DÖNEM: 22 CİLT: 154 YASAMA
YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
94’üncü
Birleşim
25 Nisan 2007 Çarşamba
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, yem bitkileri
paralarının hâlen ödenmemesi nedeniyle büyükbaş hayvanlarda açlık
ve direnç düşüklüğüne bağlı olarak meydana gelen hastalık ve toplu
ölümlerin önüne geçilebilmesi için Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca
alınması gereken önlemlerin önemine ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Muş Milletvekili Seracettin Karayağız'ın,
Muş'un düşman işgalinden kurtarılışının 89'uncu yıl dönümü münasebetiyle,
Muş'un tarihçesine, Kurtuluş Savaşı'nı kazanmamıza katkısına,
ilin gelişmesi için Hükûmetçe yapılan çalışmalara ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın,
Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle, Hazreti Muhammed'in tüm insanlara
örnek olması gereken hayatına ilişkin gündem dışı konuşması
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve
İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet
Komisyonları Raporları (2/820) (S. Sayısı: 1337)
4.- Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/1295) (S. Sayısı: 1357)
5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ekonomik
İşbirliği Teşkilatı (EİT) Ticaret ve Kalkınma Bankası Arasında
Merkez Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1307) (S. Sayısı: 1378)
6.- Türkiye Cumhuriyeti ile Bahreyn Krallığı Hükümeti
Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi
Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1207)
(S. Sayısı: 1381)
7.- Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Birliği Kriz
Yönetimi Harekatlarına Katılımı İçin Avrupa Birliği ile Türkiye
Cumhuriyeti Arasında Çerçeve Teşkil Eden Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/1313) (S. Sayısı: 1382)
8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti
Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/952) (S. Sayısı: 852)
9.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret
ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1065) (S. Sayısı:
1012)
10.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Macaristan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1132) (S. Sayısı: 1182)
11.- İstanbul Milletvekili Zeynep Karahan Uslu
ve 4 Milletvekilinin; Hemşirelik Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (2/784) (S. Sayısı: 1320)
12.- Ailenin Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ile Adalet Komisyonları Raporları (1/1272) (S. Sayısı: 1318)
13.- Uygulama İmkanı Kalmamış Bazı Kanunların
Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Komisyonu
Raporu (1/1239) (S. Sayısı: 1325)
14.- Adana Milletvekili Ayhan Zeynep Tekin Börü'nün,
Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ve Adalet Komisyonu Raporu (2/888) (S. Sayısı: 1262)
V. - OYLAMALAR
1.- Türkiye Cumhuriyeti ile Bahreyn Krallığı Hükümeti
Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi
Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın
oylaması
2.- Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Birliği Kriz
Yönetimi Harekatlarına Katılımı İçin Avrupa Birliği ile Türkiye
Cumhuriyeti Arasında Çerçeve Teşkil Eden Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın oylaması
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti
Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı'nın oylaması
4.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret
ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı'nın oylaması
5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Macaristan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın oylaması
VI. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Harmancık
75. yıl Endüstri Meslek Lisesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/21193)
2.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, öğretmenlerin
sınavlarda görevlendirilmesine yönelik düzenlemeye ilişkin Başbakandan
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/21199)
3.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-İnönü
İlköğretim Okulunun kapatılmasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/21244)
4.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'daki
okulların kapalı spor salonlarına ve beden eğitimi derslerine
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı
(7/21245)
5.- Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, öğretmenlerin
il içi yer değiştirmelerine yönelik kılavuza ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/21247)
6.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın,
kadın yöneticilere ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
ÇELİK'in cevabı (7/21248)
7.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın,
ortaöğretim için getirilmek istenen seviye belirleme sınavına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı
(7/21253)
8.- Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, tankerlerle
getirilen LPG'ye ve akaryakıt tahlillerine ilişkin sorusu ve Sanayi
ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/21261)
9.- Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, akaryakıt
ithalatına ve görevden alınan bir bürokrata ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/21262)
10.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Erzurum
İl Milli Eğitim Müdürünün görevden alınmasıyla ilgili yargı kararlarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in
cevabı (7/21271)
11.- Trabzon Milletvekili Asım AYKAN'ın, sanatçıların
ve medya kuruluşlarının vergilendirilmesine ilişkin sorusu ve
Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/21336)
12.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın,
eğitim kurumları yapımına ve personel alımlarına ilişkin sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/21341)
13.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, TOKİ'de
göreve başlatılan milletvekili yakınlarına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in
cevabı (7/21350)
14.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Aile
Danışma Merkezleri ve Toplum Merkezlerinde uygulanan eğitim programlarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇU'nun cevabı
(7/21491)
15.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın,
vekâleten yürütülen idari görevlere ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı
(7/21498)
16.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, geçici
personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/21515)
17.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın,
vekâleten yürütülen idari görevlere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif
ŞENER'in cevabı (7/21516)
18.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, geçici
personele ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı
(7/21546)
19.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun,
bir lisedeki personel ve öğrenci durumuna ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/21548)
20.- Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in, Isparta
İl Milli Eğitim Müdürlüğünün bir uygulamasına ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/21549)
21.- Trabzon Milletvekili M. Akif HAMZAÇEBİ'nin,
TOKİ'nin Ataköy'deki bir arazisinin satışına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in
cevabı (7/21632)
22.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın,
Burdur-Bucak'ta bazı köy arazilerine tapuda şerh konulmasına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet
Ali ŞAHİN'in cevabı (7/21636)
23.- Gaziantep Milletvekili Abdülkadir ATEŞ'in,
depremde hasar gören Araban Lisesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/21670)
24.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
bozuk olduğu tespit edilen bir çocuk ilacına ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/21676)
25.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam
araçlarına ve şoförlerine,
-Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün BİLGEHAN'ın,
BM-CEDAW Komitesinin bazı belgelerinin tercümesine,
-Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat MELİK'in,
Şanlıurfa Zihinsel Engelliler Bakım ve Rehabilitasyon Merkezine,
İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇU'nun
cevabı (7/21721, 21722, 21723)
26.- Muğla Milletvekili Hasan ÖZYER'in, dahilde
işleme rejimi uygulamalarına,
-İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Dış Ticarette
Standardizasyon Tebliğinde yapılan değişikliğe,
İlişkin soruları ve Devlet Bakanın Kürşad TÜZMEN'in
cevabı (7/21800, 21801)
27.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN'ın,
sokakta yaşayan ve çalışan çocuklara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Nimet ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/21822)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.07'de açılarak beş oturum
yaptı.
İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü'nün, pek çok sanayi
dalının gelişmesinde lokomotif işlevi gören, katma değer ve istihdam
yaratan PETKİM'in özelleştirilmesinde kamu yararının olmadığına
ilişkin gündem dışı konuşmasına Maliye Bakanı Kemal Unakıtan cevap
verdi.
Mardin Milletvekili Muharrem Doğan, yurt dışında
yaşayan Ermenilerin, 24 Nisanı sözde Ermeni soykırımı günü olarak
ilan edip dünya kamuoyunu nasıl yanılttıklarına ve bu iddiaların
tarihî gerçeklerle bağdaşmadığına, birçok ülke parlamentosunda
bu iddiaları tanıyan yasaların kabul edildiğine ve Türk Dışişlerinin
bu konuda çalışma yapmasının önemine,
Uşak Milletvekili Ahmet Çağlayan, asılsız Ermeni
soykırımı iddiaları karşısında Hükûmetin gerekli çalışmaları
yaptığına ve yapacağına, Meclisin de bir araştırma komisyonu kurarak
bu çalışmalara destek olması gerektiğine,
İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Aday gösterme süresi 25 Nisan 2007 Çarşamba günü
saat 24.00'te sona erecek olan Cumhurbaşkanı seçimi için yapılacak
oylamalardan:
Birinci oylamanın, 27 Nisan 2007 Cuma günü saat
15.00'te başlayacak birleşimde,
Birinci oylamada sonuç alınamadığı takdirde,
ikinci oylamanın, 2 Mayıs 2007 Çarşamba günü saat 15.00'te başlayacak
birleşimde,
İkinci oylamada sonuç alınamadığı takdirde,
üçüncü oylamanın, 9 Mayıs 2007 Çarşamba günü saat 15.00'te başlayacak
birleşimde,
Üçüncü oylamada da sonuç alınamadığı takdirde,
dördüncü oylamanın, 15 Mayıs 2007 Salı günü saat 15.00'te başlayacak
birleşimde,
Yapılması;
Bu amaçla 27 Nisan 2007 Cuma günü de Genel Kurulun
toplanmasına,
Cumhurbaşkanı seçimi tamamlanıncaya kadar, seçim
oylaması yapılacak günlerde, Başkanlık sunuşları dışında başka
konuların görüşülmemesine ve oylamalar arasındaki günlerde Genel
Kurulun toplantı yapmamasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi;
Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, Köy
Enstitüleri Sistemini Araştırma Enstitüsü Kurulması Hakkında
(2/954),
İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya'nın, Özel Tüketim
Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair (2/852),
Kanun Tekliflerinin İç Tüzük'ün 37'nci maddesine
göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergeleri;
Yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildi.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının:
1'inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin (2/212) (S. Sayısı:
305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon
raporu henüz gelmediğinden;
2'nci sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030) (S. Sayısı: 904),
5'inci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) Ticaret ve Kalkınma
Bankası Arasında Merkez Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair (1/1307) (S. Sayısı: 1378),
6'ncı sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
ile Bahreyn Krallığı Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde
Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair (1/1207) (S.
Sayısı: 1381),
7'nci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyetinin
Avrupa Birliği Kriz Yönetimi Harekatlarına Katılımı İçin Avrupa
Birliği ile Türkiye Cumhuriyeti Arasında Çerçeve Teşkil Eden Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair (1/1313) (S. Sayısı: 1382),
Kanun Tasarılarının görüşmeleri;
3'üncü sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin (2/820) (S. Sayısı:
1337) görüşmelerine devam olunarak 1'inci maddesi üzerinde bir süre
görüşüldü. Verilen
aradan sonra;
4'üncü
sırasında bulunan, Kamu
İlgili
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
25 Nisan 2007 Çarşamba günü, alınan karar gereğince
saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 19.40'ta son verildi.
Nevzat Pakdil
Başkan
Vekili
|
Mehmet Daniş |
Türkân Miçooğulları |
|
Çanakkale |
İzmir |
|
Kâtip
Üye |
Kâtip
Üye |
No.: 131
II. - GELEN KÂĞITLAR
25 Nisan 2007 Çarşamba
Tezkereler
1.-
Hakkâri Milletvekili Esat Canan'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması
Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1255) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.4.2007)
2.-
Denizli Milletvekili Veli Haşim Oral'ın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1256) (Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20.4.2007)
3.-
Denizli Milletvekili Veli Haşim Oral'ın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1257) (Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20.4.2007)
4.-
Denizli Milletvekili Veli Haşim Oral'ın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1258) (Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20.4.2007)
5.-
Zonguldak Milletvekili Polat Türkmen'in Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1259) (Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20.4.2007)
25 Nisan 2007 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Ahmet
KÜÇÜK (Çanakkale), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 94'üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı
vardır, gündeme geçiyoruz.
Gündeme geçmeden önce,
üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim. Konuşma süreleri
beşer dakikadır. Hükûmet bu konuşmalara cevap verebilir. Hükûmetin
cevap süresi yirmi dakikadır.
Gündem dışı ilk söz,
yem bitki paralarının ödenmesiyle ilgili söz isteyen, Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt'e aittir.
Sayın Öğüt, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, yem bitkileri paralarının
hâlen ödenmemesi nedeniyle büyükbaş hayvanlarda açlık ve direnç düşüklüğüne
bağlı olarak meydana gelen hastalık ve toplu ölümlerin önüne geçilebilmesi
için Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca alınması gereken önlemlerin
önemine ilişkin gündem dışı konuşması
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; yem bitkilerinin parasının ödenmesi için söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, altı ay önce ödenmesi
gereken yem bitkileri parası, altı ay geçmesine rağmen hâlen ödenmedi.
Ödenmemesinin nedeni de "Bazı hatalı beyanlar vardır, teftiş
kuruluna göndereceğiz." dediler. Teftiş kurulu inceledi. İncelemesine
rağmen daha ödenmemesi bölgeyi perişan etti.
Şimdi, sekiz ay karlar
altında mücadele veren, yaşam mücadelesi veren köylümüz, hakikaten,
kış da uzadığı için şu anda hayvanına yem alamaz durumda ve almış olduğu
yemi de çok pahalı almaktadır. 150 liralık saman 600 bin lira olmuştur.
Bu, Ağrı'da da var, Ardahan'da da var, Kars'ta da var, Erzurum'da da
var, on bir ilde, bütün doğu ve güneydoğuda var.
Ancak, ne yazık ki, şu
ana kadar Hükûmetten veya Sayın Bakandan ödeme ile ilgili bir program
yok. Böyle bir durumda -ben geçen hafta Ardahan'a gittim, dün geldim-
orada da tahkim kurulu bir karar aldı ve bu kararı Sayın Bakanlığa
iletti. Sayın Vali de yazı yazdı. Kararında şunu diyor, bakın, okuyorum
arkadaşlar: "Büyükbaş hayvanlarda açlık ve beraberinde direnç
düşüklüğüne bağlı hastalıklardan dolayı toplu hayvan ölümlerinin
yaşanacağı kaçınılmazdır." Toplu, hayvanlarımız ölüyor.
On beş dakika önce,
Damal Belediye Başkanımız Gülcemal Fidan aradı. "Hayvanların
ölülerini ve hayvan leşlerini ahırlardan çöplüklere taşımaktan
bıktık." diyor.
Şimdi, öyle bir toplu
katliam var ki, ben artık Hükûmeti değil, hayvanseverleri göreve davet
ediyorum. Çünkü, altı aydır burada bağırıyoruz çağırıyoruz, anlatıyoruz,
kimse anlamıyor. Hiç olmazsa, şimdi hayvanseverler buyursun gelsin
Ardahan'a, toplu katliam nasıl oluyor görsünler.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
bir başka, muhtarlar… Posof muhtarları, Damal muhtarları, Hanak muhtarları,
Göle, Çıldır muhtarları şu yazıyı yazıyorlar, bakın, bugünkü tarihli
geldi, ben fotokopisini dağıtacağım iktidar milletvekillerine:
"Ülkemizi yöneten saygıdeğer büyüklerimize şu yazılarımızı
iletin. Toplum burada bitti artık, halk bitti, hayvanlarımız ölüyor,
bizim geçimimiz tamamen hayvandır. Hayvanlarımız öldüğü zaman
biz de ölüyoruz. İnsanlar feryat ediyorlar." İşte, burada, isimlerini
de okuyayım: Binali Kaya, Yaşar Bingöl, Başar Vural, Rasim Durgunkaya,
Şentürk Lök, Adem Akçay, Fikret Orhan, Zafer Taşdemir gibi, muhtarlar
sürüyle böyle, çok sayıda… Bugünkü tarihle geldi arkadaşlar.
Şimdi, ben teşekkür
ediyorum, Sayın Başkan bu sözü verdi. Bu ülke bizim arkadaşlar. Doğu
ve güneydoğudan korkunç göç var. Hırsızlıklar, gasp, yankesicilik,
her şey oluyor. Nerede oluyor? Büyük şehirlerde oluyor. Niçin oluyor?
Göç eden insanlar çaresiz kaldığı için. İnsanlar yazın dört ay, kışın
da sekiz ay karlar altında yaşam mücadelesi veriyorsa… İnsanlarımız
sınırda, o insanlara para bağlanması lazım, maaş bağlanması lazım,
maaşı da istemiyoruz, hak ettiği paraların verilmesi lazım arkadaşlar
böyle bir durumda. İnanın, yemin ediyorum, şu anda bizi dinliyorlar
ve şu anda Ardahan'da kar ve tipi var. Bakın arkadaşlar, inanmayacaksınız,
Akdeniz'de millet denize giriyor, Ardahan'da, Ağrı'da, Kars'ta, Erzurum'da
kar yağıyor kar, şu anda, konuştum on dakika önce, kar ve tipi var. "Bizim
sahibimiz yok mu? Devlet bizim sahibimiz değil mi?" diyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
devlet yetkililerini şimdi buradan Cumhurbaşkanını… Bakın, toplu katliam oluyor diyorum.
İnsanlar, "hayvanlar ölüyor" diyor, onlar da bir canlı. Cumhurbaşkanını,
Başbakanımızı, bütün bakanlarımızı, Genelkurmay Başkanımızı
ve bütün Büyük Millet Meclisini ve Türkiye Cumhuriyeti'nde bütün
duyarlı insanları, herkesi göreve davet ediyorum. İnsanların canı gidiyor,
malı ölüyor 5 tane hayvanı varsa 3'ü gitmişse, perişan durumda. Şu
anda, biliyor musunuz, Göle'de karantina var brusella ve şap hastalığından
dolayı karantina var -resmî karantina aldı- satış yok, ahırlardan
dışarı çıkmak yok. Ardahan'da da keza öyle.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ENSAR ÖĞÜT (Devamla)
- Sayın Başkan, toparlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Öğüt.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla)
- Bu, başta Ardahan'da olmak üzere değerli arkadaşlar, diğer illerimizde
de hayvanlar hastalandığı için… İyi beslenemediği için hayvanlar
hastalanıyor, brusella hastalığına, şap hastalığına yakalanmışlar
ve şu anda, inanın, yemin ediyorum… Bakın, belediye başkanımız aradı,
Damal Belediye Başkanı "Hayvan leşlerini çöplüğe taşımaktan
bıktık. Devlet yok mu, yetkililer yok mu?" diyor. Yaa, bir yem parası
vereceksiniz, bu kadar mı çok? Ayıptır! Yani, inanın ben üzülüyorum
da…
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Hani Tarım Bakanı?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla)
- Tarım Bakanını göreve davet ediyorum. Tarım Bakanı, şimdi, dün
de dinledi, ya lütfen istifa etsin ya da görevini yerine getirsin.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Gündem dışı ikinci
söz, Muş ilinin kurtuluş yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Muş
Milletvekili Seracettin Karayağız'a aittir.
Buyurun Sayın Karayağız.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
2.- Muş Milletvekili Seracettin Karayağız'ın,
Muş'un düşman işgalinden kurtarılışının 89'uncu yıl dönümü münasebetiyle,
Muş'un tarihçesine, Kurtuluş Savaşı'nı kazanmamıza katkısına,
ilin gelişmesi için Hükûmetçe yapılan çalışmalara ilişkin gündem dışı
konuşması
SERACETTİN KARAYAĞIZ
(Muş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Muş ilimizin düşman
işgalinden kurtuluşunun 89'uncu yıl dönümü münasebetiyle, şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce, sizleri
ve televizyonları başında bizi izleyen vatandaşlarımı saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
1071 yılında, Selçuklu Sultanı Alparslan'ın, Malazgirt Ovası'nda Romen
Diyojen komutasındaki Bizans ordularını bozguna uğratmasıyla,
Türk ve İslam ülkesi haline gelen Anadolu'nun ilk kapısıdır Muş. Selçuklular
Anadolu'yu fethettikten sonra, bölgede bulunan Müslüman, Kürt, Arap
veya gayrimüslim, Ermeni, Süryani ve Rum gibi tüm unsurları kendi
vatandaşı olarak kabul etmiştir. Bunların dinî veya kültürel hiçbir
değerlerine dokunmadan sekiz yüz elli yıl adaletle idare eden Selçuklu
ve akabinde Osmanlı Devleti, en zayıf anında, en büyük ihanete muhatap
olmuştur. Eli silah tutan çoğu erlerini Çanakkale'den Yemen'e kadar
birçok cephede savaş veren Osmanlı ordusuna gönderen Muş halkı,
Ruslar ve onlarla iş birliği yapan Ermenilerin saldırılarına
uzun süre dayanamamış ve şehir 18 Şubat 1916'da düşmüştür.
Gerçekte, Ermenilerin
Doğu Anadolu'da savunmasız halka yaptıkları katliam da değil, tam
bir vahşettir. İnsanları bilek ve ayaklarından duvarlara çivilemek,
kafa derilerini yüzerek ölüme terk etmek, bebeğini annesinin gözü
önünde parçalamak, hamile kadınların bebekleri üzerinde iddiaya
girmek Ermeni çetelerinin yaptıkları sıradan işlerdi.
İki amcası Ermeniler
tarafından şehit edilmiş biri olarak diyorum ki: Osmanlı eğer bir
soykırım uygulamak isteseydi, bunu sekiz yüz elli yıllık bir zaman
sürecinde yapardı da Anadolu'da Ermeniler diye bir ırktan bahsedilemezdi.
