DÖNEM: 22 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
CİLT : 155
95’inci
Birleşim
26 Nisan 2007 Perşembe
İ Ç İ N D E K İ L E R I.
- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU
ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma
Kurulu önerisi
III. - KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı:
305)
2.-
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
3.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet Komisyonları
Raporları (2/820) (S. Sayısı: 1337)
4.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı
(EİT) Ticaret ve Kalkınma Bankası Arasında Merkez Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1307) (S. Sayısı: 1378)
5.-
Diyarbakır Milletvekili İrfan Rıza Yazıcıoğlu ve 14 Milletvekilinin;
Kamu Görevlerinden Ayrılanların Yapamayacakları İşler Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/978) (S. Sayısı: 1402)
6.-
Ailenin Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Adalet
Komisyonları Raporları (1/1272) (S. Sayısı: 1318)
7.-
Uygulama İmkânı Kalmamış Bazı Kanunların Yürürlükten Kaldırılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Komisyonu Raporu (1/1239) (S. Sayısı:
1325)
8.-
Adana Milletvekili Ayhan Zeynep Tekin Börü'nün, Türk Medeni Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu
(2/888) (S. Sayısı: 1262)
9.-
Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/1195) (S. Sayısı: 1216)
10.-
Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri ile Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonları Raporları (1/1212) (S.
Sayısı: 1225)
IV. - OYLAMALAR
1.-
Ailenin Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı'nın oylaması
TBMM
Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak dört oturum
yaptı.
Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt, yem bitkileri paralarının hâlen ödenmemesi
nedeniyle büyükbaş hayvanlarda açlık ve direnç düşüklüğüne bağlı
olarak meydana gelen hastalık ve toplu ölümlerin önüne geçilebilmesi
için Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca alınması gereken önlemlerin
önemine,
Muş
Milletvekili Seracettin Karayağız, Muş'un düşman işgalinden kurtarılışının
89'uncu yıl dönümü münasebetiyle, Muş'un tarihçesine, Kurtuluş Savaşı'nı
kazanmamıza katkısına, ilin gelişmesi için Hükûmetçe yapılan çalışmalara,
Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Yılmazcan, Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle,
Hazreti Muhammed'in tüm insanlara örnek olması gereken hayatına,
İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmının:
1'inci
sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi'nin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce
geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden;
2'nci
sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin (1/1030) (S. Sayısı: 904),
3'üncü
sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
12'nci
sırasında bulunan, Ailenin Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında (1/1272) (S. Sayısı: 1318),
13'üncü
sırasında bulunan, Uygulama İmkânı Kalmamış Bazı Kanunların Yürürlükten
Kaldırılmasına Dair (1/1239) (S. Sayısı: 1325),
14'üncü
sırasında bulunan,
Kanun Tasarı ve Tekliflerinin görüşmeleri;
5'inci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) Ticaret ve Kalkınma
Bankası Arasında Merkez Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı'nın (1/1307) (S. Sayısı: 1378) görüşmelerine
başlanılarak 1'inci maddesi üzerinde bir süre görüşüldü. Verilen
aradan sonra,
İlgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından;
Ertelendi.
4'üncü sırasında bulunan, Kamu Mali Yönetimi
ve Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/1295) (S. Sayısı: 1357) görüşmeleri tamamlanarak;
6'ncı sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ile
Bahreyn Krallığı Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde
Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma
(1/1207) (S. Sayısı: 1381),
7'nci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyetinin
Avrupa Birliği Kriz Yönetimi Harekatlarına Katılımı İçin Avrupa
Birliği ile Türkiye Cumhuriyeti Arasında Çerçeve Teşkil Eden
(1/1313) (S. Sayısı: 1382),
8'inci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı
Teşviki ve Korunmasına İlişkin (1/952) (S. Sayısı: 852),
9'uncu sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret
ve Ekonomik İşbirliği (1/1065) (S. Sayısı: 1012),
10'uncu sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Macaristan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ekonomik
İşbirliği (1/1132) (S. Sayısı: 1182),
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarıları, görüşmelerini müteakiben elektronik cihazla
yapılan açık oylamalardan sonra,
11'inci sırasında bulunan, İstanbul Milletvekili
Zeynep Karahan Uslu ve 4 Milletvekilinin, Hemşirelik Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/784) (S. Sayısı:
1320), yapılan görüşmelerden sonra,
Kabul edildi.
26 Nisan 2007 Perşembe günü, alınan karar gereğince
saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 18.01'de son verildi.
|
Nevzat Pakdil |
|
|
Başkan Vekili |
|
|
Ahmet Küçük |
Mehmet Daniş |
|
Çanakkale |
Çanakkale |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
Bayram Özçelik |
Ahmet Gökhan Sarıçam |
|
Burdur |
Kırklareli |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
|
|
|
|
|
26 Nisan 2007 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati:14.00
BAŞKAN:Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER:Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 95'inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım.
Okutuyorum:
II. - ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma
Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No:221 Tarih:26.4.2007
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler Kısmının 452 nci sırasında yer alan 1402 sıra sayılı
Kanun Teklifinin bu kısmın 5 inci sırasına, 453 üncü sırasında yer
alan 1400 sıra sayılı Kanun Teklifinin bu kısmın 12 nci sırasına, 18
ila 23 üncü ve 34 ila 63 üncü sıralarında yer alan Kanun Tasarılarının
bu kısmın 13 ila 48 inci sıralarına alınmasının ve diğer işlerin sırasının
buna göre teselsül ettirilmesinin Genel Kurulun onayına sunulması
Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Eyüp Fatsa K.
Kemal Anadol Muzaffer
R. Kurtulmuşoğlu
AK Parti Grubu Başkanvekili CHP Grubu Başkanvekili Anavatan
Partisi Grubu Başkanvekili
BAŞKAN - Danışma Kurulu
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri,
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
III. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve
İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1'inci sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon
raporu gelmediğinden teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2'nci sırada yer alan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer
alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet Komisyonları
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet
Komisyonları Raporları (2/820) (S. Sayısı: 1337)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
4'üncü sırada yer
alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı
(EİT) Ticaret ve Kalkınma Bankası Arasında Merkez Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ekonomik
İşbirliği Teşkilatı (EİT) Ticaret ve Kalkınma Bankası Arasında
Merkez Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1307) (S. Sayısı: 1378)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri,
5'inci sıraya alınan, Diyarbakır Milletvekili İrfan Rıza Yazıcıoğlu
ve 14 Milletvekilinin; Kamu Görevlerinden Ayrılanların Yapamayacakları
İşler Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
başlayacağız.
5.- Diyarbakır Milletvekili İrfan Rıza Yazıcıoğlu
ve 14 Milletvekilinin; Kamu Görevlerinden Ayrılanların Yapamayacakları
İşler Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/978)
(S. Sayısı: 1402) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu 1402
sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Abdulaziz
Yazar'ın söz talebi vardır.
Sayın Yazar, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ABDULAZİZ
YAZAR (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Görevlerinden
Ayrılanların Yapamayacakları İşler Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
2531 sayılı Kamu Görevlerinden
Ayrılanların Yapamayacakları İşler Hakkındaki Kanun'un 2'nci maddesinde,
genel bütçeye dahil daire, kurum ve kuruluşlar ile katma bütçeli
idarelerde, bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlarda, kanunla
veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan fonlarda,
belediyelerde, özel idarelerde 12 Mart 1964 gün ve 440 sayılı ve 12
Mayıs 1964 gün, 460 sayılı kanunlar kapsamına giren kuruluşlarda,
sermayesinin yarısından fazlası ayrı ayrı veya birlikte Hazinece
veya yukarıdaki daire, idare, kurum ve kuruluşlarca karşılanan
yerlerde aylık ücret veya ödenek almak suretiyle görev yapmış olanların,
bu yerlerdeki görevlerinden hangi sebeple
olursa olsun ayrılmaları hâlinde, ayrıldıkları tarihten
önceki iki yıl içinde hizmetinde bulundukları
(x) 1402 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
daire, idare, kurum ve kuruluşlara karşı, ayrıldıkları
aylıktan itibaren başlayarak üç yıl süreyle o daire, idare, kurum ve kuruluştaki
görev ve faaliyet alanlarıyla ilgili, konularda, doğrudan doğruya
veya dolaylı olarak, görev ve iş alamayacakları, taahhüde giremeyecekleri,
komisyonculuk ve temsilcilik yapamayacakları hükme bağlanmıştır.
Sosyal Sigortalar Kurumu
Başkanlığının 2531 sayılı Kanun'un 1'inci maddesinde sayılan kurum
ve kuruluşlardan olması nedeniyle, kurumdaki görevlerinden hangi
sebeple olursa olsun ayrılan kurum personelinin 2531 sayılı Kanun'un
2'nci maddesiyle getirilen yasaklamaya tabi olacağı, Türkiye Cumhuriyeti
Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı Sosyal Sigortalar İlaç ve Eczacılık
Daire Başkanlığının 8/9/2006 tarih ve 17-16 Ek Genelgesiyle tüm ilgililere
(il müdürlükleri ve bölge eczacı odalarına) duyurulmuştur. Genelgeyle,
Kanun'un bu şekilde düzenlenmiş olması nedeniyle, Sosyal Sigortalar
Kurumu Başkanlığı bünyesinde yapmış olduğu iş veya görev unvanı
ne olursa olsun, kurumda çalışmakta iken kurumdan ayrılan eczacıların,
serbest ya da eczane açarak, Kurumla sözleşme imzalama talepleri
hâlinde, kurumdan ayrıldığı tarihten itibaren üç yıl süreyle kurumla
sözleşme yapmalarının mümkün bulunmadığı bildirilmiştir. Bu nedenle,
genelgenin yayım tarihi olan 8/9/2006 tarihinden itibaren Sosyal Sigortalar
Kurumundan ayrılıp serbest eczane açmış olan eczacıların kurumla
sözleşme yapma talebi söz konusu genelge nedeniyle kabul edilmemekte
ve bu durum da eczacıların mağduriyetine yol açmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
eczacı bir milletvekili olarak öncelikle belirtmek isterim ki, eczacılık
mesleği ve eczacılar, sağlık sektörünün en önemli yapı taşlarından
biridir. Bu, asla göz ardı edilmemelidir. Eczacılarımızın sorunlarını
bu yüce kürsüde defalarca ifade etmeme rağmen eczacılarımızın
hiçbir sorununa AKP Hükûmeti neşter vuramamıştır.
Kamu kurumlarının,
eczanelere, belirlenen sürelerde ödeme yapmaması pek çok eczaneyi
iflasın eşiğine getirmiştir. Öte yandan, kamu kurumlarının, reçeteleri
kontrol ettikten sonra eczacıya geri göndermemesi veya reçete kesintisinin
nedenini bildirmemesi, zaman zaman da reçete kontrollerinin elle
yapılmasından kaynaklanan hatalar, sektörde çok büyük sorunlar yaratmaktadır.
Birçok ilacın uzman
hekim tarafından yazılma zorunluluğu, hastaların, ilaç temininde
güçlük yaşamasına neden olmaktadır.
Eczacılar, bir yandan
ilaç fiyat değişimleri, öbür yandan reçete kontrolleri konusunda
bir standart olmaması sebebiyle büyük sıkıntılar yaşamaktadırlar.
Ödeme konusunda yaşanan
sorunların çözümü için bütçeden sağlığa ayrılan payın artırılması,
kurumların ilaç ödemelerine ayrılan ödeneği öncelikli hâle getirmesi,
borcun mutlaka zamanında ödenmesi ya da borç zamanında ödenemiyorsa
eczacının geç ödemeden doğan zararının telafisi için gerekli önlemlerin
alınması bir zorunluluktur.
Türkiye'de eş değer
ilaç kullanımını özendirici tedbirler alınmamıştır. İlaçların
akılcı kullanımı için toplumu bilinçlendirici eğitim verilmemektedir.
Orijinal ilaç üretimi için yapılması gereken ar-ge faaliyetleri yetersizdir.
Bu eksikliği gidermek için, ar-ge yatırımlarının özel teşvik kapsamına
alınması gerekmektedir.
Avrupa Birliği ülkelerinin
çoğunda var olan ve her ilaç kutusunda yazılı bulunan eczacılık meslek
hakkı, maalesef, Türkiye'de ne bilinmekte ne de uygulanmaktadır.
2000'li yıllarda artık, eczacılık mesleğinin de bir garantisi ve güvenirliği
olmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
hükûmet tarafından hazırlanan 6197 sayılı Yasa Tasarısı, dört yıldır
İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğünde görüşülmekte olmasına rağmen,
hâlen, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine alınamamıştır.
6197 sayılı Yasa'da
"Eczanenin sahibi ve sorumlu müdür eczacıdır." yerine,
Sağlık Bakanlığı tarafından "Eczanenin sorumlu müdürü eczacı
olacaktır." ifadesi gerilmek istenmektedir.
Bu ifade ile zincir eczanelerin
yolu açılmakta, dolayısıyla, serbest eczacının geleceği tehlikeye
sokulmaktadır. Bu konu gerek Türk Eczacıları Birliği Genel Kurulunda
gerekse Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda tarafımdan
birkaç kez dile getirilmiştir. Tüm konuşmalarımda Sayın Sağlık Bakanı
konuşma yaptığım salonlarda hazır olduğu hâlde, bu zincir eczaneler
konusunda hiçbir açıklama yapma gereğini dahi duymamıştır.
Eczane ruhsatlarının
eczacı odaları tarafından verilmesi, Türk Eczacıları Birliğince
onaylanması ve bunların Sağlık Bakanlığına bildirilmesi, mesleğimizde
çok önemli bir sıkıntı olan muvazaalı eczane açma ve işletme olayını
ortadan kaldıracaktır.
Değerli milletvekilleri,
kamuda çalışan yaklaşık 1.500 eczane olmasına rağmen bunların sorunlarıyla
kimse ilgilenmemektedir. Kamuda çalışan eczacılar denetim amacı
ile dış göreve gönderilmekte, ancak kendilerine harcırah ödenmemektedir.
Bu da kamuda çalışan eczacılara büyük bir haksızlıktır.
Sosyal Sigortalar Kurumu
Başkanlığının 08/09/2006 tarihli ve 51449 sayılı Genelgesiyle, 2531
sayılı Yasa'nın 2'nci maddesi gereği, kurumda görev yapmakta iken
hangi sebeple olursa olsun ayrılan eczacıların serbest eczane açtıklarında
kurumla, kurum sigortalılarına ilaç temini için sözleşme yapamayacakları
yönünde düzenleme yapılmış bulunmaktadır. Bu düzenlemeye göre,
genelge tarihinden sonra SSK'dan emekli olarak veya istifa ederek
ayrılan pek çok eczacı hâlen kurumla sözleşme yapamadığından mağduriyet
yaşamaktadır. Bugünlerde kurumundan ayrılmış ancak üç yılını doldurmamış
eczacılarımızın da mevcut sözleşmelerinin iptali gündemdedir.
Bilindiği üzere, tüm
sosyal güvenlik kurumlarımız aynı çatı altında birleştiğinde,
Sosyal Güvenlik Kurumları ile eczaneler arasında tek sözleşme imzalanacaktır.
Bu durumda SSK'dan ayrılan eczacılara ilişkin genelge daha belirsiz
bir hâl alacaktır. İşte, bugün getirilen bu kanun teklifiyle eczacılar
kendi nam ve hesabına yaptıkları mesleki faaliyetleriyle ilgili
olarak kurum ve kuruluşlarla tip sözleşmeler yapabileceklerdir.
Eczacıların pek çok
sorunlarından birini çözmekte olan bu kanun teklifinin sağlık camiasına
hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Yazar,
teşekkür ediyorum.
AK Parti Grubu adına,
Diyarbakır Milletvekili İrfan Rıza Yazıcıoğlu.
Buyurun Sayın Yazıcıoğlu.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
İRFAN RIZA YAZICIOĞLU (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
1402 sıra sayılı Kamu Görevlerinden Ayrılanların Yapamayacakları
İşler Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
üzerinde, AK Parti Grubu adına konuşma yapmak üzere söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle, Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Göreve geldiği günden
beri Sağlıkta Dönüşüm Programı çerçevesinde devrim niteliğinde
atılımlar yapan partimizin sağlıkla ilgili çalışmaları hakkında
öncelikle kısa kısa başlıklar şeklinde konuşma yapacaktım, ama öncelikle,
ben, hem AK Partimizin çok değerli Grup Başkan Vekili Sayın Eyüp Fatsa'ya,
çok değerli Cumhuriyet Halk Partisinin Grup Başkan Vekili Sayın Anadol'a
ve Anavatan Partisinin Grup Başkan Vekili Sayın Kurtulmuşoğlu'na
huzurlarınızda teşekkür ediyorum bu kanun tasarısını bir an önce
görüşmeye aldıkları için.
