DÖNEM: 22 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT : 153
86’ncı Birleşim
10 Nisan 2007 Salı
İ Ç İ N D E K İ L
E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMA
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Batman Milletvekili Ahmet İnal'ın, Türkiye'nin
dış politikasında, komşu ülkelerle ve Orta Doğu ülkeleriyle ilişkilerinde
son dört yılda meydana gelen değişikliklere ve gelişmelere ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün'ün, Türk polis
teşkilatının kuruluşunun 162'nci yıl dönümü münasebetiyle, teşkilatın
içinde bulunduğu sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması ve Çevre
ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
3.- Yalova Milletvekili Şükrü Önder'in, Yalova'da
bir fabrikanın doğal gazla çalışan elektrik santralinin kömürle çalışır
hâle getirilmesinin ozon tabakasına ve çevreye vereceği zararlara
ilişkin gündem dışı konuşması ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin
cevabı
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- İstanbul Milletvekili İnci Özdemir, Kars Milletvekili
Zeki Karabayır ve Eskişehir Milletvekili Fahri Keskin'in, (2/937)
esas numaralı Kanun Teklifi'ni geri aldıklarına ilişkin önergesi
(4/447)
2.- Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un Almanya'ya
yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/1245)
3.- Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in İsrail'e yaptığı
resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/1246)
4.- Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un Karadağ'a
yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/1247)
5.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Amerika Birleşik
Devletleri'ne yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1248)
6.- Ankara Milletvekili Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu'nun,
4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4'üncü Maddesine
Bir Fıkra Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi'nin (2/276) doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/448)
7.- İzmir Milletvekili Enver Öktem'in, Uzman Erbaş
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin (2/815)
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/449)
V. - ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1. - (10/432) esas numaralı Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmesinin, Genel Kurulun 10/4/2007 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve
İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet
Komisyonları Raporları (2/820) (S. Sayısı: 1337)
4.- Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun,
Serbest Bölgeler Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/759)
(S. Sayısı: 1339)
VII. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye'ye
giren petrol ve petrol ürünlerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/20412)
2.- Bartın Milletvekili Hacı İbrahim KABARIK'ın,
2006 yılında Bartın'a ayrılan ödeneğe ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/20414)
3.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/20447)
4.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/20448)
5.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/20449)
6.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Ağrı
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/20451)
7.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bingöl
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/20452)
8.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bitlis
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/20453)
9.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bartın
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/20454)
10.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Elâzığ
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/20455)
11.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/20456)
12.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kars
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/20457)
13.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Gümüşhane
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/20458)
14.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kütahya
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/20459)
15.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/20460)
16.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Karabük
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/20462)
17.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bayburt
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/20463)
18.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kayseri
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/20464)
19.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Batman
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/20465)
20.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bolu
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/20466)
21.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/20467)
22.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Çankırı
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/20468)
23.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/20469)
24.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Nevşehir
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/20470)
25.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/20471)
26.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/20472)
27.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kilis
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/20473)
28.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya,
Aksaray, Adıyaman, Ağrı, Bingöl, Bitlis, Bartın, Düzce, Çankırı, Bursa,
Bolu, Batman, Rize, Karabük, Sakarya, Nevşehir, Siirt, Şırnak, Kütahya,
Gümüşhane, Kayseri, Kars, Erzurum, Kilis ve Elâzığ illerindeki yatırımlara
ilişkin soruları ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/20655,
20656, 20657, 20658, 20659, 20660, 20661, 20662, 20663, 20664, 20665, 20666,
20668, 20669, 20670, 20671, 20672, 20673, 20674, 20675, 20676, 20677, 20678,
20679, 20680)
29.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray,
Amasya, Adıyaman, Ağrı, Bingöl, Bitlis, Bartın, Gümüşhane, Kütahya,
Siirt, Kilis, Sakarya, Karabük, Şırnak, Bayburt, Kayseri, Batman, Bolu,
Bursa, Çankırı, Düzce, Nevşehir, Rize, Elâzığ, Erzurum ve Kars illerindeki
yatırımlara ilişkin soruları ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un
cevabı (7/20681, 20682, 20683, 20684, 20685, 20686, 20687, 20688, 20689,
20690, 20691, 20692, 20693, 20694, 20695, 20696, 20697, 20698, 20699, 20700,
20701, 20702, 20703, 20704, 20705, 20706)
30.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, AB sürecinde
kimyasallar politikasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
Ali BABACAN'ın cevabı (7/20778)
31.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın,
Devlet Kitapları Müdürlüğü satış merkezlerinin kapatılmasına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı
(7/20805)
32.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, şiddet
mağduru bir çocuğun tekrar ailesine
teslimine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun
cevabı (7/20882)
33.- Samsun Milletvekili Musa UZUNKAYA'nın, MOBESE
sisteminin yaygınlaştırılmasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/20886)
34.- Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün, KOBİ'lerin
borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin sorusu ve Sanayi
ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/20905)
35.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın,
Mesleki Eğitim ve Öğretim Sisteminin Güçlendirilmesi Projesine
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı
(7/20954)
36.- Kastamonu Milletvekili Mehmet YILDIRIM'ın,
fen-edebiyat fakültesi mezunlarının öğretmen olarak atanmasına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı
(7/20955)
37.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF'nin
bir avukatına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/20988)
38.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Müsteşar
Yardımcısı ile ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/21121)
39.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
Millî Eğitim Vakfı genel kurul evrakına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/21123)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak üç oturum
yaptı.
Tunceli Milletvekili Vahdet Sinan Yerlikaya'nın,
5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması
Hakkında Kanun'un uygulama ve sonuçlarına ilişkin gündem dışı konuşmasına,
İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu cevap verdi.
Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün, Avukatlar Günü
münasebetiyle, avukatların sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere,
Karabük Milletvekili Mehmet Ceylan, Karabük Demir-Çelik
İşletmelerinin kuruluşunun 70'inci yıl dönümü münasebetiyle,
Türk demir-çelik sanayisinin gelişimine ve ülke ekonomisine katkısına,
İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Edirne Milletvekili Rasim Çakır ve 22 milletvekilinin,
Ergene Çevre Düzeni Havza Planı ile ilgili sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/433) Genel Kurulun bilgisine sunuldu;
önergenin gündemdeki yerini alacağı ve ön görüşmesinin, sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının 211'inci sırasında bulunan 596'ya
1'inci ek sıra sayılı Komisyon Raporu'nun, bu kısmın 5'inci sırasına
alınmasına ilişkin CHP Grubu önerisi, yapılan görüşmelerden sonra
kabul edilmedi.
Sivas Milletvekili Nurettin Sözen, İstanbul Milletvekili
İdris Naim Şahin'in, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri
kendisine atfetmesi nedeniyle bir açıklamada bulundu.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının:
1'inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin (2/212) (S. Sayısı:
305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon
raporu henüz gelmediğinden;
2'nci sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030) (S. Sayısı: 904),
3'üncü sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair (2/820) (S. Sayısı: 1337),
4'üncü sırasında bulunan, Tokat Milletvekili Mehmet
Ergün Dağcıoğlu’nun, Serbest Bölgeler Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/759) (S.Sayısı: 1339),
6'ncı
sırasında bulunan,
8'inci
sırasında bulunan, Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin (1/1212) (S.Sayısı:
1225),
9'uncu
sırasında bulunan, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair (1/1295) (S.Sayısı: 1357),
Kanun
Tasarı ve Tekliflerinin görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel
Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
5'inci
sırasında bulunan, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair (1/1328) (S. Sayısı: 1375),
7'nci
sırasında bulunan, Tasfiye İşleri Döner Sermaye İşletmeleri Genel
Müdürlüğünün Gümrük Müsteşarlığına Bağlanması Amacıyla Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
(1/1202) (S. Sayısı: 1207),
Kanun Tasarıları, yapılan görüşmelerden sonra
kabul edildi.
10 Nisan 2007 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere,
birleşime 19.40'ta son verildi.
Nevzat Pakdil |
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
Harun Tüfekci |
Türkân Miçooğulları |
|
|
İzmir |
|
Kâtip
Üye |
Kâtip
Üye |
No.: 119
II. - GELEN KÂĞITLAR
9 Nisan 2007 Pazartesi
Tasarılar
1.- Güneydoğu Avrupa (GDA) Kültür Bakanları Konseyi
Şartnamesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/1341) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2007)
2.- Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/1342)
(Millî Savunma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.4.2007)
3.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu
ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı (1/1343) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
3.4.2007)
Teklif
1.- İzmir Milletvekili Oğuz Oyan ve 13 Milletvekilinin;
4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi (2/997) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
28.3.2007)
Raporlar
1.- Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) Kaçakçılık
ve Gümrük Suçları Veri Bankasının Kurulması ve İşletilmesine Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1203) (S. Sayısı: 1388) (Dağıtma
tarihi: 9.4.2007) (GÜNDEME)
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Kolombiya
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1256) (S. Sayısı: 1389) (Dağıtma tarihi: 9.4.2007) (GÜNDEME)
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovenya
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve
Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1280) (S. Sayısı:
1390) (Dağıtma tarihi: 9.4.2007) (GÜNDEME)
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Malavi
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret, Ekonomik ve Teknik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1289) (S. Sayısı: 1391) (Dağıtma
tarihi: 9.4.2007) (GÜNDEME)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, bir
arama motorunda ülkemizin bütünlüğünü ilgilendiren yayınlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21700) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/3/2007)
2.- İzmir Milletvekili Oğuz OYAN'ın, Danıştayın
bazı hükümlerinin yürütmesini durdurduğu TOKİ'nin bir yönetmeliğine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21701) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/3/2007)
3.- Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, Bucak Zeliha Tolunay Eğitim Fakültesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21702) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/3/2007)
4.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın,
tütün sektöründeki sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/21703) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2007)
5.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun,
Rize'de sahil dolgu alanının ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/21704) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2007)
6.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam
araçlarına ve şoförlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21705) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/3/2007)
7.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil ÜNLÜTEPE'nin,
bir açılışta kullanılan ses sisteminin finansmanına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/21706) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/3/2007)
8.- Muş Milletvekili Mehmet Şerif ERTUĞRUL'un,
Muş'taki yatırımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21707) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/3/2007)
9.- Muş Milletvekili Mehmet Şerif ERTUĞRUL'un,
Muş İlindeki su sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21708) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/3/2007)
10.- Muş Milletvekili Mehmet Şerif ERTUĞRUL'un,
Muş'taki şeker pancarı üretimine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/21709) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/3/2007)
11.- Muş Milletvekili Mehmet Şerif ERTUĞRUL'un,
Muş'ta köy yolları asfaltlamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/21710) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/3/2007)
12.- Mardin Milletvekili Mahmut DUYAN'ın, Mardin'deki
yatırımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21711)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/3/2007)
13.- Mardin Milletvekili Mahmut DUYAN'ın, Mardin'de
2006 yılında yaşanan sel felaketine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/21712) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/3/2007)
14.- Mardin Milletvekili Mahmut DUYAN'ın, Mardin'de
köy yolları asfaltlamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21713) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/3/2007)
15.- Mardin Milletvekili Mahmut DUYAN'ın, Mardin
İlindeki su sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21714) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/3/2007)
16.- Antalya Milletvekili Tuncay ERCENK'in, seçim
kurullarında geçici olarak görevlendirilen personele ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21715) (Başkanlığa geliş tarihi:
26/3/2007)
17.- Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN'in, Kamu
Görevlerine İlk Defa Atanacaklar İçin Yapılacak Sınavlar Hakkında
Yönetmelikteki değişikliğe ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21716) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2007)
18.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya
Havalimanı İşletmesi ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/21717) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2007)
19.- Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, termik
santrallere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21718) (Başkanlığa
geliş tarihi: 27/3/2007)
20.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam
araçlarına ve şoförlerine ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/21719) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/3/2007)
21.- İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa ELEKDAĞ'ın,
ülkemiz aleyhindeki bir filme ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/21720) (Başkanlığa geliş tarihi:
27/3/2007)
22.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam
araçlarına ve şoförlerine ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU)
yazılı soru önergesi (7/21721) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2007)
23.- Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün BİLGEHAN'ın,
BM-CEDAW Komitesinin bazı belgelerinin tercümesine ilişkin Devlet
Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/21722) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23/3/2007)
24.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat MELİK'in,
Şanlıurfa Zihinsel Engelliler Bakım ve Rehabilitasyon Merkezine
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi
(7/21723) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2007)
25.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam
araçlarına ve şoförlerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21724) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2007)
26.- Ankara Milletvekili Zekeriya AKINCI'nın,
yabancılara verilen arama ruhsatlarına ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/21725) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/3/2007)
27.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam
araçlarına ve şoförlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21726) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2007)
28.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun,
Beypazarı Kaymakamının geçici görevlendirilmesiyle ilgili iddialara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21727) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23/3/2007)
29.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
Ordu'da meydana gelen bir cinayet olayına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21728) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2007)
30.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, İstanbul
Büyükşehir Belediyesince ihalesi tamamlanmadan başlatılan işlere
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21729) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26/3/2007)
31.- Ankara Milletvekili Zekeriya AKINCI'nın,
Beypazarı Köydes ihaleleri ile ilgili iddialara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21730) (Başkanlığa geliş tarihi:
26/3/2007)
32.- Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, Bursa
Santral Garaj Kent Meydanı ve Alışveriş Merkezi Projesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21731) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/3/2007)
33.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, İSKİ'nin
bazı ihalelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21732) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2007)
34.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam
araçlarına ve şoförlerine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21733) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2007)
35.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, İzmir'deki
Kütüphane Haftası etkinliklerinde bir kütüphaneler zincirine
yer verilmemesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21734) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/3/2007)
36.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam
araçlarına ve şoförlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21735) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2007)
37.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın,
yönetmelikler ve ihaleler ile YİBO'lara ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21736) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/3/2007)
38.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat MELİK'in,
Şanlıurfa'da taşımalı eğitime ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21737) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2007)
39.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam
araçlarına ve şoförlerine ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21738) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2007)
40.- Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in, Salihli'deki
bir araziye ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21739) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2007)
41.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam
araçlarına ve şoförlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21740) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2007)
42.- Bilecik Milletvekili Yaşar TÜZÜN'ün, tüp bebek
tedavisine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21741)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2007)
43.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
Ordu Boztepe Devlet Hastanesi acil servisinde yaşanan bir olaya
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21742) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23/3/2007)
44.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Demre
Devlet Hastanesindeki personel açığına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21743) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/3/2007)
45.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bazı ihalelerine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21744) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2007)
46.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir temizlik ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21745) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2007)
47.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir temizlik ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21746) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2007)
48.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir yemek ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21747) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2007)
49.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir yemek ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21748) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2007)
50.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir temizlik ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21749) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2007)
51.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir yemek iha lesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21750) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2007)
52.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir yemek ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21751) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2007)
53.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir temizlik ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21752) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2007)
54.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir yemek ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21753) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2007)
55.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir yemek ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21754) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2007)
56.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bazı ihalelerine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21755) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2007)
57.- Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, bir proje
kapsamında Dünya Bankasına sunulan raporlara ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21756) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2007)
58.- Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, bir projenin
saha koordinatörlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21757) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2007)
59.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN'ın,
Eskişehir'de aile hekimliği uygulamasındaki sorunlara ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21758) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/3/2007)
60.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam
araçlarına ve şoförlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21759) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2007)
61.- Muş Milletvekili Mehmet Şerif ERTUĞRUL'un,
Muş'taki doğrudan gelir desteği uygulamasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21760) (Başkanlığa geliş tarihi:
26/3/2007)
62.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, arıcılığa
yönelik düzenleme ve diğer çalışmalara ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21761) (Başkanlığa geliş tarihi:
26/3/2007)
63.- Mardin Milletvekili Mahmut DUYAN'ın, Mardin'deki
doğrudan gelir desteği uygulamasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21762) (Başkanlığa geliş tarihi:
26/3/2007)
64.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam
araçlarına ve şoförlerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21763) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2007)
65.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam
araçlarına ve şoförlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21764) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2007)
66.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam
araçlarına ve şoförlerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21765) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2007)
67.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam
araçlarına ve şoförlerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/21766) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/3/2007)
68.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam
araçlarına ve şoförlerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/21767) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/3/2007)
69.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam
araçlarına ve şoförlerine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet AYDIN)
yazılı soru önergesi (7/21768) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2007)
70.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam
araçlarına ve şoförlerine ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN)
yazılı soru önergesi (7/21769) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2007)
71.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam
araçlarına ve şoförlerine ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY)
yazılı soru önergesi (7/21770) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2007)
72.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam
araçlarına ve şoförlerine ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN)
yazılı soru önergesi (7/21771) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2007)
73.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam
araçlarına ve şoförlerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21772) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2007)
74.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam
araçlarına ve şoförlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21773) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2007)
75.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam
araçlarına ve şoförlerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21774) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2007)
76.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam
araçlarına ve şoförlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21775) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2007)
77.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, çiftçilerin
sulama kaynaklı elektrik borçlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21776) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/3/2007)
78.- Eskişehir Milletvekili Cevdet SELVİ'nin, iade
edilen ve tekit edilen soru önergelerine ilişkin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/21777) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29/3/2007)
79.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, bitkisel
atık yağlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21778) (Başkanlığa
geliş tarihi: 28/3/2007)
80.- Muğla Milletvekili Hasan ÖZYER'in, kriz yönetimine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21779) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28/3/2007)
81.- Muğla Milletvekili Hasan ÖZYER'in, kamu yöneticilerinin
tecrübe ve birikimlerinin değerlendirilmesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/21780) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/3/2007)
82.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat MELİK'in,
Şanlıurfa TOKİ konutlarındaki elektrik sorununa ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/21781) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/3/2007)
83.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, bir
konuda hazırlanacak ulusal eylem planına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/21782) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/3/2007)
84.- Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün, kamu
bankalarının dergilere verdiği reklam ve abonelik bedellerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21783) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28/3/2007)
85.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, Kamu
Etik Kurulunun Yüksek Denetleme Kurulunu inceleme talebine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21784) (Başkanlığa geliş tarihi:
29/3/2007)
86.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, işçi
sayılmayan geçici personele ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21785) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2007)
87.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, bazı
kimselerin oy kullanma imkanlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/21786) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2007)
88.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, şekerpancarı
fiyatına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21787) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30/3/2007)
89.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir köşe
yazısındaki bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21788) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/4/2007)
90.- İstanbul Milletvekili Algan HACALOĞLU'nun,
Rize-Fındıklı'da kurulması düşünülen hidroelektrik santrale ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21789) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/4/2007)
91.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, İhlas Finans
Kurumunun tasfiye süreci ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/21790) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/4/2007)
92.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, bazı yakınlarının
yaptığı işlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21791)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/4/2007)
93.- Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, Ondokuzmayıs-Bafra
karayoluna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21792) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2/4/2007)
94.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, işkence
ve kötü muameleden ceza almış kamu görevlilerine ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21793) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/4/2007)
95.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, cezaevlerindeki
şartlara ve infaz koruma memurlarının sorunlarına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21794) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/4/2007)
96.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, İzmir'e
mülteci kampı kurulmasına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/21795) (Başkanlığa geliş tarihi:
29/3/2007)
97.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, BM İşkenceye
Karşı Sözleşmenin eki Seçmeli Protokole ilişkin Dışişleri Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/21796) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2/4/2007)
98.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
bir Millî atletin açıklaması üzerine açılan soruşturmaya ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı
soru önergesi (7/21797) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2007)
99.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
Antalya'da kapalı spor salonu ve yüzme havuzu yapımına ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru
önergesi (7/21798) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2007)
100.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, 2011 Erzurum
Üniversitelerarası Kış Oyunları organizasyonuna ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru
önergesi (7/21799) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/4/2007)
101.- Muğla Milletvekili Hasan ÖZYER'in, dahilde
işleme rejimi uygulamalarına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad
TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/21800) (Başkanlığa geliş tarihi:
28/3/2007)
102.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Dış
Ticarette Standardizasyon Tebliğinde yapılan değişikliğe ilişkin
Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/21801)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30/3/2007)
103.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, özel güvenlik
şirketlerinin yabancılarca satın alındığı iddialarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21802) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29/3/2007)
104.- Ankara Milletvekili İsmail DEĞERLİ'nin,
Ankara-Mamak'ta bir parka yapıldığı iddia edilen binalara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21803) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/4/2007)
105.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, işkence
ve kötü muameleden disiplin cezası alan personele ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21804) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/4/2007)
106.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın,
Atatürk Kültür Merkezinin yıkım kararına ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21805) (Başkanlığa geliş tarihi:
28/3/2007)
107.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın,
kütüphanelere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21806) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/3/2007)
108.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ani Harabelerinin
restorasyonuna ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21807) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/4/2007)
109.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Devlet
Denetleme Kurulu raporunda TSE Başkanıyla ilgili tespitlere
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21808) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/3/2007)
110.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, kapanan
işyerlerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21809) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/4/2007)
111.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, Tarım
Kredi Kooperatiflerine borcu nedeniyle icraya verilen üreticilere
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21810) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/3/2007)
112.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Tarım
Kredi Kooperatiflerindeki istihdama ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21811) (Başkanlığa geliş tarihi:
28/3/2007)
113.- Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ'in, Toprak
ve Su Kaynakları Ankara Araştırma Enstitüsünün kapatılma kararına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21812) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/4/2007)
114.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, gıda
denetimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21813) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/4/2007)
115.- Muğla Milletvekili Hasan ÖZYER'in, Milas-Bodrum
Havalimanındaki güvenlik hizmetlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21814) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/3/2007)
116.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Adana
hafif raylı sistem inşaatına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21815) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/3/2007)
117.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya-Ankara
Hızlı Tren projesinin Konya ana istasyonunun yer seçimine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/21816) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/4/2007)
118.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Kars Havaalanına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/21817) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2/4/2007)
119.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Etibank'la
ilgili olarak açılan davalara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/21818) (Başkanlığa
geliş tarihi: 28/3/2007)
120.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, İşsizlik
Sigortası Fonunun kullanımına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21819) (Başkanlığa geliş tarihi:
28/3/2007)
121.- Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün, Marmara
Ereğlisi'nde inşa edilecek hastaneye ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21820) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/3/2007)
122.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN'ın,
Eskişehir'deki bazı kamulaştırmaların bedellerinin ödenmemesine
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21821) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/3/2007)
123.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN'ın,
sokakta yaşayan ve çalışan çocuklara ilişkin Devlet Bakanından
(Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/21822) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/4/2007)
124.- Antalya Milletvekili Atila EMEK'in, Antalya'da
verilen maden arama ve işletme ruhsatlarına ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/21823) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/4/2007)
125.- Artvin Milletvekili Yüksel ÇORBACIOĞLU'nun,
Artvin, Rize ve Trabzon'daki orman arazilerine ve kadastro davalarına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/21824)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/4/2007)
126.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, borçlanmaya
ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi
(7/21825) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/4/2007)
127.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, Ziraat
Bankasına borcu nedeniyle icraya verilen üreticilere ilişkin
Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/21826) (Başkanlığa
geliş tarihi: 28/3/2007)
Geri Alınan Yazılı Soru Önergesi
1.- İzmir Milletvekili K.Kemal ANADOL İzmir'de
ihalesiz yaptırılan bazı işlere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesini 9/4/2007 tarihinde
geri almıştır. (7/21420)
No.: 120
10 Nisan 2007 Salı
Tasarı
1.- Askerî Hâkimler Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı (1/1344) (Millî Savunma ve Adalet Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4.4.2007)
10 Nisan 2007 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86'ncı
Birleşimi'ni açıyorum.
III. - YOKLAMA
BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için beş dakika süre vereceğim.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Türkiye ve Orta Doğu konusunda
söz isteyen, Batman Milletvekili Ahmet İnal'a aittir.
Buyurun Sayın İnal. (AK Parti sıralarından alkışlar)
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Batman Milletvekili Ahmet İnal'ın, Türkiye'nin dış politikasında,
komşu ülkelerle ve Orta Doğu ülkeleriyle ilişkilerinde son dört
yılda meydana gelen değişikliklere ve gelişmelere ilişkin gündem
dışı konuşması
AHMET İNAL (Batman) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin dış politikası,
komşu ülkeler ve Türkiye-Orta Doğu ilişkileri konusunda gündem dışı
söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türk dış politikası,
başlıca amacını, gerek içte gerek komşu ülkelerde ve ötesinde barış
içerisinde, istikrarlı ve iş birliğine dayalı bir bölgesel ve uluslararası
ortamın oluşturulması olarak açıklamıştır. Ancak, konulmuş olan bu
hedef doğrultusunda geçmişte ciddi, somut bir adım atmadığımız gibi,
uzun yıllar tersi bir anlayışla bir dış diplomasi yürüttüğümüzü
tüm siyasi ve iktisadi parametreler göstermektedir. Çok şükür ki
AK Parti Hükûmetimiz döneminde, Sayın Başbakanımız ve Dışişleri
Bakanımızın diyalog ve iş birliğini öne çıkaran dinamik bir politika
anlayışı sonucu, dört yıl gibi kısa bir sürede iyi bir noktaya gelmiş
bulunmaktayız. Yakın zamanlara kadar, hemen hemen tüm komşularımızla
çeşitli sorunları bulunan ve "Türk'ün Türk'ten başka dostu olmadığı"
anlayışıyla yaşayan bir ülke konumundaydık. İçine kapanık ve şüpheci
bir mantık ile komşu ülkelerimize "irticacı, komünist, antilaik,
Arap, siyonist, Ermeni, Rum'dur güvenilmez" mantığıyla yaklaşmışızdır.
Varsayalım ki bu saydıklarımız doğrudur. Bu kadar kötü ilişki içerisindeki
bir ülke kendini nasıl güvende hissedebilir? Bu mümkün müdür?
Değerli arkadaşlar,
politika kuralını hiçe sayan, âdeta atasözü hâlini almış bir iki
deyimi burada zikretmek istiyorum. "Ne Şam'ın şekeri ne Arap'ın
yüzü" veya işlerimizin olumsuz durumlarında "Arap saçı"
gibi sözlerle bir defa Arap toplumunu tamamıyla incitmişizdir. Özellikle
komşu ülkelerle ilişkiler, hamaset ve korku üzerine bina edilince,
eğitime, sağlığa, sanayiye, altyapıya, sosyal içerikli proje ve
yatırımlara bütçeden yeterince pay ayıramaz olduk. Dünya arenasında
sözü geçer bir ülke olmamız ancak dünya ülkeleriyle diyalog kurmakla
mümkün olup, "yurtta barış, dünyada barış" ilkesiyle gerçekleşebilecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Hükûmetimiz döneminde uygulanan yapıcı ve aktif
dış politikayla, ülkemizin kısa zamanda elde etmiş olduğu itibar
ile beraber, siyasi ve ekonomik bazı kazanımları burada aktarmak
istiyorum.
2002 yılında 36 milyar
dolar olan ihracatımız, siyasi ve ekonomik iyi ikili ilişkiler neticesinde,
2006 yılında 86 milyar dolara yükselmiştir. Yine, 2002 yılında, komşu
ülkelerle olan ihracatımız 1,9 milyar dolardan 8,5 milyar dolara
yükselmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 24 Nisan 2004'te yapılan Kıbrıs Adası'ndaki referandum
sonrası, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri…
BAŞKAN - Sayın İnal,
bir saniye.
Sayın milletvekilleri,
salonda büyük bir uğultu var, Sayın Hatibin konuşması anlaşılamamaktadır.
Buyurun Sayın İnal.
AHMET İNAL (Devamla)
- Teşekkür ediyorum.
…Kofi Annan, Güvenlik
Konseyi üyelerine, Kıbrıslı Türklere uygulanan ekonomik izolasyonların
kaldırılmasını talep etmiştir. Bu bağlamda, Avrupa Birliği ve İslam
Konferansı Örgütü (İKÖ) gibi çeşitli uluslararası örgütler ve muhtelif
ülkeler, Kıbrıs Türklerine uygulanan haksız ambargo ve kısıtlamaların
kaldırılması yönünde bazı girişimlerde bulunmuşlardır.
Yine, iyi ilişkiler
sonucu, Suudi Arabistan Kralı, Katar Dışişleri Bakanı, Kuveyt Başbakanı
ve Dubai Prensi'nin ülkemizi ziyaretleri, ülkemize artan ilginin
somut göstergelerini oluşturmaktadır.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye, Şubat 2004'te Avrupa Birliği-İKÖ Ortak Forumu'na ev sahipliği
yapmış olup, Hükûmetimizin çabası sonucu, 2005 yılında, dört yıl süreyle,
İKÖ Genel Sekreterliğine Profesör Ekmeleddin İhsanoğlu seçilmiştir.
Temmuz 2005'te "Medeniyetler İttifakı" girişimine İspanya'yla
birlikte eş başkanlık ve sponsorluğu Türkiye üstlenmiştir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
İnal; lütfen, toparlayınız.
AHMET İNAL (Devamla)
- Dost Afganistan'da ISAF komutası iki defa üstlenilmiş olup, bu ülkenin
alt ve üstyapı hizmetlerine katkı sağlanmıştır.
Değerli arkadaşlar,
Ermeni meselesinde, arşivlerin açılarak, bağımsız tarihçilerce
kurulacak bir komisyon ile soykırım iddialarının araştırılması
önerisini Sayın Başbakanımız yapmıştır.
Yine, bir jest olsun
diye, Ermeni cemaati Başpiskoposu ve 30 kişilik Ermeni heyeti
ile Kültür Bakanımızın da katılımıyla Ermeni Akdamar Kilisesi'nin
restorasyonu ve açılışı yapılmıştır.
Orta Doğu ile ilişkilere
gelince: Türkiye, Irak'taki yangının bölgeye yayılmadan söndürülmesi
için var gücüyle çalışmaktadır.