Ancak böyle bir anlayış ne inancımıza ne de insanlık erdemine uyan
bir davranış değildir, olamazdı, olmamıştır. Böyle bir iddiayı bu
millete yapılmış en büyük bir hakaret olarak kabul ediyor ve reddediyoruz.
Tüm dünyanın saldırısına
rağmen birçok cephede destanlar yazan askerlerimiz, müttefikimiz
olan Almanlarla birlikte yenik sayılmışlardır. Anlaşmalar gereği
Osmanlı ordusu teslim olup, silah bırakmak zorunda kalmıştır. Tüm
dünyanın "tamam, bu iş bitti" dediği bir anda, gene Osmanlı
ordusu içinden çıkan kahramanlar, bu işin henüz bitmediğini, hatta
yeni başladığını bütün dünyaya ilan edecek ve destanlar yazacaklardı.
Bu ülkenin Mecnunları, Keremleri, Ferhatları dağları delerek,
âdeta imkânsız denileni başaracak, ülkelerini bağımsızlığa kavuşturacak
ve dünya mazlumlarına örnek olacaklardı.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kurtuluş mücadelesi başladığında, bugün bazı kesimlerce Köşk'e
yakıştırılamayan başörtülü kadınlarımız da erkeğinin yanında
kurtuluş mücadelesine bütün gücüyle katılıyordu. Mustafa Kemal'in
askerleri için mermi dolduruyor, kağnılarla cephane taşıyor, yağmur
yağdığında da bebeğinin üzerinden yorganı çekip top mermisinin
üzerine örtüyordu.
Bu mücadele aşkıyla Antep ilimizde
destanlar yazılıyor, Maraş'ta Müslüman kadının baş örtüsüne uzanan
Fransız eli, kahraman Maraş halkı tarafından kırılıyor, Bursa'da Osman
Gazi'nin türbesini hayasızca çiğneyen Rum askerleri İzmir'de denize
dökülüyordu.
18 Şubat 1916'da işgale uğrayan Muş ilimiz
de Kâzım Karabekir Paşa komutasındaki kuvvetlere halkın da destek
vermesiyle, 30 Nisan 1918'de düşman işgalinden ve katliamlardan kurtulmuştur.
Seksen dokuz yıl önce düşman işgalinden
kurtulan
Memur maaşını ödemekte
zorlanan hükûmetlerin yüzlerce barajı bir çırpıda ihale etmeleri
hangi amaca hizmet ettiklerini apaçık göstermektedir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Karayağız.
SERACETTİN KARAYAĞIZ
(Devamla) - Bugünkü bütçelerle dahi yirmi beş yılda tamamlanamayacak
kadar işi ihale etmeleri, eski iktidarların sadece geçmişimizi
değil, geleceğimizi de çaldıklarının en açık delilidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
dört buçuk yıllık AK Parti İktidarı döneminde, ilimizde otuz kırk
yılda yapılamayan hizmetler yapılmıştır. Hastaneler, sağlık ocakları,
okullar, derslikler, yurtlar, kara yolları, köy yolları, içme suları,
elektrik hizmetleri, tarımsal destekler, sosyal konutlar, kültür
merkezleri, belediye hizmetleri ve sosyal yardımlar yönünden yapılanlar
tüm halkımızın takdirini kazanmaktadır.
Yine, iktidarımız döneminde açılan
Eğitim Fakültesi ve önümüzdeki haftalarda kurulacak olan Alparslan
Üniversitesi, Muş halkının yıllardır özlem duyduğu rüyasıdır. Bunları
halkımızın layık olduğu çok gecikmiş hizmetler olarak
Muş'u geri kalmışlıktan kurtaracak iki
önemli proje vardır: Bunlardan birincisi, Alparslan II Barajı projesinin
revize edilerek bir an önce temelinin atılması, ikincisi ise, Alparslan
Tarım İşletmesinin özelleştirilerek, modern bir hayvancılık ve
süt ürünleri üretim merkezi hâline dönüştürülmesidir.
Bundan sonraki iş artık bize kalmıştır.
Bu konularda, Sayın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız ve Tarım Bakanımızın
acil desteğini beklemekteyiz.
Bu arada, gerek Eğitim Fakültesinin
açılmasını gerekse yeni üniversiteler
kervanına Muş'umuzun da dâhil edilmesini sağlayan Sayın Başbakanımıza
ve Millî Eğitim Bakanımıza hemşehrilerim adına teşekkürü bir borç
biliyorum.
AK Parti İktidarlarıyla, Muş'la birlikte
tüm illerimizin geri kalmışlık zincirinden kurtulacağı günlerin
yakın olduğu inanç ve ümidiyle hepinizi selamlıyor, sevgi ve saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Karayağız.
Gündem dışı üçüncü söz, Kutlu Doğum Haftası
münasebetiyle söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'a aittir.
Buyurun Sayın Yılmazcan. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
3.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kutlu Doğum Haftası
münasebetiyle, Hazreti Muhammed'in tüm insanlara örnek olması gereken
hayatına ilişkin gündem dışı konuşması
MEHMET YILMAZCAN (Kahramanmaraş) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hayatın gayesi, yaratılışın manası silinmiş, yok olmuştu. Her şey
manasız başıboşluk ve hüzün örtülerine bürünmüştü. Kız çocukları
diri diri toprağa gömülüyor, kadınlar bir eşya gibi alınıp satılıyor,
güçlüler güçsüzü eziyordu. Ruhlar, bir nurun, zulmet perdesini yırtmasını
içten içe bekliyordu. O vahşet devrinde, miladi takvimde 20 Nisan
571 Pazartesi günü, kâinat ufkundan bir güneş doğdu. Bu güneş, ahir zaman
Peygamberi Hazreti Muhammed Aleyhissalatu Vesselam idi.
O gece, her türlü küfrün, zulmün, şirkin
ve her türlü batıl inanç ve âdetlerin parçalanıp, yok olması, imanın,
nurun ve hidayetin kainatı aydınlatması için gönderilmiş bir peygamber
doğdu. Âlemlere rahmet olarak gönderilen o yüce insan, kırk yaşına
geldiğinde peygamberlik verilerek, İslamiyeti tebliğe başladı.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İslamiyet, insanlara insanca yaşayabilmenin temel ortak paydasını
kazandırmak için gelmiş olan bir dindir. Her insan özgün ve özgür bir
varlıktır. Bir arada yaşamak, üst seviyede sorumluluk bilincini
gerektirir. Bunun için de, insanlara renklerine, sosyal statülerine,
ekonomik durumlarına göre değil, Allah'ın yarattığı en güzel varlık
oldukları gerçeğinden hareketle değer vermek gerekir. Bunun din
dilindeki adı "takva"dır. Kimin Allah katında daha değerli
olduğunu ancak Cenabı Allah bilebilir.
İşte, Hazreti Muhammed, getirdiği evrensel
mesajla, insanlara insan olma gerçeğinin anlam ve önemini anlatmış;
insanlığa "önce insan" diyerek, insana saygıyı öğretmiştir.
Hazreti Muhammed, bir Yahudinin cenazesi geçerken ayağa kalkarak
saygı göstermiş, insanlara, öncelikle insan oldukları için değer
vermiştir. Osmanlının İspanya'daki ölüm kamplarından kaçan Yahudilere
kucak açması, Hazreti Peygamber'in bu tavrının ne kadar benimsendiğini
ortaya koymaktadır. Laikliği bu zemin üzerinde anlamak gerekir. İnsana
saygının olmadığı yerde ne laiklik ne de demokrasi olur.
Hazreti Muhammed,
Kur'an-ı Kerim'in emrine uyarak, sosyal hayatta işlerin şûra prensibine
göre yürütülmesini sağlamıştır. Toplumu ilgilendiren her hususta
diğer Müslümanların görüşlerini almış, ortak aklın etkin olmasına
çalışmıştır. Hendek Savaşı'nda Medine'de kalınarak savunma savaşı
yapılması, müştereken alınan bir karardır. Hazreti Muhammed'in bu
tavrı, cumhuriyetin üzerine kurulduğu temel değerlerden birisini
çağrıştırmaktadır. Ezcümle, cumhuriyet İslam'ın özüdür. Cumhuriyet
karşıtı olanlar, Hazreti Muhammed'i ve getirdiği İslam dinini anlamayan
zavallılardır. Bugün, bize düşen görev, bütün insanlığa örnek olabilecek,
sağlıklı işleyen bir cumhuriyeti dimdik ayakta tutabilmek ve Türkiye
Cumhuriyeti devletini mahşere kadar payidar kılmaktır.
Hazreti Muhammed diğer
Müslümanların eleştirilerine, onların farklı görüşlerine değer
vermiş ve hiçbir zaman, bir diktatör gibi davranmamıştır. Bir gün,
kendisini ziyarete gelen, onu görünce titremeye başlayan bir kimseye
şöyle demiştir: "Ey insan, sana ne oluyor? Ben, ne bir kralım ne melikim.
Ben, kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum."
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Hazreti Muhammed'i doğru anlamak, İslamiyet'in adaleti ve ahlaklı
bir toplumu esas aldığını anlamak demektir. Hazreti Muhammed, hem
adaleti gerçekleştirmek için olağanüstü çaba sarf etmiş ve hem de, hukukun üstünlüğü bilinci
olmadan adaletin olamayacağını insanlara anlatmaya çalışmıştır.
Kur'an-ı Kerim, hukukun üstünlüğü bilincinin toplumda etkin olmasını
istemektedir. Hazreti Peygamber de, hukuk olmadan adalet olmayacağını,
ahlak olmadan da hukukun yeterince etkin olamayacağını insanlara
anlatmaya çalışmıştır.
Sağlıklı demokrasi,
adalet üzerine kurulur. Adaleti ahlaklı bir toplumda etkin kılmak
için, Hazreti Muhammed "Ben, güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim"
buyurmuştur.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Yılmazcan.
MEHMET YILMAZCAN (Devamla)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hazreti Peygamberimiz
"sizin en hayırlınız, kadınlara karşı en iyi davrananınızdır"
buyurarak, kadınları bir eşya olarak gören cahiliye devri görüşünü
yıkmış ve "cennet, anaların ayağı altındadır" buyurarak,
kadını toplumda en üst konuma getirmiştir. Veda Hutbesi'nde
"Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan
korkmanızı tavsiye ederim." diyerek, kadın haklarını çok veciz
bir şekilde vurgulamıştır. "İşçiye ücretini teri kurumadan
veriniz." diyerek, işçilerin ve kölelerin sömürülmesini önleyecek
bir sistemin temellerini atmıştır. 1948 yılında Birleşmiş Milletlerin
kabul ettiği İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Veda Hutbesi'nde
bildirilerin ilkelerin tekrarından ibarettir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Hazreti Peygamber Efendimiz, evini süpürür, hayvana
ot verir, deveyi bağlardı; koyunun sütünü sağardı; söküğünü diker,
çamaşırını yamardı; hizmetçisi el değirmeni çekerken yorulunca
ona yardım ederdi, pazardan öte beri alıp eve getirirdi. Bu davranışlarıyla
ideal bir koca olmanın ve aile saadetinin temini mesajını tüm erkeklere
vermiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kur'an-ı Kerim, Müslümanları birlik ve beraberliğe
çağırmaktadır. Bunun Kur'an dilindeki adı Allah'ın ipine sımsıkı sarılmaktır.
Allah'ın ipine sımsıkı sarılmayanlar birlik ve beraberliklerini
kaybederler; birlik ve beraberliklerini kaybedenler, devletini
kaybederler; devletini kaybedenler özgürlüklerini kaybederler.
Kur'an-ı Kerim'in bu emrine uyulmadığı takdirde neler olabileceğinin
en güzel örneğini Irak'ta görmekteyiz.
Hazreti Peygamber
Mekke'den Medine'ye hicret edince, ilk önce, Evs ve Hazrec kabilelerini
barıştırdı. Savaşsız günü geçmeyen bu iki kabilenin insanları, daha
sonra, kardeşlik, barış ve iyilik yolunda birbirleriyle yarışmaya
başladılar. Hazreti Peygamber, Mekke'den gelenleri bu iki kabilenin
insanlarıyla kardeşleştirdi. Bu olayın insanlık tarihinde bir örneği
daha yoktur. Bugün, Türkiye'nin, bu ruhu yeniden keşfetmesi gerekmektedir.
Farklı görüşte olanları bu gerçeği yeniden hatırlamak zorundadırlar.
Etrafımız ateş çemberidir. Gün, birlik günüdür. İşte, Hazreti Muhammed'i
anlamak bu demektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Hazreti Muhammed'in hem peygamber olmadan önceki
hem de peygamber olduktan sonraki en belirgin özelliklerinden birisi
dürüstlüğü, inanılır ve güvenilir olmasıdır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yılmazcan,
konuşmanızı tamamlayınız lütfen, buyurun.
MEHMET YILMAZCAN (Devamla)
- Onun lakabı "El Emin" idi. Bugün, insanlığın, doğruluğa,
dürüstlüğe, güvenilirliğe ne kadar ihtiyacı olduğu ortadadır. İnsanların
insanca yaşayabilmesi için, özgürlüklerin sorumluluk bilinciyle
beslenmesi gerekir. Sorumluluk bilinci, hem başkalarının hak ve
özgürlüklerine saygıyı hem de devlet bilincini beraberinde getirir.
Rüşvetin, adam kayırmanın, haksızlığın ve insan haklarına saygının
olmadığı yerde huzur ve adalet olmaz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Hazreti Peygamber Efendimiz zengin müşriklerin
hakir gördüğü fakir ve yoksullarla birlikte otururdu. Köleler arpa
ekmeğine bile davet etseler, davetlerine icabet ederdi.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkanım, saati sildiniz.
BAŞKAN - Sayın Yılmazcan, lütfen son cümlelerinizi alayım.
MEHMET YILMAZCAN (Devamla)
- Hemen bitiriyorum efendim.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Yanlışlık oldu herhâlde, saati sildiniz Sayın Başkan.
MEHMET YILMAZCAN (Devamla)
- Sayın Vekilim…
BAŞKAN - Sayın Yılmazcan,
lütfen… Vakit geçirmeyelim, tamamlayalım.
MEHMET YILMAZCAN (Devamla)
- Tamam efendim, peki.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri…
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Ne kadar güzel konuşuyor.
BAŞKAN - Arkadaşlar,
lütfen… On beş yirmi saniye daha sabırlı olun.
Buyurun Sayın Yılmazcan.
MEHMET YILMAZCAN (Devamla)
- Hazreti Peygamber Efendimiz, bir topluluğun yanına vardığında,
boş bulduğu yere oturur ve ashabına da bunu emrederdi. Karşısındaki
ayrılmadan onu bırakıp gitmezdi. Bu davranışlarıyla mütevazılığın
ve halk adamı olmanın en güzel örneğini sergilerdi. O, inanan, inanmayan
her yoksula yardım ederdi. Onun tavsiyelerine uygun hareket edebilseydik,
bugün yeryüzünde tek bir yoksul kalmazdı. Hazreti Peygamber Efendimiz,
hem yardımlaşma ve dayanışmanın en güzel örneğini sergilemiş ve
hem de "Komşusu açken tok yatan bizden değildir." buyurarak,
bugünkü sosyal devletin temelini atmıştır.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Bakana söyle Mehmet Bey.
BAŞKAN - Sayın Ekmekcioğlu,
lütfen…
MEHMET YILMAZCAN (Devamla)
- Son cümlem efendim.
İslam ülkeleri içinde
Hazreti Muhammed'i en iyi anlayan ve en çok seven, İslamiyeti en iyi
yaşayan necip Türk milletidir. Ne mutlu bize ki, o bizi seviyor, biz
onu canımızdan çok seviyoruz.
Kutlu Doğum Haftası'nın
işgal altındaki İslam ülkelerinin özgürlüklerine kavuşmasına
vesile olmasını, tüm insanlığa huzur, barış, kardeşlik ve sevgi getirmesini
diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
gündeme geçiyoruz.
Alınan karar gereğince,
sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve
İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1'inci sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon
raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2'nci sırada yer alan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer
alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet Komisyonları
Raporları'nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet
Komisyonları Raporları (2/820) (S. Sayısı: 1337)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
4'üncü sırada yer
alan, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları'nın
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/1295) (S. Sayısı: 1357) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
7'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7- Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Ali Kemal
Deveciler.
Sayın Deveciler, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 7'nci
maddesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
(x)
1357 S. Sayılı Basmayazı
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu, son dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından çıkarılan
pek çok önemli kanunun içinde özel bir yere sahiptir. Şeffaf bir
Her ne kadar, bugün üzerinde görüşmekte
olduğumuz maddeler tamamen teknik konulardan oluşuyorsa da bu görüşmeler
kanunda değişiklik yapmaya neden olan çok sayıdaki girişimden biridir.
5018 sayılı Kanun'un 2003 yılında yasalaşmasının ardından
Şimdi de yine 5018 sayılı Kanun'da değişiklik
yapan bir tasarıyı görüşmekteyiz. Bu denli önemli bir yasada bu denli
çok ve sık değişikliklerden kaçınmalıyız, çünkü bu şekilde devam
ettikçe yasanın tutarlılığı zedelenecektir. 5018 sayılı Kanun'la
getirilmek istenen yeni mali sistemin etkili, verimli ve tutarlı
işleyebilmesi ve kendi içindeki tutarlılığı kaybetmemesi için
kanunda sık sık değişiklik yapılmasından vazgeçilerek, gerekiyorsa
bu kanun tekrar enine boyuna ele alınmalıdır ve bu şekilde kamu yönetiminde
son dönemde görülmeye başlanan şeffaflıktan kaçınma istidadı da
idarenin elinden tamamen alınmalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün görüştüğümüz tasarı ilk getirildiği hâliyle, Emniyet Genel
Müdürlüğünün alımlarıyla ilgili karşılaştığı birtakım zorlukları
aşmak amacıyla getirilmiştir. Emniyet Genel Müdürlüğünün hizmete
yönelik ihtiyaçlarının gereken zamanda karşılanmasını öngören
tasarının belki de geç kalmış bir girişim olduğunu söylemek mümkündür,
çünkü Türkiye'de asayiş sorunu, AKP döneminde ciddi bir sorun haline
gelmiştir. Bu nedenle, emniyet teşkilatının bu yoğunluktaki gelişmelerle
baş edebilmesi, hızlı tedbirlerin alınmasını gerekli kılmaktadır.
Öte yandan, yine, bugün görüşmekte olduğumuz
bu düzenlemenin, Yasa'nın çıktığı tarihten tam üç buçuk yıl geçmiş
olmasına rağmen şimdi, tekrar, ancak gündeme geliyor olması şaşırtıcıdır.
Diğer bir deyişle, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun
27'nci maddesinin birinci fıkrasına emniyet teşkilatının alımları
için bir bent eklenmesi uygunken, AKP İktidarının bu kadar senedir
niçin bu konuya el atmamış olduğu da bir merak konusudur.
AKP İktidarının sicili, şeffaflık konusunda,
kayıt dışılık konusunda bazı gelişmeleri halkımızın gözünden
gizlemek konusunda ya da hedef saptırma konusunda oldukça kabarıktır.
AKP İktidarı, şeffaf bir kamu
Değerli milletvekilleri, tüm gizleme
çabalarına karşın bütçede ciddi sorunların varlığı ortaya çıkmaktadır.
2007 yılı Ocak ayı merkezî bütçe performansı son dört yılın en kötü sonucunu
vermiştir. Harcama toplamı 18,5 milyar YTL ve gelir toplamı da 12,4
milyar YTL olup, ocak ayı sonuna göre bütçe açığı 6,1 milyar YTL'dir.
2006 yılının ikinci yarısından itibaren artan faiz ödemeleriyle
faiz dışı harcamaların bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde
22,7 oranında artması bu gelişmeye neden olmuştur. Faiz dışı harcamalardaki
bu gelişmede özellikle personel ve sosyal güvenlik kurumlarına yapılan
transferler ön plana çıkmaktadır. Özellikle, bu son kalemle ilgili
olmak üzere bir önceki yılda üstü örtülen ve bekletilen ödemelerin
artık devreye girmeye başlaması ve bu ödemelerin yapılmaya başlaması
çok önemlidir. Nitekim mal ve hizmet alımları kaleminin bir önceki
yılın aynı ayına göre yüzde 75,1 oranında artmış olması, bu harcamaların
yüzde 75'inin de yeşil kart harcamalarındaki artıştan kaynaklanmış
olması, bunun önemli bir göstergesidir.
