DÖNEM: 22 CİLT: 155 YASAMA
YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
98’inci Birleşim
3 Mayıs 2007 Perşembe
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın, Slovakya Ulusal
Konseyi Başkanının davetine icabetle, Bratislava'da düzenlenecek
"Avrupa Birliği Parlamento Başkanları Konferansı"na katılmak
üzere Slovakya'ya resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/1261)
IV. - ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralama ile 1408 sıra sayılı Anayasa
Değişiklik Teklifi'nin ikinci tur oylamasının 06 Mayıs 2007 Pazar
günü Cumhurbaşkanlığı seçimi oylamasından sonra yapılmasına
ilişkin AK Parti Grubu önerisi
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Hatay Milletvekili Sadullah
Ergin, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa, İstanbul Milletvekili İrfan
Gündüz, Bursa Milletvekili Faruk Çelik ve 2 Milletvekilinin; Milletvekili
Genel Seçimlerinin Yenilenmesine İlişkin Önergesi ve Seçimin 22
Temmuz 2007 Pazar Günü Yapılmasına Dair Anayasa Komisyonu Raporu
(4/455) (S. Sayısı: 1407)
2.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve
İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
3.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
4.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet
Komisyonları Raporları (2/820) (S. Sayısı: 1337)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
Bursa Milletvekili Faruk Çelik, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz,
Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin,
İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz ve 194 Milletvekilinin; 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına Geçici Bir Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/1011) (S. Sayısı:
1408)
6.- Adana Milletvekili Ayhan Zeynep Tekin Börü'nün
Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ve Adalet Komisyonu Raporu (2/888) (S. Sayısı: 1262)
7.- Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/1195) (S. Sayısı:
1216)
8.- Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı
ve İçişleri ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonları
Raporları (1/1212) (S. Sayısı: 1225)
VI. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili Oya Araslı'nın, Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ'ın, konuşmasında, partisine sataşması
nedeniyle konuşması
2.- İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün, Ankara
Milletvekili Bayram Ali Meral'in, konuşmasında, partisine sataşması
nedeniyle konuşması
3.- Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Tokat Milletvekili
Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun, konuşmasında, partisine sataşması nedeniyle
konuşması
VII. - OYLAMALAR
1.- Milletvekili Genel Seçimlerinin Yenilenmesine
İlişkin Önergesi ve Seçimin 22 Temmuz 2007 Pazar Günü Yapılmasına
Dair Anayasa Komisyonu Raporu oylaması
VIII. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam
araçlarına ve şoförlerine ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/21726)
2.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam
araçlarına ve şoförlerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/21767)
3.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
bir millî atletin açıklaması üzerine açılan soruşturmaya ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in
cevabı (7/21797)
4.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
Antalya'da kapalı spor salonu ve yüzme havuzu yapımına ilişkin sorusu
ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı
(7/21798)
5.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, 2011 Erzurum
Üniversiteler Arası Kış Oyunları organizasyonuna ilişkin sorusu
ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı
(7/21799)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.03'te açılarak dört oturum
yaptı.
Anayasa Mahkemesinin 1/5/2007 tarihinde vermiş
olduğu karar gereğince, Cumhurbaşkanı seçimi için, Anayasa'nın
102'nci maddesi gereğince, Genel Kurulda yapılacak oylamalardan:
1/5/2007 tarihinde Anayasa Mahkemesince verilen
karar doğrultusunda Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin 2/5/2007 tarihinde
gerçekleştirilecek oylamanın yapılmamasına;
Birinci oylamanın, 6 Mayıs 2007 Pazar günü saat
11.00'de başlayacak birleşimde yapılmasına;
Birinci oylamada toplantı yeter sayısı (367)
sağlanamadığı takdirde, birinci oylamanın, 9 Mayıs 2007 Çarşamba
günkü birleşimde saat 14.30'da tekrarlanmasına; toplantı yeter sayısının
sağlanması hâlinde ikinci oylamanın, 9 Mayıs 2007 Çarşamba günkü
birleşimde saat 14.30'da yapılmasına;
Üçüncü ve dördüncü oylamaların sırasıyla 12 Mayıs
2007 Cumartesi günü saat 17.00'de ve 15 Mayıs 2007 Salı günü saat
19.30'da başlayacak birleşimlerde yapılmasına;
Bu amaçla 6 Mayıs Pazar ve 12 Mayıs Cumartesi günleri
de Genel Kurulun toplanmasına;
Oylamaların ardından kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşülmesine;
Genel Kurulun 4, 5, 6, 7, 11, 12, 13, 14 Mayıs 2007
tarihlerinde toplanmasına ve bu birleşimlerde kanun tasarı ve
tekliflerinin görüşülmesine;
2, 8, 9, 15 ve 16 Mayıs 2007 tarihli birleşimlerde
sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun
tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine;
Genel Kurulun 2/5/2007 tarihli birleşiminde saat
22.00'ye kadar çalışmalarını sürdürmesine, Cumhurbaşkanlığı seçimine
ilişkin oylamaların yapılacağı birleşimlerde Genel Kurulun saat
24.00'e kadar çalışmasına, diğer günlerde çalışma sürelerinin
11.00-24.00 saatleri arasında olmasına;
2/1011 esas numaralı 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasına Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile
4/455 esas numaralı milletvekili genel seçimlerinin yenilenmesi
ve seçimin 24 Haziran 2007 tarihinde yapılması hakkındaki önergenin
kırk sekiz saat geçmeden Anayasa Komisyonunda görüşülmesine;
İlişkin AK Parti Grubu önerisi, yapılan görüşmelerden
sonra, kabul edildi.
Ali Dinçer'in vefatıyla boşalan Başkan Vekilliğine
CHP Grubunca aday gösterilen Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş seçildi.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının:
1'inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin (2/212) (S. Sayısı:
305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon
raporu henüz gelmediğinden;
2'nci sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030) (S. Sayısı: 904),
3'üncü sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair (2/820) (S. Sayısı: 1337),
5'inci sırasında bulunan, Adana Milletvekili
Ayhan Zeynep Tekin Börü'nün; Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair (2/888) (S. Sayısı: 1262),
6'ncı sırasında bulunan, Konut Edindirme Yardımı
Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair (1/1195) (S. Sayısı: 1216),
7'nci sırasında bulunan, Yabancıların Çalışma
İzinleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin (1/1212) (S. Sayısı: 1225),
8'inci sırasında bulunan, Elektronik Ortamda İşlenen
Suçların Önlenmesi ile 2559 ve 2937 Sayılı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Gülseren
Topuz'un, Bilişim Sistemi Üzerinden Suç Teşkil Eden Zararlı Yayınlarla
Mücadele Hakkında (1/1305, 2/958) (S. Sayısı: 1397),
9'uncu sırasında bulunan, Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, 12/9/1960 Tarihli ve 80 Sayılı Kanun ile 24/6/1995 Tarihli
ve 552 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına
Dair (2/944) (S. Sayısı: 1400),
19'uncu sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Ukrayna Hükümeti Arasında Enerji Alanında İşbirliğine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair (1/1109)
(S. Sayısı: 1083),
20'nci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Ulaştırma Bakanlığı ile Suriye Arap Cumhuriyeti Ulaştırma Bakanlığı
Arasında Yapılan Lokomotif, Vagon ve Diğer Ray Hizmetlerini de Kapsayan
Demiryolu Araç ve Gereçlerinin Yapımı, Geliştirilmesi, Yenilenmesi,
Bakımı ve Onarımı ile İlgili Karşılıklı Anlaşma Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair (1/936) (S. Sayısı: 824),
21'inci sırasında bulunan, Adalete Uluslararası
Erişim Hakkında Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
(1/922) (S. Sayısı: 843),
Kanun Tasarı ve Teklifleri, ilgili komisyon yetkilileri
Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
4'üncü sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) Ticaret ve Kalkınma
Bankası Arasında Merkez Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/1307) (S. Sayısı: 1378), görüşmeleri tamamlanarak,
10'uncu sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Fas Krallığı Hükümeti Arasında Karayolları Ulaşımı
Altyapısı Teknik ve Bilimsel İşbirliği (1/1155) (S. Sayısı: 1327),
11'inci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Kongo Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri Alanda
Eğitim, Teknik ve Bilimsel İşbirliği Çerçeve (1/1167) (S. Sayısı:
1328),
12'nci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Kenya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik
İşbirliği (1/1172) (S. Sayısı: 1329),
13'üncü sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
ile Oman Sultanlığı Arasında Ticari Mübadele ve Ekonomik, Teknik,
Bilimsel ve Kültürel İşbirliği (1/1102) (S. Sayısı: 1334),
14'üncü sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Madagaskar Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret,
Ekonomik ve Teknik İşbirliği (1/1179) (S. Sayısı: 1336),
15'inci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Moritanya İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret,
Ekonomik ve Teknik İşbirliği (1/1127) (S. Sayısı: 1335),
16'ncı sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile İsrail Devleti Hükümeti Arasında Sınai Araştırma-Geliştirme
Alanında İşbirliği (1/1154) (S. Sayısı: 1107),
Anlaşmasının Onaylanmasının;
17'nci sırasında bulunan, WIPO İcralar ve Fonogramlar
(1/1021) (S. Sayısı: 964),
18'inci sırasında bulunan, WIPO Telif Hakları
(1/1027) (S. Sayısı: 966),
Andlaşmasına Katılmamızın;
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarıları, görüşmelerini
müteakiben;
Elektronik cihazla yapılan açık oylamalardan
sonra, kabul edildi.
3 Mayıs 2007 Perşembe günü, alınan karar gereğince
saat 11.00'de toplanmak üzere, birleşime 20.40'ta son verildi.
Sadık Yakut
Başkan
Vekili
|
Ahmet Küçük |
Harun Tüfekci |
|
Çanakkale
|
|
|
Kâtip
Üye |
Kâtip
Üye |
No.: 136
II. - GELEN KÂĞITLAR
3 Mayıs 2007 Perşembe
Teklifler
1.-
Kastamonu Milletvekili Musa Sıvacıoğlu'nun; 5352 Sayılı Adli Sicil
Kanunu ile 2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1012) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24.4.2007)
2.-
Ağrı Milletvekili Mehmet Kerim Yıldız ve 11 Milletvekilinin; Sağlık
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1013) (Plan ve Bütçe,
Anayasa ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2007)
3.-
Bursa Milletvekilleri Mehmet Emin Tutan ve Zafer Hıdıroğlu'nun; Mera
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1014)
(Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 25.4.2007)
Raporlar
1.-
Bazı Kanunların Sağlık Kurulu Raporlarına İlişkin Hükümlerinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/1350) (S. Sayısı: 1405) (Dağıtma
tarihi: 3.5.2007) (GÜNDEME)
2.-
Antalya Milletvekili Fikret Badazlı'nın; 2464 Sayılı Belediye Gelirleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (2/995) (S. Sayısı: 1406) (Dağıtma tarihi:
3.5.2007) (GÜNDEME)
3.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili
Salih Kapusuz, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, Ordu Milletvekili
Eyüp Fatsa, İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz, Bursa Milletvekili
Faruk Çelik ve 2 Milletvekilinin; Milletvekili Genel Seçimlerinin
Yenilenmesi ve Seçimin 24 Haziran 2007 Tarihinde Yapılması Hakkındaki
Önergesi ve Anayasa Komisyonu Raporu (4/455) (S. Sayısı: 1407) (Dağıtma
tarihi: 3.5.2007) (GÜNDEME)
4.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Bursa Milletvekili
Faruk Çelik, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Ordu Milletvekili
Eyüp Fatsa, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, İstanbul Milletvekili
İrfan Gündüz ve 194 Milletvekilinin; 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasına Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/1011) (S. Sayısı: 1408) (Dağıtma tarihi:
3.5.2007) (GÜNDEME)
3 Mayıs 2007 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
11.03
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun
TÜFEKCİ (
BAŞKAN
- Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98'inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir
tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın, Slovakya Ulusal Konseyi Başkanının
davetine icabetle, Bratislava'da düzenlenecek "Avrupa Birliği
Parlamento Başkanları Konferansı"na katılmak üzere Slovakya'ya
resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1261)
01 Mayıs 2007
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın, Slovakya Ulusal Konseyi Başkanı'nın
davetine icabetle, Bratislava'da düzenlenecek "Avrupa Birliği
Parlamento Başkanları Konferansı"na katılmak üzere Slovakya'ya
gitmesi hususu Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun'un 9. maddesi uyarınca Genel
Kurul'un tasviplerine sunulur.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince bir önerisi
vardır.
Okutuyorum:
IV. - ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralama ile 1408 sıra sayılı Anayasa
Değişiklik Teklifi'nin ikinci tur oylamasının 06 Mayıs 2007 Pazar
günü Cumhurbaşkanlığı seçimi oylamasından sonra yapılmasına
ilişkin AK Parti Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
03.05.2007 Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasi parti
grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu
maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Salih
Kapusuz
Ankara
AK
Parti Grubu Başkan Vekili
Öneri
03.05.2007 Perşembe
günkü (bugün) Gelen Kağıtlar Listesinde yayınlanan ve bastırılarak
dağıtılan 1407 Sıra Sayılı Önerge ile 1408 Sıra Sayılı Anayasa Değişiklik
Teklifinin 48 saat geçmeden bu kısmın 1. ve 5. sıralarına alınması
ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi;
1408 Sıra Sayılı Anayasa
Değişiklik Teklifinin II. Tur Oylamasının 06 Mayıs 2007 Pazar günü
11. Cumhurbaşkanlığı oylamasından sonra yapılması;
Önerilmiştir.
BAŞKAN - AK Parti Grup
önerisi aleyhinde söz isteyen Haluk Koç, Samsun Milletvekili.
Buyurun Sayın Koç.
(CHP sıralarından alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun ) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Bir Grup önerisi iktidar partisi tarafından sunulmuş
durumda. Bu konudaki görüşlerimizi ifade etmek için huzurunuzdayım.
Şimdi Danışma Kurulundan
çıkıp nefes nefese geldiğim için biraz soluklanarak konuşacağım.
Değerli arkadaşlarım,
Danışma Kurulunda da ifade ettik, dün komisyonda da konuşuldu. Şimdi,
iki bölümlü bir Grup önerisi. Bunlardan birinci bölüm: Yirmi beş yaşındaki
gençlerimize, yapılacak olan seçimde seçilme hakkını sağlayabilmek
için yapılacak Anayasa değişikliği. Cumhuriyet Halk Partisi tüm samimiyetiyle bu
Anayasa oylamasına "evet" diyecektir. Bu, birinci kısım.
İkinci kısım: Erken
genel seçimlerin 22 Temmuz tarihinde yapılmasına ilişkin Meclis
kararı alınmasına dönük bir taleptir. Bu konudaki çekincelerimizi
ifade ediyoruz.
Hemen bir olası demagojik
yaklaşımı dışarıda tutmak için söylüyorum, sürekli olarak, Türkiye'nin,
önündeki sıkıntıları yapılacak bir erken seçimle aşması gerektiğini
ifade eden bir siyasi kuruluşuz.
HASAN KARA (Kilis) -
Daha erken mi olsun istiyorsunuz?
HALUK KOÇ (Devamla) -
Geçen seneden itibaren, bu konuyu, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden
önce bu seçimin yapılarak, yeni oluşacak millî iradenin Türkiye'nin
yedi yılına, en üst noktada karar vermesi gereken…
BAŞKAN - Sayın Koç,
bir saniye.
Sayın milletvekilleri,
salonda büyük bir uğultu var. Sayın Hatibin konuşması anlaşılamamaktadır,
lütfen, sessizliğe davet ediyorum.
Buyurun Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Sürekli olarak bunu dile getiren bir siyasi partiyiz.
Şimdi, eleştirilerimiz
var, tespitlerimiz var. Bunları sağduyuyla konuşmamız gerekiyor.
Bu, bir önergeyle değiştirilebilecek bir husus değil. Ama, bunları
sizlerle paylaşmak istiyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
22 Temmuz tarihi, temmuz ve ağustos ayları, Türkiye'nin koşulları
içerisinde, uygun bir seçim tarihi değil.
MURAT YILDIRIM (Çorum)
- Tamam, "haziran" diyelim.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Nereden çıkarttınız? diyeceksiniz. Herkes kendi bölgesindeki koşulları
düşünebilir. Çukurova'nın çoğu yayladadır, Karadeniz'in bir kısmı
yayladadır, büyük kentlerde bir tatil süreci vardır. Yani, biz, sandıkta
çözüm, sandığı götürerek çözüm aramak gibi bir eylemin içindeyken,
22 Temmuz tarihi âdeta vatandaştan sandığı kaçırma eylemi gibi gözüküyor.
(AK Parti sıralarından "Allah, Allah!" sesleri, gürültüler)
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Haziranda yapalım o zaman! Haziranda yapalım, haziranda!
HALUK KOÇ (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım...
MURAT YILDIRIM (Çorum)
- Haziran, haziran!
MEHMET ZİYA YERGÖK
(Adana) - Tamam, haziranda olsun.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, bunu...
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen...
HALUK KOÇ (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, bunu belirli düşüncelerle getirmiş olabilirsiniz,
bunu savunmuş olabilirsiniz. Peki, 24 Haziran tarihli önergeye imza
atan Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlarımız, dün bizimle görüşmelerinde
-24 Hazirandı- şahsen ne dedim: 22
Temmuzdan bir ay önce "evet" dedik -Sayın Kapusuz burada-
"evet" dedik, fakat "teknik olarak uymuyor" dediler.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Kim dedi?
HALUK KOÇ (Devamla) -
Peki, bir iktidar partisi, bu sürece gidecek bir önerge hazırlarken,
bu işin karar verme noktasındaki yargı organı Yüksek Seçim Kurulunda
bir ön görüşme yapmadan "24 Haziran"ı nasıl telaffuz edebildi?
Onu ayrıca düşünmek gerekiyor.
İkincisi: Değerli arkadaşlarım,
içinizde -benim gibi- devlet görevinden siyasete geçip milletvekili
olanlar var. 3 Kasım 2002 seçimlerinden önce, devlet memurluğundan
-aday olabilmek için- istifa etme tarihi 8 Ağustos 2002 idi. Herkes kararını
aldı, riskini aldı, seçilme-seçilmeme durumunu tarttı ve istifa
etti ya da etmedi. Şimdi, bu takvim, biraz sonra oylayacağınız takvim
eğer geçerlilik kazanırsa, aday olmak isteyen devlet memurları, cumartesi
günü en geç saat 17.00'ye kadar istifa etmek zorunda.
HASAN KARA (Kilis) -
Haziran!
HALUK KOÇ (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, olayın demokratik boyutunu da düşünmek zorundayız.
Diyeceksiniz ki, 24 Haziran olsa, daha erken olacak bu takvim. İşte,
bütün bunları tartışmamız gerekiyor, onu söylemek istiyoruz. Bunu
söylemek istiyoruz. Burada bir...
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Seçimden kaçamazsınız!
MURAT YILDIRIM (Çorum)
- Seçim, seçim!
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Seçimden kaçamazsınız! Yolunuz yok!
HALUK KOÇ (Devamla) -
Şimdi, bakın, bakın...
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Başka yol yok! Seçim!
HALUK KOÇ (Devamla) -
Bakın, sizin anladığınız şekilde, eğer bu "kaçma" lafı falan
şeklinde bir şey söylerseniz, ben sizin istediğiniz şekilde cevap
vermesini bilirim. Ben, o boyutta değil, teknik yönden konuşmaya
çalışıyorum. Eğer, o şekilde, bir kahvehane üslubuyla, kaçtı, kaçmadı
noktasına gelirseniz, o üslupta da konuşurum Sayın Kacır. Ama, o
üsluba bu kürsüde girmek istemiyorum.
HASAN KARA (Kilis) -
Kacır'ı kaçıramazsınız.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Kimin ne olacağı belli olmaz, kimin ne olacağı belli olmaz.
Değerli arkadaşlarım,
bu süreç içerisinde, bir kere daha ifade ediyorum, kaostan çıkarken
yeni kaoslara girmeyelim, seçim katılımının düşük olduğu bir seçim
sonucuyla tekrar tartışma yaratmayalım.
Onun için, ben, önerilerinizi
bir kere daha gözden geçirip, en uygun tarihin belirlenmesi noktasında…
HASAN KARA (Kilis) -
Ne zaman?
HALUK KOÇ (Devamla) -
…neler yapılabileceğini tekrar huzurlarınızda tartışmak için
söz almış bulunuyorum.
HASAN KARA (Kilis) -
Ne zaman?
HALUK KOÇ (Devamla) -
Sayın Başkan, arkadaşlarımızla sürekli olarak bir konuşma noktasında
değilim kürsüde.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen…
HALUK KOÇ (Devamla) -
Ben düşüncelerimi ifade etme noktasındayım, ama, sürekli olarak,
benden bireysel cevaplar istiyorlar, bireysel sorular yöneltiyorlar.
Onlarla kuliste daha sonra konuşabiliriz.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - İstiyorsa, gelsin dışarıda verelim biz bireysel cevaplar.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Şimdi, 22 Temmuz Pazar günü seçimlerin yenilenmesi kararı alınır
ise Meclis kararı olarak… Elimde Yüksek Seçim Kurulunun hazırladığı
bir olası takvim var. Burada, 5 Mayıs 2007 Cumartesi günü, aday olabilmek
için yasa gereği istifaları veya görevlerinden ayrılmaları gerekenlerin
görevlerinden ayrılma isteğinde bulunmalarının son günü. Bunu
huzurlarınıza getiriyorum.
Bir başkası, 6 Mayıs
Pazar. 6 Mayıs Pazar, siyasi partilerden, tespit ve ilanı, hangi seçim
çevrelerinde, hangi usul ve esaslarla aday tespiti yapacaklarını
Yüksek Seçim Kuruluna bildirmelerinin istenmesi. Bu da bu pazar
günü. Yani, ben şu çevrede ön seçim yapacağım, şu çevrede merkez yoklaması
yapacağım, bu da pazar günü bildirilecek.
HASAN KARA (Kilis) -
Pazara çok var.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de sadece Adalet ve Kalkınma Partisi
ile Cumhuriyet Halk Partisi ve Anavatan Partisi yok, Türkiye'de bu
seçimlere girme hazırlığında olan çok sayıda siyasi parti var. Yani,
onlara, hiç olmazsa, kendi adaylarının tespiti yönünden, hangi yöntemle
aday seçeceklerini belirleyecekleri yönünde bir süre tanınması
uygun değil mi? Bütün bunların tartışılması gerekiyor.
HASAN KARA (Kilis) -
Sayın Başkan…
HALUK KOÇ (Devamla) -
Sayın Kara, siz komisyondasınız, ne olur, rica edin grup başkan vekillerinizden,
gelin, şurada konuşun, ne olur.
HASAN KARA (Kilis) - Kayda alınıyor.
HALUK KOÇ (Devamla) - Hayır, gelin, şurada
konuşun, herkes faydalansın. Ben sizi duyuyorum ama, sizin söylediklerinizi
nakledemiyorum millete. Gelin burada konuşun, herkes faydalansın.
Onun için susun, dinleyin lütfen.
Evet, bu hususları bir kere daha huzurlarınıza
getirmek istiyorum değerli arkadaşlarım. Yani, seçimin daha erken
olmasını istiyoruz, ama uygun tarihte olmasını istiyoruz, katılımın
en üst noktada olabileceği bir ortamın sağlandığı tarihte olmasını
istiyoruz ve seçim takviminin de, o takvimde yer alan aşamaların,
demokratik bir şekilde uygulanabilir olduğu bir tarihi belirlemenin,
Türk demokrasisi için yararlı olacağına inanıyoruz. Söylediklerimiz
bu. Yoksa, efendim, seçimden kaçtı, seçimden gitti… Seçimden kaçan
niye erken seçim istesin; öyle bir şey olur mu? Öyle bir mantık olur
mu?
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- İstemiyorsunuz ki zaten.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Sayın Kacır sen istiyorsun. Şimdi, ben kaçma noktasını söylersem,
çok mahcup olursun. Dün bir kısmını söyledim, yani o noktaya girmek
istemiyorum, ama beni zorla söyletme noktasındasın sen. İstiyorsun,
davet ediyorsun "söyle hocam" diyorsun. Ben de söyleyeyim o
zaman.
BAŞKAN - Sayın Koç,
lütfen karşılıklı konuşmayalım.
Sayın milletvekilleri,
lütfen hatibe söz atmayalım.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, bu mantık sizi yanlış yere götürür. Hepimizin
istediği, en geniş katılımla, yeni ulusal milli iradenin belirleneceği
bir Meclisin, 23'üncü Dönem olarak görev yapacağı bir ortamı sağlamak.
En vakurlu siyasi duruş bu ve artık, bu Meclisin… Dün söyledim,
ama bir kere daha ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bu Meclisin, artık, bu kararlardan sonra yasama faaliyetine devam
etmesi şık değil. Anayasa tartışmaları var, etik değil. Siyasi ahlak
bakımından sakıncaları var. Hükmünü bitirmiş bir Parlamentoyuz,
onu kabul edelim, bunu olgunlukla kabul edelim ve ondan sonra ısrar
etmeyelim. Türkiye'yi zorlamayalım, demokrasiyi zorlamayalım,
koşulları zorlamayalım. Bir siyasi vakur içerisinde görevimizi
iyi veya kötü 22'nci Dönemde tamamladık. Vatan sağ olsun deyip, gitmesini
bilelim. Gitmesini bilelim ve yenileri gelsin. İnşallah siz de yeni
gelenler arasında olursunuz; biraz zor gözüküyor ama.
Saygılarımı sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Koç.
AK Parti Grup önerisi
lehinde söz isteyen Muzaffer Kurtulmuşoğlu, Ankara Milletvekili.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (
Bir kere, yirmi beş yaşın erkene alınıp
seçimlere katılmasına karşı değiliz parti olarak. Erken seçimin
de yapılmasına karşı değiliz. Ama, bir şeyi söylemek mecburiyetindeyim:
Şimdi, partiler ön seçim yaparsa ne olacak? Bir takvim yok. Devlet memuru
ne zaman istifa edecek? Tabii ki, Yüksek Seçim Kurulu bunları yapacak.
Ama nedir? Önümüzde hiçbir şey yok. Keşke, hep böyle, kanunlar önümüze
birden bire gelirken bir şeyleri de getirseydi, daha iyi olurdu diye
düşünüyorum.
Aleyhte söz istedim,
"aleyhte dolu" dediler. Ee, şimdi, bunun da… Elbette ki, seçime
karşı olmadığımıza göre, seçimin yapılmasında bir mahzur görmediğimize
göre, ama, bir düşünün, yarın, Yüksek Seçim Kurulu "İstifa edecek
devlet memurları üç gün içinde." dese -ki, tabii, o yapacak onu-
nasıl, adam karar verecek birdenbire? Hangi partiyle konuştu veya
gireceği partinin ilgilileriyle konuşma vakti var mı? Yok.
Temmuzun 24'ü… Hep diyoruz
ki: "10 milyon vatandaş sandığa gitmedi." Ee, bu sene? Bu sene,
eğer 24 Temmuz olduğunda daha da çok gitmeyecek. Ne olursa olsun,
ben, bu seçim yasasının 22 Temmuzda yapılmasına karşı olarak burada
bulunuyorum. Bir kere, devlet memuru olarak, devlet memurları ne
yapacak; onu öğrenmek istiyorum.
İkinci öğrenmek istediğim
konu, partiler, ön seçim yaparsa nasıl yapacaklar; onu öğrenmek istiyorum.
Tekrar, bu seçimlerde
yirmi beş yaşını dolduran insanların aday olmasına, 67'nin değişmesine
karşı değiliz, birlikteyiz. Burada bu yasa görüşülürken bunları
da göz önüne almasını istiyorum iktidarın ve muhalefetin.
Hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum.
Hoşça kalın. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kurtulmuşoğlu.
AK Parti Grup Önerisi
aleyhinde söz isteyen Ali Topuz, İstanbul milletvekili.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Atilla Kart, konuşacak.
BAŞKAN - Atilla Kart,
Konya milletvekili.
Sayın Kart, buyurun.
ATİLLA KART (Konya) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Grup önerisi üzerinde aleyhte
söz almış bulunmaktayım. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye, bir
Cumhurbaşkanlığı süreci yaşıyor. Cumhurbaşkanlığı süreciyle ilgili
olarak, bilindiği üzere, Anayasa'nın 102'nci maddesinde çok açık bir
düzenleme var. Burada, 102'nci maddede, Cumhurbaşkanlığı süreciyle
paralel olarak, bununla bağlı olarak, bunun sonucu olarak Meclisin
yenilenmesi zorunluluğu var. Cumhurbaşkanı seçildiği takdirde,
elbette, bu hüküm işlemeyecek, ama, Cumhurbaşkanı seçimi sonuçlanmadığı
takdirde Meclis yenilenecek. Burada bir tereddüt yok. Yani, burada bir anayasal
düzenleme söz konusu. Bu anayasal düzenleme söz konusu iken, ortada
iken ve sonuçlanmamış iken yeni bir Meclis kararıyla veya yasal düzenlemeyle,
yani Anayasa'nın 77'nci maddesiyle veyahut İç Tüzük'ün 95'inci maddesiyle
düzenleme yapılması öncelikle yasal anlamda ve anayasal anlamda
birtakım çelişkiler yaratacaktır, telafi edilmesi mümkün olmayan
sonuçlar yaratacaktır.
Anayasal süreç açıklık
kazanmadan yasal ve İç Tüzük yoluyla bu süreci sakatlayacak yeni
bir girişimin yapılması Anayasa'ya aykırıdır değerli arkadaşlarım.
Bunu öncelikle ifade etmek istiyorum. Bu ihlal edildiği takdirde
ne olur? Bu ihlal edildiği takdirde, birbiriyle bağdaşmayan sonuçlar
doğar. Bu ihlal edildiği takdirde, siyasi anlamda ve hukuki anlamda
bir kaos süreci devam eder, şu andaki kaosu daha da derinleştirmiş
oluruz. Bunu, önemle dikkat ve takdirlerinize sunuyorum, sağduyunuza
bu noktada sesleniyorum. Bunu ifade ederken, altını çizerek ifade
ediyorum, vurguluyorum ki, şu noktada polemiğe kaçmayalım: Cumhuriyet
Halk Partisinin seçimden kaçması söz konusu değil. Bir yıldır bu süreci
biz dile getiriyoruz. Ama, önemli olan nedir, geldiğimiz noktada
önemli olan nedir? Bu seçimin sağlıklı bir şekilde yapılması. Yani,
artık hem toplumsal anlamda hem anayasal anlamda doğmuş olan bu seçim
sürecinin sağlıklı bir şekilde yapılması gereğini dile getiriyoruz.
Bakın, değerli arkadaşlarım,
dün Anayasa Komisyonunda saat 21.00 civarında bu konuları tartıştık.
Orada Yüksek Seçim Kurulu Başkanı ve yetkilileri çok açık bir şekilde,
asgari ölçüler uygulandığı takdirde seksen günlük bir süreye ihtiyaç
olduğunu ifade ettiler. Bu asgari süreyi uygularken ne yaptıklarını
da ifade ettiler. On beş günlük itiraz süresini, yedi günlük askı süresini
bir güne indirdiklerini ifade ettiler. E, böyle bir süreç, böyle
bir süreç… Bu durumda sağlıklı bir seçimin yapılması mümkün mü değerli
arkadaşlarım? Bu doğru değil. Devamını söyleyeyim: Bakın, biraz
evvel Sayın Koç da ifade ettiler, bakın, 4 Mayısta, bu önerge kabul
edildiği takdirde, 4 Mayısta yasal seçim süreci başlıyor. Buyurun,
5 Mayısta devlet memurlarının istifa etmesinin son günü.
HASAN KARA (Kilis) -
Böyle bir tarihiniz var mı, söyleyin?
ATİLLA KART (Devamla)
- Bakın, çok güzel ifade ediyorsunuz, alternatif tarihiniz var mı?
BAŞKAN - Sayın Kart,
lütfen karşılıklı konuşmayalım, Genel Kurula hitap edin.
ATİLLA KART (Devamla)
- Bunları konuşmak gerekiyor işte. Bunları oturup, anayasal zeminde,
bunları oturup, Meclis zemininde konuşmak gerekiyor değerli arkadaşlarım.
Bakın, bir taraftan,
neyi düzenledik biz dün Anayasa Komisyonu olarak? Yirmi beş yaşa
ilişkin olarak, o yurttaşlarımızın da bu seçimden yararlanması
için 67'nci maddeyi, Anayasa'nın 67'inci maddesine bir istisna hükmü
getirdik -ne güzel- seçilmeyi daha da yoğunlaştırmak için, daha geniş
bir seçilme oranını sağlamak için. Ama, öbür taraftan ne yapıyoruz
yaptığımız düzenlemeyle? Kendimizle çelişkiye düşüyoruz. Kamu
görevlilerinin, böylesine önemli bir seçime katılmasını engelliyoruz.
Hangi kamu görevlisinden, hayatını, istikbalini, geleceğini,
bu kadar önemli bir şekilde etkileyecek bir kararı bir gün içinde
vermesini bekleyebilirsiniz? Bu mümkün mü değerli arkadaşlarım?
Bu mümkün değil.
Bakın, Sayın Koç ifade
etti, 2002 seçimlerinde, bu tarih 8 Ağustosta başladı, yani, aşağı
yukarı, üç ay evvel başladı veya iki buçuk ay evvel başladı. Bunlar ne kadar önemli
kararlar. Hem kişisel anlamda hem toplumsal anlamda son derece önemli
kararlar. Burada ne yapıyoruz biz? Getirdiğimiz bu öneriyle, bu
önergeyle, kamu görevlilerinin genel seçimlere, ülkenin kaderini
etkileyecek genel seçimlere katılmasını engelliyoruz. Bunun yanında
neyi engelliyoruz? İç Anadolu'da, hasat dönemindeki insanlarımızın,
hasat dönemindeki insanlarımızın bu seçime katılmasını engelliyoruz.
Çok iyi biliyoruz ki, İç Anadolu'da çifte ikametgâh durumu vardır. Bu
insanlar Konya'da ikamet eder, ama seçim zamanı ilçelere gider. Bu durum Akdeniz için
de söz konusu, bu durum Karadeniz için de söz konusu. Bu noktada katılımı
engelliyorsunuz değerli arkadaşlarım. Bu noktada, bakın, sizleri
biraz daha ciddi davranmaya davet ediyorum. İşin popülizm tarafından
kaçıp, sağlıksız bir seçime yol açacak girişimlerden kaçınmaya davet
ediyorum.
Bizim için seçimin 24
Haziran olması, 22 Temmuz olması, bu hiç fark etmiyor. Ama, bunu
inançla ifade ediyorum ki, şu yaptığınız uygulamayla yeni bir kaosu
başlatıyorsunuz ve bunun yanında da seçime katılım oranını ciddi
anlamda düşürüyorsunuz, engelliyorsunuz. Bu dediğim sakıncalar
sadece Cumhuriyet Halk Partisi için değil, bütün partiler için söz
konusu. Burada amaç, olabildiğince en geniş katılımın yapılmasını
sağlamak değil mi değerli arkadaşlarım? Şu yaptığımızı… Lütfen,
bakın, şu somut olarak açıkladığımız gerekçelere birileri gelsin
açıklama yapsın.
İç Anadolu'yu, Karadeniz'i,
Akdeniz'i, oradaki sosyolojik şartları bir tarafa bırakıyorum,
ama, her şeyden evvel bu 5 Mayıs olayına bir açıklama getirmeniz gerekir.
Yani, şu uygulamayla bunun anlamı şu değil midir? Kamu görevlilerinin
biz genel seçimde aday olmasını engelliyoruz. Bunun bir gerekçesi
olabilir mi, bunun bir açıklaması olabilir mi değerli arkadaşlarım?
Bunu lütfen sorgulayalım, bunları lütfen değerlendirelim.
Bu noktada polemik
yapmak yerine, popülizm politikaları yapmak yerine, gelin, sağduyulu
bir şekilde, sorumlu bir şekilde bu takvimin yeniden gözden geçirilmesinin
yolunu açalım, değerlendirme yapalım. Bunun için üç gün beş gün süre
gerekmez, bu saatler içinde halledilebilecek olan bir olaydır. Yeter
ki, bu noktada iyi niyetli ve yapıcı olalım.
Bu düşüncelerle,
ben, Genel Kurulu bir kez daha sorumlu ve sağduyulu davranmaya davet
ediyor ve saygılarımı sunuyorum.(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kart.
AK Parti Grup önerisi
lehinde söz isteyen Salih Kapusuz, Ankara Milletvekili. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Kapusuz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Millet iradesinin tecelligâhı
olarak ifade edilen Türkiye Büyük Millet Meclisi, bugün, tarihî bir
göreve daha imzasını koyacaktır. Milletimiz, alınmakta olan kararları,
yaşanmakta olan süreçleri dikkatle takip etmektedir. Bu süreçte,
milletimiz açısından geçmişte yaşanmış olan birçok yanlış tecrübeler,
hatalı davranışlar, ülkemizde yaşanan demokrasi adına sıkıcı,
üzücü olaylar geride kalmış derken, üzülerek ifade ederim ki, yeni
süreçler, yeni dönemler, yaşanmaması gerekli olanlar, maalesef,
bir kez daha Türk milletinin önüne getirilmek istenmektedir. Anayasa'da
yazılı görevler gereği Türkiye Büyük Millet Meclisi, Cumhurbaşkanını
seçmekle görevlendirilmiş. Bu süreç, hukuki veyahut da değil, bir
tartışma sonucu tıkatılmıştır. Öncüleri buradadır. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Çankaya'ya kimin çıkacağına elbette karar verecek olan biziz!
SALİH KAPUSUZ (Devamla)
- Dolayısıyla, böyle bir ortamda, siz "Ben iki yıl önce seçim istedim,
bir yıldır erken seçim diyorum." dersiniz, arkasından da hazırlıksız
olduğunuzu, samimi olmadığınızı kendiniz ifade ediyorsunuz. (AK
Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Ne alakası var?
ATİLA EMEK (
İSMET ATALAY (İstanbul) - Ayıp, ayıp!
