (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 3'üncü maddesi
üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım.
Türkiye'de üniversitelerin
kontenjanlarıyla, üniversiteye yerleşmek için sınava giren öğrenci
sayısı karşılaştırıldığında, büyük, ciddi bir sorunla karşı karşıya
olduğumuz bir gerçek. Bu büyük ve ciddi sorunu çözmenin bir yöntemi,
yeni üniversite kurmak, var olan üniversite ve yükseköğrenim programlarının
kontenjanlarını artırmaktır. Ancak, nüfusu dolayısıyla öğrenci
sayısı sürekli artan bir ülke olarak, sadece üniversite sayısını
artırmak, başka çözüm yollarını ötelemek, ertelemek, düşünmemek,
bu ülkenin geleceğine de yapılan en büyük haksızlıktır.
Bu yollardan birisi,
üniversite kapısında yığılmayı engellemenin yollarından birisi,
meslek liselerinin sayısını ve eğitim kalitesini artırmaktan
geçmektedir. Tabii, Hükûmet olarak, sizin, "meslek lisesi"
denince, bir zamanlar "arka bahçe" olarak gördüğünüz
imam-hatip aklınıza geldiği için, diğer meslek liselerini de görmekten
yana, bugüne kadar geçen süre içerisinde, maalesef, olmadınız.
CAHİT CAN (Sinop) -
İmam-hatipleri görüşmüyoruz ki!
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
- Türkiye, mutlaka bir eğitim reformu yapmalı ve meslek liselerinin
hem sayısını hem de kalitesini artırmalı ve meslek lisesi mezunlarının
kolayca iş bulabileceği istihdam alanları yaratılmalıdır.
Bu Parlamento döneminde
daha önce on beş üniversite kurulmuştu, şimdi on yedi üniversite
kuruluyor. Bir ile üniversite kurulması, elbette, o ilin iktisadi
bakımdan kalkınmasına yardım etmekte olan sosyal hayatını da canlandıracaktır.
Ancak, eğer illerimizi kalkındırmanın yolu olarak, o ile sadece
üniversite açmaktan geçtiğini düşünürsek, gerçekten "Yazık
ülkemizin hâline." dememiz gerekir.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'nin en temel iktisadi sorunu sabit sermaye yatırımlarının
azlığıdır. Türkiye üreterek, çalışarak kalkınmıştır ve şimdiden
sonra da sadece üreterek, çalışarak, istihdamla kalkınabilir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; on yedi ile üniversite kurulmasına ilişkin bu tasarıyla,
iş sorununu, aş sorununu, yoksulluk sorununu, açlık sorununu,
sağlık sorununu çözemediğimiz vatandaşa, maalesef "Dört buçuk
yıl geçti, bakın sizleri mutlu ediyoruz. On beş ile açtık, on yedi ile
daha üniversite açacağız." deyip karşılarına geçmek için, bu
Meclisin son günlerinde bu yasayı çıkardığınızı da biliyoruz. Ama,
burada da yine birçok konuda, yasada olduğu gibi, büyük bir haksızlık
yapıyorsunuz. Sayın Bakan ODTÜ'yü anlatıyor, barakayla kuruldu,
doğrudur; birçok üniversite de böyle kuruldu, doğrudur. Yatırılan
bütçeyi, oluşan rakamları da konuşmayacağım Sayın Bakan. Pekâlâ,
72 ilde üniversite var, neden 9 ile de üniversiteyi getirmediniz? Hak
ve hakkaniyet ölçüsü içerisinde bu işi yapıyor olsaydınız 72 ili
81 ile getirirdiniz. Neden? Ben Bayburtluyum, Bayburt'ta neden yok?
Gümüşhane'de neden yok? Bartın'da neden yok? Ha, Bayburt'u, Gümüşhane'yi
oy deponuz olarak görüyorsunuz, "Nasıl olsa tek kale maç yapıyoruz;
tarikatlar, cemaatler, yapılanmalar… Bayburtlu oyu verir bize."
Bundan dolayı Bayburtluya üniversite yok. Gittiğinizde Bayburtlu,
Gümüşhaneli oy vermeyecek size, tek kale maç oynadığınızı gösterecek.
Diğer tarafa bakalım, Tunceli'ye de yok. Tunceli'ye niye yok?
"Tuncelili de zaten bize oy vermez" diye yok. Burada, çıkıp
konuşurken biraz önce, bir, elini de vicdanına koyacaksın Sayın Bakan!
Efendim, eğer hak ve hakkaniyetten yanaydıysanız, bütün hepsine getirirdiniz,
81 ile getirirdiniz; birileri öz, birileri üvey mi?
