deneme 2 2 2007-05-01T14:16:00Z 2007-05-01T14:16:00Z 1 42601 242830 Türkiye Büyük Millet Meclisi 2023 569 284862 10.2625 0 0 nk 0 nk 0 0 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

DÖ­NEM: 22                         CİLT: 151       YA­SA­MA YI­LI: 5

 

 

 

TÜR­Kİ­YE BÜ­YÜK MİL­LET MEC­Lİ­Sİ

TU­TA­NAK DER­Gİ­Sİ

 

 

81’in­ci Bir­le­şim

28 Mart 2007 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. - GE­ÇEN TU­TA­NAK ÖZE­Tİ

 II. - GE­LEN KÂĞIT­LAR

III. - YOKLAMA

IV. - BAŞ­KAN­LI­ĞIN GE­NEL KU­RU­LA SU­NUŞ­LA­RI

A) GÜN­DEM DI­ŞI KO­NUŞ­MA­LAR

1.- Ka­ra­man Mil­let­ve­ki­li Mev­lüt Ak­gün'ün, Hükûme­tin 17 ye­ni üni­ver­si­te kur­ma ka­ra­rı­na iliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­sı

2.- Ça­nak­ka­le Mil­let­ve­ki­li Ah­met Kü­çük'ün, Ça­nak­ka­le Or­man Böl­ge Mü­dür­lü­ğü ve bağ­lı iş­let­me­ler­de son gün­ler­de ya­şa­nan yö­ne­tim sı­kın­tı­la­rı ile or­man­la­rın ge­liş­me­si sağ­la­nır­ken or­man köy­lü­le­ri­nin ya­şam stan­dar­dı­nı ve ka­li­te­si­ni ar­tır­ma­nın öne­mi­ne iliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­sı ve Çev­re ve Or­man Ba­ka­nı Os­man Pe­pe'nin ce­va­bı

3.- Ka­ra­man Mil­let­ve­ki­li Yük­sel Ça­vu­şoğ­lu'nun, Ar­na­vut­luk Mit­ro­vi­ca Be­le­di­ye Mec­li­si­nin al­mış ol­du­ğu bir ka­rar­la Türk­çe­yi resmî dil ola­rak ka­bul et­me­si­ne iliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­sı

B) GEN­SO­RU, GE­NEL GÖ­RÜŞ­ME, MEC­LİS SO­RUŞ­TUR­MA­SI VE MEC­LİS ARAŞ­TIR­MA­SI ÖNER­GE­LE­Rİ

1.- İz­mir Mil­let­ve­ki­li Hak­kı Ül­kü ve 22 mil­let­ve­ki­li­nin, Dev­let Ti­yat­ro­la­rı Ge­nel Mü­dür­lü­ğü yö­ne­ti­miy­le il­gi­li id­di­ala­rın araş­tı­rı­la­rak alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin be­lir­len­me­si ama­cıy­la Mec­lis araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­na iliş­kin öner­ge­si (10/431)

C) TEZ­KE­RE­LER VE ÖNER­GE­LER

1.- Dev­let Ba­ka­nı Kür­şad Tüz­men'in Lib­ya'ya yap­tı­ğı resmî zi­ya­re­te ka­tı­la­cak mil­let­ve­kil­le­ri­ne iliş­kin Baş­ba­kan­lık tez­ke­re­si (3/1237)

V. - KA­NUN TA­SA­RI VE TEK­LİF­LE­Rİ İLE KO­MİS­YON­LAR­DAN GE­LEN Dİ­ĞER İŞ­LER

1.- 15.2.2007 Ta­rih­li ve 5581 Sa­yı­lı Ba­zı Ka­nun ve Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­ler­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun ve Cum­hur­baş­ka­nın­ca Bir Da­ha Gö­rü­şül­mek Üze­re Ge­ri Gön­der­me Tez­ke­re­si ile Sağ­lık, Ai­le, Ça­lış­ma ve Sos­yal İş­ler Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1315) (S. Sa­yı­sı: 1361)

2.- Ça­nak­ka­le Mil­let­ve­kil­le­ri Meh­met Da­niş ve İb­ra­him Köş­de­re'nin, Ge­li­bo­lu Ya­rı­ma­da­sı Ta­rihî Millî Par­kı Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Bir Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi (Ka­mu İha­le Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi) ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/212) (S. Sa­yı­sı: 305)

3.- Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1030) (S. Sa­yı­sı: 904)

4.- 1.3.2007 Ta­rih­li ve 5588 Sa­yı­lı Ge­lir Ver­gi­si Ka­nu­nu ve Ba­zı Ka­nun­lar­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun ve Cum­hur­baş­ka­nın­ca Bir Da­ha Gö­rü­şül­mek Üze­re Ge­ri Gön­der­me Tez­ke­re­si ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1331) (S.Sa­yı­sı 1371)

5.- Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Şi­li Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti Ara­sın­da As­ke­ri Alan­da Eği­tim, Sa­vun­ma Sa­na­yii, Tek­nik ve Bi­lim­sel İş­bir­li­ği An­laş­ma­sı­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/885) (S. Sa­yı­sı: 860)

6.- Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Et­yop­ya Fe­de­ral De­mok­ra­tik Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti Ara­sın­da Kül­tür, Eği­tim, Bi­lim, Ba­sın-Ya­yın, Genç­lik ve Spor Alan­la­rın­da İş­bir­li­ği An­laş­ma­sı­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Millî Eği­tim, Kül­tür, Genç­lik ve Spor ile Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yon­la­rı Ra­por­la­rı (1/1037) (S. Sa­yı­sı: 967)

7.- De­niz Em­ni­ye­ti Ko­mi­te­si­nin 82. Otu­ru­mu­nun 29 Ka­sım 2006 - 8 Ara­lık 2006 Ta­rih­le­ri Ara­sın­da İs­tan­bul­’da Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti ile Ulus­la­ra­ra­sı De­niz­ci­lik Ör­gü­tü Ara­sın­da Mu­ta­ba­kat Muh­tı­ra­sı­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1222) (S. Sa­yı­sı: 1243)

8.- Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Ulus­la­ra­ra­sı Te­le­ko­mü­ni­kas­yon Bir­li­ği Ara­sın­da 2006 Yı­lı Tam Yet­ki­li Tem­sil­ci­ler Kon­fe­ran­sı­nın Or­ga­ni­zas­yo­nu, Ger­çek­leş­ti­ril­me­si ve Fi­nans­ma­nı­na İliş­kin An­laş­ma­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1233) (S. Sa­yı­sı: 1245)

9.- Rad­yo ve Te­le­viz­yon­la­rın Ku­ru­luş ve Ya­yın­la­rı Hak­kın­da Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Ana­ya­sa Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1300) (S. Sa­yı­sı: 1342)

10.- 17.1.2007 Ta­rih­li ve 5574 Sa­yı­lı Türk Pet­rol Ka­nu­nu ve Cum­hur­baş­ka­nın­ca Bir Da­ha Gö­rü­şül­mek Üze­re Ge­ri Gön­der­me Tez­ke­re­si ile Sa­na­yi, Ti­ca­ret, Ener­ji, Ta­bii Kay­nak­lar, Bil­gi ve Tek­no­lo­ji Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1301) (S. Sa­yı­sı: 1352)

11.- Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Grup Baş­kan­ve­ki­li Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Fa­ruk Çe­lik'in, İmar Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ve Ba­yın­dır­lık, İmar, Ulaş­tır­ma ve Tu­rizm ile Ada­let Ko­mis­yon­la­rı Ra­por­la­rı (2/820) (S. Sa­yı­sı: 1337)

VI. - OY­LA­MA­LAR

1.- 1.3.2007 Ta­rih­li ve 5588 Sa­yı­lı Ge­lir Ver­gi­si Ka­nu­nu ve Ba­zı Ka­nun­lar­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun ve Cum­hur­baş­ka­nın­ca Bir Da­ha Gö­rü­şül­mek Üze­re Ge­ri Gön­der­me Tez­ke­re­si­nin oy­la­ma­sı

2.- Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Şi­li Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti Ara­sın­da As­ke­ri Alan­da Eği­tim, Sa­vun­ma Sa­na­yii, Tek­nik ve Bi­lim­sel İş­bir­li­ği An­laş­ma­sı­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı­nı­nın oy­la­ma­sı

3.- Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Et­yop­ya Fe­de­ral De­mok­ra­tik Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti Ara­sın­da Kül­tür, Eği­tim, Bi­lim, Ba­sın-Ya­yın, Genç­lik ve Spor Alan­la­rın­da İş­bir­li­ği An­laş­ma­sı­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı­nı­nın oy­la­ma­sı

4.- De­niz Em­ni­ye­ti Ko­mi­te­si­nin 82. Otu­ru­mu­nun 29 Ka­sım 2006 - 8 Ara­lık 2006 Ta­rih­le­ri Ara­sın­da İs­tan­bul­’da Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti ile Ulus­la­ra­ra­sı De­niz­ci­lik Ör­gü­tü Ara­sın­da Mu­ta­ba­kat Muh­tı­ra­sı­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı­nı­nın oy­la­ma­sı

5.- Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Ulus­la­ra­ra­sı Te­le­ko­mü­ni­kas­yon Bir­li­ği Ara­sın­da 2006 Yı­lı Tam Yet­ki­li Tem­sil­ci­ler Kon­fe­ran­sı­nın Or­ga­ni­zas­yo­nu, Ger­çek­leş­ti­ril­me­si ve Fi­nans­ma­nı­na İliş­kin An­laş­ma­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı­nı­nın oy­la­ma­sı

VII. - SO­RU­LAR VE CE­VAP­LAR

A) YA­ZI­LI SO­RU­LAR VE CE­VAP­LA­RI

1.- İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Ali Rı­za GÜL­Çİ­ÇEK'in, yurt dı­şın­da ya­şa­yan va­tan­daş­la­ra oy kul­lan­ma imkânı sağ­lan­ma­sı­na iliş­kin Baş­ba­kan­dan so­ru­su ve Ada­let Ba­ka­nı Ce­mil Çİ­ÇEK'in ce­va­bı (7/19999)

2.- Is­par­ta Mil­let­ve­ki­li Mev­lüt COŞ­KU­NER'in, Is­par­ta'da­ki ha­va kir­li­li­ği­ne iliş­kin so­ru­su ve Çev­re ve Or­man Ba­ka­nı Os­man PE­PE'nin ce­va­bı (7/20390)

3.- An­tal­ya Mil­let­ve­ki­li Na­il KA­MA­CI'nın, Di­ya­net İş­le­ri Baş­kan­lı­ğın­ca bas­tı­rı­lan bir ki­tap­ta­ki bir ma­ka­le­ye iliş­kin so­ru­su ve Dev­let Ba­ka­nı Meh­met AY­DIN'ın ce­va­bı (7/20419)

4.- Muğ­la Mil­let­ve­ki­li Ali Cum­hur YA­KA'nın, Muğ­la-Fet­hi­ye'de dü­şü­nü­len de­niz dol­gu­su­na iliş­kin so­ru­su ve Çev­re ve Or­man Ba­ka­nı Os­man PE­PE'nin ce­va­bı (7/20857)

5.- İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Emin Şİ­RİN'in, dev­re­di­len Eti­bank'ın yö­ne­tim ku­ru­lu üye­le­ri­ne,

TMSF'nin uy­gu­la­dı­ğı ana pa­ra ve fa­iz in­di­rim­le­ri­ne,

Kral TV'nin ta­nı­tım kam­pan­ya har­ca­ma­la­rı­na,

İliş­kin so­ru­la­rı ve Dev­let Ba­ka­nı ve Baş­ba­kan Yar­dım­cı­sı Ab­dül­la­tif ŞE­NER'in ce­va­bı (7/20861, 20862, 20863)

6.- Yoz­gat Mil­let­ve­ki­li Emin KOÇ'un, yurt dı­şı­na gön­de­ri­len dinî ya­yın­la­ra iliş­kin so­ru­su ve Dev­let Ba­ka­nı Meh­met AY­DIN'ın ce­va­bı (7/20903)

 

 

I. - GE­ÇEN TU­TA­NAK ÖZE­Tİ

TBMM Ge­nel Ku­ru­lu sa­at 15.00'te açı­la­rak beş otu­rum yap­tı.

Ça­nak­ka­le Mil­let­ve­ki­li İb­ra­him Köş­de­re'nin, Ça­nak­ka­le Sa­va­şı'nı zi­ya­ret­çi­le­re da­ha iyi ve da­ha bi­linç­li an­lat­mak ama­cıy­la Ge­li­bo­lu Ya­rı­ma­da­sı Ta­rihî Millî Par­kı'nda ya­pı­lan son de­ği­şik­lik­le­re,

Kon­ya Mil­let­ve­ki­li Ah­met Işık'ın, Kon­ya'da­ki göl, gö­let, ob­ruk, ba­raj ve ku­yu su­la­rın­da­ki su mik­ta­rı­nın azal­ma­sı­na ve bu azal­ma­ya kü­re­sel ısın­ma ile ta­rım­sal su­la­ma­nın et­ki­si­ne,

İliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­la­rı­na Çev­re ve Or­man Ba­ka­nı Os­man Pe­pe ce­vap ver­di.

İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Ber­han Şim­şek, son yıl­lar­da­ki eko­no­mik kriz­ler ile bü­yük mar­ket­le­rin şe­hir mer­kez­le­ri­ne gir­me­le­ri­ne ve üre­ti­ci fir­ma­la­rın bak­kal­la­ra ay­rı, sü­per­mar­ket­le­re ay­rı fi­yat uy­gu­la­ma­sı ne­de­niy­le bak­kal es­na­fı­nın so­run­la­rı­na ve Dün­ya Ti­yat­ro­lar Gü­nü mü­na­se­be­tiy­le, Dev­let Ti­yat­ro­la­rı'nda­ki sı­kın­tı­la­ra iliş­kin gün­dem dı­şı bir ko­nuş­ma yap­tı.

Ma­ni­sa Mil­let­ve­ki­li Ha­san Ören ve 21 mil­let­ve­ki­li­nin, Ma­ni­sa-Tur­gut­lu'da ger­çek­leş­ti­ri­le­cek bir ma­den­ci­lik fa­ali­ye­ti­nin çev­re üze­rin­de­ki et­ki­le­ri­nin araş­tı­rı­la­rak alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin be­lir­len­me­si ama­cıy­la Mec­lis araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­na iliş­kin öner­ge­si (10/430), Ge­nel Ku­ru­lun bil­gi­si­ne su­nul­du; öner­ge­nin gün­dem­de­ki ye­ri­ni ala­ca­ğı ve ön gö­rüş­me­si­nin, sı­ra­sı gel­di­ğin­de ya­pı­la­ca­ğı açık­lan­dı.

Ba­yın­dır­lık ve İskân Ba­ka­nı Fa­ruk Na­fız Özak'ın, Ja­pon­ya'ya yap­tı­ğı resmî zi­ya­re­te ka­tı­la­cak mil­let­ve­kil­le­ri­ne iliş­kin Baş­ba­kan­lık tez­ke­re­si,

An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li Mu­zaf­fer R. Kur­tul­mu­şoğ­lu'nun, 3813 Sa­yı­lı Tür­ki­ye Fut­bol Fe­de­ras­yo­nu Ku­ru­luş ve Gö­rev­le­ri Hak­kın­da Ka­nu­na Bir Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi'nin (2/192),

Şır­nak Mil­let­ve­ki­li Meh­met Ta­tar'ın, Çe­şit­li Ka­nun­lar­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun Tek­li­fi'nin (2/613),

İç Tü­zük'ün 37'nci mad­de­si­ne gö­re doğ­ru­dan gün­de­me alın­ma­sı­na iliş­kin öner­ge­le­ri, ya­pı­lan gö­rüş­me­ler­den son­ra;

Ma­lat­ya Mil­let­ve­kil­le­ri,

Ah­met Mü­nir Er­kal ve 31 mil­let­ve­ki­li­nin, ka­yı­sı ürü­nü­nün eko­no­mik de­ğe­ri­nin ar­tı­rıl­ma­sı için alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin (10/99),

Mu­har­rem Kı­lıç ve 37 mil­let­ve­ki­li­nin, don olay­la­rı ne­de­niy­le ka­yı­sı üre­ti­ci­le­ri­nin uğ­ra­dı­ğı za­rar­la­rın (10/184),

Fe­rit Mev­lüt As­la­noğ­lu ve 21 mil­let­ve­ki­li­nin, ka­yı­sı üre­ti­ci­le­ri­nin so­run­la­rı­nın (10/384),

Fe­rit Mev­lüt As­la­noğ­lu ve 47 mil­let­ve­ki­li­nin, ka­yı­sı üre­ti­min­de­ki eko­no­mik de­ğer kay­bı­nın ve ka­yı­sı üre­ti­ci­le­ri­nin so­run­la­rı­nın (10/410),

Araş­tı­rı­la­rak alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin be­lir­len­me­si ama­cıy­la Mec­lis araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­na iliş­kin öner­ge­le­ri­nin, bir­lik­te ya­pı­lan ön gö­rüş­me­le­rin­den son­ra;

Ka­bul edil­di­ği açık­lan­dı.

Ku­ru­la­cak ko­mis­yo­nun:

14 üye­den te­şek­kül et­me­si,

Ça­lış­ma sü­re­si­nin, baş­kan, baş­kan ve­ki­li, söz­cü ve kâtip üye se­çi­mi ta­ri­hin­den baş­la­mak üze­re, üç ay ol­ma­sı,

Ge­rek­ti­ğin­de An­ka­ra dı­şın­da da ça­lış­ma­sı;

27/3/2007 ta­rih­li ge­len kâğıt­lar­da ya­yım­la­nan 1371 sı­ra sa­yı­lı 1/3/2007 Ta­rih­li ve 5588 Sa­yı­lı Ge­lir Ver­gi­si Ka­nu­nu ve Ba­zı Ka­nun­lar­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun ve Ana­ya­sa'nın 89'un­cu ve 104'ün­cü mad­de­le­ri ge­re­ğin­ce Cum­hur­baş­ka­nın­ca bir da­ha gö­rü­şül­mek üze­re ge­ri gön­der­me tez­ke­re­si­nin, 48 sa­at geç­me­den, gün­de­min "Ka­nun Ta­sa­rı ve Tek­lif­le­ri ile Ko­mis­yon­lar­dan Ge­len Di­ğer İş­ler" kıs­mı­nın 3'ün­cü sı­ra­sı­na alın­ma­sı­na iliş­kin Da­nış­ma Ku­ru­lu öne­ri­si,

Ka­bul edil­di.

Iğ­dır Mil­let­ve­ki­li Dur­sun Ak­de­mir ve Is­par­ta Mil­let­ve­ki­li Meh­met Emin Mu­rat Bil­giç de, Mec­lis araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­na iliş­kin öner­ge­ler üze­rin­de bi­rer açık­la­ma­da bu­lun­du­lar.

Gün­de­min "Ka­nun Ta­sa­rı ve Tek­lif­le­ri ile Ko­mis­yon­lar­dan Ge­len Di­ğer İş­ler" kıs­mı­nın:

1'in­ci sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Ka­mu İha­le Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi'nin (2/212) (S. Sa­yı­sı: 305) gö­rüş­me­le­ri, da­ha ön­ce ge­ri alı­nan mad­de­le­re iliş­kin ko­mis­yon ra­po­ru he­nüz gel­me­di­ğin­den;

2'nci sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin (1/1030) (S. Sa­yı­sı: 904),

3'ün­cü sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Şi­li Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti Ara­sın­da As­kerî Alan­da Eği­tim, Sa­vun­ma Sa­na­yii, Tek­nik ve Bi­lim­sel İş­bir­li­ği An­laş­ma­sı­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir (1/885) (S. Sa­yı­sı: 860),

4'ün­cü sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Et­yop­ya Fe­de­ral De­mok­ra­tik Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti Ara­sın­da Kül­tür, Eği­tim, Bi­lim, Ba­sın-Ya­yın, Genç­lik ve Spor Alan­la­rın­da İş­bir­li­ği An­laş­ma­sı­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir (1/1037) (S. Sa­yı­sı: 967),

5'in­ci sı­ra­sın­da bu­lu­nan, De­niz Em­ni­ye­ti Ko­mi­te­si­nin 82. Otu­ru­mu­nun 29 Ka­sım 2006 - 8 Ara­lık 2006 Ta­rih­le­ri Ara­sın­da İs­tan­bul'da Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti ile Ulus­la­ra­ra­sı De­niz­ci­lik Ör­gü­tü Ara­sın­da Mu­ta­ba­kat Muh­tı­ra­sı­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu Hak­kın­da (1/1222) (S. Sa­yı­sı: 1243),

6'ncı sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Ulus­la­ra­ra­sı Te­le­ko­mü­ni­kas­yon Bir­li­ği Ara­sın­da 2006 Yı­lı Tam Yet­ki­li Tem­sil­ci­ler Kon­fe­ran­sı­nın Or­ga­ni­zas­yo­nu, Ger­çek­leş­ti­ril­me­si ve Fi­nans­ma­nı­na İliş­kin An­laş­ma­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu Hak­kın­da (1/1233) (S. Sa­yı­sı: 1245),

7'nci sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Rad­yo ve Te­le­viz­yon­la­rın Ku­ru­luş ve Ya­yın­la­rı Hak­kın­da Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir (1/1300) (S. Sa­yı­sı: 1342),

8'in­ci sı­ra­sın­da bu­lu­nan, 17.1.2007 Ta­rih­li ve 5574 Sa­yı­lı Türk Pet­rol (1/1301) (S. Sa­yı­sı: 1352),

Ka­nun Ta­sa­rı­la­rı­nın gö­rüş­me­le­ri, il­gi­li ko­mis­yon yet­ki­li­le­ri Ge­nel Ku­rul­da ha­zır bu­lun­ma­dı­ğın­dan;

Er­te­len­di.

9'un­cu sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Em­ni­yet Teş­ki­la­tı Uçuş Hiz­met­le­ri Taz­mi­nat Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı (1/437) (S. Sa­yı­sı: 1150) gö­rüş­me­le­ri­ni mü­te­aki­ben elek­tro­nik ci­haz­la ya­pı­lan açık oy­la­ma­dan;

10'un­cu sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­rin­de İlk Na­sıp İs­tih­ka­kı­na İliş­kin Ka­nun­da (1/1137) (S. Sa­yı­sı: 1080),

11'in­ci sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Ye­dek Su­bay­lar ve Ye­dek As­kerî Me­mur­lar Ka­nu­nun­da (1/1213) (S. Sa­yı­sı: 1263),

De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­la­rı, ya­pı­lan gö­rüş­me­ler­den son­ra;

Ka­bul edil­di.

12'nci sı­ra­sın­da bu­lu­nan ve Cum­hur­baş­ka­nın­ca bir kez da­ha gö­rü­şül­mek üze­re ge­ri gön­de­ri­len 15/2/2007 Ta­rih­li ve 5581 Sa­yı­lı Ba­zı Ka­nun ve Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­ler­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın (1/1315) (S. Sa­yı­sı: 1361) üze­rin­de­ki gö­rüş­me­ler ta­mam­lan­dı, tü­mü­nün oy­la­ma­sın­da Ge­nel Ku­rul­da ka­rar ye­ter sa­yı­sı bu­lun­ma­dı­ğı an­la­şıl­dı­ğın­dan,

28 Mart 2007 Çar­şam­ba gü­nü, alı­nan ka­rar ge­re­ğin­ce sa­at 14.00'te top­lan­mak üze­re, bir­le­şi­me 22.09'da son ve­ril­di.

Sa­dık Ya­kut

 

 

Baş­kan Ve­ki­li

 

 

 

Bay­ram Öz­çe­lik

Ya­şar Tü­zün

 

Bur­dur

Bi­le­cik

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

Meh­met Da­niş

Ha­run Tü­fek­ci

 

Ça­nak­ka­le

Kon­ya

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

No.: 112

II. - GE­LEN KÂĞIT­LAR

28 Mart 2007 Çar­şam­ba

Ra­por

1.- 9.11.2006 Ta­rih­li ve 5555 Sa­yı­lı Va­kıf­lar Ka­nu­nu ve Ana­ya­sa­nın 89 un­cu ve 104 ün­cü Mad­de­le­ri Ge­re­ğin­ce Cum­hur­baş­ka­nın­ca Bir Da­ha Gö­rü­şül­mek Üze­re Ge­ri Gön­der­me Tez­ke­re­si ve Ada­let Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1265) (S. Sa­yı­sı: 1370) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 28.3.2007) (GÜN­DE­ME)

Mec­lis Araş­tır­ma­sı Öner­ge­si

1.- İz­mir Mil­let­ve­ki­li Hak­kı ÜL­KÜ ve 22 Mil­let­ve­ki­li­nin, Dev­let Ti­yat­ro­la­rı Ge­nel Mü­dür­lü­ğü yö­ne­ti­miy­le il­gi­li id­di­ala­rın araş­tı­rı­la­rak alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin be­lir­len­me­si ama­cıy­la  Ana­ya­sa­nın 98 in­ci, İç­tü­zü­ğün 104 ve 105 in­ci mad­de­le­ri uya­rın­ca bir Mec­lis araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­na iliş­kin öner­ge­si (10/431) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 23/3/2007)

 

 

28 Mart 2007 Çar­şam­ba

Bİ­RİN­Cİ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 14.03

BAŞ­KAN: Baş­kan Ve­ki­li Sa­dık YA­KUT

KÂTİP ÜYE­LER: Ya­şar TÜ­ZÜN (Bi­le­cik), Meh­met DA­NİŞ (Ça­nak­ka­le)

BAŞ­KAN - Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 81'in­ci Bir­le­şi­mi'ni açı­yo­rum.

III. - YOK­LA­MA

BAŞ­KAN - Elek­tro­nik ci­haz­la yok­la­ma ya­pa­ca­ğız.

Yok­la­ma için beş da­ki­ka sü­re ve­re­ce­ğim. Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri­nin oy düğ­me­le­ri­ne ba­sa­rak sa­lon­da bu­lun­duk­la­rı­nı bil­dir­me­le­ri­ni, bu sü­re içe­ri­sin­de elek­tro­nik sis­te­me gi­re­me­yen mil­let­ve­kil­le­ri­nin sa­lon­da ha­zır bu­lu­nan tek­nik per­so­nel­den yar­dım is­te­me­le­ri­ni, bu­na rağ­men sis­te­me gi­re­me­yen üye­le­rin ise, yok­la­ma pu­su­la­la­rı­nı, gö­rev­li per­so­nel ara­cı­lı­ğıy­la, beş da­ki­ka­lık sü­re içe­ri­sin­de Baş­kan­lı­ğa ulaş­tır­ma­la­rı­nı ri­ca edi­yo­rum.

Yok­la­ma iş­le­mi­ni baş­la­tı­yo­rum.

(Elek­tro­nik ci­haz­la yok­la­ma ya­pıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, top­lan­tı ye­ter sa­yı­sı var­dır, gö­rüş­me­le­re baş­lı­yo­ruz.

Gün­de­me geç­me­den ön­ce üç sa­yın mil­let­ve­ki­li­ne gün­dem dı­şı söz ve­re­ce­ğim.

Gün­dem dı­şı ilk söz, 17 ye­ni üni­ver­si­te ku­rul­ma­sı hak­kın­da söz is­te­yen Ka­ra­man Mil­let­ve­ki­li Mev­lüt Ak­gün'e ait­tir.

Bu­yu­run Sa­yın Ak­gün.

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜN­DEM DI­ŞI KO­NUŞ­MA­LAR

1.- Ka­ra­man Mil­let­ve­ki­li Mev­lüt Ak­gün'ün, Hükûme­tin 17 ye­ni üni­ver­si­te kur­ma ka­ra­rı­na iliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­sı

MEV­LÜT AK­GÜN (Ka­ra­man) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Hükûme­ti­mi­zin ye­ni üni­ver­si­te­ler kur­ma ka­ra­rı ko­nu­sun­da gün­dem dı­şı söz al­mış bu­lun­mak­ta­yım. Bu ve­si­ley­le, yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Kıy­met­li ar­ka­daş­la­rım, her ile 1 üni­ver­si­te an­la­yı­şıy­la ha­re­ket eden Hükûme­ti­miz, geç­ti­ği­miz gün­ler­de 17 adet ye­ni üni­ver­si­te kur­ma ka­ra­rı­nı açık­la­mış­tır. Bu üni­ver­si­te­ler, alt­ya­pı­sı­nı bü­yük öl­çü­de ta­mam­la­yan Ka­ra­man, Ağ­rı, Si­nop, Si­irt, Nev­şe­hir, Ka­ra­bük, Ki­lis, Çan­kı­rı, Art­vin, Bi­le­cik, Bit­lis, Kırk­la­re­li, Os­ma­ni­ye, Bin­göl, Muş, Mar­din ve Bat­man il­le­rin­de ku­ru­la­cak­tır.

Bü­tün en­gel­le­me gi­ri­şim­le­ri­ne rağ­men, Hükûme­ti­mi­zin ön­ce 15, şim­di de 17 ye­ni üni­ver­si­te kur­ma­sı, yıl­lar­dan be­ri ye­ni üni­ver­si­te ha­ya­liy­le ya­nıp tu­tu­şan il­le­ri­miz­de bü­yük mut­lu­luk ve he­ye­can mey­da­na ge­tir­miş­tir. Ka­nun kap­sa­mı­na gi­re­me­yen di­ğer il­le­ri­miz de -ki bun­la­rın sa­yı­sı 9'dur- alt­ya­pı­yı oluş­tur­duk­la­rı za­man, ye­ni AK Par­ti İk­ti­da­rı dö­ne­min­de üni­ver­si­te­le­ri­ne ka­vuş­muş ola­cak­lar­dır. Hükûme­ti­miz bü­yük bir ce­sa­ret ve ka­rar­lı­lık­la, Ana­do­lu'yu baş­tan ba­şa üni­ver­si­te­ler­le do­nat­mak­ta­dır. Bu se­fer­ber­li­ğe Mec­lis­te des­tek ve­ren, ik­ti­da­rı mu­ha­le­fe­tiy­le tüm mil­let­ve­kil­le­ri­mi­ze te­şek­kür edi­yo­ruz.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; üni­ver­si­te­ler çağ­daş bi­lim yu­va­la­rı­dır. Dün­ya­da ge­liş­miş ül­ke sta­tü­sü­ne gi­re­bil­mek için her ya­rım mil­yon nü­fu­sa 1 üni­ver­si­te­nin düş­me­si, nü­fu­sun yüz­de 30'unun da yük­se­köğ­re­tim gör­müş ol­ma­sı ge­rek­mek­te­dir. Hal­bu­ki, Tür­ki­ye'de yük­se­köğ­re­tim gör­me ora­nı yüz­de 19'dur. Nü­fu­su­mu­zun 70 mil­yo­nun üze­rin­de ol­du­ğu dü­şü­nü­le­cek olur­sa, ül­ke­miz­de en az 140 üni­ver­si­te bu­lun­ma­sı ge­rek­li­li­ği or­ta­ya çık­mak­ta­dır. Bı­ra­kı­nız ge­liş­miş ül­ke­le­ri, nü­fu­su 50 mil­yon olan Uk­ray­na'da 300, 15 mil­yon­luk Ka­za­kis­tan'da ise 100'den faz­la üni­ver­si­te bu­lun­mak­ta­dır. Genç nü­fu­sun yük­sek­li­ği­ne bak­tı­ğı­mız za­man, ül­ke­miz­de yük­se­köğ­re­tim­de­ki okul­laş­ma ora­nı­nın dü­şük­lü­ğü he­men gö­ze çarp­mak­ta­dır.

Tür­ki­ye'nin da­ha faz­la üni­ver­si­te­ye ih­ti­yaç duy­du­ğu ke­sin ol­ma­sı­na rağ­men, bu ko­nu­da ana­ya­sal gö­re­ve sa­hip olan YÖK, üze­ri­ne dü­şen gö­rev­le­ri bir tür­lü yap­ma­mış­tır. YÖK, yük­se­köğ­re­ti­min ge­le­ce­ği­ne yö­ne­lik hiç­bir prog­ram or­ta­ya koy­ma­dan bu ko­nu­da ken­di­si­ne ile­ti­len her tek­li­fe kar­şı çık­mış­tır. Ni­te­kim, bu tu­tum yü­zün­den 1992 yı­lın­da ku­ru­lan 22 üni­ver­si­te­den bu ya­na AK Par­ti İk­ti­da­rı­na ka­dar hiç­bir ye­ni üni­ver­si­te ku­ru­la­ma­mış­tır. YÖK, 15 üni­ver­si­te­nin ku­rul­ma­sı aşa­ma­sın­da da, 4 üni­ver­si­te ha­riç, di­ğer il­le­re kar­şı dur­muş­tur. Şim­di ise ay­nı YÖK, ku­rul­ma­sı­na kar­şı çık­tı­ğı üni­ver­si­te­le­rin rek­tör­le­ri­ni ata­ma te­la­şı içe­ri­si­ne gir­miş­tir. 17 ye­ni üni­ver­si­te ku­rul­ma­sı için ça­lış­ma­lar baş­la­tıl­dı­ğın­da Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğı­mız YÖK'e gö­rüş sor­muş, YÖK in­ce­le­dik­ten son­ra gö­rüş bil­di­ri­le­ce­ği ge­rek­çe­siy­le işin sü­rün­ce­me­de kal­ma­sı için ce­vap bi­le ver­me­miş­tir. Hükûme­ti­miz, bü­tün bu olum­suz ta­vır­la­ra rağ­men, ka­rar­lı­lık­la ka­nun met­ni ha­zır­la­mış­tır. Me­tin, Ba­kan­lar Ku­ru­lun­da im­za­ya açıl­mış olup, önü­müz­de­ki gün­ler­de Mec­li­si­mi­ze ka­nun ta­sa­rı­sı hâlin­de su­nu­la­cak­tır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, şüp­he­siz ki, bu ye­ni üni­ver­si­te­ler bir gün­de bir Har­vard, bir Ox­ford ola­cak de­ğil­ler­dir. An­cak, bu üni­ver­si­te­le­rin ha­ya­ta geç­me­si için bir yer­den baş­la­nıl­ma­sı ge­rek­mek­tey­di. Bir yer­den baş­la­ma­dan ye­ni ilim yu­va­la­rı kur­mak müm­kün de­ğil­dir. Kal­dı ki, da­ha üni­ver­si­te ka­rar­la­rı çık­ma­dan ha­yır­se­ver hal­kı­mız üni­ver­si­te­nin har­cı­na bir tuğ­la koy­mak için sı­ra­ya gir­miş­tir. Türk mil­le­ti, ha­yır­da ya­rı­şan bir mil­let­tir. "İlim Çin'de de ol­sa gi­dip alı­nız" di­yen ve bir harf oku­ta­nın kırk yıl kö­le­si ol­ma­ya aday bir mil­let­tir. Bu açı­dan ba­kıl­dı­ğı za­man, üni­ver­si­te ku­ru­la­cak il­le­ri­mi­zin mad­di ve ma­ne­vi po­tan­si­yel­le­ri bü­tün ih­ti­yaç­la­rı­nı gi­de­re­cek se­vi­ye­de­dir. Bu­gün ül­ke­miz­de 68'i dev­let, 24'ü va­kıf ol­mak üze­re 92 üni­ver­si­te bu­lun­mak­ta­dır. Üni­ver­si­te­le­rin bu­lun­duk­la­rı ilin sos­yal, kül­tü­rel ve eko­no­mik ha­yat­la­rı­na yap­tık­la­rı kat­kı or­ta­da­dır. Baş­lan­gıç­ta ba­ra­ka­lar­da eği­ti­me baş­la­yan bir­çok üni­ver­si­te, bu­gün sa­de­ce ku­rul­duk­la­rı ilin de­ğil böl­ge­si­nin ve hat­ta ül­ke­mi­zin ilim mer­kez­le­ri hâli­ne gel­miş­tir, pek çok ili­miz üni­ver­si­te­siy­le öz­deş­leş­miş­tir. Üni­ver­si­te­ler il­le­ri­mi­zin ay­nı za­man­da pres­ti­ji hâli­ne gel­miş­tir.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı.)

BAŞ­KAN - Sa­yın Ak­gün, lüt­fen to­par­la­yı­nız, bu­yu­run.

MEV­LÜT AK­GÜN (De­vam­la) - Bu ne­den­le, bü­tün il­le­ri­mi­zin hak­lı ola­rak üni­ver­si­te ta­le­bi var­dır. Üni­ver­si­te ku­rul­ma­sı için alt­ya­pı­sı uy­gun olan il­le­ri­mi­zin bu hak­lı ta­le­bi­ne ku­lak ver­mek, Hükûme­ti­mi­zin laf de­ğil iş üre­ten si­ya­set an­la­yı­şı­nın bir so­nu­cu­dur.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; üni­ver­si­te ku­ru­la­cak di­ğer il­ler gi­bi Ka­ra­man ili­miz de yıl­lar­dan be­ri ken­di üni­ver­si­te­si­ne ka­vuş­mak için ça­ba sarf eden il­ler­den bi­ri­si­dir. İli­miz, bu amaç­la bü­tün imkânla­rı­nı se­fer­ber et­miş­tir. Sel­çuk Üni­ver­si­te­si­ne bağ­lı 3 fa­kül­te, dört yıl­lık Be­den Eği­ti­mi ve Spor Oku­lu ile Sağ­lık Yük­se­ko­ku­lu, 3 mes­lek yük­se­ko­ku­lu bu­lu­nan ili­miz­de 5.400 öğ­ren­ci eği­tim gör­mek­te­dir. Son yıl­lar­da ha­yır­se­ver iş adam­la­rı­mız ve Üni­ver­si­te Yap­tır­ma Vak­fı ta­ra­fın­dan yap­tı­rı­lan fa­kül­te bi­na­la­rı, sos­yal te­sis­ler, yurt bi­na­la­rı boy gös­ter­mek­te­dir. Ka­ra­man'a, Türk­çe­yi ilk de­fa dev­let di­li ilan ede­rek "Bu­gün­den son­ra, dergâhta, bargâhta, mec­lis­te ve mey­dan­da Türk­çe­den baş­ka dil kul­la­nıl­ma­ya­cak­tır." di­yen Ka­ra­ma­noğ­lu Meh­met Bey adı­na bir üni­ver­si­te ku­rul­ma­sı­na iliş­kin, Ka­ra­man Mil­let­ve­kil­le­ri ola­rak ve­ril­miş ka­nun tek­lif­le­ri­miz Mec­lis gün­de­min­de bu­lun­mak­ta­dır. De­ği­şik za­man­lar­da ili­mi­zi zi­ya­ret eden bir­çok si­ya­set­çi üni­ver­si­te kur­ma vaa­din­de bu­lun­muş­tur, an­cak, si­ya­se­ti bir çö­züm ara­cı ola­rak gö­ren ik­ti­da­rı­mız, ili­mi­zin bu hak­lı ta­le­bi­ni ha­ya­ta ge­çir­me­ye ha­zır­lan­mak­ta­dır.

YÖK'ün tüm en­gel­le­me gi­ri­şim­le­ri­ne rağ­men, bü­yük bir ka­rar­lı­lık­la, ye­ni üni­ver­si­te­ler ku­ra­rak Ana­do­lu'nun yü­zü­nü gül­dü­ren, baş­ta Baş­ba­ka­nı­mız ol­mak üze­re, Millî Eği­tim Ba­ka­nı­mı­za ve tüm Hükûmet üye­le­ri­mi­ze, ta­sa­rı­la­ra Mec­lis­te des­tek ve­ren siz de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri­mi­ze mil­le­ti­miz adı­na te­şek­kür edi­yor, bu duy­gu­lar­la yü­ce Mec­li­si say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ak­gün.

Gün­dem dı­şı ikin­ci söz, Ça­nak­ka­le Or­man Böl­ge Mü­dür­lü­ğü ve bağ­lı iş­let­me­ler­de son gün­ler­de ya­şa­nan yö­ne­tim sı­kın­tı­la­rı ile il­gi­li söz is­te­yen Ça­nak­ka­le Mil­let­ve­ki­li Ah­met Kü­çük'e ait­tir.

Bu­yu­run Sa­yın Kü­çük.

2.- Ça­nak­ka­le Mil­let­ve­ki­li Ah­met Kü­çük'ün, Ça­nak­ka­le Or­man Böl­ge Mü­dür­lü­ğü ve bağ­lı iş­let­me­ler­de son gün­ler­de ya­şa­nan yö­ne­tim sı­kın­tı­la­rı ile or­man­la­rın ge­liş­me­si sağ­la­nır­ken or­man köy­lü­le­ri­nin ya­şam stan­dar­dı­nı ve ka­li­te­si­ni ar­tır­ma­nın öne­mi­ne iliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­sı ve Çev­re ve Or­man Ba­ka­nı Os­man Pe­pe'nin ce­va­bı

AH­MET KÜ­ÇÜK (Ça­nak­ka­le) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; şah­sım adı­na, yü­ce Mec­li­si say­gı­la­rım­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Ça­nak­ka­le Or­man Böl­ge Mü­dür­lü­ğün­de­ki yö­ne­tim sı­kın­tı­la­rı hak­kın­da söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Ça­nak­ka­le, bir­çok açı­dan Tür­ki­ye'nin dik­kat çe­ken il­le­rin­den bi­ri­si­dir, önem­li il­le­rin­den bi­ri­dir. He­pi­mi­zin bil­di­ği gi­bi, çok ya­kın­da, 18 Mart De­niz Za­fe­ri'ni ve do­la­yı­sıy­la şe­hit­le­ri­mi­zi an­dık. Bü­tün dün­ya­nın gö­zü, Tür­ki­ye'nin gö­zü Ça­nak­ka­le üze­rin­dey­di.

Ça­nak­ka­le'nin en önem­li özel­lik­le­rin­den bir ta­ne­si de çok cid­di bir or­man var­lı­ğı sa­hi­bi ol­ma­sı­dır. Ça­nak­ka­le ili­nin top­rak­la­rı­nın yüz­de 54'ü or­man­lar­la kap­lı­dır ve or­man is­tih­sa­li­nin, yak­la­şık Tür­ki­ye'nin yüz­de 2,6'sı­nı Ça­nak­ka­le ili tek ba­şı­na kar­şı­lar, Mar­ma­ra Böl­ge­si'nin de yüz­de 18'ini tek ba­şı­na Ça­nak­ka­le kar­şı­lar. Do­la­yı­sıy­la, or­man­la­rı bu ka­dar ge­niş ala­na ya­yıl­mış ve yer yer ka­li­te­li or­man ol­ma özel­li­ği de ta­şı­yan Ça­nak­ka­le or­man­la­rı, do­la­yı­sıy­la, için­de ba­rın­dır­dı­ğı yak­la­şık üç yüz köy­de in­san­la­rın ya­şa­mı açı­sın­dan da çok önem­li­dir. Ay­nı za­man­da, Ça­nak­ka­le ili için­de iki ta­ne millî par­kın bu­lun­ma­sı, bir ören ye­ri­nin bu­lun­ma­sı... Bun­lar, he­pi­mi­zin bil­di­ği gi­bi Ge­li­bo­lu Ta­rihî Millî Par­kı ve ge­ne Kaz­da­ğı'nın -İda Da­ğı'nın, mi­to­lo­ji­de­ki adıy­la- için­de bu­lun­du­ğu Kaz­da­ğı Millî Par­kı'dır, bir de Tro­ya Ören Ye­ri'miz var­dır.

Bü­tün bu özel­lik­le­ri ne­de­niy­le, Ça­nak­ka­le'nin üze­rin­de dün­ya­nın gö­zü var­dır, il­gi­si var­dır. Ya­kın ta­ri­hi­miz­le çok ili­şik­li olan Ge­li­bo­lu Ta­rihî Millî Par­kı ve için­de uy­gu­la­nan Uzun Dev­re­li Ge­liş­me Pla­nı ne­de­niy­le her­ke­sin dik­ka­ti­ni çek­mek­te ve ta­ki­bin­de­dir. Ge­ne, Kaz­da­ğı (İda Da­ğı)'nın da, geç­miş mi­to­lo­jik ta­rih­te "tan­rı­la­rın da­ğı" ol­ma­sı ne­de­niy­le, Yu­na­nis­tan'da­ki Oly­mpos Da­ğı'nın eş de­ğe­ri ol­ma­sı ne­de­niy­le çok önem­li özel­lik­le­ri var­dır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ta­bii, böy­le önem­li bir or­man var­lı­ğı­nı ve için­de çok önem­li nü­fus ba­rın­dı­ran bir or­man var­lı­ğı­nı çok cid­di bir şe­kil­de yö­net­mek, ko­ru­mak, ge­liş­tir­mek ve hem or­man­la­rın iyi ge­liş­me­si­ni sağ­lar­ken hem de or­man için­de ya­şa­yan köy­lü­le­rin ya­şam stan­dar­dı­nı, ya­şam ka­li­te­si­ni yük­selt­mek ge­re­kir. Bu da, iyi bir iş­let­me­ci­lik an­la­yı­şıy­la, po­li­ti­ka­dan uzak, rea­list uy­gu­la­ma ve yö­ne­tim an­la­yı­şıy­la olur.

Fa­kat, ma­ale­sef, 17 Mart 2006'da, ya­ni 18 Mart­tan bir yıl ön­ce (ge­çen yıl) Baş­ba­ka­nın Ça­nak­ka­le'yi zi­ya­re­tin­de, ak­şa­mı ya­pı­lan bir top­lan­tı­da, 2 AKP'li be­le­di­ye baş­ka­nı­nın, Or­man Böl­ge Mü­dü­rü­nün hak­kın­da yap­tı­ğı şikâyet­ler so­nu­cun­da, Ça­nak­ka­le mil­let­ve­kil­le­ri­ni aşan bir si­ya­si mü­da­ha­ley­le, Or­man Böl­ge Mü­dü­rü­müz gö­rev­den alın­mış ve ar­dın­dan olum­suz ge­liş­me­ler had saf­ha­ya ulaş­mış ve işin ta­dı kaç­mış­tır de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım.

21/4/2006 ta­ri­hin­de Si­nop Or­man Böl­ge Mü­dür­lü­ğü­ne ata­nan Böl­ge Mü­dü­rü Mu­sa Ak­şan, da­ha son­ra Bur­sa 2. İda­re Mah­ke­me­sin­den 5/7/2006 ta­rih­li ve 2006/1536 sa­yı­lı yü­rüt­me­yi dur­dur­ma ka­ra­rıy­la ge­ri dön­müş, 15/8/2006 ta­ri­hin­de gö­re­vi­ne baş­la­mış, ama, bu ara­da, tek­rar, he­men mü­fet­tiş in­ce­le­me­siy­le ye­ni bir mü­da­ha­ley­le, 12/12/2006 ta­ri­hin­de, bu de­fa An­ka­ra'ya mü­hen­dis ola­rak ta­yi­ni çı­ka­rıl­mış ve bu­nun ar­dın­dan, ge­ne böl­ge ida­re mah­ke­me­si­ne baş­vu­ran Mu­sa Ak­şan, 23/2/2007 ta­ri­hin­de tek­rar gö­re­vi­ne ge­ri dön­müş­tür. Bu boş­luk­lar­da, ya­ni, Or­man Böl­ge Mü­dü­rü­nün gö­re­vin­den alın­dı­ğı dö­nem­ler­de, Mus­ta­fa De­mi­rel isim­li, Ed­re­mit böl­ge­sin­den, ge­çi­ci Böl­ge Mü­dü­rü ola­rak ge­len ar­ka­da­şı­mız, ma­ale­sef, Ça­nak­ka­le Or­man Böl­ge Mü­dür­lü­ğü­nün hu­zu­ru­nu ka­çır­mış ve iş­let­me­le­rin var olan ya­pı­sı­nı ta­ma­men boz­muş­tur. Ça­nak­ka­le Or­man Böl­ge Mü­dür­lü­ğün­de, ba­sı­na da -ya­ni ulu­sal ba­sı­na- yan­sı­yan şek­liy­le, he­pi­mi­zin bil­di­ği gi­bi "Ça­nak­ka­le'ye ben ko­mü­nist bıl­dır­cın av­la­ma­ya gel­dim." di­ye -ilk- şöh­ret ol­muş ve ar­dın­dan per­so­nel üze­rin­de bü­yük bas­kı­lar uy­gu­la­mış…

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Av­cı mı ken­di­si?

AH­MET KÜ­ÇÜK (De­vam­la) - Evet, bu ar­ka­da­şı­mız bıl­dır­cın av­cı­sıy­mış, ko­mü­nist bıl­dır­cın­la­rı av­lı­yor­muş. Na­sıl ayı­rı­yor­sa? Ne­re­le­rin­de ne işa­ret var­sa?

Ar­dın­dan, ya­sa­ya ay­kı­rı bir sü­rü iha­le­ler yap­mış, per­so­ne­le kö­tü dav­ran­mış, yer yer ha­ka­ret et­miş, ağ­za alın­ma­ya­cak laf­lar söy­le­miş -ina­nın, ne bu­ra­da ne bir baş­ka yer­de söy­len­me­ye­cek laf­lar- ve per­so­ne­li jur­nal­ci hâle ge­tir­miş, jur­nal­ci­lik ya­pan, şikâyet di­lek­çe­si ve­ren per­so­ne­li…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Onu ava Ba­kan mı gön­der­miş?

BAŞ­KAN - Sa­yın Kü­çük, lüt­fen to­par­la­yı­nız.

AH­MET KÜ­ÇÜK (De­vam­la) - Bu per­so­ne­li bel­li gö­rev­le­re ta­şı­ya­rak on­la­rı ödül­len­dir­miş ve do­la­yı­sıy­la, Ça­nak­ka­le Or­man Böl­ge Mü­dür­lü­ğü ve bağ­lı iş­let­me­ler­de yö­ne­tim za­fi­ye­ti oluş­muş tam ma­na­sıy­la. İn­san­la­rın bir­bi­ri­ne gü­ve­ni azal­mış, per­so­nel ara­sın­da kav­ga­lar baş­la­mış ve ar­tık Or­man Böl­ge Mü­dür­lü­ğü ve Ça­nak­ka­le or­man­la­rı Al­lah'a ema­net bir hâle gel­miş­tir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Ça­nak­ka­le Or­man Böl­ge Mü­dür­lü­ğü kap­sa­mın­da­ki or­man­la­rın öne­min­den bah­set­tim. Bu or­man­lar, Tür­ki­ye'nin ve dün­ya­nın en önem­li or­man­la­rı­dır. Bun­la­rı gö­zü­müz gi­bi ko­ru­ma­lı­yız ve on­la­ra sa­hip çık­ma­lı­yız.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, şu an­da da Or­man Böl­ge Mü­dü­rü Mu­sa Ak­şan, gö­re­vi­ne mah­ke­me ka­ra­rıy­la ge­ri dön­müş ve 4 ta­ne mü­fet­tiş şu an­da gö­rev ya­pı­yor­lar Ça­nak­ka­le'de ve Or­man Böl­ge Mü­dü­rü­nün oda­sı­nı iş­gal et­miş va­zi­yet­te­dir­ler. San­ki, Or­man Böl­ge Mü­dür­lü­ğün­de ve­ya Ça­nak­ka­le'de bu mü­fet­tiş ar­ka­daş­la­rın ça­lı­şa­ca­ğı baş­ka yer kal­ma­mış gi­bi, Böl­ge Mü­dü­rü­nün oda­sı iş­gal al­tı­na alın­mış ve Böl­ge Mü­dü­rü­nü yö­ne­te­mez hâle ge­ti­rip, si­nir­len­di­rip, onu ag­re­sif bir şek­le bü­rün­dü­re­rek suç iş­le­me­si­ni sağ­la­ma­ya yö­ne­lik bü­tün at­rak­si­yon­lar uy­gu­lan­mak­ta­dır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ba­kın, yan­gın mev­si­mi ge­li­yor. Ça­nak­ka­le böl­ge­si­nin yan­gın­lar açı­sın­dan çok du­yar­lı bir böl­ge ol­du­ğu­nu he­pi­miz bi­li­yo­ruz. Biz, Ge­li­bo­lu Ta­rihî Millî Par­kı or­man­la­rı­nın şe­hit­le­ri­mi­zin ye­şil ör­tü­sü ol­du­ğu­nu he­pi­miz bi­li­yo­ruz. Ge­ne, Kaz Da­ğı Millî Par­kı'nda da, de­di­ğim gi­bi mi­to­lo­ji­yi için­de ba­rın­dı­ran ve dün­ya­nın gö­zü olan or­man­lar ol­du­ğu­nu bi­li­yo­ruz.

Ba­kın, şöy­le söy­le­ye­yim: Yan­gın­lar açı­sın­dan en du­yar­lı il­ler­den bi­ri­si olan Ça­nak­ka­le'de, otuz do­kuz yıl­da, or­ta­la­ma yıl­da 57 adet yan­gın çık­mış ve 1.294 hek­tar da or­ta­la­ma her yıl or­man ara­zi­si­ni kay­bet­mi­şiz. Hâlbu­ki, bu ar­ka­da­şı­mı­zın gö­rev yap­tı­ğı geç­miş­te­ki dö­nem­ler­de, en faz­la 689, 2005 yı­lın­da da 7 hek­tar­lık yan­gın oluş­muş, ya­ni, Or­man Böl­ge Mü­dür­lü­ğün­de yö­ne­tim za­fi­ye­ti ol­ma­dı­ğı açık­ça or­ta­da, gö­rül­mek­te­dir.

Bü­tün bun­lar or­ta­day­ken, ağaç­lan­dır­ma ça­lış­ma­la­rı hız­la yü­rür­ken, Or­man Böl­ge Mü­dür­lü­ğü­ne ya­pı­lan bu mü­da­ha­le her­ke­si ca­nın­dan bez­dir­miş, per­so­ne­li ayak­lan­dır­mış ve per­so­nel gö­rev ya­pa­maz hâle gel­miş, ar­tık her­kes bir­bi­rin­den şüp­he­le­nir hâle gel­miş­tir ve per­so­nel ara­sın­da, ar­tık, "Mus­ta­fa­cı", "Mu­sa­cı" di­ye kav­ga­lar oluş­ma­ya baş­la­mış­tır ve özel­lik­le Ta­rım Or­man-Sen üye­si or­man­cı ar­ka­daş­la­rı­mı­za ve iş­çi ar­ka­daş­la­rı­mı­za bü­yük bas­kı­lar oluş­mak­ta, tam ma­na­sıy­la per­so­nel üze­rin­de te­rör es­ti­ril­mek­te­dir.

İB­RA­HİM KÖŞ­DE­RE (Ça­nak­ka­le) - Ah­met Bey, doğ­ru de­ğil bu!

AH­MET KÜ­ÇÜK (De­vam­la) - Ba­kın, yan­gın mev­si­mi ge­li­yor. Eğer, Ça­nak­ka­le'de bir yan­gın çı­kar­sa, bu yö­ne­tim za­fi­ye­tin­den olu­şan bir yan­gın olu­şur­sa, Ça­nak­ka­le or­man­la­rı sa­de­ce yan­mak­la kal­maz, Ça­nak­ka­le or­man­la­rı bu Hükûme­ti de ya­kar. Bu­nu her­kes böy­le bil­sin, Hükûme­ti de ya­kar. Ça­nak­ka­le or­man­la­rı­nın ate­şi çok sı­cak­tır. Bu­nu her­ke­sin böy­le bil­me­si ge­rek­ti­ği­ni dü­şü­nü­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu ve­si­ley­le, ge­ne bir şey­den söz et­mek is­ti­yo­rum. Şu ara, Ça­nak­ka­le'de kir­li­li­ğe dö­nük bir sa­na­yi­leş­me baş­la­mış­tır. Ça­nak­ka­le'de hâlen iki ta­ne ter­mik san­tral var­dır. Bun­la­rın bir ta­ne­si­ni dev­let yap­mış, 360 me­ga­vat, Çan'da; bi­ri­si de 120 me­ga­vat, Bi­ga'da­dır. Şim­di, iki ta­ne da­ha ter­mik san­tral mü­ra­ca­atı bu­lun­mak­ta­dır. Ba­kın, böy­le or­man­lık alan­la­rın bu­lun­du­ğu ve çev­re­nin bu ka­dar önem­li ol­du­ğu bir il­de, ar­tık, ke­sin­lik­le, bir de­fa, bir ter­mik san­tral açıl­ma­sı­na izin ve­ril­me­me­si ge­rek­mek­te­dir. Sa­yın Çev­re ve Or­man Ba­ka­nı­mız da bu­ra­day­ken bun­la­rı ifa­de et­mek is­te­dim, bu ko­nu­da­ki gö­rü­şü­nü de öğ­ren­mek is­ti­yo­ruz. Ça­nak­ka­le ar­tık ter­mik san­tral is­te­mi­yor, kir­li­lik is­te­mi­yor, çün­kü, Ça­nak­ka­le Tür­ki­ye'nin gö­zü­nün be­be­ği olan bir yer­dir.

Bu ve­si­ley­le ben, Yü­ce Mec­li­si say­gı­la­rım­la se­lam­lı­yo­rum ve Ça­nak­ka­le Or­man Böl­ge Mü­dür­lü­ğün­de­ki te­rö­rün de bir an ön­ce bit­me­si ge­rek­ti­ği­ni dü­şü­nü­yo­rum ve önü­müz­de­ki pa­zar­te­si gü­nü, ben, Or­man Böl­ge Mü­dü­rü­mü­zü, ça­lış­tı­ğı ken­di oda­sın­da, ma­kam oda­sın­da zi­ya­ret et­mek is­ti­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

FİK­RET BA­DAZ­LI (An­tal­ya) - İyi olur, iyi olur.

İB­RA­HİM KÖŞ­DE­RE (Ça­nak­ka­le) - Be­ra­ber gi­de­lim.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Kü­çük.

Gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­ya, Hükûmet adı­na, Çev­re ve Or­man Ba­ka­nı Os­man Pe­pe ce­vap ve­re­cek­ler­dir.

Bu­yu­run Sa­yın Ba­kan. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

ÇEV­RE VE OR­MAN BA­KA­NI OS­MAN PE­PE (Ko­ca­eli) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­lar; Ça­nak­ka­le Mil­let­ve­ki­li ar­ka­da­şı­mız, doğ­ru­su­nu söy­le­mek ge­re­kir­se, Ça­nak­ka­le'nin ge­nel so­run­la­rıy­la ala­ka­lı ola­rak, or­man­lar­la ala­ka­lı, millî park­la ala­ka­lı ge­nel ko­nuş­ma­lar yap­say­dı ve bel­li ta­lep­ler­de bu­lun­say­dı, öy­le zan­ne­di­yo­rum ki da­ha şık olur­du.

AH­MET ER­SİN (İz­mir) - Bir sı­kın­tı­yı an­la­tı­yor.