ATİLA EMEK (
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Çok ayıp ya!
SALİH KAPUSUZ (Devamla)
- Bir siyasi partinin teşkilatlanma yapısına baktığımda, bütün
siyasi partilerde seçim işleri başkanlığı vardır. Seçim işleri
başkanlığı, öngörerek, strateji ve taktiklerini belirleyerek hesap
yapar. Seçim ne zaman olacak? Zaten kasımda seçim olacak. E, peki,
böyle olmasına rağmen, "erken seçim, erken seçim" diye sizler
her gün televizyon televizyon konuşursunuz, ondan sonra da seçim
gelince "Efendim, ani oldu, hazırlıklar yok, yeterli değil, zaman
yetersizdir, yaz dönemine geldi, plaj dönemine geldi." gibi
birtakım gerekçelerin arkasına sığınmayın. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
hepimiz millete güvenmeliyiz, hepimiz, sandığa güvenmeliyiz ve
milletin terazisine çıkmaktan da korkmamalıyız. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Bazıları çok iyi bilirler, geçmişte yaşandı; açık oy, gizli
tasnif dönemleri geride kalmıştır. (AK Parti sıralarından alkışlar)
NAİL KAMACI (Antalya)
- Geç bunları geç! Sayın Başkan, geç bunları artık!
SALİH KAPUSUZ (Devamla)
- Herhâlde, hiç kimse de sandıksız demokrasi istemiyor. Böyle bir talebiniz
var mı? Yok. (AK Parti sıralarından "Var, var, onlar" sesleri)
Sandıksız demokrasi olmaz arkadaşlar! Er geç, sandık, milletin arzusu
gereği öne gelir.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Demokrasiyi kirletmeye kalkıyorsun sen! Ağzına yakışmıyor o kelime,
"demokrasi" kelimesi ağzına yakışmıyor!
SALİH KAPUSUZ (Devamla)
- Şimdi, bakın, bir hatırlatma yapmak istiyorum.
NAİL KAMACI (Antalya)
- Mecbur kaldınız getirmeye.
SALİH KAPUSUZ (Devamla)
- Hiç kimse, milletin vermediği bir göreve de talip olmaya kalkmasın.
Millet, iktidar görevi verirse iktidar olursunuz, muhalefet görevi
verirse muhalefet olursunuz. Millet başbakanlık verirse başbakan
olursunuz, başbakanlık vermezse vermediği yerde kalırsınız.
ATİLA EMEK (Antalya)
- Şimdi siz de öyle olacaksınız!
SALİH KAPUSUZ (Devamla)
- Hatırlayın, bundan önceki iktidar döneminde üçlü, dörtlü koalisyon
vardı, siz de Meclisin dışındaydınız. Bakın, onlardan hiçbiri burada
yok.
NAİL KAMACI (Antalya)
- Sen de kalacaksın!
SALİH KAPUSUZ (Devamla)
- Hiçbiri yok, ama, demek ki millet…
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Siz neredeydiniz Salih Bey? Saadet Partisi neredeydi,
Fazilet Partisi neredeydi?
SALİH KAPUSUZ (Devamla)
- …kendi terazisinin üzerine helkesini çıkartır, tartar, ölçer,
biçer, kararını da verir; istediğini iktidara, istediğini muhalefete,
istediğini de sandığa gömer.
Değerli arkadaşlar,
bakınız, süreçle ilgili kısa bir bilgi vermek istiyorum. Evet, normal
sürecinde işleyen, 4 Kasım tarihi itibarıyla da seçimlerin yapılacağını
beraber karar altına aldık mı? Aldık. Süreç böyle işlerken, yedinci
yılını dolduran Cumhurbaşkanlığı seçimleri, Anayasa görevi gereği
olarak önümüze geldi mi? Geldi. Ama, orada bir tıkanma oldu mu? O da oldu. Peki,
ne yapacağım? Milletten başka, benim gidebileceğim başka bir yer
yok. Sizin varsa bilmiyorum açıkçası. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bizim gideceğimiz tek yer, güvendiğimiz tek makam, demokrasiye
inancımız gereği, yüce Türk milletinin bağrıdır; hangi görevi verirse
baş tacıdır. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar)
NAİL KAMACI (Antalya)
- Araç olarak kullanıyorsunuz demokrasiyi!
SALİH KAPUSUZ (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, bizler, 24 Haziranı en erken seçim tarihi
olarak gördük, bu çerçevede açıklama yaptık. Neden? Geçmişte yapılmış
olan seçim takvimlerine baktık -bu seçim takvimlerini biz düzenlemedik-
yapılan seçim tarihleri itibarıyla günleri değerlendirdik. Bakınız,
1957 yılında kırk altı günde yapılmış seçimler, 1977'de altmış bir günde
yapılmış, 1987'de kırk üç günde yapılmış, 1991'de elli yedi günde yapılmış,
1995'te elli sekiz günde yapılmış, 2002'de de seksen dokuz günde yapılmış.
Lütfen, dikkat buyurun. Bu takvimleri önümüze koyduk, en erken takvim
-Yüksek Seçim Kurulu adına gazetelerde çıkan beyanları da okuduk-
iki ay gözüküyordu. O hâlde, demek ki, 24 Haziranda bu seçimler yapılabilir
dedik, önerimizi getirdik. Arkadaşlarım da ifade etti, Anavatan
Partisi grup başkan vekili arkadaşlarımın yanına gittim, "Takvim
konusunda düşünceniz var mı, siz de önerge verecek misiniz?" diye
sordum. Onlar, "8 Temmuz olabilir mi, kongremiz var" dedi. Sayın
Başbakanımızla irtibat kurduk, olumlu karşıladı. Ayrıca, Cumhuriyet
Halk Partisine gittik, üç grup başkan vekili arkadaşımızla beraber
oturduk, takvim konusundaki düşüncelerini sorduk. Kişisel olarak,
Haluk Koç Bey "24 uygundur" dedi, "kurumsal olarak da konuşacağız,
size cevap vereceğiz." Ben kendilerine dedim ki: "Değerli
arkadaşlar, geçmiş tarihteki bütün seçim dönemlerini inceleyip
geldiğim için söylüyorum, bütün siyasi partiler, erken seçimde
önerge vermişler. Eğer önergeniz olursa, bugün görüşülecek olan -yani,
dünü kastediyorum- akşam Anayasa Komisyonunda görüşülecek olan
bu önerge, sizin de, oraya intikal ederse, bunu da orada, beraber değerlendiririz."
Akşam Anayasa Komisyonumuz
bu konuyla ilgili toplandı. Yüksek Seçim Kurulu Başkan ve Vekili
de bu toplantıya katıldılar. Ben, önerge sahibi sıfatımla, bu konularla
ilgili düşüncelerimizi, niçin 24'ü düşündüğümüzü ifade ettim,
"ama arkadaşlarımızın katkılarına da açığız" dedim. Başkan,
Yüksek Seçim Kurulu Başkanına söz verdi. Yüksek Seçim Kurulu Başkanı
aynen şunu söyledi: "Efendim, biz, bu gelişmeler karşısında
-dün için- toplandık, saatlerce kurul olarak çalışma yaptık, bütün
siyasi partileri, geçmişteki seçim kanunlarını ve Siyasi Partiler
Kanunu'nu, aynı zamanda geçmişteki seçim takvimlerini inceledik,
bir taslak olarak incelemelerimiz sonunda, 22 Temmuzdan önce bunu
yapamıyoruz." Hem muhalefetten hem bizden acaba bu takvim konusunda
biraz daha esneklik yapılabilirlik söz konusu mudur diye incelemeler,
sorgulamalar yapıldı. Yüksek Seçim Kurulu Başkanımız, 4 Mayıs itibarıyla
takvimi yapabilirsek, ancak seksen günde bu hayat bulabilir, seksen
günde, seçimlerin 22 Temmuzda yapılması mümkün olabilir -bunun dışında
bir başka düşünceyle takvimde oynamaya kalkarsak, ne yapamayız? Seçimlerin
hukukiliği sürecine sıkıntı düşürürüz; aksi takdirde, sıkıntılı
bir seçim- tarih boyu, seçimlerimizin siyasi değerlendirilmesi
yapılmış, ama, hukuki değerlendirmesinde Yüksek Seçim Kurulunun
uygulamalarında hiçbir dönem şikâyet olmamış, buna gölge düşürmememiz
gerekli olduğunu ifade etti. Biz de anladık ki, ne kadar zorlasak
daha önceye çekemiyoruz. Seçimlerin de Türk ekonomisi açısından,
Türk demokrasisi açısından, milletimizin beklentisi açısından,
siyasi partilerin kendilerini bağlayan hemen seçim arzularından
daha geriye gitme şansımız yok.
Peki, sormak istiyorum:
Değerli arkadaşlar, şimdi, siz özellikle vatandaşın yaz dönemi sebepleriyle
-iş olabilir, tatil olabilir, yayla olabilir- başka sebeplerle katılmamalarından,
katılamamalarından belki endişe duyuyorsunuz. Peki, mevsim ne? Şu anda
mayıs ayındayız. Siz niye Meclise gelmiyorsunuz?
BAYRAM ALİ MERAL (
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Niye? Millet
sandığa gelmezse, bundan endişe duyuyorsunuz da, siz Meclise gelmekten
niye endişe duymuyorsunuz? (AK Parti sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)
BAYRAM ALİ MERAL (
SALİH KAPUSUZ (Devamla)
- Niye burayı terk ediyorsunuz? Görevinizin başına gelin, adayınızı
koyun, tavrınızı orta yere koyun.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Günlerdir toplanamıyorsunuz. Siz niye gelmiyorsunuz?
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Günlerdir toplanamıyorsunuz.
SALİH KAPUSUZ (Devamla)
- Bu millet de sizi görsün. Bu millet zaten sizi
biliyor ama, daha net görsün. (CHP sıralarından gürültüler)
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Bu millet sizi öğrendi…
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen…
SALİH KAPUSUZ (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, bakınız, biraz önceki, takvimle ilgili olarak
arkadaşlarımız memurların istifasından bahsetti. Bir memur arkadaşımızın…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kapusuz,
lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
ATİLA EMEK (
NAİL KAMACI (Antalya)
- Kendini toparlasın!
ATİLA EMEK (Antalya)
- Toparla, toparla kendini.
SALİH KAPUSUZ (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, bir memur arkadaşımız, kamu görevlisi bir
kardeşimiz eğer siyaset yapmak istiyorsa, o kafasına koyduğu için
hiç tereddütsüz istifasını aynı gün verir. Korkmayın, onlardan endişe
duymayın, onları da bahane etmeyin yalnız.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Korku sende, korku!
SALİH KAPUSUZ (Devamla)
- Onları bahane etmeyin.
ATİLA EMEK (Antalya)
- Korku siz de!
SALİH KAPUSUZ (Devamla)
- Bakınız, değerli arkadaşlar, biraz önceki takvimin ilk maddesini
okuyorum not olarak. Diyor ki Yüksek Seçim Kurulu: "İlgili kanunlarda
öngörülen bazı süreler 1839 sayılı Kanun'un 9'uncu maddesinin verdiği
yetkiye dayanılarak kısaltılmıştır." Yani, "Orada Yüksek
Seçim Kurulu yanlışlık yapıyor, bunu kısaltabilir mi kısaltamaz
mı…" Milletimizin yanlış anlamalarına fırsat vermeye gerek
yok. Yapılan her şey hukukidir. Zamanlaması erken olsa bizim için
tercihti, ama, bir zaruret olarak 22 Temmuz ise, milletimiz canı gönülden
gelecek, tercihini, oyunu sandıkta herkese gösterecektir. Millî
iradeye saygılıyız, millete saygılıyız, milletimize güveniyoruz,
demokrasiye inanıyoruz. Türkiye'nin laik, sosyal bir hukuk devleti
olduğu konusunda hiç kimsenin endişesi olmasın ki…
NAİL KAMACI (Antalya)
- Geç, geç… Geç kaldın!
ATİLA EMEK (Antalya)
- Çok geç kaldın, çok!
SALİH KAPUSUZ (Devamla)
- …buna sahiplenme görüntüsü veren herkesten daha fazla sahip çıkmaya
hazır olduğumuzu, inandığımızı ifade ediyor, saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kapusuz.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
Alınan karar gereğince,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili
Salih Kapusuz, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, Ordu Milletvekili
Eyüp Fatsa, İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz, Bursa Milletvekili
Faruk Çelik ve 2 Milletvekilinin, Milletvekili Genel Seçimlerinin
Yenilenmesi ve Seçimin 24 Haziran 2007 Tarihinde Yapılması Hakkındaki
Önergesi ve Anayasa Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlıyoruz.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Hatay Milletvekili Sadullah
Ergin, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa, İstanbul Milletvekili İrfan
Gündüz, Bursa Milletvekili Faruk Çelik ve 2 Milletvekilinin; Milletvekili
Genel Seçimlerinin Yenilenmesine İlişkin Önergesi ve Seçimin 22
Temmuz 2007 Pazar Günü Yapılmasına Dair Anayasa Komisyonu Raporu
(4/455) (S.Sayısı: 1407) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükûmet?
ATİLA EMEK (Antalya)
- Salih Bey, nerede Komisyon?
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Burada efendim, burada.
BAŞKAN - Anayasa Komisyonu?
NAİL KAMACI (Antalya)
- Ya, bulamıyorsunuz! Komisyon yok.
ATİLA EMEK (Antalya)
- Hani Komisyon? Hani Komisyon? Hani nerede Komisyon?
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (
NAİL KAMACI (
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet burada.
Komisyon raporu 1407 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Komisyon raporu üzerinde İç Tüzük'ün
72'nci maddesi uyarınca görüşme açıyorum.
Konuşma süreleri gruplar, Komisyon ve
Hükûmet adına yirmişer, şahıslar adına onar dakikadır.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
söz isteyen Sadullah Ergin, Hatay Milletvekili…
Yerine, Eyüp Fatsa,
Ordu Milletvekili.
Buyurun Sayın Fatsa.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA EYÜP FATSA (Ordu) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; seçimlerin erkene
alınmasıyla alakalı vermiş olduğumuz teklif üzerinde AK Parti Grubu
adına söz aldım. Bu vesileyle Başkanlık makamını ve Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, vermiş olduğumuz
bu teklifin içeriğine gelmeden önce, bu sürece nasıl geldiğimizi
sizlerle paylaşmak istiyorum. Değerli arkadaşlar, hatırlanacağı
üzere, gerek ana muhalefet gerek Meclis içindeki muhalefet ve gerekse
Meclis dışındaki muhalefet, yaklaşık iki seneyi aşkın bir süreden
beri Türkiye'nin derhâl bir erken seçime gitmesi noktasında ısrarlı
talebi hepimizin ve kamuoyunun bilgisi dâhilindedir. Bunlar, milletimizin
hafızasındadır. Grup başkan vekili arkadaşlarımızla beraber muhalefetin
de derhâl ve hemen seçim çağrısını dikkate alarak bir teklif verdik.
Bu teklifte seçimlerin 24 Haziranda yapılmasını talep ettik. Ancak,
Yüksek Seçim Kurulunun çıkartmış olduğu takvim ve siyasi partilerin
de ön seçim yapacaklarını ifadelerinden hareketle Yüksek Seçim
Kurulu, şimdi herkesin elinde olan, mümkün olabilen en erken tarihte
seçimin hangi şartlarda yapılabileceğiyle ilgili takvim hepimizin
elindedir. Kamuoyuyla beraber de bu takvim siyasi partilerin ön seçim talepleri
de dikkate alınarak hazırlanmış bir takvimdir. Ben bu teklifin dün
Anayasa Komisyonunda görüşülmesine şahitlik ettim. Orada bu teklifin
nasıl tartışıldığını, muhalefetin nasıl buna itiraz ettiğini,
seçimi ötelemenin gayret ve telaşını nasıl sergilediğini -zaten
komisyon tutanaklarında da bunlar vardır- biraz önce grup önerisi
olarak Genel Kurul gündemine getirmiş olduğumuz öneride de muhalefetin
seçimi nasıl erteleme gayretleri içerisine girdiğini, daha geriye
öteleme gayretleri içerisine girdiğini hep beraber gördük, daha
yeni.
(x) 1407 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Değerli arkadaşlar,
bakın, hem mümkün olan en kısa zamanda, iki seneden beri seçim isteyeceksin
hem de seçim takvimi önüne geldiği zaman "bundan nasıl kaçacağım"
diye bahaneler uydurmak suretiyle yan çizeceksin. Bu tutarsızlıktır.
Bu tutarsızlıktır.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Yakışmıyor Eyüp Bey, ayıp!
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Bahane uyduran yok.
EYÜP FATSA (Devamla)
- Biz inanıyoruz ki, iki seneden beri erken seçim isteyen siyasi
partiler mutlaka gerekli hazırlıklarını…
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Seçim olmasın diyen mi var?
EYÜP FATSA (Devamla)
- …ön hazırlıklarını yapmak suretiyle
millî iradeye başvurmanın bütün gereklerini ve şartlarını yerine
getirmiş olması lazım. Yoksa, şimdi söylediğiniz, şimdi başvurduğunuz,
şimdi yan çizmek için, seçimden kaçmak için…
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Yan çizen kim? Siz yan çizdiniz bugüne kadar.
EYÜP FATSA (Devamla)
…ileri sürdüğünüz bahanelerin geçmiş talepleriniz için de geçerli
olduğuna inanıyorum. Niye? O gün de samimi değildiniz. Millete
gitmekten korkuyorsunuz, milletin iradesine, millî iradeye başvurmaktan
çekiniyorsunuz, çekiniyorsunuz.
BAYRAM ALİ MERAL (
BAŞKAN - Sayın Meral, lütfen…
BAYRAM ALİ MERAL (
BAŞKAN - Sayın Meral…
Sayın Meral…
EYÜP FATSA (Devamla)
- Değerli arkadaşlar… Değerli arkadaşlar…
Sayın Başkan… Sayın
Başkan…
BAŞKAN - Uyardım Sayın Fatsa, buyurun.
EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
bu sürece nasıl geldiğimizi aziz milletimiz günbegün, kare kare
takip ediyor ve biliyor. Kimlerin millî iradeye inandığını, kimlerin
millî iradeden kaçtığını, kimlerin seçim konusunda samimi olduğunu,
kimlerin samimi olmadığını artık bütün milletimiz görmüştür. Biz
isterdik ki, iki seneden beri her zeminde seçim isteyen, erken seçim
isteyen, hemen seçim isteyen… Kayıtlar burada, tek tek bunları gösterebilirim;
kimler, hangi siyasi parti lideri ne söylemiş, ne zaman söylemiş,
bütün bunların hepsini gösterebilirim. Dolayısıyla, değerli arkadaşlar,
millî iradeye başvurma noktasında, millî iradenin vereceği karara
ve hakemliğe başvurma noktasında kimlerin samimi olup olmadığını
hep beraber gördük.
Değerli arkadaşlar, bakın, biraz önce
ve dün akşam komisyonlarda bu teklif tartışılırken özellikle muhalefet
sözcülerinin ortaya koyduğu gerekçeleri
Biraz önce Salih Bey
söyledi, ben de tekrar etmek istiyorum. Bunları aziz milletimiz de
duysun, milletimiz de bunları duysun. Değerli arkadaşlar, siz, bir
taraftan milleti, karar mercisi olan milleti sandığa getirmenin
yollarını ararken -seçimi öteleme gayretleriniz içerisinde- bir
taraftan irade temsilcisi olarak, millî iradesinin, kendi iradesinin
temsilcisi olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmiş, seçilmiş
milletvekilleri olarak Genel Kurul oylamalarından nasıl kaçma
yolları hazırladığınızı, kendinizi nasıl Genel Kurulun dışına
attığınızı, hangi şartlarda, hangi direktiflerle, hangi emirlerle,
yasal olmayan, anayasal olmayan gerekçelerle…
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Anayasal olmayan deme…
EYÜP FATSA (Devamla)
- …millî iradeyi temsil etme noktasından, temsil etme sorumluluğundan
nasıl kaçtığınızı bu millet görmüyor mu zannediyorsunuz siz? Görmüyor
mu bu millet bunları?
Bir diğer konu… Değerli
arkadaşlar, bakın, seçimler oluyor, yerel seçimler, genel seçimler.
Sandığa özürsüz olarak, mazeretsiz olarak gelmeyen seçmenin nasıl
cezalandırıldığını, nasıl hukuki yaptırımlarının olduğunu
herhâlde içimizde bilmeyen kimse yoktur. Oy kullanmayan vatandaşların
cezai müeyyideye tabi olduğu bir süreçte, dönemde millî iradeyi
temsil etme makamında olan milletvekillerinin bu sorumluluktan
kaçmalarının, bundan kaçmak için onlarca bahane üretmelerinin bir
müeyyidesi, bir yaptırımı olmayacağını mı zannediyorsunuz, millet
bunları anlamıyor mu zannediyorsunuz? Milletin bu konuda kimin
dürüst kimin dürüst davranmadığını, kimin samimi kimin samimi davranmadığını
görmediğini, bilmediğini mi zannediyorsunuz? Her şey bu aziz milletin
gözünün önünde oluyor.
Değerli arkadaşlar,
onun için, çırpınmanın, kaçmanın, feryat etmenin kimseye bir faydası
yoktur. Eğer çözüm istiyorsanız, eğer çözümün millî iradede ve sandıkta
olduğuna inanıyorsanız, şimdi, önünüze bir tarihî fırsat, milletle
yüzleşme, milletin sinesine gidip yeniden oradan güven oyu alma,
güven alma imkânı vardır. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Eğer millî iradeye inanıyorsanız,
bunu hiç tartışmadan, demokrasilerde çözümün halk iradesinde, sandıkta
olduğuna inanıyorsanız, bunu hiç tartışmadan, üzerinde hiçbir
aleyhte beyanatta bulunmadan saygıyla, alkışlayarak, büyük bir
memnuniyetle karşılamanız gerekirdi diye düşünüyorum. Buna itiraz
etmeniz gerekmezdi, çünkü, itirazınız iki senedir taleplerinizle,
ısrarınızla çelişmektedir. Zaten hangi konuda, hangi sözde kendi
ifadelerinizle ve taleplerinizle çelişkiye düşmediniz ki bu konuda
kararınızla, iradenizle, talebinizle çelişkiye düşmüş olmayasınız,
yani, bir tane bana örneğini gösteremezsiniz.
Onun için, değerli arkadaşlar,
bu, ülkemiz için, milletimiz için, demokrasimiz için, millî iradenin
tecellisi için, millet iradesine, sandığa baş vurmak suretiyle Türkiye'ye
yeni ufuklar, yeni imkânlar, yeni kazanımlar elde etmek ve sağlamak
için tarihî bir fırsattır. Kimsenin buraya, bu kürsüye çıkmak suretiyle
alınan bu kararı sağa sola çekmesine, kimsenin buna itiraz etmesine
gerek yoktur, buna hakları da yoktur. Dolayısıyla, alınan bu karar
doğru bir karardır. Yüksek Seçim Kurulunun ortaya koymuş olduğu
takvim, bütün tarihleriyle ve ayrıntılarıyla doğru bir tarihtir. Dolayısıyla,
daha önceki yapılan seçimlere, erken seçimlere de baktığımız zaman
Yüksek Seçim Kurulunun, kırk bir günde, kırk yedi günde, elli günde,
elli yedi günde erken seçim yaptığını, bunun altyapısını hazırlayabildiğini
de görüyoruz. Belki daha önce bir tarih üzerinde anlaşma imkânı vardı,
daha erken bir tarih üzerinde anlaşma imkânı vardı, ama siyasi partilerin
ön yoklama, ön seçim talepleri dikkate alınarak hazırlanmış, muhalefetin
de ısrarla iki seneden beri erken seçim, hemen seçim talebi de dikkate
alınarak hazırlanmış bir takvimdir. Dolayısıyla, 22 Temmuz 2007 Türk demokrasisi adına çok
önemli bir tarihtir. Kararı milletin vereceği bir tarihtir.
Ben hayırlı olmasını
temenni ediyor, Genel Kurulu ve Başkanlık makamını saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Fatsa.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz isteyen Haluk Koç, Samsun Milletvekili.
Buyurun Sayın Koç.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HALUK KOÇ (
Değerli arkadaşlarım, demin, grup önerisi
aleyhinde konuşurken bir şeyin altını
çizmiştim. Bu konuda, bir iki sözle bana bazı görüşlerini ifade
Değerli arkadaşlarım, tespitlerimizi,
ben ve Sayın Kart yaptık. Şimdi, özellikle, bazı şeyleri söylemek istiyorum.
Sayın Kapusuz konuştu ve gitti, ama, o, mutlaka izliyordur televizyonlardan.
Sayın Kapusuz'un söylediği, taa 46 seçimlerindeki, açık oy gizli
tasnif sürecini dahi buraya getirdi. Şimdi, değerli arkadaşlarım…
Ondan sonra, demokrasiden, demokratlıktan bahsetti. Eğer istiyorsanız,
bakın ben size demokratlık konusundaki karnenizin bazı çizgilerini
dile getireyim.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, ben, sormak istiyorum size; hani, bu kürsüde konuşan, demokratlık
örneği veren grup başkan vekillerine, sizin huzurunuzda sormak istiyorum:
Değerli arkadaşlarım,
daha önce de söyledim bunu, beni dava edeceklerini söylediler o
yayın organları, bekliyorum dava etsinler, daha henüz elime bir
celp gelmedi.
Büyük paralarla, iktidar
yanlısı yayın organları oluşturmak mı demokrasiyi geliştirmek? Kamu
otoritesine gebe basın organlarını parti borazanı gibi kullanmak
için yapılan baskılar mı demokrasiyi geliştirmek? Muhalif basını
kamu olanaklarıyla baskı altına alıp yok etmek istemek mi demokrasiyi
geliştirmek? (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Seçim öncesi verilen
sözleri unutarak hiçbir çağdaş ülkede olmayan milletvekili dokunulmazlıklarını
kaldırmamak mı demokrasiyi geliştirmek? (CHP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
Yolsuzluk ve usulsüzlük
yapıldığı yargı kararıyla ortaya konan TÜPRAŞ'ın Ofer'e satışı gibi
konulara karışanların Yüce Divana sevkini Parlamento çoğunluğunuzla
engellemek mi demokrasiyi geliştirmek? (CHP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
Yargıtay, Danıştay,
Sayıştay gibi yargı organlarını, siyasi olarak paralel düşündükleri
kişilerin gündemine sokmak için her türlü yönteme başvurmak mı demokrasiyi
geliştirmek?
CAHİT CAN ( Sinop) -
O, sizin anlayışınız.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Futbol Federasyonundan TESK'e, Kızılaydan İstanbul Ticaret Odasına
kadar birçok özerk ve sivil toplum örgütü niteliğindeki kuruluşun
yönetimlerine kendi yandaşlarını getirmek için kamu olanaklarını
baskı unsuru olarak kullanmak mı demokrasiyi geliştirmek? (CHP sıralarından
alkışlar)
Avrupa Birliği sürecindeki,
Kıbrıs'taki haklarımızdan taviz verilmesini içeren kararların altına
imza atıp bunu Parlamentodan ve kamuoyundan saklamak mı demokrasiyi
geliştirmek? (CHP sıralarından alkışlar)
Türkiye'yi konusu
petrol olan emperyalist bir savaşın tarafı yapmak için gizli görüşmeler
yapmak mı demokrasiyi geliştirmek? (CHP sıralarından alkışlar, AK
Parti sıralarından gürültüler)
Milyonlarca fındık
üreticisinin sırtına basarak entrikalar çevirmek mi demokrasiyi
geliştirmek?
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'nin… Dikkat edin, dikkat edin, Türk milleti sizi bu söylemlerle
bekleyecek sahada.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Erken seçime ne diyorsunuz?
HALUK KOÇ (Devamla) -
Türkiye'nin üniter yapısını değiştirecek sonuçlara yol açacak yasal
değişiklikleri reform adı altında topluma kabul ettirmeye çalışmak
mı demokrasiyi geliştirmek? (CHP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar)
Demokratik tepkilerini
ortaya koymak için…
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Seçime ne diyorsunuz, onu söyleyin.
HALUK KOÇ (Devamla) -
…14 Nisanda ve daha sonraki pazar günü Ankara'da toplanan milyonu
aşkın duyarlı yurttaşı "bindirilmiş kıtalar" olarak tanımlamak
mı demokrasiyi geliştirmek? Yani, bu konuda o kadar çok karneniz
var ki!
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Seçimlere ne diyorsunuz, seçimlere?
HALUK KOÇ (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, şimdi, ben, bu konuda… Sayın Fatsa'yı severim,
saygı duyarım. Kendisi beni dinlemiyor, sevgi ve saygı sözcüklerimi
belki duymadı, ama, şunu ifade edeyim.
EYÜP FATSA (Ordu) -
Duydum, duydum.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Başka bir milletvekili arkadaşımız bunları söyleyebilir. Sayın
Fatsa, bakın, şurada, şu Meclis kararı alınması istenen kâğıt elimde.
Bunun arkasında bir karşı oy yazısı var. Şimdi bunu yüksek sesle bir
kere daha okuyup huzurlarınıza getireceğim: "Erken seçim kararının,
Yüksek Seçim Kurulunun getireceği takvim üzerinde bir inceleme
yapılarak seçimi önerilen tarihten öne çekebilme imkânı araştırılmadan…"
Dikkat edin "…önerilen tarihten öne çekebilme…" Duydunuz mu
Sayın Kacır?
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- O zaman seçim takvimi nasıl olacaktı?
HALUK KOÇ (Devamla) -
"…önerilen tarihten öne çekebilme imkânı araştırılmadan, böyle
bir araştırma yapılmasına imkân tanınmadan alınması nedeniyle bu
karara katılmıyoruz." diyor. Lütfen, gerçekçi olun. Gerçekçi
olun değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından
gürültüler)
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Seçim takvimi nasıl olacaktı?
HALUK KOÇ (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, şimdi, tabii, daha bitmedi. Şimdi, bu demokrasi
konusundaki karnenizin bazı bölümlerini söyledim.
Şimdi, "Meclise
neden gelmiyorsunuz?" Oluşturduğunuz kampanya bu. 19 Eylül
2004 tarih. Terörün peş peşe, patlatılan bombalarla, mayınlarla çok
kısa bir sürede 13 evladımızın canını aldığı günler ve biz, terörle
ilgili görüşmeleri bir genel görüşme çerçevesinde Mecliste görüşmek
için Meclisi olağanüstü toplantıya çağırmışız. Şu kulisin dili olsa
da anlatsa. Şu kuliste direklerin arkasına saklanan AKP milletvekilleri,
neden Meclise girmediniz kardeşim? (CHP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar) Neden Meclise girmediniz? 184 sağlanınca
"içeri girin" emirini veren kimler, talimatı veren kimler?
EYÜP FATSA (Ordu) -
184'ü telaffuz etme Sayın Başkan.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Terör görüşülecek, Başbakan Trabzon'da.
EYÜP FATSA (Ordu) -
184'ü telaffuz etme Sayın Başkan.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Söyledikleri yalan mı yani!
HALUK KOÇ (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, şimdi, sizin karneniz o kadar kötü ki, sizin
karneniz o kadar kırıkla dolu ki, siz bazı şeyleri söylediğiniz zaman,
sizin eylemlerinizle, tutumunuzla, davranışınızla ilgili şecereniz
çıkartılır ve alnınızın ortasına konur.
Değerli arkadaşlarım,
bakın neden katılmadık: Cumhurbaşkanlığı seçimleri, Anayasa'nın
Cumhurbaşkanlığı seçimlerini düzenleyen maddeleri çerçevesinde
geniş bir uzlaşı ile seçimin yapılmasını gerektiren bir konu. Bu
konuda, hani siz diyorsunuz ya "bizi millet seçti, biz millî iradeyi
temsil ediyoruz." Mantık yanlış. Peki, bizi kim seçti? Biz uzaydan
mı geldik?
EYÜP FATSA (Ordu) - Ama buraya gelmiyorsunuz!
HALUK KOÇ (Devamla) - Millî iradenin Cumhuriyet
Halk Partisine yansıyan kısmını neden göz önüne alıp uzlaşı zemininde
ana muhalefet partisine gelme gereği duymadınız?
EYÜP FATSA (Ordu) -
Meclise gelmiyorsunuz ki Sayın Başkan.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, hem suçlusunuz hem güçlüsünüz. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Aktaş,
lütfen…
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Mecliste olun, Mecliste!
HALUK KOÇ (Devamla) -
Siz bağırmayın. Çoğunuz listeye giremeyeceksiniz ve bir ay sonra
sizler bağıranlar kısmına geçeceksiniz, sizler bağıranlar kısmına
geçeceksiniz; yazık olacak! Bağırmayın! (CHP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar) Yazık olacak! Bağırmayın!
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Siz de Meclise giremeyeceksiniz.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Yani, burada, son dakika boy gösterisiyle… Siz beş yıldır gösteriyorsunuz
kendinizi zaten ama, yine sıkıntınız var, girseniz bile seçilemeyeceksiniz.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, bakın, "Milletten kaçılmaz." Tabii ki kaçılmaz. Türk
milleti, 2002'den 2007'ye kadar bir felaket senaryosu yaşadı. Bu senaryonun
önemli aktörleri milletin önüne çıkacak.
AHMET YENİ (Samsun) -
İnanarak mı söylüyorsunuz?
HALUK KOÇ (Devamla) -
İnanarak söylüyorum tabii ve millet sizi nasıl bekleyecek, biliyor
musunuz? Terörle Mücadele Yasası'nın 6'ncı maddesinde, Türkiye'de
30 bin evladımızın kanına giren o terörist başını affetme gayretlerinizle
bekleyecek sizi Mecliste millet. (CHP sıralarından alkışlar, AK
Parti sıralarından gürültüler) Evet, anlatacaksınız onu, anlatacaksınız
onu millete. Apo'yu nasıl affetmeye çalıştık, o maceranızı anlatacaksınız
millete.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Çarpıtma! Çarpıtma!
HALUK KOÇ (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, bakın, dün söyledim, tekrar söylüyorum: Kuzey
Irak'ta, Irak'ta bir aşiret lideri, "Aman AKP'ye ve Recep Tayyip Erdoğan'a dokunmayın."
diyor, "Aman, aman dokunmayın." diyor, "Bir iki ay daha
sabredin." diyor. Nedir bu iş birliği? Bu iş birliği nedir? Sizin
müttefikiniz Türk milleti mi, yoksa Kuzey Irak'ta Türkiye'nin geleceğine,
coğrafyasına göz koyan unsurların uzantıları mı? Kim yapıyor sizinle
iş birliği? İş birliğini kim yapıyor sizinle? Millete anlatacaksınız
bunu, Talabani'yi anlatacaksınız millete, Barzani'yi anlatacaksınız
millete. (CHP sıralarından alkışlar)
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Biz milletle işbirliği yapıyoruz, başkasıyla iş birliğimiz yok
bizim.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Millet sizi bekliyor, milyonlarca insan elinde Türk bayrağıyla bekliyor
sizi Tandoğan'da, Çağlayan'da, İzmir'de, Manisa'da, Burhaniye'de,
her yerde bekliyor.
Değerli arkadaşlarım,
sizin Başbakanınız, BOP'un Eş Başkanı olarak, Amerika'nın stratejik
ortağı olarak, Irak'ta Müslümanları katledenlerin ortağı olarak öyle
çıkacak milletin önüne. Nasıl anlatacaksınız? Nasıl anlatacaksınız?
Cumhuriyet Halk Partisinden Allah razı olsun, bizi engelledi mi diyeceksiniz?
İnşallah dersiniz.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- BOP'un Eş Başkanı değil, çarpıtıyorsunuz.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, sizi köylü bekliyor köylü, köylü bekliyor
sizi köyünde, köylü bekliyor. "Enflasyon yüzde 8-9-10." deyip
kandırarak, son bir yılda, gübre, mazot, ilaç, yem, bu fiyatların yüzde
40 arttığı, sattığı ürünün harcadığı parayla hiçbir zaman karşılık
bulamadığı, son bir yılda, toprağını bırakıp, üretimden uzaklaşıp
büyük şehirlere göçen 1,5 milyon köylü, insanlar bekliyor sizi. Millet
bekliyor sizi. Esnaf bekliyor esnaf! Esnaf bekliyor sizi. Kucaklayacak,
öpecek sizi, alnınızdan öpecek sizi! (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'yi tartışılan bir ülke yaptınız. Türkiye'nin coğrafyasını
tartışılan bir ülke hâline getirdiniz, gerçekleri görün. Türkiye'nin
ulusal bütünlüğünün tartışıldığı bir ülke hâline getirdiniz. Sayın
Yalçıntaş Hocam orada. Onun, Türkiye'deki finans yapısının yabancıların
eline geçme durumunda -oranlar bakımından- yaptığı uyarı ve yaptığı
konuşmanın tutanakları benim dosyamda duruyor. Onun, o akil insanın
uyarıları bile sizi yolunuzdan döndürmeye yetmedi.
Değerli arkadaşlarım,
bunların hepsine el kaldırdınız. Bunları gidip anlatacaksınız.
Biz, bu ülkeyi nasıl teslim ettik, nasıl içini boşalttık diye anlatacaksınız.
Millet sizi bekliyor. (AK Parti sıralarından gürültüler)
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Gel gidelim işte, niye kaçıyorsunuz?
HALUK KOÇ (Devamla) -
Millet sizi bekliyor Sayın Fatsa, millet sizi bekliyor, "Bir an
önce gelin de kavuşalım." diyor. Millet sizi bekliyor ve elinde
Türk bayraklarıyla bekliyor millet sizi. (CHP sıralarından alkışlar,
AK Parti sıralarından gürültüler)
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Hadi gelin de, gidelim. Var mısınız? Kaçmayın.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, bakın, Türkiye'yi -bir daha söylüyorum- ulusal
bütünlüğü tartışılan bir ülke hâline getirdiniz. Sizin döneminizde
Türkiye haritası, aynı 1900'lerin başında, Osmanlı İmparatorluğu'nun
son döneminde tartışılan haritalar noktasına getirildi.