Ve ayrıca, komisyonda
da biz bu üniversitelere karşı çıkmadık, sadece ilmin yapılanmasında,
ilmin yayılmasında, bu tabela gibi kalacak üniversitelerin ilme
katkısı olmayacağını söyledik. Bunlara ekonomik, akademik katkılar
sunmak gerekir. Ama, ne yazıktır ki, zamanınızda, dört buçuk yıl içerisinde
ülke yoksulluğu da, yolsuzluğu da fazlasıyla yaşadığı için, benim
Bayburtlum, Gümüşhanelim, Bartınlım, Tuncelilim, eğitim ticareti
olarak üniversiteyi bekliyor. Bunun ötesinde başka bir şey yok. Burada,
elinizi vicdanınıza koyup konuşmak durumundasınız Sayın Bakan,
değerli arkadaşlarım.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
bütün bunların içerisinde Sayın Bakanla bir şeyi burada paylaşmak
istiyorum. Sayın Bakan, on sekiz ay önce, bu kürsüde 2 kez dile getirdim,
size iki tane soru önergesi verdim, onar ay… Bu kürsüden, çıktınız,
bana dediniz ki: "Arkadaş, ben bu soru önergenizi cevaplayacağım."
Soru önergeleri burada, tarihleri de burada; 19/12/2005, on ay sonra
bir daha tekrar etmişim. Soru önergesinin gerekçesi şu: Kısaca, burada
uzun… Türkiye'de bilgisayar başına düşen öğrenci sayısını sormuşum.
Her gün burada, kendiniz bile şaşırıp yanlış rakamlar ifade ediyorsunuz.
ADSL cihazlarının hangi firmalardan alındığını, kaç okula İnternet
bağlantısı olduğunu, Ülker Grubu… Ülker Grubu şirketlerinden
"Data Teknik" adlı firmadan ne kadar miktarda alındığını
soru önergemde sormuşum ve bunları alırken 4734'e, yani Kamu İhale
Kanunu'na göre mi yaptınız, yoksa, evet getir, alalım mı dediniz? Dünya
Bankasından paraları alıyorsun, kendi babanızın parasıymış gibi
de burada anlatıyorsunuz. Milletin adına sorduğum soru önergelerine
de cevap vermiyorsun on sekiz ayda.
Tabii ki Sayın Bakan
çok meşgul değerli arkadaşlar! Kızmamak lazım! Sayın Bakanın yeğeni
Fatih kardeşimiz -Allah mutlu etsin- 29 Nisanda evlenmiş. Ben de buradan
genç kardeşlerimize mutluluklar diliyorum. Sayın Bakan bir davetiye
bastırmış çoraplardan sonra… Olur iş değil! Bakanın bastırdığı davetiye,
ek şu: (Meşguliyetlerinizi izah ediyorum Sayın Bakan) Millî Eğitim
Bakanı Doçent Doktor Hüseyin Çelik'in yeğeni. Yani…
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Ne var yani burada? Ne var?
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
- Yani, hamilikart yakinimdir, hamilidavetiye de yakinimdir! Çorap
olayından sonra bunu yapıyor!
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Hayret bir şey!
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
- Acele etmeyin, şimdi, Sayın Bakan çıkıp, sanıyorum ki cevaplayacak.
Ve bunu bürokratlara gönderiyor. Bürokratlar uçaklarla Van'da. Şimdi
soruyorum Sayın Bakan: Hafta sonu, 29 Nisanda yeğeninizin düğününe
gelen bürokratlar harcırah aldı mı almadı mı? Ve kaç bürokrat geldi?
Bunları herhâlde buradan sormanın bir mahzuru yoktur Sayın Bakan. Yani,
siz, buradan bir çok şeyi sorup, zihniyetten bahsediyorsunuz. Çoraplara
ad yazdıran zihniyet bu ülkeyi yönetebilir mi? Bu zihniyet, Cumhuriyet
Halk Partisi zihniyeti burada sana konuşma fırsatını vermiş ve konuşuyorsun.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Hangi zihniyet?
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
- Cumhuriyet Halk Partisi zihniyeti sizi burada oturtuyor; odur,
onu bilin!
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Bakana soruyorum: Bürokratlara harcırah ödenmiş midir, ödenmemiş
midir?
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Başbakan, cumartesi günü, Erzurum'da TOKİ tarafından beş yüz
üç evin anahtar teslimi için gitmiş ve bir baktık ki, orada "nereden
nereye" hikâyelerini anlatıyor: Buradaydık, buralara geldik...
