DÖNEM: 22 CİLT: 152 YASAMA
YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
84’üncü
Birleşim
4 Nisan 2007 Çarşamba
İ Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.-
Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü'nün, İçişleri Bakanlığı genel
idare personeli ile mülki idare amirliği personeli arasındaki maaş
farklılığına ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
Sivas Milletvekili Osman Kılıç'ın, Kutlu Doğum Haftası nedeniyle,
Hazreti Muhammed'in dünyaya gelişinin 1436'ncı yıl dönümünü idrak
etmenin sevincine ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
Bursa Milletvekili Şevket Orhan'ın,
IV. - ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ
GRUBU ÖNERİLERİ
1.-
(10/162) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön görüşmesinin,
Genel Kurulun
2.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin
yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici
Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/212)
(S. Sayısı: 305)
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet
Komisyonları Raporları (2/820) (S. Sayısı: 1337)
4.- Kamu İdare, Kurum ve Kuruluşlarında Geçici
İş Pozisyonlarında Çalışanların Sürekli İşçi Kadrolarına veya
Sözleşmeli Personel Statüsüne Geçirilmeleri, Geçici İşçi Çalıştırılması
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1318) (S. Sayısı: 1366)
5.- Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun;
Serbest Bölgeler Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/759)
(S. Sayısı: 1339)
VI. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/20707)
2.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/20708)
3.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/20709)
4.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Ağrı
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/20710)
5.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bingöl
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/20711)
6.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bitlis
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/20712)
7.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bartın
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/20713)
8.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/20714)
9.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kilis
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/20715)
10.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Elâzığ
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/20716)
11.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Çankırı
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/20717)
12.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kayseri
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/20718)
13.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kars
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/20719)
14.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/20720)
15.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kütahya
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/20721)
16.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Gümüşhane
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/20722)
17.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/20723)
18.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Nevşehir
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/20724)
19.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/20725)
20.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bayburt
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/20726)
21.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/20727)
22.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Karabük
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/20728)
23.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/20729)
24.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/20730)
25.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bolu
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/20731)
26.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Batman
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/20732)
27.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
açıkta süt satışının yasaklanmasına ve sütçüler için yapılacak düzenlemelere
ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
EKER'in cevabı (7/20845)
28.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
Antalya'daki bir kamu binasının kullanımına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı
(7/20990)
29.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, veteriner
hekimlerin sorunlarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/21128)
30.- Antalya Milletvekili Atila EMEK'in, Tarım
Kredi Kooperatifleri Genel Müdürünün maaşına ilişkin sorusu ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/21129)
31.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, meslek
odalarına arazi tahsisine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/21130)
32.- Tokat Milletvekili Orhan Ziya DİREN'in, tarımdaki
kamu yatırımlarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/21131)
33.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, İzmir'deki
yemek fabrikalarının denetimine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/21132)
34.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, hububat
üreticilerinin prim bedeli ödemelerine ilişkin sorusu ve Tarım
ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/21133)
35.- Artvin Milletvekili Yüksel ÇORBACIOĞLU'nun,
Tarım Kredi Kooperatifine borçlu bir çiftçinin durumuna ilişkin
sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı
(7/21134)
36.- Eskişehir Milletvekili Cevdet SELVİ'nin,
SHÇEK'te barınan çocuklara ve özürlülere ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Nimet
ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/21139)
37.- Adana Milletvekili Mehmet Ziya YERGÖK'ün,
Gümrük Müsteşarlığı Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısının görevden
alınmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı
(7/21141)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.03'te açılarak üç oturum
yaptı.
Trafik kazasında vefat eden Gaziantep Milletvekili
Ömer Abuşoğlu için bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu.
Oturum Başkanı ve TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdil,
vefat eden Gaziantep Milletvekili ve Anavatan Partisi Grup Başkan
Vekili Ömer Abuşoğlu'na Allah'tan rahmet, yakınlarına ve Anavatan
Partisi Grubuna başsağlığı dileyen bir konuşma yaptı.
Van Milletvekili Cüneyit Karabıyık,
Van Milletvekili A. Yekta Haydaroğlu,
Van'ın düşman işgalinden kurtarılışının 89'uncu
yıl dönümü münasebetiyle, ilin, tarihî geçmişi, coğrafi konumu,
kültür varlıkları, doğal güzellikleri, mahallî gelenekleri, ulaşım
imkânları ve dört mevsimi farklı güzelliklerde yaşayan iklimiyle,
turizm potansiyeline sahip olduğuna,
Çorum Milletvekili Ali Yüksel Kavuştu, İç Anadolu
Bölgesi'ndeki çeltik üreticilerinin sorunlarına ve çeltik üretiminde
sertifikalı tohum kullanmanın önemine,
İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş
ve Görevleri Hakkında 15/03/2007 tarih ve 5603 sayılı Kanun'un bir maddesinin
Anayasa'nın 89'uncu maddesine göre bir kez daha görüşülmek üzere,
geri gönderilmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi Genel Kurulun
bilgisine sunuldu.
İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağ ve
32 milletvekilinin, Ermeni sorununun ve bu konuda izlenen politikanın
tüm yönleriyle araştırılarak Ermeni iddialarına karşı etkin mücadele
için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/432) Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve ön görüşmesinin,
sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının 434'üncü sırasında bulunan 1366 sıra
sayılı Kanun Tasarısı'nın bu kısmın 4'üncü sırasına alınmasına ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel
Kurulun, 3/4/2007 Salı günkü birleşiminde sözlü sorular ile diğer
denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşülmesine, 3/4/2007 Salı günü 15.00-21.00, 4/4/2007 Çarşamba günü
14.00-21.00 ve 5/4/2007 Perşembe günü 14.00-20.00 saatleri arasında çalışmalarını
sürdürmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi, yapılan görüşmelerden
sonra kabul edildi.
Ankara
Milletvekili Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu'nun, 4077 Sayılı Tüketicinin
Korunması Hakkında Kanunun 4'üncü Maddesine Bir Fıkra Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi'nin (2/276), İç Tüzük'ün 37'nci maddesine göre
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesini, Gaziantep Milletvekili
Ömer Abuşoğlu'nun vefatı nedeniyle geri çektiği açıklandı.
Denizli
Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, 12 Eylül 1980 Tarihinden Sonra,
Çalışmadan Alıkonulan, Kapatılan ve Münfesih Sayılan Mesleki Dernek
ve Kuruluşların Yeniden Açılması ve Hazineye Devredilen Taşınmazların
Geri Verilmesi ile İlgili Yasa Önerisi'nin (2/264), İç Tüzük'ün
37'nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi,
yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmının:
1'inci
sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi'nin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce
geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden;
2'nci
sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin (1/1030)
(S.
Sayısı: 904),
3'üncü
sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kanun
Tasarısı ve Teklifi'nin görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri
Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
4'üncü
sırasına alınan, Kamu İdare, Kurum ve Kuruluşlarında Geçici İş Pozisyonlarında
Çalışanların Sürekli İşçi Kadrolarına veya Sözleşmeli Personel
Statüsüne Geçirilmeleri, Geçici İşçi Çalıştırılması ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı'nın
(1/1318) (S. Sayısı: 1366) görüşmelerine başlanılarak 4'üncü maddesine
kadar kabul edildi.
4 Nisan 2007 Çarşamba günü, alınan karar gereğince
saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 20.58'de son verildi.
Nevzat Pakdil |
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
Harun Tüfekci |
Türkân
Miçooğulları |
|
Konya |
İzmir |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
No.: 117
II. - GELEN KÂĞITLAR
4 Nisan 2007 Çarşamba
Rapor
1.-
Batman İli Hasankeyf İlçesinin Merkezinin Değiştirilmesi Hakkında
Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/1316) (S. Sayısı:
1387) (Dağıtma tarihi: 4.4.2007) (GÜNDEME)
4 Nisan 2007 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun
TÜFEKCİ (
BAŞKAN - Sayın Milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 84'üncü Birleşimi'ni açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim. Konuşma süreleri beşer dakikadır.
Hükûmet bu konuşmalara cevap verebilir. Hükûmetin cevap süresi yirmi
dakikadır.
Gündem dışı ilk söz, İçişleri Bakanlığı
personelinin sorunları hakkında söz isteyen Tekirdağ Milletvekili
Enis Tütüncü'ye aittir.
Sayın Tütüncü, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Sayın Başkan,
Sayın Bakan yok.
İSMET ATALAY (İstanbul)
- Biz seni dinleriz.
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü'nün, İçişleri
Bakanlığı genel idare personeli ile mülki idare amirliği personeli
arasındaki maaş farklılığına ilişkin gündem dışı konuşması
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
bir buçuk aydan bu yana bu konuşmayı yapmak için çaba gösteriyorum.
Sayın Başkan, özür diliyorum
böyle bir başlangıç yapma mecburiyetinde kaldığım için. Gerçekten,
son derece önem verdiğimiz bir konu, ama Sayın İçişleri Bakanının
burada bulunmamış olmasını hayretle ve üzüntüyle karşılıyorum.
Bakınız, bu konuşmayı
neden yapmakta ısrar ediyorum: Plan ve Bütçe Komisyonunda Bakanlık
bütçesi görüşülürken bu konuyu dile getirmiştim ve Sayın İçişleri
Bakanımız hak vermişlerdi ve "sorunun en kısa sürede çözüleceğini"
ifade etmişlerdi. Ama, o günden bu yana sorunun çözümünde herhangi
bir çaba ortaya çıkmadığı için bu konuşmayı yapma ihtiyacını hissettim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bakınız, İçişleri Bakanlığı genel idare personelinin,
aynı Bakanlık içinde, mülki idare amirliği personeliyle maaş farklılıkları,
kabul edilmesi mümkün olmayan bir şekilde açılmıştır. Dikkatinizi
çekiyorum. Örneğin 2006'da, İçişleri Bakanlığı mülki idare amirliğinde
bir daire başkanının maaşı 2.065 YTL iken, aynı unvan ve dereceye sahip,
ancak genel idareden bir daire başkanının maaşı 1.730 YTL olmuştur;
yüzde 19'luk bir fark. Yine 2006'da, mülki idareden bir şube müdürü
2.035 YTL alırken, genel idareden bir şube müdürü 1.066 YTL maaş almıştır;
yüzde 93'lük bir fark.
Değerli milletvekilleri
"Aynı Bakanlıkta böylesine büyük dengesizlik olur mu?" demeyiniz,
İçişleri Bakanlığında bal gibi oluyor. Bu noktada dikkatinizi çekiyorum,
karşılaştırdığım personel, aynı işi yapan ve aynı unvanlı görevlilerdir.
Yaratılan adaletsizlik
bu kadarla kalsa iyi; bunun ötesinde, söz konusu personelin maaşlarıyla
diğer bakanlık, hatta kuruluşlarda çalışanlar arasında yürekler
acısı dengesizlikler yaratılmış. Örneğin, Çalışma Bakanlığı personeliyle
bir karşılaştırma yapalım: Bakınız, 9'uncu derecenin 1'inci kademesinde
hizmetli, İçişleri Bakanlığı personeli 717 YTL alıyor, Çalışma Bakanlığı
personeli 1.074 YTL alıyor. 9'uncu derecenin 1'inci kademesinde
bir memur, İçişleri Bakanlığı personeli 751 YTL alıyor ve Çalışma
Bakanlığında aynı memur 1.130 YTL alıyor; yüzde 50 fark var. Yine,
5'inci derecenin 1'inci kademesinde bir şef 770 YTL alıyor İçişleri
Bakanlığında, 1.194 YTL Çalışma Bakanlığında alıyor; yüzde 55 fark.
Şube müdürüne bakalım, 3'üncü derecenin 1'inci kademesinde bir
şube müdürü 936 YTL alıyor İçişleri Bakanlığında, Çalışma Bakanlığında
1.494 YTL alıyor; yüzde 60'a yakın fark.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, bu tabloya bakıldığında, yaratılan adaletsizliğin akılla,
mantıkla, insafla bağdaşan bir yönü var mıdır? Ciddi bir devlet yönetimiyle
en ufak bir ilgisi var mıdır bu manzaranın?
Bakınız, İçişleri Bakanlığının
söz konusu personeli, maaşları dışında herhangi bir ek ücret de almıyorlar.
Ayrıca, taşra teşkilatında çalışanları, hem öğle yemeğinden hem
de servis hizmetinden mahrum bulunuyorlar. Sonuçta ne oluyor? Mevcut
personelden önemli bir kısmı başka kurumlara geçmek için fırsat kolluyor,
merkez ve taşradaki kadrolar neredeyse yarı yarıya boş kalıyor. Böyle
bir ortamda çalışanlarda moral ve çalışma şevki kalır mı?
Bu çerçevede yaşanan
bazı acı gerçekleri sizlerle paylaşmak istiyorum Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri. 15 bine yakın çalışanı olan Bakanlıkta, personelin
yaklaşık yüzde 20'sinin maaşında haciz olduğunu biliyor muyuz? Nüfus
müdürlüklerindeki kadro eksikliği nedeniyle, bir memurun, bazen,
hem nüfus müdür vekili hem memur hem de hizmetli olarak çalıştığını
biliyor muyuz?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Tütüncü, konuşmanızı tamamlayınız.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla)
- Toparlayacağım Sayın Başkan. Bir buçuk aydan beri bekliyorum. Biraz
müsamahanızı, hoşgörünüzü dileyeceğim.
Söz konusu personelden
bazılarının yıllık izinlerini kullanamadıklarını; bazen, daireyi
emanet edecek kimseyi bulamadıkları için maaşlarını almaya bankalara
gidemediklerini; hatta, bazen, lavaboya gidemediklerini biliyor
muyuz? Nüfus Hizmetleri, Vatandaşlık İşleri, Kimlik Paylaşım Sistemi,
MERNİS ve Adres Bilgi Bankası gibi çok önemli projeleri yürüten personelin
üzerindeki iş yükünün sürekli arttığını biliyor muyuz?
Kaymakamlıklarda çalışan
personelin de durumları pek farklı değil Sayın Başkan, değerli milletvekilleri.
Tüm bu olumsuzluklara
rağmen, İçişleri personeli, Bakanlık hizmetinin stratejik önemini
kavramış ve hizmetin bir bütün olduğu bilinciyle, ama özveriyle,
büyük bir özveriyle, hâlâ çalışmaya devam ediyorlar.
Sayın Bakana buradan
seslenmek istiyorum aracılığınızla Sayın Başkanım: Lütfen, Bakanlığınıza
sahip çıkınız. Sizden fazla bir şey istemiyoruz. Hükûmetiniz döneminde
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ile Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanı
personeline nasıl sahip çıktılar ise, Sayın İçişleri Bakanı, siz
de aynen öyle sahip çıkınız. Sizin ağırlığınızın söz konusu bakanlardan
daha az olduğuna inanmıyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu
bağlamdaki çabalarınıza sonuna kadar destek vereceğimizi burada
ifade ediyoruz.
Sayın Başkan teşekkür
ediyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle
tüm milletvekillerini, yüce Meclisi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Tütüncü.
Gündem dışı ikinci
söz "Kutlu Doğum Haftası" münasebetiyle söz isteyen Sivas
Milletvekili Osman Kılıç'a aittir.
Sayın Kılıç, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
2.- Sivas Milletvekili Osman Kılıç'ın, Kutlu Doğum
Haftası nedeniyle, Hazreti Muhammed'in dünyaya gelişinin 1436'ncı yıl dönümünü
idrak etmenin sevincine ilişkin gündem dışı konuşması
OSMAN KILIÇ (Sivas) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Peygamberimiz Hazreti Muhammed'in,
"Kutlu Doğum Haftası" münasebetiyle gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Bu nedenle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Peygamberimiz, efendimiz,
şefaatçimiz, Allah'ın sevgilisi, müjdeleyici ve uyarıcı olarak
gönderilen Hazreti Muhammed'in dünyayı teşrifinin 1436'ncı yıl dönümünü
idrak etmenin sevincini, huzur ve mutluluğunu yaşıyoruz. İnsanlığın
dirilişinde, karanlıktan aydınlığa çıkışında ve katılaşmış kalplerin
yumuşamasında en önemli bir yere sahip olan böyle şerefli ve mübarek
gün vesilesiyle bütün Müslümanları tebrik ediyor, Peygamber sevgisinin
bütün gönüllere sirayet etmesini ve kök salmasını Yüce Allah'tan
niyaz ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yüce Allah'ın dünyayı esenlik ve barış yurdu hâline
getirmek ve insanlar arasında adaletin gerçekleşmesi için koyduğu
ilahî değerleri insanlığa ulaştırmak gayesiyle görevlendirdiği
peygamberler zincirinin son halkası Hazreti Muhammed'in doğumu,
sıradan bir doğum hadisesinin çok ötesinde, birçok değişim ve gelişmenin
habercisi olmuştur. Bilindiği üzere, insani değerler açısından
trajedinin yaşandığı bir zaman diliminde Hazreti Peygamber aracılığıyla
bütün insanlığa sunulmuş olan ilahî hakikatler, Müslümanların tarihinde
olduğu kadar, insanlık tarihinin akışında da köklü değişmelere
vesile olmuştur. İlahî lütfun bir tecellisi olan bu olayın önemini
çok iyi bir şekilde idrak etmiş bulunan milletin aziz fertleri, asırlardan
beri bu kutlu doğumu, Hazreti Peygamber'e olan derin bağlılıklarının
ilkelerini hafızalarına nakşetmeyi bulunmaz bir fırsat olarak
değerlendirmişlerdir.
Kur'an menşeli muhteşem
ahlakı, örnek şahsiyeti, yumuşak ve merhametli kalbi, sağlam karakteri,
keskin zekâsı, engin basireti, hoşgörülü tavırları ve yüksek hasletleriyle
Müslümanlar için bir model olan Hazreti Peygamber'in varlık sebebi,
Kur'an-ı Kerim'in ifadesiyle, âlemlere rahmet olarak gönderilen bir
Peygamber, hakka davet eden güzel davetçi, kızlarını diri diri toprağa
gömecek kadar acımasız olan kavmini, karınca incitmekten çekinen
ulvî bir nesil hâline getiren en üstün terbiyecidir. Emrolunduğu
gibi yaşayan, rahmet ve merhamet sahibi, mükemmel bir insan olan Peygamber,
varlığın merkezinden getirdiği iman ve İslam ışığını her seviyedeki
varlıkla paylaşmak istemiş, hayatı boyunca her hak sahibine hakkını
vermek için çırpınmıştır. İnancın aydınlığından uzak düşmeleri, bu
ışıkla buluşturmak için helak edercesine gayret göstermiştir.
Kur'an-ı Kerim, Hazreti
Peygamber'in Müslümanlara ayrı bir düşkünlük gösterdiğini, tüm müminlerin
ağır sorumluluğunu omuzlarında hissettiğini, gayretinde son derece
samimi olduğunu şu şekilde ifade etmektedir: "Andolsun ki, size
kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sıkıntıya düşmeniz
ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere çok şefkatli ve çok
merhametlidir." Hazreti Peygamber'in en önemli özelliklerinden
birisi, affı, rahmeti ve merhameti yaşama geçirmesidir.
Yoğun bir şekilde dünyevileşmenin
yaşandığı, menfaat düşüncesinin egemen olduğu günümüzde, yoksulların
ihmal ve göz ardı edilmesi, kanaatsizlik, tatminsizlik, ben merkezli
zevklerin düşkünlüğü, sapkın ve yozlaşmış inanışlar gibi tezahürler,
Hazreti Peygamber'in insanlara tebliğ ettiği değerlerin hayatımızdaki
etkisinin istenilen düzeyde olmadığını göstermektedir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kılıç,
özetleyerek konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
OSMAN KILIÇ (Devamla)
- Bunun neticesi olarak da insan, giderek artan bir hızla, dış âlemi,
havayı, suyu, toprağı, ormanları, uzay boşluğunu kirletmiş, kan ve
gözyaşına neden olmuştur. Hızlı sosyal değişmelerin yaşandığı ve
bunun her geçen gün önümüze yeni problemleri çıkardığı günümüzde,
Hazreti Peygamber'in, problemleri çözüme kavuşturma yöntemini ve
bakış açısını özümsemek ve bunlardan yararlanmak mecburiyetindeyiz.
Hazreti Peygamber'i gerçek anlamda sevmek, onu her yönüyle doğru tanımak,
bize bıraktığı evrensel değerlere uymak, onun ahlakı ile ahlaklanmakla
mümkündür.
Merhum Necip Fazıl Kısakürek'in
dediği gibi:
"Müjdecim, Kurtarıcım,
Efendim, Peygamberim!
Sana uymayan ölçü,
hayat olsa teperim!"
Hazreti Peygamberin
görevi, özellikli olarak Kur'an vahyini insanlar tarafından yaşanabilir
şekilde yorumlayıp açıklamak olduğu için, önderliğini yaptığı
toplumun her tür problemlerini çözüme kavuşturmuştur. O, bu süreçte,
insanlığın yararına korunması gerekenleri muhafaza etmiş, fonksiyonlarını
kaybetmiş olan hüküm ve uygulamaları değiştirmiş ve insanlığı, süreklilik
arz eden bir inanç ve ahlak çizgisinde tutmayı başarmıştır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kılıç,
konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
OSMAN KILIÇ (Devamla)
- Efendim son cümlemi…
Yirmi üç yıl gibi kısa
bir zaman sürecinde bütün dünyaya model olma özelliğine sahip bir
iman ve ahlak toplumu oluşturması, bu başarının en bariz göstergesidir.
Günümüz Müslümanlarına düşen sorumluluk da, bu ışıklar saçan kandili,
hem içimizde hem de çevremizde yeniden keşfetmek ve onun telkin ettiği
değerleri hayatın içine taşımaktır. Batılı ünlü Tarihçi…
BAŞKAN - Sayın Kılıç,
süremiz çok aşıldı. Lütfen, son cümlelerinizi alayım.
Buyurun.
OSMAN KILIÇ (Devamla)
- Batılı ünlü Tarihçi Arnold Toynbee'nin dediği gibi "Eğer insanlığın
bugünkü durumu bir 'ırk savaşı'na yol açacaksa, İslam, tarihî görevini
yapmak üzere, bir kere daha çağrılmalıdır. Dileyelim ki, böyle bir
şey çıkmaz."
Sözlerimi Arif Nihat
Asya'nın şu şiiriyle bitirmek istiyorum:
"Gel ey Muhammed,
bahardır
Dudaklar arasında
saklı "amin"lerimiz vardır.
Hac'dan döner gibi
gel;
Miraç'tan iner gibi
gel,
Bekliyoruz yıllardır."
Sevgililer sevgilisi
Peygamber'imizin kutlu doğumunun 1436'ncı yıl dönümünün, cennet vatanımızın
huzur ve mutluluğuna, aziz milletimizin birlik ve beraberliğine,
bütün insanlığın kurtuluşuna vesile olmasını yüce Allah'tan niyaz
ediyor, değerli heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Gündem dışı üçüncü
söz, Bursa'nın fethinin 681'inci yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen
Bursa Milletvekili Şevket Orhan'a aittir.
Buyurun Sayın Orhan.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
3.- Bursa Milletvekili Şevket Orhan'ın, Bursa'nın
fethinin 681'inci yıl dönümü etkinliklerine ve ilin tarihimizdeki önemine
ilişkin gündem dışı konuşması
ŞEVKET ORHAN (Bursa)
- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; sözlerime başlamadan
önce, Gaziantep Milletvekilimiz Sayın Ömer Abuşoğlu'na Allah'tan
rahmet diliyoruz, yakınlarına sabırlar, yaralılara da acil şifalar
diliyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Osmanlı İmparatorluğu'na payitahtlık yapmış
Bursa'mızın fethinin 681'inci yılının anılması etkinlikleri nedeniyle
gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi, dolayısıyla milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Selçuklu Padişahı Alaaddin Keykubat zamanında, Oğuzlar'ın Kayı Boyu
Ertuğrul Bey'in idaresi altındaydı; Ankara civarındaki Karacadağ'a
yerleşmişlerdi, sonradan Söğüt ve Domaniç'e geldiler. Ertuğrul Gazi
doksan yaşının üzerinde vefat etti ve Söğüt kasabasına gömüldü.
Ertuğrul Gazi'den sonra
yönetimi oğlu Osman Bey devraldı. Osman Bey'in yönetimi devralmasından
sonra, beylikten devlet anlayışına geçilmiştir. Osman Bey, bu anlayış
çerçevesinde, sırasıyla, Yenişehir, İnegöl, Gemlik, Mudanya ve Orhaneli
ilçelerini fethettikten sonra, benim de şu anda ikamet ettiğim, doğup
büyüdüğüm Bursa'mızın Pınarbaşı Meydanı'na orduyu konuşlandırmıştır.
Fakat, Osman Bey yaşlanmış idi; kuşatma, yaklaşık sekiz yıl sürmüş
idi; yönetimi, oğlu Orhan Bey'e devretmişti. Bursa Tekfuru olan
Broses'in teslim olmasıyla -tabii, daha önce Köse Mihail'in delaletleriyle-
Bursa'nın fethi 6 Nisan 1326'da tamamlanmış oldu.
Değerli milletvekilleri,
Bursa'nın fethinde özellikle ahilerin çok önemli etkileri vardı ve
ahilerin anlayışını şöyle izah edebiliriz:
1) Güçlü ve kuvvetliyken
bağışlamak,
2) Kızgınken yumuşamak,
3) Düşmana bile iyilik
yapmak,
4) Kendi muhtaç olsa
da başkalarına yardım etmek.
Elbette ki, Şeyh Edebali
bu dönemin önemli isimlerinden birisiydi. Osman Gazi'nin kayınpederi
olmasıyla birlikte, o döneme imzasını atan büyüklerimizden bir
tanesiydi ve damadı Osman Gazi'ye şunları vasiyet ediyordu:
"Ey Oğul!
Beysin, bundan sonra
öfke bize, uysallık sana,
Güceniklik bize, gönül
almak sana,
Suçlamak bize, katlanmak
sana,
Acizlik bize, yanılgı
bize, hoş görmek sana,
Geçimsizlikler, çatışmalar,
anlaşmazlıklar bize, adalet sana,
Kötü söz, şom ağız, haksız
yorum bize, bağışlamak sana,
Üşengeçlik bize, uyarmak,
gayretlendirmek, şekillendirmek sana.
Ey oğul!
Sabretmesini bil,
vaktinden önce çiçek açmaz.
Şunu da unutma ki, insanı
yaşat ki, devlet yaşasın.
Ey oğul!
Yükün ağır, işin çetin,
gücün kıla bağlı. Allah yardımcın olsun."
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dönemimizin önemli isimlerinden Ahmet Hamdi Tanpınar'ın
şiirinden de Bursa'yla ilgili küçük bir bölüm okuyacağım:
"Bursa'da Zaman
Bursa'da eski bir cami
avlusu,
Küçük şadırvanda şakırdayan
su,
Orhan zamanından kalma
bir duvar,
Onunla bir yaşta ihtiyar
çınar."
"Yeşil Türbe'sini
gezdik dün akşam,
Duyduk bir musiki gibi
zamandan
Çinilere sinmiş
Kur'an sesini,
Fetih günlerinin saf
neşesini."
Sayın Başkan…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Orhan, konuşmanızı tamamlayınız.
ŞEVKET ORHAN (Devamla)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; elbette ki, Ertuğrul Gazi
çok önemli bir şahıs. Selçuklu'dan sonra Osmanlı'nın ilk temelini
atan büyüklerimizden biri; ama, daha sonra, Osman Gazi vasıtasıyla
devlete geçiş anlayışını ve bugünkü
yaşadığımız toprakların bize verilmesinde çok önemli katkıları
olan büyüklerimizdendir.
Bunları hatırlamak
ve Bursa'nın önemini bir kez daha gündeme taşımak için, Bursa'nın fethiyle
ilgili söz almış bulunmaktayım. Bursa'mızda, evet, 6 tane padişahımız
metfun; Osman Gazi, Orhan Gazi, I. Murat, Yıldırım Beyazıt, Çelebi
Mehmet ve II. Murat. Evet, Bursa'da bu padişahlarımız metfun bulunmakta.
Ben, bu insanları tekrar
yad etmek ve Bursa'nın önemini tekrar dile getirmek için, Bursa'nın
fethiyle ilgili söz almış bulunuyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Orhan.
Sayın milletvekilleri,
gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır; okutup oylarınıza sunacağım:
IV. - ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- (10/162) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin
ön görüşmesinin, Genel Kurulun 4/4/2007 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisi
04.04.2007
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu'nun,
04.04.2007 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti
grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul'un
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Kemal
Anadol
İzmir
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler Kısmının, 111 inci sırasında yer alan (10/162)
Esas Numaralı Meclis Araştırma Önergesinin öngörüşmesinin, Genel
Kurul'un; 04.04.2007 Çarşamba günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde, İstanbul Milletvekili
Kemal Kılıçdaroğlu.
Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu.
(CHP sıralarından alkışlar)
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
az önce, gündem dışı, iki değerli arkadaşımız konuşma yaptı. Bir arkadaşımız,
Kutlu Doğum Haftası dolayısıyla, Peygamber'imiz Hazreti Muhammed'in
ahlaki değerlerinin ne denli yüce olduğunu ifade ettiler. Bir diğer
arkadaşımız da, Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluşundan söz ederek,
Bursa ile ilgili gözlemlerini bizlere sundu.
Bir arkadaşımız, ahlakı
anlatırken, ahlakın ne kadar önemli olduğunu da vurguladı. Siyaset
kurumunun da toplum nezdinde saygınlık kazanabilmesi için, burada
da temel işlevimizin ahlakı egemen kılmak olduğunu unutmamamız
lazım.
Osmanlı İmparatorluğu
niçin battı? Osmanlı İmparatorluğu'nun batmasının temelinde, siyasal
ahlaksızlığın, siyasal yozlaşmanın sisteme egemen olmasıydı.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
biz, sistemi bu kadar yüceltmeye çalışırken, Adalet ve Kalkınma Partisinin, verdiğimiz
çok masum bir araştırma önergesini dahi gündeme almamak gibi bir işlev
üstlendiğini görüyoruz.
Nedir siyasi ahlak?
Bizim bu konuda Adalet ve Kalkınma Partisiyle aramızda çok ciddi
bir görüş ayrılığı var. Bakınız, Sayın Başbakanın Eskişehir'de yaptığı
konuşmadan bir bölümü aynen okuyorum, Anadolu Ajansından: "Şu
anda öyle bir ana muhalefetle karşı karşıyayız ki, düşünebiliyor
musunuz, bir kanun maddesinde kırk sekiz tane önerge verebilecek
kadar siyasi ahlaktan, etikten uzak." Ne zamandan beri, İç Tüzük'ün
hak olarak verdiği bir şeyi ana muhalefet partisi kullandı diye siyasi
ahlaktan yoksun bir grup olarak adlandırılıyor?
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Kaç tane önerge?
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Bunu söyleyen kim? Bu ülkenin Başbakanı. Ama, bakın, bizim
farkımız şu: Biz, tüccar siyaset demiyoruz, siz "tüccar siyaset"
diyorsunuz, aramızdaki temel farklılık bu. "Babalar gibi satarım"
deyip, hukuku bir tarafa atıyorsunuz, biz buna da karşı çıkıyoruz.
"Ben ülkemi pazarlamakla mükellefim" diyen bir Başbakan
bize siyasi ahlak dersi veremez. "Kadın mal mı ki, kota uygulayacaksın,
kota vereceksin" anlayışına sahip olan bir Başbakan bize siyasi
ahlak dersi veremez. Sabahleyin "Ofer'i tanımıyorum" deyip,
akşam Ofer'i tanıdığını itiraf eden bir Başbakan bize siyasi ahlak
dersi veremez.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Asla!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - "Cibilliyet" sözcüğünü diline pelesenk eden
bir kişi bize siyasi ahlak dersi veremez. (CHP sıralarından alkışlar)
"Çağır bakayım şu sahtekârı, ne demek istiyor" diye, bir vatandaşa
bu lafı kullanan bir adam, bize siyasi ahlak dersi veremez. "Siyaset
kabzı" diye ana muhalefeti susturmak isteyen bir kişi, bize siyaset
dersi veremez, siyasi ahlak dersi veremez.
Bakın, değerli arkadaşlar,
ben size, rahmetli Menderes'in bir anısını aktarmak istiyorum. Rahmetli
Menderes, oğlu iki üniversiteyi bitirdikten sonra der ki: "Ne
yapmayı düşünüyorsunuz?" Oğlu şu cevabı verir: "Baba, ticaret
yapacağım." "Hangi parayla ne iş yapacaksın ki?" diye
sorar. Oğlu şunu söyler: "Baba, bana çok kişi iş teklifi getirdi,
sermayeyi onlar koyacak." Rahmetli Menderes, Türk siyaset tarihine
geçecek şu ahlak dersini verir: "Sana iş teklif edenler dolaylı
olarak bana para vermeye kalkıyor. Bir Başbakan oğlu olarak sen ticaret
yapamazsın. Mademki yurt dışında okudun, sınava gir, Dışişlerinde
memur ol." (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, değerli arkadaşlar…
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- O zaman, niye idam edildi?
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU
(Çorum) - Niye idam ettiniz?
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - İdam niye edildi? Eğer siz yakın tarihi de bilmiyorsanız
ben size neyi anlatayım?
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU
(Çorum) - Anlat, tarihi anlat.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Kim idam etti ya?
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Siz, rahmetli Menderes'in siyasi ahlak dersi vermediğinden
mi idam edildiğini sanıyorsunuz?
CÜNEYİT KARABIYIK
(Van) - Onu idam edenler…
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen…
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Ayrıca, Cumhuriyet Halk Partisinin her zaman ve her ortamda
siyasi idamlara karşı olduğunu da size belirtmek isterim. Bu konuda
Cumhuriyet Halk Partisinin demokrasi anlayışından hiç kimse asla
ve asla kuşku duyamaz. Ama, siz gidip kahvelerde bunun propagandasını
yapabilirsiniz, kendiniz söyleyebilirsiniz; ama, lütfedip tarihi
okursanız daha rahat göreceksiniz.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Okuryazar değiller… Bilmeden konuşuyorlar Sayın Başkan, biraz
ders verin bunlara.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Şimdi, geleyim başka bir konuya değerli arkadaşlar, geleyim
başka bir konuya. Şimdi, Sayın Başbakan büyükşehir belediye başkanlığı
yaptı. Daha sonra geldi, Başbakan oldu. Şimdi, şu ilişkinin ayrıntılarını
sizin bilginize sunmak istiyorum: Sayın Başbakan, Başbakan olduktan
sonra, daha önce 75 milyon insanın huzuruna çıkıp "Ben başbakan
olunca dokunulmazlıkları kaldıracağım." diye insanlara söz
verdi.
CÜNEYİT KARABIYIK
(Van) - Kimse öyle bir şey söylemedi.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Bu millet… Demek ki siz farklı anlıyorsunuz, biz farklı
anlıyoruz. Sayın Başbakan "Dokunulmazlıkları kaldıracağım."
diye söz verdi.
CÜNEYİT KARABIYIK
(Van) - Kime söz verdi?
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Halka verdi, Sayın Uğur Dündar'ın programında halka söz
verdi.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Öncesi var, daha sonrası var. Öncesini de, sonrasını da söyle.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Şimdi, daha sonra gelip de "Dokunulmazlıkları kaldırmıyorum,
adalete güvenmiyorum…" Bakın, bunu da söylüyorsunuz. "Şimdiki
adalete güvenmiyoruz, dokunulmazlıkları kaldırmıyoruz." diyen
kişi bize şimdi siyaset ahlakı dersi veremez.
Bakın, Sayın Başbakanın
bir kuyumcusu vardı. Sayın Başbakan, biliyorsunuz, oğlunun sünnet
düğünlerine gelen altınları bu kuyumcuya götürüp satmıştı. Fakat,
her ne hikmetse, Sayın Başbakan, Başbakan olduktan sonra doğal gaz
kontrat devirlerini de bu aldı. Şimdi, nasıl alıyor bakın değerli
milletvekilleri, nasıl alıyor?
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Güneysu'ya nasıl hastane yaptırdınız?
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Bir yasa çıkarılıyor, kimin kontrat devri alacağını
Rusya'daki Gazprom belirliyor. Şimdi ben merak ediyorum, Rusya'daki
Gazprom şirketi, Sayın Başbakanın kuyumcusunu nereden biliyor? Sayın
Başbakanın kuyumcusu doğal gaz işiyle uğraşıyorsa, amenna, diyeceğiz
ki bu konuda saygın bir firmadır, doğal gaz işi yapıyor. Bir kuyumcunun
doğal gaz işine girmesini biz çözemedik. Ama, buraya gelip ahlak
dersi veren arkadaşlar çözerlerse seviniriz.
Bir başka önemli nokta:
Sayın Başbakan, Başbakan olduktan sonra Samsun-Sivas-Ceyhan hattını
ihalesiz bir gruba veriyor, ihalesiz, bakın. Niçin ihalesiz bu gruba
veriyor? Bu grubun akrabalarından birisi Adalet ve Kalkınma Partisinin
Merkez Yönetim Kurulunda görevli. Peki, bana söyler misiniz, bunun
siyasi ahlakla ne ilgisi var? Bunu yapan bir kişinin, bir siyasal
partinin kendi kendisini sorgulaması gerekmiyor mu değerli arkadaşlar?
Bakın, Türkiye Müteahhitler
Birliği Başkanı Erdal Eren ne diyor; diyor ki: "Öyle ihaleler
oluyor ki, büyük ihaleler, bizim haberimiz olmuyor." Kim söylüyor
bunu? Türkiye Müteahhitler Birliği Başkanı Sayın Erdal Eren. Siz
acaba okumuyor musunuz bunları değerli arkadaşlar?
Şimdi geliyorum bir
başka konuya: Sayın Murat Çelik -gazeteci- çok güzel bir gazetecilik
örneği veriyor ve Sayın Başbakanla bir röportaj yapıyor. Sayın Başbakan
o röportajında diyor ki: "Efendim, benim şirketlerimi ben yönetiyorum.
Eğer bu şirketlerim olmasa ben bu maaşla geçinemem. Kaldı ki, bu şirketleri
ben Başbakan olmadan önce zaten kurmuştum." Şimdi, ben, size bir
soru sorayım değerli milletvekilleri: Sayın Başbakan, Başbakan
olduktan sonra şirket kurdu mu, kurmadı mı? Şirket kurdu. Peki, üç tane
şirketle geçinemeyen bir Başbakan dördüncü şirketi kurduğu zaman
mı ancak geçimini sağlayabiliyor! Sayın Başbakanın okul masrafı
yok, çocuklarını Amerika'da başka bir firma okutuyor. Ee, Sayın Başbakanın
bindiği arabanın benzinini devlet alıyor, bindiği uçağın yakıtını
devlet alıyor. Peki, Sayın Başbakan 8,5 milyar lirayla nasıl "geçinemiyorum"
diye bir ifadeyi gazeteciye söyleyebiliyor? Ve sonra da Sayın Başbakan
geliyor, Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna siyasi ahlak dersi veriyor.
Şimdi, bakın, en son,
Sayın Başbakanın oğlu gemi alıyor. Alabilir, alabilir, gemi alabilir.
Aldığı gemi, bakın nedir arkadaşlar, onu size söyleyeyim: Şimdi,
gemi, çocuklarını bursla okutan…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Tabii.
Çocuklarını bursla
okutan Remzi Gür'ün kayınbiraderi gemiyi satan. Çok uygun koşullarda
satıyor. Aynı zamanda, bu, Sayın Başbakanın kuyumcusuyla da ortak.
AHMET YENİ (Samsun) -
Başbakanın kuyumcusu olduğunu nereden biliyorsunuz?
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Ee, siz bilmiyorsanız, gelin ben size belgeleri vereyim.
Orada görürsünüz siz.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Yakında Samsun'da da şube açar, orada öğrenirsin.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Tabii, tabii.
Gelin, ben size o belgeleri
vereyim.
AHMET YENİ (Samsun) -
Başbakanın bakkalcısı der gibisiniz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Ayrıca size bir bilgi daha vereyim, bu da ilk bir bilgidir,
daha kamuoyuna açıklanmadı, ama bu kürsüden siz vesile ettiniz, onu
da açıklayalım. Bu gemi satın alan ve Sayın Başbakana hem dolar hem
mark düzeyinde borç veren oğlu Sayın Ahmet Burak Erdoğan, biliyorsunuz
79 doğumlu, çok genç bir girişimci, Allah "yürü ya kulum" dedi,
ha bire yürüyor! Elinizi vicdanınıza koyup şu sorunun yanıtını
verebilir misiniz: Ahmet Burak Erdoğan, ticari faaliyetlerinden
ötürü bugüne kadar devlete kaç lira vergi ödedi? Verebilir misiniz
yanıtını? (CHP sıralarından alkışlar) Ben, size yanıtını vereyim:
Beş kuruş vergi ödemedi. Ben, size, beş kuruş vergi…
AHMET YENİ (Samsun) -
Kazanmadan nasıl ödeyecek?
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Daha önce de şirketleri vardı.
AHMET YENİ (Samsun) -
Ödemiştir onu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Hayır efendim, ben, size söylüyorum, Maliye Bakanlığı
orada, emrinizde Maliye Bakanı, gidin sorun bakayım vergi ödemiş
mi ödememiş mi?
Bakın, ben, size, Sayın
Başbakana yakın olan, entelektüel birikiminden şüphe duymadığımız
Sayın Mehmet Barlas'ın açıklamasını okumak istiyorum, Başbakanın
oğlunun ticari faaliyeti üzerine. (CHP sıralarından "Başbakanın
yanağını okşayan mı" sesleri)
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Kesme alan!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Evet.
"Bana göre, Başbakan
veya bakanların yakınları, akrabaları bu mevkilere geldikten
sonra yeni ticari girişimlerde bulunmamalı. Eğer Başbakanın oğlu
daha önceden bu şirkete ortak olsaydı ve girişimciliğini sürdürseydi
söyleyecek bir şey yoktu, ancak, bir insanın babası Başbakan olduktan
sonra ticari bir işe giriştiği zaman mutlaka etrafta tartışma yaratır."
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu…
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Kim söylüyor bunu?
BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu,
son cümlelerinizi alayım. (CHP sıralarından gürültüler)
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Tabii efendim.
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım, lütfen… Bakınız, iki dakika ek süre verdim, lütfen müdahale
etmeyiniz ve adil olunuz.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Coştuk Sayın Başkan!
SEDAT PEKEL (Balıkesir)
- Denetim görevi yaptırtmıyorsunuz.
BAŞKAN - Lütfen…
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Ve Sayın Başbakanın,
geçen, bir televizyon kanalımızda…
BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu,
son cümlelerinizi alayım.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Tabii, son cümle…
BAŞKAN - Bakınız, bir
arkadaşınız daha konuşacak. Lütfen efendim…
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Tabii.
Geçen, bir televizyon
kanalında "karanlık ilişkiler" diye iki gün arka arkaya yayın
yapıldı. Sayın Başbakanın bütün ticari ilişkileri ve ailesinin
bütün ticari ilişkileri karanlıktır, açık değildir, saydam değildir.
Eğer, siz, gerçekten buraya gelip Kutlu Doğum Haftası'nda ahlaktan
söz ediyorsanız, bu önergeye "evet" dersiniz, biz de siyasete
hep beraber düzey kazandırırız.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önerinin
aleyhinde, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan.
Sayın Kandoğan, buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Birinci sırada Mehmet Bey var.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
buyurun lütfen, buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Birinci sırada…
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
lütfen, nezaket içerisinde buyurun konuşun kardeşim, birinci sıra
ikinci sıra ne fark edecek? Lütfen…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Fark eder efendim.
BAŞKAN - Ne fark eder?
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Birinci sırada Mehmet Bey vardı, devretti, ikinci sırada ben varım.
BAŞKAN - Yahu, Sayın
Kandoğan, gelin konuşun, lütfen…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, her zaman usuldür kurada birinci sırada çıkan kimse
o konuşuyor önce. Her zamanki yaptığımız usul bu, ben onu hatırlatıyorum.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
buyurun, bu defa da siz önce konuşun, bir şey olmaz.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ben konuşurum. Benim bir endişem yok.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kandoğan.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Grubumuz size cevap verecek.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Çelik, ben de istiyorum
ki, şu konuşmalardan sonra gelin bu kürsüden cevap verin. Zaten bizim
bu konuşmalarımız sizi kürsüye çekmek için. Bu konularla ilgili
elinizde hangi bilgiler, belgeler varsa, onları gelip bu kürsüde
söylemenizi istiyoruz zaten.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Belgeleri…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Evet, biz onu istiyoruz… Biz onu istiyoruz.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Öncelikle Genel Kurula teşekkür edin.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Değerli milletvekilleri, şimdi, Türkiye'de seçim dönemine yaklaştığımız
bu günlerde çok önemli gelişmeler oluyor. Seçim öncesi -biraz önce
Sayın Kılıçdaroğlu da bahsetti- televizyon ekranlarından, Cumhuriyet
Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Baykal'la Sayın Erdoğan dokunulmazlıklarla
ilgili çıktılar Sayın Uğur Dündar'ın programına.
Şimdi, bu taraftan
bir milletvekili diyor ki: "Tüm dokunulmazlıklar." Orada
onu konuşmadılar, elimizde tutanakları da var. Sayın Baykal
"Kürsü dokunulmazlıkları dışında bütün dokunulmazlıkları
sınırlandıralım." dedi. Sayın Erdoğan dedi ki: "Yok, öyle
olmaz. Vatandaş Ahmet Efendi'nin böyle bir hakkı var mı? Yok. Yoksa,
kürsü dokunulmazlığı da dâhil olmak üzere milletvekili dokunulmazlığının
tamamını sınırlandıralım."
RECEP KORAL (İstanbul)
- Hadi canım sen de!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, oradan "Hadi canım sen de!" diyen Sayın İstanbul Milletvekili,
konuşmam bitince o günkü tutanakları sana teslim edeceğim. Sana teslim edeceğim
tutanaklar elimizde.
RECEP KORAL (İstanbul)
- Canlı izledim…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, Sayın Milletvekili…
RECEP KORAL (İstanbul)
- Canlı izledim ben onu.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Efendim, tutanak var… Tutanak var… Bant çözümü elimde. Eğer, siz, Sayın
Erdoğan böyle bir şey söylememiştir diyorsanız, tutanaklar elimde,
biraz sonra o tutanakları size takdim edeceğim. Hayır, Sayın Başbakan
bunu söyledi. Aynen "vatandaş Ahmet Efendi'nin böyle bir hakkı
var mı ki…
RECEP KORAL (İstanbul)
- Kürsü dokunulmazlığı…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- …milletvekillerinin olsun" dedi.
Biraz sonra utanacaksın
Sayın Milletvekili.
RECEP KORAL (İstanbul)
- Senin kendinde utanma yok ki!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Yüzün kızaracak, utanacaksın.
RECEP KORAL (İstanbul)
- Sende utanma yok ki!
BAŞKAN - Sayın Koral
lütfen… Sayın Koral lütfen…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Utanacak, utanacaksın… (AK Parti sıralarından
gürültüler) Gelecek biraz sonra.
RECEP KORAL (İstanbul)
- Sende o da yok!
BAŞKAN - Sayın Koral
lütfen…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, aradan bunca zaman geçti, şimdi gelinen noktada, Sayın Başbakanın
söylediklerini, böyle söylemedi, noktasına getirdiniz. Ya, çok
ayıp bir şey. Milletin önünde ne söylediyseniz, gelin deyin ki, biz yapamadık,
şu sebeplerle yapamadık deyin, ama bunu söylemedi demeyin.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- En az beş sefer ben açıkladım, beş sefer. Sen anlayamadın.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bunu söylemedi demeyin.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Beş sefer ben açıkladım, anlayamadın.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, değerli milletvekilleri, değerli milletvekilleri, şimdi
bakınız, son dönemdeki gelişmelere bakınız. Biliyorsunuz…
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Anlayamadın.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- …biliyorsunuz, denizlerde, deniz taşıtlarının mazotları sizin
döneminizde ucuz verilmeye başlandı, doğru mu?
RASİM ÇAKIR (Edirne)
- Evet.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Doğru, ucuz veriliyor. Niye ucuz veriliyor? Oradakilere yardım
olsun. Hay hay. Peki, şimdi geldiğimiz noktada ne oldu? Sayın Erdoğan'ın
oğlu da şimdi ucuz mazot kullanacak.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Bak hele, bak bak bak!..
