DÖNEM: 22 CİLT: 150 YASAMA
YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
79’uncu Birleşim
22 Mart 2007 Perşembe
İ Ç İ N D E K İ L
E R
Sayfa I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Eskişehir Milletvekili Fahri Keskin'in, Çanakkale
Zaferi'nin 92'nci yıl dönümü münasebetiyle, Çanakkale destanını
doğru okumanın, doğru anlamanın ve yeni nesillere doğru aktarmanın
önemine ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Ankara Milletvekili Oya Araslı'nın, yargı bağımsızlığının
önemine, çağımızın parlamenter rejimlerinde hukukun üstünlüğünü
sağlama, kişi haklarını koruma konusunda en büyük görevin yargıya
düştüğüne; yargının bu görevini sağlıklı bir biçimde yerine getirebilmesinin
ön koşulunun ise yargı bağımsızlığı olduğuna ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Kayseri Milletvekili Adem Baştürk'ün, Dünya
Su Günü münasebetiyle, miktarı dünyada sınırlı olan su kaynaklarını,
özellikle bölgemizde, daha dikkatli ve tasarruflu kullanmanın gereğine
ilişkin gündem dışı konuşması
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Portekiz Meclis Başkanı Jaime Gama'nın davetlisi
olarak Portekiz'e resmî ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın beraberindeki Parlamento heyetini
oluşturmak üzere gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1235)
IV. - ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine
ilişkin Danışma Kurulu önerisi
V. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, Oturum
Başkanı İsmail Alptekin'in tutumuyla ilgili, usul müzakeresi talebini
yerine getirmemesi nedeniyle açıklaması
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve
İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
3.- Gecekondu Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu (1/1254) (S. Sayısı: 1266)
4.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik ve Mustafa
Dündar'ın; Toplu Konut Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/945) (S. Sayısı: 1354)
VII. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, Hrant
Dink cinayeti soruşturmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri
Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/20348)
2.- Tunceli Milletvekili V. Sinan YERLİKAYA'nın,
bazı asayiş olaylarının sorumlularına ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/20356)
3.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, görevden
alınan Trabzon Emniyet Müdürüne ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/20357)
4.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, şeker ihracatına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/20379)
5.- Ordu Milletvekili İ. Sami TANDOĞDU'nun, tıbbi
cihaz ve sağlık malzemesi ithaline ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/20382)
6.- Eskişehir Milletvekili Cevdet SELVİ'nin, kaymakam
atamalarına ve görev sürelerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/20394)
7.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Emniyet
Genel Müdürlüğüne atama yapılmamasına ilişkin Başbakandan sorusu
ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/20772)
8.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Tarımsal
Yayımı Geliştirme Projesi kapsamında yapılan bir toplantıya,
- Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, Gemlik
türü zeytin fidanı desteklemesinin kaldırılmasına,
- Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, Gemlik
türü zeytin fidanı desteklemesinin kaldırılmasına,
İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/20815, 20816, 20817)
9.- Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, İşsizlik
Sigortası Fonuna ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/20822)
10.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Çek Cumhuriyeti'nden
geri gönderilen kuru incirlere,
- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Tarım
Kredi Kooperatiflerinin icraya verdiği üreticilere,
İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/20897, 20898)
11.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, hava
taşıma işleriyle ilgili yasal düzenleme çalışmalarına ilişkin
sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun
cevabı (7/20908)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak altı oturum
yaptı.
Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali'nin, 21
Mart Dünya Ormancılık Günü'nün amacına, iklim değişikliği ve küresel
ısınmanın her gün anlatılmaya çalışıldığı dünyamızda, ormanlarımızı
korumanın ve orman alanlarının genişletilmesinin önemine; Yaşlılar
Haftası'na ilişkin gündem dışı konuşmasına, Çevre ve Orman Bakanı
Osman Pepe cevap verdi.
İstanbul Milletvekili Hüseyin Kansu, Irak'ın Amerika
Birleşik Devletleri öncülüğündeki güçler tarafından işgal edilişinin
beşinci yılında, ülkede barışın gerçekleşmesi için alınması gereken
somut tedbirlere,
İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağ, İşçi
Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in Ermeni soykırımının uluslararası
bir yalan olduğunu belirten beyanları dolayısıyla Lozan Polis
Mahkemesi tarafından hapis cezasına çarptırılmasının yansımalarına,
İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 79'uncu sırasında
yer alan (10/124) ile 266'ncı sırasında yer alan (10/331) esas numaralı
Meclis araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
21/3/2007 Çarşamba günkü birleşiminde ve birlikte yapılmasına ilişkin
CHP Grubu önerisi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmedi.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının:
1'inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin (2/212) (S. Sayısı:
305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon
raporu henüz gelmediğinden;
2'nci sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030) (S. Sayısı: 904),
4'üncü sırasında bulunan, Radyo ve Televizyonların
Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
(1/1300) (S. Sayısı: 1342),
5'inci sırasında bulunan ve Cumhurbaşkanınca
bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderilen 17/1/2007 Tarihli ve
5574 Sayılı Türk Petrol (1/1301) (S. Sayısı: 1352),
7'nci sırasında bulunan, Emniyet Teşkilatı Uçuş
Hizmetleri Tazminat Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
(1/437) (S. Sayısı: 1150),
8'inci sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair (2/820) (S. Sayısı: 1337),
9'uncu sırasında bulunan ve İç Tüzük'ün 91'inci
maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler
hâlinde görüşülmesi kararlaştırılan, Darülaceze Müessesesi Genel
Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında (1/988) (S. Sayısı: 922),
Kanun Tasarıları ve Teklifinin görüşmeleri,
ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
3'üncü
sırasında bulunan ve İç Tüzük'ün 91'inci maddesi kapsamında değerlendirilerek
temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kararlaştırılan,
Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu Tasarısı; Niğde Milletvekili Orhan
Eraslan ile Van Milletvekili Mehmet Kartal'ın, 4926 Sayılı Kaçakçılıkla
Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılması ve Bu Kanuna Bir Ek Geçici
Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Van Milletvekili Yekta
Haydaroğlu'nun, Kaçakçılıkla Mücadele Kanununa Bir Madde Eklenmesi
ile İlgili Kanun Teklifi'nin (1/1240, 2/403, 2/644) (S. Sayısı: 1275) görüşmeleri
tamamlanarak, elektronik cihazla yapılan açık oylama sonucunda,
6'ncı
sırasında bulunan, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli ve 14
Milletvekili ile Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik ve 21
Milletvekilinin, 2510 Sayılı İskân Kanununa Bir Ek Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifleri (2/824, 2/859) (S. Sayısı: 1315) yapılan görüşmelerden
sonra,
10'uncu
sırasında bulunan,
Gecekondu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın (1/1254) (S. Sayısı: 1266) tümü üzerinde bir süre görüşüldü.
22 Mart 2007 Perşembe günü, alınan karar gereğince
saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 21.57'de son verildi.
|
|
|
İsmail Alptekin |
|
|
TBMM
Başkanı Vekili |
|
|
|
Bayram Özçelik |
Yaşar Tüzün |
|
Burdur
|
Bilecik |
|
Kâtip
Üye |
Kâtip
Üye |
Ahmet Küçük |
|
|
Çanakkale |
|
|
Kâtip
Üye |
|
|
No.: 108
II. - GELEN KÂĞITLAR
22 Mart 2007 Perşembe
Tasarılar
1.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Bahreyn Krallığı Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/1332)
(Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
16.3.2007)
2.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bahreyn Krallığı Arasında Denizcilik
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/1333) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.3.2007)
3.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında17 Temmuz 1998 Tarihinde Ankara'da İmzalanan Sosyal Güvenlik
Sözleşmesinin Revizyonu ile İlgili Ek Sözleşmenin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/1334) (Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.3.2007)
4.-
Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ve Suudi Arabistan Krallığı
Sağlık Bakanlığı Arasında Sağlık Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/1335) (Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.3.2007)
Teklifler
1.-
İstanbul Milletvekili Gülseren Topuz'un; İşyeri Açma ve Çalışma
Ruhsatlarına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulüne Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi
(2/976) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile İçişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.3.2007)
2.-
Isparta Milletvekili Mehmet Sait Armağan'ın; 26 Şubat'ın Hocalı
Soykırımını Anma Günü Olarak Kabul Edilmesi ve Iğdır'da Bir Soykırım
Anıtı Dikilmesine Dair Kanun Teklifi (2/977) (Dışişleri ve İçişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.3.2007)
Rapor
1.-
Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun ile Hakimler
ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/1198) (S. Sayısı:
1365) (Dağıtma tarihi: 22.3.2007) (GÜNDEME)
22 Mart 2007 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
14.04
BAŞKAN: Başkan Vekili
İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
- Türkiye Büyük Millet Meclisinin 79'uncu Birleşimi'ni
açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
İlk söz, 18 Mart Çanakkale Zaferi'nin yıl dönümü
münasebetiyle, Eskişehir Milletvekili Sayın Fahri Keskin'e aittir.
Buyurun Sayın Keskin. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Keskin, süreniz beş dakika.
Efendim, süreye riayet ederseniz memnun olurum.
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Eskişehir Milletvekili Fahri Keskin'in, Çanakkale Zaferi'nin
92'nci yıl dönümü münasebetiyle, Çanakkale destanını doğru okumanın,
doğru anlamanın ve yeni nesillere doğru aktarmanın önemine ilişkin
gündem dışı konuşması
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Çanakkale Zaferi'nin 92'nci yıl dönümü münasebetiyle
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Çanakkale Savaşı sadece bizim tarihimizin değil,
yakın tarihimizin en önemli savaşlarından biridir. Bu zaferin eşsiz
kahramanları olan şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmetle ve minnetle
anıyorum.
"Çanakkale geçilmez" fermanı, 250 bin
imanlı vatan evladının "Allah yolunda öldürülenleri, ölü saymayınız,
bilakis onlar diridirler. Rab'leri katında rızıklandırılmışlardır."
ayetinin işaretiyle, şehadet şerbetini içmesiyle yazılmıştır.
Çanakkale, yurdunu kurtarmak için şahlanan bir
milletin bağımsızlık ve egemenlik aşkının ibret verici destanıdır.
Mehmet Âkif'in dediği gibi:
"Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi"
mısraları, Çanakkale Savaşı'nın en güzel tanımını ortaya koyuyor.
O gün İngiliz ve Fransız askerlerinin yanı sıra,
Avustralya ve Yeni Zelanda'dan gelen askerlerin birleşmesiyle oluşan,
Mehmet Âkif'in "Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela."
diye tarif ettiği dev bir ordu karşısında Müslüman Türk milleti,
düşmanlarına karşı tarihte emsaline rastlanmayan büyük bir zafer
kazanmış; Türk askerleri, vatan sevgisinin ve iman gücünün, en tesirli,
en büyük silah olduğunu ortaya koymuştur.
Mehmetçik, vatan müdafaasının imanla, canla, kanla
yapılabileceğini bütün dünyaya ispat etmiştir.
Bu asil millet Çanakkale Savaşı'nda 250 bin şehit
vermiştir. Bu netice karşısında Mehmet Âkif;
"Asım'ın nesli diyordum ya; nesilmiş gerçek,
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek."
diye haykırıyordu.
Çanakkale Zaferi, millî birlik ve beraberliğin,
en büyük gücü bile nasıl devirdiğinin en güzel kanıtıdır. Bu büyük
mucizenin altında Mahmetçiğin yenilmez imanı, vatan, millet sevgisi
ve bağımsızlık aşkı yatmaktadır.
Şu anda Gelibolu Yarımadası'nda yatan 250 bin kefensiz
vatan evladı, bütün dünyaya "Çanakkale geçilmez" diye haykırmaktadır.
Savaşın başında büyük ve kolay bir zafer bekleyen
Winston Churchill "İngiltere savaş tarihinde Çanakkale kampanyası
kadar acı bir sayfa yoktur. Hiçbir savaşa bu kadar büyük ümitlerle girilmemiş,
hiçbir zafer bu kadar yakından kaybedilmemiştir." diyerek, hayal
kırıklığını dile getirmiştir.
Çanakkale Zaferi, Türk milletinin en büyük gururudur.
Bu zafer şanlı tarihimizden altın bir sayfadır. Çanakkale, tarihimizin
medarıiftiharıdır. Bugün bulunduğumuz yer ve geldiğimiz nokta o
günlerin eseridir.
Çanakkale Savaşlarının unutulmaz kahramanı
Anafartalar Grup Komutanı Mustafa Kemal'in başarısı hem burada
hem de ileride başlayacak olan Ulusal Kurtuluş Savaşı'mızın kaynağı
olmuştur. Cephanesi biten askerlere "süngü tak" emrini verip,
daha sonra "Ben, size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum."
diyen zihniyet, savaşı kazanacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çanakkale'nin
önemini daha iyi anlamak için, yaşanmış bir hadiseyi aktarmak istiyorum:
Yıl 1984. Rahmetli Özal Başbakan, Sayın Vehbi Dinçerler
Millî Eğitim Bakanıdır. Japonya'dan bir heyet gelmiştir. Bu heyet çeşitli
temas ve incelemelerde bulunacak, "Gençlere millî şuur nasıl
verilmeli, bu konuda neler yapılmalı?" sorusuna cevap arayacak
ve bizim yetkililerimize aktaracaktır. İşte Japon heyetinin tespitleri:
"Biz, gençlerimize ilkokula başlamadan şok
testler uygularız. Önce uçak gibi hızlı giden trenlerimize bindirir,
bir tur yaptırırız. Bu yoluculuk onları sarsar, sonra robotlarla
çalışan büyük fabrikalarımızı gezdiririz. Minik çocuklar teknolojinin
baş döndürücü neticesini görüp şok olurlar. Bu şoktan sonra onları
Hiroşima'ya, Nagasaki'ye götürürüz. İkinci Dünya Savaşı sırasında
atom bombasıyla tahrip edilmiş bu bölgeleri biz aynen koruyoruz. Bu
yerleri çocuklarımıza bilgi vererek gösteririz.
Onlar, hiçbir canlının ve bitkinin hayat bulmasına
imkân vermeyen atom bombasının bugüne kadar devam eden etkilerini
hayretle seyrederler. Bütün bunlar masum ve temiz ruhlarında derin
ve etkili izler bırakır. Arkasından onlara deriz ki: Eğer sizler çalışmaz,
sizden öncekileri geçmezseniz, vatanınız işte böyle düşmanlar tarafından
bombalanır. Yakar, yıkar, hiçbir canlı yaşamayacak hâle getirir, çekip
giderler.
Çalışırsanız, bindiğiniz trenleri geçecek yeni
araçlar yaparsınız, daha gelişmiş fabrikalar kurarsınız. Üstelik,
hiçbir düşman size saldırmaya cesaret edemez. Ülkeniz, milletiniz
yücelir, tüm insanların saygı duyduğu ve özendiği bir konumda kalır.
Şimdi, artık çalışıp çalışmama kararını kendiniz veriniz."
Japon heyeti daha sonra hazırladıkları raporda
"Sizin gençleriniz için birçok Nagasaki'niz ve Hiroşima'nız
var. Bizimkinden daha önemli bunlar…"
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FAHRİ KESKİN (Devamla) - "…En önemlisi de Çanakkale
Savaşlarının geçtiği bölgedir. Çanakkale, gençlerinizin şok olması
için yeter de artar bile. En gelişmiş teknolojiye ve donanıma meydan
okuyup imanın galip geldiğini ispatlıyor. Üstelik karşılarında
bir düşman değil, sizin tabirinizle
'yetmiş iki buçuk millet' var. İşte bu tablo ve bu bölge, gençlerinizin
millî şuurunun pekişmesine fazlasıyla yeter. Bunun için gençlerinizi
gruplar hâlinde Çanakkale'ye götürmelisiniz. Her Türk genci Çanakkale
Savaşlarının olduğu bölgeyi mutlaka gezmeli, görmeli ve öğrenmelidir.
Bin yıllık tarihinizin ortaya konulmasına hiç lüzum yoktur. Bir
milletin millet olarak ortaya çıkması için Çanakkale Savaşı'ndaki
karamanlığınız yeter de artar bile." demişlerdir.
Bugün bu aziz vatanda canlarından ve namuslarından
emin olarak bağımsız bir hayat yaşayan bizler, tüm şehitlerimize ve
gazilerimize minnet ve şükran duygularıyla dolu olmalıyız, yeni
nesilleri bu duygularla yetiştirmeliyiz.
Çanakkale Destanı'nı doğru okumak, doğru anlamak,
yeni nesillere doğru aktarmak zorundayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Keskin,
son cümleniz.
FAHRİ KESKİN (Devamla) - Bir dakika daha efendim.
BAŞKAN - Dakika veremem efendim. Son cümleniz.
Buyurun.
FAHRİ KESKİN (Devamla) - Gençlerimiz "Çanakkale"
denilince, Truva Atı'nı değil, tarihimizi, şerefimizi hatırlamalıdırlar.
Çanakkale'nin milletimiz için ne ifade ettiğini
en güzel belirten şairlerimizden birisi şöyle diyor:
"Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın
Bu toprak bir devrin battığı yerdir."
Ruhları şad olsun. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Keskin.
Gündem dışı ikinci söz isteği, yargının sorunları
ile ilgili olmak üzere, Ankara Milletvekili Sayın Oya Araslı, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Ankara Milletvekili Oya Araslı'nın, yargı bağımsızlığının
önemine, çağımızın parlamenter rejimlerinde hukukun üstünlüğünü
sağlama, kişi haklarını koruma konusunda en büyük görevin yargıya
düştüğüne; yargının bu görevini sağlıklı bir biçimde yerine getirebilmesinin
ön koşulunun ise yargı bağımsızlığı olduğuna ilişkin gündem dışı
konuşması
OYA ARASLI (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerime başlamadan önce, Çanakkale Zaferi'nin mimarı olan Mustafa
Kemal Atatürk'ün ve bu savaşta canlarını vatanımız için feda eden
aziz şehitlerimizin anısı önünde saygıyla eğildiğimi ifade etmek
istiyorum ve sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çağımızın
parlamenter rejimlerinde hukukun üstünlüğü sağlamak, kişi haklarını
korumak konusunda en büyük görev yargıya düşmektedir. Yargının bu
görevini sağlıklı bir biçimde yerine getirebilmesinin ön koşulu
ise, yargı bağımsızlığının sağlanmasıdır. Anayasa'mız 138 ve 139'uncu
maddelerinde ve 159'uncu maddesinde, yargı bağımsızlığını, yargıç
ve savcı teminatını güvence altına alarak ve Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunu düzenleyerek bu ön koşulu yerine getirmiştir. Ne
yazık ki, bugün, bu hükümlerin, Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarının
yürürlüğe soktuğu politikalar karşısında, yargı bağımsızlığını
korumaya yetmediğini görüyoruz. Çünkü, Adalet ve Kalkınma Partisi,
iktidarda, devletin tüm organlarını, tüm kurum ve kuruluşlarını
baskısı ve hâkimiyeti altına almaya ve hükûmete bağımlı hâle getirmeye
yönelmiştir. Böyle bir yönelmenin, toplumun püliral yapısını, çoğulcu
yapısını er veya geç tahrip edeceği ve faşizme kapıyı ardına kadar
açacağı, tüm siyasette uzunca vakit geçirmiş kişilerin, biraz tarih
bilenlerin, biraz siyaset bilimine vakit ayıranların bildiği bir
gerçektir. Bu tehlikeli gidişin sonucunda, örneğin TÜBİTAK yargı
kararlarına aykırı bir konuma itilmiştir; Hükûmet YÖK'le kavgalı
hâle gelmiştir, Danıştayın ve Anayasa Mahkemesinin kararlarını
içine sindirememektedir. Boş Sayıştay üyelikleri için adayların
bildirildiği 6/1/2006 tarihinden bu yana neredeyse bir buçuk yıla
yakın bir süre geçtiği hâlde, hâlâ Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunda seçim yapılamamış ve Sayıştay denetimi, eleman eksikliği
nedeniyle, güçlüklerle baş başa bırakılmıştır; hazırlanan bir kanun
tasarısıyla, YARSAV'ın, Anayasa'ya aykırı bir biçimde ortadan kaldırılmaya,
kapatılmaya gidilmesine hazırlanılmaktadır.
Ama, sıraladığımız bu dizinde, gelinen en güncel
ve ne yazık ki en hazin nokta, boş olan Yargıtay ve Danıştay üyelikleri
seçimidir. Yargıtayda 23, Danıştayda 6 üyelik boştur ve yasalar,
bu üyeliklerin Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından iki ay
içinde tamamlanmasını, seçimin yapılmasını emretmektedir. Ancak,
bu gerek, Adalet Bakanı konuyu Kurulun gündemine almadığı için yerine
getirilememiştir.
Bu durum karşısında, Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu, 13 Mart 2007 tarihli toplantısında gündemine kendisi hâkim
olmuş ve 20 Mart tarihli toplantısının gündemine bu seçimi almıştır.
Ancak, Adalet Bakanının bu olay karşısındaki tepkisi, bu gündem belirleme
işinin Kurul tarafından yapılmasının ilgili yönetmeliklere uygun
olmadığını açıklamaktan öteye gitmemiştir ve toplantı günü Sayın
Bakan toplantıya katılmamıştır, vekil üyeyle toplantıya geçilmeye
çalışılmıştır, ama, Adalet Bakanlığı Müsteşarı da toplantıya katılamadığı
için, toplantı, seçimi gerçekleştirmek ve toplantıya başlamak şeklinde
tecelli edememiştir. Seçim yine yapılamamıştır, bugünkü toplantıda
da durum zerre kadar değişmemiştir.
Değerli milletvekilleri, şimdi, bu tablo karşısında
sormak istiyorum: Bir Adalet Bakanı ve bir Adalet Bakanlığı Müsteşarı
neden böyle bir tavır içerisine girer, yargıya ve işlevine zerre
kadar saygı duymadığı için mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
OYA ARASLI (Devamla) - Yargıda sorunu çözüm bekleyen
vatandaşlara hiç önem vermediği için mi? Yoksa, Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunun duruşuna uygun yargıçları seçmeyeceğinden endişe
ettiği için mi? Cevabı kendilerine bırakıyorum; ama, hangi cevabı
verirlerse versinler, değişmeyecek bir gerçek vardır, o da, Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkan Vekilinin ifade ettiği gibi, uygulanan
bu tutumun doğrudan doğruya yargı bağımsızlığına karşı bir duruş,
Yüksek Kurul faaliyetlerini engelleme ve yargıya müdahale anlamını
taşıdığıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Araslı, son cümlelerinizi alacağım.
Buyurun.
OYA ARASLI (Devamla) - Hemen bitiriyorum efendim.
Ve burada bir şey daha belirtmek istiyorum. Ne
olur, bu tavrı mazur göstermek için Yargıtayla ilgili kanun tasarısında
üyeliklerin sayısının düşürüldüğünü öne sürmesinler. Çünkü, bu,
bir hukuk devletinde gülünç bir mazerettir. Bir hukuk devletinde,
yürürlükte olan kanunlara uyulur, onların gereği yerine getirilir.
Ve şunu hatırlatmak istiyorum: Yargının bağımsızlığıyla
tarih boyunca oynamaya kalkanlar çok olmuştur; ama, bunların hepsi
bu davranışlarının sonunda hüsrana uğramışlardır. Adalet mülkün,
yani devletin temelidir. Bu temeli yıkmaya kalkışanlar her zaman
ve her zaman bu temelin altında kalmışlardır. Bu gerçeklerden pay çıkarılması
gerekir. Başta pay çıkarması gereken Sayın Adalet Bakanıdır. Ben,
bu gerçekler ve bu durum karşısında Sayın Adalet Bakanını, derhâl seçimi
gerçekleştirmek için gereken önlemleri almaya ve anayasal görevini
savsaklayan Müsteşarı hakkında gerekli kanuni yollarla başvurmaya
davet ediyorum. Adalet Bakanlığı,
adaleti uygulama ve uygulatma yeridir. Bunun gereğini yerine getiremeyeceklerin
bu makamda yeri olmaması gerekir. Bütün bu söylenenlerden sonra,
herkesin bunlardan üstüne düşen payı çıkartacağına ve gerekeni
yapacağına inanmak istiyorum.
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Araslı.
Gündem dışı üçüncü söz isteği, "Su Günü"
münasebetiyle, Kayseri Milletvekili Sayın Adem Baştürk, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
3.- Kayseri Milletvekili Adem Baştürk'ün, Dünya Su Günü münasebetiyle,
miktarı dünyada sınırlı olan su kaynaklarını, özellikle bölgemizde,
daha dikkatli ve tasarruflu kullanmanın gereğine ilişkin gündem
dışı konuşması
ADEM BAŞTÜRK (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
22 Mart "Dünya Su Günü" sebebiyle gündem dışı söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Su, tüm canlılar için hayattır. Suyun olmadığı
yerde canlı hayatı da yoktur. Çünkü, canlılar besinlerini, ancak,
suda çözünmüş olarak alırlar. Su, canlı bakımından ikame edilemez,
vazgeçilemez bir maddedir. Bazı canlılar havasız yaşayabilir, ancak,
susuz yaşayamaz. Bu bakımdan, tarih boyunca medeniyetler, öncelikle
bol su olan bölgelerde kurulmuşlardır. Bunlara misal olarak, Mısır
medeniyetini, Mezopotamya medeniyetini sayabiliriz. Medeniyetler
de sudan istifade ettiği oranda gelişmişlerdir.
Suyun bizim medeniyetimizde de önemi çok büyüktür.
Tarihimizde barajlar, su yolları, su kemerleri, sarnıçlar ve çeşmelerin
önemli bir yeri vardır. Dünyadaki ilk kâgir barajlardan biri de İstanbul'daki
Belgrad Ormanı'ndaki barajlardır, oradaki bentlerdir. Ve suyla ilgili
kasideler, gazeller, şiirler yazılmıştır. Mesela, bunlardan bir
tanesi Behçet Kemal Çağlar'ın yazdığı "Su Sudan Sözlerle Anlatılamaz"
şiiridir. Ben, buradan birkaç kısım okumak istiyorum:
“Arap harfleriyle bir yazı görürseniz
Çeşmelerin üstünde, bir mermerin düzünde
Bir ayettir, bir Allah sözüdür; anlamı şu:
Sudan yaratılmıştır ne varsa yeryüzünde
Sudan söz diyemezsin, budur sözün doğrusu
Ha kalp dolusu sevgi, ha testi dolusu su
Göçüyle-akınıyla her zaman Türk Ulusu
Verimli toprakların gür suların izinde”
“Su:
Yeniden yaşama müjdesi çocuklara
Su: Bereketli yağmur çatlamış topraklara
Su: Sütten tatlı gelir kurumuş dudaklara
Su: Bir damla yaş olur, hasretlinin gözünde”
Su, diğer maddelerden farklı olarak, farklı özelliklere
de sahiptir. Mesela, bunlardan bir tanesi, diğer maddelerin aksine,
su donunca büzülmek yerine şişer ve hafifler; hafiflediği için de
su yüzünü kaplar ve böylece de, canlıların, su altında, göllerde,
barajlarda ölmesini önler. Bir başka özelliği, su, çözücüdür, temizleyicidir,
iyi bir çözücüdür. Ayrıca suyun diğer maddelerden ayrılan bir başka
özelliği, suyun en ağır şekli artı 4 derecedir. Bu da yine göllerde
canlıların yaşamasını sağlar ve göl dönmesini sağlar. Ve su hareketli
olursa, eğer, zehirli atıklarla kirlenmemişse, kendini arıtır ve temizler.
Ve böylece de, binlerce yıldır sular kirlenmeden kendi varlıklarını
koruyabilmişlerdir.
Bugün dünyada su, insan ve hayvan içme suyu, kullanma
suyu, sulama suyu, endüstri suyu, su sporları ve enerji temini için
kullanılıyor; ama, zamanla nüfus artışıyla birlikte hem su sarfiyatı
artıyor hem de insan başına su tüketimleri artıyor. Mesela, Türkiye'de
fert başına su tüketimi günde 100-150 litreyken, bu, Amerika'da 500
litreyi bulmaktadır. Ama, dünyadaki su rezervi sınırlıdır. Dünyadaki,
okyanuslar dâhil, tüm toplam su rezervi 1 milyar 385 bin kilometre
küptür. Bunun yüzde 97,4'ü denizlerde, okyanuslarda, ancak 2,6'sı
tatlı su olarak karadadır. Bunun da önemli bir kısmı buzullarda, toprakta
nem, havada rutubet olarak bulunuyor. Dolayısıyla, insanların,
bitkilerin direkt kullanımına hazır tatlı su miktarı ise yüzde
0,2; yani binde 1 civarındadır ve insanlar bu suyu kullanmak durumundadır
ve güneş enerjisi sebebiyle de devamlı bu döngü, buharlaşma, yağmur
şeklinde dünyada dönmektedir bu ve buharlaşan bir su yaklaşık on-on
iki gün sonra tekrar karalara veya dünya yüzüne düşmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ADEM BAŞTÜRK (Devamla) - Su rezervleri sınırlı,
ama, ihtiyaçlar sınırlı değil ve dağıtımlar da çok eşit değil. Mesela,
dünyada, Kuzey Amerika'da rezerv olarak su miktarı 17 bin metre küpken,
nüfus başına, mesela Japonya'da bu 5 bin metre küp yaklaşık, yılda,
Kuveyt'te 75 metre küp, Filistin'de 75 metre küp, Irak'ta 2 bin metre küp
yaklaşık, Türkiye'de ise 1.735 metre küp. Eğer su rezervi 10 bin metre
küpten fazlaysa fert başına, su zengini ülkeler, bin metre küpten küçükse
fakir ülkeler olarak sınıflandırılıyor. Dolayısıyla, dünyada,
hem artan nüfus hem refah seviyesi hem sanayileşmeyle birlikte su
talebi artarken, tatlı su kaynakları da sabit kalmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim, konuşmanızı lütfen tamamlayın.
ADEM BAŞTÜRK (Devamla)
- Bu bakımdan, dünyadaki sınırlı olan suları, özellikle bölgemizde
ülke olarak çok dikkatli ve tasarruflu kullanmak durumundayız. Çünkü,
ülkemize komşu ülkeler de su fakiri ülkelerdir çoğunlukla. O bakımdan,
sahip olduğumuz değerlerin kıymetini bilmeli, kirlenen sular mutlaka
arıtılmalı, ki, bugün, arıtma olarak yüzde 50'lerdeyiz. Özellikle sulama
metodu değiştirilerek, hem su tasarrufu sağlanmalı hem de toprağın
tuzlanması önlenmelidir. Hidroelektrik potansiyelimiz sonuna
kadar kullanılmalı -özellikle yenilenebilir enerji açısından çok
önemli- su israf edilmemeli ve suyun hayat olduğu unutulmamalıdır
diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Baştürk.
Gündem dışı konuşmalar
tamamlanmıştır.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize
sunacağım:
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.-
Portekiz Meclis Başkanı Jaime Gama'nın davetlisi olarak Portekiz'e
resmî ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Bülent Arınç'ın beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere
gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/1235)
21 Mart 2007
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın, Portekiz Meclis Başkanı Jaime Gama'nın
davetine icabetle, beraberinde bir Parlamento heyetiyle, Portekiz'e
resmi ziyarette bulunması, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 Sayılı Kanun'un 6. Maddesi uyarınca, Genel
Kurul'un 1 Mart 2007 tarihindeki 70.nci Birleşiminde kabul edilmiştir.
Anılan Kanun'un 2. Maddesi
uyarınca, Heyetimizi oluşturmak üzere Siyasi Parti Gruplarınca
bildirilen isimler Genel Kurul'un bilgilerine sunulur.
İsmail
Alptekin |
|
|
|
|
|
|
Türkiye
Büyük Millet Meclisi |
|
|
|
Başkanı
Vekili |
ADI
SOYADI |
SEÇİM
ÇEVRESİ |
|
|
Abdullah
Çalışkan |
|
|
|
Mehmet
Ali Özpolat |
İstanbul |
|
|
Kerim
Özkul |
|
|
|
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Danışma Kurulu önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım:
IV. - ÖNERİLER
A)
DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No:216 Tarihi:22.3.2007
Gündemin Genel Görüşme
ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmının 58,
134, 320 ve 346 ncı sıralarındaki 10/99, 10/184, 10/384 ve 10/410 Esas numaralı
Kayısı Üreticilerinin Sorunları ile ilgili Meclis Araştırması
Önergelerinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 27.03.2007 Salı Günkü
Birleşiminde birleştirilerek birlikte yapılmasının ve aynı günkü
birleşimde Kanun Tasarı ve Tekliflerinin görüşülmesinin;
Gündemin Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler Kısmının; 432
nci sırasında yer alan 1354 sıra sayılı Kanun Teklifinin bu kısmın 4
üncü sırasına, 33 üncü sırasında yer alan 860 sıra sayılı Kanun Tasarısının
bu kısmın 5 inci sırasına, 60 ıncı sırasında yer alan 967 sıra sayılı
Kanun Tasarısının bu kısmın 6 ncı sırasına, 19 uncu sırasında yer
alan 1243 sıra sayılı Kanun Tasarısının bu kısmın 7 nci sırasına, 20
nci sırasında yer alan 1245 sıra sayılı Kanun Tasarısının bu kısmın
8 inci sırasına, 302 nci sırasında yer alan 1080 sıra sayılı Kanun
Tasarısının bu kısmın 12 nci sırasına, 378 inci sırasında yer alan
1263 sıra sayılı Kanun Tasarısının bu kısmın 13 üncü sırasına, 439
uncu sırasında yer alan 1361 sıra sayılı Kanun Tasarısının bu kısmın
14 üncü sırasına alınmasının ve diğer işlerin sırasının buna göre
teselsül ettirilmesinin;
Genel Kurulun onayına
sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
|
|
|
İsmail Alptekin |
|
|
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi |
|
|
|
Başkanı V. |
|
Eyüp Fatsa |
Ali Topuz |
Ömer Abuşoğlu |
|
AK Parti Grubu Başkanvekili |
CHP Grubu Başkanvekili |
Anavatan Partisi
Grubu |
|
|
|
Başkanvekili |
BAŞKAN - Önerinin
aleyhinde olmak üzere, Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Danışma Kurulu önerisi aleyhinde söz aldım.
Değerli milletvekilleri,
Danışma Kurulu önerisiyle ilgili olarak, önümüzdeki hafta kayısı
üreticilerinin sorunlarıyla ilgili olarak daha önce verilmiş
olan araştırma önergelerinin salı günkü birleşimde görüşülmesiyle
ilgili bir öneri.
Şimdi, değerli milletvekilleri,
bakıyorum, ilk defa, Türkiye Büyük Millet Meclisine 03/01/2003 tarihinde
AK Parti Malatya Milletvekili Ahmet Münir Erkal ve 31 milletvekili
birlikte imzalayarak kayısı üreticisinin sorunlarının araştırılmasını
isteyen bir önerge vermişler. Tarih: 03/01/2003. Üzerinden dört yılı
aşkın bir süre geçmiş, dört yıl iki ay. Şimdi, AK Parti lütfediyor,
dört yıl iki ay sonra kayısı üreticilerinin sorunlarıyla ilgili
bu araştırma önergesini, salı günkü Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminde görüşelim diyor. Yani, şimdi, elimizi vicdanımıza koyalım
değerli milletvekilleri, ne oldu da dört yıl iki ay sonra kayısı üreticilerinin
sorunlarını Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşeceğiz? Peki,
bu görüşme ne kadar ciddi olacak? Onu da söyleyeyim: Bugün 22 Mart, salı
günü 27 Mart; salı günü görüşeceksiniz, eğer komisyon kurulması gerekiyorsa
bir komisyon kurulacak, komisyon üç ay çalışacak, ondan sonra bir
rapor hazırlayacak, rapor Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülecek...
Ne zaman görüşülecek, komisyon ne zaman kurulacak, ne zaman çalışacak?
1 Temmuzda Meclis kapanıyor. Ee, bu çalışma süresi içerisinde yapılacak
mı?
Sadece araştırma
önergelerini gündeme aldık, görüştük demek maksadıyla getirilmiş
olan bir Danışma Kurulu önerisinin altına Anavatan Partisi ve Cumhuriyet
Halk Partisi nasıl imza attı, merak ediyorum. Yani, dört yıl iki ay sonra
böyle bir konunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirilmesinin
hangi faydaları sağlayacağını, lütfen, geliniz burada bize izah
ediniz, biz de sizin Danışma Kurulu önerinizi destekleyelim değerli
milletvekilleri.
Şimdi, bakınız, bugün,
Erzurum'dan muhtarlar gelmiş. Köy ve Mahalle Muhtarları Derneği Şube Başkanlığı…
Erzurum'dan 20 muhtarımız -diğer siyasi parti gruplarını da ziyaret
ettiler, biliyorum Sayın Ali Topuz'la da görüştüler, bana da uğradılar-
20 muhtar, Dernek Başkanıyla beraber -resmî yazıları da elimizde- feryat
ediyor bu muhtarlarımız, feryat ediyorlar. Erzurum milletvekilleriyle
de görüşememişler, bana söyledikleri. Şimdi, köy ve mahalle muhtarlarının
içinde bulundukları durumu anlatan bir yazı, resmî yazı… Biz ne yaptık?
Bir milletvekilimiz bununla ilgili bir teklif verdi, doğrudan Meclis
gündemine alınması kabul edildi. Getirseydiniz onu, niye onu getirmiyorsunuz?
Köy ve mahalle muhtarlarımızın durumlarıyla ilgili olarak şu anda
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde olan bir kanun teklifi
niçin Meclis gündemine gelmiyor? Ne zaman, bu muhtarlarımızla ilgili
düzenleme yapacağız?
İşte, muhtarlarımız
yazmışlar: "Doğrudan gelir ve yem bitkilerinin desteklemelerini
alamadık." Erzurum... Resmî yazı, okuyorum: "Destekleme paralarını
alamadığımızdan, köyde bulunan vatandaşlarımızın mazot ve akaryakıt
borçlarından dolayı, şu anda, tümü icralık olmuşlardır." Resmî
yazı… Muhtarlar Derneği ve 20 muhtarımız; elimde yazı… Hani, tarımın
meseleleri ne oldu? Dört buçuk yıllık AK Parti İktidarının döneminin
sonunda tarımla ilgili hangi noktalara geldiğimiz malumunuz.
Şimdi, bir gazete kupürü…
Kestim, getirdim. Manisa'nın Sarıgöl ilçesindeki üzüm üreticileri
yollarda… Bakınız -isteyen varsa da veririm- bir hayli kalabalık
üzüm üreticisi -yeni daha- diyorlar ki: "Gönül aldınız, çiftçinin
gururuyla oynadınız." Pankart... Kim için söylüyor bunu? AK Parti
milletvekilleri için söylüyor. Bizim AK Parti milletvekilleri gitmişler
Sarıgöl'e…
SONER AKSOY (Kütahya)
- Gazeteleri bırak Allah aşkına!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, Sayın Aksoy, bu insanlar meydanlara toplanmışsa ve ellerinde
pankartlarla beraber, Manisa milletvekillerini, verdikleri sözün
arkasında durmaya davet ediyorlarsa, siz oradan, nasıl "bırak Allah aşkına gazete kupürlerini"
diyebilirsiniz? Nasıl söylersiniz bunu? Üzüm üreticisi perişan
Sayın Aksoy, perişan. Haberin var mı senin? Haberin var mı? Bakınız,
ne diyorlar: AK Parti milletvekilleri Sarıgöl'e gitmişler, yağışların...
SONER AKSOY (Kütahya)
- "Miş, miş, miş"...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Efendim, burada varsa Manisa milletvekili, Aksoy, buradan...
SÜLEYMAN TURGUT (Manisa)
- Buradayım, geliyorum.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Peki, işte Manisa Milletvekili biraz sonra gelir kürsüye der
ki...
SÜLEYMAN TURGUT (Manisa)
- Şimdi geliyorum.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bakınız ne diyorlar: Üzüm üreticileri, yağışların neden olduğu
afetlerden dolayı, AK Parti Manisa milletvekillerinin, tarım kredi
kooperatifleri ve Ziraat Bankalarına olan tarım kredi borçlarının
bir yıl süreyle ertelendiği yönünde açıklama yaptıklarını öne sürerek,
bu sözün yerine getirilmediğini söylüyorlar.