Değerli arkadaşlarım,
sizden istirham ediyorum: Biraz vakit ayırın, ne olur, 1800'lerin başından
-hadi biraz daha geçelim, çeyrek yüzyıl- 1830'lardan itibaren 1919'lara,
20'lere kadar olan yakın Osmanlı-Türk siyasi tarihini lütfen okuyun,
değerlendirin. Lütfen okuyun, değerlendirin ve bir karşılaştırma
yapın. Yani, bu canhıraş bir politik taraftar olma noktasındaki tezahüratlarınızı
filan bir kenara bırakın. 1830'la 1920 arasını, gelişen olayları, Osmanlı'nın
İngiltere, Fransa, Avusturya, Prusya ve Rusya ile olan ilişkilerini
lütfen değerlendirin. Bakın, bugünkü manzara nedir, biliyor musunuz?
Bugünkü manzara şu… Bu, ne dinozorluk ne statükoculuk. O cumhuriyeti
numaralandıran köşe yazarlarıyla kendinizin desteğini aramayın.
Bakın, bugünkü manzara şu: 1900'lerin başında Balkanlar'da yaşanan
ayrılıkçı terör ve çetecilik. Sırp, Arnavut, Makedon, Bulgar çetecilerinin
1900'lerin başında Osmanlı Balkanı'nda, Rumelisi'nde yaptıkları ve
onları destekleyenler ile bugün Güneydoğu'da yaşadığımız ayrılıkçı
terör ve onların arkasındaki uluslararası güçlerin benzerliğine
bir bakın Allah aşkına, bir benzerliğine bakın! (CHP sıralarından alkışlar)
Geçmişini unutan milletler
geleceklerini sağlıklı kuramazlar değerli arkadaşlarım. Geçmişi
unutarak gelecek inşa edemezsiniz. Buraya çıkıp basit polemiklerle,
basit demagojik yaklaşımlarla, şu söylediğimiz bugünkü görüşme
konusunda olan teknik uyarılarımızı, anayasal uyarılarımızı,
Türkiye'nin gerçeğine uygun sosyolojik uyarılarımızı göz ardı etmenizi
hiçbir şekilde açıklayamazsınız.
Değerli arkadaşlarım,
ciddi bir tarih diliminden geçiyoruz. Ben, yine, ciddiyete dönüyorum.
Eğer polemik isterseniz, sizin anladığınız dilde konuşabileceğimizin
örneklerini veriyorum. Eğer o dilde konuşmaya devam etmek isterseniz,
aynı dilde size cevap vereceğimizi de bilin. Ama, ben, size, sağlıklı,
mutlaka sağduyulu değerlendirmenizi istirham edeceğim bazı uyarılarda
bulunuyorum. Türkiye'yi germeyin değerli arkadaşlarım. Sağlıklı
düşünün, sağduyulu düşünün.
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Siz gerdiniz.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Türkiye'yi germeyin. (AK Parti sıralarından "Siz geriyorsunuz"
sesleri)
İtirazlarınızı yapın,
ama benim dediklerimi de kafanızın bir kenarında, lütfen, tutun. Dayatmayla
devlet ve ülke yönetmeyin. Uzlaşı arayın, en geniş zeminde arayın.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'deki kurumlar önemlidir, bütün dünya ülkelerinde o ülkelerin
kurumlarının kıymetli olduğu gibi kıymetlidir. Kurumları yıpratarak
bir yere varamazsınız. Anayasa Mahkemesini, Cumhurbaşkanlığı makamını,
Türk Silahlı Kuvvetlerini, yargı makamlarını yıpratarak, onlarla
zıtlaşarak bir yere varamazsınız. Yönetimin en önemli kısmı uyum
kısmıdır. Devlet, çok iyi kurulmuş bir aygıttır. Bu sistemi sağından
solundan zedelemek ancak size zarar getirir, sizinle beraber demokrasiye
zarar getirir, sizinle beraber bize zarar getirir, sizinle beraber
Türkiye'ye zarar getirir. Bunlar samimi uyarılardır. Şimdi söylediğimiz
nokta da aynı. Yani, burada 22 Temmuz tarihi üzerinden bir demagojik
tartışmaya tekrar girmek istemiyorum. Söylediğimiz açık ve net:
Mümkün olan en erken temelde biz seçimlerin yapılmasını zaten öteden
beri söylüyoruz. Ama siyasetin cilvesi, ama bir dayatma politikası
ve o politikanın sonunda -bunu inkâr edemezsiniz- Sayın Başbakanın
önce ayna karşısında aday tespiti araştırmaları, yani kendisine
yakın sendikaları, siz milletvekillerini… Ne diyeceksiniz Allah
aşkına! Bir iki arkadaşınız bazı fikirler söylemiş olabilir, ama
Sayın Başbakan sizi çağırdığında, "Kimi aday istiyorsunuz?"
dediğinde, aynanın karşısında duruyor, aynada ne görüyorsanız
onu söyleyeceksiniz ve öyle söylediniz ve Sayın Başbakan, birtakım
gelişmeler ortaya çıkana kadar ısrarla kendi adaylığını gündemde
tuttu. Bunun Türkiye'ye getirebileceği sıkıntıları ifade ettik.
Bakın, daha sonrasında bir aday ataması yapıldı. Yani "demokrasi"
diyorsunuz, demin demokrasiyle uyumsuzluğunuz konusunda birçok
örnekler verdim.
Bir nokta da şu: Tek kişinin
verdiği bir kararla ve bir iki sözü geçen eski çizgi ve siyaset arkadaşının
telkinleriyle oluşturulan bir aday atama süreci yaşadık. Bu konudaki
sıkıntılarımızı söyledik.
"Niye girmiyorsunuz"
dediniz de -bakın, bir demagoji konusu daha- buna alet olmamak, bu
sürece katkı yapmamak, bu sürecin yanlışlığını kanıtlamak için
girmedik. Bu, en demokratik hakkımızdır, en demokratik hakkımızdır
ve şunu da söyledik: "Adalet ve Kalkınma Partisi içerisinde…" Bunu bizzat Sayın Genel Başkanımız
söyledi: "Adalet ve Kalkınma Partisi içerisinde üzerinde uzlaşmaya
varabileceğimiz, bu Meclisin içinden seçilebilecek bir Cumhurbaşkanı
adayı mutlaka vardır, 'yoktur' deme hakkını kendimde görmüyorum."
dedi. Bu, açık bir tebligattır, açık bir ifadedir, bir uzlaşı zemini
sunmadır, ama yok, bir suni gerginlik… Grupta konuşulacak tabii,
ikazlar yapılacak; siyasetin gereği bunlar, siyasetin platformları,
söylenecek. Bizi eleştirdiğiniz noktalarda dönüp öz eleştiri yapın.
Sayın Başbakanın üslubuna bakın. Yani orada yok mu sertlik, orayı
hiç görmeyecek misiniz? Böyle şey olur mu?
Değerli arkadaşlarım,
sürem bitiyor. Ben, bakın, demokratik meşru muhalefet zemininde
sizlere sağduyulu olmanız davetini bir kere daha yineliyorum. Demokratik
meşru muhalefet zemininde bu uyarılarımızı yapıyoruz. Adını bir
kere daha söylüyorum: Demokratik meşru muhalefet zemininde bu
uyarıları yapıyoruz. Bunları görmeyenler -sizin için demiyorum-
bunları görmeyen medya kuruluşları, günün birinde, muhalefet dışında
başka platformlarda konuşanlar, bildiri yayınlayanlar olduğu zaman
Türkiye'yi ayağa kaldırıyorlarsa, o medya kuruluşları hiçbir zaman
demokrat kisvesi taşıyamazlar Türkiye'de.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Kanaltürk'ten
mi bahsediyorsun?
HALUK KOÇ (Devamla) -
Bunları, meşru, demokratik muhalefet zemininde biz belirtiyoruz
ve söylüyoruz. Bunları görün. Demokrasinin muhalefet kanadının
taleplerini taşıyın, yansıtın. Bunlar meşru uyarılardır.
Değerli arkadaşlarım,
son derece sıkıntılı günlerden geçiyoruz. Bir kaostan çıkmak için
başka kaosu davet etmeyin, uzlaşı arayın, kurumları yıpratmayın
ve Türkiye'de yapılabilecek olan bir seçimi en sağlıklı ortamda
yapma sorumluluğunu iktidar partisi olarak taşıyın. Bu uyarılarımızı
tutanaklara geçiriyorum.
Yüce heyetinizi,
Cumhuriyet Halk Partisi ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Koç.
Önerge üzerinde, Anavatan
Partisi Grubu adına söz isteyen Bitlis Milletvekili Edip Safder Gaydalı.
Buyurun Sayın Gaydalı.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
sözlerime başlamadan yüce heyetinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
22'nci Dönemin sonuna
geldik. Şöyle geçti, böyle geçti. Biraz sonra, bu Meclis kararı Türkiye
Büyük Millet Meclisinde oylanacak. Her zamanki son sahneyi tekrar
söyleyeyim: Herkes bu kararı ayakta alkışlayacak, birbirine sarılacak.
Bu sarılma bir veda mı olacak, bir kutlama mı olacak, bunları hep birlikte
yaşayacağız. Sevinç çığlığı atarak birbirini kucaklayan arkadaşlarımızın
bir daha bu sıralarda oturmadığını da gördük, ama gönül isterdi ki
kader birliği yaptığımız bu arkadaşların tümüyle önümüzdeki dönem
yine hep beraber olalım.
Şimdi, konuşmalara
baktım, çok değerli Grup Başkan Vekili Sayın Fatsa'yı ve Cumhuriyet
Halk Partisinin çok değerli Grup Başkanvekili Koç'u dinledim. Bu aradan
geçen dört buçuk sene zarfında gördüm ki, meğerse Türkiye'yi geren
ne iktidar partisiymiş ne ana muhalefet partisiymiş. Birbirlerini,
ortalığı germeyelim diye ikaz ediyorlar. O zaman soruyorum: Peki,
iktidar partisi ve ana muhalefet partisi Türkiye'yi germiyorsa
kim geriyor? Yani, 20 kişilik Grubumuzla biz mi geriyoruz? Bakın,
iyi bir sınav vermedik değerli arkadaşlarım, maalesef iyi bir sınav
vermedik.
Şimdi, dün bir öneri
geldi Anayasa Komisyonuna. Anayasa Komisyonunun üyesiyim. Bu
önerge gelirken bile bir telaş, bir acelecilik, bir "Biz iktidarız,
ne dersek yaparız, bizim dediğimiz olacak…" Bırakın, demokrasilerde
böyle şey olmaz. Demokrasi uzlaşma rejimidir. Şimdi, üç grupla müştereken
oturup bir tarih belirlenebilseydi kötü mü olurdu?
O kadar acele edilmiş
ki, iktidar partisi gidip Yüksek Seçim Kuruluna sorma zahmetinde
bile bulunmuyor: "Ya siz bunu ne zamanda yetiştirebilirsiniz?
Bize bir takvim verin de ona göre bir önerge hazırlayalım." "Canım,
biz bir önerge verelim de Yüksek Seçim Kurulu ondan sonra itiraz
eder, ona, yukarıda olmazsa, aşağıda, Genel Kurulda uyarız." Bakın,
acelecilikle bir yere varmamız mümkün değil.
Şimdi, bakıyorum,
bir Cumhurbaşkanlığı seçimi süreci geçiriyoruz. Şöyle bir bakıyorum
350 kişilik AK Parti Grubuna, burada Cumhurbaşkanlığı yapacak kapasitede,
nitelikte 100'ün üzerinde arkadaşımı sayabilirim, 100'ün üzerinde
arkadaşımı sayabilirim. Bunu gayet güzel, şerefle, onurla da yapabilecek
nitelikte arkadaşlarımız var. Peki, neden böyle bir uzlaşma zemini
aramadık da, illa, yine her şeyde olduğu gibi "benim dediğim dedik,
ben bilirim, ben yaparım" edasıyla bu noktaya getirdik?
Bakın, iki partinin
çok saygın iki genel başkanı bundan on gün evvel müştereken bir basın
toplantısı yaptılar. Dediler ki: "Bu turlar henüz başlamadı.
Gelin, bir erken seçim kararı alalım. Türkiye Büyük Millet Meclisinin
kararlarını mahkemeye götürmeyelim, mahkemeye taşımayalım."
Şimdi geldiğimiz nokta ne? Ne oldu? Bu işten kim kârlı çıktı? Eğer o
gün böyle bir seçim kararı alabilmiş olsaydık, şu anda Türkiye nerede
olurdu?
Dün, Sayın Başbakanımız
konuşma yapıyor grupta. O konuşmanın heyecanı içinde söylenmiş
bir söz de olabilir. "İşte, demokrasiye kurşunlar sıkıldı."
şu, bu falan. Hiçbir yere kurşun murşun sıkılmadı. Aslında kurşun
sıkmak isteyen iki taraf var. Biri iktidar tarafı, biri ana muhalefet
tarafı. Ha, onların da içinde mermi yok, onların da içi kurusıkı. Her
ikisi birbirine sıkıyor, arada barut izleri de bizleri etkisiz
hâle getiriyor. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Bütün
hikâye bu, bütün hikâye bu. Bakın, bunları yapmaya hakkımız yok. Demokrasi,
bir çelik çomak oyunu da değildir.
Şimdi gideceğiz. 22
Temmuza itiraz edecek hiçbir kimse yok. Tabii, zaten buna itiraz edersek,
siyasi parti olarak kendi varlığımızı inkâr etmiş oluruz. Ha,
CHP'nin birtakım şeyleri vardır, onu da saygıyla karşılıyorum, birtakım
gerekçeleri olabilir. Şimdi, gerekçelerden birini de -Cumhuriyet
Halk Partisi söylemedi- ben söyleyeyim. Dün Yüksek Seçim Kurulu Başkan
Vekili Anayasa Komisyonunda söyledi, dedi ki: "Bakın, yeni
bir seçmen tüzüğü hazırlanıyor. Bunlar henüz güncelleşmedi. Haziran
sonunda bunlar güncelleşecek." Ha, bu güncelleştiğinde ne olacak?
Belki bazı illerin milletvekili azalacak, bazı illerin milletvekili
buna göre artacak. Şimdi, Temmuz ayında bir değerli milletvekilim
çıkıp "Ya kardeşim, benim ilimin milletvekili beşti, yediye
çıktı, bu bana bir haksızlıktır." demeyecek mi? Diyecek. Sadece
o milletvekili değil, o ildeki tüm vatandaşlarımız da söyleyecek.
Diyecek ki: "Bu, 2002'deki sayımdır. 2002'deki sayım güncelliğini
yitirmiştir, artık bu güncel değildir. Yeni yapılan sayıma göre benim
milletvekili sayım beşten yediye çıkmıştır ve ben Türkiye Büyük
Millet Meclisinde yedi olarak temsil edilemiyorum." diye isyan
edecek. Şimdi ona ne cevap vereceğiz? Bakın, bunları hep… Burası Türkiye
Büyük Millet Meclisi, burası çok ulvi bir çatı. Burada bunların hepsini
enine boyuna değerlendirmemiz lazım ve bir karar vermemiz lazım.
22 Temmuz hayırlı olsun,
hepimize hayırlı olsun. 22 Temmuzda sandığa gidilecektir, şu veya
bu şekilde halk kendi kararını verecektir.
Şimdi bir süreç daha
yaşıyoruz. Anayasa… Cumhurbaşkanını halk seçsin. Doğrudur. İki yıldır
bunu biz söyledik. İki yıldır söyledik. Bizi ziyarete gelen iktidar
partisi mensuplarına, çok değerli büyüklerine bunu biz öneri olarak
ilettiğimizde "Zaman yok, yetişmez." dediler. Peki, on beş
gün önce "Yetişmez." denilen bu Cumhurbaşkanını halkın seçmesi
önerisi, ne oldu da birdenbire yetişir oldu? On beş gün önce yetişmiyordu
bu.
Şimdi, bakın, şapkayı
önümüze koyup düşünmemiz lazım. Türkiye hepimizin. Birbirimizi
kucaklamamız lazım. Onlar, ötekiler, bunlar diye Türkiye'yi bölerek,
kamplara ayırarak bir yere varamayız. Bu aile içinde bölünmelere
sebebiyet verir, bu köylerde bölünmelere sebebiyet verir, bu şehirlerde
bölünmelere sebebiyet verir; bu işten kârlı hiç kimse çıkmaz, hiç
kimse çıkmaz. Biz-öteki diye bir şey yok, hepimiz biziz. Hepimiz bu geminin
içinde yaşıyoruz, herkes birbiriyle kardeş. Kaderimiz bir, yolumuz
bir. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Bu duygu ve düşüncelerle
hareket etmek mecburiyetindeyiz.
Değerli arkadaşlarım,
Cumhurbaşkanlığı seçimi süresince Türk siyasetinin içine düştüğü
tablodan memnun olan hiçbir vatandaşımızın olduğunu da sanmıyorum.
Türk siyasetini tıkanmanın eşiğine getirenler, bu aşamada siyasetin
önünü nasıl açarız diye düşünmek yerine, bu yaratılan gerilimden
nasıl bir siyasi fayda sağlarız çabası içine girmişlerdir.
Sayın Başbakan, demokrasiye
kurşun sıkıldığı iddiasında bulunarak, ana muhalefet partisini
kurşun sıkan olarak ilan etmiştir. Faili kim olduğu hususunda herkesin
kendine uygun iddiası olsa da ortak kanaat demokrasinin yara aldığıdır.
Sayın Başbakan, ana muhalefet partisinin demokrasiye kurşun sıktığını
söylemekte, ama kurşun sıkılan bu silahı da ana muhalefet partisinin
eline tutuşturan, bu imkânı yaratan, maalesef, Sayın Başbakanın kendisidir,
demokrasiyi sadece çoğunluk rejimi olarak algılamasıdır.
Demokratik rejimde
uzlaşmayı sağlamadaki başarı görevi iktidarındır. Ama, üzülerek
belirteyim ki, şu anki iktidarın uzlaşmadan uzak durduğu da açık
bir gerçektir. Bugünün şartları altında dahi, sayın iktidar, hâlâ
bir adım atmıyor, atacak gibi yapıyor sadece ve sonra herkesin peşinden
gelmesini istiyor. Oysa, uzlaşmayı arayan, adım atmadan adımın ne
olacağı konusunda muhataplarıyla istişare yapar. Sayın iktidar
ne yaptı? Yaşamakta olduğumuz Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde
adaylarını açıklamayı son dakikaya bıraktı ve adayının üzerinde
uzlaşma talep etti.
Bu dayatmaya uyulmasını
istemek, uzlaşma arayan bir zihniyetin talebi olamaz. Sayın Başbakanın,
Cumhurbaşkanı adaylarının açıklanmasını son dakikaya bırakmasına
gerekçe olarak söylediği "adayın yıpratılmasını engellemek"
gerekçesi bile, şeffaf siyaset anlayışına sahip olmadığını, milletin
irfanına güvenmediğini göstermektedir. Milletin cumhurbaşkanlığı
kişiliği ve yeterliliği hakkında tartışma yapmasını engellemeye
çalışmak, en hafif ifadesiyle millete güvenmemektir. Bırakınız,
isteyen istediğini lehte-aleyhte söylesin. Millet doğruyu bulabilme
kabiliyetini haizdir.
Siyasette tabii ki
tartışma olacak, ama bu tartışmadan uzak durmanın yolu oldubittilere
sarılmak değildir.
Sayın Gül değerli bir
devlet adamıdır. Sayın Gül'ün vasıfları hususunda hiçbir şüphemiz
yoktur. Ama, yöntem olarak Sayın Gül'ün isminin son anda açıklanmasının
ne faydası olmuştur? Sayın Gül'ün kendi ifadesi: "Ben, milletin
önünde olan, tanınan biriyim." Hâl böyleyken, adayın son dakikada
açıklanıp, milletin demokratik tartışma ve kamuoyu kanaatinin
oluşma sürecine fırsat tanımamak çabasını anlamak imkânsızdır. Eğer
gerçek gerekçe adayın yıpranacağı kaygısı değil de başka kaygılarsa,
bunları da milletle paylaşmak gerekir. Kapının arkasında başka hesap,
kapının önünde başka söylem, eninde sonunda millete yakalanacak
bir siyaset anlayışıdır.
AK Parti Grubu, şüphesiz
ki, çok değerli arkadaşlarımızdan oluşuyor. Eğer gerçek bir uzlaşma
niyeti var olsaydı, üzerinde uzlaşabileceğimiz bir değil, birkaç
arkadaşımız da olabilirdi -ki, bunları sözlerimin başında söyledim-
ama esasta uzlaşmasız "ben yaparım, olur" zihniyeti, millet
önünde görüntüyü kurtarmak için göstermelik uzlaşma arayışlarının
millet nazarında karşılık bulması beklenemez.
Anavatan Partisi olarak,
iki yıldır, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin görüşlerimizi
hiç zikzak yapmadan ifade ediyoruz. İktidar ve ana muhalefet arasındaki
karşılıklı gerilim, siyaset sebebiyle Cumhurbaşkanlığı seçiminin
Türkiye için bir krize dönüşmesinin çok muhtemel olduğunun uyarısını
önceden yapmış ve çözümün, Anayasa'da bir değişiklik yapılarak Cumhurbaşkanını
halkın seçmesi yönünde olduğunu her fırsatta söylemiştik. Parti
kuruluş bildirgesinde Cumhurbaşkanını halkın seçmesi taahhüdünde
bulunan AK Partiye taahhüdünü yerine getirmesi için çağrıda bulunmuş
ve koşulsuz desteğimizi ilan etmiştik. Bizleri o dönemlerde
"yavru muhalefet" diye küçümseyen sayın iktidar grubu, bugün,
şartların dayatması sonucu dediğimiz noktaya gelmiştir. Bugün yaşamakta
olduğumuz sorunları, öngördüğümüz için çözüm önerilerimizi ve
çözüme koşulsuz destek verdiğimizi izah etmek için, 2005 yılının
Temmuz ayında, Sayın Başbakanımızdan, önce randevu talebinde bulunduk.
Sayın Başbakanımız, randevumuzu, maalesef, görmezden geldiler.
Türkiye'nin sorunlarına çözüm önerilerimizi ve koşulsuz destek
taahhüdümüzü, bir mektupla, kamuoyuna da, Sayın Başbakanımıza
da duyurduk. Sayın iktidar partisinin yetkililerine de önerilerimizi
ilettik; ama, maalesef, yok sayıldık.
Geçtiğimiz iki yıl
zarfında, Türkiye'nin iki kutupluluğa doğru sürüklendiğini ve bu
iki kutupluluğa sürüklenmenin Türkiye için felaket demek olduğunu
her fırsatta belirttik. Hem iktidar tarafını hem muhalefet tarafını,
vatandaşların değerleri, inançları ve devletin ilkeleri üzerinden
siyaset yapmamaya çağırdık. Böyle bir kutuplaşmanın Türkiye için
sakıncalarını anlatmaya çalıştık. Sayın Başbakana yazdığımız
mektupta, açıkça, Cumhurbaşkanı seçiminde 5+5 modeline geçilmesini
ve seçimin halk tarafından yapılmasını önerdik. Siyasi Partiler
ve Seçim Kanunlarında değişiklik yaparak, Türkiye'nin özlediği
demokratikleşmenin gerçekleştirilmesi, siyasi etik yasalarının
çıkarılması taleplerimizi de ilettik.
İktidarın beşinci
yılına gelene kadar herhangi bir yapısal soruna el sürmemeyi tercih
eden sayın iktidarın bugün "Cumhurbaşkanlığı seçimlerini halka
yaptıralım." demesinin arkasında samimiyet olduğuna inanmak
da zor. Eğer samimiyet olduğu iddia ediliyorsa, bir taraftan
"Cumhurbaşkanını halka seçtirelim." deyip diğer taraftan
Cumhurbaşkanı seçim turlarına devam etmek, samimiyet sahibi olanların
bir çelişkisidir. Sayın iktidar hâlâ bir oldubittiye umut bağlıyorsa,
çıkmamış candan umut kesilmez diye, bir ihtimal, Cumhurbaşkanını
hâlâ bu Meclise seçtirebilirim diye düşünüyor, Cumhurbaşkanını
halka seçtirme sözünü sadece genel seçimler için bir propaganda
malzemesi olarak düşünüyorsa yine yanlış yapıyor demektir.
Millet, ekseri çoğunluğu,
2002 seçimlerinde AK Partiye tevdi etti; etti ki, mağduriyetlerimi
çöz diye. Haklı veya haksız, Sayın Başbakanı mağdur olarak algıladı.
Mağdur, mağdurlara sahip olur diye düşündü. Beşinci yıla geldik,
milletin mağduriyetinin devam ettiği ortada, ama, hâlâ Sayın Başbakanımız
da mağduriyet mazeretleri aramaktadır. İktidar kabiliyetinden
yoksun olmanın adını mağduriyet koyma çabasındadır maalesef sayın
iktidar.
Sayın iktidar ve ana
muhalefet, milletin dinine de sahip çıkmasını, devletine de sahip
çıkmasını "olmaz" gibi gösterme çabalarına, gerilim siyasetine
katkı sağlamaktadırlar. Oysa milletimiz, hem laik devlet ilkelerine
sadakatle bağlıdır hem de inançlarına sıkı sıkıya bağlıdır.
Kişilerin kılık kıyafetlerinin
tartışılması utanç vericidir. Hele hele Cumhurbaşkanlığı gibi
önemli bir makamın, o makama seçilecek kişinin kimliğinin eşinin
kılık kıyafeti üzerinden tartışılması da ayrıca utanç verici bir
manzaradır. (Anavatan Partisi ve AK Parti sıralarından alkışlar)
Fakat, iktidar partisi ve ana muhalefet, Cumhurbaşkanı seçimi gibi
hayati bir konuyu getirip, bu şekilci gerilimden beslenen yaklaşımla
sınırlamayı tercih etmişlerdir. "Ya o, ya bu" diye insanlarımızı
kamplaştırmışlar, bir üçüncü yolun mevcut olabileceği gerçeğini
milletin zihninden uzak tutma çabası içine girmişlerdir. Ama, gerçekler
belki gölgelenebilir, ama asla ortadan kaldırılamazlar.
Bugün gelinen noktada
milletin ekseriyeti ve siyasi partilerimizin çoğu, Anavatan Partisinin
yıllardan beri savunduğu Cumhurbaşkanının halka seçtirilmesi gerektiği
noktasında buluşmuşlardır. Umarım bu kanaati taşıyanlar, samimiyetlerinin
gereği olarak, ağızlarından çıkan sözlerin gereğini de yaparlar.
Bir noktaya daha değinmek
istiyorum müsaadelerinizle. Ekonomiden sorumlu Sayın Bakanımız,
Cumhurbaşkanı seçim krizinin ekonominin üzerinde yük oluşturduğunu,
her bir puanlık faiz artışının hazine üzerinde 2 katrilyon liralık
ekstra yük getirdiğini belirmişlerdir. Doğrudur da. Ama, bu yakınmayı
yapan Sayın Bakan, bu krizin asli faili olan Sayın Başbakanı önceden
uyarma görevini yaptı mı acaba? Hem iktidar olarak krizin yaratıcısı
olup hem de bu krizden milletin zarar gördüğünü söylemek, en hafif deyimiyle,
aymazlıktır.
Cumhurbaşkanının
halk tarafından seçilmesine karşı çıkanların, milletin demokratik
kültürüne ve cumhuriyete bağlılığına inanmaları gerekir. Cumhuriyet
bugün dördüncü neslini yetiştirmiştir. Artık, cumhuriyet, cumhuru
tarafından korunabilir durumdadır. Cumhuriyetin kuruluş yıllarındaki
tereddütler günümüzde anlamını kaybetmiştir.
Sözlerimi bitirirken
tekrar etmek isterim ki, millet cumhuriyete sahiptir ve onu koruma
gücüne de maliktir, milletimize güvenelim. Demokrasinin tartışmalarına
son verme yöntemi bellidir: Milletin hakemliğine başvurmak.
22 Temmuz hayırlı olsun.
Hepinize, en derin saygılarımı arz ediyorum. (Anavatan Partisi ve
AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Gaydalı.
Önerge üzerinde şahsı
adına söz isteyen Bekir Bozdağ, Yozgat Milletvekili.
Buyurun Sayın Bozdağ.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öneri üzerinde şahsım adına
söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye ve Türk demokrasisi
önemli dönemeçlerinden bir tanesini daha geçiyor, önemli şeyler
oluyor. Halkımız, önemli olan bu şeyleri çok yakından takip ediyor,
değişik yönleriyle takip ediyor, takip ederken bu işin içerisinde
olan aktörleri de kendi açısından bir değerlendirmeye tabi tutuyor.
Ben "Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir." inancının tam temerküz ettiği bir noktada,
egemenliğin temsilcisi ve millet adına bunun burada icracısı olan
milletvekillerinin olduğu bir ortamda millî iradenin mahkemeye
düşürülmüş olmasından rahatsızlığımı burada açıkça ifade etmek
isterim. Zira, hiçbir dönemde, millî iradeyi temsil edenler, milletin
kendilerine verdiği iradeyi Anayasa'da öngörülen usul ve esas dairesinde
kullanma noktasında iradesini göstermişler ve bu iradeyi mahkemelere
götürerek orada milletin iradesini sorgulatmamışlardır.
MEHMET ZİYA YERGÖK
(Adana) - Mahkemeler, millet adına karar verirler.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- Ama, Türk demokrasi tarihi ilke şahit olmuştur. İlk defa, milletin
iradesi mahkemelerde sorguya çekilmiştir, sorgulatılmıştır, âdeta,
millet mahkemede yargılatılmıştır. Bu millet sizi bekliyor. (AK
Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Senin demokrasi anlayışın işte bu kadar!
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Yüzde 25'lik irade!
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Çağlayan'a gel, Çağlayan'a!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- Bu millet, köyünde, dükkânında, bağında, bahçesinde sizi bekliyor,
sizi bekliyor. Anadolu'da düşman Eskişehir'e geldiği hâlde bu iradeyi
bırakıp kaçmayanları da biliyor.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Sen padişahla birliktesin, ben seni biliyorum!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- Bu iradeyi bırakıp kaçan, başka yere havale edenleri de biliyor
ve diyecektir ki CHP'ye, "Gelin bakayım buraya, ben, sizi, benim
irademi mahkemelere götürüp beni orada sorgulatın diye mi gönderdim,
yoksa, beni adam gibi temsil edip hakkımı, hukukumu koruyun diye mi
gönderdim?" (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Bekliyor millet.
Ama, bugünlerde güzel
şeyler daha oluyor. Türk demokrasi tarihine bakın, makamlar için,
mevkiler için, insanların bir yere gelebilmek için, birbirlerine
nasıl ihanetler yaptıkları, nasıl kötülükler yaptıkları, nasıl karaladıklarının
tarihiyle doludur. Ama, bir bakın bir başka noktaya, Sayın Başbakan,
herkes "Cumhurbaşkanı, Tayyip Erdoğan olacak" diye beklerken,
"ondan başka türlü davranış beklenemez" diye düşünürken,
orada… (CHP sıralarından "Olamaz" sesleri)
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Senin liste başı olman kesin!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- Bakın, bir noktaya gelmek istiyorum. Tayyip Bey, milletiyle göz göze,
kulak kulağa, kalp kalbe birlikte yürüyen bir insan ve milletiyle
beraber yürümeye, "Benim derdim, benim sevdam milletimdir, devletimdir;
bana, madem hizmetime ihtiyaç var, milletime kulak veriyorum."
dedi, hiçbir insanın reddedemeyeceği makamları reddetti, milletine
döndü. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Millet bunu görecek, millete arkasını
dönenleri de görecek, millete önünü dönenleri de görecek. "Ben
size kulağımı verdim, kalbimi verdim, gönlümü verdim. Benim hizmetimi
istediniz, işte size geldim." diyecek, onu da görecek. Ama, bu
milletin iradesini mahkemelere taşıyanları da görecektir. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Mahkemeler niçin var?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- Siz, normal… Ben anlıyorum CHP açısından. Niye anlıyorum biliyor
musunuz? CHP'nin bugüne kadar kulakları hiçbir zaman milletin sesine
açık olmadı. (AK Parti sıralarından alkışlar) Gözü de hiçbir zaman
açık olmadı, kalbi de açık olmadı. Her zaman, kalbi, gözü, kulakları
başkasının yanında, milletin yanında değil. Millet, gözü de kalbi
de kulağı da, ruhuyla, zerresiyle, kürresiyle yanında olanları da
biliyor, olmayanları da biliyor. Onun için, bakın, siz, bu hareketin lideri 3 Kasımda
milletvekili listesinden dahi silindi.
Millete gitti demokrasiyi
savunan partiler "Başbakanı belli olmayan partiye oy mu verilir."
dedi. Doğru mu? (AK Parti sıralarından "Doğru" sesleri) Demokrasiyi
savunanlar bunu der mi? (AK Parti sıralarından "Demez" sesleri)
Demez, ama dediler bugün mahkemeye götürdükleri gibi. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Millet ne dedi? "İşte veriyorum." dedi, sandıkları
doldurdu, patlattı. Ne oldu?
MEHMET KARTAL (Van) -
Denize düşen yılana sarılır.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- Bakın "Seçim" dendi, "Seçim" dendi, "Hemen seçim"
dendi, "Haydi seçim" dendi; Sayın Baykal da dedi, başkaları
da dedi. Daha önce "Biz sineyimillete döneceğiz." dediler
mi arkadaşlar? (AK Parti sıralarından "Dediler" sesleri)
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Çok mu sevindin?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- "Gideceğiz, seçtirmeyeceğiz Cumhurbaşkanını. Sinesi milletin
bize açıktır, biz oraya döneceğiz." dediler mi?
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Çok mu sevindin?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- Dediler.
Peki, ben soruyorum:
Neden sineyimillete dönmediniz?
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Sen sevinmeyesin diye.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- Milletin sinesi size açık olmadığını gördünüz de mi dönmediniz?
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Kanunsuz iş yapılmasın diye dönmedi.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- Ama, ben bir şeyi biliyorum. Bakın, niye biliyorum biliyor musunuz?
Ben küçüklüğümden beri bilirim, CHP'nin "öcü" siyasetini
bilirim. "Öcü" siyaseti yapmıştır, millet her defasında
"öcü" siyaseti yapanlara "öcü" muamelesi yapmış
göndermiştir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Ve bakın, her seçimde
tokat yedi, her seçimde yedi, yarın da yiyecektir. Korku şundan: Milletin
sinesinde yerleri yok, bunu gördüler. Milletin sinesinin milletin
sillesine dönmesinden korktular, onun için gidemediler. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Bakın, bir başka şey:
Cumhurbaşkanını bu Meclisin seçemeyeceği anlaşılmıştır. Süreç
işliyor, ama, Anayasa Mahkemesinin… (CHP sıralarından gürültüler)
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Bravo! Bravo fantezin için!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- Beni bir dinleyin.
Anayasa Mahkemesinin
bu kararından sonra, bundan sonra oluşacak Meclislerin de, Cumhurbaşkanını
uzlaşmayla da olsa seçemeyeceği ortaya çıkmış. Çoğunluğun iradesini
azınlığın iradesinin emrine tahsis eden bir anlayışla, millî egemenliğin
tam manasıyla burada da tecelli edemeyeceği anlaşılmıştır. Bunun
yolu nedir? Bunun çözümü nedir? Artık Cumhurbaşkanını, Türk milletinin
seçme zamanı gelmiştir demektir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Anayasa Mahkemesinin kararı da bunu söylüyor bir anlamda. Artık
millet seçmelidir.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Artvin) - 6 Mayısta ne seçimi yapacak bu Meclis?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- Peki, millet seçtiği zaman ne olacak? Sayın Baykal diyor ki:
"Padişahlık olacak." Ya, ben mi yanlış biliyorum, siz mi yanlış
biliyorsunuz? Benim bildiğim, padişahlar bir aileden olur. (CHP sıralarından
gürültüler) Cumhurbaşkanı, yoksa, CHP ailesinden olursa padişahlık
olmaz, milletin ailesinden olursa mı padişahlık olur? (AK Parti sıralarından
alkışlar)
OSMAN ÖZCAN (Antalya)
- Padişah oldu, padişah!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- Milletin iradesiyle gelirse mi padişahlık olur?
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Haddini aşma! Haddini aşma!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- Niye milletten korkuyorsunuz? Millet seçerse kıyamet mi kopar? Vekillerini
seçiyor da, Cumhurbaşkanını seçse ne olur?
Ama, bir şey var CHP zihniyetinde,
halksız bir hakçılık…
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - CHP'ye kurban ol!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- …cumhursuz bir cumhuriyetçilik var. Milletine güvenmiyorlar. Onların
oyuna güvenmiyorlar. Onların demokrasiye olan inancına, ehliyetine
güvenmiyorlar. "Bizim gizli ajandalarımızda olan bir yapı çıkmaz."
diye endişe ediyorlar.
Ben, buradan söyledim:
"Anayasa'da Cumhurbaşkanının nitelikleri bellidir." dedim.
Birtakım kriterler saydılar. Ben şimdi dedim ki o zaman da, hatırlarsanız:
"Acaba, bizim bilmediğimiz başka birtakım kriterler var, CHP
onu mu dayatıyor?" Bakıyorsunuz şimdi, uzlaşma… Kim tıkadı uzlaşmayı?
Size, hakaret, sövme sayma, toplumu germe, her şeyi, her şeyi birbirine
katıp kaos ve o kaostan balık avlama sanatı size aittir. Milletin
durgun sularında hiçbir zaman gemisini yüzdüremeyen siyaset, bulanık
sularda balık avlamaya kalkıyor, ama, bu millet suyu bulatanı da
biliyor, o suyu durultanı da biliyor, yine birbirinden ayırt edecektir.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Seni de biliyor!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- Bakın, değerli dostlarım, bu ülkenin bayrağı birdir, vatanı birdir,
milleti birdir, devleti birdir, cumhuriyetin nitelikleri birdir
ve bunlara karşı hepimizin sevgisi ve saygısı da birdir.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Yeni mi fark ettiniz Bekir Bey?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- Ben, hiçbir CHP'li arkadaşıma "Sen bu memleketi benden az seviyorsun."
diyemem, "Bu bayrağı benden az seviyorsun." diyemem,
"Laikliği benden az seviyorsun." diyemem, "Hukuk devletini
benden az seviyorsun." diyemem.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Onları Bülent Arınç'a söyle, Bülent Arınç'a anlat!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- Hiç kimse de bunun aksini bana söyleyemez.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Söyleriz!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- Bu milletin en büyük sermayesi, bütün sorunlarının çözümünün
yegâne adresi, ön yargısız sevgi, ön yargısız saygıdır. Ama, her şeyi
ön yargılara kurban ettik.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Hadi canım sen de!