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum)
- Bak bak bak!..
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Evet, ucuz mazot kullanacak. Ee, şimdi ben, 70 milyon adına soruyorum:
(AK Parti sıralarından "vah vah vah" sesleri) benim çiftçim,
benim köylüm, benim vatandaşım götürüp 2 milyon 400 bin liraya mazot
alacak, Sayın Başbakanın oğlu ucuz mazot alacak. Yok arkadaş böyle
bir şey. Yok böyle bir şey, yok böyle bir şey. [AK Parti sıralarından
"Bravo (!)" sesleri] Siz, demek ki ileriyi gören insanlar
olarak bunun zeminini hazırlamışsınız önceden. Hazırlamışsınız.
[AK Parti sıralarından "Bravo (!)" sesleri, CHP sıralarından
alkışlar] Hazırlamışsınız. İleride, Sayın Başbakanın oğlu denizle
ilgili bir iş hayatına atılacak…
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum)
- Başbakanın bir oğlu da güneşten yararlanıyor!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- …ve ona da orada ucuz mazot vereceksiniz. 70 milyonun bu ucuz mazotta
hakkı var arkadaşlar, 70 milyonun.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
- Aynı yumurtada olduğu gibi.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Öyle, öyle bedavaya yok.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
- Pastörize yumurtada olduğu gibi.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bedavaya yok. 3 milyon dolara gemi alacak, devletin ucuz mazot
imkânından faydalanacak.
Sonra da Sayın Başbakan
diyor ki: "Aylık kazançlarıyla taksitlerini ödeyecek." Yani
öyle güzel para var ki, aylık kazançlarıyla aldıkları geminin parasını
ödeyeceklerini söylüyor, Sayın Başbakan söyledi bunu. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
YÜKSEL COŞKUNYÜREK
(Bolu) - Hür teşebbüse karşı mısın?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, Sayın Kılıçdaroğlu, demin çok güzel söyledi. Ben, daha önce
de bu kürsüden söyledim, Sayın Menderes, Adnan Menderes'in -Allah rahmet
eylesin, makamı cennet olsun- oğlu "ticaret yapmak istiyorum"
diye geldiğinde "ne alıp satacaksın" diyor. Diyor ki:
"Üzüm alırım, incir alırım, pamuk alır satarım." Şimdi, Sayın
Menderes diyor ki: "Ey oğlum, sen, üzüm, incir, pamuk alıp satmazsın."
"Ne yaparım?" "Sen, babanın ismini alır satarsın"
diyor. İşte, 1950 yılındaki bir Başbakan; işte, 2007 yılı Türkiye'sindeki
bir Başbakan; kıyaslayın, kıyaslayın! (CHP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar) İşte, kıyaslayın, kıyaslayın!
Bakınız, değerli milletvekilleri,
damadı da…
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Grup önerisi aleyhinde mi konuşuyorsun?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Biz, eşler, çocuklar üzerinden siyaset yapmıyoruz, ancak, damadı
da genel müdür oldu.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Yaptığın ne şu anda?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Kimin genel müdürü oldu? Çalıkların genel müdürü oldu. Çalıklar ne yaptı?
Samsun-Ceyhan petrol boru hattını ihalesiz aldı, ihalesiz aldı! Bakanlar
Kurulu kararıyla ihalesiz verildi. Peki, şimdi, ben soruyorum: Yarın,
devletin Çalık Grubuyla herhangi bir ilişkisi olduğunda, ne diyecek
Sayın Başbakan damadına, ne söyleyecek? Yarın, elbette, birçok ihtilaf
çıkacak, birçok iş ilişkisi çıkacak, ne olacak?
Değerli milletvekilleri,
biz, kimsenin ticaret yapmasını engellemiyoruz, ancak, iktidarı
yönetenlerin çok hassas olması gerektiğini söylüyoruz, bizim söylediğimiz
bu, bizim söylediğimiz bu. Sayın Kılıçdaroğlu, geminin kimden alındığını
söyledi. Yani, öyle bir ilişkiler ağı var ki, öyle bir girift ilişki
var ki, yani, bu ilişkiler, milletvekili olarak bizleri rahatsız
ediyor. Yoksa, ticaretine herhangi bir sözümüz yok, işine herhangi
bir sözümüz yok, ama…
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Neye sözünüz var?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- İşte, sözüm, ihalesiz ihale alanların, yarın devletle karşı karşıya
gelebileceğini söylüyoruz.
Şimdi, bakınız…
RECEP KORAL (İstanbul)
- Bakanlar Kurulunun öyle bir yetkisi olduğunu biliyor musun?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, bakınız…
RECEP KORAL (İstanbul)
- Öyle bir yetkisi var mı Bakanlar Kurulunun?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- TÜPRAŞ'ın 14,76'sını sattınız mı? Satıldı mı arkadaşlar? Satıldı.
Kime satıldı? Ofer'e satıldı.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Ofer'e…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ofer'e satıldı. Şimdi geliyorum…
Ofer'e satıldı. Peki,
Sayın Başbakan Ofer'i tanımadığını söyledi, "ben tanımıyorum
Ofer'i" dedi, ama, Ofer'in mektubunun ertesi gün bir gazetede yayınlanacağını
öğrenince, apar topar, gece Teke Tek programına çıktı.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Apar
topar mı çıkarılıyor Teke Tek programına?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Orada dedi ki "tanımıyorum." Bir sefer tanımış, ama, sonra
anlaşıldı ki, birden fazla görüşmüşler. Şimdi ne oldu? 14,76'sının
satışını Ankara 12. İdare Mahkemesi iptal etti, Danıştay 13. Dairesi
iptal etti 14,76'sının satışını. Geri alabiliyor musunuz? Var mı
bir milletvekili, çıkıp buraya "Evet, biz 14,76'sı satılan,
14,76'sı mahkeme kararlarıyla iptal edildi satış, biz bu 14,76'sını
alabiliriz." diyen bir milletvekili var mı aranızda? Gitti…
RECEP KORAL (İstanbul)
- Hukuku bilmiyor musun?
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Kimin parası!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Gitti! Hukuk değil Sevgili Kardeşim, hukuk değil.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Kimin parası!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sen ihale yapmadın. Bak, ihale yapmadın, kamu yararı gözetmedin.
RECEP KORAL (İstanbul)
- Hukuku bilmiyor musun?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bir gece…
RECEP KORAL (İstanbul)
- Gazete ilanları var…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Evraklar da yanımda. Bir günde satış izni verdiniz. Aracı kurum,
Özelleştirme İdaresine 28 Şubatta mektup, yazı yazmış, aynı gün
onay verilmiş, aynı gün satış emri verilmiş. Bir günde! Kimsenin haberi
yok. Kaça aldılar?
RECEP KORAL (İstanbul)
- Yalan söylüyorsun.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Bu da mı yalan!
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Borsada…
RECEP KORAL (İstanbul)
- Gazete ilanları…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Yok efendim. Yalan söylemeyin ya! Gazete ilanı yok.
RECEP KORAL (İstanbul)
- Hadi canım sen de!
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Yalan, yalan… Yüzünüz kızarmıyor mu söylerken!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bir gece sattınız. İhaleye çıkarmadınız. İhale yapılmadı. Bir gecede
sattınız bunu. Kimsenin haberi yok.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Danıştay da mı yalan söylüyor!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Kaça aldılar? 15,4…
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Borsada satılmadı mı, borsada işlem görmedi mi?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi kaç? 30,5… Dolar cinsinden, aldıkları güne göre 2'ye katlamışlar.
Var mı böyle güzel para başka yerde? Var mı? 2'ye katlamışlar. Ne
oldu? Bu TÜPRAŞ hepimizin malıydı Sayın Milletvekili, hepimizin
malıydı! İhaleyle sat, itiraz etmem. Girsinler ihaleye, kim fazla veriyorsa alsın.
Ama, bir gece kimsenin haberi olmadan sattınız, ihale değil.
RECEP KORAL (İstanbul)
- Senin borsadan haberin yok herhâlde.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sevgili Kardeşim ben ne diyorum, sen ne diyorsun! Borsada satılmadı,
toptan satış yapıldı.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Ayıp, ayıp…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Kimsenin haberi yok. Mahkeme kararı var; "kamu yararı gözetilmemiş"
diyor.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
- Anlamaz o, anlamaz!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Kamu yararı yok. "Rekabet olmamış" diyor, mahkeme kararı
var burada.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Okumamışlardır bile…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Siz mahkeme kararına rağmen hâlâ bunları söylüyorsunuz, ben size
ne söyleyeyim Sayın Milletvekilim! Ben size ne söyleyeyim!
Değerli milletvekilleri…
ALİM TUNÇ (Uşak ) - Sen
bir şey söyleme!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, ben çok şey söylüyorum, ben çok şey söylüyorum da, burada cevap
istiyorum cevap!
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Bina okuyorsun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Telekom, bakınız, 6,5 milyar dolara sattınız, güzel. Kurumlar vergisini
niye satıştan önce indirmediniz? Niye ihaleden önce kurumlar vergisi
burada inmedi? Kaç milyon dolar kazandı Oger? Şimdi de bir zam yaptılar,
şehir içi konuşmaları artırdılar. Ne kadar gelir elde ettiler biliyor
musunuz bundan? 880 milyon dolar. Sadece, şehir içi görüşmeleri artırmadan
dolayı Oger'in kârı 880 milyon dolar arttı.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
Buyurun.
RASİM ÇAKIR (
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, değerli
milletvekilleri…
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya) - Masal efendim…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, oradan Kütahya Milletvekili de, en sonunda o da dayanamadı,
şey yaptı. Sayın Milletvekilim, Sayın Alaettin Güven, benim bu söylediklerime
varsa bir şeyiniz, gel bu kürsüye, Kütahyalılar da dinlesin…
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya)
- Sen masal anlatıyorsun. Güzel bir masal yazarı olabilirsin.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ya ne masalı!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Eğer sen TÜPRAŞ'ın 14,76'sının satışına masal diyorsan, sen uzayda
yaşıyorsun ya! Türkiye'de yaşamıyorsun, uzayda yaşıyorsun! Mahkeme
kararıyla sabit, mahkeme kararı var ve ben belki bunu yirmi kez burada
dile getirdim, itiraz ediyordunuz. Fakir fukaranın, garip gurebanın
hakkını Oferlere, Ogerlere vermeyin, bizim itirazımız buna. Satın,
satmanıza itiraz etmiyoruz, ama, namuslu ve dürüst bir şekilde satılsın,
ihaleyle satılsın, şeffaf olsun diye satışlar; bizim arzumuz budur.
Yoksa, geçmiş dönemlerde yapılan bu dev tesislere bir ilave yapmadığınız
gibi, bunların satışını da maalesef bir sürü şaibeyle yapıyorsunuz,
bir sürü şaibe söz konusu. Bakınız, bütün yapılan ihalelerde ciddi
manada problemler var. Ee, bunları, gelin, burada söyleyin.
Bir milletvekili, Sayın
Turhan Çömez, geçenlerde burada bir rapor açıkladı, İskenderun'daki
pirinç yolsuzluğu. Gelin, biriniz deyin ki "Olmamıştır."
AK Parti sayın milletvekili söylüyor, ciddi bir şekilde bunu kamuoyuyla
paylaşıyor. Geliniz, bunların üzerine hep beraber gidelim değerli
milletvekilleri, hep beraber bunların üzerine gidelim, bunlarda
yapılan yanlışları birlikte tespit edelim. Yoksa, biz, kimsenin eşiyle,
kimsenin çocuğuyla, damadıyla uğraşmıyoruz. Biz, fakir fukaranın,
garip gurebanın hakkını muhafaza etmeye çalışıyoruz. Bizim bütün
mücadelemiz, bizim bütün gayretimiz budur.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Demagoji yapıyorsun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet
Halk Partisi Grup önerisinin lehinde, İstanbul Milletvekili Ali Kemal
Kumkumoğlu.
Sayın Kumkumoğlu, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle şunu ifade
etmek isterim değerli arkadaşlar, iş biraz şakaya, gürültüye, şamataya
geliyor ama, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının yapmış olduğu yolsuzluklarla
veya edindiği mal varlığıyla ilgili tartışmalar konusunda muhalefet
partisi milletvekili olarak da olsa konuşuyor olmaktan üzüntü duyduğumu
ifade etmek isterim konuşmama başlarken.
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Bir defa, iddialar hakkında, mahkemelere gitmiş bir şey yok. Hatta,
sizin saçmalarınız ve iddialarınız!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlarım, ben inanıyorum ki, bizi
dinleyen bütün yurttaşlarımızın ortak kanaatidir; hiç kimse bu ülkede,
mal varlığı şaibeli olduğu söylenen, tartışılan, böyle bir iddia
seslendirilebilen mal varlığıyla ilgili olarak, bir başbakanın
olmasını istemez.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, bu ülkede…
ALİM TUNÇ (Uşak) - Kendi
Genel Başkanınız açıklayamadı mal varlığını. Açıklayamadı mal
varlığını Genel Başkanınız.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Evet, benim Genel Başkanımın iki tane çocuğu var. Hiç benim
Genel Başkanımın çocuklarıyla ilgili olarak kamuoyunda bugüne
kadar, sıradan bir vatandaş olmanın ötesinde, kendi eğitiminin kendisine
sağladığı imkânlarla yaptığı çalışmaların dışında -2 tane çocuğu
var- bunlarla ilgili hiçbir şey duyanınız, bir şey işiteniniz var
mı?
Değerli arkadaşlarım,
bakın, şimdi sorun şu.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Lojmanda oturmadı mı?
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul)
- Lojmanla gemi aynı şey mi be! Terbiyesiz adam!
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Ne demek! Gemiyle ne ilgisi var ya! Ayıp oluyor! Lütfen…
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Evet Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen…
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, sorun şu: Yolsuzluklar, iktidarınız
döneminde yaşamın bütün alanlarını kuşatmıştır. Belediyeler,
özel idareler, bakanlıklarınız, yakınlar, akrabalar, eş, dost, milletvekilliğinden
güya göstermelik olarak ayırdıklarınız, herkes bu pastanın bir tarafından
bir şekilde tutmuş, herkes bu pastanın bir tarafından tutmuş.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Sizin dönemle karıştırıyorsunuz herhâlde.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Şehirler yolsuzluk isimleriyle anılır olmuş. Ha kasasından
çekler çıkan ilin belediyesi, ha falan isimle anılan belediye…
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Yuvacık Barajı ne oldu?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın, ben bir milletvekili
olarak, bu Meclise, soru önergeleri biçiminde, gerek burada gerek
komisyonlarda, doğrudan ilgili bakanların bulunduğu ortamlarda,
en rahat konuşmaların yapılabileceği yerlerden, benim bir milletvekili
olarak, bir olumsuzluğu, bir yolsuzluğu kamuoyunun veya ilgililerin
gündemine taşımaya kadar ne lazımsa yaptığım dört ayrı örnekte,
bu konuyla ilgili kanaatlerimi sizinle paylaşmak isteyeceğim.
Değerli arkadaşlarım,
Tekele on tane eski makine getirildi, yasalara rağmen. Bunun doğru
olmadığını söyledik, 10 misli fiyatla getirildi. Buradan, yasalara
aykırı olarak, 10 misli fiyatla getirilmiş olan makineler, kanunda
değişiklik yapılmaya çalışılarak yasallaştırılmaya çalışıldı.
Kanun komisyonlardan geçirildi. Şuradan, AKP'li milletvekillerinin
bir kısmının bile cesaret edememesi nedeniyle geri döndü ve bu makineler
geriye iade edildi. Ama, aynı makinelerden üç tanesi Kuzey Kıbrıs
Tekele alınabildiği için, bütün bu makinelerin maliyeti, o Kuzey
Kıbrıs Tekele satılan üç makineden çıkarıldı.
Kurtköy toplu konut
bölgesinde 43 dönümlük bir arazi. Planlarında, imar durumunda, imar
durumunu izah eden noktada, yönetim alanı olarak ihaleye çıkarıldı.
Tabii, imar durumunda "yönetim alanı" diye yazan bir yere
kimse talep açmayacağı için, ihalelerde talebi açanı olmadığından,
uzunca bir süre bu ihale yapılamadı. Sonuçta, birisi geldi, imar durumunda
"yönetim alanı" yazan, yani, belediye binası, hastane,
sağlık ocağı, okul, zabıta binası yapılması gereken bir yer, imar durumunda
en küçük bir değişiklik yapılmadan, satıldı 3 trilyon liraya. Bununla
ilgili bütün kurumları -başta Maliye Bakanlığı olmak üzere- uyardım,
soru önergesi verdim, hiçbir doğru yanıt alamadım. Benim sorduğum
sorularla hiç alakası olmayan cevaplar verdiler, ama orayı satın
alanlar çok kısa bir süre sonucunda oranın imar durumunu ticaret altı
konuta çevirerek, oranın rantını, değerini yirmi misli üzerine
çıkardılar.
MUSTAFA BAŞ (İstanbul)
- Satan kim?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Millî Emlak efendim.
Hızlı trenin Eskişehir-Köseköy
etabıyla ilgili olarak 430 milyon euroluk teklif varken, 535 milyon
euro teklif veren firmaya verildi. Bununla ilgili soru önergeleri
verdik. Böyle bir şey nasıl olabilir? 400 milyon euroluk bir işte, burada,
Türkiye'nin en büyük iş adamlarından biri var. 400 milyon euroluk bir
işte 100 milyon euroluk fark sadece kredi şartlarının farklılığından
ortaya çıkabilir mi diye kıyametleri kopardık, ilgili bakanlıkta
bu konularla ilgili defalarca görüşme yaptık, soru önergeleri
verdik. "Hayır" dediler, ihaleyle ilgili en küçük bir değişiklik
yapmadılar, ihale firmaya verildi. Sonra mahkeme bu ihaleyi iptal
etti.
Değerli arkadaşlarım,
İstanbul'un göbeğine hiçbir yasal dayanağı olmadan, planlarda hiçbir
şekilde böyle bir şey yokken, bir koca Ro-Ro limanı yapıldı, yolları
apartmanların arasından viyadüklerle beş katlı binaların üzerinden
geçecek biçimde oralara yollar yapıldı. Böyle bir liman olmaz dedik.
Sayın Başbakanın buraya açılışa geleceğini duyup Sayın Başbakana
özel mektup yazdım, "Sayın Başbakanım, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına
hiçbir yasal dayanağı olmadan İstanbul'un göbeğine yapılmış böyle
bir tesisin açılışına gelmek yakışmaz, lütfen bunun açılışına gelmeyin."
diye özel mektup gönderdim, Sayın
Başbakan geldi, oranın açılışını yaptı.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
ben bir milletvekiliyim.
MUSTAFA BAŞ (İstanbul)
- Neresi? Neresi?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Siz, şu Mecliste, bugüne kadar basına yansımış bunca
yolsuzluk, milletvekilleri tarafından taşınmış bunca yolsuzluk,
mahkeme kararlarıyla oluşmuş bunca yolsuzluktan bir tanesiyle ilgili
araştırma gereği, ihtiyacı duydunuz mu? Böyle bir şey olur mu değerli
arkadaşlarım?
Şimdi, ben size soruyorum:
Rüşvet ne için, nereden alınır? Rüşvet ne için alınır değerli arkadaşlar?
ALİM TUNÇ (Uşak) - Vallahi
bilmiyorum.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Siz iyi bilirsiniz.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Evet, hiç bilemezsiniz tabii; biz biliriz, siz bilemezsiniz!
Onun için herhâlde bu işler yapılıyor.
Değerli arkadaşlarım,
İstanbul'un göbeğinde hiçbir yasal dayanağı olmadan, ÇED raporu
yok, planlaması yok, Büyükşehirde yok, Denizcilik İşletmeciliğinde
yok, hiçbir yerde yok.
MUSTAFA BAŞ (İstanbul)
- Neresi?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Kaldı ki, o kişilerin o yerde bir metre kare yeri de yok,
arsası da yok. Birinden yer alıyorlar, öbürüne avanta verip ondan kiraladığı
yeri alıyorlar, bir tarafları işgal ederek dolgu yapıyorlar vesaire…
Böyle başlayan ve hiçbir yasal dayanağı olmayan bir Ro-Ro limanı İstanbul'un
göbeğine nasıl kurulur?
MUSTAFA BAŞ (İstanbul)
- Hangi semtte? Nerede? Nerede?
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Yuvacık Barajı!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın, şimdi, siz, eğer bu
laf atmalarla filan… Hâlâ neyle ilgilisiniz, bakın.
MUSTAFA BAŞ (İstanbul)
- Neresi? Neresi?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Hâlâ neyle ilgilisiniz, hâla neyle ilgilisiniz. Yani,
buradaki konuşmacının insicamını bozabilir miyim, şu söylediklerini
kamuoyunun dikkatinden uzaklaştırabilecek bir şey yapabilir miyim…
O zaman sen de bu işlerin ortağısın değerli arkadaşım. Sen de bu işlerin
ortağısın demek, evet. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
MUSTAFA BAŞ (İstanbul)
- Yok… Neresi?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Çık buraya cevap ver. Sen de bu işlerin ortağısın. Bir şeye
destek olmak o işin ortağı olmaktan farklı bir şey değildir.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
- Görmezliğe gelmek de ortak olmak demektir.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Yani, eğer sen, şu konuşulanların konuşulanların konuşulmasını
engellemeye çalışıyorsan, senin de zihniyetin, işte, bu tür şeylerin
yapılmasının gayet makul, daha gayet masum, gayet mantıklı olduğu
yönündedir. Yoksa, azıcık utanır, sıkılır, "Ya, bir şey söylüyor,
bu koca milletvekili…" Bak, gerekli olan… Bunların her birisi
dosya, hangisiyle ilgili çamur atıyorsam, çıksın, ilgilisi burada
söylesin. Bunların her birisi, bak, her birisi ayrı bir dosya.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Sizde
durmasın, mahkemeye verin.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Sayın Milletvekili, bunların her birisinde sadece bir
milletvekili olarak, burada 153 milletvekili var, sadece bir milletvekili
olarak benim bu Parlamentonun gündemine taşıdığım, benim bölgemle
ilgili, ilgili olduğum, ilgilendiğim, gereğini yaptığım, gerektiğinde
bir milletvekili olarak Başbakana "Sayın Başbakanım, yakışık
almaz, böyle bir tesisin açılışına Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının
gitmesi, katılması ve bu açılışı yapması doğru değildir." diyecek
kadar da…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kumkumoğlu, konuşmanızı tamamlayınız.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- İstanbul'un göbeği neresi, onu söyler misiniz?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - …milletvekili sorumluluğunu sadece bir muhalefet
partisi milletvekili olarak değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir
milletvekili, bütün yurttaşların bir milletvekili olarak; Başbakanı
da, sadece AKP'nin Başbakanı değil, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin
Başbakanı olarak değerlendiren bir anlayışla sakınmaya, korumaya
çalışmışım. Ama, siz, değil yolsuzlukların üzerine gitmek, her türlü
yolsuzluğun yapıldığı bir tesisi Başbakan düzeyinde açmakta bile
beis görmüyorsunuz.
MUSTAFA BAŞ (İstanbul)
- Nerede bu, Kumkumoğlu?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Tabii, ondan sonra bunlar gündeme getirilince de, oralardan,
buralardan laf atarak bu işleri kapatmaya çalışıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım…
MUSTAFA BAŞ (İstanbul)
- Yerini söyle, öğrenelim.
YEKTA HAYDAROĞLU
(Van) - Nerede? Tam yerini söyle de öğrenelim.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Pendik'te efendim, Pendik'te.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
Sayın Başbakan, ilk mal varlığını… Sayın Başbakanın mal varlığı tartışmaları
yeni değildir. Sayın Başbakan, ilk mal varlığı kaynaklarını açıklamaya
çalışırken "oğlumun sünnetinden kaldı, ondan borç aldım"
diye açıklamıştı. Dolayısıyla, bugünkü mal varlıklarıyla, bugünkü
konuşulan rakamlara bakıldığında, kamuoyunun gündemine taşınan
rakamlara bakıldığında, Sayın Başbakan, oğlunun sünnetinden sonra
üç dört tane daha düğün yaptı, dolayısıyla epeyi varlık birikmiştir
oralarda.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Gemiyi nereden aldı?
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Onurlu bir milletvekilinin üslubuna bakın, üslubuna! Yazıklar olsun
sana!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Ama değerli arkadaşlarım, eğer, bir ülkede, Başbakanın
oğlu, Ulaştırma Bakanının oğlu, Maliye Bakanının oğlu, herkesin
dikkatini çekebilecek bir biçimde, basının, kamuoyunun, muhalefet
partisinin, hatta iktidar partisi milletvekillerinin… Maliye Bakanıyla
ilgili gensoru önergesiyle ilgili burada konuşurken ben, iktidar
partisine mensup milletvekillerinin, bir milletvekilinin,
"artık, bu Bakanı bu partinin taşıması mümkün değildir" diye
Bakanla ilgili sitemlerini buradan sizlerle paylaşmıştım. İktidar
partisi milletvekillerinin bile, artık, taşıyamayacağını ifade
ettikleri bakanların, kendilerinin, ailelerinin içerisine sürüklendiği…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu,
lütfen, son cümlelerinizi alayım.
Buyurun.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.
Bu ortamla ilgili
olarak, eğer, iktidar partisi milletvekillerinden en küçük bir ses
çıkmıyorsa, ben, hepinizin vicdanının köreldiği gibi, daha doğrusu,
hepinizin vicdanını gelecek beklentisinin körelttiği gibi bir
kanaati haklı olarak seslendirmek durumundayım değerli arkadaşlarım.
RECEP KORAL (İstanbul)
- Utanmıyor musun onu söylemeye!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Ya bu soruların cevabı verilecek…
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Belgen var mı, belgen?
RECEP KORAL (İstanbul)
- Utanmıyor musun bunu söylemeye!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - O zaman, çıkıp, bu soruların cevabını kim vermesi gerekiyorsa,
onu buraya çağıracaksınız, gelecek, bu soruların cevabını verecek.
Ben de, çıkıp, bütün AKP milletvekillerinden, şu kürsüde, Türk milletinin
önünde özür dileyeceğim ya da muhalefet partisinin, basının, milletvekillerinin
Türkiye'nin gündemine taşıdığı yolsuzlukların, olumsuzlukların,
rüşvetin, mahkeme kararlarının hepsinin yok sayılması halinde,
iktidar partisi milletvekillerinin hiçbir şey olmamış gibi davranmalarını
bizim başka bir şekilde, başka bir yaklaşımla, başka bir anlayışla
yorumlamamızı bizden beklemeye hakları hiçbir şekilde yoktur diye
düşünüyorum.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Belgen var mı?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Esas olan şey de, bize karşı kendinizi korumak değil,
Türk milletinin vicdanında kendinizi aklamaktır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu,
üç küsur dakikanız geçti, lütfen, teşekkür ediniz Genel Kurula.
Buyurun.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Sayın Başkanım, son cümlemi söylüyorum.
İktidarınız, her anlamda
tam bir çarpıklık içerisindedir. Yani, sadece bu konu sizin için
önemli değil. Bu kürsüden defalarca söyledim, cumhuriyete karşı
olduğunu açıkça ifade eden bir kişiyi hâlâ Başbakanlık Müsteşarı
diye tutuyorsunuz.
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Ya, sen hastasın!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Hâlâ
tutuyorsunuz.
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sen hastasın be!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum
Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu, lütfen…
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sayın Başkan, herkese
hakaret etmeye hakkı var mı?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Başbakanı
"Bu adamı süpürmeyin, kullanın." diyen danışmanı, hâlâ…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Sen kimsin be!
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu,
teşekkür ederim. Lütfen… Buyurun.
MEHMET SEMERCİ (Aydın)
- Daha otuz saniye vardı.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Sayın Başkan, son cümlem.
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu,
bakınız, ben son cümleniz için fırsat
verdim. Bakınız, dört dakikanız doldu. Ama, bu defa, Başbakanlık Müsteşarından
bahsediyorsunuz. Lütfen… İstirham ediyorum… Teşekkür cümlenizi
alayım. Lütfen… Buyurun. Sadece teşekkür cümlenizi…
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Evet.
Sayın Başkanım…
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Kumkumoğlu, bak, muhalefette küçülüyorsunuz, muhalefette; kendinize
bakın.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Bu iktidar, kurumuna sahte belge götüren kişiyi, örtülü
ödeneğin başında tutmaya devam ediyor.
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Bırak, bırak… Sen boyundan büyük laflar ediyorsun.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Dolayısıyla, böyle bir iktidarın…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu,
teşekkür ederim. Lütfen… Lütfen…
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu,
teşekkür ediyorum.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Buyurun, size vereyim.
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Haydi oradan! (CHP ve AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen…
Sayın Kafkas, Sayın
Kumkumoğlu, lütfen…
MEHMET SEMERCİ (Aydın)
- Niye kızıyorsun ki, çık kürsüye konuş.
BAŞKAN - Arkadaşlar,
lütfen… (CHP ve AK Parti sıralarından gürültüler)
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Konuşuruz, her şeyi konuşuruz.
MEHMET SEMERCİ (Aydın)
- Ama sakin ol.
BAŞKAN - Sayın Semerci,
lütfen… Arkadaşlar, lütfen…
MUHARREM İNCE (Yalova)
- O zaten biliyor, belgeyi niye veriyorsun ki?
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Ne biliyorsanız söyleyin, ispatlayın.
BAŞKAN - Sayın Kafkas,
lütfen… Arkadaşlar, lütfen, sükûneti sağlayalım. (CHP ve AK Parti sıralarından
gürültüler)
Cumhuriyet Halk Partisi
Grup önerisinin aleyhinde İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar.
Sayın Bayraktar, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
RASİM ÇAKIR (Edirne)
- Söyleyeceğini söyle.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Siz de susun bakalım.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bayraktar.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul)
- Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin
Grup önerisi aleyhinde söz almış bulunuyorum. Öncelikle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ben, üzülerek sözlerime
şöyle başlamak istiyorum: 73 milyonuyla kardeş olarak birbirimizin
lehine çalışmalar yapmak istediğimiz bu dönemde…
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ
(Manisa) - Hep sizin lehinize!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- …bugüne kadar ülkemiz neyi kaybettiyse, başta Parlamentoda, kendi
iç dinamiklerimiz arasındaki insicam, siyaset kurumunun yıpranmasına
yönelik faaliyetlere adım atmış olan, katkı sağlamış olan insanların
geçmiş dönemdeki muhalefet ve iktidar anlayışının, maalesef, Türkiye'de
geçmiş yıllardan bu yana özlenen devlet ve millet kaynaşmasına âdeta
gölge düşürmüştür.
ATİLA EMEK (Antalya)
- Yolsuzlukla mı kaynaşacağız?
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- Devlet milletine, millet devletine inanamamıştır. (CHP sıralarından
gürültüler)
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Çorbada mı kaynaşacağız?
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- Müsaade edin, lütfen…
Bakın, siz burada bizi
dahi dinleme lütfunda bulunmuyorsunuz. Ben sonuna kadar sizi dinledim,
lütfen, siz de dinleyiniz.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Hiç dinlemediniz.
ATİLA EMEK (Antalya)
- Yolsuzluk dosyaları yukarıda!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- Siyaset kurumunu yıpratan kesim, başta muhalefet partisi, önce
kendisini yıpratıyor.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Hırsızlıkları görmeyeceğiz, yolsuzlukları görmeyeceğiz!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- Yıllar önce uygulanan politikaların aynısını uyguladığınız
zaman, işte, geçmiş dönemde -Sayın Doğru Yol Partili arkadaşımın
anlattığı gibi, birçok şeyler söyledi ama- Doğru Yol Partisinin o
döneminde, sosyal güvenlik kurumlarının 100 katrilyon açık vermesine
vesile olan imzayı attıkları dönemde "Takılın peşime, benim
peşime gelin, beş yüz günde çifte anahtar vereceğiz." diyerek,
halkı belli noktalarda ikna etmiş olan siyasi iktidar, bir müddet sonra,
taahhütlerinin ve sosyal güvenlikle ilgili açtığı kapıların bataklığına
battı ve barajı dahi aşamadı.
CANAN ARITMAN (İzmir)
- Siz dokunulmazlıkları kaldırsaydınız.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Haydi, kaldıralım dokunulmazlıkları.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Laf kalabalığı…
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- Daha sonra, cumhuriyetin kuruluşundan bu yana ülkemize hizmet
verdiğini iddia eden diğer siyasi partilerimiz, şu anda muhalefet
partisi dahil, 1980 yılından sonra yeni oluşan tablolarda, maalesef,
açmış oldukları yarayı tedavi edemedikleri için, millet, siyaset
kurumuna güvenememiş, inanamamış ve siyasilerin tümü şu rozetleri
dahi takamayarak piyasaya çıkamamış olmuşlardı.
ATİLA EMEK (Antalya)
- Aynı konumdasınız.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- Bu istikrarsızlık, bu güvensizlik Türkiye'de hem ekonomiye hem siyasi
itibara hem istikrara hem uluslararası ilişkilere gölge düşürdüğü
için maalesef, 2000 yılında kurulan yeni bir siyasi partiyi tek başına
iktidar yapmış ve bu iktidar yapılan siyasi partinin lideri
-1970'li yıllardan bu yana bütün ticari
ve siyasi sicilleri ortada- ne için suçlandı? Şiir okudu diye suçlandı.
ATİLA EMEK (Antalya)
- Dokunulmazlık dosyaları yukarıda, dokunulmazlık dosyaları!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- Niçin suçlandı? "İstanbul'da başarılı Belediye Başkanlığı
yaptı, gelecekte Türkiye'nin başına başbakan olabilir, belki de
cumhurbaşkanı -acaba- olabilir, onun için, önünü nasıl keseceğiz?"
diyerek, bakın, dosyaları o gün de çıkardılar.
ATİLA EMEK (Antalya)
- Dosyalar yukarıda!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- Cumhuriyet savcıları o gün de vardı. Bu kadar, dosyaları çıkardılar.
ATİLA EMEK (Antalya)
- Dokunulmazlık dosyalarınız yukarıda!
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Komisyonda dosyalar!
ATİLA EMEK (Antalya)
- Dosyalar yukarıda!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- O dosyalarla, bir tanesinden tutuklayamadılar…
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Dokunulmazlığı var ya!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- …sadece, 312'ye muhalefetten, şiir okuduğu için yargılayabildiler.
ATİLA EMEK (Antalya)
- Dokunulmazlık dosyalarınız yukarıda!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- Ama, şiir okuduğundan… (CHP sıralarından gürültüler)
ATİLA EMEK (Antalya)
- Dosyalar yukarıda!
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Haydi, kaldıralım dokunulmazlıkları!
CANAN ARITMAN (İzmir)
- Yüreğiniz yetiyorsa kaldıralım dokunulmazlıkları!
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Laf kalabalığı!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- Müsaade edin… Müsaade edin lütfen…
…şiir okumasından dolayı
Pınarhisar Cezaevi'ne gönderdiler, ama, halkın gönlünden onu koparamadılar.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ATİLA EMEK (Antalya)
- Siz ancak şiir okuyorsunuz!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- Bu siyasetlerle de, aslında, Başbakanımızı ve iktidar partisini
yıpratmaya yönelik tavır ve tutumlarınız, ancak, sizin, kendinizi
yıpratır durumda olduğunuzu gösteriyor. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Şimdi, iddiaya bir bakın.
Arkadaşlarımızın 2004 yılında önergeyle gündeme getirmiş oldukları
Sayın Başbakanımızın yeni bir şirket kurup kurmadığıyla ilgili
araştırma önergesinin zamanı geçti, aradan, değişik ortamlar, bugünlere
geliniverdi ve söz alan arkadaşlarımızın tamamı, bu önergenin üzerinden,
başka şeylerle konuşmaya başladılar.
Yani, hangi biriniz
Türkiye'de deniz ticaretinin artırılmasına yönelik teşviklere
karşısınız, soruyorum size? Bakın, sizler ve bizler demiyor muyduk,
üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemizde…
ATİLA EMEK (Antalya)
- Başbakanın oğlunun şirketlerinin cevabını ver!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- Müsaade edin…
Üç tarafı denizle
çevrili olan ülkemizde, maalesef, deniz ulaşımı yüzde 2'lerde, demir
yolu ulaşımı yüzde 2 ve 4'lerde, kara yolu ulaşımı ise yüzde 96'larda.
O hâlde, deniz ulaşımına mutlaka teşviklerin getirilmesini hepimiz
öneriyorduk.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Başbakanın oğluna da mı?
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- Deniz Ticaret Odası da bu işe…
ATİLA EMEK (Antalya)
- Başbakanın oğluna da mı?
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- Bakın, yarın uçaklar da satın alacak olanlar olabilir. Anayasa'nın
82'nci maddesinde, milletvekillerinin ne yapıp yapamayacağı açık
ve net ifade ediliyor.
Arkadaşlar, bindiğiniz
dalı kesmeyiniz, meşru ölçülerde ticaret yapanları teşvik ediniz.
CANAN ARITMAN (İzmir)
- Siyasi ahlak… Başbakanın oğluyla yapamaz bu işi!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- Aksi takdirde, gayrimeşru mu ticaret yapsınlar, rüşvet mi alsınlar,
komisyon mu alsınlar? (CHP sıralarından gürültüler)
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Gemi alsınlar!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- İşte, biz, geçmiş dönemlerde İLKSAN yolsuzluğunu unutmadık, İSKİ
yolsuzluğunu unutmadık, banka hortumlamalarını unutmadık, Türkiye'nin
itibarını zaafa düşürenleri unutmadık, bu millet de unutmamıştır.
Gündeme getirmiş olduğunuz
konuların tamamına baktığınız zaman, gerçekle alakalı olmadığını
göreceksiniz.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Yapılan kaçakçılığı unutmayın, akaryakıt kaçaklığını unutmayın!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- Bir insanın başarılı olabilmesi için, öğrencilik hayatına bakılır,
sosyal hayatına bakılır, ticaret hayatına bakılır, siyaset hayatına
bakılır. 1970'li yıllardan beri Sayın Başbakanımı çok iyi tanıyorum
ve çok iyi biliyorum. Bakın, "İstanbul'un göbeğinde Ro-Ro"
dedi. Sayın Milletvekilimiz, İstanbul'un göbeği neresidir?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - İstanbul'un merkezini biliyor musun?
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- Sirkeci'dir, Üsküdar'dır, Beyoğlu'dur, Kadıköy'dür. "Efendim,
Beyoğlu'nda deniz yok ki" dediler. Bakın, Beyoğlu'nda deniz olup
olmadığını dahi tereddütle karşılayanlar var.
HARUN AKIN (Zonguldak) - Sen yolsuzluğa
bak!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- O halde, Beyoğlu'nun doğusunda İstanbul Boğazı, güneyinde Marmara
ve güneybatısında da Haliç var. İstanbul'un merkezi orası olmasına
rağmen, bakın, Tuzla ve Pendik'te kurulan Ro-Ro iskelesi İstanbul'un
göbeğinde değil, İstanbul'un körfez noktasındaki en doğu noktasıdır.
(CHP sıralarından gürültüler)
CANAN ARITMAN (İzmir)
- Tarihi, coğrafyayı bırak.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, niçin hazmedemiyorsunuz? Bakın, ben sonuna
kadar dinledim, bir tane dahi sataşma yapmadım. Lütfen, konuşan arkadaşımızı
saygıyla dinleyiniz. Etik kurallardan bahsediyorsunuz. Etik kurallarda…
Önce burada konuşan arkadaşımızı sabırla ve samimiyetle izlemek
ve sonucunu ona göre değerlendirmek lazım.
Bakın, Sayın Başbakanımız,
okul, öğrenci yıllarında hem başarılı idi hem sosyal etkinliklerde
de başarılı idi, sporda da başarılı idi. O dönemlerde gıda üretim
şirketinin en üst düzey danışmanı idi. Daha sonra İstanbul'da gıda
üretimi yapan bir büyük sektörün üst düzey yöneticisi idi. Daha sonra
oradaki başarıları sonucu, gıdayla ilgili, dağıtım ve ticaret
ile ilgili, meşgul olduğu o dönemlerde yine başarılı idi.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Yapma ya!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- Ama, arkasından insanlara hizmet etme sanatının siyasetle mümkün
olacağını gören Sayın Genel Başkanımız önce milletvekili olmayı
denedi, nasip olmadı. 1991 yılında milletvekili olamadı. Bakın, o
zaman üzüldük.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
- Hâkime diyor ki, "Çocuğumun düğününde takılan takılardan geliyor."
Öyle diyor…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Yolsuzlukları anlat.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Hikâye okuma.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- Bakın, bir şey söyleyeceğim, lütfen
sabredin, bir şey söyleyeceğim, sabredin. 1991'de milletvekili olamadı,
ama meğer İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olması gerekiyordu.
İşte, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu zaman çöp dağlarından
geçilmeyen, hava kirliliğinden geçilmeyen, susuzluktan geçilmeyen
İstanbul'da vermiş olduğu hizmet sonucu halkımız dedi ki: "Böyle
insanların elli yıl başımızın tacı olacağı bilinciyle, biz bağrımıza
basarız."
ATİLA EMEK (Antalya)
- Yaşanmayan İstanbul'u yarattınız. İstanbul'da yaşanmıyor
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
-Ve halkımız da bağrına basarak Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı
yaptı. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Türkiye'ye sağlamış
olduğu istikrar ve güven sonucu, uluslararası platformda da, ulusal
nitelikte de Türkiye'nin nereden nereye geldiğini bütün kurumlar
söylüyor. (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Hikâye onlar!..
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Hikâye anlatma!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- Dış ve iç dünyanın her kesimi söylüyor. Siyaset dünyası söylüyor,
basın dünyası söylüyor, ticaret dünyası söylüyor.
Ha, bu arada ticaretle
ilgili tartışmalardan rahatsız oldular ve 2004 yılının sonunda müracaatını
yaparak, Şubat 2005'ten itibaren, ortak olduğu şirketin bütün hisselerini
de devretmiştir, ondan sonra hiçbir şirket de kurmamıştır. Herhangi
bir şirkete de ortaklığı yoktur. (CHP sıralarından gürültüler)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Oğlu!.. Oğlu!..
CANAN ARITMAN (İzmir)
- Çünkü, hesap verecek!..
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- Hâlâ aynı şekilde, bir şirket kurmuş mudur kurmamış mıdır diyerek,
böyle, o günü karalamaya çalışıyorsunuz. O günü bu noktalara getirmeye
çalışıyorsunuz.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Yüce Divanda avukatlığını yaparsın!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- Önergelerle konuşulanlar arasında bağ olmadığını, Cumhurbaşkanlığı
seçimleri yaklaştıkça, yeni gündemde farklı bir şekilde, acaba, at
çamuru tutmazsa izi kalır diyerek düşünürseniz, bakın, sizi şu şekilde,
hepimizi, kendim dâhil olmak üzere uyarmak istiyorum…
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Sen kendini uyar, bizim ihtiyacımız yok! Biz dürüstüz, bizi
katma, sen kendi çamuruna bak, bize bakma! Kendinizle yan yana getirme bizi!..
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- Herkesin bir hesabı olur. Sizin de bir hesabınız olur, bizim de bir hesabımız
olur; doğrudur. Halkımızın da bir hesabı var; ama, bilesiniz ki, sizin
hesabınızın da, bizim hesabımızın da, halkımızın hesabının da en
ötesinde bu güzel hesapları bilen Allah'ın hesabı hepsinden daha
önemlidir. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
"Ooo" sesleri, gürültüler)
RASİM ÇAKIR (Edirne)
- Nasıl çıkacaksın huzura!.. Hangi yüzle çıkacaksın huzura! Hesabı
nasıl vereceksin öbür dünyada, onu düşün!..
ALİM TUNÇ (Uşak) - Biz
veririz de, siz nasıl vereceksiniz, onu bilemiyorum ben!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- Yeri ve zamanı gelince halkımız bu hesabı milletimize ve size,
hepimize vermiş olacaktır. (CHP sıralarından gürültüler)
RASİM ÇAKIR (Edirne)
- Allah'ın yanına nasıl varacaksın, onu düşün!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- Değerli arkadaşlar… (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- Saygıdeğer arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarım
başta olmak üzere, Mecliste sürekli önerge vermek suretiyle, Sayın
Başbakanımız başta olmak üzere, siyaset kurumumuzu yeniden gölgelendirmeye,
bulandırmaya çalışıyorlar. Bakınız, bilesiniz ki, milletimiz
açık, net bir şekilde olayları takip ediyor. İLKSAN yolsuzluğunu
unutmadık dedim, banka hortumlamalarını unutmadık dedim, 70 sente
muhtaç olan insanlarımız, bakın, 2001 yılında 1 milyar dolardan dolayı
krizlere girdi…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Onlar gitti, siz de gideceksiniz!..
BAŞKAN - Sayın Bayraktar,
lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- Yuvacık Barajı'nın 217 milyon dolara bitirilmesi programlanmışken,
890 milyon dolara, arkasından da devlet güvencesiyle, satılamayacak
suyun garantisi verilmek kaydıyla ayda 20 milyon dolar ödeyerek…
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Utanma, sıkılma!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- …2014 yılına kadar 4,5 milyar dolar
ödemek zorunda kalan bizler, aslında geçmiş dönemdeki bütün bu olumsuzlukları
ödeyerek tamamlayan bir anlayışız. İşte, nema ödemelerinden tutun, bütün yolsuzluklarla
ilgili geçmiş dosyaları kapatarak, onlarla ilgili hesapları sorarak…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Kapatma, aç, aç!
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Beyefendi kaldırın dokunulmazlıkları!
ATİLA EMEK (Antalya)
- O sizin dosyalarınız, o yolsuzluk dosyaları Mecliste! Ayıp!..
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Ayıp, ayıp!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- …ve yeri ve zamanı geldiği zaman suçüstü yakalananların hesabı
sorularak, ama kılıfını hazırlayanların zaman aşımından ilerleyen
geçmiş dönemdeki işleri bilmeyerek, yeni sayfalarla adım attığımızı
bilesiniz. (CHP sıralarından gürültüler)
Son sözümü söylüyorum.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen…
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, bakın, Türkiye, şu anda sadece İstanbul başta
olmak üzere, ülkemizin ekonomik girdisi ve ekonomik potansiyelinin
artması dolayısıyla, yerli iş adamlarımız ve yabancı iş adamları,
globalleşen dünyada uluslararası iş birliğinin ve refahın artabilmesi
için…
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Avut kendini sen! Borç ne kadar, borç?
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- …karşılıklı menfaate dayalı bir
sürü iş birliği yapma, yatırım yapma, istihdam oluşturma, millî geliri
artırma hususunda atılan adımlar ve Türkiye'deki parasal değerlerin
boyutlarını tek tek sıralayacak değilim. Bunu, kim, nasıl sağladı?
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sırala, sırala!
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Aç, millet aç! Borcunu ödeyemiyor millet! Elektrikleri kesik!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- Siyasi istikrar sağladı, Sayın Başbakanımızın önderliğindeki
Türkiye Cumhuriyeti'nin 59'uncu Hükûmeti sağladı. Bundan sonra da
aynı istikrarla, aynı güvenle gideceğimiz kanaatiyle, ben, olayı
gündeme getiren arkadaşlarımızı, sayın milletvekili arkadaşlarımıza
ve halkımıza havale ediyor, takdir yüce Meclisimizin ve halkımızındır
diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.
Birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.24
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.37
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 84'üncü Birleşimi'nin İkinci Oturumu'nu
açıyorum.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:
2.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi
Sayı: 88 04/04/2007
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
04.04.2007 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasi parti
grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu
maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Faruk
Çelik
Bursa
AK
Parti Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Genel Diğer İşler Kısmının; 393.
sırasında yer alan 1339 Sıra Sayılı, 442. sırasında yer alan 1375 Sıra
Sayılı, 377. sırasında yer alan 1319 Sıra Sayılı, 339. sırasında yer
alan 1207 Sıra Sayılı, 14. sırasında yer alan 1225 Sıra Sayılı, 427.
sırasında yer alan 1357 Sıra Sayılı, 445. sırasında yer alan 1378 Sıra
Sayılı, 451. sırasında yer alan 1384 Sıra Sayılı, 423. sırasında yer
alan 1351 Sıra Sayılı, 378. sırasında yer alan 1320 Sıra Sayılı, 437.
sırasında yer alan 1369 Sıra Sayılı, 438. sırasında yer alan 1370 Sıra
Sayılı, 24. sırasında yer alan 1037 Sıra Sayılı, 23. sırasında yer
alan 945 Sıra Sayılı, 383. sırasında yer alan 1327 Sıra Sayılı, 384.
sırasında yer alan 1328 Sıra Sayılı, 385. sırasında yer alan 1329 Sıra
Sayılı, 390. sırasında yer alan 1334 Sıra Sayılı, 392. sırasında yer
alan 1336 Sıra Sayılı, 391. sırasında yer alan 1335 Sıra Sayılı ve
449. sırasında yer alan 1382 sıra Sayılı Kanun Tasarı ve Tekliflerinin
sırasıyla Gündemin; 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 21, 22, 23, 24, 25,
26, 27, 28, 29, 30 ve 31 inci sıralarına alınması ve diğer işlerin sırasının
buna göre teselsül ettirilmesi;
Genel Kurulun 4 Nisan
2007 Çarşamba günkü birleşimde sözlü soruların görüşülmemesi, 10
ve 11 Nisan 2007 Salı ve Çarşamba günkü Birleşimlerinde sözlü sorular
ile diğer denetim konularının görüşülmemesi; 10 Nisan 2007 Salı
günkü Birleşiminde kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi;
Çalışma Saatlerinin ise; 10 Nisan 2007 Salı günü 15.00-20.00, 11 ve 12
Nisan 2007 Çarşamba ve Perşembe günleri ise 14.00-20.00 saatleri arasında
çalışmalarını sürdürmesi;
Önerilmiştir.
BAŞKAN - Önerinin lehinde,
Sivas Milletvekili Selami Uzun.
Sayın Uzun, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
SELAMİ UZUN (Sivas) -
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AK Partinin Grup önerisi üzerine lehte söz almış
bulunmaktayım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; az önce Cumhuriyet Halk Partisinin Grup önerisi
şöyle başlamaktaydı: "Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk
kez." Ben de, konuşmama, "Türkiye Cumhuriyeti tarihinde
ilk kez"lerle başlamak istiyorum.
Türkiye Cumhuriyeti'nde,
tarihinde ilk kez, bir hükûmet beşinci yılında görev yapmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti
tarihinde ilk defa, bir Başbakan beşinci yılında görevine başarıyla
devam etmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti
tarihinde, otuz-kırk yıldır ilk defa, enflasyon yüzde 10'ların altında
seyretmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti
tarihinde ilk defa, dövizde, Türk parasında istikrar olmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti
tarihinde ilk defa, paradan altı sıfır atılmış, paraya çekidüzen
verilmiş, saygınlık kazandırılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti
tarihinde ilk defa, bir aylık ihracat 8 milyar doları aşarak rekor
kırılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti
tarihinde ilk defa, toplam ihracat yıllık 90 milyar doları aşarak
rekorlara imza atmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti
tarihinde ilk defa, gayrisafi millî hasıla 400 milyar doları aşarak
dünyanın sayılı ekonomileri arasına girmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti'nde
ilk defa, kişi başına millî gelir 5.500 doların üzerine çıkmıştır.
Hatta Türkiye Cumhuriyeti
tarihinde ilk defa, beş yıllık bir Hükûmet döneminde elektriğe hiç
zam yapılmamıştır.
Türkiye Cumhuriyeti
döneminde ilk defa, bir dönemde 85 bin derslik yapılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti'nde
ilk defa, hastalar, istedikleri hastaneye gidebilmektedirler,
özel hastanelere gidebilmektedirler.
Türkiye Cumhuriyeti'nde
ilk defa, SSK'lılar, eczanelerden insan gibi ilaçlarını alabilmektedirler.
Türkiye Cumhuriyeti'nde
ilk defa, köylere gerçek değeri verilerek, içme suyu, asfalt gibi
problemleri tarihe karışmaktadır. Köylü, Ankara'ya taşınmaktan
kurtulmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti'nde
ilk defa, 100-200 YTL'ye ev sahibi olabilme imkânına insanlarımız kavuşmuşlardır.
Kıymetli arkadaşlarım,
bunları niçin anlatıyorum? Bunları, aslında, sizler, bizler, milletimiz
gayet iyi bilmektedir. Ülkenin bir yığın problemi çözüm aşamasına
gelmişken, büyük problemler çözülmüşken, vatandaşlarımız bizlerden
hizmet beklerken, biz oturmuş nelerle uğraşıyoruz! Ana muhalefet
olarak, ben isterdim ki, köylümüzün, şehirlimizin yapılamayan hizmetlerini
ya da yapılırken eksik kalan hizmetlerini tartışalım. Siz, şimdi,
gelip, "cumartesi günü açılacak olan Karadeniz Sahil Yolu'nun
Ordu-Samsun arasında şu eksiklikler var" deseydiniz, "Rize-Trabzon
arasında birtakım aksaklıklar var" deseydiniz, o zaman size
hak verebilirdim. Bize Ankara-Sivas, Ankara-Konya hızlı tren hattını
sorsaydınız ya da bölünmüş yollardan bir şeyler sorsaydınız, KÖYDES
harcamalarını tartışsaydınız, ben size hak verebilirdim. Şimdi,
memleket hizmet beklerken, bu kürsüden bu hizmetlerin anlatılmasını,
tartışılmasını bekleyen vatandaşlarımızı, Meclisimizi dedikodularla
meşgul etmenin sağlıklı olmadığını düşünüyorum.
İlk defa bu dönemde,
milletvekillerinin katkılarıyla, Meclisimiz milletin gözünde
itibar kazanmıştır. Bunun devamı için Meclis kürsüsünü iyi kullanmak,
Meclis kürsüsünü Meclisin mehabetine uygun kullanmak gerektiğini
takdir edersiniz. Onur ve vakar içerisinde olmaya gayret ettiğimizi
herkes bilmektedir. Siyasette daralmaya meydan vermemek, siyasetin
alanını genişletmek için gayret sarf ettik. Ülkenin buna ihtiyacı
var, insanların siyasetten beklediği budur.
İçeride ve dışarıda
bu ülke için bir şeyler yapan Başbakanımızı akşam televizyonlarda
izlemiş olsaydınız, yedi yıl önce neredeyse savaşmayı bile düşünen
iki ülke yöneticilerinin nasıl kaynaştığını, halkların nasıl kaynaştığını,
Başbakanımızın nasıl karşılandığını, Halep Stadı'nın açılışında
ibretle izlemenizi dilerdim. Sadece akşam onu izleseydiniz, eminim,
bugün, bu vermiş olduğunuz araştırma önergesinden vazgeçerdiniz.
Değerli milletvekilleri,
vatandaş sevilmeden vatan sevilemez. Demokrasiyi, insanları karalamak,
kötülemek ya da intikam aracı olarak kullanmak doğru değildir. Size,
kimse, bu ülkenin geri kalmışlığını koruma, kollama görevi vermemiştir.
Türkiye'de dokunulmazlıklarla ilgili, her kürsüye çıkışında muhalefetteki
arkadaşlarımız, mutlaka buradan bir şey söylemeye çalışıyorlar.
Ben size, tekrar, bir defa, partimizin programındaki dokunulmazlıklarla
ilgili bölümü okumak istiyorum: "Milletvekili ve bakanların
yargılanmaları önündeki anayasal engeller kaldırılacak. Dokunulmazlık,
tüm kamu görevlilerinin yargılanabilmeleri önündeki engeller
ve ayrıcalıklarla birlikte ele alınacak ve milletvekillerinin
Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerine inhisar edilecektir."
İşte, bizim dokunulmazlıklar konusundaki görüşümüz parti programındaki
gibidir ve hiç değişmemiştir.
MEHMET SEMERCİ (Aydın)
- Ne zaman, ne zaman?
SELAMİ UZUN (Devamla)
- Parti programımızda biz dokunulmazlıkların kaldırılmasına karşı
değiliz…
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Tamam, haydi…
SELAMİ UZUN (Devamla)
- …ama, herkesin dokunulmazlıklarıyla beraber, herkesin dokunulmazlıklarıyla
beraber.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Tamam, herkesin.
MEHMET SEMERCİ (Aydın)
- Hadi getirin! Hadi getirin!
SELAMİ UZUN (Devamla)
- Dünya hızla değişiyor arkadaşlar. Bu ülke dünyaya ayak uydurmak
zorundadır. Dünyada küresel sermaye hızla dönüyor ve inecek yerler
arıyor. Ülkemizi rekabete açık hale getirebilmemiz ve dünyaya
ayak uydurmamız gerekir. Ülkemizin geleceği sizin ve bizim ellerimizdedir.
Ülkemiz gelecekte yerini alabilmesi için neler yapmalıyız? Geleceğimiz
bizim insanımızın sesinin duyulacağı dünyaya mı gidiyor, zaman
lehte mi işliyor, aleyhte mi işliyor, çok önemlidir. Bu ülke, bizim
çağı yakalamamızı bekliyor. Siyaset alanının daraltılmasına ve
saygınlığının gölgelenmesine dönük teşebbüslere meydan verilmeyecektir.
Herkes özgür olmadıkça kimse özgür değildir. Temel prensibimiz budur.
Hiçbir bireysel ve kurumsal baskı kabul edilemez. Özgürlükler demokrasinin
teminatıdır.
Bu düşüncelerle, AK
Partinin Grup önerisinin lehine oy vereceğimi bildirir, saygılarımı
sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Uzun.
Önerinin aleyhinde,
Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Eraslan.
Sayın Eraslan, buyurun.
MEHMET ERASLAN (Hatay)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu haftaki kanun görüşmelerimizin ülkemize, milletimize hayırlar
getirmesini öncelikle temenni ediyorum.
Değerli arkadaşlar,
ülkemizde parlamenter sistemin, demokratik sistemin korunması
ve kollanması bütün siyasi partilerin görevidir. Siyasi partilerin
zarar görmesi ve saygınlığının azalması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
saygınlığının azalmasıdır ve bu ülkede yaşayan aziz milletimiz
ile siyaset kurumu arasındaki farkın her geçen gün, aradaki mesafenin
her geçen gün açılmış olması, aslında, bütün siyasetçilere, bütün
siyaset kurumuna ve Türkiye Büyük Millet Meclisine telafi edilemez
zararlar getirmektedir.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye Cumhuriyeti devleti sosyal bir devlettir. Sosyal devlet ilkesinin
gereklerini yerine getirecek olan da siyasi iktidarlardır, siyasi
hükûmetlerdir, bu ülkeyi sevk ve idare etme yetkisini elinde bulunduran
hükûmetlerdir.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye, dünyayı izleme, dünyayı takip etme gibi ulvi bir göreve
sahiptir ve siyaset aynı zamanda ulvi bir görevdir, aynı zamanda
kutsal bir görevdir. Ama, hiçbir zaman siyaset kişilerin çıkarları
için çalışmamalıdır, kişilerin ekonomik rantları, ekonomik menfaatleri,
kişilerin siyasi ikbali için çalışmamalıdır. Bu ülkede siyaset,
kesinlikle Türkiye'nin geleceği için, milletin temel sorunlarının
çözüme kavuşturulması için yapılmalıdır. Siyaset hiç kimsenin
menfaat alanı, hiç kimsenin kazanç alanı, hiç kimsenin siyasi ikbal
alanı, siyasi beklenti alanı olmamalıdır. Siyaset o zaman ulvi
bir görev olur, millet için yapıldığı zaman, Türkiye için yapıldığı
zaman. Daha güçlü bir Türkiye, bölgesinde ve dünyada edilgen değil,
etken olan bir Türkiye, hükümranlığını kullanan bir Türkiye; bin
yıllık devlet tecrübesini, bin yıllık millet tecrübesini ve hükümranlığını
kullanan ve hissettiren etken bir Türkiye olma yolunda siyaset yapılmalıdır
ve o zaman siyaset kutsal bir görev olacaktır, ulvi bir görev olacaktır.
Değerli arkadaşlar,
82 Anayasası'ndan herkesin mustarip olduğunu, hem iktidarın hem muhalefetin
hem diğer siyasi partilerin demokratik olmadığını ve revize edilmesi
gerektiğini defalarca söyledik, ama bugüne kadar sivil ve demokratik
bir anayasa oluşturulamamıştır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası
tarihsel süreç içerisinde, 80'den sonra revize görmüştür, revize
edilmiştir, ama Anayasa'mızın demokratik ve Anayasa'mızın sivil bir
anayasa olduğunu söyleyemeyiz. Bu noktada aziz milletimiz, iktidara
tek başına anayasa değişikliği yapacak gücü ve kudreti verdiği
hâlde, bugüne kadar bu konuyla ilgili bir uygulama yapılmamıştır.
İşte, bu Danışma Kurulunun içerisine girmesi gereken ve Türkiye
Büyük Millet Meclisinde görüşülmesi gereken en önemli konulardan
biri budur. Türkiye'nin, yargıyla mücadele, yargıyla kavga yerine,
yargı reformu, daha çalışılabilir bir alan, daha özgür bir alan, daha
iyi şartlarda çalışan bir yargı oluşturma görevine sahip iken, yargıyla
didişmenin yerine, yargı reformunu getirmiş olması gerekmekteydi.
Değerli arkadaşlar,
Seçim Kanunu'yla ilgili 2002 seçimlerinde defalarca sözler verildi,
vaatlerde bulunuldu. Siyasetin demokratikleştirilmesi adına
Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanunu'yla ilgili bugüne kadar
bir çalışma yapılamamıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilen
milletvekillerinin millet tarafından seçilmesi gerekmektedir, milletin
buraya göndermesi gerekmektedir ve daraltılmış bölge sistemi,
tercih sistemi, Türkiye'ye ve demokrasimize, yüksek demokrasi
oluşturma yolunda demokrasimize ve milletimize kazandırılmalıdır.
Değerli arkadaşlar,
özelleştirilen kurumlar cumhuriyetin kurumlarıdır, Türkiye'nin
kurumlarıdır, aziz milletimizin kurumlarıdır. Bu kurumlar hepimizin.
Liberal ekonomilerde, serbest piyasa koşullarında özelleştirmeler
olacaktır, ama bu özelleştirmeler, güzelleştirmeler ve peşkeşler
noktasına getirilmemelidir. Bakın, TÜPRAŞ'ın yüzde 65'i 1,3 milyon
dolara satıldı, yargıdan döndü; yargıdan döndükten sonra ikinci satışta
yüzde 51'i tam 4 milyar 140 milyon dolara satıldı ve Sayın Unakıtan o
zaman dediler ki: "Bu satış çok doğru bir satış olmuştur, çok
kârlı bir satış olmuştur." Eğer Sayın Unakıtan, yüzde 65'ini, TÜPRAŞ'ın
yüzde 65'ini 1 milyar 300 milyon dolara satıyor ise -somut bir şey söylüyorum,
yaşadığımız bir şeyi söylüyorum- ve eğer yargı bunu iptal ediyor
ise, iki-üç ay sonra yüzde 67'si 1 milyar 300 milyon dolara satılan TÜPRAŞ'ın
eğer yüzde 51'i 4 milyar 140 milyon dolara satılıyor ise, bütün Türkiye
Büyük Millet Meclisi üyelerinin bir durup düşünmesi gerekir ve bu
noktada, ülke menfaatleri noktasında "Sayın Bakan ne yapıyorsun,
ey Hükûmet ne yapıyorsun, cumhuriyetin ve milletin kazanımlarını
bu şekilde mi satıyorsun, bu şekilde mi özelleştiriyorsun?"
yargısını yapmak zorundadır; çünkü, her bir milletvekili, her bir
bu Meclisin üyesi, sadece seçildiği bölgenin veya kendisini seçenlerin
değil, Anayasa'ya göre, milletin temsilcisidir, Türkiye'nin, 73 milyon
ülke insanının temsilcisidir.
Bundan iki hafta önce
İstanbul'da İETT arazisi satıldı. Daha önce 100 milyon dolara satılmaya
çalışılan arazi, muhalefet ve söylemlerden sonra geri adım attı ve
İstanbul'da o arazi 100 milyon dolara Allah'a şükür satılamadı,
açık ihaleyle satıldı ve açık ihaleyle KDV dâhil 1 milyar 156 milyon dolara
satıldı. İşte bu ülkenin kazanımlarını korumak ve kollamak için,
serbest piyasa koşullarında, her şeyi şeffaf ve açık ihale yoluyla
yapma zorunluluğu vardır Hükûmetin.
Değerli arkadaşlar,
sosyal devlet ilkesinin gereğini yerine getirecek olan Hükûmettir,
dedik. Bu ülkede yaşayan 73 milyon ülke insanı fakru zaruret içerisinde
yaşamamalı, muhtaçlık içerisinde yaşamamalı, 1 milyon ülke insanı
açlık sınırının altında yaşamamalı, 20 milyon ülke insanı yoksulluk
sınırının altında yaşamamalı. Bu ülkenin emeklileri, emekliliklerinden
sonra rahat edebilir bir gelir düzeyini bulmalıdır. Eğer açlık sınırının
altında, memurlarımız, emeklilerimiz ücret alıyor ise ve bu ülkede
500 bin insan eğer kredi kartını ödeyemiyor ise, borçlarını ödeyemiyor
ise, köylü, çiftçi yüksek girdi maliyetlerinin altında ve düşük
ürün fiyatlarının altında eziliyor ise, üretemeyen bir Türkiye yoluna
gidiyor isek, işte, bu bir tehlikedir.
Ben, son iki haftada,
Antalya, Denizli, İstanbul, Afyon, Kırıkkale, Yozgat ve Kastamonu
illerini gezdim, ziraat odası başkanlarıyla görüştüm, köylüyle,
çiftçiyle, esnafla görüştüm, işçi temsilcileriyle görüştüm. Türkiye
Ankara'dan göründüğü gibi değil, Türkiye Ankara'dan izlendiği gibi
değil. Bu ülkede bir sorun var, bu ülkede bir problem var, ekonomik
darboğaz var; yatırım, üretim ve ihracat ekonomisine girmemiş bir
Türkiye var, cari açığını 1,5 milyar dolardan 35 milyar dolara artıran,
dış ticaret açığını 15 milyar dolardan 50 milyar dolara artıran ve
son dört yılda 150 milyar dolar Türk ekonomisine yük getiren bir Türkiye
var, işsizlik oranı 6,5'tan yüzde 12'ye çıkmış bir Türkiye var; fakru
zaruret içerisinde yaşamını devam ettirmeye çalışan bir millet
var. KOBİ'lerimiz, esnaf sanatkârlarımız, yine, yüksek girdi maliyetleriyle
dünya piyasasında, Avrupa piyasasında yarışamamaktadır. Yüksek
vergi oranlarıyla Türkiye bir yere gidememektedir. Vergi reformuna
Türkiye'nin ihtiyacı vardır, siyasetin demokratikleştirilmesi
noktasında Türkiye'nin reforma ihtiyacı vardır.
Kanun çıkarıyoruz.
Önemli olan, kanun çıkarır iken Türkiye'nin menfaatlerini, kamunun
menfaatlerini korumak ve kollamaktır. Petrol Kanunu çıkarıyoruz,
ama yabancı şirketler Türkiye'de doğal gaz ve petrolü buldukları zaman,
onlara bu buldukları petrolün yüzde 100'ünü, ama yüzde 100'ünü ihraç
etme yetkisini veriyoruz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
konuşmanızı tamamlayınız.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Kamu yararı bu değildir. Anayasa'ya ve yasaya göre, bu tekniklere
göre kanun çıkarmak böyle değildir. Sağlık Temel Kanunu'nu görüşüyoruz,
yabancı doktorları Türkiye'de çalıştırmaya çalışıyoruz.
Değerli arkadaşlar,
hangi tabip bizim kültürümüzü, sosyal psikolojimizi ve sosyal yaklaşımımızı
bilir? Hangi tabip bizim hastalarımızla…
Değerli arkadaşlar,
hastanelere gidin, bu üniversite hastaneleri niye var? Neden
Bağ-Kur'lu, üniversite hastanesine gidemiyor? Neden bu ülkede yeşil
kartlı bu hastanelere uğrayamıyor? Türkiye'nin çok acil bir şekilde
sağlık reformuna ihtiyacı vardır. Cumhuriyet hükûmetlerinin hepsi bu ülkeye hizmet etmiştir. Cumhuriyet
hükûmetleri bu ülkeye katma değer sağlamıştır, ama şimdi birileri
kalkar da derse ki, "Bundan önce bu ülkede taş üstüne taş konulmamıştır."
Bu, doğru olmaz. "Bundan önceki hükûmetler Türkiye'ye bir şey kazandırmamıştır."
derseniz, bu haksızlık olur, yanlış olur, zulüm olur.
Ben Sayın Enerji Bakanımız
Hilmi Güler'e yazılı soru önergesi verdim ve bu yazılı soru önergesinin
cevabı elime geldi. Sayın Hilmi Güler'e demişim ki, 1950'de Türkiye'de
ne kadar baraj vardı, Türkiye'de şimdi ne kadar baraj var? Türkiye'de
o zaman ne kadar elektrik enerjisi üretiliyordu, şimdi ne kadar elektrik
enerjisi üretiliyor? "Şimdi" dediğim, 1997 yılına kadar. O
zaman bu ülkenin kaç köyünde elektrik yoktu, yol yoktu, şimdi ne kadar
var? Bakın buradan söylüyorum, Sayın Bakanın vermiş olduğu yazılı
soru önergesinin cevabını size söylüyorum. O tarihlerde…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
iki dakikalık ek süreyi verdim, kullandınız, lütfen şu anda konuşmanızı
tamamlayın. Lütfen…
Buyurun.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Bitiriyorum.
Bakın değerli arkadaşlar,
o yıllarda 35.640 köyde elektrik yoktu, ama 97 yılında elektriksiz köy
kalmamıştır. O zaman, 1950 yılında 789 milyon kilovat saat elektrik
üretiliyordu, şimdi, 97 yılında yani, 103 milyar 295 milyon kilovat
saat elektrik üretimine başlamış. O zaman Türkiye'de 3 baraj vardı,
97 yılında Türkiye'de 178 baraj oluşmuştur. "Bundan önceki
hükûmetler bir şey yapmamıştır." demek, büyük bir haksızlıktır. Daha
önce 191 bin kilometre köy yolu yapılmıştır, asfaltlar yapılmıştır,
üniversiteler yapılmıştır, okullar yapılmıştır, barajlar yapılmıştır.
O zaman Türkiye'nin nüfusu 10 milyondu, 12 milyondu, şimdi Türkiye'nin
nüfusu 73 milyon. Peki, nüfus artarken, Türkiye'nin ve milletin hizmetlerine
bunları sunan kim? 1920'den beri mi AKP İktidarı bu ülkede iktidardı?
1923, cumhuriyetin kurulduğu günden beri mi bu ülkede iktidardı?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
- Kendi kendine soru-cevap verip durma Allah aşkına!
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Dolayısıyla, birbirimize saygılı olalım. Hükûmetleri eleştirirken…
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
teşekkür ederim.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Sayın Başkan, bitiriyorum.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
- Hepsini sen yaptın!
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Hükûmetleri eleştirirken, bizim hükûmetimiz, bizim cumhuriyet
hükûmetlerimiz olduğunu unutmayalım. Daha insaflı ve daha merhametli
olmamız gerekir diyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
- Tamam anlaştık, hiçbir problem yok ki!
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önerinin lehinde, İstanbul
Milletvekili Mustafa Baş.
Buyurun.
MUSTAFA BAŞ (İstanbul)
- Değerli Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; AK Partinin
vermiş olduğu grup önergesinin lehinde söz aldım; hepinizi hürmetle,
muhabbetle selamlıyorum.
Grubumuz, bu önergeyle,
önümüzdeki hafta yapılacak Meclis çalışmalarımızın saatleriyle
ilgili bir düzenleme getiriyor. Salı günü 15.00-20.00, çarşamba ve
perşembe günleri de 14.00-20.00 arasında Genel Kurulumuzun çalışmasını
arzu etmektedir. Yine, yapılacak olan çalışmalarda, bazı önem arz
eden kanunların daha öncelikli görüşülmesini istemektedir. Bu
çerçevede, bugün zaten, geçici iş pozisyonlarında çalışanların
sürekli işçi olarak kadroya geçirilmesi -ki, ülkemizde 220 bin insanımızı
ilgilendirmektedir- bu kanunun yarısına gelmiştik, bunun devamını;
yine, Serbest Bölgeler Kanunu'nda önemli bir değişiklik yapacak ve
bu bölgelerde ticareti ve çalışmaları rahatlatacak 1 maddelik
bir değişiklik; yine, kan ve kan bileşenleri ve Su Ürünleri Kanunu'nda,
Sağlık, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonundan gelen 1 maddemiz; yine,
döner sermayeyle ilgili, Gümrük Müsteşarlığına bağlanmasıyla ilgili
bir kanun maddemizin öncelikle görüşülmesini arzu etmektedir. Bu
düzenlemelerin ülkemizin ihtiyaçları doğrultusunda öne alınması
düşünülen teklifler olduğunu, burada, ben de kabul ettiğimi ifade
ediyorum ve öncelikli görüşülmesinin doğru olduğu kanaatindeyim.
Bu çerçevede, grup
önergeleri konuşulurken, genelde siyasi partilerimiz, gruplarımız
bu işi bir siyaset yarışına, seçmene bir mesaj yarışına dönüştürmektedir
ve ne yazık ki de, zaman zaman, bu kürsüde konuşulanlar gerçeği yansıtmamaktadır,
gerçeğin tam aksine konuşmalar yapılmaktadır. Bunlara cevap verilmediği
zaman da vatandaşlarımızın kafasında "acaba" diye bir soru
işareti uyanmaktadır. Tabii ki, muhalefet yapmak gerekiyor, ama,
sadece vatandaşların kafasında "acaba" diye bir soru işareti
uyandırmak için gerçeğe aykırı beyanların yapılması, esasen Türk
siyasetine, siyaset kurumumuza, bütün demokrasimize herhâlde yapılabilecek
en kötü işlerden bir tanesidir.
Şimdi, burada, konuşmaların
birinde bir hatip "İstanbul'un göbeği, İstanbul'un göbeği, İstanbul'un
göbeği" diye, Ro-Ro taşımacılığı yapılan bir limandan bahsetti
ve bu limanın ruhsatlarının olmadığını, bu limana ulaşmak için belediyenin
üç-beş katlı binaları bile gölgede bırakacak şekilde viyadükler
yaptığını ve Başbakanın da iskânı, ruhsatı olmayan yerin açılışına
gittiğini ve buradan birilerine sanki menfaat sağlandığını ima
edercesine konuşmalar yapıldı. Önce, bunu bir açıklığa kavuşturmak
istiyorum. Ben yerimden laf atıyordum; bu nerede, nerede, diye, İstanbul'un
göbeği, İstanbul'un göbeği diye.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul)
- Pendik-Tuzla arasında.
MUSTAFA BAŞ (Devamla)
- Sonunda Pendik'te çıktı.
Değerli arkadaşlar,
burası, Haydarpaşa Limanı -benim de kafamda bir "acaba" sorusu
oluştuğundan hemen ilgili arkadaşlardan bilgi aldım- kapatıldıktan
sonra, Ro-Ro taşımacılığını yapmak üzere, 212 tane nakliye şirketinin
bir araya gelerek oluşturduğu UNI Ro-Ro tarafından yapıldı. Bir kere,
yer kimin? Yapılan yer kimin? Kamuya ait bir yer mi? Hayır. Kimin? Daha
önce STFA'ya ait olan, 2003 yılında da bu nakliyeciler birliği tarafından
satın alınan bir yer, özel mülkiyet, kendi mülkleri.
İkincisi, burada yapılan
işlerin -arkadaşımız buradaysa iyi dinlesin- temel ruhsatları
var, inşaat ruhsatları var, işletme ruhsatları var. Hangi kurumlardan
var? Pendik Belediyesinden var, Bayındırlık Bakanlığından var ve
Deniz Müsteşarlığından var. İlgili kurumların hepsinden, temel ruhsatları
var, inşaat ruhsatları var, işletme ruhsatları var.
Peki, buradan ne yapılıyor?
Memleketimizin 90 milyar dolara ulaşan ihracatının bir kısmı buradan
yapılıyor, bu limanlardan yapılıyor.
Şimdi, peki, burada,
belediye bunlara imkân sağlamak için, böyle, anlatıldığı gibi viyadükler
mi yapmış? Hayır. Hemen buranın önünde askerî tersane var. Bundan yedi-sekiz
sene önce, askerî birliklerimiz, tersanenin önünden, sahilden yolun
geçmesini güvenlik açısından sakıncalı görmüş. Büyükşehir Belediyemiz
de, sahil yolunu- Pendik'i Tuzla'ya ulaştırmak için, askeriyemizin
de görüşünü alarak, burada viyadükler yaparak, üst geçitler yaparak
bu sahil yolunu birbirine bağlamış ve bu yol, 2003 yılında ihalesi
yapılarak yapılmış.
Peki, bu yapılan yolu
şu anda Ro-Ro taşımacıları kullanıyor mu? Hayır kullanmıyor. Bu
yoldan Ro-Ro taşımacılığı yapılmıyor. Bu yol, sadece ve sadece,
Pendik sahil yolunu Tuzla'ya bağlayan bir yol.
Biz İstanbul'un her tarafını
imar ediyoruz, elbette ki Tuzla'yla Pendik arasındaki sahil geçidini
de, bize bırakıldığı şekilde kargacık burgacık, bir araba geçecek
şekildeki yollardan değil, herkesin rahat geçebileceği, Türkiye'nin
vitrinine yakışır, Türkiye'ye, İstanbul'a yakışır bir şekilde yapmamız
gerekiyordu. Tıpkı bütün sahilleri yaptığımız gibi, burayı da
yapmışız.
Peki, Ro-Ro'cular hangi
yolu kullanıyor? E-5 ve E-6 bağlantılarını nasıl sağlamışlar? Hemen
limanın karşısında demir yolu köprüsü var. Demiryolları Genel Müdürlüğüyle
bir protokol yaparak bu demir yolu köprüsü Marmara Ray da dikkate
alınarak genişletilmiş ve yükseltilmiştir.
ERDAL KARADEMİR (İzmir)
- Sayın Vekilim, önergeyle ne alakası var bunların?
MUSTAFA BAŞ (Devamla)
- Kemiklidere üzerinde iki tane, bir tanesi büyük, bir tanesi daha
küçük iki tane de köprü yapılmıştır. E-5 üzerinde 300 metre mesafede iki şeritli bir
cep asfaltlanarak yapılmıştır. Bunları kim yapıyor? Büyükşehrimizin
yapmış olduğu bu planları bu uluslararası nakliye firması 4,5 trilyonu
kendileri finanse ederek… Kendileri, belediye yapmıyor bunları. 4,5 milyon
dolarla bu yatırımları da kendileri yapıyor ve bu alanda 1 metre
kare de deniz dolgusu yapılmamıştır.
ERDAL KARADEMİR (İzmir)
- Sayın Vekil, onu Bakan cevaplasın.
MUSTAFA BAŞ (Devamla)
- Bu ruhsatların hepsi de burada var. Belediye ruhsatları, Deniz
İşletmeleri ruhsatları, Bayındırlık ruhsatları; hepsini faksla
aldırdım.
Değerli arkadaşlar,
gerçekler bu kadar ortadayken, burada çıkıp gerçeğin tam aksine beyanatlarda
bulunarak siyaset yapmak kime ne kazandırabilir? Ve Cumhuriyet
Halk Partisi grup başkan vekillerine ifade ediyorum ki, kendi konuşmacılarının
konuşmalarında denetlesinler. Aksi hâlde, gerçek ortaya çıkınca
kendileri mahcup olacaklar.
ERDAL KARADEMİR (İzmir)
- Başkan, önergeye uygun konuşmuyor
MUSTAFA BAŞ (Devamla)
- Biz, Türkiye'de güçlü bir muhalefetin olmasını istiyoruz. Güçlü
bir muhalefet her zaman iktidarın yol göstericisi olur, ama, muhalefeti
yaparken gerçek usullerle yapmak gerekiyor.
Yine burada konuşuldu;
petrol boru hattı meselesi. Keşke o proje yapılabilse. Ama, ne yazık,
on beş gün önce, Putin, Atina'daydı ve Bulgaristan'daki petrol boru
hatları Akdeniz'e ulaşmak üzere orada protokolünü imzaladı. Keşke,
Türkiye için hem çok stratejik hem de ekonomik olarak kazançlı olan o
proje yapılabilseydi. Keşke, daha önce bu konuda adımlar atılabilseydi.
Değerli arkadaşlar,
burada şunu ifade ediyorum ki: Siyaseti etik kurallara bağlı olarak
yapalım. Sadece insanların kafasında soru işareti oluşturmak
için, burada defalarca cevabını bulmuş konuları kürsüye getirerek,
her bahaneyle kürsüye getirerek buradan bir oy kazanacağımızı,
buradan bir oy kesbedeceğimizi düşünmeyelim, kaliteli siyaset
yapalım.
Arkadaşlar, Türkiye'de
her şeyin kalitesi yükseliyor. Bakın, şehirlerimizin kalitesi
yükseliyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Baş, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
Buyurun.
MUSTAFA BAŞ (Devamla)
- Bakın, mağazalarımızın kalitesi yükseliyor. Bakın, imalat sanayimizin,
sanayicilerimizin mamullerinin kalitesi yükseliyor. Her şeyin
kalitesi yükselirken siyasetin de kalitesini yükseltelim; kaliteyi,
on beş sene, otuz sene önceki kasaba politikasına ayarlı bırakmayalım.
Kim kendisini otuz sene önceki kasaba politikasına uyarlı bırakırsa,
ayarlı bırakırsa, o, halk nezdinde kaybedecek; o, yine kaybedecek.
Onun için siyasette de kaliteyi yükseltelim, tutarlı şeyler söyleyelim
ve hep birlikte halkımıza hizmet edelim.
Bu temenniyle, AK Parti
önergesinin lehinde olduğumu ve bu önergenin arkadaşlarımız tarafından
tasvip görmesini bekliyor, hepinize saygı ve selamlarımı sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Önerinin
aleyhinde, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu…
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan, ismimi kullanarak, arkadaşımız, Meclise
yanlış bilgi verdiğimi söyledi. Sayın Başkan, kimseye iftira edecek
birisi değilim.
BAŞKAN - Buyurun.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Hayır, Sayın
Kandoğan'a söz verdim. Buyurun, siz oturun.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Peki, ne zaman söz vereceksiniz?
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu,
oturunuz, buyurun efendim.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - İsmimi vererek "Yalan söylüyor." demesi sataşma
sayılmıyor mu Sayın Başkan?
FARUK ÇELİK (Bursa) -
"Yalan" demedi ya!
BAŞKAN - Arkadaşlar,
bakınız, konuşmayı gayet yakinen takip ettik. Yani, burada benim
aklımda olanları söyleyeyim size: Bu yerin daha önceden STFA'ya ait
olan bir yer olduğunu, daha sonra bir birliğin aldığını ve bu programın
yapıldığını, askeriyeyle anlaşarak yapıldığını…
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Arkadaş, ya yanlış bilgi veriyor ya kasten yalan söylüyor.
BAŞKAN - Hayır, hayır,
yok "Yalan söyledi." ifadesi yok.
Yok, yok Sayın Kumkumoğlu,
"Yalan" ifadesi yok efendim, "Yalan" ifadesi yok.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkanım, arkadaşımızın bu konuda ya hiç bilgisi
yok ya da kasten yalan söylüyor. Hangisini yaptıysa onu söylesin.
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu,
beraberce buyurun.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Yalan mı söyledin, bilgin mi yok? Yani, yalan mı söyledin,
bilgin mi yok?
İthamda bulunuyorum,
ya yalan söyledi ya hiç bilgisi yok. Hangisiyse söylesin.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Mahkeme mi burası ya? Uzatmayın böyle ya!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Siz Başkan Vekilisiniz, hayır, kimin konuşmasını düzeltmesi
gerektiğini… Buyurun belgeler…
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…
Sayın Kandoğan, buyurun
efendim.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup önerisinin aleyhinde söz aldım.
Yalnız, sözlerime
başlamadan önce, Cumhuriyet Halk Partisinin Grup önerisi üzerinde
çıktığımız ve söylediğimiz sözlerin hiçbirine cevap bulamadığımı
ifade etmek istiyorum. Ben, AK Parti Grubundan, bu kürsüye gelip Cumhuriyet
Halk Partisi Grup önerisinin aleyhinde konuşan Sayın Bayraktar'dan
isterdim ki, TÜPRAŞ'ın satışıyla ilgili bir cevap verseydi, Telekomun
satışıyla ilgili bir cevap verseydi.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul)
- Beş yüz tane şey söyledin, hangisine cevap vereceğiz?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Yani, bunlara cevap verilmedi. Biz istiyorduk ki, bunlara gelip
buradan cevap verseydiniz.
Şimdi, Sayın Baş da biraz
önce geldiler dediler ki: "İşte, grup önerileri bir siyasi şov
olarak kullanılıyor, seçmene selam gönderiliyor." Şimdi, Sayın
Baş, herhâlde Sayın Selami Uzun'un konuşmasını dinlemedi. Sayın Selami
Uzun, burada grup konuşması adına çıktılar, tamamen, AK Parti İktidarı
döneminde yaptıklarını anlattılar. AK Parti Grup önerisiyle ilgili
hiçbir cümle söylemediler. Yaptıkları tek şey, seçmene selam verilme
yolundaki mesajlardı.
Değerli milletvekilleri,
bakınız, Sayın Bayraktar, burada, işte, Sosyal Güvenlik Yasası'ndan
bahsettiler, geçmişte buradaki yanlış uygulamalardan bahsettiler.
Yanlış uygulamaları kim yapmışsa biz de onun yanlış olduğunu söyleriz
Sayın Bayraktar. Ama, geçmişte sosyal güvenlikle ilgili bir kanun
burada görüşülürken, şu anda Bakanlar Kurulu sırasında oturan sizin
milletvekilleriniz, elli beş ile elli sekize getirilen bir emeklilik
yaş sınırlamasında bu kürsüden çıkmış burada demişler ki: "Siz
milleti mezarda emekliliğe sevk ediyorsunuz. Bunlar mezarda emekli
olabilirler." Sayın Abdüllatif Şener, Sayın Faruk Çelik, Sayın
Salih Kapusuz gelmişler burada bunları söylemişler. Sizin arkadaşlarınız,
sizin arkadaşlarınız.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul)
- Siz tasvip ediyor musunuz?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ben tasvip etmiyorum, ama, ben, Sosyal Güvenlik Kanunu buraya geldiğinde
doğruları çıktım söyledim burada. Ben, yapıcı muhalefet yapıyorum,
ama siz, eleştirirken, şu anda yanınızda oturan milletvekillerinin
geçmişte nasıl siyaset yaptıklarını şöyle tutanaklara bir girin
de sonra gelin burada, Sayın Bayraktar, o konuşmaları yapın.
Bakın, Telekomun
özelleştirilmesi… Siz, Doğru Yol Partisi iktidarını eleştiriyorsunuz
da, Telekom eğer o dönemde özelleştirilmiş olsa idi acaba 6,5 milyar
dolar mı olurdu, yoksa 20 milyar dolar mı olurdu?
Bakınız, yine sizin
arkadaşlarınız, grup başkan vekiliniz de dâhil olmak üzere, Telekomun
özelleştirilmesiyle ilgili Anayasa Mahkemesine gitmişler. Ha,
gidebilirler, o dönemde Anayasa'ya aykırı, onu kabul ediyorum, ancak
yazdıkları gerekçede Türk milletinin bağımsızlığının ortadan
kalkacağını söylemişler Telekom satılırsa. Bu arkadaşlarınız,
şimdi Bakanlar Kurulunda bakan olarak, grup başkan vekili olarak şu
anda oturuyorlar. Böyle politika yapmışlar sizinkiler. Sayın Abdullah
Gül, çıkmış bu kürsüye, demiş ki: "Avrupa Birliği Hristiyan kulübüdür.
Avrupa Birliği bizi içine almaz." O dönemde Avrupa Birliğine
girmek için mücadele eden hükûmetlerin önünde nasıl engeller çıkardığınızı
Meclis tutanakları söylüyor, ama, biz, Avrupa Birliği noktasında
buraya getirilen bütün uyum yasalarını muhalefet olarak destekledik,
size destek verdik.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, Sayın Baş dediler ki: "Samsun-Ceyhan petrol boru hattı keşke
yapılsa." Biz de istiyoruz, yapılsın; ama, bizim itirazımız,
ihalesiz verilmesi, biz ona itiraz ediyoruz. Yoksa, geçmiş dönemlerdeki
hükûmetler bunda ilk adımı atmışlar. Kerkük-Yumurtalık petrol boru
hattı hangi dönemde yapılmıştır değerli milletvekilleri? Hangi
dönemde yapıldı? Beğenmediğiniz o geçmiş dönemlerde yapıldı.
Biz, bunların ihalesiz verilmesine karşıyız. Yoksa, bu tür hizmetlerin
yapılmasını elbette sonuna kadar destekleyen bir anlayışa sahibiz.
Değerli milletvekilleri,
şimdi Sayın Selami Uzun, çıktı, gene köylerden bahsediyor. Yani, Allah
aşkına, kaç kez bu rakamları söyledik, işte gene söylüyorum ve bu,
kitap hâline getirildi. Kitap hâline getirilen dönem, sizin döneminiz.
2003 yılı başına kadar Türkiye'de hangi hizmetlerin yapıldığını,
sizin döneminizde bastırılan bir kitaptan aldım bu rakamları, Tarım
ve Köyişleri Bakanlığının bastırdığı kitaptan. Toplam 291 bin kilometre
yol yapılmış değerli milletvekilleri. 291 bin kilometre yol -geçmiş
dönemler- ve bunlardan 90 bin kilometresi asfalt. 90 bin kilometre,
geçmiş dönemlerde asfalt köy yolu yapılmış. Hangi şartlarda, hangi
imkânlarla yapıldığının takdirini de size bırakıyorum ve geçmişte,
Ereğliler, TÜPRAŞ’lar, Kardemirler, Seydişehirler, Atatürk Barajı,
Keban Barajı, Karakaya Barajı, boğaz köprüleri, oto yollar, GAP'a
16 milyar dolar… 16 milyar dolar harcanmış GAP'a. Siz geldiğiniz günden
beri GAP'a ne yaptınız Allah aşkına? Hangi hizmetleri yaptınız
GAP'ta? Kaldı ki, bütün bu hizmetler, geçmiş dönemde, rakamlar tam sağlıklı
olmayabilir ama, 100 milyar dolara yakın terörle mücadeleye kaynak
aktarıldığı dönemlerde yapılmış bütün bu eserler. Ama, şimdi gelinen
noktada, yeni eserlere eser ilave edilmesi gerekirken, maalesef,
bu Hükûmet döneminde, demin de söyledim, yapılan satışlar, şaibeli, ihalesiz satışlar, ihale yapmadan belirli kişilere, gruplara
verilen yatırımlar, yani böyle bir dönem. Böyle bir dönemde çıkıp
gelip buraya bunların olmadığını söyleyebilecek bir milletvekili
var mı?
Demin kürsüden söyledim.
Dedim ki, gelin, gelin kürsüye. Geldiniz, 3 kişi konuştu benden sonra
arkadaşlar. Ofer'e 14,76'sıyla ilgili, mahkeme kararıyla ilgili
bir şey söyleyebildiniz mi? Söyleyebildiniz mi? 3 konuşmacı geldi
AK Parti adına, ama maalesef, maalesef…
Dokunulmazlıklarla
ilgili demin… O milletvekilimi göremiyorum. İşte burada:
"Ahmet Efendi'ye böyle bir imkân tanımıyoruz." Sayın Başbakanın
sözü. "Ahmet Efendi'ye tanınmayan bir imkân milletvekillerine
de tanınamaz ve dolayısıyla biz, kürsü dokunulmazlığı da dâhil olmak
üzere bütün dokunulmazlıkları kaldıracağız." şeklindeki,
açık oturumdaki Sayın Başbakanın ifadeleri. O milletvekilini de
göremiyorum şimdi. Yok burada, yok.
Değerli milletvekilleri,
şimdi Sayın Başbakan çıktı, Eskişehir'den "Muhalefet Meclisi
engelliyor." Önerge veriyormuş muhalefet, önerge verdiği için
de Meclis görüşmeleri aksıyormuş. Peki, geçen perşembe günü saat
17.00, burada toplantı yeter sayısı istendi, 354 kişilik AK Parti
Grubundan 164 milletvekilini salonda bulunduramadınız. 354 kişilik
AK Parti Grubu 164 milletvekilini buraya getiremedi. Getiremediği
için de Meclis kapandı. Ey Sayın Başbakan, siz önce kendi grubunuza
hâkim olun, kendi milletvekillerinizi Meclise getirin! Meclis çalışmaları
sizin burada olmamanızdan dolayı engellenmesin. Biz çalışmak istiyoruz,
ama AK Parti milletvekilleri yok. Bakınız, biraz sonra bir kanun görüşeceğiz
burada. İşte, sayılarımız burada. Biraz sonra kanun görüşülürken
de göreceğiz kaç milletvekili var. Önemli olan beş yıl iktidarda kalmak
değil. Güzel, ama hâlini görün Meclisin. İşte kameralar gösteriyorsa
şu anda, Meclisin hâlini görelim. Sayın Başbakan "Muhalefet engelliyor…"
Hayır, muhalefet yardımcı oluyor. Muhalefet istiyor ki, burada AK
Parti milletvekilleri de olsun, kanunlara katkı sağlasınlar, çoğunlukla
buradan kanunları geçirsinler. Muhalefetin istediği bu.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Sen konuştuğun için gelmiyor millet!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayın Çelik, Sayın Grup Başkan Vekili, bunun vebali de senin üzerine
arkadaş, oradan laf atıyorsun ama, öncelikle bu görev senin. AK Parti
Grup Başkan Vekili olarak, milletvekillerini salonda bulundurmakla
ilk önce sen görevlisin. Önce görevini yapacaksın. Ondan sonra,
eğer muhalefetten bir şikâyetin varsa, geliniz, burada… Muhalefetten
şikâyeti olan, kürsüden söylesin. Sayın Başbakanı yanıltıyorsunuz.
Sayın Başbakanı yanıltıyorsunuz. Sayın Başbakan, keşke şu salonun
hâlini görse de… AK Parti milletvekillerinin artık seçim yılına girildiğinde
ne kadar yorulduklarını, bezdiklerini, seçim telaşı içerisine
girdiklerini bir görse Sayın Başbakan.
Değerli milletvekilleri,
şimdi burada işsizlikle ilgili söylendi, Türkiye İstatistik Kurumu
rakamları, yüzde 9,9; 2006 yılı işsizlik rakamı. 750 bin kişi, Türkiye'de
iş bulma ümidini kaybettiği için iş aramıyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Konuşmanızı
tamamlar mısınız Sayın Kandoğan.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- İş bulma ümidini kaybettiği için, Türkiye İstatistik Kurumu, bunu
işsizler arasına dâhil etmiyor. Şimdi, bunu da işsizler arasına
dâhil ettiğinizde, rakamlar çok daha yukarılara çıkıyor. Aldığınız
dönemde yüzde 10,3'tü. Bunları da dâhil edecek olursanız, beşinci yılın
sonunda işsizlik rakamları, devraldığınız Türkiye'deki rakamların
üzerinde.
Şimdi, büyüme rakamları
yayınlandı. Büyüme rakamlarından sonra da, kişi başına gelirin
5.400 dolar olduğunu söylüyorlar. Benim elimde rakamlar var. Sabit
fiyatlarla -bakınız, bu, öyle ölçülür- kişi başına düşen gelir
3.688 dolar. Ölçü budur, böyle ölçülür kişi başına düşen millî gelir.
Cari fiyatlarla ölçersen 5.400. Ama, buradaki kurun hangi seviyede
olduğunun da iyi değerlendirilmesi gerekir. Eğer kur gerçekçi, yerinde
olsa, bu rakamların çok daha aşağılarda olacağını hep beraber göreceğiz.