SÜLEYMAN TURGUT (Manisa)
- Şimdi çıkıp söyleyeceğim...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Söyleyin, gelin. Bu kürsü boşalıyor biraz sonra, gelin. Ben de istiyorum
ki "biz öyle bir söz vermedik" deyin, ben de, Manisa'daki, Sarıgöl'deki
bu üzüm üreticileriyle görüşeyim. İşte burada, pankartlarıyla beraber
meydanlarda bunlar. Yani, üzüm üreticisinin iyi olduğunu...
HASAN ANĞI (
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Konya Milletvekilim
de oradan konuşuyor. Evvelki hafta da Konya'daydım. Şeker
pancarı üreticisi perişan Konya'da. Neyi konuşuyorsun
Sayın Anğı? Neyi söylüyorsun Allah aşkına?
Şeker pancarı üreticisi
HASAN ANĞI (
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Allah aşkına,
Konya'ya bir git bakalım yaa. Şöyle bir şeker pancarı
üreticileriyle, buğday üreticileriyle, şöyle bir yüz yüze bir görüşün
bakalım yaa. Ne
diyorlar? Ne diyorlar, bir dinleyin bakalım.
HASAN ANĞI (
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, dört
buçuk yıldan beri "süpermarketlerle ilgili yasa geliyor"
dediniz. Dört buçuk yıldan beri... Geçenlerde gene Sanayi Bakanı
Ali Coşkun'un açıklaması var: "Süpermarketler yasasını getiriyoruz."
HASAN ANĞI (
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ee getirin
Sayın Bakan, elinizi tutan mı var? Var mı? Yüz binlerce esnaf perişan oldu, perişan. Esnaf çok
kötü durumda,
Karaman Milletvekili, geçen gün, burada,
benim konuşmamdan sonra, şeker pancarı kotalarıyla ilgili söyledi,
ben de yerimden "şeker pancarı fiyatını da söyle Sayın Milletvekili"
dedim. Mevlüt Akgün burada mı, bilmiyorum. Buradaysa, sataşıyorum Sayın Başkan. Mevlüt Akgün'e bu konuşmamla sataşıyorum, çıksın cevap
versin Mevlüt Akgün. Şeker pancarı dört yıl önce
kaç paraydı, şimdi, Aksaray'da, Karaman'da şeker pancarı kaça satılıyor;
bir de onu söyleyin.
Gübre fiyatları… Bakınız,
gübre fiyatları burada. Yeni, gübre fiyatları
arttı. Bakınız, 2002 yılında -Gürol Hocam da burada, geçen, o
da verdi rakamları- amonyum sülfat 190 bin lira, şimdi 340 bin lira;
üre 260 bin lira, şimdi 700 bin lira; DAP 385 bin lira, şimdi 650 bin lira;
kompoze gübre 270 bin lira, şimdi 490 bin lira. Yani, en az artan 2 kat artmış, en az artan. Bırakın
2 kat ürün fiyatlarının artmasını, yüzde 20-25 artan ürün fiyatı var
mı arkadaşlar? Varsa, buyurun, kürsü sizin. Kürsü
sizin.
SONER AKSOY (Kütahya) - O sizin döneminizde
oluyordu.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Haa, bizim
dönemimizde diyorsan, bak, 1997 yılında, Doğru Yol Partisinin en
son iktidardan ayrıldığı yılda, 2 kilogram buğday satarak 1 litre
mazot alıyordun.
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Sen orada mıydın?
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) - Ben, Türkiye'de yaşıyordum.
Şimdi, bak, buradan
Çorum Milletvekili de konuşuyor.
Çorum Milletvekili,
sen de gel, biraz sonra, çeltikle ilgili…
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU
(Çorum) - Yalan konuşma lan!
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Terbiyesizler ya! Oraya oturmuş…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- … çeltikle ilgili…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU
(Çorum) - Çeltik profesörüyüm ben!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Eğer çeltiğin profesörüysen, gelirsin burada, geçmişte çeltik fiyatları
neydi, bu sene çeltik fiyatları nedir…
BAŞKAN - Sayın Kandoğan…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- …biraz sonra gelir, söylersin.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
bir dakikanızı rica edebilir miyim.
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU
(Çorum) - Yalancı!.. Yalancı!..
BAŞKAN - Sayın Yüksel
Kavuştu, müdahale etme.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Biraz sonra gelirsin…
BAŞKAN - Sayın Kandoğan…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- O söylediklerin tutanağa geçiyor Sayın Kavuştu, biraz sonra o
tutanakları ben alacağım…
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU
(Çorum) - Al, al!
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
beni dinler misiniz…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- …o söylediklerinle ilgili olarak gereğini yapacağım, merak etme.
(CHP sıralarından "mikrofon kapalı" sesleri)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
beni dinler misiniz bir dakika.
HASAN ANĞI (Konya) -
Dinlemez o, dinlemez!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
bu zabıtlar gelecekte de okunacaktır. Sayın Kandoğan, bu Parlamentoda
bu kürsüyü en fazla kullanan ve kullanmanıza imkân veren bu makamdır,
ama İç Tüzük'e göre hareket ederiz.
Bu, biraz önceki konuşmanızda
ceylan derisi koltuklardan bahsettiniz. Neye dayanarak söylüyorsunuz
bu ceylan derisini? Bir. Bu size yakışmıyor.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
- Koltuklar ceylan derisi olduğu için Sayın Başkan.
BAŞKAN - Ceylan derisi
filan değil. Oturduğunuz koltuklar, siz de bilin ki ceylan derisi değil,
ama...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayın Başkan…
BAŞKAN - …neyse, bir
dana derisidir, sığır derisidir, bir deridir, ama ceylanla bunun
arasında fark var. Vatandaşın kafasını bu tip şeylerle karıştırmaya
hakkınız yok, doğru söyleyeceksiniz; bir.
İkincisi, hiçbir milletvekili,
hiçbir parlamenter…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, Sayın Başkan…
BAŞKAN - Bakın, Kandoğan,
siz uzun vadeli siyaset yapmak istiyorsunuz. O kürsüye çıkıp da
"Ben sataşıyorum işte. İşte sataşıyorum." cümlesini kullanmaz,
kullanmamalıdır, bir gün size de öyle sataşırlar; hepimize lazım
bu.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayın Başkan…
BAŞKAN - Bu bakımdan,
tartışmaya meydan veren, sataşmaya meydan veren bu konuşmalar, ne
konuşana yaramıştır siyasi hayatımızda ne de bu Parlamentoya
bir şey kazandırmıştır.
Ben, sizden son cümlenizi
alacağım. Teşekkür ederim.
(Başkan tarafından
mikrofon açıldı)
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayın Başkanım, müsaade ederseniz, benimle ilgili bir sürü söz
söylediniz, onlara da bir cevap vereyim.
BAŞKAN - Veremezsiniz
böyle bir şeye cevap!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Hayır, öyle şey olur mu!
BAŞKAN - Öyle bir şeye
hakkınız yok sizin!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Hayır efendim, sizin benim konuşmamı yarıda kesme hakkınız yok!
(Başkan tarafından
mikrofon kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim,
buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Efendim, yapamazsınız Sayın Başkan!
BAŞKAN - Buyurun efendim.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
aleyhte olmak üzere…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayın Başkanım, sözümü tamamlamadım! Lütfen!
BAŞKAN - Lütfen, kürsüden
ayrılın efendim!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Böyle bir yetkiniz yok Sayın Başkan!
BAŞKAN - ...aleyhte olmak
üzere, Sayın Mehmet Eraslan.
Buyurun.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Sayın Başkan, adaletli olun, adaletli!
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
- Böyle bir usul yok!
BAŞKAN - Siz sürenizi
kullandınız, ben de gerekli açıklamayı yaptım. Size "selamlayın"
dedim, "ben size cevap vereceğim" dediniz. Burası diyalog yeri mi? Buyurun efendim!
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
- Ama, siz konuştunuz Sayın Başkan; cevap hakkı var.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Teşekkür edeceğim efendim.
BAŞKAN - Tamam, etmeyin!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Böyle şey olmaz!
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Niye etmesin ki!
BAŞKAN - Etmeyin efendim,
buyurun!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Hayır efendim, yanlış yapıyorsunuz.
BAŞKAN - Buyurun efendim.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Hayır efendim, yanlış yapıyorsunuz.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Sayın Başkan, bu kadar taraflı olamazsınız!
BAŞKAN - Ben yanlış yapıyorsam,
yanlış yaptığımı kabul ediyorum. Böyle bir hitap olmaz. Bu Meclise
karşı hakarettir bu.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Tamam, siz onu kabul ediyorsanız, yanlış yaptığınızı kabul ettiyseniz,
ben de size teşekkür ediyorum. Bir daha yanlış yapmayın Sayın Başkan.
BAŞKAN - O yanlışları
siz yapmayın.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Siz kabul ettiniz "yanlış yapıyorum" dediniz.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
millet seyrediyor sizin konuşmanızı da, bizi de seyrediyor.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Millet sizi de seyrediyor.
BAŞKAN - Lütfen yerinize
oturun! Meclis Başkanına "kürsüden cevap vereceğim" demek,
ne demek!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Vereceğim tabii, vermeyecek miyim!
HASAN ANĞI (
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Eraslan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Meclis Başkanı
var burada Sayın Anğı! Zoruna mı gitti
BAŞKAN - Sayın Anğı, lütfen oturun.
Siz de konuşmayın,
buyurun oturun.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Sayın Başkan, haksızlık yaptınız, adaletsizlik
yaptınız; yanlış oldu.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, bu kürsünün bir konuşma adabı, usulü var; yoksa,
"kürsü, kürsü" diye herkes aklına geldiğini konuşamaz.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan,
oradan "yalan söylüyorsun" diyenlere bir sözünüz olmuyor,
kürsüde beni susturmaya çalışıyorsunuz!..
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET ERASLAN
(Hatay) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, şunu hepimizin
bilmesi gerekiyor: Demokraside her zaman çok seslilik olacaktır,
demokrasilerde her zaman konuşmalar olacaktır, tartışmalar olacaktır.
Yani, her fikri beğenmek zorunda değilsiniz, ama her
fikre de, her düşünceye de karşı çıkmak zorunda da değilsiniz.
Burada, Denizli Milletvekili
Sayın Ümmet Kandoğan çıktılar, görüşlerini ifade ettiler, bu ülkenin
temel meselelerini izah etmeye çalıştılar. Onun anlayışı, onun
inanışı ve onun bakış açısı bu. Dolayısıyla, buna itirazı olan arkadaşlarımız
da, Sayın Meclis Başkan Yardımcımızdan, Meclisi idare eden Sayın İsmail
Alptekin Bey'den söz talebi alacak, söz talebinde bulunacak, o da
kendi inandıklarını, kendi düşündüklerini ve kendi bakış açısını,
eğer itirazı varsa da itirazlarını bu kürsüden ifade edecek.
Bakın, her bir milletvekili,
her bir parlamenter Türkiye'yi temsil ediyor. Anayasa'ya göre, milletvekili, seçildiği
bölgenin veya kendisini seçenlerin değil, bütün milletin temsilcisidir,
bu ülkede yaşayan 73 milyon ülke insanının temsilcisidir, Türkiye'nin
temsilcisidir ve Türkiye Cumhuriyeti devleti de demokratik bir
devlettir, hukukun üstün olduğu bir devlettir, sosyal bir devlettir,
laik bir devlettir. Dolayısıyla, bu kürsü de, hürriyetimizin,
bağımsızlığımızın, özgürlüğümüzün timsalidir ve bu kürsüde milletvekilleri
de inandıklarını, hür bir şekilde, özgür bir şekilde ifade etmelidirler
Sayın Başkanım. Yani, bu konuda, bence biraz daha geniş, biraz
daha böyle alttan alan, biraz daha demokratik
bir yapıda olmamız gerekiyor hepimizin. Ben, bu Parlamentoda
hiçbir milletvekilinin art niyetle, inanmadığı şeyi burada ifade
ederek veya bu Meclisin zamanını harcamaya çalışarak bir şeyler
yaptığı kanaatinde değilim. Her bir parlamenterin,
her bir milletvekilinin, her bir milletin temsilcisinin sözünün değeri
olduğuna inanıyorum. Bu ülkenin menfaatleri,
bu ülkenin çıkarları, bu ülkenin bütünlüğü ve yarını için, buradan
duygularını, düşüncelerini, inandıklarını, iman ettiklerini
ifade ettiğine inanıyorum. Dolayısıyla, bir
şeyi dinlediğimiz zaman hoşumuza giderse eyvallah, ama, hoşumuza
da gitmiyorsa, "vurun abalıya, susturun" mantığı, bize yakışan,
bu Parlamentonun yüceliğine, büyüklüğüne yakışan bir davranış
tarzı değildir. Tekrar bu davranışlarımızı
irdelememiz gerekir diye düşünüyorum ve Danışma Kuruluna giriyorum.
Danışma Kurulunun aleyhinde söz aldım,
ama, bakın, bir Danışma Kurulunun aleyhinde söz almak, Danışma Kurulunun
içindeki bütün gündem maddelerine itiraz etmek değildir, her şeye
topyekûn itiraz etmek, hiçbir şeyi kabullenmemek değildir. Danışma
Kurulunu okuduğumuz zaman… Bir defa, bu Danışma Kurulu
niye on beş dakika önce geliyor? Yani, Danışma Kurulu
nedir? Danışma Kurulu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemidir.
Bugün ve bundan sonraki günlerde görüşeceğimiz, konuşacağımız,
ele alacağımız konuların neler olduğunu bizlere gösteren bir belgedir,
ama, Danışma Kurulu… Ben inanıyorum ki, burada birçok milletvekilinin
bu Danışma Kurulundan haberi yok ve bu Danışma Kurulu gereği bugün
görüşülecek olan birçok kanundan haberi yok. Ama, Danışma Kurulunu
-milletvekilleri haklı, ben hak veriyorum milletvekillerine-
gruplar, grup başkan vekilleri getirdikleri zaman, lütfen, Danışma
Kurulunu daha önce getirin, Meclisin gündemini bilelim. Burada
güzel bir şey var. Kayısı üreticilerinin sorunlarının araştırılması,
Meclis tarafından araştırılması güzel bir olay. Bunu araştıralım,
hep beraber araştıralım, ama, değerli milletvekilleri, araştırılması
gereken sadece kayısı üreticilerinin sorunları değil. Bakın,
Türk tarımı Türkiye'de büyük bir heyelan yaşamaktadır. Türk tarımı,
ekonominin ve toplumun, bu ülkenin bel kemiğidir ve önemli bir istihdam
alanıdır, Türkiye'nin bütün ihtiyaçlarını karşılayan önemli bir
sektördür ve aslında sadece kayısı üreticilerinin sorunları değil,
Türk tarımının, tarım sektörünün, köylünün, çiftçinin sorunlarının
Meclis tarafından araştırılması ve önlem alınması gerekir. Beşinci
yılda araştırılacak ve önlem alınacak… Bu önlem çalışmaları seçime
kadar biter mi? Bitmez. Bu yıl seçim yılı. Dolayısıyla, bu, popülizmden
başka nedir, size soruyorum; popülizm değil de nedir? Araştıracak
isek bunu birinci yılda araştıracak idik. İkinci yılda…
Ben size Türk tarımının
sorunlarını buradan en az yirmi defa, otuz defa anlattım. Yüksek
girdi maliyetleri altında Türk çiftçisi ezilmektedir. Ürün fiyatları
maliyetin altındadır. Ayrıntıya girmek istemiyorum; gübreye, mazota,
ilaca, elektrik enerjisi fiyatlarına girmek istemiyorum. KOBİ'ler
için de aynı şey geçerli. KOBİ'lerimizin girdi maliyetleri yüksek,
vergi oranları yüksek, işverenin işçiye ödediği SSK primleri yüksek,
enerji fiyatları yüksek ve global piyasada, dünya piyasasında varlığını
gösteremiyor KOBİ'lerimiz, ihracatçılarımız, tekstilcimiz ve sanayicimiz.
Dünyanın en yüksek girdi maliyetleri belki de bizde. Avrupa Birliği
ülkelerinde girdi maliyetlerinin yüksekliği açısından şampiyonuz,
ama, ürün fiyatlarına geldiğimiz zaman, ürün fiyatları memnun etmiyor.
Memnun etmediğini insanlar da söylüyor. Son on günde, Antalya'ya,
Denizli'ye, İstanbul'a, Diyarbakır'a, Elâzığ'a, Kastamonu'ya, Afyon'a;
bu illere gittim, gezdim, gördüm. Bu insan bizim insanımız ya! Bu millet
bizim milletimiz! Çiftçisiyle, köylüsüyle, emeklisiyle, memuruyla,
çalışanıyla, polisiyle, askeriyle biz 73 milyonluk bir aileyiz ve
73 milyonluk toplum eğer birlik, beraberlik, huzur ve güven içerisinde
yaşayacaksa, bunların, bir defa ekonomik sorunu, sosyal sorunu olmamalıdır.
Birlik ve beraberliği dinamitleyen, temelde zedeleyen en önemli
unsurlardan biri, işlerin yolunda gitmemesidir, zarar etmesidir;
esnafın da, KOBİ'nin de, çiftçinin de zarar etmesidir. Devlete hizmet
eden, devlette çalışan personelin, sözleşmeli olsun kadrolu olsun,
bu personelin aldığı maaşla geçinememesidir ve kredi kartı mağdurlarının
500 binin üzerine çıkmasıdır ve toplumsal bunalımların yaşanmasıdır.
Türkiye'nin içteki sorunları bunlar. Ama, Türkiye'nin bir de dışta
sorunları var. Türkiye'nin ayrıca dış politikada sorunları var,
Avrupa Birliği sürecinde sorunları var. Ek protokolün imzalanmaması
gerekiyordu. Ek protokol imzalandı ve Kıbrıs, Avrupa Birliği sürecinin
ön şartı hâline geldi. Hiçbir dönemde ön şart olmamıştır Kıbrıs hadisesi,
Kıbrıs meselesi.
Kuzey Irak'ta yanı başımızda
bir devlet kuruluyor, bir devlet kurulma çalışmaları, çabaları görülüyor.
Bu bizim ulusal bütünlüğümüzü, ulusal çıkarlarımızı, gelecekteki
yarınlarımızı olumsuz yönde etkileyecek, ama, Türkiye, bin yıllık
bir devlet, bin yıllık bir millet, Türkiye dev gibi bir ülke olmasına
rağmen sesini çıkaramıyor. Türkiye emir veren, Türkiye bölge politikasını
etkileyebilen bir güce sahip iken, bu noktada hiçbir yaptırım gücü,
maalesef, kalmamış durumda bir görüntü veriyor. Bunlar bizleri üzüyor
tabii ki. İç politikada biz sorunlarımızı aşarız. Millet yarın sandığa
gider, son kararını verir, yeni bir parlamentoyu buraya gönderir
ve yeni parlamento milletin temel sorunlarına çare bulmak suretiyle
yoluna devam eder; ama, uluslararası ilişkilerde, Kıbrıs meselesi,
Avrupa Birliği meselesi, Irak meselesi, Kuzey Irak meselesi ve
oradaki terör örgütünün yapmış olduğu faaliyetler, böyle, es geçilecek,
unutulacak türden faaliyetler değildir, meseleler değildir. Türkiye
Büyük Millet Meclisi, milletvekilleri ve devletin üst kademesindeki
yetkilileri, birlik, beraberlik içerisinde, bir örgütlenme, bir
diyalog içerisinde Türkiye'nin bu meselelerini en iyi şekilde tartışmalı,
Türkiye'nin menfaatleri noktasında, bu ülkenin, bu aziz milletin
menfaatleri noktasında alınması gereken tedbirler ne ise alınmalıdır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
açıyorum, konuşmanızı tamamlayın efendim.
Buyurun.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Bizler, zaman zaman bu ülkenin temel sorunlarını, hem iç politikada
hem dış politikadaki temel sorunlarını çeşitli platformlarda dile
getiriyoruz, burada dile getiriyoruz. Bu hepimizin sorunudur,
bu Türkiye'nin sorunudur. Bu ülkenin insanıyız, bu ülkenin evladıyız,
bu ülkede doğduk ve bu ülkede öleceğiz, ama bizden sonraki çocuklarımıza,
torunlarımıza ve daha sonra gelecek nesillerimize, biz daha demokratik
bir Türkiye, daha demokratik bir siyaset, daha demokratik bir 82
Anayasası, daha demokratik -daha doğrusu- bir anayasa, daha demokratik
bir seçim kanunu, daha demokratik bir siyasi partiler kanunu, daha
demokratik bir özelleştirme ve daha kalkınmış bir Türkiye, ekonomisiyle
bölgede gücünü hissettiren, gücünü gösteren, iradesini ortaya
koyarak, iradesini sergileyerek bölge politikasını ve dünya politikasını
etkileyen ve yön veren bir Türkiye'yi biz bırakmak zorundayız, bizden
sonraki nesillere bunu emanet etmek zorundayız.
Ve değerli arkadaşlar…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
selamlamanızı rica ediyorum, ek süreniz de bitti.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Sayın Başkanım, on dakikalık konuşmaya herkese iki dakika ek süre
veriyorsunuz.
BAŞKAN - Hayır, öyle
bir şey yok.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Ben sizinle…
BAŞKAN - Ek süre…
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Ben sizinle, bakın, Sevgili Başkanım, Sayın, Değerli Başkanım…
BAŞKAN - Ek sürenizi
verdim, selamlayın efendim, benimle tartışmayın.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Ben, sizinle polemik yaşamaya gelmedim buraya, polemik yaşamak
istemiyorum, ama, bakın, beş dakikalık gündem dışı konuşmaya…
BAŞKAN - Efendim, siz…
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- …iki dakika, üç dakika ek süre veriyorsunuz, on dakikalık, bir Danışma
Kurulu önerisiyle ilgili görüşlerimi ifade ederken…
BAŞKAN - On dakikada
görüşünüzü ifade edeceksiniz.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Bir dakika ek süre veriyorsunuz.
BAŞKAN - Efendim, tartışmayalım,
buyurun, selamlayın.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Tartışmayalım… O zaman iki dakikamı verin Sayın Başkanım. Ben, burada
ülke menfaatlerini, ülke sorunlarını tartışıyorum.
AHMET RIZA ACAR (Aydın)
- Bir dakikadır pazarlık var!
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Sayın Başkanım, sizi demokratik olmaya, hakkaniyet ölçüleri
çerçevesinde bu Meclisi idare etmeye davet ediyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Eraslan.
MEHMET ERASLAN (Hatay)
- Bir dakika veriyorsunuz… Herkese üç dakika, dört dakika fazladan
veriyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…
MEHMET ERASLAN (Hatay)
- Karar yeter sayısı…
BAŞKAN - Biraz önce,
öneri sebebiyle aleyhte söz alan Denizli Milletvekili Sayın Ümmet
Kandoğan, Meclis Başkanlığına müracaat ederek, konuşmasının sonunda
sözünü kestiğim gerekçesini ifade ederek, yani, sözünü kestiğimi
ifade ederek…
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
- Aynen öyle oldu.
BAŞKAN - …İç Tüzük'ün
63'üncü maddesine göre usul tartışması açma talebinde bulunmuştur.
İç Tüzük'ün 63'üncü maddesini yeniden okudum. Hukukçular bu işte
hassastır, kesin ezbere de bilse bir şeyi, bir daha okuması lazım;
çünkü, hocalarımız bize öyle öğretiyor.
Şimdi, hatırlayacağınız
gibi, konuşma süresi bittikten sonra kendisine ek süre verdim, ek
süreyi de kullandı ve ben kendisine bir açıklamada bulundum, beğenir
beğenmez. Bu, benim şahsi görüşüm de değil, bu makamın gereğidir.
Bu Parlamento adına görev yapıyorum ve kendisine mikrofonu açtım
-zabıtları getirtsin, baksın- lütfen, konuşmanızı bitirin ve selamlayın
dedim. "Hayır, ben, size bu açıklamanız üzerine cevap vereceğim"
dedi. Böyle bir usul de yok, normal hayatımızda da böyle bir teamül
yok zaten ve ben de böyle bir cevap veremeyeceğini ifade ederek mikrofonu
kapattım. Dolayısıyla, herhangi bir, İç Tüzük'e aykırı tavrım yoktur,
söz veremeyeceğim.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkanım…
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkanım…Sayın Başkanım…
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Kandoğan, beni
zorlamayın efendim.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Efendim, müsaade eder misiniz…
BAŞKAN - Ben bir karar
verdim. Bu kararımı gerekçesiyle açıkladım.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Efendim, müsaade eder misiniz…
BAŞKAN - Efendim, o zaman,
size, yani, niçin bir şey söyleyeceğinizi ifade etmek için 60'a göre
yerinizden, kısa bir açıklama hakkı var her zaman.
Buyurun.
V. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, Oturum
Başkanı İsmail Alptekin'in tutumuyla ilgili, usul müzakeresi talebini
yerine getirmemesi nedeniyle açıklaması
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
İç Tüzük'ün 63'üncü
maddesi son derece açık. İç Tüzük'ün 63'üncü maddesi, sizin takdir
hakkınızın olmadığını gösteren bir maddedir. Geçmişten günümüze,
tutumunuzla ilgili olarak, 63'e göre bu tür müracaatlarda iki lehte
ve iki aleyhte olmak üzere onar dakika söz verilme uygulaması burada
onlarca kez tekrarlanmıştır.
Kaldı ki benim itirazım,
ben konuşma yaparken, benim konuşmalarımla ilgili olarak milletvekillerimiz
çıkıp benim konuşmalarıma cevap verebilirler. Bu kürsü bütün milletvekillerimize
açık ve Danışma Kurulu önerisi lehinde iki tane de boş konuşma var,
isteyen milletvekilimiz lehinde olmak üzere çıkar konuşur, ancak,
sizin, benim konuşmamla ilgili yapmış olduğunuz yorumlara bir milletvekili
olarak benim de mutlaka bir cevap verme hakkım var. Bu cevap hakkımı
kısıtladığınız için, ben, İç Tüzük'ün 63'üncü maddesine göre söz talebinde
bulundum.
Siz kendi açınızdan
bir yorum yaptınız, ancak, yapmış olduğunuz yorumun karşılığında
bir milletvekili olarak, elbette, benim de söyleyeceklerimin olması
son derece tabiidir ve bunları da kürsüden dile getirmek, milleti
temsil eden bir milletvekili olarak, bu kürsüden, sizin o yorumlarınıza
karşı benim de bir cevap hakkımın olmasından daha doğal bir şey olamaz.
Benim bu hakkımı engellediğiniz için, ben sizin tutumunuzla ilgili
aleyhte söz talep ettim.
Elbette, Meclis Başkan
Vekili olarak Meclisi yönetirken kendi görüşlerinizi ifade edeceksiniz,
ancak yapmış olduğunuz açıklamalar tamamen şahsımı incitici ve
şahsımın konuşmalarıyla ilgili olarak yapmış olduğunuz şahsi yorumlardır.
Benim itirazım bunadır.
Tekrar ediyorum, 63'e
göre böyle bir takdir hakkınızın olmaması gerekir ve bir usul tartışması
açılması gerektiği inancındayım.
Teşekkür ediyorum,
sağ olun.
BAŞKAN - Efendim, maksat
hasıl oldu. Ben bu tartışmayı devam ettirmek istemiyorum. Zabıtlar
açık, millet de, parlamenterler de gördü. Ben yorum yapmadım, ben tashih
ettim. Ben tashih ettim, görevimdi.
Teşekkür ederim.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, benim konuşmamı tashih etmeye sizin bir hakkınız
yok ki. Ben…
SERACETTİN KARAYAĞIZ
(Muş) - Seni mi dinleyeceğiz; kes, yeter ya!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Yapamaz… Sayın Başkan benim konuşmamı tashih edemez.
BAŞKAN - Lehte olmak
üzere…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- O görüşler bana ait. Tashih yaparsam
ben yaparım tashihi… Ben yaparım tashihi.
YAHYA BAŞ (İstanbul)
- Mecliste bir tek sen mi varsın ya!
BAŞKAN - …Manisa Milletvekili
Süleyman Turgut.
Buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
YAHYA BAŞ (İstanbul)
- Ya bir iktidar partisinden çok konuşuyorsun, hâlâ senin çenen durmuyor
ya!
BAŞKAN - Arkadaşlar
lütfen ya… Rica ediyorum sizden… Siz yerinizde dinleyin hiç olmazsa.
IV. - ÖNERİLER (Devam)
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ (Devam)
1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine
ilişkin Danışma Kurulu önerisi (Devam)
SÜLEYMAN TURGUT (Manisa)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Danışma Kurulu önerisinin
lehinde söz almış bulunmaktaydım, bu vesileyle yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, Danışma
Kuruluyla ilgili başta görüşülecek olan kayısıdaki problemlerin değerlendirilmesiyle
ilgili konuların, evet bugün konuşulması belki uygundu, ama sanıyorum
salı gününe ertelenmesi de bu sorunların, konuşulması, görüşülmesi
ve problemlerin çözülmesi adına çok büyük bir sıkıntı yaratmayacak diye düşünüyorum.
Konuşmamın asıl sebebi,
az önce kürsüde söz alan değerli milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan'ın,
maalesef, sırayla, birçok ili sıralayıp ve elindeki gazete kupürleriyle
buradan, aslında çok da fazla araştırmadığı konularla ilgili sözler
söylemesi, beyanatlar vermesiydi.
Bunlardan bir tanesi
de, Manisa ili içerisinde bulunan özellikle Sarıgöl ve Alaşehir'de
geçtiğimiz eylül ayında yaşanan yağmur sonrası üzümlerde yaşanan
felaketin sonucunda bunlarla ilgili bir çalışma yapılmadığını,
sonuçlarının alınmadığını ifade etti. Ben, bir an şöyle düşündüm:
Belki milletvekili olmasaydık, belki sıradan bir vatandaş olsaydık,
bakanlıklara ulaşmamız, kurumlara ulaşmamız ve onlardan gerekli
bilgileri, doğru bilgileri almamız zor olabilirdi. Ama, bir milletvekili
olarak, gazete kupürlerine dayalı bir şekilde burada konuşmanın
doğru olmadığına inanıyorum ve bunun neticesinde de söylenen doğru
olmayan sözlerin mutlaka cevabının da burada verileceğini bir
defa daha ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
hepimizin bildiği gibi, eylül ayında, Manisa'nın Alaşehir ve Sarıgöl
ilçelerinde, özellikle üzüm üreticilerini sıkıntıya sokan, mahsullerini
telef eden bir yağmur yaşandı ve arkasından da Güneydoğu Bölgesi'nde
bir sel afeti yaşandı. Bunun üzerine, Bakanlar Kurulumuz bir karar
çıkarttı ve bu kararla birlikte, sel felaketine uğrayan çiftçilerin,
hem Ziraat Bankası hem de tarım krediye olan borçları ertelendi. Fakat,
burada, kararnamede "sel" yazdığı için ve Manisa'da yaşananlar,
yağış olduğu için, sel olmadığı için bu geçen süre içerisinde, maalesef,
Ziraat Bankası, tarım kredi kooperatifleri ve Hazine arasında bu
görüş ayrılığı ortaya çıktı. Ama, bunu sadece
gazete kupürlerinden takip edenler gibi, biz bunları gazete kupürlerinden
okuyup beyanatlar vermedik. Biz, başta Tarım Bakanımız olmak üzere,
Hazine, Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü ve Tarım Kredi Genel Müdürlüğünde
yaptığımız çalışmalar sonucunda, şu anda o kararnameye "aşırı
yağış" da ilave ediliyor, önümüzdeki hafta bu iş gerçekleşecek.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- "Ediliyor" dediniz, işte, ben de onu söylüyorum.
SÜLEYMAN TURGUT (Devamla)
- Şimdi, ben, isterdim ki, bugüne kadar…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- "Ediliyor" diyorsunuz işte!
SÜLEYMAN TURGUT (Devamla)
- Sayın Kandoğan, bakın, ağzımı açmadım ben.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Demin, siz de oradan müdahale ettiniz.
SÜLEYMAN TURGUT (Devamla)
- Ağzımı açmadım ben, sadece…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Hayır "ediliyor" diyorsunuz "edildi" diyemiyorsunuz.
Bunlar da aynı şeyi söylüyor.
SÜLEYMAN TURGUT (Devamla)
- Cevap vereceğim ben size.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
lütfen…
SÜLEYMAN TURGUT (Devamla)
- Şu ana kadar, bu çiftçilerden hiçbirisine icrai takip uygulanmamıştır,
hiçbirisine, kapısına avukat gitmemiştir ve hiçbirisi bu konuda
mağdur olmamıştır. Niye? Çünkü, burada milletvekilleri ve AK Parti
İktidarı bu dertle dertlendiği içindir, başka hiçbir sebebi yoktur.
Ben, sizinle aramızdaki iki farkı söyleyip, sözlerime son vermek istiyorum.
Bir tanesi, bizler, yani AK Parti milletvekilleri, köylerde, ilçelerde,
illerde, nerede sorun varsa, o sorunun olduğu yere gidiyoruz ve
bizler, bu konuyla ilgili, Killik'ten Bağlıca köyüne kadar, gazete
kupürlerinden değil, oradaki asmaların arasında bu sorunu teşhis
ettik ve arkasından -sizinle olan farkımız bu- ikinci farkımızı da
söyleyeyim size: Bizler, buraya geldiğimiz günden beri, bizler yapmadık,
ama, bu ceylan derisinin üstünde oturuyoruz. Hepimiz öyle.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Buyurun!
SÜLEYMAN TURGUT (Devamla)
- Tek farkımız var; bizler, geldiğimiz günden beri aynı yerde oturuyoruz.
BAŞKAN - Sayın Turgut,
siz de söylemeyin.
SÜLEYMAN TURGUT (Devamla)
- Ama, sizler burada oturmuyorsunuz. Aramızdaki fark bu. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Bak şimdi…
BAŞKAN - Sayın Turgut,
ceylan derisi yok burada.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Bak, buradan o tarafa gidenler de var. Bak, aranızda oturuyorlar
orada. Bak, orada oturanlar var, buradan geçip.
SÜLEYMAN TURGUT (Devamla)
- Ben, bu duygu ve düşüncelerle, AK Parti İktidarının, göreve geldiği
günden bugüne kadar, çiftçimizin yanında olduğunu, üzüm üreticimizin,
pamuk üreticimizin, mısır üreticimizin yanında olduğunu ifade
ediyor ve bu konuyu, nerede isterseniz…
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Cezaevlerine girdiler…
SÜLEYMAN TURGUT (Devamla)
-… hangi köyde isterseniz, sizinle konuşmaya davet ediyorum.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Cezaevlerinde…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Teşekkür ederim, benim sözlerim doğrulanmış oldu.
SÜLEYMAN TURGUT (Devamla)
- Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Turgut.
Sayın Turgut, bakınız,
sizin kafanızda da ceylan derisi kalmış böyle bir şey yok. Biz yapmadık,
ama, yine de yok.
Danışma Kurulu önerisini
oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı bulunamamıştır.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.08
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.20
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 79'uncu Birleşimi'nin İkinci Oturumu'nu
açıyorum.
Danışma Kurulu önerisinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, Danışma Kurulu
önerisini tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı
vardır.
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve
İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1'inci sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon
raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2'nci sırada yer alan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer
alan, Gecekondu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Gecekondu Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu (1/1254) (S. Sayısı: 1266) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Geçen birleşimde, tasarının
tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşma tamamlanmıştı.
Şimdi söz sırası, Anavatan
Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Sayın Muharrem Doğan'a aittir.
Buyurun Sayın Doğan.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
1266 sıra sayılı Gecekondu Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı üzerinde Anavatan Grubunun görüşlerini belirtmek
üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
(x) 1266 S. Sayılı Basmayazı 21/3/2007 tarihli 78'inci
Birleşim Tutanağına eklidir.
Değerli milletvekilleri,
söz konusu yasa tasarısıyla 775 sayılı Gecekondu Kanunu hükümleri
uyarınca Gecekondu Kanunu uygulamalarında Bayındırlık ve İskân
Bakanlığına verilmiş olan hak, yetki ve görevlerin Toplu Konut İdaresi
Başkanlığına devredilmesi, Gecekondu Kanunu kapsamında kullanılacak
hazineye ait taşınmazların Toplu Konut İdaresi Başkanlığına bedelsiz
olarak devri ve tescili ile bu işlemlerin yerine getirilmesi için
Toplu Konut İdaresi Başkanlığında yeter sayıda kadro ihdas edilmesi
öngörülmektedir.
Değerli arkadaşlar,
ülkemizde, maalesef, en büyük sorunlardan biri, plansız, salaş ve
çarpık yapılaşmadır.
Değerli arkadaşlar,
devletin temel görevleri bellidir. Devlet toplum için vardır; çünkü,
devleti oluşturan toplumdur. Devlet, vatandaşın güvenliğini sağlamakla,
adaleti temin etmekle, eğitim ve sağlık imkânlarından eşit bir şekilde
faydalanmasını sağlamakla mükelleftir.
Görüşmekte olduğumuz
yasa tasarısıyla 775 sayılı Gecekondu Kanunu uygulamalarına
TOKİ Başkanlığınca devam edilmesi öngörülmektedir. Ancak, bizlerin
milletvekili olarak üzerinde durmamız gereken husus şudur: Türkiye'de
neden mesken ve gecekondu sorunu vardır? Temel sorun budur, bunun
üzerinde durmamız lazım. Her şeyden önce, seksen dört yıldır kredi ve
teşvikler büyük şehirlere verilmiştir ve verilmeye devam etmektedir.
Halk, Anadolu'da iş bulamamakta, büyük şehirlere göç etmekte, devletin
verdiği kredi ve teşviklerle yapılan fabrika ve atölyelerde çalışmaktadır.
Ama, bu fabrikalarda çalışanlara ise ev değil, arsa bile verilmemektedir.
Bu nedenle, gariban vatandaş, kendi kendine çözüm üretip başını sokacak
bir yer yapmak zorunda kalmaktadır. Vatandaş, Anadolu'da işsiz ve aç
olduğu için, İstanbul'dadır, Ankara'dadır, İzmir'dedir, Adana'dadır
veya Bursa'dadır. Bu şehirlerin merkezinde değil, ama varoşlarında
zor ve sağlıksız şartlarda barınmak ve yaşamak zorunda kalmaktadır.
Devlet Planlama Teşkilatınca
yapılan bir araştırmaya göre, gecekonduda yaşayanların yüzde
40'ı 75 ve 99 metre kare, yüzde 35'i ise 50 ve 74 metre karelik sağlıksız
konutlarda ikamet etmektedir. Halk olmazsa, bu fabrikalar ve atölyeler
nasıl çalışacak, gereken emeği nereden bulacaktır? Fabrikalar açtırıyoruz,
ama, fabrikaların işçilerinin mesken ihtiyacını karşılayamıyoruz.
Sayın Erdoğan şimdi
Başbakandır, eskiden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken
elinde KİPTAŞ vardı. Şimdi, KİPTAŞ ile birlikte TOKİ vardır ve bütün
hazine arazileri vardır, başta hükûmet vardır ve sonsuz kredi ve teşvikler
vardır. Beş yıldır iktidarda olan sayın AKP İktidarı, bugüne kadar
bu çözümü bulmuş değildir. Ancak, çözüm üretmeyip, sadece yapılanlar
için "Acımayın, yıkın" emri veren Sayın Başbakanımızın insafsızca
sözleriyle gecekonduların hayalleri yıkıldı. Sayın Erdoğan'ın
haykırdığı talimatları belediyeler dinleseler ve buraları yıkmaya
başlasalar, yıkamazlar. Çünkü, mevzuat buna müsait değildir. İstanbul'da
12 milyon insanı ne yapacaklardır? Marmara Denizi'ne dökecek değiller
ya. Zira, İstanbul'un dörtte 3'ü gecekondudur ve ruhsatsızdır.
İstanbul Valiliğinin
belirlemelerine göre, İstanbul'da ruhsatlı konut sayısı 850 bindir.
İmar aflarıyla yasalaşan konut sayısı 750 bin civarındadır. Ama,
salaş yapılarda, gecekondularda yaşayan 400 bin konut sahibi vardır.