Hükûmetimiz Filistin
barış sürecinin kararlı bir destekçisi olmuş ve olacaktır. Ramallah'ta
bir TİKA ofisi açılmış, küçük ve orta ölçekli projelerle Filistin'in
kalkınmasına destek sağlamaya başlamıştır. Türkiye Odalar Birliği
Başkanlığı-Filistin Ticaret Odaları iş birliğiyle oluşturulan
"Ankara Forumu" çerçevesinde 6 bin Filistinliye istihdam
sağlayacak bir proje gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, Filistin'e 23
milyon dolar ayni ve nakdî yardım yapılmıştır.
Yine, Orta Doğu barışı
çerçevesinde, İsrail'in Kudüs'teki Haremi Şerif yakınında yürütmekte
olduğu kazı çalışmalarının, başta İslam dünyası olmak üzere uluslararası
toplumda yarattığı endişe sonucu, Sayın Başbakanımızın talebiyle
gözlemci bir teknik heyet bölgeye gönderilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Suriye'yle ilişkilerimiz her geçen gün gelişmekte
olup, geçmişte hâkim olan gerginlikler yerini dostluğa bırakmıştır.
Son olarak, Halep'te Sayın Başbakanımız ve Suriye Devlet Başkanının
birlikte izledikleri, elli iki yıl aradan sonra ilk defa gerçekleşen
bir dostluk maçı yapılmış olup, yüz binlerce Suriyeli bu maçı izlemiş,
Suriye televizyonları bu konuyu günlerce işlemiştir.
Yine, Lübnan konusunda,
Sayın Başbakanımız ve Dışişleri Bakanımız, yaz aylarında yaşanan
İsrail-Lübnan savaşının bir an önce sona erdirilmesine yönelik
olarak aktif bir tutum takınmışlardır. Lübnan'a insani yardım olarak
50 milyon dolar ayni ve nakdî yardım yapılmıştır. Bölge barışı için
Lübnan'da görev yapan Birleşmiş Milletler gücü UNIFIL'e bir istihkâm
inşaat bölüğü katkıda bulunulmuştur.
İran ile 2006 yılında
ikili ticaret hacmimiz 6,7 milyar dolara yükselmiştir. Geçtiğimiz
yıl takriben 900 bin civarında İranlı turist Türkiye'ye gelmiştir.
Sayın Başbakanımız ve Dışişleri Bakanımızın, İran ve İngiltere
arasında yaşanan 15 deniz piyadesiyle ilgili sorunun çözümlenmesi
konusunda da yapıcı katkıları olmuştur.
Yine, yirmi iki üyeli
Arap liginin, grup olarak, Türkiye'nin Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi geçici üyeliği adaylığına destek kararı alması, Arap dünyasının
ülkemize yönelik temel algı değişikliğinin somut bir göstergesini
oluşturmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; anlaşılacağı üzere, Hükûmetimizin komşu ve bölge
ülkeleriyle olan dostane ilişkileri sonucunda, aramızdaki güvensizlikler
yerini barışa bırakmış, ilişkilerimizin ticarette…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın İnal,
lütfen, teşekkür için açıyorum. Dört dakika fazla süre kullandınız.
Buyurun.
AHMET İNAL (Devamla)
- Teşekkür ediyorum.
...kültür ve turizmde
daha iyi bir noktaya gelmesi temennisiyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın İnal.
Gündem dışı ikinci
söz, Türk polis teşkilatının 162'nci kuruluş yıl dönümü münasebetiyle
söz isteyen Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün'e aittir.
Buyurun Sayın Tüzün.
(CHP sıralarından alkışlar)
2.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün'ün, Türk polis teşkilatının
kuruluşunun 162'nci yıl dönümü münasebetiyle, teşkilatın içinde
bulunduğu sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması ve Çevre ve Orman
Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk polis teşkilatımızın
162'nci kuruluş yıl dönümü münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bütün polislerimizin, emniyet teşkilatı mensuplarının ve ailelerinin
Polis Haftalarını ve 10 Nisan Polis Günlerini yürekten kutluyorum.
Bugün 162'nci yıl dönümünü
kutladığımız polis ve emniyet teşkilatımız, toplumumuzun ve hukuk
sistemimizin en temel kurumlarından birisidir. Polislik, profesyonel
bir meslek olmasına rağmen, işe yönelik olmayıp yardıma, korumaya
ve güvenliğe yönelik hizmet olduğu için, daha çok, fedakârlık, özveri
isteyen bir meslek olarak değerlendirilir.
Peki, bu kadar özveri
ve fedakârlık beklediğimiz polisimize ne veriyoruz? Emniyet teşkilatımız,
sosyal ve ekonomik sorunların altında ezilmiş durumdadır. Bugün,
mesleğe yeni başlayan bir polis memuru 800 yeni Türk lirası maaş
alıyor. Örneğin, sekiz yıl görev yapan bir polisin eline ayda sadece
912 yeni Türk lirası geçiyor. Bu rakamlara -diğer iyileştirmeler
hariçtir- ekonomik yetersizliğin üzerine sabah 08.00'den akşam
20.00'ye kadar on iki saat mesai de eklenince düşünün o polisin hâlini.
Fiziksel yorgunluğa bir de ruhsal yorgunluk ekleniyor. Üstelik,
özellikle hassas birimlerde çalışan polis memurları için, mesai saati
bitimi ikinci bir emre kadar uzatılıyor.
Bu maaşlara yan ödemeler
eklense de, özellikle büyük şehirlerde yaşayan polis memurlarının
kazançları hayatlarını geçindirmeye yetmiyor. Örneğin, İstanbul'da
28 bin polis görev yapıyor, ama, buna karşılık, sadece 4.200 polisimizin
lojmanı bulunmaktadır. Diğer illerimize baktığımızda, büyük şehirlerin
dışındaki diğer illerimize baktığımızda, bu durum, İstanbul gibi,
aynıdır. Maaşının yarısı kiraya, kalanı telefon, elektrik, yakıt
gibi harcamalara gidiyor, çoluk çocuğu aç kalıyor. Kendisi aç, ailesi
aç olan, her gün psikolojik baskı altındaki bu insanlardan bilfiil
on iki saat görev yapmalarını istiyoruz.
Son aylarda art arda
gelen polis intiharları, polislerin çalışma koşulları ve ekonomik
sıkıntılarını gözler önüne seriyor. Emniyet Genel Müdürlüğünün
1992-2006 yılları arasında yaşanan 380 polis intiharı üzerinde yaptığı
araştırmada, sorunun temelinde ücret yetersizliği ve çalışma
şartlarının ağırlığının yattığı ortaya çıkmıştır.
Değerli arkadaşlarım,
polislerimiz konuşan Türkiye'yi koruyor, ama kendileri konuşamıyor.
En fazla yargısız infazın yapıldığı kurum emniyet teşkilatı ve
teşkilat mensupları görevlerini ifa ederken, birilerinin hoşuna
gitmeyen, onların istekleri doğrultusunda hareket etmeyen davranış
içerisine girdiklerinde hemen görevlerinden alınıyorlar. Böyle
korku içerisinde görev yapmaya çalışan emniyet teşkilatından nasıl,
iyi ve güzel bir görev bekleriz! Siyasi kayırmalarla atamaların yapıldığı
bir teşkilattan nasıl başarı beklenir! Emniyet teşkilatı da, atamalar
konusunda, Türk Silahlı Kuvvetleri gibi kurumsallaşmak zorundadır.
Liyakat kuralları çerçevesinde atamalar yapılmak zorundadır.
Değerli arkadaşlarım,
çalışan polislerimizin durumu bu iken, emekli olan polislerimizin
de durumu farklı değil. Çalışırken maaşının büyük bölümü mesai, tayın
bedeli, yol ücreti gibi, güvenlik tazminatı gibi ek ödeneklerden
oluştuğu için, temel maaştan kesilen emeklilik…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tüzün,
lütfen toparlayınız.
Buyurun.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla)
- Evet, bu da, emekli olan bir polis memurunun ve üst düzey bir emniyet
amirinin emekli olduktan sonra maaşlarında ortalama yüzde 30 ile
yüzde 40 arasında düşüş söz konusudur.
Değerli arkadaşlarım,
polisimiz görev sırasında ve emekliliğinde, insanca ve onurlu bir
şekilde yaşamak istiyor. Yani, işin ekonomisi, mesaisi, fazla mesaisi
bir tarafa, sadece, emniyet teşkilatımız, insanca ve en önemlisi,
onurlu bir şekilde yaşamak istiyor.
Diğer bir konu: Polis
okullarına geldiğimizde, İçişleri Komisyonu raporunda "Emniyet
teşkilatı içerisinde polis okulları tercih edilmeyen bir yerdir."
ifadesi, açıkça kullanılmıştır. Aynı şekilde, polis okullarından
verim alınamadığı, bu okullarda ciddi bir eğitim yapılamadığı da,
açıkça, komisyon raporlarında belirtilmiştir. Bu okullarımıza
atanan müdür ve müdür yardımcıları konumundaki personel arkadaşlarımız
kendilerini cezalandırılmış hissediyorlar. Bu da eğitimin kalitesini
ve verimini düşürmektedir.
Polis akademileri
fakülte düzeyinde, polis okulları da polis meslek yüksekokulu olduğuna
göre, bu okullarda görev yapan eğitici kadrolara akademik unvan verilmesinin
ve ekonomik durumlarının iyileştirilmesinin olumlu sonuç vereceğini
düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım,
yine ülkemizde kapkaç ve gasp olaylarında sayısal oranda hızlı bir
şekilde artış olmasına rağmen, yakalanan suçlu sayısında bir düşüş
gözlenmektedir. Bu durum, vatandaşımızın emniyet teşkilatına
karşı güvenini sarsmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
sorunlar bütün çıplaklığıyla ortadayken neden çözülmüyor? Üçte 2
çoğunluğa sahip olan AKP İktidarı neden bu sorunları çözmüyor? Neden,
bugün AKP'li bir milletvekili arkadaşımız gelip polis teşkilatının
162'nci kuruluş yıl dönümü nedeniyle konuşmuyor, polislerimizin
sorunlarını gündeme getirmiyor? Bugün bu sorunlar gündeme gelmeyip
de hangi gün gelinip Türkiye Büyük Millet Meclisinde bunlar konuşulacak?
IMF'nin isteklerini emir telakki eden AKP İktidarı, polisimizin sorunlarına,
vatandaşın sorunlarına neden kulak tıkıyor? İçişleri Komisyonunda
kullanılan bu ifadeler, AKP İktidarının polis teşkilatına bakış
açısını göstermektedir.
Yine, AKP İktidarının
kadrolaşma hırsı, polis teşkilatının sorunlarını unutturmuş, sorunlarının
göz ardı edilmesine neden olmuştur. Yaklaşık beş yıldır iktidarda
olan AKP'nin, emniyet teşkilatının sorunlarını çözememiş olması,
gerçekten çok acı bir durumdur. Türkiye'mizin temel ve çok saygın bir
kurumu olan polis teşkilatımızın çalışanlarına, polislerimize
sahip çıkmak, onlara destek vermek mecburiyetindeyiz. Bu, bizim en
asli görevlerimizden bir tanesidir.
İyi bir emniyet teşkilatına
sahip olmadan, artık, huzur içinde yaşamak mümkün değildir. İyi bir
emniyet teşkilatı, hukukun üstünlüğünün, demokrasinin ve insan
haklarının temel güvencesidir.
Bu duygu ve düşünceler
ışığında, 162'nci kuruluş yıl dönümüne ulaşmanın gururunu yaşayan
emniyet teşkilatımızın tüm çalışanlarını kutluyor, görevleri
sırasında şehit olan polislerimizi rahmet, saygı ve gönül borcuyla
anıyor, emniyet çalışanlarına görevlerinde üstün başarılar diliyor,
Sayın Başkana teşekkür ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Tüzün.
Gündem dışı konuşmaya
Hükûmet adına Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe cevap vereceklerdir.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- İçişleri Bakanı yok mu Sayın Başkan?
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; polis
teşkilatının kuruluşunun 162'nci kuruluş yıl dönümünü kutlayarak
sözlerime başlamak istiyorum.
İçişleri Bakanımız
Sayın Abdülkadir Aksu bugün Millî Güvenlik Kurulu toplantısında
bulunduğu için onun yerine cevabı ben veriyorum.
Değerli arkadaşlar,
hepimizin yakından takip ettiği gibi, hiçbir fedakârlıktan kaçınmaksızın
görev bölgesinde halkın can ve mal güvenliğini sağlayan polis teşkilatımız
her türlü övgüyü fazlasıyla hak etmekte, geleceğe güvenle bakmamızı
sağlamaktadır.
Polis teşkilatı mensuplarının
diğer kamu görevlilerine göre daha zor şartlarda görev yaptığının
bilincindeyiz. Bu zor şartlarda canı pahasına çalışanın parasal
karşılığını ödemek hiçbir zaman elbette ki mümkün değildir. Ancak,
imkânlarımız çerçevesinde, emniyet teşkilatı mensuplarının her
açıdan rahat bir çalışma ortamına kavuşmaları, özlük haklarının
iyileştirilmesi için çalışmalarımız da aralıksız sürmektedir.
Bildiğiniz gibi,
21/3/2006 tarih ve 5473 sayılı Kanun'la, makam tazminatı almayan kamu
görevlilerine, 2006 yılının ilk altı aylık döneminde 40, 2006 yılının
ikinci altı aylık döneminde 40 YTL olmak üzere toplam 80 YTL "denge
tazminatı" adı altında bir ödeme yapılmıştır. Bu ödemeden, emniyet
teşkilatında görevli, makam tazminatı almayan bütün personel faydalanmıştır.
21/3/2006 tarih ve 5473 sayılı Kanun'un 3'üncü maddesiyle 657 sayılı
Devlet Memurları Kanunu'nun "emniyet hizmetleri tazminatı"
bölümünde yer alan tazminat oranları 25'er puan artırılmak suretiyle
bütün emniyet personeli için ayrıca 100 YTL tutarında bir iyileştirme
yapılmıştır. Aynı Kanun'un 9'uncu maddesiyle 5434 sayılı Emekli Sandığı
Kanunu'na bir ek madde eklenerek, makam tazminatı almayan emekli
emniyet personeli aylıklarına da 100 YTL tutarında ek ödeme imkânı
getirilmiştir.
Son olarak, 3160 sayılı
Emniyet Teşkilatı Uçuş Hizmetleri Tazminat Kanunu'nda 05/04/2007 tarih
ve 26484 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 5611 sayılı Kanun'la değişiklik
yapılarak, söz konusu Kanun'un adı "Emniyet Teşkilatı Uçuş ve
Dalış Hizmetleri Tazminat Kanunu" olarak değiştirilmiş, Emniyet
Genel Müdürlüğü merkez ve taşra birimlerinde dalış hizmeti yapan
"kurbağa adam" statüsündeki personele uçuş ve dalış tazminatı
ödenmesi imkânı getirilmiştir. Söz konusu Kanun'a göre, hizmet yılları
esas olarak, toplam 109 kurbağa adam statülü personelden 761 YTL ile
1.173 YTL arasında aylık uçuş ve dalış tazminatı ödenmesi imkânı getirilmiştir.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Bakan… O, bizim talebimizle geldi Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Devamla) - Ayrıca, emniyet personelinin özlük haklarının
iyileştirilmesine yönelik çalışmalara devam edilmektedir.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Danışma Kurulunun talebiyle geldi, yoksa kale almıyordunuz. CHP
Grubunun talebiyle geldi.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; emniyet
personelinin önemli sorunlarından bir tanesi de lojman eksikliğidir.
Bu eksikliğin giderilmesi için ciddi bir çalışma içerisine girdik.
Ülkemizde bazı görev yerlerinde kiralık ev bulma sıkıntısı ve görev
gereği güvenlik ihtiyacının karşılanması zarureti bir arada değerlendirildiğinde,
güvenlik güçleri için lojman konusunun ne kadar önemli olduğu izahtan
varestedir.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik)
- İktidarınızda kaç tane lojman yapıldı Sayın Bakan?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Devamla) - İçişleri Bakanlığı olarak, Emniyet Genel Müdürlüğünün
elindeki atıl durumda bulunan arsaların TOKİ'ye verilmesi ve karşılığında
lojman alınması konusunda yürüttüğümüz ortak çalışmalar sonucunda
7.600 adet lojman inşası planlanmış olup, bunlardan 2.764 tanesi polislerimizin
kullanımına sunulmuştur. Ayrıca, Eskişehir ilinde 300, Antalya
ilinde 200 konut inşa edilecektir. İleriye yönelik olarak 23 ilde
1.680 konutun tahsisine ilişkin ek protokol hazırlık çalışmaları
da devam etmektedir.
Emniyet teşkilatımızın
lojman edinmesi konusunda uyguladığımız yönteme izin ve destek veren
Sayın Başbakanımıza ve her türlü kolaylığı sağlayan Sayın Maliye
Bakanımıza bu vesileyle teşekkür ediyoruz.
Emniyet mensuplarımızın
lojman ihtiyaçlarının karşılanması yanında, kendilerine ait konutlara
sahip olma imkanlarını da ciddi çalışmalarla yürütmekteyiz. Bu
kapsamda, TOKİ ile Polis Sandığı arasında yapılan anlaşma ve protokol
gereği, sandık üyesi polisler için kira öder gibi ev sahibi olmalarını
sağlamak kapsamında, Ankara Eryaman'da toplam 1.700 konut Eylül ve
Ekim 2005 tarihinde hak sahibi polislere teslim edilmiştir. Bursa-Nilüfer'de
inşa edilen, 240 konut Eylül 2006'da hak sahibi polislere teslim edilmiştir.
Trabzon-Bahçecik Toplu Konut Projesi kapsamında 51 konut 2007 yılı
sonunda hak sahibi polislerimize teslim edilecektir. Devam edecek
olan bu çalışmalarımızı başarıya ulaştıran Sayın TOKİ Başkanına
ve personeline de burada teşekkür ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; polis sayısının artırılması, hem güvenlik hizmetinden
yararlanan vatandaşlarımız açısından hem de yeterli sayıda görevli
olmadığı için daha uzun süreler çalışmak zorunda olan mevcut güvenlik
görevlilerimiz açısından büyük önem taşımaktadır. Bu gerçekten hareketti…
Emniyet teşkilatında
polis ihtiyacının karşılanmasını, polis açığının kapatılmasını,
polisin eğitim düzeyinin yükseltilmesini öncelikli olarak hedeflemekteyiz.
Avrupa Birliği standardı olan her 250 kişiye 1 polis hedefine ulaşmak
için, İçişleri Bakanlığımız tarafından yürütülen kapsamlı çalışmalar
sonucunda önemli mesafeler de alınmıştır.
Sayın Başbakanımızın
yakın ilgi ve desteğiyle, iktidarımız döneminde, 20 adet olan polis
meslek yüksekokulu sayısı 27'ye çıkarılmıştır. Ayrıca, dört yıllık
fakülte ve yüksekokul mezunlarının emniyet teşkilatına altı aylık
mesleki eğitimden sonra polis memuru olarak alınmasına imkân tanıyan
5336 sayılı Kanun bu dönemde çıkartılmıştır. Bu kapsamda, ilk aşamada
9 adet polis mesleki eğitim merkezi açılmıştır.
Sonuç olarak, iktidara
geldiğimizde Türkiye genelinde emniyet teşkilatımıza yılda ortalama
4.500 polis kazandırılırken, 2006 yılında aldığımız tedbirler ve
açtığımız okullarla, bu sayıyı, yılda 11 binin üzerine çıkarttık.
2007 yılı sonunda bu sayının 17 binin üzerine çıkmasını şu anda hedefliyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; zor şartlarda büyük fedakârlıklarla görev yapan
polis teşkilatımız mensupları için yaptıklarımız asla yeterli değildir;
imkânlar çerçevesinde, her geçen gün daha iyisini yapma kararlılığımız
devam etmektedir.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik)
- Yapın o zaman Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Devamla) - Ben, bu vesileyle, bir kez daha emniyet mensuplarımızın
bu güzel gününü kutluyor, sağlıklı, mutlu ve başarılı çalışmalarının
devamını diliyor; ayrıca, emniyet kuvvetlerimizden, ülkemizin
huzurunu ve güvenini temin etmek için şehit olanları rahmetle anıyorum,
gazi olanları saygıyla selamlıyor ve siz değerli milletvekillerine
ve Sayın Başkana saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik)
- Kuru kuru laf, hiçbir şey yok!
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Gündem dışı üçüncü
söz, Yalova ilindeki doğal gaz ile çalışmakta olan enerji santralinin
kömür yakıtlı enerji santraline dönüştürülmesi hakkında söz isteyen
Yalova Milletvekili Şükrü Önder'e aittir.
Buyurun Sayın Önder.
(CHP sıralarından alkışlar)
3.- Yalova Milletvekili Şükrü Önder'in, Yalova'da bir fabrikanın
doğal gazla çalışan elektrik santralinin kömürle çalışır hâle getirilmesinin
ozon tabakasına ve çevreye vereceği zararlara ilişkin gündem dışı
konuşması ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
ŞÜKRÜ ÖNDER (Yalova)
- Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Öncelikle, başta siz olmak üzere,
saygıdeğer milletvekillerimizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan
önce, bugün -gerçekten, benim de uzun yıllar hizmet ettiğim- emniyet
teşkilatımızın kuruluş yıl dönümü, 162'nci yıl dönümü. Ben, bu teşkilata
mensup bütün arkadaşlarımızı saygıyla selamlıyorum; görevleri
esnasında şehit olanlara Allah'tan rahmet diliyorum ve gazi olanlara
da sağlık, mutluluk diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; söz almamızın sebebi, Yalova'mızda 1970'li yıllardan
itibaren faaliyete geçen AKSA Fabrikasının daha evvel doğal gazla
çalışan elektrik santralinin kömüre çevrilmesiyle ilgili olacak.
Şimdi, gördüğünüz gibi,
elimde bir proje var. Burada, ithal kömür yakıtlı akışkan yataklı
"kojenerasyon santrali" adı altında bir santral kuruluyor.
Bu santralin ismine baktığımızda, çoğumuzun belki ilk etapta anımsayamayacağı,
hatırlayamayacağı bir isim, ama, bunun Türkçe karşılığı "kömür
santrali." Bu kömür santrali dediğiniz santral nedir? Bugün Yatağan'ı
inim inim inleten -ki, dünkü gazeteden şöyle bir kupür de kopardım: Yatağan'ı
duman altı yapan santral- daha evvel Kütahya'da Seyitömer Termik
Santrali de aynı şekilde Kütahya'nın üzerine kara bulutlar gibi çöken
bir santralimiz.
Dünyadaki teknoloji
yavaş yavaş kömür santrallerini terk ediyor. NASA'nın yetkilileri
her gün ayrı ayrı demeç veriyor: "Kömür santrallerini terk
edin." Çünkü, özellikle bu santrallerin bacalarından çıkan
"sera gazı" denilen gazların atmosferdeki ozon tabakasını
deldiği ve dünyamıza çok büyük zarar verdiği ifade edilmektedir. Bunlar
terk edilmesi gerekirken, Yalova'da böylesine bir kömür santrali
kurulmak isteniyor.
Yalova'yı çoğunuz biliyorsunuz,
hepiniz biliyorsunuz. Yalova, bugün, Türkiye'de, kapsadığı orman
bakımından -yüzde 60 civarında- sayılı iller arasındadır. İstanbul'un
geçmişte yüzde 50'sini diyebileceğimiz, ama, bugün yüzde 30'unu,
yüzde 20'sini sebzesini karşılayan, meyvesini karşılayan, çiçeğini
karşılayan bir şehir. 1935'li yıllardan bu yana, Yalova, Türkiye'nin
çiçeğini karşılamıştır. Yalova, çiçekçilikle anılan bir şehirdir;
Yalova, kaplıcasıyla anılan bir şehirdir; Yalova, yazlık turizmiyle
anılan bir şehirdir. Ancak, bu santral yapıldığında, Yalova'da, bana
göre, hayat duracak, kim ne derse desin. Yatağan'ı gördüm, Kütahya'yı
gördüm, başka illeri de kısmen gördüm. Yaşadığım olayları bana kimse
kılıf giydirip bu böyle olacak diye anlatmasın. Biz bu olaya şiddetle
karşıyız. Yalova milletvekilleri olarak CHP milletvekilimizle
bu konuda oturduk, kamuoyunun sesini dinledik ve Yalova'ya bu santralin
kurulmaması yönünde gerekli adımlarımızı attık. Yalova'da bir imza
kampanyası başlattık. Bu imza kampanyası yoğun bir şekilde devam
ediyor ve Yalovalının bu konuda büyük bir tepkisi var.
Sayın Bakanım, özellikle
müracaat aşamasında çok enteresan gelişmeler var. Ben şöyle izah
etmek istiyorum: Böyle bir duyum aldığımızda, öncelikle kendi teşkilatımın
il başkanına sordum, dedim ki, bir kömür santrali kurulacakmış, bilgin
var mı? "Hayır, yok." Milletvekilimiz geliyor, "Sayın
Vekilim, bir kömür santrali kurulacakmış." "Hayır, yok. Haberimiz
yok." İlin yetkilisi Sayın Valiye soruyoruz, Sayın Valim, bir
kömür santrali kurulacakmış, nedir konu? Diyor ki: "Vekilim,
böyle bir talep de yok, böyle bir haberimiz de yok." Ve biz bunları
konuşurken dosya Ankara'ya geliyor, Ankara'da işlemler yavaş yavaş
kendiliğinden yürüyor. Bir bakıyoruz ki, direkt Yalova Çevre Müdürlüğünün
emrine yazı gidiyor, nasıl gittiği de meçhul! Yalova Valiliği emrine
yazılan bir yazının mutlaka ve mutlaka valilikten işlem görmesi
lazım.
Sayın Bakanım, ben
bunları sizin dikkatinize sunmak
istiyorum ve 70-80 kişinin
katıldığı bir bölgede toplantı yapılıyor, "Yalova kamuoyu
adına bilgilendirme toplantısı…" Evet, 80 kişinin, bir beldede…
Ve o beldede oturanlar zaten santralde çalışanlar ve kamyonuyla
onun nakliyesini yapan insanlar. Herkes elini kaldırıyor, "Uygundur…"
Ancak, bu, Yalova'nın sesi değil. Yalova'nın sesini Yalova'da biz duyurduk.
Yetmedi, milletvekillerine, milletvekilleri olarak bu kürsüden
de duyurmayı kendimize borç bildik. Eminim ki, Sayın Bakanımız, bununla
ilgili çok ciddi söyleyeceği şeyler var. Sağ olsunlar, biz kendisine
konuyu aktardığımızda gerekli cevabını vereceğini ifade etti.
Biz Yalova'ya kömür santrali kurulmasını istemiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Önder,
lütfen toparlayınız.
Buyurun.
ŞÜKRÜ ÖNDER (Devamla)
- Peki Başkanım.
Biz AKSA Fabrikası
yetkililerine, AKKÖK Grubuna şunu söyledik: Lütfen, kamuoyunun
sesine kulak verin. 1970'li yıllardan beri, hem Yalova'ya katkınız
oldu hem Türkiye ekonomisine katkınız oldu. Bu inkâr edilemez. Ama,
AKSA'yı da dünya markası yapan Yalova'nın insanlarıdır, Yalova'nın
alın terini akıtan insanlarıdır. O alın terini akıtan insanların
da sesine mutlaka kulak verilmesi lazım.
Biz, tekrar altını çizerek
ifade etmemiz gerekiyorsa, bu kömür santraline şiddetle tepki gösteriyoruz.
Evvelki sene Çevre ve Orman Bakanımız, Türkiye çapında kent ormanları
açmak suretiyle insanlarımızı doğaya alıştırmayı, doğayı sevmeyi
öğrettiler, gösterdiler ve çaba sarf ettiler ve sağ olsunlar Yalova'da
da bir kent ormanı açıldı. Bundan iki hafta evvel de, yine orman müdürlüğümüzün,
Valimizin başkanlığında Yalova'da ayrı bir orman sahası teşekkül
ettirildi, jandarma komutanlığımıza verildi. Biz, ağaçlandırma
yönünden, orman kazanma yönünden çaba gösterirken karşımıza böyle
bir santral çıktı. Bunun ben şahsen kabul edilebilirliğini kesinlikle
ve kesinlikle düşünmüyorum.
Bundan sonraki çalışmalarda
kendilerinin, AKKÖK Grubunun lütfen daha dikkatli olup, bu konuyu
bir daha masaya yatırmalarını ve atacakları adımları tedbirli atmalarını
kendilerinden hassaten rica ediyorum. Bütün Yalova halkı adına
sizleri saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Önder.
Gündem dışı konuşmaya
Hükûmet adına Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın Pepe.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Yalova ili Çiftlikköyü ilçesi
Denizçalı köyü sınırları içerisinde AKSA Akrilik ve Kimya Sanayi
Anonim Şirketinin bir termik santral kurma çalışması olduğuna dair
bizim de malumatlarımız var.
Şu anda ÇED süreci devam
eden bu santral 462,9 megavatlık -bayağı ciddi- bir santral olarak planlanmıştır.
Başvuru tanıtım dosyası, ÇED sürecinin başlatılması için
04/01/2007 tarihinde Bakanlığımıza sunulmuştur. Anılan faaliyet
ÇED yönetmeliğinin Ek-1 listesinde yer aldığından dolayı faaliyetle
ilgili ÇED süreci başlatılmıştır. Söz konusu santrale ilişkin ÇED
sürecine halkın katılımını sağlamak, faaliyet hakkında bilgilendirmek,
görüş ve önerilerini almak amacıyla 20/02/2007 tarihinde Yalova
ilinde "ÇED sürecine halkın katılımı" toplantısı da gerçekleştirilmiştir.
Bilgilenme, kapsam ve özel format belirleme toplantısı 27/2/2007 tarihinde
yapılmıştır. 06/03/2007 tarihinde, santral ile ilgili ÇED raporunun
hazırlanması için özel format gönderilmiştir. ÇED raporunun Bakanlığımıza
sunulmasını bekliyoruz.