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Bülent Arınç'a anlat sen bunları!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- Bakıyoruz şimdi, gözüne bir gözlük takmış, "Bu cumhuriyet benim…"
Nereden senin? Bu cumhuriyet bizim. (CHP sıralarından gürültüler)
"Bu vatan sadece benim…" (AK Parti sıralarından alkışlar)
Hayır, bu vatan 73 milyon Türk milletinin. "Efendim, laiklik sadece
benim…" Hayır, laiklik 73 milyon Türk insanının. "Hukuk devleti
sadece benim…"
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Halkla inatlaşmayın o zaman!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- Hayır, hukuk devleti hepimizin, herkesin!
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Çok iyi takiye…
BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- Ama, sıkıntı şu: Çözüm üretemiyorlar, proje getiremiyorlar, milletin
huzuruna çıkamıyorlar.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Düşman kamplar
yaratarak, cepheler oluşturarak "O kamplar bizim arabaya gelir
de oy olarak devşirir miyiz?" kavgasıyla Türkiye'yi biz bir yere
götüremeyiz.
Bakın, değerli dostlarım, Türkiye'nin
ön yargılarını yıkmaya ihtiyacı var. Belli ki -ben buradan milletime
söylüyorum- partiler ön yargılarını yıkmıyorlar. Bir gözlük takmışlar,
ön yargı gözlüğü, karşılıklı ön yargı gözlüğü takmışlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bozdağ, lütfen toparlayınız.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Bitiriyorum
Sayın Başkanım.
Bakın, ön yargılarla baktığımızda, benim
gözümün önünde bir duvar, CHP'nin gözünün önünde bir duvar, öbürünün
gözünün önünde bir duvar… Bu milleti biz nerede buluşturacağız?
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - O duvar ne?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- Artık duvarları yıkma zamanı gelmiştir. İdeolojileri gömme, milletin
mutluluğu için el ele, gönül gönüle olma zamanı gelmiştir. Gözlükleri
çıkaracağız, duvarları yıkacağız ki ön yargısız bakalım.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Gözlüğü çıkarırsan göremezsin ki!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- Ama, gözlüklerle, duvarlarla, bu milleti biz birbirine kucaklaştıramayız.
AK Parti, Türk milletini kucaklaştırma, kaynaştırma, birleştirme,
bütünleştirmenin adresidir.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Hadi oradan!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- Seçimde de milletimizin bunu bir kez daha oylarıyla göstereceğine
ben inanıyorum. AK Parti, Türkiye'yle büyüdü, Türkiye de AK Partiyle
büyüyor. Daha büyük bir Türkiye için, ön yargısız, kaygısız, endişesiz
bir sevda için, samimi bir kucaklama için…
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Açlıktan ölen çiftçi için, 20 milyon işsiz için, açlar
için, yoksullar için!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- …demokrasiye yapılanların karşısında, demokrasiyi ve hukuku
koruma görevi de millete aittir. Millete gideceğiz, gereğini yapacak!
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Yazıklar olsun sana!
BAŞKAN - Sayın Bayındır,
lütfen…
BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bozdağ.
OYA ARASLI (Ankara) -
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Araslı,
bir söz talebiniz var; hangi hususta söz istiyorsunuz?
OYA ARASLI (Ankara) -
Efendim… (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Yerinizden,
oradan söyler misiniz lütfen, hangi hususta istiyorsunuz?
Sayın milletvekilleri,
bir saniye…
OYA ARASLI (Ankara) -
Efendim, bu yüce Meclisin çatısı altında, biraz önce, Anayasa Mahkemesinin
siyasal sistem içerisindeki yeri hakkında kuşkular uyandıracak
sözler sarf edildi, "Yüce Meclisin iradesini Anayasa Mahkemesine
götürüp yargılattınız." denildi. Anayasa Mahkemesinin görevi,
zaten yüce Meclisin…
BAŞKAN - Sayın Araslı,
lütfen yerinize geçer misiniz. Sisteme girin, Tüzük'ün 60'ıncı maddesi
gereğince çok kısa olacak açıklamanız.
Buyurun.
VI. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili Oya Araslı'nın, Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ'ın, konuşmasında, partisine sataşması
nedeniyle konuşması
OYA ARASLI (Ankara) -
Sayın Başkan, verdiğiniz söz için teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bizim anayasal sistemimizde millet adına egemenliği
kullanan tek organ Türkiye Büyük Millet Meclisi değildir. Bu, Anayasa'mızla…
(AK Parti sıralarından "Ooo" sesleri, gürültüler)
Evet, evet, evet…
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen…
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Dinleyin de öğrenin!
OYA ARASLI (Ankara) -
Evet; bu, Anayasa'mızda fevkalade açık ifade edilmiştir.
BAŞKAN - Lütfen müsaade
edin.
OYA ARASLI (Ankara) -
Anayasa'mıza baktığınız zaman, egemenliğin kullanılması, Anayasa'nın
koyduğu esaslar dâhilinde ve Anayasa'nın gösterdiği organlar tarafındandır.
Bu organların birisi…
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU
(Çorum) - Anayasa Mahkemesi…
OYA ARASLI (Ankara) -
Lütfen dinleyiniz! Bilmiyorsunuz, öğrenmeniz lazım!
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU
(Çorum) - Dinliyoruz.
OYA ARASLI (
BAŞKAN - Sayın Araslı, teşekkür ediyorum.
OYA ARASLI (Ankara) -
Bu hususun bilinerek…
BAŞKAN - Bitirir misiniz
lütfen.
OYA ARASLI (Ankara) -
Bu hususun bilinerek konuşma yapılmasını ve sanki Anayasa Mahkemesi,
görevi ve yetki alanı içerisinde olmayan bir işi yapmaya zorlanmış
gibi konuşmalar yapılmasını, hem milletvekilliği görevimizle
bağdaştıramıyorum hem de Anayasa Mahkemesinin saygın konumuna
karşı yanlış bir tutum olarak değerlendiriyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Araslı.
V.
- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili
Salih Kapusuz, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, Ordu Milletvekili
Eyüp Fatsa, İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz, Bursa Milletvekili
Faruk Çelik ve 2 Milletvekilinin; Milletvekili Genel Seçimlerinin
Yenilenmesine İlişkin Önergesi ve Seçimin 22 Temmuz 2007 Pazar Günü
Yapılmasına Dair Anayasa Komisyonu Raporu (4/455) (S.Sayısı:
1407) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, önerge üzerinde, Hükûmet
adına, Adalet Bakanı Cemil Çiçek söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (
Anlaşılıyor ki, 22'nci Dönemin son toplantılarını
yapıyoruz. Aslında, böyle bir talep olmasaydı dahi, 30 Haziran tarihi
itibarıyla zaten beşinci yasama yılını doldurmuş olacaktık. Tabiatıyla,
beş yıla yakın bir süreden beri bu çatı altında görev yapan insanlar
olarak, seçime giderken, burada dile getireceğimiz hususlar ve
değerlendirmelerin, ortamın nezaketine, ortamın hassasiyetine
ve neticede son toplantılar olduğuna göre, bunun anlamına uygun
olarak burada beyanların ve değerlendirmelerin yapılması, zannediyorum
uygun olur diye düşünüyorum.
Böyle bir
cümleyi sarf etmemin sebebi: Gerek bu taleple ilgili gerekse
Danışma Kuruluyla ilgili olarak yapılan konuşmalarda -"Burada
sağduyulu konuşmamız gerekir." diye Sayın Koç'un bir ifadesi
var, ben de ona katılıyorum- özellikle içinden geçtiğimiz süreci de
dikkate alarak, sağduyuyu öne çıkararak, aklımızı öne çıkararak,
hissiyatımızı biraz daha ikinci plana bırakarak bu değerlendirmeleri
yapabilirsek, demokratik kazanımlar açısından bunun önemli olduğunu
düşünüyorum.
Bir şeyi daha ifade etmek isterim: Burada
yapılan konuşmalarda, birbirimizle ilgili, dışarıda yanlış anlamalara,
yanlış kabullere, yanlış değerlendirmelere ve yanlış bir kısım tartışmalara
imkân verecek ifadeleri de mümkün olduğu kadar konuşmalarımızın
dışında tutmamız gerekiyor. Nedir dersek: Tabiatıyla, siyasi partiler demokratik
siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır. Bir ülkede birden fazla
parti varsa ülke sorunlarına farklı çözüm getiren o kadar da kuruluş
var demektir, hatta ondan çok daha fazladır. Onun için, doğru da bir değildir,
sorunun çözümüne yaklaşım tarzı da bir değildir; biz böyle düşünürüz,
bir başka parti öyle düşünür, bir başkası başka türlü düşünür. Neticede,
bunlar kamuoyu önünde tartışılır, millet sandıkta hangisini tercih
ederse onu iktidar, diğerlerini de muhalefet yapar. Sonra da bu uygulamalara
bakar, icap ediyorsa konumlarını da değiştirir.
Ancak, bu siyasi tartışmalarda,
seçimlere giderken, hiç tartışamayacağımız, tartışmamızın her
hâlükârda dışında tutmamız gereken hususlar var. Bunların başında,
Anayasa'mızın 1'inci maddesinde diyor ki: "Türkiye Devleti bir
Cumhuriyettir." 2'nci maddesinde "Türkiye Cumhuriyeti, toplumun
huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına
saygılı…" diye başlayan ve devletin niteliği olarak, cumhuriyetin
niteliği olarak "… demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir."
diyor. 3'üncü maddesinde "Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle
bölünmez bir bütündür." diyor; "Dili Türkçedir." diyor;
"Bayrağı, şekli kanunda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır."
diyor; millî marşının İstiklal Marşı olduğunu, Başkentinin de Ankara
olduğunu söylüyor. 6'ncı maddesinde de egemenliğin kayıtsız şartsız
millette olduğunu çok açık ifade ediyor. Aşağıda bu egemenliğin kullanışıyla
ilgili husus vardır; yoksa, egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir.
Bununla söylemek istediğim
şey şu: Partilerimiz farklı da olsa, düşüncelerimiz farklı da olsa,
siyasi konumlarımız farklı da olsa, bu ülkede siyaset yapan herkesin
ve 73 milyon Türk vatandaşının hepsinin, bu saydığımız hususlar ortak
paydasıdır. Bunu ne seçimde ne seçimden önce ne de seçimden sonra
tartışma konusu yapamayız. Hiçbir, hükûmetin de görevi, bunlara
ters düşen bir icraat yapmamaktır. Biz 59'uncu Hükûmetiz, gerek biz,
bizden evvelki de 58 hükûmet, buradaki hususları hayata geçirmek
için hükûmet olmuştur, bunun için çaba sarf etmiştir. Farklı partilerden
olabiliriz ama, hepimizin millî marşı İstiklal Marşı'dır, bunda tereddüt
yok. Farklı siyasi düşüncelerden olabiliriz ama, Türkiye devleti,
ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.
Şimdi, iktidar icraatlarını,
âdeta bunlara ters, bunlara karşı, bunları kabul etmez veya yukarıda
saydığım ilkeleri zayıflatan icraatlar gibi değerlendirmek bence
çok doğru olmaz, çok haklı bir değerlendirme de olmaz. Birbirimize
gerekçesi olmayan, çok sağlam delillere dayanmayan bir kısım siyasal
üslup içerisinde, hükûmetleri bu neviden zan altında bırakırsak,
bunlar, zannediyorum, Türkiye'deki siyasi tansiyonu daha da yükseltir.
Diyoruz ki, zaten, seçimlerin biraz öne alınmasının sebebi, şu yaşadığımız
süreçte sorunların çözümünü tek başına Parlamento çatısı altında
şu dönemde bulamayacağımız için, diyoruz ki "Bu tartışmaları
millete götürelim." Millete götürelim ama, milletin de bu kararları
verebilmesi için, sağlıklı bir ortamda, gergin olmayan bir ortamda
bu kararları verebilirse çok daha iyi olacaktır. Hâlbuki, suçlama
üslubu içerisinde biz bu işi tartışmaya çalışırsak, seçimi yaparız,
sonra, seçimden sonra bu tartışmaları yine devam ettiririz. Bundan
da ülkeye fayda gelmez.
Onun için, biz, bütün
bu ve benzeri süreç içerisinde geçmişte yaşanan sıkıntıların da
bir değerlendirmesini yaparak diyoruz ki: "Evet, seçimler 4 Kasımda
yapılacaktı, ama, bunun öne alınmasında zaruret var. Bunu herkes istiyor.
Mümkün olduğu kadar çabuk sürede bu seçimlerin yapılmasını istiyor,
biz de istiyoruz." Şimdi önümüzde bir talep var. Deniliyor ki
"Bu seçimler -Meclise geldiği tarih itibarıyla söylüyorum- 24
Haziranda yapılsın."
Şimdi, bu tarih tespit
edilirken, hiçbir yerle konuşulmadan bu tespit yapılmış değil. Bunu
not olarak düşmemiz gerekiyor, herkes biliyor. Yani, iktidar, 24 Haziran
seçimini bir emrivaki ile getirmedi. Belki, kurumsal olarak resmî
bir yazı olmadı, ama, Yüksek Seçim Kurulu ile görüşüldü. Ben de görüştüm.
Olayın tanığı olarak ifade etmek istiyorum. Geçmiş seçimlere de
baktık ne kadar süre içerisinde yapıldı diye; elli yedi günde yapılan
var, elli sekiz günde yapılan var, kırk bir günde yapılan var veya daha
uzun sürede yapılanlar var. Bu konuşmalardan çıkan sonuç şu oldu
ki, altmış gün civarında, iki ay içerisinde bu seçimler yapılabilir.
Bu karar verilmezden evvel de, bu görüşme telefonla yapıldı. Onu hesaba
katarak, acaba 24 Haziran, bilemediniz 1 Temmuz, bu seçimleri yapalım.
Ne söyleyeceksek birbirimizle ilgili, bunu zaten millet biliyor.
Çok şükür, Türkiye, açık bir toplum; sayısız kanallar var, başka türlü
bilgi edinme kanalları var; bunlardan biliyor. Bu tartışmaları bir
de kendisi değerlendirir. Çünkü, hepimiz "millet böyle düşünüyor,
millet böyle istiyor" diyoruz. O hâlde, en kısa sürede bu tartışmaları
neticelendirmenin yolu, seçimleri öne almak. Biz, 24 Haziran dedik.
Ben şahsen görüşme de yaptım Yüksek Seçim Kuruluyla. Başka arkadaşlarımızdan
da görüşenler vardır, olmuş olabilir. Dün toplantı yaptılar, akşam
saat 19.30'daki Anayasa Komisyonuna, Yüksek Seçim Kurulunun Sayın
Başkanı, Sayın Başkan Vekili de geldi. Onlar da bir çalışma yapmışlar
ve söyledikleri şey şudur: "22 Temmuzdan evvel seçimlerin yapılması
bizim açımızdan fiilen ve hukuken imkansızdır." dedi. Yani, 22
Temmuz tarihini belirleyen biz değiliz. Biz istedik ki, 24 Haziranda
yapılsın, olmazsa, 1 Temmuzda yapılsın; hadi, bir adım daha gidelim,
8 Temmuzda yapılsın.
Şimdi, bir seçim yapacağız.
Bu seçimin, bu tartıştığımız konulara
bir aydınlık getirmesi lazım, bir açılım getirmesi lazım. Bunun teknik
boyutları var. Bu işten sorumlu anayasal kuruluş diyor ki:
"Biz, bunu, 22 Temmuzdan evvel yapamayız." Bunu, şunun için
söylüyorum.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Size daha önce onu söylemediler mi?
ADALET BAKANI CEMİL
ÇİÇEK (Devamla) - Hayır.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Konuşmadınız mı o zaman?
ADALET BAKANI CEMİL
ÇİÇEK (Devamla) - Efendim, hayır. Bize bunu söylemediler. Bize söylediklerini
ifade ediyorum. "İki ay gibi bir süre içerisinde yapılabilir."
dedi. Bu, belki kişisel kanaatti, bunu söyleyenler açısından, ama,
neticede dün uzun bir toplantı yaptılar. Sizin elinizde de var.
"Süreleri asgariye indirmek suretiyle, en kısa sürede biz 22
Temmuzda yapabiliriz." dedi. Çünkü, seçimlerin hâkim teminatı
altında yapıldığına ve bu işin teknik
sorumluluğu, hukuki sorumluluğu Yüksek Seçim Kurulunda olduğuna
göre, onun dediği takvimi kabul etmek gibi bir mecburiyet, bizim
için ortada ve aşikâr.
Dün, ben, kendilerinden
-yine içinizde arkadaşlarımız da var- "Acaba, bunu daha öne çekebilme
noktasında bir şey olabilir mi?" diye sordum. Açıkça tutanaklarda
da vardır ki, biz seksen günden evvel seçimleri yaptığımızda, bu tartışmalı
olabilir, bu sıkıntılı olabilir dediler; mealen söylüyorum. Yani,
"Bizim bunu daha erkene çekme imkânımız olmadı." dediler.
Bunu niçin söylüyorum?
Biraz evvel buradaki konuşmalarda denildi ki: "Hiçbir yerle
konuşulmadan, görüşülmeden, neye göre bu tarih tespit edildi?"
Konuştuk, ama, neticede, dün, kurumsal olarak ortaya çıkan görüş
-takvimlendirilmiş de ve üstelik bu kararın bugün alınması kaydına
bağlı olarak- 22 Temmuzdur. Bugün bu karar alınmazsa buradaki her gecikme
takvimi biraz daha ileriye itecektir. 22 Temmuz yerine temmuzun sonuna,
ağustosun başına veya daha ileri bir tarihe kayacaktır. Onun için,
aslında konuşularak yapılmıştır, istişare edilerek yapılmıştır.
Kaldı ki, bir zaruret daha var, onu da ifade ediyoruz: "Bir an evvel
seçim, derhal seçim, olabildiğince çabuk seçim" denildiğine
göre, bu tartışmalara bir yerde de
noktayı koymamız lazım, çünkü, bu tartışmaları daha uzun süre toplumun gündeminde tutmanın, gerek
ekonomik gerek siyasi istikrar gerekse Türkiye'yle ilgili yapılacak
birçok iş bakımından bir an evvel neticelendirilmesinde fayda
var, bunun kamuoyu açısından bilinmesinde de fayda var. "Neden
24 Haziran denildi de sonra 22 Temmuza gidildi?" deniliyor
ise, bu, teknik zaruretlerden dolayıdır, Yüksek Seçim Kurulunun
sağlıklı bir seçim yapılabilmesi için "olmazsa olmaz" dediği
seksen günlük süre içerisindeki ilk takvimdir, yani, 22 Temmuz. "Daha
evvel yapılma şansı yok." deniliyor. Öyle olduğuna göre, bu
önümüze gelen talebi bu çerçevede değerlendirmek ve neticede tartıştığımız
ne konu varsa bunları bir an evvel götürmekte ülkenin yararı olduğunu
düşünüyorum. İnşallah, bu seçimler milletimiz için hayırlı ve uğurlu
olur, yeni bir dönem için yeni bir başlangıç olur.
Bu vesileyle hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Önerge üzerinde şahsı
adına söz isteyen Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili.
Buyurun Sayın Kandoğan.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Bugün 73 milyon vatandaşımız
gözlerini Türkiye Büyük Millet Meclisine çevirmiş, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin alacağı tarihî bir kararı bekliyor. Bugün hepimiz
burada bir samimiyet sınavından geçiyoruz, çünkü, günlerden beri,
aylardan beri Türkiye'de erken seçimi dile getiren…
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Samimiyetin örneği sensin Ümmet!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- …ve derhâl seçime gidilmesini isteyenlerin bugün bu karar karşısında
nasıl bir tavır ve tutum takınacaklarını bütün milletimiz merakla
bekliyor. Ben de meydan meydan dolaşıp erken seçim yapılması gerektiğini
ifade ettim ve bugün de o görüşlerimin arkasında durarak Türkiye
Büyük Millet Meclisinin yeniden halkın iradesine başvurması için,
tek karar verici merci olan halka müracaat edilmesinin önünü açmak
için toplandık. Hiçbir kimse, hiçbir siyasi parti geçmişteki erken
seçim ile ilgili söylediklerinin tersine bir tutum ve tavır içerisine
girmesin. Çünkü, bütün siyasi liderler "derhâl seçim",
"erken seçim", "2006 yılında seçim" diye diye meydan
meydan dolaştılar. İşte, bugün, bu tarihi fırsat hepimizin önüne
gelmiştir. Bu nedenle, verilecek olan karar, burada kaldırılacak
olan bütün parmaklar veya kaldırılmayacak olan parmaklar bunun hesabını
24 Temmuzda yapılacak sandıkta millete…
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Şaşırma!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- 22 Temmuzda yapılacak seçimde millete vermek mecburiyetindedirler.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Şaşırıyorsun!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, bakınız, ben bu konuyla ilgili görüşlerimi çok net ve açık
bir şekilde belirttim. Cumhurbaşkanlığıyla ilgili olarak, seçimlerle
ilgili görüşümü de açık ve net bir şekilde belirttim. Tarih 6 Mart
2007, Sabah gazetesi köşe yazarı Muharrem Sarıkaya… Lütfen oraya
müracaat edin. İki gün sonra Hadi Özışık, Star gazetesi… Lütfen oraya
müracaat edin. Uğur Aksöz burada mı bilmiyorum, Kanal B'de bir canlı
yayında Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili olarak Meclise gireceğimi
canlı yayında ifade ettim. Bu benim demokrasi anlayışımın gereğidir.
Halkın… (AK Parti sıralarından alkışlar) En üstün iradenin halk iradesi
olduğunu, millet iradesi olduğunu meydanlarda bağıra bağıra Türkiye
Büyük Millet Meclisine gelen birisi olarak ifade etmek istiyorum
ki…
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Anlat, anlat,
heyecanlı oluyor!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - …meydanlarda
Cumhurbaşkanını halkın seçmesi gerektiğini söyleyenler, Çağlayan'da,
Tandoğan'da toplananların halkın sesi olduğunu iddia edenler, işte
sandık önünüze geliyor, işte "halk Cumhurbaşkanını seçsin"
diyor. Niçin bunlardan kaçılmaya çalışılıyor şimdi? Niçin? Hani
Tandoğan'daki, Çağlayan'daki insanlar, Cumhurbaşkanını halkın seçmesi
gerektiğini söyleyenler veya şunun veya bunun Cumhurbaşkanı olamayacağını
iddia edenler?
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Artvin) - AKP seçsin,
AKP!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - İşte sandık,
kimi istiyorsanız aday gösterin. Kimi istiyorsanız aday gösterin.
(AK Parti sıralarından alkışlar) Hakkâri'deki vatandaş da bu ülkenin
vatandaşıdır, Edirne'deki vatandaş da bu ülkenin vatandaşıdır.
Bakınız, bir şey söylemek istiyorum:
Yedi yıldan beri Cumhurbaşkanlığı makamında oturan Sayın Ahmet
Necdet Sezer, demek ki bu Anayasa'ya aykırı olarak seçilmiş. (AK Parti sıralarından
"Evet, doğru" sesleri) Niçin? Ahmet Necdet Sezer'in Cumhurbaşkanı
seçilmesiyle ilgili olarak Anayasa Mahkemesine gidilmemiş olabilir,
o ayrı mesele…
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- 367 kişi vardı o zaman. Bilmeden konuşma! O toplantıda 367 kişi vardı.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Üçüncü turda alınan oy 330; birinci ve ikinci turlarda üçte 2 çoğunluk
sağlanmadan Cumhurbaşkanı seçilmiş ve Sayın Ahmet Necdet Sezer,
eğer Anayasa Mahkemesinin bu kararı doğru ise, yedi yıldan beri orada
Anayasa'ya aykırı bir şekilde oturmaya devam etmiş. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)
- Ne bilgin var da konuşuyorsun? Okudun mu?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayın Sezer orada oturunca bir problem yok veya Turgut Özal seçimlerinde
bu gündeme getirilmiyor, Sayın Süleyman Demirel'in aday olduğu seçimlerde
bu gündeme getirilmiyor. Siz nerelerdeydiniz o gün? Niçin bu meseleleri
dile getirmediniz? Niçin Anayasa Mahkemesine gitmediniz? Ama,
22'nci Dönem Parlamentosu seçecek olunca, Anayasa Mahkemesine…
Ben, her zaman bu seçimin
Mecliste başlayıp Mecliste bitmesi gerektiğini söyledim, her platformda
bunu dile getirdim, ama, ne enteresandır ki, Anayasa Mahkemesinin
kararının açıklandığı gün, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezinde
bu karar alkışlarla karşılanmıştır.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Bravo(!) Bravo(!)
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Ne yapacaktık?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Evet, alkışlarla karşılandı.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sen üzüldün mü?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Hani millet iradesinin üstünlüğü? Hani en yüce karar organı olarak
vasıflandırdığımız Türkiye Büyük Millet Meclisi iradesinin bir
mahkeme kararıyla ortadan kaldırılması?
CANAN ARITMAN (İzmir)
- Dün söyledikleriniz…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bakınız, Türkiye'deki hukukçuların yüzde 99'u bu kararın siyasi
olduğunu söylüyor, "siyasi bir karardır" diyorlar. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Yalan söylüyor kim diyorsa…
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Artvin) - Sayın Kandoğan, Ahmet Necdet Sezer, bu Mecliste bulunan
beş partinin ortak adayı olarak Cumhurbaşkanı seçilmiştir.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Değerli milletvekilleri, işte tarihî bir fırsat önümüzde.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Artvin) - Demagoji yapmayın!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Tarihî bir fırsat önümüzde.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Fırıldaklık yapma!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Hiçbir mazeretin arkasına sığınmayın, hiçbir gerekçenin arkasına
sığınmayın. Geliniz, burada, milletin huzurunda, 70 milyonun huzurunda
üç ay önce, beş ay önce, bir sene önce ne söylemişseniz erken seçimle
ilgili, aynı kararın arkasında durun. Millet, bugün, bütün siyasi
partilerden bunu bekliyor.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Artvin) - Oylamada görürsün bizim kararımızı.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Oylamada görürsün…
BAŞKAN - Sayın Bayındır,
lütfen…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Değerli milletvekilleri, şimdi…
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Kendinde değilsin sen, boş konuşuyorsun!
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Salla!
BAŞKAN - Sayın Bodur…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, bakınız, ben, halkın iradesine saygı duyan, halkla beraber
yürüyen, halk ne diyorsa o olması gerektiğini söyleyen…
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- At! At!
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Neler söyledin sen buradan…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- …1946 şafağında yola çıkan, "yeter, söz milletindir" düsturunu
bugün benimseyen bir partinin milletvekili olarak konuşuyorum.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sen buradan neler söyledin be!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Partim…
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Hangi parti?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- …beni, demokrasiye inandığım için, halk iradesinin üstünlüğüne
inandığım için…
ATİLA EMEK (Antalya)
- Nereden adaysın, hangi partiden?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- …Türkiye Büyük Millet Meclisine girdiğim için, kesin ihraç talebiyle
disipline sevk etti.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- İyi yaptı!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ben, şu anda Doğru Yol Partisinde disiplin soruşturmasıyla yargılanan
bir milletvekiliyim, ama, merak ediyorum…
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- AKP açıkta bırakmaz seni!
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Dön AKP'ye! Dön AKP'ye!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- …merak ediyorum, "yeter, söz milletindir" düsturunu benimseyen
ve 2007 yılında bu misyonun Türkiye'deki temsilcisi olduğunu söyleyen
Doğru Yol Partisi, kendi bir milletvekiline, oylamaya katıldığı
için, anayasal görevini yerine getirdiği için, en yüce organ olan
Türkiye Büyük Millet Meclisinde oyuyla Cumhurbaşkanlığı seçimine
katkı yaptığı için disiplin soruşturması açan partime soruyorum:
Siz Ümmet Kandoğan'a ne soracaksınız? (AK Parti sıralarından alkışlar)
Türkiye Büyük Millet Meclisine niçin girdin diye mi soracaksınız?
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Nasılsa geldiğin yere gideceksin!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Değerli milletvekilleri…
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Nasılsa geldiğin yere gideceksin!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Değerli milletvekilleri, bakınız, işte 22 Temmuz…
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Ümmet, tarihe geçtin, tarihe!
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Sayın Başbakan mesajı aldı, merak etme.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- İşte sandık, işte seçim tarihi…
Bakın, buraya yazmışsınız…
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Mesaj alınmıştır, adaylık tamam.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Buraya yazmışsınız, seçimin…
Bakın, gerekçenizi
okuyorum…
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- AKP'den adaylık tamam, yeter artık!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Gerekçenizi okuyorum: "Takvim üzerinde bir inceleme yapılarak…"
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- "…seçimi önerilen tarihten…"
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Mesaj alındı Sayın Başkan.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - "…öne çekebilme
imkânı araştırılmadan…"
MUSTAFA ÖZYÜREK (
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - "…böyle
bir araştırma yapılmasına imkân tanınmadan alınması nedeniyle bu
karara katılmıyoruz." diyorsunuz.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Tamam, tamam… AKP listesine aldı.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Yani, gerekçeye yazdığınız farklı, buraya gelip söylediğiniz
farklı. Siz orada diyorsunuz ki, tarih öne alınsın…
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)
- Ümmet, yorma kendini.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Yorma kendini!
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Bağırma, bağırma!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- …burada diyorsunuz ki, seçim takvimi sıkıştırılmıştır, birçok
şeyi uygulama imkânı yoktur.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Sayın Erdoğan mesajını aldı.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Hangisi doğru? Hangisinde samimisiniz? (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Bakın, Cumhuriyet
Halk Partisi bu konuda misyonuna yakışanı yapmıştır.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Tamam, tamam… Tamam, yerin belli oldu.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- CHP adını ağzına almak yakışıyor mu sana!
BAŞKAN - Sayın Bodur…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Çünkü, siz, 1960 ihtilalini de alkışlayan bir partisiniz! (AK Parti
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Ne zaman halk…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
lütfen toparlayınız…
ATİLA EMEK (Antalya)
- Vay zavallı vay!.. Nereden adaysın?
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Dönekliğin de bir ölçüsü olur be! Dönekliğin de bir ölçüsü olur!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ne zaman halk kendi hür iradesiyle kararını vermiş ve 1950 yılında
"ak" bir devrimle iktidara gelmiş ve on yıl süreyle bu memlekete,
bu millete hizmet etmiş bir partinin ihtilalle yönetimden uzaklaştırılması
karşısında…
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Tamam, tamam…
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)
- Ümmet yorma kendini! Liste tamam, tamam.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- …bu kararı alkışlayan bir parti olmuştur Cumhuriyet Halk Partisi.
(AK Parti sıralarından alkışlar) Onun için, gün, demokrasiye inanma
günü; gün, demokrat olma günü; gün, halkın iradesine inanma günü. (AK
Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Sen fırıldaksın, fırıldak! Fırıldaksın sen!
BAŞKAN - Sayın Bayındır,
lütfen oturun. Sayın Bayındır…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Gün, halkın tercihlerine sonuna
kadar gönülden bağlı olma günü.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Yazıklar olsun sana!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bu duygu ve düşüncelerle sizleri saygıyla selamlıyor…
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Selamlama beni!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - …yapılacak
olan seçimlerimizin milletimize…
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Alkışlayın… Alkışlayın…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
-…memleketimize hayırlar getirmesini temenni ediyor, sizleri
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kandoğan.
Anayasa Komisyonunun,
Milletvekili Genel Seçimlerinin Yenilenmesi ve Seçimin 22 Temmuz
2007 Tarihinde Yapılmasına Dair 1407 sıra sayılı Rapor'unun görüşmeleri
tamamlanmıştır.
İç Tüzük'ümüzün 95'inci
maddesi hükmü uyarınca Komisyon raporu açık oya sunulacaktır.
Açık oylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için beş dakika
süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin
teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme
giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen beş
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan
oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen beş dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Milletvekili Genel Seçimlerinin Yenilenmesi ve Seçimin 22 Temmuz
2007 Tarihinde Yapılmasına Dair 1407 sıra sayılı Anayasa Komisyonu
Raporu açık oylama sonucu:
Oy sayısı : 458
Kabul : 458
(x)
(Alkışlar)
Böylece, Komisyon raporu
kabul edilmiştir. Milletvekili genel seçimlerinin yenilenmesi
ve seçimin 22 Temmuz 2007 tarihinde yapılması Meclisimiz tarafından
kabul edilmiştir.
Sayın milletvekillerimize,
tüm partilere, Türk milletine ve Türk demokrasisine hayırlı ve
uğurlu olsun diyorum.
Birleşime saat
15.00'e kadar ara veriyorum.
Kapanma saati: 13.25
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo
tutanağın sonuna eklidir.
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 98'inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Kanun tasarısı ve
tekliflerini görüşmeye devam edeceğiz.
2.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve
İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 2'nci sıraya
alınan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon
raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
3'üncü sıraya alınan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
3.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
4'üncü sırada yer
alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet Komisyonları Raporları'nın görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
4.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet
Komisyonları Raporları (2/820) (S. Sayısı: 1337)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
5'inci sıraya alınan,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Bursa Milletvekili
Faruk Çelik, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Ordu Milletvekili
Eyüp Fatsa, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, İstanbul Milletvekili
İrfan Gündüz ve 194 Milletvekilinin; 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasına Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu'nun birinci görüşmelerine başlayacağız.
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
Bursa Milletvekili Faruk Çelik, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz,
Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin,
İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz ve 194 Milletvekilinin; 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına Geçici Bir Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/1011) (S. Sayısı:
1408) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 1408
sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde,
AK Parti Grubu adına söz isteyen Suat Kılıç, Samsun Milletvekili.
Buyurun Sayın Kılıç.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
(x) 1408 - S. Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir.
AK PARTİ GRUBU ADINA
SUAT KILIÇ (Samsun) - Sayın Başkan, çok saygıdeğer milletvekilleri;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın milletvekili seçilmeyle ilgili
hükümlerini düzenleyen 67'nci maddesinin son fıkrasıyla ilgili
Anayasa değişikliği teklifi üzerinde AK Parti Grubunun görüşlerini
aktarmak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce heyetinizi
en samimi duygularla, saygıyla selamlıyorum.
Çok saygıdeğer milletvekilleri,
hatırlanacağı gibi, 1982 Anayasası dâhil olmak üzere, önceki anayasalarımızda
milletvekili seçilmenin koşullarının belirlendiği hükümler çerçevesinde,
milletvekili seçilmenin alt sınırı olarak tayin edilen yaş sınırı
otuz olarak belirlenmişti ve nihayet, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
genel iradesi ve seçimler öncesinde, başta Adalet ve Kalkınma Partisi
olmak üzere, bütün siyasi partilerimizin vermiş olduğu sözler doğrultusunda,
milletvekili seçilme yaşını otuzdan yirmi beşe indirmeye yönelik
bir çalışmanın altyapısı Parlamentoda oluşturuldu.
Çağdaş bütün demokrasilerde,
parlamenter sisteme dayalı yönetim biçimlerinin tamamına yakınında,
özellikle Avrupa demokrasilerinde, Amerika Birleşik Devletleri'nde
ve Uzak Doğu'da, Japonya'da milletvekili seçilme yaşının pek çok ülkede
seçme yaşıyla eşitlendiğini görüyoruz. Bazı ülkelerde seçme yaşı
on sekiz, seçilme yaşı on dokuz; bazı ülkelerde seçme yaşı on sekiz,
seçilme yaşı yirmi bir, yirmi üç, yirmi beş ama, hiçbir demokraside
seçilme yaşı otuz gibi, artık, günümüzün dünyasında, günümüz gençliğinin
yetişme koşullarında eğitim şartlarıyla kıyaslandığında, çok ileri
bir yaş sayılabilecek otuz yaş sınırında değil.
AK Parti, kuruluşunda
dizayn ettiği Parti Programı'nda, Türk gençliğine milletvekili seçilme
yaşını yirmi beşe indirmenin taahhüdünü vermiştir ve yine AK Parti,
3 Kasım 2002 seçimlerine giderken hazırlanan Seçim Beyannamesi'nde,
iktidar sürecindeki performansının içine, milletvekili seçilme
yaşını otuzdan yirmi beşe indireceğinin taahhüdünü, yine bu beyanname
kapsamında da halkımıza vermiş, gençliğimizle bu söz üzerinde bir
akitleşmeye girmiştir.
Zaman gösterdi ki, gerek
Cumhuriyet Halk Partisi gerekse Türkiye Büyük Millet Meclisinde
grubu bulunan diğer siyasi partilerin de, gençlerimizin seçilme
yaşını otuzdan yirmi beşe indirme konusunda hemfikir oldukları
bir uzlaşma zemini var.