Görülüyor ki, en büyük sorun İstanbul'dadır. Yani, en az 12 milyon insan
buralarda barınmaktadır. Hâlbuki, kendisi İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı olduğu dönemde, eski belediye başkanlarının yaptığı gibi,
o da, kaçak inşaatlara göz yumdu, ruhsatsız yapılan gecekondu evlerine
veya apartmanlara elektrik, su verdi, yol yaptı ve sonra onlardan oy
aldı. KİPTAŞ'ı, halkın mesken ihtiyacını karşılayan değil, zenginlere
lüks konut üreten bir yapıya soktu.
Hükûmet, her konuda olduğu
gibi, İstanbul'daki gecekondu sorununda da başarılı olamamıştır,
sorunları çözemez hâle gelmiştir. Herhâlde, Sayın Başbakan, gecekondular
için vize ve ayakbastı parası almayacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gecekondulaşma, belediye ve polisiye tedbirlerle
önlenemez. Gecekondulaşmanın önüne geçilmek isteniyorsa topyekûn
mücadele edilmeli ve yapısal tedbirler alınmalıdır. Bunun için, öncelikle,
köyden kente, küçük kentlerden büyük kentlere göçün yapısal tedbirlerle
önlenmesi gerekmektedir. İnsanımızın göç nedenlerinin ortadan
kaldırılması gerekmektedir.
Değerli arkadaşlar,
terörden dolayı köyünü, mezrasını terk edip büyük şehirlere göç
eden vatandaşlar neden göç etmişlerdir? Bunları hiç düşündük mü?
Değerli arkadaşlar,
köyde ve mezralarda altyapı sorunları iyileştirilmemiş, insanca
yaşam koşulları iyileştirilmemiş, büyük şehirlerde televizyon,
buzdolabı, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi kullanmasını öğrenmiş
köylü vatandaşımız köyüne geldiğinde bu imkânlar verilmemiştir. Bu
nedenle göç etmek zorunda kalmış ve bugünkü bu yasa tasarısını görüşme
zarureti doğmuştur. Vatandaş, geçim derdi için, daha rahat şartlarda
yaşamak için köyünü bırakıp kentlere taşınmaktadır.
Değerli arkadaşlar,
Anavatan Partisi döneminde köylerimiz teknolojiyle tanışmış ve
tüm imkânlardan yararlanmıştı, ama, maalesef, daha sonrasında bu atılım
devam edememiştir. Bugün, köylerimizin büyük çoğunluğunda hayat
standartları olması gerekenin altındadır, konutlar standartlara
uygun değildir, sağlık koşulları oluşmamıştır, çünkü birçoğunun
altyapısı yoktur.
KÖYDES projesi yeterli
değildir. Bu projeyle birlikte sağlık, eğitim ve haberleşme hizmetlerinin
de mutlaka hayata geçirilmesi gerekir; aksi takdirde, gecekondulaşmayı
ve göçü önleyemeyeceğiz.
Değerli milletvekilleri,
Toplu Konut İdaresi, gecekondulaşmayı önleyecek şekilde imar
planlarına uygun, planlı, programlı ve sağlıklı konutlar üretmelidir.
Bunu yapabilmesi için Toplu Konut İdaresinin yeni kaynaklar bulması
gerekmektedir. Anavatan iktidarı döneminde TOKİ için ayrılan kaynaklar,
zamanla yok edilmiştir. Yurt dışına çıkan herkesten Toplu Konut Fonu
için 100 dolar alınmakta idi, ithal edilen sigaralardan pay alınmakta
idi. Hâl böyleyken, fon tasfiye edilmiş ve bu kaynaklar kurutulmuştur.
Anavatan Partisi tekrar iktidara geldiğinde, TOKİ'nin kaynaklarını
artıracak tedbirleri alacak, sağlıklı, depreme dayanıklı konut
üretimine başlayacak ve bu konut artırımını
yapacaktır.
İthal sigaranın dumanıyla
fakir fukaranın bacasının tüttürülmesi modeli Anavatan Partisine
aittir, Anavatan olarak bu modeli yeniden getireceğiz.
Anavatan iktidarları,
kaçak giren sigaraları yasal yolla yurda sokarak, fakir fukaraya
konut yapmıştır, TOKİ'yi TOKİ yapmıştır. Ama, şimdiyse Gecekondu Kanunu
ile Bayındırlık ve İskân Bakanlığına verilen yetkilerin TOKİ'ye
devredilmesi tek başına bir mana ifade etmemektedir.
Çözüm olarak şunu öneriyorum:
Gecekonduları ortadan kaldırmak için ıslah projelerinin hayata
mutlaka geçirilmesi gerekmektedir. Önemli olan, TOKİ'ye, Anavatan
döneminde olduğu gibi, yeni ve değişik kaynaklar bulmaktır; TOKİ'yi,
yapsatçı değil, ucuz ve depreme dayanıklı konut üretebilen, kamucu
bir kurum hâline getirebilmektir. Ancak, bugün, TOKİ'ye baktığımızda,
TOKİ, rant sağlayan, ihale dağıtan bir kurum hâline getirilmiştir;
şehircilik planlarına uygun, ucuz, sağlam, sağlıklı, depreme dayanıklı
konut yapan ve yaptıran bir kurum anlayışı gitmiş, yerine başka bir
anlayış gelmiştir. Halbuki, TOKİ, altyapısı tamamlanmış, ucuz arsa
üreterek, kooperatiflere ve müteahhitlere sunabilen bir kurum
olmalıdır. TOKİ, yapsat anlayışını bırakmalı, salaş yapılaşma
ve gecekonduların önüne geçerek, planlı, sağlıklı ve şehircilik
planlarına uygun arsa ve konut üretmelidir; ayrıca, konut üretimini
teşvik etmelidir.
Konut yaparken çevre
dostu projeler üretmelidir. Nasıl olsa dar gelirliler oturacak diye
beton yığınlarından oluşan konut alanları yaratılmamalıdır. Yeşil
alanların, parkların, spor sahalarının, sosyal tesislerin ağırlıklı
olduğu, sağlıklı, yaşanabilir, çevre dostu konutlar planlanmalıdır.
Örnek verecek olursak, tüm şehirlerde olduğu gibi, Ankara'da da kaldırımlarda
mantar gibi dizilmiş otomobillerden, yayaların, caddelerde ve sokaklarda
rahatça yürümeleri mümkün olmamaktadır. Nereye bakarsak parklar,
otoparklar, kültür binaları, spor sahaları ve yeşil alanlar gün gün
yok olmaktadır, yeni konut üretim sahaları ranta kurban edilmektedir.
Eski milletvekili lojmanlarının yeri halk için, geleceğimizin teminatı
olan gençlerimiz için değerlendirilmemiştir. 400 villa yerine 30
bin metrekare alışveriş merkezi, 10 bin adet iş yeri, 1.800 adet konut
yapılıyor. Tam bir yapsatçı zihniyeti hâkim, ama sosyal alan namına
hiçbir şey yok. Hani parklar, hani yeşil alanlar, kültür ve spor alanları,
nerede? Maalesef yok!
Değerli milletvekilleri,
AK Partinin bu anlayışına bir bakmamız lazım; kamudan yana mı, yapsatçı
mı; önce bunu bilmeliyiz.
Ben, bu durumu, aziz
milletimizin ve aziz Ankaralıların dikkatine sunmak için örnek
verdim.
İkinci bir örnek verelim:
Sıradan bir vatandaş ilköğretim, lise, üniversite, yüksek lisans
derken yirmi iki-yirmi beş yıl eğitim için emek sarf eder ve sonrasında
eğitimine uygun bir işe yerleşir. Bu vatandaşın elde ettiği gelirle
Çankaya'da veya Gaziosmanpaşa'da bir daire sahibi olabilmesi için
ne kadar çalışması gerekir? Belki de bütün bir zamanı da buna yetmeyecektir.
Ama büyük sermaye sahipleri veya rantçılar veya gecekondu mafyası
diye tabir ettiğimiz illegal yapılanmalar,
gecekondu alanlarını kapatarak imara açtırırlar ve büyük rantlar
sağlarlar. İşte, bu durum, vicdan ve hukuk açısından bize ıstırap
vermektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bizler, vatandaşın sağlıklı, güvenli konutlarda,
geleceğinden emin bir şekilde hayatını devam ettirebileceği yarınların
umudunu vermek zorundayız.
Gecekondu bölgelerinde
yapılan bütün saha araştırmaları ve gözlemlerden bazı detaylar
vermek istiyorum:
1) Gecekondu nüfusunu,
kırsal bölge ve köylerden şehirlere göç edip gelen insanlar teşkil
etmektedir.
2) Bu insanlar, geldikleri
bölgelerde daha çok tarıma dayalı işlerde çalıştıkları için, vasıfsız
işçi özelliği taşımaktadırlar.
3) Gecekondu aileleri,
şehir ve bölgelere göre, meslek bakımından farklı hususiyetler
göstermektedirler. Örneğin, İstanbul'da, Zeytinburnu gecekondu
bölgesi aile reislerinin genelde işçi olduğu yapılan araştırmalarla
belirlenmiştir.
4) Gecekonduda yaşayan
ailelerin yüzde 63'ünün çekirdek, yüzde 25'inin geleneksel aile özelliğine
sahip olduğu tespit edilmiştir.
5) Gecekondu ailelerinde
ebeveynler, genel olarak ilkokul mezunudur. Bu tip ailelerde eğitime
bakış gelenekseldir.
6) Çocuklarını zorla
okutmak isterler. Ancak,
çoğu zaman, bu istek gerçekleşmez.
7) Ekonomik durum iyileştikçe, lüks ve
gösterişe yönelim artmaktadır.
8) Kitap okuma oranı
yüzde 5'tir. Meslek seçiminde anne ve baba mesleğinin önemli bir etkisi
yoktur.
9) Çocukların yüzde
47'si kendi isteğiyle mesleğini belirlemektedir.
10) Gecekonduda yaşayan
ailelerin çocuklarının yüzde 10'u kaymakam, savcı ve hâkim olmayı;
yüzde 68'i doktor, mühendis ve avukat olmayı istemektedir.
Görülüyor ki, çocuklar serbest meslek sahibi olmak istiyorlar. Bu meslekleri tercihlerinde
mesleğin prestijini ve yüksek gelirini, etkileyici faktör olarak
ifade edebiliriz.
11) Gecekondularda
yaşayan 181 çocuktan ancak 4'ü üniversite eğitimi alabilmektedir.
12) Bazı gecekondu
mahalleleri, zamanla, suç üreten merkezlere dönüşmüştür.
Tüm bu faktörler göz
önünde bulundurularak çözüm üretilmesi gerekmektedir.
Anavatan Partisi olarak
önerimiz: Hâlen işgal altında bulunan hazineye ait araziler üzerindeki
gecekondular, belli bir program içinde boşaltılmalıdır. Gecekondu
sahiplerine birkaç yıl süreyle kira yardımı yapılmalı ve yeni
imar düzenlemelerini yaparak, çağdaş konutlar ve kültür alanları,
spor sahaları ve okullar kazandırılmalı ve gecekondularda yaşayan
aileler, bu şekilde, yaşanabilir ortamlarda konut sahibi yapılmalıdır.
Kalan daireler ise satılarak TOKİ'ye gelir yaratılmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
gecekondulaşma, sağlıklı ve planlı yapılaşmanın önündeki en büyük
engeldir.
Gecekondular, vatandaşımızın
sağlıklı koşullarda yaşamasını, gençlerimizin sağlıklı koşullarda
yetişmesini engelleyen en büyük etkendir.
Japonya'da 8,3 şiddetinde
deprem olduğunda kimsenin burnu kanamazken, ülkemizde 6 şiddetinde
depremlerde bile birçok can kaybı olması, hâlâ, vatandaşımıza, sağlıklı
ve güvenli barınma olanağının sağlanmadığı manasına gelmektedir.
Bu nedenle, gecekondulaşmanın
ve çarpık yapılaşmanın ve salaş kentleşmenin önlenmesi gerekmektedir.
Bunun önlenebilmesi
için de, öncelikle, Hükûmette ve bu tedbirleri alacaklarda bu bilincin
oluşması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan, 1986 yılında, Sultanbeyli'de ormanlık
araziye kaçak villa yaptırmaktan dolayı yargılanmış ve Kartal 2. Sulh
Ceza Mahkemesi tarafından "devlet ormanından açma yaparak…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Sayın Başkan, bir de sözümü kesmiştiniz, onu da dikkate alırsanız…
Bir üç dakika verir
misiniz Sayın Başkan?
BAŞKAN - Bugün, gelenek
değişti, hep pazarlıkla gidiyor işler.
Buyurun.
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Sağ olun Başkanım.
…gecekondu inşa ettiği"
gerekçesiyle 1990 yılında on ay hapis cezasına çarptırılmış ve bu
ceza paraya çevrilmiştir, diye ana muhalefet partisi yöneticileri
tarafından defalarca gündeme getirilmiştir.
Eğer bunlar doğruysa,
villa inşaatını hukuka uygun olarak yapmayan bir Başbakan ve onun
iktidarının gecekondu önlemede ne kadar başarılı olabileceğini
tahmin etmek hiç de zor olmasa gerek.
Değerli arkadaşlar,
başka bir noktaya geçmek istiyorum. Tabii, biz, bu yasa tasarısı
üzerinde görüşme yaparken kadrolaşma olduğunu da söylüyoruz, ama
kimse bize inanmıyor. Ama, elimde bir belge var. Ben, bu belgenin bir
kısmını sizlerle paylaşmak istiyorum. Ben, bunu, bir soru önergesiyle
Meclise taşıdım. Milliyet gazetesi köşe yazarı Sayın Melih Aşık
da bunu yazdı, kendilerine teşekkür ediyorum.
Bakın "EİEİ'de aile
saadeti" diyor.
"Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanlığı Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğünde,
gelinler, kızlar, oğullar, yeğenler bir arada çalışıyor. İşçilerden
Nermin Seda Büyükmıhçı, Genel Müdür Kemal Büyükmıhçı'nın gelini,
Timur Ulaş ise yakını. EİEİ'nin genel müdür yardımcıları Çağlar'ın
dört yakını, Gürbüz'ün kayınbiraderi, Personel Dairesi Başkanı Değirmencioğlu'nun
kızı ile birçok yöneticinin yakını da aynı kurumda işe alındı."
Devam ediyor: "EİEİ'nin
diğer bir Genel Müdür Yardımcısı Atilla Gürbüz'ün kayınbiraderi
Adem Doğan ile bir başka yakını Aykut Doğan'ı işe aldırdığı öğrenildi.
Personel Daire Başkanı Süha Değirmencioğlu'nun ise kızı Tuba Değirmencioğlu
ile yakını Alper Oltulu'yu işe aldırdığı tespit edildi. Strateji Daire
Başkanı Murat Dalgıç da kızı Elif Dalgıç'ı kendi kurumunda işe yerleştirdi…"
BAŞKAN - Sayın Doğan,
son cümlenizi… Üç dakikanız oldu zaten…
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar,
bir başka maddede bu konuya devam edeceğiz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Ben, konuyu, zaten aziz milletimizin ve yüce Meclisin dikkatlerine
arz ettim. Takdir aziz milletimizindir, sizlerindir.
Bana bu fırsatı veren
başta Sayın Başkanıma teşekkür ediyorum, sizleri de saygıyla selamlıyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Doğan.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, Sakarya Milletvekili Sayın Recep Yıldırım.
Buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
RECEP YILDIRIM (Sakarya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
1266 sıra sayılı Gecekondu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı hakkında AK Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu Kanun Tasarısı
ile -775 sayılı Gecekondu Kanunu'nu uygulama yetkisinin TOKİ'ye
devredilmesine dair kanun tasarısının tüm maddelerini özetleyecek
olursak- 775 sayılı Gecekondu Kanunu'nda Bayındırlık ve İskân Bakanlığına
verilen yetki ve görevlerin Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca kullanılması
için gerekli düzenlemeler yapılmakta ve 775 sayılı Gecekondu Kanunu'na
ek ve geçici maddeler eklenmektedir. Ayrıca, 775 sayılı Gecekondu
Kanunu'nda değişiklik yapan 3414 sayılı Kanun'un geçici 1'inci maddesi,
uygulanabilirliği kalmayacağından, yürürlükten kaldırılmakta;
3414 sayılı Kanun'un 4'üncü maddesinde, Bayındırlık ve İskân Bakanlığına
verilen yetkinin TOKİ Başkanlığına devredilmesinin düzenlemesi
yapılmaktadır.
Bilindiği gibi, halkımızın,
özellikle dar gelirli olanların konut problemlerinin çözülmesi,
dolayısıyla, düzenli ve sağlıklı kentleşme, hükûmetimizin de öncelikli
konuları arasında yer almaktadır. Çünkü, bu husus, sadece fiziki
bir ihtiyacın karşılanmasıyla sınırlı olmayıp birçok sosyal problemin
de çözümünü beraberinde getirecektir.
775 sayılı Gecekondu
Kanunu hükümleri uyarınca, dar gelirli ve konutsuz vatandaşlarımızın
ucuz konut sahibi olmalarının sağlanması ve gecekondulaşma eğilimlerinin
ortadan kaldırılması amacıyla, kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
günümüze kadar, Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca, ülke genelinde,
belediye ve mücavir alan sınırları içinde ve dışında çeşitli uygulamalar
yürütülmüş ve hâlihazırda da yürütülmektedir. 775 sayılı Kanun'da,
uygulamaların yürütülmesi için öncelikle finansman kaynağının
mevcut olması öngörülmüştür. Bu bağlamda, 775 sayılı Kanun'un 14'üncü
maddesi uyarınca oluşturulan Gecekondu Fonu kaynakları 2000 yılına
kadar kullanılmış, ancak söz konusu fon 23/5/2000 tarihli ve 4568 sayılı
Bazı Fonların Tasfiyesine Dair Kanun'la tasfiye edilerek
bütün varlıkları Toplu Konut İdaresi Başkanlığı adına açılan gecekondu
gelir hesabına devredilmiştir.
Bu durumda, bir yandan
Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca Kanun'un uygulanmasına devam
edilirken, diğer taraftan uygulamanın finansman kaynağı olan fonun
tasfiye edilerek gelir hesabı şeklinde Toplu Konut İdaresi Başkanlığına
devredilmesi, 775 sayılı Gecekondu Kanunu'nun uygulamalarını
Bakanlık açısından son derece zor ve sağlıksız bir duruma getirmiştir.
Fonun tekrar elde edilmesine yönelik çabalar, ilgili kurumların
olumsuz görüşleri üzerine akim kalmıştır. Bu durum, finansman kaynağının
ve 775 sayılı Gecekondu Kanunu'nun uygulama yetkilerinin aynı kurumun
idaresi altında toplanmasını kamu adına zorunlu kılmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Toplu Konut İdaresi Başkanlığının kanunlara dayalı
olarak üstlendiği misyon dikkate alındığında, planlı arsa ve konut
üretimine yönelik faaliyetleri ile gecekondulaşmanın önlenmesine
yönelik faaliyetlerin tek merkezden ve hizmet bütünlüğü sağlayacak
şekilde yürütülmesinin ülkemiz için daha yararlı olacağı ve bu nedenle,
Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca yürütülen 775 sayılı Gecekondu
Kanunu kapsamındaki faaliyetlerle ilgili yetkilerin Toplu Konut
İdaresi Başkanlığına devredilmesinde kamu yararı olduğu şüphesizdir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kamunun yararına olan durumlarda kamu kurumları
arasında yetki devredilmesi veya benzer yetkilerin aynı kurumda
toplanması, yetki devreden ve yetki üstlenen kurum yöneticileri açısından, kamu menfaatinin gözetilmesi hususunda
ciddi bir göstergedir. Kamu hizmetlerinin etkin ve sağlıklı bir şekilde
yerine getirilmesi, zaman içerisinde, birtakım yetki devirleri
ve yeni kurumlar ihdas edilmesinin gerekliliği de aşikârdır.
Bu tasarı, ülkemiz
için önem arz etmesi ve halkımızı yakından ilgilendirmesi nedeniyle,
basın tarafından da tasarının her aşaması yakından takip edilmiş,
olumlu ve iyi bir gelişme olarak, müteaddit defalar haber yapılmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu tasarıyla, 775 sayılı Gecekondu Kanunu uygulamalarına
Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca devam edilmesi öngörülmektedir.
Bu şekilde, yönetimde birliktelik sağlanarak, öncelikle plansız
yapılaşma ve gecekondulaşmanın önlenmesi ve Hükûmet Programı'nda
önemle bahsi geçen, ülkemizde inşaat sektörünün teşvik edilerek,
hızla artan konut talebinin hızlı ve planlı bir şekilde karşılanması
hedeflenmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Gecekondu Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı incelendiğinde, 775 sayılı Gecekondu Kanunu
uygulamalarına TOKİ Başkanlığınca devam edilmesi, böylelikle,
yönetimde birliktelik sağlanarak, plansız yapılaşma ve gecekondulaşmanın
önlenmesi hedeflenmektedir.
Ülkemizin yaşadığı
hızlı nüfus artışı ve hızlı kentleşme sebebiyle, sorunların çözülmesi
ve üretimin artırılarak işsizliğin azaltılması amacıyla 1984 yılında
TOKİ Başkanlığı kurulmuştur. TOKİ, Fonu'ndan sağladığı imkânlarla
ülkemizde konut politikalarını belirlemiş, pek çok konuta kredi
yoluyla finansman desteği sağlamış ve kendi arsaları üzerinde
önemli sayıda konut inşaatını tamamlamıştır. Son derece önemli ve
zor bir görev yüklenen TOKİ'nin âdeta bir konut bankasına dönüşen çalışmaları
takdirle karşılanmaktadır.
Kuruluş Yasası'ndaki
sorumluluklarına ek olarak, bu tasarı ile gecekondu sorununun çözümü
gibi büyük bir projeyi de TOKİ üstlenmektedir.
Ayrıca, kentsel dönüşüm
projelerini uygulayan başta İstanbul, Ankara Büyükşehir Belediyesi,
bu projelerini TOKİ Başkanlığıyla birlikte başarıyla yürütmektedir.
TOKİ Başkanlığı, büyükşehir belediyeleri ve birçok belediyelerle
birlikte toplu konut, gecekondu alanlarının iyileştirilmesi alanlarında
birçok projeler yapmışlar, planlamışlar, uygulamalarıyla üstün başarı
elde etmiş, edilmeye de devam etmektedir.
TOKİ, Türkiye'de marka
olmuş, hatta dünyada marka olma yolundadır, profesyonel bir kurum
olarak çalışmalarını sürdürmektedir. 2002 yılı sonuna kadar, yani
on dokuz yılda -bakın, buraya dikkatlerinizi çekiyorum- TOKİ,
43.145 konut yaptırmış. Bakınız, 1 Ocak 2003 tarihi ile 1 Ocak 2007 tarihi
arasında, yani dört yılda, TOKİ, 81 ilde, 267 ilçede, 628 şantiyesinde,
225 bin konut başlatmıştır ve bunların yüzde 70 ve 80'i teslim edilmiş;
2007 yılı sonu itibarıyla da bu konut adetleri 250 bin adede ulaşacaktır.
Bu konutlar yapılırken,
elbette ki sosyal tesisler de unutulmamış; bu konutlar yapılırken,
250 okul, 200 ticaret merkezi, 43 spor salonu, 35 kütüphane, 47 sağlık
ocağı, 161 ibadethane yapılarak yoluna devam etmektedir.
İşte, bunun için diyoruz
ki, nereden nereye. Biraz önce konuşan arkadaşlarımızca, TOKİ'ye,
hak etmedikleri şekilde, hizmet yapmadığı ve aynı zamanda gelir
durumu yüksek olan insanlara konut yaptığı iddiaları çerçevesinde
bazı konuşmalar yapılmış; ama dört yılda yapılan 225 bin konut, on dokuz
yılda yapılan ise 43.145 konut. İşte, nereden nereye geldiğimizin
göstergesi.
Yapılan bu konutların
teslimleri ise öyle, yıllarca değil. Depremde, selde veya kaymalar
neticesinde evlerinden, konutlarından olan vatandaşlarımızın,
konutları hâlâ yapılmayan, Türkiye genelinde yapılmayan, birçok
yerde, konut var. Bunlar, yeni yeni, TOKİ marifetiyle yapılmakta;
Afet İşlerinin üstün çalışması ve TOKİ iş birliğiyle birlikte bu
konutların yapımına da bizim Hükûmetimiz zamanında yapılmaya devam
edilmektedir. İşte, bu konutların, yapılan bu konutların teslim süresi
işi on altı aydır. Ödemesi ise: Bunların ödemesi on, on beş ve yirmi
yıl vadeli olarak yapılmaktadır.
Evet, "Ayinesi iştir
kişinin, lafa bakılmaz." sözü, ne kadar, TOKİ'nin yaptığı bu icraatla
ortaya çıkıyor. Evet, dört yıllık bilançosu, işte ortada; on dokuz
yıllık geçmiş ise ortada. TOKİ'nin, bu kanunun çıkmasıyla da üstleneceği
misyonu çok iyi ve başarılı bir şekilde yürüteceğinden şüphemiz
yoktur.
TOKİ, iddia edildiği
gibi, üst gelir grubuna konut yapan bir kuruluş değil, aksine, dar
gelirli toplum kesimine konut yapıp kira öder gibi halkımızı ev sahibi
yapmaktadır. Başta, büyükşehir belediyelerimiz ve tüm belediyelerimiz
ve bunların arasında en önemli öncülüğü yapan Ankara Büyükşehir
Belediyemiz Başkanı Sayın Melih Gökçek'in ve İstanbul Büyükşehir
Belediyesi Başkanımız Kadir Topbaş Bey'in TOKİ'yle birlikte yapmış
oldukları toplu konutları ve bu kentsel dönüşüm projeleri de… Dar
gelirli vatandaşlarımızı memnun ederek, davul zurna çalınarak yıkımlar
yapılıyor, çarpık yapılaşma yıkımları yapılıyor, yeni konutlarına
da o coşku ve şenlik içerisinde giriliyor.
İşte, bizim anlayışımız
ortadadır. "Halkı ezmek değil, halka hizmet" düsturumuzdur.
Halkımız da bu durumu görmekte ve başarılarımızın ve çalışmalarımızın,
memnunlukla, bu şekilde yürüdüğünü halkımız çok iyi bilmekte ve bize
desteğini devam ettirdiği açıkça ortadadır.
Bizim parolamız
"İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." ilkesidir. TOKİ Başkanlığını
ve başta Sayın Başkan olmak üzere tüm çalışanlarını kutluyor, başarılarının
devamını dilerken, bu kanunun TOKİ'ye ve tüm halkımıza hayırlı olmasını
diler; bu vesileyle, hepinizi, AK Parti Grubu adına saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Yıldırım.
Tümü üzerinde, şahsı
adına, Bartın Milletvekili Sayın Asım Kulak. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MEHMET ASIM KULAK (Bartın)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bayındırlık ve İskân Bakanlığı
tarafından hazırlanan ve Bakanlar Kurulumuz tarafından Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan 1266 sıra sayılı Gecekondu
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
bu tasarı, hâlen Bayındırlık ve İskân Bakanlığımız tarafından yürütülen
775 sayılı Gecekondu Kanunu kapsamındaki faaliyetlerin, Toplu
Konut İdaresi Başkanlığına devredilmesini öngörmektedir. Bu tasarıyla
gecekondulaşmanın önlenmesi, gerekli olan sosyal konutların üretilmesi,
kentsel dönüşüm projelerinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi,
kısacası, yaşadığımız şehir dokularının çağdaş ve sağlıklı bir
şekilde, yeniden düzenlenmesi amaçlanmaktadır.
Planlama, hayatımızın
her alanında çok büyük önem arz etmektedir. Özellikle, son yıllarda
dünyamızda yaşanan ekonomik ve
sosyal gelişmelere paralel olarak ülkemizde de kırsal kesimden büyük
şehirlerimize doğru göç hareketi başlamıştır. Göç kararının temelinde
yatan düşünce, yaşam kalitesinin artırılmasıdır. Terör ve iş bulabilme,
eğitim, kısacası, daha iyi yaşam maksadıyla insanlarımız göç etmektedir.
Göç olgusu, şehirlerimizin yapılanmasını olumsuz etkilemekte,
gecekondulaşma eğilimlerini süratle artırmakta, şehirlerimizin
orta ve uzun vade planlamalarını olumsuz etkilemektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1984 tarihli İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde,
Birleşmiş Milletler HABITAT gündeminde ve Anayasamızın 57'nci maddesinde
konutun bir insan hakkı olduğu,
herkese yeterli konut üretiminin gereği, devletin, şehirlerin
özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde
konut ihtiyaçlarını karşılayacak tedbirleri almasını ve toplu
konut projelerini desteklemesi gereğini önemle ifade etmektedir.
Anayasa'mızda belirtilen bu hususun gereği olarak "insan hakkı"
olarak belirtilen konut ihtiyacının karşılanabilmesi
maksadıyla toplu konut üretimine önem ve öncelik verilmesi hususu
AK Parti Acil Eylem Planı'na alınmış ve başarıyla hayata geçirilmektedir.
Bu vesileyle, kanunun
hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Kulak.
İzmir Milletvekili
Sayın Erdal Karademir. (CHP sıralarından alkışlar)
ERDAL KARADEMİR (İzmir)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Gecekondu
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın tümü
üzerinde şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
775 sayılı Gecekondu
Kanunu'nun tanım ve kapsamı, "Mevcut gecekonduların ıslahı,
tasfiyesi, yeniden gecekondu yapımının önlenmesi ve bu amaçlarla
alınması gereken tedbirler hakkında bu kanun…" olarak açıklanmıştır.
Bu Kanun'un temeli,
dar gelirli vatandaşı konut sahibi yapmak, kendi evini yapacak yurttaşlarımıza
da ucuz konut sağlamaktır. Bayındırlık ve İskân Bakanlığının bugünkü
yapısı, bütçesi, ödenekleri ve kadrosuyla bu Yasa'yı yaşama geçirmesi
zor görülmektedir. Bu nedenle, bu Yasa'nın TOKİ tarafından yürütülmesi
doğru görülmektedir. Ancak, TOKİ'nin, Gecekondu Kanunu'nun temel
mantığı ve amaçlarını yerine getirmesi pek mümkün gözükmemektedir.
TOKİ, Adalet ve Kalkınma
Partisi İktidarıyla birlikte birkaç sosyal konut amaçlı projenin
dışında lüks konut üretimine girişmiş, arsa satışı yoluyla ya da
kat karşılığı yoluyla kendine özgü yöntemler geliştirmiştir. Oysa,
devletin, arsa ve konut politikası, çağdaş ülkelerde olduğu gibi,
halkın paraca ulaşabileceği ve satın alabileceği, kiralayabileceği
sosyal konutlar üretmektir. Bu anlamda, Toplu Konut İdaresinin görevi
de, sadece konut üretmek değil, ucuz konut veya sosyal konut yapmak
olmalıdır. Ancak, AKP İktidarının niyeti, ucuz konut, yani diğer
bir deyimle sosyal konut yapmak değildir. Bu anlamda TOKİ'nin asıl
amacı, dar gelirliye ucuz arsa veya konut üretmek yerine… Oysa 775
sayılı Gecekondu Kanunu'nun nasıl uygulanacağını… Bu yasayla,
hepimizin karşısında soru işaretleri doğurmaktadır. Çünkü, TOKİ,
parası olanın satın alabileceği konut politikasını uygulamaya
sokmuştur. TOKİ Kanunu ve bu politikasına dahi uygun olmayan hasılat
paylaşımlı gelir esasına göre konut üretilmesi ve vatandaşa satışı,
775 sayılı Kanun kapsamında uygulanacak mıdır? TOKİ'nin elinde bulunan
arsa ve arazileri inşaat şirketlerine satarak, şimdiye kadar izlenen
sosyal konut politikasına son vermiş ve mevcut piyasa mekanizmalarının
içine itmiştir. Dar gelirli yurttaşlarımızın sağlıklı koşullar
içinde konut edinme şansı ortadan kalkmıştır. Konut ihtiyacı olan
yurttaşlarımız, piyasanın insafına terk edilmiştir. 775 sayılı Kanun'un
bu anlayışla yürütülmesi önlenmelidir. Bu konular Bayındırlık
Bakanı Sayın Özak tarafından da bu kürsüden ifade edilmelidir.
Değerli arkadaşlarım,
Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan'ın 3/1/2007 tarihinde ulusal basınımızda
yer alan açıklamaları, TOKİ'nin arsa satışı yoluyla ya da gelir paylaşımı
modeliyle sürdürdüğü ve özel sektör tarafından üst gelir gruplarına
yönelik gerçekleştirdiği konut üretiminin Kanun'daki amaçlarına
aykırı olduğunun en yetkili ağzından kamuoyuna ilanıdır. Geçtiğimiz
yıllarda, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun, TOKİ faaliyetleriyle
ilgili hazırladığı raporda, TOKİ'nin, gelir paylaşımı modeliyle,
İstanbul, İzmir ve Ankara'da -başta- olmak üzere, konut üretilmesini
amaçlayan ihalelerde, firmaların tekliflerini idareye bırakacakları
paylar üzerinden hazırladıkları, ihale sonuçlandığında, geçmiş
yıllarda yüzde 50 üzerindeki TOKİ paylarının artık yüzde 25, yüzde
30 civarına çekildiğinin ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Bunu,
son günlerde İzmir-Karşıyaka-Bostanlı'da TOKİ'nin yaptırmak istediği
ve müteahhitlere devretmek istediği ihalelerde görmek kamuoyunda
da bol bol görüşülmektedir.
TOKİ yetkilileri müteahhitlerini
ararken, yüzde 50, yüzde 60, kat karşılığında olabilecek yerleri
yüzde 30'la vermeyi öngörüyor. Ama, aradaki farkın nakit olarak farklı
kaynaklara aktarılması söylemleri kamuoyunda söz konusudur. Sanıyorum,
Türkiye'nin her yerinde bu yöntem uygulanmaktadır.
Yine, başkanlığını
TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar'ın yaptığı Emlak Gayrimenkul Yatırım
Ortaklığı AŞ'nin 2003-2004 yıllarında gerçekleştirdiği kat karşılığı
arsa projelerinde 1,1 milyar YTL tutarındaki kamusal servetin müteahhit
firmalara örtülü kazanç olarak aktarıldığı da öne sürülmektedir.
2 Aralık 2005 tarihli
Hürriyet gazetesinde yer alan habere göre, Başbakanlık Yüksek Denetleme
Kurulunun, yedi ayrı projeyi inceleyerek, her birinde farklı usulsüzlükler
saptadığına yer vermiştir.
Denetleme Kurulunun
raporunda, projelerin "kaynak geliştirme projeleri" adı
altında aceleyle ihale edilmesi eleştirilmiş, firmaların daha inşaat
aşamasında satış yaparak otofinansmanın sağlandığı vurgulanmıştır.
Söz konusu raporda, başkanlığını TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar'ın
yaptığı Emlak Gayrimenkul Yatırım AŞ'nin hasılat paylaşım modeliyle
ihale edilen projelerde gerçekleştirdiği mevzuata aykırı usulsüz
işlem ve ihmal sonucunda, şirketin kamusal varlıklarının emsallerine
göre bariz şekilde düşük fiyatlar uygulanmak suretiyle elden çıkarıldığı,
bu şekilde, Sermaye Piyasası Kanunu'nun 15'inci maddesi kapsamında,
şirketin mal varlığında ve kârlarında azalmaya yol açtığının tespit
edildiği vurgulanmıştır. Söz konusu projelerde kamu zararı, o günün
rakamlarıyla, 774 trilyon lira olarak hesaplanmıştır. Başbakanlık
Yüksek Denetleme Kurulunun raporu da göstermektedir ki, TOKİ, dar
gelirliye konut yapmak yerine müteahhitleri zengin etmekte, hazine
arazilerine lüks konutlar yapıp satmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
775 sayılı Gecekondu Kanunu kapsamında hazine arazileri bedeli
karşılığında verilmekteydi. Oysa, 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu'nda
yapılan bir değişiklikle, TOKİ'nin, hazineye ait arazilere, bağlı
bakan ve Maliye Bakanının teklifi ve Başbakanın onayıyla bedelsiz
sahip olması sağlanmıştır. Böylece, TOKİ, kamu arsa ve arazilerini
gerekli gördüğü takdirde bedelsiz temin etme hakkına sahip olmuştur.
Esasen Anayasa'nın devlete verdiği görevler doğrultusunda, TOKİ'nin
asıl amacı ülkenin arsa ve konut ihtiyacını karşılamak, ucuz ve sosyal
konut üretmektir. TOKİ'nin amacı, asla kâr amacı gütmek olmamalıdır.
TOKİ'nin görevi, dar ve orta gelirlilere altyapılı, imarlı arsa ve
toplu konut kredisi desteğinde bulunmaktır. TOKİ'nin dar gelirliler
için yaptıkları konutların göstermelik olduğu görülmüştür. Bu
amaçla sınırlı olarak yaptıkları konutların dağıtımını da AKP'li
belediyeler aracılığıyla gerçekleştirmiş, insanların barınma
ihtiyacını siyasete alet etmiştir.
Sayın Unakıtan'ın 3
Ocak 2007 tarihli ulusal basınımızda yer alan habere göre, geçtiğimiz
ay Maliye Bakanlığının TOKİ'ye gönderdiği yazıda, TOKİ'ye arsa
üretimi ve toplu konut yapımı amacıyla devredilen arazilerin hiçbir
şekilde üçüncü kişilere satışının yapılamayacağı belirtilerek,
"ihaleler hemen iptal edilsin" uyarısında bulunulmuştur. Sayın
Unakıtan, bu açıklamasıyla, TOKİ'ye satılan veya bedelsiz devredilen
taşınmazların kanundaki amaçlarına aykırı kullanımlara konu
edildiğini de bir şekilde teyit etmektedir. Otuz beş yılda 300 milyon
metre kare arsa temin eden Arsa Ofisinin bu arsalarının, AKP Hükûmetinin,
bir gecede TOKİ'ye devredilmesinden sorumlu Maliye Bakanı, bu uyarıyı
yapmak için, niçin koca bir dört yıl beklemiştir? Ayyuka çıkan Yüksek
Denetleme Kurulu raporlarından sonra bu duyarlılığı göstermesi
de çok inandırıcı değildir.
6/2/2007 tarihli Vatan
gazetesinde yer alan bir haber, TOKİ'nin, bildiğini okumaya devam
ettiğini de ortaya koymaktadır. Unakıtan'a rağmen TOKİ 293 arsayı
satışa çıkarmıştır. Söz konusu haberde, Maliyenin ısrarına rağmen
TOKİ, İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Bursa, Gaziantep ve Adana'daki
toplam 293 arsayı satışa çıkarmış, arsaların muhammen toplam bedeli
230 milyon 390 bin YTL değerindedir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ERDAL KARADEMİR (Devamla)
- Bitiriyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım,
bu arazilerin en önemlileri, 67 milyon 51 bin YTL ile, Bakırköy Belediyespor'un
Şenlikköy'deki kullandığı gayrimenkuldür. Diğeri, Mavişehir'in
devamı olan İzmir Karşıyaka'da 38,5 milyon YTL muhammen bedelli, 32 bin
104 metre kare alanlı ve yine, Çiğli'de 15,5 milyon YTL tahmini bedelli,
19 bin 448 metre kare alanlı arsalar önemlileri arasındadır. Yine,
Ankara'da Etimesgut'ta 318 bin metre kare alanlı, konut imarlı, tarla
olarak satışa sunulmuştur.
Değerli arkadaşlarım,
yine, bu haberlerde, TOKİ'nin, Başbakanlık, Bayındırlık ve İskân ile
Maliye Bakanlığına birer yazı göndererek… "Kanun gereği, hazine,
belediye, özel idare, Vakıflar Genel Müdürlüğünün mülkiyetindeki
arazi ve arsaların satış muamelesine tevessül etmeden önce, idarenin
görüşünün alınması gerekliliği" yer almaktadır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ERDAL KARADEMİR (Devamla)
- Sayın Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN - Efendim, lütfen,
teşekkür eder misiniz.