Değerli milletvekilleri,
İstanbul, Ankara, Kocaeli, Bursa, İzmir, Antalya, Yalova gibi illerin
belediye sınırları içerisinde, yoğun nüfus hareketlerinin olduğu
yerlerde çimento fabrikasına müsaade edemeyiz, demir çelik fabrikalarına
müsaade edemeyiz, bu tür santrallere müsaade edemeyiz. Niye edemeyiz?
Şunun için edemeyiz: Bu santraller akışkan yataklı olsa da bu santrallerin
bacalarına filtre takılsa da bizim istediğimiz bütün limitleri,
yakma ünitlerini sağlasalar da bu kömür gemiyle gelecek mi? Gelecek.
Bantlarla fırınlara kadar gidecek mi? Gidecek. Onun tozu uçtuğu zaman,
zaten bölgeye yeter de artar bile, sadece o bile yeter artar yani. Dolayısıyla,
bizim bu konuda kesin kararlılığımız şudur: Böyle bir santrale,
biz, Bakanlık olarak hiçbir zaman müsaade etmeyiz. (Alkışlar)
Bunun… Hayretimi mucip
olan bir şey var, onu söyleyeyim: Yani, böyle bir işlemin başlatılmış
olması ve firma sahiplerinin, Yalova gibi Türkiye'nin çok özel bir
bölgesinde, yeşillikleriyle, termalleriyle meşhur ve maruf olan
Yalova'da böyle bir termik santral için başvurmak da gerçekten kolay
bir iş değildir. Zaten, kendilerinin, şu anda doğal gaz çevrim santralleri
var. Doğal gaz çevrim santrallerini ya yenilesinler veyahut da gücünü
artırsınlar, ama, bizim için, böyle bir santrale hiçbir şekilde müsaade
etmemiz söz konusu değildir. Buradan, bu vesileyle, bir kez daha
herkese sesleniyorum, böyle niyeti olanlara sesleniyorum: Şehir
merkezlerinde, bilhassa büyük şehirlerin içlerinde, bu tür yatırımlar
için lütfen heveslenmeyin. Yatırım yapacaksanız, yolunuz açık olsun;
size biz başka yerlerde imkân verelim, oralarda, gidin, meskûn alanların
dışında bu santralleri kurun. Türkiye'nin elbette ki enerjiye ihtiyacı
var, Türkiye'nin enerji açığı olacak. Bu enerji açığını önümüzdeki
yıllarda karşılamak için her türlü yatırıma, enerji sahasındaki
her türlü yatırıma Hükûmet olarak, Bakanlık olarak her türlü mevzuat
desteğini vermeye hukuk çerçevesinde hazır olduğumuzu ifade ediyorum.
Yalovalıların, Yalova
milletvekili arkadaşlarımızın ve ülkemizdeki bu konuda hassasiyeti
olan herkesin bu söylediğim şeylerin altını çizmesinde fayda vardır
diyor, hepinize bu vesileyle saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Kanun teklifinin geri
alınmasına dair bir tezkere vardır; okutuyorum:
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- İstanbul Milletvekili İnci Özdemir, Kars Milletvekili
Zeki Karabayır ve Eskişehir Milletvekili Fahri Keskin'in, (2/937)
esas numaralı Kanun Teklifi'ni geri aldıklarına ilişkin önergesi
(4/447)
03/04/2007
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/937 Esas numaralı
kanun teklifimizi İçtüzüğün 75 inci maddesine göre geri alıyoruz
gereğini bilgilerinize arz ederiz.
|
İnci Özdemir |
Zeki Karabayır |
Fahri Keskin |
|
İstanbul |
Kars |
Eskişehir |
BAŞKAN - Plan ve Bütçe
Komisyonunda bulunan teklif geri verilmiştir.
Başbakanlığın Anayasa'nın
82'nci maddesine göre verilmiş tezkereleri vardır dört adet. Ayrı
ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
2.- Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un Almanya'ya
yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/1245)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kültür ve Turizm Bakanı
Atilla Koç'un, 7-11 Mart 2007 tarihleri arasında Berlin'de yapılan ITB
Berlin Turizm Fuarı'na katılmak ve görüşmelerde bulunmak üzere bir
heyetle birlikte 6-9 Mart 2007 tarihleri arasında Almanya'ya yaptığı
resmi ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin
de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu
Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine
göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste
Mahmut Durdu |
Gaziantep Milletvekili |
Cüneyit Karabıyık |
Van Milletvekili |
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Karar yeter sayısı…
BAŞKAN - Arayacağım
Sayın Koç.
Kabul edenler… Aynı
zamanda karar yeter sayısı arayacağım. Kabul etmeyenler… Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.53
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Bayram ÖZÇELİK
(Burdur)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86'ncı Birleşimi'nin İkinci Oturumu'nu
açıyorum.
Başbakanlığın Anayasa'nın
82'nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresinin oylanmasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, tezkereyi tekrar oylarınıza
sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, sayılmasını talep ediyorum.
BAŞKAN - Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı vardır, tezkere kabul edilmiştir.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan!..
BAŞKAN - Sayın Koç,
lütfen, kâtip üyeler burada. Sayın üyeler saydılar. Lütfen, Sayın
Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Kâtip üyeler de burada, siz de buradasınız, biz de buradayız!
BAŞKAN - Diğer tezkereyi
okutuyorum:
3.- Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in İsrail'e yaptığı
resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/1246)
5/4/2007
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Devlet Bakanı Kürşad
Tüzmen'in, Türkiye-İsrail Karma Ekonomik Komisyonu III. Dönem Toplantısına
katılmak üzere bir heyetle birlikte 5-8 Mart 2007 tarihlerinde İsrail'e
yaptığı resmi ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin
de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu
Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine
göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste
İbrahim Köşdere Çanakkale Miletvekili
Muharrem Candan Konya Milletvekili
HALUK KOÇ (Samsun) -
Karar yeter sayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Arayacağım
Sayın Koç.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul
edilmiştir.
Üçüncü tezkereyi okutuyorum:
4.- Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un Karadağ'a
yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/1247)
5/4/2007
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Sanayi ve Ticaret Bakanı
Ali Coşkun'un, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte
14-15 Şubat 2007 tarihlerinde Karadağ'a yaptığı resmi ziyarete, ekli
listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun
görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte
gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine
göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste
Ayhan Zeynep Tekin Börü Adana Milletvekili
Halil Tiryaki Kırıkkale Milletvekili
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
5.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Amerika Birleşik
Devletleri'ne yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1248)
5/4/2007
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Medeniyetler İttifakı
girişimi konusunda temaslarda bulunmak üzere, bir heyetle birlikte
18-19 Aralık 2006 tarihlerinde Amerika Birleşik Devletleri'ne yaptığım
resmî ziyarete ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de
iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının
sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine
göre gereğini arz ederim.
Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste
Egemen Bağış İstanbul Milletvekili
Şaban Dişli Sakarya
Milletvekili
BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum:
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
V. - ÖNERİLER
A)
SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.
- (10/432) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön görüşmesinin,
Genel Kurulun
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu; 10.04.2007 Salı günü
(Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün
19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Prof.
Dr. Haluk Koç
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin
Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmının, 363 üncü sırasında yer alan (10/432)
Esas Numaralı Meclis Araştırma Önergesinin öngörüşmesinin, Genel
Kurul'un; 10.04.2007 Salı günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Cumhuriyet
Halk Partisi Grup önerisi lehinde söz isteyen Şükrü Elekdağ, İstanbul
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Elekdağ.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Ermeni iddialarını etkisiz
hâle getirecek, etkili, yaratıcı ve bilinçli bir mücadele stratejisinin
ve buna uygun bir yapılanmanın ortaya çıkarılması için, Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önerge hakkında Cumhuriyet Halk Partisi
adına konuşmak için söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Ermeni iddialarının
Türkiye'nin dış politika gündeminde yer alması,
esas itibarıyla, 1974 yılında başlamıştır. O günden bugüne kadar geçen otuz üç yıl içinde, Türk hükûmetleri, bu iddiaları
etkisiz hâle getirmek ve gerçekleri dünyaya duyurmak için muhakkak
ki gayret sarf etmişlerdir. Ancak, bu çabalar, uzun vadeli
bir stratejiye ve bu stratejiyi uygulayacak etkin bir yapılanmaya
dayanmadığı için yetersiz ve etkisiz kalmışlardır. Bu bakımdan, geçmişteki eksikliklerimizin, hatalarımızın
ışığında, Ermeni sorununu bütün boyutlarıyla ele alacak ve Ermeni
iddialarını etkisiz hâle getirecek, etkili, yaratıcı ve bilinçli
bir mücadelenin nasıl ortaya konacağının araştırılması önem kazanmaktadır.
Verdiğimiz araştırma önergesinin amacı budur değerli
arkadaşlarım.
Türkiye'nin Ermeni propagandasıyla
mücadelede zayıf kalmasının başta gelen bir nedeni -değerli arkadaşlarım,
sizleri tenzih ediyorum- Türk kamuoyu ve Türk siyasetçileri tarafından
Ermeni soykırımı iddiasının arkasında yatan tehdidin gerçek niteliğinin
tam anlamıyla anlaşılmamasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, karşılaştığımız sorunun bu yönü üzerinde
durmak istiyorum. Ermeni soykırım iddiası,
genellikle, Ermenistan'ın ve Ermeni diasporasının gerçekleştirmek
istediği bir amaç olarak değerlendirilir. Bu,
yanlıştır. Soykırım iddiası, gerçekte siyasi
bir araçtır. Ermenistan ve diaspora, Haydat davasının
gerçekleştirilmesi için, soykırım iddiasından, temel bir siyasi
araç olarak yararlanıyorlar. Peki, nedir bu Haydat iddiası, nedir bu Haydat davası?
Haydat davası, büyük Ermenistan'ı kurma hedefidir. Bu dava iki hedefe
odaklanmıştır:
Bunlardan birincisi,
Doğu Anadolu'yu da kapsayan -tırnak içinde söylüyorum- "tarihî
Ermeni topraklarının geri alınması ve büyük Ermenistan'ın kurulması"dır.
Haydat'ın ikinci hedefi
de, dünyanın çeşitli bölgelerine dağılmış olan Ermenilerin büyük
Ermenistan'a dönmelerinin sağlanmasıdır.
Yunanlıların
"Megalo İdea"sından pek farklı olmayan bu ırkçı ve yayılmacı
ideolojiyi benimseyen Ermenistan ve diaspora Ermenileri, kendilerini,
Türklere karşı, bir asırdır, kesintisiz, topyekûn bir savaş içinde
görmekte ve tüm varlık ve enerjilerini bu savaş için seferber etmektedirler.
Esasında, Haydat hedeflerine,
Ermenistan Bağımsızlık Bildirisi'nde ve bu bildiriye atıfta bulunan
Ermenistan Anayasası'nda yer verilmiştir. Haydat'ı gerçekleştirmek
amacıyla uygulamaya konulan ve 4T şeklinde adlandırılabilecek
olan plan şu dört aşamaya dayanıyor: Tanıtım, tanınma, tazminat ve
toprak.
Birinci aşama olan tanıtım
aşaması, Ermeni terörü yoluyla Ermeni soykırımı iddiasını ve Ermeni
davasını dünyaya tanıtmayı öngörüyordu, 1975'te başlayan bu süreç,
1994'e kadar sürmüştür. Ermeni terör örgütleri, bu on yıllık dönemde,
Türk büyükelçilerini, başkonsoloslarını, diplomatik personelini
ve onların aileleri ile çocuklarını öldürmek suretiyle soykırım
iddialarını dünyaya duyurmuşlardır ve bu şekilde Ermeni soykırımı
iddiası dünya gündemine oturtulmuştur.
İkinci aşama, tanınma
aşamasıdır. Bu süreçte, soykırım kampanyalarıyla, dünya kamuoyu
ve parlamentoları, Türklerin soykırım işlediklerine ikna edilecek,
soykırımın tartışılmaz bir veri olduğu saptandıktan sonra da uluslararası
baskı yoluyla Türkiye'nin soykırım iddiasını tanıması sağlanacaktır.
Bu aşamada, Ermenistan ve diaspora, değerli arkadaşlarım, büyük
mesafe kaydetmiştir. Biraz sonra belirteceğim üzere, çok sayıda
devletin parlamentosu geçirdikleri yasalar ve kararlarla Türklerin
Ermenilere soykırımı yaptıklarını kabul etmişlerdir.
Bundan sonra, üçüncü
aşama olarak başlatılacak tazminat elde etme sürecinde, soykırımına
uğramış Ermeni ailelerin mirasçılarının hak ve tazminat talepleri
gündeme getirilecek, bunu da toprak talepleri izleyecektir. Ermeni
tarafı, şimdiden, planın üçüncü aşamasını da bir ölçüde gerçekleştirmiş
bulunuyor. California'da açılan davalar nedeniyle New York Life Insurance
ve Fransız AXA sigorta şirketleri Ermeni soykırımını tanıyarak
Anadolu'da hayatlarını kaybeden Ermenilerin mirasçılarına sırasıyla
20 ve 17 milyon dolar tazminat ödemeyi kabul etmişlerdir.
Değerli arkadaşlarım,
görüleceği üzere, soykırım iddiası, esasında, Türkiye'ye yönelik
tazminat ve toprak taleplerine odaklanmış ırkçı ve yayılmacı bir
stratejiye gerekçe oluşturmaktadır. Ermenistan ve Ermeni diasporası,
Haydat stratejileri bağlamında, Türkiye'yi dünyaya Hristiyan Ermenilere
karşı soykırım uygulamış bir Müslüman ülke olarak tanıtmak amacını
güden hasmane kampanyalarını çok etkili bir şekilde sürdürüyorlar.
Bu kampanyanın hâlen kazandığı uluslararası boyut, Türkiye'nin ulusal
çıkarları ve dış politikası üzerinde olumsuz etkiler yapıyor. Avrupa
Birliği Parlamentosuna ilaveten on sekiz ülke parlamentosunun
Ermeni soykırımını kabul eden kararlar almış olması, bunlar arasında
Belçika, Yunanistan, İtalya, Vatikan, Fransa, İsviçre, Hollanda,
Polonya ve Almanya gibi Avrupa devletlerinin de bulunması, ayrıca,
Avrupa Birliği Komisyonu ve Avrupa Birliği Parlamentosunun yıllık
raporlarında Ermeni iddialarına artık rutin bir şekilde yer verilmesi,
bu konuda Türkiye'ye yönelen baskı hakkında bir fikir verebilir. Amerika
Temsilciler Meclisinde de bu yolda bir karar çıkması, Türkiye-Amerika
ilişkileri üzerinde hasıl edeceği ağır zararın yanında, diğer ülkelerin
parlamentolarına bir örnek teşkil edecek ve Ermeni iddialarını
tanıyan ülke parlamentolarının sayısı çorap söküğü gibi artacaktır.
Bu bağlamda, önemle
altı çizilmesi gereken bir husus da, bazı Batılı devletlerin, soykırım
iddialarını, Türkiye'nin dış politikasını kendi çıkarları doğrultusunda
yönlendirmek ve ödünler elde etmek amacıyla, bazılarının da, bu sorundan,
ülkemizin Avrupa Birliğine tam üye olmasını engellemek veya onu
ikinci sınıf ortaklık statüsüne mahkûm etmek için bir baskı unsuru
olarak yararlanmak ve kullanmak istedikleridir.
Değerli arkadaşlarım,
belirttiğimiz bu hususlar ışığında, Batı âlemi tarafından da büyük
ölçüde benimsenen ve âdeta bilimsel bir veri olarak kabul edilmeye
başlanan sözde soykırım iddiasının, bugün, Türkiye'ye yönelik küresel
bir tehdit boyutunu kazandığını söylemek hiç yanlış olmayacaktır.
Yaptığım bu değerlendirmenin
gerçeklik ve ciddiyetini teyit eden bir yeni gelişmeyi dikkatinize
önemle sunmak istiyorum. Bu endişe verici gelişme, hâlen Avrupa
Birliği dönem başkanı olan Almanya'nın, Ermeni soykırımını reddetmenin
Avrupa Birliği üyesi ülkelerde mahkeme kararıyla cezalandırılmasına
yol açacak bir yasal düzenlemeyi Avrupa Birliğine kabul ettirmeyi
öngören girişiminden kaynaklanıyor. Bunu yapan Almanya. Bu tasarı,
soykırım, savaş suçları ve insanlığa karşı işlenmiş suçları inkâr
edenlere, bir ile üç yıl arasında hapis öngörüyor. Avrupa Birliği,
Almanya'nın girişimi sonucunda böyle bir yasal düzenlemeyi kabul
ettiği takdirde, İsviçre'nin Perinçek davasında yaptığı gibi, Avrupa
Birliği ülkeleri mahkemeleri Türkiye'yi soykırımıyla suçlayan
yasalar çıkaracaklar, bu mümkün olacak.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Elekdağ
lütfen toparlar mısınız.
Buyurun efendim.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ
(Devamla) - Teşekkür ederim.
Alman Hükûmeti, bu yasal
düzenlemeyi, temmuz ayından önce Avrupa Birliği Adalet ve İçişleri
Bakanları Konseyine taşımak ve Birliğe mal etmek istiyor. Böylece,
Almanya, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerine ambargo koyacak
çok tehlikeli bir süreci başlatmış oluyor.
Değerli arkadaşlarım,
bu nedenle, ben, bu kürsüden, Alman Hükûmetine şu soruyu yöneltiyorum:
Türkiye ile Almanya arasında geleneksel dostluk ilişkileri vardır.
Bu ilişkilerin göreceği zararı dikkate almasanız dahi, Almanya'da
2 milyon 700 bin Türk kökenli vatandaş ve soydaşımızın olması, Avrupa
Birliğinden geçirmek istediğiniz yasal düzenlemeye, hiç mübalağasız,
Türk-Alman ilişkilerini mahvedecek bir nitelik kazandırmaktadır.
Bu bakımdan, başlattığınız bu girişimin sonucunu hiç düşündünüz
mü?
Bu söylediklerime,
değerli arkadaşlarım, bir ilave yapmadan geçemeyeceğim. Almanya'da,
sadece 37 bin Ermeni yaşamaktadır, sadece 37 bin. Ermeni lobisinin
etkinliği, önemli ölçüde, Alman kiliseleri tarafından da desteklenen
bu Ermeni varlığına dayanmaktadır. Bu bakımdan, 2 milyon 700 bin
Türk kökenli vatandaş ve soydaşımızın Ermeni lobisinin faaliyetleri
karşısında etkisiz kalmalarını anlamak mümkün değildir.
Değerli arkadaşlarım,
bu saptama, beni, Ermeni ve Türk taraflarının tezlerini nasıl savundukları
konusuna getiriyor. Ermeni iddialarının belgesiz, kanıtsız, tutarsız
ve abartılı olmasına rağmen, Ermenilerin dünya kamuoyuna mağduriyetlerini
inandırmaktaki başarıları, fanatik bir dürtüyle örgütlü, planlı
ve sistemli çalışmalarına dayanmaktadır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Elekdağ,
lütfen…
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ
(Devamla) - Sayın Başkan, müsamahanızı istirham edeceğim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Elekdağ.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ
(Devamla) - Teşekkür ederim.
Gerçek olan şu ki değerli
arkadaşlarım, kendilerini Türkiye'ye karşı topyekûn bir savaş içinde
gören ve tüm enerjileriyle varlıklarını bu savaş için seferber eden
Ermeni tarafı, esasen güçlü olan konumunu, yoğun çalışmalar ile
her geçen gün daha da takviye etmektedir.
Türkiye'ye gelince:
Son yıllarda Ermeni soykırımı iddialarını çürütmeye yönelik faaliyetlerde
bir atılım görülmektedir. Ancak, Türkiye'nin bu faaliyetleriyle Ermeni
tarafının etkinliklerini ve aldığı sonuçları mukayese ettiğimiz
zaman çok acı bir gerçekle karşılaşıyoruz. Bu da, Türkiye'nin bu mücadelede
son derece zayıf kaldığıdır. Türkiye, Ermeni cephesinin yürüttüğü
bu muazzam faaliyetin, ancak, oransal açıdan çok küçük bir yüzdesini
dahi gerçekleştiremiyor. Bu nedenle, Türkiye, Ermeni propagandasına
karşı koymakta etkili olamıyor ve her gün zemin kaybediyor.
Bu gidiş durdurulamadığı
takdirde, Türkiye'nin davasını kaybetmesi kaçınılmaz olacaktır. Böyle
bir gelişmenin, ülkemizin uluslararası konumu, dış politikası
ve güvenliği açılarından yaratacağı büyük zararlar dikkate alınarak,
Türkiye tarafından Ermeni iddialarının etkisiz hâle getirilmesi
için bilinçli bir mücadelenin nasıl ortaya konacağının araştırılması
büyük önem kazanmaktadır. Türkiye'nin, bugüne kadar, Ermeni iddialarıyla
mücadelesi, uzun vadeli bir perspektifle oluşturulmuş bir stratejiye
uygun olarak ve proaktif bir yaklaşımla yürütülmemiştir. Türkiye'nin
bir yayın politikası ve Türk tezlerini savunacak, kitaplar yazacak
doktora, master öğrencilerini yetiştirecek eğitim politikası
olmamıştır.
Konunun hukuksal yönünün
dahi ele alınması, maalesef, büyük gecikmeyle gerçekleşmiştir. Bugüne
kadarki gecikmeler, bugüne kadarki çalışmalar, soykırım kararları
yabancı ülkeler parlamentolarına geldikçe, bunların önlenmesi
için bir süre yoğun bir çalışmaya girişilmesi, sonra da işin arkasının
bırakılması şeklinde tecelli etmiştir. Saman alevi gibi yanıp,
parlayıp sönen bu çalışma tarzının Türkiye'ye çıkardığı fatura
son derece ağır olmuştur değerli arkadaşlarım.
Strateji ve bunu uygulayacak
bir yapılanma yokluğunun bir diğer sakıncası, koordinasyonsuzluk
ve başıboşluktur. Hâlen bu konuyla iştigal eden devlet daireleri ve
kurumlar birbirleriyle çoğu zaman koordinasyonsuz bir şekilde çalışmakta
ve her biri kendine göre bir program uygulamaktadır. Böyle olunca
da, çalışmalar, Ermeni tarafının iddialarını çürütecek ve Türk
tezinin savunulmasını güçlendirecek alanlara yönlendirilememektedir.
Bu nedenle de, savunmamızı takviye edecek yeni argümanların yaratılması
mümkün olmamaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
Ermeni meselesi, günümüzde, tarihsel, hukuksal, siyasal ve kamuoyu
oluşturulması, yani "public relations" boyutları olan devasa
bir uluslararası ilişkiler sorunudur. Bu itibarla, bu dört boyutu
dikkate alan uzun vadeli bir stratejik plan ile bunu uygulayacak iç
ve dış kurumsal yapının ortaya çıkarılmasına ihtiyaç vardır. Böyle
bir stratejinin oluşturulması, yukarıda değindiğimiz yayın politikasını,
eğitim politikasını, bu amaçla, üniversitelerle iş birliğini,
uluslararası ceza hukuku alanında uzmanlaşmış akademisyenler yetiştirilmesini
gerektirecektir.
Türkiye'nin bu mücadelede
elindeki en önemli silah, arşivleridir değerli arkadaşlarım. Fakat,
maalesef, bu aracın etkin biçimde kullanılmasını sağlayacak önlemlerin
alınmasında geç kalınmıştır. Bu alanda da daha yapılması gereken
çok şey vardır. Bunların en önemlisi de, bölünmüş durumdaki devlet
arşivlerinin tek bir yönetim altında toplanması ve yeni yaklaşımla
organize edilmesidir.
Sonuç olarak, değerli
arkadaşlarım, asılsız Ermeni soykırımı suçlaması, bugün, Türkiye'ye
yönelik küresel bir tehdit boyutunu kazanmış olup, Türkiye'nin dış
politikasını devamlı baskı altında tutmaktadır. Bazı Batılı devletler,
bu iddiadan, ülkemizin dış politikasını yönlendirmek ve ödünler
elde etmek, bazıları da, ülkemizin Avrupa Birliğine tam üye olmasını
engellemek amacıyla yararlanmaktadırlar. Fakat, bunun ötesinde,
bu iddia, Ermenistan ve Ermeni diasporasının Türkiye'ye yönelik tazminat
ve toprak taleplerine odaklanmış ırkçı ve yayılmacı bir politikaya
gerekçe oluşturmaktadır.
Ermeni cephesi, Türkiye
aleyhinde sürekli yeni mevziler elde etmekte ve esasen güçlü olan
durumunu yeni kazanımlarla takviye etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Elekdağ,
teşekkür ediyorum.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ
(Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür
için açacağım Sayın Elekdağ, lütfen…
Buyurun.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ
(Devamla) - Bir dakikanızı rica edeceğim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Elekdağ.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ
(Devamla) - Ermenilerin iddialarının belgesiz, kanıtsız, tutarsız
ve abartılı olmasına rağmen, dünya kamuoyuna mağduriyetlerini
inandırmaktaki başarıları, sadece, fanatik bir dürtüyle ve planlı
şekilde çalışmalarından ileri gelmiyor. Bunun bir nedeni de, Türk
tarafının Ermeni saldırısını etkisizleştirecek, etkili ve bilinçli
bir mücadele ortaya koyamamasından ileri geliyor.
Değerli arkadaşlarım,
bu gerçekler ışığında, Türkiye'nin, belirtmiş olduğum dört boyutlu,
uzun vadeli bir strateji oluşturarak, buna uygun kurumsal yapıyı
gerçekleştirmesi, yaşamsal bir önem kazanmaktadır.
Bütün bu hususlar dikkate
alınarak, Türkiye tarafından Ermeni sorununu bütün boyutlarıyla
ele alacak ve Ermeni iddialarını etkisiz hâle getirecek, etkili,
yaratıcı, bilinçli bir mücadelenin nasıl ortaya konacağının
araştırılması önem kazanmaktadır.
Bu hususların araştırılması
ve yapılacak düzenlenmelerin ortaya çıkarılması amacıyla, Anayasa'nın
98'inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü'nün 104 ve 105'inci
maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını öneriyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Elekdağ.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grup önerisi lehinde söz isteyen Onur Öymen, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Öymen.
(CHP sıralarından alkışlar)
ONUR ÖYMEN (İstanbul)
- Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Ermeni konusunda verdiğimiz
Meclis araştırma önergesinin desteklenmesi için söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Çok Değerli Milletvekilimiz
Sayın Şükrü Elekdağ, bu konuda Türkiye aleyhinde oynanan oyunların,
yürütülen senaryoların çok kapsamlı bir tahlilini yaptı. Ben, birkaç
cümleyle, Ermeni meselesinin bazı boyutlarına değinmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
bütün bu oyunların, bu senaryoların hedefi nedir? Bütün bu oyunların
ve senaryoların hedefi, Türkiye'yi, seksen iki yıl önce olduğu iddia
edilen bir olaydan hareket ederek, sanık sandalyesine oturtmaktır,
Türkiye'yi, devamlı suçlu bir ülke gibi göstermektir, Türkiye aleyhindeki
cereyanlara kuvvet kazandırmaktır.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye bunu hak etmiyor. Şunu sormaz mısınız: 1915'ten bu yana aklınız
neredeydi? Eğer, bu kadar haklı olduğunuza inanıyor idiyseniz, o
zaman, aklınız neredeydi? Şu anlaşmayı imzalayan siz değil misiniz?
Bakınız, bu Anlaşma, 2 Aralık 1920 tarihinde imzalanan Gümrü Anlaşması'dır.
Gümrü Anlaşması ne diyor? Bir kere, Türkiye ile Ermenistan arasındaki
sınırı çiziyor. Siz bugün bu sınırı kabul ediyor musunuz? Etmiyorsunuz;
bugün, Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınırı kabul etmiyorsunuz.
Devletinizin pek çok resmî belgesinde, bugünkü Ermenistan topraklarından
"Doğu Ermenistan" olarak bahsediliyor. Devletinizin
resmî sembollerinde bir Türk toprağı olan Ağrı Dağı var ve pek çok demecinizde,
beyanınızda, amacınızın, Türkiye'deki toprakları da ele geçirmek
olduğunu söylüyorsunuz. Bir kere, aramızdaki bu temel Anlaşma'yı
reddediyorsunuz bu davranışlarla.
Bununla bitmiyor. Bakınız,
bu Anlaşma'nın bir 10'uncu maddesi var; Türkiye ile Ermenistan arasında
imzalanan Gümrü Anlaşması'nın bir 10'uncu maddesi var, "Sevr Anlaşması'nı
Ermenistan kesinlikle reddeder." diyor, "Emperyalist ülkelerin
oyunudur Sevr Anlaşması" diyor ve "Türkiye aleyhine kışkırtma
amacıyla yurt dışına gönderilen Ermeni temsil heyetlerinin geri
çekilmesini kabul eder." diyor. Yani, Türkiye aleyhine propaganda
yapmayacaklarını, dünyada propaganda yapmayacaklarını taahhüt
ediyor, Türkiye'nin bütün haklarına saygılı olduğunu söylüyor. Hatta,
daha ileri gidiyor ve "kendi topraklarımızdaki -yani Ermenistan
topraklarındaki- Müslüman halkların bütün haklarını, dinî haklarını
ve diğer haklarını koruyacağız" diyor, taahhütte bulunuyor.