2003 yılında Parlamentomuzda
oylanan, kabul edilen, ancak Sayın Cumhurbaşkanı tarafından tekrar
görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine iade edilen Anayasa
değişikliği teklifi kapsamında, seçilme yaşının yirmi beşe indirilmesi
kabul edildi, ancak iade edilen Anayasa değişikliği teklifinin
tekraren görüşmeleri yapılmadığından dolayı, 2003 yılından bu yana
bu konu beklemede kaldı. Nihayet, son aylarda, seçime bir yıl kala
-malum, değişen kanunlar yapılacak ilk seçimde uygulanamıyor- 4
Kasım 2007 tarihinde, seçimlerin normal vaktinde yapılacağı varsayımına
dayalı olarak, 2006 yılının sonbaharında, Parlamentonun beşinci
yasama yılının ilk aylarında, yine, geniş bir uzlaşma zemini üzerinde
kalınmak kaydıyla, milletvekili seçilme yaşının otuzdan yirmi beşe
düşürülmesi konusunda iktidar ve ana muhalefet grubu hemfikir
olarak bir düzenlemenin altına imzasını koydu. Parlamentonun tamamının
mutabakatıyla sağlanan bu Anayasa değişikliğiyle otuz yaşının
altındaki 40 milyon gencimize yirmi beş - otuz yaş aralığındaki arkadaşlarının
kendilerini temsilen Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altına
girebilmelerinin yasal ve hukuki zemini hazırlanmış oldu. Ancak,
ara vermeden önceki kabul edilen seçim kararı doğrultusunda yeni
bir düzenleme yapmak kaçınılmaz hâle geldi. 1982 tarihli Anayasa'mızın
67'nci maddesinin son fıkrası der ki: "Seçim kanunlarında yapılan
değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde
yapılacak seçimlerde uygulanmaz." Dolayısıyla kararı alınan
22 Temmuz 2007 pazar günü yapılacak olan seçimlerde 2006 yılının sonbaharında
yapılan seçilme yaşını yirmi beşe indiren Anayasa değişikliğinin
uygulanabilmemsinin yasal zeminini, anayasal zeminini hazırlamak
üzere AK Parti Grubu tarafından verilen teklifi görüşmek üzere burada
bulunuyoruz.
Ben inanıyorum ki,
Türk gençliği, bugün, bütün dikkatiyle Parlamentomuzu izlemektedir.
Bugün burada vereceğimiz sınav fevkalade önemli ve 10 milyonlarca
gencimizin Parlamento zemininde temsili adına tarihî değerde bir
karar olacaktır. Parlamentoda bu konu üzerinde herhangi bir fikir
ayrılığı söz konusu değil. Üyesi olduğum Anayasa Komisyonu dün akşam
saat 19.00 itibarıyla toplanarak, müzakerelerin ardından bu konuyu
karara bağlamış durumdadır.
AK Parti Grup Başkan
Vekillerimizin imzalarıyla Anayasa Komisyonuna intikal eden
Anayasa değişikliği teklifi üzerinde AK Parti, CHP ve Anavatan Partisi
Grupları mutabık kalmışlardır. Dolayısıyla, bugün, birinci turunu
yapacağımız Anayasa değişikliği oylamasında arzu edilen sayıya
Türkiye Büyük Millet Meclisinin genel mutabakatıyla ulaşabileceğimiz
kanaatini taşıyorum.
Sayın Başkan, çok saygıdeğer
milletvekilleri; şunu hemen ifade etmek isterim ki, genç cumhuriyetimiz,
kuruluşuyla birlikte, cumhuriyetimizin kurucusu, yüksek irade
Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından Türk gençliğine emanet edilmiştir.
Türk gençliğine emanet edilen Türkiye Cumhuriyeti'nin bugünden yarına
ve yarından sonsuza kadar ilelebet payidar kalacağı cumhuriyetli
uzun yıllara hazırlanabilmesi için, gençliğimizin, yönetim süreçlerini,
demokrasi süreçlerini, yasama Meclisini yakından ve içinden tecrübe
etmesi gerektiği kanaatindeyiz ve nihayet, bu tecrübeler, geleceğin,
emin olunuz ki, yönetim süreçlerine önemli katkılar sağlayacak demokratik
tecrübeler, ama gelecek açısından geleceğimizi inşa edecek önemli
kazanımlar olacaktır.
Sayın Başkan, çok saygıdeğer
milletvekilleri; AK Parti İktidarının, geride kalan dört buçuk yılı
içerisinde hayatın ve siyasetin her alanında atmış olduğu adımlar,
bugün tek başına iktidar olan grubumuzun, Atatürk'ün cumhuriyeti
emanet ettiği Türk gençliğine verdiği değerin izleri ve işaretleriyle
dolu bir icraat dönemine işaret etmektedir. Üyesi bulunduğum AK
Parti, geride kalan dört buçuk yıl içerisinde, Türk gençliğini modern
çağın gereklerine gereken hazırlık ve donanımla yetiştirmenin,
hazırlamanın yoğun uğraşını, büyük gayretini vermiştir. Türkiye
Cumhuriyeti'nde, yasama Meclisinde kabul edilen bütçeler içerisinde,
Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi, ilk kez, AK Parti İktidarında, en
fazla yatırım, en fazla harcama, en fazla eğitim gideri kalemlerini
bünyesinde barındıran bütçeler olarak dizayn edilmiştir. Bu süre
içerisinde, Türkiye genelinde 4.599 adet ilköğretim okulu, genel
lise ve meslek lisesi inşa edilerek hayata geçirilmiştir. 4.599 yeni
okulla, Türk millî eğitiminin kazandığı derslik adedi, 101.500 adet
olarak gerçekleşmiştir.
Yine, bu süre içerisinde,
özellikle, üniversite gençliğimizin barınma ihtiyacına cevap
vermek üzere, Türkiye genelinde, üniversite bulunan illerimizde,
yüksek yatak kapasiteli 25 yeni öğrenci yurdu Türk millî eğitimine
ve yükseköğretimine kazandırılmıştır. Bu 25 yeni yurtta, 20.314 yeni
öğrenci ve yatak kapasitesi de yükseköğretime kazandırılmıştır.
Değerli milletvekilleri,
yine, AK Parti İktidarının bu geride kalan dört buçuk yıllık icraat
süresi içerisinde, Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumunun bütçesinde
yüzde 246,5 oranında bir artış sağlanmıştır, yüzde 246,5. Bu rakam şuraya
tekabül etmektedir: Sayın milletvekilleri, 2002 yılının Aralık
ayı itibarıyla bir yükseköğrenim öğrencisinin devletten aldığı
burs miktarı sadece 45 YTL. 2007 yılının Ocak ayı itibarıyla bir yükseköğrenim
öğrencisinin devletten aldığı kredi miktarı 150 YTL. 45 YTL'den 150
YTL'ye çıkan bir eğitime destek rakamı söz konusu ve yine, aynı süreç
içerisinde, devletten kredi ve burs desteği alan öğrencilerimizin
sayısında yaklaşık iki katına varan bir artış söz konusudur.
Değerli milletvekilleri,
diğer taraftan, gençliğimizin ailelerinin ekonomik imkânsızlıkları
nedeniyle eğitim-öğretim süreçlerinin dışında kalmaması anlamında,
Türkiye genelinde bütün ilköğretim okulları ve ortaöğretim kurumlarında
yaklaşık 411 milyon adet ders kitabı, varsıl-yoksul ayrımı gözetilmeksizin,
bütün öğrencilerimize, Hükûmetimiz tarafından, ücretsiz olarak
aktarılmış, intikal ettirilmiştir.
Çok değerli milletvekilleri,
çağımız bilgi ve teknoloji çağı. Atatürk'ün Türk milletine gösterdiği
hedef, muasır medeniyet seviyesine erişmek ve onun da üzerine geçebilmektir.
Bu noktadan bakıldığında, bilgi çağının gerisinde kalan, teknoloji
çağının gerisinde kalan, bilişim ve bilgisayar olanaklarının gerisinde
kalan bir yeni neslin, gösterilen muasır medeniyet hedefine erişebilmesi
hiçbir koşul altında mümkün olamayacaktır.
AK Parti İktidarının,
Türk gençliğini geleceğe hazırlamak adına, son dört buçuk yılda Türkiye
genelinde eğitim kurumlarımıza gönderdiği bilgisayar sayısı
410 bin adettir. Bu bilgisayarların tamamı, ADSL, modem, hızlı İnternet
ağıyla dünyaya erişebilme imkânını bütün okullarımızdaki bütün
yavrularımızın kullanımına sunmaktadır.
İşte bilgi çağı, işte
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Türk milletine ve Türk gençliğine hedef
olarak gösterdiği muasır medeniyet seviyesine erişme iradesinin
kararlılığı.
Ben şuna inanıyorum
ki, bilgi çağının gereklerini ilk etapta devletin temin ettiği bilgisayarlarla
yakalayan bu gençlik, bu yeni nesil, çok yakın gelecekte Türkiye'nin
beyin gücünü yüksek bir kalkınma gücüne dönüştürecek iradeyi her
koşul ve her şart altında ortaya koyacaktır.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- O, yedi yaşındaki kızlar ne oluyor Sayın Vekilim?
SUAT KILIÇ (Devamla)
- Çok saygıdeğer milletvekilleri, Türk milletine güvenmemiz lazım.
Hepimiz aynı gemideyiz. 73 milyon vatan evladı farklı siyasi partilerin
çatısı altında örgütlenmiş olabiliriz, farklı dernekler, sendikalar,
vakıflar altında örgütlenmiş olabiliriz, farklı dünya görüşlerimiz
söz konusu olabilir, ama aynı geminin içindeyiz ve yol alacağımız
istikamet aynı istikamettir. Yatırım yapılan Türk gençliğine hepimizin
sonuna kadar ve sonsuza kadar güvenmesi, itimat etmesi, cumhuriyet
çocuklarına, cumhuriyet kuşaklarına yaraşan bir mesuliyettir,
bir sorumluluk duygusunun gereğidir.
Hiçbirimiz, cumhuriyeti
kuran iradeden daha fazla demokrat, daha fazla cumhuriyetçi olamayız.
Cumhuriyeti kuran yüksek irade Gençliğe Hitabe'sine "Ey Türk
gençliği!" diye başlayarak ve sonunu da "Muhtaç olduğun
kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur." cümlesiyle bağlayarak
gençliğimize duyduğu güveni ortaya koymuştur. Bizim bugün yapmamız
gereken şey veya yapmakta olduğumuz şey, bu yüksek iradeye, bu yüksek
güvene sahip çıkmaktan ve layık olmaktan ibarettir.
Çok saygıdeğer milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyeti -Bekir Bey konuşmasında ifade etti- bayrağımız
bir, vatanımız bir, İstiklal Marşı'mız bir, özgürlük türkümüz bir. Atatürk'ün
ifadesiyle, zaten, tasada ve kıvançta birlik içinde olanlar aynı kader
bağıyla, aynı milletin akıbetine tabidir. Bu kadar birlik içerisinde
ayrılık türküleri söylemenin, bu kadar birlik hissi içerisinde
bayrağı, vatanı, İstiklal Marşı'nı, özgürlüğü kendimize layık,
başkalarına fazla görmenin hiç kimse açısından savunulabilir bir
tarafı yoktur.
Erken seçim kararına
ilişkin teklifin görüşmeleri sırasında, doğrusu kanımı donduran,
beni üzen ve ana muhalefet sözcüleri adına umutsuzluğa, hayal kırıklığına
sevk eden cümleler buradan ne yazık ki sarf edildi.
Çok saygıdeğer milletvekilleri,
şunu hepimiz bilmeliyiz ki, hepimiz Türklük duygusunun coşkusunu
yaşayabildiğimiz takdirde çok daha güçlü olacağız. Ay yıldızlı al
bayrağın dalgalandığı semalar hepimizi heyecanlandırabildiği
takdirde, emin olun, çok daha güçlü, çok daha sözü dinlenir bir ülke
olacağız. Meydanlardaki Türk bayrakları, birinin değil bütün toplumun
temsiline yaradığı zaman, daha güçlü, daha kudretli, daha kuvvetli
olacağız.
ZEKERİYA AKINCI (
SUAT KILIÇ (Devamla) - Ama, ne zamanki
birileri kalkar da, Türkiye Cumhuriyeti'ni yönetenler hakkında,
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı hakkında, Başbakanın makamını
bir yana bırakın, kendi makamına yakışmayan cümleler kurarsa, kurmaya
kalkarsa, onların da cevabını vermek üstümüze görevdir diye düşünüyorum.
Çok saygıdeğer milletvekilleri, kimse
kimseye vatanperverlik dersi vermeye kalkmasın. 19 Mayıs 1919 tarihinde
Samsun'da başlayan Millî Mücadele bayrağının altında hepimizin ecdadı
nefer olmuştur. Onun öncesinde, Çanakkale'yi geçilmez kılan ruh uğruna,
Çanakkale'deki bayrağı dalgalandırmak uğruna, Çanakkale'nin,
Conkbayırı'nın, Anafartalar'ın topraklarına cansız bedenlerini
bırakan şehitlerin içerisinde hepimizin ecdadı vardır. Eğer ki,
bunun bilinci, bunun sorumluluğu duygusu içinde hareket edilirse,
hiçbir muhalefet motivasyonu, muhalefete dair hiçbir itiraz, hiç
kimseyi haddini aşan, amacını aşan, boyunu aşan beyanlar vermek özgürlüğüyle
karşı karşıya bırakmayacaktır.
Çok değerli arkadaşlar, kimin kiminle
kol kola yürüdüğü konusuna gelince, AK Parti Genel Başkanı ve Başbakanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın kol kola yürüdükleri, Diyarbakır'dan
Edirne'ye, Trabzon'dan Muğla'ya, Antalya'dan Samsun'a, Van'dan Çanakkale'ye,
Türk milletinin evlatlarıdır, bizi biz yapan değerler uğruna, bizi
biz yapan değerler yoluna baş koyan vatanperver insanlardır.
ZEKERİYA AKINCI (
SUAT KILIÇ (Devamla) - Ama, illaki, muhalefet
sözcüsü, getirir de, kimin, hangi vakit, kiminle yürüdüğünü hatırlattırma
ihtiyacını hissederse...
ZEKERİYA AKINCI (
SUAT KILIÇ (Devamla) - ...ona da vereceğimiz
cevap, yine Türkiye Büyük Millet Meclisi matbaasında basılan 19'uncu
Dönem milletvekili albümü olacaktır. Bu albümün sayfalarını karıştırdığım
zaman şunu görüyorum: Leyla Zana, Sosyal Demokrat Halkçı Parti Diyarbakır
Milletvekili…
TUNCAY ERCENK (
ZEKERİYA AKINCI (
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…
ZEKERİYA AKINCI (
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Celal Talabani'yi de anlat, Celal Talabani'yi!
SUAT KILIÇ (Devamla)
- Evet, Alınak'lar, Doğan'lar, Sosyal Demokrat Halkçı Parti milletvekilleri,
1991 senesinde onlarla bu kol kola yürüyenler…
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Başka şey söyle, başka şey! Bayat o, bayat!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kılıç,
lütfen toparlar mısınız.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Millî Selamet Partisi milletvekilleriyle kol kola yürüyenler…
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Kol kola yürüyenler iktidar partisi milletvekilleri.
SUAT KILIÇ (Devamla)
- …onlarla kol kola yürüyen, onlarla aynı listeden Parlamentoya
girenler arasında…
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Millî Selamet Partisi milletvekilleriyle kol kola yürüyenler
arasında AK Parti milletvekilleri de var mı?
SUAT KILIÇ (Devamla)
- Senin rahatsızlığını çok iyi anlıyorum.
…Antalya Milletvekili
Deniz Baykal da var.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Bak, Şevki Yılmaz bakıyor oradan, Şevki Yılmaz!
BAŞKAN - Lütfen Sayın
Kılıç… Karşılıklı konuşmayalım.
SUAT KILIÇ (Devamla)
- Sizin rahatsızlığınızı çok iyi anlıyorum.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Bak, terör örgütü kurucuları burada yazıyor! Terör örgütü kurucuları
burada yazıyor!
BAŞKAN - Sayın Çetin…
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Bak, Şevki Yılmaz bakıyor oradan!
SUAT KILIÇ (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, bunları ifade etmemin nedeni sizi tahrik etmek,
sizi çileden çıkarmak değil.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Ta kendisini yapıyorsun! Ayıptır, ayıp!
SUAT KILIÇ (Devamla)
- Az evvel 22 Temmuz 2007 tarihi için seçim kararı aldık, yeni bir seçime
gidiyoruz.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Terör örgütünün kurucularını burada yazıyor!
BAŞKAN - Sayın Çetin,
lütfen…
SUAT KILIÇ (Devamla)
- Olur da seçimden çekinebilirsiniz, baraj endişesine kapılabilirsiniz,
ittifak arayışlarına girebilirsiniz.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Haddini bil, haddini!
SUAT KILIÇ (Devamla)
- Yeniden 1991'deki hatalarınızı tekerrür ettirmeyin diye…
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Haddini bil, haddini!
SUAT KILIÇ (Devamla)
- …Parlamento adına, milletim adına, sizi dostane bir şekilde uyarıyorum.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Haddini bil, haddini!
SUAT KILIÇ (Devamla)
- Ben haddimi biliyorum. Haddini bilmeyenler, 1991'de, işte bu saydığım
isimlerle kol kola yürüyenlerdir.
ZEKERİYA AKINCI (
ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) - Senaryo yazma!
Senaryo yazma!
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Haddini bil, haddini!
SUAT KILIÇ (Devamla)
- Çok saygıdeğer milletvekilleri, yirmi beş yaşında milletvekili
olma hakkı ve hürriyeti anayasal çerçevesi içerisinde bugün oylanacak
ve kabul edilecektir, öyle umuyorum. Türk gençliğine hayırlı uğurlu
olmasını temenni ediyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kılıç.
Teklifin tümü üzerinde
Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen İbrahim Özdoğan, Erzurum
Milletvekili.
Buyurun Sayın Özdoğan.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; değerli arkadaşlar hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Seçilme yaşının, bu
seçim döneminde yirmi beş yaşa düşürülmesi üzerindeki Anayasa
maddesi üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
bugün, adına "erken seçim" dediğimiz bir karar aldık. İnşallah,
22 Temmuzda bu erken seçimi yapacağız; ama, bana göre, Anavatan Partisine
göre, bu erken bir seçim değil, geç kalınmış bir seçimdir. Çünkü, dört
buçuk sene içerisinde AK Parti İktidarından bu millet, bunun zulmünden
inim inim inlemiştir. Dolayısıyla, geç kalınmış bir seçimdir değerli
arkadaşlarım.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - Bu "eylülde olsun" diyorsunuz diye yazıyor!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, bu millet 22 Temmuzda AK Partinin defterini
dürecektir. Bugün, AK Partinin milletvekillerine, AK Partiye sevdalanan
iş çevrelerine baktığımız zaman, AK Partinin oylarını âlâyi illiyinde
gösteriyorlar, yüzde 40'larda, yüzde 60'larda gösteriyorlar…
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - Bak, Anavatan'ın oyu 1,7 yazıyor!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Bunlar, kendilerini kandırmacadan başka bir şey değildir. Bakın,
bu millet 22 Temmuzda size dersini verecektir. Size, olmuş bir fıkra
anlatmak istiyorum değerli arkadaşlar. Bakın, dinleyin değerli
arkadaşlar. (AK Parti sıralarından gürültüler)
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye)
- Sen Erzurum'a gidemiyorsun.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Erzurumlu Naim Hoca'yı bilirsiniz, iyi bilirsiniz değil mi? Bakın,
iyi dinleyin değerli arkadaşlar. Bir gün, Erzurumlu bir dadaşın babası
ölmüş, bir cuma günü vefat etmiş ve Naim Hoca'ya gidip soruyor
"Hocam, babam bugün vefat etti, cumadır. Duyduğuma göre, cuma
günü ölüye azap edilmezmiş, sorgu sual sorulmazmış." Naim Hoca
diyor ki: "Evet, doğrudur evladım; cuma günü sorgu sual sorulmaz,
azap edilmez." Adam seviniyor. Daha sonra diyor ki: "Hocam,
benim babam içki içerdi. Acaba, yine azap ederler mi?" Naim Hoca
diyor ki: "Allah gafurur rahîmdir, inşallah azap etmez." Bu cevabı
da aldıktan sonra, adam diyor ki: "Hocam, benim babam haram da yerdi,
kul hakkı da yerdi, insanlara zulüm ederdi. Acaba, yine sorgu sual
olur mu, azap ederler mi?"
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - Erzurumlulara hakaret ediyorsun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Naim Hoca diyor ki: "Vallahi, cuma günü ne yapacaklarını bilmem
ama, cumartesi günü babanın anasını ağlatacakları çok kesindir."
(Alkışlar)
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - Erzurum'dan sana oy çıkmaz.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
- Sana cuma günü de hesap soracaklar İbrahim Bey.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, bugün siz, 2002'deki seçimlere aldanarak
22 Temmuzda yapılacak seçimlerde de büyük bir zaferle çıkacağınızı
zannediyorsunuz. İşte, bunu da bir cumartesine benzetirsek, bu
milletin sizin ananızı ağlatacağı kesindir. Bunu, buradan bildirmek
istiyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından
gürültüler)
MUHARREM KARSLI (İstanbul)
- Bizi bırak, kendine bak.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, ben dua ediyorum ki, inşallah, Sayın Başbakan,
mevcut AK Parti milletvekillerinin hepsini aday gösterir. Buna,
dua ediyorum. Çünkü neden? Değerli arkadaşlarım, sizleri eleştirdiğim
için değil. Çünkü, iktidarlar hata işler, iktidarlar yanlış icraatlarda
bulunurlar, fakat halk sizden hesap sorar. Bu, böyle değil mi? İşte,
sizi aday gösterdiği takdirde AK Partinin barajın altında kalacağı
da çok kesindir. (AK Parti sıralarından gürültüler) Bunu böyle bilmenizi
istiyorum. Bunu, inşallah, 22 Temmuz gecesi yaşayacağız.
Değerli arkadaşlar,
siz, bu milleti enayi mi zannediyorsunuz? Bu milletin, yaptığınız
menfi icraatları unuttuğunu mu zannediyorsunuz değerli arkadaşlar?
Dış politikada büyük fecaatler işlediniz, köylüye zulüm ettiniz,
esnaf perişan durumda, işçiler perişan durumda. Değerli, az önce
AK Parti adına konuşan milletvekili arkadaşlarım, bir yığın, AK
Partinin yaptığı icraatları, gençler için yaptığı icraatları anlattı.
Değerli arkadaşlar,
bu ülkede yüz binlerce üniversiteli gencimiz mezun olduktan sonra,
diplomalarını aldıktan sonra, işsizlikten inim inim inlemektedirler.
Bunları gözünüz görmüyor mu değerli arkadaşlarım?
REYHAN BALANDI (Afyonkarahisar)
- Üniversiteye giremiyorlar.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Az önce, değerli Suat Bey arkadaşımız, Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın,
Diyarbakır'dan Edirne'ye kadar bütün vatandaşlarımızla kol kola
gezdiğinden bahsetti değerli arkadaşlarım. Bu Hükûmet zamanında,
maalesef, millî omurga yok olmuştur değerli arkadaşlar. Millî omurga
yok olmuştur ve bu millet, sizin defterinizi, mutlak surette dürecektir.
Peki, Barzani'yle Talabani'yle
olan o muhabbetlere ne diyecek bu millet? Onların cevabı olarak sizlere
ne diyecektir? Bunları düşünmüyor musunuz?
Bakın, köylüye yaptığınız
icraatlar bakımından bu milletin kafasında kalan sembol "Al
ananı da git"tir. Yarın, köylü sandık başına gittiği zaman bu cümleyi
hafızasında kesinlikle taşıyarak gidecektir. Dolayısıyla, köylüden
zırnık oy alamayacaksınız. Ben de bir köylü olarak, buradan, bunu
söylemek istiyorum değerli arkadaşlar.
Esnafa baktığımız
zaman, esnaf perişan bir durumdadır, Bağ-Kur primlerini ödeyemiyor,
elektrik ve su paralarını ödeyemiyor. Esnaf size nasıl oy verecek
değerli arkadaşlar?
Sadece, Türkiye'deki
işsizler ordusu, milyonlarca işsizler ordusu sizin iktidarınızı
yer ile yeksan edecektir. Dolayısıyla, 22 Temmuzda yapılacak bu seçimden
ben son derece bahtiyarım. Elbette ki, bu seçimde, Anavatan Partisi
olarak büyük bir galibiyetle çıkacağımızdan da büyük milletimizin
şüphesi olmasın. Çünkü, daha önce Anavatan Partisinin yaptığı teklifleri
hiçe saydınız, daha sonra da Anavatan Partisinin ve onun Sayın Liderinin
yaptığı tekliflere, nihayetinde geldiniz.
OSMAN KILIÇ (Sivas) -
Sen, ANAP'tan mı geldin oraya?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, tıpış tıpış geldiniz. Millet bunu görmüyor
mu? Görmediğini mi zannediyorsunuz?
OSMAN KILIÇ (Sivas) -
İbrahim Bey, ANAP'tan mı geldin oraya?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, beni, buraya, millet getirdi. Ben, fetişist değilim.
Ben, insan tapar değilim. Ben, milletime güveniyorum, milletimin
iradesine güveniyorum. Fetişistlik, dünyada, gerçekten, insanı
en sefil edebilecek bir durumdur, bir vaziyettir. Değerli Hocam, bunu
bilmenizi istiyorum. Yarın, Sivas'ta, seçmeninize ne cevap vereceksiniz
Hocam? Ne cevap vereceksiniz? Hangi icraatlarınızla cevap vereceksiniz?
Bunun hesabını yaptınız mı siz hiç?
OSMAN KILIÇ (Sivas) -
Cevapları vereyim sana, cevapları…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Sivas'ta ne kadar işsiz var, bunu bilebiliyor musunuz?
OSMAN KILIÇ (Sivas) -
İcraatları vereyim sana, oku.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Onlar, onlar hikâye, o anlattıklarınız hikâye değerli arkadaşlar.
BAŞKAN - Sayın Özdoğan,
lütfen karşılıklı konuşmayalım.
Sayın milletvekilleri…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, maalesef, geldiniz, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde
bir kriz oluşturdunuz. Bu krizi oluşturan, AK Partiden başka bir şey
değildir. Yarın da, milletin karşısına "İşte, asker muhtıra
verdi." diye mağduriyet rolüyle çıkacaksınız.
Değerli arkadaşlar,
insanlar ve kurumlar, bir defa mağdur olurlar, iki defa mağdur olmazlar.
Çekirge bir sıçrar, iki sıçrar, üçüncüsünde yakalanır. Bu millet, size,
daha ne versin değerli arkadaşlar? Bu millet, size, hükûmeti verdi,
Başbakanlık makamını verdi, Meclis Başkanlığını verdi ve burada,
milletvekili sayısının yüzde 65'ine sahipsiniz, bunu verdi. Ama,
gelinen dört buçuk sene içerisinde, siz millete hiçbir şey vermediniz,
milletin cebindeki her şeyi de aldınız.
Sayın Başbakan, seçim
meydanlarında ne diyordu? "Üçüncü senenin sonunda, cebinize,
yavaş yavaş bir şeylerin girdiğini göreceksiniz." Maalesef,
üçüncü senenin sonuna geldiğimizde, milletin cebine yavaş yavaş
bir şeylerin girdiğini göremedik.
ORHAN ZİYA DİREN (Tokat)
- Sadaka gidiyor sadaka, ceplerine sadaka giriyor!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Hızlı hızlı bir şeylerin çıktığını gördük. Millet açlıktan perişan,
milyonlarca insan aç yatıyor, aç yatıyor değerli arkadaşlar, açlıktan
dolayı uykusu gelmiyor. Onun için "yatma" kelimesini kullanıyorum
değerli arkadaşlar. Sadece bu milyonlarca aç bile sizin hesabınızı
görmeye yeterlidir değerli arkadaşlar.
Dış politikada âdeta
teslimiyetçi oldunuz.
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Yirmi beş yaş… Yirmi beş yaş…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Kıbrıs'ta verdiğiniz tavizleri bu millet unuttu mu değerli arkadaşlar?
Avrupa Birliğine verdiğiniz tavizleri, bu milletin millî omurgasını
hiçe sayarcasına verdiğiniz tavizleri bu milletin unuttuğunu mu
zannediyorsunuz?
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Sayın Başkan, konuyla ne ilgisi var bunun?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Asla ve katiyetle millet bunu unutmamıştır. İnşallah, 22 Temmuz
günü, bu millet, AK Partinin iktidardan gidişini görerek 22 Temmuzda
bayram yapacaktır değerli arkadaşlar.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Sayın Başkan, neden bahsediyor, konuyla ne ilgisi var?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Benim konuşmama itiraz eden bir kısım arkadaşlar var.
Değerli arkadaşlar,
bu kürsü milletin kürsüsüdür. Milletin adına konuşuyorum, kendi
şahsi çıkarlarım için konuşmuyorum ve dört buçuk sene içerisinde
de, bu Meclis çatısı altında şahsi çıkarlarım için çalışmadım. Dolayısıyla,
özgürce konuşurum. Herkes kendi hâline baksın! (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
Şunu söylemek istiyorum:
Bu dört buçuk sene içerisinde kim siyasi erki kendi çıkarları lehine
kullandıysa ben onları kınıyorum, lanetliyorum. Kim 1 kuruş götürdüyse
kınıyor ve lanetliyorum değerli arkadaşlar. Ben de götürdüysem,
aynı beddualar benim için de geçerli olsun değerli arkadaşlarım. Dolayısıyla,
kendi şahsi çıkarları için sayın milletvekillerinin bana müdahale
etmeye hakkı yoktur.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
- Cuma günü hesabı görecekler zaten, cumartesiye kalmayacak.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Sayın Başkan, konuyla ne ilgisi var?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, bu kutsal çatının altında öyle milletvekilleri
belki geçmişte gelmiştir ki, daha cin olmadan çarpmaya başlamıştır.
Elhamdülillah alnımızda bir kara yoktur ve milletimizin karşısına
da alnımız ak olarak çıkacağız.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
- Yok… Yok… O "ak" gitti İbrahim Bey.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Bu şeref bana ve benim gibi bütün milletvekillerine yeter ve artar
bile.
Sonra, çok yakın bir
gelecekte, Anavatan Partisi, inşallah, 22 Temmuzdan sonra iktidar
oluyor, yeni bir devir başlıyor, bütün milletimize kutlu ve mutlu
olsun! [Anavatan Partisi sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından
"Bravo(!)" sesleri]
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Yirmi beş yaş, yirmi beş yaş…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Bunu unutmayın değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, AK Parti sıralarından "yirmi beş yaşa gel" diyorlar.
Değerli arkadaşlarım, elbette ki, biz, Anavatan Partisi olarak yirmi
beş yaşındaki gençlerimizin ve üstü gençlerimizin milletvekili
seçilmesini canıgönülden istiyoruz, canıgönülden destekliyoruz.
Bırakın bunu, biz, oy kullanma hakkı olan bütün gençlerimizin, yani
on sekizinden sonraki bütün gençlerimizin, aynı zamanda, milletvekili
olmasını istiyoruz. Var mısınız buna? Hodri meydan diyorum size!
Oy hakkı olan gençlerin mutlaka milletvekili seçilme hakkı da olmalıdır.
Oy hakkı olan gençlerimizin neden milletvekili seçilme hakkı olmalıdır?
Çünkü, reşit yaşa gelmiştir de ondan dolayı olmalıdır değerli arkadaşlarım.
Siz bunu geçiyorsunuz, siz bunu unuttunuz.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - Erkan Mumcu öyle demiyor ama!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Asıl, Anavatan Partisi olarak bizim teklifimiz bu meyandadır. Siz,
bu yirmi beş yaş hadisesiyle, aslında, popülist bir politika yapıyorsunuz,
gençlerin oyunu almaya çalışıyorsunuz.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Hangi genç bunlara oy verir?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Yani, bir söz vardır: "Bayram değil, seyran değil, beni niye öptün?"
diye.
SELAMİ UZUN (Sivas) -
Bu nasıl konuşuyor Sayın Başkan?
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Sayın Başkan, böyle bir şey olur mu?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, bunun anlamı, yirmi beş yaşın anlamı budur. Gençler diyor
ki: "Bayram değil, seyran değil, bizi niye öptün?"
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Kürsüde "öptün, öptün" olur mu Sayın Başkan?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Evet, "öpme"nin anlamı, oy vermedir değerli arkadaşlar,
oy istemektir. Gençler, sizin samimi olmadığınızı çok iyi bilmektedir,
yürekten bilmektedir. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Çünkü, yüz binlerce, milyonlarca gencimiz işsiz ve perişan bir durumdadır;
sokaklarda, kahvehanelerde, kafelerde sürünmektedirler. Gençlerin
bunu bilmediğini mi zannediyorsunuz? Yüz binlerce üniversite mezunu
gencimiz boş ve perişandır sizin uyguladığınız yanlış politikalar
neticesinde.
Ben, buradan yüce
Türk milletine seslenmek istiyorum: 22 Temmuz, büyük milletimiz
için hakikaten önemli bir fırsattır. Elbette ki, temmuz ayının aynı
zamanda tatil ayı olduğunu biliyoruz ve bir kısım şehirlerimizde,
yörelerimizde, bazı köylülerimiz için, yaylaya çıktığı bir dönem
olduğunu da biliyoruz. Şimdi, buradan, değerli vatandaşlarımıza
şunu seslenmek istiyorum: Tatile gidecek vatandaşlarımız, bu iktidarı,
AK Partiyi iktidardan uzaklaştırma adına, tatillerini ona göre
ayarlasınlar; yaylaya çıkan köylülerimiz işlerini ona göre ayarlasınlar
ve organize olsun, birbirlerini uyarsınlar. Bunu yapmadıkları
takdirde, yarın, 22 Temmuzdan sonra, ağlamaya ve bu AK Parti Hükûmetinden
şikâyet etmeye hakları olmayacaktır. Bütün vatandaşlarımızı, bu
konuda hassas olmaya çağırıyorum.
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya)
- Vatandaş işini bilir.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, biz, Anavatan Partisi olarak, her ne kadar,
on sekiz yaşından sonra, aynı zamanda, milletvekili seçilebilme
hakkının verilebilmesini istiyorsak da, yirmi beş yaşa destek verdiğimizi
buradan ilan etmek istiyoruz. Hiç olmazsa, bir adım atmış oluyoruz.
Elbette ki, bu destek de, hem AK Parti İktidarı hem ana muhalefet partisi
hem de Anavatan Partisi Grubu tarafından desteklenecektir, kabul
görmektedir, aklın yolu birdir. Ama, inşallah, gelecek dönemdeki
Anavatan Partisi iktidarlarında, biz, seçilme yaşını on sekiz yaşına
düşürmek istiyoruz -on sekiz yaş da oy kullanmalı- on sekiz yaşındakiler,
elbette, oy kullanıyor; seçilebilmeli, milletvekili seçilebilmeli.
Onları neden adam yerine koymuyorsunuz? Onlara hakaret değil mi?
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - Programınızda öyle bir şey yok.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Onlara hakaret değil mi? Yirmi yaşına hakaret değil mi? Askere
çağırıyorsunuz, vergi verdiriyorsunuz, vatana hizmet ettiriyorsunuz,
ama milletvekili olmaya gelince "yok" diyorsunuz. Bunlar…
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - Askerlik yapsın mı yapmasın mı?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Son olarak şunu söylemek istiyorum: Yirmi beş yaş hadisesi, sizin
popülist bir politikanız.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - Askerden önce mi olsun?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Bunu, gençlerimiz asla ve katiyetle yutmayacaktır ve milyonlarca
gencimiz, 22 Temmuzda defterinizi dürerek, sizi, Erzurumlu Naim
Hoca'nın dediği gibi, azaba götürerek, inşallah, devri iktidarınıza
son verecektir.
Hepinizi en derin
saygılarımla selamlıyorum. [Anavatan Partisi sıralarından alkışlar;
AK Parti sıralarından alkışlar(!)]
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Erdoğan.
Teklifin tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Bayram Meral, Ankara
Milletvekili.
Buyurun Sayın Meral.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BAYRAM
ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum. Ayrıca, almış olduğumuz seçim kararının
ülkemize, halkımıza hayır getirmesini, huzur getirmesini yüce
Allah'tan diliyorum.
Değerli arkadaşlarım,
görüşülmekte olan yasa tasarısı… Daha önce, bildiğiniz gibi, gençlerimize,
yirmi beş yaşındaki gençlerimize seçilme hakkı, yani bu yüce Meclisin
çatısı altında görev yapma hakkı tanınmıştı. Malumlarınız, tasarı
geri geldi, bu kez bir daha görüşüyoruz.
Şunu özellikle ifade
etmek isterim ki: Cumhuriyet Halk Partisi, Atatürk'ün kurduğu partidir.
Atatürk, ulusuna güvenmiştir, gençlerine güvenmiştir, hanımlarına
güvenmiştir, millî mücadele vermiştir; ülkeyi, bugün sizlerin dost
kabul ettiği, kol kola yürüdüğünüz, kapısında beklediğiniz işgal
güçlerinden kurtarmıştır. İşte, o gençliğe, o hanımlara, o kurtarıcı
yiğitlere buradan selam olsun ve şu kesinlikle bilinsin ki: Cumhuriyet
Halk Partisi, bundan önceki taslakta da yirmi beş yaşına olumlu bakmıştı
"evet" demişti, öncüsü olmuştu, daha önce de bu teklifi yapmıştı;
bugün de buna "evet" diyoruz, olumlu bakıyoruz, olumlu oy veriyoruz.
Gençlerimize hayırlı olmasını diliyorum. Verimli hizmet üretmelerini
bekliyoruz onlardan.
Değerli arkadaşlarım,
burada, seçim kararı alınırken, bazı arkadaşlarımızın konuşmalarına
şahit oldum ve değerli arkadaşlarım, şunu özellikle ifade etmek istiyorum:
Bugün, parmak sayınız var, elinizi kaldırıyorsunuz ve olumlu da olsa,
olumlu da olsa, tartmadan, düşünmeden bir karar veriyorsunuz ve Cumhuriyet
Halk Partisinin, Cumhurbaşkanı seçiminde, yeri geliyor, Meclise
girmediğini ifade etmek istiyorsunuz. Bakınız, ben, beklerdim ki,
AKP 550 milletvekili sayısının 400'e veya azami 450'ye düşürmenin
teklifini getirseydi. Neden? Değerli arkadaşlarım, 354 milletvekiliniz
var, bir yoklama istiyoruz, burada 130 milletvekilini bulamıyorsunuz.
O zaman ne gereği var 550 milletvekilinin? Vatandaş bunu soruyor
sizden.
Özelleştirmeden bahsettiniz.