ÇEV­RE VE OR­MAN BA­KA­NI OS­MAN PE­PE (Ko­ca­eli) - Ya­ni, bir si­ya­set­çi, bir mil­let­ve­ki­li, bir böl­ge mü­dü­rüy­le ala­ka­lı gün­dem dı­şı söz alıp ko­nu­şur­sa çok şık ol­maz.

AH­MET KÜ­ÇÜK (Ça­nak­ka­le) - Bir yıl­dır te­rör es­ti­ri­yor­su­nuz, bir yıl­dır de­vam edi­yor Sa­yın Ba­ka­nım. Er­zu­rum Millî Eği­tim Mü­dü­rü­ne dön­dü.

BAŞ­KAN - Sa­yın Kü­çük, lüt­fen…

ÇEV­RE VE OR­MAN BA­KA­NI OS­MAN PE­PE (De­vam­la) - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, söz ko­nu­su Böl­ge Mü­dü­rü biz­den ön­ce­ki hükûmet za­ma­nın­da Böl­ge Mü­dür­lü­ğün­den alın­mış, Art­vin'e Şu­be Mü­dü­rü ola­rak gön­de­ril­miş bir mü­hen­dis­ti, Art­vin'de Şu­be Mü­dü­rüy­dü. Hükûmet ol­duk, ken­di­si­ni Art­vin'den al­dık, Ça­nak­ka­le'ye Böl­ge Mü­dü­rü yap­tık. Ça­nak­ka­le'de, ar­ka­da­şı­mı­zın, halk­la iliş­ki­ler ve per­so­nel ara­sın­da­ki iliş­ki­ler­de gör­müş ol­du­ğu­muz sı­kın­tı­lar ve Ça­nak­ka­le or­man­la­rı­nın, böl­ge­si­nin has­sa­si­ye­ti­ne bi­na­en ora­dan ken­di­si­ni al­dık, Ça­nak­ka­le'den al­dık, Si­nop'a Böl­ge Mü­dü­rü ola­rak gön­der­dik. Bak, dik­kat edin, Ça­nak­ka­le Böl­ge Mü­dür­lü­ğün­den alı­yo­ruz, Si­nop'a Böl­ge Mü­dü­rü ya­pı­yo­ruz. Ça­nak­ka­le de­niz ke­na­rı, Si­nop de­niz ke­na­rı. Ora­da­ki ek gös­ter­ge­si 3.600, Si­nop'ta­ki ek gös­ter­ge­si 3.600. Ora­da da loj­ma­nı var, ya­ni, Ça­nak­ka­le'de de loj­ma­nı var, Si­nop'ta da loj­ma­nı var. Her­han­gi bir mad­di kay­bı yok, her­han­gi bir öz­lük hak­la­rın­da kay­bı söz ko­nu­su de­ğil, her­han­gi bir iti­bar kay­bı söz ko­nu­su de­ğil, ama, ma­ale­sef, ida­re mah­ke­me­si­ne git­ti, ida­re mah­ke­me­sin­den tek­rar gö­re­vi­ne, Ça­nak­ka­le'ye ia­de­si­ne ka­rar ve­ril­di. İki ta­ne böl­ge mü­dür­lü­ğü; ya­ni, ada­mı ben böl­ge mü­dür­lü­ğün­den alıp da mü­hen­dis yap­ma­dım ki, ada­mı ben böl­ge mü­dür­lü­ğün­den alıp da şu­be mü­dü­rü yap­ma­dım ki, ada­mın her­han­gi bir mad­di kay­bı ol­ma­mış ki, ma­ne­vi kay­bı ol­ma­mış ki; ama, mah­ke­me böy­le bir ka­rar ver­miş. Yar­gı­nın ka­ra­rı ol­du­ğu için de uy­mu­şuz. Ta­bii, bu çok en­te­re­san­dır.

Yar­gı­da çok en­te­re­san ka­rar­lar­la da kar­şı kar­şı­ya kal­dı­ğı­mı bu ve­si­ley­le ifa­de et­mek is­ti­yo­rum. İki yıl­lık okul me­zu­nu, mes­lek yük­se­ko­ku­lu me­zu­nu bir tek­nis­ye­ni­miz mah­ke­me­ye baş­vur­du, or­man mü­hen­di­si ola­rak gö­re­ve ia­de­si­ne ka­rar ver­di mah­ke­me. Ne ka­dar en­te­re­san bir şey. Ya­ni, Türk yar­gı ta­ri­hi­ne ge­çe­cek, bun­dan da­ha…

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Bu mah­ke­me­le­ri kal­dı­ra­lım, za­ten doğ­ru iş yap­mı­yor­lar!

ÇEV­RE VE OR­MAN BA­KA­NI OS­MAN PE­PE (De­vam­la) - Ar­ka­daş­lar, ba­kın, hu­kuk he­pi­mi­ze la­zım­dır. Be­nim söy­le­di­ğim şey hikâye de­ğil, fık­ra an­lat­mı­yo­rum. Ben bir mah­ke­me­nin ka­ra­rın­dan bah­se­di­yo­rum, son de­re­ce cid­di bir şey­den bah­se­di­yo­rum. İki yıl­lık  mes­lek yük­se­ko­ku­lu me­zu­nu bi­ri­si­ni, mah­ke­me, ida­re mah­ke­me­si, ba­na or­man mü­hen­di­si ola­rak ge­ri ia­de edi­yor, gö­re­vi­ne ia­de edi­yor, or­man mü­hen­di­si ola­rak.

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Sa­yın or­man mü­hen­di­si de­miş mi!

ÇEV­RE VE OR­MAN BA­KA­NI OS­MAN PE­PE (De­vam­la) - Şim­di, İç Ana­do­lu Böl­ge­si'nde 2 ta­ne böl­ge mü­dü­rü var, bi­ri­si on beş yıl­lık, bi­ri­si on al­tı yıl­lık. Bir on beş yıl­lık, on al­tı yıl­lık böl­ge mü­dür­lü­ğü yap­mış bi­ri­si­nin… İş­let­me kör­lü­ğü de­ni­len bir şey var. Bir adam bir yer­de on beş se­ne iş­let­me mü­dür­lü­ğü, böl­ge mü­dür­lü­ğü ya­pı­yor­sa bir müd­det son­ra ar­tık ora­nın iş­le­ri­ni ka­nık­sar, ora­da ba­şa­rı­lı ola­maz, ve­rim­li ola­maz. Ne yap­tık? Bun­la­rı be­ca­yiş yap­tık, kar­şı­lık­lı be­ca­yiş yap­tık, bu­nu da mah­ke­me ka­ra­rı dur­dur­du. Ya on al­tı se­ne... Pe­ki, ben, ya­ni bu adam­lar, be­şik kert­me­si yap­tık biz böl­ge mü­dür­le­ri­ni, be­şik kert­me­si öle­ne ka­dar kay­dı­ha­yat şar­tıy­la böl­ge mü­dü­rü ola­cak­lar!

Şim­di, bu ve ben­zer uy­gu­la­ma­lar el­bet­te ki bi­zim ça­lış­ma az­mi­mi­zi, şev­ki­mi­zi bi­raz­cık kam­çı­lı­yor ta­bii. Ama, şu­nu söy­le­ye­yim: Ça­nak­ka­le Mil­let­ve­ki­li ar­ka­da­şı­mı­za ben bir ha­tı­ra­mı bu­ra­da ifa­de et­mek is­ti­yo­rum. Yıl 1978, Ereğ­li De­mir Çe­lik Fab­ri­ka­la­rın­da ma­ki­ne mü­hen­di­si ola­rak işe baş­la­mı­şım. 10'un­cu de­re­ce­den lup mü­hen­dis ola­rak, "loo­per", mü­hen­dis ola­rak işe baş­la­mı­şım. Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si hükûmet ol­du ve gel­di. Sa­na­yi ve Tek­no­lo­ji Ba­kan­lı­ğı iki­ye bö­lün­dü, Tek­no­lo­ji Ba­kan­lı­ğı ve Sa­na­yi Ba­kan­lı­ğı di­ye. Ereğ­li De­mir Çe­lik Fab­ri­ka­la­rı, ya­ni be­nim ça­lış­tı­ğım fab­ri­ka Tek­no­lo­ji Ba­kan­lı­ğı­na bağ­lı ol­du. Ben, 10'un­cu de­re­ce­den lup mü­hen­dis ola­rak ça­lış­tı­ğım Ereğ­li De­mir Çe­lik Fab­ri­ka­la­rın­da, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si hükûmet olun­ca, be­ni sı­cak had­de­ha­ne mü­dü­rüm ça­ğır­dı, sor­gu oda­sı­na al­dı be­ni, de­di ki: "Os­man Pe­pe, sen bu fab­ri­ka­ya gi­rer­ken se­nin iki ta­ne re­fe­ran­sın var. Bi­ri­si şu, bi­ri­si şu. Bun­la­rı ne­re­den ta­nı­yor­sun? Bu adam­la­rı ne­re­den ta­nı­dı­ğı­nı ba­na söy­le­ye­cek­sin."

AH­MET KÜ­ÇÜK (Ça­nak­ka­le) - Sa­yın Ba­kan, sen bi­zim söy­le­dik­le­ri­mi­zi ce­vap­la.

ÇEV­RE VE OR­MAN BA­KA­NI OS­MAN PE­PE (De­vam­la) - Bun­la­rı, ben… Bi­ri­si fab­ri­ka­nın per­so­nel ve sos­yal iş­ler mü­dü­rü, bi­ri­si de… Bun­la­rın iki­si de fab­ri­ka­da ça­lı­şan in­san­lar. Ver­di­ğim ce­vap­lar mü­dür be­yi tat­min et­me­di­ği için, be­ni 10'un­cu de­re­ce­den 9'un­cu de­re­ce­ye in­dir­di, loj­man hak­kı­mı al­dı ve var­di­ya­ya ta­bi tut­tu be­ni. Şim­di…

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - 9'a inin­ce de­re­ce ar­tar, ar­tar. Aşa­ğı doğ­ru de­re­ce art­maz mı?

ÇEV­RE VE OR­MAN BA­KA­NI OS­MAN PE­PE (De­vam­la) - Ora­da, ar­ka­daş­lar, şim­di, ta­bii, ora­nın yö­net­me­li­ği ay­rı ol­du­ğu için…

BAŞ­KAN - Sa­yın İn­ce, lüt­fen…

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - 9'un­cu de­re­ce 10'un­cu de­re­ce­den da­ha yük­sek­tir.

BAŞ­KAN - Lüt­fen Sa­yın İn­ce…

Sa­yın Ba­kan, lüt­fen Ge­nel Ku­ru­la hi­tap edin.

Bu­yu­run.

ÇEV­RE VE OR­MAN BA­KA­NI OS­MAN PE­PE (De­vam­la) - Şim­di, be­nim yıl­lar ön­ce ya­şa­dı­ğım bir olay. El­bet­te ki, genç bir mü­hen­dis ola­rak be­nim anı­la­rım ara­sın­da çok özel bir ye­re sa­hip, ama, ka­pat­tık o def­te­ri git­ti.

AH­MET KÜ­ÇÜK (Ça­nak­ka­le) - Sa­yın Ba­kan, Ça­nak­ka­le'den bah­se­din lüt­fen.

ÇEV­RE VE OR­MAN BA­KA­NI OS­MAN PE­PE (De­vam­la) - Şim­di, ben… Bu­gün­kü ata­ma­la­rı­mız­da yap­mış ol­du­ğu­muz bü­tün ta­sar­ruf­lar­da hu­ku­ka uy­gun­luk bi­zim için son de­re­ce önem­li. Per­so­ne­li­miz ne ka­dar ba­şa­rı­lı olur­sa, biz o ka­dar ba­şa­rı­lı olu­ruz. Biz de bu­nu bi­li­yo­ruz. An­cak, şu­nu söy­le­ye­yim ben: Per­so­ne­li­min her­han­gi bir mad­di kay­bı­nın, ma­ne­vi kay­bı­nın ol­ma­ma­sı için za­ten ge­rek­li olan şe­yi ya­pı­yo­ruz. An­cak, bu­ra­da, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­da­şı­mı­zın di­le ge­tir­miş ol­du­ğu hu­sus çok spe­si­fik bir ko­nu­dur. Bir ki­şi­nin her­han­gi bir mad­di kay­bı­nı, ma­ne­vi kay­bı­nı ke­sin­lik­le içer­me­yen ta­sar­ruf­la­rı­mız bi­raz ön­ce ifa­de et­ti­ğim şe­kil­de­dir. Ben,  de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rı­mı­zın bu ko­nu­da­ki di­le ge­tir­miş ol­duk­la­rı hu­sus­la­rı, bir ki­şi­nin avu­kat­lı­ğı­nı yap­mak­tan da­ha çok…

AH­MET KÜ­ÇÜK (Ça­nak­ka­le) - Ça­nak­ka­le or­man­la­rı­nın avu­kat­lı­ğı­nı ya­pı­yo­ruz Sa­yın Ba­kan.

ÇEV­RE VE OR­MAN  BA­KA­NI OS­MAN PE­PE (De­vam­la) - ...ge­nel so­run­lar şek­lin­de bu­ra­da ifa­de edi­lir­se, zan­ne­di­yo­rum da­ha ye­rin­de olur.

Ben, Sa­yın Baş­ka­na ve siz de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rı­ma say­gı­lar su­nu­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

AH­MET KÜ­ÇÜK (Ça­nak­ka­le) - Hiç­bir şe­ye ce­vap ver­me­di­niz Sa­yın Ba­kan.  Ça­nak­ka­le or­man­la­rı­nın avu­kat­lı­ğı­nı ya­pı­yo­ruz biz, kim­se­nin de­ğil.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ba­kan.

Gün­dem dı­şı üçün­cü söz, Ar­na­vut­luk'un Türk­çe­yi resmî dil ola­rak ka­bul et­me­si hak­kın­da söz is­te­yen Ka­ra­man Mil­let­ve­ki­li Yük­sel Ça­vu­şoğ­lu'na ait­tir.

Bu­yu­run Sa­yın Ça­vu­şoğ­lu.

3.- Ka­ra­man Mil­let­ve­ki­li Yük­sel Ça­vu­şoğ­lu'nun, Ar­na­vut­luk Mit­ro­vi­ca Be­le­di­ye Mec­li­si­nin al­mış ol­du­ğu bir ka­rar­la Türk­çe­yi resmî dil ola­rak ka­bul et­me­si­ne iliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­sı

YÜK­SEL ÇA­VU­ŞOĞ­LU (Ka­ra­man) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; Ar­na­vut­luk Mit­ro­vi­ca Be­le­di­ye Mec­li­si­nin 10 Mart ta­ri­hi iti­ba­rıy­la al­mış ol­duk­la­rı bir ka­ra­rı, Türk­çe'nin resmî dil ola­rak kul­la­nıl­ma­sıy­la il­gi­li ka­ra­rı teb­rik et­mek üze­re güm­dem dı­şı söz al­mış bu­lun­mak­ta­yım. Söz­le­ri­me baş­la­ma­dan ön­ce yü­ce Mec­li­si say­gı­la­rım­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, söz­le­ri­me baş­la­ma­dan ön­ce, Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğı va­sı­ta­sıy­la Ba­kan­lar Ku­ru­lu­na in­di­ril­miş olan ve he­nüz Mec­li­se gel­me­yen ve Ka­ra­man'a açıl­ma­sı ön­gö­rü­len üni­ver­si­te­miz­le il­gi­li baş­ta Baş­ba­ka­nı­mız, il­gi­li ba­kan­la­rı­mız ve Millî Eği­tim Ba­ka­nı­mız ol­mak kay­dıy­la  bü­tün eme­ği ge­çen, fay­da­sı do­ku­nan her­ke­se te­şek­kür­le­ri­mi bir borç ola­rak bil­dir­mek­ten şe­ref du­yu­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım ve mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, in­sa­nın ve top­lum­la­rın va­sıf ka­zan­ma­sı dil­le olur. Top­lum­la­rın ev­ren­sel dil­le­ri var­dır. Tek­nik re­sim, tra­fik ku­ral­la­rı, bil­gi­sa­yar ya­zım dil­le­ri ve­sa­ire ve­sa­ire, ama en bü­yü­ğü de, en önem­li­si de ko­nu­şu­lan dil­dir. İn­san­la­rın en bü­yük özel­lik­le­rin­den bi­ri­si ise, dü­şün­me­si, mu­ha­ke­me et­me­si, dü­şün­ce­si­ni ya­şa­ma­sı, dü­şün­ce­sin­den ve tec­rü­be­le­rin­den bil­gi üret­me­si, ürün­ler ve de­ğer­ler or­ta­ya koy­ma­sı ve bun­la­rın ge­le­cek ne­sil­le­re ak­ta­rıl­ma­sı­dır. Bu­nu ya­pa­bil­me­nin ara­cı ise dil­dir. Dil, bir mil­le­tin me­de­ni­ye­ti­nin ay­rıl­maz bir par­ça­sı­dır. Dil ol­ma­dan kül­tür ol­maz, me­de­ni­yet ol­maz, kı­sa­ca in­san ol­maz, top­lum olu­na­maz, çün­kü, bir mil­le­tin di­li, o mil­le­tin kim­li­ği­dir. Dil, mua­sır me­de­ni­yet­ler he­de­fi­ne gi­den yol­da, bil­gi ve tek­no­lo­ji­nin ge­liş­me­si­ne ve ak­ta­rıl­ma­sı­na hiz­met eden mü­es­sir bir araç­tır. Zen­gin bir dil, güç­lü bir dil­dir. Zen­gin­lik, di­lin muh­te­va­sı­na, ül­ke­nin eko­no­mi­si­ne, sa­na­yi­si­ne, si­ya­se­ti­ne ve bi­li­mi­ne bağ­lı­dır. Bun­lar­dan has­sa­ten bi­lim­de ne ka­dar güç­lüy­se­niz, o ka­dar güç­lü bir dev­let­si­niz de­mek­tir. Güç­lü bir dil, güç­lü bir mil­let­tir. Gü­cü­nü ta­ri­hin de­rin­lik­le­rin­den alan Türk­çe­miz, bu­gün, yer­yü­zün­de, bü­tün leh­çe­le­riy­le bir­lik­te, 12 mil­yon met­re ka­re­lik bir alan­da 220 mil­yon ki­şi ta­ra­fın­dan ko­nu­şul­mak­ta, ya­şa­yan ve ko­nu­şu­lan dün­ya dil­le­ri ara­sın­da ise be­şin­ci sı­ra­yı al­mak­ta­dır.

De­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, her dil­de ol­du­ğu gi­bi di­li­miz­de­ki eroz­yon ve yoz­laş­ma kim­li­ği­mi­ze, kül­tü­rü­mü­ze men­fi ola­rak, ama di­li­miz­de­ki il­mi ola­rak zen­gin­leş­me­si ise yer­yü­zün­de ya­yıl­ma­sı­na da müs­pet te­sir et­mek­te­dir. Türk­çe­miz­de­ki bo­zul­ma­yı, yoz­laş­ma­yı ve ya­ban­cı­laş­ma­yı ön­le­mek için hem bi­rey ola­rak biz­le­re hem de dev­le­tin ku­rum­la­rı­na bü­yük gö­rev­ler düş­mek­te­dir. Gö­rev ve so­rum­lu­luk ola­rak ad­det­ti­ğim, di­li­mi­zi sa­de­ce teh­dit­le­re kar­şı ko­ru­mak de­ğil, ay­nı za­man­da bi­lim­sel yön­de ge­liş­tir­mek ve zen­gin­leş­tir­mek­tir. Di­li­mi­zi teh­dit eden un­sur­la­rın ba­şın­da ise kü­re­sel­leş­me, ile­ti­şim ve ha­ber­leş­me kay­nak­la­rı gel­mek­te­dir. Özel­lik­le ba­sın-ya­yın ala­nın­da dil kul­la­nı­mı çok bü­yük dik­kat ge­rek­ti­ren bir hu­sus ola­rak kar­şı­mı­za çık­mak­ta­dır. Bu ne­den­le, ga­ze­te, der­gi, rad­yo ve te­le­viz­yon­lar­da fa­sih ko­nu­şan ve tec­rü­be­li bi­rer dil uz­ma­nı­nın bu­lun­ma­sı zo­run­lu ha­le ge­ti­ril­me­li­dir.

Türk­çe­mi­zi ya­ban­cı dil­ler­den ko­ru­mak ve ge­liş­me­si­ni sağ­la­mak için, her ne ka­dar ce­zai mü­ey­yi­de­ler ge­rek­liy­se de, ön­ce­lik­li ola­rak ye­ni nes­le Türk­çe­yi sev­dir­mek, iyi ve et­ki­li şe­kil­de kul­la­nıl­ma­sı­nı sağ­la­mak için teş­vik edi­ci me­tot­lar ge­liş­ti­ril­me­li­dir. Üni­ver­si­te­le­ri­mi­zin "Türk di­li ve ede­bi­ya­tı" bö­lüm­le­rin­de oku­tu­lan ders­ler da­ha ağır­lık­lı ve muh­te­va­lı ele alın­ma­lı­dır. Türk­çe ve ma­te­ma­tik ders­le­ri, ana oku­lun­dan fa­kül­te so­nu­na ka­dar yo­ğun bir müf­re­dat­la ve­ril­me­li­dir.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın Ça­vu­şoğ­lu.

YÜK­SEL ÇA­VU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Ye­ri gel­miş­ken şu­nu da be­lirt­mek is­te­rim ki: Ka­ra­man'da Sel­çuk Üni­ver­si­te­si bün­ye­sin­de açı­lan Ede­bi­yat Fa­kül­te­mi­zin, muh­te­me­len ha­zi­ran­dan son­ra Ka­ra­man şeh­ri­miz­de ku­ru­la­cak olan üni­ver­si­te­miz­de, ba­zı ede­bi­yat fa­kül­te­le­rin­de ol­du­ğu gi­bi, Türk di­li ens­ti­tü­le­ri ile des­tek­len­me­si­nin fay­da­lı ola­ca­ğı­na ina­nı­yo­rum. Her il­de üni­ver­si­te ve bün­ye­le­rin­de ede­bi­yat fa­kül­te­le­ri açı­la­rak bü­tün Tür­ki­ye, Türk­çe ve ma­te­ma­tik eği­ti­mi al­ma­lı­dır di­yo­rum.

  De­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, Türk­çe­nin Ka­ra­man açı­sın­dan ay­rı bir öne­mi var­dır. Biz­ler, Ka­ra­man'ı Türk­çe­nin baş­ken­ti ola­rak gö­rü­yo­ruz. Dö­ne­min­de Fars­ça ve Arap­ça yay­gın bir şe­kil­de kul­la­nı­lır­ken Ka­ra­ma­noğ­lu Meh­met Bey, 13 Ma­yıs 1277 ta­ri­hi iti­ba­rıy­la ya­yım­la­dı­ğı bir fer­man­la "Bu­gün­den son­ra hiç kim­se sa­ray­da di­van­da, mec­lis­te ve sey­ran­da Türk­çe­den baş­ka bir dil kul­lan­ma­ya­cak­tır." di­ye­rek Türk­çe­miz için çok önem­li bir adım at­mış­tır. 1961 yı­lın­dan be­ri Türk Di­li Bay­ra­mı ve Yu­nus Em­re'yi an­ma et­kin­lik­le­ri dü­zen­li ola­rak her yıl ili­miz­de coş­kuy­la kut­lan­mak­ta­dır. Böy­le­ce, Türk di­li, Yu­nus Em­re'nin sev­gi ve dost­luk an­la­yı­şıy­la im­ti­zaç et­ti­ril­mek­te­dir.

Söz­le­ri­me son ve­rir­ken, Ar­na­vut­luk Mit­ro­vi­ca Be­le­di­ye Mec­li­si­nin de­ğer­li üye­le­ri­ne, ay­rı­ca Or­ta As­ya'da, Kaf­kas­lar­da, Bal­kan­lar­da, Av­ru­pa'da, Or­ta Do­ğu'da, Af­ri­ka'da, kı­sa­ca, her yer­de Türk­çe ko­nu­şan her kim var­sa, ken­di­le­ri­ne bin­ler­ce ki­lo­met­re uzak­tan mil­le­tim adı­na ku­cak do­lu­su se­lam ve sev­gi­le­ri­mi gön­de­ri­yo­rum.

Say­gı­la­rım­la. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ça­vu­şoğ­lu.

Gün­de­me ge­çi­yo­ruz.

Baş­kan­lı­ğın Ge­nel Ku­ru­la su­nuş­la­rı var­dır.

Mec­lis araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­na iliş­kin bir öner­ge var­dır, oku­tu­yo­rum:

B) GEN­SO­RU, GE­NEL GÖ­RÜŞ­ME, MEC­LİS SO­RUŞ­TUR­MA­SI VE MEC­LİS ARAŞ­TIR­MA­SI ÖNER­GE­LE­Rİ

1.- İz­mir Mil­let­ve­ki­li Hak­kı Ül­kü ve 22 mil­let­ve­ki­li­nin, Dev­let Ti­yat­ro­la­rı Ge­nel Mü­dür­lü­ğü yö­ne­ti­miy­le il­gi­li id­di­ala­rın araş­tı­rı­la­rak alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin be­lir­len­me­si ama­cıy­la Mec­lis araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­na iliş­kin öner­ge­si (10/431)

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Dev­let Ti­yat­ro­su Ya­sa­sı­nın 4. mad­de­si­ne ay­kı­rı ola­rak Dev­let Ti­yat­ro­su Ge­nel Mü­dür­lü­ğü ma­ka­mı­na ge­ti­ri­len, fa­kat kad­ro­su "dra­ma­turg" ol­du­ğu için ata­ma ka­rar­na­me­si Cum­hur­baş­ka­nın­dan ge­ri dö­nün­ce bu gö­re­ve vekâle­ten ata­nan, Sa­yın Mi­ne Acar dö­ne­min­de Dev­let Ti­yat­ro­la­rı; kad­ro­laş­ma ve yol­suz­luk­la­rın ya­şan­dı­ğı, ki­mi ça­lı­şan­la­ra kar­şı bas­kı ve sin­dir­me po­li­ti­ka­la­rı­nın yü­rü­tül­dü­ğü, çağ­daş bir sa­nat ku­ru­mu­na hiç ya­kış­ma­ya­cak san­sür­le­rin uy­gu­lan­dı­ğı, ka­nun­suz ve yö­ne­tim ira­de­sin­den yok­sun bir ku­rum ola­rak anıl­ma­ya baş­la­mış­tır.

Dev­let Ti­yat­ro­la­rın­da ya­şa­nan so­run­la­rın baş­lı­ca ne­de­ni, şu an­da Dev­let Ti­yat­ro­la­rı Ge­nel Mü­dür­lü­ğü gö­re­vi­ni vekâle­ten yü­rüt­mek­te olan Mi­ne Acar gö­rev gel­dik­ten son­ra "Dev­let Ti­yat­ro­la­rı Gö­rev ve Ça­lış­ma Yö­ner­ge­si"nde ya­pı­lan de­ği­şik­lik­ler­dir.

06.01.2006 ta­ri­hin­de Ba­kan ona­yın­dan çık­tı­ğı hâlde, tam 5 ay Dev­let Ti­yat­ro­su ça­lı­şan­la­rı­na da­hi açık­la­ma­yan bu yö­ner­gey­le, Dev­let Ti­yat­ro­la­rı­nın iş­le­yi­şi, kad­ro ta­nım­la­rı, ku­rum dı­şı ça­lış­ma izin­le­ri, sı­nav­lar, gö­re­ve alış ve ben­ze­ri ko­nu­lar­da çok önem­li de­ği­şik­lik­ler ge­ti­ril­miş­tir. Özel­lik­le yö­ner­ge­ye ko­nu­lan bir mad­de ile dra­ma­turg kad­ro­sun­da bu­lu­nan Mi­ne Acar'a, 'Sa­nat­çı' kad­ro­su­na geç­me yo­lu­nun açıl­ma­sı, ki­şi­ye özel bir de­ği­şik­lik ola­rak al­gı­lan­mış ve Mi­ne Acar'ın yü­rüt­tü­ğü gö­re­ve asa­le­ten atan­mak için "hu­ku­ki bir da­ya­nak" ha­zır­la­ma ça­ba­sı için­de ol­du­ğu id­dia edil­miş­tir.

Mi­ne Aca­rın, "ken­di adı­na bir avan­taj el­de et­me­di­ği­ni" söy­le­me­nin im­kan­sız ol­du­ğu bu de­ği­şik­li­ğin ya­nın­da baş­ka bir de­ği­şik­lik­le de, bu­gü­ne ka­dar branş­la­rı sap­tan­mış mes­lek li­se­si me­zun­la­rı­nın ça­lış­tı­rıl­dı­ğı Dev­let Ti­yat­ro­la­rı Tek­nik Kad­ro­la­rı­na, bu de­fa branş be­lir­til­me­den, mes­lek ya da düz li­se me­zun­la­rı­nın da alın­ma­sı ön­gö­rü­le­rek, bu kad­ro­la­ra İmam Ha­tip li­se­le­rin­den me­zun olan­la­rın da gi­re­bil­me­si­nin önü açıl­mış­tır.

Ge­ti­ri­len de­ği­şik­lik­le­rin ço­ğu, 1310 sa­yı­lı ya­say­la de­ği­şik 5441 sa­yı­lı Dev­let Ti­yat­ro­la­rı Ya­sa­sı'na ay­kı­rı ol­du­ğun­dan, sa­nat­çı­la­rın ve ça­lı­şan­la­rın oluş­tur­du­ğu si­vil top­lum ör­güt­le­ri­nin aç­tı­ğı da­va­lar so­nu­cun­da bu yö­ner­ge, Da­nış­tay ta­ra­fın­dan ip­tal edil­miş­tir.

Bu ka­rar üze­ri­ne Mi­ne Acar yö­ne­ti­mi, "130 ki­şi­lik kad­ro al­mış­tık bu­nu kul­la­na­ma­ya­ca­ğız... Dev­let Ti­yat­ro­su ça­lı­şan­la­rı ar­tık TV di­zi­le­rin­de oy­na­ya­ma­ya­cak" gi­bi, ko­nu­yu sap­tır­ma­ya ve bil­gi kir­li­li­ği ya­rat­ma­ya yö­ne­lik açık­la­ma­lar ya­par­ken, Kül­tür ve Tu­rizm Ba­ka­nı da sa­nat­çı­la­rı, "ken­di ayak­la­rı­na kur­şun sık­mak­la" suç­la­mak­ta­dır. Oy­sa, Mi­ne Acar'ın fe­da­kar­lık ya­pa­rak gi­de­re­ce­ği­ni söy­le­di­ği bu so­run, 1310 sa­yı­lı ya­sa­nın 5. mad­de­si son pa­rag­ra­fın­da ve 2007 yı­lı sa­nat­çı söz­leş­me­sin­de za­ten çö­züm­len­miş du­rum­da­dır.

Da­nış­tay'ın ver­di­ği ka­rar or­ta­day­ken sa­nat­çı­la­rı ade­ta ka­nu­na uy­mak­la suç­la­yan ve "Ne gü­zel hu­kuk­suz bir iş ya­pı­yor­duk, bu­nu mah­vet­ti­niz" de­me­ye ge­ti­ren bu açık­la­ma­lar; bir hu­kuk dev­le­ti olan Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti adı­na utanç ve­ri­ci­dir. So­run, sa­nat­çı­la­rın di­zi­ler­de gö­rev ala­ma­ma­sı de­ğil, Mi­ne Acar'ın bu yö­ner­ge­ye da­ya­na­rak el­de et­miş ol­du­ğu "sa­nat­çı" kad­ro­su­nu kay­bet­me­si ve Ba­kan­lı­ğın ise kad­ro­laş­ma ça­ba­sı­nın en­gel­len­me­si ola­rak gö­rül­mek­te­dir.

Dev­let Ti­yat­ro­la­rı şu an­da za­ten; gö­rev­de yük­sel­me sı­na­vı­na gir­me­yi bi­le hak et­me­yen­le­rin ya­sa­da­ki boş­luk­lar sa­ye­sin­de ter­fi et­ti­ril­di­ği, hu­kuk­suz ata­ma­lar ya­pı­lır­ken ki­mi ça­lı­şan­la­rın da bas­kı ve yıl­dır­ma po­li­ti­ka­la­rıy­la ku­rum­dan uzak­laş­tı­rıl­mak is­ten­di­ği, Ge­nel Mü­dür ve­ki­li­nin bi­le "ha­be­rim yok" de­di­ği san­sür­le­rin ya­şan­dı­ğı, he­nüz se­zo­nu aça­ma­yan sah­ne­le­rin ol­du­ğu, oyun­la­rın sü­rek­li ip­tal edil­di­ği, ki­mi yol­suz­luk ve ta­ciz gi­bi suç id­di­ala­rıy­la da­hi gün­de­me ge­len, hu­ku­ki ve ida­ri ola­rak çök­müş bir ku­rum ha­lin­de­dir. TBMM'nin de­ne­tim yet­ki­si­ni kul­la­na­rak bu gü­zi­de ku­ru­mu­mu­zun içi­ne dü­şü­rül­dü­ğü bu hal­den kur­ta­rıl­ma­sın­da et­kin rol oy­na­ma­sı bir zo­run­lu­luk­tur.

Bu ne­den­ler­le, "Dev­let Ti­yat­ro­la­rı Ge­nel Mü­dür­lü­ğü'nde ya­şa­nan hu­kuk­suz uy­gu­la­ma­la­rın ve yö­ne­tim za­fi­ye­ti­nin or­ta­dan kal­dı­rıl­ma­sı için alın­ma­sı ge­re­ken ted­bir­ler ile ku­ru­mun ih­ti­yaç duy­du­ğu ya­sal de­ği­şik­lik­le­rin sap­tan­ma­sı ama­cıy­la" Ana­ya­sa­nın 98. ve İç­tü­zü­ğün 104. ve 105. mad­de­le­ri uya­rın­ca bir Mec­lis Araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı için ge­re­ği­nin ya­pıl­ma­sı­nı say­gı­la­rı­mız­la arz ve tek­lif ede­riz.

1- Hak­kı Ül­kü                          (İz­mir)

2- Ber­han Şim­şek                    (İs­tan­bul)

3- Os­man Öz­can                      (An­tal­ya)

4- Os­man Kap­tan                     (An­tal­ya)

5- Ati­la Emek                           (An­tal­ya)

6- Ca­nan Arıt­man                    (İz­mir)

7- Ve­zir Ak­de­mir                     (İz­mir)

8- Ha­san Ören                         (Ma­ni­sa)

9- Hü­se­yin Ek­mek­ci­oğ­lu         (An­tal­ya)

10- Na­il Ka­ma­cı                       (An­tal­ya)

11- Ha­lil Ün­lü­te­pe                   (Af­yon­ka­ra­hi­sar)

12- Fe­ri­dun Ay­va­zoğ­lu            (Ço­rum)

13- Fe­ri­dun Fik­ret Ba­loğ­lu      (An­tal­ya)

14- İs­ma­il De­ğer­li                    (An­ka­ra)

15- N. Ga­ye Er­ba­tur                (Ada­na)

16- Türkân Mi­ço­oğul­la­rı          (İz­mir)

17- Mu­har­rem Top­rak             (İz­mir)

18- Meh­met Nu­ri Say­gun        (Te­kir­dağ)

19- Fe­rit Mev­lüt As­la­noğ­lu     (Ma­lat­ya)

20- Meh­met Se­mer­ci                (Ay­dın)

21- Meh­met Me­sut Özak­can    (Ay­dın)

22- Ra­ma­zan Ke­rim Öz­kan      (Bur­dur)

23- Meh­met Boz­taş                  (Ay­dın)

BAŞ­KAN - Bil­gi­le­ri­ni­ze su­nul­muş­tur.

Öner­ge gün­dem­de ye­ri­ni ala­cak ve Mec­lis araş­tır­ma­sı açı­lıp açıl­ma­ma­sı ko­nu­sun­da­ki ön gö­rüş­me, sı­ra­sı gel­di­ğin­de ya­pı­la­cak­tır.

Baş­ba­kan­lı­ğın, Ana­ya­sa'nın 82'nci mad­de­si­ne gö­re ve­ril­miş bir tez­ke­re­si var­dır, oku­tup oy­la­rı­nı­za su­na­ca­ğım.

Oku­tu­yo­rum:

C) TEZ­KE­RE­LER VE ÖNER­GE­LER

1.- Dev­let Ba­ka­nı Kür­şad Tüz­men'in Lib­ya'ya yap­tı­ğı resmî zi­ya­re­te ka­tı­la­cak mil­let­ve­kil­le­ri­ne iliş­kin Baş­ba­kan­lık tez­ke­re­si (3/1237)

23/3/2007

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Dev­let Ba­ka­nı Kür­şad Tüz­men'in, Tür­ki­ye-Lib­ya Kar­ma Eko­no­mik Ko­mis­yo­nu 20 nci Dö­nem Top­lan­tı­sı'na ka­tıl­mak üze­re bir he­yet­le bir­lik­te 29 Ocak - 1 Şu­bat 2007 ta­rih­le­ri ara­sın­da Lib­ya'ya yap­tı­ğı res­mi zi­ya­re­te, ek­li lis­te­de ad­la­rı ya­zı­lı mil­let­ve­kil­le­ri­nin de iş­ti­rak et­me­si uy­gun gö­rül­müş ve bu ko­nu­da­ki Ba­kan­lar Ku­ru­lu Ka­ra­rı­nın su­re­ti ili­şik­te gön­de­ril­miş­tir.

Ana­ya­sa­nın 82 nci mad­de­si­ne gö­re ge­re­ği­ni arz ede­rim.

                                                                                          Re­cep Tay­yip Er­do­ğan

                                                                                                    Baş­ba­kan

                         LİS­TE

Ali Ok­sal                        Mer­sin Mil­let­ve­ki­li

Re­sul To­sun                   To­kat Mil­let­ve­ki­li

Ma­li­ki Ej­der Ar­vas         Van Mil­let­ve­ki­li

Faz­lı Er­do­ğan                 Zon­gul­dak Mil­let­ve­ki­li

BAŞ­KAN - Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Gün­de­min "Oy­la­ma­sı Ya­pı­la­cak İş­ler" kıs­mı­na ge­çi­yo­ruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- 15.2.2007 Ta­rih­li ve 5581 Sa­yı­lı Ba­zı Ka­nun ve Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­ler­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun ve Cum­hur­baş­ka­nın­ca Bir Da­ha Gö­rü­şül­mek Üze­re Ge­ri Gön­der­me Tez­ke­re­si ile Sağ­lık, Ai­le, Ça­lış­ma ve Sos­yal İş­ler Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1315) (S. Sa­yı­sı: 1361) (x) (xx)

BAŞ­KAN - Bu kı­sım­da yer alan 15/2/2007 ta­rih­li ve 5581 sa­yı­lı Ba­zı Ka­nun ve Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­ler­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun'un oy­la­ma­sı­nı ya­pa­ca­ğız.

Ka­nun'un tü­mü­nü oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler... Ka­bul et­me­yen­ler... Ka­nun ka­bul edil­miş­tir.

Alı­nan ka­rar ge­re­ğin­ce söz­lü so­ru öner­ge­le­ri­ni gö­rüş­mü­yor ve gün­de­min "Ka­nun Ta­sa­rı ve Tek­lif­le­ri ile Ko­mis­yon­lar­dan Ge­len Di­ğer İş­ler" kıs­mı­na ge­çi­yo­ruz.

2.- Ça­nak­ka­le Mil­let­ve­kil­le­ri Meh­met Da­niş ve İb­ra­him Köş­de­re'nin, Ge­li­bo­lu Ya­rı­ma­da­sı Ta­rihî Millî Par­kı Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Bir Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi (Ka­mu İha­le Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi) ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/212) (S. Sa­yı­sı: 305)

BAŞ­KAN - 1'in­ci sı­ra­da yer alan ka­nun tek­li­fi­nin ge­ri alı­nan mad­de­le­riy­le il­gi­li ko­mis­yon ra­po­ru gel­me­di­ğin­den tek­li­fin gö­rüş­me­le­ri­ni er­te­li­yo­ruz.

2'nci sı­ra­da yer alan, Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru'nun gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

3.- Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1030) (S. Sa­yı­sı: 904)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon? Yok.

Er­te­len­miş­tir.

3'ün­cü sı­ra­da yer alan, 1/3/2007 Ta­rih­li ve 5588 Sa­yı­lı Ge­lir Ver­gi­si Ka­nu­nu ve Ba­zı Ka­nun­lar­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun ve Ana­ya­sa­nın 89 un­cu ve 104 ün­cü Mad­de­le­ri Ge­re­ğin­ce Cum­hur­baş­ka­nın­ca Bir Da­ha Gö­rü­şül­mek Üze­re Ge­ri Gön­der­me Tez­ke­re­si ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru'nun gö­rüş­me­le­ri­ne baş­lı­yo­ruz.

(x) Ka­nun'un ilk gö­rüş­me­le­ri 31/1/2007 ila 15/2/2007 ta­rih­le­rin­de­ki 57 ila 64'ün­cü Bir­le­şim­ler­de ya­pıl­mış­tır.

(xx) 1361 S. Sa­yı­lı Bas­ma­ya­zı 27/3/2007 ta­rih­li 80'in­ci Bir­le­şim Tu­ta­na­ğı­na ek­li­dir.

4.- 1.3.2007 Tarihli ve 5588 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1331) (S.Sayısı 1371) (x)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon ve Hükûmet ye­rin­de.

Ko­mis­yon ra­po­ru 1371 sı­ra sa­yı­sıy­la bas­tı­rı­lıp da­ğı­tıl­mış­tır.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri 1/3/2007 ta­rih­li ve 5588 sa­yı­lı Ge­lir Ver­gi­si Ka­nu­nu'nun 28'in­ci mad­de­si Cum­hur­baş­ka­nın­ca uy­gun bu­lun­ma­ya­rak bir da­ha gö­rü­şül­mek üze­re, bu hu­sus­ta gös­te­ri­len ge­rek­çey­le bir­lik­te Baş­kan­lı­ğı­mı­za ge­ri gön­de­ril­miş­tir.

Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu, Cum­hur­baş­ka­nı­nın ge­ri gön­der­me ge­rek­çe­si­ni uy­gun bu­la­rak, 28'in­ci mad­de­yi Ka­nun met­nin­den çı­kar­mış­tır.

Ana­ya­sa'nın 89'un­cu mad­de­si­nin ikin­ci fık­ra­sın­da "Cum­hur­baş­ka­nın­ca kıs­men uy­gun bu­lun­ma­ma du­ru­mun­da, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si sa­de­ce uy­gun bu­lun­ma­yan mad­de­le­ri gö­rü­şe­bi­lir." İç Tü­zük'ün 81'in­ci mad­de­si­nin son fık­ra­sın­da ise "Cum­hur­baş­ka­nın­ca ya­yım­lan­ma­sı kıs­men uy­gun bu­lun­ma­yan ve bir da­ha gö­rü­şül­mek üze­re Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­ne ge­ri gön­de­ri­len ka­nun­la­rın sa­de­ce uy­gun bu­lun­ma­yan mad­de­le­ri­nin gö­rü­şül­me­si­ne ka­nu­nun gö­rüş­me­le­ri­ne baş­la­ma­dan ön­ce Ge­nel Ku­rul­ca gö­rüş­me­siz ka­rar ve­ri­le­bi­lir. Bu du­rum­da, sa­de­ce uy­gun bu­lun­ma­yan mad­de­ler­le il­gi­li gö­rüş­me açı­lır. Ka­nu­nun tü­mü­nün oy­la­ma­sı her hâlde ya­pı­lır" hü­küm­le­ri yer al­mak­ta­dır.

Bu hü­küm­le­re gö­re, ge­ri gön­de­ri­len ka­nu­nun tü­mü­nün ve­ya sa­de­ce Cum­hur­baş­ka­nın­ca uy­gun bu­lun­ma­yan mad­de­le­ri­nin gö­rü­şül­me­si Ge­nel Ku­ru­lun ka­ra­rı­na bağ­lı­dır. An­cak, Cum­hur­baş­ka­nın­ca kıs­men uy­gun bu­lun­ma­ya­rak bir da­ha gö­rü­şül­mek üze­re ge­ri gön­de­ri­len Ka­nun'un 28'in­ci mad­de­si Ka­nun met­nin­den çı­kar­tıl­dı­ğın­dan, kıs­men gö­rü­şü­le­cek bir hu­sus kal­ma­mış­tır. Bu ne­den­ler­le, Ka­nun'un di­ğer mad­de­le­ri­nin gö­rü­şü­lüp gö­rü­şül­me­me­si ko­nu­sun­da Ge­nel Ku­ru­lun ka­ra­rı­nı ala­ca­ğım.

Ka­nun mad­de­le­ri­nin gö­rü­şül­me­me­si­ni Ge­nel Ku­ru­lun ona­yı­na su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Cum­hur­baş­ka­nın­ca kıs­men uy­gun bu­lun­ma­ya­rak bir da­ha gö­rü­şül­mek üze­re ge­ri gön­de­ri­len Ka­nun'un 28'in­ci mad­de­si­nin ka­nun met­nin­den çı­kar­tıl­ma­sı ne­de­niy­le, Ka­nun'un mad­de nu­ma­ra­la­rı te­sel­sül et­ti­ril­miş ve yü­rür­lük mad­de­si­nin (A) ben­din­de, 29, 30, 31 ve 32'nci mad­de­le­re ya­pı­lan atıf­lar, 28, 29, 30 ve 31 ola­rak dü­zel­til­miş­tir.

Şim­di, Ka­nun'u bu ha­liy­le oy­la­rı­nı­za su­na­ca­ğım.

Ka­nun'un tü­mü­nün oy­lan­ma­sın­dan ön­ce, İç Tü­zük'ün 86'ncı mad­de­si­ne gö­re, ne yön­de oy kul­la­na­ca­ğı­nı be­lirt­mek üze­re ve le­hin­de ol­mak üze­re, An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li Fa­ruk Ko­ca...

Kü­tah­ya Mil­let­ve­ki­li Ala­et­tin Gü­ven…

Sa­yın Gü­ven, bu­yu­run. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

ALA­ET­TİN GÜ­VEN (Kü­tah­ya) - Sa­yın Baş­ka­nım, çok de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; 1/3/2007 ta­rih­li ve 5588 sa­yı­lı Ge­lir Ver­gi­si Ka­nu­nu ve Ba­zı Ka­nun­lar­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun ve Ana­ya­sa'nın 89'un­cu ve 104'ün­cü mad­de­le­ri ge­re­ğin­ce Cum­hur­baş­ka­nın­ca bir da­ha gö­rü­şül­mek üze­re ge­ri gön­der­me tez­ke­re­si üze­rin­de şah­sım adı­na, le­hin­de ol­mak üze­re söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, da­ha ön­ce bu­ra­da gö­rü­şül­dü­ğü üze­re, bu ge­ri gön­der­me tez­ke­re­si­nin muh­te­va­sın­da, ev ka­dın­la­rı­nın, üre­ti­me kat­kı nok­ta­sın­da, ai­le büt­çe­le­ri­nin iyi­leş­ti­ril­me­si­ni sağ­la­mak için iş ye­ri aç­mak­sı­zın her tür­lü ürün ima­la­tı ver­gi dı­şı bı­ra­kıl­mak­ta­dır ki bu­nun, ai­le büt­çe­si­ne kat­kı yap­mak is­te­yen ka­dın­la­rı­mı­zın ve üre­ti­me kat­kı­da bu­lun­mak is­te­yen ev ha­nım­la­rı­mı­zın le­hi­ne ge­ti­ri­len bir ya­sa ol­du­ğu açık­ça gö­rül­mek­te­dir.

(x) 1371 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Ay­rı­ca, as­ga­ri ge­çim in­di­ri­mi ge­ti­ril­mek su­re­tiy­le, üc­ret­li ça­lı­şan­lar üze­rin­de­ki ver­gi yü­kü azal­tıl­mak­ta­dır. Ya­pı­lan bu dü­zen­le­mey­le fiş bi­rik­ti­rip be­yan et­me yü­küm­lü­lü­ğü de kal­dı­rıl­mak­ta olup bu­nun da bir ko­lay­lık ol­du­ğu gö­rül­mek­te­dir.

Bu ya­say­la, yi­ne, sa­hip olu­nan gay­ri­men­kul­le­rin el­den çı­ka­rıl­ma­sı, ya­ni sa­tıl­ma­sı sı­ra­sın­da ka­zan­cın ver­gi­den is­tis­na ola­bil­me­si için ge­rek­li olan dört yıl el­de bu­lun­dur­ma sü­re­si beş yı­la çı­ka­rıl­mış olup, yi­ne muh­ta­sar be­yan­na­me­yi içe­rik, şe­kil ola­rak be­lir­le­me­ye Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğı­na yet­ki ve­ril­mek­te olup, bu ya­sa­nın ül­ke­mi­ze ve ev ha­nım­la­rı­mı­za ha­yır­la­ra ve­si­le ol­ma­sı­nı te­men­ni eder ve say­gı­lar su­na­rım. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Gü­ven.

Yi­ne, Tü­zük'ün 86'ncı mad­de­si­ne gö­re, ne yön­de oy kul­la­na­ca­ğı­nı be­lirt­mek üze­re ve ay­nı za­man­da aleyh­te ol­mak üze­re Üm­met Kan­do­ğan, De­niz­li Mil­let­ve­ki­li… Yok.

Meh­met Eras­lan,  Ha­tay Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Eras­lan.

MEH­MET ERAS­LAN (Ha­tay) - Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; siz­le­ri say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Ge­lir Ver­gi­si Ka­nu­nu ta­bii ki önem­li bir ge­liş­me ola­rak de­ğer­len­di­ri­li­yor ta­ra­fım­dan, ama ben bu­ra­da ver­gi po­li­ti­ka­sıy­la il­gi­li, ge­rek ge­lir ver­gi­si ge­rek ku­rum­lar ver­gi­siy­le il­gi­li iz­len­me­si ge­re­ken po­li­ti­ka­nın ne ol­ma­sı ge­rek­ti­ği hu­su­sun­da bir­kaç me­se­le­yi siz­le­rin gö­rüş­le­ri­ni­ze arz et­mek is­ti­yo­rum.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, hem es­na­fı­mı­zın, sa­natkârı­mı­zın hem de KO­Bİ'le­ri­mi­zin en önem­li gir­di ka­le­mi, en önem­li gir­di­si ver­gi oran­la­rı­dır. İk­ti­sa­di bir ku­ral­dır ki, te­mel bir ku­ral­dır ki, bir eko­no­mi­de ver­gi oran­la­rı ne ka­dar dü­şü­rü­lür ise, o ül­ke­de ver­gi ha­sı­la­tı o oran­da ar­ta­cak­tır. Do­la­yı­sıy­la, şu an iz­le­nen ver­gi po­li­ti­ka­sı ver­gi oran­la­rı­nın dü­şü­rül­me­me­si­ne yö­ne­lik bir ver­gi po­li­ti­ka­sı­dır. IMF'nin özel­lik­le bu nok­ta­da Hükûme­te tav­si­ye­si, tel­ki­ni hep bu şe­kil­de ola­gel­miş­tir. "Ver­gi oran­la­rı­nı­zı in­dir­me­yin, süb­van­si­yon­la­rı­nı­zı, des­tek­le­ri­ni­zi kı­sın, ka­mu har­ca­ma­la­rı­nı­zı kı­sın ve büt­çe açı­ğı nok­ta­sın­da dik­kat­li olun" şek­lin­de, IMF'nin Tür­ki­ye'ye, Tür­ki­ye eko­no­mi­si­ne, Tür­ki­ye Hükûme­ti­ne sü­rek­li tel­ki­ni ve tav­si­ye­si bu­lun­mak­ta­dır. Ama biz şu­nu bi­li­yo­ruz ki, eğer bir ül­ke­de ya­tı­rım, üre­tim, ih­ra­cat, do­la­yı­sıy­la bu­na bağ­lı ola­rak da is­tih­da­mın ge­liş­me­di­ği, oluş­ma­dı­ğı bir eko­no­mi­de ver­gi oran­la­rı­nın dü­şü­rül­me­ye­rek ver­gi ha­sı­la­tı­nın ar­tı­rıl­ma­sı­nın imkânı ve müm­kü­na­tı yok­tur.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­le­ri içe­ri­sin­de ver­gi oran­la­rı­nın en faz­la yük­lü ol­du­ğu, en faz­la oran­sal açı­dan yük­sek ol­du­ğu ül­ke Tür­ki­ye'dir. Ve es­na­fı­mı­zın, özel­lik­le KO­Bİ'le­ri­mi­zin, sa­na­yi­ci­le­ri­mi­zin, teks­til­ci­le­ri­mi­zin ve ih­ra­cat­çı­la­rı­mı­zın glo­bal pi­ya­sa­da, özel­lik­le Av­ru­pa pi­ya­sa­sın­da ya­rı­şa­ma­ma­la­rı­nın te­mel ne­den­le­rin­den bi­ri de, ül­ke­de­ki ver­gi oran­la­rı­nın yük­sek ol­ma­sı­dır.

Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­le­rin­de ki­şi ba­şı­na dü­şen ver­gi ora­nı yüz­de 20 iken, Tür­ki­ye'de ki­şi ba­şı­na dü­şen ver­gi ora­nı yüz­de 40 do­la­yın­da­dır. Ver­gi oran­la­rı­nın dü­şü­rü­le­rek ta­ba­na ya­yıl­ma­sı söz ko­nu­su ola­cak idi, ama bu­gü­ne ka­dar bu ger­çek­le­şe­me­miş­tir. Ver­gi oran­la­rın­da yüz­de 10'luk bir in­di­ri­me kar­şı… Evet, yüz­de 10'luk bir in­di­rim ya­pıl­mış­tır, ama, ma­ale­sef, bu yüz­de 10'luk in­di­rim kar­şı­sın­da ya­tı­rım­cı­nın ya­tı­rım in­di­ri­mi de be­ra­ber kal­dı­rıl­mış­tır. Bir ta­raf­tan bir şey ya­par­ken, di­ğer ta­raf­tan yap­mış ol­du­ğu­muz in­di­ri­mi fark­lı bir yön­den to­le­re et­me gay­re­ti içe­ri­si­ne gir­mi­şiz.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, Ana­ya­sa'ya gö­re ver­gi, her­ke­sin gü­cü nis­pe­tin­de kat­la­na­bil­di­ği bir yü­küm­lü­lük­tür. Ama, mev­cut ver­gi oran­la­rı­nın yük­sek­li­ği ve do­la­yı­sıy­la ver­gi­nin önem­li bir gir­di ka­le­mi, önem­li bir gir­di ma­li­ye­ti ol­ma­sı,  özel­lik­le ih­ra­cat­çı­la­rı­mı­zı, üre­ti­ci­le­ri­mi­zi, teks­til­ci­le­ri­mi­zi, sa­na­yi­ci­le­ri­mi­zi, es­naf ve sa­natkârla­rı­mı­zı cid­di bir sı­kın­tı­ya sok­muş­tur.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ver­gi yü­kü ve ver­gi oran­la­rın­da­ki dü­şüş­ler ver­gi ha­sı­la­tı­nı ar­tı­rır de­miş­tik. Bu, ik­ti­sa­di te­mel bir ka­ide­dir. Ama, Sa­yın Ma­li­ye Ba­ka­nı­mı­zın bir sö­zü ak­lı­ma ge­li­yor. Ver­gi­de ka­çak­çı­lı­ğın ol­du­ğu, ver­gi kay­bı­nın ol­du­ğu ve ka­yıt dı­şı eko­no­mi­nin, yıl­da, Tür­ki­ye'ye 90 mil­yar do­lar za­ra­rı ol­du­ğu­nu Sa­yın Ke­mal Una­kı­tan Bey bu­ra­da ifa­de et­miş­ti. İş­te, bu ka­yıt dı­şı eko­no­mi­nin, ka­yıt dı­şı ça­lış­ma­la­rın ve ka­yıt dı­şı is­tih­da­mın or­ta­dan kal­dı­rıl­ma­sı ve Türk eko­no­mi­si­nin yıl­da 90 mil­yar do­lar -Sa­yın Ba­ka­nı­mı­zın ifa­de­siy­le- za­ra­ra uğ­ra­tıl­ma­ma­sı için, hem ver­gi oran­la­rı­nın dü­şü­rül­me­si ge­rek­mek­te­dir…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Eras­lan, lüt­fen to­par­la­yı­nız.

MEH­MET ERAS­LAN (De­vam­la) - …hem ver­gi oran­la­rı­nın ka­yıt dı­şı eko­no­miy­le ve ka­yıt dı­şı is­tih­dam­la mü­ca­de­le­nin te­mel ku­ra­lı­dır. Ver­gi oran­la­rı­nın dü­şü­rül­me­si ge­rek­mek­te­dir, ta­ba­na ya­yıl­ma­sı ge­rek­mek­te­dir, adil ve dü­zen­li bir ver­gi re­for­mu­na Tür­ki­ye'nin ih­ti­yaç duy­du­ğu apa­çık­tır. Ak­si tak­dir­de, biz, 90 mil­yar do­la­rı, 100 mil­yar do­la­rı her yıl ma­ale­sef kay­bet­me­ye de­vam ede­ce­ğiz ka­yıt dı­şı eko­no­miy­le, ka­yıt dı­şı is­tih­dam­la ve ba­kın, ka­yıt dı­şı is­tih­dam Tür­ki­ye'de 11 mil­yon ki­şi, Tür­ki­ye'de 11 mil­yon ki­şi ka­yıt dı­şı ça­lış­mak­ta­dır ve Türk eko­no­mi­si­ne ma­li­ye­ti 14 kat­ril­yon­dur. Ne yap­ma­mız ge­re­ki­yor? Ver­gi re­for­mu nok­ta­sın­da si­ya­si ira­de­mi­zi ser­gi­le­me­miz ge­re­ki­yor, bu nok­ta­da ce­sa­ret­li ol­ma­mız ge­re­ki­yor. Ver­gi oran­la­rın­da ve di­ğer gir­di ma­li­yet­le­rin­de, me­se­la, iş­ve­re­nin iş­çi­ye öde­miş ol­du­ğu SSK prim­le­ri yük­sek ve ka­yıt dı­şı is­tih­dam da 14 kat­ril­yon ma­li­yet de iş­te bu­ra­dan kay­nak­la­nı­yor. Bun­la­rın in­di­ril­me­sin­den hiç­bir za­man kuş­ku duy­ma­mak la­zım, çe­kin­me­mek la­zım ve bu in­di­rim­le­ri yap­mak su­re­tiy­le, ver­gi ha­sı­la­tı­mı­zı da ar­tır­ma yo­lu­nu seç­me­miz la­zım. He­pi­miz gö­re­ce­ğiz ki, bu ra­di­kal ka­rar­lar­dan, si­ya­si ira­de­nin ge­rek­le­ri­ni ye­ri­ne ge­tir­me­miz­den son­ra gö­re­ce­ğiz ki, hep be­ra­ber şa­hit ola­ca­ğız ki, bu ül­ke­de ka­yıt dı­şı eko­no­mi de kal­ma­ya­cak­tır, ka­yıt dı­şı is­tih­dam da kal­ma­ya­cak­tır, Tür­ki­ye'nin ver­gi ha­sı­la­tı da ar­ta­cak­tır, ona bağ­lı ola­rak 20 kat­ril­yon­luk çek ve se­net de pro­tes­to edil­me­ye­cek­tir. 2 mil­yo­na ya­kın çek ve se­ne­din pro­tes­to edil­di­ği, bu­nun tu­ta­rı­nın da 20 kat­ril­yon ol­du­ğu bir Tür­ki­ye'yi de gör­me­ye­ce­ğiz o za­man di­yo­rum ve bu ka­nu­nun bir­çok gü­zel­li­ği, bir­çok doğ­ru stra­te­ji­yi ge­tir­di­ği­ni…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Eras­lan, lüt­fen… Te­şek­kür için Sa­yın Eras­lan…

MEH­MET ERAS­LAN (De­vam­la) - …ama, bi­zim de bu­ra­da bah­set­ti­ği­miz ko­nu­la­rın da tek­rar ye­ni­den de­ğer­len­di­ril­me­si, ye­ni­den dü­şü­nül­me­si ve ye­ni bir ka­nun ta­sa­rı­sıy­la Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Ge­nel Ku­ru­lu­na ge­ti­ril­me­si, Türk eko­no­mi­si ve Türk hal­kı açı­sın­dan doğ­ru ola­cak­tır di­yo­rum.