Önceki yılda ölçüsüz biçimde yapılarak
saklanan harcamaların önemli oranda bir baskısını 2007 yılı bütçesi
üzerinde de hissedeceğiz ve hissetmeye de başladık. Bunu, ocak ayında
6,1 milyar YTL ve şubat ayında da 2,1 milyar YTL açık veren bütçe rakamlarıyla
hissetmeye başladık, bu kesinleşti. İki aydaki bütçe açığımız 8,2
milyar YTL'ye çıktı. Yılın ilk iki ayında bütçe açık rakamları yüksek
miktarlara ulaşınca, iktidar, apar topar Türk Telekom satışının
taksitlerini önceden tahsil etme cihetine gitmiştir. Bunun sonucunda,
şubat ayında 7,4 milyar YTL seviyesinde olan merkezî yönetim bütçesi
sermaye gelirlerinin, mart ayında 5,9 milyar YTL çıktığını hep beraber
gördük. Oysa bu zorlama, ancak geçici ve göz boyamaya yönelik bir çabadır.
Hükûmet, bu açıklara,
"Konjonktürel bir durumdur. Önemli olan, sene sonu gerçekleşmeleridir."
ifadeleriyle yaklaşmaktadır ve mart ayı bütçe geçekleşmesini bir
başarı olarak da sunacaktır. Fakat hepimiz biliyoruz ki, amaç, seçime
kadar Türk halkını oyalamaktan başka bir şey değildir. Bütçe açıklarını,
suni olarak, böyle, günü gelmemiş ödemeleri erken tahsil ederek kapatmaktan
başka bir şey değildir; çünkü yıl sonundaki bütçe açığımız da 3 milyar
YTL idi, sonra 4 milyar YTL'ye çıktı. Müteahhitlere yapılacak ödemeleri,
yeşil kartlıların ilaç ödemelerini, eczanelere ödemelerin hepsini
ödemeyerek bütçe açığını, sanki, 4 milyar YTL civarında kapattık
gibi övünmeye başladık. Ama, işte, görüyoruz, iki ayda bunların ödemelerinin
gündeme gelmesi ve ödemelerin yapılması neticesi, 8 milyar YTL civarında
bir açığı yakalamış bulunuyoruz. Bu, 2006 yılından gelen ve bu yıla
aktarılan, suni olarak bütçenin düşüklüğünü gösteren kalemlerdir.
Aslında, bunları zamanında ödemiş olsaydık 2006 yılı bütçe açığı 4
milyar YTL civarında değil, 12 milyar YTL civarında gerçekleşmiş
olacaktı.
Fakat, neyse ki, doğruyu
söyleyebilecek cesareti bulunan kamu kurumları da vardır. Nitekim,
enflasyon hedefinin aşılması nedeniyle Merkez Bankası tarafından
22 Ocak 2007 tarihinde Hükûmete hitaben yazılan açık mektupta, 2006
yılında kamu kesiminin tüketim harcamalarında görülen yüksek
oranlı artışlara dikkat çekilmektedir. Bu saptama, Hükûmet tarafından
ne denli tersi savunulursa savunulsun,
mali disiplinin son dönemde bozulma eğiliminde olduğunu teyit
eden bir başka göstergedir, Merkez Bankasının yazmış olduğu bu yazıdaki
gösterilen gösterge.
Harcamaların yanı
sıra vergi gelirlerine bakıldığında da bunların reel olarak gerilediğini
görmekteyiz, üç aydaki vergi gelirlerinin reel olarak gerilediğini
görmekteyiz.
Sonuç olarak, bütçede
ve mali disiplin uygulamalarında ciddi bir risk doğmaya başlamıştır.
Her ne kadar Türk Telekom'un yüzde 55'ini satın alarak Türkiye'de bu
alanda bir özel tekel konumuna gelmiş olan, Hariri'nin şirketi Oger,
bundan sonra ödemekle yükümlü olduğu dört taksit karşılığı 4,3 milyar
dolarlık ödemeyi bir defada yapmış olsa da bundan sonra, bozulan
bütçe dengelerini bu şekilde tutturuyor olmak, doğaldır ki, bu sorunu
ciddi bir şekilde çözmek yerine, babadan kalan arsaları, babadan
kalan evleri satıp aile bütçesini denkleştirmekle eş anlamlı olacaktır.
Sayın Başbakanın, muhalefete, doğruları söylüyor diye kızmakla
geçirdiği zamanının yarısını, Hükûmet üyelerine doğru politikalar
izlemelerini söylemekle geçirmesi, daha doğru ve Türkiye'ye daha
fazla yarar sağlayacak bir sonuç yaratacaktır. Sayın Başbakanın,
ilgili bakanlara, ilgili bürokratlara doğruları söylemesiyle
ilgili, bu şekilde davranması daha doğru olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; mali yönetim ve mali disiplinden ödün vermemek
yerine, fiskal oyunlarla durumu idare etmenin elbette bir sonu vardır.
Yabancı yatırımcıları gelecekteki taksitlerini önceden ödemeye
ikna ederek bütçe dengelerini düzeltmek, ne kimseye yarar sağlar
ne de artmakta olan riskleri ortadan kaldırmaya yarar. Hükûmet, sadece,
zaman kazanmaya çalışmaktadır, Hükûmetin başka bir düşüncesi yoktur
burada.
Tüm, bu duygu ve düşüncelerle,
görüşmekte olduğumuz tasarının hayırlı olmasını diliyor, saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim,
Sayın Deveciler.
7'nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
Hükûmetin, görüşülmekte olan kanun tasarısının 2'nci maddesinin yeniden
görüşülmesine ilişkin, İç Tüzük'ün 89'uncu maddesine göre bir talebi
vardır. Başkanlık,
bu talebi yerine getirecektir.
Danışma Kurulunun, Hükûmetin, görüşülmekte
olan kanun tasarısının 2'nci maddesinin yeniden görüşülmesine
ilişkin talebi hakkındaki görüşünü okutuyorum.
Buyurun:
Danışma
Kurulu Tavsiyesi
No: 23 Tarihi:
25.4.2007
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin
İçtüzüğün 89 uncu maddesine göre yeniden görüşülmesine dair Hükümetin
istemi Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
Eyüp Fatsa Kemal Anadol Dr. Muzaffer Kurtulmuşoğlu
AK Parti Grubu Başkanvekili CHP
Grubu Başkanvekili Anavatan Grubu
Başkanvekili
BAŞKAN - Danışma Kurulunun
görüşü bilgilerinize sunulur.
Şimdi, Hükûmetin istemini
okutup oylarınıza sunacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1357 sıra sayılı Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin, madde kapsamının
genişletilmesini teminen yeniden düzenlenmesi amacıyla TBMM İçtüzüğünün
89 uncu maddesi uyarınca yeniden görüşülmesini arz ve teklif ederiz.
Osman
Pepe
Çevre
ve Orman Bakanı
BAŞKAN - Hükûmetin istemini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri,
bu durumda tasarının 2'nci maddesini yeniden müzakereye açıyorum.
Madde üzerinde söz talebi
yoktur.
Madde üzerinde bir adet önerge vardır.
Önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1357 sıra sayılı Kamu
Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının çerçeve 2 nci maddesi ile değiştirilmesi öngörülen
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun 28 inci maddesinin
dördüncü fıkrasına "koruma ve güvenlik ile personel taşıma
hizmetleri," ibaresinden sonra gelmek üzere "16.6.2005 tarihli
ve 5369 sayılı Kanuna göre sağlanan sabit ve ankesörlü telefon hizmetleri
ile acil yardım çağrıları hizmetleri ve okullara sağlanan internet
erişim hizmetleri," ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Eyüp Fatsa |
A. Kemal Deveciler |
Nusret Bayraktar |
|
Ordu |
Balıkesir |
İstanbul |
|
Mehmet Küçükaşık |
Alaattin Büyükkaya |
|
|
Bursa |
İstanbul |
|
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Uygun görüşle
takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
EYÜP FATSA (Ordu) - Gerekçe
okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN -Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Önerge ile,
16.06.2005 tarihli ve 5369 sayılı Kanuna göre sağlanan sabit ve ankesörlü
telefon hizmetleri ile acil yardım çağrıları hizmetleri ve okullara
sağlanan internet erişim hizmetlerinin uygun maliyetle ve aksamadan
yürütülebilmesini sağlamak amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
istikametinde 2'nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, tasarının tümünün oylanmasından önce, İç Tüzük'ün
86'ncı maddesine göre, İzmir Milletvekili Sayın Kemal Anadol'un bir
söz talebi vardır.
Sayın Anadol, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Sayın Başkan, yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; iktidar ve muhalefet
olarak, ülke yararına bulduğumuz bir yasayı, daha doğrusu bir tasarıyı
yasalaştırmak için iki gündür uğraşıyoruz ve işin sonuna geldik. Biz,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu yasaya olumlu oy vereceğiz, bunu
beyan etmek için söz aldım.
Ayrıca, müzakereler
sırasında dikkatimi çeken ve oldukça beni üzen bir olay nedeniyle
düşüncelerimizi belirtmek istiyorum. Bu olay şuydu: Sayın Maliye
Bakanı -kendisi şu anda burada, yasanın bir an evvel çıkmasını istemesi
de gayet doğal, biz de yardımcı oluyoruz kendisine- iki kez söz alarak
-biri gündem dışı konuşma yapan İzmir Milletvekilimiz Sayın Hakkı
Ülkü'ye yanıt olarak, diğeri de müzakereler sırasında konuşan arkadaşlarımıza
yanıt olarak- buraya çıktı; sanki, Adam Smith, özelleşme konusunda,
bizi karşısına aldı, biz de öğrenciyiz hepimiz, özelleşmenin faziletlerini,
hatta fetişizm hâline nasıl getirildiğini ibretle, hayretle dinledik.
Şimdi, evvela şunu
söylemek istiyorum Sayın Bakana: Elbette, insanlar ve siyasal partiler,
dün bulundukları yerde olmazlar, dünyadaki değişime göre onlar
da programlarını değiştirirler, söylemlerini değiştirirler, dünyanın
gelişimine göre kendi politikalarını ve uygulama politikalarını
revize ederler, düzeltirler. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak,
cumhuriyeti kuran bir partinin mensuplarıyız. Cumhuriyet kurulduğu
vakit Türkiye'de sermaye sınıfı mı vardı, burjuvazi mi vardı? Ne
yaptı cumhuriyeti kuranlar? Evvela altyapıyı hazırladılar. O demir
yolları kim tarafından, nasıl yapıldı? O demir çelik fabrikaları
nasıl yapıldı? Demir çelik fabrikasını kuran özel sektör vardı da,
cumhuriyet yöneticileri "Hayır, siz yapmayın, biz yapacağız."
mı dediler? Bütün ağır sanayi ve KİT'lerin, o zaman, Cumhuriyet Halk
Partisinin tek partili döneminde, o iktidarlar döneminde temelleri
atıldı, inşa edildi ve sanayinin altyapısı o dönemde gerçekleşti
ve bu hiçbir zaman kolektivist bir sistem değildi. Adı "karma ekonomi"
olarak tanımlanan sistemi, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz savunduk,
gerçekleştirdik.
Bugüne geldik. Bizim,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak hiçbir zaman, programımızın hiçbir
maddesinde "CHP özelleşmeye karşıdır." diye bir ibare yoktur;
hiçbir Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü de bu kürsüye gelip "Biz
özelleşme politikalarına karşıyız, bunları istemiyoruz."
dememiştir. Ne yapmışızdır? Özelleşmenin ilkelerini ilan etmiş
bir hükûmet var. Diyor ki, "Ben istihdamı artıracağım, devam ettireceğim.
Ancak, o şekilde özelleşmeye müsaade edeceğim. Yatırımı artıracak
orayı satın alan şirket, özel veya tüzel kişiler. Halka sermayeyi
yaygınlaştıracak." vesaire, birtakım şeyler söylendi. Ne oldu
sonra? Sayın Bakan buraya geldi, iki tane örnek veriyor özelleşmenin
isabetli olduğunu söylemek için. İşte, muattal durumda bir maden yatağı var, onu
satmışlar. Güzel. Alan şirket de iyi işletiyormuş. Şimdi, biz, başka
şeyler de gördük. 292 milyon dolara -milyar falan değil- Tekelin içki
bölümü bedavaya elden çıkarıldı. "Satıldığı fiyattan daha
fazla stokları var" diye bağırdık, "yapmayın" dedik,
"İdeolojik amaçla yapıyorsunuz bunu." dedik. Eleştirildik
en büyük gazetelerin köşe yazarları tarafından. Bal gibi ideolojik
amaçla yaptılar. "Devlet içki mi üretir?" anlayışıyla, ilan
edemedikleri anlayışla, "Bunu bir an evvel elimizden çıkaralım."
anlayışıyla haraç mezat -yazık- o Tekelin içki bölümü satıldı. Niye
diğer bölümü hâlâ satılamadı? Hak ettiği fiyatı veren olmadı. İçki
bölümünü sattılar. Sonra ne oldu? Amerikalı şirket geldi. Şimdi,
Türkiye'nin millî içkisi Teksaslı bir şirket tarafından Türk halkına
içiriliyor. "Özelleşme olsun da nasıl olursa olsun…"
Histeri hâline getirdiler. "Yabancılaşma…" Buna karşıyız.
Arkadaşlar, Türkiye'de
özelleştirilen, satılan bankalar, bırak özelleşmeyi, özel sektör
olup da satılan bankalardaki yabancı sermaye oranı tehlikeli bir
boyuta yükseldi dedik, sorduk: Hangi ülkelerde, bu kadar, finans
sektöründe yabancı sermaye fazlalığı var? Bize, Polonya'yı örnek
gösterdi Sayın Maliye Bakanı, Macaristan'ı örnek gösterdi. Dünkü
komünist ülkelerin, bugünkü, ne olursa olsun özelleşsin, isterse
bedavaya satılsın anlayışındaki uygulamaları gösterdi. Sorduk:
Fransa'da ne kadar bankacılık sektöründeki yabancı sermaye oranı,
Almanya'da ne kadar? Cevap yok! O zaman fransız oluyorlar, pencereden
dışarıya bakıyorlar o zaman. Cevap yok!
Şimdi, şunu söylemek
lazım: Arkadaşlar, siz de, eğer, bunu yeni bir vizyon, sanki elli senedir
savunduğunuz bir politika gibi söylüyorsanız, biz hatırlıyoruz,
İslam dinarı istediğiniz dönemi, İslam ortak pazarı istediğiniz
dönemi, faizsiz bankacılıkta sadece söylem değil eylemini de yaptığınız,
onların yönetiminde yer aldığınız dönemleri de hatırlıyoruz. Yani,
siz, dün durduğunuz yerde misiniz, otuz sene evvel de bunları mı söylüyordunuz?
Yani, Cumhuriyet
Halk Partisinin Grubunu, karşısına alıp da, böyle, özelleştirme dersi
vermeye kimsenin hakkı yoktur.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - SEKA…
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- SEKA… Balıkesir SEKA'dan bahsetsenize, Manisa'daki Sümerbank'tan
bahsetsenize, -geri alıyorsunuz şimdi- Foça'daki Tatil Köyünden
bahsetsenize. Dört senedir bomboş ve arkadaşlar, çok enteresan, Foça'daki
Tatil Köyü, ilk defa yabancı sermayenin turizm yatırımı yaptığı
yer. Club Med. Fransızlar gelmişler, en iyi yeri seçmişler, yabancı
sermaye gelmiş, Emekli Sandığından kiralamış, 100-150 kişi çalıştırıyor
otuz seneden beri, oradan emekli olan insanlar var. "Satacağız"
diye tutturdular. Yahu, niye satıyorsunuz? Yabancı şirket gelmiş,
turizm yatırımı yapmış, işletiyor. "Hayır, satacağız…"
Yüzlerine gözlerine bulaştırdılar. Satamadılar, dört senedir
orası boş. Soru önergesi verdim "Devletin uğradığı zarar nedir?"
diye, cevap: "Devlet bir zarara uğramamıştır." Neden? Muhasebede
görünmüyor zarar. Dört senedir battı! Bu da özelleşme!
Özelleşmeyi yüzüne
gözüne bulaştıranlara karşı Cumhuriyet Halk Partisinin eleştirisi
var. Özelleşmeyi, peşkeş çekme, hatta, alıp götürme, yangından mal kaçırma,
selden kütük kapma uygulamasıyla birbirine karıştıran uygulamalara
Cumhuriyet Halk Partisi karşıdır. Yoksa, Cumhuriyet Halk Partisi,
ilke olarak, "Ben özelleşmeye karşıyım" diye, hiçbir yerde,
hiçbir sözcüsü tarafından ifade etmemiştir. Bunun böyle bilinmesini
istiyorum.
Yasaya, tekrar, olumlu
oy vereceğimizi beyan ediyorum. Yüce Meclise saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Tasarının hayırlı
ve uğurlu olmasını diliyorum.
Sayın Bakanın kısa
bir teşekkür konuşması olacak.
Buyurun Sayın Bakanım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önce,
önemli bir kanun tasarısını kabul etmiş bulunuyorsunuz, bundan dolayı,
bu çatının altında bulunan bütün milletvekili arkadaşlarıma teşekkür
ediyorum. Ayrıca, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun bu kanunu desteklemesinden
dolayı da kendilerine de teşekkür ediyorum.
Fakat, bir iki cümleyi
de, müsaade ederseniz, söylemeden geçemeyeceğim. O da şu: Biz, burada,
tabii, ağır eleştirilerle karşı karşıya kalıyoruz. Muhalefet partisinin
veyahut muhalefet partilerinin muhalefet yapmalarına biz saygı
duyuyoruz, ama bu, onu da aşarak, şahsi hakarete varıcı sözlerle
karşı karşıya kalıyoruz ve onların da cevabını, gene, bu çatının
altında, yakışan bir üslupla vermeye gayret ediyoruz. Buna rağmen
alınıyorlar.
EMİN KOÇ (Yozgat) - Ne
üslubun var senin!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, "Özelleştirmeye biz karşı değiliz…"
Tamam, özelleştirmeye karşı olmadığınızı göstermek için hangi
özelleştirmeye "evet" dediniz? Bir tanesini söyleyin, biz
falanın özelleştirme…
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Doğru dürüst yapamadınız ki siz!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Hiç mi bunun doğrusu yok? Bir tanesine
"evet dedik" deyin ya! Özelleştirmeye mademki karşı değilsiniz,
şunlara, şunlara biz karşıyız, ama şunlara, şunlara da
"evet" diyoruz… Bir tane gösterin bana.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Yok ki, doğru dürüst bir tane yok Sayın Bakan!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Yok ki! Siz özelleştirmeyi içinize sindiremiyorsunuz,
ben ne yapayım, benim yapacağım bir şey yok.
EMİN KOÇ (Yozgat) - Yönteminize
karşıyız, yönteminize!
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Sayın Bakan, doğru bir tane yapmadın ki, hangisini destekleyelim! Bir
tane doğru yapın da destekleyelim.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Hangi özelleştirmeye geldiniz de
"evet" dediniz, "ya, şu özelleştirme şu ülke için iyidir"
dediniz. Efendim, yüzümüze gözümüze bulaştırın… Şimdi, yirmi senede
çiklet gibi çiğne, çiğne, çiğne, 8 milyar dolarla ancak yapabildiniz -yahut da bizden öncekiler yapıldı,
sizleri suçlamam ben belki- ama, biz, şimdi dört buçuk senede 20-30
milyar dolar özelleştirme yapmışız. Bu mu yüzüne, gözüne bulaştırmak
Allah aşkına! Bu mu!
EMİN KOÇ (Yozgat) - Para
nereye gitti, para?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Efendim, bir yerde bir maden varmış da… Söylediklerine
bak. Türkiye'nin yegâne Ferro Krom tesisleri o. Bir yerde bir maden varmış.
Ne madeni? Ferro Krom tesisleri, bunu söyleyin canım; utanmayın bunu
söylemekten, çekinmeyin.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Balıkesir SEKA… Balıkesir SEKA…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Bakın, şimdi, Balıkesir'i de söyleyeyim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Haydi söyle.