Özelleştirdiniz, sattınız, yağmalattınız; binlerce fakir, fukarayı
kapı dışına koydunuz. Ne için? İşçi fazla. İşçi de diyor ki: Eğer, 354
milletvekili olan bir AKP Mecliste 130 milletvekili bulunduramıyorsa,
ne gereği var 550 milletvekilinin? Size soru soruyor benim kanalımla
değerli arkadaşlarım.
CEVDET ERDÖL (Trabzon)
- Gerek yok. Doğru söylüyorsunuz.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Bunu niye getirmediniz?
Değerli arkadaşlarım,
bir konuyu daha özellikle ifade etmek istiyorum. Tabii ki, iktidar
vardır, muhalefet vardır. Uyum sağladığı konular vardır, uyum sağlamadığı
konular vardır. Hükûmet edenlerin muhalefete karşı da sorumluluğu
vardır, ülkesine karşı da sorumluluğu vardır, uluslararası kuruluşlara
karşı da sorumluluğu vardır.
Şimdi, siz, buradan
kalkacaksınız, yurt dışına gideceksiniz değerli arkadaşlarım,
orada, Barzani ile Celal Talabani ile, yani, ülkenin topraklarına
göz diken, ülkeyi karıştırmaya, bölmeye, parçalamaya uğraşan bir
zatla görüşeceksiniz, kol kola gireceksiniz, ondan destek bekleyeceksiniz,
yardım bekleyeceksiniz, Atatürk'ün partisinin Genel Başkanı olan
Sayın Deniz Baykal ile oturup konuşmayacaksınız! Şimdi, kusur kimin
değerli arkadaşlarım ve Avrupalıdan, Amerikalıdan medet umacaksınız.
Bugün gazeteleri okudum, utandım.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Erzurumlu hemşehrimin söylediği gibi, bir fıkra da benim aklıma
gelmişken söyleyeyim: Temel, hoca olmuş. Temel namaz kıldırırken,
camide, bakmış, secde yapanlardan farklı bir ses geliyor. Durdurmuş
bir dakika, bakmışlar ki, hanımlar secdeye biraz geç iniyor. "Bir
dakika" demiş, "Hanımlar, bundan sonra benimle yatıp, benimle
kalkacaksınız."
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa)
- Ne alakası var?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Şimdi, siz de Avrupa Birliği ile yattınız, Avrupa Birliği ile kalktınız.
Ortada bir şey olsa da gam yemesem. Yaptığınız da hiçbir şey yok. Hâlâ
da o kapıda bekliyorsunuz. Kendinizi de milleti de avutmayın.
Bakınız, değerli arkadaşlarım…
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa)
- Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi. Çok ayıp bir şey ya!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Vallahi, kusura bakmayın, sizin içinizden geçen o da, diliniz tutmuyor.
Ben anlıyorum sizi, hiç merak etmeyin. Şu saatte ne konuşsanız haklısınız.
Hele ben olsam sizin yerinizde ön sıralarda otururum. Genel Başkan
görsün biraz tepki gösterdiğinizi de, listede yardımcı olur size.
Değerli arkadaşlarım,
bu kürsü, bu kürsü, bu kubbe çok şeylere şahit oldu. Bir zamanlar, bir
zamanlar, burada "gümrük birliğine giriyoruz" diye çiğ köfteler
tavanlara atıldı. Ne getirdi? Soruyorum size, hangi, Avrupa Birliğinde
birisi, ilkin gitmiş gümrük birliğine girmiş de, ondan sonra Avrupa
Birliğine girmiş? Bizim dışımızda var mı? Var mı? Yok. Ne yaptınız? Neyi
düzelttiniz? Ne oldu o zaman? Benim odam -Türk-İş Başkanıyım- karargâh oldu, millet, gelen
giden… "Ne oldu?" "Başkan, bizi Avrupa'ya gönder."
Nasıl göndereceğim? "Gümrük Birliğine girdik." Ne oldu?
"Kapılar açıldı." Hâlâ da açılacak kapılar.
Şimdi, siz de Avrupa
Birliğine giriyorsunuz. Ne olacak? Mama var, hazırlamış Avrupalı;
gençleri oraya göndereceksiniz, gençler de orada iş bulacak! Bırakınız
bunları. Dört buçuk sene vatandaşı böyle uyuttunuz, böyle kandırdınız.
Vatandaş, artık kanmıyor size.
Değerli arkadaşlarım,
ne dedik? Seçime hayır diyen var mı? "Efendim erken seçimi isteyen
sizdiniz." Evet, bizdik. Neden bizdik? Türkiye'yi dışta rezil ettiniz,
içte de talan ettiniz, onun için istiyoruz. (AK Parti sıralarından
gürültüler) Talan ettiniz onu da. Sayacağım biraz sonra hiç merak
etmeyin.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Bursa) - Talanı sen yaptın, sen!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Yapanın Allah ocağını batıra, sen de dâhilsen…
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Bursa) - Batırsın tabii, yapanın ocağını batırsın!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Aldın mı cevabını?
BAŞKAN - Sayın Meral,
lütfen karşılıklı konuşmayın.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- O zaman yerinde otursun. (AK Parti sıralarından gürültüler)
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Bursa) - O zaman doğru konuş.
BAŞKAN - Lütfen sayın milletvekilleri…
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakınız, erken seçime -biz istiyoruz,
doğru- evet diyoruz, ama Sayın Başbakan çıktı dedi ki: "Haziranın
24, Temmuzun 1'i, karar aldım, bitti." dedi. Hep izledik değil
mi? Ne oldu da değişti?
Bakınız, arkadaşlar
-Seçim Kurulu değil- değerli arkadaşlar, bakın, millet ne diyor biliyor
musun? Vatandaşın söylediklerini söylüyorum burada. "Acaba
ayın 22'sine denk gelir, bir aylık daha alabilir mi milletvekilleri?
Bunu düşünerek yaptı." diyorlar.
DURDU MEHMET KASTAL
(Osmaniye) - Ayıp ya, ayıp!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Bundan ben de sıkıntı duyuyorum.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
- Ne alakası var ya? Yüksek Seçim Kurulu öyle dedi.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Ben demiyorum, vatandaş diyor ve rakamlar da tutuyor, niye gocunuyorsunuz?
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
- Ayıptır! Ağzından çıkanı kulağın duysun!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Vatandaş söylüyor, ona söyle ona, vatandaşa söyle, bana söyleme! Rakam
da tutuyor.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
- Ağzından çıkanı kulağın duysun be!
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Milletvekillerinin böyle basit şeylere ihtiyacı yok.
BAŞKAN - Sayın Meral,
lütfen…
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Kusura bakma da…
BAŞKAN - Sayın Meral,
lütfen karşılıklı konuşmayalım.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Milletvekilinin öyle bir şeye tenezzülü yoktu da, Tekelin o bozuk
makinelerini o zaman niye savunuyordun? Ne almıştın o zaman oradan?
Niye savunuyordun o eski makineleri, o eski makineleri niye savunuyordun?
Otur oturduğun yerde.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Ben mi aldım, sen mi aldın?
BAŞKAN - Sayın Meral,
lütfen…
CEVDET ERDÖL (Trabzon)
- Bazılarının ihtiyacı olabilir…
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Olur değil mi Hocam? Teşekkür ediyorum. Ne diyeyim ben? Allah razı olsun.
Bakınız, burada birisi söylüyor.
BAŞKAN - Sayın Meral…
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Burada birisi söylüyor, bakınız, teşekkür ediyorum. Ne diyeyim
böyle lafa? Çok teşekkür ediyorum.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Sen, karakolda doğru söyleyip mahkemede şaşanlardansın.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım…
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Tokat'a gittiğinde böyle söylemiyordun.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- E canım ben senin… Oraya gidiyor, namaz kılıyorsun, buraya geliyor,
başka bir şey yapıyorsun. Namaz kıldın diye de inandım, buraya geldim,
baktım başka bir şey yapıyorsun. İşiniz o.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Sana
ne namaz kılandan?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Orada namaz, burada vurgun. İşiniz o. Namaz kıldın, çıktın… Buraya geldin, dedin ki…
BAŞKAN - Sayın Meral…
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Bunlar böyle… Ben de inandım.
BAŞKAN - Sayın Meral…
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Ben ne bileyim ki vurgununla ibadeti birbirine karıştırıyorsun.
CEVDET ERDÖL (Trabzon)
- Dini siyasete karıştırma.
ZAFER HIDIROĞLU - Sayın
Başkan, neler söylüyor? Böyle şey olur mu!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Babacığım, öyle oldu. Doğruyu söylüyorum, yüzüne söylüyorum.
BAŞKAN - Lütfen sayın
milletvekilleri, karşılıklı konuşmayalım.
Sayın Meral, lütfen
Genel Kurula hitap eder misiniz?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Efendim, Sayın Başbakan 24 Haziran-1 Temmuz… Ya dört buçuk yıldır
Başbakanlık yapmış bir zatın, bu tarihlerin denk gelip denk gelmediğini
bilmiyorsa o zaman ben ne söyleyeyim size değerli arkadaşlarım? Çıktı, ilan etti, değil
mi? Biz de "evet" dedik. Efendim, şimdi, 22 Temmuza gelmiş. Ya
bunu kime söylersen söyle bunun altında hile var, bunun altında hurda
var. Nedir bu?
CEVDET ERDÖL (Trabzon)
- Yüksek Seçim Kurulu söyledi. Yüksek Seçim Kuruluna da mı inanmıyorsunuz
Başkanım?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Babacığım, Yüksek Seçim Kurulu sizin memurunuz. Değerli Hocam… (AK
Parti sıralarından gürültüler)
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Kusura bakmayın.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Ayıp oluyor, ayıp oluyor!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Kusura bakmayın. Bak şimdi, soruyorsunuz, ben cevap veriyorum,
ondan sonra rahatsız oluyorsunuz. Ben bilirim. Ben sizi evin birinci katında da gördüm,
zemin katında da gördüm. Sizi iyi tanırım. Başkasına tanıtın kendinizi.
Ben bilirim sizi.
MEHMET ATİLLA MARAŞ
(Şanlıurfa) - Canım, seni de biz tanıyoruz.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, muhterem arkadaşlarım; ne olmuş şimdi? Efendim,
yaz günü… Bunu içinizde bilen yok mu? Benim kendi köylüm yazın yaylaya
gider, kilometrelerce uzağa Allahuekber Dağı'nın yaylasına gider.
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa)
- Tatile…
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Evet.
Diğeri, Çukurova'da
-güneydoğulu milletvekillerimiz var- doldururlar kamyonun arkasına
o insanları, Çukurova'ya getirirler, pamuk toplar, başka bir şey
yapmaz. Yalan mı? Diğer, fındıktakiler öyle. Ne olacak? Bu insanlar
oy kullanmasın.
Tatile giden de olur,
doğru söylüyorsun, tatile giden de olur. Gitmesin mi? O zaman niye
trilyonları yatırıyorsunuz da, kredi veriyorsunuz da bu otelleri
yaptırıyorsunuz? Sırf yabancılar gelsin diye mi? Senin vatandaşın
vatandaş değil mi? Gidemez mi?
NURİ ÇİLİNGİR (Manisa)
- Keşke herkes tatile çıksa.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Evet, tatile çıktık. Oh, meydan kaldı size!
OSMAN KILIÇ (Sivas) -
Gelmeyen gelmez…
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, bakınız, bir iktidar partisine, ülkesine
hile kurması, bir sürü vatandaşının sandık başına gitmemesi için
zemin hazırlanması acıdır, hoş değildir, gerçek değildir, hayır getirmez
ve bunu yaptınız. (AK Parti sıralarından "Oy verdiniz" sesleri)
HALİL ÖZYOLCU (Ağrı)
- Az önce oy verdiniz. Vermediniz mi?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Efendim, sizin şerrinizden verdik. (AK Parti sıralarından gülüşmeler)
Elinizin biri bir yerde… Hayırlısı, Allah göstersin… Sizin şerrinizden
verdik.
MEHMET ATİLLA MARAŞ
(Şanlıurfa) - Dini terimleri kullanma. Şerri, hayrı kaldır.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Yoksa, niye, karar almadınız mı? "Ekimde yapılacak." diye
karar almadınız mı? Alan siz değil misiniz? Ne oldu ki vazgeçtiniz?
Size soruyorum.
MEHMET ATİLLA MARAŞ
(Şanlıurfa) - "Şer", "hayır" ne oluyor?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Karar almadınız mı? "Ekimde yapılacak" diye karar aldınız
mı, almadınız mı?
ALİM TUNÇ (Uşak) - Sizin
şerrinizdendir.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Ne oldu vazgeçtiniz? Niye vazgeçtiniz? Altında yatan bu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Karıştırdın, karıştırdın…
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, bakınız, birbirimizi kırmayalım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Kasım…
BAŞKAN - Sayın Meral…
Sayın Meral…
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Kasımda…
BAŞKAN - Sayın Meral…
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Neyse, anlıyorsun ya benim demek istediğimi.
BAŞKAN - Sayın Meral…
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Sen Kayseri'de kaldın… Benim dediğimi anladın mı sen? Al, gerisini boş
ver.
BAŞKAN - Sayın Meral,
lütfen karşılıklı konuşmaya girmeden Genel Kurula hitap edelim ve
konuyla ilgili konuşalım lütfen.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Yani, burada bana söz atan yok, hiçbir şey söylüyor muyum Sayın Başkanım?
O zaman, söyle bu tarafa, konuşmasın Allah, Allah… Yani, ağzımı bağlayacak
halleri yok. (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen…
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Hiç bu tarafa bir şey söylediğim var mı? Buradan laf atıyor, cevabını
alıyorlar. Ne yapayım yani?
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
burada bir sürü, çıktınız, ülkenin birliğinden, vatanın birliğinden,
bilmem ne birliğinden bahsediyorsunuz, "Halkın huzuruna gidemezsiniz."
diyorsunuz. Ben, bazen, bir şey söyleyeyim, bir özelliğimi de söyleyeyim,
birisi kızsa bir hafta uyuyamam, ama burası böyle bir yer, huzursuz
olurum.
Şimdi, Grup Başkan Vekili
konuşuyor, "Siz, halkın huzuruna gidemezsiniz." diyor. Ya,
bir insan bir şey konuştuğu zaman, bir oturur, düşünür, başımdan böyle
bir şey geçti mi, geçmedi mi? Ya, sen kendi seçim bölgene gittin, seçim
bölgene gittin Sayın Fatsa, orada eğer jandarmalar olmasa, jandarmanın
arabasına seni sokmasalar halk seni linç ediyor. Yani, sen o hâlinle
oraya gidiyorsun da biz niye gitmiyoruz değerli arkadaşlarım? Senin
Başbakanın -benim de Başbakanım- milletin içine gidiyor, millet
tepki gösteriyor "Ananı da al, buradan git." diyor. Millet feryat ediyor. Ee, siz gidiyorsunuz
da biz niye gitmeyelim? Bunu bana izah eder misiniz? Şurada konuşan
adam "Kırmızı bayraklar, al sancaklar" verdi, veriştirdi.
Teşekkür ederim. Peki, kırmızı bayraklar, şu Tandoğan Meydanı'nda,
İstanbul'da sallanıyordu, hanginiz vardınız o bayrağın altında?
Soruyorum size: Niye gitmediniz? Niye gitmediniz?
MEHMET ATİLLA MARAŞ (Şanlıurfa) - Sen
gittin mi?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Niye gitmediniz? Niye gitmediniz?
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Ali Dibo gidiyor da biz niye gitmeyelim?
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
- Ali Dibo kadar taş düşsün başına.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, şimdi, şurada bir metin okuyacağım. Bakınız,
Meclise kim gönderiyor? Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla
Meclise geliyor. Bakınız, son cümlesini okuyorum: "Terör örgütünün
kurucusu, yöneticisi veya üyesi konumundaki kişi -"kişiler"
demiyor dikkatinizi çekerim, "kişi"- etkin pişmanlık hükümlerinden
ancak bir defa yararlanabilecektir." Yasa tasarısı, pişmanlık
yasa tasarısı... Kim bu zat, bu kurucu kim? Abdullah Öcalan.
MÜCAHİT DALOĞLU (Erzurum)
- Ne alakası var?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Şimdi, bunu getirip Mecliste bunun affını isteyen bir Başbakan,
bir AKP milletvekilleri, halkın huzuruna gidiyorsunuz da biz nasıl
gitmeyeceğiz? O al bayraktan, al sancaktan bahsediyorsun, o al bayrağın
altında yatan şehidin annesi sızım sızım sızlanırken sen bunu affetmek
için buraya getireceksin Apo'yu, sen halkın huzuruna gideceksin de
biz gitmeyeceğiz! (CHP sıralarından alkışlar)
ALİM TUNÇ (Uşak) - Kelalaka!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Bakınız, şu yalansa ben milletvekilliğinden istifa edeceğim,
sen edecek misin doğruysa? Var mısın babayiğitsen? (AK Parti sıralarından
gürültüler) Otur o zaman oturduğun yerde, alırsın cevabını. Otur!
Ben, burada ne konuşmuşsam iddialı ispatlı konuşmuşum, iddialı ispatlı.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Ali Dibo'yu da söyle!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Bir şey ya vardır ya yoktur. Buyur,
tersini ispat et, ben bırakacağım milletvekilliğini, yoksa
da sus. Sus, ismine yazık.
Değerli arkadaşlarım,
milletin huzuruna nasıl gidilir, nasıl gidilmez? Şöyle Cumhuriyet
Halk Partisinin bir tarihine bakın, tarihine. Kim bunun Genel Başkanları,
kurucuları? Mustafa Kemal Atatürk. İkinci Genel Başkanı kim? İsmet
İnönü. Üçüncü Genel Başkanı kim? Merhum Bülent Ecevit. Dördüncü Genel
Başkanı kim? Sayın Deniz Baykal. Cumhuriyet tarihinde, bunlar, devlet
yönetmiş, bakanlık yapmış, bir sürü görevde bulunmuş. Allah rızası
için, bir Allah'ın kulu, bunların devleti soydurduğunu, yakınlarına
çıkar sağladığını çıkıp söyleyecek bir Allah'ın kulu var mı?
Şimdi, bunlar, bu Genel
Başkan halkın huzuruna çıkmayacak da Türkiye'yi talan ettiren, yağmalattıran,
Türk subayının kafasına çuval geçirenlere sesini çıkaramayan
Sayın Tayyip Bey mi gidecek milletin huzuruna?
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
- Askere hakaret etme, askere!
BAŞKAN - Sayın Özçelik,
lütfen…
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Herhâlde unuttun, sana bir kez daha hatırlatayım; şurada, Adana'da
İncirlik'te, İncirlik'te bir binbaşı, ters yoldan girmiş, hanımının
yanında, indiriyor bir asker, Amerika askeri -subay da değil- yere
yatırıyor, ayağına tekmeyi basıyor, koluna kelepçe vuruyor. Ne
yaptınız, bir özür dilettirebildiniz mi? Hangi yüzle, hangi dille
konuşuyorsunuz siz, yani, hangi cüretle konuşuyorsunuz şurada?
350 milletvekilini vatandaş size verdi, verdiğine vereceğine
bin pişman oldu. Göreceğiz yakında, göreceğiz.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Göreceğiz!
Göreceğiz!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Köylüyü talan, köylüyü fukara ettiniz, ektiğine biçtiğine pişman
ettiniz, işsizliği had safhaya çıkardınız. Yirmi beş yaşındaki
gence burada seçilme hakkı verdik. Genç, buradan gelip de Erzurum'a
dönmeye otobüs parası bulamıyor. Hangi parayı yatıracak da bu milletvekili
olacak? İlkin iş bul bana, iş, iş… Ekmek
kapısı aç.
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Bayram Bey,
parayı sen verirsin.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Nerede yatacak? Kimi kandırıyorsunuz siz!
Değerli arkadaşlarım…
MÜCAHİT DALOĞLU (Erzurum)
- Bayram Bey, elli yıldır sandıktan niye çıkmıyorsunuz, bir cevap verir
misiniz?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Vallahi çalamıyoruz sizin gibi, millete dağıtamıyoruz, onun
için çıkamıyoruz. Özü bu. Eğer, sizin gibi TÜPRAŞ'ı talan etseydik,
eğer fabrikaları talan ettirseydik…
Sana bir şey söyleyeyim
Kacır, şu Bomonti Bira Fabrikasını anlat, bana anlat… Arsasını kime
verdiniz Şişli'deki? Gel onu anlat burada, onu… Senden bunu istiyorum.
Kime verdiniz, kaça verdiniz?
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Kim verdi?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Herhâlde ben verdim!
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Ben mi verdim?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Ben verdim herhâlde! Sen
İstanbul Milletvekilisin, ne iş görüyorsun? Burada gacır gıcır
edeceğine, onun cevabını istiyorum senden. (CHP sıralarından alkışlar)
Gel de cevabını ver!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Meral,
lütfen toparlayınız.
Buyurun.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Toparlıyorum.
Manisa'nın o güzel arsalarını,
il başkanınız, milletvekilleriniz, kuracaksınız bir şey, talan
edeceksiniz, niye kazanamadık? Efendim, Malatya'da talan edeceksiniz,
niye kazanamadık? Adana'da Tekeli talan edeceksiniz, niye kazanamadık?
Telekom'u, Telekom'u satacaksınız iki yıllık kârına, ondan sonra
halkın huzuruna çıkacağız, şunu yaptık… Ya bunları, kapalı kapılar
arkasında ne yaptığınızı vatandaş biliyor.
ALİM TUNÇ (Uşak) - İyi
biliyor...
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- İftiradan korkarım…
ALİM TUNÇ (Uşak) - Çok
iyi biliyor…
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Hepinizi de kastetmiyorum, tenzih ederim. Cumhuriyet tarihinde
AKP'nin yaptığı talanı hiçbir iktidar yapmamıştır. Hepinizi kastetmiyorum.
(CHP sıralarından alkışlar) Hiçbir iktidar yapmamıştır.
MUSTAFA ÜNALDI (Konya)
- Onun için bankalar hep boşaldı.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, şimdi şunu söylüyorum: Şu Apo'yu affeden
şu yasa tasarısı sizin. Belki yanlış okumuş olabilirim, acaba kim
havale etmiş Meclise, bir kez daha okuyayım; bakınız, gönderen kim
biliyor musunuz? Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan. Ne göndermiş?
6'ncı maddenin son fıkrası "Apo bir defaya mahsus pişmanlık yasasından
yararlanır." diyor.
CEVDET ERDÖL (Trabzon)
- Alakası yok.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Hiç alakası
yok, yalan söylüyorsun!
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Niye çıkarmadınız öyle değilse kardeşim!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- O zaman niye geri çektiniz?
Bir daha okuyayım,
belki ben yanlış okumuş olabilirim.
HALİL ÖZYOLCU (Ağrı)
- Çarpıtma yahu, yanlış okuyorsun tabii.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Bir daha okuyayım, bir daha okuyayım.
HALİL ÖZYOLCU (Ağrı)
- Hiç alakası yok ya.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Bir daha okuyayım bak. Terör örgütünün
kurucusu, kurucusu, terör örgütünün kurucusu…
MEHMET ATİLLA MARAŞ
(Şanlıurfa) - Korucu mu, kurucu mu, hangisi?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Kurucusu, kurucusu. Korucusu
değil, kurucusu. Korucusunun hakkını vermediniz, kurucusu.
Yöneticisi veya üyesi…
Helal olsun size, helal olsun! Size helal olsun! Siz mi bu kafayla
halkın karşısına çıkacaksınız? Tabutun içerisinde yavrusuna sarılan,
ağlayan annenin hakkını böyle mi ödeyeceksiniz?
HALİL ÖZYOLCU (Ağrı)
- Çarpıtıyorsunuz.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Kişi, etkin pişmanlık hükümlerinden, ancak bir defa yararlanabilecek…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Meral, lütfen…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Meral.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Değerli arkadaşlar…
BAŞKAN - Sayın Meral,
teşekkür için açacağım. Sadece teşekkür için.
Buyurun Sayın Meral.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, bir seçime gidiyoruz, seçim kararı aldık,
doğrudur yanlıştır. Yalnız, bugüne kadar gücünüzü kullandınız. Bu
güç, bir yerlerden gitti geri döndü, geldi. Bak bugün görüştüklerimizden
birisi de budur. Bunu…
HALİL ÖZYOLCU (Ağrı)
- Bir yerlere mi gitti?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Yani, Cumhurbaşkanlığına gitti, sancı var içinizde, tahammül edemiyorsunuz.
Sancı var sancı içinizde, tahammül edemiyorsunuz. Tövbe estağfurullah,
lanet şeytana. Ağzıma gelip gelip yutuyorum ben de, tahammül edemiyorsunuz. Anayasa'da…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Meral.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Lütfen Sayın
Meral, ikinci defa teşekkür için söz verdim…
Teşekkür ediyorum.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Anayasa'ya kurşun sıktınız. Efendim, kurşun, Danıştaya da sıkıldı
Danıştaya. İşte bu laflarınız, bu laflarınız birilerine bu gücü
veriyor. Bunları yapmayın demek istiyorum. Bunları yapmayın.
BAŞKAN - Sayın Meral,
teşekkür ediyorum.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Teşekkür ederim. Hayırlı olsun. (CHP sıralarından alkışlar)
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
- Sayın Başkanım…
BAŞKAN - Sayın Gündüz,
buyurun.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
- Sayın Meral'in sadece AK Parti Grubunu değil ama, Türkiye Büyük
Millet Meclisi üyelerini bile ilzam eden, yaralayan ifadelerine
cevap hakkı vermek üzere…
BAŞKAN - Ne dedi de yaraladı?
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
- Siz, Sayın Başbakanın 22 Temmuza seçimi taşımak suretiyle, bir
haftalığına üç aylık maaş almaları için böyle bir uygulamaya gitmiş…
BAŞKAN - Sayın Gündüz,
Tüzük'ün 69'uncu maddesi gereğince, yalnız, yeni bir sataşmaya mahal
vermeden söz veriyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Sayın Başkan, benim de söz talebim var.
BAŞKAN - Sayın Gündüz
buyurun.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Hayır, kesinlikle istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Vermiyorum.
VI. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
2.- İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün, Ankara
Milletvekili Bayram Ali Meral'in, konuşmasında, partisine sataşması
nedeniyle konuşması
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, yasamamızın ya
da…
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Konuşma hakkımız baki Sayın Başkan.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla)
- …yasama dönemimizin son günlerinde erken seçim kararı da aldık.
Bu seçim kararı bütün milletimize hayırlı olsun. Ama, hiç olmazsa,
giderayak buraya çıkan hatiplerin, ağzından çıkanı kulağının
duymasını isteriz.
MEHMET SEMERCİ (Aydın)
- Halk öyle söylüyor, halk!
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla)
- Şimdi, Avrupa Birliğiyle ilgili, Sayın Meral, bizi ihanetle suçladı.
Bakın gazete manşetlerine: "Avrupa gümrük birliğine giriş
CHP'nin zaferidir." (AK Parti sıralarından alkışlar)
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) -
Evet zaferi, ne var!
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Doğru, doğru!
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla)
- O yüzden, Sayın Meral, bunu iyi gör, iyi düşün, ona göre konuş. (CHP
sıralarından gürültüler)
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Ben, gümrük birliğini methetmedim ki!
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla)
- Öbür taraftan, çok değerli arkadaşlarım, bakın, burada, bizim Tokat
Milletvekilimizi göstererek "Siz, Tokat'ta namaz kılıyorsunuz,
burada gelip başka işlerle meşgul oluyorsunuz." dedi. Ben, zannediyorum
ki, Sayın Milletvekilimiz buna cevap vermelidir.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Dinlememişsin, öyle demedim.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Söz istiyorum Sayın Başkan.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla)
- Ama, ben, özellikle bir şey daha söylüyorum: Özelleştirmeleri eğer
siz talan diye değerlendiriyorsanız, o zaman, onun üstünde parti
programınıza da bakarak bir değerlendirin.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Aynen öyle, talan ve de yağma!
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla)
- Biz, özelleştirilen hiçbir müessesede çalışan hiçbir vatandaşımızı
işsiz bırakmadık, özel yasayla devletin diğer kurumlarında istihdam
ediyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Sizin yaptığınız talan ve yağma!
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Sizin yaptığınız talan!
ALİ ARSLAN (Muğla) -
Telekom, Balıkesir SEKA…
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Talan ve yağma, sadece talan değil.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla)
- Bakın, AK Parti Grubu, gelir gelmez, bakın, lojmanları bırakarak,
vatandaşın, halkın arasına karışmayı bu millete hediye eden bir
partidir.
Şimdi, Sayın Başbakanımız,
öne alınan seçimle ilgili iki tarih zikretmişti: "24 Haziran
olabilir, 1 Temmuz olabilir." Ama, bakın, sizin grubunuzda da
var bu, Yüksek Seçim Kurulunun Anayasa Komisyonunda takdim ettiği
bir takvim.
ERDAL KARADEMİR (İzmir)
- Bilmiyor muydunuz bunu?
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla)
- "Bu takvim, normalde yüz iki gün içerisinde icra edilir, ama, en
erken seksen günde ancak biz bunu hayata geçirebiliriz" dediler.
O yüzden, 22 Temmuz seçildi.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
- Milletvekillerine sor nasıl pişman olduklarını.
ALİ ARSLAN (Muğla) -
Yüksek Seçim Kuruluna talimat verildi!
ERDAL KARADEMİR (İzmir)
- Peki, bilmiyor muydunuz bunu?
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla)
- Biz, değil üç aylığı, üç yılımızı da, ömrümüzü de bu millete heder
ederiz, heba ederiz, feda ederiz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
RASİM ÇAKIR (Edirne)
- Allah razı olsun.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla)
- Ama, hiç kimse, bir haftalık bir gecikmeden dolayı, Sayın Başbakan
milletvekillerine bir hafta süre vererek üç aylık maaş alma yolunu
açmak için böyle bir manevrada bulundu yaygarasını koparamaz. Böyle
koparanın hesabını kendisinden sorarız.
Teşekkür ediyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Hamza Albayrak niye istifa etti?
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Gündüz.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Sayın Başkanım, söz hakkı istiyorum.
Biliyorsunuz, hem Sayın
Bayram Meral sataştı hem…
BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu,
ne diye söz hakkı istiyorsunuz?
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Efendim, yapmış olduğu sataşmaya cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu,
Sayın Hatip konuşurken oturduğunuz yerden laf attınız, Sayın Hatip
de cevap verdi.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Hayır efendim…
BAŞKAN - Onun için sataşma
değil. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Lütfen, Sayın Başkan…
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Sayın Başkan…
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kacır…
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Lütfen, Sayın Başkan…
BAŞKAN - Lütfen, oturur
musunuz Sayın Dağcıoğlu.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Bir hakkı kullanmamıza mani oluyorsunuz, bunu kabul etmemiz
mümkün değil.
Ben, oturduğum yerden
sataşmadım ona. O, karşısında gördüğü herkese sataşma alışkanlığını
kullandı ve hak etmediğim bir şekilde…
BAŞKAN - Grup Başkan
Vekili Sayın Gündüz cevap verdi zaten Sayın Dağcıoğlu.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - …rüşvet dâhil olmak üzere, burada cevap vermem gereken bir
konuşma yaptı. Lütfen, rica ediyorum; kısa bir konuşma yapmak istiyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Kacır,
buyurun.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Sayın Başkanım, Sayın Meral, konuşması sırasında ismimden de bahsederek,
İstanbul'daki bir gayrimenkulün özelleştirilmesiyle ilgili sanki
benim bilgim ve ilgim varmış gibi, beni zan altında bırakacak, töhmet
altında bırakacak suçlamalarda bulundu.
BAŞKAN - Ne söyledi
Sayın Kacır? Zan altında bırakarak ne söyledi?
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Bomonti Bira Fabrikasını kime sattığımızı, nasıl sattığımızı
bana sordu. Beni zan altında bırakacak şekilde ifadelerde bulundu.
BAŞKAN - Sayın Kacır,
siz zan altında değilsiniz ki, satan siz değilsiniz çünkü.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Efendim, ben öyle olduğunu biliyorum da, vatandaşların da bilmesi
lazım.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
- En fazla sen konuşuyorsun Kacır.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Memleket zarara uğratıldı diye söz istiyor Ünal Bey, değil mi?
BAŞKAN - Sayın Kacır,
sözleriniz tutanaklara geçmiştir, konu anlaşılmıştır. Teşekkür
ediyorum.
Teklif üzerinde…
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Sayın Başkanım, o zaman…
BAŞKAN - Hayır, Sayın
Kacır, sataşma anlamında değerlendirmiyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Sayın Başkanım…
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
- Sayın Başkan, arkadaşlarımızın cevap hakkı kullanması lazım.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Sayın Başkan, o zaman, lütfen, sizler, siz, zatıaliniz, vatandaşların
iyi anlayacağı şekilde ve konuyla benim bilgimin de ilgimin de olmadığını
lütfen tekrarlayınız. Vatandaşlar da…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Başkan nereden bilsin senin ilgin olup olmadığını!
BAŞKAN - Sayın Kacır,
sözleriniz tutanaklara geçti zaten şu anda. Teşekkür ediyorum.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Bizim sözlerimiz nasıl geçecek tutanaklara efendim?
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
Bursa Milletvekili Faruk Çelik, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz,
Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin,
İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz ve 194 Milletvekilinin; 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına Geçici Bir Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/1011) (S. Sayısı:
1408) (Devam)
BAŞKAN - Teklifin tümü
üzerinde şahsı adına söz isteyen Cemal Uysal, Ordu Milletvekili…
Ali Rıza Yazıcıoğlu,
Diyarbakır Milletvekili…
Haluk Koç, Samsun Milletvekili…
Sayın milletvekilleri,
Anayasa değişikliğine dair teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri,
oylama için hazırlık yapılacağından beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.15
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:16.30
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98'inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
1408 sıra sayılı Anayasa
değişikliği teklifinin görüşmelerine devam edeceğiz.
Anayasa değişikliğine
dair teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Teklifin maddelerine
geçilmesi hususunda gizli oylama yapacağız.
Gizli oylamanın ne
şekilde yapılacağını arz ediyorum:
Komisyon ve hükûmet sıralarında
yer alan kâtip üyelerden komisyon sırasındaki kâtip üye Adana'dan başlayarak
Denizli'ye kadar (Denizli dâhil) ve Diyarbakır'dan başlayarak İstanbul'a
kadar (İstanbul dâhil); hükûmet sırasındaki kâtip üye ise İzmir'den başlayarak
Mardin'e kadar (Mardin dâhil) ve Mersin'den başlayarak Zonguldak'a kadar
(Zonguldak dâhil) adı okunan milletvekillerine biri beyaz, biri yeşil,
biri de kırmızı olmak üzere üç yuvarlak pul ile mühürlü zarf verecek
ve pul ve zarf verilen milletvekilini ad defterinde işaretleyecektir.
Milletvekilleri,
Başkanlık kürsüsünün sağında ve solunda yer alan kabinlerden başka
yerde oylarını kullanamayacaklardır.
Vekâleten oy kullanacak
bakanlar da, yerine oy kullanacakları bakanın ilinin bulunduğu bölümde
oylarını kullanacaklardır.
Bildiğiniz üzere,
pullardan, beyaz olanı kabul, kırmızı olanı ret, yeşil olanı ise çekimser
oyu ifade etmektedir.
Oyunu kullanacak sayın
üye, kâtip üyeden üç yuvarlak pul ile mühürlü zarfı aldıktan ve adını
ad defterine işaretlettikten sonra kapalı oy verme yerine girecek,
oy olarak kullanacağı pulu burada zarfın içerisine koyacak, diğer
iki pulu ise ıskarta kutusuna atacaktır. Bilahare oy verme yerinden
çıkacak olan üye, oy pulunun bulunduğu zarfı, Başkanlık Divanı kürsüsünün
önüne konulan oy kutusuna atacaktır.
Oylamada adı okunmayan
milletvekiline pul ve zarf verilmeyecektir.
Şimdi gizli oylamaya
Adana ilinden başlıyoruz.
Lütfen kâtip üyeler
yerlerini alsınlar.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN - Oyunu kullanmayan
sayın milletvekili var mı? Yok.
Sayın milletvekilleri,
oy verme işlemi bitmiştir.
Sayın görevliler,
lütfen kupaları kaldıralım.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Bursa Milletvekili
Faruk Çelik, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Ordu Milletvekili
Eyüp Fatsa, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, İstanbul Milletvekili
İrfan Gündüz ve 194 Milletvekilinin; 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasına Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin
maddelerine geçilmesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 452
Kabul : 426
Ret: : 15
Çekimser : 10
Geçersiz : 1
Böylece teklifin maddelerine
geçilmesi kabul edilmiştir.
Birleşime yarım saat
ara veriyorum.
Kapanma Saati : 17.09
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.08
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98'inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
1408 sıra sayılı Anayasa
değişikliği teklifinin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Teklifin 1'inci maddesini
okutuyorum:
2709 SAYILI TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASINA GEÇİCİ MADDE
EKLENMESİNE DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1.- 7/11/1982 tarihli
ve 2709 Sayılı T.C. Anayasasına aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE
17.- Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra yapılacak ilk Genel Seçimde,
Anayasanın 67 nci Maddesinin son fıkrası, 10/6/1983 tarihli ve 2839
Sayılı Milletvekili Seçimi Kanununun Milletvekili Seçilme Yaşına
ilişkin hükmü ile bağımsız adayların birleşik oy pusulasında yer almasına
ilişkin hükümler bakımından uygulanmaz."
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Özlem Çerçioğlu,
Aydın Milletvekili.
Buyurun Sayın Çerçioğlu.
CHP GRUBU ADINA ÖZLEM
ÇERÇİOĞLU (Aydın) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına Geçici Madde Eklenmesine Dair
Kanun Teklifi'nin 1'inci maddesiyle ilgili, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Sayın milletvekilleri,
seçilme yaşının yirmi beş yaşına indirilmesinin ve Atatürk'ün laik
cumhuriyeti emanet ettiği gençlerimizin Parlamentoda temsil
edilmeleri, ülkenin geleceğiyle ilgili olarak karar mekanizmalarında
yer almasını, önemli, gerekli, demokratik bir açılım olarak değerlendiriyoruz.