Bu Ka­nun'un ül­ke­mi­ze ve mil­le­ti­mi­ze ha­yır­lar ge­tir­me­si­ni te­men­ni edi­yo­rum. Ge­nel Ku­ru­lu say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Eras­lan.

Ka­nu­nun tü­mü, açık oy­la­ma­ya ta­bi­dir.

Açık oy­la­ma­nın, elek­tro­nik oy­la­ma ci­ha­zıy­la ya­pıl­ma­sı­nı oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Oy­la­ma için beş da­ki­ka sü­re ve­re­ce­ğim. Bu sü­re içe­ri­sin­de sis­te­me gi­re­me­yen üye­le­rin tek­nik per­so­nel­den yar­dım is­te­me­le­ri­ni, bu yar­dı­ma rağ­men de sis­te­me gi­re­me­yen üye­le­rin, oy pu­su­la­la­rı­nı, oy­la­ma için ön­gö­rü­len beş da­ki­ka­lık sü­re içe­ri­sin­de Baş­kan­lı­ğa ulaş­tır­ma­la­rı­nı ri­ca edi­yo­rum.

Ay­rı­ca, vekâle­ten oy kul­la­na­cak sa­yın ba­kan­lar var ise, han­gi ba­ka­na vekâle­ten oy kul­lan­dı­ğı­nı, oyu­nun ren­gi­ni ve ken­di­si­nin ad ve so­ya­dı ile im­za­sı­nı da ta­şı­yan oy pu­su­la­sı­nı, yi­ne, oy­la­ma için ön­gö­rü­len beş da­ki­ka­lık sü­re içe­ri­sin­de Baş­kan­lı­ğa ulaş­tır­ma­la­rı­nı ri­ca edi­yo­rum.

Oy­la­ma iş­le­mi­ni baş­la­tı­yo­rum.

(Elek­tro­nik ci­haz­la oy­la­ma ya­pıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Ge­lir Ver­gi­si Ka­nu­nu ve Ba­zı Ka­nun­lar­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun'un oy­la­ma so­nu­cu:

Kul­la­nı­lan oy sa­yı­sı      :  239

Ka­bul                            :  222

Ret                                :     9

Çe­kim­ser                       :     8 (x)

Böy­le­ce Ka­nun ka­bul edil­miş­tir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

4'ün­cü sı­ra­da yer alan, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Şi­li Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti Ara­sın­da As­ke­ri Alan­da Eği­tim, Sa­vun­ma Sa­na­yii, Tek­nik ve Bi­lim­sel İş­bir­li­ği An­laş­ma­sı­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru'nun gö­rüş­me­le­ri­ne baş­la­ya­ca­ğız.

5.- Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Şi­li Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti Ara­sın­da As­ke­ri Alan­da Eği­tim, Sa­vun­ma Sa­na­yii, Tek­nik ve Bi­lim­sel İş­bir­li­ği An­laş­ma­sı­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/885) (S. Sa­yı­sı: 860) (x)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon? Ye­rin­de.

Hükûmet? Ye­rin­de.

Ko­mis­yon ra­po­ru 860 sı­ra sa­yı­sıy­la bas­tı­rı­lıp da­ğı­tıl­mış­tır.

Ta­sa­rı­nın tü­mü üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen Ya­kup Ke­pe­nek, An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li.

Sa­yın Ke­pe­nek, bu­yu­run.

Sü­re­niz yir­mi da­ki­ka­dır.

CHP GRU­BU ADI­NA YA­KUP KE­PE­NEK (An­ka­ra) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ayak­ta olan ve otu­ran mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, ken­di ara­la­rın­da ko­nu­şan­lar dâhil, ben…

BAŞ­KAN - Sa­yın Ke­pe­nek, bir sa­ni­ye.

Şah­sı­nız adı­na da söz is­te­di­ği­niz için ye­ni­den baş­la­tı­yo­rum, sü­re­ni­zi de ek­li­yo­rum.

Bu­yu­run.

YA­KUP KE­PE­NEK (De­vam­la) - Te­şek­kür ede­rim efen­dim.

Evet, 860 sı­ra sa­yı­lı, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Şi­li Hü­kü­me­ti Ara­sın­da As­ke­ri Alan­da Eği­tim, Sa­vun­ma Sa­na­yi­si, Tek­nik ve Bi­lim­sel İş­bir­li­ği An­laş­ma­sı'nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru üze­ri­ne CHP Gru­bu ve şah­sım adı­na ko­nu­şa­ca­ğım. He­pi­ni­zi söz­le­ri­me baş­lar­ken say­gıy­la, sev­giy­le se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ko­nu­ya ge­çer­ken bir nok­ta­nın üze­rin­de kı­sa­ca dur­mak is­te­rim. Bi­ze da­ğı­tı­lan bu ta­sa­rı­nın baş­lı­ğın­da "sa­na­yi­si" söz­cü­ğü yan­lış ya­zıl­mış­tır -bu­nu ka­yıt­la­ra ge­çir­mek için söy­lü­yo­rum- "sa­na­yii" bi­çi­min­de ya­zıl­mış­tır. As­lın­da bu yan­lış ilk de­ğil, üzü­le­rek be­lir­te­yim ki, ya­sa­la­rı­mız­da bu tür Türk­çe yan­lış­la­rı sık­ça ya­pıl­mak­ta­dır. Ge­çen­ler­de bir ya­za­rı­mız hak­lı ola­rak "Bu ta­sa­rı­la­rı hiç kim­se oku­mu­yor mu?" di­ye so­ru­yor­du. Üs­te­lik, geç­ti­ği­miz haf­ta­lar­da Türk­çe üze­rin­de ça­lış­mak üze­re bir araş­tır­ma ko­mis­yo­nu kur­duk ve bi­raz ev­vel de Sa­yın Ça­vu­şoğ­lu, Türk­çe­nin Ar­na­vut­luk'ça resmî dil ola­rak ka­bul edil­me­si üze­rin­de gö­rüş­le­ri­ni ilet­ti. Ek ola­rak, bil­gi­sa­yar­la­rın prog­ram­lan­dı­ğı, doğ­ru­yu yan­lı­şı ayır­dı­ğı, bu işin in­san­la­rın elin­den tek­no­lo­jiy­le çık­tı­ğı bir dö­nem­de, bi­zim bu tür dil ha­ta­la­rı­nı, yan­lış­la­rı­nı yap­ma­ma­mız ge­re­kir di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

Yak­la­şık üç yıl ön­ce im­za­la­nan, an­cak Mec­li­si­miz­ce ye­ni ele alı­na­bi­len bu An­laş­ma'nın as­kerî eği­tim ve öğ­re­tim, si­lah­lı kuv­vet­ler, araş­tır­ma, tek­no­lo­ji, as­kerî göz­lem­ci­ler, tek­no­lo­jik ve bi­lim­sel ge­liş­me­ler, ye­ni­lik­ler, mu­ha­re­be, elek­tro­nik ve bil­gi sis­tem­le­ri, lo­jis­tik yö­ne­ti­mi, sa­vun­ma sa­na­yi­si, as­kerî tıp ve sağ­lık, sos­yal, kül­tü­rel ve spor­tif amaç­lı et­kin­lik­ler alt baş­lık­la­rın­da, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti ile Şi­li Cum­hu­ri­ye­ti ara­sın­da  iş bir­li­ği alan­la­rı sı­ra­lan­mak­ta­dır. Hiç kuş­ku yok ki bu iş bir­li­ği, iki ül­ke ara­sın­da­ki dost­lu­ğu ve dün­ya ba­rı­şı­nı güç­len­di­re­cek­tir ve onay­la­ya­ca­ğı­nı­zı um­du­ğum bu an­laş­may­la, ül­ke­miz, Şi­li'yle da­ha faz­la, da­ha ya­kın iş bir­li­ği ola­nak­la­rı­na sa­hip ola­cak­tır ve bu ara­da, jan­dar­ma ko­nu­sun­da iş bir­li­ği ya­pıl­dı­ğı­nı da -son iki yıl­da- be­lirt­mek is­te­rim iki ül­ke ara­sın­da.

(x) 860 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, Şi­li, La­tin Ame­ri­ka'nın, uy­gun de­yi­miy­le "dün­ya­nın ucun­da" bir ül­ke­si­dir. En son ve­ri­le­re gö­re nü­fu­su 16 mil­yon do­la­yın­da­dır, an­cak, ki­şi ba­şı­na ge­li­ri 12 bin do­lar­dır. Şi­li'nin, ba­ğım­sız­lı­ğı­nı 19'un­cu yüz­yı­lın baş­la­rın­da ka­zan­dı­ğı­nı bi­li­yor­su­nuz ve Şi­li, özel­lik­le do­ğal zen­gin­lik­le­riy­le ve ba­kı­rıy­la bi­li­nen bir eko­no­mik güç­tür. An­cak, ya­kın yıl­la­ra ka­dar bu zen­gin­lik­ler Şi­li hal­kı­nın de­ğil, bu yer al­tı zen­gin­lik­le­ri­ni sö­mü­ren ulus­la­ra­ra­sı te­kel­le­rin, fir­ma­la­rın, şir­ket­le­rin -ço­ğu Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri'nden ol­mak üze­re- et­ki ala­nın­da ya da oyun ala­nı ola­rak kal­mış­tır.

Şi­li'de bi­ze ya­kın bir du­ruş şöy­le ge­liş­miş­tir de­ğer­li ar­ka­daş­lar: 4 Ey­lül 1970'te Şi­li hal­kı­nın oy­la­rıy­la, yüz­de 36,3 oy­la, tüm sol par­ti­le­rin oluş­tur­du­ğu Halk Bir­li­ği­nin ada­yı ola­rak Sal­va­dor Al­len­de baş­kan se­çil­di. Al­len­de -halk oyuy­la, seç­men oyuy­la iş­ba­şı­na ge­len- de­mok­ra­tik sos­ya­list bir prog­ra­mı uy­gu­la­ma­ya koy­du, top­rak re­for­mu gi­ri­şi­mi baş­lat­tı. Mus­ta­fa Ke­mal'in iki kez yü­ce Mec­li­se öner­di­ği hâlde, bir tür­lü ger­çek­leş­ti­re­me­di­ği­miz top­rak re­for­mu, Şi­li'de bü­yük iv­me ka­zan­dı. Tür­ki­ye'nin yi­ne bir tür­lü ya­pa­ma­dı­ğı, do­ğal zen­gin­lik­le­ri­ni ulu­sal de­ğer­len­dir­me yö­nün­de adım­lar at­tı. An­cak, baş­ka bir şey ol­du: Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri'nin Şi­li'ye olan yar­dım­la­rı bı­çak­la ke­si­lir gi­bi ke­sil­di. Ame­ri­ka'nın o za­man­ki Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nı­nın "La­tin Ame­ri­ka'nın so­run­la­rı, Şi­li seç­me­ni­nin ka­ra­rı­na bı­ra­kıl­ma­ya­cak ka­dar önem­li­dir." de­me­siy­le, ye­ni bir bo­yut ka­zan­dı. Al­len­de, as­kerî bir dar­bey­le, CIA'in kat­kı­la­rıy­la, gi­ri­şim­le­riy­le iş­ba­şın­dan uzak­laş­tı­rıl­dı. Bu ey­lem, bu dar­be (Fa­şist as­kerî dar­be) Al­len­de'yi -dar­be­ye kar­şı çık­ma­sı ne­de­niy­le- öl­dü­re­rek so­nuç­lan­dı. Baş­kan­lık Sa­ra­yı'nda dar­be gi­ri­şi­mi­ne kar­şı çı­kan ve seç­men oy­la­rıy­la iş­ba­şı­na ge­len Al­len­de, bu­nu ca­nıy­la öde­di ve Şi­li, 1973'ten 1990'a ka­dar sü­re­cek ka­ran­lık, fa­şi­zan bir yö­ne­ti­min esi­ri ol­du. 

Ay­nı gün­ler­de, hiç unut­mu­yo­rum -içi­niz­de ha­tır­la­yan­lar da var­dır- ül­ke­mi­zin ki­mi yö­ne­ti­ci­le­ri, ga­li­ba, aşı­rı sol düş­man­lık­la­rın­dan ola­cak, Al­len­de'ye ola­nın iyi ol­du­ğu, doğ­ru ol­du­ğu yö­nün­de de­meç­ler ver­di­ler. Bu, üzün­tü ve­ri­ci bir du­rum­du. Oy­sa, çok de­ğil, 12 Mart 1971'de, ge­ne Tür­ki­ye'de, bir as­kerî ha­rekâtla Ana­ya­sa ku­şa çev­ril­miş, Hükûmet dü­şü­rül­müş ve o sı­ra­da, bu­nun ne­de­ni ola­rak -12 Mart de­mok­ra­si­de ge­ri dö­nü­şün, ül­ke­nin ge­ri­ye gö­tü­rül­me­si­nin ne­de­ni ola­rak da- hem ulus­la­ra­ra­sı ba­sın­da hem yer­li ba­sın­da hem de dö­ne­min Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nı­nın ağ­zın­dan, bu işin haş­haş eki­mi­ni en­gel­le­yen Hükûme­tin tu­tu­mu­na kar­şı ya­pıl­dı­ğı, ya­ni, 12 Mart'ın asıl ge­rek­çe­si­nin haş­haş eki­mi ol­du­ğu vur­gu­lan­mış­tı. Ve bil­di­ği­niz gi­bi, 12 Mart as­kerî dar­be­sin­den son­ra Tür­ki­ye, haş­haş eki­mi­ni, se­çim­le ye­ni bir Hükûme­tin 73'te iş­ba­şı­na gel­me­si­ne ka­dar ya­sak­la­mak zo­run­da kal­dı ve o dö­ne­min de­va­mın­da baş­ka şey­ler de ol­du. O sü­reç, 12 Mart 1971 sü­re­ci, Tür­ki­ye'yi, he­pi­mi­zin bil­di­ği ve hâlâ et­ki­le­ri­ni, top­lu­mun, si­ya­se­tin, ah­la­kın bir­lik­te ya­şa­dı­ğı 12 Ey­lül dö­ne­mi­ne gö­tür­dü. Şim­di bun­la­rı ni­ye söy­le­dim? Her ne ka­dar, Tür­ki­ye ile Şi­li ara­sın­da bu çer­çe­ve­de bir ben­zer­lik var­sa da, ol­ma­yan ta­raf da var. 1990'dan son­ra, Şi­li, hız­la de­mok­ra­tik­leş­me yö­nün­de adım­lar at­ma­ya baş­la­dı.

Bu­ra­da, ay­rı bir pa­ran­tez aça­rak bir nok­ta­ya de­ğin­me­me izin ve­rin. Dün -bu­gün­kü ba­sın­da var- es­ki baş­ba­kan­la­rı­mız­dan ve cum­hur­baş­kan­la­rı­mız­dan bi­ri, Bil­kent'te öğ­ren­ci­ler­le ko­nu­şur­ken "OD­TÜ öğ­ren­ci­le­ri ne­re­de?" di­ye so­ru­yor. Ya­ni, son ge­liş­me­ler kar­şı­sın­da ne­den öğ­ren­ci ha­re­ke­ti gö­rül­mü­yor de­me­ye ge­ti­ri­yor. Ben, on­la­rın ne ol­du­ğu­nu söy­le­ye­yim: OD­TÜ öğ­ren­ci­le­ri de bu mem­le­ket­te em­per­ya­list sö­mü­rü­ye kar­şı çı­kan­lar da ve ben­zer­le­ri de 12 Ey­lül'de ezil­di­ler, on­la­rın üze­rin­den 12 Ey­lül'ün pa­let­le­ri geç­ti. İş­te o ne­den­le, OD­TÜ öğ­ren­ci­le­ri de baş­ka­la­rı da bu top­lu­mun du­yar­lı genç­le­ri de du­yar­lı sen­di­ka­la­rı da du­yar­lı üni­ver­si­te­le­ri de ses çı­ka­ra­mı­yor­lar. Bil­gi­le­ri­ni­ze su­nar ve ka­yıt­la­ra geç­me­si­ni di­le­rim.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, şim­di, La­tin Ame­ri­ka'da ne olu­yor? Asıl, ga­li­ba, Şi­li bağ­la­mın­da, bi­raz da bu ko­nu üze­rin­de dur­mak­ta ya­rar var. La­tin Ame­ri­ka'da, son yıl­lar­da, bir bi­ri ar­ka­sın­dan ge­niş halk kit­le­le­ri­nin des­te­ğiy­le sol eği­lim­li ik­ti­dar­lar iş­ba­şı­na ge­li­yor. Bu­gün La­tin Ame­ri­kan halk­la­rı­nın yüz­de 80'e ya­kı­nı, şu ve­ya bu şe­kil­de, şu ve­ya bu renk­te -bi­raz son­ra ge­le­ce­ğim- şu ve­ya bu eği­lim­de sol ik­ti­dar­lar­ca yö­ne­ti­li­yor. Or­ta Ame­ri­ka'yı ve Mek­si­ka'yı bir ta­ra­fa bı­ra­kır­sa­nız, bu ül­ke­le­rin nü­fu­su 350 mil­yon do­la­yın­da ve bun­lar bü­yük bir güç ve sol eği­lim­li hükûmet­le­rin iş­ba­şın­da ol­du­ğu ül­ke­ler, Bre­zil­ya, Ko­lom­bi­ya, Ar­jan­tin, Ve­ne­zu­ela gi­bi en bü­yük­le­ri… Şim­di, na­sıl ol­du da bu so­nu­ca ula­şıl­dı, bu nok­ta­ya ge­lin­di? La­tin Ame­ri­ka ül­ke­le­ri, özel­lik­le 1988-2000 yıl­la­rın­da, kü­re­sel sı­cak pa­ra­nın et­ki­siy­le eko­no­mik bü­yü­me­le­ri­nin ek­si­ye düş­me­si ve sos­yal pat­la­ma­lar­la çok sı­kın­tı­lı gün­ler ya­şa­dı­lar. Ay­nı sı­kın­tı­yı, eko­no­mik ve sos­yal kri­zi, bil­di­ği­niz gi­bi Tür­ki­ye de ya­şa­dı. La­tin Ame­ri­ka seç­men­le­ri, bu yı­kı­mın ne­de­ni­ni, şu ve­ya bu şe­kil­de, doğ­ru ve­ya yan­lış, ama "Was­hing­ton Uz­laş­ma­sı" de­ni­len li­be­ral po­li­ti­ka­la­ra bağ­la­dı­lar ve mu­ha­le­fe­te, so­la oy ver­me­yi yeğ­le­di­ler.

Kuş­ku­suz, bi­raz ev­vel de söy­le­dim, La­tin so­lu tek tip de­ğil, sos­yal de­mok­rat­lar­dan çok da­ha aşı­rı ve­ya ra­di­kal sa­yı­la­bi­le­cek nok­ta­la­ra uza­nan sol eği­lim­le­ri için­de ba­rın­dı­rı­yor. Sö­zü­nü et­ti­ği­miz Şi­li, bi­rin­ci gru­ba, sos­yal de­mok­rat ke­si­me gi­ri­yor. Bu­na Uru­gu­ay ve Bre­zil­ya'yı da ek­le­ye­bi­lir­si­niz. Bu­na kar­şı­lık çok da­ha kök­ten­ci, ra­di­kal hükûmet­ler, Ve­ne­zu­ela ve Bo­liv­ya'da iş­ba­şın­da­lar ve ora­da­ki baş­kan­lar, yi­ne bi­lin­di­ği gi­bi, Ba­tı'dan, İs­pan­ya'dan ve­ya Av­ru­pa'dan gi­den La­tin seç­kin ke­si­min­den de­ğil, yer­li halk­tan olu­şu­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, La­tin Ame­ri­ka hükûmet­le­ri iş­ba­şı­na gel­dik­ten son­ra ne yap­ma­ya baş­la­dı­lar? Ne ya­pı­yor­lar? En baş­ta şu­nu ya­pı­yor­lar: Hep­si söz bir­li­ği et­miş­çe­si­ne yok­sul­luk­la mü­ca­de­le prog­ra­mı uy­gu­lu­yor­lar. Yok­sul­luk­la mü­ca­de­le prog­ra­mın­da bü­yük aşa­ma­lar kay­det­miş bu­lu­nu­yor­lar.

Yi­ne, or­tak­la­şa bir nok­ta­la­rı­nı söy­le­ye­yim: La­tin Ame­ri­ka ül­ke­le­rin­de eko­no­mik bü­yü­me, 2000'li yıl­lar­da is­tik­rar­lı, yük­se­len bir se­yir, bir eği­lim gös­te­ri­yor ve bu, halk­çı hükûmet­le­rin iş­ba­şın­da bu­lun­ma­sı ne­de­niy­le, bu bü­yü­me­nin ge­ti­ri­si hal­ka yan­sı­yor, hal­ka ol­du­ğu gi­bi ve­ya bü­yük öl­çü­de ile­ti­li­yor. Bu da, çok bo­zuk olan ge­lir bö­lü­şü­mü­nün dü­zel­me­si­ne yar­dım­cı olu­yor. Bu da, her şey­den ev­vel hal­kın ya­ra­rı­na olu­yor ve yok­sul­luk­la sa­va­şı­mın­dan baş­ka, yi­ne, La­tin Ame­ri­ka ül­ke­le­ri, özel­lik­le eği­tim ve sağ­lık ala­nın­da tüm hal­kı kap­sa­yan, yok­sul­la­rı kap­sa­yan, kök­lü ve ge­le­ce­ğe olan gi­ri­şim­ler­de bu­lu­nu­yor, ül­ke­le­ri­nin ge­le­ce­ği­ne, eği­tim ve sağ­lık­la, da­ha doğ­ru­su in­sa­na ya­tı­rım­la kat­kı yap­ma­ya ça­lı­şı­yor. Geç­mi­şin eşit­siz ge­lir bö­lü­şü­mü­nün, geç­mi­şin "la­ti­fun­dia" de­ni­len bü­yük top­rak ağa­lı­ğı­nın ve geç­mi­şin bü­yük öl­çü­de maf­ya iliş­ki­le­ri­ne da­ya­nan eko­no­mik ağı­nın ya­vaş ya­vaş bu­ra­lar­da or­ta­dan kalk­tı­ğı gö­rü­lü­yor ve hal­kın ya­ra­rı­na yö­ne­tim­ler, hal­kın ya­ra­rı­na iş­ler yap­ma­ya ça­lı­şı­yor.

Şim­di, bu bağ­lam­da söy­le­ne­cek çok so­mut bir şey var. Bu­nu doğ­ru de­ğer­len­dir­me­miz ge­rek­ti­ği­ni dü­şü­nü­yo­rum. Baş­ta Ar­jan­tin ve Bre­zil­ya ol­mak üze­re, La­tin Ame­ri­ka ül­ke­le­ri, IMF'ye olan borç­la­rı­nı ya kı­sa sü­re­ler­de tak­si­te bağ­la­ya­rak ya da -de­fa­ten de­dik­le­ri- anın­da öde­di­ler. La­tin Ame­ri­ka ül­ke­le­ri­nin bü­yük ço­ğun­lu­ğu­nun, ar­tık IMF'ye ba­ğım­lı­lı­ğı yok. Şim­di, bu ne­yi sağ­lı­yor? Bu, IMF'ye ba­ğım­lı ol­ma­mak, ül­ke­le­rin ken­di eko­no­mi po­li­ti­ka­la­rı­nı ken­di­le­ri­nin yap­ma­sı­nı sağ­lı­yor. Bu­nun ne ka­dar bü­yük bir ni­met ol­du­ğu­nu, ne ka­dar bü­yük bir olum­lu­luk ol­du­ğu, ne ka­dar bü­yük ya­rar­lı bir nok­ta ol­du­ğu­nu, herhâlde, bu sı­ra­da IMF de­ne­ti­min­de olan Hükûme­ti­miz çok iyi an­lı­yor. Herhâlde, dev­le­tin en te­pe­sin­de bu­lu­nan­lar, is­ter si­ya­set­çi ol­sun is­ter bü­rok­rat, ken­di ken­di­le­ri­ne, aca­ba IMF he­ye­ti ne za­man gi­di­yor, ne za­man ser­best ka­la­bi­li­riz, ne za­man de­ne­tim­den uzak ola­bi­li­riz, di­ye so­ru­yor­lar. La­tin Ame­ri­ka, IMF'nin de­ne­ti­min­den çık­tı. Eko­no­mi po­li­ti­ka­la­rı­nı ken­di­si ve ba­ğım­sız­ca oluş­tu­ru­yor. Pe­ki, bu­nun so­nu­cun­da bu eko­no­mi­ler yı­kıl­dı mı? Ya­ni sı­cak pa­ra, ya­ni ulus­la­ra­ra­sı te­kel­ler, ya­ni bor­sa­lar bu ül­ke­le­ri yer­le bir edip, eko­no­mi­le­ri­ni yer­le bir edip bu ül­ke­le­rin, enf­las­yo­nu ye­ni­den az­dır­ma, fa­iz oran­la­rı­nı ye­ni­den ar­tır­ma gi­bi bir so­nuç ala­bil­di­ler mi? De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ke­sin­lik­le ha­yır. La­tin Ame­ri­ka ül­ke­le­ri çok dü­şük bir enf­las­yon­la, is­tik­rar­lı, ama, ken­di po­li­ti­ka­la­rı­nı ya­pa­rak, ken­di ayak­la­rı­nın üs­tün­de, IMF'ye ba­ğım­lı ol­ma­dan, dış ser­ma­ye güç­le­rin­den güç ve kuv­vet al­ma­dan var­lık­la­rı­nı sür­dü­rü­yor­lar, halk­la­rı­na hiz­met edi­yor­lar. Bu nok­ta çok önem­li. Bu nok­ta çok önem­li, çün­kü, bu nok­ta işin dü­ğü­mü. Tür­ki­ye ise da­ha ka­sım­da im­za­la­dı­ğı -so­nun­cu di­ye­lim- an­laş­may­la ye­ni­den her şe­yi­ni IMF cen­de­re­si­ne sok­tu. Da­ha ev­vel bir­kaç kez be­lir­til­di, ben de be­lir­te­yim: O ka­dar ki, IMF'ye ve­ri­len mek­tup­ta, dok­tor­la­rı­mı­zın han­gi tür ilaç­la­rı na­sıl kul­la­na­cak­la­rı ko­nu­sun­da eği­tim al­ma­la­rı is­te­ni­yor. Bun­lar mek­tup­ta var, is­ter­se­niz si­ze sağ­la­ya­bi­li­rim. Şim­di, kuş­ku­suz, Tür­ki­ye'nin ko­şul­la­rı fark­lı, Tür­ki­ye'nin bor­cu şu ka­dar, baş­ka de­ğiş­ken­le­ri var; on­la­rı söy­le­ye­bi­lir­si­niz, ama, ben, La­tin Ame­ri­ka'nın IMF'nin cen­de­re­sin­den kur­tul­duk­tan son­ra eko­no­mi­si­ni düz­lü­ğe çı­kar­dı­ğı­nın bu ve­si­ley­le al­tı­nı çiz­mek is­ti­yo­rum. Bun­dan ya­rar­lan­ma işi kuş­ku­suz ül­ke­yi yö­ne­ten­le­re dü­şü­yor.

Üçün­cü bir nok­ta var; hiç de üçün­cül ol­ma­yan, önem­li bir nok­ta var. Geç­ti­ği­miz gün­ler­de, bu ayın so­nun­da Evo Mo­ra­les Bo­liv­ya'da bir dev­rim baş­lat­tı. Şim­di, "dev­rim" de­yin­ce ki­mi­le­ri­mi­zin al­gı­la­ma­la­rı de­ği­şi­yor, ki­mi­le­ri­mi­zin renk­le­ri de­ği­şi­yor, ki­mi­le­ri­miz baş­ka tür an­lı­yor. Evo Mo­ra­les'in baş­lat­tı­ğı dev­ri­min adı ne, bi­li­yor mu­su­nuz? De­ğer­li ar­ka­daş­lar, o dev­ri­min adı "ah­lak dev­ri­mi." Pe­ki, ne ola­cak, ne­dir bu "ah­lak dev­ri­mi" de­di­ği­niz şey? "Ah­lak dev­ri­mi" de­di­ği­niz şey, bir yer­de baş­ka tür­lü söy­le­yip bir yer­de baş­ka tür­lü dav­ran­mak de­ğil; hem si­ya­set­te hem bü­rok­ra­si­de yoz­laş­ma­la­rı ön­le­mek, yar­gı sü­reç­le­ri­ni so­nu­na ka­dar iş­let­mek. Herhâlde bu­nun­la ne de­mek is­te­di­ği­mi çok ra­hat an­lı­yor­su­nuz. Si­ya­set­çi­nin üze­rin­de­ki do­ku­nul­maz­lık­la­rı kal­dır­mak, da­ha doğ­ru­su sı­nır­la­mak, kür­sü do­ku­nul­maz­lı­ğıy­la sı­nır­la­mak, bü­rok­ra­si­de de ah­lak de­ğer­le­ri­nin adım adım ege­men ol­ma­sı­nı, rüş­ve­tin, yol­suz­lu­ğun, iha­le yol­suz­luk­la­rı­nın or­ta­dan kal­dı­rıl­ma­sı­nı sağ­la­mak. Şim­di, top­yekûn, bü­tün­cül, bü­tün ül­ke­yi, top­lu­mu kap­sa­yan bu tür bir ah­lak dev­ri­mi­nin Bo­liv­ya'dan baş­la­ya­rak di­ğer ül­ke­le­re de adım adım ya­yıl­ma­sı ka­çı­nıl­maz gi­bi gö­rü­nü­yor. Yo­rum­cu­la­rın be­lirt­ti­ği, söy­le­di­ği bu.

Şim­di, bu nok­ta­lar ne­yi ge­ti­ri­yor? Bu söy­le­dik­le­rim, ya­ni halk­çı, seç­me­ni­nin eği­lim­le­ri­ne gö­re dav­ran­mak zo­run­da ka­lan, ül­ke­si­nin yer al­tı ve yer üs­tü zen­gin­lik­le­ri­ni hal­kı­nın hiz­me­ti­ne su­nan hükûmet­le­rin se­çim­le iş ba­şı­na gel­me­si ve Ame­ri­ka'nın ar­tık -ge­çen haf­ta Baş­kan Bush'un zi­ya­re­tin­de de gö­rül­dü­ğü gi­bi- bu ül­ke­le­re do­ku­na­maz hâle gel­me­si, bu işe de önem­li kat­kı­lar ya­pı­yor. Baş­ka bir şey da­ha olu­yor, he­men onu da söy­le­ye­yim: Bu ül­ke­ler si­ya­set­le­ri­ni, top­lum­sal ya­pı­la­rı­nı ve her şey­den ön­ce de­mok­ra­tik ku­rum­la­rı­nı güç­len­dir­mek için, bun­la­rı in­san hak ve öz­gür­lük­le­ri­ne da­ya­lı yü­rüt­mek için el­le­rin­den ge­le­ni ya­pı­yor­lar.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, La­tin Ame­ri­ka bir baş­ka yer. Bi­le­cek­si­niz Kü­ba, La­tin Ame­ri­ka'nın, bir an­lam­da bu ge­liş­me­le­rin odak nok­ta­sı ve bil­di­ği­niz gi­bi Kü­ba, Bo­liv­ya bağ­la­mın­da, di­ğer ül­ke­ler bağ­la­mın­da her za­man en ön­de ge­len yer­ler­den bir ta­ne­si. Kü­ba'nın özel­lik­le sağ­lık ve eği­tim ala­nın­da­ki bü­yük ba­şa­rı­la­rı ve ezi­len La­tin Ame­ri­ka halk­la­rı­na, her za­man, son kırk se­ne­dir, el­li se­ne­dir ulu­sal ba­ğım­sız­lı­ğın ve ulu­sal onu­run ör­ne­ği­ni ver­miş ol­ma­sı­nın La­tin Ame­ri­ka'da­ki ge­liş­me­le­re çok bü­yük kat­kı­sı ol­du­ğu yad­sı­na­maz.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, dün­ya de­ği­şi­yor, dün­ya fark­lı bir düz­le­me ta­şı­nı­yor ve tek ku­tup­lu an­la­yı­şın, so­ğuk sa­vaş son­ra­sı­nın tek ku­tup­lu an­la­yı­şı­nın Irak'ta na­sıl yı­kı­ma yol aç­tı­ğı da bi­li­ni­yor. Do­la­yı­sıy­la, Tür­ki­ye'nin bir ta­raf­tan La­tin Ame­ri­ka'da­ki ge­liş­me­le­ri çok dik­kat­le iz­ler­ken, IMF'yle iliş­ki­le­ri­ni göz­den ge­çir­mek zo­run­da ol­du­ğu­nun al­tı­nı çiz­mek ge­re­ki­yor. Ge­ne, bu bağ­lam­da, ku­rum­sal ya­pı­sı­nı güç­len­dir­me­si­nin al­tı­nı çiz­mek ge­re­ki­yor ve ah­lak se­fer­ber­li­ği­nin, top­lum­sal ah­lak se­fer­ber­li­ği­nin, doğ­ru­lu­ğun, dü­rüst­lü­ğün, hak­kın öne çık­tı­ğı, in­sa­na say­gı­nın ege­men ol­du­ğu, eşit­li­ğin ege­men ol­du­ğu bir top­lum­sal ah­lak düz­le­mi­nin ya­ka­lan­ma­sı­na bir ge­rek­si­nim ol­du­ğu son za­man­lar­da ya­şa­dı­ğı­mız kap­kaç olay­la­rın­dan, ben­zer­le­rin­den, bir di­zi olay­lar­dan or­ta­ya çı­kı­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, kuş­ku­suz bu söz­le­rim­le şu­nu de­mek is­te­mi­yo­rum, ya­ni La­tin Ame­ri­ka'da her şey gül­lük gü­lis­tan­lık, her şey düz­gün gi­di­yor de­mek is­te­mi­yo­rum. La­tin Ame­ri­ka'da da ki­mi hükûmet­le­rin bü­yük ek­sik­le­ri var, eleş­ti­ri­ler alı­yor­lar ve de­ğiş­tir­me­ye, güç­len­me­ye ça­lı­şı­yor­lar, yan­lış­la­rın­dan dön­me­ye uğ­ra­şı­yor­lar, ama ora­da çok önem­li bir ka­za­nım var, onu be­lirt­mek is­ti­yo­rum. O ka­za­nım şu­dur: Hükûmet­ler, si­ya­si par­ti­ler, ha­re­ket­ler, ay­dın­lar, köy­lü ha­re­ket­le­ri, top­rak­sız­lar ha­re­ket­le­ri, iş­siz ha­re­ket­le­ri ve ben­zer­le­ri, hep­si, yap­tık­la­rı işi, yap­tık­la­rı gi­ri­şim­le­ri hep de­mok­ra­tik ku­ral­la­rı ça­lış­tı­ra­rak ve eşit­lik an­la­yı­şıy­la ya­pı­yor­lar.

Şim­di, ör­güt dü­ze­yin­de de­mok­ra­si­nin iş­le­til­me­si, par­ti dü­ze­yin­de de­mok­ra­si­nin iş­le­til­me­si ka­çı­nıl­maz ola­rak ül­ke dü­ze­yin­de hal­kın ta­lep­le­ri­nin hükûmet­ler­ce göz ar­dı edi­le­me­me­si so­nu­cu­nu ve­ri­yor. Hükûmet­ler, top­lum­la­rı­na sü­rek­li du­yar­lı kal­mak zo­run­da ka­lı­yor­lar.

Kı­ta, yer al­tı ve yer üs­tü zen­gin­lik­le­riy­le çok bü­yük bir eko­no­mik po­tan­si­ye­le sa­hip­tir, çok bü­yük bir gi­zil güç de­di­ği­miz şey var. An­cak, bu po­tan­si­ye­lin, bu eko­no­mik gü­cün da­ha çok iş, da­ha çok aş ola­rak hal­kın ya­ra­rı­na dön­me­si, hak­ça bir ge­lir bö­lü­şü­mü­nün or­ta­ya çık­ma­sı ve eko­no­mik ge­liş­me­nin, eko­no­mik re­fa­hın güç­len­me­si ge­re­ki­yor. Bu­ra­da bü­yük kom­şu­la­rı Bir­le­şik Ame­ri­ka'ya da önem­li bir gö­rev dü­şü­yor, bu­nu da bu­ra­da vur­gu­la­mak­ta ya­rar var. O gö­rev şu­dur: La­tin Ame­ri­ka, geç­miş­te Ame­ri­kan baş­kan­la­rı ta­ra­fın­dan "iş­te, bi­zim ar­ka bah­çe­miz, her şe­yi ya­pa­rız, ede­riz" bi­çi­min­de al­gı­lan­dı bir ara, ama, dö­nem de­ğiş­ti. Şim­di, Ame­ri­ka'nın yap­ma­sı ge­re­ken, bu ül­ke­le­rin ken­di halk­la­rı­nın öz­lem­le­ri doğ­rul­tu­sun­da eko­no­mik yön­den güç­len­me­le­ri­ne, de­mok­ra­tik yön­den ge­liş­me­le­ri­ne kat­kı yap­ma­ya ça­lış­mak. Bu­nu ben söy­le­mi­yo­rum, ulus­la­ra­ra­sı ör­güt­ler söy­lü­yor. Ör­ne­ğin, Bre­zil­ya'nın üret­ti­ği ki­mi ürün­le­rin Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri'ne sa­tıl­ma­sı sı­nır­lan­dı­rıl­mış bu­lu­nu­yor. Bu­nun ye­ri­ne Ame­ri­ka, ken­di mı­sır ve şe­ker üre­ti­mi­ni des­tek­li­yor, ko­ru­ma­cı­lık ya­pı­yor. Bu­na Ame­ri­ka'nın ih­ti­ya­cı ol­ma­mak ge­re­kir. Bu­nu şu­nun için söy­lü­yo­rum: Ulus­la­ra­ra­sı eko­no­mik iliş­ki­ler­de, Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri'nin en azın­dan La­tin Ame­ri­ka'yla çok da­ha eşit­lik­çi bir tu­tum ser­gi­le­me­si, bu ta­raf­la­ra da ör­nek ola­cak­tır. Bu ta­raf­lar de­di­ğim, an­lı­yor­su­nuz, Or­ta Do­ğu'ya, Av­ru­pa'ya ve baş­ka yer­le­re.

İkin­ci, ama ikin­cil ol­ma­yan bir nok­ta da­ha var, o da şu: Bu de­ne­yim, La­tin Ame­ri­ka de­ne­yi­mi güç­len­me­li, güç­len­di­ril­me­li, bu­na kat­kı yap­ma­lı ve bu koa­lis­yon, bu bü­yük koa­lis­yon­lar, hal­kın de­ği­şik grup­la­rı­nın koa­lis­yo­nu­nun sağ­lık­lı bir si­ya­sal gi­di­şe, ge­li­şi­me ön­cü­lük et­me­si­nin yol­la­rı açıl­ma­lı­dır. O de­ne­yim ba­şa­rı­lı ol­du­ğu tak­dir­de, La­tin Ame­ri­ka de­ne­yi­mi ba­şa­rı­lı ol­du­ğu tak­dir­de, hiç kuş­ku­suz, bu, yal­nız o ül­ke­le­rin mil­yon­lar­ca, 300-400 mil­yon olan halk­la­rı için de­ğil, bü­tün in­san­lık için de öğ­re­ti­ci, ör­nek ve çok olum­lu, önem­li bir ka­za­nım ola­cak­tır di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

Şi­li ile Tür­ki­ye ara­sın­da­ki bu iş bir­li­ği an­laş­ma­sı­nın onay­lan­ma­sı­nı di­li­yo­rum. Bu an­laş­may­la, iki ül­ke ara­sın­da, esa­sen var olan ki­mi ben­zer­lik­le­rin da­ha da güç­le­ne­ce­ği­ni, de­mok­ra­tik sü­reç­le­rin iş­le­me­sin­de çok da­ha ile­ri adım­la­ra yol aça­ca­ğı­nı dü­şü­nü­yo­rum,

Bu duy­gu ve dü­şün­ce­ler­le he­pi­ni­zi say­gıy­la, sev­giy­le se­lam­lı­yo­rum.

Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ke­pe­nek.

Şah­sı adı­na söz is­te­yen Re­cep Ga­rip, Ada­na Mil­let­ve­ki­li… Yok.

Tev­fik Ak­bak, Çan­kı­rı Mil­let­ve­ki­li… Yok.

Üm­met Kan­do­ğan, De­niz­li Mil­let­ve­ki­li…

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­niz­li) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; siz­le­ri say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. Gö­rü­şül­mek­te olan ka­nun ta­sa­rı­sı­nın tü­mü üze­rin­de şah­sım adı­na söz al­dım.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye'ye çok uzak me­sa­fe­ler­de olan Şi­li Cum­hu­ri­ye­ti ile il­gi­li ola­rak ya­pı­lan bir an­laş­ma­nın uy­gun gö­rül­me­siy­le il­gi­li bir ka­nun ta­sa­rı­sı. Bu ka­nun ta­sa­rı­sı­nın ül­ke­mi­ze ve Şi­li'ye ha­yır­lar ge­tir­me­si­ni te­men­ni edi­yo­rum. İn­şal­lah, bun­dan son­ra bu iki ül­ke ara­sın­da­ki her tür­lü iliş­ki da­ha da ge­li­şir, ar­tar. Ön­ce­lik­le as­kerî alan­da­ki iliş­ki­le­rin ge­liş­miş ol­ma­sı, bir­bi­ri­ne çok uzak me­sa­fe­ler­de olan iki ül­ke­nin de ya­ra­rı­na ola­ca­ğı inan­cın­da­yım. Yi­ne, ge­rek­çe­den de gör­dü­ğü­müz ka­da­rıy­la, Şi­li'nin, son dö­nem­ler­de, li­be­ral eko­no­mi açı­sın­dan son de­re­ce hız­lı ge­liş­me­ler gös­ter­di­ği ve bu­nun ne­ti­ce­sin­de de iki ül­ke ara­sın­da eko­no­mik iliş­ki­le­rin de ge­li­şe­bi­le­ce­ği şek­lin­de­ki bir ka­na­at ge­rek­çe­ye hâkim ol­muş. Bu ge­rek­çe­ye, ben, ay­nen ka­tı­lı­yo­rum.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye, 70 mil­yon­luk nü­fu­suy­la, 600 bin ki­şi­lik di­na­mik bir or­du­suy­la, bu­lun­du­ğu coğ­raf­ya­da ve dün­ya ge­ne­lin­de adın­dan en çok söz et­tir­me­si ge­re­ken ül­ke­le­rin ba­şın­da gel­mek­te­dir.

Ön­ce­lik­le, ya­kın çev­re­sin­de or­ta­ya çı­kan ge­liş­me­le­rin kar­şı­sın­da, bu nok­ta­da Tür­ki­ye'nin ne söy­le­ye­ce­ği, bu nok­ta­da Tür­ki­ye'nin ne dü­şün­dü­ğü, mut­la­ka çev­re ül­ke­ler ta­ra­fın­dan dik­kat­le in­ce­len­me­si ve araş­tı­rıl­ma­sı ge­re­ken bir ko­nu­dur.

An­cak, son dö­nem­ler­de, ba­kı­yo­ruz ki, et­ra­fı­mız­da ve dün­ya­da olup bi­ten bü­tün ge­liş­me­ler kar­şı­sın­da 70 mil­yon­luk bir ül­ke­nin ağır­lı­ğı­nı gö­re­mi­yo­ruz. Ma­ale­sef, Kıb­rıs'ta­ki son ge­liş­me­ler, Irak'ta­ki son ge­liş­me­ler, Av­ru­pa Bir­li­ğiy­le olan iliş­ki­ler, ma­ale­sef, son dö­nem­ler­de hep Tür­ki­ye'nin aley­hi­ne ge­liş­mek­te­dir. Bu­nun se­be­bi, Türk dış po­li­ti­ka­sı­nın ol­ma­sı ge­rek­ti­ği şe­kil­de bu Hükûmet ta­ra­fın­dan tem­sil edi­le­me­me­sin­den kay­nak­lan­mak­ta­dır. Öy­le bir za­yıf dış po­li­ti­ka uy­gu­lan­mak­ta­dır ki, Gü­ney Kıb­rıs Rum ke­si­mi böy­le bir za­yıf po­li­ti­ka­ya sa­hip bir Hükûme­tin ol­du­ğu bir dö­nem­de Ak­de­niz'de pet­rol ara­ma fa­ali­yet­le­ri içe­ri­si­ne gi­re­bil­mek­te­dir. Yıl­lar­dan be­ri böy­le bir te­şeb­büs­te bu­lun­ma­yan bir ül­ke­nin, Gü­ney Kıb­rıs Rum ke­si­mi­nin, et­ra­fın­da­ki ül­ke­ler­le or­tak bir ha­re­ket içe­ri­si­ne gi­re­rek pet­rol ara­ma fa­ali­yet­le­ri içe­ri­sin­de ol­ma­sı kar­şı­sın­da 70 mil­yon­luk bir ül­ke­nin se­si­nin da­ha gür bir şe­kil­de çık­ma­sı ge­rek­ti­ği inan­cın­da­yım. Özel­lik­le son dö­nem­de Irak'ta­ki ve Ku­zey Irak'ta­ki ge­liş­me­ler kar­şı­sın­da, yi­ne, uy­gu­la­nan po­li­ti­ka­la­rın ol­ma­sı ge­re­ken po­li­ti­ka­lar ol­du­ğu­nu söy­le­ye­bi­le­cek bir tek ki­şi çık­maz.

Sa­yın Baş­ba­kan grup top­lan­tı­la­rın­da ko­nu­şu­yor, Ku­zey Irak'ta­ki ge­liş­me­ler­le il­gi­li grup top­lan­tı­la­rın­da çok sert söz­ler­le ora­la­ra me­saj gön­de­ri­yor; an­cak, er­te­si gü­nü Ku­zey Irak'tan bir ses: "Sa­yın Er­do­ğan, bu, Ku­zey Irak'ın ve­ya Irak'ın iç me­se­le­si­dir. Ker­kük bir Kürt şeh­ri­dir. Bu se­ne bu­ra­da re­fe­ran­dum ya­pı­la­cak­tır. O ne­den­le, Tür­ki­ye'nin, Ku­zey Irak'ın ve­ya Irak'ın iç iş­le­ri­ne ka­rış­ma­sı­nı şid­det­le red­de­di­yo­ruz ve­ya­hut Ku­zey Irak'a kar­şı ya­pı­la­cak bir ope­ras­yon ve­ya bir sı­nır öte­si ha­rekât kar­şı­sın­da biz si­zi çi­çek­ler­le kar­şı­la­ma­yız."

Bir di­ğe­ri, Ker­kük'le il­gi­li ola­rak çok ağır söz­ler... Ha­lil Zad, Bü­yü­kel­çi, çı­kı­yor, Ker­kük'ten, Ku­zey Irak'tan "Kür­dis­tan" ola­rak bah­se­de­bi­li­yor. Kim bu? Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri'nin Bü­yü­kel­çi­si. Kim ko­nu­şu­yor? Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nı Con­do­le­ez­za Ri­ce, bir ko­nuş­ma­sın­da Ku­zey Irak'tan Kür­dis­tan ola­rak bah­se­di­yor, ama, bu Hükûme­tin ilk dö­nem­le­rin­de, ilk yıl­la­rın­da hep şu se­si du­yu­yor­duk Sa­yın Baş­ba­kan­dan, Sa­yın Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nın­dan: "Bi­zim, Irak'la il­gi­li kır­mı­zı çiz­gi­le­ri­miz var­dır. Bu kır­mı­zı çiz­gi­le­ri­miz­den as­la ta­viz ver­me­yiz." Hep bu söy­lem­ler or­ta­day­dı, ama bu­gün ge­li­nen nok­ta­da Irak'ta­ki kır­mı­zı çiz­gi­ler­den bir tek eser bi­le kal­ma­mış­tır ve ora­da­ki bü­tün ge­liş­me­le­ri bir se­yir­ci eda­sıy­la bu Hükûmet iz­le­mek­te­dir. Ne­dir po­li­ti­ka­nız bu ko­nu­da? Han­gi yap­tı­rım­la­rı­nız var? Han­gi mü­ey­yi­de­le­ri uy­gu­la­ya­cak­sı­nız? Ku­zey Irak'ta­ki ola­sı ge­liş­me­ler kar­şı­sın­da­ki (B) pla­nı­nız ne­dir?

İS­MA­İL Bİ­LEN (Ma­ni­sa) - Ova­ya in bi­raz, ova­ya! Ova­ya in bi­raz!

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Şim­di, ora­dan Ma­ni­sa Mil­let­ve­ki­li di­yor ki: "Siz ova­ya ge­lin." Biz ova­da­yız, biz ova­da­yız. Ba­kı­nız, bu ül­ke te­rör be­la­sın­dan çok çek­ti. 35 bin in­san ha­ya­tı­nı kay­bet­ti, 5 bin şe­hit ve­ril­di, 100 mil­yar do­lar, o böl­ge­de­ki te­rör ha­di­se­le­ri­ne bu ül­ke­nin kay­nak­la­rı ay­rıl­dı. 

Siz, Sa­yın Bi­len, "dağ­lar­da eli si­lah­lı te­rö­rist­ler si­lah­la do­laş­ma­ya de­vam et­sin­ler" di­yor­sa­nız, o si­zin prob­le­mi­niz. Biz, Doğ­ru Yol Par­ti­si ola­rak di­yo­ruz ki: "Hiç kim­se eli si­lah­lı dağ­lar­da do­laş­ma­sın." Do­laş­ma­sın…

İS­MA­İL Bİ­LEN (Ma­ni­sa) - Ova­ya in­sin­ler, ova­ya.

BAŞ­KAN - Sa­yın Bi­len, lüt­fen…

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - El­bet­te, ya kor­ku­dan ya piş­man­lık­tan ova­ya ine­cek­ler bun­lar, ine­cek­ler. Doğ­ru Yol Par­ti­si ik­ti­da­rı dö­ne­min­de bun­lar ine­cek­ler ova­ya. Kor­ku­dan ine­cek­ler, piş­man ol­duk­la­rı için ine­cek­ler, bu işin so­nu ol­ma­dı­ğı­nı gör­dük­le­ri için in­di­re­ce­ğiz ova­ya, ine­cek­ler ova­ya bun­lar.

İS­MA­İL Bİ­LEN (Ma­ni­sa) - Eli si­lah­lı si­ya­set mi yap­tı­ra­cak­sı­nız?

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Ba­kı­nız, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, Sa­yın Ağar'ın bu ko­nuş­ma­sın­dan son­ra, Jan­dar­ma Ge­nel Ko­mu­tan­lı­ğı bir açık­la­ma yap­tı, resmî açık­la­ma. De­di ki Jan­dar­ma Ge­nel Ko­mu­tan­lı­ğı: "Biz, dağ­da­ki te­rö­rist­le­rin ai­le­le­riy­le ir­ti­bat ku­ru­yo­ruz, on­la­rı dağ­dan in­dir­me­ye ça­lı­şı­yo­ruz." Jan­dar­ma Ge­nel Ko­mu­ta­nı­nın resmî açık­la­ma­sı. Üç gün son­ra Em­ni­yet Ge­nel Mü­dür­lü­ğü bir açık­la­ma yap­tı, de­di ki: "Biz, dağ­da­ki te­rö­rist­le­rin ai­le­le­riy­le ir­ti­bat ku­ru­yo­ruz ve on­la­rı dağ­dan in­dir­me­ye ça­lı­şı­yo­ruz."

Bu Mec­lis de­ğil mi, si­zin oy­la­rı­nız­la bu­ra­dan çık­ma­dı mı, Eve Dö­nüş Ya­sa­sı, Piş­man­lık Ya­sa­sı bu Mec­lis­ten çık­ma­dı mı? Pe­ki, bu ka­nun­lar ne­yi ge­ti­ri­yor­du? Dağ­da­ki te­rö­rist­le­ri, piş­man­lık içe­ri­sin­de olan te­rö­rist­ler var­sa, bun­la­rı ova­ya in­dir­me­ye yö­ne­lik bir ka­nun de­ğil miy­di bun­lar? Sa­yın Bi­len, si­zin Ge­nel Baş­ka­nı­nız de­ğil mi, Sa­yın Ge­nel Baş­ka­nı­nı­za, Baş­ba­kan Er­do­ğan'a sor­du­lar, "Sa­yın Ağar böy­le bir açık­la­ma yap­tı, ne di­yor­su­nuz" de­dik­le­rin­de, Sa­yın Baş­ba­kan, "Sa­yın Ağar çok doğ­ru şey­ler söy­le­miş" de­di.

Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nı­na sor­du­lar, Sa­yın Gül'e: "Ne di­yor­su­nuz Sa­yın Ağar'ın açık­la­ma­la­rıy­la il­gi­li?" Sa­yın Gül de de­di ki: "Sa­yın Ağar çok doğ­ru şey­ler söy­le­miş." Ya siz, Ma­ni­sa Mil­let­ve­ki­li ola­rak Sa­yın Er­do­ğan ve Sa­yın Gül'ün söy­le­dik­le­ri dı­şın­da bir fik­re sa­hip­si­niz, Baş­ba­ka­nı­nı­zın fik­rin­den da­ha fark­lı bir fik­re sa­hip­si­niz… Siz, Ma­ni­sa Mil­let­ve­ki­li ola­rak, bu te­rö­rist­ler dağ­lar­da eli si­lah­lı do­laş­ma­ya de­vam et­sin­ler di­yor­su­nuz; ama, biz, Doğ­ru Yol Par­ti­si ola­rak de­mi­yo­ruz. Bu dağ­da­ki te­rö­rist­ler dü­ze ine­cek­ler, si­lah­la­rı­nı bı­ra­ka­cak­lar, dev­le­tin şef­kat­li kol­la­rı­na ken­di­le­ri­ni bı­ra­ka­cak­lar. Eğer, her­han­gi bir te­rö­rist fa­ali­ye­te, ey­le­me ka­tıl­mış­sa, bu­nun he­sa­bı­nı yü­ce Türk mah­ke­me­si önün­de ve­rir­ler, on­dan son­ra da nor­mal ha­yat­la­rı­na de­vam eder­ler. Eğer, her­han­gi bir su­ça ka­rış­ma­mış­sa, ge­lir­ler, ada­le­te de tes­lim olur­lar ve onun ge­re­ği ye­ri­ne ge­ti­ri­lir. Ne yap­tı­nız Al­lah aş­kı­na, dört bu­çuk yıl­dan be­ri ik­ti­dar­da­sı­nız, bu te­rö­rün ön­len­me­si yo­lun­da han­gi ted­bir­le­ri al­dı­nız? İş­te Ku­zey Irak. Geç­miş­te on­lar­ca kez, te­rö­rist fa­ali­yet­ler ta­kip edi­le­rek Irak iç­le­ri­ne ka­dar 50 ki­lo­met­re, 100 ki­lo­met­re bu ül­ke­nin gü­ven­lik güç­le­ri gir­di, şim­di 1 met­re adım ata­bi­li­yor mu­su­nuz Irak sı­nı­rın­da?

İS­MA­İL Bİ­LEN (Ma­ni­sa) - Ora­da as­ker­le­ri­mi­zin ol­du­ğu­nu bi­li­yor mu­su­nuz?

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Ata­bi­li­yor mu­su­nuz? Han­gi ey­lem­le­ri yap­tı­nız? Han­gi ha­re­ket­le­ri yap­tı­nız?

İş­te Kan­dil Da­ğı. Kan­dil Da­ğı ora­da du­ru­yor, te­rö­rist­ler ora­da du­ru­yor.

Bi­zim Sa­yın Ge­nel Baş­kan Sa­yın Er­do­ğan'a de­di ki: "Yü­re­ğin ye­ti­yor­sa Kan­dil Da­ğı'na gi­de­lim." de­di Sa­yın Ağar. Ha­ni, ne­re­de­si­niz?

SO­NER AK­SOY (Kü­tah­ya) - Bra­vo…

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Ne­re­de­si­niz? Ne­re­de­si­niz?

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Kan­do­ğan, lüt­fen…

SO­NER AK­SOY (Kü­tah­ya) - On­la­rı gör­dük biz!

BAŞ­KAN - Lüt­fen to­par­la­yı­nız Sa­yın Kan­do­ğan.

FAH­Rİ KES­KİN (Es­ki­şe­hir) - Gü­ney­do­ğu­ya bir ke­re bi­le git­me­din Üm­met Kan­do­ğan, yap­ma!

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Sa­yın Ge­nel Baş­kan, da­ha kı­sa bir sü­re ön­ce… İki haf­ta ön­ce biz Sa­yın Ge­nel Baş­kan­la Di­yar­ba­kır'day­dık. Bun­dan iki ay ön­ce Di­yar­ba­kır, Şan­lı­ur­fa, Mar­din'dey­dik. Be­ra­ber­dik Sa­yın Ge­nel Baş­kan­la.