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
lütfen…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Balıkesir'de, biz, usullere uygun olarak özelleştirmeyi
yaptık. Mahkemelerin aldığı kararlara göre de ne yapmamız gerekiyorsa,
mahkemeden ne karar çıkmışsa onu uygulamak için de uğraşıyoruz, şu
anda yaptığımız o. Mahkeme kararlarını da uyguluyoruz. Orada da
uyguluyoruz, Manisa'da da neyse karar, o kararları da aynen uyguluyoruz.
Onlardan da -hiç kimse de- çekinmeyiz, yaparız, onları da uygulamasını
da yaparız, ama Allah aşkına, yani bir de görenler söylesin demişler
işte. Yani, 30 milyar doların üzerinde özelleştirme yapılmış, yüzüne
gözüne bulaştırmış diyor. Bak, bak şimdi!
Onun için, bakın, ben
size bir şey söyleyeyim…
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Ferro Kromu bir daha söyler misiniz Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Bu ülke, bu Türkiye bir tane, başka Türkiye
yok. Biz de bütün Türkiye'nin, milletin temsilcisiyiz. O zaman, doğru
yapılanlara, gelin, doğru yapıldı deyin Allah aşkına. Korkmayın, millet size
bir şey demez. Ya, özelleştirmeyi de destekledik deyin ya, korkmayın!
Korkmayın, söyleyin canım.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Evet dedik işte, kanuna evet dedik.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Ama, özelleştirmeyi istemiyorsanız da istemiyoruz
deyin, onu da korkmadan söyleyin canım.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Söyleriz, söyleriz, sizden mi korkacağız?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Öyle, bir, "özelleştirmeyi istiyoruz"
bir, efendim, "şunları istiyoruz." Yahu, neyi istiyorsunuz,
neyi istemiyorsunuz, gelin açık açık söyleyin.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Ucuza kapatıyorsunuz, onu istemiyoruz.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Ha, bir böyle, bir böyle, yapmayın bunu.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Ucuza kapatıyorsunuz, ucuza.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Açık açık, net, özelleştirmeden yana mısın, değil
misin; özelleştirmeleri gönlünden istiyor musun, istemiyor musun?
Söyleyin bunu, millet bilsin. Bilsin millet, bilsin.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Az önce Başkan Vekili ne söyledi? Cahil misin?
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Söyledi işte Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Ha, bizi biliyor, bir de sizi de bilsin.
Hepinize saygılar sunuyorum, sağ
olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
TUNCAY ERCENK (
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Tasarının geçmesinde
iş birliği içinde çalışan iktidar ve muhalefet partisi gruplarına
tekrar teşekkür ediyoruz.
Sayın milletvekilleri,
5'inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ekonomik
İşbirliği Teşkilatı Ticaret ve Kalkınma Bankası Arasında Merkez
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlayacağız.
5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ekonomik
İşbirliği Teşkilatı (EİT) Ticaret ve Kalkınma Bankası Arasında
Merkez Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1307) (S. Sayısı: 1378)
(x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 1378
sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Yakup Kepenek.
Sayın Kepenek buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
(x) 1378 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
CHP GRUBU ADINA YAKUP
KEPENEK (Ankara) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
1378 sıra sayılı, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ekonomik İşbirliği
Teşkilatı Ticaret ve Kalkınma Bankası Arasında Merkez Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz aldım.
Sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum ve yine, sözlerime
başlarken, biraz önce, burada tartışma konusu olan özelleştirme
üzerine de izin verirseniz birkaç önemli noktanın altını çizmekte
yarar görüyorum.
Değerli arkadaşlar,
1980'li yıllarda başlayan özelleştirme sürecinin artısıyla eksisiyle,
doğrusuyla yanlışıyla tam bir muhasebesi yapılmış değildir. Hükûmetler,
1980'li yıllarda Özelleştirme İdaresi kapsamına aldıkları kamu kuruluşlarını
zaman içinde ya elden çıkarmışlar veya çıkarmamışlar ama hep müdahale
etmişler, hep karışmacı olmuşlar ve onların etkin ve verimle çalışmaları
üzerinde gerek kadrolaşma gerek işleyiş yönünden siyasi iktidarların,
yalnız bu siyasi iktidar değil, eski siyasi iktidarların da gölgesi
düşmüştür.
Şimdi Sayın Bakan soruyor,
hangi tür özelleştirmeye karşısınız diye. Ben, konuma gelmeden Sayın
Bakana da bazı sorular sorayım: Sayın Bakan, siz ve Hükûmetiniz, Türkiye'de
bankacılık sisteminde, banka yapısı içinde yabancı sermaye payının
yüzde kaça kadar çıkmasına imkân tanıyorsunuz, evet diyorsunuz? Ben
biliyorum, Sayın Bakan, gerekirse tamamını, diyor. Diyor ama, aynı
Hükûmet içinde bir başka bakan -şimdi burada olmadığı için adını ben
söylemeyeyim, kendini kamuoyu çok iyi biliyor- yüzde 20'den fazlası,
yabancı sermayenin bankacılık kesiminde yüzde 20'den fazlası uygun
olmaz demeye getiriyor, karşı çıkıyor aynı Hükûmetin bir başka bakanı.
Şimdi, dolayısıyla bu noktada çok net olmamız gerekiyor.
Bir başka bilgi daha
vereyim Sayın Bakana: Avrupa'nın on beş üyesinde -yani son ondan önceki
on beşler Avrupa'sının ülkeleri arasında, yani Almanya, Fransa,
İtalya ve benzerlerinde- yabancı sermayenin bankacılık kesimindeki
payı ortalama yüzde 20 dolayındadır. Oysa Türkiye, sermaye birikimi
açısından bu ülkelerin çok gerisindedir. Sermaye birikimine gereksinimi
var Türkiye'nin ve Türkiye, sermaye birikiminde, bankacılık kesimini
çok iyi, çok doğru, çok etkin ve verimli bir biçimde değerlendirmek
zorundadır.
Çok uzağa gitmeden
bir başka örnek vereceğim. Hükûmetimiz -Sayın Bakan da demeç verdi,
tarımsal işlerle uğraşmaz, dedi- Et ve Balık Kurumunu sattı, attı,
dağıttı. Sonra ne oldu biliyor musunuz? Geçtiğimiz yıl, yine, bu
Hükûmet -ki iyi ki de yaptı- Et ve Balık Kurumunu yeniden faaliyete
geçirmek zorunda kaldı. İyi yaptı. Yanlıştan döndüğünüz zaman, biz,
sizi alkışlarız, ama yanlışınıza da yanlış deriz.
Gelelim bazı dev şirketlere.
Örneğin, benim kanımca -burada dile getirdim- Türk Telekom'un özelleştirmesi
süreci başından beri yanlıştır. Çoğunluk hissesinin kamunun elinde
kalmaması yanlıştır. Satış sonrasında teknoloji yaratma, yeni
teknolojiler oluşturma konusunda Telekom şirketinin bir yerlerden,
başka ülkelerden alacağı teknolojiyi, üstüne bir kâr marjı da koyarak,
Türk tüketicilerine, telefon kullanıcılarına satacağı bilinmektedir.
Yani, Telekom'u satın alan şirketin, yeni teknoloji yaratma şansı
yoktur. Ne yapacaktır bu? Ticaret yapacaktır. Teknolojiyi, gelişmiş
ülkelerden, İtalya'dan, İngiltere'den, Finlandiya'dan alacak, üstüne
bir kâr ekleyecek ve bize satacak. O satışın da nasıl olacağını,
geçtiğimiz aylarda, mart ayında yaşadık. Telekom ortalama yüzde
23 zam yaptı ve Sayın Bakanın takside bağladığı ödemelerini de,
onun üzerine, kamuoyunda yükselen sesler karşısında, peşin ödeme
yoluna gitti.
Bir: Telekom ucuza
gitmiştir. İki: Telekom yanlış alıcıya satılmıştır. Üç: Daha da kötüsü,
Telekom'un sermayesi içinde kamu payı çok azaltılmıştır. Burada
birkaç kez söyledim, Almanya'da, Fransa'da, Yunanistan'da, yakın zamanlara
kadar, telekom şirketlerinde kamu payı yüzde 50-60 dolayında idi,
dolayısıyla, oralarda birbirimize yanlış şeyler söylemeyelim.
Biraz evvel Sayın
Grup Başkan Vekilimiz de söyledi, değerli arkadaşlar, özelleştirme,
daha çok yatırım, daha çok üretim, daha çok gelişme için yapılır ve
Türkiye özelleştirmesinin bu amaçlara uyduğu söylenemez. Özelleştirme
bir şey için daha yapılır, gerekçe şu idi: Sermayeyi halka yaymak. O
zaman da söyledik: "Yoksul halk nasıl sermaye sahibi olacak? Memur,
işçi, hangi parayla pay senedi alacak, ortak olacak büyük KİT'lere?"
diye; dinleyen olmadı, ama, son zamanlarda… Yine bir artı taraf daha
söyleyeyim, haksızlık etmeyelim: Halkbankın bir bölümünün halka
arz yoluyla özelleştirilmesi doğru bir adımdır, ama, Halkbankın satışının,
özelleştirmesinin kendisi yanlıştır. Halkbank özelleştirilmemeliydi.
Avrupa'nın her yerinde Halkbank ve benzerleri vardır. Halkbank esnafın
malı yapılmalıydı. Ziraat Bankası özelleştirilmemelidir. Ama,
eğer satılacaksa, hiç olmazsa, ehvenişer anlamında, halka satış,
halka arz, eh, bir yöntem olarak yapılmaktadır.
Sayın Bakana bir başka
şey daha anımsatmak isterim. Değerli arkadaşlar, bu, kayıtlara geçsin
diye söylüyorum. Geçtiğimiz, dün, köy enstitüleri bağlamında, oylarınızla
bir araştırma enstitüsünün kurulması konusundaki önergemiz kabul
edildi, teşekkürler, köy enstitüleriyle birlikte, Türkiye'nin, dünya
kamuoyuna, bu benimdir, ben bu işi iyi yaparım dediği -ulus olarak,
toplum olarak, devlet olarak dediği- bir başka önemli nokta daha var.
1930'lu yılların kamu iktisadi teşebbüsleri yönetimi -bu nokta
çok önemli- KİT yönetimi etkinlik, verimlilik, işleyiş bakımından,
yabancı uzmanların, yabancı bilim insanlarının belirttiği gibi,
örnektir, tek örnektir, özgündür, Türkiye'ye hastır ve dünya için bir
ders özelliği taşımaktadır. Bu noktaları söyledikten sonra şimdi
konumuza gelelim.
Değerli arkadaşlar,
Ekonomik İşbirliği Teşkilatı, 1964 yılında, Türkiye, İran ve Pakistan
arasında "Kalkınma İçin Bölgesel İşbirliği Örgütü" olarak
kurulmuş ve 1985'te, İzmir Anlaşması'nda yapılan bir değişiklikle
Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) adını almıştır. 1992'de Afganistan,
Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve
Özbekistan'ın katılımıyla üye sayısı 3'ten 10'a yükselmiştir ve aynı
tarihte, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de "Kıbrıs Türk Müslüman
Toplumu" adıyla bu birliğe üye yapılmıştır.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
hemen şunu söylememe izin verin: Kuruluşundan bu yana kırk yıldan
fazla bir süre geçmesine karşın bu İşbirliği Örgütü çok da başarılı
olamamıştır.
Bu yasaya destek veriyoruz.
Dileriz ve isteriz ki, bu Bölgesel İşbirliği Anlaşması'na dayalı
ortaklığımız, bölgesel iş birliği güçlenir, etkin bir duruma gelir
ve örnek bir gelişme sürecine girer.
Bildiğiniz gibi, bölgesel
iş birlikleri, günümüzün küreselleşme sürecinde ekonomik gelişmenin,
yatırımın, atılımın en önemli ögeleri olarak ortaya çıkmaktadır. Bunların
içinde en başarılı olanı, yine bildiğiniz gibi -ki, başarısı da
son yıllarda tartışma konusu oluyor- Avrupa Birliğidir. Peki, Avrupa
Birliğini başarılı kılan nedir? Bu konuda onca araştırma, bilimsel
çalışma ve rapor var. Bunların bir tek ortak noktası var: Avrupa Birliğini
güçlü kılan, birbirlerini tamamlayan ekonomilerden oluşması ve
bu Birliğin, bu ülkelerin bilimsel üretim, bilim, teknoloji ve yenilik
anlamında ileri öncülük özelliğini taşımalarıdır.
Dolayısıyla, Ekonomik
İşbirliği Teşkilatının Avrupa Birliği gibi bir gelişme süreci
göstermesi büyük çabalara ve çalışmalara bağlıdır. Ama, her şeyden
önce bu ekonomilerin birbirini tamamlaması gerekir. Oysa, bu ekonomilerin,
yani sözünü ettiğim üye ülkelerin ekonomilerinin birbirlerini
tamamlama şansı çok da fazla değildir.
Değerli arkadaşlar,
bilindiği gibi küreselleşme iki ray üzerinde, iki yolda gidiyor. Bunlardan
bir tanesi sermayenin serbest dolaşımıdır, büyük şirketlerdir. Bu
noktada herhangi bir sıkıntı bulunmuyor. Kapitalizmin başından
bu yana, yani 1800'lü yılların başından başlayarak büyük şirketler
her zaman küresel oyuncu rolünü üstlenmişler ve yerine getirmişlerdir.
İkinci kuşak sanayileşen ülkeler, Almanya, Birleşik Amerika ve Japonya'nın
büyük şirketlerinin yaptığını, bugünlerde Güney Kore gibi, Kore
gibi, Hindistan gibi, Çin gibi ülkelerin büyük şirketleri yapıyor.
Sayın Maliye Bakanımız burada. Bir noktanın daha altını özenle
çizmek istiyorum…
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Gitti, gitti.
YAKUP KEPENEK (Devamla)
- Enerji Bakanı buradaymış, aynı anlama gelir, Hükûmet.
Türkiye, biliyorsunuz,
dünyada en çok zengini olan ülkeler arasında hızla yükseliyor. Yani,
dünyanın dolar milyarderleri sayısında Türkiye Fransa'yı da geçti
bu yıl, çok sayıda dolar milyarderimiz var.
Peki, neden oluyor
bu? Bu şundan oluyor: Biz doğru dürüst vergi alamıyoruz. Zenginden daha çok,
az kazanandan daha az vergi alma işini bir türlü yapamadık. Bunun
baş sorumlusu Maliyedir. Yani, ekonominin kayıt dışında olması,
başka şeyler bir yana, ülkemizde vergi adaleti yok.
Peki, bizim dolar milyarderlerimizin
sayısı artınca ne oluyor? Yabancı lüks mal üreticileri "Sizde
zengin sayısı arttı." diye -gazetelerde izliyorsunuz- Türkiye'ye
akın ediyor; en lüks otomobil satıcıları, diğerleri Türkiye'ye akın
ediyor. Ama, Türkiye başka bir şeyi daha burada yitiriyor, kaybediyor:
Türkiye'nin büyük şirketleri henüz küresel düzeyde rol alamıyor,
küresel oyun oynayamıyor. Ne demek küresel oyun oynamak? Üretimiyle,
bilimsel ve teknolojik yenilikleriyle, dünya piyasalarında diğer
şirketlerle var gücüyle rekabet etmek demek. Türkiye'nin uluslararası
düzeyde -Güney Kore gibi, Çin gibi, Hindistan gibi- büyük şirketlerinin
yokluğu bu ülke ekonomisine gerçekten pahalıya mal oluyor.
Şimdi, küreselleşmenin
sermaye tarafı büyüyor, ama, küreselleşmenin bir yönü kötüye gidiyor,
ticarette durum tersine dönüyor. Ticaretin gidişinde, geçtiğimiz
hafta, Amerika Birleşik Devletleri, çok enteresan, çok ilginç bir
karar aldı. Amerika Birleşik Devletleri, serbest ticareti dünyaya
zorla dayatan, gerektiğinde bu amaçla silah kullanan, ekonomik, siyasal,
askerî, kültürel her türlü baskıyı yapan, zayıf ülkelerin hükûmetlerini
teslim alan Amerikan Hükûmeti Çin'den gelen mallara yüzde 20 gümrük
vergisi koydu.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
bu, dünya ticareti için çok önemli bir dönüm noktasıdır. Gücü yeten
Amerika Birleşik Devletleri kendi üreticisini, kendi işçisini,
kendi iç sermayedarını korumak için gümrük duvarlarını yükseltiyor.
Peki, biz ne yapıyoruz? Biz, onu yapamıyoruz. Bizim ne yaptığımızla
ilgili bana iletilen bir üreticinin notunu, Hüseyin Arıca'nın mektubunu
size okuyayım izninizle. Şöyle diyor bu un ve makarna üreticisi:
"Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğü dâhilde işleme rejimi
kapsamında un, irmik, makarna ve bulgur üreticilerine ihracat karşılığında
ya da ihracat yapmak kaydıyla, dünya piyasalarıyla eşdeğer fiyatlarla
buğday vermekte idi. Her ülkenin yaptığı bir destektir bu. Dünya piyasalarıyla
aynı seviyede olan bu buğday fiyatları ile üretici firmalar, yurt
dışında rekabetçi bir konum tutturabiliyorlar, rekabetçi fiyatlar
verebiliyorlardı." Ancak, eylül ayında alınan bir kararla, verilen
bu destek, bu teşvik kesilmiştir değerli arkadaşlar. Toprak Mahsulleri
Ofisinin elinde buğday olmadığı, kalmadığı gerekçesiyle bu işlem
yapılmıştır. Ancak, Toprak Mahsulleri Ofisi, şu anda yaptığı gibi,
bir gemi, yani 15-20 bin ton buğdayı dışarıdan satın alsa ve bu teşvikleri
aşama aşama, zaman içinde kaldırsaydı, üreticiler mağdur olmayacaktı,
zarar görmeyecekti. Ama, öyle olmadı: Üretici ve ihracatçıların
yıllardır uğraşarak elde ettikleri Kuzey Afrika, Orta Doğu ve diğer
pazarlar yavaş yavaş elden çıkıyor. Biliyorum, "Son verilere
göre, Türkiye buğday ve makarna ihracatında İtalya'dan sonra ikinci
geliyor, büyük adımlar attı." filan diyeceksiniz ama, bu iş öyle
değil. Bu olay şu: Dünyada hemen her ülkenin uyguladığı "üreticiye
destek" işinden, üzülerek belirteyim, Türkiye Hükûmeti adım adım
kendini çekmekte ve bu durum, dışarıda pazar kaybına yol açmakta,
üretim düşüşlerine yol açmakta, fabrikalar atıl kalmakta ve insanlarımız
işsiz duruma gelmektedir, düşmektedir.
Burada bir örnek veriliyor:
"Toprak Mahsulleri Ofisi -örneğin- makarna ihracatı karşılığında
180 ila 190 Birleşik Amerika doları ton fiyatlar aralığında ihraç
kayıtlı sert buğday verseydi ve bu fiyatlarla makarna ihraç etme
olanağını eskiden olduğu gibi devam ettirseydi ve bu destek kesilmeseydi,
bizim dış dünyada pazar payımız çok daha artar, durumumuz çok daha
iyi olurdu, mağdur olmazdık." diyor üretici.
Dolayısıyla, burada
Hükûmete sesleniyorum, Tarım Bakanına, devlet bakanlarına, ilgili
tüm mercilere: Türkiye üreticilerinin, özellikle orta boy üreticilerinin
yurt dışı piyasalarında daha çok mağdur edilmelerinin, konum kaybetmelerinin,
pazar kaybetmelerinin önüne geçecek önlemleri almak zorundasınız.
Bunu yapmadığınız sürece, bu ülkede…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
YAKUP KEPENEK (Devamla)
- Sayın Başkan, toparlıyorum. Ayrıca, sanıyorum, bir de özel, bir de
kendi adıma söz hakkım vardı…
BAŞKAN - Buyurun… Buyurun…
YAKUP KEPENEK (Devamla)
- Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Bir dakika…
Sizin, adınıza söz talebiniz yok Sayın Kepenek de, konuşmanızı tamamlayınız.
Yirmi dakika oldu.
Buyurun.
YAKUP KEPENEK (Devamla)
- Tamamlayacağım, teşekkür ederim. Aynı anlama geliyor, teşekkür
ederim. Fazla sürmeyecek.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
önemli olan, küçük üreticinin, KOBİ'lerin, orta boy üreticilerin
olabildiğince gücünü korumaları ve geliştirmeleridir. Bu konuda
Hükûmet "küreselleşme" adı altında, üretim birimlerinin elden
çıkmasına, yabancı şirketlerle evliliklerine ve bu şekilde Türkiye'nin
üretim temelinin, üretim yapısının adım adım yabancılaşmasına göz
yummaktadır. Bu, tehlikeli bir süreçtir; bu, yanlış bir süreçtir. Nasıl
ve neden yanlış bir süreçtir? "Özelleştirme" diye yola çıktınız,
yabancılaşma, yabancılaştırma noktasındasınız. Biraz sonra, belli
bir süre sonra iyice üretimsiz duruma geleceğiz.