ERDAL KARADEMİR (Devamla)
- Görüldüğü üzere, TOKİ, dar gelirliye arsa ve konut üretiminin
ötesinde, AKP Hükûmeti eliyle aldığı arazileri pazarlamaktadır. Dolayısıyla,
bu yasayla, TOKİ'nin ve AKP İktidarının, Türkiye'deki gecekondu sorununun
çözümü yönünde ciddi katkı koyacağını hiç düşünmüyorum. Çünkü
Türkiye'de, başta Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, daha 2003 yılında bir toplantıda şunu söylemiştir:
"Ben, kaçak, ruhsatsız ve imarsız konutta oturuyorum." diyerek,
Türkiye'deki gecekonduyu veya kaçak yapılaşmayı destekleyen bir
anlayışa sebep olmuştur. Yine -Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın
1994'ten bu yana İstanbul'daki belediyeyi de yönetmesi- Adalet ve
Kalkınma Partisinin ideolojisiyle yönetilen -uzun süreden beri
yönetilen- İstanbul'da gecekondu sayılarında azalma olmamış, aksine
de artmıştır.
Yine, bu yasada bir
çelişki vardır ki, ona değinmek istiyorum. Bildiğiniz gibi, Bayındırlık
Komisyonumuzdan Dönüşüm Alanları Kanunu Tasarısı geçmiştir. Burada,
Türkiye coğrafyasının, askerî alanlar hariç tüm alanlar dönüşüm alanı
kapsamına alınmakta idi. Ama, Komisyonda TOKİ arazilerinin dönüşüm
alanları kapsamının dışında tutulması da, AKP İktidarının gecekonduya
hangi bakış tarzıyla baktığının da ayrı bir göstergesidir diyorum,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Karademir.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1'inci maddeyi okutuyorum:
GECEKONDU KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 20/7/1966 tarihli
ve 775 sayılı Gecekondu Kanununun;
a) 5 inci, 8 inci, 13
üncü, 16 ncı, 19 uncu ve 28 inci maddelerinde yer alan "İmar ve İskân
Bakanlığının" ibareleri "Toplu Konut İdaresi Başkanlığının",
b) 7 nci, 13 üncü, 16
ncı, 17 nci, 20 nci, 24 üncü, 27 nci, 31 inci ve 35 inci maddelerinde
yer alan "İmar ve İskân Bakanlığınca " ibareleri "Toplu
Konut İdaresi Başkanlığınca",
c) 7 nci, 19 uncu, 31
inci ve 36 ncı maddelerinde yer alan "İmar ve İskân Bakanlığı"
ibareleri "Toplu Konut İdaresi Başkanlığı",
ç) 16 ncı maddesinde
yer alan "İmar ve İskân Bakanlığına gönderilir. Bakanlıkça"
ibaresi "Toplu Konut İdaresi Başkanlığına gönderilir. Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca",
"adı geçen Bakanlık" ibaresi "Toplu Konut İdaresi Başkanlığı",
d) 20 nci maddesinde
yer alan "adı geçen Bakanlığa" ibaresi "Toplu Konut İdaresi
Başkanlığına", "Bakanlık" ibaresi "Toplu Konut
İdaresi Başkanlığı",
e) 24 üncü maddesinde
yer alan "adı geçen Bakanlıkça" ibaresi "Toplu Konut İdaresi
Başkanlığınca"
f) 26 ncı maddesinde
yer alan "Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca" ibareleri
"Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca",
g) 29 uncu maddesinde
yer alan "İmar ve İskân Bakanlığının veya bu Bakanlıkça" ibareleri
"Toplu Konut İdaresi Başkanlığının
veya anılan Başkanlıkça",
ğ) 31 inci maddesinde
yer alan "ve bu Bakanlığın izni ile" ibaresi "ve bu Başkanlığın
izni ile", "adı geçen Bakanlıkça" ibareleri "Toplu
Konut İdaresi Başkanlığınca",
h) 35 inci maddesinde
yer alan "İçişleri ile İmar ve İskân Bakanlıkları" ibaresi
"İçişleri Bakanlığı ve Toplu Konut İdaresi Başkanlığı",
ı) Ek 2 nci maddesinde yer alan "Bayındırlık
ve İskân Bakanlığına" ibaresi "Toplu Konut İdaresi Başkanlığına",
şeklinde değiştirilmiş, 36 ncı maddesinde yer alan
"kanunun yayımı tarihinden itibaren 6 ay içinde" ibaresi
madde metninden çıkarılmıştır.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın
Ali Kemal Kumkumoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL
KUMKUMOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; Gecekondu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı'nın 1'inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
tasarıyla, 775 sayılı Gecekondu Kanunu'nda Bayındırlık ve İskân Bakanlığına
verilen yetkiler TOKİ'ye devrediliyor.
775 sayılı Gecekondu
Yasası ne diyor? 775 sayılı Gecekondu Yasası, esas itibarıyla gecekondulaşmayı
engellemek ve dar gelirli vatandaşlarımıza ucuz konut edindirmek
üzere hazırlanmış, oluşturulmuş bir düzenleme. Yani, Türkiye'nin
ciddi bir gecekondu meselesi var, bu çok önceden bu yana fark edilmiş,
bununla ilgili yasal düzenlemeler yapılmış ve bununla ilgili belirli
bakanlıklara, belediyelere ve özellikle Bayındırlık ve İskân Bakanlığına
belirli sorumluluklar verilmiş.
Önce şuradan bakalım:
Bugün geldiğimiz noktada, bu problemi, ister Bayındırlık ve İskân
Bakanlığıyla çözmek durumunda olan ister belediyeler aracılığıyla
çözmek durumunda olan iktidar, Hükûmet, gecekondu meselesine nasıl
bakıyor?
En tepeden bakalım.
Sayın Başbakan, gecekondular için "Bunlar büyük şehirlerin etrafındaki
urdur." içerisinde yaşayanlar için de "Bunlar işgalcidir."
diyor.
Değerli arkadaşlar,
ben, buradan Sayın Bakana sormak istiyorum mesela, Hükûmet adına burada
bulunduğu için.
İSMET ATALAY (İstanbul)
- Bakan dinlemiyor, Bakan telefonda!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Şimdi, eğer bir Başbakan, yani bütün bu uygulamaların
başında olan kişi, eğer gecekondular için "ur", gecekonduda
yaşayanlar için de "işgalci" diye bir ifade kullanıyor ise,
şimdi, bu anlayışın, ister TOKİ'ye devretsin ister Bayındırlık Bakanlığında
kalsın ister Başbakanlığa bağlansın, gecekondu meselesine ilişkin,
doğru, sağlıklı bir çözüm getirebilmesi, üretebilmesi mümkün müdür?
Yani, gecekondu gerçeğini, sadece, gecekonducuları, işgalci,
iştahı kabarmış, doymaz, bitmek tükenmek bilmez bir anlayışla arazilere
saldıran insanlar olarak değerlendirip, bunları işgalci diye gören
bir anlayışla eğer gecekondu meselesine Türkiye'de bir iktidar bakarsa,
o iktidarın bu sorunu çözmesi mümkün müdür? Gerçi sıralarda kimse
kalmamış, ama iktidar partisine mensup, çok sayıda, belediye başkanlığı
yapmış, sosyal güvenlik kurumlarında çalışmış, valilik, kaymakamlık
yapmış, şimdi de milletvekilliği yapan arkadaşlarımız var.
Şimdi, ben, buradan,
daha sonraki konuşmalarda belki konuşacak olanlara da sormak isterim:
Türkiye'de sanayileşmeyle birlikte, kırdan kente doğru yapılmak
zorunda olan, çünkü, sanayinin işçi ihtiyacını karşılamak üzere
yapılmak zorunda olan nüfus hareketini, nüfus göçünü, hâlâ devam
etmekte olan nüfus göçünü karşılamak üzere sosyal konut üretmek,
hiç olmazsa arsa üretmek anlamında iktidarların veya belediyelerin
bir politikası olmuş mudur? Hayır. Ee, peki, büyük şehirlere, bu işçi
ihtiyacını karşılamak üzere, tarımda istihdamın, artık, orada yaşayanları
besleyemez hâle gelmesi nedeniyle de tetiklenen bu göç nedeniyle
büyük şehirlere gelen insanlar nerelerde yaşayacaklar? Bir çözüm
bulunmuş, gecekondularla insanlar bu işleri çözmüşler. Önce, birkaç
briketle, eskicilerden aldıkları tahta kapılarla, pencerelerini
naylonlarla kapattıkları gecekondularını yirmi yıl, otuz yıl boyunca
dişinden tırnağından, çoluğunun çocuğunun rızkından, nafakasından
kestikleriyle, her birisi belki de normal bir daireden daha pahalıya
onlara mal olan, ama toplu olarak eline geçmediği için, ancak bir gecekonduyu
ıslah ederek yapabildikleri binalarda bu insanlar yaşamaya çalışıyor.
Milyonlarca insan ve bu milyonlarca insan için bir zorunluluktan
ötürü, böyle bir konutta barınma zorunda bıraktığımız insanlarımız
için bu ülkenin Başbakanı "Onlar işgalcidir. Oturdukları binalar
da büyük kentlerin etrafındaki urlardır." diyor. Şimdi, biz, gecekondu
meselesini TOKİ'ye devrediyoruz ve diyoruz ki: "TOKİ bu işleri
halledecek."
Değerli arkadaşlarım,
öncelikle, bu zihniyet değişmeden Türkiye'de gecekondu meselesi
çözülemez.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
- Sayın Bakan dinlemiyor seni!
NURETTİN SÖZEN (Sivas)
- Sayın Bakan, sohbeti bırak da, dinle!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlarım, peki, sadece meseleye
böyle mi bakılıyor? Yani, gecekondu meselesini çözüp çözememek
biçiminde mi soruna yaklaşılıyor? Hayır. Tam tersine, gecekondulardan
ne alabiliriz, ne çıkarabiliriz, buraları yeniden rant alanları
hâline, o insanların yirmi yıl, otuz yıl süresince yaşam alanı hâline
dönüştürdüğü ve şimdi kent merkezlerine yaklaşmış olan, dolayısıyla,
getirisi, rantı yükselmiş olan bu bölgelerden bu insanları nasıl
atarız, bunların yerine, artık, rantı yükselmiş olan bu bölgelere,
Toplu Konut İdaresinin bugüne kadarki uygulamalarında olduğu
gibi, şimdi, bu alanlara yeniden lüks konutlar nasıl yapabilirizin
arayışı içindeler.
Nedir bunlar mesela?
Şimdi, deniliyor ki: "Biz, kira öder gibi, yoksul vatandaşlarımıza
ev vereceğiz." Biraz önce tümü üzerinde burada konuşan arkadaşım
böyle bir ifade kullandı. Başbakan da kullanıyor bu ifadeyi. Şimdi,
ben arkadaşıma soruyorum. Bakın, değerli arkadaşlarım, bu, bir gecekonduya
gelmiş olan ecri misil, on yıllık ecri misil, 8 milyar 353 milyon. Bu
da bir ecri misil, Ertuğrulgazi Mahallesi'ne gelmiş -Pendik-Ertuğrulgazi
Mahallesi'nde bunlar- 10 milyar 940 milyon. Bu da bir ecri misil,
11 milyar 338 milyon. Bu da bir ecri misil, 10 milyar 198 milyon. Burada
yüzlercesi var bunun değerli arkadaşım. Siz, 100 milyon liraya, kira
öder gibi ucuz konutu kime vereceksiniz? Siz, gecekonduda oturan
vatandaştan, 11 milyar liralık ecri misli bir ay içerisinde ödemesini
istiyorsunuz. 11 milyar liralık ecri misli gecekonduda oturandan
bir defada ödemesini talep ediyorsan, sen, kira öder gibi konutu kime
vereceksin? Bir onu söyle bakayım bana. Gecekonduda oturandan daha
yoksul kimi bulacaksın ki, ona vereceksin? Eğer ona onu vereceksen,
bunu niye talep ediyorsun? Yani, 100 YTL'ye konut vermek durumunda
olduğunu düşündüğün insandan, 10 milyar lirayı bir ayda hangi yüzle
istiyorsun? Nedir bu yalan? Bunların hangisi doğru? Doğru olan ne?
Doğru olan, gerçek olan bu, değerli arkadaşlar. Niye? Çünkü, devletin
resmî belgesi bu. Ne diyor resmî belgede? "10 milyar lirayı -Ertuğrulgazi'deki,
Sülüntepe'deki vatandaşımdan- 10 milyar lirayı bir ay içerisinde
ödeyeceksin."
Peki, bu vatandaşı
buradan kovaladığın zaman, çıkarmak istediğin zaman, ona enkaz bedeli
olarak ne veriyorsun? 6 milyar lira, 7 milyar lira, 8 milyar lira. 7
milyar lira adamın oturduğu binanın tamamına veriyorsun, 7 milyar
lira binasına verdiğin adamdan, 10 milyar lira bir ay içerisinde ecri
misil olarak para talep ediyorsun. Buraya çıkmış milletvekili arkadaşım
da diyor ki: "Biz, vatandaşa, kira öder gibi, konut yapıp, konut
vereceğiz." Kime inandıracaksınız bunu?
Bak, başka ne örnekler
vereceğim değerli arkadaşlarım. Şimdi, bir kentsel dönüşüm işi çıktı
piyasaya. Herkes kentsel dönüşümle uğraşıyor. Büyükşehir kentsel
dönüşümle uğraşıyor, TOKİ kentsel dönüşümle uğraşıyor, belediyeler
kentsel dönüşümle uğraşıyor. Geliyor müteahhit. Mesela, 1.000 gecekondu
var bir bölgede. Örneklerini verebilirim eğer isteyenler varsa.
20 tanesinin yerini beğeniyor. Bir hafta sonra o 1.000 gecekondunun
olduğu bölgedeki 20 gecekonduya, içinde oturanlara bir yazı geliyor,
diyor ki: "Sizin oturduğunuz yer kentsel dönüşüm alanı ilan edilmiştir.
Belediyenin Emlak İstimlak Müdürlüğüne veya Gecekondu Önleme
Müdürlüğüne müracaat edin." Gidiyor vatandaş oraya. Diyorlar
ki: "Sizin burası gecekondu önleme bölgesi ilan edildi. Size
falan yerde, falan dağın başında bir şey var, Toplu Konut İdaresi bir
şey yapmıştı, oradan 40 metrekare bir yer verelim. 15'ini enkazınıza,
10'unu enkazınıza sayarız, 25-30
da sizi borçlandırırız, ara ara ödersiniz." Böyle ödeniyor bunlar.
Vatandaşı mahkûm ediyorlar. Vatandaş yirmi gecekonduyu boşaltıyor.
Vatandaş gecekonduyu boşalttığında o gecekondu binalarını yıkmaya,
değerli arkadaşlarım, müteahhidin araçları geliyor, müteahhidin
araçları. Hemen daha gecekondu yıkılmadan oraya müteahhitlik tabelası
dikiliyor: "Falan inşaat, satılık lüks binalar, lüks daireler,
lüks konutlar." Bunun adı ne? Bunun adı "kentsel dönüşüm projesi."
Değerli arkadaşlarım, herkes kentsel dönüşümle uğraşıyor. İstanbul'da
Maltepe'ye bağlı Başıbüyük diye bir mahallemiz var, koca bir mahalle.
"Burayı kentsel dönüşüm alanı ilan ettim." diyor belediye.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
- Kaç yıllık mahalle?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Vallahi ben tarihini bilmiyorum, tarihi çok eski, köy
burası.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
- İki yüz-üç yüz yıllık.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Peki, nasıl olacak? Benim yetkim var, ben burayı kentsel
dönüşüm alanı ilan ettim! Peki, bizim hakkımız ne olacak kardeşim?
Ben vatandaşım. Burada benim evim var, tapum var, beş katlı, on katlı
binam var. Burası mahalle, muhtarı var, elektriği var, suyu var, yolu
var, burada 80 bin nüfus var. Benim hakkım ne olacak? Benim evimi benden
alıyorsun, benim tapumu benden alıyorsun. Benim tapumun yerine bana
ne vereceksin, o belli değil. Bir "kentsel dönüşüm" diye bir
şey uydurmuşuz…
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
- Bana sordun mu!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - …bir tek, vatandaşın hakları belli değil…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Herkesin yetkisi belli. Belediye yetkili, TOKİ yetkili,
Turizm Bakanlığı yetkili, büyükşehir belediyesi yetkili. Herkes
kentsel dönüşümle ilgili yetkilendirilmiş, herkes istediği alanı
kentsel dönüşüm alanı olarak ilan etme hakkına, yetkisine sahip, fakat,
orada yaşayan vatandaşın hakkı nedir, o hakkı
hangi yasaya dayanarak koruyacak, bu hukuku hangi yasaya dayanarak
koruyacak, bunlar belli değil.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, böyle bir anlayışla kentsel dönüşümü çözmek, halletmek hiçbir
şekilde mümkün değil. TOKİ'nin de bunları yapması mümkün değil. Çünkü,
ben, bu olay Komisyonda konuşulurken söylemiştim, bir Karadeniz
türküsünde deniyor ki: "Kızılağaç fidanı tepeden budanır
mı?" Kızılağaç fidanını tepeden budamaya kalkarsan kızılağaç
fidanı anında kurur. Şimdi, siz "kentsel dönüşüm" diye bir
şey ortaya atmışsınız, asıl işin esası… Yani, niye kentleri dönüştürmeye
çalışıyoruz? Kentler orada yaşayanlarındır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Efendim, arkadaşlarımıza tanıdığınız hak kadarını
verin, yeter.
BAŞKAN - Efendim, buyurun.
Ben size süre değil, konuşmanızı bitirmenizi rica ediyorum.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Orada yaşayan insanlar
daha çağdaş kentlerde yaşasınlar diye, daha insanca koşullarda yaşayabilsinler
diye biz bunu yapıyoruz. Yani, söylerken bunları söylüyoruz. Uygulamaya
geldiğimizde, TOKİ'nin yetkisi belli, oradaki vatandaşın hakkı
belli değil. Vatandaş ne olacak, nereye gidecek, belli değil. Kartal
Belediyesi 5 milyon 200 bin metre karelik bir alanı kentsel dönüşüm
alanı ilan etmiş.
Değerli arkadaşlarım,
5 milyon 200 bin metre karelik bir alan, 150 bin insan yaşıyor bu bölgede.
150 bin insanın yaşadığı bir bölge kaç yılda dönüşüme tabi tutulabilir?
Orada imarlı binadan, imarlı küçük sanayi sitesinden gecekonduya
kadar 150 bin yurttaşımızın yaşadığı 5 milyon 200 bin metre karelik
alan var. Esnaf diyor ki: "Ya benim dükkanım ne olacak?" Sanayici,
küçük sanayici diyor ki: "Ya ben burada 50 tane işçi çalıştırıyorum.
Ben bu işi nerede yapacağım?" Vatandaş diyor ki: "Benim evimi
benim elimden alacaklar. 150 bin insan! Bu nereye götürülür, nereye
yerleştirilir, biz nereye gidip nereye yerleşeceğiz? Hiçbir şey
belli değil."
Şimdi, bu Hükûmet, aslında
hepsini "işgalci" ve yaşadıkları alanların hepsini
"ur" diye gören bu Hükûmet, vatandaşları, yılların biriktirdiği,
emekleriyle, güçleriyle, alın terleriyle oluşturdukları bu yaşam
alanlarını, biraz rantları yükseldi diye onların elinden alabilip
TOKİ'nin şimdiye kadar yaptığı gibi, kentin en değerli arsalarını
müteahhitlere değerinin çok altında birtakım rakamlara peşkeş
çeken birtakım anlayışlarla yaptığı gibi, şimdi farklı müteahhitlere,
farklı -belki- uluslararası çevrelere, ilişkilere peşkeş çekmek
üzere böyle bir düzenlemenin içerisine girmektedir.
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu,
lütfen konuşmanızı bitirin efendim.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
Ben, bunun özellikle
asıl sorumluluğu hem kentlerimizde daha sağlıklı bir yaşam biçimini
oluşturabilmek hem ondan daha önemlisi özellikle Marmara Bölgesi'ndeki
kentlerimizi Marmara Bölgesi'ni bekleyen deprem tehlikesine karşı
hazırlamak sorumluluğuyla karşı karşıya olan, hem Bayındırlık Bakanlığını
hem Toplu Konut İdaresini, dolayısıyla da Parlamentomuzu, Meclisimizi,
bu tür ayak oyunlarından vazgeçip, vatandaşın birikimlerini nasıl
onun elinden alırız anlayışından vazgeçip, toplumun kendi gerçeklerine
dönüp, toplumu bekleyen tehlikelere karşı…
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu,
dört dakika oldu.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - …kentlerimizi bekleyen tehlikelere karşı birlikte ortak
bir sorumluluk anlayışıyla, kızılağaç fidanını tepeden değil,
kızılağaç fidanını olması gereken yerden budayan bir anlayışla,
ortak bir sorumluluk içerisinde, bu kentlerimizi bekleyen bu büyük
problemlere karşı ortak bir davranışın içerisine girmeye davet
ediyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum, Sayın Başkan size de teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kumkumoğlu.
Değerli arkadaşlar,
biz istenen toleransı gösterdiğimiz zaman bu tolerans olmaktan çıkıyor.
O bakımdan, Sayın Genel Kurula arz ediyorum ki, İç Tüzük kaç dakika
vermişse milletvekillerimize, bundan sonra onun üzerinde bir süre
vermeyeceğimi açıkça ifade ediyorum. Olmaz ki böyle!
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Sayın Başkan, sıra bize geldi diye mi söylüyorsunuz?
BAŞKAN - Bakın
"sözümü toparlayacağım" dedi, dört dakika… Ben, burada sayın
milletvekiliyle tartışayım mı? Olmaz ki!
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin)
- Yasa bittikten sonra olsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Anavatan Partisi
Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın İbrahim Özdoğan. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1266 sıra sayılı
Gecekondu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
hakkında Anavatan Partisi Grubu adına 1'inci madde üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bu tasarıyla, yapımı, alanı Bayındırlık ve İskân Bakanlığından alınarak
-konut yapımı- TOKİ'ye veriliyor. Bu Hükûmete de zaten bu yakışırdı
ve başka türlüsü beni çok şaşırtırdı. Bu Hükûmet, para ve rantın olduğu
her alanı mümkün olduğunda dar ve kendine bağlı kurumlara bağlamaya
çalışarak kamu otoritesini, kural ve kanunları baypas etmenin
yollarını arıyor, çünkü sürekli olarak arıyor ve buluyor ve uygulamaya
sokmak için, gerekirse, şimdi olduğu gibi, maalesef, Meclisi de kullanıyor.
Değerli arkadaşlar,
tevekkeli değil, İstanbul'un gündemi İstanbul Büyükşehir Belediyesinin
ihale usulsüzlükleriyle çalkalanıyor. Tanıdık eş dosta verilen
ihaleler, tanıdık eş dostun ballı fiyatlara aldıkları ihaleyi yarı
parasına taşeron şirketlere devri ve vatandaşın cebinden akıtılan
servetler. Dünyanın en ballı ihale şehri İstanbul ve dünyanın en ballı
ihale ülkesi de Türkiye oluyor bu durumda.
Değerli arkadaşlar,
ne tatlı işler bunlar böyle, insanın aklını başından alıyor. Bol mevki, bol yetki, bol para, bol ihale,
bol eş ve bol dost. Daha bugünlerde gündemde ne var, bakın, sayın milletvekili
arkadaşlarım: İSKİ Genel Müdürünün amcasının oğlu İstanbul Büyükşehir
Belediyesinden ihale alıyor. Kamu ihale kurallarına göre, ilgili kamu kurumu
yöneticisinin birinci ve ikinci dereceden akrabaları ihale alamıyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Kamu İhale Yasası'nı, bakın, nasıl
baypas ediyor: Emmi oğlu şirketin ortakları arasında tabii ki görünmüyor,
sadece yönetim kurulunda. Bu ne güzel davranış değil mi? Hâl böyle
olunca, konut yapımı gibi bol paranın akacağı bir alanı bu Hükûmet ne
yapacaktı, bürokrasinin, devletin kontrol çarklarına mı bırakacaktı,
yoksa, mümkün mertebe tek başlarına karar verebileceklerinin altında
bir yere mi çekeceklerdi?
Evet, sayın milletvekili
arkadaşlarım, TOKİ, Hükûmetin elceğinin altında duruyor, elceğinin
tam altında bir yerde duruyor ve bu kanun tasarısıyla bize bunu
onaylatacaklar birazdan, elbette ki sayısal üstünlükleriyle.
Bu tasarıya göre, değerli
arkadaşlarım, belediyeler, TOKİ'nin izniyle gecekondu ıslah ve
tasfiye sahalarındaki özel arazileri satın alabilecek veya kamulaştırabilecekler.
TOKİ tarafından tespit edilecek sürede gecekondu ıslah bölgelerindeki
bütün yapılar, hava fotoğrafları, haritalar ve ölçekli krokilerde
gösterilecek. Islaha muhtaç veya tasfiyesi gereken gecekondu
bölgeleriyle yeniden halk konutu veya nüve konut yapımına tahsis
edilecek sahaların seçimi, haritaların hazırlanması, imar ve ıslah
planlarının düzenlenmesi TOKİ'nin denetimi altında ilgili belediyelerce
yapılacak veya yaptırılacak. Islah ve tasfiyenin yapılacağı şehir
ve kasabalar ile buralardaki ıslah ve tasfiye bölgelerinin program
ve öncelikli sırasını TOKİ belirleyecek.
Şurası açıktır ki,
Hükûmet ve Sayın Başbakan, TOKİ'yi kendilerine bir dahaki seçimlerde
oy taşıyacak bir depo olarak görmekte ve buna göre davranmaktadırlar.
Hatta, bu nedenle Başbakan, TOKİ'nin ödeme planlarına gerek gördüğü
hâllerde doğrudan müdahale de etmektedir. Nitekim, Sayın Başbakan
Erdoğan, geçtiğimiz ocak ayında, TOKİ Başkan Vekili Erdoğan Bayraktar'a
telefon ederek, ek ödenek almayan sözleşmeli memurlara verilen
82,5 YTL'lik ek ödemenin herkese yapılmadığını ve bunun dikkate alınarak
taksitlerdeki artış oranının genel artış oranı olan yüzde 4,88'de tutulmasını
istedi. Başbakan Erdoğan'ın bu telefonundan sonra TOKİ, ilgili
bankalara bir yazı göndererek, bu yılın ilk yarısı için öngörülen
yeni artış oranlarını bildirdi. TOKİ, bu yılın ilk yarısında kredi,
konut ve arsa bedeli geri ödemelerinde taksit tutarlarının belirlenmesinde
uygulanacak endeksleri 12 Ocakta açıklamıştı. Endekslere ilişkin
haberlerin basında yer almasından sonra Sayın Başbakan, TOKİ Başkan
Vekili Bayraktar'ı aradı ve müdahale etti. Peki, bunun üzerine ne
oldu değerli arkadaşlar? Bu iş, parası olanlara yaradı. Başbakan
Erdoğan'ın TOKİ taksitlerindeki yüzde 8,38'lik zam oranını fazla diyerek
yüzde 4,88'e indirmesi, lüks konut alan vatandaşa yaradı. Geçen yılın
ikinci yarısında üretici fiyatları endeksinin düşmesi, TOKİ'den
lüks konut alanları olumlu etkiledi.
Bir Başbakanın kamu
kurumlarının yürütme ve organizasyon işlerine oy amaçlı müdahalesi,
maalesef, hâlen daha ülkemizde olabilmektedir. Hâl böyle olunca da
yapılan işin kalitesi yok olmaktadır.
Bakınız, mesela,
Hakkâri'deki TOKİ konutlarında kalan aileler perişan olmuştur. Örnek
vermek istiyorum: Bir süre önce meydana gelen 5,5 şiddetindeki depremde
evleri ağır hasar gören ailelere valilik tarafından Biçer Mahallesi'ndeki
TOKİ konutları tahsis edilmiştir, fakat konutların sağlıksız yapılışı
ve altyapının yetersizliği nedeniyle yağışlı havalarda kanalizasyon
şebekelerinin tıkanması üzerine, konutların alt katlarda bulunan
evleri lağım suları altında kalmıştır. Sekiz ayrı bloktan oluşan
ve yaklaşık 2 bin depremzedenin bulunduğu konutlarda kalan afetzede
aileler, kanalizasyon suyuyla dolan evlerinin bodrum katlarını
süpürge, paspas ve kovaların yardımıyla temizleyerek yetkilileri
göreve çağırmıştır. Bunun üzerine, konutların üçüncü blok yöneticisi
Ahmet Ediş, afetzedelere tahsis edilen konutların altyapısı, kanalizasyon
şebekesi ile konutların içindeki dekorasyonda birçok noksanlıkların
olduğunu belirtmiştir. Özellikle kanalizasyon giriş ve çıkışlarının
sağlıklı yapılmadığını anlatan Ahmet Ediş, çatıların bile damladığını
ifade etmiştir. Ağır hasarlı evlerinden çıkan aileler tam rahata
kavuşacaklarını düşünürken dökülmek üzere olan konutlarda sıkıntı
yaşadıklarını ifade eden Ahmet Ediş, Bayındırlık Afet İşleri Genel
Müdürlüğü yetkililerini göreve çağırarak noksanlıkların giderilmesini
istemiştir.
Ahmet Ediş, bakın şöyle
diyor: "Konutlara giren aileler, 10 bin YTL değerinde bir masraf
yaparak konutlara giriş yaptılar. Hâlen, birçok noksanlıkları bulunmaktadır.
Kanalizasyon şebekesi sürekli tıkanıp alt katlardaki evleri pis
lağım suları altında bırakıyor. Altıncı katlarda bulunan evlerin
çatıları damlıyor. Hakkâri Bayındırlık İl Müdürlüğü ekiplerinin
de duruma el koymasını istiyoruz." diyor, "Bu konutların
her birisi bir aile üzerinde 64 bin YTL'ye mal olacaktır. Bu insanlara
yazıktır değerli arkadaşlar. Birilerinin bu noksanlıkları gidermesi
gerekmektedir." diye serzenişte bulunuyor.
Değerli arkadaşlar,
vatandaşlar, TOKİ'nin toplu konut diye sunduğu evlerde gece yarısı
kanalizasyon sularının içinde kalmış, bazı aileler evlerini terk
etmek zorunda kalırken bazı aileler ise ağızlarını kapatarak kanalizasyon sularını evlerin alt katlarından bidon ve paspaslarla
çıkartmaya çalışmışlardır. İşte, Başbakanların siyasi amaçlı müdahaleleriyle
çalışan kurumlar böyle evleri reddetmektedirler ve şimdi de
Hükûmet bu işi iyice yaygınlaştırarak bir TOKİ hükümranlığı oluşturmanın
hazırlığını yüce Meclisin eliyle yapmaktadır.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, siyasi müdahalelere araç olan kamu kurumlarının
işlerliği de çok kötü durumdadır. TOKİ işini iyi yapamamakta ve
yaptığı konutlara alıcı dahi bulamamaktadır. Mesela, Osmangazi
Belediyesi sınırları içinde TOKİ'nin Yunuseli'nde yaptırdığı 912
konuttan arsa karşılığı Osmangazi Belediyesine verilen 180 daire,
kat irtifakı nedeniyle bir alıcı bulamamaktadır. Yunuseli'nde inşa
edilen 912 konuttan belediyeye ait olan 180 konutun bugüne kadar sadece
10 tanesi satılabildi. Osmangazi Belediye Encümeninde iki ay önce
açık artırma usulüyle…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- … satışa sunulan 180 dairenin sadece 10 tanesi alıcı bulurken,
dairelerin kat irtifakının bulunmaması ve vatandaşların da bu nedenle
bankadan kredi alamaması nedeniyle konutlara ilgi gösterilmemiştir.
Daireler metre kare büyüklüğüne göre 51 ila 63 bin YTL arasında değişen
fiyatlarla satışa sunulurken, belediye yetkililerinin kat irtifakıyla
ilgili prosedürleri tamamlama aşamasında. Yani, önce bu sorun
aşılacak, sonra vatandaşlar banka kredisiyle Yunuseli'ndeki toplu
konutlara müracaatlara yeniden başlayacak, fakat, bu durumun da
mümkün olduğu görülmemektedir.
Hükûmetin tüm iktidar
dönemi, TOKİ'nin yolsuzlukları, TOKİ'nin yaptığı konutların kötülüğü,
TOKİ'ye siyasi müdahaleler konularıyla geçti. TOKİ'nin yürüttüğü
konut projeleri incelendi ve yapılan incelemeler dar gelirlilere
konut üretmek için kurulan TOKİ'de büyük yolsuzlukları ortaya çıkardı.
Yedi ayrı projenin incelendiği bir denetimde projelerin her birinde
farklı usulsüzlükler saptandı.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdoğan,
son cümleniz için açıyorum.
Buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, bu konuya daha sonraki maddelerde devam
edeceğim. TOKİ'nin ne kadar kötü işler yaptığını örneklerle anlatacağım.
Şimdilik hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Özdoğan.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Nusret Bayraktar.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
1266 sıra sayılı Gecekondu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu'nun 1'inci maddesinde görüşmek üzere AK Parti Gruba adına
söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye'de hep tartışılan
konular var: Merkezî ve yerel yönetimler arasındaki dayanışma, iş
birliği, sorumluluğun paylaşılması, yükümlülüğün paylaşılması.
Merkezî yönetimden, Ankara'dan her şeyin yönetilemeyeceğinden hareketle
yerel yönetimlerin daha özerk, daha şeffaf, daha kalıcı ve etkili
hizmetlerin sürdürülebilmesine yönelik yetki devri tartışılırken,
her zaman söylüyoruz, bağnazlıktan gerçekten kurtularak, merkezî
yönetimin yetkilerini büyük bir şekilde yerel yönetimlere aktarma
hususunda göstermiş olduğu gayret ve samimiyetten dolayı Sayın
Bayındırlık Bakanımızı, ben, aslında, huzurunuzda tebrik etmek
istiyorum, çünkü, illa her türlü yetki ve kontrol elimde olsun diyerek
Ankara'dan olaylara müdahale etmek istemiyor. Sorunun yerinde ve
kaynağında çözülebilmesi, uzman ve ehil olan kuruluşlar tarafından
da halledilmesine yönelik, gerek Toplu Konut İdaresinin bugüne
kadar yapmış olduğu kalıcı, dayanıklı ve estetik yapılarla toplu
konut üretimindeki başarılar gerekse yerel sorunların çözümüne
yönelik 1/5.000'lik, 1/25.000'lik, 1/1.000'lik uygulama planlarıyla, konut
üretiminde özellikle hizmetlerin yerel yönetimler tarafından yapılmasının
daha doğru olacağı kanaatiyle yetkilerin büyük bir bölümünü yerele
aktarma hususunda da aynı hassasiyeti gösterdiklerini görüyoruz.
Nitekim, Bakanlık tarafından,
Hükûmet tarafından gelen öneride, Bayındırlık ve İmar Komisyonumuzca
ittifakla, aynı şekilde kabul edilen 1'inci madde ve geneli üzerinde
dün yapılan tartışmalarda, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan
Sayın Parlakyiğit'in bütün konuşmalarını dikkat ve titizlikle dinledim.
Son derece verimli, son derece akılcı ve mantıklı çerçevelerde, bu
olayın doğru olduğunu, altını çizerek, işaretleyerek, bir bir, madde
madde, madde madde sıraladılar. Ama, ne yazık ki, bugün Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına konuşan bir değerli arkadaşımız, İstanbul'la
ilgili, bu Toplu Konut İdaresinin yaptığı ve özellikle İstanbul'da
uygulanmakta olan kentsel dönüşüm projelerindeki yanlışlıklardan
bahsettiler. Bir taraftan, Maltepe'nin Başıbüyük Mahallesi diye
bir mahalle var. Burada Maltepe Belediyesi tarafından kentsel dönüşüm
alanı ilan edilmiş. Elbette ilan edilmiştir. Belediye Kanunu'nun
73'üncü maddesinde bu yetki verilmiştir, ama, hiçbir zaman vatandaşın
mağduriyeti söz konusu olmadan, mülkiyet hakkını gasp etmeden,
karşılıklı anlaşma esaslarına dayalı olarak bunlarla yapılacak
anlaşma çerçevesinde depreme mukavim, plan ve programlara uygun,
estetik yapıya uygun, tabii ki kentsel rantları da kentsel dağıtımla,
herkesin menfaatine uygun bir şekilde yapımı söz konusu olacaktır.
Ama, görüyoruz ki, bir taraftan kaçak yapılaşmalara müdahale…
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
- Peki, halka soruldu mu bu? Halk öyle demiyor, daha geçen gün oradaydım.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- Müsaade eder misin? Ben sonuna kadar dinledim. Müsaade edin, lütfen…
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
- Geçen gün oradaydım, halk öyle demiyor.
BAŞKAN - Sayın Vekilim,
oturur musunuz lütfen.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- Ben de her gün oradayım ve Maltepe'de yıllar önce kaçak, plansız programsız,
Başıbüyük'te dört kat, sekiz kat, on kat, on sekiz kata kadar inşaatların
yapıldığını herkes şikâyetle söylüyor. "Nerede belediyeler?"
diye suçlayanlara sormak istiyorum: Yarın bir deprem olduğu takdirde
depremin altında bir insanımız öldüğü zaman "Neredeydiniz?"
diye yine siz soracaksınız, biz soracağız, halk soracak. Ve bu bölgeler
yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya.
Dün Sayın Genel Müdürümle
beraber paylaştığım bir olayı sizlerle de paylaşmak istiyorum: Ümraniye'de
kırk sene önce Bayındırlık ve İskân Bakanlığı tarafından İmar İskân
Blokları diye üretilen Yeni Çamlıca Mahallesi'ndeki o konutlarda
oturanlar diyorlar ki: "Ne olur, bir an önce kentsel dönüşüm gelsin.
Binalarımız yıkılmak üzere. Hatta, biz Kat Mülkiyeti Kanunu'ndaki
yüzde 100 mutabakatı bile sağladık, müteahhitlere buraları devretmek
istiyoruz. Bakın, karşımızda Toplu Konut'un ürettiği Ataşehir var,
Toplu Konut'un ürettiği o güzelim binalar var. Toplu Konut bu kadar
güzel binalar üretmişken, bizim binalarımız yıkılmak üzere."
VEZİR AKDEMİR (İzmir)
- Kim alıyor o binaları? Kime veriyorsunuz, kim alıyor? Asgari ücretle…
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- "Biz yıkalım, ya Toplu Konut İdaresi tarafından ya müteahhitler
veyahut belediyeler tarafından bize de kiralarımız karşılanmak
kaydıyla zamanında bu daire verilsin ve bu dönüşüm uygulansın."
diyorlar. Ve İstanbul gerçekten yakın bir gelecekte -inşallah olmaz-
tarihî geçmişler ve bilimsel verilere dayalı olarak bir deprem eşiğinde
ve İstanbul'un yüzde 65'i plansız bir bölge. Bu plansız olan bölgelerin
de en azından yarısı, yani İstanbul'un genelinin yüzde 34'ü, birinci
derecede depremde risk altında olduğunu biliyoruz. Bu da, 12 milyon
nüfusun 4 milyonu demektir, 1 milyon 400 bin binanın 500 bin binası
demektir. 500 bin binasında yıkılma tehlikesi söz konusu ise, bunlarla
ilgili gerek Toplu Konut İdaresi gerek yerel belediyeler gerek
merkezî idare olarak elbette yapacağımız bazı şeyler var. Ama, bu Dönüşüm
Kanunu'nu getirdiğiniz zaman "bir yerlere rant paylaştırıyorsunuz"
ifadesiyle, hep farklı, aynı anlayıştan hareket etmenin yanlış olduğunu
söylüyorum.
VEZİR AKDEMİR (İzmir)
- Yalan mı? Yüzde 32 ile veriyorsunuz.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- Arkadaşlar, bakın, bu işlerin yürütülebilmesi için birinci öncelikli
eksiklik -müsaede edin lütfen- idari kararların eksikliği idi. İdari
kararları kanunla birlikte, sizlerle beraber oy birliğiyle geçiriyoruz.