Hani, Bağdat tembelinin hikâyesi: Hurma ağacı altında yatıyor, yangın
çıkmış, eteği tutuşmuş, arkadaşı şöyle dokunmuş "Biraz öteye
git." Eteğini 5 santim bu tarafa almış, bu tarafa doğru gelmiş,
demiş ki: "Ya insanoğlu kanatsız kuş, 5 santim bu tarafa geldik,
neredeydim, nerelere geldim." Dört buçuk yıldır, Türkiye'yi olduğu
yerden batağa götürdünüz. Sayın Başbakan da anlatıyor, hem de rakamları
çarpıtarak anlatıyor...
Bir siyasi partinin
sözcüsü, Erzurum mitiyle ilgili çok güzel bir açıklama yaptı, dedi
ki: "Başbakanın dizi izleme alışkanlığından dolayı, bu dizisi
de -ülkeyi yönetme dizisi de- Yalan Rüzgârı dizilerine döndü."
Çok da doğru söyledi.
Ben size gerçek rakamları
vereyim değerli arkadaşlar: Seksen yıllık iç borç 90 milyar dolar,
AKP döneminde iç borcu 196 milyara çıkardınız. İç borç, dört yılda
106 milyar dolar artmış. Bilmiyorsanız öğrenin! Çünkü, burada birçoğunuz,
dört buçuk yıldır, el kaldırmak için geldiniz!
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Nereden biliyorsun?
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
- Açın gazeteleri okuyun, bilgilenin, ondan sonra konuşun. Susun…
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
müdahale etmeyin lütfen.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
- Seksen yıllık dış borcu 63 milyar dolardan, AKP döneminde 70 milyar
dolara... Dört yılda 7 milyar dolar artmış.
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Manisa) - Sen anlamazsın...
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
- Seksen yıllık özel sektör dış borcu 45 milyar dolardan 117 milyar dolara
çıkmış. 72 milyar dolar da özel sektörün dış borcu artmış.
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Bildiğin konuyu anlat sen!
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
- Burada konunun uzmanları var, biliyorlar.
Başbakan, "IMF'ye olan borcu azalttık." deyip,
masallar anlatıyor, Yalan Rüzgârı dizisinde.
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Nereden biliyorsun?
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, bakın…
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Manisa) - Sen anlayamazsın onu!
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Sen bildiğin konuyu anlat, bilmediğin konulara girme!
CAHİT CAN (Sinop) -
Sen film çevirirken biz Genel Kuruldaydık!
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
- …biraz önce, demokrasiden, haktan, özgürlükten bahsetti Sayın Bakan.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bir saniye
Sayın Şimşek.
Sayın milletvekilleri,
daha önce de uyardım, yanlış bir bilgilenme olursa, sayın grup başkan
vekillerimiz burada, müdahale ederler. Siz, lütfen oturduğunuz
yerden müdahale etmeyin.
CAHİT CAN (Sinop) -
Hiç alakası yok konularla!
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
- Başkanım, yüzümüze karşı hakaret etmesin!
BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı
tamamlar mısınız Sayın Şimşek.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, biraz önce, hatiplerden biri -Sayın Bakanım
da olabilir- dedi ki: "Bizim dönemimizde yasaklar kalktı."
Bakın, bugün somut yaşanan
bir olayı sizinle paylaşayım. TMSF, ATV'ye ve Sabah'a el koydu ve oradaki
çalışan arkadaşlar bir sendikalaşma hareketi için Türkiye Gazeteciler
Sendikasına müracaat ediyor. Bir anda, orada bulunan arkadaşlardan
12 kişinin imzası geri aldırılıyor, 3 kişi de işten çıkarılıyor.
Bu mu sizin zamanınızda tatlı su demokratlığı?
ORHAN ERASLAN (Niğde)
- 1 Mayıs var, 1 Mayıs!
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
- Emek hakkı, örgütlenme hakkı, yasakların kalkması, demokrasinin
gelişmesi bu mu? Siz, emeğin değil, siz Ofer'lerin dostlarısınız.
Emekçiler de bunu biliyor, KOBİ'ler de, işverenler de biliyor. Yerli
işverenler, yabancılarla kol kola gezdiğiniz için pek önemli değil.
Sonuç olarak, değerli
arkadaşlarım, bir şeyi de paylaşmak istiyorum sizinle. Bitiriyorum
Sayın Başkan. Sayın Meclis Başkanı şöyle ifade ediyor: "Dindar
Cumhurbaşkanı seçeceğiz. Dindar, sivil, demokrat."
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Temcit pilavı oldu!
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Yaralarını deşme!
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
- Bakın, Sayın Meclis Başkanı, bu ülkede daha önce Cumhurbaşkanlığı
yapanların dindar mı, dindar değil mi… Sayın Meclis Başkanının din
ölçeri varsa, böyle bir desibel durumu, o ayrı bir şey, ama, benim
bildiğim, mescitte korumayı bırakıyor, ezana iki dakika kala geliyor,
koruma kalkıyor, Meclis Başkanı oturuyor, namaz kılıyor.