Burada, birkaç kez
vurguladığım bir noktanın daha altını çizerek sözlerime son vermek
istiyorum. Değerli arkadaşlar, bundan kırk-elli yıl önce, Ekonomik
İşbirliği Teşkilatının kurulduğu günlerde, gelişmiş kapitalist
ülkeler, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere şunu söylüyorlardı:
"Dünyada bir iş bölümü var. Bu iş bölümüne göre siz tarımla uğraşın,
ağır sanayi yapmayın, demir-çelik üretmeyin, o işleri biz yaparız,
kimya vesaire sizin işiniz değil. Siz, tarımla uğraşın." Günümüzde,
bildiğiniz gibi, bu değişti. Şimdi diyorlar ki bu gelişmişler:
"Tarımsal üretimi de biz yaparız; unu, peyniri, yoğurdu vesaireyi
de en iyi biz yapıyoruz, en kaliteli biz yapıyoruz." Ee, biz ne
yapacağız ülke olarak? "Siz, ticaretle uğraşın, bizden satın
alın ve bizim verdiklerimizle yaşayın." Bu, çok tehlikeli bir
gidiştir. Yarın, kredi olarak verdikleri, sıcak para olarak verdikleri
borsayı işgal edercesine elde ettikleri bol parayı, sağladıkları
bol parayı kestikleri zaman ülke insanı neyle beslenecektir? Ülkeyi
tarımsal üretimden de uzaklaştıran bu politika, bu anlayış, bu ekonomi
politikası, korkarım, yarınlar için çok sakıncalıdır, çok tehlikelidir
ve bu ulusun, bu toplumun üretim gücüne zarar vermektedir. Yine, umarım,
Hükûmet bu vesileyle belirttiğim noktalarda daha duyarlı olur, üreticisine
sahip çıkar, her anlamda üreticisine sahip çıkar ve ekonomi politikasını
Washington'da birilerine değil, IMF'ye değil, kendi ellerine alır,
makro ekonomi politikalarını düzenler ve ülkenin katılmasına
yardımcı olur, katkıda bulunur. Ülkenin de toplumun da beklediği
budur.
Bu anlayışla hepinize
saygılar, sevgiler sunuyorum.
Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Kepenek,
3'üncü sırada söz talebiniz varmış, doğru. Ben yeni gördüm, kusura
bakmayın.
YAKUP KEPENEK (Ankara)
- Rica ederim, vazgeçtim.
BAŞKAN - Ama, sözünüzü
de kesmedik zaten devam ettiniz.
YAKUP KEPENEK (Ankara)
- Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir
1'inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE EKONOMİK İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI
(EİT)
TİCARET VE KALKINMA BANKASI ARASINDA MERKEZ ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 27/12/2006 tarihinde
Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ekonomik
İşbirliği Teşkilatı (EİT) Ticaret ve Kalkınma Bankası Arasında
Merkez Anlaşması"nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Berhan
Şimşek.
Sayın Şimşek, buyurun
efendim.
CHP GRUBU ADINA BERHAN
ŞİMŞEK (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve Ekonomik İşbirliği
Teşkilatı Ticaret ve Kalkınma Bankası Arasında Merkez Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın 1'inci
maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlarım.
Uygun bulma yasa tasarısını
görüştüğümüz bu anlaşma ile daha önce kurulan Ekonomik İşbirliği
Teşkilatı Ticaret ve Kalkınma Bankasının faaliyetlerine başlaması
amaçlanmaktadır.
Bu bankanın merkezinin
ülkemizde olacağı daha önce imzalanan kuruluş anlaşmasında hükme
bağlanmıştır. Bu nedenle, tasarının genel gerekçesinde bu anlaşmanın
imzalandığı ifade edilmekte.
Bu anlaşmanın
"Yasal takibattan masuniyet" başlıklı 4'üncü maddesinde,
bu bankanın bazı hâller dışında yasal dokunulmazlığa sahip olacağı
hükme bağlanmakta. Yine, anlaşmanın "Bankanın Mekanı" başlıklı
5'inci maddenin ikinci fıkrasında, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin
bankanın onayı olmaksızın, bankanın mekânının tümünü veya bir bölümünü
elden çıkaramayacak ve çıkarmaya çalışamayacaktır, hükmü bulunmaktadır.
Yani, bu bankanın, hem yasal hem de mekânsal dokunulmazlığı var.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bu anlaşma, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Ticaret
ve Kalkınma Bankasının merkezinin Türkiye'de olacağı, Türkiye'de
faaliyetlerini yürüteceğini de hükme bağlamakta. Yine, tasarının
genel gerekçesinde, İran, Pakistan ve Türkiye arasında bölgesel ticaretin
artacağı ve başta ülkemiz olmak üzere, üye ülkelerin kalkınma sürecinin
hızlandırılacağı, ifade edilmektedir. Doğrudur. İran ve Pakistan'ın
bu anlaşmalarla, hızlı kalkınma süreci yaşayıp yaşamayacaklarını
bilmiyorum ama, Hükûmetiniz döneminde Türkiye'nin sanal kalkınmalar
yaşadığını, 73 milyon olarak, sizler hariç, halk biliyor.
Bakın, Türkiye'de, 70
milyar doların üzerinde sıcak para cirit atıyor. Bu ülkeye sıcak para
neden gelir? Yüksek reel faiz verirseniz, sıcak para gelir. Türkiye'de,
enflasyon, güya, tek haneli rakamlara indi. Ama, Türkiye'de, kamu
iç borçlanma reel faiz oranı yüzde 20'ler seviyelerindedir. Bugün,
dünyada, bu ölçüde reel faiz ve faiz dışı fazla veren başka bir ülke
yoktur. Ülkemizde, uluslararası finans spekülatörlerine yüzde
14-yüzde 15 düzeyinde enflasyondan arındırılmış, net getiri sunularak,
işsizlik yaratan, yoksulluğu yaygınlaştıran, spekülatif büyüme
sürecini sürdürmektedir.
Sayın Bakan, Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye'deki büyümenin spekülatif
olduğunun, sanal olduğunun bir başka göstergesi ise, işsizlik rakamlarıdır.
Türkiye'de nüfus artıyor, çalışabilir nüfus artıyor, ama, Türkiye'de,
İstatistik Kurumu rakamlarına göre iş gücüne katılım oranı düşüyor
ve yolda işsizlik rakamları düşük gösteriliyor. Hükûmet, ısrarla,
iş gücüne katılım oranlarını olduğundan az göstererek, işsizlik
oranlarını düşük gösterme çabasındadır. Bu bir kandırmacadır. Bu,
rakamlarla milleti aldatmadır.
Bakın, 2002 yılında,
değerli arkadaşlarım, iş gücüne katılım oranı, yüzde 49,6 iken 2006
yılı Aralık ayında bu rakam yüzde 47,5 olmuştur. Oysa, aynı dönemde,
çalışabilir çağdaki nüfus, yani, on beş yaşın üzerindeki nüfus, 48
milyondan 52 milyona çıkmıştır. Bu gerçekler ortadayken, TÜİK tarafından
açıklanan rakamlar Hükûmetin başarısızlığını örtme çabasından
başka bir şey değildir. Sokaktaki, hayattaki, yaşamdaki işsizlik
de bunu göstermekte.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bu Anlaşma'ya Türkiye Cumhuriyeti adına Hazine
Müsteşarı İbrahim Çanakcı, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Ticaret
ve Kalkınma Bankası adına ise "banka başkanı" sıfatıyla Murat
Ulus imza atmıştır. Murat Ulus, Hazineden sorumlu Sayın Ali Babacan'ın,
Bakanın danışmadır.
Kendisi, Hükûmetiniz
döneminde Ziraat Bankası Yönetim Kurulu üyesi yapıldı. Murat
Ulus, Egebankta genel müdür yardımcılığı ve Asya Finansta da genel
müdürlük yapmıştır. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun
bankacılık yasağı koyduğu isimlerden biridir Murat Ulus. Murat
Ulus hakkında açılmış şahsi iflas davası bulunmaktadır.
Murat Ulus, Ticaret
ve Kalkınma Bankasının başkanı nasıl olmuştur değerli arkadaşlarım?
Kendisini kim önermiştir? Bankacılık yapma yasağı alan birisi, bu
Bankanın başkanlığına nasıl getirilmiştir? Yazık, gerçekten çok
yazık!
Ziraat Bankası Genel
Müdürü Can Akın Çağlar ile Murat Ulus, geçmişte aynı murakıp olarak
denetlemişler, sonra da denetledikleri bankaya, yani, Egebankta
genel müdür yardımcısı olmuşlardır. Murat Ulus, Hükûmetiniz döneminde
hangi bankaların yönetim kurulu üyeliği yapmıştır değerli arkadaşlarım,
bilginiz var mıdır?
AKP Hükûmeti döneminde
Murat Ulus, altı yurt içi, beş yurt dışı iştirakte yönetim kurulu başkan
ve üyeliği yaptığı, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu tarafından
tespit edilmiştir. Egebankın Fona devrinden sorumlu olduğu iddia
edilen ve bu nedenle, bankacılık yasağı bulunan Murat Ulus'un bu görevlere
atanmasını sağlayan siyasi irade ve anlayış kimdir?
Sayın Başbakan, kendileri
döneminde Fona devredilen banka olmadığını söylüyor. İmar Bankası
ve Adabank sizin döneminizde devredilmesine rağmen, Sayın Başbakan
bunu görmezden geliyor. Ancak, Sayın Başbakanın esas görmediği, Fona
devredilen bankaların yöneticilerinin kamu bankalarında ve bu
bankaların iştiraklerinde yönetici olmalarıdır döneminizde.
Bir tarafta 10'uncu
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile ilgili haciz kararları alınırken,
diğer tarafta Egebankta sorumluluğu bulunan, gerçek dışı işlemler
tesis ettikleri murakıp raporlarına giren Murat Ulus, Ziraat Bankası
Yönetim Kurulu üyesi olarak atanmış ve şimdi de bu Sözleşme ile Ekonomik
İşbirliği Teşkilatı Ticaret ve Kalkınma Bankası başkanlığı yaptığı
ortaya çıkmıştır.
Murat Ulus, Ziraat
Bankası Yönetim Kuruluna atandığı sırada doldurduğu bilgi formunda,
hakkında açılan davanın olmadığını beyan etmiştir değerli arkadaşlarım,
yani, gerçeğe aykırı beyanda bulunmuştur. Hakkında TMSF tarafından
açılan şahsi iflas davası varken, bu şahsın, BDDK'ya "hakkımda
açılan dava yok" demesi ve BDDK'nın bu konuyu araştırmaması da
gerçekten skandaldır. Bu da Hükûmetiniz döneminde vücut bulmuştur.
Ben, bu konularla ilgili
olarak BDDK Başkanı Tevfik Bilgin Beyefendi'yi aradım. Kendisi, geçen
hafta perşembeden beri telefonuma dönmedi ve bizi bilgilendirmedi.
Bu bürokratlar, değerli arkadaşlarım, bu cesareti kimden alıyorlar,
bu şımarıklığın gerekçesi nedir? Ben, iş takibi yapmak için, işe
adam aldırmak için Tevfik Bilgin'i aramadım. Milletin adına bilgi almak
için Tevfik Bilgin Beyefendi'yi aradım. Hazineden sorumlu Bakanın,
gelip burada, Murat Ulus'la ilgili BDDK tarafından bankacılık yasağı
konulup konulmadığını, kendisinin Hükûmetiniz döneminde hangi
birimlere atandığını bize anlatması gerekir.
Bakın, bu Anlaşma'nın
"Bankaya Bağlı Kişilerin Ayrıcalık ve Dokunulmazlıkları"
başlıklı 14'üncü maddesinin 2'nci fıkrasının (a) bendinde, banka dokunulmazlıklarından
feragat ettiği hâller hariç olmak üzere, resmî görevlerde yapmış oldukları
fiiller bakımından, görev veya hizmetleri sona erdikten sonra dahi
yasal takibata uğramayacaklarını hükme bağlamaktadır. Biz, burada,
milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırmaya çalışırken,
bu gelen yasayla bürokratların dokunulmazlıklarını saklıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
böyle bir olay olamaz. Yani, hangi koşullarda ceza alabiliyor biliyor
musunuz? Bu görevi bittikten sonra -yasa tasarısı elinizde varsa,
lütfen bakın 14’üncü maddenin (a) bendine- trafik kazası yaparsa,
hasara neden olursa bu arkadaş ceza alabiliyor. Yoksa, bankadaki
görevinden ayrıldıktan sonra hiçbir hukuki takibatı veya suç unsuru
beyefendiler için olmayacak. Yani, milletvekillerinin dokunulmazlıklarından,
bakanların korunmasından kurtulalım derken, Meclis tarafından,
yasama tarafından dokunulmazlığı olan bürokratlar -hem de kanunla,
yasayla- ortaya çıkarıyoruz. Anlaşılır gibi değil değerli arkadaşlar.
Yani, biz, geçmişte hakkında dava açılmış, BDDK tarafından bankacılık
yasağı getirilmiş birine dokunulmazlık istiyoruz bu yasada.
Değerli arkadaşlarım,
bu Sözleşme'yi uygun bulmadan önce bir kez daha düşünmemizde fayda
var, Sayın Hükûmete ve Komisyona da bunu öneriyorum. Bu Sözleşme'de
-danıştığım bilgi, birikim sahibi arkadaşlarımızdan, hukukçulardan-
Anayasa'ya aykırı düzenlemeler var Sayın Komisyon Başkanım.
Kanunun önünde herkesin
eşit olduğu, adil yargılanma ilkesine ve ayrım yapmama ilkesine
ayrılıklar taşıyan bu anlaşma onaylanmamalıdır diye düşünüyorum.
Çünkü, uluslararası bir anlaşma olduğu için arkadaşlarımızın gözünden
kaçmış, bilgilenmeden, nasıl olsa uluslararası anlaşma, buna baksak
da olur bakmasak da olur anlayışıyla buraya kadar geliyor ve burada
yanlışı tespit ediyoruz. Hükûmete ve Komisyon Başkanına da bilgilerimizi
arz ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
Anayasa'ya açıkça aykırı düzenlemeler bulunan bu Sözleşme, Egebanktan
dolayı hakkında açılan davalar bulunan Banka Başkanı Murat Ulus'u
da korumaya yöneliktir. O nedenle, bu Anlaşma'yı, uluslararası
bir anlaşma olarak da -Anayasa hukukçuları daha iyi bilecektir-
bir kez daha bunu, çekip, düşünmekte, tekriri müzakere etmekte fayda
görüyoruz; danıştığımız, bilgi, birikim sahibi arkadaşlar bunları
ifade etmektedir.
Dikkatinize sunuyor,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Şimşek.
Şahsı adına, Gümüşhane
Milletvekili Sabri Varan.
Buyurun Sayın Varan.
SABRİ VARAN (Gümüşhane)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1378 sıra sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Ticaret
ve Kalkınma Bankası Arasında Merkez Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ekonomik İşbirliği
Teşkilatı kurucu ülkeleri, İran, Pakistan ve Türkiye tarafından,
sırasıyla, 15 Mart 1995 ve 4 Mart 1997 tarihlerinde imzalanan Ekonomik
İşbirliği Teşkilatı Ticaret ve Kalkınma Bankasının Kuruluş Anlaşması
ile Tadil Anlaşması, diğer iki ülkenin oylama işlemlerini tamamlamasıyla
3 Ağustos 2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Anlaşmaların yürürlüğe
girmesi üzerine, üç üye ülkenin atamalarıyla bankanın guvernörler
kurulu ve direktörler kurulu oluşturulmuştur. Söz konusu kurullar,
bankanın faaliyete geçmesine yönelik çalışmalarını da sürdürmektedirler.
Değerli milletvekilleri,
kuruluş anlaşması hükümlerine göre, bankanın merkezi ülkemizde
olacaktır. Bu amaçla, ülkemiz ile banka arasında bu anlaşma imzalanmış.
Ayrıca, kuruluş anlaşmasıyla merkez anlaşması da birbirini tamamlayıcı
ve destekleyici olmuştur.
Banka, 3 Ağustos 2005
tarihinde yürürlüğe giren kuruluş anlaşmasındaki amaçlarını
gerçekleştirmek için sürdüreceği faaliyetlerine bu anlaşmayla
başlayacaktır. Bankanın faaliyete başlamasıyla, Ekonomik İşbirliği
Teşkilatı üyesi ülkeler arasındaki bölgesel ticareti de artırmak
hedeflenmektedir. Ülkemiz başta olmak üzere, Ekonomik İşbirliği
üyesi ülkelerin iktisadi kalkınma sürecinin hızlanmasına da katkı
sağlayacağı şüphesizdir. Şöyle ki, diğer ticari bankalardan farklı
olarak bankanın öncelikli hedefi kâr elde etmek değildir. Bu konu…
Kâr elde etmemek amacıyla diğer bankalardan ayrı bir banka olduğunu
ifade etmiş olmak isterim.
Kuruluş anlaşmasında
belirlenen esaslar çerçevesinde üye ülkelerdeki ekonomik kalkınma
ve gelişmeyi desteklemek, bu yolla üye ülkelerdeki refah düzeyini
artırmaya çalışmak da amaçlanmıştır.
Banka, ülkemizde ve
üye ülkelerde hem kamu hem özel sektör projelerine finansman sağlayacak,
üye ülkeler arasında ticareti finanse edecek ve finansman kaynağı
yaratmak üzere gerekli uluslararası bankacılık hizmetlerini de
yerine getirebilecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biz, bir süre önce, bölge milletvekilleri, Trabzon,
Giresun, Gümüşhane, Bayburt, Erzurum, Ağrı milletvekilleriyle
Ekonomik İşbirliği Teşkilatı üyesi olan bir ülkeye, yani İran'a ziyarette
bulunduk. Ziyaretimize Devlet Bakanımız Kürşad Tüzmen Bey de iştirak
etmişti. Gerçekten, bu ziyarete iştirak eden milletvekilleri olarak
hep beraber gördük ki, bizim iş adamlarımızın oradaki ziyaretlerinde
karşılaştıkları değişik problemler var. İş adamlarımızın ticaret
hacmimizi artırmak için yaptıkları girişimlerde ülkeler arasında
çeşitli çifte vergilendirme problemleri var. Bu problemlerin aşılmasında
da, başta Devlet Bakanımız olmak üzere, çeşitli girişimler yapılmış,
özellikle İran-Trabzon ticaretinde belli bir rakam yakalanmış, ancak,
ülkemizde hedeflenen rakama ulaşmak için daha yapılacak çok işimizin
olduğunu buradan belirtmek isterim. Bu amaçla, özellikle ticaret
erbaplarının yapacağı projelerin finansmanının sağlanmasında,
her ülkelerin iş adamlarının desteklenmesi açısından da, bu kanunun
onaylanmasının çok önemli olduğunu buradan belirtmek isterim.
Değerli konuşmacımız,
Değerli Milletvekilim Berhan Bey, bir ülkeye sıcak paranın gelişinin
sebeplerini sayıyorken "Eğer siz bir ülkeye çok yüksek faiz
öderseniz, sıcak para girişini de sağlarsınız." dedi.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Varan.
SABRİ VARAN (Devamla)
- Ama, hepimiz de yakinen biliyoruz ki, ülkemizin birkaç yıl öncesine
gittiğimiz zaman, bu ülkede çok yüksek faizler vardı, yüzde 7.500'leri
bulan faizler vardı, yüzde 5 binleri bulan faizler vardı, ama, ülkemiz
bu sıcak paraları hiçbir zaman temin edemiyordu; görevlilerimiz
dünyanın değişik ülkelerinde, finansal girişi sağlamak için kapı
kapı dolaşıyordu. Demek ki, sadece yüksek faiz değil, bir ülkenin,
baş, temel, para girişini sağlayan faktör, ekonomik ve siyasi iktidardır.
Bu iktidar da, bu ekonomik ve siyasi iktidar da, 59'uncu Hükûmet döneminde
sağlanmıştır. Buna katkı koyan herkese de, vatandaşlarım adına teşekkürlerimi
bir borç biliyorum.