Yaklaşık 900 tane eczacıyı
ilgilendiren bu kanun tasarısı yasalaştığı takdirde, şu anda
SSK'yla anlaşma yapamayan, SSK'dan emekli olan ve ayrılmış durumda
olan eczacı meslektaşlarımızın Sigorta Kurumuyla sözleşme yapmalarını
düzeltecek bir kanun tasarısıdır. 2531 sayılı Yasa'nın 3'üncü maddesinde
değişiklik yapılarak, eczacı meslektaşlarımızın, aynı zamanda
hekim ve diş hekimlerinin kurumlarla sözleşme yapması sağlanacaktır.
11 Mayıs tarihinde
eczane sözleşmelerinin yenilenmesi gerektiğinden bu kanuna öncelik
verildi ve bugün görüşmeye aldık. Ben, sözü fazla uzatmak istemiyorum,
çünkü arkadaşlarımızla konuşmuştuk bu yasanın bir an önce gelmesiyle
ilgili, konuyu fazla uzatmamak için kendi aramızda anlaşmıştık.
Ben, tekrar, bu kanunun
tüm eczacı meslektaşlarımıza hayırlı olmasını diliyorum.
Yine, bu kanun tasarısının
Meclisimize getirilmesinde bizlere destek veren eczacı meslektaşlarımıza,
eczacı milletvekillerimize en içten teşekkürlerimi arz ediyorum.
Bu arada, yaklaşan 14
Mayıs Eczacılar Günü'nden önce bu yasanın buradan geçmesi eczacı
meslektaşlarımız için gerçekten anlamlı olacaktır.
Ben, tekrar, tüm Meclisi
saygıyla selamlıyorum ve teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yazıcıoğlu.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.19
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.22
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 95'inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
1402 sıra sayılı Kanun
Teklifi'nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Teklifin 1'inci maddesini
okutuyorum:
KAMU GÖREVLERİNDEN AYRILANLARIN YAPAMAYACAKLARI İŞLER HAKKINDA
KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- 2/11/1981 tarihli
ve 2531 sayılı Kanunun 3 üncü Maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Uzman tabipler,
tıpta uzmanlık tüzüğüne göre uzman olanlar, tabipler, diş tabipleri
ve eczacılar kendi nam ve hesabına yaptıkları mesleki faaliyetleri
ile ilgili olarak kurum ve kuruluşlarla tip sözleşmeler yapabilirler."
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA
VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Sayın Başkan,
bir düzeltme talebimiz var.
BAŞKAN - Komisyonun
bir düzeltme talebi var.
Buyurun Sayın Erdöl.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA
VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) -
"2/11/1981 tarihli ve 2531 sayılı" ibaresinden sonra "Kamu
Görevlerinden Ayrılanların Yapamayacakları İşler Hakkında"
ibaresinin de eklenerek, kanun metninin maddeye ilave edilmesini
talep ediyorum Sayın Başkanım. Teknik bir düzenleme.
BAŞKAN - Tamam, gerekli
not alınmıştır.
Sayın Kepenek'in bir
söz talebi var.
Buyurun Sayın Kepenek.
YAKUP KEPENEK (Ankara)
- Sayın Başkan, söz değil de, Sayın Bakandan, daha doğrusu, Hükûmetten
bir soru talebim var izin verirseniz, aracılığınızla.
BAŞKAN - Buyurun.
YAKUP KEPENEK (Ankara)
- Şimdi, görüşmekte olduğumuz teklifin gerekçesinde "kamu kurum
ve kuruluşlarında çalışanlar, görevden ayrıldıktan sonra, iki yıl
süreyle kendi işleriyle ilgili herhangi bir yerde görev alamazlar"
deniyor. Bu, bilinen, uygulanan bir hüküm.
Şimdi, doğrudan doğruya
Sayın Bakanımızla ilgili değil, ama şöyle bir durum var: Geçtiğimiz
günlerde Türkiye Petrolleri Genel Müdürü görevinden ayrıldı ve
ayrılır ayrılmaz Osman Saim Dinç -Çalık Grubunda- aynı işi yapan,
enerji ve petrol işiyle uğraşan bir grubun genel müdürü oldu anında.
Şimdi, bu yasa hükmü, olduğu gibi çiğnendi. Ben durumu izledim. Sayın
Enerji Bakanımız da, bunda ne var demeye getirdi ve "Bir kamu görevlisi
görevinden ayrılmış, başka yerde görev almış, bunun neresini eleştiriyorsunuz."
dedi. Şunu demek istiyorum: Doğrudan doğruya bu yasayla ilgili değil,
ama bu konuda Hükûmetimizin tutumunu, görüşünü merak ediyorum. Bu
durumun neden kovuşturulmadığını, neden ele alınmadığını, suç duyurusunda
bulunulmadığını da merak ediyorum. Bunu sormak istedim.
Sayın Başkan, teşekkür
ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
YAKUP KEPENEK (Ankara)
- Yazılı da olabilir Sayın Başkan.
BAŞKAN - Efendim, Sayın
Bakan nasıl takdir ederse.
Sayın Bakanım, buyurun.
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) - Sayın Başkan, öncelikle, Enerji Bakanlığımız,
bu sorunun cevabını, muhakkak, yazılı olarak verecektir, ama ben
bir hukukçu olarak, sorduğunuz sorunun muhatabının Hükûmet olmadığının
bir kere altını çizmek isterim. Zira, yasalarla yapılan düzenlemelerde,
kanunen yasaklanmış bir fiil söz konusuysa, cumhuriyet savcıları
harekete geçer ve uygular. Dolayısıyla, Anayasa'nın temel ilkeleri
çerçevesinde yasama, yürütme ve yargının görev alanları da bellidir.
Yargının görev alanına giren, hukuken suç olduğunu iddia ettiğiniz
bir şeyden dolayı siz dahi suç duyurusunda bulunabilirsiniz ve
cumhuriyet savcıları harekete geçer; eğer, kanunen suç sayılan
bir işlemse de, herhâlde, o bürokrat hakkında gerekli işlemi de yargı
en iyi şekilde yapacaktır diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
1'inci maddeyi, Komisyon
Başkanının düzeltmesiyle birlikte, oylarınıza arz ediyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri,
teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Teklif kabul edilmiş
ve kanunlaşmıştır, hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın milletvekilleri,
6'ncı sırada yer alan, Ailenin Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ile Adalet Komisyonları Raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.
6.- Ailenin Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ile Adalet Komisyonları Raporları (1/1272) (S. Sayısı: 1318)
(x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Sayın milletvekilleri,
komisyon raporu 1318 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Nevin Gaye
Erbatur.
Buyurun Sayın Erbatur.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA N. GAYE
ERBATUR (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1318 sıra
sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı'nın tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
(x) 1318 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Tüm alanlarda kadın-erkek
eşitliğinin sağlanması çağdaşlaşma yolundaki bir ülkenin önceliği
olmalıdır. Türkiye'nin de taraf olduğu uluslararası sözleşmeler
de bu konuda tarafları bağlayıcı düzenlemeler öngörmektedir. Ülkemizin
de bu gelişim sürecinde olduğunu göz önüne alırsak, öncelikle yasalarla
toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmalı, bu yolla toplumsal dönüşümün
önü açılmalıdır.
Kadın-erkek eşitliğinin
sadece yasalarla değil, bu yasaların uygulanmasına yönelik zihniyet
değişikliğiyle sağlanacağı da unutulmamalıdır. Bu temel hedefle
yola çıkarak, Medeni Kanunumuzla ilkesel olarak getirilmiş olan
kadın-erkek eşitliğinin uygulamada da gerçeğe dönüşebilmesi
için 4320 sayılı Ailenin Korunması Yasası son derece önemlidir. Yasa'nın
bu önemi hem aile kavramının toplumsal yaşamdaki hayati rolünden
hem de kadının ve çocuğun aile içi şiddetten korunmasından kaynaklanmaktadır.
Anayasa'mızın 41'inci
maddesinde de belirtildiği gibi, toplumun temelini aile oluşturmaktadır.
Bireysellikten toplumsallığa geçişin en küçük birimi olan ve karşılıklı
rıza ile oluşan ailenin sağlıklı yapılanması ve yürütülmesi, toplumun
var oluşunu ve yarınlara güçlü bir biçimde uzanmasını doğrudan etkilemektedir.
Şiddetin aile yaşamı
içerisinde, aileyi oluşturan bireyler arasında gerçekleşen ve
"aile içi şiddet" adı altında, aile içinde bir bireyin diğer
bir bireye yönelik fiziki, sözel ve duygusal kötü davranışı şeklinde
tanımlanan görüntüsü toplum için daha tehlikeli olmakta, toplumun
en küçük birimi olan aile içerisinde gerçekleşen şiddetin yol açtığı
ve açacağı zararlar, toplum bünyesinde daha derin ve kalıcı izler
bırakmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aile, toplumsal hayatın düzenli bir şekilde işleyebilmesi
için insanın eğitim gördüğü ilk yerdir. Bu son derece önemli yapı içerisinde
bireylerin birbirine karşı davranışları toplumsal yapıyı da doğrudan
etkiler. Aile içinde yetişen çocuk, rol model olarak aldığı büyüklerinden
gördüklerini ileride yetişkin bir birey olduğunda uygulamaya koyar.
Bu nedenle, aile içinde sağlıklı ilişkiler kurulması doğrudan toplumsal
düzeni etkiler ve bu düzeni korumakla sorumlu devletin ilgi alanına
girer.
Bu tespit Anayasa'mızın
ilgili maddelerince doğrulanmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın
41'inci maddesi "Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında
eşitliğe dayanır.
Devlet, ailenin huzur
ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının
öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri
alır, teşkilâtı kurar." diyerek, ailenin korunması sorumluluğunu
üzerine almıştır. Böylece, aile Anayasa ile korunmuş ve deyim yerindeyse,
bir anayasa kurumu niteliği almıştır.
Öyleyse, Anayasa güvencesi
altında bulunan ailenin korunması konusunda hükûmetler üzerine
düşen görevi yapmak zorundadırlar. Bugün gelinen noktada, 1998 yılında
yürürlüğe giren 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun'da çalışmalar
yapılması elbette önemli bir adımdır. Örneğin, yeni düzenleme ile
Yasa kapsamındaki başvurular haricinde verilen kararın infazı
için yapılan icrai işlemlerin de harca tabi olmaması önemli değişikliklerden
biridir. Böylece, mağdur tarafın genelde kadın olduğu ve ekonomik
özgürlüğünün olmadığı düşünülürse, bu değişiklik olumlu bir adımdır.
Ayrıca, aile içinde
şiddet uygulayan tarafın sadece eş olmadığı gerçeğinden hareketle
diğer aile bireylerinin de yasa kapsamına alınması son derece doğrudur.
Fakat, genel anlamda, değişikliğin, aslında, sorunun özünü etkilemeyecek
şekilde yapılması durumunda bir önemi yoktur. Şöyle ki: Yasa'nın
adı her ne kadar "Ailenin Korunması" ise de, içeriğinde esas
itibarıyla kadının şiddetten korunmasının amaçlanmış olduğu görülmektedir.
Hâkimin hükmedeceği tedbirler sayılırken, Kanun'da görüldüğü gibi,
bu tedbirler "kusurlu eş" ve yeni düzenleme ile de "aile
bireyi" açısından düzenlenmiştir. Yani, şiddet uygulayan kişinin
engellenmesi amaçlanmıştır. Toplumumuzda şiddet gören tarafın neredeyse
tamamının kadın olduğu düşünülürse, çok rahatlıkla, bu Kanun'un
kadının şiddetten korunmasına yönelik hazırlandığını söyleyebiliriz.
Zaten, uygulamada ve doktrinde de bu görüş kabul görmüştür.
Bu durumda, Kanun'un
amacına tam olarak hizmet edebilmesi için, kadının şiddetten korunmasını
ve sorunların tekrarlanmamasını sağlayacak düzenlemeler yapılmalıdır.
Maalesef, değişikliğin yüzeysel kaldığını ve uygulamadaki sorunları
çözmeye yeterli olmadığını düşünüyorum. Bu kapsamda, bir değişiklik
önerisi vererek, bu hususları da gündeme getirmeye ileriki maddelerde
çalışacağım.
Öncelikle, Yasa'da
şiddetin bir tanımının yapılmamış olması önemli bir eksikliktir. Yasa
uygulayıcılarına yol göstermesi açısından "şiddetin herhangi
bir türüne" şeklinde bir tanım yapılması gerekmekteydi. Uygulamada,
sözel şiddet, psikolojik şiddet, cinsel şiddet ve ekonomik şiddet gibi
şiddet türlerinin göz ardı edildiği ve şiddet denilince sadece fiziksel
şiddetin algılanmakta olduğu göz önünde bulundurularak, "şiddetin
herhangi bir türü" ibaresinin Kanun'a eklenmesi, Kanun'un ruhuna
uygun olan etkin bir korunmanın sağlanması açısından gereklidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 4320 sayılı Ailenin Korunması Kanunu, özü itibarıyla,
aile içinde şiddete maruz kalan kişinin korunmasını amaçlamaktadır.
Bu kapsamda, koruma, şiddete karşı yapılmaktadır. Elimizdeki temel
olgu şiddet olduğuna göre, bu kavramın tam olarak tanımlanması, Kanun'un
özüne ilişkin bir sorundur. Bu nedenle, uluslararası sözleşmelerde
de yer aldığı üzere, şiddetin sadece fiziksel şiddet olmadığının
belirtilmesi, cinsel, ekonomik, psikolojik şiddetin de var olduğunun
vurgulanması gerekmektedir. Şiddet kavramının içinin doldurularak,
eksik veya yanlış yoruma neden olmayacak şekilde düzenlenmesi,
toplumdaki yaygın ve yanlış bir şekilde kabul görmüş olan şiddet,
eşittir, fiziksel şiddet açmazının da ortadan kaldırılmasına yardımcı
olacaktır.
1993 yılında Birleşmiş
Milletler Genel Kurulu, Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması
Hakkında Beyanname'yi kabul ederek şiddetin ilk resmî tanımını yapmıştır.
Beyanname'nin 1'inci maddesine göre, "kadına yönelik şiddet"
terimi, kadına, fiziksel, cinsel ya da psikolojik zararla sonuçlanan
ya da bu ihtimalin mevcut olduğu ister özel, isterse sosyal yaşamda
olsun söz konusu hareketlere ilişkin tehditler, zorla ya da keyfî
olarak özgürlük mahrumiyeti de dâhil olmak üzere, cinsiyete dayalı
her türlü şiddet hareketini kapsamaktadır. Bu nedenle, kadına yönelik
şiddetin önlenmesinden bahsedildiğinde, temel olarak, öncelikle
fiziksel, daha sonra da ekonomik, psikolojik ve cinsel şiddetin önlenmesi
anlaşılmaktadır.
Kadına karşı şiddet,
en yaygın ve sık olarak rastlanılan, kadının insan hakları ihlallerindendir.
Kadına karşı yapılan, kabul edilemez bir saldırıdır. Kadına karşı
şiddetin, özellikle de, aile içi şiddetin, kadın-erkek ilişkilerinde
eşitliğin sağlanması ve özel ve kamusal alanlar arasındaki uçurumun
kapatılması için çözümlenmesi gereken temel bir konudur. Özel alandaki
hak ihlalleri, özellikle de, çeşitli tür ve biçimleriyle şiddet, kadınların
kamusal alana çıkması önündeki en büyük engellerden biridir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun, kelimenin
tam anlamıyla özel bir kanundur. Türk Ceza Kanunu birtakım değişikliklerle
yenilenirken, aile içinde şiddet gören kadının bu şiddetten korunması
için derhâl harekete geçecek bir mekanizma yer almamaktaydı. 4320
sayılı Kanun, işte, bu değişikliği yapmıştır. Örneğin, Avusturya'da
polis, şiddet uygulayanı gördüğü anda, anında, kendi inisiyatifiyle
uzaklaştırma verebiliyor. Bizde, kadının Türk Ceza Kanunu'ndan doğan
haklarını elde edebilmesi son derece uzun ve zor bir süreç gerektiriyordu.