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Manisa) - Hangi camide gördün?
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
- Kutsal mabette mevki olmaz, makam olmaz, şan olmaz, şöhret olmaz. Mescidin
girişinde de camide de namaz kılınır, hepiniz bunu biliyorsunuz.
Bakın, şimdi, kendine
göre rol ayarlayan Sayın Meclis Başkanı ne yapmış? Şu anda Adalet Bakanlığına
kim vekâlet ediyor? Fatih Kasırga.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Şimşek…
Sayın Şimşek… Bir; mümkünse konu dışına çıkmayalım.
İki; Genel Kurulu selamlar
mısınız.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
- Çok teşekkür ediyorum.
Şu anda, Fatih Kasırga
Bey Adalet Bakanlığına vekâleten görev yapıyor. Sayın Fatih Kasırga'nın,
şu anda Ali Osman Koca, Meclis Genel Sekreteri ile ilgili kendisinin
yapmış olduğu bir iddianamede ceza almıştır.
Dindar, sivil, demokrat,
maalesef, Cumhurbaşkanı seçmekte beceriksiz olan Sayın Meclis Başkanı,
fuhuş durumundan dolayı bir otele ruhsat verildiği için beyefendiyi,
Ali Osman Koca'yı yüce Meclise Genel Sekreter yapmıştır.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
ORHAN ERASLAN (Niğde)
- Doğru söylüyor, mahkeme kararı var…
BAŞKAN - Hükûmet adına,
Milli Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik.
Buyurun Sayın Çelik.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, sevgili
arkadaşlarım; 22'nci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi 22 Temmuzda
gideceğimiz seçimle birlikte bu dönemi kapatacaktır.
Bu Parlamento çatısı
altından kimler geldi, kimler geçti. Bakın, bizim, politikacılar
olarak, bizim, milletvekilleri olarak, vekili bulunduğumuz müvekkillerimize
örnek olmak gibi bir özelliğimiz olmalı. Burada, bir ülkenin başbakanına…
Beğenmeyebilirsiniz değerli arkadaşlar, eleştirebilirsiniz,
eleştirilerinizin dozunu artırabilirsiniz, ama, kimse size, bir
ülkenin başbakanına burada çıkıp da "yalan rüzgârı" ifadesini,
yaftasını yakıştırma hakkı vermez.
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)
- Ben öyle bir şey demedim…
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Birisi, bir politikacı böyle demiştir. Buradaki
bir değerli milletvekili de buradan alıp, kendisi de ona katılarak
birkaç kere bu kürsüde bunu tekrarladı. Benim Başbakanıma bu sıfatı
yakıştıran kişiye bu sıfat yakışır. En fazla onlara yakışır. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Şimdi, sevgili arkadaşlarım,
bakın, biz gerçekleri halkla paylaşmak zorundayız. Ben şimdi size…
Bakın, ben, ekonomiden sorumlu devlet bakanı falan değilim; ancak,
Türk ekonomisinde, Hükûmetin bir üyesi olarak, günü gününe neler oldu,
ne tür gelişmeler oldu, bunları takip eden bir arkadaşınızım. İlk
milletvekili olduğum günden beri, bunları günü gününe takip eden
bir arkadaşınızım. Borç stokumuz arttı mı AK Parti Hükûmeti döneminde?
Evet, arttı. Bakın, bazı arkadaşlarımız bu hesapları yaparken, Türkiye'nin
toplam borç stokunu hesaplarken, özel sektör borçlarını katıyor
işin içine.
NAİL KAMACI (Antalya)
- Tabii katacağız.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN
ÇELİK (Devamla) - Bir dakika, müsaade edin. Müsaade edin, heyecanlanmayın.
NAİL KAMACI (Antalya)
- Kefili kim?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Efendim, heyecanlanmayın.
NAİL KAMACI (Antalya)
- Kim ödeyecek onları?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Şimdi, bakın, sevgili arkadaşlarım, 2002
yılının sonunda, Türkiye'nin gayrisafi millî hasılası 181 milyar
dolardır. 2007'ye geldiğimizde, Türkiye'nin gayrisafi millî hasılası
400 milyar dolardır. Yani, seksen yılda, yetmiş dokuz yılda ulaştığımız
millî gelir 181 milyar dolar, dört buçuk yılda buna ilave edilen millî
gelir 219 milyar Türk Lirası. İşte bu, AK Partinin farkıdır. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Bir başka şey söyleyeyim…
BÜLENT BARATALI (İzmir)
- Doların gerçek değeri ne, Sayın Bakan?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Müsaade edin, bak geleceğim oraya.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Halk fark etmiyor, yazık.