Değerli milletvekilleri,
tasarı gerekçesi incelendiğinde, Anlaşma'yla bankanın tüzel kişiliği
ve yapabileceği hukuki işlemler, bankanın resmî faaliyetleri kapsamında
yapacağı işlemlerin yasal takibattan da muaf tutulması, banka
mekânının korunması, bankanın ve arşivlerinin dokunulmazlığı,
bankanın resmî faaliyetleri kapsamında her türlü varlık geliri ve
kazançlarına vergi muafiyeti tanınması, bankada çalışacak yabancı
memur ve personele tanınan ayrıcalık ve dokunulmazlıklar, Anlaşma'nın
uygulamasında doğabilecek anlaşmazlıkların çözüm usulü, hepsi
izah edilmiştir.
Ekonomik İşbirliği
Teşkilatının Türkiye, Pakistan ve İran önderliğinde kurulduğu 3
Ağustos 2005 tarihinde yürürlüğe giren Ticaret ve Kalkınma Bankasının
Kuruluş Anlaşması'na göre merkezimizin Türkiye'de olmasını da bizim
için bir avantaj olarak düşünüyorum. Banka Başkanımızın Türk olması,
bankanın kayıtlı sermayesinin de 1 milyar SDR olduğu ve bu miktarın
300 milyon SDR'lık kısmının ödenecek sermaye olduğu, bankanın, üye
ülkeler arasındaki ticaretin geliştirilmesi ve ekonomik kalkınmanın
sağlanması amacıyla faaliyet göstereceği, bu çerçevede de uzun vadeli
ve ihracatı artırıcı projelere destek vereceğine olan kanaatim
tamdır.
Yasanın hayırlı olmasını
diliyorum. Dün açıklanan cumhurbaşkanı adayımızın da milletimize
hayırlı, uğurlu olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.44
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.47
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 94'üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
1378 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Tasarının görüşülmesi
ertelenmiştir.
Birleşime beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.48
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.55
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 94'üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
6'ncı sırada yer alan,
Türkiye Cumhuriyeti ile Bahreyn Krallığı Hükümeti Arasında Gelir
Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
başlayacağız.
6.- Türkiye Cumhuriyeti ile Bahreyn Krallığı Hükümeti
Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi
Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1207)
(S. Sayısı: 1381) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 1381
sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde
söz talebi yoktur.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE BAHREYN KRALLIĞI HÜKÜMETİ
ARASINDA GELİR ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLERDE ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ
ÖNLEME VE VERGİ KAÇAKÇILIĞINA ENGEL OLMA ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 14 Kasım 2005
tarihinde Manama'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Bahreyn Krallığı Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde
Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma
Anlaşması"nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri,
tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
(x) 1381 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için dört dakika
süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik
personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen
üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen dört dakikalık
süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan
oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen dört dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyeti ile Bahreyn Krallığı Hükümeti Arasında Gelir
Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı'nın açık oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 247
Kabul : 246
Çekimser : 1 (x)
Böylece, tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır. Hayırlı olmasını diliyorum.
7'nci sırada yer alan,
Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Birliği Kriz Yönetimi Harekâtlarına
Katılımı İçin Avrupa Birliği ile Türkiye Cumhuriyeti Arasında
Çerçeve Teşkil Eden Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
başlayacağız.
7.- Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Birliği Kriz
Yönetimi Harekatlarına Katılımı İçin Avrupa Birliği ile Türkiye
Cumhuriyeti Arasında Çerçeve Teşkil Eden Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/1313) (S. Sayısı: 1382) (xx)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu,
1382 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde
söz talebi yok.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN AVRUPA BİRLİĞİ KRİZ YÖNETİMİ HAREKATLARINA
KATILIMI İÇİN AVRUPA BİRLİĞİ İLE TÜRKİYE CUMHURİYETİ ARASINDA
ÇERÇEVE TEŞKİL EDEN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1 - 29 Haziran 2006 tarihinde Brüksel'de imzalanan
"Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Birliği Kriz Yönetimi Harekatlarına
Katılımı İçin Avrupa Birliği ile Türkiye Cumhuriyeti Arasında
Çerçeve Teşkil Eden Anlaşma"nın beyan ile onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.
(xx) 1382 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2 - Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3 - Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika
süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Birliği Kriz Yönetimi Harekatlarına
Katılımı İçin Avrupa Birliği ile Türkiye Cumhuriyeti Arasında
Çerçeve Teşkil Eden Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı'nın açık oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 211
Kabul : 211 (x)
Tasarı kabul edilmiş
ve kanunlaşmıştır. Hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri,
8'inci sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti
Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlıyoruz.
8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti
Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/952) (S. Sayısı: 852)
(xx)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 852
sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik? Yok.
Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KATAR DEVLETİ HÜKÜMETİ
ARASINDA YATIRIMLARIN KARŞILIKLI TEŞVİKİ VE KORUNMASINA
İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1.- 25 Aralık 2001
tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Katar Devleti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki
ve Korunmasına İlişkin Anlaşma"nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.
(xx) 852 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika
süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın açık oylama
sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 215
Kabul : 215 (x)
Tasarı kabul edilmiş
ve kanunlaşmıştır. Hayırlı olmasını diliyorum.
9'uncu sırada yer
alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlayacağız.
9.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret
ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1065) (S. Sayısı:
1012) (xx)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 1012
sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde
söz talebi yok.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE GÜNEY AFRİKA CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA TİCARET VE EKONOMİK İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1.- 3.3.2005 tarihinde
Pretorya'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Güney
Afrika Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği
Anlaşması"nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.
(xx) 1012 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika
süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu'nun
açık oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 215
Kabul : 215 (x)
Böylece, kanun tasarısı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın milletvekilleri,
10'uncu sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Macaristan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlayacağız.
10.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Macaristan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1132) (S. Sayısı: 1182) (xx)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 1182
sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde
söz talebi yoktur.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE MACARİSTAN CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA EKONOMİK İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 12 Mayıs 2005
tarihinde Budapeşte'de imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Macaristan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ekonomik İşbirliği
Anlaşması"nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Macaristan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın 2'nci maddesi üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına görüşlerimi bildirmek üzere söz almış bulunmaktayım.
Yüce Meclisi saygılarımla selamlarım.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.
(xx) 1182 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Macar halkıyla, uzun, tarihî, geçmişe dayalı yakın
ve dostane bağlarımız bulunmaktadır. Türkiye ve Macaristan, ülkelerinde
geçmişin hatıralarını ve kültürel eserleri karşılıklı olarak korumaktadırlar.
Halkının hemen hemen hepsi, asıllarının Hun olduğunu, Orta Asya'dan
göç ettiklerini, aynı kökenden geldiğimizi dile getiriyor. Türklere
karşı sevgi dolu halkıyla garip bir çekim gücü bulunan Macaristan'da
görülen sıcaklık karşısında birbirine zıt, karmaşık duygular yaşamamak
mümkün değil. İnsan, bir yandan bizi bu denli seven, ilgi gösteren,
çalışkan, dürüst ve sevecen insanların oluşturduğu bir devletin
oluşuna seviniyor, diğer yandan bu ülkeyle ilişkilerin bugüne kadar
geliştirilmemiş olmasına üzülüyor. Bir buçuk asırdan uzun bir süre
topraklarında hüküm süren Osmanlıyı güzel sözlerle anıyor. Kahraman
olarak tanımladıkları Osmanlı paşalarının mezarlarını ve Birinci
Dünya Savaşı'nda esir düşen askerlerimizin mezarlıklarını özenle
koruyor. Ayrıca, Birinci Dünya Harbi'nde aynı cephede savaştığımızı
ve Osmanlının kendi kahramanlarına kucak açtığını da unutmamışlar.
Ülkelerimiz arasındaki
ilişkilerin, karşılıklı saygıya, geleneksel hoşgörüye dayanan
bu özel boyutu, birçok ülkeye örnek olacak nitelik taşımaktadır. Bu
anlaşmanın da Türkiye ile Macaristan arasında her alanda giderek
gelişmekte olan ilişkilerimize yeni bir ivme kazandıracağını
ümit ediyorum.
Ekonomik ve ticari
iş birliğimiz içinse, ülkelerimiz mevcut potansiyelleri göz önünde
tutularak, daha fazla çaba göstermemiz gerekmektedir. Esasen, bunun
için lüzumlu tüm anlaşmaları yapmış ve yürürlüğe koymuş bulunuyoruz.
Bugüne kadar Türkiye
ile Macaristan hükûmetleri arasında birçok anlaşma imzalanmıştır.
Bugün yürürlükte bulunan ikili ticari ve ekonomik anlaşmalar, Ticaret
Anlaşması 12 Kasım 1974 tarihinde imzalanmıştır, Uzun Vadeli Ekonomik,
Teknik, Sınai ve Bilimsel İşbirliği Anlaşması 11 Ocak 1977 tarihinde
imzalanmıştır, Karayolu Ulaştırma Protokolü 1992 yılı Haziran
ayında yürürlüğe girmiştir, Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması
1 Ocak 1995 tarihinde yürürlüğe girmiştir, Yatırımların Karşılıklı
Teşviki ve Korunması Anlaşması 1 Nisan 1995 tarihinde yürürlüğe
girmiştir. Serbest Ticaret Alanı Anlaşması 8 Ocak 1997 tarihinde imzalanmış,
henüz yürürlüğe girmemiştir. Daha sonra, Macaristan Hükûmeti, 12
Kasım 1974 tarihinde imzalanmış olan anlaşmayı, Avrupa Birliğinden
kaynaklanan yükümlülükleri çerçevesinde feshetme talebini iletmiş
ve bu anlaşma, 30 Nisan 2004 tarihinde feshedilmiştir.
Daha sonra, ülkemiz
ile Macaristan arasında ekonomik alanda öngörülen iş birliğine hukukî
zemin teşkil etmek amacıyla, 12 Mayıs 2005 tarihinde, Ekonomik Alanda
İşbirliği Anlaşması imzalanmıştır. Bu alanda doğan boşluğu doldurmak
ve iki ülke arasında iş birliğini devam ettirmek amacıyla bu tasarı
hazırlanmıştır. Bu tasarıyla da bu anlaşmanın uygunluğu onaylanacaktır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bu anlaşmanın uygunluğunu
onaylıyoruz ve her iki ülke için hayırlı olmasını diliyoruz.
Ayrıca Macaristan'ın
Avrupa Birliği üyeliği aşamasında her yönden bu üyeliğin gerekliliğini
savunduk ve destekledik. Avrupa Birliği üyeliğinden dolayı sevinç
duyduk. Macaristan da bugün Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğine
katılma çabalarını tam olarak desteklemektedir. Bu anlaşma çerçevesinde
Macaristan'ın Avrupa Birliği üyeliği esnasında olan deneyimlerini
de aktaracağı ve bu çabalarımızda yardımcı olacağı düşünülürse,
bu anlaşmanın son derece yararlı olduğu görülmektedir.
İki ülke arasındaki
ticari ilişkiler yıllar boyunca mevcut potansiyelin çok altında
kalmıştır. Türkiye'nin genel dış ticareti içinde Macaristan'la olan
ticaretinin payı binde 8 civarındadır. Yine Macaristan'dan ülkemize
gelen turist sayısı 1989 yılında en üst düzeye ulaşmış, 190 bini aşmıştır.
Ancak, müteakip yıllarda bu sayı hızla düşmeye başlamış olup, hâlihazırda
bir yılda ülkemizi ziyaret eden Macar turistlerin sayısı 100 binin
çok altındadır. Bunun en önemli nedeni de Yugoslavya'daki savaş süresince
bu ülke üzerinden sağlanan kara yolu bağlantısının kesilmesi ve
Romanya'dan geçişte karşılaşılan çeşitli sorunlar nedeniyle kara
yolu ulaşımının da cazibesini kaybetmesidir.
Türk girişimcilerinin
Macaristan'daki yatırımları, çoğu diğer Orta ve Doğu Avrupa ülkesindeki
yatırımlarına oranla kıyaslanmayacak derecede azdır. Dolayısıyla
bu tasarı ikili ilişkilerin geliştirilmesi ve yenilenmesi açısından
oldukça yararlı olacaktır.
Bugüne kadar iki ülke
arasında ortaklaşa yürütülmekte olan en önemli projeler TEAŞ-TEDAŞ
Genel Müdürlüğü ile Macar Transelektro firması tarafından gerçekleştirilen
enerji projeleridir. Anılan ortaklık kapsamında sonuçlandırılması
öngörülen yedi proje bulunmakta olup, bunlardan Kangal Termik Santrali
Projesi, Transelektro firması önderliğinde oluşturulan ve Mitsubishi,
Siemens, SİMKO, GAMA ve Koch firmalarından oluşan bir konsorsiyum tarafından
sürdürülmektedir.
Bununla birlikte,
iki ülke arasındaki ikili ilişkilerde bazı sorunların da zaman zaman
ortaya çıktığı görülmektedir. Yakın bir zamana kadar Türkiye'nin
Macaristan'a ihracatta karşılaştığı en önemli sorunlar, yüksek
gümrük vergileri ve eş etkili vergiler ile Macaristan'ın özellikle
tekstil ürünlerine uyguladığı kotalar olmuştur. Gerçi daha sonra
bu kota kaldırılmış, ancak bazı sorunlar hâlen devam etmektedir. Dolayısıyla,
bu ikili anlaşmanın getireceği gümrük indirimleriyle birlikte,
Türkiye'nin Macaristan piyasasına girişte karşılaştığı en önemli
engellerin ortadan kalkmış olacağı düşünülmektedir.
Macaristan gümrüklerinde
karşılaşılan sorunlar, ülkemizin, gerek doğrudan bu ülkeye gerek
transit geçişle ulaşılacak diğer ülkelere yönelik ihracatı esnasında
önem kazanmaktadır. Macaristan Gümrük İdaresi, Türkiye menşeli
tekstil ve konfeksiyon ürünlerinin değerlerini faturada düşük
gösterilmesini önlemek amacıyla bir teminat uygulaması başlatmıştır.
Anılan kurum, çeşitli ürünler için referans fiyatları tespit etmiş
olup, gümrüğe ibraz edilen belgelerde yer alan birim fiyatlarının
referans fiyatlarının altında kalması halinde iki değer arasındaki
farkı teminat olarak alıkoymaktadır. Anılan uygulama sadece ülkemiz
menşeli ürünler için geçerli olması nedeniyle ayrımcı bir nitelik
taşımakta olup, konu, çeşitli vesilelerle ve farklı düzeylerde Macar
makamları nezdinde gündeme getirilmiştir, ancak şimdiye dek bir
sonuç alınamamıştır.
Bu anlaşmayla, bundan
sonra ikili ilişkilere anılan çerçevelerde yeni bir boyut ve ivme
kazandırılacaktır. Bu anlaşmayla, iki ülke arasında Türk-Macar Karma Komisyonu kurulacaktır.
Bu komisyonun alacağı kararlar doğrultusunda, iki ülke arasında
ülke yararlarını ve karşılıklı çıkarlarını da gözetecek şekilde,
tüm alanlarda bu işbirliğinin ana çerçeveleri çizilecektir. Dolayısıyla,
bu anlaşma gereğince yatırım faaliyetlerinin artması, ortak girişimlerde
bulunulması ve karşılıklı olarak ekonomik işbirliğini geliştirmek
ve güçlendirmek için her türlü çaba sarf edilecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu ekonomik işbirliği anlaşmasını gerçekten değerlendirebilirsek,
Macaristan bizim için çok önemli bir kaynak teşkil edecektir. Örneğin,
özellikle gıda ve tekstil ürünlerinde çok parlak yatırımlar yapılabilir.
Önümüzdeki tabloya baktığımızda, Türk iş adamlarının Macaristan'da
yatırım yapma konusunda biraz tutuk davrandıkları görülmektedir.
İki ülke arasında tarihî bağlar varken, üstelik onlar bu dokuyu korumaya
özen gösterirken… Macaristan'da bugün bini biraz aşkın Türk vatandaşı
yaşıyor, geçmişteki Macaristan'la kıyaslayıp çekince gösteriyorlar.
Oysa, Macaristan'ın, Türk ürünlerine, gerçekten de, büyük gereksinimi
var ve bunu temin etmekte sıkıntılar yaşıyorlar. Mesela, Türk ürünlerini
Almanya üzerinden ithal etmeyi tercih ediyorlar; çünkü, daha ucuza
mal oluyor. Oysa, bildiğimiz üzere, Macaristan, Avrupa Birliği üyeliği
öncesinde çok büyük ilerlemeler kaydetti, Macar halkı çok büyük fedakârlıklarda
bulundu ve geçtiğimiz yıllarda, ekonomik ve ticari alanda en çok
aşama kaydeden ülkeler arasında ilk sıralarda yer aldı. Bunun neticesi
olarak da Avrupa Birliği üyesi oldu. Bu üyelik sonrasında da gerçek
bir Avrupalı kimliği kazandı.
Bugünkü Macaristan,
her alanda yatırım yapılabilecek bir konuma geldi. Yeter ki, onlara,
kaliteli hizmet ve ürünler sunulsun.
Son on beş yılda, Macaristan,
dört serbest demokratik seçim geçirmiştir. On beş yıldır ekonomik ve
politik istikrarın korunmasının ve reformların başarıyla sürdürülmesinin
sonucu olarak, Macaristan, bölgede en fazla yabancı yatırım alan
ülke konumunda bulunmaktadır.
Ülkede özelleştirme
faaliyetlerinin hemen hemen tamamı tamamlanmıştır. Oradaki özelleştirmeler
bizdeki gibi olmamıştır. Ne çalışanlar mağdur edilmiştir ne de kayırmacılık
yapılmıştır. Her şey şeffaf bir şekilde değerlendirilmiştir. Geride
kalan hava yolları ve havalimanı özelleştirmesi ise, kısa sürede
tamamlanacaktır.
Avrupa Birliğinin
ortalama yüzde 2 olan büyüme oranı, Macaristan'da, 2004 yılında,
yüzde 4 olarak gerçekleştirilmiştir.
Avrupa Birliğinde çok
yüksek olan işsizlik oranı da, Macaristan'da, yüzde 7 civarındadır.
2007-2013 yıllarını
kapsayan bir Avrupa Birliği bütçe döneminde, ülkede öncelik verilecek
sektörlerin başında, otomotiv, ilaç ve biyoteknoloji, turizm, çevre
korumasına yönelik teknolojiler, lojistik ve nakliye gelmektedir.
İkili ilişkileri gelişme
eğilimi göstermektedir. Ancak, mevcut ticaretinin, şu anda bulunduğu
seviyenin, 2, hatta 3 katına çıkabilecek potansiyeli bulunmaktadır.
Buna rağmen, ülkede, 300 dolayında Türk yatırımcı bulunmaktadır.
Ancak, bunların büyük bölümü küçük ve orta ölçekli işletmelerdir.
Macaristan, bundan sonra büyük yatırımcıları da ülkelerinde yatırım
yapmak üzere beklemektedir.
Macaristan, Avrupa'da
iklimi, coğrafi imkânları sebebiyle önemli bir tarım ve hayvancılık
potansiyeline sahip bir ülkedir. Türkiye'nin de bu anlamda çok büyük
potansiyeli ve imkânı bulunmaktadır. İlişkilerin geliştirilmesi
bu alandaki iş birliğinin daha da geliştirilmesine yardımcı olacaktır.
Örneğin, hayvansal ve bitkisel ürünlerin bu ülkeye ihracı ya da gelişmiş
üretim teknolojilerinin bu ülkede kurulması ve işletilmesiyle
ülkemize büyük çaplı girdiler elde edilmesi olasıdır.
Ülkemizin özellikle
kanatlı sektöründe bölge ülkelerinden gerek üretim gerekse teknoloji
açısından daha üstün bir konumda olduğu bilindiğine göre, bu işletmelerin
bu ülkede tesisi hayli mümkündür.
Yine, süt ve süt ürünleri
teknolojilerindeki bilgi ve birikimlerin ikili ilişkiler çerçevesinde
aktarılması mümkündür.
Yine, bu anlaşma çerçevesinde
lojistik ve taşımacılık iki ülke arasında bir hayli önem taşımaktadır.
Türkiye ve Macaristan
arasında yaşanan geçiş belgesi, kota sorunu, Szeged-Wels treninde
Türkiye'ye 3/1 bonus belge verilmesi, Macaristan'da uygulanmakta
olan yüksek cezalar gibi konular birtakım pürüzler oluşturmaktadır.