On beş gün önce ben bu
kürsüden, Manisa'nın Sarıgöl ilçesindeki üzüm üreticilerinin yağışlardan
dolayı mağdur olduğunu, AK Parti milletvekillerinin gidip o dönemde,
mağduriyetlerinin giderileceğini, Ziraat Bankası ve tarım kredi
borçlarının erteleneceğini söylediklerini, söylediğimde, bir
Sayın Manisa Milletvekili burada geldi dedi ki: "Önümüzdeki
hafta içerisinde bu iş hâlloluyor." "Önümüzdeki hafta"
dediği, geçen haftaydı. Ben, o milletvekilimi de burada göremiyorum.
Ne olur, gelin, bu kürsüde söylemiş olduğunuz sözlerin arkasında
durun. Ben söyleyince itiraz etmiştiniz. İşte, Sarıgöl ilçesinde binin
üzerindeki çiftçi, ellerindeki pankartlarla "kandırıldıklarını"
söylüyorlar; işte, görüntü burada, bilgi de burada, Sarıgöl de orada.
Bu duygu ve düşüncelerle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyor ve önerinin aleyhinde olduğumu
ifade ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, alınan karar gereğince sözlü soruları görüşmüyor
ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve
İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1'inci sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon
raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2'nci sırada yer alan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer
alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet Komisyonları
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet
Komisyonları Raporları (2/820) (S. Sayısı: 1337)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri,
4'üncü sırada yer alan, Kamu İdare, Kurum ve Kuruluşlarında Geçici
İş Pozisyonlarında Çalışanların Sürekli İşçi Kadrolarına veya
Sözleşmeli Personel Statüsüne Geçirilmeleri, Geçici İşçi Çalıştırılması
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
4.- Kamu İdare, Kurum ve Kuruluşlarında Geçici
İş Pozisyonlarında Çalışanların Sürekli İşçi Kadrolarına veya
Sözleşmeli Personel Statüsüne Geçirilmeleri, Geçici İşçi Çalıştırılması
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1318) (S. Sayısı: 1366) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükümet? Yerinde.
4'üncü maddeyi okutuyorum:
Çeşitli hükümler
MADDE 4- (1) 14/7/1965
tarihli ve 657 sayılı Kanunun;
a) 4 üncü maddesinin
(B) fıkrasının üçüncü paragrafında yer alan ", Bakanlar Kurulunca
tespit edilecek esas ve şartlarla" ibaresi madde metninden çıkarılmış
ve aynı paragrafta yer alan "Milli Savunma Bakanlığı ile Jandarma
Genel Komutanlığı" ibaresi "bu Kanuna tâbi kamu idarelerinde"
şeklinde değiştirilmiştir.
b) 4 üncü maddesinin
(D) fıkrasının birinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"(A), (B) ve (C)
fıkralarında belirtilenler dışında kalan ve ilgili mevzuatı gereğince
tahsis edilen sürekli işçi kadrolarında belirsiz süreli iş sözleşmeleriyle
çalıştırılan sürekli işçiler ile mevsimlik veya kampanya işlerinde
ya da orman yangınıyla mücadele hizmetlerinde ilgili mevzuatına
göre geçici iş pozisyonlarında altı aydan az olmak üzere belirli süreli iş sözleşmeleriyle çalıştırılan
geçici işçilerdir."
(2) 25/6/2001 tarihli
ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununun 3 üncü maddesinin
(a) bendinde yer alan "pozisyonunda daimi suretle" ibaresi
"sözleşmeli personel pozisyonunda" şeklinde değiştirilmiştir.
(3) 22/1/1990 tarihli
ve 399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi
ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Yürürlükten
Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin 26 ncı maddesinin
birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Temel ücret tutarları,
sözleşmeli personelin unvanı, eğitim düzeyi, iş gerekleri, işyeri
ve çalışma şartları dikkate alınmak suretiyle teşebbüs ve bağlı ortaklıklarca
tespit edilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına Adana Milletvekili Kemal
Sağ.
Buyurun Sayın Sağ.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KEMAL
SAĞ (Adana) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; 1366 sıra sayılı
Kanun Tasarısı'nın 4'üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
ve şahsım adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan bu tasarı, genel bütçe kapsamındaki
kamu idareleri, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'na ekli (II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idareler ve (IV) No'lu cetvelde
yer alan sosyal güvenlik kurumları ile bunlara bağlı kurumlarda çalışan
geçici işçiler ile kamu iktisadi teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklarında
2006 yılı içinde geçici işçi pozisyonunda toplam altı ay veya daha
fazla olarak çalışmış olan geçici işçileri kapsamaktadır.
Devlet Memurları Kanunu'nun
4'üncü maddesinde kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde uygulanacak
istihdam şekilleri sıralanmış ve bunlar, memurlar, sözleşmeli personel,
geçici personel ve işçiler olarak dört sınıfa ayrılmışlardır. Ancak,
hemen belirteyim ki değerli arkadaşlar, görüştüğümüz bu yasa tasarısı,
bu şekilde, eksik olarak gelmiştir Genel Kurula. Çünkü, bu tasarı
geçici personeli kapsamamaktadır. Zaten, Sayın Bakan da, konuşmasında
bunu açıkça belirtmişti.
(x) 1366 S. Sayılı Basmayazı 03/04/2007 tarihli 83'üncü
Birleşim Tutanağına eklidir.
Hazırlanan yasa tasarısının,
geçici işçileri kapsamasına rağmen, geçici personeli kapsam dışında
bırakmasının nedenini, doğrusu, ben anlayamadım. Buradan, geçici
personel olarak çalışanlar adına sormak istiyorum: Neden geçici
personeli kapsama almadınız değerli arkadaşlar? Diyelim ki unuttunuz,
peki, o zaman, Cumhuriyet Halk Partisi olarak verdiğimiz önergeleri,
değişiklik önergelerini neden desteklemiyorsunuz? Başka bir deyişle,
218 bin geçici işçi için çözüm üretmeye çalışırken, sayıları 30 bin
civarında olan geçici personel için bir çözüm neden düşünmüyorsunuz?
Adınızın "Adalet ve Kalkınma" olduğunu söylüyorsunuz. Demek
ki, sizin adalet anlayışınız herhâlde bu olsa gerek. Hem eksik hem yanlış
yasa tasarısı veya teklifleriyle karşımıza geliyorsunuz hem de
yanlışları düzeltmek üzere verdiğimiz değişiklik önergelerine
ret veriyorsunuz! Herhâlde AKP'nin yasama anlayışı da bu olsa gerek.
"Bizim dediklerimiz dışında hiçbir şey doğru değildir" diyorsunuz.
Bakın, ben size açıklamaya
çalışayım değerli arkadaşlar: Yasa çıkarıyorsunuz, ama yangından
mal kaçırır gibi hızla çıktığı için, dikkatlerinizden kaçıyor ve
dolayısıyla, birçok hatalar oluşuyor çıkan yasalarda. Hatta Anayasa'mıza
aykırı bazı yasalar da çıkıyor. Eksikliği gidermek için hadi bakalım
yeni bir yasa daha, yanlışı gidermek için hadi bakalım yeni bir yasa
daha çıkartıyorsunuz. Bu durum, Parlamentodan çıkan yasa sayısının
suni olarak artmasına neden olmaktadır; ama, siz çıkıyorsunuz,
"biz çok yasa çıkarttık" diye övünmeye kalkıyorsunuz. Aslında,
övünmek değil, yüce Meclisin mesaisini boşa harcadığınız için yerinmeniz
gerekir değerli arkadaşlar.
Bakın, buradan, söz
açılmışken birkaç rakam vermek istiyorum sizlere: Bugün, Cumhuriyet
Halk Partisinin Anayasa Mahkemesinde dava açtığı yasa sayısı
98'dir ve bunun 48'i iptal ile sonuçlanmıştır. Yine, bugün itibarıyla
Sayın Cumhurbaşkanlığı makamından dönen yasa sayısı, yani veto
yiyen yasa sayısı da 58'dir. Bu durumda, sizin bu dönem çıkarttığınız
yasa sayısı 846 olduğuna göre, yasalarımızın yaklaşık yüzde
19'u, yüzde 20'si yanlış ve hatalı çıkartılmış değerli arkadaşlar.
Bakın, size bir örnek
belge sunmak istiyorum buradan: Bütün bu yanlış ve tekrarlara rağmen,
en çok yasa çıkarttığınızı söylediğiniz bu dönemde çıkarılan yasa
sayısı, Atatürk dönemi yasa sayısından yine de azdır değerli arkadaşlar.
Bakın, 1923-1927 döneminde toplam 836 yasa çıkartılmış. 1927-1931
döneminde 627, 1931-1934 döneminde 871 ve 1935-1939 döneminde ise tam
920 yasa çıkartılmıştır. İşte, bu da Atatürk'ün yasama dönemidir değerli
arkadaşlar.
Örnekleri çoğaltmak
mümkündür; ama, bugün, taze bir örnek sunmak istiyorum size: Yakında
gündeme gelecek olan 1357 sayılı Tasarı'ya, lütfen, bir bakınız. Bu
yasa, 5018 sayılı Yasa'da değişiklik yapan bir yasa tasarısıdır ve
bu yasa, değerli arkadaşlar, tam 5'inci kez değişikliğe uğramaktadır
üç yıl içerisinde; bunu da bir köşeye yazın lütfen.
Bu konuya fazla girmek
istemiyorum, ama, şunu ifade etmeden geçemeyeceğim değerli arkadaşlar:
Gelin, Cumhuriyet Halk Partisinin sözlerine, uyarılarına kulak
veriniz, bizi dinleyiniz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak sahip olduğumuz
tecrübeden istifade etmeye bakınız. Ediniz ki, toplumumuz, Parlamentonun
çıkardığı yasalardan en üst derecede faydalansın. Ediniz ki, hepimiz
için çok değerli olan zamanı boşuna harcamayalım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; geçici istihdam, süreklilik arz etmeyen, yılın
belirli dönemlerini kapsayan, genellikle mevsimlik veya arızi işler
için öngörülmüş bir istihdam şekli olmasına karşın, bu pozisyonda
çalıştırılan geçici işçiler, genellikle, sürekli veya dönemsel
olarak tekrarlanan işlerde çalıştırılmaktadırlar. Bu durum da bu
pozisyonda çalışanları geçici olmaktan çıkartmış ve fiiliyatta,
sürekli işçi konumuna getirmiştir.
Geçici personel uygulaması,
bazı farklılıklar olsa da hemen hemen geçici işçi istihdamından
farklı değildir. Bunlar, sürekli olarak istihdam edilemeyen ve alınan
geçici işçi vizesi sayısı da yetersiz kalan kurumların başvurduğu
bir yöntemdir; ki, sayıları da geçici işçilerden daha fazla değildir.
Netice itibarıyla,
geçici işçi ve geçici personel istihdamı başlangıç amacından uzaklaşmış,
mevzuattan kaynaklanan boşluklar ve esneklikler, kurum ve kuruluşlar
açısından bu istihdam şekillerini diğerlerine göre daha tercih
edilir duruma getirmiştir.
Tasarıda, geçici işçi
pozisyonunda çalışmakta olanların sürekli kadrolara geçirilmelerinde,
2006 yılında altı ay ve daha fazla çalışmış olma şartı aranmaktadır.
Aranan bu şartın, objektif bir ölçü olup olmadığı hep tartışılan bir
konu olacaktır değerli arkadaşlar. Zira, özellikle, eski tarihlerden
beri çalışmakta olup da 2006 yılında altı aylık şartı yerine getirememiş
birçok geçici işçi vardır. Bunların hakkı zayi olmaktadır.
Değerli arkadaşlar,
görüşülmekte olan bu tasarının 4'üncü maddesi ile 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunu'nun 4'üncü maddesinde, 4688 sayılı Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanunu'nun 3'üncü maddesinde ve 399 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede değişiklik yapılmak istenmektedir.
657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu'nun 4'üncü maddesinde yapılan değişiklikle, Kanun'daki
"işçi" tanımı yeniden yapılmaktadır. Bu yeni tanıma göre
işçi, "memur ve sözleşmeli personel dışında kalan ve ilgili
mevzuatı gereğince tahsis edilen sürekli işçi kadrolarında belirsiz
süreli iş sözleşmeleriyle çalıştırılan sürekli işçiler ile mevsimlik
veya kampanya işlerinde ya da orman yangınıyla mücadele hizmetlerinde
ilgili mevzuatına göre geçici iş pozisyonlarında altı aydan az
olmak üzere belirli süreli iş sözleşmeleriyle
çalıştırılan geçici işçiler." olarak tanımlanmaktadır. Tanım
biraz uzun; ama, bu, yasanın tanımı olduğu için okumak zorundaydım. Peki,
işçi tanımını bu şekilde değiştirmekle ne yapıyorsunuz değerli
arkadaşlar, biliyor musunuz? Daha önce yasada tanımlanmamış olan
"geçici işçi"yi tanımlıyorsunuz. Yeniden "geçici işçi"
istihdamına olanak sağlıyorsunuz. Bir yandan geçici işçileri sürekli
işçi pozisyonuna geçiriyor, bir yandan da yeni geçici işçi almak
için yasal bir ortam hazırlıyorsunuz. Hani derler ya, bu ne lahana
turşusu bu ne perhiz! Bunun adı, değerli arkadaşlar, "seçim yatırımı"dır.
Hani seçim öncesi popülist bir yaklaşımda bulunmayacaktınız, hani
ekonomik dengeleri bozucu davranışta bulunmayacaktınız, hani
seçim ekonomisi uygulamayacaktınız? Ne oldu? Seçim korkusu mu
sardı sizleri? Sizler bu işleri gerçekten düşünüyordunuz da, neden
dört yıl beklediniz değerli arkadaşlar? Neden dört yıl?
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Vazgeçelim mi?
KEMAL SAĞ (Devamla) -
Vaz mı geçiyorsunuz?
CAVİT
KEMAL SAĞ (Devamla) - Buyurun geçin, geçebiliyorsanız.
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - İstiyor musunuz?
KEMAL SAĞ (Devamla) - Bu kadar işçiyi
düşünmüyorsanız, buyurun geçin, geçebiliyorsanız.
Tasarıda, işçiyi "mevsimlik ve
kampanya işlerinde çalışmak üzere çalıştırılacak" diye tanımlıyorsunuz.
Bu da doğru bir tanım değildir değerli arkadaşlar.
Sonuç olarak, ne yaparsanız yapınız,
sürekli işçilerimiz, geçici işçilerimiz, memurlarımız, emeklimiz,
dul ve yetimimiz, dar gelirlimiz yıllardır AKP Hükûmetinin kendilerine
çektirdiği zulmü unutmayacak ve sandıkta gereğini yapacaktır.
Sözlerimi tamamlarken bir hususu da
belirtmek istiyorum değerli arkadaşlar: Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, TRT'de ve benzeri kuruluşlarda çalışan geçici personelin
sürekli işçi ya da sözleşmeli personel kapsamına alınmaları için
verdiğimiz değişiklik önergesine destek bekliyoruz. Tasarıyı,
kamuda yıllardır geçici işçi olarak çalışan işçilerimizin sürekli
işçi kadrosunda veya sözleşmeli olarak istihdam edilmesine olanak
sağlayacağı için desteklediğimizi belirtmek istiyorum, ama geçici
personeli kapsam dışında bıraktığınız için de eleştirmek durumundayım.
Sözlerimi bu duygu ve düşüncelerle tamamlıyor,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sağ.
Şahsı adına Denizli Milletvekili Ümmet
Kandoğan.
Buyurun, Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum. 1366 sıra
sayılı Kanun Tasarısı üzerinde görüşlerimi arz edeceğim.
Öncelikle, çok uzun zamandan beri bir
kanayan yara hâline gelen geçici işçilerimizle ilgili böyle bir
düzenlemeden dolayı, başta Sayın Bakanımız olmak üzere, emeği geçenlere
teşekkür ediyorum. Uzun zamandan beri çok ciddi sıkıntılar içerisinde
olan ve kadro beklentisi içerisinde olan yaklaşık 218 bin kişiye bu
imkânın sağlanmış olması son derece sevindirici. 218 bin kişiyi sevindirirken,
maalesef, binlerce kişiyi de büyük bir hayal kırıklığıyla baş başa
bıraktık. Binlerce vatandaşımız, bu kanun tasarısının içerisinde
kendileriyle de ilgili bir bölüm olmasını dört gözle beklediler,
ama, maalesef, şu anda onlar, eşleri ve çocukları ile çok büyük bir
hayal kırıklığı yaşıyorlar ve ne zaman durumlarının düzeleceğiyle
ilgili bir ümit ışığı da göremedikleri için, Türkiye'nin dört bir köşesinden,
bu konuyla ilgili feryatlar göklere yükseliyor.
Şimdi, Sayın Bakanımız dün buraya geldiler
-tutanaktan okuyorum- 4/C'den bahsettiler, özelleştirme mağdurlarından
bahsettiler ve dediler ki: "Burada bir sıkıntı var. Bu sıkıntıyı
ben yakinen biliyorum." Yani, özelleştirme mağdurlarının ciddi
manada sıkıntı içerisinde olduklarını
biliyorum diyor Sayın Bakan. Ee, Sayın Bakanım, bunları biliyorsanız,
bunların ciddi sıkıntı içerisinde olduğunu görüyorsanız, o zaman,
niçin bunlarla ilgili bir düzenleme bu kanun tasarısı içerisinde
yer almıyor? Diyor ki: "Bizim görevimiz, çektikleri sıkıntıyı
gidermek; bunu yapacağız." İşte, klasik bir siyasetçi sözü. "-cak, -cak"
girdi mi işin içerisine, maalesef, bir netice almak mümkün değil. Ama,
derseniz ki bu 4/C'yi buraya koyalım; hayır, bugünün şartları içerisinde,
maalesef, bu imkândan yoksunuz... Hangi şartlar içerisinde? Niçin yoksunsunuz
Sayın Bakanım? Bu şartlar nelerdir? Şimdi, kendileri diyor ki:
"On ay çalışıyorlar, benzer durumda olanlardan az maaş alıyorlar,
mağdurlar, sıkıntı içerisindeler." Ee, sıkıntıyı çözelim...
"Ee, şimdi çözemeyiz, gelecekte..." Ne zaman gelecek, belli
değil. Ee, üç ay sonra Meclis kapanıyor Sayın Bakanım, üç ay sonra
Meclis çalışmayı bitirecek.
Şimdi, Meclisteki
4/C'yle ilgili de söylüyor, diyor ki: "Bu kurumların yetkililerinden
bana teklif gelmesi lazım." Aynen burada... "Bunların genel
müdürleri, başkanları, 'ey Çalışma Bakanı, benim böyle bir ihtiyacım
var, 500 tane personelim var, bunu kadroya kavuşturma noktasında
senden ricam var' derse, can baş üstüne." Ee, Sayın Bakanım, ben
mi görüşeceğim TRT Genel Müdürüyle? Ben mi görüşeceğim Meclis Başkanıyla?
Yani, sizin göreviniz değil mi Hükûmet olarak? Mademki böyle bir düzenleme
yapıyorsunuz, mademki böyle bir düzenleme yaparken siz de ifade
ediyorsunuz ki, bunlar sıkıntıda, problemleri var, ben bu sıkıntıları
biliyorum, ama bunları zaman içerisinde çözeceğim; şimdi niye çözmüyoruz?
Niçin şimdi çözmüyoruz? Çok zor mudur Sayın Meclis Başkanıyla bir irtibat
kurmak? Mecliste, işte kapımızın önünde, dışarıda bekliyor arkadaşlarımız.
Mağdur bunlar, mağdur! Bunlar, bugün Meclisten bir ümit ışığı bekliyor,
Meclisteki görevlilerimiz, çalışanlarımız. Sıkıntıyı biliyorsunuz,
ama çözüm bulacağız dediniz mi, onun zamanı...
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Bulacağız.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ne zaman? İşte, üç ay sonra Meclis kapanıyor. Otuz sekiz gün kalmış
Meclisin çalışma süresinin bitmesine ve bunun burada olması mümkün
değil.
Dün korucularla ilgili
bir husus geldi, Sayın Kültür Bakanı burada cevap veriyor:
"İçişleri Bakanlığı bu konuda çalışmalarına devam ediyor."
Benim elimde soru önergeleri var. Dört yıl önce de aynı şeyi söylemişti
İçişleri Bakanı; aynen, dört yıl önce, korucularla ilgili çalışmalar
devam ediyor, bu meseleyi çözeceğiz... Ee, dört yıl geçti üzerinden!
Dün, Sayın Kültür Bakanı -Sayın Bakanın yerinde oturuyordu- böyle,
mahcubiyet içerisinde, eline verdikleri notu okuyor oradan:
"İçişleri Bakanlığı çalışmalarına devam ediyor, bu meseleyi
çözeceğiz." Ne zaman? İşte, Meclisin gündeminde bekliyor. Hadi,
hadi Sayın İçişleri Bakanımız, hadi Sayın Kültür Bakanımız…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kandoğan, konuşmanızı tamamlayınız.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- …hadi Sayın Başesgioğlu, Sayın Bakanım, Meclisin gündemine geldi,
korucularla ilgili verilmiş olan bir kanun teklifi var. Siz de Sosyal
Güvenlik Bakanısınız. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir örnek
var mı Allah aşkına?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sen de ihbar et!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Varsa, gelin, ben sizden özür dileyeceğim Sayın Bakan.
55 bin kişi canlarını
vermişler, mallarını vermişler, binlercesi şehit olmuş. Başka bir
ülkede olsa bunların heykeli dikilir. Heykeli dikilir bunların!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Suç duyurusunda bulun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ama, bunların sosyal güvenliği yok. Bir Sosyal Güvenlik Bakanı olarak,
sosyal devlet ilkesinin gereğini yerine getirmekle görevli bir
bakan olarak, korucularımızın bu durumundan rahatsız mısınız değil
misiniz Sayın Bakanım?
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Araziye oynuyorsun! Araziye oynama!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, Trabzon Milletvekili de diyor ki: "Araziye oynama!"
Sayın Milletvekilim,
siz o bölgeyi bilmezsiniz.
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Çok iyi bilirim!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- O bölgedeki korucuların nasıl çalıştığını bilmezsiniz.
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Her yerini bilirim.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Kaç kişinin hayatını kaybettiğini bilmezsiniz. Sadece korucu oldukları
için, eşleri, çocukları katledilen binlerce korucuları, orada,
bilmezsiniz. Şu anda eksi 20 derecede nöbet tutan korucuların ne
şartlar altında nöbet tuttuklarını bilmezsiniz.
Benim kaymakamlık
yaptığım yerdeki bir köy korucusuna böyle söylediklerinde… Bayrak
dikiyordu her gün, bayrak! PKK haber gönderiyordu, o bayrağı indirin
diye, ama o korucubaşı diyordu ki: "Gücünüz varsa, siz gelin,
siz indirin!"
Onlar, o bayrağı, orada,
en tepede tutma noktasında canla başla çalışan insanların problemini
ben burada dile getireceğim, siz de oradan diyeceksiniz ki, siyaset
yapıyorsunuz!
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Görevini yapıyor!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ne demek görevini yapıyor? Görevini yapıyorsa, elbet yapacak,
ama bizim görevimiz de onlara sosyal güvenlik hakkını sağlamak.
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Veriyoruz ya!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Vermiyorsun! Bilmiyorsun, bak, vermiyorsun!
Adam şimdi hayatını
kaybetse, bitti. Hiçbir sosyal güvenliği yok.
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Maaşını 2 kat yaptık!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Efendim, yok! Sosyal güvenlik yok! İşte, Sayın Bakanımız buradalar.
Sayın Bakanımız buradalar. Kanun teklifi burada duruyor.
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Maaşlarını 2 kat yaptık!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Efendim, maaşları artsın…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
iki dakika ek süre kullandınız, lütfen konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Helalühoş olsun, aldıkları para helaldir. Helalühoş olsun, 2'ye
katlayalım, 3'e katlayalım, ama sosyal güvenlik meselelerini de
halledelim, çözelim.
İşte, güzel bir kanun;
teşekkür ediyorum. Tekrar, Sayın Bakanıma da ilgililere de teşekkür
ediyorum. 220 bin insanın derdine derman olduk. Allah razı olsun herkesten,
Meclisimizden, getirenlerden; ama, bunun yanında, şu anda sıkıntı
içerisinde olan ve Sayın Bakanın da ifadeleriyle sıkıntılı oldukları
tescil edilen binlerce insanımızın da problemini, ne olur, hep beraber
çözelim diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde soru-cevap
işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Özkan, buyurun.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Bakan, Burdur
Şeker Fabrikasında 577 kişi geçici işçi statüsünde kampanya süresinde
çalışmaktadır. Bundan dolayı da çok mağduriyetler olmuştur, başka
işlerde çalışamamışlardır yıllardır. Ancak, uygulanan kotalar
nedeniyle kampanyalar kısa sürdüğünden, yirmi yıldır bu fabrikada
çalışan işçilerden bazıları altmış gün, bazıları otuz gün, bazıları
on beş gün, bazıları da iki günden dolayı yasa kapsamı dışında kalmaktadır.
Yasa "2006'da altı
ay çalışanları kapsar" şeklinde yasalaşırsa, Burdur Şeker Fabrikasında
122 kişi yasadan yararlanacak, 455 kişi ise, yıllardır fabrikanın
omurgası olarak çalışmalarına rağmen kapsam dışında kalacaktır,
fabrika işleyemez konuma gelecektir. Bunu nasıl göğüsleyeceksiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özkan.
Sayın Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Bakanım, sosyal hizmetler ve yardımlaşma vakıfları,
biliyorsunuz, her ilçemizde ve ilimizde… Yaklaşık bunların tahmini
sayısı 971.
Burada çalışan insanlar
kimdir? Bu insanlar nedir, konumu nedir? Bu insanlar yardımsever,
hayırseverlerden aldıkları yardımları ve devletin sağladığı birtakım
imkânları yardıma muhtaç insanlara yardım eden insanlar.
Peki, bu insanlar, artık
şu anda yardıma muhtaç hâle geldiler. Yaklaşık, bunlar, en az 6 bin kişi.
Bu insanların konumu
nedir? Bunlar memur mudur? Bunlar nedir? Vakıf çalışanı mıdır? Yani,
hakikaten, bunlar, artık, bu insanlarımız yardıma muhtaç insan
hâline getirildi Sayın Bakanım.
Bilgilerinize arz
ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Meral,
buyurun.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Teşekkür Sayın Başkanım. Sayın Bakanıma, müsaade ederseniz, bir
iki sorum olacak.
Şu anda önümde bir not
var, Şereflikoçhisar Tekel işçilerinden geliyor. Özelleştirmeden
mütevellit ücretlerinin düşmesinden dolayı 7 arkadaşın intihar
ettiği söyleniyor. Şimdi, özelleştirme sonucu 4/C'ye göre bazı işyerlerine
dağıtılan işçilerin eski ücretlerinde, yani geçmişteki aldığı
ücretlerinde bir düşme olacak mı olmayacak mı? Bunu sormak istiyorum,
bir.
İkincisi, Sayıştay
12. Dairesince bu sözleşmeli öğretmenlerin atamaları durduruldu.
Öğretmenler arasında son derece bir rahatsızlık var. Bir öğretmen
bana diyor ki: "Bana okulda talebem: 'Hocam, sen geçici öğretmenmişsin,
gelecek sene bir daha gelecek misin gelmeyecek misin?' Bunlar bizi
üzüyor." Belki bu soru sizlere de gelmiştir. Acaba Sayıştayın
bu kararına göre öğretmenler arasındaki bu sözleşmeli veya eski…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Kepenek…
YAKUP KEPENEK (Ankara)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Üç sorum var. Birincisi,
ÇAYKUR gibi kâr eden -iyi ki kâr eden- kimi kurumlarda altı aydan birkaç
gün az çalıştıkları için, ÇAYKUR'da altı aydan çok az bir süre çalışanlar
altı ay çalışmadılar diye yasa kapsamına alınmıyor. Oysa, bu kurumumuz
kâr ediyor. Şimdi, bu durumda olan, yasa kapsamına alınmayan ve bu nedenle
ÇAYKUR'da bu yasanın dışında tutulan kişilerin yükü, getireceği
yük ne kadardır, sayıları kaçtır ve neden bunlar dışarıda tutuluyor?
İkinci sorum: TRT'de
işçi sayılmayan geçici personel -bu konu çok tartışıldı- hâlâ -önce
Çalışma Bakanı olarak Sayın Bakan- işçi sayılmayan geçici personelin,
emekçi, çalışan kavramında yeri nedir, bunun tanımı nedir ve neden
bu kişiler -500 dolayında bu çalışan- hiçbir statüye dâhil edilmiyor,
TRT çalışanları?
Son sorum…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kepenek.
Sayın Işık…
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Vasıtanızla Sayın Bakanıma şu soruları
yöneltmek istiyorum:
Sayın Bakanım, belediyelerdeki
geçici işçilerin kadroya geçmesiyle genel bütçeden belediyelere
kaynak aktarımı söz konusu mudur?
Bir de, yine 4/C'ye değinmek
istiyorum: Zira, seçim bölgem Konya Seydişehir'de de bu kapsamda arkadaşlarımız
var. Siz konuşmanızda, dünkü sorularımıza verdiğiniz cevapta olaya
soğuk bakmadığınızı ifade ettiniz. Sayın Başbakanım da, daha önceden,
bir komisyon kurdurduğunu, söz vermediğini, ama tespit anlamında
bir komisyon kurdurduğunu ifade ettiniz, 30 bin kişiye yönelik bir
çalışma yapıldığını.
BAYRAM ALİ MERAL (
AHMET IŞIK (
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Bayındır…
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, elbette burada geçici
işçilere verilecek olan kadroları, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
da en az sizin kadar destekliyor ve doğru buluyor. Yalnız, dört ay çalışan,
Şekerde dört ay çalışan kampanya işçilerinin de bu kadro içerisine
alınmamasını doğrusu ben algılayamıyorum. O insanlar da, o çalışanlar
da bizim evlatlarımız, bizim insanlarımız. Bununla ilgili gerekçeniz
ne olabilir diye soruyorum ve sizden istirham ediyorum: Bu çalışan
işçilere de, burada bu kanun geçerken onlara da kadronun verilmesini
talep ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Kılıç…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakana iki soru yöneltmek
istiyorum:
Sayın Bakanım, bana
iletilen sorunlarda, özellikle Devlet Demiryollarında yirmi yıldır,
hatta yirmi beş yıldır, yılda üç ay, dört ay, beş ay çalışan işçiler
var. Bu işçilerin bu kadar yıldır çalışmış olması, bunlar için kadroya
geçirilmeleri noktasında bir hak kazandırmıyor mu? Bu, bir.
Yine, aynı durum Şeker
Fabrikası işçilerinde de var. Orada da yıllardır bazıları idarede
kayırıldığı için altı aydan fazla süreyle çalışıyor, bazılarının
da idarede adamı yok, daha doğrusu dayısı yok, onlar da dört ay çalışıyor.
Dayısı olmayanların haklarını bu Türkiye Büyük Millet Meclisi korumayacak
mı?
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Bakanım.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sayın Bakanım, ben Sayıştayla Danıştayı karıştırdım!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Anladım ben, Danıştay olması
lazım.
Sayın Başkan, çok teşekkür
ederim. Soru soran değerli arkadaşlarıma da çok teşekkür ediyorum. Bir
hayli soru oldu. Olabildiğince, zaman içerisinde cevaplamaya çalışayım.
Şeker Fabrikasında
çalışan işçilerimize ilişkin birkaç arkadaşımızın ortak sorusu
oldu.
Değerli arkadaşlarım,
Şeker Fabrikasında yaklaşık bu kapsamda 9 bin civarında çalışanımız
var. Bu tasarı sizin onayınıza mazhar olursa, Parlamentodan geçerse
yaklaşık 4 bin civarında olan kısmı daimî kadroya geçmiş olacak. Geri
kalan, yani iki ay, üç ay, dört ay, beş ay çalışan arkadaşlarımız bu
kapsam dışında kalacaklar.
Şimdi, bu altı ayın altına
inemediğimizi, niye altı ayı referans aldığımızı açış konuşmamda
takdirlerinize arz etmiştim. Yani, buradaki maksadımız daimî kadroya geçme
hadisesidir. Onun için de bir referans almamız lazım. Daimî iş ne demektir?
Daimî kadro ne demektir? En azından, yılın yarısında ve yarısından
daha fazla çalışmış olmak keyfiyeti burada ön plana çıktığı için
altı ay ve üzeri dikkate alınmıştır. Daha önceki yıllarda, 2000 yılında,
1999 yılında yapılan düzenlemelerde, birisinde on iki ay, birinde
on bir ay çalışanlar kadroya alınmıştır. O zaman fazla problem çıkmamış.
Yani, on iki ay dediğiniz zaman hiç kimse itiraz edemiyor, ama altı
aya indiğiniz zaman "niye beş ay olmadı" gibi sorularla
haklı olarak karşı karşıya kalıyorsunuz. Yani, bir kere, işin niteliği
itibarıyla altı ay ve üzeri daimî kadro olduğu için altı ayda kesmek
zorunda kaldık. Bir de bu işletmelerin, başta Şeker Fabrikası olmak
üzere, bu işletmeler, tabiatı icabı mevsimlik ve kampanya işi yürüttükleri
için ancak bu sürelerle insanları çalıştırabiliyorlar, yani, iki
ay, üç ay, dört ay… Yani, biz, varsaysak ki, bu arkadaşlara on iki ay
kadro versek, iki ay çalışan bir kişiye on iki ay iş vermekte bu işletmeler
zorlanacak. Bir de ekonomik boyutu var tabii, yani, bir işletmeye
de çekebileceğinden fazla yük vermek, o işletmenin verimliliğini
ve genel anlamdaki performansını da düşürür. Ancak, bu yasayla belki
şunu yaptık biz: Bu altı ayın altında kalan arkadaşlarımıza da bir
güvence sağladık, bir daimîlik sağladık. Nasıl on iki aya geçenlere
sen daimî kadroya geçtin diyorsak, altı ayın altında kalanlar da bundan
sonra, artık, sürekli ve daimî olarak bu sürelerle çalışma hakkına
kavuştular; yani, bu beş ay oldu, dört ay oldu, üç ay oldu, ayrı konu,
ama, onlara da bu şekilde daimîlik arz eden bir istihdam şeklini kendilerine
kavuşturmuş olduk.
Sosyal yardımlaşma
dayanışma vakıflarında çalışanlar ve bunun gibi özel hukuk kişiliklerinde,
kurumlarında çalışanlar bu kapsamda dâhil edilmedi, yani, özel hukuk
ve Ticaret Kanunu'na göre kurulan şirketleri de dâhil etsek, o zaman,
serbest piyasada bu kapsamda çalışan taşeron işçileri vesaire
hepsinin de daimî kadroya alınması konusunda bir noktaya gelmemiz
gerekirdi. Burada, bizatihi genel bütçe, KİT'ler ve mahallî idarelerde
çalışan arkadaşlarımıza bu imkânı verme gayreti içerisinde olduk.
ÇAYKUR soruldu. ÇAYKUR
gibi başka KİT'lerimiz de var. Tabiatı icabı, buradaki arkadaşlarımızın
çalışmaları mevsimlik ve kampanya ve belirli sürelerde yapılan
işlerdir. Onun için, bu kapsamda alınamadılar.
TRT'deki istihdam şeklini
ben de çözemedim. "İşçi ve memur sayılmayan" diyor; yani,
böyle bir şey bulunmuş maalesef. Bunu, tabii, bizim çalışma ilişkileri
içerisinde bir yere oturtmak mümkün değil. Hatta bunlardan sigorta
primi kesilmiyordu. Bizim iş müfettişlerimizin çalışmaları neticesinde,
bunların sosyal güvenlik haklarına kavuşma imkânları ortaya çıktı.
Sayın Bayram Meral'in
sorduğu konulara, izin verirseniz, yazılı cevap vermek istiyorum.
Danıştayın son kararını bilemiyorum ben, bu şekilde bir durdurması
oldu mu, arkadaşlarımız herhangi bir bilgi vermediler. Onlara,
izin verirseniz, yazılı cevap vermek istiyorum.
Bir konuda daha var
Sayın Başkanım, bilmiyorum, sürem bitmek üzere. Bu, köy korucularıyla
ilgili konu, Sayın Doğan da ifade ettiler, başka arkadaşlarımız
da ifade ettiler.
Değerli arkadaşlarım,
köy korucularından görevleri sırasında uğradıkları saldırı veya
görevlerinin sebep olduğu hastalıklar sebebiyle ölen veya malul
olanlara en yüksek devlet memuru aylığının 30 katı tutarında tazminat
ödenmekte, ayrıca aylık bağlanmaktadır; yani, kısmi de olsa köy korucularına
böyle bir güvenceyi devletimiz vermiştir. Ha, murat edilen, diğer
sosyal güvenlik kuruluşları mensupları gibi bunların emeklilik
sistemine kavuşup kavuşmadıkları soruluyorsa, bu konuda bir sosyal
güvenlik bağlantısı bu arkadaşlarımıza henüz yok. Sağlık konusunda
çalışmalar var. İçişleri Bakanlığımızın bu konuda bir çalışması
var. Ancak, değerli arkadaşlarım, bizim sigorta sistemimiz, sosyal
güvenlik sistemimiz prim esası üzerine kurulmuş bir sistemdir; yani,
1950'lilerden beri bu sistem böyle işlemektedir. Sigortalıysanız,
sizin adınıza kesilen primler önem arz etmektedir; memursanız, kesenekler
önem arz etmektedir.
Şimdi, bu iş kurulurken,
tabii, bu şekilde bir mekanizma düşünülmemiş ve bu köy korucularımız
adına bir prim yatırılmamış. Dolayısıyla bu sosyal güvenlikten,
uzun yıllar, on beş, yirmi veyahut da, bu, işte, olağanüstü hâlin geldiği
günden bu tarafa devam eden bu uygulamada sisteme bu şekilde bu arkadaşlarımız
dâhil edilememişler. Sorun burada, yoksa, hiç kimse sorunu görmezlikten
gelmiyor, duyarsız kalmıyoruz. Köy korucularının terörle mücadeledeki
yararlılıklarını, devletimizin yanındaki tutumlarını biliyoruz,
takdir ediyoruz ve bunun için de mevzuatın elverdiği ölçüde bu çalışmalarının
karşılıksız kalmamasına özen gösteriyoruz. Yani, bunun gibi, aslında,
üzerinde çalışmamız gereken konular var. İşte 4/C'ye mensup arkadaşlarımız
var, dışarıda çalışanlar var, burada çalışanlar var; özel öğreticiler
var Millî Eğitim Bakanlığımızın, valiliklerimizin çalıştırdığı,
halk evlerindeki halk eğitim kurslarında çalışan arkadaşlarımız
var. Maalesef, bunlar, yıllardır, çok uzun yıllardır çalışılıyor
ama, hepsi böyle bir tasarı gündeme geldiği için ortaya çıktı. Bize
zaman zaman geliyor, biz de çözüm üretmek adına çalışıyoruz, ama takdir
edersiniz ki, yani biz meselenin bütün taraflarını görmek zorundayız.
Yani, neticede kamu yararı, kamu menfaati denilen bir şey var. Bir
grubun menfaatini korumaya çalışırken, 73 milyonun da ortak olduğu,
hissedar olduğu kamu hukukunu, kamu menfaatini de korumak gibi
bir sorumluluk bizim üzerimizde. Yani, meseleye tek taraflı hiçbirimiz
bakamayız değerli arkadaşlarım. Sizin de benden farklı düşündüğünüze
inanmıyorum. Yani, neticede bize emanet edilmiş tüyü bitmemiş
yetimin hakkıdır bu hazine. Nasıl, herhangi bir konuda hep beraber ayağa kalkıyoruz,
hayır, buraya hiç kimse el atamaz diyoruz. Bunu da bu şekilde değerlendirmemiz
lazım.
Şimdi, ama, bu anlamda
maalesef bir şey var, bir yanlış algılama var. Mesela, Sosyal Güvenlik
Kurumundan yahut da sağlıktan biri yararlanamadığı zaman hep beraber
Sigortaya, Bağ-Kur'a hücum ediyoruz, ama Bağ-Kur'un ve SSK'nın sistemi,
mevzuatı buna imkân vermiyor. Ha, bunu sosyal koruma sistemi içerisinde
yapmamız lazım, yani sosyal sigorta ayrıdır, sosyal koruma sistemi
ayrıdır, yani bunları bilmemiz lazım. Evet, bu ülkenin fakir fukarasının
hastane kapısında kalmaması lazım, sokakta kalmaması lazım. Bunun
için sosyal koruma sistemini güçlendirmemiz lazım. Niye çıkardık
sosyal güvenlik reformunu? Hiç kimse dışarıda kalmasın, çocuklar
on sekiz yaşına kadar bu sistemin güvencesi altında kalsın. Hastanede
doğan çocuklar rehin kalmasın diye yaptık, ama maalesef, üzülerek
söylüyorum, yani 1 Ocakta bu yasa yürürlüğe girmedi, toplumdan da
Parlamentodan da istediğimiz tepkiyi bulamadım ben. Yani, isterdim
ki, Türkiye'de bu reformun ertelenmesinin tepkileri çok olsun. Parlamento
tepki versin, sivil toplum versin. Bu benim şahsi işim değil, Hükûmetin
şahsi işi değil, 72 milyonun bugününü, yarınını ilgilendiren bir
konu. Türkiye böyle bir reformu
yapmak zorunda. Hiçbirimizin bunu erteleme şansımız yok. Onun
için, güçlü bir sosyal koruma sisteminin hayata geçmesi lazım. Bunun
adresi de sosyal güvenlik reformudur. O zaman işte -sigorta sistemi-
dışarıda kalan herkesin ihtiyaçlarına cevap bulabileceği bir
sistem buluruz.
Sayın Başkanım,
herhâlde süremi biraz aştım, kusura bakmayın.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde üç
adet önerge vardır; önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutup
sonra aykırılık durumlarına göre işleme alacağım.
Buyurun:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun
Tasarısının 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Çelik |
Halil Özyolcu |
Bayram Özçelik |
|
|
Bursa |
Ağrı |
Burdur |
|
Cavit Torun |
|
Mehmet Sarı |
|
Diyarbakır |
|
Osmaniye |
"a) 4 üncü maddesinin
(B) fıkrasının ikinci paragrafı yürürlükten kaldırılmış, üçüncü
paragrafında yer alan "Bakanlar Kurulunca tespit edilecek esas
ve şartlarla" ibaresi madde metninden çıkarılmış ve aynı paragrafta
yer alan "Milli Savunma Bakanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı"
ibaresi "bu Kanuna tabi kamu idarelerinde" şeklinde değiştirilmiş
ve anılan fıkranın sonuna "Sözleşmeli personel seçiminde uygulanacak
sınav ile istisnaları, bunlara ödenebilecek ücretlerin üst sınırları
ile verilecek iş sonu tazminatı miktarı, kullandırılacak izinler
ve bu hususlara ilişkin esas ve usuller Bakanlar Kurulunca kararlaştırılır."
paragrafı eklenmiştir."
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1366 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 4. maddesine aşağıdaki fıkraların
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi |
A. Kemal Kumkumoğlu |
Birgen Keleş |
|
|
Trabzon |
İstanbul |
İstanbul |
|
A. Kemal Deveciler |
Gürol Ergin |
M. Mesut Özakcan |
|
Balıkesir |
Muğla |
Aydın |
|
Bayram Meral |
Enver Öktem |
Mehmet Yıldırım |
|
Ankara |
İzmir |
Kastamonu |
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Mehmet Parlakyiğit |
Feramus Şahin |
|
Malatya |
Kahramanmaraş |
Tokat |
(3) 11/11/1983 tarihli
ve 2954 sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununa aşağıdaki geçici
madde eklenmiştir.
Geçici Madde 12- İşçi
Sayılmayan Geçici Personel yönetmeliğine tabi olarak toplam 6 ay
ve daha fazla süreyle çalışmış olanlar bir defaya mahsus olmak üzere
2954 sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununun 50 inci maddesinin
(g) bendi hükümleri uyarınca İşçi Sayılmayan Sözleşmeli Personel
pozisyonlarına geçirilirler.
(4) Kamu iktisadi Teşebbüsleri
ve bağlı ortaklarında (şirketler hariç) 2006 yılında işçi kadrolarında
çalıştırılanlar, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren 90 gün
içinde 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3/c maddesine tabi
sözleşmeli personel pozisyonuna geçmek için yazılı olarak kurumlarına
başvurdukları takdirde; öğrenim durumlarına göre emsallerinin
yükselebilecekleri derece ve kademeyi aşmamak kaydı ile sınav
şartı aranmaksızın sözleşmeli personel pozisyonuna geçirilir.
Sözleşmeli personel
pozisyonlarının yeterli olmaması halinde ilgili mevzuat hükümleri
çerçevesinde bu teşkilatlar için sözleşmeli personel pozisyonu
vize edilir. Boşalan işçi kadroları başka bir işleme gerek kalmaksızın
iptal edilmiş sayılır. İşçi kadrolarından sözleşmeli personel pozisyonuna
geçiş işlemleri bu Kanunun yayımlanmasından itibaren altı ay içinde
tamamlanır.
(5) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
Genel Sekreterliği'nde 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 4'üncü
maddesinin (C) bendi kapsamında geçici personel kadrolarında çalışanlar,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı'nca, çalıştıkları
süre ve yaptıkları işin nevi dikkate alınarak belirlenecek emsali
personelin kadro ve derece ile diğer özlük hakları doğrultusunda
memur kadrolarına, öğrenim durumlarına göre yükselebilecekleri
tavanı aşmamak şartıyla intibakları yapılır. Bu suretle T.C. Emekli
Sandığı ile ilişkilendirilen personelin kazanılmış hak aylık derecelerinde
değerlendirilmeyen geçmiş hizmetleri, yürürlükteki hükümlere
göre emekli keseneğine esas aylıklarında değerlendirilir. Bu personelin
kıdem tazminatına esas olan geçmiş hizmet süreleri (önceden kıdem
tazminatı ödenmiş süreleri hariç) 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı
Kanunu hükümlerine göre emekli ikramiyelerinin hesabında dikkate
alınır.
(6) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı bünyesinde istihdam edilen Türkiye Kalkınma
Vakfı teknik ve destek personelden bu kanunun yayımı tarihi itibariyle
asgari 6 ay çalışmış olanlar müracaatları tarihi itibariyle herhangi
bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı almaya
hak kazanmadıkları takdirde Devlet Personel Başkanlığınca söz konusu
personelin, öğrenim durumu, hizmet süresi ve daha önce hak ettikleri
ünvanları dikkate alınarak kamu kurum ve kuruluşlarında durumlarına
uygun kadrolara atama teklifleri yapılır. İlgili kamu kurum ve kuruluşu,
Devlet Personel Başkanlığının atama teklifinden itibaren 15 gün
içerisinde atama işlemlerini sonuçlandırılır.
(7) 2919 Sayılı Kanun'un,
EK 1. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca halen TBMM'de çalışmakta
olan personelden 2006 yılından başlayarak 6 ay ve daha fazla çalışmış
olan sözleşmeli personel bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren 6 ay içinde isimleri liste halinde Devlet Personel Başkanlığı'na
bildirilir. Devlet Personel Başkanlığı'nca söz konusu personelin,
öğrenim durumu ve hizmet süreleri dikkate alınarak, Başbakanlığa
bağlı kuruluşlara öncelikli olmak üzere, diğer kamu kurum ve kuruluşlarında
durumlarına uygun kadrolara atama teklifleri yapılır. İlgili Kamu
Kurum ve Kuruluşu, Devlet Personel Başkanlığı'nın atama teklifinden
itibaren 15 gün içerisinde atama işlemlerini sonuçlandırır.
8) Millî Eğitim Bakanlığına
bağlı eğitim kurumlarında 657 sayılı Yasanın 4. maddesinin (B) bendi
uyarınca, sözleşmeli öğretmen statüsünde çalışanlar aynı yasa
maddesinin (A) bendi hükümleri uyarınca daimi öğretmenlik kadrolarına
geçirilir.
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1366 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 4. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi |
A. Kemal Kumkumoğlu |
Gürol Ergin |
|
|
Trabzon |
İstanbul |
Muğla |
|
Birgen Keleş |
A. Kemal Deveciler |
Enis Tütüncü |
|
İstanbul |
Balıkesir |
Tekirdağ |
|
M.