Bu Kanun ile bu zorlu süreç kolaylaştırılmıştır. Bu nedenle, aslında,
bu Yasa, şiddet gören kadının bu şiddetten korunması için en hızlı
bir şekilde eyleme geçmek için vardır. Bu nedenle, Yasa'nın uygulamasında
bu hızı kesen engellerin ortadan kaldırılması için de düzenlemeler
yapılmalıdır.
Uygulamada en çok
şikâyet edilen konuların başında, şiddete uğrayan kadınların başvurusu
sırasında karşılaştıkları zorluklar gelmektedir. İlk başvurusunu
genellikle karakola yapan kadın, polisin göstereceği olumsuz ve
ters davranış karşısında, âdeta, ikinci kez şiddete uğramış olacaktır.
Bu nedenle, Yasa'da, genel kolluk kuvvetlerinin görevlerine ilişkin
ve kadının rahat bir şekilde işlemlerini yapması için gerekli ortamın
sağlanmasına yönelik düzenlemenin de yapılması gerekmekteydi. Bu
kapsamda, "Şiddete maruz kalan aile bireyinin müdafi yardımından
faydalandırılması zorunludur. Şiddete maruz kalan aile bireyi,
talep üzerine, cumhuriyet başsavcılığınca uygun görülen bir sığınma
evine yerleştirilir ve şiddete maruz kalan bireyin izlenmesi ve
tedbir kararlarının uygulanıp uygulanmadığının denetlenmesi
için, o aileye, sosyal inceleme raporu hazırlatılmak üzere zorunlu
bir sosyal hizmet uzmanı görevlendirilir. Görevlendirilen uzman,
ortaya çıkacak ihlalleri derhâl cumhuriyet savcılığına ihbarla
yükümlüdür. Ayrıca, görevlendirilen uzman, tedbir müddeti sonunda
bir inceleme raporu hazırlar ve hâkime sunar. Hâkim, inceleme raporuna
göre tedbirin uzatılıp uzatılmayacağına karar verir." şeklinde
düzenlemelerin yapılması etkili olacaktır diye düşünüyorum.
Bu Yasa'nın anlamı,
can güvenliği isteyen kadınlar için acil önlem getirebilmektir. Koruma
tedbirinin uygulanması, Türkiye'de sığınma evi sayısının yetersizliği
göz önüne alındığında büyük önem taşımaktadır. Bu Yasa'da öngörüldüğü
şekilde uygulandığında, şiddet mağduru kadının evini, mağduru
bir kez daha mağdur etmeden korunaklı bir mekâna çevirmiş oluyor. Zihniyet
değişikliğinin, bu Yasa'nın bir tür boşanma davası olarak algılanması,
kadınların başvurularına hızlı yanıt verilmemesi, bazı şikâyetlerin
Yasa kapsamına alınmaması, kararın çıkmasından sonra uygulamada
yaşanan sıkıntılar gibi birçok sorunlu noktada önemli ve gerekli
olduğunu görmekteyiz. Ayrıca, koruma kararı verilmiş kişi, eğer
ki, bu karara aykırı davranmış ise Kanun'un sağlaması gereken etkin
koruma için verilecek olan hapis cezasının paraya çevrilememesi
ve ertelenmemesi gerekmektedir.
Tüm bunların yanı sıra
belki de en önemli konu, Kanun'un uygulaması esnasında mağdurun
şikâyette bulunmasını zorlaştıran etkenlerin ortadan kaldırılmasıdır.
Şiddet gören kadınların böyle bir yasanın varlığından haberdar olması,
en önemli adımdır. İkinci olarak da, şiddete maruz kalan bireyin, ilk
başvuru anından itibaren devreye giren tüm kurumlardaki görevlilerin
aile içi şiddet konusunda eğitilmiş olması gerekmektedir. Bu kapsamda
Başbakan ve İçişleri Bakanı tarafından yayımlanan genelgelerin
çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bu genelgelere uyulması ve bu genelgelerde
istenenlerin yapılması, aile içi şiddetin azaltılması konusunda
çok önemli bir adım olacaktır. Genelgelerde yer alan ve yasal olarak
da zorunluluk olan nüfusu 50 binin üzerinde olan belediye sınırları
içinde sığınma evlerinin açılması konusuna öncelik verilmelidir.
Belki, bu konuda yönetmelikler hazırlanarak belediyelerin mutlaka
sığınma evlerini açmaları ve bunları çalıştırmaları da yapılması
gereken işlerden bir tanesidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dikkat edilmelidir ki, Ailenin Korunmasına Dair
Kanun, 1998 yılından bu yana yürürlükte olmasına rağmen, Kanun'un
uygulamasında ciddi sorunlar olduğu görülmüştür. Aile içinde şiddet
gören kadının, bu şiddeti önlemek için yasal hakkını kullanmaya yönelik
girişim başlattığından itibaren sorunlar yaşanmaktadır. İlk başvuru
yeri olan karakollarda, görevlilerin, kadına, aile ortamına geri
dönmesi için telkinde bulunması olumsuzlukların ilk başlangıcıdır.
Bu nedenle karakola başvurudan, kadının sığınma evine yerleştirilmesine
kadar olan süreç, kadına karşı şiddetin önlenmesi açısından bir bütün
olarak ele alınmalıdır. O nedenle, kadının karakola başvurusu
anından itibaren karşılaştığı tüm kişilerin, başta polis ve kolluk
kuvvetleri olmak üzere, bu konuda eğitilmeleri ve bu konuya duyarlı
olmaları da son derece önemlidir.
Şiddet görme olgusu,
üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir konudur. Yapılan tüm
bilimsel araştırmalar, şiddet gören bireyin duygusal açıdan derinlemesine
etkilendiğini ve bu etkinin yıllar içinde ortaya çıktığını göstermektedir.
Fiziksel şiddet görünebilir etkisi nedeniyle ilk anda dikkat çekerken,
şiddetin diğer türleri önce duygusal açıdan sorunlara yol açmakta
ve bu sorunlar zaman içinde fiziksel boyutlara da taşınmaktadır. Bu
nedenle şiddet üzerine yapılan tüm çalışmalarda uzmanlaşma çok
önemlidir.
Bu kapsamda, kadın,
şiddet görmesi nedeniyle birtakım sorunlar yaşamakta olduğu için
konunun bir sosyal hizmet uzmanı tarafından değerlendirilmesi
şarttır. Şiddet gören ve bu şiddeti önlemek için yasal yola başvuran
kadın bu cesareti gösterebildiğine göre son derece zor bir durumda
bulunmaktadır. Bu durumun uzman olmayan kişiler tarafından değerlendirilmesi
olumsuz sonuçlar yaratabilir. Eğer bu yapılırsa, bu durumda, yanlış
yönlendirme kadını daha da zor duruma sokma gibi sonuçlara neden
olabilir.
Sonuç olarak, bu Kanun,
her açıdan özel bir kanun olduğu dikkate alınarak elimizde değişiklik
yapma fırsatı varken bu fırsatı en iyi şekilde kullanmalıyız. 1990
sonrası dönemde artık devletlerin uluslararası prestijleri sosyal
konulara verdiği önemle ölçülür hâle gelmişken ve Türkiye Avrupa
Birliği yolunda bir dizi reform yaparken, değişimin temeli olan kadın
haklarına verilen önem artmadıkça, yapılan çalışmalar bir sonuç
vermeyecektir.
Kadına karşı şiddetin
önlenmesi, artık yerel bir sorun değildir. Bu gerçeğin göz önünde bulundurulması
ve Türkiye'nin, vatandaşına karşı sorumluluğunu yerine getirmesini
dileyerek, yüce heyeti saygılarla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Erbatur,
teşekkür ediyorum.
AK Parti Grubu adına
İstanbul Milletvekili Gülseren Topuz.
Sayın Topuz, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
GÜLSEREN TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Ailenin Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı'nın geneli üzerinde, AK Parti Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şiddet, bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de
önemli bir toplumsal sorun olarak varlığını sürdürmektedir. Aile
içinde şiddet, anne babadan çocuklara, erkekten kadına, çocuklardan
anne babaya veya kardeşten kardeşe yönelik de olabilmektedir. Aile
içi şiddet olaylarına, daha çok kadın ve çocukların maruz kaldıkları,
yapılan araştırmalar sonucu ortaya çıkan bir gerçektir. Aile içi
şiddeti önlemeyi amaçlayan ve 1998 yılında yürürlüğe giren 4320 sayılı
Ailenin Korunmasına Dair Kanun reform niteliğinde bir düzenlemedir.
Ancak, zaman içerisinde Kanun'un uygulanma sürecinde ortaya çıkan
eksiklikler ve kavram karışıklığı, yeni bir düzenleme yapılmasını
zorunlu kılmıştır.
Ailenin Korunmasına
Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, belirlenen
eksiklikleri gidermek üzere, Adalet Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü,
Jandarma Genel Komutanlığı, baro ve sivil toplum kuruluşlarının
hukukçu temsilcilerinin katılımları ile Bakanlığa bağlı Kadının
Statüsü Genel Müdürlüğü koordinasyonunda gerçekleştirilen toplantılar
sonucu hazırlanmıştır. Tasarı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi töre
ve namus cinayetleri ile kadınlara ve çocuklara yönelik şiddetin
sebeplerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla oluşturulan Meclis Araştırma Komisyonu Raporu'nda ve aynı
konuya ilişkin Başbakanlık genelgesinde belirtilen söz konusu Kanun'da
değişiklik yapılmasına ilişkin öneri de bu şekilde yerine getirilmektedir.
Bilindiği üzere,
4320 sayılı Kanun'un temel amacı, aile içinde şiddet uygulayan bireyi
ortak yaşam alanından uzaklaştırmak ve diğer öngörülen tedbirleri
de uygulamaya koyarak aile içi şiddeti önlemektir. Ayrıca, tasarıda,
aynı çatı altında yaşamayan, ayrılık nedeniyle ayrı konutlarda
bulunan bireyler ve de evli olmalarına rağmen fiilen ayrı yaşayan
aile bireyleri ve çocuklar da aile içi şiddete maruz kalabildiklerinden,
aile içi şiddet mağduru kapsamı gerçeklere uygun olarak düzeltilmektedir.
Kanun'un 1'inci maddesinde
yer alan "eş" ifadesinin kullanılmasının uygulamada kavram
karışıklığı yaratması nedeniyle, "kusurlu eş" ifadesi
"kusurlu eşin veya diğer aile bireyinin" olarak değiştirilmiştir.
Anayasa'nın 41'inci
maddesinde "Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında
eşitliğe dayanır.
Devlet, ailenin huzur
ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının
öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri
alır." hükmü bulunmakla, devlet özellikle ananın ve çocukların
korunmasını sağlamakla yükümlü tutulmaktadır. Bu nedenle, şiddet
uygulayan bireyin herhangi bir rahatsızlığının bulunup bulunmadığı
hususunun tespiti ve tedavisi ile uyguladığı veya uygulayacağı
şiddetin ortadan kaldırılması için, tasarıda aile mahkemesi hâkiminin
uygun görmesi hâlinde şiddet uygulayan bireye, bir sağlık kuruluşuna
muayene veya tedavi için başvurması tedbirini hükmedebileceği
de öngörülmüştür.
Yine, Anayasa'nın
5'inci maddesinde, devlete vatandaşın refah, huzur ve mutluluğunu
sağlamak, kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti
ve adalet ilkeleri ile bağdaşmayacak surette sınırlayan ekonomik
engelleri kaldırmak görevi verilmiştir. Anayasa'nın bu hükmü gereğince,
aile içi şiddet mağduru bireylerin ekonomik güvence altına alınmaları
4320 sayılı Kanun'da tedbir nafakasına hükmedilerek sağlanmakta
olup, eğer şiddet mağdurları nafaka almakta iseler tasarıda mükerrer
nafaka ödenmesine engel olunacak şekilde yeni bir düzenleme yapılmıştır.
4320 sayılı Kanun'un 1'inci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan
bu maddenin birinci fıkra hükmüne göre yapılan başvuruların harca
tabi olmayacağı hükmü, yine bu Kanun kapsamındaki başvurular ve
verilen kararların infazı için yapılan icrai işlemlerin harca tabi
olmayacağı şeklinde düzenlenmiştir. Tasarı, özellikle kadın ve
çocukları koruma altına alma ve bu sebeple şiddete maruz kalmış
kişileri yargı işlemlerinde mali külfet getirmeme amacını taşımaktadır.
Söz konusu amaç doğrultusunda, başvurunun harca tabi olmaması uygulamasına
uyacak şekilde hükmedilen tedbirlerin icraya konulması aşamasında
da harç alınmaması hususunun tasarıda ayrıca belirtilmesine ihtiyaç
duyulmuştur.
Tasarının 2'nci maddesinin
son fıkrasında, bu Kanun'un uygulanmasına yönelik hususların yönetmelikle
düzenlenebileceği hüküm altına alınarak, uygulamada karşılaşılabilecek
aksaklıkların giderilmesi amaçlanmıştır. Bugün, Genel Kurul gündeminde
yer alan tasarının kanunlaşması, aile içi şiddete maruz kalan bireylerin
mağduriyetlerinin giderilmesi ve uygulamadaki eksikliklerin
ortadan kaldırılması bakımından büyük önem taşımaktadır.
Sözlerimi burada bitirirken,
bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyor, Kanun'da
yapılan bu değişikliğin tüm kadınlarımıza ve tüm toplumumuza hayırlı
olmasını diliyorum.
Teşekkür ederim. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Topuz.
Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi okutuyorum:
AİLENİN KORUNMASINA DAİR KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI
HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE 1- 14/1/1998 tarihli
ve 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunun
1 inci maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 1- Türk Medenî
Kanununda öngörülen tedbirlerden ayrı olarak, eşlerden birinin veya
çocukların veya aynı çatı altında yaşayan diğer aile bireylerinden
birinin veya mahkemece ayrılık kararı verilen veya yasal olarak
ayrı yaşama hakkı olan veya evli olmalarına rağmen fiilen ayrı yaşayan
aile bireylerinden birinin aile içi şiddete maruz kaldığını kendilerinin
veya Cumhuriyet başsavcılığının bildirmesi üzerine Aile Mahkemesi
Hâkimi meselenin mahiyetini gözönünde bulundurarak re'sen aşağıda
sayılan tedbirlerden bir ya da birkaçına birlikte veya uygun göreceği
benzeri başka tedbirlere de hükmedebilir:
Kusurlu eşin veya diğer
aile bireyinin;
a) Aile bireylerine
karşı şiddete veya korkuya yönelik söz ve davranışlarda bulunmaması,
b) Müşterek evden
uzaklaştırılarak bu evin diğer aile bireylerine tahsisi ile bu bireylerin
birlikte ya da ayrı oturmakta olduğu eve veya işyerlerine yaklaşmaması,
c) Aile bireylerinin
eşyalarına zarar vermemesi,
ç) Aile bireylerini
iletişim araçları ile rahatsız etmemesi,
d) Varsa silah veya
benzeri araçlarını genel kolluk kuvvetlerine teslim etmesi,
e) Alkollü veya uyuşturucu
herhangi bir madde kullanılmış olarak şiddet mağdurunun yaşamakta
olduğu konuta veya işyerine gelmemesi veya bu yerlerde bu maddeleri
kullanmaması,
f) Bir sağlık kuruluşuna
muayene veya tedavi için başvurması.
Yukarıdaki hükümlerin
uygulanması amacıyla öngörülen süre altı ayı geçemez ve kararda
hükmolunan tedbirlere aykırı davranılması halinde tutuklanacağı
ve hakkında hapis cezasına hükmedileceği hususu şiddet uygulayan
eş veya diğer aile bireyine ihtar
olunur.
Eğer şiddeti uygulayan
eş veya diğer aile bireyi aynı zamanda ailenin geçimini sağlayan
yahut katkıda bulunan kişi ise hâkim bu konuda mağdurların yaşam düzeylerini
gözönünde bulundurarak daha önce Türk Medenî Kanunu hükümlerine
göre nafakaya hükmedilmemiş olması kaydıyla talep edilmese dahi
tedbir nafakasına hükmedebilir.