İki ülke arasındaki iş birliğinin sağlanması isteniyorsa, bu sorunların
çözüme kavuşturulması gerekmektedir. Bu, aynı zamanda, 1995 Ocak
ayında imzalanan Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması'nın
23'üncü maddesinde de belirtilmiştir. Bu maddeye göre "Bir akit
devletin vatandaşları diğer akit devlette o devletin vatandaşlarının
aynı koşullarda karşı karşıya kaldıkları veya kalabilecekleri
vergilemeden ve buna bağlı mükellefiyetlerden değişik veya daha
ağır vergilemeye ve buna bağlı mükellefiyetlere tabi tutulmayacaklardır."
denilmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ayrıca, finansal bağlamda bankacılık sektörünün
güçlendirilmesi amacıyla karşılıklı iş birliğinin geliştirilmesi,
şirket temsilcilikleri ve şubeler açılması da her iki ülkenin ulusal
çıkarları açısından değerlendirilmelidir.
Ayrıca, anlaşmanın
gereği olarak, ülkelerdeki fuar ve sergilere her iki ülkenin de katılımlarını
teşvik edici ve bu organizasyonlarda karşılıklı birtakım ayrıcalıkların
tanınmasını sağlayıcı uygulamalar da bulunulabilir.
Bu anlaşmanın onaylanmasından
sonra kurulacak olan Türk-Macar karma komisyonuna çok görevler düşecektir.
Bu komisyonlar dönüşümlü olarak her iki ülkede de düzenlenecektir.
Sonuç olarak görülmektedir
ki, her iki ülkenin de birbirlerine gereksinimleri vardır, destek
ve yardımlarına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu çıkar ve yarar ilişkileri
göz önünde bulundurularak, yapılacak düzenlemelerle her iki ülkenin
de bu anlaşmadan azami yarar elde edeceklerinden kuşkum yoktur.
Tasarının her iki ülke
için de hayırlı, uğurlu olmasını diler, bu ikili anlaşmanın Türk-Macar
dostluğunu daha da güçlendireceğine olan inancımla yüce Meclisi
saygıyla selamlarım.
Bir not geldi, o notu
da belirtmek istiyorum: "Burdur'da Macar soyundan gelen
yok." diyor değerli arkadaşım Bayram Özçelik. Macar soyundan
gelen yok, ama Macar'a, Macaristan'a satacağımız çok şey var Burdur'la
ilgili olarak; mermerimiz var, tekstilimiz var, kaparimiz var, salebimiz
var, kadayıfımız var. İkili ilişkilerle biz Burdur'umuzun güzelliklerini
Macaristan halkıyla paylaşmak istiyoruz.
Bu duygularla hepinize
saygılar, sevgiler sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakikalık
süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Macaristan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın açık oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 236
Kabul : 236 (x)
Böylece, kanun tasarısı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.
11.- İstanbul Milletvekili Zeynep Karahan Uslu
ve 4 Milletvekilinin; Hemşirelik Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (2/784) (S. Sayısı: 1320) (xx)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
11'inci sırada yer alan, İstanbul Milletvekili Zeynep Karahan Uslu
ve 4 Milletvekilinin, Hemşirelik Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu'nun görüşmelerine başlayacağız.
Komisyon ve Hükûmet?
Yerinde.
Komisyon raporu 1320
sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Enver Öktem,
AK Parti Grubu adına İstanbul Milletvekili Zeynep Karahan Uslu'nun
söz talepleri vardır.
Buyurun Sayın Öktem.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENVER
ÖKTEM (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hemşirelik
Kanunu'yla ilgili Cumhuriyet Halk Partisinin görüş ve düşüncelerini
aktarmak üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye Avrupa Birliğine üye olmaya çalışırken, elbette ki bütün
yasal düzenlemelerini, o normlara uygun hâle getirmek durumunda.
Hemşirelik Kanunu da, bu ilkeden hareketle düzenlenmiştir. Adalet
ve Kalkınma Partisi İstanbul Milletvekili Sayın Zeynep Karahan Uslu
arkadaşımızın hazırladığı bu kanun teklifi komisyonlarımızda
uzun uzun tartışılmış, her maddesi günün koşullarına uygun hâle getirilmeye
çalışılmıştır.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.
(xx) 1320 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Buradan açıkça ifade
etmek istiyorum ki, bu kanun teklifinin Genel Kurula geleceği aşamaya
kadar gerek Komisyon Başkanımız Cevdet Bey'in gerek komisyon üyelerimizin
gerekse Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleriyle Cumhuriyet
Halk Partisinin komisyon milletvekillerinin bu yasa tasarısının
olgunlaşmasında gösterdikleri katkıdan dolayı, hepsine, en içten
duygularımla teşekkür ediyorum.
Bu arada, bu kanunun
bu noktaya gelmesinde Türk Hemşireler Derneğinin de büyük emeği olmuştur.
Buradan, Türk Hemşireler Derneğinin Genel Başkanı Saadet Ülker Hanım
ve mesai arkadaşlarına da ayrıca bu katkılarından dolayı teşekkür
ediyorum.
Bu kanunun bir an önce
gerçekleşmesi için Adalet ve Kalkınma Partisi ile Cumhuriyet Halk
Partisi hemfikir olmuştur. Bunun üzerinde, gerek maddeler içerisinde
gerekse genel gerekçeleri üzerinde herhangi bir ihtilafımız söz
konusu değildir.
Ben, bu kanunun Türk
hemşirelerine, sağlık sektörümüze hayırlı olmasını diliyorum.
Kanunda emeği geçen bütün arkadaşlarımıza Cumhuriyet Halk Partisi
adına da en derin sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
ve AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Öktem,
teşekkür ediyorum.
AK Parti Grubu adına,
İstanbul Milletvekili Zeynep Karahan Uslu.
Buyurun Sayın Uslu.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
ZEYNEP KARAHAN USLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hiç şüphe yok ki, insanlığın devamı için en önemli konuların başında
sağlık ve sağlık hizmetlerinin topluma yeterli biçimde sunulabilmesi
gelmektedir. Sağlık hizmetlerinin yeterli biçimde sunulabilmesi
ise, sağlık sektöründe yer alan tüm meslek gruplarının toplumun ihtiyaçlarına
karşılık gelen düzenleme ve haklarla donanmasıyla bağlantılıdır.
Bu bakımdan, sağlık sektöründeki en büyük meslek grubu olan ve her biri
gerçek bir sağlık emekçisi olan hemşirelerimizin, elli üç seneden
beri hiçbir hükûmet tarafından değiştirilmeyen ve birçok düzenlemesiyle
çağ dışı ve ihtiyaca karşılık verme imkânını kaybetmiş bir yasayla
bağlanarak hizmet verme durumunda bırakıldıklarının altı çizilmelidir.
Bu durum, sosyal devlet
ilkesiyle de bağdaşmamaktadır. Ancak, mevcut durum, Hükûmetimizin
ve Sağlık Bakanlığımızın desteğiyle Parlamentomuzun onayına sunulan
yasa değişikliği teklifimin kabulüyle değişecek ve hemşirelik
mesleği hak ettiği konumlanışa ulaşmanın yasal zeminini elde edecektir.
Ayrıca, Avrupa Birliğine üyelik sürecinde olan Türkiye'nin güncelliğini
yitiren bu yasadaki kapsamlı değişiklikleri gerçekleştirmesi
de mevzuat uyumlulaştırılması açısından bir gerekliliktir. Ancak,
yasayla elde edilebilecek kazanımlara geçmeden önce bir durum
tespiti yaparsak, hâlihazırda ülkemizde yaklaşık 83 bin hemşirenin
görev yapmakta olduğunun ve hemşire başına düşen hasta sayısının
da yaklaşık 878 kişi olduğunun altı çizilmelidir.
Bu oranın değiştirilmesi
ve hizmet kalitesinin artırılması amacıyla Hükûmetimizin yaptığı
çalışmalar ise, gerçekten övgüye değerdir. Son üç yıl içerisinde ülkemizde
12.494 hemşire, 5.290 sağlık memuru alımı yapılmış ve eleman temininde
güçlük çekilen yörelerde sözleşmeli sağlık personeli istihdam
edilerek hemşirelerimize yeni kadrolar açılmış, bu yörelerde çalışan
arkadaşlarımızın daha yüksek ücret alması sağlanmıştır.
Döner sermaye priminden
performansa göre yararlandırılma sağlanarak, ücretler önemli ölçüde
iyileştirilmiş, çalışma performansını olumsuz etkilediği ifade
edilen kep takma zorunluluğu kaldırılmıştır.
Lisans mezunu hemşirelerin
ek göstergeleri de 2.200'den 3 bine çıkarılmıştır.
Tüm bu olumlu değişimlerin
semeresi, Hemşirelik Kanunu'nda yapılacak olumlu değişikliklerle,
çok daha güçlü bir biçimde alınacaktır. Bu Yasa'da bulunan ve artık
hiçbir ülkede mevcut olmayan düzenlemeler kaldırılacaktır. Mevcut
Yasa'ya göre, hemşirelik -tırnak içerisinde- bir kadın mesleğidir
ve bu yönüyle kadına yönelik ayırımcı bakış açısını güçlendiren,
bazı meslekleri kadın mesleği olarak öngören bakış açısını paylaşmaktadır
ya da biraz ironik bir ifadeyle bu Yasa'da erkeklere yönelik ayrımcılık
mevcuttur. Bu durum öncelikle Hükûmetimiz tarafından gerçekleştirilen
ve "kadın-erkek eşitliğini sağlamayı hükûmetin sorumluluk, devletin
sorumluluk alanı" olarak tanımlayan 10'uncu maddede yapılan
değişiklikle de çelişmekte ve Yasa bu hâliyle Anayasa'ya aykırılık
içermektedir.
Yine keza, fiilî durumda
pek çok sorunun da mevcut olduğu ifade edilmelidir. 1990'lı yıllarda
sağlık meslek yüksekokullarına erkek öğrenci alınmış ve bu erkek
öğrenciler diplomalarında "hemşire" ibaresiyle mezun olmuşlar,
ancak sahada mesleklerini icra edememişlerdir. Hâlen sağlık memuru
olarak çalışmak durumunda bırakılan erkek mezunlar tahakkuk memurluğundan
saymanlığa kadar farklı görevlerde konumlanmak zorunda kalmakta
ve ücret açısından hak kayıpları yaşamaktadırlar, hatta yine Yasa'nın
kadın-erkek ayırımı içermesinden ötürü üniversitelerimizde aynı
eğitim kızlar için "hemşirelik" erkek öğrenciler için
"sağlık memurluğu" olarak ayrı sınıflarda yan yana sunulmaktadır.
Eğitim kurumları açısından bunun zaman ve enerji kaybından başka bir
anlam taşımadığı ve yaşanılan gerçekliğin âdeta mizah sınırlarını
zorladığı da açıktır. Dolayısıyla, Kanun'da yapılan değişiklikle,
ülkemiz açısından bir insan hakları ayıbı olan ve 1950'lerden 2000'lere
değin devam eden yasalarımızdaki bu son cinsiyet ayrımcı düzenleme
de ortadan kaldırılmaktadır.
Yapılacak değişikliklerden
bir diğeri de mevcut Kanun'daki mesleğe giriş yaşının yirmi beş ile
sınırlandırılmasıdır ki, bu da ihtiyaçlar ve insan kaynaklarımızı
verimli kullanmak açısından katkı sağlamayan bir yaklaşım olup kaldırılmıştır.
Diğer taraftan, hemşirelik,
hastaları izlemek ve tedavi süreçlerini yönlendirmek için gerekli
olan ileri soyut düşünme yeteneği ve bilgiye sahip olunması zorunlu
bir ihtisas mesleğidir ve yükseköğrenim görmüş meslek mensupları
tarafından icra edilmesi vatandaşlarımızın alacağı sağlık hizmetlerinin
kalitesini de çok yukarılara çekecektir. Özellikle, modern dünyanın
temel meselelerinden biri olan nüfusun yaşlanması -ki, Türkiye'de
bu trende girmektedir- yine, kronik hastalıkların artışı, bireyselleşme
ve geniş aileden çekirdek aile tipine geçişin yaşlı ve hasta bakımında
profesyonel desteğe ihtiyacı artırması gibi sosyal etkenlerle,
tarihin hiçbir dönemiyle kıyaslanamayacak ölçüde kaliteli bakım
hizmetine duyulan ihtiyaç da artmıştır. Vasıflı hemşireye duyulan
ihtiyaç artışına paralel olarak, hemşirelik için yükseköğrenim
şartı getirilmiştir. Yapılacak değişiklikle, hemşirelerimiz,
hemşireliğe yönelik üniversitelerimiz bünyesinde eğitim, öğretimini
sürdüren 101 ayrı lisans eğitim programından mezun olduktan sonra
mesleğe katılacaklardır. Böylelikle, hastalarımızın sağlığına
kavuşabilmesi için, en belirleyici unsurların başında gelen bakım
hizmetleri, gelişmiş ülke standartlarına kavuşacaktır. Ayrıca,
Hükûmetimizin inisiyatifiyle kurulacak olan on beş yeni üniversitede
de hemşirelik bölümlerine yer verildiğini belirtmek isterim.
Diğer taraftan, kanun
teklifiyle, lisansüstü eğitim alan meslek mensuplarına ilerleme
imkânı tanınmış, elde ettikleri uzmanlık neticesinde, bulundukları
birimde uzman hemşire olarak çalışmaları imkânı sağlanmıştır. Yani,
ilk kez, hemşirelerimiz, meslekte objektif kriterlerle ilerleme
imkânını garanti altına almaktadırlar. Bugüne dek hemşirelerimizin
kendi alanlarında yaptıkları yüksek lisans, doktora çalışmaları,
uzmanlaşmaları, hizmet verecekleri pozisyonlar yönünden değerlendirilmemekte,
sadece özlük haklarına yansıtılmaktaydı. Uzmanlaşma için verilen
akademik emek anlamsızlaşmakta, uzmanlaşma yönünde gayret gösterecek
hemşirelerimizin motivasyonu zedelenmekteydi. Bunun doğal sonucu
da, ülkemizde uzman hemşire açığının kapanmaması ve halkımıza,
uzmanlık isteyen bakım alanlarında yeterli sayıda hemşirenin sunulamamasıydı.
Yine, çalışılan birimlerde daha etkin hizmet sunumu adına, önemli
olan, özellik arz eden çalışma alanlarında güvenilir sertifika programlarından
yetki belgesi alımı için Sağlık Bakanlığı sorumluluğu üstlenmiş
ve konunun çıkarılacak yönetmelikle detaylı bir biçimde düzenleneceği
hükme bağlanmıştır.
Ülkemiz özelinde,
mesleğe, birçok diplomalı hemşire ilgisini kaybetmekte ve bunun
nedeni de hemşirelik mesleğinin en önemli problem alanlarından biri
olan hemşireliğin görev, yetki ve sorumluluklarının çağdaş tanımlara
uygun bir biçimde belirlenmemiş olmasıydı. Bunun sahadaki yansıması
ise "beyaz melekler"in âdeta bir ev kadını gibi görülmeleri,
sağlık sektöründeki her işi yapmaları beklenen ara personel konumuna
hapsolmaları gibi istenmeyen sonuçlardı.
Ancak, Parlamentomuzun
takdirine sunulan yasa değişikliği ile mesleğin sınırları ve sorumlulukları
net bir biçimde çizilmiş ve mesleki kimlik sorunu ortadan kaldırılmıştır.
Artık hemşirelik özerk bir meslek statüsüne kavuşmakta, hemşire,
yaptıklarının ve yapamadıklarının hesabını verebilen bir insan
gücü olarak sağlık sistemimizde konumlanmaktadır.
Yasa değişikliği
teklifinde, kazanılmış haklar ilkesine uygun olarak, Kanun'un yürürlüğe
girdiği tarihten önce hemşirelik ve hemşireliğe eş değer sağlık
memurluğu programlarından mezun olanlar ile hâlen bu programlarda
kayıtlı bulunan öğrenciler açısından herhangi bir hak kaybı da söz
konusu değildir.
Yine, bir defaya mahsus
olmak üzere, ebe olmalarına rağmen eleman yokluğundan yataklı tedavi
kurumlarında hemşirelik görevini en az üç yıldan beri sürdüren
ebelerimizin de görevli personel olarak mesleklerini icra etmelerine
imkân tanınmıştır.
Ancak, yasa değişikliğinin
yürürlüğe girmesiyle, biraz önce ifade ettiğim üniversitelerimizdeki
aynı programı iki ayrı yerde tatbik etme garabeti de sona erecek ve
iki program "hemşirelik programı" adı altında birleştirilecektir.
Ki, bu programdan mezun olan erkekler de artık sahada "hemşire"
unvanıyla çalışabileceklerdir.
Bu şekilde yüce Meclisin
gündemine gelen ve kanunlaşacak olan yasa teklifimizle birlikte,
halkımızın beklentilerine daha fazla cevap verebilir bir biçimde
hemşirelik mesleği icra edilebilecektir.
Sözlerime son verirken,
yaklaşan Hemşirelik Günü'nü dikkate alarak bu kanunun yetişmesine
imkân sağlayan grup başkan vekillerimize, Sayın Eyüp Fatsa'nın şahsında
teşekkür ediyor, yine komisyonda bu kanun teklifinin oy birliğiyle
geçmesine katkı veren gerek partimizin milletvekillerine gerekse
ana muhalefet ve muhalefet partisi milletvekillerine de yine teşekkürlerimi
ifade ediyor, kanunun hazırlanması esnasında her aşamasında katkı
veren Türk Hemşireler Birliğini de burada anmaktan büyük bir memnuniyet
duyduğumu ifade ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Uslu.
Anavatan Partisi Grubu
adına, Ankara Milletvekili Muzaffer Kurtulmuşoğlu. (Alkışlar)
Buyurun Sayın Kurtulmuşoğlu.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
sözlerime başlamadan evvel hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Senelerdir sağlığın
içinde yaşıyorum, aşağı yukarı otuz sekiz senelik hekimliğimde bu
eksiklikleri devamlı yaşayan insanlardan birisiyim. Hemşirenin
bulunmadığı yerde sağlık memuruna söylediğinizde "Efendim,
ben sağlık memuruyum, hemşirenin görevini yapamam…" Hemşirenin
o anda olduğu yerde, sağlık memurunun olmadığı yerde hemşireye
söylediğinizde "Efendim, benim vazifem değil…" Şimdi, sağlık
bir bütündür; doktoruyla, yardımcı hizmetleriyle, hemşiresiyle,
sağlık memuruyla, sağlık teknisyeniyle, yani bir bütündür.
İstanbul Milletvekili
Sevgili Zeynep Karahan Uslu'ya, hekim olmamasına rağmen bu konuyu
gündeme getirdiği için, sağlıkçılar adına, sevgili arkadaşıma teşekkür
ediyorum. İktidarın da bu eksiği görerek ve bu eksiğin doğru olduğunu
görerek, bu yasalaşmada, bu yasada
emeği olduğu için -işte, bu kürsüden hep söylüyorum; doğru yapıldığında,
bunun iktidarı, muhalefeti yoktur, doğruya "doğru" demek
benim vazifem olduğu için- iktidarı da muhalefeti de burada kutluyorum.
Çünkü, sosyal devletin görevi olarak, bir insanın doğumundan ölümüne
kadar, sosyal devlet, o insanın yaşadığı çevre dâhil, sağlığı ile ilgilenmek
mecburiyetindedir. Bu bütünlükte, hemşire açığı olmasına rağmen,
Türkiye'de sağlık memurlarına hemşire görevi yaptırılamıyordu
veya yasaya aykırı olduğu için yapılamıyordu. Başhekimlerin yetkisinde,
bunu buraya görevlendirdim, demekle yetiniliyordu, kanuni mesuliyetleri
yok idi. Ortadan, bu mesele, bu kanunla kalkmış oluyor, yani, hemşirelik
mesleğini, sağlık memuru da bundan sonra bir meslek olarak yapmak
mecburiyetinde ve yapacak olduğu için de bütün sağlık kuruluşlarında
bulunan sağlık memuru arkadaşlarıma bu müjdeli haberi vermeyi
de kendimde bir vazife hissediyorum.