BÜLENT BARATALI (İzmir)
- Doları bu kadar bastırırsanız, 600 milyar dolar da olur.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Müsaade ederseniz arkadaşlar, bir benzetmede
bulunmak istiyorum, bir örnek vermek istiyorum.
Diyelim ki, Sayın Muzaffer
Öztopçu Bey bir devlet memurudur, ayda 1 milyar maaş alır. Aydın Dumanoğlu
Bey de diyelim ki bir tüccardır, aylık geliri 20 milyardır. Bu hesabı,
bizim, çayhanede oturan, ilkokul mezunu olmayan vatandaşımız bile
bilir. Eğer bazı arkadaşlarımız bu konuları anlamakta sıkıntı çekiyorsa,
ben bunu basite indirgeyerek anlatmak istiyorum.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - O sizin sıkıntınız Sayın Bakan, siz sıkıntılısınız,
millî eğitim sıkıntılı.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Sayın Aydın Dumanoğlu diyelim ki, değerli
arkadaşımız bir tüccardır, aylık geliri 20 milyardır. (CHP sıralarından
gürültüler)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Çok akıllısın sen.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen müdahale etmeyin.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ne demek efendim, çayhane mayhane kıyaslamaları böyle!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Aylık geliri 1 milyar olan Muzaffer Bey 5
milyar borçlanmış, Aydın Dumanoğlu Bey de 50 milyar borçlanmış. Aylık
geliri 20 milyar, 50 milyar borçlanmış; aylık geliri 1 milyar, 5 milyar
borçlanmış. Hangisinin borcu fazla? Bakın, 5 milyar borçlananın borcu
daha fazladır, çünkü, aylık gelirinin beş katı borçlanmış.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Nerede hani, aylık gelir 20 milyar nerede?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - 20 milyar aylık geliri olan insan 50 milyar
borçlandığı zaman aylık gelirinin iki buçuk katı borçlanmış olur. Türkiye'nin
borcu arttı, ama…
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Geliri de artmadı.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - …Türkiye'nin geliri, arkadaşlar, yüzde
yüzden fazla arttı. Kişi başına düşen gelir ortada.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- O muazzam gelir nerede Sayın Bakanım?
MEHMET DANİŞ (Çanakkale)
- Bir dinle ya, bir dinle ya!
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Dinle, öğren.
Açıklama bekliyoruz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Sevgili arkadaşlarım, bakın, şimdi siz
bu hesapları yaptığınız zaman, sokaktaki vatandaş sizi dinlediği
zaman üstünüze güler. Bu hesapları yapmayın.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Size gülüyorlar, size. Kahvelere gidin, halkı bir dinleyin
Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bir de, bakın, ben, milletvekili arkadaşlarıma…
Benim yeğenim oğlum gibidir. Ben, milletvekili arkadaşlarımı kendi
yeğenimin düğününe davet ediyorum. Annesinin, babasının adı var
davetiyede; kızın annesinin, babasının adı var davetiyede. Şimdi,
netice itibarıyla, bu benim için bir şenlikse, bu benim için mutlu
bir günse, benim yeğenim benim için önemliyse, ben, milletvekili arkadaşlarımı
buraya davet ederken, yanına, bu benim yeğenimdir, sizi davet ediyorum…
Ben, dayımın düğününe de sizi davet edebilirim, kız kardeşimin düğününe
de sizi davet edebilirim, yakın bir akrabamın düğününe de sizi davet
edebilirim.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Allah mübarek etsin!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bakın, bunu bile, arkadaşlar, insani nezaket,
buradan, gelip, bu tarzda bu meseleyi benim aleyhimde kullanmaya
mânidir. Burada rol yapmaya alışmış arkadaşlarımızın bunu terk etmesi
lazım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)
- Saygılı olun, saygılı.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla)
- Sevgili arkadaşlarım, bakın, biz…
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)
- Size yakışmıyor.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla)
- Sevgili Milletvekilim, bugünler geçer.
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) - Geçer tabii!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla)
- Yarın belki siz milletvekili olmayacaksınız, ben Bakan olmayacağım,
belki bazılarımız farklı konumlarda olacak.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla)
- Ancak, yarın karşı karşıya geldiğimiz zaman, birbirimizin gözünün
içine bakabilmemiz lazım. (AK Parti sıralarından alkışlar) İşi şahsiyete indirgeyerek burada gelip de, bakın, bu yüce
Parlamentonun çatısı altında böyle basit meseleleri gündeme getirmek,
bu yüce Meclisin huzurunu işgal etmek bir milletvekiline yakışır
mı?