İkincisi, finansman
yoğunluğunun takibi idi. Finansmanı kim sağlayacak? Vatandaş vergi verecek,
merkezî bütçeden de illa pay ayrılacak. Bu da yetmiyor, gönüllü ve
sivil toplum örgütlerinin ve müteahhitlerin de kat karşılığı anlaşmalarıyla
bu işleri yapabilmeleri gerekiyordu. Nitekim, sizlerle beraber
çıkarmış olduğumuz 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu'nun 40 ve 42'nci
maddelerindeki değişiklikle, dünkü ihalenin muhammen bedeli 265
milyon dolarken, 705 milyon dolara çıktı. Bu, sizlerle beraber yaptığımız
güzelliktir. Bakın, işte, kamunun menfaati böyle korunur. Bu paralar
İstanbul'un ulaşımına harcanacak. Bu ve buna benzer kaynaklar İstanbul'un
sorunlarını, "yaşanmaz" denilen İstanbul'un sorunlarını
çözmeye yönelik kullanacağımız kaynaklardır.
Elbette Başıbüyük
köyündeki -o köyü biliyorum- o kadar olumsuz, plansız, programsız
ve gerçekten ruhsatsız, imarsız, ulu orta yapılan binaların yerine
-Kartal'da da aynı hadise söz konusu- planlı, programlı, altyapı ve
sosyal donatılarla donatılmış, hem vatandaşı mağdur etmeyen hem
yerel yönetimler anlayışına ve çağdaş dünya ve Türkiye gerçeklerine
uygun bir yapılaşmaya imza atacak kanun değişikliklerini hep birlikte
desteklememiz gerekir.
Bir arkadaşımız da
diyor ki: "Efendim, İstanbul'daki kaçak yapılaşmaların temeli
1994 yılından sonra -Sayın Başbakanımızın Büyükşehir Belediye
Başkanı olduğu dönemlerde- atıldı" diyenlere, aynı iddiayı
ortaya atanlara karşı bir iddia yapıldı, "helikopterle gezelim"
dedik. Sadık Kahraman denen iş adamı "Kaçak yapılar yıkılmıyor"
demiş olmasına rağmen, helikopterle yapmış oldukları gezi sonucu
iş adamı iddiayı kaybetti ve helikopterini İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanına bağışlamak zorunda kaldı.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Sonra ne aldı? Ondan sonra ne aldı?
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- Ve şu anda dahi siyasi risklere rağmen Sayın Genel Başkanımız,
Başbakanımız, belediye başkanlarına aynen şunu söylüyor:
"Çarpık, ulu orta, vatandaşın can ve mal güvenliğini tehdit edecek
olan bütün yapılaşmalara karşı asla müsamahakâr davranmayınız…
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başbakanın bir tek defa ruhsatlı binada oturdu
mu?
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- …onları gerekli görülen yerlerde de yıkarak yenileyiniz"
talimatı veriyor. Hiçbir siyasi partinin ve Başbakan olarak bir
Hükûmetin Başbakanının böyle bir riski dahi seçimlere yakın olan bu
dönemlerde söyleyebilmesi bir cesaret meselesidir, popülist politikayı
uygulamadığının bir göstergesidir.
Değerli arkadaşlar,
işte, Türkiye'de gerçekler ortadadır. Gerçekten, Toplu Konut İdaresinin
dört yıl içerisinde binlerce, yüz binlerce yapmış olduğu güzel inşaatların
paralelinde…
MUHARREM İNCE (Yalova)
- Başbakan hiç ruhsatlı binada oturdu mu?
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- …aynı şekilde -775 sayılı- gecekondu önleme bakımından uygulanması
gereken projelerdeki aldığı yetkilerle daha güzel hizmetleri götürebileceği
kanaati hepinizde vardır, sizde de vardır, bizde de vardır. Bu kanaati
birlikte paylaştık ve oy birliğiyle bu kanunun geçmesine teknik komisyonumuzda
birlikte karar verdik. Komisyonda konuştuklarımızı Genel Kurulda
da aynı şekilde destekleyerek onaylamamız gerekir, ama, kürsüye
gelen arkadaşlarımız, bir bakıyoruz ki farklı şekillerde, farklı
değerlendirmeler yapmayı da sürdürüyorlar. Biz buna da saygı duyuyoruz,
ama, vatandaşımız ve İstanbul halkı bunları biliyor, kimin nerede,
nasıl çalıştığını biliyor.
Ben, bu vesileyle, kanunumuzun
hayırlı olması dileğiyle, emeği geçenleri ve başta Sayın Bayındırlık
Bakanımız ve Komisyonumuz üyelerini tebrik ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bayraktar.
Şahsı adına, Bartın
Milletvekili Sayın Asım Kulak.
Buyurun.
MEHMET ASIM KULAK (Bartın)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gecekondu Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında görüşlerimi belirtmek
üzere tekrar söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Resmî kuruluşlarımız
olan Türkiye İstatistik Kurumu ve Devlet Planlama Teşkilatı verilerine
göre ülkemizde 2,5 milyon konuta acil olarak ihtiyaç bulunmaktadır.
Toplam 81 il merkezi ve bağlı ilçelerde 400 bin adet konutluk program
yapan, 2006 yılı sonuna kadar 200 bin adet konut inşaatını başlatan,
2007 yılı sonuna kadar ise 250 bin konuta başlamayı ve büyük bölümünü
tamamlamayı amaçlayan Toplu Konut İdaresi, piyasa koşullarında
konut sahibi olamayanların konut sahibi olmasını desteklemek
amacıyla başarılı çalışmalarını sürdürmekte ve başlattığı konut
seferberliğiyle ülkemizde tespit edilen acil konut ihtiyacının
yüzde 10'unu karşılamayı hedeflemektedir.
Diğer maddelerde de
söz alacağım için sözlerimi kısa tutmak istiyorum.
Tekrar, bu kanunun hayırlara
vesile olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Kulak.
Yine şahsı adına, Erzurum
Milletvekili Sayın Mücahit Daloğlu.
Buyurun.
MÜCAHİT DALOĞLU (Erzurum)
- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1266 sıra sayılı
Gecekondu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'yla
ilgili olarak söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
hepimizin, teknik bilgiye ihtiyaç duymadan, Ankara'dan, Hasköy'den
Esenboğa Havaalanı'na giderken Pursaklar'da gördüğümüz gecekonduların,
bir barış ve huzur içerisinde, insanlarla anlaşılarak, Sincan-Yenikent'te
de onlara modern konutlar verilerek yapıldığını Ankara'da yaşayan
herkes görüyor. Ben, şu kadarını söylemek istiyorum: Bu gecekondular,
AK Parti kurulduğu günden sonra yapılmadı, yirmi yıllık, otuz yıllık,
kırk yıllık. Geçmiş hükûmetlerin bu konudaki, maalesef, ihmallerinden
dolayı bulunan bir konu, AK Parti Hükûmeti döneminde ve Ankara Büyükşehir
Belediyesiyle beraber çözülmüştür.
Ankara'dan örnek veriyorum
ve yıllardır hep derdik ki: Bu Protokol Yolu bizi utandırıyor. Türkiye'nin
manzarası bu mu olmalı? Hepimiz bundan üzülürdük. Çok şükür, bakın,
bu, işte, kentsel dönüşüm… Biraz evvel, değerli arkadaşım Kumkumoğlu
konuşurken, kentsel dönüşüm, niye dönüştürüyorsun, ne var derken…
Değerli arkadaşlar,
fukaralıktan olsun, çarpık kentleşmeden olsun, zaman zaman da siyasi
iktidarların onlara göz yummasından olsun, bir çarpık kentleşme olmuş.
Bunların yolu var, suyu var, asfaltı var diyoruz, ama, zaman da geliyor,
diyoruz ki: Buralarda hiçbir şey yok, buralarda yaşanmaz.
Onun için, bakın, dünya
markası olan Toplu Konut İdaresi, Bayındırlık ve İskân Bakanlığımızla
beraber bu konunun devrini de üzerine alarak, bu dünya markası
olan, bugün 200 bin konut üretip 2007'nin sonunda 250 bin konut üretecek
olan Toplu Konut, inşallah… Yani, yaşanmaz hâlde olan bir kentler doğmuş.
Yani, kentler de… Büyük köydü bunlar değerli arkadaşlar. Zaman zaman
konuşurken hepimiz müşteki değil miyiz? Büyük köyler oldu Ankara,
İstanbul. Bunu kente dönüştürelim, ama mutlaka…
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Kentsel dönüşüme karşı değilim.
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
- Mutlaka değilsiniz Ali Kemal Bey.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Vatandaşın hakkını koruyan bir düzenleme yapalım.
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
- O da korunmalı elbette, vatandaşın…
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Mesele bu işte. Yani, o yok ortada.
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
- Canım, bak şimdi Kumkumoğlu, değerli kardeşim, elbette vatandaşın
hakkı korunmadan, zaten, yani…
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Bizim itirazımız oraya.
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
- O zaman hiç el vurmayalım. Önerinizi de ben merak ediyorum aslında.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Hayır, önce o düzenlemeyi yapalım.
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
- Tabii, tabii.
BAŞKAN - Efendim, siz
Genel Kurula hitap edin.
Buyurun.
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, hukuk önemli. Yani, arkadaşımızın ifade ettiği
de mutlaka iyi niyetli ama… Yani, onun hakkını biz gasp ederek onu iyi
bir konuta nasıl götürürüz değerli arkadaşlar?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Anladım da, ortada o yok.
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
- Bakın, bunları yapmayın diyorsam, öneri yok. Yani, öneri budur. Bakın,
örnek veriyorum: Pursaklar'dan Yenikent'e giden insanlarla, Ankara'da
beraber gidip görüşelim. Herkes dua ediyor ve bugün orası bir rekreasyon
alanı olarak göletiyle, havuzuyla -ne bileyim- ağaçla Ankara bir
nefes alanı kazanıyor. Onun için, lütfen, bunlara -siz de çok iyi niyetli
olarak düşünüyorsunuz- destek verin. Bu kanun güzel bir kanun, hayırlı
olsun diyoruz. İleriki maddelerde tekrar düşüncelerimi ifade edeceğim.
Saygıyla selamlıyorum
hepinizi. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Daloğlu.
Madde üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştır.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
1'inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı
bulunamadığından, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.59
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.13
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 79'uncu Birleşimi'nin Üçüncü Oturumu'nu
açıyorum.
1266 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Hükûmet ve Komisyon yerinde.
Tasarının 1'inci maddesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi 1'inci maddeyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
1'inci maddeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir, karar yeter sayısı
vardır.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 775 sayılı
Kanuna aşağıdaki ek maddeler ve geçici madde eklenmiştir.
"Taşınmazların
devri
EK MADDE 4- 189 sayılı
Milli Savunma Bakanlığı İskân İhtiyaçları İçin Sarfiyat İcrası ve
Bu Bakanlıkça Kullanılan Gayrimenkullerden Lüzumu Kalmıyanların
Satılmasına Selahiyet Verilmesi Hakkında Kanun kapsamında bulunan
taşınmazlar ile herhangi bir kamu hizmetine tahsis edilmiş olan taşınmazlar
hariç olmak üzere mülkiyeti Hazineye ait olup, 775 sayılı Kanuna
göre Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca başlatılacak olan projeler
çerçevesinde kullanılacak olan taşınmazlar, bedelsiz olarak Toplu
Konut İdaresi Başkanlığına devredilerek, anılan Başkanlığın talebi
ve Maliye Bakanlığının onayı ile tapuda Toplu Konut İdaresi Başkanlığı
adına tescil edilir.
Birinci fıkra uyarınca
Toplu Konut İdaresi Başkanlığına devri ve tescili gerçekleştirilen
mallar ile 23/5/2000 tarihli ve 4568 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca
Toplu Konut İdaresi Başkanlığına devredilen Gecekondu Fonu kaynaklarının
775 sayılı Kanun hükümleri uyarınca kullanılması esastır.
BAŞKAN - Ek madde 4
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili
Sayın Kemal Sağ, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KEMAL
SAĞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli üyeler; 1266 sıra sayılı Yasa Tasarısı'nın
2'nci maddesinin ek 4'üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almışken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
775 sayılı Gecekondu
Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı'nın
2'nci maddesiyle Yasa'ya eklenen ek 4'üncü madde, mülkiyeti hazineye
ait olan taşınmazların TOKİ'ye bedelsiz olarak verilmesini hükme
bağlıyor.
Tasarı, Millî Savunma
Bakanlığına ait gayrimenkulleri, 189 sayılı Yasa'yla tahsis edilen
gayrimenkulleri bu Yasa kapsamı dışında bırakıyor. Bunu biz olumlu
olarak karşılıyoruz, güzel bir düşünce.
Yine, tasarı, TOKİ'ye
arsa devrini, proje yapılmasına bağlamış. Bu, tek başına yeterli
değil değerli arkadaşlar. Projenin hayata geçirilmesini sağlayacak
ödeneğin de temin edilmiş olması gerekmektedir. Yani, bedelsiz devir,
mutlaka, hayata geçirilebilecek projeler için yapılabilmelidir.
Aksi takdirde, hazine arazilerinin tamamı TOKİ'ye gidecektir.
Buradan öyle bir sonuç
çıkacak ki değerli arkadaşlar, bu da, Maliye Bakanlığının, şimdi
de Millî Emlak Genel Müdürlüğünün tasfiyesini hedeflemiş olmaktadır.
Evet, tasarıyla, Maliye Bakanlığının tasfiyesine ilişkin çalışmalara
hız verilmiş olmaktadır ve tamamlanmaktadır. Örneğin, Gelir İdaresi
özerkliğe kavuşturulmuş ve bir bakıma ayrılmıştır. 5018 sayılı Yasa
ile Bütçe Genel Müdürlüğü zayıflatılmıştır. Yine, aynı yasayla,
muhasebe, saymanlık gibi hizmetlerin yetki devri dolayısıyla Muhasebat
Genel Müdürlüğü de yine zayıflamıştır. Geride kalan Millî Emlak Genel
Müdürlüğü de bu şekilde artık tasfiyeye başlamıştır ve bunun sonucunda,
herhalde, Maliye Bakanlığına, yakında, kilit vurulacaktır. Yoksa,
Sayın Maliye Bakanımız kendisinden sonra başka birinin Maliye Bakanı
olmasını istemiyor mu? Ya da, işlevini kaybetmiş, küçülmüş bir Maliye
Bakanlığının geride kalmasıyla, yapılan yanlışların ya da yolsuzlukların
kamufle edileceğini mi planlıyor?
Değerli arkadaşlar,
sistem bozulmuştur. Arsa Ofisi Genel Müdürlüğünün kapatılması ve
görev ve yetkilerinin çok büyük bölümünün TOKİ'ye devredilmesi
yetmedi, şimdi de, Millî Emlak Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri
TOKİ'ye devredilmektedir. Ne oldu da bu yapılıyor? Millî Emlak Genel
Müdürlüğü görevde kusur mu yaptı, yoksa, yetersiz mi kaldı? Bugüne
kadar TOKİ'nin ihtiyaç duyduğu arazilerin, hiç sorunsuz olarak Hazine
tarafından TOKİ'ye devir işlemleri yapılmıştır, yine yapılmaya
devam edilebilir. İşte, bu yüzden, yasa tasarısıyla başlatılan bu
girişimi, ben şahsen, Maliye Bakanlığının tasfiyesi olarak yorumluyorum.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, bu yasa tasarısındaki bir dikkatsizliğe sizlerin dikkatini
de çekmek istiyorum. Tasarının 2'nci maddesinde yer verilen ek madde
4'ün ikinci fıkrasında "23/5/2000 tarihli ve 4568 sayılı Kanunun
6'ncı maddesi uyarınca Toplu Konut İdaresi Başkanlığına devrinin
gerçekleştiği" ifade ediliyor.
Gecekondu Fonu kaynaklarının
mevcut durumu, tasarıyı hazırlayan arkadaşların fiilî durumdan
haberdar olmayıp kendi yorumlarına göre yasa yapmak istediklerini
açıkça ortaya koyuyor.
Bakın, Başbakanlık
Yüksek Denetleme Kurulunun 2005 raporu, sayfa 284-288'e kadar. Bu raporun
bir bölümünü okuyalım. Diyor ki rapor: "775 sayılı Gecekondu
Kanunu'nun 14'üncü maddesiyle kurulan Gecekondu Fonu 4568 sayılı
Kanun'la kaldırılarak, tüm varlıkları hak ve yükümlülükleriyle
birlikte TOKİ'ye devredilmiştir." Güzel. "Tasfiye işlemlerine
Kanun'un 7'nci maddesi gereği 9/9/2000 tarihinde başlanılması gerekirken
Ekim 2006 tarihine kadar hiçbir tasfiye faaliyeti yapılmamıştır. Bu
arada 775 sayılı Yasa kapsamındaki Fona ait bütün mal varlıklarının
envanterinin çıkarılmadığı, varlıklar üzerindeki haklar, alacaklar
ve borçların Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca TOKİ'ye aktarılmadığı
tespit edilmiştir." diyor rapor.
Yine bir başka bölümünde
"4568 sayılı Yasa uyarınca 1 Şubat 2002 tarihli hakem kararıyla
kesinlik kazanan toplam 9,5 milyon YTL alacağın da Ekim 2006 tarihine
kadar TOKİ'ye devredilmediğini" yazıyor.
İsteyenler raporun
detaylarına bakabilirler. Rapor da burada değerli arkadaşlar.
Şimdi, bu durum neyi
ifade ediyor? Demek ki, Gecekondu Fonu kaynaklarının tamamı henüz
TOKİ'ye devredilmemiş. Demek ki, kanunlar yazılırken daha dikkatli
olunması gerekiyor.
Ben biraz da konut politikasına
değinmek istiyorum değerli arkadaşlar. 1984 yılında Toplu Konut
İdaresi ve Kamu Ortaklığı kurulmasıyla konut üretimine başlanmış,
günümüze kadar 940 bin konut üretilmiştir. Yani, konut üretimi sadece
bu Hükûmetin değil, geçmiş hükûmetlerin de önem verdiği bir konudur. Demek ki, bugüne kadar 700 bin
konut yapılmıştır değerli arkadaşlar. Geçmiş hükûmetlerin başarısını
da bu arada yabana atmayalım. Son döneme baktığımız zaman, son dönemde,
TOKİ kayıtlarına göre, 191 bin sosyal konut nitelikli konut yapılmış,
42.700 adet kaynak geliştirici konut yapılmış, toplam 236 bin konut
üretilmiştir.
Biz sosyal konut üretimine,
kentsel dönüşüme, gecekonduların tekrar şehirleşmesine asla karşı
değiliz ve bu çalışmalara destek veriyoruz. Ancak, bu dönemde konut
yapımında ortaya çıkan birkaç noktayı belirtmeden geçemeyeceğim
değerli arkadaşlar.
Bakın, bu dönemde konut
yapımında ortaya çıkan belirgin bir özellik: Konut yapımında kaynak
üretmek amacıyla lüks konut yapımına girişilmiştir ve yapılan konutların
yaklaşık yüzde 20'si demek ki, sosyal konut değil. Peki sebep? Kaynak
yaratmak.
Yine, TOKİ tarafından,
yine kaynak yaratmak amacıyla turizm yatırımlarına yönelinmiş
olunması da bize göre yanlıştır. Bu durum kurumun var oluş prensibine
uymamaktadır değerli arkadaşlar.
Yalnız, bu da çok önemli
bir konu değerli arkadaşlarım: Konut üretimi amacıyla gerçekleştirilen
ihalelerde, ihale öncesi gerçekleştirilmesi gereken ve İdarece
yapılması gereken imar sorunu gibi sorunlar çözülmeden ihaleye
çıkılması da yüklenicileri zor durumda bırakmaktadır. Bu durum,
tabii ki, inşaatların zamanında tamamlanması konusunda da sorunlar
çıkarmaktadır.
Şimdi de bir başka konuya
dikkat çekmek istiyorum -bu, TOKİ için çok önemli bir konu değerli arkadaşlar-
o da şudur: TOKİ'nin yapmak zorunda olduğu, görev verildiği için yapmak
zorunda olduğu afet konutları, tarım köyleri ve göçmen konutları
gibi yapımlarda, Maliye Bakanlığından TOKİ'nin büyük mikyasta alacakları
doğmuştur. Bunun diğer adı, bir görev zararıdır. Bu görev zararının,
Maliye Bakanlığınca, çok hızlı bir şekilde TOKİ'ye ödenmesi gerekmektedir.
Çünkü, TOKİ, kendisine haklı olarak kaynak yaratmak amacıyla, amacından
uzaklaşmış, lüks konut yapımına ve turizme kaymak zorunda bırakılmıştır.
İşte, bu düşüncelerle,
ben, Hükûmetin, TOKİ'nin gerçek amacına uygun olarak sosyal konut yapması
amacıyla gerekli kaynağı aktarmasını buradan temenni ediyor, bu
duygularla, partim ve şahsım adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Sağ.
Anavatan Partisi Grubu
adına, Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Özcan. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 1266 sıra sayılı Gecekondu Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 2'nci maddesinin ek 4'üncü maddesi
ve taşınmazlarla ilgili, Anavatan Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Kanun tasarısının
2'nci maddesiyle, 775 sayılı Gecekondu Kanunu'nda değişiklik yapan
3414 sayılı Kanun'un 775 sayılı Kanun'la ilgili olan geçici 1'inci
maddesinin yürürlükten kaldırılması öngörülmüştür.
Ayrıca, 3414 sayılı
Kanun'un geçici 4'üncü maddesinde Bayındırlık ve İskân Bakanlığına
verilen hak, yetki ve görevler Toplu Konut İdaresine devredilmektedir.
775 sayılı Gecekondu
Kanunu hükümleri uyarınca, dar gelirli veya konutsuz vatandaşlarımızın
ucuz konut sahibi olmalarının sağlanması ve gecekondulaşma eğilimlerinin
ortadan kaldırılması amacıyla bazı faaliyetler yürütülmektedir.
Günümüze kadar gecekondulaşma eğilimlerinin ortadan kaldırılması
amacıyla, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı aracılığıyla, ülke genelinde
bazı uygulamalar yapılmıştır.
Tasarıyla, TOKİ'nin
misyonu da dikkate alınarak, Bakanlığa ait hak, yetki ve görevler
TOKİ'ye devredilmektedir. Aslında, böyle bir değişikliğin daha yararlı
olabileceği düşünülebilir. Bu nedenle, Gecekondu Kanunu çerçevesinde
uygulamaların bu konuda uzmanlaşmış bir kuruma verilmesi, daha
yararlı olabileceği amacına yöneliktir.
Sadece böyle bir görev
değişikliği yaparak gecekondulaşma ve kentleşmeye ilişkin tüm sorunların
çözüme kavuşabileceğini düşünmek biraz safdillik olacaktır. Bilindiği
üzere, Anayasa'mıza göre, Türkiye Cumhuriyeti devleti sosyal bir
hukuk devletidir, sosyal bir hukuk devleti olmanın gereği olarak
da temel bazı görevleri vardır. Anayasa'mızın "Konut hakkı"
başlıklı 57'nci maddesinde "Devlet, şehirlerin özelliklerini
ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde, konut ihtiyaçlarını
karşılayacak tedbirleri alır, ayrıca toplu konut teşebbüslerini
destekler." denilmektedir. Bu çerçevede, devlet, vatandaşların
güvenliğini sağlayacak, adaleti temin edecek, eğitim ve sağlık
imkânlarından eşit bir şekilde faydalanmasını sağlayacak ve her şeyden
önemlisi, en temel ihtiyaç olan barınma ihtiyacını sağlayacak ve
yaşamı kolaylaştıracak altyapıyı oluşturacaktır.
Şu anda, iktidar, nasıl
vatandaşlarımızın güvenliğini yeterince sağlayamamışsa, barınma
ihtiyaçlarını da yeterince sağlayamamaktadır. Sosyal ve ekonomik
koşulların yetersizliği nedeniyle, hâlen, milyonlarca vatandaşımız
sağlıksız konutlarda yaşamak zorunda kalmaktadır. Bu sağlıksız koşullar
altında, gençlerimizin, sosyal, psikolojik anlamda sağlıklı bireyler
olarak yetişmesi de beklenemez.
Değerli milletvekilleri,
başta gençlerimiz olmak üzere, tüm insanlarımız, ülkemizin geleceğidir.
Gelecek vizyonumuzu inşa ederek, insanlarımızı her türlü sağlıksız
ortamdan korumak ve gerekli tedbirleri almak, tereddütsüz ki, çok
önemlidir.
Bir insanın en temel
hakkı, sağlıklı bir konutta ikamet etmektir. Ancak, gerekli tedbirlerin
alınmaması nedeniyle, bir şekilde, hazineye ve vakıflara ait araziler
vatandaşlarımıza gayrimeşru yollarla satılmış ve gecekondulaşmanın
oluşmasına izin verilmiştir.
Şüphesiz, bu büyük sorunun
üstesinden gelebilmek için topyekûn bir mücadele verilmesi ve yapısal
tedbirlerin alınması gerekmektedir. Bu nedenle, hak, yetki ve görevlerin
bir kurumdan diğer kuruma verilmesi tek başına sorunu çözmeyecektir.
Sağlıklı konut için
çözülmesi gereken en önemli sorun fakirliktir. Halkımız, AKP İktidarı
döneminde reel olarak alım gücünü yitirmiştir. Bu konuda aldatıcı
rakamlara değil, ürününü yok pahasına satmak zorunda kalan çiftçimize,
alım gücü düşen işçi ve memurlarımıza kulak vermenizi tavsiye etmekteyiz.
Özellikle, büyük şehirlerde
yaşamak zorunda kalan işçi ve memurlarımız ücretlerinin neredeyse
tamamını ev kirasına vermek zorunda kalıyor, eşinin gelirleriyle
de karınlarını zor doyuruyorlar. Hele de tek maaşlı ise, karın doyurması
da bir çabadır.
Şimdi, siz yoksulluğu
ve düşük ücret sorununu çözemezseniz, aldığınız tedbirlerle vatandaşlarımızın
sağlıklı konutlara kavuşmasını nasıl sağlayacağız? İşte örnek:
"Mortgage ve tutsat sistemi" dediniz, halkımıza umut verdiniz,
ama dağ, maalesef, fare doğurdu. Tutsat sisteminde dahi, bu faizlerle
işçi ve memurlarımızın sağlıklı konut sahibi olması mümkün değildir.
Yine, konut sorununun
çözülmesi için üzerine gidilmesi gereken yapısal bir sorun da, köyden
kente göç sorunudur; ancak, İstanbul'a vize uygulaması gibi gayridemokratik
yollarla da bu sorun çözülemeyecektir. İnsanlarımız neden kentlere
göç etmektedir? Geçim derdi ve daha da rahat hayat koşullarına sahip
olmak için köyünü, kasabasını bırakıp kentlere göç etmektedir.
Bu iktidarda olduğu
gibi, tarıma ve tarıma dayalı sanayiye önem vermezseniz, ihracat
sorunlarını gideremezseniz, köylümüz, çiftçimiz de ürününü satmaz
ya da değerinde satamazsa, göçler devam eder, yine gecekondu sorunlarıyla
karşı karşıya kalırız.
Onun için, aslında, bu
Hükûmetin yaptığı en büyük hatalarından birisi, bana göre, tarım
kesimini ve köylülerimizi bitirmek olmuştur. Eğer, tarımı bitirirseniz,
gecekondulaşma daha da artacaktır.
Bu nedenle, ülkemizde
gecekondulaşma sorunu, sadece Toplu Konut İdaresine bırakılarak
ya da onun çalışmasıyla çözülecek bir iş değildir. Bu sorun, ancak,
başarılı hükûmetlerin tasarruflarıyla ve yapısal tedbirleriyle
çözülebilecektir.
Bir diğer yapısal tedbir
ise, inşaat sektörünün ve müteahhitlerin desteklenmesi olmalıdır.
Ayrıca, ihale sistemi de rekabete açık olmalı ve eş dost kayırmacılığına
izin verilmemelidir.
Ancak, yine bu iktidar
döneminde inşaat maliyetleri yükseldiği gibi, ileriye dönük sağlıklı
bir öngörü yapmak da mümkün değildir. Bazı projelerde müteahhitlerin
alacaklarını alamadıklarını ve sorunlarını Meclise kadar taşıdığını
görüyoruz. Eğer TOKİ müteahhitleriyle de görüştüğünüzde, gerçekten
sıkıntı içerisinde olduklarını, bu fiyatlarla bu işi götüremeyeceklerini
söylüyorlar ve çoklarının da alacaklı olduklarını dile getirerek
"bizleri faize boğdular" diye de şikâyetleri olduğunu herkes
görüyor ve yaşıyor.
Ancak, yine bu iktidar
döneminde inşaat maliyetlerinin yüksek olması, dolayısıyla da
vatandaşın satın alma gücünün tamamen ve… İnşaat yapan müteahhitlerin
de durumlarının her geçen gün daha zor koşullarda ve hatta, taahhüt
ettikleri yapıları da yerine getirmedikleri, inşaatları yarı
bırakıp gittiklerini görüyoruz.
Dolayısıyla, vatandaşlarımızın
sağlıklı konuta kavuşabilmesi için inşaat sektöründeki sorunların
çözüme kavuşturulması ve TOKİ'nin yaptığı evlerin bedellerinin
net olarak belirlenebilir olması, taksit miktarlarının ve sayısının
düzene sokulması gerekmektedir. Bakıyorsun, vatandaşı gecekondusundan
koparmışsın, veriyorsun dağın başında bir yere. Özellikle bakıyorsun,
Van, Hakkâri gibi, öyle, toplu konutlu yerlere baktığınızda, vatandaş
oradan da, bulunduğu gecekondudan da neredeyse gitmek istemiyor.
Çünkü, gittiğinde orada da altyapısının hazır olmadığını görüyor
ve onun için, "eşimden dostumdan da ayrılmayayım, buralarda kalalım"
diye, bir sürü sıkıntıları olduğunu görüyoruz.
Gecekondulaşma ve
sağlıklı konut sorununun önündeki en büyük yapısal engellerden biri
de ekonomik sıkıntılar ve istikrarsızlıktır. Bu iktidar döneminde,
özellikle son dönemlerde cari açığın büyümesi ve bir kriz beklentisinin
ekonomistlerce dile getirilmesi, halkımızı, ne yazık ki, korkutmaktadır.
Zaten dar gelirli
olan geniş halk kesimleri bu güvensizlik ortamında konuta yatırım
yapma ya da taksitlerle ev sahibi olma konusunda sıkıntı yaşamaktadır.
Çünkü, vatandaşlarımız, ekonomik sıkıntılar ve istikrarsızlık sonucu
işini her zaman kaybedebileceği korkusu içerisindedir. Bu nedenle,
bazı yetki ve görevlerin TOKİ'ye devredilmesi gereklidir; ancak,
yeterli değildir. Bir kısmını biraz önce sıraladığımız yapısal
tedbirlerin uygulanması ve ülkemizin iyi yönetilmesi, halkımızın
sağlıklı konutlarda yaşayabilmesi gerekmektedir. Bu yüzden vatandaşlarımızın
sağlıklı konutlar edinebilmesini kolaylaştırmak sürecinde ekonomik
sorunları çözüme kavuşturulmadıkça ve geniş halk kesimlerinin
alım gücü yükseltilmedikçe, gecekondular her zaman olmaya devam
edecektir, bazı yetkilerin Bakanlıktan Toplu Konut İdaresine devredilmesi,
sonucu da değiştirmeyecektir.
Değerli milletvekilleri,
görüyoruz ki, -neden- bu insanlar yıllarca bu gecekondularda ışıksız,
elektriksiz, yolsuz, bir sürü meşakkate katlanarak sıkıntıların
içerisinde bulundular. işte, Ankara'da baktığınızda,
Altındağ'a gittiğimizde, gecekondularda yaşayan insanların sıkıntılarını
görüyoruz. Eğer, bu insanların elindeki gecekondularını yok pahasına
alarak, bunları da borçlandırdığınızda, bu insanlar, o gittikleri,
Toplu Konuttan aldıkları dairelerin borçlarını nasıl…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Sayın Başkan, teşekkür ediyorum…
Bu insanlar, bu borçlandıkları
parayı nasıl ödeyecekler? Zaten gelirleri artmıyor, iş bulmak da
sıkıntı, bir ev, bir aile reisinin beş altı tane insanı geçindirmek
zorunda olan, gecekondusu da yıkılan bu insanları borçlandırdığınızda
ne yapacaklar? Hâliyle sokakta anarşiye teslim olacaklar, hâliyle
kapkaççının tesirinde kalacaklar, hâliyle vurgun ve talanın peşinde
koşarak birilerine tetikçilik yapacaklar. Bunların önünü kesmenin
yolu, bu insanların özellikle yaşam seviyelerini yükselterek, bu
insanları muhtaç etmemek lazım. Eğer, biz, bu gecekondularını aldığımız
insanları yeteri kadar desteklemezsek, uzun vadede ve düşük faizle
vermediğimiz sürece, gelirlerini de artırmadığımız sürece, açlığa
mahkûm etmeye ve onları da perişan etmeye her zaman için hazır duruma
gelmiş oluruz. Bunu çözmenin yolu, yaşam seviyesini, asgari ücreti
en az 1 milyara kadar çıkararak bu insanların borçlarını ödemesinde
de...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Özcan,
son cümleniz için açtım…
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Efendim, son
cümlelerinizi rica ediyorum…
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Evet, yaşam seviyesi yükseldiğinde sağlıklı konutlara kavuşacaktır.
Çevresiyle, altyapısıyla, eğitimiyle çağın gereklerine uygun
bir vatandaş durumuna geleceğine inanıyoruz, bütün vatandaşlarımızı
saygıyla selamlıyoruz.
Bu yasanın ülkemize
ve bütün mağdur olan insanlara hayırlı olmasını diliyor, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özcan.
Şahsı adına, Bartın
Milletvekili Sayın Asım Kulak, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET ASIM KULAK (Bartın)
- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan Gecekondu
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
22 Aralık 2006 tarihi itibarıyla 81 ilimizde ve 251 ilçede, toplam
599 şantiyede çalışmalarına devam eden, doğrudan ve dolaylı olarak
yaklaşık 800 bin kişiye istihdam oluşturan, 2003-2006 yılları arasında
5 katrilyon liralık yatırımıyla ülke ekonomisine kaynak aktaran
ve bu yatırımları için bütçeden tek kuruş almayan, Arsa Karşılığı
Gelir Paylaşımı Projesi'yle de önümüzdeki üç yıl içinde kamuya yaklaşık
4 trilyon lira gelir kazandırmayı hedefleyen Toplu Konut İdaresi
ile ilgili olarak bu rakamlar, İdarenin, ülkemize, ekonomik ve sosyal
alanda yaptığı katkıların büyüklüğünü ifade etmektedir.
Hâlen Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı tarafından yürütülen, 775 sayılı Kanun kapsamındaki
yetkilerin ve işlemlerin Toplu Konut İdaresine devredilmesi, sosyal
konut üretmeyi, gecekondulaşmayı önlemeyi, kentsel dönüşüm planlarını
gerçekleştirmeyi ve şehir dokularını yenileştirmeyi amaçlayan
Toplu Konut İdaresi için büyük önem arz etmektedir.
Kanunun, ben, tekrar
hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kulak.
Şahsı adına, Erzurum
Milletvekili Sayın Mücahit Daloğlu, buyurun.
MÜCAHİT DALOĞLU (Erzurum)
- Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlar; Gecekondu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
biraz evvel muhalefet grubundan arkadaşlarımızın ifade ettiği
bir konuya değinmek istiyorum. Millî Emlak Genel Müdürlüğümüzün
görevleri, kanunda yazıldığı şekilde bellidir. Millî Emlak Genel
Müdürlüğüne herhangi bir müdahale yok. "Millî Emlak Genel Müdürlüğüne
ne oldu ki, TOKİ onun yerine ihdas edildi" deniliyor. Böyle bir
şeyin olmadığını ifade etmek istiyorum. Millî Emlak Genel Müdürlüğü,
hepinizin malumu olduğu üzere, hazineye ait olan bütün taşınmazların
sahibidir, istediği kuruma, bakanlığa tahsis yapar. Bugüne kadar
bir tane iş yeri veya bir toplu konut yapmış bir kurum değildir. Ancak,
TOKİ, bu manada, modern konutlar yapan ve biraz evvel ifade ettiğim
dünya markası olmuş olan bir kurumdur. Burada bir yetki devri de yoktur.
Sadece, uzman olan bu kuruluşumuza bir devir söz konusu olmuştur.
Diğer maddelerde konuşmak
üzere, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Daloğlu.
Madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Ek madde 4'ü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Ek madde 5'i okutuyorum:
EK MADDE 5- Bu Kanuna
ekli (I) Sayılı Listede yer alan
kadrolar iptal edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı
cetvelin Bayındırlık ve İskân Bakanlığına ilişkin bölümünden çıkarılmış,
ekli (II) sayılı listede yer alan
kadrolar ihdas edilerek, 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (III)
Sayılı Cetvelin Toplu Konut İdaresi Başkanlığına ilişkin bölümüne eklenmiştir."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Zekeriya
Akıncı.
Şahsı adına da talebi
var, birleştiriyorum.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gecekondu
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 2'nci
maddeye bağlı ek 5'inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
tartıştığımız konunun kısa bir tarihçesini hepimiz biliyoruz
ama, küçük bir hatırlatma yapmakta da yarar görüyorum.
Özellikle 1950'li yıllardan
itibaren yaşanan hızlı kentleşme eğilimi, gerek bölgeler arasındaki
gelişmişlik farkından dolayı gerekse nüfus ve yatırımların dengesiz
olarak dağılmasından ötürü belirli bölgelerde yığılmalara neden
olmuş, köylerden kentlere hızlı göç sonrasında düzensiz, sağlıksız
ve güvenli olmayan birçok yerleşim alanı ortaya çıkmıştır. Bunun
sonucu çok ağır olmuş, koruma alanları tahrip edilmiş, tarım alanları,
orman alanları, su havzaları ve yapılaşmaya uygun olmayan zeminler
üzerinde kaçak ve yasalara aykırı yapılaşmalar oluşmuştur.
Bu bölgelerin oluşması
da üstelik çok hızlı bir zaman aralığında gerçekleşmiştir. Bu hızlı
gecekondulaşmanın sonucu olarak, 1966 yılında yürürlüğe giren
775 sayılı Gecekondu Kanunu ile mevcut gecekonduların ıslahı,
tasfiyesi, yeni gecekondu yapımının önlenmesi ve buna yönelik
tedbirler almak için yasalar yapıldı. Daha sonra çeşitli yasalar
bunları tamamlamaya çalıştı, eksikleri gidermeye çalıştı.
Asıl hedefi dar gelirli
vatandaşı konut sahibi yapmak ve kendi evini yapacak yurttaşlarımıza
ucuz konut alanları üretmek olan bu kanunu uygulama yetkisi Bayındırlık
ve İskân Bakanlığına verilmişti. Yasa 1966'da yürürlüğe girmesine
rağmen -kırk yıl önce- ne yazık ki, hâlâ büyük şehirlerimizin yüzde
60-70'ini oluşturan gecekondu sorunu kanayan bir yara olmaya devam
ediyor.
Değerli arkadaşlarım,
şu bir gerçek ki, ülkemizde yasa enflasyonu yaşandığı ortada. Bugün
görüştüğümüz yasa, sadece var olan bir kanunu uygulayan kurumun
yetkilerini başka bir kuruma vermekte, işlevi bu. Uygulamanın elbette
ki, deneyimli, konusunda uzman bir kurum tarafından yürütülmesi
doğrudur, buna itirazımız da yoktur; ama, biz yine de, bu vesileyle,
TOKİ'nin bugünkü uygulamalarında yaşanan ve bundan sonra yaşanabilecek
sıkıntıları dikkatinize sunmak ve ortaya çıkabilecek aksilikleri,
eksiklikleri şimdiden giderme şansını yaratmak istiyoruz.
Tereddütlerimizin
temelini de, TOKİ'nin dönüşüm alanlarını rant kapısı olarak görme
anlayışı oluşturmaktadır. TOKİ, bugünkü uygulamalarıyla, Gecekondu
Kanunu'nun temel mantığı ve amaçlarını yerine getirmekten çok uzak
yaklaşımlar sergilemektedir.