Şimdi, bugün söylemesi belki tuhaftır, kimse yanlış anlamasın, böyle
bir niyetimiz yok bizim; ama, Anlaşma'nın 13'üncü maddesini açıyorsunuz,
orada belli durumlarda, Türkiye'nin gerektiğinde Ermenistan'da askerî
önlem bile alacağını söylüyor; bunu bile kabul etmiş. Ondan sonra
da "Ermenistan'ın bütün dünyayla yaptığı anlaşmalarda Türkiye'nin
aleyhine olan bütün hükümleri iptal etmeyi kabul eder" diyor. Bu
olaylardan beş yıl sonra bunu söylüyorsunuz; şimdi ne diyorsunuz? Bütün
bunların tersini söylüyorsunuz. Bırakınız, dünyadaki Türkiye
aleyhinde propaganda yapanların geri çekilmesini, tam tersine,
onları teşvik ediyorsunuz, destekliyorsunuz, Türkiye aleyhine
büsbütün kışkırtıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar,
bunları niçin yapıyorlar, biliyor musunuz? Bunları şunun için yapıyorlar:
Ermenistan'ın bugün dünyanın gözünden saklamak istediği bazı gerçekler
var. Bunun için yapıyorlar. İşte, bizim, Türkiye Büyük Millet Meclisi
olarak burada sadece 1915 yılında olan olaylar hakkında kendimizi
savunmayı görüşmemiz yeterli değil; bugün, Ermenistan'ı dünyaya
mahcup eden ve onu esas sanık sandalyesinde oturmaya mecbur etmesi
gereken olayları da tartışmaktır.
Siz, biliyor musunuz
ki değerli arkadaşlarım, 1990'lı yılların başında ne olmuştur:
1990'lı yılların başında Ermenistan, Azeri topraklarına saldırmıştır.
Yukarı Karabağ'da yaşayan çok sayıda Azeri soydaşımızı katletmiştir.
Siz, biliyor musunuz bu saldırıların sonucunda, yaklaşık 30 bin
Azeri hayatını kaybetmiştir ve Azerbaycan topraklarının yüzde
20'si Ermenistan tarafından resmen işgal edilmiştir. Yalnız Yukarı
Karabağ değil, Yukarı Karabağ civarındaki başka Azeri toprakları
resmen Ermenistan tarafından işgal edilmiştir. Siz biliyor musunuz
değerli arkadaşlarım, bugün, işte, bu Azeri topraklarında Ermenistan'ın
tam 316 tane tankı, 322 tane topu ve 40 bin askeri bulunmaktadır. Bunlar
Azeri toprağı, bahsettiğim topraklar resmen Azeri toprağı. Birleşmiş
Milletler, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Örgütü ve bütün ilgili
uluslararası kuruluşlar bugün dahi bu toprakları Azeri toprağı
olarak kabul ediyor.
Bütün bu meseleleri
çözmek için "Minsk süreci" denilen bir sürecin oluşturulması,
bir konferansın düzenlenmesi kararlaştırılmıştır. Ama, bu konferansı,
maalesef, Ermenistan sürekli olarak sabote etmektedir, bu konferans
bir türlü toplanamıyor. Türkiye'nin çok büyük katkısı olmuştur
Minsk sürecine, Türkiye de üyedir, bunları yapmıyorlar, bunlara yanaşmıyorlar.
İşte, söylenecek laflar
bunlar. Bu Azeri topraklarından göç eden, göç etmek zorunda bırakılan
tam 1 milyon 10 bin Azeri soydaşımız var. Ben gittim onların hangi koşullarda
yaşadıklarını gördüm. Böyle, terk edilmiş hurda tren vagonlarında
yaşıyorlar, Bakü'nün kenar mahallelerinde çadırlarda yaşıyorlar,
perişan vaziyette yaşıyorlar. Bunlara sahip çıkmak bizim görevimiz.
İşte, biz, Meclis araştırma
önergesi verirken, sadece 1915'te olup bitenler hakkında kendimizi
savunmak için demiyoruz, bu amaçla vermedik; bütün bunları konuşacağız,
bütün bunları değerlendireceğiz ve hem Türk kamuoyunun hem dünya
kamuoyunun dikkatini çekeceğiz.
Şu anda Ermenistan'ın
işgali altındaki Azeri topraklarında ne oluyor? Değerli arkadaşlarım,
ben inanıyorum ki, yüce Meclis bu önergeyi kabul edecektir. Aksi takdirde,
bunun dünyaya, Türk halkına ve Azeri soydaşlarımıza izah edilmesi
mümkün olmaz. Bu kadar önemli bir konuda bir Meclis araştırmasını
Türkiye Büyük Millet Meclisinin reddetmesini hiç kimseye anlatamayız.
Şimdi, bununla bitmiyor
iş değerli arkadaşlarım, bununla bitmiyor iş. Meselenin bir başka
boyutu var bizi çok yakından ilgilendiren. O da, Ermeni terörizmi
meselesidir. Çok kolay unutuyoruz biz, çok çabuk unutuyoruz. 40'a
yakın diplomatımız Ermeni teröristleri tarafından hunharca katledilmiştir
ve bu diplomatlarımızın katillerinden çoğu bulunamamıştır, faili
meçhul durumdadır. Kim öldürdü Viyana Büyükelçimiz Daniş Tunalıgil'i?
Bilmiyoruz. Kim öldürdü Paris Büyükelçimiz İsmail Erez'i? Bilmiyoruz.
Buna benzer pek çok olay faili meçhul olarak kalmıştır.
Biz büyük bir gayret
sarf ettik, Ermeni asıllı bir gazetecimizi hunharca öldüren bir katili
hemen bir gün içinde yakaladık. Ama, Avusturya polisi o başarıyı
gösteremedi, Fransız polisi o başarıyı gösteremedi, Belçika polisi
o başarıyı gösteremedi, Lübnan polisi gösteremedi, İtalyan polisi
gösteremedi. Bunların, nedense hepsi, büyük bir çoğunluğu faili
meçhul olarak kaldı.
Yakalananlar ne oldu?
Şu oldu: Mesela, çok değerli diplomatımız Galip Balkar, Belgrad Büyükelçimiz,
onu öldüren terörist yakalandı, hapse atıldı. Yakalamaya çalışan
bir de Yugoslav subayını öldürdü, hapse atıldı. Ermeniler öyle bir
baskı yaptılar ki Miloseviç üzerine, dört senede serbest bırakıldı.
Sonra Atina'ya gitti -bir kere daha tekrarlıyorum- Atina'ya gitti ve
orada İsveç radyosuna demeç verdi: "Bugün imkân olsa elimde, bir
kere daha aynı şeyi yapardım." dedi. Sonra oradan Lübnan'a gidiyor,
oradan Erivan'a gidiyor. Ermeni Hükûmetinin desteğiyle bir dükkân işletiyor
şu anda Erivan'da, serbestçe. Haberiniz var mı bu işten? İşte, bu katillerin
çoğu serbest kalmıştır.
Değerli arkadaşlar,
bunların kökü neredeydi acaba, nereden kaynaklanıyordu? Size şunu
söyleyeyim: Bakınız, biz 1974 yılında Kıbrıs harekâtını yaptığımızda,
bir terör örgütü, bir Rum terör örgütü bir açıklama yaptı.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Öymen
lütfen toparlayınız.
Buyurun.
ONUR ÖYMEN (Devamla)
- Toparlıyorum Sayın Başkan.
Dedi ki: "Şu anda
Kıbrıs, Türk ordusunun işgali altındadır. Bizim Kıbrıs'ta Türk ordusuyla
baş edecek gücümüz yoktur. Ama, dünyanın her yerinde Türk hedeflerini
vuracağız." Birkaç ay geçti, Daniş Tunalıgil'i öldürdüler. Hemen
arkasından İsmail Erez'i öldürdüler. O sırada Türk devleti bir araştırma
yaptı: Kimdir bunun arkasında, kimler var, ne oluyor, ne bitiyor?.. Daha
önce Los Angeles Başkonsolosumuzu ve yardımcısını meczup bir yaşlı
Ermeni öldürmüştü; o başka bir olay, bu ASALA terör örgütü. Tespit
ettik ki, birçok olayda Yunan veya Rum bağlantısı var. Güney Kıbrıs'taki
Melkonyan Ermeni Enstitüsü'yle bağlantıları olduğuna dair çok
kuvvetli rivayetler var. Ve şunu tespit ettik değerli arkadaşlar:
Atina'nın Yeni İzmir semtinde (Nea Smyrna semtinde) bir dernek kurulmuş
"Küçük Asya Halkları Kurtuluş Derneği" diye, bütün teröristlerin
merkezi orası. Merkeze giriyorsunuz, duvarda, öldürülen Türk diplomatlarının
resimleri var.
Şimdi, Hükûmetimizden
rica ediyoruz: Bütün bu bilgileri ortaya çıkarınız, bütün bu bilgileri
halkın bilgisine sununuz, dünyaya anlatınız. Sürekli olarak sanık
sandalyesinde oturmaktan Türk milleti bıkmıştır, usanmıştır. Türk
milleti, gerçeklerin bilinmesini istiyor ve bunun için de Meclisi
göreve çağırıyor ve biz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Büyük
Millet Meclisini göreve çağırıyoruz.
Bakınız, bizim yapmadığımızı
yabancılar yapıyor. Şu kitap yeni çıktı Amerika'da -Justin
McCarthy'nin yazdığı, bazı Türk bilim adamlarının desteğiyle- bakın
ne diyor: "Sadece Van'daki katliamda, Van'da oturan Müslümanların
yüzde 62'sini oluşturan 194 bin kişi öldürülmüştür." Var mı bu,
Mavi Kitap'ta? Yok. Türkiye aleyhindeki yayınlarda var mı? Hiçbirinde
yok. Ama, bunları biz söyleyeceğiz, biz bulup çıkaracağız.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ONUR ÖYMEN (Devamla)
- Bitiriyorum Sayın Başkan.
Onun için, değerli arkadaşlarım,
sizden özellikle rica ediyoruz, Adalet ve Kalkınma Partisine mensup
arkadaşlarımızdan rica ediyoruz, lütfen, bu araştırma önergesine
olumlu oy veriniz; bu konuyu, geliniz, bütün yönleriyle birlikte
değerlendirelim, araştıralım. Aksi takdirde, değerli arkadaşlarım,
bu konuda, hem hayatını kaybeden Azeri soydaşlarımıza hem de hayatını
kaybeden Türk diplomatlarına karşı saygılı bir davranışta bulunmuş
olmayız, onların kemiklerini sızlatırız. İnanıyorum ki, yüce Meclis
bu araştırma önergesini kabul edecektir.
Bu vesileyle, yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Öymen.
Grup önerisinin aleyhinde
söz isteyen Mücahit Daloğlu, Erzurum Milletvekili.
Buyurun Sayın Daloğlu.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
MÜCAHİT DALOĞLU (Erzurum)
- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; başka ülkelerin
tarih ve kültürleri konusunda kararlar almak, başka ulusları yargılamaya
kalkmak ne milletvekillerinin ne senatörlerin görevi değildir diyerek
sözüme başlıyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
NURETTİN SÖZEN (İstanbul)
- Kendi elçilerini soruşturmak, yabancı ülkeyi soruşturmak mı?
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
- Biraz evvel konuşan değerli konuşmacı arkadaşlarıma da saygılarımı
buradan iletiyorum. İfade ettikleri önerilerin tümüne de katılıyoruz.
Değerli arkadaşlar,
elbette, burada tarihî süreci on dakikada yargılamamız ve irdelememiz
imkânsızdır. 2005 Nisanında da bu kürsüden milletvekillerimiz, ayrıca
şahsım da uzun bir zaman diliminde görüşlerimizi ifade etmiştik. Soykırım,
inkârcılık yasası, bununla ilgili çıkarılan Batı parlamentolarının
kararları, hepsi önümüzde durmaktadır. Ancak, Türk milleti olarak
ve Büyük Millet Meclisi olarak bizler ne yapmalıyız, nasıl davranmalıyız,
onun stratejilerini belirlemek adına da bugün Cumhuriyet Halk Partisi
Grubumuzun vermiş olduğu Meclis araştırmasıyla ilgili söz almış
bulunuyoruz.
Değerli arkadaşlar,
öncelikle sözlerime başlarken şunu bilhassa vurgulamak istiyorum:
Konuşmamızın birçoğunda Ermenilerle ilgili sözlerimiz olacağı
için, vatansever, Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağıyla bağlı,
gayretli, namuslu, çalışkan Ermeni vatandaşlarımızı, sanatkârlarını,
bilim adamlarını, bu cümlelerimizi kullanırken onları tenzih ediyoruz
ve buradaki iddiaların dışında tutuyoruz. Onların sözde soykırım
iddialarına karşı Türk milleti arşivleriyle ve 128 toplu mezarıyla
-maalesef çok acı bir şey, ama gerçek, keşke hiç olmasaydı bu toplu mezarlar-
belgeleriyle cevap verecek bir konumda olmasına rağmen, onların
sözde soykırım iddialarının bir diaspora -sanayisi diyoruz artık,
endüstriyi de geçti- sanayisi hâline dönüştüğünü ifade etmek istiyoruz.
Bir örnek vermek istiyorum:
Kanadalı bir firma "Ararat" isimli yaptığı filmden 3 milyon
dolar para kazanıyor, ama, bu film için harcadığı para 15 milyon dolardır.
Demek ki arkadaşlar, siyasetçisiyle, diaspora, sanatçısıyla, sanatıyla,
birçok kurumlarıyla tamamen bu sözde soykırım iddialarını bir endüstri
ve sanayi hâline dönüştürmüş ve bunu suistimal etmektedir. Onlara
da şunu soruyoruz buradan, diyoruz ki: Ey diaspora, bizi sözde soykırımla
suçlarken şunlara dikkat edebiliyor musunuz? Bir, hiçbir mesnedi
olmayan bu ağır ithamlar bir insan hakları ihlali değil midir muhatabı
için? İki, konuyu tamamen siyasallaştırma çabası gösteriyorsunuz.
Üçüncüsü, hukuka uygun davranmıyorsunuz ve en önemlisi de, bir ulusu
doğrudan suçluyorsunuz. Böyle bir şey olabilir mi?
Değerli arkadaşlar,
değerli milletvekilleri; Türk milleti, dün veya bugün tarih sahnesine
çıkmış, tarihi olmayan, medeniyeti olmayan uyduruk bir toplum değil
ki, sen çıkmış bana bu soykırımı iddia ediyorsun. İki bin beş yüz yıllık
yazılı tarihi olan ve bu iki bin beş yüz yıllık tarih mecrası içerisinde
-sembolize edilen 16 devlet ama, tarihçilerimiz bilirler- yüz küsur
devlet kurmuş, Çin Seddi'nden Roma'ya kadar fetihler yapıp medeniyetler
yaratmış ve binlerce kavimle -ifade etmek istiyorum- yani, Medleriyle,
Persleriyle, Çin'iyle, Hint'iyle; ondan sonra, Ortodoks Balkan ülkeleriyle,
Slavlarla ve en son Roma'yla, Bizans'la, Araplarla muhatap olan bu millet
saysan bir yüzlerce millet ve binlerce tarih, iki bin beş yüz yıllık tarihte
hiç böyle bir mesnetsiz iddia yok da, hiçbir sabıkası yok elhamdülillah
Türk milletinin ve bin yıllık Ermeni vatandaşlarımızla yaşadığımız
süreçte de bir problem yok, "Milleti sadıka" demişiz. Ermeni
vatandaşlarıma da buradan ben tebşir ediyorum, yani o kardeşlerimiz
de Selçuklu döneminde, Osmanlı döneminde, Cumhuriyet döneminde
Türk milletine, Türk devletine sadakatle bağlı insanlar var ve musikimize,
bestelerimize, güftelerimize imza atan Ermeni sanatçılar var,
onları burada minnetle ve şükranla anıyoruz; mimarimize katkısı
olan insanlar var. Ama, Türk milleti de onları bakan yapmış, onları
müsteşar yapmış, büyükelçi yapmış. Yani, sayılarını saysam binlerce,
yüzlerce, ama aklıma gelen Birinci Meşrutiyet Meclisinin Dışişleri
Bakanı, Hariciye Nazırı Gabriel Noradukyan Efendidir. Niye? O da
bir Türk vatandaşı, seçimle gelmiştir. Burada, izninizle rakamlarını
ifade etmek istiyorum: Osmanlı döneminde 29 paşa, 22 bakan -ben birini
söyledim- 33 milletvekili, 7 büyükelçi, 11 başkonsolos ve tercüme
odasında binlerce çalışan insan, bestekârlar, mimarlar, ziraatçılar
vesaire, vesaire. Elbette biz bununla
iftihar ediyoruz, bizim tarihimize de zenginlik katmış bu kardeşlerimiz,
bu vatandaşlarımız.
Biz bunları bilirken
ve kadirşinas davranırken, bunu bilmeyen Ermenilere ne oluyor? Bu
kürsüden bizim mesajımız onlara olsa gerek. Yoksa, sade Ermeni vatandaşlarımızın
da bizimle aynı duyguları paylaştığından da eminiz.
Değerli arkadaşlar,
geçen seneler gündeme gelen ve popülist olan bu Mavi Kitap, -Blue Book
adıyla yayınlanan Mavi Kitap- Arnold Toynbee gibi çağımızın çok büyük
bir tarihçisi tarafından yazılmıştır,
ama hiç kimse hafızasını karıştırmasın, Arnold Toynbee'nin hakkını
teslim etmemiz gerekir. Çağımızın en değerli tarihçilerinden birisidir.
Ancak kendisi de ölümüne yakın yıllarda ifade etmiştir, "Bunlar
bilgi notlarıdır, devşirme notlardır." Bazılarına istatistik
ve rakam verememiştir. "Böyle söylenmiştir" diyerek kendisi
de bunu bir şekilde ifade etmiştir.
Bu Mavi Kitap'taki isnatlar
tamamen İngilizlerin ve o zamanki Avrupa'nın, Amerika'yı savaşa
sokmak ve kendilerini masum ve mazlum konuma düşüren Ermenilerin
de acaba, bir bağımsızlık koparabilir miyiz sevdasıyla ortaya atmış
oldukları bir ifadedir. Hâlbuki -biraz evvel, Sayın Şükrü Elekdağ
ifade ettiler, katılıyorum- biz, bu konularda geç kaldık. Hangi konuda?
Ermeniler, 1829 yılında değerli arkadaşlarım, Yunanistan'ın bağımsız
olduğu yıl, acaba, biz de bağımsız olabilir miyiz diye, Rus Genelkurmayını
ziyaret ederek Papaz Nerses Efendi komutasında bağımsızlık sevdasına
düşmüşlerdir. Ee tabii, hepinizin malumu, yani, İngiltere, Orta
Doğu'da ve Uzak Asya'da kendine sömürgeler ararken Osmanlı'yı bir şekilde
meşgul etmek istiyor. Elbette, Ermeniler, onlar için fevkalade müsait
bir konum. Dolayısıyla, Tiflis'te ve Cenevre'de kurdurulan Hınçak
ve Taşnak terörist teşkilatlarıyla, Osmanlı Devleti'nde, bir sürü
anarşist ve terörist olaylara katılıyorlar. Osmanlı Devleti yedi
cephede savaşırken özellikle, Suriye, Basra, Galiçya ve Kafkasya
cephesinde yoğun savaşlar varken ve seferberlik ilan edilmişken,
Rus ordularının Doğu Anadolu Bölgesi'nin işgalini kolaylaştırmak,
akabinde de Türkleri katlederek bağımsız bir Ermenistan devleti
kurmak çabasıyla burada çeşitli katliamlara girişmişlerdir. Acıdır,
Erzurum'da, üç tane de papazı kilisede öldürmüştür Taşnakçılar,
çünkü, onlar, "biz, bu Türklerle, Müslümanlarla bin yıllık komşuyuz,
yapmayın, etmeyin" diyerek, Ermenilerin Türkleri öldürmesine
müdahale etmişler, ama, kendi soydaşlarını da öldürecek kadar gözleri
kararmış çetelerdir.
Şimdi, Avrupa parlamentolarındaki,
bire bir, milletvekillerine ve parlamentolarına sesleniyoruz:
Madem, siz, bu kadar araştırmayı seviyorsunuz, ne olur, bunları bir
araştırın o zaman. Hâlbuki, sorulduğunda, bizim komisyondaki arkadaşlarımız
tarafından sorulduğunda, yahu, bize böyle denmişti, pek de bilmiyormuşuz…
Bir milletvekiline, bir parlamentonun manevi şahsiyetine böyle
bilgisizlik yakışmaz, başkalarından duyma bilgilerle, üç bin yıllık
tarihî geçmişi olan bir milleti karalayamazsınız zaten. Ama, bu, onların
yanına kalmaz tabii, çünkü, iftirayla, bühtanla ve bu tip yanlış bilgilerle
bir milleti üzebilirler, ama, hiçbir dayatmalarını kabul ettiremezler.
Değerli arkadaşlarım,
değerli milletvekili arkadaşlarım, bu diaspora konusunda bir şeyi
de ifade etmek istiyorum. Şimdi "inkâr yasası" adı verilen
bir yasayı çıkardılar. Bu inkâr yasasında -tabii ki, Batı ahlakında
güzel bir şey- inkârı çok büyük ayıp ve suç sayıyorlar, yaptığın bir şeyi
inkâr etmeyi. Bu, doğrusu Yahudilerle ilgili çıkarılan bir yasaydı
ve 1948 yılında çıktı soykırım yasası, evvelinde böyle bir durum da
yoktu. Soykırımın tanımını yeniden yapmayalım, ama…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Daloğlu,
lütfen, toparlayınız.
Buyurun.
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
- Teşekkür ederim.
…bir milletin, bir ırkın,
bir dinin planlı olarak ve sistemli olarak başka bir ırkı, milleti doğumundan,
çocuğundan, bütün yaşıtlarına kadar planlı bir şekilde yok etme uygulamasıdır.
Böyle bir şeyi nasıl düşünebiliyorlar ve nasıl isnat ediyorlar, anlamak
güçtür.
O hâlde, değerli arkadaşlar,
diaspora olsun, Ermenistan'daki Ermeniler olsun, Türkiye Cumhuriyeti'yle
komşu oldukları için şunu hatırlatmak istiyoruz: Sovyet Cumhuriyetlerinden
bağımsız olduklarında, belki -birinci demeyeyim ama- ilk defa onları
komşuluk hukuku açısından tanıyan ve onlara Azerbaycan'la savaşta
bulunmalarına rağmen insani yardım noktasında ilaç, gıda takviye
eden bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti gibi onurlu bir komşularının
olduğunu, kendine güvenen, böyle duygusal davranışlardan arınmış
bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Hükûmeti olduğunu unutmasınlar.
Onlara her türlü dostluk elini uzatıyoruz. O bakımdan, kendileri
de, lütfen, bu şekilde davranırlarsa, her iki toplumu da üzmemiş
olurlar.
Daha geçtiğimiz aylarda,
Van Akdamar Adası'nda, onarımı Kültür Bakanlığımız tarafından yapılan
ve aslına uygun bir şekilde restore edilen anıt kilise olarak kabul
edilen Akdamar Kilisesi açıldı. Türk milleti olarak hepimiz bundan
mutlu olduk. Bir cemaatin, bir dinin eseri, kültürü kendilerine kazandırılmış
oldu. Bu bir dostluk, kardeşlik adımı değil midir?
Onun için, diasporaya
ve Ermenistan Cumhuriyeti'ne sesleniyoruz: Siz de, gücünüz varsa,
moraliniz varsa ve hakikaten kendinizi aşmışsanız, Türk kültür ve
eserleriyle ilgili bir jestte bulunun bakalım. Onun için, komşuluk
ilişkilerimizin bu şekilde geliştirilmesini de biz arzu ediyoruz.
Değerli arkadaşlar,
son olarak, Cumhuriyet Halk Partimizin bu konuda Meclis araştırması
açılmasıyla ilgili önerisini de saygı ve muhabbetle karşılıyorum,
çünkü, bir millî konu, ancak, zamanlama olarak, strateji olarak da
yanlış olduğuna inandığımız için, kanaatlerine katılmadığımızı
ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Daloğlu,
lütfen, teşekkür için, buyurun.
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
- Teşekkür ederim.
Çünkü, araştırma komisyonunun
asgari çalışma süresi üç ay. Önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimi
ve genel seçim atmosferini düşünürsek, hepimiz komisyonlarda çalışıyoruz,
buraya mesai bile veremeyiz. Şu anda, bağlı olduğumuz komisyonlara
bile zaman zaman devamsızlık yaptığımızı biliyoruz. Onun için, bunun
zamanlaması yanlıştır.
Daha evvel, hem iktidar
hem muhalefet partilerimiz, 2005 Nisanında Ermenistan'a ve Ermenilere,
bu konuda açık yüreklilikle "Arşivlerinizi açın; bu iş, siyasetçilerin,
parlamentoların işi değil, arşivlerin ve tarihçilerin işidir, onlara
bırakalım." dedik ve biz adımımızı attık, gene de atacağız. Onun
için, bunu, yine biz tarihçilere bırakacağız, ama, elbette, işin siyasetini
burada oluşturacağız.
Ayrıca, bugün, değerli
arkadaşlarım, Millî Güvenlik Kurulu toplantısı devam ediyor, Başbakanımız
ve Dışişleri Bakanımız da bu Kurulda toplantıdalar. Yani, konunun
uygulayıcıları, yürütme organının muhatapları şu anda yanımızda
değiller ve bu konudan haberdar değiller. Onun için, aslında onların
da bulunabileceği… Örneğin, yarın da yapılabilirdi, bu teklif de
getirildi, ama, Cumhuriyet Halk Partisi kabul etmedi her nedense.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HALUK KOÇ (Samsun) -
Yani, yarın olsa kabul mü edeceksiniz?
BAŞKAN - Sayın Daloğlu.
Lütfen…
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
- Son sözüm Sayın Başkanım.
Türkiye Cumhuriyet
Hükûmeti ve Parlamentosu, Ermeni meselesini, evet, ayranımız kabardığında
değil, saman alevi gibi değil -Sayın Elekdağ'a da teşekkür ediyorum,
burada ifade etmişlerdir, katılıyorum- sistemli ve sekreteryalı
bir şekilde, kurumunu oluşturup bunu ilanihaye ve geçmişte de geç
başladığımız için, o mesafeyi de ikmal ederek, Türk milletine ve
devletimize bu hizmeti hayırlı yapacağımıza inanıyorum.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Sonuç olarak, araştırma önergesine ne diyeceksiniz?
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
- Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Daloğlu.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grup önerisi aleyhinde söz isteyen, Aydın Dumanoğlu, Trabzon Milletvekili.
Buyurun Sayın Dumanoğlu.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ALİ AYDIN DUMANOĞLU
(Trabzon) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Cumhuriyet
Halk Partisinin Ermeni sorunuyla ilgili olarak vermiş olduğu araştırma
önergesi hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Benden önce konuşmalarını
yapan Sayın Şükrü Elekdağ, Sayın Onur Öymen ve Sayın Mücahit Daloğlu,
Ermeni sorunuyla ilgili olarak genel hatlarıyla olayları tanımlamışlardır.
Benim, onların yapmış olduğu açıklamalara aynı konu içerisinde
herhangi bir şey ilave etmem mümkün değildir. Ayrıca, araştırma komisyonunun
kurulmasıyla ilgili olarak verilmiş olan önergenin içeriğinde yer
almış olan maddelerine tümüyle katılmamam da mümkün değildir. Sadece
ben değil, bu millet içinde olan herkes bu maddeleri açık olarak kabul
eder ve destekler.
Türkiye üzerinde Ermeniler
tarafından oynanmaya çalışılan bu oyunun tarihî perspektifi olduğu
da açık bir gerçektir. Yalnız, ben de, Sayın Mücahit Daloğlu gibi
"Ermeni" kelimesinden Türkiye'de yaşayan Ermenileri kastetmediğimi
ve gerek tarih boyunca bu millete hizmet etmiş olan Ermenileri gerek
bugün Türk dostluğuna katkısı bulunan Ermenileri bundan tenzih
eder, ahirete intikal etmiş olanlara rahmet ve yaşayanlara da takdir
duygularımı ifade etmek istiyorum.
Ta 1820 yıllarından
başlayan Ermeni olayları, özellikle 19'uncu yüzyılın sonlarına
doğru gelirken, hepimizin bildiği gibi, emperyalist devletlerin
Türkiye üzerindeki oyunları içerisinde yer almaya başlamıştır. Ancak,
bu oyunlar gerek Taşnak komitelerinin kurulmasıyla gerekse de Ermenilere
birtakım vaatler yapılarak, bağımsız devlet kurma amaçlarıyla işlenmeye
başlanmıştır ve sonuç olarak da, 1900 senelerinin başına geldiğimizde,
Türkiye'de, Birinci Dünya Harbi'yle birlikte, bu etkinliklerin daha
da fazla arttığını görüyoruz. Ama, şu da bir gerçek ki, Türkiye, o
günkü var olan Osmanlı Devleti, kendileriyle birlikte sekiz yüz seneden
beri yaşamakta olan Ermenilerin bu tavırlarını anlamakta fevkalade
zorluk çekmiş, kendileri "sadık tebaa" olarak nitelendirilmiş
olmalarına rağmen, arkalarından vurulmalarını hiç de hoş karşılamamışlardır.
Çünkü, bu, sekiz yüz yıllık dostluğun reddedilmesi anlamına da gelmekteydi.