Bu Kanun kapsamındaki
başvurular ve verilen kararın infazı için yapılan icraî işlemler
harca tâbi değildir."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Canan Arıtman.
Buyurun Sayın Arıtman.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA CANAN
ARITMAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ailenin
Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı'nın,
yani 1318 sıra sayılı Yasa Tasarısı'nın 1'inci maddesi üzerine Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hazırunu saygıyla
selamlarım.
Biliyorsunuz, kadına
yönelik şiddetle mücadelede Türkiye'nin taraf olduğu, altını imzaladığı
uluslararası sözleşmeler var. CEDAW -yani, Kadınlara Karşı Her Türlü
Ayrımcılığın Önlenmesi İhtiyari Protokolü- Pekin, Pekin artı 5
uluslararası sözleşmeleri, Birleşmiş Milletlerin Kadına Yönelik
Şiddetin Yok Edilmesi Bildirisi gibi uluslararası sözleşmelere
taraf olduk, altını imzaladık ve yine bu sözleşmelerin gereği olarak,
hükûmetler bunun gereğini yapmak, bu doğrultuda yasalar hazırlamak
mecburiyetindeydi. Dolayısıyla, Türkiye'nin de taraf olduğu uluslararası
sözleşmelerin gereği olarak, Anayasa'nın da 41'inci maddesindeki
amir hüküm de göz önüne ve dikkate alınarak, kadına yönelik şiddetin
önlenmesi amacıyla, 1998'de Ailenin Korunmasına Dair Kanun kabul
edilmişti. Bu, şiddete uğrayanı koruyan özel bir koruma yasasıdır;
bunun altını çizmek lazım, bu özel bir yasa, özel bir koruma yasası.
Tabii, Yasa'nın adı
her ne kadar "Ailenin Korunmasına Dair Kanun" ise de aslında,
kadına yönelik aile içi şiddeti önlemeyi amaçlayan bir yasaydı. O
zamanlar, 1998 yılında bu Yasa'yı hazırlayanların bizlere anlattıklarına
göre, "kadına yönelik şiddeti önleme yasa tasarısı" diyememişler
adına. "Eğer adını böyle koysaydık, erkek egemen Meclisten, erkek
çoğunluklu Meclisten bu yasa tasarısını geçiremezdik; onun içindir
ki, biz, bu Yasa'nın adını Ailenin Korunmasına Dair Kanun olarak hazırladık,
ancak o şekilde erkek egemen Meclisten geçirebildik" dedi. Bu
da tabii, bir anekdot olarak bilgilerinizde olsun.
Yani, bu tür yasaları,
erkek egemen meclislerden, erkek çoğunluklu meclislerden geçirmekte
bile ne sıkıntılar yaşanıyor, ne tür yaratıcılıklar ortaya çıkıyor.
Evet, aslında, bir anlamda da bence doğrusu yapılmış oldu, çünkü aile
içinde sadece kadınlar değil, çocuklar da yoğun bir şekilde şiddete
maruz kalıyor.
Yapılan bilimsel
araştırmalar ve gerçekçi araştırmalar, ülkemizde her 3 kadından
1'inin, her 2 çocuktan 1'inin fiziksel şiddete maruz kaldığını gösteriyor.
Tabii, Aile Araştırma
Genel Müdürlüğünün TÜİK'le yaptığı 2006 araştırmasındaki rakamlar
doğrusu çok komik. Şimdi, TÜİK'in Aile Araştırma Genel Müdürlüğüyle
yaptığı araştırmaya göre, ülkemizde toplam şiddete maruz kalma
oranı kadınlarda sadece yüzde 7, fiziksel şiddet uygulayan erkek
oranı ise sadece yüzde 3. Hâlbuki, aynı Kurum, yani Aile Araştırma
Kurumunun bundan önceki araştırmasına göre, ülkemizde kadının
şiddete maruz kalma oranı yüzde 97 idi ve bunun yüzde 34'ü fiziksel
şiddetti ve bugün de üniversitelerin, sivil toplum örgütlerinin
son yıllarda yaptığı araştırmalar da toplumda şiddetin arttığını
göstermektedir. Medyada izlediklerimiz, emniyete intikal eden
vakalar ve hepimizin günlük yaşamda gördüklerimiz, izlediklerimiz,
toplumumuzda şiddet olgusunun arttığı yönündedir, hem de ciddi boyutlarda.
Dolayısıyla, bu son araştırmanın, TÜİK araştırmasının bilimsel ve
gerçekçi olmadığı gerekçesiyle, Sayın Bakana, bu rakamları hiçbir
yerde telaffuz etmemesini tavsiye ederim. Her konuda, her alanda
yaptığınız gibi zorlamayla, zorlama rakamlarla toplumsal gerçekler
gizlenememektedir ve birçok platformda da çok ciddi mahcubiyetlere
neden olmaktadır, dostça bir tavsiyede bulunuyoruz.
Şimdi, Sayın Bakanımız,
uluslararası platformda, bu Yasa'yla, yani Ailenin Korunmasına Dair
Kanun'la, 1998 tarihli bu Yasa'mızla, uluslararası platformda çok gururlandıklarını,
pek çok gelişmiş ülkeden çok daha ileri bir yasal düzenlememizin olduğunu
ifade ediyor. Evet, güzel, ama, şimdi Sayın Bakana bir soru sormak istiyorum:
Peki, nasıl oluyor da, Sayın Bakanım, bizde bu kadar mükemmel bir yasa
varken, nasıl oluyor da bizdeki şiddet onlardan çok daha fazla görülüyor
ve giderek de hem nitelik hem nicelik olarak artıyor?
Evet, bunun nedeni
bence şu: Bir kere, her şeyden önce, yasal düzenlemelerimiz yeterli
değil. Yani, yeterince caydırıcılığı olan yasal düzenlemelerimiz
yok. Şiddeti önleyebilmek için yapılacak yasal düzenlemelerde,
mutlaka, öncelikle, failin cezalandırılması sağlanmalıdır. Bu
cezalandırılmayı bütün toplum görmeli ve herkes demeli ki
"evet, şiddet uygularsam, bunun bedelini devlet bana ödetir"
caydırıcı olması için.
Şiddet mağduru, mutlaka
devlet tarafından korunmalıdır. Devlet tarafından şiddet mağdurlarının
korunduğu bu topluma gösterilmelidir, ispat edilmelidir. Eğer bunu
yapabilirsek, yasal düzenlemeler de ve bu konudaki söylemler de
inandırıcı olabilir diye düşünüyorum.
Evet, dediğim gibi,
her şeyden önce, şiddetin önlenmesi için hükûmetlerin bu konuda gerçek
bir duyarlılığının ve inandırıcı politikalarının olması gerekmektedir.
Bakın, Danimarka'nın
nüfusu sadece 5 milyon, ama, 45 tane kadın sığınma evi var. Bu yıl, kadına
yönelik şiddeti önlemek için Danimarka Hükûmeti, 53 milyon euroluk
bir bütçe ayırmış. Biz 72 milyonuz; kaç tane sığınma evimiz var ve bütçeden
ne kadar para ayırdık? Dolayısıyla, işte bu yetersizlikler, bu soruların
cevaplarının tatmin edici olmayışı, Hükûmetin şiddetle mücadelede
inandırıcı ve güvenilir olmasının önünü kesiyor.
Şimdi, Sayın Bakan,
her yerde, 30 tane sığınma evi olduğunu söylüyor. Ben aradım taradım
bu sığınma evlerini, bulamadım. Bakanlığın sadece 17 tane sığınma
evi var, 11 adet de Bakanlık harici sığınma evi var. Şu 30 sığınma evinin,
ben, Sayın Bakan tarafından, bir, burada dile getirilmesini diliyorum,
biz de bilmediklerimizi öğrenelim.
Şimdi, bakın, iki yıl
önce bu Meclisten bir kanun çıkarttık. Belediyeler Kanununa göre,
nüfusu 50 binin üzerindeki belediyeler sığınma evleri açacaktı.
Ülkemizde nüfusu 50 binin üzerinde 205 tane belediye var. Evet, bu
205 belediyenin kaç tanesi sığınma evi açtı? Bunu da Sayın Bakandan
öğrenmek istiyorum ve işte, bu tür, kadını koruyacak sığınma evleri
yapmadan, bütçeden pay ayırmadan yapılan yasal düzenlemeler, genelgeler,
ne yazık ki, iç ve dış politikada gösterişten ve göz boyamadan öteye
gitmiyor.
Şimdi, Sayın Bakanım,
size, halkın sizinle ilgili kanaatlerini buradan dile getirmek
istiyorum. Ne yazık ki, halkımız sizin kadın ve çocukları koruduğunuza
inanmıyor, bu konuda size güvenmiyor. Yani, bir anket yaptırırsanız
bunu görürsünüz; bunu, size, bu söylemimizi ispatlamış oluruz ve
ne yazık ki, size, "kadın ve çocuktan sorumlu Bakan" değil,
kadın ve çocuktan sorunlu Bakan diyor. Neden böyle diyor Sayın Bakanım?
Çünkü, inandırıcı olmadığınız için, güven veremediğiniz için. Hükûmetiniz
de aynı şekilde, inandırıcılıktan uzak.
Bakın, AKP'li belediyeleriniz
kitapçıklar dağıttı. Dediler ki: "Dokuz yaşındaki kız çocukla
evlenilebilir." Bugün öğreniyoruz ki, Cumhurbaşkanı adayımız,
eşini… On beş yaşındaki bir çocukla evleniyor.
MEHMET SOYDAN (Hatay)-
On yedi, on yedi. Canan Hanım, on yedi.
CANAN ARITMAN (Devamla) - Hâlbuki, erken
yaşta evlilik, yani, ergen evlilikler, kadına yönelik şiddetin
bir biçimidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Arıtman, konuşmanızı
tamamlayınız.
CANAN ARITMAN (Devamla) - Ergen evlilikler,
kadının sağlıktan eğitime kadar her türlü insan
haklarını kullanmasını, ne yazık ki, engellemektedir. Dolayısıyla, sözde değil özde savunucu olmak lazımdır.
Evet, bu "Dokuz yaşındaki çocukla evlenilebilir,
dört kadın alınabilir, kadın dövülebilir." diyen belediye başkanlarınıza,
şöyle, kamuoyunun ve bizlerin duyacağı bir tepki göstermediniz.
Yani, eğer böyle bir şey Cumhuriyet Halk Partisinde olsaydı, inanın,
bu parti ayağa kalkar ve biz daha üzerinden yirmi dört saat geçmeden
o belediye başkanlarını Cumhuriyet Halk Partisinden ihraç ederdik,
hem de sonsuza kadar ihraç ederdik. İşte, ancak söyleminiz
ile eyleminiz birbirini tutarsa o zaman inandırıcı olabilirsiniz,
o zaman güven verebilirsiniz. Ne yazık ki, toplumda,
kadınlarımız, şiddete karşı korunacakları konusunda Hükûmetiniz
döneminde güven duymuyorlar.
Evet, şimdi, bu Yasa
1998'de biraz aceleye gelerek, yeterli özen gösterilemeden, yeterli
bir hazırlık dönemi olmadan oluşturuldu ve dolayısıyla hem teknik
hem de içerik anlamda eksiklikler barındırdı. Şimdi yapılan düzenleme,
işte bu eksiklikleri gidermek ve yasanın dilini düzeltmek için yapılmıştır,
ama, yine de bazı eksiklikleri vardır. Bu eksikliklerini,
yanlışlarını gidermek için bazı önergeler vereceğiz. Hükûmetin, Komisyonun ve değerli milletvekillerinin bunlara
katılmasını diliyoruz. Bu konudaki tavrınız,
aynı zamanda, samimiyetinizin, duyarlılığınızın da bir ölçütü
olacaktır.
Aile içi şiddetin önlenmesinde yasal
düzenlemelerin hem fail hem de mağdur açısından ayrım gözetilmeksizin
tüm bireyleri kapsaması çok önemlidir. Aile içinde
çocuklara yönelik şiddet ciddi boyuttadır. Çocukların
şiddete maruz kalması veya şiddete seyirci olması bile ileride
onu şiddet uygulayıcı birey yapar. Şiddet, öğretilebilir,
öğrenilebilir bir olgudur. Sorunların çözümünde
şiddet uygulamayı yöntem olarak öğrenen çocuğun onu yaşamında uygulamaması
mümkün değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Arıtman, iki buçuk dakika
ek süre aldınız, lütfen konuşmanızı tamamlayınız, buyurun efendim.
CANAN ARITMAN (Devamla)
- Bir atasözümüz var: "Ne ekerseniz onu biçersiniz." Bakın,
giderek bir şiddet toplumu oluyoruz, ha bire şiddeti üretiyoruz. Aileler,
şiddet uygulamasını, çocuk eğitiminde bir eğitim aracı ve bir terbiye
yöntemi olarak görüyor. Ne yazık ki okulda da aynısı uygulanıyor.
Yine, dilimiz, atasözlerimiz bile şiddeti övüyor, normal gösteriyor.
Bakın, son yıllarda
toplumu sarsan cinayetler, yani Hrant Dink cinayeti, Trabzon'daki
rahibin öldürülmesi, Danıştay hâkimine yönelik cinayet, son, Malatya'daki
cinayetler… Bu cinayetlerin faillerinin, uzmanlar tarafından
araştırılması yapılsa hepsinin altında bir ortak gerçek çıkacaktır;
bu da bu çocukların, bu cinayet faillerinin hepsinin ailesinde
şiddet öğretisi almış, şiddetle travmatize edilmiş kişilikler olduğu
gerçeği ortaya çıkacaktır. Şimdi, sormak istiyorum: Acaba bu gençler
mi katil, yoksa onları şiddet ortamında yetiştirenler mi katil? Bu
soruyu artık daha fazla geç kalmadan sormalıyız diyorum.
Sayın milletvekilleri…
BAŞKAN - Sayın Arıtman,
efendim, dört dakika oldu, ilave dört dakika. Lütfen konuşmanızı tamamlar
mısınız.
Buyurun efendim.
CANAN ARITMAN (Devamla)
- Şahsım adına da isteğim var.
BAŞKAN - On dört dakika
oldu efendim.
Lütfen konuşmanızı
tamamlayın.
CANAN ARITMAN (Devamla)
- Grup adına, artı şahsım adına… Zaten on beş dakika olacak.
BAŞKAN - Sayın Arıtman,
buyurun efendim, siz konuşmanızı tamamlayınız.
CANAN ARITMAN (Devamla)
- Şimdi, Yasa'nın uygulanmasında dokuz yıldır görülen aksaklıklar
ve sorun alanları var. Bunlardan birkaç tanesini, çok önemli olan bir ikisini
hemen söylemek istiyorum. Bakın, ilk müracaat yeri olan karakollarda
mağdurları genellikle şikâyetlerinden vazgeçirmeye çalışıyorlar.
Orada, karakolda polisler "ne var yani, kocandır, iki tokat atmış"
deyip hem kadınla alay ediyorlar, aşağılıyorlar hem de sahip çıkmayan
davranışlarla, bir anlamda, kadını tekrar travmatize ediyorlar.
Evet, bu Yasa'dan yararlanacak
milyonlarca kadının, dokuz yıllık bir yasa olmasına rağmen hâlâ bu
Yasa'dan haberi yok. Neden? Çünkü, ülkemizde yasal okuryazarlık
yok. Kadınımız yasal okuryazar değil, bırakın, normal okuryazar değil.
Bu ülkede her 5 kadından 1'i okumaz yazmaz, kırsalda her 3 kadından
1'i, doğurganlık çağındaki kadınların her 3 tanesinden 1 tanesi,
Güneydoğu Anadolu'da her 2 kadından 1'i okumaz yazmazdır, yani, kör
cahildir. O kadınlara kendilerini şiddetten koruyacak bu Yasa'yı
nasıl öğreteceğimizin yollarını aramalı ve bunun uygulamasını
da Bakanlık olarak süratle yapmanız, bu konuya ağırlık vermeniz lazım.
Toplumumuzda şiddetin esas nedeni, kadının toplumda eşit olmayan
konumudur. Bir an önce yaşam pratiklerinde kadının eşit ve güçlü konuma
getirilmesi bir devlet politikası olmalıdır.