İS­MA­İL Bİ­LEN (Ma­ni­sa) - Sa­yın Ge­nel Baş­kan bi­zim sa­ye­miz­de ora­la­ra gi­de­bi­li­yor.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Şim­di, Sa­yın Er­do­ğan Hakkâri Şem­din­li'ye git­miş, ora­dan bir me­saj ve­ri­yor…

İS­MA­İL Bİ­LEN (Ma­ni­sa) - Sa­yın Ge­nel Baş­kan bi­zim sa­ye­miz­de ora­la­ra gi­de­bi­li­yor.

BAŞ­KAN -Sa­yın Bi­len, lüt­fen…

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - …efen­dim, ben Hakkâri'de­yim, Şem­din­li'de­yim, di­ğer li­der­ler de gel­sin Hakkâri'ye.

Ey Er­do­ğan, ey Sa­yın Baş­ba­kan, Hakkâri Şem­din­li bu ül­ke sı­nır­la­rı içe­ri­sin­de bir il, bir il­çe. Hakkâri Şem­din­li'ye git­mek­le ni­ye övü­nü­yor­sun? Tür­ki­ye sı­nır­la­rı içe­ri­sin­de bir ye­re git­mek­le övü­nen bir Baş­ba­ka­nı ilk de­fa gö­rü­yo­ruz. Yü­re­ğin ye­ti­yor­sa Kan­dil Da­ğı'na gi­de­lim Sa­yın Baş­ba­kan, Kan­dil!

İS­MA­İL Bİ­LEN (Ma­ni­sa) - Gi­de­bi­li­yor muy­dun es­ki­den?

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Te­rö­rist­ler ora­da.

İS­MA­İL Bİ­LEN (Ma­ni­sa) - Es­ki­den gi­de­bi­li­yor muy­dun?

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Te­rö­rist­ler ora­da.

İS­MA­İL Bİ­LEN (Ma­ni­sa) - O yü­rek var mıy­dı?

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Gü­cü­nüz ye­ti­yor­sa, ha­di, bu­yu­run. Mah­mur Kam­pı'na gi­de­lim, bu­yu­run.

Ko­or­di­na­tö­re ha­va­le et­ti­niz, ko­or­di­na­tö­re ha­va­le et­ti­niz… Hiç­bir ül­ke bir baş­ka ül­ke­nin te­rö­rist­le­riy­le uğ­raş­maz.

Biz, Doğ­ru Yol Par­ti­si ola­rak, gel­di­ği­miz gün, ko­or­di­na­tör­lük mü­es­se­se­si­ni yer­le bir ede­ce­ğiz, yer­le bir ede­ce­ğiz.

İS­MA­İL Bİ­LEN (Ma­ni­sa) - Bu mil­let da­ha ön­ce si­zi de­ne­me­di mi?

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Tür­ki­ye, 70 mil­yon­luk bir ül­ke, 600 bin ki­şi­lik di­na­mik bir or­du­ya sa­hip, te­rör­le mü­ca­de­le nok­ta­sın­da son de­re­ce tec­rü­be­li gü­ven­lik güç­le­ri­ne sa­hip. Bu ka­dar güç­lü bir ül­ke, te­rör mü­ca­de­le­si­ni Ame­ri­ka'ya ha­va­le ede­mez. Tür­ki­ye'nin me­se­le­si, te­rö­rün me­se­le­si, Sü­ley­ma­ni­ye'den, Er­bil'den, Was­hing­ton'dan de­ğil, An­ka­ra'dan çö­zü­lür. An­ka­ra'da güç­lü bir hükûmet, güç­lü bir ira­de, te­rör­le mü­ca­de­le nok­ta­sın­da her tür­lü gö­re­ve ha­zır olan bir hükûmet olur­sa, ko­or­di­na­tör­lük di­ye bir şey ol­maz. Bu me­se­le güç­lü bir ira­dey­le çö­zü­lür di­yor ve yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Kan­do­ğan.

Ta­sa­rı­nın tü­mü üze­rin­de­ki gö­rüş­me­ler ta­mam­lan­mış­tır.

Mad­de­le­ri­ne ge­çil­me­si­ni oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

1'in­ci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

TÜR­Kİ­YE CUM­HU­Rİ­YE­Tİ HÜ­KÜ­ME­Tİ İLE Şİ­Lİ CUM­HU­Rİ­YE­Tİ HÜ­KÜ­ME­Tİ

ARA­SIN­DA AS­KE­Rİ ALAN­DA EĞİ­TİM, SA­VUN­MA SA­NA­Yİİ, TEK­NİK VE

Bİ­LİM­SEL İŞ­BİR­Lİ­Ğİ AN­LAŞ­MA­SI­NIN ONAY­LAN­MA­SI­NIN UY­GUN

BU­LUN­DU­ĞU­NA DA­İR KA­NUN TA­SA­RI­SI

MAD­DE 1.- 20 Ni­san 2004 ta­ri­hin­de An­ka­ra'da im­za­la­nan "Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Şi­li Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti Ara­sın­da As­ke­ri Alan­da Eği­tim, Sa­vun­ma Sa­na­yii, Tek­nik ve Bi­lim­sel İş­bir­li­ği An­laş­ma­sı"nın onay­lan­ma­sı uy­gun bu­lun­muş­tur.

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na ve şah­sı adı­na söz is­te­yen Hak­kı Ül­kü, İz­mir Mil­let­ve­ki­li.

Sa­yın Ül­kü, sü­re­niz on beş da­ki­ka­dır.

Bu­yu­run. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA HAK­KI ÜL­KÜ (İz­mir) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti ile Şi­li Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti Ara­sın­da As­ke­ri Alan­da Eği­tim, Sa­vun­ma Sa­na­yii, Tek­nik ve Bi­lim­sel İş­bir­li­ği An­laş­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın 1'in­ci mad­de­si üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na ve şah­sım adı­na söz al­dım. He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, Şi­li, 1926 yı­lın­da im­za­la­nan dost­luk an­laş­ma­sıy­la, La­tin Ame­ri­ka'da Tür­ki­ye'yi ta­nı­yan ilk ül­ke ol­muş­tur. Tür­ki­ye, 1930'da ilk mas­la­hat­gü­za­rı­nı gön­der­miş, 1943'te ise el­çi­miz gü­ven mek­tu­bu­nu sun­muş­tur. İlk Şi­li el­çi­si ise 1940 yı­lın­da ül­ke­mi­ze ge­le­rek, gü­ven mek­tu­bu­nu sun­muş­tur.

Ül­ke­nin baş­ken­ti San­ti­ago'da Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Mey­da­nı, Ata­türk büs­tü, Ata­türk Ko­le­ji var­dır. Ül­ke­miz­de de, Şi­li'nin kur­ta­rı­cı­sı ve cum­hu­ri­ye­ti­nin ku­ru­cu­su Ber­nar­do'nun anı­tı ve Şi­li Mey­da­nı, iki ül­ke ara­sın­da­ki dost­lu­ğu pe­kiş­tir­mek adı­na ya­pıl­mış­tır.

Şi­li, 757 bin ki­lo­met­re ka­re yüz öl­çüm­lü, 16 mil­yon nü­fus­lu bir Gü­ney Ame­ri­ka ül­ke­si­dir. İs­pan­yol­ca ko­nu­şu­lur. İt­ha­lat-ih­ra­cat den­ge­le­ri, 2003 yı­lı so­nu ve­ri­le­ri­ne gö­re, ih­ra­cat le­hi­ne­dir. Ki­şi ba­şı­na dü­şen ge­lir 10.500 do­lar ile 11.500 do­lar ara­sın­da­dır. Bü­yü­me ora­nı yüz­de 3,5 dü­ze­yin­de, iş­siz­lik ora­nı ise yüz­de 7,5 ci­va­rın­da­dır.

Gü­ney Ame­ri­ka'nın çi­le­li ül­ke­le­rin­den­dir Şi­li. "Pab­lo Ne­ru­da" gi­bi, dün­ya­ca ün­lü dip­lo­mat ve şa­ir­le­ri de var­dır. 1971'de No­bel ede­bi­yat ödü­lü­nü alan Pab­lo Ne­ru­da, Şi­li'nin ef­sa­ne li­de­ri Al­len­de'ye kar­şı dü­zen­le­nen dar­be­den on iki gün son­ra ya­şa­mı­nı yi­tir­miş­tir. Bi­zim genç­li­ği­mi­zin idol­le­rin­den olan Ne­ru­da'nın, Türk­çe­si "ka­za­na­ca­ğız" de­mek olan "Ven­ce­re­mos" ad­lı şi­iri çok çar­pı­cı­dır. Çün­kü, şii­rin­de "ven­ce­re­mos, ven­ce­re­mos", "zul­me ve yok­sul­lu­ğa pay­dos" der. 1976 yı­lın­da TÜP­RAŞ'ta ya­pı­lan bir di­re­niş es­na­sın­da "ven­ce­re­mos" ke­li­me­si­ni "ten­ce­rem boş" di­ye an­la­yan bir grup, yü­rü­yüş anın­da "ten­ce­rem boş, ten­ce­rem boş" di­ye­rek, bu tür­kü­yü, âde­ta, Türk­çe­ye çe­vir­miş­tir.

Şi­li'nin il­ginç bir si­ya­si ta­ri­hi var­dır. Ör­ne­ğin, 1930'lar­da meş­hur 29 dün­ya kri­zi­nin aka­bin­de, on iki gün­lük bir sos­ya­list cum­hu­ri­yet ku­rul­muş­tur Şi­li'de. Marks ve En­gels'ten esin­len­mek ye­ri­ne, Troç­kist grup­la­rın ege­men­li­ği söz ko­nu­su ol­muş­tur bir sü­re. Bel­ki de Mek­si­ka'da çe­ki­len ve son yıl­la­rın en gü­zel film­le­rin­den bi­ri­si olan Fri­da'nın ora­da çe­kil­me­si­nin ne­de­ni de bu ol­sa ge­rek.

Bu on iki gün­lük sos­ya­list cum­hu­ri­yet­te, ön­ce, bah­ri­ye­li­ler ve di­ğer si­ya­si tu­tuk­lu­lar için af ilan edil­miş­tir. Son­ra, gı­da mad­de­le­ri­nin da­ğı­lı­mı kon­trol al­tı­na alın­mış­tır. Pet­rol, tü­tün ve şe­ker üre­ti­mi için dev­le­tin şir­ket ku­ra­ca­ğı açık­lan­mış­tır. Ya­ban­cı ser­ma­ye bas­kı­sı­na son ve­ri­le­ce­ği ilan edil­miş­tir, ban­ka­la­rın sos­yal­leş­ti­ri­le­ce­ği du­yu­rul­muş­tur. Bir ya­sa da çı­kar­tı­la­rak, kit­le­le­rin te­mel ih­ti­yaç mad­de­le­ri­ni üre­ten iş­let­me­le­re dev­le­tin el koy­ma hak­kı ta­nın­mış­tır. Ama, bun­lar­dan sa­de­ce af­fı ger­çek­leş­ti­re­bil­miş­ler­dir. Bu anı Şi­li ta­ri­hin­de her za­man se­vim­li ve sem­bo­lik bir an­lam ta­şı­mış­tır.

Da­ha son­ra, se­çim­le ik­ti­da­ra ge­len ilk mark­sist li­der Sal­va­dor Al­len­de bu on iki gün­lük hü­kü­me­tin yap­mak is­te­di­ği­ni tek tek ger­çek­leş­tir­miş­tir. Al­len­de'nin Şi­li'de­ki ik­ti­da­rın­da bir­çok ye­ni­lik­ler ül­ke­de ik­ti­da­ra dam­ga­sı­nı vur­muş­tur.

As­lın­da, Al­len­de'nin si­ya­si mü­ca­de­le ta­ri­hi ir­de­len­me­ye de­ğer bir sü­reç­tir. Üç kez baş­kan ada­yı olan Al­len­de, ken­di par­ti­si için­de bi­le 13'e 11 oy­la baş­kan ada­yı se­çi­le­bil­miş­tir. Ama, Al­len­de, Hris­ti­yan de­mok­rat­la­rın ön­ce­ki se­çim­ler­de va­at edip ger­çek­leş­tir­me­di­ği bü­tün re­form­la­rı va­at et­miş­tir. Top­rak re­for­mu, ba­kır ma­den­le­ri ve sa­na­yi­nin millîleş­ti­ril­me­si, sağ­lık hiz­met­le­ri­nin ye­ni­den dü­zen­len­me­si ve yay­gın­laş­tı­rıl­ma­sı, eği­tim re­for­mu gi­bi re­form­lar baş­ta­dır.

Bun­la­rı yap­mak için sen­di­ka­lar ve di­ğer sol par­ti­ler­le bir­lik­te halk cep­he­si oluş­tu­rul­ma­sı ge­re­ki­yor­du ve bu halk ke­sim­le­ri­ne şöy­le hi­tap edi­yor­du: "Her­ke­sin var­lık­lı ola­ca­ğı­na söz ver­mi­yo­rum,  sa­de­ce onu­run ve ger­çek öz­gür­lü­ğün umu­du için söz ve­ri­yo­rum."

Se­çi­me gi­dil­di­ğin­de Al­len­de Ey­lül 1970 ta­ri­hin­de ar­tık baş­kan­lı­ğı ka­zan­mış­tı. Al­len­de'nin ik­ti­da­rı dün­ya ta­ri­hi­nin çok kri­tik bir dö­nüm nok­ta­sı­na rast­lar. Vi­et­nam Sa­va­şı'nın tüm şid­de­tiy­le sür­me­si, Ame­ri­kan top­lu­mu­nu ra­di­kal­leş­me­ye doğ­ru gö­tü­rü­yor­du. La­tin Ame­ri­ka'da ise bir top­lum­sal can­lan­ma baş­lı­yor­du. ABD, 1967 Sa­va­şı'ndan son­ra, Or­ta Do­ğu Arap dün­ya­sın­dan tec­rit ol­muş­tu. Üçün­cü dün­ya ha­re­ke­ti do­ruk nok­ta­sı­na ula­şı­yor­du. 1968 olay­la­rı Av­ru­pa'da bir ra­di­kal­leş­me­yi ve kö­kün­den de­ği­şik­lik­le­ri be­ra­be­rin­de ge­ti­ri­yor­du. Da­ha son­ra­ki za­man­lar­da Ame­ri­kan dış po­li­ti­ka­sı Şi­li ve bu­na ben­zer ül­ke­ler için millî gü­ven­lik kon­se­yi ta­ra­fın­dan -ki, bu­na "kırk­lar ku­ru­lu" da de­ni­yor­du- sık sık de­ğiş­ti­ril­miş ya da göz­den ge­çi­ril­miş­tir.

Bu­gün, ben bu hikâye­yi bi­li­yo­rum de­dir­te­cek ka­dar ba­ya­ğı­la­şan ve baş­ka ül­ke­ler­de de baş­vu­ru­lan tak­tik­ler Şi­li'de de uy­gu­la­ma­ya ko­nul­du ta­bii. Al­len­de, Halk Cep­he­si yö­ne­ti­mi kar­şı­sın­da, or­du­yu uzun bir sü­re ta­raf­sız ko­num­da tut­ma­yı ba­şar­dı. Ta­bii, bu­nun ne­de­ni, or­du­da Halk Cep­he­si yan­daş­la­rı­nın be­lir­li bir et­ki­ye sa­hip ol­ma­sıy­dı. Bu­nu bi­len dar­be­ci­ler, or­du­nun bir ke­si­mi­ni et­ki­siz kı­la­bil­mek için sis­tem­li bir tas­fi­ye­ye baş­vur­du­lar. Ör­ne­ğin, ge­ne­ral­ler­den bi­ri­si­nin iki oğ­lu Halk Cep­he­si için ça­lış­mak­ta iken, Al­len­de'nin baş­kan­lı­ğı­nın kon­gre­de onay­lan­ma­sın­dan bir gün ön­ce öl­dü­rül­dü­ler. Bu ey­le­me "sol te­rör baş­la­dı" ha­va­sı ve­rip, Al­len­de'nin baş­kan­lı­ğı­nın onay­lan­ma­sı­nı en­gel­le­me­yi um­muş­lar, ama ba­şa­rı­lı ola­ma­mış­lar­dır.

Or­du içe­ri­sin­de­ki meş­ru­iyet­çi güç­ler sis­tem­li bi­çim­de ge­ri­le­til­miş­tir ve et­ki­siz­leş­ti­ril­miş­tir. Şi­li'ye ver­di­ği bü­tün eko­no­mik kre­di­le­ri ke­sen ABD, Şi­li or­du­su­na çok uy­gun ko­şul­lar­da si­lah ve as­kerî do­na­tım sağ­la­ma­ya de­vam et­miş­tir, or­duy­la ku­rum­sal iliş­ki­le­ri­ni de de­rin­leş­tir­miş­tir. 1973'te, or­du, ar­tık tüm meş­ru­iyet yan­lı­sı ko­mu­tan­la­rı­nı tas­fi­ye edi­le­bi­le­ce­ği bir nok­ta­ya gel­miş­tir. Ge­nel­kur­may baş­ka­nı­na sui­kast dü­zen­len­miş­tir. Al­len­de'nin ya­ve­ri öl­dü­rül­müş­tür. 1973 yı­lı­nın Ağus­to­sun­da da ge­nel­kur­may baş­ka­nı ve de­mok­ra­si­ye bağ­lı di­ğer su­bay­lar is­ti­fa­ya zor­lan­mış­tır. Da­ha son­ra, dar­be ya­pa­cak olan Pi­noc­het eki­bi ko­mu­ta­yı ele al­mış, he­men da­ha ilk gün­den or­du için­de tas­fi­ye ha­re­ke­ti baş­lat­mış­tır. Es­ki ge­nel­kur­may baş­ka­nı Pi­noc­het (Pi­no­şe)'nin ajan­la­rı ta­ra­fın­dan Ar­jan­tin'de kal­dı­ğı evin ka­pı­sın­da vu­ru­la­rak öl­dü­rül­müş­tür.

1973'te ya­pı­lan se­çim­ler­de Al­len­de'nin oy­la­rı­nın art­ma­sı üze­ri­ne, Al­len­de he­men bu­gün dü­şü­rül­me­li, yok­sa 1976 se­çim­le­ri ge­lip çat­tı­ğın­da oy­la­rın yüz­de 80'ini top­la­ya­cak­tır di­ye te­laş­lan­mış­lar­dır. Es­ki içiş­le­ri ba­ka­nı­nı öl­dü­rüp, su­çu sol­cu­la­rın üs­tü­ne yık­ma­ya ça­lış­mış­lar­dır.

Al­len­de'ye sui­kast gi­ri­şi­min­de bu­lu­nul­muş­tur. Ül­ke­nin en önem­li ih­raç ma­lı olan ba­kır iş­let­me­le­ri­ne sa­bo­taj­lar dü­zen­len­miş­tir. 19 sen­di­ka­cı ve sos­ya­list par­ti yö­ne­ti­ci­si öl­dü­rül­müş­tür. De­mir yol­la­rı­na, köp­rü­le­re, san­tral­le­re ve fab­ri­ka­la­ra, 73 ya­zı bo­yun­ca, 600 bom­ba­la­ma ey­le­mi mey­da­na gel­miş­tir. As­ker­ler sık sık fab­ri­ka­la­ra bas­kın­lar dü­zen­le­ye­rek, za­ten sal­dı­rı­ya uğ­ra­yan iş­çi­le­ri mo­ral çö­kün­tü­ye uğ­rat­mış­lar­dır. Hat­ta o gün­ler­de ra­ki­bi ama, da­ha son­ra ar­ka­da­şı olan ve so­nu­na ka­dar da bir­lik­te mü­ca­de­le et­tik­le­ri Pab­lo Ne­ru­da, Al­len­de'nin bu ku­şa­tıl­mış­lı­ğı­nı gö­rün­ce "Şi­li ses­siz bir Vi­et­nam'dır." de­miş­tir. Za­ten, on gün aray­la bi­ri öl­dü­rül­müş, di­ğe­ri de bu acı­ya da­ya­na­ma­yıp öl­müş­tür.

Al­len­de'nin Ge­nel­kur­may Baş­kan­lı­ğı­nı ya­pan Pi­noc­het için söy­le­ne­cek çok söz var. Geç­ti­ği­miz yıl ara­lık ayın­da kalp kri­zin­den öl­dü, bi­li­yor­su­nuz. Şi­li'yi 1990 yı­lı­na ka­dar de­mir yum­ruk­la yö­ne­ten Pi­noc­het dö­ne­min­de 3 bin­den faz­la sol­cu öl­dü­rül­müş­tür, yak­la­şık bin ki­şi kay­bol­muş­tur, hat­ta, ba­zı mu­ha­lif­ler he­li­kop­ter­le ok­ya­nu­sa atıl­mış­lar­dır.

Ül­ke­yi ko­mü­nizm­den kur­tar­dı­ğı­nı söy­le­yen dik­ta­tör Pi­noc­het'in adam­la­rı yak­la­şık 30 bin ki­şi­yi iş­ken­ce­den ge­çir­miş­ler­dir, bir­çok ki­şi ül­ke­yi terk et­miş­tir. "Ölüm ka­ra­va­nı" ad­lı özel bir as­kerî bir man­ga ül­ke­yi do­la­şa­rak mu­ha­lif­le­ri yar­gı­la­mış, öl­dür­müş ya da hap­set­miş­tir.

BAŞ­KAN - Sa­yın Ül­kü, is­ter­se­niz bi­raz da söz­leş­me­den bah­se­din.

Bu­yu­run.

YÜK­SEL ÇOR­BA­CI­OĞ­LU (Art­vin) - Kim­le söz­leş­me yap­tı­ğı­mı­zı bi­le­lim di­ye an­la­tı­yor.

HAK­KI ÜL­KÜ (De­vam­la) - Sı­ra ora­ya ge­li­yor efen­dim.

Ta­rih, her yö­ne­ti­mi ve yö­ne­tim­le­rin ba­şın­da bu­lu­nan­la­rı la­yık ol­du­ğu şe­kil­de yer­li ye­ri­ne otur­tu­yor de­yip, ge­çe­yim.

Şi­li bu­gün, üst dü­zey­de pi­ya­sa eko­no­mi­si­nin hâkim ol­du­ğu bir ül­ke­dir. On yıl bo­yun­ca yük­sek bü­yü­me oran­la­rı gö­rü­len Şi­li eko­no­mi­si, 1999 yı­lın­da dur­gun­lu­ğa gir­miş, an­cak, 2000 yı­lın­da ya­ka­la­dı­ğı yüz­de 4,5'luk bü­yü­me ora­nıy­la ye­ni­den bü­yü­me sü­re­ci­ne geç­miş, ge­nel­lik­le de sağ­lam eko­no­mik po­li­ti­ka­lar iz­le­me­yi de hep ter­cih et­miş­tir.

Ül­ke­de üc­ret­ler enf­las­yo­nun üze­rin­de art­mış ve ya­şam stan­dart­la­rı­nın yük­sel­me­si­ne ne­den ol­muş­tur. Ni­te­kim, Bir­leş­miş Mil­let­ler in­sa­ni kal­kın­ma en­dek­sin­de 175 ül­ke için­de 43'ün­cü sı­ra­da­dır. Şim­di de biz, bu ül­key­le as­kerî alan­da iş bir­li­ği an­laş­ma­sı­nı uy­gun bul­du­ğu­mu­za da­ir ya­sa çı­kar­tı­yo­ruz.

Şu­nu iti­raf et­me­li­yiz ki, son yıl­lar­da ba­şa­rı­lı bir eko­no­mi po­li­ti­ka­sıy­la yö­ne­ti­len Şi­li, ül­ke­miz­le, ken­di­le­ri­ne gö­re en akıl­lı­ca ve­ril­miş bir ka­rar­la, ül­ke­mi­zin en ba­şa­rı­lı ol­du­ğu, ne­re­dey­se tek alan olan as­kerî alan­da, bir iş bir­li­ği ve eği­tim an­laş­ma­sı im­za­la­mak­ta­dır.

Bu­nu, hem bir öv­gü hem de bir yer­gi an­la­mın­da söy­lü­yo­rum. Bi­li­yor­su­nuz, ki­mi ulus­la­ra­ra­sı iliş­ki­ler uz­man­la­rı­na ve yo­rum­cu­la­rı­na gö­re, ül­ke­mi­zin en önem­li ih­raç alan­la­rı ne ya­zık ki, hâlâ, sa­de­ce as­kerî bi­ri­ki­mi­miz ve gü­cü­müz­dür. Çün­kü, üre­ti­mi­miz yok­tur; üret­mez­sen bi­ter­sin. Şim­di de, bu du­ru­mu ya­şı­yo­ruz.

Gö­nül is­ter­di ki, Şi­li ile dış ti­ca­ret açı­ğı ver­me­yen, iyi bir eko­no­mi po­li­ti­ka­sıy­la yö­ne­ti­len, ba­şa­rı­lı bir sa­na­yi ve tek­no­lo­ji ül­ke­si ola­rak bir ser­best ti­ca­ret an­laş­ma­sı im­za­la­ya­lım; ama, ne ya­zık ki, AKP İk­ti­da­rın­da, ül­ke­mi­zin iç ve dış borç­la­rı Ara­lık 2006 ta­ri­hi iti­ba­rıy­la 350 mil­yar do­la­ra çık­mış, iş­siz­lik yüz­de 15'in üs­tün­de dış ti­ca­ret açı­ğı da 52 mil­yar do­lar­dır. İh­ra­ca­tı­mı­zın it­ha­la­ta ba­ğım­lı­lı­ğı da yüz­de 70 dü­ze­yin­de­dir.

Oy­sa Şi­li, 1990'lar­dan baş­la­ya­rak, ya­ni, Pi­noc­het'nin iş­ba­şın­dan uzak­laş­tı­rıl­ma­sın­dan baş­la­ya­rak, ön­ce Mek­si­ka ve Ka­na­da ile, da­ha son­ra kom­şu­la­rıy­la, Av­ru­pa Bir­li­ğiy­le ve Gü­ney Ko­re'yle ser­best ti­ca­ret an­laş­ma­la­rı im­za­la­mış, ABD ile de 1 Ocak 2004'te yü­rür­lü­ğe gi­ren an­laş­ma ile güm­rük­le­rin on iki yıl için­de kar­şı­lık­lı ola­rak sı­fır­lan­ma­sı­nı sağ­la­mış­tır. Ha­len, Çin Halk Cum­hu­ri­ye­ti, Hin­dis­tan, Ye­ni Ze­lan­da ve Sin­ga­pur ile de bu an­lam­da gö­rüş­me­le­ri­ni sür­dür­mek­te­dir.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, Şi­li, bu an­laş­ma­la­rı ya­par­ken di­ğer yan­dan da, yük­sek ver­gi oran­la­rı­nı buğ­day, un, bit­ki­sel yağ­lar ve şe­ker için de­vam et­ti­re­rek hem üre­ti­ci­si­ni it­hal ürün­ler kar­şı­sın­da ez­dir­me­mek, hem de ken­di elin­de var olan bir ürü­nü tu­tup da baş­ka ül­ke­ler­den ala­rak eko­no­mi­si­ne za­rar ver­me­mek gi­bi bir akıl­lı­lı­ğı ve yurt­se­ver­li­ği de sür­dür­mek­te­dir. Gö­nül is­ter­di ki, bi­zim ül­ke­miz­de de bu bi­lin­ce, bu ak­la ve bu yurt­se­ver­li­ğe sa­hip bir ik­ti­dar ol­sun.

Şi­li, ay­rı­ca, en önem­li ih­raç ma­lı olan ba­kı­rı, bir dev­let ku­ru­lu­şu olan CO­DEL­CO ad­lı şir­ket­le dün­ya­ya pa­zar­la­mak­ta­dır. Bu, dev­le­te ait şir­ket, dün­ya­nın en çok ba­kır üre­ten fir­ma­sı­dır. Ni­te­kim, Şi­li'nin ih­ra­ca­tı, 2002'de gay­ri­sa­fi millî ha­sı­la­sı­nın yüz­de 27'si­ne ulaş­mış­tır. Bu da, AKP'nin adı Türk, ken­di­si ta­ma­men ya­ban­cı Pet­rol Ya­sa­sı'nı çı­ka­ra­rak ulus­la­ra­ra­sı te­kel­le­re hiz­met et­ti­ği bu gün­ler­de ör­nek alın­ma­sı ge­re­ken bir po­li­ti­ka­dır. Sen, Tür­ki­ye Pet­rol­le­ri Ano­nim Or­tak­lı­ğı­nı dev­re­den çı­ka­ra­cak­sın, ül­ke­nin kay­nak­la­rı­nı ya­ban­cı te­kel­le­re su­na­cak­sın, elin oğ­lu ge­lip se­nin­le ser­best ti­ca­ret an­laş­ma­sı ya­pa­cak! Ol­maz; ge­re­ği de yok­tur za­ten. Ni­te­kim, Şi­li ile olan dış ti­ca­re­ti­miz AKP İk­ti­da­rıy­la bir­lik­te ge­nel ola­rak, bü­tün dış ti­ca­re­ti­miz­de ol­du­ğu gi­bi, aley­hi­mi­ze bir se­yir iz­le­me­ye baş­la­mış­tır. 2002 yı­lın­da Şi­li ile olan dış ti­ca­ret­te­ki açı­ğı­mız 60 mil­yon do­lar iken 2003'te 145 mil­yon do­la­ra yük­sel­miş, 2006'da ise 35 mil­yon do­lar ih­ra­cat yap­mı­şız, 442 mil­yon do­lar da it­ha­la­tı­mız ol­muş. Ya­ni, açı­ğı­mız da 307 mil­yon do­la­ra çık­mış.

Şi­li'de 11 Ey­lül ta­ri­hi çok önem­li­dir. 11 Ey­lül 1973 Şi­li için ne ka­dar önem­liy­se ABD için de o ka­dar önem­li­dir, Şi­li için na­sıl bir ka­ra dar­be ise ABD için de ka­ra bir gün­dür. Hat­ta, ha­tır­lar­sı­nız, 11 Ey­lül için ka­ra ey­lül de de­ni­lir. Fi­lis­tin­li­le­rin de ka­na­yan ya­ra­sı­dır 11 Ey­lül. Ço­luk ço­cuk, genç, yaş­lı, ka­dın, er­kek, sev­gi­li, an­ne, ba­ba, yurt­suz yu­va­sız bı­ra­kıl­mış­lar­dır 11 Ey­lül'de Fi­lis­tin'de. Bi­zim de bir 11 Ey­lül'ümüz var. Ül­ke­miz­de de 12 Ey­lül'e uza­nan ka­ra bir ge­ce­nin baş­lan­gı­cı­dır o gün. "Bi­zim ço­cuk­lar o gün işi bi­tir­miş­ler­di." CIA ele­man­la­rı öy­le di­yor­du. Ha­ki­ka­ten bi­tir­miş­ler­di; ger­çek­ten…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Ül­kü, lüt­fen to­par­la­yı­nız.

Bu­yu­run.

HAK­KI ÜL­KÜ (De­vam­la) - Bi­ti­ri­yo­rum efen­dim, bir da­ki­ka fa­lan.

BAŞ­KAN - Bu­yu­run.

HAK­KI ÜL­KÜ (De­vam­la) - Has­ta­ne­ler, so­kak­lar, ev­ler, cad­de­ler, tı­mar­ha­ne­ler ve ha­pis­ha­ne­ler o gü­nün kur­ban­la­rıy­la dol­du­rul­muş­tur. Hâlâ o gü­nün psi­ko­lo­jik so­run­la­rı­nı de­fet­me­ye, ken­di­mi­ze gel­me­ye ça­lı­şı­yo­ruz ül­ke ola­rak.

Hal­kı­na, sa­de­ce onu­ru ve ger­çek öz­gür­lü­ğü için söz ve­ren Al­len­de, ku­şa­tı­lan baş­kan­lık sa­ra­yın­da di­ren­miş ve üze­ri­ne yağ­dı­rı­lan kur­şun­lar­la öl­dü­rül­müş­tür. Sa­de­ce o mu? Sa­nat­çı­lar, ay­dın­lar stat­la­ra dol­du­rul­muş­tur. On­lar­dan bi­ri ve en önem­li ki­şi­si de Vic­tor Ja­ra'dır. Vic­tor Ja­ra, dün­ya­ca ta­nın­mış bir gi­ta­rist­tir. Gi­tar ça­lan par­mak­la­rı bir da­ha çal­ma­sın di­ye tek tek kı­rıl­mış­tır. Yet­me­miş, bi­lek­ten ke­sil­miş el­le­ri. Do­la­yı­sıy­la, Şi­li'nin de se­si, ne­fe­si ke­sil­miş. 11 Ey­lül böy­le­dir iş­te.

Kı­sa bir halk ik­ti­da­rı dö­ne­mi ya­şa­yan Şi­li­li­ler, her ço­cuk bes­le­ne­bil­sin, her be­bek bü­yü­ye­bil­sin, ya­şa­ya­bil­sin di­ye her sa­bah ev­le­ri­nin önü­ne bi­rer süt şi­şe­si bı­ra­kan Halk Cep­he­si yö­ne­ti­mi­ni coş­kuy­la des­tek­ler­ken, em­per­ya­list güç­ler, Ge­ne­ral Mo­tor ve ITT isim­li ser­ma­ye odak­la­rı kam­yon­cu­la­rı da dev­re­ye so­ka­rak, bol­lu­ğu kıt­lı­ğa dö­nüş­tür­müş­ler­dir. Ço­cuk­la­ra süt ver­me­yi ya­sak­la­mış­lar ve coş­ku­lu gün­le­ri kar­ga­şa­ya ve ka­ran­lı­ğa göm­müş­ler­dir.

Bun­lar si­ze bir şey­ler çağ­rış­tır­dı mı bi­le­mi­yo­rum. Akar­ya­kıt kıt­lı­ğı­nı, yağ kuy­ruk­la­rı­nı, pa­ra­lı ilan­la­rı… Ya­ni, 12 Ey­lül ön­ce­si Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si İk­ti­da­rın­da ya­pı­lan­la­rı, bi­zim yir­mi ay­lık ik­ti­da­rı­mı­zı.

Bi­zi ilk ta­nı­yan ül­ke­ler­den olan Şi­li ile, za­man za­man iş­te yol­la­rı­mız böy­le de ke­si­şi­yor­du. Şim­di, ar­tık, as­kerî alan­da iş bir­li­ği yap­mak dü­şü­yor bi­ze. Bu, kar­şı­lık­lı gü­ve­nin bo­yu­tu­nu gös­te­ri­yor ay­nı za­man­da. Di­le­riz, bir gün, bu alan, ay­nı za­man­da, dost­lu­ğu­mu­zun, da­ya­nış­ma­mı­zın, ka­de­ri­mi­zin, sos­yal, kül­tü­rel ve eko­no­mik alan­lar­la bir­lik­te hep­si bir­den ge­liş­miş ol­sun.

He­pi­ni­ze sev­gi ve say­gı­la­rı­mı su­na­rım. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ül­kü.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

2'nci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 2.- Bu Ka­nun ya­yı­mı ta­ri­hin­de yü­rür­lü­ğe gi­rer.

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na ve şah­sı adı­na söz is­te­yen Gök­han Dur­gun Ha­tay Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Dur­gun. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA GÖK­HAN DUR­GUN (Ha­tay) -  Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; 860 sı­ra sa­yı­lı Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Şi­li Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti Ara­sın­da As­ke­ri Alan­da Eği­tim, Sa­vun­ma Sa­na­yii, Tek­nik ve Bi­lim­sel İş­bir­li­ği An­laş­ma­sı­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın 2'nci mad­de­si üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu ve şah­sım adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Siz­le­ri say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Şi­li'nin yö­ne­tim bi­çi­mi cum­hu­ri­yet, di­li İs­pan­yol­ca, nü­fu­su 16 mil­yon, ki­şi ba­şı­na millî ge­li­ri 10.600 do­lar. Bu­nu özel­lik­le söy­lü­yo­rum, Tür­ki­ye'de­ki millî ge­lir­le, ki­şi ba­şı­na dü­şen millî ge­lir­le kı­yas­la­mak ama­cıy­la, ara­da­ki far­kı gö­re­lim di­ye bu­nu ifa­de et­mek is­ti­yo­rum. Yi­ne, dış bor­cu 44 mil­yar do­lar olan bir La­tin Ame­ri­ka ül­ke­si. Tür­ki­ye'nin dış bor­cu 300 mil­yar do­la­rı geç­miş du­rum­da şu an­da.

Şi­li ve Tür­ki­ye ara­sın­da­ki iliş­ki­ler 1926 yı­lı­na ka­dar uza­nır. Şi­li, 1926 yı­lın­da im­za­la­nan dost­luk an­laş­ma­sıy­la, La­tin Ame­ri­ka'da Tür­ki­ye'yi ilk ta­nı­yan ül­ke­dir ve bu çer­çe­ve­de, ilk bü­yü­kel­çi­li­ği­mi­zin açıl­dı­ğı ül­ke de La­tin Ame­ri­ka'da Şi­li'dir. Bu­na hi­ta­ben, Şi­li'de ve Tür­ki­ye'de, bu iki ül­ke­nin sem­bol­le­ri­ni or­ta­ya ko­yan bir­ta­kım ya­tı­rım­lar da ya­pıl­mış­tır. Bu da dost­lu­ğun pe­kiş­me­si an­la­mın­da önem­li bir ge­liş­me­dir.

Bre­zil­ya ve Mek­si­ka'dan son­ra La­tin Ame­ri­ka'da en çok ti­ca­ret hac­mi­ne sa­hip ol­du­ğu­muz ül­ke Şi­li'dir. Şi­li, 1980'li yıl­la­rın or­ta­la­rın­dan bu ya­na li­be­ral eko­no­mik bir mo­de­li be­nim­se­miş­tir. Şi­li eko­no­mi­si­nin yük­sek re­ka­bet gü­cü­nü ha­iz, tek­no­lo­ji ve bi­lim­sel alt­ya­pı­ya sa­hip, pi­ya­sa ku­ral­la­rı­nın sağ­lık­lı iş­le­di­ği, ya­ban­cı ya­tı­rım­cı­lar için ya­tı­rım ris­ki­nin dü­şük ve sür­dü­rü­le­bi­lir kal­kın­ma tren­di­nin yük­sek ol­du­ğu bir ül­ke­dir.

Şi­li'ye olan ih­ra­ca­tı­mız iniş­li çı­kış­lı­dır. De­ği­şik ra­kam­lar var, bu sı­nır­la­rı söy­le­ye­rek geç­mek is­ti­yo­rum. İh­ra­ca­tı­mız 11 ile 27 mil­yon do­lar ara­sın­da­dır. İt­ha­la­tı­mız ise yi­ne çok de­ği­şik­lik gös­ter­mek­te­dir, 1 mil­yon ile 25 mil­yon do­lar ara­sın­da de­ğiş­mek­te­dir.

Şi­li, 1990 yı­lın­dan iti­ba­ren dış po­li­ti­ka­da dün­yay­la bü­tün­leş­me­ye önem ver­miş­tir. Bu bağ­lam­da, baş­ta Bir­leş­miş Mil­let­ler ol­mak üze­re, ulus­la­ra­ra­sı ku­ru­luş­la­rın fa­ali­yet­le­ri­ne ak­tif şe­kil­de ka­tıl­mak­ta­dır. Şi­li'nin 2004 dö­ne­mi için Bir­leş­miş Mil­let­ler Gü­ven­lik Kon­se­yi ge­çi­ci üye­li­ği­ne se­çil­miş ol­ma­sı da bu du­ru­ma en iyi ör­nek­tir.

Şi­li Cum­hu­ri­ye­tiy­le baş­ka an­laş­ma­lar da ya­pıl­mış­tır. 9 Ekim 1989 ta­ri­hin­de An­ka­ra'da Ti­ca­ret ve Eko­no­mik, Tek­nik ve Bi­lim­sel İş­bir­li­ği An­laş­ma­sı da im­za­lan­mış­tır. Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­mi­zin or­ta­ya çı­ka­bi­le­cek her tür­lü teh­dit ve teh­li­ke­ye kar­şı ha­zır­lık­lı ol­ma­sı şart­tır. Ül­ke­mi­zin ulus­la­ra­ra­sı po­li­ti­ka­sı­nın ana he­def­le­ri ara­sın­da, Bir­leş­miş Mil­let­ler An­laş­ma­sı göz önün­de tu­tu­la­rak, ulus­la­ra­ra­sı ba­rış ve gü­ven­li­ğin te­si­si bu­lun­mak­ta­dır. Ulu Ön­der Ata­türk'ün "Yurt­ta ba­rış, dün­ya­da ba­rış" il­ke­si bu po­li­ti­ka­nın da te­me­li­ni oluş­tur­mak­ta­dır. Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­miz, bu çer­çe­ve­de ka­bi­li­yet­le­ri­ni ge­liş­tir­mek için ça­lış­mak­ta ve dün­ya­da ken­di alan­la­rın­da et­kin ve tek­no­lo­ji ola­rak ye­ni­lik­le­ri uy­gu­la­ya­bi­len ül­ke­ler­le iş bir­li­ği ola­nak­la­rı­nı araş­tır­mak­ta­dır.

Şi­li'yle as­kerî iliş­ki­le­ri­miz 2000 yı­lın­dan iti­ba­ren iv­me ka­zan­ma­ya baş­la­mış­tır, ya­ni ye­di yıl­lık bir geç­mi­şi var.

Şi­li'yle ül­ke­miz ara­sın­da gün­dem­de olan bir baş­ka ko­nu­da F-16 pi­lot ve ba­kım per­so­ne­li­nin ül­ke­miz­de eği­ti­mi­ne iliş­kin pro­je­dir. Bu an­laş­ma­nın yü­rür­lü­ğe gir­me­si­nin, iki ül­ke ara­sın­da gün­dem­de olan bu pro­je­nin ger­çek­leş­ti­ril­me­si için uy­gun bir ze­min oluş­tu­ra­ca­ğı da dü­şü­nül­mek­te­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ben bu­ra­da bir ek­le­me yap­mak is­ti­yo­rum. Bu ka­nun­lar, bu ulus­la­ra­ra­sı an­laş­ma­lar­da as­kerî ko­nu­lar­la il­gi­li bir an­laş­ma ya­pı­lır­sa, lüt­fen, içi­ne bir mad­de ek­le­ye­lim: "Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'nin mil­let­ve­kil­le­ri, an­laş­ma­lar kap­sa­mın­da, li­man­lar ve ha­va­alan­la­rı kul­la­nı­lı­yor­sa ora­ya gi­re­bil­me­li­dir" mad­de­si de ek­len­sin. Bu­nu ni­ye söy­lü­yo­rum? Bir tez­ke­re çı­kar­dı­nız bu­ra­da, li­man­la­rı­mı­zı ve ha­va mey­dan­la­rı­mı­zı iyi­leş­tir­mek üze­re çı­kan bir tez­ke­rey­di. Ben, İs­ken­de­run Li­ma­nı'na Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'nin mil­let­ve­ki­li ola­rak gi­re­me­dim. Onun için bu mad­de­nin de ek­len­me­si da­ha doğ­ru olur di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

Türk de­mok­ra­si­si­ni ke­sin­ti­ye uğ­ra­tan 1970 ve 1980 as­kerî dar­be­le­ri, sık­lık­la, Af­ri­ka ve La­tin Ame­ri­ka ül­ke­le­rin­de de ger­çek­leş­miş­tir. Şi­li'de 1970 se­çim­le­rin­de sol güç­ler oy­la­rın yüz­de 37'si­ni ala­rak se­çim­ler­den güç­lü çık­tı ve Al­len­de Dev­let Baş­ka­nı se­çil­di. Al­len­de Hükûme­ti, eko­no­mi­nin baş­lı­ca dal­la­rı olan ban­ka­cı­lı­ğı, ta­rı­mı ve özel­lik­le de ba­kır ma­den­le­ri­ni, ha­ber­leş­me­yi dev­let­leş­tir­me­ye baş­la­dı. Bu du­rum, mu­ha­le­fet­le ara­sın­da bir çe­kiş­me­ye mey­dan ver­di. Ay­rı­ca, Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri de Al­len­de'nin bu dev­let­leş­tir­me po­li­ti­ka­sın­dan bü­yük ra­hat­sız­lık duy­muş­tu. Za­ten, Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri'nin ge­nel ya­pı­sı odur. Ken­di ulu­sal çı­kar­la­rı an­la­mın­da, di­ğer ül­ke­le­rin ulu­sal çı­kar­la­rı ne­yi ge­rek­ti­ri­yor­sa onun kar­şı­sın­da her tür­lü ted­bi­ri al­ma­yı gö­ze al­mış bir ül­ke­dir; bu­gün ör­nek­le­ri­ni gö­rü­yo­ruz.

Bu ge­liş­me­le­rin ar­dın­dan, 11 Ey­lül 1973 ta­ri­hin­de hükûme­te kar­şı bir as­kerî dar­be ger­çek­leş­ti. Baş­kan Al­len­de, inan­dı­rı­cı ol­ma­sa da, gör­gü şa­hit­le­ri­nin ifa­de­le­riy­le, Baş­kan­lık Sa­ra­yı'nda in­ti­har et­ti­ği söy­le­ne­rek olay ka­pa­tıl­dı. Bu­nun­la bir­lik­te, yüz­ler­ce Al­len­de yan­lı­sı öl­dü­rül­dü, bin­ler­ce­si tu­tuk­lan­dı, tüm dev­let bi­rim­le­ri as­kerî bir­lik­ler ta­ra­fın­dan iş­gal edil­di. Tüm yet­ki­le­ri, cun­ta li­de­ri ola­rak Pi­noc­het eli­ne al­dı. As­kerî bir­lik­ler, ku­zey Şi­li'nin en ten­ha çöl böl­ge­le­rin­de ve Pa­ta­gon­ya'nın yer­le­şi­mi sey­rek yer­le­rin­de top­la­ma kamp­la­rı oluş­tur­du -Tür­ki­ye'de de ol­du­ğu gi­bi- bir­çok cun­ta mu­ha­li­fi iş­ken­ce­de öl­dü­rül­dü ya da uçak­lar­dan de­ni­ze atıl­dı; bin­ler­ce Şi­li­li, in­san hak ve ih­lal­le­rin­den do­la­yı yurt dı­şı­na kaç­tı ya da sür­gü­ne gön­de­ril­di. Pi­noc­het'nin ik­ti­da­rı ele ge­çir­me­siy­le, Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri, tek­rar, yo­ğun ola­rak eko­no­mik bağ­lam­da ül­ke­yi des­tek­le­me­ye baş­la­dı.

Pi­noc­het Hükûme­ti, Al­len­de dö­ne­min­de dev­let­leş­ti­ri­len tüm ka­rar­la­rı ve ya­sa­la­rı ge­ri­ye çek­ti.

1973-1990 ara­sın­da 16 mil­yon­luk nü­fu­su olan bu ül­ke­de, dik­ta­tör­lük dö­ne­min­de, 3 bin in­san öl­dü­rül­dü. Tüm sen­di­kal hak­lar ip­tal edil­di. 1988 yı­lın­da ya­pı­lan re­fe­ran­dum­da, yüz­de 55 ora­nın­da oy­la, Pi­noc­het'nin ül­ke­yi da­ha faz­la yö­ne­te­me­ye­ce­ği so­nu­cu çık­tı. 1989 yı­lın­da, on beş yıl­lık dik­ta re­ji­min­den son­ra, ilk se­çim­ler ya­pıl­dı. Se­çim­le­ri Hris­ti­yan De­mok­rat­lar ka­zan­dı. Dev­let ile halk ba­rış­tı­rıl­ma­ya ça­lı­şıl­dı. 1993 yı­lın­da dar­be dö­ne­mi­nin ba­zı su­bay­la­rı in­san hak­la­rı ih­lal­le­rin­den do­la­yı mah­ke­me­ye çı­kar­tıl­dı; çok sa­yı­da­ki sür­gün, ül­ke­ye ge­ri dön­dü. 1994-2000 yıl­la­rı ara­sın­da ül­ke­yi Hris­ti­yan De­mok­rat­lar yö­net­ti. Pi­noc­het, 1998 yı­lın­da İn­gil­te­re'de tu­tuk­lan­dı ve da­ha son­ra dı­şa­rı çık­ma ya­sa­ğı kon­du. 2000 yı­lın­da ise sağ­lık so­run­la­rı yü­zün­den ser­best bı­ra­kıl­dı.

Şi­li'de 2000 yı­lın­da sos­ya­list­ler iş­ba­şı­na gel­di. 2006 yı­lın­da ise, ül­ke­nin ta­ri­hi­nin ilk ka­dın baş­ka­nı Mic­hel­le Bac­he­let bu ma­ka­ma gel­di. Mic­hel­le Bac­he­let iş­ba­şı­na gel­dik­ten son­ra, dün­ya­da or­ta­ya çı­kan ça­tış­ma­lar­da ve in­san hak­la­rı ih­lal­le­rin­de önem­li bir du­ruş ser­gi­le­di. Ör­ne­ğin, İs­ra­il'in Lüb­nan'ı iş­ga­lin­de, ora­da ya­şa­nan kat­li­amı kı­na­dı, acil ateş­kes çağ­rı­sın­da bu­lun­du, ma­sum in­san­la­rın ve ço­cuk­la­rın öl­dü­rül­me­si­nin ka­bul edil­me­ye­ce­ği­ni söy­le­di. Bir­leş­miş Mil­let­le­rin da­ha ak­tif bir po­li­ti­ka iz­le­me­si ge­rek­ti­ği­ni sa­vu­na­rak, İs­ra­il'in Gü­ney Lüb­nan'dan çe­kil­me­si­ni ta­lep et­ti.

Tel Aviv'de­ki Şi­li el­çi­si­ni ge­ri­ye ça­ğı­ra­rak, Şi­li Baş­ka­nı Mic­hel­le Bac­he­let, Ve­ne­zu­ela'nın Bir­leş­miş Mil­let­ler Kon­sey üye­li­ği­ne kar­şı oy kul­lan­ma­sı yö­nün­de ABD'nin yap­tı­ğı tel­kin­le­ri de din­le­me­ye­rek, Ve­ne­zu­ela'nın Bir­leş­miş Mil­let­ler Kon­sey üye­li­ği­ne "evet" oyu kul­lan­dı.

Tür­ki­ye'de ya­şa­nan as­kerî dar­be­ler­de, Şi­li'de­ki gi­bi bir­çok in­san ha­ya­tı­nı kay­bet­ti, bir­çok in­san fiş­len­di, iş­ken­ce gör­dü. 1980 dar­be­sin­de, Tür­ki­ye'de, bir bi­lan­ço çı­kart­mak is­ter­sek, ba­kın ne­ler ya­şan­dı:

650 bin ki­şi göz al­tı­na alın­dı.

Şu an­da ça­tı­sı al­tın­da bu­lun­du­ğu­muz Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si ka­pa­tıl­dı.

Si­ya­si par­ti­le­rin ka­pı­sı­na ki­lit vu­rul­du, bü­tün mal var­lık­la­rı­na el kon­du.

1 mil­yon 683 ki­şi fiş­len­di.

Açı­lan 210 bin da­va­da 230 bin ki­şi yar­gı­lan­dı, 7 bin ki­şi idam ce­za­sıy­la yar­gı­lan­dı, 517 ki­şi­ye idam ce­za­sı ve­ril­di. Hak­la­rın­da idam ce­za­sı ve­ri­len­ler­den 50'si asıl­dı; bu­nun için­de, on ye­di ya­şın­da­ki Er­dal Eren de var­dı. Yi­ne, ası­lan­lar içe­ri­sin­de, Ga­zi­an­tep'te ale­la­ce­le yar­gı­la­na­rak idam edi­len ve ai­le­si­nin şu ana ka­dar da­hi me­za­rı­nı bu­la­ma­dı­ğı in­san­la­rı­mız, va­tan­daş­la­rı­mız da var.

71 bin ki­şi Türk Ce­za Ka­nu­nu'nun 141, 142 ve 163'ün­cü mad­de­sin­den yar­gı­lan­dı.

388 bin ki­şi­ye pa­sa­port bi­le ve­ril­me­di. 30 bin ki­şi, sa­kın­ca­lı ol­du­ğu için iş­ten çı­kar­tıl­dı ya da işe gi­re­me­di. 14 bin ki­şi yurt­taş­lık­tan çı­kar­tıl­dı. 30 bin ki­şi si­ya­si mül­te­ci ola­rak yurt dı­şı­na git­ti. 300 ki­şi, kuş­ku­lu bir şe­kil­de, tu­tuk­luy­ken öl­dü. 171 ki­şi­nin iş­ken­ce­den öl­dü­ğü bel­ge­len­di.

937 film, sa­kın­ca­lı bu­lun­du­ğu için ya­sak­lan­dı. 23.677 der­ne­ğin fa­ali­ye­ti dur­du­rul­du.

3.854 öğ­ret­men, üni­ver­si­te­de gö­rev­li 120 öğ­re­tim üye­si ve 47 hâki­min gö­re­vi­ne son ve­ril­di. 400 ga­ze­te­ci için top­lam dört bin yıl ha­pis ce­za­sı is­ten­di.

Ga­ze­te­ci­le­re üç bin üç yüz on beş yıl al­tı ay ha­pis ce­za­sı ve­ril­di. 31 ga­ze­te­ci ce­za­evi­ne gir­di. 300 ga­ze­te­ci sal­dı­rı­ya uğ­ra­dı. 3 ga­ze­te­ci si­lah­la öl­dü­rül­dü. Ga­ze­te­ler üç yüz gün ya­yın ya­pa­ma­dı. 39 ton ga­ze­te ve der­gi im­ha edil­di.

Ce­za­ev­le­rin­de top­lam 299 ki­şi ya­şa­mı­nı yi­tir­di. 144 ki­şi tu­tuk­lu bir şe­kil­de öl­dü. 14 ki­şi aç­lık gre­vin­de öl­dü. 16 ki­şi ka­çar­ken öl­dü. 95 ki­şi ça­tış­ma­da öl­dü. 73 ki­şi­ye do­ğal ölüm ra­po­ru ve­ril­di. 43 ki­şi­nin de in­ti­har et­ti­ği açık­lan­dı.

İş­te, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bir dar­be­nin bi­lan­ço­su bu. Şi­li'de ya­şa­nan­lar da Tür­ki­ye'de ya­şa­nan­lar­dan çok fark­lı de­ğil.

Ta­bii, 12 Ey­lül 1980 dar­be­si, ül­ke­miz­de bir­çok alan­da olum­suz­lu­ğa se­bep ol­du. Bun­la­rın en önem­li­si de eği­tim ko­nu­su­dur. Eği­tim işi­ni ya­pan öğ­ret­me­ni ve eği­ti­min te­me­li olan öğ­ren­ci­le­ri de de­rin­den ya­ra­la­yan bir dar­be­dir 12 Ey­lül. Yıl­lar geç­me­si­ne kar­şın, bu ya­ra­lar he­nüz da­ha sa­rı­la­ma­mış­tır; tam ter­si­ne, kan­gren ol­ma­sı nok­ta­sın­da­dır. Eği­tim ez­ber­ci bir hâle gel­miş­tir. Ders­ha­ne­ler ve özel okul­lar pa­ra­lı eği­tim dö­ne­mi­nin baş­la­ma­sı­na se­bep ol­muş­tur. Üni­ver­si­te harç­la­rı o dö­nem­de çık­mış­tır. Eği­ti­me kat­kı pay­la­rı 1983 yı­lın­da yü­rür­lü­ğe gir­miş­tir. 12 Ey­lül dö­ne­min­de eği­ti­me ay­rı­lan pay azal­mış­tır. Ör­ne­ğin, 1963 yı­lın­da 2,1 iken 1981 yı­lın­da 0,71 ol­muş­tur eği­ti­me ay­rı­lan pay. Bir­çok yurt­se­ver öğ­ret­men suç­lu gi­bi gö­rül­müş, bin­ler­ce­si­nin 1402 sa­yı­lı Sı­kı­yö­ne­tim Ya­sa­sı kap­sa­mın­da gö­re­vi­ne son ve­ril­miş­tir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Şi­li'de­ki dar­be­ci­le­rin bir kıs­mı yar­gı­la­na­bil­me şan­sı­nı bul­muş­tur. Hiç ol­maz­sa, çok kı­sa bir sü­re de ol­sa İn­gil­te­re'de, dik­ta­tör olan Pi­noc­het bel­li bir nok­ta­da, evin­de kal­ma ce­za­sı­na çarp­tı­rıl­mış­tır. Ne ya­zık ki, Tür­ki­ye'de dar­be­ci­le­rin hiç­bi­ri yar­gı­la­na­ma­mış­tır, bu­gün, hâlâ, or­ta­da do­laş­mak­ta­dır. İşin acı­sı, o dar­be­yi ya­pan­lar, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'nin ba­ğım­sız­lı­ğı için ça­lı­şan­la­ra kar­şı ya­pı­lan o dar­be­yi ya­pan ge­ne­ral, bu­gün, otur­du­ğu yer­den, Tür­ki­ye'nin bir­li­ği­ni ve be­ra­ber­li­ği­ni bo­za­bi­le­cek bir nok­ta olan, bir an­la­yış olan eya­let sis­te­mi­nin Tür­ki­ye'ye ge­ti­ril­me­si için de­meç ve­ri­yor. O ge­ne­ral­le­rin ba­şı, bu­gün, Tür­ki­ye'de bu de­meç­le­ri ve­re­bi­li­yor. Ben­ce, o de­me­ci ver­me­den ön­ce, 1980'de bi­raz ön­ce say­dı­ğım bi­lan­ço­nun he­sa­bı­nı ver­me­si la­zım­dı, ama, ne ya­zık ki, Ana­ya­sa'da bu­lu­nan bir mad­de ne­de­niy­le, bu he­sa­bı şu ana ka­dar ver­me­di. Ama, umu­yo­rum, önü­müz­de­ki dö­nem, Şi­li'de­ki gi­bi, La­tin Ame­ri­ka'da­ki bir­çok ül­ke­de­ki gi­bi, sos­yal de­mok­rat Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ik­ti­da­ra ge­lir ve bun­la­rın hep­si­nin he­sa­bı­nı, o gün­le­rin he­sa­bı­nı so­rar ve in­san­la­rı­mı­zın ya­şa­dı­ğı acı­lar da hiç ol­maz­sa bi­raz­cık ha­fif­ler.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, be­ni din­le­di­ği­niz için te­şek­kür edi­yo­rum.

Tek­rar siz­le­ri say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Dur­gun.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

3'ün­cü mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 3.-  Bu Ka­nun hü­küm­le­ri­ni Ba­kan­lar Ku­ru­lu yü­rü­tür.