Hepimiz burada siyasetçileriz,
siyasi olarak karar veririz. AK Parti de, bugünkü sistemde bu memlekette
iktidarda olan bir partidir. Devletin yönetilmesinde de, ilke olarak,
bu Mecliste çoğunluğu olan AK Parti, daha çok, karar vermektedir. Böyle
bir millî davanın, ta 1820 senelerinden başlayan ve bugüne kadar geçen
hemen hemen her devirde "Ermeni soykırımı" ifadeleriyle
karşı karşıya kalmış, bunlardan zaman zaman etkilenmiş ve bunlara
karşı da tepki göstermiş olan her siyasi kurum varken, bugün ülkemizde
en önemli bir konu olarak, bu, millî bir dava olarak yer alırken, bir siyasi
kazanç amacıyla herhangi bir önergenin Meclise gelmesi, bence, yanlıştır
diye düşünüyorum. Çünkü, ülkemizde, daha önceki konuşmacıların
da ifade etmiş olduğu gibi, seksen sene içerisinde, özellikle son
seksen sene içerisinde bu konuya eğilmelerde birtakım yavaşlamalar
olmuştur, zaman zaman belki görevlerin hakkıyla yapılamaması olmuştur,
ama tümüyle Ermeni konusunda hassas olmayan hiçbir yönetici, siyasetçi
ve vatandaşımız da olmamıştır ve de özellikle 1970'li yıllardan sonra
başlayan ve pek çok büyükelçimizin, konsolosumuzun öldürülmesiyle
sonuçlanan olaylardan sonra Ermeni katliamları konusunda yumuşak
davranan hiçbir yönetici ve siyasetçi de mevcut değildir.
Son zamanlara geldiğimizde
hemen şunu görmekteyiz ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi, iktidarıyla
ve muhalefetiyle, 14 Nisan 2005 tarihinde sadece Türkiye'ye değil,
bütün dünya devletlerine çağrı yaparak, sözde Ermeni soykırımı
hakkında düşüncelerini açıklamış ve bu konuda karar veren bütün
devletleri bu iddialarını ispata davet etmiştir, başta Ermenistan
olmak üzere. Fakat, bugüne kadar geçirmiş olduğumuz günlerde bu
devletlerden kendi parlamentolarında Ermeni soykırımı kararını
çıkartan devletler de dâhil olmak üzere, Ermenistan'dan hiçbir şekilde
cevap gelmemiştir.
Bu tarihsel olayın tarihçilere
bırakılması gerektiğine inanan Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve
Meclisi, bu konuda hassasiyetini de sürdürmektedir. Siyasetçilerin
gece yarısı toplantılarıyla toplayabildikleri gayet limitli
miktardaki milletvekiliyle birlikte karar çıkarmalarını da, medeni
devletlerin ahlakıyla, yapısıyla ve demokrasisiyle bağdaşmayan
bir unsur olarak da görmüştür.
Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti
Devleti, bütün komşularıyla yakın ilişkiler kurmayı esas alırken,
Sovyet işgalinden kurtulmuş olan Ermenistan'ı da ilk kabul eden bir
devlet olarak onlarla iyi komşuluk ilişkilerini de sürdürmüştür. Hatta,
öyle ki, İstanbul'dan Ermenistan'a haftada iki defa uçak seferini… Hatta
ülkemizde yaşayan, gayrimeşru olarak yaşayan, yasalara uygun olarak
yaşamayan, fakat, Ermenistan'da açlık, sefalet çeken 60 binden fazla
Ermeni vatandaşının Türkiye'de yaşamasına da göz yummuştur.
Yine, 1990'lı senelerde,
hatırlarız, Ermenistan açlık ve sefalet içinde bulunduğu sırada
bu devletin cumhurbaşkanları, bizlerin, komşularımızla hangi
ilişki içinde bulunursak bulunalım, onlar açken bizim rahat bir şekilde
uyku uyumamamız lazım geldiğini de ifade ederek, komşu ülkelerine
karşı sempatilerini de açık olarak ifade etmişlerdir.
Büyük Türk devleti ve
milletiyle, hiçbir zaman, mazlumla uğraşmadığımız ve bunların haklarını
hangi şartlar altında olursa olsun korumuş olduğumuz da tarihî bir
gerçektir. Ama diğer taraftan, Ermeni diasporasının yurt dışında
kendi varlıklarını devam ettirebilmek için, bundan on sene kadar
önce hemen hemen 3,5 milyon olan Ermeni nüfusunun, son senelerde
500 bin kadar azalarak Ermenistan'ın nüfusunun azalması pahasına
da dahi olsa, kendi ideallerini, daha doğrusu kendi birliklerini
ayakta tutabilmek için Ermenistan aleyhinde faaliyet göstermeleri
de açık olarak gözüküyor. Öyle ki, Ermenistan'ın varlığını isteyen,
onların yücelmesini isteyen, Ermenistan'ın da komşularıyla iyi
ilişkilerinin olmasını ister, ama görüyoruz ki, bugün diasporanın
etkinlikleri bunların çok ötesindedir. Hatta, hatırlarsınız, bir
müddet önce öldürülmüş olan müteveffa Hrant Dink, bir konuşmasında,
Güneydoğu'daki olayları kastederek, kendi insanlarına hitap ederken,
oradaki bazı vatandaşlara şunu söylemiştir: "Biz aldatıldık,
sakın ola sizler aldatılmayın."
Bugün yine görüyoruz
ki, bazı konuşmacı arkadaşlarımız haklı olarak Avrupa Parlamentosundan
da, Türkiye için, aleyhinde, Ermeni soykırımı hakkında karar verdiğini
söylemektedirler. Ancak, Türkiye için yazılmış olan son raporda, Camiel
Eurlings tarafından, Ermeni soykırım meselesinin Avrupa Birliğine
giriş için bir ön unsur olmadığı da açık olarak ifade edilmiştir.
Bunun yanı sıra, Fransa'da,
Halk Meclisinde alınmış olan kararın Senatodan…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Dumanoğlu,
lütfen toparlayınız; buyurun.
ALİ AYDIN DUMANOĞLU
(Devamla) - …geçmemesi için de gerek milletvekilleri gerek Dışişleri
Bakanlığımız ve Dışişleri Bakanımız nezdinde büyük girişimler
olmuştur.
Buna benzer şekilde,
aynı soykırım önerilerinin Amerika Birleşik Devletleri'nde onaylanmaması
için gerek milletvekillerimiz nezdinde gerekse Dışişleri Bakanımız
nezdinde büyük temaslar olmuş ve bu önergeler ve öneriler fevkalade
yumuşatılmıştır.
Tarihi incelemek,
siyasetçilerin başarısı olması için arkalarında mutlaka bilimi
almaları gerekir. İşte, bu amaca inanan Türkiye Büyük Millet Meclisi,
sadece kendisi, Ermeni sözde soykırımı hakkında değil, kurulmuş
olan pek çok kurumları da devlet olarak destekleyerek, onların birçok
bilimsel çalışma yapmalarını da desteklemektedir. Örneğin, Türk
Tarih Kurumu sadece bunlardan bir tanesidir, Ermeni Enstitüsü
başka bir tanesidir ve ayrıca dünyadaki tarihçiler nezdinde de temasa
geçerek, uluslararası pek çok kitap Ermeni konusunda yazılmıştır
ve bunlara da destek verilmiştir. Görüyoruz ki, bütün bu, uluslararası
nitelikte yazılmış olan kitapların ve pek çoğunda, sözde Ermeni
soykırımının olmadığına dair pek çok kanıtlar da ortaya atılmıştır.
Dolayısıyla, Türk Hükûmeti ve Büyük Millet Meclisiyle bu konuda gayretler
devam etmektedir. Ancak, bizler, siyasi olarak, siyasi görevlerimizin
ötesinde, önümüze gelen zaman darlığını da esas alarak, gerek Cumhurbaşkanlığı
seçimi ve gerekse genel seçimler sırasındaki zamanın birbirine
çok yakın olması, böyle bir millî davanın kısa bir zaman aralığında
değerlendirilmesine değil, tüm ulusça seferber olunarak bunun üzerine
gidilmesine taraftar olduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Bu vesileyle hepinizi
sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Dumanoğlu.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grup önerisini oylarınıza sunuyorum.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Karar yeter sayısı…
BAŞKAN - Arayacağım
Sayın Koç.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler…
Sayın milletvekilleri,
kâtip üyeler arasında anlaşmazlık olduğu için elektronik cihazla oylama
yapacağız.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
karar yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.
Birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.15
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.29
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86'ncı Birleşimi'nin Üçüncü Oturumu'nu
açıyorum.
İç Tüzük'ün 37'nci maddesine
göre verilmiş iki adet doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; ayrı
ayrı okutup, işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
6.- Ankara Milletvekili Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu'nun,
4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4'üncü Maddesine
Bir Fıkra Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi'nin (2/276) doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/448)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
4077 Sıra Sayılı Tüketicinin
Korunması Hakkında Kanunun 4. Maddesine Bir Fıkra Eklenmesi Hakkında
Kanun Teklifimin doğrudan gündeme alınmasını saygılarımla arz
ederim.
Saygılarımla. 06.04.2007
Muzaffer
R. Kurtulmuşoğlu
Ankara
BAŞKAN - Önerge üzerinde,
önerge sahibi olarak, söz isteyen Ankara Milletvekili Muzaffer
Kurtulmuşoğlu.
Buyurun Sayın Kurtulmuşoğlu.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime başlamadan
evvel hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu arada, emniyet teşkilatının
162'nci yıl dönümü münasebetiyle, vefakâr emniyet mensuplarının
bu mutlu günlerini de kutluyorum.
4077 sayılı Tüketicinin
Korunması Hakkında Kanunun 4'üncü Maddesine Bir Fıkra Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi verdim.
Bugün çarşıya çıktığınızda
on iki ay indirim var. Her vitrine baktığınızda yüzde 50 indirim, yüzde
70 indirim camekânlarda, vitrinlerde. Avrupa'da, bu, senede iki defa.
Dörder hafta olmak kaydıyla, indirimler, ilgili ticaret odalarından
izin alınarak, bir senede iki defa yapılmakta. Bizde ise, neredeyse
üç yüz altmış beş günde indirim görülmekte vitrinlerde. Onun için,
bizde de bu indirimleri bir kanuna bağlayalım, bir sisteme bağlayalım
diye kanun teklifi veriyoruz. Nedir? Mesela, kış sezonu 1 Şubat-31
Mart olsun diyoruz. Peki, ikinci sezon ne olsun? 1 Eylül-31 Ekim olsun,
biz de bilelim ne olduğunu. O vitrindekinin ne kadara mal olduğunu
da bilelim, aldığımızı bilelim, verdiğimizi bilelim vatandaş
olarak. Bunların hiçbirini bilemiyoruz, çünkü, her gün vitrinde indirim
var. Bir bakıyorsun, yüzde 70 indirim, yüzde 50 indirim, ama her gün
var. Bunun bir sisteme bağlanmasında yarar vardır diye düşünüyorum.
Bu arada, biraz önce
-sevgili arkadaşlarım, akıl vermek gibi değil ama, akıl bir tanedir,
iki tane değildir- buraya çıktı arkadaşlarım, Ermeni tasarısıyla
ilgili bir araştırma komisyonu kuralım dediğinde, iktidardaki
arkadaşlarım "Hakikaten doğru diyorsunuz, doğru diyorsunuz
ama… Bu da doğru, buna kimse yanlış da demiyor ama…" Ee, araştırmaya
gelince diyorsunuz ki "Hayır, olmasın." Niye olmasın? Bu
doğru ise… Doğru bir tanedir, iki tane, üç tane değildir. Hem burada
kalkıp doğru diyeceksin hem de kalkıp reddedeceksin!
Sevgili arkadaşlarım,
bana göre bu şık değil, yanlış oluyor. Yani, doğruya doğru demek kadar
güzel bir şey yok. Doğru, düşmanın da olsa doğrudur. Doğrunun başka
seçeneği olmaz. Buradaki, biraz önceki, Cumhuriyet Halk Partili
arkadaşlarımın getirdiği teklifin reddedilmesi beni üzmüştür. Çünkü,
iktidardan, çıkan milletvekili arkadaşlarım da burada "Evet,
bunu araştırmakta yarar vardır." deyip de buradan "Ben buna
ret vereceğim." demenin de, tabii, bana göre şık bir olay olmadığını
söylüyorum. Çünkü, bu hepimizin meselesi, ülkemizin meselesi,
73 milyon insanı ilgilendiren bir mesele, geleceğimizi ilgilendiren
bir mesele olduğuna göre de bunu burada reddetmenizi ben şahsen
çok uygun görmedim.
Sevgili arkadaşlarım,
bu yasanın düzene girmesi ve bu kanun teklifinin gündeme alınması
için oylarınıza sunmak mecburiyetindeyiz. Sizlere doğruyu göstermek,
ben bu kürsüye çıktığım müddetçe doğruyu söylemek benim hakkım.
Bu doğruya da arkadaşlarımın
okey diyeceğine inanıyor, hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum.
Hoşça kalın. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kurtulmuşoğlu.
Önerge üzerinde, bir
milletvekili adına, Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili.
Buyurun Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sayın Kurtulmuşoğlu'nun önergesini desteklemek üzere huzurlarınızdayım.
Bu kanun teklifiyle
ilgili görüşlerimi açıklamadan önce, bugün polis teşkilatının
kuruluş yıl dönümü olması vesilesiyle, Türk polis teşkilatının
bütün değerli mensuplarının bu anlamlı gününü gönülden kutluyor
ve yıllardan beri Türkiye'nin bölünmez bütünlüğü, Türkiye'nin huzuru
ve asayişi uğrunda hayatını kaybeden polis teşkilatının, emniyet
teşkilatının bütün değerli mensuplarına Allah'tan rahmet, geride
kalanlara da başsağlığı diliyorum ve bu doğrultuda mücadele etmeye
kararlı olan bir emniyet teşkilatına sahip olmamızdan dolayı da
onlarla gurur duyuyoruz, iftihar ediyoruz.
Yakamda bir beyaz kurdele
görüyorsunuz. Bu beyaz kurdele, Kayseri Aydınlıkevler Lisesinden
bugün Meclisimizi ziyaret eden öğrencilerin taktıkları bir kurdele
ve yapmış oldukları bir kampanyayla "okullardaki şiddete hayır"ı
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine taşımak için Meclisteler.
Bu bildiride çok enteresan
bir cümle var, onu size okumak istiyorum. Bakınız, bugünün gençleri,
bugünün öğrencileri Türkiye'deki okullardaki durumu nasıl tavsif
ediyorlar: "Mukaddes ilim yuvaları olan okullarımız 'şiddet'le
anılır oldu. Okullardaki bu akıl almaz davranışlar geleceğimizi
karanlığa ve bataklığa sürüklüyor."
Bunu kim söylüyor? Bunu,
Kayseri Aydınlıkevler Lisesinin öğrencileri, Türkiye Büyük Millet
Meclisine gelip, milletvekillerine yazılmış bir bildiride söylüyorlar.
Hani Türkiye güllük gülistanlıktı? Hani her tarafta emniyet, asayiş,
huzur son derece iyiydi? Geleceğimizin teminatı olan gençler, gelecekten
endişe içerisinde olduklarını gördükleri için, bugün, Türkiye Büyük
Millet Meclisine gelip, milletvekillerinden yardım ister hâle gelmişler.
Bunu, buradan, hem Sayın Millî Eğitim Bakanına hem de sayın Hükûmete
iletmeyi bir borç biliyorum.
Biraz önce, yine burada,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun vermiş olduğu sözde Ermeni soykırımıyla
ilgili iddiaların araştırılmasıyla ilgili bir komisyon kurulma
meselesi, maalesef, yine iktidarın oylarıyla reddedildi. Ne kadar
üzüntü verici bir durum!
Bakınız, değerli milletvekilleri,
biz, 22 Mart 2006 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu
olan ve temsil edilen bütün partilerin temsilcileri olarak bir araya
geldik. AK Parti Grubu adına Sayın Faruk Çelik'in imzası var burada.
Hepimiz imza attık. Bu sözde Ermeni soykırımıyla ilgili olarak
Türkiye Büyük Millet Meclisinin ortak bir kararlılığının ifadesi
olarak bir bildiri yayınlayalım dedik. Saatlerce üzerinde çalıştık.
Ama, ne yazık ki bu bildiri Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine
gelmedi. Niçin gelmedi? İktidar partisine buradan soruyorum: Sayın
Faruk Çelik, burada imzanız var. Hepimiz imza attık. Niçin bu bildiriyi
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirip, buradan bir karar
olarak çıkartmadık? Sayın Haluk Koç'un da imzası var burada. Hep beraber,
oturduk, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir karar olarak çıkartma
noktasında ortak bir irade beyan ettik. Ancak, ne yazık ki -nerelerden
çekiniliyor, nerelerden endişe ediliyor bilemiyorum- biz saatlerce
çalıştık, bir metin hazırladık, bu metni bile Türkiye Büyük Millet
Meclisinin ortak kararı olarak buraya getiremediniz ve bugün bizi
izleyen Ermeniler bayram ettiler. Fransa'daki, dünyanın her tarafındaki
Ermeniler, işte Türkiye Büyük Millet Meclisinde sözde Ermeni soykırımının
araştırılmasıyla ilgili bir komisyon kurulma noktasında iktidar
partisinin oylarıyla bunun reddedilmesi karşısında, dünya üzerindeki
bütün Ermeniler sevindiler. Sevindiler. Niye? Çünkü, Türkiye Büyük
Millet Meclisi gibi bir yüce organın böyle bir konuda çalışması,
dünyaya çok ciddi ve kuvvetli bir mesaj olacaktı. En azından, bundan
sonraki atacakları adımları düşünüp, öyle, adımlar atacaktı. Ama,
bugün tarihî bir fırsat kaçırıldı. Maalesef, iktidar partisinin oylarıyla
bu fırsat kaçtı. İşte, böyle yaptığımız sürece, Barzani de çıkar
oradan, küstahça sözler söylemeye devam eder. Sayın Başbakan da dün
ifade ediyor, aynen ifadesi şöyle: "Ne yazık ki, yine haddini aşmış."
Yani, böyle bir söz olabilir mi?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
SABRİ VARAN (Gümüşhane)
- Hoşuna gitmedi galiba.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
lütfen, toparlayınız. Yalnız, bu ek süre içerisinde de isterseniz
önergeyle ilgili konuşun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Hemen geliyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi "Hoşuna gitmedi galiba." diye, oradan bir milletvekilimiz
konuşuyor. Sayın Başbakanın bu açıklaması sizin hoşunuza gitmiş
olabilir, ama, 70 milyonun hoşuna gitmedi.
Bakınız, aynen cümlesi
şöyle: "Ne yazık ki" diyor. Bakınız, 70 milyonluk bir ülkenin
Başbakanı söze böyle giriyor: "Ne yazık ki, yine haddini aşmış."
Demek ki, geçmişte de aşmış ki haddini, Sayın Başbakan öyle söyleme
ihtiyacı hissediyor.
Peki, ne zaman bu haddini
aşma işi bitecek? Ne zaman, ne zaman bitecek, ne zaman sona erecek? Ne
zaman, bu Kuzey Irak'tan Türkiye'yle ilgili sözler söylenmesinin önüne
geçeceğiz? Çünkü, sizin hoşunuza gidiyor. Niye? Barzani, Türkiye'de
AK Parti İktidarının beş yıl daha devam etmesini istiyor, tek başına
iktidar olmasını istiyor Barzani.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
- Türk milleti istiyor.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sizin hoşunuza gidiyor. Onun o sözü hoşunuza gittiği için, öbür
sözlerine karşı, gerçekten, ciddi manada bir tavır koyamıyorsunuz.
(AK Parti sıralarından gürültüler) 70 milyon insan rencide oldu,
70 milyon insanın gururu kırıldı, onuru zedelendi. Geçmişte öyle
değildi. Geçmişte, Kardak krizi olduğunda, Sayın Başbakan Çiller
"O bayrak ya inecek ya inecek." demişti, bayrak indi, "Terör
ya bitecek ya bitecek." demişti, terör bitti.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
- O zaman Çiller'in partisinden aday olsaydın ya!
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
- Niye Çiller'in partisinden girmedin seçimlere?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, böyle kuvvetli bir ses bekliyorum Hükûmetten, Sayın Başbakandan,
Barzani'nin bir daha ağzını açamayacak şekilde susturulmasını
bekliyorum, ama bu sesi sadece ben değil, 70 milyon insan bekliyor. Çok
geç olmadan, bu sesi… Lütfen, iktidar partisi milletvekilleri, Başbakana
da söyleyin, bu ses Türkiye'den Kuzey Irak'a yankılansın ve bütün dünya
da Türkiye'nin vermiş olduğu bu mesajı alsın.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET KOCA (Afyonkarahisar)
- Çiller'in partisinden aday olsaydın.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kandoğan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, karar yeter sayısı…
BAŞKAN - Arayacağım
Sayın Koç.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler…
Sayın milletvekilleri,
karar yeter sayısı yoktur, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.43
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.51
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86'ncı Birleşimi'nin Dördüncü Oturumu'nu
açıyorum.
Ankara Milletvekili
Muzaffer Kurtulmuşoğlu'nun, İç Tüzük'ün 37'nci maddesine göre vermiş
olduğu doğrudan gündeme alınma önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunup karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmiştir
Diğer önergeyi okutuyorum:
7.- İzmir Milletvekili Enver Öktem'in, Uzman Erbaş
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin (2/815)
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/449)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/815 Esas Numaralı
Kanun Teklifimin İçtüzüğün 37. Maddesine göre doğrudan gündeme
alınmasını saygılarımla arz ederim.
Enver
Öktem
İzmir
BAŞKAN - Önerge üzerinde,
önerge sahibi olarak söz isteyen Enver Öktem İzmir Milletvekili.
Buyurun Sayın Öktem.
Süreniz beş dakikadır.
Sayın milletvekilleri,
Genel Kurulda uğultu var. Lütfen sessiz olalım.
Buyurun Sayın Öktem.
ENVER ÖKTEM (İzmir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uzman erbaşlarımızla ilgili
mevcut kanunda bazı değişiklikler yapılmasıyla ilgili vermiş olduğumuz
kanun teklifiyle ilgili, Meclis İç Tüzüğü'müzün 37'nci maddesine
göre söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
MEHMET VEDAT MELİK
(Şanlıurfa) - Başkanım, uğultu var.
BÜLENT BARATALI (İzmir)
- Konuşmacıyı duyamıyoruz.
ENVER ÖKTEM (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, hepimizin bildiği gibi, Türkiye Cumhuriyeti
olarak bizler NATO Paktı'na üye bir ülkeyiz. NATO'ya üye bütün ülkelerde,
silahlı kuvvetlerle ilgili küresel değişimler de göz önüne alınarak,
bütün silahlı kuvvetlerin iç yapılanmaları yeniden organize
edilmektedir, araç, gereç, silah ve teçhizat anlamında olabildiğince
modernleşmek üzere her türlü tedbirler alınmaktadır.
BAŞKAN - Sayın Öktem,
bir saniye.
Sayın milletvekilleri,
uğultudan dolayı sayın hatibin konuşması anlaşılamamaktadır.
Buyurun Sayın Öktem.
ENVER ÖKTEM (Devamla)
- Bu arada, silahlı kuvvetler, giderek profesyonel bir anlayışla
yapılandırılmaya çalışılmaktadır. Türk Silahlı Kuvvetlerimiz
de, bir NATO üyesi olarak bu gelişmelere ayak uydurmak üzere, her
alanda modernleşmeyi önüne koymuş ve profesyonel kadro anlamında
da yeniden yapılanmayı hedefleri arasına yerleştirmiştir. Bu yeniden
yapılanmanın temel taşını oluşturanlar da yine silahlı kuvvetlerimizin
temel taşı olan uzman erbaşlarımız olarak ortaya çıkmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,uzman erbaşlarımız Türk Silahlı Kuvvetlerinde,
adından da anlaşılacağı üzere, kendi alanlarında olabildiğince
uzmanlaşmış, bu alanda her türlü eğitimi almış, gerek teorik gerekse
pratik anlamda mesleklerini en üst düzeyde icra etmeye çalışmaktadırlar.
Bu görevlerini yaparlarken, Türkiye'nin her alanında, Türkiye'nin
her coğrafyasında, bu görevleri, gözlerini budaktan esirgemezcesine
yerine getirmeye çalışıyorlar. Gün olmuyor ki, içinde uzman erbaşlarımızın
da bulunduğu silahlı kuvvetlerimize mensup insanlarımız yurt savunmasında
şehit düşmüş olmasınlar.
Bu noktada, uzman erbaşlarımızın
özlük haklarıyla ilgili önemli sorunlar karşımıza çıkmaktadır. Bu
sorunların başında, hepinizin bildiği gibi, sözleşmeli personel
olarak görev yapan uzman erbaşlarımız, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde,
beş yıla kadar süreler içerisinde sözleşmeleri yenilenerek görevlerini
yerine getirmeye çalışmaktadırlar. Ancak, kırk beş yaşına kadar
bu haklardan faydalanmaktadırlar. Bu, şu anlama geliyor: Uzman erbaşlarımız,
kırk beş yaşından sonra mevcut sözleşmelerinin yenilenmeyeceği
tehlikesiyle karşı karşıyadırlar.
Emekli Sandığı Kanunu'na
göre de, hepimizin bildiği gibi, erkeklerimiz altmış, kadınlarımız
elli sekiz yaşında emekli olmak durumundadırlar. Kırk beş yaşında
sözleşmeleri sona erdirilen uzman erbaşlarımız, bu Kanun hükmüne
göre ise yaşamları boyunca emeklilik hakkından yararlanamayacakları
gibi bir sorunla karşı karşıya kalmışlardır. Türkiye Büyük Millet
Meclisimiz bu sorunu çözmek durumundadır.
Yine aynı şekilde,
uzman erbaşlarımız, devlet memurlarımızın sahip olduğu ek gösterge
haklarından yararlanmayan toplum kesimlerimizin başında gelmektedir
ve sanıyorum, tek kesit de bunlardır. Bu iki hakla ilgili kanun teklifini
sunduk ve bu anlamda bir değişiklik talebinde bulunuyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
uzman erbaşlarımızın, kırk beş yaşından sonra, emekli olamadan Türk
Silahlı Kuvvetleri bünyesinden ayrı düştüklerinde karşılaşabilecekleri
sorunları anlatmama gerek yok. Bunun en büyük sorunu da tabii ki
ekonomik sorun olacaktır, sosyal sorunlar olacaktır ve psikolojik
sorunlar olacaktır. Bu sorunları aşmak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
görevleri arasındadır. Bugüne kadar, Adalet ve Kalkınma Partisi
yetkilileri, bir yıla yakındır teklif ettiğimiz bu kanunu bir türlü
komisyon gündemine taşımadılar.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Öktem,
lütfen toparlayınız.
Buyurun.
ENVER ÖKTEM (Devamla)
- Ancak, bir yıl sonra, İç Tüzük'ün bu hükmüne göre, kanun teklifini
gündeme getirme zorunluluğu duyduk.
Adalet ve Kalkınma
Partisi olarak seçim öncesinde yaptığınız tüm konuşmalarda, fakirin,
fukaranın, garip gurebanın temsilcisi olacağınızı ifade etmiştiniz.
Bu insanlarımız da gerçekten ekonomik anlamda zor şartlarda yaşamlarını
sürdürmektedirler, bunlar da çoluk çocuk geçindirmektedirler ve
Türkiye'de emeklilik hakkından yararlanamayacak olan tek kesit de
bunlardır. Bunlar, Türkiye'mizin her coğrafyasında, canıyla malıyla
Türkiye'nin savunmasında görev yapan insanlarımızdır. Bunlara sahip
çıkmak, sadece konuşmalarda olmamalıdır. Pratikte, kanun aşamasında
da Türkiye Büyük Millet Meclisi bu insanlarımıza sahip çıktığını
göstermek durumundadır. Bunu, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinden
talep ediyoruz. Bu talebimiz yerine gelmediği takdirde, buradan
ilan ediyorum ki, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı döneminde, 40
bin civarında uzman erbaşımızın yaşamış olduğu bu sorunları çözeceğiz
ve onların anayasal haklarını kendilerine teslim edeceğiz.
Hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Öktem.
Önerge üzerinde, bir
milletvekili adına söz isteyen Edirne Milletvekili Rasim Çakır.
Buyurun Sayın Çakır.
(CHP sıralarından alkışlar)
RASİM ÇAKIR (Edirne)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; İzmir Milletvekili Enver Öktem'in vermiş
olduğu 3269 sayılı Uzman Erbaş Yasası'nın 5 ve 16'ncı maddesindeki
değişiklikle ilgili, bir milletvekili adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan
önce, Polis Haftası nedeniyle, ülkemizde görev yapan bütün polislerin
haftasını kutluyorum; barış dolu, huzur dolu, asayişin temin edildiği
bir Türkiye özlemiyle, onların bu ülkeye yaptığı katkıları bilerek,
saygı duyarak Polis Haftalarını kutluyorum ve huzur ve mutluluk
diliyorum hepsine.
Bunun yanında, hepinizin
malumu, son üç günde -yetmiş iki saatte-yine kahpe PKK kurşunlarına
10 şehit verdi Türkiye. Bu milletin kürsüsünden, şehitlerimize
Tanrı'dan rahmet diliyorum, silahlı kuvvetlerimize ve ulusumuza
başsağlığı diliyorum ve şehit yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyorum.
Ama unutmasınlar ki, şehit olan her Türk evladının arkasından binlerce,
10 binlerce Mehmetler yetişiyor. Hiç kimsenin gücü bu ülkeyi bölmeye
yetmeyecektir.
Bu şehitlerimizden
bir tanesi de uzman erbaş rütbesinde olan bir kardeşimizdi. Şimdi
huzurunuzda -İzmir Milletvekilimiz Enver Öktem'in getirdiği- uzman
erbaşlarımızın özlük haklarına yönelik bir yasa teklifi var.
Değerli arkadaşlarım,
yasa teklifinin ne olduğunu İzmir Milletvekilimiz izah etti. 5'inci
maddede değiştirmek istediğimiz... Uzman erbaşlarımıza kırk beş
yaşına kadar sözleşme yapılıyor. Tabii, Sosyal Güvenlik Yasası'na
göre de emeklilik yaşı altmış olunca, bu kardeşlerimiz, emekli olma
imkânı olmayan bir durumda nasıl başarılı olacaklar, nasıl hizmet
edecekler, onları ne motive edecek? Bu, gerçekten sıkıntılı bir durum.