Sayın milletvekilleri,
yıllardır Cumhuriyet Halk Partisi olarak savunduğumuz bu görüş,
13/10/2006 tarihli 5551 sayılı Kanun'la yasalaşmıştır. Genç nüfusun
siyasette yer alması, Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilmeleri,
genç nüfusa sahip olan ülkemizde, gerekli bir açılımdır diye düşünüyoruz.
Gençlere karşı sorumluluğumuz,
sadece seçilme yaşının düşürülmesi ile bitmemektedir. Atatürk'ün
laik cumhuriyeti, geleceği emanet ettiği gençlerin, bulundukları
her yerde, okulda, iş yerinde, mahallede, siyasette etkin olmalarını
sağlamalı ve yönetime katılma olanaklarını genişletmeliyiz. Gençlerin
Türkiye siyasetinde daha etkili, daha ağırlıklı hâle gelmesini
desteklemeliyiz. Gençleri bilgi çağıyla buluşturmalıyız. Harç,
barınma ve okuma şartlarındaki olumsuz şartlarını düzeltmeliyiz.
Gençlerin, eğitimi ve yeteneklerine göre iş bulabilmeleri, geleceğe
umutla bakabilmeleri için bir yaşam tarzı yapmalıyız; maalesef,
dört buçuk yıldır AKP Hükûmeti bunu gerçekleştirememiştir. Gençlere,
iş bulma, iş kurma programı, proje ve finansman desteği vererek, TÜBİTAK,
KOSGEB gibi kuruluşların iş birliği ile gerçekleştirmeliyiz. Yaratıcı,
çağdaş, bilgili, Türkiye Cumhuriyeti'ne sahip çıkacak gençliğe ihtiyacımızın
olduğunu unutmamalıyız.
Sayın milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Partisi siyasetinin temelinde gençlik vardır, yenilik
vardır, değişim vardır. Demokratik rejimin kökleşmesine dönük
adımlarından biri olan seçme ve seçilme yaşının düşürülmesini
programına koyan ilk partidir. Yasal sınırlamalara rağmen, 12 Eylülün
yarattığı siyasi karanlığı delen gençlik kolları çalışmaları ve
Gençlik Kurultayını 1996 yılında ilk kez toplayan, Cumhuriyet Halk
Partisidir.
Sayın milletvekilleri,
geldiğimiz bu noktada, ülkemiz bir Cumhurbaşkanlığı seçim süreci
yaşamaktadır. AKP'nin bu önemli makamla ilgili süreci yanlış yönlendirmesi
sonucu, siyasi alanda bir tıkanmanın yaşandığı açık bir gerçektir.
Anayasa Mahkemesinin,
hukukun üstünlüğü ilkesini esas alarak Cumhurbaşkanlığı seçiminin
ilk turu ile ilgili vermiş olduğu karar, AKP İktidarının yeni kararlar
almasına yol açmıştır. Cumhuriyet Halk Partisi olarak uzun süredir
ısrarla savunduğumuz erken seçim yapılması talebimiz, sonuçta
AKP İktidarı tarafından bir zorunluluk hâline gelmiş ve 22 Temmuzda
erken seçim yapılması kararı alınması noktasına gelinmiştir. Bu
noktada, Anayasa'nın 67'nci maddesiyle ilgili bir düzenleme yapılması
da doğal olarak gündeme gelmiştir. Böyle bir değişiklik, gençlerimize,
yapılacak erken seçimde aday olabilmelerine olanak sağlaması açısından
önemlidir. Gençlerimizin mümkün olan en erken tarihte Parlamentoda
temsil edilmelerini ve ülkemizin geleceğinde bir an önce söz sahibi
olmalarını içtenlikle istiyor ve bu değişikliği destekliyoruz.
Sayın milletvekilleri,
bugün kabul edilen ve açıklanan seçim takvimine göre, kamu görevlilerinin
milletvekili adayı olabilmeleri için 5 Mayıs Cumartesi günü istifa
etmeleri gerekmektedir. Şimdi sizlere soruyorum: Anayasa'da düzenleme
yaptığımıza göre, kamuda çalışan ve yirmi beş yaşını dolduran bir
genç, bu takvime göre nasıl aday olacak arkadaşlar, sayın milletvekilleri?
Yirmi beş yaşını dolduran, kamuda çalışan bir gencimiz nasıl aday
olacak? Bunun cevabını sizlerden bekliyoruz. Ben size söyleyeyim:
Bu şartlarda önerge verilmezse mümkün değil aday olması. Eğer bunu
gerçekleştirmezseniz, AKP'nin gençlerin siyasete katılmaları konusundaki
samimiyetsizliği bir kez daha gençler tarafından görülecektir.
Sayın milletvekilleri,
gençlerimizle ilgili konu görüşülürken, ülkemizin, gençlerimizin
içinde bulunduğu tablodan örnekler verme ihtiyacı duyuyorum. AB
süreci yaşamaktayız. Bu süreçte, ülkemizde 5 milyondan fazla genç
kızımız ve kadınlarımız okuma yazma bilmiyor. Yine, on dört-on beş
yaşındaki genç kızlarımız evlendiriliyor. Bu sıralamada dünyada
5'inci ülkeyiz. Bugünün Türkiyesi'nde, baktığımızda, kuzeyinden
güneyine, doğusundan batısına, coğrafyanın her yerinden kadınlarımız,
gençlerimiz, çocuklarımız feryat ediyor. Onlar iş istiyor, insanca
bir yaşam istiyor. Hâlâ, töre cinayetleri, şiddet, kumalığa kurban
giden kadınlarımızın çığlıklarını duyuyoruz. Kadın hakları geriledi.
İşini yaparken, gazeteci kadınlar taşlanıyor, tartaklanıyor. İşte,
AKP İktidarının Türkiye'yi getirdiği nokta da budur.
Sayın milletvekilleri
"Enflasyon düştü, ihracat arttı." şeklinde demeçler veren
AKP, bu feryatları, gençlerimizin, kadınlarımızın bu feryatlarını
maalesef duymamaktadır. Yoksulluk artmış, yoksul kitleleri en üst
noktaya gelmiştir. Bu olumsuz tabloya son verme görevi de halkımızın
desteğiyle Cumhuriyet Halk Partisine ait olacaktır. Bugün bu kürsüde
AKP sözcüsü, Cumhuriyet Halk Partisinin özelleştirmeye karşı olduğunu
söyledi. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, özelleştirmeye karşı
değiliz, özelleştirme adı altında yapılan yandaş siyasetine karşıyız.
Dört buçuk yıldır yabancı sermayeyi Türkiye'ye getireceğinizi
ifade ettiniz. Evet, yabancı sermaye Türkiye'ye gelmiştir, ama, borsaya
sıcak para olarak gelmiştir, turist olarak gelmiştir. Canı istediği
zaman kaçar gider, bırakır gider.
Bakın, yabancı sermayeyi
Türkiye'ye getirmeyi başaramadığınız gibi, Türkiye'deki yerli
yatırımcıyı da maalesef ülkeden kaçırdınız.
AFİF DEMİRKIRAN (Batman)
- 20 milyar dolar geldi.
ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Devamla)
- Bundan yaklaşık on-on beş gün önce bu kürsüden söylemiştim, tekrar
ifade etmek istiyorum: Sizin çıkarttığınız bir kararla -kararı da
söyleyeyim: 24 Şubat 2004 tarihinde 5084 sayılı Kanun'la- serbest
bölgelerden otuz sekiz ay içinde kaldırmış olduğunuz vergi muafiyetlerinden
dolayı 552 firma, yerli ve yabancı, Türkiye'yi terk etmiştir arkadaşlar.
Hani yabancı sermaye getirecektiniz? Getirmeyi bırakın, çıkardığınız
kanunlarla 552 tane firmayı Türkiye'den kaçırdınız. En son, Ege Serbest
Bölgesi'nden Amerikan Pulse Şirketi -televizyon transformatörü
üretiyordu- o da, maalesef, sizin bu çıkarttığınız kararla, Türkiye'yi
800 çalışanıyla birlikte terk etmiştir. Yabancı sermaye anlayışınız
da bundan ibarettir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çerçioğlu,
lütfen toparlayınız.
Buyurun.
ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Devamla)
- Evet, binlerce vatandaşımız sizin bu yanlış politikalarınızdan
dolayı işsiz kalmışlardır. 22 Temmuzda yapılacak seçimden sonra,
Cumhuriyet Halk Partisi iktidarıyla, yolsuzluklar da yoksulluklar
da sona erecektir. İşçimizin, memurumuzun, çiftçimizin, tüm yurttaşlarımızın,
tüm vatandaşlarımızın yüzü gülecektir.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Çerçioğlu.
Madde üzerinde Anavatan
Partisi Grubu adına söz isteyen Hüseyin Güler, Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın Güler.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekili
arkadaşlar, anayasal değişiklik üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Aslında, bunun macerasına
bakınca, yirmi beş yaş, hep dilinize doladınız ve burada da biraz
da umut tacirliği düzeyinde bir süreç yaşanıyor.
Hatırlarsak, yirmi
beş yaşın gelişimi, geçmişi; önce, 2/B'yle özdeş tuttunuz, bir arada
geçirebilir miyiz, dediniz; haklı bir zeminde diğerini de kotarır
mıyız, dediniz, yapamadınız. Sonra, tekrar denediniz, olmadı, yaklaşık
bir yıl önce. O zamanlar da sizlerle paylaşmıştık burada düşüncemizi.
Bu ülkede her an erken bir genel seçim süreci yaşanabilir düşüncesiyle
"Neredeydiniz?" dedik ve bugün haklı çıktık. Yani, şuradan
on ay öncesinden, bu kanun, Anayasa değişikliği oluştu, ama, bugün
tekrar, yeniden yürürlülük tarihi değişimi ihtiyacı duyuluyor.
Yirmi beş, yirmi beş
yaş, dediniz, tuttunuz. Bugün, yirmi beş yaşında olan kamu görevlisi de
maalesef seçilemeyecek. Bugün, elimizde bir önergeniz var, birazdan
gelip oylayacaksınız. Geç kalınmış bir olay. Bu kadar alelacele, bu
kadar hazırlıksız bir Anayasa değişikliği teklifi olur mu? Kamu görevlisi, şu
andaki yirmi beş yaşındaki kamu görevlisi ancak yeniden girecek.
Peki, bir önceki oturumda
alınan erken genel seçim kararına baktığımızda, kamu görevlisi,
yarın veya bir sonraki iş günü, daha doğrusu cuma, cumartesi… Allah
aşkına söyler misiniz, bu mu demokrasi anlayışınız? Bu mu toplumun
sivilleşmesi ve mutfağın zenginleştirilmesi için, kamunun önünü
açmak için? Teessüf ettik, gerçekten pes doğrusu.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
- "Acil seçim" diyoruz.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
- İki gün… Adil, sizin anlayışınız, adil seçim, haklısınız. Bir kamu
görevlisi karar verecek, bugün akşam düşünecek, ben yarın milletvekili
adayı olacağım, diyecek ya da yirmi beş yaşındaki bir işsiz genç,
umutsuz bir genç. Evet, sizin anlayışınız bu. Haklısınız, adil!
"Adil" anlayışınız bu. Demokrasi sizin için…
AYHAN ZEYNEP TEKİN BÖRÜ
(Adana) - "Adil" değil, "acil…"
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
- "Acil…"
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
- "Acil" kavramını… İşte, günaydın dedik. Bir yıl öncesinden bu ülkenin…
Beş yıldır siz iktidarda olduğunuzu unuttunuz herhâlde. Biz onu da
söyledik. Acil, acil, her şey acil! İstediğiniz zaman kanunlar çıkar,
istediğiniz zaman, zaman yetersiz kalır.
Evet, şimdi, kamu görevlisi…
Yarın kapılar çalınacak -kamudan istifa edilip edilmemesi- veya
en fazla cumartesi günü. Bu kadar her şeyin aciliyeti niye? Bu ülkede
hani istikrar vardı gözünüzde, hani bu ülkede size istikrar adına
yetkiler verilmişti? Bu ne istikrarsızlık söyler misiniz? Her şey
acil, acil! Göremediniz mi bir yıl sonrasını, bu ülkede neler gelişebileceğini?
Ama, görmeye niyetiniz olmadı, çünkü "Biz çoğunluğuz, gereğini
yaparız." gibi bir zihniyetle her şeyi öyle algıladınız, ama,
bu halk unutmayacak. Bu ülkede yirmi beş yaş, özellikle gençlerimizin
yaşadığı sıkıntılar, her yıl 1,5 milyon üniversite öğrencisinin
kapıdan geri döndüğü, okurken ayrı bir sıkıntılarını yaşarken, mezun
olduktan sonra istihdam ve iş konusundaki umutsuzluğu ve karamsarlığı
her geçen gün artarken, siz, o gençlere hiçbir şey veremediniz, ama,
burada siyasetin polemiğini yapacaksınız, siyasetin sömürüsünü:
"Gençler, ne yapalım, size iş bulamadık, ama, size milletvekilliği
açıyoruz." O da kocaman bir yalan. Yirmi beş yaşında… Çıkacak,
iki tane size yakın iş adamının çocuğu, biri de bakanların yakınlarından
bir tanesi görev değişikliğinden olacaksa odur, yani, iki veya üç
kişinin kavgası aslında. Bu kadar yirmi beş yaş gençliğini çok sevdiğiniz
için bu kanunu getirmiyorsunuz; birilerine söz verdiniz, o söz uğruna,
sadece, sömürünün politikasını yapıyorsunuz. Biz de diyoruz ki,
bu gençliğe değer veriliyorsa, böyle günübirlik, acil kılıfı yaratılmadan,
bu ülkenin beş yılları, yirmi yılları yapılandırılması gereken
bir dönemde, maalesef, bir yılı dahi göremediniz, nihayetinde Cumhurbaşkanlığı
seçimi konusunda göremediğiniz gibi. Biz de diyoruz ki, eğer gençlikse
rekabet koşullarını yaratın. İşin mutfağında bu kadar liderlik
sultasının olduğu bir siyasi partide
o gençlerin siyasette yaşam hakkının olacağını mı düşünüyorsunuz?
İçinizde kaç genç arkadaşımız var? Kaçı kaçıncı sıralarda? İkili
parti olmasaydı gelebiliyor muydu? Bunların hepsi birer ders. Yapmayın…
Bu ülkeyi eğer sivilleştirme ve siyasallaştırma sürecinin içerisine
çekmek istiyorsanız biraz samimi olun. Çünkü, rekabetin bu kadar
olumsuz koşulları içerisinde, bu Siyasi Partiler Kanunu varken,
liderlik sultası varken, bu gençlerimizi aday çıkarabileceğinizi
mi düşünüyorsunuz? Ha, vitrin olarak yazılacaksa sonradan listeler
dolsun diye, öyle algılarsınız, büyük ihtimalle de öyle yapacaksınız.
Bu yüzden, topluma,
lütfen umut tacirliği yapmayın. Ayaklarınız yere bassın. Gençlerimiz
de farkında. Bu ülkede yaşamın, yaşadığı sıkıntılarını her geçen
gün gençlerimiz umutsuzca tüketirken, yıllarını tüketirken, bugün
karamsarlık içerisine bürünürken onlara buradan ben seslenmek istiyorum:
Bu yıl ülkenin kader yılı ey gençlerimiz ve burada size, seçilme
hakkından çok, seçme şansı verilecektir. Seçerken lütfen kaderinize
sahip çıkın ve bu ülkenin dönüm noktası genel seçimlerdir. Önünüze
bir fırsat… Yarınların hayalini kurmak istiyorsanız oyunuza sahip
çıkın ve lütfen sandığa gidin. AKP'den hesap soracağınızı biliyoruz.
Bu halk… Sadece gençlerimiz mi? Umutsuz, işsiz ve özellikle de karamsar
gençlerimiz mi sadece? Ya kadınlarımız? Ya bu ülkede yaşamın sıkıntısını
yaşayan esnafımızın, köylümüzün unuttuğunu mu zannediyorsunuz?
Tabii, böyle olunca da, beş yıl, bu ülkede Anayasa'yı değiştirecek
bir çoğunluk, bu halk verdi size. Ama, getirdiniz getirdiniz duvara
tosladınız ve bir yıl sonrasını göremediniz. Bugün de görmemekte
ısrar ediyorsunuz ve halkın iradesine, alelacele dediğimiz kaptıkaçtı
gibi, yangından mal kaçırırcasına acele bir teklif ile Meclisin
önünde erken genel seçim kararı alındı. Erken de değil aslında da,
keşke Cumhurbaşkanlığı seçim süreci olmadan önce yaşanmış olsaydı,
bu toplum da bu kadar gerilmemiş ve bu ülke de bu kadar ağır faturalar
ödememiş olurdu. Baktığımızda, demokrasi adına bu ülke sınıfta
kaldı. 300 milyar doların üzerinde borçlu olan ülkeye, maddi açıdan,
ekonomiden sorumlu Sayın Devlet Bakanı Ali Babacan da söyledi, iki
günün faturası 9 katrilyon.
Peki, beş yıllık faturanın
ne olduğunu hatırlatalım mı? Sadece devletin ödediği 184 milyar
dolar. Bu kimin cebinden çıktı? Halkımın cebinden çıktı, gençlerimizin
içtiği sigaradan, kullandığı cep telefonundan, tükettiği mazottan,
tükettiği elektrikten, yani halkım ödedi. Ama, görünen o ki, gençlik
adına siyasette kullanacağınız, herhâlde beş yılın faturasını ve
muhasebesini yapmadan sadece gençliğe seslendiğinizde, "Ey
gençlik, sizin önünüzü açtık!" Hepsi külliyen yalan. Çok net söylüyorum.
Bu kadar siyasi partiler
ve seçim kanunu varken, bu ülkede gençlerimize maalesef siyaseten
yaşam hakkı yok ve sürecin sıkıntılı olduğu bir ülkede bu kadar istismar
düzeyine varabilecek bir gençliğe bu mesajların verilmesini anlamakta
zorlanmıyoruz. İnanıyorum ki, burada gençlerimiz de olayı görüyor.
İşsizliğin temel sorun
olduğu bu ülkede, umutsuzluğun ve karamsarlığın olduğu bu ülkede
gençlerime tek şey söylüyorum: Sakın umutsuz olmayın, karamsar hiç
olmayın. İşte AKP'den kurtuluş günleri. Bu ülkenin çektiği koskoca
bir beş yıl ve kayıp yılları. Altına dipnot…
Anayasa'yı değiştirecek
çoğunlukta olan bir AKP İktidarında halkın ne umduğunu çok iyi biliyoruz
ve inanıyorum ki, bunun sandıkta hesabını soracağını da biliyoruz,
ama, sadece biraz duygularıyla davranmasınlar, oturup, aklın, vicdanın
ve mantığın olgunluğuyla hareket etsinler ve bu ülkeye umut verecek,
bu ülkeye hayat verecek seçme şansı geldi ülkemizin önüne.
Bu doğrultuda, beş
yılda yapılanları bu halkım unutmadı. İşçim, köylüm, esnafım, hepsinin
yaşadığı sıkıntılar ortada, ama, gençlerin siyaset yapma şansı
olan, açılacak olan bir anayasal değişikliğin savucusuyuz Anavatan
olarak. Yüzde 70'i genç bir nüfusu olan ülkemizde gençliğin bilgisinden,
gençliğin emeğinden, gençliğin yüreğinden asla faydalanamadık. Bugün,
maalesef, ülkemizde yabancı göçlerin aldığını da biliyoruz. İstihdamda,
özellikle Afrika ülkelerinden gelen gençlerin de burada bir yerleşim
ve bu doğrultuda işsizliğin artırılmasında ciddi faktör olduğunu
düşünüyoruz.
Evet, size, herhâlde,
biraz misafir muhabbeti yapmak lazım, çünkü, son günleriniz, bir daha
da bu koltuklarda herhâlde… Muhalefette yer olabilirse… Zor olacak,
çünkü yüzde 70'iniz gelmeyeceksiniz, onu da çok iyi biliyoruz. Eğer,
sizleri aynen, komple listeye yazarlarsa, gençlere yer yok demektir,
ama, hepimiz biliyoruz ki, sizlere de yer yok.
AHMET YENİ (Samsun) -
Biz ayarlarız, sen merak etme.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
- Bu halkım gereken cevabını verecek.
İkincisi, son günleriniz
olduğu için sizlere gerçekten misafir muhabbeti yapıyoruz. Halkım
da gereken dersi verecek ve bu ülke de yaşatılan sıkıntıları asla
unutmayacak.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
AKP'den kurtuluş günleri
geriye dönük başladı.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
- Hüseyin Bey, bırak şimdi!
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
- Evet, haklısınız…
22 Temmuz…
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
- Sen kendini anlat!
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
- Biraz önce Grup Başkan Vekilin söyledi, "Biz halkın içerisinde
oturduk, milletvekili lojmanlarını da aldık." dedi. O milletvekili
lojmanlarının altında nasıl rant yarattığınızı bu halk gene soracak.
Siz kendi aranızda bile, o milletvekili lojmanlarında otururken,
biz karar verdik, ama, neyin kararını verdik diye öz eleştirinizi
de yaptınız, ama, o ranta hizmet ettiniz.
AHMET YENİ (
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
- Doğru, size göre geçti. Dün dündür, bugün bugün. Günübirlik yaşamaya
alıştınız, ama bu halk unutmayacak. Bu halk yapılanları unutmayacak.
İnanıyoruz ki, sağduyu,
hoşgörü… Ama, benim sizden tek bir isteğim var. Hâlâ bu ülkenin bir şansı
var. Lütfen… Cumhurbaşkanlığı için yasa teklifi gelecek, halk seçsin,
ama, aynı anda da Sayın Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığı adaylığı
devam edecek. Allah aşkına, bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu! Amacınız
ne?
Gelin…
AHMET YENİ (Samsun) -
Ayarlarız…
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
- Ha, ayarlarız, işi ayarlarız… Hep ayarlarsınız, doğru.
Halk ayarladığını
unutmadı, nelerin ayarlandığını çok iyi unutmadı. Hesabını mutlaka
soracaktır, ama bu yıl ülkenin kader yılı olduğuna göre, biz, Anavatan
olarak dedik ki, başta Genel Başkanım ve tüm milletvekili ve teşkilatlarımızla
beraber, bu ülkede umutların bitmediği, kardeşliğin, sevginin ve
barışın ülkemizde yaşandığı bir ülke özlemiyle… Bu yıl ülkenin kader
yılı ve tüm halkımızın kendi kaderine sahip çıkmasını bekliyoruz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Madde üzerinde
şahsı adına söz isteyen Ergün Dağcıoğlu, Tokat Milletvekili. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Aslında, daha önceki
oturumda…
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Artvin) - Oturum kapandı.
MEHMET SEMERCİ (Aydın)
- Farklı oturum.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Artvin) - Şimdi önümüze bakalım.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - …Sayın Bayram Meral'in konuşmaları esnasında…
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla)
- Burada olmayan arkadaş hakkında konuşmayalım.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - …şahsıma
dönük olarak yapmış olduğu hakaretamiz ifadelere bir ölçüde açıklık
getirmek hem de…
NURİ ÇİLİNGİR (Manisa)
- Sayın Başkan, yasayla ilgili konuşsun.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - …konunun önemine ve gündeme dönebilmek için söz istemiştim.
Çünkü, burada yaklaşık dört buçuk yıldır arkadaşlarımız milletvekilliği
yapıyorlar, ancak, ayrılma zamanı gelmiş olmasına rağmen, Meclisin
mehabetine uygun, Meclisin hassasiyetine uygun ve gündemine uygun
olarak konuşabilmeyi hâlâ öğrenememiş olduğunu gördüğüm arkadaşları,
burada sizlerin de izniyle uyarmak kastıyla söz almış idim. Çünkü,
biz, bugün burada tarihî bir gündemle toplandık ve yüce Meclisin çatısı
altında almış olduğumuz öne çekilmiş seçim kararında, şimdiye kadar ihmal edilmiş olan gençlerimizin,
yani yirmi beş yaşındaki gençlerimizin seçme ve seçilme haklarıyla
ilgili çok özellikli bir gündemle ve özenle konuşmamız gereken bir
günde, buraya çıkan arkadaşlarımız, bilimsel olarak hazırlıklarını
yaparak, konuyla ilgili ifadeler gündeme getirmeleri gerekirken,
ne yaptılar? Tamamen her zamanki alışkanlıklarıyla gündem dışına
çıkmak suretiyle, burada konuşmasının da arasına zaman zaman reklam
almak suretiyle, kendisine sataşma yapılmasını bekleyip, herhangi
bir arkadaşımızdan, hasbelkader ağzından çıkmış bir sözü tespit
ederek hemen gündemi o tarafa taşıyıp suni gündemlerle yüce Meclisi
işgal eden arkadaşlarımıza belki son bir uyarı olur diye söz almıştım.
Nedir o? Ben, karşı sıralarda otururken hiç hak etmediğimiz şekilde,
milletvekillerimizi tahfif eden ve akıllarının ucundan bile geçmeyen,
akçeli ilişkilerle malul hâle getiren bir ifadede, milletvekillerimizi
tahfif edici böyle konuşmazsınız dediğimde, sayın konuşmacı, burada,
bütün yüce milletin huzurunda, bana dönük olarak "Tokat'ta namaz
kılıp burada başka şeyler yaptığımı" söyledi. Ben, Sayın Bayram
Meral'le Tokat'ta hiç bir araya geldiğimi hatırlamıyorum. Hazır sizlerin
de şahadetiyle, Tokat'ta hangi camide birlikte namaz kıldık, onu da
öğrenirsem mutlu olurum diye düşünüyorum.
Şimdi, Tokat'tan Ankara'ya
döndüğümüzde, ben, Sayın Bayram Meral'le buranın dışında hiçbir yerde
bir araya gelmedim ama, burada, namazın dışında işler yaptığımı
söyledi. O işleri de biz nerede ikimiz birlikte yaptık, onu da bilmiyorum,
onu da sizlerin şahadetiyle zapta geçirirsek sevinirim diye düşünüyorum.
Arkadaşlar, burada,
bir dönemin sonuna yaklaştık. İnsanların ağzına fermuar bağlama
hakkımız yok, ama, yüce Meclisin çatısı altında, milletvekilleri
haddini bilmeli, gündeme dönmeli ve memleketin bütün insanlarının
idefiks hâlinde buraya kilitlendiği ve Türkiye'nin kaderini değiştireceğimiz,
geleceğini şekillendireceğimiz bu kadar önemli gündemlerin tartışıldığı
bir ortamda, karşısında kimi bulursa ona belden aşağı vurmaya kalkmak
suretiyle, ispatı mümkün olmayan suçlamalarla suni gündemler oluşturmak,
bizim, Bayram Meral adına alışkanlığımız, ama, arkadaşlarımız adına
hâlâ yadırgadığımız bir uygulama tarzıdır. Niye? Çünkü, kendisi,
hep suni gündemlerle, nasıl ki 28 Şubat sürecinde antidemokratik
uygulamalar içerisinde görüntü vermişse, şimdi de bu kadar demokratik
bir çatı altında demokratik kanunları tartıştığımızda, alakası
olmayan, hatta bir milletvekili arkadaşını, ispatı mümkün olmayacak
şekilde, İspanya'daki bir fabrikadan rüşvet aldığına varana kadar,
konuyu alakasız yerlere taşıyacak basiretsizliğini burada deşifre
etmek için söz aldım.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Çarpıtıyorsunuz…
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - Arkadaşlar, insanlar ya söylediklerini ispat edecekler,
yoksa müfteri olarak söyledikleri sözün altında kalacaklardır.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Çok çarpıtıyorsunuz ama söylenenleri.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - Benim, İspanya'dan Tokat Sigara Fabrikasına gelen makinelerle
ilgili hangi bağlantıları kurduğumu biliyorsa, burada söylemezse
müfteridir. Burada ispat etmeye davet ediyorum kendisini.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, Anayasa'yı mı görüşüyoruz, Bayram Meral'i
mi? Konu Bayram Meral mi, Anayasa mı?
Ayıp!
BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu,
lütfen toparlar mısınız.
Teşekkür ederim.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - Hemen bitiriyorum.
Bakın, bizim, AK Parti
milletvekilleri olarak bir tek şiarımız var, o da bu yüce millete
verdiğimiz sözleri yerine getirmek. Bizim, dört buçuk-beş yıl önce,
Tokat da dâhil olmak üzere, bazı muhalefet milletvekilleri "Tokat
Sigara Fabrikasının önüne yatar, bu makineleri buradan başka yere
götürttürmeyiz." dediklerinde, biz, o makineleri sökmeyeceğimizi,
hatta revize edeceğimizi, çağdaş bir hâle getireceğimizi ve Türkiye'nin
en güzel fabrikası hâline getireceğimizi söylediğimizde, insanlar
"Biz fabrikanın önüne yatarız." diyorlardı. Şimdi ne oldu?
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Teklifle ilgili konuşmadın. Teklifle ilgili konuş.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - Bizim, getirip İspanya'dan, yeni olduğunu hem İstanbul
Ticaret Odasının uzmanlarınca hem de İstanbul Teknik Üniversitesinin
Makine Fakültesinin profesörlerinin yapmış olduğu zabıtlarla
yeni olduğu ispat edildiği hâlde, haksız yere sökülüp İspanya'ya götürülmesine
ve Türk Tekel sanayisinin milyarlarca, katrilyonlarca lira zarara
uğratılmasına sebep olan bu grup, şimdi, utanmadan, bir de dönüyor,
beni, yani bir milletvekilini, ispat etmeden, rüşvetle suçluyorsunuz.
(CHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ne biçim konuşuyorsun sen, ne demek o? Ayıp!
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Ayıp!
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) -Ama, biz sizin haksız ve anlamsız direncinize rağmen, her
şeye rağmen, sökülüp götürülen o makinelerin yerine, bu defa İtalya'dan
son derece modern, en son teknolojiye sahip yeni makineler getirdik;
üretime devam ediyorlar.
BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu,
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Malatya Sigara Fabrikası ne oldu? Adana Sigara Fabrikası ne oldu?
Akhisar Sigara Fabrikası ne oldu?
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - Varsa ispatınız… (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu…
(CHP sıralarından gürültüler)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ne biçim konuşuyor Sayın Başkan!
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Dağcıoğlu. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ne biçim konuşuyorsun be!
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Bağırma be!
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ne biçim konuşma bu! Ayıptır! Sorarım bunun hesabını sana!
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Neyin hesabını soracaksın?
(Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu ile Balıkesir Milletvekili Orhan Sür'ün, Tokat
Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun yanına giderek karşılıklı
konuşmaları)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - İmza vermedik mi? İmza vermedik mi?
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Senin grubun niye oy vermedi?
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu,
lütfen oturur musunuz.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Geri alacak sözünü Sayın Başkan. Gruba "utanmaz"
diyemez! Cumhuriyet Halk Partisine "utanmaz" diyemez! O sözünü
geri alacak burada. Böyle terbiyesizlik olur mu ya!
(Bir grup CHP ve AK Parti
milletvekilinin ayakta karşılıklı konuşmaları)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen oturur musunuz.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Koç,
söz vereceğim ama, sayın milletvekilleri lütfen bir otursunlar… Dinleyeceğim
sizi de Sayın Koç…
Sayın milletvekilleri,
lütfen oturur musunuz.
Sayın idare amirleri…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Koç,
madde üzerinde zaten söz talebiniz var…
HALUK KOÇ (
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen,
Sayın Koç'un bir söz talebi var onu dinliyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu,
lütfen oturur musunuz yerinize.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, demin konuşan hatip arkadaş, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubuna, tümden kurumsal kimliğini aşağılayacak bazı ifadelerde
bulunmuştur. Müsaade ederseniz 69'uncu maddeye göre söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Başkan,
yeni bir sataşmaya mahal vermeden, buyurun; kısa bir açıklama.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Malatya, Adana fabrikalarını kapattılar!
VI. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
3.- Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Tokat Milletvekili
Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun, konuşmasında, partisine sataşması nedeniyle
konuşması
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, 69'a göre söz hakkı verdiğiniz için teşekkür ederim.
Bir sürecin sonuna
doğru yaklaşıyoruz. Burada, arkadaşlarımız, başka bir konu görüşülürken,
o konunun dışında da bazı değerlendirmelerde bulunuyorlar. Bu
ilk defa bugün olmuyor, başka kanun tasarılarının görüşülmesi sırasında
da oldu. Zaman zaman kastını aşan ifadeler dile getirildi. Her iki
gruptan da oldu, her üç gruptan da oldu. Fakat, daha önceki oturumda
bir Cumhuriyet Halk Partili hatibin söylediği bazı sözleri, burada,
bir Anayasa değişiklik paketinin şahıs konuşması sırasında söz
alarak, burada kendine dönük bazı ifadeleri dile getireceğim derken,
Cumhuriyet Halk Partisinin kurumsal kimliğine -Grup olarak- kastını
aşan bir söz de Sayın Milletvekili ifade etmiştir.
Değerli arkadaşlarım,
ben tekrar aklıselim ve sağduyuya davet etmek istiyorum herkesi
ve "Üslubu beyan, aynıyla insan." sözünü bir kere daha hatırlatmak
istiyorum. Başka ifadelerde bulunup tekrar bir gerginlik yaratmak
istemiyorum.
Sayın Dağcıoğlu, sizin,
sözlerinizi geri alma ya da bu konuya, Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna
dönük ifadelerinize bir açıklık getirme hakkını kullanacağınıza
inanıyorum.
Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
Bursa Milletvekili Faruk Çelik, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz,
Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin,
İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz ve 194 Milletvekilinin; 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına Geçici Bir Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/1011) (S. Sayısı:
1408) (Devam)
BAŞKAN - Madde üzerinde
şahsı adına söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Rıza Yazıcıoğlu…
Samsun Milletvekili
Haluk Koç…
Madde üzerinde verilmiş
bir önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1408 sıra sayılı Kanun Teklifinin 1 inci maddesi ile 7.11.1982 tarihli
ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına eklenen Geçici
17 nci maddeye aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Hayati Yazıcı |
İrfan Gündüz |
Nevzat Pakdil |
|
İstanbul |
İstanbul |
Kahramanmaraş |
|
İdris Naim Şahin |
Agâh Kafkas |
Mehmet Daniş |
|
İstanbul |
Çorum |
Çanakkale |
"2839 sayılı Milletvekili
Seçimi Kanununun 18'inci maddesi kapsamında bulunanlardan 25 yaşını
doldurmuş olanlar, Yüksek Seçim Kurulunca güncelleştirilmiş seçim
takvimine bakılmaksızın, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren 3 gün içinde görevlerinden ayrılma isteğinde bulundukları
takdirde aday olabilirler ve aday gösterilebilirler."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Evet, katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor
mu?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe
25 yaşını doldurmuş
bulunan ve 2839 sayılı Kanunun 18'inci maddesinde belirtilen kamu
görevlilerinin de bu Kanun kapsamından faydalanabilmeleri amacıyla
önerge hazırlanmıştır. Yüksek Seçim Kurulu seçim takviminden yararlanma
imkanı bulunamayan kamu görevlilerine Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren 3 gün içinde görevlerinden ayrılmak suretiyle
milletvekili adayı olabilme imkanı sağlanmıştır.
BAŞKAN - İç Tüzük'ün
94'üncü maddesi gereğince önergeyi oylarınıza sunacağım.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Şimdi, kabul için gerekli
beşte üç çoğunluğun tespiti için, bu önergenin oylanması gizli oylama
suretiyle tekrarlanacaktır. Şimdi önergenin gizli oylamasına
başlayacağız.
Kâtip üyeler lütfen
yerlerini alsınlar ve işaret vermediğimiz müddetçe de lütfen zarf
vermeyiniz…
Oylamaya Adana ilinden
başlıyoruz.
(Oyların toplanmasına
başlandı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan adına Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdüllatif Şener, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül adına Devlet Bakanı
Beşir Atalay, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu
adına Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun, kadın ve aileden sorumlu
Devlet Bakanı Nimet Çubukçu adına Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Ali Şahin, Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un yerine Millî
Savunma Bakanı Vecdi Gönül ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi
Güler'in yerine Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen vekâleten oy kullanacaklardır.
Bilgilerinize arz
olunur.
(Oyların toplanmasına
devam edildi)
BAŞKAN - Oylama işlemi
tamamlanmıştır.
Lütfen kupaları kaldıralım.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Bursa Milletvekili
Faruk Çelik, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Ordu Milletvekili
Eyüp Fatsa, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, İstanbul Milletvekili
İrfan Gündüz ve 194 Milletvekilinin; 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasına Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin
1'inci maddesinde verilen önergenin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 425
Kabul : 406
Ret: : 9
Çekimser : 5
Boş : 3
Geçersiz : 2
Böylece, verilen
önerge kabul edilmiştir.
Birleşime saat
20.30'a kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati : 19.22
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.31
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98'inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
1408 sıra sayılı Anayasa
değişikliği teklifinin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, 1'inci maddenin
kabul edilen önerge doğrultusunda gizli oylamasını yapacağız.
Gizli oylamanın ne
şekilde yapılacağını arz ediyorum:
Komisyon ve Hükûmet sıralarında
yer alan kâtip üyelerden komisyon sırasındaki kâtip üye Adana'dan başlayarak
Denizli'ye kadar ve Diyarbakır'dan başlayarak İstanbul'a kadar,
Hükûmet sırasındaki kâtip üye ise İzmir'den başlayarak Mardin'e kadar
ve Mersin'den başlayarak Zonguldak'a kadar, adı okunan milletvekillerine
biri beyaz, biri yeşil, biri de kırmızı olmak üzere üç yuvarlak pul
ile mühürlü zarf verecek ve pul ve zarf verilen milletvekilini ad
defterinde işaretleyecektir.
Milletvekilleri,
Başkanlık kürsüsünün sağında ve solunda yer alan kabinlerden başka
yerde oylarını kullanamayacaklardır.
Vekâleten oy kullanacak
bakanlar da, yerine oy kullanacakları bakanın ilinin bulunduğu
bölümde oylarını kullanacaklardır.
Bildiğiniz üzere, bu
pullardan beyaz olanı kabul, kırmızı olanı ret, yeşil olanı ise çekimser
oyu ifade etmektedir.