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na ve şah­sı adı­na söz is­te­yen Fe­ri­dun Ay­va­zoğ­lu, Ço­rum Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Ay­va­zoğ­lu.

CHP GRU­BU ADI­NA FE­Rİ­DUN AY­VA­ZOĞ­LU (Ço­rum) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; ulus­la­ra­ra­sı bir söz­leş­me­nin onay­lan­ma­sı­na da­ir ka­nun ta­sa­rı­sı­nı gö­rü­şü­yo­ruz. El­bet­te, ina­nı­yo­ruz ki, bü­tün mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rı­mı­zın gö­rü­şü ve Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si­nin gö­rü­şü de bu an­laş­ma­nın onay­lan­ma­sı­na iliş­kin­dir. Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ve şah­sım adı­na al­mış ol­du­ğum ko­nuş­ma­da, bu ko­nu­da gö­rüş­le­ri­mi­zi ifa­de et­mek is­ti­yo­rum.

Gi­de­rek ge­li­şen iliş­ki­le­ri­mi­zin baş­la­rın­da yer alan ül­ke­ler­den Şi­li, bir La­tin Ame­ri­ka ül­ke­si. Pe­ki, Şi­li de­di­ği­miz­de na­sıl bir ül­ke ol­du­ğu­nu, bu­gü­ne ka­dar na­sıl bir sü­reç ge­çir­di­ği­ni, kı­sa­ca, böy­le bir an­laş­ma gö­rü­şü­lür­ken, siz de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri­ne ba­zı bil­gi­le­ri sun­ma­nın da biz­le­rin gö­re­vi ol­du­ğu­nu dü­şün­mek­te­yim.

Ay­ma­ra di­lin­den tü­re­yen Şi­li "Dün­ya­nın son bul­du­ğu di­yar" an­la­mı­nı ta­şı­yor. 16 mil­yon nü­fu­su, 757 bin ki­lo­met­re­ka­re ala­nıy­la, 11.937 do­lar gay­ri­sa­fi millî ha­sı­la­sıy­la, ama, he­nüz sos­yal eşit­li­ği tam sağ­la­ya­ma­mış eko­no­mi­siy­le Şi­li, yıl­lar ön­ce­si, mi­lat­tan ön­ce 13 bin yıl­la­rı­na da­ya­nan bir ta­ri­he sa­hip. İn­ka Kral­lı­ğı'ndan son­ra İs­pan­yol­la­rın eli­ne ge­çen Şi­li, bü­yük mü­ca­de­le­ler ve­re­rek ba­ğım­sız­lık sa­vaş­la­rı yap­mış ve bu ba­ğım­sız­lık sa­vaş­la­rı 1800'lü yıl­lar­da baş­lı­yor, 1865 yı­lın­da Şi­li ve İs­pan­ya sa­vaş­la­rı ta­ri­hiy­le gö­zü­müz önü­ne ge­li­yor ve ilk dev­let yö­ne­ti­ci­si de ko­mu­tan­lar­dan O'Hig­gins, 1818 yı­lın­da böy­le bir ba­ğım­sız­lık sa­va­şıy­la adı­nı du­yu­ru­yor.

Ta­bii, Şi­li, sı­nır an­laş­maz­lık­la­rı­nın da ya­şan­dı­ğı bir ül­ke. Bu­nun ba­şın­da Pe­ru-Bo­liv­ya sa­vaş­la­rı ve en önem­li­si de 1891, 1893 ve 1902 yıl­la­rın­da Ar­jan­tin'le ya­pı­lan sı­nır sa­vaş­la­rı da Şi­li adı­na ta­ri­he ge­çen ba­ğım­sız­lık sa­vaş­la­rı­dır.

Ya­kın ta­rih ola­rak bi­zi il­gi­len­di­ren en önem­li ko­nu­lar, 1969 yı­lın­da baş­lı­yor. Şi­li, kö­ke­nin­den ge­len ba­ğım­sız­lık ru­hu­nu ta­şı­yan bir ül­ke ol­ma­sı ne­de­niy­le, kur­muş ol­du­ğu "Halk Cep­he­si" ve "Sol Güç­ler" adı al­tın­da­ki UP ad­lı se­çim bir­li­ği bir za­fer ka­za­nı­yor ve iş­te, bu, se­çim bir­li­ği, "Sol Güç­ler" adın­da­ki UP ada­yı ola­rak Sal­va­dor Al­len­de kar­şı­mı­za çı­kı­yor ve 1970 yı­lın­da de­mok­ra­si adı­na ya­pı­lan se­çim­de baş­kan olu­yor. Fa­kat, bun­dan bi­ri­le­ri ra­hat­sız olu­yor. Dün­ya­da, her ra­hat­sız ola­nın ba­şın­da ol­du­ğu gi­bi, Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri, böy­le bir se­çim­den ve bu se­çim sü­re­ci son­ra­sı Şi­li'de ya­şa­nı­lan de­mok­ra­tik uy­gu­la­ma­lar­dan do­la­yı ra­hat­sız olu­yor. Bu ra­hat­sız­lı­ğı­nın te­me­li­ne ba­kıl­dı­ğın­da, Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri­nin 1954 yı­lın­da­ki Dev­let Baş­ka­nı Ei­sen­ho­ver'ın bir te­ori­si var­dı, bu­nun adı "Do­mi­no Te­ori­si." Do­mi­no Te­ori­si­nin an­la­mı, na­sıl ki, La­tin Ame­ri­ka ül­ke­le­rin­de, Kü­ba'da ol­du­ğu gi­bi, ko­mü­nist ül­ke­le­rin na­sıl Kü­ba gi­bi baş­lan­gı­cı ol­du ise bu­nun de­va­mı olan Şi­li'nin de ay­nı şe­kil­de gi­de­rek ko­mü­niz­me doğ­ru git­me­sin­den en­di­şe et­me­sin­den ba­his­le bu Do­mi­no Te­ori­si­ni at­mış ve bun­da ya­ra­tı­lan te­red­düt so­nu­cu da Şi­li'nin üze­rin­de oyun­lar oy­na­ma­ya baş­la­mış­tır. Ne za­ma­na ka­dar? 1973 yı­lın­da…

1973 yı­lın­da Baş­kan olan Sal­va­dor Al­len­de'nin ken­di­si­nin iş­ba­şı­na ge­tir­di­ği Ge­nel­kur­may Baş­ka­nı Pi­noc­het, ma­ale­sef, her za­man ve her ül­ke­de ola­bil­di­ği gi­bi, ih­ti­mal­ler da­hi­lin­de ola­bil­di­ği gi­bi, ken­di eliy­le Bru­tus'ünü ya­ra­tı­yor ve Pi­noc­het kan­lı bir dar­be so­nu­cu Sal­va­dor Al­len­de'yi ik­ti­dar­dan edi­yor ve Sal­va­dor Al­len­de bu­lun­du­ğu yer­de, in­ti­har edi­yor id­di­ası var ise de, öl­dü­rü­lü­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, el­bet­te, bu­nun de­va­mın­da Pi­noc­het'in 11 Ey­lül 1973'ten 1998'e ka­dar on beş yıl­lık, hat­ta -da­ha da bir iki yıl­lık onun et­ki­le­ri so­nu­cu- on ye­di yıl­lık dik­ta­tör­lü­ğü so­nu­cu, en so­nun­da, İn­gil­te­re'de gö­zal­tı­na alı­na­rak 91 ya­şın­da -ya­şın­dan do­la­yı- yar­gı­lan­ma ya­pıl­mak is­te­nir­ken öl­müş ol­ma­sı da dik­ta­tö­rün so­nu ola­rak ta­rih­te­ki ye­ri­ni bu­lu­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, kı­sa­ca, si­ya­si yön­den ta­nıt­mak zo­run­da ol­du­ğu­muz Şi­li ile Tür­ki­ye'nin ben­zer­lik­le­ri­nin kö­kü­ne ba­kıl­dı­ğın­da, Tür­ki­ye'de ya­şa­nan 1919'lu yıl­lar­da­ki ulu­sal ba­ğım­sız­lık mü­ca­de­le­le­ri ile Şi­li'de ya­şa­nan ba­ğım­sız­lık öz­le­mi ve ku­ru­lan cum­hu­ri­ye­tin ben­zer bir uyuş­ma­sı so­nu­cu da bu­gün­le­re ka­dar ge­lin­miş ve Şi­li'yle böy­le bir an­laş­ma­nın, da­ha ön­ce ya­pı­lan millî eği­tim­le il­gi­li, kül­tür­le il­gi­li ya­pı­lan an­laş­ma­ya ben­zer, 2005'te ya­pı­lan ulus­la­ra­ra­sı an­laş­ma­ya ben­zer bir an­laş­ma da, iş­te, önü­müz­de ya­pı­la­cak olan an­laş­may­la kar­şı­mı­za ge­li­yor.

Şi­li ve Tür­ki­ye, 1926 yı­lın­da ya­pı­lan Dost­luk An­laş­ma­sı'yla iki dost ül­ke ola­rak ta­rih­te­ki ye­ri­ni al­mış­tır. Ta­bii, bir özel­li­ği de Şi­li'nin, La­tin Ame­ri­ka ül­ke­si ola­rak, ül­ke­mi­zi ilk ta­nı­yan La­tin Ame­ri­ka ül­ke­si şek­lin­de ta­rih­te­ki ye­ri­ni al­ma­sı da bi­zim için önem ta­şı­mak­ta­dır. Pe­ki, biz bu­na kar­şı­lık, kar­şı­lık­sız bir şey yap­tık mı? Ha­yır. El­bet­te, bu­na kar­şı, dost­lu­ğun ge­re­ği­ni ye­ri­ne ge­ti­re­rek biz de ilk La­tin Ame­ri­ka ül­ke­si ola­rak Şi­li Bü­yü­kel­çi­li­ği­ni Tür­ki­ye'miz­de aç­mış ol­duk.

Yi­ne, Şi­li'nin kur­ta­rı­cı­sı ve cum­hu­ri­ye­ti­nin ku­ru­cu­su Ber­nar­do O'Hig­gins Anı­tı, Şi­li Mey­da­nı ve Şi­li Cum­hu­ri­yet İl­köğ­re­tim Oku­lu, iki ül­ke dost­lu­ğu­nun pe­kiş­ti­ril­me­si­ne ve­si­le ol­muş­tur. Ay­nı şe­kil­de, 3/5/2005 ta­rih­li 2004 ve 2006 yıl­la­rı için kül­tür, eği­tim, bi­lim, genç­lik ve spor alan­la­rın­da de­ği­şim prog­ram­la­rı onay­la­na­rak, dost­lu­ğu­mu­za bir ye­ni­si da­ha ka­tı­la­rak pe­kiş­ti­ril­miş­tir. Bu­nun ilk adı­mı­nı atan­lar­dan yi­ne Şi­li, Baş­kent San­ti­ago'da Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Mey­da­nı, Ata­türk büs­tü ve Ata­türk Ko­le­ji yap­mak su­re­tiy­le de bi­ze bu ka­dir­şi­nas­lı­ğı gös­ter­mek ve bu­nun de­va­mın­da da Tür­ki­ye'yle bun­dan böy­le hep dost ka­la­ca­ğı­nın gös­ter­ge­si­ni ta­rih­te tes­cil et­tir­miş­tir, et­miş­tir.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, yi­ne 1994-2000 yıl­la­rın­da Şi­li'nin Hris­ti­yan de­mok­rat­la­rı­nın ik­ti­da­rı kar­şı­mı­za ge­li­yor. 2000 yı­lın­da sos­ya­list Ri­car­do La­gos baş­kan se­çi­li­yor. En son 12/10/2004 ta­ri­hin­de Şi­li Cum­hur­baş­ka­nı Ri­car­do La­gos, Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı­mız Ah­met Nec­det Se­zer ta­ra­fın­dan Tür­ki­ye'de ko­nuk edil­mek su­re­tiy­le de bir kez da­ha dost­lu­ğu­muz bu şe­kil­de pe­kiş­miş olu­yor.

Ta­bii, yi­ne 20-21 Ni­san ta­rih­le­ri ara­sın­da Şi­li Millî Sa­vun­ma Ba­ka­nı da ül­ke­mi­ze ge­le­rek, Sa­yın Millî Sa­vun­ma Ba­ka­nı­mız Vec­di Gö­nül ta­ra­fın­dan kar­şı­lan­mak su­re­tiy­le ge­rek­li ko­nuk­se­ver­lik gös­te­ril­miş ve dost­lu­ğu­muz bir kez da­ha, o şe­kil­de tes­cil edil­miş, sağ­lam­laş­tı­rıl­mış­tır.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, en son, 2006 yı­lın­da ül­ke ta­ri­hi­nin ilk ka­dın baş­ka­nı ola­rak da Mic­hel­le Bac­he­let se­çil­mek su­re­tiy­le ye­ni bir il­ke im­za atan ül­ke­ler­den bi­ri­si­dir Şi­li. Ay­nı şe­kil­de, Bir­leş­miş Mil­let­ler Gü­ven­lik Kon­se­yi­nin de ge­çi­ci üye­si bu­lu­nan Şi­li'nin, el­bet­te, as­kerî alan­da Tür­ki­ye'yle ya­pa­ca­ğı iş bir­li­ği­nin bu yön­den önem ta­şı­dı­ğı­nın da bir gös­ter­ge­si­dir.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; bu an­laş­ma­nın, şim­di­ye ka­dar Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­sin­de ay­nı şe­kil­de ya­pı­lan an­laş­ma­la­rın bir ben­ze­ri ol­du­ğu­nu he­pi­miz bil­mek­te­yiz ve önü­mü­ze ge­len, Ana­ya­sa'mı­zın 90'ın­cı mad­de­si­ne gö­re tar­tı­şı­lıp önü­mü­ze su­nu­lan, ge­ti­ri­len bu ka­nun ta­sa­rı­sı­nın… Ulus­la­ra­ra­sı an­laş­ma­nın onay­lan­ma­sı­na da­ir ka­nun ta­sa­rı­la­rı­nın he­men he­men ço­ğu­na ya­kı­nı, yüz­de 100'e ya­kı­nı, ay­nı şe­kil­de, biz­le­rin de des­te­ğiy­le, oy bir­li­ğiy­le onay­la­nan an­laş­ma­lar­dan­dır.

Bun­la­rın, bi­ze, bir ör­nek ola­rak hu­zu­ru­mu­za ge­ti­ril­di­ğin­de bir şey­le­re me­saj ver­me­si ge­re­ki­yor. Bu me­sa­jın, baş­ta be­lirt­miş ol­du­ğu­muz ba­ğım­sız­lı­ğın ay­nı şe­kil­de ül­ke­miz­de de ya­şan­dı­ğı­nı, ba­ğım­sız­lık uğ­ru­na, öz­gür­lük uğ­ru­na, de­mok­ra­si uğ­ru­na o ül­ke­ler­de ne­ler ya­pıl­dı ise Tür­ki­ye'de de ben­zer şey­ler ya­pıl­dı, bun­dan he­pi­mi­zin bir ders al­ma­sı ge­re­kir di­ye dü­şün­me­li­yiz.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu uğur­da, dün­ya­da sa­yı­sız dik­ta­tör­ler gel­miş geç­miş­tir. Dik­ta­tör­le­rin ba­şın­da Mus­so­li­ni'den tu­tu­nuz Hit­ler'ine, Fran­co'su­na, Sa­la­zar'ına, Ça­vu­şes­ku'su­na, en son ya­şa­nan Sad­dam ör­nek­le­ri­ne ka­dar, ül­ke­le­ri­ni dik­ta­tör­lük­le, te­ok­ra­tik zih­ni­yet­ler­le yö­net­mek is­te­yen­le­rin son­la­rı­nın ne­re­le­re gel­di­ği­ni ve ne şe­kil­de son­lan­dı­ğı­nı, acı bir şe­kil­de son­lan­dı­ğı­nı he­pi­miz bi­li­yo­ruz. Ta­rih bu­nu gös­te­ri­yor, ta­rih bu­nu an­la­tı­yor. Ama, biz­ler bun­dan ders çı­ka­ra­bi­le­cek mi­yiz? İçin­de bu­lun­du­ğu­muz ve bi­ze ema­net edi­len de­mok­ra­si­nin ve cum­hu­ri­ye­tin biz­le­re ver­di­ği, biz­le­re gös­ter­di­ği, de­mok­ra­si­nin üç aya­ğı olan, üç aya­ğın­dan  bi­ri­si eğer to­pal olur­sa, eğer üç aya­ğı bir yet­kiy­le bir­le­şir­se bi­zim de ay­nı şe­kil­de, de­mok­ra­si kul­la­nıl­mak su­re­tiy­le te­ok­ra­tik bir re­ji­me ve­ya dik­ta­tör­lük adı­na ba­zı he­ves­le­re ne gi­bi imkânla­rın sağ­lan­ma­sı uğ­run­da de­mok­ra­si­nin kat­le­di­le­bi­le­ce­ği­ni he­pi­miz bil­me­li­yiz. Bu üç aya­ğın, sa­ca­ya­ğın, Ana­ya­sa'mız­da yer al­dı­ğı gi­bi ya­sa­ma, yü­rüt­me ve yar­gı­nın her bi­ri­nin gö­rev­le­ri­nin ay­rı ol­du­ğu­nu, yü­rüt­me­nin bü­tün iş­lem ve ey­lem­le­rin­den do­la­yı yar­gı­ya kar­şı so­rum­lu ol­du­ğu­nu he­pi­miz bi­li­yo­ruz. Ne za­man teh­li­ke baş­lar de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım? İş­te bu önem­li yet­ki, de­mok­ra­si­nin sa­ca­ya­ğı de­di­ği­miz üç yet­ki­den iki­si ve­ya üçü bir el­de top­lan­ma­ya ça­lı­şıl­dı­ğı an­da, o el­de top­lan­ma­sı­nın şek­li ne olur­sa ol­sun, "de­mok­ra­si bi­zim için amaç de­ğil­dir" zih­ni­ye­tiy­le de­ğil, "de­mok­ra­si bi­zim için amaç de­ğil araç­tır" di­ye dü­şü­nen zih­ni­yet­le­rin… O üç aya­ğı, eğer, iki ayak şek­lin­de, tek ayak şek­lin­de ele ge­çi­re­bil­mek için de­mok­ra­si­nin ola­nak­la­rın­dan fay­da­lan­ma­ya ça­lı­şı­lır­sa, ça­lı­şır­sa, iş­te, bi­zim o za­man otu­rup he­pi­mi­zin dü­şün­me­si la­zım ve kor­ka­rız ki şu an­da­ki de­mok­ra­si­nin bi­ze bah­şet­ti­ği, de­mok­ra­si­nin bi­ze ver­di­ği, cum­hu­ri­ye­tin bi­ze ver­miş ol­du­ğu Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin öz­gür Par­la­men­to­su­nun da o gün­ler­de ge­le­bi­le­cek -ama ol­ma­sı­nı hiç­bi­ri­mi­zin is­te­me­di­ği­ne inan­dı­ğı­mız- öy­le bir re­ji­min de biz­ler­den uzak tu­tu­la­bil­me­si için he­pi­mi­ze dü­şen, mil­let­ve­ki­li ola­rak he­pi­mi­ze dü­şen gö­re­vin ve gö­rev­le­rin ol­du­ğu­nu unut­ma­ya­lım de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım. Ba­zı ül­ke­ler­de dik­ta­tör­le­rin, az ön­ce say­dı­ğı­mız dik­ta­tör­le­rin, el­bet­te, ül­ke­le­ri adı­na dik­ta­tör­lük he­ves­li­si ol­du­ğu­nu bi­li­yo­ruz, ül­ke­le­ri­ni dik­ta­tör­lük­le yü­rüt­tük­le­ri­ni bi­li­yo­ruz. Ama, en önem­li­si ve bü­tün ül­ke­le­ri ür­kü­ten, kor­ku­tan en önem­li­si var­dır; bun­la­rın ba­şın­da, ma­ale­sef, dün­ya­nın jan­dar­ma­lı­ğı­na so­yu­nan Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri'nin, sa­de­ce ve sa­de­ce de­mok­ra­si­yi kul­la­na­rak, in­san hak­la­rı ve öz­gür­lük­le­ri­ni ağ­zın­dan dü­şür­me­ye­rek, on­la­rı su­is­ti­mal ede­rek, is­tis­mar ede­rek kul­lan­mak su­re­tiy­le "de­mok­ra­si­yi gö­tü­rü­yo­rum, in­san hak­la­rı­nı gö­tü­rü­yo­rum, öz­gür­lük­le­ri gö­tü­rü­yo­rum" adı al­tın­da ye­ri­ne ge­tir­me­ye ça­lış­tı­ğı o de­mok­ra­si ha­re­ke­ti­nin adı, sa­de­ce ül­ke­si adı­na dik­ta­tör­lük de­ğil, dün­ya adı­na bir dik­ta­tör­lü­ğün ila­nı­dır. Bu­na kar­şı he­pi­mi­zin uya­nık ol­ma­sı ge­re­kir. Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri'nin is­te­di­ği, özel­lik­le ba­şın­da bu­lu­nan şu an­da­ki Baş­ka­nı­nın is­te­di­ği, Ame­ri­ka'nın ken­di adı­na, ken­di ül­ke­si adı­na dik­ta­tör­lü­ğü de­ğil, dün­ya­nın dik­ta­tö­rü ol­ma­sı­nın, he­pi­miz ta­ra­fın­dan, bü­tün par­ti­li­ler ta­ra­fın­dan… Han­gi si­ya­si par­ti olur­sa ol­sun, ön­ce­lik­le, bu­nu, ken­di­miz, içi­miz­de, bey­ni­miz­de, yü­re­ği­miz­de ka­bul et­mek su­re­tiy­le ona gö­re ge­re­ken tep­ki­le­ri za­ma­nın­da ve ye­rin­de…

BAŞ­KAN - Sa­yın Ay­va­zoğ­lu, lüt­fen, to­par­la­yı­nız.

Bu­yu­run.

FE­Rİ­DUN AY­VA­ZOĞ­LU (De­vam­la) - …bu tep­ki­le­ri za­ma­nın­da ve ye­rin­de gös­ter­me­mi­zin ka­çı­nıl­maz ol­du­ğu­dur. El­bet, la­fa gel­di­ğin­de, Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri­nin, yi­ne, hiç­bir za­man, hiç­bir şe­kil­de ağ­zın­dan dü­şür­me­di­ği "Tür­ki­ye bi­zim müt­te­fi­ki­miz­dir." la­fıy­la bi­zi ne­re­le­re ka­dar gö­tü­re­bi­le­ce­ği­ni, 1 Mart tez­ke­re­siy­le, hep be­ra­ber biz bu­ra­da ya­şa­dık; ül­ke­miz gör­dü, ya­şa­dı. Eğer onun an­la­yı­şıy­la "Tür­ki­ye bi­zim müt­te­fi­ki­miz­dir." an­la­yı­şıy­la, Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri'nin, biz, 65 bin as­ke­ri­ne "gel bu­yur kar­de­şim, Tür­ki­ye se­nin müt­te­fi­kin ol­du­ğu­na gö­re gü­le gü­le otur, 65 bin Ame­ri­kan as­ke­ri­ni bu­ra­ya yer­leş­tir ve bu­ra­dan Irak'a is­te­di­ğin ha­re­ke­ti yap" de­sey­dik, bi­zim ba­şı­mı­za ne­ler ge­le­bi­lir­di, ne gi­bi olay­la­rın ya­şa­na­bi­le­ce­ği­ni dü­şün­mek da­hi hiç­bi­ri­miz is­te­mi­yo­ruz. Ama, ak­lı­se­lim Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin Par­la­men­to­sun­da yer alan, vic­dan­la­rı­nın ve be­yin­le­ri­nin öz­gür­ce dü­şün­ce­le­ri­nin se­si­ni ye­ri­ne ge­ti­ren baş­ta Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Ge­nel Baş­ka­nı ve mil­let­ve­kil­le­ri­miz­le, de­ğer­li AKP'li ba­zı mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rı­mı­zın da oy­la­rıy­la 1 Mart tez­ke­re­si red­de­di­le­rek, ta­ri­he al­tın harf­ler­le Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri'ne kır­mı­zı kar­tı gös­te­ren bir Par­la­men­to ola­rak ve üye­le­ri ola­rak her za­man şe­ref du­yu­yo­ruz, şe­ref duy­ma­ya de­vam ede­ce­ğiz.

De­ğer­li kar­deş­le­rim, ül­ke­mi­ze, ay­lar ön­ce, yıl­lar ön­ce bi­zim ül­ke­mi­zi böl­me­ye ça­lı­şan in­san­la­rı -iç­te­ki­ler­le, dış­ta­ki­ler­le- on­la­ra kar­şı ve­re­ce­ği­miz mü­ca­de­le­yi hiç­bir za­man için unut­ma­ya­lım. De­ğer­li ar­ka­daş­la­rı­mı­zın be­lirt­tik­le­ri 12 Ey­lül Ha­rekâtı'ndan tu­tu­nuz, 12 Mart­la­rı­na ka­dar "in­san­la­rı­mı­za öz­gür­lük ge­ti­ri­yo­ruz" adı al­tın­da idam seh­pa­la­rı­na gö­tü­rür­ken, o ül­ke­ler­de­ki ba­ğım­sız­lık sa­vaş­la­rı­nın te­me­lin­de ne­ler yat­tı­ğı­nı biz bi­le­lim, bun­la­rı bil­mek zo­run­da­yız. Eğer suç iş­le­yen­ler tek­rar ce­za­la­rı­nı çek­me­den dö­ner­ler­se biz, şu an­da­ki Ana­ya­sa'yı de­ğiş­tir­mek­le yar­gı­lan­ma­la­rı­nın ge­re­ği­ni ya­pa­lım.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Ay­va­zoğ­lu, te­şek­kür edi­yo­rum.

FE­Rİ­DUN AY­VA­ZOĞ­LU (De­vam­la) - O in­san­la­rın ve fa­şist zih­ni­yet­le­ri­nin mut­la­ka ve mut­la­ka yar­gı­lan­ma­sı ge­re­kir, di­ye hep bir­lik­te mü­ca­de­le ede­lim.

Bu duy­gu ve dü­şün­ce­ler­le yü­ce Mec­li­si say­gıy­la, sev­giy­le se­lam­lı­yo­rum, ya­pı­lan an­laş­ma­nın ül­ke­mi­zin iyi­li­ği­ne ol­ma­sı­nı di­li­yo­rum, sev­gi­ler su­nu­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ay­va­zoğ­lu.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Ta­sa­rı­nın tü­mü açık oy­la­ma­ya ta­bi­dir.

Açık oy­la­ma­nın elek­tro­nik oy­la­ma ci­ha­zıy­la ya­pıl­ma­sı­nı oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler... Ka­bul et­me­yen­ler... Ka­bul edil­miş­tir.

Oy­la­ma için üç da­ki­ka sü­re ve­re­ce­ğim. Bu sü­re içe­ri­sin­de sis­te­me gi­re­me­yen üye­le­rin tek­nik per­so­nel­den yar­dım is­te­me­le­ri­ni, bu yar­dı­ma rağ­men de sis­te­me gi­re­me­yen üye­le­rin, oy pu­su­la­la­rı­nı, oy­la­ma için ön­gö­rü­len üç da­ki­ka­lık sü­re içe­ri­sin­de Baş­kan­lı­ğa ulaş­tır­ma­la­rı­nı ri­ca edi­yo­rum.

Ay­rı­ca, vekâle­ten oy kul­la­na­cak Sa­yın Ba­kan­lar var ise han­gi Ba­ka­na ve­ka­le­ten oy kul­lan­dı­ğı­nı, oyu­nun ren­gi­ni ve ken­di­si­nin ad ve so­ya­dı ile im­za­sı­nı da ta­şı­yan oy pu­su­la­sı­nı, yi­ne, oy­la­ma için ön­gö­rü­len üç da­ki­ka­lık sü­re içe­ri­sin­de Baş­kan­lı­ğa ulaş­tır­ma­la­rı­nı ri­ca edi­yo­rum.

Oy­la­ma iş­le­mi­ni baş­la­tı­yo­rum.

(Elek­tro­nik ci­haz­la oy­la­ma ya­pıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Şi­li Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti Ara­sın­da As­ke­ri Alan­da Eği­tim, Sa­vun­ma Sa­na­yii, Tek­nik ve Bi­lim­sel İş­bir­li­ği An­laş­ma­sı­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın açık oy­la­ma so­nu­cu­nu açık­lı­yo­rum:

Kul­la­nı­lan oy sa­yı­sı    :      227

Ka­bul                          :      227 (x)

Böy­le­ce, ta­sa­rı ka­bul edil­miş ve ka­nun­laş­mış­tır.

Bir­le­şi­me on da­ki­ka ara ve­ri­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati: 16.51

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

İKİN­Cİ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 17.12

BAŞ­KAN : Baş­kan Ve­ki­li Sa­dık YA­KUT

KÂTİP ÜYE­LER : Meh­met DA­NİŞ (Ça­nak­ka­le), Ya­şar TÜ­ZÜN (Bi­le­cik)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 81'in­ci Bir­le­şi­mi'nin İkin­ci Otu­ru­mu'nu açı­yo­rum.

5'in­ci sı­ra­da yer alan, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Et­yop­ya Fe­de­ral De­mok­ra­tik Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti Ara­sın­da Kül­tür, Eği­tim, Bi­lim, Ba­sın-Ya­yın, Genç­lik ve Spor Alan­la­rın­da İş­bir­li­ği An­laş­ma­sı­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Millî Eği­tim, Kül­tür, Genç­lik ve Spor ile Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yon­la­rı Ra­por­la­rı'nın gö­rüş­me­le­ri­ne baş­lı­yo­ruz.

6.- Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Et­yop­ya Fe­de­ral De­mok­ra­tik Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti Ara­sın­da Kül­tür, Eği­tim, Bi­lim, Ba­sın-Ya­yın, Genç­lik ve Spor Alan­la­rın­da İş­bir­li­ği An­laş­ma­sı­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Millî Eği­tim, Kül­tür, Genç­lik ve Spor ile Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yon­la­rı Ra­por­la­rı (1/1037) (S. Sa­yı­sı: 967) (x)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon ve Hükûmet ye­rin­de.

Ko­mis­yon ra­po­ru 967 sı­ra sa­yı­sıy­la bas­tı­rıp da­ğı­tıl­mış­tır.

Ta­sa­rı­nın tü­mü üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen İs­ma­il Özay, Ça­nak­ka­le Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Özay.

CHP GRU­BU ADI­NA İS­MA­İL ÖZAY (Ça­nak­ka­le) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li Mec­lis üye­le­ri; Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti ile Et­yop­ya Fe­de­ral De­mok­ra­tik Cum­hu­ri­ye­ti Hükûme­ti ara­sın­da kül­tür, eği­tim, bi­lim, ba­sın-ya­yın, genç­lik ve spor alan­la­rın­da iş­bir­li­ği an­laş­ma­sı­nın onay­lan­ma­sı hak­kın­da­ki ka­nun ta­sa­rı­sı üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si­nin gö­rüş­le­ri­ni be­lirt­mek üze­re söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu yıl Af­ri­ka yı­lı. Hükûmet ola­rak, özel­lik­le Af­ri­ka'yla olan iliş­ki­le­ri­mi­zi da­ha da ge­liş­tir­me nok­ta­sın­da, doğ­ru bir yak­la­şım­la, Af­ri­ka'yla olan ül­ke­ler­le iliş­ki­le­ri­mi­zi da­ha iyi nok­ta­ya ge­tir­me ça­ba­sı içe­ri­sin­de­yiz. Et­yop­ya'yla da, iki yıl içe­ri­sin­de, Baş­ba­kan­lık dü­ze­yin­de üç kez resmî iliş­ki ku­rul­muş. Geç­ti­ği­miz yıl­lar­da, Sa­yın Baş­ba­kan, Et­yop­ya'yı zi­ya­ret et­miş­ler. Af­ri­ka Bir­li­ği top­lan­tı­sıy­la il­gi­li, Ad­dis Aba­ba'ya 29-30 Ocak ta­rih­le­ri ara­sın­da bir zi­ya­ret­te bu­lu­nul­muş ve Et­yop­ya Baş­ba­ka­nı Ze­na­wi, bun­dan on beş gün ka­dar ön­ce Tür­ki­ye'yi zi­ya­ret et­miş.

Hiç şüp­he­siz, Af­ri­ka Bir­li­ği üye­le­riy­le iliş­ki­ler, Tür­ki­ye'nin dış iliş­ki­le­ri ko­nu­sun­da çok önem­li bir du­yar­lı­lı­ğı oluş­tu­ru­yor. Özel­lik­le 2008 yı­lın­da­ki Bir­leş­miş Mil­let­ler Gü­ven­lik Kon­se­yi üye­li­ği­ne des­tek ara­ma nok­ta­sın­da­ki bu ça­ba­la­rın ül­ke­mi­ze ya­rar ge­tir­di­ği de bir ger­çek. Kal­dı ki, son ge­zi­de, Af­ri­ka Bir­li­ği Zir­ve­sin­de, bu nok­ta­da, Ze­na­wi'yle ya­pı­lan gö­rüş­me­de, olum­lu ba­zı te­yit­ler alın­mış du­rum­da.

Et­yop­ya, nü­fus açı­sın­dan Tür­ki­ye bü­yük­lü­ğün­de, 73 mil­yon nü­fu­su var, Tür­ki­ye'nin 2 ka­tı bü­yük­lü­ğün­de bir top­rak ala­nı var. Ama, Or­ta Af­ri­ka'nın ol­duk­ça önem­li böl­ge­le­rin­den bir ta­ne­si. Ör­ne­ğin, Af­ri­ka'nın ça­tış­ma böl­ge­le­ri içe­ri­sin­de, Erit­re, So­ma­li, Su­dan, Ken­ya gi­bi ül­ke­ler­le sı­nır iliş­ki­le­ri var. Bun­lar, bil­di­ği­niz gi­bi, son yir­mi yı­lın hep ça­tış­ma böl­ge­le­ri. Ama, Et­yop­ya, ge­nel­lik­le, bu böl­ge­de, is­tik­rar­lı bir ko­num­da bir ül­ke gö­rü­nü­mü­nü son on beş yıl­dır ser­gi­li­yor.

Çok kül­tür­lü bir ül­ke. Yüz­de 45'i Müs­lü­man, yüz­de 45'i Hris­ti­yan, yüz­de 10 da ye­rel din­ler var. Ama,  dün­ya­nın  hiç­bir  ül­ke­sin­de ol­ma­yan bir din­ler ara­sı hoş­gö­rü de söz ko­nu­su. Özel­lik­le, din an­la­yı­şı,  sö­mür­ge­ci­lik, kö­le ti­ca­re­ti­ne, ya­yıl­ma­cı­lı­ğa ve ay­rım­cı­lı­ğa kar­şı bir öz­gür­lük mü­ca­de­le­si

(x) 967 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

ola­rak or­ta­ya çık­mış. Bu çer­çe­ve içe­ri­sin­de, din­ler ara­sı iliş­ki, in­san iliş­ki­le­ri­nin hoş­gö­rüy­le bir nok­ta­ya gel­me­si ko­nu­sun­da önem­li bir ar­gü­ma­nı oluş­tu­ru­yor. Ör­ne­ğin "Af­ri­ka Af­ri­ka­lı­lar için­dir" kav­ra­mı, din kav­ra­mı içe­ri­sin­de bü­tün­le­şen ve öz­gür­lük mü­ca­de­le­si­ni sür­dür­me nok­ta­sın­da da önem­li bir kav­ram ola­rak or­ta­ya çık­mış.

Ta­bii ki, öz­gür­lük mü­ca­de­le­le­ri -si­ya­sal bo­yut­la­rı özel­lik­le 20'nci yüz­yı­lın baş­la­rın­da ulaş­tı­ğın­da- si­ya­si par­ti­ler ka­na­lıy­la sür­dü­rü­lür­ken, din, ken­di ra­yın­da, ama, din­ler ara­sı hoş­gö­rü­nün yay­gın ol­du­ğu bir ya­pı­lan­ma da ol­muş.

Os­man­lı'yla olan iliş­ki­le­ri var, Os­man­lı Dev­le­ti'yle. Bu böl­ge, Os­man­lı Dev­le­ti'nin iliş­ki­le­rin­den ol­duk­ça hoş­nut­luk du­yan bir böl­ge­yi kap­sı­yor. 1560'da Mı­sır iş­ga­lin­den son­ra, Ha­beş Eya­le­ti Erit­re Böl­ge­si bel­li gü­ven­lik ve ver­gi di­li­mi içe­ri­sin­de iyi iliş­ki­ler ge­liş­tir­miş. Hâlen, Ha­rar böl­ge­si di­ye ta­nım­la­nan böl­ge­de bu­lu­nan in­san­la­rın bir kıs­mı, Os­man­lı'yla olan ilin­ti­le­ri­ni, te­baa an­la­yı­şı içe­ri­sin­de, bir ge­le­nek­sel ya­pı içe­ri­sin­de sür­dür­me­ye ça­lı­şı­yor­lar.

Son yıl­lar­da, 1990'dan son­ra, Ha­ile Se­la­si­ye'nin 1970'ler­de tah­tan in­di­ril­me­sin­den son­ra, on beş yıl içe­ri­sin­de, ka­bi­le sa­vaş­la­rı ve iç ka­rı­şık­lık­lar, ku­rak­lık, bu ül­ke­de, Et­yop­ya'da, bel­li bir is­tik­rar­sız­lı­ğı gün­de­me ge­tir­miş. Sov­yet yan­lı­sı bir re­jim­le yö­ne­til­me­ye ça­lı­şıl­mış; ama, son dö­nem­de ise, da­ha is­tik­rar­lı, çe­şit­li de­mok­ra­tik sı­kın­tı­la­rı ol­sa bi­le, de­mok­ra­si çer­çe­ve­si içe­ri­sin­de ül­ke yö­ne­ti­mi­nin sür­dü­rül­dü­ğü bir ya­pı­ya ulaş­mış.

Özel­lik­le, son gün­ler­de, So­ma­li'de­ki ra­di­kal, şe­ri­at­çı, El Ka­ide ve Ta­li­ban mi­lis güç­le­ri­ne kar­şı So­ma­li meş­ru hükûme­ti­ni des­tek­le­yen bir Et­yop­ya var­lı­ğı, böl­ge­de is­tik­ra­rı kur­ma açı­sın­dan di­ğer dün­ya ulus­la­rı­nın, öz­gür­lük­çü ulus­la­rın da dik­ka­ti­ni çek­me­ye baş­la­mış. Ta­rım ül­ke­si, yüz­de 40 ci­va­rın­da ta­rı­ma da­ya­lı. Tür­ki­ye'yle iliş­ki­le­ri son yıl­lar­da ge­liş­miş, bu an­laş­ma­lar­la da­ha da ge­li­şe­cek. Yak­la­şık ti­ca­ret hac­mi­miz 140 mil­yon do­lar gi­bi çok kü­çük mik­tar­lar­da. Geç­ti­ği­miz se­ne Türk Ha­va Yol­la­rı se­fer­le­ri baş­la­mış. Özel­lik­le Av­ru­pa'da­ki çe­şit­li ula­şı­mın Tür­ki­ye'den ya­pıl­ma­sıy­la bir­lik­te önem­li bir ka­pa­si­te oluş­tu­ru­yor. Dış Ti­ca­ret Müs­te­şar­lı­ğı ve Tİ­KA'nın ça­lış­ma­la­rı, al­tı­nı çi­ze­rek be­lirt­mek is­te­rim, bu­ra­da bu­lu­nan Türk Bü­yü­kel­çi­li­ği­mi­zin per­for­man­sı­nı aşan, ger­çek­ten bü­yük ça­ba­lar içe­ri­sin­de, say­gı uyan­dı­ran ge­liş­me­le­ri oluş­tu­ru­yor. Dış ti­ca­re­ti­mi­zin ge­liş­ti­ril­me­si ko­nu­sun­da az sa­yı­da­ki Müs­te­şar­lık bü­rok­ra­tı ve Tİ­KA'nın ça­lış­ma­la­rı Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'nin da­ha  ka­lı­cı var­lı­ğı ko­nu­sun­da da önem­li adım­lar atıl­ma­sı­na ne­den olu­yor.

Bu ara­da, ta­bii, bu an­laş­ma­lar­dan ön­ce ge­li­şen ba­zı iliş­ki­ler var. Ör­ne­ğin, An­ka­ra ile Ad­dis Aba­ba, kar­deş şe­hir iliş­ki­si­ni kur­muş­lar. Çok önem­li ge­liş­me­ler yok, ama en azın­dan bu an­lam­da ye­rel ilin­ti­ler var. Şan­lı­ur­fa'yla Ha­rar böl­ge­si, Müs­lü­man­la­rın yo­ğun ol­du­ğu böl­gey­le de ye­rel yö­ne­tim an­la­mın­da iliş­ki­ler var.

De­ğer­li Mec­lis üye­le­ri, bu An­laş­ma ön­ce­sin­de atıl­mış ba­zı adım­lar var. Ör­ne­ğin, Ad­dis Aba­ba Üni­ver­si­te­si böl­ge­nin, Af­ri­ka'nın önem­li üni­ver­si­te­le­rin­den bir ta­ne­si, ge­liş­mek­te olan bir üni­ver­si­te. Ama, önü­müz­de­ki yıl Tür­ko­lo­ji bö­lü­mü­nün açı­la­cak ol­ma­sı bu­ra­da­ki il­gi­nin, Et­yop­ya'da­ki Tür­ki­ye'ye olan il­gi­nin bir gös­ter­ge­si. Hiç bu an­laş­ma­lar or­ta­da yok­ken bir ça­bay­la oluş­tu­ru­lan bir gi­ri­şim var. Ama, bu­nun yet­me­ye­ce­ği bir ger­çek.

Bu­ra­da, Söz­leş­me'de gör­dü­ğüm gi­bi, özel­lik­le ar­ke­olo­ji, an­tro­po­lo­ji, pa­le­an­tro­po­lo­ji dal­la­rın­da; rek­re­as­yon, res­ti­tüs­yon ve su tek­no­lo­ji­le­ri nok­ta­sın­da da bi­lim­sel iş bir­li­ği­nin, özel­lik­le Har­ran Üni­ver­si­te­s -Şan­lı­ur­fa'da bu­lu­nan ve An­ka­ra Üni­ver­si­te­siy­le iliş­ki ku­rul­ma­sı ve yay­gın­laş­tı­rıl­ma­sı çok önem­li bir ko­num hâli­ne ge­le­bi­lir. Bun­la­rın ni­çin ol­ma­sı ge­rek­ti­ği­ne bi­raz son­ra de­ğin­me­ye ça­lı­şa­ca­ğım. Tİ­KA ka­na­lıy­la, hâlen 50'ye ya­kın öğ­ren­ci­ye de burs ve­ril­mek­te­dir.

Et­yop­ya'da kar­şı­laş­tı­ğı­mız, gör­dü­ğü­müz en önem­li, te­mel ve or­ta­öğ­re­tim­de mis­yo­ner okul­la­rı­nın ege­men ol­ma­sı. Çe­şit­li ulus­la­rın, din­sel mis­yo­ner­lik­ten tu­tun da ulu­sal mis­yo­ner­li­ğe ka­dar çe­şit­li te­mel ve or­ta­öğ­re­tim okul­la­rı var. Bu an­laş­ma­nın çer­çe­ve­si içe­ri­sin­de, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'nin de te­mel ve or­ta­öğ­re­ti­me yö­ne­lik ağır­lık ver­me­si, kat­kı­da bu­lun­ma­sı da ger­çek­ten çok önem­li.

Bi­raz ön­ce rek­re­as­yon ve res­ti­tüs­yon ko­nu­sun­da üni­ver­si­te­ler dü­ze­yin­de iş­bir­li­ği ya­pıl­ma­sın­dan bah­set­miş­tim. Ge­rek­çe ola­rak şu­nu söy­le­ye­bi­li­riz: Ha­rar çev­re­si, İs­la­mi­ye­tin Mek­ke, Me­di­ne ve Ku­düs'ten son­ra en kut­sal yer­le­rin­den bir ta­ne­si­ni oluş­tu­ru­yor. Özel­lik­le, Ha­rar böl­ge­sin­de UNES­CO'nun dün­ya kül­tür mi­ra­sı ola­rak be­lir­le­di­ği 2 bin ci­va­rın­da, dört yüz-beş yüz yıl­lık ev­ler var. Bun­la­rın ko­run­ma­sı, UNES­CO çer­çe­ve­si içe­ri­sin­de hiç tar­tış­ma­sız Tür­ki­ye'nin üs­te­sin­den ge­le­bi­le­ce­ği ve bir kül­tü­rel ya­pı­lan­ma­ya kat­kı ve­re­bi­le­ce­ği, bi­ri­ki­mi­ni ora­da ser­gi­le­ye­bi­le­ce­ği bir ya­pı­yı oluş­tu­ru­yor. Ay­rı­ca, ge­ne, Ha­rar böl­ge­sin­de Os­man­lı eser­le­ri var. Ör­ne­ğin, Ne­ca­şi Tür­be­si, bu­ra­sı da önü­müz­de­ki dö­nem­de ona­rı­la­cak.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, bu nok­ta­da, Ara­bis­tan'ın özel­lik­le eko­no­mik en­teg­ras­yo­nu içe­ri­sin­de bir ül­ke ol­ma­sı ba­kı­mın­dan bir ko­nu­ya dik­ka­ti­ni­zi çek­mek is­ti­yo­rum. Geç­ti­ği­miz yıl­lar­da Ara­bis­tan'ın bir öl­çü­de ege­men ol­du­ğu böl­ge­ler­de, ör­ne­ğin Bos­na'da, ör­ne­ğin Mek­ke'de, Ec­yad Ka­le­si'nde ol­du­ğu gi­bi, Os­man­lı eser­le­ri­nin bir öl­çü­de or­ta­dan kal­dı­rıl­ma­sı, de­for­me edil­me­si gi­bi ba­zı ça­ba­la­rı, ma­ale­sef, üzü­le­rek gör­dük. Di­li­yo­ruz ki, bu an­laş­ma­dan son­ra Os­man­lı eser­le­ri­nin Ha­rar böl­ge­sin­de ayak­ta ka­la­bil­me­si ve ta­ri­he tek­rar yan­sı­tı­la­bil­me­si ba­kı­mın­dan da çok acil ve ön­ce­lik­li ta­vır­lar ta­kın­ma­mız ge­re­ki­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, gü­nün ge­li­şen ko­nu­la­rı içe­ri­sin­de, ge­ne bu an­laş­ma kap­sa­mı içe­ri­sin­de ele alı­na­bi­le­cek ev­ren­sel ba­zı ge­liş­me­ler var. Ör­ne­ğin, mü­zik, mo­da, spor gi­bi. Bun­la­ra da an­laş­ma­da yer ve­ril­miş.

Gi­de­rek dün­ya­da za­man za­man, dö­nem dö­nem mü­zik en­düs­tri­si­ni can­lan­dı­ran ba­zı kav­ram­lar var. Ör­ne­ğin blu­es mü­zi­ği, rock mü­zi­ği, caz mü­zi­ği dö­nem dö­nem dün­ya­da önem­li iz­ler bı­ra­kı­yor. Şim­di ise, dün­ya­da af­ro mü­zik, new age ve rit­mik mü­zik kav­ram­la­rı ön plan­da.

Et­yop­ya'ya yö­ne­lik çok öz­gün bir ya­pı var. Din­sel ve ye­rel mü­zi­ğin sen­te­zi­nin do­ğaç­la­ma yön­te­miy­le oluş­tu­rul­du­ğu, dün­ya­da  çok az ör­nek­le­ri olan bir mü­zik tü­rü var.

Tür­ki­ye'ye dön­dü­ğü­müz­de, özel­lik­le bi­raz ön­ce bah­set­ti­ğim new age ve rit­mik mü­zik ko­nu­sun­da da ör­ne­ğin, Okay Te­miz, Er­kan Öcal, Mer­can De­de, Hüs­nü Şen­len­di­ri­ci gi­bi dün­ya ça­pın­da önem­li sa­nat­çı­la­rı­mız var. Bun­la­rın iş bir­li­ği­nin ku­rul­ma­sı hâlin­de, bir­lik­te ça­lış­ma­lar, kül­tü­rel an­lam­da, mü­zik ala­nın­da da çok önem­li ça­lış­ma­la­rı or­ta­ya çı­ka­ra­cak­tır.

Ay­rı­ca, mo­da ko­nu­sun­da, Tür­ki­ye'nin kon­fek­si­yon ve teks­til­de­ki ağır­lı­ğı­nı da göz önü­ne ala­cak olur­sak, iş bir­li­ği, ka­çı­nıl­maz bir odak nok­ta­sı­nı oluş­tu­ru­yor. Ör­ne­ğin, Na­omi Camp­bell'in dün­ya­da­ki ko­nu­mu, bu iş bir­li­ği­nin han­gi öl­çü­ler­de ca­zip nok­ta­ya ge­le­bi­le­ce­ği­nin de önem­li ipuç­la­rı­nı ve­ri­yor.

Spor de­di­ği­miz­de, hiç tar­tış­ma­sız, o böl­ge­de at­le­tizm, Abe­be Bi­ki­la'dan -ma­ra­ton şam­pi­yo­nu- çıp­lak ayak­lı ma­ra­ton­cu­dan bu­gün­le­re ka­dar ge­li­yor. Tür­ki­ye'de de Türk yurt­ta­şı olan Et­yop­ya­lı El­van'ın ba­şa­rı­la­rı, ger­çek­ten, Tür­ki­ye adı­na da önem­li vur­gu­lar. Bu çer­çe­ve içe­ri­sin­de, Tür­ki­ye'nin spor­da da iş bir­li­ği ya­pa­bil­me­si söz ko­nu­su.

Bir baş­ka ko­nu: AIDS ko­nu­su bu böl­ge­de çok yay­gın. As­lın­da, Dün­ya Sağ­lık Ör­gü­tü (WHO) bu böl­ge­de ça­lış­ma ya­pı­yor. Ama, Et­yop­ya­lı en­te­lek­tü­el­le­rin sa­vun­du­ğu bir yak­la­şım var: İşi ağır­dan ala­rak do­ğal se­lek­si­yo­na yol aç­tık­la­rı ko­nu­sun­da bir id­dia söz ko­nu­su.

Ge­nel­lik­le nü­fu­su­nun yüz­de 50'si­nin Müs­lü­man ol­ma­sı ne­de­niy­le, Tür­ki­ye'nin, AIDS'le mü­ca­de­le ko­nu­sun­da iş bir­li­ği ya­pa­bil­me­si ve bu ko­nu­da­ki, özel­lik­le cin­sel­lik ko­nu­sun­da da­ha ra­hat bu ko­nu­nun eği­ti­mi­ni ve­re­bil­me­si ko­nu­su, in­san­lık adı­na göz­den ge­çi­ril­me­si ge­re­ken kav­ram­lar­dan bir ta­ne­si.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu­ra­da söz edil­me­me­si­ne rağ­men, bi­lim­sel çer­çe­ve içe­ri­sin­de ele alı­na­bi­le­cek ko­nu da, su yö­ne­ti­mi ve su re­ji­mi dü­zen­le­me­si­dir. Kü­re­sel ısın­ma, dün­ya­da su yö­ne­ti­miy­le il­gi­nin gi­de­rek art­mak­ta ol­du­ğu­nu, önem­li stra­te­ji­le­rin ge­liş­ti­ril­me­si ge­rek­ti­ği ko­nu­sun­da da ye­ni bir ya­pı­lan­ma­yı or­ta­ya çı­ka­rı­yor.

Tür­ki­ye'nin de için­de ol­du­ğu bir so­run var: Sı­nır öte­si su­la­rın kul­la­nıl­ma­sı. Bel­li öl­çü­ler­de Tür­ki­ye'nin bu ko­nu­da de­ne­yim­le­ri de var. Sı­nır öte­si su­la­rın kul­la­nıl­ma­sı nok­ta­sın­da ulus­la­ra­ra­sı hu­ku­kun da önü­müz­de­ki dö­nem­ler­de ye­ni bir sta­tü­ye ka­vuş­ma­sı ba­kı­mın­dan da Et­yop­ya ile iş bir­li­ği yap­mak ka­çı­nıl­maz bir ko­nu­mu oluş­tu­ru­yor. Ne­re­den kay­nak­la­nı­yor sı­nır öte­si su­lar: Nil Neh­ri'nin tüm kay­nak­la­rı Et­yop­ya'dan olu­şu­yor; şu an­da da, bu su­la­rı kul­lan­ma şan­sı­na sa­hip de­ğil.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, he­pi­ni­zin bil­di­ği, ama, bir öl­çü­de tek­nik an­lam­da dik­ka­ti­ni­zi çe­ke­bi­le­cek Et­yop­ya ile iliş­ki­ler ko­nu­sun­da ba­zı nok­ta­la­ra de­ğin­dim. Bun­lar­dan alın­tı­lar ya­pa­rak, ül­ke­miz­de de han­gi nok­ta­la­ra ağır­lık ver­me­miz ko­nu­sun­da da bir iki nok­ta­ya de­ğin­dik­ten son­ra söz­le­ri­mi bi­tir­mek is­ti­yo­rum.

Biz, ocak so­nun­da Sa­yın Baş­ba­kan­la bir­lik­te, be­nim de bu­lun­du­ğum he­yet­le Et­yop­ya'yı zi­ya­ret et­miş­tik. Ora­da Sa­yın Baş­ba­ka­nın, Et­yop­ya va­roş­la­rın­da­ki ço­cuk­la­ra gös­ter­di­ği il­gi, hem ye­rel ba­sın­da hem ulu­sal ba­sın­da ger­çek­ten kay­da de­ğer, sem­pa­ti uyan­dı­ran iliş­ki­le­ri oluş­tur­du. Ta­bii, bi­li­yor­su­nuz, Clin­ton'ın 1999 yı­lın­da dep­rem son­ra­sı kü­çük bir ço­cu­ğu­mu­zu ku­ca­ğı­na al­ma­sı da dün­ya­nın gün­de­min­de yer oluş­tur­muş­tu. Baş­ba­ka­nın bu yak­la­şı­mı bü­yük bir il­giy­le, bü­yük bir sem­pa­tiy­le kar­şı­lan­dı; ama, ay­nı il­gi­nin Tür­ki­ye'de Gü­ney­do­ğu'da, göç ne­de­niy­le va­roş­lar­da ya­şa­yan ço­cuk­la­rı­mı­za, Ro­men ve­ya Çin­ge­ne yurt­taş­la­rı­mı­zın va­roş­lar­da ya­şa­yan ço­cuk­la­rı­mı­za, da­ha yay­gın şe­kil­de, bu se­fer dev­le­tin ku­cak­la­yı­cı ya­pı­sı içe­ri­sin­de or­ta­ya çı­ka­rıl­ma­sın­da ya­rar var. Ör­ne­ğin, Gü­ney­do­ğu'da va­roş­lar­da ya­şa­yan ço­cuk­la­rın, göç ne­de­niy­le, dil ko­nu­sun­da, eği­tim ko­nu­sun­da zor­luk­la­rı var. Bu ço­cuk­la­rı­mı­zın okul ön­ce­si eği­tim ko­nu­sun­da­ki ça­ba­la­rı­mı­zı da­ha da hız­lan­dır­ma­mız ge­re­ki­yor. Ay­rı­ca, Ro­men yurt­taş­la­rı­mı­zın kent­ler­de, Çin­ge­ne yurt­taş­la­rı­mı­zın kent­ler­de eği­tim­de, okul­lar­da ay­rım­cı­lık ya­pıl­dı­ğı ko­nu­sun­da­ki yay­gın şikâyet­le­ri hem ya­şı­yo­ruz hem du­yu­yo­ruz. Ço­cuk­la­ra cin­sel ta­ciz, ço­cuk­la­ra şid­det, son gün­le­rin önem­li kav­ram­la­rın­dan bir ta­ne­si. Ço­cuk iş­çi­ler, ta­rım­da ve kü­çük iş­let­me­ler­de­ki ço­cuk iş­çi­ler ko­nu­su, Tür­ki­ye'de he­pi­mi­zin ku­cak­la­ma­sı ge­re­ken, Baş­ba­ka­nın Et­yop­ya'da ço­cuk­la­ra gös­ter­di­ği il­gi­nin, bel­ki, ken­di ül­ke­miz­de da­ha yay­gın şe­kil­de gös­te­ril­me­si ge­re­ken ge­rek­le­ri ve tab­lo­la­rı da oluş­tur­mak­ta.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu ya­sa ta­sa­rı­sın­da, an­laş­ma­da 1'in­ci mad­de­de­ki (b) ben­di­ni dik­kat­le­ri­ni­ze çek­mek is­ti­yo­rum. Bu­ra­da ti­yat­ro ko­nu­sun­da iş bir­li­ği yap­ma­mız­dan bah­se­di­li­yor. As­lın­da dün bu ko­nu­la­rı gö­rü­şe­cek­tik. An­cak, bu­gü­ne er­te­len­di. Ama, ge­ci­ke­rek de ol­sa, bir gün ge­cik­se de 27 Mart Dün­ya Ti­yat­ro­lar Gü­nü'nü, ya­ni Ti­yat­ro Bay­ra­mı'nı ben de kut­lu­yo­rum. Ama, bi­raz bu­ruk kut­lu­yo­rum ve 1'in­ci mad­de­de­ki (b) ben­diy­le alın­tı içe­ri­sin­de de­ğer­len­dir­mek is­ti­yo­rum. Ata­türk Kül­tür Mer­ke­zi­ni yı­kım ko­nu­sun­da, Muh­sin Er­tuğ­rul Ti­yat­ro­su­nu yı­kım ko­nu­sun­da ça­ba­la­rın ser­gi­len­di­ği bir ül­ke­de, herhâlde, ti­yat­ro ko­nu­sun­da iş bir­li­ği nok­ta­sı­nı bi­raz er­te­le­me­miz ge­re­ki­yor. Çün­kü, Et­yop­ya'ya da kö­tü ör­nek ol­mak­tan da işin doğ­ru­su çe­kin­me du­ru­mun­da ola­bi­le­ce­ğiz.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, son ola­rak, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­miz­le pay­laş­mak is­te­di­ğim bir ko­nu var. Da­ha faz­la gün­de­mi iş­gal et­me­mek için, ge­ri­ye ka­lan iki üç da­ki­ka­lık sü­re içe­ri­sin­de, ulus­la­ra­ra­sı an­laş­ma­lar çer­çe­ve­sin­de bir bağ­lan­tı yap­mak is­ti­yo­rum: Et­yop­ya'yla, bun­dan on beş gün ön­ce, çif­te ver­gi­len­dir­me ko­nu­sun­da bir ya­sa­yı ka­bul et­tik. Bu­nu 2 Mart 2005 ta­ri­hin­de im­za­la­mı­şız, 1/1/2008'de yü­rür­lü­ğe gi­re­cek, ya­ni üç se­ne son­ra. Bu an­laş­ma­yı 25/6/2004 ta­ri­hin­de im­za­la­mı­şız, 28/3/2007 ta­ri­hin­de gö­rü­şü­yo­ruz, kı­sa bir za­man­da da Cum­hur­baş­ka­nın­ca onay­la­na­ca­ğı­nı ümit edi­yo­rum. De­mek ki bu an­laş­ma­la­rı üç yıl gi­bi bir sü­re içe­ri­sin­de ye­ri­ne ge­ti­re­bil­mi­şiz. Keş­ke, Tür­ki­ye için ya­rar­lı ola­bi­le­cek bu tür an­laş­ma­la­rı da­ha kı­sa sü­re içe­ri­sin­de ger­çek­leş­ti­re­bi­le­lim. Ama, bun­lar­dan da­ha önem­li bir an­laş­ma, Bir­leş­miş Mil­let­ler İş­ken­ce­ye Kar­şı Söz­leş­me­nin Ek Seç­me­li Pro­to­ko­lü ko­nu­sun­da 2005 yı­lın­da Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hükûme­ti ola­rak onay ver­mi­şiz. Ne­re­dey­se iki se­ne­ye aş­kın bir sü­re­den bu ya­na Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­ne ge­tir­me­mi­şiz. Sa­yın Baş­ba­ka­na, bu­nun ne za­man gö­rü­şü­le­ce­ği ko­nu­sun­da bir ya­zı­lı so­ru öner­ge­si ver­miş­tim, Sa­yın Ada­let Ba­ka­nı­mız ya­nıt­la­mış­lar ve di­ğer so­ru­la­rı­mın da da­ha son­ra ya­nıt­la­na­bi­le­ce­ği, bil­gi alın­dık­tan son­ra ya­nıt­la­na­bi­le­ce­ği­ni ifa­de et­miş­ler.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ba­kın, son gün­ler­de, bak­tı­ğı­mız­da, ce­za­ev­le­rin­de inan­ma­dı­ğı­mız, inan­mak is­te­me­di­ği­miz çe­şit­li kav­ram­lar var. Bun­lar­dan bir ta­ne­si "Öca­lan'ın ze­hir­len­me­si", "tel­siz­le ta­li­mat ve­ri­yor" id­di­ala­rı, aç­lık gre­vi ko­nu­sun­da "Be­hiç Aş­çı'nın, iki yüz sek­sen do­kuz gün son­ra, dev­let yö­ne­ti­ci­le­ri­nin de ça­ba­sıy­la aç­lık gre­vin­den vaz­ge­çi­ril­me­si" gi­bi kav­ram­lar. Bun­lar, Tür­ki­ye'nin ce­za­ev­le­ri ko­nu­sun­da­ki sı­kın­tı­lı kav­ram­la­rın­dan bir ta­ne­si. Hükûmet ola­rak, Bir­leş­miş Mil­let­ler İş­ken­ce­ye Kar­şı Söz­leş­me­yi, ek seç­me­li pro­to­ko­lü­nü za­ten im­za­la­mı­şız, zım­nen Hükûmet ola­rak ka­bul et­mi­şiz, ama, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­sin­den geç­me­di­ği için bu­nun yü­rür­lü­ğü söz ko­nu­su de­ğil. Şim­di, Et­yop­ya'ya gös­ter­di­ği­miz bu an­la­yı­şı bi­raz da­ha er­ke­ne ala­rak bü­yük bir de­ğer­len­dir­me içe­ri­sin­de ol­ma­mız ge­re­ki­yor.