Mesut Özakcan |
Bayram
Meral |
Enver
Öktem |
|
Aydın |
|
İzmir |
|
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu |
Feramus
Şahin |
Mehmet
Yıldırım |
|
|
Tokat |
Kastamonu |
|
|
Mehmet
Parlakyiğit |
|
|
|
Kahramanmaraş |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun
öngördüğü sözleşmeli personel statüsü, olağan üstü hallerde, kamu
hizmetleri icabı geçici ihtiyaçları karşılamak ya da teknik nitelikteki
hizmetlerin gördürülmesini sağlamak üzere oluşturulmuş istihdam
şeklidir. Sözleşmeli personel istihdamı istisnai bir istihdam şeklidir.
Oysa Tasarının 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasıyla yapılmak istenen değişiklikle, sözleşmeli personele
ilişkin olarak getirilecek esas ve koşulların Bakanlar Kurulu tarafından
belirlenmesi zorunluluğu kaldırılarak, bunun yerine her kuruma
özel, ayrı ayrı esas ve koşullar belirlenmesinin önü açılmaktadır.
Bu şekilde sözleşmeli personel istihdamı istisnai nitelikten çıkıp
asli istihdam biçimine dönüşmektedir.
Yine bu fıkrayla yapılmak istenen bir
başka değişiklikle de sözleşmeli personele ilişkin istihdam koşullarının
Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Yurtdışı
Teşkilatları için aranmaması yönündeki istisna düzenlemenin kapsamı
tüm kamu kurum ve kuruluşlarını içerecek biçimde genişletilmektedir.
Böylelikle, bütün kamu kurum ve kuruluşlarında hangi unvan veya
statüde olursa olsun sözleşmeli personel istihdam edilebilecektir.
İstisna gibi gözüken düzenleme esas düzenleme halini almıştır.
657 sayılı Kanunda, "kariyer" ilkesine uygun olarak,
"memurluk" asıl, "sözleşmelilik" istisna iken, bu
maddenin yürürlüğe girmesiyle, "sözleşmelilik" asıl istihdam
biçimine dönüşecektir.
Bunun sonuçları şöyledir:
1. Kariyer ve liyakat ilkeleri ortadan
kalkmış olacaktır.
2. Vatandaş nezdinde objektif sınav ve
değerlendirme ilkelerine olan güven, dolayısıyla uzun vadede Devlete
olan güven duygusu derinden sarsılacaktır.
3. Sistem dışı uygulamalara
emsal teşkil edecektir.
4. Geleceğe dönük
"istisnai uygulamalar" beklentisi oluşmasına yol açacaktır.
Tasarıyla, halen kamu kurumlarında "geçici işçi" olarak
çalışmakta olanların sözleşmeli statüye geçirilmesi dolayısıyla
sözleşmelilik kapsamının genişletildiği savı doğru kabul edilemez.
Amaç sadece bu olsa, "Bu kanunun uygulanması dolayısıyla geçici
işçilikten sözleşmeli personel statüsüne nakledileceklerin
atanması amacıyla vize edilecek pozisyonlar için 657 Sayılı Devlet
Memurları Kanununun 4/B maddesinde belirlenen koşullar aranmaz."
biçiminde bir hüküm yeterli olacaktır.
Tasarının anılan fıkrasının
kabulü halinde sözleşmeli personele ilişkin kurallar kalıcı olarak
değiştirilerek Devlet Personel Sistemi alt üst edilmiş olacak ve hükümetlerin
siyasi amaçlarla bürokraside kadrolaşmasının önü açılmış olacaktır.
Bu nedenle anılan fıkranın Tasarı metninden çıkarılması önerilmektedir.
BAŞKAN - Komisyonun
ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1366 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 4. maddesine aşağıdaki fıkraların
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
(3) 11/11/1983 tarihli
ve 2954 sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununa aşağıdaki geçici
madde eklenmiştir.
Geçici Madde 12 - İşçi
Sayılmayan Geçici Personel yönetmeliğine tabi olarak toplam 6 ay
ve daha fazla süreyle çalışmış olanlar bir defaya mahsus olmak üzere
2954 sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununun 50 inci maddesinin
(g) bendi hükümleri uyarınca İşçi Sayılmayan Sözleşmeli Personel
pozisyonlarına geçirilirler.
(4) Kamu iktisadi Teşebbüsleri
ve bağlı ortaklarında (şirketler hariç) 2006 yılında işçi kadrolarında
çalıştırılanlar, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren 90 gün
içinde 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3/c maddesine tabi
sözleşmeli personel pozisyonuna geçmek için yazılı olarak kurumlarına
başvurdukları takdirde; öğrenim durumlarına göre emsallerinin
yükselebilecekleri derece ve kademeyi aşmamak kaydı ile sınav
şartı aranmaksızın sözleşmeli personel pozisyonuna geçirilir.
Sözleşmeli personel
pozisyonlarının yeterli olmaması halinde ilgili mevzuat hükümleri
çerçevesinde bu teşkilatlar için sözleşmeli personel pozisyonu
vize edilir. Boşalan işçi kadroları başka bir işleme gerek kalmaksızın
iptal edilmiş sayılır. İşçi kadrolarından sözleşmeli personel pozisyonuna
geçiş işlemleri bu Kanunun yayımlanmasından itibaren altı ay içinde
tamamlanır.
(5) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliği'nde 657 Sayılı Devlet Memurları
Kanunu'nun 4'üncü maddesinin (C) bendi kapsamında geçici personel
kadrolarında çalışanlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanı'nca, çalıştıkları süre ve yaptıkları işin nevi dikkate alınarak
belirlenecek emsali personelin kadro ve derece ile diğer özlük
hakları doğrultusunda memur kadrolarına, öğrenim durumlarına
göre yükselebilecekleri tavanı aşmamak şartıyla intibakları
yapılır. Bu suretle T.C. Emekli Sandığı ile ilişkilendirilen personelin
kazanılmış hak aylık derecelerinde değerlendirilmeyen geçmiş
hizmetleri, yürürlükteki hükümlere göre emekli keseneğine esas
aylıklarında değerlendirilir. Bu personelin kıdem tazminatına
esas olan geçmiş hizmet süreleri (önceden kıdem tazminatı ödenmiş
süreleri hariç) 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine
göre emekli ikramiyelerinin hesabında dikkate alınır.
(6) GAP Bölge Kalkınma
idaresi Başkanlığı bünyesinde istihdam edilen Türkiye Kalkınma
Vakfı teknik ve destek personelden bu kanunun yayımı tarihi itibariyle
asgari 6 ay çalışmış olanlar müracaatları tarihi itibariyle herhangi
bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı almaya
hak kazanmadıkları takdirde Devlet Personel Başkanlığınca söz konusu
personelin, öğrenim durumu, hizmet süresi ve daha önce hak ettikleri
ünvanları dikkate alınarak kamu kurum ve kuruluşlarında durumlarına
uygun kadrolara atama teklifleri yapılır. İlgili kamu kurum ve kuruluşu,
Devlet Personel Başkanlığının atama teklifinden itibaren 15 gün
içerisinde atama işlemlerini sonuçlandırılır.
(7) 2919 Sayılı Kanun'un,
EK 1. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca halen TBMM'de çalışmakta
olan personelden 2006 yılından başlayarak 6 ay ve daha fazla çalışmış
olan sözleşmeli personel bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren 6 ay içinde isimleri liste halinde Devlet Personel Başkanlığı'na
bildirilir. Devlet Personel Başkanlığı'nca söz konusu personelin,
öğrenim durumu ve hizmet süreleri dikkate alınarak, Başbakanlığa
bağlı kuruluşlara öncelikli olmak üzere, diğer kamu kurum ve kuruluşlarında
durumlarına uygun kadrolara atama teklifleri yapılır. ilgili Kamu
Kurum ve Kuruluşu, Devlet Personel Başkanlığı'nın atama teklifinden
itibaren 15 gün içerisinde atama işlemlerini sonuçlandırır.
(8) Milli Eğitim Bakanlığına
bağlı eğitim kurumlarında 657sayılı Yasanın 4. maddesinin (B) bendi
uyarınca sözleşmeli öğretmen statüsünde çalışanlar, aynı Yasa
maddesinin (A) bendi hükümleri uyarınca daimi öğretmenlik kadrolarına
geçirilir.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, kamu adına
görev yapan insanlar, kamu adına yaptığı görevlerde eşit olmalı. Bu
anayasal bir haktır. Bazı hizmetler taşerona ihale edilemez. Bazı
hizmetler ihale edildiği zaman zafiyet doğar sayın milletvekilleri;
hizmette zafiyet doğar, işin içine kâr güdüsü girer. Kamu adına yapılan
işlerde kâr güdüsü olduğu zaman ülkedeki tüm insanlarımıza hizmet
eşit gitmez. Şimdi, aynı iş yerinde çalışan, aynı hizmeti yapan insanların
birini, siz, değişik renklere boyarsanız, birine "sen şuradasın,
sen şundasın…" Burada huzur olmaz, burada hizmet yapılmaz, burada
görev yapılmaz. Objektif olamazsınız, o insanlar objektif olamaz.
Demin Sayın Bakanıma
arz ettim. Sosyal yardımlaşma, dayanışma vakıflarından… Yaklaşık 971 tane
vakfımız var. Bunlar kamu adına hizmet ediyor. Yani, -sakın ola- bunlar
devletin imkânını fakire veriyor, devletin kasasından çıkan parayı
fakire veriyor. Hiçbirimizin değil… Devlet bir bütçe ayırıyor. Yeşil
kartlılara, bilmem, kömür yardımı… Devletin bütçesinden çıkan paralar
bunlar. Devletin bütçesinden çıkan paraları sosyal yardımlaşma vakıflarındaki
çalışan arkadaşlarımız kanalıyla veriyoruz. Yani, bunlar kamu
adına iş yapıyor. Peki, bunlar nedir, bu arkadaşlarımız? Yani, tüm
bu insanlarımız çok mağdur.
Değerli arkadaşlar,
TRT, bir kamu kurumu, Türkiye'de radyo televizyon konusunda kamu
adına görev üstlenmiş bir kurum. Burada çalışan insanları ayıramazsınız,
burada çalışan insanları yapısal farklılığa itemezsiniz. Yani,
yıllarca bu böyle yapıldı diye hep böyle yapmak zorunda değilsiniz.
Tabii, demin bahsettiğim
yine sosyal yardımlaşma vakıflarında, orada bir de "3 tane hayırsever"
tabiri var arkadaşlar. Mütevelli olarak atanacak… Biliyor musunuz,
hayırseveri de partisever yaptınız -bunun altını çiziyorum- il
özel idarelerine bıraktınız o 3 hayırseverin atanmasını, ilçe vakıflarında.
İl özel idareleri ne yaptı biliyor musunuz? Ne kadar, partinizin ilçe
başkanı ve ilçe yönetim kurulu üyesi varsa "Benim hayırseverim
bunlardır" dedi. Ona da hakikaten "yardımsever insan"
diyorsunuz. Bu kanunu burada çıkarırken, devletin valisi önerecek
dedik, ama yardımsever, hayırsever iş adamı mantığını da artık partisever
mantık yaptınız. Fakire fukaraya yardım eden sosyal yardımlaşma vakıflarındaki
hayırseverleri de artık partinizin birer bireyi yaptınız. Bu hak
mıdır? Bu nasıl fukaralık anlayışı, bu nasıl fakirlik anlayışı,
bu nasıl hayırseverlik anlayışı arkadaşlar?
Bir ilde, o ilin valisi,
il genel meclisinin, il özel idarenin yaptığı seçimin iptali için
mahkemeye gidiyor. Bu, sizin için bir utanç tablosu olması lazım.
Bir ilin valisi mahkemeye verdi "bu seçimler partizanca bir seçimdir"
diye.
Arkadaşlar, eğer bu
ülkede fakire fukaraya yardım edecek insanları partizan yaparsak,
o zaman siz parti devleti kurarsınız.
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Bunu siz kurdunuz, biz bilmiyoruz o işleri.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Siz çok iyi biliyorsunuz. Siz, fakire fukaraya yardım
eden vakıf mütevelli üyeleri… Hayırsever tabiri, o ilçenin ve ilin
en hayırsever ve tanınmış kişileri atanır tabirini, partinizin
il başkanı, ilçe başkanı…
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Tarihi oku.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Yeni, yeni, yeni, yeni…
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Tarihi oku, tarihi…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Yeni…
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Tarihi oku.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Yeni… Geçen hafta, bir ay önce…
Arkadaşlar, eğer hayırseverlik
anlayışınız buysa, bu hayırsever vakıflarda…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET YENİ (
BAŞKAN - Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - …çalışan
insanların da… Aynı gözle bakıyorsunuz, bu insanlar perişan ve yaklaşık
971 vakıfta bu insanların lütfen tarifini yapın, bunlar ne olduklarını
bilsinler.
Hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Aslanoğlu.
Komisyonun takdire
bıraktığı, Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun
Tasarısının 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Çelik (Bursa) ve arkadaşları
"a) 4 üncü maddesinin
(B) fıkrasının ikinci paragrafı yürürlükten kaldırılmış, üçüncü
paragrafında yer alan "Bakanlar Kurulunca tespit edilecek esas
ve şartlarla" ibaresi madde metninden çıkarılmış ve aynı paragrafta
yer alan "Milli Savunma Bakanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı"
ibaresi "bu Kanuna tabi kamu idarelerinde" şeklinde değiştirilmiş
ve anılan fıkranın sonuna "Sözleşmeli personel seçiminde uygulanacak
sınav ile istisnaları, bunlara ödenebilecek ücretlerin üst sınırları
ile verilecek iş sonu tazminatı miktarı, kullandırılacak izinler
ve bu hususlara ilişkin esas ve usuller Bakanlar Kurulunca kararlaştırılır."
paragrafı eklenmiştir."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
657 sayılı Kanunun
4/B maddesi kapsamında istihdam edilecek sözleşmeli personelin
işe alınmalarında objektifliğin sağlanması amacıyla merkezi sınava
bağlanması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Komisyonun
takdire bıraktığı, Hükûmetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.30
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.43
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 84'üncü Birleşimi'nin Üçüncü Oturumu'nu
açıyorum.
1366 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 4'üncü maddesini
kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici 1'inci maddeyi
okutuyorum:
Sürekli işçi kadrosuna
veya sözleşmeli personel statüsüne geçişi yapılamayan personel
GEÇİCİ MADDE 1- (1)
Bu Kanunun 1 inci maddesinde belirtilen şartları taşımadıkları
için sürekli işçi kadrolarına veya sözleşmeli personel statüsüne
geçişi yapılamayan ve bu Kanunun 3 üncü maddesi kapsamına girmeyen
geçici işçiler, ilgili idare, kurum ve kuruluşlarca bir mali yılda
6 aydan az olmak üzere ve bu Kanunun 3 üncü maddesi uyarınca vizesi
yapılacak geçici iş pozisyonlarında çalıştırılmaya devam olunabilir.
(2) Kendileri için belirlenen
sözleşmeli personel statüsüne geçmeyi kabul etmeyenler, 2006 yılındaki
çalışma sürelerini aşmamak kaydıyla bu Kanunun 3 üncü maddesi
uyarınca vizesi yapılacak geçici iş pozisyonlarında istihdam
edilmeye devam olunurlar.
(3) Ancak; bu maddenin
birinci ve ikinci fıkraları kapsamına girenlerin bağlı bulunduğu
sosyal güvenlik kurumundan yaşlılık veya emeklilik aylığı bağlanmasına
hak kazanacakları tarihte iş sözleşmeleri tüm yasal hakları ödenmek
suretiyle sona erdirilir.
(4) Bu madde kapsamındaki
geçici işçiler için vize edilen geçici iş pozisyonlarının herhangi
bir nedenle boşalması hâlinde bu pozisyonlar iptal edilmiş sayılır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Sayın Başkan, Grubumuz adına Enver Öktem konuşacaktı.
BAŞKAN - Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Enver Öktem.
Buyurun Sayın Öktem.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENVER
ÖKTEM (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu İdare,
Kurum ve Kuruluşlarında Geçici İş Pozisyonlarında Çalışanların
Sürekli İşçi Kadrolarına veya Sözleşmeli Personel Statüsüne Geçirilmeleri,
Geçici İşçi Çalıştırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı'nın geçici 1'inci maddesiyle ilgili olarak
şahsım ve partim adına söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlamadan
önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
bu kanunun 1'inci maddesinde belirtilen şartları taşımadıkları
için sürekli işçi kadrosuna veya sözleşmeli personel statüsüne
geçişi yapılamayan personelin durumunu düzenlemektedir. Geçici
maddeye göre, tasarının 1'inci maddesi ve 3'üncü maddesi kapsamında
bulunmayan, geçici iş pozisyonlarında çalıştırılan işçilerin,
ilgili kurum tarafından, altı aydan az olmamak üzere vizeli çalıştırılması
olanaklı hâle getirilmektedir. Bu düzenleme göstermektedir ki, kurumda
vizeli çalışmak tam olarak ortadan kaldırılmamaktadır. Bu düzenleme,
aynı zamanda, şu anlama gelmektedir:
1) Sürekli işçi kadrolarına
geçişte adaletli bir ölçü bulunamamıştır.
2) Hükûmet, değişik
nam ve statülerde insanları çalıştırmaya devam ederek, bu sorunun
köklü çözümünü beceremeyerek, uygulamada olan karmaşık yapının
devamına bir ölçüde göz yummuştur. Bu tespitimiz, elbette ki, olumlu
düzenlemeleri göz ardı etmemizi gerektirmiyor.
Değerli milletvekilleri,
izin verirseniz, bu kanunun getirdiği düzenlemeleri beş ana başlık
altında sizlerle tartışmak ve bu konuda Cumhuriyet Halk Partisinin
görüşlerini aktarmak istiyorum.
1) 2006 yılında, kanunun
kapsam bölümünde belirtilen iş yerlerinde altı ay ve daha fazla çalışmış
olan işçilerin, geçici iş pozisyonlarından sürekli iş pozisyonlarına
geçirilmeleri.
2) 2006 yılında, kanunun
kapsam bölümünde belirtilen iş yerlerinde altı aydan daha az çalışmış
olanların vize uygulamasıyla çalışmaya devam etmeleri.
3) Sözleşmeli personel
statüsüne geçirilecek işçilerin hak kayıpları.
4) Taşeron firmalar
aracılığıyla kamu hizmetlerinin sürdürülmesi.
5) Belediye şirketleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisi, TRT, halk eğitim merkezleri gibi iş
yerlerinde çalışan işçilerin bu kanun kapsamının dışında tutulması.
Sayın milletvekilleri
"Emek en yüce değerdir." diyen, işçinin ve tüm çalışanların
sömürülmesine karşı direnen "Ne ezen ne ezilen; insanca, hakça
bir düzen." diyen Cumhuriyet Halk Partisi olarak, yukarıda belirttiğim
ana başlıklardan birini oluşturan 220 bin işçi kardeşimizin, geçici
işçi statüsünden daimi işçi statüsüne geçişleriyle ilgili kanunun
getirdiği düzenlemeyi, büyük bir memnuniyetle ve sevinçle desteklemekteyiz.
Bu desteğimizi, hem komisyon görüşmeleri sürecinde hem de burada,
Genel Kurulda, oylarımızla ve konuşmalarımızla açıkça ifade ediyoruz.
Bir kez daha yüksek sesle ifade ediyorum ki, gerek iktidar partisinin
gerekse ana muhalefet partisinin ve gerekse Mecliste bulunan ve
kanunun bu maddesine destek veren diğer tüm partilerin çok değerli
milletvekillerine teşekkürlerimizi bir kez daha sunuyorum.
Bu noktada, samimiyetine
ve açık sözlülüğüne inandığım Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın
Başesgioğlu'ndan, bu kanunun kadro işlemleri gerçekleşmesi sürecinde,
CHP'nin samimi ve içtenlikli desteğini yakından bilen bir kişi olarak,
bu kürsüden, Cumhuriyet Halk Partisine ve diğer milletvekillerine
bir teşekkürü yüreklice dile getireceğine inanıyorum ve bunu talep
ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisinin görevi, doğru
olanları desteklemek, bu noktada katkılarını esirgememek, ama yanlış
olanlarla ilgili görüş ve düşüncelerini açıklamak, Hükûmeti bu yanlışlardan
da ayrıca vazgeçirmektir.
Evet, 220 bin kişinin
kadroya alınması ne kadar doğru ise, geri kalan 40 bin civarındaki
işçi kardeşimizin bu düzenlemenin kapsamı dışında bırakılarak
kadro dışı bırakılmaları da o kadar yanlış olmuştur. 40 bin işçi
kardeşimizin kanun kapsamı dışında tutulması haksızlıktır, hukuksuzluktur.
Çünkü, bu 40 bin işçi de yıllardır kamuda hizmet sunmuşlardır, onlar
da çoluk çocuk geçindirmektedirler, onların da işe, aşa ihtiyaçları
vardır, çünkü, onlar da birer insandırlar. Hiçbir mazeret bu insanlarımızın
hakkına, hukukuna saygı göstermemizi engelleyemez.
Sayın Çalışma Bakanımız,
bu 40 bin işçi kardeşimizin kadroya alınmayış gerekçesi olarak Maliye
Bakanının "ekonomik olarak bunun altından kalkamayız" görüşünü
ileri sürmüştür. Bu gerekçeyi Cumhuriyet Halk Partisinin kabul etmesi
mümkün değildir. Türkiye Cumhuriyeti devleti bütçesi yıllardır
kendisine hizmet eden bu 40 bin yurttaşımıza bakacak güçtedir.
Buradan Sayın Maliye
Bakanına sesleniyorum ki, Sayın Bakan, yolsuzlukların kanalını
tıkayın, zenginden alın fakire verin ve yoksul insanlara sahip çıkın.
Bu, size çok mu zor geliyor?
Buradan ilan ediyorum
ki, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında, biz, zenginden alıp fakir
fukaraya vermeyi, haksızlığa uğrayanı korumayı, emeğe saygı gereği
her türlü sömürünün önüne geçmeyi görevimiz sayacağız ve haksızlığa
uğrayan bu 40 bin işçi kardeşimizin haklarını, kendi iktidarımız
döneminde, kendilerine teslim edeceğiz.
Değerli arkadaşlarım,
izin verirseniz bu konuyu biraz daha açmak istiyorum: Tasarının
1'inci maddesinin son paragrafındaki "2006 yılı içerisinde
usulüne uygun olarak vizesi yapılmış geçici iş pozisyonlarında
toplam 6 ay veya daha fazla süreyle çalışmış olan geçici işçileri
kapsar." düzenlemesiyle kanunun kapsamı belirlenmektedir. Kapsam
içine, sadece, 2006 yılında toplam altı ay vizeyle çalıştırılan işçilerin
dâhil edilmesi, örneğin, Nisan 2006'da, belediyelerde norm kadroyla
ilgili olarak çıkarılan Bakanlar Kurulu kararı gerekçe gösterilerek
işten çıkarılan çok sayıda işçiyi kapsam dışı tutmaktadır. Ayrıca
ve daha da önemli olarak da, daha önce Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun
süresi belirli iş sözleşmesiyle çalışan ve iş akti birden fazla yenilenen
işçilerin iş sözleşmelerinin belirsiz süreli iş sözleşmelerine
dönüştürülmesi yönündeki kararı çerçevesinde, 4857 sayılı İş Kanunu'nun
ilgili maddesi düşünüldüğünde, tasarının kapsamı maddesinin İş
Kanunu'yla çeliştiği anlaşılmaktadır. Çünkü, önceki yıllarda vizeli
çalıştırılan, ancak 2006 yılında sadece vize nedeniyle altı aydan
daha az süreyle çalıştırılan işçilerin kapsam dışına çıkarılması,
başta, İş Kanunu'ndaki düzenlemeyle çelişmektedir. Anlattığım bu
nedenlerden dolayı, bu kanun, İş Kanunu'ndaki çerçevede düzenlenmelidir.
Aksi halde, kanun, iş yerlerinde iş sözleşmeleri birden fazla yenilenerek
çalışmış durumda olan binlerce işçi sadece 2006 yılında toplam altı
ay çalışan işçilerin kapsama alınması nedeniyle, kapsam dışına
atılmış olacaklardır.
Bu anlatılanlardan
çıkan sonuç ise şudur: Sayın Hükûmet yetkilileri, aslında, Yargıtay
kararlarına uygun davranarak, var olan haklarını işçilere teslim
etmişlerdir. Bu gerçekler ışığında olaya bakıldığında, aslında Maliye
Bakanının "Paramız yoktur." gerekçesi de doğru değildir.
Değerli milletvekilleri,
bu kanun tasarısının dikkate almadığı bir diğer konu da, taşeron
firmalar aracılığıyla sürdürülen kamu hizmetleridir. Buradan
ilan ediyorum ki, Hükûmet "sosyal devlet" ilkesini dört yıllık
icraatlarıyla yok etmiştir, âdeta dinamitlemiştir. Bu nasıl anlayıştır
ki, hastane hizmetlerinden tutun da, belediye hizmetlerine kadar
birçok hizmeti taşeron firmalar aracılığıyla sürdürmektedir. Bu
uygulamanın yarattığı en önemli sorunlardan biri de, aralarındaki
ücret farklılıklarıdır. Düşünün, 200 kilogramlık çöp bidonunu taşıyan
hizmet işçilerinden biri kadrolu işçi, biri taşeron işçisi, biri
sözleşmeli işçi. Bunların üçü de aynı işi yapmalarına rağmen, birbirinden
farklı üç ayrı ücret almaktadırlar. Hakkaniyet nerede kaldı? Eşit
işe eşit ücret nerede kaldı? Sosyal devlet nerede kaldı?
Şimdi size diyorum
ki, eğer bu kanunun amacına ulaşmasını istiyorsanız ve siz partinizin
baş kelimesini oluşturan "adalet" sözcüğüne yaraşır olmak
istiyorsanız, bunların arasındaki ücret eşitsizliğini bu kanunla
sona erdirmelisiniz. Bunu yapmaz iseniz, sizi, sosyal devleti dinamitleyen
bir hükûmet olarak halka şikâyet etmeye devam edeceğiz.
Değerli milletvekilleri,
kanunun bir diğer önemli eksiği ise, Türkiye Büyük Millet Meclisi,
TRT, halk eğitim merkezleri ve belediye şirketlerinde çalışan işçilerin
bu kanun kapsamı dışında tutulmuş olmalarıdır.
Biliyorsunuz ki, bugün,
Meclisimizde bize sürekli hizmet eden birçok çalışan emekçimize
büyük bir haksızlık yapılmaktadır. Şu anda, Mecliste, üniversite
ve yüksekokul mezunu olan birçok insanın çaycılık ve temizlikçilik
hizmetlerinde çalıştığını hepimiz biliyoruz. Meclisimizde birçok
çalışanımız bu kanun kapsamı dışında bırakılarak ayıbın en büyüğü
işlenmektedir. Sayın Bakan, bu konuda, sorunu Meclis Başkanının
çözmesi gerektiğini ifade etmişlerdir. Sormak lazım: Sayın
Meclis Başkanı, acaba, Adalet ve Kalkınma Partisinin bir milletvekili
değil midir?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Öktem,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ENVER ÖKTEM (Devamla)
- Benim şahsi konuşmam da vardı bunun içinde.
BAŞKAN - Sizden önce
şahsı adına talepler var.
Buyurun, siz konuşun
efendim.
ENVER ÖKTEM (Devamla)
- Keza, TRT'de çalışan insanların sorununu çözmek, yine, Hükûmetin
görev ve sorumluluğunda değil midir? Aynı şekilde, halk eğitim merkezlerinde
görev yapan öğretmenlerimizin acılarını sona erdirmenin de yine,
sizin görevlerinizin içerisinde olması gerekmiyor mu?
Değerli milletvekilleri,
bu kanunun çözemediği bir diğer sorun da, Türk Ticaret Kanunu'na göre
belediyeler tarafından kurulan şirketlerde çalışan işçilerin
sorunlarıdır. Bu kapsamdaki belediye şirketleri, çoğunlukla, belediyeler
tarafından, Belediye Kanunu'ndaki istihdamla ilgili kısıtlamaları
aşmak amacıyla kurulmuştur. Bu şirketler, belediyelere doğrudan
kanunla yüklenen belediye hizmetlerini yürütmek üzere kurulmuştur
ve burada çalışan işçiler de, belediye hizmetlerinde çalışan işçilerdir.
Belediye şirketlerinde çalışan işçiler, belediye istihdamının
temel unsurlarından biri olmakla birlikte, kanun kapsamında değerlendirilmemişlerdir.
Bu sorun çözülmeden, belediye istihdamında yaşanan sorunlara kalıcı
çözüm bulmamız mümkün değildir. Bu konudaki önerimiz, bu tür şirketlerde
çalışan işçilerin de kapsama alınmasıdır. Daha somut olarak ifade
etmek gerekirse, belediyelere kanunla verilmiş görev ve hizmetlerle
ilgili olarak kurulan belediye şirketlerinde çalışan işçilerin,
belediyelerin ya da bağlı kuruluşların bünyesine alınarak, kanun
tasarısının kapsamına alınmalarıdır. Bu uygulama gerçekleştiğinde,
belediye hizmetlerinde nitelik artacak ve hizmet bütünlüğü sağlanacaktır.
Böyle bir düzenleme belediye şirketlerinin kuruluşuna da bir
standart getirmiş olacaktır.
Değerli milletvekilleri,
bu kanun tasarısının bir diğer sorununu da açıklamakta yarar var. Geçici
1'inci maddenin birinci bendi, "bu kanunun 3'üncü maddesi uyarınca
vizesi yapılacak geçici iş pozisyonlarında çalıştırılmaya devam
olunabilir." ibaresi ile bitmektedir. 3'üncü maddenin (c) bendinde,
yerel yönetimlerde geçici işçi çalıştırılması düzenlenmekte ve
buna da yetkili meclislerden vize alınmasından bahsedilmektedir.
Oysa, hem 5393 sayılı Belediye Kanunu hem de İçişleri Bakanlığının
Norm Kadro Yönetmeliği'nde, yerel yönetimlerden vize işlemi söz konusu
değildir. Burada geçerli olan uygulama, yetkili meclis kararıdır.
Kanun yazımında, diğer kanunlar ve mevzuatlarda benimsenen terminoloji
ve müesseselerin korunması esas olmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
bu kanunun bir diğer düzenlemesinde sözleşmeli personel istihdamından
bahsedilmektedir. Bu sözleşmeli personel uygulamasının altını
önemle çizmek istiyorum. Bu Hükûmet uygulamasıyla işçilerin en
önemli kazanımı olan grevli-sözleşmeli, sendikalı olma hakkı gasbedilmektedir.
Bu düzenleme gerçekleştiğinde sözleşmeli olan işçiler, grev, toplu
iş sözleşmesi yapma, sendikalı olma, ikramiye, mesai, ölüm yardımı
ve benzeri birçok kazanımlarını da kaybetmiş olacaklardır. Bu noktada
Hükûmeti, işçilerin kazanılmış haklarını ellerinden almaktan vazgeçmeye
davet ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
konuşmamı sonuçlandırırken, bir kez daha, gerek iktidar milletvekillerine
gerekse ana muhalefet partisi milletvekillerine 220 bin tane işçi
kardeşimize kadrolu işçi olma imkânı tanıdıkları için bir kez daha
teşekkür ediyorum ve bu kanun hükmüne, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
biz de, son derece, katkımızı vermeye devam edeceğiz. Yasanın diğer
olumsuzluklarını da, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı döneminde
çözmeye söz veriyoruz.
Bu düşünce ve duygularla
hepinize saygılar sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Öktem.
Soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Buyurun Sayın Ünlütepe.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar)
- Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Aracılığınızla, Sayın
Bakana şu soruları yönlendirmek istiyorum:
Köylere hizmet götürme
birliklerinde yıllardır on iki ay hizmet veren ve hâlen geçici işçi
statüsünde bulunanlar bu yasadan faydalanabiliyorlar mı? Faydalanmıyorlarsa
gerekçesi nedir?
İkinci sorum, gerçi,
biraz önce Sayın Bakan bu konuyu yanıtladı ama, Şeker fabrikalarında
çalışan işçilerimizin belirli bir kısmının kadroya kavuşturulması
olumlu bir yaklaşımdır, bunu, destekliyoruz. Yalnız, altı ay ve aşağısı
çalışanların kadrodan faydalanmamaları, bu dört ila altı ay arası
çalışan muvakkatlerimizin mağduriyeti bu konuda söz konusudur.
Sayın Bakana sormak
istediğim soru şudur: Yılda dört ay çalışan bir işçi, acaba, kaç yılda
emekli olabilir?
Üçüncü sorum ise…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ünlütepe.
Sayın Kaptan, buyurun.
OSMAN KAPTAN (Antalya)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana üç sorum
var. Birinci sorum: 2006 yılında Tarım Bakanlığında aynı işi yapan
geçici işçilerin bazıları altı aydan fazla çalıştırıldığı için
bu yasa kapsamına giriyor. Ama, bazı işçiler aynı işi yapmalarına
karşın, altı aydan az çalıştırıldıkları için geçici işçi olmaya
devam edecekler. Bu adaletsizliği nasıl önleyeceksiniz?
İkinci sorum: Bugün,
TRT'de önemli sayıdaki personel "işçi sayılmayan geçici personel"
statüsünde çalışmaktadır. Bunlar, ne işçi ne sözleşmeli ne geçici işçi ne
de memurdurlar. TRT'de diğer personelle aynı işi yapanlar, ışıkçı,
sesçi, montajcı, haberci olarak çalışıyorlar. Mademki geçici işçilerin
kadroya alınmasını istiyorsunuz, TRT'de çalışan bu personelin sorunu
niçin çözülmüyor?
Üçüncü sorum: Özelleştirilen
işletmelerde çalışan taşeron işçileri 4/C kapsamına alınmamaktadırlar.
Oysa, bu işçiler de…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kaptan.
Sayın Meral…
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Teşekkür Sayın Başkan.
Şurada otururken, Siirt'ten
bir vatandaş, telefon etti, dedi ki, korucu bu vatandaş, Sayın Bakanımı
izlemiş, ne söylediğini ben şey yapamadım: "Ben ülkem için, vatanım
için yeri geldiği zaman canımı kurşunlara hedef ediyorum; ama, şehit
olduktan sonra çoluğuma çocuğuma bağlanacak tek kuruşluk bir hak
yok. Bu konuyla ilgili Sayın Bakanımız ne düşünür?" Bir.
İkincisi: Genelde şeker
fabrikalarında çalışan geçici işçiler, dört aydan aşağı çalışmaz,
toplu sözleşmeleri ben yaptığım için biliyorum; ama, "o vasıfta
çalışan bazı işçilerden -torpilini de söylediler, burada milletvekili
adı da verdiler, vermek istemiyorum- özellikle kendi adamlarını seçip
altı ayın üzerinde çalıştırdılar, bizi bir tarafa ittiler." Bunun
ayırımını Sayın Bakanın nasıl yapacağını sordu bir de; iki.
Yine, tekrar ediyorum
bir kez daha: Sayın Bakanım, özelleştirmeden mütevellit 4/C'ye göre
görev verilen işçilerin acaba ücret durumları nasıl olacak, eski
ücretlerini alabilecekler mi?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Özkan…
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Bakan, gerek
Türkiye Büyük Millet Meclisinde gerekse ülke genelinde 4/C kapsamında
çalışan geçici işçilerin birçoğundan telefon aldım. Telefonlarında
"Bizim statümüz ne olacak? Her birimiz ortalıkta C-4 bombası gibi
dolaşıyoruz. Neredeyse, patlayacağız" diyorlar. 4/C kapsamındaki
işçiler için ne düşünüyorsunuz? İşçiler adına açıklama bekliyorum.
Ayrıca, Sağlık Bakanlığında
sözleşmeli çalışan hemşireler ve halk eğitimlerde çalışan usta öğreticiler
ile öğretmenevlerinde çalışan geçici işçiler bu yasadan ne oranda
yararlanacak?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Evet, son olarak,
Sayın Aslanoğlu, buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Bakanım, 2006 yılında altı ay çalışan insanlar bu
yasadan faydalanıyor. Yirmi dokuz yıldır dört ay çalışanlarla halk
eğitim merkezlerinde usta öğreticiler, şeker fabrikalarındaki
insanlar… Şimdi, bir defa, altı ay çalışan insanı bu yasadan yararlandırıyorsunuz;
ama, yirmi dokuz yıldır, yirmi yıldır çalışan insanlar bu haktan yararlanmıyor.
Ben, bunun kamu vicdanı açısından, bunun hak, adalet açısından, insan
hak ve özgürlüğü açısından adaletli olmadığına inanıyorum. Sizin
takdirinize sunuyorum.
Bu soruya vereceğiniz
cevabı hassaten bekliyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakanım.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Soru soran değerli milletvekillerimize de teşekkür ediyorum.
Soruların bir kısmı
daha önceki maddelere ilişkin olarak da soruldu. Yine farklı bir
şey söylemek durumunda değilim. Sadece, köylere hizmet götürme birliğinde çalışanların
kapsamda olup olmadığı soruldu. Köylere hizmet götürme birliklerinde
çalışanlar bu kapsamda değil, onu ifade edelim. Onun dışında, 4/C konusunu
ağırlıklı olarak arkadaşlarımız tekrar gündeme getirdiler.
Dünkü sunuş konuşmamda
da arz ettiğim üzere, 4/C kapsamındaki arkadaşlarımız da bu kapsamda
değil. "4/C" diye tabir edilen çalışanlarımız, iş yerlerinin
özelleştirilmesi dolayısıyla başka kamu kurum ve kuruluşlarına
naklettiğimiz arkadaşlar. O zaman böyle bir imkân da yokken, Hükûmetimiz,
bu arkadaşlarımızın emekliliklerini ve diğer sosyal güvencelerini
düşünerek böyle bir adım attı. Bunların büyük bölümü tazminatlarını
aldı, hatta yüzde 30 ilave edilerek bu arkadaşlarımıza tazminatları
verildi ve başta Millî Eğitim Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve diğer
kuruluşlar olmak üzere bu kuruluşlarda istihdamları sağlandı.
Şimdi, bu konuda iki
husus var: Birisi, çalışma süreleri on ay bu arkadaşlarımızın.
İkinci konu da: Daha
önce almış oldukları aylık ve ücretlerden daha düşük bir aylık alıyorlar.
Tahsillerine göre, işte, lise mezunu, yüksekokul mezunu ve lise
altı olmasına göre her yıl bunların bu katsayıları da değiştirilmek
suretiyle bir ücret alıyorlar. Yani "4/C" dediğimiz arkadaşlar
sokağa bırakılmış arkadaşlar değil. Bunlara, asgarî şartlarda da
olsa, bir istihdam Hükûmetimiz tarafından sağlanmıştır. Ama, dediğim
iki noktada üzerinde durmamız gerekiyor: Bir, ücretlerinin seyri.
İşte, Bayram Bey de sordu onu, ücretleri ne olacak. Onu tartışmamız
ve eşit işi gören arkadaşlarına uygun bir ücret almalarını konuşmamız
lazım. Bir de, çalışma süreleri konusunda mevcut durumlarını bir
gözden geçirmemiz gerekiyor. Yani "4/C bomba" gibi falan
bu terimlere kesinlikle katılmıyorum. Yani, bunu söyleyen veyahut
da burada telaffuz eden arkadaşlarımıza da katılmıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
işsizlik konusu, hepinizin bildiği gibi, en önemli sorunlarımız.
Şu anda hiç işi olmayan birçok insanımız da var, bunları da düşünmemiz
lazım. Yani, bu arkadaşlarımızın, doğrudur, yani, kendi açılarından
böyle bir yasa tasarısında yer alma isteklerini ben saygıyla karşılıyorum
ama, yani, böyle "bomba gibi", "dinamit gibi" tabirleri
de hoş karşılamadığımı ifade etmek istiyorum.
Onun dışında Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; bu çalışma şekillerinde, çalışma
biçimlerinde, dünyada çok yoğun bir değişim yaşanıyor. "Esnek
çalışma" dediğimiz çalışma biçimleri, bütün endüstriyel ilişkilerde
söz konusu. Biz, bu esnek çalışma biçimlerini benimsesek de benimsemesek
de, bu, iş gücü piyasalarında uygulanan ve gittikçe de artma temayülünde
olan bir sistem. Bugün, Hollanda'da, esnek çalışma, yaklaşık yüzde
25-30 civarında, diğer Avrupa ülkelerinde aynı şekilde.
Şimdi, tabii, gönlümüz
arzu ediyor ki, bir çalışanımız ilk işe girerken nasıl başladıysa
emekliliği de aynı işten olsun. Yani "tam istihdam" dediğimiz
istihdam güvencesine kavuşsun; ama, dünyada, tam istihdam artık
sorgulanıyor. Sayın İzzet Çetin'in, Sayın Bayram Meral'in sendikacılık,
faal sendikacılık yaptığı dönemdeki endüstriyel ilişkiler artık
yok. Bunu görmemiz lazım.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Takip ediyorum Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Dünyada böyle bir değişim yaşanıyor.
Şimdi, Polonya'yı ele
alalım. Lech Walesa sendika lideriyken, çalıştığı Gdansk'ta 20 bin
kişi çalışıyordu sevgili başkanlar. Şu anda kaç kişi çalışıyor biliyor
musunuz? 3 bin kişi çalışıyor Polonya'da, aynı yerde. Yani, bunu görmemiz
lazım. Yani, bu esnek çalışma biçimleri bizim çalışma hayatımıza
da girecek, girmiş vaziyette. Belki, buna başka bir açıdan bakarsak,
kadınlarımızın, gençlerimizin daha fazla istihdam piyasasına
girmesi için de önemli bir araç esnek çalışma biçimleri. Ha, burada
yapmamız gereken şu: Esnek çalışma biçimleri gerçeğini kabul etmekle
beraber, esnek çalışma biçimlerinde çalışan insanlarımızın,
bir, sosyal güvenliklerini -işte, demin bir milletvekili arkadaşımız
sordu: Dört ay çalışan nasıl emekli olacak- dizayn etmemiz lazım,
ikincisi de sendikal güvenceye bu arkadaşlarımızı kavuşturmamız
lazım. Yani, üzerinde çalışmamız gereken konu budur. Yoksa, parttaym
çalışma, evde çalışma, saat başı çalışma bizim hayatımıza girmiştir.
Yani, dünyada acımasız bir rekabet var, bunu göz ardı edemeyiz. Ama,
bize, kanun yapıcılar olarak siyasi otoritelere düşen, Parlamentoya
düşen, bunların sosyal güvenlikleri nasıl sağlanır, sendikal güvenceleri
nasıl sağlanır, bunu düşünmemiz lazım.
Artık, iş değiştirme
konusunda çok hızlı bir trend yaşanıyor. Yani, bir insan proje mühendisi
olarak başlıyor, pazarlama müdürü oluyor, yarın başka bir sektöre
geçiyor, çok hızlı bir değişim ve dönüşüm var, bunu görmemiz lazım. Onun
için, yani, burada söylenenleri de bu çerçevede değerlendirmemiz
gerekir kanaatiyle yüce Meclise teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Madde üzerinde üç
adet önerge vardır. Önergeleri geliş sıralarına göre okutup, aykırılıklarına
göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun
Tasarısının geçici 1 inci maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında
yer alan "3 üncü maddesi uyarınca" ibarelerinin, "3 üncü
maddesinde belirtilen usule göre" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Faruk Çelik |
Halil Özyolcu |
Bayram Özçelik |
|
|
Bursa |
Ağrı |
Burdur |
|
Mehmet Sarı |
|
Cavit Torun |
|
Osmaniye |
|
Diyarbakır |
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1366 sıra sayılı Tasarının Geçici 1 inci maddesinin (2) numaralı
fıkrasında yer alan "Kendileri için belirlenen" ibaresinin
Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi |
Mehmet Kartal |
Mehmet S. Kesimoğlu |
|
|
Trabzon |
Van |
Kırklareli |
|
İzzet Çetin |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Nail Kamacı |
|
Kocaeli |
Malatya |
Antalya |
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1366 Sıra Sayılı Kamu İdare Kurum ve Kuruluşlarında Geçici İşçi
Pozisyonlarında Çalışanların Sürekli İşçi Kadrolarına veya Sözleşmeli
Personel Statüsüne Geçirilmeleri, Geçici İşçi Çalıştırılması
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının;
Geçici 1'inci Maddesinin (1) fıkrasında geçen "bir mali yılda
6 aydan az olmak üzere ve" ibaresinin tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Hasan Ören Yüksel
Çorbacıoğlu Mehmet S. Kesimoğlu
Manisa Artvin Kırklareli
Erdal Karademir Orhan Sür Yılmaz
Kaya
İzmir Balıkesir İzmir
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Konuşma talebinde
olan kimse var mı, gerekçeyi mi okutayım?
MEHMET S. KESİMOĞLU
(Kırklareli) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 3 maddesi
ile kamu kurum ve kuruluşlarının geçici işçi çalıştırılması engellenmektedir.
Ancak özel durumlarda geçici işçi çalıştırmaya olanak veren 4 maddede
süre üst sınırının 6 ay ile sınırlandırılması hem kamu kurumları
açısından hem de çalıştırılan işçiler açısından hiçbir yararı olamayacaktır.
Çünkü kurumlar yılda işin durumuna göre 6 aydan fazla işçi çalıştırmaktadırlar
ve bu işler her yıl tekrarlanmaktadır. Yılda 6 ay çalışıp altı ay işsiz
kalacak olan işçi tekrar işe alınacağından 6 aylık maaşı ile bir yıl
geçinmek zorunda kalacaktır. Tekrar işe alınacağından yeni iş araması
ve bulması da mümkün olmamaktadır. Önergemizle yapılacak değişiklikte
6 ay olan geçici işçi çalıştırma üst sınırı kaldırılarak kurumların
taleplerine ve işin niteliğine göre daha fazla süreyle geçici işçi
çalıştırılmasına olanak sağlanacaktır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1366 sıra sayılı Tasarının Geçici 1 inci Maddesinin (2) numaralı
fıkrasında yer alan "Kendileri için belirlenen" ibaresinin
Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi
(Trabzon) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi,
gerekçeyi mi okutuyorum?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Mehmet Kartal konuşacak.
BAŞKAN - Sayın Kartal,
buyurun efendim.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Sayın Başkan, Hükûmet katılınca…
BAŞKAN - Efendim, Komisyonun
çoğunluğu yok, Komisyon katılamaz ona; yani, aykırı şeyin içerisine.
Sayın Kartal, buyurun.
MEHMET KARTAL (Van) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanıma da teşekkür
ediyorum önergeyi kabulünden dolayı.
Sayın Bakanım, ben,
bugün Van'dan geldim. MTA bölge işçileri otuz gününü doldurdu açlık
greviyle. Acaba, Van Bölge Çalışma Müdürlüğünce veya oradaki bürokratlar
nezdinde, bu otuz gündür açlığa terk edilen insanların dramı size
iletildi mi? Evvela bununla başlamak istiyorum.
Ayrıca, şu anda, ülkemiz
genelinde, öğretmenevlerinde sözleşmeli olarak toplam 3.204 kişi
çalışmaktadır. Bu insanlar, öğretmenevlerinde, İŞKUR aracılığıyla
istihdam ediliyorlardır; on iki ay boyunca çalışıyorlar, maaşları
öğretmenevlerince ödeniyor, sigortaları öğretmenevlerince karşılanıyor.
Şimdi, siz, bu kanunlarla, belediyelerde taşeron firmalara altı
ay çalışana kadro vereceksiniz; yıllarca MTA'da çalışan işçilere
kadro vermeyeceksiniz, öğretmenevlerinde çalışan 3.204 insanımıza
kadro vermeyeceksiniz. Buna "insaf" denilir.
Aynı durum Van Erciş
Şeker Fabrikasında da söz konusu; burada da, yıllarca, otuz günden
üç ay (doksanar gün) çalıştırılıyordu. Bunlar, o zamanlar sigorta
hizmetlerinden de yararlanamıyordu. Değerli milletvekili arkadaşlarım
bunu, az evvelki sorularda da sizlere yönelttiler.
Şimdi, bu son yasayla,
2006'da altı ay çalışana kadro verilip, on sekiz-yirmi yıl çalışan
insanların kadro dışı bırakılmasına, yine, takdir edersiniz ki
"insaf" denilir! Bu, bir hak gasbıdır.