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Yakışmaz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla)
- Netice itibarıyla, bakın, biz burada değerli arkadaşlarım, üniversiteleri
konuşuyoruz, on yedi üniversitenin kuruluşunu konuşuyoruz. Cumhurbaşkanlığı
seçiminden tutun da Sayın Meclis Başkanının cuma namazına giderken,
efendim, korumasını yerine oturtuyormuş da... Buna varıncaya kadar… Peki, eğer konuşacak bir konunuz
yoksa buraya gelip konuşmayın.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Gelmeyin.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Netice itibarıyla… Efendim, Van'a benim
yeğenimin düğününe gelenlere harçlık ödenmiş midir, yol harcırahı
ödenmiş midir? Kargalar duysa güler buna. Yani, bir bakanın veya bir
başkasının düğününe giden bir insanın kendi cebinden harcama yapacağını
izan sahibi bütün insanlar bilir.
Yani, netice itibarıyla
sevgili arkadaşlarım, bunları buraya getirmek, bu meseleleri bu
şekilde bence dile getirmek, kesinlikle bu Parlamentonun mehabetine
yakışmıyor.
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Profil bu, profil!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Ben, onun için huzurunuzda şunu söylemek
istiyorum: Bu on yedi üniversitenin… Bakın, şimdi saat on bir oldu. Çalışma saati neredeyse
bitmek üzere. Biz bu tip şeylerle bu Parlamentoyu oyalamayalım. Arkadaşlar,
üniversitenin kuruluşuna karşıysanız "karşıyız" dersiniz,
taraftarsanız "taraftarız" dersiniz.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Taraftarız.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bakın, eksik buluyorsanız eksiklerini
dile getirirsiniz ve müzakeremiz bu şekilde devam eder.
Ben, arkadaşlarımı,
bu ve benzeri meselelerde daha makul olmaya davet ediyorum. Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Çelik.
Şahsı adına Muş Milletvekili
Sayın Sabahattin Yıldız.
Buyurun Sayın Yıldız.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
SABAHATTİN YILDIZ
(Muş) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; on yedi
ile üniversite kurulmasıyla ilgili kanun tasarısının 3'üncü maddesi
üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
3'üncü maddeyle, Yozgat
Bozok Üniversitesine, Kırşehir Ahi Evran Üniversitesine ve Giresun
Üniversitesine birer tıp fakültesi açıyoruz. Türkiye'de gerçekten
doktor sayısında ciddi manada sıkıntı var. İnşallah, açılacak olan
bu tıp fakültelerinde yetişecek olan doktorlarla bu sıkıntıyı biraz
daha azaltmış olacağız. Ondan dolayı, şimdiden bu üç ilin üniversitelerinde
kurulacak olan tıp fakültelerinin hayırlı olmasını diliyorum.
Bizler, burada, bugün
on yedi ile üniversite kuruyoruz. 2006 yılında Türkiye'de üniversitesi
bulunmayan on beş ile üniversite kurmuştuk. İnşallah, yarın bu kanun
tamamlanacak olursa on yedi ile de üniversite kurduğumuz zaman,
Türkiye'de, AK Parti Hükûmeti olarak otuz iki ile üniversite kurmuş
olacağız.
Tabii, yıllardır gerçekten
özlemini çeken bu illerimiz bu mutluluğu yaşıyor. İktidarda olalım
muhalefette olalım, hiçbir milletvekili buradan bu illere üniversite
kurulmasın, biz buna karşıyız demiyor.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Demez.
SABAHATTİN YILDIZ
(Devamla) - Deme lüksüne de sahip değildir. Eksiğimiz olur, gediğimiz
olabilir, ama bugün üniversite kurmakta olduğumuz on yedi ile baktığımız
zaman bu illerin yüzde 80'i, yüzde 90'ı sosyoekonomik olarak gerçekten
geri kalmış iller. Bu illerin mutlaka kalkındırılması lazım, ekonomikman
kalkındırılması lazım, kültürel bakımından ilerletilmesi lazım,
eğitim seviyesinin mutlaka yükseltilmesi lazım. Ha, bunun yapılması
için, tabii ki bu işin ilk adımı olarak da mutlaka o ilin hem orta eğitiminin
geliştirilmesi lazım, bununla beraber de mutlaka o illere üniversite
kurulması lazım. Yani, bu il fakirdir, geri kalmış, küçük ildir, altyapısı
hazır değil, buraya üniversite kurmayalım dersek, bugüne kadar
kurmadığımız gibi, herhâlde bir seksen küsur yıl daha geçerse, o iller
maalesef üniversiteye kavuşmamış olacaktı.