Av­ru­pa Bir­li­ği kri­ter­le­ri içe­ri­sin­de, geç­ti­ği­miz dö­nem­de, iz­le­me ku­rul­la­rı kur­duk. An­cak, bun­lar, Ada­let Ba­kan­lı­ğı­nın resmî or­gan­la­rı içe­ri­sin­de gö­re­ve ge­ti­ri­len ku­rul­lar. Ya­ni, resmî ku­rul­lar. Bu seç­me­li ek pro­to­ko­le gö­re, si­vil top­lum ku­ru­luş­la­rı­nın da için­de yer al­dı­ğı iz­le­me ku­rul­la­rı­nın oluş­ma­sı, bi­zim -özel­lik­le za­man za­man ulus­la­ra­ra­sı çev­re­ler­de de zor du­rum­da bı­ra­ka­bi­len- ba­zı nok­ta­lar­da eli­mi­zi güç­len­di­re­cek di­ye ina­nı­yo­rum.

Ben ina­nı­yo­rum ki, Ba­kan­lık, Dı­şiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı, özel­lik­le bu ko­nu­da bi­raz son­ra oy­la­ya­ca­ğı­mız ve ka­bul oyu ve­re­ce­ği­miz Et­yop­ya ile iliş­ki­ler ko­nu­sun­da­ki iki­li an­laş­ma­lar gi­bi, hat­ta da­ha kı­sa bir sü­re­de bu an­laş­ma­yı da gün­de­me ge­ti­re­bi­lir.

Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak, Et­yop­ya'yla ku­ru­la­cak olan, özel­lik­le bi­lim­sel ve kül­tü­rel an­lam­da­ki, bu ka­nun ta­sa­rı­sı­nı des­tek­li­yo­ruz. Ül­ke­miz için ha­yır­lı ol­ma­sı­nı di­li­yo­ruz.

Say­gı­la­rı­mı su­nu­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Özay.

Ta­sa­rı­nın tü­mü üze­rin­de­ki gö­rüş­me­ler ta­mam­lan­mış­tır.

Mad­de­le­ri­ne ge­çil­me­si­ni oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

1'in­ci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

TÜR­Kİ­YE CUM­HU­Rİ­YE­Tİ HÜ­KÜ­ME­Tİ İLE ET­YOP­YA FE­DE­RAL DE­MOK­RA­TİK CUM­HU­Rİ­YE­Tİ HÜ­KÜ­ME­Tİ ARA­SIN­DA KÜL­TÜR, EĞİ­TİM, Bİ­LİM, BA­SIN-YA­YIN, GENÇ­LİK VE SPOR ALAN­LA­RIN­DA İŞ­BİR­Lİ­Ğİ AN­LAŞ­MA­SI­NIN ONAY­LAN­MA­SI­NIN

UY­GUN BU­LUN­DU­ĞU­NA DA­İR KA­NUN TA­SA­RI­SI

MAD­DE 1.- 25 Ha­zi­ran 2004 ta­ri­hin­de im­za­la­nan "Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Et­yop­ya Fe­de­ral De­mok­ra­tik Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti Ara­sın­da Kül­tür, Eği­tim, Bi­lim, Ba­sın-Ya­yın, Genç­lik ve Spor Alan­la­rın­da İş­bir­li­ği An­laş­ma­sı"nın onay­lan­ma­sı uy­gun bu­lun­muş­tur.

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen Gök­han Dur­gun, Ha­tay Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Dur­gun. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA GÖK­HAN DUR­GUN (Ha­tay) - Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; 967 sı­ra sa­yı­lı "Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Et­yop­ya Fe­de­ral De­mok­ra­tik Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti Ara­sın­da Kül­tür, Eği­tim, Bi­lim, Ba­sın-Ya­yın, Genç­lik ve Spor Alan­la­rın­da İş­bir­li­ği An­laş­ma­sı­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı" ko­nu­sun­da, 1'in­ci mad­de­sin­de söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Siz­le­ri say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Kül­tü­rel iş bir­li­ği ül­ke­ler ara­sın­da da­ha kök­lü ve sağ­lam iliş­ki­ler kur­ma­ya ve fark­lı top­lum­lar ara­sın­da­ki ile­ti­şim or­ta­mı­nı ya­rat­ma­ya uy­gun bir ze­min ha­zır­la­mak­ta­dır. Kül­tü­rel iş bir­li­ği, ay­nı za­man­da, eko­no­mik, ti­ca­ri ve si­ya­si iliş­ki­le­ri­mi­zin ge­liş­me­si­ne de kat­kı­da bu­lun­mak­ta­dır.

Bu çer­çe­ve­de, Et­yop­ya Fe­de­ral De­mok­ra­tik Cum­hu­ri­ye­ti ile bu an­laş­ma 25 Ha­zi­ran 2004 ta­ri­hin­de Ad­dis Aba­ba'da im­za­lan­mış­tır. Ara­dan üç yıl geç­miş­tir, an­cak üç yıl son­ra bu­gün yü­rür­lü­ğe gi­re­cek­tir. Bu üç yıl çok da önem­li, ka­yıp bir dö­nem ola­rak te­lak­ki edil­me­li­dir.

Ül­ke­mi­zin Af­ri­ka'ya açıl­ma po­li­ti­ka­sı çer­çe­ve­sin­de Et­yop­ya ile böy­le bir kül­tür iş bir­li­ği an­laş­ma­sı im­za­lan­ma­sı, kül­tü­rel iliş­ki­le­ri­mi­zin ya­nı sı­ra si­ya­si ve eko­no­mik iliş­ki­le­ri­mi­zin de ge­liş­ti­ril­me­si­ne ay­rı­ye­ten ze­min ha­zır­la­ya­cak­tır.

1'in­ci mad­de­de kül­tür-sa­nat ku­rum ve ku­ru­luş­la­rı ara­sın­da doğ­ru­dan te­ma­sın sağ­lan­ma­sı, de­ne­yim ve ge­liş­me­ler hak­kın­da de­ği­şim­le­rin or­ta­ya kon­ma­sı, ti­yat­ro, mü­zik, ba­le ve di­ğer sa­nat­sal alan­lar­da iş bir­li­ği ile kar­şı­lık­lı zi­ya­ret­ler ve et­kin­lik­le­rin dü­zen­len­me­si, ser­gi­le­rin ger­çek­leş­me­si, mü­zik alan­la­rın­da sa­nat­çı­la­rın ve gös­te­ri grup­la­rı­nın de­ği­şi­mi, si­ne­ma, film ya­pım­cı­la­rı ko­nu­sun­da te­mas­la­rın ar­tı­rıl­ma­sı ve bu­na ben­zer ba­zı mad­de­ler var.

Et­yop­ya ile dip­lo­ma­tik iliş­ki­le­ri­miz 1905 yı­lı­na, ya­ni Os­man­lı İm­pa­ra­tor­lu­ğu dö­ne­mi­ne da­yan­mak­ta­dır. Os­man­lı Dev­le­ti'nin Et­yop­ya'da­ki ilk resmî tem­si­li 1910 yı­lın­da Ha­rar ken­ti­ne ata­nan bir fah­ri kon­so­los ile baş­la­mış­tır. Af­ri­ka'da­ki ilk mu­kim bü­yü­kel­çi­miz, 1926 yı­lın­da Ad­dis Aba­ba'da te­sis edil­miş­tir. Si­ya­si iliş­ki­le­ri­miz ise Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'nin ku­ru­lu­şun­dan son­ra ge­liş­miş­tir.

Tür­ki­ye-Et­yop­ya iliş­ki­le­ri, ta­rihî bağ­lar­la bes­le­nen ve kar­şı­lık­lı an­la­yış ve iş bir­li­ği­ne da­ya­nan bir ze­min­de ge­liş­mek­te­dir. 1998 yı­lın­da uy­gu­la­ma­ya ko­nu­lan bi­zim Af­ri­ka'ya açı­lım po­li­ti­ka­mız çer­çe­ve­sin­de ül­ke­miz, Et­yop­ya ile si­ya­si iliş­ki­le­ri­ni ge­liş­tir­me­ye ve çe­şit­len­dir­me­ye önem ver­mek­te­dir. Tür­ki­ye ve Et­yop­ya ara­sın­da iki­li an­laş­ma­lar sa­de­ce bu ko­nu­da sı­nır­lı de­ğil­dir. 1993 yı­lın­dan baş­la­mak üze­re 1997, 1998, 1999, 2000, 2001, 2002 yıl­la­rın­da da eko­no­mik an­lam­da, ti­ca­ret an­la­mın­da, sağ­lık an­la­mın­da, ener­ji ve ta­bii kay­nak­lar an­la­mın­da, ya­tı­rım­la­rın kar­şı­lık­lı teş­vi­ki an­la­mın­da, ulus­la­ra­ra­sı uyuş­tu­ru­cu mad­de­le­re kar­şı iş bir­li­ği ko­nu­sun­da, ulus­la­ra­ra­sı teh­dit­çi­lik ve ör­güt­lü suç­lar ko­nu­sun­da bir­ta­kım iki­li an­laş­ma­lar ger­çek­leş­ti­ril­miş­tir.

Et­yop­ya'nın nü­fu­su 67 mil­yon­dur. Ki­şi ba­şı­na dü­şen millî ge­lir 100 ABD do­la­rı­dır. Ya­ni, fa­kir­lik aşa­ma­sın­da, bak­tı­ğı­mız za­man dün­ya­nın fa­kir sa­yı­la­cak ül­ke­le­rin­den bi­ri­si­dir. Az mik­tar­da al­tın re­zerv­le­ri, pla­tin, ba­kır, po­tas, do­ğal gaz, hid­ro­elek­trik ge­nel­de do­ğal kay­nak­la­rı­dır. Bir­çok et­nik grup­tan olu­şan bir ül­ke­dir. Ül­ke­nin yüz­de 45'i Müs­lü­man, yüz­de 40'ı Et­yop­ya­lı Or­to­doks, yüz­de 12'si Ane­mist, di­ğer­le­ri ise yüz­de 3 ile yüz­de 8 ara­sın­da de­ğiş­mek­te­dir. Et­yop­ya'da otu­za ya­kın dil ko­nu­şul­mak­ta­dır. Bun­lar içe­ri­sin­de özel­lik­le şe­hir­ler­de İn­gi­liz­ce yay­gın bir şe­kil­de kul­la­nıl­mak­ta ve ti­ca­ret di­li şek­lin­de de ken­di­ni gös­ter­mek­te­dir. İl­ginç bir tes­pit, oku­ma yaz­ma ora­nı or­ta­la­ma yüz­de 42,7'dir. Yal­nız, bu oku­ma yaz­ma ora­nı­nın or­ta­la­ma yüz­de 42 ol­ma­sı, köy­ler­de ve şe­hir­ler­de fark­lı bir bi­çim­de or­ta­ya çık­mak­ta­dır. Şe­hir­ler­de oku­ma yaz­ma ora­nı bi­raz da­ha yük­sek, ama kır­sal ke­sim­de, köy­ler­de bu oran ol­duk­ça düş­mek­te­dir. Ta­rım­sal ürün­le­ri­nin ba­şın­da hu­bu­bat, bak­li­yat, kah­ve, yağ­lı to­hum­lar, şe­ker ka­mı­şı, pa­ta­tes, de­ri­ler, bü­yük­baş hay­van, ko­yun, ke­çi gi­bi bir­ta­kım ürün­ler gel­mek­te­dir. 1934 ile 41 dö­ne­min­de­ki İtal­yan iş­ga­li ha­riç tu­tu­lur­sa, Af­ri­ka ül­ke­le­ri için­de sö­mür­ge­ci yö­ne­tim al­tın­da ida­re edil­me­yen tek ül­ke Et­yop­ya'dır ve uzun sü­re bir mo­nar­şi ile yö­ne­til­miş­tir.

1974 yı­lın­da as­kerî cun­ta ile 1930 yı­lın­dan be­ri hü­küm sü­ren İm­pa­ra­tor Ha­ile Se­la­si­ye tah­tın­dan in­di­ril­miş­tir ve sos­ya­list bir dev­let ku­rul­muş­tur. Kan­lı dar­be­ler, is­yan­lar, uzun sü­ren ku­rak­lık yıl­la­rı ve top­lu il­ti­ca so­run­la­rı, 1991 yı­lın­da is­yan­cı güç­le­rin Et­yop­ya Hal­kın Dev­rim­ci De­mok­ra­tik Cep­he­si al­tın­da bir koa­lis­yon kur­ma­la­rı ile bu re­jim dev­ril­miş­tir. Ana­ya­sa 1994 yı­lın­da yü­rür­lü­ğe kon­muş­tur ve Et­yop­ya'nın ilk çok par­ti­li se­çim­le­ri Ma­yıs 1995'te ye­ni ana­ya­sa gö­re ya­pıl­mış­tır.

71 mil­yon­luk nü­fu­suy­la Et­yop­ya, Mı­sır ve Ni­jer­ya'dan son­ra Af­ri­ka'nın en ka­la­ba­lık üçün­cü ül­ke­si ko­nu­mun­da­dır. Et­yop­ya'da, ge­nel­lik­le li­man­lar, alt­ya­pı, yol­lar ko­nu­sun­da bü­yük sı­kın­tı­lar, bü­yük ek­sik­lik­ler ya­şan­mak­ta­dır. Bu­nun ya­nın­da Erit­re ile ya­şa­dı­ğı an­laş­maz­lık­tan do­la­yı da ye­te­ri ka­dar ge­liş­me gös­te­re­me­mek­te­dir.

Şim­di, biz, bu eği­tim ko­nu­sun­da bir an­laş­ma im­za­lı­yo­ruz. Bir de Tür­ki­ye'nin eği­tim ko­nu­su­na ba­ka­lım: 2002 yı­lı ra­kam­la­rı­na gö­re, il­köğ­re­tim­de net okul­laş­ma ora­nı yüz­de 90,98 iken bu oran 2006 yı­lın­da, ya­ni ge­çen yıl yüz­de 89,77'ye ge­ri­le­miş­tir. Bu, si­zin hükûmet ol­du­ğu­nuz 2002 ile 2006 ara­sın­da­ki ge­ri­le­me mik­ta­rı­dır. 2006 ra­ka­mıy­la il­köğ­re­tim­de okul­laş­ma ora­nı er­kek­ler­de yüz­de 92,29'a, kız­lar­da ise yüz­de 87,16'ya ge­ri­le­miş­tir. Her ne ka­dar "Hay­di Kız­lar Oku­la" kam­pan­ya­sı dü­zen­le­miş ol­sa­nız da bu, ge­ri­le­me­nin önü­ne ge­çe­me­miş gö­rü­nü­yor. İl­köğ­re­ti­min zo­run­lu ol­ma­sı­na kar­şın, il­köğ­re­tim ça­ğı nü­fu­su­nun yüz­de 10,23'ü eği­tim hak­kın­dan ya­rar­la­na­ma­mak­ta­dır. Yi­ne, or­ta­öğ­re­tim ça­ğı nü­fu­su­nun yüz­de 43,37'si or­ta­öğ­re­ti­me de­vam ede­me­mek­te ya da et­me­mek­te­dir. 2002 yı­lın­dan bu ya­na il­köğ­re­tim­de oku­yan öğ­ren­ci sa­yı­sı 342.290 art­mış ol­ma­sı­na rağ­men öğ­ret­men ve okul sa­yı­sı art­ma­mış­tır. Hat­ta, 2004-2005 eği­tim-öğ­re­tim yı­lın­da il­köğ­re­tim­de 401.288 öğ­ret­men gö­rev ya­par­ken, bir son­ra­ki dö­nem öğ­ret­men sa­yı­sı 11.429 aza­la­rak 389.859'a ge­ri­le­miş­tir. Ya­ni, eği­tim­de bun­lar ya­şa­nır­ken, Tür­ki­ye'de nü­fus ar­tar­ken, öğ­ren­ci sa­yı­sı ar­tar­ken, öğ­ret­men ve okul sa­yı­sı dü­şü­yor­sa, biz, Et­yop­ya'yla han­gi an­lam­da eği­tim iş bir­li­ği ya­pa­ca­ğız, han­gi kat­kı­la­rı su­na­ca­ğız, onu da bi­raz otu­rup dü­şün­mek la­zım.

Ar­tan öğ­ren­ci sa­yı­sı­na kar­şı, Millî Eği­tim ve Yük­se­köğ­re­nim büt­çe­le­ri tam an­la­mıy­la ye­rin­de say­mış­tır. Eği­tim­de büt­çe­den ay­rı­lan pay­la­rın or­ta­la­ma yüz­de 65'i per­so­nel har­ca­ma­la­rı­na ay­rıl­mış, eği­ti­min fi­nans­ma­nı öğ­ren­ci­le­rin, do­la­yı­sıy­la ve­li­le­rin omuz­la­rı­na bı­ra­kıl­mış­tır.

İk­ti­da­rı­nız dö­ne­min­de, 2002 yı­lın­da Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğı­nın büt­çe­si­nin yüz­de 17,18'i ya­tı­rım­la­ra ay­rı­lı­yor iken, bu pay, 2006 yı­lın­da ya­rı ya­rı­ya düş­müş bu­lun­mak­ta­dır.

Şim­di, tab­lo buy­ken, özel ders­ha­ne­ler, özel okul­lar ön pla­na çı­kar­tı­lır­ken, özel okul­lar­la il­gi­li ver­gi in­di­rim­le­ri söz ko­nu­su olur­ken, öğ­ret­men­ler içe­ri­sin­de­ki sen­di­ka­laş­ma­la­ra kar­şı bir tep­ki oluş­tu­ru­lur­ken, bun­la­ra en­gel ol­ma­ya ça­lı­şı­lır­ken, bi­zim, Et­yop­ya'yla, hu­kuk an­la­mın­da, kül­tür an­la­mın­da, ti­yat­ro an­la­mın­da ne gi­bi kat­kı­lar ve­re­ce­ği­mi­zi ben de dü­şün­mek is­ti­yo­rum.

Ti­yat­ro, ba­le de­dik. Pe­ki, biz Tür­ki­ye'de ti­yat­ro­ya, ba­le­ye, sa­na­ta, si­ne­ma­ya ne ka­dar fon ayı­rı­yo­ruz, ne ka­dar kay­nak ayı­rı­yo­ruz, ne ka­dar sa­hip çı­kı­yo­ruz, bu­nu da bir or­ta­ya koy­mak la­zım. Şim­di biz, ken­di­mi­zin sa­hip çı­ka­ma­dı­ğı bu de­ğer­le­ri­mi­ze, bu an­la­yı­şı­mı­za, Et­yop­ya'yla iş bir­li­ği yap­mak su­re­tiy­le sa­hip çık­ma nok­ta­sı­na ge­li­yo­ruz ki, Et­yop­ya'nın ya­pı­sı­na bak­tı­ğı­mız­da, bu alan­lar­da biz­den çok da­ha ge­ri­de ol­du­ğu­nu gö­rü­yo­ruz.

Bu ne­den­le, ben, bu an­laş­ma­nın çok da fay­da ge­ti­re­ce­ği­ni zan­net­mi­yo­rum, ama, an­laş­ma­yı yi­ne de des­tek­le­di­ği­mi­zi, onay ver­di­ği­mi­zi, ka­bul ede­ce­ği­mi­zi ifa­de et­mek is­ti­yo­rum. Siz­le­ri say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Dur­gun.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler... Ka­bul et­me­yen­ler... Ka­bul edil­miş­tir.

2'nci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 2.- Bu Ka­nun ya­yı­mı ta­ri­hin­de yü­rür­lü­ğe gi­rer.

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen Ber­han Şim­şek, İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Şim­şek.

CHP GRU­BU ADI­NA BER­HAN ŞİM­ŞEK (İs­tan­bul) - Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Et­yop­ya Fe­de­ral De­mok­ra­tik Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti Ara­sın­da Kül­tür, Eği­tim, Bi­lim, Ba­sın-Ya­yın, Genç­lik ve Spor Alan­la­rın­da İş­bir­li­ği An­laş­ma­sı­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın 2'nci mad­de­si üze­rin­de gru­bum adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Yü­ce Mec­li­si say­gıy­la se­lam­la­rım.

Et­yop­ya -di­ğer adıy­la bil­di­ği­miz, ha­tır­la­dı­ğı­mız Ha­be­şis­tan- Af­ri­ka kı­ta­sı­nın do­ğu­sun­da yer al­mak­ta. Su­dan, Ken­ya, So­ma­li ve Ci­bu­ti Cum­hu­ri­ye­ti'yle sı­nır kom­şu­dur. Fa­kat, Sa­yın Özay da ifa­de et­ti, bi­zim ço­cuk­lu­ğu­muz­dan da bir ha­tı­ra­dır, bir re­sim­dir: Et­yop­ya de­nin­ce, Abe­be Bi­ki­la ak­la ge­lir. Dört kez olim­pi­yat şam­pi­yo­nu ol­muş ve çıp­lak ayak­la, ya­lın ayak­la ko­şan bir olim­pi­yat­çıy­dı, at­le­tizm dün­ya­sı­nın çok önem­li de­ğer­le­rin­den bi­riy­di.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, an­laş­ma­nın 1'in­ci mad­de­si iki ül­ke ara­sın­da kül­tür ala­nın­da ya­pı­la­cak iş bir­li­ği­ni dü­zen­le­mek­te. Bu mad­de, kül­tür ve sa­nat ku­rum­la­rı, ku­ru­luş­la­rı ara­sın­da doğ­ru­dan te­mas, iş bir­li­ği, de­ne­yim ve ge­liş­me­ler hak­kın­da de­ği­şim­le­ri, ti­yat­ro, mü­zik, ope­ra, ba­le ve di­ğer sa­nat­sal alan­lar­da iş bir­li­ği ile kar­şı­lık­lı zi­ya­ret­ler ve et­kin­lik­ler dü­zen­len­me­si­nin ko­lay­laş­tı­rıl­ma­sı­nı, mü­zi­ğin çe­şit­li alan­la­rın­da sa­nat­çı ve gös­te­ri grup­la­rı de­ği­şi­mi, si­ne­ma ala­nın­da iş bir­li­ği, film ya­pım­cı­la­rı ku­ruş­la­rı ara­sın­da te­mas­la­rın ar­tı­rıl­ma­sı, kül­tür yet­ki­li­le­ri ve plan­la­ma­cı­la­rı­nın de­ği­şi­mi gi­bi alan­lar­da iliş­ki­le­rin ge­liş­ti­ril­me­si­ni he­def­le­mek­te.

Dün­ya Ti­yat­ro Gü­nü'nden bir gün son­ra Et­yop­ya'yla im­za­la­dı­ğı­mız bu kül­tür iş bir­li­ği an­laş­ma­sı­nın uy­gun bu­lun­ma ya­sa­sı­nı gö­rü­şü­yor ol­ma­mız bir te­sa­düf, iyi bir te­sa­düf as­lın­da.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bir kez da­ha ti­yat­ro­cu­la­rın, emek­çi­le­rin ve ti­yat­ro se­ven­le­rin Dün­ya Ti­yat­ro Gü­nü'nü kut­lu­yo­rum. Ne var ki, bu dö­nem içe­ri­sin­de ti­yat­roy­la il­gi­li çok da hoş bir sü­reç ya­şan­ma­dı. Ye­ni Sah­ne Gi­ri­şi­mi ve An­ka­ram Plat­for­mu ta­ra­fın­dan Dün­ya Ti­yat­ro Gü­nü ne­de­niy­le ya­pı­lan açık­la­ma­da, her şe­ye rağ­men ti­yat­ro­ya gö­nül ve­ren sa­nat­çı ve se­yir­ci­le­rin ti­yat­ro­nun gü­len yü­zün­den de­ğil, ağ­la­yan yü­zün­den ağ­la­ma­ya mahkûm edil­di­ği ifa­de­le­ri kul­la­nıl­mak­ta. Bu Hükûmet dö­ne­min­de, Hükûme­ti­niz dö­ne­min­de, ma­ale­sef, ti­yat­ro­nun ta­ri­hi sah­ne­le­ri, An­ka­ra Ye­ni Sah­ne yı­kıl­dı, şim­di İs­tan­bul'da Ata­türk Kül­tür Mer­ke­zi ve Muh­sin Er­tuğ­rul Sah­ne­si yı­kıl­mak is­te­ni­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bun­la­rı yık­mak­tan­sa -İs­tan­bul'da ara­zi­le­ri bü­yük iş mer­kez­le­ri­ne, pla­za­la­ra ve­ri­yo­ruz- ye­ni kül­tür mer­kez­le­ri ya­pı­la­bi­lir. İs­tan­bul 12 mil­yon­luk bir kent. Sa­de­ce bir AKM'yle İs­tan­bul'u ida­re ede­bil­mek ve kül­tür sa­lon­la­rı­na top­la­mak müm­kün de­ğil. Bi­raz da me­se­le­yi yı­kıp yap­mak­tan zi­ya­de, ta­ri­hin de­rin­lik­le­rin­de geç­miş kim­li­ğiy­le o bi­na­la­rın ya­şa­ma­sı­nın öne­mi­nin de al­tı­nı çiz­me­miz ge­re­kir di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

Et­yop­ya'dan bu­ra­ya ge­len sa­nat­çı­la­rı, ye­ni yap­tı­ğı­mız bi­na­lar­da mı, ta­rihî, kül­tü­rel de­rin­li­ği olan ve kül­tür kat­man­la­rın­dan ge­len bir ül­ke­de mi kar­şı­la­ma­mız ge­rek­ti­ği­nin tak­di­ri­ni siz­le­re bı­ra­kı­yo­rum de­ğer­li ar­ka­daş­lar.

Özel ti­yat­ro­la­ra des­tek ver­me­si­ni dü­zen­le­yen -ki, Ge­nel Ku­rul­da ar­ka­daş­la­rı­mı­zın da bü­yük bir ça­ba­sıy­la or­ta­ya gel­di- ya­sa çık­tı. Ma­ale­sef, üç ay geç­miş ol­ma­sı­na rağ­men özel ti­yat­ro­la­ra hâlâ öde­nek­ler ve­ril­me­di ve bu­nun­la il­gi­li bir­kaç kez Ba­kan­lık yet­ki­li­le­riy­le gö­rüş­me­me rağ­men "bu­gün, ya­rın" di­ye bu sı­kın­tı de­vam edi­yor de­ğer­li ar­ka­daş­lar.

Dev­let ti­yat­ro­la­rın­da ya­şa­nan sı­kın­tı­la­rı he­pi­miz ba­sın­dan bi­li­yo­ruz, ama, ma­ale­sef, bu inat bir tür­lü çö­zül­me­di. Kad­ro­su dra­ma­turg olan ve o ne­den­le ge­nel mü­dür ola­rak ata­dı­ğı­nız ve hâlâ gö­rev­de, asa­le­ten ata­ya­ma­dı­ğı­nız, Mi­ne Acar. Dev­let Ti­yat­ro­su Ya­sa­sı, ge­nel mü­dür­lük ma­ka­mı­na ata­na­cak olan­lar­da kad­ro ve gö­rev ola­rak sa­nat­çı, ti­yat­ro ya­za­rı, eleş­tir­men, te­ma­yüz et­miş ti­yat­ro yö­net­me­ni, üni­ver­si­te­ler­de ti­yat­ro sa­na­tı da­lın­da gö­rev ya­pan öğ­re­tim ele­ma­nı ol­ma ni­te­lik­le­rin­den bi­ri­ni ön­gör­mek­te­dir. Mi­ne Acar bu ko­şul­lar­da ol­ma­dı­ğı için ge­nel mü­dür ola­rak da ata­na­ma­mak­ta­dır.

9 Mart 2007 Cu­ma gü­nü, Dev­let Ti­yat­ro­la­rı Ge­nel Mü­dür­lü­ğü, An­ka­ra Dev­let Ti­yat­ro­su Al­tın­dağ Ti­yat­ro­sun­da ilk tem­si­li ser­gi­le­ye­cek olan  "Ka­dın­cık­lar" isim­li oyu­nun afi­şi­ne, re­ji­sö­rün ha­be­ri ol­mak­sı­zın, an­la­şıl­ma­yan bir ne­den­le ya­pış­tı­rı­lan san­sür­le "16+" yaş kı­sıt­la­ma­sı ge­ti­ril­di. Oyun, yıl­lar ön­ce Edebî Ku­rul de­ne­ti­min­den geç­tik­ten son­ra, yıl­lar­dır hiç­bir kı­sıt­la­ma­ya uğ­ra­mak­sı­zın dev­let ti­yat­ro­la­rı­nın de­ği­şik sah­ne­le­rin­de sah­ne­len­di. 11 Mart 2007 Pa­zar gü­nü san­sür ya­zı­lı ve gör­sel ba­sı­na yan­sı­yın­ca, Dev­let Ti­yat­ro­la­rı Ge­nel Mü­dür Ve­ki­li Mi­ne Acar, san­sü­rü "Be­nim ha­be­rim yok, bir me­mu­run iş­gü­zar­lı­ğı" di­ye­rek açık­la­dı. 12 Mart 2007 Pa­zar­te­si gü­nü de ba­sı­na yan­sı­yan rö­por­ta­jın­da, özet­le "Re­ji­sör­den ta­lep ge­lin­ce me­mur­lar ge­rek­li de­ği­şik­li­ği yap­mış­lar." di­ye açık­la­ma yap­tı. Ay­rı­ca, "An­ka­ra Dev­let Ti­yat­ro­su Mü­dür­lü­ğü­ne ye­ni ata­nan mü­dü­rün ilk gü­nü kar­şı­lı­ğı gi­bi" hiç de tu­tar­lı ol­ma­yan yo­rum­lar yap­mış­tır. Dev­let ti­yat­ro­la­rı­nın kö­tü yö­ne­til­di­ği­nin, o gö­rev­de kal­ma­sı ıs­rar­la is­te­nen Ge­nel Mü­dür Ve­ki­li­nin, ma­ale­sef, bu gö­re­vi ya­pa­ma­dı­ğı­nın, ku­ru­mu yö­ne­te­bil­me ka­bi­li­ye­tin­den ek­sik ol­du­ğu­nun bir gös­ter­ge­si de bu olay­lar­dır.

Bir di­ğer ko­nu: "Av­ru­pa Ko­med­ya­sı" ad­lı bir oyun ida­ri ge­rek­çe­ler­le, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, san­sür edil­mek­te. De­mok­ra­si ha­va­ri­si olan­la­rın, de­mok­ra­si­yi bir araç ola­rak gö­ren­le­rin dev­ri ik­ti­da­rın­da oyun­la­rın san­sür­len­me­si, de­mok­ra­si­nin ama­ca ulaş­mak için araç ola­rak kul­la­nıl­dı­ğı­nın açık­ça bir gös­ter­ge­si­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, son dö­nem­ler­de di­zi­ler­de oy­na­yan oyun­cu ar­ka­daş­la­rı­mız­la il­gi­li de say­fa say­fa ba­sın­da yer al­mak­ta, bu ar­ka­daş­la­rı­mız­la il­gi­li hiç de hoş ol­ma­yan açık­la­ma­lar ya­pıl­mak­ta Sa­yın Ba­kan ve yet­ki­li­ler ta­ra­fın­dan. Bu ar­ka­daş­la­rı­mı­zın içe­ri­sin­de iki oyun­da, üç oyun­da rol alan ar­ka­daş­lar var. Fa­kat, al­mış ol­duk­la­rı ra­kam­lar eko­no­mik ola­rak ken­di­le­ri­ne yet­me­di­ği için bu di­zi­ler­de oy­na­mak mec­bu­ri­ye­tin­de ka­lı­yor­lar ve Sa­yın Ba­kan bu ko­nu­da "bu ar­ka­daş­lar bu­gü­ne ka­dar ça­lı­şı­yor muy­du da bu­gün bun­la­rı söy­lü­yor­lar" gi­bi ba­zı ifa­de­ler­de bu­lu­nu­yor. Ken­di­si, ay­rı­ca, AKM'nin yı­kı­mıy­la il­gi­li sa­nat ala­nın­da yi­ğit ola­rak ken­di­ni gö­rü­yor Sa­yın Koç ve di­yor ki: "Be­nim yo­ğurt yi­yi­şim böy­le."

Bu­ra­dan ilk de­fa açık­lı­yo­rum. Sa­yın Ba­kan­la baş ba­şa ko­nuş­tu­ğu­muz için: Bir bü­rok­ra­tıy­la il­gi­li bu­ra­dan ifa­de ede­me­ye­ce­ğim bi­çim­de su­is­ti­mal­ler ve an­la­tı­la­ma­ya­cak ka­dar çir­kin­lik­le­ri ken­di­siy­le baş ba­şa İs­tan­bul'da ko­nuş­tum, bir CD din­let­tim, "Bu gö­rev­li­yi alın. Bu gö­rev­li­yi gö­re­vin­den, bu mü­dü­rü al­maz­sa­nız, si­zi mü­da­hil ola­rak ka­bul ede­rim." de­dim. Ama, bu, ge­rek­ti­ği za­man… Sa­yın Ba­ka­na bu­ra­dan bir kez da­ha du­yu­ru­yo­rum: Eğer ge­rek­ti­ği za­man bu mü­dü­rü gö­rev­den al­maz­sa, ba­sın top­lan­tı­sıy­la if­şa ede­ce­ğim. Bu ki­şi, ay­rı­ca, AKP mil­let­ve­ki­li ada­yı olan bir zat­tır de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım.

Bü­tün bun­la­rın öte­sin­de, uma­rım ki, Et­yop­ya ile il­gi­li, bun­la­rı kö­tü ör­nek ola­rak, biz bir kad­ro­laş­ma ya­pı­lan­ma­sı ola­rak da sun­ma­yız.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ay­rı­ca, bu an­laş­ma içe­ri­sin­de eği­tim­le il­gi­li de ça­lış­ma­lar var. Dün, Sa­yın Millî Eği­tim Ba­ka­nı­nın Ada­na'da yap­tı­ğı bir açık­la­ma­yı oku­yo­rum. Di­yor ki Sa­yın Ba­kan: "Söz­leş­me­li öğ­ret­me­nin ta­yin hak­kı yok­tur." Da­ha ön­ce yap­tı­ğı bir açık­la­ma­da "Söz­leş­me­li öğ­ret­men­ler ile kad­ro­lu öğ­ret­men­ler ara­sın­da bir fark yok." di­yor­du. Eği­tim ala­nın­da Et­yop­ya ile ya­pa­ca­ğı­mız iş bir­li­ğin­de, uma­rım, Sa­yın Ba­kan öğ­ret­men­le­ri­mi­zi de, ka­mu­oyu­nu da ya­nılt­maz. Önü­müz­de­ki gün­ler­de, ge­çi­ci iş­çi­le­re kad­ro ve­ren bir ta­sa­rı­yı bu­ra­da gö­rü­şe­ce­ğiz. O ka­nun söz­leş­me­li öğ­ret­men­le­ri kap­sa­mı­yor, Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğın­da ça­lı­şan öğ­re­ti­ci, us­ta öğ­re­ti­ci­le­ri kap­sa­mı­yor. Son­ra da Sa­yın Ba­kan çı­kı­yor "Söz­leş­me­li öğ­ret­men­le­rin ta­yin hak­kı yok." di­yor. Ne ya­pa­cak­sı­nız ya­ni? Bu öğ­ret­men­le­ri ça­lış­ma ha­yat­la­rı bo­yun­ca ilk atan­dık­la­rı il­ler­de mi ça­lış­tı­ra­cak­sı­nız? Böy­le bir man­tık ka­bul edi­le­bi­lir mi? Bu genç­le­rin baş­ka bir kent­ten baş­ka bir ken­te git­me­ye, ev­len­me­ye, ça­lış­ma­ya hak­kı yok mu? Söz­leş­me­li öğ­ret­men­le­rin hep­si­ne kad­ro ve­ril­me­li ve öğ­ret­men­ler ara­sın­da ya­şa­nan bu ada­let­siz­lik de or­ta­dan kal­dı­rıl­ma­lı.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, el­bet­te, yurt dı­şı iliş­ki­le­ri­mi­zi ge­liş­ti­re­ce­ğiz, bu iki­li an­laş­ma­la­rı im­za­la­ya­ca­ğız, ama, ken­di ül­ke­miz­de si­vil top­lum ör­güt­le­riy­le, eği­tim sen­di­ka­la­rıy­la, üni­ver­si­te­ler­le, YÖK'le bu ül­ke­nin çı­kar­la­rı için iş bir­li­ği ya­pa­mı­yo­ruz. Üni­ver­si­te­ler­le kav­ga­lı­sı­nız, hem öğ­ret­men­ler­le, hem de öğ­ret­men ör­güt­le­riy­le kav­ga­lı­sı­nız, ken­di gö­re­ve ge­tir­di­ği­niz bü­rok­rat­lar­la mah­ke­me­lik­si­niz. Bu Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğı eli­ni ne­re­ye at­sa, ora­dan bir yar­gı sü­re­ci baş­la­dı­ğı­nı da ifa­de ede­bi­li­rim. Millî Eği­tim Vak­fı se­çim­le­rin­de Sa­yın Ba­kan ve bü­rok­rat­la­rı mü­da­ha­le et­ti­ler. Ko­nu yar­gı­ya ta­şın­dı. Ben bu ko­nuy­la il­gi­li beş so­ru öner­ge­si ver­dim. Şim­di bu yar­gı sü­re­ci­ni ya­kın­dan ta­kip edi­yo­rum. Mah­ke­me he­ye­ti ve sav­cıy­la bi­ri­le­ri­nin gö­rüş­tü­ğü yö­nün­de du­yum­lar alı­yo­rum. Yar­gı ba­ğım­sız­dır. Yar­gı­yı ra­hat bı­rak­ma­la­rı­nı ken­di­le­ri­ne tav­si­ye edi­yo­rum, çün­kü, gün ge­le­cek, o yar­gı­nın ada­le­ti­ne en çok on­lar ih­ti­yaç du­ya­cak. Kim­se yar­gı­nın işi­ne ka­rış­ma­sın ve her­kes yap­tık­la­rı­nın so­nu­cu­na kat­lan­sın ar­ka­daş­lar.

Bu da­va­nın ay­rın­tı­la­rı­na gir­mek is­te­mi­yo­rum, ama, bu elim­de­ki bel­ge­yi si­ze oku­mak is­ti­yo­rum. Bil­di­ği­niz gi­bi, Millî Eği­tim Vak­fı­nın ge­nel ku­ru­lu 28 Ma­yıs 2006 ta­ri­hin­de ya­pıl­dı. An­cak, bu ge­nel ku­rul ev­rak­la­rı, oy pu­su­la­la­rı 29 Ma­yıs 2006'da…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Şim­şek, lüt­fen to­par­la­yı­nız.

Bu­yu­run.

BER­HAN ŞİM­ŞEK (De­vam­la) - …29 Ekim 2006, sa­at 14.00'te tes­lim edil­miş. Ya­ni, bir ge­ce bi­ri­le­rin­de kal­mış. Tes­lim tu­ta­na­ğı da elim­de de­ğer­li ar­ka­daş­lar. Sa­nı­rım ki bu ev­rak­la­rın kim­de kal­dı­ğı­nı Sa­yın Ba­kan iyi bi­li­yor­dur.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ay­rı­ca, bu haf­ta 43'ün­cü Kü­tüp­ha­ne ve Kü­tüp­ha­ne­ci­lik Haf­ta­sı ve kü­tüp­ha­ne­le­ri­miz yer­ler­de sü­rü­nü­yor. Bun­dan dört beş ay ön­ce ko­mis­yo­na bir kü­tüp­ha­ne­ci­lik­le il­gi­li ya­sa gel­di, ama, bir tür­lü ko­mis­yon­dan bu­ra­ya kü­tüp­ha­ne­ler, Kü­tüp­ha­ne­ci­lik Ya­sa­sı in­mi­yor. Şu an­da bir iki ra­kam­la -sab­rı­nı­zı ri­ca edi­yo­rum Sa­yın Baş­kan- bun­lar, ger­çek­ten, yü­ce Mec­li­sin bil­gi­le­ri­ne ak­tar­ma­mız ge­re­ken bil­gi­ler. Mev­cut halk kü­tüp­ha­ne­si sa­yı­sı 1.178; hâlen ka­pa­lı kü­tüp­ha­ne sa­yı­sı 117; 60 adet ge­zi­ci kü­tüp­ha­ne­den yak­la­şık 50 ta­ne­si öde­nek ve per­so­nel ye­ter­siz­li­ğin­den ça­lı­şa­mı­yor­lar. Kü­tüp­ha­ne­ler Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­nün 2.388 per­so­ne­li var. Bun­lar­dan sa­de­ce 348 ta­ne­si kü­tüp­ha­ne­ci­lik­le il­gi­li ki­şi­ler de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım ve kad­ro yet­mez­li­ğin­den do­la­yı kü­tüp­ha­ne­le­ri yok say­mı­şız. As­lın­da, kü­tüp­ha­ne­ler -ki, Os­man­lı dö­ne­min­den baş­la­yan al­tı yüz yıl­lık bir bi­ri­kim­dir- bir ül­ke­nin bil­gi bi­ri­ki­mi, kül­tür-sa­nat de­ğer­le­ri­dir, ışı­ğı­dır. Fa­kat, her ko­nu­da ta­rih­le, geç­miş­le il­gi­li bil­gi­ler ak­ta­rı­rız, ama, ey­le­me ge­lin­ce bun­la­rı unu­tu­ruz.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu an­laş­ma­nın 5'in­ci mad­de­siy­le spor ala­nın­da iki ül­ke ara­sın­da dost­luk bağ­la­rı­nın pe­kiş­ti­ril­me­si amaç edi­li­yor. Ulus­la­ra­ra­sı mü­sa­ba­ka­lar­da Tür­ki­ye adı­na ya­rı­şan ve şam­pi­yon­luk­lar el­de eden Et­yop­ya kö­ken­li El­van Abey­le­ges­se'yi bu­ra­da te­laf­fuz et­mek, sa­nı­rım ki, hak­sız­lık ol­maz ve ken­di­si­ni de kut­lu­yo­rum. El­van 5 bin met­re­de dün­ya re­ko­ru­nu kır­mış­tır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, biz, eği­tim­de, kül­tür­de, spor­da ve da­ha fark­lı olan bu an­laş­ma­lar­la, sa­nı­yo­rum ki, sa­de­ce ulus­la­ra­ra­sı iliş­ki­ler­de de­ğil -Sa­yın Özay da ifa­de et­ti- iş­ken­ce­nin ka­bu­lün­den ve ya­pı­lan­ma­sıy­la biz ön­ce ken­di ül­ke­miz…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Şim­şek, lüt­fen, te­şek­kür için bu­yu­run.

BER­HAN ŞİM­ŞEK (De­vam­la) - …ön­ce ken­di ül­ke­miz için bun­la­rı ya­pıp da­ha son­ra ül­ke­ler ara­sın­da ta­bii ki bu iliş­ki­le­ri ye­ri­ne ge­tir­me­miz ge­re­ki­yor.

Yü­ce Mec­li­si say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Şim­şek.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

3'ün­cü mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 3.- Bu Ka­nun hü­küm­le­ri­ni Ba­kan­lar Ku­ru­lu yü­rü­tür.

BAŞ­KAN - Oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Ta­sa­rı­nın tü­mü açık oy­la­ma­ya ta­bi­dir.

Açık oy­la­ma­nın elek­tro­nik oy­la­ma ci­ha­zıy­la ya­pıl­ma­sı­nı oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Oy­la­ma için üç da­ki­ka­lık sü­re ve­ri­yo­rum. Oy­la­ma iş­le­mi­ni baş­la­tı­yo­rum.

(Elek­tro­nik ci­haz­la oy­la­ma ya­pıl­dı)

BAŞ­KAN - Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Et­yop­ya Fe­de­ral De­mok­ra­tik Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti Ara­sın­da Kül­tür, Eği­tim, Bi­lim, Ba­sın-Ya­yın, Genç­lik ve Spor Alan­la­rın­da İş­bir­li­ği An­laş­ma­sı­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın açık oy­la­ma so­nu­cu­nu açık­lı­yo­rum:

Kul­la­nı­lan oy sa­yı­sı     :      212

Ka­bul                           :      212 (x)

Böy­le­ce, ta­sa­rı ka­bul edil­miş ve ka­nun­laş­mış­tır.

6'ncı sı­ra­da yer alan, De­niz Em­ni­ye­ti Ko­mi­te­si­nin 82. Otu­ru­mu­nun 29 Ka­sım 2006 - 8 Ara­lık 2006 Ta­rih­le­ri Ara­sın­da İs­tan­bul'da Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti ile Ulus­la­ra­ra­sı De­niz­ci­lik Ör­gü­tü Ara­sın­da Mu­ta­ba­kat Muh­tı­ra­sı­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru'nun gö­rüş­me­le­ri­ne baş­lı­yo­ruz.

7.- De­niz Em­ni­ye­ti Ko­mi­te­si­nin 82. Otu­ru­mu­nun 29 Ka­sım 2006 - 8 Ara­lık 2006 Ta­rih­le­ri Ara­sın­da İs­tan­bul­’da Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti ile Ulus­la­ra­ra­sı De­niz­ci­lik Ör­gü­tü Ara­sın­da Mu­ta­ba­kat Muh­tı­ra­sı­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1222) (S. Sa­yı­sı: 1243) (xx)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon? Ye­rin­de.

Hükûmet? Ye­rin­de.

Ko­mis­yon ra­po­ru 1243 sı­ra sa­yı­sıy­la bas­tı­rı­lıp da­ğı­tıl­mış­tır.

Ta­sa­rı­nın tü­mü üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen Ya­kup Ke­pe­nek, An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Ke­pe­nek. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA YA­KUP KE­PE­NEK (An­ka­ra) - Çok te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, za­ma­nın geç ol­du­ğu­nun, bu­gün bir millî maç ol­du­ğu­nun bi­lin­ciy­le, ko­nuş­ma­mı ola­bil­di­ğin­ce özet ve kı­sa tut­ma­ya ça­lı­şa­ca­ğım. Üze­rin­de ko­nuş­tu­ğu­muz, gö­rü­şe­ce­ği­miz 1243 sı­ra sa­yı­lı De­niz­ci­lik Ko­mi­te­si­nin 82. Otu­ru­mu­nun -dik­kat edin- 29 Ka­sım-8 Ara­lık Ta­rih­le­ri Ara­sın­da İs­tan­bul'da Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti ile Ulus­la­ra­ra­sı De­niz­ci­lik Ör­gü­tü Ara­sın­da Mu­ta­ba­kat Muh­tı­ra­sı­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı. Bu ko­nu­da Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si­nin gö­rüş­le­ri­ni açık­la­mak üze­re söz al­dım.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ön­ce, he­pi­ni­zi say­gıy­la, sev­giy­le se­lam­lı­yo­rum; an­cak, şim­di gö­rü­şe­ce­ği­miz, onay­la­ya­ca­ğı­mız mu­ta­ba­kat muh­tı­ra­sı ay­lar ön­ce ya­pıl­mış olan bir top­lan­tı­ya iliş­kin­dir. O top­lan­tı ya­pıl­dı, bit­ti. Biz -ne der­ler halk ara­sın­da- is­tim ar­ka­dan gel­sin man­tı­ğıy­la ya­pıl­mış, bit­miş top­lan­tı­nın ya­sal dü­zen­le­me­si­ni, an­laş­ma­sı­nı şim­di, üç dört ay son­ra Mec­lis gün­de­mi­ne ge­ti­ri­yo­ruz ve onay­lı­yo­ruz. Ön­ce, tek ba­şı­na bu ge­cik­me­li uy­gu­la­ma­nın, bu ge­cik­me­nin hiç de doğ­ru bir tu­tum ol­ma­dı­ğı­nı, ya­sa yap­ma an­la­yı­şı­na, ya­sa­ma or­ga­nı­nın say­gın­lı­ğı­na göl­ge dü­şü­ren bir ni­te­lik ta­şı­dı­ğı­nı vur­gu­la­mak is­te­rim.

Ge­rek ken­di iç iş­le­ri­miz­le il­gi­li ola­rak ge­rek­se ulus­la­ra­ra­sı ör­güt­ler­le il­gi­li ola­rak çı­kar­dı­ğı­mız ya­sa­la­rın ya da çı­ka­ra­ca­ğı­mız dü­zen­le­me­le­rin bu de­re­ce sav­sak­lan­ma­sı, bu de­re­ce bir ta­ra­fa itil­me­si, as­lın­da ger­çek­te Hükûme­ti­mi­zin, ya­sa­ma or­ga­nı­nı beş yı­la ya­kın bir sü­re­dir na­sıl önem­siz tut­mak is­te­di­ği­nin ay­rı bir gös­ter­ge­si­dir. Oy­sa yüz­de 100'e ya­kın oran­da ya­sa­lar ta­sa­rı ola­rak ge­li­yor, ya­ni, Hükûme­tin öne­ri­si ola­rak ge­li­yor, mil­let­ve­kil­le­ri­nin ya­sa tek­li­fi ha­zır­la­ma­la­rı çok sı­nır­lı ka­lı­yor. Ya­sa­ma de­ne­ti­mi ya­pıl­mı­yor. Haf­ta­lar­dır, ne haf­ta­lar­dır, ay­lar­dır söz­lü so­ru­lar gö­rü­şü­le­mi­yor. Yi­ne, ver­di­ği­miz on­ca araş­tır­ma öner­ge­si gün­de­me alın­mı­yor, bek­le­ti­li­yor. Yi­ne, ver­di­ği­miz ya­zı­lı so­ru öner­ge­le­ri de ya çok ge­cik­me­li ya­nıt­la­nı­yor ya da ço­ğu kez sor­du­ğu­muz so­ru­ya de­ğil de baş­ka ko­nu­la­ra iliş­kin ce­vap­lar­la ge­çiş­ti­ri­li­yor.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

(xx) 1243 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, bun­la­ra de­ğin­dik­ten son­ra asıl ko­nu­mu­za ge­le­lim. Asıl ko­nu­muz şu: Biz, Na­zım'ın de­di­ği gi­bi, dört na­la ge­lip uzak As­ya'dan bir kıs­rak ba­şı gi­bi Ak­de­niz'e uza­nan, bu mem­le­ke­tin çok şans­lı bi­rey­le­ri­yiz. An­cak şu­nu baş­tan söy­le­ye­yim ki, de­niz­le­ri­miz­den ya­rar­lan­ma yö­nün­de ay­nı mut­lu­lu­ğu, ay­nı ba­şa­rı­yı, ay­nı be­ce­ri­yi gös­ter­di­ği­miz söy­le­ne­mez. Üç ta­ra­fı de­niz­ler­le çev­ri­li olan bu ül­ke­nin 73 mil­yon do­la­yın­da­ki in­sa­nı de­niz­ler­den ye­te­rin­ce ya­rar­la­na­mı­yor.

Çok ko­lay­dır, Yu­nan­lı­lar­la ka­ra su­la­rı sı­nı­rı ne­re­de ola­cak, Rus­lar­la Ka­ra­de­niz'i na­sıl kul­la­na­ca­ğız ya da Mon­trö An­laş­ma­sı'nın ül­ke­mi­ze sağ­la­dı­ğı ka­za­nım­la­rı na­sıl ko­ru­ya­ca­ğız ko­nu­la­rın­da ko­nuş­mak, ahkâm kes­mek, söz söy­le­mek, ama iş, de­niz­le­ri iyi kul­lan­ma, doğ­ru kul­lan­ma, on­lar­dan halk ya­ra­rı­na ya­rar­lan­ma nok­ta­sı­na gel­di­ği za­man bu­nun hiç de ba­şa­rı­lı bir sü­reç iz­le­me­di­ği, hiç de ba­şa­rı­lı ol­ma­dı­ğı çok açık­tır. Na­sıl açık­tır, he­men be­lir­te­yim:

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ön­ce de­niz­ler­de­ki ta­şı­ma­cı­lık, ge­rek yol­cu ta­şı­ma­cı­lı­ğı ge­rek yük ta­şı­ma­cı­lı­ğı, çok ucuz ol­ma­sı­na kar­şın, çev­re dos­tu ol­ma­sı­na kar­şın, çev­re­yi kir­let­me dü­ze­yi çok az ol­ma­sı­na rağ­men bir tür­lü ge­liş­mi­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ön­ce şu­nu söy­le­ye­yim, bu ko­nu­da­ki is­ta­tis­tik­ler çok ge­cik­me­li ya­yın­la­nı­yor. Eli­miz­de İs­ta­tis­tik Ens­ti­tü­sü­nün en son ve­ri­le­ri­ne gö­re, ulaş­tır­ma is­ta­tis­tik­le­ri -de­niz­ci­lik­le il­gi­li olan­lar- 2003'te so­na eri­yor. Ara­dan dört yıl geç­ti, -da­ha son­ra baş­ka bir mü­na­se­bet­le de­ği­ne­ce­ğim- İs­ta­tis­tik Ens­ti­tü­sü­nün özel­lik­le bu ko­nu­lar­da­ki is­ta­tis­tik­le­ri­ni çok da­ha hız­lı, çok da­ha kı­sa sü­re­ler­de ya­yın­la­ma­sın­da ya­rar var. Bu ve­ri­ler ne di­yor? 1999'a gö­re, 2003'e ka­dar Tür­ki­ye'de yük ta­şı­ma­cı­lı­ğın­da ka­ra yol­la­rı­nın pa­yı hız­la art­mış, bu­na kar­şı­lık de­niz yol­la­rı­nın pa­yı bü­yük öl­çü­de azal­mış­tır. Ön­ce, bu­nun üze­rin­de dur­mak ge­re­kir. Ka­ra yol­la­rı­nın pa­yı, yüz­de 89,9'dan yüz­de 91,4'e yük­sel­miş­tir. Yol­cu ta­şı­ma­cı­lı­ğın­da­ki ka­ra yol­la­rı pa­yı da yüz­de 94,8'den yüz­de 95'e yük­sel­miş­tir, ya­ni, yüz­de 100'e ya­kın bir ka­ra yo­lu ağır­lı­ğı var­dır. Pe­ki, de­niz yol­la­rı­nın du­ru­mu ne­dir? Yük ta­şı­ma­cı­lı­ğın­da, sa­de­ce yüz­de 5'in al­tın­da, 4,9; de­mir yol­la­rı­nın pa­yı da yüz­de 5. Yol­cu ta­şı­ma­cı­lı­ğı­na ge­le­lim: Yol­cu ta­şı­ma­cı­lı­ğın­da, de­niz yol­la­rı yok de­ne­cek du­rum­da, de­mir yol­la­rı­nın pa­yı 3,4; ha­va yol­la­rı­nın pa­yı -son yıl­lar­da bü­yük öl­çü­de art­tı, onun da al­tı­nı çi­ze­lim- yüz­de 1,6; 2003 ve­ri­le­riy­le.