2006'da il, ilçe başkanları,
parti nezdinde bir kadroyla işe yerleştirilen geçici işçiler bu yasadan
faydalanacak, ama, bir MTA bölge işçisi yararlanmayacak, öğretmenevinde
çalışan insanlarımız yararlanmayacak, şeker fabrikasında çalışan
insanlarımız yararlanmayacak. Buna, yine tek kelimeyle "insaf"
denilir!
Bu, sosyal hukuk devletinin,
insanların değerlerinin, ölçülerinin dışına attıran bir yasa
teklifi oluyor. "2006 yılında altı ay çalışmak" koşulunu
kaldırın, on sekiz-yirmi yıl çalışan insanlarımızın hepsine bu kadroyu
verelim.
Bu vesileyle saygılarımı
sunuyorum. Hükûmetimizin, bu uyarılarımızı dikkate alacağını
ümit ediyorum. Bir an evvel, Van'daki MTA'daki grevdeki işçilerimizi
de Bakanımızın dikkatine sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kartal.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun
Tasarısının geçici 1 inci maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında
yer alan "3 üncü maddesi uyarınca" ibarelerinin, "3 üncü
maddesinde belirtilen usule göre" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Faruk
Çelik (Bursa) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 3'üncü ve
geçici 1'inci maddelerinde yer alan ifadelerden kaynaklanabilecek
ve farklı uygulamalara sebebiyet verebilecek yanlış anlamaların
önlenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önergeler
istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici madde 2'yi okutuyorum:
İş sözleşmesi feshedilenler
GEÇİCİ MADDE 2- (1)
28/5/1986 tarihli ve 3291 sayılı 1211 Sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası Kanunu, 3182 Sayılı Bankalar Kanunu, 2983 Sayılı Tasarrufların
Teşviki ve Kamu Yatırımlarının Hızlandırılması Hakkında Kanun,
2985 Sayılı Toplu Konut Kanunu, 7/11/1985 Tarihli ve 3238 Sayılı Kanun,
2499 Sayılı Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması ve
1177 Sayılı Tütün ve Tütün Tekeli Kanununun Bazı Maddelerinin Yürürlükten
Kaldırılması ve Kamu İktisadi Teşebbüslerinin Özelleştirilmesi
Hakkında Kanun ile 4046 sayılı Kanun gereğince Özelleştirme İdaresi
Başkanlığına bağlı kuruluşlara (iştirakler hariç) yönelik
1/1/1992 ila 20/10/2004 tarihleri arasında gerçekleştirilen özelleştirme
uygulamaları neticesinde İş Kanunu hükümlerine tâbi daimî veya
geçici işçilerden (kapsam dışı personel hariç), 20/10/2004 tarihli
Resmî Gazetede yayımlanan, 3/5/2004 tarihli ve 2004/7898 sayılı Bakanlar
Kurulu Kararı eki Esasların 1 inci maddesinde belirtildiği şekilde
iş sözleşmesi, 1/1/1992 ilâ bu Kanunun yayımı tarihini izleyen otuz
gün içerisinde kamu veya özel sektör
tarafından feshedilenler, müracaat tarihi itibarıyla herhangi
bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı almaya
hak kazanmadıkları takdirde Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca
istenilecek belgeleri bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren altmış
gün içerisinde Özelleştirme İdaresi Başkanlığına teslim etmeleri
hâlinde anılan Esaslarda belirtilen hükümler çerçevesinde istihdam
edilirler.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bayram Meral, şahısları adına
Çorum Milletvekili Agâh Kafkas ve Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi.
Buyurun Sayın Meral.
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA BAYRAM
ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer arkadaşlarım; geçici
2'nci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunmaktayım.
Yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bir konuyu özellikle ifade etmek istiyoruz: Bu yasa hepimizi mutlu
etmiştir, ama sevindirmemiştir. Bir şeyi biliriz ki, bir iş yerinde
çalışan işçinin birisi kadroya geçiyorsa, yanındaki arkadaşı
geçemiyorsa, sevinen de sevinemez, sevinemeyen zaten sevinememiştir.
Ve bir tezi daha özellikle ifade etmek istiyorum: "Efendi, biz
geçici işçiliği ortadan kaldırdık." diyemezsiniz.
Sayın Bakanım, sayın
milletvekilleri; şu yüce Mecliste temizlik şirketlerinde çalışan
insanlar işçi değil mi? İşçiyi bir tarif eder misiniz, içinizde müfettişler
var. Bunlar işçi değil mi? Birçoğunuzun kapısında güvenlik görevlisi
var, onlar işçi değil mi? İcat ettiğiniz temizlik şirketleri, onlarda
çalışan işçi değil mi? Geçici değil mi? Neyi kaldırıyorsunuz?
Sayın Bakanım, efendim,
Polonya'dan örnek verdi. Sayın Bakanım, Polonya'ya ben çok gittim. Polonya'daki
Konfederasyon Başkanı bana şunu söyledi, dedi ki: "IMF'yi tanıdıktan
sonra, özelleştirmeyi tanıdıktan sonra, ülke varlıklarımız elimizden gitti. Almanlar,
topuyla, tankıyla elde edemediği Polonya'nın servetini, parasıyla
şimdi aldı." Niye dediğim olaylar Polonya'da oluyor da Almanya'da
olmuyor, İngiltere'de olmuyor, Amerika'da olmuyor Sayın Bakanım?
Bakınız, yine kaldıramazsınız
geçici işçiliği. Şu anda Güneydoğu'dan vatandaş şunu söylüyor, diyor
ki: "1992-1993 yıllarında olağanüstü hâl döneminde çalıştık,
kadrolarımız kriz nedeniyle askıya alındı, bizim haklarımız ne
olacak" diye oradan haber gönderiyor ve şunu özellikle ifade etmek
istiyorum değerli arkadaşlarım: Burada ısrar ediyorum, büyük bir
hak kaybı vardır, yani, Sayın Bakanım diyebilir misiniz ki, şu anda
üç ay, dört ay çalışacak geçici işçilerin, yani, arta kalan geçici
işçilerin emekli olacaklarını söyleyebilir misiniz?
Bakınız değerli arkadaşlarım,
vatandaş bana telefon ediyor: "Ben şeker fabrikalarında çalışan
bir işçiyim. Oğlum bu ülke için şehit oldu." diyor. "On sekiz
senedir çalışıyorum, bana yapılan muamele bu mudur?" diyor. Şeker
fabrikasında çalışan işçinin biri söylüyor. Şimdi, on sekiz sene
çalışıyor bu adam, üç ay, dört ay -her neyse- bunu bir tarafa itiyoruz
ve bunun elinden tutmuyoruz. Yine, Devlet Demiryollarında vatandaş
telefon ediyor, diyor ki: "Yirmi bir yıldır çalışıyorum. Üç ay
çalıştım, dört ay çalıştım. Emekli olamadığım gibi, sigortalıyım
diye bana yeşil kart vermiyorlar, eşimi hastaneye bile götüremiyorum."
Değerli arkadaşlarım,
şuradan özellikle ben arkadaşlarıma şunu söylemek istiyorum: Sayın,
değerli arkadaşlarım, bu yasayla bir taban koydunuz. Özelleştirmeden
mütevellit 4/C'ye göre bir tarafa gönderilen işçinin ücreti yarı
yarıya düşmektedir. Nasıl yarı yarıya düşmektedir? 500 küsur alıyorlar
şimdi. İki ay da çıkış veriliyor. İki ay da düşecek olursanız, aynen
asgari ücrete yakın ücret elde etmektedirler. Bir şey daha var değerli
arkadaşlarım, burada konuşuyoruz: Bu arkadaşlarımızın kıdem
tazminatı hakları elinden alınıyor, sendikal hakları elinden alınıyor,
ihbar hakları elinden alınıyor, iş güvencesi hakkı elinden alınıyor,
alınıyor da alınıyor, bir noktaya getiriliyor. Öğretmen telefon
ediyor, size de gelmiştir, bakınız değerli arkadaşlarım, diyor ki
-biraz önce de söyledim- "Sayın Milletvekilim, öğrencim bana
diyor ki: Sen geçici öğretmenmişsin." Öğretmenin geçicisi
olur mu? Bir tarafta öğretmen bir türlü, bir tarafta öğretmen bir türlü…
Bunları yaşıyoruz. Neymiş efendim? Sözleşmeli öğretmen… Ötekisi
657 sayıya göre öğretmen. Biri 657'nin beyi, birisi de asili.
Değerli arkadaşlarım,
Danıştay bunu iptal etti, bunları düzeltmemiz lazım. Bu insanlar
bizim çocuklarımızı okutan insanlar değerli arkadaşlarım. Benim
bir noktada dikkatimi özellikle çekti. Sayın Bakanım, sizin dürüstlüğünüzden
hiçbir şüphem yok, bunu çok samimi söylüyorum. Ama, kaynaktan bahsettiniz,
eşitlikten bahsettiniz, tüyü bitmemiş yetimin hakkından bahsettiniz.
Şimdi aklıma çok şey geldi Sayın Bakanım. Peki, Tekeli yok pahasına
birine sattığımız zaman tüyü bitmemiş yetimin hakkı yok muydu? TÜPRAŞ'ı
Ofer'e peşkeş çektiğiniz zaman yetimin hakkı yok muydu? SEKA'yı yakınlarımıza
peşkeş çektiğimiz zaman tüyü bitmemiş yetimin hakkı yok muydu? (CHP
sıralarından alkışlar)
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Karayollarını da Zorlu'ya peşkeş çektik geçen gün!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Bakınız değerli arkadaşlarım, müsaade eder misiniz, Karayollarını
da söyleyeyim. Şu anda belediyenin, arsasını siz daha önce şıha
100 milyon dolara verdiniz, almadı. Karayollarındaki ihale belli
bir noktaya getirdikten sonra bu fiyata sattınız, bu fiyata! Bunu
da bilesiniz. Milletin bundan haberinin olmadığını söylemeyin.
Sonra, İstanbul milletvekillerine
buradan sesleniyorum: Ben sonradan duydum, Şişli'de Bomonti Bira
Fabrikası varmış. Bunun ne zaman ihaleye çıktığını, kime sattığını,
kaça sattığını, şuradan gelip millete anlatabilir misiniz? Buralarda
tüyü bitmemiş yetimin hakkı yok mu? Bunu görmeyeceğiz, efendim, ömrünü
Şeker Fabrikalarında, Devlet Demiryollarında, Tekelde… Biraz önce
söyledim işte, Tekelde 7 kişi özelleştirmeden mütevellit intihar
etmiş değerli arkadaşlarım. "Hiçbir şey yapmadık" diyorsunuz
"Belediyelerde adil davrandık." Teşekkür ederim. Bu yasadan
dolayı emeği geçenlere de teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlarım,
bir zamanlar belediyelerinizde, hanımefendileri, temizlik şirketlerinde,
arabalarda çöp toplamaya verip zorlamaya, sizin belediye başkanlarınız
yapmadı mı bunu? Şimdi, ne olacak peki onların durumları? Binlerce
hanımefendi, binlerce işçi zorlandı, kapının dışına koydu. Şimdi,
onlar da bu yasa kapsamına girecek mi? Yok. Peki, günahı neydi onların?
Bir önceki parti döneminde işe alınmış. Değerli arkadaşlarım, bakınız,
yapılan konuya hiçbir şey söylemiyorum, ama, adil değildir, sevindirici
değildir, bir kısım insanı son derece mağdur etmiştir.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Ne zaman olmuş o?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Sen televizyonları izlemiyor musun? Benim gözüme bakacağına
ara sıra akşam da televizyonlara bak, görürsün orada.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Akşam buradayız. Ne zaman olmuş?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Görürsün, görürsün, akşamleyin televizyona bak.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Ne zaman olmuş söylediğin?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Bak, televizyonlara bak, intihar eden zabıta memurlarını…
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Hayır, hayır… Bir partinin aldığını çıkarma ne zaman olmuş?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- …temizlik şirketine verdi diye, süpürgeye verdi diye intihar
eden zabıta memurlarını duymadın mı, okumadın mı?
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Bir önceki partinin aldıklarını ne zaman işten atmışlar, onu söyle.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, şunu özellikle söylemek istiyorum: Sözleşme
kapsamına alınan, yani 657 sayılı, 4/B'ye göre alınan öğretmenler,
size sesleniyorum; yine 657 sayılı, 4/C kapsamına giren işçiler,
Mecliste çalışanlar, Türkiye'nin her tarafında çalışanlar, size
sesleniyorum ve yirmi sene, otuz sene çalışan, Şekerde olsun, Demiryollarında
olsun, Tekelde olsun -yani, saymakla bitmez değerli arkadaşlarım-
hastanelerde olsun, nerelerde olursa olsun, bugün hakkını elde etmeyen
boynu bükük, üzülerek evine giden insanlar, işçiler size sesleniyorum;
hiç merak etmeyin, yakın bir tarihte Cumhuriyet Halk Partisi gelecek,
sizin bu haklarınızı size iade edecek. Buradan ilan ediyorum, hiç
merak etmeyin değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, bizim dönemimizde de bazı kadroya geçirilenler oldu, ne
bizi güldürdü ne o kadroya geçiren o dönemin hükûmetine hayır getirdi.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Meral,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun lütfen.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Şimdi, inandırıcı olmak zorundayız değerli arkadaşlarım. Şeker
fabrikalarından, size, çok sayıda işçi gelip, "merak etmeyin,
çözeceğiz" diyen milletvekilleriniz yok mu? Var. Demiryollarından
gelip söz verdiğiniz işçiler yok mu? Var. Niye parmak kaldıramadınız?
Nedir? Siyaset niye itibar kaybediyor biliyor musunuz? Söz veriyorsunuz
vatandaşa, ondan sonra tersini yapıyorsunuz, siyaset güven kaybediyor,
itibar kaybediyor.
ATİLLA KART (Konya) -
Bravo!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Burada söz veren, gözüme çarpan milletvekilleri var da bir an için
şarj etti kafam.
Onun için, değerli arkadaşlarım,
ne olurdu şimdi, ne olurdu? Şurada emeklisini de saysam 20 bin işçi,
belediyelere dağıtsanız 1 işçi düşmez değerli arkadaşlarım, 2
kişi düşer. Batırır mıydı bu Türkiye'yi? Yok, ama, maalesef, bunu gerçekleştiremedik.
Ama, 200 küsur bin işçinin kadroya geçmesi, bizi mutlu etmiştir, bizi
sevindirmiştir. Keşke sevincimize bir sevinç daha katsaydınız da
sizi şurada alkışlasaydım olmaz mıydı değerli arkadaşlarım? Bu
fırsatı bize vermediniz maalesef. Umuyorum, çok teşekkür ediyorum,
geri kalan arkadaşları sevindirmek, onların sorunlarını çözmek
fırsatını da bize bıraktığınız için size yine teşekkür ediyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına, Çorum
Milletvekili Agâh Kafkas.
Buyurun Sayın Kafkas.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
İki gündür Türkiye'de
218.733 ailenin evini sevince boğacak, yaşama daha sağlıklı bakmalarını
sağlayacak bir düzenlemeyi birlikte gerçekleştirmeye çalışıyoruz
ve bunu yaparken, Hükûmet, yaklaşık 1 katrilyona varan maliyeti de
göze alarak bir sosyal yarayı tamir etmek adına önemli bir işlevi yerine
getirmeye çalışıyor ve burada da hep beraber hayata geçirmeye çalışıyoruz.
Ana muhalefet partimizin değerli milletvekilleri her çıktığında
bunu desteklediklerini söylüyorlar. Keşke destekliyor olsaydınız.
Yani, böyle destekliyorsanız, acaba desteklemeseniz ne yapabilirdiniz,
ne yapardınız Allah aşkına?
Bir defa şunu bir şey
yapalım: Türkiye'de… Biz şu iddiada değiliz: "İşsizlik sorununun
tamamını çözdük" filan… Böyle bir şey yok. "Bütün sorunları
çözdük…" Böyle bir iddiamız yok. Türkiye'de sorunları çöze çöze,
adım adım gidiyoruz.
Şimdi, bakacaksın,
sen tutacaksın, işin üç ay olduğu, iş üç ay, yani, bir insanın çalışabileceği,
üretebileceği üç aylık işi var, iş üç ay… Siz burada diyorsunuz ki,
on iki ay bu adama iş vereceğiz. Yok böyle bir şey. İş üç ay. İşi üç ay olmaktan
çıkarıp on iki ay yaparsak, onların da çalışma koşullarını on iki
ay yapmamız gerekir, ama, iş üç ay.
MEVLÜT COŞKUNER (Isparta)
- Kavrayamamışsınız…
AGÂH KAFKAS (Devamla)
- Şeker fabrikalarında kampanya yetmiş dört gün, yetmiş beş gün ve
biz bunların hepsini yüz yirmi günden aşağı özellikle çalıştırmamaya
gayret ettik, yani, bir sosyal mülahazayla çalıştırmaya gayret ettik.
Şimdi, bu insanların yılda yetmiş beş gün işinin olduğu bir yapıda
on iki aylık ücret vermek, işte devamını sağlamak başka bir şey, bunların
işini on iki ay hâline getirip ondan sonra çözmek başka bir şey. Onun
için, burada istismar yapmak adına, bunların kadroya geçemeyeceğini
hep beraber bildiğimiz hâlde, fabrika fabrika arayıp, bunları örgütleyip,
bunu siyaset yapıyoruz zannetmeyin.
Televizyon yayınlıyor,
ayrıca, telefondan dinletmene gerek yok Sayın Meral. Sayın Meral,
bakın, şu şu… Sayın Sevgili Başkanım, bu düzenlemeler, bundan önce
geçici işçilerle ilgili düzenlemelerin yapıldığı dönemde, sizin
konfederasyon genel başkanı olarak dönemin iktidarıyla vardığınız
mutabakatta yaptığınız düzenlemeleri biz biliyoruz. O dönemdeki
düzensizlikleri düzeltiyoruz şu anda bizim yaptığımız işle. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- İftira etme, iftira…
AGÂH KAFKAS (Devamla)
- Yani, şimdi, siz, o dönem kaç tane, hangi sendikaların üyeleri girdi,
hangileri girmedi, hangi iş kolları girdi girmedi, bunu biz biliyoruz.
Bakın, burada "sizden önceki dönemdekilere bilmem ne yapıyorsunuz."
Burada bir tane şey yok arkadaşlar. Hangi dönemde girmiş…
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Agâh, yanlış konuşuyorsun, yanlış!
AGÂH KAFKAS (Devamla)
- …kimin döneminde girmiş, hangi belediyede çalışıyor, hangi kamu
kuruluşunda çalışıyor gibi…
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Lütfen doğruları söyle.
AGÂH KAFKAS (Devamla)
- …bir ayrım yapılmaksızın sadece objektif bir kriter getirilmiştir:
2006 yılında, altı aydan fazla çalışan herkese... Adına, memleketine, mezhebine, siyasetine
bakılmamıştır, bakılmasını etik bulmayız, AK Parti anlayışıyla
örtüştürmeyiz. Onun için de, herkese eşit, adil bir anlayışla bir düzenleme yapıyoruz…
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Bravo Sayın Kafkas, bravo.
AGÂH KAFKAS (Devamla)
- …ve çıkıyorsunuz burada 4/C... "Özelleştirilen 4/C'ye gönderiliyor."
Özelleştirilen 4/C'ye filan gönderilmiyordu. Konfederasyonlarımızın
önünde yatıyordu bu insanlar, sokağa gönderiliyordu, açlığa gönderiliyordu,
sefalete gönderiliyordu. AK Parti İktidarıyla bizim dönemimizde
4/C diye bir formül bulundu, hiç olmazsa bunlar -biraz önce, Sayın Bakanımın
söylediği gibi- on ay çalışacak bir işin sahibi oldular. Bu insanların
hepsi bana da geliyordu, size de geliyordu, "Yani bizim bir sigortamız
olsun, sağlık güvencemiz olsun. Emeklilik hakkımıza üç beş yılımız
kaldı, emekli olana kadar çalışacak bir işimiz olsun." deniliyordu.
Bu insanların sorununu bir şekliyle böyle çözdük. Ha ben şuna katılıyorum:
Bu insanların -biraz önce, Sayın
Bakanımın da söylediği gibi- çalışma sürelerini mutlaka
artırmamız lazım, ücretlerini daha artırmamız lazım. Allah kimseyi
gördüğünden geri bırakmasın. Bu insanlar belli bir ücretle yaşam
standardını sürdürmeye alışmışlar, bugün aldıkları ücretten daha
düşük bir ücret seviyesiyle çalışmak mecburiyetinde kalmışlardır
ve bu sorunu çözmek bizim boynumuzun borcudur, ama, bu yasanın mevzusu
değildir. Bu yasa, sigortalı olan, kamuda çalışan insanların, altı
aydan fazla çalışanların sorununu çözmek üzere getirilmiştir. Kaldı
ki, 4/C'dekilerin formülünü başka bir yasayla ya da Bakanlar Kurulu…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kafkas,
konuşmanızı tamamlayın. Teşekkür ediyorum size.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sayın Başkan…
BAŞKAN - Efendim.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- İzahta yanlışlık var Sayın Başkan. Sataşma değil, rica ediyorum…
AGÂH KAFKAS (Devamla)
- 4/C'deki insanların sorununu çözmenin bir formülünü buluruz. O
4/C'yi biz nasıl getirmişsek, 4/C'yi, Türkiye'de o insanları açlıktan,
sefaletten, sokaktan alıp nasıl işe yerleştirmişsek, onların çalışma
koşullarını da, insanca yaşama koşullarını da sağlamak bizim görevimizdir
diyor, herkese saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim,
sağ olun.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Kaç kişi işe girdi, kaç kişi?
BAYRAM ALİ MERAL (
BAŞKAN - Efendim Sayın Meral.
BAYRAM ALİ MERAL (
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Yanlış olur mu ya! Hep yanlış izahlar mı dinleyeceğiz?
BAŞKAN - Şimdi, arkadaşlar,
birbirinizin konuşmalarıyla ilgili olarak her defasında yanlış
anlaşılma derseniz, biz bu işi sabaha kadar çalışsak bitiremeyiz.
BAYRAM ALİ MERAL (
BAŞKAN - Hayır, ne dedi
Sayın Meral? Ben bir duyayım, ne dedi mesela, benim duymadığım bir
şey mi oldu orada? Ne dedi mesela?
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Senin o söylediklerinin yanında benim söylediklerim hiçbir şey.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- "Telefonları dinletiyorsun" dedi.
BAŞKAN - Efendim, pardon,
ne dedi?
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- "Telefonları dinletiyorsun, senin yaptığın çalışmayı biliyoruz,
şunu yaptın..." dedi. İzah edeceğim öyle olmadığını Sayın Başkan.
Sayın Başkanım, insaf
et yani! Rica ederim…
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Telefon dinlemeyle ilgili bir şey söylemedim.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- İzah edeceğim Sayın Başkanım. Sataşmaya meydan vermeyeceğim, söz
veriyorum.
BAŞKAN - Evet, soru-cevap
işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Ercenk…
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Sayın Başkan, telefonunu gösterdi, ben de dedim ki, "Televizyondan
yayınlanıyor bunlar."
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Telefondan birini dinletmek terbiyesizliktir, benim işim değil
bu. (Gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Ercenk,
buyurun efendim.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Gürültü geçsin Sayın Başkan, bu gürültü geçsin de ondan sonra.
BAŞKAN - Sayın Ercenk,
lütfen…
Sayın Meral, Ercenk'in
süresi çalışıyor.
Sayın Ercenk, buyurun
efendim.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Efendim, Başkan…
BAŞKAN - Sayın Ercenk,
siz konuşun efendim, buyurun. Sayın Bakan dinliyor sizi.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Tamam, soruyorum.
Sayın Bakan…
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sayın Başkanım, kusura bakma, bakınız, çok ağır ithamda bulundu. Telefon
dinlettirmek terbiyesizliktir. Lütfen…
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Öyle bir şey yok ya!
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Burada benim elimde telefonu… Espri olsun diye, yani, şaka ediyorum,
"Bak, yanlış söyleme…"
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Nereden bilelim şaka ya!
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Tuttun baktın, anlamadım ben.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Ne oldu ya?
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Telefon dinlettirmek terbiyesizliktir, saygısızlıktır, Meclisin
adabına, kuralına uymaz. Her yerde yaptığın çocukluğu burada da
yapma, rica ediyorum senden.
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Çok şık olmadı, sana uymadı Bayram Bey.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Ne güzel. "Çocuk" dedi, "masum" dedi.
BAŞKAN - Sayın Ercenk,
buyurun. Sizin süreniz zaten bitecek şimdi.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Telefon sorun yaratmasın!
BAŞKAN - Ben kapatayım
da sen tekrar sisteme gir. Sisteme girin de, efendim, açayım, süreniz
bitti, kendiliğinden kesiyor otomatik olarak. Sayın Ercenk, soruyu
sormuyorsun ki, bekliyorsun orada sen.
Sayın Ercenk, buyurun
efendim.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Tarımsal alanlarda sulama işlerini düzenleyen sulama birlikleri
görev yapmaktadır Sayın Bakanım. Bu birliklerde bir kısım işçiler
yedi ay, bir kısım işçiler on iki ay biçiminde, geçici işçi sıfatıyla
çalışmaktadırlar. Bu yasadan yararlanma durumlarını bize soruyorlar.
Cevabınızı alırsam mutlu olacağım Sayın Bakan.
BAŞKAN - Başka soru
soran yok.
Buyurun Sayın Bakanım.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Ercenk'e de teşekkür ediyoruz sorduğu soru için.
Tarımsal sulama birliklerinde
istihdam edilen çalışanlar bu kapsamda değiller.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Değiller…
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Özel hukuk hükümleri onlar
için cari. Dolayısıyla, çalışmalarının yedi ay veyahut da on iki ay olması
herhangi bir kapsama girmesi konusunda bir şey, yani bir avantaj sağlamıyor.
Netice itibarıyla, kapsam dışında olan, özel hukuk hükümlerine
tabi bir yer tarım sulama birlikleri.
Tabii, yani, bu saymış
olduklarımız, kapsam dışındaki kuruluşlar çalıştırdıkları insanları
on iki ay çalıştırmakta serbestler, yani bunu daimî istihdam şekline
dönüştürme konusunda da serbestler. Yani o konuda kendilerinin,
kendi tüzüklerine, yönetmeliklerine göre bir hükümleri var, ama,
dediğim gibi, bu kapsam içerisinde mütalaa edilmedi bu arkadaşlarımız.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Edilmiyorlar...
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Edilmiyorlar…
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri,
Hükûmetin, görüşülmekte olan kanun tasarısının 1'inci maddesinin
yeniden görüşülmesine ilişkin İç Tüzük'ün 89'uncu maddesine göre
bir talebi vardır. Başkanlık bu talebin gereğini yerine getirecektir.
Geçici 3'üncü maddeyi
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 3 - Mesleğe
özel yarışma sınavı ile giren ve belirli süreli meslek içi eğitimden
sonra özel bir yeterlik sınavı sonucu müfettişliğe atanarak 399 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname eki (1) sayılı cetvelde yer alan müfettiş
veya başmüfettiş unvanlı kadrolarda görev yapan veya yapmış olanlardan,
24/11/1994 tarihli ve 4046 sayılı Kanun hükümleri uyarınca yapılan
nakil işlemleri sebebiyle 21/7/2005 tarihinden önce söz konusu kadrolara
atanmamış ve halen nakledildikleri kadrolarda çalışanlar, istekleri
halinde, 30 gün içinde çalışmakta oldukları kurum aracılığıyla
4046 sayılı Kanunun 22 nci maddesi uyarınca müfettiş kadrolarına
atanmak üzere Devlet Personel Başkanlığına bildirilir. Bu şekilde
yeni bir kadroya atananlardan, haklarında şahsa bağlı hak ve/veya
fark tazminatı uygulaması devam eden personelin 4046 sayılı Kanunun
22 nci maddesinin altıncı fıkrasındaki hakları devam eder. Ancak,
bu madde uyarınca yapılan atamalar ilgililerin şahsa bağlı haklarının
ve fark tazminatının tespitine esas önceki kadro ve pozisyonlarının
ücretlerinin artırılması veya şahsa bağlı haktan yararlanma süresinin
yeniden başlaması sonucunu doğurmaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin.
Sizden sonra şahıslar
adına söz talepleri olduğu için, grup adına konuşmanız var, on dakika
süreniz.
Buyurun Sayın Çetin.
CHP GRUBU ADINA İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
elimizde, görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı, sadece geçici iş
pozisyonlarında çalışanların sürekli işçi kadrolarına alınmasına
ilişkin bir kanun tasarısı değil, bu da, bir bakıma mini bir torba yasa.
Yani, pek çok kanunda değişiklik yapan bir tasarı. Biraz sonra, ilgili
maddeye ilişkin görüşlerimi açıklayacağım, ama, ona geçmeden evvel,
dün akşam Meclis çalışmasının bitimine doğru, Sayın Bakanın nereden
kaynaklanarak celallendiğini çok iyi bilemediğim bir -bana göre-
yanlış konuşması oldu. Konuşmasında Sayın Bakan "böyle Çalışma
Bakanı olur mu" gibi, benim konuştuğumu söyledi. Konuşma metnimi
Sayın Bakana vereceğim, Meclis tutanaklarından aldım; söylediği
tarzda bir sözcük benim tarafımdan sarf edilmedi, bunun altını çizerek
belirtmek istiyorum; bu bir.
İkincisi: Sayın Bakan,
dün, son bölümünde, Meclis kapanırken diyor ki konuşmasında:
"Bu tasarıyı biz destekliyoruz, her aşamasında destekliyoruz...
Nasıl destek bu Allah aşkına!" Sonra devam ediyor: "Lütfen,
yani, karşı çıkacaksanız çıkın, amenna. Buna bir şey diyeceğim yok;
ama destekliyorsanız da, işin hakkını verin."
Değerli arkadaşlar,
Meclis çalışmalarında tabii ki kanun tasarı ve teklifleri üzerinde
görüşmeler yapılırken milletvekillerine ve ana muhalefet partisine düşen görev,
tasarı ya da teklifin daha da zenginleştirilmesi, varsa, yanlışlıklarının
düzeltilmesi için katkı yapmaktır. Biz de, o nedenle, bu kanun tasarısına,
218 bin işçinin gündemimize alınmasına pozitif baktığımızı, olumlu
yaklaştığımızı söylüyoruz. Ama, buradaki eksiklikleri, aksaklıkları
gündeme getirerek, bunların tamamlanmasını, giderilmesini istiyoruz.
Biz diyoruz ki: Bu kanunla ilgili olarak, bu kanun tasarısı içerisinde
olabilir; ama, bu tasarıda Hükûmet tarafından, AKP tarafından yer verilmeyen
657 sayılı Yasa'nın 4/C hükümlerine göre çalışanların yer almasını
istiyoruz; özelleştirme mağdurlarının bu kanun tasarısı içerisinde
yer alarak sorunlarının çözülmesini istiyoruz; sayıları yaklaşık
70 bin civarında olan köy korucularının bu kanun kapsamında değerlendirilmesini
istiyoruz; çıraklık ve halk eğitim merkezlerinde usta ve çırak öğretmenliği
yapanların bu kanun içerisinde sorunlarının çözülmesini istiyoruz.
Bakınız, bu gece gelen
bir faks: "1993'te göreve başladım, Şubat 2007 sonu itibarıyla
826 gün primim çıkıyor; yani, hemen hemen her yıl 80-90 gün primim ödeniyor."
diyor halk eğitim merkezinde on beş yıl çalışan bir usta öğretici öğretmen.
Devlet, yani, Hükûmet kayıt dışı istihdam yapıyor, kaçak işçi çalıştırıyor,
kaçak öğretmen çalıştırıyor. Bu sorunun giderilmesini istiyoruz.
Yine, il ve ilçelerde
sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarında çalışanların da kamu
çalışanı olarak hizmet verdiklerini, birer kamu hizmeti sunduklarını
ve onların da bu kanun içerisinde sorunlarının çözülmesini istiyoruz.
Ücretli öğretmenliğin
sonlanarak, öğretmenlerin kamu hizmeti verdiğinin AKP'ce de kabul
edilmesini istiyoruz. Üniversitelerde döner sermaye içerisinde
çalışan veya hastanelerde iş almış taşeronlardan, işçi, sağlıkçı,
doktor alımının sona ermesini istiyoruz. Altı aydan bir gün eksik
çalışan, ama on beş-yirmi yıldır, yirmi beş yıldır çalışıp da 2006 yılında,
bir gün eksiği nedeniyle, bu yasadan yararlanamayanların yararlandırılmasını
istiyoruz. Köylere hizmet götürme birliklerinde çalışanlar da kamu
hizmeti sunuyor, onların da sorununun çözülmesini istiyoruz.
Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belediyeler tarafından belediye
hizmetlerini görmek üzere kurulmuş, "belediye şirketleri"
diye tabir ettiğimiz kuruluşlarda çalışanların da kamu hizmeti
sunduklarını, onların da sorunlarının çözülmesi gerektiğini
söylüyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisinde 1.000'den fazla geçici
çalışanın sorununun bu tasarıyla çözülebileceğini söylüyoruz.
TRT gibi kamu kurumlarında çalışanların, sulama birliklerinde çalışanların
sorunlarının da bu kanun tasarısıyla çözülebileceğini söylüyor
idik.
Değerli arkadaşlarım,
biz, elbette 218 bin arkadaşın, çalışanın daimî kadroya geçirilmesinden
mutluluk duyarız. Ancak, bunun içerisinde toplu sözleşme ve sendikalılık
hakkını kaybedecek kişilerin, yani işçi olarak çalışanların sözleşmeli
statüye geçirilerek güvencesizleştirilmesine de karşı çıkıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten, kanun yaparken -her konuşmamda söylüyorum- eğer konu tartışılıyor
olsaydı, bu eksikliklerden bir bölümü giderilebilirdi. Bakınız,
az evvel Meclis Başkanlığına verilen önergeyle, 1'inci maddenin
(c) fıkrasında tekriri müzakere isteniyor. Niye? Dün söyledim,
dinlemediniz, dinlemiyorsunuz, katkıya kapalısınız. Çoğunluğunuza
güvenerek "çoğunluk diktamız var, istediğimizi yaparız"
mantığıyla Meclis çalıştırıyorsunuz. 1/c'de, hiç olmazsa -eleştiriyoruz
ama- yasada, altı ay çalışmış olanlar bu haktan yararlanacaktı. Bir
önerge yazdınız -onu da bizim arkadaşlarımıza yıkmaya çalışıyorsunuz-
"1 Nisan 2007'de fiilen çalışanlar" gibi kısıtlayıcı bir hüküm
getirdiniz. Binlerce işçiyi de kapsam dışı bırakıyordunuz. Verdiğiniz
önerge… Bugün tekriri müzakere isteğiniz doğru. Dün yanlış yaptınız;
tıpkı, bu geçici 3'te yaptığınız gibi.
Bakınız, 2005 yılının
3 Temmuzunda, şimdi yine düzeltmeye çalıştığınız geçici 3'le ilgili
torba kanun tasarısı getirmiştiniz. Ondan evvel, o günlerde Mecliste
"temel yasa" diye getirdiğiniz kanunların büyük bir bölümünü,
20-30 maddeyi tek madde olarak görüştürmek istemenizi protesto
edip Cumhuriyet Halk Partisi olarak Meclisi terk ettiğimizde, 3 Temmuz
günü, böylesi, sadece oradan okuyup geçtiğiniz bir kanun çıkardınız,
torba kanun. O torba kanunla ne yaptınız? O torba kanunla, özelleştirme
kapsamına alınan kuruluşlarda çalışanları diğer kamu kurum ve kuruluşlarına,
unvanlarına bakmadan, özlük haklarını doğru dürüst tespit etmeden,
"çoğunluğumuz var" deyip -milletvekili arkadaşlarımdan
özür dileyerek söylüyorum- çoğunuz da okumadan bir kanun yaptınız
ve kanunu yürürlüğe koydunuz. Aradan bir buçuk yıl geçti. Bugün getirdiğiniz
geçici 3'üncü madde, Cumhuriyet Halk Partisinin, o gün, Meclise girmediği
zaman, sadece Trabzon Milletvekili Aykon Doğan'ın otuz saniyelik
konuşmasıyla geçirdiğiniz kanunu düzeltme maddesi.
Ne yapıyorsunuz burada?
Burada, geçici 3'üncü maddeyle, özelleştirilen kurumlardaki nakle
tabi personelden Devlet Personel Başkanlığı kanalıyla başka kurum
ve kuruluşlara nakledilen müfettiş ve müfettiş yardımcılarına,
bu maddeyle, kanunun yayımı tarihinden itibaren otuz gün içerisinde
müracaat etmeleri hâlinde, tekrar, eski unvanlarının gidecekleri
kuruluşlarda verileceğini söylüyorsunuz.
Değerli arkadaşlar,
biliyorsunuz, KİT'lerde çalışan müfettiş ve müfettiş yardımcıları
havuz kanalıyla başka kurumlara gönderildiklerinde, aynı unvanlarında,
müfettiş ve müfettiş yardımcısı olarak çalıştırılmadılar ve çalıştırılmıyorlar.
Bunlardan, muhtemeldir ki, bir kısmı size müracaat etti, bir kısmı
yargıya müracaat etti, haklı oldukları görüldü, şimdi o haksızlığı
telafi etmek için bu… Buna, artık, mini torba yasa diyelim, çünkü bu
çuvaldı, harardı, neyse, o tabiri de bulmak mümkün değil, buna da
"Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun" diyorsunuz,
geçici 3'e baktığımız zaman karşımıza çıkan, ne yazık ki, bu 4046 sayılı
Yasa'nın 22'nci maddesindeki değişiklik. Tabii, burada, müfettiş
ve müfettiş yardımcıları dışında genel müdür, genel müdür yardımcısı,
kurul başkanı, daire başkanı, müessese, bölge, fabrika, işletme
ve şube müdürü, müşavir, başuzman gibi kadrolarda çalışmaktayken,
özlük haklarında belki bir kayıp olmasa bile unvanlarını kaybederek
başka kuruluşlara gidenlerin de durumunun düzeltilmeye ihtiyacı
var. Sadece müfettiş ve müfettiş yardımcısı arkadaşlarımızın haklarını
teslim etmek, haksızlığı ortadan kaldırmak anlamına gelmiyor,
hâlâ düzeltmeye çalışıyorsunuz. Yani, deveye demişler ki:
"Boynun niye eğri?" "Nerem doğru ki" demiş. Bu mini
torba yasanızın da, bu kocaman çuval yasanızın da, getirdiğiniz
tasarıların da düzeltilmeye o kadar çok ihtiyacı var ki.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Çetin, konuşmanızı tamamlayınız.
İZZET ÇETİN (Devamla)
- Bitiriyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım,
son söz olarak söylüyorum. Gerçekten, seçim sathı mailine girildiği
için, buradan seçmene mesajlar niteliğinde "onu da biz yapacağız,
işte, korucuya da şey vereceğiz, kadro çalışması yapıyoruz"
gibi vaatlere başladınız. Bu ülke hepimizin ülkesi, bu ülke bizden
sonrakilere, bizim, daha mutlu, müreffeh yaşayabilecekleri şekilde
bırakmamız gereken bir ülke.
Gelin, çok daha fazla
bu Meclisin de saygınlığına gölge düşürmeden yasa tekniklerine
uyunuz, muhalefeti ve toplumun yasalardan etkilenecek taraflarını
dinleyiniz. Bu haksızlıkları birlikte giderelim, Meclise saygınlığı
birlikte kazandıralım. Dikta davranışlarından hiç kimseye, hiçbir
ülkeye yarar gelmez. Sizi yasalar konusunda ve Çalışma Bakanımızı
da bu konudaki tutumunu düzeltmesi konusunda uyarıyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Çetin.
Şahsı adına, Manisa
Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi.
Buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Sayın Tanrıverdi, süreniz
beş dakika.
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz
Kamu İdare, Kurum ve Kuruluşlarında Geçici İş Pozisyonlarında Çalışanların
Sürekli İşçi Kadrolarına veya Sözleşmeli Personel Statüsüne Geçirilmeleri,
Geçici İşçi Çalıştırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, dün ve bugün önemli konuşmalar,
görüşmeler yapmaktayız.
Bu kanun üzerinde, değerli
milletvekili arkadaşlarımızın, doğrusu, öncelikle bir hakkı teslim
etmeleri gerekiyor. Çünkü, yıllardır ihmal edilen bir sorunun, sorumluluk
bilinciyle çözümü yapılıyor. Yani, "bu arkadaşlarımız on-on
beş yıldır çalışıyor, kadro alamadılar, kadro verilmedi" doğru,
işte, AK Parti İktidarı, yıllardır kadro bekleyen bu arkadaşlarımıza
kadro veriyor ve 218 bin çalışanımıza veriyor. 218 bin çalışanımız,
daha önceki zamanlarda alınmış çalışanlarımızdır. Yani, bizim dönemimizde
alınan geçici işçiler değildir; bunun altını kalın harflerle çiziyoruz.
Daha önce, belki, siyaseten alınmışlar, ama, endişeyle çalışıyorlar.
Şimdi, biz, hiçbir siyasi kaygı gözetmeksizin, sadece, insan oldukları
için, emekçi oldukları için, alın teri döken insanlar oldukları
için, endişesiz çalışmalarını sağlıyoruz.
Bu düzenlemeyle, arkadaşlarımızın
beklentileri karşılanmakta. Bu düzenleme, işçi konfederasyonlarımızın
talebi doğrultusunda yapılmıştır. Burada Sayın Çetin ifade ettiler,
diktayla bu işler olmaz; biz, demokrasiyle yapıyoruz ve biz, sosyal
tarafları sosyal ortak olarak kabul ettiğimizi her defasında ifade
ettik. Yani, burada, herkesin katkısını alarak bu yasa tasarısını
yapıyoruz. Ama, asılsız bir şekilde, mesnetsiz bir şekilde burada
ifadeler, doğrusu yakışmıyor. Bir milletvekili arkadaşımıza,
meslekten gelen bir arkadaşımıza, bu kadar çırpınışlar karşısında
bu ifadeleri yakıştırmadığımı bir defa daha ifade etmek isterim.
Değerli arkadaşlarım,
burada, geçici işçi arkadaşlarımız kadroya geçmek istemiyorlarsa,
geçici işçi arkadaşlarımız sözleşmeli personel olarak 4/B'ye geçmek
istemiyorlarsa, aynı şekilde, geçici olarak, yani süreleri 2006
yılında ne kadarsa o kadar süreyle, aynı şekilde çalışabiliyorlar.
Yani, burada "illa 4/B'ye geçin" bir zorlaması söz konusu
değil, tamamen ihtiyari bir hâldir. Bu da, herhâlde, bir dikta olarak
tarif edilmez, bir demokratik anlayış olarak ancak tarif edilebilir.
Değerli arkadaşlarım,
tabii ki, sıkça burada 4/C'liler dile getirildi; doğrudur. Ama, şunu
herkes biliyor ki, özellikle bu meslekten gelen arkadaşlarımız biliyor
ki, özelleştirmeler sonucunda, çalışan arkadaşlarımız kapı dışarı
bırakılıyordu, işsiz bırakılıyordu, aşsız bırakılıyordu ve çocuklarının
karşısında boynu bükük bırakılıyordu; aileler perişan oluyordu,
çatılardan atlıyorlardı, intihar ediyorlardı "işsiz kaldık"
diye.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar)
- Şimdi de aynı.
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Devamla) - Ve biz gelir gelmez bir kanun çıkardık. Bu kanun çerçevesinde,
1992 yılından bu yana yapılan özelleştirmeler sonucu işsiz, aşsız
kalmış insanımıza, çalışanımıza bu imkânları verdik. Yani, burada
4/C'liler…
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu)
- 4/C'den 8 kişi intihar etti, haberin var mı?
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Devamla) - Doğru, doğru. Biz intiharları önlemek için bunu yaptık.
Kapı dışarı bırakılanları aldık. İşte onu önledik ve bunlar…
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu)
- Aldıklarınız, yok ettikleriniz intihar etti. Farkında mısın?
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Devamla) - Ben farkındayım. Evet, bunları… Daha önce özelleştirme
yapanların yakasına yapışacaksınız ve gelip AK Partiye teşekkür
edeceksiniz, takdirlerinizi ifade edeceksiniz.
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu)
- Sizin de yakanıza yapışacağız! Taşköprü SEKA'yı siz sattınız, Bakır
İşletmelerini siz sattınız!
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Devamla) - "Siz sokakta bırakmadınız" diyeceksiniz,
"emekçiye sahip çıktınız" diyeceksiniz… (CHP sıralarından
gürültüler)
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu)
- Nerede çıktınız!
BAŞKAN - Sayın Tanrıverdi,
konuşmanızı tamamlayın…
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu)
- Kastamonu'da bin kişi sokakta!
BAŞKAN - Sayın Yıldırım,
lütfen efendim.
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Devamla) - Sayın Başkanım…
BAŞKAN - Buyurun, buyurun,
siz Genel kurula hitap edin.
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlarım, burada sıkça TRT çalışanlarımız
dile getiriliyor. Doğrudur. Bu arkadaşlarımızın durumunu, ben
gittim, yerinde inceledim, bu arkadaşlarımızla görüştüm. Ama, bu
arkadaşlarımızı zamanında bizden önceki iktidarlar istihdam
ederken, ne o zamanki 1475 sayılı Yasa kapsamına almışlar ne 657 sayılı
Kanun'un herhangi bir istihdam şekline sokmuşlar. Yani, bunların öncelikle
statülerinin belirli olması gerekiyor. Statüsüz bir şekilde ve
kanuna dayandırılmaksızın, ne idiği belirsiz bir sözleşmeyle bu
arkadaşlarımızın çalışması haksızlıktır. O zaman, bu haksızlığı
yapanların yakasına yapışmak gerekiyor, bizim değil ve bunu düzeltecek
olan yine biziz. Sorumluluk bilinciyle bu sorunu çözecek yine biziz.
Bunlar bizden bekliyorlar ve çözeceğiz. 4/C'lilerin sorununu da biliyoruz,
TRT çalışanlarının sorununu da biliyoruz, diğerlerinin sorununu
da biliyoruz.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Bilmek yetmiyor!
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Devamla) - Ancak, bu yasa kapsamına girebileceklerin, bu statüde
bu kapsama alınabileceklerin durumunu şu an tartışıyoruz ve 218
bin arkadaşımıza kadro veriyoruz. Değerli arkadaşlarım, kim
inkâr edebilir?
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Cebinden mi veriyorsun?
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Devamla) - Cebimden vermiyorum. İşte, çık, burada ifade et! Ama, bizden öncekiler
de hükûmetti Hüseyinciğim. Bizden öncekiler de hükûmetti, niye vermediler?
ATİLLA KART (Konya) -
Dört buçuk yıldır ne yaptınız? Lütufta bulunmuyorsunuz.
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Devamla) - Bakın… Bakın…
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu)
- Onların hesabını millet gördü, onları konuşma!
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Devamla) - Bakın…
BAŞKAN - Arkadaşlar,
karşılıklı konuşmayalım.
Sayın Tanrıverdi, konuşmanızı
tamamlayınız lütfen.
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu)
- Ama, Sayın Başkan, onların hesabını milletimiz gördü.
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Devamla) - Bakın, daha önceki yapılan protokolleri gösterdim.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tanrıverdi,
ek süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
Buyurun.
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Devamla) - …2002 yılında yapılanı, 2000 yılında yapılanı ve burada
ayrım yapılarak yapılmıştır ve belli bir anlayışla bunlar kapsama
alınmıştır. Biz şimdi hiç ayırt etmeksizin yapıyoruz.
Dün gene ifade ettim.
Orman Bakanlığı kapsam içinde, ama Orman Bakanlığının içindeki Orman
Genel Müdürlüğü çalışanları, işçileri kapsamın dışında. Hangi
mantıkla bunu izah edebilirsiniz? Ve bunu imzalayanlar aranızda.
Değerli arkadaşlarım,
yani belgeler konuşuyor burada. O açıdan, yapılanları hiç kimsenin
inkâr etmeye hakkı yok. Ancak, eksiktir, olabilecek şeyler vardır,
belirttiğim gibi, TRT'nin, Meclisin, diğer çalışanlarımızın, ama
onların öncelikle statüleri belirlenmesi gerekiyor. İnşallah,
onları yine biz yapacağız ve biz sağlayacağız.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde soru-cevap
işlemi gerçekleştireceğiz
Sayın Bayındır, buyurun.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, Kırşehir
özeliyle ilgili bir soru soracağım. 2005 yılında, Kırşehir ilimizin
Boztepe ilçesindeki belediyemizde çalışan 22 işçinin tamamının
iş akdi askıya alındı. Daha sonra bunlardan 16 tane işçiye sendika
değiştirildi, yani Belediye-İş'e geçirildi, DİSK'te kalan 6 kişi
ise henüz işe başlatılmadı. Yani, bunların mahkemesi devam ediyor.