Geriye dönüp bakarsak,
geçmiş hükûmetler döneminde, her hükûmet, geçmiş olan hükûmetler, birer
ile birer üniversite kurmuş veyahut da her hükûmet ikişer tane üniversite
kurmuş olsaydı, bugün seksen bir ilimizde üniversite olmuş olacaktı,
fakat, maalesef, bugüne kadar "altyapısı hazır değil, bu illere
üniversite mi kurulur" diye geçmiş hükûmetler döneminde bu illere
üvey evlat muamelesi yapılmış. Çok şükür, bugün, iktidarıyla muhalefetiyle,
AK Parti Hükûmetinin kurmakta olduğu on yedi üniversiteyi hep beraber
burada oylayıp kabul etmekteyiz.
Bunların içerisinde
yıllardır bu üniversite özlemini çeken illerden biri de benim milletvekili
seçim ilim olan Muş ilidir. İlimde bir eğitim fakültesi şu anda öğretim
görmektedir. Fırat Üniversitesine bağlı Meslek Yüksekokulumuz
var, Yüzüncü Yıl Üniversitesine bağlı Sağlık Yüksekokulumuz var,
ama, ne yazık ki, kendi ilimizde üniversite olmayınca, ne bu yüksekokulların
gelişmesi ne de fakültelerin sayısının artma imkânı yoktu. Bugün,
üç fakülteyi de bir üniversiteye dönüştürdüğümüz zaman, inşallah…
Şu anda eğitim fakültemiz güzel bir binada eğitim görmektedir, 2007
yatırım programına yeni eğitim fakültesiyle ilgili bir bina inşaatı
alınmıştır. 2007 yılında eğitim fakültesinin yeni binasının da temelini
atarsak, önümüzdeki yıllarda inşallah o binayı da tamamlar, Muş'ta
kurulacak olan "Muş Alparslan Üniversitesi" adı altında
Muş da bir üniversiteye kavuşmuş olur ve Muş'un ve Muşlunun özlemi
olan üniversite de kurulmuş olacaktır.
Ben, bu duygu ve düşüncelerle,
bu üniversitenin kuruluşunda emeği geçen başta 54'üncü Cumhuriyet
Hükûmetinin Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, Millî
Eğitim Bakanına…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - 59'ncu Hükûmet.
BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı tamamlar mısınız.
SABAHATTİN YILDIZ
(Devamla) - Pardon, özür dilerim, 59'uncu Hükûmetin Başbakanına, Sayın
Millî Eğitim Bakanına ve Kabinede yer alan bütün bakanlarıma ve ayrıca,
katkı sağlayan Millî Eğitim bürokratlarına ve bu akşamın bu geç saatlerinde
bu yasaya oy verecek olan, iktidarıyla muhalefetiyle burada hazır
bulunan bütün milletvekillerine saygı ve sevgilerimi sunuyorum,
teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yıldız.
Şahısları adına ikinci
konuşmacı Mardin Milletvekili Sayın Nihat Eri.
Buyurun Sayın Eri.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
NİHAT ERİ (Mardin) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 1414
sıra sayılı, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile 78 ve
190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı'nın 3'üncü maddesine ilişkin olarak şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
bildiğiniz gibi geçen yıl on beş üniversite kurulmuştur. Bu yasayla,
yeni, on yedi üniversite daha kurulmaktadır. Anayasa'mızın 130'uncu
maddesi, üniversitelerin ülke genelinde dengeli bir şekilde dağılımının
sağlanmasını öngörmektedir. Bu tasarı, Anayasa'nın ruhuna uygun
şekilde, üniversitelerin ülke sathına yayılmasına katkı sağlayacaktır.
Dikkat edilirse üniversite kurulması istenen on yedi ilin içerisinde
Bitlis, Muş, Ağrı, Batman, Mardin, Siirt gibi fert başına düşen millî
geliri 1.500 doların altında olan, görece olarak geri kalmış doğu
ve güneydoğu illerimiz bulunmaktadır. Bu da, her siyasi partinin
ve her hükümetin programında yer alan bölgeler arası kalkınmışlık
farkının azaltılmasına yönelik bir amaca hizmet ettiğini göstermektedir.
Bu yönüyle de sosyal barışa katkı sağlayacak bir yasadır.
Değerli milletvekilleri,
Mardin, tarihte üniversiteler kenti olarak tanınmış bir şehirdir. Yukarı
Mezopotamya, tarih boyunca, dünyaya örnek olan bir kültür ve medeniyet
bölgesi olmuştur. Bölgenin ve Anadolu'nun önemli bir kenti olan Mardin,
Artuklular döneminde, üç yüz yıl, medreseler ve üniversiteler kenti
olarak tanınmıştır. Üniversitemizin adının Artuklu olmasını, bu
nedenle, yani, tarihe duyduğumuz saygı ve vefa dolayısıyla bizler
arzu ettik. Komisyonlarda yasa görüşülürken önergeyle, Mardin Üniversitesinin
adının Mardin Artuklu Üniversitesi olmasını arzu ettik ve komisyondan
da bu şekilde geçti.