Bu­ra­dan şu­na gel­mek is­ti­yo­rum: Tür­ki­ye, Kur­tu­luş Sa­va­şı'ndan son­ra, bü­yük ça­ba­lar­la, 1 Tem­muz 1926'dan bu ya­na, ken­di li­man­la­rı ara­sın­da yük ve yol­cu ta­şı­ma­cı­lı­ğı­nın Türk bay­rak­la­rı ta­şı­yan ge­mi­ler­le ya­pıl­ma­sı hak­kı­nı el­de et­ti, an­cak, bu ko­nu­da­ki ge­liş­me­ler hiç de ar­zu edil­di­ği gi­bi, is­te­nil­di­ği gi­bi git­mi­yor. Son gün­le­rin tar­tış­ma­la­rı bir kez da­ha gös­te­ri­yor ki, li­man­la­rı­mız ara­sın­da ken­di ge­mi­le­ri­miz­le ta­şı­ma­cı­lık­ta da ki­mi sı­kın­tı­lar var ve bun­la­rın bir an ev­vel gi­de­ril­me­si ge­re­ki­yor. Bu nok­ta bir ta­ra­fa, de­niz­le­ri­miz­de yol­cu ta­şı­ma­cı­lı­ğı ar­tık ya­pıl­mı­yor. Dev­le­tin elin­de­ki ge­mi­le­ri, şim­di­ki ve on­dan ön­ce­ki hükûmet­ler sat­tı­lar, dev­le­tin, ka­mu­nun elin­de ge­mi kal­ma­dı. Özel gi­ri­şi­mi­miz de ne ka­dar ok­şar­sak ok­şa­ya­lım, ne ka­dar özen­di­rir­sek özen­di­re­lim, de­niz ula­şı­mı­na, yol­cu ta­şı­ma an­la­mın­da hiç de ya­kın dur­mu­yor ve Tür­ki­ye, bu ne­den­le, yük ve yol­cu ta­şı­ma­cı­lı­ğın­da de­niz­le­rin kul­la­nı­mı ba­kı­mın­dan, ger­çek­ten iç­ler acı­sı bir du­rum­da­dır, ger­çek­ten yü­rek­ler acı­sı bir du­rum­da­dır ve bu­nun mut­la­ka şu ve­ya bu şe­kil­de dü­zel­til­me­si, bu­nun şu ve­ya bu şe­kil­de ye­ni­den ele alı­nıp, ta­şı­ma­cı­lı­ğın ka­ra ta­şı­ma­cı­lı­ğın­dan de­niz ta­şı­ma­cı­lı­ğı­na kay­dı­rıl­ma­sın­da bü­yük ya­rar var. Bu sa­bah rad­yo­lar­da var­dı. Tür­ki­ye'de ilk tra­fik ka­za­sı, ka­ra­da ta­bii, 1910 yı­lın­da bu­gün ol­muş. Tür­ki­ye, ka­ra yol­la­rın­da yük ve yol­cu ta­şı­ma­cı­lı­ğın­da yüz­de 95'le­re va­ran uy­gu­la­ma­sıy­la ve on­ca ca­na mal olan, on­ca ma­la mal olan ka­yıp­la­rıy­la, de­niz­le­ri­ni doğ­ru ve iyi de­ğer­len­di­re­me­me­nin sı­kın­tı­sı­nı ya­şı­yor.

Özel­lik­le, 1946'dan son­ra, Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri'nin yar­dım ko­mis­yon­la­rı­nın da öne­ri­siy­le, Tür­ki­ye, de­mir yo­lu ve de­niz yo­lu ağır­lık­lı ulaş­tır­ma sis­te­min­den tü­müy­le ka­ra yo­lu ağır­lık­lı ulaş­tır­ma sis­te­mi­ne geç­miş ve bu, ül­ke­miz için çok bü­yük ma­li­yet­le­re yol açan, çok bü­yük sı­kın­tı­la­ra yol açan bir so­nuç do­ğur­muş­tur. Bu du­ru­mun plan­lı, prog­ram­lı bir bi­çim­de ve bir ulaş­tır­ma pla­nıy­la mut­la­ka dü­zel­til­me­si ge­rek­mek­te­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, de­niz­ler­den ya­rar­lan­ma ko­nu­sun­da ikin­cil ba­zı öne­ri­le­re ge­le­ce­ğim. İkin­cil ama, hiç de önem­siz ol­ma­yan bir nok­ta var, o da şu­dur: Tür­ki­ye, de­niz­le­ri­nin ba­lık var­lı­ğın­dan da ye­te­rin­ce ya­rar­la­na­mı­yor. Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­li ar­ka­daş­la­rı­mın ba­lık­çı­lık ko­mis­yo­nu ku­ra­rak, ül­ke­mi­zin üç de­ni­zi­nin kı­yı­la­rın­da ve iç su­la­rın­da ba­lık­çı­lık üze­ri­ne yap­tık­la­rı in­ce­le­me­ler şu­nu çok net ola­rak gös­te­ri­yor ki, Tür­ki­ye, ba­lık av­la­ma ve ye­tiş­tir­me ve de kul­la­nım yö­nün­den dün­ya fu­ka­ra­sı bir ül­ke özel­li­ği ta­şı­yor. Tür­ki­ye'de ki­şi ba­şı­na ba­lık tü­ke­ti­mi, yıl­da, 2004'te 7,8 ki­log­ram­dır, yıl­da, yıl­da! Bu, dün­ya­nın so­nun­cu sı­ra­la­rın­da yer alan bir oran­dır, çün­kü, di­ğer ül­ke­ler­de bu, ki­şi ba­şı­na 10 ila 100 ki­lo ara­sın­da de­ğiş­mek­te­dir ba­lık tü­ke­ti­mi. Yi­ne, 2002 ve­ri­le­ri­ne gö­re, dün­ya ba­lık­çı­lık üre­ti­min­de Tür­ki­ye'nin pa­yı bin­de 6'dır ve bu pay ile Tür­ki­ye dün­ya ba­lık­çı­lık sı­ra­la­ma­sın­da so­nun­cu sı­ra­lar­da yer al­mak­ta­dır. Yi­ne, bir baş­ka nok­ta var: Tür­ki­ye'de de­niz ba­lık­çı­lı­ğı önem­li­dir, yüz­de 70 do­la­yın­da pa­ya sa­hip­tir, an­cak, de­niz ba­lık­çı­lı­ğı­nın -ge­rek trol­le av­lan­ma ge­rek di­ğer ne­den­ler­le- ko­run­ma­dı­ğı, kol­lan­ma­dı­ğı ve bu ne­den­le de uzun dö­nem­de za­rar gör­dü­ğü bi­lin­mek­te­dir.

Bu çer­çe­ve­de be­lir­til­me­si ge­re­ken ki­mi ön­lem­le­re de de­ği­ne­yim iz­ni­niz­le. On­lar­dan bir ta­ne­si şu­dur: Tür­ki­ye, kı­yı­la­rın­da bir mas­ter plan, bir kı­yı dü­zen­le­me pla­nı yap­mış de­ğil­dir. Kı­yı­la­rı­na na­sıl sa­hip çı­ka­ca­ğı­nın pla­nı­nı, prog­ra­mı­nı yap­ma­yan bir ül­ke ko­nu­mun­da­yız, bu ayı­bın bir an ön­ce gi­de­ril­me­si ge­rek­mek­te­dir.

Bu­nun ya­pıl­ma­sı­nın öte­sin­de bir şey da­ha söy­le­ye­yim bu kı­yı­la­rı kö­tü­ye kul­lan­ma­mı­zın bir ör­ne­ği ola­rak. Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, Do­ğu Ka­ra­de­niz şe­ri­din­de ya­pı­lan yol ta­mam­lan­mak üze­re, ül­ke­mi­ze, hal­kı­mı­za ha­yır­lı, uğur­lu ol­sun. Ka­ra­de­niz in­sa­nı yol­suz­luk­tan, her iki an­lam­da yol­suz­luk­tan çok çek­ti, ama, bu yo­la sa­hip ol­mak önem­li­dir, olum­lu­dur, doğ­ru­dur, ha­yır­lı ol­sun. Ama, baş­ka bir şey var. Do­ğu Ka­ra­de­niz'de ya­pı­lan yo­lun -ki ben baş­tan be­ri bu ha­liy­le ya­pıl­ma­sı­na kar­şıy­dım, onu da vur­gu­la­ya­yım- bu iyi olan yo­lun iki nok­ta­da ir­de­len­me­si, de­ğer­len­di­ril­me­si ge­re­kir. Bun­lar­dan bir ta­ne­si, bu yo­lun ma­li­ye­ti­dir. Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti bu yo­lu ki­lo­met­re ba­şı­na kaç li­ra­ya mal et­miş­tir? Bu yo­lun baş­ta ke­şif be­de­li ne ka­dar­dı? Şu an­da, ta­mam­lan­dı­ğın­da, o ke­şif be­de­li­ne gö­re ne ka­dar bir tu­tar, bir mik­tar öden­mek­te­dir? Bu ma­li­ye­tin, hal­kı­mı­za doğ­ru dü­rüst ve açık­ça söy­len­me­si la­zım­dır. Yü­ce Mec­li­sin en te­mel gö­rev­le­rin­den bi­ri bu­dur. Do­ğu Ka­ra­de­niz yo­lu­nun ma­li­ye­ti ne­dir? Bu­nu ni­ye söy­lü­yo­rum? De­niz­ci­lik­le ba­ğı ol­du­ğu için söy­lü­yo­rum. İkin­ci­si: Yi­ne ay­nı yo­lun, Do­ğu Ka­ra­de­niz kı­yı yo­lu­nun uzun dö­nem­de hal­kın de­niz­le ba­ğı­nı ke­se­rek ül­ke­ye ve­re­ce­ği ma­li­yet ne ka­dar­dır? Ya­ni, Tür­ki­ye bu kı­yı bo­yu yol ya­pa­rak ne ka­zan­mak­ta­dır uzun dö­nem­de, ne kay­bet­mek­te­dir? Bu­nun da he­sa­bı­nın çok doğ­ru ya­pıl­ma­sın­da ya­rar var.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, yi­ne Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si­nin araş­tır­ma­la­rı­nın ve­ri­le­ri­ne gö­re, Tür­ki­ye de­niz­le­rin­de 60 do­la­yın­da ba­tık ge­mi var­dır. Ka­ra­de­niz kı­yı­la­rın­da yi­ne ze­hir­li va­ril­ler bir za­man­lar bü­yük bir dert oluş­tu­ru­yor­du. De­niz­le­ri­mi­zin bu an­lam­da te­miz­len­me­sin­de çok bü­yük ya­rar ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­yo­rum, bu işin bir an ev­vel ya­pıl­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni dü­şü­nü­yo­rum.

Son ola­rak şu­nu söy­le­ye­yim: De­niz­ci­lik, ku­rum­sal ya­pı­sı iti­ba­rıy­la, ça­lış­ma­sı iti­ba­rıy­la son za­man­lar­da ge­rek ge­mi ya­pı­mın­da ge­rek­se yat ya­pı­mın­da bü­yük ge­liş­me­ler kay­det­me­si­ne kar­şın üvey ev­lat mu­ame­le­si gör­me­me­li­dir. Ya­ni, dev­le­tin, de­niz­ci­le­rin, ba­lık­çı­la­rın eği­ti­min­den sos­yal hak­la­rı­na ka­dar her ko­nu­da des­te­ğe ih­ti­ya­cı ol­du­ğu­nu bil­me­sin­de ya­rar var­dır. Yi­ne, bu­nun gi­bi, ka­ra­da ku­ru­la­cak olan ba­lık­çı­lık te­sis­le­ri­nin, göl­le­rin ke­na­rın­da ku­ru­la­cak ba­lık­çı­lık te­sis­le­ri­nin de çev­re­ye za­rar ver­me­yen bir özel­lik ta­şı­ma­sı ve ke­sin­lik­le yö­re hal­kı­nın is­tek­le­ri doğ­rul­tu­sun­da ça­lış­ma­la­rı­nın sağ­lan­ma­sı ge­rek­mek­te­dir.

Bü­tün bun­la­rın ya­pıl­ma­sı ne­yi ge­ti­re­cek­tir? Bü­tün bun­la­rın ya­pıl­ma­sı şu­nu ge­ti­re­cek­tir: Tür­ki­ye, de­niz­ci­lik açı­sın­dan da hak­kı ol­du­ğu ve üç ta­ra­fı­nın de­niz­ler­le çev­ri­li ol­ma­sın­dan do­ğan ola­nak­la­rı, avan­taj­la­rı, ge­ti­ri­le­ri doğ­ru kul­la­nan, hal­kı­nın ya­ra­rı­na kul­la­nan, onun re­fa­hı için de­niz­ler­den ya­rar­la­nan bir ül­ke du­ru­mu­na ge­le­cek­tir. Uma­rım, bu tür top­lan­tı­lar, bu tür an­laş­ma­lar, bu tür ko­nuş­ma­lar, böy­le bir de­niz­ci Tür­ki­ye olu­şu­mu­na kat­kı­da bu­lu­nur.

Bu dü­şün­ce­ler­le he­pi­ni­zi say­gıy­la, sev­giy­le se­lam­lı­yo­rum. Bu ara­da, millî ma­çı­mız­da da ba­şa­rı­lar di­li­yo­rum.  (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Sa­yın Ke­pe­nek, sü­re­yi tam kul­lan­dı­ğı­nız için te­şek­kür edi­yo­rum.

YA­KUP KE­PE­NEK (De­vam­la) - Ben te­şek­kür ede­rim.

BAŞ­KAN - Ta­sa­rı­nın tü­mü üze­rin­de­ki gö­rüş­me­ler ta­mam­lan­mış­tır.

Mad­de­le­ri­ne ge­çil­me­si­ni oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

1'in­ci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

DE­NİZ EM­Nİ­YE­Tİ KO­Mİ­TE­Sİ­NİN 82. OTU­RU­MU­NUN 29 KA­SIM 2006 - 8 ARA­LIK 2006 TA­RİH­LE­Rİ ARA­SIN­DA İS­TAN­BUL­DA YA­PIL­MA­SI­NA DA­İR TÜR­Kİ­YE CUM­HU­Rİ­YE­Tİ İLE ULUS­LA­RA­RA­SI DE­NİZ­Cİ­LİK ÖR­GÜ­TÜ ARA­SIN­DA MU­TA­BA­KAT MUH­TI­RA­SI­NIN ONAY­LAN­MA­SI­NIN UY­GUN BU­LUN­DU­ĞU HAK­KIN­DA KA­NUN TA­SA­RI­SI

MAD­DE 1- 10 Ma­yıs 2006 ta­ri­hin­de An­ka­ra'da im­za­la­nan "De­niz Em­ni­ye­ti Ko­mi­te­si­nin 82. Otu­ru­mu­nun 29 Ka­sım 2006 - 8 Ara­lık 2006 Ta­rih­le­ri Ara­sın­da İs­tan­bul'da Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti ile Ulus­la­ra­ra­sı De­niz­ci­lik Ör­gü­tü Ara­sın­da Mu­ta­ba­kat Muh­tı­ra­sı"nın onay­lan­ma­sı uy­gun bu­lun­muş­tur.

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen Ra­sim Ça­kır, Edir­ne Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Ça­kır. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA RA­SİM ÇA­KIR (Edir­ne ) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım; De­niz Em­ni­ye­ti Ko­mi­te­si­nin 82'nci Otu­ru­mu­nun 29 Ka­sım-8 Ara­lık 2006 ta­rih­le­ri ara­sın­da İs­tan­bul'da ya­pıl­ma­sı­na da­ir Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti dev­le­ti ile Ulus­la­ra­ra­sı De­niz­ci­lik Ör­gü­tü ara­sın­da mu­ta­ba­kat muh­tı­ra­sı­nın onay­lan­ma­sı ile il­gi­li ka­nun tek­li­fi­nin 1'in­ci mad­de­sin­de söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Bu ve­si­ley­le he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, Ulus­la­ra­ra­sı De­niz­ci­lik Ör­gü­tü, Bir­leş­miş Mil­let­le­re bağ­lı bir ih­ti­sas ör­gü­tü­dür. Mer­ke­zi Lon­dra'da bu­lu­nan, 166 ül­ke­nin üye ol­du­ğu bir ih­ti­sas ör­gü­tü­dür. De­niz Em­ni­ye­ti Ko­mi­te­si de, Ulus­la­ra­ra­sı De­niz­ci­lik Ör­gü­tü­nün al­tı alt ko­mi­te­sin­den bir ta­ne­si­dir.

Ulus­la­ra­ra­sı De­niz­ci­lik Ör­gü­tü, ge­nel ola­rak, de­niz ka­za­la­rı­nın mi­ni­mu­ma in­di­ril­me­si, ön­len­me­si ve de­niz­ler­de­ki çev­re kir­li­li­ği­nin, de­niz kir­li­li­ği­nin önü­ne ge­çil­me­si ile il­gi­li ulus­la­ra­ra­sı ku­ral­la­rı be­lir­le­me­ye yet­ki­li olan bir ör­güt­tür. Bu ör­güt, 82'nci otu­ru­mun­da ilk de­fa Lon­dra'nın dı­şın­da bir baş­ka kent­te top­lan­tı­nın ya­pıl­ma­sı­na da­ir bir ka­rar al­mış ve bu ye­rin de İs­tan­bul ol­ma­sı, İs­tan­bul'un ve Bo­ğaz­la­rın de­niz em­ni­ye­ti, de­niz tra­fi­ği ve kir­li­li­ği ile il­gi­li sı­kın­tı­la­rı­nın bu ör­güt üye­si ül­ke­ler ve uz­man­lar ta­ra­fın­dan ye­rin­de gö­rül­me­si, tes­pit edil­me­si ve bu so­run­la­rın, sı­kın­tı­la­rın aşıl­ma­sı­na yö­ne­lik ön­lem­le­rin alın­ma­sı, öne­ril­me­si nok­ta­sın­da, Tür­ki­ye açı­sın­dan ger­çek­ten çok önem­li ol­muş­tur ve bu top­lan­tı, Sa­yın Ulaş­tır­ma Ba­ka­nı­nın da ka­tıl­dı­ğı bir bi­çim­de, 29 Ka­sım-8 Ara­lık ta­rih­le­ri ara­sın­da İs­tan­bul'da ya­pıl­mış­tır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, İs­tan­bul Bo­ğa­zı, her ne ka­dar, 45 mil­yon do­lar pa­ra har­ca­na­rak VTS sis­te­miy­le do­na­tıl­mış ol­ma­sı­na rağ­men, hâlâ, gü­nü­müz­de de­niz tra­fi­ği açı­sın­dan risk ta­şı­yan ve her an, İs­tan­bul'da otu­ran va­tan­daş­la­rı­mı­zın bü­yük bir ge­mi ka­za­sı­na ma­ruz ka­la­bi­le­ce­ği bir nok­ta­da­dır. Her ne ka­dar elek­tro­nik sis­tem­ler bu ka­za­la­rın ön­len­me­si­ne yö­ne­lik önem­li adım­lar atıl­ma­sı­na se­bep ol­muş­sa da, Bo­ğaz'dan ge­çen ge­mi­le­rin kı­la­vuz al­ma zo­run­lu­lu­ğu­nun ol­ma­yı­şı, Bo­ğaz'ın ken­di­ne öz­gü akın­tı ve ya­pı­sı­nın bu­lun­ma­sı, ka­za­la­rı bel­ki sı­fı­ra in­dir­mek müm­kün de­ğil ama, bu­gün de -geç­ti­ği­miz gün­ler­de yi­ne şa­hit ol­duk- İs­tan­bul ve Ça­nak­ka­le Bo­ğaz­la­rın­da de­niz ka­za­la­rı­nın za­man za­man ol­ma­sı­na se­bep ol­mak­ta­dır.

Türk Bo­ğaz­la­rı, özel­lik­le İs­tan­bul Bo­ğa­zı, 1953 yı­lın­dan 2002 yı­lı­na ka­dar 461 de­niz ka­za­sı­na şa­hit ol­muş­tur. Bu ka­za­la­rın yüz­de 10'u, 110 ta­ne­si sol se­yir dü­ze­nin­den -bu, 1953 ile 1982 yıl­la­rı ara­sın­day­dı bi­li­yor­su­nuz bu dü­zen- 269 ta­ne­si sağ se­yir dü­ze­nin­den, ya­ni 1982 ile 1994 yıl­la­rı ara­sın­da, 82 ta­ne­si tü­zük dö­ne­min­den, 1994 ile 2002 yıl­la­rı ara­sın­da mey­da­na gel­miş­tir.

Yi­ne, İs­tan­bul Bo­ğa­zı'nda mey­da­na ge­len bu dö­nem­de­ki de­niz ka­za­la­rı­nın 209 ta­ne­si ça­tış­ma, 138 ta­ne­si otur­ma, 77 ta­ne­si kı­yı­ya bin­dir­me, 28 ta­ne­si yan­gın ve­ya pat­la­ma, 9 ta­ne­si de dü­men ki­lit­len­me­si, ma­ki­ne arı­za­sı, ba­yıl­ma tü­rün­de­ki ka­za­lar­dan oluş­mak­ta­dır. Ya­ni, alı­nan, Tür­ki­ye, Bo­ğaz tra­fi­ği­nin em­ni­ye­tiy­le il­gi­li üze­ri­ne dü­şen ve­ci­be­le­ri ye­ri­ne ge­tir­me­si­ne rağ­men, Mon­trö Söz­leş­me­si ge­re­ği ulus­la­ra­ra­sı ge­mi­le­rin kı­la­vuz kap­tan al­ma zo­run­lu­lu­ğu­nun ol­ma­yı­şı, hâlâ Bo­ğaz­la­rı­mı­zın her an teh­li­ke­li bir ka­zay­la kar­şı kar­şı­ya ol­du­ğu­nu biz­le­re ifa­de et­mek­te­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu top­lan­tı 29 Ka­sım-8 Ara­lık ta­rih­le­ri ara­sın­da İs­tan­bul'da ya­pıl­mış ve ül­ke­miz açı­sın­dan olum­lu ne­ti­ce­ler ge­tir­di­ği­ne ina­nı­yo­ruz.

Yal­nız, çev­rey­le il­gi­li, de­niz kir­li­li­ğiy­le il­gi­li, yi­ne, bu 22'nci Dö­nem­de çı­kar­dı­ğı­mız Çev­re Ya­sa­sı'na pa­ra­lel ola­rak, Bo­ğaz­lar­da ve İs­tan­bul kı­yı­la­rın­da de­niz kir­li­li­ği yö­nün­den kon­trol ve ce­za kes­me yet­ki­si bü­yük­şe­hir be­le­di­ye­le­ri­ne ba­kan­lık ta­ra­fın­dan yet­ki dev­re­dil­di­ği için, ma­ale­sef, bu ko­nu­lar­da he­nüz da­ha olum­lu ve ye­ter­li adım ata­bil­miş de­ği­liz.

Ka­ra su­la­rı­mız­da, ge­rek Ka­ra­de­niz'de ge­rek Ak­de­niz'de ge­rek Ege De­ni­zi'nde, de­niz ka­za­la­rı se­be­biy­le, çok cid­di, çok önem­li de­niz kir­li­lik­le­riy­le ma­ale­sef kar­şı kar­şı­ya kal­dık pet­rol tan­ker­le­ri ve di­ğer ka­za­lar­la il­gi­li ve de­niz ka­za­la­rı, ül­ke­miz de­niz­le­ri açı­sın­dan her za­man bir risk, bir teh­dit ola­rak, ma­ale­sef, çöz­mek zo­run­da ol­du­ğu­muz bir so­run­dur.

Bu ve­si­ley­le ya­pıl­mış olan bu top­lan­tı­nın ha­yır­lı ol­ma­sı­nı di­li­yo­rum ül­ke­mi­ze ve an­laş­ma ya­sa­sı­na Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak olum­lu oy kul­la­na­ca­ğı­mı­zı ifa­de eder, he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­la­rım. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ça­kır.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Bir­le­şi­me beş da­ki­ka ara ve­ri­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati: 18.27

 

 

ÜÇÜN­CÜ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 18.37

BAŞ­KAN: Baş­kan Ve­ki­li Sa­dık YA­KUT

KÂTİP ÜYE­LER: Ya­şar TÜ­ZÜN (Bi­le­cik), Meh­met DA­NİŞ (Ça­nak­ka­le)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 81'in­ci Bir­le­şi­mi'nin Üçün­cü Otu­ru­mu'nu açı­yo­rum.

1243 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

Ko­mis­yon ve Hükûmet ye­rin­de.

Şim­di, ta­sa­rı­nın 2'nci mad­de­si­ni oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 2.- Bu Ka­nun ya­yı­mı ta­ri­hin­de yü­rür­lü­ğe gi­rer.

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen Ha­lil Ak­yüz, İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Ak­yüz. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA HA­LİL AK­YÜZ (İs­tan­bul) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Ulus­la­ra­ra­sı De­niz­ci­lik Ör­gü­tü­nün De­niz Em­ni­ye­ti Ko­mi­te­si­nin İs­tan­bul'da yap­tı­ğı top­lan­tı­nın şim­di ka­ra­rı­nı al­mak üze­re söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na ve şah­sım adı­na. He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (Al­kış­lar)

Ar­ka­daş­lar, De­niz Em­ni­ye­ti Ko­mi­te­si­nin top­lan­tı­sı 29 Ka­sım-8 Ara­lık ta­rih­le­ri ara­sın­da İs­tan­bul'da ya­pıl­dı. Biz, ön­ce, bu top­lan­tı için bu ka­nu­nu, ka­ra­rı bu­ra­dan ge­çi­re­cek­tik. Bu söz­leş­me, Mec­li­se, bu top­lan­tı için gel­miş­ti. Bu top­lan­tı­dan ön­ce de bu Mec­li­sin gün­de­mi­ne gel­di, fa­kat mü­za­ke­re edil­me­di, ne­den­se ge­ri çe­kil­di. Şim­di, biz, bu top­lan­tı­nın ar­ka­sın­dan gi­di­yo­ruz. Bü­tün olay­la­rın ar­ka­sın­dan sü­rük­len­di­ği­miz gi­bi, bu ola­yın da ar­ka­sın­dan sü­rük­le­ni­yo­ruz. As­lın­da, bu, doğ­ru bir şey de­ğil­dir, uy­gu­la­ma ya­pıl­mış­tır.

Tür­ki­ye, De­niz Em­ni­ye­ti Ko­mi­te­si­nin Tür­ki­ye'de ya­pıl­ma­sı­nı ta­lep et­miş­tir. Ulus­la­ra­ra­sı De­niz­ci­lik Ör­gü­tü de bi­zim bu ta­le­bi­mi­zi onay­la­mış­tır ge­nel ku­ru­lun­da, 24'ün­cü ge­nel ku­ru­lun­da onay­la­mış­tır. Ulus­la­ra­ra­sı De­niz­ci­lik Ör­gü­tü De­niz Em­ni­ye­ti Ko­mi­te­si­nin top­lan­tı­sı ilk de­fa Lon­dra dı­şın­da bir yer­de ya­pıl­mak­ta­dır. Bu, 82'nci top­lan­tı­dır ve 81 top­lan­tı­nın ta­ma­mı Lon­dra'da ya­pıl­mış­tır. Ni­ye Tür­ki­ye'de ya­pıl­ma­sı­na ka­rar ve­ril­di? Baş­ka ül­ke­ler ta­lep et­mi­yor mu ken­di ül­ke­le­rin­de bu top­lan­tı­nın ya­pıl­ma­sı­nı? 166 üye­si olan çok önem­li bir ör­güt bu. Tür­ki­ye'nin ta­le­bi, İs­tan­bul'un zi­ya­ret edil­me­si ba­kı­mın­dan, Bo­ğaz­lar­da­ki so­run­la­rın ye­rin­de gö­rül­me­si ba­kı­mın­dan, 166 ül­ke, oy bir­li­ğiy­le, top­lan­tı­nın İs­tan­bul'da ya­pıl­ma­sı­na ka­rar ver­di. Ta­bii, İs­tan­bul'u dün­ya­da kim gör­mek is­te­mez ki?

Der­ler ki, İs­tan­bul dün­ya­nın önem­li kent­le­rin­den bi­ri. Bu doğ­ru de­ğil; İs­tan­bul dün­ya­nın en önem­li ken­ti­dir ar­ka­daş­lar. Do­la­yı­sıy­la, 166 ül­ke, oy bir­li­ğiy­le, bu top­lan­tı­nın İs­tan­bul'da ya­pıl­ma­sı­na bu ne­den­le ka­rar ver­miş­tir. Ama, biz, ge­ne, mi­sa­fir­per­ver­li­ği­mi­zi yap­mı­şız­dır. Söz­leş­me­de ol­du­ğu üze­re, her tür­lü mi­sa­fir­per­ver­li­ği­mi­zi yap­mı­şız, mas­raf­la­rı­nı kar­şı­la­mı­şız. Dip­lo­ma­tik mu­afi­yet­le­ri­ni ta­nı­mı­şız, baş­ka top­lan­tı­lar­da ol­du­ğu gi­bi. Ama, bun­la­ra ne gös­ter­mi­şiz, bi­li­yor mu­su­nuz ar­ka­daş­lar? İs­tan­bul'un kir­li sa­hil­le­ri­ni gös­ter­mi­şiz. Ya­ni, dün­ya­nın bu en önem­li ken­ti­nin, en gü­zel ken­ti­nin, en ta­rihî ken­ti­nin, sa­na­tı ve kül­tü­rü en yük­sek olan ken­ti­nin sa­hil­le­ri­nin kir­li­li­ği­ni gös­ter­mi­şiz.

Şim­di, İs­tan­bul'da, gel­miş geç­miş be­le­di­ye baş­kan­la­rı ahkâm ke­ser­ler; bü­yük hiz­met­ler yap­mış­lar… İyi de, Flor­ya'dan de­ni­ze gi­re­bi­li­yor mu­yuz? Su­adi­ye'den de­ni­ze gi­re­bi­li­yor mu­yuz? Za­man za­man be­le­di­ye baş­kan­la­rı bir bü­yük ça­lış­ma ya­pa­rak sa­hi­li yüz met­re te­miz­ler­ler, "ge­lin, de­ni­ze gi­rin, ba­kın, bu­ra­da ko­li ba­si­li yok" der­ler, bir yüz met­re sa­hil, İs­tan­bul'da de­ni­ze gi­ri­li­yor iz­le­ni­mi­ni ve­rir­ler, bü­yük hiz­met yap­tık­la­rı iz­le­ni­mi­ni ve­rir­ler; fa­kat, bir­kaç haf­ta son­ra ora­lar­da öl­çüm­ler ya­pı­lır, "ko­li ba­si­li in­san sağ­lı­ğı için teh­li­ke­li bo­yut­lar­da­dır, sa­kın bu­ra­dan de­ni­ze gir­me­yin" ka­ra­rı alı­nır.

AH­MET ER­SİN (İz­mir) - Han­gi be­le­di­ye baş­ka­nı?

HA­LİL AK­YÜZ (De­vam­la) - Ta­bii…

Baş­ka bir şey söy­le­ye­yim si­ze: Eğer, Bo­ğaz'da alt­tan ve üs­ten akın­tı ol­ma­say­dı var ya, bi­zim Ka­ra­de­niz­li­ler Bo­ğaz'a çok­tan in­şa­at­la­rı yap­mış­tı bi­le, çok­tan Bo­ğaz dol­muş­tu. Ya­ni, Bo­ğaz'ın böy­le te­miz kal­ma­sı, bi­zim ba­şa­rı­mız de­ğil­dir, do­ğa­nın, ta­bi­atın bir ba­şa­rı­sı­dır.

Şim­di, ar­ka­daş­lar, ta­bii, bi­zim Bo­ğaz­lar­dan sey­rü­se­fer so­run­lu. O ne­den­le bi­zim bir­ta­kım en­gel­ler koy­ma­mız ga­yet do­ğal­dır. Ama, koy­du­ğu­muz en­gel­ler ulus­la­ra­ra­sı an­laş­ma­la­ra ay­kı­rı ol­du­ğu za­man bi­ze ce­za ya­zı­yor­lar, önü­mü­zü kes­me­ye kal­kı­yor­lar ve bi­zim, Bo­ğaz­lar­da ka­za ya­pan ya­ban­cı ge­mi­ler­den doğ­ru dü­rüst bir taz­mi­nat al­dı­ğı­mız da va­ki de­ğil. Ya­ni, bu, çev­rey­le il­gi­li ko­nu­şur­ken, ta­bii, Çev­re ve Or­man Ba­ka­nı din­li­yor.

Be­nim bek­len­tim şu­dur ar­ka­daş­lar: İs­tan­bul'un sa­hil­le­rin­den de­ni­ze gi­ri­le­cek. Çün­kü, İs­tan­bul'un sa­hil­le­ri­ni kir­le­ten de­niz de­ğil­dir, ba­lık­lar de­ğil­dir, hat­ta, bü­yük öl­çü­de, ge­çen ge­mi­ler de de­ğil­dir. Kir­li­li­ğin yüz­de 10'u ge­çen ge­mi­ler­den kay­nak­la­nı­yor.

ÇEV­RE VE OR­MAN BA­KA­NI OS­MAN PE­PE (Ko­ca­eli) - Yüz­de 5'i.

HA­LİL AK­YÜZ (De­vam­la) - Yüz­de 5'i kay­nak­la­nı­yor. He­sap et­miş­si­niz, gü­zel; üze­rin­de du­ra­cak­sı­nız, öy­le an­la­şı­lı­yor.

Ne­re­den kir­le­ni­yor de­niz? Yer­le­şim alan­la­rın­dan kir­le­ni­yor. Ya­ni, biz bu yer­le­şim alan­la­rın­da doğ­ru dü­rüst bir ka­na­li­zas­yon sis­te­mi ku­ra­ma­mı­şız ve biz övü­nü­yo­ruz! Ar­ka­daş­lar, İs­tan­bul gi­bi ken­ti olan bir ül­ke­nin dün­ya­da kre­di­si­nin hiç bit­me­me­si la­zım, hiç bit­me­me­si la­zım. Böy­le bir ken­te sa­hip olan bir ül­ke, dün­ya­nın en şans­lı ül­ke­si­dir; ama, yap­tır­dı­ğı­mız, uy­gu­la­dı­ğı­mız şe­hir­ci­lik son de­re­ce il­kel; ka­na­li­zas­yo­nu ol­ma­yan, bü­tün atık­la­rı­nı de­ni­ze akı­tan bir kent! Ola­cak şey mi bu ya? Bu ola­cak şey mi ya?

NU­Rİ Çİ­LİN­GİR (Ma­ni­sa) - Ku­le ya­pa­ca­ğız! Ku­le­ci bun­lar, ku­le­ci.

HA­LİL AK­YÜZ (De­vam­la) - Ya­ni, bu­nu ön­le­mek zor bir şey mi?

Sev­gi­li be­le­di­ye baş­kan­la­rı, İs­tan­bul'da be­le­di­ye baş­kan­lı­ğı yap­mış ar­ka­daş­lar; bu, ön­le­ne­me­ye­cek bir so­run mu­dur?

NUS­RET BAY­RAK­TAR (İs­tan­bul) - Ya­pı­yo­ruz iş­te.

HA­LİL AK­YÜZ (De­vam­la) - Ya­pı­yor­su­nuz! Ön­ce ka­çak in­şa­at­la­rı yap­tı­rı­yor­su­nuz, on­dan son­ra ka­na­li­zas­yon yap­ma­ya kal­kı­yor­su­nuz.

NUS­RET BAY­RAK­TAR (İs­tan­bul) - Biz yap­tır­ma­dık, biz­den ön­ce­ki­ler yap­tır­dı on­la­rı.

CA­VİT TO­RUN (Di­yar­ba­kır) - Ka­çak in­şa­at­la­rı yı­kı­yo­ruz. Uyum vil­la­la­rı yı­kıl­dı. Vil­la­lar yı­kıl­dı Ha­lil Bey!

HA­LİL AK­YÜZ (De­vam­la) - Şim­di, İs­tan­bul ken­ti­nin bu bü­yük öne­mi kar­şı­sın­da, bü­tün gö­rev­li­ler, bü­tün be­le­di­ye baş­kan­la­rı, Çev­re Ba­ka­nı bü­yük bir se­fer­ber­lik ilan ede­rek İs­tan­bul'un sa­hil­le­ri­ni te­miz­le­me­li­dir. Biz, İs­tan­bul'u dün­ya­ya ter­te­miz, pır­lan­ta gi­bi, in­ci gi­bi bir kent ola­rak sun­ma­lı­yız. "Ya, ni­ye bi­ze tu­rist gel­mi­yor?" İş­te o za­man ba­kın, na­sıl tu­rist ge­li­yor.

ÇEV­RE VE OR­MAN BA­KA­NI OS­MAN PE­PE (Ko­ca­eli) - İki bu­çuk se­ne son­ra İs­tan­bul'un atık su­la­rı­nın ta­ma­mı arı­tıl­mış ola­cak.

BAŞ­KAN - Sa­yın Ba­kan, lüt­fen, kar­şı­lık­lı ko­nuş­ma usu­lü­müz yok. Lüt­fen Sa­yın Ba­kan. Olur mu Sa­yın Ba­kan!

HA­LİL AK­YÜZ (De­vam­la) - Sa­yın Ba­kan, ya­ni, öy­le an­la­şı­lı­yor ki…

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Sa­yın Ba­ka­na söz hak­kı ve­rin.

HA­LİL AK­YÜZ (De­vam­la) - Ha­yır, ha­yır, Sa­yın Ba­kan di­yor ki: "İki bu­çuk se­ne da­ha en az bu gö­rev­de­yim. Ya­ni, eğer be­ni bu gö­rev­de tu­tar­sa­nız, ben bu sa­hil­le­ri te­miz­le­ye­ce­ğim." Ama, ne olur­sa ol­sun, kim ge­lir­se gel­sin, kim gi­der­se git­sin, İs­tan­bul'u te­miz­le­me­li­yiz ar­ka­daş­lar.

Şim­di, bi­li­yor­su­nuz, Bo­ğaz­lar, 1918'de, ya­ni Bi­rin­ci Ci­han Har­bi'nden son­ra bi­zim kon­tro­lü­müz­den çık­tı, müt­te­fik dev­let­le­rin kon­tro­lü­ne ve­ril­di, taa 1933'e ka­dar. 1933'te, Lo­zan Kon­fe­ran­sı'yla al­dı­ğı­mız hak­kı, bir de bir öl­çü­de tes­cil et­tik, ama 1936'da Bo­ğaz­la­rı kon­tro­lü­mü­ze ala­bil­dik.

Ar­ka­daş­lar, 1945 ve 1946 yıl­la­rın­da, İkin­ci Ci­han Har­bi so­nun­da, Rus­ya Bo­ğaz­lar üze­rin­de hak ta­lep et­me­ye baş­la­dı. Bo­ğaz­lar­dan ge­çi­şin, sa­de­ce, Bo­ğaz­lar­da kı­yı­sı olan…

Dol­du mu za­ma­nım?

BAŞ­KAN - Lüt­fen de­vam edin Sa­yın Ak­yüz.

HA­LİL AK­YÜZ (De­vam­la) - Bir­kaç da­ki­ka ve­re­cek­si­niz, çün­kü Lo­zan'dan söz ede­ce­ğim, Bo­ğaz­lar­dan söz ede­ce­ğim.

BAŞ­KAN - Sa­yın Ak­yüz, he­ye­can­dan unut­tu­nuz ga­li­ba, bu­yu­run.

HA­LİL AK­YÜZ (De­vam­la) - Şim­di, 1945 ve 1946'da, İkin­ci Ci­han Har­bi bit­ti, Rus­lar, har­be gir­me­miş olan Tür­ki­ye'den, Bi­rin­ci Ci­han Har­bi mağ­lu­bu sa­yı­lan, ama bu mağ­lu­bi­ye­ti as­la ka­bul et­me­yen Tür­ki­ye'den, İkin­ci Ci­han Har­bi'nin so­nun­da in­ti­kam ala­cak­lar, do­la­yı­sıy­la, Bo­ğaz­la­rın sta­tü­sü­nü ken­di is­te­dik­le­ri gi­bi dü­zen­le­ye­cek­ler… Rus­ya bi­ze iki ta­ne no­ta ve­ri­yor ve bu iki no­ta­yı da, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti red­de­di­yor, ka­bul et­mi­yor. Şim­di, ya­kın geç­mi­şi­miz­de, 11 Ey­lül te­rör ola­yın­dan son­ra Ame­ri­ka Ka­ra­de­niz'de önem­li bir güç, de­niz gü­cü bu­lun­dur­mak is­ti­yor. Ta­bii, Bul­ga­ris­tan'da, Azer­bay­can'da, Er­me­nis­tan'da fi­lan bir­ta­kım güç­le­ri var, bir hay­li güç­le­ri var, ge­rek iki­li an­laş­ma­lar­la ge­rek­se NA­TO çer­çe­ve­si için­de bir­ta­kım güç­le­ri­ni ba­rın­dır­mış, yer­leş­tir­miş, ko­nuş­lan­dır­mış, ama, da­ha önem­li­si, Ka­ra­de­niz'de bir­ta­kım güç­le­ri­ni ko­nuş­lan­dı­ra­cak, ora­dan "Bü­yük Or­ta Do­ğu Pro­je­si"nin ger­çek­leş­me­si­ne kat­kı sağ­la­ya­cak, bel­ki de İran üze­rin­de­ki pro­je­le­ri­ni ger­çek­leş­ti­re­cek… Tür­ki­ye, bu ta­le­bi red­det­miş­tir. Ta­bii, red­det­me­si ge­re­ki­yor­du. Çün­kü, Ka­ra­de­niz de bi­zim coğ­raf­ya­mız­dan.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Ak­yüz, lüt­fen, to­par­la­yı­nız.

Bu­yu­run.

HA­LİL AK­YÜZ (De­vam­la) - To­par­lı­yo­rum.

Na­sıl, Gü­ney­do­ğu Ana­do­lu coğ­raf­ya­mı­zı kul­lan­dır­ma­dık­sa, Ka­ra­de­niz'de­ki ka­ra su­la­rı­mı­zı da kul­lan­dır­ma­ya izin ver­me­dik. Bu, doğ­ru bir ka­rar­dı.

Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, çok önem­li olan bu De­niz Em­ni­ye­ti Ko­mi­te­si, ger­çek­ten, ulus­la­ra­ra­sı de­niz su­la­rın­da ge­mi­le­rin sağ­lı­ğı ba­kı­mın­dan, ge­mi­le­rin de­niz­le­ri kir­let­me­me­si ba­kı­mın­dan, sey­rü­se­fer­le­rin ve ti­ca­ri ta­şı­ma­cı­lı­ğın da­ha sağ­lık­lı bir şe­kil­de ger­çek­leş­me­si ba­kı­mın­dan ge­rek­li­dir, doğ­ru­dur, olum­lu­dur. Bu söz­leş­me­ye, el­bet­te, olum­lu oy ve­re­ce­ğiz.

He­pi­ni­zi say­gıy­la, sev­giy­le se­lam­lı­yo­rum. (Al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ak­yüz.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

3'ün­cü mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 3.- Bu Ka­nun hü­küm­le­ri­ni Ba­kan­lar Ku­ru­lu yü­rü­tür.

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen, Er­dal Ka­ra­de­mir, İz­mir Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Ka­ra­de­mir. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA ER­DAL KA­RA­DE­MİR (İz­mir) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; De­niz Em­ni­ye­ti Ko­mi­te­si­nin 82. Otu­ru­mu­nun 29 Ka­sım 2006-8 Ara­lık 2006 Ta­rih­le­ri Ara­sın­da İs­tan­bul'da Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın 3'ün­cü mad­de­si üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz al­dım. He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bil­di­ği­niz gi­bi, Bir­leş­miş Mil­let­le­rin ih­ti­sas or­ga­nı olan Ulus­la­ra­ra­sı De­niz­ci­lik Ör­gü­tü IMO, de­niz­de gü­ven­lik, sey­rü­se­fer et­kin­li­ği, ge­mi­ler­den kay­nak­la­nan de­niz kir­li­li­ği­nin ön­len­me­siy­le il­gi­li kon­tro­lü, bun­lar­la il­gi­li ku­ral ve stan­dart­la­rı be­lir­le­yen ulus­la­ra­ra­sı bir ör­güt­tür. Mer­ke­zi İn­gil­te­re-Lon­dra'da olan Ulus­la­ra­ra­sı De­niz­ci­lik Ör­gü­tü 1958 yı­lın­da ku­rul­muş, 166 üye ül­ke­den bir ta­ne­si de Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti dev­le­ti­dir. Bu ör­gü­tün De­niz Em­ni­ye­ti Ko­mi­te­si, ör­gü­tün en ana ko­mi­te­le­rin­den bir ta­ne­si­dir. De­niz Em­ni­ye­ti Ko­mi­te­si­nin 82'nci dö­nem top­lan­tı­sı­nı 29 Ka­sım-8 Ara­lık 2006 ta­rih­le­ri ara­sın­da İs­tan­bul'da yap­mış ol­ma­sı biz­le­ri se­vin­dir­miş­tir; ama, bu ya­sa ta­sa­rı­sı, di­ğer ko­nuş­ma­cı ar­ka­daş­la­rı­mı­zın da ifa­de et­ti­ği gi­bi, ya­pıl­mış bir top­lan­tı; ama, biz, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si ola­rak, bu­nu, ya­pıl­mış bir top­lan­tı­nın ka­rar­la­rı­nı bu ta­rih­te al­ma­mız da bir ek­sik­lik di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

Bu ko­mi­te­nin ilk de­fa İn­gil­te­re dı­şın­da baş­ka bir ül­ke­de ya­pıl­mış ol­ma­sı ve bu top­lan­tı­nın, yi­ne, İs­tan­bul'da ya­pı­lı­yor ol­ma­sı, ül­ke­miz için önem­li bir ka­za­nım­dır. Bu an­lam­da, bu ka­nun ta­sa­rı­sı­nı önem­si­yo­ruz, des­tek­li­yo­ruz. Bu­nu Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu ola­rak ifa­de et­mek is­ti­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Tür­ki­ye, bu­gü­ne ka­dar bir­çok ulus­la­ra­ra­sı ör­güt ve ulus­la­ra­ra­sı söz­leş­me­ye ka­tı­lan ve im­za­la­yan bir ül­ke­dir. Bu yak­la­şım biz­le­ri se­vin­di­ri­yor; ama, önem­li olan, ulus­la­ra­ra­sı ör­güt­le­re ka­tıl­mak ve­ya ulus­la­ra­ra­sı söz­leş­me­le­re im­za at­mak de­ğil­dir, bu ör­güt ve ulus­la­ra­ra­sı söz­leş­me­le­rin ka­rar­la­rı­nı ya­şa­ma ge­çir­mek­tir. Ne ya­zık ki, ül­ke­mi­zi yö­ne­ten­ler, üye­si ol­du­ğu ulus­la­ra­ra­sı ör­güt­le­re gös­ter­me­lik ola­rak ka­tı­lı­yor­lar ve alı­nan olum­lu ka­rar­la­rı da, ne ya­zık ki, Tür­ki­ye'de uy­gu­la­mı­yor­lar.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Ulus­la­ra­ra­sı De­niz­ci­lik Ör­gü­tü­nün en önem­li gö­rev­le­ri­nin ba­şın­da, de­niz kir­li­li­ği­nin ön­len­me­si­ne yö­ne­lik ku­ral ve stan­dart­la­rı oluş­tur­mak ve uy­gu­la­ma­sı­nı de­net­le­mek­tir. "Ül­ke­miz, de­niz kir­li­li­ği­ne yö­ne­lik ku­ral ve stan­dart­la­rı uy­gu­lu­yor mu" di­ye bak­tı­ğı­mız­da -sa­nı­rım de­niz­le­ri­mi­ze bak­tı­ğı­mız­da, ge­rek Ka­ra­de­niz, ge­rek Ege De­ni­zi, ge­rek Ak­de­niz- hiç de bu­nun böy­le ol­ma­dı­ğı­nı be­ra­ber­ce gö­re­bi­li­riz. Bu so­run­la­ra olum­lu ce­vap ver­mek el­bet­te müm­kün de­ğil. "Ne­den" der­se­niz, de­niz­le­ri­mi­ze, kı­yı­la­rı­mı­za hep be­ra­ber ba­kar­sak, ne­den­le­ri­ni de an­la­mak müm­kün­dür. Bu­nu bi­raz da­ha ge­liş­ti­rir­sek, ta­bii, ül­ke­mi­zi yö­ne­ten­le­rin, ön­ce, baş­ta Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si­nin ve yi­ne onun Çev­re Ba­ka­nı Sa­yın Os­man Pe­pe'nin uy­gu­la­ma­la­rıy­la çok so­mut gör­mek müm­kün­dür. Bu ko­nu­da çok so­mut ör­nek­ler ver­mek is­ti­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ba­kı­nız, siz­le­re şu­nu ha­tır­lat­mak is­ti­yo­rum: De­niz kir­li­li­ğiy­le il­gi­li, AKP Hükûme­ti­nin ve Çev­re Ba­ka­nı Sa­yın Os­man Pe­pe'nin tu­tu­muy­la il­gi­li çok so­mut bir ör­nek: 25/2/2000 ta­ri­hin­de İs­ken­de­run Li­ma­nı'na de­mir atan ve dört bu­çuk yıl ora­da de­mir­li iken 6/9/2004 ta­ri­hin­de ta­şı­dı­ğı teh­li­ke­li atık­la bir­lik­te ba­tan Ul­la Ge­mi­si­ni ha­tır­la­ma­nı­zı is­ti­yo­rum. Teh­li­ke­li atık ta­şı­dı­ğı bi­li­nen Ul­la Ge­mi­si'nin tam dört bu­çuk yıl Türk ka­ra su­la­rın­da bat­ma­sı­na res­men göz yu­mul­muş­tur. Bu olay için Çev­re ve Or­man Ba­ka­nı­nın açık­la­ma­sı her­ke­si şa­şırt­mış­tır. Sa­yın Ba­kan Os­man Pe­pe, ay­nen, bu olay­dan son­ra şu açık­la­ma­yı yap­mış­tır: "Ak­de­niz'de akın­tı var­dır, on beş-yir­mi gün için­de akın­tı bu teh­li­ke­li atık­la­rı ge­mi­nin bat­tı­ğı yer­den alır gö­tü­rür. Böy­le­ce, İs­ken­de­run Kör­fe­zi de bu teh­li­ke­li atık­tan kur­tu­lur" de­miş­tir.

EYÜP AYAR (Ko­ca­eli) - An­la­ma­mış­sın.

ER­DAL KA­RA­DE­MİR (De­vam­la) - Ba­ka­nın bu açık­la­ma­sı, ge­mi­yi ze­hir­li atı­ğıy­la İs­ken­de­run Li­ma­nı'na ge­ti­ren­le­ri, bel­ki de ba­tı­ran­la­rı ce­sa­ret­len­dir­miş­tir. Yi­ne bu açık­la­ma, Ha­tay ve İs­ken­de­run Kör­fe­zi'nde ya­şa­yan in­san­la­rı, ba­lık­çı­la­rı, tu­rizm­ci­le­ri, es­naf­la­rı mo­ral yı­kın­tı­sı­na uğ­rat­mış­tır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Sa­yın Ba­kan, dört bu­çuk yıl içe­ri­sin­de, ge­mi­nin çık­tı­ğı ül­ke olan İs­pan­ya Hükûme­ti ile ge­rek­li gi­ri­şim­le­ri za­ma­nın­da yap­ma­ya­rak, ulus­la­ra­ra­sı Ba­sel Söz­leş­me­le­ri ge­re­ği hak­la­rı­mı­zı ye­te­ri ka­dar da kul­lan­ma­mış­tır. Ge­mi bat­tık­tan son­ra or­ta­ya çı­ka­cak çev­re kir­li­li­ği­nin araş­tı­rıl­ma­sı, su al­tı ör­nek­le­ri­nin alı­na­rak ze­hir­li mad­de mik­ta­rı­nın net ola­rak tes­pit edi­le­bil­me­si, AKP Hükûme­ti­nin ve Çev­re Ba­ka­nı­nın bü­yük bir ih­ma­li­dir. İs­ken­de­run'da ya­şa­yan ba­lık­çı es­na­fın, tu­rizm­ci­nin ya­şa­ya­ca­ğı mağ­du­ri­yet­le­rin gi­de­ril­me­si ko­nu­sun­da AKP Hükûme­ti hiç­bir gi­ri­şim­de bu­lun­ma­mış­tır. Ge­mi­nin ba­tış ne­de­ni­nin sa­bo­taj olup ol­ma­dı­ğı da araş­tı­rıl­ma­mış­tır. Bu olay­la il­gi­li Bel­çi­ka­lı bir par­la­men­ter ay­nen Tür­ki­ye'ye yö­ne­lik şu ifa­de­le­ri kul­lan­mış­tır: "Tür­ki­ye bir Av­ru­pa ül­ke­si de­ğil­dir. Tür­ki­ye'nin bir Av­ru­pa ül­ke­si ol­du­ğu söy­le­ne­mez ve bu olay da bu­nun ka­nı­tı­dır." de­miş­tir. Eğer, bu­gün, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti dev­le­ti, Av­ru­pa Bir­li­ğiy­le olan iliş­ki­le­rin­de bu de­re­ce olum­suz bir sü­re­ce gel­miş­se, bu olay­la­rın da bun­da ne ka­dar ye­ri ol­du­ğu­nu ha­tır­lat­mak is­ti­yo­rum.

Bu duy­gu­lar­la he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

 BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ka­ra­de­mir.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Ta­sa­rı­nın tü­mü açık oy­la­ma­ya ta­bi­dir.

Açık oy­la­ma­nın elek­tro­nik oy­la­ma ci­ha­zıy­la ya­pıl­ma­sı­nı oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Oy­la­ma için iki da­ki­ka sü­re ve­re­ce­ğim.

Oy­la­ma iş­le­mi­ni baş­la­tı­yo­rum.

(Elek­tro­nik ci­haz­la oy­la­ma ya­pıl­dı)

BAŞ­KAN - De­niz Em­ni­ye­ti Ko­mi­te­si­nin 82'nci Otu­ru­mu­nun 29 Ka­sım 2006-8 Ara­lık 2006 Ta­rih­le­ri Ara­sın­da İs­tan­bul'da Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti ile Ulus­la­ra­ra­sı De­niz­ci­lik Ör­gü­tü Ara­sın­da Mu­ta­ba­kat Muh­tı­ra­sı­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı oy­la­ma so­nu­cu:

Oy sa­yı­sı    :    215

Ka­bul         :    215 (x)

Böy­le­ce, ta­sa­rı ka­bul edil­miş ve ka­nun­laş­mış­tır.

7'nci sı­ra­da yer alan, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Ulus­la­ra­ra­sı Te­le­ko­mü­ni­kas­yon Bir­li­ği Ara­sın­da 2006 Yı­lı Tam Yet­ki­li Tem­sil­ci­ler Kon­fe­ran­sı­nın Or­ga­ni­zas­yo­nu, Ger­çek­leş­ti­ril­me­si ve Fi­nans­ma­nı­na İliş­kin An­laş­ma­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru­nun gö­rüş­me­le­ri­ne baş­lı­yo­ruz.

8.- Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Ulus­la­ra­ra­sı Te­le­ko­mü­ni­kas­yon Bir­li­ği Ara­sın­da 2006 Yı­lı Tam Yet­ki­li Tem­sil­ci­ler Kon­fe­ran­sı­nın Or­ga­ni­zas­yo­nu, Ger­çek­leş­ti­ril­me­si ve Fi­nans­ma­nı­na İliş­kin An­laş­ma­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1233) (S. Sa­yı­sı: 1245) (xx)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon ve Hükûmet ye­rin­de.

Ko­mis­yon ra­po­ru 1245 sı­ra sa­yı­sıy­la bas­tı­rı­lıp da­ğı­tıl­mış­tır.

Ta­sa­rı­nın tü­mü üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen Os­man Coş­ku­noğ­lu, Uşak Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Coş­ku­noğ­lu.

CHP GRU­BU ADI­NA OS­MAN COŞ­KU­NOĞ­LU (Uşak) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; şim­di, üze­rin­de ko­nuş­ma­ya baş­la­dı­ğı­mız Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hükûme­ti ile Ulus­la­ra­ra­sı Te­le­ko­mü­ni­kas­yon Bir­li­ği Ara­sın­da 2006 Yı­lı Tam Yet­ki­li Tem­sil­ci­ler Kon­fe­ran­sı­na iliş­kin ya­sa AKP Hükûme­ti­nin,  zan­ne­di­yo­rum,  Tür­ki­ye  Bü­yük  Mil­let  Mec­li­si  ta­ri­hin­de ya­rat­tı­ğı ilk­ler­den bi­ri­si

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

(xx) 1245 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

da­ha­dır. Bir ilk da­ha ya­rat­mış­tır AKP Hükûme­ti. Çün­kü, şim­di onay­la­dı­ğı­mız kon­fe­rans, şim­di onay­lan­ma­sı­nı tar­tış­tı­ğı­mız kon­fe­rans olup bi­te­li üç ay geç­ti. Kon­fe­rans ya­pıl­ma­dan ön­ce ger­çek­leş­me­si ge­re­ken onay­la­ma, kon­fe­rans ya­pı­lıp bi­ti­ril­dik­ten son­ra, üç ay son­ra gün­de­me ge­li­yor ve bu­ra­da biz bu­nu onay­la­ma­yı tar­tı­şı­yo­ruz. Hem de na­sıl bir kon­fe­rans?

Ba­kın, sı­ra sa­yı­sı­nın ge­rek­çe­sin­den si­ze bu­nun ne ka­dar önem­li bir kon­fe­rans ol­du­ğu­nu Sa­yın Hükûmet yet­ki­li­le­ri­nin, Hükûme­tin yaz­dı­ğı şek­liy­le oku­yo­rum: Söz ko­nu­su an­laş­ma, ya­ni, bu tar­tış­tı­ğı­mız an­laş­ma ile kon­fe­ran­sın An­tal­ya'da ya­pıl­ma­sın­dan kay­nak­la­nan ila­ve mas­raf­lar sağ­lık­lı ve et­kin ola­rak yü­rü­tül­me­si için ih­ti­yaç du­yu­lan alt­ya­pı, sağ­la­na­cak imkânlar, hiz­met­ler, ye­rel per­so­nel, tek­nik do­na­nı­ma iliş­kin hü­küm­ler dü­zen­le­ni­yor bu­ra­da. Rast­ge­le bir kon­fe­rans de­ğil bu. Bu­ra­da da yi­ne ifa­de edil­di­ği gi­bi, ITU'nun, ya­ni, Ulus­la­ra­ra­sı Te­le­ko­mü­ni­kas­yon Bir­li­ği­nin en üst dü­zey­de­ki kon­fe­ran­sı bu. Dört yıl­da bir ya­pı­lır ve Tür­ki­ye'de ya­pı­la­ca­ğı dört yıl ön­ce ka­rar ve­ril­miş­tir.