Maalesef, TOKİ, AKP
İktidarıyla birlikte, birkaç sosyal konut amaçlı projenin dışında
lüks konut üretimine girişmiş, arsa satışı yolu ya da kat karşılığıyla
kendine özgü yöntemler oluşturmaya başlamıştır. Oysa, devletin arsa
ve konut politikası, çağdaş ülkelerde olduğu gibi, halkın, paraca
ulaşabileceği, satın alabileceği ve kiralayabileceği sosyal
konutlar üretimi olmalıdır, ama TOKİ, parası olanın satın alabileceği
konut politikasını uygulamaya sokmuştur. TOKİ, çıkacak olan bu
kanunla ülkemizin kanayan yarası gecekondu ve çarpık kentleşmeyle
karşı karşıya kalacak ve bugün çözülüyormuş gibi görünen gecekondu
sorununu, bu bakış açısı devam ettiği sürece de yarın daha büyük
bir sorun yumağı olarak da bize miras bırakacaktır.
TOKİ, elinde bulunan
arsa ve arazileri inşaat şirketlerine satarak sosyal konut politikasına
son vermiştir. Bu anlamda, Toplu Konut İdaresinin görevi de konut
yapmak değil, ucuz konut veya sosyal konut yapmak olmalıdır. Bugün,
dar gelirli yurttaşlarımızın, ucuz, kaliteli, çağdaş, şehircilik
anlayışına uygun planlanmış konut edinme şansı ortadan kalkmıştır,
vatandaşlar piyasanın insafına terk edilmiştir. TOKİ, daha çok üst
gelir grubuna yönelik prestij projeleriyle gündemde yer almaya devam
etmektedir.
Ayrıca, hakkını yemeyelim
ki, birçok AKP milletvekili ve yöneticilerinin en yakınlarının
istihdam edildiği bir kurum olarak da çok önemli bir işlev üstlenmiştir.
Sanıyorum, bu Kurumda son dönemde görevlendirilen AKP'lilerin ve
onların yakınlarının listesini birkaç gün önce gazetelerde hepiniz
okudunuz.
Değerli arkadaşlarım,
şimdiye kadar ucuz iş gücü arayışlarının ve popülist siyasetlerin
bir sonucu olarak gelişen gecekondu alanları başta olmak üzere,
tüm kent ve ülke topraklarını tehdit eden yeni dönüşüm talepleriyle
karşı karşıyayız, deyim yerindeyse, yeni bir modayla, yeni bir furyayla
karşı karşıyayız. Bunun arkasında, İstanbul ve Ankara Büyükşehir
Belediyeleri yanında uluslararası ve yerel sermayenin kâr hırslarını
ve bunlarla uyumlu tüccar-siyaset anlayışını görmekteyiz. Artık
hepinizin dikkatini çekiyor, gazete ve televizyonlarda sık sık
hangi Arap şeyhinin ülkemizin hangi kıymetli arazisine hangi kuleleri
dikeceği haberlerini okuyoruz ve ne yazık ki, bugün, sizin de önünüzde
bulunan Partinizin hazırladığı bültene baktığınız zaman, kimi
gazetelerin manşetlerinde, bir Arap şeyhinin, Şeyh Maktum'un rövanşı
aldığına ilişkin haberleri sürmanşetten okuyacaksınız. Neredeyse
kimileri, kamunun arsalarının bir Arap şeyhine satılmış olmasından
dolayı, onun "bu kez Karayolları arsasını kaçırdı, hiç olmazsa
İETT arsasını kaçırmadı" diye, neredeyse zil takıp oynayacaklar;
ellerinden gelse, Şeyh Maktum'u alıp, İETT arsasında da dört tur atacaklar!
Böyle bir şey olamaz değerli arkadaşlarım! Bu ülkenin insanları,
kaynaklarının, arazilerinin, yerinin yurdunun birilerine satılıyor
ve pazarlanıyor olmasından dolayı, öylesine büyük bir mutluluğun
içine giremez, girmemeli, girememeli diye düşünüyorum.
Ayrıca, yine, hepiniz
izliyorsunuz; TOKİ, kimi zaman, arazi satışlarında da, artık, o kadar
çok gözle görülen şaibe ve başkaca sıkıntılar orta yere çıkmaktadır
ki, kimi arazi satışlarını da iptal etme noktasına gelmektedir. En
yakın örneğini, birkaç gün önce, yapılması gereken Ataköy'deki arazi
satışının iptalinde gördük. Yani, TOKİ, böylesi suistimallerin,
böylesi fırsatçılıkların aracı olacak, onlara aracılık yapacak
bir kurum olmamalıdır diye düşünüyoruz. TOKİ'nin, birilerine fırsat
yapmak, onların servetlerinin üzerine servet koymalarına imkân
vermek yerine, çok daha önemli işlevlerinin, halkın büyük çoğunluğunu
düşünen sorumluluklarının olduğu düşüncesindeyim.
Kaldı ki, arsalarınızı
satabilirsiniz de değerli arkadaşlarım; bunun da bir sonu olabilmeli.
Biz büyük kentlerde yaşıyoruz, yani, bir ülke, bir belediye, kamu
kaynaklarını, arsalarını, her şeyini satıyor olamaz, satmamalıdır.
Bunlara, yarın, bu ülkenin gelecekte yaşayan nesillerinin, gelecekte
bu ülkeyi yönetecek insanlarının, belediye yöneticilerinin de
ihtiyacı olabilir. Yarın, belki, büyük kentlerde ihtiyaç duyduğunuzda,
hastane yapmak için, okul yapmak için, sosyal alanlar yapmak için arsa
bulamayacaksınız. Bugünden her şeyinizi satarsanız, fabrikanızı
satarsanız, kuruluşlarınızı satarsanız, yetmedi, arsalarınızı
satarsanız, yarın ihtiyaç duyduğunuzda, birçok şeyin, ne yazık ki
başkalarının elinde olduğunu ve sizin, ülkenizin yöneticilerinizin,
iktidarlarınızın, siyasetçilerin ne kadar zayıf ve güçsüz duruma
düştüğüne tanık olacaksınız. Onun için, bu arsa satışları konusunda
biraz daha özenli olunması gerektiği düşüncesindeyiz.
Dönüşüm projeleri,
hepimizin ve gelecek kuşaklarımızın yaşamını, diğer yandan da
kentlerimizin geleceğini çok yakından ilgilendiren ve ona yön veren
projelerdir. Dönüşüm, ülkemizde tüm kentlerimizi ilgilendiren
bir sorundur. Bundan dolayıdır ki, bu tür projelere yönelik yasal
düzenlemelerin, ülke bütünlüğünü kapsayacak biçimde ilgili kurum
ve kuruluşların, üniversitelerin, sivil toplum örgütlerinin, meslek
odalarının görüşleri alınarak hazırlanmasında sayısız yararlar
olacaktır. Bu tür parçacı bir anlayışla, kişilere bağlı -o kişinin
bilgi, görgü, eğitim, yaşam tarzı ve kültürüne yönelik- kentlerin
geleceğine yön veren yasaların çıkması doğru bir yöntem değildir.
Ülke genelinde uygulanabilir bir kentsel dönüşüm yasası hiç vakit
kaybetmeden çıkarılabilmelidir, ilgili tüm belediyeler de buna
uygun projeler hazırlayabilmelidirler.
Bazı alanlarda hızlı
gerçekleşen, bazı alanlarda ise hâlen potansiyel olarak bekleyen bu
rant, kentlerin ekonomik güç dağılımı haritalarının değişmesine
de neden olmaktadır. Daha önce kentin orta sınıfını oluşturan, eğitim
düzeyi ortalamanın üstünde olan ve kentli davranış biçimini içselleştirmiş,
ağırlıklı olarak ücretli kesim, hayat boyu çalışmaları sonucunda
sağladıkları birikimleriyle, kente yeni gelen ve gecekondu yaparak
barınma sorununu çözmek zorunda kalan kesimlerden ev satın almak
durumunda da bırakılıyor. Günümüzde rantın talipleri değişiyor.
Gecekondu kentsel dönüşüm projeleriyle neyin dönüştüğünü hepimiz
pek yakında anlayacağız, yurttaşlarımız anlayacak; dönüşüm projeleri
sonucunda yeniden yapılan konutlarda oturamayacak, kentin daha
az rantlı alanlarına sürgün edileceklerdir.
Rant taleplerini karşılamak
için inşaatın ve nüfusun yoğunlaştığı bölgelerin yeterli altyapı
ve sosyal donatı alanlarının yeterli planlanmamasının bir süre
sonra doğuracağı sonuçları, maalesef, hesap etmiyoruz. Geleceğimizde
giderek büyüyen bir sorunu bugünlerden yarattığımızın farkında
olalım.
Bakınız arkadaşlarım,
daha önce yaptığım bir konuşmada da bunu dikkatinize sunmaya çalıştım;
Ankara'mızda da çeşitli belediyelerimizin uygulamaları var,
bir furya gidiyor, dönüştürüyoruz; gecekonduların yerine çok katlı
binalar yapılıyor, kimi zaman müteahhitler, kimi zaman TOKİ'nin
marifetiyle. Ama, sonuçta bir nüfus yoğunlaşması yaşıyoruz. Ama,
o nüfus yoğunlaşmasının ortaya çıkaracağı altyapı ihtiyaçlarına
dönük, maalesef söylüyorum, maalesef, hiçbir, bugünden yapılan hazırlık
yoktur. Yani, bugünkü nüfus yoğunluğuyla, kentlerimizde oturan insanlarımızın
kanalizasyon ihtiyacı karşılanmazken, elektrik şebekeleri yetersizken,
su şebekeleri yetersizken, bunun yenilenmesine dönük, eğitim
alanlarının çoğaltılmasına, sağlık alanlarının çoğaltılmasına,
sosyal alanların çoğaltılmasına dönük hiçbir girişim yapılmazken,
sadece binalar artıyor, apartman dairelerinin sayısı artıyor,
orada oturan yurttaşlarımızın sayısı artıyor. Ama, altyapıda bir
değişim yok, bir gelişme yok. Bunların sıkıntısını önümüzdeki günlerde
yaşayacağız. 20 kişinin oturduğu bir alana 200 kişinin oturduğu
bir apartmanı dikiyorsunuz, ama, onların ihtiyacını karşılayacak
hiçbir altyapı girişimini yenilemiyorsunuz, getirmiyorsunuz. Bunların
doğuracağı sorunlara, bir kez daha yerel yöneticilerimizin de
dikkatini çekmek istiyorum.
Sevgili arkadaşlarım,
hepiniz bilirsiniz ki, dünyada kentlerin belirli bölgelerinde
özel dönüşüm uygulaması örnekleri vardır. Ankara'da Dikmen Vadisi
Projesi bunların örneklerinden bir tanesidir. Yine, Ankara Havaalanı
yolundaki yenileştirme projesi de buna bir örnektir. Ama, üst ölçek
planları ve çeşitli imar mevzuatını tüm kentler, hatta tüm ülke çapında
dışlayan özel dönüşüm projesi olamaz. O zaman, şehir ve bölge planlarına
ne gerek var? İmar, çevre ve koruma mevzuatı ne işe yarar bu ülkede? Dünyanın
hiçbir gelişmiş ülkesinde bunun örneği yoktur.
Hatta, biz o kadar ileri
gitmişizdir ki bu Mecliste, adı Melih Gökçek yasasına çıkan ve sadece
onun anlayışının uygulamalara egemen olmasını sağlayacak ve istediğini
yapabilmesine olanak tanıyacak yasa düzenlemeleri bile geçiriyoruz
bu Meclisten.
1994 yılından bugüne,
Ankara Büyükşehir Belediyesi, konut projelerini, rant amacını
daha da belirginleştirerek devam ettirirken, kent merkezine yönelik
projeleri gündeme getirmekten özellikle kaçınmış, kentin gelişmesine
nâzım planı değil rant talepleri yön vermiş, kentin bütünlüğü ve özellikle
de ulaşım sistemi yok edilmiştir. Ulaşım sistemi yok edildiği için de
bu sorunu çözecek raylı toplu taşıma sistemi yerine, ne yazık ki,
bu sorunu daha da zorlaştıran alt ve üst geçitler Ankara'nın ulaşımına
damgasını vurmuştur. Açıkçası, artık, Ankara'nın ulaşımı, insan yerine
makinelerin hızlı ulaşımı üzerine inşa edilmektedir. Her yere
"metromuz hayırlı olsun" tabelası asılmış olmasına rağmen,
on üç yıldır, Sayın Melih Gökçek'in ulaşıma açtığı bir metre metro Ankara'da,
maalesef, yoktur. Sayın Melih Gökçek, tam aksine, Ankara'da, Batılıların
"kavşak tuzağı" dediği tuzağa düşmüştür ve bunun en son örneği,
maalesef, Kuğulu Park kavşağında yaşanan tuzaktır. Bugün de afişler,
pankartlar asılmış, Kuğulu geçitleri açılıyor, İbrahim Tatlıses
konseriyle; ama, biz biliyoruz ki, Sayın Melih Gökçek, o kış aylarının
en zor günlerinde aylarca Ankaralılara ve özellikle de Çankayalılara,
o geçitler nedeniyle trafikte olmadık işkenceler yaptı, eziyetler
yaptı, çileler çektirdi; değil bir tane İbrahim Tatlıses konseri,
50 tane İbrahim Tatlıses konseri yaptırsa, ne Çankayalılar ne de
Ankaralılar, kendisine yapılan eziyeti, işkenceyi asla unutmayacaktır.
Değerli arkadaşlarım,
üzülerek söylüyorum bu noktada, bugün başkentimizin bir kent kimliği
de yoktur. Bugün Ankara'nın bir turizm kenti, bir fuar merkezi kenti,
bir kültür kenti, bir sağlık merkezi kenti, bir sanayi kenti olduğunu
söyleme şansımız yok.
Ayrıca, kentin mimarisi
de tümden altüst edildi. Bugün Ankara'da uygulanan kentsel dönüşüm
alanlarına ait sıkıntılar belirgin bir biçimde ortaya çıkmaya başlamıştır
artık. Hak sahipleriyle kimi yerlerde hiç sözleşme yapılmamış, kimi
yerlerde fiks menü sözleşmelerle, hiçbir detayı belli olmayan, vatandaşın
nerede, ne sahibi olacağını bilmediği projeler uygulamaya konulmuştur.
Ankara'da özel yasa
çıkarılarak uygulanan Kuzey Ankara Kentsel Dönüşüm Projesi'nde,
vatandaşlara verilecek dairelerin yeri, konumu belli bile değildir.
İki yıl sonunda teslim edileceği vaat edilen konutların, hâlâ ne
zaman teslim edileceği önemli ölçüde belli değildir. Yıllardır sıkıntı
çeken yurttaşlarımız, iki yılda biteceği söylenen proje karşılığında
her ay için 200 milyon kira bedeli alıyorken, ne yazık ki o yörede konut
ihtiyacının artması nedeniyle kira bedelleri 400-500 milyonlara
fırlamış ve yurttaşlar, bu kira bedellerinden doğan farkı ceplerinden
ödemek zorunda kalmışlardır.
Üstelik, 2000 yılından
önce emlak vergisini tam yatırdığını belgeleyemeyen hak sahiplerine
de, sadece yüzde 10 yıkım bedeli ödenmiştir. "Enkaz bedeli"
adı altında, "alıyorsan al, almıyorsan mahkemeye git" diye
dayatılan paraların ne kadar haksız ve sembolik olduğunu da bir
kez daha dikkatinize sunmak istiyorum.
Yine bir başka bölgemiz
olan, Ankara'da Yenimahalle Belediyesinin Şentepe bölgesinde uyguladığı
projelerde, yurttaşlarımız büyük hüsran yaşamaktadır. Parseller
10 ila 20 kişilik hissedarlardan oluşturulmuş, vatandaşın arsalarını
müteahhide verme şansı zorlaştırılmıştır. 140 metrekare yeri
olan vatandaşa bir daire düşmesi gerekirken, şimdi 200 metre kare
yeri olana bir daire ancak verilebilmektedir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ZEKERİYA AKINCI (Devamla)
- Yaklaşık 600 vatandaşımız Belediyeye verdiği dilekçeler ile
plana itiraz etmiş, ama hepsi reddedilmiştir. Plan uygulaması şu anda
yargıya intikal etmiş durumdadır.
Aynı Belediye Başkanını
çok iyi tanıyacaksınız, üniversite öğrencileri için hazırladığı
kitaplarına Mustafa Kemal Atatürk'ün resmini koymaktan bile imtina
etmiştir. Ama, o Belediye Başkanı Başbakanımızı, "Yenimahalle'nin
kırk yıldır çözülemeyen tapu sorununu çözdük" diye ASKİ salonunda
bir törene götürmüş, konuşma yaptırmıştır. Her tarafı afiş ve pankartlarla
donatmıştır. Ama, ne yazık ki, dağıtılacağı söylenen 35 bin tapu şöleninin
arkasından tam bir fiyasko yaşanmış; tarlaları imar parseline çevirme
işlemini hak sahiplerine tapu verileceği şeklinde ilan etmiş;
ama, Belediye, hiç kimseye iskân izni verememiştir.
Bu dönüşüm noktasında
Çankaya ilçemizle ilgili de çok çarpıcı bir örnek vermek istiyorum
sevgili arkadaşlarım.
Buraya gelmeden bilgi
aldım. 20.300 hektarlık bir alan, bunun 7.330 hektarı, yaklaşık 1/3'ü
Ankara Büyükşehir Belediyesince kentsel dönüşüm alanı ilan edilerek
Çankaya Belediyesine imar planı uygulama alanı bırakılmamıştır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akıncı,
ek süre verdim. Son cümlelerinizi istiyorum; süre veremeyeceğim.
ZEKERİYA AKINCI (Devamla)
- Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Bir kez daha dikkatinize
sunmak istiyorum: Şu anda Çankaya ilçemizin belediye sınırları
içerisindeki arsaların üçte 1'i dönüşüm alanı ilan edilmiştir.
Bir başka örnek değerli
arkadaşlarım: Altındağ'da -burada, Ankara'dan arkadaşlar keşke olsa,
onlar da bileceklerdir- özellikle yıkımlar "kardeşim, yıkıyorsan
yık, yıkmıyorsan ben yıkarım" mantığıyla sürdürülmüştür. Vatandaşlar,
maalesef, evlerini yıkmak zorunda kalmışlardır. Kendilerini güçsüz
ve çaresiz hissetmişlerdir. Ama, bu tablo, vatandaşın kendisinin
evini yıktığı biçiminde lanse edilmiştir. Ama, ne yazık ki, onun arkasından,
bir kez daha söylüyorum, yıkılan evlerle ilgili olarak verilen enkaz
bedelleri olağanüstü düşüktür değerli arkadaşlarım. Buna bir kez
daha yerel yöneticilerimizin dikkatini çekmek istiyorum. Vatandaşlar
bu konuda son derece mustariptirler.
Ayrıca, oradaki belediye
arsalarının, kamu arsalarının TOKİ ile paylaşımında TOKİ'ye dönük
olağanüstü oransal avantaj sağlanmakta ve bir anlamda Altındağlıların,
Ankaralıların hakları TOKİ'ye bu yolla kâr olarak transfer edilmektedir.
Bu konuya da dikkatinizi çekmek istiyorum. En önemli sorunlarından
birisi, bir kez daha söylüyorum, vatandaşın, yıkımlar karşılığında
neyin sahibi olacağını bilememesidir. Altındağ'da, Gültepe'de bu
nedenle 50'ye yakın konut aylarca yıkılamamıştır, polis baskısına
rağmen yıkılamamıştır. Kent sakinleri, oradaki mahalle sakinleri
direnmişlerdir ve nihayet, en son, bu yakın zamanlarda, belediye
encümeninden bir karar çıkarılabilmiştir.
BAŞKAN - Sayın Akıncı…
Sayın Akıncı…
ZEKERİYA AKINCI (Devamla)
- Mamak'ta da, üç yıldır…
BAŞKAN - Sayın Akıncı,
lütfen.
ZEKERİYA AKINCI (Devamla)
- Bitiriyorum efendim. Son iki cümlem.
BAŞKAN - Konuşmanızı
kapatıyorum.
ZEKERİYA AKINCI (Devamla)
- Bitiriyorum.
BAŞKAN - Bitmiyor. Ankara'nın
bu kadar ilçesi var, bunların hepsini mi sayacağız? Bundan sonraki
konuşmalarınızda devam edin efendim.
ZEKERİYA AKINCI (Devamla)
- Evet, ilçesi var da, sorunu çok. Bitiriyorum.
BAŞKAN - Efendim, üç
dakikayı geçtiniz.
ZEKERİYA AKINCI (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, Grup olarak desteklememize karşın, ortaya
koymaya çalıştığımız tespit ve uyarıların ilgili her çevre tarafından
dikkate alınacağını umuyor, hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum. Çok haklısınız, Ankara'nın ilçesi de çok, derdi de çok. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim,
sağ olun.
Şahsı adına, Bartın
Milletvekili Sayın Asım Kulak, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET ASIM KULAK (Bartın)
- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan Gecekondu
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
ülkemizin her tarafında yükselen, modern şehirciliğin güzel örneklerini
oluşturan, ülkemizin acı gerçeği olan deprem felaketine dayanıklı,
altyapısı ve sosyal tesisleriyle kuruldukları yerin sosyal ve ekonomik
yaşamına canlılık getiren bu projelerden bir örneği de, seçim bölgem
olan Bartın ilimizde gerçekleştirilmektedir. 2005 yılında yapılan
arsa tespitinden sonra, Aralık 2005'te ihalesi gerçekleştirilen
Bartın birinci etap 492 adet konut inşaatları süratle devam etmekte
ve ilkbahar aylarında hak sahiplerine teslimi hedeflenmektedir.
Tünel kalıp sistemiyle imal edilen, zemin ve sondaj çalışmaları yapılan,
çevre düzeni, peyzaj uygulamaları ve mükemmel altyapısıyla gerçekleştirilen
bu çağdaş projeye halkımızın ilgisi bizleri son derece memnun etmiştir.
206 konuttan oluşacak Bartın İkinci Etap Toplu Konut Projesi ihalesi
de 21 Mart 2007'de, yani, dün gerçekleştirilmiş olup, bu projenin de satış
aşamasında halkımız tarafından ilgiyle karşılanmasını beklemekteyiz.
Ülkemiz genelinde bu yapılan hizmetlerin toplumumuz tarafından
takdirle karşılanması bizleri son derece mutlu etmiştir.
Ben, kanunun hayırlara
vesile olmasını temenni ediyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kulak.
Ek madde 5 üzerindeki
konuşmalar tamamlanmıştır, ancak, bir önerge vardır.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1266 sıra sayılı "Gecekondu Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı"nın çerçeve 2 nci maddesi ile 775 sayılı Kanuna
eklenen Ek 5 inci maddenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
ve maddeye bağlı ek (I) Sayılı Listenin Tasarıdan çıkartılarak ek
(II) Sayılı Listenin (I) Sayılı Liste şeklinde değiştirilmesini,
(II) sayılı Listede yer alan "Daire Başkanı" unvanlı ihdas
edilen kadronun "Serbest kadro adedi" ve "Toplam" sayılarının
"3", genel toplamın ise "16" olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Faruk Çelik |
Recep Garip |
Eyüp Ayar |
|
|
|
|
Kocaeli |
|
Alaettin
Güven |
Cahit
Can |
Yahya
Akman |
|
Kütahya |
Sinop |
Şanlıurfa |
"Ek Madde 5- Bu Kanuna ekli (I) Sayılı
Listede yer alan kadrolar ihdas edilerek, 190 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin eki (III) Sayılı Cetvelin Toplu Konut İdaresi Başkanlığına
ilişkin bölümüne eklenmiştir."
BAŞKAN - Sayın Komisyon
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (
BAŞKAN - Sayın Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun Tasarısı
ile bir yandan Toplu Konut İdaresi Başkanlığına kadro ihdası yapılırken
diğer yandan Bayındırlık ve İskân Bakanlığındaki bazı kadroların
iptal edilmesi öngörülmektedir. Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca 775
sayılı Kanun kapsamında yürütülmekte olan hizmetlerin Toplu Konut
İdaresi Başkanlığınca ifa edilecek olması nedeniyle bu İdareye
kadro ihdası yapılmasında isabet olduğu görülmekte ancak, Bayındırlık
ve İskân Bakanlığının üstlendiği görevler nedeniyle kadro iptalinin
yerinde olmayacağı düşünülmektedir. Zira, üç tarafı denizlerle
çevrili olan ülkemizin kıyılarıyla ilgili hukuki ve teknik düzenlemelerin
yapılabilmesi ve geliştirilmesi için belirtilen iş ve hizmetlerin
Bayındırlık ve İskân Bakanlığının ana hizmet birimi olan Teknik Araştırma
ve Uygulama Genel Müdürlüğü bünyesinde en az Daire Başkanlığı düzeyinde
yürütülmesi büyük önem arz etmektedir.
Bu sebeple, anılan tasarı ile iptal
edilmesi öngörülen Bayındırlık ve İskân Bakanlığına ait kadroların
iptali cihetine gidilmeyerek, söz konusu Daire Başkanlığının,
kıyılarla ilgili iş ve işlemlere ilişkin hizmetleri yürütmekle
görevlendirilmesinin kamu yararına olacağı düşünüldüğünden
söz konusu değişikliklerin yapılmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önergeyi
oylarınıza sunuyorum:
Şimdi, Ek 5'inci maddeyi
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 18.06
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.19
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 79'uncu Birleşimi'nin 4'üncü Oturumu'nu
açıyorum.
1266 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Çerçeve 2'nci maddeye
bağlı geçici 9'uncu maddeyi okutuyorum:
"Devir ile ilgili
geçiş hükümleri
GEÇİCİ MADDE 9- Hizmet
binaları ve 189 sayılı Kanun kapsamında bulunan taşınmazlar ile
herhangi bir kamu hizmetine tahsis edilmiş olan taşınmazlar hariç
olmak üzere, 775 sayılı Kanunun öngördüğü maksatlar için kullanılmak
üzere Bayındırlık ve İskân Bakanlığına tahsis edilmiş Hazine taşınmazları
ile Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca planlanmış projeler çerçevesinde
kullanılması öngörülmüş olmasına rağmen henüz bu Bakanlığa tahsis
edilmemiş Hazine taşınmazları, başkaca bir işleme gerek olmaksızın,
bedelsiz olarak Toplu Konut İdaresi Başkanlığına devredilerek,
anılan Başkanlığın talebi ve Maliye Bakanlığının onayı ile tapuda
Toplu Konut İdaresi Başkanlığı adına tescil edilir. Kamu hizmetlerine
ayrılan yerler ile Maliye Bakanlığınca değişik ihtiyaçlarla talep
edilen taşınmazlar bedelsiz olarak Hazineye iade edilir.
Bu Kanun hükümleri
uyarınca Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca başlatılmış veya planlanmış
iş ve işlemler; bu işlere ilişkin her türlü hak, yetki ve görevler,
alacak, borç ve mükellefiyetler, Toplu Konut İdaresi Başkanlığına
devredilmiştir. Toplu Konut İdaresi Başkanlığı, Bayındırlık ve
İskân Bakanlığınca başlatılmış veya planlanmış işleri yürütmeye,
bu konuda yeni işler yapmaya, gerekli görülenleri belediyelere
devretmeye veya tasfiye etmeye yetkilidir.
Toplu Konut İdaresi
Başkanlığı bu Kanunun uygulanmasından dolayı Bayındırlık ve
İskân Bakanlığının taraf olduğu işlemlerde ve sözleşmelerde taraf
olur ve bu Bakanlık leh ve aleyhine açılmış ve bu maddenin yürürlüğe
girmesinden önceki bu Bakanlık iş ve işlemleri sebebiyle açılacak
olan davalarda ve icra takiplerinde kendiliğinden taraf sıfatını
kazanır.
Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihte Bayındırlık ve İskân Bakanlığı merkez teşkilatında
775 sayılı Kanunun uygulanması ile ilgili iş ve işlemleri yürüten
birimde tahsis edilmiş kadrolarda bulunan personelden ek 5 inci
madde ile Bayındırlık ve İskân Bakanlığına ait iptal edilen kadrolarda
bulunanlar, aynı madde ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığına ihdas
edilen kadrolardan durumlarına uygun olanlara bir ay içerisinde
atanırlar ve atama işlemleri yapılıncaya kadar eski kadrolarına
ait aylık, ek gösterge, her türlü zam ve tazminatlar ile diğer mali
haklarını almaya devam ederler. Söz konusu personelin, atandıkları
yeni kadroların aylık, ek gösterge, her türlü zam ve tazminatlar ile
diğer malî hakları toplamının net tutarının, eski kadrolarına bağlı
olarak en son ayda aldıkları aylık, ek gösterge, her türlü zam ve tazminatlar
ile diğer malî hakları toplamının net tutarından az olması hâlinde,
aradaki fark, farklılık giderilinceye kadar, atandıkları kadrolarda
kaldıkları sürece herhangi bir kesintiye tâbi tutulmaksızın tazminat
olarak ödenir."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün.
Sayın Tüzün, buyurun.
CHP GRUBU ADINA YAŞAR
TÜZÜN (Bilecik) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım;
görüşmekte olduğumuz 1266 sıra sayılı Gecekondu Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın ek 9'uncu maddesi üzerine Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Ek 9'uncu madde, değerli
arkadaşlar, devir ile ilgili geçiş hükümlerini belirliyor. TOKİ,
evi olmayan ve düşük gelir grubuna sahip vatandaşlarımızı uygun
ödemelerle ev sahibi yapmak üzere sosyal amaçlı olarak başlattığı
projeleri geçen zaman içerisinde kâr amaçlı projelere dönüştürmüştür.
Zira Sayın TOKİ Başkanının yaptığı açıklamalarda, TOKİ'nin 1,3 katrilyon
kâr ettiği ve 7 katrilyon da paralarının olduğunu söylemektedir;
yani, TOKİ'nin kârı yaklaşık 1 milyar dolardır. TOKİ, hani sosyal
amaçlı projeler üreten bir kuruluştu?
Devletin arazilerini
arsa ofisine devredip, üzerine konutları yapıp, arsa payı da olmaksızın,
maliyetinin 2 veya 3 katı fiyatlarla konutları satarak, sözde
sosyal amaçlı projeleri kâr amaçlı projelere çevirerek TOKİ'yi kâr
eden bir kurum hâline getirmiştir. TOKİ, reel sektörde yıllarca inşaat
sektörüne emek vermiş, sermaye koymuş, bu işten para kazanıp, kazandığı
paradan da vergi ödeyen, istihdam sağlayan inşaat müteahhitleriyle
maalesef rekabet eder duruma gelmiştir. Reel sektörde çalışan, üreten
ve kazancından da bu devlete olan sorumluluğuyla vergi, SSK, prim,
birçok değişik isimler altında vergi ödeyen müteahhitlere bir de
denetim yapma zorunluluğu getirmiş ve inşaat maliyetlerine yüzde
4, yüzde 8 arasında yapı denetimi parası ödettirmektedir. Oysa TOKİ,
yaptığı inşaatlarda denetimini kendisinin yaptığını söyleyerek,
yapı denetim parası ödememektedir.
Değerli arkadaşlarım,
ayrıca, belediyelerden alınan inşaat ruhsatı, iskân ruhsatı ve diğer
işlemlerden dolayı vergi ve harçlardan muaf tutulmuştur. Geçtiğimiz
yıl, burada defalarca ikaz etmemize rağmen, AKP'den bir milletvekili
arkadaşımızın vermiş olduğu kanun teklifi doğrultusunda, iskân ruhsatı dahi almadan,
istediği zaman, Toplu Konut İdaresi, istediği zaman -bakınız, istediği
zaman- iskân ruhsatını vermekle yükümlüdür diyerek bir kanun çıkardık.
Bunun ne kadar yanlış olduğunu, bu çıkan kanunun uygulamalarda ne
kadar sıkıntı yarattığını şimdi hep beraber görüyor ve yaşıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
dolayısıyla reel sektör TOKİ'yle rekabet edemez hâle gelmiştir. Bu
inşaatlar reel sektör tarafından yapılmış olsaydı, yapılan işlerle
ödenecek vergi, resmî harçların yanı sıra, gelirden doğacak vergilerle
de devletimize vergi ödenecekti. Para alışverişinin olduğu her
yerde kâr vardır, dolayısıyla, vergi vardır. Ancak, bu düşünceden
yola çıkar isek, bugün kâr ettiği rakamın 1 milyar doların üzerinde
olduğu Toplu Konut İdaresi, maalesef, hiçbir vergi ödememektedir.
Küçük esnaf ve tüccarın matrah artırımı konusunda, Maliye Bakanlığı,
vergi dairesi müdürleri tehdit ederlerken, vergilerin de artırılması
konusunda zorunlu tutulurken, bugün TOKİ'den hiçbir vergi alınmamaktadır.
Dar gelirli vatandaşlarımızdan vergi toplama konusunda kartal
olan, aslan olan Maliye, maalesef, TOKİ'ye geldiği zaman civciv olmaktadır.
Dolayısıyla, bu konuda devletimizin büyük ve ciddi bir şekilde
vergi kaybı söz konusudur.
Önceki İhale Kanunu'na
göre yapılan ihalelerde yaşanan sıkıntıları önlemek ve diğer işlerin
süresinde bitimini sağlamak amacıyla 22 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe
giren 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'yla anahtar teslimi usulü getirilmiş;
buna göre, fiyat farkları ve eskalasyon gibi faktörler TOKİ için ortadan
kaldırılmıştır. TOKİ, sosyal amaçlı konutlar yapmak üzere yola çıkmış
olmasına rağmen, amaçlarının dışına çıkarak, bugün, son derece
lüks villalar inşa etmeye başlamıştır, devletin arazilerine bedel
ödemeden sahip çıkarak haksız bir rekabete neden olmuştur.
Değerli arkadaşlarım,
arsa payının inşaat maliyetleri içinde ne kadar büyük yüzde payı
olduğu herkesçe bilinmektedir ve malumdur. Şimdi, buradan soruyorum:
Acaba, TOKİ'nin kâr ettim diye açıkladığı bu miktar, yani, 1 milyar
dolara yakın bu rakamlar, bu arazilerin bedellerini karşılıyor mu,
karşılamıyor mu? Sadece devletin arazilerine yapmış olduğu bu
projelerden, bugünkü rakamlarla diğer ikinci şahıslara bu arazileri
satmış olsaydı devlet, bu rakamlardan daha fazla kâr elde etmez miydi?
Bunun sorusunu buradan sormanın bir vatandaş olarak görevimiz olduğunu
düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım,
özellikle son yıllarda kentsel dönüşüm projeleri söz konusu. Bakıyoruz,
birçok büyük şehirde ve illerimizde kentsel dönüşüm projeleri hızlı
bir şekilde yapılıyor. Maalesef, bu kentsel dönüşüm projeleri ranta
dönüşüm projesi hâline gelmiştir. Özellikle büyük şehirlerde çok
fazla (TAKS) taban kat sayısının artırılması ve kat sayısının artırılmasından
dolayı, bugün 8 katlı, 10 katlı imara açık olan bölgelerde, bu kentsel
dönüşüm projesi adı altında 25 kata, 30 kata katlar yükseltilerek
inanılmaz bir rant paylaşımı söz konusudur. Bu adreslerin nereler
olduğunu sizler de benim kadar biliyorsunuz.
Dolayısıyla, artık,
Türkiye'de, kentsel dönüşüm projesi adı altında yatan gerçek neden,
ranta dönüşüm projesi hâline gelmiştir. Özellikle Toplu Konut İdaresinin
yapmış olduğu konutların anahtar teslim töreninde -bakın, buraya
dikkatinizi çekmek istiyorum- gerçek bir AKP şovu yapılmaktadır. Binaların
üzerine AKP'nin siyasi amblemi olan ampullerin yapıştırılması,
AKP Genel Başkanının ve diğer siyasi bakanların afişlerinin asılması,
sanki, bunu, Toplu Konut İdaresi değil de, AKP İktidarı veya AKP'nin
sorumlu olduğu, başta Genel Başkan ve ilgili bakanların yaptığı
kamuoyu tarafından algılanmaktadır. Dolayısıyla, (TOKİ) Toplu
Konut İdaresi AKP'nin gölgesi altında kalmıştır.
CAHİT CAN (Sinop) - Deniz
Baykal'ın resmini koyalım bir dahakine.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla)
- Dolayısıyla, bugün, bu tarihlerde yapılan her türlü açılışlarda,
maalesef, Toplu Konut İdaresi, kendi yapmış olduğu çalışmaları değil
de AKP'nin bir yan kuruluşu gibi çalışmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
yine, TOKİ Başkanının uygulamalarını basından okuyor, dinliyor
ve görüyoruz. Peki, böylesine önemli bir kanunda, Toplu Konut İdaresi
Başkanı niye Meclis Genel Kurulunda yok? Niye, bu müzakereleri
dinlemiyor? Bu kadar sorumluluğu üstüne alan bir kuruluşun başkanı,
burada yapılan müzakereleri, çok değerli milletvekili arkadaşlarımızın
yapmış olduğu bu değerlendirmeleri dinleme nezaketinde neden bulunmuyor?
Bu kanun bugün gündeme gelmiş değil, bu kanun dün geldi. Hadi, dün
işi vardı, il dışındaydı, yurt dışındaydı.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Tüzün, konuşmanızı tamamlayınız.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla)
- Bugün, Toplu Konut İdaresi Başkanının, bu kanun görüşmeleri sırasında
burada bulunup bu çok değerli arkadaşlarımızın bu değerlendirmelerini
dinlemesi gerekirdi. Bu nezaketsizliğinden dolayı Toplu Konut
İdaresi Başkanını kınıyorum değerli arkadaşlar.
Değerli arkadaşlarım,
yine, Toplu Konut İdaresinin bugüne kadar yapmış olduğu bu çalışmaları
bir değerlendirelim, iyi mi yapıyor, kötü mü yapıyor düşüncesiyle,
geçtiğimiz yıl -bizzat şahsım- Meclis araştırma önergesi vermiştim,
Meclis araştırmasının yapılması. Yani, bu kadar sorumluluğu üstünde
toplayan bir idarenin doğru mu yaptığını, yanlış mı yaptığını tespit
edebilmemiz için bir araştırma komisyonunun kurulup bunun yapmış
olduğu çalışmaları denetlemesi gerekir diye düşündüm. Eğer, gerçekten
iyi yapıyorsa, biz de, kalkar, kurulacak bu komisyondaki yetkili
arkadaşlarla TOKİ'ye teşekkür ederdik; iyi yapmıyorsa, yanlış yapıyorsa,
gerekli uyarılarımızı yapardık.
Şimdi, buradan, bir
kez daha söylüyorum: Toplu Konut İdaresi, belediyelerin ve Bayındırlık
İskân Bakanlığının birçok sorumluluğunu üstüne aldı. Ben, Toplu
Konut İdaresinin, bu çalışmalarıyla, bu konuda, bu sorumluluğun
altından kalkamayacağını ifade ediyorum. Dolayısıyla, Meclisimizin
bu konuda bir komisyon kurup bu Toplu Konut İdaresinin yapmış olduğu
çalışmaları incelemesinde fayda var diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım,
son olarak şunu söylemek istiyorum: Bu konuda, Türkiye'de, gerçekten,
konut konusunda ciddi çalışmaların olduğunu hepimiz biliyoruz.
Ancak, gerek reel sektör gerekse TOKİ gerekse "kentsel dönüşüm"
adı altında bu projeler hızlı bir şekilde devam ediyor. Ben, buradan,
tekrar söylüyorum: Toplu Konut İdaresinin, bu kimliğiyle, bu vasfıyla,
bu özelliğiyle bu projelerin altından, bu sorumluluğun altından
kalkamayacağına inanıyorum. O nedenle, Meclisimizde, en kısa zamanda
bu Meclis araştırması önergesinin gündeme getirilip bir komisyon
kurup TOKİ'nin incelenmesinde fayda var diye düşünüyorum.
Kanunumuzun ülkemize
hayırlı olmasını temenni ediyor, yüce Meclisi, bir kez daha, saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına, Bartın
Milletvekili Asım Kulak.
Sayın Kulak, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET ASIM KULAK (Bartın)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Gecekondu
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
775 sayılı Yasa, bugüne
kadar, Bayındırlık Bakanlığı Teknik Araştırma ve Uygulama Genel
Müdürlüğü Mesken İşleri Daire Başkanlığı tarafından yürütülmüştür.