Şimdi, 2005 yılına kadar
on iki yıl çalışan ve 2005 yılında iş akdi askıya alınan bu 6 tane işçimizin,
bugün çalışmadıkları için durumu ne olacak? Bu konuda bilgilerinizi
istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Ayvazoğlu, buyurun.
FERİDUN AYVAZOĞLU
(Çorum) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakanımıza şu soruyu
yöneltmek istiyorum: Şimdi, böyle bir tasarı kapsamında belirtilen,
gerek KİT'lerdeki gerekse diğer kamu kuruluşlarındaki geçici işçilerin
kadroya alınmasının yanı sıra, aynı tasarıda kadroya alınamayan,
şeker fabrikalarında ve diğer kamu işletmelerinde yıllarca çalışan,
ancak yılda altı aydan az çalışmak zorunda kaldıkları için, bu işçiler,
sosyal yardımlaşma vakıflarında çalışan işçiler ile 4/C ve 4/B kapsamında
çalışan öğretmenlere de kadro verilmesi hâlinde, bunun devlete maliyeti
ne olacak idi? Bu maliyet, AKP İktidarında, Türkiye'de yapılan yolsuzlukların,
peşkeş çekilen kuruluşların değerlerinin yanında yüzde kaçtır? Aynı
konuda hiç araştırma ve tespit yapıp böyle bir karşılaştırmanız var
mı? Gerçekten böyle bir tespit yapmanın kolay olduğunu da bizler düşünüyoruz.
Teşekkür ediyoruz.
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, Hüseyin Bey'in
sormuş olduğu yargıya intikal etmiş işçilerimizin konusu var. Açıkçası,
bu konu, çok spesifik bir konu. Yani, biraz, üzerinde iyice araştırılarak
cevap verilmesi lazım. Uygun görürseniz bunu yazılı biz cevaplayalım.
Ama, ilk anda arkadaşlarımla da yaptığım istişare neticesinde,
eğer yargı bu arkadaşlarımızı işe iade ederse iş akitlerinin devam
edeceği noktasında ve bu 2006 yılına da geçeceği için, bu imkândan yararlanacakları
noktasında ilk anda yapmış olduğumuz ham olan bir değerlendirme. Ama, izin verirseniz,
bunu inceleyelim ve size bu sorunun cevabını yazılı takdim edelim.
Diğer milletvekilimizin
sormuş olduğu sorulara da yazılı cevap vermek istiyorum.
Yalnız, daha önceki
bölümde bu sulama birlikleriyle ilgili bir soru soruldu. Sayın Milletvekilim,
Antalya Milletvekilimiz şu anda yok burada ama. Biraz daha açıklığa
kavuşması açısından şu açıklamayı yapmak istiyorum…
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu)
- KÖYDES'i de dâhil edin.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - O cevabımda bu sulama birliklerinin
kapsam dışında olduğunu ifade etmiştim Sayın Başkanım. Buna şunu ilave ediyorum,
yani, genel prensip o olmakla birlikte, bu sulama birliğinin kurucusu
veyahut da üyesi eğer bir belediye veya özel idare ise bu sulama birlikleri
kapsam içerisinde olacaklar. Bunu da bu şekilde düzeltiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici madde 4'ü okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 4- Bu Kanunun
uygulanmasında, 26/12/2006 tarihli ve 5565 sayılı 2007 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanununun 24 ve 25 inci maddelerindeki kısıtlamalar
uygulanmaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Atilla
Kart.
Sayın Kart, buyurun.
CHP GRUBU ADINA ATİLLA
KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte
olan tasarının geçici 4'üncü maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
218 bin işçiyle ilgili kadro düzenlemesi getiren bu tasarıdan dolayı,
emeği geçen herkese huzurlarınızda öncelikle teşekkür ediyorum.
Elbette Hükûmete de teşekkür ediyorum. Ancak, bunu bir lütuf gibi
sunma kompleksine girilmesini de yadırgadığımı öncelikle ifade
ediyorum.
Dört buçuk yıl olmuş,
her dönemde, her yasama döneminde, her yasama yılında ısrarla bunu
dile getirmişiz, bunu anlatmışız. Dört buçuk yıl boyunca bu konuda
en ufak gayret göstermeyenler, seçim dönemine girilirken bu uygulamayı
yapıyorlar. Bu noktada samimi olmadığınızı, iktidar olarak samimi
olmadığınızı, tamamen seçime yönelik de olsa bu uygulamayı gerçekleştirdiğiniz
için bu ihtirazi kayıtla teşekkür ediyorum. Bir lütufta bulunmuyorsunuz,
onu tekrar ifade ediyorum. Orada, o insanların emeklerinin karşılığı
olan yasal düzenlemeyi yapıyoruz. Bu, hepimiz için bir görevdir,
bir sorumluluktur.
Değerli arkadaşlarım,
bu tasarı, Hükûmetin kamu personel rejimine bakışını, bakış açısını
gösteren karakteristik özellikler taşıyor. Tasarının temel amaçlarının
başında, sözleşmeli personel rejimindeki adaletsizlikleri gidermek
geliyor. Peki, bu amacı gerçekleştirecek bir siyasi irade ve bir
kadro yapılanması söz konusu mu? Bakın, genel anlamdaki kamu personel
rejimi düzenlemesinden söz etmiyorum, burada sözleşmeli statüde
bulunan çalışanların personel rejimi düzenlemesinden söz ediyorum.
Bu noktada adil bir düzenleme yapıldı mı? Bunu tartışmamız gerekiyor,
bu tasarının özü bu noktada düğümleniyor, bunları sorgulamamız
gerekiyor.
Bakın sayın milletvekilleri,
AKP İktidarı, Acil Eylem Planı'nda bir yıl içinde kamu personel rejimi
tasarısını hayata geçireceğini vaat etti, yani sözleşmeli statüdeki
çalışanlar da dâhil olmak üzere, genel anlamda bir kamu personel rejimi
tasarısını hayata geçirmeyi vaat etti. 2003 yılı Temmuz ayında Sayın
Mehmet Ali Şahin, Genel Kurulda verdiği cevapta, 2003 yılı sonunda
bu tasarıyı Genel Kurul gündemine getireceğini söyledi. 2003 yılı
bitti, 2004 yılına geldik. Sayın Mehmet Ali Şahin, 2004 yılı Temmuz
ayında da bu tasarının 2004 yılı sonunda gündeme getirileceğini
söyledi. 2004 yılını da geçtik. 2005 yılında bu konuya hiç temas etmeyen
Sayın Mehmet Ali Şahin, 2006 yılı Mayıs-Haziran aylarında bu tasarıyla
ilgili taslak çalışmalarının hazır olduğunu, bir-iki madde üzerinde
Sayın Başbakanın inceleme yaptığını, 2007 yılı başında bu kamu
personel rejimi tasarısının Genel Kurula sunulacağını ifade etti.
Değerli arkadaşlarım,
yeri gelmişken ifade ediyorum: Adil, dengeli ve yönetimde verimliliği
sağlayan ve tüm kamu personelini kapsayan bir kamu personel rejimi
tasarısını hayata geçirecek olan bir hükûmet, bu ülkeye yapılabilecek
en büyük hizmeti yapmış demektir. Böyle bir hükûmetin önünde saygıyla
eğileceğimizi, tebrik ve takdir edeceğimizi şimdiden ifade ediyorum.
Ancak, neyi görüyoruz, bu dönemde neyi görüyoruz? Bırakın böyle
bir yapılanmayı, aksine, toplumda imtiyaz yaratmaya, ayrımcılık
yaratmaya ve faşizan bir yapılanmayı, devamında da sonuç olarak,
nihai olarak polis devleti yapılanmasına yönelik olan bir yönetim
anlayışı ve uygulamasıyla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz.
Cemaat ve tarikatlara teslim olan, bu ilişkilerle partizan yapılanmayı
esas alan bir hükûmetle karşı karşıyayız. Öyle ki, bu kadar önemli bir
taslak hakkında kamuoyuna ısrarla gerçek dışı bilgi vermekten kaçınmayan
Başbakan Yardımcısıyla karşı karşıyayız. Sayın Mehmet Ali Şahin…
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa)
- Olmaz ya!
ATİLLA KART (Devamla)
- Sayın Mehmet Ali Şahin…
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa)
- Hiç yakışmıyor ya!
ATİLLA KART (Devamla)
- Bakın, size tarihlerden söz ediyorum, tutanaklardan söz ediyorum.
Siz, milletvekili sorumluluğunu taşıyorsanız, onların sorgulamasını
yaparsınız…
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa)
- Şuraya bakın! Milletvekiline yakışıyor mu ya?
ATİLLA KART (Devamla)
- …ama, bu sorgulamadan o kadar uzaksınız ki, bu sorumluluk anlayışından
o kadar uzaksınız ki, bunlara cevap vermek yerine, suçlayıcı bir
tavra giriyorsunuz.
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa)
- Neye cevap vereceğiz?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Yahu, muhatap olma!
ATİLLA KART (Devamla)
- Bakın değerli arkadaşlarım, bu tavrı, yani, kamuoyuna karşı yoğun
bir kast altında yalan beyanda bulunma, yanlış bilgi verme tavrını
tıpkı nerede görüyoruz? Örtülü ödenek meselesinde de görüyoruz.
Bakıyoruz, örtülü ödeneğin başında görevli olan Maksut Serim'e yönelik
olarak sorduğumuz sorulara Sayın Mehmet Ali Şahin…
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Sayın Başkan, örtülü ödenekle çalışanlardan mı bahsediyoruz?
ATİLLA KART (Devamla)
- …hem Kasım 2003 hem de Kasım 2006 tarihlerinde, bilerek gerçek dışı
beyanda bulunuyor.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Hayret bir şey ya! Sürekli aynı şeyi tekrar ediyorsunuz, bıkmadınız
mı ya?
ATİLLA KART (Devamla)
- Sayın Çelik… Sayın Çelik, burada, kamu personel rejimi tasarısıyla
ilgili bir taslağı görüşüyoruz, bir tasarıyı görüşüyoruz.
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa)
- Ama cemaati görüşmüyoruz değil mi?
ATİLLA KART (Devamla)
- Bu tasarıda… Bu tasarıda…
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Yaranız mı var gocunuyorsunuz?
ATİLLA KART (Devamla)
- Elbette… Elbette…
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Sayın Başkan, böyle bir şey yok ya!
ATİLLA KART (Devamla)
- Personel rejimi yapılanmasına yönelik olarak yaptığınız suistimalleri
anlatacağız.
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa)
- Öyle boş konuşmayın!
ATİLLA KART (Devamla)
- Bakın, adı geçen şahıs hakkında…
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Cemaat…
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa)
- Hangi cemaatle kimin ilişkisi var?
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Herkes biliyor!
ATİLLA KART (Devamla)
- Adı geçen şahıs hakkında…
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa)
- Laf atma oradan!
ATİLLA KART (Devamla)
- Sayın Başkan, lütfen…
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen karşılıklı konuşmayalım.
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa)
- Rastgele konuşuyorsun!.. Rastgele konuşuyorsun! Hangi cemaatle
kimin ilişkisi var, konuşsun. Yok öyle!
BAŞKAN - Sayın Kart, buyurun.
ATİLLA KART (Devamla)
- Bakın, adı geçen şahıs hakkında, sahtecilikten dolayı, hem idari
soruşturma hem de adli mahkûmiyet kararı sabit olmasına ve bu durum
kayıtlarda mevcut olmasına rağmen, Sayın Mehmet Ali Şahin ne diyor:
"Sayın Kart hep böyle yapıyor. İnsanları, eline alıyor, bir çamur,
sürekli karalıyor, mahkûm ediyor. Bu arkadaşımız hakkında -yani
Maksut Serim hakkında- herhangi bir soruşturma, herhangi bir dava
yok. Yedi yıldır, eğer bu arkadaş bir suç işlemiş olsaydı, söylediğiniz
olaylar tahakkuk etmiş, tespit edilmiş olsaydı, herhâlde, şu anda hakkında
bir işlem yapılmış, kamu haklarından mahrum olacaktı. Ama şu anda bu
arkadaşımız kamu görevini sürdürüyor." diyor, diyebiliyor.
Ağır ceza mahkemesinin
kararına rağmen, Vakıflar Bankası İdare Meclisinin tutanaklarına
rağmen, bir Sayın Devlet Bakanı, Başbakan Yardımcısı bunu söyleyebiliyorsa,
orada, kamu personel rejimi yapılanmasında ibret verici bir yapılanma
var demektir.
Bakın değerli arkadaşlarım,
AKP kadrolarının tümünü ve tüzel kimliğini elbette kastetmiyorum.
Bu kadrolar içinde de birikimlerini ve hizmet heyecanlarını topluma
yansıtmak isteyen değerli arkadaşlarımın bulunduğunu içtenlikle
ifade ediyorum. Ancak, ortada olan etkili tablo şu değerli arkadaşlarım:
Sayın Başbakan ve yakın çalışma arkadaşlarının bir bölümü, belli
suç ilişkileri odağından gelmektedir. Bu süreçte de suçsuz olduğuna
inandığım kişiler elbette vardır. Dokunulmazlık dosyası Genel Kurula
geldiği zaman, az da olsa, dokunulmazlığının kaldırılmasını yüreklice
talep eden arkadaşlarımıza elbette saygı duyuyorum. Ancak, aksi yönde bir
yapılanma ve yargılama dosyalarından söz ediyorum değerli arkadaşlarım.
Bu süreci görmezden gelmeyelim. Bu süreci kamuoyunun inceleme ve
değerlendirmesinden kaçıramazsınız.
Bakınız, geldiğimiz
aşamada, bu ilişkilerin dışında olduğuna inandığımız bazı bakanların
da
-tekrar ifade ediyorum- bu ilişkilerin de dışında olduğuna inandığımız
bazı bakanların da bu suç ilişkilerini görmezden geldiklerini veya
sahiplendiklerini üzüntü ve endişeyle görüyoruz. Bu tablo, Türkiye'nin
geleceği adına vahim görüntüler yaratıyor. Bu görüntülerin yarattığı
ve yaratacağı sonuçları ise, tasavvur etmek istemiyorum.
İşte değerli arkadaşlarım,
sorunun esası ve özü burada düğümleniyor. Samimi ve dürüst olmayan
bir siyaset anlayışı ve yönetimde etkili olan bir kadroyla karşı
karşıyayız. Bu kadrolaşmanın doğal sonucu olarak, bakıyoruz, emniyet
örgütünde tesis edilen her iki işlem ve eylemden birisi yargıdan geri
dönüyor. Bunları İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulunun 16 Mayıs
2006 tarihli raporuna dayanarak söylüyorum değerli arkadaşlarım.
İdare aleyhine sonuçlanan davalar, 2000 yılına göre 2005 yılında
yüzde 30'dan yüzde 58'e çıkıyorsa…
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Geçici işçilerle ilgisi ne bunun?
ATİLLA KART (Devamla)
- …idare aleyhine açılan davaların sayısı yüzde 267 oranında artıyorsa,
bu söylediğimiz, yani, kamu personel rejimi yapılanmasına yönelik
olarak söylediğimiz bu eleştirilerin haklılığı kendiliğinden ortaya
çıkıyor.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bu Hükûmet, kamu personel rejimi yapılanmasında,
maalesef, kadrolaşma, kutuplaşma ve husumet üzerine politika üretiyor.
Bakın, Sayın Bakan,
biraz evvel, daha doğrusu, tasarıyı sunuş konuşmasında şu değerlendirmeyi
yaptılar…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kart,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
ATİLLA KART (Devamla)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
26 bin çalışanın,
özelleştirme ve 4/C mağdurlarının, sözleşmeli öğretmenlerin, çay
ve şeker sektöründe altı ayın altında çalışanların, halk eğitim bünyesinde
ücretli çalışan ancak kadrosuz olan usta öğreticilerin tasarının
kapsamına neden alınmadıklarını anlatırken Sayın Bakan, bütçe yükünden
söz etti, saat esası çalışma sebebiyle aylık çalışmaya uyarlama
yapılmasındaki teknik zorluklardan söz etti, altı aylık bir sürenin
esas alınmasının daimi iş kavramına uygun olduğundan söz etti. Sayın
Bakanın bu gerekçelerinin tümünün adil ve objektif olmadığını ve
mutlak anlamda çelişkiler taşıdığını hemen ifade ediyorum.
Bakın, çay ve şeker
sektöründe dört ay çalışan işçilerin on yılın üzerinde hizmetleri
var Sayın Bakan. Siz bu konuya çözüm getirmek iradesinde samimiyseniz,
on yıllık, on iki yıllık, on dokuz yıllık o hizmeti esas alarak, oradaki
toplam hizmeti esas alarak pekâlâ bir yasal düzenleme yapabilirsiniz.
Bakıyoruz, özelleştirme
mağdurları zaten on ay civarında çalışıyor ve altı aylık çalışma
esasını, yani, daimî iş esasını yerine getirmiş durumda. Bakıyoruz,
halk eğitim bünyesinde zaten kadrolu olan usta öğreticiler varken,
neden bir bölümünü, bunların neden bir bölümünü kadrosuz bırakmakta
ısrar ediyoruz?
Bakın, değerli arkadaşlarım,
bu Hükûmet, en başta özelleştirme mağdurlarına karşı bir husumet
içindedir. Seydişehir başta olmak üzere, özelleştirme politikalarına
karşı çıkan bu işçi kardeşlerimize kendince ders veren bir hükûmet
anlayışıyla karşı karşıyayız.
Yeri gelmişken ifade
ediyorum: 218 bin işçiyle ilgili tasarının Genel Kurul görüşmelerinde
4/C kapsamındaki işçilerin de tasarı kapsamına alınması için…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kart,
iki dakikalık ek süre vermiştim.
Şu konuşmanızı lütfen
tamamlar mısınız, tekrar ek süre vereyim.
ATİLLA KART (Devamla)
- Sayın Başkan, bir-iki dakika içinde toparlıyorum, kişisel konuşma
ayrıca yapmayacağım. Bir-iki dakika içinde toparlıyorum.
BAŞKAN - Hayır, kişisel
konuşmayla ilgili olarak başkalarının da talebi vardır.
Buyurun lütfen, tamamlayın.
ATİLLA KART (Devamla)
- 4/C kapsamındaki bu işçilerin tasarı kapsamına alınması için
elinden gelen gayreti göstereceğini ifade eden bölge ve iktidar
milletvekillerini -tekrar ifade ediyorum, bölge ve iktidar milletvekillerini-
bir kez daha göreve davet ediyor, samimi ve tutarlı bir şekilde konuya
sahip çıkmaları gereğini ifade ediyorum. Hiç olmazsa, bu noktada,
geldiğimiz noktada bilgi kirliliği yaratmaktan vazgeçsinler. Kamuoyu
huzurunda bu sözü veriyorsunuz. Gelin, burada, bunun savunmasını
yapın, bunun gereğini yapın. Ama, bunu yapmıyorsunuz, ondan sonra,
bilgi kirliliği yaratıp orada bir karartma yapıyorsunuz. Ondan
sonra da, Sayın Meral'in ifade ettiği gibi, elbette, siyaset itibar
kaybediyor değerli arkadaşlarım. Bunlara tenezzül etmeyelim. Dürüst
ve tutarlı olalım derken bunları kastediyoruz, bunları anlatmak
istiyoruz.
Bakıyoruz, özelleştirme
mağdurları dışında kalan diğer gruplar yönünden ise, bu kişilerin
kıymeti harbiyelerinin olmadığı ve bu sebeple bütçeye yeni bir
yük yüklemenin anlamsız olduğu gibi bir gerekçeye sığınıldığını
üzüntüyle görüyoruz, gözlemliyoruz.
Aslında, değerli arkadaşlarım,
Hükûmet, bu yaklaşımıyla nasıl bir adalet anlayışına sahip olduğunu
bir kez daha somut olarak göstermiş oldu. Geldiğimiz aşamada şunu inançla
ifade ediyorum: Haksız ve adaletsiz olan bu uygulamalara Cumhuriyet
Halk Partisi iktidarında son vereceğimizi bir kez daha ifade ediyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz.
Buyurun Sayın Yıldırım.
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu)
- Sayın Bakanım, şu anda Kastamonulular bizi izliyor. Siz de Kastamonu'nun
bir evladısınız ve özelleştirme mağdurlarıyla ilgili bir yasa çıkmasına
ve günlerce konuşulmasına rağmen, şu anda telefonlar susmuyor, Sayın
Bakana soru sormamızı talep ediyorlar.
İsmail Hakkı Doğan'ı
çok iyi tanıyorsunuz. Özelleştirme mağdurları 10 binin üzerinde.
Az önce de konuştuk, "8 kişi öldü, 9'uncular bizleriz" diyorlar.
Herkes on ay çalışıyor, iki ay iş akdi feshediliyor. Bunlarla ilgili
ne çözüm öneriyorsunuz? Siz bu konuyu çok yakından biliyorsunuz.
Buna bir çözüm üretmeniz gereklidir, Kastamonu'ca bakmanız gerekmektedir.
Başka çare yoktur, çünkü, 1.000 kişi şu anda sokaktadır: Taşköprü'de
SEKA mağdurları, Küre'de Etibank mağdurları.
İkinci konu: KÖYDES
projesinde köye hizmet götürme birliklerinde çalışan greyderciler,
dozerciler…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yıldırım,
teşekkür ediyorum.
Sayın Ayvazoğlu, buyurun.
FERİDUN AYVAZOĞLU
(Çorum) - Sayın Başkanım, Sayın Bakana şunu sormak istiyorum: Bildiğimiz
gibi, GAP İdaresinde çalışan bir hayli sayıda işçilerimiz var. Üç
ayda bir sözleşmeleri yenileniyor, ancak, çıkışları verilmiyor.
Bu işçilerimize tasarı kapsamında yer verilip verilmediği konusu
teknik yönden biraz müphem kalmış gibi. Acaba, bu konuda, GAP İdaresinde
çalışan işçiler tasarı kapsamında mıdır, değil midir? Buna cevap
bekliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Bakanım.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Arkadaşlarıma da teşekkür ediyorum.
Bu GAP İdaresinde çalışan
arkadaşlarımız -eğer aynı şeyi konuşuyorsak- bir vakıf aracılığıyla
çalıştırılan arkadaşlarımız. Yani, bizatihi GAP İdaresinin, geçici
işçi pozisyonunda çalıştırılan kişiler değil. Yine bu bünyede kurulmuş
bir vakıf bunların ücretlerini ödediği için yıllardır bu şekilde
istihdam şekli devam etmiş. Dolayısıyla, bir özel hukuk tüzel kişiliği
olduğu için vakıfta çalışanların bu yasa kapsamında mütalaa edilmesi
mümkün olmadı, eğer bu vakıfta çalışanları soruyorsanız. Mümkün
olmadı -ki, bize de bu arkadaşlarımız ulaştılar, yazılı müracaatları
var- ama, onların durumu bu genel çerçeve içerisine giremedi. Eğer
bunu yaparsak bu çok genişler, başka, yani kamuda, bizatihi kamunun
çalıştırmadığı kişilerin de daimî kadroya geçmesi gibi bir durumla
karşı karşıya kalırız.
FERİDUN AYVAZOĞLU
(Çorum) - Vakıf dışında çalışanlar var mı?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Bize ulaşan bilgilere göre
yok. Yani, vakıf kanalıyla çalıştırılanlar dışında bizatihi GAP
İdaresinin çalıştırdığı kimse yok. Eğer GAP İdaresi çalıştırmış olsa
-altı ay ve üzerinde- bunlar kadroya geçebilirdi yani.
Evet, Sayın Yıldırım,
4/C kapsamındaki çalışanlarımız ve KÖYDES, daha doğrusu Köye Hizmet
Götürme Birliklerinde çalışanlarla ilgili sorusunu yönelttiler.
Köye Hizmet Götürme Birliğinde çalışanların bu kapsamda olmadığını
daha önce ifade etmiştim. Yine, 4/C kapsamındakileri de önceki sorulara
verdiğim cevapta ifade ettik. Kastamonulular burada güçlü veyahut
da her zaman sorunlarını takip eden temsilciler var. Onun için, öyle
kendilerini yormasınlar, milletvekilleri devamlı onların haklarını
arıyorlar. Bütün Parlamentomuz da zaten bu hassasiyet içerisinde
iktidar ve muhalefetiyle. Ama, sorunun çözümünün burası olmadığını
bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bakanım.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
bir geçici madde ihdasına dair önerge vardır. Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
"Kamu İdare, Kurum ve Kuruluşlarında Geçici İş Pozisyonlarında
Çalışanların Sürekli İşçi Kadrolarına veya Sözleşmeli Personel
Statüsüne Geçirilmeleri, Geçici İşçi Çalıştırılması ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı"na
aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Muhsin Koçyiğit Muzaffer
R. Kurtulmuşoğlu Reyhan Balandı
Diyarbakır Ankara
Afyonkarahisar
Selami
Yiğit
Kars
Geçici Madde 5: Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliği'nde 657 Sayılı
Devlet Memurları Kanunu'nun 4'üncü maddesinin (C) bendi kapsamında
geçici personel kadrolarında çalışanlar, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlık Divanı'nca, çalıştıkları süre ve yaptıkları
işin nevi dikkate alınarak belirlenecek emsali personelin kadro
ve derece ile diğer özlük hakları doğrultusunda memur kadrolarına,
öğrenim durumlarına göre yükselebilecekleri tavanı aşmamak
şartıyla intibakları yapılır. Bu suretle T.C. Emekli Sandığı ile
ilişkilendirilen personelin kazanılmış hak aylık derecelerinde
değerlendirilmeyen geçmiş hizmetleri, yürürlükteki hükümlere
göre emekli keseneğine esas aylıklarında değerlendirilir. Bu personelin
kıdem tazminatına esas olan geçmiş hizmet süreleri (önceden kıdem
tazminatı ödenmiş süreleri hariç) 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı
Kanunu hükümlerine göre emekli ikramiyelerinin hesabında dikkate
alınır.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Katılmıyor.
Buyurun, gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Bu düzenleme:
T.B.M.M. Genel Sekreterliği'nde uzun yıllardır çalışan 657 Sayılı Kanun'un
4'üncü maddesinin (C) bendi kapsamında geçici olarak istihdam edilen
personelin, çalıştıkları süre ve yaptıkları işin nevi dikkate alınarak
emsali kadrolu personelin özlük haklarını aşmayacak şekilde
TBMM Genel Sekreterliği'nin memur kadrolarına intibaklarının yapılması
amaçlanmaktadır.
Ayrıca; 2006 yılında
düzenleme ile TBMM TV Müdürlüğü ile Bilgi İşlem Müdürlüğü'nde çalışan
geçici personele kadro verilerek uzun yıllardır devam eden sıkıntı
giderilmiştir. Çay ocakları, lokantalar ve yardımcı hizmetlerde,
diğer kadrolu personel ile birlikte çalışan diğer geçici personele
de kadro verilmesi hakkaniyete uygun olacaktır. Böylece, TBMM'de
süreklilik arz eden işlerin, diğer kamu kurumlarında olduğu gibi,
kadrolu personel eliyle gördürülmesi sağlanacaktır.
BAŞKAN - Komisyonun
ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 5'i okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 5- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Yakup Kepenek.
Buyurun Sayın Kepenek.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YAKUP
KEPENEK (Ankara) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Görüştüğümüz yasanın
yürürlük maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini
açıklamak üzere söz aldım. Hepinizi bu geç saatte saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Önce şunu vurgulamak
isterim: Bu yasal düzenleme doğrudur, yapılmalıydı, ancak, bu doğruluk
ve yapılma gereği, bu yasanın yanlışlarını, eksiklerini düzeltmeye,
üzülerek belirteyim ki, yetmiyor. Verdiğimiz çok sayıda düzeltilme
önergeleri reddedildi, dikkate alınmadı ve bu yasanın asıl eksiği,
kapsamının çok sınırlı tutulmuş olmasıdır. Burada, kurumları,
ben, tek tek saymayacağım. Birçok arkadaşım değindi, ÇAYKUR'dan Şekere
kadar, Demiryollarından başka kuruluşlara kadar, TRT'ye kadar birçok
kurumun çalışanı kapsam dışı tutulmuştur.
Sayın Bakan, sözleri
arasında "Çalışma ilişkileri, çalışma koşulları değişmektedir.
Dolayısıyla, yapılması gereken, esnek çalışma ilişkileri kapsamında
sendikal hakların güçlenmesine yardımcı olmaktır." dedi. Bunu
duyduğuma gerçekten çok sevindim. Türkiye'de özellikle 12 Eylülden
sonraki dönemde sendikalar üzerine gelen yasaklar, baskılar ve
yanlışlar, onca yıl geçmesine karşın aradan, tam olarak düzeltilemedi,
eksikler varlığını sürdürüyor. Ekonominin yarıya yakınının, çalışanların
yarıya yakınının kayıt dışı olduğu bir ülkede sendikal hakları
güçlendirmek hiç kolay değil. Ben, onun bilincindeyim, ama, başka bir
şey var. Burada birkaç kez söyledim, kamu personelinin sendikal hakkı
var, fakat, sendikal haklarını destekleyip güçlendirecek toplu iş
sözleşmesi ve grev hakkı henüz yok. Zaman geç değil. Bu kolayca sağlanabilirdi.
Bir türlü sağlanamadı.
Asıl büyük eksik şudur:
657 sayılı Devlet Memurları Yasası'ndan bu yana Türkiye'de kamu personelinin
durumu tam anlamıyla bir yamalı bohçaya dönmüştür. Kamu personeli
arasında ne eşit işe eşit ücret ilkesi kalmıştır ne de bir başka yönden
üretken, verimli, çalışan kişilerin yükselmesine olanak verilmektedir.
Aslında bu yasanın
en önemli eksiklerinden biri de değerli arkadaşlar, 657 sayılı Yasa'da
sözü edilen, istisnai bir durum olarak sözü edilen, kalkınma planlarında,
yıllık programlarda yer alan önemli projelerin hazırlanması, gerçekleştirilmesi,
işletilmesi ve işlerliği için gerekirse kullanılması gereken
sözleşmeli personel kavramı, bu yasayla çok da netleştirilmeden
kural hâline getirilmektedir. 657'de kamu çalışanı için temel kural
memuriyettir, sözleşme değildir. Bu yasa sözleşmeli personel çalışmasını
istisnai durumdan çıkarmakta, bu sözünü ettiğim istisnai durumdan
çıkarmakta ve bunu neredeyse kalıcı, işin özü, esası durumuna getirmektedir.
Oysa ilgili kurumun teklifi, Devlet Personel Dairesi Başkanlığının
ve Maliye Bakanlığının görüşü alınarak, sözleşmeli personel, doğrudur,
kullanılabilir, bunun Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı
ve yurt dışı teşkilatı olan birimlerdeki istisnaları saklı olmak
koşuluyla bunun korunması gerekirdi. Bu yasa, şu anda yürürlük
maddesinin üzerinde konuştuğum yasa ile sözleşmeli personel olayı
kural hâline getirilmektedir. Bu hiç de uygun değildir. Bunun sonucu
olarak 657'de bir ölçüde, yıllar önce, neredeyse kırk yıl önce zam yapılan
bir düzenlemede öngörülen yeterlilik, liyakat, beceri ve buna göre
yükselme olanakları, sözleşmeli personele geçilmesi nedeniyle
tümüyle ortadan kalkmaktadır.
Yine, tasarıyla yapılan
bu düzenlemeyle sistem dışı uygulamalar esas durumuna getirilmektedir
ve geçici olarak çalışanlara neredeyse kalıcı bir statü verilmektedir
ve bunların durumu, eğer Sayın Bakanın sözünü ettiği gibi sendikal
haklar güçlendirilmez ise hiçbir zaman güvence altında olmayacak,
kalıcılık kazanamayacak ve Türkiye'deki iş ilişkileri ve istihdam
yapısı, çalışma hayatı daha büyük bir karmaşaya sürüklenecektir.
Aslında yıllar boyu -bu iktidar döneminden önceki dönemden başlayarak-
yapılan yanlışlara bu Hükûmet döneminde
özelleştirme nedeniyle insanların önce havuza alınması, sonra da
orada maaşları dondurularak diğer personelin maaşlarının o düzeye
gelmesine kadar bekletilmeleri hiç de adil olmayan, hakça olmayan
bir düzenlemedir.
Yine bu Hükûmet döneminde
yapılan en önemli yanlışlardan biri, kamu personelinin dağılımında
kurumlar arası haksızlıkların, adaletsizliklerin geçerli olması,
özellikle üniversitelere kadro tahsisi yoluna gidilmemesidir. Pek
çok üniversitede -ki üniversitelerde araştırmaya ve eğitime destek
veren personelin belli bir niteliği, belli bir uzmanlığı olması
gerekir- bu kurala uyulmamakta ve üniversitelere nitelikli personel
alma olanağı kadro verilmeyerek engellenmektedir. Bu tutum hiç de
doğru değildir. Üniversitelerin en kilit yerlerinde, taşeron yoluyla,
sözleşme yoluyla alınan kişiler çalıştırılmaktadır ve bu insanların,
ne doğru dürüst hakları verilmekte ne de kuşkusuz Sayın Bakanın sözünü
ettiği sendikalaşma olanakları, bu işçilere, çalışanlara tanınmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; üniversitelerden, personelden, kamudan söz açılmışken,
izin verirseniz, son olarak bir noktaya daha değineyim. Yarın, yüce
Meclisin çatısı altında, Türkiye Büyük Millet Meclisi onur ödülü
verilecektir. Önce, hizmet ödülü alanları içtenlikle kutluyorum,
onca insanımızı, ama, onur ödülü konusunda, Boğaziçi Üniversitesinden
109 öğretim üyesinin yazdığı, hepinize ve Başkanlığımıza, Meclis
Başkanlığımıza gönderdiği yazıdan kısa bir paragrafı okuyarak
sözlerime son vermek istiyorum:
"Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının, bu yıl, onur ödülünü Profesör İhsan Doğramacı'ya
vermeyi kararlaştırdığını büyük bir üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz."
Bu, yalnızca Boğaziçi Üniversitesinden 109 öğretim üyesi, listesini
isteyene veririm. "Profesör Doğramacı, 12 Eylül YÖK'ün başmimarı
ve uygulayıcısıdır. Genel olarak 12 Eylül rejiminin, özel olarak
da 1402 sayılı Yasa'nın, üniversitelerde yapmış olduğu hasarın
ağır bilançosu ortadadır. Üniversiteler tam despot bir denetim altına
alınmış, yüzlerce öğretim elemanı, soruşturulmaya bile gerek duyulmadan
üniversiteden uzaklaştırılmıştır. Birçok öğretim elemanı için istifa
etmek zorunlu bir duruma gelmiştir. Üniversitenin havası, suyu
olan özerklik ve özgürlük ortamı yerle bir edilmiştir. 12 Eylül ve
onun YÖK'ünün açmış olduğu derin ve sistematik yaralar, çeyrek yüzyıl
sonra, bugün bile, üniversitelerimizde ciddi hastalıklar yaratmaya
devam etmektedir. Ülkedeki özerk, özgür, demokratik, çağdaş üniversite
çabaları, bu uygulamalar nedeniyle büyük bir darbe almış, bu evrensel
üniversite idealine tamamen zıt bir ortamda genç kuşaklar yetişmiştir.
Üniversiteyi sürekli denetim altında tutulması gereken potansiyel
bir suçlu gibi gören despotik…"
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
YAKUP KEPENEK (Devamla)
- Bitiriyorum Sayın Başkan, bir dakikanızı rica ediyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kepenek.
YAKUP KEPENEK (Devamla)
- Teşekkür ederim.
"…despotik YÖK anlayışı,
üniversitenin onur ve öz güvenini de yok etmiştir. Böyle bir iklimde,
özgür akla ve bilime dayalı yaratıcı araştırma ve gerçek yükseköğretim
tabii ki yeşerememektedir.
Yukarıda özetlediğimiz
yanlışlar, zararlar ve haksızlıklarla dolu karanlık süreçte Profesör
Doğramacı'nın çok ciddi rolü ve sorumluluğu olmuştur. Milletin Meclisinin
ve onun Başkanlık Divanının onur ödülünü Profesör Doğramacı'ya vermesi,
hem şaşılası bir unutkanlık işareti hem de büyük bir çelişkidir. 12
Eylül darbesini yapanların hesabını sormak bir yana, cunta döneminin
üniversite projesinin başmimarı olan bir kişiye Türkiye Büyük Millet
Meclisi onur ödülü verilmesini anlamak gerçekten mümkün değildir."
109 öğretim üyesinin
dileği, isteği, önerisi bu.
Hepinize saygılar,
sevgiler sunuyorum, teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kepenek.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
6'ncı maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 6- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Mustafa Yılmaz.
Sayın Yılmaz, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA
YILMAZ (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; gerçekten
bu Meclis döneminde herhâlde çok hayırlı bir iş yapıyoruz. Ben bu mevsimlik
işçiler konusunda çok hassasım. Geçmişte Sayın Bakanımla beraber
başka bir hükûmetteydik. Biz orada mevsimlik işçilerle ilgili bir yasa
çıkardık. Yanılmıyorsam, Sayın Bakanım o zaman İçişleri Bakanı
mıydınız?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Evet.
MUSTAFA YILMAZ (Devamla)
- Bakanlık yapıyordunuz, belki aynı bakanlığı.
Orada, tabii, ağırlık
Köy Hizmetleri, Tarım, Orman gibi birkaç kurumdu. Eksiklerimiz kalmıştı,
yaptık. Bir 20 bin-25 bin kişi söyleniyordu o zaman. Şimdi maşallah,
baktım, dört beş yıl içerisinde sayı tekrar çok artmış. Biz bu 25 bin kişiye
kadro veremediğimiz için, aradan beş yıla yakın geçti, ben her gün sabah
kalktığım zaman vicdan azabı çekerim. Keşke o 50 bin kişiye kadro verirken
o 20 bin-25 bin kişiye de verseydik diye vicdan azabı çekerim. O gün
beceremedik; ilk işti, gücümüz yetmedi, yapamadık, ancak 50 bin kişiye
kadro verebildik. Fakat, bugün görüyorum ki, gene güzel, hayırlı
bir iş yapıyorsunuz; Adalet ve Kalkınma Partisi ile Cumhuriyet Halk
Partisi işbirliği içerisinde. Hani "Anlaşamıyoruz, uzlaşamıyoruz."
filan diyordunuz ya, bakıyorum, güzel şeyler geldiği zaman CHP'lilerin
yüzü güle güle bu işi hem istiyorlar hem de eksikleri gidermek için
de arkadaşlarımız ellerinden geleni yapıyorlar. Yani, güzel bir
örnek verildi burada. Yani, Cumhuriyet Halk Partisi de, bakıyorum,
canı gönülden bu kadroların verilmesi için çalışıyor. Gerçekten
sevindirici bir olay.
MEHMET KARTAL (Van) -
Biz onlara yanlış yaptırmamak için uğraş veriyoruz.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Eksikleri giderelim diyoruz, eksikleri.
MUSTAFA YILMAZ (Devamla)
- Şimdi, değerli arkadaşlar, bu kadroyu nasıl verdik?
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Faruk Bey ne derse yapıyoruz!
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Hep engel, hep!
MUSTAFA YILMAZ (Devamla)
- Arkadaşlar, lütfen…
BAŞKAN - Sayın Yılmaz'ı dinleyelim.
Buyurun.
MUSTAFA YILMAZ (Devamla) - Ben Bakan olduğum
zaman geldim, bir tane kişi işe almadım şahsım olarak o hükûmet döneminde.
Dedim ki: Bu işçiler kadro alacak iki yıl-üç yıl sonra; ama, bir tane işçi
almayacağım. İnsanlar emekli oldu, gerçekten bir tane işçi alınmadı.
Köy Hizmetlerinden sorumlu Bakandım. Köy Hizmetleri o güne kadar, o zamana kadar sosyal
demokratların elinde olmamıştı. Olabilir. Bu işçileri üç-dört tane partinin bakanları,
değişik partilerin bakanları almıştı. "Bir tane mi almadınız?"
Bir tane almadım. Dedim ki, burada çalışan, "mezarda emeklilik"
diye dolaşan, yani, omzuna tabutu alıp, Kızılay'da… Çünkü "mezarda
emeklilik" diye dolaşan işçiler… Neden öyle? Bir işçi, beş ay çalışır,
yedi ay gezerse… Normali, zaten, yirmi yılda emekli olması gereken
işçinin, yani, sigortasını doldurması için yirmi küsur yıla ihtiyacı
olan bir işçinin "Üç ay çalış, sekiz ay çalışma" veya
"Beş ay çalış, yedi ay çalışma" şeklinde, ölene kadar emekli
olma imkânı yoktu. Arkadaşlarımız içerisinde bugün de öyleleri
var. Biz dedik ki, ayırmayalım. Hangi yılda girmiş olursa olsun, hangi
parti döneminde alınmış olursa olsun, tamamı… Tamamı diye bir kanun
çıkardık, ayına bakmadık, gününe bakmadık. Çünkü, işçinin suçu yok
ki bu işte. Yani, siz işçiye, gel çalış kardeşim dediniz de, yok, benim bugün
işim var, gelmem mi dedi? Siz çalıştırmadınız Hükûmet olarak, biz çalıştırmadık.
Yani, işçiyi, beş aya, altı aya tamamlatmayan işçinin kendisi mi? Onun
suçu yok ki. Biz demişiz "Buraya kadar, yeter." demişiz, beş
ayda kesmişiz. Şimdi diyoruz ki kanunda "Altı aydan aşağı çalıştın,
seni cezalandıracağım." Şimdi, yanlış. İşçinin ne suçu var? Yani,
işçiye gel çalış dedik de, yok, bana beş ay yeter mi dedi, beş buçuk ay
yeter mi dedi? Yok öyle bir şey. Biz çalıştırmadık. Şimdi, biz, altı
aydan az çalıştırdığımız arkadaşlarımıza, tekrardan diyoruz ki
"Sen altı aydan az çalıştığın için kadro veremeyeceğim." Yanlış
arkadaşlar. Yani, şu kanun böyle çıkarsa, bir tarafı eğik çıkacak. Gelin,
şurada, arkadaşlar, çok sayıda, kurumlardaki, mevsimlik işçiler,
işçiler, sözleşmeliler, zannediyorum, televizyonda…
Sayın Başbakanımız
da burada yokken iş bize kaldı. Gelin, AKP sayın grup başkan vekilleri,
Cumhuriyet Halk Partisinin grup başkan vekilleriyle beraber, Sayın
Kemal Anadol'la, şöyle bir ara verelim bir on dakika, Sayın Bakanımızın
da gönlünü ederek, Komisyonumuzun da gönlünü ederek… Varsa Tüzük'te
böyle bir şey -ben tam bilmiyorum- çekelim bu yasayı, bir on dakika
ara verelim. Sayın Kemal Anadol buna hazır, öyle zannediyorum, yani,
konuşmalarından onu anlıyorum. Bir on dakika ara verelim. Şu birkaç
kişiyi de… Çok az sayıda arkadaşın kaldığını zannediyorum. Gelin, bunları da memnun edelim, sabahleyin
yatağımızdan uyanırken "Çok şükür Yarabbi, bugün işimi tam yaptım."
diyelim beraber.
On dakika bir ara versek
Sayın Başkan. Bu şey size kalsın. On dakika bir ara versek, grup başkan
vekillerimiz, bir on dakika içeride konuşsalar. Kurumlar belli,
kurumlar… Hiç uzağa gitmeye gerek yok; özelleştirmeden olan işçi arkadaşlarımız
-dışarıda kalanlar- şeker fabrikasında çalışan arkadaşlarımız,
orman işçileri, koruyucular, Türkiye Büyük Millet Meclisinde her
gün bize çay veren, hizmetimizi gören insanlar. Bunlar, yani, çok
zor işler değil, sayıları az: Sözleşmeli öğretmenler, ÇAYKUR'da çalışan
arkadaşlarımız, sözleşmeli öğretmen ve hemşireler, halk eğitimde
çalışanlar.
Gelin, şu işi yapmışken
aklı başında bir iş yapalım. Şuradan, gerçekten, dışarı çıkın, telefonlarınız
öyle bir çalacak, size öyle bir teşekkür edecekler ki, yani, öyle
bir sevineceksiniz ki, yarın seçim meydanlarına gittiğiniz zaman,
sizi öyle bir sevecekler ki "hoş geldiniz" diye. Ama, böyle
yarım bırakırsanız sıkıntı çekersiniz, ben size söyleyeyim arkadaşlar.
Bak, biz istiyoruz. Böyle yarım bırakırsanız sıkıntı çekersiniz.
Çünkü, ben şunu bilmiyorum: Yani, bu 160 bin, 220 bin kişi, acaba, hakikaten,
on beş yıldan beri gelen insanlar mı, çıkardık mı aldık? Bak, bunu bilmiyorum
Sayın Bakanım, soruyorum. Bu kadro verilen insanlar kadro hakkı alsınlar,
güle güle kullansınlar. Ekmek veren insan kim olursa olsun, partisine
purtusuna bakmadan, fikrine düşüncesine bakmadan, kim olursa olsun,
güle güle yesin, çocuklarıyla güle güle yesin. Ama, bu 160 bin kişiyi
alırken, acaba, başkalarını çıkararak mı bunlara veriyoruz? İşte,
o zaman kötü. O zaman karşımıza bir 160 bin kişi daha aldık. Yani,
eğer, başkalarını işten çıkararak bu arkadaşları aldıksa, bu arkadaşlarımız
da rahat etmeyeceklerdir. Yani, bunları bilmiyorum. Ben, dün, cenaze
için gitmiştim, aslında, rakamlar üzerinde yanılabilirim. Bizim
Gaziantep'ten bir değerli milletvekilimiz rahmetli oldu. Dün biz,
AKP'li bakan arkadaşlarımızla birlikte Gaziantep'e gittik, CHP milletvekilleri,
AKP milletvekilleriyle beraber. Orada, başsağlığı için gittik. Allah'tan
rahmet dilerim değerli milletvekilimize. Gaziantep'in ayrıca daha
önce İncetahtacı diye bir değerli insanımız vardı, ona da buradan
rahmet salıyorum, Sayın Mustafa Taşar'a da… Yani, Gaziantep'te trafik
kazası sonucu üç-beş arkadaşımızı kaybettik, bunun üçü çok yakın
zamanda. Bundan dolayı belki rakamlar üzerinde fazla bilgim yok;
ama, ben bunun çok fazla bir rakam olduğunu zannetmiyorum. Tekrar
ediyorum: Bu arkadaşlar adına rica ediyorum, daha şimdiye kadar bu
kadar candan, bu kadar içten hiçbir şey istemedim. Gelin değerli arkadaşlar,
şurada iki parti hemen -bu zamana
kadar anlaştık- bunu bitirelim ve akşam evimize giderken gerçekten
göğsümüzü gere gere gidelim. Şunu, Sayın Bakanımız kabul ederse
tabii, sizler de kabul ederseniz, grup başkan vekillerinin yüzleri
gülüyor, inşallah, kabul edecekler gibi duruyor -yani, AKP'li grup
başkan vekillerini söylüyorum- zannederim, isterseniz sizi kırmazlar.
Şu yasayı çekelim, şuraya bir madde koyalım, ilave edelim, bir maddeyle
ilave edelim geriye kalanları da ve bu işi bitirelim!.. (CHP sıralarından
alkışlar) Ben fazla konuşmak istemiyorum, aslında, konuşmalarımı
geçmişte biraz sertçe yapardım, yumuşak konuşayım ki, o insanların
hatırı için, belki sizi ikna ederim diye, yani o bekleyen insanların
hatırı için. İnşallah, ben kürsüden indikten sonra Sayın Grup Başkan
Vekili, Komisyon Başkanımızla, Bakanımızla görüşüp, Sayın Meclis
Başkan Vekilimize de rica edip, bu işi gerçekleştirecek ve biz de rahat
edeceğiz.