Bir de yeni uzman erbaşlığa giren bir kardeşimizle on yıl, yirmi yıl
uzman erbaşlık yapan bir kardeşimizin derece ve kademe ilerlemesi
olmadığı için aynı maaşı alıyor olmaları; bunun da kurum içerisinde
bir sıkıntı yaratacağı aşikârdır. Bu iki durumun 1 ve 16'ncı maddelerde
düzeltilmesini ve anayasal bir hak olan hakkının teslim edilmesini
arzu ediyoruz. Bu düşünceyle bu kanun teklifini verdik.
Bu, silahlı kuvvetlerimizi
yöneten, en başta Genelkurmay Başkanımız olmak üzere, bütün üst yöneticilerimizin,
gerek er gerek erbaş gerek astsubay ve subay bütün personelini bir
evlat derecesinde sevdiğini ve koruma gayreti içerisinde olduğunu
ve böyle bir yasa teklifine de gerçekten samimiyetle sıcak bakacağını
umuyorum ve biliyorum. Bu duyguyla, yüce Meclisinizin de değerli
milletvekillerinin oylarıyla bu olumsuz durumun düzeltileceğini
bekliyorum.
Değerli arkadaşlarım,
asker olmak, asker mesleğini icra etmek, diğer mesleklere göre bir
farklılığı vardır, çok önemli bir farklılığı vardır. Ticarette işçi-işveren
ilişkisinde işveren, işçisinden, çalışanından bir şey talep eder. Yer
altında çalıştırır, havada çalıştırır, denizde, deniz altında çalıştırır,
ağır koşullarda çalıştırır, iyi şartlarda çalıştırır ve karşılığında
da ücretini öder veya siyasette Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan size
"Petrol Yasası'na 'evet' deyin." der, dersiniz. "Vakıflar
Yasası'na 'evet' deyin." der, dersiniz. "Eve Dönüş Yasası'na
'evet' deyin." der, bunu ister sizden, dersiniz. "Cumhurbaşkanlığında
bana oy verin." der, verirsiniz veya "Şu adaya oy verin."
der, verirsiniz. Sizden bütün bunları isteyebilir, ama, bir şeyi
sizden isteyemez: Sizden ölmenizi isteyemez veya bir işveren işçisinden
ölmesini isteyemez. Ama, askerlik mesleğinde, bir tek askerlik mesleğinde
bir komutan askerinden ölmesini ister…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çakır,
lütfen toparlayınız.
Buyurun.
RASİM ÇAKIR (Devamla)
- ...ve o asker de hiç gözünü kırpmadan koşa koşa ölüme gider. İşte,
askerlik mesleğiyle diğer meslekleri birbirinden ayıran en önemli
özellik budur.
O bakımdan, uzman erbaşların
veya daha önce gündeme getirdiğimiz astsubay arkadaşlarımızın
özlük haklarıyla ilgili konuları bir işçi-işveren mantığıyla ele
almamız ve değerlendirmemiz doğru değildir, bir asker hüviyetiyle
ele almamız ve değerlendirmemiz doğrudur, böyle bir anlayış içerisinde
olmamız doğrudur. Çünkü, bu insanlar, Atatürk'ün Çanakkale'de söylediği
gibi, "Ben size ölmeyi emrediyorum." dediği gibi, bugün
de hepimiz çok iyi biliyoruz ki, komutanı ölmeyi emrettiğinde bu
askerlerimiz bu ülke için, bu vatan için seve seve ölüme koşacaklardır.
Bu yasa tasarısına,
umuyorum, sizler de "evet" diyeceksiniz. Yalnız, daha önce
şu Genel Kurulda yaşadığımız birkaç olumsuz tecrübe var. Astsubayların
özlük haklarıyla ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak vermiş
olduğumuz teklife de "evet" dediniz, ama, bu teklifin öncelikli
olarak görüşülmesini talep ettiğimizde buna "hayır" dediniz.
Yani, başlangıçta "Evet, kabul ediyoruz." deyip daha sonra
da "biz ediyoruz, ama, birileri buna izin vermiyor" diye bir
siyaset yaklaşımını lütfen göstermeyiniz. Bizden sonra söz alacak
olan grup sözcüleriniz lütfen buraya gelsin "biz bu işi samimiyetle
istiyoruz, destekliyoruz ve en kısa zamanda bunun Meclis gündemine
gelerek…"
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
RASİM ÇAKIR (Devamla)
- "…düzeltilmesini sağlayacağız" diye söz vermenizi talep
ediyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Bu tasarının silahlı kuvvetlerimize
ve uzman erbaşlarımıza hayırlı olmasını diliyorum. Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Çakır.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler…
HALUK KOÇ (
BAŞKAN - Arayacağım
Sayın Koç.
Sayın milletvekilleri,
kâtip üyeler arasında anlaşmazlık olduğu için elektronik cihazla oylama
yapacağız.
Üç dakika süre
veriyorum.
Oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.
Alınan karar gereğince sözlü soru önergeleri
ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve
İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1'inci sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon
raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2'nci sırada yer alan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer
alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet Komisyonları
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet
Komisyonları Raporları (2/820) (S. Sayısı: 1337)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
4'üncü sırada yer
alan, Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun, Serbest Bölgeler
Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
4.- Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun,
Serbest Bölgeler Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/759)
(S. Sayısı: 1339) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmış ve maddelerine geçilmesi kabul edilmişti.
Şimdi, 1'inci maddeyi
okutuyorum:
SERBEST BÖLGELER KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR
KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- 6/6/1985 tarihli
ve 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun 7 nci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendi ile ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"b)
Yurt dışından bölgeye getirilen malların CIF, bölgeden Türkiye'ye
çıkarılan malların FOB değeri üzerinden peşin olmak üzere binde 5
oranında ödenecek ücretler,"
"Serbest bölgelerde
yatırım ve tesis safhasında kullanılan mallar, tevsi ve kapasite
artırmak amacıyla getirilen mallar, kullanıcının kendisine ait
olmayan bakım ve onarım maksadıyla getirilen mallar, bölgelere geçici
olarak getirilen araç, gereç ve ekipmanlar, fason üretim amacıyla getirilen
mallar, 6/2/2004 tarihinden sonra faaliyet ruhsatı alanlardan imalatçı
kullanıcıların dışındaki kullanıcılar tarafından yurt dışından
bölgeye getirilen ve/veya bölgeden Türkiye'ye çıkarılan mallar birinci
fıkranın (b) bendi hükmü uyarınca bir ücrete tâbi tutulmaz. Ancak,
bakım ve onarım ile fason üretimde yaratılan katma değer üzerinden
ve 6/2/2004 tarihinden sonra faaliyet ruhsatı alanlardan imalatçı
kullanıcıların dışındaki kullanıcılar tarafından yurt dışından
getirilerek bölge içinde satılan mallardan bu ücret alınır."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Yakup Kepenek, Ankara
Milletvekili.
Buyurun Sayın Kepenek.
(CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Kepenek, süreniz
on dakikadır.
(x) 1339 S. Sayılı Basmayazı 4/4/2007 tarihli 84'üncü
Birleşim Tutanağına eklidir.
CHP GRUBU ADINA YAKUP
KEPENEK (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri,
1339 sıra sayılı, Tokat Milletvekili Sayın Dağcıoğlu'nun, Serbest
Bölgeler Kanunu'na bir madde eklenmesine ilişkin teklifi üzerine
CHP Grubu adına söz aldım. Sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
Bu tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler geçen hafta yapılmıştı. Bu haftaya kalmasının
nedeni olarak da metin üzerindeki uyuşmazlıklar söylendi. Önce, bu
noktaya bir değinmeden geçemeyeceğim. Çünkü, yasama organına
saygı gereği, bu tür ek düzenlemelerin anlaşmayla ve önceden yapılması
gerekir. Yasa tasarısının görüşülmesi aşamasında geri çekilerek
yeniden düzenlenmesi hiç de doğru bir tutum değildir, yasama organı
kavramıyla, yasama erki kavramıyla bağdaşmayan bir tutumdur.
Bilindiği gibi, serbest
bölgeler, ülkenin siyasal sınırları içinde olmakla birlikte gümrük
sınırları dışında sayılan yerlerdir ve buralarda her türlü ticari,
sınai faaliyetler yapılabilir. Getirilen düzenlemeyle, serbest
bölgelere tanınan ekonomik kolaylıklar, yani, teşvikler daha da
artırılmaktadır. Önce, bunu doğru görmemiz gerekir. Türkiye, serbest
bölgeler sayısı itibarıyla, Avrupa Birliği ülkeleriyle kıyaslanmayacak
kadar çok sayıda serbest bölgeye sahiptir. Türkiye'de serbest bölge
sayısı toplamı bugün itibarıyla 21'dir. Buna karşılık, Avrupa Birliği
ülkelerindeki serbest bölge sayıları şöyle: Almanya'da -en çok Almanya'da
var- 8, İngiltere'de 7, İspanya'da 4, Yunanistan'da 3, İtalya, İrlanda
ve Finlandiya'da ikişer, Fransa, Portekiz ve Danimarka'da birer serbest
bölge bulunmaktadır.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
bu çerçevede bir başka yönü var Türkiye'nin; Avrupa Birliğindeki
serbest bölgeler esas olarak serbest ticaret limanları, serbest ticaret
yerleri niteliğindedir, oysa bizdeki serbest bölgeler hiç de böyle
değildir, her türlü üretim ve diğer faaliyetler buralarda yapılabilmektedir.
Dolayısıyla, Türkiye, esasen çok sayıda teşvik vermekle bilinen
bir ülke olmasına karşın, serbest bölge sayısı itibarıyla da, çok
sayıda serbest bölgeyle de yatırımlarını güçlendirmek, üretimini
artırmak için bir çaba harcamaktadır. Ancak, görünen nedir, gelinen
nokta nedir, buna bakmamız gerekiyor.
Türkiye bir teşvik
cennetidir, ancak, gerek yerli sermaye gerek yabancı sermayenin
üretken yatırımlara yöneldiği, mal ve hizmet üretimine yöneldiği
söylenemez. Şu amaçla, şu nedenle söylenemez: 2006 yılı da katılırsa,
Türkiye'de üretilen toplam ulusal gelirin yılda ortalama yüzde
17'si yatırımlara ayrılabilmektedir. Yani, Türkiye yılda ürettiği
toplam üretimin beşte 1'inden az bir bölümünü net sermaye stokuna
katıyor, katabiliyor. Şimdi, bu yetersizdir. Biliyorum, gayrisafi
değerlere bakıldığında bunu 5-6 puan daha yükseltebilirsiniz,
gayrisafi sermaye birikiminin yüzde 25, yüzde 27 olduğunu söyleyebilirsiniz,
ama, net sermaye artışı önemlidir ve Türkiye bu bağlamda hiç de yeterli
sermaye birikimi yapamamaktadır. Özellikle Uzak Asya'nın, Kore'nin,
Japonya'nın, Çin'in ekonomik gelişmelerinde, sabit sermaye yatırımlarının,
toplam ulusal gelirin yüzde 30; 35 hatta 40'ı dolayında olduğu dikkate
alınırsa, Türkiye'nin, ekonomik büyümesini, gelişmesini, güçlenmesini
sağlayacak olan sabit sermaye anlamında hiç de yeterli olmadığı
görülecektir.
Türkiye'de bir yanlış
var, bir yanılgı var, o yanılgı şudur: Türkiye'de sermaye el değiştiriyor.
KİT'ler özelleştiriliyor, özelleştirildikten sonra yabancılara
satılıyor, yabancılaştırılıyor. Sermayenin el değiştirmesi, yani
KİT'lerin özelleştirilmesi, sonra da bunların yabancı sermayeye
satılması, üzülerek belirteyim ki, çok yanlış bir tanımla "yatırım"
diye algılanıyor. Bu, yatırım değildir; bu, varlık transferidir, varlığın
el değiştirmesidir ve varlığın el değiştirmesi, mal ve hizmet üretimini
kendiliğinden garanti etmez, onun için başka şeyler yapmanız gerekir
ve o başka şeyleri yapmak için de Hükûmetin ayrı önlemler alması gerekir.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye son yirmi-yirmi beş senedir, dışa açılma, küreselleşme, serbestleşme
yönünde adımlar atıyor; atıyor da, bu adımlar, dünyadaki gelişmelerle
çok mu uyumludur, doğru bir yönde mi gidiyor, bu meseleye bakmak gerekiyor.
Çok değil, geçen hafta,
geçtiğimiz günlerde, Amerika Birleşik Devletleri, Çin çıkışlı
kâğıda ve diğer ürünlere -yapacağını söylediği- yüzde 20 gümrük
vergisi uygulamaya başladı. Şimdi, Amerika Birleşik Devletleri'nin,
Çin'den gelen kâğıda ve -Ticaret Bakanın sözleriyle- plastikten makineye
kadar, dokumadan diğer ürünlere kadar her alanda Çin'in gümrük vergilerini
artıracağını beyan etmesi, açıklaması ve bunu uygulamaya geçmesi
başlı başına önemli bir olaydır. Amerikan Hükûmeti, Çin'i yasa dışı
yollarla sübvansiyon vermekle suçlamaktadır ve yasa dışı teşvik
suçlamasıyla bu önlemi aldığını öne sürmektedir. Değerli arkadaşlar,
aynı Amerika Birleşik Devletleri, yine bugünlerde Çin'in fikrî haklar
yönünden; müzik, kitap, film, sinema filmi ve bilgisayar yazılımı
konularında uluslararası anlaşmalara uymadığı gerekçesiyle
de bu ülkeyi Dünya Ticaret Örgütüne şikâyet etmiştir.
Şunu demek istiyorum:
Dünyada Çin ve Amerika arasında yeni bir ticaret savaşı ortaya çıkmaktadır.
Amerika'nın Çin'in mallarına karşı gümrük uygulamasına yönelmesinin
asıl nedeni nedir? Asıl nedeni şudur değerli arkadaşlar: Bu ülkede
üretimin azalması, işsizliğin artması bu ülkenin halkını bu konularda
çok duyarlı hâle getirmiştir. Geçtiğimiz kasım ayında yapılan seçimlerde
Amerikan halkı Demokratlara ülkedeki üretimi korumaları için de
oy vermiştir. Yani, burada bir demokratik duyarlılık söz konusudur
ve Amerikan Hükûmeti bu tutumu izlemek zorunda kalmıştır. Neden?
Üreticiye olan duyarlılığından.
Şimdi, ülkemize gelelim.
Önce şunu söyleyeyim: Türkiye -üzülerek belirteyim- yalnız kimya,
elektronik ürünlerde, mazotta, şunda bunda değil, etten kuru çaya
kadar pek çok gıda maddesinde kaçak mal cenneti hâline getirilmiştir.
Bunun bir an önce önlenmesi gerekmektedir. Hükûmetin bu konuda aldığı
önlemleri burada çok net, çok açık sergilemesine gereksinim vardır.
İkincisi ve çok daha
önemlisi, yerli üretimi koruyucu önlemler almak zorundadır. Halkına
duyarlı, üreticisine duyarlı bir hükûmetin yapması gereken budur.
Nedir bu koruyucu önlemler, ne yapılabilir? Hemen şunu söyleyeyim:
Uluslararası ilişkilerde karşılıklılık esastır. Türkiye, kendi
üreticisine, tıpkı diğer ülkelerde olduğu gibi, destek verebilmelidir
tarımda, sanayide ve diğer alanlarda ve bu desteği yapmakla ancak
kendi yerli üretimini güçlendirir. Eğer bunu yapamıyorsa, ülkenin
yapması gereken, tıpkı Amerika Birleşik Devletleri'nin…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
YAKUP KEPENEK (Devamla)
- Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
YAKUP KEPENEK (Devamla)
- …kendi üreticisini korumak için yaptığı gibi, gerektiğinde belli
ülkelere yönelik olarak gümrük duvarlarını yükseltme yoluna gitmelidir,
bunu cesaretle yapabilmelidir.
Türkiye, üzülerek belirteyim
ki, bu tür eylemlerde, yerli üretimi korumada bağımsız davranamıyor.
Türkiye, geçen kasım ayında yeniden IMF'ye verdiği sözlerle, 2008 sonuna
kadar ekonomi politikalarında kıpırdayamaz bir noktada durmaktadır
ve bu nokta, Türkiye'nin üretimini artırması, yerli ürünlerini çeşitlendirmesi
ve dünya ile rekabet etmesi açısından hiç de olumlu bir gidişe olanak
tanımamaktadır, izin vermemektedir.
Türkiye'nin yapması
gereken, yeniden üretimi, mal ve hizmet üretimini öne çıkaran, giderek
bunların niteliksel yönlerini, yani katma değeri yüksek, ileri
teknoloji kullanan ürünlere geçmek yoluyla güçlendiren ve makroekonomik
düzeyde ekonominin bütünüyle ilgili olarak politikalar geliştirmek
olmalıdır. Üzülerek belirteyim ki, Türkiye, makroekonomi, yani
ekonominin bütünü yönünden gelişmesini sağlayacak politikalardan
ya tamamıyla yoksundur ya da bunları IMF'ye bırakmanın aymazlığı
içindedir. Daha ağır söz söylemek istemiyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle,
hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kepenek.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Ali Kemal Deveciler, Balıkesir Milletvekili.
Buyurun Sayın Deveciler.
(CHP sıralarından alkışlar)
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Serbest Bölgeler
Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin
1'inci maddesi hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Bugün yine, AKP Hükûmeti
tarafından daha evvel görüşülürken günlük düşünerek yapılan hukuki
bir yanlışı ve taraflara zarar veren bir sorunu düzeltmek için bugün
Meclis olarak bu çalışmaları yapmaktayız.
6/2/2004 tarihinde yürürlüğe
giren 5084 sayılı Kanun'unda yer alan aksaklıklara Cumhuriyet Halk
Partili milletvekilleri olarak, gerek Plan Bütçe Komisyonunda gerekse
üç yıl evvel bu Yasa Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülürken
karşı çıkmış ve dikkatlerini çekmiştik. Neyse ki, üç sene sonra… Yani,
bu konuda dikkat çekmemize rağmen, tüm önerilerimizi, gerek Plan
Bütçe Komisyonunda gerekse Türkiye Büyük Millet Meclisindeki görüşmelerinde
kabul ettirememiştik. Neyse ki, üç sene sonra bu yanlışı gideren
bir teklifi, o gün söylediklerimizi bugün görüşmekteyiz. Hatadan
geç de olsa dönülmektedir. Yanlıştan dönmek de bir erdemdir.
Hepinizin bildiği
gibi AKP Hükûmetinin politikalarıyla çok riskli boyutlara taşınan
ve bir türlü azaltılamayan cari işlemler açığının finansmanı için
en önemli kaynaklardan biri ihracattır. Sorunun önemli çözümlerinden
biri, büyüme, ithalat bağını iç üretim lehine çevirmek iken, diğeri
de katma değeri yüksek olan işlenmiş mal ihracatını artırmaktır.
Tüm uyarılarımıza
rağmen, 2007 yıllık programı da dâhil olmak üzere, önceki programlarda
da buna yönelik makroekonomik politikalarla ilgili ifadeleri
olmasına karşın, maalesef, bir türlü önümüze bu yöndeki tutarlı ve
kapsamlı kararları içeren yasal düzenleme tasarıları gelmemektedir.
Bu, elbette ki Hükûmetin konuları kapsamlı bir yaklaşımla ele almak
yönündeki eksikliğiyle ilgilidir. Fakat, bu eksikliğe karşın, ihracatın
ithalatı karşılama oranının gittikçe düşmesi ve cari işlemler açığının
ciddi bir risk olarak ortaya çıkması, nedense Hükûmeti çok etkilemiyormuş
gibi görünmektedir.
Sayın Bakan ve Başbakan,
TİM toplantılarında ihracatın patladığını, 2006 yılı sonunda
85,1 milyar dolara yükseldiğini söylemekte ve övünmektedir; ama,
ihracatın arttığını söylerken, nedense ithalatın arttığını, infilak
edecek bir vaziyete geldiğini ne yazık ki söylememektedir. Şu anda
ihracat -2006 yılı sonunda- 85,1 milyar dolara ulaşmışken, ithalatımız
da 137 milyar dolara vurmuştur, infilak etmiştir açıkçası. 52 milyar
dolar dış ticaret açığımız bulunmaktadır, ama nedense bundan bahsedilmemektedir,
hep bardağın dolu tarafı vatandaşa gösterilmektedir. Bu vurdumduymazlığın
sebebi, bir taraftan kapsamlı politika üretmemek olsa da diğer yandan
mali disiplinin bozulmakta oluşudur.
Hepimizin bildiği
gibi, ocak ayı bütçe sonuçları 6,1 milyar YTL açıkla son dört yılın en
kötü performansına işaret etmektedir. Bu yüksek tutardaki açığın
daha da fazla olmasını engelleyen kalemler arasında ithalattan
alınan katma değer vergisi önemli bir paya sahiptir. Diğer bir deyişle,
ithalat arttıkça bu durum bütçeye gelir getirmektedir. Bu gelirin
etkisinde kalan Hükûmet ise, tüm uyarılara rağmen cari işlemlere
ait kapsamlı bir çözüm paketiyle gelememektedir. Hükûmetin tüm bu
perspektiften yoksun yaklaşımına karşın, koşullar kendisini zorlamaktadır.
Nitekim, bu nedenle,
5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un yürürlüğe girmesiyle birlikte,
bu tarihten sonra faaliyet ruhsatı almış olan işletmeler ile bundan
önce ruhsat almış işletmeler arasında bir eşitsizlik oluşmuştur. Bu
aksak rekabet durumunun bir süreden beri var olmasına karşın, aynen,
5569 sayılı Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin Mali Sektöre
Olan Borçlarının Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun örneğinde
olduğu gibi, gereken düzenleme ancak dört yıl sonra -KOBİ'ler 2001
krizinde yok olmuşlardır- nedense
dört yıl sonra, Hükûmet iktidara geldikten sonra KOBİ'leri hatırlamıştır
ve KOBİ'lerle ilgili bir düzenleme yapmıştır.
Değerli milletvekilleri,
serbest bölge uygulaması, üzerinde önemle durulması ve önem verilmesi
gereken bir uygulamadır. İhracatımızı yüksek katma değerli mallarla
yapacaksak, teknoloji yoğun malların ihracatına geçeceksek, bu
bölgelerin önemi yadsınamaz.
Hepimizin malumu olduğu
üzere, serbest bölgeler, üzerinde faaliyet gösteren firmalar açısından
önemli avantajlar içermektedir. Her şeyden önce, bu bölgelerdeki faaliyetlerden
elde edilen gelir ve kazançlar rahatlıkla transfer edilebilir. Ayrıca,
bu bölgeler gümrük hattının dışında sayılmanın avantajlarını da
yaşamaktadır. Malların bu bölgede süre sınırlaması olmadan kalması
ve ilgili bürokratik işlemlerin minimumda olması diğer avantajlardır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Deveciler,
lütfen toparlayınız.
Buyurun.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - Bu avantajlara sahip olarak Türkiye'de faaliyet gösteren
serbest bölgelerde, Şubat 2007 itibarıyla, 3.207 tanesi Türk, 633 tanesi
de yabancı olmak üzere toplam 3.840 firma faaliyet göstermektedir. Bu
firmalardan üretim yapanların adedi 794'tür. 2.418 firma ise alım satım
yapmaktadır, üretim yapmamaktadır. Bu şartlar altında serbest bölgelerde
faaliyet gösteren firma toplamının sadece yüzde 20,7'si üretimle
iştigal etmektedir. Öte yandan, ticaret hacimleri açısından incelendiğinde,
serbest bölgelerin toplamında ticaret hacminin 2005 yılı sonu itibarıyla
23,4 milyar dolar, 2006 yılı sonu itibarıyla 23,8 milyar dolar olduğu
dikkat çekmektedir. 2007 yılının ilk iki ayı itibarıyla da bu hacim
3,5 milyar dolardır.
Bu vermiş olduğum rakamlardan
görebileceğimiz gibi, Türkiye'de kurulu olan serbest bölgelerdeki
faaliyetin ancak beşte 1'i üretimle ilgilidir ne yazık ki, beşte
4'ü alım satımla ilgilidir. Bu cüzi miktarın ne kadarının ileri teknoloji
içeren yüksek katma değerli mal üretimini içerdiği, ayrıca özel bir
merak konusudur. Bu kapsamda değerlendirdiğimizde, ülkemizde ihracatın
hem teknolojik dönüşüme hem de cari işlemler açığının azaltılmasına
gerçekten katkı yapabilmesi hususunda potansiyelimizi yeterince
uygulayamamakta olduğumuz yönünde haklı bir endişeye kapılmaktayız.
Bu düşüncelerin ışığı altında, 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu'nu
tekrar incelediğimizde, burada, bu bölgelerin yüksek katma değerli
ürünlerin bir üretim üssü olmasına yönelik ciddi bir yaklaşımın olmadığını
ve bu bölgelerde faaliyet gösterecek firmalara tanınan teşviklerin
kullanılan teknoloji bazında tanımlanmadığını görmekteyiz. Bu
noktadan hareketle, önümüzdeki taslak çalışmasının, yeni ve bütüncül
bir anlayışa sahip olarak, serbest bölgelere teknolojik üretim yönünden
yaklaşan bir metin olması umudunu taşımaktaydık. Bununla birlikte,
maalesef, bu beklentilerimiz, iki tanesi yürürlük ve yürütme maddesi
olan dört maddelik teklifle karşı karşıya kalmamız sonucu ortadan
kalkmış bulunmaktadır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - Başkanım, bitiriyorum, son cümlem…
BAŞKAN - Lütfen Sayın
Deveciler…
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - Değerli milletvekilleri, az önce de söylemiş olduğum
gibi, dış ticaret, cari işlemler dengesi, serbest bölgelerdeki üretim
ve teknoloji yoğun mamul üretimi ve ihracatı konularında kapsamlı
bir çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır. Böyle güdük bir yasanın buradan
geçirilmemesi gerekmektedir ve daha kapsamlı bir yasa yapmamız
gerekmektedir.
AKP İktidarı döneminde
yapılamamış olan, üzerinde çalışılamamış olan serbest bölgeler
hakkında bu kapsamlı ve yeni bir perspektife dayalı çalışma, inşallah,
önümüzdeki en kısa zamanda yapılacak olan seçimlerde Cumhuriyet
Halk Partisinin tek başına iktidarıyla mutlak surette yapılacaktır.
Bu görüş ve düşüncelerin
ışığı altında, teklife ilişkin düzenlemenin dış ticaretimiz açısından
hayırlı olmasını diler, eksik de olsa; saygı ve sevgilerimi sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Deveciler.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen Mustafa Elitaş, Kayseri Milletvekili.
Buyurun Sayın Elitaş.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz 1339 sıra
sayılı Serbest Bölgeler Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bildiğiniz gibi,
6/2/2004 tarihinde yürürlüğe giren 5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın
Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un
çerçeve 9'uncu maddesi ile 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu'na
geçici 3'üncü madde eklenmiş ve 5084 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren serbest bölgelerde faaliyet ruhsatı alan ve imalatçı
olmayan kullanıcı firmalara gelir ve kurumlar vergisi muafiyeti
tanınmamıştır. Buna karşılık, 6 Şubat 2004 tarihinden önce faaliyet
ruhsatı almış olup da bu bölgelerde faaliyette bulunan firmaların
gelir ve kurumlar vergisi muafiyetine ilişkin kazanılmış hakları
ise korunmuştur. Bu açıdan bakıldığında, vergi muafiyetinden yararlanamayacak
olan kullanıcılardan da vergiden muaf kullanıcılar gibi, bölgeye
getirilen ve bölgeden çıkarılan malların değeri üzerinden binde
5 oranında ücret alınması, vergi ve benzeri mali külfet yönünden
adaletsizliğe neden olmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; üzerinde görüştüğümüz bu kanun teklifi, serbest
bölge kullanıcılarının yurt dışından bölgeye getirdikleri mallar
ile bölgeden Türkiye'ye çıkardıkları malların değeri üzerinden
binde 5 oranında alınan ücretin, serbest bölgede elde ettikleri kazançlar
üzerinden gelir veya kurumlar vergisi ödeyen mükelleflerden alınmamasını
sağlamaktadır.
6 Şubat 2004 tarihinden
önce almış oldukları faaliyet ruhsatı süresi sona ermemiş olan ve
ruhsat süresi sonuna kadar kazançları vergiden istisna edilen tüm
mükellefler ile imalatçı olup, serbest bölgelerde imal ettikleri
ürünlerin satışından elde ettikleri kazançları, ülkemizin Avrupa
Birliğine üye olacağı tarihe kadar, gelir veya kurumlar vergisinden
istisna edilmiş olan mükellefler, bu istisnalarının sona ereceği
tarihe kadar binde 5 oranında ücreti ödemeyeceklerdir.
Serbest bölgelerde
yatırım safhasında kullanılan mallar, kapasite artırmak amacıyla
kullanılan mallar, kullanıcının kendisine ait olmayıp, bakım ve
onarım maksadıyla serbest bölgelere getirilen mallar ile bu bölgelere
geçici olarak getirilen araç, gereç ve ekipmanlar ile fason üretim
amacıyla getirilen mallar üzerinden de binde 5 oranında ücret alınmaması
sağlanmaktadır.
Ayrıca, daha önce
mevcut kanunda tüm malların CIF değeri üzerinden binde 5 oranında
alınmakta olan ücretin, yurt dışından serbest bölgeye getirilen malların,
serbest bölgeden Türkiye'ye çıkarılan malların FOB değeri üzerinden
alınması öngörülmektedir.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye'de serbest bölgeler, 1980'li yıllardan itibaren yapılması
düşünülmüş ve ihracata dönük kalkınmayı kendisine hedef eden bir
politikanın ürünü olarak ortaya çıkmış. Türkiye'de yaklaşık 21
adet serbest bölge var. Bu serbest bölgelerin bir kısmı ticaret esaslı
olarak kurulmuş serbest bölgeler, bir kısmı da üretim esaslı olarak
kurulmuş serbest bölgeler.