Bakın, yasal eşitliğin
olması yeterli değildir. Önemli olan, bugün, çağdaş demokrasilerde
sonuç eşitliği önemlidir, yani "de jure" eşitlik değil,
"de facto" eşitlik, yaşama geçen, fiilî eşitlik, sonuç eşitliği.
Yani, çok güzel yasalar hazırlıyoruz, ülkemizde özellikle kadın-erkek
eşitliği açısından yasal düzenlemelerimizde bir eksiklik yok,
ama, yaşam pratiğinde kadınla erkeğin eşit olmadığını, kadının
ikincil bir konumda olduğunu ve çok bilinçli şekilde uygulanan siyasal,
bazı siyasal projelerle kadını tekrar ikincilleştiren, kadını aşağılayan,
kuşatan, kapatan, onu yaşamın dışında tutmayı amaçlayan bir sosyokültürel
yapı desteklenmekte, yeniden üretilmekte ve ne yazık ki, iktidarınızda
son derece süreci süratlenen bir şekilde kadına yönelik eşitsizlik
artmaktadır. Kadına yönelik eşitsizlik arttıkça…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Arıtman,
benim takip ettiğim kadarıyla, on yedi dakika oldu efendim.
Buyurun, istediğiniz
kadar konuşabilirsiniz.
CANAN ARITMAN (Devamla)
- Son cümlemi söylüyorum.
BAŞKAN - Buyurun efendim.
CANAN ARITMAN (Devamla)
- Son cümlemi söylemek istiyorum.
Çok teşekkür ediyorum
Sayın Başkan, ama, bu Mecliste de biz kadınlar azınlıktayız. Dolayısıyla,
az söz sahibi oluyoruz. Bize tolerans gösterdiğiniz için de size teşekkür
ediyoruz. Çünkü, buradaki bir avuç kadın, nüfusun ve seçmenin yarısını
oluşturan kadınların, 35 milyon kadının sesi olmaya gayret ediyor.
Onun için, bir olumlu ayrımcılık sizden rica ediyorum.
Dediğim gibi, değerli
arkadaşlarım, esas sorunumuz kadının toplumda, yaşamda eşit olmayan
konumudur. Bu eşitsizlik onun eğitimden sağlığa, çalışma yaşamından
aile yaşamına ve şiddete maruz kalmasına kadar pek çok alanda sorun
yaşamasına, eşitsizliğe maruz kalmasına ve insan haklarını kullanamamasına
neden olmaktadır.
BAŞKAN - Sayın Arıtman,
istirham edeyim efendim. Lütfen…
CANAN ARITMAN (Devamla)
- Son cümle…
BAŞKAN - Lütfen efendim
son cümlenizi alayım.
Buyurun.
CANAN ARITMAN (Devamla)
- Son cümle…
Sorunların çözümü
kadınımızı güçlendirmekten geçer. Şuna inanın ki, kadını güçlü
olan ülkeler güçlü ülke olur, kadını güçsüz bıraktırılan ülkeler
güçsüz olmaya ve tarih sayfalarında kaybolmaya mahkûmdur.
Dinlediğiniz için teşekkür
eder, saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.13
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:15.28
BAŞKAN:Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 95'inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
1318 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, tasarının 1'inci maddesi üzerinde yedi adet önerge
vardır. Önergeleri geliş sıralarına göre okutup aykırılık durumlarına
göre işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1318 sıra sayılı tasarının çerçeve 1 inci maddesi ile değiştirilmek
istenen 4320 sayılı kanunun 1 inci maddesinin 3 üncü fıkrasında
geçen "Eğer" ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1318 sıra sayılı tasarının çerçeve 1 inci maddesi ile değiştirilmek
istenen 4320 sayılı kanunun 1 inci maddesinin 1 inci fıkrasının
(f) bendinde geçen "veya" ibaresinin "ve" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Faruk
Koca
Ankara
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1318 sıra sayılı tasarının çerçeve 1 inci maddesi ile değiştirilmek
istenen 4320 sayılı kanunun 1 inci maddesinin 1 inci fıkrasının
(d) bendinde geçen "veya benzeri"
ibaresinden sonra gelmek üzere "tehdit" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ayhan
Sefer Üstün
Sakarya
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1318 sıra sayılı tasarının çerçeve 1 inci maddesi ile değiştirilmek
istenen 4320 sayılı kanunun 1 inci maddesinin 1 inci fıkrasının
birinci cümlesinde geçen "meselenin mahiyetini" ibarelerinin
"konunun içeriğini" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mücahit Daloğlu
Erzurum
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1318 sıra sayılı tasarının çerçeve 1 inci maddesi ile değiştirilmek
istenen 4320 sayılı kanunun 1 inci maddesinin 1 inci fıkrasının
birinci cümlesinde geçen "bireylerinden" ibarelerinin
"fertlerinden" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İrfan
Rıza Yazıcıoğlu
Diyarbakır
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1318 sıra sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunda değişiklik yapılması
hakkında kanun tasarısının 1. maddesinin ilk paragrafının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Canan
Arıtman |
Nuri
Çilingir |
İsmet
Atalay |
|
İzmir |
Manisa |
İstanbul |
|
Atila Emek |
A. Rıza Bodur |
Mevlüt Coşkuner |
|
Antalya |
İzmir |
Isparta |
|
Prof. Dr. N.Gaye Erbatur |
Ali Rıza Gülçiçek |
Gülsün Bilgehan |
|
Adana |
İstanbul |
Ankara |
Türk Medeni Kanununda
öngörülen tedbirlerden ayrı olarak, eşlerden birinin veya çocukların
veya aynı çatı altında yaşayan diğer aile bireylerinden birinin
veya mahkemece ayrılık kararı verilen veya yasal olarak ayrı yaşama
hakkı olan veya evli olmalarına rağmen fiilen ayrı yaşayan aile bireylerinden
birinin aile içi şiddetin herhangi bir türüne maruz kaldığını kendilerinin
veya Cumhuriyet Başsavcılığının bildirmesi üzerine Aile mahkemesi hakimi meselesinin mahiyetini göz önünde bulundurarak
resen aşağıda sayılan tedbirlerden bir ya da bir kaçına birlikte veya
uygun göreceği benzeri başkaca tedbirlere de hükmedebilir.
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum ve işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1318 sıra sayılı Kanunun 1. maddesinin birinci
paragrafının sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Nuri
Çilingir |
Yavuz
Altınorak |
Canan
Arıtman |
|
Manisa |
Kırklareli |
İzmir |
|
Nevin Gaye Erbatur |
|
|
|
Adana |
|
|
Hakim; şiddet mağdurunu
koruyabilmek üzere ivedilikle aynı gün dosya üzerinden karar verir
ve kararın okunmasıyla tebliğ işlemi yapılmış olur.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) - Katılmıyoruz.
K. KEMAL ANADOL ( İzmir)
- Gerekçe…
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Uygulamada tedbir
başvurusu üzerine mahkemenin acilen karar vermemesi, duruşma günü
vererek tedbir kararını bir süre sonra vermesi mağdurun bu süre
içerisinde tekrar şiddete maruz kalmasına, bazı hallerde hayatını
bile kaybetmesine neden olmaktadır. İvedilikle karar alınmaması
yasanın gerekçesine ve amacına aykırıdır.
Aile mahkemeleri
mağdurun tekrar şiddete uğrama ihtimalini göz önüne alarak, başvurunun
hemen ardından tanık ya da karşı tarafın dinlenmesine gerek olmadan
bu kararı verebilecektir.
Ayrıca kararın tebliğ
edilmesindeki zorluklar ve gecikmelerde mağdurun tekrar şiddete
maruz kalmasına neden olarak yasanın gerekçesi ve amacına ulaşmada
engel oluşturmaktadır. Kararın okunmasıyla tebliğ işleminin yapılmış
kabul edilmesi uygulamadaki aksaklığı ortadan kaldıracaktır.
Unutulmamalıdır ki
bu koruma amaçlı özel bir yasadır.
BAŞKAN - Komisyonun
ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na,
Görüşülmekte olan
1318 sıra sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunda değişiklik yapılması
hakkında kanun tasarısının 1. maddesinin ilk paragrafının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Canan
Arıtman (İzmir) ve arkadaşları
Türk Medeni Kanununda
öngörülen tedbirlerden ayrı olarak, eşlerden birinin veya çocukların
veya aynı çatı altında yaşayan diğer aile bireylerinden birinin
veya mahkemece ayrılık kararı verilen veya yasal olarak ayrı yaşama
hakkı olan veya evli olmalarına rağmen fiilen ayrı yaşayan aile bireylerinden
birinin aile içi şiddetin herhangi bir türüne maruz kaldığını kendilerinin
veya Cumhuriyet Başsavcılığının bildirmesi üzerine Aile mahkemesi
hakimi meselesinin mahiyetini göz önünde bulundurarak resen aşağıda
sayılan tedbirlerden bir yada bir kaçına birlikte veya uygun göreceği
benzeri başkaca tedbirlere de hükmedebilir.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) - Katılmıyoruz.
Sayın Başkan, bu hususlar
yönetmelikte düzenlenecek. Bu sebeple katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Uygulamada sözel
şiddet, psikolojik şiddet, cinsel şiddet, ekonomik şiddet gibi şiddet
türlerinin göz ardı edildiği ve şiddet denilince sadece fiziksel
şiddetin algılanmakta olduğu göz önünde bulundurularak 1318 sıra
sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunda değişiklik yapılması
hakkında kanun tasarısının 1. maddesine
"şiddetin herhangi bir türü" ibaresi eklenerek kanunun ruhuna
uygun olan etkin korumanın sağlanması amaçlanmıştır.
Bu kapsamda Türkiye'nin
uluslararası sözleşmelerden doğan sorumlulukları da dikkate
alınmıştır. 1993 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, kadına
yönelik şiddetin ortadan kaldırılması hakkındaki beyannameyi
kabul ederek, şiddetin ilk resmi tanımını yapmıştır. Beyannamenin
1. maddesine göre, kadına yönelik şiddet terimi,
"Kadına fiziksel, cinsel ya da psikolojik zarar ile sonuçlanan
ya da bu ihtimalin mevcut olduğu, ister özel isterse sosyal yaşamda
olsun söz konusu hareketlere ilişkin tehditler, zorla ya da keyfi
olarak özgürlük mahrumiyeti de dahil olmak üzere cinsiyete dayalı
her türlü şiddet hareketini" kapsamaktadır. Bu nedenle kadına
yönelik şiddetin önlenmesinden bahsedildiğinde temel olarak öncelikle
fiziksel daha sonra da ekonomik, psikolojik ve cinsel şiddetin önlenmesi
anlaşılmaktadır.
Bu nedenle yasada
şiddetin herhangi bir türü denilerek, şiddetin birden fazla şekilde
uygulanabileceğine dikkat çekilmiş ve yasayı uygulayan hakimin
önüne gelen bir aile içi şiddet olayında yoruma mahal vermeyecek şekilde
yönlendirilmesi sağlanmıştır.
BAŞKAN - Komisyonun
ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1318 sıra sayılı tasarının çerçeve 1 inci maddesi ile değiştirilmek
istenen 4320 sayılı kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrasının
birinci cümlesinde geçen "bireylerinden" ibarelerinin
"fertlerinden" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
İrfan
Rıza Yazıcıoğlu
Diyarbakır
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Fıkra metninde kavram
tashihi yapılmıştır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1318 sıra sayılı tasarının çerçeve 1 inci maddesi ile değiştirilmek
istenen 4320 sayılı kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrasının
birinci cümlesinde geçen "meselenin mahiyetini" ibarelerinin
"konunun içeriğini" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mücahit Daloğlu
Erzurum
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Türkçeye daha uygun
olacağı mütalaa edilerek önerilmiştir.
BAŞKAN - Komisyonun
ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1318 sıra sayılı tasarının çerçeve 1 inci maddesi ile değiştirilmek
istenen 4320 sayılı kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrasının
(d) bendinde geçen "veya benzeri" ibaresinden sonra gelmek
üzere "tehdit" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ayhan
Sefer Üstün
Sakarya
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Fıkra metnine kavram
eklenerek açıklık kazandırılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Komisyonun
ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1318 sıra sayılı tasarının çerçeve 1 inci maddesi ile değiştirilmek
istenen 4320 sayılı kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrasının
(f) bendinde geçen "veya" ibaresinin "ve" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Koca
Ankara
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Şiddet uygulanan aile
bireyinin bu davranışından dolayı sadece muayene veya tedavi değil,
hem muayene hem de tedavi edilmesi daha uygun olacaktır.
BAŞKAN - Komisyonun
ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1318 sıra sayılı tasarının çerçeve 1 inci maddesi ile değiştirilmek
istenen 4320 sayılı kanunun 1 inci maddesinin 3 üncü fıkrasında
geçen "Eğer" ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Metindeki anlatım
bozukluğu giderilmek istenmiştir.
BAŞKAN - Komisyonun
ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
1'inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 4320 sayılı
Kanunun 2 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 2- Koruma
kararının bir örneği mahkemece Cumhuriyet başsavcılığına tevdi
olunur. Cumhuriyet başsavcılığı
kararın uygulanmasını genel kolluk kuvvetleri marifeti ile izler.
Koruma kararına
uyulmaması halinde genel kolluk kuvvetleri, mağdurların şikâyet dilekçesi
vermesine gerek kalmadan re'sen soruşturma yaparak evrakı en kısa
zamanda Cumhuriyet başsavcılığına intikal ettirir.
Cumhuriyet başsavcılığı
koruma kararına uymayan eş veya diğer aile bireyleri hakkında
Sulh Ceza Mahkemesinde kamu davası açar.
Fiili başka bir suç
oluştursa bile, koruma kararına aykırı davranan eş veya diğer aile
bireyleri hakkında ayrıca üç aydan altı aya kadar hapis cezasına
hükmolunur.
Bu Kanunun uygulanmasına
ilişkin hususlar yönetmelikle düzenlenir."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Muharrem
Kılıç.
Buyurun Sayın Kılıç.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUHARREM
KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Ailenin Korunmasına
Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Tasarı'nın 2'nci maddesinde
grubum adına konuşmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
ailenin korunmasına yönelik çıkartılan ilk kanun, 17/1/1998 tarihli,
4320 sayılı Kanun. Bu Kanun, çıkarıldığı tarihte, Türk hukuk tarihimizde
bir reform anlamı taşıyordu. Gerçekten de, 1998'den bu yana yürürlükte
olan bu Kanun çok önemli işlevler görmüştür.
Değerli arkadaşlar,
bu Kanun'un uygulanmasında uygulayıcılar zaman zaman tereddütlere
düşmüşlerdir. Kanun'un kapsamının darlığından yakınılmıştır. Bu
nedenle, hükûmet tarafından, bu anlamda bir değişiklik tasarısı hazırlanmıştır.
Bu tasarı Adalet Komisyonuna geldiğinde, Adalet Komisyonundaki
arkadaşlarımız, bu tasarıya ilişkin değerlendirmelerimizi yaptık,
olumlu katkılarda bulunduk ve bu değişiklik tasarısını, komisyonun
tüm üyeleri olarak olumlu bulduk.
Kanun'da yapılan değişikliklerin
özü şu idi değerli arkadaşlarım: Kanun'un 1'inci maddesinde, korunulması
gereken eşten bahsediliyordu, ailenin diğer fertleri sanki kapsam
dışındaydı. Oysa, aile içi şiddetten sadece eş nasibini almıyordu,
ailede bulunan diğer bireyler de bu şiddetten zaman zaman nasibini
alıyordu. Ailede sadece eşi korumak, Anayasa'mızın 41'inci maddesinde
yer alan, devletin aileyi korumasına yönelik maddeye de ters düşüyordu.
Bu nedenle, getirilen bu düzenlemeyle ailenin diğer bireyleri de
kapsam dahiline alınmıştır. Bunu olumlu karşıladık.
Yine, Yasa'nın 2'nci
maddesinde, verilen koruma kararını, Cumhuriyet Başsavcılığının
emriyle, zabıtanın uygulayacağı belirtiliyordu. Oysa, "zabıta"
ifadesi dar kapsamlıydı. Uygulamada bu anlamda da sorunlar çıktığından
"zabıta" ifadesi de çıkarılmıştır, bunun yerine "genel
kolluk kuvvetleri" ifadesi getirilerek uygulayıcıların, cumhuriyet savcılarımızın,
cumhuriyet başsavcılarımızın eli biraz daha güçlendirilmiş oldu
yasanın işlerliği anlamında.