Sınır onamalarını sağlamak ve ilan etmek, kamulaştırma işlemlerini
yürütmek, hâlihazır harita hazırlamak, jeolojik etüt, imar planı
yapmak ve uygulamak, emsal ve muhammen bedel belirlemek, kanun kapsamında
başlatılmış ve başlatılacak iş ve işlemlerle ilgili olarak inşaatları
devam eden konutları bitirmek, inşaatı bitmiş olan konutları kamu
kurum ve kuruluşları ile ihtiyaç sahibi vatandaşlara satmak, satışı
yapılacak konut ve arsaların emsal bedellerini tespit etmek ve
onaylamak, konut kooperatiflerine arsa tahsis etmek, satışı yapılmış
konutlar ile arsaların tapularını vermek, ilgili projelerin gerçekleştirilmesini
sağlamak üzere ilgili kamu kurum ve kuruluşlarıyla iş birliği yapmak,
gerekli girişim ve işlemleri gerçekleştirmek, arsa ve konut talep
edenler için hak sahipliği işlemlerini yürütmek, bu kanun kapsamında
yapılan çalışmaları içermektedir.
Tekrar kanunun hayırlı
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına, Denizli
Milletvekili Ümmet Kandoğan.
Sayın Kandoğan buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum,
Sayın Pakdil'e de hoş geldin diyorum.
Bugün, maalesef, daha
önceki oturumları yöneten Meclis Başkan Vekilimizin benim sesimi
kesmeye çalışması, onun, bugün, nasıl bir Meclisi yönetme anlayışı
içerisinde olduğunu bütün milletimize gösteren bir uygulamasıydı.
Benim konuşmamda, en azından, burada olmamasından da mutlu olduğumu
ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, Gecekondu Kanunu'nda yapılması gereken bir değişiklik… Kanunu
olumlu görüyoruz. Toplu Konut İdaresinin faaliyete geçmesinden
sonra, böyle bir düzenlemenin yapılmasının ihtiyaç olduğu noktasında
hiçbirimizin bir şüphesi yok.
Tabii, konu gecekondu
olunca, bütün konuşmalar Toplu Konut İdaresine yöneldi. Biz, sorumlu
muhalefet anlayışı içerisinde, eğer, Türkiye'de güzel hizmetler
yapılıyorsa bunları alkışlarız, destekleriz. Öncelikle, Toplu
Konut İdaresinin, konut ihtiyacının giderilmesi noktasındaki
çalışmalarının -biraz sonra sayacağım aksaklıklar da göz önüne
alınarak- devam etmesinde fayda mülahaza ediyoruz. İnşallah, yapılan
konut sayıları artar, bundan, daha fazla vatandaşımız istifade
eder.
Daha önce de Toplu Konut
İdaresiyle ilgili burada ben çok ciddi iddialarda bulundum, burada
bulunan Sayın Bakanlarımıza soru yönelttim, soru önergeleri verdim.
Özellikle, İzmir'de yapılan bir ihaleyle ilgili olarak orada yapılan
usulsüzlükleri Meclis kürsüsünde dile getirdim. Ancak, ne o gün, ne
de sonra bu konuyla ilgili bizi ikna edecek tek bir cevap bile verilemedi.
Toplu Konut İdaresi,
Türkiye'de bir hayli konut yaptı, ama… Değişik illerden milletvekillerim
şu anda buradalar, kendi illerinde yapılan konutların ne kadarının
satıldığı, ne kadarının yerlerinin siyasi olarak belirlendiği
hepimizin malumu. Eğer, Toplu Konut İdaresi, hakikaten, vatandaşı
konut sahibi yapmak istiyorsa, bir hizmeti yerine getirmek istiyorsa
-seçilen yerler de dâhil olmak üzere- yerler adaletli bir şekilde seçilmeli,
ihaleler şeffaf olmalı; ihalelerin, kapalı kapılar ardında, belirli
kişilere verilmemesi sağlanmalıdır.
Açılışlarla ilgili,
müteahhitlerden, ne kadar harcama bedeli alındığını, burada, kürsüde
yer ve zaman bildirerek söyledim. TOKİ, Hükûmet yetkililerine şov
yaptırmak maksadıyla açılışları -çok aşırı gösterilere girebilmek
maksadıyla, bu konutları yapan müteahhitlerin parasıyla, onları
zorlayarak, açılış masraflarını onlardan zorla alarak- Hükûmete
şov yapma yeri olarak görüyorsa bunun yanlış olduğunu, buradan ifade
etmek istiyorum ve özellikle TOKİ Başkanının, Eskişehir'deki bir
ihaleyi bitiremeyen, tamamlayamayan bir müteahhitle ilgili olarak,
kamuoyu önünde, televizyonlar ve basının önünde "canın cehenneme"
şeklindeki sözlerinden sonra, o müteahhidin uğradığı bir saldırı
neticesinde hayatını kaybetmiş olmasının sorumluluğunun bir
kısmının da TOKİ Başkanında olduğunu ifade etmek istiyorum. Siz,
kimden güç ve cesaret alarak, değişik sebeplerle inşaatını tamamlayamayan
bir müteahhitle ilgili olarak "canın cehenneme" şeklindeki
bir ifadeyi kamuoyu önünde kullanabiliyorsunuz!.
Bunun hesabının mutlaka sorulması lazım geliyor.
Bakınız, Toplu Konut
İdaresi… 2006 yılında, Hükûmetin göstermiş olduğu yüzde 5 enflasyon
hedefine inanarak, müteahhitler, -çünkü Hükûmet bir taahhütte bulundu,
yüzde 5 enflasyon hedefi koydu- bu ihalelere girenler, Türkiye'de,
2006 yılında yüzde 5 enflasyon olacak hesabını yaparak ihalelere
girdiler. Ne oldu neticesinde? Türkiye'deki enflasyon 2006 yılında
yüzde 10 oldu. Peki, demir ve çimento fiyatlarındaki artışlar ne
oldu? Enflasyon oranının çok çok üzerinde artışlar oldu. Peki, buna,
Hükûmete ve TOKİ'ye güvenerek ihaleye giren insanlara -demir ve çimento
fiyatlarındaki bu aşırı fahiş artışlar ve enflasyon hedefinin üzerinde,
2 kat enflasyon oranının olduğu bir ortamda- inşaatlarını tamamlayamayan
bir müteahhide siz böyle hitap ederseniz, böyle davranırsanız, en
azından bunda belli oranda bir sorumluluğun da sizin üzerinizde olduğu
çok açık bir gerçek olarak karşımıza çıkar.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Değerli milletvekilleri, bir arkadaşımız, Sayın Mücahit Daloğlu,
burada, havaalanı yolundan bahsetti, oradaki gecekonduların hepimizi
üzdüğünden bahsetti. Doğru, kabul ediyoruz. Peki, ne oldu? O gecekondular
yıkıldı, iki yıldan beri bütün molozları, malzemeleri o yol üzerinde.
Havaalanı yolunu kullanan arkadaşların hepsi bilirler. Peki, eski manzaradan daha güzel bir
manzara mı var şimdi o yolda? Sanki büyük bir deprem yaşamışçasına
harabe hâlindeki, enkaz hâlindeki binaların eski gecekondulardan
daha olumlu bir tarafı olduğunu söyleyebilecek bir arkadaşımız
çıkar mı aramızda?
Evet, kentsel dönüşüm,
destekliyoruz, olsun, yapılsın, ama en azından, iki yıldan beri o binaları
yıkıp molozlarını bile oradan kaldıramayan bir Ankara Büyükşehir
Belediyesine de bu hesabın mutlaka sorulması gerektiği inancındayım.
Bakınız, TOKİ'nin ihale
yönetmeliği Danıştaydan geri döndü. Hiç, bu, kürsülerden söylenmiyor.
Niçin TOKİ'nin çıkarmış olduğu bir yönetmelik Danıştaydan geri dönmektedir?
O nedenle, değerli
milletvekilleri, gecekondulaşmaya hayır, kentsel dönüşüme evet.
Ancak, bunun yapılabilmesi için, öncelikle, kırsal kesimdeki politikalarınızı
gözden geçirmek mecburiyetindesiniz. Kırsal kesim kan ağlıyor,
kırsal kesimden büyük bir kaçış var, büyük şehirlere yöneliş var. Son
bir yılda 1,5 milyon insan, tarımdaki o içinden çıkılmaz durum neticesinde,
maalesef, kendi yerlerinden, yurtlarından ayrılıp büyük şehirlere
gitme mecburiyetindeler. Peki ne oluyor büyük şehirlerde? Bu kadar
yoğun göç… Büyük şehirlerdeki ciddi sıkıntıların neticesinde,
Türkiye'de, mala karşı işlenen suçlar yüzde 60, şahsa karşı işlenen
suçlar yüzde 62 oranında artmış. Eğer, siz…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
size iki dakika ek süre kullandırdım; bir dakika daha vereyim, lütfen
tamamlayın.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Teşekkür edeceğim.
O bakımdan, değerli
milletvekilleri, değerli iktidar; bu meselelerle ilgilenirken,
bu meselelerin ortaya çıkmasına sebebiyet veren ortamı da mutlaka
ortadan kaldırmanız gerektiği inancındayım. Ne olur, şu kırsala,
köylüye sahip çıkın. Onlar, çok zor durumda; yerlerinden, yurtlarından
olmasınlar; büyük şehirlere gelip büyük şehirlerin varoşlarında
çok zor şartlar altında hayatlarını devam ettirmesinler, diye düşüncelerimi
ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Bir arkadaşımızın
soru talebi var, kendisine söz vereceğim.
Buyurun Sayın Özkan.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.
TOKİ yetkililerinin
bir konuya açıklık getirmesini istiyorum: Önce, Burdur'umuzda ve
Bucak'ımızda yapılan TOKİ inşaatlarında emeği geçenlere teşekkür
ediyorum. Ancak, Müslüman mahallesinde salyangoz satar gibi, TOKİ
binalarının yüksekten veya uçaktan görünümünde, bir Hristiyan mezarlığı
görünümü vardır. Bu durum, vatandaşların değişik yorumlarına neden
olmuştur. Bu görünüm uçaktan görüldüğünde şu şekilde. Geçen Konya'daydım,
Konya'da da yüksek bir binanın üzerinden aynı şekilde görünüm var. Bu
görünüm "T" harfini mi anımsatmaktadır, yoksa bir haç işareti
midir? Bunun TOKİ tarafından açıklanmasını istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özkan.
Buyurun Sayın Bakanım.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Sayın Başkan yazılı olarak cevap vereceğiz
tabii.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde bir
adet önerge vardır, önergeyi okutup işleme alacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1266 sıra sayılı "Gecekondu Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı" nın çerçeve 2 nci maddesi ile 775 sayılı
Kanuna eklenen Geçici 9 uncu maddenin dördüncü fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Çelik |
Eyüp Ayar |
Alaettin Güven |
|
|
|
Kocaeli |
Kütahya |
|
Cahit
Can |
Recep
Garip |
Yahya
Akman |
|
Sinop |
|
Şanlıurfa |
"Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı merkez teşkilatında 775 sayılı Kanunun
uygulanması ile ilgili iş ve işlemleri yürüten birimde tahsis
edilmiş kadrolarda bulunan personelden (1) Daire Başkanı, (1) Mühendis,
(2) Şehir Plancısı, (5) Tekniker, (5) Teknisyen, (1) Teknik Ressam ve
(1) Veri Hazırlama ve Kontrol İşletmeni, Ek 5 inci madde ile Toplu
Konut İdaresi Başkanlığına ihdas edilen kadrolardan durumlarına
uygun olanlara bir ay içinde atanırlar ve atama işlemleri yapılıncaya
kadar eski kadrolarına ait aylık, ek gösterge, her türlü zam ve tazminatlar
ile diğer mali haklarını almaya devam ederler. Söz konusu personelin,
atandıkları yeni kadroların aylık, ek gösterge, her türlü zam ve tazminatlar
ile diğer mali hakları toplamının net tutarının, eski kadrolarına
bağlı olarak en son ayda aldıkları aylık, ek gösterge, her türlü zam
ve tazminatlar ile diğer malî hakları toplamının net tutarından az
olması hâlinde, aradaki fark, farklılık giderilinceye kadar, atandıkları
kadrolarda kaldıkları sürece herhangi bir kesintiye tâbi tutulmaksızın
tazminat olarak ödenir."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (
Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Tamam.
Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL
(Kocaeli) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
775 sayılı Kanuna
eklenen ek 5'inci maddede yapılan değişiklik gereğince geçici
9'uncu maddede değişikliğe gidilmesi zorunluluğu doğmuştur.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Ek madde 4, ek madde 5, geçici madde 9'u
çerçeve 2'nci maddeyle birlikte oylarınıza sunuyorum:
3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- 2/3/1988 tarihli ve 3414 sayılı
Kanunun geçici 1 inci maddesi yürürlükten kaldırılmış, geçici 4
üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 4- 9/9/2000 tarihinden
önce 775 sayılı Kanun ile 3414 sayılı Kanun hükümlerine göre başlatılmış
olan iş ve işlemlere Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca devam edilir.
BAŞKAN - Madde
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili
Yılmaz Ateş.
Sayın Ateş, buyurun, efendim.
CHP GRUBU ADINA
YILMAZ ATEŞ (
Sayın milletvekilleri,
görüşülmekte olan kanun tasarısının 3'üncü maddesi üzerinde düşüncelerimi
yüce Genel Kurula arz edeceğim.
Ancak, değerli arkadaşlar, bu kanun tasarısına baktığımız
zaman, doğrusu, ne yapılmak istendiğini de, nasıl bir değişiklik
getirilmek istendiğini de anlamakta zorluk çekiyoruz.
Şimdi, birincisi:
Toplu Konut İdaresi, devletimizin ayrı bir kurumu. Ama, Bayındırlık
ve İskân Bakanlığının asli görevlerini, bizim, bir değişiklik yaparak,
Toplu Konut İdaresine devretmemiz, inancıma göre, Anayasa'ya aykırıdır.
Toplu Konut, tutup, Bayındırlık ve İskân Bakanlığının yerine ikame
ettiriliyor; ancak bunun sınırları da net çizilmediği için, bu kanun
tasarısının kanunlaşması hâlinde, ileride, belki, Yapı İşleri Genel
Müdürlüğünün varlığı da tartışma konusu olacak, yetki kargaşası
olacak. Arkasından, belki de, illerdeki bayındırlık il müdürlüklerine
de gerek kalmama noktasına doğru gidilecek. O nedenle, en asli görev
ve yetkisinin bir başka kuruma devredilmesi, kanımca, Anayasa'mıza
da aykırıdır.
Değerli arkadaşlar,
bu kanun tekliflerini, tasarılarını görüşüyoruz. İktidarıyla,
muhalefetiyle milletvekillerimiz büyük bir özveriyle gece gündüz
çalışıyorlar, bu tasarılar kanunlaşıyor. Ancak, çok özen veya dikkat
gösterilmediği için veya bir başka amaca hizmet ettiği için, bir kısmı
Anayasa Mahkemesinden dönüyor, dönmeyenler de, maalesef, bazı art
niyetli yöneticilerin elinde, bu yaratılan boşluklar nedeniyle,
tam bir vurgun ve talan alanına dönüyor.
Bakın, kentsel dönüşüm
kanunlarını çıkardık. Çok acıdır, hepiniz görüyorsunuz, hepinizin
gözleri önünde, kentsel dönüşüm projeleri, kentsel talana, kentsel
katliama dönüşmektedir.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçesi görüşülürken de dile getirdik,
Türkiye Büyük Millet Meclisi lojmanları özel bir kanunla tutulup
hazineye devredildi; hazine, tuttu, Maliyeye devretti; Maliye,
tuttu, Emek İnşaata verdi; Emek İnşaat da tuttu, Toplu Konut İdaresine
devretti. Şimdi, bu kanunda da deniliyor ki, şu şu yetkiler Toplu Konut
İdaresine verilir, ancak Toplu Konut İdaresi de bunu belediyelere
devredebilir. Şimdi, böylesine bir karmaşada yetki bu kadar el değiştirebilir
mi? Bunun, Anayasa'ya uygun bir tarafı var mıdır? Bunun, kanun yapma
tekniğine uygun bir yanı var mıdır? Yani, Bakanlık yetkisini Toplu
Konuta, Toplu Konut da bu yetkilerini tutup belediyelere devrediyor.
Kaldı ki, belediyelere devredilen konuların da ne hâle geldiğini
görüyoruz.
Bakın, milletvekili
lojmanlarını devrettik. Değerli arkadaşlar, burada, Toplu Konut
İdaresine de teşekkür etmek istiyorum. Önce, her ne hikmetse, bu bizim
Sevgili Maliye Bakanımız, tuttu, tıpkı TÜPRAŞ hisselerinin özelleştirilmesi
gibi, el altından, gizlice o arsayı bir böldü. 2,8 milyon dolar gibi
çok gülünç, çok komik bir rakamla haramzadelere bu devredildi. Arkasından,
hukuk çiğnenerek, proje müellifine danışılmadan, onayı alınmadan
yıkıma başlandı sonuç beklenilmeden.
Değerli arkadaşlar,
Toplu Konut İdaresi Başkanımız dahi dayanamadı, "Devlet bu kadar
zengin mi?" diye feveran etmeye başladı. Bir bölümü bölündü,
parçalandı, bir kısım haramzadeye peşkeş çekildi, gerisi Toplu Konut
İdaresine devredildi. Toplu Konut İdaresinin Başkanı dahi feveran
ediyor "Devlet bu kadar zengin mi? Bu kadar peşkeş çekilir
mi?" diye.
Sayın Maliye Bakanına
soruyoruz: Bunu niye bu kadar ucuza verdiniz? Bu, peşkeş çekme değil
mi? Sayın Maliye Bakanı bana cevap veriyor, diyor ki: "Yahu,
ucuz değil, ucuz değil. Biz, oraya bir de otopark yaptık." Yani, otoparkı
onlar kullanacak, elbette ki onlar yapacak. "Mülkiyeti bizde
ya! Onun için, bu, böyle ucuza gitti." diyor.
Değerli arkadaşlar,
bir hesapladık, şu anda dünyanın en pahalı otoparkı, bizim Türkiye
Büyük Millet Meclisi lojmanlarının yerinde ikâmet etmiş durumda.
Şimdi, devlet lojmanını
satacak, devlet lojmanını peşkeş çekecek; ama devlet, dönecek, otoparkçılık
yapacak. Bunun adı da değerli arkadaşlar, özelleştirme oluyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
ne yaptığımızı bilelim. Bakın, bunun bir vebali var, bir de yasal sorumluluğu
var. Ne yaptığımızı bilelim.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma
Partimiz her şeyi özelleştiriyor, önüne gelen her şeyi satıyor. Doğru.
Peki, konut yapımını niye devletleştiriyorsunuz? Bu söylediğiniz
ile yaptığınız yüz seksen derece ters. Bir taraftan özelleştiriyorsunuz,
ne varsa satıyorsunuz, kentleri katletme pahasına yapıyorsunuz.
2 bin kişinin oturacağı yere şimdi 10 bin kişi oturacak, bütün altyapı
perişan oldu, kent dokusu perişan olacak. Böyle bir uygulama, böyle
bir şey olur mu?
Hemen onun altında,
değerli arkadaşlar, milletvekili lojmanlarının alt tarafında,
100 metre mesafede Dikmen Kentsel Dönüşüm Projesi var. Sayın Bakana
burada da yanlış bilgi verildi. Yalan söyletildi demek istemiyorum
olan saygımdan ötürü. Ama değerli arkadaşlarım, bu kürsüde, bir sayın
bakan çıktı, dedi ki: "Efendim, bu Dikmen Vadisi'nde gerçeklere
aykırı sözler söylendi. Belediyeyle sözleşme yapmayan sadece 7
kişi kaldı." Değerli arkadaşlar, şu anda 2.200 konutun 1.100'ü
belediyeyle anlaşma yapmamış durumda.
Ben, Adalet ve Kalkınma
Partisi sayın milletvekillerini davet ediyorum, ben götüreyim. Değerli
arkadaşlar, yürekler acısı bir manzara. Gittik bir grup milletvekili arkadaşımızla, o öğrenciler
diyorlar ki: "Ya, korkusuz, biz de okula gitmek istiyoruz."
Değerli arkadaşlar,
bütün samimiyetimle, içtenliğimle söylüyorum, herhangi bir partiyi,
herhangi bir bakanı, herhangi bir belediye başkanını da karalamak
için söylemiyorum, ama o Dikmen Vadisi'nde oturanlara yapılan zulmü
İsrail Lübnan'a yapmadı, Amerika'nın Irak'a yaptığından beter bir durumda. Böyle bir manzara
olur mu, böyle bir manzara olur mu? Gelin, lütfen, sizi gezdireyim.
Böyle bir şey görülür mü? Değerli arkadaşlar, bir gün telefonları
kesiliyor, bir gün elektrikleri kesiliyor, bir gün suyu kesiliyor,
otobüsleri kesiliyor. Şimdi, bu hangi vicdana sığar? Kentsel dönüşümse
kentsel dönüşüm yapın, tamam. Bir, iki, üç nasıl yapıldıysa dört ve beşinci
de öyle yapılsın. Hayır "Orada birilerine rant sağlanacak."
adı altında, orada yaşayanlar resmen
zulüm altında.
Ben, gelen… Bütün içtenliğimle
söylüyorum, Adalet ve Kalkınma Partisinden sayın milletvekillerimiz,
isteyeni, istediği zaman götürüp şu manzarayı bir görelim, şuna
bir "dur" diyelim. Yani, şimdi, siz, bu Toplu Konuta devredeceksiniz,
Toplu Konut da tutacak belediyeye devredecek. Belediyelerin
hâli de ortada. Tam bir katliama dönüşüyor bu kentler üzerindeki bu
oyunlar. O nedenle, yapılan, Adalet ve Kalkınma Partisinin programına
da aykırı, anlayışına da aykırı, bugünkü uygulamalarına da aykırı.
Her şeyi satıyorsunuz, özelleştiriyorsunuz; Toplu Konutu, tutup,
devletleştiriyorsunuz. Böyle bir mantık olabilir mi? Buna prim verilebilir
mi? O nedenle, değerli arkadaşlar, bu kanun sakat bir kanun, bu yapılan
"kentsel dönüşüm" adı altında kentsel talanlar, kentsel katliamlar
resmen yapılıyor. O nedenle, değerli arkadaşlar, bu kanun çıkacak,
öyle görünüyor, ama, unutmayalım, bunun vebalini hiçbirimiz taşıyamayız.
Sayın Bülent Arınç'ın
dürüstlüğünden kendim kadar eminim, büyük de saygı duyuyorum. Ama
bu milletvekili lojmanlarının en büyük vebali de Sayın Arınç'ın
omuzlarındadır. Sayın Arınç'a buradan çağrıda bulunuyorum: Lütfen,
bu talana, bu zulme el koysun, bunu durdursun. Yazık, günah değil mi?
Devletin bir arsası aynı yerde 25 kat pahalıya birilerine peşkeş
çekildi.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin)
- Türkiye'yi talan ettiler, Türkiye'yi!
YILMAZ ATEŞ (Devamla)
- Buna "dur" diyecek vicdan, "dur" diyecek makam yoksa,
yazıklar olsun bu yönetim anlayışımıza diyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ateş.
Anavatan Partisi Grubu
adına Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan.
Sayın Özdoğan, buyurun.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 1266 sıra sayılı Yasa Tasarısı üzerinde Anavatan
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
EYÜP AYAR (Kocaeli) -
Önce su iç.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ)
- Suyla selamla.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Su hayattır. Evet, doğru diyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
buraya çıkan çok sayın AK Parti milletvekilleri, bu yasa tasarısı
üzerinde, TOKİ'ye övgüler, mersiyeler dizdiler. Ancak, bir örnek
vermek istiyorum: Bu değerli arkadaşlarımızdan birisi de İstanbul
Milletvekilimiz Sayın Nusret Bayraktar TOKİ'ye epeyce mersiyeler
dizdi. Ama, bir şeyi hatırlatmak istiyorum Sayın Bayraktar'a: Sayın
Bayraktar, Sayın Başbakan tarafından, bundan yaklaşık bir sene, bir
buçuk sene önce belki, Hatay'daki TOKİ ihalelerini ve oradaki inşaatlar
için orada bir araştırmaya gönderildi ve döndükten sonra dedi ki:
"Herhangi bir usulsüzlük yok." Fakat, daha sonra Kamu İhale
Kurumunun yaptığı araştırmalar neticesinde, orada usulsüzlüklerin
olduğu meydana çıkmıştır. Bir defa, bunu hatırlatmak istiyorum ve
TOKİ'nin yaptığı konutlarda -ki, Denetleme Kurulunun raporundan-
şimdi, bazı, "kaynak geliştirme projeleri" adı altında aceleyle
ihale edilmesini Denetleme Kurulu eleştirdi ve bu projelerin şirketin
kendi kaynaklarıyla gerçekleştirilebileceğine dikkat çekti. Firmaların
daha inşaat aşamasında satış yaparak otofinansman sağladığına
vurgu yapılan raporun sonuç bölümünde şu görüşlere yer verildi:
"Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Anonim Şirketinin yöneticilerinin
hasılat paylaşım modeliyle ihale edilen projelerde gerçekleştirdiği
mevzuata aykırı usulsüz işlem ve ihmal sonucunda, şirketin kamusal
varlıklarının, emsallerine göre, bariz şekilde düşük fiyatlar uygulanmak
suretiyle elden çıkarıldığı, bu şekilde, Sermaye Piyasası Kanunu'nun
15'inci maddesi kapsamında, şirketin mal varlığında ve kârında azalmaya
yol açtığı tespit edilmiştir."
Değerli arkadaşlarım,
TOKİ siyasi bir araç olarak görüldüğü için iyi işleyen bir kurum hâline
gelememiş ve iş öyle bir hâl almıştır ki, satışlarda, son altı aydır,
önlenemeyen bir düşüş başlamış ve TOKİ, satışları artırmak için
promosyonlara başlamıştır. Toplu Konut İdaresi Başkanı Erdoğan
Bayraktar'ın, Ocak 2007'de hasılat paylaşımıyla gerçekleştirilen
bazı projelerde sıkıntı yaşanmasını ifade etmesinin ardında satışlardaki
kan kaybı yatmaktadır. TOKİ'nin iştiraki Emlak Konut arsaları üzerinde
gerçekleştirilen projelerde, satışların durgun seyre girdiği
2006 Temmuz ile aralık ayında, toplamda 210 milyon YTL'lik satış yapıldı.
Satışların zirve yaptığı, mesela, 2005 yılı Eylül ayında ise, 288
milyon 534 bin YTL'lik konut satışı yapılmıştı. Yani Emlak Konut, son
altı ayda, 2005'in bir ayı kadar dahi satış yapamadı. 25 müteahhit
firmayla hasılat paylaşımı modeliyle çalıştıklarını belirten
Erdoğan Bayraktar, TOKİ projelerinde bazı müteahhitlerin sıkıntı
yaşadığını da söylemişti. Bu yöntemle, ilk proje, Ağustos 2005'te
başlamıştı. Ağustos ile aralık ayı arasında 5 proje ile 773 milyon 117
bin YTL tutarında satış yapıldı. Satışa çıkarılan proje sayısı
12'ye yükseldi, buna rağmen, 709 milyon YTL'lik satış yapıldı.
Değerli arkadaşlar,
gecekondu sorununun çözülmesi elbette çok büyük bir aciliyet taşımaktadır.
Bakınız, Milliyet gazetesinin bir araştırma şirketiyle ortaklaşa
olarak gerçekleştirdiği "Biz kimiz" araştırması, İstanbul'a
ve diğer büyük şehirlerimize yoğun bir göç akışının sürdüğünü göstermiştir.
Şehirlerimize göç eden vatandaşlarımıza, Sayın Başbakanın arzu
ettiği üzere, vize koyamayız, bu, Anayasaya, milletin bütünlüğü
prensibine, insan haklarına ve vicdana aykırıdır. Yapılması gereken,
şehirlere göç eden vatandaşlarımızın sosyal entegrasyonunu sağlayacak
altyapı ağlarını oluşturmaktır, gecekonduları yeni oturum bölgeleriyle
ikame etmek olmalıdır.
Hükûmet, bu alanı TOKİ'ye
sıkıştırmakla iyi yapmıyor. Hükûmetin genel yöntemi, mümkün olduğunca
devlet sisteminden uzaklaşıp, kendine bağlı özerk yapılarda işlerini
halletmektir. Bu Hükûmet, devlet sistemi ve devlet bürokrasisiyle
barışık değildir. Hükûmet zannetmektedir ki, Avrupa ülkelerinde
devlet bürokrasisi yok ve orada siyasiler akşam istediklerini,
akşam düşündüklerini sabah yapmaktadırlar.
Değerli arkadaşlar,
oturmuş bir demokrasi toplumunda böyle bir şey olmaz ve olması da
mümkün değildir. Nitekim, Avrupa ülkelerinde gelişmiş bir devlet
bürokrasisi vardır, hatta, federal sistemlerden dolayı çok başlılık
bizdekinden çok daha fazladır.
Devlet bürokrasisi,
yapılan işlerin hızını azaltan… Özellikle taşrada devlet baypas
edilmeden yapılan işler, gerçekleştirilen projeler daha kalıcı,
daha yaygın, daha etkin ve daha kaliteli olmaktadır. Bizim devlet
ve bürokrasi yapımız da, en az Avrupa devletlerinde olduğu gibi,
güçlü, etkin ve yaygındır. Avrupa tarihçileri de bunu teyit etmektedirler.
Bu, millet olarak bizim
için tabii ki bir gurur kaynağıdır. Ancak, AK Parti Hükûmeti, devlet
yapılarından, maalesef, hazzetmiyor. AK Parti Hükûmetinin yöntemleri,
devletten uzak, gözlerden uzak, bildiğini okumak ve istediği gibi
at oynatmaya çalışmaktır. Bu nedenlerle, bugünlere damgasını vuran
krizlerden birisi de Sayın Adalet Bakanının Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu ile girdiği ihtilaftır. Boş bulunan Yargıtay ve Danıştay
üyeliklerinin doldurulmasını engelleyen Sayın Adalet Bakanı,
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun üyeleri tarafından, kamuoyunun
önünde açıktan bir tepkiyle karşılaşmış ve protesto edilmiştir. Bu,
bir Adalet Bakanı için, en azından, maalesef, esef edilecek bir durumdur,
bir Adalet Bakanının yönetimsizliğinin ve siyasi hesaplarının
hangi boyutlara gelebileceğinin örneğidir.
Yine bu nedenle, AK
Parti Hükûmetinin devlet kurumlarından arındırılmış tarzda çalışmayı
tercih etmesi nedeniyle, iş üretmesi gereken kurumlar, AK Parti tarafından
oy toplama bürolarına dönüştürülmüştür. İşte, TOKİ de bunlardan
birisidir. Sayın Başbakan, TOKİ'yi, 2007 genel seçimlerinin ana sandıklarından
birisi olarak görmektedir. Hükûmet ve Başbakan, sadece TOKİ'yi değil,
gecekonduları da oy deposu olarak görmektedir. AK Parti, insanımıza
istihdam sağlayarak onurlu bir hayat sürdürmesini sağlamak veya
en azından, sağlamaya çalışmak yerine, sadaka kültürünü geliştirerek
kendine mahkûm bir vatandaş kitlesi oluşturmayı tercih etmektedir.
AK Parti mensuplarının
ve bu zihniyetten gelenlerin döneminde -ki, bu dönem on dört yıllık
bir dönemdir- büyük şehirlerimiz, bilhassa İstanbul'da gecekondulaşma
hızla artmıştır. AK Parti, gecekonduları kendilerini besleyen
altyapılar olarak görmüş, şehir gelişimimizi altüst etmiştir. Şu
anda da, geçen seneden beri ufukta seçim olur düşüncesiyle, elektrik
ve su götürelim dedikleri kentlerin sırtlarındaki gecekondular
ve kaçak iş yerleri göz ardı edilmektedir. Gecekonduların kaçakçılığı
çeşitli nedenlerle gündemi işgal ederken, kentlerin göbeğindeki
iş yerlerinin imar iznine aykırı uygulamalar nedeniyle aynı duruma
düşmesini engelleyecek önlemler alınmıyor maalesef.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, İzmir'den bir örnek vermek istiyorum: Yalnızca Konak'a
bağlı Karabağlar'da yaklaşık 3 bin iş yeri, imar mevzuatına aykırı
uygulamalar gerçekleştirdikleri için ruhsat sorunuyla karşı karşıyadırlar.
İlçe belediyeleri, geçmiş dönemde olduğu gibi, sorunun çözümünü
geçici ruhsatta ararken, büyük şehir belediyesi de ısrarlara dayanamıyor.
Değerli arkadaşlar , Hükûmet, İmar Kanunu'nu en başta kendisi
ciddiye almadığı için, vatandaş da kanunların nasıl uygulanacağı
konusunda ne yapacağını bilmiyor. Esnafın birçoğu, mesela, yetkililerden
izin almaya gerek görmeden dükkânında yaptığı tadilatı olağan görüyor.
İş yerinin sınırlarını genişletiyor, balkon kapatıyor, hatta,
kat çıkıyor. Sonuçta, binanın imar izni ile iş yerinin mevcut durumu
arasında aykırılıklar olduğu için, işletme yasa dışı duruma düşüyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Özdoğan, konuşmanızı tamamlayınız.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
AK Parti Hükûmeti, ne
şehircilikten ne de belediyecilikten anladığı yönünde hiçbir kanıt
sunamadı şu ana kadar. Gecekondulaşma, kentlerimizin sırtındaki
en ağır yüklerden birisi olarak hâlâ daha duruyor. Hükûmet, bu durumdan
memnun; çünkü, erzak ve kömür dağıtarak gecekondulardan alacağı
oylarla bir dahaki seçimi garantileyeceğini düşünüyor.
CAHİT CAN (Sinop) - İbrahim
Bey, yahu bu kadar yıpratma bizi…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Yüzleriniz gülüyor, tabii, bunu duyduğunuz zaman yüzünüz gülüyor.
Siyasetin, insanları
onurlu bir yaşam için, işle, eğitimle donatmak için olduğu gerçeği
ise bu Hükûmet için maalesef bir masaldan ibarettir.
İşte, demin dedim değerli
arkadaşlar. Buraya çıkan AK Partili değerli milletvekili arkadaşlarım
TOKİ'yi övüyor. Niye? Başbakana yakın olmak istiyor, seçimi garantilemek
istiyor. Hiç kimse unutmasın ki, biz milletvekiliyiz, adımız
"milletvekili" yani milletin vekiliyiz, Başbakanın vekili
değiliz. Ben, Başbakanı değil milleti savunuyorum burada.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN - Şahsı adına,
Bartın Milletvekili Asım Kulak.
Sayın Kulak, buyurun
efendim.
MEHMET ASIM KULAK (Bartın)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun
hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
değişiklik yapılmasına dair üzerinde görüştüğümüz 775 sayılı Kanun,
bu uygulamaların yürütülebilmesi için öncelikle finansman kaynağını
öngörmüştür. Finansman kaynağını oluşturan fon ise 2000 yılında tasfiye
edilerek bütün kaynaklarıyla TOKİ adına açılan gecekondu gelir hesabına
aktarılmıştır. Fon hesabının tasfiye edilerek TOKİ'ye aktarılmasıyla
775 sayılı Kanun'un Bayındırlık ve İskân Bakanlığının bu kapsamdaki
uygulamalarını çok zor hâle getirmiştir.
Hızlı nüfus hareketleri
sonucunda ortaya çıkan kentsel olumsuzlukları, bunun getirdiği
sosyal sıkıntıları sıkça yaşadığımız ve baskısını her alanda fazlasıyla
hissettiğimiz bugünlerde yönetimde birliktelik sağlamayı, öncelikle
plansız yapılaşmayı ve gecekondulaşmayı önlemeyi, ülkemizde konut
üretim sektörünü teşvik ederek hızla artan konut talebini planlı
bir şekilde karşılamayı, konut inşaatında disiplini sağlayarak
kayıt dışı ekonomiyi önlemeyi, istihdama katkıda bulunmayı amaçlayan
bu düzenlemeye yapacağınız katkılardan dolayı siz değerli milletvekili
arkadaşlarıma teşekkür ediyor yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kulak.
Sayın Kandoğan, konuşacak
mısınız?
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Konuşmayacağım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
4'üncü maddeyi okutuyorum.
MADDE 4- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü.
Sayın Ülkü, buyurun
efendim.
CHP GRUBU ADINA HAKKI
ÜLKÜ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1266 sıra sayılı
Gecekondu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın
4'üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bildiğiniz gibi, gecekondu sosyolojik bir olgudur,
bir kentleşme sorunudur, ekonomik bir sorundur, siyasal bir sorundur.
Hatta, her geçen gün artan suç olaylarına bakarak söyleyebiliriz
ki, gecekondu bir güvenlik sorunudur, kriminal bir olgudur.
Türkiye'de, 1980'lere
kadar daha çok barınma amacıyla yapılan gecekondular, daha sonra
ardı ardına çıkan af yasaları sonucunda yüksek katlı apartmanlara
dönüşmüş ve kentsel ranttan pay kapma araçlarından birisi hâline gelmiştir.
Bilindiği gibi, 1950'lerden sonra köyden kente göç başlamış. Gecekondulaşmanın
bu ilk döneminde, gecekondular, rant kaygısı gütmeden barınma amacıyla
yapılmaya başlanmıştır. Kentin yakınındaki kamu arazilerinin işgaline
dayanan gecekondulaşmanın bu ilk döneminde, gecekondularda ev
sahipliği oranı yüksek, kiracı oranı ise düşüktü. 1970'lerde başlayan
ikinci dönemde, gecekondulaşma şehir çevresindeki arsaların hisseli
satışlarıyla bir rant aracı hâline dönüşmeye başladı. Bu dönemde,
gecekonduların satılmasına ve kiralanma yoluyla rant aracı hâline
gelmeye başladığını görüyoruz. 80'den sonra başlayan gecekondulaşmanın
üçüncü döneminde ise, âdeta bir patlama yaşanmıştır. Şehir dışında
kurulmuş olan gecekondular, şehrin büyümesiyle birlikte şehir içerisinde
kalmış ve arazi değerleri artış göstermiştir. Tıpkı, somut örnek
olarak verilecek olursa Sultanbeyli gibi. Bundan yararlanmak isteyen
gecekondu sahipleri, gecekondularını yıkarak, yerlerine apartman
inşa etmeye başlamışlardır.
1983-1987 arasında
dört yılda çıkarılan dört afla gecekondu sorunu masum bir barınma
meselesi olmaktan çıkmış ve tamamen bir rant ve yağma sorunu hâline
gelmiştir. 1980 yılında şehirli nüfusun yüzde 25'i gecekondularda
yaşarken, sonraki yıllarda çıkarılan aflar ve diğer uygulamalarla
gecekondulaşma kaçak yapılaşmaya dönüşmüş ve yapılaşmanın hızla
artmasıyla, 1990 ve 1995 yıllarında kaçak yapılarda barınan nüfus
şehir nüfusunun yarısına, bir başka deyimle yüzde 50'lere ulaşmıştır.
Tüm bunların sonucunda, gecekondulaşmaya bağlı olarak çarpık kentleşme
olgusu, ülkenin kanayan ve çözüm bekleyen yaralarından biri hâline
gelmiştir.
Bugün ülkemizde,
2003 yılı sonu verilerine göre 2,5 milyon gecekondu ve 6 milyona
yakın kaçak yapı bulunmaktadır. Çarpıcı olan nokta, bu gecekondularda
yaşayanların, bunların sahibi değil kiracısı olmasıdır. Türkiye
genelinde gecekondularda yaşayanların yüzde 70'i buralarda kiracıdırlar
ve bu kaçak yapıların sahiplerine rant aktarmaktadırlar.
Yapılan bir araştırmaya
göre, İstanbul'daki gecekondu sahiplerinin yalnızca yüzde 18'i
araziyi kendisi işgal etmiş, yüzde 82'si daha önce el koyan kişilerden
satın almıştır. Yani, ortada basit bir barınma meselesi değil,
açıkça bir mafyalaşma ve hırsızlık vardır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye'de son elli yılda 14 kez gecekondu ve imar
affı çıkarılmış olması, gecekondu ve kaçak yapıyı ne kadar yüreklendirdiğini
göstermektedir. AKP İktidarı ise, bugün üstü kapalı imar aflarıyla
bu popülist geleneği devam ettirmektedir.