Çok kültürlü yaşam
tarzıyla ve taşın şiir gibi işlendiği, her biri şaheser olan evleri,
camileri ve kiliseleriyle, 21'inci yüzyılda da dünyanın dikkatini
Mardin çekebiliyorsa bunun sırrı, hiç şüpheniz olmasın, geçmişte
kurulan eğitim kurumlarının ışığının günümüze kadar yansıması
dolayısıyladır. Dünyanın bilinen en eski üniversitelerinden biri,
2 bin öğrencisiyle, felsefe ve mantık ilminde ünlenmiş olan Mardin
Nusaybin'deki Mor Yakup Kilisesi ve Külliyesidir. Mardin'de, çoğu
Artukluların, bir kısmı Akkoyunluların eseri olan Haliliye, Hüsamiye,
Muzafferiye, Hatuniye, Şehidiye, Zinciriye, Poladiye ve Kasımiye
gibi medreseler, tarih boyunca çevreye ışık saçmıştır. Bunlardan
bir kısmı bugün de ayaktadır. Bu medreselerde, dinî bilimlerin yanı
sıra tıp, matematik ve felsefe de okutuluyordu.
Mardin'de, asırların
üniversite geleneği, Dicle Üniversitesine bağlı çeşitli yüksekokullarla,
Mimarlık Mühendislik Fakültesi ve Güzel Sanatlar Fakültesiyle bugün
de devam etmektedir. Bu yasayla kuracağımız Artuklu Üniversitesiyle,
bu gelenek taçlandırılmış olacaktır. Yüzyıllarca, çeşitli etnik
ve dinî gruplarıyla bir hoşgörü abidesi oluşturan Mardin, bu hoşgörünün
de tarihî ve kültürel kaynaklarını araştıracak birimleriyle üniversitesini
beklemektedir.
Değerli arkadaşlarım,
Mardin 800 bin nüfusa sahip bir şehirdir. Bugün, dünyada yaygın kanaate
göre 500 bin nüfusa 1 üniversitenin düşmesi gerekmektedir. Mesela,
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde 200 bin nüfusa 5 üniversite düşmektedir.
Yani, 200 bin nüfusa sahip Kıbrıs'ta, bugün, dünya çapında 5 tane büyük
üniversite vardır. 300 milyon nüfuslu Amerika Birleşik Devletleri'nde
3 bin üniversitenin olduğu söylenmektedir. Buna göre, Mardin en az
1, KKTC standartlarına göre 20, ABD standartlarına göre de 8 tane
üniversiteyi hak etmektedir, ama biz 1 tek üniversiteye de razıyız
ve bunu, bu yasayla, siz değerli oylarınızla sağlayacaksınız.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eri, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
Buyurun.
NİHAT ERİ (Devamla) -
Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Mardin Üniversitesinin
kurulmasında emeği geçen herkese, yerel basına, bürokratlarımıza,
iş adamlarımıza, gelmiş geçmiş tüm siyasetçilerimize huzurunuzda
teşekkür ediyorum. Yasayı Genel Kurula bu hâliyle getiren Sayın
Başbakanımıza, Sayın Millî Eğitim Bakanımıza, Hükûmetimizin değerli
üyelerine ve oy verecek siz değerli parlamenterlere Mardin adına
saygılar sunuyorum.
Üniversitemizin,
Mardin halkımıza, gözümüzün nuru gençlerimize hayırlı, uğurlu olmasını
diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Eri.
Madde üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştır.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birleşime üç dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.09
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 23.13
BAŞKAN: Başkan Vekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106'ncı Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
1414 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6'ncı sırada yer alan,
Bursa Milletvekili Sayın Şevket Orhan ile Balıkesir Milletvekili
Sayın Ali Osman Sali'nin; 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Geçici Madde
Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik
ve Spor Komisyonu Raporu'nun görüşülmesine geçeceğiz.
6.- Bursa Milletvekili Şevket Orhan ile Balıkesir
Milletvekili Ali Osman Sali'nin; 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Geçici Madde
Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik
ve Spor Komisyonu Raporu (2/461) (S. Sayısı: 970'e 1 inci Ek)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
7'nci sırada yer alan,
Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporlarının görüşmelerine geçeceğiz.
7.- Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/1195) (S. Sayısı:
1216)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri,
komisyonun bulunmayacağı anlaşıldığından -çalışma süremizin
bitimine de az bir zaman kalmış bulunmaktadır- alınan karar gereğince,
kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 16 Mayıs
2007 Çarşamba günü saat 11.00'de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
İyi akşamlar diliyorum.