Üretim esaslı kurulmuş
olan serbest bölgelerde 6 Şubat 2004 tarihinden önce alınmış ruhsatlarda
ruhsat tarihi bitimine kadar aldıkları teşvik kazanımları devam
ederken, 6 Şubat 2004 tarihinden sonra alınmış ruhsatlarda ise Türkiye'nin
Avrupa Birliği sürecine girdikleri tarihe kadar gelir ve kurumlar
vergisinden istisnaları devam etmektedir.
Kayseri'de yaklaşık
7 milyon metre kare üzerinde kurulmuş bir serbest bölge var, üretim
serbest bölgesi. Fiyatlar gerçekten çok ucuz. Hemen bitişiğinde organize
sanayi bölgesi var, 25 milyon metre kare üzerinde kurulmuş. 25 milyon
metre karelik organize sanayi bölgesindeki arsa fiyatları ortalama
55-60 milyon Türk lirası ederken ve katılımcılar, sanayiciler arsa
bulmakta büyük sıkıntı çekerken, arsa almak için yarışa girmiş, sıraya
girmiş hâlâ büyük sanayici varken, hemen bitişiğinde olan, arsa fiyatları
5 dolar, altyapı bedeli 6 dolar olmak üzere toplam 11 dolarlık serbest
bölgede, maalesef, arsa için talep eden sanayicide sıkıntı var.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Elitaş,
lütfen toparlayınız.
Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ama, şu getirdiğimiz
düzenlemeyle birlikte, binde 5'lerin getirilirken CIF, gönderilirken
FOB üzerinden alınmamasıyla birlikte, hem diğer serbest bölgelerdeki
katılımcılar biraz daha rahat edecek hem de 5 dolar, toplam 6 dolar
olmak üzere… Bu 5 dolarlık ücretin de 1,5 dolarlık kısmı peşin olarak
ödeniyor, geriye kalan kısmı yirmi dört ay vadeye kadar verilebiliyor.
6 dolarlık altyapı bedellerinin ise tamamı otuz altı ay vade olarak
verilebiliyor.
Serbest bölgelerde
yatırım yapıp ihracatını geliştirmek, Türkiye'de tedarikçi olmak
isteyen sanayicilerimize Kayseri'de güzel bir serbest bölgenin
varlığını buradan duyuruyorum.
Bu yasanın hayırlı,
uğurlu olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Elitaş.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 3218 sayılı
Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 4-
Gelir payı ödenen serbest bölgelerde kurucu ve işletici şirketlerin
işletme sözleşmelerindeki gelir payı paylaşım oranları yeniden
düzenlenir."
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve aynı zamanda şahsı adına söz
isteyen Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu.
Buyurun Sayın Çerçioğlu.
(CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Çerçioğlu, süreniz
on beş dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ÖZLEM
ÇERÇİOĞLU (Aydın) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Serbest
Bölgeler Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi'nin 2'nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu ve şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
AKP olarak, 2002'deki
seçim beyannamenizde "Serbest bölgelerin daha etkin bir biçimde
kullanılması ve yabancı yatırımcılara daha iyi tanıtılması sağlanacak,
vergi muafiyetleri devam ettirilecek." demenize rağmen, iki
yıl geçmeden, 6 Şubat 2004 tarihli 5084 sayılı Yasa'yla bu muafiyetleri,
geçmişi de kapsar şekilde kaldırdınız. Bunun sonucunda, Türkiye
Cumhuriyeti devletine güvenerek ve devamlılık ilkesini göz önünde
bulundurarak yatırım yapmış yabancı şirketler ülkemizi terk etmiştir.
Bu kararınızla, bundan sonra serbest bölgelere yatırım için gelecek
olan yatırımcıların da önünü kestiniz.
Sonuç olarak, bir kez
daha, her zamanki tarzınızla, düşünmeden, jet hızıyla kanunları
çıkarıp sonra da verdiğiniz zarar ve tepkiler karşısında "pardon"
deyip geri adım attıklarınıza bir örnektir bu yasa.
Sayın milletvekilleri,
verdiğiniz zararın boyutunun ne kadar yüksek olduğunu sizlere sayılarla
anlatmaya çalışacağım. Sadece Ege Serbest Bölgesi'ni terk eden firma
sayısı 94'e ulaşmıştır. Buna karşılık sadece 32 firma faaliyete
geçmiştir. Üretimine son veren firmalar ile üretime başlayan firmaların
sayısı karşılaştırıldığında, söz konusu kayıp oranı yüzde 66'dır.
Türkiye genelinde serbest bölgelerde 552 firmanın faaliyet ruhsatları
iptal edilmiş, işte bu hatanızdan dolayı 552 firma Türkiye'yi terk
etmiştir, yüzlerce kişi sizin hatanızdan dolayı işsiz kalmıştır. Sizin
seçim beyannamenize güvenerek serbest bölgelere yatırım yapan
yerli ve yabancı sermayeyi ortada bıraktınız. Ayrıca, serbest bölgelerin
ülke ekonomisine olan katkıları düşünülmeden, kuruluş amaçları
değerlendirilmeden, yok edilmesine yönelik çalışmalar başlattınız.
Yüzde 71'i yabancı sermayeli firmalar tarafından gerçekleştirilen
ve toplamda 400 milyon dolar yatırım yapan Ege Serbest Bölgesi'nde yaşanan
firma erozyonu çok net bir şekilde görülmektedir. Bu, sadece Ege Serbest
Bölgesi'nde yaşanan kayıptır. Düşünün ki, Türkiye toplamında yirmi
serbest bölge bulunmaktadır.
Sayın milletvekilleri,
size bir örnek vermek istiyorum: AKP'nin serbest bölgelerde göstermiş
olduğu tutarsızlık nedeniyle, Ege Serbest Bölgesi'nden Amerikan
Pulse şirketi, 800 kişi çalıştırdığı şirketini kapatıp, maalesef,
Türkiye'den ayrılmıştır.
6 Şubat 2004 tarihinde
yürürlüğe giren 5084 sayılı Kanun ile serbest bölgelerin gelişimi
olumsuz yönde etkilenmiştir. Yıllık 24 milyar dolar toplam ticaret
hacmi ile ülke ekonomimizde çok önemli bir yer işgal eden serbest bölgelerde,
kanun değişikliği ile birlikte, yatırımlar durma noktasına gelmiş,
güvensizlik ortamı oluşmuştur.
Bu Kanun ile çalışanlar
üzerindeki gelir vergisi muafiyetinin 31 Aralık 2008 tarihinde
kaldırılacak olması, serbest bölgelerde bugüne kadar yaratılan
istihdamı olumsuz yönde etkileyecektir, yerli ve yabancı yatırımcıları
bölgeden uzaklaştıracaktır, ayrıca, müktesep hakların çiğnenmesi
nedeniyle birçok firma ile davalar gündeme gelecektir, gelmeye
başlamıştır bile.
Gerek Kanun'dan önce
kurulan firmaların haklarının çiğnenmesi dolayısıyla oluşacak
ortamın engellenmesi gerekse serbest bölgelerin kuruluş amaçlarına
uygun olarak ülke ekonomimize yapması gereken katkılarının artarak
devam etmesini sağlayacak yatırımların ve istihdamın artırılabilmesine
yönelik yeni düzenlemelere acilen gidilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Hatta, diyorum ki, bir önergeyle, bu yanlışlık, hemen şimdi, burada
düzeltilmelidir.
Sayın milletvekilleri,
görüşmekte olduğumuz kanun teklifinde değiştirilmek istenen binde
5'lik fonun kaldırılması ile vergi ödeyen firmalar için fonların kaldırılması,
aynı serbest bölge içinde faaliyet gösteren firmalar arasındaki
adaletsizliği bir ölçüde ortadan kaldıracaktır. Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak biz bunu desteklemekteyiz.
Yap-işlet-devret sözleşmeleri
kapsamında altyapı yatırımlarının özel sektör tarafından yapıldığı
ve sözleşmeler gereği elde edilen fon gelirlerinin paylaşıldığı
serbest bölgelerde, bölge kurucu ve işletici şirketlerin kaldırılan
fonlar nedeniyle kayıpları nasıl karşılanacaktır?
Sayın milletvekilleri,
ekonomimiz, kur, dış ticaret açığı ve reel faiz ölüm üçgeni arasında
can çekişmektedir. Siz, AKP Hükûmeti olarak, yabancı yatırımcının
Türkiye'ye geldiğini söylüyorsunuz. Doğru, gelmiştir, sıcak para
olarak gelmiştir, turist gibi gelmiştir, canı istediği zaman çeker
gider.
Sayın milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Partisinin yabancı sermayeye bakışı, anlayışı,
ülkeye sıfırdan yatırım yapacak, istihdam sağlayacak, ülke ekonomisine
katma değer yaratacak, ülke kalkınmasında rol oynayacak bir anlayıştır.
Sizin anlayışınız da bunun tam tersidir, memleketin limanlarını,
işletmelerini, hazine arazilerini satmaktan geçmektedir. Sizin
iktidarınızda gelen yabancı sermaye asla yatırım yapmamıştır.
Sıcak para olarak kendilerine bir şekilde kapalı kapılar ardında
verilen reel faiz garantisini alarak veya hazır müşterisi olan,
yatırımı büyük ölçüde tamamlanmış sanayilerimizi satın almışlardır,
bize herhangi bir artı istihdam yaratmamıştır. Üstelik, binlerce
insanımız da sayenizde işsiz kalmıştır. Son olarak da ayakta alkışlayarak
satmış olduğunuz İstanbul İETT arazisi olmuştur. Şimdi, bu araziyle
ilgili bir senaryo düşünelim: Bu arazide, inşa edilip satılmak üzere
bir proje üretilecek. Bu projenin sonunda, yine, yurdumun güzel insanlarına
satılacak. Tabii ki, arazi fiyatına maliyeti eklenip, yüksek kâr
da ilave edilerek elden çıkarılacak. Sonuç olarak, yabancı bir koyacak
üç alacak. Sözüm ona, inşaat sektörü de atılım yapacak. Yani, kısa
günün kârı mantığıyla ülke yönetmeye çalışmaktasınız. Yönetmeye
çalışıyorsunuz; ama, maalesef, yönetemiyorsunuz. Dış ticaret açığı,
iç borç, dış borç rakamları bunun en açık göstergesidir. İktidarınız
döneminde sadece özel sektörün dış borcu 52 milyar dolardan 115 milyar
dolara ulaşmıştır.
Sayın milletvekilleri,
AKP Hükûmetinin ulusal bir sanayi stratejisi yoktur. Türk sanayisinin
büyük fedakârlıklarla ve emeklerle parlattığı yıldızı tekstil sektörü,
sayenizde dünya piyasalarından kuyruklu yıldız misali kayıp geçmiştir.
Bunun sonucu olarak yine işsizler ordusu yarattınız ve sokaklara
terk ettiniz bu insanları.
Hyundai, Türkiye'ye
yatırım yapmak istemiş, AKP Hükûmeti ile görüşmüş, ancak, AKP Hükûmetinin
yatırım indiriminin kaldırılması ve serbest bölgedeki tutarsız
sanayi politikalarından dolayı yatırımını Çek Cumhuriyeti'ne
kaydırmıştır. AKP'nin yabancı sermayeye bakış açısının öyküsü de
budur.
Sayın milletvekilleri,
dün de Otomotiv Derneğinin, otomotiv sektörünün iç piyasanın daralmasıyla
ilgili açıklamaları, ekonomimizin ne kadar darboğaza girdiğinin
bir kanıtıdır. Acil önlemler alınmadığı takdirde, tekstil sektöründe
olduğu gibi otomotiv sektöründe de ciddi sıkıntılar baş gösterecektir.
AKP İktidarının ekonomik
uygulamalarının sanayicileri içine düşürdüğü bu sıkıntılardan,
ancak Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarında kurtuluş gerçekleşecektir.
Sayın milletvekilleri,
AKP Hükûmeti elindeki en önemli enstrümanları yatırım indirimi ve
teşvik politikalarını yanlış kullanarak Türk sanayicisinin beş
yılını, üzülerek söylüyorum ki, boşa harcamıştır. Sanayiciyi yatırıma
sevk eden en önemli araç olan yatırım indirimi IMF'nin baskısıyla kaldırılmış,
yatırım yapan, istihdam artıran, ihracat yapan, daha fazla vergi
ödeyen sanayicinin ödülü elinden alınmıştır. En acısı da bunun
IMF'nin isteği doğrultusunda yapılmış olmasıdır. IMF, Türk sanayicisinin
gelişmesine katkıda bulunan yatırım indirimlerinin kısıtlanmasını
isterken, niçin artan Uzak Doğu ithalatına önlem istememiştir? Bunlar,
Türkiye'yi üreten değil tüketen bir toplum hâline getirmek istenen
bir planın parçasıdır. Maalesef, AKP Hükûmeti bu baskılara karşı koyamamış,
bu da sanayimizi olumsuz yönde etkilemiştir. IMF'ye kayıtsız şartsız
boyun eğen Hükûmetiniz ülkemizin iç dinamiklerini göz ardı etmiştir.
Sayın milletvekilleri,
şu anda borsanın 47 binlerde olması, sıcak paranın ne kadar kaygan
zeminde kazanç aradığının en açık ifadesidir. Dolar kurunun bilinçli
olarak 1,336'larda kalmasının yegâne sebebi dışarıdan gelen bol miktardaki
sıcak paradır. Bundan dolayı, istihdam yaratan sanayi için çok ciddi
kaygılarımı burada sizlerle paylaşmak istiyorum.
Sayın milletvekilleri,
serbest bölgelerde uyguladığınız yanlış kararlarınıza bir örnek
de uyguladığınız bölgesel teşviklerdir. Bu teşvikler Anadolu'nun
orta ve batısındaki altı-yedi ilde yoğunlaşmıştır, gerçek hedef
olan Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun kalkınmasında etkisi maalesef
sıfır olmuştur, hiç yatırım gitmemiştir. Hâlbuki, teşvikler sektörel
bazda yapılsaydı, bugün sanayimiz daha başarılı bir noktada olacaktı.
Sayın milletvekilleri,
AKP İktidarının gelişigüzel uyguladığı politikaları yüzünden,
serbest bölgelerin yatırımcıyı çekici özelliği kalmamıştır. Az
önce ifade ettiğim gibi, 552 firma Türkiye'yi terk etmiştir. Düşünün,
burada çalışan binlerce kişi işsiz kalmıştır. Sadece binde 5 olayı
değil, diğer adaletsizliklerin de düzeltilmesi ve bu bölgelerde
çalışan işletmelerin eskisi gibi rekabet edebilmesi için, önündeki
engellerin kaldırılması gerekmektedir.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Çerçioğlu.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen Ergün Dağcıoğlu, Tokat Milletvekili.
Buyurun Sayın Dağcıoğlu.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Aslında, Tokat Milletvekili
Ergün Dağcıoğlu'nun serbest bölgelerle ilgili kanun değişiklik
teklifini tartıştığımız böyle bir günde, maddelerde grup adına konuşacak
olsak, onar dakikadan kırk dakika konuşma imkânımız var idi. Ancak,
demin sayın milletvekillerimizin de zaman zaman eleştirilerinden
sonra, zamanı iktidar olarak iyi kullanmak, buralarda çok konuşmak
yerine kanunları çıkararak… Sayın Çerçioğlu'nun da az önceki konuşmasından
"özet ne anladınız" derseniz, "Bu kanunu, hem kendim hem
de Grubum adına destekliyorum. Bir hakkın ihkakıhak şeklinde ortaya
konulması idi. Dolayısıyla da desteklediğimiz bir kanun." dedi.
O kadar değişik ve geniş bir konuda tespitler yaptı; ama "özet ne
anladınız" derseniz, bu cümlesinin altını çizerek anladığımı
burada vurguluyor ve demek ki, doğru bir kanun getirmişiz, doğru
bir çalışma yapıyoruz burada ve her türlü eksiğe gediğe rağmen, inşallah,
bu kanun, burada, bugün sizlerin de katkılarıyla çıktıktan sonra,
Türkiye'de önemli bir eksiklik, önemli bir açık da kapatılacak ve
özellikle de serbest bölgelerde, dışarıya kaçma eğilimi ve temayülü
içerisinde olan -kaçtı demiyorum- kaçma ve dışarıya kaynak transferinin
temayülü içerisinde olan iş adamlarımızın da kaynaklarının Türkiye'de
değerlendirilmesi, dolayısıyla da yerli üretim ve yerli istihdam
adına çok hayırlı bir çalışmayı hep birlikte bugün burada sonuçlandırmış
olacağız. Demek ki, doğru bir yerde, doğru bir kanunla, hep birlikte
bir arada çalışma yapıyoruz.
Şimdi, arkadaşlar,
bu kanunda ana tema nedir dediğimizde, o kadar üzücü, geçmişten kalan
sıkıntılar vardı ki, onları da aşalım hazır bu kanunu buraya getirmişken
dedik. Nasıl? Mesela, daha evvel 3/7/2001 tarihinde, 4684 sayılı Yasa'yı
yine bu Meclisten -ben o zaman milletvekiliydim- geçirdiğimizde,
hançeremiz yırtılana kadar müdahale etmeye çalıştık ve bir yanlış
yapıyoruz, bunu düzeltelim, yanlış yapmayalım demiştik. İşte, o
yanlışlıklardan bir tanesi de şu idi: Fonlar o zaman kaldırıldı hatırlarsanız
ve bir özel hesaba dönüştürülmüştü ve özel hesaba dönüştürülen bu
fonların da sonuçta, bütçeye kaynak olarak aktarılması kararlaştırılmıştı.
Ama, biz bunu yaparken ne yapmıştık? Fonları kaldırdığımızda, bizim
bu fon gelirlerini hazineye gelir olarak irat kaydettiğimizde, o
serbest bölgelerde -yine Sayın Çerçioğlu'nun da biraz evvel ifade
ettiği gibi- kurucu işleticilerle ilgili birtakım haklar da var
idi. Bu haklarla ilgili bazı yanlışlıklar da yapılmıştı. Neydi o?
Mesela, FOB değeri üzerinden Türkiye'ye girecek olan serbest bölgede
üretilen mallardan, biz binde 5 fon almamız gerekirken, yazılımda
CIF olarak geçtiği için, CIF uygulamasından ötürü bunu binde 5 değil
de binde 5,65 olarak hesap etme mecburiyeti var idi. Bu yanlışı da,
şimdi, bugün burada hep birlikte düzeltiyoruz. Hem de öyle bir yanlış
ki, kanuna rağmen serbest bölge uygulamalarında Sayıştay kararları
esas alınmak suretiyle, doğru işlem yapılan, yani, kulağın öbür taraftan
dokunulduğu bir noktada, bugün, sizlerin de katkılarıyla bu yanlışı
düzelteceğiz.
Onun dışında, çifte
vergilemeyi önleyelim, ortadan kaldıralım, izale edelim diye yaptığımız
bu çalışma, inşallah çok hayırlı bir çalışma olarak tarihe geçecek
ve serbest bölgelerdeki iş, üretim ve istihdamı çok ciddi bir şekilde
tetikleyecektir. Bir sürü rakam vermek mümkün, ama önemli olan, çifte
vergilemeyi de bu kanun sayesinde, burada, hep birlikte önleyeceğiz.
Peki, bir de, yine Sayın
Çerçioğlu'nun eleştirdiği bir şey var. "Kurucu, işletici şirketlerin
kayıplarını nasıl halledeceğiz." dedi. İşte, bu maddede verdiğim
bir önergeyle, Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğünün yapacağı bir çalışma
sonucunda, yönetmelikle bu kayıpları önlenecek ve 2006 değerleriyle
yaklaşık 459 bin dolarlık, bu serbest bölgelerdeki kurucu, işletici
firmalardan -ki, dört tane bölgeyi kapsıyor, diğer, tamamını kapsamıyor-
bu dört bölgeden Samsun bölgesinde zaten ticari faaliyet şu anda
söz konusu olmadığı için, ne oluyor…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu,
lütfen toparlayınız.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Dolayısıyla, geriye
kalan üç bölgeyle ilgili, 2006 değerleriyle 459 bin dolarlık, yani,
binde 5 fonlardan devlet vazgeçerek çifte vergilemeyi önlerken,
bu arada, kurucu, işletici firmaların da kayıpları söz konusu olacak.
Biz, devletteki adalet anlayışıyla, burada da hükmetmek zorundayız
ve kurucu, işletici firmaların da haklarını korumak durumundayız
diyerek, şimdi, burada verdiğimiz bir önergeyle, onların hak gasbını
ortadan kaldıracak ve Genel Müdürlüğümüzün, hem de kurucu, işletici
firmalarla yapacağı istişari toplantılar sonucunda ortaya koyacakları
bir yönetmelikle, o hak kayıplarını da önlemiş olacağız diyorum.
Evet, birçok firmanın
kapatıldığını söyledi. Zaten, geçmiş ekonomik depremlerden ötürü
sadece serbest bölgelerde değil, geçmiş yanlış uygulamalardan ötürü
sadece serbest bölgelerde değil, Türkiye'nin tamamı büyük sıkıntılar
içerisinde, kepenkler kapatılırken, geldiğimiz günden beri, dört
buçuk yıldır yapmış olduğumuz ekonomik tedbirler, çıkarmış olduğumuz
kanunlar ve hem Türkiye'ye hem dünyaya vermiş olduğumuz güven mesajlarından
ötürü bütün bunlar izale edildi ve Türkiye artık ayağa kalkan bir ülke
olarak dünyaya isim yapmaya başladı.
Bu manada, Yörük göçü
misali, eksiklerimiz de yok mudur? Vardır. İşte o eksiklerimizden
birisini de, bugün -benim burada tespit ettiğim- bir kanun teklifiyle,
sizlerin desteğiyle çıkarıyoruz. Yani, Türkiye'nin önü açıldı, koşar
adımlarla çağdaş dünyaya doğru, entegrasyon adına giderken eksiklerimiz
de vardır. Bunları da gideririz. Bugün bu eksikliklerden birisini
gidermemize, inşallah sizlerin de, muhalefet dâhil olmak üzere, iktidardaki
arkadaşlarımızın katkılarıyla zemin hazırlayacağız diyor, bu
hayırlı kanunun, -muhalefet milletvekillerimizin de ifade ettiği
hayırlı kanunun- hayırlara vesile olmasını Cenabıhak'tan niyaz
ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Dağcıoğlu.
Madde üzerinde üç
adet önerge vardır.
Önergeleri önce geliş
sıralarına göre okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun
Teklifinin 3218 sayılı Kanuna Geçici Madde eklenmesini öngören
çerçeve 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
İrfan Gündüz Mustafa
Elitaş M. Ergün Dağcıoğlu
İstanbul Kayseri Tokat
Abdullah Erdem Cantimur Recep Garip
Kütahya Adana
"MADDE 2- 3218 sayılı
Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 4-
6/2/2004 tarihinden sonra faaliyet ruhsatı alanlardan, imalatçı kullanıcıların dışındaki kullanıcılar tarafından
yurt dışından bölgeye getirilen ve/veya bölgeden Türkiye'ye çıkarılan
malların, bu Kanunun 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde
belirtilen ücrete tabi tutulmaması nedeniyle, gelir payı ödenen
serbest bölgelerde kurucu ve işletici şirketlerin işletme sözleşmelerindeki
gelir payı kayıplarının karşılanması amacıyla yönetmelikte düzenleme
yapılır."
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1339 sıra sayılı yasanın 2. maddesinin sonuna aşağıdaki metnin
ilave edilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
|
Feridun Baloğlu |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
R. Kerim Özkan |
|
Antalya |
Malatya |
Burdur |
|
Nail Kamacı |
Osman Özcan |
|
|
Antalya |
Antalya |
|
Gelir payı paylaşımında
yaratılan istihdam dikkate alınır.
BAŞKAN - En aykırı
önergeyi okutup, işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1339 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 2 nci maddesinin çerçevesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Haluk Koç |
Bülent Baratalı |
Ahmet Ersin |
|
Samsun |
İzmir |
İzmir |
|
Türkân Miçooğulları |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
|
|
İzmir |
Malatya |
|
Madde 2- 3218 sayılı
Kanunun geçici 3 ncü maddesi yürürlükten kaldırılmış ve kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılamıyoruz
efendim.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI KÜRŞAD
TÜZMEN (Gaziantep) - Katılamıyoruz.
BAŞKAN - Önergenin gerekçesini
açıklamak üzere, Bülent Baratalı, İzmir Milletvekili.
Buyurun Sayın Baratalı.
BÜLENT BARATALI (İzmir)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Başkanı ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bu teklifi Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu olarak destekliyoruz ve bir an önce yasalaşması
için de geçen haftadan beri çaba gösteriyoruz. Ancak, Sayın Dağcıoğlu'nun
bu teklifi bu hâliyle yasalaşırsa, yine bu konuda bir eksiklik olacaktır
diye düşünüyorum, o nedenle bu önergeyi verdik.
Verdiğimiz önergenin
gerekçesi, 3218 sayılı Yasa'nın geçici 3'üncü maddesiyle ilgilidir.
Bu yasa incelendiği zaman, geçici 3'üncü maddenin (b) fıkrasında
aynen şöyle yazılmaktadır lafız olarak: "Bu bölgelerde istihdam
ettikleri personele ödedikleri ücretler 31/12/2008 tarihine kadar
gelir vergisinden müstesnadır. Ancak, bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarih itibarıyla ruhsatlarında belirtilen süre 31/12/2008 tarihinden
daha önceki bir tarihte sona eriyorsa, istisna uygulamasında ruhsatta
yer alan sürenin bitiş tarihi dikkate alınır." denmektedir.
Biz, bu istisnanın,
bitecek olan bu istisnanın, 2008'de bitecek istisnanın, tamamen bu sürenin kaldırılmasından yana bir
önerge verdik.
Yine, hepimizin veya
ilgilenenlerin bildiği gibi, Plan Bütçe Komisyonumuzda iki tane
teklif bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi, Sayın İzmir Milletvekili
Nükhet Hotar ve Faruk Çelik'in teklifidir; diğeri, Sayın İzmir Milletvekili
Ahmet Ersin'in teklifleridir. Sayın Nükhet Hotar ve Faruk Çelik'in
teklifinde, bu, 2008'de bitecek olan istisna muafiyet süresinin
2019'a kadar ertelenmesini içermektedir. Sayın Ahmet Ersin'in verdiği
teklifte ise, bu istisna süresinin, süresiz olarak ertelenmesi
teklifidir.
Şimdi, bu konuda bir
karar veremezsek, bu önergeyi kabul etmezsek değerli arkadaşlar,
bu yasa eksik çıkacaktır. Ben inanıyorum ki, kanunu düzenleyen, uğraşan
arkadaşlarım ile ilgili Bakan da bizler gibi düşünmektedir. Buna
samimiyetle inanıyorum ve serbest bölgelerle ilgili, bütün bu bölgelerdeki
arkadaşlar da ilgili arkadaşların ve Sayın Bakanın bu konudaki
iyi niyetini bilmektedirler, fakat, bir başka bakan, bu önergeye,
bu yasa tekliflerine karşıdır. Üç sene önce İzmir'e geldiğinde söz
vermesine karşın bu Sayın Bakan -ki, Sayın Maliye Bakanı Kemal
Bey'dir- bugüne kadar, üç yıl önce serbest bölgelerde verdiği sözü
tutmamaktadır. Bunun nedenini bilemiyorum. Kabinenin iki bakanı,
bir konuda iki ayrı düşünce içinde. Elbette, bir kabinede iki ayrı
düşünce içinde bir bakan olabilir, ama, yine bizim parlamenter sistemdeki
"primus inter pares" sistemine göre, yani, eşitler içinde
birinci olan Sayın Başbakanın, bu iki ayrı görüşü şimdiye kadar teke
indirmesi ve serbest bölgelere verilen söz konusunda tavır ve görüş
bildirmesi gerekirdi, ama, şu ana kadar bunun olmadığını görüyoruz.
Ben, yine, görüşlerimi
tekrar etmek istiyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, yasanın
bu hâlde çıkmasına biz onay vereceğiz, destek vereceğiz ve veriyoruz.
Ancak, bu hâlle çıkarsa bile yasa, bu önerge kabul edilmezse, bu bölgelerdeki
işçi ücretlerinden alınacak olan gelir vergileri, eğer, en azından
2019'a kadar, yani AKP'li milletvekilli arkadaşlarımızın verdiği
kanun teklifini içeren bu önerge kabul edilmezse, yine bu bölgelerdeki
teşvik ve cazibe tekrar yerine gelmeyecektir ve yüzde 2'ye düşmüş
olan bu bölgelerdeki büyüme, maalesef daha da gerilere gidecektir.
Bu düşüncelerle, verdiğimiz önergenin,
her zaman sağduyuyla görüş bildiren ve karar veren Meclis tarafından
kabul edilmesini diliyor, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı
adına hepinize saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Baratalı.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1339 sıra Sayılı yasanın 2. maddesinin sonuna
aşağıdaki metnin ilave edilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Feridun
Baloğlu (Antalya) ve arkadaşları
Gelir payı paylaşımında
yaratılan istihdam dikkate alınır.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI KÜRŞAD
TÜZMEN (Gaziantep) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Önergenin gerekçesini
açıklamak üzere Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Malatya Milletvekili.
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın milletvekilleri, Sayın Başkan; hepinize saygılar
sunarım.
Değerli milletvekilleri,
bu önergeyi bilerek verdik. Örneklerle size sunmak istiyorum: Türkiye
bir tarım ülkesi. Örneğin muzu, örneğin greyfurtu beyefendiler getiriyorlar
serbest bölgeye… Türkiye bu işin cenneti veya Türkiye'de üretilen
bu ürünlere, dışarıdan ithalatçılar… Veya çay… Diyorlar ki,
"Uzak Doğu çayı…" Getiriyorlar bir tane küçük makine, paketleme
servisi, üç-beş kişi çalıştırıyor ve bu malların tümü ülkeye giriyor.