Değerli arkadaşlarım,
yasa çıkartmakta başarılıyız. Çok güzel yasalar çıkartıyoruz. Sorun,
bence, yasalardan kaynaklanmıyor. Sorun, bu yasaların uygulanmasından
kaynaklanıyor. Yasaları yeteri kadar titizlikle uygulayamıyoruz.
Bir de, uygulayıcılar, aynı titizliği, ne yazık ki, gösteremiyorlar.
Bu yasanın birinci
derecede, Cumhuriyet Başsavcılığının talebinden sonra, uygulayıcısı
kolluk kuvvetleri olacak veya ilk aşamasında, aile bireyleri şiddet
gördüğünde doğrudan kolluk güçlerine gidecekler, oraya başvuracaklar.
Ancak, kolluk güçlerimiz bu anlamda yeteri kadar duyarlı değillerse,
kendileri bu işin bilincinde değilse "ya, ne olacak, kocan değil
mi, iki tane tokat vurmuş, git evine" diyebiliyorsa, bu yasadan
umduğumuz yararı bulmamız mümkün değil. Bu nedenle, öncelikle, bununla
ilgili yasanın uygulamasına yönelik altyapı çalışmalarını iyi
bir şekilde yaratmamız gerekiyor. Özellikle uygulayıcıların bu
anlamda iyi eğitilmesi gerekiyor.
Bir de, bu yasanın kimleri
koruduğu, hangi kapsamlarda koruduğu, bir anlamda, tüm topluma duyurulmalı.
Gerekirse okullarda, askerlikte, hayatın her alanında bu yasanın
kapsamı tüm bireylere anlatılmalı.
Değerli arkadaşlar,
yasayı çıkartmakla olmuyor. Biliyorsunuz, belediyeler kanununda,
kadın sığınma evleri açma belediyelerin görevlerinden bir tanesi,
nüfusu 50 bini aşan belediyelerde. Ancak, bu anlamda, belediyelerin
üzerine düşen görevleri yapmadığını görüyoruz. Şöyle, bakıyoruz,
ülkemizde ben otuz tane biliyordum -demin, konuşmadan önce Sayın
Bakanla görüştüğümde- şu anda kadın sığınma evlerinin ülkemizdeki
sayısının 35 olduğu söyleniyor. Ülkemizdeki mevcut kadınlarımızın,
şiddet gören aile bireylerinin sayısını düşündüğümüzde bu kadın
sığınma evlerinin yetersizliği apaçık ortadadır. Yasaları çıkartın,
ancak şiddet gören kadını koruyacak mekânlar yaratamazsanız o kadını
korumanız mümkün değil. Yine, kadınlarımızı ekonomik özgürlüklerine
kavuşturamazsanız, o kadın ailede şiddet görse de, o kadın ailede
aşağılansa da, o kadının kocasına karşı gelme veya kendisine yapılan
haksızlıkları, hakaretleri, şiddeti cumhuriyet başsavcılıklarına
veya kolluğa bildirme olasılığı olmaz. Bu nedenle, devletin bu anlamda
öncülük yapması gerekiyor. Yani, yükü belediyelere yıkarak
hükûmetlerin bundan sıyrılması mümkün değil. Mademki belediyelere
bunu yıktınız, belediyelere bu anlamda kaynak da aktarılması gerekir.
Bununla ilgili özel kaynak aktarılması gerekir ki, belediyeler
de "mademki bu benim görevim, ben, şiddete uğrayan kadınları,
aile bireylerini korumak için gerekli mekânları hazırlayayım"
diyebilmeli.
Değerli arkadaşlarım,
şunu da belirtmek istiyorum: Devlet, kendi koruması altındaki tüm
bireyleri acaba yeteri kadar koruyabiliyor mu? Bunun en somut örneğini
devlet yurtlarında yaşanan olaylarda görüyoruz. Ne yazık ki, bu
yurtlarda gün geçmiyor ki yeni bir şiddet olayını, yeni bir taciz olayını,
hatta tecavüz olaylarını duymayalım. Bunlar toplumu çok büyük ölçüde,
değerli arkadaşlarım, rahatsız ediyor. Onlar, devletin himayesinde
olan, devletin koruması altında olan bireylerdir, bunları en iyi şekilde
korumak da devletin asli görevidir. Ancak, özellikle AKP İktidarı
döneminde, her alanda olduğu gibi bu alanda da çocuk yuvalarındaki
aşırı kadrolaşma anlayışı, işin uzmanlarını, ehil kişileri bulundukları
makamlardan alarak AKP'ye, AKP çevrelerine yakın isimler buralara
yönetici olarak getirilince de, ister istemez, bu alanda sorunlar
da çıkmaya başlamıştır.
Değerli arkadaşlarım,
bu yurtlara, bu yuvalara hiçbir şekilde siyasi bir anlayışla bakmamız
mümkün değil, çünkü o çocuklarımız, o gençlerimiz, o kadınlarımız
bizim geleceğimiz. Geleceğimizi birtakım siyasi düşüncelerle,
birtakım anlayışlarla karartmamız olamaz, çünkü onlar geleceğin
Türkiye'sini yaratacaklar.
Değerli arkadaşlarım,
demin de belirttim, yasa önemli bir yasa. Cumhuriyet Halk Partisi
olarak Grup olarak bu yasanın bu hâliyle geçmesini destekliyoruz,
ancak uygulama aşamasında sayın Hükûmetten bir kez daha şunu istirham
ediyoruz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kılıç, konuşmanızı tamamlayınız.
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
- Ya kendisi devlet olarak sığınma evlerinin sayısını bir an önce
artırmalı veya bu işi belediyelere yaptıracaksa da belediyelere
bu anlamda kaynak aktararak kadınlarımızı, ailemizin diğer bireylerini
koruma yönünde gerekli çabayı göstermelidir.
Bu düşüncelerle yasanın
hayırlı olmasını diler, yüce heyeti saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kılıç.
Madde üzerinde yedi
adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1318 sıra sayılı tasarının çerçeve 2 nci maddesi ile değiştirilmek
istenen 4320 sayılı kanunun 2 nci maddesinin 3 üncü fıkrasında geçen
"bireyleri" ibaresinin "fertleri" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1318 sıra sayılı tasarının çerçeve 2 nci maddesi ile değiştirilmek
istenen 4320 sayılı kanunun 2 nci maddesinin 2 nci fıkrasında geçen
"en kısa zamanda" ibaresinin "derhal" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Ayhan
Sefer Üstün
Sakarya
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1318 sıra sayılı tasarının çerçeve 2 nci maddesi ile değiştirilmek
istenen 4320 sayılı kanunun 2 nci maddesinin 2 nci fıkrasında geçen
"intikal ettirir" ibaresinin "gönderilir" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Koca
Ankara
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1318 sıra sayılı tasarının çerçeve 2 nci maddesi ile değiştirilmek
istenen 4320 sayılı kanunun 2 nci maddesinin 1 inci fıkrasında geçen
"tevdi olunur" ibaresinin "gönderilir" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mücahit Daloğlu
Erzurum
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1318 sıra sayılı tasarının çerçeve 2 nci maddesi ile değiştirilmek
istenen 4320 sayılı kanunun 2 nci maddesinin 1 inci fıkrasında geçen
"örneği" ibaresinin "sureti" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
İrfan
Rıza Yazıcıoğlu
Diyarbakır
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1318 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunun 2. maddesine 4. fıkradan
sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve talep ederiz.
|
Nuri
Çilingir |
Yavuz
Altınorak |
Canan
Arıtman |
|
Manisa |
Kırklareli |
İzmir |
|
N.
Gaye Erbatur |
Hüseyin
Ekmekcioğlu |
Gülsün
Bilgehan |
|
Adana |
Antalya |
Ankara |
|
Mehmet Parlakyiğit |
|
|
|
Kahramanmaraş |
|
|
Hapis cezası paraya
çevrilemez ve ertelenemez.
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1318 sıra sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunda değişiklik yapılması
hakkında kanun tasarısının 2. maddesinde aşağıdaki
değişikliğin yapılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Nuri
Çilingir |
Yavuz
Altınorak |
Canan
Arıtman |
|
Manisa |
Kırklareli |
İzmir |
|
N.
Gaye Erbatur |
Hüseyin
Ekmekcioğlu |
Gülsün
Bilgehan |
|
|
|
|
|
Mehmet
Parlakyiğit |
|
|
|
Kahramanmaraş |
|
|
Madde 2- Karakol,
emniyet müdürlükleri veya suçüstü savcılığına gelen, aile içi
şiddete ilişkin tüm başvuru ve şikayetler tüm deliller toplanarak
incelenmek üzere hakime tevdi edilir.
Koruma kararının
bir örneği mahkemece Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi olunur. Cumhuriyet Başsavcılığı
koruma kararının uygulanmasını genel kolluk kuvveti marifetiyle
izler.
Koruma kararına
uyulmaması halinde genel kolluk kuvvetleri, mağdurların şikayet
dilekçesi vermesine gerek kalmadan, re'sen soruşturma yaparak evrakı
en kısa zamanda Cumhuriyet Başsavcılığına intikal ettirir.
Cumhuriyet Başsavcılığı
koruma kararına uymayan eş veya diğer aile bireyleri hakkında
Sulh Ceza Mahkemesinde kamu davası açar.
Fiili başka bir suç oluştursa bile, koruma
kararına aykırı davranan eş veya diğer aile bireyleri hakkında
üç aydan altı aya kadar hapis cezası hükmolunur.
Koruma kararına aykırı davranan aile bireyine verilecek hapis
cezası paraya çevrilemez ve ertelenemez. Ayrıca koruma kararına
aykırı davranan birey Cumhuriyet Savcılığınca tutuklama istemiyle
derhal sorgu hakimliğine sevk edilir.
Şiddete maruz kalan
aile bireyinin müdafii yardımından faydalandırılması zorunludur.
Şiddete maruz kalan aile bireyi, talep üzerine Cumhuriyet Başsavcılığınca
uygun görülen bir sığınma evine yerleştirilir.
Şiddete maruz kalan
aile bireyinin izlenmesi ve tedbir kararlarının uygulanıp uygulanmadığının
denetlenmesi için o aileye sosyal inceleme raporu hazırlatılmak
üzere zorunlu bir sosyal hizmet uzmanı görevlendirilir. Görevlendirilen
uzman ortaya çıkacak ihlalleri derhal Cumhuriyet Savcılığına ihbarla
yükümlüdür. Ayrıca görevlendirilen uzman tedbir müddeti sonunda
bir inceleme raporu hazırlar ve hakime sunar. Hakim inceleme raporuna
göre tedbirin uzatılıp uzatılmayacağına karar verir.
Şiddet mağdurları,
koruma kararı için Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde her yerde
görevli aile mahkemelerine yada bu sıfatla görev yapan mahkemelere
başvurabilirler.
Bu kanunun uygulanmasına
ilişkin hususlar yönetmelikle düzenlenir.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Karakolların, emniyet
müdürlüklerinin ve suçüstü savcılığının, aile içi şiddet içerikli
bütün vakalarla ilgili sorumluluğunun olması zorunludur.
Koruma kararı verilmiş
kişi eğer ki bu karara aykırı davranmış ise kanunun sağlaması gereken
etkin koruma için verilecek olan hapis cezasının paraya çevrilememesi
ve ertelenememesi gerekmektedir.
Mağdur olan bireyin
haklarının etkin bir şekilde kullanabilmesi için ücretsiz hukuki
yardımdan faydalanabilmesi gerekmektedir. Talep üzerine sağlanacak
olan bu hukuki yardım ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti taraf olduğu
bir çok uluslararası sözleşme ile yükümlülük altına girdiği adil
yargılanma hakkını mağdura sağlamış olacaktır. Aynı fıkra hükmünde
yer alan sığınma evine yerleştirilmesi hususu da mağdurun özellikle
kişisel güvenliğinden endişe duyulduğu, gerçekleşmesi muhtemel
olaylardan zarar görmemesini sağlamaya yöneliktir.
Maddenin yedinci fıkrasında
bahsedilen sosyal inceleme raporu ile gerekli gözetim, koruma ve
denetim mekanizmalarının sağlıklı işleyebilmesi amaçlanmıştır.
Görevlendirilmiş zorunlu bir uzman tarafından hazırlanacak bu rapor
şiddet uygulayan aile bireyine uygulanacak olan tedbirin süresini
etkileyecektir.
"Şiddete maruz
kalan aile bireyinin müdafii yardımından faydalandırılması zorunludur.
Şiddete maruz kalan aile bireyi, talep üzerine Cumhuriyet Başsavcılığınca
uygun görülen bir sığınma evine yerleştirilir." ve "Şiddete maruz kalan aile bireyinin
izlenmesi ve tedbir kararlarının uygulanıp uygulanmadığının denetlenmesi
için o aileye sosyal inceleme raporu hatırlatılmak üzere zorunlu
bir sosyal hizmet uzmanı görevlendirilir. Görevlendirilen uzman
ortaya çıkacak ihlalleri derhal Cumhuriyet Savcılığına ihbarla
yükümlüdür. Ayrıca görevlendirilen uzman tedbir müddeti sonunda
bir inceleme raporu hazırlar ve hakime sunar. Hakim inceleme raporuna
göre tedbirin uzatılıp uzatılmayacağına karar verir" şeklinde
düzenlemeler yapılması etkili olacaktır.
Yasada mağdurun şiddet
gördüğü yerdeki mahkemeye mi, aile konutunun bulunduğu yer mahkemesine
mi başvuracağı belirtilmemiştir. Bu belirsizliğin ortadan kaldırılması
için "herhangi bir yerdeki mahkemeye başvurabilir" şeklinde
bir düzenleme yapılmıştır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1318 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunun 2. maddesine
4. fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ve talep ederiz.
Nuri
Çilingir (Manisa) ve arkadaşları
Hapis cezası paraya
çevrilemez ve ertelenemez.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Hükmolunan üç aydan
altı aya kadar olan hapis cezasının paraya çevrilmesi veya ertelenmesi
hâlinde bu yasal düzenlemenin hiçbir caydırıcılığı kalmayacaktır.
Kanunun koruma amaçlı özel bir yasa olduğu gerekçesiyle, etkinliğini
sağlamak amacıyla bu tür bir düzenleme yapılmıştır.
BAŞKAN - Komisyonun
ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1318 sıra sayılı tasarının çerçeve 2 nci maddesi ile değiştirilmek
istenen 4320 sayılı kanunun 2 nci maddesinin 1 inci fıkrasında geçen
"örneği" ibaresinin "sureti" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
İrfan
Rıza Yazıcıoğlu
Diyarbakır
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Madde metninde kavram
tashihi yapılmak istenmiştir.
BAŞKAN - Komisyonun
ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına,
Görüşülmekte olan
1318 sıra sayılı tasarının çerçeve 2 nci maddesi ile değiştirilmek
istenen 4320 sayılı kanunun 2 nci maddesinin 1 inci fıkrasında geçen
"tevdi olunur" ibaresinin "gönderilir" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mücahit Daloğlu
Erzurum
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
Türkçeye daha uygun
olacağı mütalaa edilerek önerilmiştir.
BAŞKAN - Komisyonun
ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1318 sıra sayılı tasarının çerçeve 2 nci maddesi ile değiştirilmek
istenen 4320 sayılı kanunun 2 nci maddesinin 2 nci fıkrasında geçen
"intikal ettirir" ibaresinin "gönderilir" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Koca
Ankara
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
Madde metninde kelime
düzeltmesi yapılmak istenmiştir.
BAŞKAN - Komisyonun
ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1318 sıra sayılı tasarının çerçeve 2 nci maddesi ile değiştirilmek
istenen 4320 sayılı kanunun 2 nci maddesinin 2 nci fıkrasında geçen
"en kısa zamanda" ibaresinin "derhal" değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Ayhan
Sefer Üstün
Sakarya
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
Kanun tekniğine uygun
olacağı düşünülerek önerilmiştir.
BAŞKAN - Komisyonun
ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1318 sıra sayılı tasarının çerçeve 2 nci maddesi ile değiştirilmek
istenen 4320 sayılı kanunun 2 nci maddesinin 3 üncü fıkrasında geçen
"bireyleri" ibaresinin "fertleri" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
Fıkra metninde kavram
tashihi yapılmak istenmiştir.