Sevgili arkadaşlarım,
iş sağlığa geldiğinde, sadece sağlık memuru veya sağlık teknisyeni,
radyoloji teknisyeni, laboratuvar teknisyeni ve hasta bakıcısı,
doktoru, hepsinin bir olduğunu, bunların bir ekip olduğunu düşündüğümüzde,
dün nasıl emniyet güçlerinin özlük haklarından bahsederken, bugün
de burada sağlık personelinin yaşam şartlarını, çalışma şartları
ortamını iyi hazırlamak mecburiyetindeyiz. Sadece, her şeyi döner
sermayeye verdim, bu işi hallettim, demekle olmaz, olmuyor da. Avrupa'da,
dünyanın her tarafında, bir hekimin, elini ayağını... Bizim Türkiye'de
daha yüzünü yıkayacak lavaboyu zor bulduğumuz yerde, Avrupa'da,
ameliyattan çıktığında bir hekimin duş yapabileceği, ameliyata
girmeden elini gayet güzel yıkayıp, soyunup... Odası dahi yok denecek
kadar azdır.
Sevgili arkadaşlarım,
bazen ülkemizde çok söylerler: Aman, param olduktan sonra doktor mu
yok! Hayır, hiç öyle değil. Öyle yere gelirsiniz ki, öyle bir durumla
karşılaşırsınız ki, acilde, uğradığınızda, ilk söyleyeceğiniz
laf, eğer baygın değilseniz, eğer komada değilseniz, "doktor bana
bir çare" diye bağıracaksınız, "doktor ölüyorum" diye
bağıracaksınız. Peki, bunu ancak, bu doktorun ne kadar lazım olduğunu,
sağlığı, ancak düştüğünde, hasta
olduğumuzda, doktoru veya sağlık personelini, hemşireyi veya
sağlık memurunu veya teknisyenini o zaman hatırlamamalıyız diye
düşünüyorum. Biz, kanun yapıcılar olarak, bu insanlarımızın, bu
sağlık personelinin çalışma şartlarını iyileştirmek mecburiyetindeyiz.
Ben, ikili görüşmelerimde
hep Sağlık Bakanına da söylüyorum: Sayın Bakan, geliniz… "Döner
sermaye veriyorum Hocam, döner sermayeyle doktor şu kadar ücret
alıyor Hocam, şöyle yapıyoruz" dediğinde, ona hâlen şunu söylüyorum:
Ben, hekimimin döner sermaye almasından evvel, onların insanca yaşayabileceği
bir maaş sisteminin olmasını istiyorum. Döner sermaye bugün vardır,
yarın döner sermaye kalktığında… Sevgili arkadaşlarım, sakın yanlış
anlamayınız, yani, bunu söylerken, hekimlik özveri isteyen bir
şey, tabii ki, özveriyle olacak, maaşla olacak bir şey değil, ama,
onun da çocuğunun olduğunu, çoluğunun olduğunu, bir ailesinin olduğunu
düşünmek mecburiyetindeyiz. Yarın emekli olduğunda, döner sermayeden
sağlık personeli hiçbir şey alamaz.
Şimdi, bu adam emekli
olduğunda -sağlık benim işim, bu sağlığı sonuna kadar savunmak mecburiyetindeyim-
sağlıkçı arkadaşım bugün aldığı maaşın yüzde 40'ını alamaz. Ben diyorum
ki: Gelin, bu döner sermayeyi bırakalım, bunlara insanca yaşayabileceği
bir şekilde ücret verelim. Yani, döner sermayeyi nereden alıyoruz?
Devletin bu cebinden alıp, bu cebinden dağıtıyorsun. Onu yapacağına,
sağlıkçılara, arkadaşlarıma, hemşiresinden doktoruna, teknikerinden
teknisyenine, hangisi olursa olsun -sağlık bir ekip işidir- bunların,
çok da rahat vazifelerini yapabilmeleri için bir ücret skalası yapalım
diye hep söylüyorum, yine bunu yineliyorum burada.
Sevgili arkadaşlarım,
sağlık mesleği "ben, bu mektebi bitirdim, doktor oldum" demekle
olmuyor. Her gün okumak mecburiyetindesiniz, her türlü yeniliği
takip etmek mecburiyetindesiniz. Bir radyoloji kitabının 2 bin
YTL, yani 2 milyar, 3 milyar olduğunu biliyor musunuz sevgili arkadaşlarım?
1,5 milyar para alan hekim nasıl alacak bunları? Hekim kendini yenilemek
mecburiyetinde, sağlık personelinin hepsi öyle.
Şimdi, birimiz bir
ameliyat olmak istediğimizde, hepimiz ne diyoruz? İyi bir hekim,
iyi bir kardiyoloji uzmanı, iyi bir genel cerrah kim vardır diye, birbirimize
soruyor muyuz sormuyor muyuz? Soruyoruz. Peki, sorduğumuza göre,
bu insanların iyi yetişebilmesi için, iyi gelişebilmesi için, dünyadaki
teknolojiyi takip edebilmesi için, bunun alet edevatının yanı sıra,
kitabından tutunuz da her türlü dünya yayınına üye olması lazım değil
mi? Ee, nasıl olacak? Bu maaşla nasıl olacak? Nasıl o mecmuaları alabilecek?
Sevgili arkadaşlarım, bunun içinden geldiğim için söylüyorum, bu
zorlukları çektiğim için söylüyorum. Düşünebiliyor musunuz, bir
kalp cerrahı masada kalp ameliyatı yapıyor, böyle, düşünürken, çocuğunun
okul masrafını düşünüyorsa -arkadaşlarım, bunlar hep oldu, olan
şeyler, bilesiniz, bunlar yaşanan şeyler- orada o kılcal damarı kesmemek
için verdiği inceliği ve dikkati düşünebiliyor musunuz, ama, beri
tarafta da çocuğunun okul taksidini ödeyemediğini. Ben bunları
yaşadım. Ben kendim yaşadım. Sabahın 07.00'sinde yola çıkıp, bir hekimin,
saat 08.00'de hastanede olup da, akşam, gece saat 03.00'lere, 04.00'lere
kadar gitmeyen hekimlerimiz var. Öyle zaman geliyor ki, üç gün, dört
gün nöbet tutan asistanlarımız var, hafta nöbeti tutan asistanlarımız
var. Bu asistan doktorlara bir bakınız ne aldığına. Bunlar nasıl yetişecek?
Bu yetişme tarzlarını, dünya teknolojisine hekimlerimizi, dünya
standartlarına getirmek için, bence çalışma şartları kadar özlük
hakları da çok mühimdir sevgili arkadaşlar. Sizin işinize gelmeyebilir.
"Ya, bu doktor şu konuşmayı kesse de, evimize gidelim" diyen
de vardır.
SABRİ VARAN (Gümüşhane)
- Sizi seviyoruz Hocam.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Ama, ben 73 milyon insanımı
düşünmek mecburiyetindeyim. Onların geleceği benim geleceğim.
Ben, bugüne kadar hiçbir hastamın veya insanımın ayağına diken batmasını
isteyen bir adam değilim ve bir hastamızın da, bir hekim olarak, sağlıkçı
olarak, o hastanın ne rengine bakarız ne şekline bakarız ne ağadır ne
Laz'dır -çok rahat konuşayım Karadenizli olduğum için- ne Abaza'dır
ne Çerkez'dir ne Alevi'dir ne Sünni'dir ne Kürt diye bakmayız biz, ona insan
olarak bakarız.
SABRİ VARAN (Gümüşhane)
- Yaratılanı severiz.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Eğer biz, bunlara bu şekilde bakıp da, eğer sabahın saat
07.00'sinde yola düşen bir hekim arkadaşımın, hastasından başka bir
şey düşünmesini istemiyorum. O, hastasını düşündüğü müddetçe,
inanın, bugünkü gördüğünüz doktor hataları, hemşire hataları veya
sağlık personelinin hatalarının yüzde 60'ının olmayacağını düşünüyorum.
İnsanız, tabii ki hata yapabiliriz, o ayrı; ama, ameliyatın başında
ben geçineceğimi düşünüyorsam hatam çoğalır. Ondan sonra da ne
dersiniz? "Ya, hastayı, çok istedik, kurtaramadık veya doktor
da çok iyi bir doktordu, olmadı" değil, hayır. İşte, bunu dedirtmemenin
sebeplerinden bir tanesi de, dünya teknolojisine, dünya gelişmişliğine
Türk hekimlerini yetiştirmek mecburiyetindeyiz. Bu, sadece hastanelerde
çalışan hekimler için değil, üniversitede yetişen, yetişecek talebeler
için de söylüyorum. Onun için de, Türkiye'de doktor eksikliği var diye
tutturduğumuzda, Sağlık Bakanı, işte, bizde doktor yok, eksiğimiz
var, dışarıdan doktor getirelim dediğinde de, hepimiz karşı çıkıyoruz.
Evet, sebebini de söyleyeyim, niye karşı çıkıyoruz? Çıkmamamız lazım,
ama, bu memlekette talebe yetiştiren bir YÖK var. YÖK neden vazifesini
yapmıyor, neden yirmi sene, elli sene sonraki doktor ihtiyacını
düşünerek ona göre talebe almıyor yetiştirmek için? İmkânı mı yok?
Hayır, bal gibi var, devletim o kadar güçsüz değil, ama, devletin bir
tarafında yönetici olan Bakan ayrı derse, YÖK ayrı derse, Cumhurbaşkanı
ayrı derse, Başbakanlık ayrı derse bu ülkede ne plan olur ne program
olur ne de geleceğimizi teminat altına alacağımız hiçbir şey olmaz,
yani, kavga nerede olursa olsun, kavgayla hiçbir yere varamayız. Buradan
YÖK'ü de uyarıyorum. YÖK dikkat etmek mecburiyetinde, YÖK'ün yöneticileri
de. Millî Eğitim Bakanı da çok dikkat etmek mecburiyetinde. Öyle
"Ben yaptım, olur." yok. Bir konsensüs yaratarak, bir geleceğimizin
programını ve planını yaparak, gerek YÖK gerek Millî Eğitim Bakanlığı
gerek Sağlık Bakanlığı gerekse Çalışma Bakanlığını bile alabilirsiniz
içine, bunlar bir araya gelip Türkiye'nin elli sene sonraki doktor
ihtiyacını, hemşire ihtiyacını, sağlık memuru ihtiyacının plan
ve programını yapmak mecburiyetindeler diye düşünüyorum.
Ben, hep yol göstermek
için bu kürsüye çıkıyorum; beğenirsiniz, beğenmezsiniz; ama, bir
gün o doktora gittiğinizde… Hepimizin başına gelecek, insanız
biz, yaşıyoruz, yaşayacağız; yakınlarımız var, kendimiz var; Allah
hepimize bol ömür versin, uzun ömürler versin; ama, şunu söylüyorum
ki, herkes, can taşıyan herkes erinde gecinde, musalla taşına gitmeden evvel hekime uğramak
mecburiyetinde. Hani şair diyor ya: "Güvenme güzelliğine, senin
de saçların tarumar olur." Güvenmeyin arkadaşlarım bu hâlinize,
yarın buradan çıktığınızda hiçbir garantiniz var mı kapının o tarafında?
O hâlde, yok ise, bu garantiyi veya bu hekimleri ve sağlık personelini,
bunların çalışma şartlarını, yaşam şartlarını, özlük haklarını
birlikte halledelim diye düşünüyorum.
Beni dinlediğiniz
için hepinizin sabrına teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. Hoşça
kalın. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon adına, Komisyon
Başkanımız Sayın Cevdet Erdöl.
Buyurun Sayın Erdöl.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA
VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; ben sözü fazla uzatmadan, teşekkür
maksadıyla konuşmak için söz aldım.
AK Parti Grubumuzun
değerli grup başkan vekillerine, Cumhuriyet Halk Partisinin grup
başkan vekillerine ve Anavatan Partisi grup başkan vekillerine çok
teşekkür ediyorum. Teklif sahibi Zeynep Karahan Uslu arkadaşımıza
da teşekkür ediyorum, çok önemli bir kanunu gündeme getirdi. İnşallah,
sağlık mesleği camiamıza hayırlı, uğurlu olur diyorum. Enver Öktem
Bey'e de katkılarından dolayı çok teşekkür ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum efendim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Erdöl.
Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.17
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.52
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 94'üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
1320 sıra sayılı Kanun
Teklifi'nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Teklifin 1'inci maddesini
okutuyorum:
HEMŞİRELİK KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1 - 25/2/1954 tarihli
ve 6283 sayılı Hemşirelik Kanununun 1 inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"MADDE 1- Türkiye'de
üniversitelerin hemşirelik ile ilgili lisans eğitimi veren fakülte
ve yüksek okullarından mezun olan ve diplomaları Sağlık Bakanlığınca
tescil edilenler ile öğrenimlerini
yurt dışında hemşirelik ile ilgili, devlet tarafından tanınan bir
okulda tamamlayarak denklikleri onaylanan ve diplomaları Sağlık
Bakanlığınca tescil edilenlere
Hemşire unvanı verilir."
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- Hemşirelik
Kanununun 3 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 3- Türkiye'de
hemşirelik mesleğini bu Kanun hükümleri dahilinde hemşire unvanı
kazanmış Türk vatandaşı hemşirelerden
başka kimse yapamaz."
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Hemşirelik
Kanununun 4 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 4- Hemşireler;
tabip tarafından acil haller dışında yazılı olarak verilen tedavileri
uygulamak, her ortamda bireyin, ailenin ve toplumun hemşirelik girişimleri
ile karşılanabilecek sağlıkla ilgili ihtiyaçlarını belirlemek
ve hemşirelik tanılama süreci kapsamında belirlenen ihtiyaçlar
çerçevesinde hemşirelik bakımını planlamak, uygulamak, denetlemek
ve değerlendirmekle görevli ve yetkili sağlık personelidir. Ayrıca
aile hekimliği uygulamasına ilişkin kanun hükümleri ile bu kanuna
dayanılarak yürürlüğe konulan mevzuattaki görevleri de yaparlar.
Hemşirelerin birinci
fıkrada sayılan hizmetlerde çalışma alanlarına, pozisyonlarına
ve eğitim durumlarına göre görev, yetki ve sorumlulukları Sağlık
Bakanlığı'nca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir."
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
4'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4 - Hemşirelik
Kanununun 8 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 8- Lisans
mezunu hemşireler meslekleriyle ilgili lisans üstü eğitim alarak
uzmanlaştıktan ve diplomaları Sağlık Bakanlığınca tescil edildikten
sonra uzman hemşire olarak çalışırlar.
Hemşireler meslekleri
ile ilgili olan özellik arz eden birim ve alanlarda belirlenecek esaslar
çerçevesinde yetki belgesi alırlar. Yetki belgesi alınacak eğitim
programlarının düzenlenmesi, uygulanması, koordinasyonu, belgelendirme
ve tescili ile kredilendirme ve
yetki belgelerinin iptali gibi hususlar, Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak
yönetmelikle düzenlenir."
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
5'inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5 - Hemşirelik
Kanununun 9 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 9- Hemşirelikle
ilgili yönetim görevlerinde lisans üstü eğitime sahip hemşirelerin
rüçhan hakları vardır."
BAŞKAN - Madde üzerinde
bir adet önerge vardır. Önergeyi okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1320 sıra sayılı Hemşirelik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 5 inci maddesindeki "lisans üstü eğitime"
ibaresinin "lisans ve lisans üstü eğitime" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Enver Öktem |
Harun Akın |
Mehmet Yılmazcan |
|
İzmir |
Zonguldak |
Kahramanmaraş |
|
A. Zeynep Tekin Börü |
Nusret Bayraktar |
|
|
Adana |
İstanbul |
|
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA
VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Uygun görüşle
takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) - Katılıyoruz Değerli Başkanım.
BAŞKAN - Gerekçe?
ENVER ÖKTEM (İzmir) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Lisans üstü
eğitim hatta lisans eğitimi alan hemşire sayısı çok az olduğundan,
lisans mezunu hemşirelerin de kapsama alınmasının uygun olacağı
düşüncesiyle bu değişiklik teklifi düzenlenmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
istikametinde 5'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
6'ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6 - Hemşirelik
Kanununun 2 nci, 6 ncı, 7 nci, 10 uncu,12 nci maddeleri yürürlükten
kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
7'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7 - Hemşirelik
Kanununun mevcut geçici maddesine "1" numarası verilmiş
ve Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 2
- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce hemşirelik ve hemşireliğe
eşdeğer sağlık memurluğu programlarından mezun olanlar ile halen
bu programlarda kayıtlı bulunan öğrencilerin kazanılmış hakları
saklıdır.
Hemşirelik eğitimine
eşdeğer sağlık memurluğu programlarından mezun olanlar hemşire
olarak çalışırlar.
Hemşirelik eğitimine
eşdeğer sağlık memurluğu programının adı, bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren hemşirelik programı olarak değiştirilir
ve programlar birleştirilir.
Bir defaya mahsus olmak
üzere, ebelik diplomasına sahip olduğu halde bu Kanunun yayımı tarihinde
en az üç yıldan beri yataklı tedavi kurumlarında fiilen hemşirelik
görevi yaptığını resmi belge ile belgelendiren ve bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren üç ay içerisinde talepte bulunanlar hemşirelik
yetkisiyle görevlerine devam ederler."
BAŞKAN - Madde üzerinde
bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1320 Sıra Sayılı Hemşirelik
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve
7 nci maddesi ile eklenmesi öngörülen geçici 2 nci maddesine aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Enver Öktem |
Harun Akın |
Kemal Sağ |
|
İzmir |
Zonguldak |
Adana |
|
Mehmet Yılmazcan |
Nusret Bayraktar |
A. Zeynep Tekin Börü |
|
Kahramanmaraş |
İstanbul |
Adana |
"Üniversitelerin
hemşirelik programlarında ülke ihtiyacını karşılayacak yeterli
kontenjan oluşturulmak üzere 5 yıl süre ile sağlık meslek liselerinin
hemşirelik ve hemşireliğe eş değer
sağlık memurluğu programlarına öğrenci alınmasına devam olunur
ve bu programlardan mezun olanlara hemşire unvanı verilir."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA
VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Uygun görüşle
takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) - Katılıyoruz değerli
Başkanım.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
Üniversitelerde yeterli
kontenjan oluşana kadar sağlık meslek liselerinden hemşire yetiştirilmesine
devam edilir.
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
istikametinde 7'nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
8'inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 8 - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
9'uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 9 - Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Hayırlı ve uğurlu olmasını
diliyorum.
Sayın Bakanın, çok kısa
bir teşekkür konuşması olacak.
Buyurun Sayın Bakanım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) - Saygıdeğer Başkanım, yüce Meclisimizin değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, Türkiye'nin
sağlık sistemine birlikte bir yapı taşı daha koyduk. Hemşirelerimizin,
hastalarımıza büyük bir fedakârlıkla
hizmet eden, onların en yakınında, hastalarımızın en yakınında
kendilerine hizmet eden çok değerli hemşirelerimizin daha çağdaş
ortamlarda mesleklerini icra edebilmesinin önünü açtık.
Bu kanunun hazırlanmasında
emeği geçen bütün arkadaşlarıma, ana muhalefet partimize ve Türk
Hemşireler Derneğine de huzurunuzda teşekkürü bir borç biliyorum.
Ümit ediyorum ki, Sağlıkta Dönüşüm Programı'mızın halkaları birer
birer bu şekilde birbiri üstüne eklendikçe vatandaşımıza çok daha
iyi, çok daha mükemmel bir sağlık hizmeti sunabileceğiz.
Ben, yüce Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Biz de şahsınıza, iktidar
ve muhalefet gruplarına, emeği geçenlere teşekkür ediyoruz.
12'nci sırada yer
alan, Ailenin Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Adalet
Komisyonları Raporları'nın görüşmelerine başlayacağız.
12.- Ailenin Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ile Adalet Komisyonları Raporları (1/1272) (S. Sayısı: 1318)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
13'üncü sırada yer
alan, Uygulama İmkânı Kalmamış Bazı Kanunların Yürürlükten Kaldırılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
başlayacağız.
13.- Uygulama İmkanı Kalmamış Bazı Kanunların
Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Komisyonu
Raporu (1/1239) (S. Sayısı: 1325)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
14'üncü sırada yer
alan, Adana Milletvekili Ayhan Zeynep Tekin Börü'nün Türk Medeni Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine başlayacağız.
14.- Adana Milletvekili Ayhan Zeynep Tekin Börü'nün,
Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ve Adalet Komisyonu Raporu (2/888) (S. Sayısı: 1262)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, bundan sonra da komisyonun bulunamayacağı göz önüne
alınarak, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için,
26 Nisan 2007 Perşembe günü, alınan karar gereğince, saat 14.00'te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Sizlere ve bizleri
izleyen vatandaşlarımıza hayırlı akşamlar diliyorum.