Şimdi, bu kanunla,
sağlıklı bir kentleşme adına, halkımızın konut ihtiyacını toplu
konutlarla karşılamak adına 775 sayılı Gecekondu Kanunu'nu ortadan
kaldırıyoruz. Bu Kanun çerçevesindeki uygulamaların Toplu Konut
İdaresi Başkanlığınca devam ettirilmesini öngörüyoruz. Peki,
bu sağlıklı bir çözüm mü?
Türkiye'de, son yıllarda
sınıf kavramı unutulmuştur. Hiçbir arkadaşımız, burada -bazı istisnalar
hariç- olaylara sınıf açısından bakmamayı âdeta kendisinin ezberi
olarak ilan etmeye başlamıştır, çünkü onun yerini, göçlerin yoğun
olduğu kentlerde tarikatlar almıştır. Kent varoşlarında sermaye
belirli ellerde toplanmış, yeni zenginler üretilince ve yeni zenginler
ortaya çıkmaya başlayınca sınıf bilinci yerine tarikatların, cemaatlerin
hâkimiyeti baş göstermeye başlamıştır. Göçmenlerin sefaletten dolayı
içine itildikleri durum, kolektif mücadele yerine kendilerini
cemaatlere teslim etmeyi beraberinde getirmiştir ve şimdi, yavaş
yavaş, TOKİ vasıtasıyla Tanrı'nın koyduğu yasalar uygulanmaya
başlanmıştır. Öyle olmasa, kendi yaşam biçimlerini Ankara'nın Dikmen'inde
Kentsel Dönüşüm Projesi çerçevesinde apartmanlara tıkılan göçmenlerin,
apartman koridorlarına kilimlerini serip, çocuklarıyla birlikte
çay demleyip oturmaları çarpıcı bir gerçek olarak karşımıza çıkmazdı.
Demek oluyor ki, sorun, sadece gecekondu yapmak, yıkmak değil, daha
derinlerde sorun.
Geçmişte bir uygulamacı
olarak, bir belediye başkanı olarak Fransa'nın Le Havre kentinden
bir örnek vermek istiyorum. Le Havre, bildiğiniz gibi Fransa'nın İngiltere'ye
bakan bölümünde önemli bir liman kentidir. Bu kentte, başka Avrupa
kentlerinde olduğu gibi yabancı işçi oldukça fazladır, bunların
içerisinde Türkler de vardır. Buraya ziyarete gittiğimizde, kentin
o güzelim yerleşim alanlarının yanı başında, ayrı bir yerde Fransızların
"HLM" dediği, yani bizim "lojman" biçiminde hitap
ettiğimiz bir HLM apartmanlar zinciri oluşturulmuş ve orada, yabancılar
yaşamakta. Şimdi, Le Havre kentinin
nüfusu 250 bin civarında ve burada, hiçbir olay olmamakta, ama, yabancıların
yerleştirildiği, kentin yanı başındaki, bizim TOKİ'nin çok özlemle
ifade ettiği, övünçle ifade ettiği, TOKİ benzeri evlerin içerisinde
yaşayan yabancıların birbirleriyle olan münasebetleri, çoğu zaman
ya yaralamayla ya cinayetle ya da başka bir biçimde sonlanmaktaydı.
Demek oluyor ki, eğitimsiz bir toplumun, herhangi bir yerde, yedi yıldızlı
bir otel bile olmuş olsa, orada barınmaları için, farklı bir eğitim
biçimi almaları gerekir.
Cezayir'de de buna
benzer bir örnek vardı. Cezayir Toplu Konut İdaresi, bizim misafirimiz
olarak, bir hafta kadar ilçemde kalmıştı. O başkan, o bir haftalık zaman
zarfında, hem Ege Bölgesi'nin diğer yerlerini hem de başta İzmir olmak
üzere, orada bulunan toplu konut alanlarını ziyaret etmişti ve sonuçta,
oturduk, bir değerlendirme yaptık. Başkanın dediği şuydu: "Ya,
buralarda oturanlar var yine, ama, bizim yapmış olduğumuz toplu konutlarda,
ancak, biraz öğrenciler oturmakta, onlar da yavaş yavaş terk etmeye
başlamakta; zira, onların bakımını yapamamaktayız." Demek
oluyor ki, toplu konutları dikmek, bununla ilgili ilan vermek ve buralardan
rant sağlamak, başlı başına herhangi bir sorunu çözmüş oluyor. Eğer
çözmüş olsaydı, Paris'in varoşlarında, o Kurtlar İmparatorluğu'ndaki
gibi, o saldırganlar, Paris'i talan edecek şekle gelmezlerdi.
Tabii, 15 milyon civarında
nüfusun yaşadığı İstanbul'da, biliyorsunuz, evvelce ideolojik anlamda
kurtarılmış bölgeler varken, şimdi, kente uyum sağlayamayan, kente
entegre olamayan kişiler, gasp gibi, soygun gibi, hırsızlık gibi
suçların işlendiği kurtarılmış bölgelere dönüştürdüler o yöreleri.
Bu kurtarılmış bölgelerde -dediğimiz kurtarılmış bölgeler- yörelerde
yaşayan insanların, tabii ki bunda bir kabahati yok. İmar planları
günübirlik düşünülürse olacağı budur.
Sayın Başbakan, geçenlerde,
vize örneğini öne sürmüştü biliyorsunuz, "İstanbul'a vize koyalım."
diye. Bunun anlamı şudur: İstanbul yeteri kadar kaçak inşaatlarla
dolu, yeteri kadar cemaat ve tarikatlar var; şimdi artık, onu Ege kıyılarına
yayalım da, oralarda da aynı şekilde cemaat ve tarikatları oluşturalım
diye.
O göç eden vatandaşların,
elbette, bulunduğu kente uyum sağlamak için her türlü çabayı sarf
edeceği malum; hatta yerleştiği kentin sarışını ile flört yapmak isteyecektir,
hatta başka arkadaş grupları edinmek isteyecektir, kentin rantından
da istifa etmek isteyecektir. Buna geçit verilmezse -ki, verilmiyor-
yavaş yavaş yasa dışı yollara başvurmaya başlayacaktır. O nedenle,
onların toplu konutlara tıkıştırılması, yerleştirilmesi çözüm
değildir, biraz önce örneğini verdiğim Cezayir'deki gibi, Le Havre'deki
gibi ya da Paris'teki gibi.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Ülkü, konuşmanızı tamamlayın.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla)
- Israrla vurgulamak gerekir ki, sosyal donatı alanlarının, diğer
ortak kullanım alanlarının, eğitim ve sağlık alanlarının paylaşılmadığı
göç alan kentlerde, insanlara ne tür konut yaparsanız yapın, onları
zorla bir başka yaşam biçimine yöneltemezsiniz ve onları mutlu da
edemezsiniz. Çıkacak olan bu yasa da, onları mutlu etmek yerine,
bir avuç AKP yandaşı müteahhidin mutlu olmasını sağlayacaktır diye
düşünüyoruz ve yasanın bir sürü yanlışlarla dolu olduğunu ifade
etmek istiyoruz.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ülkü.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
5'inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5- Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Vezir Akdemir.
Buyurun Sayın Akdemir.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA VEZİR
AKDEMİR (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gecekondu
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
kanunun gerekçesiyle ilgili bir iki cümle söylemek istiyorum. 775
sayılı Gecekondu Kanunu hükümleri uyarınca, dar gelirli ve konutsuz
vatandaşlarımızın ucuz konut sahibi olmalarının sağlanması ve
gecekondulaşma eğilimlerinin ortadan kaldırılması amacıyla, günümüze
kadar Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, ülke genelinde, belediye ve
mücavir alan sınırları içinde ve dışında çeşitli uygulamalar yürütmüş
ve hâlihazırda yürütülmektedir. Bu yasanın yürürlüğe girmesiyle,
Bayındırlık Bakanlığı yetkilerini Toplu Konut İdaresi Başkanlığına
bedelsiz olarak devredecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yasanın gerekçesine kısa olarak değindim. Ama görülüyor ki, bu yasa amacına
uygun bir şekilde uygulanmayacaktır. Çünkü, 1984 yılında kurulan
Toplu Konut İdaresinin günümüze kadar yapmış olduğu uygulamalar
tamamen ters ve amacın dışında çıkmıştır.
Toplu Konut İdaresi
denilince, akla gelen, dar gelirli vatandaşlarımızı ucuz yoldan
konut sahibi etmektir. Ama, görüyoruz ki uygulamalarda, en pahalı
konut üreten TOKİ'dir ve amacı dışına çıkarak da birçok uygulamaları
bazı kesimlere rant sağlamaktadır. Diyeceksiniz ki, rantı nerede
sağladı? Örnekleri binlerce vardır. Nasıl ki, Sayın Başbakanımız
çıkıp diyor ki: "Binlerce konut ürettik." Evet, binlerce rant
vardı arkadaşlar Türkiye'de. Lütfen, bu konulara eğilmeliyiz. Dikkat
edilmeli. Çıkan yasaların ne şekilde uygulandığını… Emin ellere
verilmesi gereklidir.
Bayındırlık Bakanlığının
bu konuyu layıkıyla yürütmediğini görüyoruz. Ama, oradan alıp da
TOKİ'ye teslim edersek daha da kötü olacağı inancındayım. Çünkü, TOKİ,
en ucuz yerde, en düşük fiyatla birçok belediyeden, Maliyeden ve
Millî Emlak Müdürlüğünden arsa almaktadır. Bu arsaları değerinin
çok altında alarak ve büyük kâr elde ederek, belli firmalara kat karşılığı
vermektedir. Bunlar İstanbul'da da vardır, Ankara'da da vardır, İzmir'de
de vardır. Örnek ver derseniz, Karşıyaka'mızda, Mavişehir'de çok ve
büyük bir kesimi olmak kaydıyla verebilirim.
TOKİ, orada arsanın
bir kısmını Millî Emlaktan, bir kısmını hazineden, bir kısmını belediyeden
alıyor, yüzde 32 civarında, Soyak, Albayrak ve Bozoğlu İnşaata kat
karşılığı veriyor. Yüzde 32. İzmir'in en güzel yerlerinde, Karşıyaka'nın
en güzel yerinde. Burada, normal yüzde 50 ve 60 civarında olması gereken
yerlerde, yüzde 32 civarında kat karşılığı bu firmalara vermiştir.
Peki, bu firmaların
kazancı nereye gidiyor? TOKİ'nin amacı 500 milyara konut üretmek midir,
yoksa dar gelirli vatandaşlarımıza 30 milyar-40 milyar civarında
daire vermek midir? Onu da görüyoruz. Aynı şekilde, bunun karşılığında
Mavişehir'de arsa alarak, İzmir'in kırsal kesiminde konut yaparak,
dar gelirli vatandaşlarımıza 55-60 milyara konut vermektedir. Hani
TOKİ ucuz konut üretecekti? Hani gecekonduyu önleyecekti? Bu gecekondu
sahiplerinin arsasının üzerinde 600 milyara, 500 milyara inşaat
yapmaktadır, ama dağın eteğinde ürettiği 35 milyarlık konutu da 60
milyara vatandaşa satmaktadır. Hangi gecekondu vatandaşımız ayda
580 milyon ödeyerek konut sahibi olabilir, konutun yüzde 25'ini de
peşin ödemek kaydıyla?
Şimdi sizlere soruyorum:
Bu yasanın çıkış şekli ve uygulaması hiç de konusuna uygun değildir.
O nedenle, bu yasanın çıkmasının ülkemize büyük zarar vereceği,
insanlarımıza büyük zarar vereceği inancındayım. O nedenle, bu
yasanın tekrar gözden geçirilerek topluma kazançlı bir şekilde yürürlüğe
girmesi gerektiğini düşünüyorum. Bununla ilgili birçok konu söylenebilir.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
diyeceksiniz ki: TOKİ zarar mı edecektir? Hayır, TOKİ zarar etmemelidir.
İnşaat maliyetini hepimiz de çok iyi biliyoruz. Bugün 1 metre kare
inşaatın 400 milyon civarında olduğunu hep beraber biliyoruz. Yani,
100 metre karelik bir inşaat 40 milyar civarında maliyettir. TOKİ,
aynı zamanda KDV ödemiyor, müteahhit firmalardan daha ucuza mal etmesi
gerekli, ama, görüyoruz ki TOKİ, müteahhit firmalardan daha fazla
ücretle satmaktadır. O nedenle, bunun tekrar gözden geçirilmesi
düşüncesiyle, hepinizi bu konuda duyarlılığa davet ediyorum.
Değerli arkadaşlar,
bununla ilgili söylenecek birçok konu vardır. Geçmişte olduğu gibi,
bugün de aynıdır. Şimdi, TOKİ deyince akla, eskiden ucuz konut üretme
gelirdi. 1980 ve 90 yılları arasında
TOKİ'nin ürettiği konutların yüzde 15 civarında, mal sahipleri, yani
konut sahipleri karşılıyordu, geriye kalan yüzde 85 civarında da
TOKİ tarafından ucuz ve düşük faizle karşılanıyordu, devlet tarafından
karşılanıyordu, ama bugün öyle değildir. Bugün TOKİ, devletin hazinesi
üzerinde kurmuş olduğu o konutların büyük bir kazanç karşılığı olarak
da kendi yandaşlarına ve kendine yakın firmalara para kazandırmaktadır.
Bu konunun gözden geçirilip, tekrar düşünülmesi gerekir. Benim
önerim, bu konuda, tekrar bu yasa geri çekilerek, iyi bir çerçevede
düşünülerek sunulması gerektiğini düşünüyorum.
Bir de şuna değinmek
istiyorum: Daha önce bu gecekondular önlenmemiş bugüne kadar. Peki,
bundan sonra TOKİ nasıl önleyecektir? Bunu sormak istiyorum. Bayındırlık
Bakanlığı tarafından önlemi alınmayan bu kadar zor konuları, peki,
TOKİ nasıl karşılayacaktır? Hangi amaçla… Kentsel Dönüşüm Projesi
adı altında mı kurtaracaktır? Kentsel Dönüşüm Projesi'ni de görüyoruz
ki, tam tersine, yani, dilim varmıyor söylemeye, tam rant kapısı olacak
oralar da. İnsanlarımız gecekondularından edilmemeli. Görüyoruz
ki, birçok kentimizde -yani, düşünün- nüfusun yüzde 50'si gecekondulardadır.
Bu yüzde 50'sinin geleceğini karartmaya hiç kimsenin hakkı yoktur
diye düşünüyorum.
Tekrar -bu konuda görüşlerimi
belirttim- bu yasanın geri çekilerek, düzeltilerek sunulmasını
arz ediyorum. Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Akdemir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarı kabul edilmiş
ve kanunlaşmıştır. Hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.
Sayın milletvekilleri,
4'üncü sıraya alınan, Bursa Milletvekili Faruk Çelik ve Mustafa
Dündar'ın, Toplu Konut Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlayacağız.
4.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik ve Mustafa
Dündar'ın; Toplu Konut Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/945) (S. Sayısı: 1354)
(x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 1354
sıra sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde,
İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün, Parlamento, gündeminin önemli bir kısmını
Toplu Konut İdaresine ayırdı. Buraya gelen iktidar kanadından arkadaşlarım
Toplu Konut İdaresinin ne kadar önemli görevler üstlendiğini, çok
güzel binalar yaptığını ve insanların da mutlu bir şekilde bu binalarda
oturduklarını ifade ettiler.
Eğer kentlerimiz uygar
olacaksa, insanlarımız bu kentlerde güzel yaşayacaklarsa, temiz
doğa ve çevre olacaksa, elbette ki bu konutları TOKİ yapar veya bir
başka kuruluş yapar veya kamu idarelerinden herhangi birisi yapar.
Bunların hepsine saygı gösteririz, ama, bütün sorunumuz şu, değerli
milletvekilleri: Toplu Konut İdaresi gerçekten de bu konutları bizim
arzu ettiğimiz koşullarda üretiyor mu, üretmiyor mu? Temel sorunumuz
bu. Ben size, Toplu Konut İdaresinin niçin sorgulanması gerektiğini
burada kısaca bilgilerinize sunacağım, anlatmaya çalışacağım.
Birinci sorunumuz
şu değerli arkadaşlar: AKP Hükûmeti, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi
ve Kontrol Yasası'nı getirdiği zaman, Toplu Konut İdaresinin bütçesinin
de Parlamentoya getirilmesini kabul etmişti. Ama, bir süre sonra
yaptıkları bir değişiklikle, Toplu Konut İdaresinin bütçesinin
Meclise gelmesi yasa metninden çıkarıldı. Önce, tabii, şu sorunun
gerekçesini bulamadık: Acaba, niçin Toplu Konut İdaresinin bütçesi
Parlamentoya getirilmek istenmez? İktidar, acaba bundan niçin çekiniyor?
Bunun gerekçelerini şimdi, biraz sonra size sunacağım.
Değerli arkadaşlar,
Toplu Konut İdaresi, hasılat paylaşımı yoluyla inşaat yapıyor. Yani,
bildiğimiz kamu arazileri var. Kamu arazilerini, bir anlamda, kat
karşılığı veriyor ve bunun karşılığında da belli bir bedel elde
ediyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
hasılat paylaşımına dayanan sözleşmenin temel esası şu: Her bir kuruluş,
yani Toplu Konut İdaresiyle arsa üzerinde inşaat yapacak olan kuruluş,
maliyetleri karşılığında hasılattan pay elde ediyorlar. Eğer, Toplu
Konut İdaresinin maliyeti düşükse düşük pay elde edi-
(x) 1354 S. Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir.
yor, inşaat yapan firmanın maliyeti yüksekse o da yüksek bedelden
pay alıyor. Şimdi, bu çerçevede şöyle bir garip tabloyla karşılaşıyoruz:
Toplu Konut İdaresi, elindeki arsaları, maliyet düşük görünsün diye
düşük bedelle değerliyor. Bakın, şu, Başbakanlık Yüksek Denetleme
Kurulunun özel inceleme raporu ve bu inceleme raporunun arsaların
değerlemesiyle ilgili bir bölümünü izninizle okuyayım değerli
arkadaşlar: 2002 tarihinde bir arsaya 3 trilyon 52 milyar liraya değer
biçiliyor maliyet olarak. Daha sonra, bu arsa, 2003 yılında bir özel
ekspertiz firmasına değer -tekrar- takdiri yaptırılıyor. Bu da diyor
ki: "Bunun değeri 3,5 trilyondur." İhaleden üç ay sonra Vakıf
Ekspertize aynı yerin değerlemesi yaptırılıyor: 7,3 trilyon lira.
Böylece, gerçek değeri 7,3 trilyon lira olan bir arsa, Toplu Konut
İdaresinin maliyet hesaplarına 3,5 trilyondan giriyor ve bunun
karşılığında da Toplu Konut İdaresi daha düşük bir hasılat paylaşımından
gelir elde ediyor.
Daha garip bir uygulamadan
söz edeyim yine burada: Ataşehir'de, yine bir arsa. 2002 yılında Vakıf
Ekspertiz buraya 109 trilyon 1 milyar lira değer biçiyor. Fakat, aynı
arsaya bu özel ekspertiz kuruluşu bir yıl sonra diyor ki: "109
trilyon etmez bunun değeri, 57 trilyon lira eder." Yedi ay sonra
tekrar Vakıf Ekspertiz buna bakıyor, değeri 110 trilyon lira olarak
belirleniyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
bu değerlemeler sonucu hazinenin kaybı ne kadar, TOKİ'nin kaybı ne
kadar, o konuda size bilgi vereceğim.
Bakın, değerli arkadaşlar,
Toplu Konut İdaresi -bu sözcüğü kullandığım için çok özür dilerim-
yapılan bu sahtekârlık sonucunda, Ataşehir 102 konut ve 12 iş yeri dolayısıyla
11 trilyon lira, Ataşehir Doğu Bölgesi 2.230 konut için 229 trilyon lira,
İzmir Mavişehir Beşinci Bölge 30 villa için 11 trilyon lira; Ümraniye
Yukarı Dudullu Köyü 124 villa, 432 apartman konutu için 42,8 trilyon
lira; Ataşehir Batı Bölgesi Birinci Kısım 1.931 konut için 100,3 trilyon
lira, Ataşehir Batı Bölgesi İkinci Bölge 1.539 konut için 136,2 trilyon
lira, Ataşehir Batı Bölgesi 3.230 konut için 242,6 trilyon lira; toplam
773 trilyon 900 milyar lira zarar etmiş durumdadır arkadaşlar.
Şimdi, bu zararı belirleyen
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, TOKİ'nin belli firmalara
özel çıkar sağladığına ilişkin bu özel inceleme raporunu yazıyor.
Toplu Konut İdaresi kime bağlı? Türkiye Cumhuriyeti tarihinde
ilk kez, Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı dışında, Toplu Konut
İdaresi doğrudan doğruya Başbakana bağlanıyor. Niçin? Toplu Konut
İdaresinin bu kadar çirkin bir yapı üzerine oturduğunu acaba Sayın
Başbakan biliyor mu, bilmiyor mu? Eğer Sayın Başbakan bilmiyorsa,
bu raporları Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu hazırlıyor; Başbakan
bilmiyorsa, bunlarla ilgili soruşturma emrini Sayın Başbakan veriyor.
Peki, Sayın Başbakan, bütün bu çirkinliklerin üzerine hangi gerekçeyle
ve niçin oturuyor? Gerçekten bunun sorgulanması lazım. Elini vicdanına
koyan her yurttaşın… Nasıl oluyor da Toplu Konut İdaresi, 773 trilyon
liralık bir zarara AKP Hükûmetinin göz yummasına imkân veriyor? Bu
sorgulanmayacak mı değerli arkadaşlar?
HACI BİNER (Van) - 150
bin konut var, onlardan niye bahsetmiyorsun?
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Hangi konut?
HACI BİNER (Van) - 150
bin konut var. Onlar nereye gitti?
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Siz, Sayın Milletvekilim, yeni geldiniz. Ben, Toplu Konut
İdaresinin yapmış olduğu konutların, eğer, çağdaş olduğunu ve bizim
yurtseverlerin, dürüst insanların, namuslu insanların öngördüğü
koşullarda yapıyorsa, bu, ister Toplu Konut ister bir başkası, ona
saygı gösteririz, dedim. Burada, bir sefer, çizgimizi belirtiyoruz.
Çizgimizin ayrıldığı nokta şu: Biz hırsızlıkların üzerine gidiyoruz,
siz hırsızlıkları örtmeye çalışıyorsunuz. Sorunumuz da orada.
(CHP sıralarından alkışlar)
HACI BİNER (Van) - Öyle
bir şey yok. Varsa ortaya koy, ben de
sizi destekleyeyim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Eğer siz hırsızlıkların üzerine gidiyorsanız, şu raporu
alırsınız, Toplu Konut İdaresi yöneticilerini çağırır sıygaya
çekersiniz,"Nedir bu arkadaş!" dersiniz.
HACI BİNER (Van) - Hayali
lafları, hayali ifadeleri getirip burada şey yapmayın Sayın Milletvekilim!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Hayali değil, hayali değil.
HACI BİNER (Devamla)
- Hayali, hayali.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Hayali olmadığını, siz okuma yazma biliyorsanız…
HACI BİNER (Van) - Ben
orada müfettişlik yaptım.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - …ki, bilmeniz gerekiyor, çünkü diploma alıp buraya geldiniz,
dersiniz ki, Sayın Milletvekilim, şu rapordan bir örnek de biz alalım
mı, belki olur da bizim de bakacağımız bir yüzümüz olur, diye. Siz sorgulamasını
bilmiyorsunuz. Siz dürüstlüğü ön plana çıkarırsanız, başımızın
üstünde yeri var, ama, dürüstlüğü ön plana çıkarmayıp da iki tane konut
yaptı diye gelip burada sekiz saat Toplu Konutu överseniz doğru olmaz,
yanlıştır bu.
Daha bitmedi. Bakın,
bu değerlemeyi yapan özel firmayı ne yaptı biliyor musunuz? Sermaye
Piyasası Kurulu elinden yetkisini aldı, sen yanlış yapıyorsun diye.
Peki ne yaptı bu özel değerleme kurumu? Mahkemeye dava açtı. "Siz
benim yetkimi aldınız, güzel, ben haksız yaptım. Peki, bunu uygulayan
Toplu Konut İdaresi için niye bir şey yapmıyorsunuz?" diyor. Ses
yok, ses! Adalet ve Kalkınma Partisinde yolsuzluklar konusunda ses
yok. Sorunumuz da burada başlıyor değerli arkadaşlar.
Bakın, daha bir şey
söyleyeyim: Bu TOKİ İdaresi -bu işleri ihaleye verdi, güzel, hadi
onu da kabul ettik- tutuyor, özel bir finans kuruluşuna hesap açtırıyor,
özel bir finans kuruluşuna. Kimin adına, kimin parasını özel finans
kuruluşuna yatırıyor TOKİ İdaresi? Devletin parasıysa, Başbakanlığın
çıkardığı Kamu Haznedarlığı Genelgesi var, kamu bankalarına yatacak.
Niçin, özel bir finans kuruluşuna, 281 trilyonluk bir parayı orada
tutar? Kimin adına tutar biliyor musunuz? Bu para TOKİ'nin adına da
değil. Bu para, ihaleyi verdiği firmanın adına yatıyor. Bu firma
kaç lira faiz geliri elde ediyor biliyor musunuz bu özel finans kuruluşundan?
31 trilyon lira. TOKİ'nin alması gereken faizi bu özel finans kuruluşu
alıyor. Peki, değerli arkadaşlar, buna biz isyan etmeyip de ne yapacağız?
Başka bir şey daha söyleyeyim: TOKİ… Bunları tespit eden
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu üyeleri. Raporu yazıyorlar.
Bir de raporun önemi ve ivediliği dolayısıyla özel durum raporu yazıyorlar.
Adalet ve Kalkınma Partisinin yaptığı uygulama ne biliyor musunuz
değerli arkadaşlar? Olayı ortaya çıkarmak, olayı soruşturmak değil.
Bu raporu yazan ekibi dağıtıyorlar. Şimdi, arkadaşlar, yani, böyle
bir anlayış devlet yönetiminde olabilir mi? Size, istiyorsanız Sayın
Milletvekilim, dağıtılan bu ekibin isimlerini de verebilirim. Niçin,
dağıtıyorsunuz? Yani, bu insanlar yanlış rapor yazdılarsa tespit
edersiniz, yanlış rapor yazmışsın… Tutar kulağından. atarsın. Doğru raporu yazmışsa sahtekârlığın üstüne
gidersin. Devlet yönetimi bunu gerektirir benim bildiğim kadarıyla.
Ben, bu raporlar yanlıştır,
bu raporlar doğrudur değil, bu raporlar bir tespittir. Adam tek tek
her bir inşaat için yazmış.
Bir başka şey daha değerli
arkadaşlar: TOKİ sıkıştığı için kendi ihale yönetmeliğini değiştiriyor
şimdi. Niçin değiştiriyorsun ihale yönetmeliğini? Daha rahat, istediğim
kişiye istediğim ihaleyi vereyim diye. Gitti, Danıştay iptal etti.
Şimdi soruyorum Adalet ve Kalkınma Partisinin saygıdeğer milletvekillerinden:
Acaba hangisi… Danıştay, acaba, bu ihale yönetmeliğini niçin iptal
etti? Buna bakma ihtiyacı duydu mu?
O kadar ağır ithamlar
var ki, aslında, o ihale yönetmeliğinin iptal kararında. Çünkü,
"Yapılan ihalelerin eğer bu yönetmelik yürürlüğe girerse saydamlığından
şüphe ederiz." diyor, "Bu yönetmeliğe göre ihaleler doğru
olmaz." diyor. Daha ne desin yargı! Hadi müfettiş yanlış dedi,
Danıştay da mı yanlış söylüyor?
HACI BİNER (Van) - Hem
de çok yanlış diyor.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Bakın değerli arkadaşlar, bir yanlışı daha söyleyeyim,
bir yanlış daha söyleyeyim size.
HACI BİNER (Van) - Çok
yanlış yapıyorsunuz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Gelir burada doğrusunu anlatırsınız, ben de öğrenirim
eğer ben yanlış söylüyorsam. Çünkü, ben devletin resmî bilgilerini
söylüyorum burada. O resmî bilgiler ve raporlar da sizin Hükûmetinizin
döneminde hazırlanan raporlar. Başka bir Hükûmet hazırlamadı onları.
O yönetimin altına imza atanlar da sadece bir kişi değil. Onun da altını
çizerek söylüyorum. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu bir ekip
hâlinde çalışıyor. Ayrıca, bu raporlar onların imzasıyla da yürürlüğe
girmiyor, bütün üyeler kurulunda görüşülüp bütün üyelerce onaylandıktan
sonra işleme giriyor. Eğer arzu ederseniz, Sayın Nurettin Canikli
KİT Komisyonu Başkanıdır, benim bu prosedürümü Sayın Canikli de
onaylayacaktır.
Bir yanlış daha söyleyeyim:
TOKİ, Ataköy'de bir arsayı, önemli bir arsayı ihaleye çıkarıyor. Diyor
ki: "Ben burayı ihaleyle satacağım." diyor. Satılığa çıkarmak
istediği, ihaleyi, 2005 yılında otuz üç yıllığına bir firmaya veriyorlar.
Otuz üç yıllığına, kullanacak, otuz üç yıl. Bu firma, TOKİ'ye bir gün
telefon açıyor, TOKİ Başkanına, diyor ki: "Ya bunu ihaleye çıkarın,
biz satın alalım." O da diyor ki: "Tamam, size satarım, ama
ihaleye çıkmam lazım." Şimdi, bakın, otuz üç yıllığına o arsanın
kullanım hakkı bende. Bu ihaleye kim girebilir? Benim dışımda kim
girebilir bu ihaleye? Birisi girse diyeceğim ki: "Bekle, otuz
üç yıl daha ben kullanacağım, ondan sonra sen satın alacaksın."
Sayın Genel Başkan,
bizim Genel Başkanımız, salı günü CHP Grubunda bunun yanlışlığından
söz etti ve "Bu ihale olursa" dedi, "Birilerine o arsayı
peşkeş çeker, çünkü adrese teslim ihale, başka kimse alamaz." Bu
ihalenin gürültüsü ve kokusu çıkınca, gazetelerden öğreniyoruz
ki, Sayın Recep Tayyip Erdoğan telefon açmış, demiş ki: "Bu ihaleyi
iptal edin." Kim söylüyor bunu? TOKİ Başkanı söylüyor: "İhaleyi
iptal ettik."
Sayın Deniz Baykal dile
getirmeseydi, olayın vahametinin farkına Sayın Başbakan varmasaydı,
bu ihale gerçekleşseydi, bunun altında kim kalırdı? Siz, peki, TOKİ
Başkanına dönüp de, arkadaş, sen bu ihaleyi nasıl yaptın, gel bakayım
şunun hesabını ver diyebiliyor musunuz? Hayır. Niçin? TOKİ Başkanı
doğrudan doğruya Başbakana bağlı da onun için. Yanlışlık süreci buradan
başlıyor. Türkiye Büyük Millet Meclisine hesap vermekten korkan
bir yönetim… Çünkü, bütçesinin buraya gelmesini siz çıkarttınız,
bu kürsüden yine ben itiraz ettim. TOKİ'nin bütçesi buraya gelmeli,
biz TOKİ'yi görmeliyiz, TOKİ'nin hesaplarını denetlemeliyiz. Burası
şu anda Türkiye'nin en büyük ihalelerini yapıyor. Kime yapıyor ihaleleri?
Yandaşlara yapıyor.
Değerli arkadaşlar,
TOKİ yönetimi, Çayyolu'nda da bir inşaat yaptı, bazı bürokratlara
orada inşaat yaptı, olabilir. Avantaj da olabilir bürokratlara,
hiç itirazım yok, ama, onların içinden eğer bazı milletvekillerine
de ayrıcalık tanıyorsa, onu bizim burada eleştirmemiz lazım. TOKİ
Başkanına Plan ve Bütçe Komisyonunda dedim ki: O arazide yaptığınız
inşaatı, Çayyolu'nda yaptığınız inşaatı kimlere yapıyorsunuz? Listesini
bizim bir milletvekilimiz, KİT Komisyonu üyesi Sayın Orhan Sür istiyor.
Diyor ki: "O
konutları kime yapıyorsunuz? Listesini bana verin." TOKİ Başkanının
yanıtı ne biliyor musunuz? "Efendim, bu ticari sırdır, açıklanamaz."
Ne demek ticari sırdır? Yani, siz konut yapıyorsunuz, birilerine
demişsiniz ki: "Gel, burada inşaat yapıyorum, düşük faizli
kredi de buldum, sen buradan ev al." Gidip ev alıyor. Ben soruyorum,
KİT Komisyonu üyesi olarak soruyorum: Bunun listesini bana verir
misin? "Efendim bu ticari sırdır." diyor. Bu ticari sır değil;
bu, adam kayırma sırrıdır, bazı milletvekillerini kayırma sırrıdır.
Siz dürüst bir milletvekili olarak merak edip, TOKİ Başkanına
"Arkadaş, bu ne biçim ticari sırdır?" diye sordunuz mu? Soramazsınız.
Neden? Çünkü, TOKİ Başkanı Başbakana doğrudan bağlıdır da onun
için.
Başka?..
Bu evler projede 149 metre kare. Buyurun, gidin, ölçün: 180 metre kare.
Niçin 149 metre kare diye sordunuz mu kendinize? Çünkü, 180 olursa
KDV yüzde 18, 149 metre kare olursa KDV yüzde 1.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Bunu Komisyonda Başkana sordunuz, Başkan, size "149 metre kare
olduğunu" söyledi.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Ben Sayın Başkana şunu söylüyorum Sayın Çelik, size de
teklif ediyorum: Lütfederseniz bir noterle beraber gidelim -Çayyolu
buradadır- noterle beraber tespitini yapalım.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Yapın.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Biz bunların hepsini biliyoruz.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Gidip
yapın, sizi tutan mı var?
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Bakın, orada bürokratlara ucuz konut yaptırmayı ben saygıyla
karşılarım. Devlete umur görmüştür, çalışmıştır, Toplu Konut İdaresi
onlara ucuz konut yapabilir, doğrudur, hiç itirazım yok, ama, o ucuzluktan
bazı siyasetçiler yararlanmamalı. Benim itirazım bu noktada. O
ucuzluğa, birileri gidip "Beni de buradan yararlandır."
dememeli. Asıl itiraz ettiğim nokta o.
TOKİ İdaresi sorgulanmalı
değerli arkadaşlar. Bakın, ben bir milletvekili olarak, bütün bunların
hepsini, dediğim gibi, devletin resmî raporlarından çıkararak sizin
bilginize sunuyorum ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubundan özellikle
istirham ediyorum: TOKİ ihalelerine biraz daha yakından bakın. O
ihaleleri kimler alıyor? Ataşehir'de yüzde 32 kat karşılığı verilir
mi?
FARUK ÇELİK (Bursa) -
TOKİ müteahhitlerinin hepsi iflasta, çoğu zarar ediyor.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - O zarar edenler ayrı. O zarar edenler ayrı. Onu burada arkadaşlarımız
açıkladılar. Zarar edenler ayrı, ama bir de voleyi vuranlar var. Benim
burada söylemek istediklerim o voleyi vuranlardır. Dolayısıyla,
sizlerden de istirham ediyorum: Mademki TOKİ yasasını görüştük burada,
TOKİ ihalelerine biraz daha yakından bakın. Çünkü, bakın, en son
Ataköy olayı bu olayın üstüne tuz biber ekmiştir.
Hepinize saygılar
sunuyorum arkadaşlar.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Anavatan Partisi Grubu
adına Mardin Milletvekili Muharrem Doğan.
Buyurun Sayın Doğan.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bursa Milletvekilleri Sayın Faruk Çelik ve Mustafa Dündar'ın Toplu
Konut Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa Teklifi üzerinde
Anavatan Partisinin görüşlerini belirtmek üzere söz almış bulunuyorum.
Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
bu yasa teklifi sosyal boyut ve getirisi bakımından olumlu bir yasa
teklifidir. Bu yasa teklifi TOKİ'nin anlayışıyla ilişkilendirilmemelidir.
Çünkü, bu yasa teklifinde amaç şudur: İstanbul Olimpiyat Komitesine
ret bir yasa teklifidir. İstanbul Olimpiyat Komitesi buradan
büyük pay almak istiyor, haksız bir pay almak istiyor. Bu pay verildiği
takdirde, fakir fukaraya, sağlıklı, depreme dayanıklı konut yapma
imkânı kısıtlanmış olacaktır. Bu nedenle, biz, Anavatan Partisi olarak bu yasa
teklifini destekliyoruz.
Konuşma sürem olan
yirmi dakikayı üç dakika, beş dakika gibi kısa bir sürede sınırlandıracağım.
Fakat, şunu söylemek istiyorum: Toplu Konut Fonu, 1984 yılında,
2985 sayılı Kanun'un 1'inci ve 2'nci maddesi uyarınca hazineye ait,
Başbakanlığa bağlı bir fon kurulmuştur. Rahmetli Turgut Özal tarafından
kurulmuştur -rahmetle anıyorum- bilahare, 1/1/2002 tarihi itibarıyla
bu fon kaldırılmıştır.
Ama, görüştüğümüz bu
yasa teklifinin temel amacı:
1) Toplu Konut Fonu
gelirlerinin akıbetinin düzenlenmesi,
2) Toplu Konut Fonu'nun
yürüttüğü hizmetlerin devamının sağlanması noktasında belirlenmiştir.
Bunlar da, dediğim gibi,
olumlu düzenlemelerdir. Toplu Konut Fonu'na bizim kaynak aktarmamız
lazım, kaynak bulmamız lazım, kaynak yaratmamız lazım.
İşte, Anavatan Partisini
zaman zaman AK Partisi taklit ediyor, rahmetli Turgut Özal'ı rahmetle
anıyor ve onun yaptıklarını övünerek söylüyor, ama, yaptıklarını
ve Anavatanın da icraatlarını da tatbik etmiyor. Bizim şikâyetimiz
budur. Lütfen, bunları yaparsanız, nasıl biz kaynak bulduysak bu Fona,
bu Toplu Konut İdaresine, siz de aynı kaynakları bulmaya çalışın,
aynı projeleri uygulamaya bakın.
Ben çok şey konuşmak
istiyorum, ama konuşmak istemiyorum. Dediğim gibi, üç dakikayla
sınırlandırmak istedim, çünkü, Sayın Bakanımız da burada, çok önemli
bir yasanın çıkması gerekiyor.
Bu yasanın ülkemize,
milletimize ve TOKİ'ye hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi okutuyorum:
TOPLU KONUT KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR
KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- 2/3/1984 tarihli
ve 2985 sayılı Toplu Konut Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"EK MADDE 10- Toplu
Konut Fonu tasfiye edilmeden önce Fondan gelir payı alan kurumlar,
9.4.1990 tarihli ve 412 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Geçici
3 üncü maddesine ve 20.6.2001 tarihli ve 4684 sayılı Kanunun Geçici
3 üncü maddesine istinaden Toplu Konut İdaresi gelirlerinden pay
talep edemezler."
BAŞKAN - Komisyonun
bir tashih talebi var.
Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - 2985 sayılı Kanun'da
daha önce ek madde 10 var idi, bu, ek madde 11 olacak. Rakamın düzeltilmesi
gerekiyor.
BAŞKAN - Gerekli not
alınmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 2985 sayılı
Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 7-
20.6.2001 tarihli ve 4684 sayılı Kanunla tasfiye edilen Toplu Konut
Fonundan gelir payı talebi ile 3.7.2001 tarihinden sonra Toplu Konut
İdaresi Başkanlığına karşı yargı mercilerine açılmış ve devam
eden davalar ile icra takipleri hakkında ek 10 uncu madde hükmü uygulanır."
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
bu kanunun tamamlanmasına kadar çalışmanın uzatılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Ek 10 denilen,
atıf yapılan maddenin 11 olması lazım.
BAŞKAN - Gerekli not
alınmıştır.
Bu düzeltmeyle birlikte
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4- Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının tümünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Hayırlı ve uğurlu olsun.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince, kayısı üreticilerinin sorunlarıyla ilgili
10/99, 10/184, 10/384 ve 10/410 esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin
ön görüşmelerini birlikte yapmak ve kanun tasarı ve tekliflerini
sırasıyla görüşmek için, 27 Mart 2007 Salı günü saat 15.00'te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.