BAŞKAN - Komisyonun
ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
2'nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
4'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4.- Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümünün
oylamasından önce, İç Tüzük'ün 86'ncı maddesine göre, tasarının lehinde,
Gülsün Bilgehan, Ankara Milletvekili.
Buyurun Sayın Bilgehan.
(CHP sıralarından alkışlar)
AYŞE GÜLSÜN BİLGEHAN
(Ankara) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Ailenin Korunmasına
Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında -görüşülen- Kanun Tasarısı'yla ilgili oyumun rengini belirtmek
için söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
kadına yönelik aile içi şiddet, bugün, dünyadaki en belirgin insan
hakları ihlallerinden birisidir. Bu konuyla ilgili daha önce de
konuşmalar yapmıştık, ben daha basit bir şekilde anlatmaya çalışıyorum.
Kadına yönelik aile içi şiddet, bir kadının en çok güven içinde, en
çok güven duyması gereken ortamda, yani kendi evinde, kendi yuvasında
ve en çok sevdiği insan tarafından şiddet görmesidir.
Aile Araştırmaları
Genel Müdürlüğü ve Türkiye İstatistik Kurumunun çok fazla güvenemediğimiz
verilerine değinmeyeceğim, çünkü, gerçekten, inanamayacağımız
sonuçlar verdiler. Eğer onlara bakarsak, Türkiye'de aile içi şiddet,
fiziksel şiddet ancak yüzde 3, yüzde 4 civarındadır. Oysa, gerek Sayın
Bakanın gerekse Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğünün
yöneticilerinin de birçok yerde kabul ettikleri ve haklı olarak
gördükleri gibi, Türkiye'de yüzde 40 oranında kadın fiziksel şiddet
görmektedir.
Kadınlar hangi nedenlerle
fiziksel şiddet görmektedirler? Evde yemeği yaktığı için, eşine
karşı çıktığı için, fazla para harcadığı için. Ve kadınların pek çoğu,
bu nedenlerin geçerli olduğunu ve birçok konuda kendilerinin haksız
olduklarını da ne yazık ki kabul etmektedirler.
Gene ülkemizde yapılan
araştırmalar, son altı yılda 1.091 töre ve namus cinayeti olduğunu
ve bunların yüzde 30'unun namus nedeniyle işlendiğini göstermektedir.
Ayrıca, kadınların ekonomik ve psikolojik baskılara ve şiddete
maruz olduklarını da biliyoruz. Ama, gene biliyoruz ki, sadece bizde değil, dünyada
da bu durum böyle. Dünyada da her 3 kadından 1'inin aile içi şiddete
maruz kaldığını biliyoruz ve özellikle Avrupa'da, bizim de 1949'dan
beri üye olduğumuz Avrupa Konseyinde bu konuda çok büyük bir kampanya
sürüyor, aile içi şiddete karşı kampanya. Bu kampanya iki yıl boyunca
devam edecek ve benim şu anda başında bulunduğum Avrupa Konseyinin
Eşitlik Komisyonunun başkanlığında yürütülecek.
Sayın Bakanım ve diğer
görevliler de çok iyi biliyorlar ki, Türkiye, bu konuda hem orada
hem burada üzerine düşeni yapmakta, gayret etmekte. Özellikle, Türkiye'nin
iki önemli yasası, 4320 sayılı Kanun ve Belediyeler Kanunu, Avrupa
Konseyinin kitapçığında da örnek kanun olarak verilmekte. Aslında
Belediyeler Kanunu veriliyor, ama, biz her fırsatta 4320 sayılı Aileyi
Koruma Kanunu'nu da örnek olarak gösteriyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
4320 sayılı Aileyi Koruma Kanunu hakkında yapılan araştırmalar
şunu gösteriyor: Aslında dünyada da örnek olarak görülen bu Kanun
on yıldır neredeyse Türkiye'de yürürlükte, ancak kadınlarımızın
yarısından fazlası böyle bir kanun olduğunu bilmiyorlar bile. Yani,
şiddet gören kadınlarımızın hiçbiri, kendilerini korumakla yükümlü
olan devletin kanunlarının onlara birtakım imkânlar sunduğunu, onları
korumakla yükümlü olduğunu bilmiyorlar. En önemlisi -bu Kanun hakkında
konuşuyoruz ve düzeltmeye çalışıyoruz ama- sanıyorum, öncelikle,
kadınlarımızın, şiddet mağduru kadınlarımızın bu Kanunla ilgili
daha iyi bilinçlendirilmeleri, bilgilendirilmeleri gerekiyor.
Son bu bir yılda, özellikle
son altı ayda, aile içi şiddetle ilgili pek çok kampanya devam ediyor
ve siz de belki görmüşsünüzdür, kısa bir süre için televizyonlarımızda
spotlarla bu Kanun hakkında, özellikle bu kampanya hakkında bilgi
verildi; ama, ben son zamanlarda bu spotları, televizyondaki bu
programları görmüyorum, tamamen ortadan kalktı; yani, neredeyse
-8 Mart civarında- böyle bir göstermelik bir kampanya başlatıldı,
ama, o kampanya durdu gibime geliyor. Çok üzülüyorum, yani, Sayın
Bakandan da burada huzurunuzda rica ediyorum, bu kampanyanın çok
daha etkin bir şekilde duyurulması, tanıtılması gerekiyor.
Gene, geçen bir konuşmamda
bahsetmiştim, bir hat var, telefon hattı var "183" numaralı.
Aile içi şiddete karşı bir hat. Ne yazık ki, bu hat hakkında da kadınlarımız
bilmiyorlar, hiçbir şey bilmiyorlar; çok daha iyi duyurulması gerekiyor.
4320 sayılı Kanun'la
ilgili, gerçekten, uygulamada çeşitli eksiklikler vardı. Bugün,
4 maddeyle bu eksiklikler düzeltiliyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun Sayın Bilgehan.
AYŞE GÜLSÜN BİLGEHAN
(Devamla) - Bitiriyorum.
Kanun kapsamına giren
bireyler artıyor. Şiddet uygulayan birey için, bir sağlık kuruluşuna
muayene veya tedavi için başvurma tedbirine başvurulması öngörülüyor.
Değerli arkadaşlarım,
bu, Avrupa Konseyinde benim de verdiğim en önemli örnek kararlardan
bir tanesidir ve ülkemde bu Yasa'nın yürürlüğe girmesinden dolayı
çok büyük mutluluk duyuyorum. Çünkü, aile içi şiddet uygulayan kişiler,
gerçekten, aslında, hasta kişiler ve akıl sağlıklarının, ruh sağlıklarının
tedavi olması gerekiyor. Bu yüzden, bu kişilere, sadece yaptırım
olarak hapis cezası verilmesinin yeterli olmadığını düşünüyorum.
Bu yüzden, çok daha etkili olan psikolojik tedavinin, ama, zorunlu
bir psikolojik tedavinin son derece yararlı olduğunu sadece ben
değil, kampanyaya katılan bütün diğer uzmanlar da düşünüyorlar. Bunun
yanında, nafakayla ilgili yeni tedbirler getiriliyor ve gene
-çok önemli- bu tedbirlerin icra aşamasında harç alınmaması sağlanıyor.
Bütün bunlar çok güzel
ama, şimdi, bir kez daha gerçeği görelim hep beraber. Türkiye'de 1
milyon kız çocuğu okula gönderilmiyor, 5 milyon kadın okuma yazma
bilmiyor. Erken evlendirme ve zorla evlendirme, Türkiye'nin en önemli
sorunlarından bir tanesi. Bugün yasal evlenme yaşı on sekizdir. Ama,
on beş, on altı yaşındaki kızlarımızın zorla evlendirildiğini biliyoruz.
Kadınlarımızın ekonomik gücü yok, karar mekanizmalarında bulunmuyorlar.
Mecliste sadece 24 kadın var.
Yani, sonuç olarak,
büyük annelerinin torunlarından ileri olduğu bir ülkede, torunların,
kişisel, bireysel haklarını kullanma özgürlükleri ne kadardır,
size soruyorum.
Tasarıya olumlu oy
vereceğim. Ancak, sonuçların çok güvenilir bir şekilde sunulmasını
bekliyorum. Uygulama izlenmeli, diğer eksiklikler giderilmeli
ve değerli arkadaşlarım, artık, bu Mecliste bir eşitlik komisyonu
mutlaka kurulmalı. Çünkü, biz, Avrupa'daki kurumlarda söz sahibi
oluyoruz, başkanlık elde ediyoruz; oysa, kendi Meclisimizde muhatap
alacağımız bir komisyon yok.
Beni dinlediğiniz
için teşekkür ediyorum. Tasarıya olumlu oy vereceğimi tekrar belirtiyorum.
Teşekkürler. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bilgehan.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, görüşmeler tamamlanmıştır.
Tasarının tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım. Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için dört dakika
süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Ailenin Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısının, (S. Sayısı: 1318) açık oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 254
Kabul : 254 (x)
Tasarı kabul edilmiş
ve kanunlaşmıştır; hayırlar getirmesini diliyorum.
Sayın Bakanın kısa
bir teşekkür konuşması olacaktır.
Buyurun Sayın Bakanım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün
burada, her iki partinin de mutabakatıyla, son derece önemli bir kanunu
çıkarmış bulunuyoruz.
1998 yılında Ailenin
Korunmasına Dair Kanun çıktığı zaman, gerçekten dönemi için son derece
ileri bir düzenlemeydi ve fakat, kanunun uygulamasında karşılaşılan
bazı aksaklıkların giderilmesi ve kadınların ve çocukların aile
içerisindeki şiddetten korunmaları konusunda son derece önemli
bir adım atıldı. Bugün burada konuşmalarıyla katkı sağlayan tüm milletvekillerimize
ben teşekkürü bir borç biliyorum.
Öncelikle, gerçekten
yeni düzenlemede yer alan ve şiddet uygulayanlara yönelik psikolojik
tedavi, Gülsün Bilgehan Hanım'ın da vurguladığı gibi, gerçekten
ileri ülkelerde dahi uygulanmayan
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo
tutanağın sonuna eklidir.
bir özellik. Ben, aynı zamanda erkekler açısından bunun son derece
caydırıcı da olacağını düşünüyorum. Çünkü, kadınlar, genellikle,
dayak yedikleri için, şiddet gördükleri için yaşadıkları travma nedeniyle
psikoloğa gidiyorlar. Hâlbuki, dayak yiyenlerin değil, dayak atanların
utanması ve tedavi olması gerekiyor. Ben, bunun, Türk toplumunda
Türk erkeklerini son derece derinden etkileyeceğine, psikolojik
bir etki yaratacağına da yürekten inanıyorum.
Bu yasanın, yine, getirdiği
düzenlemeler içerisinde yer alan, kadına yönelik şiddetin uygulama
sorunları konusunda da çok önemli adımlar atılıyor. Burada çok uzun
bir teşekkür konuşması yapmak niyetinde değilim, ama, sorumlu Bakan
olarak, bu konuda, özellikle uygulamada değinilen konularda, polisin
ve kolluk güçlerinin, çoğunlukla "Yani, aile içinde bir meseledir
canım. Bu sorunu çözebilirsiniz kendiniz." deyip evine göndermesi
konusunda, yaklaşık 40.400 civarında karakol polisinin eğitimini
vereceğiz ve bu yeni yasanın uygulanması konusunda da onların daha
duyarlı davranmasını isteyeceğiz.
Şu anda 35 sığınma
evimiz var. "Kaç sığınma evi var? Ben, bunlar nerede, bilmiyorum."
şeklinde falan itirazlar oldu Sayın Arıtman tarafından. Uluslararası
Af Örgütüne bugün sabahleyin de brifing verdik. Yerlerini görmek
isterseniz, bir kadın milletvekili olarak, sizin buraları görmenizden
de büyük bir memnuniyet duyarız. Benim burada verdiğim rakamlar
-Devlet Bakanı olarak- resmî rakamlardır. Elbette şüphe duyabilirsiniz,
ama, bunları görmek isterseniz biz size gösteririz. Ama, bu yıl içerisinde
10 tane Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu olarak biz, 8 tane de
İçişleri Bakanlığımız inşa edecek. Bunun dışında, belediyeler ve
diğer kamu kurumlarına da destek veriyoruz. Yıl sonunda 50'nin üzerinde
sığınma evimiz olacak.
Ama, asıl sorun, bu yasanın
işte tam da söylenmesi gereken, kadınlar evlerinden ve çocuklarından
ayrılmak istemiyorlar. Asıl kadınları evlerinde tutarak, o evlerden
erkekleri uzaklaştırmak gerekiyor. Yani, şiddet uygulayan erkeğe
tedbir almak gerekiyor. Nihayetinde, sığınma evlerinin sayısı
çok fazla da olsa, kadınlar kendi çocuklarından ve yaşam şekillerinden
fedakârlık yapmak zorunda değiller. Dolayısıyla, bu yasanın da böyle…
Uygulama eksikliği
konusundaki meseleleri de yakından takip edeceğiz.
Türkiye genelinde
Aile Araştırma Kurumuna yaptırdığımız şiddet araştırması, Türkiye
İstatistik Kurumu tarafından bilimsel verilerle 42 bin denek üzerinde
yapılmış bir ankettir, istatistiki çalışmadır. Bilimsel yönüne
itiraz etmemekle birlikte, bir kadın olarak, şiddetin saklanan bir
veri olduğunu da vurgulamak isterim. Bundan önceki yıllarda yapılan
şiddet araştırmasında, toplumda şiddet çok daha olağan karşılandığı
için "Kocamdır, döver de sever de." dediği için daha rahat
ifade ediyordu ve on yıl önceki istatistiklerde yüzde 34 oranında
olan şiddet, şu anda yüzde 7 olarak gözüküyor ve tüm dünyada şiddetin
gizlenen bir şey olduğunun da veri olarak önümüzde bulunması gerekiyor.
Bu yıl, Avrupa Konseyiyle birlikte yürüttüğümüz Toplumsal Cinsiyet
Eşitliğinin Yaygınlaştırılması Projesi'nin ana araştırması da şiddet
araştırması olacak. Ayrıca, biz, bu yıl, Türkiye'nin genelinde kadına
yönelik şiddetin sebeplerini, sonuçlarını, nedenlerini, türlerini
araştıracağız ve bu araştırmaları her beş yılda bir yaparak artık
izleyeceğiz.
Bunun dışında, belediyelerimizin
de bu konuda yeteri kadar duyarlılık göstermediğini ben de burada
söylemek istiyorum. Yani, kurumsal kapasitelerinin yeterli olmadığını
biliyoruz, henüz bu konuda gerçekten maddi bir destekleri de yok,
ama bu konuda duyarlı ve istençli olmaları durumunda, biz, kurumsal
kapasitelerin artırılması konusunda Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü
olarak destek de veriyoruz.
Sayın Arıtman'ın şahsıma
yönelik olarak söylediği halkın benim hakkımda ne düşündüğüyle ilgili,
yani "kadından sorumlu" değil "sorunlu bakan" olarak
nitelendirmesini doğrusu çok yadırgadım. Bugün, burada birlikte
çok güzel bir yasa geçiriyoruz. Kamuoyunda şahsımla ilgili böyle
bir sorun olmadığını, ama kendisiyle ilgili çift silahlı ve şiddet
eğilimli olarak bir duyumu…
CANAN ARITMAN (İzmir)
- Çarpıtma, çarpıtma!
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (Devamla) - …duyum değil, genellikle kamuoyunda sizinle
ilgili de silah taşıyan ve şiddet eğilimli olduğunuz konusunda daha
yaygın bir kanaat vardır.
Tekrar, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubuna ve AK Parti Grubuna bu yasadan dolayı müteşekkirim.
Türkiye'deki tüm kadınlar adına hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
AK Parti Grubuna ve
Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna, müştereken sergilemiş oldukları
bu olumlu tavırdan dolayı teşekkür ediyoruz. Kanunun da -tekrar- hayırlı
olmasını diliyorum.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, 7'nci sıraya alınan, Uygulama İmkânı Kalmamış Bazı
Kanunların Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlıyoruz.
7.- Uygulama İmkânı Kalmamış Bazı Kanunların Yürürlükten
Kaldırılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Komisyonu Raporu
(1/1239) (S. Sayısı: 1325) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 1325
sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Çorum Milletvekili Feridun Ayvazoğlu.