Beni dinlediğiniz
için hepinize teşekkür ediyorum. İyi akşamlar diliyorum. Yasa hayırlı,
uğurlu olsun, milletimize, vatanımıza hayırlı, uğurlu olsun diyorum,
saygılar sunuyorum. Sağ olun, var olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına Çorum Milletvekili
Agâh Kafkas… (AK Parti sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Kafkas.
Süreniz beş dakika.
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli Bakanımıza
da teşekkür ediyorum. Yani, ilk defa konuya bağlı olan bir CHP'liyi
dinlemenin de keyfini, ayrıca, yaşadığımızı belirtmek istiyorum.
HARUN AKIN (Zonguldak)
- Sonucunu görürüz birazdan!
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Şimdi, bir defa, Sayın Bakanım, biraz önce siz de söylediniz, devlet
adamı olmanın sorumlulukları var. Keşke zamanında siz bunları çözüyor
olabilseydiniz. Oysa, sizin çözemediğiniz, sizden sonra yapılan
tahribatları temizliyoruz.
MUHARREM İNCE (Yalova)
- Bakanlar Kurulunun yarısı eski ANAP'lı bakan.
AGÂH KAFKAS (Devamla)
- Yani, sizin o dönemde geçirdiğiniz işçi sayısının, kadroya geçirdiğiniz
işçi sayısının tam 5 katı, 6 katı daha fazla arkadaşımızı kadroya
geçiriyoruz, daha fazla emekçiyi kadroya geçiriyoruz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Agâh, beş ay kaldı seçimlere.
AGÂH KAFKAS (Devamla)
- Yani, dün yaklaşık 40 bindi, bugün, Sayın Bakanım 220 bin insanımızı
kadroya geçiriyoruz. 26 bin kişi kalmıştır, biraz önce de söyledim,
şunun altını bir kez daha çizmek istiyorum ve inşallah, temenni ediyorum
ki bu 26 bin kişiyi de kadroya geçirmek bize nasip olur. Ancak, bu arkadaşlarımıza,
ekonominin kuralları olarak, reel davranarak, bunların yapacakları
işin süresini üç aydan altı aya çıkarmak, daha uzatmak ve bunlara verecek
bir işimizin olmasını sağlayarak, inşallah, bunları kadroya geçirmek
de bize nasip olur. Ama, bu kadar güzel bir şeyi yaparken, arkadaşlarımız
destekliyor, keşke, hemen arada konuşulup, arkada yapılacak kadar
bu işler çok kolay olsaydı bir anda bu işlerin hepsini çözerdik. Çünkü,
eğer o kadar kolay olsaydı sadece 26 bin kişiyi yapmazdık. Türkiye'nin
en önemli sorunu işsizlik sorunu. Hep sistemin içindeki insanları
tartışıyoruz. Bakın, sosyal güvenlik reformunu hayata geçiremedik
ve her yıl 23 katrilyon lira sistem açık veriyor ve biz, işsizliği çözmek
adına, fakir fukaraya destek olma adına kullanacağımız kaynakları
başka alanlarda kullanıyoruz. Onun için, burada devletin imkânlarını,
kamunun imkânlarını, vatandaşlarımıza, eşit, âdil, sürdürülebilir
bir şekilde gerçekleştirmemiz lazım ki bu ülkeyi kalkındıralım. Bu
ülkede verilecek kaynaklar hepimizin kaynakları, bu milletin kaynakları.
Yani, milletin kaynağıyla başka türlü davranıyor olmak reel olmaz.
Şunlar çok doğru değil:
Burada bilgi kirliliğinden, bilgi kirletmesinden bahsetmek çok
doğru değil. Eğer, bunu söyleyen arkadaşlarımız, şu kanun 9 madde
ve nasıl desteklediyseniz, iki gündür Parlamento, tam iki çalışma
gününü bu 9 maddeye ayırdı…
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- İnsaf et ya!.. İnsaf et… Agâh, insaf
et!
RASİM ÇAKIR (Edirne)
- Çalışmaktan utanıyorsunuz galiba!
AGÂH KAFKAS (Devamla)
- Bir dakika… Kemal Bey, teşekkür ediyorum. Duyarlılığınıza, sizin
duyarlılığınıza teşekkür ediyorum. Ama, arkadaşıma söylüyorum
"bilgi kirliliği" dediğiniz, Allah rızası için şu tutanakları
alın…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- İşçilerin sorunlarını anlatmaktan utanıyor musun? Niye?
AGÂH KAFKAS (Devamla)
- …şu tutanakları alın, bizim konuşmalarımızın tutanaklarını da
kendi konuşmalarınızın da tutanaklarını alın, bu bilgi kirliliğinin
tanımına hangisi daha uyuyorsa, hangisi daha uyuyorsa, lütfen bunun
altını çizin yani…
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Cumhuriyet Halk Partisinin hakkını yeme!
AGÂH KAFKAS (Devamla)
- Bunu, birbirimize haksızlık yapmaya, birbirimize siyaseti ve muhalefet
olmayı…
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu)
- Sen nasıl emekten yanasın?
AGÂH KAFKAS (Devamla)
- …birbirimize haksızlık yapma ekseninin dışına taşıyor olmamız
lazım. Hepimizin kamu sorumluluğu var, hepimizin bu millete olan
borçları var.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Cumhuriyet Halk Partisi işçiye kamuyu senden fazla istiyor!
AGÂH KAFKAS (Devamla)
- Şimdi "işçiye gel, çalış" dedik de gelmedi mi? Keşke, Sayın
Bakanım, Değerli Bakanım, keşke, Türkiye'de, bütün işsizlere
"gel çalış" diyebileceğimiz işimiz olsa. Keşke, onların hepsine,
işimiz olsa da, onlara "gelin çalışın" diyor olabilsek.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Soydurmayın…
AGÂH KAFKAS (Devamla)
- Onun için, burada popülizm yaparken, burada popülizm yaparken,
devletin imkânlarını…
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Devleti soydurmayın, yapın!
AGÂH KAFKAS (Devamla)
- …devletin imkânlarını milletin emrine sunma konusunda olabildiğince
kaynakları reel değerlendirmek, doğru davranmak ve yapılan işi küçümsememek
gerektiğine inanıyorum. Şu anda geçici işçiler konusunda yapılmış,
bugüne kadar en büyük düzenleme, en büyük düzenleme, en çok sayıda
işçinin, en çok sayıda çalışanın kapsama alındığı en büyük düzenlemeyi
gerçekleştiriyoruz ve ben… Bu gerçekleştirdiğimiz olay küçük bir
olay değil, 1 katrilyon liraya yakın imkân kamu işçilerine aktarılmaktadır.
Analarının ak sütü gibi helal olsun ve inşallah, Allah bize, bu kalan
26 bin arkadaşımıza da daha uzun süreli çalışma imkânı olacak işleri
vermeyi ve inşallah, onları da tümüyle kadroya alarak "artık
geçici statülü kamuda iş kalmadı" demeyi nasip etsin diye düşünüyorum
ve bu gayretimizi bu noktada sürdürdüğümüzü ifade ediyorum ve
özellikle Sayın Başbakanın… Burada yok, iş bize kaldı değil. Sayın
Başbakan, bu işin tam da mimarıdır. Bu işin tam da mimarıdır. Birçok
insan buna inanmadıkları hâlde, Sayın Başbakan, bu 220 bin tane insana
kadro verilmesi konusunda en duyarlı davranan…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kafkas,
lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
AGÂH KAFKAS (Devamla)
- …en duyarlı davranan ve âdeta tartışmalarda talimat vererek
"Bu insanları, altı aydan fazla çalışanları kadroya geçireceksiniz."
diye talimat veren, dik duran Sayın Başbakanımızdır.
Ben, o nedenle, sözlerimi
tamamlarken, başta Sayın Başbakanımız, Değerli Genel Başkanım Recep
Tayyip Erdoğan olmak üzere…
RASİM ÇAKIR (Edirne)
- Seni listeye koymayacaklar, boşuna söylüyorsun.
AGÂH KAFKAS (Devamla)
- …Hükûmetimize, Değerli Bakanımıza, emeği geçen herkese, muhalefetimizin
Değerli Başkan Vekiline, milletvekili arkadaşlarıma, herkese,
220 bin insan adına teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum.
Bu kadro ananızın ak
sütü gibi helal olsun. İnşallah, darısı kalanlara da diyor, saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Hükûmet adına,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu.
Buyurun Sayın Bakanım.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, yüce Meclisimizin
değerli üyeleri; tasarının görüşmelerinin sonuna gelmiş bulunuyoruz.
Ben de bu aşamada teşekkürlerimi yüce Genel Kurula arz etmek üzere
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Sayın Bakanımız
Sayın Yılmaz'ın içtenlikle yaptığı öneri hakkında görüşlerimi ifade
etmek istiyorum. On dakika ara verip, şu geride kalan konuları da
acaba halledebilir miyiz diye… Keşke halledebilsek Sayın Bakanım.
Biz buna yaklaşık on aydır çalışıyoruz, bu tasarı konusunda. Siz
de çok çalıştınız, biliyorum. O kadar çok kompleks bir konu ki bu, yani,
böyle, cetvelle çizip bir tarafı atmak mümkün değil.
Şimdi, burada sayılar
tabii çok fazla. Şimdi, altı ayın altında kalan 26 bin civarında çalışanımız
var, kapsama dahil edemediğimiz. Köy korucularından bahsediyoruz,
45-50 bin civarında bu sayı var. 4/B'den çalışan öğretmenlerimiz,
doktorlarımız var, usta öğreticilerimiz var. Yani, bir kalemde
100 bini aşan bir sayıyla karşı karşıyayız. Takdir edersiniz ki, 100
bin kişiyi aşan bir potansiyel konusunda, çok çalışma yapmamız gerekecek.
Bunu yaparız, bu çalışmadan korkmayız, yani on dakika değil, on saat
de, on gün de çalışırız da korkum şudur, endişem şudur: Yani, bu çalışmayı
yaparken, Meclisin de yasama takvimi çok sıkıştığı için, şu anda
çok yakın olduğumuz o imkândan şu 218 bin kişiyi de mahrum bırakırız;
endişem odur. Yoksa, on gün, on saat çalışmayı rahatlıkla yapabiliriz.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
bu saymış olduğumuz sorunların ve burada saymadığımız sorunların
tek bir çözümü var: Bu Parlamento kamu personel rejimini çıkartmak
zorundadır. İnşallah, yeni Parlamentomuzun ilk ele alacağı konulardan
birisi personel rejimi olmalıdır. Bu reformu yapmadan, biz ne kadar
da uğraşsak, mutlaka, böyle dışarıda bıraktığımız kişiler olacak.
Şu anda çalışanlarımız arasında, ücretleri konusunda hepimizin
şikâyetçi olduğu sıkıntılar var. Bir kurumda çalışan mühendisimiz
az alıyor, diğerinde çalışan fazla alıyor; bazı kurumlarımızda ek
ödeme var, diğerlerinde yok. Bütün bu adaletsizlikleri ortadan radikal
bir şekilde kaldırmanın yolu, personel rejimidir. Ancak, personel
rejimi yapmak kolay bir iş değil, yıllardır söylendiği hâlde olmamıştır.
Ama, bu konuda bu Parlamentoda bulunan herkeste ortak bir kanaat
oluşmuştur. En azından, işte, saymış olduğumuz 4/C, TRT çalışanları,
Mecliste çalışanlar ve diğer çalışanların sorunlarına herkes burada
büyük bir duyarlılık göstermiştir. Bu, önümüzde yapılacak çalışmalarda
eminim önemli bir altyapı oluşturmuştur. Ama, bunu bir on dakika ara
vererek yapmanın imkânı yoktur. Ben de bu duygularımı sizlerle samimi
bir şekilde paylaşmak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; bu tasarıyla birlikte, kamuda yaklaşık 219 bin çalışan
kardeşimizi daimî işçi kadrosuna kavuşturmuş olduk.
İkincisi: Bundan böyle
kamuda geçici işçi çalıştırmaya son verilecek; ancak, mevsimlik
kampanya işleri ile yangın işlerinde, istisnai olarak, altı ayı geçmemek
üzere, geçici işçi istihdam edilebilecek.
Bunun dışında, sözleşmeli
personel istihdamına ilişkin madde yeniden düzenlendi; burada,
sınav esası korundu. Çok nitelik arz eden personelin istihdamı konusunda,
yine sınavsız uygulama, bugün olduğu gibi, bundan sonra da devam
edecek.
Ayrıca, 76 bin civarında
4/B kapsamına giren personele, kamu sendikalarına üye olma hakkı
getirildi.
Diğer taraftan, 1992
yılından bu tarafa, iş akdi feshedilen özelleştirme kapsamındaki
çalışanlarımıza, altı aylık süreyi geçirenlere, bu yasayla yeni
bir hak tanıyoruz. Tekel işçileri ve diğer sektörlerde çalışan işçilerin
de, süresi içerisinde başvurmak kaydıyla, başka kamu kurumlarına
transfer edilme imkânı, bu tasarıyla beraber getirilmektedir.
Yine, daha önce
KİT'lerde müfettiş ve başmüfettiş olarak çalışan, ama, atandıkları
kadrolarda müfettiş statüsünde çalıştırılamayanlara da, bu tasarıyla
birlikte, müfettiş kadrolarında çalışma imkânı getirilmektedir.
Bunun dışında bir-iki
teknik düzenleme de yapılmıştır.
Evet, bu tasarının bu
aşamaya gelinceye kadar emeği geçen bütün arkadaşlara teşekkür
ediyorum.
Biz bu çalışmayı, Sayın
Başbakanımızın talimatıyla, Maliye Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı,
Devlet Personel Başkanlığı ve Hazine Müsteşarlığı olarak yaptık. Şu
anda burada gördüğünüz bürokrat arkadaşlarımızın hepsinin bu tasarıya
çok önemli emekleri oldu. Huzurlarınızda onlara çok teşekkür ediyorum.
Hükûmetimize ve Sayın
Başbakanımıza -gerçekten, bu konuda çok dirayetli bir tavır sergilediler-
çok teşekkür ediyoruz.
Ayrıca, Bütçe Komisyonumuza
ve bu tasarının öncelikle görüşülmesi konusunda inisiyatif sergileyen
Başkanlık Divanımıza ve Sayın Başkanımıza çok teşekkür ediyoruz.
Her iki grubumuza
-Cumhuriyet Halk Partisine ve AK Parti Grubuna- değerli grup başkan
vekillerine ve görüşlerini bizimle paylaşan değerli milletvekillerine,
grup sözcülerine çok teşekkür ediyorum. Gerçekten, bu konuyu çok etraflı
bir şekilde incelediler, hem bu tasarıyı hem de gelecekte yapacaklarımız
konusunda bize bir ufuk verdiler. Onun için, kendilerine çok teşekkür
ediyorum.
Son sözüm de, bu, kadro
imkânına kavuşturduğumuz işçi arkadaşlarımadır. Bu konu çok tartışıldı,
dediler ki: Bu geçici çalışan işçiler kadroya geçtiği zaman eskisi
gibi çalışmayacaklar, verimleri düşecek. İşte, ormanda çalışan,
belediyelerde çalışanlara... Ben, bu, daimî işçi kadrosuna geçen
arkadaşlarımıza hayırlı olsun diyorum, aileleriyle birlikte
mutlu bir çalışma hayatı geçirsinler, sağlıklı çalışma hayatları
olsun diyorum; ama, bu şekilde konuşanları da mahcup etmelerini
istiyorum; hem belediyelerde hem ormanda hem diğer yerde, bugüne
kadar göstermiş oldukları performansı daha çok aşarak, daha verimli
bir çalışma yapsınlar ve Parlamentonun, Hükûmetin kendilerine göstermiş
olduğu bu çalışmanın karşılığını en iyi şekilde bu millete, bu çalışma
hayatımıza göstersinler temennisinde bulunarak, bu tasarının
tüm çalışanlarımıza, çalışma hayatımıza hayırlı uğurlu olmasını
diliyor; dikkatleriniz için, ilginiz için hepinize ayrı ayrı teşekkür
ediyorum, sağ olun. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Ekranda arkadaşlarımızın
isimlerini görüyorum. On dakika süreyle soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Buyurun Sayın Coşkuner.
MEVLÜT COŞKUNER (Isparta)
- Sayın Bakanım, Isparta Belediyesinde on beş-yirmi yıldır geçici
işçi olarak çalışan 150 işçi arkadaşımız, sendika değiştirmedikleri
için işten çıkarıldılar ve bu arkadaşlarımız da mahkemeyi kazandılar.
Bunların durumu ne olacak?
Ayrıca, Isparta Sümer
Halıda da aynı olayı yaşadık, 65 işçi arkadaşımız çıkarıldı ve
bunlar da mahkemeyi kazandı. Bunların durumları ne olacak?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Coşkuner.
Sayın Işık, buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Vasıtanızla Sayın
Bakanıma şu soruyu yöneltmek istiyorum: Sayın Bakanım, 4/C kapsamındaki
ve diğer kapsamdaki arkadaşlarımıza yönelik, 26 bin işçimize yönelik,
kalıcı çözüme kadar, hiç olmazsa... Kalıcı çözüm şu an gözükmüyor,
ama bir temenni var, Sayın Kafkas da bunu içtenlikle ifade etti, çalışma
süreleriyle aldıkları ücretlere yönelik siz de duyarlılığınızı
ifade ettiniz, bu iki konunun personel rejiminin hayata geçmesiyle
belki kalıcı çözüme kavuşacağı noktasında beyanlarınız var,
ama, hiç olmazsa, personel rejiminin hayata geçmesine kadar, bu
iki konuda, özellikle çalışma süreleriyle ilgili somut bir adım
atılabilir mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Çakır…
RASİM ÇAKIR (Edirne)
- Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakanıma sormak istiyorum.
Geçtiğimiz hafta
Edirne'de Halk Eğitim Merkezinde usta öğretici olarak görev yapan
bayan arkadaşlarımız Meclisi ziyaret ederek, iktidar partisinin
Değerli Edirne Milletvekiline gidip kendilerinin de kadro alıp
alamayacaklarıyla ilgili çalışma yaptıklarında, Değerli Arkadaşımız,
boy boy fotoğraflar da çektirerek, kendilerine bu kanunda yardımcı
olacaklarını ve sorunlarının çözümünü sağlayacağını ifade edip
Edirne yerel basınına gönderdi.
Şimdi, bizim gayretlerimize
rağmen, bu arkadaşlarımız böyle bir hakkı, maalesef, elde edemediler.
Hakkı elde eden 218 bin kişiye hayırlı olsun, canı gönülden destekliyoruz
ve kutluyoruz, ama, bu hakkı elde edemeyen halk eğitim merkezlerinde
çalışan usta öğreticilere Sayın Bakanım ne tavsiye eder?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Çakır.
Sayın Ülkü…
HAKKI ÜLKÜ (İzmir) -
Sayın Bakan, 26/4/2006 tarihinde İçişleri Bakanına yazmış olduğum
bir yazıya verilen cevapta, 28 Mart 2004 seçimlerinden sonra belediyelere
alınan işçi sayısının ne kadar olduğunu sormuştum ve verilen cevap
16.132 idi. O günden bu yana, yani, 26 Nisandan bu yana daha kaç kişi alındı;
kim bilir. Şimdi, bu 218 bin rakamının acaba dağılımı nasıldır? Biz,
belediyeler için bunun 150 bin ya da 192 bin olduğunu -böyle bir karmaşa
var- zannediyoruz. Bunların hangisi doğru? Eğer 192 bin ise…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Evet, otomatik
olarak kesildi Sayın Ülkü; kusura bakmayın.
Sayın Bayındır, buyurun.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, dün ve
bugün, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve AKP Grubunun birlikte çıkardıkları
218 bin işçimize verilen kadronun, öncelikle 218 bin kişiye de hayırlı,
uğurlu olmasını diliyorum. Onlara ve ailelerine sağlıklar diliyorum.
Katkı sunmaktan dolayı
da onur duyduğum işlerden bir tanesi olduğuna inanıyorum. Ama, Sayın
Bakanım, geride kalan -biraz evvel yine sorduğum- mevsimlik işçilerin,
şeker fabrikaları çalışanlarının ve sayılarının 26 bin civarında
olduğunu söylediğiniz işçilere de bu kanunla kadro verilebilseydi,
bunun çok daha iyi olacağını düşünüyorum.
Bu konuda hassasiyetinizi
yeniden öğrenmek istiyorum. Bu 26 bin insanın da boynunun bükük kalmasından
yana olmadığımı sizinle paylaşmak istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Soru soran arkadaşlarıma
da teşekkür ediyorum.
Isparta Belediyesi
ile ilgili bir soru sordu Sayın Milletvekilim. O konuyu bir incelememiz
lazım. Bir yargı kararından bahsettiniz. Yargı kararı işe iade midir,
tazminat babında mıdır, buna bakıp, o şekilde inceledikten sonra
size yazılı cevap takdim etmek istiyorum.
Yine, ikinci hususla
da ilgili aynı şekilde yazılı cevap vereceğim.
Hakkı Bey'in söylediklerini
tam anlayamadım açıkçası, mikrofon da kesildi. "192 bin kişi telaffuz
ediliyor" falan dediniz, ama, hem İçişleri Bakanlığının kayıtlarında
hem de bizim kayıtlarımızda, tüm yerel yönetimlerde çalışan, geçici
pozisyonda 148 bin kişi var. Yani, bunun topu tüfeği 148 bin kişi. Yani,
192 bin rakamı abartılı bir rakam.
O konuda, 16 bin kişi
konusunda bir detay yok, onu arkadaşlarla da, İçişleri Bakanlığıyla
da görüşüp size yazılı takdim etmek istiyoruz.
Sayın Işık 4/C ile ilgili
yine sordular. Daha önceki beyanlarımı burada da tekrar etmek istiyorum:
Bütün Parlamento olarak bu kapsama alamadığımız grupların sorunları,
artık, Parlamentonun da gündemine yerleşti. Umuyorum, bütün gruplar,
Hükûmet olarak, önümüzdeki süreçte bu konuda makul çözümler üretme
yolunda olacağız. Bu, gündemimize bizim yerleşti; bu tasarının
önemli faydalarından biri de bence bu oldu. Hiç duyulmamış sorunları
da bu şekilde Parlamentonun gündemine getirmiş olduk.
Teşekkür ederim Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
Danışma Kurulunun, Hükûmetin görüşülmekte olan kanun tasarısının
1'inci maddesinin yeniden görüşülmesine ilişkin talebi hakkındaki
görüşünü okutuyorum:
Danışma Kurulu Tavsiyesi
Kamu İdare, Kurum ve
Kuruluşlarında Geçici İş Pozisyonlarında Çalışanların Sürekli
İşçi Kadrolarına veya Sözleşmeli Personel Statüsüne Geçirilmeleri,
Geçici İşçi Çalıştırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının 1'inci maddesinin İçtüzüğün 89'uncu
maddesine göre yeniden görüşülmesine dair Hükûmetin istemi Danışma
Kurulunca uygun görülmüştür.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Kemal
Anadol
Faruk Çelik Cumhuriyet
Halk Partisi
AK Parti Grup Başkan Vekili Grup Başkan Vekili
BAŞKAN - Danışma Kurulunun
görüşü bilgilerinize arz olunur.
Şimdi, Hükûmetin istemini
okutup, oylarınıza sunacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kamu İdare, Kurum ve
Kuruluşlarında Geçici İş Pozisyonlarında Çalışanların Sürekli
İşçi Kadrolarına veya Sözleşmeli Personel Statüsüne Geçirilmeleri,
Geçici İşçi Çalıştırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının 1'inci maddesinin, teknik bir düzenleme
yapılması amacıyla, İçtüzüğün 89'uncu maddesine göre yeniden görüşülmesini
arz ve teklif ederiz.
Murat
Başesgioğlu
Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı
BAŞKAN - Hükûmetin talebini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
bu durumda, tasarının 1'inci maddesini yeniden müzakereye açıyorum.
Madde üzerinde söz talebi?
Yok.
Madde üzerinde bir
adet önerge vardır; önergeyi okutup, işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun
Tasarısının 1'inci maddesinin birinci fıkrasının son paragrafının
birinci cümlesinde yer alan "geçici işçilerden 1/4/2007 tarihi
itibariyle, iş sözleşmeleri devam edenleri kapsar." ibaresinin,
"geçici işçileri kapsar." şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Faruk Çelik Hüseyin
Tanrıverdi Agâh Kafkas
Bursa Manisa Çorum
Azmi Ateş Ali
İbiş M. Zekai Özcan
İstanbul İstanbul Ankara
Mustafa Elitaş Ünal Kacır
Kayseri İstanbul
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Ankara) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
2006 yılı içinde usulüne
uygun olarak vize edilmiş geçici iş pozisyonlarında altı ay veya
daha fazla süreyle çalışmış olan geçici işçilerin ve bunlardan
hâlen iş sözleşmeleri askıda olanların bu Kanunun kapsamına girmekte
olduğu hususlarına açıklık getirilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
istikametinde 1'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, İç Tüzük'ün 86'ncı maddesine göre oyunun rengini belirtmek
üzere…
Şu anda talep eden milletvekillerinin
hiçbirisi yok.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Tasarının tümünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarı kabul edilmiş
ve kanunlaşmıştır. 218 bin kişi için hayırlı olmasını, milletimiz
için hayırlı olmasını diliyorum. (Alkışlar)
Ayrıca, bundan istifade
edemeyen işçilerimizin de en kısa zamanda bu haktan faydalanmaları
konusundaki dileklerimi iletiyor, hayırlı olsun diyorum.
Birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.19
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.29
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 84'üncü Birleşimi'nin Dördüncü Oturumu'nu
açıyorum.
Kanun tasarı ve tekliflerini
görüşmeye devam edeceğiz.
5'inci sıraya alınan,
Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun, Serbest Bölgeler Kanununun
Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlayacağız.
5.- Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun;
Serbest Bölgeler Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/759)
(S. Sayısı: 1339) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 1339
sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Bülent Baratalı.
Sayın Baratalı, buyurun
efendim.
CHP GRUBU ADINA BÜLENT
BARATALI (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1339 sıra sayılı, Tokat Milletvekili Mehmet Ergün
Dağcıoğlu'nun, Serbest Bölgeler Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'yle ilgili olarak Cumhuriyet
Halk Partisinin görüşlerini ifade etmek için söz almış bulunmaktayım.
Bu nedenle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizin en önemli sorunlarının başında işsizlik
gelmektedir. Yabancı sermaye yatırımlarının azlığı ve gereken
nitelikte olmaması, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının
yok denecek kadar az olması, dış ticaret açığının her geçen yıl daha
da ürkütücü boyutlara çıkması, önümüze güvenle bakmamızı engellemektedir.
Tüm bu sorunların beraberce
çözümlenmesine yönelik hazırlanan ve 1985 yılında yürürlüğe konan
3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu, serbest bölgelerin ülke ekonomimize
olan katkılarının giderek arttığı bir dönemde, 6 Şubat 2004 tarihinde
5084 sayılı Yasa'yla muafiyet ve istisnalarına kısıtlama getirilmiştir.
Oysa, bu Yasa'yla, işsizlik sorununun çözümlenmesi amaçlanmış, başta
36, sonra da 49 ile vergi muafiyeti, SSK indirimi, ucuz enerji temini
gibi avantajlar sağlanmıştır. Adı, Yatırım ve İstihdamın Teşviki
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun olan, aynı
5084 sayılı Yasa adıyla çelişerek, serbest bölgelerdeki ticaret
hacminin, yatırımın ve istihdamın artışının önünü kesmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizde serbest bölgeler, bir ülkenin siyasi
sınırları içinde olmakla beraber, gümrük hattı dışında bırakılan,
ihracat için yatırım ve üretimi artırmak, istihdam yaratmak, yabancı
sermaye ve teknoloji girişini hızlandırmak, ekonominin girdi ihtiyacını
ucuz ve düzenli şekilde temin etmek için ve bu amaçlarla kurulmuştur.
Uygulamanın bu yönde sürdürülmesini sağlayacak kararlara hiçbir
iktidar karşı gelmez ve bu bölgeleri olumsuz etkileyecek bir karar
almaz. Böylelikle, hem serbest bölgelere hem de ülkemizde yatırımcıya
yaratılması gereken güven ortamına katkı sağlanmış olur.
(x) 1339 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; serbest bölgelerin dünyadaki örneklerine bakıldığında,
yüz yıldan bu yana faaliyet gösteren Hamburg Serbest Limanı, Trieste
limanları ilk örnekleridir ve bu örnekler devam etmektedir. Portekiz'de Madeira,
Çin'de Tianjin Havaalanı, serbest bölgeleri, endüstriyel gelişmede
en başarılı uygulamalarıyla gerçekleştirmişlerdir.
Türkiye'de ise bugün
sayısı 20'ye yaklaşan serbest bölgemiz bulunmaktadır. 2006 yılında
gerçekleştirdikleri 23.8 milyar dolar toplam ticaret hacmiyle ekonomimize
çok büyük bir katkıda bulunmakta ve önemli bir yer işgal etmektedirler.
Bunlar Akdeniz Bölgesi'nde, Ege Bölgesi'nde, Marmara Bölgesi'nde, Karadeniz
Bölgesi'nde, İç Anadolu Bölgesi'nde, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde
bulunmaktadır.
Yine, serbest bölgeler,
ülke ekonomisine çok önemli, bugüne değin, katkıda bulunmuşlardır,
40 bin kişiye ulaşan doğrudan istihdam yaratmışlardır. En son verilere
göre, toplam ticaret hacminin 125 milyar ABD dolarına ulaştığı Türkiye
serbest bölgelerinde, çok önemli, kurulmasından bu yana büyük aşamalar
yaratılmıştır. 700'ü yabancı, 4 bin kullanıcı firma faaliyet göstermektedir.
Ülkemizde ihtiyaç duyulan kalifiye personelin yetiştirilmesine
katkıda bulunmaktadır. Yine, ülkede yapılması muhtemel yatırımlara
bir ön laboratuvar işlemi görmektedir ve buna benzer işlemleri
hâlâ daha, bütün olumsuzluklara rağmen, devam etmektedir.
Türkiye'nin dış ticaret
hacmi 2006 yılında 2005'e göre yüzde 17'lik artış ile 222 milyar doların
üzerinde gerçekleşmiştir. Buna karşılık aynı dönemde serbest bölgelerdeki
toplam ticaret hacmi yalnızca yüzde 2 oranında artmıştır Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri. Yani, bir yılda yüzde 17'lik bir artış varken,
serbest bölgelerde bu artış yüzde 2'lerde kalmıştır. Bunun da nedeni,
6 Şubat 2004 tarihinde yürürlüğe giren 5084 sayılı Kanun'dur. Daralma
süreci bu Kanun'la başlamıştır. Yatırımların teşvikiyle istihdamın
artırılmasına yönelik yürürlüğe giren bu Kanun, serbest bölgelerdeki
teşvikleri sınırlandırarak, serbest bölgelerdeki yatırımların
önünü kesmiş, istihdam ve ticaret hacmi rakamlarını olumsuz yönde
etkilemiştir.
Türkiye, 2006 yılında
yaklaşık 52 milyar dolar dış ticaret açığı vermiştir. 85 milyar dolarlık
ihracata karşılık, 137 milyar dolar ithalat yapılmıştır. Başka bir
deyişle, ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 62'dir. Sadece
Ege Serbest Bölgesi'nde, baktığımızda
ise, 2006 yılında 1 milyar 85 milyon dolar yurt dışı satış rakamı gerçekleşmiştir.
Aynı dönemde yurt içine satışların toplamı 1 milyar 125 milyon dolardır.
Bu bölgemizde ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 96'nın üzerindedir.
Yani, Türkiye genelinde bu oran yüzde 62 gerçekleşmiş olmasına karşın,
sadece Ege Serbest Bölgesi'nde ihracatın ithalatı karşılama oranı
yüzde 96'nın üzerindedir.
Toplam 302 firmanın
faaliyet gösterdiği en yüksek istihdamın sağlandığı Ege Serbest
Bölgesi'nde hâlen 14 bin kişi çalışmakta olup, bölgenin tam kapasiteye
ulaşması hâlinde 35 bin kişiye doğrudan istihdam olanağı sağlanmış
olacaktır. Ayrıca, hâlihazırda bölgede çalışan personelin yüzde
70'i yabancı sermayeli firmalarda istihdam edilmektedir. Ancak bu
sayı neden 14 bin kişide kalmıştır, 35 bin kişiye yükselmemiştir? Bu
da 2004 yılında çıkarılan ve bütün teşvikleri ve muafiyetleri ortadan
kaldıran 5084 sayılı Yasa'dır.
Şimdi, Sayın Dağcıoğlu
bütün bunları görerek yeni bir teklif verdi ve bu teklifi görüşüyoruz,
Plan Bütçe Komisyonundan geçti. Bu, bence, Sayın Dağcıoğlu'nun şahsında,
Hükûmetin serbest bölgelerden bir özür dileme yasasıdır. Biz de bu yasayı
destekliyoruz. Eğer, sıra sayısına bakarsanız, Plan Bütçe Komisyonu
üyelerinin tamamının, bu yasanın çıkmasına onay verdiği görülecektir.
Türkiye'de toplam 3.900 firma var, 45 bin kişiye doğrudan istihdam
sağlayacak; eğer bu yasayı çıkarırsak ve onun arkasından, biraz sonra
izah edeceğim bir yasayı daha çıkarırsak, bu istihdam, birden, 90
bin kişiye çıkacaktır değerli arkadaşlarım.
Şimdi, 5084 sayılı Yasa
neler getirmiş, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri? 3218 sayılı
Kanun'da her türlü vergi mevzuatından muaf tutulan serbest bölgeler,
5084 sayılı Kanun ile vergi sisteminin içine dâhil edilmiş, 6 Şubat
2004'ten önce gelen firmalar, faaliyet ruhsatlarındaki sürenin sonuna
kadar kurumlar vergisinden muaf tutulmuştur. 31 Aralık 2008'de ise
bu firmalarda çalışan personel için gelir vergisi stopajı avantajı
kaldırılmaktadır. 6 Şubat 2004'ten sonra faaliyet ruhsatı almış
olan firmalar için ise kurumlar vergisi istisnası, sadece imalatçı
firmalara tanınmış, imalat faaliyetlerinden elde ettikleri kazançlar,
AB'ye tam üyeliğe kadar kurumlar vergisinden muaf tutulmuştur. Bu
firmalarda çalışan personel için ise gelir vergisi stopaj muafiyeti
kaldırılmıştır. 6 Şubat 2004'ten sonra gelen ve imalat faaliyetleri
dışında faaliyet gösteren firmalar ise, aynı yurt içinde faaliyet
gösteren firmalar gibi gelir ve kurumlar vergisi ödemek zorundadır.
İşte, bu gerçekler
karşısında, serbest bölgede yer kiralamaya ve yatırım yapmaya gerek
kalmamıştır, çünkü, serbest bölgelerde istisnalar ve muafiyetler
ortadan kaldırılmıştır. Bu yeni düzenlemeyle, biz, Meclis olarak
-eğer sayın Meclis kabul ederse bu teklifi- yine eskisi gibi,
2004'ten önce nasıl bazı firmalarda bazı muafiyetler ve istisnalar
varsa, 2004'ten sonra buralarda kurulmuş olan firmalarda da bu şekilde
muafiyet ve istisnalar devam edecektir. Az önce söylediğim gibi,
bu, düzeltilmesi gereken bir yasaydı; Hükûmet, şimdi, serbest bölgelerden
özür dileyerek bu yasayı getirmiş bulunmaktadır. Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak da bu yasayı destekliyoruz.
Ancak, son olarak söylemek
istediğim bir konu var, bu da 2008 yılında bu bölgelerdeki işçi ücretlerinden
alınacak olan stopajlardır, bunun süresi 2008 yılında bitmektedir.
Meclisimizde iki tane kanun teklifi var Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri. Bir tanesi, AKP'li milletvekillerimiz tarafından
verilen, bu süreyi 2019 yılına kadar devam ettiren, erteleyen bir
tekliftir, Nükhet Hotar ve arkadaşları tarafından. Diğer teklif
ise, Sayın Ahmet Ersin ve bizler tarafından verilen bir tekliftir. Bu
da, geçici 3'üncü maddenin kaldırılması, istisna ve muafiyetlerde,
sonuna kadar bu işin götürülmesidir. Bu, Plan ve Bütçe Komisyonunun
gündemine gelmiştir, ama, nedense, herhâlde, sanıyorum -bir tahmindir,
belki Sayın Dağcıoğlu bunu bilir- IMF'den bir yanıt alınamadığı veya
olur alınamadığı için bu teklif Plan ve Bütçe Komisyonundan çekilmiştir,
bir an önce bunun gelmesi gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; serbest bölgeler kurulurken, özellikle ESBAŞ kurulurken
Hükûmet burada söz vermiştir, bir trafo yapma, yollarını yapma ve buraların
kavşak sorunlarının düzenlenmesi ve payların düzenlenmesi konusunda
bir söz vermiştir, ama, bugüne kadar bu sözünü yerine getirememiştir.
Şimdi bakıyorum, Sayın Maliye Bakanı yok ama, burada, Yeni Asır gazetesinde
Sayın Bakanın verdiği bir söz var. ESBAŞ'ın sahipleri Sayın Bakanı
özel uçakla İzmir'e almışlardır, Sayın Bakan da bu vergi kalkacak diye
söz vermiştir. Üzerinden tam üç yıl geçmiştir değerli arkadaşlar.
Ben, Sayın Maliye Bakanına -burada kendilerinin çok güzel bir resmi
de var, çok yakışıklı, çok sempatik- burada, kendilerine, verdiği
bu sözü hatırlatıyorum ve bir an önce, söylediğim, işçilerden alınan
gelir vergisi üzerindeki verginin de, muafiyet ve istisnaların
kalkması konusunda bir an önce Meclisin bir şey yapması gerektiğini
düşünüyorum. Sayın Maliye Bakanı değil ama, Sanayi Bakanı Plan ve
Bütçe Komisyonunda söz vermiştir. Ancak bunu yaparsak istihdamı
90 bin kişiye çıkarabiliriz.
Bu nedenlerle kanun
teklifini desteklediğimizi ifade ediyor, Sayın Meclise saygı ve
sevgilerimi ifade ediyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Baratalı,
teşekkür ediyorum.
AK Parti Grubu adına
Tokat Milletvekili Ergün Dağcıoğlu.
Buyurun Sayın Dağcıoğlu.
AK PARTİ GRUBU ADINA
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Vakti iyi kullanmak
adına, sadece, yaptığımız bu yasa çalışmasıyla ilgili konu başlıklarını
aktarmaya çalışacağım.
Değerli arkadaşlar,
az önce Sayın Baratalı'nın da ifade ettiği gibi, 5084 sayılı Teşvik
Yasası'nı getirdiğimizde, yani, sizlerle birlikte, gayretlerimizle
çıkardığımız ve Türkiye'de yatırımların önünü açan 5084 sayılı Teşvik
Yasası geldiğinde çok şümullü ve değişik iş alanlarını kapsayan
bir çalışma içerisinde, bir tempo içerisinde koşuşturmuştuk. O tarihlerde
-tabii, insanlar kanun çalışmaları esnasında da bazı detayları
atlama hakkını zaman zaman kullanıyorlar- sadece AK Parti Grubu
değil, bizim Meclisimiz de böyle bir yanlışlık yapmış. Şimdi, Sayın
Baratalı'nın da ifadesiyle, ben bu yanlışlığın düzeltilmesi için
bir kanun teklifi verdim. O neydi? Her ne kadar Teşvik Kanunu'yla insanların
önünü açıyor isek de, özellikle serbest bölgelerde çalışan iş adamlarımız,
üreticilerimiz, sanayicilerimiz, ticaret adamlarımızla ilgili
çalışmaları yaparken bir konuda atladığımızı zaman içerisinde
fark ettik. O da şuydu değerli arkadaşlar: 2004 öncesi, yani, 5084 sayılı
Kanun'u çıkardığımız ve 6 Şubat 2004 tarihinden itibaren de uygulamaya
koyduğumuz bu Teşvik Kanunu'ndan -öncesi, 2004 dediğim dönem bu- öncesinde
serbest bölgelerimizde imalatçı ve ticaretle uğraşan, çalışan iş
adamlarımızı gözden geçirdiğimizde, imalatçıların vergiden muaf,
ancak, binde 5 fona tabi olduğunu gördük. Yine, 2004 sonrası, imalatçı
iş adamlarımıza baktığımızda, bunların da vergiden muaf ve binde
5 fona tabi olduğunu gördük. Ticaretle uğraşan insanlarımızı
gözden geçirdiğimizde, aynı, imalatçılarda olduğu gibi, ticari
faaliyetlerle uğraşan iş adamlarımızın da, bölgede, 2004 öncesinde,
vergiden muaf, ancak, binde 5 fona tabi olduklarını gördük. Buraya
kadar her şey iyi, güzel gitti, 5084 sayılı Kanun da, olumlu yansımalarıyla
devam ederek geliyordu. Ancak, bir şeyi atladığımızı fark ettik.
2004 sonrası, yani, 6 Şubat 2004'ten sonra, 5084'le yapılan uygulamalardan
sonra, bölgede izin alan, ticari faaliyet izni alan kullanıcı firmaların
2004 sonrasıyla ilgili bölümünde vergiye tabi, ancak, fona da tabi
olduklarını gördük. Şimdi, o zaman ne olmuş oldu? 2004 sonrasındaki
ticari faaliyetini sürdürmek için izin alan, serbest bölgelerde çalışan
iş adamlarımız, imalatçılarımız hem vergiden muaf, fona tabi iken,
ticaretle uğraşanlar da vergiden muaf ve fona tabi iken, 2004 sonrası
bölümündeki ticari faaliyetle uğraşanların, çifte vergilendirilmek
suretiyle, hem vergiye tabi hem de fona tabi olduklarını gördük. İşte,
biz, bunu mutlaka bir an evvel çözmeliyiz diye çalışmalarımızı
başlattık. Bakanlığımızla yapmış olduğumuz çalışmalar sonucunda
bir mutabakat zemini oluşturmak suretiyle, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubundan arkadaşlarımızla da, özellikle bütçede yaptığımız görüşmelerle,
bunun mutlaka hayata geçirilmesi hem de bir an evvel hayata geçirilmesi
gereken bir kanun olduğunu, hayırlı bir teklif olduğunu tespit
edince, iş ve işlemlere başlamıştık. İşte, biz, bunu, bütçe görüşmelerinden
önce yüce Meclise gelen, bizi ziyarete gelen, kanun sahibi olarak
da benden randevu istemek suretiyle bu konuları görüşmek isteyen
serbest bölgelerde faaliyetlerini sürdüren onlarca iş adamımız,
fabrika sahibi; öyle ki, bir iş adamımızın on-on iki tane fabrikasının
olduğu… Hatta, Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan da Mersin milletvekili
arkadaşımızın da katıldığı bir grubun ziyaretinde, iş adamlarımızın
heyecanla bu kanunu beklediklerini, "Eğer, Hükûmetimiz bu kanunu
çıkarırsa, bundan sonraki çalışmalarında Suriye'ydi, Mısır'dı, değişik
Avrupa ülkeleriydi, yatırımlarımızı buraya kaydırmak yerine,
tekrar, ülkemizdeki serbest bölgelerde faaliyetlerimizi zevkle
ve isteyerek devam ettireceğiz." ifadelerini de sizinle paylaşmak
istiyor ve bu moral ortamının, inşallah, katlayarak, önümüzdeki
günlerde hayat bulacağının altını çizmek istiyorum.
1'inci maddede bu
problemi çözüp, yani, çifte vergilendirmeyi ortadan kaldırıp, bundan
sonra adaletle ve moralle bu bölgelerde çalışan insanlarımızın
çalışmasını temin etmenin dışında, 2'nci maddede de, bu kanunla
biz çifte vergilendirmeyi önlüyoruz ama, yani, ticaretle uğraşan
bölgedeki iş adamlarımızın binde 5 fon vermesini kaldırıyoruz
ama, bu fon yüzünden bölgede ticari faaliyetini devam ettirirken
insanlarımızın başka bir bölümünün de zarar görebileceğini hesap
ettik. O da, bu bölgelerde "kullanıcı, işletmeci" dediğimiz,
bu bölgelerin koordinasyonuyla da ilgili olan kurumlar var. Bizim,
özellikle dört bölgede; yani, Adana Yumurtalık'ta, Ege Bölgesi'nde,
Kocaeli'de ve Samsun'da muhatabımız olan ve bizim bu binde 5'lerden
katılım payı alan kurumların, firmaların zarar edeceğini gördük. İşte,
bu zararı da ortadan kaldırmak için, yani, önceki sözleşmelerle
doğmuş olan müktesebatlarından oluşacak zararı ortadan kaldırmak
için, 2'nci maddede de, biz, bir yönetmelikle, serbest bölgelerin,
karşılıklı görüşmeler suretiyle oluşacak bir ortak zeminde, bu
firmaların da zararını ortadan kaldırmayı hedefledik.
Evet, bunun dışında,
son olarak, dışarıdan ve içeriden, yani, yurt dışından serbest bölgeye
gelen ve serbest bölgeden de Türkiye'ye çıkan malların çıkışı esnasında,
biz, bunları daha önceki, yine, kanun düzenlemelerinde CIF değeri
üzerinden değerlendiriyor idik. Bunun yasal bir takım problemleri
olmuş, yurt dışından gelenleri CIF değeriyle değerlendirme imkânımız
var iken, serbest bölgeden yurda geçiş yapan ticaret ürünlerinin ve
ürünlerin değişik sanayi ürünlerinin de CIF değerinden değerlendirilmesi
mümkün olmadığı için, FOB değeriyle bunların hesaplarının yapılması
gerekiyordu. Burada da bir kopukluk vardı. Hazır bu kanunu çalışırken,
orada da iş ve işlemlerde düzen ve yeknesaklığı temin etmek adına,
FOB değeri üzerinden, Türkiye'ye girecek olan malların değerlendirilmesinin
yapılmasını da kanunla çözmüş, düzenlemiş olduk.
Bunun dışında, Sayın
Baratalı'nın biraz evvel bir eleştirisi olmuştu, demişti ki, "2019 yılına kadar olacak bir çalışma
vardı, bölgede üretimde çalışan personelin ücretlerinin istisnasıyla
ilgili bütçede bir konuyu tartışıyor idik ve siz bunu çektiniz. Acaba,
IMF'ten talimat mı aldınız da çektiniz."
Burada çok teşekkür
ediyorum Sayın Baratalı'ya, açıklama imkânı verdi. Bizim daha önceden
verdiğimiz bir değişiklik önergemiz var. Bu önergemizi Sayın Baratalı
da, yani, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu da desteklerse, kendisinin
de kafasında müphemiyet oluşturan bu problemi de aşmış olacağız ve
"2019 yılına kadar" diye ifade buyurduğu, bölgelerde üretimde
çalışan işçilerimizin ücretlerinin vergi istisnalarını biraz
sonra bir önergeyle getireceğiz, onu da çözmüş olacağız. Bu problemi
de çözmüş olacağız. Dolayısıyla, topyekûn baktığımızda olaya, bir
bütün hâlinde baktığımızda, bölgemizdeki, yurt dışından gelenler,
bölgemizde işlenerek Türkiye'ye sokulanlar, mallar, ticaret adamları,
sanayicilerimizin moral değerlerinin yükseltilmesinin yanı sıra,
bölgede çalışan, üretime katkıda bulunan, ücret alan işçi kardeşlerimizin
de vergilerine bir istisna getirmiş olacağız. Dolayısıyla, zannediyorum
bugün çok kısa zaman içerisinde çıkardığımız, ama, ülkemize uzun
yıllar hem moral hem de ciddi bir olumlu projeksiyon üretecek olan,
oluşturacak olan bir kanunu hep birlikte çıkarmış olacağız.
Şimdiden değerli katkılarınıza
teşekkür ediyor, kanunun ülkemize hayırlı olmasını niyaz ediyor,
teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Karar yeter sayısı.
BAŞKAN - Oyladım, sonra.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sundum.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, çalışma saatimizin tamamlanmasına çok az kalmıştır,
madde üzerinde görüşmeler vardır. Yarın 1'inci maddeden devam edeceğiz;
çünkü, o kadar bir süremiz yok.
Kanun tasarı ve tekliflerini
sırasıyla görüşmek için, 5 Nisan 2007 Perşembe günü, alınan karar gereğince
saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.