Bir ülke, eğer, kendi
katma değer yaratan ürünlerini koruyup kollamıyorsa ve bunlara,
bir şekilde, ülkenin kendi değerlerine sahip çıkmıyorsa o ülkede
ekonomi nereye gider arkadaşlar?
Örnek veriyorum size:
Çay paketleme servisi kuruyoruz. Çayı getiriyor gemilerle, işte,
"Seylan çayı" diyor, 3 kişi çalıştırıyor. Yine, aynı serbest
bölgede, ülkede olmayan ithali zorunlu olan örneğin, bilgisayar
parçaları eğer ülkede üretilmiyorsa. Ülkede bir şekilde üretilmeyen
belli malları getirip belli yerlerden, burada 300-500 kişi çalıştırıyor
o serbest bölgede. Bir şekilde, o cihazın veya o üretilen malın tümünü
ithal etsek, çok pahalı olduğu için, ülkeden daha fazla döviz çıkacak.
Ancak, belli ekipmanlarını, belli parçalarını getirerek burada
bir üretim yapıyor, ülkeye bir istihdam sağlıyor, ülkeye bir katma
değer yaratıyor. Yani, o malın bedeli, mamulün bedeli 100 dolarsa,
bu insanlar, belli aparatlarını, örneğin 50 dolara alarak diğer 50
dolarlık kısmı ülkede üreterek, ülkenin 50 dolarının dışarı gitmesini
önlüyorlar. Şimdi, bu da serbest bölgede, bu da serbest bölgede; biri
300 kişi, biri 500 kişi çalıştırıyor
ve ülkeye önemli katma değer yaratıyor. Yani, para içeride kalıyor.
O serbest bölgede…
Bu, ister yerli olsun
ister yabancı olsun, özellikle yerli üreticiler açısından konuşuyorum.
Bizler kendi ulusal sanayicimizi, ulusal üretim yapan insanlarımızı
bir şekilde eğer korumazsak dövizimiz hep dışarı gider. Ben bunu
söylemek istiyorum arkadaşlar. Bunların bir farkı olmalı.
Aynı miktarda ithalat
yapan diyelim ki, 50 milyon dolar, serbest bölgeye ithalat yapıyor;
birisi 3 kişi çalıştırıyor, öbürü, yine, 50 milyon dolar, serbest
bölgeye ithalat yapıyor, yine, birinin yarattığı katma değerle
öbürünün yarattığı katma değer çok farklı arkadaşlar veya ihraç
kaydıyla biri getiriyor bunların hepsini ülkenin içine ithal ediyor,
öbürü ise serbest bölgede üretim yapıyor, başka ülkeye ihraç ediyor.
Değerli arkadaşlar,
bu ülkede eğer biz, bunları ülke ekonomimiz açısından bir şekilde
teşvik etmezsek, bunlara gözümüzün nuru gibi bakmazsak, hep böyle
bir ithalat bayrağını eline alan gelir, burası bir ithalat mezarlığı
olur.
Bu önergede ulusal sanayi
açısından -illa bunu yapın demiyorum, özellikle buraya parmak basmak
açısından söylüyorum- bir şekilde… Biraz sonra konuşacağım 5084 sayılı
Yasa'yı ve ülke sanayicisine, ülkede üretim yapan insana hiçbir
zaman biz gözümüzün nuru gibi bakmıyoruz. İthalatçıyı da ihracatçıyı
da aynı kefeye koyuyoruz. Hep gözümüz dışarıda, yabancıların yaptığı,
yabancı…
Dövizimiz dışarı gidiyor
arkadaşlar. Eğer, bu ülkede yaratılan katma değer hep dışarı giderse,
bir gün bu cari açığımız nereye gider? Bunu önlemek için, ülkede yaratılan
değerlerin, paranın içeride kalması açısından biz bu önergeyi yazdık
ve size sunduk. Takdir sizindir ve ulusal sanayiyi ve ulusal sanayiciyi
teşvik etmek açısından, bir şekilde koruyup kollamak açısından, serbest
rekabet koşullarına aykırı olmamak kaydıyla bu önergeyi sunduk. Takdirlerinize
sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun
Teklifinin 3218 sayılı Kanuna Geçici Madde eklenmesini öngören
çerçeve 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
İrfan
Gündüz (İstanbul) ve arkadaşları
“MADDE 2- 3218 sayılı
Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 4-
6/2/2004 tarihinden sonra faaliyet ruhsatı alanlardan, imalatçı kullanıcıların dışındaki kullanıcılar tarafından
yurt dışından bölgeye getirilen ve/veya bölgeden Türkiye'ye çıkarılan
malların, bu Kanunun 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde
belirtilen ücrete tabi tutulmaması nedeniyle, gelir payı ödenen
serbest bölgelerde kurucu ve işletici şirketlerin işletme sözleşmelerindeki
gelir payı kayıplarının karşılanması amacıyla yönetmelikte düzenleme
yapılır.''”
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Uygun görüşle
takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI KÜRŞAD
TÜZMEN (Gaziantep) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
3218 sayılı Serbest
Bölgeler Kanununun 7 nci maddesinin ikinci fıkrasında değişiklik
yapan Kanun Teklifinde yer alan Geçici 4 üncü Maddede; "Gelir
payı ödenen serbest bölgelerde kurucu ve işletici şirketlerin işletme
sözleşmelerindeki gelir payı paylaşım oranları yeniden düzenlenir"
hükmü bulunmaktadır. Anılan Geçici Maddeye ilişkin düzenleme,
6/2/2004 tarihinden sonra faaliyet ruhsatı alan imalatçı kullanıcıların
dışındaki kullanıcılar tarafından yurt dışından bölgeye getirilen
ve/veya bölgeden Türkiye'ye çıkarılan mallar üzerinden ücret alınmaması
uygulaması neticesinde kurucu ve işletici şirketlerin uğrayacakları
gelir kayıplarının telafi edilmesine yönelik olarak getirilmek
istendiğinden, uygulamanın sorunsuz yürütülebilmesini teminen
Geçici Maddenin yeniden düzenlenmesi gereği ortaya çıkmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, karar yeter sayısı…
BAŞKAN - Arayacağım
Sayın Koç.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Karar yeter sayısı arayacağım. Kabul
etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.
Sayın milletvekilleri,
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.22
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.32
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86'ncı Birleşimi'nin Beşinci Oturumu'nu
açıyorum.
1339 sıra sayılı Kanun
Teklifi'nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Teklifin 2'nci maddesi
üzerinde, İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz ve arkadaşları tarafından
verilmiş olan önergenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Önergeyi kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun yayımını
izleyen ay başında yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına söz isteyen Adana Milletvekili
Kemal Sağ.
Buyurun Sayın Sağ.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on beş dakikadır.
CHP GRUBU ADINA KEMAL
SAĞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1339 sayılı
Serbest Bölgeler Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi üzerinde, 3'üncü madde hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
bugün önemli bir gün, 10 Nisan Polis Günü. Bu vesileyle, emniyet teşkilatının
tüm personelinin bu gününü kutluyor; hepsine sağlıklı, mutlu ve başarılı
bir görev diliyorum.
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI
(İzmir) - Sayın Başkan, geziyorlar!
BAŞKAN - Sayın Sağ,
bir saniye.
Sayın milletvekilleri,
salonda uğultu var, sayın hatibin konuşması anlaşılamamaktadır.
Lütfen…
Buyurun Sayın Sağ.
KEMAL SAĞ (Devamla) -
Sayın Başkan, ikinci değineceğim konu, yine gündem dışı olacak ama,
az önce Sayın Ergün Dağcıoğlu konuşmasında dedi ki: "Biz, AKP
Grubu olarak, grup adına konuşmaları kullanmayarak zamanı tasarruf ediyoruz." Ben ve Grubum
beklerdik ki, AKP, bugün, burada ve her zaman olduğu gibi, bu kürsüde
her türlü fikrini açıklasın. Özellikle, bakın, bu serbest bölgeler
hakkında olduğu gibi diğer konuların da -sadece burada doğru kanunlar
çıktığı için değil- yanlış çıkan kanunların da savunmasını yapsınlar
isterdim, beklerdim. Ama bunları yapmıyorlar, yapmıyorsunuz değerli
arkadaşlar. Ben, burada, Sayın Dağcıoğlu'ndan beklerdim ki, bu hükümler
çıkarken, örneğin gelir vergisi stopajı üzerine de bir konuşma yapsalardı
ve bugün çalışanların uğradığı mağduriyet dolayısıyla doğan haksız
rekabetin de sebebini anlatmış olsalardı, onu beklerdim ben.
Evet, şimdi, konuşmama
geçiyorum değerli arkadaşlar. Bakınız, Türkiye'nin son otuz-kırk
yıldır en önemli sorunlarının başında işsizlik, dış ticaret açığı
ve yabancı sermaye girişi gelmektedir.
Değerli arkadaşlar,
bugün AKP Hükûmetine baktığınızda işsizlik yüzde 10 gösterilmektedir,
ama biz biliyoruz ki işsizlik yüzde 10'un çok üzerindedir. Milyonlarca
insan -yeşil kart dolayısıyla sigortalı olarak iş bulmaktan kaçındıkları
için- birçok işsiz, bugün, sanki işi varmış gibi göstermektedir ya da
iş aramıyormuş gibi pozisyon göstermektedir. Bunlar doğru değildir
değerli arkadaşlar.
İkinci konu, dış ticaret
açığı meselesidir. Değerli arkadaşlar, deminki konuşmacılarımız
sizlere bahsettiler, ama ben, konunun bir başka yönüne değinmek istiyorum.
Bakınız, 2002 yılında ithalat 51 milyar, ihracat 36 milyar dolar olduğu
için, dış ticaret açığı 15 milyar civarında idi. 2006 yılında bu açık
52 milyar dolara gelmiştir ve görünürde, resmî rakam olarak ihracatın
ithalatı karşılama oranı yüzde 62 gözükmektedir değerli arkadaşlar.
Ancak, bir noktaya ben dikkat çekmek istiyorum, o da şudur: Bakın, ihracatımızdaki
ithal girdi oranı, 2002 yılında yüzde 32 iken, bugün yüzde 56 olmuştur.
Peki, bu durumda gerçek ihracat miktarı nedir? 85 milyar dolar ihracatı
geriye kalan yüzde 44'le çarptığınız zaman, gerçek ihracat miktarı
37 milyar dolardır değerli arkadaşlar. Peki, bu durumda gerçek ihracatın
gerçek ithalatı karşılama oranı ne olmaktadır biliyor musunuz? O
da yüzde 30'un altındadır değerli arkadaşlar. Bunu da böyle, bir tarafa
yazmanızı ben rica ediyorum.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - O rakam nereden çıktı Sayın Sağ?
KEMAL SAĞ (Devamla) -
Sayın Dağcıoğlu, hesaplama yaparsanız rakam ortaya çıkmaktadır
ve bugün gerçek ihracatın gerçek ithalatı karşılama oranı yüzde
29,4'tür.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Hesaplar nerede? Nereden buldunuz?
KEMAL SAĞ (Devamla) -
Üçüncü konu: Türkiye'nin en büyük sorunlarından bir tanesi de yabancı
sermaye girişi meselesidir. Değerli arkadaşlar, bugün dünyadaki
likit bolluğu dolayısıyla Türkiye'de de "sıcak para" adı
altında yabancı sermaye vardır. Ama, gerçek yabancı sermaye, ülkede
yatırım yapan, üretim yapan ve istihdam yaratan yabancı sermayedir.
Bugün, Türkiye'de 60 milyar doların üzerindeki sıcak para, her an,
Türk ekonomisi için risk teşkil etmektedir. Bunu da lütfen unutmayalım.
Değerli arkadaşlar,
serbest bölge konusunu baştan alarak sonuna doğru özetlemek istiyorum.
Bakın, Türkiye'de serbest
bölgeler niye kuruldu, şöyle bir hatırlayalım: 1985 yılında, 3218
sayılı Serbest Bölgeler Yasası ile Türkiye'de serbest bölgeler kurulmuştur.
Serbest bölge nedir: Bir ülkenin sınırları içinde, gümrük hattı dışında,
ihracat için yatırım ve üretimi artırmak, istihdam yaratmak, yabancı
sermaye ve teknoloji girişini hızlandırmak, girdi ihtiyacını
karşılamak üzere kurulan ekonomik bölgelerdir.
Peki, bu yasanın çıkarılmasında
amaç nedir değerli arkadaşlar, lütfen hatırlayınız. Bu yasanın üç
amacı vardır: Bir, Türkiye'de istihdamı artırabilmek; iki, doğrudan
yabancı sermaye girişini artırmak; üçüncüsü de, dış ticaret açığını
azaltmaktır. Bugün dünyada ekonominin ve ticaretin çok yoğun olduğu
bölgelerde yüzlerce serbest bölge vardır. Bugün Türkiye'de de 20 civarında
serbest bölge mevcuttur.
Değerli arkadaşlar,
serbest bölgelerin Türkiye'deki durumuna baktığımız zaman, bunların
artı yönleri vardır, eksi yönleri vardır. Önce ben artılarından
bahsetmek istiyorum. Bakın, Türkiye'de, 1985'ten bu yana, toplam 40
bin doğrudan istihdam yaratılmıştır, 4 bin kullanıcı firma bölgelerde
faaliyet göstermiştir ve bu vesileyle, Türkiye'ye 700 yabancı firma
giriş yapmıştır. Bugüne kadar, ülke bazında, toplam 125 milyar dolar
civarında dış ticaret hacmi yaratılmış olup, yalnızca 2006 yılındaki
dış ticaret hacmi 25 milyar dolar civarındadır. Ayrıca, serbest bölgeler
dolayısıyla, Türkiye'ye bir kısım teknoloji transferleri yapılmıştır,
yan sanayiler kurulmuştur ve bunların potansiyeli artırılmıştır,
artmıştır. Ayrıca, dış tanıtım olanağı doğmuştur ve dolaylı bir şekilde
de kamuya bir fon yaratma imkânı doğmuştur.
Değerli arkadaşlar,
tabii, bunun yanında, bazı olumsuz gelişmeler de vardır. Örneğin,
bazı bölgelerde ithalat ihracattan fazladır, bazı bölgelerde yine
kaçakçılık ortamı mevcuttur ve bazılarında da yine istihdamda
haksız rekabet yaratılmıştır. Şimdi, bunları dilediğinizce yorumlayabilirsiniz.
Ama, sonuç olarak baktığımızda, serbest bölgelerin Türkiye'deki artıları
eksilerinden mutlaka fazladır değerli arkadaşlar.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
AKP Hükûmeti, 6 Şubat 2004'te, bir seçim yatırımı olarak, "Teşvik
Yasası" adı altında bir yasa çıkarmıştır. Bu Yasa bazı illerimize
gerçekten avantaj sağlamıştır, bunu kabul ediyoruz, ama Adana başta
olmak üzere birçok ilimizde de çok büyük sıkıntılar yaratılmıştır.
Birçok yatırımcı teşvik edilen bölgeye kaydığı için, bu tür illerde
istihdam azalmıştır, yatırım azalmıştır. Bunları da lütfen unutmayınız.
Peki, bu Yasa'yla, Türkiye'de,
serbest bölgelerde ne gibi değişiklikler oldu: Gelir ve kurumlar
vergisi muafiyeti, yeni firmalar, imalatçı olmayan yeni firmalar
için kaldırıldı. Gelir vergisi stopajı getirildi. Yine, bu Yasa gereğince,
6 Şubat 2004'ten sonra ruhsat alan firmalar için, yani sadece imalat
yapan firmalar için "AB'ye tam üyeliğe kadar gelir ve kurumlar
vergisinden muaf olacak." denildi ve çalışanlar için de "Ücretlerde
gelir vergisi stopajı devam edecek." denildi. 6 Şubat 2004'ten
sonra bölgeye gelen ve imalatçı olmayan firmalar, normal yurt içi
firmalar gibi vergiye tabi tutuldu. Bu arada en önemli nokta şudur:
Kurucu ve işletici firmaların bölgelere giren ve Türkiye'den çıkan
mallar üzerinden tahsil ettiği fonlar kaldırılmıştır. Bu fonların
kaldırılması dolayısıyla da, kurucu firmalar, yaptıkları yatırımların
tekrar getirisini alma imkânından mahrum edilmişlerdir.
Peki, 5084 sayılı Yasa'dan
sonra ne olmuştur: Serbest bölgelerde faaliyet gösteren firma sayısı
azalmıştır. Bakın, sadece İzmir ESBAŞ'ta 94 firma terk etmiştir ve
Türkiye'de 500'den fazla firma işini kapatmıştır. Yatırım miktarı
azalmıştır, üretim miktarı azalmıştır, istihdam azalmıştır. En önemlisi
-bir sonuç var ki- devlete güvensizlik ortamı yaratılmıştır; çünkü,
devlet, anlaşma yaptığı, söz verdiği kurucu firmalara sözünden
caymıştır. Yetmedi, bir de, Maliye Bakanlığı geriye dönük olarak
vergi incelemeleri başlatmıştır.
Peki, bu yasa ne getiriyor:
Bu düzenleme, AKP'nin Teşvik Yasası adı altında getirdiği yanlışlıklardan,
hiç olmazsa, serbest bölgeler için olanını bir nebze düzeltme imkânı
getirmektedir. Ayrıca, vergi ödeyen ve imalatçı olmayan firmalar
için fonların kaldırılması, aynı bölge içerisinde faaliyet gösteren
firmalar arasındaki haksız rekabeti önleyecektir.
Ancak, bu arada
ciddi bir sorun doğmaktadır.
O da şudur değerli arkadaşlar: Kurucu, işletici firmalar, bu bölgeler
için, bugüne kadar, 1,3 milyar dolar doğrudan
yatırım, 2 milyar dolar civarında da toplam yatırım yapmışlardır. Bu yatırımı yaparken de, tekrar buradaki getiriyi hesaba
katarak bu yatırımı yapmışlardır.
Devletle kurucu firmalar arasında anlaşma
yapılmış olup, kurucu işleticiler, bu yatırımlarını, bölgeye giren
çıkan mallar üzerinden binde 5 fondan pay alarak karşılamak durumundaydılar
ve tabii, bu arada, Hazineye bir kaynak aktarılmış oluyordu. Şimdi, son durumda,
tahsil edilen fonlar, neredeyse, bu geliri yüzde 60 oranında azaltmıştır.
Çünkü, bu fonlar, sadece, artık, yurt dışından bölgeye giren mallar
üzerinden alınmaktadır.
Eğer, bu yasa teklifine,
2'nci madde, Plan ve Bütçe Komisyonunda eklenmiş olmasaydı, bu yasa
büyük bir haksızlığa sebep olacaktı ve tüm kurucu, işletici firmalar
da, devlet aleyhine dava açmış olacaklardı. Şimdi, bu madde ile, en
azından, doğacak zararları telafi etme imkânı doğmuştur.
Peki, şimdi, acilen
ne yapmak gerekmektedir, onu da açıklamak istiyorum değerli arkadaşlar:
Bu yasa çıkar çıkmaz, Maliye, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı
birlikte, derhâl, bir mevzuat değişikliği -yönetmelik olabilir ya
da son değişiklik önergesine göre başka bir şey çıkartılabilir- doğacak
zarar ve ihtilafın önlenmesi açısından, gelir dağılımını bir an
önce düzenleyen bir format hazırlamaları gerekmektedir. Aksi takdirde,
yatırımcı ve yabancı sermaye sahiplerinin devlete karşı güvensizlik
ortamı doğacaktır.
Ayrıca, son bir öneri
de, 31/12/2008 tarihinde başlayacak olan gelir vergisi stopajı uygulaması
da, en azından, ya 2019'a kadar ya da AB'ye girişe kadar, tam üyeliğe kadar
ertelenmelidir. Hani, siz, geçen yıllarda kutluyordunuz ya maytaplarla,
işte, o AB'ye giriş gerçekleşince.
Sayın Başkanım, son
bir noktaya değinerek sözlerimi tamamlamak istiyorum.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
KEMAL SAĞ (Devamla) -
Sayın Başkanım…
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Sağ.
KEMAL SAĞ (Devamla) -
Son sözlerim şudur: Bugünlerde, 26 Eylül 2006'dan bu yana, Antalya
serbest bölgesinde bir firmanın elemanları, personeli, yaklaşık
altı-yedi aydan beri grevdedirler. Burada, Devlet Bakanımızın kanalıyla,
Sosyal Güvenlik Bakanımızı bu grevi incelemeye davet ediyorum. Burada
büyük bir haksızlık vardır. Ben firma adını kullanmak istemiyorum,
ama, sayın bakanlardan, bu haksızlığın, bir an önce giderilmesini
talep ediyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle,
bu yasanın hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum
değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Sağ.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Mehmet Eraslan, Hatay Milletvekili.
Buyurun Sayın Eraslan.
MEHMET ERASLAN (Hatay)
- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
son üç günde 10 şehit verdik. Bunu anmadan, bunu söylemeden geçmenin
doğru olmayacağını öncelikle ifade etmek istiyorum ve Türkiye
bugüne kadar, ülkemiz bugüne kadar 35 binin üzerinde vatan evladını
toprağa vermiş, 5 binin üzerinde şehit vermiş ve özellikle, son üç
günde, baharın gelişiyle, yaz mevsiminin yaklaşmasıyla artan terör
olayları nedeniyle son üç günde 10 şehidimizi daha toprağa verdik.
Ben, Allah'tan rahmet diliyorum şehitlerimize, ailelerine ve milletimize
başsağlığı diliyorum. Bu ülkenin bölünmez bütünlüğü konusunda…
(AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
bir saniye…
Sayın milletvekilleri,
lütfen… Sayın Yıldırım, lütfen…
Buyurun Sayın Eraslan.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Bu ülkenin bölünmez bütünlüğü konusunda en değerli varlıkları
olan canlarını feda ettiler. Onlara minnettar kaldığımızı tekrar
buradan yenilemek istiyorum.
Sayın Başkanım, burada
gülünecek bir şey söyledik mi acaba?.. Konuşmamızın
başından şimdiye kadar burada, böyle, gülünç olan veya gülünmesi
gereken bir konuya temas ettik mi Sayın Başkan?
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Adıyaman) - Sizi ciddiyetle dinliyoruz Sayın Eraslan.
RECEP KORAL (İstanbul)
- Ne sataşan var, ne bir şey; sen niye üzerine alınıyorsun?
MUSTAFA CUMUR (Trabzon)
- Tutanaklara bakarsan "Vatan evladının 35 bini şehit."
diyor, doğru değil bu.
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
siz, Genel Kurula hitap eder misiniz.
Buyurun Sayın Eraslan…
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu)
- Biz, başka bir konuyu konuşuyorduk.
BAŞKAN - Lütfen Sayın
Yıldırım…
Sayın Eraslan, lütfen,
Genel Kurula hitap eder misiniz siz.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Sayın Başkan, Genel Kurula tabii ki hitap edeceğim, ama konuşmamın
başında ben şehitlerden bahsetmeye ve şehitlerimizin aziz hatırası
önünde eğilmeye yönelik sözlerimi, değerli milletvekilleri, daha
ciddi bir ortamda, daha ciddi bir zeminde dinlemeleri gerekirken…
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
lütfen! Uyarı yapılmıştır, lütfen Genel Kurula hitap eder misiniz.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Değerli Başkanım, sayın milletvekilleri; Türkiye'nin bizi TRT-3
canlı yayınından izlediği için buradaki manzarayı ifade etmekten,
buradaki manzarayı ifade etmeyi uygun görmüyorum ve bundan sadece
hicap ettiğimi söyleyerek geçiştiriyorum.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Senin konuşmanın farkına varmadılar.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Ayrıca, Polis Haftasını kutluyoruz. Polis teşkilatımızın, emniyet
birimlerimizin 162'nci kuruluş yıl dönümü dolayısıyla etkinlikler
yapılıyor. Ben, bütün polislerimizin, bütün emniyet teşkilatımızın
bu haftasını, bu gününü tebrik ediyorum ve toplumumuzun huzur ve
güvenliği konusunda göstermiş oldukları üstün gayretleri dolayısıyla,
özellikle ağır çalışma şartları, ağır ekonomik koşullar ve aslında
verilmemiş özlük haklarıyla, bu yüce ve ulvi görevi, sonsuz bir sadakatla
ve inançla, azimle icra ettiklerinden dolayı, ayrıca, polis teşkilatlarımızı,
polislerimizi ve onların ailelerini buradan tekrar tebrik ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu kanunla aslında ekonomiyi konuşuyoruz. Tabii
ki, serbest bölgeler Türk ekonomisinin en önemli işlevsel alanlarıdır.
Fakat, buradaki kanun tasarısında görüştüğümüz şey binde 5'lik
bir, 2004 yılından önce ve 2004 yılından sonra yatırımına başlamış,
ruhsatını almış olan…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
lütfen toparlayınız.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- …ve ticari faaliyette bulunan bu iki ayrı tarihli birimlerin,
vergi verirken vergi adaletinin sağlanması açısından hazırlanan
bir kanun teklifi. Kanun teklifi, doğru bir teklif. Fakat, biz, binde
5'lik bir oran ile uğraşmaktan ziyade, vergi reformu noktasında ciddi
bir, kapsamlı bir kanun tasarısını Türkiye Büyük Millet Meclisine
bugüne kadar getirmiş olmalıydık. Vergi adaletinden bahsetmek
için, ilk önce vergi oranlarının makul bir düzeye getirilmesi ve
vergi oranlarının da tabana yayılması, Anayasa'ya göre, herkesin
kendi katlanabileceği kazancı nispetinde yükümlü olduğu, ödemekle
yükümlü olduğu miktarı vergi reformuyla, aslında, ekonomiye mal
etmemiz gerekiyor idi.
Türkiye'de, serbest
bölgelerde de, sanayi bölgelerinde de ve bütün ülke sathının her
yerinde de, ticari faaliyetleri yüksek olan, ticari faaliyetler
noktasında gayrisafi millî hasılasını da artırmış olan bir ülke olmayı
hepimiz temenni ediyoruz. Ama, defalarca oldu, söylüyoruz, bu teşvik
politikalarıyla ve bu girdi maliyetleriyle ekonomiyi var etme
imkânı yoktur. O yüzden, 2002 yılında 1,5 milyar dolar olan cari açık,
bugün 35 milyar doları aşmıştır. 2002 yılında 15,5 milyar dolar olan
dış ticaret açığı bugün 50 milyar doları aşmıştır ve Türk ekonomisi,
son dört yılda, 150 milyar doların üzerinde bir borç yükü altına girmiştir
ve girdi maliyetlerinin yüksekliği sebebiyle ihracatın ithalatı
karşılama oranı her geçen gün düşmektedir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
lütfen, teşekkür için açıyorum sadece.
Buyurun.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Toparlıyorum Sayın Başkanım.
Türkiye'nin 2006 ihracat
rakamı 85 milyar dolardır. Ben Sayın Bakanıma şunu sormak istiyorum:
85 milyar dolarlık ihracatın içerisinde, yüzde kaç, ara malı ithalatının
payı vardır? Bunu, lütfen, bir soru olarak telakki edin ve bunu cevaplayın.
Ara malı ithalatının payı bu ihracatın içerisinde yüzde kaçtır ve
onu düştükten sonra, gerçekten, 2006 Türkiye'nin ihracat rakamı nedir
ve ondan sonra, bu ihracatın ithalatı karşılama oranı nedir? Ben,
bu suali sizlerin takdirine sunuyorum.
Değerli arkadaşlar,
ekonomi, üzerinde çok konuşulması gereken, her noktası ele alınması
gereken önemli bir konu. Fakat, burada, zaman yetersizliği sebebiyle,
bu kadarını, Sayın Bakanımın ve siz değerli sayın milletvekillerimin
dikkatini çekmekle yetiniyorum.
Bu kanun teklifinin
ülkemize hayırlar getirmesini, özellikle serbest bölgede çalışan
arkadaşlarımıza hayırlar getirmesini diliyor ve hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Eraslan.
Sayın Çerçioğlu, buyurun.
ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Aydın)
- Sayın Bakan, 3218 sayılı Kanun'un geçici 3'üncü maddesindeki muafiyetler
2008 yılında sona erecektir. Muafiyetlerin uzatılması konusunda,
şu anda, Parlamentoda, AKP ve CHP'li milletvekilleri tarafından verilmiş
iki ayrı teklif Plan ve Bütçe Komisyonunda bekletilmektedir. Bu teklifler
ne zaman görüşülecektir? 22'nci Dönemde bu tekliflerin yasalaşması
konusundaki beklentileriniz nelerdir? Bu konuda Hükûmetin görüşü
nedir?
Biliyorsunuz, en son
çıkarttığınız 6 Şubat 2004 tarihindeki 5084 sayılı Kanun'la, son üç
yıl içinde 552 firma Türkiye'yi terk etti. Eğer, 2008 yılındaki bu muafiyetleri
de uzatılmazsa, herhâlde, Türkiye'de serbest bölge diye bir şey kalmayacak
diye düşünüyoruz. Bu konudaki düşüncelerinizi…
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Çerçioğlu.
Sayın İnce, buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben, Sayın Çerçioğlu'nun
sorduğu soruyu soracaktım.
Başka sorum yok.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, buyurun.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD
TÜZMEN (Gaziantep) - Yazılı olarak cevap vereceğiz.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Karar yeter sayısı…
BAŞKAN - Henüz oylamaya
geçmedik Sayın Koç.
Maddeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler…
Sayın milletvekilleri,
karar yeter sayısı yoktur.
Çalışma süremiz de
tamamlanmıştır. Ara versek dahi karar yeter sayısı bulunamayacağı
için, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için, 11 Nisan 2007 Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.01