Oyunu kullanacak sayın
üye, Kâtip Üyeden üç yuvarlak pul ile mühürlü zarfı aldıktan ve adını
ad defterine işaretlettikten sonra kapalı oy verme yerine girecek,
oy olarak kullanacağı pulu burada zarfın içerisine koyacak, diğer
iki pulu ise ıskarta kutusuna atacaktır. Bilahare, oy verme yerinden
çıkacak olan üye, oy pulunun bulunduğu zarfı Başkanlık Divanı kürsüsünün
önüne konulan oy kutusuna atacaktır.
Oylamada, adı okunmayan
milletvekiline pul ve zarf verilmeyecektir.
Sayın kâtip üyeler yerlerini
alsınlar lütfen.
Sayın milletvekilleri,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan adına Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdüllatif Şener, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül adına Devlet Bakanı
Beşir Atalay, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu
adına Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun, Kadın ve Aileden Sorumlu
Devlet Bakanı Nimet Çubukçu adına Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Ali Şahin, Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un yerine Millî
Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi
Güler'in yerine Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım yerine Adalet Bakanı Cemil Çiçek vekâleten oy kullanacaklardır.
Bilgilerinize arz
olunur.
Şimdi, gizli oylamaya
Adana ilinden başlıyoruz.
(Oyların toplanmasına
başlandı)
BAŞKAN - Sayın kâtip
üyelerimiz ve oy kullanmayan sayın milletvekilleri de lütfen oylarını
kullansınlar.
(Oyların toplanmasına
devam edildi)
BAŞKAN - Oylama işlemi
tamamlanmıştır.
Kupaları kaldıralım
lütfen.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri Bursa Milletvekili Faruk Çelik, Ankara
Milletvekili Salih Kapusuz, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa, Hatay
Milletvekili Sadullah Ergin, İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz
ve 194 Milletvekilinin; 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin 1'inci maddesinin
gizli oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 390
Kabul : 273
Ret: : 7
Çekimser : 5
Boş : 2
Geçersiz : 3
Böylece 1'inci madde
kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer ve halkoyuna sunulması halinde oylanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Fahrettin Üstün,
Muğla Milletvekili.
Buyurun Sayın Üstün.
CHP GRUBU ADINA FAHRETTİN
ÜSTÜN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa değişikliğinin
2'nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım.
Yüce heyeti saygıyla selamlarım.
Gençleri siyasete…
BAŞKAN - Sayın Üstün,
bir saniye…
Bir hususun düzeltilmesi
için: Oy sayısı 390, kabul 373.
Buyurun Sayın Üstün.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Gençlerin durumuna
bir bakmak istiyorum. Her yıl üniversitelerden yüz binlerce öğrenci
mezun oluyor, ancak üniversiteyi bitirmek, bir iş sahibi olmaya
yetmiyor. Aileler üniversiteye hazırlık için her yıl 2,9 milyar dolar
para döküyor, ancak sınava giren her 100 öğrenciden 77'si üniversiteye
giremiyor. Dört yıllık bir üniversite mezununun ailesine maliyeti
29 milyar lira. 317 bin işsizin toplam maliyeti ise, yaklaşık 8 katrilyon
876 trilyon lira. Devletin resmî rakamlarına göre her 3 üniversite
mezunundan 1'i işsiz, ancak Türkiye'nin en iyi üniversitelerinden
ODTÜ bile, 2 mezunumuzdan 1'i işsiz diyor.
Devletin resmî verilerine
göre üniversitelerden mezun olan her 3 kişiden 1'isi, maalesef iş bulamıyor.
Millî Eğitim Bakanlığının yaptığı projeksiyona göre, 2005-2006 eğitim-öğretim
yılında, ortaöğretimdeki öğrenci sayıları 4 milyon 200 binlere
ulaştı. Buna göre, yükseköğretime giriş için baş vuran aday sayısı,
önümüzdeki beş yıl içinde 2 milyonu aşacak.
1969 yılına kadar ziraat
fakültesi sayısı 4 iken, bu sayı, bugün, 25'lerin üzerinde. Ancak,
bu fakültelerin çoğu ziraat mühendisi ihtiyacından değil, politik
kararlarla açıldı, sonuçta işsiz ziraat mühendisleri ordusu yaratıldı.
Ülke genelinde 35 bin ziraat mühendisi işsiz, bu sayıya her yıl 900
yeni mezun ekleniyor. 10 bin maden mühendisinden 4 bini işsiz. Jeoloji
Mühendisleri Odasına kayıtlı 10 bin jeoloji mühendisinin yüzde
55'i, yani 5.500'ü işsiz. Pek çok sağlık kuruluşunda hemşire açığı bulunurken,
30 bin hemşire iş arıyor. Binlerce kimyager, fizik, biyoloji, matematik,
felsefe, sosyoloji, tarih, psikoloji, resim, beden eğitimi, kimya
mühendisi, fizik mühendisi, jeofizik mühendisi, çevre mühendisi
ve peyzaj mimarı da işsiz. Bir iş sahibi olanların çoğu da öğretmenlik
yapıyor.
Üniversite mezunları
arasında işsizlik öyle bir hâle geldi ki, uzun süredir iş bulamayan
ve umutlarını yitirenler İşsiz Mühendisler Derneği, İşsiz Ziraat
Mühendisleri Derneği bile kurdular. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının
temmuz 2004'te, bir milletvekilinin soru önergesine verdiği yanıtta,
Devlet İstatistik Enstitüsünün 2003 yılı verilerine göre üniversite
mezunu işsiz sayısının 290 bin olduğu açıklandı. Devlet İstatistik
Enstitüsünün hane iş gücü anketine göre, 2004 yılında üniversite
mezunu işsiz sayısı 317 bin, toplam işsizler arasında üniversite
mezunlarına oranı 12,4. Sadece işsiz ziraat mühendisi sayısının
35 bin olduğu Türkiye'de, devletin resmî rakamları gerçeği tam olarak
yansıtmıyor.
Önümüzdeki on beş yılda
ortalama 2,7 milyon öğrencinin sınava gireceği ve bu 2 bin dolar
harcama yapacakları varsayıldığında, harcamanın toplam maliyet
miktarının 81 milyar dolara ulaşacağı öngörülüyor. Devlet üniversitelerinde
okuyan, devlet yurdunda kalan bir üniversite öğrencisinin barınma,
harç, kitap, yemek, yol ve giyimden oluşan masraflarının aile bütçesi
üzerindeki yükü, ortalama yıllık 7 milyar doları buluyor.
Lise mezunları işsizlere
gelince, onların hâli daha da perişan. KPS Sınavı sonucu memuriyete
alacağınız lise mezunu sayısı, son açıklamada, 100'ü bile geçmiyor.
İş bulamayanlar ve
mesleklerini icra edemeyenleri üst üste koyduğumuzda, ortaya,
mutsuzluk ve verimsizlik çıkıyor. Çıkış yolu arayan üniversite mezunu
işsiz gençler, semt pazarlarında ya da sosyete pazarlarında açtıkları
tezgâhlarda işportacılık yaparak geçimlerini sağlamaya çalışıyorlar.
Gençliğini iyi değerlendiremeyen
geleceğini de değerlendiremez. Hamburger-kola ekonomisi, genç işsizler
ordusu yaratmaktadır. Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür işsiz gençler
yetiştirdik. Sizin döneminizde de aynısı tekrarlandı. Gençlere
iş bulacağınıza, yabancılara çalışma alanları yaratarak, bunlar
için kanun teklifleri getirerek, kanun çıkararak gençlerin önünü
kestiniz. O gençlik ki, Abdülhamid zulmüne karşı verdiği mücadeleyle
bütün dünyada ün yapmış Jön Türklerin mirasçısı. Dünyanın neresinde
bir devrimci olsa, ona "Genç Türk" diyorlar. Üniversiteli
ağabeyleriniz, Çanakkale'ye, savunmaya, kitleler hâlinde koştu. Kurtuluş
Savaşı'nda yurt parçaları işgal edilmeye başlayınca yurtsever gençlik
halka önderlik etti, kitleleri alanlarda topladı, vatanı savunmaya
ant içti. Gençlik, Mustafa Kemal Paşa'nın mücadele yoldaşıydı. Tıp
fakültesi öğrencileri, okulun hamamında toplantı yapıp Sivas Kongresi'ne
temsilci seçti. Tıbbiyeli Hikmet, bütün gençleri temsilen manda ve
himayeye karşı çıktı. Anadolu'daki gençler, gençlik örgütleri kurup,
halkına önderlik etti. Vatana ve ulusa en başta gençler sahip çıktı.
İşte, o yüzdendir ki,
Yüce Önder Mustafa Kemal Atatürk, Türk gençliğine çok önemli görevler
vermiş, bunu Gençliğe Hitabı'nda da yansıtmıştır. Diyor ki:
"Ey Türk Gençliği!
Birinci vazifen,
Türk istiklâlini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa
etmektir." [CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından
alkışlar(!)]
"Bir gün, istiklâl
ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak
için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin!"
AHMET RIZA ACAR (Aydın) - "Şeriat"
değil, "şerait."
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla) - "Cebren
ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine
girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil
işgal edilmiş olabilir. Bütün bu 'şeriattan' daha elîm ve daha vahim
olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve
dalalet ve hatta, hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta, bu iktidar sahipleri
şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle techi edebilirler.
Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
İşte, bu ahval ve
"şeriat" içinde dahi vazifen…"
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- "Şeriat" değil, "şerait."
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla)
- Şeriat içinde… (AK Parti sıralarından "Şeriat değil, şerait"
sesleri)
BAŞKAN - Lütfen, sayın
milletvekilleri…
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla)
- "…şerait içinde dahi vazifen,
Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret,
damarlarındaki asil kanda mevcuttur."
Sevgili gençler, sizlerin
Türkiye için ne büyük güç olduğunuzu bilenler, sizi etkisizleştirmek
için büyük planlar, projeler yürürlüğe koydular, gençliği kamplara
bölüp birbirlerine kırdırmaya çalıştılar, sonra da bunu bahane
edip, kendi yanlarına çektikleri adamları aracılığıyla, gençliği
acımasızca ezdiler. Amfiler, sınıflar bir ölüm sessizliğine büründü.
Sizi, okumaktan, düşünmekten, yurduna ve halkına sahip çıkmaktan,
kendi sorunlarını çözmekten alıkoydular. Sizi, emperyalist güçlerin,
ülkelerin gençliğine benzetmeye çalıştılar. Siz gençleri ABD'nin
büyük orta doğu projesinin bir parçası hâline getirmek için elinden
gelen her şeyi yaptılar, yapmaya devam ediyorlar. Laikliği ve cumhuriyeti
kemirmeye, türbanı siyasal bir simge hâline getirmek için bayramlarda
öğrencilere türbanla, çarşafla resmî geçit yaptıranlar, grup toplantı
salonlarında tek tip türban şovu yapanlar, dini siyasete alet etmeye,
hukuk devletini din devletine dönüştürmeye kalkışanlar ile bu gibi
kimselere dur demeyenler, engel olamayanlar, hatta ışık yakanlar,
Cumhurbaşkanlığı gibi ulvi bir makamın seçimlerini lavabolarda,
tuvaletlerde çözmeye kalkanlar ne Atatürkçü olabilirler, ne ciddi
olabilirler ne de cumhuriyeti savunabilirler.
İran usulü bir rejimi
Türkiye'ye getirmeye heveslenenler, küçücük çocuklara Atatürk ve
cumhuriyet düşmanlığı aşılamaya yönelenler emellerine ulaşamamışlardır,
ulaşamayacaklardır.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Hangi tuvalette, hangi lavaboda?
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla)
- Kadrolaşmayla cumhuriyeti kuşatmaya heveslenenler, demokrasi,
laiklik ve cumhuriyeti takiye olarak savunur gibi yapıp aslında
kemirmeye yönelenler, "reform" adı altında din devletinin
altyapısını hazırlamayı düşleyenler, devletimizin varlık ve bağımsızlık
belgesi olan Lozan Anlaşması'nı rafa kaldırmaya hazırlananlar,
Sevr Anlaşması koşullarını Türkiye'ye kabul ettirmeyi arzulayanlar,
ulusumuzu ümmet anlayışı içinde eriterek yok etmeyi, ulusumuzun
ve ülkemizin bütünlüğünü parçalamayı hedefleyenler, toplumumuzu
çağdaşlıktan karanlığa itmeye çalışanlar emellerine asla ulaşamayacaklardır,
Atatürk'ün gücü buna asla ve katiyen izin vermeyecektir. Çılgın Türklerin
kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkmaya kimsenin gücü yetmeyecektir.
Gençlik, ölçü tanımamak,
büyük hayal gücüne sahip, cesaretin çekingenliğe, maceranın rahata
üstün geldiği insandır. Gençlik, bir yaş değil bir tavırdır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sözlerime son verirken,
İkinci Genel Başkanımız İsmet Paşa'nın tarihî bir sözünü hatırlatmak
istiyorum: Suçluların telaşı içindesiniz.
Saygılarımla. (CHP
sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
- Sayın Başkanım…
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Üstün.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
- Sayın Başkanım, sataşmaya cevap hakkımı kullanmak istiyorum.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
bir saniye.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
- Grup olarak sataşmaya cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN - Ne diye sataştı
Sayın Gündüz?
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla)
- Ben kendisine hitap etmedim.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
- "Tuvaletlerde, lavabolarda ne işler bitirmeye kalkıyorlar,
takiye yapıyorlar…"
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla)
- Gazetelerde yer aldı Sayın Başkanım.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
- Bakın, bu mesele çok önemli bir meseledir. Grubumuz adına cevap
vermek istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Gündüz,
tutanakları isteyip, değerlendireceğim.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
- Tutanakları istemeye gerek yok Sayın Başkanım, alenen, alenen,
Gençliğe Hitabe'yi okuyarak… Grubumuza hakarette bulundu.
BAŞKAN - Sayın Gündüz,
tutanakları inceledikten sonra talebinizi karşılayacağım.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
- Kamuoyunun önünde cevap vermek istiyoruz.
BAŞKAN - Madde üzerinde
Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen İbrahim Özdoğan, Erzurum
Milletvekili. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar, AK Parti
sıralarından gürültüler)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Beni tahrik etmeyin yani, teknik
konuşacağım. Tahrik etmeyin beni.
Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlarım…
BAŞKAN - Sayın Özdoğan,
lütfen Genel Kurula hitap edin.
Sayın milletvekilleri,
Sayın Hatipe sataşmayalım lütfen.
Buyurun Sayın Özdoğan.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1408 sıra sayılı
Kanun Teklifi üzerinde Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini, 2
nci madde üzerinde, açıklamak istiyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
milletvekili seçilme yaşının yirmi beş yaşa düşürülmesini ittifakla
yasalaştırmıştık. Bu noktada mutabakat olduğu için zaten bir sıkıntı
da olmamıştı. Türkiye gibi genç nüfusun ağırlıklı olduğu bir ülkede
seçilme yaşının yirmi beşe düşürülmesinin sosyolojik gerekçeleri
de zaten mevcuttu.
Değerli arkadaşlar,
2000 yılı nüfus sayımına göre 67 milyon olan nüfusumuzun -ki, bu sayı
bugün aşağı yukarı 73 milyon civarındadır- 40 milyonu otuz yaşın altındaki
nüfustan oluşmaktadır. Yirmi-otuz yaş grubunda bulunan nüfus 13 milyon
civarındadır. Bu genç nüfusun yaklaşık olarak 6 milyon 250 bin kadarı
yirmi beş-yirmi dokuz yaş grubu arasında bulunmaktadır. Seçilme yaşının
yirmi beşe düşürülmesi 6 milyonu aşkın gencin milletvekili seçilebilme
hakkına kavuşmasını da sağlamıştır. Millet Meclisinin milletin
yansıması olması gerekmektedir ki, millî irade kırılmaya uğramadan,
bu yüce çatının altında tecelli edebilsin. Genç nüfusumuzun sorunlarının,
bu sorunları yaşayan gençlerimiz tarafından dile getirilmesinden
daha tabii bir şey elbette ki olamaz. Bu sebeple, gençlik sorunlarının
ikinci elden gündeme getirilmesinin yerine, bizzat sorunu yaşayanlar
tarafından dile getirilmesinin daha faydalı olacağından zerre
kadar kuşkumuz yoktur. Gelişmiş demokrasilerdeki seçilme yaşlarının
on sekiz ila yirmi beş arasında değişmesinin sebebi de budur. Biz de,
aslında seçilme yaşının, Anavatan Partisi olarak on sekize indirilmesini
istiyoruz.
Asıl sorun, seçilme
yaşının yirmi beşe düşürülmesinin pratikte beklenen sonuçları
verip vermeyeceğidir. Kuşkusuz, seçilme yaşının yirmi beşe düşürülmesi
doğrudur. Fakat, siyasi mekanizmalarımızın, kanunlarımızın, siyasi
kültürümüzün gençlerimizin siyasi hayatımıza etkin bir şekilde
katılmalarını sağlayabilecek bir yeterlilikte olmadığı da görülen
bir gerçektir maalesef.
Asıl üzerinde durmamız
gereken, siyasetimizin demokratikleştirilmesidir. Maalesef,
Siyasi Partiler Kanunu'muz siyasetimizin demokratikleşmesi
önünde bir engel olarak durmaktadır. Siyasi Partiler Kanunu'muzda
milletin siyasete etkin olarak katılımını engelleyen hususları
değiştirmemiz gerekmektedir.
Demokrasinin sadece
seçme ve seçilme olmadığı bilinciyle, katılımı, katılması, demokrasiyi
teşvik etmemiz gerekmektedir. Tüm siyasi partilerimizin programlarında
siyasetin demokratikleştirileceği, şeffaflaştırılacağı ve katılımın
sağlanacağı yönünde ifadeler bulunsa da, bu konuda gerekli adımları
bu zamana kadar maalesef atmamış durumdayız. Bu durum, Türk siyasetinde,
maalesef, ortak aklın egemen olması yerine, liderin ve liderle birlikte
liderin etrafında dar bir çevrenin aklının siyasette belirleyici
olması, maalesef, üzüntü vericidir. Siyaset kurumumuzun milletimizin
nazarında itibar kaybetmesine sebep olan bu yapılanma esaslı bir
şekilde yeniden değiştirilmediği sürece, siyaset kurumunun itibar
kazanmasının çok uzak bir ihtimal olduğu da açık bir gerçektir.
Milletvekillerinin
seçilmesinde, mutlaka, milletin "seçen" durumuna getirilmesi
gerekmektedir. Aksi takdirde, milletvekilinin, kendini esas seçen
olarak gördüğü lideri karşısındaki güçsüzlüğünü aşmanın yolu da
mümkün değildir.
Dar bölge, iki turlu
seçim, tercihli oy, ön seçimin zorunlu kılınması, delege sistemindeki
üyelerin etkin olduğu bir sisteme geçilmesi, milletvekillerinin
millet tarafından seçilmesine katkı sağlayacaktır; bu, çok açık
bir gerçektir. Yani, yapılması gereken, Siyasi Partiler Kanunu'muzu
ve Seçim Kanunu'muzu bir bütünlük içinde ele alıp, siyaseten milletin
iradesini tam olarak hâkim kılacak düzenlemeleri yapmamız gerekmektedir.
Her alanda Avrupa Birliği norm ve standartlarının benimsendiği ve
bu yönde hukuki değişikliklerin yapıldığı bu dönemde, siyasetin
demokratik meşruiyete kavuşması için, toplumun tüm çeşitleriyle,
tüm sosyolojik kesimleriyle, tüm sesleriyle siyasete katılımını
sağlayacak düzenlemelerin yapılmasıyla, millet ile siyaset arasındaki
etkileşmenin güçlendirilmesi ve bu etkileşmenin sürekli kılınması,
mutlaka, sağlanmalıdır.
Değerli arkadaşlar,
kamuoyunda siyaset itibar kaybederken, gençlerimiz apolitik bir
kültür içindeyken, gençlerimizi siyasete kanalize etmek ve siyaset
kurumu üzerinde ülkenin sorunlarına sahip çıkmayı sağlamak, elbette
ki, bugünden yarına gerçekleştirilebilecek bir süreç de değildir.
Parlamentomuzun yaş profiline baktığımızda rahatlıkla görebileceğimiz
gibi, 2002 seçimlerinde seçilme yaşı otuz olmasına rağmen, genç nüfus,
toplumdaki ağırlığına paralel bir temsil imkânı bulamamıştır bu
Parlamentomuzda. Bu dönemde Parlamentoda görev üstlenmiş olan milletvekillerimizin
sadece yüzde 6,4'ü, yani 35 milletvekili kırk yaşın altındadır. Gençlerin
siyasete katılımını sağlayacak kanalları mutlaka açmamız gerekmektedir.
Parti gençlik kollarını, görev verildiğinde yapan destek kıtalarının
ötesinde, gençlerin siyaseten kendilerini ifade edebildikleri
ve parti politikalarına etki edebildikleri yerler hâline getirmek
mecburiyetindeyiz. Kanaatime göre, çok çetin rekabetin olduğu
siyaset arenasında, gençlerimiz için pozitif ayrımcılığı sağlayacak
kotalara da ihtiyaç duyulması gerekmektedir. Genç politikacıların
varlığı, kendini siyaset dışında hisseden gençlerimizin siyasete
girebilmeleri için, mutlaka, bir teşvik sağlayıcı unsurların olması
gerekmektedir.
Demokratik kültürü
yerleştirmek için gerekli çabayı göstermezsek, genç nesilleri, siyasette
söz söyleyen, ülkenin geleceğine sahip çıkan insanlar olmaları
için desteklemezsek, yapacağımız yasal düzenlemelerden beklenen
sonuçların elde edilmesi imkânsız olacaktır. Demokratik yaşamın bedeni
yasalarsa, ruhu demokratik kültürdür değerli arkadaşlar. Hayatın
her alanında demokratik kültürün egemen olması için gerekli tedbirleri
almak zorundayız. Demokratik uzlaşma olgunluğu zemininde hayat
bulabilir. Bazı konularda uzlaşmanın zor olduğu elbette ki açıktır,
ama, bazı konularda da toplumsal uzlaşmanın varlığı net olarak ortadadır.
Siyasetin demokratikleşmesi, temsili demokrasiden öte katılımcı
demokrasinin önündeki engellerin, hiç olmazsa yasal engellerin
ortadan kaldırılması hususundaki taleplere, kimsenin, milletin
önüne çıkıp da itiraz edeceğini hiç zannetmiyorum. Meclis tutanakları,
her dönemde, siyasetin demokratikleştirilmesi hususundaki konuşmalarla
doludur. Her dönemde, Siyasi Partiler Kanunu'nda, Seçim Kanunu'nda
değişiklikler yapılması hakkındaki tekliflerle karşılaşmaktayız,
fakat, bunlar, popülist söylemlerden öteye, maalesef, gitmiyor. Hiç
kimsenin çıkıp da "hayır, adı geçen yürürlükteki yasaların demokrasinin
evrensel kurallarıyla uyumlu, ülkemizin şartlarıyla uyumlu, milletimizin
isteğiyle uyumlu" dediği de yoktur. Fakat öte yandan, bu şikâyet
edilen yasalarda esaslı bir değişiklik de, maalesef bugüne kadar
yapılmamıştır. Bu durumda ortada bir samimiyetsizlik olduğu
da, maalesef, belirgin bir durumdadır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdoğan,
lütfen toparlayınız.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar,
bugün Sayın İktidar, genel seçimlerin dört yılda bir yapılmasını
ve Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini gündeme getirmiştir.
Elbette ki, bu görüşler Anavatan Partisinin görüşleridir, yani bizim
öteden beri savunduğumuz görüşlerimizdir. Ama, ancak mecburiyet
karşısında bu tekliflere sarılıyor olmasının samimi bir tarafı
da yoktur. Daha düne kadar iktidarda beş yılı doldurmanın rekoruyla
övünenler, "bal gibi de Cumhurbaşkanını bu Meclis seçecek"
diyenler, bugün "Dört yılda bir genel seçim ve Cumhurbaşkanını
halk seçsin." diyor. Gecikmeli de olsa, doğru noktaya gelmiş olunmasından
da çok mutluyuz biz Anavatan Partisi olarak. Ama, siyaseti "rakibe
kol atmak" çerçevesinde algılayanların, bu noktada samimi
durmalarını da gerçekten istirham ediyorum. Anavatan Partisi, millet
yararına olan her düzenlemenin yanında olacaktır.
Bizim siyasetimiz,
millete fayda sağlamak içindir. Kimse bizden, kendilerine can simidi
olmamızı hiçbir zaman beklemesin diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Özdoğan.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Eyüp Fatsa, Ordu Milletvekili.
Buyurun Sayın Fatsa.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan Anayasa
değişikliği teklifi üzerinde ve özellikle de yürürlük maddesinde
şahsım adına söz aldım. Bu vesileyle, Başkanlık makamını ve Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Meclis teamülleri ve
görüşme teamülleri içerisinde -eğer tutanaklara, geçmiş uygulamalara
bakarsanız- normalde, yürürlük ve yürütme maddelerinde konuşulmaz,
ama, bu dönem, bu bir gelenek hâline geldi, bir teamül hâline geldi. Yürürlük
ve yürütmeyle alakalı olmasa da hatta görüşülen kanunun, teklifin,
tasarının veya Anayasa değişikliğinin içeriğiyle ilgili de olmasa,
bazı arkadaşlarımız çıkıp burada, aklına gelen her şeyi konuşmayı
Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasama faaliyetlerine bir katkı
olarak düşünüyor veya öyle olduğuna inanıyor, ama, bunun böyle olmadığını
Genel Kurul ve kamuoyu çok iyi biliyor.
Değerli arkadaşlar,
biraz önce Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili
Sayın Fahrettin Üstün, burada, yürürlük maddesinde söz aldı ve doğrusunu
isterseniz, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde, milletvekili
sıfatı taşıyan hiç kimsenin yapmayacağı bir konuşma yaptı.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ne demek o?
EYÜP FATSA (Devamla)
- Müsaadenizle…
Değerli arkadaşlar,
bu ülkede milletvekili sorumluluğu taşıyan, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı olma onurunu ve gururunu yaşayan hiç kimsenin ama hiç
kimsenin Türkiye Cumhuriyeti'nin temel nitelikleriyle ilgili düşüncelerini
sorgulama kimsenin hakkı da değildir, haddi de değildir. Cumhuriyetimizin
temel nitelikleri; demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olması
gerçeği hepimizin başının tacıdır, hepimizin önceliğidir, hepimizin
ortak paydasıdır. Bu kimsenin tekelinde de değildir.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Günaydın!
EYÜP FATSA (Devamla)
- Sayın Fahrettin Üstün'ün ne kadar fason konuştuğunu ve çalıştığını
da, maalesef, konuşmasında çok üzülerek gördüm. Atatürk'ün Gençliğe
Hitabesi'ni bile yazılı metinden doğru telaffuz edemeyen, lafzını
bile telakki edemeyen, telaffuz edemeyenlerin manasına ulaşmaları
mümkün değildir.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Okuyamadı.
EYÜP FATSA (Devamla)
- Onun için, fason konuşuyorsunuz, fason çalışıyorsunuz. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Konuştuğunuz, elinizdeki metnin içeriğini
bile, ne manaya gelmeden, doğru bile telaffuz edemiyorsunuz. Lütfen…
Değerli arkadaşlar,
bir başka konu; kimse ama hiç kimse Cumhurbaşkanlığı seçimi gibi
önemli bir görevi ve sorumluluğu lavabolarda, tuvaletlerde pazarlık
yapma onursuzluğuna düşmez.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (
EYÜP FATSA (Devamla) - Ama, 73 milyon insanın gözünün önünde
milletvekillerini Genel Kurul salonuna girmesin diye koridorlarda,
odalarda, lavabolarda hapsedenler vardır. Bunu da bu aziz millet
görmüştür.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (
EYÜP FATSA (Devamla) - Bunu da bu aziz
millet görmüştür.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (
EYÜP FATSA (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, lütfen…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Kimleri hapsetmişler, onları açıklasana.
EYÜP FATSA (Devamla)
- Gruptaki arkadaşlarınızla konuşursanız, onlar size doğruyu
söyler.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Açıklasan iyi olur. Meclis duymuş
olur.
BAŞKAN - Sayın Fatsa,
lütfen, Genel Kurula hitap edin.
Lütfen, karşılıklı
konuşmayalım.
EYÜP FATSA (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, bu ülkede bu millet adına konuşma hakkını ve
yetkisini kendinde bulan herkes ama herkes bu ülkenin 73 milyon, 7
coğrafi bölge, 81 vilayet, en sağcısından en solcusuna kadar, en
inançlısından ateistine kadar, Alevi'sinden Sünni'sine kadar,
Kürt'ünden, Türk'ünden, Laz'ından, Çerkez'inden, bu toplumu, Türkiye
Cumhuriyeti'ni, Türk milletini oluşturan bütün unsurların, bu ülkede
herkesin hassasiyetle dikkat etmesi gereken…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Fatsa, lütfen toparlar
mısınız.
Buyurun.
EYÜP FATSA (Devamla)
- Bitiriyorum Sayın Başkan.
73 milyon insan adına
konuşma hakkını kendisinde bulan herkes, böyle bir sorumluluk hisseden
herkes, bu ülkenin bu renklerden, bu zenginliklerden oluştuğunu,
hiçbirisinin diğerine karşı üstün olmadığını, herkesin, Türkiye
Cumhuriyeti'nin onurlu ve eşit vatandaşları olduğunu asla aklından
çıkarmayacaktır.
Onun için, değerli arkadaşlar,
toplumun bir yarısını diğer yarısına karşı kin, nefret, husumet
uyandıracak şekilde tahkir etmek, tahrik etmek, milletvekili sorumluluğuyla,
sorumlulukla bağdaşmaz. Bunlar, bu ülkeye yapılan haksızlıklar
olur, bu millete yapılan saygısızlık olur. Dolayısıyla, herkes, konuşurken
ne konuştuğunu çok iyi hesap etmelidir, ağzından çıkanı kulağının
duyması lazımdır. "Şeriat" ile "şerait" arasındaki
farkı bile ayıramayanların, çıkıp, burada, Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi'ni
okuma hakkı yoktur. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bu düşünceleri, hepsini,
Sayın Fahrettin Üstün, size geri iade ediyor, bu düşüncelerle de Genel
Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Fatsa.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla)
- Sayın Başkan…
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Üstün.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla)
- Sayın Başkan, Sayın Grup Başkan Vekili, sözünde, hepsini bana iade
ettiğini söyledi. Oysa ben, konuşmamda hiç kimseyi, hiçbir grubu,
hiçbir partiyi zan altında bırakacak bir açıklama yapmadım. Ben de
sözlerini aynen kendisine iade ediyorum.
BAŞKAN - Sözleriniz
tutanağa geçirilmiştir Sayın Üstün.
Teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Ahmet Işık, Konya Milletvekili. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1408 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin
2'nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
22'nci Dönem Parlamentosunca, seçilme yaşını yirmi beşe indirerek,
gençlerin yönetime katılmasını sağlamak adına önemli bir adım atılmıştır.
Yapılmış olan değişikliklerin yapılacak seçimlerde uygulanabilmesi,
Anayasa'nın 67'nci maddesinin son fıkrasının bu seçimler için geçerli
olmamasına bağlı bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
demokrasi platformunun istikrarlı ve kararlı yürüyüşünde, bugün,
bir adım daha atmanın mutluluğu ve huzuru içerisindeyiz. Tuttuğumuz
ve takip ettiğimiz yolun kuvvet ve sağlamlığını, neticenin ise yüceliğini
biliyoruz. AK Parti çatısı altındaki mücadelemiz, çıplak anlamıyla,
bir iktidar mücadelesi değil, milletimizin vermiş olduğu emaneti
hakkıyla yerine getirme mücadelesidir. Hareketimizin dayanmış
olduğu felsefe, beşerî menfaatler ve beşerî iktidar üzerine değil,
devletimizin kalkınması ve milletimizin huzur ve saadeti üzerine
kurulmuştur.
Değerli milletvekilleri,
hukukun olmazsa var olmazı, hukukun ve demokrasinin içerisinde
yer alan her şeyi saygıyla karşılamak ve onu hukukun dışında görmemektir.
Aksi durum, anayasal suçun da ötesinde, insanlık suçu işlemek demektir.
Yapılması gereken, değişmeyen bilimsel doğrular ile değişen araçların
gücünü kavrayarak çağın ritmini yakalamaktır. Doğruyu aramada,
sağlıklı olanı seçmede can alıcı sorun, bilginin kaynağındaki hiyerarşiye
dikkat etmektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gençlik, ülkemizin sadece zenginliği değil, aynı
zamanda, dinamizmin ve değişim potansiyelinin kaynağıdır. Genç
nüfusa sahip olmak, Türkiye için büyük bir imkân ve fırsattır. Özgür
düşünceli, kendi başına karar verebilen, sorgulayan, kendi toplumunun
ve evrensel anlayışın doğrularından haberdar olan ve hayatın güçlükleriyle
baş edebilecek, donanımlı ve yetenekli gençlerle ülkemizin çok daha
büyük vizyon yakalayacağı bir gerçektir.
Değerli milletvekilleri,
evrensel hukuk ölçütlerinin yakalandığı, ulusal tam kalkınmışlık
şartlarının gerçekleştiği, temel hak ve hürriyetlerin ve fırsat
eşitliğinin ideal anlamda hayata geçtiği süreçlerin sonuçlanmasını
temenni ediyor, değişikliğin başta muhataplarına, milletimize
hayırlı olmasını temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Işık.
2'nci madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi maddenin gizli
oylamasına başlayacağız.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sayın Başkan, benim konuşma talebim vardı.
BAŞKAN - Ancak, sayın
kâtip üyeler önce yerlerine geçsinler lütfen.
Sayın milletvekilleri,
gizli oylamanın ne şekilde yapılacağını arz ediyorum:
Komisyon ve hükûmet sıralarında
yer alan kâtip üyelerden, komisyon sırasındaki kâtip üye Adana'dan başlayarak
Denizli'ye kadar (Denizli dâhil) ve Diyarbakır'dan başlayarak İstanbul'a
kadar (İstanbul dâhil); hükûmet sırasındaki kâtip üye ise İzmir'den başlayarak
Mardin'e kadar (Mardin dâhil) ve Mersin'den başlayarak Zonguldak'a kadar
(Zonguldak dâhil) adı okunan milletvekillerine, biri beyaz, biri yeşil,
biri de kırmızı olmak üzere üç yuvarlak pul ile mühürlü zarf verecek
ve pul ve zarf verilen milletvekilini ad defterinde işaretleyecektir.
Milletvekilleri,
Başkanlık kürsüsünün sağında ve solunda yer alan kabinlerden başka
yerde oylarını kullanamayacaklardır.
Vekâleten oy kullanacak
bakanlar da, yerine oy kullanacakları bakanın ilinin bulunduğu
bölümde oylarını kullanacaklardır.
Bildiğiniz üzere, bu
pullardan, beyaz olanı kabul, kırmız olanı ret, yeşil olanı ise çekimser
oyu ifade etmektedir.
Oyunu kullanacak sayın
üye, katip üyeden üç yuvarlak pul ile mühürlü zarfı aldıktan ve adını
ad defterine işaretlettikten sonra kapalı oy verme yerine girecek,
oy olarak kullanacağı pulu burada zarfın içerisine koyacak, diğer
iki pulu ise ıskarta kutusuna atacaktır. Bilahare, oy verme yerinden
çıkacak olan üye, oy pulunun bulunduğu zarfı Başkanlık Divanı kürsüsünün
önüne konulan oy kutusuna atacaktır. Oylamada adı okunmayan milletvekiline
pul ve zarf verilmeyecektir.
Şimdi, gizli oylamaya
Adana ilinden başlıyoruz.
(Oyların toplanmasına
başlandı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan adına, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdüllatif Şener; Dışişleri Bakanı Abdullah Gül adına, Devlet Bakanı
Beşir Atalay; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu
adına, Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun; kadın ve aileden sorumlu
Devlet Bakanı Nimet Çubukçu adına, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Ali Şahin; Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım adına, Adalet Bakanı
Cemil Çiçek; Devlet Bakanı Ali Babacan adına, Sağlık Bakanı Recep
Akdağ; Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç adına, Millî Savunma Bakanı
Vecdi Gönül; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler adına, Devlet
Bakanı Kürşad Tüzmen vekâleten oy kullanacaklardır.
(Oyların toplanmasına
devam edildi)
BAŞKAN - Oyunu kullanmayan
sayın milletvekili var mı? Yok.
Oy verme işlemi tamamlanmıştır.
Lütfen kupaları kaldıralım.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri Bursa Milletvekili Faruk Çelik, Ankara
Milletvekili Salih Kapusuz, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa, Hatay
Milletvekili Sadullah Ergin, İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz
ve 194 Milletvekilinin; 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin 2'nci maddesinin
gizli oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 399
Kabul : 382
Ret : 7
Çekimser : 4
Boş : 3
Geçersiz : 3
Böylece 2'nci madde
kabul edilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasına Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin
birinci görüşmeleri tamamlanmıştır. İkinci görüşmeye en az kırk
sekiz saat geçtikten sonra başlanabilecektir.
Gündemin 6'ncı sırasında
yer alan, Adana Milletvekili Ayhan Zeynep Tekin Börü'nün; Türk Medeni
Kanununda Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin görüşmelerine
başlıyoruz.
6.- Adana Milletvekili Ayhan Zeynep Tekin Börü'nün
Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ve Adalet Komisyonu Raporu (2/888) (S. Sayısı: 1262)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemin 7'nci sırasında
yer alan, Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı'nın görüşmelerine başlıyoruz.
7.- Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/1195) (S. Sayısı:
1216)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemin 8'inci sırasında
yer alan, Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı'nın görüşmelerine
başlıyoruz.
8.- Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı
ve İçişleri ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonları
Raporları (1/1212) (S. Sayısı: 1225)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
Komisyonun olmadığı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini
sırasıyla görüşmek için, 4 Mayıs 2007 Cuma günü saat 11.00'de toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.