Yi­ne ge­rek­çe­den oku­yo­rum: "ITU'nun (Ulus­la­ra­ra­sı Te­le­ko­mü­ni­kas­yon Bir­li­ği) iş­le­yi­şi­ne yö­ne­lik ola­rak bir­çok yet­ki­yi uh­de­sin­de bu­lun­du­ran Tam Yet­ki­li Tem­sil­ci­ler Kon­fe­ran­sı­na dün­ya­nın her böl­ge­sin­den çok sa­yı­da ba­kan ile üst dü­zey yet­ki­li­nin de yer al­dı­ğı 2 bin ci­va­rın­da de­le­ge­nin ve 240 ci­va­rın­da ça­lı­şa­nı­nın, Ulus­la­ra­ra­sı Te­le­ko­mü­ni­kas­yon Bir­li­ği ça­lı­şa­nı­nın ka­tıl­ma­sı bek­len­mek­te­dir" de­ni­len bu çok önem­li kon­fe­ran­sın bi­ti­şin­den üç ay son­ra, biz, bu kon­fe­ran­sın ya­pıl­ma­sı için im­za­lan­mış olan an­laş­ma­yı onay­lı­yo­ruz. Bu, AKP Hükûme­ti­nin Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si ta­ri­hi­ne sun­du­ğu ilk­ler­den bi­ri­dir tah­min edi­yo­rum.

Bu tah­mi­ni­min doğ­ru olup ol­ma­dı­ğı­nı, ben, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Sa­yın Baş­ka­nı­na sor­dum. Bu an­laş­ma­nın onay­lan­ma­sı­na iliş­kin bu ya­sa ta­sa­rı­sı 14 Ara­lık'a ka­dar gün­dem­de dur­du. 15 Ara­lık gü­nü, ne za­man ki büt­çe gö­rüş­me­le­ri baş­la­dı, zo­run­lu ola­rak gün­dem­den çı­ka­rıl­dı, da­ha son­ra yi­ne gün­de­me gel­di. 18 Ara­lık gü­nü, ben, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Sa­yın Baş­ka­nı­na yö­nelt­ti­ğim so­ru­da, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si ta­ri­hin­de böy­le bir şey olup ol­ma­dı­ğı­nı sor­dum. Ay­rı­ca, onay­lan­ma­mış bir an­laş­ma ile Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­sin­den, ya­ni Baş­ka­nı ol­du­ğu Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­sin­den onay­lan­ma­mış bir an­laş­ma ile bu top­lan­tı­nın, kon­fe­ran­sın 6 Ka­sım-25 Ka­sım ara­sın­da ya­pıl­ma­sı hak­kın­da ne dü­şün­dü­ğü­nü sor­dum; bu­nun mas­raf­la­rı, bu­nun il­gi­li tüm di­ğer plan­la­ma­sı, gö­rev­len­di­ril­me­si hak­kın­da ne dü­şün­dü­ğü­nü sor­dum. Be­nim bu so­ru­ma Sa­yın Baş­ka­nın, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Sa­yın Baş­ka­nı­nın ver­di­ği ce­va­bı ay­nen oku­yo­rum: "Gün­de­min yo­ğun­lu­ğu ve gün­dem­de­ki iş­le­rin sı­ra­sın­da son­ra­dan ya­pı­lan de­ği­şik­lik­ler ne­de­niy­le anı­lan ta­sa­rı he­nüz gö­rü­şül­me­miş­tir." Ben gö­rü­şül­me­di­ği­ni bi­li­yo­rum za­ten.  "Ta­sa­rı ka­nun­laş­ma­dı­ğı ve­ya İç Tü­zük'ün 75'in­ci mad­de­si­ne gö­re Hükûmet ta­ra­fın­dan ge­ri alın­ma­dı­ğı tak­dir­de dö­nem so­nu­na ka­dar gün­dem­de kal­ma­ya de­vam ede­cek­tir." Sa­yın Baş­kan, be­nim so­ru­ma ce­vap ver­me­miş olu­yor bu şe­kil­de; fa­kat, be­nim tah­mi­nim, bu, Tür­ki­ye'de bir ilk­tir.

Na­sıl ya­pıl­dı bü­tün bu mas­raf­lar? Bu ko­nu­yu da Sa­yın Ulaş­tır­ma Ba­ka­nı­na sor­dum. Yi­ne, 18 Ara­lık­ta ver­miş ol­du­ğum so­ru öner­ge­sin­de, ken­di­le­ri­ne "Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si ona­yı alın­ma­dan bu kon­fe­ran­sın ya­pı­lıp bit­miş ol­ma­sı ile ne gi­bi ih­lal­ler söz ko­nu­su ol­muş­tur?" di­ye sor­dum, ya­nıt yok.

Bu kon­fe­rans­ta Türk de­le­gas­yo­nu­nun se­çim­ler­de… Bu kon­fe­rans­ta se­çim­ler de ya­pı­lı­yor, bu ulus­la­ra­ra­sı önem­li ku­ru­lu­şun se­çim­le­ri de ya­pı­lı­yor. Bu kon­fe­rans­ta Türk de­le­gas­yo­nu­nun se­çim­ler­de ve alı­na­cak ka­rar­lar­da oy kul­la­na­bil­me­si için an­laş­ma­nın ya­sal ol­ma­sı, ya­ni, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si ta­ra­fın­dan onay­lan­ma­sı ge­rek­mi­yor muy­du? Türk de­le­gas­yo­nu oy kul­la­na­bil­di mi? Kul­lan­dı, ama, bu ya­sal mı­dır? Kul­lan­dıy­sa, bu ya­sal mı­dır? Bu so­rum da ce­vap­sız kal­dı. Ya­zı­lı so­ru öner­ge­sin­den oku­yo­rum.

Bir di­ğer so­ru: Bu kon­fe­rans için ev sa­hi­bi ola­rak ya­pı­lan har­ca­ma­la­rın top­lam mik­ta­rı ne­dir? Ya­sa çık­ma­dan, an­laş­ma Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­sin­de onay­lan­ma­dan bu har­ca­ma­la­rı kim, han­gi kay­nak­tan ve han­gi yet­kiy­le yap­mış­tır? Ce­vap­sız bir so­ru da­ha.

Di­ğer bir so­ru: Bu kon­fe­ran­sa ka­tıl­mak için öden­me­si ge­re­ken mik­tar, ya­ni, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'nin öde­me­si ge­re­ken mik­tar, bir ka­tı­lım­cı ola­rak, 1 mil­yon 250 mil­yon frank­tır, İs­viç­re fran­gı­dır. Bu, yak­la­şık 2 mil­yon 250 bin ye­ni Türk li­ra­sı­dır, ya­ni, es­ki pa­ray­la 2 tril­yon 250 mil­yar. Bu mik­ta­rı kim, han­gi büt­çe­den, han­gi yet­kiy­le öde­miş­tir? Ya­nıt yok. Bu kon­fe­ran­sın ya­pıl­ma­sı­nın ge­rek­çe­sin­de ay­nen şöy­le de­ni­yor: "Ül­ke­mi­zin Ulus­la­ra­ra­sı Te­le­ko­mü­ni­kas­yon Bir­li­ğin­de da­ha et­kin bir rol oy­na­ma­sı imkânı­nı sağ­la­ya­ca­ğı…" Böy­le bir imkân sağ­la­na­bil­miş mi­dir? Ce­vap yok. Ül­ke­miz Ulus­la­ra­ra­sı Te­le­ko­mü­ni­kas­yon Bir­li­ğin­de bu kon­fe­rans­tan son­ra ne gi­bi ko­nu ve po­zis­yon­lar­da da­ha et­kin bir ko­nu­ma gel­miş­tir? Ce­vap yok.

Ay­rı­ca, ay­rı­ca, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, bu kon­fe­rans­ta se­çim­ler ol­muş­tur. Ge­nel­lik­le ev sa­hip­li­ği ya­pan ül­ke­nin bir ada­yı ge­nel sek­re­ter yar­dım­cı­lı­ğı­na se­çi­lir ta­bii o ada­yın yet­kin bi­ri­si ol­ma­sı kay­dıy­la. Bu kon­fe­rans­ta ga­yet yet­kin bi­ri­si aday idi ve onun aday­lı­ğı Sa­yın Ulaş­tır­ma Ba­ka­nı ta­ra­fın­dan da onay­lan­mış­tı. Son da­ki­ka­da bu ba­şa­rı­lı ça­lış­ma yü­rüt­müş ada­yı ge­ri çek­tik, baş­ka bir aday ile­ri sür­dük ve ge­nel sek­re­ter yar­dım­cı­lı­ğı se­çi­mi­ni fark­lı bir şe­kil­de kay­bet­tik. Bu da zan­ne­der­sem bir ilk­tir, ya­ni, hem ev sa­hip­li­ği ya­pa­cak­sı­nız hem de böy­le bir se­çi­mi kay­be­de­cek­si­niz.

Bü­tün bun­la­rın olup bit­ti­ği kon­fe­rans­ta Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­sin­den onay­lan­ma­dan ya­pı­lan mas­raf­la­rı, yet­ki­len­dir­me­le­ri, do­na­nım­la­rı, bü­tün ge­liş­me­le­ri dü­zen­le­yen bir ya­sa ol­ma­dan, bir an­laş­ma ya­sal hâle gel­me­den ya­pı­lan kon­fe­rans­ta Sa­yın Baş­ba­kan da bir ko­nuş­ma yap­mış­tır. Sa­yın Baş­ba­ka­nın ko­nuş­ma­sı­nın tam met­ni önüm­de­dir, elim­de­dir. Si­ze ora­dan da bir iki sa­tır oku­ya­ca­ğım. Sa­yın Baş­ba­ka­nın bu ya­sal ol­ma­dan ya­pı­lan ulus­la­ra­ra­sı kon­fe­rans­ta söy­le­di­ği bir cüm­le şu­dur: "Bü­yük bir mem­nu­ni­yet­le söy­le­ye­bi­li­rim ki, Tür­ki­ye, son yıl­lar­da ger­çek­leş­tir­di­ği­miz bü­yük atı­lım­lar­la ar­tık, yir­mi dört sa­at on­li­ne bir dev­let­tir." On­li­ne, ya­ni, her an İn­ter­net'ten eri­şi­le­bi­lir bir dev­let­mi­şiz bu son za­man­lar­da ya­pı­lan ça­lış­ma­lar so­nu­cun­da. Bu, doğ­ru de­ğil­dir. Bu­nun doğ­ru ol­ma­dı­ğı­nı ya­ban­cı ül­ke­ler de bi­lir. Sa­yın Baş­ba­kan de­vam edi­yor: "Tür­ki­ye'nin eri­şim dı­şı ol­du­ğu hiç­bir ala­nın kal­ma­ma­sı için, bil­gi top­lu­lu­ğu­na dö­nü­şüm ça­lış­ma­la­rı­mı­zı bü­yük bir hız­la sür­dü­rü­yo­ruz." Sa­yın Baş­ba­kan bu­nu söy­lü­yor. Bu dev­le­tin on­li­ne ol­ma­sı, ya­ni, dev­le­tin İn­ter­net üze­rin­den top­lu­ma hiz­met ve­ri­yor, her za­man hiz­met ve­ri­yor, yir­mi dört sa­at -Sa­yın Baş­ba­kan öy­le di­yor- hiz­met ve­ri­yor id­di­ası yan­lış­tır. Da­ha he­nüz böy­le bir hiz­me­tin ve­ril­di­ği bi­le yok­tur. Bu­nun­la il­gi­li pro­je yü­rü­tül­mek­te­dir ve o pro­je­nin ne ka­dar ba­şa­rı­sız ol­du­ğu da Sa­yış­tay ra­po­ruy­la be­lir­len­miş­tir. Sa­yış­tay de­net­le­miş­tir bu e-dev­let uy­gu­la­ma­la­rı­nı. Sa­yış­tay de­net­le­miş­tir et­kin­li­ği­ni, ya­rar­lı­lı­ğı­nı, işe ya­rar­lı­lı­ğı­nı ve iki ta­ne ra­por üret­miş­tir. Bu ra­por­la­rın ön­ce Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nun­da, da­ha son­ra da Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­sin­de tar­tı­şıl­ma­sı ge­re­kir. Bu ra­por­lar, Sa­yış­ta­yın ra­por­la­rı, al­tı ye­di ay ön­ce ya­yın­lan­mış­tır, fa­kat hâlâ Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­sin­de umur­san­ma­mış­tır bi­le bu ra­por­lar. Bu ra­por­lar as­lın­da, Sa­yın Baş­ba­ka­nın ora­da, 180 ül­ke­nin önün­de  söy­le­di­ği söz­le­rin yan­lış ol­du­ğu­nu da bel­ge­li­yor ve Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si ya­sal ola­rak, ya­sa ge­re­ği tar­tış­ma­sı ge­rek­ti­ği Sa­yış­tay ra­por­la­rı­nı he­nüz tar­tış­mış de­ğil­dir.

Sa­yın Baş­ba­kan, de­vam edi­yor: "2004 yı­lın­dan iti­ba­ren te­le­ko­mü­ni­kas­yon sek­tö­rün­de ser­best­leş­me­yi sağ­la­dık. Sek­tö­rü, iş­let­me ve alt­ya­pı­ya sa­hip ol­ma açı­sın­dan ser­best re­ka­be­te aç­tık. Hükûmet ola­rak, en son bil­gi ve ile­ti­şim tek­no­lo­ji­le­ri­ni, ül­ke­mi­zin sos­yo­eko­no­mik ya­pı­sı­nı da dik­ka­te ala­rak, in­sa­nı­mı­zın ya­ra­rı­na sun­ma­nın gay­re­ti içe­ri­sin­de­yiz."

Yan­lış­tır de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri ve bu­nun yan­lış­lı­ğı AB iler­le­me ra­po­run­da da gös­te­ril­miş­tir. Ser­best­leş­me he­nüz ger­çek­leş­me­miş­tir te­le­ko­mü­ni­kas­yon sek­tö­rün­de. Ör­ne­ğin, kab­lo TV, he­nüz, yüz­de 95 kul­la­nıl­ma­yan, boş ka­pa­si­tey­le… Gü­ze­lim kab­lo alt­ya­pı­mı­zın yüz­de 95'i kul­la­nıl­ma­mak­ta­dır, TÜRK­SAT'ın te­ke­lin­de du­ru­yor. TÜRK­SAT'ın te­ke­lin­de dur­ma­sı yan­lış­tır, doğ­ru­dur de­mi­yo­rum, yüz­de 95'inin he­nüz kul­la­nıl­ma­ma­sı ve ser­best­leş­me­nin ol­ma­ma­sın­dan bir ör­nek ve­ri­yo­rum. Ye­ni, Türk Te­le­ko­mun öner­di­ği, Te­le­kom Ku­ru­mun­da ka­bul et­ti­ği ta­ri­fe­ler so­nu­cun­da, bu ta­ri­fe­ler, şe­hir için­de zam ya­pı­yor. Ne­den şe­hir için­de zam ya­pı­yor? Çün­kü, şe­hir için­de Türk Te­le­ko­mun ra­ki­bi yok, ra­ki­bi ol­ma­dı­ğı yer­de zam ya­pı­yor, uzak me­sa­fe­de in­di­rim ya­pı­yor. Te­kel ol­du­ğu şe­hir içi gö­rüş­me­de zam ya­pı­yor, re­ka­be­tin ol­du­ğu uzak me­sa­fe­de, şe­hir­ler ara­sın­da, ül­ke­ler ara­sın­da in­di­rim ya­pı­yor. Bu şe­kil­de, Türk Te­le­kom, bir taş­la iki kuş vu­ru­yor, hem ra­kip­le­ri­ni eli­mi­ne ede­bi­li­yor bu şe­kil­de hem de çap­raz süb­van­si­yon­la, te­kel ol­du­ğu yer­de yap­tı­ğı zam­lar sa­ye­sin­de, be­nim he­sap­la­rım­ca, bir yıl içe­ri­sin­de, en az 700 mil­yon do­lar, muh­te­me­len 900 mil­yon do­lar ek kâr ede­cek­tir bu ye­ni zam­lar ne­de­niy­le ve bu­nun, iş­te, tak­si­ti de, za­ten ilk öde­di­ği tak­sit 1 mil­yar do­lar. Bu 1 mil­yar do­la­rı hal­kın sır­tın­dan zam­lar­la çı­ka­rı­yor.

Sa­yın Baş­ba­ka­nın bir cüm­le­si­ni da­ha oku­ya­ca­ğım: "Mem­nu­ni­yet­le ifa­de ede­bi­li­rim ki, bu­gün, Tür­ki­ye'de, bil­gi tek­no­lo­ji­le­rin­den en et­kin şe­kil­de ya­rar­lan­ma­sı­nı müm­kün kı­lan bir alt­ya­pı oluş­tu­rul­muş­tur." Yan­lış ol­du­ğu­nu her­ke­sin bil­di­ği cüm­le­ler. Bun­lar, ma­ale­sef, ya­sal ol­ma­dan top­la­nan ulus­la­ra­ra­sı kon­fe­rans­ta 180 ül­ke­nin tem­sil­ci­le­ri -ba­kan­lar var, üst dü­zey tem­sil­ci­ler- önün­de söy­len­miş­tir.

Bu ara­da, bü­tün bun­lar olup bi­ter­ken, Ulus­la­ra­ra­sı Te­le­ko­mü­ni­kas­yon Bir­li­ği de, 2006 so­nun­da En­for­mas­yon Top­lu­mu Ra­po­ru'nu açık­lı­yor. Bu En­for­mas­yon Top­lu­mu Ra­po­ru'yla, 2006'da, sa­yı­sal fır­sat en­dek­si di­ye, ya­ni, üye­si olan 180 ül­ke­nin bu sa­yı­sal, di­ji­tal de de­di­ği­miz, bil­gi tek­no­lo­ji­le­ri de­di­ği­miz alan­da­ki fır­sat en­dek­si­ni, ola­nak en­dek­si­ni he­sap­la­mış­lar. Bu he­sap­la­ma­ya gö­re Tür­ki­ye ka­çın­cı sı­ra­da? Tür­ki­ye bu he­sap­la­ma­ya gö­re 58'in­ci sı­ra­da. Tür­ki­ye'nin 58'in­ci sı­ra­da ol­du­ğu sa­yı­sal fır­sat en­dek­sin­de, 58'in­ci sı­ra­da ol­du­ğu bir or­tam­da, Tür­ki­ye'nin, bil­gi tek­no­lo­ji­le­ri­ni en et­kin bir şe­kil­de kul­la­na­cak alt­ya­pı­ya sa­hi­biz de­mek, ya­ni biz en et­ki­ni uy­gu­la­dı­ğı­mız hâlde, an­cak ve an­cak 58'in­ci sı­ra­da ola­bi­li­yo­ruz de­mek­tir. Bu­nu, ben bir Türk yurt­ta­şı ola­rak, her şey­den ön­ce red­de­di­yo­rum; Tür­ki­ye'nin, böy­le bir Sa­yın Baş­ba­ka­nın bu söy­le­di­ği­nin biz­le­ri de kap­sa­yan, biz­le­ri de mahkûm eden bir dav­ra­nış­tır. En et­kin alt­ya­pıy­la, biz dün­ya­da sa­de­ce 58'in­ci sı­ra­ya ge­le­bi­li­yo­ruz de­mek ki.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, yi­ne, Ulus­la­ra­ra­sı Te­le­ko­mü­ni­kas­yon Bir­li­ği­nin top­la­dı­ğı "Dün­ya En­for­mas­yon Top­lu­mu Zir­ve­si" 18 Ka­sım 2005'te top­lan­dı, bu­na Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti de bu zir­ve top­lan­tı­sı­na ka­tıl­dı. Bu zir­ve top­lan­tı­sın­da, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti­nin de al­tın­da im­za­sı ol­du­ğu bir an­laş­ma var­dır, bu an­laş­ma­nın ta­ma­mı ih­lal edil­mek­te­dir. Ben sa­de­ce bir ta­ne­si­ni oku­ya­ca­ğım, en ilk, an­laş­ma­nın 1'in­ci mad­de­si. Top­lum mer­kez­li, bu bil­gi tek­no­lo­ji­le­ri­nin top­lum mer­kez­li ol­ma­sı di­yor. Tür­ki­ye'de bil­gi tek­no­lo­ji­le­ri,  e-dev­let uy­gu­la­ma­sı top­lum mer­kez­li de­ğil­dir. Top­lu­mun ta­le­bi bu ge­liş­me­ler içe­ri­sin­de dü­şü­nül­me­miş­tir; sa­de­ce ve sa­de­ce, bir­ta­kım hiz­met­le­rin tek­no­lo­jik, elek­tro­nik or­ta­ma ak­ta­rıl­ma­sı pro­je­si yü­rü­tül­mek­te­dir, o da, yi­ne Sa­yış­tay ra­po­ru­nun be­lirt­ti­ği gi­bi, doğ­ru dü­rüst ya­pıl­ma­mak­ta­dır, fa­kat, sa­de­ce ve sa­de­ce, elek­tro­nik or­tam­da bir­ta­kım hiz­met­le­rin su­nul­ma­sı. Pe­ki, bu­nu ta­lep ede­cek olan hal­kı­mı­zın bu­nu ta­lep et­me ola­nak­la­rı ne­dir? Ta­lep ede­cek olan hal­kı­mı­zın eriş­me ola­nak­la­rı ne­dir? Ta­lep ede­cek olan hal­kı­mı­zın öde­di­ği üc­ret­ler ne­dir? Dün­ya­da bir tek Ugan­da var­dı biz­den da­ha faz­la ile­ti­şim tek­no­lo­ji­le­rin­den ver­gi alan ül­ke, Ugan­da da azalt­tı ver­gi­si­ni; Tür­ki­ye'dir, sa­de­ce Tür­ki­ye, en son­da­yız­dır, ile­ti­şim ver­gi­si ve KDV ile­ti­şim tek­no­lo­ji­le­ri kul­lan­ma­nın, İn­ter­net ve di­ğer ile­ti­şim, te­le­fon kul­lan­ma­nın… Cep te­le­fo­nu­nu­zun fa­tu­ra­sın­da gö­re­cek­si­niz, yüz­de 25 özel ile­ti­şim ver­gi­si var­dır, yüz­de 18 KDV var­dır ve bu, dün­ya­da en faz­la­dır.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

OS­MAN COŞ­KU­NOĞ­LU (De­vam­la) - Son cüm­lem Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın Coş­ku­noğ­lu.

OS­MAN COŞ­KU­NOĞ­LU (De­vam­la) - De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, eli­miz­de gö­rüş­tü­ğü­müz ya­sa­nın ge­rek­çe­sin­de de ya­zıl­dı­ğı gi­bi, bu çok önem­li, 180 ül­ke­nin ba­kan dü­ze­yin­de bi­le ka­tı­lım­lar sağ­la­dı­ğı kon­fe­ran­sın har­ca­ma­la­rı na­sıl ya­pıl­dı bil­mi­yo­ruz. Bu­ra­da ya­zı­yor: "Top­lan­tı­nın ya­pıl­ma­sı ne­de­niy­le or­ta­ya çı­ka­cak ma­li­yet­le­rin kar­şı­lan­ma­sı." Na­sıl ya­pıl­dı bil­mi­yo­ruz. Ben so­ru öner­ge­si ver­dim, ya­nıt ala­ma­dım. "Top­lan­tı es­na­sın­da alı­na­cak gü­ven­lik ön­lem­le­ri; an­laş­ma­nın uy­gu­lan­ma­sı sı­ra­sın­da or­ta­ya çı­ka­bi­le­cek an­laş­maz­lık­la­rın çö­züm usu­lü." Bü­tün bun­la­rın bu an­laş­may­la be­lir­len­me­si ge­re­ki­yor; ama, bu an­laş­ma onay­lan­ma­dı­ğı için ge­çer­li de­ğil. "Top­lan­tı­ya ka­tı­la­cak gö­rev­li­le­re sağ­la­na­cak im­ti­yaz ve do­ku­nul­maz­lık­lar." Onu da bu dü­zen­li­yor. Onu da onay­la­ma­dık. Bun­la­rın bi­lin­me­di­ği, ve­ril­miş olan im­ti­yaz ve do­ku­nul­maz­lık­la­rın bi­lin­me­di­ği, ya­pı­lan har­ca­ma­la­rın han­gi yet­kiy­le kim ta­ra­fın­dan ya­pıl­dı­ğı bi­lin­me­di­ği, açık­lan­ma­dı­ğı bir an­laş­ma­nın, eğer bu an­laş­ma ger­çek­ten 6 Ka­sım­da bu ulus­la­ra­ra­sı top­lan­tı ol­ma­dan ön­ce ya­pıl­mış ol­say­dı, mem­nu­ni­yet­le, en he­ye­can­la onay­lan­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni, olum­lu oy ve­ril­me­si ge­rek­ti­ği­ni sa­vu­na­cak ki­şi­yim. Fa­kat, bu ka­dar bi­lin­me­zin ol­du­ğu, ki­min ne­re­den bul­du­ğu pa­ra­yı ne­re­ye har­ca­dı­ğı bel­li ol­ma­yan, bir­ta­kım im­ti­yaz­la­rın ve­ril­di­ği, ki­min na­sıl ver­di­ği bel­li ol­ma­yan bir an­laş­ma­nın an­cak ve an­cak kon­fe­rans bit­tik­ten üç dört ay son­ra önü­mü­ze ge­ti­ri­lip onay­lan­ma­sı gi­bi bir öne­ri­yi ben cid­di­yet­siz­lik­ten uzak ol­ma­nın da öte­sin­de çok bü­yük bir say­gı­sız­lık ola­rak gö­rü­yo­rum. Do­la­yı­sıy­la, bu an­laş­ma­nın onay­lan­ma­sın­da Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak bi­zim oyu­muz çe­kim­ser ola­cak.

He­pi­ni­ze say­gı­lar su­na­rım. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Coş­ku­noğ­lu.

Tü­mü üze­rin­de şah­sı adı­na söz is­te­yen Fe­rit Mev­lüt As­la­noğ­lu, Ma­lat­ya Mil­let­ve­ki­li.

Sa­yın As­la­noğ­lu, sü­re­niz, ken­di ta­le­bi­niz­le beş da­ki­ka.

Bu­yu­run.

FE­RİT MEV­LÜT AS­LA­NOĞ­LU (Ma­lat­ya) - Sa­yın Baş­kan, yü­ce Mec­li­sin çok de­ğer­li üye­le­ri; ta­bii bu, ulus­la­ra­ra­sı bir kon­fe­rans, bir ile­ti­şim kon­fe­ran­sı ile il­gi­li bir an­laş­ma, ama bir ile­ti­şim. Ulus­la­ra­ra­sı bir kon­fe­rans­ta Tür­ki­ye ola­rak, bu­nun en önün­de ol­ma­mız ge­rek­ti­ği­ni sa­vu­nu­yo­rum. Aca­ba, Tür­ki­ye'de, şu gün için va­tan­da­şa ver­di­ği­miz hiz­met­te, ile­ti­şim ko­nu­sun­da ulus­la­ra­ra­sı dü­zey­de mi­yiz? İki ta­ne ör­nek ve­re­ce­ğim.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, Türk va­tan­da­şı, ile­ti­şim ko­nu­sun­da, sos­yal dev­let­ten her tür­lü hiz­me­ti al­ma­lı­dır. Türk Te­le­ko­mu sat­tık;

1) Sa­tı­lır­ken, ku­rum­lar ver­gi­sin­de yüz­de 10 in­di­rim bi­li­ni­yor muy­du? Bu­nun böy­le ya­pı­la­ca­ğı bi­lin­sey­di, Türk Te­le­ko­mun fi­ya­tı, aca­ba bu mu olur­du?

2) Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, bir ay ön­ce ve­ya iki ay ön­ce yü­rür­lü­ğe gi­ren şe­hir içi, şe­hir­ler ara­sı ta­ri­fe­si­ni aca­ba kim­se he­sap­la­dı mı?

YA­KUP KE­PE­NEK (An­ka­ra) - Ben he­sap­la­dım, yüz­de 300.

FE­RİT MEV­LÜT AS­LA­NOĞ­LU (De­vam­la) - Va­de­li sat­tı­ğı­mız bir Türk Te­le­ko­mu, 2007 yı­lın­da sa­de­ce şe­hir­ler ara­sı, şe­hir içi far­kı­nı eşit ha­le ge­tir­mek­le, bir ki­şi gün­de on te­le­fon gö­rü­şü­yor­sa ar­ka­daş­lar, en faz­la iki te­le­fon şe­hir­ler ara­sı gö­rü­şü­yor, se­kiz te­le­fon şe­hir içi gö­rü­şü­yor. Bu­ra­dan el­de et­ti­ği kâr ne­dir? Ben, vic­dan­la­rı­nı­za so­ru­yo­rum: Bu­ra­dan el­de et­ti­ği kâr ne­dir? Bu­nun böy­le ola­ca­ğı eğer bi­lin­sey­di, Türk Te­le­ko­ma ta­lip olan in­san­la­ra, aca­ba bu fi­ya­ta, bu bey­le­re gi­de­cek miy­di?

3) Kaç şir­ket ku­rul­du dı­şa­rı­da? Tüm alım­la­rı, Türk Te­le­ko­ma ge­len tüm iha­le­ler han­gi şir­ket­le­re ve­ri­li­yor, bu şir­ket­ler ki­min­dir?

Ne olur­su­nuz, bu ül­ke bi­zim. Sa­de­ce öde­ye­ce­ği tak­sit­le­rin -tak­sit­li sa­tıl­dı- ne ka­da­rı­nı ku­rum­lar ver­gi­sin­den et­ti­ği kârdan, ne ka­da­rı­nı yap­tı­ğı zam­dan kar­şı­lı­yor? Lüt­fen, ne olur­su­nuz, bu ül­ke­nin bir in­sa­nı ola­rak bir araş­tı­rın. Ben, he­pi­ni­zin bil­gi­si­ne su­nu­yo­rum.

Yi­ne, ha­ber­leş­me öz­gür­lü­ğü ana­ya­sal bir hak­tır ar­ka­daş­lar. Bu­ra­da de­fa­lar­ca söy­le­dim, Tür­ki­ye'de GSM ope­ra­tör­le­ri var. GSM ope­ra­tör­le­ri­ne, yi­ne, bu­ra­dan böy­le bir ya­sa ge­çer­ken si­zin oy­la­rı­nız­la -he­pi­mi­zin oy­la­rıy­la- giz­li nu­ma­ra uy­gu­la­ma­sı kal­dı­rıl­sın…

Ar­ka­daş­lar, Tür­ki­ye'de 55 mil­yon cep te­le­fo­nu var. Be­ni ara­yan in­sa­nı be­nim bil­mem en ta­bii ana­ya­sal hak­kım­dır. Bu yüz­den, giz­li nu­ma­ra­lar hır­sız­lık­la­rın, uğur­suz­luk­la­rın, sah­tekârlık­la­rın, ar­tık, bir nu­ma­ra­lı bir ara­cı ol­du. Bu­ra­da Sa­yın Ulaş­tır­ma Ba­ka­nım -ha­tır­lar­sa­nız, yi­ne, bu ko­nuş­ma­yı yap­tım- hak­lı­sı­nız… Çün­kü he­pi­miz "En kı­sa sü­re­de giz­li nu­ma­ra kal­dı­rıl­sın" de­dik. Ama, ara­dan geç­ti iki yıl.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, na­sıl uy­gu­la­ma bi­li­yor mu­su­nuz? Si­zi ra­hat­sız eden, ai­le­ni­zi ra­hat­sız eden ve­ya teh­dit eden her şey ya­pı­lı­yor. Nu­ma­ra­yı öğ­ren­mek için ön­ce sav­cı­lı­ğa gi­dip di­lek­çe ve­re­cek­si­niz. Da­ha son­ra sav­cı­lık o di­lek­çe­yi gön­de­re­cek; on­lar ce­va­bı lüt­fe­dip si­ze ver­mi­yor, sav­cı­lı­ğa ve­ri­yor. Bir da­ha sav­cı­lı­ğa gi­dip o nu­ma­ra­la­rı ala­cak­sı­nız. Ha­yır ar­ka­daş, be­nim is­mim­le be­ni ara­yan ki­şi­yi ben bil­mek zo­run­da­yım. Bu­nun adı zu­lüm­dür. Tür­ki­ye'de eğer hır­sız­lı­ğın, bir­ta­kım teh­di­din, bir­ta­kım un­sur­la­rın or­ta­dan kalk­ma­sı­nı is­ti­yor­sa­nız… Bu GSM'de­ki giz­li nu­ma­ra­lar kalk­ma­dı­ğı sü­re­ce bü­yük so­run­lar ya­şa­rız de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım.

Onun için, has­sa­ten ri­ca edi­yo­rum, çok zor bir olay de­ğil. Tür­ki­ye'de 55 mil­yon in­sa­nın cep te­le­fo­nu var ar­ka­daş­lar, zor bir olay de­ğil ve­ya bu­nun için sü­reç ge­re­ki­yor­sa, tüm nu­ma­ra­la­rın… O za­man ben di­lek­çe­mi ver­di­ğim an­da, ken­di­si­ne faks­la­dı­ğım an­da hü­vi­ye­tim­le be­ra­ber, ba­na ce­vap ver­mek, bil­gi ver­mek mec­bu­ri­ye­tin­de bu ope­ra­tör­ler ar­ka­daş­lar. Bu, bir zu­lüm­dür! Eğer, bu zu­lüm de­vam et­ti­ği sü­re­ce ar­ka­daş­lar…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın As­la­noğ­lu, lüt­fen to­par­la­yı­nız.

Bu­yu­run.

FE­RİT MEV­LÜT AS­LA­NOĞ­LU (De­vam­la) - To­par­lı­yo­rum.

Be­nim, he­pi­ni­zin ço­lu­ğu ço­cu­ğu var. Be­ni ara­yan in­sa­nı, si­zi ara­yan in­sa­nı bil­mek en ta­bii hak­kı­mız­dır ar­ka­daş­lar. Sa­yın Ulaş­tır­ma Ba­ka­nı­ma bir kez da­ha ses­le­ni­yo­rum: Bu­ra­da, bir top­lan­tı­da Te­le­ko­mü­ni­kas­yon Üst Ku­ru­lu Baş­ka­nı söz ver­di he­pi­ni­ze, "En kı­sa sü­re­de hal­le­de­ce­ğim." de­di. İki yıl geç­ti… He­pi­niz­den ri­ca edi­yo­rum, top­lum adı­na ri­ca edi­yo­rum, in­san­la­rı­mız, ra­hat­sız edi­len in­san­lar adı­na ri­ca edi­yo­rum, bu­nu dü­zen­le­mek, dü­zelt­mek bi­zim gö­re­vi­miz­dir.

He­pi­ni­ze say­gı­lar su­na­rım, te­şek­kür ede­rim. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın As­la­noğ­lu.

Ta­sa­rı­nın tü­mü üze­rin­de­ki gö­rüş­me­ler ta­mam­lan­mış­tır.

Mad­de­le­ri­ne ge­çil­me­si­ni oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

1'in­ci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

TÜR­Kİ­YE CUM­HU­Rİ­YE­Tİ HÜ­KÜ­ME­Tİ İLE ULUS­LA­RA­RA­SI TE­LE­KO­MÜ­Nİ­KAS­YON BİR­Lİ­Ğİ ARA­SIN­DA 2006 YI­LI TAM YET­Kİ­Lİ TEM­SİL­Cİ­LER   KON­FE­RAN­SI­NIN OR­GA­Nİ­ZAS­YO­NU, GER­ÇEK­LEŞ­Tİ­RİL­ME­Sİ VE Fİ­NANS­MA­NI­NA İLİŞ­KİN AN­LAŞ­MA­NIN ONAY­LAN­MA­SI­NIN UY­GUN BU­LUN­DU­ĞU HAK­KIN­DA KA­NUN TA­SA­RI­SI

MAD­DE 1- 5 Ha­zi­ran 2006 ta­ri­hin­de Ce­nev­re'de im­za­la­nan "Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Ulus­la­ra­ra­sı Te­le­ko­mü­ni­kas­yon Bir­li­ği Ara­sın­da 2006 Yı­lı Tam Yet­ki­li Tem­sil­ci­ler Kon­fe­ran­sı­nın Or­ga­ni­zas­yo­nu, Ger­çek­leş­ti­ril­me­si ve Fi­nans­ma­nı­na iliş­kin An­laş­ma"nın onay­lan­ma­sı uy­gun bu­lun­muş­tur.

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen Ya­kup Ke­pe­nek, An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Ke­pe­nek.

Sü­re­niz beş da­ki­ka­dır Sa­yın Ke­pe­nek, ken­di is­te­ği­niz­le.

CHP GRU­BU ADI­NA YA­KUP KE­PE­NEK (An­ka­ra) - De­ğer­li ar­ka­daş­lar, çok za­ma­nı­nı­zı al­ma­ya­ca­ğım. Bi­li­yo­rum üçün­cü kür­sü­ye ge­li­şim ve bu -si­zi de ha­ni- öz­le­mi­ni­zi gi­der­mek için bü­yük öl­çü­de, baş­ka bir ne­den­le de­ğil. Maç­ta da ba­şa­rı­lar di­le­di­ği­mi söy­le­dim bi­raz ev­vel.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, sü­rem kı­sa o ne­den­le he­men ko­nu­ya gi­re­yim. Ön­ce, ar­ka­daş­la­rı­mın da söy­le­di­ği gi­bi, bu te­le­ko­mü­ni­kas­yon ko­nu­sun­da­ki ulus­la­ra­ra­sı an­laş­ma­nın geç onay­lan­ma­sı, bi­zim ya­sa­ma­ya ver­di­ği­miz, Hükûme­tin ya­sa­ma­ya ver­di­ği ya da ya­sa­ma­ya ne ka­dar önem­se­me­di­ği­nin bir gös­ter­ge­si. Her iki ko­nu­da da bu­ra­da ol­ma­sı ge­re­ken sa­yın ba­kan, ya­ni Ulaş­tır­ma Ba­ka­nı yok, ama bir baş­ka ba­ka­nı­mız var.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, Te­le­kom ko­nu­sun­da söy­le­ne­cek çok şey var, ama ben, özen­le üç nok­ta­nın al­tı­nı çiz­mek is­ti­yo­rum. Ön­ce şu­nu be­lirt­mek­te ya­rar var: 1980'li yıl­lar­da Te­le­taş­la baş­la­yan ya­ban­cı­ya sa­tış sü­re­ci, bil­di­ği­niz gi­bi, 2005'de Te­le­ko­mun Oger Te­le­ko­ma sa­tıl­ma­sıy­la nok­ta­lan­dı. Oy­sa, ay­nı ta­rih­ler­de -bu­ra­da de­fa­lar­ca vur­gu­la­dım- Yu­na­nis­tan, Al­man­ya, Fran­sa gi­bi ül­ke­ler­de Te­le­kom­da ka­mu pa­yı ya­rı­nın üze­rin­dey­di. Pe­ki, sat­tık da ne ol­du? Sat­tık da ne ol­du­ğu­nun ya­nı­tı­nı, bir­kaç gün ev­vel, 1 Mart­ta yü­rür­lü­ğe gi­ren Te­le­kom zam­la­rıy­la hal­kı­mız faz­la­sıy­la al­dı. Ulus­la­ra­ra­sı gö­rüş­me­ler­de in­di­ri­me git­ti Te­le­kom, ama sa­bit üc­ret­ler­de ve şe­hir içi ara­ma­da yük­sek oran­da zam yap­tı. Bir he­sa­ba gö­re yüz­de 25, di­ğe­ri­ne gö­re yüz­de 16, öbü­rü­ne gö­re yüz­de 23. Şu ve­ya bu, kon­tö­rü sa­yar­sa­nız, ver­gi­yi sa­yar­sa­nız yüz­de 300 do­la­yın­da zam. Şim­di, iş­çi­ye ve me­mu­ra yüz­de 5 ar­tı 5 gi­bi zam ve­rir­ken, Te­le­kom üc­ret­le­ri­ne en çok kul­la­nı­lan alan­lar­da ge­ti­ri­len bu fi­yat ar­tı­şı, ger­çek­ten hal­kın so­yul­ma­sın­dan baş­ka bir şey de­ğil­dir. Ha, di­ğer ba­zı alan­lar­da in­di­ri­me gi­di­le­cek­miş de, ev­le­re İn­ter­net gö­tü­rü­le­cek­miş de, bun­lar işin süs­le­me­si­dir. Sa­yın Coş­ku­noğ­lu'nun da be­lirt­ti­ği gi­bi, bu­ra­dan el­de edi­le­cek yıl­lık ge­lir, Te­le­ko­mun be­de­li olan 5,5 mil­ya­rın yıl­lık tak­si­ti olan 1 mil­ya­ra ya­kın­dır. Ya­ni, Te­le­kom şir­ke­ti, bu zam­lar­la, tak­si­ti­ni de Tür­ki­ye tü­ke­ti­ci­si­nin sır­tın­dan çı­kar­ma ola­na­ğı­nı el­de et­miş­tir; ne ba­kan­lı­ğın ne Te­le­ko­mü­ni­kas­yon Üst Ku­ru­lu­nun bu ko­nu­da bir gi­ri­şim­de bu­lun­ma­ma­sı­nı hal­kı­mız hay­ret­le kar­şı­la­mak­ta­dır. Tü­ke­ti­ci­ler Bir­li­ği, bu ko­nu­yu "te­le­ka­zık" ola­rak -iz­ni­niz­le, ku­su­ra bak­ma­yın bu te­rim için ge­ce­nin bu saa­tin­de- ni­te­li­yor. Bi­zim Te­le­kom­la gel­di­ği­miz nok­ta, üzü­le­rek be­lir­te­yim ki, bu­dur. Bu, böy­le ol­ma­ma­lıy­dı.

Yi­ne, geç­ti­ği­miz gün­ler­de 800 do­la­yın­da Te­le­kom ça­lı­şa­nı baş­ka ku­rum­la­ra gön­de­ril­mek üze­re ha­vu­za atıl­mış­tır. Bu da çok sa­kın­ca­lı bir gi­diş­tir, ge­liş­me­dir. Bu­nun da doğ­ru ol­ma­dı­ğı­nı -bu ko­nu­da za­ten ya­sa­nın ip­ta­li için Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu­nun Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­ne ip­tal da­va­sı aç­tı­ğı­nı bi­li­yor­su­nuz- bil­gi­ni­ze su­na­rım.

Son bir nok­ta­ya da­ha de­ği­ne­yim, o da şu: De­ğer­li ar­ka­daş­lar, Tür­ki­ye'de üni­ver­si­te­le­rin ço­ğal­ma­sı he­pi­mi­zin is­te­ği­dir ve bu ko­nuy­la doğ­ru­dan bağ­lan­tı­lı­dır. Sa­yın Ak­gün, Mev­lüt Ak­gün ar­ka­da­şı­mız, bu sa­bah, gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­sın­da YÖK'ün ye­ni ku­ru­la­cak on ye­di üni­ver­si­te­ye kar­şı çık­tı­ğı­nı ağır eleş­ti­ri­ler­le be­lirt­ti. He­men şu­nu söy­le­ye­yim: Biz Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak ve­ya bu­ra­da her­han­gi bir kim­se ye­ni üni­ver­si­te ku­rul­ma­sı­na kar­şı de­ğil­dir. Doğ­ru söy­le­ye­lim. Yan­lış olan, yan­lış ya­pı­lan, ace­ley­le, ha­zır­lık­sız, alt­ya­pı­sız üni­ver­si­te ku­rul­ma­sı yo­lu­na gi­dil­me­si­dir. So­nuç­ta ne araş­tır­ma-ge­liş­tir­me­de iyi bir so­nuç ala­bi­li­yo­ruz ne doğ­ru dü­rüst üni­ver­si­te ku­ra­bi­li­yo­ruz. Kur­du­ğu­muz üni­ver­si­te­le­rin rek­tör­le­ri­ni ata­ya­ma­ma­mız bu­nun ay­rı bir ör­ne­ği­dir. Bu­ra­da­ki sı­kın­tı var­lı­ğı­nı sür­dü­rü­yor. Bu­nu, şu­nu ve­ya bu­nu suç­la­mak için söy­le­mi­yo­rum. Bir va­kı­adır, bir ol­gu­dur bu. Bu­nun tek­rar et­me­me­si ge­re­kir.

Son bir şey da­ha söy­le­ye­yim: Ben, YÖK ta­ra­fın­dan üni­ver­si­te­den atı­lan bir ar­ka­da­şı­nı­zım, YÖK Baş­ka­nı im­za­sıy­la, 1983'te. YÖK'ü sa­vun­mam. Ama, YÖK bir ev­rim ge­çir­di, ge­liş­ti, de­ğiş­ti, o ay­rı. Ama baş­ka bir şey doğ­ru: YÖK, ge­çen yıl, ken­di­si­ni ele alan bir ra­por ha­zır­lat­tı. Tür­ki­ye'de bir ku­rum, bi­lim in­san­la­rı­na, yer­li-ya­ban­cı, -YÖK ken­di­si­ni ele alan- düz­gün bir ra­por ha­zır­lat­tı.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Ke­pe­nek, lüt­fen to­par­la­yın.

Bu­yu­run.

YA­KUP KE­PE­NEK (De­vam­la) - Ne Hükûme­ti­miz, Sa­yın Millî Eği­tim Ba­ka­nı­mız ve di­ğer­le­ri, ne yü­ce Mec­lis bu ku­rum ken­di ken­di­ni ye­ni­le­mek, ge­liş­tir­mek için bir ra­por ha­zır­la­dı. Bu­ra­da ne olu­yor di­ye, en azın­dan, me­rak bi­le duy­ma­dı. Ha, so­nuç ne olu­yor? So­nuç, İs­ta­tis­tik Ens­ti­tü­sü, araş­tır­ma-ge­liş­tir­me ve­ri­le­ri­ni ya­yın­la­mı­yor, Tür­ki­ye bu ko­nu­da hâlâ ya­ya ka­lı­yor ve biz ye­ri­miz­de sa­yı­yo­ruz. Bir baş­ka Te­le­kom, Oger Te­le­kom ge­li­yor, Ba­tı'dan ala­ca­ğı tek­no­lo­ji­yi, üs­tü­ne zam ko­ya­rak, Türk hal­kı­nı soy­ma yo­luy­la ka­zanç el­de edi­yor, bu işin ti­ca­re­ti­ni ya­pı­yor ve biz de sey­re­di­yo­ruz. Böy­le ol­ma­ma­lıy­dı, böy­le ol­ma­ma­lı­dır. Bu ko­nu­da­ki araş­tır­ma ve so­ruş­tur­ma öner­ge­le­ri­miz lüt­fen gün­de­me alın­sın.

He­pi­ni­ze say­gı­lar ve sev­gi­ler su­nu­yo­rum.

Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ke­pe­nek.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

2'nci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 2.- Bu Ka­nun ya­yı­mı ta­ri­hin­de yü­rür­lü­ğe gi­rer.

BAŞ­KAN - Oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

3'ün­cü mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 3.- Bu Ka­nun hü­küm­le­ri­ni Ba­kan­lar Ku­ru­lu yü­rü­tür.

BAŞ­KAN - Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Ta­sa­rı­nın tü­mü açık oy­la­ma­ya ta­bi­dir. Açık oy­la­ma­nın elek­tro­nik oy­la­ma ci­ha­zıy­la ya­pıl­ma­sı­nı oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Oy­la­ma için üç da­ki­ka sü­re ve­re­ce­ğim.

Oy­la­ma iş­le­mi­ni baş­la­tı­yo­rum.

(Elek­tro­nik ci­haz­la oy­la­ma ya­pıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Ulus­la­ra­ra­sı Te­le­ko­mü­ni­kas­yon Bir­li­ği Ara­sın­da 2006 Yı­lı Tam Yet­ki­li Tem­sil­ci­ler Kon­fe­ran­sı­nın Or­ga­ni­zas­yo­nu, Ger­çek­leş­ti­ril­me­si ve Fi­nans­ma­nı­na İliş­kin An­laş­ma­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı oy­la­ma so­nu­cu:

Kul­la­nı­lan oy sa­yı­sı       :  197

Ka­bul                             :  181

Çe­kim­ser                        :    16  (x)

Böy­le­ce, ta­sa­rı ka­bul edil­miş ve ka­nun­laş­mış­tır.

Çev­re ve Or­man Ba­ka­nı Os­man Pe­pe te­şek­kür ko­nuş­ma­sı ya­pa­cak­tır.

Bu­yu­run Sa­yın Ba­kan. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

ÇEV­RE VE OR­MAN BA­KA­NI OS­MAN PE­PE (Ko­ca­eli) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; bu ulus­la­ra­ra­sı an­laş­ma­la­rın ik­ti­dar ve mu­ha­le­fet mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rı­mız ta­ra­fın­dan bu­gün, bu­ra­da ka­bul edil­miş ol­ma­sı ger­çek­ten tak­di­re ve te­şek­kü­re la­yık­tır, ben de te­şek­kür edi­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, Er­dal Ka­ra­de­mir, İz­mir Mil­let­ve­ki­li ar­ka­da­şı­mız İs­ken­de­run Kör­fe­zin­de­ki Ul­la Ge­mi­si'yle ala­ka­lı her­han­gi bir iş ve iş­lem ya­pıl­ma­dı­ğın­dan bah­set­ti­ler. Bu, ta­bii, doğ­ru de­ğil­dir. Çün­kü, 2000 yı­lı Ma­yı­sın­da İs­ken­de­run Kör­fe­zi­ne ge­len ve 2004'ün Ey­lül ayın­da ba­tan Ul­la Ge­mi­si'yle ala­ka­lı ge­rek Tür­ki­ye'de ge­rek Ce­nev­re'de ve ge­rek­se İs­pan­ya'da pek çok top­lan­tı ya­pıl­mış­tır. Ge­mi­nin bat­tı­ğı ilk gün­den iti­ba­ren Or­ta Do­ğu Tek­nik Üni­ver­si­te­si, Mus­ta­fa Ke­mal Üni­ver­si­te­si, İs­tan­bul Üni­ver­si­te­si Su De­niz­ci­lik Bi­lim­le­ri Ens­ti­tü­sü, bir­lik­te, De­niz Kuv­vet­le­riy­le de ko­or­di­nas­yon içe­ri­sin­de yap­mış ol­du­ğu­muz ça­lış­ma­lar­da, böl­ge­de in­san sağ­lı­ğı­nı, böl­ge­de çev­re sağ­lı­ğı­nı, böl­ge­de ya­şa­yan de­niz can­lı­la­rı­nın sağ­lı­ğı­nı teh­dit ede­cek her­han­gi bir kir­li­li­ğe rast­lan­ma­mış­tır. Ge­mi­nin bat­tı­ğı ilk haf­ta­dan iti­ba­ren, böl­ge­de, Ta­rım Ba­kan­lı­ğı ve il­gi­li bü­tün üni­ver­si­te­ler, bah­set­miş ol­du­ğum üni­ver­si­te­ler, sü­rek­li ola­rak öl­çüm­le­ri ya­pıp ba­lık­lar üze­rin­de araş­tır­ma­lar yap­mak­ta­dır­lar ve ba­lık­la­rın, in­san sağ­lı­ğı üze­rin­de, böl­ge­nin eko­sis­te­mi üze­rin­de her­han­gi bir kir­li­lik yü­kü mey­da­na gel­me­miş­tir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

La­far­ge fir­ma­sı, bi­li­yor­su­nuz, Fran­sız fir­ma­sıy­dı. Bu ge­mi bat­tık­tan son­ra ken­di­le­rin­den 1,5 mil­yon do­lar­lık bir yar­dım alın­dı ve ge­mi­nin am­bar­la­rın­da­ki atık­lar 2.200 ton atı­ğın içe­ri­sin­de 3 ki­log­ram krom 6 var­dı- bu atı­ğın çı­kar­tıl­ma­sıy­la ala­ka­lı ya­pı­lan ça­lış­ma­lar mal­ze­me taş­laş­tı­ğı için, ma­ale­sef, çı­kar­tı­la­ma­mış­tır. Yüz­de 30 ka­da­rı çı­kar­tıl­mış­tır. 22 Mart, ya­ni, bun­dan dört beş gün ön­ce İn­gi­liz­le­rin Ti­tan fir­ma­sıy­la ya­pı­lan ça­lış­ma "ge­mi bü­tün ola­rak çı­kar­tı­la­cak" ka­ra­rı ve­ril­miş­tir. Bir iha­ley­le bu me­se­le çö­zü­le­cek­tir.

Şu­nu ifa­de ede­yim…

BAŞ­KAN - Sa­yın Ba­kan, lüt­fen, te­şek­kür ko­nuş­ma­sı…

Bu­yu­run.

ÇEV­RE VE OR­MAN BA­KA­NI OS­MAN PE­PE (De­vam­la) - He­men son cüm­le­le­ri­mi söy­lü­yo­rum:

La­far­ge fir­ma­sı­nın bu­ra­da­ki ikir­cik­li tav­rın­dan do­la­yı Ba­kan­lık ola­rak ken­di­le­ri­ne uy­gu­la­mış ol­du­ğu­muz yap­tı­rım­lar ne­ti­ce­sin­de La­far­ge fir­ma­sı Tür­ki­ye'de el de­ğiş­tir­miş­tir; ya­ni Tür­ki­ye'de­ki çi­men­to fab­ri­ka­la­rı el de­ğiş­tir­miş­tir. Ba­kan­lı­ğı­mı­zın "La­far­ge"a uy­gu­la­mış ol­du­ğu yap­tı­rım­lar ne­ti­ce­sin­de bu­ra­ya ge­lin­miş­tir. Tür­ki­ye'nin Ka­ra­de­niz, Ege ve Ak­de­niz'de, ya­ni Tür­ki­ye'nin bü­tün de­niz­le­rin­de, da­ha ön­ce hiç ol­ma­dı­ğı ka­dar is­tas­yon­lar kur­duk, iz­le­me is­tas­yon­la­rı kur­duk. Atık su arıt­ma te­sis­le­ri­ni fa­ali­ye­te ge­çi­ri­yo­ruz, ya­pıl­ma­sı­nı teş­vik edi­yo­ruz. Her­ke­sin şu­nu bil­me­si la­zım ki, 13 Ma­yıs 2006 ta­ri­hin­de çı­kan, siz­le­rin des­tek­le­riy­le çı­kar­tıl­mış olan Çev­re Ka­nu­nu Ba­kan­lı­ğı­mı­zın ini­si­ya­tif alan­la­rı­nı fev­ka­la­de ge­niş­let­miş­tir. Han­gi ak­tör olur­sa ol­sun, kim olur­sa ol­sun eli­miz­de­ki bu ka­nu­nun güç ve imkânla­rıy­la yan­lış ya­pa­na yan­lış yap­ma imkân ve fır­sa­tı ver­mi­yo­ruz. Ul­la me­se­le­si­ni ya­kın­dan ta­kip edi­yo­ruz ve bu­nu, ka­mu­oyu­nun ve siz de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rı­mı­zın bil­me­si­ni ar­zu et­tim.

He­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum ve bu ulus­la­ra­ra­sı an­laş­ma­lar ha­yır­lı ol­sun di­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ba­kan.

8'in­ci sı­ra­da yer alan, Rad­yo ve Te­le­viz­yon­la­rın Ku­ru­luş ve Ya­yın­la­rı Hak­kın­da Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Ana­ya­sa Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru'nun gö­rüş­me­le­ri­ne baş­lı­yo­ruz.

9.- Rad­yo ve Te­le­viz­yon­la­rın Ku­ru­luş ve Ya­yın­la­rı Hak­kın­da Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Ana­ya­sa Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1300) (S. Sa­yı­sı: 1342)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon? Yok.

Er­te­len­miş­tir.

9'un­cu sı­ra­da yer alan, 17/1/2007 Ta­rih­li ve 5574 Sa­yı­lı Türk Pet­rol Ka­nu­nu ve Ana­ya­sa­nın 89 un­cu ve 104 ün­cü Mad­de­le­ri Ge­re­ğin­ce Cum­hur­baş­ka­nın­ca Bir Da­ha Gö­rü­şül­mek Üze­re Ge­ri Gön­der­me Tez­ke­re­si ile Sa­na­yi, Ti­ca­ret, Ener­ji, Ta­bii Kay­nak­lar, Bil­gi ve Tek­no­lo­ji Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru'nun gö­rüş­me­le­ri­ne baş­lı­yo­ruz.

10.- 17.1.2007 Ta­rih­li ve 5574 Sa­yı­lı Türk Pet­rol Ka­nu­nu ve Cum­hur­baş­ka­nın­ca Bir Da­ha Gö­rü­şül­mek Üze­re Ge­ri Gön­der­me Tez­ke­re­si ile Sa­na­yi, Ti­ca­ret, Ener­ji, Ta­bii Kay­nak­lar, Bil­gi ve Tek­no­lo­ji Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1301) (S. Sa­yı­sı: 1352)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon? Yok.

Er­te­len­miş­tir.

10'un­cu sı­ra­da yer alan, Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Grup Baş­kan­ve­ki­li Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Fa­ruk Çe­lik'in, İmar Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ve Ba­yın­dır­lık, İmar, Ulaş­tır­ma ve Tu­rizm ile Ada­let Ko­mis­yon­la­rı Ra­por­la­rı­nın gö­rüş­me­le­ri­ne baş­lı­yo­ruz.

11.- Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Grup Baş­kan­ve­ki­li Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Fa­ruk Çe­lik'in, İmar Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ve Ba­yın­dır­lık, İmar, Ulaş­tır­ma ve Tu­rizm ile Ada­let Ko­mis­yon­la­rı Ra­por­la­rı (2/820) (S. Sa­yı­sı: 1337)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon? Yok.

Er­te­len­miş­tir.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Millî Fut­bol Ta­kı­mı­mız, bu ge­ce, 2008 Av­ru­pa Ku­pa­sı Ele­me Kar­şı­laş­ma­la­rın­da Nor­veç ile kar­şı­la­şa­cak­tır. Millî Ta­kı­mı­mı­za, bu kar­şı­laş­ma­da, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si adı­na ba­şa­rı­lar di­li­yo­ruz. (Al­kış­lar)

Di­ğer ka­nun, ta­sa­rı ve tek­lif­le­ri­nin gö­rü­şül­me­si için de ko­mis­yon­la­rın ha­zır bu­lu­na­ma­ya­ca­ğı an­la­şıl­dı­ğın­dan, ka­nun ta­sa­rı ve tek­lif­le­ri­ni sı­ra­sıy­la gö­rüş­mek için, 29 Mart 2007 Per­şem­be gü­nü, alı­nan ka­rar ge­re­ğin­ce sa­at 14.00'te top­lan­mak üze­re bir­le­şi­mi ka­pa­tı­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati: 19.54