Sayın Ayvazoğlu, buyurun.
CHP GRUBU ADINA FERİDUN
AYVAZOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1325 sıra
sayılı Uygulama İmkânı Kalmamış Bazı Kanunların Yürürlükten Kaldırılmasına
Dair Kanun Tasarısı üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Bu nedenle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, böyle bir
kanun tasarısının görüşülmesi sırasında, başlık konusunda bir
tereddüdümüzün olduğunu, burada bulunan Hükûmet yetkililerine
ve Komisyon üyesi arkadaşlarıma belirtmek istiyorum. Şimdi, tasarının
adı "Bazı Kanunların Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun
Tasarısı" şeklinde. Burada, baktığımızda, yüz on sekiz tane
kanunun yürürlükten kaldırılması söz konusu. Belirtilen kanunların
tek tek sayılması sırasında, 104'üncü sırada yer alan kanun hükmünde
kararnamelerin yürürlükten kaldırılması ile 105'inci sırada yer
alan, yine, otuz altı adet kanun hükmünde kararnamenin yürürlükten
kaldırılması şeklinde bir hüküm olduğuna göre, bu kanun tasarısının
başlığının da -redaksiyon olarak- "…bazı kanunların ve bazı kanun
hükmünde kararnamelerin…" şeklinde düzeltilmesi gerekir diye
düşünüyoruz. Bunun, Komisyon tarafından dikkate alınmasını istirham
ediyorum.
Değerli arkadaşlar,
elbette, böyle bir tasarının özüne baktığımızda, bu tasarının mahiyeti
icabı yüz on sekiz tane kanunun yürürlükten kaldırılmış olması
olunca, teferruatlı ve kanunların isimlerine de tek tek bakıldığında,
tarihlerine tek tek bakıldığında, örnek verirsek, 1'inci sırada
yer alan 16 Teşrinisani 1329 tarihli "Merakibi Bahriyeden…"
diye başlayan bir kanun -düşününüz- yine, 2'nci sırada bahsi geçen,
21 Şaban 1332 tarihli "10 Sâfer…" diye başlayan bir kanun ve buna
benzer, işte 3'üncü sırada "Tababeti Adliye Kanunu" diye
38 kanun numarasıyla yer alan, aynı şekilde "Zonguldak Şimendifer..."
diye başlayan 463 No.lu Kanun ve bunlara benzer, alabildiğince, Arapçasından
Farsçasına kadar değişik tabirlerin kullanıldığı, kelimelerin
yer aldığı kanunların şimdiye kadar uygulama imkânının kalmadığını
hepimiz biliyoruz. Bu amaçla da, böyle bir kanun tasarısının
(x) 1325 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
hazırlanması, gerçekten,
bizler tarafından da uygun görülmüştür. Kaldı ki, bu tür kanunların
baştan beri sadeleştirilmesi, birbiriyle çelişme konularının
olması nedeniyle bunların ayıklanması ve bu tür ayıklanmaların da
başlangıcının 1986 yılı olduğu göz önüne alınırsa, 1986 yılında yapılan
çalışma sonucu -Başbakanlık mevzuat bilgi sisteminin temeli o tarihlerde
atılmıştı- 1986 yılında yapılan çalışma ve ayıklamalar sonrası,
mülga edilen kanunların sayısı bin altı yüz elli iki adet idi. İşte buna paralel
bir şekilde de böyle bir tasarı hazırlanmış. Şimdi, yüz on sekiz tane
kanunun herhangi bir uygulama imkânının kalmamış olması nedeniyle
yürürlükten kaldırılmasının zorunlu olduğu noktasında böyle bir
tasarı hazırlanmıştır.
Değerli arkadaşlar,
elbette, bu kanunlar, vaktinde, uygulanmış olduğunda, belki bu topluma
çok büyük katkılar yaptı, belki bu topluma verebileceği katkıları
o tarihlerde verdi ve görevini bitirdi. Ama elbette, gelişen dünyada
ve gelişen Türkiye'mizde hukuk açısından yapılan çalışmalar, hukuk
yönünden yapılan değişiklikler sürecinde, bu tür kanunların da artık
herhangi bir anlamının kalmadığını görmekteyiz.
Sadece, burada, gerek
Komisyonda gerekse alt komisyonda yapılan çalışmalarda Cumhuriyet
Halk Partili arkadaşlarımızın itiraz etmiş olduğu bir iki konu vardı.
Bu konuların başında da, bu kanun tasarısının 37'nci sırasında yer
alan bir kanun idi. Bu Kanun şu şekilde isimlendirilmiş ve bugüne kadar
yürürlükte kalmış bir kanundu: 15/6/1945 tarihli 4760 sayılı Toprak
Bayramı Kanunu idi. Bu Kanun'un yürürlükten kaldırılması da, bu kanunların
arasına konulmuş idi. Arkadaşlarımızın ve bizlerin yapmış olduğu
eleştiriler sonrası, bu Kanun'un yürürlükten kaldırılmasına gerek
olmadığı sonucuna varıldı ve alt komisyonda olsun sonraki esas komisyonda
olsun, yapılan görüşmede bu Kanun'un yürürlükten kaldırılmasına
ilişkin hüküm tasarı metinden çıkarılmış oldu.
Değerli arkadaşlarım,
amaç şuydu: Belki de böyle bir kanundan, bizim hukukçu camiası olarak
hukukçularımızın, uygulayıcılar olarak avukatlarımızın, yargıçlarımızın,
savcılarımızın veya diğer hukukla ilgili alanda görev yapan, bu
konuda kendilerini görevli sayan değerli arkadaşlarımızın bilgileri
dahilinde de olmayabilir bu Kanun, Toprak Bayramı Kanunu diye bir
kanunumuz. Şimdiye kadar da bunun uygulanmasına dönük herhangi
bir çalışmanın yapıldığı ve bu bayramın ne şekilde kutlandığı da
göz ardı edilmiş durumdadır.
Toprak Bayramı Kanunu,
4760 sayılı ve kabul tarihi de 15/6/1945 değerli arkadaşlar. Yani,
bu tarihte, İkinci Dünya Savaşı'nın çok yoğun olduğu bir dönemde böyle
bir kanunun Türkiye'de çıkarılarak yürürlüğe girmesinin, yürürlüğe
sokulmasının çok önemli olduğunu bilmeliyiz. 1945 yılında, dünya
yanıyor, İkinci Dünya Savaşı sonuna yaklaşılırken alabildiğince,
olabildiğinde ülkeler tahrip ediliyor, topraklar yok ediliyor, talan
ediliyor; böyle bir durumda, Türkiye, eğer bu tarihte Toprak Bayramı
Kanunu adı altında bir kanun çıkarmış ise, bunun gerçekten anlamını
hepimizin bilmesi gerekir.
Değerli arkadaşlarım,
toprak diyoruz ve bu kanun 3 maddelik bir kanun.
1'inci madde olarak
bakıldığında "Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu'nun kabul edildiği
11 Haziran tarihini takip eden Pazar günü her yıl Toprak Bayramı olarak
kutlanır." diyor.
Şimdi, yeri geldiği
için, böyle bir kanunun da Meclis kürsüsünde tutanaklara geçmesi
açısından gerçekten hepimizin dikkatini çekmesi gereken bir kanun
olduğunu belirtmek istiyorum. Çünkü, şu anda, toprak denildiğinde,
toprağın hepimizin bildiği gibi bir ana olduğu, toprağın üreten olduğu,
toprağın veren olduğu, toprağın sadık olduğu, toprağın kutsal olduğu
noktalarını hepimiz kabul ediyoruz, kabul etmek zorundayız ve toprağın,
uğruna ölen varsa vatan olduğunu da hepimiz biliyoruz. Eğer, biz,
bu topraklarda çiftçisiyle, esnafıyla, tüm toplum kesimleriyle yaşıyorsak,
toprağın kıymetinin de o derece önemli olduğunu bilmek zorundayız.
Toprak bir meta olarak,
bir madde olarak ele alındığında, toprak olmadan insanların yaşamını
sürdürmesinin mümkün olmadığını biliyoruz. Yine, toprak olmadığında
çiftçilerin üretmek istediklerinin üretilemediğini biliyoruz,
ama, toprak olmadığında çiftçilerin ne hâle geldiğini, toprağın
gerçekten verimli bir şekilde üretilemediği takdirde de çiftçilerin
durumlarını biz görüyoruz, yaşıyoruz. Hepimiz milletvekili olarak,
bölgelerimizde yıllardan beri geziyoruz. Milletvekili sıfatıyla
gezdiğimizde şu gerçeği gördük ki değerli milletvekili arkadaşlarım:
Çiftçilerimizin toprakla yabancılaştırıldığını gördük. Çiftçilerimizin
topraktan uzaklaştırılmış olduğunu gördük. Çiftçilerimizin topraktan
elde etmek istedikleri ürünleri, canı gönülden elde etmek istemiş
olmalarına rağmen elde edemediklerini gördük. Bunun sebeplerine
bakıldığında, Türkiye'de, özellikle son yıllarda ve bu iktidar döneminde,
köylümüze ve çiftçimize gereken önemin verilmediğini gördük. Bunu,
Anadolu'nun bütün illerinde, ilçelerinde görebiliyoruz. Gezdiğimiz
her yerde çiftçi gerçekten ağlamaklı durumda. Bunları, biz söylerken,
bir polemik konusu hâline getirerek, çiftçinin ve toprağın kendisine
bağlı olduğu insanların yaşamlarını sizlere bu şekilde sunmak istemiyoruz.
Gerçekleri söylüyoruz. Gerçekler bu noktadadır. Gerçekten, şu anda,
çiftçilerin durumu ağlamaklıdır, acınacak durumdadırlar. Ne üretmek
istediklerini üretebiliyorlar ne de ürettiklerinde ürettikleri
gerçekten hak ettikleri fiyatı bulamıyor, fiyatı göremiyor. Bunun
acısı da ayrı bir noktada.
O nedenle, biz
"toprak" dediğimizde, birincisi, topraktan faydalanması
gereken ve toprağın tarım kesiminin en önemli temel yapısı olduğunu
inkâr etmememiz gerekir noktasından hareket ettiğimizde, toprağa
gerçek değerini çiftçimizle beraber vermemizi hepimiz kabul etmeliyiz.
Ama, maalesef, gördük ki, tarım kesimi ve toprağa kendisini bağlı
hisseden insanlarımız çökertilmiştir, çökmüştür. Tarım, resmen şu
anda çökmüş durumdadır değerli arkadaşlarım.
Tarım ve köylümüz,
çiftçimiz IMF'nin dayatmasıyla, Amerika Birleşik Devletleri'nin dayatmasıyla,
Avrupa Birliği ülkelerinin dayatmalarıyla "siz, artık, tarım
yapmayın, tarımdan uzaklaşın" anlayışındaki bize dayatmış oldukları
o kapitülasyona benzer o engellemeleri bize dayatarak, çiftçilikten
uzaklaştırarak, tarımdan uzaklaştırarak toprağa gereken değeri
verdirmek istememeleri, istemeyiş olmalarına biz dirençli duramadık,
dirençli davranamadık, onlara gereken cevabı veremedik. O nedenle
de, toprakla çiftçiyi birbirine küstürdük, toprakla çiftçiyi birbirine
yabancılaştırdık. Bu nedenle, diyoruz ki, iktidarınızda bu yabancılaştırmayı
-önünüzde kaç gününüz var, kaç ayınız var, bilmeyiz ama- daha fazla devam
ettirmeyiniz. En kısa zamanda, acil bir şekilde, şu andaki, çiftçilerimizin
girdi fiyatlarının en önemli temelini oluşturan gübre ve mazota
gereken indirim fiyatlarını, sübvansiyonları mutlaka, acilen uygulamanız
gerekir. Önümüz ekimdir, önümüz dikim zamanıdır, sürüm zamanıdır.
Sizlere verilen en son fırsat budur sevgili milletvekili arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlarım,
toprağın bu şekildeki bizlere verebileceği, tarım kesimiyle beraber
değerlendirildiğindeki değerlendirmeleri bir tarafa bırakarak,
bu Toprak Bayramı Kanunu'nun gerçekten, hep birlikte, bayram olarak
kutlanabilmesi için, çiftçiye ve üreticiye gerçek değerinin verilmesi
gerekir. O nedenle de, bundan sonraki uygulamalarımızda, önümüzde
yapılacak olan, 11 Haziran tarihinde, 11 Haziranı takip eden pazar
günü, mutlaka ve mutlaka, Toprak Bayramı Kanunu'nun daha gerçekçi
bir şekilde, daha aktif bir şekilde uygulanması gerekir diye düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlar,
bizler, hepimiz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı altında,
Parlamentoya seçilen milletvekilleri olarak, milletin vekilleri
olarak yapmış olduğumuz görevleri, bugüne kadar, herkes kendisine
göre, layığı veçhile yaptığını iddia ediyor, bunu, yerine göre de
anlatmaya çalışıyor, ispat etmeye çalışıyor.
Elbette, biz, bu topraklarda,
bu ülkede yaşıyorsak, bu toprakların değerini bileceğiz. Bu toprakları
bölmeye çalışanlar, Misakımillî sınırları içerisinde bu topraklarda
yaşamak isteyen, cumhuriyete inanmış, demokrasiye inanmış, laikliğe
inanmış olarak, Türkiye Cumhuriyeti topraklarında yaşamak isteyen
bütün milletvekillerimizi ve bütün halkımızı aynı gözle görmek
zorundayız. Bu nedenle, biz, yapılacak olan, önümüzdeki, gerek Cumhurbaşkanlığı
seçiminin gerek onun devamındaki milletvekilliği seçimlerinde
bu görüşleri temel alan zihniyetin her yerde görev almasını istiyoruz,
ama, bu temel anlayışta olmayan, Anayasa'mızda yerini alan temel anlayışın
dışında düşünenleri de, biz, kesinlikle ve kesinlikle, bu ülkede,
halkımız tarafından onları benimsettirmeyeceğiz, halkımızın da
bunları benimsemeyeceğinin bilinmesini istiyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle
de yüce Meclisi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi okutuyorum:
UYGULAMA İMKÂNI KALMAMIŞ BAZI KANUNLARIN YÜRÜRLÜKTEN
KALDIRILMASINA DAİR KANUN TASARISI
Yürürlükten kaldırılan
kanunlar
MADDE 1- (1) Ekli listede
yer alan kanunlar yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1325 sıra sayılı tasarının 1 nci maddesinde belirtilen Ekli Listeye
aşağıdaki 99 numaralı bendin eklenmesini ve diğer numaraların
buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Selami Uzun |
Eyüp Fatsa |
Abdulbaki Türkoğlu |
|
Sivas |
Ordu |
Elâzığ |
|
Nusret Bayraktar |
Ahmet Yeni |
|
|
İstanbul |
Samsun |
|
99. 11/08/1983 2874 Tasfiye
Halindeki
Bankerlerin
Tasfiyelerinin
Hızlandırılması
Hakkında
Kanun
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Önerge ile 1981 yılında
yaşanan banker olayı üzerine mer'iyete konulan ve günümüzde uygulama
imkânı kalmayan kanunun yürürlükten kaldırılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Komisyonun
takdire bıraktığı, Hükûmetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Tasarı kabul edilmiş
ve kanunlaşmıştır.
Hayırlı olmasını diliyorum.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, 8'inci sırada yer alan, Adana Milletvekili Ayhan Zeynep
Tekin Börü'nün Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlıyoruz.
8.- Adana Milletvekili Ayhan Zeynep Tekin Börü'nün,
Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ve Adalet Komisyonu Raporu (2/888) (S. Sayısı: 1262)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
9'uncu sırada yer
alan, Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.
9.- Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/1195) (S. Sayısı:
1216)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
10'uncu sırada yer
alan, Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri ile Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonları Raporlarının görüşmelerine
başlıyoruz.
10.- Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı
ve İçişleri ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonları
Raporları (1/1212) (S. Sayısı: 1225)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, bundan sonra da komisyonun hazır bulunamayacağı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince, Cumhurbaşkanı seçiminin
birinci oylamasını yapmak için, 27 Nisan Cuma günü, yani, yarın saat
15.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum, sizlere ve bizleri
izleyen vatandaşlarımıza hayırlı günler temenni ediyorum.